komunist darwin
DESCRIPTION
ÂTRANSCRIPT
YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Ad-nan Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve li-se ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stan-bul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakülte-si'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤re-nim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel vesiyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›-
ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n ge-çersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karan-l›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulun-maktad›r.
Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yerald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57farkl› dile çevrilmifltir.
Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücade-le eden iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yadetmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Ya-zar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührününkullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤iile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› veson sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›-n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda,Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir.
Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temeliddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yönelti-len itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"üsöylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hik-
met ve kemal sahibi olan Resulullah'›n müh-rü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas›olarak kullan›lm›flt›r.
Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortakhedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulafl-
t›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›nvarl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel
imani konular üzerinde düflünme-ye sevk etmek ve inkarc› sistem-
lerin çürük temellerini ve sap-k›n uygulamalar›n› gözler
önüne sermektir.Nitekim Harun Yah-
ya'n›n eserleri Hindis-
tan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹span-ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadardünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Almanca,‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca,Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›-l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor),Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucukitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.
Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›niman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar› oku-yan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun,ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice ver-me, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üze-rinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sap-k›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bun-dan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanak-lar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat› karfl›s›ndafikren ma¤lup olmufllard›r.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmak-tad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hi-dayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›ndaherhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmeleri-ni sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çokönemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmaflameydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin biretkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›naneden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamayayönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa,Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymakoldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›ngenel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektiklerieziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise,dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›-n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden günedaha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda buhizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi haldeçok geç kal›nabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniy-
le, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve ada-
lete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.
Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›
"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.
Birinci Bask›: Ekim 2000 / ‹kinci Bask›: Eylül 2005 / Üçüncü Bask›: Ekim 2005
Dördüncü Bask›: Kas›m 2005 / Beflinci Bask›: Temmuz 2008
ARAfiTIRMA YAYINCILIK
Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹flmerkezi
A. Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88
Bask›: Seçil Ofset / 100. Y›l Mahallesi MAS-S‹T Matbaac›lar Sitesi 4. Cadde No: 77
Ba¤c›lar-‹stanbul Tel: (0 212) 629 06 15
w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t
O K U Y U C U Y A* Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nedeni,bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›ylaAllah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya dakuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önünesermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi isezorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle herkitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.* Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitaplar›nda ima-ni konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve ya-flamaya davet edilmektedir. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüpheveya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r. * Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle herkestaraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir so-lukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›rsergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤ru-lu¤unu inkar edememektedirler.* Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›l›kl› birsohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucununkitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarma-lar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.* Bunun yan›nda, sadece Allah azas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okunmas›nakatk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edi-ci yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapla-r›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.* Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebepleri var-d›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hofl-land›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹manive siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.* Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal›izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu verenümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.
‹Ç‹NDEK‹LER
G‹R‹fi: 20. YÜZYILA ACI GET‹RENLER
DARWIN‹ZM’‹N KISA TAR‹H‹
DARWIN'‹N IRKÇILI⁄I VE SÖMÜRGEC‹L‹K
DARWIN VE FAfi‹ZM‹N KORKUNÇ ‹TT‹FAKI
KOMÜN‹ST VAHfiET‹N DAYANA⁄IDARWIN‹ZM
KAP‹TAL‹ZM VE EKONOM‹DEYAfiAM MÜCADELES‹
DARWIN‹ZM'‹N GET‹RD‹⁄‹ AHLAK‹ ÇÖKÜNTÜ
SONUÇ: DARWIN‹ZM BATAKLI⁄ININKURUTULMASI fiARTTIR
EK BÖLÜM: EVR‹M YANILGISI
8
12
26
56
98
146
158
166
169
eride b›rakt›¤›m›z 20. yüzy›l, belalar›n, ac›lar›n, katliam-
lar›n, sefaletin, büyük y›k›mlar getiren savafl ve çat›flma-
lar›n yüzy›l›yd›. Milyonlarca insan bir hiç u¤runa, sap-
k›n ideolojilere hizmet ad›na öldürüldü, katledildi, açl›-
¤a ve ölüme terk edildi, bak›ms›z, evsiz barks›z, korumas›z b›rak›ld›. Mil-
yonlarcas›, hayvanlara bile reva görülmeyecek, insanl›k d›fl› muamelelere
maruz kald›. Tüm bu ac›lar›n ve belalar›n alt›nda ise hemen her zaman
despotlar›n ve diktatörlerin imzas› oldu: Stalin, Lenin, Trotsky, Mao, Pol
Pot, Hitler, Mussolini, Franco… Bu isimlerden kimi ayn› ideolojiyi payla-
fl›rken, kimi de birbirine ölümüne düflmand›. ‹deolojilerinin birbirlerine
karfl› olmas› nedeniyle kitleleri çat›flmaya sürüklediler; kardefli kardefle
düflman ettiler; savafllar ç›kartt›lar; bombalar att›rd›lar; arabalar›, evleri,
dükkanlar› yak›p y›kt›rd›lar; mitingler düzenlettiler; ellerine silah vererek
hiç ac›madan gençleri, yafll›lar›, kad›nlar›, çocuklar›, erkekleri öldüresiye
dövdürttüler; kurfluna dizdirdiler… S›rf baflka bir fikri savunuyor diye
bir insan›n yüzüne silah do¤rultup, gözlerinin içine bakarak öldürebildi-
ler; bafl›n› ayaklar› ile ezebilecek kadar ac›mas›zlaflabildiler; kad›n, çocuk,
yafll› demeden insanlar› evlerinden, yurtlar›ndan sürdüler...Geçti¤imiz
yüzy›l›n belalar tablosu özetle böyledir. Karfl›t fikirleri savunan birkaç
ideoloji ve bu ideolojilerini savunmak u¤runa insanl›¤› ac›ya ve kana bo-
¤an insanlar….
‹nsanl›¤a karanl›k günler yaflatan bu ideolojilerin bafl›nda faflizm ve
komünizm gelir. Bunlar birbirine düflman ve birbirini yok etmeye çal›flan
fikirler olarak görülür. Ne var ki, ortada son derece ilginç bir gerçek bu-
lunmaktad›r: Bu ideolojilerin hepsi tek bir fikri kaynaktan beslenmekte, o
kaynaktan güç ve destek almakta ve o kaynak sayesinde kitleleri ikna
ederek kendi saflar›na çekebilmektedirler. Bu kaynak, ilk bak›flta kesinlik-
le dikkat çekmemifl, bugüne kadar hep perdenin arkas›nda kalm›fl, insan-
lara hep masum görünen yüzünü göstermifltir. ‹flte bu kaynak materyalist
GG ‹‹ RR ‹‹ fifi 9
Harun Yahya (Adnan Oktar)
GG
felsefe ve onun tabiata uyarlanm›fl hali olan DARWIN‹ZM'dir.
Sümerler'den ve Eski Yunan'dan kalma bir efsanenin, 19. yüzy›lda
Charles Darwin isimli amatör bir biyolog taraf›ndan tekrar flekillendiril-
mesiyle ortaya ç›kan Darwinizm, o tarihten bu yana, insanl›k için ne ka-
dar zararl› ideoloji varsa, onlar›n hepsinin fikri altyap›s›n› oluflturdu. Söz-
de bilimsel bir görünüm çizerek, bu ideolojilere ve taraftarlar›n›n uygula-
malar›na sahte bir meflruiyet kazand›rd›.
Bu sahte meflruiyetle evrim teorisi, k›sa bir sürede biyoloji ve paleon-
toloji gibi bilim dallar›n›n d›fl›na ç›karak, insan iliflkilerinden tarihin yo-
rumlanmas›na, politikadan toplum hayat›na kadar birçok alanda etkili ol-
maya bafllad›. Darwinizm'in özellikle baz› iddialar›, 19. yüzy›lda hareket-
lenmeye ve flekillenmeye bafllayan birçok fikir ak›m›n› destekledi¤i için
bu çevrelerden genifl bir destek ald›. Özellikle do¤ada canl›lar aras›nda
bir "yaflam mücadelesi" oldu¤u ve bu mücadelenin sonucunda "güçlü
olanlar›n yaflad›klar›, di¤erlerinin ise ezilerek yok edildikleri" fikri, insan
davran›fllar›na ve düflüncesine de uygulanmaya çal›fl›ld›. Darwinizm'in
"do¤an›n bir mücadele ve çat›flma yeri oldu¤u" iddias› toplumlara ve in-
sanlara uyguland›¤›nda Hitler'in üstün ›rk› oluflturma saplant›s›, Marx'›n
"insanl›k tarihi s›n›f çat›flmalar›n›n tarihidir" iddias›, kapitalizmin "güçlü-
lerin zay›flar›n üzerine basarak daha da güçlenmelerini" öngörmesi,
üçüncü dünya ülkelerinin ‹ngiltere gibi emperyalist ülkeler taraf›ndan sö-
mürülmeleri, insanl›k d›fl› muamelelere maruz kalmalar›, zencilerin hala
›rkç› sald›r›lar ve ayr›mc›l›kla yüz yüze olmas› meflruiyet kazanm›fl olu-
yordu.
The Moral Animal (Ahlak Sahibi Hayvan) isimli kitab›n yazar› Robert
Wright, bir evrimci olmas›na ra¤men evrim teorisinin insanl›k tarihine ge-
tirdi¤i belalar› flöyle özetler:
Evrim teorisi, insan iliflkilerine karfl› uzun ve oldukça kirli bir tarihe
sahiptir. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru politik felsefeye de kar›flt›r›lan
teori, "Sosyal Darwinizm" adl› bir ideolojiye dönüfltürülmüfl ve
›rkç›lar›n, faflistlerin ve en ac›mas›z kapitalistlerin elinde koz ol-
mufltur.1
Bu kitapta tüm delilleri ile görülece¤i gibi, Darwinizm, birçok insa-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR10
n›n sand›¤› gibi sadece canl›l›¤›n kökenine dair bir aç›klama getirmek ile
u¤raflan ve sadece bilimin ilgi alan›na giren bir teori de¤ildir. Darwinizm,
bilimsel olarak geçersizli¤i kesin olarak ispatlanm›fl olmas›na ra¤men ba-
z› ideolojilerin taraftarlar›nca hala körü körüne savunulan bir dogmad›r.
Günümüzde birçok bilim adam›, siyasetçi, fikir adam›, Darwinizm'in ka-
ranl›k yüzünü bilerek veya bilmeyerek bu dogman›n savunuculu¤unu
yapmaktad›r.
Zalim diktatörlere, ac›mas›z, insaniyetsiz, ç›karc› zihniyetlere ve fikir
ak›mlar›na kaynakl›k eden bu teorinin bilimsel olarak geçersizli¤inin tüm
insanlarca bilinmesi, tüm bu zarar getiren ideolojilerin sonu olacakt›r. Kö-
tülü¤ü yapanlar ve düzenleyenler art›k "ama bu do¤an›n bir kanunudur"
diyerek kendilerini savunamayacaklard›r. Ellerinde, sahip olduklar› ç›-
karc›, bencil ve ac›mas›z dünya görüflünü dayand›rabilecekleri sözde bi-
limsel bir dayanaklar› kalmayacakt›r.
Zararl› ideolojilerin kökeni olan Darwinizm'in fikren çökertilmesi ile,
ortada sadece tek bir gerçek kalacakt›r. O da, tüm insanlar› ve kainat›
Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤idir. Bunu anlayan insanlar, tek gerçe¤in ve tek
do¤runun O'nun indirdi¤i hak kitapta yaz›l› oldu¤unu da kavrayacaklar-
d›r. ‹nsanlar›n büyük bir ço¤unlu¤u bu gerçe¤i kavrad›¤›nda, yeryüzün-
deki ac›lar, s›k›nt›lar, katliamlar, belalar, adaletsizlikler, yoksulluklar gide-
cek, ayd›nl›k, ferahl›k, zenginlik, bolluk, sa¤l›k, bereket gelecektir. Bunun
içinse bat›l olan, insanl›¤a zarar getiren her fikrin, hak olan, insanl›¤a gü-
zellik getirecek olan fikir ile çürütülmesi ve ma¤lup edilmesi gerekir. Ta-
fla karfl›l›k tafl atmak, yumru¤a karfl› yumrukla cevap vermek, sald›rgana
karfl› sald›rgan olmak çözüm de¤ildir. Çözüm, bunlar› yapanlar›n fikirle-
rini çökertmek ve yerine koymalar› gereken tek do¤ruyu sab›rla ve güzel-
likle onlara anlatmakt›r.
Bu kitab›n yaz›l›fl amac›, karanl›k yüzünü görmeden Darwinizm'in
savunuculu¤unu yapanlara, bilerek ya da bilmeden asl›nda nelere destek
verdiklerini göstermek ve gerçekleri görmezden geldikleri müddetçe na-
s›l bir sorumluluk alt›na gireceklerini aç›klamakt›r. Bir di¤er amac› ise,
Darwinizm'e inanmayan, ancak Darwinizm'i insanl›k için bir tehlike ola-
rak görmeyenleri uyarmakt›r.
GG ‹‹ RR ‹‹ fifi 11
Harun Yahya (Adnan Oktar)
arwinizm'in dünyaya getirdi¤i ac›lara ve belalara
geçmeden önce k›saca tarihine bakal›m. Pek çok
insan evrim teorisini, ilk olarak Charles Darwin'in
ortaya att›¤›, sa¤lam bilimsel delillere, gözlemlere
ve deneylere dayal› bir teori zanneder. Oysa evrim teorisinin ilk fikir ba-
bas› Darwin olmad›¤› gibi, teorinin kayna¤› da bilimsel deliller de¤ildir.
Mezopotamya'da putperest dinlerin hakimiyetinin bulundu¤u bir
dönemde, canl›l›¤›n ve evrenin kökeni hakk›nda birçok bat›l inanç ve ef-
sane yayg›nd›; bunlardan biri de "evrim" inanc›yd›. Sümerler'den kalan
Enuma-‹lifl adl› yaz›tta anlat›ld›¤›na göre, ilk baflta bir su karmaflas› vard›
ve bu su karmaflas›n›n içerisinden birdenbire Lahau ve Lahamu adl› tan-
r›lar ortaya ç›km›flt›. Bu bat›l inan›fla göre, ibadet edilen bu putlar ilk ön-
ce kendi kendilerini var etmifller, daha sonra da evrimleflerek di¤er mad-
deleri ve canl›lar› oluflturmufllard›. Yani Sümer efsanelerine göre canl›l›k,
cans›z su kaosundan birdenbire oluflmufl ve evrimleflerek geliflmiflti.
Görüldü¤ü gibi bu inan›fl, evrim teorisinin, "canl›lar›n cans›z madde-
lerden olufltu¤u ve evrimleflti¤i" iddias›yla çok büyük bir uyum göster-
mektedir. Buradan da anl›yoruz ki, evrim fikri Darwin'e de¤il, ilk olarak
Sümer putperestlerine aittir.
Evrim efsanesi, daha sonra bir baflka putperest medeniyet olan Eski
Yunan'da hayat sahas› buldu. Eski Yunan'›n materyalist filozoflar›, mad-
deyi yegane varl›k say›yorlard›. Sümerler'den miras kalan evrim efsane-
sine ise, canl›lar›n nas›l olufltu¤unu aç›klamak niyetiyle baflvurdular. Böy-
lece materyalist felsefe ve evrim efsanesi, Eski Yunan'da birleflti. Oradan
da Roma kültürüne tafl›nd›.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 13
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR14
Putperest kültürlere ait birer efsane olan bu iki kavram,gündemine
18. yüzy›lda yeniden girdi. Eski Yunan kaynaklar›n› inceleyen baz› Avru-
pal› düflünürler, materyalizmi benimsediler. Bu düflünürlerin ortak yönü,
din aleyhtar› olmalar›yd›.
Bu atmosfer içinde evrim teorisini ilk kez detayl› olarak ele alan ki-
fli, Frans›z biyolog Jean Baptiste Lamarck oldu. Lamarck, geçersizli¤i son-
radan anlafl›lacak olan teorisinde, tüm canl›lar›n yaflamlar› boyunca ufak
de¤iflimlerle birbirlerinden evrimlefltiklerini öne sürmüfltü. Lamarck'›n
iddias›n› biraz daha farkl› bir biçimde tekrarlayan kifli ise, Charles Dar-
win'di.
Darwin, teorisini 1859'da ‹ngiltere'de yay›nlad›¤› Türlerin Kökeni ad-
l› kitab›nda ortaya koydu. Kitab›nda, eski Sümer'den beri gelen evrim ef-
sanesini detayland›rm›flt›. Tüm canl› türlerinin, suyun içinden tesadüfen
do¤an ortak bir atadan geldiklerini ve yine tesadüfen gerçekleflen küçük
de¤iflimlerle birbirlerinden farkl›laflt›klar›n› iddia ediyordu.
Darwin'in bu iddias› dönemin bilim adamlar› aras›nda yayg›n bir
kabul görmedi. Özellikle fosil bilimciler, Darwin'in iddias›n›n bir hayal
ürününden baflka bir fley olmad›¤›n›n fark›ndayd›. Ancak buna ra¤men
Darwin'in teorisi farkl› çevreler içinde giderek daha fazla destek buldu.
Çünkü Darwin bu teoriyle birlikte, 19. yüzy›l›n hakim güçlerine bulun-
maz bir temel sa¤lam›fl oluyordu.
Sümerlerin sözde sutanr›s›n› sembolizeeden bir resim. Darwinistler de ayn›Sümerler gibi, canl›l›-¤›n tesadüfen sudanolufltu¤una inan›rlar.Yani suyu, canl›l›koluflturan bir ilah gibigören sapk›n bir inan-ca sahiplerdir.
Darwinizm'in Kabul Görmesinin Nedeni ‹deolojiktir
Darwin'in, Türlerin Kökeni isimli kitab›n› yay›nlad›¤› ve evrim teori-
sini ortaya att›¤› dönemde bilim son derece geriydi. Örne¤in, bugün son
derece kompleks bir sisteme sahip oldu¤u bilinen hücre, o dönemde kul-
lan›lan ilkel mikroskoplarda sadece bir leke olarak görülüyordu. Dolay›-
s›yla Darwin, canl›l›¤›n cans›z maddelerden tesadüfler sonucunda olufltu-
¤unu iddia etmekte bir sak›nca görmemiflti.
Ayn› flekilde o dönemde fosil kay›tlar› son derece yetersiz oldu¤u
için geçmiflte canl›lar›n küçük de¤iflimlerle birbirlerinden türedi¤ini iddia
edebilmiflti. Oysa bugün kesin olarak anlafl›lm›flt›r ki fosil kay›tlar›, -biraz
önce de belirtti¤imiz gibi- Darwin'in canl›lar›n birbirlerinden türeyerek
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 15
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Darwinistler, putperest toplumlar gibi, canl›l›¤›n su içinde tesadüfen geliflendo¤a olaylar› sonucunda olufltu¤una inanmaktad›rlar. Bu saçma iddiaya göreyukar›daki temsili resmi görülen "ilkel çorba" içinde fluursuz atomlar kendikendilerine biraraya gelerek karar alm›fl ve canl› varl›klar› oluflturmufllard›r.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR16
meydana geldikleri iddias›n› destekleyecek tek bir delil dahi
sunmamaktad›r. Yak›n bir zamana kadar evrimciler, karfl›la-
r›na ç›kan bu ç›kmaz› "ileride bir gün bulunur" temen-
nileriyle geçifltirmeye çal›flt›lar. Ancak gü-
nümüzde, art›k bu aç›klaman›n da
ard›na s›¤›namaz duruma geldi-
ler. (Detayl› bilgi için bak›n›z.
Evrim Aldatmacas› bölümü)
Ne var ki, Darwinist-
ler'in evrim teorisine ba¤l›l›k-
lar›nda bir de¤ifliklik olmad›.
Darwinizm taraftarlar›, Darwi-
nizm'e olan sadakatlerini 150 y›l-
d›r birbirlerine miras gibi aktararak
günümüze kadar geldiler.
Peki Darwinizm'in, bilimsel olarak geçersizli-
¤i aç›kça ortada olmas›na ra¤men, ortaya at›ld›¤› günden bu yana birta-
k›m çevrelerce benimsenmesinin ve yo¤un olarak propagandas›n›n yap›l-
mas›n›n nedeni nedir?
Darwin'in teorisinin en belirgin özelli¤i, bir Yarat›c›'n›n varl›¤›n› in-
kar etmesidir. Evrim teorisine göre, canl›l›k cans›z maddelerden, tesadüf-
ler sonucunda, kendi kendine oluflmufl-
tur. Darwinizm'in bu iddias›, baflta ma-
teryalist felsefe olmak üzere tüm ateist
felsefelere sahte bir bilimsel destek sa¤-
lamaktad›r. Çünkü 19. yüzy›la kadar bi-
lim adamlar›n›n büyük bir ço¤unlu¤u,
bilimi Allah'›n yaratt›klar›n› ö¤renme-
nin ve keflfetmenin bir yöntemi olarak
görüyordu. Bu gerçe¤e olan inanc›n
yayg›n olmas› nedeniyle, materyalist ve
19.yüzy›l-da sahipolunanmikroskop-lar bugüne k›-yasla oldukça il-keldi ve hücreyiresimde de görül-dü¤ü gibi sa-dece bir lekeolarak görebili-yorlard›.
Charles Darwin
ateist felsefeler geliflmek için kendilerine uygun bir ortam bulam›yorlar-
d›. Ancak evrim teorisinin, Yarat›c›'n›n varl›¤›n› inkar ederek, ateist ve
materyalist inanca göstermelik bilimsel bir destek oluflturmas›, onlar için
bulunmaz bir f›rsat oldu. Bu nedenle, Darwinizm'i hemen benimsediler
ve her biri bu teoriyi kendi ideolojisine uygulad›.
Darwinizm'in Allah'›n varl›¤›n› inkar etmesinin yan›nda, 19. yüzy›-
l›n materyalist ideolojilerine destek ç›kan bir iddias› daha vard›: "Canl›la-
r›n geliflimi do¤adaki yaflam mücadelesine ba¤l›d›r. Bu mücadeleyi güçlü
olanlar kazan›r. Zay›flar ise ezilerek yok olmaya mahkumdurlar."
Darwinizm'in dünyaya ac›lar ve belalar getiren ideolojilerle iflbirli¤i
iflte bu noktada aç›kça karfl›m›za ç›kmaktad›r.
Sosyal Darwinizm: "Orman Kanunlar›n›n‹nsan Davran›fllar›na Uyarlanmas› Bilimi"
Evrim teorisinin en önemli iddialar›ndan biri, canl›lar›n geliflimini
do¤ada var olan "yaflam mücadelesi"ne dayand›rmas›yd›. Darwin'e göre,
do¤ada ac›mas›z bir yaflam mücadelesi, daimi bir çat›flma vard›. Güçlüler
her zaman güçsüzleri alt ediyor ve geliflme de bu sayede mümkün olu-
yordu. Türlerin Kökeni kitab›na koydu¤u altbafll›k da, onun bu görüflünü
özetliyordu: Türlerin Kökeni kitab›na koydu¤u altbafll›k da, onun bu gö-
rüflünü özetliyordu: "Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksiyon ve Yaflam Mücadele-
sinde Kay›r›lm›fl Irklar›n Korunmas› Yoluyla".
Darwin'in bu konudaki ilham kayna¤› ise, ‹ngiliz bir ekonomist olan
Thomas Malthus'un An Essay on the Principle of Population (Nüfus Prensibi
Üzerine Bir Deneme) adl› kitab›yd›. Bu kitap insan ›rk›n› oldukça karanl›k
bir gelece¤in bekledi¤ine iflaret ediyordu. Malthus kendi bafllar›na b›ra-
k›ld›klar›nda, insan nüfusunun çok h›zl› artt›¤›n› hesaplam›flt›. Her yirmi
befl y›lda say›lar› iki kat›na ç›k›yordu. Ancak besin kaynaklar› hiçbir flekil-
de bu h›zla ço¤alm›yordu. Bu durumda insan nesli sürekli olarak bir aç-
l›k tehlikesi ile karfl› karfl›yayd›. Nüfuslar› kontrol alt›nda tutan bafll›ca et-
kenler ise savafl, k›tl›k ve hastal›k gibi felaketlerdi. K›sacas› baz› insanla-
r›n yaflayabilmeleri için di¤erlerinin ölmesi gerekiyordu. Var olma, "sü-
rekli savafl" anlam›na geliyordu.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 17
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Darwin, do¤adaki yaflam mücadelesi fikrini Malthus'tan ald›¤›n›
kendi ifadesiyle flöyle aç›klar:
Ekim 1838'de, yani sistematik bir flekilde araflt›rmalar›ma bafllad›ktan 15 ay
sonra, s›rf merak›mdan Malthus'un nüfusla ilgili çal›flmas›n› okumaya bafl-
lad›m. Ve hayvanlarla bitkilerde sürekli gözlemledi¤im hayatta kalma mü-
cadelesini düflündü¤ümde, bir an fark›na vard›m ki, bu koflullar alt›nda uy-
gun varyasyonlar korunacak ve uygun olmayanlar yok edilecekti. Bunun
sonucunda ise yeni türler ortaya ç›kacakt›. Burada, sonradan üzerinde çal›-
flabilece¤im bir teoriyi sonunda elde etmifltim.2
19. yüzy›lda Malthus'un fikirleri oldukça genifl bir kitle taraf›ndan
benimsenmiflti. Özellikle, Avrupal› üst s›n›f›n entelektüelleri Malthus'un
fikirlerini destekliyordu. "Nazilerin Bilimsel Arka Plan›" isimli makalede,
19. yüzy›l Avrupas›'n›n Malthus'un popülasyon ile ilgili görüfllerine ver-
di¤i önem flöyle aktar›lmaktad›r:
19. yüzy›l›n ilk yar›s›nda Avrupa'da yönetici s›n›f›n üyeleri, yeni keflfedilen
'nüfus art›fl› problemi'ni tart›flmak ve fakirlerin ölüm oranlar›n› artt›rmak
için, Malthus'un fikirlerini uygulaman›n yöntemlerini planlamak üzere bi-
raraya geldiler. Vard›klar› sonuç özetle flöyleydi: "Fakirlere temizli¤i tavsiye
etmek yerine tam tersi al›flkanl›klara teflvik etmeliyiz. fiehirlerimizdeki so-
kaklar› daha dar yapmal›y›z, daha fazla insan› evlere doldurmal›y›z ve ve-
bay› getirmeye çal›flmal›y›z. Ülkemizde köylerimizi durgun sulara yak›n
yapmal›y›z, batakl›klarda yaflamay›
teflvik etmeliyiz vs...3
Bu zalimce uygulaman›n sonu-
cunda, yaflam mücadelesinde güçlü
olanlar zay›f olanlar› ezecekler ve bu
flekilde h›zla artan nüfus da denge-
lenmifl olacakt›. ‹ngiltere'de 19. yüz-
y›lda söz konusu "fakirleri ezme"
program› gerçekten uyguland›. 8-9
yafl›ndaki çocuklar›n günde 16 saat
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR18
Dünya nüfusunun h›zl› art›fl›n›n savafllarve k›tl›kla dengelendi¤ini öne sürerek
Darwin'i etkileyen Thomas Malthus
kömür ocaklar›nda çal›flt›r›ld›klar› ve binlercesinin kötü flartlar nedeniyle
öldü¤ü bir endüstri düzeni kuruldu. Malthus'un teorik olarak gerekli bul-
du¤u "yaflam mücadelesi", ‹ngiltere'de milyonlarca fakir insana azap do-
lu bir ömür yaflatt›.
Darwin, Malthus'tan etkilenerek bu görüflü tüm do¤aya uygulad› ve
bu var olma savafl›nda güçlü olanlar›n ve en iyi uyum sa¤layanlar›n galip
geleceklerini öne sürdü. Darwin'in bu iddias›, tüm bitkileri, hayvanlar› ve
insanlar› içine al›yordu. Dahas›, söz konusu yaflam mücadelesinin do¤a-
n›n meflru ve de¤iflmez bir yasas› oldu¤unu özellikle vurguluyordu. Bir
yandan da yarat›l›fl› inkar ederek insanlar› dini inançlar›n› terk etmeye
davet ediyor ve böylece "yaflam mücadelesi"nin ac›mas›zl›¤›na engel ola-
bilecek tüm ahlaki k›staslar› hedef alm›fl oluyordu.
Bu nedenle Darwin'in teorisi, duyulur hale geldi¤i andan itibaren
önce ‹ngiltere'deki sonra da tüm Bat›'daki kurulu düzenin deste¤ini arka-
s›nda buldu. Kurduklar› siyasi ve sosyal düzeni "bilimsel" yönden meflru
hale getiren bir teoriyle karfl›laflan emperyalistler, kapitalistler ve tüm di-
¤er materyalistler, bu teoriyi sahiplenmekte gecikmediler. Evrim teorisi
k›sa zamanda, sosyolojiden tarihe, psikolojiden siyasete kadar insan top-
lumlar›n› ilgilendiren her alanda tek kriter haline getirildi. Her alanda te-
mel fikir "yaflam mücadelesi" ve "güçlü olan kazan›r" slogan›yd› ve siyasi
partiler, uluslar, yönetimler, ticari flirketler, fertler art›k bu sloganlar ›fl›-
¤›nda yaflamaya bafllad›lar. Topluma hakim olan ideolojiler Darwinizm'i
benimsedi¤i için, e¤itimden sanata, siyasetten tarihe kadar her alanda üs-
tü kapal› Darwinizm propagandas› yap›lmaya baflland›. Her konu Darwi-
nizm'le iliflkilendirilmeye ve Darwinist bak›fl aç›s› ile aç›klanmaya çal›fl›l-
d›. Bunun sonucunda insanlar Darwinizm'i bilmese bile, Darwinizm'in
öngördü¤ü hayat› yaflayan toplum modelleri oluflmaya bafllad›.
Darwin'in kendisi de, evrime dayal› görüfllerinin ahlaki anlay›fllara
ve sosyal bilimlere uygulanmas›n› onayl›yordu. 1869'da H. Thiel'e yazd›-
¤› bir mektupta Darwin flöyle diyordu:
Türlerin de¤iflimiyle ilgili bak›fl aç›ma benzer baz› fikirlerin, ahlaki ve
sosyal sorunlar üzerinde uyguland›¤›n› görüyorum. Bu konuyla çok ilgi-
lendi¤ime inanmal›s›n. Önceleri, kendi görüfllerimin bu kadar farkl› ve
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 19
Harun Yahya (Adnan Oktar)
önemli konulara uyarlanabilece¤i bana pek gerçekleflebilir gibi gelmemiflti.4
Do¤adaki çat›flman›n insan›n da do¤as›nda oldu¤unun kabul edil-
mesiyle, ›rkç›l›k, faflizm, komünizm, emperyalizm ad›na yap›lan çat›flma-
lar, güçlü milletlerin zay›f gördükleri milletleri ezerek yok etmeye çal›fl-
malar› art›k bilimsellik kisvesine bürünmüfl oluyordu. Barbarca katliam-
lar yapanlar, insanlara hayvan gibi davrananlar, milletleri birbirlerine dü-
flürenler, ›rklar›ndan dolay› insanlar› hakir görenler, haks›z rekabetle kü-
çük iflletmeleri kapatt›ranlar, fakirlere yard›m eli uzatmayanlar art›k k›-
nanmayacak veya engelleneme-
yecekti. Çünkü onlar bunu "bi-
limsel" bir do¤a kanununa uya-
rak yap›yorlard›.
Bu yeni bilimsel aç›klama-
n›n ad› ise "Sosyal Darwinizm"
olarak belirlendi.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR20
21
TÜM DÜNYADA ZULÜM
Darwinizm ile, çat›flma ve mü-cadelenin insan›n do¤as›ndaoldu¤u yalan› kabul edildi. Bu-nun ac› bir sonucu olarak, dün-yan›n birçok yerinde katliam-lar, savafllar, cinayetler, barbar-l›klar sözde bilimsel bir kisve-ye büründü ve 20. yy ac›lar›nve ac›mas›zl›klar›n yüzy›l› oldu.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR22
Sosyal Darwinizm'e göre zay›f, fakir, hastave geri olanlar elenmeli ve ac›madan yokedilmelidir. Söz konusu kifliler bunun, in-sanl›¤›n evrimi için bir flart oldu¤unu dü-flünürler. ‹flte 20. yy'da Bosna'dan, Etiyop-ya'ya kadar milyonlarcainsan›n yard›m ça¤r›la-r›na cevap gelmeme-sinin nedenlerindenbiri de, toplumlaraac›mas›zl›¤› empozeeden bu ideoloji idi.
Günümüzdeki evrimci bilim adamlar›n›n en tan›nm›fllar›ndan biri
olan Amerikal› paleontolog Stephen Jay Gould, bu gerçe¤i afla¤›daki söz-
leriyle kabul eder:
1859 y›l›nda Türlerin Kökeni'nin yay›mlanmas›ndan sonra esaret, kolonilefl-
me, ›rk farkl›l›klar›, s›n›f mücadelesi ve cinsel roller hakk›ndaki tart›flmalar
bilim bayra¤› alt›nda yürütülmeye baflland›.5
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta bulunmaktad›r: ‹n-
sanl›k tarihinin her döneminde savafllar, barbarl›k, ac›mas›zl›k, ›rkç›l›k,
çat›flmalar yaflanm›flt›r. Ancak insanlara her zaman için bu fiilerin yanl›fl
oldu¤unu ö¤reten ve onlar› bar›fla, adalete ve huzura davet eden ‹lahi bir
din olmufltur. ‹nsanlar bu ‹lahi dinin varl›¤›n› bildikleri için, fliddet uygu-
lad›klar›nda, en az›ndan bunun yanl›fl oldu¤unu kavrayabilecekleri bir
k›stasa sahiptirler. Ancak 19. yüzy›ldan itibaren Darwinizm, her türlü ç›-
kar mücadelesini ve adaletsizli¤i bilim kisvesi alt›nda meflru göstermifl,
tüm bunlar›n insan›n do¤as›nda oldu¤unu, insan›n atalar›ndan kalan
vahfli ve sald›rgan dürtüler tafl›d›¤›n›, hayvanlar aras›nda nas›l en güçlü
ve en sald›rgan olan hayatta kalmay› baflar›yorsa, ayn› kanunlar›n insan-
lar için de geçerli oldu¤unu söylemifltir. Bu düflüncenin benimsenmesiy-
le, savafllar, ac›lar ve katliamlar dünyan›n çok büyük bir bölümünü etkisi
alt›na alm›flt›r. Darwinizm, dünyaya ac›, kan ve bask› getiren tüm hare-
ketleri desteklemifl, teflvik etmifl, makul ve meflru göstermifl ve bu uygu-
lamalar›n tümüne hak vermifltir. Bu sözde bilimsel destek neticesinde
tüm bu tehlikeli ideolojiler katlanarak güçlenmifller ve 20. yüzy›la "ac›lar
ça¤›" damgas›n› vurmufllard›r.
Tarih profesörü Jacques Barzun, Darwin, Marx, Wagner isimli kitab›n-
da günümüzde dünyan›n ahlaki çöküntüsünün bilimsel, sosyolojik ve
kültürel sebeplerinin de¤erlendirmesini yapmaktad›r. Barzun'un kitab›n-
da yer alan flu yorumlar, Darwinizm'in dünya üzerindeki etkisi aç›s›ndan
dikkat çekicidir:
…1870 ve 1914 y›llar› aras›nda her Avrupa ülkesinde silahlanmay› isteyen
bir savafl partisi, ac›mas›z bir rekabeti isteyen bireyci bir parti, geri kalm›fl
insanlar üzerinde serbest bir el isteyen emperyalist bir parti, yabanc›lara
karfl› içten tasfiyeyi sa¤layacak olan sosyalist bir parti vard›… Bu partilerin
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 23
Harun Yahya (Adnan Oktar)
tümü zaferi kutlad›klar›nda ya da yenildiklerin-
de hatta daha önce, bilimin tekrar canlanmas› an-
lam›na gelen Spencer (Sosyal Darwinizm'in ku-
rucusu) ve Darwin'i desteklemifllerdi. Irk biyolo-
jikti, sosyolojikti; Darwinciydi.6
19. yüzy›lda Darwin canl›l›¤›n yarat›l-
mad›¤›, tesadüfen olufltu¤u ve insan›n hay-
vanlarla ortak bir atadan tesadüfler sonu-
cunda meydana gelmifl olan en geliflmifl or-
ganizma oldu¤u iddias›n› ortaya att›¤›nda,
belki ço¤u kimse bu iddian›n sonuçlar›n›
tahmin edememiflti. Ancak 20. yüzy›lda bu
iddian›n sonucu çok ac› tecrübelerle yaflan-
d›. ‹nsanlar› geliflmifl bir hayvan gibi gören-
ler, zay›f olanlar›n üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zay›f olanlar›
bir flekilde yok etmekten, farkl› ve afla¤› gördükleri ›rklar› ortadan kald›r-
mak için katliamlar yapmaktan hiç çekinmediler. Çünkü bilim maskesi
takm›fl teorileri, onlara bunun "do¤an›n bir kanunu" oldu¤unu söylüyor-
du.
‹flte Darwinizm'in dünyaya getirdi¤i belalar bu flekilde bafllad› ve
h›zlanarak tüm dünyaya yay›ld›. Oysa 19. yüzy›lda materyalizmin ve ate-
izmin, Darwin'den ald›klar› destekle güçlenmesine kadar, insanlar›n bü-
yük bir ço¤unlu¤u tüm canl›lar› Allah'›n yaratt›¤›na ve insan›n di¤er can-
l›lardan farkl› olarak Allah'›n yaratt›¤› bir ruha sahip oldu¤una inan›yor-
lard›. Hangi ›rktan, hangi milletten olurlarsa olsunlar, insanlar Allah'›n
yaratt›¤› birer kul olarak görülüyordu. Darwinizm'in getirdi¤i ve güçlen-
dirdi¤i dinsizlik ise, rekabetçi ve ac›mas›z bir dünya görüflünün, ahlaka
önem vermeyen, kendisini ve insanlar› geliflmifl hayvanlar olarak gören
kitlelerin oluflmas›na neden oldu. Allah'a karfl› sorumlu olduklar›n› red-
deden insanlar, her türlü bencilli¤in meflru görüldü¤ü bir kültür meyda-
na getirdiler. Bu kültürün içinden pek çok "izm" do¤du ve bunlar insanl›-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR24
"Darwin, Marx, Wagner"kitab›n›n yazar› tarih pro-fesörü Jacques Barzun
¤a gerçek anlamda birer "bela" oldu.
‹lerleyen sayfalarda, Darwinizm'in meflruiyet kazand›rd›¤› söz ko-
nusu ideolojileri, bu ideolojilerin Darwinizm ile olan yak›n ilgilerini ve bu
birlikteli¤in dünyada nelere maloldu¤unu inceleyece¤iz.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 25
Harun Yahya (Adnan Oktar)
arwin'in yak›n arkadafl› olan Prof. Adam Sedgwick,
evrim teorisinin gelecekte sebep olabilece¤i tehlikele-
ri görebilen kiflilerden biriydi. Türlerin Kökeni'ni oku-
du¤unda, "Bu kitap toplum taraf›ndan genel bir ka-
bul gördü¤ü takdirde dünyada daha önce hiç görülmemifl flekilde insan
›rklar›nda bir soyk›r›m yaflanacakt›r" demiflti.7
Gerçekten de zaman, Sedgwick'in endiflelenmekte
hakl› oldu¤unu gösterdi. 20. yüzy›l, insanlar›n s›rf
›rklar› veya etnik kökenleri nedeniyle soyk›r›mla-
ra u¤rat›ld›¤› kara bir ça¤ olarak tarihe geçti.
Elbette etnik ayr›mc›l›k ve buna dayal› olarak
yap›lan soyk›r›mlar, Darwin'den çok önce de in-
sanl›k tarihinde vard›. Ancak Darwinizm bu ay-
r›mc›l›¤a sahte bir bilimsel sayg›nl›k ve sahte
bir hakl›l›k kazand›rd›.
"Kay›r›lm›fl Irklar›n Korunmas›…"
Günümüzdeki Darwinistlerin ço¤u, asl›nda Darwin'in ›rkç› olmad›-
¤›n›, ancak ›rkç›lar›n kendi görüfllerini desteklemek amac›yla Darwin'in
fikirlerini tarafl› olarak yorumlad›klar›n› iddia ederler. Türlerin Kökeni
kitab›n›n alt bafll›¤›nda yer alan "Kay›r›lm›fl Irklar›n Korunmas› Yoluyla" ifa-
desinin ise sadece hayvanlar için kullan›ld›¤›n› iddia ederler. Ancak bu
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 27
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD
Prof. Adam Sedgwick
iddialar›n sahiplerinin göz ard› ettikleri fley, Darwin'in ‹nsan›n Türeyifli
isimli kitab›nda, insan ›rklar› için söyledikleridir.
Darwin'in bu kitapta ortaya koydu¤u görüfllere göre, insan ›rklar›
evrimin farkl› basamaklar›n› temsil ediyordu ve baz› insan ›rklar›, di¤er
insanlara göre daha çok evrimleflmifl ve ilerlemifllerdi. Baz›lar› ise, nere-
deyse hala maymunlarla ayn› düzeydeydi.
Darwin, "yaflam mücadelesi"nin insan ›rklar› aras›nda da geçerli ol-
du¤unu öne sürmüfltü. "Kay›r›lm›fl ›rklar" bu mücadelede üstün geliyor-
lard›. Darwin'e göre kay›r›lm›fl ›rklar, Avrupal› beyazlard›. Asyal› ya da
Afrikal› ›rklar ise, yaflam mücadelesinde geri kalm›fllard›. Darwin daha
da ileri giderek, bu ›rklar›n dünya üzerindeki "yaflam mücadelesi"ni ya-
k›n zamanda tamamen kaybederek yok olacaklar›n› ileri sürmüfltü:
Belki de yüzy›llar kadar sürmeyecek yak›n bir gelecekte, medeni insan ›rk-
lar›, vahfli ›rklar› tamamen yeryüzünden silecekler ve onlar›n yerine geçe-
cekler. Öte yandan insans› maymunlar da… kuflkusuz elimine edilecekler.
Böylece insan ile en yak›n akrabalar› aras›ndaki boflluk daha da geniflleye-
cek. Bu sayede ortada flu anki Avrupal› ›rklardan bile daha medeni olan ›rk-
lar ve flu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile da-
ha geride olan babun türü maymunlar kalacakt›r.8
Darwin, yine ‹nsan›n Türeyifli isimli kitab›n›n baflka bir bölümünde
afla¤› ›rklar›n yok olmalar› gerekti¤ini ve geliflmifl insanlar›n onlar› yaflat-
mak ve korumak için çal›flmalar›n›n gereksiz oldu¤unu iddia etmifl ve bu
durumu dam›zl›k hayvan yetifltiricileri ile karfl›laflt›rm›flt›:
Yaban›l insanlar›n vücutça ve kafaca zay›f olanlar› eleniverir; ve sa¤ ka-
lanlar, ço¤unlukla, gerçekten sa¤l›kl› kimselerdir. Öte yandan biz uygar in-
sanlar, elenme sürecini engellemek için elimizden geleni yapar›z; geri zeka-
l›lar, sakatlar ve hastalar için bak›mevleri kurar›z; yoksullar› koruma yasa-
lar› ç›kar›r›z; t›p uzmanlar›m›z, her hastay› yaflatmak için en son ana dek bü-
tün ustal›klar›n› gösterir… Böylece uygarlaflm›fl toplumlar›n zay›f bireyleri
kendi soylar›n› sürdürmektedir. Evcil hayvan yetifltiricili¤i yapm›fl hiç kim-
se bunun insan ›rk›na büyük bir zarar verece¤inden kuflku duymaz.9
Görüldü¤ü gibi Darwin ‹nsan›n Türeyifli isimli kitab›nda, Avustralya
yerlilerini ve zencileri gorillerle ayn› seviyede görmüfl ve bu ›rklar›n yok
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR28
olacaklar›n› ileri sürmüfltü. Di¤er "afla¤›" gördü¤ü ›rklar›n ise ço¤almala-
r›n›n engellenmesi ve böylece bu ›rklar›n yok edilmeleri gerekti¤ini sa-
vunmufltu. ‹flte günümüzde halen kal›nt›lar›na rastlad›¤›m›z ›rkç› ve ay-
r›mc› uygulamalar, Darwin taraf›ndan bu flekilde onaylanm›fl ve meflru-
laflt›r›lm›flt›r.
Darwin'in bu ›rkç› fikirlerine göre "medeni insana" düflen görev ise,
ileride detaylar›n› görece¤imiz gibi, bu evrimsel süreci biraz daha h›zlan-
d›rmakt›. Bu durumda zaten yok olacak olan geri kalm›fl ›rklar›n flimdi-
den yok edilmelerinin "bilimsel" aç›dan hiçbir sak›ncas› kalmam›flt›!
Darwin'in ›rkç› yönü, birçok yaz›s›nda ve tespitlerinde de etkisini
göstermifltir. Örne¤in, 1871'de ç›kt›¤› uzun gezide gördü¤ü Tierre del Fu-
egolu yerlileri tan›mlarken de ›rkç› ön yarg›lar›n› aç›kça ortaya koymufl-
tur. Yerlileri, "ç›r›lç›plak, boyalara batm›fl, yaban›l hayvanlar gibi ne yaka-
layabilirse yiyen, yönetimsiz, kendi kabileleri d›fl›ndakilere karfl› ac›ma-
s›z, düflmanlar›na iflkenceden zevk alan, kanl› kurbanlar sunan, çocukla-
r›n› öldüren, kar›lar›na köle gibi davranan, a¤›r bat›l inançlarla dolu" can-
l›lar olarak tasvir etmiflti. Oysa ayn› bölgeyi, ondan on y›l önce gezen
W. P. Snow isimli araflt›rmac›, ayn› yerlileri "güzel, güçlü, çocuklar›na
düflkün, baz› özgün el sanat-
lar›na sahip, baz› eflyalarda
özel mülkiyeti tan›yan, en
yafll› birkaç kad›n›n otorite-
sini kabul etmifl" insanlar
olarak anlatm›flt›.10
Bu örneklerden de
anlafl›ld›¤› gibi Darwin
tam bir ›rkç›yd›. Nitekim
What Darwin Really Said(Darwin Gerçekte Ne Söy-
ledi) kitab›n›n yazar› Benjamin
Farrington'›n ifadesiyle de, Dar-
win ‹nsan›n Türeyifli kitab›nda "in-
san ›rklar› aras› eflitsizli¤in apaç›k-
l›¤›" hakk›nda birçok yorum yapm›flt›r.11
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 29
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Darwin'in ›rkç› yönü ç›kt›¤› gezi-lerde de kendini gösteriyordu.Örne¤in baflka araflt›rmac›lar›nkültür ve yeteneklerinden bah-setti¤i bir kabile için Darwin,"yaban›l hayvanlar" s›fat›n› uy-gun görmüfltü.
GÜNEY ATLANT‹K
OKYANUSU
GÜNEY OKYANUSU
Ayr›ca Darwin'in teorisinin Allah'›n varl›¤›n› inkar ediyor olmas›, in-
san›n Allah'›n yaratt›¤› bir varl›k oldu¤u ve her insan›n birbirbiriyle eflit
olarak yarat›ld›¤› gerçe¤inin de göz ard› edilmesine neden oldu. Bu da
›rkç›l›¤›n yükseliflini ve dünyada kabul görmesini h›zland›ran etkenler-
den biriydi. Amerikal› bilim adam› James Ferguson, yarat›l›fl›n reddedil-
mesinin ›rkç›l›¤›n yükselifli ile do¤rudan ba¤lant›l› oldu¤unu flöyle aç›k-
lar:
19. yüzy›l Avrupas›'nda geliflen yeni antropoloji, insan›n kökeni hakk›ndaki
iki z›t düflünce ekolünün savafl alan› haline geldi. Bunlar›n daha eski ve kök-
lü olan›, "tek kökenlilik"ti. Bu görüfl, tüm insano¤lunun renk ve özellik far-
k› olmadan, do¤rudan Adem'in soyundan geldi¤i ve Allah'›n tek bir fiili ile
yarat›ld›¤› inanc›na dayan›yordu. Ancak bu dönemde "çok kökenlilik" ola-
rak bilinen ve dini inanca karfl› koyufltan do¤an rakip bir teori (evrim te-
orisi) geliflti. Çok kökenlilik, farkl› insan ›rklar›n›n farkl› kökenleri oldu¤u-
nu savunuyordu.12
Hintli antropolog Lalita Vidyarthi ise Darwin'in evrim teorisinin, ›rk-
ç›l›¤› sosyal bilimlere nas›l kabul ettirdi¤ini flöyle aç›klar:
Darwin'in ortaya att›¤› 'en güçlülerin hayatta kalmas›' düflüncesi, insano¤-
lunun kültürel bir evrim sürecinden geçti¤ine ve en üst kademenin Beyaz
Adam'›n medeniyeti oldu¤una inanan sosyal bilimciler taraf›ndan coflkuyla
karfl›land›. Bunun bir sonucu olarak, 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndaki Bat›l›
bilim adamlar›n›n çok büyük bir k›sm› ›rkç›l›¤› fliddetle benimsediler.13
Darwin'den sonra gelen Darwinistler ise, onun ›rkç› görüfllerini is-
patlama çabas› içine girdiler. Bu u¤urda birçok bilimsel çarp›tma ve sah-
tekarl›k yapmaktan ise çekinmediler. Çünkü bunu ispatlad›klar› takdirde,
kendi üstünlüklerini ve di¤er ›rklar› ezme, sömürme ve hatta gerekti¤in-
de yok etme "haklar›n›" bilimsel olarak ispatlam›fl olacaklar›n› düflünü-
yorlard›.
Stephen Jay Gould da The Mismeasure of Man (‹nsan›n Yanl›fl Ölçü-
mü) isimli kitab›n›n 3. bölümünde, baz› antropologlar›n, beyaz ›rk›n üs-
tünlü¤ünü kan›tlamak için verileri çarp›tt›klar›n› belirtmektedir. Go-
uld'un belirtti¤ine göre, en çok baflvurduklar› yöntem, bulduklar› kafata-
s› fosillerinin beyin hacimleri konusunda çarp›tmalar yapmalar›d›r. Go-
uld kitab›nda birçok antropolo¤un, do¤ru bir ölçü olmamas›na ra¤men,
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR30
beyin hacmini zeka ile ilintili gösterdiklerini ve buna ba¤l› olarak, özellik-
le Kafkasyal›lar'›n beyin hacimlerini abartt›klar›n› ve zencilerle K›z›lderi-
lilerin kafataslar›n› olduklar›ndan daha küçük gösterdiklerini anlatmak-
tad›r.14
Gould, Ever Since Darwin (Darwin'den Bu Yana) isimli kitab›nda ise,
Darwinistler'in, baz› ›rklar› afla¤› bir tür olarak göstermek için girifltikleri
sapk›n iddialar› flöyle aç›klar:
Haeckel (Alman Darwinist) ve çal›flma arkadafllar› da, Kuzey Avrupal› be-
yazlar›n ›rksal üstünlü¤ünü göstermek için rekapitülasyon teorisini (yinele-
meli oluflum teorisi) kulland›. ‹nsan anatomisi ve davran›fl›na iliflkin bulgu-
lar› tarayarak, beyinlerden göbek deliklerine kadar bulabildikleri herfleyi
kulland›lar. Herbert Spencer flöyle yazd›: '‹lkellerin zihinsel özellikleri(…)
uygarlar›n çocuklar›nda görülen özelliklerdir.' Carl Vogt 1864'te ayn› fleyi
daha güçlü bir flekilde ifade etti: 'Büyümüfl zenci, zihinsel yetiler yönünden
çocu¤un do¤as›n› paylafl›r. (…) Baz› kabileler kendilerine özgü organizas-
yonlara sahip devletler kurmufllard›r. Ama geri kalanlara bakarak, bu ›rk›n
geçmiflte ya da günümüzde, insanl›¤›n ilerleyifline hiz-
met etmifl ya da korunmaya de¤ecek hiçbir fley yapma-
d›¤›n› çekinmeden söyleyebiliriz.' Frans›z t›bbi anato-
mi bilgini Etienne Serres gayet ciddi bir flekilde, siyah
erkeklerin ilkel oldu¤unu çünkü göbek deliklerinin se-
viyesinin düflük oldu¤unu ileri sürmüfltü.15
Darwin'in ça¤dafl› evrimci Havelock Ellis de
1894'de "Birçok Afrikal› ›rkta çocuklar, Avru-pal› çocuklara göre belki biraz daha az zeki-
dir. Ama Afrikal› büyüdükçe aptallafl›rve bütün toplumsal yaflam› dar görüfllübir rutine dönüflür; oysa Avrupal›, can-l›l›¤›n› korur."16 diyerek, üstün ve
afla¤› ›rk ayr›m›n› sözde "bilimsel"
bir aç›klamayla desteklemiflti.
Frans›z Darwinist antropolog Vac-
her de Lapouge ise, Race et Milieu Social: Es-
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 31
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Stephen Jay Gould veDarwin'in ›rkç› yönünüaç›klad›¤› kitab›
sais d'Anthroposociologie (Irk ve Sosyal Çevre: Antropo-sosyoloji Üzerine Dene-
meler) (Paris 1909) adl› yap›t›nda beyaz olmayan s›n›flar›n, uygar yaflama
uyum sa¤layamam›fl vahflilerin çocuklar› ya da kan› bozulmufl s›n›flar›n
soysuz temsilcileri olduklar› görüflünü ortaya att›. Paris'in afla¤› ve yuka-
r› s›n›flar›n›n mezarl›klar›ndaki kafataslar›n› ölçerek sonuçlar ç›kard›. Bu
sonuçlara göre; insanlar kafataslar›na göre zengin, kendilerine güvenli,
özgürlük e¤ilimli iken, di¤er k›sm› tutucu, azla yetinen, iyi uflak niteli¤i
tafl›yan kimseler oluyorlard›; s›n›flar toplumsal ay›klanman›n ürünleriy-
di; toplumun yüksek s›n›flar› yüksek ›rklarla çak›fl›yordu; zenginlik dere-
cesi ile kafatas› endeksi orant›l› gidiyordu. Lapogue en sonunda bir keha-
nette bulundu: "Benim görüflüm odur ki, önümüzdeki y›llarda insanlar
birbirlerini kafataslar› yuvarlak ya da sivridir diye bo¤azlayacaklar" dedi
ve bu kehaneti kitab›n ilerleyen sayfalar›nda detaylar›yla görece¤imiz gi-
bi do¤ru ç›kt› ve 20. yüzy›l ›rkç›l›k nedeniyle yap›lan katliamlara tan›k ol-
du!…
Yaln›z antropologlar de¤il, entomolojistler (böcek bilimcileri) dahi
Darwinizm'in körükledi¤i ›rkç›l›k kervan›na sapk›n iddialarla kat›ld›lar.
Örne¤in, 1861 y›l›nda, bir ‹ngiliz entomolojisti dünyan›n çeflitli yerlerinde
yaflayan insanlar›n bedenlerinden bit toplat›p bunlar› inceledikten sonra
renklerinin ve büyüklüklerinin farkl› olduklar›, bir ›rk›n bitinin bir baflka
›rk›n bedeninde yaflayamayaca¤› gibi bugünün bilim düzeyinden bak›ld›-
¤›nda tek kelimeyle safsata olan bir sonuca ulaflm›flt›.17 Bilim adam› s›fat-
l› kifliler bile böyle aç›klamalar yapt›ktan sonra, baz› dogmatik ›rkç›lar›n
"zencilerin bitleri dahi zenci" gibi ak›l ve mant›k d›fl›, hiçbir anlam› olma-
yan sloganlar kullanmalar› pek yad›rganmad›.
Özetle, Darwin'in teorisinin ›rkç› yönü 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda
kendine çok elveriflli bir zemin buldu. Çünkü o dönemde Avrupal› "beyaz
adam", tam da böyle bir teorinin kendi suçlar›n› meflrulaflt›rmas›n› bekli-
yordu.
‹ngiliz Sömürgecili¤i ve Darwinizm
Darwin'in ›rkç› görüfllerinden en çok ç›kar sa¤layan ülke, Darwin'in
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR32
kendi vatan› ‹ngiltere oldu. Darwin, teorisini ortaya att›¤› y›llarda, ‹ngil-
tere dünyan›n bir numaral› sömürge imparatorlu¤unu kurmufl durum-
dayd›. Hindistan'dan Latin Amerika'ya kadar uzanan dev bir co¤rafyan›n
tüm do¤al kaynaklar›, ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u taraf›ndan sömürülüyordu.
"Beyaz adam", kendi ç›kar› için dünyay› ya¤mal›yordu.
Ama elbette baflta ‹ngiltere olmak üzere sömürgeci ülkelerin hiçbiri
"ya¤mac›" olarak görülmek ve tarihe öyle yaz›lmak istemiyorlard›. Bu ne-
denle yapt›klar› ifli hakl› gibi gösterecek bir aç›klama ar›yorlard›. Bu aç›k-
lama, sömürülen insanlar› "ilkel insanlar", hatta "hayvan›ms› canl›lar" gi-
bi gösterebilmekti. Böylece katledilenler veya insanl›k d›fl› muameleye
maruz b›rak›lanlar, insan de¤il, yar› insan yar› hayvan canl›lar olarak gö-
rülebilecek ve onlara karfl› yap›lanlar bir suç teflkil etmeyecekti.
Asl›nda bu aray›fl yeni de¤ildi; dünya üzerinde sömürgecili¤in ilk
yay›l›fl dönemi olan 15 ve 16. yüzy›llara kadar dayan›yordu. Baz› ›rklar›n
yar› hayvan özelli¤i gösterdi¤iyle ilgili iddialar, ilk olarak Christopher
Columbus'un Amerika yolculuklar›nda ortaya at›lm›flt›. Bu iddialara gö-
re, Amerikal› yerliler gerçek birer insan de¤il, geliflmifl bir hayvan türüy-
dü. Bu nedenle de ‹spanyol sömürgecilerin hizmetine koflulabilirlerdi.
Her ne kadar Amerika'n›n keflfi hakk›nda çevrilen filmlerde
Columbus'un yerlilere karfl› çok insanc›l ve s›cak bir yaklafl›m› oldu¤u
imaj› verilse de, gerçekte Columbus yerlileri insan olarak görmüyordu.18
Christopher Columbus, büyük bir katliam› ilk bafllatan kifli oldu.
Keflfetti¤i yerlerde ‹spanyol kolonileri oluflturan Columbus yerlileri köle-
lefltirdi ve ilk olarak köle ticaretini bafllatt›. Columbus'un yerlilere uygu-
lad›¤› bask› ve sömürü politikas›n›, onu izleyen ‹spanyol "fatihleri" de-
vam ettirdiler; yap›lan katliamlar çok ileri boyutlara ulaflt›. Örne¤in, Co-
lumbus ilk geldi¤inde nüfusu 200 bin olan bir adada 20 y›l geçmeden sa-
dece 50 bin, 1540 y›l›nda ise sadece bin kifli kalm›flt›. ‹spanyol fatihlerinin
en ünlüsü Fernando Cortés ise 1519 fiubat'›nda Meksika'ya ayak bast›¤›n-
da toplam K›z›lderili nüfusu 25 milyonken, 1605 y›l›nda 1 milyona inmifl-
ti. Hispaniola adas›nda 1492'de 7-8 milyon olan nüfus 1496'da 4 milyon,
1570 y›l›nda ise sadece 125 kifliye düfltü. Tarihçilerin verdikleri rakamlara
göre, Columbus'un k›taya ayak basmas›ndan sonraki bir yüzy›ldan daha
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 33
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR34
az bir süre içinde 95 milyon yerli sömürgeciler taraf›ndan katledildi. Co-
lumbus, Amerika'y› keflfetti¤inde k›tada 30 milyon K›z›lderili yafl›yordu.
O zamandan bugüne gerçekleflen katliamlar neticesinde ise 2 milyon nü-
fuslu kay›p bir ›rk haline geldiler.
Bu katliamlar›n bu kadar ac›mas›z boyutlara ulaflmas›n›n nedeni, K›-
z›lderililerin insan olarak görülmemeleri, hayvan olarak kabul edilmele-
riydi.
Ancak sömürgecilerin bu iddialar› fazla taraftar toplamad›. Çünkü o
dönemde Avrupa'da, tüm insanlar› Allah'›n eflit olarak yaratt›¤› ve hepsi-
nin tek bir atadan, Hz. Adem'den geldikleri gerçe¤i yayg›n bir kabul gö-
rüyordu. Hatta Katolik Kilisesi, bu ya¤mac› istilac›lara karfl› kesin bir ta-
v›r koymufltu. Bunun en bilinen örneklerinden biri Chiapas psikoposu
Bartolome de Las Casas'›n, Columbus ile birlikte Yeni Dünya'ya ayak ba-
san kolonicilerin "yerliler bir tür hayvand›r" iddias›na karfl›l›k, yerlilerin
"gerçek birer insan" olduklar›n› söyleyerek verdi¤i yan›tt›r. 1537 y›l›nda
KIZILDER‹L‹ KATL‹AMI
Christopher Columbus'unAmerika'y› keflfi ile korkunç birK›z›lderili katliam› bafllad›.
ise Papa III. Paul yay›nlad›¤› bir fermanda yerlilere yap›lan vahfli muame-
leyi lanetlemifl, K›z›lderililerin iman etme yetene¤ine sahip gerçek insan-
lar olduklar›n› aç›klam›flt›r.19
Oysa 19. yüzy›la gelindi¤inde durum de¤iflti. Materyalist felsefenin
yay›lmas›yla ve toplumlar›n dinden uzaklaflmas›yla birlikte, insanlar›
Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤i de göz ard› edilmeye baflland›. Bu, önceki sayfa-
larda da de¤inildi¤i gibi ayn› zamanda ›rkç›l›¤›n da yükselifli idi.
Darwinist-materyalist felsefenin 19. yüzy›lda yükselmesiyle, ›rkç›l›k
da güçlenmiflti ve bu da Avrupa'n›n emperyalist düzenine büyük bir des-
tek sa¤lam›fl oluyordu.
Oxford, Stanford, Harvard gibi üniversitelerde y›llarca tarih profe-
sörlü¤ü yapm›fl olan James Joll, halen üniversitelerde ders kitab› olarak
okutulan "Europe Since 1870" (1870'den Bu Yana Avrupa) isimli kaynak
kitab›nda, Darwinizm ile emperyalizm ve ›rkç›l›k aras›ndaki ideolojik ilifl-
kiyi flöyle anlat›r:
Emperyalizm kavram›na ilham veren fikirlerin en önemlisi, "Sosyal Darwi-
nizm" bafll›¤› alt›nda s›n›fland›r›labilecek olanlard›r. Bu fikir-
ler; devletler aras›ndaki iliflkiyi daimi bir mücadele olarak ka-
bul eder. Bu mücadelede baz› ›rklar di¤erlerine göre "üstün"
say›lm›fl ve bir evrimsel süreç içinde güçlülerin kendilerini sü-
rekli ortaya koymalar› gerekti¤i kabul edilmifltir.
‹ngiliz do¤abilimci Charles Darwin, 1859'da yay›nlanan Tür-
lerin Kökeni onu 1871'de takip eden ‹nsan›n Türeyifli adl› ki-
taplar›yla büyük bir tart›flma bafllatm›fl ve Avrupa düflüncesi-
nin farkl› dallar›n› ayn› anda etkilemifltir… Darwin'in fikirle-
ri, ve onun ‹ngiliz felsefeci Herbert Spencer gibi baz› ça¤-
dafllar›n›n düflünceleri, çok h›zl› bir biçimde bilim d›fl›n-
daki alanlara da uygulanm›flt›r… Darwinizm'in top-
lumsal geliflmeye en çok uygulanabilir olan yönü ise,
dünyada do¤al kaynaklar›n besleyemeyece¤i bir nu-
füs fazlas› bulundu¤u ve bunun her zaman güçlü-
lerin veya "uygunlar›n" galip ç›kaca¤› daimi bir
yaflam mücadelesi gerekti¤i yönündeki inanç-
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 35
Kraliçe Victoria ve üsttekatliamlar›n›n bafl aktörü‹spanyol Fernando Cortés
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR36
t›r. Baz› sosyal bilimciler için, bu noktadan hareketle, en "uygun" kavram›-
na ahlaki bir mana katmak ve dolay›s›yla yaflam mücadelesinde üstün gelen
türlerin veya ›rklar›n ahlaken üstün olduklar›n› savunmak çok kolay olmufl-
tur.
Dolay›s›yla do¤al seleksiyon doktrini, kolayl›kla Frans›z yazar Arthur Gobi-
neau taraf›ndan gelifltirilen bir baflka fikir ekolüyle de birleflmifltir. Gobine-
au, 1853 y›l›nda ‹nsan "Irklar›n›n Eflitsizli¤i Üzerine Bir Makale" adl› çal›fl-
may› yay›nlayan kiflidir. Gobineau geliflmedeki en önemli etkenin ›rk oldu-
¤unu savunmufl ve di¤erlerine üstünlük sa¤layan ›rklar›n, kendi ›rksal saf-
l›klar›n› en iyi koruyabilenler oldu¤unu ileri sürmüfltür. Gobineau'ya göre,
tarihteki bu yaflam mücadelesinde en üstün gelen ›rk, Aryan ›rk› olmufltur…
Bu fikirleri bir aflama daha ileri götüren kifli ise, ‹ngiliz yazar Houston Ste-
wart Chamberlain'dir… Hitler yazara (Chamberlain'e) o kadar hayranl›k
beslemifltir ki, onu 1927 y›l›nda ölüm döfle¤inde ziyarete gelmifltir.20
Görüldü¤ü gibi Darwin'den ›rkç› düflünürlere, emperyalistlere ve
oradan da Hitler'e kadar uzanan bir ideolojik zincir vard›r. Darwinizm,
hem 19. yüzy›lda dünyay› kana bulayan emperyalizmin hem de 20. yüz-
y›lda ayn› ifli gerçeklefltiren Nazizm'in ideolojik temelidir.
Kraliçe Victoria'n›n ad›yla an›lan Viktorya Dönemi ‹ngilteresi, arad›-
¤› sözde bilimsel zemini Darwinizm'de bulmufltu.
‹ngiltere sömürgecilikten büyük bir kazanç sa¤l›yordu ve sömürge-
lerinde yaflayan insanlar› kendi menfaatleri için belalara u¤ratmaktan çe-
kinmiyordu. ‹ngiliz emperyalizminin bu kirli siyasetinin örneklerinden
biri Çin'e karfl› aç›lan "Afyon Savafllar›" oldu. ‹ngiltere, Hindistan'da ye-
tifltirdi¤i afyonu 19. yüzy›l›n ilk çeyre¤inden itibaren Çin'e kaçak olarak
sokmaya bafllad›. D›fl ticaretindeki a盤› kapatmak için yapt›¤› bu afyon
kaçakç›l›¤›na giderek h›z verdi. Uyuflturucunun ülkeye s›zmas› ise bir
yandan Çin devletinin kendi topraklar› üzerindeki otoritesini derinden
sarsm›flt›. Toplumdaki yozlaflma k›sa sürede ciddi boyutlara ulaflt›. Çin
hükümetinin uzun süre tereddüt ettikten sonra ç›karmak zorunda kald›-
¤› afyon yasa¤›, ilk Afyon Savafl›'na (1838-1842) yol açt›. Bu savafl ülkeyi
kesin olarak y›k›ma sürükledi. Çin, yabanc› güçlerle her karfl› karfl›ya ge-
liflinde ordusunun yetersizli¤i yüzünden boyun e¤mek ve onlar›n giderek
artan isteklerini kabul etmek zorunda kald›. Bat›l›lar 1842 y›l›ndan itiba-
ren yavafl yavafl Çin topraklar› içinde gerçek nüfuz bölgeleri edindiler;
Çinlilerin elinden büyük liman mahallelerini (imtiyazlar) ald›lar, tarlalar›
kiralad›lar ve ülkenin kendilerine en çok yarar sa¤layacak flekilde d›flar›
aç›lmas›n› flart kofltular. Tüm bunlar›n sonucunda ülkede yaflanan sefalet,
hükümetin zaafiyeti ve Çin topraklar›n›n yavafl yavafl elden gidiyor olma-
s› birçok ayaklanmaya yol açt›.
Çin'de yaflananlar, ‹ngiltere'nin politikas›n›n sonuçlar›ndan sadece
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 37
PILTDOWN ADAMI SAHTEKARLI⁄I
ngiliz emperyalizminin evrim te-
orisinden ald›¤› ilham›n en ilginç
göstergelerinden biri, Piltdown
Adam› skandal› oldu.
1912 y›l›nda ‹ngiltere'nin Piltdown böl-
gesinde garip bir kafatas› fosili bulundu.
Fosili bulan Charles Dawson adl› bilim
adam› ve ekibi, bunun yar› maymun yar›
insan bir canl›ya ait oldu¤unu ilan etti. Fo-
sili inceleyen tan›nm›fl evrimci anatomist
Arthur Keith de bu sonucu do¤rulad›.
Ancak Dawson'›n ve Keith'in özellikle
vurgulad›¤› bir nokta vard›. Bulunan fosi-
lin beyni, aynen günümüz insanlar›n›nki
kadar büyüktü. Çene ise maymunsu özel-
likler gösteriyordu.
Piltdown fosilinin bu büyük beyni, ‹n-
gilizleri bir anda ilginç bir gurur duygusu-
na kapt›rd›. Bu kafatas› ‹ngiltere'de bulun-
du¤una göre, ‹ngilizlerin atas› olmal›yd›.
Fosilin beyninin büyük olmas› ise, ‹ngiliz-
lerin tüm di¤er insan ›rklar›ndan çok daha
önce evrimlefltikleri, yani onlardan üstün
olduklar› fleklinde yorumlanm›flt›.
‹flte bu nedenle Piltdown buluflu ‹ngil-
tere'de büyük heyecan meydana getirdi.
Gazeteler ateflli bafl-
l›klar att›. Kalabal›k-
lar, ‹ngiliz gururunu
okflayan bu buluflu
coflkuyla kutlad›. ‹n-
giliz hükümeti ise, bu
büyük bulufltan dolay› Arthur Keith'e flö-
valyelik ünvan› verdi.
Tan›nm›fl evrimci paleontolog David
Johanson, Piltdown fosilinin ‹ngiliz emper-
yalizmiyle olan iliflkisini flöyle aç›klar:
Piltdown Adam› son derece Avrupa
merkezli bir geliflmeydi. Bu sayede sadece
beyin üstünlük sa¤lam›fl olmuyordu, ayn›
zamanda ‹ngilizler üstünlük sa¤lam›fl olu-
yordu.*
‹ngilizlerin Piltdown'dan ald›klar› üs-
tün ›rk ilham›, 1953 y›l›na kadar devam et-
ti. Ancak o y›l fosili detayl› olarak in-
celeyen Kenneth Oakley adl› bilim adam›,
bunun 20. yüzy›l›n en büyük sahtekarl›¤›
oldu¤unu ortaya ç›kard›. Fosil, bir insan
kafatas›na, bir orangutan çenesi eklen-
mesiyle üretilmiflti.
*Don Johanson, In Search of Human Origins,1994 WGBH Educational Foundation
‹‹
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR38
biriydi. 19. yüzy›l boyunca Güney Afrika, Hindistan, Avustralya gibi co¤-
rafyalarda ‹ngiliz emperyalizminin sömürüsü en ac› boyutlar›yla yaflan-
d›.
‹ngiltere'nin bu sömürü düzenini meflrulaflt›rmak, hakl› gibi göster-
mek ifli ise, baz› ‹ngiliz sosyal bilimcilerine ve bilim adamlar›na düflmüfl-
tü. ‹flte Charles Darwin, bunlar›n en önemlisi ve etkilisi oldu. Evrim süre-
cinde "ileri ›rklar" oldu¤unu öne süren, bunlar›n "beyaz ›rk" oldu¤unu id-
dia eden ve beyazlar›n di¤erlerini sömürmesini "do¤a kanunu" olarak
gösteren Darwindir.
Darwin'in sömürgeci ›rkç›l›¤a kazand›rd›¤› bu meflruiyet nedeniyle,
‹sviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Yerbilimleri Bölüm Baflkan› ünlü Çin
kökenli bilim adam› Kenneth J. Hsu, Darwin'i "Victoria Dönemi ‹ngiltere-
si için ideal bir bilim adam›, Çin'e zorla afyon satabilmek için bu ülkeyi ifl-
gal eden, bunu da serbest ticaret ve 'en güçlülerin hayatta kalmas›' kura-
l›na dayand›ran ülkenin bilimsel dayana¤›" fleklinde tarif eder.21
Darwin'in Türk Düflmanl›¤›
‹ngiliz sömürgecili¤inin 19. yüzy›l›n sonlar›nda kendisine seçti¤i en
önemli hedef, Osmanl› ‹mparatorlu¤u'ydu.
Osmanl› Devleti, o dönemde Yemen'den Bosna-Hersek'e kadar uza-
nan dev bir co¤rafyan›n hakimiydi. Ancak as›rlard›r bar›fl, huzur ve istik-
rar içinde yönetti¤i bu co¤rafyay› kontrol etmekte zorlan›yordu. H›risti-
yan az›nl›klar ba¤›ms›zl›k amac›yla ayaklan›yor, Rusya gibi büyük askeri
güçler de Osmanl›'y› tehdit ediyordu.
Osmanl›'y› tehdit eden güçler aras›na, yüzy›l›n son çeyre¤inde ‹ngil-
tere ve Fransa da kat›ld›. Özellikle ‹ngiltere, Osmanl›'n›n güney eyaletle-
rine göz dikti. 1878'de imzalanan Berlin Anlaflmas›, Avrupa'n›n sömürge-
ci güçlerinin Osmanl›'y› paylaflma kararlar›n›n bir ifadesiydi. Befl y›l son-
ra, 1882'de, ‹ngiltere bir Osmanl› topra¤› olan M›s›r'› iflgal etti. ‹ngiliz sö-
mürgecili¤i, daha sonra da Osmanl›'n›n Ortado¤u'daki eyaletlerini ele ge-
çirme planlar›na giriflti.
‹ngiltere bu emperyalist politikalar›n› her zaman oldu¤u gibi ›rkç›l›-
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 39
¤a dayand›r›yordu. ‹ngiliz hükümeti kas›tl› olarak Osmanl›'y› ve özellik-
le Osmanl›'n›n asli unsuru olan Türk milletini sözde "geri" bir millet ola-
rak göstermeye çal›fl›yordu.
‹ngiliz Baflbakan› William Ewart Gladstone, aç›kça "Türkler insanl›-
¤›n insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekas› için onlar› As-
ya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz" diyordu.22
Bu ve benzeri sözler, ‹ngiliz hükümeti taraf›ndan on y›llar boyunca
Osmanl›'ya yönelik bir propaganda malzemesi olarak kullan›ld›. ‹ngilte-
re, Türk Milletini, Avrupal› ileri ›rklara boyun e¤mesi gereken sözde geri
bir ›rk olarak göstermeye çal›flt›.
Bu propagandan›n sözde bilimsel dayana¤› ise Charles Darwin'di!...
Darwin'in Türk Milleti hakk›ndaki yorumlar›, 1888 y›l›nda yay›nla-
nan The Life and Letters of Charles Darwin (Charles Darwin'in Hayat› ve
Mektuplar›) adl› kitapta yer al›yordu. Darwin, do¤al seleksiyon sonucun-
Charles Darwin, ‹ngiltere'nin Osmanl›'yayönelik siyasi planlar›na katk›da bulun-mak amac›yla, teorisini kullanm›fl veTürk Milleti'ni geri bir ›rk olarak göster-meye çal›flm›flt›r. Günümüzün Türk düfl-manlar› hala Darwin'in bu hezeyanlar›n-dan destek almaktad›r.
DARWIN'‹N ÖZEL MEKTUPLARIN-
DA
da sözde "geri ›rklar"›n elenerek medeniyetin geliflmesine katk›da bulun-
du¤unu öne sürüyor ve sonra da Türk Milleti hakk›nda aynen flunlar›
söylüyordu:
Do¤al seleksiyona dayal› kavgan›n, medeniyetin ilerleyifline sizin zannetti-
¤inizden daha fazla yarar sa¤lad›¤›n› ve sa¤lamakta oldu¤unu ispatlayabi-
lirim. Düflünün ki, birkaç yüzy›l önce Avrupa, Türkler taraf›ndan iflgal edil-
di¤inde, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk alt›nda kalm›flt›, ama art›k
bugün Avrupa'n›n Türkler taraf›ndan iflgali bize ne kadar gülünç geliyor.
Avrupa ›rklar› olarak bilinen medeni ›rklar, yaflam mücadelesinde Türk
barbarl›¤›na karfl› galip gelmifllerdir. Dünyan›n çok da uzak olmayan bir
gelece¤ine bakt›¤›mda, bu tür afla¤› ›rklar›n ço¤unun medenileflmifl yüksek
›rklar taraf›ndan elimine edilece¤ini (yok edilece¤ini) görüyorum.23
Darwin'in bu hezeyan›, ‹ngiltere'nin Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nu y›k-
ma politikas›na destek vermek için yaz›lm›fl bir propaganda malzemesiy-
di. Nitekim bu propaganda malzemesi etkili oldu. Darwin'in "Türk Mille-
ti yak›nda yok olacakt›r; bu evrimin kanunudur" anlam›na gelen sözü, ‹n-
gilizlerin Türk düflman› propaganda kampanyalar›na sözde bilimsel bir
destek verdi.
‹ngiltere'nin Darwin'in kehanetini gerçeklefltirme hevesi, as›l olarak
I. Dünya Savafl›'nda hayata geçti. 1914'de bafllayan bu büyük savafl, bir
yanda Almanya ve Avusturya-Macaristan, di¤er yanda ise ‹ngiltere-Fran-
sa-Rusya ittifaklar›n›n aras›ndaki ç›kar çat›flmalar›ndan do¤mufltu. Ancak
savafl›n içindeki en önemli hesaplardan biri, Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nu
y›kma ve paylaflma hedefiydi.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR40
ÇANAKKALE SAVAfiI
Çanakkale Savafl›'nda TürkOrdusu, 250 bin flehit vererek‹ngilizlerin bafl›n› çekti¤i düfl-man kuvvetlerine karfl› kah-ramanca çarp›flt›.
‹ngiltere, iki ayr› yönden Osmanl› ‹mparatorlu¤u'na sald›rd›. Birinci
yön, Osmanl›'n›n Ortado¤u'daki topraklar›n› ele geçirmek amac›yla aç›-
lan Kanal, Filistin ve Irak cepheleriydi. ‹kinci yön ise, I. Dünya Savafl›'n›n
en kanl› muharebelerinden birinin yafland›¤› Çanakkale cephesi oldu. Ça-
nakkale'deki Türk ordusu, ‹ngilizlerin bafl›n› çekti¤i düflman kuvvetleri-
ne direnmek için 250 bin flehit vererek kahramanca çarp›flt›. ‹ngilizler ise,
sözde "afla¤› ›rk" olarak gördükleri Türklere karfl› savaflmak üzere, kendi
askerlerinden çok, Hintli askerleri ya da Avustralya, Yeni Zelanda gibi sö-
mürgelerinden devflirdikleri Anzak birliklerini göndermifllerdi.
Darwin'in Türk düflmanl›¤›n›n yank›lar›, I. Dünya Savafl›'n›n ard›n-
dan da devam etti. Bugün Avrupa'daki soydafllar›m›za karfl› haince sald›-
r›lar düzenleyen Avrupal› neo-Nazi gruplar›, hala Darwin'in Türk Milleti
hakk›ndaki hezeyanlar›ndan ilham al›yorlar. Bu Türk düflman› ›rkç› grup-
lar›n internet sayfalar›nda, Darwin'in Türkler hakk›ndaki sözleri yer al›-
yor. (Bkz. Hitler ve Darwin'in Kanl› ‹ttifak› bölümü)
Amerika'da Irkç›l›k ve Sosyal Darwinizm
Sosyal Darwinizm sadece ‹ngiltere'deki de¤il, dünyan›n di¤er ülke-
lerindeki emperyalistlere ve ›rkç›lara dayanak sa¤l›yordu. Bu nedenle
tüm dünyada h›zla yay›ld›. Teoriyi benimseyen-
lerin bafl›nda, ABD Baflkan› Theodore Roosevelt
geliyordu. Roosevelt, K›z›lderililere karfl› "teh-
cir" (bir yerden zorla göç ettirmek, sürmek) ad›
alt›nda uygulanan etnik temizlik program›n›n
en önde gelen uygulay›c› ve savunucusuydu.
The Winning of The West(Bat›n›n Zaferi) adl› kita-
b›nda katliam›n ideoloji-
sini kurarak, K›z›lderili-
leri ortadan kald›racak
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 41
ABD Baflkan› T. Roosevelt,Bat›n›n Zaferi isimli kitab›ndakatliam›n ideolojisini kurdu vesonra bu katliam› uygulad›.
›rksal bir savafl›n kaç›n›lmaz oldu¤unu anlatm›flt›. En büyük dayana¤› ise
kendisine yerlileri ilkel bir tür olarak tan›mlama imkan›n› veren Darwi-
nizm'di.24
Roosevelt'in öngördü¤ü gibi K›z›lderililerle yap›lan anlaflmalar›n
hiçbirine sad›k kal›nmad› ve buna da "ilkel ›rk" safsatas› ile sahte bir mefl-
ruiyet sa¤land›. Kongre, K›z›lderililerle yap›lan tüm anlaflmalar› 1871 y›-
l›nda bir kenara atm›fl ve onlar› içinde ölümü bekleyecekleri ölü toprakla-
ra sürmeye karar vermiflti. Karfl› taraf insan olarak alg›lanmad›ktan son-
ra onlarla yap›lan anlaflmalar›n nas›l bir de¤eri olabilirdi?…
Roosevelt ayr›ca ‹ngilizce konuflan insanlar›n (Anglo Saxonlar›n)
tüm insan ›rklar›n›n en ilerisi olduklar›n› öne sürmüfl ve Anglo Saxonlar
ile di¤er ›rklar aras›nda kaç›n›lmaz bir savafl olaca¤›n› öngörmüfltü.25
Anglo Saxon ›rkç›l›¤›n›n önde gelen savunucular›ndan Amerikal› ev-
rimci Protestan Rahip Josiah Strong da ayn› mant›klar› kullan›yordu. Bir
keresinde flöyle yazm›flt›:
Dünya nüfusunun ›rklar›n son mücadelesini zorunlu k›laca¤› zaman yakla-
fl›yor. Birleflik Devletler de do¤al olarak, kendi kurumlar›n› insanl›¤›n geri
kalan bölümüne empoze edecek güce sahip olmal›d›r. Kimse kuflku duya-
maz ki, ›rklar aras›nda bu çat›flma, en güçlülerin ayakta kalmas› ile sonuç-
lanacakt›r.26
Sosyal Darwinizm'i kullanarak kendilerine meflruiyet sa¤lamaya ça-
l›flan ›rkç›lar›n aras›nda zenci düflmanlar› baflta geliyordu. ‹nsan ›rklar›n›
derecelere ay›ran ve en üstününü beyaz ›rk olarak tan›mlarken, en ilkeli-
ni de siyah olarak gösteren bu ›rkç› teoriler evrim kuram›na dört elle sa-
r›ld›lar.27
Evrimci ›rkç› teorisyenlerin bafl›nda gelen Henry Fairfield Osborn,
"‹nsan Irklar›n›n Evrimi" bafll›kl› bir makalesinde "ortalama bir zencinin
zeka yafl›, Homo Sapiens (günümüz insan›) türüne ait on bir yafl›ndaki bir
çoçu¤un zekas›na ancak ulaflabilir" diye yaz›yordu.28
Bu mant›¤a göre zenciler insan bile say›lm›yorlard›. Evrimci ›rkç› dü-
flüncenin en bilinen savunucular›ndan bir di¤eri olan Carletoun Coon ise
1962'de yay›nlad›¤› Origins of Races (Irklar›n Kökeni) adl› kitab›nda, siyah
›rkla beyaz ›rk›n henüz Homo erectus döneminde birbirinden ayr›lm›fl iki
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR42
ayr› tür oldu¤unu öne sürüyordu. Coon'a
göre beyazlar bu ayr›flmadan sonra evrim-
sel olarak öne geçmifllerdi. ‹flte ABD'de zen-
cilere karfl› ayr›mc›l›¤› savunanlar, uzun sü-
re bu sözde bilimsel aç›klamay› kulland›lar.
Kendilerini destekleyen bilimsel bir te-
orinin varl›¤›, Amerika'da ›rkç›l›¤› h›zla t›r-
mand›rd›. Irk ayr›m›na karfl› olmas›yla ta-
n›nan W. E. Dubois, 20. yüzy›l Amerikan
›rkç›l›¤›n› flöyle tan›mlar:
20. yüzy›l›n bafll›ca sorunu renk ayr›m› sorunu-
dur. Yeryüzünün en büyük demokrasisi olmay›
isteyen ve baz› aç›lardan da bunu baflarm›fl olan
bir ülkede ›rkç›l›k sorununun bu derece yayg›n
biçimde ortaya ç›km›fl olmas› onun paradoksla-
r›n›n en önemsizi de¤ildir. Köleli¤in kald›r›lma-
s› siyah ve beyaz halk aras›nda kardeflli¤in ku-
rulmas›na yetmemifl, k›sa süre içinde tesis edi-
len resmi ayr›mc›l›k günümüzde hala ç›k›fl yol-
lar› aranan hukuki ve fiili bir durum haline dö-
nüflmüfltür.29
"Jim Crow Yasalar›" ad›yla tan›nan ilk
›rk ayr›mc› yasalar›n ortaya ç›kmas› da bu
döneme rastlar. (Jim Crow, afla¤›lamak
amac›yla beyazlar taraf›ndan siyah-
lara tak›lan isimlerden biriydi).
Zencilere, kesinlikle insan gibi
davran›lm›yor, her yerde
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 43
Amerika'da 19. yy sonu ve 20. yüzy›lbafllar›nda zengin beyazlar zencilerekarfl› son derece ac›mas›zd›. Uygu-lamalar ve kanunlar zencilerin insanolarak görülmedi¤ini aç›kça gösteri-yordu. Kendileri büyük bir zenginlikiçinde yaflarken, zencilere insanl›kd›fl› muamelelerde bulunuyorlard›.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR44
afla¤›lanarak hor görülüyorlard›; üstelik bu ›rkç› tav›r birkaç kiflinin tavr›
de¤il, Amerikan devletinin yasalar ile bizzat belirledi¤i bir tav›rd›. Demir-
yollar› ve tramvaylarda ›rk ayr›m›n› benimseyen ilk yasa 1875'de Tenes-
see'de kabul edildikten hemen sonra, tüm
Güney eyaletlerinde birden demiryollar›n-
da ›rk ayr›m› uygulamas›na gidildi. Her
yere "Sadece Beyazlar ‹çin" ve "Siyahlar"
tabelalar› as›ld›. Asl›nda bunlar›n hepsi
mevcut durumun resmiyet kazan-
mas› anlam›na geliyordu.
ZENC‹LERE YAPILAN ZULÜM
Ku Klux Klan, zencilere yönelik enac›mas›z sald›r›lar› yapan ›rkç› grup-tu. Yandaki resimde gösterilen zin-cir, zenci kölelerin birbirlerine ba¤-land›klar› bir zincirdir.
Farkl› ›rklardan olanlar aras›nda evlilik yasakland›. Yasalara göre ayr›m
hastanelerde, cezaevlerinde, mezarl›klarda zorunluydu. Uygulamada ise
bu, otelleri, tiyatrolar›, kütüphaneleri ve hatta asansör ve kiliseleri de kap-
s›yordu. Ayr›m›n en a¤›r biçimde hissedildi¤i alan ise okullard›. Çünkü
bu, siyahlar›n aleyhine en a¤›r sonuçlar› veren uygulamayd› ve onlar›n
kültürel gelifliminin önündeki en büyük engeldi.
Irk ayr›m› uygulamalar›na yayg›n bir fliddet dalgas› efllik etti. Linç
edilen siyahlar›n say›s›nda h›zl› bir art›fl oldu. 1890-1901 y›llar› aras›nda
1300'ü aflk›n siyah linç edildi. Bu uygulamalar›n sonucunda birçok eyalet-
te siyahlar›n ayaklanmalar› bafllad›.
Bu sürece ›rkç› düflünce ve teoriler efllik etti. Amerikan biyolojik ›rk-
ç›l›¤› da k›sa bir süre sonra kendini R. B. Bean'in kafatas› ölçümü yoluyla
vard›¤› sonuçlarla ifade edecek ve yeni k›ta halk›n› denetim d›fl› bir göç
dalgas›ndan koruma bahanesi alt›nda, özel türde bir Amerikan ›rkç›l›¤›
ortaya ç›kacakt›. The Passing of the Great Race (Üstün Irk›n Sona Ermesi) ki-
tab›n›n yazar› (1916) Madison Grant; "iki ›rk›n kar›flmas›n›n afla¤› türden
ilkel bir ›rk›n ortaya ç›kmas›na yol açaca¤›n›" yazd› ve ›rklar aras› evlilik-
lerin yasaklanmas›n› istedi.30
Irkç›l›k, Amerika'da oldu¤u gibi tüm dünyada da Darwin'den önce
vard›. Ancak, daha önce de belirtildi¤i gibi, 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan
sonra Darwinizm, ›rkç› görüfl ve uygulamalara göstermelik bir destek
sa¤lad›. Örne¤in, bu bölümde de yer verildi¤i gibi ›rkç›lar görüfllerini ifa-
de ederlerken Darwinizm'in iddialar›n› slogan gibi kulland›lar. Dar-
win'den önce ac›mas›zl›k olarak görülen fikirler, Darwin'den sonra do¤a
kanunu olarak kabul edilmeye baflland›.
Darwinist Irkç›lar›n ‹nsanl›k D›fl› Uygulamalar›
Aborijin Soyk›r›m›
Avustralya'n›n yerli halk› "Aborijinler" olarak bilinir. K›tada binlerce
y›ld›r yaflamakta olan bu insanlar, Avrupal› göçmenlerin ülkede yay›lma-
s›yla birlikte tarihin en büyük soyk›r›mlar›ndan birine maruz kald›lar. Bu
soyk›r›m›n ideolojik temeli ise, Darwinizm'di. Darwinist ideologlar›n
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 45
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR46
Aborijinler hakk›ndaki görüflleri, bu
insanlar›n maruz kald›klar› vahfletin
teorisini oluflturdu.
Londra bas›lan Antropological Re-view'den evrimci antropolog Max
Muller, 1870'de insan ›rk›n› yedi kate-
goriye ay›rm›flt›; Aborijinler en altta
yer al›yordu ve Avrupal› beyazlar›n
soyu olan Aryan ›rk› en üst s›rada idi.
Ünlü bir sosyal Darwinist olan H. K.
Rusden ise Aborijinler hakk›nda 1876
y›l›nda flöyle bir aç›klamada bulundu:
En uygunlar›n yaflamas›, kuvvetin hakl›
oldu¤u anlam›na gelir. Bu nedenle afla¤›
›rk olan Avustralyal›lar› ve Maori ›rk›n›
yok ederken ac›mas›z ve de¤iflmeyen do-
¤al seleksiyon kanunlar›n› yerine getiri-
riz… ve miras›n› so¤uk kanl›l›kla
kabul ederiz.31
Tazmanya Royal Soci-
ety'nin baflkan› olan James
Barnard ise 1890'da; "yok et-
me ifllemi evrim ve en uygun-
lar›n yaflama kanununun bir
aksiyonudur" dedi ve "bu ne-
denle Avustralyal› Abori-
jinleri öldürme konu-
sunda suçlamay› hak
eden herhangi bir se-
bep yoktur" diye de-
vam etti.32
Darwin'in bes-
ledi¤i bu ›rkç›, ac›-
ABOR‹J‹N KATL‹AMI
Avustralyal› yerlilerAborijinler, evrimcilertaraf›ndan geliflmemifl birinsan türü olarakgörüldüler ve katledildiler.
mas›z ve vahfli görüfller sonucunda, Aborijinleri yok etmeye yönelik kor-
kunç bir katliam bafllat›ld›. Aborijinler öldürüldükten sonra, kafataslar›
istasyon benzeri yerlerin kap›lar›na as›ld›. Aborijin ailelerine zehirli ek-
mek verilerek öldürüldüler. Avustralya'n›n birçok yerindeki Aborijin yer-
leflim birimleri 50 y›l içinde vahfli bir biçimde ortadan kalkt›.33
Aborijinlere yönelik uygulamalar, katliamlarla da bitmedi. Bu ›rka
mensup pek çok insan, denek hayvan› muamelesi gördü. Washington
D.C.'deki Smithsonian Enstitüsü çeflitli ›rklardan 15.000 kiflinin kal›nt›la-
r›n› elinde tutuyordu. Hayvandan insana geçiflte "kay›p halka"y› olufltu-
rup oluflturmad›klar›n› gözlemlemek amac›yla ise 10.000 Avustralya
Aborijin yerlisi gemiyle British Museum'a götürüldü.
Müzeler sadece kemiklere ilgi duymakla kalmam›fl, ayn› zamanda
Aborijinlere ait beyinleri saklayarak yüksek fiyata satm›fllard›. Ayr›ca ör-
nek (numune) olarak kullan›lmak amac›yla Avustralya Aborijinlerinin öl-
dürüldüklerine dair kan›tlar da vard›r. Afla¤›da verilen bilgiler, bu ac›ma-
s›zl›¤›n göstergeleridir:
* "1866'da Bowen, Queensland'›n Belediye Baflkan› olan Korah Wills, bilim-
sel bir numune edinmek amac›yla, 1865 y›l›nda yerli kabile üyesini nas›l
parçalayarak öldürdü¤ünü aç›k bir flekilde, çizimlerle anlatm›flt›.
* Sidney'deki Avustralya Müzesi'nin müdürü Edward Ramsey (1874-1894),
Aborijinler'i "Avustralya hayvanlar›" olarak adland›rd›¤› bir müze kitap盤›
yay›nlad›. Kitapç›kta ayn› zamanda henüz öldürülmüfl örneklerin cesetleri-
nin nas›l çal›naca¤› ve kurflun yaralar›n›n nas›l t›kanaca¤› konusunda da ta-
limatlar yer al›yordu.
* Alman evrimci Amalie Dietrich (takma ad› Kara Ölüm Mele¤i'dir) Avust-
ralya'ya gelmifl ve Aborijinleri öldürüp derilerinin içini doldurarak sakla-
mak için izin istemiflti. K›sa süre içinde de amac›na ulaflm›flt›.
* Yeni bir Güney Galler misyoneri, Aborijin erkekleri, kad›nlar› ve çocukla-
r›ndan oluflan bir grubun atl› polis taraf›ndan katledilifline tan›k olarak deh-
flete düflmüfltü. Ard›ndan da 45 kafatas› kaynat›lm›fl ve aralar›ndan en iyi 10
kafatas› denizafl›r› ülkelere gönderildi.34
Aborijinlere uygulanan soyk›r›m 20. yüzy›lda da devam etti. Bu soy-
k›r›m›n yöntemleri aras›nda, Aborijin çocuklar›n›n ailelerinden zorla ko-
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 47
Harun Yahya (Adnan Oktar)
par›lmas› da vard›. Philadelphia Daily News gazetesinin 28 Nisan 1997 ta-
rihli say›s›nda, Alan Thornhill taraf›ndan haz›rlanan haberde, Aborijinle-
re karfl› kullan›lan bu yöntem flu flekilde anlat›lm›flt›:
ABORIGINE FAMILIES RECEUNT SEIZURES
(Aborijin Aileleri Kaç›r›lmalar›n Hesab›n› Soruyor)
Associated Press-Avustralya'n›n terk edilmifl Kuzeybat› çöllerinde yaflayan
Aborijinler, çocuklar›n›n devletin sa¤l›k yetkilileri taraf›ndan al›nmamas›
için, aç›k renk derili olanlar› kömür ile boyuyorlard›.
Kaç›r›lan çocuklardan biri y›llar sonra flöyle diyordu: "Yetkililer bulduklar›
anda sizi al›p götürüyorlard›, halk›m›z bizi sakl›yor, kömürle derilerimizi
boyuyorlard›."
Çocukken kaç›r›lm›fl bir iflçi; "Moola Bulla'ya götürüldü¤ümde sadece 5 ya
da 6 yafl›ndayd›m."
Onun hikayesi, "çal›nan nesil" ile ilgili soruflturma bafllatan Avustralya ‹n-
san Haklar› ve Eflit F›rsatlar Komisyonu taraf›ndan dinlenen binlerce ifade-
den yaln›zca birisiydi. 1910 y›l›ndan 1970'lere kadar Aborijin ailelerden
100.000 kadar çocuk kaç›r›lm›flt›... Aç›k tenli Aborijin çocuklar ailelerinden
kaç›r›larak, evlatl›k olarak beyaz ailelere veriliyordu. Kara derili olanlar ök-
süzler yurduna yerlefltiriliyordu.
Görüldü¤ü gibi yap›lan insanl›k d›fl› muameleler, katliamlar, ac›ma-
s›zl›klar, vahflet ve soyk›r›m, hep Darwinizm'in "do¤al seleksiyon", "ya-
flam mücadelesi", "güçlü olan›n elenmesi" tezleriyle meflrulaflt›r›l›yordu.
Aborijin yerlilerinin yaflad›klar› tüm bu korkunç olaylar ise, Darwi-
nizm'in dünyaya getirdi¤i belalar›n yaln›zca küçük bir bölümünü olufltu-
ruyordu.
Ota Benga
Darwin ‹nsan›n Türeyifli adl› kitab›yla, insan›n maymunlarla ortak bir
atadan evrimleflti¤ini iddia ettikten sonra, bu senaryoyu destekleyecek fo-
sil aray›fl› bafllad›. Ancak baz› evrimciler "yar› maymun-yar› insan" canl›-
lar›n sadece fosil kay›tlar›nda de¤il, dünyan›n farkl› bölgelerinde canl›
olarak da bulunabilece¤ine inan›yorlard›. 20. yüzy›l›n bafllar›nda bu "can-
l› ara geçifl formu" aray›fllar› baz› vahfletlere neden oldu. Bu vahfletlerden
biri, Ota Benga adl› pigmenin hikayesiydi.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR48
Ota Benga, 1904 y›l›nda Samuel Verner adl› evrimci bir araflt›rmac›
taraf›ndan Kongo'da yakalanm›flt›. Ad›, kendi dilinde "dost" anlam›na ge-
len yerli, evli ve iki çocuk babas›yd›. Ama bir
hayvan gibi zincirlendi, kafese kondu ve
ABD'ye götürüldü. Buradaki evrimci bilim a-
damlar›, St. Louis Dünya Fuar›'nda onu çeflit-
li maymun türleriyle birlikte kafese koyarak
"insana en yak›n ara geçifl formu" olarak tefl-
hir ettiler. ‹ki y›l sonra ise New York'taki
Bronx Hayvanat Bahçesi'ne götürdüler ve bir-
kaç flempanze, Dinah ad› verilen bir goril ve
Dohung ad› verilen bir orangutan ile birlikte
"insan›n eski atalar›" ad› alt›nda sergilediler.
Hayvanat bahçesinin evrimci müdürü Dr. Wil-
liam T. Hornaday, bu nadide "ara
geçifl formu"na sahip olman›n
kendisine verdi¤i gurur hakk›nda
uzun konuflmalar yapm›fl, ziya-
retçiler de kafese konan Ota Ben-
ga'ya s›radan bir hayvan gibi
davranm›fllard›. New York Times
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 49
OTA BENGA
Ota Benga, Afrikal› biryerliydi. Evrimci araflt›r-mac›lar taraf›ndan, birhayvan gibi yakaland›, ka-fese kondu ve maymun-larla birlikte bir hayvanatbahçesinde sergilendi.
gazetesinin o dönemde yay›nlanan bir nüshas›nda ziyaretçilerin tavr›
flöyle aktar›l›yordu:
... parkta 40.000 ziyaretçi vard›. Bu kalabal›ktaki hemen hemen her erkek,
her kad›n ve her çocuk parktaki Afrikal› vahfli adam› görmek için maymun
kafesini ziyaret ediyordu. Uluyarak, alay ederek, ba¤›r›p ça¤›rarak pigmeyi
rahats›z ediyorlard›...35
New York Journal gazetesinin, 17 Eylül 1906 tarihli nüshas›nda ise, bu
uygulaman›n evrimi kan›tlamak için yap›ld›¤›, ancak büyük bir haks›zl›k
ve zulüm oldu¤u flöyle vurgulan›yordu:
… Bu insanlar düflüncesizce ve ak›ls›zca bir maymun kafesinin içerisinde
Afrika'dan getirilen küçük bir insan cücesini sergilemifllerdi.
Onlar›n düflüncesi muhtemelen evrimdeki baz› derin dersleri insanlara
ö¤retmekti. Asl›nda baflar›lan tek sonuç, bu ülkenin beyazlar›ndan, en az›n-
dan sempati ve nezaketi hak eden Afrika ›rk›n›n vahflet gösterilerine maruz
kalmas›, ard›ndan da hor görülmesidir.
Ayn› güç taraf›ndan yarat›lan, hepimizi ayn› yere yerlefltiren, ayn› hisleri ve
ayn› ruhu lütfeden Allah'a karfl› fiziksel eksikli¤i olan bir insan› maymun-
larla bir kafese kapatmak ve bunu alay konusu edinmek çok ay›p ve i¤renç-
tir...36
New York Times gazetesi de, evrimi kan›tlama amac›yla Ota Benga'n›n
hayvanat bahçesinde sergilendi¤i konusuna yer verdi. Hayvanat bahçesi-
nin, Darwinist müdürünün yapt›¤› savunma ise son derece vicdans›zcay-
d›:
Geçen hafta New York hayvanat bahçesinde, ayn› kafeste bir Afrikal› pig-
meyle bir orangutan›n sergilenmesi çok fazla elefltirinin ortaya ç›kmas›na
neden oldu. Baz› kifliler zenciler ve maymunlar aras›ndaki yak›n bir akra-
bal›¤› göstermek için bunun müdür Hornaday taraf›ndan gerçeklefltirilen
bir teflebbüs oldu¤unu deklare ettiler. Dr. Hornaday bunu inkar etti. ''E¤er
bu küçük adam bir kafesin içerisindeyse oras› en konforlu yer oldu¤u için-
dir ve biz de onunla ilgili baflka ne yapaca¤›m›z› bilmedi¤imizdendir. Ota
Benga hiçbir manada bir tutuklu de¤ildir, fakat hiç kimse yan›nda birileri ol-
madan flehirde dolaflmas›na izin vermenin ak›ll›ca oldu¤unu söyleye-
mez…37
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR50
Ota Benga'n›n hayvanat bahçesinde gorillerle birlikte, bir hayvan gi-
bi sergilenmesi birçok çevrede rahats›zl›k oluflturdu. Baz› kurulufllar, Ota
Benga'n›n bir insan oldu¤unu, bu flekilde davran›lmas›n›n büyük bir ac›-
mas›zl›k oldu¤unu belirterek, bu uygulaman›n durdurulmas› için yetkili-
lere baflvurdular. Bu baflvurulardan biri New York Globe gazetesinin 12
Eylül 1906 tarihli nüshas›nda flöyle yer almaktayd›:
Globe'un editörüne;
Güneyde y›llarca yaflam›fl biriyim ve sonuçta zencilere karfl› fazla müsama-
hakar biri de¤ilim. Fakat onun insan oldu¤una inan›yorum. Bu büyük fleh-
rin yetkililerinin Bronx park›nda flahit olunan böyle bir görüntüye- zenci bir
erke¤in bir maymun kafesinin içerisinde sergilenmesine- izin vermelerinin
bir ay›p oldu¤una inan›yorum...
Bu pigme meselesi bir araflt›rma ve incelemeyi gerektirmektedir... A. E. R.
New York, 12 Eylül
Ota Benga'n›n normal bir insan muamelesi görmesi için yap›lan bafl-
vurulardan bir di¤eri ise flöyleydi:
‹nsan ve Maymun Gösterisi Papazlar Taraf›ndan K›nand›
Dr. Macarthur Serginin Onur K›r›c› Oldu¤unu Düflünüyor
Dr. MacArthur: ''Bu gösteriden sorumlu olan kifli, Afrikal›y› oldu¤u kadar
kendisini de alçak bir duruma düflürüyor. Bu küçük adam› bir hayvan yeri-
ne koymaktansa, Allah'›n ona verdi¤i yeteneklerin geliflimi için onu bir oku-
la yerlefltirmesi gerekirdi..."
Dr. Gilbert serginin büyük bir ay›p oldu¤unu düflünüyordu, kendisinin ve
di¤er papazlar›n Ota Benga'y› maymun kafesinden kurtar›p baflka bir yere
yerlefltirmek konusunda Dr. MacArthur'la iflbirli¤i yapmas›na karar vermifl-
ti...38
Tüm bu insanl›k d›fl› muamelenin sonucu ise Ota Benga'n›n intihar
etmesi oldu. Ancak burada problem bir insan›n hayat›n› kaybetmesinden
çok daha büyüktü. Bu olay, Darwinist ›rkç›l›¤›n uygulayabilece¤i ac›ma-
s›zl›¤›n ve vahfletin çok aç›k bir örne¤iydi.
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 51
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR52
nlü Arktik araflt›rmac›s› Ro-
bert Peary 1897 senesinde
New York City'ye bir grup
Kutup Eskimosu getirdi. Bu grubun en
küçü¤ü ise Minik ad›nda bir çocuktu.
Minik ve babas›n›n da içinde bulundu-
¤u grup uzun bir süre Amerikan Do¤a
Tarihi Müzesi'nde sergilendiler. Bu esna-
da Minik'in babas› hastal›ktan dolay› ha-
yat›n› kaybetti Minik ise kimsesiz ve ko-
rumas›z olarak New York'ta kald›. Ve bir
gün Minik, babas›n›n iskeletinin "türü-
nün bir örne¤i olarak" Amerikan Do¤a
Tarihi Müzesinde sergilendi¤ini gördü.
Babas›n›n cesedini istemesine ra¤men
müze yetkilileri bu iste¤ini geri çevirdi-
ler.
Minik'in hayat› ile ilgili dikkat çe-
ken bir baflka nokta ise, Eskimolar›
Amerika'ya getiren araflt›rmac› Robert
Peary'nin ›rkç› görüfllere sahip olmas›y-
d›. Eskimolar›n aras›nda yaflamas›na
ra¤men Peary,
aç›kça bu insan-
lar›n kendisi ile
eflit olmad›kla-
r›n› düflünü-
yordu. Peary'ye göre zenciler ve Eski-
molar afla¤› ›rklar›n mensuplar›yd›.
Güçlü, bilgili ve güvenilir aile geçindi-
ren insanlar olmalar›na ra¤men beyaz
adam kadar iyi de¤illerdi... Bir keresin-
de flöyle yazma küstahl›¤›nda bulun-
mufltu: 'S›kl›kla bana flu soru sorulmufl-
tur: 'Eskimolar›n dünyaya ne faydalar›
var?' Ticari teflebbüsler için herhangi bir
de¤erleri olamayacak kadar uzaktalar
ve üstelik baflarma ya da elde etme tut-
kular› yok... Yaflama verdikleri de¤er an-
cak bir tilki ya da bir ay›n›n, sadece içgü-
düsel olarak hayata verdi¤i de¤er ka-
dar." Peary'nin Eskimolar› Amerika'ya
getirme amac› ise, konuyu araflt›ran bir
yazar taraf›ndan flöyle aç›klan›yordu:
"Peary'nin bu alt› Eskimo'yu New York'a
getirme sebepleri neydi? … Muhteme-
len bu alt› Eskimo daha önce toplad›¤›
kafataslar› ve iskeletler gibi sadece birer
numuneydiler, ama damarlar›nda hala
kan dolaflt›¤› için daha ilginçtiler. Ayn›
zamanda ismen tan›d›¤› di¤er Eskimola-
r›n vücutlar›na karfl› marazi bir yak›nl›-
¤› da vard›; önceki sene bunlar› mezarla-
r›ndan ç›karm›fl ve müze salonlar›n›
onurland›rmak üzere güneye tafl›m›flt›."*
Minik, Ota Benga ve daha ismi bi-
le bilinmeyen birçok insan, baz› ›rklar›
"afla¤› ›rk" olarak gören sözde bilim
adamlar› taraf›ndan, bu ve benzeri flekil-
lerde insanl›k d›fl› muamelelere maruz
kald›lar.
*Ken Harper, Give Me My Father's Body,Steerforth Press, South Royalton, Vermonts.22
ÜÜ
ESK‹MOLAR VE IRKÇIUYGULAMA
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 53
DARWIN‹Z‹M ‹LE GÜÇ BULAN IRKÇI Z‹HN‹YETVARLI⁄INI HALA SÜRDÜRÜYOR...
Milli Gazete 9/04/00
Üstünlük Soya De¤il, Ahlaka Göredir
Darwin'in, insanlar› geliflmifl bir hayvan türü olarak göstermesi ve
baz› insan ›rklar›n› ise, henüz geliflimini tamamlayamam›fl, hayvana daha
yak›n türler olarak tan›tmas›, insanl›k tarihi için son derece tehlikeli ve
tahrip edici olmufltur. Darwin'in bu iddias›n› kendilerine rehber edinen-
ler, geçti¤imiz yüzy›l boyunca farkl› ›rklar› hiç ac›madan sömürmüfller,
onlar› çok zor koflullarda yaflatm›fllar, hatta soyk›r›ma u¤ratm›fllard›r.
Nitekim Brave New World (Cesur Yeni Dünya) kitab›n›n yazar› Bryan
Appleyard, ›rkç›l›¤›n temelinde yatan bu zalim anlay›fl› ve sonuçlar›n›
flöyle aç›klar:
Ne sebeple olursa olsun, ister bat›l inançla isterse bilimsel olarak bir kere si-
zin afla¤› bir yarat›k oldu¤unuza karar verilirse, size yapacaklar› vahfletin
bir s›n›r› olmaz. Ve bu vahfli uygulamalar›n› hakl› görürler, çünkü bir insa-
n›n afla¤› oldu¤una inan›ld›¤›nda onun kötü ve tehlikeli oldu¤u ve üstün
olanlara bir tehdit oluflturdu¤u kabul edilir. Hatta baz›lar› daha da ileri gi-
derek, afla¤› olanlar›n bütün insan ›rk›n›n sa¤l›¤›n› tehlikeye soktu¤unu id-
dia ederler. O zaman afla¤› ›rktan olanlar› k›s›rlaflt›rmay›, evliliklerini s›n›r-
lamay› veya cinayeti savunabilirler...39
Oysa yarat›l›fl olarak her insan birbirinin ayn›s›d›r. Her insan› Allah
yaratm›flt›r. Kuran'da insanlar›n yarat›l›fl› flöyle bildirilir:
Ki O, yaratt›¤› herfleyi en güzel yapan ve insan› yaratmaya bir çamurdan
bafllayand›r. Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbaya¤› bir su-
dan yapm›flt›r. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üf-
ledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az flükrediyorsu-
nuz? (Secde Suresi, 7-9)
Yukar›daki ayetlerde bildirildi¤i gibi insanlar, Allah'›n Kendisi'nden
üfledi¤i ruhu tafl›maktad›r. Her insan –hiçbir ›rk ayr›m› olmaks›z›n- dü-
flünür; hisseder; sevinç, ac›, heyecan duyar; sevgiyi, flefkati, merhameti bi-
lir ve yine her insan zalimli¤i, afla¤›lanmay›, s›k›nt›y› da tan›r. Bu neden-
le tarih boyunca, farkl› ›rklardan insanlar› yar› geliflmifl hayvanlar zanne-
derek, onlara kötü muamelelerde bulunanlar, tek bir kifliyi dahi bu gerek-
çe ile incitenler, ezenler, sömürenler ve ayn› zamanda bu uygulamalar›
yapanlar› ürettikleri sahte delil ve teorilerle destekleyenler, cehalet içinde
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR54
büyük bir suç ifllemifllerdir.
Günümüzde de hemen her k›tada medeniyet olarak çok fazla gelifl-
memifl insan topluluklar› mevcuttur. Bu insanlar tüm insani özellikleri ta-
fl›makta, fakat teknik ve kültürel aç›dan bugün dünyaya genel olarak ha-
kim olan kriterlere sahip olamamaktad›rlar. Birçok topluluk yaflad›¤› ik-
lim ve do¤a koflullar› nedeniyle, dünya toplumlar›n›n genelinden tecrit
olarak yaflam›fl ve çok daha farkl› kültürler gelifltirmifltir. Ancak her birin-
de insanl›¤a ait tüm özellikler, gelenekler, al›flkanl›klar mevcuttur. Art ni-
yet tafl›yanlar, ›rkç›l›kta ç›kar görenler, Darwin'in teorisine dört elle sar›l-
m›fllar ve di¤er insanlardan hiçbir fark› olmayan bu insanlar› afla¤› bir ›r-
k›n mensuplar› ve hatta birer hayvan olarak kabul etmifllerdir. Bu görü-
flün sonucu olarak geri kalm›fl kifli ve topluluklar› yeterince evrimlefleme-
dikleri gerekçesiyle günümüzde bile ezen ve hor gören insanlar ortaya
ç›km›flt›r.
Oysa, Allah ›rkç›l›¤› kesin olarak yasaklar. Allah her insan› farkl›
renklerde ve farkl› diller ile yaratm›flt›r. Bu, Allah'›n yarat›fl›ndaki sanat ve
çeflitlili¤in bir göstergesidir:
Göklerin ve yerin yarat›lmas› ile dillerinizin ve renklerinizin ayr› olma-
s›, O'nun ayetlerindendir. fiüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler
vard›r. (Rum Suresi, 22)
Allah Kat›ndaki tek üstünlük ise insan›n takvas›, yani nefsini her tür-
lü günah ve isyandan, bozulma ve sapmalardan korumas›, bundan kay-
naklanan üstün ahlak›d›r. Takva d›fl›nda hiçbir insan›n hiçbir insan üze-
rinde, herhangi bir özelli¤inden dolay› üstünlü¤ü olamaz. Allah bunu bir
ayetinde flöyle bildirir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir difliden yaratt›k ve birbi-
rinizle tan›flman›z için sizi halklar ve kabileler (fleklinde) k›ld›k. fiüphe-
siz, Allah Kat›nda sizin en üstün (kerim) olan›n›z, (›rk ya da soyca de¤il)
takvaca en ileride olan›n›zd›r. fiüphesiz Allah, bilendir, haber aland›r.
(Hucurat Suresi, 13)
DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 55
Harun Yahya (Adnan Oktar)
azizm, I. Dünya Savafl›'ndan yenik ç›kan Almanya'n›n
karmaflas› içinde do¤du. Nazi Partisi'nin lideri, h›rsl›
ve sald›rgan bir kiflili¤e sahip olan Adolf Hitler'di.
Hitler'in dünya görüflünün temelini ise ›rkç›l›k olufltu-
ruyordu. Hitler Alman milletinin asli unsurunu oluflturan Ari ›rk›n, di¤er
tüm ›rklardan üstün oldu¤una ve onlar› yönetmesi gerekti¤ine inanm›flt›.
Ari ›rk›n yak›nda bin y›ll›k bir dünya imparatorlu¤u kuraca¤›n› hayal
ediyordu.
Hitler'in bu ›rkç› teorilerine buldu¤u bilimsel dayanak ise, Darwin'in
evrim teorisiydi.
Hitler'in en önemli fikri dayana¤›, ›rkç› Alman tarihçi Heinrich von
Treitschke idi. Treitschke, Darwin'in evrim teorisinden fliddetle etkilenmifl
ve ›rkç› görüfllerini de Darwinizm'e dayand›rm›flt›. "Uluslar ancak Dar-
win'in yaflam kavgas›na benzer fliddetli bir rekabetle geliflebilirler" di-
yordu ve bunun da sürekli ve kaç›n›lmaz savafl demek olaca¤›n› belirti-
yordu. Ona göre "k›l›ç ile fetih, uygarl›¤›n barbarl›¤a, akl›n bilgisizli¤e
üstünlük sa¤lamas›n›n bir yolu" idi. "Sar› uluslar sanat yeteneklerinden
ve siyasal özgürlük anlay›fl›ndan yoksundurlar. Siyah ›rklar›n yazg›s›
beyazlara hizmet etmek ve sonsuza dek beyazlar›n tiksintilerine hedef
olmakt›r…" diye düflünüyordu.40
Hitler de teorilerini gelifltirirken, Treitschke gibi, Darwinizm'den,
özellikle Darwin'in "yaflam mücadelesi" fikrinden ilham ald›. Ünlü kitab›
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 57
Harun Yahya (Adnan Oktar)
NNDarwin ve Hitler'in Kanl› ‹ttifak›
Kavgam'›n ad›n›, bu yaflam mücadelesi fikrinden esinlenerek belirlemiflti.
Hitler de ayn› Darwin gibi, Avrupal› olmayan
›rklar› maymunlarla ayn› statüye koyuyor ve
flöyle diyordu: "Kuzey Avrupa Almanlar›n›
insanl›k tarihinden ç›kar›n, geriye maymun
dans›ndan baflka bir fley kalmaz".41
Hitler, 1933 y›l›nda, Nürnberg toplan-
t›s›nda "yüksek ›rk›n afla¤› ›rklar› idare
etti¤ini, bunun tabiatta görülen bir
hak oldu¤unu ve tek mant›kl› ger-
çek oldu¤unu" ileri sürdü.42
Ari ›rk›n›n üstünlü¤ünü savu-
nan Hitler, bu ›rk›n üstünlü¤ünün do¤a
taraf›ndan verildi¤ine inan›yordu. Yara-
t›l›fl Araflt›rmalar› Enstitüsü eski baflkan›
Prof. Henry M. Morris Hitler'in Kavgamadl› kitab›ndaki ifadelerine bir çal›flma-
s›nda flöyle yer vermifltir:
Nordik ›rk, biyolojik kal›t›m taraf›n-
dan asaletle kutsanm›flt›r… Tarih, do¤a tara-
f›ndan kurulan ›rksal hiyerarfliye uygun yeni
bir bin-y›ll›k imparatorluk kuracakt›r.43
‹nsanlar›n geliflmifl hayvanlar oldu-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR58
Hitler ve ide-olojisini an-latt›¤› kitab›Kavgam
¤una inanan Hitler, insan ›rk›n› gelifltirme saplant›s›yla sözde evrim sü-
recini kontrol etmesi veidareyi kendi elinde tutmas› gerekti¤ine inan›yor-
du. Nitekim Nazi hareketinin nihai hedefi de buydu. Bu hedefe ulaflmak
için ilk ad›m, afla¤› ›rklar›, üstün ›rk oldu¤una inand›klar› Aryan ›rk›ndan
ay›rmak, izole etmekti.
‹flte Naziler bu noktada, Darwinizm'i uygulamaya geçirdiler ve ken-
dilerine yine Darwinizm'den kaynaklanan "öjeni teorisi"ni örnek ald›lar.
Öjeni Teorisi Darwin'in Fikirlerine Dayan›r
20. yüzy›l›n ilk yar›s›nda çok say›da taraftar toplayan öjeni teorisi,
sakat ve hasta insanlar›n ay›klanmas› ve sa¤l›kl› bireylerin ço¤alt›lmas›
yoluyla bir insan ›rk›n›n "›slah edilmesi" anlam›na geliyordu. Bu sapk›n
teoriye göre, nas›l sa¤l›kl› hayvanlar birbirleriyle çiftlefltirilerek iyi hay-
van cinsleri oluflturuluyorsa, bir insan ›rk› da ›slah edilebilirdi.
Öjeni kuram›n› ortaya atan kifliler, tahmin edilebilece¤i gibi Darwi-
nistler'di. ‹ngiltere'deki öjeni ak›m›n›n bafl›n›, Charles Darwin'in kuzeni
Francis Galton ve o¤lu Leonard Darwin çekiyordu.
Öjeni fikrinin, Darwinizm'in do¤al bir sonucu oldu¤u çok aç›kt›. Ni-
tekim öjeni kavram›n› savunan yay›nlarda bu gerçek özellikle vurgulan›-
yor, "Öjeni, insan›n kendi evrimini kendisinin yönlendirmesidir" deniyor-
du.
Washington Üniversite-
si'nden t›p doktoru ve tarih pro-
fesörü Kenneth M. Ludmerer'in
belirtti¤ine göre öjeni fikri Pla-
ton'un "Devlet" adl› ünlü eseri
kadar eskiydi. Ancak Ludme-
rer, 19. yüzy›lda bu fikre olan il-
ginin artmas›n›n nedeninin
Darwinizm oldu¤unu belirtir:
...günümüze ait öjenik düflünce yal-
n›zca 19 yy'da uyand›. Bu yüzy›l s›ras›nda öjeniye ilgi-
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 59
Solda Francis Galton'un,sa¤da ise Leonard Dar-
win'in resmi görülüyor.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
nin oluflmas›n›n bir kaç nedeni vard›r. En önemli
neden ise evrim teorisidir. Öjeni terimini de kefl-
feden Francis Galton fikirlerini kuzeni Charles
Darwin'in doktrinine dayand›r›yordu.44
Öjeniyi Almanya'da ilk benimseyen ve
yayan kifli ise, tan›nm›fl evrimci biyolog Ernst
Haeckel oldu. Haeckel, Darwin'in yak›n bir
dostu ve destekçisiydi. Evrim teorisini destek-
lemek için, farkl› canl›lar›n embriyolar›n›n bir-
birine benzedi¤ini öne süren "rekapitülasyon"
adl› iddiay› ortaya atm›flt›. Haeckel'in bu iddiay›
ortaya atarken çizim sahtekarl›klar› yapt›¤› ise
daha sonra anlafl›ld›.
Haeckel, bir yandan bu tip bilim sahtekarl›klar› yaparken, öte yan-
dan da öjeni propagandas› yürütüyordu. Yeni do¤an sakat bebeklerin za-
man geçirilmeden öldürülmesini, böylece toplumun evriminin h›zland›-
r›lmas›n› önermiflti. Daha da ileri gitmifl ve cüzzaml›lar›n, kanserlilerin ve
ak›l hastalar›n›n da ac›s›z bir biçimde öldürülmeleri gerekti¤ini, yoksa bu
kiflilerin topluma yük olacaklar›n› ve evrimi yavafllatacaklar›n› savun-
mufltu.
George Stein, Haeckel'in evrim teorisine olan körü körüne ba¤l›l›¤›-
n› flöyle özetlemifltir:
Haeckel Darwin'in do¤ru oldu¤unu iddia ediyordu... ‹nsan türü sorgulan-
mayacak bir flekilde hayvanlar aleminden evrimleflmiflti. ‹nsanlar›n sosyal
ve politik varl›¤› Darwin'in gösterdi¤i gibi evrim kanunlar›, do¤al seleksi-
yon ve biyoloji ile idare ediliyordu. Bunun tersini savunmak bat›l inançt›.45
Haeckel 1919 y›l›nda öldü. Ama fikirleri Naziler'e miras kald›. Hitler
iktidara geldikten k›sa bir süre sonra, resmi bir öjeni politikas› bafllatt›.
Ünlü kimya profesörü A. E. Wilder-Smith, Man's Origin, Man's Destiny(‹nsan›n Kökeni, ‹nsan›n Kaderi) adl› kitab›nda Hitler'in kendi a¤z›ndan
bu yeni politikas›n› anlatt›¤› sözlerine flöyle yer vermektedir:
Devlet için, zihin ve beden e¤itiminin önemli bir yeri vard›r, ancak insan se-
çimi de en az bunun kadar önemlidir. Devletin, genetik olarak hastal›kl› ve-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR60
Ernst Haeckel
ya alenen hasta olan bireylerin üreme için uygun olmad›klar›n› deklare et-
me sorumlulu¤u vard›r... Ve bu sorumlulu¤u hiçbir anlay›fl göstermeden
ve baflkalar›n›n da anlamalar›n› beklemeden ac›mas›zca uygulamal›d›r...
600 y›ll›k bir zaman dilimi boyunca vücudu sakat olan veya fiziksel olarak
hasta olan kimselerin üremesini durdurmak... insan sa¤l›¤›nda bugün el-
de edilemeyen bir geliflim sa¤layacakt›r. E¤er ›rk›n en sa¤l›kl› olan üyeleri
planl› bir flekilde ürerlerse sonuçta bugün hala tafl›d›¤›m›z hem ruhsal hem
de bedensel aç›dan bozuk tohumlar›n olmad›¤›.... bir ›rk oluflacakt›r.46
Hitler'in bu politikas›n›n gere¤i olarak, Alman toplumu içindeki ak›l
hastalar›, sakatlar, do¤ufltan körler ve kal›tsal hastal›klara sahip olanlar,
özel "sterilizasyon merkezleri"nde topland›lar. Bu kiflilere, Alman ›rk›n›n
safl›¤›n› ve evrimsel ilerleyiflini bozan parazitler olarak bak›l›yordu. Nite-
kim bir süre sonra toplumdan soyutlanan bu insanlar, Hitler'den gelen
gizli bir talimata dayan›larak öldürülmeye baflland›.
Genetik olarak afla¤› kabul edilenler "yarars›z" ve milletin geliflimine
engel olarak nitelendirilince bu cinayetler makul gösterildi. Afla¤› ›rk ola-
rak görülen gruplara yavafl yavafl çeflitli ›rklar ve milletler dahil edilmeye
baflland›. Daha sonra sa¤l›ks›z yafll› insanlar, saral›lar, ciddi ak›l kusurla-
r›na sahip olanlar, sa¤›rlar ve dilsizler, hatta bellirli ölümcül hastal›klara
sahip olan kifliler de dahil edildiler. 1936 Berlin Olimpiyat oyunlar›nda
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 61
Hitler'inöjeni politi-kas›yla öl-
dürülenyafll› ve sa-kat insanlar
Amerikal› zenci atlet Jesse Owen dört alt›n madalya kazand›ktan sonra
Hitler, ödül alan tüm yar›flmac›lar› kutlad›¤› halde, Jesse Owen'› kutlama-
y› reddederek stad› terketti. Baz› evrimciler kad›nlar›n erkeklerden daha
afla¤› oldu¤unu savundular. California'da önde gelen bir nöroloji profesö-
rü olan Dr. Robert Wartenberg, kad›nlar e¤er erkekler taraf›ndan korun-
mazlarsa yaflayamayacaklar›n› söyleyerek kad›nlar›n afla¤› oldu¤unu ka-
n›tlamaya çal›flt›. Kad›nlar›n, bu koruma nedeniyle daha yavafl elimine ol-
duklar›n› ileri sürdü. Bu fikirler do¤rultusunda Nazi Almanyas›'nda ka-
d›nlar›n baz› mesleklere girmeleri aç›kça yasakland›.47
Almanya'da ›rkç› bilim adamlar› Darwinizm'in ve öjeni fikrinin ge-
liflmesinden itibaren, "istenmeyen üyelerin öldürülmesi" gerekti¤ini aç›k-
ça savunmaya bafllam›fllard›. Bu bilim adamlar›ndan Adolf Jost 1895'de
yay›mlad›¤› Das Recht auf den Tod (Ölme Hakk›) isimli kitab›nda istenme-
yen insanlar› t›bbi olarak öldürmeye ça¤›r›yordu. Jost, "sosyal organiz-
man›n sa¤l›¤› için devletin bireyleri öldürme sorumlulu¤unu almas›
gerekti¤ini" iddia ediyordu. Adolf Jost, yaklafl›k 30 y›l sonra siyaset sah-
nesinde boy gösterecek olan Adolf Hitler'in ak›l hocas›yd›. Hitler de "Dev-
let yaln›zca sa¤l›kl› çocuklar›n
olmas›n› sa¤lamal›. Görülür fle-
kilde hasta olanlar›n ve salg›n
hastal›k tafl›yanlar›n uygun ol-
mad›¤› ilan edilmeli" diyordu.48
1933 y›l›nda ç›kart›lan bir
yasa ile 350 bin ak›l hastas›, 30
bin çingene ve yüzlerce zenci ço-
cuk, had›m etme, x ›fl›nlar›, en-
jeksiyon, genital bölgeye elektrik
verilmesi gibi yöntemlerle k›s›r-
laflt›r›ld›lar. Bir Nazi subay›,
"Nasyonal sosyalizm uygulama-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR62
1936 Berlin Olimpiyatlar›nda alt›nmadalya kazanan ancak zenci oldu-
¤u için Hitler taraf›ndan kutlanmayanJesse Owens
l› biyolojiden baflka bir fley de¤ildir." diyordu.49
Hitler masum insanlara yönelik bu cinayetlerle ve ac›mas›z uygula-
malarla Alman ›rk›n›n sözde evrimini h›zland›rmaya çal›-
fl›rken, bir yandan da öjeninin bir di¤er flart›n› yerine geti-
riyordu. Alman ›rk›n› temsil etti¤i kabul edilen sar›fl›n ma-
vi gözlü genç erkek ve kad›nlar, iliflki kurup çocuk yap-
maya teflvik ediliyorlard›. 1935 y›l›nda bu amaçla özel
üreme çiftlikleri kuruldu. Irk kriterlerine uygun genç k›z-
lar›n yerlefltirildi¤i bu çiftlikler, sürekli olarak SS birlikle-
ri taraf›ndan ziyaret ediliyordu. Çiftliklerde do¤an gayri-
meflru çocuklar, kurulmas› hedeflenen bin y›ll›k Alman
krall›¤›n›n askerleri olarak yetifltirilecekti.
Naziler'in Ari Irk Saplant›s›
Naziler, Ari ›rk›n üstünlü¤ünü sözde ispat-
lamak için, yine Darwinist kavramlar› kullan›-
yorlard›. Darwin, insanlar›n evrim geçirdikçe
daha büyük kafataslar›na sahip olduklar›n› öne
sürmüfltü. Bu fikre fliddetle ba¤lanan Naziler,
Alman ›rk›n›n üstün oldu¤unu gösterebilmek
için kafatas› ölçümlerine girifltiler.
Nazi Almanyas›'n›n dört bir yan›n-
da, Alman kafataslar›n›n, di¤er ›rkla-
r›n kafataslar›ndan büyük oldu¤unu
gösteren karfl›laflt›rmalar yap›l›yor-
du. Difller, gözler, saç gibi di¤er
özellikler de yine evrimci k›staslarla
de¤erlendiriliyordu. Alman ›rk›-
n›n ölçülerine ayk›r› bulunan bi-
reyler, öjeni prensipleri do¤-
rultusunda imha edilecekti.
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 63
Hitler, sar›fl›n, renkli gözlü olan Alman genç k›zlar› birkampta toplay›p, onlar›n SS subaylar›yla birlikte olma-lar›n› sa¤l›yordu. Bu yolla üstün ›rk oluflturma hayal-leri kuruyordu.
Tüm bu ç›lg›nl›k, Darwinist prensipleri
topluma uygulamak ad›na yap›l›yordu. Nazi
Doktorlar› adl› kitab›n yazar› olan Amerikal›
tarihçi Michael Garaudin bu gerçe¤i flöyle
aç›klar:
Nazi ideolojisi, toplumsal Darwinizm ve yir-
minci yüzy›l›n bafllar›nda geliflen ›rk ar›nd›-
r›lmas› kavramlar› aras›nda kusursuz bir
uyum vard›.50
Amerikal› araflt›rmac› George Stein ise,
American Scientist dergisine yazd›¤› bir ma-
kalede bu konuyu flöyle aç›klamaktad›r:
Nazizm gerçekte, Darwinist devrimin bilim-
sel gerçeklerine tamamen uygun olan biyo-
lojik bir politikay›, tüm bir topluma uygula-
mak için yap›lm›fl ilk genifl çapl› ve bilinçli gi-
riflimdir.51
Tan›nm›fl bir evrimci olan Sir Arthur Ke-
ith ise, Hitler'i flöyle yorumlar:
Alman Führer'i bir evrimciydi. Almanya'n›n
tecrübesini, evrim teorisine uygun hale getir-
mek için bilinçli olarak çal›flt›.52
Darwin: Before and After (Darwin: Öncesi
ve Sonras›) kitab›n›n yazar› Robert Clarck ise,
Hitler için: "Muhtemelen çocukluk dönemin-
den itibaren evrim ö¤retisiyle büyülenmiflti...
Üstün bir ›rk›n her zaman afla¤› ›rk› fethedece-
¤ini söylerdi." demifltir.53 Nazi Almanyas›'n›n
siyasi felsefesi de, Hitler'in bu inançlar› do¤-
rultusunda flekillenmiflti.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR64
ÜSTÜN IRK SAPLAN-
Evrimci fikirlerle e¤itilen Nazi subaylar›,insanlar›n kafataslar›n›, burunlar›n›,al›nlar›n› ölçerek üstün ›rk› (!) arad›lar.
J. Tenenbaum, Almanya'n›n siyasi felsefesinin evrimsel geliflmenin
önemi üzerine infla eldildi¤ini flöyle belirtir:
... mücadele, seçme ve en uygunlar›n yaflamas› ile ilgili bütün fikirler ve
gözlemler Darwin taraf›ndan gelifltirildi... Ama 19. yüzy›l›n Alman sosyal
felsefesinde bol meyveler verdi... Böylece Almanya'n›n üstün gücü ile dün-
yay› yönetme hakk› oldu¤una dair Alman doktrini geliflti. Bu doktrine göre
Almanya ve zay›f milletler aras›ndaki iliflki, çekiç ve örs aras›ndaki iliflkiye
benziyordu.54
Adolf Hitler, "ideolojik evrim savafl›"nda Nazi liderleri aras›nda yal-
n›z de¤ildi. Gestapo'nun bafl› Heinrich Himmler, "Do¤a kanunu olaca¤›-
na varmal› ve en uygun olanlar yaflamal›d›r" sözleriyle evrim teorisine
olan inanc›n› dile getirmiflti. Asl›nda tüm Nazi liderleri, o karanl›k y›llar-
daki birçok Alman bilim adam› ve sanayici gibi, hem evrime hem de Al-
man ›rkç›l›¤›na körü körüne inan›yordu.55
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 65
Ayn› Hitler gibi, Gestapo'nun bafl› Heinrich Himmler vedi¤er Nazi Subaylar› da Darwinist görüfle ve bu görü-flün getirdi¤i ›rkç› ve ac›mas›z fikirlere sahip kiflilerdi.
O, ifl bafl›na geçti mi (ya da s›rt›n› çevirip
gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk ç›kar-
maya, ekini ve nesli helak etmeye çaba har-
car. Allah ise, bozgunculu¤u sevmez.
(Bakara Suresi, 205)
Hitler'in Din Düflmanl›¤›
Hitler'in evrim teorisine büyük önem vermesinin bir di¤er nedeni
ise, bu teoriyi dini inançlara karfl› bir silah olarak görmesiydi. Hitler, ‹la-
hi dinlere karfl› büyük bir nefret besliyordu. ‹lahi dinlerin emretti¤i flefkat,
merhamet, tevazu gibi ahlaki erdemler, Naziler'in oluflturmak istedikleri
ac›mas›z ve savaflç› Ari ›rk modeline büyük bir engel teflkil ediyordu. Bu
nedenle Naziler, iktidara geldikleri 1933 y›l›ndan itibaren, Alman toplu-
munu eski putperest inançlar›na geri çevirmeye çal›flt›lar. Eski putperest
kültürlere ait bir sembol olan gamal› haç, bu dönüflümün bir simgesiydi.
Almanya'n›n dört bir yan›nda düzenlenen Nazi törenleri, antik putperest
ayinlerin bir tekrar›yd›. Putperest kültürlerin bir miras› olan evrim dü-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR66
flüncesi, iflte bu nedenle Nazizm ideolojisine çok büyük bir uyum sa¤la-
d›. Hitler H›ristiyanl›kla ilgili düflüncelerini aç›kça flöyle dile ge-
tirmifltir:
Din yok edilmesi gereken organize bir yaland›r. Devlet mutlak
yönetici olarak kalmal›d›r. Gençken, dini dinamitle yok etmenin
gerekli oldu¤una inan›yordum. Ancak flu anda daha kurnazca
yöntemler kullan›lmas› gerekti¤ini düflünüyorum... En sonunda
dine inanan birkaç yafll› insan kalacak... Genç ve sa¤l›kl›lar bi-
zim taraf›m›zda… ‹nsanlar›m›z din olmadan yaflamay› baflar-
m›fllard›. Alt› SS bölümünden hiçbirinin dinle bir ba¤› yok.56
Daniel Gasman The Scientific Origins of National So-cialism (Nazizmin Bilimsel Kökenleri) adl› kitab›nda
Hitler'in din düflmanl›¤›n›n nedenlerini flöyle aç›kl›yor-
du:
Hitler biyolojik evrim düflüncesinin geleneksel dine
karfl› kullan›lacak en güçlü silah oldu¤una inan›yor
ve evrim teorisini benimsemedi¤i için H›ristiyanl›-
¤› suçluyordu… Ona göre evrim, günümüze ait
bilim ve kültürün en önemli sembolüydü.57
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 67
Nazi tören-leri antik
putperestayinleri
and›r›yordu.
Hitler'in kulland›¤› gamal› haç da eski put-perest kültürlere ait bir semboldü.
Asl›nda 20. yüzy›la say›s›z bela getiren as›l neden, Hitler ve Naziler
gibi dinsizlerin ac›mas›z karakterleriydi. Allah'›n varl›¤›n› inkar eden ve
insanlar›n evrimleflerek geliflmifl hayvanlar olduklar›na inanan bu insan-
lar, kendilerini bafl›bofl, kimseye hesap verme sorumlulu¤u olmayan var-
l›klar olarak görüyorlard›. Allah'tan ve ahiretten korkmad›klar› için ah-
laks›zl›kta ve zalimlikte s›n›r tan›mam›fl, milyonlarca insan›n can›na bu
nedenle ac›mas›zca k›ym›fllard›. Dinsizli¤in hüküm sürdü¤ü bir toplum-
da ne tür s›k›nt›, zorluk ve ac›lar olaca¤› asl›nda Hitler örne¤inde aç›kça
görülmektedir. Yaln›z Hitler de¤il, ileride görece¤imiz gibi, 20. yüzy›l› ka-
na bo¤an Stalin, Mao, Pol Pot, Franco, Mussolini ve di¤erlerinin tamam›
dinsizlikleri ile tan›n›yordu. Bu elbette ki dinsizli¤in kabusunu ortaya ç›-
karan ibret al›nmas› gereken bir tablodur.
Oysa Allah'tan korkan, Kuran ahlak›n› yaflayan insanlar, bir topluma
daima bar›fl, huzur, güvenlik, bereket, mutluluk ve ayd›nl›k günler geti-
rir. Allah'›n dinine ba¤l› olan insanlar yeryüzünde bozgunculuk ç›kar-
maz, aksine her zaman flefkati, merhameti, dostlu¤u, fedakarl›¤›, yard›m-
laflmay› teflvik ederler.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR68
Hitler döneminde yap›lanafifllerde, onun ad›na yap›lankatliamlar sembolize edil-mekteydi.
Hitler, milyonlarca insan›n katledilmesine,milyonlarcas›n›n evsiz ve kimsesiz kalma-s›na neden oldu. ‹nsanl›k d›fl› ideolojisini
ise Darwin'in üstün ›rk ve afla¤› ›rk tezleri-ne dayand›rd›. Afla¤› ›rk olarak gördük-
lerini ise öldürtmekten çekinmedi.
Bu resimler, Hitler'in ve onun anlay›fl›ndaki insanlar›n insanl›¤a çektirdi¤i ac›, korku, ka-bus ve s›k›nt›lar›n bir özeti gibidir. Bu kabuslar›n as›l kayna¤› olan Darwinizm kökenliideolojiler hala, dünyan›n dört bir yan›nda insanl›¤a ac› çektirmeye devam etmektedir.
Darwinist-Faflist Mussolini'nin Getirdi¤i Belalar:
Nas›l Hitler, Darwinizm'i kullanarak politikas›n› belirlediyse,
ça¤dafl› ve müttefiki Benito Mussolini de ‹talya'y› emperyalist ve
faflist temeller üzerine oturtmak için ayn› Darwinist kavramlar-
dan ve iddialardan faydaland›.
fiiddetin tarihte itici güç oldu¤una ve savafl›n devrim ge-
tirece¤ine inanan Mussolini tam bir Darwinistti. ‹mparatorlu-
¤unun zay›flamas›n›, "evrimin en önemli itici gücü olan sa-
vafltan kaçmaya çal›flmas›na" ba¤l›yordu.58
Frans›z hükümetinden ald›¤› mali destekle kurdu¤u IlPopolo d'Italia adl› gazetenin bafl›na "Demire sahip olan ekme¤e
de sahip olur" ibaresini koymufltu. Yani insanlar›n kar›nlar›n›
doyurabilmeleri için, savafl gücüne ihtiyaçlar› oldu¤unu bu fle-
kilde halk›na duyuruyordu. Mussolini, faflizmin ve faflist par-
tisinin sembolü olarak da "balta"y› seçmiflti. Çünkü balta savafl›,
fliddeti, ölüm ve katliam› simgeliyordu.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR72
Mussolini'nin her faflistte olan sald›rgan ve fliddet yanl›s› tutumu,
onun hakk›nda haz›rlanan bir kitapta flöyle tarif edilir:
Mussolini'nin de¤iflmez inançlar›ndan biri zorbal›kt›r ve… fliddete baflvur-
mak sahip oldu¤u esas içgüdüdür.59
Di¤er Darwinist-Faflistler gibi Mussolini'nin de savaflç›, sald›rgan,
bask›c› politikalar› birçok insan›n katledilmesine, evsiz, ailesiz kalmas›na
ve ülkenin harap olmas›na neden oldu. "Kara Gömlekliler" ad›n› verdi¤i
her türlü fliddet ve zorbal›k eylemlerini gerçeklefltiren yar› askeri birlikler
oluflturdu. Kara Gömlekliler vas›tas›yla sadece kendi ülkesinde de¤il, di-
¤er ülkelerde de fliddet ve bask› uygulad›. 1935 y›-
l›nda Etiyopya'y› iflgal ederek 1941 y›l›na kadar 15
bin insan› katlettirdi. Etiyopya iflgalini, Darwi-
nizm'in ›rkç› görüflleriyle destekleyerek makul
göstermekten de geri kalmad›. Mussolini'ye göre
Etiyopyal›lar siyah ›rktan olduklar› için afla¤›yd›-
lar ve ‹talyanlar gibi üstün bir ›rk taraf›ndan yö-
netilmek onlar için bir fleref olmal›yd›.
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 73
Mussolini'nin katliam mangalar› olan Kara Gömleklikler. Üstteki afiflte ise faflistlerinkatliamlar› k›nanmaktad›r.
Di¤er yandan 3 Ekim 1911 y›l›nda, ‹talya'n›n Libya'y› iflgal etmesiyle
bafllayan ve Müslümanlara karfl› yap›lan zulmü devam ettirdi, hatta Müs-
lümanlara yönelik sald›r›lar› daha da art›rd›. ‹flgal ancak Mussolini'nin
ölümü ile 10 fiubat 1947 y›l›nda yap›lan bir anlaflma ile sona erdi. Bu süre
içinde 1,5 milyon Müslüman flehit edildi, yüzbinlercesi de yaraland›.
Ac›mas›zl›¤› ve zalimli¤i ile tarihe geçen Mussolini, bir sözünde
savundu¤u ve uygulad›¤› faflizmi flöyle tarif etmiflti:
Faflizm özgürlük de¤il, zalimin hakimiyetidir. Milletin güvencesi de¤il, özel
ç›karlar›n savunmas›d›r. Bunu herkes bilir.60
Hitler ve Mussolini örneklerinde görüldü¤ü gibi,
güçlülerin ve zalimlerin hakl› ve üstün
oldu¤u, kaba kuvvetin, fliddetin, sald›-
r›n›n ve savafl›n geliflmenin ve baflar›n›n
tek yolu olarak görüldü¤ü faflizm, Dar-
win'in "Güçlü olan yaflar, zay›flar ölür,
yaflamak için k›yas›ya mücadele gere-
kir" iddialar›n›n bir uygulamas›yd›, ve
milyonlarca insana eziyet edilmesine
neden oldu.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR74
Mussolini'nizulmetti¤iEtiyopyahalk›ndangörüntüler.
Faflist Franco ve ‹spanya'da Yaflatt›¤› Zulüm
20. yüzy›l› kan gölüne çeviren faflist zalimlerden biri de Franco idi.
Darwinist- faflistler Hitler ve Mussolini'nin deste¤i ile ‹spanya'da "Falanj"
hareketini örgütleyen Franco, ‹spanya halk›na büyük bir zulüm ve ac› ge-
tirdi. Halk›n› bir iç savafla sürükleyen Franco, ülkede kardefli kardefle, ba-
bay› o¤ula düflürdü. ‹spanya ‹ç Savafl› s›ras›nda Madrid'te günde ortala-
ma 250 kifli, Barcelona'da 150, Seville'de 80 kifli öldürülüyordu. ‹damlar-
dan baz›lar› ise kafalar›na çivi çak›larak gerçeklefltirildi. Ülkenin her ya-
n›nda ac›mas›z katliamlar yap›ld›. Ör-
ne¤in Madrid'in kuzeyindeki küçük bir
da¤ köyünde, 31 köylü Franco'ya oy
vermedikleri için tutuklanm›fllar, bun-
lardan 13'ü ise bir kamyonla köyün d›-
fl›na ç›kar›larak yol kenar›nda öldürül-
müfllerdi. Seville yak›nlar›nda 11.000
nüfuslu bir kasabaya giren faflistler bu-
rada da 300'den fazla insan› öldürmüfl-
lerdi. Bu flekilde devam eden fliddet
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 75
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Mussolini aleyhinde konuflma yapan bir milletvekli güpegündüz kaç›r›l›pöldürülmüfltü. Resimde, bu milletvekilinin bir süre sonra ormanda bulunan ceseditafl›n›rken görülüyor.
olaylar› sonucunda, iç savaflta yaklafl›k olarak 800 bin kifli, idamlarla ise
200 bin kifli Franco'nun talimatlar›yla öldürüldü. Milyonlarca insan ise
yaraland› veya sakatland›.
Franco, Hitler'e Yeni Silahlar›n› Denemesi‹çin Bir Kasaba Dolusu ‹nsan Hediye Etti!
Faflist Franco'nun iç savafl s›ras›nda en büyük destekçileri Hitler ve
Mussolini idi. Franco, müttefiklerinin yard›mlar›n› da karfl›l›ks›z b›rak-
mam›fl ve insanl›k tarihinin en zalim ve en ac›mas›z anlaflmalar›ndan bi-
rini yapm›flt›: Nazilere yeni silahlar›n› denemeleri için Guernica gibi ka-
sabalar› hediye etmiflti!
5 May›s 1937 sabah›, küçük Guernica kasabas›n›n halk›, Nazi teknolojisinin
yeni harikalar›yla, dev bombard›man uçaklar› ve tonlarca bomban›n getirdi-
¤i ölümle uyand›. Küçük kasaba, Nazi uçaklar›n›n deneyine Franco taraf›n-
dan terkedildi.61
Bu olay, insanlar› denek hayvan› gibi gören bu sapk›n anlay›fl›n
ürünlerinden sadece biridir. Binlerce insan›, sadece silahlar›n›n gücünü
denemek için ölüme terkeden, binlercesinin sakatlanmas›na,
yaralanmas›na, fliddetli ac›lar çekmelerine sebep olan bu an-
lay›fl günümüzde de farkl› flekillerde devam etmektedir. ‹n-
sanlar›n bir hayvan türü oldu¤unu ve savafl›n ilerlemenin
en etkin yöntemi oldu¤u iddia eden Darwinist felsefe
ayakta tutuldu¤u sürece bu ve benzeri zulümler de de-
vam edecektir.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR76
Franco'nun neden ol-du¤u ‹spanya iç sava-fl›nda, çocuklara dahiac›nmad›. ‹nsanlar, hiç-bir gerekçe gösterilme-den evlerinden al›narakkurfluna dizildiler. Ma-sum insanlar öldü, sa-kat kald›, ailesini vesevdiklerini kaybetti.Bunlar, hep faflist ac›-mas›zl›¤›n günlük ha-yata yans›malar›yd›.
Darwinizm'in I. ve II. Dünya Savafllar›'n›nHaz›rlanmas›ndaki Rolü
Ünlü ‹ngiliz tarih profesörü Ja-
mes Joll, "Euro-pe Since1 8 7 "
(1870'den Bu
Yana Avrupa) isimli
kaynak kitab›nda, I. Dünya
Savafl›'n› haz›rlayan faktörlerden biri-
nin, o dönemdeki Avrupal› yöneticilerin Dar-
winistik düflüncelere olan inanc›n› oldu¤unu
anlat›r:
Darwinistik fikirlerin 19. yüzy›l sonlar›nda
emperyalizm ideolojisine ne kadar büyük bir
etkide bulundu¤unu görmüfltük. Ayn› zaman-
da, yaflam mücadelesi ve güçlülerin hayatta kal-
mas› doktrinlerinin, I. Dünya Savafl› öncesinde-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR78
ki y›llarda Avrupal› liderler taraf›ndan gerçekten ne kadar tutuldu¤unu an-
lamak da çok önemlidir. Örne¤in, Avusturya-Macaristan'›n Baflkomutan›
General Franz Baron Conrad von Hoetzendorff, savafltan sonraki an›lar›nda
flöyle yazm›flt›r:
‹nsan sevgisini ön plana ç›karan dinler, ahlaki ö¤retiler ve (bu gibi) felsefi
doktrinler, bazen gerçekten insano¤lunun yaflam mücadelesini zay›flatabi-
lirler. Ama hiçbir zaman bu mücadeleyi dünyan›n itici gücü olmaktan ç›ka-
ramayacaklard›r… Dünya savafl›n›n büyük felaketi, bu büyük prensiple tam
bir uyum içinde gerçekleflmifltir. ‹nsanlar›n ve devletlerin hayatlar›n›n ana
gücüyle oluflan bu savafl, aynen boflalmas› gereken bir y›ld›r›m yükü gibi,
do¤an›n bir kural›d›r.
Bu gibi bir ideolojik altyap›ya sahip olan Conrad'›n neden Avusturya-Maca-
ristan'› bir savafl bafllatmaya sürükledi¤ini anlamak zor de¤ildir.
Bu gibi düflünceler dönemin sadece askeri flahsiyetleriyle s›n›rl› kalmam›fl
ve örne¤in (sosyolog) Max Weber uluslararas› yaflam mücadelesi kavram›y-
la çok ilgilenmifltir. Yine Kurt Riezler, yani Alman fiansölyesi Theobald von
Bethman-Hollweg'in kiflisel dan›flman› ve s›r dostu, 1914 y›l›nda flöyle yaz-
m›flt›r:
Mutlak ve ezeli düflmanl›k, insanlar aras›ndaki iliflkilerin do¤as›nda vard›r.
Her yerde gördü¤ümüz daimi nefret… insan tabiat›n›n bozulmas›ndan kay-
naklanmamaktad›r, aksine do¤an›n ve yaflam›n kayna¤›n›n özünde zaten
bu vard›r. 62
I. Dünya Savafl› generallerinden Friedrich von Bernardi ise, savafl ve
do¤adaki savafl›m kanunlar› aras›ndaki ba¤lant›y› flöyle kurmufltur:
Savafl biyolojik bir gereksinmedir, do¤adaki unsurlar›n çat›flmas› kadar ge-
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 79
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Sol sayfada: II. Dünya Savafl›'nda Alman uçaklar›taraf›ndan bombalanan Londra'n›n durumu. Alttabir Alman bombard›man uça¤›.
reklidir; biyolojik yönden yerinde sonuçlar verir,
çünkü bu sonuçlar, varl›klar›n temel özellikleriy-
le ilgilidir.63
Görüldü¤ü gibi, I. Dünya Savafl›, sa-
vaflmay›, kan dökmeyi, ac› çekmeyi ve çek-
tirmeyi bir tür "geliflme" olarak gören, bun-
lar› de¤iflmez bir "do¤a kanunu" sanan Av-
rupal› düflünür, general ve yöneticilerin yü-
zünden ç›km›flt›r. Tüm bu kufla¤› bu kökten
yanl›fl fikirlerle y›k›ma sürükleyen ideolojik
kaynak ise, Darwin'in "yaflam mücadelesi"
ve "kay›r›lm›fl ›rklar" kavramlar›ndan baflka
bir fley de¤ildir. Bernardi bu sözleri söyle-
dikten iki y›l sonra "biyolojik" geliflmeyi
sa¤layacak (!) olan Birinci Dünya Savafl›
bafllad› ve ard›nda 8 milyon ölü, yüzlerce
harabeye dönmüfl flehir ve milyonlarca ya-
ral›, sakat, evsiz ve iflsiz insan b›rakt›. Bun-
dan 21 y›l sonra bafllayan ve ard›nda yakla-
fl›k 50 milyon ölü b›rakan Nazi savafl›n›n te-
meli de Darwinizm'e dayan›r.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR80
20. yüzy›l savafllar› insanlara büyük bir y›k›mgetirdi.
Hitler, hem soyk›r›m hem de savafl politikalar›nda Darwinci düflün-
ceye s›k› s›k›ya ba¤l›yd›. Savafl›, yaln›zca zay›f ›rklar› elimine etti¤i için
de¤il, üstün ›rk›n zay›f üyelerini saf d›fl› b›rakt›¤› için de önemli bir güç
olarak görüyordu. Nazi Almanyas› k›smen bu sebepten aç›kça savafl› övü-
yordu; çünkü onlar›n sapk›n inanc›na göre savafl, ›rk›n ilerlemesi için ge-
rekli olan bir ad›md›.
Hitler'in politikas›n› dayand›rd›¤› "savafl›n insan› gelifltirdi¤i inan-
c›"n› evrimci A.E. Wiggam 1922'de yay›nlanan kitab›nda flöyle aç›kl›yordu:
…bir zamanlar insanlar›n beyinleri, kuzenleri olan insan›ms› canl›lardan
çok az daha büyüktü. Ama tekmeleyerek, ›s›rarak, savaflarak... ve düflman-
lar›n› kurnazl›kla altederek ve bunlar› yapacak kapasiteye sahip olama-
yanlar› öldürerek, insanlar›n beyni büyüdü ve hacim olarak olmasa da çe-
viklik ve ak›l bak›m›ndan geliflti.64
Wiggam gibi evrimcilerin bu tür aç›klamalar› ile destek bulan Hitler,
yaflamak isteyenler için savafl› bir zorunluluk olarak gördü¤ünü, Kavgam
kitab›nda aç›kça dile getiriyordu:
Do¤a, güçlüler ile zay›flar aras›nda bir savafl, güçlülerin zay›flar üzerindeki
mutlak galibiyetidir. E¤er böyle olmasayd›, do¤ada sürekli bir bozulma
olurdu... Yaflayan savaflmak zorundad›r. Sürekli savafl›n bir yaflam kanunu
oldu¤u bu dünyada, savaflmak istemeyen yaflam hakk›na sahip de¤ildir.
Baflka türlü düflünmek do¤ay› küçümsemektir. Izd›rap, mutsuzluk ve has-
tal›klar, bu insan›n alaca¤› karfl›l›klard›r.65
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 81
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR82
Savafl›n insanl›¤› ilerletece¤ine inanan Darwinist dikta-törler ve despotlar, 20. yüzy›l› kan gölüne çevirdiler.Dünyan›n dört bir yan›na zulmü yayd›lar.
Darwinistler'in, yaflam mücadelesi sonunda güçlülerin ayakta kald›-
¤› ve bu yolla türlerin geliflti¤i iddias› insan toplumlar›na uyarlan›nca, sa-
vafllar insanl›¤›n geliflmesi için bir zaruret olarak görülmeye baflland›. Ör-
ne¤in Hitler Almanya'n›n büyüklü¤ünü, as›rlard›r zay›f üyelerini savafl
yoluyla elimine etmesine ba¤l›yordu. Almanlar savafla yabanc› olmama-
lar›na ra¤men bu yeni "bilimsel" savunma onlara savaflç› politikalar›n›
destekleyecek bir güç verdi.
Hitler, bir baflka sözünde ise, "e¤er devaml› bir savafl olmasayd›, in-
san medeniyeti olmazd›" diye iddia etmiflti.66
Haeckel ise savafl konusunda, Eski Yunan flehir
devletlerinden birini oluflturan Spartal›lar›n vahflice
uygulamalar›n›n örnek al›nmas› gerekti¤ini öne sü-
rüyordu:
Spartal›lar sa¤l›kl› ve güçlü çocuklar d›fl›ndakileri öldü-
rerek devaml› güç ve baflar› elde etmifllerdi.67
Savafl, sadece Almanya'da de¤il tüm Avru-
pa'da "nüfusun kaç›n›lmaz bir düzenleyicisi" ola-
rak görülüyordu. Sosyal Darwinist F. Von Bern-
hardi: "E¤er savafl olmasayd› afla¤› ve dejenere
›rklar›n sa¤l›kl› ve genç olanlar›n yerini ald›¤›n›
görürdük. Savafl›n üretkenlik de¤eri bunun alt›nda
yat›yor, çünkü seçime neden oluyor, bu nedenle savafl biyolojik bir gerek-
liliktir" diyerek, Darwinistler'in savafla bak›fl aç›lar›n› özetliyordu.68
Buraya kadar anlat›lanlardan anlafl›ld›¤› gibi, Hitler ve onu destekle-
yen Nazi ideologlar›, Darwinizm'den ald›klar› ilhamla savafl› bir gerekli-
lik olarak görmüfllerdi. Ve bu gereklili¤i uygulayarak 2. Dünya Savafl› ile
gerek halklar›na, gerekse di¤er dünya halklar›na çeflitli ac›lar yaflatm›fllar-
d›. Bu aç›dan 2. Dünya Savafl›'nda yaflanan ac›lar›n bafll›ca sorumlular›
aras›nda Charles Darwin'in de bulundu¤unu söylemek son derece do¤ru
bir tesbit olacakt›r.
Prof. Dr. Jerry Bergman, Darwinizm'in 2. Dünya Savafl›'n›n üzerinde-
ki etkisi hakk›nda flöyle bir tespitte bulunmaktad›r:
Darwinci fikirlerin Alman düflünce sistemi ve uygulamas› üzerinde çok bü-
yük bir etkiye sahip oldu¤una dair deliller çok aç›kt›r...Asl›nda Darwinci fi-
kirlerin II. Dünya Savafl›'n›n ç›kmas›, 40 milyon insan›n ölümü ve yaklafl›k
olarak 6 trilyon dolar›n kaybedilmesinde çok büyük bir etkisi vard›. Evri-
min gerçek oldu¤una kesin olarak inanan Hitler kendisini insano¤lunun
günümüzdeki kurtar›c›s› olarak görmüfltü... Daha üstün bir ›rk üretmek su-
retiyle, dünya Hitler'e, insanl›¤› evrimin daha üst bir seviyesine ç›karm›fl
olan adam olarak bakacakt› 69
Elbette Darwin teorisini ortaya atmadan önce de dünyada say›s›z sa-
vafl yaflanm›flt›r. Ancak, evrim teorisinin etkisiyle savafl ilk kez, bilim ta-
raf›ndan sahte bir onay görmüfl ve desteklenmiflti. Max Nordau, Ameri-
ka'da genifl bir yank› uyand›ran "The Philosophy and Morals of War"
(Savafl Ahlak› ve Felsefesi) isimli makalesinde Darwin'in savafllar konu-
sunda oynad›¤› kötü role flöyle dikkat çekiyordu:
Tüm savafl taraftarlar›n›n en büyük otoritesi Darwin'dir. Evrim teorisi ilan
edildi¤inden beri do¤al barbarl›klar›n› Darwin ismiyle kapatarak, sahip ol-
duklar› zalim içgüdülerinin bilimin son sözü oldu¤unu iddia etmektedir-
ler.70
Darwin, Marx, Freud gibi materyalist ideologlar›n fikirleriyle flekille-
nen 19. yüzy›l›n ard›ndan, dünyan›n en kanl› savafllar›n›n yafland›¤› 20.
yüzy›l›n gelmesi bir rastlant› de¤ildir. Darwinizm, savaflla sonuçlanacak
her türlü fikri ve sözde bilimsel zemini haz›rlam›fl ve savafl› insanl›¤›n yü-
celmesinin vazgeçilmez bir flart› olarak gören despotlar, her iki dünya sa-
vafl›nda toplam 60 milyon insan öldürmüfltür.
83DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR84
V‹ETNAM SAVAfiI
Her iki taraftan da bir mil-yondan fazla insan›n öldü-¤ü veya yaraland›¤› Viet-nam Savafl›, ard›nda ac›çeken birçok insan b›rakt›.Üstelik bu insanlar›n birço-¤u kendi topraklar›ndanbinlerce kilometre uzaktabir yerde savaflmaya zorlan-m›fllard›.
Savafllar Tüm Dünyada
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 85
Hükümet güçlerinin Vietkong gerilla-lar›n› kovalamalar› s›ras›nda öldürü-len çocu¤unu, Güney Vietnaml› as-kerlere gösteren bir baba...
Yol, ancak insanlara zulmeden
ve yeryüzünde haks›z yere 'teca-
vüz ve haks›zl›kta bulunanlar›n'
aleyhinedir. ‹flte bunlara ac›kl›
bir azab vard›r.
(fiura Suresi, 42)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR
Bosna'da ve Kosova'da çok yak›n bir geçmiflteyaflananlar hiçbir zaman unutulmamal›d›r. SadeceMüslüman olduklar› veya farkl› bir kültüre veyasoya sahip olduklar› için katledilen masum vesavunmas›z insanlara merhamet edilmemesi, on-lara yard›m ve flefkat elinin uzat›lmamas› veAvrupa'n›n ortas›nda y›llarca bu masum insanlarazulmedilmesi, 20. yy'da dünyaya hakim olan kötüahlak›n ve ac›mas›zl›¤›n anlafl›lmas› aç›s›ndan sonderece önemlidir.
BOSNA VE KOSOVA
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR88
KORE SAVAfiI
1950-1953 y›llar› aras›n-da meydana gelen KoreSavafl›'nda yine masuminsanlar, yafll›lar ve ço-cuklar zarar gördüler. ‹n-sanlar, gözlerini dahik›rpmadan masum in-sanlar›n üzerine bombaya¤d›racak kadar zalim-lefltiler.
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II
JAKARTA
Jakarta'da, May›s ihtilalis›ras›nda flehir morguölülerle doldu. Ülke içindeç›kan çat›flmalardaflehirler talan edildi, ara-balar atefle verildi.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR90
KUZEY ‹RLANDA
‹rlanda Cumhuriyet Or-dusu ve ‹ngiltere ara-s›nda on y›llard›r de-vam eden çat›flmalar,terörist eylemler netice-sinde harabeye dönensokaklar ve ezilen, kor-ku ve sefalet içindeyaflayan insanlar.
Üstteki resimdeKuzey ‹rlan-
da'n›n 1972 y›-l›ndaki durumu,yandaki resim-de ise 1986 y›-l›ndaki hali gö-
züküyor.
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 91
L‹BERYA
‹ç çat›flmalar nedeniyle s›kçagörülen dehflet manzaralar›
Neo-Naziler
Hitler, Mussolini gibi faflist liderler ve onlara ba¤l› olan Nazi örgüt-
lenmeleri (SA, SS, Gestapo vs.) veya Mussolini'nin "Kara Gömleklileri"
bugün tarihe kar›flm›fl gibi görünseler de, onlar›n fikirlerini izleyen neo-
faflist örgütler hala faaliyet halindeler. Özellikle son y›llarda, Avrupa'n›n
birçok ülkesinde ›rkç› ve faflist hareketler yeni bir uyan›fl içindeler. Bu ha-
reketlerin en bafl›nda ise Almanya'daki neo-Naziler geliyor.
Neo-Naziler, iflsiz-güçsüz sokak serserilerinden, uyuflturucu müpte-
lalar›ndan, cani ruhlu insanlardan oluflmaktad›r ve faflist karakterin tüm
özelliklerini üzerlerinde tafl›maktad›r. neo-Naziler hakk›nda haz›rlanan
bir haberde, kana ve fliddete olan düflkünlükleri flöyle anlat›lmaktad›r:
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR92
Faflizm, günümüzde de de-vam etmektedir. Özellikle Al-manya'daki neo-Naziler yap-t›klar sald›r›lar ve ç›kard›klar›huzursuzluklarla s›k s›k gün-deme gelmektedirler. Dar-win'i internet sayfalar›ndaöven neo-Naziler, Türk düfl-man›d›rlar.
Kan, fleref ve fanatizm… Faflist Olympia Örgütü'nün üyelerinin ba¤l›l›k
duyduklar› de¤erleri iflte bu üç sözcükle özetlemek mümkün… Bugün ör-
gütün 35 bin üyesi var. Ve hepsinin gözünde yükselme h›rs› okunuyor.71
Neo-Naziler de ayn› "büyükleri" Hitler ve di¤er Naziler gibi Darwi-
nist anlay›fl› benimsemifl durumdalar. Nazi ve ›rkç›l›k propagandas› ama-
c›yla haz›rlad›klar› internet sayfalar›nda, Darwin'in sözlerine ve Darwin'e
yönelttikleri methiyelere rastlamak mümkün. Çünkü Darwin, ›rkç› ve sal-
d›rgan neo-Nazilerin tüm hareket ve düflüncelerini destekliyor. Bu neden-
le sayfalar›nda, Darwinizm'in delile gerek duyulmadan kabul edilmesi
gereken bir teori oldu¤unu duyuruyorlar.
Neo-Nazilerin uygulad›klar› katliamlar ve sald›r›lar ise son derece
ac›mas›zca. ‹nsanlar› yakarak öldürmekten, korkutmaktan, küçük çocuk-
lara iflkence uygulamaktan zevk alan neo-Nazilerin en baflta gelen hedef-
lerinden biri ise Türkler. Türklere duyduklar› nefreti ve düflmanl›¤› inter-
net sitelerinin her köflesinde duyuran neo-Naziler, bu nefretlerini eyleme
dökerek de gösteriyorlar. Bir neo-Nazi sitesinde Türkler için flu ifadelere
yer verilmifl:
Mesela ben de bugün elimde olsa Türklerin büyük bölümünü gaz ocaklar›n-
da görmeyi isterim.72
Neo-Nazilerin, Türklere olan düflmanl›klar›n› dayand›rd›klar› isim
yine Charles Darwin. Türk düflmanl›¤›n›n konu edildi¤i bölümde yer ve-
rilen Darwin'in Türk Milleti hakk›ndaki tutars›z ve ak›l d›fl› iddialar›ndan
al›nt›lar yapan neo-Naziler böylece Türk düflmanl›klar›na sözde bilimsel
bir aç›klama getirdiklerini zannediyorlar. Arka sayfada neo-Naziler'in
Darwin'i öven ve ayr›ca Türk Milleti hakk›nda söylediklerini gösteren in-
ternet siteleri görülüyor.
Son dönemde neo-Naziler'in hem Türklere hem de di¤er insanlara
karfl› sald›r›lar› yine artm›fl durumda. Bir gazetede, neo-Nazilerin 2000 y›-
l›n›n yaz aylar›nda gerçeklefltirdikleri sald›r›lar›n bilançosu flöyle aktar›l›-
yor:
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 93
Harun Yahya (Adnan Oktar)
* Haziran ay› sonlar›nda Thüringen Eyaleti'nin Gera flehrinde bulunan "El
Rahman Camii'nin camlar› k›r›ld›.
* Baden-Württemberg Eyaleti'nin Eppingen kasabas›nda ise bir Türk cami-
ine iki adet molotof kokteyli at›ld›.
* Pinneberg'in Utersen semtinde bulunan Yeflil Camii'ne molotof kokteyli
at›ld›.
* Memingen'de Türklerin oturdu¤u bir bina kundakland›.
* Bocholt'da bir Türk kahvesi ve Lübnanl›lar'›n bulundu¤u bina kundaklan-
d›. Biri a¤›r olmak üzere 14 yaral›.
* Do¤u Almanya'n›n Chemnitz flehrinde Irakl› bir ailenin 7 ayl›k bebe¤i neo-
Naziler taraf›ndan yere at›ld›. Betona çarpan bebek surat›ndan yaraland›.
* Düsseldorf'ta bulunan bir Türk'ün dönerci dükkan›nda yang›n ç›kard›lar.
Yak›n geçmiflte ise çok daha vahim olaylar yaflanm›flt›. Darwin'in
Türk düflmanl›¤›n› kendilerine rehber edinen neo-Naziler 1992 y›l›n›n Ka-
s›m ay›nda Möln flehrinde Türklere yönelik bir katliam yapm›fllard›. Da-
ha sonra 1993 y›l›nda Solingen flehrinde befl Türk neo-Naziler taraf›ndan
yak›ld›. Bu sald›r› bas›nda "Alman tarihinin Nazi döneminden bu yana en
kanl› ›rkç› sald›r›s›"73 olarak duyuruldu. Bu ve benzeri sald›r›lara ilerleyen
y›llarda da s›kça rastland›. Türklerin evlerinde yang›n ç›kar›ld›, Türkler
dövülerek yaraland›lar. Almanya d›fl›nda Hollanda'da da benzeri sald›r›-
lar gerçeklefltirildi.Türklere yönelik bir sald›r›da bir Türk kad›n ve befl ço-
cu¤u öldürüldü. Bu olayla ilgili düzenlenen yas yürüyüflüne kat›lanlara
ise üzerinde gamal› haçlar›n bulundu¤u tehdit mektuplar› gönderildi.
Bu olaylar ›rkç›lar›n Türklere yönelik sald›r›lar›ndan sadece bir kaç›-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR94
1992 y›l›nda, neoNaziler, Mölnflehrinde Türklereyönelik birsald›r›da bulundu-lar.
DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 95
d›r. Darwin'in ve Hitler gibi faflistlerin mirasç›lar› olan bu faflist gruplar
sald›r›lar›na ve katliamlar›na hala devam etmektedirler. Bu insanl›ktan
ç›km›fl güruhlar›n eylemlerinin önüne geçmekte ise adli tedbirler yeterli
olmamaktad›r. Bu zulme kesin olarak dur demenin yolu, adli tedbirlerin
yan›s›ra ciddi anlamda bir fikri mücadele yürütmektir. Irkç›l›¤› bir do¤a
kanunu olarak gören bu insanlar›n, Darwinist fikirler ilmi olarak çürütül-
medi¤i sürece, yapt›klar› zulümler de son bulmayacakt›r.
Neo-Nazilere ait in-ternet sayfalar›. Busayfalar›ndaDarwin'i öven neoNaziler, Türklere dehakaret ve tehditya¤d›rmaktad›rlar.
eride b›rakt›¤›m›z fliddet ve vahflet dolu yüzy›l›n in-
sanl›¤a en çok zarar getiren, dünyaya en fazla yay›l-
m›fl olan ideolojisi kuflkusuz komünizmdi. Karl Marx
ve Friedrich Engels adl› iki Alman filozof taraf›ndan
19. yüzy›lda tarihi zirvesine ulaflan komünizm, tüm dünyada Nazilerin
ve emperyalist devletlerin soyk›r›mlar›n› dahi geride b›rakacak kadar çok
kan döktü. Masum insanlar›n can›na k›yd›, insanlar aras›nda dehflet, kor-
ku ve ümitsizlik yayd›. Bugün bile demir perde ülkeleri ve Rusya dendi-
¤inde insanlar›n gözünde karanl›k, puslu, renksiz, cans›z sokaklar, tedir-
ginli¤in ve korkunun hüküm sürdü¤ü toplumlar canlan›r. Her ne kadar
1991 y›l›nda komünizmin y›k›ld›¤› kabul edilse de, arkas›nda b›rakt›¤› en-
kaz hala durmaktad›r. "Eski tüfek" komünistler ve Marksistlerin bir k›sm›
ise, her ne kadar "liberallefltilerse"de, komünizmin ve Marksizmin karan-
l›k yüzü ve insanlar› dinden ve ahlaktan uzaklaflt›ran materyalist felsefe-
si, bu insanlar›n üzerindeki etkisini devam ettirmektedir.
20. yüzy›lda dünyan›n dört bir köflesinde terör estiren bu ideoloji, as-
l›nda antik ça¤dan beri var olan bir düflünceyi temsil ediyordu. Bu düflün-
ce, materyalist yani maddeyi tek de¤er olarak gören felsefe idi. Komü-
nizm bu felsefe üzerine bina edilerek, 19. yüzy›lda dünya gündemine ge-
tirildi.
Komünizmin fikir babalar› Marx ve Engels, materyalist felsefeyi "di-
yalektik" ad› verilen yeni bir yöntemle aç›klamaya çal›flt›lar. Diyalektik,
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 99
Harun Yahya (Adnan Oktar)
GG
evrendeki tüm geliflmenin, çat›flma sayesinde elde edildi¤i varsay›m›yd›.
Marx ve Engels, bu varsay›ma dayanarak tüm dünya tarihini yorumlama-
ya girifltiler. Marx, insanl›k tarihinin bir çat›flmadan ibaret oldu¤unu,
mevcut çat›flman›n iflçiler ve kapitalistler aras›nda geçti¤ini ve yak›nda ifl-
çilerin ayaklan›p komünist bir devrim yapacaklar›n› iddia ediyordu.
Komünizmin iki kurucusunun en belirgin özellikleri ise, her mater-
yalist gibi dine büyük bir düflmanl›k beslemeleriydi. Her ikisi de koyu bi-
rer ateist olan Marx ve Engels, dini inançlar›n yok edilmesini komünizm
aç›s›ndan zorunlu görüyorlard›.
Ancak Marx'›n ve Engels'in önemli bir eksikleri vard›; daha genifl bir
kitleyi etkileri alt›na alabilmek için ideolojilerine bilimsel bir görünüm
vermeleri gerekiyordu. ‹flte 20. yüzy›lda yaflanan ac›lara, kaosa, toplu k›-
y›mlara, kardefli kardefle k›rd›ran eylemlere ve bölücülü¤e imza atan teh-
likeli ittifak bu noktada ortaya ç›kt›. Darwin,
Türlerin Kökeni adl› kitab›yla evrim teorisini
ortaya att›. Ne ilginçtir ki, kitab›nda öne sür-
dü¤ü temel iddialar Marx ve Engels'in ara-
d›klar› aç›klamalard›. Darwin, canl›lar›n "ya-
flam mücadelesi" sonucunda, yani "diyalek-
tik bir çat›flma"yla ortaya ç›k-
t›klar›n› iddia ediyordu.
Dahas›, yarat›l›fl› inkar
ederek dini inançlar›
reddediyordu. Bu,
Marx ve Engels için
bulunmaz bir f›r-
satt›.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR100
Komünizmin kurucular›Karl Marx ve FriedrichEngels
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 101
omünizmin kurucusu Karl
Marx kendisini derinden
etkileyen Darwin'in fikir-
lerini, diyalektik tarih sürecine uyarla-
m›flt›r. Marx'a göre toplum, tarih için-
de çeflitli evrelerden geçiyordu ve bu
evreleri belirleyen faktör de üretim
araçlar›yla üretim iliflkilerindeki de¤i-
flimdi. Bu anlay›fla göre ekonomi, di-
¤er herfleyin belirleyicisiydi. Buna gö-
re, tarih flu evrim aflamalar›ndan geç-
mekteydi: ‹lkel toplum, köleci toplum,
feodal toplum, kapitalist toplum ve
son aflama olan komünist toplum.
Ancak tarihin kendisi, Marx'›n öne
sürdü¤ü evrim sürecinin bir geçerlili-
¤inin olmad›¤›n› göstermifltir. Tarihin
hiçbir döneminde Marx'›n öngördü¤ü
s›raya göre sözde evrim süreci yafla-
yan herhangi bir topluma rastlanma-
m›flt›r. Tam aksine Marx'›n birbirinin
öncesi veya sonras› olarak belirtti¤i
birkaç sisteme ayn› anda, ayn› top-
lumda rastlamak mümkündür. Bir ül-
kenin bir bölümünde derebeylik (fe-
odalite) sisteminin benzeri sistemler
yaflan›rken, di¤er bölgelerinde kapita-
list kurallar geçerli olabilir. Dolay›s›y-
la bir sistemden di¤erine geçiflin
Marx'›n ve evrim teorisinin iddia etti-
¤i gibi evrimsel bir s›ra izledi¤ine dair
hiçbir delil yoktur.
Öte yandan Marx'›n gelecekle ilgili
kehanetlerinin de hiçbiri gerçekleflme-
mifltir. Marx'›n teorilerinin uygulana-
bilir olmad›¤›, daha Marx'›n ölümün-
den sonraki birkaç on y›l içinde anla-
fl›lm›flt›r. Marx, en ileri kapitalist ülke-
lerin birbiri ard›na komünist devrim-
ler yaflayacaklar›n› iddia etmifl, oysa
kesinlikle böyle bir süreç yaflanma-
m›flt›r. Marx'›n en büyük takipçilerin-
den biri olan Lenin bu devrimlerin ne-
den yaflanmad›¤›n› aç›klamaya çal›fl-
m›fl, sonra da Üçüncü Dünya ülkele-
rinde komünist devrimlerin yaflanaca-
¤›na dair baflka kehanetler ortaya at-
m›flt›r. Ancak Lenin'in tüm iddialar›
da tarih taraf›ndan yalanlanm›flt›r.
Günümüzde komünizmle yönetilen
ülkeler bir elin parmaklar›n›n say›s›n›
geçmeyecek kadar azd›r. Üstelik
Marksizm iktidara geldi¤i bölgelerde
de güç kullanm›fl, iktidar›n› iddia etti-
¤i gibi halk hareketleriyle de¤il, dikta-
törlük bask›lar›yla korumufltur.
K›sacas› yak›n tarih, Marksist fel-
sefenin öngördü¤ü tarihsel evrim sü-
recini tamamen geçersiz k›lm›flt›r.
Marx ve Engels gibi materyalist ide-
ologlar›n ciltler dolusu kitaplara yaz-
d›klar› "tarihin diyalekti¤i", "tarihin
evrimi" gibi teoriler, sadece bir hayal
ürünüdür.
MARKS‹ST TAR‹H ANLAYIfiININ ÇÖKÜfiÜ
KK
Marx ve Engels'in Darwin Hayranl›¤›
Darwinizm, komünizm için o kadar büyük bir önem tafl›yordu ki,
Engels, Darwin'in kitab› yay›nlan›r yay›nlanmaz Marx'a flöyle yazd›: "fiu
anda kitab›n› okumakta oldu¤um Darwin, tek kelimeyle muhteflem".74
Marx ise 19 Aral›k 1860 tarihinde Engels'e yazd›¤› cevab›nda flöyle
diyordu: "Bizim görüfllerimizin do¤al tarih temelini içeren kitap, iflte
budur."75
Marx, bir baflka sosyalist dostu Lasalle'a 16 Ocak 1861'de yazd›¤›
mektupta ise, "Darwin'in yap›t› büyük bir yap›tt›r. Tarihteki s›n›f mü-
cadelesinin do¤a bilimleri aç›s›ndan temelini oluflturuyor."76 diyerek,
evrim teorisinin komünizm için önemini aç›kl›yordu.
Marx, Darwin'e olan sempatisini ise en önemli eseri olan Das Kapital'i
Darwin'e ithaf ederek göstermiflti. Kitab›n Almanca bask›s›na el yaz›s›yla
flöyle yazm›flt›: "Charles Darwin'e, gerçek bir hayran› olan Karl
Marx'tan".77
Engels de, Darwin'e olan hayranl›¤›n› farkl› bir yerde flöyle ifade edi-
yordu:
Tabiat metafizik olarak de¤il, diyalektik olarak ifllemektedir. Bununla ilgili
olarak herkesten önce Charles Darwin'in ad› an›lmal›d›r.78
Engels, Darwin'i, Marx ile efl tutacak flekilde övüyor ve "Darwin na-
s›l organik do¤adaki evrim yasas›n› keflfettiyse, Marx da insano¤lunun ta-
rihindeki evrim yasas›n› keflfetti" diyordu.79
Engels bir baflka eserinde ise Darwin'in dine karfl› bir teori gelifltir-
mifl olmas›n›n önemini flöyle vurgulam›flt›:
Darwin, bütün organik varl›klar›n, bitkilerin, hayvanlar›n ve insan›n kendi-
sinin, milyonlarca y›ld›r olagelen bir evrim sürecinin ürünleri oldu¤unu ka-
n›tlayarak metafizik do¤a görüflüne en a¤›r darbeyi indirdi.80
Bundan baflka, Engels Maymundan ‹nsana Geçiflte Eme¤in Rolü adl› bir
kitap yay›nlayarak Darwin'in teorisini hemen benimsedi¤ini göstermiflti.
Amerikal› botanik profesörü Conway Zirckle, komünizmin kurucu-
lar›n›n Darwinizm'i neden büyük bir ›srarla benimsediklerini flöyle aç›k-
lar:
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR102
Marx ve Engels, evrim teorisini, Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab› ya-
y›nlan›r yay›nlanmaz benimsediler… Evrim, komünizmin kurucular› için,
insanl›¤›n do¤aüstü bir gücün müdahalesi olmadan nas›l ortaya ç›km›fl ola-
bilece¤i sorusuna getirilen cevapt› ve dolay›s›yla savunduklar› materyalist
felsefenin temellerini desteklemek için kullan›labilirdi. Dahas›, Darwin'in
evrimi yorumlama biçimi –yani evrimin bir do¤al seleksiyon süreci içinde
geliflti¤i teorisi– onlara o zamana dek hakim olan teolojik düflüncelere karfl›
koyma f›rsat› veriyordu. Do¤al seleksiyon teorisi sayesinde, bilim adamla-
r› organik dünyay› materyalist bir terminoloji ile yorumlama f›rsat› elde
etmifl oluyorlard›.81
Tom Bethell ise, Marx ile Darwin aras›ndaki ba¤lant›n›n as›l neden-
lerini flöyle aç›klamaktad›r:
Marx Darwin'in kitab›na ekonomik sebepler dolay›s›yla hayran kalmam›fl-
t›r. Marx'›n Darwin'in kitab›na hayranl›¤›n›n en önemli nedeni Darwin'in
evreninin tamamen materyalist olmas›d›r. Bu önemli noktada Darwin ve
Marx gerçek birer yoldaflt›lar.82
Marksizm-Darwinizm ba¤lant›s› bugün herkesçe kabul edilen çok
aç›k bir gerçektir. Karl Marx'›n hayat›n› anlatan kitaplarda dahi bu ba¤-
lant› mutlaka belirtilmektedir. Örne¤in, Marksist kitaplar› yay›nlayan bir
yay›nevi taraf›ndan ç›kart›lan Karl Marx biyografisinde bu ba¤lant› flöyle
tarif edilir:
Darwinizm, Marksist felsefeyi destekleyen, gerçekli¤ini kan›tlayan ve gelifl-
tiren bir dizi gerçe¤i takdim etti. Darwinist evrimci fikirlerin yay›lmas›, top-
lumda bir bütün olarak Marksist düflüncelerin emekçi halk taraf›ndan kav-
ran›lmas› için elveriflli zemin yaratt›… Marx, Engels ve Lenin, Darwin'in dü-
flüncelerine büyük de¤er verdiler ve bunlar›n tafl›d›¤› büyük bilimsel öneme
iflaret ettiler, böylelikle bu düflüncelerin yayg›nlaflmas›nda h›z kazand›rd›-
lar.83
Görüldü¤ü gibi, Marx ve Engels, Darwin'in evrim kuram›n›n kendi
ateist dünya görüfllerine bilimsel bir destek oluflturdu¤unu zannederek
sevinmifllerdi. Ancak böyle bir sevince kap›lmakta aceleci davranm›fllar-
d›. Çünkü evrim teorisi 19. yüzy›l›n bilim aç›s›ndan ilkel ortam›nda orta-
ya at›ld›¤› için kabul görebilmifl, hiçbir bilimsel delili olmayan yan›lg›lar-
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 103
Harun Yahya (Adnan Oktar)
la dolu bir teoriydi. 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda geliflen bilim, evrim teori-
sinin geçersizli¤ini ortaya ç›kard›. Bu, Darwinizm için oldu¤u kadar ma-
teryalist ve komünist düflünce için de çöküfl anlam› tafl›yordu. (Detayl›
bilgi için bkz. Evrim Aldatmacas›, Harun Yahya) Ancak materyalist görü-
fle sahip bilim adamlar›, Darwinizm'in çöküflünün, kendi ideolojilerinin
de çöküflü demek oldu¤unu bildikleri için, Darwinizm'in çöküflünü in-
sanlardan gizlemek için her türlü yönteme baflvurdular.
Marx ve Engels'in Takipçilerinin Darwin Hayranl›¤›
Marx ve Engels'in, milyonlarca insan›n ölümüne, yüz milyonlarcas›-
n›n ac›, korku, dehflet içinde yaflamas›na neden olan takipçileri de, evrim
teorisini büyük bir coflku ve ilgi ile benimsemifllerdi.
John N. Moore, Marx ve Engels'in fikirlerini Rusya üzerinde tatbik
eden Sovyet liderlerin evrime olan ba¤l›l›klar›n› flöyle dile getirmektedir:
SSCB'nin liderlerinin düflüncelerinin kökleri çok derin evrimci bir bak›fl aç›-
s›na dayanmaktad›r.84
Marx'›n hayal etti¤i komünist devrim projesini hayata geçiren ki-
fli, Lenin'di. Rusya'daki komünist Bolfle-
vik hareketinin lideri olan Lenin,
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR104
ülkedeki Çar rejimini silah zoruyla y›kmay›
amaçl›yordu. I. Dünya Savafl›'n›n karmafla-
s›, Bolfleviklere arad›klar› f›rsat› verdi. Le-
nin'in önderli¤indeki komünistler Ekim
1917'de iktidar› silah zoruyla ele geçirdiler.
Rusya, devrimin ard›ndan komünistler ve
Çar yanl›lar› aras›nda geçen üç y›ll›k kanl›
bir iç savafla sahne oldu.
Lenin de di¤er komünist liderler gibi
Darwin'in teorisinin, savundu¤u diyalektik
materyalist felsefenin temel dayana¤› oldu-
¤unu s›k s›k vurguluyordu. Bir sözünde
Darwinizm'e bak›fl aç›s›n› flöyle ifade etmifl-
ti:
Darwin, hayvan ve bitki türlerinin birbirleriyle ilgisi olmad›¤›,
onlar› Allah'›n yaratt›¤› ve bu yüzden de¤iflmez olduklar› inanc›na
son vermifltir.85
Bolflevik devriminin Lenin'den sonraki en büyük mi-
mar› say›lan Trotsky de yine Darwinizm'e büyük önem veri-
yordu. Darwin'e olan hayranl›¤›n› flu sözlerle ifade etmiflti:
Darwin'in buluflu, tüm organik madde alan›nda diyalekti¤in en büyük zafe-
ri oldu.86
Lenin'in 1924'de ölümünün ard›ndan, Komünist Parti'nin bafl›na
dünyan›n en kanl› diktatörü say›lan Stalin geçti. Stalin 30 y›l süren iktida-
r› boyunca, adeta komünizmin ne denli ac›mas›z bir sistem oldu¤unu is-
patlamaya çal›flacakt›.
Stalin'in ilk önemli icraat›, Rusya nüfusunun yüzde 80'ini oluflturan
köylülerin tarlalar›na devlet ad›na el koymak oldu. "Kollektivizasyon" ad›
verilen ve özel mülkiyeti yok etmeye yönelik bu politika gere¤i, Rus köy-
lülerinin bütün mahsulü silahl› görevliler taraf›ndan topland›. Bunun so-
nucunda, korkunç bir açl›k baflgösterdi. Yiyecek hiçbir fley bulamayan
milyonlarca kad›n, çocuk ve yafll› açl›ktan k›vranarak yaflam›n› yitirdi. Sa-
dece Kafkasya'daki ölü say›s› 1 milyondu.
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 105
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Lenin ve Trotsky
Stalin, bu politikas›na direnmeye çal›flan yüzbinlerce insan› ise, Sibir-
ya'n›n korkunç çal›flma kamplar›na yollad›. Tutsaklar›n çok a¤›r flartlarda
ölesiye çal›flt›r›ld›klar› bu kamplar, bu insanlar›n ço¤una mezar oldu. Öte
yandan on binlerce insan, Stalin'in gizli polisi taraf›ndan idam edildi. Ara-
lar›nda K›r›m ve Türkistan Türkleri'nin de bulundu¤u milyonlar, Rus-
ya'n›n uzak köflelerine zorla göç ettirildi.
Stalin, tüm bu kanl› politikalar› sonucunda yaklafl›k 20 milyon insa-
n› katletti. Tarihçilerin bildirdi¤ine göre, bu vahfletten özel bir zevk duyu-
yordu. Kremlin'deki çal›flma masas›na oturup, toplama kamplar›nda öl-
dürülen ya da idam edilen insanlar›n say›lar›n› içeren listeleri incelemek-
ten büyük keyif al›yordu.
Stalin'i bu denli ac›mas›z bir
katil haline getiren etken, kiflisel
psikolojik durumunun yan›s›ra,
inand›¤› materyalist felsefeydi.
Bu felsefenin en temel dayana¤›
ise, Stalin'in kendi yorumuyla,
Darwin'in evrim teorisiydi. Dar-
win'in fikirlerine verdi¤i önemi
flöyle aç›kl›yordu:
Genç nesillere… üç fleyi ö¤retmeli-
yiz: Dünyan›n yafl›n›, jeolojik orijini-
ni ve Darwin'in ö¤retilerini.87
Stalin henüz hayatteyken
yay›nlanan Landmarks in the Lifeof Stalin (Stalin'in Hayat›ndaki Dö-nüm Noktalar›) isimli kitapta, Sta-
lin'in nas›l ateist oldu¤u yak›n bir
çocukluk arkadafl› taraf›ndan
flöyle anlat›l›yordu:
Çok erken yafllarda, henüz H›risti-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR106
Onmilyonlarca insan›n katledilmesine, açl›k-tan ve sefaletten ölmesine, milyonlarcas›n›nevsiz ve iflsiz kalmas›na neden olan, tarihinen eli kanl› isimlerinden Stalin.
yan kilisesinde bir ö¤renci iken yoldafl Stalin elefltirel bir mant›k ve devrim-
ci bir duygu gelifltirdi. Darwin'i okumaya bafllad› ve bir ateist oldu.88
Stalin'in gençlik arkadafl› G. Glurdjidze ise, Stalin'in art›k Allah'a
inanmad›¤›n› ve bunun nedeni olarak da kendisine Darwin'in kitab›n›
gösterdi¤ini, okumas› için kendisine de bask› yapt›¤›n› aktar›r.89
Stalin'in evrim teorisine körü körüne ba¤l›l›¤›n›n önemli bir göster-
gesi ise, yönetime geldi¤i dönemde Sovyet e¤itim sisteminin Mendel'in
genetik kanunlar›n› reddetmesiydi. 20. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren bütün
bilim dünyas› taraf›ndan kabul edilen bu kanunlar, Lamarck'›n ortaya at-
t›¤› "kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesillere aktar›lmas›" iddias›n› geçer-
siz k›l›yordu. Bunun evrim teorisine karfl› büyük bir darbe ve ayn› zaman-
da büyük bir tehlike oldu¤unu gören Lysenko adl› Rus bilim adam›, dü-
flüncelerini Stalin'e açt›. Lysenko'nun fikirlerinden etkilenen Stalin onu
resmi bilim kurumlar›n›n bafl›na getirdi ve evrime darbe vuran genetik bi-
limi, Stalin'in ölümüne kadar Sovyetler Birli¤i'nin hiçbir bilim kurumun-
da ya da okulunda kabul görmedi.
Stalin dönemindeki Sovyetler Birli¤i, bir anda milyonlarca insan için,
hayat›n›n her an tehlikede oldu¤u, hiçbir suçu olmad›¤› halde her an al›-
n›p götürülebilece¤i, görülmemifl eziyetler görebilece¤i bir kaos ortam›na
dönmüfltür. Sadece komünizm de¤il, ayn› zamanda faflizm tarihi de bu
tür tav›rlarla doludur.
Lenin, Stalin, Mao, Hitler, Mussolini gibi kanl› liderlerin ve savun-
duklar› ideolojilerin hepsinin ayn› kaynaktan beslendikleri, her birine
vahflet ve ac›mas›zl›¤›n ayn› kaynak taraf›ndan meflru ve tek yol olarak
gösterildi¤i son derece aç›k ve kesin bir gerçektir. K›sacas› söz konusu ki-
flilerin arkas›nda baflka bir suçlu daha vard›r. Bu dengesiz ve insanl›ktan
uzak liderlerin pefllerinden milyonlar› sürükleyerek onlara suç ifllettire-
bilmelerinin nedeni, materyalist felsefenin ve Darwinizm'in onlara verdi-
¤i göstermelik "bilimsel" güç ve destektir.
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 107
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR108
Darwin'in ve Marx'›n Çin Elçisi: Mao Tse Tung
Stalin'in totaliter rejimi sürerken, Darwinizm'i kendisine bilimsel da-
yanak sayan bir baflka komünist rejim de Çin'de kuruldu. Mao Tse
Tung'un önderli¤inde komünistler, uzun bir iç savafl sonucunda 1949 y›-
l›nda iktidara geldiler. Mao, kendisine büyük destek veren müttefiki Sta-
lin gibi, bask›c› ve kanl› bir rejim oluflturdu. Çin, say›s›z politik idama
sahne oldu. ‹lerleyen y›llarda ise Mao'nun "K›z›l Muhaf›zlar" ad›n› verdi-
¤i genç militanlar, ülkeyi tam bir terör ortam›na sürükleyecekti.
Mao, kurdu¤u bu düzenin felsefi dayana¤›n› ise, "Çin sosyalizminin
temeli, Darwin'e ve Evrim Teorisi'ne dayanmaktad›r" diyerek aç›kça be-
lirtmiflti.90
Bir Marksist, ateist ve evrimci olan Mao, "ileriye do¤ru büyük s›çra-
ma" olarak isimlendirdi¤i hareketin okuma materyallerinin Charles
Darwin'in eserleri ve ayr›ca evrim teorisini destekleyen di¤er materyaller
olaca¤› emrini vermifltir.91
Çin komünistleri 1950'lerde iktidara geldiklerinde evrim teorisini
ideolojilerinin temeli olarak ald›lar. Hatta Çinli entellektüeller evrim te-
orisini çok önceden kabul etmifllerdi:
19. yüzy›lda Bat›, Çin'i, izole
olan ve eski gelenekleri
sürdüren bir uyuyan dev
olarak görüyordu. Çok az
Avrupal›, Çinli entellek-
tüellerin Darwin'in evrim
teorisini hevesle benimse-
diklerini ve de¤iflim için
ümid vaat etti¤ini kavra-
Mao Tse Tung
d›klar›n› anlad›. Çinli yazar Hu Shih'e göre 1898'de Thomas Huxley'in
Evrim ve Etik kitab› yay›mland›¤›nda Çinli entellektüeller taraf›ndan
h›zla onayland›. Zengin kifliler ucuz Çin yay›mlar›na sponsorluk ettiler,
böylece kitlelere genifl bir flekilde yay›labildi.92
‹flte Uzakdo¤u'nun bu büyük ülkesinde komünizmi sahiplenen ve
komünist devrime öncülük eden kifliler, Darwinci fikirleri "hevesle be-
nimseyen" bu entellektüeller oldu.
Çin gibi, çok say›da köklü panteist inanca sahip, köklü geçmifle sa-
hip bir ülkenin dahi Darwinizm'in ve komünizmin k›skac›na girmesi zor
olmad›. Kanadal› Darwinist filozof Michael Ruse New Scientist dergisinde
yay›nlanan bir makalesinde, yirminci yüzy›l›n bafl›ndaki Çin için flu de-
¤erlendirmeyi yapar:
Bat›da evrim teorisi dini ve entelektüel bir engel ile karfl›laflm›flt›. Ancak
Çin'de böyle olmad› ve Darwinizm bir kerede köklendi. Asl›nda, baz› aç›-
lardan Darwin neredeyse bir Çinli gibi kabul ediliyordu! Taoist ve Neo-
Konfüçyüsçü düflünce her zaman insanlar›n "eflyal›¤›n›" vurgulam›flt›r. Var-
l›¤›m›z›n hayvanlar›nkiyle ayn› olmas› fikri onlar için büyük bir flok olma-
d›... Bugün resmi felsefe (bir çeflit) Marksizm-Leninizmdir. Fakat, Darwi-
nizm'in seküler materyalist yaklafl›m› (flimdi yayg›n olan felsefe anlam›n-
da) olmadan, taban Mao'ya ve onun devrimcilerine ba¤lanamazd›.93
Michael Ruse'un yukar›da ifade etti¤i gibi, Darwinist anlay›fl›n kök-
lü olarak yerleflmesiyle Çin, komünizmi çok kolay benimsedi. Tarihin en
az›l› katillerinden biri olan Mao Tse Tung'un tüm katliamlar›na, Darwinist
telkinlerle uyutulan Çin halk› daima seyirci kald›.
Ancak komünizm, yaln›zca Çin'de de¤il, daha pek çok ülkede geril-
la mücadelelerine, kanl› terör eylemlerine ve iç savafllara neden oldu.
Bunlar›n aras›nda Türkiye de vard›. 1960'l› ve 70'li y›llarda Türkiye'de ko-
münist bir devrim yapma hayaliyle devlete karfl› silaha sar›lan örgütler,
ülkeyi karanl›k bir terör ortam›na sürüklediler. Komünist terör, 1980 son-
ras›nda ise, bölücülük ak›m›yla birleflti ve on binlerce vatandafl›m›z›n ölü-
müne, polis ve askerimizin flehit olmas›na neden oldu.
150 y›ld›r dünyay› bu flekilde kana bulayan komünist ideoloji, her
zaman için Darwinizm'le içiçe oldu. Bugün de hala komünistler, Darwi-
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 109
Harun Yahya (Adnan Oktar)
nizm'in en önde gelen savunucular› konumundad›r. Hemen her ülkede,
evrim teorisini ›srarla savunan çevrelere bak›ld›¤›nda, Marksistlerin hep
en ön safta olduklar› görülür. Çünkü evrim teorisi, Karl Marx'›n söyledi-
¤i gibi, do¤a bilimleri aç›s›ndan komünist ideolojinin temelini olufltur-
maktad›r ve komünizmin dinsizli¤ine en önemli sahte bilimsel deste¤i
vermektedir.
Darwinizm-Komünizm ‹ttifak›n›n Temeli:Din Düflmanl›¤›
Materyalistlerin ve komünistlerin Darwinizm'e olan ba¤l›l›klar›n›n
en önemli nedeni daha önce de belirtildi¤i gibi, Darwinizm'in ateizme
sa¤lad›¤› göstermelik dayanakt›r. Materyalist felsefe tarih boyunca varol-
mufl, ancak 19. yüzy›la dek baz› filozoflar›n teorik kitaplar›yla s›n›rl› kal-
m›flt›. Bunun en önemli nedeni, bu döneme kadar bilim adamlar›n›n bü-
yük bir bölümünün Allah inanc›na sahip, Yarat›l›fl gerçe¤ine inanan in-
sanlar olmalar›d›r. Ne var ki, 19. yüzy›lda materyalist felsefe Darwin'in te-
orisi ile birlikte do¤a bilimlerine uygulanm›fl oldu. Darwinizm, 19. yüzy›-
la damgas›n› vuran ve sosyal etkilerini en çok 20. yüzy›lda gösteren din-
d›fl› materyalist kültürün en büyük dayana¤›yd›.
Bu materyalist kültürden do¤an ideolojiler ise, buraya kadar ele al-
d›¤›m›z gibi, iki büyük dünya savafl›n›n, say›s›z iç savafl ve terör eylemi-
nin, soyk›r›mlar›n, sömürü ve vahfletlerin ateflleyicisi oldular. Bu belalar
nedeniyle on milyonlarca insan yaflam›n› yitirirken, yüzmilyonlarcas› in-
sanl›¤a yak›flmayacak flekilde zulüm gördüler, en kötü muamelelere ma-
ruz b›rak›ld›lar.
Darwinist-materyalist görüflü benimseyen teröristler, ilkel atalar› ol-
du¤unu iddia ettikleri hayvanlar gibi da¤lara ç›kt›lar, ma¤aralarda rezil
koflullarda yaflad›lar. Hiç düflünmeden adam öldürebildiler, bebeklerin,
yafll›lar›n, masumlar›n canlar›na k›yabildiler. Ne kendilerini ne de di¤er
insanlar›, Allah'›n yaratt›¤›, bir ruha, akla, vicdana ve anlay›fla sahip var-
l›klar olarak görmedikleri için, hayvan›n hayvana yapt›¤›n›, birbirlerine
yapt›lar. Stalin'in y›kt›rd›¤› onlarca kilise ve cami ise, komünizmin din
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR110
düflmanl›¤›n›n göstergelerinden sadece bir tanesiydi...
David Jorafsky, Sovyet Marksizmi ve Do¤a Bilimi isimli kitab›nda bu
iliflkiyi flöyle aç›klar:
Bilimsel yetersizli¤ine ra¤men evrimin ileri sürdü¤ü bilimsel karakter her
türlü Allah karfl›t› sistemi ve uygulamalar› hakl› ç›karmak için kullan›ld›.
fiimdiye kadar bunlardan en baflar›l›s› komünizm gibi gözüküyor ve bütün
dünyadaki taraftarlar› komünizmin evrim bilimini temel ald›¤› söylenerek
kand›r›lm›fllard›r.94
Komünizmin ve materyalizmin din düflmanl›¤›, Bolflevik ihtilali ve
sonras›nda tüm fliddetiyle kendini gösterdi. Kilise ve camiler y›k›ld›, "ye-
ni sosyalist toplumun" d›fl›na itilen toplumsal kategoriler aras›nda din
adamlar› da önemli bir yer tutuyordu. Toplumun büyük ço¤unlu¤u din-
dar olmas›na ra¤men, insanlar›n ibadetlerini yerine getirmeleri engelleni-
yordu. H›ristiyanlar›n kiliseye gittikleri pazar gününü devreden ç›kar-
mak için ortak tatil günü kavram› kald›r›ld›. Herkes befl gün çal›flacak,
herhangi bir gün tatil yapacakt›. Komünistler, bu önlemin "dinin kökünü
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 111
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR112
kaz›maya yönelik savafl› kolaylaflt›raca¤›n›" düflünüyorlard›.95 Bu uygula-
malar›n ard›ndan, 1928 ile 1930 y›llar›nda din adamlar›n›n ödedikleri ver-
gi on kat art›r›ld›, yiyecek karneleri el-
lerinden al›nd›, tüm sa¤l›k hizmetle-
rinden mahrum edilmeleri demek
olan medeni haklar›ndan yoksun b›-
rak›ld›lar, s›k s›k tutukland›lar, yerle-
rinden edildiler, sürgüne gönderildi-
ler. 1936 y›l›na gelindi¤inde camilerin
% 65'i, kiliselerin % 70'i yak›l›p y›k›l-
m›flt›.
Din karfl›t› uygulamalar›n en
fliddetlilerinden biri de Arnavutluk'ta
yafland›. Arnavutluk'un komünist li-
deri ve dinsizli¤i ile tan›nan Enver
Hoca 1967'de Arnavutluk'u dünyan›n
ilk dinsiz ülkesi ilan etti. Din adamla-
r› sebepsiz yere gözalt›na al›nd›lar, bir
k›sm› gözalt›ndayken öldürüldü. 1948
y›l›nda iki piskopos 5000 din adam›
ile birlikte kurfluna dizildi. Ayn› flekil-
de müslümanlar da öldürülüyorlard›.
Ülkenin Nendori gazetesi de, 327'si
Katolik mabet olmak üzere, toplam 2
bin 169 cami ve kilisenin kapat›ld›¤›n›
duyurdu.
Tüm bu uygulamalar›n nedeni
kuflkusuz, komünizmin Allah'›n varl›-
¤›n› körü körüne inkar eden, dinden
tamamen kopmufl, sadece maddeye
inanan ve maddeye de¤er veren top-
lumlar oluflturma hedefiydi. Asl›nda
Bolflevik ihtilali s›ras›nda ve sonras›ndadine yönelik birçok sald›r› oldu. Kiliselerve camiler y›k›ld›. Yukar›daki resimlerdede görüldü¤ü gibi, kiliselerdeki sanat eser-leri ya¤ma edildi.
komünizmin en büyük amaçlar›ndan biri buydu çünkü komünist liderler,
ancak makineleflmifl, duygusuz, duyars›z, en önemlisi Allah'tan korkma-
yan kitleleri diledikleri gibi yönlendirebileceklerini, onlara istedikleri ka-
dar cinayet ifllettirerek zulüm yapt›rabileceklerini biliyorlard›. Bu nokta-
da evrim teorisi, ateizmi sözde bilimsel bir gerçek gibi göstererek, komü-
nizme büyük bir destek sa¤lad›. Darwinizm'in ateizmi destekleyen ve di-
ne göre yasak olan her türlü zulüm, bask›, çat›flma ve k›y›m› meflrulaflt›-
ran iddialar›, 20. yüzy›l›n bütün kan döken, insan hayat›n› hiçe sayan ide-
olojilerini bu flekilde teflvik etti. Geçti¤imiz yüzy›l, iflte bu nedenle ard› ar-
kas› kesilmeyen savafllar, katliamlar, ayaklan-
malar, fliddet eylemleri, kavgalar ve düflman-
l›klarla doludur.
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 113
Allah'›n mescidlerinde O'nun isminin an›lmas›n› en-gelleyen ve bunlar›n y›k›lmas›na çaba harcayandandaha zalim kim olabilir? Onlar›n (durumu) içlerine
korkarak girmekten baflkas› de¤ildir. Onlar için dün-yada bir afla¤›lanma, ahirette büyük bir azab vard›r.
(Bakara Suresi, 114)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Darwinist Komünistlerin DünyayaGetirdikleri Zulüm ve Dehflet
Anarfli ve terör Marksizmin ve komünizmin vazgeçilmez bir yönte-
midir. Marksizmin terör ve fliddete olan e¤ilimi, ünlü Paris Komünü de-
neyimiyle birlikte Marks henüz hayatta iken ortaya ç›km›flt›r. Terör özel-
likle de Marks'›n teorisini prati¤e döken Lenin'le birlikte komünist ideolo-
jinin ayr›lmaz parças› haline gelmifltir. Dünyan›n dört bir yan›nda komü-
nistler milyonlarca insan›n kan›n› dökmüfl, terör örgütleri kurarak insan-
lara ac›, korku ve dehflet yaflatm›flt›r. ‹lerleyen sayfalarda da görülece¤i gi-
bi, bugün tüm komünist liderler, yapt›klar› zulüm ve k›y›mlarla hat›rlan-
maktad›rlar. Ancak buna ra¤men baz› çevreler hala, bu eli kanl›, ac›mas›z
katillerin resimleri ile duvarlar›n› süsleyebilmekte, hala bu sadist ruhlu
insanlar› kendilerine yol gösterici olarak kabul edebilmektedirler.
Her ne kadar baz› komünistler fliddetin ve terörün komünizmin bir
uygulamas› olmad›¤›n›, ancak baz› kiflilerin uygulamas›nda yer alarak
komünizme mal edildi¤ini iddia etseler ve komünizmi aklamaya çal›flsa-
lar da, ortada inkar edilemez bir gerçek vard›r: Komünizmin kurucular›
fliddeti ve terörü bizzat savunmufllar ve ideolojileri için zaruri görmüfl-
lerdir. Amerikal› siyaset bilimci Samuel Francis, bu konuda flu yorumu
yapar:
Marx ve Engels, devrimin her zaman kuvvet zoruyla olaca¤›n› savunurlar.
Devrimcilerin, hakim güce karfl› fliddet kullanmak zorunda olduklar› konu-
sunda ›srarl›d›rlar ve her zaman terörizme verdikleri deste¤i aç›kça belirt-
mifllerdir.96
Karl Marx, "Ayaklanma savafl kadar bir savaflt›r" demifl ve kendine
"devrimci siyaset"in en önde gelen isimlerinden olan Danton'›n flu sözle-
rini düstur edinmifltir: "Sald›r, sald›r, gene sald›r!"97 Terörün sistemli ola-
rak kullan›lmas›n›n gereklili¤i konusunda Lenin'in de çok aç›k ifadeleri
vard›r. Bunlardan birkaç› flöyledir:
Propogandac›lar her grubu basit bomba formülleriyle donatmal›lar. Onlara
iflin mahiyeti hakk›nda aç›klamalar yapmal› ve gerisini onlara b›rakmal›lar.
Gruplar derhal askeri e¤itimlerine, operasyonlara kat›larak bafllamal›lar. Ba-
z›lar› bir casusun öldürülme iflini veya bir polis karakolunu basma görevini
üstlenmeli. Bir k›sm› ise banka soymal›.98
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR114
Komünist ihtilali çokkanl› oldu. On mil-yonlarca insan katle-dildi, ac›mas›zca öl-dürüldü. Komünist li-derler, kendilerinekarfl› gelen herkesinkatledilmesi emriniverdiler.
Biz politik öldürmelere kesinlikle karfl› de¤iliz… Sadece genifl halk kitle-
leriyle do¤rudan ba¤lant›l› olan bireysel terörist hareketler de¤er tafl›rlar.99
Baz› kimseler bizi zalimli¤imiz sebebiyle ay›plad›klar› zaman, bu kiflilerin
en basit Marksist prensipleri dahi nas›l unutabildiklerine hayret etmekte-
yiz.100
Bir iflçi toplant›s›nda söz ald›¤›nda ise Lenin, terörün kendileri için
ne kadar vazgeçilmez oldu¤unu flu dehflet verici ifadeleriyle aç›klam›flt›r:
E¤er kitleler kendili¤inden aya¤a kalkmazsa, hiçbir fley baflaramay›z. Spe-
külatörlere karfl› terör uygulamad›¤›m›z -hemen orac›kta kafalar›na bir kur-
flun s›kmad›¤›m›z- sürece hiçbir yere varamay›z.101
Rusya'daki Ekim Devrimi'nin en önemli liderlerinden biri olan
Trotsky ise Lenin'in ifadelerini pekifltirecek flekilde flöyle söyler:
Fakat ihtilal, ihtilalci s›n›ftan emrindeki bütün yöntemlerle gayesine varma-
s›n› talep eder; e¤er gerekirse silahl› bir ayaklanma ile, e¤er mecbur olur-
sa terörizmle.102
Trotsky bir baflka konuflmas›nda ise daha da ileri giderek flöyle de-
mifltir:
Partimiz iç savafl içindir. ‹ç savafl ekmek için mücadeledir… Yaflas›n iç sa-
vafl.103
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR116
RUS ZULMÜ
Rus ihtilali s›ras›ndayaflanan zulüm re-simlere yans›m›flt›r.
Lenin ve Trotsky gibi
komünist teorisyenlerin bu
kuramlar›, Rusya'daki Bol-
flevik devriminde prati¤e
döküldü. Devrim sürecinin
yafland›¤› 1917 sonbahar›n-
da genifl çapl› katliamlar,
ya¤malamalar ve vicdana
s›¤mayan bir vahflet bafllad›.
Devrime karfl› olanlar veya karfl› olaca¤›ndan
flüphe edilen insanlar sebepsiz yere toplan›-
yorlar, tutuklan›yorlar, kurfluna diziliyorlard›;
evler ya¤ma ediliyor, yak›l›p y›k›l›yordu. Le-
nin ve Trotsky ile bafllayan terör, Stalin y›lla-
r›nda katlanarak devam edecekti.
New York Times'tan Harrison E. Salis-
bury, Sovyet sistemi terör ve esir kamplar› ile
ilgili olarak flu yorumu yap›yordu:
Bir k›taya hakim olan terör… Yüzbinlerce kifli
idam edildi. Sovyet teröründe milyonlarca kifli
öldü, bunlar›n yan›nda Çar bile daha masum
kald›. Y›lda 3-4 milyon kad›n ve erkek tutukla-
n›p sürgüne yollan›yordu ve suçlar›n›n ne ol-
du¤unu bile bilmiyorlard›. Düflünmenin bile
ürküttü¤ü, sistemli ve aral›ks›z devam eden
fleytani bir uygulama hüküm sürüyordu.104
Özellikle K›r›m Türkleri, Orta Asya Türkleri, Ka-
zaklar gibi Rus olmayan halklar Sovyet rejiminin terörü-
ne maruz kald›lar. Rus toplumunu Kazaklar'dan ar›nd›r-
makla görevli özel mahkemeler olan "troyka"lar kurul-
du. Sadece 1920 y›l›n›n Ekim ay›nda dahi bu troykalar
6.000'den fazla kifliyi ölüme mahkum etti ve bu kararlar
derhal infaz edildi. Rejime karfl› ç›kan ve yakalanmayan-
Rusya'da komünistrejimin sebep oldu¤u1921-22 k›tl›¤›n›n so-nuçlar› çok ac› olmufl-tu. Resimlerde açl›k-tan ölen insanlar›nresimleri görülüyor.
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 117
Harun Yahya (Adnan Oktar)
lar›n aileleri, hatta bazen komflular› sistematik flekilde rehin al›nd› ve top-
lama kamplar›na kapat›ld›lar. Ukrayna kamplar›ndan birinin flefi Martin
Latsis, raporlar›ndan birinde bunlar›n gerçek birer ölüm kamp› oldu¤unu
flöyle itiraf ediyordu:
Maykop yak›nlar›ndaki bir kampta toplanan rehineler -kad›nlar, çocuklar
ve yafll›lar- çamur içinde ve Ekim so¤u¤unda korkunç flartlarda yafl›yor…
Sinekler gibi ölüyorlar… Kad›nlar ölmemek için herfleyi yapmaya haz›r.
Kamp› korumakla görevli askerler bu kad›nlar›n ticaretini yapmak için bu
durumdan yararlan›yorlar.105
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR118
Ukrayna'da köylünün ürünlerine el koyan Rus hükümeti, insanlar›nk›tl›ktan ölmelerine neden oldu.
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halk› zalim olanbu ülkeden ç›kar, bize Kat›ndan bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize
Kat›ndan bir yard›m eden yolla" diyen erkekler, kad›nlar ve çocuklardan zay›f b›rak›lm›fllar ad›na savaflm›yorsunuz?
(Nisa Suresi, 75)
Darwinizm'in etkisindeki komünist ihtilalciler, gözü dönmüfl bir fle-
kilde insan k›y›m› yap›yorlard›. O döneme ait belgelerden anlafl›ld›¤›na
göre, tek amaç toplu katliamd›. Ne kadar çok insan öldürürlerse o kadar
çok baflar› elde edeceklerine inan›yor gibiydiler. Komünist devrime karfl›
oldu¤undan flüphelendikleri herkesi yoketmeyi amaçlad›klar›, ald›klar›
bir kararda flöyle aç›klanmaktad›r:
… Pyatigorsklu Çekac›lar (Karfl› Devrimle Savafl ‹çin Ola¤anüstü Komite),
ç›lg›nca bir tutuklama ve idam e¤lencesine dald›. Lander'e göre "K›z›l Terör
Meselesi" kolay bir flekilde çözüldü. Pyatigorsklu Çekac›lar bir günde 300
kifliyi idam etme karar› ald›. Piyatigorsk flehri ve çevre kasabalar için kota-
lar oluflturuldu ve parti örgütlerine idam listeleri haz›rlamalar› emredildi…
Daha iyi bir fikir olmad›¤›ndan, hastanede bulunan insanlar›n öldürül-
mesine karar verildi.106
Komünist taraftar› bir gazete olan Krasn›y Meç'in ilk say›s›n›n baflya-
z›s›nda okuyuculara aç›kland›¤› gibi komünistler herfleyi mübah görü-
yorlard› ve K›z›l bayra¤›n renginin oluflmas› için "kan" ak›t›lmas› gerekti-
¤ine inan›yorlard›:
… Bize göre herfley mübah, zira biz dünyada zulmetmek ve kölelefltirmek
için de¤il, insanl›¤› zincirlerinden kurtarmak için ilk k›l›ç çekenleriz… Kan
m›? Oluk oluk aks›n! Çünkü yaln›zca kan korsan burjuvazinin kara bay-
ra¤›n› devrimin bayra¤› olan K›z›l sanca¤a ebediyen boyayabilir. Çünkü
yaln›zca eski dünyan›n ölümü bizi çakallar›n dönüflünden ebediyen kurta-
rabilir.107
Tüm bu iflkencelerin yan› s›ra Stalin taraf›ndan, köylülerin ürünleri-
ne zorla el koyan "zoral›m birlikleri" kurdu. Bu birlikler de halka türlü zu-
lümde bulunuyordu. 14 fiubat 1922'de bir müfettifl flunlar› yaz›yordu:
Zor al›m birliklerinin haks›z uygulamalar› ak›l almaz boyutlara ulaflt›. Tu-
tuklanan köylüler sistematik biçimde so¤uk hangarlara kapat›l›yor, k›rbaç-
la dövülüyor ve ölümle tehdit ediliyor. Teslim etmeleri gereken kotan›n ta-
mam›n› dolduramayanlar, elleri kollar› ba¤lan›p, ç›plak bir flekilde köyün
ana caddesi boyunca koflmaya zorlan›yor ve sonra da so¤uk bir hangara t›-
k›l›yor. Çok say›da kad›n bay›lana kadar dövüldükten sonra ç›plak olarak
karda aç›lan çukurlara konuluyor…108
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 119
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Stalin taraf›ndan, iflken-celerin yan› s›ra, köylü-lerin ürünlerine zorla elkoyan "zoral›m birlikle-ri" kuruldu. Bu birliklerde halka türlü zulümdebulunuyordu. Elindehükümet görevlilerineverecek ürünü bulun-mayanlar türlü iflkence-lerle öldürülüyorlard›.Yan sayfa: Komünizmyönetimi alt›ndakihalk›n periflan durumu.
Stalin, ‹spanya'n›n da SSCB için f›rsatlar sundu¤una ve bu ülkeye de
müdahale etmenin fayda getirece¤ine inan›yordu. Bu nedenle ‹spanya ‹ç
Savafl›'na komünistleri destekleyerek taraf oldu. Ancak bununla birlikte
SSCB'deki terörü ‹spanya'ya da tafl›d›. Burada yap›lan iflkence ve zulüme
bir örnek ise, 1938 y›l›n›n bafl›nda 200 anti-Stalinist'in tutuldu¤u bir top-
lama kamp›yd›. Buradan kurtulan tutuklulardan biri bu kamp› flöyle an-
lat›yordu:
Stalinciler buray› bir Çeka yapmak istedikleri s›rada, biz küçük mezarl›¤› te-
mizliyorduk. Çekac›lar›n akl›na fleytani bir fikir geldi; aç›k mezarlar›yla, is-
keletleriyle ve kokuflmaya bafllayan yeni cesetleriyle mezarl›¤› oldu¤u gibi
b›rakt›lar. Ve en yola gelmez mahkumlar›, geceler boyunca buralara gömdü-
ler. Bundan baflka, daha vahfli iflkenceler de uyguland›: Birçok mahkum
günler boyunca ayaklar›ndan bafl afla¤› as›ld›. Di¤erleri zar zor nefes alabil-
sinler diye yüz hizas›nda birkaç küçük delik bulunan darac›k dolaplara ka-
pat›ld›… Çok daha kaba bir iflkence yöntemi daha vard›: Çekmece ad› veri-
len bu yöntemle mahkumlar, kapal› sand›klar›n içinde çömelerek duruyor
ve günlerce bu pozisyonda kalmak zorunda b›rak›l›yordu. Baz›lar› bu du-
rumda sekiz on gün k›m›ldayamadan kald›.109
Papa XI. Pius ise, 1931 tarihinde Quadragesimo Anno bafll›¤›n› tafl›yan
papal›k bildirisinde komünizmin dünyaya getirdi¤i fliddet için flöyle de-
miflti:
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 121
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Komünizm, ö¤retisinde ve eyleminde, gizlenmeden ve dolambaçl› yollara
sapmadan, aç›kça ve en fliddet içerenleri de dahil bütün olanaklar›n› kulla-
narak ulaflmaya çal›flt›¤› çifte bir amaca sahip: Amans›z bir s›n›f savafl› ve
özel mülkiyetin tamamen ortadan kald›r›lmas›. Bu amac›n peflinde koflar-
ken, korktu¤u ya da sayg› duydu¤u hiçbir fley yoktur; iktidar› ele geçirdi¤i
yerde, inan›lmas› güç ve ola¤anüstü derecede vahfli ve ac›mas›z görünüyor.
Do¤u Avrupa'n›n ve Asya'n›n birçok ülkesinde üst üste yapt›¤› korkunç
katliamlar ve y›k›mlar buna tan›kl›k ediyor.110
Yukar›daki al›nt›da da ifade edildi¤i gibi, komünizmin ana amaçlar›,
amans›z bir s›n›f savafl› ve özel mülkiyetin tamamen ortadan kald›r›lma-
s›yd›. Yani amaç Darwin'in biyoloji alan›nda uygulad›¤› evrim teorisinin,
insan toplumlar› içinde de uygulanmas› ve insanlar›n do¤adaki vahfli
hayvanlar gibi bir çat›flma, savafl içinde olmas›yd›. Komünizm belas›n›n
s›çrad›¤› ülkeler bu fikirlerin ac›s›n› y›llar boyunca çok yo¤un flekilde ya-
flad›lar.
Komünizmin getirdi¤i belalar, Rusya ile s›n›rl› de¤ildi. S›çrad›¤› ül-
keler içinde en çok zarar görenlerden biri de Çin oldu.
Darwinist Mao Tse-Tung ve Katliamlar›
Çin'in komünist lideri Mao'nun iki önemli rehberi vard›; daha önce
de de¤indi¤imiz gibi, bunlardan biri Darwin, di¤eri ise Stalin'di. Mao'nun
flahs›nda birleflen bu iki tehlikeli isim, Çin tarihinde de büyük trajedilere,
karanl›k ve uzun bir döneme damgas›n› vurdu.
Mao Tse-Tung'un direktifleriyle 6 ila 10 milyon aras›nda kifli do¤ru-
dan öldürüldü, on milyonlarca karfl› devrimci ömürlerinin önemli bir bö-
lümünü cezaevlerinde geçirdi ve 20 milyonu buralarda öldü. 1959-1961
y›llar›nda "‹leriye Do¤ru Büyük S›çrama" diye adland›r›lan dönemde, tü-
müyle Mao'nun afl›r› projelerinin feci bir sonucu olarak 20 ile 40 milyon
aras›nda insan ise açl›ktan öldü. Tiananmen Meydan›'nda Haziran
1989'daki katliam (1000 civar›nda ölü) ise Çin'in yak›n geçmiflte yaflad›k-
lar›n›n bir örne¤idir. Do¤u Türkistan'da Müslüman Türkler'e uygulanan
zulüm ve soyk›r›m ise hala devam etmektedir.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR122
Çin'de gerçekleflen komünist devrimde
büyük vahfletler ve insanl›k d›fl› olaylar ya-
fland›. Adeta toplu bir hipnozun etkisi alt›na
giren halk, her türlü vahfleti destekliyor, katli-
amlar› seyrederken destek verdiklerini gösteren
naralar at›yorlard›. Çok korkunç ve dehflet verici
bir ortam hakimdi. Tarihçilerden ve ö¤retim üyele-
rinden oluflan bir ekip taraf›ndan haz›rlanan ve ko-
münizm ad› alt›nda ifllenen suçlar›n biraraya topland›-
¤› Le Livre Noir du Communisme (Komünizmin Kara Ki-
tab›) isimli kitapta, komünizmin vahfli uygulamalar›
flöyle tarif edilmiflti:
Hepsi ölüme mahkum edilen devrim karfl›tlar›, bütün hal-
k›n davet edildi¤i aç›k duruflmalarda, K›z›l muhaf›zlar tara-
f›ndan parçalan›yorlard›. Halk ise bu esnada "öldür öldür!"
diye ba¤›r›yordu. K›z›l Muhaf›zlar bazen parçalar› k›zart›p
yiyor ya da hala canl› olan mahkumun gözleri önünde ai-
lesine yediriyordu; herkes
"eski mülk sahibi"nin kara-
ci¤erinin ve kalbinin yendi-
¤i ziyafetlere ve konuflma-
c›n›n yeni kesilmifl kafalar-
dan yap›lm›fl bir kaz›k dizi-
si önünde konufltu¤u top-
lant›lara davetliydi. Çin'de
yamyaml›¤a varacak kadar
fliddetlenen nefret ve vah-
flet hakimdi.111
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 123
Mao yanl›s› komünistler, içsavafl s›ras›nda kendilerinekarfl› gelenleri ac›mas›zyöntemlerle cezaland›r›yor,halk›n önünde küçük düflü-rüldükten sonra idamediyorlard›.
Kapitalist olmakla suçlanan Çinli parti liderlerinin, önce halk önünde saçlar› ke-siliyor ve ard›ndan da idam ediliyorlard›.
Wang Souxin ad›ndakiÇinli kad›n›n idam›. K›-z›l Çin'de idam s›ras›n-da kullan›lan mermile-rin paras› da mahku-mun ailesindenal›n›yordu.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR126
1975-79 y›llar› aras›nda, Pol Pot
yönetimi s›ras›nda 7 milyon nüfu-
sa sahip Kamboçya'da 2 milyon
insan katledildi. Tamamen komü-
nist bir devlet kurma idealinde
olan Pol Pot'un katliamlar›, nüfusa
oranla düflünüldü¤ünde, Hitler ve
Stalin'in katliamlar›ndan çok daha
büyüktü. Pol Pot'un as›l olarak he-
def al›p öldürttü¤ü
kitle doktorlar,
mühendisler,
bilim adamla-
r›, ö¤retmen-
ler, k›sacas›
ülkenin ay-
d›nlar› idi.
Hatta "göz-
lük takan her-
kesin öldürül-
mesi" emri veril-
miflti. Bu insanl›k d›fl› cina-
yetlerin sonucunda y›llarca orta-
dan kald›r›lamayan "ölüm tarlala-
r›" olufltu.
K›z›l Kmer subaylar›n›n katli-
amlar›n› meflrulaflt›rmak için kul-
land›klar› mant›k ise flu sözlerinde
özetleniyordu: "Sizi yaflatmak hiç-
bir fley kazand›rmaz. Kaybetmek
ise bize hiçbir kay›p getirmez."
Kendilerince gereksiz ve zararl›
gördükleri, hatta böyle olduklar›n-
dan flüphelendikleri herkesi öl-
dürdüler. Her aileden en az bir ki-
fli bu katliamlarda hayat›n› kay-
betti.
‹nsan hayat›n› hiçe sayan Pol
Pot, aile kavram›n› da radikal sos-
yalizm hedeflerinin önünde bir
engel olarak görüyordu. Aileleri
birbirlerinden ay›rarak ve insanla-
r› komün yerlerinde yaflamaya
zorlayarak, aile kavram›n› ortadan
kald›rmaya çal›flt›. Ayn› uygulama
Stalin taraf›ndan Rusya'da da uy-
gulanm›flt›. Hatta köylülerin elle-
rinden önce topraklar› al›nm›fl,
sonra geri verilen küçük alanlar,
özellikle da¤›n›k ve birbirinden
çok uzak yerlerden verilmiflti. Bu-
nun sonucu olarak bir aile çok kü-
çük parçalardan oluflan tarlalar›n›
sürebilmek için ayr› yerlerde yafla-
mak zorunda kal›yordu.
Robert Templer, "Pol Pot's legacy
of Horror", The Age, 18 Nisan 1998,
http://dithpran.org/PolPotegacy.htm
POL POT VE KIZIL KMERLER‹N ÖLÜM TARLALARI
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 127
Pol Pot ve K›z›lKmerler, ülkeyi"Ölüm Tarlas›"naçevirdiler.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR128
Komünist Vahfletin Ac› Bilançosu
Komünizmin girdi¤i Kamboçya, Kuzey Kore, Laos, Vietnam, Do¤u
Avrupa ve Afrika ülkeleri gibi ülkelerin hepsinde benzeri vahflet örnekle-
ri yaflanm›flt›r. Komünizmin bu kanl› bilançosu, "Komünizmin Kara Kitab›"
adl› eserde flöyle özetlenmektedir:
Kimi uygulamalar belli rejimlerde daha ön plana ç›ksa da, suç iflleme yön-
temleri önemli ölçüde benzerlik tafl›yordu. Farkl› yöntemlerle katletme, kur-
fluna dizme, asma, suda bo¤ma, sopayla döverek ve kimi durumlarda zehir-
li gaz ya da araba kazas›yla öldürme, açl›k yoluyla imha; k›tl›k oluflturarak
ya da açlara yard›m etmeyerek; sürgüne gönderme, yolda (uzun mesafele-
rin yaya ya da yük vagonlar›yla katedilmesi s›ras›nda) ya da zorunlu ikamet
yerinde ve/veya çal›flma kamplar›nda (bitap düflme, hastal›k, açl›k, so¤uk
yüzünden) meydana gelen ölümler. "‹ç savafl" olarak adland›r›lan dönemle-
rin durumuysa daha karmafl›kt›r. Neyin isyanc›lar ile hükümet güçleri ara-
s›ndaki çat›flmalar›n sonucu, neyin sivil halk›n katli oldu¤unu ay›rdetmek
kolay de¤ildir.
Bununla birlikte her ne kadar asgari rakamlara dayal› olsa ve uzun aç›kla-
malar gerektirse de yine de bir s›ralama yapmam›za ve konunun vehameti-
ni aç›kça görmemize imkan sa¤layacak bir ön bilanço ç›karmam›z mümkün-
dür:
SSCB, 20 milyon ölü
Çin, 65 milyon ölü
Vietnam, 1 milyon ölü
Kuzey Kore, 2 milyon ölü
Kamboçya, 2 milyon ölü
Do¤u Avrupa, 1 milyon ölü
Latin Amerika, 150 bin ölü
Afrika, 1,7 milyon ölü
Afganistan, 1,5 milyon ölü
Uluslararas› komünist hareket ve iktidarda olmayan komünist partiler,
10.000 civar›nda ölü.
Toplam ölü say›s› 100 milyona yaklaflmaktad›r."112
Tüm bu farkl› komünist rejim ve örgütlere ortak bir psikoloji hakim-
di: Ac›ma, flefkat, merhamet gibi insani duygular ve vicdan hassasiyeti ta-
mamen kaybolmufltu. ‹nsan toplumlar›, bir anda vahfli hayvanlar›n yafla-
mak ve beslenmek için elde etmeye çal›flt›klar› savafl ve katliam arenala-
r›na dönüflmüfltü. Nas›l vahfli bir hayvan besin ve yerleflim yeri elde et-
mek için kendi türüyle k›yas›ya bir çat›flmaya giriyorsa, iflte bu insanlar
da ayn› flekilde "hayvanlar" gibi davran›yorlard›. Çünkü Darwin'in dog-
mas›, onlara asl›nda bir hayvan olduklar›n› ve hayvanlar nas›l yaflam için
mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranmas› gerekti¤ini ö¤ret-
miflti.
Bu insanl›k d›fl› hareketlerinin sahte bir bilimsellik maskesi ile maku-
liyet kazand›¤›n› zannediyorlard›. Bolflevik liderlerin, sald›rganl›k, terör
ve katliamlar konusunda bu kadar aç›k ve cüretkar konuflabilmelerinin
tek nedeni Darwin'in evrim teorisinden ald›klar› onay idi. P. J. Darlington,
bir evrimci olarak, Evolution For Naturalists (Natüralistler ‹çin Evrim)
isimli kitab›nda vahfletin, evrim teorisinin do¤al bir sonucu oldu¤una ve
hatta bunun meflru bir davran›fl oldu¤una dair inanc›n› flöyle itiraf eder:
Birinci nokta bencillik ve vahflet içimizdeki do¤al bir fleydir, en uzak atam›z-
dan bize miras kalm›flt›r… O zaman vahflilik insanlar için normaldir; evri-
min bir ürünüdür.113
Bir evrimcinin bu itiraf›ndan da anlafl›ld›¤› üzere, Darwin'in evrim
teorisini yol gösterici olarak kabul eden komünist ideolojinin, di¤er insan-
lar› hayvan olarak alg›lamas›, onlara hayvanlara uygun gördü¤ü muame-
leler göstermesi, onlara zulmetmesi son derece do¤ald›r. Çünkü bu kifli,
komünist-Darwinist ideolojiyi benimseyerek, bir Yarat›c›s› oldu¤unu,
yeryüzünde bulunufl amac›n› ve hesap günü dünyada yapt›klar›ndan
O'nun huzurunda hesap verece¤ini unutur. Bunun sonucu olarak da
Allah korkusu ortadan kalkan her insan gibi yaln›zca kendi ç›karlar›n›
düflünen bir bencil, ac›mas›z bir zalim hatta gözü dönmüfl bir katil haline
gelir. Allah böyle insanlar›n durumunu ve karfl›laflacaklar› sonu flöyle ha-
ber verir:
Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haks›z yere 'tecavüz ve
haks›zl›kta bulunanlar›n' aleyhinedir. ‹flte bunlara ac›kl› bir azab vard›r.
(fiura Suresi, 42)
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 129
Harun Yahya (Adnan Oktar)
1968 y›l›nda sol ideoloji dünyan›n dört bir yan›nda özellikle üniversite gençli¤ini etkisialt›na ald›. Mitingler düzenlendi, gençler kendi vatandafllar›na, polislerine, askerlerinekarfl› k›flk›rt›ld›. Kardeflin kardefle sald›rd›¤›, flehirlerin yak›l›p y›k›ld›¤› bu olaylar es-nas›nda tüm dünya bir anda kargafla alan›na döndü.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR132
er ne kadar Sovyetler
Birli¤i'nin da¤›lmas›yla
komünizmin siyasi bir
rejim olarak çöktü¤ü kabul edilse de,
komünist ideoloji ve uygulamalar›
hala devam etmektedir. Hala K›z›lor-
du zihniyetinin hakim oldu¤u Rus-
ya'n›n Çeçenistan'da, Çin'in ise Do¤u
Türkistan'da yürüttü¤ü uygulamalar
bunun en önemli göstergelerinden-
dir. Bugün Do¤u Türkistan'da yafla-
yan Müslüman Türkler, Mao'nun K›-
z›l Çini'nde yaflananlar›n tekrar›n›
yaflamaktad›rlar. Gençler sebepsiz
yere tutuklanmakta, rejime karfl› ol-
duklar› iddias› ile idama mahkum
edilerek kurfluna dizilmekte, Müslü-
manlar›n ibadetlerini topluca yap-
malar› engellenmekte, kazançlar› ac›-
mas›z vergilerle ellerinden al›nmak-
ta, halk açl›k tehlikesiyle ölümün efli-
¤inde yaflamakta, yan›bafllar›nda ya-
p›lan nükleer denemelerle ölümcül
hastal›klara yakalanmaktad›r.
Do¤u Türkistanl› Müslüman
Türkler, yaklafl›k 250 y›ld›r Çin ege-
menli¤i alt›nda yafl›yorlar. Çinliler,
bir ‹slam topra¤› olan Do¤u Türkis-
tan'a "kazan›lm›fl topraklar" anlam›-
na gelen "Sincang" ad›n› koydular ve
buray› kendi topraklar› olarak tan›m-
lad›lar. 1949 y›l›nda Mao önderli¤in-
deki komünistlerin Çin'in yönetimini
ele geçirmelerinin ard›ndan, Do¤u
Türkistan üzerindeki bask›lar eskisi-
ne oranla daha da artt›. Komünist re-
jim politikas›, asimile olmay› redde-
den Müslümanlar›n fiziksel olarak
imhas›na yöneldi. Katledilen Müslü-
man say›s› çok ileri boyutlara ulaflt›.
1949-1952 y›llar› aras›nda 2 milyon
800 bin; 1952-1957 aras›nda 3 milyon
509 bin; 1958-1960 y›llar› aras›nda 6
milyon 700 bin; 1961-1965 y›llar› ara-
s›nda 13 milyon 300 bin kifli ya Çin
ordusu taraf›ndan öldürüldüler ya
da rejimin do¤urdu¤u k›tl›k sonu-
cunda öldüler. 1965'ten sonraki katli-
amlarla birlikte, öldürülen Do¤u
Türkistanl› say›s› 35 milyon gibi çok
yüksek bir rakama ulaflt›.
Rejim, 1949 y›l›ndan itibaren
Müslümanlar› imha ederken bir yan-
dan da bölgeye sistemli bir biçimde
Çinli göçmen yerlefltirdi. Çin hükü-
metinin 1953 y›l›nda bafllatt›¤› bu
kampanyan›n etkisi son derece dü-
flündürücüdür. 1953 y›l›nda bölgede
% 75 Müslüman, % 6 Çinli yaflarken
bu oran 1982 y›l›nda % 53 Müslü-
man, % 40 Çinli'ye yükseldi. 1990 y›-
l›nda yap›lan nüfus say›m›nda ulafl›-
lan % 40 Müslüman, % 53 Çinli nüfus
oran› bölgedeki etnik temizli¤in bo-
yutlar›n› göstermesi aç›s›ndan son
derece önemlidir.
DO⁄U TÜRK‹STAN'DAYAfiANAN ZULÜM
HH
Harun Yahya (Adnan Oktar)
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 133
Bu arada Çin yönetimi, Do¤u
Türkistanl› Müslümanlar› nükleer
denemelerinde kobay olarak kullan-
m›flt›r. Bölgede ilk olarak 16 Ekim
1964 tarihinde bafllat›lan nükleer de-
nemelerin olumsuz etkileri yüzün-
den bölge insan› ölümcül hastal›kla-
ra yakalanm›fl, 20 bin özürlü çocuk
dünyaya gelmifltir. Nükleer dene-
meler nedeniyle ölen Müslüman sa-
y›s›n›n 210 bini buldu¤u bilinmekte-
dir. Binlerce insan ise sakat kalm›fl,
binlercesi de sar›l›k vebas›, kanser
gibi hastal›klara yakalanm›flt›r.
Çin 1964'den günümüze kadar
Do¤u Türkistan topraklar›nda elliye
yak›n atom ve hidrojen bombas›
patlatm›flt›r. ‹sveçli uzmanlar, 1984
y›l›nda yap›lan yeralt› nükleer dene-
mesinde 150 ton gücündeki bomba-
n›n Richter ölçe¤iyle 8.8 fliddetinde
yer sars›nt›s›na sebebiyet verdi¤ini
tesbit etmifllerdir.
Çin'in Uygur Türklerine uygula-
d›¤› zulüm bunlarla bitmemektedir.
1997 y›l›n›n fiubat ay›nda tekrar
alevlenen olaylar s›ras›nda yaflanan-
lar, Çin zulmünün bir özeti niteli-
¤indedir. Kamuoyuna yans›yan ha-
berlere göre Çin milis güçleri, 4 fiu-
bat'a rastlayan Kadir gecesinde,
Kandil nedeniyle bir mescitte topla-
nan 30'un üzerindeki kad›n›, Kuran
okurlarken demir sopalarla dövdü-
ler ve sürükleyerek emniyet merke-
zine götürdüler. Mahalle sakinleri
ise merkeze giderek kad›nlar›n ser-
best b›rak›lmalar›n› istedi. Bunun
üzerine iflkence ile öldürülen 3 kad›-
n›n cesedi önlerine at›ld›. Bunun
üzerine galeyana gelen halk ile Çin-
liler aras›nda çat›flmalar bafllad›. 4-7
fiubat aras›nda 200 Do¤u Türkistan-
l› hayat›n› kaybederken, 3500'den
fazla Uygur Türkü kamplara kapa-
t›ld›. 8 fiubat sabah›nda ise Bayram
namaz› için camilerde toplanan hal-
k›n namaz k›lmas› güvenlik güç-
lerince engellendi. Bunun üzerine
çat›flmalar tekrar alevlendi ve sonuç
olarak Nisan-Aral›k 1996 aras›nda
58 bin olan tutuklu say›s›, bir anda
70 bini geçti. 100 kadar genç ise
meydanlarda kurfluna dizilirken, 5
bin Uygur Türkü ç›r›lç›plak soyu-
larak 50'fler kiflilik gruplar halinde
meydanlarda teflhir edildiler.
Do¤u Türkistan örne¤i 20. yüz-
y›lda yaflanan ac›lardan sadece bir
tanesidir. 20. yüzy›lda, farkl› din, ›rk
veya ideolojilere sahip insanlar dün-
yan›n her bir yan›nda birbirlerini öl-
dürerek, yok etmifllerdir. Bu k›y›m-
lar› yapanlar›n ideolojilerinin hepsi-
nin ard›ndan Darwin'in dünya gö-
rüflünün ç›kmas› ise bir rastlant› de-
¤ildir. Çünkü Darwin teorisi ile in-
sanlar›n vicdani bir rahats›zl›k duy-
madan birbirlerini öldürmelerini
kolaylaflt›rm›fl ve ifllenen cinayetleri
sözde meflru bir zemine oturtmufl-
tur.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR134
O zulmedenler, azab› gördüklerinde, onlara ne (azab)
hafifletilecek, ne süre tan›nacak.
(Nahl Suresi, 85)
Hay›r, zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaks›z›n kendi
heva (istek ve tutku)lar›na uymufllard›r. Allah'›n
sapt›rd›¤›n› kim hidayete erdirebilir? Onlar›n hiçbir
yard›mc›lar› yoktur.
(Rum Suresi, 29)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR136
usya'n›n Çeçenis-
tan'› 1991 y›l›ndaki
fiili iflgali, merhum
Cahar Dudayev taraf›ndan berta-
raf edilmesine ra¤men, 1994 Ka-
s›m'›ndaki ciddi tacizler ayn› y›l›n
11 Aral›k'›nda fiili bir savafla dö-
nüfltü. 100 binin üzerinde Çeçen
bu savaflta hayat›n› kaybederken,
10 binlerce insan göç etmek zo-
runda kald›. Çeçenya, tarihi ve
ekonomik yüzlerce kayna¤›n› bu
savaflta yitirdi. Rusya Çeçenistan'›
"iç meselesi" olarak dünya kamu-
oyuna lanse ederken, d›fl dünya-
dan ciddi bir tepki görmedi.
Tüm Çeçenya'da her
metrekareye ton-
larca bomba
düfltü. T›pk›
bugün de oldu¤u gibi, kullan›l-
mas› yasak olan kimyasal silahlar-
la insanlar dünya tarihinde efli gö-
rülmemifl bir soyk›r›ma tabi tutul-
du. Ancak tüm bu zorluklara ra¤-
men 1996 A¤ustos ay›na gelindi-
¤inde hiçbir flekilde y›lmam›fl ve
kendi topraklar› için herfleyleriyle
mücadele eden Çeçenlere karfl›
Ruslar yenilgiyi kabullenmek du-
rumunda kald›lar.
1996 A¤ustos'unda ve 1997
May›s'›nda en üst düzeyde imza-
lanan anlaflmalarla Çeçenistan'›
ayr› bir devlet olarak kabul etmek
durumunda kalan Rusya, 2001 y›-
l›n›n sonuna kadar bu durumu
benimsemifl gözüktü. Ne var ki,
1999 y›l›n›n Ekim ay›nda Ruslar,
Çeçen topraklar›na girerek, kad›n,
RRÇEÇEN‹STAN'DA
D‹NMEYEN ZULÜM
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 137
çocuk ya da yafll› demeden ac›ma-
s›zca katletmeye bafllad›lar. Aylar-
dan beri sivil hedefler kesintisiz
bombard›mana tutuluyor. Halk›n
direniflini k›rmak için de özellikle
hastaneler, do¤umevleri, çarfl›lar,
mülteci konvoylar› hedef olarak
seçiliyor. Son olarak ise Ruslar'›n
Çeçenlere karfl› kimyasal bomba-
lar, scud ve napalm füzeleri kul-
land›klar› belirtiliyor. Bunun yan›-
s›ra Ruslar birçok Çeçen köyünün
kulland›¤› Argun nehrine zehir
katt›. Zehirli sudan içen kad›n ve
çocuklar›n büyük ço¤unlu¤u ölür-
ken, yüzlercesi de hastane kap›s›n-
da ölümü bekliyor. Sular›n zehir-
lenmesi nedeniyle içecek ve kulla-
n›lacak su bulamayan sivil halk
çok zor günler geçiriyor.
Mültecilerin durumu da endifle
verici boyutlarda. Mülteci bölgele-
rinde yap›lan incelemeler insan
haklar› ihlallerinin çok büyük bo-
yutlarda oldu¤unu gösteriyor. Sa-
vafltan kaçan Çeçen mültecilerin
iki yüz elli bini ‹ngufletya'da, di-
¤erleri de komflu bölgelerde ko-
runmaya devam ediyor. Bu savafl-
lar esnas›nda Çeçenistan, nüfusu-
nun dörtte üçünü kaybetti. Mülte-
ciler alt› ay› aflan savafl› da protes-
to ediyor. Bir k›sm›ysa Çeçenis-
tan'a geri dönmek için s›n›rda
kuyruklar oluflturuyor.
Rusya operasyon için flimdiye
kadar üç yüz seksen befl milyon
dolar harcad›¤›n› aç›klad›. Çeçen-
ler geçen y›l Eylül ay›ndan bu y›l›n
25 Temmuz tarihine kadar 1460
Çeçen askerin ve 45 bin sivilin öl-
dü¤ünü bildirdiler. Rusya'n›n pla-
n› ise 2000 y›l›n›n Kas›m ay›na ka-
dar kendileriyle mücadele eden
tüm Çeçen askerleri yok etmek.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR140
omünizm, günümüz
insanlar›yla k›yas ya-
p›ld›¤›nda 1800' lerde
yaflayan ve bilimsel yönden "cahil"
olarak nitelendirilebilecek kifliler
taraf›ndan ortaya at›lm›fl bir ide-
olojidir. Teflhis ve iddialar›n›n ge-
çersiz oldu¤u defalarca ispatlanan
ve dahas› insanl›¤a yarar de¤il za-
rar getirdi¤i aç›k olan böyle bir
ideolojinin, baz› ülkelerde genifl
halk kitleleri taraf›ndan k›sa süre-
de benimsenmesinin en önemli
nedenlerinden biri ise, yine bu
ideolojiyi kabullenen insanlar›n
cehaletidir.
Endüstri devriminden sonra
belli bir kesimden insan›n fliddetli
bir yoksulluk içinde olmas›, bu-
nun yan›nda di¤er bir kesimin de
refah seviyesinin k›yaslanmaya-
cak kadar yükselmesi, ço¤u ülke-
de halk kitleleri üzerinde ajitatas-
yona aç›k bir gerilim meydana ge-
tirdi. Hala tar›m toplumu düze-
yinde yaflayan Rusya, Çin gibi ül-
kelerde de ayn› gerilim geliflti.
Hak ve adalet aray›fl› içindeki kit-
leler, kendilerine hak ve adaleti
getirmeyi vaat eden ilk ideolojinin
peflinden, hiç düflünmeden, sonu-
cunun nereye varaca¤›n› hesapla-
yamadan, liderlerini ve savunduk-
lar› ideolojiyi tahlil etmeden, adeta
büyülenmifl gibi sürüklendiler. So-
nuç ise kendi aleyhlerine döndü.
Eskisinden çok daha zor ekono-
mik koflullarda, bir yandan açl›k-
tan ölmemek için k›vran›rken, bir
yandan da her an öldürülmenin,
iflkenceye u¤raman›n, sürülmenin,
ya¤malanman›n korku ve dehfleti
ile yaflad›lar.
Temelini dinsizli¤e, çat›flmaya,
çat›flma ve savafl›n geliflmenin ye-
gane temeli oldu¤una, insan›n as-
l›nda bir hayvan oldu¤una, aile,
vefa, ba¤l›l›k gibi manevi de¤erle-
rin gereksiz ve yersiz oldu¤u sap-
k›nl›¤›na dayand›ran bir ideoloji-
nin, insanlara huzur, güven, mut-
luluk ve adalet getirmeyece¤i
aç›kça ortadayd›. Ancak bu kitlele-
rin bunlar› de¤erlendirerek tahlil
edecek görüfl ve anlay›fllar› yoktu.
Onlar, Marx ve Engels'in foto¤raf-
lar›na bak›p, onlar›n son derece
"derin", "anlafl›lmaz", "bilge" düflü-
KOMÜN‹ST DARWIN‹ST ‹DEOLOJ‹N‹N BÜYÜSÜ KALKMAKTADIR
KK
Harun Yahya (Adnan Oktar)
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 141
nürler olduklar›n› zannettiler. On-
lar›n savunuculu¤unu yapanlar›n
göstermelik olarak tak›nd›klar› bi-
limsel ve a¤›r görünümlerine, a¤-
dal› üsluplar›na bakarak, komü-
nizmin ve materyalizmin büyüsü-
nün alt›na girdiler. Oysa bugün
hayatta olsalar, her bir komünist
liderin son derece kaba ve ilkel bir
anlay›fla sahip, cahil insanlar ol-
duklar›n› anlarlard›.
Kendilerine önder kabul ettik-
leri bu insanlar›n hiçbiri ileri gö-
rüfllü davranamam›fl, kitleleri an-
cak a¤›r hakaret ve korku ile ken-
dilerine ba¤layabilmifl, dehfleti,
vahfleti, ac›mas›zl›¤› ve cinayetleri
kendilerine yöntem edinmifl, kaba
ve yoz düflünen insanlard›. Bugün
pek çok "eski tüfek" komünist,
geçmiflte ne kadar büyük bir hata
yapt›¤›n›n fark›na varm›fl ve pifl-
man olmufltur. Her biri bofl ve so-
nuçsuz bir idealin, daha do¤rusu
içi bofl bir gürültünün peflinden
fluursuzca gitti¤ini anlam›fl du-
rumdad›r. Baz›lar› ise yenilgiyi ve
y›llar›n›n bofla gitti¤i gerçe¤ini ka-
bullenmemek ve "y›k›lmad›k
ayaktay›z" diyebilmek için hala
ideolojisinden vazgeçmedi¤ini
göstermeye çal›flmaktad›r.
Ne var ki, bilimin ve özgür bil-
ginin her an her yere ulaflabildi¤i,
gerçeklerin ve do¤rular›n her in-
san taraf›ndan eskisine oranla da-
ha kolay farkedilebildi¤i bir ça¤a
bafllam›flt›r. Böyle bir ortamda, ko-
münistlerin, materyalistlerin ve
Darwinistler'in bir büyüyü and›-
ran telkin yöntemleri, t›ls›ml› söz-
leri ve savafl ça¤r›lar› art›k etkisini
kaybetmifltir. Komünizm, mater-
yalizm ve Darwinizm gibi biraz
bilgi ve biraz düflünme ile hemen
büyüsü bozulabilen içi bofl ideolo-
jilerin, insanlar›n üzerindeki etkisi
h›zla kalkmaktad›r. Bunun sonucu
olarak insanl›k için daha ayd›nl›k,
huzurlu ve refah dolu günler gele-
cektir. En baflta Darwinizm aldat-
macas›n›n tüm delilleriyle ortaya
ç›kmas›, bu ideolojilerin de sonu-
nu getirecektir.
Sonuç: Komünizm, Dinsizli¤in‹nsanlara Yaflatt›¤› Bir Dehflettir
Komünistlerin, Nazilerin veya sömürgecilerin yapt›klar› katliamlar›,
iflledikleri cinayetleri, insanlara kas›tl› olarak yaflatt›klar› ›zd›raplar› dü-
flünenler, bu fikirlerin savunucular›n›n nas›l olup da insanl›ktan bu kadar
ç›kabildiklerini düflünecektir. ‹flte bu liderlerin yaflatt›¤› vahfletin ve zul-
mün temelindeki tek neden dinsizlik ve bu insanlar›n Allah korkular›n›n
olmay›fl›d›r. Allah'tan korkup sak›nan ve ahiretin varl›¤›na kesin olarak
iman eden bir insan, buraya kadar anlatt›¤›m›z zalimliklerin, haks›zl›kla-
r›n, adaletsizliklerin, cinayetlerin hiçbirini kesin olarak yapamaz. Üstelik
Allah'a ve ahirete inanan bir insan, ne kadar yo¤un telkin edilirse edilsin,
böyle sapk›n bir ideolojinin pefline tak›l›p sürüklenemez.
Fakat dinsiz ve Allah'tan korkmayan insanlar hiçbir konuda s›n›r ta-
n›mazlar. Kendisinin ve tüm di¤er canl›lar›n tesadüfler sonucunda cans›z
maddelerden evrimleflti¤ine inanan, atalar›n›n hayvanlar oldu¤unu zan-
neden, madde d›fl›nda hiçbir varl›¤› kabul etmeyen bir insan, biraz telkin-
le her türlü ac›mas›zl›¤› kolayl›kla gerçeklefltirilebilir. Belki bu tip insan-
lar ilk bak›flta kimseye zarar getirmiyor gibi görünebilir; ancak ortam›
olufltu¤unda bir anda toplu katliam yapan bir caniye, s›rf kendi fikrini ka-
bul etmiyor diye insanlar› ac›mas›zca döven veya açl›ktan öldüren bir ka-
tile, nefret, kin ve fliddet dolu bir insana dönüflebilir. Çünkü inand›¤› dün-
ya görüflü ve de¤erler bunu gerektirmektedir.
1970 Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Rus yazar Alexander I. Solz-
henitsyn, 1983'de Londra'da yapt›¤› bir konuflmada, Rus halk›n›n bafl›na
neden bu kadar fleytani olaylar geldi¤ini flöyle aç›klam›flt›:
Yar›m yüzy›l önce henüz bir çocukken, yafll›lar›n Rusya'n›n bafl›na gelen fe-
laketlerin nedeni için flöyle dediklerini hat›rl›yorum: "‹nsanlar Allah'› unut-
tular, tüm bu felaketlerin nedeni bu." O zamandan beri, 50 y›ld›r devrimi-
mizin tarihi üzerinde çal›flt›m, yüzlerce kitap okudum, yüzlerce flahit dinle-
dim, sekiz cilt kitap yazd›m. Ama 60 miyon insan› yok eden devrimin ana
sebebini formüle etmemi isterseniz flunu tekrarlamaktan baflka bir fley yapa-
mam: ‹nsanlar Allah'› unuttular; tüm bu felaketlerin nedeni bu.114
Solzhenitsyn'in bu tesbiti son derece isabetlidir. Gerçekten de bir top-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR142
lumu bu derece dehflete sürükleyecek, her türlü zulme göz yummas›na,
seyirci kalmas›na neden olacak tek fley, Allah'› unutmas›d›r. Oysa Allah,
asla unutmayan ve yan›lmayand›r. Komünizmin ac›mas›z liderleri, ken-
dilerince dünyada bir sistem kurup kitleleri yönettiklerini, büyük bir güç
ve kudret sahibi olduklar›n› zannetmifllerdir. Hatta gizli toplant›lar yap-
m›fllar, daha çok güç ve kudret sahibi olmak için insanlara yapacaklar› zu-
lümleri f›s›ldaflm›fllard›r. Ancak onlar tüm bunlar› yaparken Allah kendi-
lerinden haberdard›r ve yapt›klar›n›n karfl›l›¤›n› verecektir. Kuran'da flöy-
le bildirilir:
Allah, hepsini diriltece¤i gün, onlara neler yapt›klar›n› haber verecektir.
Allah, onlar› (yapt›klar›yla bir bir) saym›flt›r; onlar ise O'nu unutmufllar-
d›r. Allah, herfleye flahid oland›r. Allah'›n göklerde ve yerde olanlar›n tü-
münü gerçekten bilmekte oldu¤unu görmüyor musun? (Kendi aralar›nda
gizli toplant›lar düzenleyip) F›s›ldaflmakta olan üç kifliden dördüncüleri
mutlaka O'dur; beflin alt›nc›s› da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok ol-
sun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yapt›k-
lar›n› k›yamet günü kendilerine haber verecektir. fiüphesiz Allah, herfleyi
bilendir. (Mücadele Suresi, 6-7)
Bir de bu ac›mas›z liderlerin peflinden giden, onlar›n ard›ndan sü-
rüklenen kitleler vard›r. Bunlar›n durumu da Kuran'da bildirilmifltir. Bir
ayette "fiüphesiz Allah, insanlara hiçbir fleyle zulmetmez. Ancak insan-
lar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) diye haber ve-
rilir. Yani bu insanlar da Allah'›n dinini unutarak ve Darwinist liderlerin
pefline tak›larak kendi kendilerine zulmetmifllerdir. Yine bir baflka ayette
yeryüzünde meydana gelen kötülüklerin, insanlar›n kendileri yüzünden
oldu¤u flöyle bildirilir:
‹nsanlar›n kendi ellerinin kazand›¤› dolay›s›yla, karada ve denizde fesad
ortaya ç›kt›. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yapt›klar›n›n bir k›s-
m›n› kendilerine tadd›rmaktad›r. (Rum Suresi, 41)
Bu belalar›n tekrar insanl›¤a zarar getirmelerini engellemenin tek
yolu ise, insanlar›n Allah'a ve ahiret gününe iman ederek yapt›klar›n›n tü-
münden hesap verece¤ini unutmadan yaflamalar›d›r. Allah'›n tüm insan-
lara indirdi¤i Kuran'a tabi olarak, orada emredilen sevgi, flefkat, merha-
KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 143
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR144
MA⁄DUR HALK
Bu resimler, komünist ideolojinin insanl›k üzerine getirdi¤ikabusun bir k›sm›n› özetlemektedir. Açl›ktan, susuzluktan veimkans›zl›klardan bitap düflen, sefalet yaflayan muhtaç du-rumdaki insanlar...
met, fedakarl›k gibi güzel ahlak özelliklerine sahip olmalar›d›r.
Erkek olsun, kad›n olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulu-
nursa, hiç flüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaflat›r›z ve onlar›n karfl›l›-
¤›n›, yapt›klar›n›n en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Darwinist-komünist anlay›fla sahip biryönetim halk›na de¤er vermez. Onlar›göz göre göre ölüme ve sefalete terk e-der. Rusya buna aç›k bir örnektir.
apitalizm terimi, sermayenin egemenli¤ini öngören, ser-
best, s›n›rs›z, mutlak kazanca dayal› ve toplumun bu kri-
terler içinde k›yas›ya bir rekabet içinde oldu¤u ekono-
mik bir sistemi ifade eder. Kapitalizmin üç önemli unsu-
ru vard›r: Bireycilik, rekabet ve kazanç sa¤lamak. Kapitalizmde bireycilik
önemlidir, çünkü insanlar kendilerini bir toplumun parças› olarak de¤il,
kendi bafllar›na ayakta duran ve kendi hayatlar›n› kazanmalar› gereken
"bireyler" olarak görürler. "Kapitalist toplum" ise, bireylerin son derece çe-
tin ve ac›mas›z koflullarda birbirleriyle rekabet ettikleri bir arenad›r. Bu,
ayn› Darwin'in tarifini yapt›¤›, sadece güçlü olanlar›n yaflayabildikleri,
güçsüz ve zay›flar›n ise ezilerek yok olduklar›, ac›mas›z bir rekabetin hü-
küm sürdü¤ü bir arenad›r.
Kapitalizmin temelini oluflturan bu mant›¤a göre, her birey -bu bir
insan da, bir flirket veya bir ulus da olabilir- yaln›zca kendi geliflimi ve ç›-
karlar› için savaflmal›d›r. Bu savaflta en önemli kriter üretimdir. En iyi üre-
ticiler ayakta kal›r, zay›flar ve yetersizler elenip yokolurlar. Düzen bu fle-
kilde olunca, k›ran k›rana mücadelede elenip yok olanlar›n, yoksullu¤a
düflerek ezilenlerin "insan" olduklar› göz önünde bulundurulmaz. Dikka-
te de¤er görülen insan de¤il, ekonomik geliflme ve bu geliflmenin ürünü
olan eflyad›r. Dolay›s›yla kapitalist zihniyet, ezerek üzerine ç›kt›¤› insan›n
yok olmas›na, zorluk içinde yaflamas›na karfl› ahlaki ve vicdani bir so-
rumluluk duymaz. ‹flte bu, Darwinizm'in, toplumun ekonomik yönüne
eksiksiz bir flekilde uyarlanm›fl halidir.
KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 147
Harun Yahya (Adnan Oktar)
KK
Sosyal Darwinizm'in en önde gelen kuramc›lar›, toplumun her ala-
n›nda rekabetin körüklenmesi gerekti¤ini öne sürerek ve zay›f olanlara
sa¤l›k alan›ndan ekonomiye kadar hiçbir alanda imkan ve destek sa¤lan-
mamas› gerekti¤ini aç›klayarak, kapitalizme "felsefi" ve "bilimsel" bir des-
tek haz›rlam›fllard›r. Örne¤in Darwinist-kapitalist zihniyetin en önde ge-
lenlerinden Tille'ye göre, fakirli¤i önlemeye kalk›p "yenik düfl-
müfl s›n›flar"a yard›m etmek, sözde evrimi sa¤layan do¤al se-
leksiyon yasas›na set çekmek anlam›na geldi¤i için büyük
bir yanl›flt›r.115
Darwin'in prensiplerini sosyal yaflama tan›tan ve
Sosyal Darwinizm'in bafll›ca teorisyeni olan Herbert
Spencer'a göre ise, e¤er bir insan fakirse bu onun hatas›-
d›r; hiç kimse bu insana yükselmesi için yard›m etmemeli-
dir. E¤er bir insan zenginse, bunu ahlaks›zl›kla elde etmifl
olsa bile bu, onun becerisidir. Bu nedenle, fakir biri ortadan si-
linirken zengin biri yaflamaya devam eder. ‹flte bu görüfl, günü-
müzde toplumlar›n hemen hemen tamam›na hakim olan görüfltür ve Dar-
winist-kapitalist ahlak›n bir özeti niteli¤indedir.
Bu ahlak›n savunucusu olan Spencer, 1850 y›l›nda Social Statistics(Sosyal ‹statistikler) adl› çal›flmas›n› tamamlam›fl, devletin sa¤lad›¤› her
türlü yard›m sistemine, sa¤l›k koruma tedbirlerine, devlet okullar›na, zo-
runlu afl› uygulamalar›na karfl› ç›km›flt›r. Çünkü Sosyal Darwinizm'e gö-
re sosyal düzen, güçlünün hayatta kalmas› prensibiyle oluflmufltur. Zay›f
olan›n desteklenerek yaflat›lmas› bu prensibe ayk›r›d›r. Zenginler daha
uygun olduklar› için zengindir; baz› uluslar di¤erlerini yönetir, çünkü on-
lardan daha üstündür; baz› ›rklar di¤erlerini boyunduruk alt›na alm›flt›r,
çünkü onlardan daha ak›ll›d›r. Spencer, bu tezinin insan toplumlar›na da
uygulanmas›n› fliddetle savunmufltur: "E¤er yaflamak için yeterli derece-
de tamamsalar, yaflarlar ve yaflamalar› da iyidir. E¤er yaflamak için yeter-
li derecede tamam de¤illerse, ölürler ve ölmeleri de en iyisidir." sözleriy-
le Sosyal Darwinizm'in insanl›¤a bak›fl›n› özetlemifltir.116
Yale Üniversitesi'nde politika ve sosyal bilimler profesörü olan Wil-
liam Graham Sumner ise, Sosyal Darwinizm'in Amerika'daki sözcüsüy-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR148
Herbert Spencer
dü. Bir yaz›s›nda insan toplumlar› hakk›ndaki düflüncelerini flu sözleri ile
özetliyordu:
Herhangi birini yükseltmek istiyorsak kald›raça ve bir reaksiyon noktas›na
ihtiyac›m›z var. Toplumda bir insan› yukar› kald›rmak demek, baflkas›n›n
üzerine basmak demektir.117
New York Amerikan Do¤al Tarih Müzesi'nin Do¤al Tarih Dergisi'nin
üst editörü olan Richard Milner, "William G. Sumner'›n milyonerlerin top-
lumda en uygun bireyler oldu¤unu ve onlar›n imtiyaza lay›k oldu¤unu
düflündü¤ünü" ve "onlar rekabet kab›nda tabi olarak seçilmifllerdi" dedi-
¤ini yazar.118
Bu aç›klamalardan anlafl›ld›¤› gibi, Sosyal Darwinistler Darwin'in
evrim teorisini kapitalist toplumlar›n "bilimsel" yorumu olarak kulland›-
lar. Bunun üzerine insanlar aras›nda, dinin getirdi¤i yard›mlaflma, hay›r-
severlik, dayan›flma gibi kavramlar geçerlili¤ini yitirmeye bafllarken, bu
erdemler yerine bencillik, kurnazl›k, f›rsatç›l›k ön plana ç›kart›ld›. Sosyal
Darwinizm'in en önemli kuramc›lar›ndan biri olan Amerikal› Profesör
E. A. Ross'a göre, "H›ristiyanl›¤›n ortaya att›¤› toplumsal yard›mlaflma ve
hay›rseverlik kültü, gerizekal›lar›n ve aptallar›n üremelerine ve ço¤alma-
lar›na yarayan koruyucu bir kalkan›n geliflmesine" neden olmufltur. Yine
Ross'a göre, "Devlet, sakatlar›, örne¤in sa¤›r dilsizleri koruma alt›na al-
makta, sonra da bunlar üreyerek sakat bir ›rk oluflturmakta"d›r. Tüm bun-
lara do¤al evrimsel geliflmeyi engelledikleri için karfl› ç›kan Ross'a göre,
"dünyay› cennet yapman›n yegane yolu, tüm aptallar›, beceriksizleri ve
sakatlar›" kendi hallerine b›rakarak, do¤al seleksiyon süreci içinde ay›k-
lanmalar›n› beklemektir.119
Görüldü¤ü gibi Darwinizm, dünyadaki bütün kapitalist ekonomik
düzenlerin ve bunlara göre flekillenen siyasi sistemlerin felsefi alt yap›s›-
n› oluflturmaktad›r.
Kapitalist-Darwinist görüflün en büyük destekçileri ise iflte bu ne-
denledir ki sermaye sahipleri olmufltur. Art›k güçlülerin zay›flar›n üzeri-
ne basarak yükselmeleri, ac›ma, yard›m ve merhamet duygular›ndan
uzak ekonomik politikalar izlemeleri k›nanmayacakt›r, çünkü, bu davra-
n›fllar›n›n "bilimsel aç›klamalara" ve "do¤a kanunlar›na" uygun oldu¤u
kabul edilmifltir.
KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 149
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Social Darwinism in American Thought (Amerikan Düflüncesinde Sos-
yal Darwinizm) kitab›n›n yazar› Richard Hofstadter'in belirtti¤ine göre,
19. yüzy›l demir yollar›n›n büyük patronu Chauncey Depew, New York
flehrinde flöhret, servet ve güç kazananlar›n, üstün yetenek ve adaptasyon
ile en uygun olan›n yaflamas›n› temel edindi¤ini öne sürmüfltür.120 Bir bafl-
ka demiryolu baronu James J. Hill, "demiryolu flirketlerinin servetlerinin
en uygun olan›n yaflanmas› kanunu ile belirlendi¤ini" söylemifltir.121
Amerika'n›n di¤er büyük sermaye sahiplerinden Andrew Carnegie
ise, otobiyografisinde evrime olan inanc›n› "evrim gerçe¤ini buldum" söz-
leriyle ifade eder.122 Carneige baflka bir yerde ise flöyle yazar:
Rekabet kural› burada; bazen ondan sak›n›r›z; onun yerini tutacak bir fley
bulunamad›; ve bu kural bazen birey için zor olabilse de, soy için en iyisidir,
çünkü her departmanda en uygun olan›n yaflamas›n› garantilemektedir.123
Evrimci bilim adam›, Kenneth J. Hsu, "Darwin's Three Mistakes" (Dar-
win'in Üç Hatas›) isimli makalesinde, Amerika'n›n önde gelen kapitalist-
lerinin Darwinist düflüncelerini flöyle aç›klar:
Darwinizm ayn› zamanda rekabetçi bireycili¤in ve bunun do¤al bir sonucu
olarak ‹ngiltere ve Amerika'daki laissez-faire kapitalizminin (salt rekabete
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR150
SOKAKTA YATANLAR
Zenginlik ve refah içinde bir ülkenin so-ka¤a terk edilmifl fakir insanlar›...
dayal› kapitalizmin) savunmas›nda kulllan›lm›flt›. Andrew Carnegie "‹yi ol-
sun ya da olmas›n rekabet kanunu buradad›r ve ondan kaçamay›z" diye
yazm›flt›. Rockefeller "Büyük bir iflin büyümesi, tamamen en güçlü olan›n
hayatta kalmas›d›r ve do¤an›n bir kanununun ifllemesidir" iddias›nda bulu-
narak bir ad›m daha ileri gitmiflti.124
ABD'de Rockfeller ve Carneige gibi, büyük kapitalist hanedanlar ta-
raf›ndan kurulan Rockfeller Kuruluflu ve Carneige Enstitüsü gibi vak›fla-
r›n evrim araflt›rmalar›na çok önemli finansal destek vermeleri ise son de-
rece ilgi çekicidir.
Buraya kadar anlat›lanlardan anlafl›ld›¤› gibi kapitalizm, insanlar›
sadece paray› ve para ile gelen gücü kendilerine ilah edinmeye sürükle-
mifltir. Evrimci telkinleri benimseyen toplumlar her türlü dini ve ahlaki
de¤eri hiçe sayarak, maddi iktidar› önemsemeye bafllam›fl, ac›ma, merha-
met ve fedakarl›k duygular›ndan uzaklaflm›fllard›r.
Günümüz toplumlar›n›n neredeyse tamam›na yak›n›nda bu kapita-
list ahlak hakimdir. Bu nedenle fakirlere, düflkünlere, sakatlara sadaka ve-
rilmez ve bu insanlar korunup kollanmazlar. En a¤›r ve ölümcül hastal›-
¤a yakalansalar dahi onlar› koruyacak, tedavi ettirecek bir kurulufl veya
insani bir yard›m bulunmaz. Fakir olan insan bu hastal›¤› ile ölüme terk
edilir. Küçük çocuklar›n ac›mas›zca çal›flt›r›lmalar›, birçok ülkede sosyal
haklardan mahrum b›rak›lmalar› gibi adaletsiz ve insaniyetsiz uygulama-
lara yo¤un olarak rastlan›r.
KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 151
Bugün Etiyopya gibi ülkelerin kurakl›¤a ve açl›¤a yenik düflmeleri-
nin nedeni de bu kapitalist ahlak›n hakimiyetidir. Birçok ülke yard›mlar›
ve destekleri ile bu aç insanlar› kurtarabilecekken, bu insanlar› açl›k ve se-
falete terk etmifllerdir.
Kapitalist toplumun bir baflka özelli¤i de, kendi içinde de eflitsizlik-
leri bar›nd›rmas›d›r. Bu tarz toplumlarda zenginlerle fakirler aras›ndaki
fark giderek aç›l›r, fakirler fakirlefltikçe, zenginlerin zenginlikleri artar.
Amerika gibi dünyan›n en geliflmifl ülkesinde dahi milyonlarca evsiz in-
san›n olmas› ve bu insanlar›n insanl›k d›fl› koflullarda yaflamaya terk edil-
meleri kapitalist ahlak›n bir sonucudur. Amerikan toplumunun bu insan-
lar›n hepsini korumaya, ifl imkanlar› sa¤lamaya elbette ki gücü yeter. An-
cak anlay›fl, fakiri kalk›nd›rmak de¤il de, fakiri ezerek yükselmek oldu¤u
için bu insanlara hiçbir çözüm sunulmamaktad›r. ‹flte bu, Sosyal Darwi-
nistler'in, "yükselmek için üzerine basacak bir kald›raça ihtiyaç oldu¤u"
yönündeki iddialar›n›n uygulamas›n›n sonucudur.
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir: Zay›flar›n ve fa-
kirlerin ezildi¤i, sadece maddiyata önem verildi¤i, egoistli¤in, ç›karc›l›¤›n
ve sahtekarl›¤›n güçlü ve zengin olman›n tek yolu olarak görüldü¤ü top-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR152
KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 153
lumlar, tarih boyunca hep var olmufllard›r; geçmiflte de yaln›zca madde-
ye de¤er veren ve güzel ahlak özelliklerinden tamamen uzaklaflm›fl insan-
lar yaflam›flt›r. Ancak 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren, bu anlay›flta-
ki insanlar öncekilerden daha farkl› bir sürece girmifltir. Son 150 y›ld›r bu
ac›mas›z yap›ya sahip insanlar ve toplumlar, art›k di¤erleri gibi k›nan›p
yerilmemeye bafllam›fllard›r. Çünkü yapt›klar› haks›zl›klara, adaletsizlik-
lere, duyars›zl›klara, ac›mas›zl›klara sahte bir bilimsel maske takm›fllar-
d›r. Bu davran›fllar› art›k, do¤an›n bir kanunu olarak kabul edilmeye bafl-
lam›flt›r. ‹flte bu noktada Darwinizm, ahlaks›zl›klara ve ac›mas›zl›klara bir
anda meflruiyet sa¤layan bat›l bir din haline gelmifltir.
Robert E. D. Clark, bu durumu flöyle aç›klar:
K›saca evrim kötü fleyler yapanlara kendi vicdan›yla bir soluk verdi. Rakip-
lere karfl› yap›lmas› gereken zalimlikler art›k savunulabiliyordu; fleytan iyi
olarak adland›r›labilirdi.125
H. Enoch ise flöyle der:
Sürekli uygulanan Darwinizm iyili¤i, yaflama de¤erleri ile ölçer. Bu, olabi-
lirli¤in do¤ru oldu¤u ve en uygun olanlar›n yaflad›¤› bir orman kanunudur.
Kurnazl›k ya da ac›mas›zl›k, korkakl›k veya hilekarl›k bireyin yaflamas›na
olanak sa¤layan ne olursa olsun bu, birey ve toplum için iyi ve do¤ru-
dur.126
AÇLIK ÇEKEN ‹NSANLAR
Bugün dünyada çok genifl imkanlar olmas›nara¤men, kapitalist zihniyet yüzünden milyonlarcaçoçuk açl›¤a terk edilmifl durumda.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR154
Onlar›n mallar›nda dilenip-isteyen (ve iffetinden dolay› is-temeyip de) yoksul olan için de bir hak vard›.
(Zariyat Suresi, 19)
Ortado¤u Gazetesi 16/09/00
Yeni Mesaj Gazetesi 14/09/00
Sizden, faziletli ve varl›kl› olanlar, yak›nlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmas›nlar, affetsinler ve hoflgörsünler.
Allah'›n sizi ba¤›fllamas›n› sevmez misiniz? Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir.(Nur Suresi, 22)
Görüldü¤ü gibi, dünyaya özellikle son 150 y›ld›r s›k›nt›, zorluk, ac›,
fakirlik, umutsuzluk getiren bütün insanlar›n, tüm sistemlerin ve ideolo-
jilerin ard›nda dinsizlik ve dinsizli¤i körükleyen Darwinizm vard›r. Din-
sizli¤in getirece¤i bencil ve ac›mas›z ortamda kendi ç›karlar›n› koruyabi-
leceklerini zannedenler, Darwinizm'i kendileri için bir kurtar›c› olarak
görmüfllerdir. Darwinizm'in "güçlülerin yaflayarak zay›flar›n yok olduk-
lar›" tezini ise kendilerine bir hayat felsefesi olarak benimsemifllerdir.
Tüm insanl›¤a büyük bir tuzak kurduklar›n› zanneden bu insanlar,
fark›nda de¤ildirler ancak as›l tuza¤› kendi kendilerine kurmufllard›r.
Çünkü istedikleri kadar yaflam mücadelesinde bulunup ayakta kalmaya
çal›flsalar da, gerek kendilerinin, gerekse bütün dünyan›n, sahip olmaya
çal›flt›klar› herfleyin, ba¤land›klar› önderlerinin, ideologlar›n, inand›klar›
izmlerinin asl›nda tek bir hakimi, tek bir sahibi ve tek bir Efendisi vard›r.
Tek hakim ve güç sahibi olan Yüce Rabbimiz Allah't›r. Bu dünyada insan-
lara verilen geçici güç ve imkanlar ise, onlar›n mücadele ederek, insanla-
r› ezerek, "kendi bileklerinin hakk›yla", ac›mas›zca kazand›klar› fleyler de-
¤ildir. Onlar her ne kadar kendilerini zay›flar›n elendi¤i güçlülerin ise ka-
zand›¤› bir mücadele arenas›nda zannetseler de, asl›nda her insan, Al-
lah'›n kendisi için yaratt›¤› imtihan› yaflar. Kendi kazand›¤›n› zannetti¤i
zenginlik, güç ve iktidar ise, Allah'›n insan› denemek için ona verdikleri-
dir. Allah, insanlar› dünyada verdi¤i imkanlarla denedi¤ini bir ayetinde
flöyle bildirir:
fiüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki fleyleri ona bir süs k›ld›k; onlar›n han-
gisinin daha güzel davran›flta bulundu¤unu deneyelim diye. (Kehf Sure-
si, 7)
Sahip olduklar›n› "yaflam mücadelesi"nin sonucu olarak kazand›¤›n›
zannedenler, ahirette gerçeklerle yüz yüze geldiklerinde nas›l bofl bir dü-
flüncenin peflinden gittiklerini görerek, büyük bir piflmanl›k ve telafisi ol-
mayan, yüreklerini parçalayan bir s›k›nt› duyacaklard›r:
Cennet halk›, atefl halk›na (flöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadet-
ti¤ini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içle-
rinden seslenen biri (flöyle) seslenecektir: "Allah'›n laneti zalimlerin üze-
rine olsun." "Ki onlar Allah'›n yolundan al›koyanlar, onda çarp›kl›k ara-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR156
yanlar ve ahireti tan›mayanlard›r." (Araf Suresi, 44-45)
"Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tan›d›klar› (ileri ge-
len birtak›m) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplam›fl
olman›z, ne büyüklük taslaman›z (istikbar›n›z) size bir yarar sa¤lamad›."
(Araf Suresi, 48)
Darwinist-kapitalist düflüncenin etkisine girmemifl, dünyada bulu-
nufl amaçlar›n› ve Allah'›n varl›¤›n› unutmam›fl olan insanlar ise, di¤er in-
sanlar› da Allah'›n yaratt›¤› varl›klar olarak görürler. Allah'›n kendilerine
emretti¤i gibi di¤er insanlara daima güzellikle davran›r; flefkat, merhamet
duyar, hoflgörü gösterir, onlar›n üzerindeki zorluklar›, s›k›nt›lar› gider-
mek için ellerinden gelenin en fazlas›n› yaparlar. ‹nsanlara daima sözün
en güzelini söyler, aç olan› doyurur, yetime bakar, hastaya, sakata yard›m
eder, onlar› koruyup kollarlar. ‹flte böyle insanlar Kuran'da bildirilen tak-
va sahipleridir ve Allah Kat›nda en üstün olanlar onlard›r; zenginlikleri-
ne, ›rklar›na, renklerine, s›n›flar›na, ideolojilerine, felsefelerine bak›lmak-
s›z›n…
KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 157
Harun Yahya (Adnan Oktar)
arwinizm'in insanl›¤a getirdi¤i en büyük bela hiç kufl-
kusuz, insanlar› dinden uzaklaflt›rmas›d›r. Din
ahlak›ndan uzaklaflm›fl toplumlarda ise, k›sa sürede flid-
detli bir ahlaki ve manevi y›k›m oluflur. Günümüz top-
lumlar›nda da bunun pek çok örne¤i yaflanmaktad›r.
Bu noktada baz› kimseler, insanlar›n dinsizliklerinden Darwinizm'in
sorumlu tutulamayaca¤›n›, çünkü dinsiz bir hayat yaflayan insanlar›n bü-
yük bir bölümünün Darwinizm'in iddialar›ndan habersiz oldu¤unu söy-
leyecektir. Bu itiraz›n ikinci k›sm› do¤rudur da. Günümüzde Darwinizm'i
bilinçli olarak savunan insanlar›n say›s› k›s›tl›d›r. Ancak bu k›s›tl› az›nl›k
toplumun fikrine hemen her alanda yön veren kiflilerdir. Toplum üzerin-
de oluflturduklar› etki say›s›z insana ulaflmaktad›r. Kendi dünya görüflle-
rini büyük bir kitleye telkin etme imkanlar› vard›r. Sözgelimi, en ünlü
üniversitelerin profesörleri, ünlü sinema yönetmenlerinin büyük bir bölü-
mü, dünyaca ünlü yay›nevleri, gazete ve dergilerin editörleri a¤›rl›kl› ola-
rak evrimcidirler ve do¤al olarak ateisttirler. Dolay›s›yla bunlar›n hitap
ettikleri kitleler de, onlar›n telkinlerini almakta, onlar›n evrimci ve din
karfl›t› düflüncelerini benimsemektedirler. Sonuç olarak da ortaya bu sap-
k›n fikirlerin yayg›n olarak kabul gördü¤ü toplumlar ç›kmaktad›r.
Tan›nm›fl evrimcilerinden olan Harvard Üniversitesi'nden biyolog
Ernst Mayr evrim teorisinin toplum hayat›ndaki yeri için flöyle der:
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 159
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DD
Darwin'den beri herkes insanlar›n maymundan geldi¤i ile hemfikir... Evrim
insanlar›n düflüncelerini her yönden etkiliyor: Felsefesini, metafizi¤ini, ah-
lak›n›...127
Darwinistler'in sosyal yaflamdaki bu genifl çapl› hakimiyeti, insanlar
üzerinde adeta çok güçlü bir "hipnoz" oluflturmaktad›r. Özellikle herhan-
gi bir dünya görüflüne, hatta yüzeysel bir bak›fl aç›s›na dahi sahip olama-
yacak kadar tecrübesiz olan genç jenerasyonun büyük bir bölümü, bu tarz
telkinlere kolayca kap›labilmektedir. Okuduklar› dergiler, seyrettikleri
filmler, izledikleri tiyatrolar veya müzik klipleri, dinledikleri müzik ve en
önemlisi okulda ald›klar› e¤itim arac›l›¤› ile bu insanlar› istenilen düflün-
ce yap›s›na getirmek son derece kolay olmaktad›r. Zaten insanlar›n evrim
teorisini, bütün aldatmacalar›na ve bilimsellikten uzak yap›s›na ra¤men
150 y›ld›r gerçek zannetmelerinin nedeni de bu telkinlerdir.
Dikkat edilirse günümüzde dinsizlik hemen hiçbir zaman aç›kça
propaganda edilmez, kimse kimseye aleni olarak dinsiz olmas›n› telkin
etmez. Ancak bunun için ilk bak›flta sezilmeyen sinsi yöntemler kullan›l›r.
Dinle, dini konular ile veya dindarl›¤› ile tan›nan insanlarla alay edilme-
si, flark› sözlerinde, romanlarda, filmlerde, gazete bafll›klar›nda, f›kralar-
da Allah'a, kadere ve dine isyan anlam›na gelen sözler kullan›lmas›, bu
sinsi yöntemlerden sadece birkaç›d›r.
Darwinizm'in konular› ise, dinsizlik propagandas›n›n en s›k kullan›-
lan malzemeleridir. En ilgisiz konularda dahi, insan›n atalar›n›n may-
munlarla ortak oldu¤u yalan› s›k s›k vurgulan›r. ‹nsan psikolojisinin tah-
lilinde bile evrim teorisinin iddialar› sat›r aralar›nda telkin edilir. Böylece,
soruldu¤unda Allah'a ve dine inand›¤›n› söylese bile, asl›nda dini, ahire-
ti, ahlaki sorumluluklar› hafife alan, düflünmeyen, Allah'tan korkmayan
ve gerçekte de O'na inanmayan insan topluluklar› oluflur. Allah korkusu-
na ve imana sahip olmayan insanlar ise, hiçbir konuda s›n›r tan›maz ve
atalar› oldu¤unu zannettikleri hayvanlara benzer bir hayat yaflamaya bafl-
larlar.
Örne¤in Allah'tan korkup sak›nmayan insanlar›n iffetlerini koruma-
lar› beklenemez; çünkü bunun için riayet etmeleri gereken bir s›n›r olma-
d›¤›n› düflünürler. Di¤er insanlar›n gözünden sakland›klar› sürece her
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR160
türlü ahlaks›zl›¤› yapmaya aç›k hale gelirler. Nitekim günümüzde özel-
likle gençler aras›nda ve toplumun belirli kesimlerinde, giderek s›n›r› da-
ha da aflan, ahlaki de¤erleri, Allah'›n hükümlerini hiçe sayan bir anlay›fl›n
yayg›nlaflmas›, insanlar›n Darwinizm gibi telkinler sonucu dinden uzak-
laflmalar›n›n bir sonucudur. Kendilerini bafl›bofl b›rak›lm›fl gören ve kim-
seye hesap vermeyeceklerini zanneden insanlar, her geçen gün daha da
taflk›n bir yap› göstermektedirler. Dikkatlice bak›lacak olursa, cinayetin,
fuhuflun, doland›r›c›l›¤›n, sahtekarl›¤›n her türlüsü, rüflvet almak, rüflvet
vermek, yalan söylemek; k›sacas› bilinen tüm ahlaks›zca davran›fllar›n te-
melinde dinsizlik oldu¤u görülür. Bu dinsizli¤in yay›lma yöntemlerinin
en etkilisi ise, Darwinizm'in "bafl›bofl, tesadüfler sonucu oluflmufl insan"
yalan›n›n topluma fliddetle telkin edilmesidir.
The Lie: Evolution (Yalan: Evrim) isimli kitab›n yazar› Ken Ham, Dar-
winizm'in sebep oldu¤u dinsizli¤i konu edinerek flöyle demektedir:
E¤er Allah'› inkar eder ve onun yerine flans ve rastlant›larla dolu olan baflka
bir inanç koyarsan›z, yanl›fl ve do¤ru için bir temel kalmaz. Kurallar, siz na-
s›l yapmak isterseniz öyle olur. Mutlakl›k yoktur, tutulmas› gereken pren-
sipler yoktur. ‹nsanlar kendi kurallar›n› yazarlar.128
Tan›nm›fl evrimci Theodious Dobzhansky ise, Darwinizm'in temel
olan "do¤al seleksiyon" düflüncesinin ahlaki yönden dejenere bir toplum
oluflturdu¤unu flöyle kabul eder :
Do¤al Seleksiyon egoizmi, zevk düflkünlü¤ünü, cesaret ye-
rine korkakl›¤›, sahtekarl›¤› ve istismar› tercih eder. Top-
lum eti¤i ise "do¤al" tav›rlar› yasaklar ve bunlar›n aksi olan
nezaket, cömertlik ve hatta di¤erlerinin, toplumun,
milletin ve nihayet tüm insanl›¤›n iyili¤i için
kendini feda etmek gibi özellikleri yücel-
tir. 129
R. Clark ve J. Bales ise Why Sci-entists Accept Evolution? (Bilim
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 161
Harun Yahya (Adnan Oktar)
The Lie: Evolution (Yalan: Evrim) kitab› veyazar› Ken Ham
adamlar› Neden Evrimi Kabul Ediyorlar?) isimli kitaplar›nda flöyle yazar-
lar:
Darwinizm açgözlülü¤e ve bencil tutkulara bilimsel onayla insanlar›n daha
da vahflileflmesine yard›mc› oluyor.130
Günümüzde çevremize flöyle bir bakarsak, Darwinist ahlak›n neden
oldu¤u derin ve son derece önemli tahribatlar›n izlerini hemen görebili-
riz. ‹nsanlar›n birbirlerinden kopuk, yard›mlaflma, fedakarl›k, sayg› ve
sevgi ba¤lar› olmadan yaflamalar›n›n, ilerlemenin, geliflmenin, uygarlafl-
man›n bir sonucu oldu¤u toplumlara empoze edilmektedir. Daha fazla
üretim ve geliflme için böyle bir sonuca katlan›lmas› gerekti¤i telkini s›k
s›k verilmektedir. Oysa bu, geliflmenin ve uygarl›¤›n de¤il, insanlar›n
kendilerini "hayvan statüsü"ne getirmelerinin bir sonucudur.
Gerçekte ise, insan bir hayvan türü de¤ildir ve hiçbir hayvandan tü-
rememifltir. ‹nsan, Allah'›n ak›l, bilinç, vicdan ve ruh sahibi olarak yarat-
t›¤›, tüm di¤er canl›lardan bu özellikleri ile tamamen ayr›lan bir varl›kt›r.
Ancak Darwinist-materyalist ahlak›n büyüsü alt›ndaki insanlar bu özel-
liklerini unuturlar ve ço¤u zaman hayvanlarda dahi görülmeyecek kü-
çüklüklere, ahlaks›zl›klara, vicdans›zl›klara ve fluursuzluklara tenezzül
ederler. Sonra da "bizim soyumuz zaten hayvan, bunlar da onlardan ka-
lan genetik miras" diyerek, kendi iradesizliklerine ve fluursuzluklar›na
sözde bilimsel bir zemin haz›rlarlar.
Birçok Darwinist davran›fl bilimci, bu mant›ktan yola ç›karak, insan-
lar›n suça e¤ilim göstermelerinin nedeninin, hayvan olan atalar›ndan
kendilerine kalan bir miras oldu¤unu iddia etmektedir. Tan›nm›fl bir ev-
rimci olan Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin (Darwin'den Bu Yana)
isimli kitab›nda ilk olarak ‹talyan fizikçi Lombroso taraf›ndan öne sürü-
len bu iddiay› flöyle aktar›r:
Suçlulu¤a iliflkin biyolojik kuramlar pek yeni say›lmazd›, ama Cesare
Lombroso (‹talyan bir hekim) bu tart›flmaya yepyeni, evrimsel bir yön ver-
di. Do¤ufltan suçlular sadece zihinsel dengesi bozuk ya da hasta de¤illerdi;
daha önceki bir evrimsel aflamaya geri düflmüfl, sözcü¤ün tam anlam›yla so-
ya çekmifllerdi. ‹lkel ve maymunsu atalar›m›z›n kal›tsal özellikleri genetik
repertuar›m›zda korunur. Baz› bireyler normalden çok fazla atasal özelli¤e
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR162
sahip olarak do¤ar. Davran›fllar› geçmiflin baz› yaban›l toplumlar› için uy-
gun olsa bile, bugün bu davran›fllara suç diyoruz. Do¤ufltan suçluya ac›ya-
biliriz çünkü kendine hakim olamaz…131
Yani Darwinistler'in iddialar›na göre, bir insan›n di¤erini öldürmesi,
ona ac› çektirmesi, h›rs›zl›k yapmas›, kavga ç›karmas›, ona, sözde hayvan
atalar›ndan genetik olarak aktar›lm›fl bir mirast›r. Dolay›s›yla bu iddiaya
göre, iflledi¤i suçlar o insana ait de¤ildir ve mazur görülmelidir.
Bu iddialardan da anlafl›ld›¤› gibi, Darwinist düflünce, insan›n sahip
oldu¤u vicdan›, iradeyi, karar verme, muhakeme etme yeteneklerini ta-
mamen hiçe sayar ve insan›, ayn› hayvanlar gibi içgüdüleri ile hareket
eden, ak›ls›z bir canl› olarak kabul eder. Bu anlay›fla göre vahfli bir aslan
nas›l içindeki sald›rganl›¤› dizginleyemez, öfkesini yenerek, affederek, sa-
b›r göstererek erdemli bir tav›r gösteremezse, insan da ayn› flekilde dav-
ranmaktad›r. Bu tür zihniyete sahip insanlar›n bar›nd›¤› bir toplumun hu-
zursuz, güvensiz, kargafla, kavga, çat›flma içinde olaca¤› aflikard›r.
Darwinizm'in ‹nsanlara Sundu¤u Amaçs›zve Karamsar Yaflam Modeli
Darwinistler'e ve materyalistlere göre tüm evren, insanlar da dahil
olmak üzere kaosun ve rastlant›lar›n eseridir. Bu anlay›fl›n toplumlara tel-
kin edilmesiyle, bafl›bofl oldu¤unu zanneden, sorumsuz insanlar oluflur.
Amac› olmayan bir insan ise düflünmez, kendisini gelifltirmeyi hedef
edinmez; umursuzdur, alayc›d›r, vurdumduymazd›r, hiçbir fleyden etki-
lenmez, vicdan›n› kullanmaz, hiçbir s›n›r ve kural tan›maz. Sahip oldu¤u
hiçbir erdem ve güzellik olmaz. O da kendi sapk›n anlay›fl›na göre, ken-
disi gibi geliflmifl bir hayvan olan di¤er varl›klar›n yapt›¤› flekilde bu dün-
yada besinini bulabilmeli, üreyebilmeli, baz› ihtiyaçlar›n› karfl›lad›ktan
sonra, mümkün oldu¤unca zevk ve e¤lencesine bakarak, ölümü bekleme-
lidir. Bu hayvanlar aleminin yaflant›s›n›n insana uyarlanm›fl bir versiyo-
nudur. Dikkat edilirse her ne kadar insanlar›n büyük bir bölümü Darwi-
nizm'in detaylar›n› bilmese de, Darwinistler'in insanlar için öngördükleri
bu hayat› yaflamaktad›rlar.
Bu insanlar bir yandan da amaçs›z ve yokolup gidecek bir hayat› ya-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 163
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fl›yor olmaktan dolay› müthifl bir karamsarl›¤a ve ümitsizli¤e kap›l›rlar.
Ölümle birlikte herfleyin yok olup hiçlik olaca¤›n› düflünmek bu insanla-
r›n içlerine kapanmalar›na, mutsuz olmalar›na neden olur. ‹ntiharlar›n,
psikolojik sorunlar›n, depresyonlar›n ard›nda yatan nedenlerden biri de
Darwinist büyünün insanlar›n psikolojileri üzerindeki bu olumsuz etkile-
ridir.
Bunun bir örne¤ini, günümüzün en koyu evrim savunucular›ndan
Richard Dawkins aç›klamaktad›r. Dawkins, insanlar›n bir gen makinas›
olduklar›n› ve varolufllar›n›n tek amac›n›n bu genleri bir sonraki nesle ak-
tarmak oldu¤unu iddia eder. Dawkins'in bu sapk›n fikirlerine göre ne ev-
renin ne de insan›n varoluflunun baflka bir amac› yoktur. Tüm evren ve in-
sanlar rastlant›lar›n ve kaosun ürünüdürler. Böyle bir iddiaya kanan in-
sanlar ise, kolayl›kla ümitsizli¤e ve karamsarl›¤a kap›labilmektedirler.
Hayat›n›n tek amac›n›n genlerini aktarmak oldu¤una inanan, ölümle bir-
likte herfleyin yokolup gidece¤ini, dünyada yapt›klar›n›n hiçbir anlam›
olmad›¤›n›, dostluklar›n, sevginin, iyiliklerin, güzelliklerin geçici olaca¤›-
n› zanneden bir insan yaflam›n amaçs›z ve gereksiz oldu¤unu düflünecek
ve hiçbir fleyden zevk alamayacakt›r. Nitekim Dawkins, Unweaving The
Rainbow (Gökkufla¤›n› Çözmek) isimli kitab›n›n önsözünde, insan hayat›-
n›n amac›na dair iddias›n›n insanlar üzerinde oluflturdu¤u olumsuz ve
karamsar tesiri flöyle itiraf eder:
‹lk kitab›m›n yay›mc›s›, kitab› okuduktan sonra, verdi¤i so¤uk ve kasvetli
mesajdan çok bunald›¤›n› ve üç gece boyunca uyuyamad›¤›n› itiraf etti.
Baz›lar› da bana sabahlar› uyanmaya nas›l katlanabildi¤imi soruyor. Uzak
bir ülkeden bir ö¤retmen ise bana sitem dolu bir mektup gönderdi. Mektu-
bunda, ayn› kitab› okuyan bir ö¤rencisinin kendisine gözyafllar› içinde gel-
di¤ini ve hayat›n bofl ve amaçs›z oldu¤u düflüncesinin onu olumsuz yön-
de etkiledi¤ini yaz›yordu. Ö¤retmen, di¤erlerinin de ayn› "hiçlik karam-
sarl›¤›"ndan etkilenmemeleri için, ö¤rencisine kitab› baflkalar›na gösterme-
mesini tavsiye etmifl.
Bu tür suçlamalar yayg›nd›r ancak bilim adamlar› bunlar›n üstesinden ko-
layl›kla gelirler. Meslektafl›m Peter Atkins, The Second Law (1984) isimli ki-
tab›na flöyle bafllar:
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR164
"Biz kaosun çocuklar›y›z ve de¤iflimin temel yap›s› bozulmaya do¤ru gider.
Temelde bozulma ve kaos vard›r. Amaç yoktur, yön vard›r. Evrenin derin-
liklerine indikçe kabullenmek zorunda oldu¤umuz kasvetle karfl›lafl›-
r›z."132
Hayat›n bir hiçlik oldu¤unu öne sürerek hayata karamsar bir bak›fl
aç›s› getiren bir baflka Darwinist ise, üstün ›rk tezleriyle Hitler'e felsefi aç›-
dan destek sa¤layan Alman felsefeci Nietzsche'dir. Nietzsche'nin öne sür-
dü¤ü ve nihilizm yani "hiçlik" olarak bilinen düflünce k›saca flöyledir: ‹n-
san›n bir yaflama amac› olmal›d›r. Ancak Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Ni-
etzsche'ye göre bu amaç, Allah'›n insan› yaratm›fl olmas›yla ilgili de¤ildir.
Dolay›s›yla Nietzche'nin felsefesinde insan hep amac›n› arar ancak bula-
maz ve bunun do¤urdu¤u karamsarl›¤›, ümitsizli¤i yaflar. ‹nsan›n varolufl
amac›n› araflt›rmas› do¤ru oland›r. Ancak e¤er insan, Nietzsche'de oldu-
¤u gibi, as›l amac›n› kesin olarak reddederek, gerçek d›fl›nda bir amaç ara-
maya kalkarsa, elbette ki bunu bulamayacakt›r. Ayr›ca belirtmek gerekir
ki, Nietzsche delirerek ölmüfltür.
Allah'›n kendilerini bir amaç için yaratt›¤›n› unutan toplumlar, ahla-
ki ve manevi çöküntüye u¤ramalar› kaç›n›lmazd›r. Zenginlik, refah, eko-
nomik kalk›nma ise bu insanlara hiçbir flekilde huzur ve güvenlik getir-
mez. Temiz ak›lla düflünmeyen, vicdan›n›n emirlerine uymayan, kendisi-
ni bafl›bofl ve amaçs›z bir varl›k olarak gören insanlar› dünyada mutsuz-
lu¤a, ümitsizli¤e, karamsarl›¤a kapt›ran çok say›da sebep vard›r. Bunlar›n
ba›nda gelenlerden biri de ölümle birlikte yok olup gideceklerini zanne-
den bu insanlar›n, öldükten sonra karfl›laflacaklar› as›l hayat› görünce du-
yacaklar› piflmanl›kt›r.
Oysa, Allah'a ve ahiretin varl›¤›na inanan bir insan, ne kadar önem-
li bir sonuç için yaflad›¤›n›n bilincindedir. Daima Allah'›n r›zas›n› ve cen-
netini kazanman›n ümidini ve sevincini tafl›r. Her olayda Allah'a tevekkül
eder; dolay›s›yla hiçbir zaman ümitsizli¤e ve karamsarl›¤a kap›lmaz.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 165
Harun Yahya (Adnan Oktar)
avafllar, zulümler, katliamlar, çat›flmalar tarih boyunca hep
olmufltur. Ancak geçen yüzy›lda bunlar›n say›s›n›n ve getir-
di¤i belalar›n çap›n›n bu kadar büyük olmas›n›n nedeni,
Darwinizm'in bu katliamlara, k›y›mlara ve çat›flmalara bi-
limsel aç›dan sahte bir meflruiyet k›l›f› haz›rlam›fl olmas›d›r. Darwinizm'in
canl›l›¤›n kökeni hakk›ndaki tamamen yanl›fl iddialar› bu ideolojilerin söy-
lemleri ile paralel oldu¤u için, katiller, diktatörler, sadist ideologlar yapt›kla-
r› uygulamalar için "do¤a kanunu toplumda da ifllemektedir" diyerek kendi-
lerini hakl› göstermeye çal›flm›fllard›r.
Günümüzde de evrim teorisi yine felsefi ve ideolojik amaçlarla savunul-
maktad›r. 19. yüzy›l›n evrim teorisi ile fliddetlenen sömürgecili¤i, Nazi Al-
manyas› ya da Sovyetler Birli¤i tarihe kar›flm›flt›r. Ama bunlara temel olufltu-
ran Darwinist-materyalist felsefe hala birtak›m çevreler taraf›ndan ›srarla sa-
vunulmakta ve bu felsefenin y›k›c› etkileri dünyan›n dört bir yan›nda yaflan-
maya devam etmektedir.
Kenneth Hsu bir evrimci olmas›na ra¤men, Darwinizm'in dünyaya ge-
tirdi¤i belalar› de¤erlendirerek flöyle yazm›flt›r:
Bireyler, s›n›flar, milletler ya da ›rklar aras›ndaki rekabetin do¤al seleksiyo-
nun do¤al kanunlar› ve üstün olan›n afla¤› olan› yok etmesinin de do¤al
oldu¤unu varsayan hain sosyal ideolojinin ezdi¤i insanlar›z. Do¤al selek-
siyon kanunu, sizi temin ederim, bilim de¤ildir. Bu bir ideoloji, hem de kö-
tü bir ideolojidir.133
Adli veya fiziki tedbirler almak elbette gereklidir. Ancak bu tedbirler söz
SS OO NN UU ÇÇ :: DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM BB AA TT AA KK LL II ⁄⁄ II NN II NN KK UU RR UU TT UU LL MM AA SS II fifi AA RR TT TT II RR 167
Harun Yahya (Adnan Oktar)
SS
konusu ideolojinin açt›¤› yaralar›n sadece üzerini örtebilir. Kesin çözüm ise
yaran›n ilmi ve kültürel yönden tedavisidir. Darwinizm'in kültürel ve bilim-
sel anlamda çöküflü, ondan güç alan felsefeleri de yok edecektir ve bu,
Allah'›n izniyle dünyadan zulmün kalkmas› anlam›na gelmektedir.
Bu nedenle vicdan ve iman sahibi, milli ve manevi de¤erlerinin bilincin-
de insanlara önemli sorumluluklar düflmektedir. Darwinizm'in özellikle geç-
ti¤imiz yüzy›lda dünyaya getirdi¤i belalar›, insanlara ve toplumlara yaflatt›-
¤› ac›lar› görmezlikten gelmek veya önemsememek büyük bir hata olur. Bu
konunun aciliyetini kavrayan her insan›n, önemli bir kültür ata¤› için elinden
geleni yaparak, 150 y›ld›r devam eden bu aldatmacaya bir son vermesi gere-
kir.
Bu aldatmacaya gerçek anlamda son verebilecek, insanl›¤›n yaflad›¤› bu
sorunu temelinden çözümleyebilecek olan ise, yaln›zca Kuran ahlak›n›n ya-
flanmas›d›r. ‹nsanlar hak dine yöneldikleri, Kuran'›n insan hayat›na getirdi¤i
güzellikleri, sevgiyi, flefkati, merhameti, adaleti, fedakarl›¤›, yard›mlaflmay›,
hoflgörüyü yayg›n olarak yaflad›klar› zaman bu belalar da son bulacakt›r.
Allah'›n ayetinde bildirdi¤i gibi "hak gelecek" ve "bat›l yok olacak"t›r:
De ki: "Hak geldi, bat›l yok oldu. Hiç flüphesiz bat›l yok olucudur." (‹sra
Suresi, 81)
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR168
arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini reddet-
mek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l› olamam›fl bi-
lim d›fl› bir safsatadan baflka bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n,
cans›z maddelerden tesadüfen olufltu¤unu iddia eden bu teori, evrende ve
canl›larda çok aç›k bir "tasar›m" bulundu¤unun bilim taraf›ndan ispat edil-
mesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'›n tüm evreni ve canl›lar› yaratm›fl oldu-
¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan da kan›tlanm›flt›r. Bugün evrim teorisini ayakta
tutmak için dünya çap›nda yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçekle-
rin çarp›t›lmas›na, tarafl› yorumlanmas›na, bilim görüntüsü alt›nda söylenen
yalanlara ve yap›lan sahtekarl›klara dayal›d›r.
Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teorisinin bi-
lim tarihindeki en büyük yan›lg› oldu¤u, son 20-30 y›ld›r bilim dünyas›nda
giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden sonra
yap›lan araflt›rmalar, Darwinist iddialar›n tamamen yanl›fl oldu¤unu ortaya
koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adam› taraf›ndan dile getirilmifltir. Özel-
likle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farkl› alanlardan gelen çok
say›da bilim adam›, Darwinizm'in geçersizli¤ini görmekte, canl›lar›n kökeni-
ni art›k "yarat›l›fl gerçe¤iyle" aç›klamaktad›rlar.
Evrim teorisinin çöküflünü ve yarat›l›fl›n delillerini di¤er pek çok çal›fl-
mam›zda bütün bilimsel detaylar›yla ele ald›k ve almaya devam ediyoruz.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR170
DD
Ancak konuyu, tafl›d›¤› büyük önem nedeniyle, burada da özetlemekte yarar
vard›r.
Darwin'i Y›kan Zorluklar
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olmas›na kar-
fl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teoriyi bilim dünyas›n›n gün-
demine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in 1859 y›l›nda yay›nlanan
Türlerin Kökeni adl› kitab›yd›. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farkl› can-
l› türlerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›yordu. Darwin'e gö-
re, tüm türler ortak bir atadan geliyorlard› ve zaman içinde küçük de¤iflim-
lerle farkl›laflm›fllard›.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanm›yordu; kendi-
sinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mant›k yürütme" idi. Hatta Darwin'in ki-
tab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafll›kl› uzun bölümde itiraf etti¤i gibi, teori
pek çok önemli soru karfl›s›nda aç›k veriyordu.
Darwin, teorisinin önündeki zorluklar›n geliflen bilim taraf›ndan afl›la-
ca¤›n›, yeni bilimsel bulgular›n teorisini güçlendirece¤ini umuyordu. Bunu
kitab›nda s›k s›k belirtmiflti. Ancak geliflen bilim, Darwin'in umutlar›n›n tam
aksine, teorinin temel iddialar›n› birer birer dayanaks›z b›rakm›flt›r.
Darwinizm'in bilim karfl›s›ndaki yenilgisi, üç temel bafll›kta incelenebi-
lir:
1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l ortaya ç›kt›¤›n› asla aç›klaya-
mamaktad›r.
2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmalar›"n›n, gerçekte evrimleflti-
rici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo or-
taya koymaktad›r.
Bu bölümde, bu üç temel bafll›¤› ana hatlar› ile inceleyece¤iz.
Afl›lamayan ‹lk Basamak: Hayat›n Kökeni
Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 milyar y›l önce
ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden geldiklerini iddia etmekte-
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 171
Harun Yahya (Adnan Oktar)
dir. Tek bir hücrenin nas›l olup da milyonlarca kompleks canl› türünü olufl-
turdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden bunun iz-
lerinin fosil kay›tlar›nda bulunamad›¤›, teorinin aç›klayamad›¤› sorulardan-
d›r. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basama¤›
üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nas›l ortaya ç›km›flt›r?
Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi kabul et-
medi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasar›m, plan ve düzenleme olmadan, do-
¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak meydana geldi¤ini iddia eder. Yani te-
oriye göre, cans›z madde tesadüfler sonucunda ortaya canl› bir hücre ç›kar-
m›fl olmal›d›r. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlar›na ayk›r› bir iddi-
ad›r.
"Hayat Hayattan Gelir"
Darwin, kitab›nda hayat›n kökeni konusundan hiç söz etmemiflti. Çün-
kü onun dönemindeki ilkel bilim anlay›fl›, canl›lar›n çok basit bir yap›ya sa-
hip olduklar›n› varsay›yordu. Ortaça¤'dan beri inan›lan "spontane jeneras-
yon" adl› teoriye göre, cans›z maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canl› bir
varl›k oluflturabileceklerine inan›l›yordu. Bu dönemde böceklerin yemek ar-
t›klar›ndan, farelerin de bu¤daydan olufltu¤u yayg›n bir düflünceydi. Bunu
ispatlamak için de ilginç deneyler yap›lm›flt›. Kirli bir paçavran›n üzerine bi-
raz bu¤day konmufl ve biraz beklendi¤inde bu kar›fl›mdan farelerin oluflaca-
¤› san›lm›flt›.
Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z maddelerden türeyebildi¤ine bir
delil say›l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki, etlerin üzerindeki kurtlar
kendiliklerinden oluflmuyorlar, sineklerin getirip b›rakt›klar› gözle görülme-
yen larvalardan ç›k›yorlard›.
Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab›n› yazd›¤› dönemde ise, bakterilerin
cans›z maddeden oluflabildikleri inanc›, bilim dünyas›nda yayg›n bir kabul
görüyordu.
Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlanmas›ndan befl y›l sonra, ünlü Frans›z
biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu inanc› kesin olarak çürüttü.
Pasteur yapt›¤› uzun çal›flma ve deneyler sonucunda vard›¤› sonucu flöyle
özetlemiflti:
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR172
"Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin olarak ta-
rihe gömülmüfltür." 134
Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl› uzun süre
direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin karmafl›k yap›s›n› ortaya ç›-
kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabilece¤i iddias›n›n geçersizli¤i daha da
aç›k hale geldi.
20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar
20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü Rus bi-
yolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›llarda ortaya att›¤› birtak›m
tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen meydana gelebilece¤ini ispat etmeye ça-
l›flt›. Ancak bu çal›flmalar baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve Oparin flu itiraf› yap-
mak zorunda kalacakt›:
"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanl›k
noktay› oluflturmaktad›r." 135
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n kökeni konusunu çözüme
kavuflturacak deneyler yapmaya çal›flt›lar. Bu deneylerin en ünlüsü, Ameri-
kal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan 1953 y›l›nda düzenlendi. Miller, ilkel
dünya atmosferinde oldu¤unu iddia etti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde bir-
lefltirerek ve bu kar›fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan
birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi. O y›llarda evrim ad›na önem-
li bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin geçerli olmad›¤› ve deneyde kullan›lan
atmosferin gerçek dünya koflullar›ndan çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda
ortaya ç›kacakt›. 136
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kulland›¤› atmos-
fer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti. 137
Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca yürütülen
tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San Diego Scripps Enstitü-
sü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde 1998 y›l›nda
yay›nlanan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:
Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la girdi¤imizde sahip ol-
du¤umuz en büyük çözülmemifl problemle karfl› karfl›yay›z: Hayat yeryü-
zünde nas›l bafllad›? 138
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 173
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Hayat›n Kompleks Yap›s›
Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusunda bu denli büyük bir açmaza
girmesinin bafll›ca nedeni, en basit san›lan canl› yap›lar›n bile inan›lmaz de-
recede karmafl›k yap›lara sahip olmas›d›r. Canl› hücresi, insano¤lunun yapt›-
¤› bütün teknolojik ürünlerden daha karmafl›kt›r. Öyle ki bugün dünyan›n en
geliflmifl laboratuvarlar›nda bile cans›z maddeler biraraya getirilerek canl› bir
hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlant›larla
aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel yap› tafl› olan proteinle-
rin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama bir
protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük olas›l›klar
pratik olarak "imkans›z" say›l›r. Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve genetik
bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›lmaz bir bilgi bankas›d›r. ‹nsan
DNAs›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤›da dökülmeye kalk›lsa, 500'er sayfadan
oluflan 900 ciltlik bir kütüphane oluflturaca¤› hesaplanmaktad›r.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yaln›z birtak›m özel-
leflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile efllenebilir. Ama bu enzimlerin
sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba-
¤›ml› olduklar›ndan, efllemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de ayn› an-
da var olmalar› gerekir. Bu ise, hayat›n kendili¤inden olufltu¤u senaryosunu
ç›kmaza sokmaktad›r. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrimci
Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim 1994 tarihli say›s›nda
bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nükleik
asitlerin (RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rastlant›sal
olarak oluflmalar› afl›r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama bunlar›n bi-
risi olmadan di¤erini elde etmek de mümkün de¤ildir. Dolay›s›y-
la insan, yaflam›n kimyasal yollarla ortaya ç›kmas›n›n asla müm-
kün olmad›¤› sonucuna varmak zorunda kalmaktad›r.139
Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas› imkans›z ise, bu
durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "yarat›ld›¤›n›" kabul etmek gerekir.
Bu gerçek, en temel amac› yarat›l›fl› reddetmek olan evrim teorisini aç›kça ge-
çersiz k›lmaktad›r.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR174
Evrimin Hayali Mekanizmalar›
Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim
mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da gerçekte hiçbir evrim-
lefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl olmas›d›r. Darwin, ortaya att›¤› ev-
rim iddias›n› tamamen "do¤al seleksiyon" mekanizmas›na ba¤lam›flt›. Bu me-
kanizmaya verdi¤i önem, kitab›n›n isminden de aç›kça anlafl›l›yordu: Türlerin
Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...
Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mücadelesi
içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n hayatta kalaca¤› düflüncesine
dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar taraf›ndan tehdit edilen bir geyik sürüsün-
de, daha h›zl› koflabilen geyikler hayatta kalacakt›r. Böylece geyik sürüsü,
h›zl› ve güçlü bireylerden oluflacakt›r. Ama elbette bu mekanizma, geyikleri
evrimlefltirmez, onlar› baflka bir canl› türüne, örne¤in atlara dönüfltürmez.
Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimlefltirici güce sa-
hip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve Türlerin Kökeni adl› kita-
b›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤› sürece do¤al seleksiyon hiçbir fley ya-
pamaz" demek zorunda kalm›flt›.140
Lamarck'›n Etkisi
Peki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi? Darwin, kendi dönemi-
nin ilkel bilim anlay›fl› içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya
çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan Frans›z biyolog Lamarck'a göre,
canl›lar yaflamlar› s›ras›nda geçirdikleri fiziksel de¤ifliklikleri sonraki nesle
aktar›yorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler orta-
ya ç›k›yordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türemifllerdi,
yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek için çabalarken nesilden nesile boyun-
lar› uzam›flt›.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni adl› kitab›n-
da, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n zamanla balinalara dönüfltü-
¤ünü iddia etmiflti. 141
Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzy›lda geliflen genetik bilimiyle kesin-
leflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesillere aktar›lmas›
efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece do¤al seleksiyon "tek bafl›na" ve dolay›-
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 175
Harun Yahya (Adnan Oktar)
s›yla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalm›fl oluyordu.
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'lar›n sonla-
r›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yayg›n ismiyle neo-Darwinizm'i
ortaya att›lar. Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyonun yan›na "faydal› de¤ifliklik
sebebi" olarak mutasyonlar›, yani canl›lar›n genlerinde radyasyon gibi d›fl et-
kiler ya da kopyalama hatalar› sonucunda oluflan bozulmalar› ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili¤ini koruyan model neo-
Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canl› türünün, bu can-
l›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi say›s›z kompleks organlar›n›n "mutas-
yonlara", yani genetik bozukluklara dayal› bir süreç sonucunda olufltu¤unu
iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz b›rakan aç›k bir bilimsel gerçek vard›r:
Mutasyonlar canl›lar› gelifltirmezler, aksine her zaman için canl›lara zarar
verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu
molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir etki ancak zarar verir. Ameri-
kal› genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle aç›klar:
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak
meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik,
mutasyonlar›n evrimsel bir geliflme meydana getiremeyece¤ini
gösterir. Zaten yüksek derecede özelleflmifl bir organizmada
meydana gelebilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya etkisiz olacakt›r
ya da zararl›. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de¤i-
flim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar ve-
recek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacakt›r. Bir deprem bir flehri
gelifltirmez, ona y›k›m getirir. 142
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi gelifltiren mu-
tasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlar›n zararl› oldu¤u görüldü.
Anlafl›ld› ki, evrim teorisinin "evrim mekanizmas›" olarak gösterdi¤i mutas-
yonlar, gerçekte canl›lar› sadece tahrip eden, sakat b›rakan genetik olaylard›r.
(‹nsanlarda mutasyonun en s›k görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip
edici bir mekanizma "evrim mekanizmas›" olamaz. Do¤al seleksiyon ise, Dar-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR176
win'in de kabul etti¤i gibi, "tek bafl›na hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizlere
do¤ada hiçbir "evrim mekanizmas›" olmad›¤›n› göstermektedir. Evrim meka-
nizmas› olmad›¤›na göre de, evrim denen hayali süreç yaflanm›fl olamaz.
Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan Eser Yok
Evrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu¤unun en
aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.
Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifllerdir. Önce-
den var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine dönüflmüfl ve bütün türler
bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Teoriye göre bu dönüflüm yüz milyonlarca y›l
süren uzun bir zaman dilimini kapsam›fl ve kademe kademe ilerlemifltir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›s›z "ara tür-
ler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.
Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men, bir yandan
da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-yar› sürüngen canl›lar
yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özelliklerini tafl›rken, bir yandan da baz›
kufl özellikleri kazanm›fl sürüngen-kufllar ortaya ç›km›fl olmal›d›r. Bunlar, bir
geçifl sürecinde olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu canl›lar olmal›d›r. Ev-
rimciler geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu teorik yarat›klara "ara-
geçifl formu" ad›n› verirler.
E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bunlar›n say›lar›-
n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olmas› gerekir. Ve bu ucube
canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Darwin,
Türlerin Kökeni'nde bunu flöyle aç›klam›flt›r:
E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl
çeflitleri mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›-
n›n kan›tlar› da sadece fosil kal›nt›lar› aras›nda bulunabilir. 143
Darwin'in Y›k›lan Umutlar›
Ancak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n dört bir yan›nda hum-
mal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl formlar›na rastlanama-
m›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalarda elde edilen bütün bulgular, evrim-
cilerin beklediklerinin aksine, canl›lar›n yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 177
Harun Yahya (Adnan Oktar)
kusursuz bir biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermifltir.
Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci olma-
s›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imizde, türler ya
da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn› gerçekle karfl›lafl›r›z; kade-
meli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.144
Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir geçifl formu
olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmaktad›rlar. Bu, Darwin'in
öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu canl› türlerinin yarat›ld›klar›n› gösteren
çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canl› türünün, kendisinden evrimleflti¤i hiç-
bir atas› olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya ç›kmas›n›n tek aç›kla-
mas›, o türün yarat›lm›fl olmas›d›r. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas
Futuyma taraf›ndan da kabul edilir:
Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labilecek yegane
iki aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksik-
siz bir biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya da böyle olmam›flt›r. E¤er böyle olma-
d›ysa, bir de¤iflim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan baz› canl›
türlerinden evrimleflerek meydana gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz
ve mükemmel bir biçimde ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir
ak›l taraf›ndan yarat›lm›fl olmalar› gerekir. 145
Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçimde
ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in sand›-
¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›l›flt›r.
‹nsan›n Evrimi Masal›
Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri konu, insan›n
kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaflayan modern in-
san›n maymunsu birtak›m yarat›klardan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon y›l
önce bafllad›¤› varsay›lan bu süreçte, modern insan ile atalar› aras›nda baz›
"ara form"lar›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senar-
yoda dört temel "kategori" say›l›r:
1- Australopithecus
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR178
2- Homo habilis
3- Homo erectus
4- Homo sapiens
Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney maymunu"
anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canl›lar gerçekte soyu tü-
kenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir. Lord Solly Zuckerman
ve Prof. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anato-
mistin Australopithecus örnekleri üzerinde yapt›klar› çok genifl kapsaml› çal›fl-
malar, bu canl›lar›n sadece soyu tükenmifl bir maymun türüne ait olduklar›-
n› ve insanlarla hiçbir benzerlik tafl›mad›klar›n› göstermifltir. 146
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da, "homo" yani insan
olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki canl›lar, Australopithe-
cuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farkl› canl›lara ait fosilleri ard›
ard›na dizerek hayali bir evrim flemas› olufltururlar. Bu flema hayalidir, çün-
kü gerçekte bu farkl› s›n›flar›n aras›nda evrimsel bir iliflki oldu¤u asla ispat-
lanamam›flt›r. Evrim teorisinin 20. yüzy›ldaki en önemli savunucular›ndan
biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kay›pt›r" diyerek
bunu kabul eder. 147
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapi-
ens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atas› oldu-
¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologlar›n son bulgular›, Australopithe-
cus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'n›n farkl› bölgelerinde ayn› dö-
nemlerde yaflad›klar›n› göstermektedir. 148
Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölümü çok modern
zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sapiens sa-
piens (modern insan) ile ayn› ortamda yan yana bulunmufllard›r. 149
Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› iddias›n›n ge-
çersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üniversitesi paleontologla-
r›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmas›na karfl›n, Darwinist
teorinin içine girdi¤i bu ç›kmaz› flöyle aç›klar:
E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (insan›ms›) çiz-
gisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu? Aç›kt›r ki, bunlar›n biri di-
¤erinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di¤eriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda evrimsel
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 179
Harun Yahya (Adnan Oktar)
bir geliflme trendi göstermemektedirler. 150
K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali birtak›m "ya-
r› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf propaganda yoluyla
ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli ol-
mayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri üze-
rinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve sayg›n bilim adamlar›n-
dan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmas›na ra¤men, ortada maymunsu
canl›lardan insana uzanan gerçek bir soy a¤ac› olmad›¤› sonucuna varm›flt›r.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilimsel olarak ka-
bul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul etti¤i bilgi dallar›na kadar
bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'›n bu tablosuna göre en "bilimsel" -ya-
ni somut verilere dayanan- bilgi dallar› kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlar-
dan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en
ucunda, yani en "bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zuckerman'a göre, telepati,
alt›nc› his gibi "duyum ötesi alg›lama" kavramlar› ve bir de "insan›n evrimi"
vard›r! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle aç›klar:
Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak varsay›lan bu
alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n fosil tarihinin yorumlan-
mas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfleyin müm-
kün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin
çeliflkili baz› yarg›lar› ayn› anda kabul etmeleri bile mümkündür. 151
‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne inanan birtak›m
insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir biçimde yorumlamalar›ndan
ibarettir.
Darwin Formülü!
fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda, isterseniz ev-
rimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n› bir de çocuklar›n bile an-
layabilece¤i kadar aç›k bir örnekle özetleyelim.
Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia eder. Dolay›s›yla bu
iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar biraraya gelerek önce hücreyi olufl-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR180
turmufllard›r ve sonras›nda ayn› atomlar bir flekilde di¤er canl›lar› ve insan›
meydana getirmifllerdir. fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›tafl› olan karbon,
fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤imizde bir y›¤›n olu-
flur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçirilsin, tek bir canl› olufltu-
ramaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlayal›m ve evrimcilerin asl›nda
savunduklar›, ama yüksek sesle dile getiremedikleri iddiay› onlar ad›na "Dar-
win Formülü" ad›yla inceleyelim:
Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›s›nda bulunan
fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden bol mik-
tarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak bu kar›fl›m›n için-
de bulunmas›n› gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Ka-
r›fl›mlar›n içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin
bile rastlant›sal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldursunlar. Bu kar›fl›m-
lara istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bunlar› istedikleri geliflmifl cihaz-
larla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na da dünyan›n önde gelen bilim adamlar›-
n› koysunlar. Bu uzmanlar babadan o¤ula, kuflaktan kufla¤a aktararak nöbet-
lefle milyarlarca, hatta trilyonlarca sene sürekli varillerin bafl›nda beklesinler.
Bir canl›n›n oluflmas› için hangi flartlar›n var olmas› gerekti¤ine inan›l›yorsa
hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yaps›nlar o variller-
den kesinlikle bir canl› ç›kartamazlar. Zürafalar›, aslanlar›, ar›lar›, kanaryala-
r›, bülbülleri, papa¤anlar›, atlar›, yunuslar›, gülleri, orkideleri, zambaklar›,
karanfilleri, muzlar›, portakallar›, elmalar›, hurmalar›, domatesleri, kavunla-
r›, karpuzlar›, incirleri, zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülün-
leri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbirini
oluflturamazlar. De¤il burada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›, bunla-
r›n tek bir hücresini bile elde edemezler.
K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluflturamazlar.
Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka ka-
rarlar al›p, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu mik-
roskop alt›nda izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak Allah'›n
üstün yaratmas›yla hayat bulur. Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise,
akla tamamen ayk›r› bir safsatad›r. Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerin-
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 181
Harun Yahya (Adnan Oktar)
de biraz bile düflünmek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça göste-
rir.
Göz ve Kulaktaki Teknoloji
Evrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di¤er konu ise
göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" sorusuna k›saca ce-
vap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde retinaya ters olarak düfler. Bu
›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›ndan elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve
beynin arka k›sm›ndaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulafl›r.
Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkezde görün-
tü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:
Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k beynin bulun-
du¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranl›k, ›fl›¤›n
asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›¤›n›z kadar karanl›k bir yerdir. An-
cak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›kl›, p›r›l p›r›l bir dünyay› seyretmektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzy›l teknoloji-
si bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layamam›flt›r. Örne¤in flu anda
okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan ellerinize bak›n, sonra bafl›n›z› kald›r›n ve
çevrenize bak›n.
fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü baflka bir yerde
gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyan›n bir numaral› tele-
vizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl televizyon ekran› dahi veremez. 100 y›l-
d›r binlerce mühendis bu netli¤e ulaflmaya çal›flmaktad›r. Bunun için fabrika-
lar, dev tesisler kurulmakta, araflt›rmalar yap›lmakta, planlar ve tasar›mlar
gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekran›na bak›n, bir de flu anda elinizde tuttu-
¤unuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite fark› oldu¤unu göreceksi-
niz. Üstelik, TV ekran› size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyut-
lu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.
Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün
görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç boyutlu bir televizyon
sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek müm-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR182
kün de¤il, kald› ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulan›k, ön taraf
ise ka¤›ttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü¤ü kadar net ve ka-
liteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü
kayb› meydana gelir.
‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekanizman›n te-
sadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi biri size, odan›zda duran te-
levizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu görüntü
oluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce kiflinin bira-
raya gelip yapamad›¤›n› fluursuz atomlar nas›l yaps›n?
Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan alet tesa-
düfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün de tesadüfen olu-
flamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum kulak için de geçerlidir. D›fl kulak, çevre-
deki sesleri kulak kepçesi vas›tas›yla toplay›p orta kula¤a iletir; orta kulak al-
d›¤› ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç kulak da bu titreflim-
leri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir. Aynen görmede oldu-
¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gibi sese de ka-
pal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar gürültülü de olsa beynin
içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en net sesler beyinde alg›lan›r. Ses geçir-
meyen beyninizde bir orkestran›n senfonilerini dinlersiniz, kalabal›k bir orta-
m›n tüm gürültüsünü duyars›n›z. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin
içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli¤in hakim oldu¤u görü-
lecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nas›l kullan›l›yorsa,
ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürülmektedir. Ses kay›t cihazlar›,
müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi alg›layan müzik sistemleri bu çal›fl-
malardan baz›lar›d›r. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çal›flan binlerce
mühendise ve uzmana ra¤men kula¤›n oluflturdu¤u netlik ve kalitede bir se-
se ulafl›lamam›flt›r. En büyük müzik sistemi flirketinin üretti¤i en kaliteli mü-
zik setini düflünün. Sesi kaydetti¤inde mutlaka sesin bir k›sm› kaybolur veya
az da olsa mutlaka parazit oluflur veya müzik setini açt›¤›n›zda daha müzik
bafllamadan bir c›z›rt› mutlaka duyars›n›z. Ancak insan vücudundaki tekno-
lojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kula¤›, hiç-
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 183
Harun Yahya (Adnan Oktar)
bir zaman müzik setinde oldu¤u gibi c›z›rt›l› veya parazitli alg›lamaz; ses ne
ise tam ve net bir biçimde onu alg›lar. Bu durum, insan yarat›ld›¤› günden bu
yana böyledir.
fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir görüntü ve ses cihaz›, göz ve
kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c› olamam›flt›r.
Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde, çok büyük bir
gerçek daha vard›r.
Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur Kime Aittir?
Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfonileri, kufllar›n
c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir?
‹nsan›n gözlerinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›lar, elektrik
sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplar›nda bu
görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una dair birçok detay okursunuz. Ancak,
bu konu hakk›ndaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlayamazs›n›z: Beyin-
de, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak alg›layan kimdir?
Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan tüm bunlar› alg›layan
bir fluur bulunmaktad›r. Bu fluur kime aittir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve sinir hücreleri-
ne ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret oldu¤unu zanne-
den Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememektedirler.
Çünkü bu fluur, Allah'›n yaratm›fl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek
için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunlar›n da ötesinde dü-
flünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki birkaç san-
timetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç boyutlu, renkli, gölgeli ve
›fl›kl› olarak s›¤d›ran Yüce Allah'› düflünüp, O'ndan korkup, O'na s›¤›nmas›
gerekir.
Materyalist Bir ‹nanç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla aç›k-
ça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin hayat›n kökeni hak-
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR184
k›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sürdü¤ü evrim mekanizmalar›n›n hiçbir
evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara formlar›n yafla-
mad›klar›n› göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime ay-
k›r› bir düflünce olarak bir kenara at›lmas› gerekir. Nitekim tarih boyunca
dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bilimin gündeminden ç›-
kar›lm›flt›r. Ama evrim teorisi ›srarla bilimin gündeminde tutulmaktad›r. Hat-
ta baz› insanlar teorinin elefltirilmesini "bilime sald›r›" olarak göstermeye bi-
le çal›flmaktad›rlar. Peki neden?..
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, kendisinden as-
la vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur. Bu çevreler, materyalist
felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve Darwinizm'i de do¤aya getirilebilecek
yegane materyalist aç›klama oldu¤u için benimsemektedirler.
Bazen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü bir
genetikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Lewontin,
"önce materyalist, sonra bilim adam›" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl,
do¤ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir aç›klama ge-
tirmeye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallar› de¤il. Aksine, mater-
yalizme olan 'a priori' ba¤l›l›¤›m›z nedeniyle, dünyaya materyalist bir aç›k-
lama getiren araflt›rma yöntemlerini ve kavramlar› kurguluyoruz. Materya-
lizm mutlak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girme-
sine izin veremeyiz.152
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤runa yaflat›lan
bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma, maddeden baflka hiçbir
varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle de cans›z, bilinçsiz maddenin, hayat›
yaratt›¤›na inan›r. Milyonlarca farkl› canl› türünün; örne¤in kufllar›n, bal›kla-
r›n, zürafalar›n, kaplanlar›n, böceklerin, a¤açlar›n, çiçeklerin, balinalar›n ve
insanlar›n maddenin kendi içindeki etkileflimlerle, yani ya¤an ya¤murla, ça-
kan flimflekle, cans›z maddenin içinden olufltu¤unu kabul eder. Gerçekte ise
bu, hem akla hem bilime ayk›r› bir kabuldür. Ama Darwinistler kendi deyim-
leriyle "‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmemesi" için, bu kabulü savunmaya
devam etmektedirler.
Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan insanlar ise,
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 185
Harun Yahya (Adnan Oktar)
flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün bir güç, bilgi ve akla sahip
olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Yarat›c›, tüm evreni yoktan var eden, en kusur-
suz biçimde düzenleyen ve tüm canl›lar› yarat›p flekillendiren Allah't›r.
Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür
Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ideolojinin etki-
si alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kullanan her insan, bilim ve
medeniyetten uzak toplumlar›n hurafelerini and›ran evrim teorisinin inan›l-
mas› imkans›z bir iddia oldu¤unu kolayl›kla anlayacakt›r.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir varilin
içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi dolduran ve bunlar›n kar›fl›-
m›ndan zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar yapan profesörlerin, üni-
versite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlar›n›n, Frank Sinatra,
Charlton Heston gibi sanatç›lar›n, bunun yan› s›ra ceylanlar›n, limon a¤açla-
r›n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na inanmaktad›rlar. Üstelik, bu saçma iddiaya ina-
nanlar bilim adamlar›, profesörler, kültürlü, e¤itimli insanlard›r. Bu nedenle
evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini
kullanmak yerinde olacakt›r. Çünkü, dünya tarihinde insanlar›n bu derece
akl›n› bafl›ndan alan, ak›l ve mant›kla düflünmelerine imkan tan›mayan, göz-
lerinin önüne sanki bir perde çekip çok aç›k olan gerçekleri görmelerine en-
gel olan bir baflka inanç veya iddia daha yoktur. Bu, eski M›s›rl›lar›n Günefl
Tanr›s› Ra'ya, Afrikal› baz› kabilelerin totemlere, Sebe halk›n›n Günefl'e tap-
mas›ndan, Hz. ‹brahim'in kavminin elleri ile yapt›klar› putlara, Hz. Musa'n›n
kavminin alt›ndan yapt›klar› buza¤›ya tapmalar›ndan çok daha vahim ve ak›l
almaz bir körlüktür. Gerçekte bu durum, Allah'›n Kuran'da iflaret etti¤i bir
ak›ls›zl›kt›r. Allah, baz› insanlar›n anlay›fllar›n›n kapanaca¤›n› ve gerçekleri
görmekten aciz duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayet-
lerden baz›lar› flöyledir:
fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez;
inanmazlar. Allah, onlar›n kalplerini ve kulaklar›n› mühürlemifltir; göz-
lerinin üzerinde perdeler vard›r. Ve büyük azap onlarad›r. (Bakara Sure-
si, 6-7)
…Kalpleri vard›r bununla kavray›p-anlamazlar, gözleri vard›r bununla
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR186
görmezler, kulaklar› vard›r bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir,
hatta daha afla¤›l›kt›rlar. ‹flte bunlar gafil olanlard›r. (Araf Suresi, 179)
Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanlar›n mucizeler görseler bile inanma-
yacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:
Onlar›n üzerlerine gökyüzünden bir kap› açsak, ordan yukar› yükselseler
de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu-
¤uz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)
Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olmas›, insanla-
r›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150 y›ld›r bu büyünün bozul-
mamas› ise, kelimelerle anlat›lamayacak kadar hayret verici bir durumdur.
Çünkü, bir veya birkaç insan›n imkans›z senaryolara, saçmal›k ve mant›ks›z-
l›klarla dolu iddialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak dünyan›n dört bir ya-
n›ndaki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani bir kararla biraraya gelip;
ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve fluur gösterip kusursuz bir sis-
temle iflleyen evreni, canl›l›k için uygun olan her türlü özelli¤e sahip olan
Dünya gezegenini ve say›s›z kompleks sistemle donat›lm›fl canl›lar› meydana
getirdi¤ine inanmas›n›n, "büyü"den baflka bir aç›klamas› yoktur. Nitekim,
Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan baz› kimselerin, yapt›kla-
r› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz. Musa ve Firavun aras›nda geçen bir
olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlatt›¤›nda, Fira-
vun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanlar›n topland›¤› bir yer-
de karfl›laflmas›n› söyler. Hz. Musa, büyücülerle karfl›laflt›¤›nda, büyücülere
önce onlar›n marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu olay›n anlat›ld›¤› ayet
flöyledir:
(Musa:) "Siz at›n" dedi. (Asalar›n›) at›verince, insanlar›n gözlerini büyü-
leyiverdiler, onlar› dehflete düflürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getir-
mifl oldular. (Araf Suresi, 116)
Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmacalar"la -Hz.
Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini büyüleyebilmifllerdir. An-
cak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Musa'n›n ortaya koydu¤u delil, onlar›n bu
büyüsünü, Kuran'daki ifadeyle "uydurduklar›n› yutmufl" yani etkisiz k›lm›fl-
t›r:
EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 187
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Biz de Musa'ya: "Asan› f›rlat›ver" diye vahyettik. (O da f›rlat›verince) bir
de bakt›lar ki, o bütün uydurduklar›n› derleyip-toparlay›p yutuyor. Böy-
lece hak yerini buldu, onlar›n bütün yapmakta olduklar› geçersiz kald›.
Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çevrildiler.
(Araf Suresi, 117-119)
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleyerek etkileyen
bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤unun anlafl›lmas› ile, söz konu-
su insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bi-
limsellik k›l›f› alt›nda son derece saçma iddialara inanan ve bunlar› savunma-
ya hayatlar›n› adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tam
anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve "büyü bozuldu¤unda" küçük duruma düflecek-
lerdir. Nitekim yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci
olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisi-
nin yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöyle aç›klamaktad›r:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤› alanlarda, gelece¤in
tarih kitaplar›ndaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤›na ikna
oldum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz
bir safl›kla kabul edilmesini hayretle karfl›layacakt›r. 153
Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte insanlar "tesa-
düfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve evrim teorisi dünya tarihinin
en büyük aldatmacas› ve en fliddetli büyüsü olarak tan›mlanacakt›r. Bu flid-
detli büyü, büyük bir h›zla dünyan›n dört bir yan›nda insanlar›n üzerinden
kalkmaya bafllam›flt›r. Art›k evrim aldatmacas›n›n s›rr›n› ö¤renen birçok in-
san, bu aldatmacaya nas›l kand›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla düflünmektedir.
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR188
Dediler ki: "Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden baflka bizim
hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herfleyi bilen, hüküm
ve hikmet sahibi olans›n."
(Bakara Suresi, 32)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
189
1- Robert Wright, The Moral Animal, VintageBooks, New York: 1994, s.7
2- Anton Pannekoek, Marxism and Darwinism,Çeviri: Nathan Weiser, Chicago, Charles H.Kerr &Company, 1912, http://csf.colora-do.edu/psn/marx/Other/Pannekoek/Arc-hive/1912-Darwin/
3- Theodore D. Hall, The Scientific Backgroundof the Nazi Race Purification Program,http://www.trufax.org/avoid/nazi.html)
4- Francis Darwin, The Life and Letters of Char-les Darwin, D. Appleton and Co., 1896, cilt 2,s.294
5- Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man,W.W. Norton and Company, New York, 1981,s.72
6- Jacques Barzun, Darwin, Marx, Wagner, Gar-den City, NY: Doubleday, 1958 s.94-95, s. 70
7- A.E. Wilder-Smith, Man's Origin Man's Des-tiny, The Word for Today, s.166
8- Charles Darwin, The Descent of Man, 2. bas-k›, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178
9- Charles Darwin, ‹nsan›n Türeyifli, s. 171
10- J.H.M. Beattie, R. Godfrey Lienhardt, Stu-dies in Social Anthropology: Essays in Me-mory of E.E. Evans Pitchard, Oxford: Claren-don Press, 1975, s.10-11
11- Benjamin Farrington, What Darwin ReallySaid, London: Sphere Books, 1971, ss. 54-56
12- James Ferguson, The Laboratory of Racism,New Scientist, vol. 103, 27 Eylül 1984, s. 18)
13- Lalita Prasad Vidyarthi, Racism, Scienceand Pseudo-Science, Unesco, France, Vendô-me, 1983. s. 54
14- Rebekah E. Sutherland, Social Darwinism,http://www.rebsutherland.com/SocialDar-winism.htm
15- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, W.W. Norton & Company, New York 1992, s.217
16- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, s.218
17- Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflüncesi,Ankara:Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1993
18- Jacques Attali, 1492, Çev: Mehmet Ali K›-l›çbay, 1.b. ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar›,Ekim 1992, s.197
19- François de Fontette, Irkç›l›k, Çev., HaldunKaryol, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 1991, s.40-41
20- James Joll, Europe Since 1870: An Internati-onal History, Penguin Books, Middlesex,1990, s. 102-103
21- Kenneth J. Hsu., Geology, Nisan 1987, s. 377
22- Süleyman Kocabafl, Hindistan Yolu ve PetrolU¤runa Yap›lanlar: Türkiye ve ‹ngiltere, 1.bas-k›, ‹stanbul: Vatan Yay›nlar›, 1985, s. 231
23- Francis Darwin, The Life and Letters of Char-les Darwin, Vol.I, 1888. New York D. Apple-ton and Company, s.285-286
24- Henry Morris, The Long War Against God,8.b. Michigan: Baker Book House, Mart 1996,s. 70
25- Henry Morris, The Long War Against God, s.70
26- Thomas Gossett, Race: The History of an Ideain America, Dallas: Southern Methodist Uni-versity Press, 1963, s.188
27- Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflüncesi,Ankara:Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1993, s. 85-90
28- Henry Fairfield Osborn, The Evolution ofHuman Races, Natural History, Ocak/fiubat1926; Natural History yeniden bas›m, Nisan1980, s. 129
29- François de Fontette, Irkç›l›k, Çev., HaldunKaryol, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 1991, s.101
30- François de Fontette, Irkç›l›k, s. 105
31- Jani Roberts, How new-Darwinism justifi-ed taking land from Aborigines and murde-ring them in Australia,http://www.gn.apc.org/inquirer/ausra-ce.html
32- Jani Roberts, How new-Darwinism justifi-ed taking land from Aborigines and murde-ring them in Australia,http://www.gn.apc.org/inquirer/ausra-ce.html
33- Jani Robert, How new-Darwinism JustifiedTaking Land From Aborigines and Murde-ring Them in Australia,http://www.gn.apc.org/inquirer/ausra-ce.html
34- Creation ex nihilo, Vol 14, No. 2, March-May 1992, s. 17
35- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993 s. 269
36- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993, s. 267
37- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993, s.266
38- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993, s. 259
39- Bryan Appleyard, Brave New Worlds, Har-
NOTLAR
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR190per Collins Publishers, London 1999, s. 49-50
40- Burns, Ça¤dafl Siyasal Düflünceler 1850-1950,s.446; Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflünce-si, Ankara:Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1993,ss.62-6
41- Carl Cohen, Communim, Fascism and De-mocracy, New York: Random House Publis-hing, 1967, ss.408-409
42- www.trueorigin.org/holocaust.ht
43- L.H. Gann, Adolf Hitler, The Complete Totali-tarian, The Intercollagiate Review, Sonbahar1985, s. 24; Henry Morris, The Long War Aga-inst God, 8.b. Michigan: Baker Book House,Mart 1996, s. 78
44- K. Ludmerer., Eugenics, In: Encyclopedia ofBioethics, Edited by Mark Lappe, The FreePress, New York, s. 457, 1978; www.trueori-gin.org/holocaust.htm
45- G. Stein., Biological science and the roots ofNazism, American Scientist 76(1):s. 54, 1988;Jerry Bergman, Darwinism and the Nazi RaceHolocaust, http://www.trueorigin.org/holo-caust.htm
46- Adolf Hitler, Mein Kampf, München: VerlagFranz Eher Nachfolger, 1993, s. 44, 447-448;A.E. Wilder Smith, Man's Origin, Man's Des-tiny, The Word For Today Publishing 1993, s.163, 164
47- Jerry Bergman, Darwinism and The Nazi Ra-ce Holocaust, http://www.trueorigin.org/ho-locaust.htm)
48- http://www.trufax.org/avoid/nazi.htmlscientific background of nazizm
49- Henry Morris, The Long War Against God, s.78; Francis Schaeffer, How Shall We Then Li-ve?, New Jersey, Revell Books, Old Tappan,1976, s. 151
50- John J. Michalczyk (editor), Nazi Medicine:In The Shadow of The Reich (belgesel film),First Run Features, New York, 1997
51- George Stein, American Scientist, vol. 76,Ocak/fiubat 1988, s. 52
52- Sir Arthur Keith, Evolution and Ethics,1947, s. 246
53- Robert Clark, Darwin: Before and After,Grand Rapids International Press, Grand Ra-pids, MI, 1958. s.115
54- J. Tenenbaum., Race and Reich, TwaynePub., New York, p. 211, 1956; Jerry Bergman,Darwinism and the Nazi Race Holocaust,http://www.trueorigin.org/holocaust.htm
55- Francis Schaeffer, How Shall We Then Live?,Old Tappan, N.J.Revell, 1976, s. 151; HenryM. Morris, The Long War Against God, s. 78
56- Adolf Hitler, Hitler's Secret Conversations
1941–1944, With an introductory essay onThe Mind of Adolf Hitler by H.R. Trevor-Ro-per, Farrar, Straus and Young, New York, s.117, 1953; Jerry Bergman, Darwinism and theNazi Race Holocaust, http://www.trueori-gin.org/holocaust.htm
57- Daniel Gasman, The Scientific Origins of Na-tional Socialism: Social Darwinism in Ernst Ha-eckel and the German Monist League, NewYork: American Elsevier Press, 1971, s. 168
58- Henry Morris, The Long War Against God:The History and the Impact of the Creation, Evo-lution, Conflict, 8.bask›, Michigan: Baker Bo-ok House, Mart 1996, s. 81
59- Denis Mack Smith, Mussolini, s. 14
60- John P. Diggins, Mussolini and Fascism, s. 15
61- Ça¤dafl Liderler Ansiklopedisi, 2. cilt, s.669
62- James Joll, Europe Since 1870: An Internati-onal History, Penguin Books, Middlesex,1990, s. 164
63- Anthony Smith, ‹nsan, Yap›s› ve Yaflam›,Remzi Kitapevi, ‹stanbul, 1979, s. 33
64- A.E. Wiggam, The New Dialogue of Science,Garden Publishing Co., Garden City, NY, p.102, 1922; Jerry Bergman, Darwinism and theNazi Race Holocaust, http://www.trueori-gin.org/holocaust.htm
65- Robert Clark, Darwin: Before and After,Grand Rapids International Press, Grand Ra-pids, MI, 1958., s. 115-116; Jerry Bergman,Darwinism and the Nazi Race Holocaust,http://www.trueorigin.org/holocaust.htm
66- http://www.trueorigin.org/holoca-ust.htm
67- Earnst Haeckel, The History of Creation: Orthe Development of the Earth and Its Inhabitantsby the Action of Natural Causes, Appleton,New York, 1876, s. 170; Jerry Bergman, Dar-winism and the Nazi Race Holocaust,http://www.trueorigin.org/holocaust.htm
68- Theodore D. Hall, The Scientific Backgro-und of the Nazi Race Purification Program,http://www.trufax.org/avoid/nazi.html
69- http://www.fixedearth.com/hlsm.html
70- Max Nordau, The Philosophy and Morals ofWar, North American Review 169 (1889):794cited in hofstadter, social darwinism, s.171)
71- Tempo, 14 Temmuz 1991
72- http://chefsseite.tsx.org/
73- San Francisco Examiner, 1 Nisan 1997
74- Conway Zirkle, Evolution, Marxian Biologyand the Social Scene, Philadelphia; the Uni-versity of Pennsylvania Press, 1959, s.527
75- Marx ve Engels, Mektuplar, s. 426
Harun Yahya (Adnan Oktar)
NN OO TT LL AA RR 19176- Marks Engels, Mektuplar, cilt 2, s.126
77- Conway Zirkle, Evolution, Marxian Bi-ology, and the Social Scene (Philadelphia:University of Pennsylvania Press, 1959), ss.85-87.
78- Engels, Ütopik Sosyalizm-Bilimsel Sosyalizm,Sol Yay›nlar›, 1990, s.85)
79- Gertrude Himmelfarb, Darwin and the Dar-winian Revolution, London: Chatto & Win-dus, 1959, s. 348
80- Marx-Engels, Seçme Yap›tlar 3, Sol Yay›nla-r›, s. 156
81- Conway Zirkle, Evolution, Marxian Biologyand the Social Scene, Philadelphia; the Uni-versity of Pennsylvania Press, 1959, s.85-86
82- Tom Bethell, Burning Darwin to Save Marx,Harper's Magazine, December 1978, s.31-38
83- Karl Marx Biyografi, Öncü Yay›nevi, s. 368
84- John N. Moore, The Impact of Evolution onthe Soc›al Sciences, Impact No. 52,www.icr.org/pubs/imp/imp-52.htm
85- http://www.fixedearth.com/hlsm.html
86- Alan Woods, Ted Grant, Marxism and Dar-winism, London:1993
87- Kent Hovind, The False Religion of Evoluti-on, http://www.hsv.tis.net/….ke4vol/evol-ve/ndxng.html (Bu kitap sadece internetteyay›nlanm›flt›r.)
88- E. Yaroslavsky, Landmarks in the Life of Sta-lin, Moscow: Foreign Languages Publishinghouse, 1940, s. 8.; Paul G. Humber, Stalin'sBrutal Faith, Vital articles on Science/Creati-on ekim 1987, ‹mpact No. 172
89- E. Yaroslavsky, Landmarks in the Life of Sta-lin, ss. 8-12.
90- K. Mehnert, Kampf um Mao's Erbe, Deutsc-he Verlags-Anstalt, 1977
91- http://www.fixedearth.com/hlsm.html
92- Robert Milner, Encyclopedia of Evolution1990 s.81
93- Michael Ruse: The Long March of Darwin,New Scientist 103 (16 A¤ustos 1984): 35;Henry M. Morris, The Long war Against God,s.85-86
94- David Jorafsky, Soviet Marxism and NaturalScience, 1961 s.4
95- N. Werth, "Le Pouvoir soviétique et l'Egli-se ortnodoxe de la collectivisation à la Cons-titution de 1936", Revue d'études comparati-ves Est-Quest, 1993, no.3-4, s.41-49 (StéphaneCourtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panné,Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-
Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitab›, Do-¤an Kitapç›l›k A.fi., s. 227)
96- Samuel T. Francis, Sovyet Strategy of Terror,s. 54
97- V.I. Lenin, Marks-Engels–Marksizm, Ankara:Sol Yay›nlar›, Çev: Vahap Erdo¤du, 1976, s.428
98- V. ‹. Lenin, Collected Works, Moscow, Cilt 9s. 346
99- V. ‹. Lenin, Collected Works, Moscow, cilt 35,s. 238
100- Pravda Gazetesi, 26 Ekim 1918
101- V.‹. Lenin, Polnoye sobraniye soçineniy,Moskova, 1958-1966, cilt XXXV,s.311 (Stépha-ne Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Pan-né, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Je-an-Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitab›,Do¤an Kitapç›l›k A.fi., s. 82)
102- Ann Arbor, Leon Troçki, Terörizm ve Komü-nizm, University of Michigan, 1963, s. 58
103- Protokoli, zasedanii VS‹K 4-soz›va(MYK'nin 4. oturumunun Protokolleri,) Mos-kova, 1918, s. 250
104- Harrison E. Salisbury, "Reading The Gu-lag Archipelago is like no other reading ex-perience of our day," Book-of-the-MonthClub NEWS, Midsummer, 1974, ss. 4,5.
105- Komünizmin Kara Kitab›, s. 134-135
106- Komünizmin Kara Kitab›, s. 135
107- Krasniy Meç, no.1, 18 A¤ustos 1919, s.1
108- Komünizmin Kara Kitab›, s. 159-160
109- Julian Gorkin, Les Communistes contre larévolution espagnole, Belfond, 1978, s.181Komünizmin Kara Kitab›, s. 439
110- Komünizmin Kara Kitab›, s. 48
111- Komünizmin Kara Kitab›, s. 617
112- Komünizmin Kara Kitab›, s. 17
113- P.J. Darlington, Evolution for Naturalists,1980, s. 243-244
114- 6 Edward E. Ericson, Jr., "Solzhenitsyn -Voice from the Gulag", Eternity, October1985, ss. 23, 24.
115- Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflüncesi,Ankara: Belem ve Sanat Yay›nlar›, 1993, s. 61
116- Herbert Spencer, Social Status, 1850, s.414-415
117- The Challenge of Facts and Other Essays,as quoted in Mason Drukman, Communityand Purpose in America: An Analysis ofAmerican Political Theory, New York:McGraw-Hill, 1971, s. 202.]
DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR192
118- R. Milner, Encyclopedia of Evolution 1990s:412
119- Thomas F. Gossett, Race: The History of anIdea in America, Dallas: Southern MethodistUniversity Press, 1963, s. 170
120- Chauncey Depew, My Memories of EightyYears, (NY:1922), s.383-384
121- James Hill, Highways of Progress (NY:1910)s. 126, 137
122- Andrew Carneige, Autobiography, Bos-ton 1920, s. 327, bkn. Hofstadter Social Dar-winism, s.45
123- Andrew Carneige, Wealth, North AmericanReview 148, 1889, s. 655-657
124- Kenneth J. Hsu, Darwin's Three Mistakes,Geology, vol.14, June 1986, ss.532-534
125- Bolton Davidheiser, W E Lemmerts (ed)Scientific Studies in Special Creationism,1971 s. 338-339.
126- H. Enoch, Evolution or Creation, 1966 s.145
127- Erns Mayr, "Interview", Omni, Mart/Ni-san 1988, s. 46; Henry M. Morris, John D.Morris, The Modern Creation Triology, 3.cilt,s. 12
128- Ken Ham, The Lie Evolution, 15. Bask›,Master Books, Nisan 1997, s. 84
129- Theodosius Dobzhansky, Ethics and Valu-es in Biogical and Cultural Evolution, Zygon,the Journal of Religion and Science, Los An-geles Times'da yay›nland›¤› flekliyle al›nm›fl-t›r, bölüm 4 (Haziran 16, 1974), s. 6; (ThatTheir words, s.413)
130- Robert T Clark ve James D Bales, Why Sci-etist Accept Evolution, 1966, s. 64
131- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, s.223
132- Richard Dawkins, Unweaving The Rain-bow, Houghton Mifflin Company Newyork,1998, s. ix)
133- Earth watch, Mart 1989, s. 17; Henry Mor-ris, The Long War against God, s. 57
134- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolu-tion and The Origin of Life, New York: MarcelDekker, 1977. s. 2
135- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936)New York, Dover Publications, 1953 (Rep-rint), s.196
136- "New Evidence on Evolution of Early At-mosphere and Life", Bulletin of the American
Meteorological Society, cilt 63, Kas›m 1982, s.1328-1330.
137- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life:Current Status of the Prebiotic Synthesis ofSmall Molecules, 1986, s. 7
138- Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 40
139- Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth,Scientific American, cilt 271, Ekim 1994, s. 78
140- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 189
141- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 184.
142- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylva-nia: The Banner Of Truth Trust, 1988.
143- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 179
144- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Re-cord", Proceedings of the British GeologicalAssociation, cilt 87, 1976, s. 133
145- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, NewYork: Pantheon Books, 1983. s. 197
146- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,New York: Toplinger Publications, 1970, ss.75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Aust-ralopithecines in Human Evolution: Grounds forDoubt", Nature, cilt 258, s. 389
147- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: ErnstMayr", Scientific American, Aral›k 1992
148- Alan Walker, Science, vol. 207, 1980, s.1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1st ed.,New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M.D. Leakey, Olduvai Gorge, vol. 3, Cambrid-ge: Cambridge University Press, 1971, s. 272
149- Time, Kas›m 1996
150- S. J. Gould, Natural History, vol. 85, 1976,s. 30
151- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19
152- Richard Lewontin, "The Demon-HauntedWorld", The New York Review of Books, 9 Ocak,1997, s. 28.
153- Malcolm Muggeridge, The End of Chris-tendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980,s.43