konforlu, enerjİ tasarruflu Çevre dostu yeŞil...

100
ŞUBAT 2013 | SAYI:14 KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALAR

Upload: others

Post on 10-Aug-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | SAYI:14

KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU

ÇEVRE DOSTUYEŞiL BiNALAR

Page 2: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 3: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 4: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

Beni sonu olmayan

Bir sevdaya ısmarla

Bir şarkı söyle bana

Bak yüzüme ezberle

Etle tırnak gibiyiz

Sen bana leyli söyle

Ben umutla dolayım

İçimde söylenmemiş

Kelimeyi yakala

Bana derdini söyle

Söyle dillerin olayım

SÖYLE DİLLERİN

OLAYIM

Page 5: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından düzenlenen 2. Uluslara-rası Yeşil Binalar Zirvesi'nin açılışında konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a ait. Konforlu, enerji tasarruflu, çevresi park ve bahçelerle donanmış yeşil binalardan oluşan yerleşim birimleri üreteceklerini belirten Bakan Erdoğan Bayraktar, “Fakat buna karşı çıkan kesimlerin dönüşümünü nasıl yapacağız, bizim kafamızı yoran o” diyerek, gelişmenin önüne set çekmeye çalışan anlayışın artık sona ermesi gerektiğine dikkat çekiyor. Çevre yatırımlarıyla göz kamaştıran, cumhuriyet tarihin en önemli kentsel dönüşüm hamlesini başlatan Türkiye, bazı çevrelerin tüm engelleme çabalarına rağmen, geleceğe umut ve güvenle bakıyor…

Kentsel dönüşümü önemli bir fırsat olarak gören Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülagü Kaplan, ayın röportajında bazı konuların altını özenle çiziyor. Kentlerin aşırı nüfusa teslim edilmemesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Kaplan, “Kentin tüm mekânları herkes için erişilebilir olmalı. Görme, işitme ve ortopedik engeli bulunanlar, kent mekânında kendi başlarına, refakat-siz hareket edebilme özgürlüğüne kavuşmalı” diyerek konunun bir başka yönüne dikkat çekiyor.

Kadim Şehirler’de Mardin’in üzerindeki sır perdesini aralayan Mehmet Ali Abakay, “Anla-tılması, yaşanmadığı zaman oldukça güç bir şehir” olarak nitelendiği Mardin’in davetini şu satırlarla iletiyor: “Mardin, sizi güzelliklerini içinde saklayan gül bahçesi misali beklemek-tedir. Güzellikleri görme adına sizi davet etmektedir, lisân-ı hâl ile. Kültürüyle, folkloruy-la, inanç zenginliğiyle, mimarîsiyle, zengin mutfağıyla, tarihin içinde asırlara yolculuğun merkezinde Mardin, gelen misafirlerini bekliyor.”

“Kyoto Başarıya Ulaşamadı” başlıklı yazısında Yılmaz Deniz Aydemir, küresel sera gazı emisyonunu azaltmak amacıyla 2007’de yürürlüğe giren ve ilk dönemi 2012’de sona eren Kyoto Protokolü’nün başarısızlığındaki en büyük etkenin, hızla gelişmekte olan Çin, Hin-distan ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomik çıkarları olduğunu kaydediyor.

Özel Çevre Koruma Bölgelerinde bu ay “Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırması” ele alınıyor. Araştırmanın, bölgenin turizm ve balıkçılık açısından da öneme sahip olması nedeniyle, sürdürülebilir kaynak yönetimi-ne ciddi katkı sağladığına dikkat çekiliyor. Aydın Derin, “Mimar Kuşlar” dosyasıyla bizleri kanatlı uygarlığın büyüleyici görsel şölenini izlemeye çağırıyor.

Aytekin Aydın, “Şehri Düşünmek” başlıklı denemesinde şu ifadeleri kullanıyor: “Şehri dü-şünmek, yapay kavramlara ve onlarla düşünen insanlara ve onların yönetimi olan sınır-larla belirlenmiş daracık -geniş olsa bile bunaltıcı- yerleşimlerine karşı, bir güzel site ve şehirlerin kardeşliği arayışıdır.”

“Bir Yüzümüz Şehirdir Bizim” başlıklı denemesinde Mustafa Karaosmanoğlu, “Her şehir kendi ismini kazımak ister insanın künyesine” diyor; ancak bunun tam zıddının da kabil olabildiğinin altını çiziyor: “Lakin bazen hikâye değişir. Bir büyük anlam gelir, şehrin bü-tün kodlarını dönüşüme uğratarak. Şehir boyun eğer, ram olur, itirazdan itaate geçer apansız. İnsan büyür, insanla birlikte büyür şehir.”

“İnsan ve Eser”de Antoni Gaudi’yi mercek altına alan Osman Mimaroğlu, “Taşlar da şiir söyler kendi dilince” diyor ve Gaudi’nin tarzını, “şehrin eskiyen yüzünden büyülü bir dün-yanın eşiğine geçiş denemesi” olarak nitelendiriyor.

Her bahar ayrı bir heyecan ve taze bir başlangıçtır. Çevre ve Şehir’in baharı ve yenilikleri müjdeleyen Mart sayısında buluşmak üzere…

Saygılarımızla…

"KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ GÖZÜMÜZ KESİYOR,ASIL ZOR OLAN KAFALARI DÖNÜŞTÜRMEK"

Page 6: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

34 46

Türkiye Çevre Koruma Vakfı İktisadi İşletmesi

(TUÇEV) adınaSorumlu Yazı İşleri Müdürü

Ümit Kaçar

Yayın KoordinatörüAhmet Usta

Yayın KuruluHüseyin Güç

Mustafa KaraosmanoğluYılmaz Deniz Aydemir

Haber MerkeziArif Mehmet İpek

Veli YıldızSevilay EsenHazal Çelik

Metin Kakar

ReklamSerdar Uyanık

TasarımDB Yapım

Mehmet S. Fidancı

FotoğraflarSelahattin AydınlıMustafa Demirel

Sıtkı İlanbey

Yönetim YeriMustafa Kemal Mah. 2158. Sokak No: 5/9

Çankaya, AnkaraTel: 0 312 215 97 36

TürüYaygın Süreli

BaskıFersa Ofset Baskı Tesisleri, Ankara

Tel: 0 312 386 17 00

Basım TarihiŞubat 2013 – Ankara

ISSN 2147-1649

(Ücretsizdir)

YIL: 2 | SAYI: 14 | ŞUBAT 2013

Doç. Dr. HÜLAGÜ KAPLAN İLE SÖYLEŞİ

Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülagü Kaplan’a göre, kentler aşırı nüfusa teslim edilmemeli. İstanbul’un nüfusunu artırmak şöyle dursun, mümkünse nüfusu çevre illere aktarılmalı ve bundan kimse korkmamalı.

KANATLI UYGARLIĞIN GÖRSEL ŞÖLENİMİMAR KUŞLAR

“Kanatlı uygarlık” olarak anılan kuşlar, her türlü koşulu hesaba katarak özenle oluştur-dukları yuvalar ile hem usta mimarları arat-mıyorlar, hem de doğayı süslüyorlar.

BAKANLIKTAN KISA HABERLER ..............................10

ÇAMLICA CAMİİ PROJESİNDE BAZI DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI ................................ 18

BİR YÜZÜMÜZ ŞEHİRDİR BİZİMMustafa KARAOSMANOĞLU .................................. 22

KYOTO BAŞARIYA ULAŞAMADIYılmaz Deniz AYDEMİR .................................................. 26

KIŞIN ILIK GEÇMESİ GRİP SALGININI ARTIRIYOR | Aydın DERİN ........................................ 30

Doç. Dr. HÜLAGÜ KAPLAN İLE SÖYLEŞİ ............ 34

GÖKYÜZÜNDE DANS EDEN RUHLAR .................. 42

MİMAR KUŞLARAydın DERİN ............................................................... 46

ŞEHRİ DÜŞÜNMEKAytekin AYDIN ............................................................... 54

ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİKÖYCEĞİZ-DALYAN ................................................. 56

KADİM ŞEHİRLERMARDİN... BİR TUTAM MARDİN.. .......................... 68

RİLKE'YE AĞIT ............................................................. 80

TAŞLAR DA ŞİİR SÖYLER KENDİ DİLİNCEANTONI GAUDIOsman MİMAROĞLU ............................................... 84

ŞEHRİN ÇOCUKLARIHüseyin GÜÇ................................................................ 88

KİTAP TANITIM ........................................................... 92

BİLİNÇ TESTİ / EV ALETLERİ ........................................... 94

Page 7: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

56 68 84MARDİN...BİR TUTAM MARDİN...

Mezopotamya Tarihi'nin kâdîm şehir-lerinden biridir, Mardin. Güneydoğu Anadolu'nun farklı kültürleriyle herc u merc olduğu, birçok egemenliğin, inancın hüküm sürdüğü toprakların ipek yolu güzergâhında bir merkezdir, Mardin.

TAŞLAR DA ŞİİR SÖYLER KENDİ DİLİNCEANTONI GAUDI

25 yaşında vasat bir öğrenci seviyesin-de, lakin sektirmeden 4 yılda mimarlık bölümünü bitirdi.

ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİKÖYCEĞİZ - DALYANKöyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Böl-gesi Denizel Alan Biyolojik Çeşitlilik Araş-tırması, bölgenin turizm ve balıkçılık açı-sından da öneme sahip olması nedeniyle, sürdürülebilir kaynak yönetimi açısından ciddi katkı sağlamıştır.

Konforlu, enerji tasarruflu, çevresi park ve bahçelerle donanmış yeşil binalardan oluşan yerleşim birimleri üreteceklerini belirten Bakan Erdoğan Bayraktar, “Fakat buna karşı çıkan kesimlerin dönüşümünü nasıl yapacağız, bizim kafamızı yoran o” diye konuştu.

2. ULUSLARARASI YEŞiL BiNALAR ZiRVESi’NDE KONUŞAN BAKAN BAYRAKTAR:Kentsel Dönüşümü Gözümüz Kesiyor, Asıl Zor Olan Kafaları Dönüştürmek

06

Page 8: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

6 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tara-fından düzenlenen 2. Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi'ne katılan Çevre ve Şehirci-lik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Türkiye'de şehirlerin ve yapı stokunun büyük kısmının dayanıksız, sağlıksız, enerjiyi savuran binalardan oluştuğunu anlattı. Kentlerin alt yapısının eski ve yetersiz olduğunu kaydeden Bakan Bayraktar, bu çerçevede 14 milyon konutun ısı yalıtımı, mantolama, enerji sertifikası almaları yönünden göz-den geçirilmesi gerektiğini söyledi.

6,5 milyon konutu 20 sene içinde mutlaka yenileyecek tarzda program yaptıklarını hatırlatan Bakan Bayraktar, “Gayemiz, sadece binaları yenilemek değil, önümüz-deki süreçte ülkenin gelişme ve ilerleme grafiğini de yükseltecek en önemli çalış-ma, dönüşüm seferberliğimiz olacak” diye konuştu.

Uygulamayla birlikte afet sonrası oluşan can ve mal kayıplarının çok büyük ölçüde

azalacağını, salaş yapıların yerine enerji tasarruflu modern binalar inşa edileceğini kaydeden Bakan Bayraktar, inşaat sektö-rünün gelişeceğini ve istihdamın artması-na katkı sağlanacağını da belirtti.

Türkiye'nin gelişimine paralel şehircilik an-layışıyla marka kentler oluşturacaklarına değinen Bayraktar, kentsel dönüşümü bu çerçeveye oturtarak çalışmalarını yürüt-tüklerini söyledi. Bayraktar, yeni binalar-da rüzgâr ve güneş enerjisi ile yağmur suyundan istifade etme şeklinde yenilikler ortaya konulacağını vurguladı.

KAYABAŞI, SEATTLE İLE YARIŞACAK

Kentsel dönüşüm sonrasında ekolojik şehirlerin sayısının artacağını dile getiren Bakan Bayraktar, dünyada genel ola-rak kişi başına yeşil alan 8-12 metrekare arasında iken, dönüşüm çalışmalarında yeşil alan kriterinin 18 metrekare olacağını söyledi.

İstanbul'da gerçekleştirilecek iki yeni projeden bahseden Bakan Bayraktar, Kayabaşı projesinde iddialı olduklarını ifade etti. Bayraktar, “Dünyada kurulan şehirlere baktığımız zaman, Kuala Lumpur

Türkiye'nin enerjiye yıllık 60-70 milyar dolar ödediğini belirten Bakan Bayraktar, “Binalarımızın tamamını enerji tasarruflu hale getirdiğimiz takdirde 8 milyar dolar ile 15 milyar dolar arasında enerji tasarrufu sağlamış olacağız” dedi.

2. ULUSLARARASI YEŞiL BiNALAR ZiRVESi’NDE KONUŞAN BAKAN BAYRAKTAR:

Kentsel Dönüşümü Gözümüz Kesiyor,Asıl Zor Olan Kafaları DönüştürmekKonforlu, enerji tasarruflu, çevresi park ve bahçelerle donanmış yeşil binalardan oluşan yerleşim birimleri üreteceklerini belirten Bakan Erdoğan Bayraktar, “Fakat buna karşı çıkan kesimlerin dönüşümünü nasıl yapacağız, bizim kafamızı yoran o” diye konuştu.

KAPAK KONUSU

Page 9: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 7

gibi, hatta geçmişte çok iddialı kurulan Vancover, Seattle gibi şehirlere baktığımız zaman, Kayabaşı'nın da onlarla mukayese olabilecek durumda olduğunu görmekte-yiz” dedi.

Kayabaşı projesini, üçüncü havaalanını içine alacak şekilde ve 1,5 milyon insanı barındıracak tarzda modern bir şehir ola-rak inşa edeceklerini kaydeden Bayraktar, ihale çalışması biten projenin, İstanbul'un kentsel dönüşüm sürecine katkı yapacağı-nı ifade etti.

“KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ GÖZÜMÜZ KESİYOR”

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürül-mesi projesine karşı çıkanlar olduğunun altını çizen Bakan Bayraktar, şöyle devam etti:

“Ben bunlarına o kadar fazla kızmıyorum. Fakat bunların söylemlerine takılanlara çok üzülüyorum. Hakikaten bugün dönü-

şümü artık bizim gözümüz kesiyor. Bu milletin desteği, projeyi sahiplenmesi ol-dukça, biz ülkemizi salaş yapılardan, kaçak yapılardan kurtaracağız. Konfor bahşeden, yeşil bina olan ve enerji tasarruflu olan, çevresi parklarla, bahçelerle donanmış yerleşim birimlerini üreteceğiz. Fakat buna karşı çıkmak isteyen kesimlerin dö-nüşümünü nasıl yapacağız bizim kafamızı yoran o. Kurum olarak belli bir kulvarda olan, pozisyon olarak destek vermesi ge-rektiği yerde olup da hala daha bu projeye destek vermeyenleri nasıl dönüştüreceğiz. Gerçekten bu bizi düşündürüyor ve bu konuda çözüm üretmiş değiliz.”

Müteahhitlik firmalarının İzmir, Bursa, Diyarbakır gibi gelişmekte olan şehirlere yatırım yapmaları gerektiğini dile getiren Bakan Bayraktar, yenilenecek 6,5 milyon konutun büyük bölümünün yeşil bina tar-zında tasarlanacağını söyledi.

YENİ BİNALARA ENERJİ KİMLİK KARTI

2. Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi’ni izle-yen gazetecilerin sorularını da cevaplandı-ran Bakan Bayraktar, “Ispartakule'de yeri

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, Afet Riski Altındaki Binaların Dönüştürülmesi Kanunu kapsamında başlattıkları kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında önümüzdeki 20 yıl içerisinde binalarımızın tamamını enerji tasarruflu bina haline getirmeyi planladıklarını söyledi.

Page 10: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

8 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

olanlar, evi olanlar veyahut orada proje yapmak isteyenler zaman içerisinde çok kârlı çıkacak, onu söyleyebilirim” dedi.

Yeni ruhsat alan binalarda mutlaka enerji kimlik belgesi alınması gerektiğini hatırla-tan Bakan Bayraktar, 2011'de başlattıkları uygulamaya göre, eski binalarda man-tolama ve çatı izolasyonunun yapılması durumunda enerji kimlik belgesi verildiğini kaydetti. Bayraktar, “Afet Riski Altında-ki Binaların Dönüştürülmesi kapsamında

yaptığımız kentsel dönüşümde, 20 yıl içerisinde binalarımızın yüzde 90'ını, yüz-de 100'ünü enerji tasarruflu bina haline getirmeyi planlıyoruz” dedi.

Türkiye'nin enerjiye yıllık 60-70 milyar dolar ödediğini belirten Bakan Bayraktar, şunları söyledi: “Binalarımızı enerji tasar-ruflu hale getirdiğimiz takdirde binala-rımızda yüzde 30 ile yüzde 40 arasında enerji tasarrufu sağlayacağız. Toplamda da yüzde 10 ile yüzde 15 arasında ener-ji tasarrufu elde edeceğiz. Binalarımızın tamamını enerji tasarruflu hale getirdiği-miz takdirde 8 milyar dolar ile 15 milyar dolar arasında enerji tasarrufu sağlamış olacağız.”

“TÜRKİYE'NİN MARKA DEĞERİ ARTACAK”

Bakan Bayraktar, bir soru üzerine, TOKİ'nin Kayaşehir'de yaklaşık 20 bin konutu bitirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Pahalı bir şehir değil, her gelir grubunun barınabileceği bir şehir. Metro geldikten sonra, diğer bütün sosyal do-natılar bittikten sonra, alternatif yollar yapıldığında, üçüncü boğaz köprüsünden gelen çevre yolu da oradan geçtiği zaman Kayabaşı, Kemerburgaz'la, havaalanıyla,

yeni yapılacak olan kanalla birlikte dünya ölçeğinde çok iddialı bir şehir olacak. Türkiye'nin ve İstanbul'un marka değerini artıracak.”

Ispartakule ile ilgili gelişmeler olduğunu ve buranın önemli bir merkez olacağını an-latan Erdoğan Bayraktar, “Ispartakule'de yeri olanlar, evi olanlar veyahut orada proje yapmak isteyenler zaman içerisinde çok kârlı çıkacak, onu söyleyebilirim” diye konuştu.

“BİRAZ PARA BİRİKTİRECEKSİNİZ”

Maketten konut satışı konusunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın yetkilendirildiği-ni hatırlatan Bakan Bayraktar, maketten satış yapılmasının sigorta altına alınması ve maketten konut alan vatandaşların mağdur edilmemesi konusunda çalışmalar yapıldığını bildirdi. Kayaşehir'de gazeteci-ler için yapılacak konutlara ilişkin bir soru üzerine Bakan Bayraktar, “Çalışma bizim dönemimizde başlamıştı, devam ediyor. Mehmet Atalay'la beraber, TOKİ ile bera-ber, biz de yardımcı oluyoruz devam edi-yor. Hiç parası olmayana konut yok, biraz para biriktireceksiniz” ifadesini kullandı.

Kuala Lumpur, Vancover, Seattle gibi şehirlerle yarışacak olan Kayabaşı projesini, üçüncü havaalanını içine alacak şekilde ve 1,5 milyon insanı barındıracak tarzda modern bir şehir olarak inşa edeceklerini kaydeden Bayraktar, ihale çalışması biten projenin, İstanbul'un kentsel dönüşüm sürecine katkı yapacağını ifade etti.

Page 11: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 12: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

10 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

K I S A H A B E R L E R K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A

ÇEVRE MÜFFETİŞİ ÇOCUKLAR GELİYOR!

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyeler ile birlikte yürüteceği “Temiz Türkiyem Pilot Eği-timi Projesi”ni başlatıyor. Toplumun her ke-siminde, çevre bilinci oluşturmak için eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarını yapacak olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilk etapta be-lirlenen, 15 belediyedeki 4. Sınıf öğrencilerini adeta birer çevre müfettişi olarak yetiştirecek.

Bu kapsamda başlatılan Temiz Türkiyem Pilot Eğitim projesiyle, öğrencilerin çeşitli aktivi-telerle eğitilerek birer çevre müfettişi olması sağlanacak. Özel kimlik kartları dağıtılacak öğrenciler için çevre konulu eğitim seminer-leri, geri dönüşüm çalışmaları, tiyatro göste-rileri, çevre gezileri ve yarışmalar yapılacak.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyeler ve il müdürlükleriyle ortak yürütülecek olan projeye ilk etapta Küçükçekmece, Bağcılar, Esenler, Üsküdar, Fatih, Altındağ, Keçiören, Sincan, Şahinbey, Adapazarı, Trabzon, Denizli, Adıyaman, Uşak ve Bilecik belediyelerinden başlanacak.

SAROS KÖRFEZİ’NİN SIRRI ARAŞTIRILIYOR

Özel Çevre Koruma Bölgelerindeki kara ve deniz alanlarındaki biyolojik çeşitliliğin hari-tasını çıkararak bu bölgelerdeki araştırma-larına hızla devam eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, dünyada kendini temizleyebilen 5 körfezden biri olan “Saros Körfezi’nin denizel ve karasal biyolojik çeşitliliğini tespit ediyor.

Bakanlık Kurulu karasıyla 2010 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ilan edilen Sa-roz Körfezi’nin doğal, kültürel, ve tarihi değer-lerinin korunması amacıyla, denizel ve karasal biyolojik çeşitliliğini araştıracak olan Bakanlık, Saros Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesinde yapılacak Yönetim Planına altlık oluşturmak üzere, biyolojik açıdan kıyı ve deniz ortamı

değerlendirilerek önceliklerin belirlenmesi için mevcut makroskobik denizel ve karasal biyolojik çeşitliliğin tespitini gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

BALKONDA ÇANAK ANTEN DEVRİ SONA ERİYOR

Yeni yapılacak binaların balkonlarına çanak anten koydurmayacaklarını belirten Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, eski binalardaki benzer uygulamaların da 2014 yılı sonuna kadar kaldırılacağını ve böylece görüntü kirliliğine son verileceğini söyledi. Bu konuyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile görüştüklerini kaydeden Bayraktar, şunları söyledi:

“Biz çok ciddi bir kentsel dönüşüm yapıyoruz. Binalarımızın fotoğrafını güzelleştirmemiz la-

zım. Şehirlerimizi güzelleştirmemiz lazım. Bu bağlamda, balkonlarımızdaki çirkin görüntüleri de mutlaka ortadan kaldıracağız. İnsanımı-zı incitmeden, kırıp dökmeden başaracağız bunu. Görüntü kalitesini artıracak önlemleri RTÜK ile birlikte alacağız. Yeni yapılacak bi-naların balkonlarına kesinlikle çanak anten koydurmayacağız.”

Çevre ve Şehircil ik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın talimatı doğrultusunda RTÜK Başkanı Davut Dursun ile bir araya geldik-lerini belirten Çevre Yönetimi Genel Müdürü Mehmet Baş ise, bu rahatsız edici görüntü-yü ortadan kaldırmak için Kurul ile birlikte komisyon oluşturarak çalışma başlattıkları dile getirdi.

2012 YILINDA 497 TON ATIK PİL TOPLANDI

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012 yılında 497 ton atık pil topladı. Atık pillerin yüzde 34’lük kısmı okullarda toplanırken, atık pil toplama oranında İstanbul yüzde 36 ile en çok atık pil toplayan il oldu.

Bakanlıkça yetkilendirilen ve Türkiye’de atık pil konusunda tek yetkili kuruluş olan Taşı-nabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derne-ği (TAP) 2004 yılından beri atık pil toplama çalışmalarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda yürütüyor.

Uygulamanın başladığı 2004’ten 2012’ye kadar bin 762 ton atık pil toplandığını kaydeden Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Tür-kiye, atıkların dönüşümünde, birçok Avrupa ülkesinden ileri bir seviyededir” dedi. Atıkların geri kazanım faaliyetleri sonucu sağlanan kat-ma değerin yıllık 1 milyar lirayı aştığını belirten Bakan Bayraktar, “Atıktan geri dönen kazanç altın gibi değerli, gerek geri kazanım malze-meleri gerekse enerji elde edilerek ekonomik kazanç sağlıyoruz. PTT noktalarından alışveriş merkezlerine, camilerden devlet dairelerine

Page 13: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 11

K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A

oradan parklara kadar birçok toplama noktası oluşturmuş durumdayız” dedi.

GERİ KAZANIMLA 21 MİLYON AĞAÇ KURTARILDI

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Atık Yönetimi Dairesi Baş-kanlığı, kâğıt ambalaj ve ambalaj atık yöne-tim sistemini kontrol etmek, veri oluşturmak amacıyla ambalaj elektronik yazılım programı geliştirdi. Kâğıt ambalaj üreticileri ve ürün-lerini kâğıt ambalajı olarak piyasaya süren işletmeler, 2012 yılında 2 Milyon 874 Bin 998 ton kâğıt ambalaj veri girişi yaptı.

Bakanlık ambalaj atığı üreticilerinin yanı sıra, ambalaj atığını toplayan ayıran ve geri dönüştü-ren işletmelerinde veri girişi yapmasını sağladı. Bu sistem sayesinde 2012 yılında ambalaj atığı geri dönüşüm tesislerinde 1 Milyon 252 Bin 117 ton kâğıt ambalaj atığı geri dönüşümü yapıldığı gözlendi.

Bakanlık olarak atık geri dönüşümüne çok önem verdiklerini belirten Çevre ve Şehirci-lik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 1 ton kâğıdın geri kazanılmasında 17 adet çam ağacının kurtarıldığını hatırlattı.

2012 yılında yaklaşık 21 milyon adet yetişmiş çam ağacını kurtararak 192 dekar orman ala-nını koruduklarını kaydeden Bayraktar, am-balaj atığı oluşturanların, ambalaj atıklarını diğer atıklardan ayrı biriktirerek, belediyelerin sistemine vermeleri gerektiğini söyledi. Bakan Bayraktar şöyle devam etti:

“Belediyelerimiz bu çalışmalarını ambalaj atığı yönetim planları kapsamında geçici faaliyet belgeli/çevre lisanslı işletmelerle gerçekleş-tiriyorlar. Kaynağında ayrı toplanan ambalaj atıkları, toplama, ayırma tesislerinde cinsle-rine göre ayrılarak geri dönüşüm tesislerine gönderiliyor. Kâğıt geri dönüşüm tesislerin-de ihtiyaca göre orijinal hammaddeye belirli oranlarda karıştırılarak tekrar kâğıt üretiliyor.

Kâğıt geri kazanımı ile %50 enerji tasarrufu sağlanmakta, daha az ağaç kesileceğinden doğal kaynaklarımız daha çok korunmaktadır.”

NAYLON POŞET YERİNE BİYOBOZUNUR POŞET

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, naylon poşet yerine doğa dostu biyobozunur poşetlerin kullanımını teşvik edecek. Konuyla ilgili ko-nuşan Çevre Yönetimi Genel Müdürü Mehmet Baş, doğada kısa sürede yok olması nedeniyle biyobozunur poşet imalatını sağlamak üze-re poşet üreticileriyle görüşmelerinin devam ettiğini söyledi.

Bakanlık olarak bu poşetlerin sponsorluğunu yaparak üreticilere ve marketlere destek ver-meyi planladıklarını ifade eden Baş, “Marketler naylon poşetleri parayla alıyor. Biyobozunur poşetlerin fiyatı, normal poşetlerin iki katı kadar. Market mesela 100 bin liralık poşet aldığında, bunun belli bir miktarını Bakanlık olarak karşılayıp, teşvik edici noktada olaca-ğız. Dolayısıyla da rakamlar aşağıya düşmüş olacak” dedi.

Naylon poşetlerin parayla, biyobozunur po-şetlerinse bedava alabileceğini anlatan Baş,

“Plastik poşet alanlara da bedel koyalım di-yoruz. Plastik poşet, Avrupa'nın tümünde ve Türkiye'deki bazı büyük marketlerde parayla satılıyor. Vatandaşımız illaki plastik poşet is-terse onun bedelini ödeyecek. Bu yönde bir planlama yapıyoruz” dedi.

TÜRKİYE’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ FOTOĞRAFI

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TÜBİTAK TÜSSİDE’nin ortaklaşa yürüttükleri “İklim Değişikliği’nin Etkileri ve İklim Değişikliği-ne Uyum Konusunda Farkındalık Geliştirme Projesi” kapsamında Edirne, İzmir, Trabzon ve Konya’da “İklim değişikliği ve Uyum Ça-lıştayları” gerçekleştirdi. Çalıştaylarda iklim değişikliğinin etkileri ve çözüm önerileri tar-tışıldı. Dört ilde gerçekleştirilen çalıştaylarda katılımcılara yöneltilen "iklim değişikliği deni-lince aklınıza ilk ne geliyor" sorusuna verilen cevaplar ise şaşırtıcıydı.

Çalıştay sonuçlarına göre, iklim değişikliği dendiğinde katılımcıların aklına gelen ilk kav-ramlar, kutup ayısı, tufan, kasırga gibi Türki-ye' de rastlanmayan ancak küresel ısınma/iklim değişikliği ile özdeşleşmiş küresel sim-geler oldu.

Çalıştaylarda, bölgesel farklılıklar nedeniyle bazı kavramların daha çok öne çıktığı görüldü. Edirne ve Konya gibi karasal iklim özellikleri-nin görüldüğü iç bölgelerde iklim değişikliği denildiğinde, susuzluk/kuraklık, çölleşme, tarımsal verimlilikte azalma ve hatalı tarım uygulamaları ilk akla gelenler oldu. Edirne’de Arda, Tunca ve Meriç nehirlerinin varlığı nedeni ile sel ve taşkınlar, Konya’da toz fırtınası, ku-ru-nemsiz hava, gri gökyüzü gibi kavramların öne çıktığı görüldü.

Page 14: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

12 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S AK I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A

Trabzon çalıştayı katılımcıları, sel, taşkın ve heyelan gibi doğal/beşeri afetleri, balık ölüm-leri ve turizm gibi kavramları öne çıkarırken; İzmir çalıştayı katılımcıları ise uzun yaz mev-simi, karbon ayak izi, su kaynaklarında azal-ma, geri dönüşüm gibi kavramları daha çok vurguladılar.

İklim değişikliğinin olumlu ve olumsuz etki-lerinin ve çözüm önerilerinin tartışıldığı otu-rumlarda ise, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri olarak en çok dile getirilenler “Çölleş-me, içilebilir su kaynaklarının azalması, ku-raklık, su savaşları, enerji tüketiminin artması, endemik türlerin yok olma tehlikesi, orman yangınlarında, sel ve heyelanlarda artış” gibi ifadeler oldu.

İklim değişikliğinin toplumsal etkilerine de değinilen çalıştaylarda katılımcılar “mutlulu-ğun azalması, kara duyulan özlemdeki artış, uluslararası kuruluşların baskısının daha da artması” gibi ifadelere yer verdi.

Katılımcıların iklim değişikliğinin olumlu et-kileri hakkındaki görüşleri “Yeşil ekonomiye yönelme, yenilebilir enerji kaynakları, kent-sel planların iklim değişikliği etkilerinin göz önünde bulundurularak yapılması, suyun ve enerjinin bilinçli tüketilmesi” gibi konular ol-duğu ortaya çıktı.

İklim değişikliğine uyum kapsamında katılım-cılardan gelen öneriler arasında ise; bisiklet gibi çevreci taşıtların kullanımının yaygınlaştı-rılması, kuraklığa ve tuzluluğa dayanıklı bitki ve tohum türlerinin yetiştirilmesi, suyun bilinçli kullanımında eğitimler verilmesi, doğal kay-naklardan yararlanma oranının arttırılması, kentsel planlamalarda ve binalarda ekolojik süreçlerin dikkate alınması, hassas türlerin korumaya alınması ve gen bankalarının yay-gınlaştırılması, alternatif geçim kaynaklarının geliştirilmesi, yağmur sularının değerlendi-rilmesi gibi konular bulunuyor.

Katılımcılardan gelen diğer dikkat çekici öne-riler ise şöyle: Denizlere rüzgâr tribünlerinin kurulması, ilkokullarda suyun önemi üzerinde eğitim verilmesi, kendi enerjisini üreten ve sıfır atık politikası izleyen site ve evlerin yapılması, satın alınan tüm ürünlerin etiketlerine karbon salınımlarının yazılması, endemik bitkilerin ye-tiştiği alanların milli park ilan edilmesi ve daha az su isteyen bitki türlerinin geliştirilmesi...

IHLARA’NIN DOĞAL VE KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, doğal güzelliğiyle beraber kültürel açıdan da büyük bir mirasa sahip olan Ihlara Vadisi Özel Çevre Koruma Bölgesinin, karasal biyolojik çeşitliliğinin tespit çalışmalarını tamamladı. Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nce yürütülen araştırmada, Ihlara Vadisi'nin yoğun, değişken bir bitki örtüsüne sahip olduğunu, bunların çoğunun yöreye özgü (endemik) özellik taşıdığı belirlendi.

Tespiti yapılan 55 familyadan 185 cinse ait 256 bitki türünün 32’sinin (%12,5) yöreye özgü olduğu kaydedilirken, bölgenin en önemli akar-suyu niteliğinde olan Melendiz Irmağı’nda 5 balık türü kayıtlara geçti. Bu türlerden en çok yakalanan, yöresel adı Pullu olan Tatlısu Kefali oldu. Dere kayası balığı ise bölgeye özgü bir balık türü olarak gözlemlendi. Bölgede ayrıca 20 memeli türü tespit edildi.

Dünyada eşine az rastlanır doğal ve tarihi zenginliklere sahip olan Ihlara Vadisi, tama-mıyla doğal ve arkeolojik sit alanı kapsamında bulunuyor.

TAPU HAZİNE’NİN KASASINI DOLDURDU

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2012 yılı verileri-ne göre, geçen yıl tapuda gerçekleştirilen 6 milyon 190 bin 454 işlemin yüzde 30.9’u satış şeklinde oldu ve bu işlemlerden Hazine’ye 4 milyar 637 milyon 488 bin 907 TL para aktarıldı.

Tapu ve Kadastro verilerine göre, yüzde 28.16 ile Marmara Bölgesi tapu işlemlerinde birinci olurken, elde edilen harç miktarı 2 milyar 197 milyon TL ile Türkiye genelinin yüzde 47. 38’ini oluşturdu. İl bazında 793 bin işlem sayısı ile İstanbul birinciliği alırken, bu ilde yapılan iş-lemlerden elde edilen harç miktarı 1 milyar 628 milyon 137 TL’yi buldu. İstanbul’u Anka-ra (491 milyon), İzmir (283 milyon), Antalya

(196 milyon), Bursa (171 milyon), Konya (102 milyon), Adana (89 milyon), Trabzon (57 mil-yon) takip etti. Yapılan işlem ve harç miktarı en düşük iller Gümüşhane, Bingöl, Hakkâri, Ardahan ve Bayburt oldu. Bayburt’ta geçen yıl 5 milyon işlem yapıldı ve 802 bin harç geliri elde edildi.

YAVRU VATAN YENİ KADASTROSUNA KAVUŞUYOR

Barış Harekatı sırasında kadastro planla-rının asılları Rum kesiminde kalan KKTC, Türkiye'nin desteğiyle yeni kadastrosuna ka-vuşuyor. Türkiye ve KKTC arasında yapılan görüşmeler sonrasında imzalanan protokolle yavru vatan Kıbrıs’ın kadastro çalışmalarının yenilenmesine karar verildiği ifade edildi.

Bu kapsamda, KKTC'nin sabit noktalarını belirlenmesi (nirengi ağının) oluşturulması, kadastral haritaların yenilenmesi, tapu ve ka-

Page 15: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 16: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

14 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

dastro otomasyonuna geçilmesi için çalışmalar başlatıldı. Protokoller kapsamında, şimdiye kadar KKTC'de birinci derece nirengi ağı, Ha-rita Genel Komutanlığı'nca yapıldı.

Diğer taraftan, ülke savunması ve kalkınması amacıyla coğrafi bilgi ile belgelerin üretilebil-mesi için gerekli hassas koordinat bilgileri-nin hızlı ve ekonomik şekilde elde edilmesini amaçlayan Türkiye Ulusal Sabit GPS Ağı-Aktif (TUSAGA-Aktif) sistemi, Türkiye ile paralel KKTC'de de hayata geçirildi.

BİNALARA AFET RİSKİ PUANI GELİYOR

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kentsel dönüşü-mün öncelikli olarak nerelerde yürütüleceğini belirlemek için hazırlayacağı veri tabanıyla konutlara ilişkin afet riski haritası oluşturacak. Haritada hangi konutun ne kadar dayanıklı olduğu, deprem, sel ve heyelan gibi risklere maruz kalma ihtimali yer alacak. Her bir konut için bir afet puanı verilecek. Afet riski yüksek konut öncelikli olarak yıkılacak.

Belediyeler ve vatandaşın oluşturulacak hari-tayı göreceğini ve oturduğu bölgenin risk duru-munu öğrenebileceğini kaydeden Konuyla ilgili bilgi veren Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Türkiye'de ilk defa havalimanı ile sanayi tesislerine yakın olan konutların da afet riski kapsamına alınacağını ifade etti.

Kentsel dönüşümü Türkiye'nin her yerinde aynı anda yürütülemeyeceğini, öncelik sırası gerektiğini belirten Bayraktar, “Bu nedenle, 81 il için bir afet riski haritası oluşturacağız” dedi. Bayraktar, şunları söyledi: “Türkiye'de-ki konutların deprem riskinin ölçülmesi için Kandilli Rahathanesi ile protokol imzaladık. Kandilli Rasathanesi, mahalle ve il bazında konutların deprem riskinin ölçülmesi için bir sistem hazırlayacak. Deprem haritasında, biz fay hatlarına değil, konutların dayanıklılık du-rumlarına bakacağız. Bu haritada, her ilin dep-rem riski ile binaların dayanıklılık durumlarına birer not verilecek. Böylece, tüm Türkiye'deki konutların deprem puanı çıkacak.”

Bakan Bayraktar, bu konudaki iş ve işlemle-rin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyeler ve valiliklerle birlikte yürütüleceğini söyledi.

SEL VE TAŞKIN RİSKİ ALTINDAKİ BODRUM KATLARA 1.5 METRE AYARI

Samsun Canik’te meydana gelen sel felaketin-den sonra gündeme gelen bodrum katlarıyla ilgili düzenlemede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sona geldi. Bakanlık, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle, daha öce yönetmelikte bulunmayan su taşkın seviyesine esas, dere kenarlarına inşa edilen duvar veya düzenleniş, yükseltilmiş zemin anlamına gelen “dere kret kotu” tanımını getirdi.

Buna göre, iskan edilen katın taban kotu ile bina girişi, otopark girişi kotlarının dere kret kotunun en az 1.50 metre üzerinde olması, bu seviye altında otopark giriş çıkışına, bina cephesinde tabii zemin veya tesviye edilmiş zemin altında kapı açılmaması ve pencere boşluklarının bu seviyeden itibaren en az 90 cm yukarıda bırakılması öngörülüyor.

Bakanlık, sel ve taşkın riski taşımayan yer-lerde kuralına uygun iskân edilmiş bodrum katlarını yasaklamaya gitmeyecek. Arazinin fiziki yapısı, eğimli yörelerde zemin üzerinde kalan sel ve taşkın riski taşımayan bodrum katlarına iskân verilecek.

GAYRİMENKUL SAHİPLİĞİNDE ERKEKLER ÖNDE

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Ka-dastro Genel Müdürlüğü Türkiye genelinde gayrimenkullerin sahipliği oranı üzerinde bir araştırma yaptı. Araştırma sonucunda, Türkiye’deki gayrimenkullerin yüzde 65’inin erkeklerin üzerine kayıtlı olduğu belirlendi. Türkiye genelindeki toplam 131 milyon gayri-menkulün 80 milyonunun sahibinin erkek, 43 milyon 468 bin gayrimenkulün sahibinin kadın olduğu belirlenirken, 7 milyon 412 bin arsa ve konutun sahibinin cinsiyeti ise belirlenemedi.

Araştırmaya göre; erkek sahiplik oranı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde daha yük-sek. Bu oran Hakkâri’de yüzde 86, Mardin’de yüzde 82, Siirt’te yüzde 81. Kadınların en faz-la gayrimenkul sahibi olduğu illerin başında ise sayısal olarak Ankara ve İstanbul, oransal olarak da Bayburt, Yalova ve Çankırı geliyor. Bayburt'ta bulunan daire, arsa ve tarlaların yüzde 41,71'inin sahibi kadınlardan oluşurken, aynı oran Yalova'da yüzde 41,40, Çankırı'da ise yüzde 41,7’ de kaldı. Ankara'da bulunan 6,5 milyon gayrimenkulün 2 milyon 433 bininin tapusu kadınlara ait. İstanbul'da ise kadınların üzerinde 1 milyon 859 bin gayrimenkul görü-nüyor. Aynı rakam İzmir'de 1 milyon 142 bin.

K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S AK I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A > K I S A

Page 17: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 15

Page 18: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 19: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 20: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

18 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Selçuklu ve Osmanlı mimari tarzı daha baskın hale getirildi

ÇAMLICA CAMİİ PROJESİNDE BAZI DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI

Page 21: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 19

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Çamlıca tepesinde toplam 110 bin metrekare alana inşa edilecek olan cami projesinde önemli değişiklikler yapıldığını söyledi. Mimarlarla yaptıkları çalışmalarda cami projesinde pek çok değişiklik yapıldığını kaydeden Bakan Bayraktar, “Sivri olan kubbeler daha basık ve oval oldu. Kapılarını genişlettik büyüttük. Revaklar vardı, onları kaldırdık” diye konuştu.

SİMGE ESERDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI

Çamlıca’da inşa edilecek camii “Orası sadece cami, sadece namaz kılınacak bir yer değil büyük bir kültür kompleksidir” ifadesiyle tanımlayan Bakan Bayraktar, şunları söyledi:

“Burası eğitim, kültür, turizm ve müze alanı olacak. Yarışmada 82 proje değerlendirildi. Bunların arasında ikincisini

Page 22: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

20 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

uygulamayı uygun gördük. Ama Sayın Başbakan bunun tartışmaya açılmasını istedi. Mimar Sinan Üniversitesi’nden ve İTÜ’den bir grup mimarla üç seans çalıştık. Projeyi ciddi anlamda eleştirdiler. Birçok yerini değiştirdik. Burada Mimar Sinan’ın eserleri, Selçuklu ve Osmanlı döneminin camilerinden ciddi anlamda esinlenme var. Onların silueti olarak devam niteliğinde olmasını arzu ettik. Ama kesinlikle konsept ve yapı aynı değil.”

KUBBELER, KAPILAR DEĞİŞTİ

Binada bulunan üç bodrumda hat sanatları, kültür yerleri, fuar alanları, dershaneler ve seyir terasları bulunacağını kaydeden Bakan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünyada beşinci büyüklükte bir cami olacak. Üç gidiş üç geliş yol ve tünel yapacağız. Turizm merkezi, seyir terası ve yeşil alan yapacağız. Caminin dışında bina hemen hemen hiç yok. Kubbeleri, kapıları, değişti. Camide sayamayacağım değişiklik yapıldı. Altı minare var, yedinci minare vardı onu kaldırdık. Mimarlar öyle uygun gördüler. Kubbeler daha basıldı, daha oval oldu. Sivriliklerini biraz azalttık. Kapılarını genişlettik, teraslarını değiştirdik. Birtakım revaklar vardı, onları kaldırdık.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki heyetin, alanında uzman mimarlarla üç toplantı yaptığını kaydeden Bakan Bayraktar, görüşmelerin devam edeceğini ve gerekirse daha başka değişiklikler de yapılabileceğini söyledi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği bir heyetin yapılan üç toplantı sonrasında Çamlıca’ya inşa edilecek caminin projesinde bazı değişiklikler yaptığını söyledi. Caminin kubbeleri daha basık ve oval olacak, kapıları genişleyecek, yedinci minare inşa edilmeyecek.

YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

Kubbeler tıraşlandı.

Kapılar genişletildi.

Revaklar kaldırıldı.

Teraslar değiştirildi.

Şadırvan yeniden dizayn edildi.

Girişler tekrar düzenlendi.

Page 23: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 24: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

22 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Bir insanın yüzü ne kadar şehre çalar bilmiyorum, bir şehir bir insanı ne kadar betimler? İnsana benzeyen bir tavrı var mıdır şehrin? Yoksa şehir; insanın kendi içinde büyüttüğü çıplak bir yalan mıdır? Bütün sorular insanı cevabın sınırlarına getirip bırakıyorlar. İnsan soru sormaya kendi bildiklerinden başlıyor ziyadesiyle. Aslında karşıdakine sorulan her soru biraz da kendi bildiklerini test etmekten geçmiyor mu? Ben bunları bilicilere sormadım henüz derken bile; bakın neler biliyorum demenin gizli bir hazzı sarmıyor mu sizi? Ama sahiden zihninizin; sizi henüz getirmediği bir coğrafya vardır bilmediğiniz, acabanın bile ayaklarının üzerine henüz doğrulmadığı bir coğrafyanın ışıkları altında kemirilmeye başladığınız an ilk soru ham haliyle de olsa yüzünü göstermeye başlamış demektir.

Buradan soruya geçebilirim, bütün

belkileri üzerime alarak; yumurtaya ve tavuğa yazık edip, o malum soruyu ters çevirerek sorarım soracaksam, hem kendime ve hem şehre; şehir mi insandan çıkar yoksa insan mı!... Bu bana ayan değil. Ben gerçekten bunu bilmiyorum. Buna verilecek tek bir cevabım yok benim: Bilmiyorum… Bilmiyorum… Bilmiyorum… Şu insan da ne çok bil/m/iyorumdur, bunca küstahlığına rağmen.

Şehirlerin hasret olduğundan bahsedilir eski metinlerde, eski metinler sevdanın, eski metinler vefanın, eski metinler beklentilerin adresinde işaretler şehri. Onların şehirlerinde samimiyet, onların şehirlerinde hasbilik var. Belki eskinin samimiyeti, belki eskinin hasbiliği, belki de sadece eskinin verdiği bir buhurdur

bahse konu olanlar. Eski olmak samimi olmak için yetiyordur. Eski bizden, bizim bu günümüzden taşıp zamanları dolaşarak tekrar bize gelen şey değil midir? Ne de olsa insan eski bir resme karşı bile kıyama durmuş duygularla bakmıyor mu? Ne de olsa eskiden taşan bir anlam olarak kurmuyor muyuz kendimizi? Eski her şeyleri güzele dönüştürüyor bir simyacı edasıyla. Eski içimizdeki derinliğin bir adı olsa gerek. Kaçacağımız tek liman, sığınacağımız tek kucak eski değil mi? Belki de eski, hiç eskitemediğimiz çocukluğumuz olarak bir liman şehridir bize. Bizimle bir bağ kuracak olanlar ‘eski’mizle işe başlıyor, bir ruh doktoru çocukluğuna inmek istiyor şifrelerini

Bir Yüzümüz Şehirdir Bizim

MUSTAFA KARAOSMANOĞLUEski bizden, bizim bu günümüzden taşıp zamanları dolaşarak tekrar bize gelen şey değil midir?

Page 25: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 23

tanımak için, sendeki seni bile ‘eski’den araştırıyorlar. Eski olmasa soyluluk da yok. Eski araştırmacıları nerelisin diyor, yüzüne bakıp seni bir şehre bağlamak adına.

Şehir mesken tutulacak yerin adıdır kimilerince, kimilerince yeniden başlanılacak bir hayatın en taze umudu. Birçokları bir somun ekmeğin adı olarak bilirler onu. Birçokları onu etiket gibi yapıştırırlar kaderlerine. Bir umuda yaslanmanın ter-u taze anlamıyla karşılanır kimi zaman. Şehir evde kalmış duyguların ağırlaştırılmış durağı olur

bazılarının göğsünde. Beklenen bir arzunun menzilinde karşılar bazılarını.

Şehirde çoğalır insan, şehirde kendi içine doğru yalnızlaşır. Şehir, kaç tane yüzü varsa gösterir insana hem kendinin hem de başkalarının. Bazen insan yerine şehir çoğalır da kaybolur insan. Bir bulvara doğru kaybolur, bir caddeye doğru kaybolur, kalabalıklara doğru… Şehir geçkin bir insandır kimileyin, kimileyin yozlaşmış bir duygu. En çok bir şehre açılır

riya, en çok kalabalıklara. Çoğalan şeyde riya vardır çoğunlukta. Hatta çoğunlukta bile riya vardır. Riya bir iş bölümüdür, riya bir nakdi mübadele. Neyimizi satılığa çıkarmışsak o birazda şehir olmuştur artık, o birazda kendimiz.

Şehrin ayıp yerlerinde yaşayan yara yüzlü çocuklar için adı konmamış bir intikamın unvanıdır şehir. Soğuğu derisine kazıyan çocuklar, karanlığın derin sularına

Her şehir kendi ismini kazımak ister insanın künyesine. Şehir buyurgan iradesiyle zamana ve mekana korku salan bir tirandır sanki.

Lakin bazen hikaye değişir. Bir büyük anlam gelir, şehrin bütün kodlarını dönüşüme uğratarak. Şehir boyun eğer, ram olur, itirazdan itaate geçer apansız. İnsan büyür, insanla birlikte büyür şehir.

Page 26: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

24 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

çekerler geleceklerini. Orada fluya çalan bir ölümün dar kapısından geçerler yaşamaya. Yaşamak kurşundan ağırlıklar eşliğinde gelir akşamları. Akşamın içinde güneş kırıkları vardır çocuk kalbine batan. Çünkü çocuklar en çok oradan çıkarlar bilinmezlerine hayatın. Orada boyarlar hayatı karaya. Her şehir karanlık bir sebebin sonucudur onların indinde.

İhtiyarlar kendi ölümlerine gömmek isterler şehri. Mezara çekmeyi dilerler yaşadıklarından arda kalan ne varsa şehre ait. Her hatıra bir sokağın adıdır evin miladından başlayan bir ciddiyetle, zamana doğru uzanan. Zamana ve zamanın bilinmezliğine. Kirli bir oyunda görmek istemedikleri ne varsa orda şehir, orda iştihaların meçhul lezzeti vardır çünkü. Çünkü yaşamak şehre her bulandığında, insan ancak meçhule bir göndermedir. Zaten şehir, bütün esbaplarını toplayıp giden insandan geriye kalan münzevi bir sadadır.

Her şehirde insanı kıskanan bir taraf vardır, her şehir kendi ismini kazımak ister insanın künyesine. Şehir buyurgan iradesiyle zamana ve mekana korku salan bir tirandır sanki. Kendi elleriyle yoğurmak ister her şeyi, kendi elleriyle biçimlendirir. İnsandan

yoruma açılmak istenen ne varsa hepsini bir çırpıda dönüştürür, kendine mal eder. Merkezinde başka türden hesaplar insanı, varoşlarında başka. Bir kalemin çelikten ucuyla kazımak ister kaderini alınlara. Ve çoğunda başarılı olur.

Lakin bazen hikaye değişir. Bir büyük anlam gelir, şehrin bütün kodlarını dönüşüme uğratarak. Şehir boyun eğer, ram olur, itirazdan itaate geçer apansız. İnsan büyür, insanla birlikte büyür şehir. O insanın yedeğinde şifrelenir. Zamana bilinen kaydını düşer, toplar döktüklerini mekanın üzerinden. Başlar insanın içindeki yolculuğuna. Bir anlam denemesidir bu.

Kalemin seyr-i süluğu şehrin içinden geçer de tamamlar kendini. Şehir bir yazının iskeletine sarılan et ve deri halinde çıkar görücüye oradan. Bütün makamlarda bir şarkı olur. Bir şarkı olur bizim

gerilimlerimizden beslenen damağıyla. Şehirde taşlanan bir insanın yazgısı, kader kaleminin ucundan damlayan mürekkeple o şehre adını verir. Bazen onlardır bir şehri tarihin gönderine çeken, ne kadar eziyet ederse onlara şehir, onlar da şehri o nispette büyütürler. Şehrin kendi aymazlığından bir talih kumaşı dokurlar onun için. Onun için şehir biraz insandır, biraz da mürekkepten damlayan birkaç damla talih. Ne dersiniz, bu biraz da bizim kendi doğrumuz değil mi?

Şehirde çoğalır insan,

şehirde kendi

içine doğru yalnızlaşır.

Şehrin ayıp yerlerinde yaşayan

yara yüzlü çocuklar için

adı konmamış bir intikamın

unvanıdır şehir.

İhtiyarlar kendi ölümlerine

gömmek isterler şehri. Mezara

çekmeyi dilerler yaşadıklarından

arta kalan ne varsa şehre ait.

Page 27: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 28: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

26 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Küresel ısınma ve iklim değişikliğine yönelik uluslararası tek çerçeve anlaşması olan Kyoto Protokolü’nün ilk dönemi 2012 yılı itibariyle sona erdi. Küresel anlamda sera gazı emisyonu azaltımını hedefleyen anlaşma ne yazık ki ilk döneminde beklenilen başarıya ulaşamadı.

1992 yılında gerçekleşen Rio Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesinde, dünya liderleri atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı karar aldı ve bu doğrultuda küresel ısınmaya yönelik hükümetlerarası ilk çevre sözleşmesi olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (BMİDÇS) imzaladı. Bu aynı zamanda Kyoto Protokolü’ne doğru ilk adımın da atılmasına neden oldu.

1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü ise 2005 yılında yürürlüğe girdi. Anlaşmayı imzalayan her ülkenin hedefi, gelişmişlik seviyesine göre farklılık gösteriyordu. Bu yüzden bazı ülkeler iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını azaltmaya, bazıları ise yavaşlatmaya söz veriyordu. Genel olarak

anlaşma, 2012 yılına kadar bu ülkelerin atmosfere saldıkları sera gazı miktarını ortalama % 5 azaltarak 1990 yılındaki seviyeye düşürmelerini gerekli kılıyordu.

BMİDÇS internet sitesinden alınan

veriler doğrultusunda, ülkelerin anlaşma çerçevesindeki yüzdesel hedefi ile 1990-2010 yılları arasındaki yüzdesel değişimlerinin farkı aşağıdaki şekilde yer alıyor: (Tablo-1)

KYOTO BAŞARIYA ULAŞAMADI

YILMAZ DENİZ AYDEMİR

Küresel sera gazı emisyonunu azaltmak amacıyla 2007’de yürürlüğe giren ve ilk dönemi 2012’de sona eren Kyoto Protokolü’nün başarısızlığındaki en büyük etken, hızla gelişmekte olan Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomik çıkarları oldu.

Page 29: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 27

Her ne kadar şekilde yer alan çoğu ülke emisyon azaltma hedeflerini gerçekleştirmiş gibi görünse de gerçekte durum daha farklı. Özellikle Avrupa Birliği’nde yürürlükte olan Avrupa Karbon Ticareti kapsamında, ülkeler birbirleri arasında sera gazı ticareti yapabiliyor. Yani aslında hedefini tutturamayan ülkeler, anlaşmanın esneklik mekanizmaları altında sanayisi gelişmemiş ufak ülkelerin sera gazı açığını satın alabiliyor. Örneğin salgıladığı sera gazı emisyonu hedefinden yüksek olan İtalya, bu yöntem ile başarıya ulaşmış gibi görünüyor.

Genel hatlarıyla bakıldığında ise dünya çapında sera gazı emisyonlarının arttığı görülüyor. Özellikle Çin gibi büyüyen ekonomiler hesaba katıldığında beklenenden daha fazla bir artış söz konusu. Hollanda Çevresel Değerlendirme Ajansı’nın yayınladığı rapordan alınan veriler bunu aşağıdaki şekilde ortaya koyuyor: (Tablo-2)

Tablo-1

Tablo-2

Page 30: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

28 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Şekilde görüldüğü üzere atmosfere salınan toplam sera gazı emisyonları 1990 ile 2011 yılları arasında yaklaşık 11 milyar ton artarak günümüzde toplam 34 milyar ton seviyesine kadar yükselmiş durumda. Ve ne yazık ki bu durum, Kyoto Protokolü’nde ülkelerin söz verdiği gibi yavaşlamanın aksine katlanarak devam ediyor. Aşağıdaki tabloda 1990 yılından günümüze, sera gazı emisyonlarındaki artışı gözler önüne seriyor: (Tablo-3)

20 YILDA EMİSYONLAR % 50 ARTTIDünya liderlerinin değişim için ant içtiği ve iklim değişikliği ile mücadele kavramında bir milat sayılan 1992 yılındaki Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesinden bu yana insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının % 50 oranında artması, verilen sözlerin tutulmadığını da kanıtlamış oldu. Bu artış da atmosferdeki karbondioksit oranını % 10 yükseltti. Hollanda Çevresel Değerlendirme Ajansı’nın verilerine göre 2000 yılından günümüze kadar insan

kaynaklı faaliyetler sonucu atmosfere toplam 420 milyar karbondioksit salındı.

BM iklim müzakerelerinde alınan karara göre küresel ortalama sıcaklıkların sanayi öncesi dönemlere göre artışını 20 º C’de tutmak için 2000 ila 2050 yılındaki karbondioksit emisyonu artışının 1000-1500 milyar tonu geçmemesi gerekiyor. Eğer artış böyle devam ederse 20 yıl sonra dünya iklimsel açıdan bir felaket ile karşı karşıya kalabilir.

Genel olarak ele alındığında Kyoto Protokolü’nün küresel anlamda bir başarıya ulaşmadığı görülüyor. Ancak mevcut tablo böyle de olsa, anlaşma, iklim değişikliğiyle mücadelede ileriye dönük temel bir adım teşkil ediyor.

Atmosfere salınan toplam sera gazı emisyonları 1990 ile 2011 yılları arasında yaklaşık 11 milyar ton artarak günümüzde toplam 34 milyar ton seviyesine kadar yükseldi. Ve ne yazık ki bu durum, Kyoto Protokolü’nde ülkelerin söz verdiği gibi yavaşlamanın aksine katlanarak devam ediyor.

(Tablo-3)

Page 31: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 29

ÇEVRE DOSTU ENERJİ YATIRIMLARI ARTTIAvrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre ise Kyoto Protokolü’nü imzalayan başlıca 37 ülke ile anlaşmayı hiçe sayan ABD’de 2010 yılında 1990 yılındaki seviyeye kıyasla % 7,5 daha az karbondioksit salınımı görüldü. Ülkeler, azaltımının büyük bir kısmını çevre dostu enerji üretimi kapsamındaki yatırımlardan sağladı.

Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklarından enerji üretimi istenilen seviyeye ulaşmasa da genel olarak bu yönde bir ivme yaşandı. 1992 ile 2004 yılları arasında bu kaynaklardan enerji üretimi dünya çapında % 0,5’ten ikiye katlanarak % 1’e ulaştı. Ve sonraki altı yılda ise bu oran % 2,1’e yükseldi. Böylece, fosil yakıt yerine yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi sayesinde sadece 2011 yılında yaklaşık 0,8 milyar ton karbondioksit emisyonu azaltılmış oldu.

KYOTO’NUN TEK BAŞARISIFARKINDALIK OLUŞTURMAK

Kyoto Protokolü’nün ilk dönemindeki hedefine ulaşılmasındaki en büyük engel, hızla gelişmekte olan Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomik çıkarlarıydı. Gelişmiş veya gelişmemiş çoğu ülke kalkınma rüyasıyla soluduğu havayı, içtiği suyu ve beslendiği toprağı ihmal etmede tereddüt etmedi.

Tüm bunlara rağmen anlaşmanın en büyük başarısının toplumda iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak olduğu söylenebilir. Bu yüzden anlaşma, küresel iklim diplomasisinin en önemli adımı olarak tarihe geçiyor. Aynı şekilde son yıllarda anlaşmayı imzalayan veya imzalamayan ülkelerin aldığı önlemler ve uyguladığı girişimlerde, dünya sahnesinde bir değişimin yaşanabileceği umudunu topluma veriyor. Önemli olan, bu girişimleri devam ettirmek…

Page 32: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

30 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

PLOS kuruluşu tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre kış ortalama sıcaklıklarının normal düzeyden yüksek olduğu dönemlerde grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi solunum yolunu etkileyen hastalıklara yakalanma riski artıyor.

Küresel ortalama sıcakların artması insanların hayatlarını zorlaştıracak olayları da beraberinde getiriyor. Bu olayın etkileri altında gerçekleşen mevsim kaymaları da alışılan havanın değişmesine neden oluyor. Hava koşulları değişmesi ise insan sağlığını doğrudan etkiliyor.

Her yıl 3 ila 5 milyon insan şiddetli biçimde grip hastalığına yakalanıyor ve bunların 250 bin ila 500 bin arası hayatını bu hastalık sonucu kaybediyor. Yoğun salgınların yaşandığı yıllarda bu sayı milyonları buluyor. Bu vakalar genelde kış mevsiminde görülüyor.

Kış mevsiminde sıcaklıkların beklenenden yüksek olması düşünülenin aksine insanların solunum yolu enfeksiyonlarına direncini düşürüyor. Özellikle havaların daha geç ve anlık soğuması hastalıkların daha yoğun ve şiddetli görülmesine neden oluyor.2012 – 2013 kış mevsimi ise bunun örneklerinden biri.

ÖNÜMÜZDEKİ YILA DİKKATAraştırmada Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri kullanılarak, dünya üzerinde yaşanmış en soğuk kış mevsimlerinden olan 1997 – 1998 yılının solunum yolu enfeksiyonu vakaları ile 2012 – 2013 yılınınkiler karşılaştırılıyor. 1997 – 1998 yılında vakalar daha düz bir ortamda seyrederken, bu yıl ise salgınlar bir anda

patlak veriyor ve zaman geçtikçe artıyor. Bilim adamları bu veriler ile hava sıcaklıklarını bir model üzerinde karşılaştırıldığında ise değişen hava koşullarının salgınları arttırdığını buluyor. Yani grip salgınlarının şiddeti ve yaygınlığı, havanın birden değişimine bağlı olarak gerçekleşiyor. Çünkü ılıman hava koşullarında daha az kişi hastalığa yakalanıyor. Böylece genel olarak toplumdaki bireyler ortamdaki virüslere bağışıklık sağlayamıyor. Daha sonra da hastalığa yakalınca, onu daha şiddetli geçiriyor. Salgın uzun sürdüğü zamanlarda da ortaya virüs mutasyonu çıkıyor. Ayrıca araştırmada sonraki yıl da benzer bir etkinin görülmesinin hastalığın şiddetini arttırabileceği vurgulanıyor.

BİLDİĞİMİZ HAVALARIN SONUNormal koşullar altında, bilim adamlarının adlandırdığı şekilde, mevsim değişimleri ‘yumuşak geçiş’ ile gerçekleştiğinde, vücudun

Kışın Ilık Geçmesi Grip Salgınını ArtırıyorKış ortalama sıcaklıklarının normal düzeyden yüksek olduğu dönemlerde grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi solunum yolunu etkileyen hastalıklara yakalanma riski artıyor.

YILMAZ DENİZ AYDEMİR

Her yıl 3 ila 5 milyon insan şiddetli biçimde grip hastalığına yakalanıyor ve bunların 250 bin ila 500 bin arası hayatını bu hastalık sonucu kaybediyor. Yoğun salgınların yaşandığı yıllarda bu sayı milyonları buluyor. Bu vakalar genelde kış mevsiminde görülüyor.

Page 33: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 31

bağışıklık sistemi hava şartlarına kolayca uyum sağlayabiliyor ve grip gibi solunum yolu enfeksiyonları beklenen ölçüde görülüyor. Ancak 2012 – 2013 yılının kış mevsiminde olduğu gibi sıcaklıklar uzun süre ılık devam ettiğinde vücut, bu hava koşullarına

alışıyor ve daha az virüs ile temas ediyor. Böylece bir anda hava sıcaklıkları mevsim normallerine dönmesi ile bağışıklık sistemi düşüyor, hastalık vakaları yaygınlaşıyor. Kısacası daha uzun süren ılıman kış ayları, insanların hastalığa yakalanma riskini arttırıyor.

Uzmanlar, grip gibi hastalıklardan korunmanın en sağlam yolunun aşı yaptırmak olduğunun altını çiziyor. Özellikle böyle dönemlerde erken yaptırılan aşının, hem hastalık şiddetini hem de yaygınlığını azaltacağı belirtiliyor. Hatta devlet destekli grip aşı programlarının uygulanması da uzmanların önerileri arasında yer alıyor.

GRİP: ÖLDÜRMEYEN AMA SÜRÜNDÜREN HASTALIKGrip virüsleri öksürük ve hapşırma yoluyla yayılan damlacıkların solunmasıyla, insandan insana bulaşıyor. Ayrıca grip virüsü bulaşan bir yere dokunduktan sonra eller, ağız, burun ya da göze sürüldüğünde de hastalığın bulaşma riski artıyor.

Hastalığa karşı bağışıklık ise hastalığın geçirilmesi ya da aşılanma sonucu oluşuyor. Gripten korunmak okul devamsızlığını, iş gücü kaybını, ekonomik kayıpları önlemek ve toplumda verilmesi gereken zorunlu hizmetlerin kesintisiz sürdürülmesini sağlamak açısından önem taşıyor.

Virüslerden korunmanın ana yolu ise hasta insanlarla temas sağlamamak ve salgın aylarında elleri sabun ile sık sık yıkamak.

Page 34: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

32 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Page 35: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 36: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

34 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

SÖYL EŞ İ

Kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı ve cumhuriyet tarihinin en büyük imar hareketi böylece başlamış oldu. Doğal olarak risk altında en fazla binanın bulunduğu yer İstanbul… Ve Siz, “İstanbul hasta” diyorsunuz. İstanbul neden hasta?

Hülagü Kaplan: Bir, deprem tehlikesinden hasta. İki, alabildiğine nüfusa kapılarını açmış, halen alıyor; bu nedenle hasta. Üç, tüm iş-iskân yolculuklarını, yani konut alanlarından çalışma alanlarına yolculuklarını büyük ölçüde tek merkez çevresine, Avrupa yakasına yoğunlaştırmış durumda. Çabamız Anadolu yakasında da bir merkez oluşturmak değil mi? İstanbul’da bu problem var. New York bu problemi yaşadı; Londra bu problemi

yaşadı. Aşırı büyüyüp de tek merkezi olan şehirler, kilosu sürekli arttığı için kalbine aşırı yüklenme olan insanlar gibidir.

Ankara’nın nüfusu da sürekli artıyor…

Hülagü Kaplan: Ankara’nın nüfusu artıyor, doğru. Ekonomisi de buna paralel olarak aynı oranda gelişiyor mu? Nüfus ile ekonomideki değişim ve dönüşümün birlikte düşünülmesi gerekiyor. Dahası, insanların sayısı artarken yaşam kalitesi ne durumda, daha iyiye gidiyor mu? Mekân kalitesi daha iyiye mi gidiyor, daha kötüye mi? Bunlara da bakmak, uygulamaya yönelik öneriler geliştirmek, durumundayız.

Ankara örneği üzerinden bu konuyu açıklar mısınız?

Hülagü Kaplan: Elbette. Cumhuriyet ilan edildiğinde Ankara 40-50 binlik bir

kentti. Jansen Planı yapıldı, 300 bin oldu. Sonra 1957 planı yapıldı; Yücel-Uybadin planı ile 750 bin nüfus hedeflendi. Nüfus kısa sürede hep bunların üstüne çıktı. Dolayısıyla planla getirilen mekân kalitesi

KentlerimiziAşırı NüfusaTeslim EtmemeliyizGazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülagü Kaplan’a göre, kentler aşırı nüfusa teslim edilmemeli. İstanbul’un nüfusunu ar-tırmak şöyle dursun, mümkünse nüfusu çevre illere aktarılmalı ve bundan kimse korkmamalı.

1950’lerin ortasından itibaren büyük şehirler göçün artmasıyla, varoşlarda kimliksiz semtler ortaya çıkmaya başladı. Demir filizi bırakılmış, tuğla örgülü binalar çıktı ortaya. Bu aslında kimliksizliğin kimliğe dönüşmesiydi.

Page 37: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 35

artan nüfusa bir türlü hitap edemedi, yaşam kalitesini aynı oranda artıramadı.

Ankara, Osmanlı’dan devralındığında, Cumhuriyet’in başkenti olduğunda, Anadolu’nun çoğu kentine göre daha zengin, daha müreffeh bir kentti. Ankara aslında Anadolu’nun bir çeşit sanayi kentidir; sanayi devrimi öncesi imalat tipi sanayi anlamında. Demiryolunun gelmesiyle kent daha da gelişmiştir. Bugünkü Ankara, gelir ve sosyal yaşam düzlemi olarak 1930’ların Ankara’sı veya daha önceki dönem Ankara’sının, zamanın koşullarındaki yaşam kalitesi ve refah düzeyine erişebiliyor mu? Bunu araştırmak durumundayız. Nüfus artışıyla kentsel gelişme paralel olmadığı gibi, nüfus artışıyla birlikte kentin mekân ve yaşam kalitesinin yükseltilememesi önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor.

Bu sorunların çözümü planlamayla mümkün olabilir mi?

Hülagü Kaplan: Planlama bunlara çare bulabilecek bir disiplin. İlk olarak, belirlenen kısıt ve olanaklara göre, kentin nüfusunun ne olması gerektiğine doğru cevap verilmelidir. Şehir nerelere, nasıl

gelişebilmelidir ki, mekân ve yaşam kalitesi yakalanabilsin. Konuya buradan bakmamız gerekiyor.

Konuyu tekrar sizin birinci sorunuza bağlarsak; kent nüfusunun artması,

Anadolu ekonomisinin simgesel bir kenti olan Ankara, daha fazla yatırımı hak etmektedir. Çevresindeki Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir gibi iller ile Polatlı ve Şereflikoçhisar gibi ilçelerini de dâhil ederek bölgesel bir planlama içinde Ankara’nın nüfusunun tekrar düzenlenmesi gerekiyor.

Page 38: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

36 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

yayılmayı, tek merkezde kalmayı getirmemeli. Merkezler çeşitlenmeli, çoklu merkeze geçilmeli; yayılmanın yerine doğayla, çevredeki kırsal alanlarla bütünleşen bir kentsel gelişmeyi elde etmek önemsenmeli.

Bu bağlamda Ankara planlama yapılmasına rağmen niye “yağ lekesi” olarak gelişiyor?

Hülagü Kaplan: Bir kenti her yöne eşdeğer yayma durumunda değiliz. Verimli tarım alanlarını gerekirse geniş bir yeşil kama olarak, bir tarım kaması olarak kentin içinde bırakabilmeliyiz. Atatürk Orman Çiftliği bir tarım alanı olarak Ankara kentine en yakın bir üretim alanı olarak, kentsel tarım alanı olarak korunmalıdır. Dilerim bu amaç yine gözetilir. Bundan sonraki revizyonlarda kentin yakınındaki tarım alanlarını Ankara ile bütünleştirmek, o tarım alanlarını imara açmaktan çok daha önemli kabul edilmelidir. Eğer Ankara büyüyecekse; çevresindeki bağları, bahçeleri, zengin tarım toprakları ve koruluklarını kentin hizmetinde üretim alanı olarak bırakmayı becererek gelişmelidir.

Şehirlerin karakterleri, kimlikleri vardır. Kentsel dönüşüm sürecinde hedeflenen şehirsel doku; Batı medeniyetinin

egemenliği altındaki şehirlerdeki gibi mi olmalıdır? Yoksa kendilerine has özellikleri mi olmalıdır?

Hülagü Kaplan: Gayet güzel bir soru. Şehirlerin kimlikleri var, insanın kimliği gibi… Eğer biz kırsal yerleşmede yaşıyor isek, kır kimliğiyle bütünleşiriz. Ankara’nın hemen çevresini düşünelim; Güdül, Beypazarı, Nallıhan, Bala, Şereflikoçhisar. Bunların her birinin kimliği birbirinden farklıdır. Güneye indikçe bozkır ortamına uyum sağlamış kırsal insan topluluğunun yerleşmelerini görmekteyiz. Daha kuzeyde, Karadeniz’e yaklaşan iklim değerlerinde, daha nemli, daha yeşil bir ortamın durumuna uyum sağlamış insan topluluklarının yerleşmelerini görüyoruz. Farklı yaşam göstergelerine sahip farklı yaşam kimlikleri ortaya çıkıyor.

Bununla birlikte 1950’lerin ortasından itibaren artan nüfusun kırsal kesimden büyük kentlere göç etmeleri sonucunda kentlerde kimlik yerini alan kimliksiz yeni

semtler ortaya çıktı. Demir filizi bırakılmış, tuğla örgüsü sıvanmamış binalar ortaya çıktı kentlerin saçaklarında. Farklı çevre ve kültürel koşullara rağmen birbirinin neredeyse aynısı dokuya sahip kentler: bu aslında kimliksizliğin kimliği… Kentlerimizi insanın iklimsel ve üretim değerleriyle bütünleşmesine katkı sağlayacak biçimde planlamamız gerekiyor.

Şehir kimliğinde sadece üretim ilişkileri ve iklim mi etkili? Başkaca faktörler yok mu?

Hülagü Kaplan: Kimliğin tarihi örgüsü de var tabii. Ben burada özellikle insanın üretim ilişkileri ve iklimsel değerlerin biçimlendirme örneğini vermek istedim. Bunun üstüne çok ciddi bir tarihi örgümüz var. Antik çağdan itibaren Anadolu kentlerinin gelişimine baktığınızda, son vurgulamaları Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet yapmış durumda. Cumhuriyetle birlikte mimari bakımdan bir çeşitlenme başladı.

Gençlik Parkı’nı yüz kere çoğaltacağız Ankara Çayı’nın kenarında. Ne diyorum, yüz Gençlik Parkı için Ankara Çayı. Bakın işte o zaman veririz kimliğini Ankara’nın.•Rekreasyon alanlarını ihmal ederek kentlerimizi büyütmek, gelişme değildir; sadece büyümedir. Büyümenin de iki hali vardır: gelişerek sağlıklı bir bünyeyle büyüme veya obez büyüme…

Page 39: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 37

Nasıl bir çeşitlenme bu?

Hülagü Kaplan: Artık daha evrensel egemen bir vurgulamaya doğru gidilmeye başlandı. Dünya algısal olarak da küçüldüğünden, başka kentlerden doğası ile çelişen kimlik ögeleri ithaline başladı kentlerimiz. Onun içindir ki, bana göre, İstanbul bir dünya kenti olmaktan önce bu ülkenin nirengi kenti olmalı. Ben İstanbul’un, dünyanın alelade bir büyük kenti olmak yerine ülkenin ciddi bir nirengi kenti olmasını tercih ederim. Bunun içindir ki İstanbul’un çok fazla büyümesini öngörmemeliyiz, diyorum. Çünkü kimliğini yitiriyoruz.

Fakat İstanbul’un tarihi kimliğini öne çıkarıcı, tarihi kimliğine vurgu yapıcı adımlar da atılıyor. Örneğin tarihi yarımadanın yayalaştırılması projesi…

Hülagü Kaplan: Doğru, bu projeyle İstanbul’un tarihsel kimliğinin vurgusu ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Ancak

bakınız, bir yandan eski İstanbul’un tarihsel kimliğini vurgulamaya çalışıyoruz, öteki yandan İstanbul’a alabildiğine nüfus yığıyoruz. Bu ikisi bir arada gitmez, diyorum ben. Kentlerimizi aşırı nüfusa ve kendisine aykırı yapılaşmaya

teslim etmememiz gerekiyor. Bana göre İstanbul’a yeni nüfus ekleyen, kimliğine bağdaşık olmayan yeni semtler oluşturmayı bırakmalıyız.

İstanbul’un mevcut durumunu nasıl nitelendiriyorsunuz hocam?

Hülagü Kaplan: İstanbul giderek obezleşti. Tek kalbi var ve o kalbe 20 milyonluk bir kütle yükleniyor. Bir insanda kalbe 200 kiloyu yüklemektir bu. Reva mı İstanbul’a? İstanbul hakkında çok ciddi kararlar alıp nüfusun oraya akışını durdurmalıyız. Kentsel yayılma anlamında yeni semtler oluşturmayan; mevcut semtleri, dönüşüm yasası çerçevesinde afet riskine, bunun ötesinde yaşanabilirliğe göre düzenleyip, yeniden kullanılabilir duruma getirecek hamlelere girişmeliyiz.

Ankara için neler yapılmalı?

Hülagü Kaplan: Başkentimiz Ankara, sadece bir ilan edilmiş başkent değildir. Anadolu’nun simgesel bir kentidir.

Dolayısıyla daha fazla yatırımı hak etmektedir. Çevresindeki Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir gibi iller ile Polatlı ve Şereflikoçhisar gibi ilçelerini de dâhil ederek genel bir planlama içinde Ankara’nın nüfusunun ve yapılaşmasının

tekrar düzenlenmesi gerekiyor. Ankara’nın kimliği de tehlike altında. Ankara’nın kimliğini toparlayıcı bir takım müdahalelere gecikmeden başlanılmalıdır.

Ne gibi müdahaleler hocam?

Ankara’nın kimliği de

tehlike altında. Ankara’nın

en iyi kimliğini elde

edebilmek için, Çubuk’tan

Sakarya’ya döküldüğü

yere kadar Ankara Çayı’nı

bir bütün olarak kentin

içine tekrar kazandırmak,

onu kentin doğal çevre ile

bütünleşen omurgası

yapmak gerekiyor.

Ankara Çayı

Page 40: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

38 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Hülagü Kaplan: Ankara’nın insanının serbest zamanında en kısa mesafede gidebileceği yerler İstanbul veya İzmir insanına göre çok çok yetersizdir. Bu ihtiyaca cevap verebilecek nadide ortamlardan biri olan Atatürk Bulvarı ve çevresini tekrar ele alıp bir gezi alanı haline getirmemiz lazım. Yani Ankaralı, sadece Atatürk Bulvarı için değil, amaca uygun belirlenmiş caddelerde en azından gezebilmeli, dinlenebilmeli, rahatça alışveriş yapabilmelidir.

Tunalı Hilmi Caddesi benzeri bir düzenlemeden mi bahsediyorsunuz?

Hülagü Kaplan: Hayır, Tunalı da böyle bir amaca yetmiyor. Tunalı Hilmi Caddesi, 7. Cadde: Aşkabat Caddesi, Etlik’te Giresun Caddesi gibi, böyle tasarımlanabilecek yerlerimiz var. Yeni yapılan semtlere bakınız; Fatih, Törekent, Birlik, Sancak, Hilâl gibi. Bunlarda böyle gezi alanları var mı? Peki, bu alanlar yapılırken, bu tür gezi alanlarıyla çarşı gereksinimini birleştiren kentsel mekânlar birlikte yapıldı mı? Örneğin Turan Güneş Bulvarı bütünü ile bu anlamda bir başarısızlık sembolü.

Gezi alanı olabilecek kesimleri ve parklarımızı, yaşlılarımızın, engellilerimizin gidip hava alabileceği, çocuklarımızın neşeyle oynayabilecekleri alanları ihmal

ederek kentlerimizi büyütmek, gelişme değildir; sadece büyümedir. Büyümenin iki hali vardır; bir, gelişerek büyüme, sağlıklı büyüme, sağlıklı bir bünyeyle, ‘’sağlıklı kent’’ anlamında büyüme. İki, obez büyüme… İstanbul, obezite hastalığına düşürülmüş bir kenttir, aşırı nüfus artışı durdurulmalıdır. Ankara nüfusuna aşırı yükleme durdurulmalıdır. Bunları belki yeni kentlere aktarabilme planları yapılmalıdır.

Yeni kent derken neyi kastediyorsunuz? Büyükşehirler etrafına kurulacak uydu kentleri mi?

Hülagü Kaplan: Hayır, uydu kentleri kastetmiyorum. İngilizcesiyle new towns… Yeni kent tipi, ki bunlar artık ekolojik kentler olmalı. Artık kentlerimizin kimliğini belirlerken, yeryüzünün sınırlarını bilerek hareket etmeli, kentlerin gelişmesinin doğayla bütünleşik olmasını gözetmeliyiz. İstanbul’un nüfusunu artırmak şöyle dursun, mümkünse nüfus aktarımı yapmasını sağlamak durumundayız.

Böyle bir aktarım başta iş dünyası olmak üzere çeşitli çevreleri huzursuz etmez mi?

Hülagü Kaplan: Bundan kimse korkmasın. İş dünyamız, ticaret erbabımız,

Tunalı Hilmi Caddesi - Ankara

Bugün Türkiye tarihe dönüp illaki de eski tarihi

görüntüyü getirme gayretine girmemelidir.

Çünkü ben, Selçukî giydirmelerin ardında

postmodernist kavrayış ve anlayışın izlerini

görüyorum.

Page 41: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 39

çalışanlarımız korkmasın. Çünkü obez insanın ayaklarına, vücuduna, hal ve hareketine nasıl ağır bir baskı oluyorsa, şehirlerimizin obezitesi de burada yaşayan herkesin ve her aktivitenin üzerine baskı oluşturmaktadır. Böyle bir düzenlemeden sonra şehrin obezitesi ortadan kalkacak, bünyesi ve dolayısıyla şehirde yaşayanlar da rahat bir nefes alacaktır.

Tekrar şehir kimliği bahsine dönersek…

Hülagü Kaplan: Kimlik konusu sadece bir tarihî çevre konusu değil, artık ekolojik çevreyle barışık, bütünleşik bir kentsel ortam oluşturma konusudur. Bu konuda biliyorsunuz yanılmıyorsam iki yıl kadar önce TSE’nin “eko-köyler” diye bir standard hazırlığı vardı. Onu “eko-kentler”e doğru geliştirmeliyiz. Eko-kentler standardını hazırlamalıyız. İmar yasamızı da eko-kentleşmeye uygun şekilde hazırlayıp çıkartmalıyız.

Hocam bir başka önemli sorun, dezavantajlı grupların kente entegrasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Yıllarca Özürlüler İdaresi’nde hizmet veren biri olarak, engellilerin kente entegrasyonu ve onlara hitap eden kent dokusunun nasıl olması gerektiği konusundaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Hülagü Kaplan: Aslında ben bu soruyu daha geniş cevaplamak isterim. Çünkü bu benim ciddi önemsediğim bir konu. Biz kenti sadece standart iş görebilen veya engelliler için değil, ayrıma neden olmayacak şekilde herkes için eşdeğer düşünmeliyiz. Kent ortamı herkes için erişilebilir ve kullanılabilir olmalıdır. Dolayısıyla şu yanılgıdan insanlarımızı uzaklaştırmamız gerekiyor: Engellileri gözetmeliyiz, çünkü herkes bir gün engelli olabilir. Bence doğru bir düşünce değil. Hatta esas sakat düşünce budur.

Neden?

Hülagü Kaplan: Çünkü “ben de engelli olabilirim” diye engelli olana yardım etmek, sadece “benim de başıma gelebilir, aman ben de önlemimi kendim için de alayım” düşüncesi, bence kendimize yontmak ve yongayı da bir yerlere süpürmek demektir.

Ayrımcılığa gitmeden ve kendimize de yontmadan bunu nasıl başaracağız?

Hülagü Kaplan: Kentin herkes için erişebilir olması hepimizi mutlu kılar. Birincisi, kentin tüm mekânları herkes için erişilebilir olmalıdır. Tabi ki bu erişilebilirlik tüm engel grubumuzu mutlaka gözeten bir özümseme

içinde düşünülmelidir. Yani ortopedik engellilerimiz, görme engellilerimiz, işitme engellilerimiz ve zihinsel engellilerimizi gözeterek… Öncelikle bunlardan görme, işitme ve ortopedik engellilerimiz kent mekânında kendi başlarına, refakatsiz hareket edebilme özgürlüğüne sahip olabilmelidirler. “Efendim biz onlar için bina yaptık, binaya gelip zile bastıklarında birini göndereceğiz, onu binada gezdireceğiz” olmaz. Çünkü insan kendine güvenmeli önce. İnsan attığı her adımda hep yere bakıyorsa tepetaklak düşebilir. Bir görme engelli, adımını atarken zeminden ve karşısına çıkabilecek şeyden ayak tabanı veya bastonuyla emin olabilmelidir. Ortopedik engelliyse tekerlekli sandalyeyle, koltuk değnekleriyle rahatça hareket edebileceğini, herhangi bir kişi iç organ yetersizliği veya astımı varsa belirli bir yerde dinlenebileceğini düşünebiliyorsa; bu ona hizmet olarak verilebiliyorsa, o insanımızın hem özgüveni hem de kente güveni tazelenmiş olur. O insan kentte bir kentli olarak çok daha iyi işler başarabilir.

Daha başka neler yapmalıyız, kentin herkes için erişilebilir olması için?

Hülagü Kaplan: Kentlerde ulaşım ve dolaşımda en az enerji gerektiren

İngilizce new towns. Yani, yeni kent tipi, ki bunlar artık ekolojik kentler olmalı. Artık kentlerimizin kimliğini belirlerken, yeryüzünün sınırlarını bilerek hareket etmeli, kentlerin gelişmesinin doğayla bütünleşik olmasını gözetmeliyiz.

Page 42: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

40 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

ortamların oluşturulması gerekir. Sadece engelliler için değil, hepimiz için. İnsanlar mümkün olan en kısa sürede, en iyi şekilde, enerjisini en iyi koruyarak bir yere erişebilmelidir. Öte yandan engelliler toplumdan soyutlanarak bir yerlerde iskân, ikame veya eğitime tabi tutulmamalıdır. Herkesle birlikte bir arada olabilmelidir. İnsanların gezi alanları gibi, tanışabilecekleri, birlikte vakit geçirebilecekleri ortak mekânlar oluşturulmalıdır. Meydanlar, alışveriş amaçlı ana caddeler bu amaca hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir. Dolayısıyla sadece erişebilirlik değil, enerji korunumu; sadece enerji korunumu değil, mekânsal ortam düzenlemesi ile engelleri ortadan kaldırabiliriz.

Bildiğimiz kadarıyla bu konuyla ilgili gerekli yasal düzenlemeler yapıldı.

Hülagü Kaplan: 5378 sayılı yasa 2005 yılında çıkarıldı ve yerel yönetimlere 7 yıl süre verildi. Temmuz 2012’de süre doldu. Yerel yönetimlerimizin büyük bir kısmı engellilerle ilgili düzenlemeler konusunda görev ve sorumluluklarını maalesef yerine getirmediler. TBMM bir yıl daha süre tanıdı. Bu sürenin iki yıl daha uzatılabileceğine karar verdi. Yerel yönetimlerimiz hızla ödenek ayırarak, herkes için engelsiz mekân oluşturmaya gayret etmelidirler. Sadece kentsel mekânların değil, binaların, kamu binalarının ve genel kullanıma açık örneğin alışveriş merkezlerinin yeniden engelsiz olarak düzenlenmesi gerekiyor.

Kentin bileşenlerinden biri de estetiktir. Şehirlerde, modernliğin parantezi içinde bile olsa, bize ait olan bir estetik algı gerçekleştirebilir miyiz? Kentsel dönüşümün, Sayın Başbakan’ın birçok yerde vurguladığı gibi, Selçuklu ve Osmanlı mimari tarzını yeni bir biçim altında şehirlerimizde görünür kılmak gibi bir algısı olabilir mi?

Hülagü Kaplan: Selçuklu ve Osmanlı mimarileri bizim geçmişimizin değerleridir. Biz, Osmanlı, Osmanlı öncesi Selçuklu, Selçuklu öncesi Anadolu uygarlıkları, buraya gelenler ve buradan gidenlerin sonucuyuz. Cumhuriyet, bunların tümünün niteliğine haizdir. Dolayısıyla benim için Aksaray yolundaki kervansaraylar ne kadar önemliyse, Efes’teki kalıntı da o kadar önemlidir. Neden? Çünkü hepsinin mirasçısı biziz ve artık çoğu da dünya

mirası ilan edilmiş durumda. Bunu iyi değerlendirebilmeliyiz. Yoksa hovardaca bir tutumla buralardan pek çok para kazanabilme adına buraları yıpratabiliriz.

Zaten kazanıyoruz. Turizm dışında bir kazançtan mı bahsediyorsunuz?

Hülagü Kaplan: Şöyle düşünen çıkabilir: Efes harabelerini satmış olsak trilyonlar kazanırız. Elbette alıcısı vardır bunun. Bu düşüncede olanlar da var. “Celsus’’ kütüphanesini satalım” diyebilir birisi. Hemen alıcısı çıkar. Bergama Sunağı’nı Almanlar geri vermemek için yüklü bir para verebilirler. Şunu söylemek istiyorum: Biz bunların mirasçısıyız. Ama illa ki bu mirasın yıpratılması üzerine mi geleceğimizi inşa mı etmeliyiz?

Alman ve Avusturya ekolünün etkisindeki Cumhuriyetin ilk dönem mimari örneklerini bu mirasın neresinde konumlandırabiliriz? Bir Cumhuriyet mimarisinden bahsedebilir miyiz?

Hülagü Kaplan: Birinci ve İkinci Millî Mimari Dönemleri, Osmanlı’dan alınan sonuçların da bir tezahürüdür. Millî mimari dönemleri bir arayıştır. Aynı zamanda üslubun ödünç alınmasıdır. Sadece geleceğe yönelik bir arayış değil, fakat ödünç alınmış üsluplardır. Tanzimat’tan bu yana devam eden süreçte daha evrensel

örneklere doğru çıkılmıştır. Bugünkü ortamlara geldiğimizde modern çağ, modern mimarlık ve modern planlama çağına girilmiş ki, onun da hataları görülüyor.

Nelerdir modernizmin hataları, birkaçından bahseder misiniz?

Hülagü Kaplan: Modernist mimarlık ve modernist planlama aslında Le Corbusier ve grubu tarafından Atina yakınlarında bir gemide imzalanan Atina Karta’sının bir sonucudur. Evrensel olarak modernizmin kapısı açıldığında biz de hızla, düşünmeksizin, o kapıdan girmişiz ve o girişle birlikte en olumsuz yönlerini alan bir duruma da düşmüşüz. Çünkü modernizm dört bölgeye ayırarak kenti ortaya koymaya çalışmıştır. Yani işle iskânı ayrı düşünmüştür, konutu, rekreasyonu, sanayii, eğitimi birbirinden ayrı bölgelerde düşünmüştür. Dolayısıyla kentin bünyesini farklı çekmecelere, bir konsolun, farklı çekmecelerine koyar gibi bir düşünceyle ortaya çıkmıştır. Koruma anlayışı yoktur modernizmde. Tarihe saygı en az’da kalmıştır. Yeniyi ararken eskiyi reddetmeye girişilmiştir. Sonra postmodernizm çıktı. Postmodernizm de biçimsel anlamda Antik Yunan’dan ödünç aldığının üstüne Roma’yı veya Barok’u giydirmeye, bunun üstüne de başka

Page 43: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 41

bir şeyi, örneğin reflektiv malzemeyi giydirmeye dönüştü.

Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin kentsel dönüşümde esin kaynağı olmasını postmodern yaklaşımın bir sonucu olduğunu mu söylüyorsunuz?

Hülagü Kaplan: Bugün Türkiye postmodernizm adına tarihe dönüp illaki de illaki eski tarihi görüntüyü getirme gayretine girmemelidir, diyorum. Çünkü ben, Selçukî cephe giydirmelerinin ardında postmodernist kavrayış ve anlayışın izlerini görüyorum. Biz insanımıza ve kentlerimize, mekân ve yaşam kalitesini getirmek durumundayız. Önce insan, demeliyiz. Ulaşımda önce insan, iskânda önce insan, kentsel mekanda önce insan… Önce insan, diyebilmek için de insanı iyi bilmemiz gerekmektedir. İşte onun için kent “herkes için erişilebilir olmalı, kullanılabilir olmalı” diyorum. Önce insan derken soyut bir ortamdan söz etmiyorum. Kentlerimiz soyut değil ki, bu ortamda doğal çevre ögeleri ile uyuşan kimlik yönlendirici olmalı.

Bu bağlamda, Ankara’nın ideal kimliğine ulaşılabilmesi için neler yapılması gerekiyor sizce?

Hülagü Kaplan: Ankara’nın kimliğini kendine layık elde edebilmek için,

Çubuk’tan Sakarya’ya döküldüğü yere kadar Ankara Çayı’nı bir bütün olarak kentin içine tekrar kazandırmak gerekiyor.

Bunu nasıl başaracağız?

Hülagü Kaplan: Bunu kentliler olarak yerel yönetimlerimizle beraber başaracağız. Belki yerel yönetim üniversiteleri, STK’ları toplayacak, hep birlikte Ankara Çayı sorunu üzerine eğileceğiz. Ankara Çayı çevresini ihya edeceğiz. Gerekirse çevresindeki binaların uyumsuzlarını oradan alıp, hak sahiplerine daha iyi yerler gösterip, orayı Ankaralının gezebileceği, doğrusal parklar, yaya yolu, bisiklet yolu, piknik, spor ve gezi alanlarıyla, kent merkezi işlevleri ile birleştireceğiz. Gençlik Parkı’nı yüz kere çoğaltacağız, kentle bütünleştireceğiz bu çayın kenarında. Ne diyorum, pis su toplayıcısı yerine yüz Gençlik Parkı için Ankara Çayı çevresi sağlıklaştırma projesi. Şimdi konuya yatkın bir lisansüstü öğrencim çalışmaya başladı. Bundan üç yıl önce de bir öğrencim çalışmıştı Ankara Çayı sorununu. Ankara Çayı ile ilgili çalışmaları ve gelişmeleri yakından takip ediyorum. Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığında da çalışıldığını biliyorum. Ben Ankara doğa ile bütünleşme kimliğinin omurgasını önce Ankara Çayı’nda görüyorum; İkinci olarak, yapılı çevre anlamında da, Atatürk Bulvarı’nda.

Sözünü ettiğiniz sorunların aşılmasında 6.5 milyon binanın elden geçirileceği kentsel dönüşüm projesi bir fırsat olabilir mi? Eğer bir fırsat ise ne yapılabilir?

Hülagü Kaplan: Afet Riski Altındaki Binaların Dönüştürülmesi Kanunu elbette ki bir fırsat. Ancak bana göre kentsel dönüşümden önce bir planlama temel yasası olarak, imar yasasının çıkartılması gerekirdi. Çünkü kentsel dönüşüm planlama ve imarın bir parçasıdır. Esas olan planlama yönlendiriciliğinde imarın kendisidir. İmar hareketi planlamasız olmaz. Bizim rafta bekleyen bir planlama ve imar yasamız var mı? Var. İmarın bir ana kanuna ihtiyacı var. Kentsel dönüşümün planlamayla ve kentsel tasarımla ilgili temel konuları bu kanunda ortaya konulmalıdır. Onun hemen altında dönüşüm yasası elde edilmiş olsaydı, inanınız dönüşümün çok daha sağlam bir bünyesi olurdu.

Kentsel dönüşüm kanunuyla ilgili bir başka önemli konuya temas etmek istiyorum: Kanun, ihtiyaç durumunda mera ve değerli tarım alanlarına da konut yapılabileceği yönünde. Uygulamada mera ve tarım alanlarının hassasiyetle korumamız gerekiyor. Nüfus artıyor, artacak da. Tarıma, hayvansal gıdaya ihtiyacımız var. Bu nedenle de meraların azalmaması gerekiyor.

Öte yandan büyükşehir alanına dâhil edilmiş olan köylerin, kırsalın üretim biçimine müdahale edilmemesi hatta bu konuda geliştirici teşviklerin verilmesi taraftarıyım. Doğal beslenmenin yolu doğal tarım alanlarından, meralardan geçiyor ise, organik ürün giderek para ediyor ise, o zaman bizim bu alanlarımızın hesabını, kıymetini bilerek hareket etmemiz gerekiyor. Büyükşehirlerin ve yeni büyükşehir ilan edilmiş olanların sadece şehirlerine değil, kendilerine görev ve yetkileri verilmiş kırsal alandaki nüfusun üretim tarzını geliştirici, onların toprağa bağlılığını sağlamlaştırıcı, onların karınlarını doyurduğu gibi kentte yaşayanların da karınlarını doyurmalarını sağlayıcı önlemleri almaları gerekiyor.

Bu konuda öneriniz nedir hocam?

Hülagü Kaplan: Bence dönüşümde risk gruplamasına tarım ve mera alanları da dâhil edilmelidir. Birisi deprem riskiyse, öteki gıda riski, sağlıklı beslenememe riskidir. Bugün Sağlık Bakanlığımızdan Tarım Bakanlığımıza kadar pek çok bakanlığımız sağlıklı beslenme üzerine yayınlar yapıyorlar. Dolayısıyla tarım topraklarını, meraları sonuna kadar koruyan bir yönetmelik çıkarılması lazım. Deprem riski az diye gidip mera alanına, tarım alanına aykırı bina yapılmasına izin verilmemeli.

Bence Karadeniz yaylalarından Toros yaylalarına kadar, İç Anadolu’dan Doğu Anadolu vadilerine kadar verimli toprakları ve otlakları koruyan şehirleşmeyi mutlaka ve mutlaka öngörmeliyiz. Kentsel dönüşümü doğayla, kendi zengin toprak ve tarım üretimiyle bağdaşık ve barışık bir şekilde gerçekleştirmeliyiz. Meraları, tarım topraklarını yok edici müdahalelerle bindimiz dalı keseriz, kendimize, gelecek kuşaklara sağlıksız ortam hazırlarız, demek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bu konuyu gündemine ivedi alırsa, çevre duyarlı, ekolojik ortamı koruyan bir kentleşmeye, de kapıyı açmış olacaktır.

Asıl mesele, insanları ayrı kimlikler içinde bile bir bütün halinde tutabilmek, barındırabilmek, farklı renk ve sesleri bir arada yaşatabilmek değil midir? Kimlik, çok renkliliktir. Renkler, tabiatın kendisidir. Tabiatın ötesine geçmeye lütfen kimse kalkışmasın.

Page 44: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

42 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Kuzey Kutbu'nda yaşayan ilk insanlar, "Au-rora Borealis", yani Kuzey Işıklarının aslında gökyüzünde "danseden ruhlar" olduğuna ina-nıyorlarmış. Zaten “Aurora” kelimesi Roma Şafak Tanrıçasının isminden, “Boreas” ise Yunanca'da “kuzey rüzgârı” anlamına geliyor. Kuzey rüzgârına bu isim Pierre Gassendi ta-rafından 1621'de veriliyor. Bu yüzden bölgede yaşayan yerli halk, bu ilginç olaya “Ruhların Dansı” adını veriyor. Nitekim Avrupa'da orta çağlarda auroraların Tanrıdan işaretler ol-duğuna inanılırmış.

Ancak bilimsel anlamda Kuzey Işıkları, “Kutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, dünya-

nın manyetik alanı ile güneşten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalar” olarak geçiyor. Bu olağanüstü dans gösterisi ışımalar, genellikle geceleri gözlemleniyor, ağırlıklı olarak ozonosferde meydana geliyor. Bu olgu yaygın olarak 60 ve 72 derece kuzey ve güney enlemleri arasında görünüyor, bu da kuzey ve antarktik kutup dairelerinin içine düşüyor.

KUTUPLARDA BÜYÜLEYİCİ IŞIK DANSIKuzey ışıklarının görünme olasılığı, kuzey manyetik kutbuna yaklaştıkça artıyor. Man-

yetik kutbun yakınlarında oluşan ışımalar tam 90 derece, fakat uzaktan kuzey ufkunu yeşilimsi bir parlaklıkla, bazen de güneş alışıl-mamış bir yönden doğuyormuş gibi soluk bir kırmızıyla aydınlatıyor. Yeşil ışık yayılması ise bir saniyenin dörtte üçü, kırmızı ışık yayılması iki dakikaya kadar bir süre alıyor. Yüksekli-ğe bağlı olarak renkler değişiyor. En yaygın olarak yeşil ışık görülüyor, yeşili ise pembe, (açık yeşil ve kırmızı karışımı), saf kırmızı, sarı (kırmızı ve yeşil karışımı) ve son olarak da saf mavi takip ediyor.

Kuzey Işıkları sıklıkla gündönümlerinde olu-şuyor ve kutuplarda meydana geliyor. Güçlü

GÖKYÜZÜNDE DANSEDEN RUHLARYA DA BÜYÜLEYİCİ IŞIKLAR

Page 45: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 43

Soğuğun ve karanlığın kış ayları boyunca hüküm sürdüğü kuzeyde, kısa sürecek olan yaz mevsiminin yaklaşmasıyla güneş gökyüzüne doğar. Atmosferden yansıyan ışınlar, gökyüzünde inanılmaz bir şölene neden olur: Aurora Borealis ya da toplumda bilinen adıyla Kuzey Işıkları…

Page 46: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

44 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

bir manyetik fırtına geçici olarak ışık ovalini genişlettiğinde ise nadiren ılıman enlemlerde görülüyor. Büyük manyetik fırtınalar yaklaşık olarak 11 yılda bir gerçekleşen güneşlekesi döngüsü ile ya da patlamadan sonraki üç yıllık dönemde en yoğun fırtınayı ortaya çıkarıyor.

ENERJİ KAYNAĞI GÜNEŞ FIRTINALARIKuzey Işıklarının kutupsal aktiviteler ile bir ilgisi olmazken, neden jeomanyetik fırtınaların dünyanın mevsimlerine bağlı olduğu net ola-rak açıklığa kavuşturulamıyor. Ayrıca ışımalar sadece jeomanyetik aktiviteyi etkilemiyor. Gü-neş rüzgârı, güneşin ekvatoruna oranla, çok hızlı bir şekilde güneşin kutuplarından estiği için, her altı ayda dünyanın manyetosferini bastıran parçacıkların ortalama hızı artıyor veya azalıyor. Dünya enleminin en yüksek olduğu 5 Eylül ve 5 Mart günlerinde, güneş

rüzgârının hızı en yüksek değerine, ortalama, 50 km/saniye hızına ulaşıyor. Işımaların esas enerji kaynağının dünyadan geçen güneş fır-tınaları olduğu tahmin ediliyor.

Gökyüzünde tuhaf, değişik renklerde ışı-malar halinde görülen Kuzey Işıkları, kutup bölgelerine pek çok turist çekiyor. Ancak bu ışımalar, bölgede yaşayanların hayatlarına olumsuz etkilerde bulunabiliyor. Güç kay-nakları azalabiliyor, uydu sistemlerinde arı-zalar yaşanabiliyor. Petrol boru hatlarında dahi aşınmalara yol açabiliyorlar.

Gökyüzünde tuhaf, değişik renklerde ışımalar halinde görülen Kuzey Işıkları, kutup bölgelerine pek çok turist çekiyor. Ancak bu ışımalar, bölgede yaşayanların hayatlarına olumsuz etkilerde bulunabiliyor. Güç kaynakları azalabiliyor, uydu sistemlerinde arızalar yaşanabiliyor.

Page 47: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 48: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

46 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

YERYÜZÜ

AYDIN DERİN

Kanatlı uygarlığın görsel şöleni

MiMAR KUŞLAR

“Kanatlı uygarlık” olarak anılan

kuşlar, her türlü koşulu hesaba

katarak özenle oluşturdukları

yuvalar ile hem usta mimarları

aratmıyorlar, hem de doğayı

süslüyorlar.

Page 49: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 47

BASİT YUVALARToprak veya bitki örtüsünde oluşturulan basit ancak bir o kadar da sağlam çöküntüler, basit yuvaları ortaya çıkarıyor. Genelde ufak taşlar, kabuk parçaları, tüy veya bitki kalıntılarına biçim verilerek derinleştirilen yuvalar, kuş yumurtalarının yuva dışına yuvarlanmasını önlüyor. Yuva yapımında kuşların kullandığı bu maddeler aynı zamanda yumurtaları gizliyor, sıcak tutuyor ve belirli bir noktaya sabitleyerek yuvadan dışarı düşmelerini engelliyor. Basit yuvalarda yumurtlayan kuşlar arasında devekuşu, keklik, ördek, kagu, deniz kırlangıcı, doğan, sülün ve bıldırcın bulunuyor.

Basit yuvalar genelde yer seviyesinde inşa edildiğinden, yuvada bulunan yumurtalar ve yavru kuşlar, yırtıcılar tarafından avlanma tehdidine diğer yuvalara kıyasla daha açık ve savunmasız kalıyor. Ancak çoğu yumurtanın rengi, yuvayı oluşturan madde ile aynı olduğundan bir tür gizlenme ve kamuflaj sağlanıyor. Dahası bu yuva tipindeki yumurtalardan çıkan yavrular, diğer kuş yavrularına göre daha çabuk yuvayı terk ediyor.

Yuva inşa etme tekniği her kuş arasında farklılık gösteriyor. Örneğin deniz kırlangıçları yuva yapımında vücutlarını kullanarak kumsalda çöküntü açarken, deve kuşları ayakları yardımıyla kuma şekil vererek yuvasını oluşturuyor. Çoğu keklik, topladığı ölü yaprakları ağaç diplerine veya köklerine taşıyarak yuva inşa ederken ise kagu ise tercihini kütük çevresinde kullanıyor. Ördek veya sülünler ise yuva inşa ederken tüylerinden yardım alıyor.

Kuşun bulunduğu iklim de yuva yapımında kullanılan maddeyi değiştiriyor. Soğuk iklimlerde kuşlar daha dar ve derin yuvalar açarken, sıcak iklimlerde yuvalar daha geniş ve tüy, kabuk gibi sıcağı geçirmeyecek maddelerden inşa ediliyor.

Page 50: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

48 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

HÖYÜK YUVALARFlamingo ve farklı çalı kuşu tiplerinin toprak, dal, çubuk ve yaprakları kullanarak oluşturdukları ve ufak barınakları andıran höyük yuvalar, genelde Avustralya kıtasında görülüyor. Kuluçka dönemine yatmayan bu kuşlar, yumurtalarını bu yuvaların içine bırakıyor ve kapalı alanda sanki gömülmüş gibi duran yumurtalar, yuvanın yapı maddesi olan ölü mikroorganizmalar sayesinde gereken sıcaklık ve nemde korunuyor.

Höyük yuvalar genelde erkek kuşlar tarafından inşa ediliyor. Bacakları, ayakları ve gagaları yardımıyla bu kuşlar, yuvanın yapılacağı maddeleri bir alanda topluyor ve koni şeklinde yığınlar oluşturuyor. Yuva yapım süresi günde beş ila yedi saatten yaklaşık bir ay kadar sürebiliyor.

Höyük yuva yapan kuşların birden fazla üreme dönemi olduğundan, inşa edilen yuvalar, yumurtalara yeterli sıcaklığın sağlanabilmesi için her yıl farklı maddelerle destekleniyor. Yuvanın sıcaklığı erkek kuşun kafasını yuva yığınına sokması ile ölçülüyor, eğer sıcaklık düşükse tekrardan bu kuşlar yuvaya ek madde ilave ediyor, yüksekse yuvanın bir kısmını dağıtıyor. Sıcaklık istenilen seviyeye ulaştığında dişi kuşlar yumurtalarını yuvaya bırakıyor.

Bazı kuşlar ise istenilen sıcaklığı güneş ışığından sağlıyor. Yaz aylarında yuvanın üstünü açan bu kuşlar, kış ve bahar aylarında ise sıkıca kapatıyor. Bazen bu işlem gün içinde güneşin yoğun veya az olduğu zamanlarda da tekrarlanıyor.

Yuvalar farklı büyüklüklerde görülebiliyor. Şimdiye kadar görülen en büyük höyük yuvanın 100 metreküp büyüklüğünde ve 50 ton ağırlığında olduğu biliniyor.

Page 51: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 49

ÇUKUR YUVALARToprağa çukur kazılması ile oluşturulan bu yuva tipi genelde yüksek enlemlerde bulunan deniz kuşları tarafından hem soğuk hem de yırtıcılardan korunma amacıyla inşa ediliyor. Her ne kadar çoğu kuş kendi yuvasını kazsa da baykuş ve yalıçapkını gibi kuşlar sincap, tavşan kaplumbağa veya porsukların kazdığı çukurları kendi yuvası gibi kullanıyor. Yavrularını çukur yuvalarda yumurtlayan kuşlar arasında martı, kırlangıç, muhabbet kuşu, yelkovankuşu, yağmurkuşu, baykuş ve yalıçapkını bulunuyor.

Yuvalar genelde toprağa dikey tüneller kazılmasıyla oluşturuluyor. Tünelin en sonunda kuşlar yumurtalarını bırakıyor. Tünelin uzunluğu kuşlar arasında farklılık gösteriyor, kırlangıçlar 50 ila 90 santimetre uzunluğunda tünel kazarken, muhabbet kuşları 3 metreye kadar tünel kazabiliyor. Bazı kuşlar ise coğrafi konumla-rına bağlı olarak yuvalarını kazarken farklı açılar oluşturuyor. Özellikle yoğun yağış alan bölgelerdeki kuşlar, yumurtalarını selden korumak için böyle bir yöntemi tercih ediyorlar.

Kuşlar, gagaları, gövdeleri, kuyrukları ve ayakları yardımıyla çukurlar açıyor. Yalıçapkını gibi bazı kuşlar ise kendilerini toprağa çakarak yuva açmaya çalışıyor ancak sert yüzeye denk gelmeleri halinde ya yaralanıyor ya da hayatlarını kaybediyorlar. Bazı kuş türleri ise yırtıcıların saldırısından korunmak için koloniler oluşturarak çukur yuvalarda yavrularının yumurtalarından çıkmasını bekliyor.

Her ne kadar çukur yuva yapan çoğu kuş, yuva yeri olarak sarp uçurumları ve nehir yatağındaki dikey yamaçları seçse de yağmurkuşu gibi hep kuluçkaya yatmayan bazı kuşlar güneş ışığı alan daha sıcak yerleri tercih ediyor. Çürüyen ağaç köklerinin olduğu bölgelerde sağladığı sıcaklıktan dolayı çukur yuva yapmak için seçilen yerlerin başında geliyor.

Page 52: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

50 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

AĞAÇ KOVUĞUNDAKİ YUVALARKuşlar, ağaçlara iki türden yuva yapabiliyor. Ağaçkakan, sıvacı kuşu, trogon gibi kuşlar ağaçlara oyuklar açabilirken, papağan, baykuş, mavi kuş, kızılkuyruk ve sığırcık gibi kuş türleri de ağaçlarda var olan boşlukları genişleterek yuva haline getirebiliyor. Bazı tropik bölgelerde de ağaca benzeyen böcek yuvaları kuşlar tarafından istila ediliyor ve onlar tarafından kullanılıyor.

Bu kuş gruplarının başka bir özelliği de insanlar tarafından yapılmış ağaç yuvalarına yumurtlayıp yaşayabilmeleri. Özellikle doğal oyukların olmadığı bölgelerde bu tür kuş evleri, kuşların hayatlarını devam ettirebilmeleri için önem taşıyor.

Ağaçkakan gibi ağaçlardan kendi yuvasını oluşturan kuşların, oyuk açmaları ortalama iki hafta sürüyor. Bu tür oyuklar genelde gövdenin yere bakan kısmına açılıyor, bunun nedeni ise yırtıcıların yuvaya ulaşmasını zorlaştırmak ve yuvaya yağmur girişini en alt düzeye indirmek olarak açıklanıyor.

Bu tür kuşlar kolayca oyuk açmak için genelde ağaçların çürüyen kısımlarını tercih ediyor. Ağaçkakanlar açtıkları yuvalarda yaklaşık bir yıl civarında yaşıyor, sonrasında başka yuva açmak için göçüyor. Ancak nadir de olsa bazı ağaçkakan türleri daha önceden açılan yuvalar tekrar o ağaçkakan tarafından daha sonraki yıllarda da kullanılabiliyor. Açılan oyuğun büyüklüğü, ağaçkakan türüne göre değişiyor.

Ağaçlardaki var olan oyukları veya boşlukları kullanan kuşlar ise yuvayı çimen, yosun veya tüy gibi yumuşak maddelerle kaplıyor.

Kendilerine yeniden yuva oluşturan bu kuşlar, yırtıcı baskısını daha yoğun olarak hissediyor.

Ağaç kovuğundaki yuvalar genelde tek dişi kuşun ve yumurtaların sığacağı şekilde tasarlanıyor. Dişi kuş yumurtlamak için oyuğa girdiğinde, erkek kuş yuvanın etrafını çamur ile kapatarak adeta dişisini yuvaya gömüyor. Kuluçkaya yatan dişinin gıda ihtiyacını da erkek kuş ağzında getirdiği besinler ile sağlıyor.

Page 53: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 51

FİNCAN YUVALARBelki de doğada en çok rastlanan ve kuş yuvası dendiğinde ilk akla gelen fincan yuvalar, yarı bir küre şeklindeki derin yapısı ile dikkat çekiyor. Bu yuva tipi çimen, çamur, yaprak, yosun, ince kök, kabuk ve örümcek ağı gibi çoğunlukla yumuşak ve katlanabilir maddelerden yapılıyor. Bu hafif maddeler aynı zamanda kuluçka döneminde gerçekleşebilecek ısı kaybını önlüyor ve yuvanın ağaç gibi platformlarda düşmeden durmasını sağlıyor. Aynı zamanda yavrular yumurtadan çıktığında yuvanın büyüklüğünü maddelerin esnek olmasından ötürü genişletilebiliyor. Bu yuva tipini inşa eden kuşlar arasında tüneyen ve ötücü kuşların büyük bir bölümü ile sinekkuşu, kılıç kırlangıcı gibi kuşlar bulunuyor.

Kuşlar, yuvanın oluşturacağı maddenin ağırlığı, yoğunluğu, yuva duvarının kalınlığı, yuvanın derinliği, yerden ve deniz kıyısından yüksekliği ile yüzey alanı, gibi ince detayları hesaba katarak yuvayı inşa ediyor.

Fincan yuvaların yapılış yerleri farklılık gösterse de yuvaların çoğu ağaçların üzerine inşa ediliyor. Ancak şehirleşmenin artmasıyla artık bu yuvalar genel olarak apartman aralarında görülüyor. Yuvayı oluşturacak maddeler bir köşeye sıkıştırılarak, kuşun tükürüğü ile tutturuluyor. Yuvaların büyüklükleri birbirleri arasında çeşitlilik gösterse de en küçük yuvanın sinekkuşuna ait olduğu biliniyor. Yuva, kuluçkaya yatacak olan kuşun ağırlığını kaldıracak düzeyde yapılıyor; buna göre de yuvanın yalıtımı kuşlar tarafından belirleniyor.

Bazı fincan yuvaların kuşlar tarafından yumurta ve yavruların güvenliğini arttırma amacıyla üstü kapatılarak kapalı fincan yuvalar oluşturuluyor. Bu tür yuvaların yapısı fincan yuvalara kıyasla daha karmaşık olduğundan yuvayı parçalara ayrıştırmakta yırtıcılar tarafından zorlaşıyor. Saksağan, baştankara, çekiç başlı, iğne kuyruklular gibi kuşlar bu yuva tipini kullanılıyor. Bazı kuşlar yuvaların etrafını çimen veya yosunla kapatarak gizlenme sağlıyor.

Kapalı fincan yuvalar, şekline ve yapıldığı maddelere göre fincan yuvalardan farklı olmasa da onlara kıyasla daha güçlü ve sağlam olarak dikkat çekiyor. Çok rastlanmasa da kapalı fincan yuvalar arasında tüneller açılarak oda olarak kullanıldığı bilgisi de kaynaklarda yer alıyor.

Page 54: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

52 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

PLATFORM YUVALAREn geniş yuva tipi olan platform yuvalar, yer seviyesinde, yüksekliklerde veya su üzerine inşa edilebiliyor. Yuvanın boyutu, inşa eden kuşun büyüklüğüne göre farklılık gösteriyor. Genelde kartal gibi yırtıcı kuşlar bu tür yuvaları yıllar boyunca kullanıyor ve her üreme döneminde yeni maddeler ekleyerek yuvayı genişletiyor. Bazı koşullarda yuvalar etrafındaki ağaç gibi yapılara zarar verecek şekilde büyüyor. Özellikle ağaçlara inşa edilen yuvalar, fırtınalı dönemlerde zarar görüyor ve bazı durumlarda üstüne kurulduğu dalları çökeltebiliyor. Çoğu zaman platform yuvalar açık alanlarda bulunuyor.

Su üzerine inşa edilen yüzer platform yuvalar ise daha çok ot veya dallardan yapılıyor ve karaya yapılan platform yuvaların aksine daha dayanıksız olduğu görülüyor. Hatta bazı kuşlar yuvaya çıktığında, bu yuvalar suya batıyor, ancak yumurtalar su geçirmez olduğu için bu bir sorun oluşturmuyor.

YUVASIZ KUŞLARDoğada bulunan her kuş, kendileri veya yumurtaları için yuva inşa etmiyor. Örneğin bir tür deniz kuşu olan alklar, yumurtalarını doğrudan dar kaya tabakalarına bırakıyor ve orayı üreme alanı olarak kullanıyor. Ancak bu tür yumurtaların her zaman yırtıcılar tarafından avlanma ile dış etkenler tarafından o alan dışına yuvarlanma olasılığı bulunuyor. Bu yüzden yuva yapmayan kuşlar çoğu zaman yumurtalarını yalnız bırakmıyor.

Yuva yapmayan kuşlardan olan penguenler de yumurtalarını bacakları arasına alıp üzerlerine oturarak koruyor. Böylece kuluçka döneminde hareket edebiliyorlar. Aynı zamanda yoğun kış şartları altında üreyen bu kuşlar, vücut ısıları ile yumurtaları koruyabiliyor.

Page 55: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 56: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

54 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Şehri düşünüp, şehri konuşuyoruz. Çoğu sohbet ve yazılarımı-zın konusunu şehir oluşturuyor. Şehir üzerine geliştirilen ya da yoğunlaşılan bunca düşüncenin sebebi nedir? Bu soruya farklı cevaplar vermemiz mümkün.

Eskilerden beri şehir, düşünce adamlarının düşünce nesnesi olmuş. Sanat adamlarının eserlerinde ise bir konu ve malzeme… Somut işleri olan sanat adamları; mimarlar, oymacılar, mobilyacılar, peyzajla uğraşanlar şehri güzelleştirmek için uğraşmışlar. Soyut meseleler-le uğraşan sanatçı ve bilginler de öyle. Mimar Sinan, Selimiye’yi, Süleymaniye’yi ve diğer eserlerini inşa ederken bunu düşünmüş. Farabi Medine-i Fazıla’yı yazarken “Erdemli Şehri” düşünmüş. İbn-i Haldun şehir ve şehirliler konusunda, medenililik ve bedevililik bahislerine girmiş; sosyolojik incelemeler ve düşünceler üretmiş. Öyleyse, şehir üzerine düşünmek gibi bir gelenek var ortada ve o geleneğin devamı olarak şehri düşünüyoruz.

Şehir, medine, site veya kent üzerine düşünmemiz modernleşe-memiş, feodal dönemde kalmış, imparatorluklar çağını yaşayan bir hâlin eseri de olabilir. Mekân olarak aynı mekân, dünya aynı dünya; ama zaman, modern zaman. Belki şehri böyle boyutlu dü-şünmek anakronik bir vak’a olarak çıkıyor karşımıza. Belki de nostalji. Çünkü zaman modern ulus-devlet zamanıyken, mekân ulus-devletin üzerinde konumsallaştığı bir coğrafya, belli bir top-

rak yani dikenli tellerle, pasaportlarla çevrili bir toprak parçası iken şehri düşünmek bir tür gerilik alameti olabilir. Tam tersine, bazı yerlerde çok sağlam olmasına rağmen prototiplerine baktı-ğımızda gördüğümüz, modern-ulus devletin değişimiyle küçülen yönetim gücü ve katı sınırlarla belirlenmiş toprak anlayışına karşı bir düşünce olarak, ileri bir aşama veya postmodern bir durum da olabilir. Her şeye rağmen şehri düşünmek, moderne bir isyan gibi duruyor. Çünkü şehir, sınırları tel örgülerle belirlenmiş top-rak anlayışlarına karşı duruyor. Şehirler, tel örgülerle birbirinden ayrılamayacak ve etkileri vizelerle sınırlandırılamayacak kadar kardeştirler. Semerkant, İsfahan, İstanbul, Bursa, Saraybosna, Belgrad veya Viyana akrabadır birbirine.

Yenilmiş medeniyetin çocukları olarak yeniden diriltmemiz gereken tarihi sorumluluklarımız bize şehri ve şehirlerimiz düşünme göre-vi de veriyor. Çünkü mirasını devraldığımız değerler bir şehirde hayat bulmuş, şehirli insanlara hitap etmiş, şehirde kurumlaşmış; önce adam gibi bir şehir, medine; sonra medeniyet olmuştur. Buna dayanarak diyebiliriz ki:

Şehri düşünmek, yapay bir kavramlara ve onlarla düşünen insan-lara ve onların yönetimi olan sınırlarla belirlenmiş daracık -geniş olsa bile bunaltıcı- yerleşimlerine karşı, bir güzel site ve şehirlerin kardeşliği arayışıdır.

Şehri Düşünmek

DENEME

AYTEKİN AYDIN

Page 57: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 55

SAİNT PETERSBURG

Page 58: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

56 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

KÖYCEĞİZDALYAN

TABİAT VARLIKLARINI KORUMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖZEL

ÇEVRE KORUMA

BÖLGESİ

Page 59: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 57

12 Haziran 1988 tarih ve 88/13019 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Çevre Koruma Bölgesi tespit ve ilan edilen Muğla ili sınırları içindeki Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi, Türkiye’deki 15 Özel Çevre Koruma Bölgesi arasında yer almakla birlikte kıyı ve deniz alanlarını içeren 10 ÖÇKB’den biridir. Köyceğiz Gölü, Lagün sistemi, dalyan kanalları ve İztuzu

kumsalı gibi dünya ölçeğinde yer alan önemli habitatları ihtiva eden bölge 461,46 km2’lik toplam yüzölçümüne sahiptir. 1990 yılından itibaren, bölgede üniversiteler,

yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile çeşitli araştırma, izleme, koruma ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmektedir.

Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırması, bölgenin turizm ve balıkçılık açısından da öneme sahip olması nedeniyle, sürdürülebilir kaynak yönetimi açısından ciddi katkı sağlamıştır.

Page 60: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

58 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

“Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırması” ile alanın denizel ortamının biyolojik açıdan çeşitliliğinin tespit edilmesi hedeflenmiştir. Böylece, alanın daha bütüncül bir şekilde korunmasına yönelik tespitlerin elde edilmesi ve nihai alıcı ortam olan deniz alanında daha etkin koruma-kullanma dengesinin sağlanmasını mümkün olabilecektir.

Bölgenin kıyı ve deniz alanlarının özellikle turizm ve balıkçılık açısından da öneme sahip olması ve bu faaliyetlerin kıyı ve deniz alanlarının biyolojik çeşitliliği üzerine etkilerinin dikkate alınmasıyla, bu çalışma sürdürülebilir kaynak yönetimi açısından ciddi katkı sağlamıştır. Köyceğiz-Dalyan bölgesindeki çalışma, Datça-Bozburun, Gökova ve Fethiye-Göcek ÖÇKB’lerden sonra ülkemiz ÖÇKB deniz alanlarında gerçekleştirilmiş dördüncü benzer araştırmadır.

PROJE ALANI

Proje alanı, Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin deniz alanıdır. Bozburun’un hemen güneyinden başlayan ve Ekincik Koyu’nu da kapsayan çalışma alanı, yaklaşık 26 km kıyı çizgisi ve 32,8 km2 deniz alanına sahiptir. Akiye Burnu’nun güneyinde yer alan Delik Ada araştırma bölgesi içindedir. Alanda

Çalışma alanı : Uydu görüntüsünde ve seyir haritasında.

Page 61: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 59

derinlik 100 metreyi aşmamaktadır. Kıta şelfinin eğimi Ekincik Koyu’nda diğer bölgelere göre daha az, tatlısu girişi ile askıda maddenin en fazla olduğu öngörülen Dalyan’ın önünde

ise minimumdur. Araştırma alanı, supralittoral zondan başlayarak 50 metre derinliğe kadar olan alandır.

Bu alan içinde yer alan koylar ve kıyı

hattı, kayalık, kumsal, resif, mağara-kovuk tipi oluşumlar nedeniyle farklı yaşam alanları oluşturmaktadır. İlk etap arazi çalışmalarında yapılan keşiften sonra, bu farklı yaşam alanı oluşumlarının tümünde

Çalışma alanından bazı görüntüler: Ekincik Koyu, Kargıcak’da dik kayalık yapılar

Page 62: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

60 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

dalış veya örneklemeler yapılmıştır. Kıyı boyunca Kargıcak Koyu gibi bazı kıyılarda dik kayalık yapının devamı olarak deniz tabanında büyük bir eğimle hızla derinleştiği alanlar tespit edilmiştir. İztuzu kumsalının önünde ise eğimin çok az olduğu, bu kumul oluşumun sediman taşınımıyla ve neredeyse tüm kumsala paralel olarak 500 m açıkta yer alan uzun bir kayalık resif nedeniyle göreli sığ kaldığı görülmüştür. Ekincik Koyu’nun göreli az eğimli deniz tabanı, Posidonia oceanica ve Cymodocea nodosa türü deniz çayırlarının en yoğun olduğu alandır.

Çalışma alanında yer alan başlıca denizel faaliyetler ise, yat turizmi, tekne turu

Page 63: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 61

turizmi, kıyı balıkçılığı, amatör balıkçılık ve su sporlarıdır. Turistik bölgelere göre kullanım yoğunluğunun daha düşük olduğu söylenebilir. Ekincik Koyu’ndaki kıyı kullanım faaliyetleri düşük sayılabilirse de, yatlar tarafından geceleme amacıyla özellikle tercih edilen civardaki yegane uygun koy olması, kullanım yoğunluğunu turizm sezonu boyunca yüksek ve sürekli tutmaktadır. İztuzu plajı ve Dalyan girişinde tekne turu turizmi ve kumsal turizminin günlük bir faaliyet olarak çok yoğun ve hatta dönem dönem aşırı düzeylere çıkabildiği gözlenmiştir.

Kargıcak kumsalı, İztuzu kumsalı, Delikada ve Ekincik-İztuzu arasında yer alan kıyı mağaraları.

Page 64: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

62 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

PROJENİN AMACI

Köyceğiz-Dalyan’da yapılan araştırmalar, özellikle alanın ÖÇKB ilan edildiği 1988 yılından itibaren yapılmasına rağmen denizel alanın biyoçeşitliliği üzerine pek yoğunlaşmamıştır. Günümüze kadar gerçekleştirilen araştırmalar incelendiğinde, tür bazında koruma ve izleme çalışmaları (Deniz Kaplumbağası, Sığla Ağacı, Günlük Ağacı, Su Samuru, Karasemenderi izleme projeleri), karasal ve sucul ortamların biyoçeşitliliği araştırma projeleri, tekne kullanımları ile ilgili araştırmalar, kirlilik izleme ve

Proje alanında bazı deniz kullanımları: Ekincik Koyu’nda kanolar, Ekincik Koyu’nda tur tekneleri, Ekincik Koyu açığında marina ve İztuzu-Dalyan girişinde tur ve gezi tekneleri.

Page 65: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 63

tespit çalışmaları gibi farklı kapsamlarda araştırmaların gerçekleştirildiği görülecektir. Fakat denizel ekosistem elemanları ile ilgili yeterli araştırma yapılmamıştır.

Alanın bütüncül yönetimi ve koruma öncelik ve esaslarının belirlenmesi açısından denizel biyoçeşitliliğin tespit edilmesi gerek şart özelliği taşımaktadır. Bu nedenle, Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırması ile supralittoral zondan başlayarak 50 metre derinliğe ulaşan alanda makroskopik denizel biyoçeşitliliğin belli zaman kesiti çerçevesinde tespit edilmesi önem arz etmektedir. Biyolojik açıdan kıyı ve deniz ortamı değerlendirilerek önceliklerin belirlenmesi amacıyla belli türlere ait fasiyesler ile nesli tehdit altındaki, endemik ve yabancı türlerin alandaki durumları da inceleme periyodu sınırları içerisinde tespit edilmiştir.

PROJENİN KAPSAMI

Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırması çalışmasının kapsamı ile ilgili detaylar şu şekilde tanımlanmıştır:

Ekincik koyunun doğu kıyısındaki Posidonia oceanica çayırlarının alt sınırı; Derinlik 35 m. Yoğun tekne trafiğine maruz kalan Ekincik koyundaki Posidonia oceanica çayırlarında çapaların yarattığı hasar; Derinlik 11 m.

İztuzu açıklarında rastlanılan paragata takıldıktan sonra kurtulmuş ama sağ arka bacağını kullanamayacak şekilde sakatlanmış bir Caretta caretta.

Page 66: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

64 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Biyoekolojik Araştırmalar: 0-5 metre derinlik zonunda kıyı boyunca serbest dalış, 5-50 metre derinlik zonunda ise kıyıya dik hatlarda tüplü dalış ile tür, fasiyes, habitat, biyotop bilgilerinin konumsal olarak toplanması, 7’şer istasyonda grab ve dreç ile makrobentik örneklemeler, 10 istasyonda kalitatif ve kantitatif fito-, zoo- ve ihtiyo-plankton tespitleri,

Fiziksel Ölçümler: Alanı temsil edecek hatlarda akıntı ölçümleri ve 10 istasyonda deniz suyu fiziksel özellikleri (CTD ve Secchi disk) ölçümleri,

Anket Çalışması: Bölge balıkçılığının mevcut durumunun belirlenmesine yönelik bir anket çalışması,

Değerlendirmeler: Denizel makroskopik biyoçeşitlilik açısından önemli tür, fasiyes, habitat, biyotopların tespit edilmesi, nesli tehlike altında olan veya alan için önem arz eden türlerle ilgili değerlendirmeler, deniz çayırları ve yayılımcı yosun türlerinin değerlendirmesi, bölgede kıyı ve deniz ortamı ile ilgili sorunlar ve öneriler geliştirilmiştir.

Ekincik Koyu’ndaki Posidonia oceanica çayırlarının mat kalınlığı, demirleme sonucu açılan eski ve yeni yırtıklar. Kayalıklar.

Page 67: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 65

Ekincik Koyu’nun kuzeydeki kumsal dışında kalan kayalık kıyıları.

Kayalık zon ve bu zondaki vejetasyon.

Araştırma çalışmaları

Page 68: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

66 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Kargıcak Koyu'nda deniz çayırlarının dağılımı ve kayalık zon vejetasyonu

Macropodia rostrata

Acanthocardia aculeata Scyllarides pygmeaus

Epibentosta gözlenen ağırlıklı türler. Bothus podas

ÇİMENTO

BAŞKENT ÇİMENTO SAN. VE TİC.A.Ş.ANKARA-SAMSUN YOLU 35. KM ELMADAĞ/ANKARA

TEL: 0 312 864 01 00 • FAKS: 0 312 864 01 05

Page 69: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ÇİMENTO

BAŞKENT ÇİMENTO SAN. VE TİC.A.Ş.ANKARA-SAMSUN YOLU 35. KM ELMADAĞ/ANKARA

TEL: 0 312 864 01 00 • FAKS: 0 312 864 01 05

Page 70: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

Ülg

er E

rdal

68 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

KAD İM Ş EH İ R L ER

M A R D I N...

Page 71: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 69

M A R D I N...Mezopotamya Tarihi'nin kâdîm şehirlerinden biridir, Mardin. Güneydoğu Anadolu'nun farklı kültürleriyle herc u merc olduğu, birçok egemenliğin, inancın hüküm sürdüğü toprakların ipek yolu güzergâhında bir merkezdir, Mardin.

Bir TuTam Mardin...

Page 72: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

70 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Mezopotamya'da tarihe karışan Subarru, Akad, Sümer, Babil, Asur, Sasanî, Roma'dan sonra Müslüman egemenliğin etkin olduğu, inançların, kardeşliğinin sembolleştiği şehre, taşın inançla bütünleşmiş mimarîsinde kendisine "Tidu", "Erdobe", "Merdi", "Merdio", "Merdo", "Merda", "Merde" olmak üzere birçok isim verilmiştir.

Diyarbakır'ın ilk egemen kavmî bilinen Subarruların kurduğu söylenen Mardin, Mezopotamya Tarihi'nde sarp, alınması güç kalesiyle 8.000-9.000 yıllık tarihe sahip, arkeolojik bulguların canlılığını koruduğu, Sümerlerle medeniyetin nevş u nema bulduğu Romalıların, Sasanîlerin, Arapların egemenliğine tanıklık etmiş, kendi içinde bu egemenliklerin arasında med-cezirler yaşamış, Hurri-Mitanni,

Asur, Akad, Urartu, Sümer, Hitit egemenlikllerinde savaşların eksik olmadığı coğrafyada daima sahip olunmak istenen bir şehir hüviyetindedir.

Savaşların merkezinde Roma-Sasanî istilalarıyla karşı karşıya kalmış şehir, Arapların şehri almasıyla sukunete

kavuşmuş, inanç yelpazesinde İslamiyetle tanışmıştır. Emevî-Abbasî sonrasını Hamdanî, Mervanî saltanatı takip etmiştir. Selçuklu, Artuklu devamında Timur kuşatmasına direnen şehir, Karakoyunlularla Akkoyunluların hakimiyetinde kalmıştır. Kısa süren Safevî

MEHMET ALİ ABAKAY

Şehir Araştırmacısı- Yazar

Zafer Buna

Page 73: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 71

hükümranlığıyla Osmanlılara geçen Mardin, Cumhuriyete kadar işgal yüzü görmemiştir.

Beyaz taşın nakkaş elinde nakışını ve canlılığını bulduğu, çiçeğin, gülün, asma yaprağının renklendirdiği, hareket kazandırdığı mimarîsiyle binlerce senelik

Gökhan Alpdoğan

Ahm

et T

arım

Page 74: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

72 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

tarihin telmîhi olan konaklarda, evlerde sosyal yaşantının diğer coğrafyalardan farklılaştığı şehirdir, Mardin.

İnanç mozayiğinde günümüze ulaşabilirliğin ve beraberliğin halen her inanca açık ibadethaneleriyle tezyin edildiği Mardin, otantik yapısıyla bozulmamış, birçok yerleşim alanına mekân olmuş, şehirleşmenin getirdiği gecekondulaşmadan etkilenmemiş yapıda sahipliğini yaptığı tarihin canlı tanıklığının remzi, işareti olarak farklılığını diğer şehirlere göre daima korumuştur.

"Kartal Yuvası" olarak isimlendirilen Kalesi'ni, Kal'atü'l-Mara, Erdemeşt, Arur, Dara, Rabbat, Dermetinan, Savur, Aznavur, Rahabdium, Merdis, Haytam, el-Nıhman kalesi takip eder, bir zincirin halkaları gibi.

Dara'da şekillenmiş medeniyet, bölgede görülen yerleşik hayatın hala çözüm bekleyen büyüleyici sırrını ifşâ edememiştir, mevcut yapısıyla. Dara, keşfedilmeyi bekleyen antik kenttir, Mardin sınırları içinde. Dara'yı izleyen Fıtvar'da, Akbağ'da, Hofi'de, Zorava'da, Beşikkaya'da,

İbrahim Aysıl

Page 75: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 73

Telbısım'da, Ramanus'da, Kefertut'ta, Dunaysır'da, olmak üzere mevcudiyeti belli yerleşim alanları höyüklerle bütünleştiğinde ilk akla gelenler; Linveyri, Şakolin, Firriye, Kefilmelep, Kefilsannur, Kefilmardin, Hapines, Tınat, Hop, kılıt, Hanika, Hanazanburi, Dirkup, Haramiye mağaralarıyla tarihin, turizme açılmayı bekleyen antik şehridir.

Hıristiyanlığın bilinen merkezlerinden olan Mardin Mor İliye, Mor Behnam, Surp Kevork, Protestan, Mar Hırmıs, Mor Mihayel, Mor Yuhanna Kiliseleriyle Mor Mihayel, Hammara, Mor Barbara, Mor Efram, Meryem Ana, Mor Dimet, Mor Cercîs, Deyr-i Umur, Mor Yakub, Deyr-i Zafaran, Seyde, Mor Behnam, Mor Evgin Manastırlarıyla İsevî İnancın birer sembolüdür.

Cami-î Kebîr, Babe's-Sur, Latifiye, Şehidiye, Reyhaniye, Maristan, Emineddin, Nizameddin Begaz, Şeyh Salih, Kale, Sultan Hamza, Hamidiye, Süleyman Paşa, Şeyh Çabuk, Tekiye, Sultan Musa, Muhammed Hakîm Mansurî, Midyat, Zeynel Abiddin, Dunaysir-Koçhisar Camileriyle dünün

Fahri Karaoğuz

Yurdal Bilgiç

Page 76: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

74 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

bölge üniversitesi Kasimiye, Sıttî Radaviye, Şehidiye, Zinciriye, Altun Boğa, Şah Sultan Hatun, Husamiye, Muzaferriye, Melik Mansur Medreseleriyle islamiyettin köklü yaşantısının medeniyet boyutunu oluşturur, mimarî bütünlük içinde.

Tabiatın doğal güzellikleri içinde insanı büyüleyen Zınnar Bahçeleri ve içinden eksik olmayan taş mimarînin su kültürüyle bütünleşmiş hali, Sadü'l-Mevkiî ile Firdevs Bahçeleriyle tamamlanır, Fahriye ile Ravza Mesire alanları, Gurs'ta şelalerin eşlik ettiği mekânlarla kemâle erer.

Korkut Alırız

Page 77: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 75

Arapçanın, Türkçenin, Farsçanın, Kürdçenin, Aramîcenin, konuşulduğu dil yelpazesinde kültürlerin aynı potada usul usul eridiği günlük yaşamda, "Sûk" ismi verilen çarşılarında, bedestenlerinde duygunun düşünceyle ifade hali olan kelâm, herkesin "Âhî" diye birbirini çağırdığı, yaşlıya hürmetin eksik olmadığı abbaralarda, dürüstlüğün ticarette Bağdad ile yarıştığı coğrafyada, Mardin kuyumculukta, telkarîde, mimarîde, sözde, sanatta kendisini kabul ettirmiş, eserleriyle bunun tescilini gerçekleştirmiş şehirdir, aynı zamanda.

"Yola çıktım Mardin'e/Düştüm senin derdine" ile başlayan şarkıda hasretini dillendiren gencin Halime'ye tutkunluğunun, Sabiha'ya gönül bağlayan delikanlının saf ve temiz aşkının musıkîde yaşatıldığı şehirde folklorun unsurları giyimde-kuşamda oldukça zengindir.

Berrî'de mevsimin sıcaklığını keçi kılından dokunmuş çadırlarda Arab kıyafetiyle bembeyaz abalar içinde karşılayan insanı, Serdal Güzel

Page 78: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

76 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

uzayıp giden ovalarda hayvancılığa ve tarıma bağlı yaşamla şekillenmiştir, adeta.

Telkariye verilen emek ve harcanan göz nuru, mücevherata-altına gösterilen ihtimam, bakıra ustaların becerileri ile verdiği şekil, kalayla kazandırılan parlaklık, taşa verilen ruh halen dipdiriliğinden, canlılığından bir şey kaybetmemiştir, Mardin'de.

Mimarbaşı Sarkis Lole'ye adeta teslim olan taşın sertliğini kaybederek ehlileşmesi, şehirde efsaneleşir halen. Hiçbir eğitim almamış Mimarbaşı Lole ile devam eden mimarî ustalık, nakkaşlık, bennelik, nahhatlık, Yusuf Gerzelo, Abdulcelil Kalo, Sait el-Abyad, Mimarbaşı Hanna, Cercis Sane, Abdulmesih, Abdé Velo, Şeyhmus Zeroké, Mehmed Atay ve Yusuf Kıdır olmak üzere birçok ismi günümüze taşır.

Mardin... Bir Tutam Mardin... Huzurun, sağlığın, kardeşliğin süregen olduğu, Çan ile Ezan'ın aynı mekânda, zamanda insanı ibadete çağırdığı şehir...

Mardin... Bir Tutam Mardin... Anlatılması yaşanmadığı zaman oldukça güç bir şehir. Gezmeden, dolaşmadan belirtilenlerin Sebahattin Özveren

Page 79: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 77

İsmet Danyeli

Page 80: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

78 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

hayalleri süslediği lakin insanın ruhunun teskîn olmadığı şehir...

Mardin'e giderseniz gündüz dolaştığınız yerleri geceleyin seyre dalın, semadaki yıldızların ışığının aydınlığında. Geceleri mimarî şaheser konakların, köşklerin, evlerin damlarında kurulan tahtlardan, seyredin şehri ve gökyüzünü.

Daracık sokaklarında yorgunluğunuzu serin abbaralarda bir nefes soluklanarak atın üzerinizden inişli-çıkışlı yürüyüşlerinizde. Dantele işlenen nakışların sûretinde taşlara iyice bakın ve alınterinin kutsiyetinin nakışlara canlılığı dünden bugüne nasıl getirdiğini görün.

Mardin... Bir Tutam Mardin...

Mardin, sizi güzelliklerini içinde saklayan gül bahçesi misali beklemektedir. Güzellikleri görme adına sizi davet etmektedir, lisân-ı hâl ile. Kültürüyle, folkloruyla, inanç zenginliğiyle, mimarîsiyle, zengin mutfağıyla, tarihin içinde asırlara yolculuğun merkezinde Mardin, gelen misafirlerini bekliyor.

Mardin... Bir Tutam Mardin...

Fotoğraflar: Mardin Valiliği Arşiviİsmet Danyeli

Orhan Köse

Page 81: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 82: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

80 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Sevgili Rilke, seni bu narin bünyene zarar verebilecek her hastalıktan korumak isteyen annen çağırıyor yavrum. Annesi-nin Rilke’ye karşı böyle bir cümle kurup kurmadığını bilmiyoruz, annesinin veya bir başkasının Rilke’ye nasıl hitap etti-ğini bu günden tam anlamıyla çıkarmak mümkün de değil doğrusu. Ama annesi adını kız olsun diye Maria koydu, ama çocuk kız olmayınca başına bir Rainer ekleyip bıraktı. Kadın zengin bir aileden gelmenin kendisine vermiş olduğu bütün şımarıklığı oğlu üzerinde kullanıyordu. Rilke’yi 6 yaşına kadar bir kız çocuğu gibi giydirdi, büyüttü ve bundan tuhaf bir haz aldı. Onda beklentilerinin ipuçlarını bulmayı umut ediyordu çünkü. Rilke’de de bu yönde istidat vardı doğrusu. Koca-sında bulamadığı şey oğlunda olsun isti-yordu. Oğlunun saygın bir kişilik önemli bir adam olması o an için tek muradıydı. Kadın kocasını beğenmemişti bir kere, ondan utanıyor ve kendi babasının saygın kişiliğini hatırlayınca adamcağıza dünyayı dar ediyordu. Rilke henüz dokuz yaşın-dayken adamcağızla boşanıverdiler. An-nesinin yanında kalan Rilke, daha sonraki hayatında da kendisine yön verecek olan kadınların ilkine “anne dersleri” ile baş-lıyordu.1875 yılında 4 Aralık’ta Prag’da doğdu. Babası Alman demiryollarında çalışan bir memurdu. Annesiyle babası boşandıkla-rından annesinin yanında kaldı ve onunla birlikte Viyana’ya yollandılar. Annesinin

Rilke'ye Ağıt

İÇE DOKUNAN ADAMLAR

Page 83: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 81

üzerindeki ağır baskısı onun kişiliğin-de silinmesi zor olan izler bırakıyordu. Annesinin onu kendisinden başka kim varsa onlardan kıskanması, Rilke’nin de hayatında dayanılmaz zorluklar oluştu-ruyordu. En önemli eğitimini bu ilde alan Rilke onlu yaşlarının sonlarına doğru şiir yazmaya burada başlıyordu.Babasının adı Josef’dı ve etnik olarak Alman’dı. Yani küçük Rainer Maria Ril-ke, Goethe ile aynı dil evreninin insanı olacaktı. Eğer bir paye alacaksa bunu Goethe, Holderlin, Kleist ve Brecht’in yanından kendine yer ayırtarak alacaktı. Gerçi Brecht ile aynı dönemin çocuğu sa-yılırdılar ama diğerlerinin üçü de Alman dil evreninin en büyük yıldızlarıydı. Yani onun için oluş; birilerinin yanında ken-dine yer açmakla mümkün olacağından bu uğurda vereceği kavga da o nispette büyük olacaktı.Bir de sevmeleri vardı Rilke’nin annesinin üzerine bir elbise gibi attığı tutkulu hal, onu kendi şiirinin dizelerini yazarken ta-kip edeceği gibi, kadın severken de takip edecekti. Karşısında; birlikte paylaştıkları yüzyılın, entelektüel çevreleri içindeki en etkili kadını Salome vardı. Salome, şuhluğu ve edasıyla etkili olmasının ya-nında aşk konusundaki sabıka defterinin oldukça kabarıklığıyla da ünlü bir kadındı. Kısacası yirminci yüzyılın aklı, psikoloji-den, şiire, bilimden dile kadar ona aşıktı. Rilke ve Salome ile birlikte yüzyılın en büyülü iki tutkulu insanı bu aşkta bir araya gelmişti. Bir Rilke’nin memleketi yurt oluyordu bu sevdaya bir Salome’nin, bir Avrupa’daydılar bir Rusya’da. Bu arada Rilke’nin annesi en ünlüleri Freud ve Nietzsche’nin en başlarda yer aldığı, Salome’nin aşk kurbanları defterinde

kaydı olmasın diye bir annenin konuştuğu dildeki en dokunaklı mektupları oğluna yazıyordu. Rilke iki kadın arasındaydı. Sokrates’in ünlü deyimiyle artık şair olma-mak için herhangi bir şansı yoktu.Bu arada hayatın ta gözlerinin içine ba-kıyordu Rilke. Hem de bana, başkalarına söylemediğin dilde bir şeyler söyle derce-sine. Şairdi elinde bir mektup vardı ve her şair gibi kendi içini zarfa sayıyordu. Elindeki mektubu, kendi içinde sarıp sarmaladı on-dan duygular, kelimeler türetti sonra onu şiir diye hayata görücüye çıkardı.Şairdi, dindardı, tutkuluydu. Peki cesur muydu? Tabi, yalnız kelimelere karşı. Onları yerlerinden ediyordu. Onun dilinde her kelime kendi yeni ülkelerine doğru sürgündü. Bu garip sürgünlüğün bir diğer adı imgeydi. Taştan imge çıkarıyordu artık. Durduğu yerden bakılınca öteki denilebile-cek kültürlerle de ilişki kurmuştu. İslam’ın Peygamberine şiir yazarken içerden birinin diliyle farklı duygu uzaylarının bir araya geldiği intibaını bırakıyordu damaklarda.Sesi yedi düvelde ve kendinden sonra gele-cek olan bütün zamanlarda duyuldu. İsmi Goethe’lerin, Holderlin’lerin, Kleist’ların ve Brecht’lerin hizasına çoktan yazılmıştı.Rainer Maria Rilke: (Doğumu; 4 Aralık 1875, Doğduğu yer; Prag, Ölümü; 29 Aralık 1926, Öldüğü yer; Montrö, İsviçre ).Bilgi; Alman lirik şiirinin en önemli temsil-cilerinden biridir.Yüzyılın en tutkulu ve mistik şairi, ansiklo-pedi maddelerinde kısaca böyle geçer.

CİDDİ SAAT

Şimdi dünyadaNerede biri ağlıyorsaSebepsiz, dünyada, ağlıyorsaBana ağlıyor.

Şimdi gecedeNerede biri gülüyorsaSebepsiz, gecede, gülüyorsaBana gülüyor.

Şimdi dünyadaNerede biri yürüyorsaSebepsiz, dünyada, yürüyorsaBana gidiyor.

Şimdi dünyadaNerede biri ölüyorsaSebepsiz, dünyada, ölüyorsaBana bakıyor.

Çeviri: Turan Oflazoğlu

GÜZ

Yapraklar düşmede bilinmez nerden

Gök kubbede uzak bahçeler bozulmuş sanki

Yapraklar düşmede gönülsüz

Ve geceler ağır dünyamız kopmuş gibi yıldızlardan

Kaymada yalnızlığına

Hepimiz düşmedeyiz.

Şu gördüğün el düşüyor

Nereye baksan hep o düşüş

Ama biri var ki bu düşenleri

Ellerinde tutuyor yumuşak ve sonsuz

Page 84: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 85: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 86: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

84 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

İ N SAN V E E S ER

Gaudi, şu an Barcelona futbol takımı ile ünlü olan Katalon bölgesi-nin Tarragona şehrinde doğdu. Doğduğunda takvimler 1852 yılını gösteriyordu. Beş çocuklu bir ailenin en son çocuğu olarak dünyaya teşrif eden küçük Gaudi'nin anne ismi Antonia C. Bertan, baba adı ise Francesc Gaudi Serra'dır. Antoni, hastalıklı bir çocukluk devresi geçirmiş olup bu yaşlarda arkadaşları ile normal bir şekilde oyun bile oynayamamıştı. O küçük yaşlarda dış dünya ile normal bir ilişki kuramıyor, buna mukabil dış dünyasını kendi iç dinamiklerinin şe-killendirdiği yapay bir zemin üzerinde orjinal bir şekilde inşa etmeyi kolayca becerebiliyordu. Daha küçük yaşlarda evde vaktini geçiren bu tip çocukların muhayyilesindeki dünya her ne kadar gerçek dün-yaya benzemese bile, sonraki yıllarında gerçek dünyayı bile peşin-den sürükleyebilecek bir durumun müjdecisi olabiliyordu. Kısacası onların dünyasında sebep-sonuç ilişkisi bile değişik bir şekilde te-zahür ediyordu.

25 yaşında vasat bir öğrenci seviyesinde, lakin sektirmeden 4 yılda mimarlık bölümünü bitirdi. Artık mezundu ve çocukluğunun onu bu-naltan, bununla da yetinmeyip belli bir paydayla kendini anlamaya ve bilmeye iten içine kapalı dünyası, bir kazanaç hanesi olarak onun önünde duruyordu. Antoni artık hayal dünyasına ve kalemine güve-nen bir mimar olarak piyasadaydı. İşi ise diğer okul arkadaşlarına nispetle oldukça kolaydı. Çünkü okul arkadaşları kendileri için yeni ve daha önce bilmedikleri bir tasarım dünyasına atılırlarken, Gaudi ise kendi içinde yıllardır biriktirdiklerini sadece dışarı dünyaya çı-karıp başkalarıyla paylaşmayla yetinecekti. Çocukluk yıllarındaki sıkıntı, her çekilen her zorluk gibi yıllar sonra kendini başarıya tahvil ediyordu.

TAŞLAR DA ŞİİR SÖYLER KENDİ DİLİNCE

A N T O N I 1852 1926

Şehrin Eskiyen Yüzünden Büyülü Bir Dünyanın Eşiğine Geçiş Denemesi

OSMAN MİMAROĞLU

GAUDI

Nereye bakıyorsun, gözlerin nereye çağırıyor seni, gözlerini bir yere dikip sabitlediğin zaman bir yere bakmıyor diyenleri yalanlarcasına içini zenginleştiren bir geziye çıkacağın intibaını ilham ediyor göz-lerin. Ne diyebilirim, gitmenin bütün ayrıcalıklı tarafları sana eşlik etsin, şu anda bütün temennim bundan ibaret.

Page 87: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 85

Katolik ve dindar olmanın onu getirip bıraktığı eşik, alışılmadık bir mimarinin varabileceği en büyük zirve olmakla beraber, ilk günahın vermiş olduğu etkiyle başkalaşan malzemenin yeni kimlik arayışları altında binada bambaşka biçimlerde adeta bir metamorfoza uğramışcasına kullanılma şekliydi.

O Sagrada Família’yı yaparken taşları bina olmaya değil, kendi dillerince ibadet yapmaya davet ediyordu ve maksat şiirsel bir ibadete koyulmaksa eğer, bir kelime taşa ancak bu kadar yak-laşabilirdi.

Gaudi, büyük eserlerinde tasarımın yerine ilhamı esas aldı, bu bi-nalarında tasarım ve yapım süreçlerini birbirlerinden ayırmıyor, aksine tasarım ve yapım birer vasıf halinde, bir diğeri ötekinin içine girerek hem onu destekliyor hem de birarada vücuda gel-menin bina için anatomik ve formel anlamda ne olduğunu en görkemli haliyle ortaya çıkarıyordu.

Adeta Gaudi, her gece gizli gizli gelip taşlara ne olacakları konu-sunda kısık sesle bir şeyler fısıldıyordu.

Gaudi tek bir usluba bağlı kalacak kadar tek boyuta indirgene-bilecek bir ruh yapısı taşımıyordu, o bunların aksine her şeyin en albenili olanından bir estetik güzellemesi halinde nasıl ya-rarlanabileceğinin peşindeydi. Ve hayat diğer birçok insandan kıskandığı bu özelliklerini ona bolca bahşediyordu. Bir ömür gi-rişmiş olduğu bu büyük uğraşın sonucunda, mimariyi büyülü bir dünyanın eşiğine getirdi ve bıraktı. Ölümü de mimarisi gibi gör-kemli ve ender yaşanılanlardandı; 1926 yılının 7 Temmuzunda, aklında en önem verdiği bina olan Sagrada Familia'nın yapımını sürdürürken, düşünceli bir halde yürüyordu ve önünden geçen bir tramvayın altında kalıverdi. 10 Temmuz'da ise hayata göz-lerini kapayıverdi. Parklar yaptı, binalar yaptı, mabetler yaptı, şiir ile binayı, mühendislik ve mimarlık paydaları altında en fazla birbirinin yanına o getirdi. O bir mimar olarak, içindeki kelime-lerin övgüsünden ayaklanan yapı elemanlarının başkalaşımıyla birlikte, kanatlı sözlerin büyülü dünyasını taşların esrarengiz alemine fırlatıp attı. Artık her taş bir kelimedir. Ve mimari ta-şın eteğinden binanın estetik zirvesine doğru zorlu yolculuğuna çoktan başlamıştır.

Sanatçıda Dünyanın Bina GörüntüsüLa Sagrada FamiliaO artık bina yapmıyordu taşların dilini adeta bir ibadete doğru zor-luyordu. Bu meyanda bakıldığında; Davut Heykeli yeni konuşmaya başlayacak olan bir hakikatı, Familia ise sözün sonuna varmış olan bir bilgeliği insanlara ete kemiğe bürünmüş büyülü bir lisan ola-rak bahşetmeyi düşünüyordu. Migelangelo’nun Davut Heykelinde olağanüstü bir gerçeklik vardır evet ama Sagra da Family’de taşlar varlık oyununa getirilmiş bir duruş olarak yeniden mana alemine katılmak arzusunu bize fısıldarlar. Yani Davut Heykeli gerçekliği bir olağanüstülükle verirken, Sagrada Familia ise olağanüstülü-ğü gerçekliğe epsilom derecede yaklaştırır. Yani Gaudi'de bir şey hem kendisidir, hem de kendisi olmaktan yıldızlar kadar uzaklaşır. Gaudi’nin Sagrada Familia’nin yapılmasında kullandığı bütün taşlar parmak izi gibidirler; çünkü asla birbirlerine benzemezler. Elbet-te sanat icra etmek için her sanatkara değişik malzemelerden bir kalem verdiler: bu, Goethe için bir bir tomar kağıt, Van Gogh için bir tuval, Rilke için sözlerin ahengi ve Arabi için de kavramların akla açmış oldukları delikten başkası değildi. Gaudi de Arabi'nin ülke-sinde doğmuştu, o da bir şeyleri sonuna kadar zorluyordu ve ona da taşlarla şarkı söylemek kalmıştı. O da notalarını taşlara yazmanın daha kalıcı olduğunu biliyordu. Bu bir anlamda Sagrada Familia'da bedenleşen bir şeydi; Gaudi, bütün Hristiyanlık tarihini İsa'dan baş-layarak bütün azizlere kadar maddi ve manevi unsurlarla beraber mabede davet ediyordu.

Page 88: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

86 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Casa BatlloNasıl ki M. Foucault, pipoyu işaret ederek 'Bu Bir Pipo Değil-dir' dediyse, Gaudi'de ondan yaklaşık bir asır kadar önce adeta Barcelona'da yapmış olduğu Güell Park'ı için bu park artık bir park değildir. Peki o zaman bu park nedir; bu park, gittikçe koyulaşan bir düşten bütün acabaları bünyesinde barındıran bir hayalin eşi-ğine kadar değişken bir sonsuzluktur. Gaudi'de dinin büyülü bir dili vardı ve elini nereye değdirirse orayı değiştiriyordu. Parkta mozaik desenli seramik parçalarından yapılan ejderler vardı. İnsanı ken-di bilinmezliğine ve geçmişine çağıran mağaralar vardı. Psikoloji vardı, gerçekliği deforme etme vardı, derinlik vardı, sanat vardı. Ve Gaudi bütün sıcaklığı ile size insandan varlığa, kültürden me-deniyete, yapıdan doğaya kadar bir şeyler anlatıyordu. Bu dil asla çağdaşlarının dili değildi. Peki geçmişin dilini mi kullanıyordu. O da hayır. Gaudi belki meleksiliğin dilini insanlara getirmenin o sınırsız uzayında bulmuş olduğu ara lisanı insanlara tanıtmanın peşindeydi. Doğrusunu söylemek gerekirse o bunu layıkıyla başardı.

Guella ParkıBu alışılagelmiş bir bina değildi. Binanın dışında natürmort bir öge olarak kafatası balkonlardan aşağıya sarkarmış gibi gir intiba bı-rakıyordu. Diğer kafatasları ile birlite loş bir havada, görüntünün perdelenmeye başladığı yerde; bu kafatasları balkondan balkona uzanarak birbirleri ile fısıldaşan bir görüntüyü insanın içine bir kuş-ku tohumu gibi bırakıyorlardı. Herşey doğaydı artık, apartman ilk defa doğanın diline yaklaşmış ve kendi dilinin kelimelerini bir yosun tarlası gibi yüzeyine serpmişti. Bu doğanın devrimiydi, değilmi ki doğa her devriminde birbirine benzemeyen malzemeler kullanmştı,

o zaman Gaudi'de onu takip edecek ve hiç bir düz hat kullanmaya-caktı. Oklid Geometrisini tashih edip onun yerine Riemann Geomet-risini doğada hiç birşey düz değildir anlayışıyla getirip belki de en fazla yabancılaşacağı alan olan binaya adepte ediyordu. Herşey eğ-rilerden oluşuyordu artış tabliyede bile eğrilik vardı. Pek tabi ki bu yenilik diğer taraftan da bir dinamizmi hiç olmadık biçimler altında binaya davet ediyordu. Pencereler birbirlerinden görüntü ve ifade olarak farklılaşıyordu, renkler binanın yüzeyinde bir alandan diğe-rine geçişte değişiyordu. Binanın yüzeyi bitksel motifler cennetini andırıyordu. Bu elbetteki apartmanda bir yeniliğin kadim bir iklimi çağırarak da olabileceğini gösteriyordu.

Page 89: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 90: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

88 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Sevgili Çocuklar,Yenilenebilir enerji kaynağı; tükenmeyen ve çevreyi kirletmeyen enerji kaynağıdır.

Bu enerji türlerinin tükenmemesinin nedeni, kaynak-larının sürekli yenilenmesinden kaynaklanmaktadır.

Hidroelektrik enerjinin kaynağı yağmur, kar gibi ya-ğışlardır. Bu enerji tüketilirken hiçbir şekilde kaynağı-nı azaltmaz ya da yok etmez.

Rüzgâr enerjisiyle çalışan bir santral, rüzgâra zarar veremez.

Güneşten enerji üreten paneller de ne güneşe zarar verebilirler, ne de güneşin etkisini azaltabilirler.

Jeotermal (sıcak su) enerjisi, yerin altında var olan dünyamızın enerjisidir. Bunun yer üstüne çıkan kıs-mından elde edilen enerji, yerin altındaki sıcak su kaynaklarına bir zarar veremez, onu azaltamaz.

Gel-Git enerjisi için de aynı durum söz konusudur: Ay ve dünyanın hareketiyle ortaya çıkan gel-git olayın-dan enerji üretimi de süreklilik arz eder.

Çünkü ay ile dünyanın hareketi süreklidir ve bundan

enerji üreten sistemlerin ne ayın, ne de dünyanın hareketine bir zararı dokunamaz.

Kısacası tükenmeyen bu enerjiler, kaynağın tükenme hızına eşit bir hızda ya da daha çabuk bir şekilde ken-dini yenileyebilmektedirler.

Hidrojen ve Biyokütle enerjileri de yenilenebilir enerji kaynakları arasındadırlar.

Ancak dünyadaki enerji ihtiyacının çok büyük bir kıs-mı fosil kaynaklar olarak nitelendirilen kömür, petrol ve doğalgazdan karşılanmaktadır.

Bilindiği gibi fosil yakıtların yakın gelecekte tükenme tehlikesi vardır. Ayrıca, fosil yakıtların tüketimleri sonucunda ortaya çıkan başta karbondioksit olmak üzere zararlı ve sera etkisi yaratan gazlar küresel ısınmanın sorumlusudurlar.

Küresel ısınma ve beraberinde gelişen küresel iklim değişikliği, dünyamızı tehdit eden en önemli çevre sorunudur.

Gerek çevresel sorunlar ve gerekse enerjide dışa ba-ğımlılığın azaltılması için yenilenebilir enerji kaynakla-rının kullanımı artırılmalıdır.

Şehrin Çocukları HÜSEYİN GÜÇ

Page 91: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 89

SU VERİMLİLİĞİ NEDİR?

Su verimliliği, bir iş ya da görevin mümkün olan en az miktarda su kulla-nılarak gerçekleştirilmesidir.Suyun verimli tüketilmesini ifade eden “su verimliliği” kavramı, suyun israf edilmesini önlemeye yöneliktir.

Sızdıran muslukları onarmak, banyo yapmak yerine duş almak, çamaşır ve bulaşık makinelerini tam yük ile çalıştırmak gibi önlemler, suyun daha verimli kullanılmasını sağlar.Sanıldığının aksine ülkemiz su kaynak-ları bakımından zengin değildir.İklim değişikliği ve bilinçsiz kullanıma

bağlı olarak su seviyelerinde yaşanan düşüşler, nüfus artışına bağlı olarak artan su talebi ve su kaynaklarının yeterince korunmaması geleceğe umutla bakmamızı engellemektedir.Yarın kullanacak su bulabilmek için bugün suyu akıllıca kullanmak zorun-dayız.

SU VERİMLİLİĞİ VE ÇEVRE İLİŞKİSİSu verimliliği uygulamaları sayesinde; toplam su tüketimi azaltılmakta, atık sular arıtılarak yeniden kullanılmakta, böylece doğal kaynaklar üzerindeki baskılar azaltılmaktadır. Su verimliliğinin çevre üze-rindeki diğer olumlu etkileri şu şekildedir:

• Doğal su sistemindeki bozulman azalmaktadır.

• Kaynaklardaki su miktarı ve kalitesi iyileştirilmek-tedir.

• Sulak bölgelerdeki sucul yaşam korunmaktadır.

• İçme suyunun arıtılmasında ve dağıtımında kulla-nılan kimyasal maddeler ve enerjiden tasarruf edil-mektedir.

Suyu daha verimli kullanmak, ekonomik olarak da önemli kazanımlar getirmektedir.

Suya olan talep arttıkça, arıtma, depolama, dağıtım, toplama, atık su arıtma ve deşarj maliyetleri de art-makta, bu maliyetler abonelerin su faturalarına ve vergilerine yansıtılmaktadır.

İklim değişikliği mevcut su kaynaklarının beslen-

mesini azaltacağı için kaynaklardaki su seviyesi düşecektir. İlkbaharda daha erken eriyen karlar, yaz kuraklığının daha uzun sürmesine ve su kullanımının en yüksek olduğu Ağustos ve Eylül aylarında nehir-lerdeki su seviyelerinin düşmesine neden olacaktır.

Bu yüzden suyu daha verimli kullanmayı mutlaka öğrenmemiz gerekmektedir.

EVLERDE SUYU VERİMLİ KULLANMA KLAVUZU

• Suyu tasarruflu kullanan musluk ve duş başlıkları tercih edilmelidir.• Su tesisatındaki sızıntılar zamanında tamir ettirilmelidir.• Eller yıkanırken musluk sürekli açık tutulmamalıdır.• Duş alma süreleri kısa tutulmalıdır. • Düşük hazneli sifonlar kullanılmalıdır.• İçme suyunu soğutmak için musluk uzun süre açık tutmamalıdır.• Meyve ve sebzeler musluğun altında değil kap içerisinde yıkanmalıdır.• Donmuş yiyeceklerinizi çözdürmek için su kullanılmamalıdır.• Bulaşıklar bulaşık makinesinde yıkanmalıdır.• Bulaşık ve çamaşır makinesi satın alırken suyu tasarruflu kullanan ürünler tercih edilmelidir.• Bulaşık ve çamaşır makineleri tam dolmadan çalıştırılmamalıdır.• Bahçe sulamasında arıtılmış atık su veya yağmur suyu kullanılmalıdır. • Bahçe sulaması, buharlaşmanın en düşük seviyede olduğu sabah erken ya da akşam saatlerinde yapılmalıdır.• Bahçe çimleri için zaman ayarlı otomatik sulama sistemi tercih edilme-lidir.• Arabalar hortum yerine, kovaya doldurulmuş suyla yıkanmalıdır.• Sürekli su akışı gerektiren oyuncak ve süs eşyaları satın alınmamalıdır.

Page 92: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

90 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

KUÇ OYUNU

Siirt bölgesinde ıslak, çamurlu zeminlerde erkek

çocuklar tarafından oynanan Kuç oyununun malzemeleri,

herhangi bir ağaçtan elde edilen bir adet dal ve gazoz kapağıdır.Herhangi bir ağaçtan koparılan kuru dalın ucu sivriltilir. Çünkü sopanın ucu ne kadar sivri olursa, o kadar iyi atış yapılır. Ardından sopanın ucuna monte etmek üzere bir gazoz kapağı düzeltilir. Gazoz kapağı, ucu sivriltilmiş olan sopanın ucuna takılır. Böylelikle kuç hazır hale gelir.En fazla 4, en az 2 kişiyle oynanan Kuç oyununda amaç, sopayı (kuçu) rakibin sopasının ucuna denk getirerek onun sopasını düşürecek ve kendi sopasını ayakta tutacak şekilde çamura saplayabilmektir. Bunu gerçekleştiren oyuncu, oyunu kazanır.

OYUN PARKIGÜLLE OYUNU

Şarlıurfa bölgesinde erkek çocuklar arasında oynanan Gülle; mermer, siyah taş gibi özel taşların demir yardımıyla küçültülerek yuvarlak bir şekil almasıyla elde edilir. Bu yuvarlak taşlar zımparayla sürtülerek pürüzsüz hale getirilir ve oyuncak hazır olmuş olur.

Birkaç kişiyle oynanan Gülle oyununa başlamadan önce hedef olarak oyuncu sayısına göre bozuk pa-ralar üst üste dikilir. Ardından bir atış çizgisi belirlenir. Oyunda amaç, bu hedefi vurmaktır. Hangi oyuncu “Birinciyim” derse, ilk atışı o yapar. Hedeflerin hepsi vurulduktan sonra oyunun ilk bölümü biter. Ardından güllelerle oyuncular birbirlerini vurmaya çalışırlar. Vu-rulan oyuncu oyundan çıkar. Tüm oyuncular vuruldu-ğunda oyun biter.

Page 93: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 94: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

92 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Doğu ile Batı ArasındaOsmanlı KentiHalep, İzmir ve İstanbulEdhem EldemDaniel GoffmannBruce Masters

İş Bankası Kültür Yayınları

"Osmanlı kenti" diye bir olgu-dan söz etmek mümkün müy-dü? Osmanlı tarihi alanının üç değerli ismi, Edhem Eldem, Daniel Goffmann ve Bruce Masters'ın peşine düştükleri bu soru elinizdeki kitabın yola çıkış noktasını oluşturuyor. Osmanlı kentlerinin genel anlamda başka kentlerle benzerliklerinin yanı sıra, her birine kendi kişiliğini kazan-dıran tarihsel bağlamları da vurgulayan bu ortak çalışma, açık veya örtük şarkiyatçı varsayımları çürüten yaklaşı-mıyla dikkat çekiyor.

Halep, İzmir ve İstanbul'un esas olarak 17. ve 18. yüzyıl-lardaki durumunu mercek al-tına alan kitap, hem yazarların Osmanlı kent çalışmalarında "normalleştirilmiş" bir sen-teze ulaşma yönündeki ortak çabası, hem de çizilen bütün-sel resmin içine serpiştirdik-leri "deneysel tarih" tadında öyküleme girişimleriyle zevkle okunan bir başvuru kaynağı haline geliyor.

İslam ŞehirleriMehmet Mahfuz Söylemez

Düşün Yayıncılık

Mekan ile onu şekillendi-ren insan arasında karşılıklı özne-nesne ilişkisi bulunmak-ta olup medeniyet buradan doğmaktadır. İnsanın mede-niyet üretmede özne rolün-de olduğu izahtan vareste bir konudur. Ancak insanın öznesi olduğu medeniyet bir taraftan kendisine, diğer taraftan ise var olduğu me-kana aittir. Medeniyet öznesi insan ile medeniyet kurarken nesne konumundaki mekan arasında -karşılıklı- yadsına-maz bağlar bulunmaktadır. Dahası, medeniyetin görünen yüzünü temsil eden mekan, tamamen pasif bir nesne de değildir. Çünkü o da canlı bir organizmadır ve öznesi olan insanın kendini oluşturmasına katkı sağlayarak bizzat kendisi özneye dönüşmektedir. Özne konumundaki Müslüman, nesne konumundaki mekanı dizayn ederken kendisini var kılan düşünsel arka plandan hareket eder.İşte kitabımıza başlık olarak seçtiğimiz “İslam Şehri” de aslında Müslümanların ege-men oldukları veya yoğunlukta yaşadıkları bir yerden ziyade bu düşünsel arka plandan hareketle dizayn edilmiş olan mekanı ifade etmektedir.

Modern Mimarlığın Ön-cüleriMies Van Der Rohe ve GökdelenBoyut Yayın Grubu

Mies'in ilk Amerikan gökde-lenlerinin yapımının üzerin-den yarım yüzyılı aşkın süre geçtikten sonra da bu alanda köklü bir değişiklik gerçekleş-miş değil. Onun, gökdelenin aşılması olanaksız arketipal kurgusunu yaptığı düşünüle-bilir. Yine onun eliyle gökdelen kendisini vareden koşulların en dolaysız dışavurumu olarak tanım kazanmıştır. Bu ne-denle, o koşullar sürüp gittiği için, dünya metropolleri Mies prizmalarıyla dolmaya devam ediyor. Üstelik, hala o yılların temel planlama ve biçimlen-me kuralları geçerli. Bu süre boyunca değişense, yalnızca kimi üslupsal tercihlerden ibaret. Sayısız muhalifi, mima-risini ve kentsel sonuçlarını lanetle anan pek çok karşıtı bulunan bir mimarın bu da ironik intikamı olsa gerek.

Kit

apK

itap

Kit

apK

itap

K İ TAP -TAN I T IM

Page 95: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 93

Mimarlık ve FelsefeYayına HazırlayanlarAyşe Şentürk, Şafak Ural, Ayla Atasoy

Yapı Yayın

“Mimarlık ve Felsefe” başlığı altında yayımlanan bu kitap, ITÜ Mimarlık Fakültesi’nde 12-13 Aralık 2000 tarihin-de, İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakülte-si Felsefe Bölümü işbirliğinde gerçekleştirilen sempoz-yumda sunulan bildiriler ve açıkoturum konuşmaları üzerinden yeniden yazılmış metinleri kapsamaktadır. Kitap, toplantı formatına paralel olarak, “Mimarlık ve Felsefe”, “Mimarlıkta Felsefe/Felsefede Mimarlık”, “Mimar-lık- Felsefe Tartışmaları” ve “Mimarlık Felsefe İlişkisine Eleştirel Bakışlar (Açıkotu-rum)” başlıkları altında dört bölüme ayrılmıştır. Bu bölüm-lerin hepsi mimarlık ve felsefe ilişkisine odaklanmıştır; fakat her bölümde problem farklı açılardan ele alınmış bazı problemlere farklı çözümler önerilmiştir. Bu tür bir çeşitli-lik, verimli bir tartışma ortamı

yaratacak ve okuyucuya geniş bir bakış açısı sağlayacaktır.

Kitabın diğer önemli bir özelliği, hem mimarları hem de felsefecileri yakından ilgi-lendirmesidir. Çünkü felsefe, olumlu veya olumsuz açıdan bakılsa da, günümüz mimarlı-ğının odak noktasında önemli bir kavramdır. Mimarlık ise çeşitli dönemlerde çeşitli filozofların ilgisini çekmiş olan ve birçok felsefi problemin adeta zeminini oluşturmuş bir alandır. Kitap bu açıdan da hem felsefecilerin hem de mimarların değişik yönlerden ilgisini çekecektir.

Kitabın başka bir özelliği, mi-marların ve felsefecilerin bu kadar geniş çaplı katılımlarıy-la ülkemizde ilk defa ger-çekleştirdikleri bir toplantıda sunulan bildirileri ve panelde yapılan konuşmaları kapsa-masıdır. Bu özellikleri açısın-dan da kitap, hem mimarlık hem felsefe sorunlarına hem de bu iki disiplinin kesişim noktasındaki sorunlara ilgi duyanlar için, verimli bir tartışma ortamı sağlamaya adaydır.

Tekil NesnelerMimarlık ve FelsefeJean BaudrillardJean Nouvel

Yem Yayın

Bir tekil nesne nedir? Tuhaf bir şey, bir tür göktaşı, tek bir noktada toplanmış, hiçbir şey-le değiş tokuş edilemeyen bir mutlak. Bir fikir olabilir, bir bina olabilir, bir renk, bir duy-gu, bir insan olabilir. Daima tekilliğidir onu tehlikeye atan.

Kültürün medyatikleşmesi ve globalleşmesi, değerlerin değersizleşmesi ve yalnızca kanılardan oluşan bir düşün-cenin genelleşmesi karşısın-da, tekil nesneler hâlâ nerede bulunabilir? Nasıl tanımlana-bilir, yaratılabilir, korunabilir, tanınabilirler?

Söyleşilerini işte bu tema et-rafında örüyor Jean Nouvel ve Jean Baudrillard.

Mimar ve filozof. Çağımı-zı ilgilendiren başka temel, yakıcı sorunlara da değiniyor-lar. Ütopyacı ruhu hortlata-rak geleceğin şehrini hayal ediyorlar. Saydamlık ideali ya da ideolojisinin, siyaset-ten mimarlığa, hemen her alana nasıl yavaş yavaş nüfuz ettiğini soruşturuyorlar. Ve kadim mesele: özgür olmanın zorluğu.

Her ikisinin de yapıt ve araş-tırmalarına kaynaklık eden “tekillik” motifi üzerine bir de-neme. Aynı zamanda bir etik oluşturma çabası. Dünyadaki büyük değişimlerle cebelleşen tutkulu ve sürükleyici bir me-tin. Mimarlık ve felsefe, daha önce hiç bu kadar açık ve ke-sin bir şekilde “karşı karşıya” gelmemişti.

Jean

Bau

drill

ard

Page 96: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

94 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013

Dünya üzerindeki bir evden ortalama kaç kilogram kar-bondioksit atmosfere salınmaktadır?

A) 7 kilogram B) 14 kilogram

C) 21 kilogram D) 28 kilogram

CEVAP: Barınma ihtiyaçlarından doğan ihtiyaçları karşılamak için dünya üzerindeki ortalama bir apartman dairesinden günde ortala-ma 14 kilogram karbondioksit salınımı gerçekleşmektedir. Bu değer ABD’de 70 kilogram, Avrupa’da ise yaklaşık 30 kilogram değerin-dedir. Evlerde enerji tüketimi hem ısıtmadan hem de elektrikli ev aletlerinden kaynaklanmaktadır.

Evlerimizde yer alan bekleme konumundaki fişe takılı elek-trikli aletler, bir evdeki toplam enerji tüketiminin yüzde kaçını sağlamaktadır?

A) % 0 - % 3 B) % 3 - % 5

C) % 5 - % 8 D) % 8 - % 12

CEVAP: Berkeley Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre televizyon, DVD çalar, müzik seti hatta uzaktan kumanda gibi bek-leme konumundaki elektrikli aletler bir evdeki enerji tüketiminin % 5 - % 8’inden sorumludur. Araştırmada bekleme konumunda tutulan bu aletleri, elektrik tüketimini arttırdığından dolayı “vam-pir elektronikler” olarak adlandırılmıştır. Gerçekleşen bu elektrik tüketimini azaltmanın ana yolu bu aletlerin kullanılmadığı zaman fişini çekmektir. Bekleme konumundaki elektrikli ev aletleri, küre-sel iklim değişikliğine yaklaşık % 1 oranında katkı sağlamaktadır.

Aşağıdaki yöntemlerden hangisi bekleme konumundaki elektrikli aletlerin harcadığı enerjiyi en alt düzeye indirir?

A) Tekli prizde takılı bırakmak B) Çoklu prizde takılı bırakmak C) Jeneratör ile desteklemek D) Anahtarlı uzatma kablosu kullanmak

CEVAP: Her ne kadar bekleme konumundaki elektrikli aletlerden kaynaklanan elektrik tüketimini azaltmanın ana yolu bu aletlerin

kullanılmadığı zaman fişini çekmek olsa da anahtarlı uzatma kabloları açık-kapalı konuma getirilebildiğinden yani elektrik akımını kontrol edebildiğinden daha pratik olarak kullanılmaktadır.

Hangi elektrikli alet bekleme konumundayken en fazla elektriği harcar?

A) Televizyon B) Yazıcı

C) Dizüstü bilgisayar D) Dekoder

CEVAP: Berkeley Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği araştırmaya göre uydu veya önceden ödemeli kanalları izlemeye yarayan dekoder, diğer bir adıyla şifre çözücüler bekleme konumundayken ortalama 43 vat enerji harcar.

Hangi elektrikli alet bekleme konumundayken en az elek-triği harcar?

A) Masaüstü bilgisayar B) Telsiz telefon

C) Yazıcı D) Mikrodalga fırın

BİL İNÇ TESTİ

01

02

03

04

05

EV ALETLERİ

Page 97: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından

ŞUBAT 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 95

CEVAP: Telsiz telefonlar bekleme konumundayken yılda atmosfere 5,45 kilogram karbondioksit salınımı yaparak listenin en az elektrik harcayan ev aletidir.

Gelişmiş bir ülkede yer alan hane halkında ortalama kaç tane elektrikli alet bulunmaktadır?

A) 5 B) 10

C) 15 D) 20

CEVAP: Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre Kuzey Ameri-ka ile Avrupa ülkeleri, Japonya ve Avustralya gibi yüksek düzeyde gelişme göstermiş ülkelerde yer alan bir hane halkında 20 adet elektrikli alet bulunmaktadır. Bu ülkelerde evlerde tüketilen elekt-riğin % 5 ile % 15’i ise bekleme konumundaki elektrikli aletlerce harcanmaktadır. Gelir ve refah seviyesindeki artış ne yazık ki daha fazla tüketime yol açmakta ve çevreye olan tahribatı arttırmaktadır.

Aşağıda yer alan evlerdeki elektrik tüketimini azaltabilecek yöntemlerden hangisi en çok verim sağlamaktadır?

A) Şarj aletlerini prizden çekmek

B) Tüplü televizyon yerine düz ekran televizyon kullanmak

C) Çoklu priz kullanmak

D) Kurutma makinesinin kullanım süresini azaltmak

CEVAP: Kurutma makineleri evlerde en çok elektrik tüketen elekt-rikli aletlerden biridir. Bu yüzden kurutma makinesinin kullanım süresinin birkaç dakika bile azaltılması, elektrik tasarrufunda büyük fark yaratacaktır.

Çamaşır ve bulaşık makinelerini çalıştırmak için gereken enerjinin büyük bir kısmı hangi işlem için harcanır?

A) Makinelerin hareketli parçalarını çalıştırmak için

B) Yıkama suyunu ısıtmak için

C) Su boşaltımı için

D) Sıkma/durulama işlemleri için

CEVAP: Çamaşır ve bulaşık makineleri günümüzde neredeyse her evde bulunmaktadır ve enerji tüketiminin başlıca kaynaklarıdır. Bu elektrikli ev aletlerinin kullanımında ise en çok enerji yıkama suyunu

ısıtmada harcanır. Bu yüzden yıkama sıcaklığını düşürmek enerji tasarrufunu arttırır.

Yeni teknolojiler yardımıyla bekleme konumundaki elekt-rikli ev aletlerinin harcadığı enerjinin düşürülebileceği bi-linmektedir. Acaba son tekniklerle aletler tarafından boşa harcanan elektrik enerjisi ne kadar azaltılabilir?

A) % 25 B) % 50

C) % 75 D) % 100

CEVAP: Son teknoloji ile bekleme konumundaki elektrikli ev alet-lerinin harcadığı enerjiyi % 75 oranında azaltmak mümkündür. Bu bazı aletler için 1 vat enerji olurken bazıları içinde 10 vata kadar çıkabilmektedir.

Hangi durumda elektrikli ev aletleri bekleme konumunda bırakılmamalıdır?

A) Aleti istenildiği zaman kullanmak için

B) Sinyal bağlantısını kesmemek için

C) Şarj işlemini gerçekleştirmek için

D) Saat ve sıcaklık derecesine bağlı bir ayar yapıldıysa

CEVAP: Elektrikli ev aletlerini şarj etmek, sıcaklık derecesine veya saate bağlı bir işlem gerçekleştirmek, telefon veya modem gibi sinyal bağlantısını kesmemek için bekleme konumlarında bırakıl-ması, o aletlerden alınan verimi yükseltmek için önemlidir. Ancak DVD çalar, bilgisayar gibi aletler tasarrufun sağlanması için sadece kullanılacağı zaman elektrikle bağlantısı yapılmalıdır.

06

07

0810

09

Page 98: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 99: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından
Page 100: KONFORLU, ENERJİ TASARRUFLU ÇEVRE DOSTU YEŞiL BiNALARcevrevesehir.com/wp-content/uploads/2013/03/Sayı_14.pdf · Başlıktaki söz, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği tarafından