kırgız hikâye ve destanlarında anlatı zamanları...Önsöz anlatı incelemeleri, son yıllarda...
TRANSCRIPT
TÜRKİYE CUMHUR İYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELER İ VE EDEBİYATLARI ANABİLİM DALI
Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları
Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde
Doktora Tezi
Baktygul KULAMSHAEVA
Ankara 2008
TÜRKİYE CUMHUR İYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELER İ VE EDEBİYATLARI ANABİLİM DALI
Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları
Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde
Doktora Tezi
Baktygul KULAMSHAEVA
Tez Danışmanı Prof. Dr. F. Sema BARUTCU ÖZÖNDER
Ankara 2008
3
3
TÜRKlYE CUMHURiYETi ANKARA UNIVERSITESİ
SOSYAL BlLIMLER ENSTiTÜSÜ ÇAGDAŞ TÜRK LEHCELERI VE EDEBIYATLARI ANABILIM DALI
Kırgız Hikâye ve Destanlannda Anlati Zamanlan Atadan
Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Ömeğinde
Doktora Tezi Tez Danışmanı: Prof. Dr. F. Sema BARUTCU ÖZÖNDER
Tez Juri Üyeleri Adı ve Soyadı
Prof.Dr. F.Sema BARUTCU OZONDER
Prof.Dr. Fatih KiRiŞÇiOĞLU ................
Prof.Dr. Gülzura CUMAKUNOVA ........
Doç.Dr. Naciye YILDIZ..........................
Doç.Dr. Melek ERDEM
Tez Sınavı Tarihi 16.05.2008
Önsöz
Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bilişsel devrim sonucu” (Popova
2001: 87) olarak ortaya çıkmış ve bütün sosyal bilimlerde hızlı bir gelişme
sağlamıştır. Anlatı bilimciler anlatı, öykü ve hikâye arasındaki ilişkileri belirleyerek,
anlatı dereceleri ve seviyelerinin hiyerarşisini teorik olarak ispatlamış, açığa çıkarmış
ve temel anlatı tekniklerinin ayırt edilmesi meselesini ortaya atmış olmalarına
rağmen, bu konuda teorik bir birliğe ulaşmamışlardır. Analitik unsurlar yardımıyla
anlatı bilimciler “anlatı nedir?”, “anlatı parçasını ne oluşturmaktadır ve onlar nasıl
bir bütüne birleşirler?” gibi sorulara cevap bulmaya çalışmaktadırlar. Ancak, bu
anlatı kategorileri her araştırmacı tarafından çeşitli şekilde algılanmakta ve
yorumlanmaktadır ve bu da tezimizin güncelliği ve önemini belirtmektedir.
Ayrı bir dil bilimi disiplini olarak anlatı bilimi, 1960’lı yılların sonunda
meydana gelmiştir. Bu eğilim Batıda biçimlendirilmiş, ancak şu anda çeşitli ülkelerin
bilim adamlarınca da tanınmış ve geliştirilmektedir. “Anlatı” ve “anlatı bilimi”
kavramları son zamanlarda Türk dil bilimci ve edebiyatçılarının da ilgi odağı hâline
gelmekte ve kullanılmaya başlamaktadır. Anlatı bilimi, dil bilimi ve edebiyat bilimi
yaklaşımlarının arasında geleneksel bir şekilde varlığını sürdüren ayırımı ortadan
kaldırmaya çalışan, disiplinler arası bir araştırma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anlatının önde gelen teoricilerinden G. Genette, Discours du Récit
(1972)/İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı Söylemi adlı çalışmasında poetika
teorisi ve eleştirinin sıkı bir ilişkide olduğunu ısrarla belirterek, “biçimlerin teorisi”
olarak poetika’nın sadece belli bir metinden genel prensiplere hareket etmesi
ii
temelinde düzenlenebileceğini göstermiştir. Genette’in, anlatıya “bir veya daha fazla
olayları anlatmak için tahsis edilen dil bilimsel üretim” (Trubina 2002) olarak
odaklanması, onu fiil dil bilgisinden alınan üç kategorinin, yani sözlü söylem ve
onun anlattığı olaylar arasındaki zaman münasebeti ile ilişkili olan zaman kategorisi;
anlatısal gösterme kipliğiyle ili şkili kip kategorisi ve hikâyeci ve onun
dinleyicilerinin tasvir edildiği ses kategorisinin temelinde kendi anlatı söylemi
çözümlemesini kurmasına götürmüştür. Bu dil bilgisel kıyaslama, Genette’in
poetika’yı dil bilimine benzetmedeki genel teorik merakı ile ilgilidir. “Zamanı”
inceleme, anlatı zamanının ikili tabiatının keşfedilmesine yol açmıştır: bir yandan,
yazıldığı metinde canlandırılmış anlatı zamanı; diğer yandan öykü zamanı (Trubina
2002). G. Genette, anlatı zamanını 3 kategoriye ayırarak incelemiştir: sıra (order),
süre (duration), sıklık (frequency).
Tezimizin araştırma konusunu oluşturan destan ve hikâye anlatısı alanı dil
biliminde belirli bir yere sahiptir. Bu alan, metin dil bilimi açısından hem teorik hem
de pratik yönden araştırılmaktadır. Dil biliminin yeni, disiplinler arası bir dalı olan
anlatı bilimi (narratology) bakımından destan ve hikâye anlatısı konusu, Türkoloji
sahasında neredeyse hemen hiç araştırılmamıştır; bununla birlikte, konu dil biliminin
en aktüel problemlerinden biridir. Tez, Kırgız destan ve hikâyelerindeki anlatı
zamanlarını anlatı bilimi bakımından dil bilimsel, uygulamalı olarak inceleyen ilk
çalışma olma özelliğini taşımaktadır.
Bu çalışmada anlatı zamanlarını, Kırgız hikâye ve destanlarından bir
örneklem olarak seçilen dünyaca ünlü Kırgız yazarı Çıngız Aytmatov’un Atadan
Kalgan Tuyak hikâyesi ile Kırgızların şaheseri tarihî kahramanlık destanı Manas
destanından seçilen Kökötöydün Aşı parçasının iki farklı anlatıcıdan; Sayakbay ve
iii
Çokan’ın anlatıcısından derlenmiş varyantı ve aynı anlatıcının; Sayakbay’ın farklı
anlatılarından biri olan arkaik kahramanlık destanı Er Töştük destanından seçilmiş
Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası örneklerinde ele almayı amaçladık.
Çalışmayı en eskiden en yeniye doğru, tarihî kronolojik sıralamaya uygun biçimde
yapmayı öngördük. Buna bağlı olarak, incelemede ilk sırayı Kırgızların en eski
arkaik kahramanlık destanı olan Er Töştük destanından seçilen adı geçen parça
alırken, sonra sırasıyla Manas destanından seçtiğimiz parça, Çokan’ın derlediği
Kökötöydün Aşı parçası ve en son olarak nispeten yeni anlatı türü sayılan Çıngız
Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak parçası takip etmektedir.
Bu çalışmamı yaparken, çeşitli kaynaklara ulaşmamda yardımcı olan Doç. Dr.
Melek Erdem’e, İngilizce kaynakların tercümesinde yardımcı olan kız kardeşim
Jiydegul Alymidinkyzy’na, teknik açılardan yardımlarını gördüğüm ağabeyim
Kalmamat Kulamshaev’e ve sevgili aileme teşekkür ederim.
Ayrıca, çalışmamın konusunun seçilmesinden neticelenmesine kadar her
safhada yardımlarını esirgemeyen, fikirleri ve yorumlarıyla çalışmayı
zenginleştirmekle birlikte, verilerin doğru değerlendirilmesini sağlayan ve yol
gösteren değerli Hocam ve Danışmanım Prof. Dr. F. Sema BARUTCU ÖZÖNDER’e
sonsuz minnet ve şükran duygularımı sunarım.
Çalışmamda görülebilecek kusurların iyi niyetime bağışlanmasını dilerim.
Baktygul KULAMSHAEVA
Ankara, 2008
İçindekiler
Önsöz ......................................................................................................................... i
İçindekiler………………………………………………………………………… .iv
Tablo ve Şekiller Listesi......................................................................................... xi
Kısaltmalar ve İşaretler ......................................................................................... xii
Giriş..........................................................................................................................1
Konu ....................................................................................................................1
Konu Külliyatı.....................................................................................................1
Yöntem ................................................................................................................8
1. Bölüm Anlatı Bilimi: Anlatı İncelemesinin Teorik Esasları,
Kavramlar ve Varsayımlar...............................................10
1.1. Anlatı ve Anlatım............................................................................................17
1.2. Anlatım Biçimleri ve Anlatı Tipolojisi ...........................................................23
1.3. Anlatı Türü Olarak Hikâye ve Destan.............................................................29
1.4. Anlatı Dereceleri/Evreleri ...............................................................................45
1.4.1 Gerçek Yazar ................................................................................................53
1.4.2. Gerçek Okur .................................................................................................54
1.4.3. Örtük Yazar .................................................................................................55
1.4.4. Örtük Okur ...................................................................................................58
1.4.5. Kurmaca Yazar ............................................................................................62
1.4.5.1. Anlatıcı – Hikâyeci – Narrator..................................................................63
Tasvir Etme Yöntemine Göre Anlatıcı Tipleri ..................................................................69
Kişisellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Kişili:Ki şisiz ................................................ 70
İnsanbiçimcilik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: İnsan biçimcil: İnsan biçimcil Olmayan .71
v
Belirginlik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Çok Belirgin:Az Belirgin Anlatıcı .............71
Çerçeveleme Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Birincil, İkincil ve Üçüncül Anlatıcı .....73
Öyküsellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Öyküsel:Öyküsel Olmayan.......................74
Öyküsel Anlatıcı Tipleri: Anlatan Ben:Anlatılan Ben.......................................................79
Değerlendirme İfadesine göre: Nesnel:Öznel................................................................... 81
Bilgililik Derecesine göre: Her Şeyi Bilen:Sınırlı Bilgi Sahibi.........................................81
Mekân Bakımından: Her Yerde Olabilen:Bulunmadaki Sınırlılık ....................................82
İç Bakış Açısından: İçte Bulunan:Dışta Bulunan .............................................................83
Güvenilirlik Derecesine göre: Güvenilir:Güvenilmez ...................................................... 83
1.4.6. Kurmaca Okur..............................................................................................84
1.4.6.1. Kurmaca Okurun Açık Tasviri..................................................................85
1.4.6.1. Kurmaca Okurun Örtük Tasviri ................................................................86
1.5. Anlatı Çözümlemesi ve Dil Bilimi ile İlişkisi ................................................87
1.6. Anlatı Zamanı, Kipi/Kipliği ve Sesi/Çatısı .....................................................91
1.6.1. Anlatı Zamanı ..............................................................................................92
1.6.1.1. Sıra: Anlatı Zamanı, Öykü Zamanı, Okuma Zamanı..............................102
1.6.1.2. Süre: Duraklama, Sahne, Özet, Eksilti....................................................111
1.6.1.3. Sıklık: Tekil Anlatı, Yinelenen Anlatı ....................................................119
2. Bölüm Er Töştük, Manas Destan Anlatıları ve
Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ...................................130
2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı
Küröş Tuuraluu Parçası ...............................................................................130
2.1.1. Manasçı Sayakbay Karalayev: Hayatı ve Anlattığı Destanlar ...................130
2.1.2. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı ve Kökötöydün Aşındagı
Küröş Tuuraluu Parçası ...............................................................................133
vi
2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası....................143
2.2.1. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı ile İlgili Genel Bilgiler ..................143
2.2.2. Kökötöydün Aşı Parçası..............................................................................148
2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası........................156
2.3.1. Çokan Valihanov: Hayatı ve Önemli Çalışmaları......................................156
2.3.2. Çokan Anlatısında Kökötöydün Aşı Parçası..............................................157
2.4. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ..............................................165
2.4.1. Çıngız Aytmatov’un Hayatı ve Eserleri.....................................................165
2.4.2. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi .................................................................169
3. Bölüm Er Töştük, Manas ve Atadan Kalgan Tuyak Örneğinde
Kırgız Destan ve Hikâye Anlatılarında Zaman ..............176
3.1. Sıra ................................................................................................................177
3.1.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu
Parçasında Sıra.....................................................................................................177
3.1.1.1. Destancı Zamanı .....................................................................................178
3.1.1.2. Destan Zamanı ........................................................................................180
3.1.1.3. Zaman Sapması .......................................................................................182
3.1.1.4. Gerileme..................................................................................................182
3.1.1.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı ...............................................185
3.1.2. Sayakbay Anlatısı Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra .........186
3.1.2.1. Destancı Zamanı .....................................................................................186
3.1.2.2. Destan Zamanı ........................................................................................188
3.1.2.3. Zaman Sapması .......................................................................................193
vii
3.1.2.4. Gerileme..................................................................................................196
3.1.2.5. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı ...............................................199
3.1.2.6. Dışsal ve İçsel Gerileme .........................................................................202
3.1.2.7. Önceleme.................................................................................................213
3.1.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra........220
3.1.3.1. Destancı Zamanı .....................................................................................220
3.1.3.2. Destan Zamanı ........................................................................................224
3.1.3.3. Zaman Sapması .......................................................................................229
3.1.3.4. Gerileme..................................................................................................230
3.1.3.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı ...............................................234
3.1.3.6. Dışsal ve İçsel Gerileme .........................................................................237
3.1.3.7. Önceleme.................................................................................................245
3.1.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıra ....................................................247
3.1.4.1. Öykü zamanı ...........................................................................................247
3.1.4.2. Anlatı Zamanı .........................................................................................249
3.1.4.3. Zaman Sapması .......................................................................................251
3.1.4.4. Gerileme..................................................................................................255
3.1.4.5. İçsel ve Dışsal Gerilemeler .....................................................................262
3.1.4.6. Önceleme.................................................................................................265
3.1.4.7. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı ...............................................266
3.2. Süre ...............................................................................................................267
3.2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı
Küröş Tuuraluu Parçasında Süre.............................................................267
3.2.1.1. Anlatı Hızı...............................................................................................267
3.2.1.2. Duraklama...............................................................................................272
viii
3.2.1.3. Sahne.......................................................................................................276
3.2.1.4. Özet .........................................................................................................281
3.2.1.5. Eksilti ......................................................................................................281
3.2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre...282
3.2.2.1. Anlatı Hızı...............................................................................................282
3.2.2.2. Duraklama...............................................................................................290
3.2.2.3. Sahne.......................................................................................................299
3.2.2.4. Özet .........................................................................................................307
3.2.2.5. Eksilti ......................................................................................................312
3.2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre.......314
3.2.3.1. Anlatı Hızı...............................................................................................314
3.2.3.2. Duraklama...............................................................................................321
3.2.3.3. Sahne.......................................................................................................325
3.2.3.4. Özet .........................................................................................................334
3.2.3.5. Eksilti ......................................................................................................336
3.2.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Süre ...................................................339
3.2.4.1. Anlatı Hızı...............................................................................................339
3.2.4.2. Duraklama...............................................................................................344
3.2.4.3. Sahne.......................................................................................................348
3.2.4.4. Özet .........................................................................................................352
3.2.4.5. Eksilti ......................................................................................................354
3.3. Sıklık .............................................................................................................355
3.3.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu Parçasında Sıklık ........................................................................355
3.1.3.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................356
ix
3.1.3.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................358
3.1.3.3. Toplu Anlatı ............................................................................................359
3.1.3.4. Olayların Birbirini İzlemesi ve Geçiş .....................................................360
3.3.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık.362
3.3.2.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................362
3.3.2.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................370
3.3.2.3. Toplu Anlatı ............................................................................................375
3.3.2.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatı....................................................................376
3.3.2.5. Sahte Toplu Anlatı ..................................................................................380
3.3.2.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama ...........................................382
3.3.2.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş Tekniği ............................................387
3.3.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık.....389
3.3.3.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................389
3.3.3.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................394
3.3.3.3. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş .........................................................395
3.3.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıklık .................................................398
3.3.4.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................398
3.3.4.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................400
3.3.4.3. Toplu Anlatı ............................................................................................401
3.3.4.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatılar................................................................403
3.3.4.5. Sahte Toplu Anlatı ..................................................................................405
3.3.4.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama ...........................................407
3.3.4.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş Tekniği ............................................409
x
4. Bölüm Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan
Tuyak Hikâyesinde Zaman Karşılaştırması ....................413
4.1. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak
Hikâyesinde Sıra ...........................................................................................417
4.2. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak
Hikâyesinde Süre ..........................................................................................426
4.3. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak
Hikâyesinde Sıklık ........................................................................................438
5. Metinler.................................................................................................449
5.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı
Küröş Tuuraluu .............................................................................................449
5.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası...................456
5.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası.......................514
5.3. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ....................................................................555
Sonuç .........................................................................................................566
Kavram Sözlüğü ........................................................................................571
Kaynaklar...................................................................................................587
Özet ............................................................................................................610
Summary....................................................................................................612
Tablolar ve Şekiller Listesi
Tablo 1. Anlatı Eserinde Bildirişin Çift Taraflı Yapısı..........................................49
Tablo 2. Bildirişim Düzeyi Modeli ........................................................................50
Tablo 3. Yazar Okur Bakışım Tablosu ..................................................................59
Tablo 4. Yazar Okur Bakışım Tablosu ..................................................................60
Tablo 5. Anlatıcı Tipolojisinin Kriterleri ...............................................................68
Tablo 6. Genette ve Schmid Terminolojisi ............................................................76
Tablo 7. Öyküsel Anlatıcı Tipleri ..........................................................................80
Tablo 8. Anlatı Zamanı ve Öykü Zamanının İlişkisi: (Düz Kronoloji) ...............106
Tablo 9. Anlatı Zamanında Gerileme Tekniği .....................................................107
Tablo 10. Anlatı Ritmi .........................................................................................114
Tablo 11. Betimlemede Anlatı Hızı .....................................................................115
Şekil 1. SK.ET’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri ...............184
Şekil 2. SK.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri ..............195
Şekil 3. SK.KA’da Karışık Aşamalı Zaman Sapması İlişkileri ...........................199
Şekil 4. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 1...........209
Şekil 5. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 2...........235
Şekil 6. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 1 ........254
Şekil 7. ÇA.AKT’da Zikzak Modeli ....................................................................255
Şekil 8. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 2 ........256
Şekil 9. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 3 ........258
Şekil 10. ÇA.AKT’da Karmaşık Aşamalı Zaman Sapması İlişkileri...................260
Kısaltmalar ve İşaretler
Eserler
ÇA.AKT Çıngız Aytmatov. Atadan Kalgan Tuyak
ÇV.KA Çokan Valihanov. Kökötöydün Aşı
HATTO, MDÜ İ 1995: HATTO, Arthur T, “Yeni Bulunan Bir Kuketay Metni”
Manas Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Yayına
Hazırlayan Prof. Dr. Fikret Türkmen, Ankara 1995, s.217-218.
MA 1995 a: Manas Ansiklopedisi I, Bişkek 1995
MA 1995 b: Manas Ansiklopedisi II, Bişkek 1995
MDÜİ 1995: Manas Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Yayına Hazırlayan
Prof. Dr. Fikret Türkmen, Ankara 1995, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 624.
SAWYER, MDÜİ 1995: SAWYER, Caroline G., “Er Töştük ve Kozmos” Manas
Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Yayına Hazırlayan Prof.
Dr. Fikret Türkmen, Ankara 1995, s.281.
SK.ET Sayakbay Karalayev. Er Töştük
SK.KA Sayakbay Karalayev. Kökötöydün Aşı
xiii
Kavram ve Terim Kısaltmaları
0O Sıfır Odaklanma
AK Anlatı Kesiti
AS Anlatı Söylemi
AZ Anlatı Zamanı
BA Birincil Anlatıcı
DA Düşünülen Alıcı
DO Dış Odaklanma
GO Gerçek Okur
GY Gerçek Yazar
İA İdeal Alıcı
İA İkincil Anlatıcı
İO İç Odaklanma
KA Kurmaca anlatıcısı
KO Kurmaca Okuru
ÖO Örtük Okur
ÖY Örtük Yazar
ÖZ Öykü Zamanı
Ş1 1. Şahıs
xiv
Ş2 2. Şahıs
ÜA Üçüncül Anlatıcı
1. ŞA 1. Şahıs Anlatıcısı
2. ŞA 2. Şahıs Anlatıcısı
3. ŞA 3. Şahıs Anlatıcısı
Diğer Kısaltmalar
Bkz. Bakınız
Harf. Harfiyen (tercüme)
kr ş. Karşılaştırınız
vb. ve benzeri
vs. ve saire
z. Zarf
İşaretler
→ ...’a yönelmiştir işareti
∞ sınırsız
>< büyük, küçük işareti
[ ] kısımlar
Giri ş
Konu
Tezin konusunu, belirlenen temsilciler temelinde Kırgız destan ve hikâyelerindeki
anlatı zamanlarının anlatı bilimi bakımından incelenmesi oluşturmaktadır. Tez esasen
Kırgız destan külliyatının en büyük eseri Manas üzerine kurulmaya çalışılmıştır.
Sayakbay anlatısındaki Manas destanından seçilen Kökötöydün Aşı bölümü, yine
aynı manasçının anlatısındaki Er Töştük destanından seçilen Kökötöydün Aşındagı
Küröş Tuuraluu bölümü, farklı bir anlatıcının; Çokan Valihanov’un manasçısının
anlatısındaki Manas destanından seçilen Kökötöydün Aşı parçası ve son olarak farklı
bir anlatı türü olan C. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak (1999) hikâyesindeki
anlatı zamanlarının hem tasvirî hem de karşılaştırmalı olarak incelenmesi tezin esas
konusunu oluşturmaktadır.
Konu küll iyatı
1. Manas destanı: Manasçı Sayakbay Karalaev anlatısı ve derleyici Çokan
Valihanov’un manasçısının anlatısındaki Kökötöydün Aşı bölümü. Manas destanı
Kırgız halkının millî değeri, halk edebiyatının bir şaheseridir. Tür bakımından Manas
kahramanlık destanları arasında yer alır. Hacmi itibariyle eşi benzeri olmayan epik
ve millî bir destandır. Sadece S. Karalaev anlatısından kaydedilen Manas destanı
yarım milyondan fazla (500,553) mısradan oluşmaktadır. Destan, Kırgız halkının
siyasî, idarî, sosyal hayatını, gelenek-göreneklerini, etik ve estetik anlayışlarını, tıbbî,
2
dinî, coğrafî v.s. görüşlerini, onların uluslar arası siyasî ve ticarî ilişkilerini anlatan
bir epope-ansiklopedidir.
Manas destanı çok varyantlı bir eserdir. Onun bilim dünyasında tanınmış 84
varyantı mevcuttur. Fakat onların hepsi aynı seviyede değildir. Manas’ın esas
varyantları, manasçılar Sagınbay Orozbakov, Sayakbay Karalaev, Şapak
Irısmendeev, Bayımbet Abdırakmanov (Togolok Moldo), Bagış Sazanov, M.
Musulmankulov, I. Abdırakmanov, M. Çokmorov’dan kaydedilerek kâğıda
geçirilmiş varyantlarıdır.
Ancak Manas destanının varyantları sanatsal değeri açısından da aynı
değildir. Olayların genişliği, sanatsal seviyesinin üstünlüğü konusunda bizim
seçtiğimiz Sayakbay Karalaev varyantı çok büyük bir önem taşımaktadır.
Bizim ele aldığımız S. Karalaev’in varyantı 1935-37 yılları arasında
kaydedilmiştir, toplam 84,513 mısradır. S. Karalaev, Kırgız bilim dünyasında
“XX.yy’ın Homeros’u” adlandırılmıştır. Dünyaca ünlü yazar Ç. Aytmatov da S.
Karalaev’i: “Karalaev, sadece ozan değil, aynı zamanda hem aktör, hem de
bestecidir. Onun her olaya, karaktere göre bulduğu besteleri kelimelerin etkileyici
gücünü oldukça artırır” diye nitelendirmiş (Obozkanov 1995:11).
2. Manas destanı Çokan Valihanov varyantı; Kökötöydün Aşı bölümü. Manas
destanının bir bölümünü dinleyip yazılı olarak ilk defa kaydeden araştırmacı, ünlü
Türkolog Çokan Valihanov’dur. Onun 1856 yılında Manas destanından kaydettiği
Kökötöydün Aşı bölümü, ancak bir asır sonra, 1965 yılında yayımlanmıştır.
3. Er Töştük Destanı: Sayakbay Karalayev varyantından Kökötöydün Aşındagı
Küröş Tuuraluu bölümü. Sayakbay’ın, manasçılığı dışında sanat hayatının ikinci bir
3
zirvesi, onu “büyük destancı” olarak tanıtan en hacimli eseri Er Töştük destanıdır. Er
Töştük destanı Manas epopesinden sonraki sadece Kırgız halkına değil, tüm Türk
halklarına yayılmış, tanınmış büyük bir eserdir. Destanın Genel Türklük alanından
çeşitli versiyonları vardır (Baymırzaev 1995: 10). Töştük destanının diğer Türk
topluluklarında bulunan versiyonlarının arasında Sayakbay’ın versiyonu, konusunun
genişliği, anlatımının güzelliğiyle de en iyi örneği seçilip, Paris’te Fransız dilinde
yayımlanmıştır. (MA 1995 b: 186)
Manas ve Er Töştük destanlarının Sayakbay anlatısından seçilen Kökötöydün
Aşı ve Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçaları ve Çokan anlatısındaki Manas
destanından seçtiğimiz Kökötöydün Aşı parçası tezimizin konusunu oluşturan zaman
bildiren ifadeler; zaman sapmaları, iki farklı zaman ekseninin sürelerini, öyküdeki
oluş ile anlatıda veriliş sıklığını karşılaştırmak bakımından, iç içe anlatılar; birincil,
ikincil veya öz- yadöyküsel (homo- heterodiegetik) anlatılar bakımından zengin
bölümlerdir. Ayrıca bu üç destanın bizim inceleme konumuzu oluşturan Kökötöydün
Aşı parçası üç destanda da aşağı yukarı aynı ad ile verilmiş olması ve aynı konuyu
işlemesi bakımından birbirine çok benzemekle, bu üç destan parçası aslında üç farklı
türden anlatıdırlar. Örneğin, SK.ET parçası bir arkaik-kahramanlık destan türünden,
SK.KA parçası tarihî kahramanlık, Çokan’ın derlediği KA parçası ise artık diğer
ikisine nispeten daha yeni dönemin, yani sözlü kültürden yazılı kültüre geçme
aşaması destanı olmasıyla, ÇA.AKT ise tamamen yeni yazılı kültür eseri olmasıyla
da zaman konusunun incelenmesi bakımından büyük önem taşımaktadırlar.
4. Hikâye: Çıngız Aytmatov, Atadan Kalgan Tuyak (Asker Çocuğu) (1999) hikâyesi.
Ç. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi anlatı çeşitlenmesi, anlatı zamanları
4
bakımından tezin amacına uygundur. Hikâyede anlatılan olayları, 3 zaman dilimine
ayırarak incelemek mümkündür.
1. Zaman: Anlatıcı zamanı: Şimdiki zamanda bulunarak, kendinin çok eski,
geçmiş dönemindeki çocukluk zamanındaki olayları anlatır.
2. Zaman: Anlatıdaki çocuğun ve annesinin yaşadığı geçmiş, günlük hayat
zamanı.
3. Zaman: Bu çocuğun çok az bildiği savaş zamanı, tarihî zaman.
Farklı zaman dilimleri arasında sağlanan bağlantılar (sosyal ve tarihî; şimdiki
ve geçmiş zamanlar) yazara zamanın sürekliliğini ifade etme imkânını sağlar.
Eserdeki “zaman” kategorisini incelemekle anlatı bilimciler, anlatı zamanının
ikili tabiatını keşfetmişlerdir: bir taraftan bu bir anlatı zamanı (yani metindeki
zaman); diğer taraftan da, söylemde anlatılan olayların zamanı; buna öykü zamanı da
denilmektedir. Söylemdeki olayların kuruluş sırasıyla o olayların gerçek hayattaki
sırası edebiyatta birbirine nadiren uyar. Anlatıların çoğunda olaylar, G. Genette’in
adlandırmasıyla, “anakronik” düzende olurlar, yani gerçek hayattaki olaylar sırasıyla
anlatıdaki sıra birbirine uymaz. Buna bağlı olarak, tezde destan ve hikâye anlatısında
anlatı zamanındaki temel farklar ortaya konulacaktır. Yazılı anlatıda genelde anlatı,
zamanda geriye dönüş, ileriye sıçrayışlarla, önceden tahmin etme vs. gibi anakronik
düzende anlatılabilir. Sözlü anlatıda ise, alışılageldiği gibi, en azından çok önemli
söyleyişlerinde, öykünün geçtiği kronolojik sıraya uyulur. Tezde zaman konusu
anlatı bilimsel açıdan değerlendirilerek, sözlü anlatı ve yazılı anlatıda zaman
konusunun nasıl ve hangi dil bilgisel araçların yardımıyla yansıtıldığı konusu
araştırılmıştır.
5
Tezimizin konusunu oluşturan ve anlatı bilimi açısından değerlendirmeye
çalıştığımız anlatı türleri destan anlatısı ve hikâye anlatısıdır. Destan bir nevi sözlü
kültür eseri, hikâye ise yazılı kültür ürünü olmasıyla iki farklı anlatı türünü
oluşturmaktadır. Hikâye, epik türün kısa hacimli, nesir şeklindeki eseridir (Kırgız
Adabiyatı. Adabiy Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü 1994: 17). Safiye Akdeniz,
Hikâye ve Romanda “Anlatıcı”ya Göre Metin Tipleri, Bakış Açısı ve Odaklanma
(http://www.ege-edebiyat.org/modules.php118) adlı yazısında hikâyeyi (histoire),
olmuş veya olabilecek olaylar bütünü olarak tanımlar. Anlatı biliminde ise hikâye,
anlatının en tipik bir biçimidir. Hikâye, kendine özgü yapısı ile diğer edebî türlerden
farklıdır.
Kırgız edebiyatında hikâye sözcüğünün karşılığı olarak añgeme
kullanılmaktadır. Kırgız hikâyesi bir yazılı anlatı türü olarak, esasen SSCB
döneminde gelişmeye başladı. “Eğer o yıllardaki gazete, dergilere bakacak olursak,
ilk başta betimlemelerin, yazı dizilerinin, daha sonra deneme ve kısa hikâyelerin yer
aldığını görebiliriz” (Artıkbayev 2004: 78). Kırgız hikâyeciliğinin ilk örneği olarak
Sıdık Karaçev’in 1919 yılında “Kömek” gazetesinin Şubat sayısında Tatarca
yayımlanmış Üylönüüdön Kaçtı1 hikâyesini gösterebiliriz. Ancak, tabi ki bu ve
bunun gibi o yıllarda yayımlanmış birçok hikâyenin hikâye adını taşımalarına
rağmen, tür kriterlerine tam anlamıyla uymadıklarını söyleyebiliriz. Bu konuda
yukarıda bahsi geçen hikâyeyi Artıkbayev XX. yy. Kırgız Edebiyat Tarihi (2004) adlı
kitabında “hikâye türünün taleplerini yerine getiremeyen, hikâyeden çok
“betimlemeye” yakın” olarak tanımlamaktadır (Artıkbayev 2004: 78).
1 Bunun için bkz. Mamıtbekov (1970:149).
6
Meseleye bu açıdan baktığımızda bizim ele aldığımız Ç. Aytmatov’un Atadan
Kalgan Tuyak hikâyesi bir tür olarak hikâyenin bütün özelliklerini taşımaktadır.
Böylece, yukarıda verdiğimiz tanımlamalardan yola çıkarak, hikâyenin bir
veya iki esas karakterli, tek bir olayı anlatmak için kurulmuş, anlam bakımından
sıkıştırılmış küçük düzyazı eseri, epik edebiyatın küçük türü olduğu sonucuna
varılabilir. Hikâyede bulunması gereken en önemli kriterleri şu şekilde
sıralayabiliriz:
(1) Hacminin kısa olması;
(2) Konusunun tek bir olay üzerine gelişmesi;
(3) Karakter sayısının azlığı;
(4) Dilinin sivriliği/ kelimelerinin son derece yüklü olması;
(5) Her ayrıntının özel ifade taşıması;
(6) Anlamının sıkıştırılmış olması vs.
Hikâyeden farklı olarak destan, sözlü kültür, yani bir folklor ürünüdür.
Kökeni Farsça olan ve efsane, masal, hikâye anlamını veren bu kelime, genel Türk
edebiyatında, Yunancadaki έπος/epos ve aslı Fransızca olan épopée kelimesinin de
karşılığı olarak kullanılmaktadır. “İlk defa ne zaman kullanıldığını tespit etmek
mümkün olmamakla birlikte İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemde dilimizde
kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz” (Yıldız 1995: 3).
İlk ve geniş anlamıyla epos (Yun. έπος, kelime, anlatı, hikâye) kavramı da
kendi kökeniyle Aristoteles’in Poetik’ine kadar giden ve Aristoteles’in lirik, epik,
7
dramatik olarak edebî eserleri tasnif ettiği üç temel türden biridir. Masal, hikâye,
uzun hikâye, öykü, roman, epope, epik nazım, destan vs. eposun alt türleridir.
Karl Reichl da Turkic Oral Epic Poetry. Traditions, Forms, Poetic Structure
(1992) adlı çalışmasında diğer araştırmacılar gibi destan kelimesinin bir Fars
kelimesi olduğunu ve hikâye/story, epik şiir/epic poem ve mısra-anlatısı/verse-
narrative gibi birkaç anlamının olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, yukarıda belirttiğimiz
gibi, destan teriminin Özbek, Kırgız, Karakalpak, Azerbaycan vs. Türk
toplumlarında kullanıldığını, ayrıca hem biçimsel, hem de iletişimsel olayla ilgili
kritere göre tarif edildiğini savunmuştur (Reichl 1992: 124). Ayrıca Reichl’ın destan
kavramına yaptığı tanımlama Kırgız Türkçesinde kullanılan epos ve dastan
kavramlarını ayırt etmek açısından son derece önemlidir:
Yapısı bakımından, destan manzum veya manzum nesir karışımındaki anlatıdır: birden
fazla epizot içermek için ve bireysel sahnelerin ayrıntılarıyla sunulması için yeterli bir
uzunluktadır. Yapısal özelliklerinden ziyade iletişimsel olayla ilgili tanımı önemlidir.
Destan tören merasim ortamlarında uzman ozan tarafından belirli bir melodiyle
ezberden okuma stilinde ve kural olarak bir çalgı eşliğinde icra edilen bir anlatıdır
(Reichl 1992: 124).
Bu çalışmada yapısal ve anlamsal özelliğiyle ayırt edilen büyük epik eser -
destan ile kısa hikâye anlatısı arasındaki temel farklar ve onlardaki anlatı zamanı
özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
Tezin veri tabanının üç farklı anlatı türünden seçilmesinde, bir yandan
yukarıda belirttiğimiz gibi, bunların farklı bakış açısı ve farklı anlatıcı sesleriyle
sunulması, yazılı ve sözlü kültür eserleri olması, bir yandan da bu eserlerin ele aldığı
konuları bakımından da birbiriyle nispeten benzerlik taşımaları; babadan kalan tek
yadigâr olmaları; savaş konusunun işlenmesi, vatan sevgisi, baba yolundan gitme vb.
pek çok bakımdan oldukça ilginç malzeme sunmaları önemli bir etken olmuştur.
8
Yöntem
Tezde sözlü kültür eserlerinden arkaik kahramanlık destanı olan Er Töştük,
tarihî kahramanlık destanı Manas ve yazılı kültür eseri olan Atadan Kalgan Tuyak
hikâyesindeki zaman bildiren ifade ve anlatı kesitleri anlatı bilimi, sözcük bilimi,
biçim bilimi, pragmatik ve sözdizimsel açıdan karşılaştırmalı ve eşzamanlı metot ile
incelenerek, eşzamanlı kesitlerde Kırgız Türkçesindeki zaman sistemi ile destan ve
hikâye türlerinde anlatı zamanının ilişkisi, öykü zamanı ekseni ile anlatı zamanı
eksenindeki sıra, süre ve sıklık bakımından ilişkileri ve bu türlerde anlatı
zamanlarının farklılıkları tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışmanın temelini söylem
ve anlatının dil bilimsel teorisi temelinde yapılan anlatı çözümlemesi oluşturacaktır
(E. Benveniste, G. Genette, M. Jahn, M.M. Bakhtin, V. Labow, E.V. Paducheva).
Ayrıca, anlatının edimbilimsel (pragmatik) seviyesi, anlatının yapısal çözümlemesi
(V.Y. Propp, U.M. Lotman, R. Barthes, K. Bremond, P. Ricoeur) çalışmalarına da
dikkat edilecektir.
Her eser, Genette’in uyguladığı yöntemden yola çıkarak, Sıra, Süre ve Sıklık
alt başlıkları altında incelenecektir. Eserlere anlatı biliminin kuramsal çerçevesinden
yaklaşılacak; alt başlıklar Gérard Genette’in sınıflandırmasına uyacaktır. Başka bir
ifade ile, anlatı zamanı sıra, süre ve sıklık açısından incelenecek, öykü sırasının bu
hikâye anlatısında nasıl bir yolu izleyeceği, öykü sırasıyla örtüşüp, örtüşmeyeceği,
öyküde geçen sürenin anlatıda kaç sayfada anlatıldığı ve bunun okuma süresi ile ne
kadar süreceği, öyküde geçen olayların anlatıda kaç kez anlatıldığı, başka bir ifadeyle
anlatım sıklığı tespit edilecek ve sonra sözlü ve yazılı olmak üzere farklı anlatı
türlerinden; farklı bakış açılarından, farklı seslerden veya farklı anlatıcılardan, aynı
9
anlatıcının iki farklı anlatısından vb. durumlardan kaynaklanan farklılıklar ve benzer
yönleri karşılaştırmalı ve eşzamanlı metot ile incelenecektir.
Ayrıca, Ong’un2 önemle üzerinde durduğu gibi, sözlü kültür ile yazılı
kültürün zamanla birbirinin içine girerek devam edilmesi konusu göz önünde
bulundurulacak; metinlerin yazılı türünden yararlanılmış olduğundan, artık sözlü
kültür olmaktan çıkıp, sözel yazılı kültür özellikleri taşımaya başlayan destan
parçaları, yazılı kültür eseri olan AKT hikâyesine uyguladığımız yöntem aracılığıyla
değerlendirilecektir.
2 Ong (1995) ve R. Ersoy, Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih İlişkisi Üzerine Bazı Görüşler, http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/35.php
1. Bölüm Anlatı Bilimi: Anlatı İncelemesinin Teorik Esasları,
Kavramlar ve Varsayımlar
Ayrı bir dil bilimi disiplini olarak anlatı bilimi, 1960’lı yılların sonunda meydana
gelmiştir. Bu eğilim Batıda biçimlendirilmiş, ancak şu anda çeşitli ülkelerin bilim
adamlarınca da tanınmış ve geliştirilmektedir. Öyle görünüyor ki, anlatı (narrative)
ve anlatı bilimi (narratology) kavramları son zamanlarda Türk dil bilimci ve
edebiyatçılarının da ilgi odağı hâline gelmekte ve kullanılmaya başlamaktadır. Anlatı
bilimi, dil bilimi ve edebiyat bilimi yaklaşımlarının arasında geleneksel bir şekilde
varlığını sürdüren ayırımı ortadan kaldırmaya çalışan, disiplinler arası bir araştırma
alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Terim ilk Tz. Todorov tarafından önerilmiştir (1969), ancak bu araştırma
eğilimi yeni sayılamaz. Anlatı bilimi, kendi kökeniyle yazın (poetik) ve belâgatın
(retoriğin) eş, aynı kökten disiplinler olarak sayıldığı antik devre kadar inmektedir;
anlatı biliminin kökünde Platon ve Aristoteles’in fikirleri yatmaktadır. Çağdaş anlatı
biliminin temellerini Rus biçimcileri V. Propp, V. Shklovsky ve B. Eyhenbaum’un
anlatı teorilerinden bulabiliriz. Bugünkü anlatı biliminin temelini atan kurucusu
olarak V. Propp. Morfologiya skazki /Masalın biçim bilimi (1928) adlı
monografisinde, baş kahramanların sınırlı sayıdaki (31) sabit işlevinin yardımıyla ilk
kez Rus peri masallarının yapısını, biçim bilgisini incelemiştir (Gluşkova 2002: 35).
11
Bununla birlikte, birçok çağdaş dil bilimcinin fikrine göre, anlatı bilimi
disiplin olarak V. Propp’un yukarıda bahsettiğimiz Rus masallarını ve K. Levi-
Strauss’un mitin mantığını incelemesiyle başlar. Başka bir deyişle, yapısalcılık
paradigmasının Propp tarafından folklor çözümlemesinde, R. Jakobson ve başka
biçimciler tarafından edebiyat çözümlemesinde kullanılması yapısalcılığın
genişlemesi için şart oluşturmuştur. Bu yapısalcılık kendi içine K. Levi-Strauss’un
antropolojisini, Chomsky’nin dil bilimini ve dilin hayatında dil biliminin önemi
nasılsa, edebiyat için de onun kadar önem taşıyan yazını/poetika’yı kurmaya çalışan
R. Barthes, T. Todorov ve G. Genette’in yapısalcı edebiyat incelemelerini içermiştir
(Trubina 2002).
Gelişmekte ve genişlemekte olan bir (ara) disiplin olarak anlatı bilimi
anlaşılması oldukça zor bir kavramdır. Köken anlamına bakıldığında, “anlatı bilimi,
anlatının bilimsel açıdan incelenmesi” (Onega, Landa 2002: 9) demektir. Anlatı
bilimi kavramı, edebiyat biliminin bir dalı olarak uzun zamandır biliniyor olmasına
rağmen Roland Barthes, Claude Bremond (1966), Tzvetan Todorov’un (1966)
yenilikçi çalışmalarından ve ayrıca Grammaire du Decameron (1969) çalışmasından
sonra geniş bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Rus ekolünde, bu konuda A.N.
Freidenberg, M.M. Bakhtin (1971) vb., Alman ekolünde – O. Ludwig, K.
Friedemann (1910), K. Hamburger (1973), F.K. Stanzel (1971), V. Kayser (1958), G.
Müller (1968); İngiliz ekolünde – P. Lubbock (1965), N. Friedemann (1955), K.
Brooks ve R.P. Warren (1943) v.b. birçok çalışmalar yapmışlardır. (Tiupa 2001: 4).
Bununla birlikte, anlatı bilimi terimi 1970’li yıllarda G. Genette (1972), M.
Bal (1978), G. Prince (1982) gibi yapısalcı eleştirmenler tarafından
yaygınlaştırılmıştır (Onega, Landa 2002: 9). Bunun sonucunda, anlatı biliminin
12
tanımı çoğunlukla anlatıların yapısal çözümlenmesiyle; daha özgün bir söyleyişle
yapısalcı açıdan çözümlenmesiyle sınırlı tutulmuştur.
Anlatı biliminin teşekkül edilmesine Çek yapısalcısı L. Dolezel ve Rus
araştırmacıları Y. Lotman, B. Uspensky ve M. Bakhtin kendi çalışmalarıyla çok
önemli katkıda bulunmuşlardır. R. Jakobson’un 1958’de yazdığı Linguistics and
Poetics /Dil bilimi ve Yazın bilimi adlı makalesi her anlatı bilimci için başlangıç
noktası görevini yerine getirebilir. Yapısalcılar, her sanat eserinin temelinde yatan
“derin yapı” kavramını geniş bir şekilde kullanmışlardır.
Son 20 yılda anlatı bilimi yoğun bir şekilde gelişmeye başlamıştır. 1988
yılında Gerald Prins tarafından özel bir Dictionary of Narratology/Anlatı Bilimi
Sözlüğü de yayımlanmıştır. Anlatı biliminin başlıca temsilcileri, yukarıda da
bahsettiğimiz gibi R. Barthes, A-J. Greimas, C. Bremond, Tz. Todorov, Ju. Kristeva,
L. Dolezel, G. Genette, M. Bal, W. Schmid, G. Prince, S. Chatman, Ja. Litvelt, G.
Waletzky, W. Labow, Ş. Linde, T. van. Deyk, L. Polani vs’lerdir.
Anlatının önde gelen teoricilerinden G. Genette, Discourse du Récit (1972)/
İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı Söylemi adlı çalışmasında yazın teorisi ve
eleştirinin sıkı bir ilişkide olduğunu ısrarla belirterek, “biçimlerin teorisi” olarak
yazının sadece belli bir metinden genel prensiplere hareket etmesi temelinde
düzenlenebileceğini göstermiştir. Genette’in bu araştırmasında böyle belli bir metin
olarak M. Proust’un A la recherche du temps perdu/Kayıp Zamanın İzinde adlı
romanlar silsilesi ele alınmıştır. Genette’in, anlatıya “bir veya daha fazla olayı
anlatmak için tahsis edilen dil bilimsel üretim” (Trubina 2002) olarak odaklanması,
onu fiil gramerinden alınan üç kategorinin, yani sözlü söylem ve onun anlattığı
olaylar arasındaki zaman münasebeti ile ilişkili olan zaman kategorisi; anlatısal
13
gösterme kipliğiyle ili şkili kip (mood) kategorisi ve hikâyeci ve onun dinleyicilerinin
tasvir edildiği ses (voise) kategorisinin temelinde kendi anlatı söylemi
çözümlemesini kurmasına götürmüştür. Bu gramer kıyaslaması, Genette’in yazını dil
bilimine benzetmedeki genel teorik merakı ile ilgilidir. Zamanı inceleme, anlatı
zamanının ikili tabiatının keşfedilmesine yol açmıştır: bir yandan, yazıldığı metinde
canlandırılmış anlatı zamanı; diğer yandan öykü zamanı (Genette 1980: 33). G.
Genette, anlatı zamanını sıra (order), süre (duration), sıklık (frequency) olmak üzere
üç kategoriye ayırarak incelemiştir.
Sırayı inceleme sürecinde, olayların söylemdeki kuruluş sırası, o olayların
gerçek hayattaki sırasıyla karşılaştırılır. Her iki sıranın birbirine tamamen uygun
düştüğü basit anlatının olması mümkündür, başka bir deyişle tarihteki olaylar kesin
kronolojik sırada anlatılır. Ancak edebiyatta böyle bir sıraya çok nadir rastlanır.
Anlatıların çoğunda olaylar, Genette’in adlandırdığı gibi anakronik sırada olurlar.
Yani gerçek hayattaki olaylar sırası ile anlatıdaki sıra birbirine uymaz. Sıklık,
anlatıda anlatıcının bir olaya birkaç kez değinmesi ile ilgilidir. Anlatının süresi de
hiçbir zaman gerçek hayattaki olayların süresi ile eşit değildir. (Genette 1980: 35)
Anlatı teorisi, bütün olası anlatıların arasında ne gibi ortak özellikler var,
onların yönetici prensipleri nasıldır sorularını inceler. “Klasik” anlatı bilimciler, ilk
başta anlatıları diğer anlam sistemlerinden ayırt eden söz dizimsel ve semantik
niteliklerine odaklanmışlardır. İlk meydana gelen anlatı modeline uygun olarak, derin
yapıları doğuran kurallar, anlatının semantik birleştirici oluşu ve doğru mantıksal
biçimini koşula bağlayan prensipler ve sınırlamalardan ibarettir. (Greimas, Courtes
1979: 249)
14
G. Prince’in, Anlatı Bilimi Sözlüğü’nde verdiği tanımlamaya göre anlatı
bilimi terimi iki esas anlamında kullanılır. İlk anlamında, “anlatı bilimi ‘yapısal
yaklaşımın etkisinde meydana gelen (bir) anlatı teorisi’dir. Anlatı bilimi, anlatının
tabiatı, biçimi ve işlevini inceler ve anlatı yetisini tasvir etmeye çalışır. Ayrıca, anlatı
bilimi, bütün anlatıların (konu/süje, hikâye seviyesindeki anlatılar ve onların
ili şkileri) arasındaki benzerlikler ve farklılıkları inceler” (Prince 1988: 65). İkinci
anlamında “anlatı bilimi, anlatıyı zamansal bakımdan düzenlenen durumlar ve
olayları sunmanın sözlü (verbal) biçimi olarak inceleme anlamına gelmektedir.
Anlatı bilimi, daha dar anlamında kendi kendine konu/süje seviyesini incelemez...,
aksine, konu ile anlatı metni, hikâye ile anlatı metni ve konu ile hikâye arasındaki
olası ilişkilere dikkati odaklar” (Prince 1988: 65).
Anlatı biliminin prensipleri, amaçları ve başarılarını inceleyen araştırmacılar
(J.M. Adam, G. Genette, T. Pavel, Ş. Rimmon-Kenan, G. Prince), bu alandaki
araştırma ufkunun önemli derecede artması ve genişlemesi gerçeğini anlatıların insan
hayatındaki öneminin idrak edilmesi, onların yalnızca edebî metinler ile günlük
konuşmaların dilinde değil, anlatı bilimi kavramları ve delillerinin sadece edebiyatla
ilgili araştırma alanlarında kullanılmadığını ele alan bilimsel tartışmalarda da odak
noktası olduğunun farkına varılması ile ilişkilendirmektedirler. Ayrıca, kompozisyon
ve simgeleme pratikleri müzik biliminde (E. Nyuk tarafından), edebiyat eleştirisinde
(U. Stayner), sinema biliminde (K. Metz) araştırılmaktadır; kültürel araştırmalarda
çeşitli yönetim türlerinin anlatı vasıtasıyla onay kazandığı yöntemler görülmekte (F.
Jeimison); psikolojide, anlatı bilimsel açıklayıcı şemaların temelinde hafıza ve
algılama biçimleri incelenmekte (N. Stayn, K. Glenn); bilim felsefesi ile
sosyolojisinde ise, anlatıların anlaşılmışlık derecesinin araştırılması, bilimin gerçek
15
yaşamla çok az ilişkide bulunan söylem biçimi olduğu kanıtlanarak, bilimsel
metinlerin belâgat/retorik tabiatının tespit edilmesi (R. Rorti, E. Gross) ve bilimsel
konuşmanın, “kendi ile ilgili, insan müdahalesi olmadan, tarafsız bir şekilde
anlatma” (R. Harre) olduğunun gösterilmesi için kullanılmaktadır (Trubina 2002).
Bilgi şekilleri, sosyal ve kültürel bir mekanizma v.s. olarak anlatılara olan
bugünkü genel ilgi, anlatı bilimi disiplininin sonuçlarıyla ne derece ilişkilidir –
sorusu hâlen açık kalmaktadır.
Anlatı biliminin çözümleyici bileşenleri, konu, ses, zaman, bakış açısı, şahıs
ve rollerdir. Onların yardımıyla anlatı bilimi aşağıdaki gibi sorulara cevap vermeye
çalışır. Anlatı nedir? Anlatıların parçalarını neler oluşturur ve onlar nasıl bir
bütünlüğe birleşirler? Onun betimleyici, lirik, dinî metinler, metaforlar veya
delillerden ayırt edici yönü nelerdir? Biz anlatının yardımıyla neler yapabiliriz? O,
nerede, kimin için ve nasıl hareket eder? Bizim bunları, sadece olayları daha iyi
anlamak (değerlendirmek) için değil, onların bizim her birimizin hayatıyla, söylemin
diğer biçimleriyle nasıl ilişkide olduğunu anlamak için bilmemiz gerekir. Bu
yüzdendir ki, anlatıya bugünlerde sadece ona ithaf edilen disiplin, yani anlatı bilimi
çerçevesi içinde değil, onun sınırları dışında da ve sadece sosyal bilimler silsilesi
değil, tabiî bilimler çerçevesi içinde de yönelmektedirler.
Yukarıdaki soruları cevaplamadan önce ilk başta anlatı biliminin araştırma
konusu tespit edilmeli ve amacı belirlenmelidir. Bu konuda Rus felsefecisi Trubina,
anlatı biliminin araştırma konusunu belirlerken şu ifadeleri kullanmıştır:
Belli bir edebî metne odaklanan ve bir anlatının belirli bir anlamını öğrenmeyi
amaçlayan araştırmaları gerçekleştirirken anlatı bilimi teorik esaslar doğrultusunda
hareket edecektir. Anlatı biliminin konusu, anlatının ona belli bir anlam kazandıran
temel prensipleridir (başka bir deyişle, anlatı biliminin konusu anlatısallık
16
görüngüsüdür). Anlatı, onu anlatma sürecinin sonucu, başka bir deyişle, öyküleme
ediminin sonucudur (Trubina 2002).
Bu görüngünün bugünkü kullanımı ve anlamı, onun dil bilimi ve XIX.
yüzyılın folklor araştırmalarıyla kavramsalcılık izlerini, klasik realist roman
işlevlerinin anlamının XX. yy’ın “yeni” eleştiricileri tarafından yeniden idrak
edilmelerini kendinde taşımaktadır.
Anlatı bilimi genellikle iki alana ayrılır: 1) kuramsal/teorik anlatı bilimi ve 2)
anlatı söylemi incelemesi. Kuramsal/teorik anlatı bilimi V.J. Propp, C. Levi-Strauss,
A. Greimas vb’ların çalışmalarına dayanmaktadır. Şartlı olarak anlatı söylemi
kavramı altında tanımlanan eğilim çerçevesinde R. Barthes, J. Kristeva, L.
Dellenbah, M.L. Pratt, M. Riffater vb. çalışmışlardır. İki eğilimin arasındaki esas
farklılık, birincisinin genelde anlatı derecelerini, ikincisinin ise söylem derecelerini
araştırmasından ibarettir. İ.P. İl’in, Terminologiya Sovremennogo Zarubejnogo
Literaturovedeniya/Çağdaş Yabancı Edebiyat Bilgisi Terminolojisi (1992) adlı
danışma kitabında “söylem çözümlemesi ile ilgilenenlerin” genellikle, onların çeşitli
söylemlerin karşılıklı ili şkisi: metin söylemi ile şahıs söylemi, söylem hakkında
söylemin (benim söylemim hakkında benim söylemim, onun söylemi hakkında
benim söylemim, benim söylemim hakkında onun söylemi) söylem içinde söylem
(kendi veya başkasının söylemi) ilişkileri olarak anladıkları metin içi bildirişim
araştırmalarıyla meşgul olduklarından bahsetmiştir. Böylece, “söylem
çözümlemesinde”, M. Bakhtin’in temelini attığı “kendi sözü” ve “alıntı söz”
arasındaki karşılıklı ili şkiler ile ilgili meseleler incelenecektir (İl’in 1992: 72).
Sonuç olarak, anlatı bilimi, anlatı teorisi anlatı metinlerini, onların tabiatı,
biçimi ve işleyişini, anlatıların bütün olası türlerinin birbirlerinden ayırt edilmesini
mümkün kılan kriterleri olduğu gibi, bütün söz konusu anlatı türlerine özgü genel
17
özellikleri, ayrıca anlatıların oluşturulduğu ve geliştirildi ği kurallar sistemini
inceleyen bir disiplindir (Trubina 2002). Onun araştırma konusu ise belli bir retorik
kiplikte oluşturulmuş metinlerden meydana gelen kültürel bir mekân, onu kavrama
hedefi ise anlatısal maksatlı oluşun bildirişim stratejileri ve söylem pratikleridir
(Tiupa 2001: 10).
1.1. Anlatı ve Anlatım
Anlatı biliminin esas kategorileri, anlatı (narrative), anlatım (narration), anlatının
dereceleri (narrative instances), anlatıcı (narrator) ve alıcı (narratator veya
recipient)’dır. Anlatı (narrative), öykü (story) ve söylem (discourse) kavramları E.
Benveniste (1974: 296) tarafından önerilmiş ve R. Barthes (1977), T. Todorov
(1977), A.J. Greimas (1979), G. Genette (1972); J.M. Adam (1985) ve S. Chatman
(1978) tarafından geliştirilmi ştir. Edebiyatta anlatı kavramı söylemin bir türü olarak
sayılır. Gerçekte ise bunlar “deyişten büyük olan” her şey, yani kendine özgü yapı
kuralları olan deyişler zincirinden oluşan söylemin en basit anlamından yola
çıkarsak, o zaman anlatı söylemlerin bir sınıfı, “belli bir düzene bağlı olan deyişlerin
zinciri” olacaktır (Ricoeur 2000: 38).
Anlatıyı (Alm. erzählung, İng. narrative) dar ve geniş anlamında iki şekilde
de anlayabiliriz. Dar anlamında anlatı, özel bir söylem birimi olarak yorumlanılır. W.
Labow ve J. Waletzky “olayların zaman bakımından birbirini takip etmesine uygun
olan anlatıların sözlü sunma yöntemleri’ni” anlatı olarak adlandırmıştır (Kuharenko
1988; Glushkova 2002: 37). Ancak anlatı sadece sözlü (verbal) biçimde
gerçekleşmeyecektir. Araştırmacılar çoğu zaman anlatıya evrensel bir kavram olarak
yaklaşmışlardır.
18
Amerikan bilim adamlarından W. Labow ve J. Waletzky’nin anlatı ile ilgili;
“resmî olmayan bir şekilde anlatı, genelde herhangi bir şahsî izlenimler hakkında
birinci şahıs ağzından anlatılan sözlü hikâyedir” açıklamasını dile getiren Leech,
“resmî olarak, biz anlatıyı (en azından İngiliz anlatısını), içerdiği cümlelerin sırası
olayların gerçek sırasını yansıtan ve geçmiş zamanlı cümleler sıralanmasını
kullanarak geçmiş bir deneyimi ve onun anlamını aktarma olarak tanımlayabiliriz”
şeklinde görüşünü bildirmiştir (Leech 1977: 185; Glushkova 2002: 37).
Anlatının en geniş anlamı R. Barthes’in 1966’da yayımlanan Introduction à
l’analyse structurale des récits (Rusçada: Vvedeniye v Strukturnogo Analiza
Narrativa, 1987; Türkçede: Anlatıların Yapısal Çözümlemesine Giriş, 1988) adlı
çalışmasında verilmiştir. Barthes, anlatı türlerinin çok çeşitli tözlerde (cevherlerde)
canlandırılabilecek bir kapasitede olduklarından bahsetmiştir: “Dünyada anlatının
sayısız çok biçimi mevcuttur... mit, efsane, masal, uydurma, öykü, epope hikâye...
cam resim, filmcilik, komedi, gazete kroniği (iç haberler veya günün olayları),
günlük konuşma” (1987: 387).
Köken anlamına bakıldığında anlatı terimi, Latin kökenli kelime gnarus, yani
aynı zamanda, Hint-Avrupa kökenli gno – (- bilmek) kökünden türeyen “bilen”,
“eksper”, “bir şeyden haberdar olan” anlamındaki kelimeyle ilişkilidir. H. Müller,
aynı kökün Aristoteles’in trajedisinin “başlangıcında” belirttiği anagnorozis
kelimesinin kökeninde de olduğuna dikkat çeker. “Bir şey hakkında sözlü ya da
yazılı rapor vermek, hikâyeyi anlatmak” anlamına gelen narration kelimesi kognitif
(idrakî); gnozis (tasavvufta marifet); diagnoz (teşhis); gnomon (güneş saati mili);
fiziognomi (simaya göre karakteri belirleyen sanat); norma, normal kelimeleri
ailesinin üyesidir (Trubina 2002).
19
Eski Yunan edebiyatına göre anlatılan konuşma ve diyalog anlatının başlıca
tipleridir. Belki, tarihi anlatma, gerçek olaylar ve anlatılar arasındaki farklılıklar
konusundaki bugünkü fikir ayrılıkları da antik zamanlarda başlamıştır. Sokratos’tan
önceki dil ve düşüncenin tabiatını tartışırken, ilk yapısalcılığa dayanan ve bugün de
herkesçe bilinen – epos (geleneksel olaylar, epos) ve mithos (uydurma olaylar,
Aristoteles’in anlayışına göre süje) gibi metalinguistik terimleri meydana
getirmişlerdir. Bu iki terimin çok çeşitli tarihçeleri vardır, ancak bugünkü
terminolojiye göre epos ve mithos, her ikisi de birer anlatıdırlar. Fakat Yunanlar
hikâyeye, masala, bilge sözüne genel bir yer ayırarak, bu edebî türleri anlatı adı
altında sınıflandırmamışlardır. Edebî söylemin genel bir kategorisi olarak Aristoteles,
yazın (poetika) terimini kullanmıştır. Narrative teriminin etimolojik kökeni, yukarıda
da bahsedildiği gibi, sofistler tarafından saf anlatı (diegesis) açıklaması için
kullanılan teknik bir terim olmuştur. Diegesis ve onun Latince çevirisi olan narratio
uzun bir zaman teknik bir terim olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Çağdaş anlatı bilimcilerden G. Prince ise anlatıya gösterge bilimsel bir bakış
açısından bakmıştır, yani çok çeşitli gösterilerde sergilenebilen işaretler sistemi
olarak incelemiştir. Sözlü anlatı alanında, bunlar roman ve romanslar, öykü ve kısa
hikâyeler, mitler, peri masalları, efsaneler ve baladlar, haberler vs. G. Prince’in
fikrine göre, anlatı jestler dilinde, tablolarda, sinemada, müzikte de gösterilebilir
(Prince 1973; Glushkova 2002:38).
Anlatının gösterge bilimsel nitelik taşıdığı görüşüne S. Chatman, T. van Dijk,
L. Polany, W. Chafe v.b. araştırmacılar da katılmaktadır. R. Barthes, anlatıyla ilgili
benzeri bir yaklaşımın gösterge bilimi ve dil bilimi arasındaki karşılıklı ili şkilere yeni
bir boyut kazandırabileceğini ileri sürmektedir: “... gelecekte, büyük bir ihtimalle,
20
gösterge bilimi, araştırma konusunu mit, hikâye, dergi makaleleri veya ele alınma
sıklığına göre (basında, reklam tasvirinde, görüşme ve sohbetlerde v.s.) uygarlığımız
çerçevesinde ortaya çıkmış olan meselelerin oluşturduğu translingüistikle karışıp
kaynaşabilir” (Barthes 1989: 114).
Anlatının en küçük tanımı Barbara Hernstein Smith tarafından verilmiştir:
“Birisi birisine bir şeyler olduğunu anlatır” (1981: 228).
Anlatı kavramıyla sıkı ilişkili olan bir diğer kavram da anlatım (narration)
terimidir (Halizev 2002: 336). Anlatı ve anlatım terimlerinin sıkça birbiriyle
karıştırıldığı veyahut birbirinin eş anlamlısı olarak kullanıldığı durumlar da bilinen
bir gerçektir. Bu yüzden iki kavramı birbirinden net bir şekilde ayırt edebilmemiz
açısından anlatım kavramı ile ilgili görüşlere yer vermek yerinde olacaktır. Miller
(1998:47), anlatım kavramını tanımlarken onun, yani anlatımın karmaşık ve tekrarlı
oluşunda önerme ve yorumlama, zamansallık fikirlerinin gizli bir şekilde verilmiş
olduğunun altını çizer ve ayrıca insanın anlattığı zaman olaylar zincirini sadece
izlemekle kalmayıp, aynı zamanda yorumladığını belirtir. Miller’in ifadesiyle (1998:
47), “anlatım gnozistir, bilenlere anlatmadır; aynı zamanda da diagnozistir;
işaretlerin ince farklarını görerek okuma vasıtasıyla özdeşleştirme ve yorumlama
işidir”.
E.V. Pastuhova Narrativ v Kontekste Sub’ektivnosti/Öznellik Bağlamında
Anlatı (2005: 8) adlı doktora tezinde, anlatıyı yapısı öykü, anlatı ve anlatım gibi üç
düzeyden meydana gelen bir süreç olarak tanımlamıştır. Onun görüşünü daha detaylı
bir şekilde açıklayacak olursak, anlatı bir öykü, o öykü ile ilgili hikâye veya öykü ve
öyküleme edimi olan anlatımdan oluşan bir bildirişim mekanizmasıdır. Bu mesele
A.N. Veselovsky, B.V. Tomashevsky, V.B. Shklovsky, B.M. Eihenbaum gibi Rus
21
biçimcileri ve V.Y. Propp, R. Barthes, E. Benveniste, C. Bremond, A.-J. Greimass,
G. Genette, Tz. Todorov gibi Fransız yapısalcıları tarafından sıkça araştırma konusu
olmuştur.
Genette, Fransızca récit kelimesi ile ifade edilen bu üç kavramı (öykü, anlatı
ve anlatım) birbirinden net bir şekilde ayırt eder. İlk anlamıyla récit bir olayı veya
olaylar zincirini anlatan anlatı sözcesi, sözlü veya yazılı söylemdir. İkinci ve daha
dar ancak, bugünlerde anlatı metinleri ile ilgili kuramsal araştırmalarda kabul edilmiş
anlamıyla, récit bir söylemin konusunu oluşturan gerçek veya kurgusal olayların
sırası, aynı zamanda da bu olayları niteleyen izleme, karşılaştırma, tekrarlama vs.
gibi çeşitli ili şkiler toplamı anlamına gelmektedir. Üçüncü, ve görünürde, daha
arkaik anlamıyla, récit yine bir olayı ifade etmektedir, ancak bu olay anlatılan bir
olay değil, birinin bir şeyleri anlatmakta olduğu olaydır, yani, öyküleme ediminin
kendisidir. Kendi seyahatleri hakkında anlatmak, o seyahatin yapılması gibi bir
eylemdir, ancak, aynı zamanda seyahat gerçeği bu eyleme bağlı değildir, anlatı
söylemi ise (ilk anlamıyla récit) bu eyleme tamamıyla bağlıdır, çünkü anlatı söylemi,
herhangi bir sözcenin sözceleme ediminin ürünü olduğu gibi, o eylemin bir ürünüdür
de (Genette 1980: 25-26).
Bunların her birini Genette ayrı ayrı adlandırır ve ilk sırada yer alan öykü’yü
anlatı gösterileni (signified) veya anlatının içeriği olarak tanımlar. Asıl anlamıyla
anlatı kavramı, Genette’e göre, öyküyü bize ulaştıran söylem veya bizzat anlatı
metninin gösteren (signifier) sözcesi, ifadesidir. Üçüncüsü, anlatımı ise üretici
anlatma edimi ve bu edimin yer aldığı gerçek veya kurmaca olayların hepsi olarak
tanımlamıştır (1980: 27). Anlatı düzeylerinin böyle bir sınıflandırması, bize göre,
22
daha etraflı ve bildirişim mekanizması olan anlatının anlamını tam verebilen bir
sınıflandırmadır.
G. Genette, Discours du Récit (1972)/İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı
Söylemi adlı yapıtında anlatım kavramı ile anlatı kavramının ilişkisi ile ilgili
açıklamalar yaparken, önemli bir noktaya dikkati çeker; ayrıca anlatının ancak belli
bir öyküyü anlattığı zaman var olabileceğini, aksi takdirde söz konusu söylemin
anlatısal olamayacağının altını çizer. Başka bir ifadeyle, bir anlatı sıfatında ancak
içinde anlatıldığı öykü (öykülenen olay) sayesinde; söylem (discourse) sıfatında ise
onu meydana getiren anlatım (öyküleme olayı) sayesinde varolabilir (Genette 1980:
29). Rus dil bilimcisi Tiupa anlatımın söylemin konuşan veya yazan öznesinin özel
niyeti olduğunu savunur (2002: 3). Böylece, bu tanımlamalardan yola çıkarak kısaca
özetleyecek olursak, anlatım, belli bir anlatıyı meydana getiren öyküleme edimi,
anlatı ise öyküleme ediminin sonucudur.
XX. yy’da anlatının faal bir şekilde çalışılması birçok teorinin meydana
gelmesine yol açmıştır. H. Müller’e göre, en önemlileri şunlardır: Rus biçimcileri V.
Propp, B. Eihenbaum ve V. Shklovsky’nin teorisi; başında M. Bakhtin’in bulunduğu
“anlatının diyalojik teorisi”; “yeni eleştiri” teorisi (P.P. Blackmer); neoaristotelci
teori (S. Freud, K. Berge, J. Lacan, N. Ebrehem); hermeneutik (yorum bilimcilik) ve
fenomonolojik (görüngü bilimcilik) teori (R. Ungarden, R. Ricoeur, J. Pouillon);
yapısalcı, gösterge bilimsel ve tropolojik teori (K. Levi-Strauss; R. Barthes, Tz.
Todorov, A. Greimas, G. Genette, X. Wayt); okur kavrayışı teorisi (G. Derrida, P. De
Mann) (1990: 127-140).
Anlatının değişmez birimlerinin; yapısal şemalarının tespit edilmesi, anlatı
biliminin en önemli meselesi olarak onun ortaya çıkışının ilk başlarında
23
belirlenmiştir. Ancak araştırmalar farklı malzemeler üzerinde (sözlü anlatı ve yazılı
anlatı) ve farklı eğilimlerde yapıldığından dolayı sonuçlar da farklılaşmıştır. İlk
düşünceler bir hayli ilkel (basitleştirilmi ş) olmuştur. Örneğin, A Grammar of Stories:
An Introduction /Hikâyelerin grameri: Giriş adlı çalışmasının daha eski
versiyonunda G. Prince bu değişmezliği aşağıdaki şekilde belirlemiştir:
“Anlatı, “üç tane birbiriyle ilişkili olay olarak tanımlanır. Birinci ve üçüncüsü – durağan,
ikincisi ise – devingendir. Üstelik, üçüncü olay birinci olayın şekil değiştirmiş bir biçimidir.
Nihayet, bu üç olay bağlama vasıtaları yardımıyla birbirleriyle birleşirler: a) birinci olay zaman
bakımından ikinci olayın önünde yer alır ve ikinci üçüncüden önce; b) ikinci olay, ardından
üçüncü bir olayı gerektirir” (Prince 1973; Glushkova 2002: 39).
Tamamen usule dayalı bu yaklaşım aşağıdaki gibi örneklerle açıklanmıştır:
John was happy, then he met Mary, then as a result he became unhappy. (John mutluydu. Sonra
o Mary’ye rastladı. Sonra, sonuç olarak, o mutsuz oldu (üzüldü) (Glushkova 2002: 39).
Bu örnek eleştiriye uğramıştır. Prince daha sonra bir başka, daha karmaşık bir
taslağı öne sürmüştür. Prince’e göre hikâyenin grameri biçim değiştiren gramer
prensiplerine göre kurulur. Hikâyenin grameri, çekirdek anlatıları içine alan yapısal
bileşen ve mantıksal bileşenden oluşur:
“Her çekirdek anlatı, birleştirici unsurlar takımıyla veya iki durağan veya devingen epizodun
birleşmiş sırasıyla birleşen üç anlatı parçasından ibarettir, her anlatı parçası n-epizot takımından
ve anlatı epizodundan oluşur; her birleştirici işaretler takımı en azından zamansal birleşimden
oluşur. vs.... En basit çekirdek anlatı üç olaydan oluşur: “birinci olay durağandır ve zaman
bakımından ikinciden önce gelir, ikinci olay aktiftir ve zamana göre üçüncüden önce gelir ve
onun nedeni olur; ve üçüncü olay da durağandır ve birincinin değişmiş bir şeklidir” (Prince
1973: 88).
1.2. Anlatım Biçimleri ve Anlatı Tipolojisi
Anlatı tipolojisi (Fr. Typologie narrative) bir anlatı bilim terimidir. Anlatı
tipolojisinin öncülerinden biri, daha XIX. yüzyılın sonunda “anlatım biçimleri”
tipolojisini öneren Alman bilim adamı Otgo Ludvig’dir. Günümüzde ise oldukça
24
etkili ve detaylı bir tip sınıflandırması J. Müsarra Schreder (1981) ve J. Lintvelt
(1981) tarafından önerilmiştir (İl’in 2001: 151).
XX. yüzyılda İngiliz edebiyat bilimcisi P. Lubbock (1957) Tolstoy, Flober,
Tekker, Dickens, Meredit ve Balzak’ın edebî eserlerinin çözümlemesine dayanarak
anlatı tipolojisi prensiplerinin temelini atmıştır. Araştırmacının amacı sınırlı sayıdaki,
ancak sayısız çok olası birleşimleri barındıran anlatım biçimlerini açığa çıkarmak
olmuştur. Lubbock, anlatı kategorilerinden ilki olan gösterme:anlatma
(showing:telling) arasındaki temel dikotomiden yola çıkarak, öyküyü sunmanın sahne
ve manzara gibi tezatlı iki kipini ayırt etmiştir. Lubbock’un ifadesiyle “bazen yazar
kendi sesiyle anlatır, bazen ise kitabın kahramanlarının birinin ağzından anlatır”,
bununla birlikte “o kendi üslubundan ve kendi kriter ve değerlendirmelerinden” veya
“başka birinin bilgisinden, idraki ve kriterlerinden yararlanabilir” (1957: 68); ayrıca
o (anlatıcı) “bir kimsenin kabul edici idrak aynasında olayların tasvirini, canlı
imgesini” yaratır (1957: 69). Lubbock, böylece anlatının kip, ses ve bakış açısı gibi
üç temel kategorilerinden yola çıkarak dört tip anlatım biçimini önermiştir:
(1) Geniş bakış açılı özet (panoramic survey).
(2) Dram şeklinde ifade eden anlatıcı (dramatized narrator).
(3) Dram şeklinde ifade eden düşünce (dramatized mind).
(4) Asıl (saf) dram (pure drama) (Lubbock 1957: 69)
Amerikan araştırmacısı Norman Friedman temelini Lubbock’un attığı bakış
açısı kavrayışının devam ettireni olarak karşımıza çıkmaktadır. Friedman, onun
ayırdığı anlatı türlerinin titiz bir şekilde incelenip geliştirilmi ş sistemini kurmuştur.
Lubbock gibi o da “belirtili” anlatıcı tarafından gerçekleştirilmi ş “öznel anlatma
(subjektive telling)” ve “kişisiz” anlatıcının olayı 3. şahıs ağzından anlattığı “nesnel
25
gösterme (objektive showing)” arasında bir ayırım yapılması yolunu izlemektedir. F.
van Rossum-Guyon’un (1970: 477) belirttiği gibi, Alman kuramcıları gibi İngiliz
eleştiricileri de anlatıcının anlatılarına yazarın müdahele etmediği anlatıları “nesnel”
olarak adlandırmışlar, aynı zamanda Fransız araştırmacıları aynı durumdaki anlatıyı
yine de “öznel” saymışlardır; zira anlatıcı, onlara göre, kendini yapanın (aktorun)
öznelliğiyle özdeşleştirmektedir (İl’in 2001: 155)
Friedman (1955), ilk önce sekiz, sonra ise (1975) yedi anlatım biçiminden
oluşan sınıflandırmasını önermiştir:
(1) “editoryal her şeyi bilirlik” (editorial omniscience);
(2) “tarafsız her şeyi bilirlik” (neutral omniscience);
(3) “Tanık – Ben” (I as withess);
(4) “Baş kahraman – Ben” (I as protogonist);
(5) “çok yönlü kısmî her şeyi bilirlik” (multiple selective omnisciense);
(6) “kısmen her şeyi bilirlik” (selective omnisciense);
(7) “dramatik üslûp” (dramatik mode);
(8) “kamera” (the camera) (Friedmann 1967: 121-131; Genette 1980: 204)
Önde gelen çağdaş anlatı bilimcilerden biri Avusturyalı araştırmacı Franz K.
Stanzel de 1955’te romanda; yazar anlatısı konumu (auktoriale Erzahlsituation), yani
herşeyi bilen Tanrısal nitelikteki yazar anlatısı konumu; anlatıcının öykünün bir
kahramanı olduğu ben anlatım konumu (Ich Erzahlsituation) ve anlatının üçüncü
şahıs ağzından, karakterin bakış açısından anlatıldığı kişisel anlatım konumu
(personale Erzahlsituation) olmak üzere üç tip anlatım konumunu ayırt etmeyi
önermiştir (Genette 1980: 203).
Bertil Romberg, Stanzel’in tipolojisini devam ettirerek 1962 yılında davranış
tarzında (behaviorist nesnel anlatı) diye adlandırdığı (Genette’e göre bu tip anlatı
26
Friedmann tipolojisindeki yedinci tiple örtüşmektedir) dördüncü bir tip anlatım
konumunu eklemiş ve böylece aşağıdaki gibi dört tip anlatım biçimini öne sürmüştür:
(1) Herşeyi bilen yazar anlatısı;
(2) Bazı bakış açılarına göre anlatı;
(3) Nesnel anlatı;
(4) Birinci şahıs anlatısı (Genette 1980: 205).
Ancak, Genette burada dördüncü tip olan birinci şahıs anlatısının diğer üç tip
ile sınıflandırma prensibi bakımından da tamamen farklı olduğunu haklı olarak
belirtmiştir. Çünkü ilk üçü bakış açısına göre, dördüncüsü ise kip kullanımına göre
ayırt edilmektedir.
1970’li yıllarda Alman anlatı tipolojisinin temel prensipleri oluşturulmuştur
(E. Leibfried, W. Füger, F.K. Stanzel, W. Schmid). E. Leibfried sınıflandırmasında 2
anlatı kategorisini: anlatı perspektifi ve dil bilgisel biçimi kullanmıştır. Bakış açısı
(perspektif) kategorisini kendi içinde “dış (AuBenperspektive) ve iç
(İnnenperspektive)” olarak, dil bilgisel biçimi ise birinci şahıs anlatısı (İchform) ve
üçüncü şahıs anlatısı (Er-form) olarak ikiye ayırmıştır. Bu kriterlerin birleşiminden
yola çıkarak Leibfried 4 tür anlatı tipinin bulunduğunu ileri sürmüştür:
1. İç bakış açısı + birinci şahıs anlatısı (İnnenperspektive + İchform) = şahıs öyküyü birinci
şahıs ağzından anlatır; üçüncü şahıs anlatısında anlatıya şahsın kendisi iştirak eder;
2. İç bakış açısı + üçüncü şahıs anlatısı (İnnenperspektive + Er-form) = şahıs kendisinin de
içinde bulunduğu anlatıyı üçüncü şahıs ağzından anlatır (başka bir deyişle, üçüncü şahıs
anlatısı anlatı şahıslarından birinin bakış açısından sunulur);
3. Dış bakış açısı + birinci şahıs anlatısı (AuBenperspektive + İch-form) = anlatıcı, kendinin
iştirak etmediği bir öyküyü anlatmada dil bilimsel birinci şahıs biçimini kullanır (örneğin,
anlatıcının birinci şahıs ağzından kendi fikir ve düşüncelerini sürekli anlatı akışını keserek
anlattığı eğitici “mizah” romanlarında);
27
4. Dış bakış açısı + üçüncü şahıs anlatısı (AuBenperspektive + Er-form) = anlatıcı, bir şahıs
olarak kendinin bulunmadığı bir öyküyü üçüncü şahıs ağzından anlattığı bir çeşit “tanrısal
anlatı” durumu (İl’in 2001: 157).
Anlatının daha esaslı ve kuramsal olarak daha ayrıntılı sınıflandırması
Hollandalı araştırmacı bilim adamı J. Lintvelt tarafından yapılmıştır. J. Lintvelt,
önceki tipolojilerin hemen hepsini birleştirmeye çalışmış ve onun düşüncesine göre
en önemli ilke olan okurun roman dünyasındaki odak merkezi ilkesinden yola
çıkarak anlatı tipleriyle ilgili kendi tipolojisini önermiştir. Bu merkezin nerede,
anlatıcıda mı veya aktörde mi bulunduğuna bağlı olarak, araştırmacı iki esas anlatım
biçimini, yadöyküsel (heterodiegetic) ve özöyküsel (homodiegetic) ve her üçünün de
yadöyküsel anlatıda; özöyküselde ise sadece ikisinin, yazar ve şahıs anlatısının
bulunduğu; yazar (authorial), yapan (actorial) ve nötr (neutral) biçiminde üç anlatı
tipini tespit etmiştir. “Eğer bir edebî eserin “kurmaca dünyasında” okurun odak
noktası yazarın fikirleri, değerlendirmesi ve uyarıları olursa yazar anlatısı; eğer okur
bu dünyayı anlatının kahramanlarından birinin idrakinden algılıyor (“kurmaca
dünyayı” kahramanın gözleriyle görüyor) ise kahraman veya yapan anlatısı olur.
Bunların aksine, bir odak merkezi bulunmayan ve yorumlama işlevini gerçekleştiren
yansız anlatı, dış dünyanın görülen ve duyulanlarını yansız olarak kaydetmekten
ibarettir” (Lintvelt 1981: 68). Bunun sonucunda Lintvelt, B. Uspenski’nin (1970)
görüşlerini devam ettirerek 4 bakımdan: 1) algısal – psikolojik (odaklanma); 2)
zamansal; 3) mekânsal ve 4) verbal bakımlardan tespit ettiği ve yazar anlatısı, yapan
anlatısı, yansız anlatı, yadöyküsel ve özöyküsel anlatı olmak üzere beş anlatı tipinden
oluşan bir sınıflandırma önermiştir (İl’in 2001:161). Bu konuda Lintvelt’in görüşü
Stanzel’in (1955: 20), R. Scholes ve R. Kellog’un (1966: 275) yaklaşımlarına
yakındır.
28
Anlatı biliminin Fransız okuluna ait yadöyküsel ve özöyküsel kavramları G.
Genette, Tz. Todorov, J. Lintvelt vs. tarafından faal bir şekilde kullanılmaktadır.
Yadöyküsel anlatıda anlatıcı öykü (diegesis)’de aktör veya kahraman sıfatında yer
almaz. Bunun aksine, özöyküsel anlatıda aynı kahraman ikili işlevi yerine getirir:
“Anlatıcı sıfatında o anlatının kurgusundan sorumlu, aktör sıfatında ise anlattığı
öykünün bir kahramanı görevini yapmaktadır (kahraman anlatıcı = kahraman aktör)”
(Lintvelt 1981: 38). Bu bakımdan özöyküsel ve yadöyküsel ayrımı Schmid’in
sınıflandırmasındaki öyküsel (diegetic) ve öyküsel olmayan (non-diegetic)
karşıtlığıyla eşdeğerdir.
Bazı anlatı bilimciler, örneğin S. Chatman, anlatıyı kişisel (hikâyecinin veya
herhangi bir birinci şahıs ağzından) ve kişisiz (üçüncü şahıs ağzından, imzasız) anlatı
olarak ikiye ayırmayı önerirler. Kişisiz (veya üçüncü şahıs) anlatı durumunda
Chatman anlatı terimini kullanmayı tercih etmez ve anlatının bu türünü nonnarrative
olarak adlandırır (Chatman 1990: 7). Ryan başta olmak üzere araştırmacıların diğer
bir grubu ise, edebî metni “konuşma ediminin” biçimlerinden biri olarak algılamadan
yola çıkarak, anlatıcının, ister kişiselleştirilmi ş olsun veya olmasın, her metinde
bulunmasının zorunlu olduğunu düşünürler. Ryan, anlatıcının kişiselliğinin sıfır
derecesine örnek olarak H. Jeyms ve E. Heminguey’in romanlarını gösterir (Ryan
1981: 517; Glushkova 2002: 39). Bu anlatı türlerinin kendi anlatı düzeyleri, her
düzeyin de kendine uygun dereceleri bulunmaktadır.
Böylece, yukarıda belirttiğimiz teoriler esasında anlatı türlerini tespit etmek
mümkündür. Anlatı biliminde anlatının yazar, yapan anlatısı, yansız, yadöyküsel ve
özöyküsel anlatı olmak üzere belli başlı beş türü mevcuttur.
29
1.3. Anlatı Türü Olarak Hikâye ve Destan
Ünlü Fransız yapısalcısı R. Barthes’ın belirttiği gibi “dünyada anlatının sayısız çok
türü mevcuttur... mit, efsane, masal, uydurma, öykü, epope hikâye... cam resim,
filmcilik, komedi, gazete kroniği (iç haberler veya günün olayları), günlük konuşma”
(1987: 387).
Destan bir nevi sözlü kültür eseri, hikâye ise yazılı kültür ürünü olmasıyla iki
farklı anlatı türünü oluşturmaktadır. Hikâye, epik türün kısa hacimli, nesir şeklindeki
eseridir (Kırgız Adabiyatı. Adabiy Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü 1994: 17).
Hikâye kavramının anlamı ve diğer Türk lehçeleri ve Batı edebiyatındaki
karşılıkları ile ilgili Dr. Hüseyin Ağca’nın başkanlığında hazırlanmış Türk Dünyası
Edebiyat Kavramları ve Terimleri Ansiklopedik Sözlüğü’nde şu açıklamalara yer
verilmektedir:
HİKÂYE: (Az.: 1.Hekayə, 2. Povest, novella; Bşk.: 1.Hikəyə, 2. Povest, novella; Kaz.:
1.Äñgime, 2. Povest, novella; Kır.: 1.Añgeme, ikaya, 2. Povest, novella; Öz.: 1.Hikayä, 2.
Povest, novella; Tat.: 1.Hikəyə, 2. Povest, novella; Trkm.: 1.Hekaya, 2. Povest, novella; Uyg.:
1.Hikayä, 2. Povest, novella).
Batı dillerindeki history, story, geschichte, Arap dilindeki hads ve tarih, Türkçedeki cır ve
keleçü kavramlarından yola çıktığımızda veya yaşanmış veya yaşanana çok benzeşirlik özelliği
taşıyan gerçeğimsileştirilmi ş metinlerin tarih olan ve tarihî olana bağlı olduğunu düşünebiliriz...
Hikâye, hayatın gerçekliğine öykünerek, hayatın bazı yanlarını taklit ederek yaşayanın değil,
anlatanın keyfince oluşturduğu gerçeğimsi her türlü vak’aya dayalı yapı, hem de, bu adı taşıyan
uzun, kısa, mini hikâye türlerini karşılayan bir kavramdır. Hikâye kavramı edebiyat terimi
olarak düz yazı özellikli (değilse manzum kelimesi nitelemek üzere hikâyenin başına getirilir.)
gerçeğimsilik nitelikli ilgiye ve meraka dayalı olarak yapılandırılmış, dilin dikkatle kullanıldığı
metinler anlamına gelmektedir. Hikâye kavramı, a. Anlatma ihtiyacını vaka’ya dayalı biçimde
karşılayan metinler. b. Edebiyat türü anlamına gelen iki anlamlı bir terimdir (TDEKTAS 2003:
292-293).
B.V. Tomashevsky, Teoriya Literaturı. Poetika/Edebiyat Kuramı. Yazın
(1996) adlı yapıtında anlatısal düzyazı eserlerinin küçük ve büyük olmak üzere iki
türü olduğunu, küçük türüne “novella (Rus terminolojisindeki karşılığı
30
rasskaz/hikâye), büyük türüne roman” anlatılarının dahil edildiğini belirtmiştir
(1996: 243). Ayrıca, Tomashevsky, küçük ve büyük tür arasında kesin bir ayrım
yapmanın mümkün olmadığı görüşündedir. Çünkü, Rus terminolojisinde povest’ adı
verilen orta büyüklükteki bir türün daha olduğunu belirtmiştir (1996: 243).
Sł ownik terminów literackich sözlüğünde hikâye (Lat. narratio anlatı)
kavramının iki anlamı verilmiştir:
Hikâye (narratio). 1. Esas olarak epikte kullanılan bir anlatı biçimi olan hikâye, zamansal
sıralama ile ilişkili olan devingen motifler sistemidir. Genelde geçmişte olup biten olayların
seyrini yeniden inşa eder. Bazen betimlenmekte olan eylemi daha estetik/biçimlendirilebilir
yapmak maksadıyla şimdiki zaman biçimini tercih edebilir. Diğer anlatı türlerinden, örneğin,
bildiriden, motiflerin hareketli/dinamic değişimiyle ayırt edilir.
2. Hikâye, novelden birleşiminin oldukça zengin ve isteğe bağlı olmasıyla ayırt edilen kısa
hacimli epik eserdir (Sierotwiński 1966: 177; Tamarçenko 1999: 133; 234).
Shaw’ın hazırladığı Edebiyat Terimleri Sözlüğünde/Dictionary of Literary Terms ise hikâye
batı edebiyatındaki short strory’nin karşılığı olarak verilmiş ve dram unsurlarını da içeren
(10,000 kelimeden az olmayan) kısa gerçekçi anlatı olarak tanımlanmıştır (Shaw 1972: 343;
Tamarchenko 1999: 234).
Rus edebiyat biliminin ilk kuramsal çalışmalarında hikâye kavramının
karşılığı olarak masal anlamına gelen skazka kavramı karşımıza çıkmaktadır. O.V.
Efremova, Russkiy Rasskaz o Voyne (1941-1945) adlı çalışmasında hikâye
kavramının kavramsal açıklamalarına, sınıflandırma meselelerine değinmiş ve bir
edebiyat türü olarak hikâye kavramının ilk kuramsal tanımlamasının Rus edebiyat
biliminde XIX yy’da Ostolopov’un (1821) hazırladığı Slovar Drevney i Novoy Poezii
adlı sözlüğünde masal/öykü (skazka) adı altında bulunduğunu belirtmiştir (2003: 6).
Ayrıca, Efremova, bu sözlükte Rus edebiyat biliminde ilk kez “küçük tür” kuramı
denemeleri yapılan makaleler yer aldığını, bu makalede skazka adı altında şimdiki
bizim hikâye dediğimiz türün anlamını tam karşılayan tanımlamaların bulunduğunu
savunmuştur (2003: 6).
31
Efremova, hikâyenin geniş tanımlamasının Batı ve Doğu edebiyat
geleneklerindeki halk sanatının en eski biçimlerinden olan mit (mithos), efsane
(legende), masal (tale), kısa hikâye (anecdote) vs. gibi diğer anlatı türleriyle genetik
ili şkilerde bulunduğunu belirtmiştir (2003: 6).
Ancak, Rus bilim adamı Rozenfel’d (1935) bu kavramların birbirinden ayırt
edilmesi gerektiğini vurgular. Hikâye, masal ve efsanenin birbirleriyle yakın biçim
olduklarını, ancak, hikâyenin daha gerçekçi veya en azından konusunun (bazen
fantastik unsurlar da içerebilir olsa bile) gerçek olgulara eğilimli olmasıyla diğer
ikisinden farklı olduğunu belirtir (Rozenfel’d 1935: 541).
Ayrıca, Rozenfel’d, hikâyenin bağımsız/kendi başına bir tür olarak Rus yazılı
kültüründe ancak XVII – XVIII yy’da belirmeye başladığını, ancak geleneksel uzun
hikâye (povest’), masal (skazka), öykü (istoriya) terimleriyle birlikte ifade edildiğini
belirtir (1935: 539).
Bu kavramlar tanımlamasına uyan eserler Batı edebiyatlarında, son
zamanlarda Rus edebiyatlarında da kullanılmaya başlayan novella kavramıyla
adlandırılmaktadır. Hikâye ve novella kavramları hem Batı edebiyatında, hem de Rus
edebiyat bilimcileri tarafından uzun bir süre eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Böyle
eş anlamlı terimlerin bulunması edebiyat bilimcilerini, ayrıca biçimcileri, onların
sınırlarını tespit etmeye sevk etmiştir. Örneğin, novella genelde, yapısındaki (Labow
ve Waletsky’nin adlandırmasıyla) karmaşık olaylar zinciri (complicating actions) ve
çözümünün (coda) ayrıca sivri/keskin, konu gelişmesinin gerilimli olmasıyla ayırt
edilen hikâyenin özel bir türü olarak tanımlanır (Rozenfel’d 1935: 542).
32
Kırgız edebiyatında hikâye sözcüğünün karşılığı olarak añgeme
kullanılmaktadır. Kırgız hikâyesi bir yazılı anlatı türü olarak, esasen SSCB
döneminde gelişmeye başladı. “Eğer o yıllardaki gazete, dergilere bakacak olursak,
ilk başta betimlemelerin, yazı dizilerinin, daha sonra deneme ve kısa hikâyelerin yer
aldığını görebiliriz” (Artıkbayev 2004: 78). Kırgız hikâyeciliğinin ilk örneği olarak
Sıdık Karaçev’in 1919 yılında “Kömek” gazetesinin Şubat sayısında Tatarca
yayımlanmış Üylönüüdön Kaçtı (Mamıtbekov 1970:149) hikâyesini gösterebiliriz.
Ancak, tabi ki bu ve bunun gibi o yıllarda yayımlanmış birçok hikâyenin hikâye
adını taşımalarına rağmen, tür kriterlerine tam anlamıyla uymadıklarını
söyleyebiliriz. Bu konuda yukarıda bahsi geçen hikâyeyi Artıkbayev XX. yy. Kırgız
Edebiyat Tarihi (2004) adlı kitabında “hikâye türünün taleplerini yerine getiremeyen,
hikâyeden çok “betimlemeye” yakın” olarak tanımlamaktadır (Artıkbayev 2004:
78).
Profesyonel anlamda hikâye türünü K. Bayalinov’un 1928de yayımlanan
Acar’ından görebiliriz. Bu eserin “yirminci yıllardaki Kırgız düzyazı eserlerinin
büyük başarısı” (Artıkbayev 2004) olduğu, onun daha sonra Rus, Fransız, İngiliz ve
Alman dillerine tercüme edildiğinden de açıkça anlaşılmaktadır. Ancak, bu eser
yapısı vb. özellikleri bakımından anlatının hangi türü: hikâye mi veya uzun
hikâye/povest’ mi olduğu konusu çok tartışılan bir konudur. Örneğin, Kırgız edebiyat
kuramcısı Artıkbayev yukarıda adı geçen kitabında Acar eseri için hikâye
(Artıkbayev 2004: 109) ve povest’ (Artıkbayev 2004: 68) terimlerinin her ikisini de
kullanmaktadır.
Meseleye bu açıdan baktığımızda bizim ele aldığımız Ç. Aytmatov’un Atadan
Kalgan Tuyak hikâyesi bir tür olarak hikâyenin bütün özelliklerini taşımaktadır.
33
Böylece, yukarıda verdiğimiz tanımlamalardan yola çıkarak, hikâyenin bir
veya iki esas karakterli, tek bir olayı anlatmak için kurulmuş, anlam bakımından
sıkıştırılmış küçük düzyazı eseri, epik edebiyatın küçük türü olduğu sonucuna
varılabilir. Hikâyede bulunması gereken en önemli kriterleri şu şekilde
sıralayabiliriz:
(1) Hacminin kısa olması;
(2) Konusunun tek bir olay üzerine gelişmesi;
(3) Karakter sayısının azlığı;
(4) Dilinin sivriliği/ kelimelerinin son derece yüklü olması;
(5) Her ayrıntının özel ifade taşıması;
(6) Anlamının sıkıştırılmış olması vs.
Hikâye kendine özgü yapısı ile diğer edebî türlerden farklıdır. Her tür anlatıda
olduğu gibi, hikâyeyi oluşturan unsurlar olay, zaman, mekân, karakterler ve
anlatıcıdır. Olay olmadan hikâye olmaz, olaylar belirli bir zamanda ve belirli bir
mekânda gerçekleşecektir ve bu olayı gerçekleştirecek olan karaktere ihtiyacı vardır.
1. Olay: Anlatı metninde zaman ve mekân açısından sınırsız şekilde
genişletilmeye uygun olan durumlar, şahıslar ve eylemlerin tamamen şekilsiz
toplamıdır. Başka bir deyişle, olay anlatı değerlendirmesi için kullanılan
kurmaca malzemesidir. Olayı anlatıya dönüştürmek için onu tek bir esas konu
üzerinde gelişen ve birbirine bağlı olan söz dizimi olarak betimlemek gerekir.
2. Zaman: Bir hikâyede anlatılan olaylar belirli bir zamana bağlanabilir. Olay
hikâyelerinde genellikle zaman belirtilir. Olayın başladığı, geliştiği ve bittiği
bir zaman dilimi vardır. Hikâyenin konusuna ve yapısına göre zaman değişir.
34
3. Mekân: Hikâyede olayın geçtiği yerlere mekân denir. Yazar anlattığı olaya
bağlı olarak, olayın geçtiği yerleri de tanıtır.
4. Karakterler: Olayla doğrudan doğruya ilgili olan kimselere hikâye kişisi veya
karakter denir. Bazı hikâyelerde yalnız bir karakter bulunur. Hikâyede,
hacminden dolayı, karakter veya karakterlerin bütün özellikleri verilmez.
Onların olay veya konuyla ilgili yönleri öne çıkarılır.
Ayrıca, her hikâyede mutlaka bir anlatıcı vardır. Hikâye anlatıcıları genelde
hikâyeci biçiminde karşımıza çıkar. Hikâyeci kavramı bazen anlatıcı ile eş anlamlı
olarak tanımlansa bile, anlatıcıdan farklıdır. örneğin, Sł ownik terminów literackich
adlı sözlükte hikâyeci kavramı iki farklı anlamda tanımlanmaktadır:
(1) Hikâyeci/anlatıcı (Alm. Erzähler), düzyazı biçimindeki anlatı eserinin yaratıcısıdır;
(2) Yazarla özdeşleşmeyen, epik eseri okura kendi bakış açısından ileten kurmaca
karakteridir. (Sierotwiński 1966: 264-265; Tamarçenko 1999: 140).
Rus edebiyat bilimcileri Timofeev ve Turayev’in hazırladığı Slovar’
Literaturovedçeskih Terminov/Edebiyat Terimleri Sözlüğünde (1974) hikâyeci ile
ilgili aşağıdaki açıklamalara yer verilmektedir:
Hikâyeci, edebiyat eserinde anlatının onun ağzından sunulduğu bir kişi imgesidir <...> hikâyeci
imgesi (anlatıcı imgesinden farklı olarak) kelimenin tam anlamıyla epik eserde bazı durumlarda
bulunmayabilir de. Örneğin, yazarın sanki bir kenara çekilerek bize doğrudan hayat tablosunu
yarattığı yansız, nesnel anlatılar da olabilir. <...>. görünürde kişisiz anlatım biçiminde beliren bu
yöntemi biz Flober, Golsuorsy, Tolstoy romanlarından bulabiliriz... (Kojinov 1974: 310-411;
Tamarçenko 142).
Böylece, hikâye anlatıcısı gördüğü şeyleri anlattığı gibi, duyduğu ve okuduğu
şeyleri de anlatabilir. Hikâyede, genel olarak, iki anlatım biçimi vardır. Ya yazar,
yadöyküsel anlatıda olduğu gibi, dışarıdan bakarak her şeyi anlatacaktır ya da
özöyküsel anlatıda olduğu gibi, hikâye kişilerinden biri anlatıcıdır. Hikâyede anlatıcı,
35
Barthes’ın anlatıcı için kağıt varlık dediği gibi, hayalî bir varlık; bir anlatma
işlevidir.
Hikâyeden farklı olarak destan, sözlü kültür, yani bir folklor ürünüdür.
Kökeni Farsça olan ve efsane, masal, hikâye anlamını veren bu kelime, genel Türk
edebiyatında, Yunancadaki έπος/epos ve aslı Fransızca olan épopée kelimesinin de
karşılığı olarak kullanılmaktadır. “İlk defa ne zaman kullanıldığını tespit etmek
mümkün olmamakla birlikte İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemde dilimizde
kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz” (Yıldız 1995: 3).
İlk ve geniş anlamıyla epos (Yun. έπος, kelime, anlatı, hikâye) kavramı da
kendi kökeniyle Aristoteles’in Poetik’ine kadar giden ve Aristoteles’in lirik, epik,
dramatik olarak edebî eserleri tasnif ettiği üç temel türden biridir. Masal, hikâye,
uzun hikâye, öykü, roman, epope, epik nazım, destan vs. eposun alt türleridir.
Aristoteles adı geçen yapıtında epos, trajedi ve komedinin abartılı manzum
eser olduğunu ve ayrıca üçünün de birer taklit (mimesis) türleri olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca, epos ile trajedinin birbirinden hacmi bakımından ayırt edildiğini,
komedinin ise diğer ikisine nazaran daha alt tabaka insanları için yazılmış bir eser
olduğunu savunmuştur (Aristoteles 1998: 1064).
Manzum eser türlerinin ayırt edici özellikleri taklit etme yöntemlerine bağlıdır: а) nesnel
hikâye (epos); b) hikâyecinin öznel anlatısı (lirik); с) olayları eylem biçiminde tasvir
etme (dram) (Aristoteles 1998: 1066).
Bu alıntıdan anlaşıldığı gibi, Aristoteles epos kelimesini, yukarıda
belirttiğimiz ilk, epik tür anlamında kullanmıştır. Aristoteles’in yaptığı bu tasnifi
birçok edebiyat bilimcilerinin olduğu gibi, Korman'ın (1981), Freidenberg’in (1997)
çalışmalarından da bulabiliriz:
36
Nazım biçimlerinin içsel tarihî gelişme sırası üç aşama biçiminde tespit edilir; bunlar
sırasıyla epos, lirik ve dramdır. Eposta nesnel dünya izlenimleri dile getirilir, lirik
öznelliğin ifadesi, dram ise nesnel olguların değerlendirmesidir (Freidenberg 1997: 9).
Bowra, epos yerine epik şiir kavramını kullanmayı tercih etmiş ve epik şiiri
“herkesçe kabul edilen belli bir uzunluktaki ve özellikle savaş gibi şiddet içeren
olayları anlatan anlatı” olarak tanımlamıştır (1945: 1; Reichl 1992: 122).
İkinci ve dar anlamıyla “epos bir milletin hayatında meydana gelen önemli
olayları tasvir eden, halkın veya tanınmış şahsiyetlerin kahramanlığını bediî sözlerle
anlatan şiir biçimindeki epik eserdir” (MA 1995b: 370). Bu anlamıyla epos kavramı
modern Türk dilinin birçok standart türünde kabul edilmiş bir kavram olan destan
kavramına denk gelir:
DESTAN: (Az.: Dastan; Bşk.: Dastan, epos; Kaz.: Dastan; Kır.: Dastan; Öz.: Dastan; Tat.: qul
(soyqan yarnıñ qulı); Trkm.: Dessan; Uyg.: Dastan) 1. Epik Destan: Kökeni itibariyle Farsça
olan “destan” kelimesinin Türkçede ilk defa kim tarafından ve ne zaman kullanıldığı
bilinmemekle beraber 9-11. yüzyıllar arasında "İran tesiriyle Divan edebiyatımıza ve bu
edebiyattan da umumî halk diline intikal ettiği" tahmin edilmektedir. Destan kelimesi
günümüzde Azerbaycan Türkçesinde ‘dastan’, Başkurt Türkçesinde ‘dastan’ Kazak
Türkçesinde ‘dastan’, Kırgız Türkçesinde ‘dastan’, Özbek Türkçesinde ‘dâstân’ Tatar
Türkçesinde ‘dastan’ Türkmen Türkçesinde ‘dessân’, Türkiye Türkçesinde ‘destan’ ve Uygur
Türkçesinde ‘dastan’ şekillerinde olmak üzere belli başlı bütün Türk lehçelerinde yaşamaktadır
(TDEKTAS 2003: 136).
Karl Reichl da Turkic Oral Epic Poetry. Traditions, Forms, Poetic Structure
(1992) adlı çalışmasında diğer araştırmacılar gibi destan kelimesinin bir Fars
kelimesi olduğunu ve hikâye (story), epik şiir (epic poem) ve mısra-anlatısı (verse-
narrative) gibi birkaç anlamının olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, yukarıda belirttiğimiz
gibi, destan teriminin Özbek, Kırgız, Karakalpak, Azerbaycan vs. Türk
toplumlarında kullanıldığını, ayrıca hem biçimsel, hem de iletişimsel olayla ilgili
kritere göre tarif edildiğini savunmuştur (Reichl 1992: 124). Ayrıca Reichl’ın destan
37
kavramına yaptığı tanımlama Kırgız Türkçesinde kullanılan epos ve dastan
kavramlarını ayırt etmek açısından son derece önemlidir:
Yapısı bakımından, destan manzum veya manzum nesir karışımındaki anlatıdır: birden fazla
epizot içermek için ve bireysel sahnelerin ayrıntılarıyla sunulması için yeterli bir uzunluktadır.
Yapısal özelliklerinden ziyade iletişimsel olayla ilgili tanımı önemlidir. Destan tören merasim
ortamlarında uzman ozan tarafından belirli bir melodiyle ezberden okuma stilinde ve kural
olarak bir çalgı eşliğinde icra edilen bir anlatıdır (Reichl 1992: 124).
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Kırgız Türkçesinde epos teriminin yanısıra
dastan terimi de bulunmaktadır. Ancak bu kavramın “anlamı oldukça geniş, hem
büyük, hem küçük eposlar için, hem de kısa manzumeler için kullanılır” denilse bile,
bize göre, daha çok küçük destanlar ve manzumeler için kullanılır ve bu anlamıyla
dastan kavramı yukarıdaki Reichl’in destan tanımlaması ile benzerlik taşımaktadır:
Destan Yakın ve Orta Doğu, aynı zamanda Güney Doğu Asya ülkelerinin sözlü ve yazılı
edebiyatındaki bir epik türdür. Genelde masalsı, efsanevî konulardan meydana gelir ve
manzum ve nesir karışık, bir müzik çalgısı eşliğinde, bazen de çalgısız icra edilir (Haz. Şeriyev,
Muratov 1994: 51).
Destanın yukarıdaki iki tanımlamasıyla aynı görüşü Kvyatkovski’nin
Poetiçeskiy Slovar/Yazın Sözlüğünden de bulabiliriz. Bu sözlükte, yukarıda
belirtildiği gibi, destanın Yakın ve Orta Doğu ve Güney-doğu Asya edebiyat ve
folklorunda bir epik tür olduğu, ayrıca destanın nesir, nazım ve karışık olmak üzere
üç farklı türünün bulunduğu belirtilmektedir (Kvyatkovski 1966: 96).
Türk folklor ve edebiyatlarında kabul edilmiş bir terim olan destan terimine,
Zenker’in (1876: 419) “histoir, fable, conte” (Elçin 1986: 147); Steingass’ın (1947:
497) “history, theme, fable, romance, tale, story, news” (Elçin 1986: 147) terimleri
denk gelmektedir3.
Son dönemde ise Türk dili ve edebiyatı alanında çalışanlar destanı üç gruba ayırmaktadırlar.
Birincisi légende karşılığı olan, tarihten önce veya tarihin kuruluşu asırlarında söylenen
3 Türk Romanlarında Destan Etkisi.http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Tempdosyalar/164968_Turk RomanlarindaDestan.pdf s. 35
38
efsanelerdir. Bunlar mitolojik özellikler gösterirler. İkincisi épopée karşılığındaki, daha çok
tarih devirlerindeki kahramanlar veya kahramanlıklar hakkında söylenenlerdir. Üçüncüsü ise
saz şâirlerinin meydana getirdikleri mâni ve koşma tipi, 7, 8 ve çoğu zaman 11 heceli, her türlü
hayat hâdiselerini içine alan şiirlerdir.4
Kvyatkovski ayrıca sonuncu anlamıyla destan kavramının klasik edebiyatta
XVI-XVIII. yüzyıllarda çok yaygın bir şekilde kullanıldığını, ancak bazı milletlerde
ise (örneğin, Özbek, Karakalpak, Türkiye Türkleri vb.) bu türün biraz daha eskilere
dayandığını belirtmektedir (1966: 96).
X-XV. yüzyılın Fars, Tacik, Özbek ve Azerbaycan edebiyatlarında bazı romantik nazım
eserlerine (örneğin, Leyla ve Mecnun, Hüsrev ve Şirin vs.) veya büyük epik eserlerin
bölümlerine (örneğin, Firdevsî’nin Şahname’si) destan adını vermişlerdir (Kvyatkovski
1966: 96).
Destan kelimesinin konumuzu oluşturan ‘epik destan’ (epic) veya ‘epopé’ anlamında
kullanılmaya başlanması ise, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarından itibaren Rıza
Nur ve M. Fuad Köprülü ile Zeki Velidi Togan’ın çalışmalarıyla ortaya çıkar. Türk
dünyasında güncel ve tarihsel bağlamlarda, yukarıda işaret edilen söyleniş
çeşitlenmeleriyle ‘destan’ sözcüğünün yanında, Türk boylarınca ‘alıptığ nımax’,
‘comok’, ‘cır’, ‘jır’, ‘batırlar cırı’, ‘maadırlıg tool’, ‘kahramandık epos’, ‘kay çörçök’,
‘olongho’, ‘ölöng’, ‘alıptıh nımah’, ‘boy’, ‘epos’, ‘postık jırlar’, ‘köne epos’ hatta ‘irtegi’
veya ‘batırlık ertegi’ gibi pek çok kelimeler de, ‘epik destan’ terimi karşılığında
kullanılmaktadır (TDEKTAS 2003: 136-145).
Kırgız halk edebiyatında ise destan kelimesinin yerine genelde comok ve epos
sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Manas Ansiklopedisinde de comok
sözcüğünün sadece masal, efsane anlamında değil, daha geniş anlamda şiir
biçimindeki epik destan anlamında da kullanıldığı şu şekilde belirtilmektedir:
V.M. Jirmunski arkaik kahramanlık destanlarını “geroiçeskiye skazki/kahramanlık
‘comok’lar” olarak tanımlamıştır. Ayrıca, o Kazak, karakalpak, Özbek milletlerinin
destanı olan Alpamış destanının Altay Türklerinin sözlü geleneği olan Alıp-Manaş
isimli kahramanlık comoku ile özdeş olduğunu tespit etmiş, bu destanların gelişip evrim
geçirerek epope durumuna ulaştığını savunmuştur. Kırgızlar da Manası comok olarak
görürler. Anlamı ve esas özellikleri bakımından sözlü kültür ile ilgili dünya bilimsel
araştırmalarınca kabul edilmiş bir terim olan epos kavramına denk gelmektedir (Haz.:
Karıpkulov vb. 1995: 370).
4 Türk Romanlarında Destan Etkisi. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Tempdosyalar/164968_Turk Romanlarinda Destan.pdf s. 36
39
Kırgızların sözlü geleneği ve Manas destanı ile ilgili ilk yazılı bilgiler XVI.
yy. yazılı kaynaklarından Seyfeddin Ahsikendî’nin Farsça olarak kaleme aldığı
Mecmaü’t-Tevarih adlı eserinde bulunmaktadır (Daniyarov 1995: 91). Bu eserde
Manas’ın delikanlılık dönemindeki kahramanlıklarından bahsedilmiştir.
Ünlü Rus halk bilimcisi E.M. Meletinski Kirgizskiy Epos o Manase/Manas ile
İlgili Kırgız Destanı (1985) adlı çalışmasında Orta Asyalı Türk toplumlarının Çingiz
dönemi sonrasında etnik ve siyasî bakımdan hızlı bir birleşme ve gelişme süreci
geçirdiklerini, diğer Sibirya Türk halklarından farklı olarak büyük epik silsileleri ve
hatta sosyal ve tarihî konulu sözlü kahramanlık destanları yaratmış olduklarını
kaydetmektedir. Ayrıca, bu dönemde meydana gelen en devasa halk epopesinin
Kırgızların Manas destanı olduğunu belirtmiştir (1985: 583). Buradan Meletinski’nin
Manas destanı için, haklı olarak, genel millî meseleleri ele almasıyla diğer türlerden
ayırt edilen, anıtsal/devasa epik eser anlamına gelen epope kavramını tercih ettiğini
görmekteyiz.
Meletinski’nin de belirttiği gibi Kırgız destanları ile ilgili ilk çalışmaları ünlü
Kazak araştırmacısı Çokan Valihanov’un çalışmalarından bulabiliriz. Onun 1856
yılında Manas destanından kaydettiği Kökötöydün Aşı bölümü, Rus Coğrafya
Cemiyeti’nin yayın organı olan İzvestiya gazetesinde yayımlanmıştır. Kırgız
destanları ve sözlü geleneği Ekim İhtilali öncesi ile ilgili bir diğer önemli çalışma
Alman asıllı bilim adamı Radloff’un 1862-1869 yılları arasında derleyip 1885 yılında
Proben der volkslitreratur der nördlichen turkichen Stämme, Theil/Kuzey Türk
Boyları Halk Edebiyatı Örnekleri adlı çalışmasının beşinci cildinde yayımladığı
Manas, Coloykan ve Er Töştük destanlarıdır. Ayrıca, bu çalışmasında Radloff Manas
ve Coloykan destanını Almancaya çevirmiş ve Kırgız destanlarını değerlendirmiştir
40
(MA 1995b: 160). Türk sözlü geleneğini araştıran bilim adamı, ünlü folklorcu Karl
Reichl, Radloff ve Valihanov tarafından kaydedilmiş Manas destanını incelemiş ve
en azından hacmi bakımından dünya halk edebiyatının ünlü yapıtları Homer
destanlarıyla benzerliklerinin bulunduğunu öne sürmüştür (Reichl 1992: 124). Macar
bilim adamı G. Almásy, Der Abschied des Helden Manas von seinem Sohn
Semetej/Manas Batırın Oğlu Semetey ile Vedalaşması epizotunu 1911 yılında Keleti
Szemle’de Almanca ve Rusça olarak yayımlamıştır (MA 1995a: 84).
Kırgız destanlarını, onun içinde Manas destanını geniş çerçevede bilimsel
bakımdan araştırma ve inceleme çalışmaları Sovyet döneminde hız kazanmıştır. Halk
edebiyatı ve Kırgız destanları ile ilgili bilgiler ünlü bilim adamları K. Miftakov
(1927), M. Auezov (1936), P.N. Berkov (1944), V. Jirmunski (1948), M.İ.
Bogdanova (1961), M. Petrosyan (1961), S.M. Abramzon (1968), A.N. Bernshtam
(1968) ve B. Cunuşaliev (1968) vb. çalışmalarında yer almaktadır. Kırgız folkloru ve
destanları ve onların araştırılması ile ilgili yukarıda adı geçen Manas
ansiklopedisinde daha geniş bilgiler verilmektedir.
Bunların dışında XX. yy’da Manas destanıyla ilgili araştırmalar Türkiye’de
de büyük bir ilgiyle sürdürülmüştür. Özellikle M. Fuat Köprülü (1933-34),
Abdülkadir İnan (1941) ve Zeki Velidi Togan’ın (1946) çalışmaları destanın
Türkiye’de de tanınmasını sağlamıştır.
Bu çalışmaların bazıları Kırgız destanlarını yapı, şekil ve konularına göre
sınıflandırma çalışmalarıdır. Örneğin, Neklyudov, Tipologiya i İstoriya v
Pamyatnikah Geroiçeskogo Eposa/Kahramanlık Destanları Anıtlarında Tipoloji ve
Tarih adlı yazısında destanların anlam düzeyinde, yani ele aldığı konulara göre
biyografik ve kahramanlık olmak üzere iki tür destan olduğunu; yapı düzeyine göre
41
ise küçük ve büyük epik biçimlerin olduğunu belirtmiştir5. Ayrıca, bu destanların
hacmine göre değil, bir-iki epizottan, kahramanın hayat öyküsünün tamamını, hatta
iki üç nesline kadar uzayıp giden öyküsünü içeren anlatının olaysal alanına (reach)
göre ayırt edilebileceğini öne sürmüştür.
Bu tür sınıflandırma çalışmalarına bakıldığında, genelde, Kırgız destanlarının
şekillerine göre uluu/büyük ve kence/küçük olarak sınıflandırıldığını görebiliriz.
Büyüklerine Manas üçlüsü; küçüklerine ise Kococaş, Er Töştük, Er Tabıldı,
Kurmanbek, Canış Bayış vb. destanlarını örnek göstermek mümkündür. Konularına
göre ise baatırdık/kahramanlık, turmuştuk/sosyal ve liroepikalık/liro-epik6 olmak
üzere üç tip destan mevcuttur: kahramanlık destanlarına Manas, Semetey, Seytek,
Kurmanbek, Canış Bayış vb.; sosyal konulu destanlara Sarinci Bököy, Mendirman,
Karagul Botom vb.; liro-epik konulu destanlara da Olcobay menen Kişimcan, Ak
Möör vb. örnek gösterilebilir. Bu sınıflandırmaların dışında kahramanlık destanları
figüratif unsurlarına göre arkaik ve klasik7 olarak sınıflandırılır. Örneğin, Kococaş,
Er Töştük gibi destanlar arkaik kahramanlık; Manas üçlüsü başta olmak üzere diğer
destanlar da klasik kahramanlık destanlarıdır.
Arkaik destanlar (Merkezî Asya ve Güney Sibirya’da Türk-Moğol destanları,
Karel-Fin, Kuzey Kafkas destanları vs.) kültürel kahramanın dünyayı canavarlardan
kurtarması ile ilgili mitler ve kabileler arası çatışmaları anlatan efsanelerin temelinde
meydana gelir (Meletinski 1963: 21-94).
5 bkz. Neklyudov, S.J. Tipologiya i İstoriya v Pamyatnikah Geroiçeskogo Eposa. http://www.ruthenia.ru/folklore/neckludov18.htm 6 liro-epik destanlar ana konu olarak aşk konusunu ele alan destanlardır 7Neklyudov, S.J. Tipologiya i İstoriya v Pamyatnikah Geroiçeskogo Eposa. http://www.ruthenia.ru/folklore/neckludov18.htm.
42
Kahramanlık destanları için Rus folklorunda yiğitlik masalları/bogatırskaya
skazka ve kahramanlık destanları/geroiçeskiy epos gibi iki farklı terim
kullanılmaktadır. Jirmunski (1960; 1974), “yiğitin yaşam öyküsündeki” önemli
çarpışmalar üzerine kurulan ve örneğin, daha çok Güney Sibirya’daki Türk ve Moğol
(Buryat, Yakut, Altay, Şor, Tuva) halklarının sözlü kültüründe görülen arkaik biçimli
kahramanlık destanlarının belli bir türü için yiğitlik masalları kavramını kullanmıştır.
E.M. Meletinski ise (1963: 77-94), yiğitlik masalları kavramını sadece
anlatısal folklor eserlerinin daha ilkel “epik öncesi” biçimleri için (örneğin, Çukça,
Nivh, Ugor-Samodiy, Tungus-Mançur ve bazı diğer Sibirya haklarının sözlü eserleri
için) kullanmıştır. Ayrıca, bu tür masallardan asıl kahramanlık destanları ve
kahramanlık peri masallarının meydana geldiğini belirtmiş ve daha sonra yukarıda
belirttiğimiz kavram için kahramanlık masalı (Meletinski 1986: 62) kavramını
kullanmıştır. Bu iki kavrama (yiğitlik masalları ve kahramanlık destanları) Batı
edebiyatında sadece bir kavram (heroic fairy tale, conte heroїque, Heldenmaerchen)
denk gelmektedir (Jason 1975: 45-46).
Bununla birlikte her edebî türün kendine özgü belirleyici nitelikleri olmalıdır.
Destanlar zamanı, mekânı ve şahıslar dünyası bakımından masal, efsane ile ortak
özelliklere sahiptir. Destanın da kendine özgü yapısı vardır. Türk epiğinin yapısını
Karl Reichl ana hatlarıyla şu şekilde göstermiştir:
(a) Giriş formülü(leri)/Introduction Formula(s)
(b) Anlatım/Narration
(c) Sahne 1/Scene I
(d) Birleştirici anlatım/Geçiş formülleri/Connecting narration/Transitional
formulas
43
(e) Scene II
....
(y) Son sahne/Final scene
(z) Sonuç formülleri/Concluding Formulas (Reichl 1992: 302-303)
Hikâyeden farklı olarak destanda olaylar daha fazla, dolayısıyla karakter
sayısı da çoktur. Zaman bakımından destanda daha çok düz kronolojik anlatım söz
konusudur. Ayrıca, daha gerçekçi anlatı türü olmasından dolayı hikâyede genelde dil
bilgisel görülen geçmiş zaman kipi tercih edilirse, destanda öğrenilen geçmiş zaman
kullanımı ağır basar.
Her tür anlatıda olduğu gibi destanın da kendi anlatıcısı vardır. Ayrıca, destan
anlatıcısı veya sözlü anlatı anlatıcısı ise, yazılı anlatıcıdan daha farklı ve karmaşık bir
yapıya sahiptir. Sözlü anlatı anlatıcısı, ses, müzik, dekor, oyuncu, kurgu gibi birçok
görsel ve işitsel teknik özelliğin bileşiminden oluşmaktadır. Destan anlatıcılarına
Kırgız edebiyatında ırçı, comokçu, manasçı denilmektedir. Ayrıca, Radloff’un
çalışmalarında destancı için akın/pevets teriminin kullanıldığı görülmektedir.
Araştırmacı ırçı ve akın terimlerini eş anlamlı olarak ve destancı teriminin yerine
kullanmıştır (Musayev; MA 1995b: 68). Ancak, eskiden Manas destanını
söyleyenlere ırçı, akın denilse de şimdiki anlamıyla bu iki kavramı manasçı veya
destancı kavramının yerine kullanmak doğru değildir. Bu iki terime göre comokçu
terimi anlamı bakımından manasçıya çok yakındır. Manas destanının tamamını
anlatanlar ve bu işi meslek hâline getirenler manasçı olarak nitelendirilmektedir.
“Büyük destan Manas’ı yaratan, geliştiren ve halk arasından çıkan kabiliyetli insan”
(Musayev; MA 1995b: 68) olarak tarif edilen manasçı kelimesinin terim olarak
44
kullanılma tarihi oldukça yenidir ve ilk defa H. Karasayev’in 27 Mayıs 1930’da Kızıl
Kırgızistan’a yazdığı Manas başlıklı makalesinde tespit edilmiştir (MA 1995b: 69).
Kırgız Adabiyatı, Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü adlı yapıtta Manas
destanını söyleyen ozanlar iki gruba ayrılmaktadırlar. 1. Comokçu: Manas destanını
kendi çağlarında yaşayan ozanlardan duyup, kendilerine göre yorumladıktan sonra
okuyan kişilerdir. 2. Camakçı: Söz konusu destanın bazı bölümlerini büyük
comokçulardan dinledikten ve zihinlerine yerleştirdikten sonra ona eklemeler
yaparak veya kısaltarak okuyan kimselerdir (Haz. Şeriyev, Muratov 1994: 51).
Bunların dışında, manasçılar için profesyonellik derecesi, vs. özelliklerine göre
çınıgı manasçı/gerçek manasçı, çala manasçı/, çoñ manasçı/büyük manasçı,
üyrönçük manasçı/acemi manasçı gibi terimler de kullanılmaktadır (MA 1995b: 73-
75).
Karl Reichl, sözlü anlatı anlatıcısı ve yazılı anlatı anlatıcısı ayrımı konusuna
değinerek, yukarıda adı geçen yapıtında iki tür anlatıcı arasındaki farkı şöyle
belirtmiştir:
İcra anında anlatıcı/narrator fiziksel olarak bulunmaktadır, dinleyicileri ile doğrudan etkileşim
içinde bulunabilir. Bu bakımdan, sözlü epik şiir sanatı yazılı anlatıdan önemli derecede
farklıdır. Yazılı anlatıda anlatıcının yerinde çeşitli kılıklara girebilen yazar vardır. Bu kılıklar;
anlatıya hemen zorla ilave edilen, görünüşte tarafsız ses/neutral voice; olayların gelişimine
yorum yapabilen açık yazar-anlatıcı/explicit author-narrator; anlatıyı kendi bakış açısından
anlatan “Ben” kılığı veya öyküyü birbirine bağlayan kurmaca anlatıcı kılığı vs. Ozan/destancı
da, gördüğümüz gibi, düşünülen yazar gibi bir karakter olarak değil, bir şahıs olarak olayların
gelişmesi üzerine yorum yapabilir. Üstelik, ozan/destancı kendi öyküsüne değil, gelenekten
miras olarak aldığı öyküye yorum yapar. (1992: 310).
Folklor anlatılarında yazar derecesinin olmaması konusunda Lihaçev’un
görüşleri de son derece anlamlıdır:
Yazar derecesi, folklor eserlerinde bulunmamaktadır. Bu, folklor eserinde yazarın zamanla
unutulmuş olabileceğinden değil, eserin yapısı bakımından da gerekli olmadığından
45
kaynaklanır. Folklor eserlerinde icracı, hikâyeci, destancı olabilir, ancak, eserin sanatsal yapısını
meydana getiren yazar yoktur (Lihaçev 1979: 241).
Reichl ayrıca, Türk epiklerinin öykünün sanat eleştirisinde “parallel
perspective” denilen perspektiften anlatıldığını savunmaktadır. Reichl’in belirttiği
gibi, bu tür perspektifte sıfır noktası yoktur.
Bir epiğin anlatıcısı, bir Çin ya da Japon ressamı gibi olayların gelişimine kendi bakış açısından
bakmaz, “resim” içinde bir yerde sıfır noktadan “nesnel bir şekilde” bakar. Epikteki karakterler
de ilgili olaylara kendi bakış açılarından bakmazlar. İşte bu “tarafsız bakış açısı” sözlü epiği
romandan ayırt eden en önemli özelliklerdendir (Reichl 1992: 310-311).
Anlatıcının bakış açısını Doğu Asya resimlerinin paralel perspektifine
benzetmekle Reichl destan anlatısının nesnel anlatı olduğunu ve (yazılı anlatıda
olduğu gibi) bakış açısı aracılığıyla olayların gelişimini izleyebileceğimiz bir yazar
anlatıcının veya başkahraman-ben/I as Protagonist anlatıcısının olmayışını
vurgulamak istemiştir. Ancak, bu öykünün uzaktan gösterildiği anlamına gelmez.
Tem tersine, anlatı her birinde ayrı bir olay üzerine odaklanarak sahneden sahneye
ilerler.
Epik eser, anlatılanlar ile dinleyiciler/okurlar ve geçmiş olayların görgü tanığı ile yorumlayanı
arasındaki bir aracı derecesindeki anlatıcı ağzından anlatılır. Bu anlatıcının hayatı, karakterlerle
olan ilişkisi, “anlatım” şartları ile ilgili bilgiler genelde bulunmaz. “Anlatı ruhu” genelde “...
gerçek dışı, cisimsiz her yerde olabilen” olur (Mann 1960: 8).
Destan anlatısını okurun veya dinleyicinin canlı biçimde algılaması her
zaman anlatının etkili başlangıcına, yani anlatı öznesine veya “anlatıcı imgesine”
dikkatlice odaklanmasına bağlıdır.
1.4. Anlatı Dereceleri
Anlatı derecesi (derece, Fr., İng. instances, Alm. instanzen) ve sayısı ile ilgili
anlatı bilimciler arasında henüz ortak bir görüş bulunmamaktadır: derecelerin sayısı
dörtten sekize kadar değişmekte, hatta onların da her biri değişik araştırmacılar
46
tarafından değişik biçimde yine alt kollara ayrılarak bu sayı uzayıp gitmektedir.
Böyle bir sınıflandırmayı, özellikle alıcı derecesi olan okur ulamından görebiliriz.
Örneğin, somut okur, gerçek veya soyut okur, örtük veya açık, fiilî, ideal, düşünülen,
kavramsal, kurmaca, hayalî, bilgilendirilmiş okur vs.
Sanatsal bildirişimin iki zıt kutbunda bulunan yazar ile okur arasında edebî
bildirinin gerçekleştirildi ği bildiri şim zincirinin öğeleri sıfatında karşımıza çıkan
başlıca anlatı dereceleri, ilk başta, metin dışı düzeyde bulunan gerçek yazar ve
gerçek okur, sonra aşağıda sözünü edeceğimiz birtakım metin içi derecelerdir.
Anlatı bilimciler böyle bir sınıflandırma yaparken, her anlatı düzeyinde edebî
bildirinin kendi göndericisi ve alıcısı bulunmalıdır görüşünden yola çıkmaktadırlar.
Metin içi düzeyde bulunan ilk anlatı derecesi örtük yazar ve örtük okurdur. Onların
her ikisi de metinde yer almazlar, sadece anlatı metnini bildirişim sürecine dâhil etme
ihtiyacına bağlı şartlı olarak bulunmaktadırlar ve bu yüzden onlar soyut, kuramsal
yapıdırlar. Buna dayanarak, Alman kökenli Rus dil bilimcisi W. Schmid soyut yazar
ve soyut okur kavramlarına kendi sınıflandırmasında yer vermektedir. Psikolojik
bakımdan bu iki derece yazar ve okurun düşündüğü imgeler (düşünülen yazar
(okurun niyeti) ve düşünülen okur (yazarın niyeti)) olarak ortaya çıkarlar. Bu yüzden
terminoloji bakımından örtük yazar ve örtük okur kavramları kullanılmaktadır.
Chatman (1978) başta olmak üzere bazı araştırmacılar işte bu dört derece ile
sınırlı kalmaktadırlar. Araştırmacıların diğer bir grubu, örneğin Genette (1966-1972)
ise kendi sınıflandırmalarında örtük yazar ve örtük okur derecelerine yer
vermemektedir. Genette bu yüzden bazı araştırmacılar, örneğin S. Rimmon (1976) ve
W. Bronzwaer (1978) tarafından eleştirilmi ştir.
47
Anlatıya dil bilimsel bakımdan yaklaşan anlatı bilimciler için metinde
kaydedilmiş anlatı dereceleri daha büyük önem arz etmektedir. “Sözle ifade etmek”
ile, başka bir deyişle, edebî bildiriyi dilsel bir biçimde sunmak ile görevlendirilen
anlatıcı/narrator, metin içi düzeydeki esas anlatı derecesidir. Bu düzeydeki onun
alıcı derecesi ise kurmaca alıcı/narratator’dır. Bu kavram ilk kez Amerikan anlatı
bilimcisi G. Prince tarafından kullanılmıştır (1973а, 1973b).
Bu derecenin daha ayrıntılı bir şekilde araştırılması kendi anlatı derecelerinin
bulunduğu iki alt düzeyin meydana gelmesine yol açmıştır. Eğer anlatıcı dil bilgisel
birinci şahıs eki alarak, belirsiz bir şahıs veya kahraman hikâyeci ağzından anlatıyor
ise o zaman bu durum, onunla bildirişim hâlinde olan kurmaca veya açık anlatıcı ve
kurmaca veya açık okur derecelerinin bulunduğu “kurmaca bildirişim durumu”
düzeyinin meydana gelmesini gerektirir. Burada kurmaca veya açık okur anlatılan
öyküyü dinleyen bir karakter olarak veyahut açık yazarın “değerli okurum”
şeklindeki metinde kaydedilmiş hitabesi biçiminde de karşımıza çıkabilir. Bu düzey,
dolayısıyla da onun dereceleri, üçüncü şahıs anlatılarında bulunmamaktadır.
Son olarak, Kim görüyor? ve Kim konuşuyor? soruları arasında ayırım yapan
araştırmacılar, örneğin, G. Genette (1966-1972) ve M. Bal (1977) bunlara ek olarak
bir başka bildirişim düzeyini, görsel perspektifin kelimelere döküldüğü odaklanma
düzeyini, buna uygun olarak da sözcüklere dönüştürülmüş görsel bildirinin
göndericisi olan odaklayıcı ve onun alıcısı örtük seyirci derecelerini ayırmışlar.
Edebî eserin en derin düzeyinde; “roman dünyası” (Lintvelt 1981: 17), “tasvir
edilen dünyada” (Schmid 1973: 26) kendi anlatıcı ve kurmaca alıcısı bulunan çok
sayıda bildirişim düzeyi meydana gelir. Başka bir ifade ile, edebî eserin sanatsal
bildirişiminin makro düzeyi, her birinin kendi gönderici ve alıcı derecelerinin (gerçek
48
yazar – gerçek okur; örtük yazar – örtük okur; odaklayıcı – örtük seyirci) bulunduğu
ve aşamalı olarak düzenlenmiş alt anlatı düzeylerini meydana getirir. Her düzeyde
karakter-aktörlerden biri söz alır ve bununla birlikte anlatıcı görevini üstlenmiş olur,
onun dinleyicisi veya dinleyicileri ise kurmaca alıcı işlevini gerçekleştirmiş olurlar.
Diyalog durumunda ise, doğal olarak, bu işlevler karşılıklı olarak sürekli yer
değiştirirler, yani anlatıcı yeri geldiğinde alıcı konumuna, alıcı ise anlatıcı konumuna
geçebilir. Bununla birlikte, bir anlatı düzeyinin göndericisi ve alıcısı birbiriyle
doğrudan değil, dolaylı yoldan, anlatı derecelerinin, aşama bakımından birinciye
bağımlı bulunan bir alt düzeyindeki aracı derece vasıtasıyla temas ederler. Örneğin,
bir eserin gerçek yazar ve gerçek okuru birbiriyle metin dışı düzeyde dolaysız olarak
değil, eserin kendisi, başka bir deyişle, metin içi düzeyde bulunan ve birbiriyle
bildirişim hâlinde olan dereceler yardımıyla iletişim kurarlar. Sırasıyla, kendi
kurmaca alıcısı bulunan ve onunla metin içi veya söylem düzeyinde iletişim hâlinde
olan anlatıcı sözü karaktere verdiği anda kendi anlatı derecelerinin bulunduğu yeni
anlatı düzeyi meydana gelir. Ancak bütün bu dereceler, Lintvelt (1981), Schmid
(2003) gibi birçok araştırmacının oy birliğiyle kabul ettikleri gibi, kaide olarak,
doğrudan metinde kaydedilmiş biçimde değil, dolaylı bir biçimde bulunurlar ve
ancak söylem çözümlemesi temelinde tespit edilebilirler. Özetleyecek olursak, anlatı
derecesi, edebî anlatının belirli parçalarına göre sürekli değişebilen bir işlevdir.
Anlatı derecelerinin işlev değişkenliği dolayısıyla anlatı eserinde onları birbirinden
kesin olarak ayırt etmek, “saf” biçimde tespit etmek oldukça zordur. Anlatı bilimciler
arasındaki farklı bakış açılarının bulunması, genel olarak, işte bu konu üzerindedir.
49
Demek, anlatı eseri, yazar ve anlatıcı bildirişiminden oluşan karmaşık bir
bildirişim yapısıyla ayırt edilir. Anlatı eserinin bildirişim düzeylerinin çift yönlü
yapısının şeması şu şekilde gösterilebilir:
Yukarıda tasvir edilen bildirişim düzeylerinin her birinin iki tarafı vardır:
gönderici tarafı ve alıcı tarafı. Alıcı da kendi içinde iki dereceye ayrılır: düşünülen
alıcı (adresat) ve gerçek alıcı (recipient). Düşünülen alıcı, göndericinin düşündüğü
veya istediği alıcı, yani onun kendi bildirisini gönderdiği şahıs, düşündüğü, ima ettiği
kimsedir. Gerçek alıcı ise göndericinin belki de bilemediği alıcıdır (Schmid 2003:39)
50
1970’li yılların başında anlatı eserlerinin bildirişim düzeyleri ve dereceleri
çeşitli modellerde çözümlemeye tâbi tutulmuşlardır. Bunlara örnek olarak anlatı
bilimci W. Schmid’in anlatısal bildirişim düzeyleri modelini gösterebiliriz (1973:20-
30; 2003:39).
Kaynak: Schmid 2003: 41
Kısaltma ve işaretlerin anlamları:
gy – gerçek yazar; sy – soyut yazar; ka – kurmaca anlatıcı; Ş1 – 1. Şahıs; Ş2 – 2. Şahıs;
ko – kurmaca okur; so – soyut okur; da – düşünülen alıcı; ia – ideal alıcı; go – gerçek
okur.
→ ...’a yönelmiştir işareti. : (iki nokta üstüste işareti) – bildiri yaratma ve gönderebilme
edimini ifade etmektedir.
Soyut yazar, bildiri gönderen derece olmadığından bu tabloda bildiri yaratma
ve gönderme edimi parantez içerisinde verilmiştir.
Soyut yazar ve soyut okur kavramları ile daha çok Batıda kullanılan örtük
yazar ve örtük okur kavramları eş anlamlı kavramlar olduğundan, kavram kargaşası
yaratmamak için bundan sonra soyut yerine örtük kelimesi kullanılacak, sadece
alıntılarda asıl kullanımına dikkat edilecektir.
51
Schmid’in önermiş olduğu bu bildirişim düzeyi modeli, sırayla birbirine
eklenen anlatı derecelerinden oluşan bir yapıyı meydana getirmektedir. Her düzeyin
kendi gönderici ve alıcı dereceleri bulunmaktadır. Sırayla, bu modelin kısaca
açılımını yapacak olursak, görüldüğü gibi gerçek yazar ve okur edebî eser düzeyinin
dışında, yani bildirişim düzeyi modelinin dışında bulunmaktadır. Onlar edebî esere
ait olmayan ve ondan bağımsız olarak varlığını sürdüren birer gerçek şahsiyettirler.
Sonraki, örtük yazar ve örtük okur anlatı derecesi çiftinin bulunduğu düzey, gerçek
yazar ve gerçek okur çiftinin bulunduğu dış düzeyin içinde yer almaktadır. Örtük
yazar bu model çerçevesi içinde, kendi sesi, kendi metni olmayan, sadece bütün
bildirişim ediminin insan biçimcil modeli; gerçek okurun eseri okuma sürecinde
yazarla ilgili kendi kafasında oluşturduğu bir yapıdır. Örtük okur ise, Schmid’in de
belirttiği gibi, gerçek yazarın kendi kafasında yarattığı, düşündüğü okur modelidir.
Bununla birlikte, örtük okur, modelde görüldüğü gibi, düşünülen alıcı ve ideal alıcı
olmak üzere iki alt dereceye ayrılmaktadır. Bu alt dereceler belli bir noktada
birbirleriyle örtüşseler bile onları işlevsel veya yazarın maksadı bakımından
birbirinden ayırt etmek gerekir. Düşünülen alıcı, göndericinin düşündüğü veya kendi
bildirisini göndermek istediği, kafasında tasarladığı alıcıdır; ideal alıcı ise
göndericinin belki de bilemediği gerçek alıcıdır.
Yukarıdaki modelde görüldüğü gibi bir sonraki düzey kurmaca yazar ve
kurmaca okur derecelerinin bulunduğu tasvir edilen dünya, yani öyküleme düzeyidir.
Bu düzeyde bulunan kurmaca yazar ve kurmaca okur dereceleri örtük yazar ve örtük
okur derecelerinden eserde kaydedilmiş olmalarıyla ayırt edilmektedirler. Başka bir
ifade ile, kurmaca yazar okur tarafından soyut bir işlev olarak değil, “belli insan
biçimcil düşüncelere ve dile sahip bir özne” (Schmid 2003: 65) olarak algılanan ve
52
metinde kaydedilen bir öznedir. Modelde bu düzeyin içinde yer alan ve şahısların
bulunduğu anlatılan dünya adını alan bir alt düzey daha bulunmaktadır. Bu alt
düzeyde şahıslar yerlerine göre gönderici veya alıcı derece görevini
üstlenmektedirler. Görüldüğü gibi, göndericiler bizzat anlattıkları tasvir edilen
dünyanın, yani öykü düzeyinin dışında bulunmaktadırlar. Bu durum kendi anlattıkları
anlatı içerisinde karakterlere söz verdikleri sürece tablo bu şekilde uzayıp gidebilir.
Bunlardan yola çıkarak, bir anlatı eserinde esas altı anlatı derecesinin
bulunduğunu söylemek mümkündür. Ancak, bu sayı, yukarıda belirtti ğimiz gibi,
anlatıda anlatılan şahısların anlatan dereceye dönüşme durumlarına göre
değişebilmektedir. Anlatı derecelerini, yukarıda belirttiğimiz gibi, bildirişim
düzeylerine ve her düzeyde bulunan gönderici ve alıcı çiftine göre sıralayacak
olursak, şöyle bir sıralama elde edilebilir:
(1) Dış düzeyin gönderici ve alıcı derece çifti: gerçek yazar:gerçek okur;
(2) Edebî eser düzeyinin gönderici ve alıcı derece çifti: örtük yazar:örtük
okur;
(3) Tasvir edilen dünya, yani öyküleme düzeyinin gönderici ve alıcı derece
çifti: kurmaca yazar:kurmaca okur.
Anlatı düzeyleri ve anlatı dereceleri anlatı bilimi temsilcileri tarafından edebî
bildirişim sürecini bir şema biçiminde düşünmeyi mümkün kılan birer kuramsal yapı
olarak bakılmaktadır. Bununla birlikte her anlatı düzeyinin gönderici ve alıcısı
doğrudan iletişim kuramaz, ancak dış anlatı düzeyine eklenen iç düzeyin anlatı
derecesi görevini üstlenen aracı derece vasıtasıyla bildirişim sürecini
gerçekleştirebilirler.
53
1.4.1. Gerçek Yazar
Yazar ve okur, önemli anlatı bilimi kategorilerindendir. Anlatı bilimi, yapısalcılık ve
alımlama estetiği8 arasındaki ara bir yeri almaktadır. Yapısalcılar edebî metni, hem
yazara, hem de okura bağlı olmayan bağımsız bir obje olarak algılarlar. Kavrama
(receptive) estetiği gibi eğilimin temsilcileri ise (H.R. Jauss., V. İzer, V. Warning
vb.) bir sanat eserinin ancak edebî metin ve onu kavrayıcı okur birleşmesi sonucunda
ortaya çıkacağı ve gelişeceği; ayrıca metnin okurun zihninde “çözüleceği” fikrini
savunmaktadırlar. Ayrıca, bu eğilimin temsilcilerine göre, okur okuduğu metni
etkileyebilir ve edebî eser onların görüşlerine göre bir “edebî anıt” değil, okur ve
yazar “buluşmaları” sonucunda devamlı şekil değiştiren birşeydir. Burada
çözümlemenin esas konusu kavrama, yani edebî metnin okur ve dinleyici tarafından
algılanmasıdır. Anlatı bilimciler, her edebî metnin temelinde yatan “derin yapı”
kavramını reddetmezler, ancak bu yapının okur ve yazarın aktif “diyalojik
etkileşimi” sırasında gerçekleşeceği görüşündedirler.
Anlatı bilimciler de yapısalcılar gibi metni çok dereceli bir oluşum olarak
algılarlar. Ancak onlar için en önemlisi, derecelerin bildirişim tabiatıdır. Bu
bildirişim, edebî bildirinin göndericisi ve alıcısı arasındaki bildirişimdir. Herhangi bir
metnin gerçek yazarı ve gerçek okuru, daha önce de belirttiğimiz gibi, birbirleriyle
doğrudan değil, metnin içinde bulunan anlatı derecelerinin yardımıyla, dolaylı olarak
metnin kendisiyle temasta bulunurlar.
8 Alımlama estetiği (Alm. Rezeptionsasthetik, İng. receptive aesthetıc) – “bir eser, ancak okur ve edebî metin ilişkisi sonucunda, eserin okur ile buluşması sürecinde ortaya çıkacağı, gerçekleşeceği, sırasıyla okurun okuduğu metni etkileyebileceği” görüşünden meydana gelen edebiyat bilimi ve eleştiri alanındaki bir eğilimdir; Edebî eserin belirleyicisi, okuyucunun hazmetme (alımlama) sürecidir, diyen edebiyat anlayışı. (Aytaç 1999).
54
Gerçek yazar, hakikî, tarihî bir şahıstır, eserin yaratıcısıdır. O, eserin kendisine ait değildir,
ondan bağımsız olarak yaşar. Örneğin, Lev Tolstoy, hiçbir şey yazmasa bile tabi ki yaşardı (dış
bildirişim modeli: Schmid, 1973: 22).
Geleneksel edebiyat biliminde gerçek yazar, genel olarak, o eseri yazan ve
eseri okumaya bağlı olarak okurun kafasında canlanan yazarın imgesi olarak
tanımlanmaktadır (Atarova, Lesskis 1976: 343-344).
Ancak, gerçek yazar ve yazar imgesi konularını tartışırken Bakhtin, gerçek
yazarın bir imge olamayacağını, zira yazarın eserdeki her türlü imgenin yaratıcısı
olduğunu ve bu yüzden yazar imgesi kavramı altında tanımlanan şeyin, ancak o
eserin imgelerinden biri olabileceğini belirtmiştir (1979: 363).
1.4.2. Gerçek Okur
Okur da, yazar gibi eserde yansıyabilir, iz bırakabilir. Böyle izdüşüm
biçimleri Constanze okulunun temsilcileri (H.-R. Jauss, W. İser) tarafından “beklenti
anlayışı/sınırları” olarak nitelendirilmektedir (Zenkin 2000)9.
Gerçek okur, alıcı (recipient) da (gerçek yazar gibi) aynı şekilde, okuduğu eserin dışında ve
ondan bağımsız olarak varlığını sürdürür (dış bildirişim modeli: Schmid, 1973: 22).
Daha değişik bir ifade ile anlatacak olursak, sadece bir okur değil, her an ve
her yerde bir edebî eserin alıcısı işlevini kabul eden gerçek insanlar da okuduğu
eserin dışında ve ondan bağımsız olarak yaşar. Yani, gerçek okur, anlatı
bildirişiminin dışında bulunan gerçek insandır. Ancak, daha önce de belirttiğimiz
gibi yazar ve okur kendilerinin belli imajlarıyla edebî eserin birleşimine dâhil
olmasalar bile bir şekilde gösterilmektedirler. Her bildiri, gönderici ve alıcının örtük
imgesini içerir.
9 Zenkin S.N. Vvedeniye v Literaturovedeniye: Teoriya Literaturı. Uçebn. Posobiye, M., RGGU, 2000. http://www.iek.edu.ru/publish/ltcont.htm.
55
U. Eco, gerçek okurun gerekli durumlarda metin boşluklarını, olaylara kendi
yorumlarını katarak doldurabilmesi gerektiğini belirtir:
Söylem düzeyinde, gerçek okur, sözce uzamlarındaki çeşitli boşlukları doldurmak için davet
edilir... Anlatı yapısı düzeyinde ise, okurdan, öykünün sonraki gelişmeleri ile ilgili tahmin
yürütmesi, önsezide bulunması beklenir... Her metin, hatta o belli bir anlatı içermese bile, öyle
veya böyle, bir şekilde kendi alıcısına her tamamlanmamış tümceyi tamamlatmaya zorlar.
Örneğin, “John gelmeyecek, çünkü...” cümlesi okurun ulaşamadığı bildiriyi kendi kafasına göre
tamamlamasına mecbur bırakır. Böyle bir beklenti gereksinimleri anlatı metinlerinde daha
belirgindir. Okur (yani, gerçek okur), öyküyü oluşturan olayların genel gidişini önceden
görebilmek, tahmin yürütebilmek için davet edilmiştir (Eco 2005: 366-367).
Ricoeur’in belirttiği gibi, okuma ediminde gerçek yazarın beklentisi ve
gerçek okurun ümidi kesişir; “ne yazarın, ne de okurun öznelliğinin öncelikli
olabildiği özneler arası iletişim edimi gerçekleşir” (1986: 241; 2002: 26).
1.4.3. Örtük Yazar
Örtük yazar (İng. implied Author, Fr. Auteur implicite, Alm. impliziter Autor), edebî
metinde karakter-hikâyeci biçiminde cisimleştirilmemiş ve okur tarafından okuma
esnasında düşünülen, örtük yazar imgesi olarak yeniden yaratılan bir anlatı
derecesidir. Anlatı bilimi görüşlerine göre örtük yazar ona uygun çift bildirişim
konumuyla, örtük okuruyla birlikte bütünüyle bir edebî eserin sanatsal bildirişimini
sağlama konusunda sorumludurlar (İl’in 2001: 98).
Yazar ve okur kendilerinin belli bir imgeleriyle edebî eserin birleşimine
girmeseler/dâhil olmasalar bile bir şekilde gösterilmektedirler. Her bildiri, gönderici
ve alıcının örtük imgesini içerir. Biz, bizim bilmediğimiz bir insanın bir kimseye
hitap ettiği konuşmasını dinlediğimizde, hem konuşanı hem de onun muhatabını
görmesek de, hemen duyduklarımız doğrultusunda gözümüzün önüne konuşmanın
56
göndericisi ve alıcısının tasvirini getiririz, daha doğrusu herhangi bir alıcının değil,
göndericinin düşündüğü, yani düşünülen alıcının hayali gözümüzün önüne gelir.
Rusya’da edebiyat biliminin uyanış çağında, 50’li yılların sonu ve 60’lı
yılların başında metin içi yazar düşüncesi, Boris Korman’ın çalışmalarında
yenilenmiş ve geliştirilmi ştir. Korman için “metin içi bir olgu” olan “yazar, bütün
eser veya onların toplamının onun ifadesi olan bilinç öznesi/taşıyıcısıdır.
Bilinç öznesi, metinde ne kadar karışıp kaynaşırsa ve orada belli olmuyorsa, o kadar (gerçek)
yazara yakın olur. Bilinç öznesi bilincin nesnesi olmaya başladıkça yazardan uzaklaşır, yani
bilinç öznesi kendinin özel konuşma üslubuyla, karakteriyle, biyografisiyle ne kadar büyük bir
derecede belli bir şahıs haline dönüşürse, yazar konumunu o kadar az ifade eder” (Korman
1981: 39-54; 41-42).
Batı Avrupa ve Amerikan anlatı biliminde, Chicago School’un temsilcisi
Amerikan edebiyat bilimcisi W. Booth’a (1961) kadar giden örtük yazar (implied
author) kavramı geniş bir şekilde yaygınlaştırılmıştır. Zamanında çok popüler olan
G. Flober’in yazara nesnellik, yani tarafsızlık, yansızlık ve geçit vermezlik
(impassibilite) gösterme taleplerinin aksine Booth, yazarın öznelliğinin
kaçınılmazlığının, onun sesinin eserde duyulmasının zarurî olduğunun altını çizer:
Gerçek yazar yazdığı zaman, başka insanların eserlerinde rastladığımız, örtük
yazarlardan farklı olan... “kendi kendinin” örtük/implied varyantını yaratır... (Booth
1961:70-71).
Pratikte geniş bir şekilde kullanılan örtük veya soyut yazar kavramı, batıdaki
teorik tartışmalarda tamamen onaylandığı gibi, sert eleştirilerle de karşılaşmıştır.
Bildiri şim düzeyleri modeline örtük veya soyut yazar kavramını dâhil etmeye
karşı esas itirazlar şunlardır:
1. Anlatıcıdan farklı olarak soyut yazar, metindeki “kullanımbilimsel” değil,
anlambilimsel birimdir. (Nunning 1989:33; 1993:9).
2. Yapısal değil, ama semantik bir hadise anlamını ifade eden soyut yazar kavramı,
anlatım (narration) poetiğinin değil, yorum poetiğinin konusudur. (Dingott 1993: 189).
57
3. Soyut yazar, Seymour Chatman’ın, tüm aşırı antropomorfizm (insanbilimcilik)
kavrayışından sakınmalara bakmaksızın onu modele ettiği bildirişim katılımcısı değildir.
(1990: 151) (Nunning 1993: 7-8).
4. Soyut yazar, sadece okur tarafından yaratılan (Toolan, 1988: 78) ve kişileştirilmesine
gerek olmayan bir yapıdır. (Nunning 1989: 31-32) (Schmid 2003:49).
Bu görüşlerin hepsi tatmin edici ve doğrudur, ancak soyut yazar kategorisinin
anlatı bilimi konularına dâhil edilmemesi için yetersiz kalmaktadır. Eleştiricilerin
birçoğunun bu reddedilmiş kategoriyi uygulamada kullanmaya devam etmeleri bir
tesadüf değildir. Bu, büyük bir ihtimalle, yazar unsurunu eserde canlandırma
özelliğini en iyi şekilde yansıtan başka bir kavramın olmadığından dolayıdır.
Örtük yazar problemi G. Genette tarafından ilginç bir şekilde aydınlatılır.
Discourse du recit/Anlatı Söylemi (1972) adlı çalışmasında örtük yazar kavramını hiç
kullanmadan idare edebilen teorisyen, Nouveau discours du recit/Yeni Anlatı Söylemi
adlı kitabında kullanmadan geçtiği bu dereceye bütün bir bölümü ayırmıştır (1983:
93-107). Bu konu sıkça eleştirilmi ştir; örneğin, Rimmon (1976: 58), örtük yazar
olmadan metnin “kurallarını” incelemenin çok zor olduğunu belirtirse; Bronzwaer
(1978: 3), anlatım/narration teorisinin gerçek yazarı değil, örtük yazarı içerdiğinin,
...hatta anlatım teorisine örtük yazar konusuyla başlanılması gerektiğinin altını çizer
(Schmid 2003: 50-51). Dereceler ile ilgili bu tür tartışmalar onu bazı uzlaşmalara
getirmiş. İlk başta Genette, anlatıma özgün olmayan düşünülen yazar (auteur
implique), anlatı bilimin konusunu teşkil etmediğini belirtmiş, “düşünülen yazar
zarurî midir ve öyleyse, anlatıcı ve gerçek yazar arasındaki fiilî derece olur mu”
sorusunu ise, Genette çelişkili bir şekilde cevaplamıştır: “fiilî derece” sıfatında
düşünülen yazar üçüncü zarurî derece olamaz, ancak “ideal derece” sıfatında ise
pekâla düşünülebilir” (1983: 102). Genette, düşünülen yazarı, onun yazar imgesi
kavramına göre daha kullanışlı ifade olarak düşündüğü yazar hakkında düşünce (idee
58
de I’aufeur) sıfatında kabul eder: “Düşünülen yazar, metnin bize yazar hakkında
ilettiği her şeydir” (1983: 102). Genette bununla birlikte, Chatman (1978: 151),
Bronzwaer 1978: 10), Schmid (1973: 20-30), Lintvelt (1981: 13-33) gibi
araştırmacıların anlatı dereceleri şemalarına göndermede bulunarak, yazar hakkında
düşüncenin bir “anlatı derecesi” olamayacağını önemle belirtmiştir. Böylece,
Genette’in, örtük yazarı bir anlatı derecesi olarak kabul etmek istemeyen
araştırmacılardan farklı düşüncede olmadığı anlaşılmaktadır.
Örtük yazarın en önemli özelliği, hem karakterlerin ait olduğu kurmaca dünyada, hem
de gerçek yazar ve gerçek okurun ait olduğu gerçek dünyada tam anlamıyla
bulunamamasıdır (Paducheva 1996: 203).
Örtük yazar tasvirî derecede olmadığına göre, anlatı metninde ona işaret eden bir tek
cümle veya sözcük bile olmamalıdır. O, anlatıcı ile özdeş değildir, ancak anlatıcının ve
bütün tasvir edilen dünyanın kurgulama prensiplerinden ibarettir (Chatman, 1978: 148).
Onun kendi sesi, kendi metni yoktur. Onun sözü bütün bir metin, bütün bir
eserdir. Örtük yazar gerçektir, fakat somut değildir. O, eserde açık (explicit) şekilde
değil, sadece örtük, ima edilen bir şekilde bulunur ve okur tarafından
somutlaştırılmaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden örtük yazar ikili tabiata sahiptir: bir
taraftan metne belirtilerin ima edilen bir şeması olarak nesnel bir şekilde tayin
edilmiştir, diğer taraftan da okurun metni okuma, anlama ve anlamını kavrama gibi
öznel eylemlere bağlıdır. Başka bir deyişle, örtük yazar, okurun eseri algılaması
temelinde yarattığı bir yapıdır. Aynı zamanda o, gerçek yazarın metin içi temsilcisi,
eserdeki izi, işaretidir.
1.4.4. Örtük Okur
Örtük okur (Fr. lecteur implicite, İng. implied reader, Alm. impliziter leser), örtük
yazar derecesinin çifti ve anlatı bilimsel görüşlere göre, katılımı neticesinde yazar
tarafından kodlanmış olan edebî metnin deşifre edildiği, başka bir ifade ile okur
59
tarafından okunduğu ve sanat eserine dönüştürüldüğü “örtük bildirişim durumunun”
meydana gelmesinden sorumlu olan bir anlatı derecesidir. Bu kavram Alman
alımlama estetikçisi W. İser tarafından daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmıştır (1972;
1976). Örtük okur kavramı yerine bazı araştırmacılar, örneğin, Schmid ve Link, soyut
okur kavramını tercih etmektedirler (Schmid: 1973; 2003; Link: 1976).
Lintvelt’in tanımlamasına göre, örtük okur, bir yandan edebî eserde verilmiş
olduğu var sanılan bildiriyi kabul eden alıcı imgesi, diğer yandan da o metni faal bir
şekilde okuması sürecinde onun genel anlamını belirginleştirebilen ideal alıcı (ideal
recipient) imgesi sıfatında işlev yapabilir (1981: 18). Örtük okur, normalde, yazarın
bütün çağrışımlarını, onun metninin çeşitli “stratejilerini”, örneğin, çift anlamlılık
gibi üsluba dayalı yöntemlerini anlaması gerekir (İl’in 2001: 100-101).
Bizim yukarıda verdiğimiz epik anlatı tablosunun (Tablo 1.) sağ tarafında
örtük yazar kavramının karşısında örtük okur (Schmid’in tercih ettiği kavram soyut
yazar ve soyut okurdur) kavramı ilave edilmiştir. Örtük okur, gerçek yazarın kendi
okuru hakkındaki düşüncesinin özüdür. Burada bir aldatıcı bakışım akla gelir: eğer
örtük yazar, gerçek okur tarafından yaratılmış gerçek yazar tipi ise, o zaman örtük
okur, gerçek yazar tarafından yaratılan gerçek okur tipi gibi gözükebilir:
60
Ancak, bu iş biraz daha karmaşıktır. Örtük okur izdüşümünün kaynağı,
düşünceleri hakkında bizim çok az bilgimiz olan gerçek yazar değil, onun tarafından
yaratılan eser veya örtük yazardır. Örtük yazarın kendi alıcısı ile ilgili düşünceleri,
diğer birçok özelliği gibi, metinde ancak örtük olarak, onun yapısında bulunmaktadır.
Demek ki, örtük yazar kişisel yoruma, yani gerçek okurun metni okuma ve
anlamasına bağlıdır. Bu yüzden yukarıdaki tablo şu şekilde düzeltilebilir:
Anlatı biliminde, örtük okur hakkında birtakım kavramlar, tanımlamalar
mevcuttur. Booth’un 1961’de yayımladığı kitabında örtük yazarın alıcı tarafındaki eş
değerlisi olarak örtük okurun adı geçmektedir. Wolfgang İser (1976: 60) örtük okuru
“metinlere kaydedilmiş yapı” olarak tanımlamaktadır.
Erwin Wolff (1971) örtük okur kavramı yerine istenilen/tasarlanmış okur
(intendierter leser) kavramını ortaya attıktan sonra Gunter Grimm (1977: 38-39) bu
dereceyi düşünülen okur (imaginierter Leser) ve kavramsal okur (konzeptioneller
Leser) olmak üzere ikiye ayırmıştır. Umberto Eco, Lector in fabula/Masal Okuru
(1979) adlı yapıtında okur modeli (lettore modello) kavramına yer vermektedir.
61
Kavram ve tanımlamaların farklılığı ve onların kullanımı örtük okurun çeşitli
özellikleri ve işlevlerini öne çıkarır. Çoğu durumlarda belirtilen örtük derecenin
varlık bilimsel/ontolojik ve yapısal statüsü yeterince açık değildir; onu bazen yazarın
alıcısı, bazen de anlatıcının alıcısı olarak tanımlarlar. Bu yüzden kavramın içeriğini
ve kullanılış alanını tespit etmek maksada uygun olur.
Örtük okur, esas itibariyle kurmaca okurla, başka bir deyişle anlatıcının
alıcısıyla hiçbir zaman örtüşmez. Bu tür örtüşmelere G. Genette (1972: 267) ve S.
Rimmon (1976: 55, 58) çalışmalarında izin vermektedirler. Onlar extradiegetik
anlatıcıyı, başka bir deyişle, Genette’e göre kurmaca dünyaya ait olmayan, her şeyi
bilen ve her yerde bulunabilen kişisiz anlatıcının hitap ettiği alıcıyı “gerçek olmayan”
veya “örtük” okurla özdeşleştirirler. Nouveau Discour du Récit’te/Yeni Anlatı
Söylem’inde (1983: 95) bu örtüşmeyi pekiştiren Genette, bunu bir kavram ‘tasarruf’u
olarak görür ve onaylar. Ancak, Schmid bu kavramlar ‘tasarrufu’nun, yalnız
extradiegetik anlatıcının bir kurmaca şahıs olarak gösterilmediği ve orada
bulunmayan örtük yazarın yerini aldığı Genette sisteminin çerçevesinde mümkün
olabileceğini belirtir ve hatta Genette’e göre (1983: 92) extradiegetik anlatıcı
“tamamıyla” yazar ile, üstelik örtük yazar değil, açık şekilde ifade edilen bir yazar ile
örtüştüğünü savunur (2003: 61). Tabiî ki, fikir ve değerlendirme bakımından
kurmaca anlatıcı ne kadar örtük yazara yaklaşırsa, pratikte kurmaca ve örtük
okurların anlamsal konumları arasında net bir farkı belirlemek de o kadar zorlaşır.
Yine de onların arasındaki farklılık varlığını devam ettirmektedir.
Örtük okur kavramı altında burada, gerçek yazarın ima ettiği alıcı tipin
içeriği, daha doğrusu, bazı belirleyici işaretlerle metinde durağan (değişmez) hâle
getirilen alıcı hakkındaki yazar görüşünün içeriği anlaşılmaktadır.
62
1.4.5. Kurmaca Yazar
Örtük yazar:örtük okur derecelerinin bulunduğu edebî eser düzeyinden bir sonraki
düzey, kurmaca yazar veya anlatıcı:kurmaca okur veya alıcı derecelerinin bulunduğu
kurmaca düzey, başka bir deyişle, tasvir edilen dünya düzeyidir.
Kurmaca yazar veya açık yazar (Fr. auteur explicite, auteur fictie, İng.
explicit author, fictive author, Alm. expliziter autor, fiktiver autor, figur in text), bir
“metin içi figür”, edebî dünyaya ait olan ve anlatıyı birinci şahıs ağzından anlatan
hikâyeci, başka bir deyişle, bu roman dünyasının şahıslarından biri olarak karşımıza
çıkan ve eserin tamamının veya belli bir kısmının kurmaca yazarıdır (İl’in 2001:
344).
Anlatı türü, yukarıda belirtildiği gibi, diğer türlerden dış bildirişim yapısı;
“yazar – tasvir edilenler – okur” yapısının iç dünyada, yani tasvir edilen dünyada
“kurmaca yazar – anlatılanlar – kurmaca okur” yapısında sanki tekrar ediliyormuş
gibi olmasıyla ayırt edilmektedir.
Kurmaca yazar, anlatıcı ve hikâyeci kavramlarıyla örtüşebilir. Ancak bu
kavramlar ile ilgili, ayrıca gerçek yazar – örtük yazar – kurmaca yazar ve anlatıcı
kavramlarının önemi ve hangi noktalarda birleşip, hangi noktalarda ayrıldığı
konusunda aynı fikri savunan belirli bir tanımlama henüz bulunmamaktadır (Sırov
2006; Rimmon-Kenan 2002; Schmid 2003; Barthes 1994 vs.). Bu yüzden, kurmaca
yazar kavramı yerine hangi tipolojik özelliklere sahip olursa olsun, bu özelliklerinden
bağımsız olarak öyküleme işlevinin taşıyıcısı anlamını ifade eden anlatıcı kavramını
tercih etmekteyiz.
63
Bildiri şim düzeyindeki altı dereceden biri olan ve anlatının iç, tasvir edilen
dünyasının esas anlatı derecesi, kurmaca yazar, yani (bizim tercih ettiğimiz kavram
olan) anlatıcı (İng. narrator, Fr. narrateur) kavramı gerçek yazar kavramına karşıt
gelir. Bir yaratılmış figür olarak anlatıcı, yazar tarafından uydurulan ve kabul edilen
bir roldür, yani kurmacadır. Bu bakımdan kurmaca yazar, yani anlatıcı, anlatıcı
tipolojisi içinde hangisine uyarsa uysun, R. Barthes’in da belittiği gibi anlatının
kahramanları gibi asıllarına göre “kâğıt varlıklardır” (1966: 19); hikâyenin (gerçek)
yazarı hiçbir şekilde hikâyenin anlatıcısıyla veya kurmaca yazarla karıştırılamaz.
Tabi ki, bir edebî eserin okur tarafından algılanması meselesinin çok
yönlülüğünü de hesaba katarak, anlatıcı kavramının yukarıda verdiğimiz kuramsal
tanımlamalarıyla sınırlı kalmayıp, kavramı diğer benzeri kavramlardan ayırt eden
veya birleştiren yanlarını tespit etmek, başka bir deyişle anlatıcı kavramının
sınırlarını tespit etmek, edebî anlatının anlatılış biçimine göre anlatıcının konumunu
belirlemek ve buna uygun olarak bir sınıflandırma yapmak maksada uygun olacaktır.
Bu çerçevede aşağıda anlatıcı kavramının bir bakıma eş anlamlısı sayılan hikâyeci ve
narrator kavramlarıyla ilişkisi, ayrıldığı ve birleştiği yanlar ile edebiyat bilimi ve
anlatı biliminde bugüne kadar yapılmış anlatıcı tipolojisi ana hatlarıyla verilecektir.
1.4.5.1. Anlatıcı – Hikâyeci – Narrator
Batı edebiyat biliminde kurmaca anlatı bildirişimi göndericisi anlatıcı (narrator)
olarak adlandırılmıştır (Lat., İng., Polon. narrator, Fr., narrateur; Rus. narrator).
Rus edebiyat biliminde ise iki farklı terim kullanılmaktadır: povestvovatel’ (anlatıcı)
ve rasskazçik (hikâyeci). Onların arasındaki farklılık çeşitli şekilde; bazen dil bilgisel
biçimine, daha doğrusu, anlatıcı ve anlatılan derecelerin özdeşlik veya ayrılık
64
(özdeşmezlik) kriterine; anlatıcı olayı “üçüncü şahıs ağzından; hikâyeci ise birinci şahıs
ağzından anlatır (Halizev 1988: 236), bazen de gösterilmişlik derecesine; “anlatıcı
gösterilmemiş, adlandırılmamış, metinle kaynaşan bir konuşma taşıyıcısı, hikâyeci kendi
kişiselliğiyle bütün metni açıkça kuran (oluşturan) bir konuşma taşıyıcısıdır” (Korman
1972: 33-34) göre belirlenir.
Genel bilimsel kullanımında anlatıcı terimi düşünyapısal/ideolojik bakımdan
çok nesnel, şahıssız, yazara yakın olan dereceyi ifade etmek için kullanılır. Bu
yakınlığı belirtmek için çoğunlukla birleşik bir kavram olan yazar anlatıcı kavramı
kullanılır. Geniş bir kullanımında anlatıcı teriminin yazar ve yazar imgesi
kavramlarıyla karıştırılma durumları da az değildir. Örneğin, Sovyet döneminde
edebiyat bilimi rehber kitabı Slovar’ Literaturovedçeskih Terminov/Edebî terimler
sözlüğünde, anlatıcı imgesi (obraz povestvovatelya) ve yazar imgesi (obraz avtora)
terimleri eş anlamlı olarak verilmiştir. Onların genel anlamı “nesir tarzındaki
eserlerde yazar (yani, herhangi bir karakterin konuşmasıyla ilişkili olmayan)
konuşmasının taşıyıcısı” olarak tanımlanmıştır (Timofeev 1974: 248). Betimleyen
yazar ve betimlenen anlatıcıyı ayırt etmeme durumu, eski Sovyet ve bugünkü Rus ve
eski Sovyetlere dâhil olan diğer ülkelerin edebiyat bilimlerinde bugünlerde de
görülmektedir. E.V. Paducheva’nın düşüncesine göre (1996: 202), “anlatıcı ve yazar
imgesi (bazen sadece yazar) terimleri bilimsel edebiyatta eşanlamlı olarak kullanılır”.
Anlatıcı terimi bazen işlevsel bir kavram olarak, yani anlatı işlevinin
taşıyıcısını ifade eden olarak kullanılır. Böyle bir kullanıma, örneğin, N.A.
Kozevnikova’nın, yazar veya hikâyecinin de anlatıcı olabileceğinin tespit edildiği
Tipı Povestvovaniya v Russkoy Literature XIX—XX vv./XIX-XX. yy./Rus
65
Edebiyatında Anlatı Türleri eserinde rastlayabiliriz (1994: 3). Araştırmacının fikrine
göre, anlatan derece olarak yazarın kendisi de karşımıza çıkabilir.
Hikâyeci terimi, çoğunlukla, az çok “öznel”, şahsî, karakterlerden biriyle
özdeşleşen veya anlatılan olaylar dünyasına ait olan şahsiyeti ifade eder. Stilistik
bakımdan tarafsız olan anlatıcıdan farklı olarak, hikâyeci özgül/spesifik ve belirtili
dilsel bir tip olarak nitelendirilir. B. Korman’a göre hikâyeci, anlatma işlevinin
açıkça ifade edildiği bir konuşma öznesi; kendi kişiselliğiyle bir metni yöneten dilin
taşıyıcısıdır (1972: 34).
Ancak “nesnel”, şahıssız, stilistik bakımdan tarafsız, anlam durumuna göre
yazara yakın olan anlatıcı ve “öznel”, stilistik bakımdan belirtili hikâyeci gibi
birbirine aykırı türlerin arasında, nesnellik ve öznellik arasında net bir ayırımın
mümkün olmadığı geçişli türlerin geniş bir alanı açılır. Anlatıcı ve hikâyeci
kavramlarının farklı anlamlarda kullanılmasını ve onların farklı özelliklere sahip
olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla, W. Schmid (2003: 66) nesnellik:öznellik,
tarafsızlık:belirtililik vs. gibi karşıtlıklar konusunda ilgisiz kalan ve saf teknik bir
terim olan narrator kelimesini tercih eder. Narrator kavramı, diğer Latin terimleri,
örneğin auktor, aktor vs. gibi tamamen işlevseldir.
İnsanbiçimcilik (antropomorfizm) ve psikolojizmden kaçınmak amacıyla R.
Barthes anlatıcıyı (narratoru) “kâğıt varlık” olarak adlandırmıştır (1966: 19). Anlatıcı
metinde meydana gelir ve okur tarafından soyut bir işlev olarak değil, kaçınılmaz bir
biçimde düşünce ve dilin belli bir insanbiçimci özelliklerine sahip olan bir öznesi
olarak algılanılabilir.
66
Anlatıcı, çeşitli devirlerde yaşayan, şahısların zihninin en gizli köşelerine
sızıp giren insan-üstü, her şeyi bilen ve her yerde olabilen derece olarak kurulmuş
olabilir, bazen ise, örtük yazarla karışarak hayal meyal duyulur şekilde olabilir.
Anlatıcı, bazen tutarsız bir tarzda kurulmuş olabilir, onun tipi değişebilir; bir
anlatıda anlatıcı çoğu zaman her yerde bulunabilen, her şeyi bilen, karakterlerin en
gizli ruh köşelerine girebilen şahıssız derece olarak karşımıza çıkarken, zaman
zaman da kendi bilgilerinin sınırlı olduğu, ilk bakışta çok fazla gereksiz gibi görünen
şeyleri de anlatan sanki bir haber ajansına da dönüşebilir. Böyle değişmeler
dolayısıyla, katılımının bazen çok duyulduğu, bazen de tamamen unutulduğu
anlatıcının anlaşılma derecesi de çok farklıdır. Ancak o ne kadar nesnel, şahıssız ve
değişken olursa olsun, Schmid’in de belirttiği gibi, anlatıcı her zaman anlatmakta
olduğu “öyküye” “olaylardan” belli bir unsurları seçmesi için kendinin belli bir bakış
açısı bulunan özne olarak karşımıza çıkar (2003: 67).
Böylece, anlatıcının anlatı metninde çok değişik biçimlerde belirmesine ve
bakış açısına bağlı olarak farklı anlatıcı tipleri ortaya çıkmaktadır. Anlatım/öyküleme
işlevinin esas öznesi olan anlatıcı ve onun türleri ile ilgili bugüne kadar çok sayıda
sınıflandırma çalışmaları yapılmıştır; Lubbock (1921); Friedman (1955); Füger
(1972); Genette (1980); Schmid (2003) vs. Ancak, bununla birlikte anlatıcı türleri
arasına kesin bir sınır koymak, birbirinden kesin çizgilerle ayırt etmek pek mümkün
değildir. Zira aynı anlatı çeşitli bakış açılarından sunulabilir, buna bağlı olarak da
anlatıcı tipi değişebilir veya farklı tipteki anlatıcının bazı özelliklerine sahip olabilir.
Bununla birlikte anlatıcı tipi ve bakış açısı konusu da çoğu zaman karıştırılmakta,
anlatıcı tiplerinin sayısı konusunda çok farklı sınıflandırmalar bulunmaktadır.
67
Anlatıcı veya bakış açısı konusunda Persi Lubbock (1921) 4 tip, Norman
Friedman (1955) ise 8 tip anlatıcı veya bakış açısı olduğunu ileri sürmüş, Alman
bilim adamı Wilgelm Füger (1972) 12 tipi içine alan tipolojiyi önermiştir (Linvelt
1981: 111-176). Onların çalışmalarında, daha önce de belirttiğimiz gibi, genelde
anlatıcı tipi ve bakış açısı tipi karışmakta ve birbiriyle yer değiştirmektedirler.
Tipolojinin temelinde yatan kriterler çoğu kez yeterince açık belirlenmemekte,
kuramsal kriterlerin yardımıyla belirlenmiş tipler ile edebiyat eserindeki gerçek
tiplerin birbiriyle örtüşmediği durumlar da meydana gelmektedir. Alman anlatı
bilimcisi Schmid, bu eksikliklerin, en çok anlatıcının dış konum (AuBenposition):iç
konum (İnnenposition) karşıtlıkları konusunda kararsız davranan Füger’in
tipolojisinde görüldüğünü iddia etmektedir. Ayrıca, Schmid, bu ikili yapının alındığı
Erwin Leibfried (1970: 245-248;) gibi Füger’in de (1) anlatılan hikâyeye anlatıcının
katılımı, (2) anlatıcının bakış açısı gibi iki farklı olayı birbiriyle karıştırdığını, böyle
iki anlamlılığın ise, Leibfried gibi Füger’in de “anlatıcı” kavramını, oldukça geniş
anlamda, asıl anlatıcının anlatan derece, karakterin ise algılayan derece (G. James
terminolojisine göre yansıtıcı reflektör) olabildiği “odak nokta” işareti olarak
kullanmasından kaynaklandığını belirtir (2003: 79). Anlaşıldığı gibi, anahtar
kavramların böyle geniş yorumu ona dayanan tipolojinin anlaşılmasını
zorlaştırmaktadır.
Schmid, anlatıcı tipolojisinin, varlık bilimsel/ontolojik değil, evristik10 bir
nitelik taşıyan ayırma şeması olarak, sıradan bir şekle sahip olması ve sadece basit
kriterleri dikkate alması gerektiğini belirtir (2003: 79). Ayrıca, böyle bir anlatıcı
10 Evristik: önceden belli olmayan yöntemi bulmayı sağlayan araştırma yöntemlerinin toplamı.
68
tipolojisinin temelinde aşağıdaki gibi kriter ve tiplerin bulunması gerektiği
görüşündedir:
Tablo 5. Anlatıcı tipolojisinin kriterleri
Kriterler Anlatıcı tipleri
tasvir etme yöntemi açık – örtük
kişisellik kişili – kişisiz
belirginlik derecesi çok belirgin – az belirgin
insanbiçimcilik insanbiçimcil – insanbiçimcil olmayan
çerçeveleme derecesi birincil – ikincil – üçüncül
öyküsellik öyküsel – öyküsel olmayan
değerlendirme ifadesi nesnel/objektif – öznel/subjektif
bilgililik derecesi her şeyi bilen –sınırlı bilgi sahibi
mekân her yerde olabilen – bulunmadaki sınırlılık
iç bakış içte bulunan – dışta bulunan
profesyonellik profesyonel – profesyonel değil
güvenilirlik güvenilir – güvenilmez
Kaynak: Schmid 2003: 79
Bu kriterler anlatıcı tiplerinde ayrı ayrı bulunabileceği gibi, birkaç tanesi aynı
anlatıcı üzerinde de bulunabilmektedir. Örneğin, aynı anlatıcı tasvir etme derecesine
göre açık veya kapalı, öyküsellik derecesine göre öyküsel veya öyküsel olmayan,
belirginlik derecesine göre az veya çok belirtilmiş... vs. olabilmektedir. Yine aynı
şekilde, bilgililik derecesine göre herşeyi bilen bir anlatıcı aynı zamanda her yerde
bulunabilme özelliğine de sahiptir veya bunun tersini söyleyecek olursak,
bulunmadaki sınırlılık, bilgisinin de sınırlı olmasına yol açabilmektedir. Anlaşıldığı
69
üzere, bu kriterler birbiriyle sıkı ilişkide olan, birbiriyle içiçe geçen kritelerdir. Bu
çerçevede aşağıda anlatıcı tiplerini belirleyecek kriterleri mümkün olduğunca ayrı
ayrı tanımlamaya çalıştık.
Tasvir Etme Yöntemine Göre Anlatıcı Tipleri: Açık:Örtük
Anlatıcıyı tasvir etmenin açık (explicit) ve örtük (implicit) olmak üzere iki esas
yöntemi mevcuttur.
Açık tasvir, anlatıcının kendini takdim etmesine dayanır. Anlatıcı kendi adını
söyleyebilir, kendini anlatıcı “ben” olarak tanıtabilir, kendi hayat öyküsünü
anlatabilir, kendi düşünme tarzını ifade edebilir. Açık tasvir, mutlaka detaylı bir
şekilde kendini tanıtmayla yansıtılacak demek değildir. Şahıs zamirlerinin ve birinci
şahıs fiil şeklinin kullanılmasının kendisi de, zayıf duyulan bir şekilde olsa bile,
kendini tasvir etme olarak algılanır.
Eğer açık tasvir ek yöntem olarak sayılırsa, örtük tasvir temel, mecburî
niteliği taşımaktadır. Açık tasvir örtük tasvirin üzerinde kurulur ve onsuz
bulunamaz. Örtük tasvir anlatı metninin gösterme işaretleri veya belirtilerin
yardımıyla gerçekleşir. Bu işaretler dilin canlı ve çok anlamlı işlevine dayanmaktadır
(Byuler 1918/1920; 1934; Schmid 2003: 68).
Anlatıcının kendisine işaret eden belirtilerle betimlemesinde anlatı yapısının
bütün yöntemleri katılır:
(1) Anlatılan hikâyeyi kurmak için anlatı malzemesi olarak “olaylardan” unsurlar seçme
(Karakterleri, durumları, eylemleri ve onların yanı sıra karakterlerin konuşmaları,
düşünceleri ve kavrayışları).
(2) Seçilmiş unsurları somutlaştırma, detaylaştırma.
(3) Anlatı metninin kompozisyonu, yani seçilen unsurları belli bir düzende kurma ve
yerleştirme.
70
(4) Seçilmiş unsurların dilsel (leksik ve sentaktik) takdimi.
(5) Seçilmiş unsurların değerlendirilmesi.
(6) Anlatıcının düşünceleri, açıklamaları ve genel yargıları (Schmid 2003:68).
Anlatıcının örtük tarzı, yukarıda gösterilen altı yöntemin etkileşiminin
sonucudur. Anlatıcı, böylece, anlatı metninin belirtilerinden kurulan bir yapıdır.
Aslında, o gösterilen (altı) özelliğin taşıyıcısından başka bir şey değildir (Schmid
2003: 68).
Kişisellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Ki şili:Ki şisiz
Anlatıcı, ayrı bir bireyin, kişinin açıkça ifade edilen özelliklerine sahip olabilir.
Ancak, o her hangi bir değerlendirmenin öznesiz taşıyıcısı da olabilir ve herhangi bir
bireysel özelliğe sahip olmamış da olabilir. Schmid, anlatıcının zayıf duyulurluk
olmasının, çoğunlukla “kişisel anlatıda”, yani anlatımın şahsın bakış açısına göre
belirlendiği anlatılarda gözlemlendiğini belirtmektedir.
Kişisiz anlatılarda anlatı metninin üstünde bulunan ve onu yönlendiren
sosyal, psikolojik ve dilsel özelliklere sahip özneye işaret eden stilistik belirtiler
bulunmamaktadır. Bu tür anlatılarda olaylar sanki kendi kendine anlatılıyormuş gibi
olur.
Kendi özelliklerine göre anlatıcı ayrıca kişiselleştirilmi ş ve
kişiselleştirilmemiş de olabilir. Paducheva’nın görüşlerine göre “anlatıcı anlatı
karakterlerinden biri olunca, yani anlatılan dünyaya ait öyküsel anlatıcı olunca”
kişiselleştirilmi ş; “anlatının iç dünyasına girmeyen öyküleme düzeyinin anlatıcısı
olunca” kişiselleştirilmemiş anlatıcı olur (1996: 203). Kişiselleştirilmemiş anlatıcıya
aynı zamanda örtük anlatıcı da denilebilmektedir, çünkü o kendini göstermeyen,
kendi hakkında hiçbir dil bilgisel veya stilistik işaretlerin bulunmadığı bir anlatıcıdır.
71
Kişiselleştirilmemiş anlatıcının esas özelliği, Paducheva’ya göre, “hiçbir düzeyde;
hem karakterlerin yer aldığı kurmaca dünyada, hem de yazarın yer aldığı gerçek
dünyada tam olarak bulunamamasıdır” (1996: 2003).
İnsanbiçimcilik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: İnsan biçimcil:İnsan biçimcil
Olmayan
Anlatıcının kişisellik meselesini onun insan biçimci olma meselesinden ayırt
etmemiz gerekir. Anlatı derecesi kişili olabilir, ancak insan olmayabilir. Bu durum,
anlatı her şeyi bilen ve her yerde bulunabilen anlatıcı tarafından anlatıldığında, tek
bir insanın imkânları ile sınırlı olan belli bir mekânsal ve zamansal bakış açısı
çerçevesinin dışına çıkıldığı zaman meydana gelir. Her şeyi bilen ve her yerde
bulunabilen anlatıcı anlatı bilimi geleneklerine göre defalarca “olimpik” olarak
nitelendirilen Tanrı benzeri derecedir. (Shipley (haz.) 1943: 439-440).
Aynı şekilde, insan biçiminde olmayan anlatıcı, sadece insan üstü bir varlık
değil, tam tersine ondan daha aşağıda da bulunabilir, yani bir hayvan veya bir eşya,
hatta geometrik figürler de olabilir. Bu tür anlatıcılar, genelde, masal, efsane türü
anlatılar ve hicivlerde bulunur. Böyle hayvan veya eşya biçiminde sunulan anlatıcılar
bir yandan da güvenilmez anlatıcılardır.
Belirginlik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Çok Belirgin:Az Belirgin Anlatıcı
Her anlatı eserinde anlatıcı bulunur mu? Anlatı metninde, her hangi bir hikâyeyi
anlatma kabiliyeti haricinde, kurmaca göndericisinin hiçbir bireysel özelliğinin
bulunmadığı zamanlarda bile bir anlatıcıdan bahsetmek maksada uygun mudur? Bu
72
tür soruları araştırmacılar çeşitli şekilde cevaplandırmışlardır. Bu cevaplar Mary Lor
Ryan’a (1981) göre üç esas yaklaşıma birleştirilebilir.
Birinci yaklaşım taraftarları çok bariz bir şekilde belirtilmiş anlatıcı ile
anlatıcı kişiselliğinin sıfır derecesi arasında hiçbir önemli ayırımın olmadığı
görüşündedirler. Böyle bir durum, tamamen kişisiz anlatının, yani anlatıcısız
anlatının hiç olmadığı görüşünden yola çıkan Fransız dilli anlatı bilimcileri için
özgündür (İl’in 2001: 169).
İngiliz anlatı biliminde Lubbock (1921) ve Friedmann’dan (1955) sonra geniş
bir şekilde yaygınlaşan ikinci yaklaşım ise, kişili ve kişisiz anlatı arasındaki ayırımı
vurgularlar. Kişisiz anlatı durumu XIX. yüzyılın geleneksel romanlarında herşeyi
bilen anlatım biçimi ve XX. yüzyılın bazı romanlarında, örneğin, G. James ve E.
Heminguey romanlarındaki kişisiz anlatı sesi biçiminde ortaya konulmuştur. Bu
yaklaşımın temsilcilerinden biri olan S. Chatman’a (1978: 34, 254) göre, anlatıcı
olmayan/nonnarrator ile açık anlatıcı/overt narrator arasındaki ara konumu gizli
anlatıcı/covert narrator almaktadır. Anlatıcının bulunmayabileceği tezini savunan bu
yaklaşım taraftarlarının görüşlerine göre, serbest dolaylı anlatım biçimlerinde anlatıcı
unsuru bulunmaz ve böyle “anlatıcısız anlatılarda” anlatma görevi şahıslar tarafından
veya herhangi bir “anlatısal işlev” tarafından gerçekleştirilir (Hamburger 1957, 1968;
Banfild 1973; 1978a; 1978b; 1983).
Ryan tarafından “konuşma edimleri” teorisine uygun olarak öne sürülen
üçüncü yaklaşım, birinci ve ikinci yaklaşım arasındaki uzlaşmadan ibarettir: anlatıcı
kavramı bütün kurmaca metinlerinin mantıksal zaruretidir, ancak kişisiz anlatı
durumunda o psikolojik temele sahip değildir. Birinci yaklaşımın taraftarları kişisiz
anlatıcıya, “bireysel, en azından belirsiz insanî bir varlık” olarak bakarlarken, ikinci
73
yaklaşım taraftarları onun mantıksal zaruretini inkâr ederler. Ryan’ın görüşüne göre
(1981: 519), kişisiz anlatıcı, “insanî boyutlardan mahrum, soyut bir yapıt” olarak
karşımıza çıkar.
W. Schmid ise birinci yaklaşımdan yana yer almaktadır. O, Ryan’ın teklif
ettiği uzlaşma görüşünü üç sebepten dolayı kabul etmez ve bu sebepleri şu şekilde
sıralar:
İlk olarak, Ryan da diğer yaklaşımların temsilcileri gibi anlatıcının kişiselliği problemini onun
belirtilmişlik problemiyle karıştırır. Anlatan derece olarak anlatıcı, çok bariz bir şekilde
belirtilmiş ve bununla birlikte şahsî bir birliğe, özel insanî hususlara sahip olmadan belirtilmiş
de olabilir. Anlatıcının belirgin olması metinde ona işaret eden belirtilerinin bulunmasına
dayanmaktadır.
İkinci olarak, belirtilmişlik yorumlamasına dikotomik yaklaşım yanlıştır. Belirtilmişlik derecesi,
kişisellik veya kişisizlik, nesnellik veya öznellik vs. gibi sadece iki zıt olanaktan ibaret değildir.
Belirtilmişlik, belirtme işaretlerinin en çok ve en az bulunması arasında yaygınlaşan sürekliliği
meydana getirir. En az bulunması, hiçbir zaman sıfır dereceye dönüşmez. Sonuçta, anlatmanın
Hemunguey türü de (veya S. Chatman’a göre nonnarration) tanıtımın belli özelliklerinden
mahrum değildir.
Üçüncü olarak, kişisiz anlatıda ikame konuşur/substitute speaker, yani anlatıcı ve gerçek
konuşmacı/actual speaker, yani yazar o kadar yakındırlar ki, “okur, anlatıcıyı yazar ile şahısların
bilinçleri arasında bulunan bağımsız bir şuur olarak yeniden yapılandırma mecburiyeti ile karşı
karşıya kalmaz” yönündeki Ryan’ın fikri sadeleştirilmi ş bir iddiadır (Schmid 2003: 74-75).
Sonuçta anlatı metni tamamen belirtisiz olamaz, zira en zayıf şekilde
belirtilmiş olsa bile her anlatı metninin kesinlikle bir anlatıcısı bulunduğuna göre,
örtük betimleme işaretlerini içermesi kaçınılmazdır.
Çerçeveleme Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Birincil, İkincil ve Üçüncül
Anlatıcı
Anlatıcının çerçeve ve ek hikâyeler sisteminde aldığı yere göre anlatıcı, birincil
anlatıcı, yani çerçeve hikâye anlatıcısı; ikincil anlatıcı, ek hikâyenin anlatıcısı;
üçüncül anlatıcı v.s. olarak bölünür. Birincil, İkincil ve Üçüncül Anlatıcı terimleri
(primary, secondary, tertiary narrator) Bertil Romberg tarafından önerilmiştir.
74
Schmid ise bu terimlerin, G. Genette tarafından önerilen (1972: 237-241)
“ekstradiegetik anlatıcı” (= birincil anlatıcı), “diegetik, veya intradiegetik” anlatıcı (=
ikincil anlatıcı), “metadiegetik” anlatıcı (= üçüncül anlatıcı) gibi karmaşık terimler
sistemine göre daha kullanışlı olduğu görüşündedir.
Kendiliğinden anlaşılıyor ki, “birincil”, “ikincil” vs. sıfatları hiçbir şekilde
aşamalı dereceleri ifade etmemektedir. Esasen, çoğunlukla birincil anlatıcılar sadece
alt anlatıların gerekçeleri görevini yaparlar.
Öyküsellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Öyküsel:Öyküsel Olmayan
Anlatıcı tiplerini tespit etmekteki en önemli husus diegetik ve diegetik olmayan
(öyküsel ve öyküsel olmayan) anlatıcı karşıtlığıdır. Bu ikili yapı, anlatıcının tasvir
edilen dünyanın iki planında; anlatılan hikâye planı olan saf anlatı’da (diegesis)11 ve
anlatma planı olan yorum’da (exegesis)12 bulunabileceğini bildirir (Schmid 2003:81).
Kendi hakkında saf anlatının bir karakteri olarak bahseden anlatıcıya
öyküsel/diegetik anlatıcı denilebilir. Öyküsel anlatıcı iki planda, hem anlatıda (onun
öznesi olarak) ve hem de anlatılan hikâyede (onun nesnesi olarak) karşımıza
çıkmaktadır. Öyküsel olmayan anlatıcı ise kendinden saf anlatının bir parçası olarak
bahsetmez, sadece diğer karakterleri anlatır. Onun varlığı anlatı planıyla, yani yorum
ile sınırlı kalır.
11 Saf anlatı/diegesis (Yun. ∆ιήγησις, anlatı) “anlatılan dünya”, diegetik sıfatı ise “anlatılan dünyaya ait” anlamını verir. Diegese (Yun. Εξήγησις, yorum) kavramının “edebî eserde tasvir edilen dünya” olarak tanımlandığı yeni anlamı beyaz perde/sinematograf anlatısı kuramcısı Etien Surio (1951; 1990: 581) tarafından önerilmiştir. Genette, (1972: 278-279) bu kavramı, sinema teorisi çalışmalarından alıntı olarak ve genel sözcük kullanılışında “anlatıyla ifade edilen mekân ve zamansal kavramlar dizini/universum” olarak, diegetik kelimesini ise genelleştirilmi ş bir şekilde – “(anlatılan) hikâyeye ait olan şey” olarak tanımlamaktadır. 12 Yorum/exegesis (Yun. Εξήγησις, açıklama, yorumlama) kavramı, Diomed’in “Gramer’inde” (M.S. IV. yy.) απαγγελία ve narratio kelimelerinin eş anlamlısı olarak saf anlatıyı ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Bununla birlikte söz konusu kavram anlatının gerçekleştiği ve hikâyeyi açıklamaya ek
75
Öyküsel anlatıcı görev bakımından fark edilen iki dereceye ayrılır: anlatan
“ben” ve anlatılan “ben”13, bu arada tekrar belirtelim ki, öyküsel olmayan anlatıcı
sadece exegesiste görev alır. Schmid, E.V. Paducheva’nın bu konudaki “diegetik
anlatıcı metnin iç dünyasına aittir” şeklindeki yorumunun (1966: 203) ancak bazı
özel durumlarda mümkün olabileceğini, zira anlatıcı, anlatan derece olarak her
zaman “iç” daha doğrusu “anlatılan dünya çerçevesi dışında kalacağını, anlatılan
dünyaya ise sadece, anlatıcının daha önceki “anlatılan ben’inin” gireceğini belirtir.
Ayrıca Schmid, Lubomir Dolezel’in (1973: 7), anlatıcının bazen eylem
karakterlerinin biriyle “özdeş” olması yönündeki fikrinin de yeterince doğrulanmış
olmadığını savunur ve karakter ile anlatıcı sıfatındaki anlatıcının değil, yani anlatıcı
“ben’in” değil, onun daha önceki anlatılan “ben’inin” özdeş olduğunu belirtir.
Bununla birlikte Schmid, Dolezel’in vardığı sonucu da kabul etmez; zira “Dolezel’in
görüşüne göre, anlatıcıyı anlatılan eylem katılımcısına dönüştürmekle karakter
anlatıcıya özgün tanıtım (representation) ve denetim (control) işlevlerini
benimsemekte, bununla birlikte anlatıcı ve karakter arasındaki karşıtlık ortadan
kalkmaktadır. Dolezel’in bu görüşünde işlevsel özelliklerin maddî özelliklerle
karışması meydana gelmektedir. Anlatı işlevinin taşıyıcısı olarak anlatıcı, karakter
(veya aktör) konumuna ancak onun hakkında daha üst basamaktaki anlatıcı anlattığı
zaman, karakter (aktör) ise anlatıcı konumuna ancak o ikincil anlatıcı işlevini
kazandığı zaman dönüşebilir” (Schmid 2003: 83).
Öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığı, aslına bakılırsa, Genette’in “özöyküsel
(homodiegetic) – yadöyküsel (heterodiegetic)” (1972: 253) karşıtlığının karşılığı
olarak kullanılan anlatıcının her çeşit yorumları, tefsirleri, açıklamaları ve düşünceleri veya anlatı üstü fikirlerinin ortaya çıktığı plana aittir (Schmid 2003:81).
76
olmaktadır. Ancak, Schmid, aşırı dikkatli okuru ve eğitilmi ş “kullanıcıyı” gerektiren
Genette terminolojisinin sınıflandırma ve sözcük yapımının bazı belirsizliklerinin
bulunduğunu iddia eder ve “homodiegetik” ve “heterodiegetik” anlatıcıda asıl “aynı”
veya “farklı” olan şey nedir? sorusunu sorar. Üstelik homo- ve hetero- öneklerini,
anlatıcının birincillik, ikincillik ve üçüncüllüğünü ifade eden ekstra-, intra- ve meta-
önekleriyle karıştırmanın çok kolay olduğunu savunur. Ayrıca, Schmid, öyküsel
anlatıcıyı, saf anlatıda anlatılan “ben” olarak bulunduğundan dolayı “intradiegetik”
anlatıcı olarak, öyküsel olmayan anlatıcıyı ise saf anlatının dışında kaldığından
dolayı “ekstradiegetik” olarak adlandırmanın mümkün olabileceğini belirtir. Ancak,
bu durumda da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlayan Genette terminolojisiyle
tam bir karışıklık yaşanabileceğini düşünen Schmid, Genette terminolojisine göre
extra- ve intra- öneklerinin farklı yapıları ifade ettiği görüşündedir (2003: 83).
Bu kavramların birbiriyle karıştırılma durumlarını engellemek ve
terminolojiye daha açıklık getirmek amacıyla W. Schmid, Genetteçiler için esas
anlatıcı tiplerinin karşılaştırmalı tablosunu önermektedir:
Tablo 6. Genette ve Schmid Terminolojisi
Genette terminolojisi Schmid tarafından sunulan terminoloji
Extradiegetik – heterodiegetik narrator → Birincil, öyküsel olmayan anlatıcı
Extradiegetik – homodiegetik narrator → Birincil – öyküsel anlatıcı
Intradiegetik – heterodiegetik narrator → İkincil, öyküsel olmayan anlatıcı
Intradiegetik – homodiegetik narrator → İkincil, öyküsel anlatıcı
Metadiegetik – heterodiegetik narrator → Üçüncül, öyküsel olmayan anlatıcı
Metadiegetik – homodiegetik narrator → Üçüncül, öyküsel anlatıcı (2003: 83)
Kaynak: Schmid 2003: 84
13 İngiliz edebiyatında bu terimler “narrating – experiencing self” olarak kullanılmaktadır, bkz. Cohn (1981:180)
77
Schmid tarafından önerilen bu öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığı, geleneksel,
ancak birtakım anlaşmazlıkları doğuran birinci şahıs anlatıcısı (Ich–
Erzähler):üçüncü şahıs anlatıcısı (Er–Erzähler) karşıtlığının yerine kullanmak
amacıyla alınmıştır. Ancak, dil bilimsel biçim anlatıcı tipolojisinin temelinde
bulunulmamalıdır, çünkü her hikâye, aslına bakılırsa, hatta eğer dil bilgisel şahıs
kategorisi metinde açıkça ifade edilmediği takdirde dahi birinci şahıs ağzından
anlatılır. Schmid, anlatıcı tiplerinin ayırıcı özelliğini birinci şahıs şekillerinin
bulunması değil, anlatı ile işlevsel yönden ilişkili olmasının oluşturması gerektiğini;
“ben’in” sadece anlatı eylemine ait olduğu durumlarda anlatıcı öyküsel olmayan;
bazen anlatı eylemine, bazen de anlatılan dünyaya özgü olduğu durumlarda ise
öyküsel olarak nitelendirilebileceğini savunur (2003: 84).
Saf anlatıda karakter/aktör ve exegesiste anlatıcı olarak bulunan öyküsel
anlatıcının ikili varlığına uygun olarak, birinci şahıs şeklini kullanmak her iki plana
ait olabilir.
Anlatıcı tipi Birinci şahıs şeklinin aitlik durumu
Öyküsel olmayan “ben” = exegesis
Öyküsel “ben” = exegesis + diegesis
Öyküsel olmayan anlatıda birinci şahıs biçiminin tamamen bulunmaması
oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Ancak bu, anlatıcının tamamen bulunmaması
anlamına gelmez. O, anlatılanı kendini takdim etmeden değerlendirebilir,
yorumlayabilir vs. Birinci şahıs biçiminin bulunmaması öyküsel anlatıda da olabilir.
Öyküsel anlatıcı, kendisinden, kendisini sadece adıyla takdim ederek, üçüncü şahıs
gibi bahsedebilir. Sonuç olarak, öyküsel anlatıcı:öyküsel olmayan anlatıcı karşıtlığı
78
anlatıcının sadece exegesiste veya saf anlatıda ortaya çıkmasına bağlı olarak ayırt
edilebilir.
Schmid, önermiş olduğu öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığının, bu karşıtlıklar
ile örtüşebileceği düşünülen açık:örtük, kişili:ki şisiz ve yazar:karakter gibi diğer üç
karşıtlık ile aynı olmadığını savunur ve bu kanısını aşağıdaki şekilde açıklar:
İlk olarak, söz konusu karşıtlık, açık:örtük/explicit:implicit karşıtlığından
farklıdır. Öyküsel olmayan anlatıcı, örtük/implicit anlatıcıyla özdeşleştirilmemelidir,
ancak “yorumlayıcı (exegetic) anlatıcı... kendisini takdim etmeyen hikâyecidir”
görüşünden yola çıkarak Paducheva’nın böyle bir özdeşleştirmeye yer verdiğini
görebiliriz (1996: 203). Yorumlayıcı anlatıcı, yani öyküsel olmayan anlatıcı, genel
olarak son derece örtük anlatıcı olarak karşımıza çıkar, ancak açık anlatıcı biçiminde
de görülebilir, yani (anlatan “ben” gibi) kendini doğrudan takdim edebilir.
İkinciden, öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığı, J. Peterson (1977: 176)
tarafından önerilen kişili:ki şisiz (Er-Erzähler:Ich-Erzähler) karşıtlığıyla
örtüşmeyecektir. Peterson’un görüşleri, hem anlatan “ben”e, hem de anlatılan
“ben’e” “birinci şahıs anlatısı” romanında özel bir “bedensellik (leiblichkeit)”
yükleyen Stanzel’in (1979: 119-124) görüşlerine yakındır. Bununla birlikte, öyküsel
anlatıcı, anlatan “ben” olarak öyküsel olmayan anlatıcıya göre daha bireysel, öznel
olmak zorunda değildir. Anlatılan “ben” vurgulanıyor ise, bu tür anlatıcı kişisiz bir
sese kadar da küçültülebilir.
Üçüncüden, önerilen ayırımlar bakış açısı veya perspektif problemlerine
değinmemektedir. İki kategorinin, anlatıcının saf anlatıda katılımı ve bakış açısı
kategorilerinin karışması, tipolojik yapılarda sıkça görülen bir hatadır. Böyle
79
karışıklığın en basit örneği, F. Stanzel (1964; 1979) tarafından önerilen, yazar
anlatısı (authoriale narrative) ve kişisel anlatı (personale) durumlarıyla birinci şahıs
anlatısı durumunun (İch-Erzählsituation) karşılaştırıldığı anlatı durumları tipleridir
(Typenkreis der Erzählsituationen) (Schmid 2003: 87-89).
Bunları göz önünde bulundurarak, Schmid şöyle bir sonuca varmaktadır:
“Eğer, üçüncü şahıs anlatıcısıyla ilgili ilk iki tip, bakış açısına göre ayırt edilirse,
üçüncü tip Stanzel’e göre, anlatılan hikâyede anlatıcının bulunmasıyla tespit edilir.
Anlatı bilimcilerin bu konuyla ilgili bir takım eleştirici fikir ve yazılarına14 rağmen,
Stanzel, tamamen farklı iki kriterin karıştırıldığı ve “birinci şahıs” hikâyesinde bakış
açısının hem yazarın bakış açısı hem de kişisel bakış açı olabileceği görüşlerini kabul
etmemiştir” (2003: 89).
Öyküsel Anlatıcı Tipleri: Anlatan Ben: Anlatılan Ben
Anlatılan “ben”, saf anlatıda farklı konumlarda yer alabilir. Anlatıcının (daha
doğrusu – anlatılan “ben’in”) sıradan bir figüran olamayacağı, onun ya baş kahraman
(“otodiegetic narrator”) ya da gözlemci ve görgü tanığı olabileceğini savunan
Genette, (1972: 253-254) anlatılan “ben” durumunun sadece iki konumunu kabul
eder. Suzanne Lanser (1981: 160), Genette terminolojisine bağlı kalırken, saf
anlatıya katılmanın beş dereceli basamağını içeren ve buna uygun olarak
heterodiegetik, yani öyküsel olmayan anlatıcıdan uzaklaşmayı içeren daha detaylı bir
şemayı önermiştir.
14 Bkz. örneğin, Leibfried (1970: 246); Cohn (1981); Peterson (1981); Brayer (1998).
80
Edebiyatta (Lanser’in tipolojisine göre 6. tip olan) otobiyografik anlatıcıya
çok sıkça rastlanır. Klasik otobiyografik anlatı, psikofiziksel özdeşlikle ilgili olarak
düşünülen, anlatılan “ben” ve anlatan “ben” arasında büyük bir zamansal mesafeyi
nazarda tutar. Bu tip anlatıda, anlatan “ben”i anlatılan “ben”den ayıran zamansal
mesafe, ya kısaltılabilir ya da uzatılabilir. Bu zaman zarfında “ben” değişmiş ve
böylece anlatıcı “ben” anlatılan “ben”den farklılaşmış olabilir.
Anlatı biliminin, öyküsel anlatıcı problemine işlevsel bakımdan yaklaşması
gerekir. Anlatıcı “ben” ve anlatılan “ben”, anlatıcı ve aktör, yani eylemin taşıyıcısı
olarak işlevsel bakımdan ayırt edilen iki derece olarak incelenilmelidir. Anlatı bilimi
bakımından anlatıcı “ben” ile anlatılan “ben” arasındaki ilişki, öyküsel olmayan
anlatıda anlatıcının karaktere, yani aktöre karşı olan ilişkisi ile aynı derecededir.
Yani, öyküsel olmayan anlatıda sadece anlatı planında bulunan anlatıcı, yani “ben”
başka birinin öyküsünü anlatır. Burada yapan derece olan aktör bir şahıstır. Öyküsel
anlatıda ise “ben” hem anlatıcı sıfatında anlatı planından yer alır, hem de öykü
81
planında bir şahıs olarak bulunur. Bu tip anlatıda yapan derece olan aktör ve anlatılan
ben eşitli ği söz konusudur.
Değerlendirme İfadesine göre: Nesnel:Öznel
Olayları değerlendirme bakımından anlatı biliminde kurmaca yazar, genel olarak,
nesnel ve öznel olmak üzere iki türe ayırt edilmektedir. Nesnel anlatıcı, olayları
dışarıdan gözlemleyen bir kişi gibi nesnel bir şekilde anlatır. Bu tip anlatıcı anlatılan
öykünün dışında, ondan bağımsız olarak bulunur. Kurmaca yazarın ikinci türü olan
öznel anlatıcı öykünün içinde bulunan karakterlerden biridir. Ancak burada anlatma
işlevini öznel anlatıcı olan karakterin kendisi yapmaz. Anlatan derece değil, anlatı
nesnesi durumundaki bu karakter, birinci şahıs anlatılarında anlatılan ben
konumundadır. Bu tür anlatılarda anlatan derece ancak bu anlatılan benin öznel
eşdeğeridir, yani karakter anlatıcının anlatan benidir.
Öznel anlatıcı ile ilgili Stepanov, anlatıcının öykünün içinde bulunduğu
zaman yukarıda belirttiğimiz gibi bir karaktere dönüşeceğini, ayrıca bu karakterin
artık anlatının nesnesi olmaktan çıkıp, o öykünün anlatan öznesi konumuna
geçeceğini belirtmiştir (2002: 24). Böylece anlatıcının konuşmasının karakterin bakış
açısına göre sunulması durumunda anlatıyı öznelleştirilme süreci gerçekleşmektedir.
Bilgililik Derecesine göre: Herşeyi Bilen:Sınırlı Bilgi Sahibi
Bir anlatıda anlatıcı çoğu zaman her yerde bulunabilen, her şeyi bilen, kişisiz derece
olarak karşımıza çıkarken, zaman zaman kendi anlatısıyla ilgili fazla bilgiye sahip
olmayan, sadece kendi gördükleri, bildikleri şeyleri anlatan bir karakter olarak
82
belirebilir veya ancak ona söylenenleri, verilenleri aktarmaya çalışan bir haber
ajansına da dönüşebilir.
Her şeyi bilen anlatıcı kahramanların en gizli düşüncelerini bilebilir,
geçmişteki olayları, geleceği ve aynı zamanda o anda olup biten olayların hepsini
bilir. Bu özelliğine göre, bu tür anlatıcıya, genelde Tanrısal anlatıcı da denilmektedir.
Ayrıca, o mekân konusunda da sınırsız imkânlara sahiptir.
Sınırlı bilgi sahibi anlatıcı, Paducheva’nın adlandırmasıyla, edimsel
bakımdan dürtülmüş/motivirovannıy anlatıcı (1996: 205) ise gerçeğe uygun biçimde
düşünür ve hareket eder, zaman ve mekân konusunda doğal sınırlılık sahibidir, ayrıca
karakterlerin iç dünyasını anlatma imkânına da sahip değildir.
Mekân Bakımından: Her Yerde Olabilen:Bulunmadaki Sınırlılık
Herşeyi bilen ve sınırlı bilgi sahibi anlatıcı durumunda olduğu gibi heryerde olabilen
anlatıcı zaman ve uzam ekseninde ileri geri rahat hareket ederek, hem geçmişe
gidebilir, hem de geleceğe atlayabilir; bu konuda sınırsız imkânlara sahiptir. Belirli
bir uzamda bulunurken, çok uzakta, başka bir uzamda gelişmekte olan olaylara da
müdahelede bulunabilir. Bunun aksine bulunma sınırlılığı olan anlatıcı, doğal olarak,
karakterlerin geçmişi, geleceği ile ilgili bazı şeyleri bilmeyebilir, kendinin
bulunmadığı uzamlarda gelişen olaylardan haberi olmayabilir. Başka bir değişle,
uzam ve zamanda bulunmadaki sınırlılık dolayısıyla, bu tür anlatıcılar daha çok
anlatıda bulunan veya bulunmayan bir karakter, yani bir hikâyeci tarzında belirir.
83
İç Bakış Açısından: İçte Bulunan:Dışta Bulunan
Anlatıcı derecesi çeşitli bakış açılarından değerlendirilmektedir. Meselâ, genelde,
metinde anlatıcının dört esas konumu mevcuttur (Dolinin 1985).
(1) öykü mekânının dışında bulunan yazar anlatıcı.
(2) öykü mekânının içinde bulunan anlatıcı başkahraman veya anlatıcı görgü
tanığı.
(3) öykü mekânının dışında bulunan kurmaca yazar.
(4) öykü mekânının içinde bulunan kurmaca hikâyeci başkahraman veya
hikâyeci görgü tanığı (Dolinin 1985: 185).
Ayrıca, K.A. Dolinin, birinci konumda bulunan anlatıcının anlatısının 3. şahıs
eki ile ifade edildiğini ve sadece karakterlerin dünyasının dışında değil, onların
üstünde bulunduğunu belirtmiştir (1985: 186).
Bunun tam tersine, dördüncü konumda bulunan anlatıcının anlatısı, (daha
doğrusu hikâyeci) 1. şahıs eki ile ifade edilecektir. “Gerçek yazar ile örtüşmeyen ve
öykü mekânında, yani karakterlerin mekânında bulunmayarak kendisinin özel
hikâyesini (veya bizzat tanık oduğu bir hikâyeyi) anlatan anlatıcı figürü, gerçekte
özel hayat ile ilgili gerçek bir anlatı oluşturma denemesi olarak ortaya çıkmaktadır”
(Dolinin 1985: 187).
Güvenilirlik Derecesine göre: Güvenilir:Güvenilmez
Çok fazla anlaşılır olmayan bir kavram olan güvenilmez anlatıcı kavramı W. Bouth
(1961) tarafından ortaya atılmıştır. Bouth’a göre anlatıcı ve örtük yazar
kavramlarının örtüşmediği durumlarda güvenilmez anlatıcı durumu meydana gelir.
Schmid ise daha yeni tanımlamalara göre, anlatıcının güvenilirlik ve güvenilmezlik
84
derecesinin ölçütünün örtük yazar değil, gerçek okur olması gerektiğini belirtmiştir
(2003: 71). Yukarıda bahsettiğimiz insanbiçimcil olmayan, hayvan veya eşya
biçiminde karşımıza çıkan anlatıcılar bir bakıma güvenilmez anlatıcılardır. Bunun
tersine, otobiyografik anlatıların anlatıcıları, öyküyü birinci şahıs ağzından sunan
hikâyeciler daha güvenilir anlatıcılardır.
1.4.6. Kurmaca Okur
Kurmaca okur veya narratator15 (Fr. narrataire, İng. narratee), metin içi bildirişim
düzeyinin anlatı derecesi; kurmaca anlatıcısının alıcısı, anlatıcının kendi hikâyesini
yönelttiği derecedir. Kurmaca okur kavramı son derece şartlıdır; ancak bu durum söz
konusu derecenin sıkça dinleyici olarak tanıtılmasıyla değil, onun her zaman alıcının
düşünülen imgesi olarak karşımıza çıkmasıyla ilgilidir. Bu konu ile ilgili olarak
kurmaca okur ve örtük okur kavramlarının kriterlerinin tespit edilmesi ve
tanımlanması amaca uygundur.
Kurmaca okur imgesinin araştırılması daha Fransız yapısalcılığından önce
Polonya anlatı biliminde yola koyulmuştur. Örneğin, Maria Jasinska’nın
çalışmasında (1965: 215-251) “gerçek okur (szytelnik realny)” ve “epik okur
(szytelnik epicki)” arasında ayırım yapılmış, üstelik gerçek okur somut bir okur ile,
epik okur ise kurmaca okur ile örtüştürülmüştür.
Bilimsel edebiyatlarda sadece örtük (implicit) okur ile kurmaca okurun
karıştırılmasına değil, hatta bunun gibi ayırımdan tamamen vazgeçildiği durumlara
da sıkça rastlamak mümkündür. G. Genette (1972: 267) ve (onun iziyle) sonra S.
15 İl’in tarafından önerilen “narratator”(1996) terimi, Fransız kavramı narrataire (Genette 1972: 226; Prince 1973a) ve İngilizce’deki narratee (Prince 1971) kavramlarının Rusça eşdeğeridir. Destinateur
85
Rimmon (1976: 55; 58) extradiegetik okuru “var sanılan” veya örtük okur ile
özdeşleştirmişlerdir. Genette, hatta böyle bir özdeşleştirmenin ekonomik (yani
kavram tasarrufu) olduğu görüşündedir. M. Bal (1977: 17), Schmid (1973: 23-25;
33-36) tarafından yapılan örtük ve kurmaca okur ayırımının “göstergebilimsel açıdan
önem taşımadığını” savunmaktadır. M. Toolan’a (1988) göndermede bulunan E.
Paducheva (1996: 216), “böylesi tekrarlamaların gerekli olmadığını” açıklamaktadır:
anlatı bildirişimi sırasında anlatıcının alıcısı ikame okur değil de, okurun kendisidir.”
Schmid, tespit etmiş olduklarına dayanarak, kurmaca okurun örtük okurdan
ayırt edilmesi konusunda ısrar etmektedir. Örtük okur, yazarın düşünülen alıcısı veya
ideal recipienti, kurmaca okur ise, anlatıcının alıcısı veya ideal recipientidir (okuru
veya dinleyicisidir) (2003: 99).
1.4.6.1. Kurmaca Okurun Açık Tasviri
Kurmaca okur (narratator), anlatıcı (narrator) gibi iki yöntemle: açık ve örtük olarak
tasvir edilebilir.
Açık tasvir, dil bilgisel ikinci şahıs şekillerinin yardımıyla veya “saygıdeğer
okur”, “sevgili okur”, “aydın okurum” vs. gibi hitap formülleriyle gerçekleştirilir. Bu
yol ile yaratılmış olan okur tipi belli bir niteliklere sahip olabilir. Örneğin, çeşitli
kılıklara giren16 anlatıcı yazar sıfatına büründüğü zaman onun alıcısı yazar
kılığındaki anlatıcının çağdaşı, hayranı olarak karşımıza çıkar. Anlatıda okurun açık
bir şekilde tasvir edilmesi durumlarında anlatıcı alıcısıyla bulunduğu ortam ve
deneyimlerinin ortak olduğunu vurgulamak amacıyla, biz böyle görmüştük, biz böyle
– destinataire kıyaslama yoluyla, narrateur – narrataire ikili yapısını ilk olarak R. Bartnes (1966: 10) kullanmıştır.
86
okurduk vs... örneğinde olduğu gibi, dil bilgisel birinci şahsın çoğul durumundan
yararlanır. Anlatıda bir okurun bulunması, anlatıcının alıcısına yönelttiği soru
cümleleri vasıtasıyla da ortaya çıkar.
1.4.6.2. Kurmaca Okurun Örtük Tasviri
Kurmaca okurun örtük tasviri, anlatıcı tasviri gibi aynı bildirme işaretlerinden
yararlanmakta ve aynı çok anlamlı işlevlere dayanmaktadır. Kurmaca okurun
tasvirinin anlatıcının tasvir edilmesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz, çünkü tıpkı
örtük okurun örtük yazar özellikleri kapsamında yer aldığı gibi, kurmaca okur da
kurmaca yazarın, yani anlatıcının niteleyicisi görevini yapmaktadır. Kurmaca okurun
belirginliği, anlatıcının belirginliğine bağlıdır: anlatıcı ne kadar belirgin ise, alıcı
hakkındaki fikirleri o kadar belirgin şekilde oluşturabilir. Ancak, açık anlatıcının
bulunması, doğrudan kurmaca okurun da anlatıcı ile aynı derecede açık şekilde
bulunduğu anlamına gelmemelidir.
Her anlatıda, genelde kurmaca okuru bulunur. Kurmaca okurun varlığına
işaret eden belirtiler ne kadar zayıf bile olsa, onlar hiçbir zaman tamamen yok
olmazlar. Kurmaca alıcıyı, yani kurmaca okuru belirlemenin edebiyatta başvurma
veya ilgisini çekme (appeal) ve tanıtım (orientation) olmak üzere iki çeşit yolu vardır.
Başvurma, genelde alıcının anlatıcı, onun anlattığı öykü, anlatılan dünya veya onun
bazı karakterleri karşısında belli bir konumu alması için alıcıya örtük bir biçimde
yöneltilen bir çağrı, alıcının bulunduğuna işaret etme yöntemidir. Bu yöntem anlatıda
sıkça başvurulan yöntemlerden biridir.
16 Anlatıcının çeşitli rolleri hakkında bkz. Semenko (1957); Hilsher (1966: 111-162); Bocharov (1967); Meyer (1968); Shou (1996).
87
Schmid tanıtımın, alıcının düşünülen (dilsel, bilgi/epistemolojik, etik, sosyal
vs.) kodlamaları ve normları ile ilgili olduğu görüşündedir. Ayrıca, Schmid’e göre,
anlatıcı alıcının düşünülen normlarını paylaşmayabilir, ancak anlatıcı alıcısı için
anlaşılır dilde konuşmak ve onun bilgi kapasitesini göz önünde bulundurmak
zorundadır.
Her anlatı, anlatıcının kendi alıcısı hakkında hangi görüşte olduğu ile ilgili örtük bilgiler
içermektedir. Yine anlatıcı kendi alıcısını kendisinin verdiği talimatları yerine getiren
pasif, itaatkâr biri olarak veya anlatılanları kendine göre değerlendiren, soru soran,
şüphelerini dile getiren veya karşı çıkan aktif biri olarak düşünebilir ve ona göre
tanıtabilir (Schmid 2003: 102).
Kurmaca okurun aktif muhatap olduğu böyle anlatıları Bakhtin “dil bilim üstü
(metalinguistic)” sınıflandırmasında “çift sesli sözün (dvugolosaya slova)” “aktif
türüne”, başka bir deyişle, aynı anda iki anlamsal konumun “duyulduğu” türe dâhil
eder (1929: 90).
1.5. Anlatı Çözümlemesi ve Dil Bilimi ile İlişkisi
XX. yüzyılın 80’li yılları sosyal bilimlerde “anlatı devriminin” başlangıcı olarak
bilinmektedir. Bu devrimin temel fikrini, bilimin değişik biçimlerinin işlevlerini
anlamanın, ancak onların anlatı tabiatının incelenmesi ile mümkün olduğuna dair
iddia oluşturmuştur. Bu durum, “dil bilimsel devrimin” sosyal, siyasî, ruhbilimsel ve
kültürel problemleri dilsel meseleler olarak kabul etme talebini tamamlamıştır.
Yukarıda adı geçen eğilimler, bilimin çeşitli alanlarının araştırmacılarının
anlatıyı bireysel ve sosyal uygulamaları kavramanın belirleyici metodolojik prensibi
olarak ele almalarına sebep olmuştur.
Bugünlerde metin dil bilimi araştırmalarında metin çeşitlerinden biri olarak
anlatı incelemeleri özel bir yere sahiptir. Anlatı, dünya algılayış usullerinden biri ve
88
insanın var oluşunun özel bir biçimiyken, disiplinler arası araştırma konusu hâline
gelmiştir.
Dil bilimsel bir kategori olarak anlatı, sözlü sıralamayı gerçekte olup biten
olaylar sırasının üzerine kurma yoluyla geçmişte yaşananları özetleme yöntemidir
(Labow, 1972:359). Anlatı meselesi, edebiyat ve dil biliminin araştırma konusudur.
Edebiyatçılar, edebî anlatının anlamlı unsurlarının yapılandırılması ve onun anlamsal
dereceleri meselelerini incelerken, dil bilimi ise edebî anlatıyı teşkil eden dilsel
unsurlarıyla ilgilenmektedir.
Bununla birlikte edebiyat ve dil bilimin yaklaşımlarında yapısal ilişki ortaya
çıkmaktadır. Çünkü edebî tipin hareketliliği Stepanov’un belirttiği gibi, dil
vasıtalarıyla ifade edilir, ancak dil dışı anlamsal vazife ile belirlenir (1976: 148).
Edebî anlatıyı meydana getiren ve dil bilimsel çözümleme konusunu
oluşturan dil araçları ise, her birinin edebî anlatının amacına ulaşmasında önemli
yere sahip olduğu bir bütünlük içinde aşamalı/hiyerarşik olarak düzenlenmiş
unsurların çok seviyeli, çok işlevli bir sistemini teşkil etmektedirler. Anlatıyı teşkil
eden en küçük birim sözcük bile onun dokusunda özel yapısal, anlamsal ve biçem
bilimsel görev üstlenmektedir. M.M. Bakhtin’in görüşüne göre, sözcük “yetkili edebî
algı” ile “oynanmakta olan” “olayın senaryosuna” dönüşme yeteneğine sahiptir
(Bakhtin 1996: 79).
Labow’un belirttiği gibi, esas anlatı birimi “anlatı tümcesidir”. Zira anlatı
tümcesi “en küçük anlatıyı”; zamansal sıralama temelinde olayların sıralaması
üzerine kurulan iki tümcenin birbirini izlemesini oluşturabilir (Labow 1972: 360).
89
Ancak edebî anlatının yapısı esnektir, bunu olayların betimlemenmesi
sırasında zamansal ilişkilerin bozulmasında görmek mümkündür. Bu ise onların daha
detaylı bir biçimde anlatılmasını sağlar, anlatının planını derinleştirir. Böylece,
kanonsal ve kanonsal olmayan edebî anlatı türlerini ayırt etmek mümkündür
(Kucherenko 2001)17.
Rus biçimci mektebi ve yapısalcı eğilimlerine göre (Propp 1968; Barthes
1987; Chatman 1987), edebî anlatı içeriği iki dereceye ayrılmaktadır: 1) dizimsel
işlev genelde kendini izleyen ve onu tamamlayana göndermede bulunduğuna göre
dizimsel ilişkiler içinde bulunan (şahısların davranışlarını nakleden (yansıtan)
davranış birimlerinin) işlevler derecesi; 2) şahıs ve onun karakterolojik özellikleri,
çevresindeki unsurlar, soyut tipler gibi kavramları barındıran varlıklar, fikirler
derecesi.
Bu anlamsal dereceyi, Barthes bütünleyici nitelikteki anlatı birimlerini içeren
paradigmatik derece olarak adlandırmaktadır (1987: 396). Çekimsel/paradigmatik
derece bu durumda anlatı birimlerinin bağıntısı anlamına gelmektedir. Böylece,
birleştirici anlatı birimlerinin bağıntıları her zaman diğer anlamsal dereceden yer
almakta ve çoğunlukla açık biçimde ifade edilmemektedirler. Onlar (bağıntılar) şahıs
veya (ayrı bir epizot veya bütün bir eserin) anlatı/sı derecesinde ortaya çıkarlar.
Birleştirici birimler arasında: birleştirici-belirtici ve birleştirici-bilgi verici anlatı
birimleri olarak iki türü ayırt edilmektedir. Birleştirici-belirtici tür şahıs tipinin
keşfedilmesi, ortam unsurlarının betimlenmesi görevini yapmaktadır. İkincisi ise
(birleştirici-bilgi verici tür) şahıs veya olayların zaman ve mekânını belirleyen bilgi
17 Kucherenko M.İ. İntegrativnaya Funktsiya Konstruktsiy s Prisoyedinyonnım Komponentom, Anglisistika v XXI veke. 22-24 Noyabrya 2001.g. Sankt-Peterburg. http//www.phil.pu.ru/depts/02/anglistikaXXI_01/36. htm - 21k -
90
verici veya süje gelişmesini eşdeğer biçimde kavramaya izin veren herhangi bir
başka bilgiyi veren olarak karşımıza çıkmaktadır (Kucherenko 2001)18.
Dil bilimsel anlatı çözümlemesinin genel ilkeleri, anlatının dil, yorumlama ve
uygulamanın ürünü olarak ele alınmasını gerektirmektedir, başka bir ifade ile gerçek
dünyanın onun dilde yansıma meseleleri ile ilk baştaki örtüşmesi kastedilmekte –
“gerçek dünya” önemli derecede farkında olmadan söz konusu toplumun dilsel
normları üzerinde kurulmaktadır (Vorob’eva 1999: 95). Bu bağlamda anlatı özel
epistemolojik biçim olarak karşımıza çıkmaktadır – insan gerçek dünyayı sadece
anlatı ve hikâyeler vasıtasıyla benimseyebilir. Kalmıkova, Mergentaler (2002) dil
bilimsel araştırmalarda W. Labow’un önermiş olduğu (1997) “anlatı, olayların
zamansal sıralamasını yansıtan düzenlenmiş tümcelerin sıralanması ile geçmişte
yaşananların betimlenmesi yöntemlerinden biridir... anlatılar cevap, istek, sitem v.b
gibi ayrı ayrı söz edimlerinin eşdeğeri işlevini üstlenmektedir” şeklindeki tanımının
klasik bir tanım olarak kabul edildiğini belirtmişlerdir. Labow ve Waletzky’ye göre
(1997) anlatının sahip olması gereken en önemli dil bilimsel özellikler şunlardır: 1)
olayların zamansal yapılanmasına uygun yan tümcelerin bulunması; 2) anlatının
geçmiş zamana ait olması; 3) belirli yapısal unsurların: tanıtımın (şahısların, olayın
yeri ve zamanının betimlenmesi), karmaşık olaylar dizini, değerlendirme (olup
bitenlere karşı yazarın tutumunun ifade edilmesi), çözüm ve sonuç (anlatının
sonuçlandırılması ve onun “burada ve şu anda” durumu ile ilişkilendirilmesi)
(Trotsuk 2004: 61). Böylece, anlatı çözümlemesinde ilk olarak bakılması gereken
konulardan biri anlatının zamansallığıdır.
18 Kucherenko M.İ. İntegrativnaya Funktsiya Konstruktsiy s Prisoyedinyonnım Komponentom, Anglisistika v XXI veke. 22-24 Noyabrya 2001.g. Sankt-Peterburg. http//www.phil.pu.ru/depts/02/anglistikaXXI_01/36. htm - 21k -
91
1.6. Anlatı Zamanı, Kipi/Kipli ği ve Sesi
Zaman, kip/kiplik ve ses bir edebî metin ve dil bilimi kategorisidir. Edebî
eserin zamanı “kendi sanatsal meselelerine hem dil bilgisel zamanı hem de onun
yazar tarafından felsefî algılanmasını barındıran edebî eserin sanatsal dokusunun
kendisidir” (Lihaçev 1975: 215). Anlatı kipliği, Genette’in anlatımıyla, anlatım
konusu olan şeyle ilgili az veya çok güvenilir şekilde ne anlatılabilir ve bu hangi
bakış açısından sunulabilir sorularını araştırır (1980: 161-162).
Discours du Récit (1972)/İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı Söylemi adlı
yapıtında Genette, anlatı biliminde dil bilgisinin önemini belirlerken, anlatının,
Proust’un Kayıp Zamanın İzindesi gibi her ne kadar geniş ve karmaşık yapıya sahip
olursa olsun, bir veya birkaç olayı betimlemeye çalışan sadece bir dilsel yapıt
olduğunu savunmuştur. Böylece hacmi ne kadar devasa olsa bile, anlatıyı dil
bilgisinde fiilin genişletilmesi olarak bakılan tek bir fiil biçiminin retorik gelişmesi
olarak tanımlamak bile pek ala mümkündür. Ayrıca, Genette, Ben gidiyorum. Pyer
geldi gibi cümlelerin anlatının en küçük biçimi olabileceğini de belirtmiştir (Genette
1980: 30). Buna uygun olarak, Genette’e göre “anlatı eserinin çözümleme
problemleri”, yukarıda belirttiğimiz gibi, fiil zamanı kategorisinin zaman, kip/kiplik
ve ses kategorilerinin temelinde kurulacaktır.
Zaman kategorisi bu çalışmada sıra, süre, sıklık olmak üzere üç öğeyi
içermektedir.
Kip veya kiplik kategorisi ise, Genette’in adı geçen eserinde odaklanma/bakış
açısı ile ifade edilmektedir. Genette Kim görüyor? ve Kim konuşuyor? şeklinde iki
esas soruyu sorarak, odaklanmayı belirlemeye çalışmıştır. Bu soruların cevaplarına
92
bağlı olarak, odaklanmayı; sıfır, dışsal ve içsel odaklanma olmak üzere üçe
ayırmıştır.
Ses kategorisi ise anlatıcının/hikâyecinin anlatılan öykünün içinden veya
dışından aldığı konumuna göre belirlenir. Genette’e göre ses/çatı kategorisi dil
bilgisel şahıs kategorisi, anlatım/öyküleme zamanı ve anlatı düzeylerini inceler.
1.6.1. Anlatı Zamanı
Zaman incelemesi çok eskilerden beri dil biliminin ilgi odağı olmaktadır. Ancak
zamanla ilgili çalışmaların büyük bir çoğunluğu dilin biçim bilgisel düzeyinde fiilin
zamansal biçimleri ve söz dizimsel yapılardaki kullanımıyla sınırlı kalmış, başka bir
ifade ile, dil bilgisel zaman kategorisi sınırını, yani tümce ve sözce düzeyinin zaman
biçimlerinin çekimsel yapılandırmaları sınırını aşamamışlardır. 1970’li yıllarda metin
dil biliminin hızlı bir şekilde gelişmeye başlamasıyla zamanı metin düzeyinde
inceleme konusu gündeme gelmiştir. Edebî zaman konusu, ilk kez metin dil bilimi
düzeyinde dil biliminin araştırma konusunu oluşturmuştur. Günümüzde edebî zaman
konusu yeniden dil bilimcilerin ilgi odağı olmakta, ancak bu kez daha yeni düzeyde,
anlatı bilimi düzeyinde araştırılmaktadır. Anlatı biliminde zaman kategorisi ikili
tabiata sahiptir: yani anlatı bilimsel zaman kategorisi, öyküdeki olayların zamansal
sıralamaları, süresi ve sıklığı anlatıya nasıl aktarılmakta ve hangi dil bilgisel
vasıtaların yardımıyla verilmekte olduğu meselelerini araştıran bir kategoridir.
B. Tomashevsky, Teoriya Literaturı. Poetika. Tematika/Edebiyat Kuramı.
Yazın. Tema Örgüsü (1996) adlı çalışmasında edebî eserde öykü/fabula zamanı ve
anlatım zamanının ayırt edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Tomashevsky’nin
tanımlamasına göre “öykü zamanı, tasvir edilen olayların tamamlanması, anlatım
93
zamanı ise eseri okumak için harcanan zamandır (buna uygun olarak da dramda bir
oyunun sergilenme süresidir) (1996: 230).
Öykü zamanı Tomahsevsky’nin açıklamasına göre metinde çeşitli şekilde
verilebilir:
1) eylem anını mutlak/kesin (örneğin, “8 Ocak 18** senesinde saat ikide”, “kışın”) veya
göreceli (olayların eş zamanlı olarak gerçekleşmesini veya onların zamansal ilişkilerine işaret
ederek: “iki sene sonra” vs.) olarak belirleyerek/tarihlendirerek;
2) olayların gerçekleştiği zamansal aralara işaret ederek; (“sohbet yarım saat boyu devam
etti”, “seyahat üç ay sürdü”, veya dolaylı bir biçimde: belirtilen yere beşinci gününde
ulaştılar” vs).
3) bir süre izlenimi yaratarak: konuşmaların hacminden veya eylemlerin normal sürelerini
düşünerek veya dolaylı olarak anlatılanların ne kadar zamanı alabileceğini tespit ederiz.
Belirtmemiz gerekir ki, yazar uzun konuşmaları kısacık süreye sığdırarak ve tam tersine, kısa
konuşmaları uzatarak üçüncü biçimden oldukça rahat yararlanır (Tomashevsky 1996: 230-
231).
Wilpert’in Sachwörtebuch der Literatur (1989) sözlüğünde “sözlü sanatın en
önemli yapısal unsuru” olarak tanımlanan zaman kategorisi, anlatısal zaman
(hikâyenin süresi (buna uygun olarak okuma süresi)) ve anlatılan zaman
(bahsedilmekte olan öykü sürecinin süresi) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Buradaki
anlatısal zaman Tomashevsky’nin anlatım zamanına, anlatılan zaman kavramı ise
öykü/fabula zamanına denk gelmektedir. Ayrıca, Wilpert bu iki zamanın bir anlatım
tekniği olan bilinç akımı/stream of consciousness gibi durumlarda örtüşebileceğini
savunur. “Zira kitabı okuma, eylemin gerçekleştiği süre kadar zamanı kapsayabilir
veya bu iki zaman geleneksel romanlarda yapıldığı gibi ayrılabilir: geleneksel
romanlarda “çekirdek” olaylara yoğunlaştırma, zaman ve zamansal sıçramalara
odaklama sayesinde anlatılan zamandaki büyük bir süreyi anlatı zamanında kısa
sürede yakalayabilir” (Wilpert 1989: 1043-1044; Tamarçenko 1999: 101).
Anlatı zamanı ile ilgili olarak Manfred Jahn Narratology: A Guide Theory of
Narrative (2002) adlı çalışmasında anlatının iki büyük zamanını belirtmiştir: geçmiş
94
zaman anlatısı (narrative past) ve şimdiki zaman anlatısı (narrative present). Bunlar
anlatıcının olayların hangi zamanda olduğunu anlatmasına bağlıdır. Aslında metinde
zamanın kullanılması anlatıcının konuşma anıyla ilgilidir.
Bunun dışında Jahn adı geçen çalışmasında söylem şimdisi (Discourse-Now)
ve hikâye şimdisi (Story-Now) kavramlarına da yer vermekte ve bu kavramları şu
şekilde açıklamaktadır:
Söylem şimdisi, konuşma/söylem anındaki zamanın şimdiki anı; anlatıcının (narrator’un
şimdiki zamanı);
Hikâye şimdisi ise hikâyenin içindeki şimdiki an (zaman); kahramanın şimdiki zamanı.
(2005)19
Jahn (2005), ayrıca, bunlara bağlı olarak anlatı zamanı çözümlemesinde Ne
zaman?, Ne kadar?/ Ne zamana kadar? ve Ne sıklıkta? gibi üç soru ile
karşılaşılacağını belirtir. Ayrıca, burada ilk sorunun, anlatının düzeni ve sırasını,
olayın ne zaman olduğunu bildidiğini; ikinci sorunun ise anlatının uzunluğunu,
sürekliliğini; üçüncüsünün ise olayların sıklığını bildirdiğini belirtmiştir.
Zamanı düşünen ve onu araştırmaya kendini adamış insanlar onu çeşitli
açılardan incelemeye almışlardır. Örneğin, biyolojik zaman (silsile, yaşam ritmi);
jeolojik zaman (dönem, devir, tarih); tarihî zaman (çağ, zaman, asır); fizikî zaman;
felsefî zaman; psikolojik zaman; mitolojik zaman; edebî zaman; dil bilimsel zaman
vs., bu şekilde bilim sistemine ve araştırma alanına göre değişmektedir. Bu yüzden
felsefî ve dil bilimsel çalışmalarda farklı anlamlardaki zamanlardan bahsedilir.
Son zamanlarda edebiyattaki zamanla ilgili çalışmaların sayısı hızla
artmaktadır. Edebiyattaki zaman çeşitli yönleriyle değişik yaklaşımların araştırma
konusunu oluşturabilir. Örneğin, edebî eserin dil bilgisel zamanı incelenebilir; bu
19 Bkz. http://www.uni-koeln.de/~ame02/pppn.htm
95
konuda R.O. Jakobson’un Poetry of Grammar and Grammar of Poetry (1961) adlı
çalışması son derece önemli bir çalışmadır. Lihaçev, bu çalışmanın edebî eser
zamanının incelenmesindeki dil bilgisel yaklaşımın özellikle lirik şiir üzerinde çok
verimli olduğuna dikkati çeker (1979: 214). Zaman meselesi üzerine yazarların
görüşleri de incelenebilir; bu konudaki önemli çalışmalar Poulet’in Etudes sur Ie
temps humain (1949) ve Meyerhoff’un Time in Literature (1960) adlı çalışmalarıdır.
Bu çalışmalar zamanın felsefi açıdan incelenmesini ele almakta ve zaman konusunun
eserde nasıl meydana geldiği ve nasıl çözümlendiğini araştırmaktadır. Anlatıda
zaman konusu dil bilimciler ve felsefe araştırmacılarının olduğu gibi, anlatı
bilimcilerin de ilgi odağı olmuş, birçok araştırmacının araştırma konusunu
oluşturmuştur. Bu konuda kendinden en çok söz ettiren çalışmalar P. Ricoeur’un
Time and Narrative/Zaman ve Anlatı (2000); Fleischmann’ın Tense and Narrativity
(1990) adlı çalışmasıdır. Ayrıca, bu konu Batı bilim dünyasında G. Genette, Tz.
Todorov, Toolan vs., Rus ekolünde ise B. Tomashevsky, V. Uspensky, D.S. Lihaçev
vs. gibi birçok bilim adamının ilgi odağı olmuştur. Bahsettiğimiz araştırmacılar,
diğer birçok araştırmacıların da olduğu gibi, zaman konusu ile birlikte neredeyse
onunla birlikte düşünülen kip ve bakış açısı konularını da incelemişlerdir.
Çizgisel ve durağan bir olgu olan metinden edebî eser dünyasına geçişi
sağlayan metnin en önemli özellikleri, Genette, Todorov başta olmak üzere birçok
araştırmacıların da belirttiği gibi, zaman, kip ve bakış açısı kategorileridir. Anlatıda
zaman kategorisi, sayfa içindeki harflerin; kitap içinde sayfaların sırası biçiminde
beliren edebî eser metninin zaman ekseni ve kurmaca dünyada olayların ve
karakterlerin oldukça karmaşık bir biçimde düzenlenmiş zaman ekseni olmak üzere
iki zaman ekseninin oranı ile ilişkilidir (Todorov 1975: 63).
96
Zaman kavramı altında genelde zamanda olup bitenlerin 3 biçimi anlaşılır:
geçmiş, şimdiki an ve gelecek. Dilde zamansal gerçeğin iki farklı türü mevcuttur.
Sözlü anlatıdan farklı olarak, yazılı anlatıdaki zamanın spesifik özellikleri meselesi
dil biliminde metin dil bilimi alanının meydana gelmesine bağlı olarak ortaya
çıkmıştır. “Edebî zamanı biz olay örgüsünün kurulmaya başladığı olayların zamanı,
başka bir deyişle konu zamanı olarak algılarız” (Turaeva 1979: 15). Edebî zaman,
metin içinde olup bitenleri zamansal bakımdan düzene sokar. “Edebî zaman dahi, her
hangi bir zaman gibi olayların zamansal bakımdan uzaması olarak algılanan bir
uzunluğa, süreye sahiptir” (Turaeva 1979: 15).
Edebiyattaki zaman ve mekân konusu ile ilgili olarak, Rus dil bilimcilerinden
R.A. Zabov ve A.M. Mostapanenko O Tipologii Prostransvenno-Vremennıh
Otnoşeniy v Sfere İsskustva, Ritm, Prostranstva i Vremya v Literature i
İsskustva/Sanat Alanındaki Zamansal ve Uzamsal İlişkilerin Tipolojisi Hakkında;
Sanat ve Edebiyatta Ritm, Uzam ve Zaman (1974) başlıklı çalışmalarında onları
edebiyat ve sanata katkısına göre üçe ayırmışlardır: 1) Realist (fizikî) zaman ve
mekân; 2) Kavramsal zaman ve mekân; 3) Duygu zamanı ve mekânı.
1. Fizikî zaman ve mekân, bizim dışımızda gelişen, yani gerçek zaman ve mekândır. Fizikî
zaman ve mekân sınırsızdır.
2. Kavramsal zaman ve mekân, bizim etrafımızdaki dünya, tabiat, insanlarla ilgili bizim duygu
dünyamızda oluşan kavramlardır. Buna örnek olarak, ay, gün takvimlerini verebiliriz.
3. Duygu zamanı ve mekânı, insanların duygu ve düşüncelerinin, psikolojik durumlarının
değişmesiyle ilgilidir, başka bir deyişle, bir eserin içindeki zaman ve mekâna bağlı olarak
kişilerin duygularının değişmesidir (Zabov, Mostapanenko 1974: II).
Sanat eserinin zamanı demek nedir? Onun dil bilgisel zaman kategorisiyle ve
zamanın felsefî algılanışıyla olan ilişkisi nasıldır? Lihaçev, Poetika Drevnerusskoy
Literaturı (1979) adlı çalışmasında sanatsal zamanı eserin sanatsal dokusunu
meydana getiren olgu olarak tanımlamış ve hem dil bilgisel zamanın hem de zamanın
97
yazar tarafından felsefî biçimde algılanışının da sanatsal zamana bağlı olduğunu
savunmuştur. Sanatsal zaman, Lihaçev’un belirttiği gibi, nesnel, fizikî zamandan
farklı olarak, zamanın öznel algılanış çeşitlili ğinden yararlanır. Bilindiği gibi, insan
zamanı oldukça öznel bir biçimde algılar. İnsan için zaman oldukça yavaş
geçebildiği gibi hızla akıp gidebilir. Edebî eser de insan ürünü olduğuna göre,
eserdeki zaman da özneye bağlı olarak değişik biçimde sergilenebilir.
Ayrıca, Lihaçev, zamanla ilgili önemli bir hususa dikkatimizi çeker; zamanın
edebî eserde tasvir edilmesinin dil bilgisi meselesi olmadığı görüşünü ortaya atar:
Anlatıda fiil şimdiki zamanda kullanılmış olabilir, ancak okur geçmişten bahsedildiğini açıkça
anlayacaktır. Fiiller geçmiş ve gelecek zamanda da kullanılmış olabilir, ancak tasvir edilen
zaman şimdiki zamanı gösterir. Dil bilgisel zaman ile sözlü eser zamanı esaslı bir şekilde
ayrılabilir. Eylem zamanı ile yazar ve okur zamanı birçok faktörlerin birleşimiyle kurulabilir;
bunların arasında dil bilgisel zaman sadece o faktörler toplamının biridir. Dil bilgisel zaman ile
edebî zamanın ayrımı buna rağmen, elbette, sadece dışsaldır: eserin dil bilgisel zamanı
kendiliğinden anlatının üst düzey yapısına, eserin sanat-üstü yapısına dâhil edilir... (Lihaçev
1979: 220).
Böylece, sözlü eserde tasvir edilen zaman dil bilgisine yüklenilemez. Lihaçev
ayrıca, dil bilgisinin edebî zamanın oluşumu için kriter derecesindeki faktör
olmadığını, anlatının bütün parçalarının zamansal bir işleve sahip olduklarını
vurgulamıştır (Lihaçev 1979: 220)
Sanat eserlerindeki zaman çeşitlerini D.S. Lihaçev, 1) Anlatı zamanı; 2)
Yazar zamanı (yazılı kültür ürünleri için için); 3) Anlatıcı zamanı (sözlü kültür için)
ve 4) Okur veya dinleyici zamanı olarak dörde ayırmıştır (Lihaçev 1979: 212).
Ancak, burada sözü edilen yazar zamanı, anlatıcı ve okur veya dinleyici zamanı
kavramları, Lihaçev’un görüşlerine göre, yazarın, anlatıcının ve okur veya
dinleyicinin anlatıdaki olaylarla ilişkisine göre belirlenecektir. “Yazarın eserde
sanatsal niyetinin “yansıtıcısı/retranslator” olarak kendi örtük imgesini, hikâyeci,
98
anlatıcı imgesini yarattığı zaman, anlatı zamanının betimlemesine yazar zamanı,
anlatıcı zamanlarının betimlemesi eklenecektir... Bazı durumlarda betimlenen bu
sürelere okurun veya dinleyicinin betimlenen zamanları eklenebilir. Çünkü, yazar her
zaman kendi eserinin okurun veya dinleyicinin ne kadar zamanını alacağını belli bir
derecede hesaplar. İşte bu eserin gerçek “ölçüsüdür”. Ancak, çok nadir de olsa, bu
süre (okurun eseri okuma süresi) tasvir edilebilir. Bu durumda, yine, yazar zamanının
yazar imgesi ile ilişkili olduğu gibi, okur zamanı da okur imgesi ile ilişkilidir”
(Lihaçev 1975: 212-213).
Destancı zamanı (folktellers time) kavramı da D.S. Lihaçev (1979) tarafından
önerilmiştir. Destancı zamanı, eskiden geçmiş destan zamanı ile dinleyici zamanını
ayıran veya onları birbirine bağlayan bir zamandır. Destancı dinleyiciyi eski
kahramanlık devrinin içine götürür, o zamanı yaşatır, ama aradaki zaman uzaklığı
tam olarak örtülmezse de olanlar unutulur. “Destancı zamanının destan zamanından
ayrılan başlıca yanı, ikisinin sadece iki ayrı zamanda olması değil, kahramanların
zamanı ile destancının zamanının arasında büyük bir fark olmasıdır” (İbrayev 1998:
94). Destancı için destandaki olaylar gerçek, dinleyici için yalan olabilir: Meselâ
birçok Kırgız destanlarında tespit edilebilen saga calgan maga çın... “senin için
yalandır ama benim için gerçektir” gibi örnekler bunun bir göstergesidir. Destan
zamanı kavramı bizim hikâye çözümlemesinde kullandığımız öykü zamanıyla
eşdeğer bir kavramdır. Çünkü, öykü zamanında olduğu gibi, destan zamanı
kahramanların yaşadığı, olayın gerçekleştiği zamandır, destancı zamanı ise o
zamanın destan olarak anlatıldığı zamandır. Buna göre destan zamanı destancının
fikrine göre gerçek zamanı ifade etmektedir ve böylece kendi yaşadığı zamanda onu
örnek alarak oluşturduğu model zamandır.
99
İbrayev, zaman açısından destan zamanı ile destancı zamanı arasında kalan
zaman aralığının da destanda yüklendiği bir işlevinin olduğunu; o zaman aralığının
görevinin dinleyici için uzak olan destan zamanı ile dinleyici zamanını
yakınlaştırmak, bu uzun zaman aralığını inandırıcı kılmak olduğunu savunmuştur
(İbrayev 1998: 108). Bu zaman arası, kahramanlar ile dinleyiciler arasında kalmış
zamanı doldurur.
Dikkat edilmesi gereken durum, Lihaçev’in de belirttiği gibi, yazar zamanının
sadece yazılı edebiyatlar için geçerli olduğudur. “Destanlarda diğer folklor
ürünlerinde olduğu gibi sadece eylem zamanı (vremya deystviya) ve icracı zamanı
(vremya ispolnitel’skoye) vardır. Destanların eylem zamanı da masalların zamanı
gibi geçmişe aittir” (Lihaçev 1979: 232). Destanlarda yazar zamanının “olması da
mümkün değildir. Çünkü bunlar birer folklor mirasıdır. Destanı yaratan müellifin adı
sanı belli olsa bile, onun yaratıcılığını anlatıcı zamanından başka bir yerde görmek
zordur. Bunun nedeni de gerçek yazar zamanının edebiyatta olmasıdır. Olayı
anlatmak için hangi zaman aralığının, hangi hedefin seçildiği yazarın isteğine
kalmıştır. Bu nedenle de yazılı edebiyatta yazar zamanı çok çeşitlidir. Bunların hepsi
yazarın üslubundan doğar. Kahramanlık destanlarındaki destancı zamanı folklorik
türlerin asırlık geleneğine uygun olarak gelişir ve devamlılık arz eder” (İbrayev
1998: 103).
Destan zamanı, destancı zamanı kavramlarının yanı sıra İbrayev Destanın
Yapısı (1998) adlı çalışmasında bir de nefes alma zamanı kavramını önerir. “Seyrek
de olsa geçmiş zamana geri dönme fırsatını, bu nefes alma zamanı imkân verir”.
Destancının bir makamdan ikinci bir makama anlatım veznini yavaşlatmaya ya da
çabuklaştırmaya, şiirden halk nesrine, halk nesrinden şiire geçmeye de fırsat veren yer, bu nefes
alış zamanı ile direkt bağlantılıdır. Destancının bir epizotu, bir olayı anlatımın tamamında
100
birkaç kat ve farklı anlatım hızlılığına dönüştürmesi uygun görülmez. Bu, başka bir olaya
dönülmüş gibi bir izlenim uyandırır (İbrayev 1998: 114).
Destandaki nefes alma zamanının işlevi bir konudan ikinci bir konuya veya
bir durumdan ikinci bir duruma geçişi sağlamaktır. Destancı anlatım hızını artırırken
veya yavaşlatırken de nefes alma zamanından yararlanır, çünkü İbrayev’in de
belirttiği gibi, “nefes alma zamanı çoğunlukla diyalog, monologlarda, yazarın kendi
ifadelerinin yer aldığı bölümlerin başında ve sonunda yer almaktadır. Fiilden söze
(diyalog, monolog) sözden fiile geçmenin arası nefes alma zamanı ile birliktedir”
(İbrayev 1998: 115).
Zamanın hızlı ya da yavaş akması olayın yoğunluğu ile doğrudan
bağlantılıdır. Olay olağanüstüleşmeye başladığında zaman hızlı akar. Olayın kendisinin
anlatılmadığı yerde onun yerini zaman doldurur. Örneğin, aradan aylar, yıllar geçti,
birkaç gün sonra gibi zaman belirteçleriyle ara kapatılır. Destanlarda, genelde,
zamanı anlatmak olayın yoğunluğunun azaldığı yerde akla gelir.
Sonuçta destancı zamanı destan zamanını, konu zamanını, kahramanın sözlerinin
ve faaliyetlerinin zamanını bir noktada toplamaktadır. Böyle bir durumda, dinleyici,
içinde bulunduğu zamanı unutup olayların geçtiği zamanın etkisi altına girmektedir.
Destancının jest, mimik, el-kol hareketleriyle anlatım sahne oyununa dönüşmektedir.
Destan zamanı ile ilgili olarak A.A. Potebnya İz Zapisok po Teorii
Slovesnosti/Edebiyat Kuramı Notlarından (1905) adlı çalışmasında şöyle
yazmaktadır:
Lirik, praesens’tir. O, duyguyu nesnelleştirerek ve düşüncelerini boyun eğdirerek sakinleştiren
bir bir şiirsel idraktır. Destan, perfectrum’dur. Bundan dolayı da sakin bir biçimde olup biteni
izler, tarafsızdır (Potebnya 1905: 531-532; Lihaçev 1979: 232).
101
Epik zaman ile ilgili ilginç bir açıklamayı M. Bakhtin’in Epos ve
Roman/Destan ve Roman (1970) adlı makalesinden bulabiliriz: Epik zaman, diğer
bütün zaman türlerinden, her şeyden önce ozan ve dinleyicilerin bulunduğu
zamandan kendini mutlak sınırla ayırdığını, dolayısıyla destan zamanının kapalı,
mutlak ve tamamlanmış epik geçmiş zaman olduğunu belirtmiştir. “Destan
dünyasında herhangi bir tamamlanmamışlığa, kararsızlığa yer yoktur” (Bakhtin
1970: 404).
Destanda, genelde, zaman da mekân da değişmeden, düzgün bir şekilde kendi
sırası içinde verilir. Kahraman ne zaman, ne yapmışsa hepsi sıralı bir şekilde anlatılır.
Yani, gerçek hayatta nasıl olmuşsa destanda da öyle geçer. Genel olarak ele alındığında
bütün destan konuları içindeki çeşitli olaylar, zaman yönünden yazılı anlatılardaki gibi
bağımsız değildir. Destanların anlatımı olayların geçtiği zamana doğrudan bağlıdır.
İbrayev, destan anlatımında destancı zaman sapmalarını yaratmak isterse veya öyle
bir durum söz konusu olduğunda, olayların sırasını bozmak için destancının konuya sık sık
geri dönmesi gerektiğini belirtir. Çünkü, olayın genişliği, destanın giriş kısmı, büyük
olayların düzenlenişinden dolayı dinleyicinin yolunu şaşırması oldukça kolaydır.
Dinleyici yazılı edebiyat okuru gibi, geçen her olayın üzerinde düşünmez. Dinleyici
ister istemez destancının anlatış tarzına, onun hızına uymak zorundadır. Yazılı anlatıda
ise okuma hızını okur kendi ayarlama, istediği yerde durup, düşünme avantajına sahiptir
(İbrayev 1998: 111).
Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz gibi tezin temel kaynağını oluşturan Gérard
Genette’in Discours du récit (1972)/ Narrative Discourse (1980) adlı yapıtında
anlatıyı incelerken anlatı zamanına da geniş bir yer ayırmıştır. Bu araştırmasında üç
önemli kavram dikkatimizi çeker: Öykü (story), yani anlatının içeriği, olayların
102
kronolojik düzendeki biçimidir; anlatı (narrative), yani anlatı söylemi, metnin
kendisidir; öyküleme (narrating) veya anlatım (narration), yani anlatı eyleminin
üretilmesidir. Genette, çalışmasında ne anlatıldığı (öykü) ile nasıl anlatıldığı (söylem)
arasında ayrım yapar.
Gérard Genette de bu çalışmasında romanda mekâna göre zamanın daha
önemli olduğunu şöyle belirtir:
Size bir öyküyü nerede geçtiğini ve bu yerin öyküyü anlattığım yerden uzak ya da yakın
olduğunu belirtmeksizin gayet güzel anlatabilirim; ancak öyküyü, anlatım edimime ilişkin bir
zamana yerleştirmem hemen hemen olanaksızdır, çünkü öyküyü mutlaka şimdiki, geçmiş ya da
gelecek zamanlardan birinde anlatmalıyım. Anlatım derecesinin/evresinin zamansal
belirlenmesinin uzamsal belirlenmesinden açıkça daha önemli olmasının nedeni de bu olabilir.
(1980: 215)
Bir romanda geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman iç içe geçerek
kullanılabilir. Gerçekte anlatıyı oluşturan zamansal doku oldukça karmaşık bir yapı
taşır. Genette’in belirttiği gibi “zamanlar da birer biçimdir” (1980: 63) ve anlatı
hiçbir zaman tekbiçimli uzamda gelişmez: “Bu zamansal aykırılıklar, öykü ile anlatı
arasında tümel bir çakışma yaratacak bir tür sıfır derecenin varlığını ileri sürer
gibidirler” (Genette 1980: 79) ve anlatı bu çizginin öncesinde (gerileme/analepsis)
ve sonrasında (önceleme/prolepsis) gerçekleşir. Bu kavramlar Genette’in
çözümlemesine göre sıra bölümünün konusudur.
1.6.1.1. Sıra: Anlatı zamanı, Öykü zamanı, Okuma zamanı
Zaman, Toolan’ın açıklamasına göre, geçmiş ve şimdiki durum arasındaki mesafeyi
sistematik olarak ölçme anlamına gelen bir yapılanma ve yapısalcı20 kavramdır
(1988: 48). Ayrıca, Toolan Rimmon Kenan’ın “zaman mantığa aykırı olarak tersine
20 Toolan bu iki kavramı şöyle açıklamaktadır: Yapılanma (structuring), çünkü o belirli durumların ya da durum değişmelerinin arasındaki ilişkiyi ileri sürüyor ve açıkça söylüyor. Yapısalcı (structuralist),
103
çevrilemez/geri dönülemez değişim içindeki yinelemedir” (1983: 44) şeklindeki
tanımlamasını biraz daha değiştirerek şöyle açıklamıştır: “Zaman algılanan tersine
çevrilemez/geri dönülemez değişim içinde algılanan yinelemedir” (1988: 48).
Böylece, Toolan adı geçen yapıtında öykü zamanı (story time) ve metin
zamanı (text time) kavramlarının her ikisinin de gerçek zamansal ilerlemeyi ifade
etmediğini, ancak zamansallığın çizgisel (linear) sözlü işareti olduklarını belirtmiştir
(1988: 49).
Toolan için zaman sıralaması ile ilgili olan zaman sapması/anachrony olay
sıralamasındaki doğal veya mantıksal durumdan erken ya da geç anlatılan herhangi
bir metin yığınıdır. Ayrıca, o (Toolan) tek bir cümlede bile zaman sapmalarının
(anachrony’nin) bulunabileceğini belirtir. Örneğin:
Kral acıdan öldü çünkü kraliçe ölmüştü.
Burada aslında bağlı neden belirten cümle zaman sapmasıdır/anachronydir, kralın ölümünün
ifade edilmesinden sonra söylenmektedir (Toolan 1988: 50).
Ancak, büyük anlatılardaki zaman sapmaları daha karmaşıktır. Toolan,
anlatıdaki zamansal sapmaları ikiye ayırır ve onlar için Genette ve Todorov’dan
farklı olarak, daha çok film anlatıları için kullanılan geçmişe dönüş (flashback) ve
ileriye gidiş (flashforward) terimlerini kullanır. Toolan için her geciken veya
ertelenen açıklama gerileme, her erken açıklanan ifadeler de öncelemedir (1988: 50).
Zamansal sapmanın iki türü olan gerileme ve önceleme kavramları için M. Bal geriye
çevirme ve tahmin etme anlamındaki retroversion ve anticipation kavramlarını
kullanmayı tercih etmiştir (Bal 1985: 94-95).
Bunların dışında Toolan gerilemeyi yine iki türe ayırt etmiştir: hemen önceki
anlatılan metindeki karakter (character), olay (event) ve ana öykü (storyline)
çünkü şimdiye kadar o bizim belirtilen durumlar arasındaki belirli benzerlikler ve belirli farklılıklar
104
hakkında ya da başka bir karakter veya olay hakkında bilgi içerdiğine göre ya
homodiegetik ya da heterodiegetik olur (1988: 50).
Buradan anlaşıldığı gibi, zaman incelemesinin ilk kategorisi olan sıra (order),
anlatının zaman düzeninin çözümlemesini ve öykü düzeniyle karşılaştırılmasını
içermektedir.
Anlatı çözümlemesinde üç zamandan söz edilebilir; anlatı zamanı, öykü
zamanı ve okuma zamanı. Öykü zamanı ve anlatı zamanı kavramları Rus
biçimcilerinin geliştirdiği fabula ve syuzhet ayrımında temellendirilmiştir (Tynianov
(1923), Shklovski (1929), Tomashevski (1931)). Olayların kronolojik olarak
kuruluşu fabulayı, okurun bu olayları öğrenme biçimi de syuzhet’yi oluşturur
(Tutumlu 2002: 21).
Todorov, Introduction to Poetics (1975) /Türkçesi: Poetikaya Giriş (2001)
adlı çalışmasında anlatı zamanı sıralaması ve öykü zamanı sıralaması arasında
tamamen bir paralelliğin söz konusu olamayacağının altını çizer, zira anlatı
zamanında “öne” ve “geriye” “koşuşturmalar” kaçınılmazdır. Böyle zamansal
bozulmalar iki zaman ekseninin farklı tabiatlarından kaynaklanmaktadır; öyküleme
zamanı ekseni tek boyutlu olurken, tasvir edilen olguların zaman ekseni, yani
kurmaca zaman ekseni çok boyutludur. Todorov, böyle zaman sapmalarının geriye
dönüş (retrospective) ve ileriye atlama (prospective) olmak üzere başlıca iki türü ile
izah edilebileceğini belirtmiştir (1975: 66). Todorov’un kullandığı retrospective ve
prospective kavramları Genette’in analepsis ve prolepsis kavramlarına denk gelir.
Rus araştırmacısı İ.R. Galperin de kavram tercihini Todorov’dan yana
kullanmış ve gerileme ve önceleme kategorilerini bir süreksizlik (diskontinuum)
tanımamıza dayanmıştır.
105
türleri olarak nitelendirmiştir (1977: 531). Onlar, Galperin’e göre “metnin çizgisel
gelişimi koşusundaki bir soluk vermedir” (1977: 531). Anlatı için bu iki kategori
önemli bir yere sahiptir; gerileme sayesinde anlatı şimdisinde gerçekleşen olayları
daha önce bildirilenlerle birleştirerek, daha iyi anlayabiliriz. Aynı şekilde önceleme
de anlatı kurgusu için son derece önemlidir; Galperin’in de belirttiği gibi, önceleme
tekniği yardımıyla “yazar okurun dikkatini yönlendirir, okurun yaratıcılık
potansiyelini harekete geçirir, metnin daha sonraki gelişmesinde olacaklar hakkında
tahminde bulunur” (1977: 531).
Önceleme kategorisinin metnin diğer kategorileriyle etkileşim derecesi
farklıdır. Önceleme daha çok gerileme ve süreklilik kategorileriyle sıkı ilişkilidir. Bu
ili şki bu üç kategorinin tabiatından doğmaktadır: onların üçü de zaman ve uzam
kavramlarının ayrılmaz parçalarıdır. Süreklilik terimi birşeyin durmadan meydana
gelmesi, yani zaman ve uzamda parçalara bölünmeyen, süreklilik bildiren hareket
akımı anlamına gelmektedir. Metinde süreklilik tasvir edilen olayların sıralaması
sayesinde meydana gelir ve anlatının sıralılığını gerçekleştiren mantığa göre
düzenlenmiş sözcelerin zinciri olarak tanımlanır. Gerileme, anlatının sürekliliğindeki
bir tür yineleme, aradır. Önceleme ise metnin daha sonraki bölümlerinde olacaklarla
ilgili bildiridir. Bu üçü doğrudan birbirleriyle bağlantılıdırlar. (Gluşkova 2002: 66)
Sıra kategorisi düz kronolojiyi ve kronolojiden sapmaları (anachronies)
içerir; öykü zamanı eksenindeki olayların anlatı zamanı eksenine nasıl aktarıldığı işte
bu sıra ayırımı aracılığıyla ortaya konulur. Dolasıyla, sıra kategorisi altında ilk
incelenmesi gereken kavram zaman sapmalarıdır. Anlatıda olayların anlatı şimdisine
göre geriye veya ileriye giderek anlatılmasına bağlı olarak zaman sapmasının
106
gerileme (analepsis) ve önceleme (prolepsis)21 olmak üzere esas iki türü mevcuttur.
Aşağıdaki tablo düz kronolojiye bağlı öykü zamanı ile anlatı zamanı arasındaki
ili şkiyi göstermektedir.
Bu tabloda kesintili çizgi anlatı zamanına (AZ), normal çizgi öykü zamanına
(ÖZ) işaret etmektedir. Olayların metin içindeki akışı A, B, C..., kronolojik sıra ise 1,
2, 3... şeklinde gösterilmektedir. Buna göre yukarıdaki metin sırasıyla A, B, C, D, E
olmak üzere beş bölüme ayrılırken, zamansal olarak ise 1, 2, 3, 4, 5 sırasında yine
beş bölüm bulunmakta ve her olay anlatı zamanında öykü kronolojisinden aldığı yere
göre kendi sırasıyla verilmektedir. Başka bir ifade ile öykü başlangıçtan sona doğru
düz kronolojik anlatımla anlatılmaktadır. İki sıralamayı bütünleştirerek anlatının
sırasını şöyle gösterebiliriz: A1-B2-C3-D4-E5.
21 Genette, öznel olgu düşüncesini yaratan anticipation veya retrospection terimlerine bağlı olan psikolojik çağrışımlardan kaçınmak amacıyla, kendi deyimiyle, “daha nötr” terimler olan gerileme (analepsis) ve önceleme (prolepsis) terimlerini kullanmayı uygun bulmuştur. Ayrıca, Genette, bu tercihini şu şekilde açıklamaya çalışmıştır: “Bu durumda terim kargaşası ve terim özdeşmezlikleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Prolepsis ve analepsis kavramları diğerlerinden daha dil bilgisel nitelik taşımalarıyla ayırt edilir. Birbirinin karşıtı olan ana- ve pro- köklerine eklenen –lepse eki Yunancada birşeyi almak anlamına gelmektedir, anlatıda ise itiraf etmek veya anmak anlamını verir. Böylece karşıt kökleriyle birlikte sözcük anlamı önceden alma ve sonradan alma anlamını ifade etmektedir. –lipse eki ise (örneğin, ellipsis veya paralipsis kelimelerinde olduğu gibi) atlamak, susmak anlamını ifade eder.” (1980: 40). Bu kavramlar içeriği bakımından aynı anlamı ifade etmelerine rağmen değişik biçimde adlandırılmaktadır. Onlardan belli başlıları yukarıda sırayla karşılaştırılarak verilmeye çalışılmıştır.
107
Anlatı zamanında, yukarıda belirttiğimiz gibi, zaman sapmaları da meydana
gelir. Örneğin, anlatıcı, anlatı şimdisinde bulunarak, anlatacağı öyküyü geriye
dönerek anlatabilir. Buna göre yukarıdaki tabloyu yeniden düzenlersek, tablo şu
şekilde değiştirilebilir:
Yani, anlatıcı anlatı şimdisinde bulunarak, o anki olayları anlatırken, bir anda
geçmişe de dalabilir ve ani bir zıplayışla geleceğe de geçebilir. Öykü zamanındaki
olaylar sırasıyla anlatıdaki sıralanışını bütünleştirecek olursak şöyle bir formül ortaya
çıkar: A4 – B1 – C2 – D3 – E5. Burada görüldüğü gibi B’de bir kırılma meydana
gelmekte ve anlatı zamanında bir gerileme (analepsis) yaşanmaktadır.
Gerileme, dışsal gerileme (external analepsis) ve içsel gerileme (internal
analepsis) olmak üzere ikiye ayrılır. Robert Burgoyne, “Film Narratology” (Filmin
Anlatı Bilimi) (1992) adlı makalesinde, gerilemelerin, ilk anlatıda yer alan olaylardan
önceki bir zaman dilimini kapsadıklarında dışsal gerileme, ilk anlatıdaki bir eksikliği
tamamladıklarında ise içsel gerileme olduklarını belirtmiştir (1992: 119; Tutumlu
2002: 25).
Genette, bunların dışında karışık gerileme (mixed analepses), içsel içöyküsel
gerileme (internal heterodiegetic analepses), içsel dışöyküsel gerileme (internal
108
homodiegetic analepses), tamamlayıcı gerileme (completing analepses), yinelenen
gerileme (repeating analepses), kısmî gerileme (partial analepses), tam gerileme
(complete analepses) gibi birçok gerileme türünün daha olduğunu belirtmiş ve onları
şu şekilde açıklamaya çalışmıştır:
Genette ilk/birincil anlatıdan önceki zaman dilimini kapsayıp, ondan (ilk
anlatıdan) sonra biten anlatıları içine aldığı durumlarda karışık gerileme; ilk anlatı
içeriği ve çizgisinden farklı bir olay çizgisine ait (bununla farklı öykü içeriğine dâhil
olan) zaman dilimine işaret ettiğinde içsel dışöyküsel gerileme; ilk anlatıdaki
eylemlerin gelişme çizgisine dâhil olduklarında ise içsel içöyküsel gerileme söz
konusu olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, içsel içöyküsel gerileme durumunda iki farklı
zaman dilimlerinin; ilk anlatının zaman çizgisi ile içsel içöyküsel gerilemenin zaman
çizgisinin birbiriyle karışmasının pekâla mümkün olduğunu vurgulamıştır (1980: 50).
Genette, burada içsel içöyküsel gerilemeyi tamamlayıcı gerileme (completing
analepses) ve yinelenen gerileme (repeating analepses) olmak üzere yine iki alt türe
ayırmıştır. Genette’in deyimiyle tamamlayıcı gerileme veya geri gitme (return), bir
önceki olguları anlatan anlatıdaki boşluğu geciktirerek de olsa dolduran gerileme
parçalarını içerir. Bununla birlikte anlatı belirli bir olgular ve takip eden az veya çok
geciken açıklamalarla ilgili zamansal erteleme (temporary omissions) mantığına,
zaman akımına kısmen bağlı olmayan mantığa göre kurulur. Bu zaman
boşlukları/atlamaları anlatının zaman sırasındaki basit bir eksilti, aralık olabilir
(1980: 51).
İçsel içöyküsel gerilemenin ikinci türü olan yinelenen gerileme veya
hatırlama (recalls) durumunda anlatı bu tür gerilemenin yardımıyla kendinin asıl
109
izlediği yola geri döner. Bu tür gerilemeler anlatıda pek fazla yeri işgal etmezler.
Onlar daha çok anlatıdaki geçmiş anlara göndermede bulunan ima şeklinde olurlar.
Genelde gerilemeli anlatılarda, Genette’in belirttiği gibi “geriye dönüşlerden”
hemen sonra ileriye zıplayış, yani eksilti (ellipsis) meydana gelir; bu tür
gerilemelerde kendi uzaklığında yalıtılmış olarak kalan geçmişteki bir an tasvir
edilir. Burada gerileme epope için önemsiz olan zamansal arayı birşeylerle
doldurarak o anı şimdiki zamanla ilişkilendirmeye çalışmaz (1980: 62). İlk anlatı ile
ili şkilendirilmeyen ve eksilti ile biten bu tür gerilemeleri Genette, kısmî gerileme
olarak adlandırmıştır.
Genette bunun aksine, anlatı şimdisindeyken, yani ilk anlatıdan geçmişteki
bir ana dönüp, o anlatıyı ilk anlatı ile bağlanan noktaya kadar sürdüren ve bununla
öykünün iki zaman dilimi arasındaki ilişkiyi de bozmadan aradaki zaman boşluğunu
kapatan gerileme türüne ise tam gerileme adını vermiştir (1980: 62).
Öykü zamanının anlatı zamanına eklenmesinde yukarıda örneğini
gördüğümüz gerilemenin yanında önceleme gibi zaman sapmaları da olabilir. Anlatı
zamanındayken geçmişi anlatmaya gerileme, daha sonra olacak olanları anlatı
zamanında anlatmaya ise önceleme denmektedir. Genel olarak, destan, hikâye, roman
gibi anlatı türlerinde önceleme, gerilemeye göre çok az kullanılmaktadır.
Genette, gerilemeye göre öncelemenin edebiyat eserlerinde daha az görülen
bir biçim olduğunu, birinci şahıs anlatısının diğer başka anlatı türlerine nazaran
önceleme örneği olabileceğini belirtmektedir. Ayrıca, öncelemenin de gerilemede
olduğu gibi içsel, dışsal, yinelenen vs. gibi türlerinin olabileceğini savunmaktadır
(Genette 1980: 67-68).
110
Genette adı çalışmasında öncelemeyi gerilemede olduğu gibi ilk başta içsel
önceleme ve dışsal önceleme olmak üzere iki türe ayırmış; sırasıyla içsel
öncelemenin dışöyküsel ve içöyküsel olmak üzere iki alt türünün olduğunu
belirtmiştir.
Sözlü kültür araştırmacıları, hikâyeden farklı olarak destan anlatısında, daha
geleneksel bir anlatı türü olduğundan, gerileme ve öncelemelerin bulunmayacağını
belirtmişlerdir; zira Lihaçev’un belirttiği gibi destanda zaman kapalı, tek yönlü, tek
çizgiseldir (1979: 236). Gerçekten de hikâye gibi daha gerçekçi anlatı türlerinde
zaman “açık” şekilde akar ve tarihî, gerçek zamanla ilişkilidir. Böyle durumlarda
eserde birkaç zaman ekseni kolayca meydana gelebilir ve olayların sırası yer
değiştirebilir; ilk önce gerçek zamanda daha sonra gerçekleşecek olay anlatılarak,
aradaki boşluk daha sonra geriye dönüşlerle doldurulabilir. Çünkü bunların hepsi
tarihî zaman zemininde gerçekleşir. Okur veya dinleyici olayların gerçek
sıralamasını kolayca anlayabilir. Bu tür anlatılar gerçek zamana bağlıdırlar; eserdeki
olayların sıralamasının temelinde gerçek zamandaki olaylar sırası yer almaktadır.
Eğer eser hiçbir şekilde tarihî zamanla ilişkisi olmaz, “dairesel şekilde kendi
içine kapalı” olursa olayların sırasıyla oynamak pek mümkün olmaz, dolayısıyla okur
veya dinleyicinin de konuyu anlaması zorlaşır. Bu yüzden, destanda, diğer folklor
türlerinde olduğu gibi, zaman sadece tek yönde ilerler, yukarıda belirtti ğimiz gibi,
zamanda asıl anlamıyla geriye dönüş veya ileriye sıçrayış olamaz.
Daha önce folklor anlatılarında yazarın olmadığını belirtmiştik. Eğer sözlü
anlatıda yazar olmazsa, yazar zamanı da olamaz. Lihaçev, anlatının sunulduğu özel
zamansal konum olarak nitelendirilen anlatıcı zamanının olmayışıyla anlatıda açıkça
eskiden olup biten olaylara, geriye dönme veya öne koşuşturma imkânının da
111
olamayacağını belirterek bu konuya açıklık getirmektedir. “Folklorda geleceğe ancak
“kehanette bulunmak” veya “önsezi” biçiminde gidilebilir, geçmişe ise anılar ve
hatırlamalar biçiminde dönülebilir. Yazar olmadan olay zamanına belirli bir
zamansal noktadan bakmak mümkün değildir. Başka bir deyişle, folklorda yazar
kişili ğiyle belirlenen zamansal perspektif yoktur (Lihaçev 1979: 242).
1.6.1.2. Süre: Duraklama, Sahne, Özet, Eksilti
Anlatı ve anlatılan öykü arasındaki zaman ilişkileri süre bakımından da incelenebilir.
Başka bir ifade ile, anlatı zamanında süre konusu, söz konusu öykünün gerçek
hayattaki (yani, daha doğrusu kurmaca dünyadaki) gerçekleşme süresine nazaran o
anlatıyı okumak için ne kadar zamanın harcandığı ile ilgilidir. Bir metni okumak için
gereken süre birçok dış etkene bağlı olduğu için bunun kesin olarak ölçülebilmesine
imkân yoktur. Okuma süresi, okuyan kişinin okuma hızına, okuma hızı da o metnin
içeriğine, kişinin anlama yetisine ve okuduğu ortama göre değişiklik gösterebilir. Bu
yüzden süre çözümlemesinde Genette, Todorov başta olmak üzere, birçok
araştırmacıların da belirttiği gibi, izafî/göreceli ölçülerden bahsedilmelidir.
Süreyi ölçmedeki referans nokta, başka bir ifadeyle, sıfır seviye, öykü
sıralaması ile anlatı sıralaması arasındaki kesişme noktadır, yani anlatı ile öykü
arasındaki dakik bir eşzamanlılıktır. Ancak böyle bir kesişme noktasının olması,
zamansal eşitlik mümkün değildir. Hatta Genette, Jean Ricardou’nun belirttiği
“diyaloglu sahne anlatı bölümüyle kurgusal bölüm arasında eşitlik sağlar” (Ricardou
1967: 164) ifadesi ne kadar doğru bir saptama olsa bile sürede böyle bir eşzamanlık,
yani sıfır seviyenin bulunmadığı görüşündedir. Genette’e göre “diyaloglu sahne
112
anlatı zamanı ve öykü zamanı arasında sadece şarta dayalı bir eşitlik sağlar” (Genette
1980: 87).
Anlatıdaki zaman kategorilerinden biri de okuma zamanıdır. Gérard Genette,
okuma zamanı kavramının yerine ölçülebilir bir kavram olan anlatının hızı ve ritmi
kavramını ortaya atmıştır. Hızı (speed) bir eserin “zamansal boyutu ile uzamsal
boyutu arasındaki ilişki (bir saniyede birkaç metre, birkaç metrede birkaç saniye
gibi): anlatı hızını ise süre (saniye, dakika, saat, gün, ay ve yıllarla ölçülen öykü
süresi) ile uzunluk (satırlar ve sayfalarla ölçülen metin uzunluğu) arasındaki ilişki
vasıtasıyla tarif edilen” bir kavram olarak yorumlar (Genette 1980: 87-88). Ancak
anlatı hızı da bir yapıtın her zamansal parçasına uygulanabilecek ayrıntılı ritm
incelemelerinde kullanılamayacağından Genette, Proust’un Kayıp Zamanın İzinde
adlı çalışmasında temel zaman ve mekân kırılmalarını, dönüşümlerini temel alarak
romanı geniş anlatısal bölümlere ayırmış ve bu şekilde anlatı hızını hesaplamaya
çalışmıştır. Bir anlatının hızını hesaplamak çok yorucu bir iştir; zira öykü zamanı
hemen hiçbir zaman kesin hesaplama yapılabilecek düzeyde zamanı göstermez. Bu
yüzden, Genette, çözümlemesinde izafî derecelerden yararlanmıştır. Örneğin, ilk
Combray adını verdiği bölümde 140 sayfada yaklaşık on yılın, Swann’ın Bir Aşkı
olarak ayırdığı bölümde 150 sayfada yaklaşık iki yılın, Gilberte bölümünde 200
sayfada yaklaşık iki yılın; Balbek I bölümünde ise 300 sayfada yaklaşık 3-4 ayın,
Germantes bölümünde de 750 sayfada yaklaşık 2,5 yılın vs. anlatıldığını... yani, 11
bölümün verilerini hesaplamış ve anlatının hızını bulmaya çalışmıştır (Genette 1980:
92). Genette, bu şekilde her anlatıda eşit olmayan zaman dilimlerinin (anisochronies)
bulunduğunu belirtmiştir (1980: 88).
113
Genette’in, anlatı hızının sıfır olduğu, öyküde ise sonsuz hıza ulaştığı bir
anlatı temposu olarak tanımladığı eksiltiden duraklama olarak adlandırılan mutlak
yavaşlamaya, daha doğrusu herhangi bir söylem parçasının öyküde var olmayan
zaman dilimine denk geldiği duruma doğru kademeli yavaşlama meydana
gelmektedir. Genette, burada anlatı temposunu müzikteki kanonsal ritmlere
benzeterek, anlatı hızının dört temel ritmi olduğunu öne sürmüştür. Anlatı ritminin
bu dört temel biçiminin iki sınır (eksilti ve betimleyici duraklama) ve iki ara
(genellikle diyalog biçimindeki sahne ve özet) öğeleri vardır.
Anlatının temposunu Stırina, Genette’e uygun olarak dört esas türe ayırır ve
şu şekilde açıklar:
1) özet (resume), anlatı hızının önemli derecede öykü hızından önde olduğu olayların az çok
kesintisiz anlatımıdır;
2) betimsel duraklama (descriptive pause), anlatının hızının tamamen durmasıyla gerçekleşen
ayrıntılı betimlemedir;
3) sahne (scene), olayın gerçek temposunu taklit eden metnin parçasıdır;
4) eksilti (ellipsis), öykünün bir parçasını atlayıp geçmedir (Stırina 2004: 39).
Okuma zamanına bağlı olarak, Todorov da Genette gibi başlıca dört tür
zaman biçimini ayırt etmiştir:
1. Okuma zamanına denk gelen bir öykü zamanının bulunmadığı durumlarda zamansal
yavaşlama veya duraklama/pause meydana gelir; betimleme, genel düşüncelerin anlatımında
durum böyledir.
2. Yukarıdakinin tam tersine, anlatılan öyküdeki zaman dilimine öykülemede denk düşen bir
zaman dilimi bulunmadığı durumda ise bir eksiltiden/ellipsis söz edilebilir. Yani “gerçek”
zamandaki bir epizot veya koca bir dönem anlatıda atlanır veya eksiltilir.
3. İki zaman ekseninde zaman dilimlerinin tam tamına birbirine denk gelmesi durumudur ki,
böyle bir eşitlik ancak, anlatılmakta olan “gerçeği” anlatı metnine sahne biçiminde “sunabilen”
dolaysız konuşma biçiminde mümkün olabilir.
4. Son olarak, iki ara durum daha vardır ki; öyküleme zamanı öykü zamanından ya uzundur ya
da kısadır (Todorov 1975: 67).
114
Todorov’un dördüncü türü, Genette’in özet (summary) olarak adlandırdığı
zaman diliminin ta kendisidir. Bu dört anlatı ritminin zamansal parametresini Genette
aşağıda tablo biçiminde göstererek, konuya açıklık getirmiştir.
Tabloda görüldüğü gibi, anlatı hızının mutlak yavaşladığı duraklamadan
eksiltiye doğru anlatı temposu sonsuz hıza ulaşmıştır.
Bu konuyla ilgili olarak Lihaçev öykü zamanı zamanı kavramının yerine konu
zamanı kavramını kullanmıştır. Lihaçev konu zamanının edebî eserde, ayrıca
romanda hızlanabileceği gibi yavaşlayabileceğini de vurgular ve bu şekilde romanın
sanki “nefes aldığını” belirtir. Lihaçev’a göre eylemlerin hızlanması bir özetleme
olarak da kullanılabilir. “Romanın son sözündeki eylemlerin hızlanması sanki bir
soluk verme gibidir... Romanın başlangıçta hızlandırılmış ve sıkıştırılmış eylemlerle
başlanmasına çok nadir rastlanır, bu da bir tür “soluk almadır”... Bütün eserler
değişik tempoda ilerleyen birçok zaman biçimini kendinde barındırır; anlatılar bir
zaman temposundan diğerine geçebilir; zamanda geriye veya ileriye gidebilir”
(Lihaçev 1975: 219).
115
Yukarıda Genette’in vermiş olduğu tabloda gördüğümüz zaman dilimlerinin
ilki olan duraklamada Todorov’un da belirttiği gibi, anlatı zamanına denk düşen bir
öykü zamanı yoktur; yani zaman durmuştur. Betimleme olasılığında anlatıcının
sözleri varlıkların ve nesnelerin üzerinde yoğunlaştığı için öyküde var olmayan bir
zaman dilimini anlatıcı anlatı uzamına yayarak belirli bir sürede anlatır.
Olay olmayan yerde zaman da yoktur: durağan olguların betimlenmesinde,
örneğin manzara veya portre ve karakter betimlenmelerinde, yazarın felsefî
düşüncelerinin betimlendiği anlarda (burada yazarın düşüncelerini karakterin
düşüncelerinden ayırt etmek gerekir, zira karakterin içsel monologu zamanda ilerler)
zaman durur (Lihaçev 1979: 217).
Jean Ricardou’nun “Öyküleme Zamanı – Öykü Zamanı” (Mart 1971) başlıklı
yazısından alıntıladığımız bu tabloda betimleyici duraklamada anlatı hızı
görülmektedir. Tablo 11’de görüldüğü gibi betimlemeler anlatı zamanında belli bir
süre alırken, öykü zamanında bir duraklamaya neden olmaktadır, dolayısı ile öykü
116
zamanında bir ilerleme olmamış ve konu betimlemenin başladığı noktaya geri
dönmüştür.
Genette, adı geçen yapıtında duraklamayla ilgili olarak zaman dışı betimleyici
kural (extratemporal descriptive canon) (1980: 100) kavramını kullanmıştır. Bu
durumda anlatıcı öykü akışını terk ederek kendi adına ve sadece okurlarının bilgisi
için öyküdeki kimsenin o anda ilgisinin olmadığı veya henüz gerçekleştirmedikleri
sahneyi betimler. Genette, zaman dışı betimlemeye örnek olarak Vielle Fille’nin
Cormon şehir evindeki sahneyi açan şu cümlelerini göstermiştir: “Şimdi, kendisine
karşı o kadar çok ilgi uyandıran o yaşlı evde kalmış kızın duvarları içinde bu
Sahnedeki aktörlerin bu akşamı geçireceği evine girmemiz gerekecektir”. Bu
cümledeki “girmenin”, “bu Sahnenin gerçek aktörleri” bir yerlerde kendi işlerine
devam ederken veya anlatının onlara geri dönüp, tekrar anlatı dünyasına geri
getirmesine kadar beklerlerken, evi ve bahçesini gezecek olan anlatıcı ve okura ait
bir eylem olduğunu (Genette 1980: 100-101). Genette’in incelediği Proust
anlatısında çoğunlukla belli bir kapsamı olan betimleme parçalarında bile metnin
genel akışı kahramanların adımı veya bakışı ile yöneltilir ve bu akışın açıklanması
bir nevi gezi (Emma’nın evi incelemesi, Frederick’in ormanda gezmesi) veya
hareketsiz dalgınlık uzunluğuna denk düşmektedir.
İkinci olarak inceleyeceğimiz bir kategori olan sahne (scene), anlatı hızını
yavaşlatır; bu kategoride anlatı zamanı ile öykü zamanı nispeten birbirleriyle
eşitleşir. Olayların eksiltiye uğramadan “şu anda” olmasını içeren “sahne”, roman
tarafından tiyatrodan ödünç alınmıştır (Tutumlu 2002:39). Anlatıdaki diyaloglar
sahne durumuna güzel bir örnek oluşturur. “Eğer eksiltilerin metnin var olmayan bir
kısmını betimlediğini düşünecek olursak, Proust’un anlatılarının hepsinin bir sahne
117
(tabi ki terime bir zamansal açıdan ve bir anlığına o sahnelerin bazılarının
toplulayıcıtabiatını hesaba katmadan baktığımızda) olarak tanımlanabileceği
sonucuna varmalıyız. Böylece geleneksel özet/ sahne değişimi ortadan kalkacaktır”
der Genette adı geçen yapıtında (1980: 109).
Anlatı hızını etkileyen kategorilerden biri de özettir . Özet, bir kabul edilmiş
anlatı temposudur; eksilti, duraklama ve sahnenin yanı sıra temel anlatı hızlarından
biridir. Bu olasılıkta anlatı zamanı öykü zamanından daha kısadır. Özet geleneksel
olarak sahneyle zıtlaşır ve klasik anlatıda sahneler arasındaki en olağan geçişi
sağlayan bir bağlayıcı doku görevini yapar. Genette, “klasik bir özeti “birkaç gün, ay
veya yılın eylem veya konuşma ayrıntıları olmadan birkaç paragraf veya birkaç
sayfada anlatılması” olarak tanımlar (Genette 1980: 95-96). Ayrıca, Genette, anlatı
zamansallığının ilk kategorisi olan sıra bölümünde incelediğimiz gerileme türünün,
daha doğrusu, tam gerileme olarak adlandırdığı anlatı parçasının bir özet
olabileceğini belirtmiştir (1980: 97). Özet ile gerileme arasındaki işlevsel ilişki ile
ilgili, Lubbock’tan sonra, Phyllis Bentley’in çalışmasında çarpıcı açıklamalar
bulunmaktadır; Bentley’e göre “özetlemeli anlatının en önemli ve sıkça karşılaşılan
işlevlerinden biri geçmişteki bazı dönemlerin sıkıştırarak/kısaltarak anlatmaktır. Bir
romancı bazı sahnelerin karakterlerine okurlarının ilgisini çekerken, birden geriye
dönüş yapar ve sonra okurlarına geçmişteki bir olayı anlatmak için (gerilemeli
özet/retrospect) geri adım atar” (1947; Genette 1980: 97).
Tablo 10’da verdiğimiz anlatı hızını etkileyen kategorilerden sonuncusu
eksiltidir. Anlatı zamanının var olmadığı, öykü zamanının ise sonsuz hıza ulaştığı
yerlerde eksilti oluşur Anlatıda, zamansal atlamaları içeren ve zamanın tasarruflu
kullanımını sağlayan eksiltinin yapıldığı yerler daha sonra gerilemelerle anlatılabilir
118
(Tutumlu 2002: 40). Genette, Discours du Récit (1972)/İng. Narrative Discourse
(1980)/Anlatı Söylemi adlı yapıtında eksiltiyi üç türe ayırmıştır: açık (explicit), örtük
(implicit) ve varsayımsal (hypotethic) eksilti. Bunlardan ilki, açık, belli eksiltilerde
atlamanın yapıldığı, ne kadar sürenin geçtiği bellidir (1980: 106). Bu tür eksiltiler
kısa özet tekniği ile benzerlik taşıyan “birkaç sene geçti” gibi süresi net belirtilmeyen
zaman işaretleyicileriyle belirtildiği gibi, süresi açıkça belirtilen “iki sene sonra” gibi
zaman işaretleyicileriyle de belirtilebilir.
Örtük eksiltide ise süre belli değildir, ne kadar zamanın atlanmış olduğu
metinde açıkça söylenmez, bu tür eksiltiler ancak okur tarafından anlatıdaki bazı
boşluklardan anlaşılabilir (Genette 1980: 108). Genette’in sınıflandırmasına göre,
eksiltinin sonuncu türü olan, en örtük, belli olmayan biçimi varsayımsal eksiltilerde
ise anlatıda bir atlama yapılıp yapılmadığı çok net değildir, fakat daha sonra yapılan
bir gerilemeyle bir atlama olduğunu anlaşılabilir (Genette 1980: 109).
Morozova, Genette’in tanımladığı eksilti kavramının Rus dil bilimindeki
geleneksel betimsel süreksizlik (opisatel’nıy discontinuum) ile eşdeğer olduğunu
savunur (1984: 30; Stırina 2004: 39).
Michel Chion, Bir Senaryo Yazmak (1987) adlı kitabında eksiltinin dört işlevi
olduğunu belirtir:
a) Öykünün ritmini hızlandırır, öyküyü canlı tutar. [...]
b) Eksiltiler seyirciye bazı sürprizler hazırlamaya da yarar. [...]
c) Bazen bir oyun kişisi, öyküye yeni katılan kişiye seyircinin bildiği
şeyleri bu eksiltiler sayesinde iletir.
119
d) Son olarak, atlanan süre ya da ayrıntının filmin içinde önemli bir yeri
varsa (örneğin bir bilmecenin en önemli düğümü olabilir), temel
eksilti dediğimiz eksilti tekniğine baş vurulur (Chion 1987: 203-04;
Tutumlu 2002: 42).
Kurmacayı oluşturmada önemli işlevleri olan eksiltiler, destan anlatılarında
hikâye anlatılarına göre daha çok karşılaşılan durumdur. Hikâye anlatısında ise
eksiltiye, anlatının diğer türlerine, roman, uzun hikâye veya destan gibi türlerine
nazaran daha az başvurulur. Zira, hikâye bir anlatı biçimi olarak hacim bakımından
geniş olmadığı için, yapısı fazla karmaşık değildir. Konu genel olarak tek bir olay
üzerinde gelişir. Yazar okurun ilgisini çekebilmek için sürükleyici, merak uyandırıcı
unsurlara yer verir. Anlatılan olaylar belirli bir zamana bağlanabilir; zaman
sıralamasında gerileme, ilerlemeler gibi zamansal sapmalara yer verilir. Ancak
eksiltiler çok nadiren kullanılır. Bize göre buna hikâyenin hacmi müsaade etmez.
1.6.1.3. Sıklık: Tekil anlatı, Toplu anlatı
Öyküleme ve öykü zamanı arasındaki ilişkilere özgü olan bu sonuncu
kategori sıklık kategorisidir. Sıklık, bir olayın bir öykü içinde kaç kere meydana
geldiği ve kaç kere anlatıldığıyla ilgilidir. Aynı olay anlatıda sadece bir kere
anlatılabildiği gibi, birçok kez de anılabilir.
Anlatı sıklığı, anlatı ile öykü arasındaki sıklık ilişkileri bu güne kadar roman
eleştiricileri ve kuramcıları tarafından çok az incelenmiştir. Sıklık anlatı
zamansallığının temel görünüşlerinden biridir. Bir olay sadece olup bitmekten ibaret
değildir, o tekrar gerçekleşebilir. Genette, Narrative Discourse/Anlatı Söylemi adlı
çalışmasında sıklık ilişkilerine her gün doğan güneşi örnek getirir ve birçok kere
120
vuku bulan olayların benzerliğinin tartışılır bir konu olduğunu, çünkü her gün doğan
“güneşin” bile bir günden diğerine değiştiğini, aynı olmadığını savunur. Daha sonra
Genette, adı geçen yapıtında anlatıda bir kere olanın bir kere anlatıldığı, N kere
olanın N kere anlatıldığı, bir kere olanın N kere anlatıldığı, N kere olanın bir kere
anlatıldığı dört çeşit sıklık ilişkisi olduğunu belirtir (1980: 114).
Anlatılarda karşılaşabileceğimiz sıklık ilişkilerinden ilki olan ve Genette’in
adlandırması ile tekilci sahne (singulative scene), bir kere olan bir olayın bir kere
anlatılması ile ilgilidir. Genette, sıklığın diğer türlerini açıklamak için de kullandığı
“Dün erken yattım” söylemini bu türe örnek olarak göstermiştir (1980: 114).
Genellikle anlatıların büyük bir bölümünü tekilci sahneler oluşturur.
Sıklık ilişkisilerinden bir başka türü ise anlatılarda N kez olanın, N kez
anlatılması ile ilgilidir. Burada önemli olan birden fazla olan bir olayın, birden fazla
kez ifade edilmesidir. Genette yukarıda verdiği söylemi burada değiştirerek, anlatı
sıklığının bu türüne “Pazartesi erken yattım, Salı erken yattım, Çarşamba erken
yattım” vs. şeklinde örnek göstermiş ve bu türün anlatı ile öykü arasındaki ilişki
sıklığı açısından bakıldığında bu anaforik (yineleme) türün aslında hâlâ bir tekilci
sahne olduğunu savunmuştur. Zira burada anlatı yinelemesi basit bir şekilde
öyküdeki yinelemeyle örtüşmektedir. Genette’in dediği gibi aslında tekrarlan olaylar
da aslında birer tekilci sahnelerdir (1980: 114). Bundan dolayı sıklığın bu türünde
tekilci sahnelerin iki zaman ekseninde vuku bulma sayılarıyla değil, bu sayıların
eşitli ğiyle belirlenir. Burada Genette, bu dört olasılığın yanı sıra beşinci olasılığın da
olabileceğini belirtmiş. Ayrıca, bu tür olasılığın matematiksel bir formül olan An/Öm
(Nn/Sm) şeklinde bir formülle belirtilebileceğini savunmuş, sıklığın bu türünü
121
öyküde birçok kez olan bir olayın anlatıda birçok kez anlatılması, ancak bu
“kez”lerin sayısının farklı olması ile ortaya çıkan bir durum olarak açıklamıştır.
Genette tarafından yinelemeli22 anlatı (repeating narrative) olarak adlandırılan
bir diğer sıklık ilişkisi, bir kere olan bir olayın, birçok kere anlatılması ile ilgilidir
(1980: 116). Genette, buna “Dün yatağa erken gittim. Dün yatağa erken gittim. Dün
yatağa erken gittim” şeklinde bir örnek vermiştir (1980: 115). Farklı bir ifadeyle aynı
anlama gelen bir cümlenin söylenmesi de yinelemeli anlatıyı oluşturur. Cümlelerden
biri “dün yatağa kendimi erken attım” (Genette 1980: 115) şeklinde olabilirdi
(Tutumlu 2002: 43). Genette, bu türün aslında hiçbir edebî değeri olmayan zihinsel
planlamadaki başarısız bir üretim, sadece varsayımsal bir yapı olarak
gözükebileceğini belirtmiş. Ancak bazı modern edebî metinlerin, anlatı sıklığının işte
bu türüne sıkça başvurduklarını, çünkü aynı olay birkaç kere sadece üslûba
dayalı/stilistik çeşitlilikle değil, farklı bakış açılarına göre de değişik biçimde
anlatılabileceğini vurgulamıştır. Bu tür daha çok XVIII yy. mektuplardan oluşan
romanlarında (epistolary novel) kullanılmıştır (Genette 1980: 115). Tezin bir önceki
bölümünde bahsettiğimiz tekrarlanan gerilemeler de bu türün özelliklerini
taşımaktadır (Bkz. Bölüm Sıra).
Anlatılardaki sıklık ilişkisinin sonuncusu olan toplu anlatı23 (iterative
narrative)’da öyküde birçok kere olan bir olay anlatıda toplu olarak bir kere anlatılır
(Genette 1980: 116). Sıklığın bu türünü daha iyi anlamak için burada Genette’in N
kere olanın N kere anlatıldığı (An/Ön) ikinci türünü bir kez daha hatırlayalım;
Genette bu türü Pazartesi erken yattım. Salı erken yattım. Çarşamba erken yattım vs.
22 repeating narrative kavramı için A ve Z. Kıran çok kez yinelemeli kavramını kullanmışlardır; bkz. Kıran Yazınsal Okuma Süreçleri, Ankara, Seçkin 2000, s. 210.
122
örnekleri ile açıklamaya çalışmıştır. Aslında öyküde geçen aynı veya benzer olayları
anlatıcı anlatısında tekrarlayarak üretmek zorunda değildir. Bunların tekrarlayan
kısmını toparlayarak her gün veya bütün hafta boyu şeklindeki ifadeleri kullanabilir.
Genette, bu türün, örneğini Homeros destanlarından klasik ve günümüz romanlara
kadar bulabileceğimiz ve oldukça yaygın bir şekilde kullanılan bir biçim olduğunu
belirtmektedir (Genette 1980: 116).
Brian Henderson, yinelemeli anlatıların, anlatının bütününe sağladığı yararı
betimlemeyle karşılaştırarak şöyle anlatmaktadır: “Klasik anlatıda yinelemeli
bölümler hemen her zaman tekilci sahnelerle işlevsel olarak bağlantılıdır. Bir tür
bilgilendirici çerçeve ya da zemin sağlarlar. Bu noktada yinelemeli anlatının klasik
işlevi betimlemeninkine oldukça yakındır: her ikisi de tekilci anlatının
hizmetindedir” (1986: 11; Tutumlu 2002: 43-44).
Todorov yukarıda adı geçen çalışmasında, Genette’in çalışmasından
esinlenerek, anlatı zamanında sıklık konusunun başlıca üç türünün bulunduğunu
belirtmiş ve onları şu şekilde açıklamıştır:
Kuramsal olarak burada üç durumdan söz edilebilir: metnin bir bileşeninin öyküdeki tek bir
olaya denk geldiği tekilci anlatı/singulative narrative; metnin birçok bileşeninin öyküde tek bir
kere olan olaya denk geldiği yinelemeli anlatı/repeating narrative, son olarak metnin tek bir
bileşeninin öyküdeki birçok (benzer) olayların anlatımına denk geldiği yinelemeli
anlatı/iterative narrative (Todorov 1975: 68).
Todorov, anlatıda zaman konusunu, Genette’e uygun olarak yaptığını kendisi
de açıklamaktadır (1975: 63)24, ancak, Genette sınıflandırmasındaki N kere olanın N
kere olduğu sıklık türünün Todorov’un sınıflandırmasında yer almadığı
23 İterative narrative kavramı için de Kıran yinelemeli anlatı kavramını kullanmıştır; bkz. Kıran Yazınsal Okuma Süreçleri, Ankara, Seçkin 2000, s. 210. 24 Todorov, adı geçen çalışmasının 63. sayfasında dipnot şeklinde aynen şöyle demektedir: “aşağıda, bu bölümde, ben kelimeler anlatısına kendi çalışmasında özel bir bölüm ayıran G. Genette’i birçok bakımdan takip etmekteyim”.
123
görülmektedir. Böyle bir sonuca, Todorov, aslında Genette’in kendi açıklamalarına
dayanarak varmış olmalıdır. Çünkü Genette, adı geçen yapıtında bu durumu “bu
anaforik türe aslında tekilci sahnelerdir diyebiliriz, zira anlatının tekrarlanması,
Jacobson’un dediği gibi, öykünün sadece bir ikonik tekrarıdır. Tekilci (singulative),
böylece, iki taraftaki yinelemelerin sayısına göre değil, bu sayıların eşitli ğine göre
belirlenir” (1980: 115) şeklinde açıklamaktadır.
Yukarıda Todorov’un tanımlamalarından anlaşıldığı gibi, bir anlatının
tekrarlanarak anlatılmasının sebebi çok çeşitli olabilir; örneğin, anlatının bir karakteri
aynı olaya inatla tekrar dönebilir, tek bir olay, ancak çeşitli yanlarıyla birkaç kez
tekrarlanarak anlatılabilir veyahut bir veya birkaç karakter birkaç çelişkili ifadelerde
bulunabilir ve bu doğal olarak insana böyle bir olayın gerçekten yaşanıp
yaşanmadığı, eğer yaşandıysa gerçekte nasıldı sorularını uyandırıp, şüpheye
düşürebilir. Bu durumu önlemek için de yazar tek bir olayı duruma göre birkaç kez
yineleyerek anlatır. Son olarak anlatıcı öyküde geçen bir sürü (benzer) olayı toplu
anlatıda tek bir cümle ile ifade edebilir.
Bu sınıflandırmanın dışında Genette’in ortaya attığı sahte toplulama (pseudo-
iterative) kavramı vardır. Genette, sahte anlatı kavramını, “sahnelerin hikâye birleşik
zamanında (imperfect) ifade edilmesiyle toplulamalı (iterative) olarak sunulması”
olarak tanımlamış, ayrıca, aynı sahnelerin, ayrıntılarında bile hiçbir değişiklik
oluşmadan tekrar tekrar oluşabileceğine hiçbir okurun inanmayacağını belirtmiştir
(1980: 121). Bu durumda aslında sahte bir yineleme oluşmaktadır.
Genette, ayrıca, geleneksel anlatılarda sahte toplulayıcı anlatıların aslında
toplulamalı kavramının asıl sözcük anlamıyla değil, tam tersine mecazî olarak
algılanması gereken anlatı retoriğinin tipik bir figürünü oluşturmakta olduğunu
124
belirtir; örneğin, “her zaman böyle olurdu” denildiğinde, aslında “her zaman bunun
gibi/buna benzer şeyler olurdu” olarak algılanılması gerektiğinin altını çizer (1980:
122).
Sahte toplulama bir yandan yazarın dikkatsizliğinden de meydana gelmiş
olabilir. Yazar bir sahneyi geniş zaman biçiminde yinelemeli olarak anlatırken birden
basit geçmiş zamana kayma yapabilir. Daha doğrusu, tekilci bir sahneyi sahneyi
yinelemeli olarak sunma eğilimine girer, ve dikkatsizliği sonucunda tekrar geçmiş
zamana geçiverir. Genette, Proust anlatısına özgü böyle bir karışıklığın yinelemeye
mest olma/sarhoşluk etkisi yaratan bir karışıklığa işaret ettiğini belirtir (1980: 123).
B. Henderson ise, sahte toplulamalı anlatımın edebiyattan daha çok filme
özgü bir kavram olduğunu belirtmiştir. Henderson’a göre, “klasik sinemada klasik
romanda olduğu gibi yineleme (iterative) hemen her zaman tekilci sahneye bağlı
(subordinate) bir bilgi ya da arka plan işlevine sahiptir” (Kinder 1989-1990). Genette
roman anlatısında zaman kaymasının (ayrıca Proust’ta), tekilci sahnelerden
yinelemeye doğru gerçekleştiğini belirtirken, Henderson ise böyle bir kaymanın
romanınkinin tam tersine yinelemeden tekilciye doğru gerçekleştiğini şöyle
açıklamaktadır: “How Green was my Valley filminin açılış sahnesinde Huw’nun sesi
onun geçmişini geniş zamanın hikâyesinde anlatırken birden “işte o gün ben Bron’u
ilk defa görmüştüm” diyerek tekilci sahneye kayma yapılmaktadır” (Kinder 1989-
1990: 3). Henderson, Genette’in Proust anlatısı incelemesine göndermede bulunarak,
sahte-yinelemenin klasik Holywood filmlerinde gerçekleşen belirli bir türünün
seyirciye tekilci sahne sarhoşluğu yarattığını savunur. Bu mest oluş, Henderson’a
göre, tekilci sahneleri yerleştirmek için toplulayıcıimalar kullanır ve iki görünüş
arasındaki kaymayı görünmez kılar (Kinder 1989-1990: 3).
125
Genette, yinelemeli anlatıların, yukarıda belirttiğimiz gibi, her biri tekil
birimlerin belli bir sayısından oluşan yineleme serisi doğrultusunda meydana gelen
ve tekrarlanan olayların bir yapay (sentetik) anlatısı olduğunu savunur ve buna örnek
olarak 1890 yazının Cumartesileri serisini ele alır. Bu seri, çok sayıdaki gerçek
birimlerden oluşmaktadır. Seriler, ilk olarak onların diyakronik sınırlarına (1890daki
Haziran ayı ile Eylül ayları arası), sonra onu oluşturan birimin yinelenme ritmine
göre belirlenmektedir. Genette, bu ayırt edici özelliklerden ilkini (1890daki Haziran
ayı ile Eylül ayları arası) belirleme (determınation), ikincisini tanımlama
(specification) olarak nitelendirmektedir. Meydana gelen yapay (sentetik) birimin her
birinin diyakronik uzunluğuna (Cumartesi 24 saatten oluşan bir sentetik süreyi
kapsıyor, ancak sözü edilen cumartesi, muhtemelen sadece 10 saatle sınırlanır, başka
bir deyişle kalktıktan uyuma zamanına kadarki süredir) ise uzanım (extension) adını
vermektedir.
Genette, bir anlatının diakronik sınırlarının, özellikle gerçekte sınırsız olarak
düşünülebilen yinelemeler söz konusu olduğunda, bu sınırın örtük kalabileceğinin
gayet normal bir görünüş olduğunu savunur ve örneğin, “Güneş her sabah doğuyor”
biçimindeki bir anlatının sınırlarını belirlemenin, yani güneşin doğmasının ne
zamandan ne zamana kadar olmasını söylemenin anlamsız olacağını belirtmiştir
(1980: 128).
Tanımlama da bazen, belli günlerde, sık sık zarfları ile gösterildiğinde
belirsiz olabilir. Diğer yandan, kesin olarak (hergün, her Cumartesi vs. gibi sıklıklar
kullanıldığında) ya da daha göreceli ve daha kuralsız olarak, hava açık olan
günlerde, belirsiz havalı günlerde gibi bir eşlik eden olayı göstererek belirli olabilir.
Genette, bu tür belirlemenin belirli ya da belirsiz olsun basit tanımlamalar olduğunu,
126
bunun yanı sıra yinelenmelerin üst üste getirildiği karmaşık tanımlamaların da
olduğunu belirtmiştir. Örneğin, her Mayıs ayı basit tanımlaması ile her Cumartesi
basit tanımlaması Her Mayıs ayının her Cumartesi gibi bir tanımlamada
birleştirilmekte ve böylece bir karmaşık tanımlamayı meydana getirmektedir
(Genette 1980: 128).
Yukarıda örnekleriyle birlikte açıkladığımız tanımlama ve belirleme
yöntemlerinin bir de içsel belirleme ve tanımlama olarak adlandırılan alt türü daha
vardır ki, bu konuda Genette, adı geçen yapıtında şöyle açıklamalara yer
vermektedir:
Toplulayıcı birim o kadar kısa bir süreye sahiptir ki, anlatı yayılmasına bile yer ayırmıyor:
Mesela, “her akşam erken yatıyorum” ya da “her sabah alarmım saat 7 de çalıyor” ifadeleri.
Bunun gibi yinelemeler belli derece kesin olarak yerini bulmuştur. Öbür taraftan, uykusuz gece
veya Combray’deki Pazar yinelemeci birimleri genişletilmiş anlatı konusu olabilecek kadar
genişliğe sahiptirler (biri 5, diğeri 45 sayfa). İşte burada yinelemeci anlatıya özgü problemler
doğuyor. Aslında, böyle bir anlatıda sadece serinin bütün başka birimleriyle ortak olan sabit
özellikleri tutmak istediyseniz, siz sadece ‘yatağa saat 9da gitmeler, bir saatlik okuma, birkaç
uykusuz saatler, sabah uykuları’ gibi – yinelemelerin çekimli/sentetik tabiatından kaynaklanan
ve ne okuru ne de yazarı inandırabilen soyutlamaların değişmez programının şematik
yoksulluğuna mahkum edilirsiniz. İşte burada anlatının belirginleştirilmeye, kesinleştirilmeye
ihtiyacı vardır. Böyle değişiklik içsel belirleme ve tanımlama (internal determination and
specification) yoluyla gerçekleştirilir (Genette 1980: 129).
Bu tür belirli içsel belirlemeler dışında, anlatıda örneğin, “belirli bir yıldan
başlayan” tarzında belirsiz içsel belirlemeler de bulunabilir. Genette, bu tür
belirlemelere Proust’un Kayıp Zamanın İzinde romanından Guermantes yolundaki
yürüyüşleri örnek olarak göstermiş ve belirli ve belirsiz belirlemeleri şu şekilde
açıklamaya çalışmıştır:
“ve ondan sonra, “Guermantes yolunda” giderken ara sıra iyice sulanmış bahçe dizisinin
yanından geçerdim. Etrafımdaki çalılardan koyu çiçek salkımları görünüyordu. Tecrübeme
değerli eklemeler kazanma umuduyla onların önünde durardım...” aslında, burada bir içsel
belirleme ile karşı karşıyayız: belirli bir tarihte başlayan Vivonna etrafındaki yürüyüşler o
zamana kadar eksik olan unsuru içeriyor. Metnin zor olması, kısmi olarak, yinelemenin geçmiş
127
zamanda (past simple) olmasıdır (yani “ara sıra geçerdim”). Bu durum mantığa aykırıdır, ama
tıpkı Recherche’nin giriş cümlesinin birleşik geçmiş zamanlı yineleme türünde anlatıldığı
durumunda olduğu gibi dilbilgisel olarak tamamen doğrudur. Bu giriş cümle aslında hikâye
birleşik zamanında değil, basit geçmiş zamanda da anlatılabilirdi, çünkü hikâye birleşik
zamanının (imperfect’in) bir yineleme başlatmak için yeterince sözdizimsel özerkliği yoktur...
Böyle belirli tanımlamanın dışında yinelemeli anlatılar genelde, aslında, bazen/ bazen;
bazen/fakat başka zamanlar; sık sık/bazı günlerde; diğer günler vs. biçimindeki belirsiz
tanımlamalarla (indefinite specification) da ifade edilebilir (Genette 1980: 131-134).
Ayrıca, belirleme ve tanımlama tekniği aynı anlatı parçası içinde birlikte
kullanılabilir ve birbirini etkileyebilir.
Bunların dışında birbirini izleme/değişim (alteration) ve geçiş (transition) gibi
anlatı teknikleri daha vardır ki, birbirini izleme durumu “bir anlatının sunum
biçiminde, şimdiki zamandaki mevcut anlatı durumunun yarattığı beklentilere uygun
olmayan değişiklik” 25 ile açıklanacaktır.
Geleneksel anlatılarda, genelde, anlatı ritmi geleneksel özet ve sahne değişimi
(alteration) temelinde ölçülürken, Genette, Proust anlatısının anlatı ritminin tekilci ve
yinelemeli sahne değişimine (alteration) dayandığını belirtmektedir. Genellikle bu
değişim, bir tekilci sahneye bağlı olan ve çoğu zaman arasına eklenen betimleyici
veya açıklayıcı yinelemeli parça ve bir yinelemeli parçaya bağlı olan tanımlayıcı
işlevli tekilci sahne olmak üzere esas iki ilişkinin bulunduğu tüm işlevsel bağlılıklar
(subordination) sistemini örtmektedir (1980: 143). Bununla birlikte ancak, Genette,
mesela, bir kısa hikâyenin kendisi bir tekilci sahneye bağlı olan bir toplulayıcı
parçayı tanımlayabildiği, ya da tam tersine, toplulayıcı parçaya bağlı tekilci sahnenin
sırasıyla toplulayıcı gerilemeyi meydana getirebildiği daha karışık yapıların
bulunduğunu öne sürmüştür (1980: 143).
25 Haz. Akşehirli. Sistematik Anlatı Bilimi Terimleri, http://www.ege-edebiyat.org/docs/334.doc
128
Bazen bu ilişkiler hiçbir şekilde çözümlemeye, hatta hiçbir tanımlamaya dahi
uymadığı durumlar da olur. Anlatı bir görünüşten diğerine onun kurallarını kabul
etmeden de rahatlıkla geçebilir. Rober Vigneron, Proust eserinin Swann ile ilgili
bölümünde böyle bir durumla karşılaşmış ve bunu “ümitsiz/içinden çıkılmaz bir
karışıklık” olarak tanımlamıştır (1946; Genette 1980: 144). Bu karışıklık,
Vigneron’un ifadesiyle, bu bölümün sonuna (yani romanın sonuna) “bugünkü”
Boulogne ormanını yerleştirmek ve onu herhangi bir yolla geçmişe bağlamak
kaygısıyla aceleci bir şekilde epizotların yerlerini değiştirme çabalarıyla
açıklanabilektir. Vigneron, ayrıca, Proust’un, romanın 482. sayfasından 511.
sayfasına kadarki epizotların yerlerini değiştirme mecburiyetini hissetmiş olduğunu,
ancak, böyle eklemeler/yer değiştirmeler Proust’un ancak zamansal “kamuflaj”
yaparak ve tekilci sahneleri toplu olarak gösteren, anlatı için fazla uygun olmayan
hikâye birleşik zamanını kullanma pahasıyla örtbas edebildiği bir takım kronolojik
zorlukları beraberinde getirmiştir (Genette 1980: 144).
Örneğin, bir anlatı parçası hep görülen geçmiş zamanda (past simple)
anlatılırken birden hikâye birleşik zamanına (imperfect) geçiş (transition) yapmakta
ve böylece tamamlanmamış bir eyleme işaret eden ve bir yineleme olarak kabul
edilebilen bir zaman ifadesi kullanılabilmektedir.
Genette’in belirttiği gibi, buradan tüm bu anlatılanların (yani, zaman değişimi
ve geçişlerinin) rastgele bir durumun sonucu olamayacağı anlaşılmaktadır. Dış
şartların çok önemli derecede etkilemiş olabileceğini düşündüğümüz durumda bile,
Proust’un, muhtemelen bilinçli olarak, anlatı zamansallığı biçimlerini dramatik
işlevlerinden kurtarmak için başvurduğu bir yöntem olduğu şüphe götürmez bir
gerçektir (Genette 1980: 154-155).
129
Anlatı zamansallığını etkileyen faktörler bunlarla da sınırlı değildir. Yukarıda
ayrı altbaşlıklar altında incelediğimiz zaman kategorileri olan sıra, süre ve sıklık
kategorilerinin aslında birbirleriyle çok sıkı ilişkide olduğunu belirtmiştik. Örneğin,
geleneksel anlatılarda bir sıra görünüşü olan gerilemenin genellikle süre görünüşü
olan özetleyici anlatı biçimi olabildiği, özetin ise bir sıklık ilişkisi olan yineleme
görevini üstlenmesinin pek alâ mümkün olabileceği tezin çözümleme bölümünde de
örnekleriyle birlikte açıklanmaktadır.
Meselâ, bir anlatı gerileme ile başlayabilir ve bu gerileme aynı zamanda bir
özet görevini yapabilir. Gerilemeden tekrar anlatı şimdisine geçerken oluşan
muhtemel zamansal boşluğu/eksiltiyi bir toplu veya yinelemeli gerilemeli anlatı
biçimi doldurabilir... vs. bu şekilde Proust’un kendi eserinde oldukça başarılı bir
şekilde yaptığı gibi, anlatıda zamanla oynamalar yapılabilir.
Böylece, bir anlatının zamansal özelliklerini, ancak o anlatının kendi
zamansallığı ile anlattığı öykünün zamansallığı arasında kurduğu bütün ilişkileri
dikkate alarak tanımlayabiliriz.
2. Bölüm: Er Töştük, Manas Destanları ve Atadan
Kalgan Tuyak Hikâyesi Anlatıları
2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı ve Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu Parçası
2.1.1. Manasçı Sayakbay Karalayev: Hayatı ve Anlattığı Destanlar
Büyük manasçı Sayakbay Karalayev 1894 yılında Kırgızistan’ın Isık Göl ili,
Toñ ilçesine bağlı Ak-Ölöñ köyünde fakir bir ailede doğar. Zor hayat şartları büyük
manasçıyı küçük yaştan zenginlere ırgatlık yapmaya mecbur bırakır. İşte bu yıllarda
genç manasçının Manas destanına olan merakı uyanır, destancılığa olan sevgisi artar.
Sayakbay’ın manasçı olmasında büyük annesi Dakiş’in de payı vardır. Büyük anne
Dakiş ağzından bal damlayan beliğ26, Kırgız halk edebiyatının üstadı, ayrıca Manas
destanını da ezbere söyleyebilen kadındı. Sayakbay Manas destanının nesir tarzında
söylenmiş içeriğini de büyük annesinden öğrenir. Zamanla bazı küçük destanları,
halk şiirlerini, Manas’ın bazı bölümlerini halk arasına çıkıp anlatarak meşhur olmaya
başlar. Ancak, bu yıllarda ona yol gösterip, ders verebilecek büyük comokçularla27
karşılaşmadığı için Manas destanını tam olarak öğrenememiştir.
1916 yılında Rus Çarlığına karşı 1916 yılında çıkan ayaklanmada Kırgızlar
yenilgiye uğrayıp, Çin sınırlarına doğru kaçmaya başlarlar. Sayakbay da onlarla
26 Sözmör: söz ustası. 27 comokçu – Kırgızlarda halk destanlarını, ayrıca Manas’ı söyleyen, masal anlatan kişilere genel olarak comokçu denilmiştir.
131
birlikte kaçar. 1917’de tekrar vatanına döner. 1918’de kendi isteğiyle Kızıl Orduya
katılan Sayakbay 1922 yılına kadar Sibirya’da, Almatı’da, Buhara’da, Aşgabat’ta
Rus Çarlığına karşı savaşır. Askerden döndükten sonra 1922-1931 yılları arasında
şimdiki Karakol şehrine yakın Maman, Irdık köy kurulunda başkanlık görevini
yapar. Bu yıllar Sayakbay’ın comokçuluk hünerinin hızla gelişmeye başladığı
yıllardır. 1924 yılında Sayakbay’ın Isık Göl bölgesinin en ünlü büyük manasçısı
Çoyuke Ömür oğluyla tanışması onun destancılık hünerinin gelişmesine büyük
katkıda bulunmuştur. Çoyuke’nin anlattığı Manas’ı öğrenmesi onu gerçek manasçı
derecesine yükseltir (MA 1995 b: 185).
Sayakbay, Manas destanını 1925 yılından itibaren halk arasına çıkıp
anlatmaya başlar. 1935-1954 yılları arasında Kırgız filarmonisinde halk sanatçısı
olarak çalışır. 1932 yılından itibaren ünlü manasçı sıfatıyla onun anlatımından Manas
destanının metni ilk olarak kaydedilmeye başlar. Böylece, 1947 yılına kadar
Sayakbay anlatısından Manas üçlüsünün tam metni (Manas 84513 mısra; Semetey
316157; Seytek 84697 mısra) ve bu üçlünün devamı olan Kenen, Alımsarık,
Kunansarık destanları (toplam 15186 mısra) kaydedilmiştir. Manas Ansiklopedisine
göre, Manas üçlüsünün Sayakbay Karalayev varyantı toplam 500553 mısradan (MA
1995 b: 186) oluşmaktadır. Sayakbay’ın sanat yeteneğine hayran kalan Kazak bilim
adamı Kacım Cumaliyev “Sovettik Kırgızistan” gazetesinin 26 Temmuz 1964 tarihli
nüshasında yazdığı makalesinde ona olan hayranlığını şöyle dile getirmiştir:
Sayakbay dünyada eşi benzeri olmayan tek insandır. Hiçbir yerde, hiçbir millette yarım milyon
mısradan oluşan, 30 ciltlik bir hazineyi ezbere söyleyen ikinci bir Sayakbay yoktur. O bir
fenomendir... Sayakbay Kırgız halkının ne kadar yetenekli olduğunun açık ispatıdır” (MA 1995
b: 186).
Kazak yazarı M. Auezov, Sayakbay’ı “Kırgızların Homerosu”, onun anlattığı
Semetey destanını da “bozkırların Odysseia”sı olarak nitelendirmiştir. Sayakbay’ın
132
varyantı sadece destanın tamamlanmış ve hacmi bakımından en büyüğü olmasıyla
değil, konuyu işleyiş tarzı, zengin içeriği bakımından da Manas destanının başka
varyantları arasında en iyisidir. Sayakbay’ın varyantını Kırgız ünlü bilim adamı B.
Yunusaliyev şu şekilde değerlendirmiştir:
Sayakbay’dan başka hiçbir manasçıdan Manas destanının üç bölümü tam olarak
kaydedilmemiştir. Bu yüzden o varyant eşi benzeri olmayan yegâne varyanttır. Bu Sayakbay’ın
kendi halkına, tüm insanlığa bıraktığı paha biçilemez armağanı olarak kabul edilmelidir”
(Yunusaliyev 1967: 153).
Sayakbay’ın Manas’ı ve icra sanatıyla ilgili pek çok görüşler bulunmaktadır.
Örneğin, Cezayir kültür bakanı, yazar Murat Burbu: “Siz yazma edebiyatımız
olmamıştır diyorsunuz. Sizin millî kütüphaneniz işte bu ihtiyardır” (Karıpkulov
1995: 186) diyerek Sayakbay’a hayranlığını dile getirmiştir.
Aslında Sayakbay’ın icra sanatına bakıldığında, Kırgız halkı için sadece millî
kütüphane görevini değil, millî tiyatro görevini de yaptığını söyleyebiliriz.
Sayakbay’ın dinleyicileri “Sayakbay destan anlattığı zaman karşımızda onun kendisi
değil, anlattığı destanın kahramanları duruyormuş gibi hissedilir” demişlerdir.
Sayakbay’ın icrası ile ilgili bilim adamı Kozin, Karel-Fin halkının ünlü destanı
Kalevala’nın yayımlanmasının yüzüncü yıl dönümünde Sayakbay anlatısında
Manas’ı dinledikten sonra “Ben birçok halkın destancılarının, ozanlarının,
sanatçılarının destan anlatılarını dinledim. Ancak, Karalayev gibi olağan üstü
yetenek sahibi icracıyı hiç görmedim. Bu kişinin şimdi söylediği Manas’ından dili
bilmesek de anlayıp, çok etkilendik” (MA 1995 b: 186) diye belirtmiştir.
Sayakbay Karalayev, Manas üçlüsü dışında birçok epik eserleri de
anlatmıştır. Onların arasında Er Töştük destanı diğerlerinden hem konuyu ele alış
bakımından, hem benzerlerinin tüm Türk topluluklarında da bulunmasıyla ayırt
133
edilir. Töştük destanının diğer Türk topluluklarında bulunan versiyonlarının arasında
Sayakbay’ın versiyonu, konusunun genişliği, anlatımının güzelliğiyle de en iyi
örneği seçilip, Paris’te Fransız dilinde yayımlanmıştır (MA 1995 b: 186).
Bunların dışında Sayakbay Karalayev, Bürküttör (1952), Deldeş Baatır
(1957), Azaptı Köp Körgön Kubat (1958), Kanattuu Kuştar (1959), Bakıtay Balban
(1961), Kara Moldo (1962), Tomor Mergen (1965) ... vs. gibi birçok eser meydana
getirmiştir.
2.1.2. Er Töştük Destanı ve Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu Parçası
Türk topluluklarının sözlü geleneği olan epik eserlerin arasında en eskilerinden biri
Er Töştük destanıdır. Er Töştük destanı, çok versiyonlu, tür bakımından arkaik
kahramanlık destanıdır. Er Töştük’ün versiyonları Kırgız halkından başka komşu
Türk topluluklarında da görülmektedir. Kırgızlarda Er-Töştük, Kazaklarda Er-
Töstik–İr-Töstik, Tümen Tatarlarında Yir-Tüşlük (Haz. Akmataliev 1996: 5).
Bunların arasında Sayakbay anlatısındaki Sırttan Töştük versiyonu destanın
klasik örneği sayılmış, Rusça28 ve Fransızcaya29 tercüme edilerek dünya
edebiyatında tanınmaya başlamıştır (Haz. Akmataliyev 1996: 5).
ET’ün çeşitli varyantlarının, versiyonlarının esas konu çizgisi, merkezî
kahramanların isimlerinin benzerliği, hatta bazı parçalarında metinlerin birbiriyle
örtüşmesi onların genetik bakımdan aynı kökten olmalarına işaret etmektedir (Haz.
Akmataliyev 1996: 5). Aslına bakılırsa, Merkezî Asya, Güney Sibirya bölgelerindeki
Türk, Moğol topluluklarının pek çok destanları ele aldığı konular, motifleri,
kahraman tipleri gibi birçok konuda birbirleriyle benzerlik göstermektedirler.
134
ET destanının halk arasında itibarla anlatılması, çeşitli Türk topluluklarında
da versiyonlarının var olması daha XIX. yüzyılda bilim adamlarının dikkatini
çekmiş, onlar tarafından destan kayda geçirilip, incelenmeye başlamıştır. Bilim
adamlarının arasında ET’ü ilk ele alan V.V. Radloff olmuştur. Radloff, Proben der
volksliteratur der nördlichen türkichen Stämme, Theil/Kuzey Türk Boyları Halk
Edebiyatı Örnekleri adlı çok ciltli çalışmasının IV. cildinde Batı Sibirya Tatarlarının
Yir Toşlık adlı nesir biçimindeki masalını, V. cildinde Er Töştük adlı arkaik
kahramanlık destanını yayımlamış ve bu cildin giriş bölümünde iki eserin ana
konularını karşılaştırarak, benzer yönlerini belirlemeye çalışmıştır (Haz.
Akmataliyev 1996: 6).
Destanın ikinci baskısının ön sözünde destanın kökeni konusunu ele alan C.
Taştemirov, eski Kırgız masallarının temelinde meydana gelmiş olabileceği görüşünü
ortaya atmıştır (1956: 3-14). Buna benzer bir görüş K. Kudaybergenov tarafından
ileri sürülmüştür. Kudaybergenov “Kırgız eposunun negizgi tipteri/Kırgız
Destanlarının Esas Türleri” adlı makalesinde, Er Töştük destanının tür bakımından
“masalsı destan” türüne dâhil olduğunu, çünkü onun genetik kaynağını Eski Türk
toplulukları arasında bulunan fantastik peri masallarının oluşturduğunu savunmuştur
(1970: 19-31).
Destan doğal olarak, bize ilk kurgulandığı biçimiyle ulaşmamıştır. Sözlü
kültür geleneğinin diğer örneklerinde olduğu gibi, ET destanı da nesilden nesle,
devirden devre aktarılırken çeşitli değişikliklere uğramıştır. Bizim ele aldığımız
Sayakbay Karalayev’in versiyonu eski unsurları daha güzel koruyan en yaygın ve
bilinen en güzel versiyonlarından biridir.
28 Er Toştuk. Kirgizskiy Narodnıy Epos. Frunze, 1955.
135
Destan genel olarak halkın mitolojik bakış açılarıyla ilgili olayları
anlattığından Kırgız halkının belirli bir tarihî dönemiyle ili şkilendirilmemiştir.
Ancak, Suvanbekov, destanın yayıldığı bölgeleri dikkate alarak ve Kırgız halkının
bazı tarihî dönemleriyle kıyaslayarak ET destanının temelinin Kırgızların Yenisey
devrindeki sözlü kültür örneklerinden biri sayılabileceğini iddia etmiştir (1970: 48-
49).
ET destanını Kırgızlar ancak Sovyet döneminde derleyip, kayda geçirmeye
başlamışlardır. Derlenen malzemeye bakıldığında halk arasında nesir biçiminde
anlatılan masal ve manzum türünde anlatılmış arkaik kahramanlık destan biçiminde
paralel olarak varlığını sürdürmüş olduğunu görürüz. Bunların arasında C.
Camgırçıyev, I. Şamenov ve C. Kazakbayev’lerin derleyip kayda geçirdikleri
varyantlar nesir biçimindeki masallardır. Destanın tamamen şiir biçiminde anlatılan
arkaik kahramanlık varyantını ise 1937 tarihinde Sayakbay Karalayev’den
Kırgızların ünlü halk bilimcisi Ibıray Abdrakmanov kayda geçirmiştir30. Sayakbay
Karalayev’den derlenen varyant ilk kez 1938 yılında yayımlanmıştır. Destanı
araştıran ünlü halk bilimci Prof. Dr. Sulayman Kayıpov’un hesabına göre bu
varyantın tam metni 16559 mısradan oluşmaktadır, başka bir ifadeyle, Kırgız
destanları arasında hacmi bakımından Manas üçlüsünden sonraki ikinci büyük
destandır. Aslında, genel Türk toplumlarının epik geleneğine göre de en büyük ikinci
destan sayılır.
Er Töştük destanı bünyesinde arkaik ve kahramanlık destan unsurlarını
birlikte barındıran bir destandır. Destanda en eski devirlere ait insanların mitolojik
29 Aventures merveilleuress Seus terre et ailleurs de Er Toshtїk, Paris 1965. 30 K. Miftakov “Manas”, “Semetey” epostoru boyunça Nookat ekspeditsiyasının materialdarı. KRUİA KF. İnv. No 1767. Bunun için bkz. Akmataliyev (1996: 7).
136
düşüncelerine sıkça rastlanır. Er Töştük destanında üç kozmik âlemden; gök, yer
yüzü ve yer altı dünyasından bahsedilir. Yeraltı dünyasına ilişkin ifadelerin, Manas
Destanı’nın bazı bölümlerinde açık ve detaylı örneklerle, bazı bölümlerde de alegorik
bir şekilde geçtiğini, Manas’ın önemli epizotlarından biri olan “Er Töştük”te,
kahramanın yeraltı dünyasına yaptığı yolculuğu, Türk toplumunun evren
tasarımındaki alt katmanı ortaya koymakla birlikte, dünya edebiyatının önemli
temaları arasındaki yerini de aldığını ve Er Töştük’te yaşlı sihirbaz kadının “yukarı
ve aşağı dünya”larda “yedi”şer gün geçirmesi veya “Kartal”a “yukarı ve aşağı
dünyalar arasında takip için yedi günlük süre tanınması”, “yedi katlı yeraltı dünyası”
tasarımının bu bağlamda ortaya çıkan şekli olduğunu dile getirmektedir (Sawyer,
MDÜİ 1995, 281).
Suvanbekov, Sayakbay anlatısındaki ET destanında mitolojik unsurların
ikinci plana itilip, gerçek hayata yaklaştırılmaya çalışıldığını ve kahramanlık
mücadelelerine öncelik tanınmış olduğunu belirtir (1970: 68). Buna bağlı olarak
destanın esas kahramanları da somutlaştırılmış, gerçek hayata yaklaştırılmaya
çalışılmıştır.
Destanın baş kahramanı olan Er Töştük’ün doğumu, büyümesi, kaybolan
dokuz kardeşini bulup getirmesi, Kenceke ile evlenmesi gibi konular gerçek
hayattaki gibi betimlenmiştir.
Destanın kısaca özeti şu şeklidedir; destan Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu parçasıyla başlar. Manas’ın Coloy’a karşı Töştük’ün çıkmasını istemesi
üzerine Töştük esaslı sebebini söyleyerek, böylece kendi olayını anlatmaya başlar.
Destan Töştük’ün ağzından anlatılmaya başlar. Er Töştük’ün ifadesine göre, Kıpçak
halkının en zengin hanı olan Elaman’ın dokuz oğlu olur. Ancak dokuzu da akılsız ve
137
merhametsiz olurlar. Açgözlü olduklarından yaşlı babalarını bırakıp, hayvanlarının
peşinden giderek, kaybolurlar. Aradan yıllar geçip, Elaman ve eşinin Allah’a yalvarış
yakarışları sonucunda, Elaman’ın rüyasına Hızır Aleyhisselam girip, eline elma
verip, erkek çocuklu olacağını müjdeler ve aradan zaman geçip, Töştük doğar.
Töştük büyüyünce gidip kaybolan kardeşlerini bulup getirir. Özetleyecek olursak,
Kırgız kahramanlık destanlarının en eski örneklerinden olan Er Töştük’te destan
geleneğinin en eski devirlerine ait kahramanlık ile evlenme ve mitolojik canavarlarla
savaşma konusu işlenmiştir.
Destanın esas olaylarına dayanacak olursak, Suvanbekov’un belirttiği gibi
(1970: 76), Er Töştük destanı ve Manas destanı iki başka devri, iki farklı olayı ele
almaktadır; birincisinin meydana gelmesinde daha çok en eski devirlerdeki insanların
mitolojik düşünceleri esas önem taşırken, ikincisinde ise Kırgız halkının tarihî
dönemleri, hayat tarzı büyük önem taşımaktadır. Ancak, buna rağmen comokçular Er
Töştük destanındaki olayları Manas destanındaki olaylarla karıştırmışlardır. Manas
destanının varyantlarının büyük çoğunluğunda Er Töştük Manas’a boyun eğen
hanlardan biri olarak karşımıza çıkar.
Manas destanının Kökötöydün Aşı parçasında çeşitli yarışlar düzenlenir. Sıra
pehlivan güreşi yarışına gelince karşı taraftan Coloy çıkar. Coloy’un heybetinden
çekinen Kırgızlar tarafından ona karşı kimse çıkmaya cesaret edemez. Bu durum
karşısında Manas Coloy’a karşı çıkacak pehlivan bulamayıp, Er Töştük’ün çıkmasını
ister. Ancak, Er Töştük yer altı dünyasından çıkalı daha yedi gün bile olmadığını, bu
yüzden daha güç kuvvetini toplayamadığını söyleyip, Coloy’a karşı çıkmayı
138
reddeder. Bundan sonra başından geçen öyküyü anlatır31. Bu epizot iki destanı
birbirine bağlayan köprü görevini yapmaktadır.
Ele aldığımız Er Töştük destanının Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu
parçasında yukarıda belirttiğimiz gibi, Kökötöy’ün yoğ açında düzenlenen
yarışlardan biri olan pehlivan güreşinden söz edilir.
(1) Özet: Bu parça adından da belli olduğu üzere Kökötöy hanın yoğ aşındaki
pehlivan güreşi esnasında Coloy’a karşı kimsenin cesaret edip çıkamaması, bundan
sonra Manas’ın Er Töştük’e çıkıp güreşmesini istemesi üzerine Er Töştük’ün verdiği
esaslı cevapla ilgilidir.
(2) Tanıtım: Olay Kökötöy hanın yoğ aşı sırasında gerçekleşir. Ancak,
zaman da mekân da bu parçada belirtilmemiştir. Olaydaki baş kahramanlara olumlu
kahramanlardan vefat eden Kökötöy’ün evlatlığı Bokmurun, Manas, Er Töştük,
Koşoy, Er Agış, Ürbü, Cügörü, Camgırçı vb., olumsuz kahramanlardan Neskara ve
Coloy’ları örnek göstermek mümkündür. Bu parçada Çalkuyruk, Alp Karakuş,
Zımırık/Simurg gibi hayvan ve kuş kahramanlarına da rastlanmaktadır.
Kökötöy’ün aşında düzenlenen oyunlara bağlı olarak, Kırgız halkının gelenek
görenekleri, örf âdetleri de bu destanda kısa da olsa işlenmiştir. Ancak, Kökötöy’ün
aşı destanın asıl konusunu oluşturmadığından, Kökötöy’ü, Bokmurun’u tanıtıcı
unsurlar yer almamaktadır.
Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olurken, Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda.
31 Ancak Er Töştük’ün kendi öyküsünü anlattığı bölüm başka alt başlık altında verildiği ve Kökötöy’ün aşı ile hiç ilişkisi olmadığı için incelemeye alınmamıştır. Kökötöy’ün aşı ile ilgili olayın sonunda Er Töştük’ün kendi öyküsünü anlatmasıyla bu destanın asıl konusuna geçiş yapılmaktadır. Bu bakımdan Er Töştük destanındaki bizim ele aldığımız Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası destana girişi sağlayan özet görevini yapmaktadır.
139
Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas başta. (SK.ET, 12)
Bu parçadan da anlaşıldığı gibi, olay doğrudan aşa Manas’ın başçılık
etmesiyle başlar ve hemen sonrasında da
Oşondo Kökötöydün Bokmurun O zaman Kökötöy’ün Bokmurun’u Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… Kapırdan çıgıp bir balban, Kafirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK. ET,
13)
diyerek, Töştük’ün de yer alacağı asıl konuya, yani pehlivan güreşine geçilir. Bu
parçada asıl kahraman Er Töştük’tür. Kökötöy ve onun oğlu Bokmurun, ayrıca
Manas başta olmak üzere diğer kahramanlar yan kahraman, ikinci ve üçüncü
dereceden kahramanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
(3) Karmaşık Olaylar Dizini: Bokmurun’un pehlivan güreşini ilan etmesiyle
olaylar gelişmeye başlar. Yarışa konulan ödülleri duyunca Mancu hanı Neskara
Kalmak hanı Coloy’a “ne zaman bize faydan dokunur, bu güreşe çıkıp, sayısız ödülü
kazan” der.
Destan parçasında gerçek fizikî veya kurmaca fizikî zamana hiçbir
göndermede bulunulmamış olmakla birlikte, anlatıcının er Coloy’u betimlemesiyle
farklı bir zaman dilimi; anlatıcı zamanı ortaya çıkmaktadır:
Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yayan yürüyüp, Cetik nayza maylagan, Yeterince mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. ... Yetmiş alp insanı öldüren… Aybatı kıyın uşunday... Heybeti çoktur işte böyle…
140
Cöögö balban, atka cok, Ayak üstü pehlivandır, at sırtında tam tersidir,
Coloy öñdüü kapır cok. Coloy’a benzer kafir yoktur Kalbayıp oozu birikpeyt Kalın dudakları birbirine temas
etmez Kandalçının* kabınday. Nalçının kapı gibidir. Birindegen murutu Seyrek olan bıyığı Aybaltanın sabınday, Ay baltasının32 sapı gibidir, Cılañayak, cılañ baş Çıplak ayak, çıplak baş Aybatı kıyın uşunday. Heybeti çoktur, işte böyle. Bu Coloydon oolak kaç. Bu Coloy’dan uzak dur. (SK.ET,
13)
Anlatıcı “Bu Coloydon oolak kaç/Bu Coloy’dan uzak dur” diyerek, sanki
dinleyiciye söylüyor gibidir. Bunun haricinde destanı yine Kökötöy’ün yoğ aşı
zamanı, Er Töştük’ün yer altında geçirdiği zaman gibi birçok zaman dilimine
ayırmak mümkündür.
Bu parçanın tamamı Er Töştük destanına girişi sağlayan bir özet biçiminde
verilmiş olduğundan olaylar fazla karmaşık değildir. Olay tek bir konu, Coloy’a karşı
pehlivan güreşine Kırgızlardan kimsenin çıkmaması üzerinde gelişmektedir. Bu
parçada baş kahraman Er Töştük’tür.
Destanda, ayrıca, Töştük’ün yanı sıra, Kökötöydün Aşı parçasının diğer
varyantlarında rastladığımız kahramanların birçoğu bu parçada da yer almaktadır;
Manas, Bokmurun, Cügörü, Er Kökçö, Camgırçı..., Mancu hanı Neskara,
Kalmaklardan Er Coloy vs. Destancı bu parçada kahramanların betimlemesine,
tanıtımına bolca yer vermiştir. Ayrıca, Coloy’un betimlendiği sahneleri güzel bir
üslûpla dile getirmiştir:
Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman33 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy.
32 Ay balta: savaş baltası. 33 Batman: ağırlık ölçüsü.
141
Cöögö balban, atka cok, Ayak üstünde pehlivandır, at üzerinde tam tersidir.
Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi kafir yoktur. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, Kandalçının* kabınday. Kandalçının34 kını gibi. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi. Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece…(SK.ET, 13)
Ayrıca, Sayakbay’ın Er Töştük’ü Manas’ın ağzından betimlediği sahneler
dikkat çekicidir.
“Er Töştük saga kezigip, “Er Töştük seninle görüşüp, Cok eken menin armanım, Yokmuş benim hazinim, Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… Erdikti epsiz salıp ber, Töştük, Erliği hesapsız yapı ver Töştük,... Toguz bir uuldun kencesi, Töştük,... Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, Din musulman baatırı, Töştük,.. İslam dininin bahadırı Töştük,.. Karmaşıp tüpkö cete kör, Töştük,...” Güreşip sonunu getiriver
Töştük,... “(SK.ET, 22)
(4) Değerlendirme: Coloy’un güreşe çıktığını duyan Manas Serek’i bütün
dini İslâm olan alpların hepsini yanına çağırmasını emreder. Serek Müslümanların on
iki hanını Manas’ın karşısına getirir. Manas’ın Coloy’a karşı kimin çıkacağını
sorması üzerine hepsi korkup kaçar. Sıra Er Töştük’e gelince, o da sebebini
belirterek bu teklifi reddeder:
“Baatır Manas kökcalım, “Cesur Manas kaplanım, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman’ın Kaynap turgan cerinde Kaynaştığı bir yerde Kaardanıp bir atsañ Sinirlenip vurursan, “Balbanga aytsam tüşpöyt”, dep, “Pehlivan güreşine çıkmadı” diye, Kanımdı töksöñ men mına. Kanımı dökersen ben hazırım. Tüşpöy turgan sebebim, Çıkmayacak sebebim, Irdap berem ırımdı, Söylerim şimdi şarkımı, Iymanday aytam sırımdı, Anlatırım sırrımı, Bar deseñ Manas barayın, Git dersen Manas gideyim,
34 Kandalçı: bir nevi kılıç.
142
Balbanga tüşö kalayın, Pehlivana çıkıvereyim, Senin şagıñ sıngıça, Seni üzmektense Ölsöm ölüp kalayın... Öleceksem öleyim... (SK.ET, 25) Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, Cer üstünö çıkanım Yer üstüne çıkalı Ceti küngö tolo elek...” Yedi gün daha olmadı...” (SK.ET,
25)
diyerek yer altında geçirdiği günleriyle ilgili olayını anlatır. Buna bağlı olarak,
burada üçüncü bir zaman ve mekân; yer altı dünyası zamanı meydana gelmektedir.
Yer altında geçirdiği “yedi yıl” içinde başından geçirdiği olayları özet şeklinde
kısaca anlatır.
(5) Çözüm: ‘Değerlendirme’deki sebepleri öne sürerek, Töştük teklifi
reddeder.
(6) Sonuç: Böylece Er Töştük de Coloy ile güreşe çıkmaz. Destanın
Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası Töştük’ün aşağıdaki sözleriyle son
bulur:
Bul tiliñdi albaymın Bu sözünü dinlemem Bul Coloygo barbaymın. Bu Coloy’a çıkmam ben. Kapır menen musulman Kafir ile Müsluman Kalayıktın aldında, Haklının önünde, Kaldayıp Töştük cıgılıp, Koskoca Töştük yere düşüp, Kalıñ kara musulman Kalabalık Müsluman halkının Ubalına kalbaymın... Vebaline kalmam ben... (SK.ET, 27)
Böylece, Kökötöy’ün aşı ile ilgili diğer varyantlar kendi başına tamamlanmış
birer destan parçası gibi karşımıza çıkarken, Er Töştük destanındaki Kökötöydün
Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası, destanının giriş bölümü görevini yapmaktadır.
143
2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası
2.2.1. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı ile İlgili Genel Bilgiler
Manas destanı Kırgız Türklerinin en büyük epik mirasıdır. Eski Türk destanları ve
Türk mitolojisinden izler taşıyan Manas destanının ana konusunu Kırgızların dış
düşmanları olan Kalmıklar ve Kara Kıtaylar ile yaptıkları savaşlarla kendi içlerindeki
mücadeleler ve karışıklıklar oluşturmaktadır. Manas destanı, Orta Asya Türk tarihi ve
medeniyetine ait hatıraları ve etnografik bilgileri ihtiva etmesi sebebiyle, yalnız
Kırgız Türklerinin değil, bütün Türk boylarının abide niteliğinde dev bir eseri ve
dünya epik şiir geleneğinin en mükemmel örneğidir.
Destan yarım milyondan fazla mısradan oluşmaktadır; ayrıca, sadece hacmi
bakımından değil, ele aldığı konusu, zengin içeriği ile de dünya folklorunda ilk
sırada yer almaktadır.
Destanın teşekkül tarihi ve kökeni tam olarak tespit edilememekle birlikte,
Kazak yazarı M. Auezov (1897-1961) ve ünlü Sovyet tarihçisi, arkeologu ve
etnografı A.N. Bernshtam (1910-1956) VII-IX. yy’daki Kırgız halkının Uygurlarla
olan savaşını anlatan en önemli epizoduna dayanarak, destanın 840’lı yıllarda
meydana gelmiş olabileceği konusunda görüşlerini ortaya atmışlardır (MA 1995 b:
80).
Dünya destanları hakkında araştırmalar yapan ünlü bilim adamı V.
Jirmunsky, Manas Destanı’nı oluşturan tarihî olayların, ancak XV. ve XVIII. yy’da
geçtiği görüşündedir. Ayrıca, Manas’ın tarihinin tamamen şekillenip bitişini, XVI.-
XVII. yüzyılda görülen Kalmuk savaşlarının aydınlattığı fikrini savunmaktadır.
Kırgız edebiyatçısı Yunusaliev ise destanın IX.-XI. yy’da oluştuğu fikrindedir.
144
Manas destanında onun baş kahramanı olan Manas’ın değişik yerlere, uzak
seferlere çıktığından bahsedilir. Bu olaylar Yenisey Kırgızlarının 840’lı yıllardan
sonra siyasî açıdan en güçlü bir devlet olduğu devri ile bir paralellik
göstermektedir. Ünlü Türkolog S.E. Malov’un görüşlerine göre bu güçlü Kırgız
devleti döneminin savaştaki başarıları Manas destanının ilk varyantının konusunu
oluşturmuş olabilir (1947: 171).
Manas destanının oluşumu ile ilgili bir başka varsayımda, bu destanın ilk
varyantının meydana gelmesi Karahanlı devleti ile ilişkilendirilmektedir. Tarihî
kaynaklara göre X. yy’ın ortalarında, yani Karahanlılar döneminde Tanrı
Dağlarının doğusunda ve Yedi Su’da yaşayan Kırgızlar İslâm dinini kabul
etmişlerdir. Buna bağlı olarak, destanda da İslâmiyet’le ilgili bilgiler de yer almaya
başlamıştır.
Dr. Moldobayev35, “Manas Destanı”nın muhtevasında yer bulmuş tarihî
olayları aşağıdaki yedi devre ayırmıştır. Bunlar:
1) Hunlar ve onların devri (M.Ö yüzyıl, M.S V. yüzyıl)
2) Eski Türk ve Kırgız devri (VI.-IX. yüzyıl)
3) Kara Kıtay ve Karahanlılar devri (IX.-XII. yüzyıl)
4) Moğol devri (XIII. yüzyıl)
5) Altınordu ve diğer hanlıkların devirlerindeki tarihî hadiseler (XIV.-XVI.
yüzyıl)
6) Cungar ve Oyrat- Kalmuk devri (XV.-XVIII. yüzyıl)
35 Manas Destanı’nın oluşumu ve içerigi: http://www.turktarihi.com/manas-destaninin-olusumu-ve-icerigi.html.
145
7) Son dönemde yapılan ilâveler (XIX.-XX. yüzyıl)
Ayrıca Dr. Moldobayev “Manas Destanı’nın Kırgız Devleti’nin Kara
Kıtayları kovduğu devirde oluştuğu görüşündedir. Bu konuda çeşitli görüşler beyan
edilmiştir; ancak yukarıdaki tarihî olgulara dayanarak Manas destanının bundan bin
yıl önce meydana gelmiş olduğu söylenebilir.
Bu konuda destanın kahramanından bahseden bilinen ilk kaynak, Seyfeddin
Ahsikendî’nin 16. yüzyılda yazdığı Mecmu’t-Tevârih’inde, Manas ile ilglili olarak,
14. asırda, Altınordu hanlığına bağlı beylerden Yakup Bey’in oğlu olarak
bahsedildiği; ancak bu bilginin, daha sonraki tarihî kaynaklarda yer almadığı
bilinmektedir (Yıldız 1995: 21). Bunun dışında 1849’da Kazak-Kırgızların Uluyüz
uruğunda ilmî araştırmalar yapan K.L. Vrangel adlı bir Rus memurunun raporunda,
Kırgız soy kütüğünden Nogay beyi olarak Manas ve oğlu Semetey’den
bahsedilmektedir. Yine bu destanı ilim dünyasına tanıtan ve kendisi Kazak-Kırgız
Türklerinden Çokan Velihanoğlu’nun 1861’de “Rus coğrafya Cemiyeti Yazıları”nın
1. ve 2. ciltlerinde yayımlanan ve Manas destanından bahseden iki makalesi bu
konuda önemlidir. Onun tespit ettiği, ve Rusça olarak, “Velihanoğlu Çokan’ın
Mecmua-yı Asarı” adlı kitabında yayımladığı “Köketey Hannıñ Ertegüsi/ Köketey
Hanın Aş-Yoğu” epizotunun Kırgız Türkçesi orijinal metni, aşağı yukarı bir asır
sonra Alkey Margulan tarafından 1964 yılında bulunarak, 3000 satırlık metnin 885
mısrası Margulan tarafından Kiril harfleri ile 1965 yılında, metin ile ilgili 13 sayfalık
Kazakça önsözle birlikte neşredilmiştir. Üzerinde Hatto’nun da çalıştığı bu metin,
Margulan tarafından düzeltilmiş ve 1977 yılında 1977 yılında Kırgız Türkçesi ile
yayımlamış ve İngilizce’ye çevirerek bir değerlendirme yapmıştır (Hatto, MDÜİ
1995, 217-218). Destanın, diğer eş-metinlere bakıldığında kısa, fakat ilk tam
146
derlemesi W. Radloff tarafından yapılmıştır. 1862-1869 yıllarında Isık Köl civarında
dolaşan Radloff, derlediği malzemeyi, Proben’in 5. cildinde, bir önsözle birlikte
yayımlamıştır. Bundan sonra L. Von Almasy tarafından detanın 72 mısralık kısa bir
bölümü derlenmiştir (Yıldız 1995: 22-23)36.
Destan, sadece Kırgız halkının tarihini değil, onların hayat tarzını, etnik
yapısını, gelenek-göreneği, örf-âdetleri, görgü kuralları, değer yargıları, tabiatla
ili şkileri, bakış açıları, dinî anlayışları, astronomi, coğrafya vs. gibi bilimlerle olan
ili şkisi, dili, edebiyatı vs. gibi tüm millî özelliklerini en iyi şekilde dile getiren bir tür
“Kırgız Ansiklopedisidir”.
Destanın değişik zamanlarda derlenmiş olan pek çok metni; seksenden fazla
varyantı vardır. Onlardan en mükemmeli usta Manasçılar Sagımbay Orazbak oğlu ve
Sayakbay Karalaoğlu’ndan derlenmiştir. S. Orozbakov’un varyantı 1922-1926 yıllar
arasında K. Miftakov, I. Abdrakmanov vb. tarafından kayda geçirilmiştir. Toplam
180378 mısradan oluşmaktadır.
S. Karalayev’in varyantı ise 1935-1937 yıllarında Cumabayev, Kıdırbayeva,
İrisov, Abdrakmanov vb. tarafından kaydedilmiştir ve bu varyant yukarıda
belirtildiği gibi, toplam 500553 mısradan oluşmaktadır. Manas destanı sadece hacmi
bakımından değil, ele aldığı konuları, anlatım güzelliği bakımından da dünyanın, eşi
benzeri bulunmayan en büyük destanıdır.
Manas destanı tür bakımından tarihî kahramanlık destanıdır. Destanda tasvir
edilen olaylar daha önce de söz konusu olduğu gibi, Kırgızların en eski tarihî
36 Yine bu konuda, Abdulkadir İnan, Pertev Naili Boratav, Fikret Türkmen, Gülzura Cumakunova vb. bilim adamlarının çalışmaları önemlidir. Bu bağlamda, Türkiye’de kendisini, gerek Manas destanı, gerek Kırgız Kültürü ile ilgili bilimsel araştırmaları, gerek Radloffla ilgili çalışmaları ile tanıdığımız Naciye Yıldız’ın da öneminin büyük olduğunu hatırlatmalıyız.
147
dönemleriyle ilgilidir. Manas Destanı’nın ana konusunu, Manas’ın Kırgız Türkleri
için vermiş olduğu özgürlük mücadelesi ve onları bir bayrak altında toplama ülküsü
oluşturur. Manas Destanı, göçebe ve savaşçı Kırgız Türklerinin hayatını bütün
ayrıntısı ile yansıtır. Kırgız Türklerinin mitolojileri, en eski zamandan berki dinî
anlayışları, gelenek ve görenekleri, örf adetleri, cenaze merasimleri, şölenleri, tabiat
ile ilgili görüşleri, düşmanları ile mücadeleleri vb. pek çok millî özelliklerini yansıtan
konular, bu destanda ana hatları ile kendisine yer bulmuştur. Bu konuda Sayakbay
Karalayev’in varyantı diğer varyantlara göre Kırgızlar, onların hayat tarzı ve
savaşları vb. yukarıda saydığımız millî özellikleri daha ayrıntılı bir şekilde vermesi
ile ayırt edilir.
Varyantlarda az-çok farklılıklar olmasına rağmen, ana olaylar aşağı yukarı
aynıdır. Destanın bütün varyantlarında yer alan destanın çekirdek yapısını oluşturan
geleneksel olayları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Manas’ın ata babaları
2. Kırgızların Yenilgiye Uğrayıp Dağılması
3. Manas’ın Doğuşu ve Çocukluk Çağı
4. Manas’ın İlk Kahramanlıkları
5. Manas’ın Han Seçilmesi
6. Manas’ın On Bir Duu-Du’ya Karşı Savaşı
7. Ana Vatanı Düşman İşgâlinden Kurtarmak
8. Manas’ın Kırgızların Ana Vatanına Geri Getirmesi
9. Almambet’in Hikâyesi
10. Manas’ın Kanıkey ile Evlenmesi
11. Közkamanlar Olayı
148
12. Kökötöy’ün Yoğ Aşı
13. Büyük Sefer
14. Küçük Sefer
15. Manas’ın Ölümü
2.2.2. Kökötöydün Aşı Parçası
“Kökötöydün Aşı/ Kökötöy’ün Aşı” epizotu, Manas destanındaki geleneksel
olayların en ok bilinenlerinden bir tanesidir. Ayrıca, Manas destanından kayda
geçirilmiş ilk malzemelerden biridir. B.M. Yunusaliyev, Kökötöydün Aşı’nın ilk
başta Kırgızların cenaze merasimini anlatan Manas’tan bağımsız ayrı bir manzumesi
olabileceği görüşünü ortaya atmış ve kırk yiğidiyle Manas’ın karakter olarak bu
manzumeye girmesiyle kahramanlık destanının büyük bir epizotuna dönüşmüş
olabileceğini savunmuştur (MA 1995 a: 336).
Destanın büyük bölümlerinin mantıksal ilişkilerine bakıldığında bu bölümün
yeri, yukarıda belirtildiği gibi, Manas’ın Kanıkey ile evlenmesinden sonra, Büyük
Sefer’in hemen öncesinde olmalıdır. Zira, Kökötöyün Aşı parçasında betimlenen
olaylar, Neskara, Coloy, Koñurbaylar ile çıkan tartışmalardan da anlaşılacağı gibi,
destanın büyük seferin başlamasına neden olan önemli bir düğüm noktasıdır. Bu
parçayı Sayakbay Karalayev destanın birinci bölümü Manas’ta değil, ikinci bölümü
olan Semetey’de anlatıp kaydettirmiştir. Sadece Sayakbay değil, başka manasçılar da
bu parçayı Semetey bölümünde anlatmışlardır. “Bu parçayı Manas’ın ilk bölümüne
getirip yerleştiren Sagımbay Orozbakov da ilk başta Kökötöy’ün Yoğ Aşı’nı
Semetey’de anlatırmış” 37. Ancak, yukarıda belirttiğimiz gibi, destanın bütünlüğü
37 Manas, Frunze, Kırgızstan, 1986, 5. .
149
açısından parçanın asıl yeri Büyük Sefer’in öncesinde, dolayısıyla Manas’ta
olmalıdır. Bu yüzden Sayakbay Karalayev de 1968’de destanı tekrar kaydetme
sırasında bu parçayı genel olayların mantıksal gelişme çizgisindeki asıl yerine
getirerek anlatmıştır.
(1) Özet: Kökötöydün Aşı parçası Kırgızların en uzun yaşayan hanı
Kökötöy’ün ölümü, buna bağlı olarak onun evlât edindiği Bokmurun’un cenaze
merasimini düzenlemesi, daha sonra anısına yoğ aşı vermesi ile ilgilidir. Manas
destanının bu parçasında Kırgız halkının cenaze merasimine bağlı örf-âdetleri,
geleneksel oyun ve yarışları gibi konular ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir.
(2) Tanıtım:
SK.KA’daki Kökötöydün Aşı epizotunun geçtiği mekân, aşağıda da
anlatılacağı gibi, Isık-Köl vadisinin doğu tarafındaki Karkıra yaylasıdır. Bunun
dışında Taşkent, Median Çölü, Kayıpçının Sırtı, Altay Sayan Dağları, Tüp Beecin/
Pekin, Arap ve İran Toprakları vb. geniş bir coğrafik bir mekândan da söz
edilmektedir.
Zaman olarak ilkbaharın ilk günlerinden ile sonbaharın son günlerine kadar
devam edildiği söz konusudur. Ancak bu zaman anlayışı, aynı senenin içindeki
ilkbaharın ilk günlerinden sonbaharın son günleri arası için mi söylendiği kesin belli
değildir.
Kökötöy’ün Aşı parçasında başkahramanlara Kökötöy ve 12 yaşlarındaki
oğlu Bokmurun, olumlu kahramanlarından olan Manas, Bakay, Koşoy, Kökçö, Er
Töştük, Camgırçı, Bagış, Agış, Ürbü, Cügörü, Kökötöy’ün yoğ aşının haberinin
duyurulması gereken yerlere ulaştıran ulak Aydar vs.; baş ve olumsuz
150
kahramanlardan Koñurbay, Coloy, Neskara, Muradıl vs.; kadın kahramanlardan
Kanıkey ve destanın giriş kısmındaki isimleri anılmayan ve Bokmurun’a bakan
anneler sıfatında bir kere karşımıza çıkan Kökötöy hanın yedi eşi; hayvan
kahramanlardan Bokmurun’un atı Maaniker, Manas’ın Akkulası, Er Töştük’ün
Çalkuyruk’u, Koñurbay’ın Algara’sı vs. gibi pek çok asıl ve yan karakterleri örnek
göstermek mümkündür; neredeyse Manas destanının bütün önemli kahramanlarının
bu parçada da yer aldığını söyleyebiliriz.
Kökötöydün Aşı parçasında Kökötöy’ün vefat etmesi olayı, Eski Taşkent’in
Çıyırçık adlı yerinde, Kayıpçı sırtından, Mediyan çölünden bulup evlât edindiği
delidolu oğlu Bokmurun’un eş arayışında gezip tozduğu anda gerçekleşir. Çokan’ın
derlediği Kökötöydün Aşı parçasından farklı olarak bu varyantta Kökötöy’ün vasiyeti
olayı yer almamaktadır.
Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA,
6)
Anlatı kesitinden anlaşıldığı gibi, Bokmurun evine babası Kökötöy han
öldükten sonra gelir. Bundan sonra asıl olay başlar. Babasının ölümüne çok üzülen
Bokmurun onun cenaze merasimine çok fazla insan davet edip, sayısız hocaları,
mollaları cenaze namazını kıldırtmak için zorla getirttirip, öbür dünyada han babam
biner diye sayısız atı birlikte gömdürtüp, hazinenin ağzını sonuna kadar açar.
Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, Kalayık ugup curt kelgen. Halk duyup herkes gelmiş. Kulak ugup, köz körgön Kulağın duyup, gözün gördüğü Ukkan candar büt kelgen. Duyan duymayan hepsi gelmiş. (SK.KA, 6)
151
Bu destan parçasından anlaşılacağı gibi, olay Kökötöy handan haber
vermekle başlar. Kökötöy’ün oldukça zengin ve Eski Taşkent’in Çıyırçık’ını mesken
tutan halkın babası olarak tanınan ve çok uzun yaşayan38 âdil bir han olduğundan
bahsedilir. Ayrıca, bu kadar servet sahibi olmasına karşın hiç evlât sahibi olamaması
ve bir gün 75 yaşa geldiğinde Mediyan çölünden bulduğu Bokmurun’u evlât
edinmesinden söz edilmektedir. Bu kısım asıl olaya geçişi sağlayan bir özet görevini
yapmaktadır.
Destanı üç farklı zaman dilimine ayırarak incelemek mümkündür. Bu bir
yandan Arstan törö Manaska/Tün içinde Aydardı/Cibergenin körgömün “Aslan
efendi Manas’a/Gece yarısında Aydar’ı/Gönderdiğini görmüştüm...”(SK.KA, 29-30)
kısmıyla anlatıcının şimdisini gösteren, geçmişte; öykü zamanında olan bir olaydan
bahseden manasçının zamanı; diğer yandan anlatı şimdisi olarak kabul
edebileceğimiz aşağıdaki anlatı kesitinde verilen Kökötöy’ün yoğ aşı zamanıdır:
Ükürçünün oyuna, Ükürçü’nün deresine, Üç-Kapkaktın boyuna Üç-Kapkak’ın kıyısına Kemegeni kazçuu cer. Ocağın kazılacağı yerdir. Kerilgen özön Kegen - Suu, Şaşaalı vadidir Kegen-Su, Keñ boylop attı çapçuu cer, Genişçe, atın koşturabileceği bir
yerdir, Keñ tamaşa salçu cer, Bolca eğlenilecek bir yerdir, Üç-Karkıra özönü Üç-Karkıra vadisi Aş berüüçü cer oşol. ... Aşın verileceği yerdir burası...
(SK.KA, 11)
Destanda karşımıza çıkan üçüncü zaman dilimi, tarihî zamandır. Bu zaman,
Kökötöy’ün yoğ aşı sırasındaki karakterlerin anıları biçiminde beliren, Kalmuklara
karşı yapılan savaş zamanıdır.
152
Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,...
Altı bin erini birden kestim,...(SK.KA, 37).
(3) Karmaşık Olaylar Dizini: Ölüyü defnetme olayı bu destan parçasının
olaylarının gelişmesindeki ilk adımdır. Manasçı, Bokmurun’un babası Kökötöy’ün
cenazesine kâfirle39 Müslüman’ı bir araya toplayıp, herkese, hatta can düşmanlarına
bile haber verip, Manas’a haber vermemesi, dolayısıyla da Manas’ın Kökötöy’ün
cenaze merasimine katılamamasını hatırlatması, destandaki bundan sonra gelişecek
olayların tohumunu atmaktadır.
Manas’a bağlı 12 handan biri olan Koşoy’un sözü üzerine Bokmurun
babasının yoğ aşını Üç Karkıra yaylasında vermeye karar verir. Aydar’ı çağırıp,
davet edilecekleri sırasıyla yerleşim bölgelerine göre, yerleştikleri yerlere kadar çok
güzel bir şekilde tarif ederek, sıralar. Kâfiri, Müslümanı, dinsizi dinliyi, dostu
düşmanı ayırt etmeksizin herkesi davet eder. Ancak, bu şekilde düşmanları da davet
edecekse mutlaka Manas’a da haber vermesi gerektiğini, aksi takdirde büyük felâkete
yol açabileceğini önceden söyleyen Koşoy’un ısrarına rağmen Manas’a yine haber
vermez.
Zaman gelip40, Bokmurun ailesi ve halkı ile birlikte Taşkent’ten Kökötöy’ün
yoğ aşını vermek için seçtikleri Üç Karkıra yaylasına gelip yerleşir. Aşa Koşoy,
Töştük, Kökbörü, Noygut hanı Karaça, Koton’dun hanı Cügörü, Oogan’ın hanı
Akun, Kokon hanı Kozubek, Margalan’dan Malabek, Bukar’ın hanı Temirkan,
38 Bazı kaynaklarda Kökötöy hanın 190 yaşa kadar yaşadığından bahsedilir. Ancak, Sayakbay Karalayev anlatısındaki bu parçada yer alan yaş ifadelerine bakıldığında Kökötöy hanın yaklaşık 87-90 yaşlarında vefat ettiği kanısına varılabilir. 39 Kâfir tabirinin, destanda Müslüman olmayanlar için kullanıldığı düşünülebilir.
153
Buudayık’ın hanı Muzburçak..., Kalmak hanı Coloy, Solonlardan Orokkır,
Tırgoot’un hanı Kanışay, Kıtaylardan Koñurbay, Mancu hanı Neskara vs. yüzlerce
milletin hanları binlerce ordusuyla birlikte gelirler. Aşa gelen düşmanlar Manas’ın
olmadığını fark edince Manas’ın 12 hanlı halkına zulmetmeye başlarlar. Mancu’nun
hanı Neskara, Koşoy başta olmak üzere Manas’ın kahramanlarını birer birer gözden
geçirip sınar ve Manas’ın yokluğunu fırsat bilerek, eski öcünü almaya karar verir.
Neskara,
Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, Tozoktu kıyın salgansıñ, Cehennem ateşi yaktın sen, Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, Miñ töödö çayın algansıñ Bin deve malın aldın sen. Mına uşunday iş kılgan. İşte böyle iş kılan, Bul korduguñ dagı bar. Böyle işkencen daha var. Bul sözümö kön, burut, Bu sözümü dinle, burut, Çataktaşpay, çır kılbay Karşı çıkmadan, kavgasız, Baştagı ötkön ayıpka Eski yaptığınız aybınıza Maanikerdi ber, burut. Maaniker’i ver, burut. Ayta turgan kebim bar Söyleyecek sözüm var, Burut, sende kegim bar. Burut, senden (alacak) intikamım
var. (SK.KA, 27)
diyerek Bokmurun’dan yüklü miktarda altın ve bindiği atı Maaniker’i vermesini
talep eder. Vermezse bütün halkı katletmekle korkutur. Burada yukarıda bahsi geçen
tarihî zaman, Kökötöy’ün yoğ aşı sırasındaki karakterlerin anıları biçiminde beliren,
Kalmuklara karşı yapılan savaş zamanı söz konusudur.
Kökötöydün Aşı’nda Manas’ın anısı biçiminde verilen bu olay Manas
destanında Manas’ın ilk kahramanlıklarından biridir. Kıtayların41 hanı Esenkan’ın
Manas’ı bulup getirmesi için gönderdiği casus tüccarları Manas’ın bozguna
40 Sayakbay Karalayev’in varyantında cenazeden ne kadar zaman sonra yoğ aşının verildiği belirtilmemiştir. Başka varyantlarda, mesela Cagınbay Orozbakov’un varyantında üç yıl sonra verilir. 41 XVII. yy’ın ikinci yarısından sonra destanda Kırgız halkının epik düşmanı olarak Kara Kıtay, Kalmak terimlerinin yanı sıra bunlara paralel olarak Kıtay, Mancu terimleri de kullanılmaya başlamıştır.
154
uğratması, iki halk arasında çıkan savaşa neden olur. Bu savaşta da Manas galip
gelir.
Düşmanlar ocaktaki eti yağmalayıp, karşı gelen Kırgız’ı dövüp, aşta kargaşa
çıkartırlar. Bunun üzerine Koşoy Aydar’ı Manas’a haberci olarak gönderir. Manas
gelip Kırgızları bu perişan durumdan kurtarır. Manas’ı gören Koñurbay ve Neskara
ondan özür dilerler ve böylece olay sakinleşir.
(4) Değerlendirme: Manas’ın gelmesinden sonra destanda olaylar yavaş
yavaş gelişmeye, son noktasına doğru ilerlemeye başlar. Bundan sonra yoğ aşı Kırgız
geleneğine uygun olarak devam eder. Çeşitli oyunlar oynanır, yarışmalar yapılır.
Oyun ve yarışların tümünde Kırgızlar galip gelir. Er sayış’ta42 Manas’ın Koñurbay’ı
yenmesi ile bu destan parçası doruk noktasına ulaşır.
Kambarday bolgon kalçanı Kendini beğenmiş hantalı Kaardangan zor Manas Sinirlenen alp Manas Muştap emi ötkönü. Yumruklayıvermişti. Algaranın üstünön Algara’nın üstünden Too uragan nemedey Dağ devrilmişçesine Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Kürküröp kulap ketkeni. Gürleyip devriliverdi.( SK.KA , 63)
Manas Koñurbay’ın atı Algara’yı ganimet olarak almak isterken Koñurbay
diz çökerek yalvarır. İyi kalpli Manas gelin gibi diz çöküp yalvaran Koñurbay’a atını
geri verir. Bunu gören Almambet Manas’a çok kızar:
Bul Beecindin özünön Bu Pekin’in merkezinden Bul Koñurbay cogolboyt, Bu Koñurbay yok olmaz, Bul Koñurbay ölbösö, Bu Koñurbay ölmedikçe, Kıyamat cüzün körbösö, Kiyamet yüzünü görmedikçe, Kırgızdın işi oñolboyt. Kırgız’ın işi düzelmez. (SK.KA,
64)
42 Er sayış: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan mızraklı ve kalkanlı karşılaşmaya verilen ad. Bu karşılaşma çeşitli merasimlerde oyun niteliğinde olduğu gibi, savaşlarda çarpışma önünde ölümüne yapılan karşılaşma olabilir.
155
Almambet’in bu sözleriyle manasçı daha sonra Manas’ın başına gelecek olan
olaylardan haber vermektedir. Bundan sonra at yarışı düzenlenir.
(5) Çözüm: Kökötöydün Aşı’ndaki at yarışı ile destandaki olaylar artık sona
doğru ilerlemektedir.
Akkulanı çabarın Akkula’yı [yarışta] bineceğini Al Konurbay biliptir. Kurnaz Konurbay hissetmiş. Akkuladan ayrılıp, Akkula’an ayrılıp, Arbayıp cöö kalsa dep,— Yalnız başına yayan kalsa diye,— Atamdın öçün alsam dep,— Babamın öcünü alsam diye, — Oşonu tilep cürüptür. Böyle bir dilek içindeymiş.
(SK.KA, 58)
Manas’ın atı Akkula’yı yarışa sokacağını önceden bilen Koñurbay, gizlice
Akkula’yı öldürüp, böylece Manas’tan öcünü almayı planlar. Ancak, Almambet
başta olmak üzere birçok kahramanların yardımıyla Akkula sağ salim yarıştan birinci
çıkıp gelir. Akkula’nın yarışı kazanmasıyla olay artık sonuca yaklaşmıştır.
(6) Sonuç: At yarışında da Kırgızların kazanmasını, Manas’ın Akkula’sının
galip gelmesini hazmedemeyen Kalmak-Kıtaylar Akkula’nın baş ödülünü yağma
ederler. Bunu gören Manas sinirlenip, kamçı ile Coloy’un kafasını yararcasına
vurarak yaralar. Böylece arada büyük kavga çıkar. Manas ile birlikte diğer
kahramanlar düşmanları kovalayıp, çok sayıda atını ganimet alırlar. Bu durum daha
sonra meydana gelecek Büyük Sefer’in en büyük sebeplerinden biri olur. Bu yüzden
Kırgızlar arasında Kökötöy’ün aşı olayı “Kökötöydün aşı, Çoñ çırdın başı/
Kökötöy’ün aşı, Büyük kavganın başıdır” olarak hatırlanmaktadır.
156
2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası
2.3.1. Çokan Valihanov: Hayatı ve Önemli Çalışmaları
İlk Kazak-Kırgız bilim adamı, etnograf ve halk bilimcisi, aynı zamanda da
tarihçisi olan Çokon Çıngızoviç Valihanov (1835-1865), Ablay hanın torunudur.
Çokan, bilime değer veren, edebiyat ve kültürü çok seven bir şahsiyettir. 1847
yılında Valihanov, Rusya’nın Omb şehrindeki Sibirya harp okulunu kazanır. Harp
okulundan 1853 yılında mezun olduktan sonra Batı Sibirya general-gubernatorunun43
yaveri olarak çalışmaya başlar. 1854-1857 yıllarında Yedisu bölgesinin Kazakları ile
Tyan-Şan bölgesindeki Kırgızların Rusya’nın egemenliğini kabul etmelerinden sonra
Valihanov, Yedisu ve Isık Göl bölgesine, daha sonraları Kulca’ya gönderilen askerî
bilimsel gezilere katılır. Valihanov’un bu gezilerdeki asıl görevi komşu topluluklarla
ticarî ilişkileri sağlamak olmasına rağmen o, Kazak ve Kırgızların, Orta Asya ve
Kazakistan’da yaşayan diğer Türk topluluklarının sözlü kültürünü öğrenmeye çalışır.
1860 yılında Peterburg’da Rus coğrafyası bölümünde çalışırken Semenov-Tyan-
Şanski’nin başkanlığı altında Kazak, Kırgızların hayatı ile ilgili malzemeler üzerinde
çalışır ve aynı zamanda Orta Asya’nın haritasını çizmeye başlar.
Valihanov, Kırgız halk biliminin kurucularındandır. Isık Göl gezilerinin
birinde o Bugu kabilesinden olan bir destancıdan Manas destanının Kökötöy Handın
Ölümü cana Anın Aşı adlı parçasını kaydeder. Bu parça Kırgız halkının hayatını ve
gelenek-göreneklerini ayrıntılarıyla tarif eden çok olaylı parçadır. Bu parçada at
43 General gubernator: Baş vali.
157
yarışı, pehlivan güreşi, er sayış, cambı atuu44 gibi pek çok geleneksel Kırgız oyunları
anlatılmıştır.
2.3.2. Çokan Anlatısında Kökötöydün Aşı Parçası
Manas destanından kayda geçirilmiş ilk malzemelerden biri Çokan
Valihanov’un derlediği Kökötöydün Aşı parçasıdır. 1856 yılında, yukarıda
belirttiğimiz gibi, Çokan’ın Kırgızistan’a yaptığı gezilerinden birinde kaydedilmiştir.
El yazısı Arap alfabesiyle yazılmış, 47 sayfadan oluşmaktadır. Toplam 3319
mısradır. KA parçası Manas destanının hemen tüm varyantlarında vardır.
Valihanov’un derlediği el yazısının aslı SSCB ilimler akademisinin Doğu Bilimleri
Enstitüsünün Arşivinde (P.2. op.4. d.36) saklanmaktadır (MA 1995 a: 337).
Derlenen bu parça Valihanov tarafından Rus diline tercüme de edilmiştir. Bu
tercümenin aslı (Smert’ Kokutoy Hana i Ego Pominki) SSCB’nin Merkezî Edebiyat
Arşivindedir. Çeviri ilk kez ünlü Rus bilim adamı N.İ. Veselovski tarafından
Soçineniya Ç.Ç. Valihanova/Çokan Valihanov’un Eserleri (1904) kitabında
yayımlanmıştır. Sonra Valihanov’un seçme eserler kitabından da yerini almıştır.
Çokan Valihanov’un derlediği Kökötöydün Aşı’ndaki Kökötöy hanın vasiyeti,
R. Z. Kıdırbayeva’nın (1995: 17), Manas Ansiklopedisi’ne yazdığı ön sözünde
belirttiği gibi, Türkçenin bilinen ilk metinlerinden biri olan Kültegin Abidesindeki
vasiyet niteliği taşıyan bazı ibarelerle çok benzerlik taşımaktadır.
(1) Özet: ÇV.KA parçasında Kökötöy Nogay halkının hanıdır, bu parça da
SK.KA’da olduğu gibi, halkın en zengini ve en uzun yaşayan kişisi olan Kökötöy’ün
vefat etmesi üzerine Bokmurun’un babası için kara aşını [defin merasimi anındaki
44 cambı atuu: dört nala koşan at üzerinde iken, uzakta iple bağlanan külçe altın ya da gümüşe yay ve
158
aş], sonra kırk aşını [kırklığında verilen aş] ve bunları takiben yoğ aşını vermesi ile
ilgilidir.
(2) Tanıtım: Valihanov’un varyantında olay Altay’daki Tüpkü Han’ın
toprakları içinde geçer. Tüpkü Han’ın toprakları olarak, Batı Sibirya ve günümüz
Kazakistan ile Çin Halk Cumhiriyeti topraklarından da geçen Ob nehrinin sol
kuyması olan Ertış/ İrtış nehri boyları bilinmektedir (ME I, 1995, 373). Asıl olayın
gerçekleştiği mekanlar yine, ÇV.KAA’da anlatıldığı gibi Tüpkü Han’ın toprakları
içindeki Yer Ortası Boz Tepe (Noğay halkının toplandığı yer)dir. Ak-Saray ise
cenazenin defnedildiği yer olarak geçer. Bunun yanında Manas’ın yaşadığı yer olarak
Semerkant ve Andican’dan, Koşoy’un hükmettiği topraklar olarak Uluu-Too, Turfan
ve Pekin’den, Ürbü’nün mesken edindiği Kiçi-Too ve ötesinden, Er Bagış’ın
yaşadığı yer olarak da Ceti-Suu’dan, Osurak Çaldın çocuklarının yaşadığı yer olarak
İki Dağın Arasından bahsedilmektedir. Kökötöy Han’ın vefat etmesiyle yoğ aşı
verilir. Yoğ aşı sırasında yapılan çeşitli merasimlerden biri olan yarışın başladığı ile
bittiği zaman dilimi de, olay zamanına yani “Kökötöy’ün Yoğ Aşı”nın gerçekleştiği
zaman dilimine işaret etmektedir.
Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuşmuş kunanı45 Kunan kelip turgan deyt, [O koşturmuş olduğu] kunanı gelmiş, der Emi, koñur salkın küz menen Ancak, sonbaharın son
günlerinde...(ÇV.KA, 14)
Bu parçaya göre olayın, kışın son günleriyle bir sonraki kışın ilk günlerine
kadarki bir zaman diliminde gerçekleştiği kesindir. Bu olayın başkahramanlarına,
olumlu kahramanlardan Manas, Kanıkey, Koşoy, Bokmurun, Kökçö, Er Töştük vb.,
olumsuz kahramanlardan Kalmuk Hanı Coloy, Hıtay Hanı Konurbay, Mançu Hanı
okla vurarak isabet ettirme yarışı. Oyuncu isabet ettirirse ödül olarak onu alabilirdi. 45 kunan: üç yaşını doldurmuş tay.
159
Neskara, Orongu ve Orokkır’lar gösterilebilir. Ayrıca ÇV.KA’da, Camgırçı da
Manas’ın karşısında yer alan bir kahraman olarak yer alır. Bunun dışında Kırk Yiğit,
ulak Aydar, Er-Bağış, Canaalı gibi yan kahramanlar, Maaniker, Akkula, Çalkuyruk,
Sarala, Algara, Açbuudan, Kökkoyon, Akkoyon vb. hayvan kahramanlardan söz
etmek mümkündür.
Valihanov’un kayda geçirdiği bu varyantta çok zengin ve Nogay halkının âdil
hanı olan Kökötöy ölmeden önce halkını toplayıp, son sözünü, vasiyetini söyler:
—Menin közüm ötkön son, curtum, - Ben hayata göz yumduktan sonra Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtarak Kımız menen cuudurun, curtum, Kımızla yıkatarak, halkım Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırarak Bulgaarı menen kaptatıp, Deriyle kaplatarak Ak kepenin cazdatıp, Ak kefene koyarak Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak saraylap koyo kör... Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA, 11) Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım
bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,
bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpañ, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin barısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA,
12)
Kökötöy hanın vasiyeti olarak adlandırabileceğimiz bu bölüm ile birlikte
burada betimlenecek olan büyük olaya giriş yapılmaktadır. Bu parçada SK.KA’dan
farklı olarak, Kökötöy’ün Bokmurun’u evlât edinmesi konusu anlatılmamıştır.
Kökötöy, ayrıca, Baymırza’ya oğlu Bokmurun’un daha küçük olduğunu, üç sene
baktıktan sonra han seçmelerini; sonra kırk aşına Koñurbay’ın, yoğ aşına da
Manas’ın başçılık etmesini vasiyet eder. Bunları söyledikten sonra vefat eder.
160
Cenazesini vasiyeti üzerine Ak Saray’a defnederler. İlkbahar aylarında at koşturup,
koşturdukları atlar sonbaharda geri gelirler. Koñurbay’ın köyüne göç eder ve kırk
aşını verirler.
Bu varyantta da baş kahraman Bokmurun’dur. Olay onun etrafında gelişir.
Diğer önemli kahramanlar SK.KA varyantındakilerin aynısıdır. Yaş konusunda
olduğu gibi (SK.KA’da Bokmurun 12 yaşlarında, ÇV.KA’da ise 6-7 yaşlarında;
SK.KA’da Kökötöy tam belirtilmemiş olmakla yaklaşık 87-90 yaşlarında vefat
ederken, ÇV.KA’da “ben 99 yaşadım” der)46 yerler ve olayların gelişimi konusunda
iki varyant arasında önemli farklılıklar mevcuttur.
SK.KA’da zaman konusu kesin zaman işaretleyicileriyle belirtilmese de,
şahıslarda, yer ve nesnelerde, olaylarda vs. kendi ifadesini bulmuştur. Buna bağlı
olarak, SK.KA’da zaman Kökötöy hanın yoğ aşının verildiği zamandır. Bu destanı
da diğer eserlerde olduğu gibi üç farklı zaman dilimine ayırmak mümkündür: 1.
Kökötöy’ün vasiyetinde anlatılan ve yoğ aşına kadarki Kırgız halkının huzurlu bir
hayatta yaşadıkları zaman. 2. Bizim anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz yoğ aşının
verildiği zaman. 3. Bazen karakterlerin anıları biçiminde beliren, bazen de
Kökötöy’ün aşında çeşitli yarışmaların arasında çıkan çatışma biçiminde ortaya çıkan
ve destan parçasının sonunda gerçekleşen savaş zamanı.
1. Kökötöy han’ın zamanı
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başı gibi Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattap ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek
46 Yaş konusu, 3.bölümde zaman sınırlarını belirlememiz açısından son derece önem taşımaktadır.
161
olmuş. (ÇV.KA, 10) Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım
bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,
bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır
(ÇV.KA, 12)
2. Kökötöy’ün ölümü ve yoğ aşı zamanı
Kökötöydöy hanıñız Kökötöy denen hanınız Eki bir közü süzüldü, İki bir gözü süzüldü, O-o, kıyamat közdöp üzüldü. Ya, kiyamete doğru gitti.... ... Ayga bakkan ak saray, Ay'a bakan ak saray, Ak saraylap koydu deyt. Ak saraya koydurdu Küngö bakkan kök saray, Güneşe bakan gök saray Kök saraylap koydu deyt. Gök saraya koydurdu Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, Beri bolso beş miñdey En az 5 bin kişi kadar Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuşmuş kunanı47 Kunan kelip turgan deyt, [O koşturmuş olduğu] kunanı
gelmiş, der Emi, koñur salkın küz menen Ancak, sonbaharın son
günlerinde...(ÇV.KA, 14)
3. Savaş zamanı
Altımış cılı cöö basıp, Altmış sene yaya yürüyüp, Ter cıttangan it Coloy Ter kokan köpek Coloy, Keçee Ükürçünün oyunan Dün Ükürçü’nün deresinden Üç-Kapkaktın boyunan Üç-Kapkak’ın yamacından Otor töö alganda, bürük, Uzaktan deve aldığımızda, sünnetsiz, Oşondo bir ölüp kaldıñbı, bürük, O zaman bir öldün mü, sünnetsiz, Oşonu da kılgan men Manas. Onu yapan da ben Manas, Emi senden korkomunbu, bürük?...
Şimdi senden korkar mıyım, sünnetsiz?... (ÇV.KA, 74)
47 kunan: üç yaşını doldurmuş tay.
162
(3) Karmaşık Olaylar Dizini: Bokmurun’un, Baymırza’nın Manas’ın
köyüne göç etmeleri, böylece yoğ aşını orada vermesi konusundaki tavsiyesini
reddetmesi ile olaylar karmaşık hâl almaya başlar. Aşa hazırlıklar başlayıp,
Bokmurun Caş Aydar’ı dostu düşmanı, yakını uzağı ayırt etmeksizin herkesi davet
etmesi için gönderir. Bokmurun Aydar’ı çağırıp, davet edilecekleri sırasıyla yerleşim
bölgelerine göre, davet edilecekleri yedi atasına kadar sayarak tarif eder:
Andan arı sen barsañ, Ondan sonra sen gidersen, Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin gidersen, Kambar, Kambar, Kambar han,
Kambar, Kambar, Kambar han,
Kambar handan Aydar han, Kambar hanın Aydar han, Aydar handın balası Aydar hanın oğlu Aylangıs tuulgan er Kökçö Anadan doğma yiğit Kökçö Er Kökçögö barıp ayt. Er Kökçö’ye gidip söyle.
(ÇV.KA, 24-25) Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gidersen, Eki tizgin ten barsañ. Dolu dizgin gidersen. Böyön, Böyön, Böyön han Böyön, Böyön, Böyön han Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, Çayan handan Kara han, Çayan handan Kara han, Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, Cakıp han uulu Manas han... Cakıp han oğlu Manas han... On törtünö kelgende On dörtüne geldiğinde Ordo buzup üy çapkan. Sarayı bozup evi yıkan On beşine cetkende, On beşine bastığında, Orçun curtka baş bolgon, Pek çok halka başçı olan, Oşo Manaska barıp ayt. İşte o Manas’a gidip söyle, Kayıptan tuulgan Akkula, Gayibden doğan Akkula, Alban kulük mal ele, Oldukça yürük hayvandı, Alıp kelip çapsın de... Getirip, yarışa soksun de... (ÇV.KA, 27)
Böylece, Kâfiri, Müslümanı, dinsizi dinliyi, dostu düşmanı ayırt etmeksizin
herkesi davet eder. Burada Manas aşa davet edilmediği için değil, aş kendisine
danışılmadığı için çok kızar. Sonra Manas kırk yiğidi ile birlikte aşa gelir. Diğer
birçok varyantta olduğu gibi, Manas gelmeyince aş da başlamaz. Aş başlamadan
önce Koñurbay ve Bokmurun arasında çatışma çıkar. Koñurbay Bokmurun’un atı
163
Maaniker’i alıp, böylece Kırgızları korkutmak ister. Ancak, bu sırada aşa gelen ve bu
duruma çok kızan Manas Koñurbay’ın ordusunu basıp, herkesi döver.
Bu şekilde, destancı aş olayının konu akışına savaş öğesi de katarak, konuya
hareketlilik, canlılık getirmiş, aştaki eğlencelerden, sükûnetten bahsederken
beklenmedik yerde savaş konusuna geçerek, dinleyicilerin de aktif kalmasını
sağlamıştır. Buna bağlı olarak, tanıtım kısmında belirttiğimiz gibi, destanda farklı bir
zaman; savaş zamanı ortaya çıkmaktadır. Bu zaman dilimine işaret eden belirtiler ilk
Manas’ı bulup öldürmeleri için Kıtayların hanı Esenkan’ın casus tüccarlarını
Manas’ın bozguna uğratması olayında kendini göstermiştir. Bu zaman daha sonra
aştaki her yarışın sonunda çıkan küçük çatışmalar şeklinde ortaya çıkar ve destanın
en sonunda, Akkula’nın ödülünü Koñurbay’ın zorla alması üzerine iki halk arasında
büyük savaş çıkar.
(4) Değerlendirme: Manas’ın gelmesiyle Kırgızlar ve Kıtay, Kalmaklar
arasında çıkan huzursuzluklar son bulur, yerini çeşitli yarışlar, oyunlar alır. Eğlence
uzun süre devam eder; destancının her oyun için bir günden fazla zaman ayırdığı
aşağıdaki anlatı kesitinde açıkça belli olmaktadır:
Cana erteñ künü boldu deyt. Yine ertesi gün oldu der, Tokson toru aygırdın Doksan doru aygırın Üyrün emi musulman menen kaapırdın Sürüsünü şimdi Müslüman ile kâfirin Ortosuna saldı deyt. Ortasına sürdü der. Kan cıkkanı alsın deyt. Hanı yıkan alsın der, Musulmandan biröö Müslümandan birisi Kaapırdan biröö çıksın deyt... Kâfirden de biri çıksın der... (ÇV.KA,
63)
Her oyundan sonra çıkan kavgalarla destancı aştan sonra gelişecek olan savaş
olayından haber vermektedir. Bu oyunların tarif edilmesiyle destan son noktasına
doğru ilerlemeye başlar. Destancı bu oyunların her birisini ayrı ayrı destanlaştırmış,
164
gerçekçi biçimde sunmuştur. Bu varyantta er sayış’ta Koñurbay’a karşı Kırgızlardan
Agış bahadır çıkar ve onun Koñurbay’ı yenmesi ile destan doruk noktasına ulaşır.
Agıştayıñ baatırıñ, Agış gibi bahadırın, Üyrüp ele salmaktap, Sıkıca tutup kaldırıp, Kıtaylardın kır murunduu, Kıtayların karga burunlu Koñurbayday kaapırdı Koñurbay gibi kâfirini Töbösünön cança ele Tepesi ile yere doğru cerge tüşürdü deyt... Fırlatıp attı der... (ÇV.KA, 65)
Aşın sonuna doğru sıra at yarışına gelir. Manas ile düşmanları arasındaki
çatışmalara destancı burada da yer verir.
(5) Çözüm: Kökötöydün Aşı’daki at yarışı ile destandaki olaylar artık sonuca
doğru ilerlemektedir. At yarışının bu tür eğlencelerin en gözde türlerinden biri
olduğu iyi bilinir. Bu yarışta da Manas’ın Akkula’sının kazanmasıyla kesilen savaş
konusu yine gündeme gelir. Akkula’nın yarışı kazanmasıyla olay artık sonuca
yaklaşmıştır.
(6) Sonuç: At yarışında da Kırgızların kazanmasını, Manas’ın Akkula’sının
galip gelmesini hazmedemeyen Kalmak-Kıtaylar Akkula’nın baş ödülünü talan eder,
Manas’ın kırk yiğidini döverler. Bunu gören Manas sinirlenip, kamçı ile Coloy’un
kafasını yaracak şekilde yaralar. Böylece arada büyük kavga çıkar. Aş hakkındaki
destan artık savaş destanına dönüşür. Manas yiğitlerini toplayıp, Kanıkey’den yol
azığını aldırtıp, uzak sefere yol alır. Düşmanın ardından kovalayıp gelip, ilk önce
Coloy’un sayısız askerleriyle savaşır. Burada, destancı, mitolojik unsurlara bolca yer
vermiştir. Örneğin, Coloy’un atı Açbuudan’ın aladoğana dönüşüp göğe uçup
çıkması, Koñurbay’ın atı Algara’nın insan gibi konuşması ve sahibi Koñurbay’a öğüt
vermesi gibi olaylardan bahseder. Düşmanlar her ne kadar türlü türlü hilelere
başvursa da sonunda yine Manas kazanır. Bu savaşta Manas Koñurbay, Coloy başta
165
olmak üzere birçok düşman kahramanlarını öldürüp, zaferle, çok ganimetle halkına
döner. Kırgız halkı, böylece, barış ve huzur içinde yaşamaya devam eder.
Destanı destancı ilginç bir üslûpla sona erdirir.
Emi sögö körbö baatırlar, Şimdi sökmeyin sakın batırlar, Karagay nayza çatırlar, Çam ağacından mızraklı çadırları. Bu coruktu koyuñdar, Bu yaptıklarınızı bırakın, Bu coruktu koybosoñ, Bu yaptıklarınızı bırakmazsanız, Kısır kalat katındar. Kısır kalır kadınlar. Mından kiyin cakşılar, Bundan sonra halkın iyileri, Manastayın baatırga Manas gibi kahramana Bir bataa bolsun da... Duanızı veriniz... (ÇV.KA, 88)
Destancı bu şekilde dinleyicilere doğrudan hitap ederek, onlara “savaşa
devam etmeyin, devam ederseniz sonu kötü olur” diye üstü kapalı bir şekilde
tavsiyede bulunur ve Manas için dua ister. Destan, Çokan Valihanov’un, “Manastın
bu sapardagısı tamam boldu/ Manas’ın bu seferkisi de bitti” ifadesiyle
tamamlanmaktadır.
2.4. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi
2.4.1. Çıngız Aytmatov’un hayatı ve eserleri
Bugün Kırgız yazarı Aytmatov’u bütün dünya tanır, eserlerini bütün dünya
milletleri okur. Yaşayan en büyük Kırgız yazarı Çıngız Aytmatov, 12 Aralık 1928
tarihinde Kırgızistan’ın Talas iline bağlı Şeker köyünde doğar. Aytmatov ilkokulunu
köyünde, orta okulunu da bölge okulunda başarıyla tamamlar. Çocukluk yaşında
İkinci Dünya Savaşının aniden meydana gelmesi onun hayatında büyük değişiklik
yaratır ve derin bir etki bırakır. O yıllarda eli silah tutan bütün erkekler savaşa
166
götürülmüş, dolayısıyla köyün bütün işleri gençlerin üzerine kalmıştı. Bu gençlerden
biri Çıngız Aytmatov’du. 15 yaşında kolhozda48 sekreter olarak çalışır.
Savaştan sonra 1946 yılında Kazakistan’daki Cambıl Veteriner Teknik
Yüksekokuluna girer. Buradan mezun olduktan sonra Kırgızistan Tarım Enstitüsüne
devam eder. 1953 yılında veterinerlik diplomasıyla iş hayatına atılır. İş hayatı, onun
kendi memleketini ve insanlarını yakından tanımaya fırsat tanır. Bütün bunlar daha
sonra meydana getirdiği eserlerini etkilemiştir. Onun ilk hikâye ve yazıları işte bu
öğrencilik yıllarında başlamıştır. Yazarın ilk hikâyeleri Gazetçik Dzyuo ‘Gazeteci
Dzuo’, Aşım 1952’de Rusça olarak yayımlanır.
Yazar eserlerini Kırgızca ve Rusça olmak üzere iki dilde yazmıştır. Rusça
yazması onun daha çok kitleye ulaşabilmesini sağlamıştır. Rusça’dan dünyanın
birçok diline çevirileri yapılmıştır.
1950 yıllarında Kırgız edebiyatının gelişmesi Aytmatov’un eserleriyle
ölçülebileceğini birçok edebiyatçı ve eleştiriciler kabul etmişlerdir (Artıkbayev 2004:
166). Yazar “Ak Caan/Beyaz Yağmur” (1954), “Tünkü Sugat” (1954), “Asma
Köpürö” (1955) gibi hikâyelerini birinci şahıs ağzından anlatarak Kırgız hikâye
türüne yeni çığır açarken, “Betme-Bet/Yüzyüze” (1957), “Camiyla/Cemile” (1958)
uzun hikâyeleriyle de bütün dünya okurlarının, edebiyat camiasının dikkatini
çekmiştir.
Prof. Dr. Gülzura Cumakunova49 “Ulu Sözün Uzantısı” adlı yazısında, sözlü
geleneği, özellikle de ulu Manas destanını, Aytmatov’u sanatın zirvesine taşıyan
unsurlardan biri olarak belirtmektedir:
48 Kolhoz: Kolektif çiftlik. Kendi bütçesi olan, giderlerini bu bütçeden karşılayan ve devlete çalışan çiftlik.
167
Aslında Aytmatov, her ne kadar bir yazılı edebiyatın temsilcisi olarak tanınsa da, o, onu bu
meydana hazırlayan, yazarlık toprağını teşkil eden, uzun ömürlü ve köklü kültürün, çok güçlü
bir sözlü edebiyatın mirasçısıydı. Aytmatov’un yazarlık kaderini hazırlayan önemli şartlardan
biri, belki de en belli başlısı, onun Türk soylu halklardan Kırgız epik medeniyetinin hâlen doruk
noktasında olduğu zaman doğması ve o hazinenin tam kaynayan yerinde meşhur Manas
bahadırın memleketi olan Talas yerinde büyümesi olmuştur. Aytmatov, halk edebiyatının
pınarlarlını kitaplardan, filmlerden değil, doğrudan halk şâirlerinin, ozanlarının ağzından
tatmıştır. Belki de çocukluğunda aşılanmış halk kültürüne olan bu sevda, onu büyüyünce ve
edebiyattan çok uzak bir meslek sahibi olunca da hiç bırakmamıştır ve sonunda bir yazar olarak
edebiyat meydanına gelmesini sağlamıştır (Cumakunova, 1999: 55).
Bu konuda Ali Abbas Çınar’ın50 da şu tespitleri yerindedir:
Çıngız Aytmatov, halk kültürü kaynağından beslenen, eserlerinde folklorik değerleri işleyen ve
bunlara geniş anlamlar yükleyen bir sanatçıdır. Aytmatov’un büyüklüğü sırtını dayadığı
dağlarından, beslendiği tarihten, yaşadığı hayattan, gördüğü gerçeklikten, kısacası Kırgız
halkının kültürel dokusundan gelir. Aytmatov’u büyüten iki temel faktör vardır; bunlardan biri
sanatçı kişiliği, ikincisi ise beslendiği kültür dünyasıdır. Bu iki unsur birbirinin tamamlayıcısı
olarak görülürler.
Sanatçı bir yandan sanat gücünü kullanarak halk kültürü unsurlarına yeni bir biçim ve öz
verirken, diğer yandan halk kültürü de Aytmatov’a kimlik, eserlerine felsefî derinlik verir.
Aytmatov’un kültürel kimliği ile sanatçı kimliği birbirinin bütünleyicisi olurlar. O, eserlerinde
gelenek ve göreneklerden, töre ve töre kurallarından, masal, destan, menkıbe ve mitolojik
unsurlardan sık sık yararlanır. Folkloru sanatının düşmanı değil, tersine sanatının besleneceği
ana damar olarak görür. Bizce Aytmatov’un başarısının sırrı da buradadır (Çınar 1999: 63).
Ali Abbas Çınar ve Gülzura Cumakunova gibi birçok araştırmacının
belirttiği gibi, Aytmatov, eserlerini halk kültüründen, Kırgız sözlü geleneğinden
esinlenerek yaratmıştır. Ancak, yazar, yukarıda belirtildiği gibi, menkıbe, masal,
destan ve mitolojik unsurlardan yararlanırken epik dile ağırlık vermeden, çağdaş
sanat yoluna başvurmuştur. Aytmatov’un yaratıcılığı çok zengin ve rengarenktir.
Yazar birçok eserinde günümüzün problemlerini açmakla birlikte, insanın manêvi
49 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 55-63. 50 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 63- 70.
168
âlemi, acıları, his ve duygularını umum beşerî seviyede tasvir etmiştir (Nagiyev51
1999: 167). Ayrıca, Aytmatov, eserlerinde kahramanların iç dünyasını çözümleyici
psikolojik yöntemlerden biri olan iç monolog yönteminden de ustalıkla
yararlandığını söyleyebiliriz. Yazarın kahramanları sıradan basit insanlardır.
İnsanı, yazar, tabiatın ayrılmaz bir parçası olarak tasvir eder.
Aytmatov’un eserlerindeki gerçekler, genellikle millî değerlerden
beslenmekte olsa da, uluslar arası edebiyat alanında da kendini kabul ettirmekle
birlikte, büyük önem taşımaktadır. Çünkü, yazarın ele aldığı meseleler toplumun
ve bütün insanlığın kalbindeki meselelerdir. Yazarın başka halkların günlük
hayatından alarak yazdığı eserlerinden olan Gün Olur Asra Bedel gibi birçok
hikâye ve romanları da bu gerçeği kanıtlamaktadır. Üstelik, devlet veya dünya
çapında büyük önem taşıyan konuları işlemek, onları sanatın zirvesine ulaştırmak
ve okuru son derece heyecana sokacak çözümler bulmak, ayrıca, eserin sonucunu
okurun kendisine bırakmak yazarın özel üslubu ve eserlerinde sıkça başvurduğu
anlatı teknikleridir.
1980’li yılların başında yayımlanmış Kılımga Tete Bir Kün/ Gün Olur Asra
Bedel romanı bir tek Aytmatov’un değil, tüm Kırgız edebiyatının büyük başarısı
olarak değerlendirilmiş, 1983 yılında SSCB Devlet Ödülüne” layık görülmüştür. İşte
bu eserden sonra “mankurt”, “mankrutizm” kavramı sadece edebiyat biliminde değil,
bütün sosyal bilimlerde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır.
Aytmatov, eserlerinde insan, tabiat, kosmos, dünya problemleri; millî şuur,
iki dillilik vs. gibi birçok konuları ele almış, kantkende adam uulu adam bolot “ne
51 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 167-172.
169
yapsa insanoğlu insan olur’ düşüncesiyle kıvrılmış, ayrıca, insanlığın istikbalini
oluşturan çocuk konusu, çocukların dünyası hemen her eserinde anlatmıştır. Yazar
aynı zamanda kendi kaderini, zorlu savaş yıllarına rastlayan çocukluk dönemini
eserlerine yansıtmıştır.
“Yazarın hangi eserine bakarsak bakalım, orada çocuk ve genç tiplemeleri ön
sahneye çıkmakta, yazarın bediî tefekkür arayışının merkezini, düğümlü odak
noktasını teşkil etmektedir” (İbrayeva, 1999: 103)52. Örneğin, Erte Kelgen
Turnalar/Erken Gelen Turnalar’daki Acımurat, Ak Keme/Beyaz Gemi’de Çocuk,
Camiyla/Cemile’de Seyit, Kızıl Alma/Kızıl Elma’da Anar, Gazetçi Dzyuo/Gazeteci
Dzuo’daki Japon çocuk, Atadan Kalgan Tuyak/Asker Çocuğu’ndaki Avalbek vs. Bu
eserlerin hemen hepsinde savaş sonrası çocukların ağır hayatını, savaşın çocuk
psikolojisinde bıraktığı izleri en güzel bir üslûpla dile getirir.
Savaşın çocukluk hissindeki iyileşmez izini Atadan Kalgan Tuyak/Babadan Kalan Miras isimli
hikâyesindeki Avalbek’in rolü vasıtasıyla yansıtır. Avalbek vatanın hürriyeti için şehit olan
babasının hayâlini hiç unutmaz. O ekrandaki kahramanı öz babası gibi kabul eder. İşte bu
epizottaki Avalbek’in psikolojik durumunu, yazar, çok derin olarak açıklar. Çocuk film izlerken
bile, kendi kendine acı çekerek, annesine babası hakkında sorular sorar. Ekrandaki kahraman
yaralandığı zaman, kendisini de savaş alanında hissederek, askere yardım etmek ister.
Avalbek’in durumu savaşı görenler tarafından iyi anlaşılır. Savaştaşehit olan ve vatanın
hürriyeti için canını kanını esirgemeden savaşan her bir Sovyet askerinin sonraki genç neslin
babası olmaya hakkı vardır: İkinci Dünya Savaşı zamanında babasız kalan çocuklar hakkında
çok yazıldı, hakkında yeni söylenecek söz kalmadı dediğimiz halde, bu konu Çıngız için
sonsuz imiş” diyor, Tatar edebiyatçısı M. Magdiyev (İbrayeva 1999: 109).
2.4.2. Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi
Yazarın birçok eseri, gençliğinde etkisi altında kaldığı, onun hayatında büyük iz
bırakan II. Dünya Savaşındaki olaylarla ilgilidir. Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi
52 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 103-110.
170
bunlardan biridir. Eser 1968’de ilk kez yayımlanmıştır (“Sovettik Kırgızstan”
gazetesi, 23-24 Şubat 1968). AKT, Aytmatov’un yaratıcılık dünyasındaki güçlü
akımlardan biri olan çocuk konusunu ele alır.
(1) Özet: Atadan Kalgan Tuyak” hikâyesi savaş yıllarında annesinin karnında
kalan, babası savaşta şehit düşen Avalbek ile ilgilidir. Hikâyede hayatında babasını
hiç görmeyen Avalbek’in duyguları, baba özlemi işlenmiştir.
(2) Tanıtım: Hikâye, İkinci Dünya savaşı sonrasında bir köyün koyun
kırkımının yapıldığı büyük ağılda gerçekleşir. O yıllar sadece Kırgız milleti için
değil, bütün SSCB için çok zor dönemdi. Hikâyede betimlenen köy halkı sabahtan
akşama kadar durmadan çalışıp, dinlenme molasında büyük ağılda film izlerlerdi.
Böyle günlerden birinde köye yine sinema gelir. Buradan sonra asıl olay başlar. Olay
kapalı uzamda, bahsi geçen büyük ağılda gerçekleşir. Hikâyenin baş kahramanı 5-6
yaşlarında bir çocuktur, adı Avalbek. Öykü Avalbek’in etrafında gelişir. Ancak,
onunla birlikte ikinci ve üçüncü dereceden kahramanlar da bulunmaktadır. Çocuğun
annesi Ceengül sovhozun53 telefoncusu, yıllık iznini aldıktan sonra ağıla gelip koyun
kırkımına yardım etmekte ve bu şekilde geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Hikâyede
çocuk ve annesinin dışında film izleme sırasında Ceengül’ün yanında oturan bayan,
yayladan köye nadiren inen çobanlar, bu sırada sadece bir kez anılan babaanne, film
kahramanları, ayrıca, Avalbek’in baba zannettiği esmer, Kırgız’a benzeyen topçu,
filmin sonunda ortaya çıkan ve isimleri zikredilmeyen, sadece birer konuşmacı
olarak beliren izleyiciler gibi birçok üçüncü dereceden kahramanlar da
bulunmaktadır. Film savaşla ilgilidir. Filmde düşmanın kuşatması altında kalan 7-8
askerin kahramanca savaşması konusu ele alınmıştır.
171
Hikâyede geçen olayları üç farklı zaman dilimine ayırarak incelemek
mümkündür. Birinci zaman dilimi “Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda
cün kırkuuda bolgon iş/ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük
ağılda koyun kırkımında olan bir iştir” diyerek öyküye giriş yapan anlatıcının
bulunduğu şimdiki zamandır. İkinci zaman dilimi ise çocuğun ve annesinin
bulunduğu geçmiş, savaş sonrası günlük hayat zamanıdır. Hikâyenin temel konusunu
oluşturan köyün kenarında bulunan büyük ağıla bir gün gezici sinema arabası gelir.
Onu herkesten önce gören Avalbek, sevinçten çığlıklar atarak, herkese haber verir.
Anlatıcı kendisine o küçük çocuğun gözüyle bakar, olayları hatırlamaya,
değerlendirmeye çalışır. İşte bu geçmiş günlük hayat zamanında iki uzam tasvir
edilmektedir: bir yandan kapalı, büyük ağıl uzamı;
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş.
Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir
(ÇA.AKT, 396);
diğer yandan da tabiat manzarasının tasvir edildiği geleceğe davet eden açık
uzamdır, bu uzam ancak hikâyenin sonunda tasvir edilir;
- Cür, balam, cürögoy. Oşol senin atañ,— dep akırın aytıp, anı kolunan cetelep tışka çıgıp
ketti.
Uşintip alar kinonu da ayagına çeyin körüşkön cok.
Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul
düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı
agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı (s.395) ölçömsüz
çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kooşulup catıptır.”/ - Gel, oğlum, yürü. O senin
baban, diye fısıldayarak, onu elinden tutup dışarı çıktı.
Böylece onlar filmi de sonuna kadar izleyemediler.
Gökteki ay epeyce yükselmişti. Tepede ve uzaklarda yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz göz
kırpmaktalar. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da
üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp-sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık
bir göl gibi dinleniyordu (ÇA.AKT, 395).
53 Sovhoz: Sovyet çiftliği. Kendi bütçesi olmayan giderleri doğrudan devlet bütçesinden karşılanan çiftlik.
172
Bu iki uzam da gerçek uzamlardır. Hikâyede bunların dışında büyük ağılın
duvarına asılan beyaz perdede sergilenmekte olan savaşın tasvir edildiği üçüncü bir
uzamdan da söz etmek mümkündür. İşte burada, buna bağlı olarak, gerçek, tarihî
zaman, çocuğun çok az bildiği üçüncü bir zaman dilimi, savaş zamanı ortaya çıkar.
Kino cumuştan kiyin baştaldı. Kino —soguş cönündö eken.
Kaşardın dubalına ilingen appak kezdemenin üsgündö kımkuut salgılaşuu caynap catıp kaldı.
Zambirek snaryaddarı cer çelip, kulak tundura carılıp, udaa-udaa asmanga ışkırına sızılgan
raketalar tün karañgısın bir ookumga iyne körünçüdöy capcarık tutandıra, boortoktop cılgan
çalgınçıdar catkan cerin kulaçtay seleyip, kara tün, kara cer, kara asman astın-üstün çatışıp,
sapırılıp cattı. Al emi pulemyottor caaktaşa tıtırap ok caadırçı bolso — balanın cürögü alıp
uçup, aptıkkan demi kolkosuna tıgılat. Mına soguş dep uşunu ayt! Mına soguş dese!
Film işten sonra gösterilecekti. Filmde savaş anlatılıyordu.
Ağılın duvarına gerilen beyaz kumaşın üzerinde gürültülü patırtılı savaş oluyordu. Toplar
uçuşup, kulağı sağırlaştırarak patlayıp, arka-arkaya gök yüzüne atılan füzeler gece karanlığını
delik deşik edip, uzun bir süre aydınlatıp, yüzüstü süzülerek ilerleyen öncü askerler hemen yere
yatıyorlardı. Karanlık gece, kara toprak, simsiyah gökyüzü birbirine karışıp, toz toprağı
çıkıyordu. Makineli tüfeğin tarrakası öyle şiddetliydi ki, çocuğun nefesi kesiliyordu
heyecandan. İşte savaş diye buna denilir! İşte savaş budur! (ÇA.AKT, 387).
(3) Karmaşık olaylar dizini : Filmin başlamasıyla olaylar artık
karmaşıklaşmaya başlamıştır. İlk başta film sıradan bir savaş filmiydi. Çocuk için
film o kadar da ilginç değildi. Onun için insanların ölmesi korkunç gelmiyordu, hatta
düşmanların askerleri düştüğünde çok seviniyordu. Kendi askerleri düşünce de biraz
sonra kalkacakmış gibi düşünüyordu. Çünkü kendisi de köyün diğer çocuklarıyla az
oynamadı savaş oyununu. Savaşta ölen askeri o da çok güzel taklit edebiliyordu.
Hızlıca koşup giderken, ayağına biri çelme takmış gibi birden düşüverirdi. Gerçi canı
çok acırdı, ama biraz sonra kalkıp, “ben ölmedim” diye oyuna devam ederdi. Ancak,
filmde gördüğü askerler ölünce bir daha yerinden kalkmıyorlardı.
4. Değerlendirme: Hikâyede olaylar yavaş yavaş gelişmeye başlar.
Hikâyedeki olayların gelişmesi, çocuğun annesi Ceengül’ün filmde gördüğü Kırgız’a
benzeyen topçuyu göstererek, “Tiginogu senin atañ../İşte o senin babandır”
173
demesiyle doruk noktasına ulaşır. İşte bu andan itibaren film onun babasıyla ilgili
filme dönüşür. İşte bu andan itibaren çocuğun kendisiyle ilgili, etrafındakiler ve
hayatla ile ilgili görüşleri, düşünceleri değişmeye başlar. İlk kez babalı çocukluğun
tadını alır. İşte benim babam! Benim babam işte budur! Görsünler şimdi baban yok
diyen çocuklar görsünler! diye düşünmeye başlar. Onlara bu haberi vermek için
sabırsızlanmaya başlar. İşte bu andan itibaren Avalbek ilk kez savaşın ne olduğunu
anlar. İlk kez içine korku hissi doğar. Bu şekilde anlatıcı çocuğun duygularını
vurgulamakla olaylar karşısındaki kendi duygularını yansıtmakta, öykünün can alıcı
noktasını belirtmektedir. Böylelikle anlatıcı zaman ve uzam boyutunda ileri geri
hareket ederek ve hikâyenin asıl amacını teşkil eden “o olayı” (mına menin atam/işte
benim babam) ve o olayın gerçekleştiği “o anı” (oşol zamat/işte o andan itibaren)
vurgulamak için bir tür yineleme yöntemini kullanarak, hikâyeyi daha ilginç
kılmakta ve anlatılmakta olan öykünün “sıradanlıktan uzak bir öykü” (Yemeniçi
1995: 162) olduğunu belirtmektedir.
5. Çözüm: Hikâye artık yavaşça sonuca doğru ilerlemektedir. Avalbek’in
filmden babasını bulduğu anki duygularını vurgularken anlatıcı: “Uşunda oturgan
çabandar da bilsin, körsün. Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo
kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt /Burada oturan çobanlar da
öğrensin, görsünler. Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim
kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanımazlar” (ÇA.AKT, 390) diyerek onun
geçmişine geçiş yapar. Bu geçiş, çocuğun şu andaki psikolojik durumunu daha iyi
anlamamıza yardımcı olmaktadır:
Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata
degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün
ooruta turgan. Mına emi al da ataluu bolup çıktı.
174
Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine düşünceye
dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı başını
ağrıtırdı. İşte şimdi o da babalı oldu (ÇA.AKT, 391).
Annesinin ona “işte o senin babandır” dediği andan itibaren çocuğun artık
filme olan bakışı da değişmiştir. Avalbek savaşın oyun olmadığını artık hissetmiş,
vurulup ölen adamın düşmesinin de şaka olmadığını anlamıştır. Daha henüz bulduğu
babası için, hayatında ilk kez bir yakını için önceden yaşamadığı bir korku doğup, o
korku çocuğun bütün yüreğini sarmıştır artık. Film birinci bölümünün sonuna doğru
ilerlerken, hikâye de yavaş yavaş sonuca yaklaşmaktadır:
Bala atasına cetuügö umtulup, atasın közdöy culundu. Dal oşol uçurda tankanın pulemet atar
oozunan şalaktagan ok tögülüp, Avalbektin atası kıygan terektey suladı. Al eki-üç ala-sala
oodarılıp, turuuga cütkünüp, anan çalkadan tüşüp, eki kolun eki cagına taştap catıp kaldı...
Kinoapparat toktodu, soguş da üzüldu. Bül bir bölüktün ayagı ele. Cañı plyonkanı apparatka
koyuş üçün kinomehanik elektrdi küygüzö saldı. Kaşardın içi capcarık bolo tüşüp, oturgandar
közdörun cumup, alakan menen basıp, kinonun düynösunön, soguştun maydanınan öz
düynösünö, azırkı öz abalına kaytıştı.
Çocuk babasının yanına gelmek için, ona doğru atılmak istedi ama. Tam o sırada tankın
makineli tüfeğinin olduğu yerden yaylım ateşi açılıp, Avalbek’in babası kesilen ağaç gibi
devrildi. O iki üç kez yuvarlanıp, kalkmaya çalışırken sırtüstü düştü ve kolları iki tarafa açılıp
yattı kaldı...
Projeksiyon aygıtı sustu, savaş da durdu. Bu ilk kısmının sonuydu. Yeni bandı aygıta koymak
için projeksiyonu çalıştıran adam ışıkları yaktı. Ağılın içi aydınlanıp, oturanlar gözlerini
avuçlarıyla kapatıp, sinema dünyasından, savaş meydanından kendi dünyasına, gerçek hayatına
döndüler (ÇA.AKT, 393-394).
Bu parçayla hikâye artık amacına ulaşmış, düğümler çözülmüştür.
6. Sonuç: Yukarıdaki parçanın son tümcesi; “Kaşardın içi capcarık bolo
tüşüp, oturgandar közdörun cumup, alakan menen basıp, kinonun düynösunön,
soguştun maydanınan öz düynösünö, azırkı öz abalına kaytıştı. Ağılın içi aydınlanıp,
oturanlar gözlerini avuçlarıyla kapatıp, sinema dünyasından, savaş meydanından
kendi dünyasına, gerçek hayatına döndüler” ile anlatıcı hikâyenin artık bir sonuca
ulaştığını belirtmektedir. “Sinema dünyasından ... kendi dünyasına, gerçek hayatına
175
döndüler” diyerek anlatıcı geçmişten anlatı şimdisine, bir tür hayâl dünyasından
gerçek dünyaya geri dönmektedir. Bu film sayesinde çocuk babasının savaş
meydanında şehit düştüğünü anlamıştır. Ancak babasının ölmüş olduğu düşüncesi
bile onu pek üzmüyordu; çünkü “babasını daha önce hiç görmemiş olan çocuk için şu
anda babasının ölümü bile (ister filmde, ister hangi durumda olursa olsun) onun bir
babasının var olduğunu kanıtlayan büyük bir bayramdı” (ÇA.AKT, 394).
Bundan sonra hikâyede çocuğun büyük ağıl içinde bulunan seyircilerle olan
diyalogu, babasıyla övündüğü sahne yer almaktadır. Ancak, bu sahne öncekiler kadar
büyük önem taşımamaktadır. Hikâyenin sonunda Avalbek ve annesi Ceengül filmi
sonuna kadar izleyemeyip, oradan ayrılırlar.
Alar üyünö kaytıp bara catıştı. Enesi unçukkan cok. al da unçukpadı. Bul saatta enesi emne
oylop bara catkanın bala bilbedi. Tek gana cana körgön atasın esinen çıgaralbay, kiçinekey
muştumdarın kekene tüyüp, canında basıp bara cattı. Büguntön baştap al ata coluna tüşkönun
bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele...
Onlar evlerine gidiyorlardı. Anne de sustu, çocuk da. Bu sırada annesinin ne düşündüğünü
çocuk bilemedi, sadece daha demin gören babasını aklından çıkaramıyor, küçücük
yumruklarını sıkmış, sessizce gidiyordu. Bugünden itibaren o babasını içinde yaşattığını,
babanın geride bıraktığı tek varlığı olduğunu daha anlayamıyordu... (ÇA.AKT, 396)
Anlatıcı yukarıdaki parça ile hikâyeyi sona erdirmektedir. Aslında yazar
hikâyeyi kendine has yöntemiyle sonlandırmıştır. Burada, geleneksel anlatılardaki
gibi sonucun mutlu son veya mutsuz son ile sonlandırılmış olduğu açık değildir.
Yazar hikâyenin sonunda basıp bara cattı/gidiyordu, bilelek ele/henüz
anlayamıyordu şeklinde şimdiki ve gelecek zamanın hikâyesini kullanarak, bir tür
tamamlanmamışlığı, sürekliliği ifade etmekte, hikâyenin daha sona ermediğini ima
ederek, sonucu okurun kendisine bırakmaktadır.
3. Bölüm: Er Töştük, Manas ve Atadan Kalgan Tuyak
Örneğ inde Kırgız Destan ve Hikâye Anlatılarında
Zaman
Edebî eserin zamanı iki farklı tabiata sahiptir; bu bir yandan okurun veya
dinleyicinin de bildiği anlatı zamanı (yani metindeki zaman), diğer yandan da
anlatılan olayların zamanı, başka bir ifade ile kurmaca zamanı. Bir yazar kendi
anlatısını oluşturmak için öykü zamanını öyküleme zamanı ekseninde nasıl
yansıtacağı konusunda bir seçim yapmalıdır. Yani anlatıcı öyküde geçen olayları
olduğu gibi anlatmak zorunda değildir. O, kendi öyküleme zamanının hâkimidir;
zamanda ileriye veya geriye gidebilir, isterse zamanı yavaşlatarak veya tamamen
durdurarak veya tam tersine hızlandırarak anlatabilir, bir olayı sadece bir kez veya
defalarca verebilir; kısacası zamanda çeşitli şekilde oynama yapabilir. Bunlardan
yola çıkarak, tezin bu bölümünde her eser Sıra, Süre ve Sıklık alt başlıkları altında
incelenecektir. Eserlere anlatı biliminin kuramsal çerçevesinden yaklaşılacak; alt
başlıklar Gérard Genette’in sınıflandırmasına uyacaktır. Başka bir ifade ile, anlatı
zamanı Genette’in uyguladığı yöntemden yola çıkarak sıra, süre ve sıklık açısından
incelenecek, öykü sırasının bu hikâye anlatısında nasıl bir yolu izleyeceği, öykü
sırasıyla örtüşüp, örtüşmeyeceği, öyküde geçen sürenin anlatıda kaç sayfada
anlatıldığı ve bunun okuma süresi ile ne kadar süreceği, öyküde geçen olayların
anlatıda kaç kez anlatıldığı, başka bir ifadeyle anlatım sıklığı tespit edilecektir.
177
3.1. Sıra
Destan bir sözlü kültür ürünü, hikâye ise yazılı edebiyat eseri olduğundan zaman
kavramı bu iki türde farklı kavramlarla ifadelendirilmiştir. Başka bir ifade ile, hikâye
ve romandan, yani yazılı anlatı metinlerinden farklı olarak destanda öykü zamanı,
anlatı zamanı ve okuma zamanlarının yerini destan zamanı, destancı zamanı ve
dinleyici zamanı almaktadır.
Ele aldığımız destanların her üçünde de destan zamanı destancının icra
zamanı ekseninde gayet başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. Destanlar her ne kadar
olayları oluş sırasına göre kronolojik biçimde sunuyor olsa da, arada karakterlerin
anıları, rüyaları veya kehânette bulunması biçiminde de olsa zamanda ileriye giderek
veya geriye dönerek çeşitli zamansal kırılmalarla anlatılmıştır. Buna bağlı olarak
çözümlememize, Sayakbay anlatısındaki Manas destanı ve Çokan’ın derlediği destan
parçasında destan zamanı ekseninde geçen olayların destancının icra zamanı
ekseninde hangi yolu izlediğini, yani destan ve destancı zamanları arasındaki
ili şkileri ortaya çıkararak başlayabiliriz.
3.1.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu Parçasında Sıra
Olayları “sıralayıp anlatmak” zamanla sıkı bağlantılıdır. Bir olay ikinci bir olay
vasıtasıyla anlatılır. Destanda olayların anlatımı yazılı anlatılardaki gibi bağımsız
değildir. Destanda zaman kapalı olduğundan, anlatımı da olayların geçtiği zamana
doğrudan bağlıdır. Anlatıcı, anlatının bütünlüğüne zarar vermeden destandaki olayların
sırasını bozarak anlatmak için konuya sık sık geri dönmesi gerekir. Aksi takdirde
dinleyicinin yolunu şaşırması oldukça kolaydır. Zira, dinleyici yazılı edebiyat okuru
178
gibi, geçen her olayın üzerinde düşünmez. Dinleyici ister istemez destancının anlatım
hızına uymak zorundadır. Yazılı anlatıda ise, Lihaçev, D.S. (1979), İbrayev, Ş. (1998),
Ong (1995) gibi bilim adamlarının belirttiği gibi, okur istediği yerde durup düşünür,
geriye veya ileriye dönebilir, yani okuma hızını kendi istediği gibi ayarlayabilir.
Destanda genel olarak 3 zamandan söz edilmelidir; hikâye çözümlemesinde
kullandığımız anlatı zamanının yerine destanda destancı zamanı, öykü zamanının
yerine destan zamanı ve okur zamanı kavramının yerine de dinleyici zamanı kavramı
kullanılmıştır. Bunların dışında nefes alma zamanı olarak tanımladığımız biz zaman
çeşidi daha vardır ki, bu sadece sözlü olarak icra edilen bu tür eserlerin
çözümlemesinde kullanılan teknik bir yöntemdir.
3.1.1.1. Destancı Zamanı
Sayakbay anlatısı Er Töştük destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu
parçasında destancı zamanı destanın anlatıldığı zaman; Sayakbay’ın icra zamanıdır.
Bu anlamda destan zamanı destancıya göre gerçek zamandır.
Destancı, kendi yaşadığı zamanı model zaman gibi kullanarak, geçmişte,
destan zamanındaki Kökötöy hanın yoğ aşındaki bir güreş sahnesini anlatmıştır. Bu
parçada destancı zamanı, parçaya göre özet görevini yapan, giriş kısmında ortaya
çıkmaktadır:
AK (1)
Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olurken, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok,
179
Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında. (SK. ET, 12)
Anlatıcı şimdiki zamanda bulunarak, yukarıdaki kesitte anlatıldığı gibi,
geçmişteki bir olayı anlatmıştır. Daha sonra kahramanın devreye girmesiyle destancı
zamanı devre dışı kalır. Destancı zamanına genelde, Makas’ın belirttiği gibi, destanın
başlangıç kısmı ve sonunda karşılanır. Ancak, bu parçada nefes alma zamanına bağlı
olarak da destancı zamanı ortaya çıkmıştır:
AK (2)
Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. ... Yetmiş alp insanı öldüren… Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece… Cöögö balban, atka cok, Ayak üstünde pehlivandır, at
üzerinde değildir. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy’a benzer kâfir yoktur Kalbayıp oozu birikpeyt Kalın dudakları birleşmez Kandalçının* kabınday. Nalçının kabı gibidir. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı Aybaltanın sabınday, Ay baltasının54 sapı gibidir, Cılañayak, cılañ baş Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday. Heybeti fazla böylece. Bu Coloydon oolak kaç. Bu Coloy’dan uzak dur. (SK.ET,
13)
AK (2)’de Coloy anlatıcı ağzından nesnel bakış açısından betimlenirken,
birden Bu Coloydon oolak kaç ‘Bu Coloy’dan uzak dur’ diyerek destancı kendi bakış
açısını devreye sokarak dinleyiciye doğrudan hitap eder.
Aşağıdaki anlatı kesitinde de destancının kendi bakış açısını doğrudan
bildirdiğine tanık oluruz:
AK (3)
Mına oşondo kan Coloy [A] İşte o zaman han Coloy (Dañkı katuu taş cargan, (Şöhreti her tarafa yayılmış, Colu katkan Coloygo, Yolu katılaşmış Coloy’a,
54 Ay balta: savaş baltası.
180
Coloygo adam coloybu?!) [B] Coloy’a insan yaklaşabilir mi?!) Karmaşkandı kaldaytıp Güreşeni kaldırıp Alıp turgan kezi eken, [C] Yaptığı anıymış,... (SK.ET, 13)
Bu kesitin [B] kısmında bu ifadelere destancı Coloy’ın sıradan bir kahraman
olmayıp, çok korkulacak bir dev olduğuna dineyicileri iyice inandırmak amacıyla
başvurduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte destancı hem AK (3)’te ‘Coloy’a insan
yaklaşabilir mi?!’, hem de AK (2)’de ‘Coloy’dan uzak dur’diyerek sonradan
anlatacağı olaylara zemin hazırlamıştır.
Ancak Sayakbay’ın kullandığı doğrudan anlatım ne kadar gerçeğe benziyor
olsa da onun bu olaylara bizzat tanık olduğu anlamına gelmemelidir. Bu tür ifadeler,
nefes alma zamanı ile ilgilidir. Burada karşımıza çıkan destancı zamanı; buna bağlı
olarak da nefes alma zamanı farklı zaman dilimleri arasında köprü görevini
üstlenmiştir. Çünkü destancı destanda anlatılan olayları ne görmüş, ne de yaşamıştır.
Destancı bu zaman diliminden yararlanarak, söz sırasını kahramana, yani Coloy’a
aktarmıştır. Bu parçada destancı zamanına işaret eden kısımlar ancak bunlarla
sınırlıdır. Çözümlemeye sadece Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası
alındığından ve bu parça da diğer iki parçaya; SK.KA ve ÇV.KA parçalarına nazaran
tamamlanmış ve bağımsız parça sayılmayıp, sadece Er Töştük destanına girişi
sağlayan bir özet görevini yapmaktadır. Buna bağlı olarak, parçanın sonunda
destancı zamanı karşımıza çıkmamıştır.
3.1.1.2. Destan Zamanı
Destancının icra zamanı, genelde, destan zamanına, gerçek, fizikî zamana
göndermede bulunur. Bu zaman gerçek fizikî zaman olduğu gibi, kurmaca fizikî
zaman da olabilir. SK.ET parçasına göre destan zamanı destan kahramanlarının
181
bulunduğu kurmaca fizikî zaman; başka bir ifade ile Kökötöy hanın yoğ aşındaki
pehlivan güreşi zamanıdır.
SK.ET’te olay doğrudan Kökötöy hanın aşının verildiği sahneden başlamıştır.
SK.ET’da ne Kökötöy’den ne de onun ölümünden haber verilir. Buna bağlı olarak,
destan zamanının süresi de pehlivan güreşine aday seçme süresi ile sınırlanmaktadır.
Destancı Sayakbay diğer birçok destanlarında olduğu gibi, bu anlatısında da gerçek
zamana hiçbir göndermede bulunmamıştır. Ancak burada da zaman şahıslar ve
onların konuşmalarında kendini belli etmiştir. Örneğin, Coloy ile ilgili aşağıdaki AK
(4)’te Coloy şu şekilde tarif edilmiştir.
AK (4)
Karmaşkandı kaldaytıp Güreşeni kaldırıp Alıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, Balaketti döölörgö Felaketi devlere Salıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, Küröşköndü talkalap, Güreşeni parçalayıp, Çalıp turgan kezi eken. Yok ettiği anıymış... (SK.ET, 13)
Burada Coloy’un iktidarından dolaylı biçimde söz edilmiş olduğunu
görmekteyiz. Aliyev, S. MA. I. cildinde Coloy ile ilgili bilgileri aktarırken, B.M.
Yunusaliyev’in bir değerlendirmesine göre Coloy, Kitanların Yelüy Daşi isimli asker
başının ismiyle doğrudan bağlantılı olduğunu, bu fikrin belli bir derecede tarihî
gerçeğe yaklaştığını belirtmiştir (MA 1995a: 221). Tarihî kaynaklara göre X. yy’dan
itibaren Kara Hıtayların Yelüy boyu Merkezî Asya’ya iktidar üstünlüğü sağlayan
orada bulunan Türk topluluklarıyla sürekli çatışma içinde bulunan bir topluluktur.
Bunlara dayanarak SK.ET parçasının destan zamanını kesin sınırlarla ayırt
etmemekle birlikte, X-XII.yy olarak belirleyebiliriz.
182
Ancak, olay tek bir konu üzerinde, pehlivan güreşine karşı taraftan Coloy’un
çıkması üzerinde gelişmiştir. SK.ET’da asıl güreş sahnesine de geçilmediği için,
olaylar karmaşık değil ve süresi de diğer destan parçalarına nazaran oldukça kısadır.
3.1.1.3. Zaman Sapması
SK.ET’de yukarıda belirttiğimiz gibi, anlatıcı düz kronolojik anlatı tekniğine uyarak
anlattığından zaman yapısı fazla karmaşık değildir. Anlatı Kökötöy hanın yoğ
aşından başlar, sonra doğrudan Bokmurun’un pehlivan güreşini ilan etmesiyle, karşı
taraftan Coloy’un bu ilânı Neskara’dan duyup güreşmek için çıkması ile devam eder.
Böylece, neredeyse parçanın sonuna kadar olaylar düz kronolojik sırasını takip eder.
Sayakbay, Manas destanının Kökötöydün Aşı parçasında olduğu gibi bu anlatısında
da gerçek zamanı ifade eden sözlüksel işaretleyicilere rastlanmamıştır. Ancak, bu
parçada zaman sapmaları, yukarıda destan zamanı bölümünde bahsettiğimiz gibi,
karakterlerin konuşmalarında, onların eski anılarını anlatmasıyla ortaya çıkar.
Örneğin, yukarıda AK (4)’te işaret edildiği gibi, Coloy’un betimlemesiyle onun
geçmişten beri çok kuvvetli biri (yani, güçlü iktidar sahibi milletin vekili)
olmasından sözederken, aşağıda AK (5)’te de anlatı şimdisinde bulunan Er Töştük ile
Manas arasında geçen konuşmalarla Er Töştük’ün yer altı dünyasında geçirdiği
geçmiş anısına gidilmiştir (Bunlar için bkz. 3.1.1.4. Gerileme; 3.1.1.4. Zaman
Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı).
3.1.1.4. Gerileme
Manasçı yukarıda belirttiğimiz gibi düz kronolojik anlatım tekniğini tercih etmiş,
dolayısıyla gerileme tekniğine nadiren başvurmuştur. Ancak bu onun özel tercihine
bağlı bir durum değildir. Bu destan gibi sözlü kültür ürünlerinde zamanın kapalı ve
183
tek çizgili olmasından kaynaklanan bir durumdur. Bu parçada gerilemelere ancak
karakterlerin konuşmalarında rastlayabiliriz:
AK (5)
Iymanday aytam sırımdı, [A] Anlatırım sırrımı, Bar deseñ Manas barayın, Git dersen, Manas, gideyim, Balbanga tüşö kalayın, Pehlivana çıkıvereyim, Senin şagıñ sıngıça, Seni üzmektense Ölsöm ölüp kalayın... Öleceksem öleyim... (SK.ET,
25) Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, Cer üstünö çıkkanım Yer üstüne çıkalı Ceti küngö tolo elek... Yedi gün daha olmadı...
(SK.ET, 25) Cer aldına barganda [B] Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda, Buraya doğru çıkarken, Süylösö dalay kebim bar,.. Söylersem birçok sözüm var,.. Cırtkıç ıldıy bügülüp, Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, Cırgalduu candan tüñülüp, Canı gözüne görünüp, Alapayım tabalbay, Ne yapacağımı şaşırıp, Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime Algan cerim dagı bar. Koparıp almışlığım var. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına Salgan cerim dagı bar... Koyup yedirmişliğim daha var... Bul tiliñdi albaymın [C] Bu sözünü dinlemem Bul Coloygo barbaymın. Bu Coloy’un karşısına çıkmam
ben.
AK (5)’te Manas’ın Er Töştük’ten Coloy ile güreşmesini istemesi üzerine Er
Töştük güreşemeyeceğinin sebebini anlatarak, [A] kısmından, kendisinin yer altında
geçirdiği geçmiş anısına; [B] kısmına geri dönmektedir. Sebeplerini sıralayarak
184
anlattıktan sonra [C] kısmında tekrar anlatı şimdisine geri dönmektedir. Bu gerileme
genelde –GAndA/-GOndO zarf fiil ekleriyle verilmiştir.
Ancak bu gerileme kesitinin kendi içinde de zaman sapmaları bulunmaktadır:
AK (6)
Cer aldına barganda [A] 2 Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, [B] 3 Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, [C] 4 Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, [D] 4 Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda, [E] 5 Buraya doğru çıkarken, Süylösö dalay kebim bar,.. [F] 1 Söylersem birçok sözüm var,.. Cırtkıç ıldıy bügülüp, [G] 6 Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, Cırgalduu candan tüñülüp, [H] 6 Canı gözüne görünüp, Alapayım tabalbay, [İ] 6 Ne yapacağımı şaşırıp, Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime Algan cerim dagı bar. [J] 7 Koparıp almışlığım var. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına Salgan cerim dagı bar... [K] 8 Koyup yedirmişliğim daha var...
(SK.ET, 27)
Gerileme olarak belirlediğimiz AK (6)’in zamansal sıralamasına baktığımızda
anlatıda dizilen sıralama A, B, C... olarak işaretlenirken, öyküdeki oluş sırası da 1, 2,
3... olarak işaretlenmiştir. Buna bağlı olarak, iki zaman eksenindeki sıralamaları
birleştirecek olursak, aşağıdaki gibi bir formülü elde edebiliriz:
Şekil 1. SK.ET’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A2 – B3 – C4 – D4 – E4 – F1 – G5 – H5 –İ5 – J6 – K7
Bu formülde görüldüğü gibi, öyküleme zamanında olaylar A, B, C..., J olmak
üzere 11 ayrı kısma ayrılırken, zamansal olarak 2, 3, 4, 1, 5, 6, 7, 8 olmak üzere sekiz
kısım bulunmaktadır. Bu diziliş bize öykü zamanında tek bir zaman sapması, [E]
haricinde bu gerilemeli kesitin de düz kronolojiyi takip ettiğini göstermektedir.
185
AK (6), [A] kısmı ile zamanda gerilemeli olarak başlamaktadır. Bu kısmın
gerileme olduğunu, Töştük’ün Manas’a cevap verdiği ve anlatı şimdisi olarak kabul
ettiğimiz [E] kısmı belirginleştirmektedir. Bu uzun kesit aslında tek bir [I] kesitine
bağlı olan bağımlı sıralı birleşik cümledir. Ancak, bu sıralı cümlelerin hepsi birden
[İ] cümlesine değil, sırayla birbirine zamansal nedensel bakımdan bağlanmaktadırlar.
Sırasıyla tarif edecek olursak, [A] [B]’ye; [C] ve [D] [E]’ye bağlı cümledir. [F] kendi
başına bağımsız cümle, bir anlatı şimdisidir. Sırasıyla [G], [H] ve [İ]’nin anlamı
[J]’de tamamlanmaktadır. [K] kendi başına bağımsız cümledir.
AK (5)’ten ayırdığımız bu kesit öyküye göre dışsal gerilemedir. Bu gerileme
ile, SK.ET parçasındaki olayların dışına çıkılmakta, Er Töştük’ün yer altında
geçirdiği olay, kahramanın (Töştük’ün) anısı biçiminde karakter anlatısı olarak 1.
kişi ağzından okura sunulmaktadır.
SK.ET parçasında, içsel gerileme ve önceleme tekniklerinde olduğu gibi,
içsel içöyküsel ve içsel dışöyküsel gerileme, içsel içöyküsel ve içsel dışöyküsel
önceleme; karışık, tamamlayıcı ve yinelemeli gerileme ve önceleme tekniklerine hiç
rastlanmamıştır.
3.1.1.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı
Anlatının zaman sapmasında, öyküde zaman sapmalarına mekân yaratmak için kesilen
andan az veya çok geçmişe veya geleceğe uzanılabilir. SK.ET parçasında yukarıda tespit
ettiğimiz zaman sapması; AK (5)’in uzanımı bu anlatı kesitinde kalın yazı tipiyle işaret
ettiğimiz Ceti cılday boldu ele ‘Yedi yıl kadar olmuştu’ ve Ceti küngö tolo elek ‘Yedi gün
daha olmadı’ kısımlarında ifade edildiği gibi yaklaşık yedi yıl, yedi gündür; çünkü Er
Töştük anlatı şimdisinde bulunarak, geçmişteki olaylarını anlatmak için yaklaşık yedi yıl
186
ve yedi gün kadar bir süre öncesine uzanmaktadır. Ancak, bu yedi yıl içinde başından
geçirdiği olayların süresi ifade edilmediği için bu zaman sapmasının kapsamı kesin
olmamakla birlikte tamamen belirsiz de değildir.
AK (5)
Cer aldına barganda Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda, Buraya doğru çıkarken,
(SK.ET, 27)
AK (5)’ten alıntıladığımız bu kesitteki son dize Töştük’ün yer üstüne
çıkmadan hemen öncesine kadar olan olayları kapsadığına işaret etmektedir. Buna
bağlı olarak, bu zaman sapmasının kapsamını yaklaşık yedi yıl olarak belirlemek
mümkündür.
3.1.2. Sayakbay Anlatısı Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra
3.1.2.1. Destancı Zamanı
Sayakbay anlatısından Manas destanının Kökötöydün Aşı parçasında destancı zamanı
destanın anlatıldığı zamandır. Destancı şimdiki zamanda bulunarak asırlar önce
yaşanmış bir kahramanlık öyküsünü, Kökötöy Han’ın yoğ aşında geçen olayları
anlatır.
AK (7)
Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymiş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken....
Mesken edinen zengin imiş... (SK.KA, 5)
187
Ancak burada destancı zamanı ile, bizim ele aldığımız varyantın anlatıcısı
olan Sayakbay anlatısının zamanı, başka bir deyişle, icra şimdisi kastedilmektedir.
Çünkü destanın ilk konularının oluşturulmaya başladığı zamanın üstünden yaklaşık
1000 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Bazı araştırmalara göre “destan bir eser olarak
840lı yıllardan sonra anlatılmaya başlamış ve ilk varyantı Karahanlı döneminin siyasî
açıdan en parlak devrinde, XI. yüzyılın ilk yarısında tamamlanmıştır” (MA 1995b:
88).
Bu durum destan anlatısı zamanının yazılı anlatı zamanına göre ister istemez
daha düz kronolojik biçimde anlatılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira tezin teorik
bölümünde de belirttiğimiz gibi, destanda zaman kapalı, tek yönlü ve tek çizgiseldir.
Bundan dolayı da destanlardaki olayların zaman yönünden sıralanmasında gerileme
veya önceleme gibi zaman sapmalarına çok nadir rastlanır.
Destancı zamanı genelde destanın giriş ve sonuç bölümünde ortaya çıkar.
Anlatıcı anlamında destancı, Makas’ın belirttiği gibi, kahramanın faaliyetleri
paralelinde zamanın ayrışmasını, birleşmesini,... geçişleri ayarlayan anlatıcıdır (2002:
81). Buna bağlı olarak, SK.ET’da, aşağıda olduğu gibi, destancı zamanı bazen nefes
alma zamanıyla birlikte de görülebilir.
AK (8)
Kara kalmak, köp mancu Kara Kalmak, çok Mancu Kaldayıp çoguu catkanda. ... Hepsi birden yatınca. ... Bir adamga bildirbey, Bir tek cana bildirmeden, Bir adamga tuydurbay, Bir tek cana sezdirmeden, Maanikerdi mingizip, Maaniker’e bindirip, Uurularça atkarıp, Hırsız gibi yola çıkarıp, Arstan törö Manaska Aslan efendi Manas’a Tün içinde Aydardı Gece yarısında Aydar’ı Cibergenin körgömün...
Gönderdiğini görmüştüm... (SK.KA, 29-30)
188
Aslında üçüncü şahıs ağzından, tanrısal bakış açısıyla nesnel biçimde anlatılan
bu destan, koyu yazıyla işaretlenen anlatıcı sesin birinci şahısta kullanılmasıyla;
anlatıcının cibergenin körgömün ‘gönderdiğini görmüştüm’ demesiyle AK (8) öznel
bakış açılı birinci şahıs anlatısına dönüştürülmüştür. Ancak bu destancının özel
niyetinden kaynaklanan bir durumdur. Bu destanın birinci şahıs anlatısına
dönüştürülmüş olmasından ziyade, destancı zamanının ortaya çıkmasıyla, yani
destancının dinleyicisini bu olayın gerçekliğine inandırmak amacıyla kullandığı bir
tür anlatı tekniği olmasıyla ilgili bir durumdur.
Bununla birlikte destancı zamanı destanın sonunda belirir:
AK (9)
Çatagın kıtay baspagan, Kavgayı Hıtay bastırmamış, Takır kırıp keterde Tümüyle yok edecekken Kabılan Manas saktagan. Kaplan Manas korumuş. (SK.KA, 71)
AK (9)’da anlatıcı olaya kendi bakış açısından bakarak, parçayı bu şekilde
sonuçlandırmıştır. Bu anlatı kesitiyle manasçı, Manas destanının Kökötöydün Aşı
parçasına tamamlanmış bağımsız bir küçük destan şeklini vermiştir.
3.1.2.2. Destan Zamanı
Sayakbay anlatısındaki Kökötöydün Aşı parçasının destan zamanı destanda anlatılan
Kökötöy hanın yoğ aşının verildiği zamandır, başka bir ifade ile kurmaca fizikî
zamandır. Buna göre destan zamanı destandaki baş kahramanın yaşadığı geçmiş,
asırlar önceki Manas’ın yaşadığı devirdir. Destanın tamamı (Manas üçlüsü) ele
alındığında 3 neslin (Manas, Semetey, Seytek) kahramanlık ve günlük hayatından
189
bahsedilmekte, başka bir deyişle, yaklaşık 3 asırlık55 bir zamandan bahsedilmektedir.
Ancak bizim çözümlemeye çalıştığımız Kökötöydün Aşı parçasında olaylar Kökötöy
hanın ölümüyle başlar ve onun yoğ aşının verilmesi sırasındaki olaylara
yoğunlaşarak, Manas’ın Kırgız halkını koruyup, aş sırasında çıkan büyük kavgadan,
olası bir katliamdan korumasıyla son bulur. Ancak destanda geçen zaman belirli bir
cümle veya zaman işaretleyicileriyle (örneğin, .... cılında, bir cıldan kiyin, bir ay
boyu / .... yılında, bir yıl sonra, bir ay boyunca vs. gibi) tam olarak ifade
edilmemiştir. Bunun gibi destan eserlerinde doğrudan zaman kavramından
bahsedilmese de nesnelerde, şahıslarda, olaylarda zaman ortaya çıkar. Burada okur
veya dinleyici Kırgız halkının gelenek göreneklerini göz önünde bulundurarak
(Kırgız geleneklerine göre ölen kişinin yoğ aşı öldükten yaklaşık bir ile üç yıl
arasında değişen bir süre içinde verilir) Kökötöydün Aşı parçasındaki öykü zamanını
yaklaşık üç yıl olarak hesaplayabilir. Ancak, burada araya farklı olaylar, bu olaylara
bağlı değişik zaman ve süreler de ortaya çıkmış ve destan süresini ölçmeyi daha da
zorlaştırmıştır. Bu konu tezin süre ve sıklık kısımlarında daha ayrıntılı olarak
irdelenmiştir (bkz. 3.2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı
Parçasında Süre; 3.3.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün
Aşındagı Küröş Tuuraluu Parçasında Sıklık).
SK.KA, aslında, yukarıda belirttiğimiz gibi, tek bir konu üzerinde, Kökötöy
hanın yoğ aşının verilmesi üzerine gelişmiştir. Ancak, bununla birlikte çok sayıda
yan konular da ele alınmıştır: İnsan ölümü, ölüyü defnetme, anma ile ilgili gelenek-
görenekler, örf-âdetler gibi konular sırasıyla akıcı ve ayrıntılı bir şekilde
55 Bu görüşe IX.yy’da güçlü Kırgız Devletinin kurulmuş olduğuna ve yaklaşık XII-XIII.yy’a kadar varlığını devam ettirmesine dayanarak varmaktayız. Malabayev’in belirtiğine göre, Büyük Kırgız Devleti 840.yıldan 1207 yılına kadar, yaklaşık 367 yıl hüküm sürmüştür. Bu ise, Manas üçlüsünün,
190
anlatılmıştır. Kökötöydün Aşı Manas destanının geleneksel, çekirdek konularının
arasında en önemlilerinden biridir. Ancak, bununla birlikte, destanın sadece bu
olayla, yani iki üç yıl ile sınırlı olmadığı aşağıdaki anlatı kesitlerinden
anlaşılmaktadır:
AK (10)
Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Uzagıraak karıptır, [A] Uzun bir süre yaşamış, Dünüyösü büt bolup, Servet mülkü tam olup, Curt atası Kökötöy, Halk babası Kökötöy, Balasız bolup kalıptır. Evlat sahibi olamamış. Baylıkka salıp Kökötöy, Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır, Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, [B] Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır. Evlat sahibi olamamış
(SK.KA, 5),
AK (11)
Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... Kökötöy’ün oğlu olmuş...
Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun Er Töştüktün balası. [A] Er Töştük’ün oğludur. Artık bakkan sanaası, Severek bakan canıdır, On ekide Bokmurun [B] On ikisinde Bokmurun, Kökötöydün balası Kökötöy’ün oğlu oldu (SK.KA, 5).
AK (10)’da, anlatıcı, âdil bir han ve çok uzun yıllar yaşayan birisi olmasından dolayı
yurt babası adına konan Kökötöy han ile ilgili tanıtıcı bilgiler vererek onun
geçmişine gitmiştir. AK (11)’de de yine Kökötöy han zamanındaki bir olay; Kökötöy
hanın yetmiş beş yaşa gelene kadar çocuklu olamayışından sonra Bokmurun’u evlât
edinmesiyle ilgili bilgiler verilmiştir. Bu iki anlatı kesitinden; AK (10)’un [A] ve [B]
kısımlarındaki uzagıraak “uzunca bir süre’ gibi sözlüksel işaretleyiciler ve cetimiş
beşke kelgiçe ‘yetmiş beşe gelene dek’ gibi sözcük öbeğinden; AK (11)’in [A] ve [B]
Seytek’in oğlu Kenen ve onun oğulları Alımsarık ve Kunansarık ile ilgili destanların kapsadığı zaman
191
kısmının anlamından da anlaşıldığı gibi56, öykü süresi bu yoğ aşı süresi ile sınırlı
değildir. Bunu, sonraki yoğ aşında Manas’ın Coloy ile olan diyaloğunda kendisinin
geçmiş anını, 12 yaştayken Hıtay Devletinin padişahı olan Esenkan’ın talimatıyla
tüccar kılığına bürünerek gizlice gelip, Manas’ı öldürmeyi planlayan Coloy’un
askerlerini öldürüp, bin devedeki altın, gümüş gibi malını mülkünü ganimet almasını
anlattığı AK (12)’nin [A], [B], [C] ve [D] kısımlarındaki ve yoğ aşında Er Eñiş’e
aday seçilirken, birden Kanıkey’in 14 yaşına geri dönüldüğü AK (13)’ün yine [A],
[B], [C], [D] ve [E] kısımlarının italik olarak işaretlenen zaman işaretleyicileri daha
anlaşılır kılmaktadır.
AK (12)
Caşım on ekige kelgende, [A] Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, [B] Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,... Keçee kalaymandı salganda, [C] Dün başımıza felaket açtığında, Kagışka barsam men bardım, Kapışmaya gittiysem ben gittim, Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, Miñ töödö çayıñ bir aldım, Bin develik çayını bir aldım, Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... Süründürüp katlettim, Coloy!... Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy [D] Sen şimdi mi adam oldun, Coloy, Erbeyip atka mindiñbi, Coloy, Adam gibi ata bindin mi, Coloy,
(SK.KA, 37)
AK (13)
On tört caşta kız kezde, [A] On dört yaşımda kız çağımda, Oyron Bakay dagı bar, Kudretli Bakay dahi var, Kök calım barıp Bukarga, Kaplanım gidip Buhara’ya, Köödöngö salgan tagı bar, Kalbime leke bıraktı, Kök caldar mında turasız, Kaplanlar hepiniz buradasınız, Köp aytar sözüm dagı bar, Anlatacağım çok şey daha var, Atam Temirkandın şaarına, Babam Temirkan’ın şehrine,
süresi ile göreceli eşitlik sağlayabilir. 56 Burada [A] kısmı bizi Zilinde bu Bokmurun, Er Töştük’ün balası ‘Aslında bu Bokmurun, Er Töştük’ün oğludur’ diye açıklama gereği duyan destancı zamanına götürmekte; [B] kısmı da Kökötöy’ün geçmişinden şimdisine; aynı zamanda anlatı şimdisine bağlamaktadır.
192
Keçee seksen töögö dilde artıp, [B]
Dün seksen deveye altın yükleyip,
Başımdı baylap alam dep, Başımı bağlayacağım diye, Padışa töröm barganda, ... [C] Padişah efendim gittiğinde, Koco, moldo cıyganda, Hoca, molla Topladığında, Tal tüştö nike kıyganda, ... [D] Tam öğle vakti nikâh yaptığında,... Ala elekte bul dolu [E] Daha almadan bu kadın Bilegim cara saydı dep, ... Bileğime kılıcı batırdı diye,...
Kök cal törö kabılan Cesur efendim kaplanım Catpay ketip koynuma, Yatmadan gidip kucağıma, Bukardagı korgondo Bukar’daki evimde Bul baatırdın ayınan Bu batırın yüzünden Altay salbar bolgondo, ... [F] Altı ay salbar57 olduğumda,...
(SK.KA, 52)
AK (12)’de [A], [C] ve AK (13)’te [A], [B], [D] ve [F] kısımlarındaki altı
çizilen kelimeler nispeten kesinlik bildiren sözlüksel zaman işaretleyicileridir.
Bunları genel Manas destanının zamansal tabakalarıyla karşılaştıracak olursak,
Seyfeddin Ahsikendî’nin 16. yüzyılda yazdığı Mecmu’t-Tevârih’inde Kırgızların
Coloy adlı Kalmak beyiyle olan savaşından bahsedilir. Bu tarih de X-XII.yy’da
Kalmaklarla olan savaşlara denk gelmektedir. Bunlara dayanrak SK.KA’nın destan
zamanının Moldobayev’in58 sınıflandırmasındaki üçüncü devri; Kara Hıtay ve
Karahanlılar devrini (IX.-XII. yüzyıl) ele aldığını söylemek mümkündür. Bununla
birlikte, destancı öykü zamanı için hiçbir şekilde kesin bir tarihe göndermede
bulunmadığından öykü zamanının süresini belirlemek de oldukça zordur. (Bunun
için bkz ayrıca bkz. 3.2. Süre, 3.2.2.1. Anlatı Hızı)
57 Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632). 58 Moldobayev, Manas Destanı'nın Oluşumu ve İçeriği http://www.sanalocak.org/forum/printthread.php?tid=2050
193
3.1.2.3. Zaman Sapması
Destanda manasçı zaman zaman geriye giderek, Kökötöy hanın Bokmurun’u
bulması, kendine evlât edinmesi gibi öyküleri anlatmış, sonra tekrar anlatı şimdisine,
Genette’in terminolojisine göre birincil anlatıya geri dönmüştür.
AK (14)
Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe geldiğinde, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan59 atıp, sayga kovalayıp, Salbırınga barıptır. Salbırın’a60 gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun [A] Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... Kırdan bulup getirmiş... (SK.KA, 5)
Bu kesitin bir gerileme olduğunu ancak, [A] kısmından, Aş bergen
Bokmurunun/Yoğ aşı veren Bokmurun’unu ifadesinden anlayabiliriz. Bu ifade
haricinde olaylar sanki kendi sırasıyla, düz kronoloji üzerinde ilerliyor gibidir. Bu
gerilemeye bakıldığında destan anlatısının en az on-on beş yıllık bir öyküden ibaret
olduğu anlaşılır.
Anlatı sıralaması bakımından sözlü anlatılar, başka bir deyişle destan anlatısı,
yazılı anlatılardan farklı olarak, genelde öyküdeki kronolojik sıraya uygun bir
biçimde anlatılır. SK.KA parçasında da genelde anlatılar düz kronolojiyi takip
etmektedir. Destanda anlatıcı küçük bir geriye dönüşle, (tabi burada Kökötöy’ün
ölümü birincil anlatı olarak bakıldığında, bu olaya göre bir gerileme sayılır) Kökötöy
hanın saltanat sürdüğü devre dönüşle başlar. Sonra birincil anlatıya, Kökötöy hanın
ölümü olayına dönerek, düz kronolojik sırada anlatmaya devam eder.
59 Kulan – yabani eşek 60 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma
194
AK (15)
Kökötöy attuu can eken, [A]1 Kökötöy adında biriymiş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. [B]2 Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... [C]2 Mesken edinen zengin imiş. Kökötöy attuu boluptur, [D]1 Kökötöy adında biri olmuş, Çar taraptın baarına Bütün her tarafa Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü Köldöy caynap toluptur. [E]2 Göl gibi taşıp dolmuş. Tört tülüktü kütüptür, [F]2 Dört çeşit hayvan gütmüş, Töşü tüktüü kara cer Koskocaman kara toprak Kökötöydün düynögö Kökötöy’ün servetine Küçtüüsünön tütüptür. [G]2 Güçbelâ zor dayanmış. Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Uzagıraak karıptır, [H]3 Uzun yaşayıp yaşlanmış, Dünüyösü büt bolup, [I]2 Servet mülkü tam olup, Curt atası Kökötöy, Halk babası Kökötöy, Balasız bolup kalıptır. [J]4 Evlat sahibi olamamış. Baylıkka salıp Kökötöy, Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır, [K]5 Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, [L]6 Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır. [M]4 Evlat sahibi olamamış. Cetimiş beşke kelgende, [N]7 Yetmiş beşe gelince, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan atıp, saygak kovalayıp Salbırınga barıptır. [O]8 Salbırın’a gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö [P]9 Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun [Q]12 Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... [R]10 Kırdan bulup getirmiş... Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... [S]11 Kökötöy’ün oğlu olmuş...
AK (15)’ten anlaşıldığı gibi, destan bir tanıtım usulüyle başlar. Destandaki zaman,
uzam, destanda yer alan kişiler ve olaylara ilişkin tanıtıcı bilgiler verilir. Sayakbay,
anlatısında belirsiz geçmiş zaman anlatı kipini (-ıptır) tercih etmiştir. AK (15) sıra
bakımından düz kronolojiyi takip etmektedir. Sayakbay, öyküdeki oluş sırası nasılsa,
anlatı sırasını da neredeyse aynı şekilde aktarmaktadır. Genette’in uyguladığı modele
uygun olarak işaretlediğimizde şöyle bir tablo karşımıza çıkacaktır: Olayların metin
içindeki akışı A, B, C..., kronolojik sıra ise 1, 2, 3... şeklinde işaretlenmiştir. Buna
195
göre yukarıdaki metin sırasıyla A, B, C, D, E, F, G, H, I, J, K, L, M, N, O, P, Q, R, S
olmak üzere on dokuz bölüme ayrılırken, zamansal olarak ise 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9,
12, 10, 11 sırasında on iki bölüm bulunmaktadır. İki sıralamayı bütünleştirerek
anlatının düzenini şöyle gösterebiliriz:
Şekil 2. SK.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A1 – B2 – C2 – D1 – E2 – F2 – G2 – H3 – I2 – J4 – K5 – L6 – M4 – N7 –
O8 – P9 – Q12 – R10 – S11
Bu formülden görüldüğü gibi destan anlatısı öykünün kronolojik sırasını takip
ederek başlar, ancak [D] kısmında tekrar anlatı şimdisi* (*alıntıladığımız kesite göre
anlatı şimdisi) görülmektedir. Bu bir gerileme değildir, burada tamamen farklı bir
görünüş, daha sonraki Sıklık bölümünde inceleyeceğimiz yinelemeli anlatı (repeating
narrative) durumu söz konusudur. [B] ve [C]; [E], [F] ve [G] kısımlarında da bir
eşzamanlılık söz konusudur ve kronolojik bakımdan aynı zamana işaret ettikleri için
burada sadece 2 sayısıyla belirtilmiştir. Sonraki kısım ise, [H] kısmı, zaman
bakımından üçüncü sırada yer almaktadır ve onu takip eden cümlede tekrar aynı [B],
[C], [E], [F] ve [G] kısımlarında olduğu gibi Kökötöy’ün servetinin bolluğundan söz
edildiği ve yukarıda işaret edilen kısımlarla eşzamanlı olduğu için bu kısım da 2
sayısıyla belirtilmiştir. Sonraki [J], [K], [L]; [N], [O], [P] kısımları düz kronolojiyi
takip etmektedir, sadece [M] kısmında [J] kısmıyla aynı anlamdaki ve aynı zamana
işaret eden bir kısım olduğundan 4. sıraya yerleştirilmi ştir (burada yine yinelemeli
anlatı söz konusudur). [Q] kısmına baktığımızda zamanda kısa bir zıplama
görülmektedir, başka bir ifadeyle, Aş bergen Bokmurunun ‘A ş veren Bokmurun’unu’
ifadesi ile daha sonra olacak olaydan haber verilmektedir ve bu bir önceleme örneği
196
olabilir. Bundan sonraki kısımlarda [S] kısmı haricinde yine eski sırasına geri
dönülmekte, [S] kısmında yine kısa bir zıplama görülmektedir.
3.1.2.4. Gerileme
SK.KA’da manasçı olayları sıra ile birbirini takip ettirerek anlatmıştır. Önceki bir
durumun söz konusu edilmesi gerektiğinde hikâyeyi o noktada durdurmuş, geri
dönüşle önceden yaşanmış hikâyeleri anlatmış ve tekrar hikâyeyi kronolojik sırasına
oturtmuştur.
AK (16)
Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, Tozoktu kıyın salgansıñ, [A] Cehennem ateşi yakmıştın, Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, Miñ töödö çayın algansıñ [B] Bin deve malın almıştın. Mına uşunday iş kılgan. İşte böyle iş kılan, Bul korduguñ dagı bar. [C] Böyle işkencen daha var. Bul sözümö kön, burut, [D] Bu sözümü dinle, Burut, Çataktaşpay, çır kılbay Karşı çıkmadan, kavgasız, Baştagı ötkön ayıpka [E] Eskiden yaptığınız aybınıza Maanikerdi ber, burut. [F] Maaniker’i ver, burut. Ayta turgan kebim bar [G] Söyleyecek sözüm var, [ Burut, sende kegim bar. [H] Burut, senden (alacak) intikamım
var. (SK.KA, 27) Burut senin ayıñdan, Burut, senin yüzünden, Sooda kılıp barganda [J] Ticaret için gittiğinde, Çatak kıldıñ talaadan, [K] Baskın yaptın yolda iken, Miñ balban kırıp salgansıñ,[L] Bin pehlivanımı katletmiştin, Miñ atanda dünüyö Bin devedeki serveti, Olco kılıp algansıñ. [M] Ganimet edip almıştın. Kanga katuu iş kılıp, Hana kötü iş yapıp, Munu menen sen, burut, Bununla sen, Burut, Ayıptuu bolup kalgansıñ. [N] Suçlu olup kalmışsın (SK.KA, 27).
AK (16)’da anlatıcı (burada anlatıcının görevini bir karakter, yani Kökötöy
hanın aşına gelen Mancu hanı Neskara devralmaktadır) anlatı şimdisinde bulunarak,
Hıtay hanı Coloy’un eskiden başından geçen bir olaya61 geri dönerken, bu konu daha
61 Bununla ilgili bkz. 3.1.1.2. Destan Zamanı
197
sonra aşağıda AK (17)’de Manas’ın aşa gelip Hıtay, Kalmak, Mancuların çıkardığı
kavgayı, Neskara’nın Maaniker’i istemesini duyunca kırk yiğidi ile Manculara
saldırıp, düşman kollarının hepsini dövdüğü sahnede bir kez daha ortaya çıkar.
Manasçı bu sefer olayı Manas’ın bakış açısından, birinci şahıs ağzından anlatır:
AK (17)
Caşım on ekige kelgende, [A] Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, [B] Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,... Keçee kalaymandı salganda, [C] Dün başımıza felaket açtığında, Kagışka barsam men bardım, [D] Kapışmaya gittiysem ben gittim, Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, Miñ töödö çayıñ bir aldım, [E] Bin develik çayını bir aldım, Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... [F] Süründürüp katlettim, Coloy!... Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy, [G] Sen şimdi mi adam oldun, Coloy, Erbeyip atka mindiñbi, Coloy, Adam gibi ata bindin mi, Coloy, Çakırtıp keldiñ aşıma, Coloy, Davet ettirdim aşıma, Coloy, Çabuuldu koyduñ başıma, Coloy, [H] Saldırı yaptın başıma, Coloy, Konok boldun toyuma, Coloy, Misafir oldun toyuma, Coloy, Korduktu saldıñ oyuma, Coloy, [I] Zorbalık yaptın başıma, Coloy, Ölbögön cerde kalışam, Coloy, [J] Ölümüne dövüşürüm, Coloy, Aşka kelseñ anıñdı ayt, Coloy, Yoğ aşına geldiysen onu söyle,
Coloy, Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Coloy,.. [K] Kapışacaksan onu söyle, Coloy,...
(SK.KA, 37)
AK (16)’nın bir gerileme olduğu [E] kısmının zaman işaretleyicisi olan
baştagı ötkön ‘baştaki geçmiş’ ve [J], [L], [M] ve [N] kısımlarındaki – gan calpı
ötkön çak ‘genel geçmiş zaman’ çekimli barganda ‘gitti ğinde’ kelimesinden
anlaşıldığı gibi, [D] ve [F] kısımlarında kullandığı kön ‘dinle’, ‘yap’ ve ver ‘ver’ gibi
emir kipiyle çekilmiş anlatı şimdisine döndüren fiillerden de anlaşılmaktadır. AK
(17)’de de aynı durum söz konusudur. Destancı sırasıyla [A], [B] ve [C] kısımlarında
–ganlı genel geçmiş zaman; [D], [E] ve [F] kısımlarında –dılı aykın ötkön çak
“görülen geçmiş zaman’ çekimlerini kullanarak, geçmişe ait olayları anlatırken,
198
sonraki [G], [H], [I], [J] ve [K] kısımlarında anlatı şimdisine geri dönmektedir. Bu
durum [G] kısmındaki emi ele ‘daha şimdi’ sözlüksel zaman işaretleyiciyle daha
belirgin hâl almaktadır.
AK (18)
Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, [A]1 Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... [B]2 Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür [C]3 Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda [D]4 Kökötöy ölü yattığında Bokmurunu keliptir.... [E]5 Bokmurun’u gelmiş... (SK.K, 6) Oşo kezde surasañ [F]6 O anda (eğer) sorarsan Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige cetiptir, [G]6 On ikisine ulaşmış, Özünö candı teñebey, Kendini beğenmiş olup, Döölöt mas bolup ketiptir. [H]6 Servet başını döndürmüş. Kan atam menin öldü dep [I]7 Han babam benim öldü diye, Kapır menen musulman Kâfir ve müslüman(ları) Karatıp cıyıp alıptır, [J]8 Göz göre göre toplamış, Cakıptın calgız Manaska, Cakıp’ın yalnızı Manas’a, Köpköndügün mından bil, [K]10 Gözü döndüğünü bundan bil, Kabar berbey salıptır. [L]9 Haber bile vermemiş. Kökötöydün kara aşka Kökötöy’ün yoğ aşına, Manas kelbey topurap, Manas gelmeyip kargaşa olup, Salbay kalgan topurak. [M]11 Atamamış toprak. (SK.KA, 7)
AK (18)’e yukarıda AK (15)’te yaptığımız gibi bir çözümleme uygularsak ve
bu kesitin zamansal yapısını AK (15)’in yapısı ile karşılaştıracak olursak,
pozisyonların çok sayıda olması dışında daha da karışık aşamalı /hiyerarşik
bağlantıların olduğunu görürüz.
199
Bu kesitte [C] tümcesi anlatı şimdisi olarak kabul edilmelidir ve buna göre de
[A] ve [B] kısımları bir gerileme ve anlam ve zamanlama bakımından [C] kısmına
bağlı tümcelerdir. [C] ise belirttiğimiz gibi anlatının sıfır derecesi, bağımsız bir
tümcedir. [D] anlam bakımından [E]’ye bağlı, zamanlama açısından da [E]’den önce
gelen bir kısımdır. [F], [G] ve [H] kısımları zaman dilimi bakımından aynı
konumdadırlar; ancak anlam bakımından sırasıyla [F] [G]’ye, [G], [H]’ye bağımlı
kısımlardır. Bununla birlikte bu kısımlar zaman dışı betimlemeyici kural olarak
nitelendirebileceğimiz ve tezin bir sonraki altbölümünde inceleyeceğimiz anlatı
kesitleridir. [I] kısmı bağımsız bir cümle olan [J] kısmının açıklayıcısı, yani [J]
kısmına bağlı bir kısımdır. [K] kısmına baktığımızda zamanda kısa bir zıplama
görülmektedir, başka bir ifadeyle, daha sonra olacak olaydan haber verilmektedir ve
bu bir önceleme örneği olabilir. Bundan sonraki kısım [L]’de yine eski sırasına, yani
anlatı şimdisine geri dönülmekte, ancak burada yine üstü kapalı bir şekilde sonra
gerçekleşecek olan olayların tohumu atılmaktadır. Son olarak [M] kısmı tekrar bir
önceleme olarak görülmektedir.
3.1.2.5. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı
Bu başlık altında SK.KA anlatısı için anlatı şimdisi olarak belirlediğimiz Kökötöy hanın
aşının anlatıldığı zamandan geriye veya öne uzanan anlatı kesitlerini ayrı ayrı ele alarak,
200
tespit ettiğimiz kesitler üzerinde o kesitlerdeki zaman sapmasının uzanımı ve kapsamını
belirlemeye çalıştık. Örneğin, aşa davet edilenler arasında Mancu hanı Neskara’nın
gelmesiyle ilgili epizotta Neskara’nın geçmişine geri gidilmektedir:
AK (19)
Belgilüü beren Neskara Tanınmış er Neskara, Bet alıp keldi bul aşka... [A] Yol alıp geldi bu aşa...
Kıyla çatak kebi bar, [B] Birçok kötü şöhreti var, Altaydın narı çetinde, Altay’ın öteki kıyısında, Miñ töödö bulun aldırıp, Bin deve parasını aldırıp, Miñ balbanın Manaska Bin yiğidini Manas’a Bir kırdırıp saldırıp, Birden katlettirip, Köktön kök ayman cıldız tutulgan,
Gökten büyük yıldız tutulmuş,
Esenkandın aldına Esenkan’ın önüne Körünöö kaçıp kutulgan. Göz göre kaçıp kurtulmuş. Esenkanga barganda Esenkan’a vardığında Baskan cerin tamandap, Bastığı yeri tavanıyla vurup, Manas kandı camandap: Manas hanı kötüleyip, Kırk üylüü kırgız Altaydan Kırk evli Kırgız Altay’dan Kankor Manas çıktı deyt, Hunhar Manas çıktı der, Miñ balbandı talkalap, Bin yiğidi parçalayıp, Öltürüp kerge cıktı deyt,... Öldürüp kin doğurdu der,... Tügötpösöñ Manastı Yoketmezsen Manas’ı Tüyşüktü katuu saldı dep Azabı başa saldı diye Esenkandın aldına Esenkan’ın huzuruna Tüz kirip aytkan kebi bar. [C] Direk girip anlatmış. Açuusu kelip Esenkan, Öfkelenip Esenkan, Manaska alıñ kelbese Manas’a gücün yetmezse Baarıñ çoguu kırıl deyt Hepiniz birden ölün der Kaardanıp Esenkan Oldukça kızıp Esenkan Aydap iygen ceri bar. Kovuvermiş önünden. Uyat bolup Neskara, Rezil olup Neskara, Ataa, burut, seni dep, Vah, burut, seni diye, Kekenip kalgan cılastın Kin besleyen bu Kâfirin Er Manasta kegi bar. [D] Kaplan Manas’a kini var. Kökötöydün aşına ... Kökötöy’ün aşına... Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı Takır çaap salsak dep, Tamamen kırıp yoketsek diye, Ayta kelgen Neskara, Neskara’nın anlattığı, Kıtaylardın kebi bar. [E] Hıtayların lâfı var. (SK.KA, 24)
201
Burada zaman, anlatı şimdisi olarak belirlediğimiz yoğ aşı olayından süresi
belirsiz bir geçmişe uzanmaktadır. Geçmiş zamanı anlatan bu zaman sapması, başka
bir deyişle gerileme belirli bir uzunlukta olan öykü süresi içermektedir: Genette’in
terminolojisiyle bu öykünün zaman sapması kapsamı yukarıda belirttiğimiz gibi
belirsiz bir süreyi62 kapsamakta ve bu gerileme yaklaşık bir sayfada (24.s)
anlatılmıştır. Sonra tekrar anlatı anına, yani Kökötöy hanın yoğ aşına Neskara’nın
geldiği sahneye geri dönülmüştür:
AK (20)
Kaardanıp bakırıp, Öfkelenip bağırıp, Bokmurundu çakırıp, Bokmurun’u çağırıp, Neskaranın kebi bul, Neskara’nın sözü bu, Bokmurun barsa cügünüp, Bokmurun gelse diz çöküp, Mına mınday dedi bul: İşte böyle dedi bu: (SK.KA, 24)
Sonra olaylar tekrar kronolojik sırasına oturur. Bu geçmişe uzanımı okur
Manas destanındaki kahraman Manas’ın Mancularla olan savaşı sahnesinden tahmin
ederek yaklaşık 50 yıl olarak saptayabilir. Bu savaş Manas’ın ilk kahramanlıklarının
anlatıldığı bölümde yer almaktadır, Kökötöydün Aşı bölümü ise Manas destanının
sonlarında Büyük Sefer’in hemen öncesinde yer alır. Buna göre Mancularla olan
savaşta Manas’ın on iki yaşında olduğunu ve sonra Kökötöy’ün aşı sahnesinde de
yaklaşık 55-60 yaşlarında olduğunu düşünecek olursak ki, bu görüşe bazı kaynaklara
göre Manas’ın (C. Sarıpbekov’un derlediği varyantta) 55 yaşında çocuklu olduğu
(Haz. Naskali 1995 1995: 139) ve SK.KA’ya göre Manas öldüğünde çocuğu
Semetey’in altı aylık, Sagınbay ve başka bazı manasçılara göre ise üç buçuk yaşta
olduğu; buna bağlı olarak, Manas’ın Büyük Sefer’in sonrasında anlatılan Küçük
Sefer’de yaklaşık 55-60 yaşlarında ölmüş olduğu görüşüne dayanarak varmaktayız.
62 Burada sözü edilen belirsiz süreler tezin 3.2. Süre bölümünün 3.2.1.1. Anlatı Hızı alt bölümünde
202
3.1.2.6. Dışsal ve İçsel Gerileme
AK (19)’da örneğini verdiğimiz gerilemede, her zamansal sapmada olduğu gibi
kendisi üzerine geldiği veya arasına eklendiği anlatıya göre zaman bakımından
ikincil bir anlatı meydana getirmektedir. Bu kesitte birincil anlatı, Neskara’nın
Kökötöy hanın yoğ aşına gelmesiyle başlayan [A] kısmı, yani ilk iki tümcedir:
AK (19)
Belgilüü beren Neskara Tanınmış er Neskara, Bet alıp keldi bul aşka... [A] Yol alıp geldi bu aşa... (SK.KA, 24)
Sonra Neskara’nın geçmişteki Manas ile ilgili kötü anına:
AK (19)
Kıyla çatak kebi bar, [B] Birçok kötü şöhreti var, Altaydın narı çetinde, Altay’ın öteki kıyısında, Miñ töödö bulun aldırıp,
Bin deve parasını aldırıp,
Miñ balbanın Manaska Bin yiğidini Manas’a Bir kırdırıp saldırıp, Birden katlettirip, Köktön kök ayman cıldız tutulgan,
Gökten büyük yıldız tutulmuş,
Esenkandın aldına Esenkan’ın önüne Körünöö kaçıp kutulgan.
Göz göre kaçıp kurtulmuş... (SK.KA, 24)
Manas’ın Neskara’nın askerlerinin bin develik parasını alıp, bin askerini
katlettiği, Neskara’nın Manas’ın elinden zor kaçıp kurtulup, Esenkan’a sığındığı ve
bundan dolayı da iki halkın arasında savaşın çıktığı; yukarıdaki kesitte [C] ve [D]
olarak işaretlediğimiz, o ana geri dönülür. Bu gerilemenin ilk anlatıyla, yani anlatı
şimdisi olarak belirlediğimiz Kökötöy Han’ın yoğ aşıyla doğrudan ilişkisi yoktur. Bu
yüzden alıntıladığımız bu kesit dışsal gerilemenin bir örneği olabilir. Destandan
daha ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, süreler belirlenmeye çalışılmıştır.
203
seçtiğimiz SK.KA parçasının destan genelindeki konumu ve önemini aydınlatmak
amacıyla, çok sayıda bulunan dışsal gerilemelerden birkaç örnek verilmiştir:
AK (21)
Oşondo bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, Irgıp ketken er Koşoy, [A] Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, Balam, aş bergen kişi ayıpker,...[B] Yavrum, aş veren kişi günahkâr,... Bizdin Kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot. [C] Bizim halka düşman olur. Kara kıtay caynagan, Kara Hıtay’ın çok fazla Kakançındın kalkı bar, Kakançın’ın halkı var, Kabıla kalsa kırgızdın Çatarsa Kırgız’ın Kanın içer saltı bar... [D] Kanını içecek adeti var... Oşolordun başçısı, Onların başında duran Kan Koñurbay baatır bar. Han Koñurbay kahraman var. Kaarına algandı Sinirlenirse eğer o Kalaymandı salbasın. [E] Başımıza belâ açmasın, Kalayman salar sebebi, Başa iş açacak nedeni var, Kan Alooke atasın Han Alooke babasını Kankor Manas öltürgön. [F] Hunhar Manas öldürmüştü. Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, Bir salbasın azaptı... [G] Başa büyük dert açmasın. Bolumduusu Boroonçu Güvendiği yiğidi Boroonçu Al da Kakanga kirip kayrılgan. O da Kakan’a girip dönmüştü. Tokşukerdin Bozkertik, Tokşuker’in Bozkertik, Oşol üçöö bir tuugan. Onlar üçü öz kardeşler. Kabılan Manas kankorgo Kaplan Manas hunhara Katılam dep bular da İlişmek isteyip bunlar da Atasınan ayrılgan. [H] Babasından olmuştu. Tüz bolgon kara kıtaydın Düzgün görünen Hıtay’ın Tügönbögön kegi bar. [I] Bitip tükenmez öcü var. Kan atañ Kökötöydün aşına Han baban Kökötöy’ün aşına Kalayıktı çakırsañ, Bütün halkı davet edersen, Biz menen karmaşa keter ceri bar. [J]
Bizimle kapışacak durumları var.
Kökötöygö aş berseñ Kökötöy’e aş verirsen Çalgınga ciber Talaska, Davetçi gönder Talas’a, Kabar aytkın kulunum, Haber ver sen yavrum, Kara calıñ Manaska. [K] Kahramanın Manas’a... Ey, Bokmurun,oylop tur, Hey, Bokmurun, düşünsene, Bel baylagan bel oşol, Güvendiğin dağ odur, Kökötöygö aş berseñ, Kökötöy’e aş verirsen, Meder bolup özüñö Hâmi olup kendine
204
Beliñe tañuu er oşol! [L] Seni koruyacak er odur! Manaska kabar berbeseñ, Manas’a haber vermezsen, Törüñö kuduk kazbasın, Baş köşene kuyu kazmaz mı, Töböñdön anık kazbasın, Tam tependen basmaz mı, Tört tülügüñ çaçpasın, Dört çeşit malın dağıtmaz mı, Kıtaydın künü tuubasın, Hıtay’ın şansı gülmesin, Aşka bargan adamdı, Aşa gelen kişiyi Tük koyboy baarın kırbasın!... [M] Tamamını katletmez mi!... Ay, Bokmurun, kulunum Hey, Bokmurun, yavrucuğum, Akılına akıl koş. Aklını başına topla. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı Aş berem dep cıybagın, Aş veririrm diye toplama, Aytıluu Manas bolboso Kaplan Manas olmazsa Böödö curttu kırbagın! [N] Boş yere halkı katletme! (SK.KA, 8-
9)
AK (21), anlatı şimdisi olarak belirlediğimiz zaman kesitinde bulunan
Bokmurun ve Koşoy’un diyalogundan alınmıştır. Koşoy’un Bokmurun’a verdiği bu
cevap Manas destanının kısa özeti denilebilecek derecede bir bilgi içermektedir. İlk
[A] kısmından hemen sonraki sırasıyla [B] , [C] ve [E] kısımlarında bir bakıma daha
sonraki [K] , [L] kısımları ve bir ilerleme örneği olarak belirlediğimiz [M] kısmından
anladığımız öğütlerinin sebepleri sıralanmaktadır. Bu kesitte dışsal gerileme olarak
belirlediğimiz kısımlar [F], [H] ve [I] kısımları italik yazıyla işaretlenmiştir. Bu
kısımlarda yukarıda da söylediğimiz gibi anlatı şimdisiyle doğrudan ilişkisi olmayan,
Manas batır’ın geçmişte yaptığı kahramanlık öyküleri anlatılmıştır. [M] kısmına
baktığımızda ise Koşoy, kahramanımız Bokmurun’un Manas’a haber vermediği
durumda başına gelebilecek olaylarla ilgili bir tahminde bulunur ve sonradan
yaşanacak olaylardan haber verir. Bundan dolayı söz konusu kısım bir önceleme
olarak belirlenmiştir.
AK (22)
Kaynap catkan kapırdın Kaynaşan çok Kâfirin Kak ortosun kak carıp, Tam ortasından böle yarıp,
205
Coloy menen Neskara,... Coloy ile Neskara,... Aralap barıp kan Manas Aralarından geçip han Manas Al eköönün canına O ikisinin yanına Kaardanıp turdu ele: [A] Hiddetlenip durdu idi: Çogulganıñ kıtay curt Toplandığın Hıtay halkı Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün aşı imiş, Başı cok burut el emes, Başçısı yok burut halk değil, Kök cal Manas başı eken. Kaplan Manas başıymış. Ardaktap aşka çakırdım, Saygı ile aşa davet ettim, Abiyiriñ menen etiñ ce. İyilikle etini ye. Aluuçu kalmak, sen emes, Alacak Kalmak sen değil, Aldırçuu kırgız men emes... Aldıracak Kırgız ben değil.... Küçüñdü koyup, aşıñ ce, kıtay! Zorbalığı bırakıp, yemeğini ye, Hıtay! Ölbögön cerde kalışam! [B] Kıyasıya tutuşacağım! Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... [C] Altı bin erini birden kestim,... Keçee kalaymandı salganda, Dün başımıza felaket açtığında, Kagışka barsam men bardım, Kapışmaya gittiysem ben gittim, Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, Miñ töödö çayıñ bir aldım, Bin develik çayını bir aldım, Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... [D] Süründürüp katlettim, Coloy!... Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy,..[E] Sen şimdi mi adam oldun, Coloy,... Ölbögön cerde kalışam, Coloy, Ölümüne dövüşürüm, Coloy, Aşka kelseñ anıñdı ayt, Coloy, Yoğ aşına geldiysen onu söyle, Coloy, Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Coloy,.. [F] Kapışacaksan onu söyle, Coloy,... (SK.KA, 37) Kaardı Manas salganda, Hiddetlenince er Manas, Kalmak menen kan Manas Kalmak ile han Manas Çataktaşıp kalganda [G] Kavgaya tutuşup kalınca, Kemegede etti talatıp, Ocaktaki eti talan ettirip, Köp kalmakka kösöö menen sabatıp Çok Kalmak’a gelberiyle dövdürüp Baymırza keldi kan bolup, Baymırza geldi kan olup, Çakçelekey çañ bolup: [H] Üzeri tamamen toz toprak olup: (SK.KA, 38)
AK (22)’de de Manas anlatı şimdisinde bulunarak, [A] ve [B] kısmında,
Neskara’ya bağırırken, [C] kısmında Caşım on ekige kelgende ‘Yaşım on ikiye
geldiğinde’ diyerek geçmişteki anısına geçiş yapar. Sonra [E] kısmının emi ele
‘şimdi’ zaman işaretleyicisiyle de belirtildiği gibi, tekrar anlatı şimdisine geri
dönmektedir.
206
Destanda, yukarıda da belirttiğimiz gibi, çok fazla sayıda dışsal gerileme
bulunmaktadır. Bu gerilemelerle, SK.KA parçasındaki olayların dışına çıkılmakta,
Manas destanının başka epizotlarında geçen olaylar şahsın (Manas’ın) anısı,
hatırlatması biçiminde okura sunulmaktadır. Dışsal gerilemelerin her birinin
anlatılarda üstlendiği farklı görev ve işlevleri vardır. Bu gerilemelerle yeri gelince,
SK.KA’da Manas destanının Kökötöy’ün aşının asıl içeriğine ait olmayan başka
konulara gidilirken, yeri gelince de Er Töştük destanının asıl içeriğini oluşturan
olaylara, yani Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçasında da anlatılan Er
Töştük’ün olaylarına girilmiştir. Bu bakımdan Kökötöydün Aşı parçasının tarihî
kahramanlık destanı olan Manas destanı ile arkaik kahramanlık destanı olan Er
Töştük destanını bağlayan köprü işlevini yaptığını söyleyebiliriz. Yukarıda
alıntıladığımız örneklerden yola çıkarak Kökötöydün Aşı parçasının genel Manas
destanının kısaltılmış, sıkıştırılmış bir türü olduğu sonucuna varmak mümkündür.
Dışsal gerilemenin bir başka örneği, Manas’ın eşi Kanıkey’in anlatısında
Manas’ın evlenmesi olayına geri dönülmekte, bu evlenme olayı Kanıkey’in bakış
açısından sunulmaktadır:
AK (23)
Oluya kurgur Kanıkey Evliya ruhlu Kanıkey Oşonço eldin içine O kadar insanın arasına Oolcuy basıp barganı. Sallana yürüyüp varmış. Otura kalıp oşondo, Oturuverip o anda, Oñbogon kepti salganı: [A]17 Çok ilginç bir öykü anlatmış: On tört caşta kız kezde, On dört yaşımda kız çağımda, Oyron Bakay dagı bar, Kudretli Bakay dahi var, Kök calım barıp Bukarga, Kaplanım gidip Buhar’a, Köödöngö salgan tagı bar, [B]5 Kalbime leke bıraktı, Kök caldar mında turasız, Kaplanlar hepiniz buradasınız, Köp aytar sözüm dagı bar, [C]8 Anlatacağım çok şey daha var, Atam Temirkandın şaarına, Babam Temirkan’ın şehrine, Keçee seksen töögö dilde artıp,
Dün seksen deveye altın yükleyip,
207
Başımdı baylap alam dep, Başımı bağlayacağım diye, Padışa töröm barganda, ... [D]1 Padişah efendim gittiğinde, Koco, moldo cıyganda, Hoca, kadıları topladığında, Tal tüştö nike kıyganda, Tam öğle vakti nikâh yaptığında, Seksen kelin, seksen kız Seksen gelin, seksen kız, Belden töşök salganda, Bel boyu yatak yaptıklarında, Catkızam dep ırımdap, Yatırırım diye adet gereği, Alıp cetip barganda, Alıp götürdüğünde, Tartıp koygon köşögö Asılmış özel perdeye Catayın dep cetkende, Yatmak için yaklaştığında, Altımış tay, kırk koygo Altmış tay, kırk koyuna Satıp algan ak tinte Satın aldığı beyaz hançer Kınınan ırgıp ketkende, Kabından fırladığında, Bilegin çiyip ötköndö, [E]2 Bileğini çizip geçtiğinde, Ala elekte bul dolu Daha evlenmeden bu kadın Bilegim cara saydı dep, ... [F]3 Bileğime kılıcı batırdı diye,... Kök cal törö kabılan Cesur efendim kaplanım Catpay ketip koynuma, Yatmadan gidip kucağıma, Bukardagı korgondo Bukar’daki evimde Bul baatırdın ayınan Bu batırın yüzünden Altay salbar bolgondo, [G]4 Altı ay salbar63 olduğumda, Kız kezde salbar bolgonço, Kız çağımda salbar olmaktansa, Bul körökçö ölöm dep, ... [H]5 En iyisi öleyim diye,... Talaska Manas kaytkanda Talas’a Manas döndüğünde, Namıs kıldım kurgan can [I]5 Onurum kırıldı zavallı can Arkadan cetip baruuga, Peşlerinden gitmeye, Andıp cürüp kankordu Arkadan vurup hunharı Kurmandıkka çaluuga, Canını kurban etmeye, Salbar bolgon öçümdü Salbar kıldığı için öcümü Tak uşintip aluuga ... [J]6 İşte böyle almaya... Ayköl Manas törönün Ayköl Manas efendinin Artınan kuup barganda,... [K]7 İzini sürüp gittiğimde,... Añdıp barsam kabılan Takip edip gittiğimde (bu) kaplan Tügöngön toonun urçukta Biten dağın köşesinde Konup catkan kezi eken,... [L]9 Konakladığı anıymış,... (SK.KA,
52) Caa belendep kurgan can, Yayı hazırlayıp zavallı canım, Atayın dep Manastı,... Atmak için Manas’ı,...
Betke caanı alganda,... [M]10 Yüzüme yayı dayadığımda,...
Koldogonu bir toguz, Himaye edeni bir dokuz, Kocosanduu baatırdın Koca kalçalı batırın Koltugunda turuptur, Koltuk altında duruyorlarmış,
63 Salbar - Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632).
208
Cölögönü kırk çilten [N]11 Koruyanı kırklardır Kımbat közün salıptır, Pek sıkı korumuşlar, Kırk arstan baarısı Kırk aslanın hepsi Oşo kezde baatırdı O anda yiğidi Tegerektep alıptır. [O]11 Çevresini sarmışlar. Kara çaar kabılan Kara benekli kaplan Kaptalında çamınıp,... Yan tarafında atılıp,... (SK.KA, 52) Bende çıdap bara albay, Bende cesaret edip yaklaşamayıp, Koldogonun körgöndö [P]12 Kollayanları görünce Kokuy arstan kabılan Aman aslan kaplanım Salbar kılsa meyli dep, Salbar kıldıysa da olur diye, Salındı kılsa köönü dep, [Q]13 Salındı64 kılsa kendi bilir diye, Albay koyso Bukardan Götürmezse Bukar’dan Ak üylüü barıp konoyun, Beyaz evimle birlikte gidip
konuyum, Cagınıp katın boloyun, Yapışıp, nazlanıp kadın olayım Akıl oylop algamın, [R]13 Diye akıl yürütmüştüm, Kayra tartıp çuu koyup, Geri döndürüp koşturup, Bukardı közdöy salgamın.[S]14 Bukar’a doğru dönmüştüm.
(SK.KA, 52) Tügöngön toonun urçukka, Biten dağın burnuna, Dümüröygön tumşukka Kararan dağın boğazına Cañı cetip ilinsem... [T]15 Daha henüz ulaştığımda... Agıştay erdi körgömün.[U]15 Agış gibi bir eri görmüştüm. Men körgöndö er Agış, Ben gördüğüm zaman er Agış, Bütkön boyu taramış, Kaslı vücudlu adale Kerekke caraar er eken, Gereğine yarar yiğitmiş, Keñ peyil tuugan şer eken. [V]16
İyi kalpli doğan kaplanmış.
Tükübayday balbanga, Tükübay gibi pehlivanın, Agış carayt, oy, curttar,...[W]18 Agış gelir hakkından,... (SK.KA, 52)
AK (23)’de [A] kısmı hariç, kronolojik bir biçimde art arda sıralanan 18 ayrı
zaman dilimine ayrılan 23 anlatı kısmını görmekteyiz. Zaman dilimlerinin öykü
zamanındaki kronolojik sırası şöyledir:
Şekil 4. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A17 – B5 – C8 – D1 – E2 – F3 – G4 – H5 – I5 – J6 – K7 – L9 – M10 – N11
– O11 – P12 – Q13 – R13 – S14 – T15 – U15 – V16 – W18
64 Salındı – Salbarla aynı (Yud.: 632).
209
Bunları sıralamaya çalışırken, anlatı ile öykünün arasında duran sıfır derece
olarak, kesitte altı çizilen “kep/öykü” sözcüğü ile belirlenen zamansal nokta odak
olarak ele alınmıştır. Diğer kısımların bu sıfır noktasına göre sıralanması şöyledir:
(1) Manas’ın Kanıkey ile evlenmek için Temirkan’ın şehrine gelmesi/ ...Atam
Temirkandın şaarına,... Padışa töröm barganda.
(2) Gerdek odasında Kanıkey’in kazara Manas’ın bileğini yaralaması/
...Satıp algan ak tinte, ... Bilegin çiyip ötköndö ...
(3) Manas’ın Kanıkey’e kızıp, bırakıp gitmesi / ... Ala elekte bu dolu, Bilegim
cara saydı dep,... Catpay ketip koynuma,
(4) Kanıkey’in bu yüzden altı ay salbar olması / ... Bu baatırdın ayınan, altı
ay salbar bolgondo...
(5) Kanıkey’in kalbinin kırılması ve öfkelenmesi / ... Kız kezde salbar
bolgonço, a körökçö ölöm dep,... namıs kıldım kurgan can...
(6) Kanıkey’in Manas’ı öldürüp, öcünü almayı planlaması /...Añdıp cürüp
kankordu, Kurmandıkka çaluuga, Salbar bolgon öçümdü, tak uşintip
aluuga...
(7) Kanıkey’in Manas’ın peşinden gitmesi/ Artınan kuup barganda...
(8) Kanıkey’in farklı bir anlatıya geçişi / Köp aytar sözüm dagı bar...
(9) Manas’ın konakladığı anı / Konup catkan kezi eken...
(10) Kanıkey Manas’ı öldürmeye hazırlanır / Atayın dep Manastı,... Betke
caanı alganda...
210
(11) Manas’ın hamileri kırk çilten’i, kara kaplanı görmesi / Cölögönü kırk
çilten, Kımbat közün salıptır,... Kara çaar kabılan, ... Koldogonun
körgöndö...
(12-13) Manas’ın hamilerini görünce kararını değiştirmesi /... Kokuy arstan
kabılan,... Albay koyso Bukardan... Cagınıp katın boloyun...
(14) Bukara’ya geri dönmesi / Bukardı közdöy salgamın...
(15) Yolda kahraman Agış’ı görmesi / Agıştay erdi körgömün...
(16) Er Agış’ın sıfatı / Keñ peyil tuugan şer eken...
(17) Öykünün anlatıldığı zaman / Oñbogon kepti salganı:...
(18) Kanıkey’in pehlivan güreşine Agış’ı önermesi / Agış carayt, oy, curttar...
Ayırdığımız 18 zaman tabakasını yine sıfır nokta olarak belirlediğimiz öyküye
göre tekrar değerlendirdiğimizde, (1) öykünün anlatılmaya başladığı zamana göre bir
gerilemedir, öyküye göre önce gerçekleşen Manas’ın evlenmek için Buhara’ya
gitmesinden bahsedilmektedir; (2) 1. zaman dilimiyle eşdeğer olan bir gerileme;
sonra sırasıyla (3), (4), (5), (6) kısımları da 1. zaman dilimiyle eşdeğer olan bir
gerilemedir; (7) sıfır derecesine biraz daha yakın olan bir gerilemeye hazırlık; (8)
gerilemenin sonuna hazırlık; sırasıyla (9)’dan (14)’e kadar yine gerileme; (15)
gerilemenin sonu; (16) zaman dışı bir betimleme, daha sonraki süre bölümünde
inceleyeceğimiz bir duraklama örneği; (17) anlatı kesitinin sıfır derecesi olan bu
ayrıntı anlatıcıya göre bütün öykünün bir gerileme olduğunu gösteriyor, ancak okur
için bir öncelemedir; (18) öyküye göre bir gerilemedir.
Bu kesitte dışsal gerileme olarak belirlediğimiz kısım, yukarıdaki örneklerde
de olduğu gibi italik yazıyla işaretlenmiştir. Geçmiş zamanı anlatan bu zaman
211
sapması, başka bir deyişle gerileme belirli bir uzunlukta olan öykü süresi içermekte;
bu “zaman sapması kapsamı” anlatı şimdisinden uzak bir geçmişe uzanmakta ve bu
geçmişe uzanım yaklaşık 25-26 yılı kapsamaktadır; bu görüşe yine yukarıda zaman
sapmasının uzanımı ve kapsamı konusunda açıkladığımız kaynağa dayanarak vardık.
Kaynağa göre Kanıkey 42 yaşlarında çocuklu olur; Kökötöy’ün aşında ise Kanıkey
Koşoy’dan çocuklu olması için dua ister ve Koşoy’un duasıyla çok geçmeden
çocuklu olur. Bu durumu dikkate alarak ve Kanıkey’in bu gerilemede 14 yaşındaki
anısına geri gitmesinden yola çıkarak, bu gerilemenin yukarıda belirttiğimiz gibi
yaklaşık 25-26 yıla uzanmış olduğunu saptayabiliriz. Bu geri dönüş destanda
yaklaşık iki sayfada (51-52.ss) anlatılmaktadır. Sonra tekrar anlatı anına, yani
Kökötöy hanın yoğ aşındaki güreşe yiğit seçme sahnesine geri dönülmektedir.
Destanda çok sayıda dışsal gerilemenin bulunmasına karşın içsel gerileme,
destancının nispeten daha az başvurduğu anlatı tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır.
AK (24)
Beren Manas aldına Bahadır Manas önüne Altı külük at berip, Altı yürük at verip, Basıp bardı caş Aydar Yürüyüp geldi genç Aydar Alakanday kat berip... [A] Avuç kadar mektubu verip... Koşoy, Töştük kanıñız, Koşoy, Töştük hanınız, Bizdin kıynalıp ketti canıbız. Bizim zorluk çekti canımız. Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalın cıyın çogulup, Büyük kalabalık toplanıp, Kırılmak bolduk baarıbız. Kırılacak olduk hepimiz. Kökötöydün aşına Kökötöy’ün aşına Kök cal Manas, barıñız, Bozkurt Manas, geliniz, Kara kıtay, mancudan Kara Kıtay, Mancudan Acıratıp alıñız... Ayırıp bizi alınız.... Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kabılan Manas özün cok, Kaplan Manas sen yok, Koroson ottuk çaktırdık, Büyük ateş yaktırdık, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslümandan Koyboy baarın çakırdık. Kimseyi bırakmadık hepsini çağırdık
212
Kalk çogulup topurap, Halk toplanıp telaşlanıp, Asmanga uçtu topurak. Gök yüzüne uçtu toz toprak, Kara kurttay bıcıldap, Kara kurt gibi kaynaşıp, Karasa közgö ilinbey, Bir bakmış gözle görülmeyen, Kaysı ekeni bilinbey, Ne olduğu bilinmeyen, Kapır menen musulman, Kâfir ile Müslüman Kaynap toldu kıcıldap… Kaynayıp doldu kıpır kıpır … Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Sarıp bolup çaçıldı… Ziyan olup saçıldı… Kökötöydün aram siydik Bokmurun Kökötöy’ün piç kurusu Bokmurun İşenip altın kübünö, Güvenip altın bohçasına, Cetip koydu al bala Kuruttu şimdi o çocuk Kalıñ curttun tübünö! [B] Kalabalık halkın kökünü! (SK.KA 30-
31)
AK (24)’de anlatı şimdisinde bulunan karakterin, yani Aydar’ın ağzından
doğrudan anlatılarak, bir içsel gerileme yaşanırken, içsel gerilemeli bu kısım aşağıda
AK (25)’de anlatıcı sesinden anlatılarak, bir kez daha ortaya çıkmıştır:
AK (25)
Kabarçıdan kep uktu, [A] Haberçiden söz duydu, Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kara kıtay mancular Kara Hıtay, Mancular Talap ketti dep uktu, [B] Talan etti diye duydu, Kan Koşoydu baş kılıp, Han Koşo’u baş kılıp, Sabap ketti dep uktu. [C] Dövüp gittiler diye duydu. Kocozaada Koşoygo Beyzaade Koşoy’u Korduktu kıtay saldı dep, [D] Hakir gördü Hıtay diye, Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük Akılınan şaştı dep, [E] Aklından şaştı diye, Aş berüüçü Bokmurun Aş veren Bokmurun Elden çıga kaçtı dep. [F] Aradan çekilip kaçtı diye. Oşondo Manas kabılan O anda kaplan Manas Kaardanıp küyünüp [G] Öfkelenip üzülüp Ak olpoktu kiyinip, Ak olpok’u65 giyinip, Boz kiseni çalınıp, Boz kise’yi66 kuşanıp, Bir kudayga calınıp, Bir Allah’a yalvarıp, Curt kurugan eken dep, Halk mahvolmuş diye, Kankor Manas kamınıp, [H] Hunhar Manas hazırlanıp, Akkulanı tokunup,... [I] Akkula’yı eyerleyip,...
65 Akolpok – Manas’ın zırhı 66 Bozkise – Manas’ın kuşağının adı
213
Kırk çoronun baarı bar, [J] Kırk yiğidin hepsi var, Aybalta çabar mıktısı, Aybalta67 kullanacak iyisi, Tolkup Manas kalıptır. [K] Hiddetten Manas köpürmüş, Aşka cönöp alıptır. [L] Aşa doğru yol almış. (SK.KA, 33-34)
AK (25)’de anlatı zamanından ([A] kısmından) kısa bir süreliğine yakın geçmişe,
Kökötöy hanın aşında Manas’ın yokluğunu fırsat bilip, Kalmak, Mancuların Kırgızlara
yaptığı kötülüklere geri gidilir ([B], [C], [D], [E] ve [F] kısımları) ve tekrar anlatı şimdisine
([G]’den [L]’ye kadar olan kısma) geri dönülür.
3.1.2.7. Önceleme
Öykü zamanının anlatı zamanına eklenmesinde yukarıda örneğini gördüğümüz
gerilemenin yanında, daha önceden de belirttiğimiz gibi, önceleme gibi zaman
sapmaları da olabilir. Ancak, SK.KA parçasında anlatıcı zamanda ileriye sıçrama
veyahut önceleme yöntemine çok az başvurmuştur. Örneğin:
AK (26)
Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker’i Tulpardan artık külügü, Küheylandan iyi yürüktür, Ölgön canga aş berip, Ölmüş cana aş verip, Kalayıktı dürbötkön Bütün milleti ayağa kaldıran Bokmurundun bülügü. Bokmurun’un kargaşası (SK.KA,13).
Kalayıktı dürbötkön, Bokmurundun bülügü/ Bütün milleti ayağa kaldıran,
Bokmurun’un kargaşası... bu satırlarla anlatıcı sanki sonradan gelişecek olan
kargaşadan önceden haber vermekte, dinleyiciye/okura destanın ilerleyen
dakikalarında/sayfalarında daha kötü olaylar yaşanabileceğine dair ipuçları
vermektedir. Veyahut aşağıdaki anlatı kesiti (27)’ye bakalım:
AK (27)
Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun, Kılımga salgan tamaşa. Yüzyıla bırakmış büyük iz,
67 Aybalta – Kırgızların savaşta kullandığı balta
214
Kalkka salgan kızıktı, Halka yaptı tuhaf iş, Aş berem dep celpinip Aş veririm diye çırpınıp, Aalamga salgan buzuktu.... Aleme yapmış bozgunu… (SK.KA, 19)
Bu ve bir önceki kesitte önceleme olarak belirlediğimiz kısımlar italik yazıyla
işaretlenmiştir. Önceleme olarak kabul ettiğimiz bu kısımların anlamından da
anlaşılacağı gibi (Bokmurundun bülügü/ Bokmurun’un kargaşası; Aalamga salgan
buzuktu/âleme açmış bozuk iş...) daha gerçekleşmemiş, sonradan ortaya çıkacak
kargaşaya, halkın başına gelen musibetlere göndermede bulunulmaktadır, başka bir
ifadeyle, Manas’ın yokluğunu fırsat bilerek halka saldırma gibi sonradan gelişecek
çatışma olaylarına bir zemin hazırlanmaktadır.
Aşağıdaki AK (28), açık bir şekilde öncelemedir.
AK (28)
Buluñ bolup uçtangan Koy koy olup uzanan Buzulgan kumdun betinde Bozulmuş kumun üzerinde Orgup-orgup çañ çıgat. Buram-buram toz kalkar. Orgugan çañdı karasa Buram buram toza bakınca Akkulanın çañı eken, Akkula’nın ayağından kalkan toz imiş, Padışañdın Akkula Padişahi’nin Akkula atı Başın cerge salıptır, Başını aşağıya eğmiş, Başkaça arış alıptır.... Başkaca adım atmış.... Baskan taşı bırkırap, Bastığı taşlar paramparça dağılıp, Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan atı Uçup kelet dırkırap, Uçup geliyor dörtnala, Akkula soñu al eken, Akkula’nın tam zamanı imiş, Ayabay tulpar mal ekeñ Mükemmel küheylan at imiş. (SK.KA, 68) Kan Koñurbay kelerde, Han Koñurbay gelmeden, Akkulanı körördö, Akkula’yı görmeden, Kalaymandı kılarda, Kargaşalık kılmadan, Irgıta teep salarda [A] Fırlatarak tepmeden Kabılan Almañ kayran şer,.. Kaplan Almañ zavallı aslan,.. Kıtaydın kiymin kiyinip, .. Hıtay elbisesini giyinip,.. Kıtaylarça kıcıldap, Hıtaylarca çoğalıp, Kakandap uraan çakırıp, Kakanlayıp uran (nida) çağırıp, Manas kandın Akkula Manas Han’ın Akkula Kakandap süröp alıptır... Kakanlayıp çekip almıştır… Arı bara tüşköndö Öte tarafa gittiğinde
215
Kırgız curtka ilindi. Kırgız halkına ilişti. Manas kandın kırk çoro Manas Han’ın kırk yiğidi Kıyrap süröp kaldı emi. Tahrip ederek desteklemişlerdir. Bu canıbar Akkula Bu sevgili Akkula Başın cerge salıptır. Kafasını yere eğmiştir. Sürögönü kırk çoro, Destekleyicileri kırk yiğit, Çıgıp ketken Akkula. [B] Çıkıp gitmiş Akkula. Anı mınday taştaylı, [C] Onu buraya bırakalım, Akkula çıgıp ketkenin Akkulanın68 çıkıp gidişini69 Anı körböy kalıptır. [D] Onu görememiştir. Ala köödön Ayköl şer, Cesur Ayköl (Manas’ın sıfatı) aslan, Andan kabar baştaylı, [E] Ondan haber başlayalım. (SK.KA, 68-
69)
Önceleme örneği olarak belirlediğimiz bu anlatı kesitinde anlatı şimdisinden
sonra olacak olaylar anlatılmaktadır. Başka bir ifadeyle, at yarışı oyunundaki olaylar
gerçek hayatta olduğu gibi kronolojik bir sırada anlatılmakta, ancak, Akkula’nın öne
çıkmasından Manas’ın haberinin olmayışıyla kronolojik sıra bozularak ve arada
geçen olaylar eksiltiye uğratılarak, oyunun bitiş, final kısmı önce anlatılmakta, sonra
[C] kısmıyla arada kesintiye uğrayan parçaya geri dönülmektedir. AK (28)’de [A] ve
[D] kısımları italik yazıyla işaretlediğimiz [B] kısmının bir önceleme olduğuna
kesinlik kazandırmaktadır. Bu anlatı kesitinde geriye dönüşü, manasçı İbrayev’in
adlandırmasıyla, nefes alma zamanı ile sağlamıştır. AK (28)’de nefes alma zamanı
[C] ve [E] kısımlarıdır. Ayrıca, nefes alma zamanı, Sayakbay’ın zaman sapmalarını
yaratmadaki sıkça başvurduğu yöntemdir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, manasçı ele aldığımız bu destan parçasında
önceleme tekniğinden çok az yararlanmıştır. Ancak, bir önceleme olarak kabul
edebileceğimiz türden tahminler, sonradan gelişecek olaylara göndermede bulunulan
tümceleri içeren anlatı kesitleri bakımından Kökötöydün Aşı parçası oldukça
zengindir. Bunlardan bazıları ayrıca sadece SK.KA parçasının değil, bütün Manas
68 Akkula: at ismi. 69 Çıkıp gidişi olarak yarışta, kalabalıklardan ayrılıp öne çıkması kastedilmektedir.
216
destanının kısa özetini oluşturabilecek niteliktedirler. Örneğin, düşmanların
kahramanı Coloy ile Koşoy’un güreşi sahnesinin hemen öncesinde Manas Koşoy’dan
çocuk sahibi olması için dua istemesi üzerine Koşoy Manas’ın karısı Kanıkey’e
bakarak onun geleceğiyle ilgili tahminde bulunduğu sahne oldukça ilginçtir:
AK (29)
Koşoy sınap dolunu: Koşoy sınayıp huysuzu: Ay, Kanıkey, baykuşum, Hey, Kanıkey, zavallım, Telegeyi teñ eken, Dört dörtlük biriymişsin, On eki müçö keñ eken. On iki uzvun genişmiş, Kayratı kıyın, zaarı küç Pek cesur ve kudretli Şer tuuçu küñ eken... Kaplan doğuracak köleymiş... Bilimi mıktı tuuş eken, Bilimi güçlü sağlammış, Çatkayagı kuuş eken, Bacak arası dar imiş, Kotorup aytsa kebi bar, Çevire söylese sözü var, Tuubas bolçuu ceri bar, Kısır olacak gibi imiş, Mañday söögü kaykı eken, Alın kemiği batıkmış, Baatırdın közü ötkön soñ Batır vefat ettikten sonra Kün körörü taykı eken. Gün yüzü göreceği az imiş. (SK.KA, 44)
AK (29)’un son dizelerindeki Baatırdın közü ötkön soñ, Kün körörü taykı
eken/Batır vefat ettikten sonra, Gün yüzü göreceği az imiş... bu cümlelere dikkat
edecek olursak, anlatıcı dikkatli dinleyiciye/okura destanın ilerleyen bölümlerinde
gerçekleşecek olayları hissettirmektedir.
Tahmin içeren yine başka bir örneğe baktığımızda, Kanıkey’in de aynı Koşoy
gibi gelecekte gerçekleşecek olayları önceden bilerek veya hissederek anlattığı
aşağıdaki AK (30), “her şeyi bilen” veya “Tanrısal anlatıcının” bakış açısından
sunulmasıyla destanın ehemmiyetini bir kez daha artırmaktadır:
AK (30)
Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun eşi Kanıkey Dünüyödöy körünüp,... Dünya kadar görünüp,... Oşo künü bütürgön O günü bitirmiş
217
Kankoruñdun Akolpok Hünharının Akolpok70 Kötörüp alıp oşondo... [A] Eline alıp o anda... Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye Baştatadan biliptir... [B] Tâ başından beri biliyormuş. Bolbos cerin oñdoptur, Bozuk yerini onarmış, Kökötöydün tamaşa Kökötöy’ün törenindeki Sayışına bolcoptur. [C] Çarpışmaya hazırlamış. Kalk içinde Kanıkey Halk içinde Kanıkey Katındıgın bilgizip, Kadınlığını bildirip, Kan Manastın Akolpok Han Manas’ın Akolpok’unu Basıp kelip kiygizip, Yaklaşıp gelip giydirir,.. Asmandan tüşkön bozkise Gökten inen bozkise71 Akolpoktun tışınan Akolpokun üzerinden Kan Manaska kurçatıp: ... Kan Manas’a kuşatıp: ... Kızmatım uşu biliñiz, Hizmetim işte budur biliniz, Işınbay coogo tiyiñiz! [D] Cesaretle düşmanın üzerine saldırın! Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye, Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, Kündüzündö tınç albay, ... Gündüzleri huzurum kaçıp, ... Arstan törö kabılan, Aslan Efendim, kaplanım, Alışaar cakka bolcodum. Çarpışmayı hedefledim. Akolpok casap curgömün, Akolpoku hazırladım, Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Azap salıp bul aşka Azap salıp bu aşa (merasime) Alışaarın bilgemin! [E] Kapışacağını biliyordum! (SK.KA,
59)
AK (30)’da [B] kısmından gördüğümüz gibi, Kanıkey Manas’ın Kökötöy’ün
aşında er sayışa çıkacağını ve yaralanacağını önceden hissetmiş ve ona kurşun
geçirmez Ak olpok’u hazırlamıştır. Destanda bu tür örneklere sıkça rastlanmaktadır.
Bu şekilde zamanda ileriye veya geriye giderek, ayrıca bazı olayları sıkıştırıp,
özetleyerek anlatmak Sayakbay’ı diğer manasçılardan ayıran en önemli özelliğidir.
Sayakbay’ın anlattığı her anlatı kesitinin bir bütünlük içinde taşıdığı ayrı
önem ve anlamları vardır. Örneğin, aşağıda AK (31)’de pehlivan güreşi sahnesindeki
70 Akolpok: kalın pamuklu zırh.
218
Koşoy’un Coloy’u yenip, başından atlaması anlatıdaki olayların gelişmesi için
büyük önem taşıyan bir işlevdir.
AK (31)
Kürmö kiygen kıtaydın Ceket giyen Hıtayın Küçtüülörü kürküröp... Güçlüleri kürkleyip…(SK.KA, 48) Basıp almay bar degen, Yıkıp da üzerine düşmek vardır ancak, Baş attamak cok degen. Başın üzerinden atlamak yoktur. Kötörup urmak bar degen, Kaldırıp yere yıkmak vardır, Köödöngö tepmek cok degen. Göğsüne tekme atmak yoktur. Kızıtalak buruttun Kahrolası Burut’un Bul emine kılganı? Bu yaptığı da nedir? Kara kıtay mancu curt Kara Kıtay Mancu milleti Baarı katar ceeligip,.. Hepsi birden kudurup,... Ongurañdap mancular, Hiddetlenip Mancular, Oroy-oroy kep urdu, Kaba kaba konuştu, Uruşka kagar doolbas Savaşta çalınacak davullar Doolbastı bek urdu... Davulları çalıştı... (SK.KA, 48)
AK (30)’daki ayrıntı, Kırgız halkı ve Hıtaylar arasında sonradan gelişecek
savaşın nedenlerinden sadece bir tanesidir. Bu anlatı kesitinin anlamından yola
çıkarak AK (31)’i de bir önceleme olarak kabul etmek mümkündür.
Bu savaşı tetikleyen sebeplerden bir tanesi de at yarışı oyununda Kırgızların,
daha doğrusu Manas’ın Akkula’sının yarışı kazanması dolayısıyla bu rezilliğe
dayanamayan ve önceden de Kırgızlara karşı kin besleyen Mancu, Hıtay halkının bu
sebepten dolayı çıkaracağı kavganın tasvir edildiği kesittir. Bu anlatı kesiti sonra
olayların büyüyüp savaşa dönüşmesi ile ilgili tahminde bulunulan bir tür önceleme
yöntemiyle anlatılmaktadır (aşağıdaki AK (32)’de önceleme olarak belirlediğimiz
kısım kalın harflerle yazılarak ve altı çizilerek belirtilmiştir):
71 Bozkise: boz kese para vb. şeylerin içine konulduğu kesenin bulunduğu kuşak.
219
AK (32)
Munu mınday taştaylı, Bunu böyle bırakalım, At çabılgan külük bar, Yarışta koşturulan at küheylan var, Kapır menen musulman Kâfir’in ve Müslüman ‘ın Sala turgan bülük bar. Yapacakları bozgun var. At aydatıp cibergen Atın peşinde gönderdiği At Maaniker külük bar. At Maaniker küheylan var'. Kıyabın kılsa kıtaylar Yeri gelse Hıtaylar’ın Kıla turgan tülük bar. Edecekleri zorbalık var. Köp cañcaldın başı bar, Çok kavganın başı car, Kökötöydün aşı bar... Kökötöy’ün aşı var… Kök cal Bakay söz baştap, Bozkurt Bakay söze baştadı, Koyo berdi kıygaçtap: Ve biraz da yan baktı: Izalandı Koñurbay, Arlandı [o an] Koñurbay, Uyat boldu kan Coloy,... Utanç durumda kaldı Han Coloy, Takır öldü Tükübay. Tamamen perişan oldu [utançtan]
Tükübay. Uşu kelgen cıyınıñ İşbu geldiğin toplantı, Kan Kökötöy aşıdır, Han Kökötöy’ün aşıdır [yoğaşı], Abaylasak, kalayık, Dikkat edelim, millet, Kalıñ çırdın başıdır. Büyük bir, kavganın başıdır. (SK.KA,
66)
İtalik yazı ile işaretlediğimiz Sala turgan bülük bar/Yapacakları bozgun var;
Kıla turgan tülük bar/Edecekleri zorbalık var cümlelerinde sala turgan, kıla turgan
yapıları – a/-e/-y + turgan biçimli sıfat fiiller ile ifade edilmiştir. Dil bilgisinde
gelecek zaman anlamlı sıfat fiiller yüklem olarak belirsiz gelecek zaman anlamında
kullanılırken, sıfat-fiil olarak gelecekte olacak olan veya gerçekleşmesi gereken bir
eylem anlamını bildirir (Davletov vb. 1980: 179).72
Sonuç olarak, konuyu oluşturan olayın geriye ve öne gitme yöntemleri zaman
kavramı ile sıkı ilişkili olarak çözümlenmiştir. Bu bölümde araştırma konumuzu
oluşturan gerileme, önceleme gibi zaman sapmaları yukarıdaki örneklerde görüldüğü
72 Türkiye Türkçesinde de sıfat fiil, sayı ve şahsa bağlı fiil çekimine girmeyen, fakat aldığı eklerle fiilin zamana bağlı olarak taşıdığı kavramı sıfatlaştırdığından kendisinde sıfat ve fiil niteliklerini birleştiren fiil şekli (Korkmaz 2003: 189) olarak tanımlanmaktadır; Fiilin gelecek zamana bağlı olarak sıfat ve ad gibi kullanılan biçimi. Türkçede gelecek zaman sıfat fiili -acak, -ası ekleriyle kurulur:... (Korkmaz 2003: 98).
220
gibi, anlatının “bütünü ile alındığında esas zamandan geriye çekmek bunların yanı
sıra kahramanların (baş kahraman değil) hatırat, anı (monolog, diyalog) şeklinde,
geleceği tahmin etme, düş görme yöntemi ile de verilir. Kahraman zamanın tam
ortasında durmaktadır. Zamanın hepsi bunun etrafında toplanmıştır. Zaman kendi
kendine hareket etmez, onu hareketlendiren kahramanın yaptığı hareketler ile onun
dışındaki zaman ölçütleridir (destancı zamanı, dinleyici zamanı, destan sonundaki
hareketin dışındaki zaman vb.) (İbrayev 1998: 128).
Böylece, anlatı zamanları çözümlemesinde öykü zamanında olayların
zamansal sıralanmasının anlatı zamanına aktarılması durumunu çözümlemekle kesin
bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Zamanı teşkil eden anlatının süresi, yani
anlatım süresi ile okuma süresi; öykünün anlatıda kaç kez anlatıldığı, yani anlatı
sıklığı, hız sapmaları gibi zamansal bozukluklar anlatı zamansallığını etkileyen diğer
özelliklerdir.
3.1.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra
3.1.3.1. Destancı Zamanı
Destancı zamanı, yukarıda da belirttiğimiz gibi destanın anlatıldığı zamandır. Ancak,
burada önemle belirtmeliyiz ki, destanın anlatıldığı zaman, destanın ilk anlatılmaya
başladığı zaman anlamına gelmemelidir. Destancı zamanına, bu bakımdan, yukarıda
3.1. Sıra bölümünün giriş kısmında belirttiğimiz gibi, yazılı edebiyattaki anlatı
zamanı ile eşdeğer olarak bakılmalıdır. ÇV.KA’da destancı zamanı, destanın ilk
başında Kökötöy ile ilgili tanıtıcı bilgilerin verildiği anlatı kesitinde karşımıza
çıkmıştır.
221
AK (33)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış, Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Nogay Curttun başı eken. Halkının başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy denen hanınız Emi, alattap ötmöy boluptur. Şimdi, dünyaya gözünü yummak
üzereymiş (ÇV.KA, 10)
AK (33)’te destancı, şimdiki zamanda bulunarak, geçmişte olan bir olayı, Kökötöy
hanın öyküsünü anlatmaktadır. Destancı bu kesitte eken yardımcı fiili ve –IptIr/-
UptUr (Ttü. –mIş/-mUş) belirsiz geçmiş zaman işaretleyicilerini tercih etmiştir.
Çünkü destancı bu olayı ne görmüştür, ne de yaşamıştır. Ancak, bu parçanın
hacminde görüldüğü gibi, kalabalık Nogay halkının başçısı ve halkın en uzun
yaşayan hanı olan Kökötöy’ün geçmişi ile ilgili bilgiler sadece 7 satırla sınırlı
kalmıştır. Bu tür eşit olmayan zaman dilimlerine ÇV.AK’da çok sık rastlamak
mümküdür (Bunun için ayrıca bkz. 3.2. Süre; 3.2.3.1. Anlatı Hızı).
Destancı, bu parçada zamanı çeşitli şekilde ayarlamıştır. Kendi zamanına
işaret eden parçaları genelde yukarıdaki AK (33)’te olduğu gibi belirsiz geçmiş
zaman çekimini kullanırken, bazen de gelecek zamana işaret eden istek kipini tercih
etmiştir. Destancı zamanına işaret eden istek kipinin kullanımına ancak destanın
sonunda rastlanmıştır:
AK (34)
Mından kiyin cakşılar, Bundan sonra halkın iyileri, Manastayıñ baatırga Manas gibi kahramana Bir bataa bolsun da... Bir hayır dua olsun da...
(ÇV.KA, 88)
Bu tür nefes alma zamanı biçiminde beliren destancı zamanlarına ÇV.KA’da
sıkça rastlamak mümkündür. Bununla çeşitli zamanda ve çeşitli mekânda gelişen
222
olayları birbiriyle bağladığı gibi, değişik karakterler arasında geçen konuşmaları da
birbirinden ayırmak için nefes alma zamanı tekniğine başvurmuştur.
AK (35)
Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom...[A] Başından aşağı dolaşıver, yiğidim… Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz73 kalabalık Noğay Düñgüröp tüşüp kaldı deyt,... [B] Gürültüyle bastılar,... - Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum, - Talihsiz kalabalık Noğay, halkım, Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülüm caman boşodu. Gönlüm çok gevşedi. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum..,[C] Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ,…
Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık Kerez sözün aytıptır emi:.. [D] Vasiyetini söylemiş artık... - Menin közüm ötkön soñ, curtum, - Beni, vefat ettikten sonra, halkım Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, Kımız menen cuudurup, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... [E] Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA, 11)
AK (35)’te anlatıcı zamanı ve karakter zamanının; aynı zamanda destancı
zamanı ile destan zamanının birbirini izlemesiyle oluşan Kökötöy hanın monologu;
Bokmurun’a iletmesi için Baydın oğlu Baymırza’ya söylediği vasiyeti söz
konusudur. ÇV.KA’da anlatıcı, AK (35)’te olduğu gibi destan zamanı ile destancı
zamanı ayrımını iki farklı dil bilgisel zaman işaretleyicileriyle sağlamıştır. Destancı
73 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; kuzey; talihsiz” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.
223
zamanı genelde geniş zaman ve belirsiz geçmiş zaman çekiminde kullanılırken,
destan zamanında ise yerine göre görülen geçmiş zaman, şimdiki ve gelecek zaman
çekimi tercih edilmiştir. Buna göre AK (35)’te [A] kısmı – A + şahıs eki (aytamın)
biçiminde ve hâle işaret eden kire kör emir kipiyle verilerek destan zamanına, [B]
kısmı -yt basit şimdiki zaman işlevi ile kesin gelecek zaman ekiyle destancı
zamanına, [C] kısmı -DI’lı görülen geçmiş zamanı eki alarak, tekrar destan zamanına
işaret ederken, [D] kısmında -IptIr ekli belirsiz geçmiş zaman eki alarak, tekrar
destancı zamanı karşımıza çıkmaktadır. [E] ise tekrar destan zamanına işaret eden
kısımdır.
Bunların dışında Çokan Valihanov’un derlediği bu parçanın sonunda
Manastın bu sapardagısı tamam boldu ‘Manas’ın bu seferkisi bitti’ ifadesi yer
almıştır ki, bu da Çokan Valihanov’un zamanına, yani bir tür yazar zamanına işaret
etmektedir. Buna bağlı olarak, Valihanov’un yazma zamanı olarak
belirleyebileceğimiz bir zaman dilimi de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Valihanov’un
Manas’ın Kökötöydün Ölümü ve Aşı bölümünü ne zaman yazıya geçirdiği ile ilgili
olarak, onun günlüğünde belirttiği 26 Mayıs 1856 tarihinde değil, daha sonraları,
Kırgız topraklarını gezip, sözlü kültürüyle yakından tanıştıktan sonra yazılmış olması
ile ilgili R. Sarıpbekov’un (1994: 5) görüşleri yazma zamanını belirleme konusunda
çok ilginçtir. Ayrıca, R. Sarıpbekov, Çokan Valihanov’un derlediği Kökötöydün
Aşı’nın 1994 yılındaki baskısının önsözüne yazdığı yazısında Çokan’ın derlediği
yukarıdaki parçayı Radloff’un derlediği Manas destanıyla karşılaştırarak, yazıya
geçirenin Valihanov’un bizzat kendisi olmadığı görüşünü savunmuştur.
Sarıpbekov’un Margulan’ın (1972: 32) görüşlerine dayanarak dile hâkim olmayan
birinin bir sözlü kültür ürününü, özellikle destan gibi şiire dayalı anlatı türleri söz
224
konusu olduğunda, yanlış yapmadan yazabilmesi imkânsız olduğunu, ancak
Çokan’ın derlediği Kökötöydün Aşı o zamanın şartlarına göre çok ileri düzeyde
yazıldığını, bunu Çokan değil de Arap alfabesiyle, okur yazarlığı iyi olan, Kırgızların
yazı dilini, sözlü kültürünü iyi bilen Kırgızlardan birine yazdırtmış olabileceğini
belirtmiştir (1994: 5). Ayrıca, Sarıpbekov, bu kanıya, Radloff’un derlediği Manas’ta
aynı kelimenin farklı biçim ve şekillerde rastladığı gibi, bazı kelimelerin de yanlış
yazılmış olduğuna dayanarak varmıştır.
Ancak, bütün bunlar hem o zamanın Çarlık Rusyasının, hem de daha
sonraları Sovyet Rusyasının yürüttüğü ulusal dil politikasının uydurmalarından başka
bir şey değildir. Burada bizim ilgilenmemiz gereken ve dikkat edilecek önemli husus,
bu varyantın kimin tarafından kağıda geçirildiği değil, Ong’un (1995) önemle
üzerinde durduğu, sözlü kültür ile yazılı kültürün zamanla birbirinin içine girerek
devam edilmesi konusudur. Buna bağlı olarak, burada okur zamanıyla karşı karşıya
kalmış oluruz. Okur zamanının hızı da doğal olarak, sayfalar, paragraflar, satırlar ve
kelimelerle ölçülebilen bir zamandır.
3.1.3.2. Destan Zamanı
Destan zamanı, yukarıda bir çok kez belirttiğimiz gibi destanda anlatılan olay ve
karakterlerin bulunduğu gerçek fizikî veya kurmaca fizikî zamandır. Ele aldığımız üç
destanda da aynı konuyu seçtiğimiz için, içerdiği konular da aynıdır. Buna göre,
ÇV.KA’nın da destan zamanı geçmişte, Manas zamanında olan Kökötöy hanın yoğ
aşının verildiği zamandır. ÇV.KA parçasında, Sayakbay’ın yukarıdaki iki
parçasından farklı olarak, destancının kesin tarihî zaman işaretleyicilerinden olmasa
da parçaya nispeten kesinlik kazandıran sözlüksel zaman işaretleyicilerinden sıkça
225
yararlandığını görebiliriz. Aynı zamanda, Sayakbay anlatısında olduğu gibi, ÇV.KA
parçasında da destan zamanı nesnelerde, şahıslarda, olay ve yerlerde kendi ifadesini
bulmuştur. Daha çok olaylarda beliren zamanlara ve olayların destancı tarafından
hangi sözlüksel ve biçim bilgisel zaman işaretleyicileriyle verilmiş olduğuna dikkat
ederek, destan zamanını tespit etmemiz mümkündür. Destan Kökötöy handan haber
vermekle başlar. Ancak, AK (36)’da görüldüğü gibi, destan zamanında uzun yıllar
süren bu zaman dilimini destancı eksiltiye uğratarak, sadece 5 satırda anlatmakla
yetinmiştir. (Bu tür eşit olmayan zaman dilimleri için bkz. 3.1. Sıra, 3.1.3.3. Zaman
Sapması ve 3.2. Süre, 3.2.3.4. Eksilti)
AK (36)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık , bu dünyadan geçecek
olmuş (ÇV.KA, 10).
AK (37)
- Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum, - Kuzeydeki kalabalık Nogay, halkım, Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum,
halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Ben yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum... Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ...
(ÇV.KA, 11)
AK (38)
Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin,
bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır,… Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır,
226
A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki ya şı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır,… O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır,
O zaman halı kilim seresin, bahadır,
Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır.
Benim yerime kağan yapasın, bahadır. (ÇV.KA, 12-13)
AK (39)
O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır,
Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,
Mına Anciyanga toyungan, İşte bu, Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını
kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... Borcumdan hemen kurtuluver...
(ÇV.KA, 13)
AK (40)
Kökötöydöy hanıñız Kökötöy adlı hanınız Eki bir közü süzüldü, İki bir gözü süzüldü, O-o, kıyamat közdöp üzüldü. Ya, kıyamete doğru gitti
(ÇV.KA, 14).
AK (36)’dan AK (39)’a kadar olan kesitlere sırayla baktığımızda koyu olan
hem sözlüksel hem de biçim bilgisel zaman işaretleyicilerinden de görüldüğü gibi
Kökötöy hanın hanlık, yurt başılık yaptığı eski dönemden başlayıp, Kökötöy’ün cüz
tokson toguz caşadım ‘yüz doksan dokuz’ yaşadım, menin közüm ötkön soñ ‘ben
vefat ettikten sonra’ demesiyle beliren ve AK (40)’ın son dizesinde anlatıldığı gibi
Kökötöy’ün ölümüne kadarki olaydan bahsedilmiştir; yani yaklaşık iki asırlık bir
olay zamanı söz konusudur. Bundan sonraki kesitler, genelde, Kökötöy’ün
vefatından sonraki olaylardan ibarettir.
227
AK (41)
Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, Beri bolso beş miñdey En az beş bin kişi kadar Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuş kunanı74... (ÇV.KA, 14) Kunan kelip turgan deyt, Kunan girmiş koşuya der, Emi, koñur salkın küz menen İşte, sonbaharın son günlerinde
AK (42)
Bir kündorü bolgondo Günlerden bir gün olduğunda Altı caşar Bokmurun Altı yaşında Bokmurun At tokunup kalıptır. Ata binmeyi öğrenmiş. Ceti caşar Bokmurun Yedi yaşında Bokmurun Moldo okunup kalıptır. Kitap okumayı öğrenmiş
(ÇV.KA, 16)
AK (41)’de Kökötöy’ün kırk aşının ne zaman verildiğine dair ipuçları
verilirken, AK (42)’de ise yoğ aşının düzenleniş tarihine dair ipuçlarının
bulunduğunu görmekteyiz. Burada AK (38)’deki Kökötöy’ün sözlerini (Arı bir bolso
eki cıl, batır, Beri bolso bir-eki caşı bar..., O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır,...
han kötörüp ala kör, batır ‘Olsa, olsa iki yıl var, bahadır, Çocuğun bir iki yaşı var..,
O zaman halı kilim seresin, bahadır,... kağan yapasın, bahadır’) ve AK (42)’de koyu
olarak belirttiğimiz sözlüksel zaman işaretleyicilerini karşılaştırarak, aradan bir iki
yıl geçmiş olduğunu saptayabiliriz. Bunlara dayanarak ve destanın sonraki
kesitlerinde yer alan Genç Aydar’ın Kökötöy’ün yoğ aşına misafirleri yaklaşık bir yıl
içinde davet edip gelmesinden yola çıkarak Kökötöy hanın yoğ aşındaki destan
zamanının iki ile üç yıl arasında değişen bir süreyi ele aldığını söyleyebiliriz. Ancak,
ÇV.KA’da destan zamanına işaret eden kesitler bunlarla sınırlı değildir. Aşağıdaki
kesitlerde görüldüğü gibi, bazen karakterlerin anıları biçiminde, bazen de anlatıcının
geriye dönüşü biçiminde beliren farklı zaman dilimleri de ortaya çıkmıştır.
74 Kunan: üçüncü yaşına basmış olan tay.
228
AK (43)
Maaniker cayın surasañ, Maaniker hakkında sorarsan, Keçe Baygarı suusun baskanda,
Dün Baygarı suyunu geçtiğimizde,
Keçe Talgarı suusu taşkanda, Dün Talgarı suyu taştığında, Keñ-Mecenin suusu Keñ-Mece’nin suyu Kalıbınan aşkanda,.. Kalıbından aştığında,... Keçe Türkstan karay çapkanda Dün Türkistan’a doğru
çaptığımızda Tümön koldon bir çıkkan Binlerce ordudan bir çıkan Astındagı Maaniker. Altındaki Maaniker. Eç önörün körbodüm Hiç hünerini görmedim, Andan bölök eç sırın albadım, çorom...
Ondan başka hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim...
AK (44)
Böyön, Böyön, Böyön han Böyön, Böyön, Böyön han Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, Çayan handan Kara han, Çayan handan Kara han, Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, Cakıp han uulu Manas han... Cakıp han oğlu Manas han... On törtünö kelgende On dörtüne geldiğinde Ordo buzup üy çapkan. Sarayı bozup evi yıkan On beşine cetkende, On beşine bastığında, Orçun curtka baş bolgon, Pek çok halka başçı olan,
AK (43) ve AK (44)’te Bokmurun’un konuşmalarıyla anlatı şimdisi olarak
kabul ettiğimiz Kökötöy’ün aşından daha eski zamanlara; ilkinde söz konusu halkın
Altay’dan kovulup, Türkistan’a doğru gitmesiyle ilgili bilgiler verilirken, ikincisinde
Manas’ın genç yaşta han olup, güçlü kuvvetli devlet kurduğu dönemlere işaret
etmiştir. Bunlar ve AK (37)’de Kökötöy’ün tün tüşkön nogoy ‘kuzeydeki Nogay’
ifadesi de Kuzeyde Nogayların gittikçe çoğalarak güçlü devlet kurdukları Nogaylı
devrine işaret etmektedir. Bu zaman ve uzam işaretleyicilerinden yola çıkarak, destan
zamanını bir yandan XIII-XVII. yy’lar arasına yerleştirmek mümkünken (bunun için
bkz. Karatayev 2003: 145), diğer yandan da Moldobayev’in işaret ettiği gibi Kırgız-
Nogay etnik ilişkilerinin Nogaylı döneminden daha önce de var olduğunu belirlemek
mümkündür.
229
3.1.3.3. Zaman Sapması
Çokan’ın anlatıcısı Kökötöydün Aşı parçasını bizim anlatı şimdisi olarak
belirlediğimiz asıl aş olayına göre bir gerileme ile başlatmıştır.
AK (46)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin kaşıymış, Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek
olmuş (ÇV.KA, 10).
Bu parçanın (AK 46) bir gerileme olduğu, parçanın son dizesinde italik olarak
belirtilen sözlüksel zaman işaretleyicisi emi ile ve dil bilgisel zaman işaretleyicisinin
değişiminden; eken yardımcı fiili ile verilen belirsiz geçmiş zamandan – y zarf fiili +
–ıptır ekiyle verilen rivayet birleşik zamanına değişiminden anlaşılmıştır. Bununla,
anlatıcı, geçmişin beyanından anlatı şimdisine geçişi sağlamıştır. Bu tür
gerilemelerin yanı sıra ÇV.KA’da öncelemeli kesitler de bulunmaktadır.
AK (47)
Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.
Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.
Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. [A] Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbiz Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... [B] Elinden alacakmış meğer...
(ÇV.KA, 44)
Burada daha aşın başında Akkula’yı betimlerken, anlatıcı, önceleme tekniğine
başvurarak, birden sonradan olacak olaydan haber vermiştir. Gerileme tekniğiyle
230
anlatıcı dinleyicisi için belirsiz olan, karanlıkta kalan konuları açığa kavuştururken,
önceleme tekniğini kullanarak, dinleyicide merak uyandırmış, bu şekilde
dinleyicisinin daha zinde kalmasını, saatlerce, bazen de günlerce anlatılan destandan
bıkmamasını sağlamıştır. ÇV.KA’da destancı bu şekilde bazen geriye dönerek, bazen
de geleceğe atlayarak zaman sapması tekniğinden mükemmel bir şekilde istifade
etmiştir.
3.1.3.4. Gerileme
ÇV.KA parçasında destancının gerileme tekniğine sıkça başvurduğunu daha önce de
belirtmiştik. Çokan’ın manasçısı gerilemelere genelde bir karakter ile ilgili tanıtıcı
bilgiler verirken, başka bir ifade ile belli bir şahsı veya durumu betimlerken
başvurmuştur. Örneğin, aşağıdaki anlatı kesitinde (AK (48)’de), Kökötöy han
ölmeden önce yoğ aşını Manas’ın idare etmesini vasiyet ederken, Manas ile ilgili,
Manas’ın atalarına kadar sayarak ve bu şekilde onun geçmişine dönerek, zamanda
gerilemeli biçimde tanıtıcı bilgiler aktarmıştır:
AK (48)
O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır, [A] Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,
Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... [B] Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... [C] Borcumdan hemen kurtuluver...
(ÇV.KA,13)
AK (48)’de Kökötöy anlatı şimdisinde [A]’da bulunurken, birden Manas’ın
geçmişine giderek, gençlik çağındaki kahramanlıklarına [B]’ye değinmiş, sonra
231
tekrar anlatı şimdisine [C]’ye dönmüştür. Bu gerileme kısmı [B] dil bilgisel –gan
sıfat fiil ekiyle sağlanmıştır.
AK (49)
Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. [A]3 Artık, bu dünyadan geçecek olmuş.
(ÇV.KA, 10) — Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver75; yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal76 kısrak bağlattım yiğidim, Men Bay kımızım çaykalttım, çorom..,
Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim..,
Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim, yiğidim, Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom. [B]4 Başından aşağı dolaşıver, yiğidim. Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz77 kalabalık Noğay Düñgüröp tüşüp kaldı deyt. [C] 5 Gürültüyle bastılar (ÇV.KA, 11) —Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum,
- Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,
Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum. [D] 6 Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ... Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık
75 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur. 76 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 77 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; talihsiz ve Kuzeydeki” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.
232
Kerez sözün aytıptır emi:.. [E] 7 Vasiyetini söylemiş artık... (ÇV.KA, 11) —Menin közüm ötkön son, curtum, - Beni, gözüm geçtikten78 sonra, halkım Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, Kımız menen cuuduruñ, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... Ak saraya koyunuz. Küngö bakkan kök saray, Güneş’e bakan mavi saray, Kök saraylap koyo kör. Mavi saraya koyunuz... (ÇV.KA, 11) Oo, curtum, kızmatker bolup tura kör. Ey, halkım hizmetkâr olup duruver, Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. [F] 8 Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır. Başıboşları topladım halk yaptım, bahadır Kulalı salıp, kuş kıldım, batır, Ak doğanla avlandım, kuş yaptım, bahadır, Kurama cıyıp el kıldım. [G] 1 Muhtelif boyları topladım, millet yaptım. Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... [H] 9
İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA, 12)
Oo, menin bir közüm ötkön soñ, [I]10
Ya, ben vefat ettikten sonra,
Taap bir algan Bokmurun, batır,[j] 2 Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin, bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır, Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır, A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır, O zaman halı kilim seresin, bahadır, Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır. [K] 11
Benim yerime kağan yapasın, bahadır. ÇV.KA, 12-13)
78 Gözüm geç-: Kırgız Türkçesindeki közü öt- birleşik fiili, vefat etmek anlamında kulanılır.
233
AK (49)’da anlatıcı, Kökötöy hanın ölmek üzere olmasından haber vermekle
başlamıştır. Anlatı şimdisinde [A]’da bulunan anlatıcı söz sırasını, aynı zamanda da
anlatıcılık görevini [B]’de karaktere, yani Kökötöy hana aktarmıştır. Bu kısım anlatı
şimdisine göre bir içsel gerilemedir. [B] kısmında Kökötöy durumunun çok kötü
olduğunu söyleyip, Aydar’a bütün halkı vasiyet aşına davet etmesi için kendisi
gönderir. Sonra anlatı düz krnolojiyi takip ederek, öyküdeki oluş sırası ile anlatı
sırası birbirine kısmen örtüşmüştür. [C] kısmında sözü anlatıcı tekrar kendisi almış,
tüm halkın aşa gelmesinden bahsetmiştir. [D]’de sözü tekrar Kökötöy alır ve bu sefer
durumunu halk önünde anlatır. Sonra [E] kısmında kısa özetleme biçiminde
Kökötöy’ün vasiyet aşında çok et pişirtip, vasiyet aşını verdiğinden haber vererek,
önceki kısmı, [D]’yi, vasiyetini anlatacağı bir sonraki kısma [F]’ye bağlamıştır.
Buraya kadar görüldüğü gibi anlatı şimdisini gerilemeli kısım takip ederek,
Genette’in zikzag olarak nitelendirdiği formüle zaman bakımından değil, ses
değişimi bakımından tam tamına uymaktadır. Ancak, bundan sonraki kısımda buraya
kadarki [B] ve [D] kısımlarından daha farklı, daha uzaktaki geçmişe gidilmiştir.
Sonra [H] kısmında tekrar içsel gerilemeli anlatıya dönülmüştür. Böylece, zikzag
modelinin her anlatı için hiçbir değişiklik olmadan uygulanabilen bir formül
olmadığı anlaşılmış olmaktadır. Bu tür gerilemeli kısım ile anlatı şimdisinin birbirini
izlemesi, ayrıca, anlatıcı sesi ile karakter sesinin birbirini izlemesi, neredeyse
ÇV.KA’nın sonuna kadar devam etmiştir.
AK (49)’un zamansal yapısını incelediğimizde, anlatıda dizilen zaman sırası
A, B, C,... olarak işaretlenirken, öyküde oluş sırası 1, 2, 3... şeklinde işaretlenmiştir.
Bunlara anlatı sırası A, B, C, D, E, F, G, H, İ, J ve K olmak üzere 11 kısma
ayrılırken, öykü sırası 3, 4, 5, 6, 7, 8, 1, 9, 10, 2, 11 olmak üzere yine on kısım
234
bulunmaktadır. Bu ikis zaman eksenindeki sıralamayı bütünleştirecek olursak,
aşağıdaki gibi modeli elde edebiliriz:
Şekil 5. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A3 – B4 – C5 – D6 – E11 – F7 – G1 – H8 – I9 –J2 – K10
Bu formülden görüldüğü gibi, anlatıcı sesi ile Kökötöy’ün sesi zikzag
şeklinde birbirini neredeyse sonuna kadar izlemiştir. Zaman bakımından öyküde oluş
sırası ile anlatıdaki diziliş sırasını karşılaştırdığımızda anlatının öyküdeki oluş
sırasına göre bir önceleme ile, [A] ile başlamıştır. Sonra anlatı [G]’ye kadar
neredeyse düz kronoloji biçiminde devam etmiş, [G] kısmı AK (49)’a göre bir dışsal
gerilemedir. Sonra tekrar olaylar kendi sırasına oturmuş, [İ] kısmında yine bu kesite
göre dışsal gerileme sayılan geçmişte Kökötöy’ün Bokmurun’u bulması olayına
değinilmiştir. ÇV.KA’da anlatıcı böylece, destan anlatısını, tüm sözlü kültür
geleneğine has bir yöntemle, genellikle düz kronolojiye uyarak anlattıysa da, zaman
zaman karakterlerin anıları biçiminde geriye giderek veya öne zıplayarak, zaman
sapmalarından çok başarılı şekilde istifade etmiştir.
3.1.3.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı
ÇV.KA’da anlatıcı, yukarıda 3.1.3.3. Zaman Sapması başlıklı bölümde belirttiğimiz
gibi, destanda bir geriye, bir ileriye giderek ve bu şekilde zamanda çeşitli oynamalar
yaparak anlatmıştır. Bir zaman sapması, kendisi için ayrılan kesitten belirli bir
zamana kadar uzanabilir ve uzandığı süre içerisinde belirli bir uzunluktaki öyküyü
kapsayabilir. Bunlardan ilkine Genette, zaman sapmasının uzanımı, ikincisine de
235
zaman sapmasının kapsamı adını vermiştir. ÇV.KA’nın zaman sapmalarının
uzanımını tespit etmek için aşağıdaki gerilemeli anlatı kesiti en uygun örnektir:
AK (50)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başı gibi Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. [A] Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. [B] Artık, bu dünyadan geçecek olmuş. — Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver79;
yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. [C] Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal80 kısrak bağlattım
yiğidim, Men Bay kımızım çaykalttım, çorom., [D]
Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim.., (ÇV.KA, 10).
Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim,
yiğidim, Kerez sözüm aytamın, çorom. [E] Vasiyet sözümü söyleyeceğim,
yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom... [F] Başından aşağı dolaşıver, yiğidim… Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz81 kalabalık Noğay Düñgüröp tüşüp kaldı deyt,... [G] Gürültüyle bastılar —Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum, - Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,
79 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur. 80 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 81 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; tahilsiz” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.
236
Kökürögüm dart aldı, [H] Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. [İ] Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum.[J] Ben bu dünyadan geçecek oldum,
halkım Men cüz tokcon toguz caşadım [K] Ben yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum..,.. [L] Yanak kemiklerim gevşedi, halkım
..,.. (ÇV.KA, 11)
AK (50)’de olay ÇV.KA’na göre gerilemeli olarak belirlediğimiz Kökötöy
hanın kalabalık Nogay halkına han olduğu dönemden başlayarak anlatılmıştır. Bu
kısım aynı zamanda ÇV.KA’na büyük gerilemeli kesit sayılan AK (50) kesitine göre
de bir gerileme görevini yapmaktadır. Bu durum gerilemeli veya öncelemeli kesit
olarak tespit ettiğimiz kesitlerin aslında göreceli, bulunduğu yere göre gerileme,
önceleme veya anlatı şimdisi olarak algılanılanması gerektiği gerçeğini açığa
çıkarmaktadır. ÇV.KA parçasında ayırdığımız her kesit kendi içinde de gerilemeler,
anlatı şimdisi veya öncelemelerin bulunabileceği karmaşık yapıdan oluşmuştur.
AK (50)’nin zamansal yapısını ortaya çıkararak, zaman sapması yaşanan
yerlerin uzanımını tespit edecek olursak; [A], bu kesit için anlatı şimdisi olarak kabul
ettiğimiz [C] kısmına göre bir gerilemedir, [B] bu kesite göre önceleme, burada daha
gerçekleşmemiş, ileride olabilecek bir olay, yani Kökötöy hanın ileride ölebileceği
anlatılmıştır, bu kısmın AK (50)’ye göre bir önceleme olduğuna sözlüksel zaman
işaretleyicisi emi ve ötmöy boluptur ‘geçecek olmuş’ sözcük öbeğinin dil bilgisel
rivayet birleşik zamanı da işaret etmektedir. [D] kısmı hâle işaret eden emir kipinden
(mine kör, kire kör, ayt ‘biniver, giriver, söyle’) de anlaşıldığı gibi anlatı şimdisidir.
[E] –A +mIn ekiyle bir gelecek zamana işaret etmektedir, dolayısıyla öncelemedir.
[F] yine anlatı şimdisi, [G], [F]’e göre daha farklı bir anlatı şimdisi, daha doğrusu
anlatıcının şimdisidir. Burada araya anlatıcı girerek, olayın akışını bozmuş, artık
başka düzeydeki anlatı şimdisine geçilmiştir. [H]’te tekrar olayın akışı yerine oturur.
Kökötöy artık gelenlere vasiyetini söylemeye başlamıştır. [İ], [H] ile eşzamanlı anlatı
237
şimdisi. [J] bir tür öncelemedir, gelecek zamanın hikâyesi çekimli ötmök bolgomun
‘geçecek oldum’ birleşik fiilinden de anlaşıldığı gibi bir tahmin içermektedir. [K] ile
anlatı şimdisine geri dönülmüştür. [L], [K] ile eş zamanlı anlatı şimdisidir.
Bu karmaşık yapılı büyük gerileme kısmındaki zaman sapmasının uzanımı
[K] kısmında açıkça ifade edilmiştir. Buna göre AK (50)’nin zaman sapması kapsamı
yaklaşık iki asırdır. Yaklaşık 200 yıllık bu geçmiş destanda ancak 7 satırla
verilmiştir. Buradaki çözümlemede söz konusu sadece bu kesit olduğundan, yaklaşık
200 yıla uzanan bu öyküde Kökötöy’ün han olduğu zamandan sonrası anlatıldığı ve
ne zaman han olduğuna dair zamansal işaretler belirtilmediğinden bu zaman
sapmasının kapsamı örtük kalmıştır. Bununla birlikte tamamıyla belirsiz de değildir
diyebiliriz. Zira, ÇV.KA’da Bokmurun, Manas gibi hanların han seçildiği yaşlar 7 ile
14 yaşları arasında değişmektedir. Bunlara kıyaslayarak, Kökötöy’ün de yaklaşık bu
yaşlarda han olduğunu düşünecek olursak, bu zaman sapmasının kapsamını yaklaşık
180-190 yıl olarak saptayabiliriz. 180-190 yıllık bu geçmiş de anlatıda ancak 171
satıra, sayfa ile belirtecek olursak 4,5 sayfaya sığdırılmıştır. Destancı bu tür
gerilemeli veya öncelemeli anlatı tekniklerine destanda sıkça başvurmuştur. Destancı
önemsiz gördüğü, söylemek istemediği kısımları bir yandan eksiltiye uğratarak,
sonradan yerine göre anı, hatırlama biçiminde geriye dönerek verirken, diğer yandan
da dinleyicide merak unsuru uyandırmak için önceleme tekniğine başvurarak, bu
şekilde zaman sapmalarından ustalıkla yararlanmıştır.
3.1.3.6. Dışsal ve İçsel Gerileme
Her zamansal sapma anlatı şimdisi olarak belirlenen anlatıya göre zaman bakımından
ikincil bir anlatı meydana getirir. ÇV.KA’nın genelde dışsal gerilemeli kesitleri
238
birincil anlatıya göre zaman ve konu bakımından ikincil, üçüncül anlatılar olarak
karşımıza çıkmıştır. Örneğin, AK (51)’de destancı dışsal gerilemeli anlatı
tekniğinden yararlanarak, birincil anlatı, aynı zamanda anlatı şimdisi olarak
belirlediğimiz Kökötöy hanın yoğ aşı ile doğrudan ilişkisi olmayan ikincil bir
anlatıyı; Er Töştük’ün yer altında geçirdiği olaylarla ilgili anlatıyı meydana
getirmiştir. Birincil anlatıda genelde nesnel bakış açısı ve tanrısal anlatı söz konusu
iken, AK (51) öznel bakış açılı, birinci kişi anlatısı, Genette’in ifadesi ile, özöyküsel
anlatı olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kesitte birincil anlatı, anlatıcının nakledici
ifadesi olan [A], [C] ve [D] kısımlarıdır:
AK (51)
Töştük aytat: [A] Töştük söyler: — Oo, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, Keçee Karacorgo azgırgan, Dün Karacorgo kandırdı, Keçee celmoguzdun özü Dün cadalozun kendisi Cer astında cazgırgan Yer altında yanılttı. Kırk kabat temir üydün içine,. Kırk kat demir evin içine, Anda salıp taştagan... Oraya beni kapattı... … Cazı-kışı bolgondo, Yazı-kışı geçtiğinde, Üçünçu cılga kalganda,... Üçüncü yıla dayadığında,... Andan arı çıkkanmın, Oradan öteye çıkmıştım, İt içpestin Ala-Köl, İt içmezin Ala-Göl Suu tübünö tüşkönmün. Su dibine dalmıştım. Kırk kulaktuu mis kazan Kırk kulaklı bakır kazanı Alıp çıgıp bergenmin... Bulup çıkartıp vermiştim. Emi uşu cer astında cürgöndö, Şimdi bu yer altında gezdiğimde, Cıyırma bir ölgönmun Yirmi bir kez ölmüştüm Çalkuyruktun kırk bir canı bar, Çalkuyruk’un kırk bir canı var, Cıyırma birin maga üröp (bergen) ele deyt... [B]
Yirmi birini bana harcamıştı der...
Oo baştagı künüm bolso Tâ önceki günlerim olsaydı Dagı dooranım bolso Hâlâ devranım olsaydı Kanteer elem Coloydu deyt [C] Neler yapacaktım Coloy’a der. Oşondo astınkı erdin kırça tiştep ayttı emi. [D]
O anda alt dudaklarını kese ısırıp şöyle dedi şimdi.
Men emi coloboymun Coloygo, Ben yaklaşmam Coloy’a, Baygeni alsañ emi menden al... [E] Ödülü alacaksan şimdi benden al...
(ÇV.KA, 51)
239
AK (51), pehlivan güreşi sırasındaki Koşoy ile Er Töştük’ün diyaloğundan
alınmıştır. Koşoy’un Coloy’a karşı Er Töştük’ün çıkmasını istemesi üzerine Er
Töştük, diğer SK.ET ve SK.KA parçalarında olduğu gibi teklifi kabul etmez ve bunu
yer altında geçirdiği olayları anlatarak açıklar. Anlatıcı, dışsal gerilemeli kesite geçişi
[A] kısmı ile, yani tezde sık sık işaret ettiğimiz gibi nefes alma zamanından
yararlanarak sağlamıştır. Bu kısım anlatı şimdisidir. Destancı bu kesitte anlatı
şimdisine işaret eden kısımları genelde (aytat [A], deyt [B] ve [C] kısımlarının son
dizelerinde) geniş zaman çekimini tercih ederken, [D] kısmında görüldüğü gibi
görülen geçmiş zaman çekimiyle de vermştir. [B] kısmında Töştük’ün yer altında
geçirdiği olaylar anlatılmıştır. AK (51)’de dışsal gerilemeyi birinci kişi ağzından,
azgırgan, cazgırgan, salıp taştagan gibi belirli geçmiş zaman çekimi ile verdiği gibi,
çıkkanmın, tüşkönmün, ölgönmün gibi rivayet birleşik zamanıyla da vermiştir . [C] ve
[E] kısmı, gelecek zaman çekimli kanteer elem ve coloboymun fiillerinin anlamından
anlaşıldığı gibi bu kesite göre bir içsel içöyküsel önceleme olarak karşımıza
çıkmıştır.
AK (52)
Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın Emi Coloygo kirip bardı deyt; [A] Şimdi Coloy’a geldi der: — Atañdın körü şökülö çoçok, it bürük!
- Kahrolası şapka kıçlı sünnetsiz köpek!
Altımış cılı cöö basıp, Altmış yıl yaya yürüyüp, Ter cıttangan it Coloy [B] Ter kokan köpek Coloy, Keçee Ükürçünün oyunan Dün Ükürçü’nün deresinden Üç-Kapkaktın boyunan Üç-Kapkak’ın yamacından Otor töö alganda, bürük, Uzaktan deve aldığımızda,
sünnetsiz, Oşondo bir ölüp kaldıñbı, bürük, O zaman bir öldün mü, sünnetsiz, Oşonu da kılgan men Manas. [C] Onu yapan da ben Manas, Emi senden korkomunbu, bürük?... [D]
Şimdi senden korkar mıyım, sünnetsiz?...
Emi kılçaçındı alganmın, bürük. Şimdi kıl saçını almıştım, sünnetsiz
240
Emi kulagın kesıp salganmın, bürük. Şimdi senin kulağını kesmiştim, sünnetsiz.
Emi senin bazarçıñdı alganmın, bürük, Şimdi senin tüccarlarını almıştım, sünnetsiz,
Başın kesip salganmın, bürük. Kafasını da kesmiştim, sünnetsiz. Colooçuñdu alganmın, bürük, Yolcularını almıştım, sünnetsiz, Colgo carıp salganmın, bürük. [E] Yolda karnını yarmıştım, sünnetsiz, Altımış cılı cöö basıp, Altmış yıl yaya yürüyüp, Ter cıttangan bürük. Ter kokan sünnetsiz, Altımış erdi bir cutup, Altmış eri bir yudup, Kan cıttangan bürük. Kan kokan sünnetsiz. Kele ele ber baygemdi,— deyt... [F] Hadi ver şimdi ödülümü, der...
(ÇV.KA, 74)
Manas’ın Akkula’nın ödülünü Hıtay, Kalmukların yağmalayıp, Manas’ın
halkını dövdükleri sahneden alınan bu konuşmada, yani AK (52), anlatı şimdisiyle,
yani [A] kısmı ile başlamıştır. Sonra Manas’ın daha çocuk yaştayken, yani on iki
yaşındaki ilk kahramanlıları zamanına Manas’ın hatırlatması yoluyla geri
dönülmüştür. Bu kesitte de yukarıdaki AK (51)’de olduğu gibi anlatı şimdisi ile
dışsal gerilemeli kısımlar hem [C] kısmının ilk dizesindeki keçee, üçüncü dizesindeki
oşondo gibi sözlüksel zaman işaretleyicileriyle ve ölüp kaldıñbı gibi belirli geçmiş
zaman kipiyle verildiği gibi, [E] kısmında karşımıza çıkan alganmın, salganmın gibi
rivayet birleşik zaman kipiyle de verilmiştir.
Bunlara bağlı olarak, AK (52)’de dışsal gerilemeler [C] ve [E] kısımları iken,
destancı zamanına işaret eden kısımlar da [A] ve [F] kısmındaki deyt nakledici
ifadesidir. Burada sırasıyla [B] ve [F] kısmı karakterin zamanı, aynı zamanda anlatı
şimdisidir. Bu şekilde [B] ve [F] kısmının ilk dört dizesi karakter konuşmasındaki
anlatı şimdisinden dışsal gerilemeye geçişi sağlayan karakterin nefes alma zamanı
olarak karşımıza çıkmıştır.
ÇV.KA’da dışsal gerilemeler genelde karakterin konuşmalarında
görülmüştür. Yukarıda 3.1.3.4. Gerileme alt başlığı altında verdiğimiz AK (48) ve
241
AK (49), karakterlerin konuşması biçiminde verilen gerilemeler, aynı zamanda dışsal
gerilemelerdir. AK (48)’de Kökötöy han ölüm döşeğindeyken halkını toplaması için
ulak gönderdiği bu kesitte Manas’ı yaşadığı toprağı, geçmişi ile birlikte tarif ederken,
onun geçmişteki kahramanlıklarına da değinmiştir.
AK (53)
Cana Bokmurun aytat: [A] Yine Bokmurun şöyle der: Cayma kökül Caş Aydar, çorom. Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, Astıñdagı Maaniker, Altındaki Maaniker, Eç önörün körbödum, çorom, Hiçbir hünerini görmedim, yiğidim, Eç da bir sırın albadım, çorom. [B] Hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim. Öydö-öydö cer kelse, çorom, Yokuş-yokuş yer gelirse, yiğidim, Oktos alıp ketüüçü, çorom, [C] Ansızın alıp gidecek, yiğidim, Oşondo kötünön tüşüp kalbagın, çorom. [D]
O anda kıçından düşüp kalma, yiğidim.
Ildıy-ıldıy cer kelse, çorom. İniş-iniş yer gelse, yiğidim, Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker Ikıs berip ketüüçü [E] Ani bir hareket eder Moynunan tüşüp kalbagın, çorom... [F]
Boynundan düşüp kalmayasın, yiğidim... (ÇV.KA, 22)
Maaniker cayın surasañ, [G] Maaniker hakkında sorarsan, Keçe Baygarı suusun baskanda, Dün Baygarı suyunu geçtiğimizde, Keçe Talgarı suusu taşkanda, Dün Talgarı suyu taştığında, Keñ-Mecenin suusu Keñ-Mece’nin suyu Kalıbınan aşkanda,.. Kalıbından aştığında,... Keçe Turkstan karay çapkanda Dün Türkistan’a doğru çaptığımızda Tümön koldon bir çıkkan Binlerce ordudan bir çıkmıştı Astındagı Maaniker. [H] Altındaki Maaniker. Eç önörün körbodüm Hiç hünerini görmedim, Andan bölök eç sırın albadım, çorom...
Ondan başka hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim...
Emi atıñdın başın bura tur, çorom Şimdi, atının başını çeviredur,
yiğidim Iras söz aytam tura tur, çorom. Doğru söz söylerim bekleyedur,
yiğidim. Emi at belgisın aytayın Şimdi at işaretini söyleyeyim, Alp belgisin aytayın. Dev işaretini söyleyeyim. Uy tügündöy kaapırdın Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirin Emi içinde oturabız. Şimdi içinde oturuyoruz. Kaapırdı cakın cerden Kâfiri yakın yerden Çakırıp ele alabız. Hemencecik çağırtırız. Emi mından arı sen barsañ, çorom Şimdi, bundan sonra sen gidersen,
242
yiğidim, Uluu - Toodo caylagan Ulu-Dağ’da yazı geçiren, Altın közduü madiyan Altın gözlü Madiyan Başınan üzböy baylagan Devamlı başına bağlanan. El agası er Koşoy,.. Halk ağası er Koşoy,.. Turup kalgan Turpandın Durgun yatan Turpan’ın Colun açkan er Koşoy... Yolunu açmıştı er Koşoy... Keçe Koconun Cangir uulu Bilerik Dün Koco’nun Cangir oğlu Bilerik Kaapırdın hanı Neskara, Kâfirin hanı Neskara, Karmap çalma salganda, Tutup çelme attığında, Musulmandan kişi çıkpay kalganda Müslümandan kişi bulunamadığında El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy, Boşotup çıkkan er Koşoy. Boşaltıp çıkmıştı er Koşoy. Oşol er Koşoygo barıp ayt. İşte o er Koşoy’a gidip söyle. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma. Kendisi gelsin önüme. Atı dagı kelbese, Atı da gelmeyecekse, Özü dagı kelbese, Kendisi de gelmezse, Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime, Korünbösün közümö. Gözükmesin gözüme. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından kızıl tuğ Ordosunda körünsün... Sarayından görünsün... (ÇV.KA, 23) Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen, Kiçi da toonu caylagan,... Küçük dağda yazı geçiren,... Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim, Kıydı kara döökörün Kapkara renkli küheylanını Alıp kelip çapsın de, Getirip yarışa çapsın de, Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA, 24)
Dışsal gerileme olarak belirlediğimiz bu sahnede Bokmurun Aydar’a atı
Maaniker’i verirken, onun sırlarını açıklamış ve bu şekilde birincil anlatıyla
doğrudan ilişkisi olmayan bir olayı, Türkistan’a doğru kaçtıklarında Maaniker’in
düşmanın binlerce askerinden kurtarıp çıktığını anlatmıştır. Daha sonra tekrar anlatı
şimdisine dönmüştür. Anlatı şimdisini ÇV.KA anlatıcısı, genelde, altını çizerek
243
işaretlediğimiz dil bilgisel zaman işaretleyicilerinden görüldüğü gibi, belirli geçmiş
zaman (körbödüm, albadım), gelecek (aytayın), şimdiki zaman (oturabız) ve hâle
işaret eden emir kipi (bura tur, tura tur, ayt, kelsin) çekimleriyle vermiştir.
Destancı ÇV.KA’da bu tür dışsal gerilemelerin yanı sıra içsel gerileme
tekniğinden de zaman zaman yararlanmıştır.
AK (54)
Manastayıñ Baatırıñ Manas gibi kahramanın Kılçayıp karay köz salsa Dikkatlice göz gezdirse, Akkuladay berendi Akkula gibi güçlü atı, Kuuş kañtarıp, keñ tuşap, Kısa ipe asıp, ayaklarını geniş
bağlayıp, Altın çatır ürtükkö Altın keçe çadıra Asa baylap salıptır. Asarak bağlamışlar. Manas Baatır bargan deyt. Kahraman Manas gitti der, Eki cakka karasa İki yanına bakarsa Akkulada bayge cok. Akkula’da ödül yok, Ala bayrak kuu nayza Ala bayrak kır mızrak Cooduragan kırk çorom... Parıldayan kırk yiğidim,... Akkula bul baygeden kaldıbı, çorom,... Akkula bu ödülü alamadı mı,
yiğidim,... Bu baygeden kaldıbı Bu ödülsüz kaldı mı Bu baygeden aldıbı, çorom? Bu ödülü aldı mı, yiğidim? Bu baygeden bu kalsa, Bu ödülden bu kalsa, Kabak cerge alıp kel, Kuytu yere getirin, Kültölüu başın keseli, Kafasını keselim, Ken soorusun oyolu. Geniş sağrısını oyalım. Etin ülbürötüp bışırıp, Etini yumuşacık pişirip, Etine mıktap toyolu. Etine iyice doyalım. Söögün itke kuşka cıttatpay,... Kemiklerini ite kuşa
koklatmayıp, Emi Maseyildin beline Şimdi Maseyil’in sırtına Sarlap ele koyolu. Adına yakışır törenle gömelim. Emi öydö-ıldıy ötköndö Şimdi aşağı yukarı
geçtiğimizde Köñülgö tutup kalaylı, çorom deyt... Aklımızda bulunsun, yiğidim,
der... (ÇV.KA, 70-71) Emi oşondo Acıbay aytat! Şimdi o anda Acıbay söyler: - Baatır Manas badışam, [A] - Kahraman Manas padişahım, Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula Ozup bayge albadı, Önde gelip ödül alamadı, Ozboy kuru kalbadı. Öne çıkamayıp da kalmadı,
244
Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula Baştagı künü keldi ele, töröm Önceki gün gelmişti, beyim, Öñgö attardın baarısı Diğer atların hepsi Kiyinki künü keldi ele, töröm. Sonraki gün gelmişti, beyim. Kaapırdın hanı er Coloy, töröm, Kâfirin hanı er Coloy, beyim, Baygeni tartıp ele aldı, töröm. Ödülü elimizden aldı, beyim. Baarıbızdı soyuldap urup saldı ele, töröm... [B]
Hepimizi sopayla dövdü, beyim... (ÇV.KA 71)
Oşondo er Manastay baatırdın O anda Manas gibi kahramanın Tal çıbıktay boyloru Çınar ağacı gibi boyları Alaçıktay ürpüydü. Alaçık gibi yükseldi. Kara közün kan çaldı. Kara gözlerine kan doldu. Akbulçunday berenden Akbulçuñ gibi kuvvetli attan Emi çurkap tüştu deyt... Şimdi fırlayıp indi der... Ay çıkkanday aybalta. Doğan ay gibi aybalta Emi bilekke orop aldı deyt. Şimdi bileğine sardı der. Akkulaga caydak çurkap mindi deyt... Akkula’ya eyersiz bindi der... Oşondo uy tügündöy kaapırdı O zaman karınca yuvası gibi
kaynaşan kâfiri Kaçıra salıp bargan deyt. Kaçırarak saldırıp vardı der...
(ÇV.KA, 69-72)
AK (54)’te anlatıcı Akkula’nın ödülünü Kalmukların yağmaladığını Manas’ın
daha sonra gördüğünü anlatarak, bu olayı Manas’a Acıbay’ın ağzından sonradan
anlattırmıştır. Buna bağlı olarak, bu kesitte [B] olarak belirlediğimiz kısım birincil
anlatıyla ilişkili olan bir olayı, Akkula’nın ödülünü Manas gelene kadar Kalmukların
yağma ettiği anlatılmaktadır.
AK (55)
Emi Algarga til bütüp, Şimdi Algara dile gelip, Koñurbayga aytat deyt:.. [A] Koñurbay’a şöyle der:.. (ÇV.KA 86) Kıtaylardın kır murunduu Koñurbay eem,
Hıtayların karga burunlu Koñurbay sahibim,
Kulagımdan ayrılıp, eem, Kulağımı kaybedip, sahibim, Men çunak kara at bolgonmun. Ben kesik kulak kara at oldum. Kuyrugumdan ayrılıp, Kuyruğumu kaybedip, Çolok kara at bolgonmun. [B] Kuyruksuz kara at oldum. Menin kuyruk-calım kurusun, Benim kuyruk yelemi boş verelim, Menin Coloy alpım kanakey?... Benim Koñurbay sahibime ne oldu?... Kapkaluu kalıñ köp curtum Şehirli kalabalık halkım menin kanakey? Benim nerede?
245
Andan kalıp ne bolduk, eem? Onlardan ayrılıp ne yapacağız, sahibim?
Elge ne dep barabız, eem?... Millete ne diye cevap veririz, sahibim?..
Oşonço candan cıra çıgıp O kadar candan nasıl da kantip barabız? Geçip gideriz? Ölsök ölüp kalalı, eem, Ölürsek de ölelim, sahibim, Ölbösök Manastan kekti alalı, eem... [C]
Ölmezsek Manas’tan öcümüzü alalım, sahibim... (ÇV.KA, 86)
AK (55)’te ise 3.2.3.1. Anlatı Hızı böümünde Sefer adını verdiğimiz
bölümdeki savaşta Manas’ın elinden zor kurtulan Koñurbay’ın atı Algara insanca
konuşarak, Koñurbay’a yakın geçmişte, yani biraz önceki savaşta kuyruğundan,
yelesinden ve hatta en yakın arkadaşı Açbuudan’dan ayrılıp yalnız kaldığını, yalnız
kaçmaktansa, düşmanla savaşarak ölmeyi tercih ettiğini anlatır. Bu konuşma aynı
zamanda Koñurbay’ın sonunu hazırlayan bir işlevdir. Atının sözlerine uyan
Koñurbay geri dönüp tekrar Manas ile savaşır, ancak bu savaşı kaybeder. Bu anlatı
kesitinde [B] olarak belirlediğimiz kısım [A] ve [C] kısımlarına göre bir içsel
gerilemedir. Aynı zamanda AK (54), bir içsel dışöyküsel gerileme, AK (55) ise içsel
içöyküsel gerilemedir. Bunların dışında ÇV.KA’da karışık ve tamamlayıcı gerileme
örneğine rastlanmamıştır.
3.1.3.7. Önceleme
ÇV.KA parçasında da diğer destan türlerinde olduğu gibi önceleme tekniği
nispeten daha az başvurulan bir teknik olarak karşımıza çıkmıştır.
AK (56)
Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.
Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.
Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden
246
Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer...
(ÇV.KA, 44)
AK (56)’da SK.KA’da olduğu gibi Akkula’nın at yarışında birinci
geleceğinden daha çok öncelerinde, at yarışının daha başlangıç kısmında bilgiler
vererek, bu şekilde dinleyiciyi merak içinde bırakmıştır. Hatta bu öncelemede daha
ayrıntılı bilgilere girmiş, Akkula’nın ödülünü Coloy’un yağmalayacağından da
bahsetmiştir. Anlatıcılar önceleme tekniğine bazen kendi sabırsızlığından dolayı
başvururken, bazen de bilerek, dinleyiciyi monotonluktan, belirsizlikten kurtararak,
bu şekilde destanı daha ilginç hâle getirmek amacıyla da başvurmuştur. ÇV.KA’da
açık önceleme olarak sadece AK (56) karşımıza çıkarken, karakterin tahminî, niyeti,
dileği biçiminde de birkaç yerde rastlanmıştır.
AK (57)
Akkula bul baygeni alar dep. Akkula bu ödülü alacaktır diye, Astıñkı künü baraar dep, Önümüzdeki gün varır diye, Köñülün kuşbak kılıptır82. Gönlünü hoşbaht eylemiş. Emi atının ayañı menen cürüptür. Şimdi atının izinden gitmiş. Artılmandın Ak-Kıya Artılman’ın Ak-Kıya, At aşa albay turuptur... At aşamayıp duruyormuş... (ÇV.KA,
69)
AK (58)
- Ölsöm ölüp kalarmın, Ölürsem de öleyim, Ölbösom saga Manas kılarmın,— dep Ölmezsem sana Manas yaparım,
diye, Coloy ayttı deyt. Coloy söyledi der. Manastayıñ itiñden Manas gibi köpeğe Caak ayırttı degen ne şumduk. Çenesini patlattırdı demek de nedir, Men mından arı bararmın Ben bundan sonra giderim, Çakı menen Caynaktın, Çakı ile Caynak’ın, Kulca menen Konoktun, Kulca ile Konok’un, Kele ortogo bararmın. Tam ortasına giderim. Kalıñ bir koldor bolormun... Kalabalık ordu toplarım...
82 Köñülün kuşbak kıl-: gönlünü hoşbaht eyle-; gönlünü sevindir; neşelenmek.
247
Oşondo Manas saga kılarmın,— O zaman Manas sana gösteririm, Dep kalmaktar cürö beriptir... Diye Kalmaklar gitmişler...
(ÇV.KA, 74)
AK (57)’de Almambet’in tahmini ve dileğinin aktarıldığı bu önceleme tekniği
belirsiz gelecek zaman çekimi işaretleyicileriyle kurulmuştur. AK (58)’de ise
Coloy’un isteği biçiminde bir önceleme yaşanmıştır. Bu gerileme de genel olarak
geniş zaman ve belirsiz gelecek zaman çekimiyle kurgulanmıştır.
3.1.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıra
Zaman konusunun Çıngız Aytmatov’un eserlerinin esas kategorisi olduğunu
düşünmek, aslında, pek doğru bir saptama olamaz. Ancak, Aytmatov’un yazarlık
değeri, diğer özelliklerinin yanı sıra, eserlerinde zamanı ele alma biçiminden de
ortaya çıkmaktadır. Yazarın öykü zamanını öyküleme zamanı eksenine yansıtma
konusunda oldukça başarılı bir seçim yapmış olduğunu Atadan Kalgan Tuyak
hikâyesinden de görebilmekteyiz. Yazar, kendi anlatıcısına öyküde geçen olayları
olduğu gibi anlattırmayıp, zamanda geriye giderek veya ileriye sıçrayarak, zamanı
hızlandırarak veya durdurarak vs. çeşitli şekilde oynama yaptırarak anlattırmıştır.
Buna bağlı olarak çözümlememize, ilk başta, Aytmatov’un AKT hikâyesinin öykü
zamanı ekseninde geçen olayların öyküleme zamanı/anlatı zamanı ekseninde hangi
yolu izlediğini, yani öykü ve öyküleme zamanları ilişkilerini ortaya çıkararak
başlayabiliriz.
3.1.4.1. Öykü zamanı
Öyküleme zamanı, genelde, öykü zamanına gerçek, fizikî zamana göndermede
bulunur. Ancak, öyküleme zamanının öykündüğü fizikî zaman kurmaca fizikî zaman
da olabilir. AKT anlatısında öykü zamanı anlatının esas kahramanı olan çocuğun ve
248
annesinin yaşadığı geçmiş, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde geçen günlük hayat
zamanıdır. Çocuğun hikâyedeki ismi Avalbek, annesininki ise Ceengül’dür. Hikâye,
aslında, tek bir konu üzerinde, Avalbek’in hayatında hiç görmediği babasını ilk kez
filmde görmesi konusu üzerinde gelişmektedir. Buna bağlı olarak, anlatının, yani
hikâyenin temelini oluşturan öyküdeki olay sadece bir günlüktür. Ancak, öykünün
sadece tek bir günle, bu olayla sınırlı olmadığı “Mında al enesin eerçip oynop keler
ele/ Buraya o annesiyle beraber gelirdi (ÇA.AKT, 386)” tümcesinden de
anlaşılmaktadır. Bu kesit bir tür yinelemeli anlatıdır ve “gelme” olayının öyküde
birçok kez gerçekleşmiş olduğuna işaret etmektedir. Burada kullanılan geniş zamanın
hikâyesi zaman işaretleyicileri de bu kanıyı ispatlamaktadır. Bununla birlikte, yazar
öykü zamanı için hiçbir şekilde kesin bir tarihe göndermede bulunmadığından öykü
zamanının süresini belirlemek de oldukça zordur. Yazarın, öykü zamanını vermek
için genelde dil bilgisel geniş zamanın hikâyesi durumunu seçmiş olduğu aşağıdaki
anlatı kesitinde açıkça görülmektedir:
AK (59)
Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke: "Aloo ele! Aloo!— dep alloolop tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı, buyruktardı, kala berse sen-men deşken aytışuulardı birine-birin toktotpoy tezinen baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Oñoy beken can bakmak degendey, calgız boy cesir ayal uşunu menen eptep tüzügüröök ookat kıluunun dalalatında. Cün kırkuunun akısı – iştegen emgegine caraşa emespi. Köp işteseñ –köp, az işteseñ – az alasıñ. Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin argınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" – deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba (s.386) artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon.
249
Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu./ Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı. Buraya o annesiyle beraber gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için Ceengül yıllık iznini alıp, buna ek olarak ekin ekme, koyunların kuzulama zamanlarında sabahtan akşama kadar “Alo, alo!” deyip, her taraftan hücum eden acil haberleri, emirleri, hatta sen-ben deyip kavga edenleri birbirine geciktirmeden bağlayıp, izinsiz gece gündüz çalışan fazla mesailerini de yıllık iznine ekler, böylece kırkma zamanında günlerini sonuna kadar kullanıp çalışırdı... Kolay mı geçinmek, dul kadın bununla biraz iyi geçinmenin derdinde. Kırkmanın ücreti de harcadığı emeğe göredir ya. Çok çalışırsan çok, az çalışırsan az alırsın. Kışa hazırlığı Ceengül aslında buradan bulduğu kazancıyla yapardı. Bir evde sadece iki can olsa bile, odun-su, giyim-kuşam gibi harcamaların hesabı biter mi... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma-etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarır, kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp oynar dururdu. İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi (ÇA.AKT, 386).
Yinelemeli anlatı olarak belirleyebileceğimiz bu kesitte geniş zamanın
hikâyesi ekini alan sözcükler altı çizilerek işaretlenmiştir. Kesite nispeten kesinlik
kazandıran sözcükler ise italik yazıyla işaret edilmiştir. AK (59)’da cılıga ‘her yıl’,
cay baştaları menen “yaz başlar başlamaz”, bul mezgil ‘bu mevsim’ gibi ifadelerin
yardımıyla öykünün uzanımının, göreceli olarak, birkaç yıl olduğunu saptamak
mümkündür. AK (59)’dan anlaşıldığı gibi, AKT’da öykü zamanı anlatı kahramanı
olan Avalbek’in yaşadığı gerçek (veya kurmaca) zamandır.
3.1.4.2. Anlatı Zamanı
Atadan Kalgan Tuyak hikâyesinde öyküleme zamanı/anlatı zamanı hikâyenin
anlatıldığı zamandır, başka bir deyişle, anlatıcı şimdiki zamanda bulunarak,
kendisinin çok eski, geçmiş dönemindeki çocukluk zamanındaki olayları anlatır.
250
AK (60)
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir (ÇA.AKT, 386).
Hikâye AK (60) ile başlamaktadır. Bu kesit, hikâyenin, yukarıda belirttiğimiz
gibi, tek bir olay üzerine kurulmuş olduğunu daha da anlaşılır kılmaktadır. Hikâyede
geçen olay, öykü zamanı ekseninde geçen olaylara nazaran daha kısadır, yani bir
günlüktür. Ancak öykü zamanındaki olayları, yukarıda gösterildiği gibi, öykünün
geneline ve anlatı zamanındaki gerilemeler ve öncelemeler gibi zaman sapmalarına
bakılarak saptanabilir ve buna göre hikâyede yaklaşık çocuğun yaşı kadar zamanı
kapsayan bir olaydan bahsedilmektedir. Çıngız Aytmatov, kendi anlatısını
oluştururken, zamandan oldukça ustalıkla yararlanmış, geçmiş ile şimdiki zamanı
(yani, anlatı şimdisini) iç içe örerek, tam bir zikzak şeklinde kurgulamıştır. Ayrıca,
yazar hikâyenin öyküleme zamanını şimdiki ve gelecek zamanın hikâyesi, görülen
geçmiş zaman eki kullanarak öykü zamanından (başka bir ifade ile anlatı şimdisini
geçmiş zamandan) kesin bir çizgi ile ayırt etmiştir:
AK (61) Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu. Anı elden murun ele Avalbek körüp, öpkösü carılıp kete cazdap: — Kino keldi! Tiginekey kino keldi! — dep, baldardan murda ozunup, kırkınçılarga kabar saldı. Kino cumuştan kiyin baştaldı. Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep — zarıktı, dumuktu. Kaçan bolot dep kıñkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. Uşunusuna caraşa kino anın tilegin oydoguday orundattı. Kino – soguş cönündö eken. İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi. Onu herkesten önce gören Avalbek sevinçten kalbi duracaktı neredeyse. - Sinema geldi! İşte orada sinema geldi! diye bağıra-çağıra, çocuklardan önce koşup, kırkıcılara haber verdi. Film işten sonra başladı. O zamana kadar hiç dayanamayıp, bir türlü gün geçmeyip ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hâle geldi. Ne zaman olacak diye mızmızlanıp, annesini de usandırıp bitirdi. Bu kadar beklemesine de değdi, film onun dileğini düşündüğü gibi yerine getirdi. Film savaş hakkındaydı (ÇA.AKT, 387).
251
AK (61)’de kelip kalsa bolobu/ gelmez mi, kabar saldı/haber verdi,…. anlatı
şimdisine işaret etmektedirler.83 Yukarıda yinelemeli anlatı olarak işaret ettiğimiz
AK (59)’da belirttiğimiz gibi, geçmişe dönüşler ise genelde geniş zamanın hikâyesi
biçimiyle verilmiştir. Hikâyenin anlamından hareket ederek ve bu tür zaman
işaretleyicilerini esas alarak, okur, geniş zamanın hikâyesi ekinin kullanıldığı
kısımları bir tür gerileme olarak belirleyebilir. Ayrıca, gerilemelerde anlatılanlardan
ve hikâyede geçen “Anda beş-altı caşar eselek çagı/ O zaman beş – altı yaşında bir
küçük çocuktu (ÇA.AKT, 386)” kısmından yola çıkarak, eğer annenin koyun
kırkımına çocuğu daha kundaktayken yanında götürdüğünü varsayarsak, okur
anlatının beş altı yıllık bir öyküden ibaret olduğunu bulabilir.
AKT bir yazılı kültür örneğidir. Buna bağlı olarak üçüncü bir zaman, okuma
zamanı meydana gelmektedir. Ancak destan çözümlemesinde destancının icra
zamanı ile dinleyici zamanının nispeten eşit olması gibi, yazarın yazma zamanıyla
okurun okuma zamanı eşit olamaz. Okuma zamanı, yani okuma süresi, okuyan
kişinin okuma hızına, okuma hızı da o metnin içeriğine, kişinin anlama yetisine ve
okuduğu ortama göre değişiklik gösterebilir. AKT anlatısındaki beş altı yıllık öykü
kitap sayfasıyla on sayfaya sığdırılmıştır. Hikâyenin okuma zamanı normal bir
tempoyla yaklaşık on beş dakikadır.
3.1.4.3. Zaman Sapması
AKT’ta anlatı zamanı sıralaması ve öykü zamanı sıralaması arasında
tamamen bir paralellik söz konusu olamaz, başka bir deyişle, yukarıdaki AK (60) ve
83 Bu parçada ve hikâyenin genelinde çeviriden kaynaklanan bazı dil bilgisel zaman değişiklikleri, zaman kaymaları söz konusudur. Örneğin, hikâyenin Kırgızca metninde zarf fiil ve zarf fiil gruplarıyla verilirken, çeviride görülen geçmiş zaman eki alan bir fiil biçiminde vs. verilmektedir. Bu çevirinin
252
AK (61)’den de anlaşıldığı gibi, anlatı zamanında “öne” ve “geriye”
“koşuşturmalar”, yani zaman sapmaları kaçınılmazdır. Öykü zamanı ekseninde
gelişen olayların anlatıda hangi sırayı izlediğini AKT’tan seçtiğimiz küçük bir kesit
üzerinde gösterebiliriz:
AK (62).
Kino cumuştan kiyin baştaldı. [A] ; Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep – zarıktı, dumuktu. [B]; Kaçan bolot dep kıngkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. [C]; Uşunusuna caraşa [D]; kino anın tilegin oydoguday orundattı. [E]. Film işten sonra başladı. [A] ; O zamana kadar hiç dayanamayıp, ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hâle geldi. [B]; Ne zaman başlayacak diye mızmızlanıp, annesini usandırdı. [C]; Şu yaptıklarına göre, [D]; film onun istediğini yerine getirdi [E] (ÇA.AKT, 387).
AK (63)
Mına emi al da ataluu bolup çıktı. [A] ; Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, [B]; ekrandagı soldat anın atası boldu [C]; ... Murda bilip körbögön ataluu balalıktın daamın [D]; al emi oozandı. [E] İşte şimdi o da babalı oldu. [A] ; Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri [B]; ekrandaki asker onun babası olmuştu artık [C];... Eskiden tatmadığı babalı çocukluğun tadını [D]; o şimdi tattı [E] (ÇA.AKT, 391).
AK (62)’de olayların metin içindeki akışı A, B, C, D, E şeklinde
işaretlenirken, öykü zamanındaki kronolojik sırasını ise 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde
işaretlemek ve bu şekilde iki zaman eksenindeki olayların sırasını karşılaştırmak
mümkündür. Buna göre yukarıdaki metin sırasıyla A, B, C, D, E olmak üzere beş
bölüme ayrılırken, zamansal olarak ise 2, 1, 3, 4 sırasında dört bölüm bulunmaktadır.
Bu diziliş bize öykü zamanında kronolojiden sapmalar olduğunu göstermektedir. İki
sıralamayı bütünleştirerek anlatının düzenini şöyle gösterebiliriz:
Şekil 6. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A2 – B1 – C1 – D3 – E4.
sadece dil bilgisel şekil bütünlüğünü değil, aynı zamanda anlam bütünlüğünü sağlamak için yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
253
“Kino cumuştan kiyin baştaldı/ Film işten sonra başladı” kısmı ile AK (63)
zamanda önceleme ile başlamaktadır. Öykü kronolojisinde daha sonra olacak olay,
yani filmin başlaması, daha önce geçen olaylardan; çocuğun filmin başlamasına
kadarki psikolojik durumunu anlatan cümlelerden önce anlatılmaktadır. Kronolojik
olarak öyküde üçüncü ve ikinci kısımlar ilk sırada yer alır. Bu cümlelerde yapılan
eylemlere bakıldığında bir eş zamanlılık söz konusudur ve aynı zaman dilimini
kapsadığı için burada sadece 1 sayısıyla belirtilmiştir. Ondan sonra asıl olay, yani
film başlar ve sonraki cümleler öyküdeki kronolojik sırasını takip eder, yani D ve E
cümlelerinde anlatı zamanına dönülmektedir. Bu örnek bize olayların oluş sırasıyla
anlatıda veriliş sırasının ne kadar farklı olduğunu açıkça göstermekte ve böyle bir
yöntem, bize metnin akışını ayrıntılarıyla inceleyebilme olanağı sunmaktadır. AK
(62) ve AK (63)’te gördüğümüz gibi, Çıngız Aytmatov öykü sırasını öykülemede
bozmuş, böylece okurun bilgi düzeyini etkileyerek, okurda merak uyandırmıştır.
Olayı tümüyle anlaması için gerekli olan bilgileri baştan vermeyip daha sonraya
bırakmıştır.
Bununla birlikte, AK (63)’te Aytmatov, farklı bir anlatı tekniği uygulamış,
aynı kesit üzerinde zamanda bir ileri bir geri giderek, çeşitli oynamalar yapmıştır.
Böylece AK (63)’te olayları sıralamada neden sonuç ili şkilerini, yani olayların içsel
bağlantılarını “şimdi” ve “bir zamanlar” olmak üzere iki farklı zaman dilimlerine
ayırarak, şu şekilde sıralamıştır.
Kısım [A] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. / İşte şimdi o da babalı oldu. 1. zaman dilimi (şimdi) Kısım [B] Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, / Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri; 2. zaman dilimi (bir zamanlar) Kısım [C] ekrandagı soldat anın atası boldu. / ekrandaki asker onun babası olmuştu artık. 1. zaman dilimi (şimdi) Kısım [D] Murda bilip körbögön ataluu balalıktın daamın / Eskiden tatmadığı babalı çocukluğun tadını. 2. zaman dilimi (bir zamanlar) Kısım [E] al emi oozandı. / o şimdi tattı. 1. zaman tabakası (şimdi)
254
Bu anlatı kesiti, görüldüğü gibi, “şimdi” ve “bir zamanlar” olmak üzere beş
ayrı zaman diliminden oluşmaktadır. Bu örnekte görülen zaman dilimleri modeli şu
şekildedir:
Şekil 7. ÇA.AKT’da Zikzak Modeli
A1 – B2 – C1 – D2 – E1
AK (63)’te kullanılan zaman dilimleri tıpkı bir zikzağı andırmaktadır. Anlatı
“şimdisi” ile “bir zamanlar” sırayla birbirini takip etmektedir.
***
Yukarıdaki AK (63)’e) sözdizimsel bir yöntem uygulayarak, bu kısımları
birbirleriyle birleştiren ilişkileri de tek tek tarif edecek olursak, kısım A anlatı
kesitinin başlangıç noktası, bağımsız konumda bulunan bir kısımdır. Böylece, kısım
A’yı anlatı şimdisi olarak kabul edecek olursak, kısım B’yi gerileme olarak tarif
edebilir; bu gerilemeyi de öznel (subjective) olarak nitelendirebiliriz; zira o sözler
(Tiginogu senin atañ) sanki doğrudan çocuğun zihninde tekrarlanıyor, anlatıcı ise
sadece çocuğun o anki düşüncelerini metne aktarıyor gibidir (Enesi .... degenden beri
/ Annesi ... dediğinden beri). C kısmı ise, A gibi bağımsız konumda bir anlatı
kısmıdır, zaman bakımından B’ye göre ikincildir. Bu kısımla tekrar anlatı şimdisine,
yani başlangıç noktasına geri dönülmektedir. D tekrar geriye dönüştür;
murda/önceden sözcüğüyle çocuğun bir zamanlardaki durumundan haber
vermektedir; E bizi tekrar şimdiki zamana, anlatı şimdisine geri getirmektedir.
AK (63)’teki kısımlar arasındaki sözdizimsel ilişkilerin çözümlenmesi sadece
zaman dilimlerini içeren AK (62)’deki birinci formülü, bağımlı kısımları gösteren ve
birbiriyle ili şkilendiren ikinci bir formülle değiştirmemize olanak sağlar:
255
Şekil 8. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A1 – [B2]– C1 – [D2] – E1
Burada A, C ve E kısımları ile B ve D kısımları arasındaki farkı daha net
olarak görürüz. A, C, E kısımları aynı konumdadırlar ve sözdizimsel açıdan hepsi
birer bağımsız tümcedir; üçü de görülen geçmiş zaman ekini almaktadırlar. Ancak bu
üç kısım (A, C, E) aynı seviyedeki bağımsız tümceler değildirler; A kendi başına
bağımsız basit bir tümcedir. B, C’ye bağımlı iken D de E’ye bağımlıdır; B ve D’nin
anlamları sırası ile C ve E’de tamamlanmaktadır.
3.1.4.4. Gerileme
AKT’da yazar gerileme yönteminden oldukça başarılı bir şekilde
yararlanmıştır. Bu gerilemeler zaman zaman hikâyenin başkahramanı Avalbek’in
anıları biçiminde ortaya çıkarken, zaman zaman da anlatıcının anısı biçiminde
karşımıza çıkar. Daha doğrusu, hikâyenin başkahramanı olan Avalbek, aradan yıllar
geçtikten sonra, kendi öyküsünü, yani başından geçen bu olayı öykü düzeyinin
dışında kalarak, üçüncü şahıs ağzından anlatır. Buna bağlı olarak, anlatı sırasında
zaman zaman Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon
iş../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun
kırkımında olan bir iştir (ÇA.AKT, 386) diyerek zamanda geçmişe giderken, zaman
zaman da “Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip
gana körsün! Uşunda oturgan çabandar da bilsin, körsün./ Babasız diye ona
takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım! Burada oturan çobanlar
da öğrensin, görsünler” (ÇA.AKT, 390) diyerek başkahramanın düşüncesi biçiminde
geriye dönüş yapar.
256
Aşağıdaki anlatı kesiti AK (62) ve AK (63)’ten daha farklı, daha karmaşık bir
kronolojiden sapmayı gösterir. Bu kesitte yukarıda belirttiğimiz gibi, anlatıcı anlatı
şimdisinde bulunurken (Öz atasın al birinçi colu kinodon kördü/ Öz babasını o ilk
kez filmde gördü), kendisinin geçmişte, çocukluk çağında olan bir olayı anlatmak için
(Anda eş-altı caşar eselek çagı/ kısmıyla) geriye dönüş yapar.
AK (64)
Öz atasın al birinçi colu kinodon kördü.[A] ; Anda eş-altı caşar eselek çagı. [B]; Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. [C]; Sovхozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. [D]; Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, [E]; çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. [F]; Mında al enesin eerçip oynop keler ele. [G]; Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke... tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı... baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştalaarı menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. [H] ; Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. [I] ; Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin artınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" — deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon. [J]; Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu. [K] ; Anı elden murun ele Avalbek körüp, [L] ; öpkösü carılıp kete cazdap: [M] ; - Kino keldi! Tiginekey kino keldi! — dep, bapdardan murda ozunup [N]; kırkınçılarga kabar saldı. [O]; Kino cumuştan kiyin baştaldı. [P]. Öz babasını o ilk kez sinemada gördü. [A] ; O zaman beş – altı yaşında bir küçük çocuktu. [B]; Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. [C]; Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı. [D]; Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, [E]; büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. [F]; Buraya o annesiyle beraber gelirdi. [G]; Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için o yıllık iznini alıp, üstüne toprak sürme, döl zamanında sabahtan akşama kadar ... her taraftan yağan âcil haberleri ... birbirine bağlayıp, izinsiz çalıştığı günleri, gecelerini izin günlerine ekleyip, koyun kırkımı başlar başlamaz sonuna kadar bir gününü bile kaçırmadan gelip çalışırdı... Kışa hazırlığı Ceengül gerçi buradan görürdü. Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. [H] ;
257
Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. [J]; Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma – etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” – dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarırdı: kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp her gün oynarlardı. [I] ; İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi. [K] ; Onu herkesten önce gören Avalbek [L] ; sevinçten kalbi duracaktı neredeyse: [M] ; - Sinema geldi! İşte orada sinema geldi! – diye bağıra – çağıra, çocuklardan önce koşup [N]; kırkıcılara haber verdi. [O]; Film işten sonra gösterilecekti. [P] (ÇA.AKT, 386-387).
AK (64)’te 11 ayrı zaman dilimine ayrılan 16 anlatı kısmını görmekteyiz.
Zaman dilimlerinin öykü zamanındaki kronolojik sırası şöyledir:
Şekil 9. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri
A10 – B8 – C7 – D2 – E11 – F11 – G3 – H1 – I4 – J4 – K5 – L6 – M6 – N6 –
O6 – P9
Bunları sıralamaya çalışırken, anlatı ile öykünün arasında duran sıfır derece
olarak, AK (64)’te altı çizilen “okuya/olay” sözcüğü ile belirlenen zamansal nokta
odak olarak ele alınmıştır. Diğer kısımların bu sıfır noktasına göre sıralanması
şöyledir:
(1) Savaştan sonraki köy hayatı / kırkınçı bolup iştey turgan; ... iştep cürçü;
kışkı kamın ... taba turgan; balasın ... ala barar ele.
(2) Olayın olduğu yer / ... cün kırkımı... uşul cerde ötkörülüüçü.
(3) Çocuğun olay yerine annesiyle sürekli gelmesi / ... oynop keler ele.
(4) Çocuk için özgürlük zamanı, oyun zamanı / ... Avalbek üçün ... erkindiktin
dooru; oynogonu oynogon.
(5) Sinemanın gelmesi / ... kelip kalsa bolobu.
(6) Çocuğun kırkımcılara haber vermesi / ...elden murun ele ... körüp, öpkösü
carılıp kete cazdap, kabar saldı.
258
(7) Olayın geçtiği yer ve zaman / Bul okuya ... çoñ kaşarda, cün kırkımda
bolgon iş.
(8) Olayın olduğu zamandaki çocuğun yaşı / ... beş-altı caşar
(9) Film başlıyor / Kino cumuştan kiyin baştaldı.
(10) Çocuğun babasını görüp, tanıması / ... kinodon kördü.
(11) Şimdiki zaman (Filmin yapıldığı büyük ağıl)/ ...almaştırılganı bolboso,
... ordunda turat.
Ayırdığımız 11 zaman dilimini yine sıfır nokta olarak belirlediğimiz olaya
göre tekrar değerlendirdiğimizde, (1) olaya göre bir gerilemedir, olaya göre önce
gerçekleşen bir köy hayatından, çocuğun annesinden bahsediliyor. (2) birinci zaman
dilimiyle eşdeğer olan bir gerileme; (3) sıfır derecesine biraz daha yakın olan bir
gerilemeye hazırlık; (4) bir gerilemedir; bu zaman diliminin odağı bu anlatı kesitinde
anlatılan öykünün bütünü içinde değildir, buna göre bir dışsal gerilemedir. (5)
gerilemenin sonuna hazırlık; (6) gerilemenin sonu; (7) anlatı kesitinin sıfır derecesi
olan bu ayrıntı anlatıcıya göre bütün öykünün bir gerileme olduğunu gösteriyor,
ancak okur için bir öncelemedir; (8) bir dışsal öncelemedir; (9) odağı sıfıra göre daha
uzakta olan bir öncelemeye hazırlık; (10) olaya göre, anlatı kesitinin sıfır derecesine
çok uzakta olan bir önceleme; (11) bu kısım da öyküye göre bir öncelemedir.
Eğer AK (64)’ün zamansal yapısını AK (62) ve AK (63) ile karşılaştıracak
olursak, konumların çok sayıda olması yanında daha da karışık hiyerarşik
bağlantıların olduğunu görürüz.
259
Bu anlatı kesitinde yukarıdaki formülde de görüldüğü gibi (A) bir önceleme
ve kendi başına bağımsız bir kısımdır. (B) ise konum bakımından (C)’den sonra
gelmektedir, ancak kısmın anlamı ve zamanlaması bakımından hem (A)’ya, hem de
(C)’den (J)’ye kadar olan büyük gerilemeye bağımlı bir kısımdır. (C) anlatının sıfır
derecesi, bağımsız bir kısımdır. (D) bağımsız bir kısımdır. (E) ve (F) anlatı
kesitindeki gerilemenin içinde yer alan bir şimdiki zamana geri dönüştür; ancak
büyük gerileme içerisinde bir önceleme olarak işaretledik. Burada (E) (F)’ye göre
ikincil, (F)’ye bağımlı bir kısımdır. (G)’nin anlamı, (H) kısmının son tümcesiyle
eşdeğerdir. (J) kısmı ise bağımsız bir kısım olan (I) kısmının açıklayıcısı, yani (I)
kısmına bağlı bir kısımdır. (K) kısmı burada bağımsız bir kısımdır; bizi tekrar
şimdiki zamana, anlatı şimdisine geri getirir. Burada (J) kısmından (K) kısmına geçiş
bir zaman atlamasını oluşturmaktadır, ancak bu bir zaman sapması değil, sadece bir
zaman hızlanmasıdır. Sonraki (L), (M), (N), (O) kısımları zaman tabakası
bakımından aynı konumdadırlar; ancak anlam bakımından sırasıyla (L) (M)’ye, (M)
260
(N)’ye, (N) de (O)’ya bağımlıdır. Son olarak (P) kısmı tekrar bir önceleme olarak
görülmektedir.
AK (65)
A tigi esi cok enesinin aytkanına oşol zamat işendi. Oşol zamat süyünüp, oşol zamat cürögü düküldöp, oşol zamat ataga degen meerimi delebesin kozgodu. Cooker atası menen kaysı uul maktanbasın. "Mına menin atam!"— dep köñülündö maktana ketti. Mına, ata degen uşul! Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip gana körsün! Uşunda oturgan çabandar da bilsin, körsün.[A] Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: - Men Toktosundun balasımın! Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. - Kaysı Toktosun? - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" — dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü... - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt. Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol,— deşet. —Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula. Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu...
261
Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan.[B] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu.[C] O küçük budala da annesinin sözüne hemen inanmıştı. O an hemen sevinip, kalp atışları hızlanıp, birden bire gelen babalı olma duygusu onu öylesine coşturmuştu ki, şimdi asker babasıyla övünüyordu. Asker babasıyla hangi oğul övünmez ki. “İşte, benim babam!” diye hayalinde övünüyordu. İşte, baba budur. Babasız diye ona takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım! Burada oturan çobanlar da öğrensin, görsünler.[A] Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanıyamazlar. Kırkmak için getirdikleri koyunlarını çevirmeye yardımcı olup, gösterdikleri tarafa koşup, köpekleri kavga ederse onları ayırıp, böyle yardım ederken, her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çoban olursa olsun, gözüne takılırsa yanından öylesine geçmez. Mutlaka onu durdurup, sorgulamaya başlar. - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar. - Ben Toktosun’un oğluyum! Çobanlar omuzlarını kasıp, önce şaşırırlar. - Toktosun’un? Dur bakalım, - eğerlerinden eğilip yaklaşarak tekrar sorarlar. - Hangi Toktosun? - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki de bir kez daha tekrarlar. Kişiler sorduğunda böyle söyleyeceksin diye öğretmişlerdi. Hem Ceengül, ayrıca onun iki gözü kör büyük annesi vardır ya, - o, çocuğun kulaklarından çekerek, - “Babanın ismini asla unutma, her zaman aklında olsun!” diye sıkı tembihlemişti. Yaşlı kadın çok sinirlidir kendisi... – Ha – a, dur hele, dur, sen o postanede çalışan telefoncu kadının oğlu değil misin? Evet, evet. Öyle değil mi? - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diye çocuk da direnir. O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip, - Doğru ya, sen Toktosun’un oğlusun. Maşallah, babanın oğlu demek budur işte. Selamet ol, derler. – Biz seni ne yapacakmış diye sınamak istedik. Gücenme. Biz bütün yılı dağda geçiriyoruz, siz ise ot gibi çabuk büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu tanımak zor oluyor doğrusu, ne de olsa selamette kalın. Bundan sonra onlar kendi aralarında fısıldayarak konuşup, biraz geçtikten sonra çocuk uzaklaşıp oynuyordur düşüncesiyle yüksek sesle konuşup, onun babası Toktosun’dan söz ederler. Kimdi, nereliydi, bir süre kafa şişirdikten sonra hatırlardı. Zavallı yiğit, derlerdi, çiçeği burunda, gencecikken gitmemiş miydi cepheye... - Annesi evlenseydi biriyle, genç yaşında dul kalıp... - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne takılır böyle durumlarda. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu...
262
Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine belirsiz düşünceye dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı kalbini sızlatırdı. [B] İşte şimdi o da babalı oluverdi. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası olmuştu [C] (ÇA.AKT, 390-391).
Bu büyük gerileme kesitinde anlatı şimdisi [A]’dır. Annesinin “o senin
babandır” demesinden sonra, babasızlığın, kimliksizliğin acısını çeken Avalbek’in iç
dünyasında sevinç fırtınaları kopmakta, hayatında ilk kez “babalı çocukluğun” tadını
almaktadır. Yazar, çocuğun hiç görmediği babasına da ne kadar sahip çıktığını, onun
da bir kimliği olduğunu ustalıkla, çocuğun düşünceleri, anıları biçiminde vermiştir.
AK (65)’in [A] kısmının son cümlesi olan Burada oturan çobanlar da öğrensin,
görsünler cümlesiyle yavaşça geriye, çocuğun çobanlarla olan diyaloguna, eski
anılarına kayma yapmaktadır. Bu gerileme kısmını [B] ile işaretledik. Sonra [C]’de
tekrar anlatı şimdisine geri dönülmektedir.
3.1.4.5. İçsel ve Dışsal Gerilemeler
Her zaman sapması, eğer bu zaman sapmalarına anlatı düzeyinde bakacak olursak,
aslında, birincil anlatıya bağlı olan ikincil anlatıları meydana getirir. AKT’da
anlatıdaki asıl olayı anlatan ve anlatı şimdisine işaret eden anlatı kesitini birincil
anlatı olarak işaretleyebiliriz. Buna göre hikâyede birincil anlatı, köye sinemanın
geldiği andan itibaren başlayan, ancak sadece sinemanın yapıldığı büyük ağılda
geçen olaylardır. İkincil veya üçüncül anlatılar ise birincil anlatıya göre alan yeri ve
önemine göre belirlenir. Bu birincil anlatı ile olan ilişkisine, yani köye filmin
gelmesine kadar geçen olayları içermiş olan gerilemeleri dışsal gerilemeler (external
analepsis) olarak nitelendirebiliriz. Ele aldığımız hikâyede çok sayıda dışsal
gerilemeler bulunmaktadır. Hikâyedeki çok fazla bulunan dışsal gerilemenin bir
örneği olarak yukarıda hikâyeden alıntıladığımız büyük anlatı kesitinin, (bkz. AK
263
(64)) ilk kısmından ([A]’dan) sonra gelen ve gezici sinemacıların arabasının geldiği
kısma ([K]’ye) kadar olan kısmı gösterebiliriz. Hikâyede anlatı zamanından çocuğun
ve annesinin günlük yaşamına geçiş yapılır ve bunlar anlatıldıktan sonra tekrar ilk
anlatıya dönülür. Bu gerilemenin ilk anlatıyla doğrudan bir ilgisi yoktur, dolayısıyla
birincil anlatıyla çatışma riskine girilmemiştir. Bu gerileme ile yazar, okura Avalbek
ile annesinin geçmişi ve o zamanki günlük köy hayatından bilgi vererek birincil
anlatıdaki boşluğu doldurmaktadır.
Dışsal gerilemenin bir örneğini yine yukarıda AK (65)’ten de görebiliriz.
Burada anlatıcı yine ekrandaki savaşı anlatırken, yani anlatı şimdisinde [A]’da
bulunurken, birden birincil anlatıyla ilişkisi olmayan, çocuğun geçmişine [B]’ye
gider ve sonra tekrar anlatı şimdisine, yani birincil anlatıya [C]’ye geri döner.
Aşağıdaki (66) numaralı anlatı kesitinde ise durum biraz farklıdır:
AK (66)
Kino cumuştan kiyin baştaldı. [A] ; Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep – zarıktı, dumuktu. [B]; Kaçan bolot dep kıñkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. [C]; Uşunusuna caraşa kino anın tilegin oydoguday orundattı. [D] Film işten sonra başladı. [A] ; O zamana kadar hiç dayanamayıp, ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hale geldi. [B]; Ne zaman başlayacak diye mırıldanıp, annesini usandırdı. [C]; Bu kadar beklemesine de değdi,.. film onun istediğini yerine getirdi [D] (ÇA.AKT, 387).
Hikâyeden alıntıladığımız bu küçük anlatı kesitinde anlatı zamanından ([A]
cümlesinden) kısa bir süreliğine yakın geçmişe gidilir ([B] ve [C] cümleleri) ve tekrar
anlatı şimdisine ([D] cümlesi) geri dönülür. Bu anlatı kesitindeki gerilemeyi içsel
gerileme olarak nitelendirebiliriz, çünkü bu gerileme birincil anlatıdaki bir eksikliği
tamamlamaktadır, yani bu geriye dönüş köye sinema arabasının gelmesi ile filmin
başlaması olayına kadar olan çocuğun psikolojik durumunu açıklamak için yapılan
bir dönüştür.
264
AK (66) aynı zamanda birincil anlatıdaki, yani [A]’daki eylemin gelişme
çizgisine dâhil olduğu için gerileme bir içsel içöyküsel gerileme türüdür. Zira, [A]
kısmından sonra içsel gerileme olarak işaretlediğimiz [B] ve [C] kısımlarının
zamansal alanı, anlatı kesitine göre (aynı zamanda da hikâyenin tümüne göre)
birincil anlatı olarak belirlediğimiz [A] ve [D] kısmının zamansal alanının içine
girmekte, başka bir ifade ile birincil anlatının zaman çizgisi ile çakışmaktadır. Böyle
içsel içöyküsel gerileme türüne hikâyede sıkça rastlamak mümkündür:
Aşağıdaki Anlatı Kesiti (67)’de yukarıdaki örnekte olduğu gibi, birincil
anlatıdan, yani [A]’dan sonra aynı zaman dilimi içinde bulunan yakın geçmişe
gidilmiştir. Buna göre, anlatı kesitindeki içsel içöyküsel gerilemeyi gösteren kısım
[B]’dir. [C]’de tekrar anlatı şimdisine geri dönülmektedir.
AK (67)
Enesi eköö cün salıngan kendir kaptın üstunö öydöröök çıgıp oturuşkan ele. Eldin artında bolso da bul taraptan ekran cakşı körüngön [A]. Avalbektin öz oyuna koygondo, al sözsüz tak ekrandın tübünö, sovхozdon cetip kelgen öz kurduu baldarga aralaşıp oturmak. Oşol aldıñkı katarga ketüügö arakettenip da kördü azdap, birok Ceengül anısına könbödü [B]: - Cetet, bezerman, kereli-keçke dikildeysiñ, otur canıma,— dep aldına alıp, kuçaktap oturdu [C]. Annesiyle beraber biraz yukarı çıkıp, yüne doldurulan (kenevir) çuvalın üzerinde oturuyorlardı. Seyircilerin gerisinde olmasına rağmen, bu taraftan ekran daha iyi görünürdü. [A] Avalbek’e kalırsa, o kesinlikle perdenin tam dibine, sovhoz’dan gelen öteki çocukları yanına oturmak istiyordu. İşte o ön sıralara geçip oturmaya çabalamıştı da, ancak Ceengül buna izin vermedi [B]: - Yeter, artık, sabahtan – akşama koşturup duruyorsun, otur yanımda, - deyip, kucaklayıp, dizlerine oturttu [C] (ÇA.AKT, 387).
AKT hikâyesinde, içsel içöyküsel gerilemenin tamamlayıcı (completing) ve
yinelenen (repeating) gibi alt türlerine ve birincil anlatıdan önceki zaman dilimini
kapsayıp, ondan (birincil anlatıdan) sonra biten anlatıları içine alan karışık gerileme
265
ve birincil anlatı ile ilişkilendirilmeyen ve eksilti ile biten kısmî gerileme adı verilen
gerileme türlerine ise rastlanmamıştır.
3.1.4.6. Önceleme
AKT hikâyesinde çok fazla gerileme bulunmasına karşın önceleme çok az
başvurulan bir teknik olarak karşımıza çıkmıştır.
AK (68)
Atam eken dep bala anı eç ubakıtta oylobos bele, mınday işti özü kaparına da albas bele... kanday dese bolot...[A] Enesi. Baarın enesi kıldı.[B] Babammış diye çocuk onu hiçbir zaman da düşünmez miydi, bunu hiç fark etmeyecek miydi,... Nasıl anlatsam... [A] Annesi. Bunun suçlusu annesidir [B] (ÇA.AKT, 389).
AK (69)
Bügüntön baştap al ata coluna tüşkönün bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele... Bugünden itibaren o baba yoluna düştüğünü henüz bilmiyordu, babadan geride kalan tek varlık olduğunu henüz anlamıyordu... (ÇA.AKT, 396).
AK (68)’in [A] kısmı, ...oylobos bele ‘düşünmez miydi’, ...kaparına albas
bele ‘hiç fark etmeyecek miydi’, ... kanday dese bolot ‘nasıl anlatsam’ yüklemlerinin
anlamından da anlaşılacağı gibi bir belirsizlik, tahmin içermekte ve bu şekilde
geleceğe göndermede bulunulmaktadır. Yani anlatı şimdisinden sonra olacak olaylar
anlatılmakta, sonra yine [B] ’de olay anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz zaman
dilimine geri dönülmektedir. AK (69)’da yinelenen gelecek zaman hikâyesinde
çekilen yüklemler de bir tahmin içermektedir.
AK (68)’de [A] kısmı, bu kesit için birincil olarak belirlediğimiz anlatıdaki,
yani savaş zamanını konu alan anlatı kesitindeki eylemlerin gelişme çizgisine dâhil
olduğu için içsel içöyküsel önceleme, [B] kısmı da birincil anlatı içeriği ve
çizgisinden farklı bir olay çizgisine ait (bununla farklı öykü içeriğine dâhil olan; yani
266
hikâyenin tamamı için birincil anlatı, bununla birlikte anlatı şimdisi olarak kabul
ettiğimiz film izleme sahnesinin betimlendiği öykü içeriğine dâhil olan) zaman
dilimine işaret ettiğinden dolayı içsel dışöyküsel önceleme örneği olabilir.
AK (69)’da ise bilelek ele gelecek zamanın hikâyesinde çekilen yüklemin
yinelenerek verilmesiyle yinelenen önceleme olarak belirleyebileceğimiz tür
meydana gelmiştir.
AKT’da, yukarıda belirttiğimiz gibi, önceleme tekniğine çok az
başvurulumuş olduğundan, karışık, tamamlayıcı ve kısmî önceleme türlerine
rastlanmamıştır.
3.1.4.7. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı
AKT’da anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz hikâyenin ilk tümcesinden, yani öyküde
zaman sapmalarına mekân yaratmak için kesilen andan sonra geçmişe gidilmiştir ve bu
geçmiş, süresi net olmasa da yaklaşık çocuğun yaşı kadar bir süreyi kapsamaktadır. Buna
göre, AKT’da zaman sapmasının, daha doğrusu gerilemelerdeki öykünün kapsamı
yaklaşık dört beş yıldır. Bu geri dönüş dört sayfayı (386-389) içine alır. Sonra tekrar anlatı
anına, yani çocuğun babasını filmden gördüğü ana (Uşundan baştap canagı zambirekçi
Avalbektin atası boldu.) geri dönülmesine kadar yine o belirsiz süre geçmiştir. Sonra
tekrar film ve orada geçenler anlatılır ve tekrar çocuğun geçmişine gidilir. AKT’ta geçmişe
uzanımı okur çocuğun yaşından tahmin ederek yine yaklaşık beş altı yıl olarak saptayabilir.
Anlatı zamanının ölçüm noktası olarak belirlenen çocuğun babasını gördüğü an burada
tekrar bir yineleme biçiminde karşımıza çıkar.
Ancak, zaman sapmasının çözümlemesiyle anlatıdaki zaman çözümlemesi
hakkında kesin bir karara varmak doğru değildir, zira zaman sapmaları anlatı
267
zamansallığını teşkil eden özelliklerinden sadece bir tanesidir. Örneğin, hız
değişimleri gibi zamansal bozuklukların, kronolojiden sapmalarda görüldüğü gibi
anlatı zamansallığının değişimini önemli derecede etkilediği açıkça görülmektedir.
Bu konular tezin 3.2. Süre alt bölümünde ele alınacaktır (bkz. aşağı).
3.2. Süre
3.2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu Parçasında Süre
3.2.1.1. Anlatı Hızı
Bu bölümde anlatı süresi ile öykü süresi karşılaştırılmaya, destan, destancı ve
dinleyici zamanları arasındaki farklar aydınlatılmaya çalışılacaktır. Ancak, yukarıda
da belirttiğimiz gibi, anlatı süresinin öykü süresiyle karşılaştırılması çok zor bir iştir.
Ayrıca sözlü anlatıda anlatı süresini ölçme işi doğrudan destancının icra etme
yöntemine bağlı olduğu için daha da zordur.
Anlatı süresi ile öykü süresini karşılaştırma, destan, destancı ve dinleyici
zamanları arasındaki farkları aydınlatma konusunda Er Töştük destanının bir sözlü
anlatı eseri olduğunu göz önünde tutarak anlatı hızını ölçmek için şartlı olarak
destanı anlatan şahsın icra zamanına göre bir hesaplama yapmaya çalıştık. Zira sözlü
anlatı için kabul gördüğümüz dinleyici zamanını, başka bir deyişle dinleme zamanını
ölçmeye çalışmak bize göre yanlış olacaktır. Böylece süreyi ölçmede destancının icra
zamanını hedef almalıyız, icra zamanı kavramı ise anlatı zamanı ile örtüşmektedir.
Sonuçta destancı nasıl anlattıysa ve ne kadar zamanda anlattıysa dinleyicinin de
dinleme zamanı o kadar olacaktır. Bununla birlikte, anlatı hızı anlatan kişinin
268
yorumlama veya anlatma hızına, anlatım hızı da o metnin içeriğine, anlattığı ortama
göre değişiklik gösterir.
Karl Reichl, Türk epik eser icrasının yarı geleneksel tarafının önemini
belirten birkaç görünüşünün (aspektinin) olduğunu savunur ve şöyle devam eder:
Bunlardan biri zamandır. Hikâye anlatısı özel bir zaman gerektirir: dinleyicilerin moralinin
neşeli ve icrayı teşvik eden şartları yansıtmalıdır. Genellikle şölen veya bayramlarda söylenir.
İcra zamanı çeşitli bakımdan özeldir. Meselâ, icra etme ve dinleme sürecinde bir “öznel” ve
“estetik” zaman oluşturulmakta ve bu günlük “nesnel” zaman akışına zıt düşmektedir. Bir
oyunu izleme, hikâye veya bir müzik parçasını dinleme doğrultusundaki zaman yaşantısı ile
bizim saatlerimizin gösterdiği “gerçek” zaman arasındaki fark sözlü sanata özgü değildir. Bu,
Proust’un güzel bir şekilde tarif ettiği okuma sürecinin de özelliğidir: Marsel Combray’deki
teyzesinin bahçesinde kitaba daldığında zamanın nasıl çabuk geçtiğini, Saint Hilaire çanının
ikinci kez çaldığını farketmediğini söyler. Ancak okur tarafından kontrol edilebilen, onun
isteğiyle başlatılıp durdurulabilen kitap okumadan farklı olarak sözlü epik eserinin icrası daha
sıkı bir şekilde sosyal şartlara bağlı olarak ayarlanmaktadır (Reichl 1992: 93).
Reichl’in belirttiği gibi icra zamanı dinleyici tarafından istediği gibi kontrol
edilemez, aynı zamanda dil bilim ötesi etkenler söz konusu olduğundan icra süresini
ölçmek çok zordur.
Biz bu çalışmada destanın yazılı metninden yola çıkarak bir hesaplama
yapmaya çalıştık. SK.ET parçasında anlatı şimdisi olarak tespit ettiğimiz Kökötöy
hanın yoğ aşındaki güreş sahnesinin anlatıldığı bu parça Kökötöy hanın aşının
verilmesi ile başlar ve daha güreş yarışması bile olmadan Er Töştük’ün
konuşmalarıyla son bulur. Buna bağlı olarak, yukarıda dışsal gerilemeli zaman
sapması olarak belirlediğimiz kesiti dışarıda tutarak bir hesaplama yapacak olursak,
öykü süresinin yaklaşık bir günlük olaydan ibaret olduğu kanısına varabiliriz. Bu
parçada kesin bir tarihe göndermede bulunan ifadeler bulunmasa da, zaman
kahramanların hareketlerinde, yapılan işlerde kendini belli etmektedir. Daha açık bir
şekilde izah edecek olursak, önce Bokmurun pehlivan güreşini ilan eder, bunu duyan
269
Neskara Coloy’a haber verir ve onu bu güreşe çıkmasına ikna eder daha doğrusu
kışkırtır. Sonra bu haberi duyan Serek, karargahında dinlenmekte olan Manas’a gelip
haber verir. Bunun üzerine Manas on iki hanı toplattırıp, hepsiyle teker teker
konuşup, pehlivan güreşine çıkmaya ikna etmeye çalışır. Son olarak sıra Er Töştük’e
gelir ve Er Töştük’ün esaslı sebebini anlatarak, bu teklifi reddetmesiyle öykü son
bulur.
Bu olaylara dayanarak yaklaşık bir günlük olarak tespit ettiğimiz bu zaman
dilimi, anlatıda 563 satır ile 24 sayfada anlatılmıştır. Anlatı ritmindeki zamansal
eşitsizliğin daha açıkça anlaşılması için dışsal gerileme olarak belirlediğimiz AK
(5)’in (bkz. S. 183) anlatı hızını tespit edecek olursak, öyküde yaklaşık yedi yıl yedi
günde geçen bu olayın anlatıda ancak bir sayfa, yani 30 satırla sınırlı kaldığını
görebiliriz. Bu tür eşit olmayan zaman dilimlerini göstermek için, aşağıda SK.ET
parçasını birkaç alt başlığa ayırıp, onlara isim koyarak, bu ayırdığımız kesitlerin
anlatı hızını tespit etmeye çalıştık:
(1) 12.s. (1-21.ss.) Kökötöy’ün A şı
(2) 12-13.ss. (22-50.ss.) Pehlivan Güreşinin İlan Edilmesi
(3) 12-15.ss. (50-134.ss.) Coloy
(4) 15.s. (157-163.ss.) Halkın Coloy’un dış görünüşüne, kahramanlığına
hayran kaldığı ve Manas’ın ordo oyunu oynamakta olduğu sahneyi
dışarıda tutarak, bu kesite Serek’in Manas’a Haber Vermesi adını
verebiliriz.
(5) 15-17.ss. (164-213) Manas’ın Güreşe Pehlivan Araması
(6) 17-18.ss. (214-289) Cügörü
270
(7) 18-19.ss. (290-338) Er Ürbü
(8) 19-21.ss. (339-408) Kökçö
(9) 21-22.ss. (409-448) Camgırçı
(10) 22-27.ss. (449-651) Er Töştük
10 ayrı kesite ayırdığımız bu bölümlerin iki zaman eksenindeki süresini
karşılaştırmaya çalışalım:
(1) Kökötöy’ün Aşı adını verdiğimiz ilk bölümde anlatıcı anlatımını Manas’ın
yönettiği aşın başlamasından başlatmıştır. Anlatıya girişi sağlayan bu kısa
süre anlatıda bir sayfada, 21 satırda anlatılmıştır.
(2) Pehlivan Güreşinin İlân Edilmesi sahnesinde de yine birkaç dakikalık bir
süre anlatıda da kısa bir şekilde 38 satırda anlatılmıştır. Bu bölümde öykü
süresi ile anlatı süresi neredeyse eşitleşmektedir. Çünkü bu bölümün büyük
bir kısmı Bokmurun’un ilânından, yani konuşmalarından oluşmuştur. Buna
göre bu bölüm bir sahne sayılabilir. Sahne ise öykü ile anlatı zamanı arasında
göreceli eşitlik sağlayan bir anlatı tekniğidir.
(3) Coloy adını verdiğimiz bölümde ise öykü süresinden anlatı süresinin oldukça
uzun olduğunu görebiliriz. Bu bölümde öyküde geçen kısa bir süre, anlatıda
üç sayfada, 84 satırda uzun uzun anlatılmıştır.
(4) Serek’in Manas’a Haber Vermesi bölümünde ise durum bunun tam
tersinedir. Öyküde en az 15 dakika ile 1 saat arasında değişen bir süre
anlatıda ancak yedi satır ile verilmiştir.
271
(5) Manas’ın Güreşe Pehlivan Araması adını verdiğimiz bölümde öyküde
geçen belirsiz bir süre anlatıda 1,5 sayfaya, yani 49 satıra sığdırılmıştır.
Bundan sonraki beş bölüm genel olarak diyalog biçiminde verilmiş olduğu
için, iki zaman ekseninin süreleri nispeten eşit sayılabilir. Buna bağlı olarak, öykü
zamanında geçen bu konuşmaların anlatıda kaç sayfada veya kaç satırda anlatıldığını
belirtecek olursak:
(6) Cügörü 2 sayfa veya 77 satır;
(7) Er Ürbü yaklaşık 1,5 sayfa veya 49 satır;
(8) Kökçö 1,5 sayfa veya 70 satır;
(9) Camgırçı 1 sayfa veya 39 satır;
(10) Er Töştük 5 sayfa veya 204 satır ile verilmiş olduğu tespit edilmiştir84.
Burada satır ve sayfalardan anlaşıldığı gibi, manasçı Manas’ın Er Töştük ile
olan konuşmasına, doğal olarak, oldukça fazla yer ayırmıştır.
Bizim ele aldığımız SK.ET parçasında, Kırgız sözlü kültür eserlerinin
birçoğunda olduğu gibi, gerçek zamana, kesin bir tarihe hiçbir göndermede
bulunulmadığından destanı ayrı zaman dilimlerine ayırarak bir hesaplama yapmamız,
bu şekilde anlatı hızını bulmamız tamamıyla bir varsayımdan ibaret olmaktadır. İlk
olarak destanda bulunan eşit olmayan zaman dilimlerini; duraklama, sahne, özet,
eksiltileri tespit ederek, anlatının hızını bulmaya çalışalım.
84 bu hesaplamada diyalog arasında geçen anlatıcı sözleri hesaplama dışına çıkartılmadığı için yaklaşık olarak eşitlik sağladığını söyleyebiliriz.
272
3.2.1.2. Duraklama
Sayakbay, anlatılarını bazen özetleyerek, eksilterek bu şekilde anlatarak, zamanda
hızlandırma yaratırken, bazen duraklama tekniğinden yararlanarak, öyküde
varolmayan bir süreyi dakikalarca, saatlerce anlatarak, anlatı hızını belirli derecede
yavaşlatmıştır. Bu tür yavaşlamaları, yani duraklama örneklerini genellikle
Sayakbay’ın betimlemelerinden görebiliriz. Betimleme gerek geleneksel sözlü
anlatılarda, gerekse yeni yazılı edebiyatlarda sıkça karşımıza çıkan bir anlatı
tekniğidir. Sayakbay’ın kendi anlatılarında insan, tabiat, hayvan ve olay betimlemesi
gibi betimlemelere bolca yer veren ve bu konuda oldukça başarılı olan büyük
manasçı olduğunu önceden de belirtmiştik. Manasçı diğer destanlarında olduğu gibi,
bu küçük parçada da duraklama tekniğinden çok başarılı bir şekilde istifade etmiştir.
Her kahramana geçtiğinde onlarla ilgili önce tanıtıcı bilgiler vermiş, kimdir, hangi
halkın hanıdır, hangi bölgede yaşamaktadır gibi soruların da yanıtını vermiş, sonra da
kişisel özelliklerini kendine has en güzel bir üslûpla betimlemiştir.
AK (70) Coloy’un betimlemesi
Ceti cılı cöö basıp, Yedi yıl yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman85 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy. Cöögö balban, atka cok, Ayakta pehlivan, atta değil. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi Kâfir yoktur. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, Kandalçının kabınday. Kandalçının86 kını gibi. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi. Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece...(SK.ET,
13)
85 Batman: ağırlık ölçüsü. 86 Kandalçı: bir nevi kılıç.
273
Sayakbay, AK (70)’te Coloy’u göründüğü gibi değil, abartarak, hayal gücünü
kullanarak kendi bakış açısına uygun bir üslûpla betimlemiş olduğu anlaşılmaktadır.
Buna bağlı olarak, bu tür betimlemeleri öznel betimleme olarak belirlemek
mümkündür. Ayrıca, öznel betimlemelerde gerçekdışı ve abartılmış noktalarla da
sıkça karşılaşmak mümkündür. Bununla birlikte, yukarıda belirttiğimiz gibi,
Sayakbay anlatısında, çevre, hayvan, eşya, olay gibi çeşitli varlık ve nesnelerin
betimlemelerine de sıkça rastlayabiliriz. Örneğin, aşağıda Manas’ın Ordo’sunu şu
şekilde betimlemiştir:
AK (71)
Kak maydandın tübündö, Tam meydanın dibinde, Kan Manastın zor ordo Han Manas’ın büyük sarayı Kalk ortogo tigilgen, Halk ortaya toplanmış, Bir cagına ordonun Bir tarafına sarayın Manas baştık kırk çoro Manas başkanlık eden kırk yiğit Oyun baştap catkanday, Eğlence başlayan insan gibi, Bir burçuna ordonun Bir tarafına sarayın Akkula menen kırk tulpar Akkula ile kırk yürük at Baylap koyso batkıday... Bağlayıp koyarsa sığacak gibi…
(SK.ET, 47)
***
AK (72) Ürbü’nün betimlemesi
“Eki Kemin cerdegen, “İki Kemin’de yerleşen, Esebi cok çeçen er degen, Hesapsız söz ustası er denen,… Kürüçün küzdük aydagan, Pirinçini sonbaharda eken, Kürüçünün kürmögün Pirinçinin ayık otlarını Külükkö berip baylagan... Küheylana verip bağlayan... Kara üñkürdü üy etken, Kara mağarayı ev edinen, Kara tokoy mal etken. Kara orman içine hayvan besleyen. Eybit tazdın er Ürbü, Eybit tazın er Ürbüsü, Sen kandaysın, balbanga, Sen nasılsın güreşe, Toodoy bolgon Coloygo Dağ gibi olan Coloy’a Bir serpişip kaluuga?”... Bir çarpışıp kalmağa?”... (SK.ET, 19)
AK (73) Er Töştük’ün betimlemesi
Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı
274
Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… Toguz bir uuldun kencesi, Töştük, Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, Din musulman baatırı, Töştük,.. Müslümanların bahadırıdır
Töştük,.. (SK.ET, 22)
AK (72) ve AK (73)’te insan, kahraman betimlemesiyle karşılaşmaktayız.
Ancak, bu betimlemeler anlatıcı tarafından nesnel bir şekilde anlatılmamış, her ikisi
bir karakter tarafından, yani Manas tarafından anlatılmış, ancak, ilki, yani AK (72)
nesnel bakış açısıyla, ikincisi, yani AK (73) ise öznel bakış açısıyla sunulmuştur.
Buna bağlı olarak, yukarıda verdiğimiz dört anlatı kesitinden ilk iki kesitte, yani AK
(70) ve AK (71)’de öyküde var olmayan bir süre anlatıda belli bir süre alırken ve
zamanda bir duraklama yaratırken, AK (72) ve AK (73) bir karakterin konuşması
biçiminde, yani Manas’ın ağzından anlatılmış olduğundan zamanda tam anlamıyla
bir duraklama yaşanmamıştır. Bu anlatı kesitleri, yani AK (72) ve AK (73) aynı
zamanda bir sahne örneğidirler. Bu yüzden bu kesitlerin anlatılma süresi, öyküde
Manas’ın konuşma süresi ile eşittir.
AK (74)
“Keldi Coloy balban”, — dep, “Geldi Coloy pehlivan”, diye, Kabar ayta salganı. Haber verdi. Bul kabardı ukkanda Bu haberi duyduğunda Caaday uçup ordunan, Yay gibi uçup yerinden, Calañkıçtay er Manas Can alıcı (Azrail) gibi er Manas Şaşıp-şuşup kökcalıñ Alelacele kökcalın Akolpok tonun kiydi ele, Akolpok kürkünü giyindi, Aybanbozdu mindi ele, Aybanboz’a bindi, Kaynap catkan köpçülük Kalabalık çoğunluk Kolgo karay cürdü ele... Düşmana doğru yürüdü… “Coo kaydalap?” oşondo “Düşman nerde?” diyerek o zaman Dayar bolup kaldı ele... Hazır vaziyette
durduydu…(SK.ET, s.16)
275
AK (74)’te ise farklı bir betimleme, olay betimlemesi ile karşı karşıyayız.
Coloy’un pehlivan güreşine çıktığını duyan Manas’ın aceleyle hazırlanması tek tek
en ince ayrıntısına kadar tarif edilmiştir. Bu tür durumlarda öyküde zaman neredeyse
durma noktasına gelir, son derece yavaşlar. Ancak, hem yukarıdaki AK (72) ve AK
(73), hem de bu AK (74)’te 1.6.1.2. Süre: Duraklama, Sahne, Özet, Eksilti adını
verdiğimiz altbölümün süre kısmında Ricardou’dan alıntıladığımız tabloya uyan bir
duraklama olmamıştır. Bu anlatı kesitlerinde öyküde küçük de olsa bir ilerleme
yaşanmıştır.
Böylece, her betimleme duraklama olarak sayılmamalıdır. Sayakbay,
betimlemeleri genelde sıfat tamlamaları ile verdiği gibi, bir eylemle bütünleştirilerek
de vermiştir.
AK (75)
Menin kanım kaldı bir kaşık, Benim kanım kaldı bir kaşık, Etim kaldı kök caşık. Kendim kaldım bir deri, bir
kemik. Çarpışa turgan çamam cok, Çarpışacak hâlim yok, Alışa turgan aylam cok, Kapışacak çarem yok, Kıyla aytar kebim bar, Anlatacak çok şey var, Ustukan sööktö kemim bar... Ustukan87 kemiğimde eksiğim
var...
AK (75)’te Er Töştük kendisinin güreşe çıkamayacak kadar zayıf düştüğünü
anlatmaktadır. Bu betimleme, anlatı kesitinde italik yazı tipiyle belirtildiği gibi,
eylemle bütünleştirilerek sunulmuştur ve anlatıda akan zaman dışına çıkılmamıştır.
Bu durumda anlatıda bir duraklama yaşatılmaz, yukarıdaki AK (72) ve AK (73)
kesitlerinde olduğu gibi, karakterin konuşma süresi ile anlatıcının anlatma süresi
eşitleşir.
87 Ustukan: kemikli et.
276
Bunların dışında Genette’in ortaya attığı zaman dışı betimleyici kural tekniği
daha vardır ki, bu teknikten Sayakbay’ın da anlatılarında yararlanmış olduğunu
görebiliriz. Coloy’un betimlendiği ilk kesit, yani AK (70),
Ceti cılı cöö basıp, Yedi yıl yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman88 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy. Cöögö balban, atka cok, Ayakta pehlivan, atta değil.
diyerek, Coloy’u geçmişiyle birlikte betimleyen bu parça bir bakıma zaman
dışı betimleyici kural sayılabilir. Zira, AK (70) olarak belirlediğimiz bu betimleme
ile öyküde zaman durdurulmakta ve anlatıda Coloy’un geçmişine, geçmişteki
kahramanlıklarına gidilmekte ve betimlemenin sonunda zaman öyküde kesildiği
noktaya geri dönülmektedir.
3.2.1.3. Sahne
Destanlarda en sık kullanılan anlatım teknikleri konuşmaya dayalı anlatım
teknikleridir. Sayakbay’ın SK.ET anlatısını bir tiyatro anlatısı gibi düşünmek de
pekâla mümkündür. Çünkü bu parçada olaylar genellikle karakterler arası
konuşmalardan oluşmuştur. Bu bir sahneleme tekniğidir. Sahne olasılığında anlatı
zamanı nispeten öykü zamanı ile eşitleşecektir. Sahne türünde olaylar eksiltiye
uğratılmadan sanki “şu anda” oluyormuş gibi bir izlenim bırakır. Sayakbay bu
anlatısında yeri gelince karakterleri birbiriyle konuşturarak, diyalog üslûbundan
yararlanırken, yeri gelince karakterlerin düşüncelerini, iç dünyasını, duygularını iç
monolog biçiminde vererek sahne olasılığından ustalıkla yararlanmıştır.
88 Batman: ağırlık ölçüsü.
277
AK (76)
Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… Kapırdan çıgıp bir balban, Kâfirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK.
ET, 13)
AK (76)’da Bokmurun’un halka hitabı, pehlivan güreşini ilan etmesi – dep
‘diye’ nakledici ifadesiyle verilirken, aşağıdaki AK (77) ise – dep ‘diye’ nakledici
ifadelerle birlikte anlatıcının [A], [B] ve [C] kısımlarında görüldüğü gibi, sık sık
araya karışmasıyla anlamı zenginleştirilmi ş, kuvvetlendirilmiştir.
AK (77)
Mancuulardın Neskara Mancuular’ın Neskara’sı Bul sözdü ugup alıptır, [A] Bu sözü duymuştur, «Kalmaktardın kan Coloy “Kalmakların han Coloy Kaçan baydañ tiyet», — dep, Ne zaman yararın dokunur” diye, Kayrat aytıp barıptır. [B] Teskin etmeye gitmiştir. «Kalıñ düynö, sansız mal “Çok dünya, sayısız zenginlik Kökötöygö saydı», — dep, Kökötöy’e saldırdı” diye, Coloy ugup kalıptır. [C] Coloy duymuştur. (SK.ET, 13)
AK (78)
“Kökötöydün köp bayge, “Kökötöy’ün çok ödül, Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, Kökötöydün köp bayge Köktöy’ün çok ödül, Ceke özüm alam, — dep Yalnız kemdim alırım diye, Balbanga çıkkan buruttun Pehlivanla karşılaşan Burut’un Bir esebin tabayın, ... Bir hesabını alıyım,… Betteşkendi koyboyun, Karşılaştığımda bırakmayayım, Burut, kalmak eköönö Burut, Kalmak ikisine Oyundu mıktap oynoyun”... Gösteriyi iyice vereyim”…
(SK.ET, 14)
278
AK (78)’de Coloy’un iç konuşması yukarıdaki AK (77)’de olduğu gibi – dep
ifadesi haricinde, doğrudan aktarılmıştır. Burada bu parçanın herşeyi bilen, Tanrısal
anlatıcı tarafından anlatılmış olduğu bir kez daha belirginleşmektedir. Anlatıcı
Coloy’un iç dünyasını, zihninden geçenleri dep ‘diye’ sözcüğü aracılığıyla
dinleyiciye aktarmıştır.
SK.ET’de diyaloglar, genelde, anlatıcının bazen araya girmeleri haricinde,
dolaysız anlatım biçiminde doğrudan aktarılmıştır. Aşağıdaki kesitlerde anlatıcı
sözleri ile konuşmacıların dolaysız söylemlerini ayırt etmek için anlatıcı sözlerini
italik yazı tipiyle işaretledik.
AK (79)
Kırk çoro karap turganda, Kırk yiğit bakıp durduğunda, Manas buyruk kıldı emi: Manas emir verdi imdi: “Bayge alganı çıgıptır, “Ödül almaya çıkmıştır, Tapkın Coloy darısın, Bul coloy ilacın, Barıp cıyıp, aydap kel, Gidip yığıp, sürüp getir, Din musulman curtunun Müslüman dinindekilerin yurdunu Döö alpının barısın”... Dev alpını tümünü”…(SK.ET, 17)
AK (80)
“Alp — döölördün barısın “Alp-devlerin tümünü Tınbay altı ay uruşup, Durmadan altı ay dövüşüp, Alıp saldım deysiñ,— sen, [A] Alı koydum dersin” sen, Küpüldöp coop kebin, bar, Gürleyerek cevabın hazır, Küröşö turgan ebiñ bar... Güreşecek becerin var… Köp cıyındın kaşı eken, Kalabalığın karşısındaymış, Kökötöy Kandın aşı eken, Kökötöy Han’ın aşıymış, Köp içinde, Cügörü, Halk içerisinde Cügörü, Bir kerekke carap ber... Bir yardımın dokunsun… (SK.ET,
17)
AK (80)’deki Manas’ın Cügörü ile olan konuşmasında alıntı sözleri
kullanması bakımından ilginçtir. Burada [A] olarak işaretlediğimiz kısımdan Manas
Cügörü’nün önceden konuşmuş olabilecekleri sözlerinden alıntıladığını görebiliriz.
279
AK (81)
Anda Ürbü munu aytat: O zaman Ürbü şunu söyler: “Kokuy, Kankor, ne deysiñ? “Aman, hunhar, ne dersin? Nalat kankor ne deysiñ? Lanet hunhar ne dersin? Cardı cürüp bayıdım, Fakir idim zengin oldum, Calgız cürüp köböydüm, Yalnız idim çoğaldım, Kulaalı bagıp kuş kıldım, Kulalı besleyip kuş yaptım, Kurama cıyıp curt kıldım,... Karma boylardan bir yu rt
yaptım89, Baygesin men albaymın, Ödülün ben almayacağım, Kalmagıña barbaymın. Kalmağına gitmeyeceğim. Coloygo baram dep böödö, Coloy’a giderim diye boşuna, Ölüm bolup kalbaymın... Ölüp kalmayayım … (SK.ET,
57)
AK (81)’de ise kalın yazı tipiyle işaretlediğimiz kısımdaki Ürbü’nün
konuşmaları son derece ilginçtir. Bu kısım ÇV.KA’daki Kökötöy hanın vasiyet
sözlerine çok benzemektedir.
AK (82)
“Er Töştük saga kezigip, “Er Töştük seninle görüşüp, Cok eken menin armanım, Yokmuş benim hazinim, Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… (SK.ET,
22) Erdikti epsiz salıp ber, Töştük, Erliği hesapsız yapı ver Töştük, Men aytkancakka barıp ber, Töştük, Benim söylediğim tarafa gidiver
Töştük, Balbanga ,başıñ tıgılsın, Töştük, Pehlivana kafan batsın Töştük, Alışkan kalmak cıgılsın, Töştük, Güreştiğin Kalmak yıkılsın Töştük, Toguz bir uuldun kencesi, Töştük, Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, Din musulman baatırı, Töştük,.. Müslümanların bahadırıdır Töştük,..
(SK.ET, 22) Karmaşıp tüpkö cete kör, Töştük, Güreşip sonunu getiriver Töştük, Attap bir başın kete kör, Töştük, Atlayıp onların kafasını geçiver
Töştük, “Töştügübüz cıktı”,— dep, “Töştük’ümüz çıktı” diye,
89 Karma boyları bir araya getirdim, bir millet yaptım.
280
Musulman curtu süyünsün, Töştük. Müslüman halkı sevinsin Töştük. “Töböñdön tiygen kantet”,— dep, “Allah’ın cezası ne yapıyor” diye, Kapırdın kalkı küyünsün, Töştük. Kâfir topluluğu kederlensin, Töştük. Karmaşkan Coloy tüz bolsun, Töştük,
Güreşen Coloy düzelsin Töştük,
Akır zaman curtuna Ahiret zaman yurduna Aytılganday iş bolsun, Töştük, Denilecek iş olsun Töştük, (SK.ET,
23)
AK (83)
“Baatır Manas kökcalım, “Cesur Manas kaplanım, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman’ın Kaynap turgan cerinde Kaynaştığı bir yerde Kaardanıp bir atsañ Sinirlenip vurursan, “Balbanga aytsam tüşpöyt”, dep, “Pehlivan güreşine çıkmadı”
diye, Kanımdı töksöñ men mına. Kanımı dökersen ben hazırım. Tüşpöy turgan sebebim, Çıkmayacak sebebim, Irdap berem ırımdı,...” Söylerim şimdi şarkımı,...”
(SK.ET, 25)
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, Sayakbay sahneleme tekniğinden
yararlanarak, sözü karakterlere aktarmış, bu şekilde anlatıcıyı da aradan çekerek ve
dinleyicilerine olaya doğrudan tanık oluyor izlenimi bırakarak, anlatıyı sahne
oyununa dönüştürmüştür. Yukarıdaki anlatı kesitlerinde; AK (80), AK (81), AK (82)
ve AK (83)’te konuşmalar birinci şahıs ağzından anlatılmış, bu şekilde anlatı birinci
şahıs anlatısına dönüşmüştür.
Sayakbay anlattığı tüm diğer destanlarında olduğu gibi, bu parçada da
kahramanın tek kişi ile olan ilişkilerini (konuşması, sohbeti, tek başına mücadelesi)
zaman yönünden kısaltarak anlatmamıştır. Zaten ister yazılı ister sözlü kültür olsun,
bu tarz sahneler genelde zaman bakımından kısaltılarak anlatılamaz, zira bunlarda
zaman olayın geçtiği gerçek zamanla eşittir. Bu tür durumlardaki anlatı zamanının
gerçek zamana denk düşmesinin “gerçeklik özelliği hâkimdir. Sayakbay da karakter
konuşmalarını, iç ve monologlarını, düşüncelerini dolaylı veya doğrudan aktararak,
anlattığı sahnenin inandırıcılığını ve kuvvetini artırmıştır. Bu şekilde Sayakbay, olayı
281
fizikî zamana yakınlaştırarak, gerçeğe de yakınlaştırmış oluyor. Bu durumda,
İbrayev’in belirttiği gibi, “olay zaman içinde değildir, olayla zaman eşittir” (1998:
123).
3.2.1.4. Özet
Anlatı ritmini düzenleme tekniklerinden biri özetleme tekniğidir. Sayakbay SK.ET
anlatısında özetleme tekniğinden yararlanarak, Kökötöy hanın yoğ aşını aşağıdaki
AK (84)’te görüldüğü gibi, öyküde nispeten daha uzun sürede geçen olayı kısaltarak
21 satıra sığdırmıştır. Bu şekilde anlatı hızının artmasını sağlamıştır.
AK (84)
Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında.
(SK. ET, 12)
SK.ET parçasında AK (84) haricinde özetleme tekniğine rastlanmamıştır. Bu
anlatı kesitinden sonra olaylar tiyatro sahnesinde olduğu gibi gelişmiş, anlatıcı
betimlemeleri, konuşmaları tüm ayrıntılarına kadar vererek, anlatı hızını son derece
yavaşlatmıştır. Aslına bakılırsa, yukarıdaki anlatı kesiti SK.ET destanının
Kökötöydün Aşındagı Küröşü Tuuraluu parçasına göre bir özet iken, bu parçanın
tamamı Er Töştük destanına girişi sağlayan bir özettir.
3.2.1.5. Eksilti
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Sayakbay bu parçada olayları bütün ayrıntılarına kadar
işleyerek, zamanın yavaş akmasını sağlamıştır. Böylece, eksilti tekniğinden
282
neredeyse hiç yararlanmamış olduğunu görmekteyiz. Ancak, yukarıdaki özet olarak
nitelendirdiğimiz AK (84) aynı zamanda bir eksiltidir. Eksiltide olaylar öyküde belli
bir süre alırken, anlatıda ise sıfıra indirilir, böylece anlatıda hız sonsuza ulaşır.
Sayakbay da eksilti olarak belirlediğimiz kısımda parça için gereksiz gördüğü
Kökötöy hanın yoğ aşına kadar olan bilgileri, onun ölümü, kara aşı vs. gibi ayrıntıları
vermeyerek, anlatı hızını son derece artırmıştır.
3.2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre
3.2.2.1. Anlatı Hızı
Bu bölümde de yukarıda destanın yazılı metninden yola çıkarak bir hesaplama
yapılmaya çalışılacaktır. Ele aldığımız Kökötöydün Aşı parçasında anlatı şimdisi
Kökötöy hanın ölümüyle başlayan kısımdır, dolayısı ile bu anlatının esas öyküsü
Kökötöy hanın ölümüyle başlar ve onun yoğ aşıyla son bulur. Başka bir ifadeyle,
öykü süresi, anlatının içinde yer alan zaman sapmalarını; dışsal gerileme ve
öncelemeleri hesaplama dışı bırakırsak, yaklaşık altı-yedi yıl olarak saptanabilir. Bu
altı-yedi yıl içerisinde olan olaylar yazıda 7150 satır ile 61 sayfada anlatılmıştır. Bu
eşit olmayan zaman dilimlerini göstermek için, SK.KA parçasını birkaç alt başlığa
ayırarak hesaplama yapmaya çalıştık; bunu yaparken de ayırdığımız her parçaya isim
koyduk.
(1) 5. s. (1 - 45) Kökötöy hanın geçmişinden bahsedildiği, Kökötöy han ile
ilgili tanıtıcı bilgiler sunulduğu için Kökötöy Han adını verdik.
(2) 5 - 6.ss. (46 - 106) Manasçı bu bölümde Bokmurunu tanıtır: Bokmurun
283
(3) 6 - 7.ss. (107 - 326) Bu bölümü 248 - 290.satırlarda anlatılan Manas’a
haber verilmeyip, cenazeye katılmaması ile ilgili bir önceleme
biçiminde verilen kısmı dışarıda tutarak, bu bölüme Kökötöy Hanın
Cenaze Töreni adını verebilir.
(4) 8 - 10.ss. (327 - 591) Bokmurun’un Ko şoy’a Aşı Nasıl Yapacağını
Danışması
(5) 10 - 11.ss. (592 - 672) Aş İçin Yer Seçmesi
(6) 11 - 12.ss. (673 - 823) Bokmurun’un Göçü veya Üç-Karkıra
(7) 12.s. (824 - 897)Aşa Hazırlık
(8) 12 - 19.ss. (898 - 1698) Davet
(9) 19 - 25.ss. (1699 - 2352) Davetlilerin Gelmesi; a. Dost Misafirler: (1832
- 2190); b. Düşman Misafirler: ( 1937 - 2191); c. Neskara: (2192 -
2351).
(10) 25 - 30.ss. (2353 - 2930) Neskara’nın Kötülüğü; Maanikeri İstemesi
a) 28.s. (2684 - 2774) Bokmurun’un Maaniker’i Vermek için
Koşoy’a Danışması
b) 28-30.ss. (2775 - 2930) Koşoy’un Manas’a Ulak Göndermesi:
(11) 30 - 33.ss. (2984 - 3360) bu bölüme 30. sayfada ikinci kez daha ortaya
çıkan yinelemeli anlatı türünden (2931 - 2984) Manas’a Haber
Verilmemesi olayını dışarda tutarak, Aydar’ın Manas’a Haberi
İletmesi olarak adlandırabiliriz.
(12) 33.s. (3361 - 4070 ) Manas’ın Bokmurun’a Yardıma Gelmesi
284
a) 35-36.ss. (3599 – 3695) Koşoy’un Maaniker’i Verelim Demesi
b) 36-39.ss. (3696 – 4069) Manas Koşoy’un Teklifini Reddetmesi ve
Düşmanları Susturması
(13) 39 - 40.s. (4070 –) Aştaki Eğlence
(14) a) 40 - 48.ss. (4100 – 5023) Pehlivan Güreşi: Koşoy ve Coloy güreşir,
Koşoy kazanır.
42 - 43.ss. (4390 – 4479) Manas’ın Gerçekleşmeyen Arzusu
43 - 44.ss. (4480 – 4654) Kandagay
44 - 46.s. (4655 – 4720) Koşoy’un Duası
b) 48-54.ss. (5024 – 5437) Er Eñi ş: Agış ve Tükübay yarışır, Agış
kazanır.
50-52.ss. (5084 – 5241) Kanıkey’in Beyanı
54.s. (5438 – 5504) Manas’ın Akun Han ile Bel Kuda90 Olması
c) 54.s. (5506 – 5509) Töö Çeçüü91: sadece 5 satırda anlatılmış.
Oroñgu
54-56.ss. (5510 – 5725) At Yarışına Hazırlık
d) 56-64.ss. (5726 – 6402) Er Sayış: Manas ve Koñurbay yarışır,
Manas kazanır.
56-60.ss. (5894 – 6075) Akolpok
61-62.ss. (6076 – 6173) Almambet Güreşmek İster
90 Bel kuda, daha doğmayan çocuklar için dünür olma.
285
e) 64-66.ss. (6403 – 6595) Cambı Atış: Manas kazanır.
f) 66-70: (6596 – 6987) At Yarı şı: Akkula kazanır.
(15) 70.s. (6988 – 7027) Mancu, Kalmak, Hıtayların Akkula’nın Ödülünü
Yağma Edip Manas’ın halkını Dövmesi
(16) 71.s. (7028 – 7151) Manas Kurtarması
Şimdi Sayakbay Karalayev’in Kökötöydün Aşı destan parçasını ayırdığımız
bu bölümlerin süresi ile öykü süresini karşılaştıralım:
1. Kökötöy Han: bu bölümde öyküde geçen yaklaşık Kökötöy hanın yaşı kadar,
yani yaklaşık 80-90 yıllık bir geçmişi anlatıcı yaklaşık bir sayfaya, 45 satıra
sığdırılmıştır.
2. Bokmurun adını verdiğimiz bu bölümde manasçı Bokmurun ile ilgili tanıtıcı
bilgiler vermiş ve yaklaşık Bokmurun’un yaşı kadar süren bu olay anlatıda 2
sayfada, 60 satırda anlatılmıştır.
3. Kökötöy Hanın Cenaze Töreni: bu bölümde Sayakbay Karalayev’de aşın ne
kadar süre sonra verilmiş olduğu kesin belirtilmese de, başka bazı kaynaklara
dayanarak92, yaklaşık üç yıllık bir öykünün anlatıda yaklaşık 2,5 sayfa, yani
219 satırda anlatılmış olduğunu bulabiliriz.
4. Bokmurun’un Ko şoy’a Aşı Nasıl Yapacağını Danışması: bu bölümde
Bokmurun ile Koşoy’un diyaloğu anlatılmıştır. Bokmurun Koşoy’a aşı nasıl
yapacağını danışıyor. Yaklaşık 5-10 dakikalık bir diyalog: karşılıklı konuşma
metni 2,5 sayfada, 264 satırda anlatılmıştır.
91 Töö çeçüü, eski Kırgızların düğünlerde oynanan geleneksel oyunlarından biri, çıplak kadının kazılan çukurdaki devenin bağlandığı kazığı çıkarıp, deveyi serbest bırakması oyunu.
286
5. Aş İçin Yer Seçmesi parçası altında Koşoy aşın düzenlenebileceği yerleri,
sırasıyla Sarı Arka, Suusamır, Üç Karkıra’yı betimlemektedir. Betimleme 80
satır, yani 2 sayfayı oluşturmaktadır. Sonunda aş vermek için uygun bir yer
olarak Üç Karkıra seçilir.
6. Bokmurun’un Göçü veya Üç-Karkıra: bu bölümde Bokmurun’un bütün
varlığını, halkını toplayıp Üç Karkıra’ya doğru göç etmesi anlatılmıştır.
Bokmurun’un yaşadığı yer olan Taşken şehrinden, Ker-Özön boyu, Kozu-
Başı ve Aksı’dan geçerek Üç Karkıra’ya at sırtında ve yaya gelmesini göz
önünde tutarsak, bu göç süresi yaklaşık bir ayı bulacaktır. Böylece, yaklaşık
bir ay kadarlık süre 150 satırda öykülenmiştir.
7. Aşa Hazırlık: Metinden tanık olduğumuz gibi, bu hazırlık esnasında özel
çadırlar dikiliyor, bayraklar asılıyor, öküzler, develer kesiliyor. Onların etleri
pişiriliyor. Buna bağlı olarak, gerçekte 3-4 günü alabildiğini düşündüğümüz
bu olay 1 sayfada, yani 73 satırda anlatılmaktadır.
8. Davet: Metnin en büyük epizotlarından biridir. Burada davet edilecek
halkların tek tek yaşadığı bölgeler, o bölgelerin coğrafî özellikleri, hanına
kadar tek tek betimlenerek sıralanmıştır. Bu sıraladığı yerler şimdiki Sibirya
bölgesi, Sayan Altay dağları ve Çin, Afganistan, Mısır, hatta Arap ülkelerine
kadar uzanan bölgelerdir. Bu bölgelere atla gidip gelmesi en az bir yılı
alacaktır. Zaten metinde de bundan bahsedilmektedir. Ulak Aydar’ı Manas
elini ayağını bağlayıp esir aldığında, gidip davet edip geleceği daha altı aylık
yolunun kaldığını, bu yüzden biran önce bırakmasını rica ettiği sahneden de
92 Örneğin, Sagımbay başta olmak üzere birçok manasçıların varyantında 3 yıl sonra verilir.
287
bu mesafenin süresini saptayabiliriz. Böylece yaklaşık bir yıl süren bu olay
anlatıda 7 sayfada, yani 800 satırda anlatılmıştır.
9. Davetlilerin Gelmesi: Bu bölüm de metnin en büyük bölümlerinden biridir.
Burada da davet edilenler tek tek sıralanır. Kokon’dan Cügörü, Oogan hanı
Akun, Ancıyan’dan Sınçıbek, ... Kalmaklar’ın Coloy’u, Şibee’nin hanı
Orokkır, Keçil’in hanı Koñurbaylar sayısız çok askerleriyle birlikte gelirler.
Bu misafirlerin gelmesini de yine Koşoy’un Aydar’a arı barsan altı ay, beri
kelsen altı ay ‘gidişin altı ay, dönüşün altı ay’ diye söylemesinden yola
çıkarak, altı ay olarak belirleyebiliriz. Yaklaşık altı aylık bu süre anlatıda altı
sayfada anlatılmıştır.
10. Neskara’nın Kötülüğü; Maanikeri İstemesi parçasında Neskara’nın
Manas’ın yokluğunu fırsat bilerek, Bokmurun’u tehdit edip Maanikeri
istemesi ve ocaktaki etleri yağmalayıp, kırk çoro’yu dövmesi; bundan çok
korkan Bokmurun’un Maaniker’i verip kurtulmak için Koşoy’a danışması;
Koşoy’un Manas’a ulak göndermesi gibi konular işlenmiştir. Burada yine
öyküde geçen belirsiz bir sürenin anlatıdaki uzunluğu sayfa ile 6, satır ile 577
satırdır.
11. Aydar’ın Manas’a Haberi İletmesi parçasında 30. sayfada Manas’a Haber
Verilmemesi durumunu manasçı bir kez daha hatırlatmış ve sonra
Bokmurun’un, ortaya çıkan kargaşa ile başedemeyince Manas’tan yardım
istemek zorunda kaldığı, böylece Aydar’ı Manas’a haber vermeye yolladığı
sahnesini yaklaşık üç sayfada, yani 376 satırda anlatmıştır.
288
12. Manas’ın Bokmurun’a Yardıma Gelmesi: Bu bölümde Manas’ın Kırk
Çorosu’yla birlikte Bokmurun’a yardıma gelmesi anlatılmıştır. Ayrıca, bu
bölümde Manas ile Koşoy, Manas ile Neskara arasındaki konuşmalar,
Manas’ın düşmanları susturması olayları yer almıştır. Burada Neskara ile olan
konuşması sırasında Manas’ın gençliğindeki kahramanlıklarını anlatan geriye
dönüşleri dışta tutarak bir hesaplama yaptığımızda, Manas’ın Karkıra’ya
gelmesi ve aştaki kargaşalığı susturmasına kadar geçen belirsiz bir süre
anlatıda yaklaşık 6 sayfaya, satırlarla 709 satıra sığdırılmıştır.
13. Aştaki Eğlence: Bu bölüm aşağıdaki alt bölümlerden oluşmaktadır:
a. Pehlivan Güreşi: Pehlivan güreşine karşı taraftan Coloy’un çıkması üzerine
Manas kendi hanlarından ona karşı gelecek kimseyi bulamaz. Uzun
uğraşlardan sonra Koşoy’u bu güreşe çıkmasına ikna eder. Bu sırada Manas
çocuk sahibi olamadan yaşlanmakta olduğunu söyleyip Koşoy’dan dua ister.
Ayrıca, bu bölümde Kanıkey’in diktiği Kandagay da uzun uzun betimlenir.
Böylece öyküde geçen uzun bir süre anlatıda 8 sayfada anlatılmıştır, satırlarla
belirtecek olursak 923 satırdır.
b. Er Eñiş: Bu bölümde Agış ile Tükübay arasında geçen yarışma anlatılmıştır.
Arada geçen Kanıkey’in beyanı ve Manas’ın Akun han ile bel kuda olması
gibi olayları dışarıda tutarak hesaplayacak olursak öyküde geçen belirsiz bir
sürenin anlatıdaki uzunluğu 6 sayfa; yani 413 satırdır.
c. Töö Çeçüü: Bu bölümde töö çeçüü oyununun yapıldığı zaman anlatılmadan
eksiltiye uğratılmıştır. Bu destancıdan değil, bizim düşüncemize göre
derleyiciden veya yayıncıdan kaynaklanan durumdur. Böylece öyküde belli
289
bir süre alan bu oyun anlatıda ancak 5 satıra sığdırılmıştır. Bundan sonra
atları hazırlayıp, yarışa sokmalarıyla ilgili kısım anlatılır. Koñurbay
Algara’sını, Neskara Açbuudan’ını, Bokmurun’un Maaniker’ini, Manas
Akkula’sını ve diğer tüm kahramanlar da bindikleri en yürük atlarını yarışa
gönderirler.
d. Er Sayış: Bu bölümde Koñurbay ile Manas’ın mızrak yarışı tasvir edilmiştir.
Manas’ın Akkula’yı yarışa gönderip yaya kalacağını önceden bilen Koñurbay
böylece Manas’tan öç almak için yarışa çıkar. Bu bölümde ayrıca,
Koñurbay’ın yarışa çıkıp Manas’ı öldürebileceğini önceden hisseden
Kanıkey’in Kökötöy hanın ölümünden işte bu güne kadar dikip hazırladığı
zırh ak olpok hem anlatıcı sesiyle, hem de Kanıkey’in kendi sesinden uzun
uzun betimlenir. Bunun haricinde Almambet’in de Koñurbay’dan öcünü
alabilmek için bu yarışa çıkmak istediğini ve buna bağlı olarak kendi
geçmişini anlattığı sahneler yer almıştır. Böylece günlerce süren Er Sayış
yarışı anlatıda içinde yer alan alt anlatılarıyla birlikte altı sayfada, 676 satırda
anlatılmıştır.
e. Cambı Atış: Bu bölümde Kırgız, Hıtay, Mancu ve başka halkların önde gelen
okçuları Cambı Atış’a katıldığını ve Manas’ın kazandığı anlatılmıştır.
Anlatıda iki sayfada, 192 satırda anlatılmıştır.
f. At Yarı şı: Bu bölümde Manas’ın Akkula’sının kazanması anlatılmıştır.
Öyküde geçen yaklaşık bir yıllık bu olay anlatıda sadece 391 satırda
anlatılmıştır.
290
14. Mancu, Kalmak, Hıtaylar Akkula’nın Ödülünü Ya ğma Edip Kırgızları
Dövmesi adını verdiğimiz bu bölümde yarıştan Manas’ın Akkula’sının
çıktığını çekemeyen düşmanların Akkula’nın ödülünü zorla alıp Manas’ın
kırk çoro’sunu dövdüğü anlatılmıştır. Bu sürenin anlatıdaki uzunluğu ise 39
satırdır.
15. Bu Kargaşadan Manas’ın Kurtarması: Bu bölümde anlatılan ödülü
yağmalayıp, kırk çoroyu dövmesi üzerine Manas’ın düşmanları dövüp,
yerinden kovmasıyla geçen bu süre anlatıda 123 satıra sığdırılmıştır.
Bu çözümlemeden her anlatıda olduğu gibi, SK.KA’da da eşit olmayan
zaman dilimleri bulunduğu anlaşılmıştır. Bu çözümlemede bir yandan, çok kısa
zaman içeren oldukça uzun sahnelerin öneminin artması ile anlatının 13.a:’daki gibi
kademeli yavaşlaması, diğer yandan da bir bakışa bu yavaşlamayı telâfi etmek üzere
13.c:’deki gibi eksiltiler görülmüştür.
3.2.2.2. Duraklama
Yukarıda belirttiğimiz gibi, duraklamada anlatı zamanına eşit düşen bir öykü zamanı
yoktur, öyküde zaman durmuştur, anlatıda ise sınırsızdır. Duraklamalar genelde,
tabiat tasvirlerinde, kahramanların betimlemesi gibi betimlemelerde karşımıza çıkar.
Sayakbay Karalayev anlattığı destanlarda betimlemelere bolca yer veren bir
manasçıdır. Örneğin, vatanın her toprağını betimlemede, Sayakbay her yerin, her
coğrafî bölgenin kendine has özelliklerine değinerek, hiçbir zaman birbiriyle
karıştırmadan, her birine ayrı ayrı betimlemeler, benzetme ve metafor gibi, üslûp
araçlarından kullanarak tasvir eder. Kökötöy’ün aşında da aşa davet edilecek yerleri
sıralarken her yerin tabiatına, özelliklerine de değinerek, en güzel ifadelerle betimler.
291
AK (85)
Ataktuu ceriñ Sarı-Arka, Çok meşhur yerin Sarı-Arka, Munun cayın aytayın: Bunun özelliğini söyleyim: Tomuktay bolgon toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, Tokum batar koosu cok.... Teğelti sığacak vadisi yok... Sarı-Arka suusuz çöl eken.... Sarı-Arka susuz çöl imiş... Suusamırga barışsak, Suusamır’a gidersek, Öyüz-büyüz ceri tar, Kıyı-cihet yeri dar, Nayzanın başı çabışar, Mızrakın ucu kapışır, Adamdın başı kagışar, İnsanın başı sıkışır, Kalayık batpay turuşar, Halk sığamaz oraya, Kabarıp caman uruşar. Kabarıp fena kapışır. Öndürü çalkak, kerüü cok, Deresi dik değil, otlak yok, Ölçölüü cer Suusamır, ... Ölçülü yerdir Suusamır,... (SK.KA, 10)
Burada manasçı, günümüz Kırgızistan’ındaki Suusamır yaylasını
betimlemektedir. Bizim amacımız anlatıda zaman çeşitlenmesi ile sınırlı olduğundan,
burada Sayakbay’ın betimlemelerde hangi dilsel vasıtalardan yararlandığı konusunu
irdelemeyeceğiz. Bizi asıl ilgilendiren, bu betimlemenin öykü zamanı ile anlatı
zamanını nasıl etkilediğidir. Bu betimlemede, bize göre zaman tamamıyla durmuş
değildir. Dil bilgisinde fiil olarak nitelendirdiğimiz sözcükler genellikle bir hareketi
bildirir. Hareketin olduğu yerde de mutlaka bir zaman vardır. Bu betimlemenin
zamanı öyküde Koşoy’un konuşma süresi, yani Suusamır’ı tarif ettiği süre ile
örtüşür. (Zaten hiçbir örneğin gerek zaman sapmaları, gerekse anlatı süresi ve sıklığı
bakımından kabul edilmiş tanımlamalar ve kavramlara tam tamına uyan ve kesin
sınırlarla ayrılan bir örnek olmadığı araştırma esnasında tespit edilen bir gerçektir.)
Bunun gibi betimlemelere destanda sıkça karşılaşılmaktadır:
AK (86)
Atı ugulat Karkıra, Şanı duyulur Karkıra, Artıkça başka oşo cer. Ayrıca farklıdır o yer. Müdürülör añgek cok. Ayak sürçer çukur yok. Cilik çagar taşı cok, İlikli kemik kırmaya taşı yok, Say-sayınan şarkırap, Dere-çayından şarıldayarak, Minden bulak kuyulgan, Binlerce pınar dökülen,
292
Ükürçünün oyuna, Ükürçü’nün deresine, Üç-Kapkaktın boyuna Üç-Karkıra kıyısına Kemegeni kazçuu cer. Ocağı kazacak yerdir. Kerilgen özön Kegen - Suu, Şaşaalı vadidir Kegen-Su, Keñ boylop attı çapçuu cer, Geniş kıyısından at koşturacak yer, Keñ tamaşa salçu cer, Bolca eğlenilecek yer, Üç-Karkıra özönü Üç-Karkıra vadisi Aş berüüçü cer oşol. ... Aş verecek yer odur... (SK.KA,
11)
Bir başka betimleme örneği olan, pehlivan güreşine er seçtikleri zamanki Er
Töştük’ün tanıtılma sahnesi de duraklamaya örnek olacak tiptendir:
AK (87)
Kayran Töştük kanetet, Zavallı Töştük ne yapsın, Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş, Oyrottu buzar er eken. Oyrat’ı93 bozguna uğratacak bir
ermiş. Bilegi coon, taş cürök, Bileği kalın, taş kalpli, Balbandıgı başka eken. Pehlivanlığı bir başka. Tuulgan erdin sırttanı, Hayata gelen erin kaplanı, Özü eldin kutmanı, Kendisi halkın sevip saydığı, Artık baatır can eken.... Bir başka kahraman bir canmış... Eti kalgan kök caşık, Eti kalmış bir deri, Kanı kalgan bir kaşık. Kanı kalmış bir kaşık.
(SK.KA,.25)
Urumkan’ın oğlu Kökbörü’nün tanıtıldığı diğer bir örnekte Sayakbay’ın Er
Töştük’ün betimlenmesinde kullandığı yöntemin bir benzerini kullandığını görürüz:
AK (88)
Urumkan uulu Kökbörü, Urumkan oğlu Kökbörü, Ayabagan er eken. Oldukça güçlü bir er imiş. Keñ kökürök, cayık töş, Geniş omuzlu, üçgen vücutlu, Arı balban, arı şer, Hem pehlivan, hem cesur, Sakalı suydañ birindep, Sakalı ipek gibi ve azıcık, Kösöölügü bar eken, Köselik yönü de var imiş, Salışıp coogo bolgon maş, Kapışıp düşmanla alışkın, Kösömdügü bar eken... Üstatlık yönü de var imiş... (SK.KA,
26)
93 1. oyun, eğlence; 2. kalabalık halk; halk; 3. Kalmuklara Kırgızlar arasında Oyrat da denilmektedir. Burada bu kelimeyle söz sanatı yapılmış. Yani, bir kelimeyle her üç anlamı verilmesi söz konusudur.
293
Bu örneklerden anlaşıldığı gibi, anlatı hızı sınırsız, öyküde ise zaman
neredeyse durmuştur. Ancak, ikinci örnekteki eken/imiş sözcüğü bir yardımcı fiildir;
fiil daha önce belirttiğimiz gibi bir hareketi, durumu ifade eder, fakat buradaki eken
yardımcı fiili durum bildiren var sözcüğü ile birlikte gelerek bir hareketi değil,
durumu ifade etmektedir. Böylece öyküde akıp giden zaman bir parça
duraklatılmakta, anlatı hızı ise yavaşlatılmaktadır. Ayrıca Kanıkey’in betimlendiği
sahnede duraklama daha da belirginleşmektedir:
AK (89)
Kara surdun suluusu, Esmerlerin güzeli, Musulmandın nurduusu, Müslümanın nurlusu, Uzun çaçtın ıktuusu, Uzun saçlının beceriklisi, Urgaaçının mıktısı... Dişilerin en iyisi... Oyron ceñeñ Kanıkey... Güçlü yengen Kanıkey... (SK.KA,
59)
Aynı şekilde manasçı, destanda hemen bütün kahramanları karakteristik
özelliklerine göre ifadeler seçerek, en güzel biçimde tarif etmiştir. Örneğin, düşman
tarafın kahramanlarını kötü şeylerle kıyaslayarak, kaba bir üslûpla tasvir ederken,
Manas, Almambet, Koşoy gibi millî kahramanlara ulu, bilge, kutsal gibi ifadelerle
tasvir etmiştir. Örnek olarak Koñurbay ve Manas betimlemelerini karşılaştıralım:
AK (90)
Manas’ın tasviri:
Maylagan buuday cüzdönüp, Yağlanmış buğday renk yüzlü, Küügüm tuman közdönüp, Alacakaranlık renginde gözü, Kankor Manas kabılan, Hunhar Manas kaplan, Şay koldogon oluyañ, Şehitlerin himâye ettiği evliyan, Keñ kökürök, cayık töş, Göğsü geniş, üçgen vücutlu, Kelbersigen kara köz, Mağrur bakışlı kara göz, Kara çaar kabılan Karala benekli kaplan, Kaptalınan çamınıp, Yan tarafından atılıp, Çolok kök cal artsan Topal mavi yeleli aslan, Cara tartçu nemedey Karnını yaracakmış gibi, Böyrögünön kamınıp, Böbrek tarafından hazırlanıp,
294
Arbagı biyik kök calıñ, Hamisi büyük bozkurdun, Taalayı artık kabılan Talihi fazla kaplan Astı cagın karasa Ön tarafından bakarsan, Altı miñ erdin sürü bar, Altı bin erin heybeti var, Artın sala bergende Arkasına dönerse Acıdaardın turu bar. Ejderhanın görünüşü var. Bettep pende kelbegen, Karşısına bende çıkmayan, Bet alıp duşman ceñbegen. Karşılaşıp düşman yenmeyen.
(SK.KA, 58-59)
AK (91)
Koñurbay’ın tasviri:
Körör bolsoñ Koñurbay Bir bakarsan Koñurbay Kök colborstoy çamınıp, Aç kaplan gibi sıçrayıp, Catkan ittey kaşı bar, Yatan köpek misali kaşı var, Can kazanday başı bar, Koca kazan kadar başı var, Cıyırma beşke ilinip, Yirmi beşine daha yeni, Bıyıl kelgen caşı bar. Buyıl giren yaşı var. Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş, Oyon tuugan şer eken, Kahraman doğan er imiş, On eki müçö teñ eken, (Bedeninin) On iki parçası eşitmiş, Sölökötü bir başka, Görünüşü bir başka, Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Beecinden çıkkan köy kaşka. Beecin’den çıkan yiğitmiş. Algara menen culkunup, Algara ile atılıp, Altından çılbır bulkuntup! Altından yuları sallayıp! Körsö köñül bölünüp, Görenin dikkati dağılıp, Körör bolsoñ Koñurbay Görecek olursan Koñurbay’ı Ala toodoy körünüp, Ala dağ kadar görünüp, Ok ötpögön kök kübö, Ok geçmeyen mavi zırh Omuroogo bek kübö, Sırta tam oturan pek zırhı On eki katar kiyinip, On iki kat giyinip, Coo degende süyünüp, Düşman deyince sevinip, Ayaktay altın şuru taş Kase kadar altın mercan taş, Ay töbödön carkıldap, Ay tepeden parlayıp, Köz aynegi balkıldayt, Gözünün nuru parıldar, Kebez ötük, kendir bel, Pamuktan çizme, kenevir bel, Keñirsigen çoñ kalça, Böbürlenen koca çelimsiz adam, Bulgaarı ötük, buuma bel, Deri çizmeli, ince bel, Buruksugan çoñ kalça, Kokuşmuş koca çelimsiz adam, Közü köldün bıtkılday, Gözleri göl yatağı gibi, Körüngöndü cutkanday. Gözüne gözükeni yutacak gibi. Köz üstündö kara kaş Göz üstünde kara kaş, Böktörülüü çapanday, Ters çevrilmiş kaftan gibi, Komdongon colbors baştanıp, Ava hazırlanan kaplan misali,
295
Tülögön coru kaştanıp, Tüyleri dökülmüş leş kargası kaşlı, Kılagar közün kılaytıp, Küçücük gözlerini süzülterek, Kıl murutun şıypaytıp, Kıllı bıyıklarını kıpırdatıp, Muruttarın karasañ Bıyıklarına bakarsan, Çoñ baltanın sabınday, Koca baltanın sapı gibi, Murundarın karasañ Burnuna bakarsan, Selebenin kabınday, Kılıcın kını gibi, Kıtaylardın kır murunduu Koñurbay...
Hıtayların sivri burunlu Koñurbay... (SK.KA, 58)
Bu betimlemelerde Manas ve Koñurbay betimlenmiştir. Bu betimlemeler ile
anlatıda zaman akıp gitmekte iken, öyküde bir duraklamaya neden olmuş, öykü
süresi neredeyse tamamıyla durmuştur. Böylece, öykü zamanında bir ilerleme
olmamış ve konu tekrar betimlemenin başladığı noktaya, Kökötöy’ün aşındaki er
sayışa Koñurbay’ın çıktığını gören Manas’ın konuşmalarına geri dönmüştür.
Destanda kahramanların dışında yukarıda AK (85) ve AK (86)’da örneklerini
gördüğümüz manzara tasviri, eşyaların sıfatları gibi pek çok farklı betimlemelerle de
sıkça karşılaşılmaktadır. Örneğin, aşağıdaki Manas’ın kürkü Akolpok’un
betimlemesi de iyi bir duraklama örneğidir:
AK (92)
Cakası altın, ceñi cez, Yakası altın, kolu (yeni) bakır, Koş badana, torgoy köz, Çift zırhlı, çalı kuşu gözü gibi, Keleme caka, keñ kürmö, Yakası işlemeli, geniş ceket Kerişke kiyse ok ötpös, Savaşta giyersen ok geçmez, Nayzanın uçu teşpegen, Mızrak ucu deşmeyen, Nar kesken ogu kespegen, Keskin oku kesmeyen, Cılas bolgon Akolpok... Mahvolası Akolpok... (SK.KA,
59)
Yukarıda gösterdiğimiz örneklerden öykü zamanındaki duraklamanın daha
net bir şekilde anlaşılabilmesi için en son örneğimizi öykü zamanının durdurulup,
tekrar aynı noktadan devam ettirdiği kısımlarla birlikte göstermeye çalışalım:
296
AK (93)
Manas mintip turganda [A] Manas böyle dururken Körsö köñül bölünüp, Meğer gönlünü koymuş, Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun eşi Kanıkey Dünüyödöy körünüp,... [B] Dünya kadar görünüp,... Oşo künü bütürgön O günü bitirmiş Kankoruñdun Akolpok Hünharının Akolpok94 Agayarga aldırtıp... [C] Agayar’a aldırtıp... Akolpoktu Kanıkey, Akolpok’u Kanıkey, Altı cılı casagan... [D] Altı yıl boyunca yaptı... İçi buulum, tışı böz, İçi buulum95, dışı bez Kalıñdıgı carım kez, Kalınlığı yarım arşın, Cakası altın, ceñi cez, Yakası altın, kolu (yeni) bakır, Koş badana, torgoy köz, Çift zırhlı, çalı kuşu gözü gibi, Keleme caka, keñ kürmö, Yakası işlemeli, geniş ceket Kerişke kiyse ok ötpös, Savaşta giyersen ok geçmez, Nayzanın uçu teşpegen, Mızrak ucu deşmeyen, Nar kesken ogu kespegen, Keskin oku kesmeyen, Cılas bolgon Akolpok... [E] Mahvolası Akolpok... Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye Baştatadan biliptir. [F] Tâ başından beri biliyormuş. Bolbos cerin ondoptur, [G] Bozuk yerini onarmış, Kökötöydün tamaşa — Kökötöy’ün törenindeki — Sayışına bolcoptur. [H] Çarpışmaya hazırlamış. ... (SK.KA,
59).
AK (93)’te Manas’ın binmeye Akkula atı yok, giymek için üstünde zırhlı
kürkü yok, ne yapacağını şaşırıp, Akkula’sını yarışa koşturduğu için pişman olduğu
bir anda böyle olacağını önceden bilen Kanıkey’in Manas’ın bu günü için özel olarak
hazırladığı zırhlı kürkü Akolpok’u getirdiği sahne anlatılmaktadır. Belirlediğimiz
kısımları sırasıyla açıkladığımızda [A] kısmı bu anlatı kesiti için ve aynı zamanda da
anlatının tamamı için anlatı şimdisidir. [B]’de Kanıkey betimlenmiştir, [C]’de anlatı
şimdisinden kısa bir geriye gidiş vardır; buna göre [C] bir iç öyküsel gerilemedir. [D]
dışöyküsel gerilemedir. [E] kısmı betimleyici duraklama örneğidir; bu kısımdan
anlaşıldığı gibi, öykü zamanında bir duraklama yaşanmamıştır, başka bir ifadeyle, Er
Sayış oyunu sırasında Kanıkey’in kocası Manas’a kürkü Akolpok’u getirdiği yerde
94 Akolpok: kalın pamuklu zırh.
297
Akolpok’un betimlemesi ile öykü zamanında bir ilerleme yaşanmamış, anlatı hızında
ise bir yavaşlama meydana gelmiştir. Betimlemenin sonunda tekrar konu zamanına
geri dönülmüş ve öykü geldiği noktadan devam edilmiştir.
Bir bakıma bu örnek Genette’in zaman dışı betimleyici kural olarak
tanımladığı durumu da andırmaktadır. Bu anlatı kesitinde anlatıcı öykü akışını terk
ederek sadece dinleyicilerinin bilgisi için Akolpok’un kim tarafından ve nasıl
yapıldığını ve onun özelliğini betimleyerek anlatmıştır. Böylece, anlatıcı öykü
zamansallığını Kanıkey’in Manas’a Akolpok’u getirmekte olduğu yerden keser ve
sadece Akolpok’un yapılışı ve sıfatı ile ilgili bilgiler verir. Bu betimleme kısmının
hemen sonrasında, [F] kısmında bir dışsal önceleme ile karşılaşmaktayız, hemen
onun ardından da gerilemeler yer almıştır. Bu şekilde anlatıcı, AK (93) kesitinde
zaman sıralaması bakımından da oldukça ilginç bir teknik kullanmıştır.
Bununla birlikte, daha önce de belirtildiği gibi anlatılardaki her betimlemenin
bir duraklama olmadığı da göz ardı edilmemelidir. Sayakbay, betimlemeleri yukarıda
AK (90), AK (91) ve AK (92) parçalarında olduğu gibi, bir insanın veya bir nesnenin
sıfatı, niteliklerini sayarak ve bu şekilde öykü zamanında bir duraklamaya neden
yaratarak verirken, aynı zamanda eylemlerle bütünleştirerek de aktarmıştır. Destanda
eylemle bütünleştirilen betimlemelere oldukça sık rastlanır. Meselâ, kahramanların
ve atlarının her çeşit yarışma esnasındaki betimlemeleri bunun en iyi örneğidir.
AK (94)
Padışañdın Akkula Padişahi’nin Akkula atı Başın cerge salıptır, Başını aşağıya eğmiş, Başkaça arış alıptır. Başkaca adım atmış Moyunun cerge salıptır, Boynunu yere eğmiş, Padışañdın Akkula, Padişahının Akkula’sı
95 Buulum: Kıymetli bir kumaşın adı.
298
Bolboy arış alıptır. Olmadan adımını atmış. Eñkeyişke kelgende İnişe geldiğinde Eliktey kolu sayılıp, Karaca gibi tuynağı batarak, Ör tayana bergende Yokuşa doğru geldiğinde Öküm külük Akkula Çok yürüktür Akkkula Cal-kuyrugu cayılıp, Yelesi, kuyruğu yayılıp, Talaa, tüzgö kelgende Tarla, düzlüğe geldiğinde Taman cerde tarsıldap, Tabanı zeminde tars tars
edip, Kara bolot oozduk Kara çelikten gemi Kömököydö karsıldap, Ağız boşluğunda çatırdayıp, Kökülü kökkö bölünüp, Kâhkülü göğe bölünüp,
AK (94)’te yarışta ilk sırada gelen Manas’ın Akkula’sı betimlenmektedir.
Ancak bu betimleme eylemle bütünleştirilerek anlatıldığından anlatıda öyküde akan
zaman dışına çıkılmamış ve böylece bir duraklama yaşanmamıştır.
AK (95)
Ay, canıbar Maaniker, Vah, hayvancık Maaniker, Cılkıdan çıkkan köy kaşka, Atlardan çıkan akıllı mal, Sını maldan bir başka, Görünüşü hayvandan farklı, Uçkan kuş menen carışkan, Uçan kuşla yarışan, Kazı aluuçu boor et, Kaburga yağı, yan eti, Kayra tartıp zımpıyıp, İçeri çekip sımsıkı, Söögünö cabışkan, Kemiklerine yapışan, Aygay uksa şaşpagan, Gürültü duyarsa da
korkmayan, Aydın karañgısında Kapkaranlık gecede Bir izin caza baspagan, İzini yanlış basmayan, Çuu ukkanda bölüngön, Ses duyunca bölünen, Azar tümön kol bolso Azıcık düşman gözüne Tulpardık sını körüngön, Küheylanlık heybeti görünen, Basıp ötsö kara cer Yürüyerek geçerse kara
toprak Kıñ-kıñınan bölüngön, Parça parça ayrılan, Baskan buttuu debese, Yürüyen ayakları olmazsa, Kanatı barday körüngön. Kanatı var gibi görünen. Çılbırı tutam kalbasa Yularından tutulmazsa Çındagan coogo aldırbayt, Ciddi düşmana bile aldırmaz, Kurgan kırsık çalbasa Zavallı başına bir iş gelmezse Kuyrugun örtkö çaldırbayt, Kuyruğunu ateş
dokundurtmaz, Omuroo sınıp ötpösö, Sırt kemiği kırılmazsa, Ok cañılıp ketpese Kurşuna denk gelmezse Mingenin coogo aldırbayt. Binenini düşmana aldırmaz.
299
Cetik külük Maaniker, Gerçek küheylandır Maaniker,
Celgenine cel cetpes, Rüzgardan hızlı koşarmış, Baskanına mal cetpes, Hayvandan hızlı yürürmüş, Tizginin cıya tartpasa Dizginlerini çekmeseler Uçkan kuştay takımdayt, Uçan kuş gibi süzülür, Kırk künçülük coldordo Kırk günlük uzak yollarda Bulut öñdüü zakımdayt. Bulut gibi hızlı uçar. Kırk künçülük çöl bolso Kırk günlük uzak çöl olsa Kılt etip suu içpegen, Bir damla su içmeyen, Çurkagan sayın uzargan, Her koştukça uzaran, Kayıptay közü kızargan, Gayıp gibi gözleri kızaran, Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker’i, Kara bayır kazanat, Kara bayır96 kazanat97, Kalbır öpkö, cez kanat, Kalbur akciğerli, bakır kanatlı, Taygılbagan biyikten, Kayıp düşmeyen yüksekten, Takır ele kem emes Hiçbir yeri eksik değil, Taşka baskan kiyikten. Taşlarda koşan geyikten.
(SK.KA, 14)
AK (95)’te Kökötöy hanın atı Maaniker betimlenmiştir. Sayakbay
betimlemelerinde genelde benzetme, metafor, epitet gibi edebî üslûp biçimlerinden
en güzel şekilde yararlanan bir manasçıdır. Anlattığı diğer destanlarda olduğu gibi
Kökötöydün Aşı parçasında da tabiat manzarası, insan, hayvan betimlemelerine bolca
yer vermektedir. Ancak, Sayakbay betimlemeleri başka manasçılara nazaran, abartılı
olmaması, mitolojik unsurlara fazla yer vermemesi, daha gerçekçi, daha doğal
olmasıyla ayırt edilir.
3.2.2.3. Sahne
SK.KA’da diyalog ve iç monolog teknikleri çok sık kullanılmıştır. Bundan yola
çıkarak, SK.KA parçasını diyalog ve iç monoloğa dayalı bir eser olarak
nitelendirebiliriz. Sayakbay sahne tekniğinden ustalıkla yararlanarak, kahramanın
diyalog türündeki sözleriyle, yeri gelince yeni bir çatışmalar, yeni olaylar yaratırken, yeri
gelince onun karakterini, iç ve dış özelliklerini de karakterin konuşmalarıyla doğrudan
96 Karabayır: saf kan türkmen atiyle bayağı attan doğan. Yud.: 404.
300
yansıtabilmiştir. Destancı, bu durumda kahraman rolüne bürünmüş, o gülerse gülerek,
ağlarsa ağlayarak anlatmıştır. Burada manasçıyı onun yarattığı karakter tipinden ayırt
etmek, aktörü onun oynadığı tipten ayırt etmek gibidir. Bu durumun açıkça izah
edilebilmesi için dilbilim dışı etkenler daha doğru ve daha etkili çözümlere
ulaşmamıza olanak sağlar. Sahne durumunda destancının anlatım tekniği ve anlatı
hızı değişebilir. Bunu kahramanın kiminle, nerede veya nasıl konuştuğu gibi
durumları belirler. Buna bağlı olarak, ayrıca, Sayakbay’ın anlatısı söz konusu
olduğunda, karakterlerin konuşma süresi ile onu anlatan manasçının anlatma süresi
yaklaşık olarak eşitleşir, zira manasçı normal bir konuşma tarzında anlatmayıp,
besteleyerek, yeri gelince kelimeyi uzatarak ve yavaşlatarak, yeri gelince de çok hızlı
konuşarak, kendine özgü makamlı bir anlatım tarzı ile anlatmıştır. Bu bakımdan
destanı besteleyerek anlatmak, Sayakbay’ın en önemli özelliklerinden biridir. Burada
dinleyicinin dinleme süresi ile manasçının anlatma süresi birbiriyle tam tamına
örtüşür.
Manas destanından seçtiğimiz Kökötöydün Aşı parçasında da başta Bokmurun
ile Koşoy’un, Bokmurun ile Koñurbay’ın, Coloy’un, Neskara’nın, Manas ile
Bokmurun’un gibi oldukça çok diyalog ve adı geçen ve başka birçok kahramanların
düşünceleri tarzındaki birçok monolog bulunmaktadır. Örneğin, Kökötöy hanın
vefatı olayında Bokmurun’un herkesi davet edip, tek Manas’a haber vermemesi
üzerine Manas sinirlenip, gidip Bokmurun’dan hıncını çıkarmak ister. Bunun üzerine
bilge danışmanı olan Bakay han Manas’ı sakinleştirip, ona şöyle bir akıl verir:
AK (96)
Barıp çaap algıday Gidip bozguna uğratacak Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u Sarı adır -ak too emes, Sarı kır, beyaz dağ değil,
97 Kazanat: koşu atlarından bir cinsin adıdır. Yud.: 426
301
Salmaktaşar coo emes. Güç ölçüşecek düşman değil. Cetimdi çapkan bolobu? Yetime saldırmak doğru mu? Cetkileñ işi oñobu? Aklı başında kimsenin işi midir? Balaga barıp katılıp, Çocuğa gidip saldırıp, Uyatka işin, çatılıp, Rezil olup, kavga edip, Oşondo işiñ oñobu?.. O zaman işin düzelir
mi?...(SK.KA, 7)
Bu tür konuşmalar çoğunlukla dolaysız anlatım biçiminde sunulur. Sayakbay
bu şekilde doğrudan anlatım tekniğini kullanarak anlatıyı daha gerçekçi kılmış;
karakterin kılığına bürünerek, konuşanın sanki kendisi olduğuna dinleyicilerin de
inanmasını sağlamıştır. Bu şekilde destancı destan zamanını, konu zamanını,
kahramanın sözlerinin ve faaliyetlerinin zamanını bir noktada toplamıştır. Böylece,
Sayakbay, dinleyicisine, içinde bulunduğu zamanı unutturup olayların geçtiği
zamanın etkisi altına sokmuştur.
AK (97)
Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve Müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve Müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar. Doyuracak hâlim var. (SK.KA, 8)
.
AK (97)’de anlatıcı görevini karaktere; Bokmurun’a devrederek, onun
ağzından anlatmıştır. Böylece, destanın anlatılış tarzı kahramanların doğrudan
kendilerine yönelmiş, anlatım harekete, sahne oyununa dönüşmüştür.
302
Sayakbay, yukarıda AK (96) ve AK (97)’de olduğu gibi bir yandan sözü
karaktere bırakıp tamamen çekilirken, diğer yandan da karakterlerin konuşmalarını
… dedi, ... deyt, ... coop berdi /... dedi, ... der, . cevapladı gibi nakledici ifadelerle
aktarmıştır:
AK (98)
Açuusu kelip Esenkan, Öfkelenip Esenkan, Manaska alıñ kelbese Manas’a gücün yetmezse Baarıñ çoguu kırıl deyt Hepiniz birden ölün der Kaardanıp Esenkan Oldukça kızıp Esenkan Aydap iygen ceri bar. Kovuvermiş önünden. (SK.KA,
25)
AK (99)
Karmaşkan kişi oñboyt dep, Kapışan kişi iyi olmaz diye, Katılgan aman bolboyt dep, Dokunan iyi olmaz diye, Kasiyettüü kan Manas, Haysiyetli han Manas, Kapalanıp kalganı... Çok üzülüp kaygırdı.... (SK.KA,
50)
Manasçının araya girdiği dep /diye sözcüğü ile kahraman Manas’ın iç
konuşması, düşüncesi aktarılmaktadır.
Aşağıdaki AK (100)’de dep sözcüğü aracılığıyla genelde kahramanın
zihninde geçen konuşmaları, yani iç konuşmalarını dinleyiciye aktarmak amacıyla
kullanıldığını görmekteyiz:
AK (100)
Koñurbay cayın suraba, Koñurbay hakkında sorma, Kaarına alsa kırgızga Kahrına alırsa Kırgıza Uşu col salat çoñ dümök. Bu kez başa büyük iş açar. “Belimdi bekem buuymun” dep, Belini doğrulturum diye, Beecinden çıkkan kamdanıp Beecin’den çıktı hazırlanıp, Belgilüü Manas coluksa Kahraman Manas’la karşılaşırsam, “Alooke kunun kuuymun” dep. “Alooke’nin öcünü alırım” diye. Ok ötpös tondu kiyinip, Kurşun geçmez kürkü giyinip, Akıl oylop, kep oylop, Akıl danışıp, düşünüp, Kankor Manas, al burut Hunhar Manas, o Burut98
98 Burut: destanlarda Kırgızlar için kullanılır.
303
“A şka kelet” dep oylop, Aşa gelir diye düşünüp, Kelgen eken Koñurbay Gelmişmişti Koñurbay, Aş üstünön basam dep, Aş üstünde saldırırım diye, Aş üstündö karmaşıp, Aş üstünde kapışıp, Adamdın kanın çaçam dep... Adamın kanını dökerim diye...
(SK.KA, 23)
Burada yine her şeyi bilen Tanrısal anlatıcı konumu söz konusudur.
Koñurbay’ın aklından geçenler dep sözcüğü aracılığıyla dinleyiciye sunulmaktadır.
SK.KA’da anlatıcı diyalogları genelde dolaysız söylem biçiminde sunmuş,
konuşmalar arası bağlantıları ise destanlara özgü: ... mınday degende, ... turup munu
aytat / ... ‘böyle dediğinde, ... kalkıp şöyle der’ biçimindeki anlatıcının araya girmesi
ve destancılara özgü basmakalıp ifadeler ile, başka bir deyişle nefes alma zamanı ile
sağlamıştır. Böylece bazı kahramanların sözlerini ayırt etmek için, konuşmadan
anlatıma, bir olaydan bir başka olaya vs. geçişleri ayırmak için de nefes alma
zamanından yararlanmıştır. Buna bağlı olarak anlatıcının mınday degende ‘böyle
dediğinde’, munu aytat ‘şöyle der’ gibi sözleri sadece olayların, olguların arasını ayıran
ölçütler değil, her çeşit sözün (diyalog, monolog, destancı sözü) arasını ayırma görevini
de üstlenir:
AK (101)
Koşoy mınday degende... Koşoy böyle deyince... Irgıp ketken Bokmurun: Hoplayıvermiş Bokmurun: Koşoy aba, kebimdi uk Koşoy amca, sözümü dinle,... Kaalayıkka maalım kep Halka malum sözdür Kan Kökötöy bolgonu, Han Kökötöy olalı, Kökötöydün köp düynö Kökötöyün çok dünyası Cer cüzünö tolgonu. Yer yüzüne dolalı Kökötöydün köp düynö Kökötöyün azıcık dünyası Kilitin emi açamın, Kilidini şimdi açarım, Nemesin koyboy çaçamın... Eşyasını koymam, saçarım… Sen öñdöngön baatırdan Senin gibi yiğitten Atamdın aşın bere albay... Babamın aşını veremeyip... Men kayda barıp katılam?! Ben nereye gidip katılırım?! Mancu, kırgız ortosu Mancu, Kırgız’ın orta yerinden
304
Cer oçogun oyduram. Yer ocağını kazıtırım. Aşka kelgen adamdı Aşa gelen insanı Appak mayga toyduram.... Bembeyaz yağa doyururum... Mınday kızık kılbasam Böyle bir ziyafet yapmazsam Bokmurun bolboy ölöyün, Bokmurun adım sönsün, Tirüü basıp cürgüçö Diri hayatta kalmaktansa Tuubay tuna çögöyün.... Doğmadan öleyim... (SK.KA, 9)
AK (101)’da altını çizerek belirtiğimiz kısımdan anlaşıldığı gibi, manasçı
nefes alma zamanından yararlanarak, söz sırasını Koşoy’dan alıp, Bokmurun’a
devretmiştir. Sonra Bokmurun’un konuşmalarını dolaysız söylem kipini kullanarak
doğrudan aktarmıştır.
SK.KA’da pehlivan güreşine karşı taraftan Coloy’un çıkması üzerine
Manas’ın kendi tarafından bir pehlivan araması sırasındaki diyaloglar tam bir sahne
örneğidir. Arada geçen anlatıcı sözlerini dışarıda tutarsak, bu kesitte karakterler
sırasıyla konuşmaları devralmış, olay tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi
sunulmuştur.
AK (102)
Manas mınday degende, Manas böyle dediğinde, Töştük turup munu aytat, Töştük kalkıp böyle der, Kişi bilgis şumdu aytat: İnsanın bilmediği tuhaf şey söyler: Küçtüüsüngön kalmakka Cesurluk taslayan Kalmak’la Küröşör çagım bolo elek, Güreşecek zamanım gelmedi, Küç boyuma tolo elek. Güç kuvvetime gelmedim. Etim turat kök caşık, Bir deri bir kemik kalıp, Kanım turat bir kaşık. Kanım var ancak bir kaşık. Muunum ketip, darman cok, Hâlsiz bitkinim, derman yok, Anday bolgon sebebim: Böyle olmamın nedeni: Cer aldına tüşkönüm Yer astına indiğim Ceti cılga toldu ele, Yedi yılı doldurmuştu, Cer üstünö çıkkanım Yer üzerine çıkmama Ceti kün arañ boldu ele. Yedi gün ancak olmuştu. Aytkanım ıras, argam cok, Dediğim doğru, çare yok, Çalkaygan kara kalmakka Kocaman Kara Kalmak’la Çalışa turgan darman cok. Kapışacak hâlim yok. (SK.KA, 40) Töştük mınday degende Töştük böyle dediğinde Törö Manas koydu emi. Bey Manas şimdi bıraktı.
305
Eştekterdin Camgırçı, Eşteklerin Camgırçı, Camgırçını karmadı: Camgırçı’ya yöneldi: Eştekterdin erisin, Eşteklerin erisin, Bir uruktun şerisin, Bir aşiretin yiğidisin, Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşe, Cıgıp möröy alganga? Çıkıp ödül almaya? (SK.KA, 40) Akılınan şaşkanı, Aklını kaçıra yazmaz mı, Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı Elden çıga kaçkanı: Halk arasından çıkıp kaçmış: Coloboymun Coloygo, Yaklaşmam ben Coloy’a, Katılbaymın kalmakka, Dokunmam ben Kalmak’a, Men kalmakka barbaymın, Ben Kalmak’a varmayacağım, Böödö ölüp kalbaymın. Boş yere ölüp kalmayacağım. Coobun berdi Manaska.... Cevabını verdi Manas’a...(SK.KA,
41)
Burada Manas, Er Töştük ve Camgırçı arasında geçen diyalog sahnelenmiştir.
Bu örnekte karakterlerin sözleri italik yazı ile, nefes alma zamanı işaretleyicileri altı
çizilerek, konuşmacılar ise kalın harflerle işaretlenmiştir. Bu diyaloglardan
anlaşıldığı gibi sahne saf bir diyalog biçiminde sunulmamış, anlatıcı araya girerek,
bir önceki örnekte olduğu gibi adeta, şahıslar arası konuşmaların bağlantılarını
sağlamıştır. Sayakbay destanın neredeyse tamamını bu tür diyalog ve monologlar
yoluyla anlatmış ve diyalogları ise yukarıdaki gibi saf diyalog biçiminde değil,
zaman zaman anlatıcıyı araya sokarak, her türlü konu dışı sözlerle, geçmişe
bakışlarla, önceden tahmin etmelerle, yineleyici ve betimleyici parantezlerle, anlatıcı
tarafından didaktik araya girmelerle vs. ile zenginleştirerek anlatmıştır.
Destanda anlatıcı karakterlerin konuşmalarını genelde geniş zaman çekimiyle
vermiştir:
AK (103)
“Kökötöydün köp bayge, “Kökötöy’ün çok ödül, Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, Kökötöydün köp bayge Köktöy’ün çok ödül, Ceke özüm alam, — dep Yalnız kendim alırım diye,
306
Balbanga çıkkan buruttun Pehlivanla karşılaşan Burut’un Bir esebin tabayın, ... Bir hesabını alıyım,… Betteşkendi koyboyun, Karşılaştığımda bırakmayayım, Burut, kalmak eköönö Burut, Kalmak ikisine Oyundu mıktap oynoyun”... Gösteriyi iyice vereyim”…
(SK.ET, 14)
Ayrıca, destanda geçen diyalog ve monologlardan bazıları geçmiş zamanda değil,
arsar keler çak’ta ‘belirsiz gelecek zamanda veya geniş zamanda sunmuştur:
AK (104)
Aşıña toyup alarmın, burut, Aşına doyarım, burut, Azap salıp aşıña, Azap verip aşına, Aylıñdı çaap alarmın, burut! ... Köyünü talan ederim, burut!... Çoñ işenip cürgönüñ Çok güvenidiğiniz Kankor Manas eriñbi? Hunhar Manas yiğidin mi? Kazanga kolum malamın, burut, Kazana elimi batırırım, burut, Etiñdi talap alamın, burut. Etini talan ederim, burut. (SK.KA, 24)
AK (103) ve (104)’te geniş zamana işaret eden fiiller altı çizilerek
işaretlenmiştir. AK (103)’te yüklem Kırgız Türkçesinde – a + şahıs eki biçiminde
gelecek zaman ekiyle verilirken, Türkye Türkçesinde bu durumun anlamını – ar +
şahıs eki biçiminde geniş zaman çekimi karşılamıştır. AK (104)’te da yüklem –ar +
şahıs eki ile kurulmuş ve bitmemişlik, yinelenme anlamı taşımaktadır.
Böylece, SK.KA’da manasçı sahneleme tekniğini kullanarak, dinleyici ile
olayların geçtiği zamanın arasındaki uzaklığın kaybolmasını sağlamış, bu şekilde
dinleyicide sanki olayı doğrudan izliyormuş gibi etki bırakmıştır.
Burada manasçımız Sayakbay Karalayev’in dinleyiciye olan etkisi, onun
olağan üstü manasçılık yeteneği ile ilgili Çıngız Aytmatov’un bir öyküsünü
anlatmamız yerinde olacaktır.
Karalayev ile birlikte Çu vadisinin kolhozlarından birine gittik. Karalayev’in gelmesiyle ilgili
haber bir anda komşu köylere kadar ulaşmış. Halk her taraftan akın ediyordu; tarlalardan,
çiftliklerden, arabayla, traktörle geliyorlardı. Karalayev’i dinlemeye gelenler o kadar çoktu ki,
kolhoz’un konser salonuna sığmadılar. Bu yüzden Karalayev açık havada anlatmaya başladı...
Bir anda gök gürleyip, şiddetli yağmur yağmaya başladı. Karalayev anlatmasını kesmedi,
307
devam ediyordu, tek bir kişi de kalkıp gitmedi. Onlar tamamen destana kendilerini kaptırmış,
manasçının anlatısının esiriydiler. Bu olayı asla unutamadım (Aytmatov 1978: 214).
Gerçekten de Sayakbay, ayrıca karakterlerin konuşmalarında karakterin
yerine geçer o kederlense kederlenir, içini döküp kahreder, düşmanın karşısında tek
başına çıkışına üzülür, sevinirse sevinir, yani zamanla eşitlenen hareketleri
mimiklerle, ses değişimleri ile pekiştirir. Böylece, bu tür durumlarda anlatıcı ve
kahraman bütünleşir, anlatıcı kaybolur, anlatı da sahne oyununa dönüşür. Sonuç
olarak bu türde anlatı zamanında bir ritm değişimi yaşanır: anlatı zamanı öykü
zamanına denk düşer ve anlatı hızı yavaşlar.
3.2.2.4. Özet
SK.KA’da yararlanılan anlatım tekniklerinden biri de özetlemedir. SK.KA parçasının
daha başında anlatıcı, Kökötöy’ün han olduğu zamanları, Bokmurun’u bulup, evlat
edinmesi ile ilgili olayları anlatarak anlatısına zemin hazırlarken, bu şekilde
anlatısının esas kahramanını dinleyiciye/okura tanıtır.
AK (105)
Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymiş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş. Kökötöy attuu boluptur, Kökötöy adında biri olmuş, Çar taraptın baarına Bütün her tarafa Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü Köldöy caynap toluptur. Göl gibi taşıp dolmuş. (SK.KA, 5) Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Tört tülüktü kütüptür, Dört çeşit hayvan gütmüş, Töşü tüktüü kara cer Koskocaman kara toprak Kökötöydün düynögö Kökötöy’ün servetine Küçtüüsünön tütüptür. Güç-belâ zor dayanmış. Uzagıraak karıptır, Uzun yaşayıp yaşlanmış, Dünüyösü büt bolup, Servet mülkü tam olup, Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Balasız bolup kalıptır. Evlat sahibi olamamış.
308
Baylıkka salıp Kökötöy Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır, Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır. Evlat sahibi olamamış. Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe gelince, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan99 atıp, sayga kovalayıp, Salbırınga barıptır. Salbırın’a100 gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... Kırdan bulup getirmiş... Taap algan balaga Bulduğu çocuk için Toguz miñ bee soyuptur Dokuz bin kısrak kesmiş Tögöröktün tört burçun, Diyar diyar bucakları, Kıbılanın kırk burçun. Kıble yönünden kırk bucağı Cıyıp alıp Kökötöy, Toplayıp hep Kökötöy, Kökötöydün toyuna Kökötöy’ün toyuna Kelgendin baarı toyuptur Gelenlerin hepsi doymuş Toygo kelgen köpçülük Toya gelen kalabalık Bokmurun dep koyuptur- Bokmurun adını koymuş - (SK.KA, 5) Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... Kökötöy’ün oğlu olmuş... Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun Er Töştüktün balası. Er Töştük’ün oğludur. Artık bakkan sanaası, Severek bakan canıdır, On ekide Bokmurun On ikisinde Bokmurun, Kökötöydün balası Kökötüy’ün oğlu oldu. (SK.KA, 5) Altı caşka kelgiçe, Altı yaşına gelene kadar, Bay Kökötöy kanetet, Han Kökötöy ne yapsın, Balasının başına Çocuğunun üzerine titreyip, Bargektep ükü tagıptır. El bebek, gül bebek bakmışlar.
(SK.KA, 5) Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip, Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige kelgende On ikisine geldiğinde Küyüp turgan çok çıgıp, Ateşte yanan kor olup, Bay Kökötöy balası, Zengin Kökötöy’ün oğlu, Ay aalamdan şok çıgıp,... Eşi benzeri yok çılgın olup,... Esirgen eken Bokmurun... Kudurmuşmuş Bokmurun...
(SK.KA, 6)
99 Kulan – yabani eşek 100 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma
309
At boroyun sıdırtıp, Her tarafı dolaştırıp, Aalamdın baarın kıdırtıp,- Dünya âlemi gezdirip, Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyaya keşfe gönderir imiş, Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmış... Kalayık curttu kıdırıp Diyar diyar gezerek Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış, Meyli kızı cakpasın, Olsun kızı beğenilmesin, Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını Atasına berçü eken... Babasına verirmiş... (SK.KA, 6) Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA,
6)
AK (105)’te, yukarıda belirttiğimiz gibi, Kökötöy hanın geçmişi, çocuklu
olamayıp, yetmiş beş yaşına geldiğinde kırdan Bokmurun’u bulup, onu evlat
edinmesi ve sonra da bu dünyadan göç edip gitmesine kadar olan olaylar kısaltılarak
sadece 2 sayfada anlatılmıştır. Bu özetlemede anlatı zamanı kısaltılmakta ve böylece
anlatı hızı artmaktadır. Yıllar süren günlük hayat anlatıda ancak bir buçuk sayfada,
yaklaşık 5 dakikada anlatılmıştır. Bu tür özetlemeler dünya edebiyatında çok sık
rastlanan bir görünüştür.
Destanda zamanın hızlı ya da yavaş akması olayın yoğunluğu ile doğrudan
bağlantılıdır. Buna bağlı olarak, Sayakbay, genelde olayın olmadığı sahneleri
özetleyerek, bu şekilde zamanı hızlandırarak anlatmıştır.
AK (106)
Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip, Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige kelgende On ikisine geldiğinde Küyüp turgan çok çıgıp, Ateşte yanan kor olup,... (SK.KA,
6)
310
AK (106)’da anlatıcı Bokmurun’un on iki yaşına gelene kadarki olaylarını
anlatmayıp, onun yerini anlatı kesitinde altını çizerek işaretlediğimiz zaman
işaretleyicileriyle doldurmuştur: antip-mintip çoñoyup ‘günler geçip, büyüyüp’... , on
ekige kelgende ‘on ikiye geldiğinde’ vs.
Özet geleneksel olarak sahneyle zıtlaşır ve klasik anlatıda sahneler arasındaki
en olağan geçişi sağlayan bir bağlayıcı doku görevini yapar. Olay olağanüstüleşmeye
başladığında zaman hızlı akar. Olayın kendisinin anlatılmadığı yerde onun yerini
zaman doldurur. Kökötöydün Aşı parçasından özet olarak alıntıladığımız aşağıdaki
anlatı kesitine baktığımızda:
Aşağıdaki AK (107)’de ise farklı bir özet tekniğiyle karşılaşmaktayız:
AK (107)
Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve Müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve Müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar. Doyuracak hâlim var. Oşondo ırgıp bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, Irgıp ketken er Koşoy, Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkar, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot. Bizim halka düşman olur. Kara kıtay caynagan, Kara Hıtay’ın çok fazla Kakançındın kalkı bar, Kakançın’ın halkı var, Kabıla kalsa kırgızdın Çatarsa Kırgız’ın
311
Kanın içer saltı bar. Kanını içecek âdeti var. Kara kıtay, köp mancu Kara Hıtay, çok Mancu Kaynap catkan kapır bar. Karınca yuvası gibi halkı var. Oşolordun başçısı Onların başında duran Kan Koñurbay baatır bar. Han Koñurbay kahraman var. Kaarına algandı Sinirlenirse eğer o Kalaymandı salbasın, Başımıza belâ açmasın, Kalayman salar sebebi, Başa iş açacak nedeni var, Kan Alooke atasın Han Alooke babasını Kankor Manas öltürgön. Hunhar Manas öldürmüştü. Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, Bir salbasın azaptı. Başa büyük dert açmasın. Bolumduusu Boroonçu Güvendiği yiğidi Boroonçu A da Kakanga kirip kayrılgan. O da Kakan’a girip dönmüştü. Tokşukerdin Bozkertik, Tokşuker’in Bozkertik, Kabılan Manas kankorgo Kaplan Manas hunhara Katılam dep bular da İlişmek isteyip bunlar da Atasınan ayrılgan. Babasından olmuştu. Tüz bolgon kara kıtaydın Düzgün görünen Hıtay’ın Tügönbögön kegi bar. Bitip tükenmez öcü var. Kan atañ Kökötöydün aşına Han baban Kökötöy’ün aşına Kalayıktı çakırsañ, Bütün halkı davet edersen, Biz menen karmaşa keter ceri bar. Bizimle kapışacak durumları var. Kökötöygö aş berseñ Kökötöy’e aş verirsen Çalgınga ciber Talaska, Davetçi gönder Talas’a, Kabar aytkın kulunum, Haber ver sen yavrum, Kara calıñ Manaska.... Kahramanın Manas’a... Manaska kabar berbeseñ, Manas’a haber vermezsen, Törüñö kuduk kazbasın, Baş köşene kuyu kazmaz mı, Töböñdön anık baspasın, Tam tependen basmaz mı, Tört tülügüñ çaçpasın, Dört çeşit malın dağıtmaz mı, Kıtaydın anık künü tuubasın, Hıtay’ın şansı gülmesin, Aşka bargan adamdı Aşa gelen kişiyi Tük koyboy baarın kırbasın!... Tamamını katletmez mi!... Ay, Bokmurun, kulunum Hey, Bokmurun, yavrucuğum, Akılına akıl koş. Aklını başına topla. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı Aş berem dep cıybagın, Aş veririrm diye toplama, Aytıluu Manas bolboso Kaplan Manas olmazsa Böödö curttu kırbagın! Boş yere halkı katletme! (SK.KAA, 8-
9)
SK.KA parçasında yaşanacak olan olaylar AK (107)’de kısa bir özet şeklinde
verilmiştir. Bu değişik biçimdeki bir önceleme örneği de olabilir. Sonradan
yaşanacak olaylar tanrısal bakış açısına sahip anlatıcı-destancı tarafından destan
kahramanı Koşoy’un önsezileri, önceden tahmin etmesi şeklinde dinleyiciye
312
aktarılmaktadır. Bu bütün sözlü kültür eserlerine has bir anlatım tekniğidir.
Kahramanlık destanlarında çoğunlukla amaç kahramanlığın sergilenmesi olduğu için,
bu amaca göre daha ikincil sayılan diğer olaylarda özetleme tekniği ile zamanın çok
hızlı ilerlemesi sağlanır. Ancak AK (107)’de AK (105) ve AK (106)’nın tersine öykü
zamanından anlatı zamanı daha kısa değildir. Çünkü bu bir sahne türünde, diyalog
biçiminde sunulan ve böylece daha sonra yaşanacak olaylardan kısaca haber veren
bir özetlemedir.
3.2.2.5. Eksilti
SK.KA’da zamansal atlamalar oldukça sık yaşanmış, konu eksiltiye uğratılarak
anlatılmıştır. Anlatıcı dinleyicinin ilgisini çekebilmek için sürükleyici, merak
uyandırıcı unsurlara yer vermiş, yeri gelince, önemli bilgileri kendi zamanında
vermeyip, sonraya saklamış, veya önemsiz olduğunu düşündüğü sahneleri kısaltarak
verip veya tamamıyla vermeyip, bu şekilde eksilti tekniğinden ustalıkla
yararlanmıştır.
AK (108)
Töönü çeçip alganı, Deveyi çözüp almak için, Törö eken katın Oroñgu Efendi imiş hatun Oroñgu Bayıp catıp kalganı. [A] Zengin olıp kalmak için. Töö çeçiş degen ötkön soñ, Deveyi çözmek geçtikten sonra, Bul kızık mınday ketken soñ, Bu eğlence böyle bittikten sonra, Kökötöydün Bokmurun ... [B] Kökötöyün Bokmurun’u... (SK.KA, 54)
AK (108)’de anlatıcı, örtük eksilti tekniğinden yararlanarak, öyküde geçen
uzun bir süreyi anlatıda neredeyse sıfıra kadar indirmiştir. Ancak, biz bu eksiltinin
Sayakbay tarafından değil, derleyici tarafından yapılmış olduğu görüşündeyiz.
Çünkü, bu kesitin anlatıldığı 54. sayfanın sonunda dip not şeklinde ondan sonra ‘Töö
Çeçüü oyunu oynanır. Devenin ipini Oroñgu çözer’ diye bir not bulunmaktadır.
313
Eksiltilerle zamansal atlamaların yaşandığı yerleri, anlatıcı gerek duyduğu
yerde, daha sonra dışsal veya içsel gerilemelerle anlatmıştır.
AK (109)
Anı mınday taştaylı, Onu buraya bırakalım, Akkula çıgıp ketkenin Akkulanın101 çıkıp gidişini102 Anı körböy kalıptır. [A] Onu görememiştir. Ala köödön Ayköl şer, Cesur Ayköl aslan, Andan kabar baştaylı. [B] Ondan haber başlayalım. Aybanboz menen samsıtıp, Aybanboz ile Samsıtıp, Ayköl Manas kabılan Ayköl Manas kaplan Duuga kirip alıptır,.. Gürültüye girmiştir,.. Oşo çuunun içinen İşte o gürültü içerisinden Açbuudan körüp alıptır... Açbuudan görebilmiştir... Kaardanıp kabılan Gürleyerek kaplan Örttöy közü caynadı, Ateş gibi gözü parladı, Kañırıgı bek tütöp, Genizleri kuruyup, Kan içmesi karmadı: Kan içesi tuttu: Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan’ı Aldıga tüşüp cügürüp, Öne çıkıp koşarak, Kalat degen emine, Gitmesi nedir, Kökötöydün san bayge Kökötöy’ün San bayge Kara kalmak mancular Kara Kalmak, Mancular Alat degen emine?! Alması nedenmiş? Kıtayga bayge bergiçe Hıtay’a ödül vermek yerine Tirüü cürböy ölölü, Diri olmayıp ölelim, Tuubay tuna çögölü. Doğmadan tamamen dalalım. Akkula artta kalgan soñ Akkula geride kaldıktan sonra Bu kapırdın Açbuudan Bu kâfirin Açbuudan’ı Çıgarbastan tübünö Çıkarmadan dibine Aylam bolso ceteyin! [C] Çarem olsa yetişiyim! (SK.KA,
69)
Bu kesitte eksiltinin yaşandığı kısım [A] kısmıdır. Bu kısımda eksiltilerek
anlatılmayan Akkula’nın at yarışında birinci geldiğini Manas’ın görmemesini,
anlatıcı daha sonra, içsel gerileme tekniğine başvurarak anlatmıştır. Eksiltiden
gerileme kısmına, [C]’ye geçişi ise, anlatıcı nefes alma zamanından, [B] kısmından
yararlanarak sağlamıştır.
101 Akkula: at ismi. 102 Çıkıp gidişi olarak yarışta, kalabalıklardan ayrılıp öne çıkması kastedilmektedir.
314
3.2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre
3.2.3.1. Anlatı Hızı
Anlatı Hızı adını verdiğimiz altbaşlıkta, diğer destan parçalarında yaptığımız gibi,
Çokan’ın derlediği Kökötöydün Aşı bölümünün yazılı metninden yola çıkarak bir
hesaplama yapmaya çalıştık. ÇV.KA’da anlatı şimdisi olarak tespit ettiğimiz kısım
SK.KA ve SK.ET’da olduğu gibi Kökötöy hanın ölümüyle başlar, ancak diğer
ikisinden farklı olarak yoğ aşında çıkan kavgaların sonucunda Manas’ın sefere
çıkması ve onun zaferle eve dönmesiyle son bulur. SK.ET ve SK.KA’da bunlarla
ilgili bilgiler yer almamıştır103. Buna bağlı olarak öykü süresi de SK.ET ve SK.KA
parçalarından oldukça uzundur. Başka bir ifadeyle, öykü süresi, anlatının içinde yer
alan zaman sapmalarını; dışsal gerileme ve öncelemeleri hesaplama dışı bırakırsak,
yaklaşık yedi ile on yıl arasında değişen bir süre olarak saptanabilir. Yaklaşık on yıl
içerisinde olan olaylar yazıda 3.316 satır ile 88 sayfada104 anlatılmıştır. Buna bağlı
olarak, anlatıda zaman çeşitli şekilde yansıtılmıştır. Yeri gelince özetlenerek, yeri
gelince de öyküde geçen uzun bir süre anlatıda eksiltiye uğratılarak, bu şekilde
zamanda çeşitli oynamalar yapılarak verilmiştir. Bu tür eşit olmayan zaman
dilimlerini göstermek için, ÇV.KA parçasını diğer eserlerde yaptığımız gibi birkaç
alt başlığa ayırarak hesaplama yapmaya çalıştık; bunu yaparken de ayırdığımız her
parçaya isim koyduk.
103 Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. 4. Bölüm. 4. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Zaman Karşılaştırması 104 Ancak burada sayfa sayısının fazla olması bizi yanıltmamalıdır. Zira SK.KA’da yazılı metin her sayfaya ikişer sütun denk gelirken, ÇV.KA’da her sayfaya bir sütun hâlinde yerleştirilmi ştir. Metnin bu şekilde yerleştirilmesi, doğal olarak sayfa sayısını iki kat artırmıştır.
315
(1) 10.s. (1 - 5) Kökötöy Han
(2) 10 - 14.ss. (7-164) Kökötöy’ün Vasiyeti
(3) 14- 15.ss. (165-185) Kökötöy’ün Kara A şı
(4) 15.s. (186 - 226) Kökötöy’ün Kırk A şı
(5) 15 - 19.ss. (227 - 369) Bokmurun’un Manas’ın Yo ğaşını Yönetmesine
Kar şı Çıkışı
(6) 19.s. (370 -374 ) Bokmurun’un Han seçilmesi
(7) 19 – 29.ss. (375-1097) Bokmurun’un Aşa Davet Edilecekleri Aydar’a
Söylemesi
a: 29-32ss. (812- 948; 1098- 1177) Aydar’ın A şa Davet Etmek için
Gitmesi
b: 32—38ss.(949- 1097 ) Manas’a Haberi ulaştırması
(8) 38 - 39ss. (1178-1199 ) Davetlilerin Gelmeye Başlaması
a: 39 -41 (1200-1294) Manas’ın Gelmesi
(9) 41-46 (1295 - 1465) Neskara’nın Manas’ın Hanlarını Sınaması ve
Maaniker’i İstemesi
(10) 46 - 48.ss. (1466 - 1584) Manas’ın Maanikeri Geri Alması ve Aşın
Yönetiminin Manas’a Verilmesi
(11) 48 – 69 ss. (1585 - 2494) Aştaki Eğlenceler
a: 48 – 49 ss. (1585 - 1637) At Yarı şına Hazırlık
b: 49 – 58 ss. (1637- 2022) Pehlivanların güreşi
316
c: 58- 61 ss. (2023 - 2161) Er Sayış105: Camgırçı ile Manas
d: 62- 63 ss. (2162 – 2215 ) Töö çeçüü106
e: 63- 65 ss. (2216 - 2303) Er Eñi ş107: Koñurbay ve Agış
f: 65- 69 ss. ( 2304 -2494) At Yarı şı
(12) 69- 72 ss. (2495-2582) Düşmanların Akkula’nın Ödülünü Alıp, Kırk
Çoro’yu Dövmesi
(13) 72- 74 ss. (2583 -2717) Manas’ın Ödülünü Geri Alması ve Düşmanlarını
Kovması
(14) 75- 87 ss. (2718- 3247) Sefer
(15) 87- 89 ss. (3248 - 3315) Zafer ve Manas’ın Eve Dönüşü
***
Burada öykü zamanının anlatı zamanında eşit dağıtılmamış olduğunu
görmekteyiz. Bu iki zaman eksenindeki süreleri karşılaştıracak olursak, aşağıdaki
gibi bilgiler elde edilebilir.
(1) Kökötöy Han: Bu bölümde destancı Kökötöy Hanın vasiyetinde söylediği
Men cüz tokson toguz caşadım ‘ben yüz doksan dokuz yaşadım’ ifadesinden
anlaşıldığı gibi yaklaşık 200 yıllık geçmişini ancak beş satıra sığdırarak,
anlatı hızını sonsuz hıza ulaştırmıştır.
105 Er sayış: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan mızraklı ve kalkanlı karşılaşmaya verilen ad. Bu karşılaşma çeşitli merasimlerde oyun niteliğinde olduğu gibi, savaşlarda çarpışma önünde ölümüne yapılan karşılaşma olabilir. 106 Töö çeç: harfiyen “deveyi çözmek”tir. Tarihî oyunlardandır. Bu oyunda, yere çakılmış kısa kazığa bağlanan devenin bağını, bir kadının ağzıyla çözmesi söz konusudur. 107 Er eñiş: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan güreşe verilen ad. Kırgız Türkçesinde eñiş şeklinde de geçer.
317
(2) Kökötöy’ün Vasiyeti: Bu bölüm altında Kökötöy’ün ölüm döşeğindeyken
halkını toplatıp, vasiyetini söylemesinden bahsedilmiştir. Gerçek hayatta
belirli bir süre alan bu monolog anlatıda anlatıcının araya girmesiyle bir
yandan ayrı zamanlarda gerçekleşen konuşmaları aradaki zaman mesafesini
kısaltarak birbiriyle birleştirmiş, diğer yandan da aynı zaman diliminde
gerçekleşen konuşmayı bölüp konu dışı sözleriyle araya girerek anlatı
süresini uzatmıştır. Buna bağlı olarak, öyküde belirsiz bir süre alan bu vasiyet
157 satır ile 4,5 sayfada anlatılmıştır.
(3) Kökötöy’ün Kara A şı: Anlatıda süresi belirtilmeyen Kökötöy’ün cenaze
merasimine ayrılan bu bölüme destancı 20 satır ayırmıştır.
(4) Kökötöy’ün Kırk A şı: Bu bölüm Kökötöy hanın vasiyeti üzerine kırk aşını
Kıtay hanı Koñurbay’ın toprağına göç edip, aşını orada vermesiyle ilgilidir.
Metinde belirtildiği gibi cenaze merasiminden hemen sonra ilk baharın ilk
günlerinden kırk aşı için atları yarışa gönderip, kendileri Koñurbay’ın
toprağına göç edip gelirler. ÇV.KA metninin 188–192. dizelerinde anlatıldığı
gibi, ‘ilkbaharın ilk gününden giden atlar sonbaharın son günlerinde’ geri
dönmüştür. Bunlara dayanarak, kırk aşının sonbaharın son günlerinde
yapılmış olduğu görüşüne varılabilir. Böylece öyküde yaklaşık dokuz aylık
bir süre anlatıda sadece 40 satıra sığdırılmıştır.
(5) Bokmurun’un Manas’ın Yoğaşını Yönetmesine Karşı Çıkışı: Bu
bölümde Bokmurun’un Baymırza’nın teklifini redderek, aynı zamanda da
babasının vasiyetini yerine getirmeyerek, babasının yoğ aşını Manas’a
danışmayacağını, dolayısıyla da aşı Manas’ın yeri olan Endijan’da değil, Kıl-
Ertış’ın ‘ İrtış’ın’ yukarı tarafında yedi günlük uzaklıkta yer alan tüpkü hana
318
gidip, orada vereceğini söyler108. Bokmurun’un konuşması 142 satır ile 3,5
sayfada anlatılmıştır.
(6) Bokmurun’un Han seçilmesi: normal şartlarda en az bir gün sürebilen bu
olay eksiltiye uğratılarak 4 satırda anlatılmıştır.
(7) Bokmurun’un Aşa Davet Edilecekleri Aydar’a Söylemesi: ÇV.KA’nın en
uzun sahnelerinden biridir. Bu bölümü a: Aydar’ın Aşa Davet Etmek için
Gitmesi ve b: Manas’a Haberi Ulaştırması altbaşlıklarına ayırarak, buna göre
hesaplama yapmaya çalıştık. Buna göre Bokmurun’un davet edileceklerin
listesini sıralayarak sayması 436 + 41 satır ile, tam 11 + 2 sayfada verirken, a:
kısmına 136 satır ile 2,5 sayfa; b: kısmına 186 satır ile 5,5 sayfa ayırmıştır.
Bunların hepsini bir bölüm altında birleştirdiğimizde, (7). bölümün 799 satır
ile 21 sayfada anlatılmış olduğunu bulabiliriz.
(8) Davetlilerin Gelmeye Başlaması: Bu bölümde öyküde yaklaşık 3 ay kadar
zaman alan bu süreyi anlatıcı özetleyerek, sadece 7 satırla verirken, bu bölüm
altında incelediğimiz Manas’ın aşa gelmesi olayına tam 56 satırı ayırmıştır.
(9) Neskara’nın Manas’ın Hanlarını Sınaması ve Maaniker’i İstemesi: Bu
bölüm daha önce de belirttiğimiz gibi Koşoy ile Neskara’nın atışması
biçiminde kurgulanmıştır. Burada bir tür sahneleme söz konusu olduğundan
öykü süresi ile anlatı süresi nispeten eşitleşmiştir. 170 satır ile 6 sayfada
anlatılmıştır.
108 Burada tüpkü han ‘dipteki han’ sözcük öbeğiyle kimlerin bahsedildiği konusu günümüzde de araştırmacıların ilgi odağını oluşturmaktadır. Örneğin, Coldoşev, R, Margulan’ın görüşlerine dayanarak, tüpkü han sözcük öbeğiyle Kırgız halkının yaz aylarında göç edecekleri yeri Sayan dağları, Yenisey havzasının anlaşılması gerektiğini söylemiştir (1995: 34)
319
(10) Manas’ın Maanikeri Geri Alması ve Aşın Yönetiminin Manas’a
Verilmesi: Bu bölümde bir önceki bölümde söz edilen aşa en son gelen
Manas’ı beklemeyi sindiremeyen Kalmukların Manas’ın hanlarını dövüp,
Bokmurun’un Maaniker’ini aldığı olayları gören Manas Kalmuk, Hıtayları
döverek, Maaniker’i geri almasından bahsedilir. Bundan sonra Koşoy aşın
yönetimini Manas’a devreder. Öyküdeki belirli bir süre alan bu olaya, anlatıcı
3 sayfa ayırmış, 119 satırda anlatmıştır.
(11) 48 – 69 ss. (1585 - 2494) Aştaki Eğlenceler: Manas’ın aşın yönetimini ele
almasıyla aşta eğlenceler başlar. Bu bölümde Kırgız halkının geleneksel
oyunları sırasıyla en ince ayrıntılarına kadar tasvir edilmiştir. Anlatıcı bu
bölümde sırasıyla a: At Yarışına hazırlığın yapılıp, atları yarışa gönderdikleri
sahneyi 51 satırda anlatmış ve bunu anlatırken anlatıcı atların gidişinin altı,
dönüşünün altı ayı alacağını, bu arada aştaki diğer eğlencelere bir sonraki
günü devam ettiklerinden söz etmiştir. b: bu altbölümde anlatıcının pehlivan
güreşi sahnesine daha fazla zaman ayırıp, 385 satırla tam on sayfada
anlattığını bulabiliriz. Bu altbaşlık altında verilen pehlivan güreşi sahnesini
SK.ET parçasının serbest kopyası diyebiliriz. Zira, bu parçada SK.ET
parçasında olan bilgilerin neredeyse tamamı yer almaktadır. Coloy’a karşı
kimse cesaret edip çıkamayınca, Manas Koşoy’un çıkmasını ister ve
Manas’ın emri üzerine Koşoy çıkıp güreşip, gece gündüz dinlenmeden 45
gün kadar güreştiği bu sahne yukarıda belirttiğimiz gibi 385 satıra
sığdırılmıştır. c: anlatıcı Er Eñiş oyununa nispeten daha az, 138 satır
ayırmıştır. Bu oyunda Camgırçı Manas’ın karşısında yer alan olumsuz
kahraman olarak karşımıza çıkmıştır. Manas ile Camgırçı yarışır, Manas
320
kazanır. Sonraki d: altbölümünde ise Töö çeçüü109 oyununu SK.KA’ya göre
daha ayrıntılı olarak anlatmış, yani öyküde geçen kısa sürelik bu oyunu
anlatıda 2 sayfaya, 53 satıra yaymıştır. e: Er Eñi ş110: bu altbölümde
Koñurbay ve Agış güreşir, Agış kazanır. Öyküde ‘gece gündüz tam otuz beş
gün’ süren bu yarışı anlatıda yaklaşık 87 satır ile 2,5 sayfada anlatmıştır. f:
bölümünde artık aşın sonuna yaklaşılmıştır. Yaklaşık 12 ay önce yarışa
soktukları atların artık gelme zamanı yaklaşmıştır. Yarışta çeşitli hilelerin
yapılmasına rağmen Akkula kazanır. Bu bölümü 190 satır ile 5 sayfada
anlatmıştır.
(12) Düşmanların Akkula’nın Ödülünü Alıp, Kırk Yi ğidini Dövmesi: bu
bölümde at yarışında da Manas’ın Akkula’sının çıkmasını çekemeyen
düşmanlar Akkula’nın ödülünü yağma edip, Manas’ın kırk yiğidini
dövmesinden bahsedilmiştir. Bu süre anlatıda 87 satırda anlatılmıştır.
(13) Manas’ın Ödülünü Geri Alması ve Düşmanlarını Kovması adını
verdiğimiz bu bölümde Manas Akkula’nın ödülünü geri alıp, düşmanları
kovar. Bu sahneye anlatıcı 134 satır ayırmıştır.
(14) Sefer: bu bölümde Manas’ın kendilerini döverek kovduğunu
hazmedemeyen Coloy vatanına gidip, güç toplayıp, kalabalık askerleriyle
gelip, öcünü alacağını söyler. Bunun üstüne Manas acil bir şekilde kolunu
toplayıp, uzak sefere, Kalmuk, Kıtaylarla savaşmaya yol alır. Bu bölümde
savaş sahnelerine geniş yer ayırarak, anlatıcı savaştaki her kareyi güzel bir
üslûpla betimlemiştir. Öyküde Manas’ın ifadesinden tahmin edebileceğimiz
109 Töö çeç: kelime kelimesine “deveyi çözmek”tir. Tarihi oyunlardandır. Bu oyunda, yere çakılmış kısa kazığa bağlanan devenin bağını, bir kadının ağzıyla çözmesi söz konusudur.
321
‘ilkbahardan kışa kadar’ (ÇV.KA, 75) süren uzun bir süreyi anlatıcı 529
satırda, yani tam on üç sayfada anlatmıştır.
(15) Zafer ve Manas’ın Eve Dönüşü: Destanın sonucu olarak
nitelendirebileceğimiz bu bölümde Manas’ın Büyük Seferden zaferle dönüp,
geniş bir alana yayılan Türk topluluklarına hükmedip, barış ve huzur içinde
yaşayıp, yaşlanmasından bahsedilmiştir. Süresi belirsiz bu zaman dilimi
anlatıda 67 satıra sığdırılmıştır.
Bu çözümlemeden görüldüğü gibi, anlatıcı eşit olmayan zaman dilimlerinden
yararlanarak, gerekli gördüğü sahneleri anlatı uzamında sonsuza kadar uzatarak
anlatırken, yeri gelince de bu süreyi sıfıra kadar indirerek, bu şekilde anlatı hızını son
derece artırmıştır. Yeri gelince sahne tekniğinden yararlanarak, öykü süresi ile anlatı
süresini eşleştirirken, yeri gelince de öyküde var olmayan bir süreyi anlatıda uzun
uzun anlatarak, anlatı hızını son derece yavaşlatmıştır.
3.2.3.2. Duraklama
ÇV.KA’da duraklama tekniğine de sıkça başvurulduğunu söyleyebiliriz. Bu parçada
duraklama genelde insan ve hayvan betimlemeleri biçiminde karşımıza çıkmıştır.
İnsan Betimlemeleri
AK (110)
Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan
110 Er eñiş: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan güreşe verilen ad. Kırgız Türkçesinde eñiş şeklinde de geçer.
322
Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas. Yeni yetişmiş er Manas. Üñkür cerde üy çapkan, Mağara yerinde yontup ev yapan, Cılga cerden cılkı algan. [A] Meralı yerden yılkı alan. Kabagı biyik öñü saz111, Kaşı çatık, yüzü yakışıklı Eñgeçer boyluu er Manas. Boyu uzun, sırtı çıkık Er Manas, Kanı bir kara, beti kök, Kanı ise kara, yüzü gök, Booru çaar, sırtı kök, Bağrı benekli, sırtı gök, Mına baatır surasañ, İşte bahadır sorarsan, Kökcal döböt er ele, [B] Bozkurt kadar er idi (ÇV.KA, 13).
AK (110)’da Manas, Kökötöy hanın ağzından, yani karakter sesinden öznel
bakış açısıyla betimlenmiştir. Bu kesitte anlatıcı Manas’ı tarif etmek için [A]
kısmında altını çizerek işaretlediğimiz gibi, genel olarak sıfat fiilini kullanırken, [B]
kısmında ise sözlüksel işaretleyicilerden, italik olarak işaretlediğimiz sözcük
öbeklerinden, yani sıfatlardan yararlanmıştır. Bu kesiti bağlı olduğu bağlamdan ayrı
olarak değerlendirdiğimizde AK (110)’da, Manas’ı betimleyerek, anlatıcı, öyküde
varolmayan süreyi anlatı uzamına yayarak ve bu şekilde süreyi de uzatarak, 16
satırda anlattığını, buna bağlı olarak, öyküde zamanın tamamen durmuş, anlatıda ise
sınırsız hıza ulaştığını söylemek mümkündür. Ancak, öyküye geri dönüp, AK
(110)’un bağlı olduğu bağlama baktığımızda, bunun bir karakterin ağzından
anlatılmış olduğunu, yani Kökötöy hanın vasiyet aşına davet edilecekleri sıraladığı
sahnede yer aldığını bulabiliriz. Buna bağlı olarak, bu betimleme sahne içinde yer
aldığı için, yukarıda söylediğimiz gibi, öyküde zaman durmamış, karakterin konuşma
süresiyle eşleşmiştir. Bu şekilde öyküde hız bir parça duraklatılmış, yani
yavaşlatılmıştır. ÇV.KA parçasında bu tür betimlemelere, yani sahne biçiminde
sunulan betimlemelere sıkça rastlamak mümkündür. Yine aynı sahnenin, yani
Kökötöy hanın vasiyet aşı için davet edilecekleri sıraladığı sahnenin içinde birçok
111 Derleyicinin dip notu: saz durus, mıktı, sınduu, caraşıktuu
323
betimleme örnekleri bulunmaktadır. Aşağıdaki AK (111) bu türden bir betimleme
örneğidir.
AK (111)
Kiçi da toonu caylagan, Küçük dağda yazı geçiren, Kıydı kara külügün, Simsiyah küheylanını, Başınan uzböy baylagan. Başından ayırmayıp bağlamış. Tokoydo bulbul ündögön, Ormanda bülbül öten, Öçürgön kömür cündöngön, Söndürülen kömür gibi
tüylenen, Kıydı kara atı bar. Simsiyah atı vardır. Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim,
(ÇV.KA, 24).
Kökötöy han AK (111)’de da Ürbü’yü AK (110)’da olduğu gibi sıfat
fiillerden yararlanarak betimlemiştir. Burada da duraklama değil, sahneleme tekniği
söz konusudur. Dolayısıyla, yukarıdaki AK (110)’da olduğu gibi öykü süresi ile
anlatı süresi tıpkı sahneleme tekniğinde olduğu gibi nispeten eşitleşmektedir.
Aşağıdaki AK (112) ve AK (113)’te sözlü kültür geleneğinde sıkça
rastladığımız anlatı türünden atışma biçiminde sunulan betimlemelerle
karşılaşmaktayız112. Bu kesitler Neskara’nın Manas’ın kahramanları ve atlarını
sınaması sahnesinden alınmıştır.
AK (112)
Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpondoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...
112 Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. 3.2.3.3. Sahne
324
(ÇV.KA 41)
AK (113)
Ak tikendin büründöy, Ak dikenin tomurcuğu gibi, Tigi kişiñ kim ele? Şu kişin kim idi? Ak şumkardın cünündöy, Ak sungur kuşunun tüyü gibi, Kök tikendin büründöy, Gök dikenin tomurcuğu gibi, Kök şumkardın cünündöy Gök sungur kuşunun tüyü gibi, Mına bir kişiñ kim ele? [A] İşte bu kişin kim idi? Arak içip alkıngan, Rakı içip saldıran, Bala kuştay talpıngan, Yavru kuş gibi çırpınan, Karçıgaday kagıngan, Atmaca gibi silkinen, İtelgidey tebingen Doğan gibi tepinen Tigi bir kişiñ kim ele deyt [B] İşte şu kişin kimdir der. (ÇV.KA,
43)
AK (112)’de Neskara’nın Manas’ı betimlemesi, kalkanday, çolpondoy gibi
eşitlik hâliyle (– DAy) verilirken, AK (113)’te ise Karaç’ın betimlemesi yine
Neskara’nın ağzından, [A] kısmında AK (112)’de olduğu gibi, eşitlik hâliyle, [B]
kısmında ise AK (111)’de olduğu gibi sıfat fiillerin yardımıyla betimlenmiştir.
Bunların yanı sıra, ÇV.KA’da hayvan betimlemelerine de sıkça rastlanmıştır.
Hayvan betimlemesi
AK (114)
Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir?
AK (114)’te Er Ürbü’nün atı, AK (112) ve AK (113)’te olduğu gibi sözlüksel
işaretleyicilerle verilirken, AK (115)’da ise altı çizilerek belirlenen kısımlarda sıfat
fiil ekleriyle, italik olarak işaretlenen kısımlarda ise sıfatlarların yardımıyla
verilmiştir.
AK (115)
Cana toogo bütüp, taşka öskön, İşte dağa bitip, taşta yetişen, Kumga tuup, çölgö öskön. Kuma tohumlayıp, çölde yetişen. Kulan menen birge öskön, Kulan ile birlikte büyüyen,
325
Temir tuyak, cez bilek, Demir toynak, bakır bilek, Terdebes tuugan Terlemez doğan Irgay moyun kök attar kimdiki?... Kuş kirazı boyunlu gök atlar
kimindir? (ÇV.KA, 44)
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu tür betimlemelere ÇV.KA’da oldukça sık
rastlanmıştır. Ancak, bu betimlemeler, Genette’in betimleme kuralında olduğu gibi,
öykü zamanını tamamen durdurmamış, dolayısıyla, anlatı süresi ile, öykü süresi,
sahne tekniğinde olduğu gibi, nispeten eşitleşmiştir.
3.2.3.3. Sahne
ÇV.KA parçasında destancının sahne tekniğine oldukça sık başvurduğunu
söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak, ÇV.KA anlatısını baştan sona sahneleme tekniğiyle
kurgulanmış bir destan olarak nitelendirmek, hatta daha ötesine gidersek, dram
tarzındaki bir destandır demek de mümkündür. Zira, ÇV.KA parçasında, anlatıcı
genellikle görevini karakterlerin kendisine aktarmış ve bu şekilde karakter ile
dinleyicinin arasından çekilerek, dinleyiciye olayı doğrudan karakterin ağzından
dinliyormuş etkisini yaratmaya çalışmıştır.
AK (116)
— Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver113;
yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim
(ÇV.KA, 11)
113 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur.
326
Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal114 kısrak bağlattım
yiğidim, Men Bay kımızım çaykalttım, çorom..,
Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim..,
Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim,
yiğidim, Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim,
yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom... Başından aşağı dolaşıver, yiğidim…
(ÇV.KA11) —Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum,
- Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,
Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum,
halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum.., Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ..,
(ÇV.KA 11) Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık Kerez sözün aytıptır emi:.. (ÇV.KA 11)
Vasiyetini söylemiş artık...
—Menin közüm ötkön son, curtum, - Beni, gözüm geçtikten115 sonra,
halkım Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, Kımız menen cuudurun, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... (ÇV.KA 11) Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA 11) Oo, curtum, kızmatker bolup tura kör. Ey, halkım hizmetkâr olup duruver, Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım
114 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 115 Gözüm geç-: Kırgız Türkçesindeki közü öt- birleşik fiili, vefat etmek anlamında kulanılır.
327
bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,
bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin barısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA
12) Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin,
bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır, Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır, A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır, O zaman halı kilim seresin, bahadır, Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır.
Benim yerime kağan yapasın, bahadır. (ÇV.KA, 12-13)
Baydın uulu Baymırza batır Bey oğlu Baymırza, bahadır Beri karap kulak sal, batır. Beriye bakıp kulak ver, bahadır. Oo, menin kırk aşımdı bererde, batır. Benim kırk aşımı verirken, bahadır, Oo, kıtaylardın kır murunduu Koñurbay batır
Hıtayların dik burunlu Koñurbay, bahadır,
Koñurbay atı Ünürbay, batır Koñurbay atı Ünürbay, bahadır. Emi oşogo bara kör, batır. İşte ona gidiver, bahadır O-oşo menin kırkımdan, İşte bu benim kırk aşımdan, Oşondo bir kutulup kala kör, batır... O zaman bir kurtulmaya bak,
bahadır... O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır, Eh, benim büyük aşımı verirken,
bahadır, Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... Borcumdan hemen kurtuluver...
(ÇV.KA13)
328
Kökötöy’ün vasiyetinin anlatıldığı AK (116), monolog biçiminde
sunulmuştur. Ancak, burada alıcının tamamen bulunmayışı söz konusu değildir. Zira,
tipik bir monolog türünde de açık veya örtük olsun, mutlaka bir alıcı bulunur. Bu
monologda alıcı pasif dinleyici biçiminde karşımıza çıkan Aydar’dır. Bu kesitte
anlatıcı Kökötöy’ün kılığına bürünerek, monoloğu birinci şahıs ağzından doğrudan
dinleyiciye aktarılmıştır. Buna bağlı olarak, dinleyici ile karakter arasındaki mesafe
kısalmış, dinleyicide olayı doğrudan izliyormuş etkisini yaratmıştır. Dolayısıyla,
anlatıcı sahneleme tekniğinden yararlanarak, anlatı zamanı ile öykü zamanı arasında
nispeten eşitlik sağlamıştır.
Aşağıdaki AK (117)’de Bokmurun ile Aydar’ın konuşmasını destancı, sözü
bir karakterden ötekisine aktarmak için nefes alma zamanından yararlanmıştır.
Aradaki anlatıcı sözlerini dışarıda tuttuğumuzda bu kesit tıpkı sahne oyununda
olduğu gibi doğrudan dinleyiciye aktarılmıştır.
AK (117)
Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar Eşigine keldi deyt: Kapısına geldi der: — Oo, uydö bolsoñ ün berçi, çorom,
- Hey, evdeysen seslen, yiğidim,
Ün ıçkınbay tez berçi, çorom, Düşünmeden tez çıkar, yiğidim, Cayma kökul caş Aydar, çorom Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, Kökötöy aşın bergenmin, çorom, Kökötöy aşını veriyorum, yiğidim, Kökötöydun köp malın Kökötöy’ün çok malını Toptop, toptop kırganmın, ... Toptan, toptan kırmıştım, yiğidim,... Seni at çakırıp kel deymin Sana at çağırıp gel diyeceğim, Alp çakırıp kel deymin... Alp çağırıp gel diyeceğim... (ÇV.KA
20) Cayma kökül Caş Aydar aytat: Yayık kâhkül genç Aydar der: Boluk tuugan, Bokmurun toröm Gürbüz doğmuş Bokmurun efendim Senin alpına da barbaymın Senin alpına da gitmem, Atıña da barbaymın, Atına da gitmem Alptan da ölüp kalbaymın. Alp elinden ölmek istemem. Keçee ayıl konduk aralaş Dün yerleştik buraya karışık, Koydu saldık korooloş,... Koyunumuz aynı ağılda
329
Kunan minip kuş salıp Kunan binip kuş salıp116, Kuturup oynop cürgöngö Kudurup oynamak için Kulsunup kalgan ekensıñ... Köle gibi düşünmüşsün sen beni...
(ÇV.KA 20) Aydın burçu altı san Ay köşesi altıdır, Altı aylanıp kelgençe Altı dolaşıp gelene kadar Altımışta atakem Altmıştaki babacığım Aldan tayıp kalbaybı. Takattan düşüp kalmaz mı. Cerdin burçu ceti san Yer köşesi yedidir (Ceti aylanıp kelgençe) Yedi dolaşıp gelene kadar Cetimişte enekem Yetmişinde anneciğim, Cerden tayıp kalbaymın. Yerden kayıp gitmesin. Oo, senin bu atıña barbaymın, Hey, senin bu atına gitmem, Alptı çakırıp kelbeymin... Alpları çağırıp gelmem... (ÇV.KA
20) Bokmurun aytat: Bokmurun söyler: Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar Atka dagı barbasañ, Ata da gitmezsen, Özüm alpka bararmın, Kendim alpa giderim, Alp çakırıp kelermin. Alpı çağırıp gelirim. Özüm atka bararmın, Kendim ata giderim, At çakırıp kelermin... Atı çağırıp gelirim... Özüm alptan kelgençe, Kendim alptan gelene kadar, Aşım menen baygemdin Aşım ile baygemin117 Kamılgasın cep turgun. Hazırlıklarına başlayadur, Özüm alptap kelgen soñ Kendim alptan döndükten sonra Özüñdü baş bayge kılarmın. Kendini baş bayge yaparım. Atañ menen eneñdi, Baban ile anneni, Ayak bayge kılarmın... Son son bayge yaparım... (ÇV.KA
20) Üydö cürsö taltañdap Evde iken şımarıp, Cayma kökül caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar Esi çıktı kaltañdap. Aklı gitti şaşırıp. Cana cayma kökül Caş Aydar aytat:..
Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler:... (ÇV.KA 20)
Aa, töröm, at belgisin aytsañçı, Eeh, beyim, atın damgasını anlatsana, Atıñ minip barayım. Atına binip gideyim, Erkeletip kep aytsam, Şaka yapıp söz söylesem, Ardañdadıñ Bokmurun töröm, Ciddiye aldın Bokmurun beyim, Süygönümdön söz aytsam, Sevdiğim için söz etsem, Süyröñdödüñ, Bokmurun töröm. Mırıldandın, Bokmurun beyim. Ton belgisin aytsañçı, Kürk işaretini söylesene, Tonuñ kiyip baramın... Kürkünü giyip gideyim,... (ÇV.KA
20-21)
116 Kuş sal-: Alıcı kuş ile avlanmak. 117 Bayge: at yarışı; at yarışında verilen ödül.
330
Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: At belgisin men aytsam, At damgasını ben söylersem, Atımdı minip sen barsañ. Atımı binip sen gidersen, Altımış atım argımak, Altmış atım argımak118, Süysöñ şondon minip bar... İstersen ondan binip git... Cılkı içinde boz aygır Yılkı içinde kır aygır Süysöñ şonu minip bar İstersen ona binip git Boz aygır cayın surasañ Kır aygır hakkında sorarsan Kabırgada kalkan bar,.. Kaburgasında kalkan var, Altı ay minse arıbas, Altı ay binse yorulmaz, Arkasın kesıp salsa coorubas, Sırtını kessen de yara olmaz, Asti da köönüñ oorubas. Asla gönlün ağrımaz. Süysöñ şonu minip bar... İstersen ona binip git... (ÇV.KA 21) Cana cayma kökül Caş Aydar aytat:
Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler:
— Oy, boluk tuugan Bokmurun, törom,
- Hey, gürbüz doğmuş Bokmurun, beyim,
Senin ala tayıñ mingençe, törom, Senin ala tayına binmektense, beyim, Alptan ölüp kalgança, töröm, Alptan ölüp kalmaktansa, beyim, Senden ölsöm bolboybu, töröm. Ölürsem senden öleyim, beyim. Senin astıñdagı Maaniker, töröm Senin altındaki Maaniker, beyim, Maaniker berseñ mineyin, töröm Maaniker’i verirsen bineyim, beyim, Üstüñdögü ak kübö Üstündeki beyaz zırhı Ak kübö berseñ kiyeyin, töröm Beyaz zırhı verirsen giyeyim, beyim Anan alpka barayın, töröm... Sonra da alpa gideyim, beyim...
(ÇV.KA 22) Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: Cayma kökül Caş Aydar, çorom. Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, Astıñdagı Maaniker, Altındaki Maaniker, Eç önörün körbödum, çorom, Hiçbir hünerini görmedim, yiğidim, Eç da bir sırın albadım, çorom. Hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim. Öydö-öydö cer kelse, çorom, Yokuş-yokuş yer gelirse, yiğidim, Oktos alıp ketüüçü, çorom, Ansızın alıp gidecek, yiğidim, Oşondo kötünön tüşüp kalbagın, çorom.
O anda kıçından düşüp kalma, yiğidim.
Ildıy-ıldıy cer kelse, çorom. İniş-iniş yer gelse, yiğidim, Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker Ikıs berip ketüüçü Ani bir hareket eder Moynunan tüşüp kalbagın, çorom...
Boynundan düşüp kalmayasın, yiğidim... (ÇV.KA 22)
Şimdi AK (117)’yi bir düzyazı tarzındaki sahne oyununa dönüştürmeye
çalışarak, bu kesitin sahne oyunuyla benzer yönlerini belirlemeye çalışalım:
118 Argımak: cins at.
331
Bokmurun Aydar’ın kapısına gelir ve ona seslenir:
- Hey, Aydar! Evde isen hemen bana cevap ver. Ben Kökötöy aşını veriyorum. Sana at çağırıp gel diyeceğim, alp çağırıp gel diyeceğim!
Aydar Bokmurun’a kar şı çıkar:
- Hey, gürbüz doğan Bokmurun efendim! Ben senin atına da gitmeyeceğim, alpına da gitmeyeceğim. Alp elinden ölmek istemem. Dün komşulaş yerleşip, koyunlarımız karıştığında, beni köle gibi düşünüp, böbürlenmişsin sen artık. Ben o kadar yeri altı kez dolaşıp gelene kadar, altmıştaki babacığım takatten düşüp kalmasın, yedi dolaşıp gelene kadar yetmişteki anneciğim, yerden kayıp gitmesin. Hayır, ben alpına da gidemem, atına da gidemem.
O zaman çok kızan Bokmurun şöyle der:
- Hey, yayık kâhkül genç Aydar, gitmezsen, kendim giderim. Alpa da ata da kendim gider, çağırır gelirim. Ben gelene kadar aş ve bayfemin hazırlıklarına başlayadur. Dönünce baş baygeyi başlatır ve anne babanı son bayge yaparım. (ÇV.KA 20)
Genç Aydar bunu duyunca ne yapacağını şaşırır ve şöyle der (ÇV.KA 20):
- Hay, beyim, atın damgasını anlat, atına binip gideyim. Sadece şaka yaptım ciddiye aldın Bokmurun beyim. Seni sevdiğimden söz etim, alındın sen Bokmurun beyim. Kürkünün işaretini söyle, kürkünü giyip gideyim. (ÇV.KA, 20-21)
Yine Bokmurun şöyle der:
- İstersen altmış argımaktan119 birine bin öyle git... İçlerinde kır aygır var istersen ona bin git. Kır aygır hakkında sorarsan, kaburgasında kalkanı vardır. Altı ay da binsen yorulmaz. Sırtını kessen de yara olmaz. Asla gönlün ağrımaz. İstersen ona bin de git (ÇV.KA, 21)
Yayık kâhkül genç Aydar söyler:
- Hey, gürbüz doğmuş Bokmurun, beyim, senin ala tayına binip, alpın elinden ölüp kalmaktansa, senin elinden öleyim. En iyisi beyim, sen altındaki Maaniker atını ver, ona bineyim de gideyim; üzerinde giydiğin beyaz zırhı ver onu da giyeyim de alpa gideyim... (ÇV.KA, 22)
Yine Bokmurun şöyle der:
- Aydar yiğidim, bindiğin Maaniker atın, henüz tam sırrını bilmem. Yokuşlarda ani bir hareket yapabilir, yokuşa doğru hızla tırmanabilir, sen de o zaman kıç tarafından sıyrılıp
119 Argımak: cins at.
332
düşmeyesin. İnişlerde de ani haraket yapar duruverir bazen de o anda boynundan sıyrılıp düşmeyesin yere (ÇV.KA, 22)
...
Aşağıdaki AK (118)’de yukarıda 3.2.3.2. Duraklama bölümünde
değindiğimiz sözlü kültür geleneğinde ozanların yaratıcılığında sıkça karşılaştığımız
atışma biçiminde verilmiş bir diyalog söz konusudur. Kökötöy’ün aşına gelen
Neskara’nın bir fenalık düşünerek, Manas’ın kahramanlarını ve onların atlarını
sınaması soru cevap biçiminde aşağıdaki gibi gelişmiştir:
AK (118)
Neskara:
Kaapırdın kanı Neskara Kâfirin hanı Neskara Emi sözünö baştadı. Şimdi konuşmaya başladı. Oşondo Koşoy baatırga O zaman Koşoy bahadıra Salam berdi deyt:.. Selam verdi der:.. (ÇV.KA, 41) — Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...
(ÇV.KA, 41) Koşoy: Neskaraga er Koşoy aytat: Neskara’ya er Koşoy anlatır: — Üstüñkü kökö teñirdey. - Üstteki gök tanrısı gibi. Atañdın körü it bürük. Kahrolası sünnetsiz köpek Sen anı kanday bilbediñ, kul ay. Sen onu nasıl bilmezsin, kul hey. Keçe on ekisinde ok atkan, Dün on ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Sen kaapırdın çetinen Senin gibi kâfirleri bir baştan Ordo buzup, üy çapkan. Sarayını bozup, ev basan, Keçe Cakıp han uulu caş Manas han. Dün Cakıp han oğlu genç Manas
han, Canı oozdongon er Manas. Daha yeni gelişen er Manas. Añı kanday bilbediñ, Onu nasıl tanımazsın, Bürük kul ay... Sünnetsiz köpek hey... (ÇV.KA,
333
41) Neskara: Neskara aytat: Neskara söyler: — Oy, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, Toguz da közdüü badana, Dokuz gözlü zırh gömleği, Topçulanıp kiygen kim? Düğmelenip giyen kim? Ay, ana at boroydu bilgen kim? Hey, şu her şeyi bilen de kim? Çalış boyluu Çalkuyruk, Cins boylu Çalkuyruk, Çalkuyruk atı mingen kim? Çalkuyruk atı binen kim? Çarçı cıyıp içinde Beline kemer bağlanan Çatırap süylöp turgan kim? Bas bas konuşan da kim? Senin oşo gayaa kişiñ kim?— deyt... Senin o kişilerin kimler? der...
(ÇV.KA, 44) Koşoy: Er Koşoy aytat: Er Koşoy söyler: - Anı kanday bilbediñ bürük kul ay. - Onu nasıl bilmezsin sünnetsiz
köpek. Top oluya cıyılıp, Bir grup evliya toplanıp, Toobasınan bütkörgon. Tövbesinden dünyaya getiren, Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, Eleman baydın balası Elaman beyin oğlu Er Töştuk degen bolot deyt... Er Töştük adlı şahıs budur der...
(ÇV.KA, 42) Neskara: Emi, al Neskara atka köz çaptırıp, Er Koşoygo sınçı bolup aytıptır:
Şimdi, Neskara atlara göz atıp, er Koşoy’a bir at sınçısı olarak şöyle söylemiş:
— El agası er Koşoy baatır, atake! - Halk ağası er Koşoy bahadır, babalık!
Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir? Özü kıydı kara at eken. Kendisi simsiyah bir atmış. Carım colgo barganda Yarı yola geldiğinde Aksap catıp, kaldım dep, Topallayıp yatıp kaldım diye, Ekiden soñku keler mal eken. İkiden sonra gelecek bir hayvan
imiş. Er Ürbünun kıydı karası, eken... Er Ürbü’nün salt karasıymış... Üç atka amal bolbostur: Üç ata çare olmazdır: Akkulaga ayla cok, Akkula’ya bir lâf yok, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Çalkuyrukka çara cok, Çalkuyruk’a çare yok, Er Töştüktün atı eken. Er Töştük’ün atıymış. Kögalaga köptük cok. Kögala’dan iyisi yok, Er Kokçönün atı eken,— deyt... Er Kökçö’nün atıymış, der...
AK (118)’de anlatıcı karakterlerin konuşması dolaysız söylem biçiminde,
konuşmalar arası bağlantılar ise yukarıda koyu olarak işaretlenen kısımlarda olduğu
334
gibi, nefes alma zamanı ile sağlanmıştır. Başka bir ifade ile, konuşma sırası nakledici
ifade deyt ile birinden diğerine geçildiği belirtilirken, bu aradaki boşluk anlatıcının
anda Neskara aytat, Er Kökçö aytat gibi dram eseri türüne özgü ifadelerle araya
girmesi ile doldurulmuştur. Bu şekilde anlatıcının araya girmeleri sahne olasılığının
anlatıdaki zamansal hızının öykü zamanının hızı ile olan eşitli ğini olumsuz
etkilemiştir. Öyküde belirli bir süre alan karakterin konuşması, anlatıda anlatıcının da
araya girmesiyle daha da yavaşlatılmıştır.
3.2.3.4. Özet
Destan devrinin süresi ile anlatı süresinin karşılaştırılmasında bir ölçü görevini yapan
özelliklerden biri de özet tekniğidir. Destancı, anlatısında her zaman sözlü kültürün
geleneksel kurallarına uymakla beraber, kendi görüş ve düşüncelerine göre hareket
eder. ÇV.KA’da da destancının bu konuda oldukça öznel davrandığı anlaşılmaktadır.
Destancı bu parçada genel çizgilerini korumakla birlikte, bu parçanın, yani
Kökötöydün Aşı parçasının esas olay örgüsü içerisine dâhil görmediği veya önemsiz
bulduğu yerleri özetleyerek, bu şekilde anlatı zamanını kısaltmıştır. Bu şekilde birkaç
gün, ay veya yılın eylem veya konuşma ayrıntıları olmadan birkaç paragrafta veya
birkaç sayfada anlatmıştır.
Tezin 3.1.3.3. Zaman Sapması bölümünde gerileme olarak belirlediğimiz AK
(46) (bkz. s. 229), aynı zamanda destana girişi sağlayan klasik bir özettir. Bu
olasılıkta anlatı zamanı öykü zamanından daha kısadır. Kökötöy han vasiyeti
sırasında Men cüz tokson toguz caşadım ‘Ben yüz doksan dokuz yaşadım’ (ÇV.KA,
11) diye belirttiği gibi, öyküde yaklaşık 200 yıl kadar süren bir geçmişi, anlatıcı
özetleyerek sadece yedi satıra sığdırmıştır.
335
Ayrıca, ÇV.KA anlatıcısı özet tekniğine sahneler arasındaki geçişleri
sağlamak için de başvurmuştur. Örneğin, aşağıdaki AK (119)’da Bokmurun’un
Kökötöy’ün aşından sonra nasıl han seçildiği ile ilgili kısmı anlatıcı hızlandırarak,
ayrıntılarına inmeden, özetleyerek anlatımıştır.
AK (119)
Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim sermişler, Kökötöydun orduna Kökötöy’ün yerine Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun’u Kömkörö kalıñ köp nogoy Kalabalık çok Noğay’a Han kötorüp aldı deyt... Han olarak seçmişler... Kömkörö kara köp nogoy Kalabalık Nogay halkını Aralap kelip cürüptur:.. Dolaşarak gelmiş:... (ÇV.KA,
19)
AK (119)’u Bokmurun’un konuşmalarının, aşa davet edecek ulak aramasının
yer aldığı sahne bölümü takip etmektedir. ÇV.KA’da destancı sahne olasılığının
içinde de bazen özetleme tekniğine başvurmuştur. AK (120)’de Bokmurun, Aydar’a
gideceği yerleri ve davet edeceği şahısları tek tek, bütün özelliklerine kadar sayarak
anlatırken, ikincil ve üçüncül karakterler olan şahıslar söz konusu olunca birden
hızlandırma yoluna geçmiştir:
AK (120)
Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gitsen, Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin sen gitsen. Agış menen Kocoşko ayt, Agış ile Kocoş’a söyle, Alike menen Boobekke ayt, Alike ile Boobek’e söyle, Begiş menen Çegişke ayt. Begiş ile Cegiş’e söyle. Altın külük, Kerkülük, Altın yürük, Kerkülük, Eki birdey er külük. İkisi aynı er yürük. Saykal menen Bolotko ayt... [A] Saykal ile Bolot’a söyle... Oşonun baarın birdey ayta kör. İşte bunların hepsine de söyleyiver Baarı birdey kelsin. Hepsi beraber gelsin. Baarı birdey kelbese, Hepsi beraber gelmezse, Ayçıgı altın kızıl tuu, Hilali altın kızıl tuğ Ordosunda körsün... [B] Sarayında görsün... (ÇV.KA, 25)
336
AK (120)’nin [A] kısmında davet edilecekleri ikişer ikişer sayıp geçerken,
[B] kısmında ise hepsini toplu biçimde anlatarak, anlatının süresini son derece
kısaltmıştır. Burada [A] kısmında saydıklarını tekrar sayma gereği duymayıp, onun
yerini baarı, oşonun baarın gibi belirsizlik zamiriyle değiştirerek bu şekilde anlatıyı
sıkıştırarak/kısaltarak anlatmıştır.
Klasik anlamda özet, genellikle bir anlatının başı ve sonuç kısmında yer alır.
AK (121)
Oşondo Manastayıñ Baatırın, O zaman Manas gibi kahramanın, Emi üygö bardı deyt. Yeni eve gitti der. (ÇV.KA, 88) Kaapırdın curtun kanap cep, Kâfirin halkını sömürüp, Musulman curtun sanap bilip, Müslüman halkını sayıp bilip, Kara suuda keme cok, Kara suda gemi yok, Eñçeñir boyluu er Manas, ... Orta boylu iri yapılı er Manas,... Kakşap ceter argı cok, Kuruyup yeter rüzgar yok, Ayagı bötögölüü Koy-Taştan, Ayağı kuş mideli Koy-Taş’tan Başı Kızıl-Kıya, San-Taştan Başı Kızıl-Kıya, San-Taş’tan Surap catkan ceri uşul. Sormakta olduğu yeri işte bu. Kanı kara, beti kök, Kanı kara, yüzü gök, Kara çoktuu kalmaktın, Kara korlu Kalmukun, Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı, Kızıl çoktuu kıtaydın, Kırmızı korlu Hıtay’ın, Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı,
AK (121)’de Sefer’den zafer ile dönen Manas’ın evine geri dönüşü, halkına,
kendi toprağına gelip, uzun yıllar boyu Kâfir ve Müslüman topraklarına hükmedip,
Koy-Taş’tan başlayıp, Kızıl-Kıya, San-Taş bölgelerine kadar uzanan toprağın
haklarının hanı olup yaşamasıyla ilgili bilgileri, anlatıcı özetleme tekniğinden
yararlanarak, kısaca anlatmıştır. Bu kesit aynı zamanda ÇV.KA’nın sonuç kısmıdır.
3.2.3.5. Eksilti
ÇV.KA’da destancı özetleme tekniğinde olduğu gibi anlatı süresini mümkün derece
kısaltmaya çalışırken, yeri geldiğinde eksilti tekniğine başvurarak, anlatıda süreyi
337
tamamen sıfıra indirmiştir. Böylece, anlatıcı Kökötöydün Aşı parçası için gereksiz
bulduğu bazı ayrıntıları tamamen vermeyip, zamandan tasarruf etmiştir. Yani, Ala
şalbırt caz menen, çapkan kunanı ‘İlkbaharın ilk günlerinde koşuya girmiş kunanı’,
Koñur salkın küz menen keldi ‘Sonbaharın son günlerinde geldi’ şeklinde anlatılarak,
ilkbaharın ilk gününden sonbaharın son günlerine kadar neler olduğuyla ilgili hiçbir
bilgi verilmeyip, dokuz aylık bir zaman diliminden tasarruf edilmiştir:
AK (122)
Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, Beri bolso beş miñdey En az 5 bin kişi kadar Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuş kunanı120...
(ÇV.KA, 14) Kunan kelip turgan deyt, Kunan girmiş koşuya der, Emi, koñur salkın küz menen İşte, sonbaharın son günlerinde Cemdegen eken Beslemişti bir güzel Ceti kurcun dan menen. Yedi heybe tahılla. Toogo tuup, taşka öskön, Dağda doğup, taşta yetişen, Teke menen birge öskön... Teke ile birlikte büyüyen... Temir tuyak, cez bilek Demir toynak, bakır bilek, Terdebes tuugan ırgay moyun Kögala,
Terdebes’in uzun boyun Kogala’sı
Çıgıp bir keldi dañ menen... Ayrılıp geldi121. şan ile.. (ÇV.KA, 14)
AK (122)’de eksiltiye uğratılan kısım daha sonraları veya önceleri, yani
ÇV.KA metninde hiçbir yerde söz konusu edilmemiştir. Ancak, zamansal uzanımı
bakımından sınırları belli, açıktır; ala şalbırt caz ve koñur salkın küz gibi nispeten
kesinlik bildiren zaman işaretleyicilerinden istifade edilmiştir. Bu yüzden bu bir açık
eksilti türüdür. ÇV.KA’da anlatıcının, genellikle açık eksilti türünden yararlandığını
görmekteyiz.
120 Kunan: üçüncü yaşına basmış olan tay. 121 Yarışta diğerlerinden ayrılıp ilk geldi.
338
AK (123)
Er Koşoygo aytkan sözdü Er Koşoy’a söylediklerini Emi, er Manaska dagı ayttı deyt... Şimdi, Manas’a da anlattı der... (ÇV.KA, 32-33)
AK (123)’te “er Koşoy’a söylediklerini şimdi ise Manas’a da söyledi”
diyerek, Er Koşoy’a söylenilenler anlatıcı tarafından eksiltiye uğratılırken, aşağıdaki
AK (124)’te ise karakter tarafından yapılan bir eksilti söz konusudur. Bunların bir
eksilti olduğu karakterin daha önceki konuşmalarından anlaşılabilir.
AK (124)
Andan arı sen barsañ... Ondan sonra sen gidersen, Aylangıs tuulgan Er Kökçö, Sevgili kardeş er Kökçö Er Kökçögö barıp ayt... Er Kökçö’ye gidip söyle. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma. Özü gelsin karşıma. Anı anday korkutup, Onu öyle korkutup Isık-Köldöy tolkutup... Isık-Göl gibi dalgalantıp... Andan arı sen barsañ, Ondan sonra sen gidersen, Eki tizgin sen barsañ... Dolu dizgin gidersen,
Bu kesitin bir eksilti olduğunu göstermek için karakterin, yani Bokmurun’un
aşa davet edilecekleri sıraladığı daha önceki kesitlerle karşılaştıralım:
AK (125)
Emi mından arı sen barsañ, çorom Şimdi, bundan sonra sen gidersen, yiğidim,
Uluu - Toodo caylagan Ulu-Dağ’da yazı geçiren, Altın közduü madiyan Altın gözlü Madiyan Başınan üzböy baylagan. Devamlı başına bağlanan. El agası er Koşoy,.. Halk ağası er Koşoy,.. Turup kalgan Turpandın Durgun yatan Turpan’ın Colun açkan er Koşoy... Yolunu açan er Koşoy... Keçe Koconun Cangir uulu Bilerik Dün Koco’nun Cangir oğlu Bilerik Kaapırdın hanı Neskara, Kâfirin hanı Neskara, Karmap çalma salganda, Tutup çelme attığında, Musulmandan kişi çıkpay kalganda Müslümandan kişi
bulunamadığında El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy, Boşotup çıkkan er Koşoy. Boşaltıp çıkan er Koşoy. Oşol er Koşoygo barıp ayt. İşte o er Koşoy’a gidip söyle. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma. Kendisi gelsin önüme.
339
Atı dagı kelbese, Atı da gelmeyecekse, Özü dagı kelbese, Kendisi de gelmezse, Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime, Korünbösün közümö. Gözükmesin gözüme. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından al bayrak Ordosunda körünsün... Sarayından görünsün...(ÇV.KA,
23) Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen, Kiçi da toonu caylagan,... Küçük dağda yazı geçiren,... Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim, Kıydı kara döökörün Kapkara renkli küheylanını Alıp kelip çapsın de, Getirip yarışa çapsın de, Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelem kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA,
24)
AK (124) ve AK (125)’i karşılaştırdığımızda, AK (125)’te Bokmurun’un aşa
davet edilecek her kişi ile ilgili tanıtıcı bilgiler vererek, eğer gelmezse de neler
yapacağını tek tek tarif ederek sıralarken, daha sonraları AK (124)’te ise davet
edilecekleri sadece adını anmakla ve “o şekilde korkut” demekle yetindiğini
görmekteyiz. Bu şekilde eksiltiye başvurmasının sebebi, bir yandan doğrudan o
şahısların söz konusu parça içindeki önemi ile ilgili olabilirken, diğer yandan da,
(hem bize göre daha önemli bir sebebi) dinleyici ortamı ile ilgili olabilmektedir.
3.2.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Süre
3.2.4.1. Anlatı Hızı
Anlatıda süreyi kesin olarak belirlemek, bu şekilde anlatı hızını ölçmeye çalışmak
kesin ölçülerle belirlenmesi mümkün olmayan bir olgudur. AKT söz konusu
olduğunda incelenecek olan süre, okuma için gereken süredir, başka bir deyişle,
340
3.1.4.’te bahsedilen anlatıdaki zaman kategorilerinden biri olan okuma zamanına
bağlı anlatı hızının değişimidir. AKT hikâyesinde gerçek zamana, kesin bir tarihe
hiçbir göndermede bulunulmadığından hikâyeyi ayrı zaman dilimlerine ayırarak bir
hesaplama yapmak ve bu şekilde anlatı hızını bulmak son derece zordur ve bu
yüzden çözümlememiz tamamıyla göreceli ölçülerden ibarettir. AKT’nın anlatı
hızını, hikâyenin zaman boyutunu uzam boyutuna aktararak ölçmek mümkündür,
başka bir deyişle, anlatı hızı, öykünün saniyeler, günler, aylar ve yıllarla ölçülen
zamansal uzunluğu ile metnin uzunluğu arasındaki ilişkilerle belirlenir. Anlatı hızı
çözümlemesine hikâyeyi birkaç alt başlıklara ayırarak başlayabiliriz:
Çözümlemede AKT hikâyesinin Aytmatov’un 1999 yılında Bişkek Şam
yayınevinde basılan Külliyatının I. cildinin 386-396. sayfalarında yer alan yayını
esas alınmıştır. Buna göre hikâye toplam 10 sayfadan oluşturmaktadır.
(1) 386-387.ss. (P. 3) ve (P. 4) Hikâyede anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz (P.1)
ve (P.2)’yi dışarda tutarak, bu bölüme Kırkım adını verebiliriz.
(2) 387-388.ss. (P.5), (P.6), (P.7), (P.8), (P.10), (P.11), (P.12), (P.13) ve (P.14). Bu
bölümü (P.9)’u dışarda tutarak, Büyük Ağılda Film olarak adlandırabiliriz.
(3) 388.s. (P.15) ve (P.16) Avalbek.
(4) 388-389.ss. (P.17), (P.18) ve (P.19)’un ilk yarısı, 387.sayfadaki (P.9)’u buraya
dâhil ederiz. Savaş.
(5) 389-390.ss. (P.19)’un ikinci yarısı ve (P.24)’ün ilk yarısına kadar olan kısım:
Avalbek’in Babası.
(6) 390-391.ss. (P.24)’ün ikinci yarısından (P.32)’ye kadar olan büyük gerileme:
Babadan Kalan Miras.
341
391-392.ss. (P.32) ve (P.33). Bu bölüm (5). bölümün devamıdır: Avalbek’in
Babası.
392-393.ss. (P.34)’ten (P.40)’a kadar (4). bölümün devamıdır: Savaş.
(7) 393-395.ss. (P.40)’tan (P.52)’ye kadar olan bölümü Ağıldaki Tartı şma veya
Gerçekle Yüzleşme olarak adlandırabiliriz.
(8) 395-396.ss. (P.53) Yaz Gecesi.
(9) 396.s. (P.54) Eve Dönüş.
(1) Şimdi bu ayırdığımız bölümlerin süresi ile öykü süresini karşılaştıracak
olursak, Kırkım ’da öyküde geçen yaklaşık 4-5 yılı122 anlatıcı yaklaşık iki
paragrafta ve 30 satırda anlatmaktadır.
(2) Büyük Ağılda Film , bu bölüm sinema arabasının daha köye yeni gelmesiyle
başlayıp, işten sonra filmin başlamasına kadarki olayları içine aldığı için
öyküde yaklaşık 5-6 saatlik bir olay olduğunu düşünecek olursak, bu süre
anlatıda 9 kısa paragraf, 36 satırla ifade edilmiştir.
(3) Avalbek bölümü Avalbek’in savaş oyununu anlatan bölümdür. Yine burada
iki üç yaşından itibaren bu oyunu oynamaya başladığını düşünecek ve buna
göre bir hesaplama yapacak olursak, öyküdeki 3-4 yıllık bir sürenin anlatıda 2
paragraf, 20 satırda anlatılmış olduğunu bulabiliriz.
(4) Savaş bölümü filmde anlatılan savaş konusunu ele almaktadır. Bu bölüm
gerçek hayatla, tarihî zamanla doğrudan ilişkisi olduğu ve 1941-1945
yıllarındaki İkinci Dünya Savaşını ele almış olduğu için böyle bir hesaplama
342
yapmak diğerlerine nazaran nispeten daha kolay ve daha doğru olacaktır.
Ancak bu hikâyedeki filmde beş yıllık bir savaşın yaklaşık 2-3 saatlik bir
epizotunu ele almıştır. Buna göre filmin ele aldığı olaydaki yaklaşık 2-3
saatlik bir süre anlatıda 10 paragraf 120 satırda anlatılmıştır.
(5) Avalbek’in Babası bu bölüm, anne Ceengül’ün oğlu Avalbek’e filmdeki
Kırgız’a benzeyen topçuyu “İşte senin baban” demesi ile çocuğun o askeri
gerçek babası zannetmesi ile ilgilidir. Öyküde geçen bu kısa süre anlatıda 8
paragraf, 61 satırda anlatılmıştır. Bu yazarın özel niyetinden kaynaklanan bir
tekniktir. Bu mevzu, yani çocuğun annesinin sözlerinden etkilenerek o askeri
babası zannetmesi, buna bağlı olarak çocuğun baba özleminin işlenmesi,
hikâyenin asıl konusu, doruk noktası, can alıcı yeri olduğundan sık sık bu
konuya geri dönerek, böylece anlatı hızında eşit olmayan zaman dilimlerini
meydana getirmiştir.
(6) Babadan Kalan Miras bu bölüm Avalbek’in gerçek babası ile ilgili Avalbek
ile çobanlar arasında geçen diyalogdan oluşmaktadır. Avalbek’in babası
Toktosun’un ismini gururla taşıması, çobanların ısrarlı sorularına hiç
bıkmadan “ben Toktosun’un oğluyum” diye cevap vermesi üzerine çobanlar
“babası ölmemiş, babanın gerçek oğlu, babadan kalan miras işte budur”
diyerek hayran kalırlar. Yaklaşık beş-altı dakikalık bu konuşma hikâyede 8
paragraf, 74 satırda anlatılmıştır. Bu bölümün giriş ve son cümlelerinde
kullanılan geniş zamanın hikâyesine bakıldığında bu olayın bir yineleme
olduğunu, buna göre de birkaç kez tekrarlanmış olabileceği kanısına
122 biz burada tamamıyla varsayım üzerine hareket etmekteyiz ve Ceengül’ün Avalbek’i daha kundaktayken veya 1 yaşından itibaren kırkıma getirmiş olabileceğini düşünerek bu hesaplamayı yapmaktayız.
343
varılabilir. Eğer böyle düşünülecek olursa, yukarıdaki hesaplamadan daha
farklı bir hesaplama elde edilebilir.
(7) Ağıldaki Tartı şma veya Gerçekle Yüzleşme – Bu bölüm çocukla o ağılda
film izlemekte olan seyirciler arasında geçen tartışma ve bu tartışma sonunda
çocuğun acı gerçekle yüzleşmesi ile ilgilidir. Burada da yaklaşık 5-6 dakika
süren bir konuşma, daha doğrusu tartışma anlatıda 12 paragraf, 75 satırda
anlatılmıştır.
(8) Yaz Gecesi. Hikâyenin sonundaki bu bölüm yaz gecesindeki manzara tasviri
ile ilgilidir. Öyküde hiçbir uzunluğa sahip olmayan bu süre anlatıda 1
paragraf, 7 satırda anlatılmıştır.
(9) Eve Dönüş hikâyenin son paragrafıdır. Öyküdeki birkaç dakikalık bu süre
anlatıda yine 1 paragraf, 7 satırda anlatılmıştır. Bununla biz öyküde geçen
sürenin anlatıda eşit paylaşılmamış olduğunu, öyküdeki uzun bir sürenin
anlatıda çok kısa anlatıldığını veya öyküde var olmayan bir sürenin ise
anlatıda belli bir süre aldığını; başka bir deyişle eşit olmayan zaman dilimi
(anisochrony) örneklerini görmekteyiz.
Aytmatov AKT hikâyesini meydana getirirken, yukarıda gördüğümüz gibi,
sadece zaman dilimlerini birbirinin içine geçirerek, karmaşık bir bütün hâlinde
vermekle yetinmemiş, aynı zamanda ayrıntılı ritm uygulamalarını da
gerçekleştirmiştir. Anlatı ritmini gerçekleştirmek için duraklama, sahne, özet, eksilti
gibi yöntemlere başvurmuş, anlatı ritmini istediği yerde yavaşlatarak, istediği yerde
de hızlandırarak anlatmıştır. Buna göre, Genette’in belirttiği gibi, bir anlatı
344
gerilemelersiz (anachrony) kurulabilir, ama eşit olmayan zaman dilimlerisiz
(anisochrony) asla mümkün değildir (1980: 88).
3.2.4.2. Duraklama
Anlatı ritmini oluşturan yöntemlerden biri olan duraklama örneklerine hikâyenin
birkaç yerinde rastlayabiliriz. Bu hikâyedeki anlatı zamanıyla öykü zamanı
arasındaki ilişkilere göre aşağıdaki AK (126) ve AK (127) bir betimleyici duraklama
örneğidir:
AK (126)
Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, keskin bakışları kirlenmiş, kapkara olan yüzünde tıpkı bir alev gibi parlar (ÇA.AKT, 389).
AK (127)
Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı ölçömsüz çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kööşülüp catıptır. Ay epeyce yükselmişti. Tepede de, yanlarda da yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz uzaklarda. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp – sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık bir göl gibi gamsız dinleniyordu (ÇA.AKT, 395).
AK (128)
Bala anın açuuluu kabak-kaşın, kaşkaygan tişterin, başındagı temir kaskasın, ıyıgındagı pogondorun - baarın teñ baykap oturdu. Atası mışıktay çapçañ ekenine da baa berdi. Çocuk onun kızgın suratını, bembeyaz dişlerini, kafasındaki çelik başlığını, omuzlarındaki apoletlerini – her şeyini dikkatle izliyordu. Babasının kedi gibi çevik olduğunu da fark etti (ÇA.AKT, 389).
AK (129)
Ekran anın bul körünüşün köz aldıga cügürtüp alıp kelip takadı. Ölümgö baş koygon cookerdin aybat çaçkan acarınan, caltanbas kuduretinen, "tokto faşist!" — degen taş cargan bakırıgınan kino körup oturgandar dür dey tüştü.
345
Ekran onun bu görünüşünü ön plana getirip, büyüttü. Ölüme başını bağlayan askerin cesaretinden, çekinmez kuvvetinden, “dur, faşist!” diye bağırmasından seyircilerin kalbi yerinden oynadı. (ÇA.AKT, 393).
AK (126) örneğini Ricardou’dan alıntıladığımız tablo ile görselleştirelim.
Burada anlatıcının kendi anlatısında Avalbek’in babasını betimlemesiyle
anlatı hızının anlatı zamanında belli bir süre alırken, öykü zamanında kısa bir
duraklamaya neden olduğu gösterilmektedir. Böylece öykü zamanında bir ilerleme
olmamış, konu betimlemenin başladığı noktaya geri dönmüştür.
AK (128)’de ise Avalbek’in düşünceleri tarzında verilmiş bir betimleme ile
karşı karşıyayız. Burada yukarıdaki örnekte olduğu gibi çocuğun filmdeki babası,
yani babası sandığı asker betimlenmiştir. Bu betimlemeler eylemle bütünleştirilmi ş
ve böylece anlatıda akan zaman dışına çıkılmamıştır. Durumun eylemle aktarıldığı
betimlemenin bir örneğini de AK (129)’dan görebiliriz; ölümle burun buruna kalan
askerin vatanı, vatanının hürriyeti için yaptığı son hamlenin aktarıldığı bu sahnede,
yazar, kahraman askerin sert bakışlarını, düşmana karşı cesur davranışını yakın
çekime alıp, ekranda da büyüterek vermekle çocuğun kahraman babası ile ilgili daha
yeni oluşan düşüncelerini daha da pekiştirmektedir. Bu tür betimlemelere yazarın
346
eserlerinde sıça karşılaşmak mümkündür. Ancak anlatı hızını etkilemesi açısından
baktığımızda, durumu betimleyen bu tarz betimlemeler ile aslında anlatı hızında tam
bir duraklama yaşanmaz, sadece anlatı hızı bir parça yavaşlatılır.
Öykü zamanındaki duraklamanın ve yavaşlamanın daha net bir şekilde
anlaşılabilmesi için (126) ve (128) anlatı kesitlerini birleştirerek; öykü zamanının
durdurulup, tekrar aynı noktadan devam ettirdiği ve anlatıda zaman akışını gösteren
bir önceki ve sonrasındaki kısımlarla birlikte göstermeye çalışalım:
AK (130)
- Tiginogu senin atañ - dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap. Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. Uşundan baştap kino anın atası cönündögü kinogo aylandı. Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Bala anın açuuluu kabak-kaşın, kaşkaygan tişterin, başındagı temir kaskasın, ıyıgındagı pogondorun — baarın teñ baykap oturdu. Atası mışıktay çapçañ ekenine da baa berdi... - Apa, menin atam uşubu?— dedi bala. - İşte o senin babandır, deyiverdi o bir anda çocuğun kulağına fısıldayıp. O andan itibaren deminki topçu Avalbek’in gerçek babası oldu. O andan itibaren film onun babasını anlatan filme dönüştü. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, keskin bakışları kirlenmiş, kapkara olan yüzünde tıpkı bir alev gibi parlamaktadır . Çocuk onun kızgın suratını, bembeyaz dişlerini, kafasındaki çelik başlığını, omuzlarındaki apoletlerini – her şeyini dikkatle izliyordu. Babasının kedi gibi çevik olduğunu da fark etti. ..(ÇA.AKT, 389)... - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk (ÇA.AKT, 389) ...
Aslında bu anlatı kesitinde, yani AK (130)’da karmaşık yapılı, içiçe
duraklama diyebileceğimiz bir duraklama örneğiyle karşı karşıya olduğumuz
düşünülebilir. Kesiti dikkatlice inceleyerek ve farklı işaretleyicilerle işaretleyerek
birkaç kısma ayırabiliriz. Burada zaman akışını gösteren kısımlar kalın harflerle,
anlatı hızının yavaşladığına işaret eden kısımlar italik yazıyla, anlatı hızının tamamen
durma noktasına geldiğine veya durakladığına işaret eden kısımlar altı çizilerek,
duraklamaya neden olan tümcenin yüklemleri ise kalın harflerle belirtilmiştir.
347
Aslında, Tiginogu senin atañ - dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap./ -
İşte o senin babandır, deyiverdi o bir anda çocuğun kulağına fısıldayıp kısmından
sonra öykü zamanının hızı durdurulup, - Apa, menin atam uşubu?— dedi bala./ -
Anne, benim babam mı o? dedi çocuk kısmından tekrar devam ettirilmiş gibi gözükse
bile, bizim düşüncemize göre, öyküde zaman tamamen durmuş sayılamaz. Burada
sadece AK (126)’da gördüğümüz betimleyici kesitin öykü zamanında kısa bir
duraklamaya; AK (128)’de gördüğümüz anlatı kahramanının düşünceleri tarzında
verilmiş betimlemelerin de anlatı hızının bir parça yavaşlamasına neden olduğunu
görmekteyiz. Ancak, burada belirtmemiz gereken önemli bir husus, AKT
hikâyesinde, daha önce de belirttiğimiz gibi, yukarıda alıntıladığımız tabloya tam
olarak uyan bir örneğin bulunmamasıdır. AKT hikâyesinde her ne kadar zaman
öyküde durdurulduğu yere geri dönüyor olsa da, yine de öykü zamanında küçük bir
ilerlemenin, yani zaman akışının gerçekleştiği yukarıdaki örneklerden
anlaşılmaktadır. Aslında her betimlemenin zamanda bir duraklama yaratmayacağı
bellidir. Betimlemeler, AK (128) ve AK (129)’da olduğu gibi bir eylemle de
okuyucuya aktarılabilir. AK (128)’de örneğini gördüğümüz gibi, karakterin
düşüncesi biçiminde verilen bazı betimlemelerde betimleme süresi karakterin durup
düşündüğü süre ile örtüşecektir.
Böylece, her betimlemenin anlatıda yavaşlamaya neden olamadığı, öykü
zamanında da tam anlamıyla bir duraklamanın gerçekleşmediği görüşündeyiz. Buna
bağlı olarak, hem AK (126)’da, hem de AK (128) ve AK (129)’da bizim
düşüncemize göre öykü zamanında tam anlamıyla bir durma söz konusu değildir.
AK (129)’da diğer ikisinden daha farklı bir betimleme ile karşılaşmaktayız.
Burada C. Aytmatov’un eserlerinde sıkça ele aldığı konulardan biri olan tabiat
348
manzarası betimlenmektedir. Tabiat betimlemesi, Aytmatov’un eserlerinde sıkça
başvurduğu konulardan biridir; ayrıca tabiat yazar için insan kadar önemlidir. İfade
etmek istediklerini, tabiat unsurlarını simgeleştirerek veren yazar, her zamankisi gibi,
bu betimlemede de her kelimeye büyük anlamlar sığdırmıştır. Töbödö da, kaptalda
da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta./
Tepede ve uzaklarda yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz göz kırpmaktalar. Bu
anlatı kısmıyla çocuğun bundan sonraki hayatında neler olacağından bizim, hatta
çocuğun kendisinin de habersiz olduğunu; Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte
tunarıñkı agargan zor toolor da suz./ Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde
görünen dağların beyaz dorukları da üzgün, diyerek, hem çocuğun, hem annesinin,
hem de bizim, okurların üzgün olduğunu ima etmektedir. Bu şekilde Aytmatov’un
anlatıcısı, öykü akışını terk ederek kendi adına ve sadece okurlarının bilgisi için
öyküdeki kimsenin o anda ilgisinin olmadığı sahneyi betimlemiştir. Bu tür
betimlemeler, Genette’in ifadesi ile, bir zaman dışı betimleyici kuraldır
(extratemporal descriptive canon) (1980: 100).
3.2.4.3. Sahne
Hikâyede anlatı ritmi, yukarıda belirttiğimiz gibi tekdüze biçimde
gelişmemektedir. Aytmatov, AKT hikâyesinde kendi anlatıcısına bir yandan,
duraklama örneğinde gördüğümüz gibi, öykü zamanında var olmayan bir süreyi
anlatı zamanında satırlarca, sayfalarca anlattırmış, diğer yandan da anlatıda sahne
tekniğinden yararlanarak, öykü zamanında geçen konuşmaları doğrudan aktarmıştır.
İlkinde, öykü zamanına nispeten anlatı zamanı belli bir süre alırken, ikinci teknikte
de iki zaman ekseninin süreleri eşleşmektedir. Atadan Kalgan Tuyak hikâyesinde
349
çocukla anne, çocukla o köyden geçen çobanların, çobanların kendi aralarında, ağılda
film izleyen izleyicilerle çocuk arasında geçen diyaloglar gibi birçok “sahne”
örnekleri bulunmaktadır.
AK (131)
- Apa, menin atam uşubu? – dedi bala. Ceengül tüşünö berbey: - Tınç otur. Alaksıtpa, - dep koydu. - Menin atam debediñbi özüñ. - İyi oşol. Cön oturçu degi. Kişiler uruşat. / - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk. Ceengül pek anlamayarak: - Rahat dur yerinde. Konuşma, - dedi. - Benim babam olduğunu kendin söylemedin mi. - Evet, o. Rahat dur şimdi. İnsanlar kızar (ÇA.AKT, 389).
AK (132)
Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: - Men Toktosundun balasımın! Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. - Toktosundun? Koyo turçu, - eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. - Kaysı Toktosun? - Men Toktosundun balasımın! – dep, tigi dagı da kaytalayt. Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül da, - özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi, - al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" - dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü... - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? - Cok men Toktosundun balasımın! – dep, tigi kayra kaytpay kögöröt. Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol, - deşet. – Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula. Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen...
350
- Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu.../ / Hangi çobanın gözüne gözükmesin sormadan geçmez. - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar: - Ben Toktosun’un oğluyum!... Çobanlar bu soruya gelince pek anlam veremeyip, şaşırıp kalırlar. - Toktosun’un? Dur bakayım, eyerden eğilip yaklaşıp tekrar sorarlar. - Hangi Toktosun? - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki yine bastırarak tekrarlar. İnsanlar sorarlarsa böyle cevap ver diye öğretmişlerdi. Ceengül de, ayrıca iki gözü kör babaannesi var ya, o onun kulağını çekerek: “Babanın adını sakın unutma!” diye ısrarla öğretmişti. Yaşlı nine çok sinirlidir kendisi... - Ha-a, evet, dur, dur, sen o postanede telefoncu gelinin oğlu değil misin? Evet ya. Öyle değil mi, doğru mu? - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diyerek öteki de ısrar eder. O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip: - Doğru, sen Toktosun’un oğlusun. Aferin, babanın oğlu işte budur. Çok yaşa, derler. Biz seni babasının ismini biliyor musun diye sınamak istedik. Gücenme. On iki ay boyunca dağ başındayız, siz ise böyle çiçek gibi hızlı büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu da tanımaz olur muş insan, nerede olsanız da sağlıklı olun yeter ki. Bundan sonra onlar yine kendi aralarında fısıldaşıp biraz uzaklaşınca çocuğu gitti zannederek yüksek sesle konuşmalarına devam eder, Toktosun’u hatırlamaya çalışırlar. Kimdi, nereliydi, uzun bir süre düşünüp, hatırlarlar ve sonra kafalarını sallayıp, zavallı adam, on gülünün bir gülü açılmadan gencecik yaşta gitmemiş miydi savaşa... - Annesi evlenseydi biriyle, dul nasıl yaşar daha gencecik... - Onu kendi bilir. Ümidi vardır belki. Nereden bilirsin. Bu yalan dünyada öldü denilenler hayatta kalıp, bir bir geri dönüyorlar ya. - Öyle ya. Oğlu da baya büyümüş. Böyle durumlarda anne de çocuğuna bağlanır... Küçük yaşta kalbi kırılmasın, incinmesin istiyor galiba... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksana. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... (ÇA.AKT, 391).
AK (133)
- Baldar menin atamdın ölgönün kördüñörbü? Al menin atam bolçu! Kördüñörbü, menin atam... ... - Siler körgön coksuñarbı, oşol menin atam bolçu! Anı pulemet menen atpadıbı, al ölbödübü! – dep, kişiler unçukpagan sayın küçöp, alardın ün katpaganına ızalanıp, bular emne üçün menin atamdı caktırışpayt, emne
351
üçün anı maktaşpayt degen oy menen kayta-kayta: “Al ölbödübü! Al ölbödübü!” – dep cattı. Kimdir biröö caktırbaganday çırt etti: - Tek, antip aytpa, oozuña taş! - Al emnesi eken! – dedi anda arı caktan moynun sozgon çal. – Emnesi bar eken. Atası soguşta noopat bolgonu calgan bele? – anan unçukpay kalıp, ıldıy karap koburadı: - Atası emey, atası da... Oşondo mektepte okup kalgan baldardın biri çındıktı betke ayttı: - Al senin atañ emes. Emne kıykırasıñ? Tük da senin atañ emes, al artist. İşenbeseñ, tiginogu kinoçunun özünön sura. / - Çocuklar benim babamın öldüğünü gördünüz mü? O benim babamdı! Gördünüz mü, benim babam... ... - Siz de gördünüz değil mi, o benim babamdı! Onu makineli tüfekle vurdular ya, onu öldürdüler ya! deyip, insanlar sustukça o daha da coşup, onların bir şeyler söylemediğine gücenip, bunlar neden benim babamı sevinmiyorlar, neden onu övmüyorlar düşüncesiyle tekrar tekrar, “Onu öldürdüler! O ölmüştü ya!” diyordu. Seyircilerden biri ona tavrını beğenmemişçesine kızdı: - Şşt, öyle konuşma, ağzını yel alsın! - Ne yani! dedi öbür taraftan bir ihtiyar, - Ne var bunda. Babası cephede ölmemiş miydi? sonra biraz sustu ve başını eğerek mırıldandı. - Babasıysa, babasıdır... O anda okul öğrencisi olan bir çocuk gerçeği yüzüne karşı söyledi. - O senin baban değil. Ne bağırıyorsun? Hiç de senin baban değil, o aktör. İnanmıyorsan işte, sinemacıya sor (ÇA.AKT, 394).
Bu anlatı kesitlerinde anlatı zamanında sezilebilir ritm değişimi
yaşanmaktadır: anlatı zamanı öykü zamanına neredeyse denk düşmekte ve anlatı hızı
yavaşlamaktadır. Bununla birlikte hikâyede sahne saf bir diyalog biçiminde değil,
dedi, dep ‘dedi, diye’ gibi nakledici sözlerle, yukarıdaki anlatı kesitlerinde (AK (131),
AK (132) ve AK (133)) italik yazı tipiyle işaretlediğimiz anlatıcının araya karışması;
her türlü konu dışı sözler (Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül
da, - özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi, - al anın kulagın çoyup catıp:
"Atandın atın unutpa, aytıp cür!" - dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü...)
ile verilmiştir. Ancak, bu tür araya girmeler iki zaman eksenindeki süre denkliğini
olumsuz şekilde etkilemektedir.
Yukarıdaki üç kesitten, AK (131), AK (132) ve AK (133)’ten de anlaşıldığı
gibi, konuşmaların tiyatro oyunlarında veya gerçek hayatta olduğu gibi verildiği
352
kısımlarında öykü zamanındaki süre ile anlatı zamanındaki süre nispeten birbiriyle
örtüşmüş olduğu söylenebilir. Aslında, anlatı zamanının öykü zamanına tam tamına
eşit olduğu duruma, belirttiğimiz gibi, daha çok tiyatro sahnesinde oynanan oyunlarda
rastlanır. Böyle oyunlardaki konuşmalarda anlatı zamanının süresi ile öykü zamanının
süresi tam tamına örtüşür. Ancak, aynı şeyi yukarıdaki anlatı kesitleri ((131), AK
(132) ve AK (133)) için söylememiz doğru değildir. Çünkü bu durum bir yandan her
okurun okuma hızı ile öyküdeki konuşurun konuşma hızına göre değişiklik gösterdiği
gibi, diğer yandan çocuğun ve ağılda bulunan tüm izleyicilerin psikolojik durumunu,
anlatıcı sözlerinin araya girmesi ile de anlatı zamanında anlatı hızı biraz daha
yavaşlamaktadır.
Aytmatov, anlatısında sahne tekniğinden yararlanarak, hikâyeyi durağan bir
konumdan devingen konuma geçirmekte, okur ile karakterler, okur ile olay arasındaki
mesafeyi de kısaltmaktadır. Ayrıca, hikâyeyi sıkıcı olmaktan, tek seslilikten
kurtarmaktadır.
3.2.4.4. Özet
Aytmatov’un eserlerinin büyük bir çoğunluğunun özetleme tekniğiyle verildiği
söylenebilir. Birçok eserinde olduğu gibi, Aytmatov AKT hikâyesinde de özetleme
tekniğinden yararlanmıştır. AKT hikâyesinde klasik anlamda bir özetlemeyle
karşılaşmamaktayız. Hikâyenin başlangıcındaki yazar anlatısı ise anlatıya girişi
sağlayan bir özettir.
AK (134)
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovхozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge
353
almaşçtırılganı bolboso, çoñ katar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceeñgül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı... baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin argınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" — deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon. Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. Buraya o annesiyle birlikte gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için o yıllık iznini alıp, üstüne üstün toprak sürme, döl zamanında sabahtan akşama kadar ... her taraftan yağan acele haberleri ... birbirine bağlayıp, izinsiz çalıştığı günleri, gecelerini izin günlerine ekleyip, koyun kırkımı başlar başlamaz sonuna kadar bir gününü bile kaçırmadan gelip çalışırdı... Kışa hazırlığı Ceengül gerçi buradan görürdü. Bir evde sadece iki kişi olsa da, odun-su, üst-baş gibi ev ihtiyaçlarının ardı arkası kesilmez... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma – etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” – dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarırdı: kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp her gün oynarlardı.
Bu anlatı kesitinde anlatı zamanında bir hızlanma yaşanmaktadır; böylece
öykü zamanından anlatı zamanı daha kısadır. Yıllar süren günlük hayat anlatıda ancak
1 sayfada, yaklaşık 5 dakikada anlatılmıştır. Aytmatov, bu şekilde özetleme tekniğini
kullanarak, okuru asıl olaya önceden hazırlamaktadır. Okuru asıl olaya hazırlama,
ayrıca sıra bölümünde karşılaştığımız gerileme tekniğiyle de gerçekleşir. Ancak,
Genette’in belirttiği gibi, gerilemeler, daha doğrusu, tam gerileme olarak adlandırdığı
anlatı kesiti de bir tür özet görevini yapabilir (1980: 97).
354
3.2.4.5. Eksilti
Anlatının eksiltili anlatım yönteminde anlatı zamanının hızı neredeyse sıfıra kadar
indirilir, öykü zamanında ise sonsuz hıza ulaşacaktır. Aytmatov’un AKT hikâyesinde
eksiltili anlatım yöntemine pek rastlanmamaktadır. Hikâyenin hacmi kısa olduğundan
ve tek bir konu üzerine yoğunlaşıldığından yazarın eksiltili anlatıma ihtiyaç
duymadığı anlaşılmaktadır. Ancak, yine de aşağıdaki AK (135)’te bize göre bir eksilti
gerçekleşmektedir.
AK (135)
Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Kamışla örtülen tepesinin sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ daha yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (CA..AKT. s.386).
Yazar burada hikâyenin asıl konusunu oluşturan sinemanın o ağılda
gösterilmesi olayından sonra anlatıcının bu hikâyeyi anlatmaya başladığı ana kadar ne
kadar zaman geçtiği, ne tür olaylar yaşandığı gibi durumları anlatmayı gereksiz bulup
geçiştirerek, anlatı ritminde bir hızlanmayı yaratmıştır. Bu zamansal mesafeyi de
sadece kiyin sözcüğüyle işaretlemiştir. Kiyin sözcüğüyle arada ne kadar zamanın
geçtiği belirtilmediğinden bu eksilti türü örtük eksilti olarak belirlenebilir.
Aslında hikâye türünde eksiltilerle fazla karşılaşılmaması normal bir
durumdur. Zira, hikâye bir anlatı biçimi olarak hacim bakımından geniş olmadığı için,
yapısı da fazla karmaşık değildir. Konu genel olarak tek bir olay üzerinde gelişir.
Yazar okurun ilgisini çekebilmek için sürükleyici, merak uyandırıcı unsurlara yer
verir. Anlatılan olaylar belirli bir zamana bağlanabilir; zaman sıralamasında gerileme,
ilerlemeler gibi zamansal sapmalara yer verilir. Ancak eksiltiler çok nadiren
kullanılır. Bize göre buna hikâyenin hacmi müsaade etmez. Ancak, bütün bu
355
tanımlamaların aksine, bizim ele aldığımız AKT hikâyesi, hacim bakımından kısa
olmakla birlikte, yapısı oldukça karmaşıktır. İçiçe anlatılar; sırasıyla birincil, ikincil
ve üçüncül anlatılar yer almıştır. Farklı zaman ve farklı uzamlar; farklı olaylar söz
konusudur. Ele aldığı konu, o konunun işleniş tarzı ile de bu hikâyeye küçük bir
roman demek de mümkündür. Ancak, yine de hikâyede de çok sayıda duraklama,
sahne türlerinin oldukça yaygın kullanılan bir teknik olmasına karşın eksilti
anlatıcının çok az başvurduğu bir anlatı tekniği olarak karşımıza çıkmıştır.
3.3. Sıklık
Zaman incelemesinde üzerinde duracağımız son kategori olan sıklık, bir olayın bir
öykü içinde kaç kez meydana geldiği ve kaç kez anlatıldığıyla, başka bir ifade ile
öyküde geçen bir olayın anlatıda anılma durumuyla ilgilidir. Anlatıda sıklık meselesi
de, sürede olduğu gibi, öykünün zaman boyutundan uzam boyutuna kolayca
aktarılabilir; anlatı metnindeki A epizodu B’den “sonra” gelir, C epizodu iki kez
anlatılmıştır gibi ifadelerle karşılaşılabilir ve bu ifadeler “öykü zamanında A olayı B
olayından önce gerçekleşmiş” veya “C olayı bir kez meydana gelmiştir” gibi
ifadelerle karşılaştırılabilir. Bu yüzden burada iki (zaman ve uzam) boyut(u) arasında
karşılaştırma yapmak daha mantıklı ve uygundur.
3.3.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu Parçasında Sıklık
Sözlü anlatılar, ayrıca, destanlar, olayları ele alış konusunda çok zengin ve oldukça
renkli malzeme sunmaktadırlar. SK.ET.’da da manasçı anlattığı parçayı, olayları tek
bir kez anlattığı gibi, yerine ve önemine göre birkaç kez tekrarlayarak veya öyküde
geçen birçok benzer olayları bir defada anlatarak kurgulamıştır. Bu şekilde normal
356
seyirde geçen veya pek fazla önem taşımadığını düşündüğü olayları bir kez
anlatmakla yetinirken, vurgulamak istediği veya anlatının akışı için çok önemli
gördüğü olayları birkaç kez tekrarlayarak anlatmış, bazen bir zaman diliminden
diğerine, bir uzamdan bir başka uzama geçmek için de tekrarlı anlatım yoluna
başvurmuştur. Tekli veya tekrarlı anlatıların yanı sıra, ayrıca, öyküde birkaç kez
meydana gelen aynı veya benzer olayları toplulama yoluyla sadece bir kez anlatarak,
zamanda hızlanma yaratmıştır.
3.3.1.1. Tekilci Anlatı
SK.ET.’da anlatıcı genellikle tekilci anlatı tekniğinden yararlanmıştır. Hatta bu
parçada olaylar en ince ayrıntısına kadar tek tek tarif edilerek gelişmektedir.
AK (136)
Kalkka carın uguzup: Halka ilân ederek: “Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… Kapırdan çıgıp bir balban, Kâfirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK.
ET. S.13)
Bu anlatı kesitinde Bokmurun, babasının aşında güreşe çıkıp, galip gelene
vereceği ödülleri tek tek sıralamıştır. Bu tür tekilci sahnelere SK.ET parçasında sıkça
rastlamak mümkündür.
Sıklık ilişkisinin ikinci bir türü olan, öyküde N kez olanın anlatıda da N kez
anlatılması (An/Ön) tekniğine Sayakbay, bu anlatısında sıkça başvurmuştur. Örneğin,
aşağıdaki anlatı kesitlerinde Coloy’un kendisine karşı güreşe pehlivan çağırmasını iki
357
kez vermiştir. Metnin içeriğinden anlaşıldığı gibi, bu durum, muhtemelen öyküde de
iki kez olmuş olmalıdır.
AK (137)
Kaardanıp bakırıp: Gazaplanıp haykırıp: “Çık balban”, - dep çakırıp... “Çık pehlivan” diye çağırıp
AK (138)
“Kazır çıkkın maga”, - dep, “Şimdi bana çık” diye, Cerdi çapçılaganı. Yeri yumruklamıştı.
Aşağıdaki anlatı kesitlerinde ise Manas’ın kendi yönetimi altında olan
hanların her birine gidip, pehlivan güreşine çıkıp çıkmayacağını sorması, her
seferinde aynı veya benzer ifadelerle tekrarlanmış olduğu görülmüştür.
AK (139)
Sen kandaysıñ balbanga, Sen ne dersin güreşe, Cıgıp möröy alganga? Yıkıp ödülü kazanmaya? (SK.ET,
17)
AK (140)
“Sen kandaysın, balbanga, Sen nasılsın güreşe, Toodoy bolgon Coloygo Dağ gibi olan Coloy’a Bir serpişip kaluuga?”... Bir çarpışıp kalmağa?”... (SK.ET,
19)
AK (141)
“Sen kandaysıñ balbanga? Sen nasılsın güreşe, Colu katkan Coloygo Şansı bitmiş Coloy’la Bir betteşip kaluuga,” Bir kapışıp kalmaya?”
(SK.ET, 20)
Aşağıdaki kesitlerde Manas’ın sırasıyla hanlara gelmesi tarif edilmektedir.
Sayakbay bir handan diğerine geçişi nefes alma zamanına bağlı basmakalıp ifadelerle
sağlamıştır.
İlk olarak, Cügörü’ye gelir. Onun teklifi reddetmesi üzerine Ürbü’ye gelir.
358
AK (142)
Andan arı öttü ele, Ondan öte geçtiydi, Tazdın uulu er Ürbü Taz’ın oğlu er Ürbü Er Ürbüge cetti ele... Er Ürbü’ye ula şmıştı…
(SK.ET.s.18)
Sonra Kazakların hanı Kökçö’ye gelir.
AK (143)
Arı karay öttü ele.... Öte tarafa geçmişti… Kazaktardın kan Kökçö, Kazakları hanı Kökçö, Kan Kökçögö cetti ele: Han Kökçö’ye ulaşmıştı.
(SK.ET, 19)
Sonra Camgırçı hana gelir.
AK (144)
Kan Kökçödön öttü ele, Han Kökçe’den geçmişti, Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı Camgırçıga cetti ele: Camgırçı’a gelmişti: (SK.ET, 21)
En son olarak da Er Töştük’e gelir, ancak Töştük de esaslı sebebini anlatarak,
teklifi reddeder.
AK (145)
Andan arı kankor şer Ondan öte hunhar aslan Er Töştükkö bardı emi: Er Tö ştük’e gitmi şti:... (SK.ET,
22)
3.3.1.2. Yinelemeli Anlatı
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Sayakbay öyküde geçen olayları anlatıda da bir kez
anlatırken, yeri gelince, önemli gördüğü, vurgulamak istediği bir olaya defalarca
değinerek, birçok kez anlatmıştır. Bu tekniğe bazen sadece kafiye amaçlı
başvururken, genelde ise yineleyerek anlatmakla yinelenen kesitin önemini
vurgulamıştır. Örneğin, aşağıdaki AK (146) ve AK (147) kesitlerinde yinelemeli
359
anlatı tekniğinden yararlanarak, Kökötöy hanın zenginliğini, sayısız servetini
vurgulamıştır.
AK (146)
Atamdan arbın düynö, ilek* mal Babamdan (kalan) sayısız zenginlik, karaca123, mal,...
Kalıñ düynö, sansız mal ... Bol servet, sayısız mal
AK (147)
“Kökötöydün köp bayge, Kökötöy’ün çok ödül, Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, Kökötöydün köp bayge Kökötöy’ün çok ödül, Ceke özüm alam, — dep Yalnız kemdim alırım diye,
AK (148)
Karmaşıp bende bargısız, Tutuşup insan gidilmez, Katılışam degen can Karşılıklı saldırırım diyen can Ölböy tirüü kalgısız... Ölmeden diri kalınmaz...
(SK.ET, 15)
AK (149)
“Bettep adam barabı? “Karşısına insan çıkar mı? Betteşken aman kalabı?!” — Karşılaşan sağ kalır mı?”
Yukarıdaki AK (148) ve AK (149) kesitlerinde Coloy’un korkunç görünüşünü
tekrar tekrar anlatarak, bundan sonra gelişecek olayaların, yani Coloy’a karşı
kimsenin cesaret edemeyişinin daha doğru anlaşılması için bir zemin hazırlamıştır.
3.3.1.3. Toplu Anlatı
Anlatılarda karşılaşabileceğimiz sıklık ilişkilerinden sonuncusu Genette’in
adlandırmasıyla toplu anlatı/iterative narrative’dır. Bu tür anlatılar hem yazılı hem de
sözlü kültür ürünlerinde çok yaygındır. Sayakbay anlatılarının birçoğunun da genelde
toplu anlatı tekniği üzerine kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, Er Töştük
360
destanından bizim ele aldığımız Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçasında
toplu anlatılara; buna bağlı olarak, toplu anlatı tekniğinin alt türleri olan içsel ve
dışsal toplu, sahte toplu anlatılara rastlanmamıştır.
3.3.1.4. Olayların Birbirini İzlemesi ve Geçiş
Destanlar birer geleneksel sözlü kültür ürünleridirler. Buna bağlı olarak, destanlar
genelde, bütün klasik anlatılarda olduğu gibi, sahne ve özet tekniklerinin birbirini
izlemesi üzerine kurulur. Bizim ele aldığımız Er Töştük destanının Kökötöydün
Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası da geleneksel anlatı kurallarına son derece sadık
kalan bir anlatı olduğundan onun da genel olarak özet ve sahne değişimi üzerine
kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Daha doğrusu, SK.ET parçası anlatıcı sesi →
karakter sesi değişimi üzerine kurulmuştur. Bir olaydan bir başka olaya, bir
mekândan başka bir mekâna veya bir zaman diliminde bir başka zaman dilimine
geçişler ise yine anlatıcı sesinden, nefes alma zamanından yararlanarak sağlanmıştır.
AK (150)
Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. [A] Kaplan Manas işin başında. (SK.
ET, 12) Oşondo Kökötöydün Bokmurun O zaman Kökötöy’ün Bokmurun’u Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde…
123 Yayımcının yıldızıdır. Metinde ilek olarak tespit edilen sözcük Kırgız Türkçesindeki elik “karaca” ile karşılaştırılabilir. Ardından gelen mal da bağlamsal olarak buna izin vermektedir.
361
Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep, Unutulmadan kalsın diye, Kapırdan çıgıp bir balban, Kâfirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... [B] Yaya güreşi yapsın diye,… (SK.
ET. S.13)
AK (150) geleneksel özet ve sahne değişimi üzerine kurulurken, aşağıdaki AK
(151)’in anlatıcı sesi ve karakter sesi değişimi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz.
AK (151)
Kırk çoro karap turganda, Kırk yiğit bakıp durduğunda, Manas buyruk kıldı emi: [A] Manas emir verdi imdi: “Bayge alganı çıgıptır, “Ödül almaya çıkmıştır, Tapkın Coloy darısın, Bul coloy ilacın, Barıp cıyıp, aydap kel, Gidip yığıp, sürüp getir, Din musulman curtunun Müslüman dinindekilerin yurdunu Döö alpının barısın”... [B] Dev alpını tümünü”… «Ayt» degende kıyt koygon “Söyle” dediğinde etmeyen Çoronu kuday urabı? Yiğidi Allah kahreder mi? Aydap kelbey Manaska Sürüp gelmeden Manas’a Çorolor karap turabı? Yiğitler bakıp dururlar mı? On eki kan musulman, On iki han Müslüman, Alp — döölördün baarısın Alp-devlerin tümünü Arstan Çubak, Almambet Aslan Çubak, Almambet Koyboy aydap kalganı. Rahat bırakmayıp sürüp kalalı. Kankor erdin aldına: Hunhar erin önüne: «Kaalagan alptar mına», - dep, “İstediğin alplar işte” diye, Çubatuuga salganı... [C] Bir bir geçirmeye koydular… «Alp — döölördün barısın “Alp-devlerin tümünü Tınbay altı ay uruşup, Durmadan altı ay dövüşüp, Alıp saldım deysiñ»,— sen, Alı koydum dersin” sen, Küpüldöp coop kebin, bar, Gürleyerek cevabın hazır, Küröşö turgan ebiñ bar... Güreşecek becerin var… Köp cıyındın kaşı eken, Kalabalığın karşısındaymış, Kökötöy Kandın aşı eken, Kökötöy Han’ın aşıymış, Köp içinde, Cügörü, Halk içerisinde Cügörü, Bir kerekke carap ber... Bir yardımın dokunsun… Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşmeye, Cıgıp möröy alganga? [D] Çıkıp ödülü almaya? Colu bolgon Cügörü Talihli olan Cügörü Esi çıgıp şaşkanı, Aklını şaşırdı, Cooru kördöy tulpardın Coorukör gibi atın Üstünön tüşö kaçkanı: [E] Üzerinden inip kaçmıştır. «Astıña tartuu bereyin “Altına binek vereyim Coorukör tulpar malımdı, Coorukör at hayvanımı,
362
Kutkaramın canımdı. Kurtarırım canımı. Coloygo barsam oñboymun, Coloy’a varırsam sağ kalmam, Curtka şıldıñ bolboymun, Yurda alay olmam, Açuuñ kelse, baatırım, Kızmak istersen bahadırım, Kılıçıñ kolgo alıñız, Kılıcı ele alınız, Küröşpöyt deseñ Coloygo Karşılaşmaz dersen Coloy’la Kılıçtap başım alıñız. [F] Kılıçla kafamı alınız. (SK.ET, 18)
AK (151)’e baktığımızda burada Lubbock’un ifadesiyle bir anlatma ve
gösterme değişiminin söz konusu olduğunu görürüz. Zira, yani bizim SK.ET’deki
anlatıcı sesi saf anlatı, yani anlatmaya dayali kip iken, SK.ET’deki karakter
konuşmaları, yani diyaloglar ise, taklit, yani göstermeye dayalı anlatı kipleridir. Bu
sıra değişimini görselleştirecek olursak aşağıdaki gibi tabloyu elde elde edebiliriz:
Saf anlatı → Taklit → Saf anlatı → Taklit → Saf anlatı → Taklit →
[A] → [B] → [C] → [D] → [E] → [F] →
3.3.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık
3.3.2.1. Tekilci Anlatı
Anlatılarda en sık rastladığımız sıklık ilişkisi, genelde tekilci anlatılardır. Aslında
Manas destanından seçtiğimiz Kökötöydün Aşı parçası yinelemeli anlatı örneklerine
oldukça zengin bir malzeme oluşturmaktadır. Ancak bununla birlikte tekilci sahne de
ele aldığımız anlatı kesitinin en sık rastlanan eşit olmayan zaman dilimi
ili şkilerindendir.
363
AK (152)
Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe gelince, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan124 atıp, sayga kovalayıp, Salbırınga barıptır. Salbırın’a125 gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... Kırdan bulup getirmiş... Taap algan balaga Bulduğu çocuk için Toguz miñ bee soyuptur Dokuz bin kısrak kesmiş Tögöröktün tört burçun, Diyar diyar bucakları, Kıbılanın kırk burçun. Kıble yönünden kırk bucağı Cıyıp alıp Kökötöy, Toplayıp hep Kökötöy, Kökötöydün toyuna Kökötöy’ün toyuna Kelgendin baarı toyuptur Gelenlerin hepsi doymuş Toygo kelgen köpçülük Toya gelen kalabalık Bokmurun dep koyuptur- Bokmurun adını koymuş - Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... Kökötöy’ün oğlu olmuş... Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun Er Töştüktün balası. Er Töştük’ün oğludur. (SK.KA, 5.)
Bir başka örnekte Kökötöy hanın yoğ aşında çıkan olaylar, yani büyük kavga
öyküde bir kez gerçekleşmiş ve bu anlatıda da sadece bir kez anlatılmıştır:
AK (153)
Uşu kelgen cıyınıñ İşbu geldiğin toplantı, Kan Kökötöy aşıdır, Han Kökötöy’ün aşıdır [yoğaşı], Abaylasak, kalayık, Dikkat edelim, millet, Kalıñ çırdın başıdır. Büyük bir kavganın başıdır.
(SK.KA, 66)
Destanın ana yapısını oluşturan sahneler genelde tekilci sahnelerden
oluşmuştur; ilk başta yukarıda örneğini verdiğimiz Kökötöy hanın uzun bir süreden
sonra Bokmurun’u bulup, evlat edinmesi, Bokmurun altı yaşına gelene kadar
Kökötöy ve yedi karısının onu el bebek, gül bebek büyütmeleri, sonra Kökötöy hanın
ölümünden sonra onun yoğ aşını vermek için uygun bir yerin aranması, Karkıra
124 Kulan – yabani eşek 125 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma
364
yaylasının uygun bulunması, yoğ aşına çeşitli milletlerin davet edilmesi, davetlilerin
gelmesi, yoğ aşında geçen oyunlar, yarışmaların anlatılması, o yarışmalarda çıkan
kargaşalar, Koñurbay başta olmak üzere Hıtay halkının Kırgızları yok etmek istemesi
ve bu kargaşadan Manas’ın halkını kurtarması gibi sahneler tekilci sahnelerdir.
Tekilci sahnenin bir başka türü de Genette’in ayrı bir tür olarak gösterdiği
öyküde N kez olanın anlatıda N kez anlatılmasıdır (An/Ön). Bu türü aynı veya benzer
olayların aynı veya benzer ifadelerle tekrarlanması oluşturmaktadır. Bu ise Sayakbay
anlatısında en sık karşılaştığımız sıklık türüdür. Aşağıdaki AK (155) bunu daha
anlaşılır kılmaktadır:
AK (155)
Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkâr, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot. Bizim halka düşman olur.(SK.KA,
8)
Bokmurun’un babası Kökötöy’ün yoğ aşına Kara Hıtay, Mancu halkı da davet etme
isteği üzerine çok endişelenerek verdiği bu cevabın bir benzerini 13. sayfada
Baymırza da verir:
AK (156)
Aş bergen kişi ayıpker, Aş veren kişi günahkâr, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişiñ bas bolso, İnişin alçak olursa, Öödögö çıksañ çöp bolso, Yukarı çıkarsan ot olursa, Kapırdın kalkı köp bolso,... Kâfir halkı çok olursa,... (SK.KA,
13)
Bu sahne daha sonra Kökötöy hanın yoğ aşına gelen düşmanları Coloy ve
Koñurbay’ın askerlerinin halka zarar verip, aşı talan etmesi ve Neskara’nın
365
Bokmurun’u korkutarak atı Maaniker’i zorla istemesi üzerine Koşoy’un
Bokmurun’un sorusuna verdiği cevabında bir kez daha tekrarlanır:
AK (157)
Aş bergen kişi ayıpker, balam Aş veren kişide kabahat, oğlum, Kalk cıygan kişi künöökör, balam Halkı toplayan kişide kabahat,
oğlum Eñkeyişte çöp eken, balam, Aşağısı otluymuş, oğlum, Kapırdın kalkı köp eken, balam. Kâfirin halkı çokmuş, oğlum. Öödönün çöbü bas eken, balam, Yukarının otu alçakmış, oğlum, Musulman curtu az eken, balam. Müslüman halkı azmış, oğlum. Kara kalmak, mancu curt Kara Kalmak, Mancu halkı, Kadimden ele beri ukkanbız, Eskiden beri duymuştuk, Musulmanga kas eken, balam! Müslümana düşmanmış, oğlum!
(SK.KA, 29)
Yukarıda bahsettiğimiz Koşoy ve Baymırza’nın öğütlerine Bokmurun yine de
kulak asmadan kendi bildiğini okuyarak aşa tögöröktün tört burçunan ‘dünyanın dört
bir yanından’ insanları davet etmek için ulak gönderdiği sahnede de anaforik
tekrarlara oldukça sık rastlanır:
AK (158)
Koroson ottuk çaktıram, Horasan çakmağını çakarım Kapır menen musulman Kâfir ile müslüman Koyboy baarın çakıram. Hepsini bir davet ederim. (SK.KA,
10;13;19;30)
Bokmurun, Aydar’ı ulak olarak gönderirken gideceği yerleri sırayla
tabiatından başlayarak, yaşadığı halkına, o halkların hanlarına, bahadırlarına, hatta
yeri geldiğinde, o hanların yedi atasına kadar en güzel ifadelerle tarif eder ve
davetlilerden herhangi birisi gelmediği takdirde başına ne işler açabileceğini hepsinde
de aynı veya benzer ifadelerle şu şekilde bildirir:
AK (159)
Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, Bul kızıktı körsün de, [A] Bu eğlenceyi görsün de, Bul aşıma kelbese, Bu aşıma gelmezse,
366
Bul kızıktı körbösö, Bu eğlenceyi görmezse, Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu
Kökötöy’ün nakışı altından olan kızıl tuğ
Üyü üstünön körsün de. Evi üstünden görsün de (SK.KA, 13-18)
Ayrıca, [A] olarak belirlediğimiz ilk iki satır destanın 13. sayfasından 18.
sayfasına kadar tam 17 kez tekrarlanmıştır. Böyle tekrarlamalara halk destanlarında,
ayrıca Manas destanında, oldukça sık rastlanılır. Zamanında Kırgız edebiyatı
eleştirilerinde Manas destanındaki bunun gibi yinelemeler sert eleştirilere maruz
kalmış, hatta gereksiz bulunup, destandan çıkartılmaya da çalışılmıştır. Ancak bunlar
basit bir yineleme değildir. Bu yinelemelerin her birinin üstlendiği ayrı görev ve
işlevleri vardır. Bu konu sıklık ilişkilerinin bir türü olan yinelemeli anlatı ile
doğrudan ilişkili bir konudur.
Öyküde N kez olanın anlatıda N kez anlatılması durumuna Bokmurun’un
sayısı oldukça çok olan Er Coloy’un askerlerini karşılayıp, ağırladığı aşağıdaki AK
(160) en güzel örnek oluşturur:
AK (160)
Altı miñ irik, miñ baytal, Altı bin koyun, bin aygır, Soyuşuna berdi deyt, [A] Kesmesi için verdi der, Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek kadar şekeri Çagışına berdi deyt, [B] Yemesi için verdi der, Altı miñ töönün otunun, Altı bin devenin odununu, Cagışına berdi deyt... [C] Yakması için verdi der... (SK.KA, 21;
22; 23)
AK (161)
Ceti miñ irik, miñ baytal, Yedi bin koyun, bin tane tay, Soyuşuna berdi deyt, [A] Kesmek için verdi der, Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek kadar
şekeri Çagışına berdi deyt, [B] Yemesi için verdi der, Ceti miñ töönün otunun, Yedi bin devenin odununu, Cagışına berdi deyt... [C] Yakması için verdi der... (SK.KA,
22)
367
AK (162)
Segiz miñ irik, miñ baytal, Sekiz bin koyun, bin tane tay, Soyuşuna bergeni, [A] Kesmek için vermiştir, Segiz miñ töönün otunun, Sekiz bin devenin odununu, Cagışına bergeni. [B] Yakması için vermiştir Çökkön töödöy, uyday kant Oturan deve kadar, inek kadar şekeri, Çagışına bergeni ... [C] Yemesi için vermiştir,... (SK.KA, 21)
Bu anlatı kesitlerinde aynı sahnenin üç kez tekrarlanmış olduğuna tanık
olmaktayız. Bu bir yinelemeli anlatı gibi düşünülebilir. Ancak, bu kesitlerin bağlı
olduğu bağlamlara bakıldığında, bunların öyküde de birçok kez söylenmiş olduğunu
anlayabiliriz, başka bir değişle, Koñurbay’ın gelişiyle meydana gelen bu anlatı kesiti
daha sonra Neskara ve Coloy’un askerlerinin gelmesiyle de tekrar ortaya çıkmıştır.
Ancak anlatıcı bu ifadeleri aynı şekilde vermeyip, AK (161)’de sadece altı kelimesini
yedi kelimesiyle değiştirmekle yetinirken, AK (162)’de ise önceki kesitlerde geçen
altı ve yedi sayısını sekiz ile, [C] kısmının ilk satırındaki catkan ‘yatan’ sıfat fiilini
oturgan ‘oturan’ sıfat fiili ile değiştirmiş, ayrıca [B] kısmı ile [C] kısmının da
yerlerini değiştirerek anlatmıştır.
Bu tür yinelemeli anlatılar, Sayakbay anlatısının temelini oluşturan, bununla
birlikte sözlü kültür eserlerinde, ayrıca destanlarda en sık rastlanan bir belâgat
biçimidir. Tekilci toplu (singulative iterative) olarak belirlediğimiz, farklı bir ifade ile,
öyküde N kez geçen bir durumun anlatıda da N kez anlatılması tekniğine Sayakbay
anlatısında ne kadar sık başvurduğu aşağıdaki anlatı kesitlerinde açıkça
görülmektedir:
AK (163)
Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Cer cüzünö tolgonu... Yeryüzüne dolalı ... (SK.KA, 9) Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Köktömdö çöptöy töldötöm. ... Bahar çiçekleri gibi büyütürüm,
368
...(SK.KA, 10) Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Cer cüzünö toldu de, ... Yeryüzüne doldu de... (SK.KA, 15; 18)
AK (163)’te Kökötöy hanın sayısız servetinin betimlendiği sahneye ilk kez,
Kökötöy hanın tanıtıldığı, gerilemeli özet olarak belirlediğimiz anlatı kesitinde
anlatıcı sesin ağzından sunulmuş biçimde karşılaşırız. Sonra bu sahne iki kez
Bokmurun’un ağzından anlatılmıştır; ilkinde Koşoy’un “Manas ile danış, aşı Manas
yönetsin” diye teklif etmesine karşı çıkan Bokmurun, aşı kendisi yöneteceğini,
Manas’a danışmayacağını, hatta davet bile etmeyeceğini söyleyip, babasının sayısız
servetini bahar çiçekleri gibi çoğaltıp, aşta herkese dağıtacağını söyler. İkincisi ile ise,
Kökötöy’ün aşına Aydar’ı ulak olarak gönderdiği sahnede karşılaşırız.
AK (164)
Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, Cer carılgan çuu kelet. Yeryüzünü yaran gürültü gelir...
(SK.KA, 20; 21) Cer carılıp çuu kelet, Yeryüzünü yarıp gürültü gelir, Ceti asaba tuu kelet,... Yedi farklı bayrak gelir...
(SK.KA, 21)
AK (164) görüldüğü gibi SK.KA’da üç kez karşımıza çıkmaktadır. İlk ikisiyle
Kalmak hanı Coloy’un askerleriyle gelmesi, ikincisinde de Şibeenin kanı Orokkır’ın
askerleriyle birlikte gelmesi sahnesinde karşılaşırız.
AK (165)
Karasa közgö ilinbey, [A] Bir bakmış gözle görülmeyen, Kaysı ekeni bilinbey... Ne olduğu bilinmeyen...
(SK.KA, 30) Karasa közgö ilinbeyt, [B] Bir bakmış gözle görülmez, Kaynap catkan kalıñ el Kaynaşan kalabalık halk Kaysı ekeni bilinbeyt.... Hangisi olduğu bilinmez...
(SK.KA, 39)
369
Karasa közgö ilinbey, [C] Bir bakmış gözle görülmeyip, Ogu kayda ketkeni Okunun nereye gittiği Kayda ekeni bilinbey... Nerede olduğu bilinmeyip...
(SK.KA, 65) Karasa közgö ilinbeyt, [D] Bir bakmış gözle görülmez, Topurak uçup, toz küyüp, Toprak uçuşup, toz yanıp, Asman açık, cer bürkök, Gökyüzü açık, yeryüzü kapalı, Kaysı ekeni bilinbeyt... Hangisi olduğu bilinmez...
(SK.KA, 68)
AK (165)’te de manasçı, AK (164)’te olduğu gibi aşa gelen insanların
çokluğunu anlatmak için bu kalıptan istifade etmiştir. Ayrıca, bu basmakalıp
ifadelerden her başka halkın ve askerlerin betimlenmesi için bir geçiş tekniği olarak
da yararlanmıştır. Sırasıyla, [A] kısmında Kökötöy’ün aşına Kâfir ile Müslümanların
karınca yuvası gibi dolduğunu ifade etmek için; [B] kısmında aşta çıkan kavgayı
Manas’ın bastırdığı sahnede kavga eden halkın çokluğunu belirtmek için, [C]
kısmında ise Cambı Atuu ‘yay’ yarışında; son olarak da [D] kısmında ise At Yarışında
yarışa çıkan atların ne kadar kalabalık olduğunu anlatmak için kullanmıştır.
AK (166)
Anı-munu degiçe, Öyle-böyle diyene kadar, Açıp közdü cumguça,... [A] Açıp gözü kapayana kadar,
(SK.KA, 20) Ayta-buyta degiçe, Öyle-böyle diyene kadar, Açıp közdü cumguça,.. [B] Açıp gözü kapayana kadar,
(SK.KA, 22; 47; 69) Açıp közdü cumguça, [C] Açıp gözü kapayana kadar, Ayta-buytu degiçe... Öyle-böyle diyene kadar...(SK.KA,
56)
AK (166)’da ise, destancının nefes alma zamanı olarak tarif edebileceğimiz bu
basmakalıp ifade ile [A] kısmında aşa Kalmak, Mancuların gelmesi sahnesinde ilk
kez karşılaşırız. [B] kısmında ise bu ifade hiçbir değişikli ğe uğramadan tam üç yerde
karşımıza çıkmaktadır; s. 22’de aşa Orokkır’ın gelmesi; s. 47’de Coloy ile Koşoy’un
370
güreşi; s. 69’da ise At Yarışı sahnesinde ortaya çıkar. [C] kısmında ise bu ifadenin
sadece sırası değiştirilerek yine At Yarışı sahnesinde ancak, atları ilk yarışa soktuğu
anda verilmiş. Yukarıdaki anlatı kesitlerinden anlaşıldığı gibi, manasçı bu tür sıklık
ili şkisine destanda farklı olayları birbirine bağlama, bir olaydan başka bir olaya veya
bir durumdan bir diğerine geçiş yapmak için başvurmuş olduğunu görebiliriz.
3.3.2.2. Yinelemeli Anlatı
SK.KA’da yinelemeli anlatılar oldukça sık karşılaşılan bir sıklık türü olarak karşımıza
çıkmıştır. Bu yinelemeler çoğunlukla Kırgız ve bütün Türk sözlü kültürüne,
destanlarına has basmakalıp ifadeler, klişelerden oluşmuştur. Bu tür yinelemelere,
manasçı, yukarıda da belirttiğimiz nefes alma zamanında, bir olaydan sonra ikinci bir
olaya geçiş sırasında, kahraman veya tabiat tasvirlerinde, bir olayın önemini
pekiştirmek amacıyla vs. durumlarda sıkça başvurmuştur. Örneğin, konu Kökötöy’ün
aşı ile ilgili olduğundan dolayı Kökötöydün aşı sözcük öbeği Kökötöydün aşı eken,
Kökötöydün aşına, Kökötöydün aşında vs. gibi değişik biçimlerde eserde tam 24 kez
tekrarlanmıştır: bunlardan Kökötöydün aşı eken cümleciği 3 kez (SK.KA, 27; 37 ve
70); Kökötöydün aşına sözcük öbeği 11 (SK.KA, 8; 14; 16; 17;18; 19; 23; 30; 60; 62
ve 70); Kökötöydün aşında sözcük öbeği 5 kez (SK.KA, 40; 44; 58; 59; 71);
Kökötöydün aşı dep cümleciği 3 kez (SK.KA, 10; 23; 24); Kökötöydün aşı de
(SK.KA, 14) bir kez ve Kökötöydün aşı bar (SK.KA, 66) cümlesi bir kez ifade
edilmiştir. Kan Kökötöy aşı dep cümleciği de destanda 7 kez tekrarlanmıştır (SK.KA,
9; 20; 29; 29; 30; 39; 39). Bunların hepsi öyküde bir kez geçen olayın anlatıda sıkça
tekrarlanmasından doğan yinelemeli anlatı örnekleridir.
371
Bunların yanı sıra destanda sözlü kültüre has basmakalıp ifade ve deyimler
oldukça sık karşılaşmaktadır. Örneğin,
AK (167)
Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün yoğ aşıymış, Köp cıyındın kaşı eken. Çok kalabalığın başıymış... (SK.KA, 27)
ifadesine destanda birkaç yerde değişik biçimlerde karşılaşmaktadır:
Kan Kökötöy aşı eken, Han Kökötöy aşında, Kalk cıyılgan kaşı eken... Büyük kalabalık başında... (SK.KA, 53)
bulunma hâli eki alarak:
Kan Kökötöy aşında, Han Kökötöy aşında, Kalıñ cıyın kaşında Büyük kalabalık başında... (SK.KA, 44;
53; 54)
yönelme hâli ekli biçimi ile:
Kan Kökötöy aşına, Han Kökötöy aşına, Kalın, cıyın kaşına,... Büyük kalabalık başına,...
(SK.KA, 17; 20)
yalın hâl + dep nakledici sözcüğü gibi daha farklı bir biçimde:
Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalıñ cıyın kaşı dep,... Büyük kalabalığın başı diye,...
(SK.KA, 16; 39) Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalıñ cıyın çogulup,... Büyük kalabalık toplanıp,...
(SK.KA, 30)
vs. gibi buna benzer ifadelerle çok kez tekrarlanarak anlatılmıştır. Farklı bir ifadeyle
aynı anlama gelen bir cümlenin söylenmesi de yinelemeli anlatıyı oluşturur.
Sözlü kültür geleneğine, ayrıca Manas destanının tamamına has nefes alma
zamanına işaret eden anlatı kesitleri aşağıdaki AK (168)’e destanda 7 kez
karşılaşılmaktadır:
AK (168)
Munu (veya anı) mınday taştaylı, Bunu (veya onu) böyle bırakalım, Nar (veya ber) cagınan baştaylı... Öteki (veya beriki) tarafından
başlayalım... (SK.KA, 21; 23; 46;
372
56; 64; 66; 69).
Bu tür yinelemeler destanlarda bir olaydan ikinci bir olaya geçişi sağlayan
bağlayıcı doku görevini yapmaktadırlar. Bunların yanı sıra bütün Kırgız destanlarında
karşılaşabileceğimiz kalıplaşmış ifadeler de Kökötöydün Aşı parçasında sıkça
rastlamaktadır:
AK (169)
Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini, Tört aylana kıdırıp... [A] Dört kez gezip dolaşıp... (SK.KA, 6; 9;
13; 13) Tögöröktün tört burçun, Dünyanın dört köşesini, Kıbılanın kırk burçun... Kıblenin kırk köşesini... (SK.KA, 5; 8)
Bu ifadeler [A] kısmındaki kıdırıp kelimesinin yerine bağlama göre cıybasam;
kurçaçuu; çakırıp vs. kelimeleri kullanılarak değişebilmektedir.
AK (170)
At boroyun sıdırtıp, Alabildiğine koşturup, Aalamdın baarın kıdırtıp,... Dünya âlemi gezdirip, ...(SK.KA, 6)
At boroyun sıdırgın, Alabildiğine koşturup, Ay aalamdın baarısın Dünya âlemin hepsini Kabar berip kıdırgın.... Dolaşıp haber ulaştır... (SK.KA, 14)
At boroyun sıdırıp, Alabildiğine koşturup, Ay aalamdın baarısın Dünya âlemin hepsini Aylanıp cürüp kıdırıp... Döne dolaşa gezerek... (SK.KA, 10)
Destanda aynı anlatı kesiti yerine göre hem sıklık tekilci anlatının bir türü
olan (An/Ön) anlatısını, hem de (An/Ö1) yinelemeli anlatıyı oluşturmaktadır. Örneğin,
ilk başta daha sonra Bokmurun’un söyleyeceği sözler aşağıda AK (74)’ün [A]
kısmında olduğu gibi anlatıcının sesinden bir tür önceleme olarak verilirken;
AK (171)
Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti Köktömdö çöptöy öndü dep,... [A] Bahar çimenleri gibi büyüdü diye,...
(SK.KA, 6)
373
Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti Köktömdö çöptöy töldötöm. [B] Bahar çimenleri gibi çoğaltırım,...
(SK.KA, 10)
[B] kısmı destanın 8. sayfasında Bokmurun’un Koşoy’a anlattığı sözleri
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden bu bir yinelemeli anlatı örneğidir, çünkü bu
konuşma aslında öyküde tek bir kez gerçekleşmiştir.
Ayrıca bu Kökötöydün köp düynö (Kökötöy’ün serveti) sözcük öbeği destanda
tam 12 kez tekrarlanmıştır (SK.KA s.6; 8; 9; 10; 11; 15; 18; 28; 31; 33; 70). Kökötöy
hanın cenazesine çok fazla insanın katılması ile ilgili sahne de yinelemeli anlatıyı
oluşturmakta ve biraz değişik ifadelerle destanda 2 yerde geçmektedir:
AK (172)
Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, Kalayık ugup curt kelgen. Halk duyup herkes gelmiş. Kulak ugup, köz körgön Kulağın, duyup, gözün gördüğü Ukkan candar büt kelgen. Duyan duymayan hepsi gelmiş. (SK.KA, 6) Kan Kökötöy öldü dep, Han Kökötöy öldü diye, Kalayık curt topurap, Bütün millet alelacele, Kan Kökötöy ölümgö Han Kökötöy ölümüne Kozgolup kelgen eli bar,.. Akın edip gelen halkı var,... (SK.KA, 8)
AK (173)
Anı-munu degiçe, Öyle-böyle deyince, Açıp közdü cumguça, Açıp gözü kapayınca, Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, Cer carılgan çuu kelet... Yeryüzünü yaran gürültü gelir... Kimdin kolu dep tursa, Kimin ordusu derseniz, Çoñ Coloydun kolu eken. Büyük Coloy’un koluymuş. (SK.KA, 20) Al añgıça bolgon cok, Kısa bir zaman geçmeden, Kuday betin salbay kal,... Allah yüzünü göstermesin, Cer carılıp çuu kelet, Toprak yarılıp gürültü olur, Ceti asaba tuu kelet, Yedi sancak bayrak gelir, Cer caynagan kol kelet. ... Karınca gibi kaynaşan kol gelir... Kimdin kolu dep tursa Kimin ordusu derseniz, Kan Coloydun kolu eken. Han Coloy’un koluymuş. (SK.KA , 21)
374
AK (174)
Kan Kökötöy aşında, Han Kökötöy aşında, Kalıñ cıyın kaşında Büyük kalabalık önünde Kankor Manas Akunga Hunhar Manas Akun’a Bel kuda bolgon ceri bar... Bel kuda olduğu yeri var...(SK.KA , 54) Kankor Manas kabılan Hunhar Manas kaplan Akun kanga kubanıp, Akun hana sevinip,... Kuda bolup mal aydap, Dünür düşüp mal sürüp, Kulduk urup zor Manas... Başını eğip koca Manas... Bel kuda bolgon ceri bar... Bel kuda126 olduğu yeri var... (SK.KA,
54)
AK (173)’te Han Coloy’un askerleriyle aşa gelmesi iki kez aynı ifadelerle
tekrarlanırken, AK (174)’te de Manas ile Akun hanın bel kuda olması sahnesi iki kez
tekrarlanarak anlatılmıştır.
Destanda ayrıca kahramanların betimlemesi veya tabiat betimlemeleri de
yinelemeli anlatıyı oluşturmaktadır. Örneğin, baş kahraman Manas’ı betimleyen
aşağıdaki ifade destanda iki yerde karşımıza çıkmaktadır:
AK (175)
Küügüm tuman közdönüp, Alacakaranlık renginde gözü, Maylagan buuday cüzdönüp... Yağlanmış buğday renk yüzlü, (SK.KA,
30; 37; 58).
AK (176)
Kebez belboo, keñ ötük Pamuk kemerli, geniş çizmeli, Keçildin kanı Koñurbay Keşişin hanı Koñurbay... (SK.KA,
19; 22; 55; 64)
AK (175)’te Manas’ın betimlemesi üç kez tekrarlandığı gibi, (AK (176)’da da
Koñurbay’ın betimlendiği kısım dört kez tekrarlanmıştır. Ancak, bununla Manas ve
Koñurbay betimlemelerinin bunlarla sınırlı olduğu düşünülmemelidir; biz burada
sadece yinelemeli anlatı bakımından betimlemelerin sadece yinelenen kısımlarını ele
aldık.
375
Ayrıca, Kabılan Manas kankor, Ayköl törö, Ayköl Manas kök cal ifadeleri
Manas için en sık kullanılan betimleme kalıpları iken, Koñurbay için Keçildin kanı
Koñurbay, Kan Koñurbay, Alookenin Koñurbay, Kan Koñurbay kökcal, Er Koñurbay
ifadeleri en sık kullanılan ifadelerdendir.
Bu örneklerde gördüğümüz anlatı kesitleri aynı anlama gelen ve bir kez
gerçekleşen olayın farklı ifadelerle birkaç kez yinelenerek anlatılmasıdır. Aynı
anlama gelen cümlelerin değişik veya aynı ifadelerle tekrar birkaç kez anlatılması bir
edebî yöntemdir, yinelemeli anlatılarda hem okurun dikkati aynı noktaya toplanır,
hem de yazar önemle belirtmek istediği durumları vurgulamış olur. Bu tür
yinelemeler yazılı kültüre göre sözlü kültürde daha sık kullanılan edebî yöntemdir.
3.3.2.3. Toplu Anlatı
Sayakbay anlatısında Manas destanının geneline baktığımızda, toplu anlatının
oldukça yaygın kullanılmış olduğuna tanık oluruz. Bununla birlikte, SK.KA
anlatısında da özetleme, gerileme yönteminde verilen veya yinelenerek anlatılan toplu
anlatılara sıkça rastlanılmıştır. Sayakbay’ın anlatısında toplu anlatı tekniğinden
yararlanarak, öyküde birçok kez olan veya sürekli, düzenli bir şekilde, her gün veya
belli aralıklarla devam eden, olmakta olan olayları toplu hâlde tek bir kez anlatmakla
zamanı hızlandırmış olduğunu aşağıdaki AK (177) ve AK (178)’de görebiliriz:
AK (177)
Aalamdın baarın kıdırtıp Dünya âlemi gezdirip, Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyayı keşfetmeye çıkarmış, Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmış... Kalayık curttu kıdırıp Millet millet gezerek Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış,
126 Bel kuda: İki şahsın, çocukları doğmadan önce birbiriyle dünür olmak için söz kesme olayı.
376
Meyli kızı cakpasın, İster kızı beğenmesin, Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını Atasına berçü eken... Babasına verirmiş... (SK.KA, 6)
AK (178)
Ceti cılı cöö cürüp, Yedi yıl yayan gezip, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş erdi caylagan Yetmiş yiğidi öldüren, Cin cıttangan er, Coloy, Yetmiş eri öldüren, Altımış cılı cöö cürüp, Altmış yıl yayan dolaşıp, Alışıp nayza maylagan, Savaşıp mızrak yağlayan, Altımış erdi caylagan, Altmış yiğidi öldüren, Kan cıttangan er Coloy... Kan kokan er Coloy. (SK.KA, 17-
18)
AK (177)’de altı çizilerek işaretlediğimiz fiiller hep geniş zamanın rivayeti
biçimindedir. Bu kesitten görüldüğü gibi, toplu anlatı genelde geniş zamanda ve geniş
zamanın rivayeti biçiminde verildiği gibi, -gan/ -gen ekli sıfat fiilleri ile de
verilebilmektedir.
3.3.2.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatı
Sayakbay, SK.KA parçasında toplu anlatının bir başka türü olan genelleyici veya
dışsal toplu anlatı yöntemlerinden de çok başarılı bir şekilde yararlanmıştır. Örneğin,
AK (179)’de, toplu anlatı kısmının zamansal alanı, eklendiği sahnenin zamansal
alanının oldukça ötesine uzanmıştır.
AK (179)
Kanıkey ceñeñ karkıbar. Kanıkey yengen azizim. Kızmatın karap otursa Hizmetine bakılırsa Kılımga tatır barkı bar. Asra bedel degeri var. İçin bulum içtegen, İçini kıymetli kumaşla astarlamış, Tışın burçtap tıştagan, Dışını köşeli olarak kaplamış. Arkagın asıl temir madatkan, İpliğini saf demirden sokturmuş, Nayzalaşsa etke ötpöy, Mızraklaşsa ete geçmez, Alışkan candı cadatkan, Çarpışan kimseyi yoran, Kup keltirip al tondu Kıvamına getirip o kürkü Kırkına bolcop casatkan. [A] Kırkına hesap ederek yaptırmış. Bet alışkan coo bolso Karşılaşan düşman olsa
377
Bek muştasa keter dep, Pek çarpışa bilir diye, Beyacal ölüm ceter dep, Ecelsiz ölüm gelir diye, Beylebey koysom beker dep, Dikkat etmezsem boşuna diye, Kırkına kılgan kırk çopkut, Kırkına yapılan kırk zırh gömleği, Kımbattıgın bilgizdi, Kiymetli değerini bildidi, Kazınadan kırk çopkut Hazineden kırk zırh gömleği Kırk çorogo kiygizdi... [B] Kırk yiğide giydirdi... (SK.KA, 32) Kımbat ceñeñ Kanıkey Değerli yengen Kanıkey, Aykölüñdün sarayga Aykölünün sarayına Akkulanı baş kılıp, Akkula başta olmak üzere, Kırka baylap salıptır, Sıra sıra bağlamış, Kürüçtön kürmök cem berip, Pirinçten kürmök127yem verip, Kündö terin alıptır. Her gün idman yaptırmış, Arpadan asa cem berip, Arpadan yem torbasıyla yem verip, Ayda terin alıptır [C] Her ay idman yaptırmış.... (SK.KA,
32-33)
Başka bir ifade ile, AK (179)’da ulak Aydar’ın gelmesiyle gelişen hikâyenin
genel akışı bozulur, bu kesitin zamansal alanı, kendisinin eklendiği Aydar’ın
davetiyle Manas kırk yiğidiyle aşa gitmeye hazırlanırken, Kanıkey’in onlara daha
önceden hazırladığı kıyafetleri giydirdiği sahnenin zamansal alanından oldukça geriye
(Kanıkey’in böyle olacağını: Kökötöy’ün aşında mutlaka düşmanların saldıracağı ve
Bokmurun’un da Manas’a ihtiyacı olacağını, Manas’ın halkını düşmanlardan
kurtarmak için aşa gideceğini önceden tahmin edip, Manas ve kırk çoro’sunun kılık-
kıyafeti ve Manas’ın atı Akkula’yı eğittiği sahneye) uzanmaktadır.
AK (180)
Kan Manastın Akolpok Han Manas’ın Akolpok’unu Basıp kelip kiygizip,.. Yaklaşıp gelip giydirir,.. Toodoy bolgon törönün Kaya kadar sağlam Efendinin Omuroogo tabıştap, Meseleyi önemle vurgulayıp, Asmandan tüşkön bozkise Gökten inen bozkise128 Akolpoktun tışınan Akolpokun üzerinden Kan Manaska kurçatıp: Kan Manas’a kuşatıp: Kızmatım uşul biliñiz, Hizmetim işte budur biliniz, Işınbay coogo tiyiñiz! [A] Cesaretle düşmanın üzerine saldırın! Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye,
127 kürmök: kuş darısı; pirinç tarlalarında yetişen ayrık otu 128 Bozkise:boz kese para vb. şeylerin içine konulduğu kesenin bulunduğu kuşak.
378
Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, Kündüzündö tınç albay, ... Gündüzleri huzurum kaçıp, ... İçin kımbat içtedim, İçini pahalı ile içledim, Eçen cılı tiştedim, Epeyi yıl dişledim, Tiştep catıp karandı Dişleye dişleye zavallı Küröktöy tişim coyuldu, Kürek gibi tişim gitti, Tiktep catıp karandı Sürekli bakarak karandı129, Kara közüm koyuldu... [B] Kara gözüm koyulaştı130 (SK.KA, 59) Arstan törö kabılan, Aslan Efendim, kaplanım, Alışaar cakka bolcodum. Çarpışmayı hedefledim. Akolpok casap curgömün, Akolpoku hazırladım, Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Azap salıp bul aşka Azap salıp bu aşa (merasime) Alışaarın bilgemin! [C] Kapışacağını biliyordum! (SK.KA, 59)
AK (180)’de de bir önceki anlatı kesitinin bir benzeri ile karşılaşmaktayız. Er
Sayış yarışmasına karşı taraftan Koñurbay’ın çıktığını gören Manas Akkula’sını At
Yarışına soktuğu için ve üzerinde düzgün savaş kıyafetinin de olmadığından dert
yanıp, üzüldüğünü gören ve böyle olacağını daha önceden bilen Kanıkey’in bu gün
için özel olarak hazırladığı zırhlı kürk Akolpok’u getirip, Manas’a giydirdiği
sahneden, bu sahne ile pek ilişkisi olmayan Kanıkey’in Akolpok’u hazırladığı
sahneye geri dönülür. Aşağıdaki AK (181)’e baktığımızda da Almambet Manas’a:
AK (181)
Degenime könsöñçu, Dediğimi kabul et, Koñurbaydın sayışın Koñurbay’ın çarpışmasına Dostum, Manas, berseñçi! [A] Dostum, Manas, ben çıkayım istersen! Kıtaylardın kızıl güldüü kök tonun Hıtayların kırmızı çiçekli mavi kürkünü Kiyi şe cürgön kul ele, Birlikte giyen köle idi, Bala kündön bastaşıp, Çocukluk gününden itibaren, Tiyişe cürgön kul ele. Hep sataşan köle idi. Armanım bar çoçkodo, Alacağım var domuzda, Algan Beecin cerimdi, Pekin yerimi alan bu şahısta, Alıp kalgan Koñurbay Ele geçirmiş Koñurbay Altın kazçu kenimdi, Altın çıkardığım madenimi, Tarkatıp bölüp cogotkon, Dağıtıp bölüp yok etmiş, Maa karagan elimdi, B] Benim tebaam olan halkimi,
129 Karandı: burada bir kelime ile iki anlam verilerek kelime oyunu yapılmaya çalışılmıştır. 1. karan “karaltı” kelimesinin yükleme hali eki almış şeklidir; 2. karandı: tabi, bağlı kelimesi olup metinde zavallı anlamı vermektedir. 130 Koyulaştı: burada iyi görmez hâle gelmesinden bahsediyor.
379
Uksañçı, Manas kebimdi, Dinle, Manas sözümü, Oşo kündön uşu kün O gün bu gündür Alalbay cüröm kegimdi! [C] Öcümü almak için sabırsızlanıyorum!
diyerek, Er Sayış sahnesiyle doğrudan ilişkisi olmayan kendi geçmişine geri
gider. Burada hem AK (179) hem AK (180) hem de AK (181)’de dışsal gerilemeli
toplu anlatılar söz konusudur.
Bunların dışında, Sayakbay Kökötöydün Aşı destan anlatısında tekilci sahne
içinde toplulayıcı ifadeler kullanarak, Genette’in tespit ettiği ve içsel toplu (veya
bütünleyici) anlatı (synthesising narrative) olarak tanımladığı bir anlatı durumunu
yaratmıştır. Bu anlatı görünüşünün önemi, ileride söz konusu olacak sahte
toplulama/pseudo-iterative anlatılarının bulunmasıyla daha da belirginleşecektir.
Örneğin, aşağıdaki anlatı kesitleri bir içsel toplulamanın örneğidir:
AK (182)
Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalıñ cıyın kaşı dep, Kalın topluluk başı diye, Kıbıladay celdeşip, Kıbleye doğru toplanıp, Kayra baştan eldeşip,... Tekrar bir baştan barışıp,... Buruluşup cıyılıp, Dönüp dolaşıp toplanıp, Buzuktun baarı tıyılıp, Bozuk işin hepsi kesilip, Curt eldeşip oñuşup, Halk barışıp huzura erip, Kayra kızık boluşup. Yine bir tuhaf oluşup. Curt oşentip turganda Halk böyle olurken, Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, Küügö kelip kalıptır, Heyecana kapılmış, Kayra baştan tirilip, Yeniden doğmuş gibi, Tilge kelip kalıptır. Tekrar kendine gelmiş. Oygo-toogo Maaniker Dağa-tepeye Maaniker Cügürgöndöy boluptur, Koşturmuş gibi olmuş, Ölüp kalıp, kaytadan Ölüp, tekrar yeniden Tirilgendey boluptur. Dirilmiş gibi de olmuş. (SK.KA,
39)
AK (183)
Kart küröñ menen çu koyup, Kart Küröñ131 ile koşturup, Kan Acıbay kelgeni, Kan acıbay gelmişti,
131 Kart Küröñ: At ismi.
380
Kankorunun koluna Hunharın eline Kayra nayza bergeni... Tekrar mızrak vermişti…
(SK.KA, 63)132
AK (182) ve AK (183)’te anlatıcı italik yazı tipiyle işaretlediğimiz kayra
‘tekrar’, ‘yeniden’ sözcüksel zaman işaretleyicisinin yardımıyla sık sık yakın geçmişe
gidip gelmektedir.
Bunların yanı sıra aynı anlatı kesitinde hem dışsal hem de içsel yinelemeli
anlatılar bir arada da kullanılabilmektedir, ancak bizim ele aldığımız Kökötöydün Aşı
parçasında bu tür anlatıya rastlanmamıştır.
3.3.2.5. Sahte Toplu Anlatı
Sayakbay Karalayev, öyküde birçok kez olan olayları yukarıda toplu anlatı kısmında
belirtiğimiz gibi, toplulayarak bir kez verirken, bazen öyküde geçen tekilci sahneyi
toplu olarak göstererek, sahte toplu anlatıları yaratmıştır.
AK (184)
Ürpöñdöp kıtay taarınıp, Hiddetlenip Hıtay darılıp, Maaniker alsa bügündö, Maaniker’i alsa bugünleri, Erteñki kündö esirip, Yarın ise kudurup, Akkula koşo albaybı... Akkula’yı da istemez mi... Cana kıtay taarınsa Yine Hıtay küserse Cana salıp bülüktü, Yine kavga çıkartıp, Cana surap albaybı Yine isteyip sormaz mı Çalkuyruktay külüktü. Çalkuyruk gibi küheylanı. Külüktü kübüp albaybı, Yürük atların hepsini almaz mı, Küpşüyüp cöö kalganda Apışıp yaya kaldığımızda Kündö tozok salbaybı!... Her gün cehennemi göstermez
mi!... (SK.K, 36)
AK (184)’te anlatıcı sahte toplulama tekniğine başvurarak, öyküde bir kez
olan, hatta daha gerçekleşmeyen olayı abartarak toplu anlatı biçiminde sunup, bu
şekilde bu olayın önemini belirtmiştir. AK (184)’teki altı çizilerek işaretlenen
sözlüksel zaman işaretleyicileri aslında toplu anlatıya işaret etmektedir, özellikle
381
belirli zaman işaretleyicisi olan her gün sözcük öbeği sözlüksel anlamından da
anlaşıldığı gibi, düzenli, her gün olan bir olaya işaret eder. Ancak, bu kesitte aslında
sahte toplulamanın yapılmış olduğu gelecek zamana işaret eden ve belirsizlik ifade
eden albaybı, salbaybı sözcüğünden anlaşılmaktadır.
AK (185)
Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülün Alıp ketpey, berip ket, Alıp gitmeden, verip git, Aluuçu akmak sen emes, Alacak olan ahmak sen değil, Aldırçuu Manas men emes!... Aldıracak Manas ben değil!.. Bul baygenin ayınan Bu ödül nedenli Kanduu kanga kanışam, Kanlı ile kan için çarpışırım, Karcaygan kara kalmagım, Kemikleri çıkık kara Kalmağım, Kaçpastan altı ay salışam. Kaçmadan altı ay vuruşurum. Ceti şaarın bölüşöm, Yedi şehrini paylaşırım, Cetkire kuup ölüşöm! Ulaşa kovup öldürürüm! (SK.KA, 70)
AK (185)’e baktığımızda, bir önceki anlatı kesitinden, AK (184)’ten daha
farklı sahte toplulama ile karşılaşmaktayız. Bu kesit ilk başta tekilci sahne biçiminde,
hâle işaret eden ket emir kipiyle verilirken, birden kanışam, salışam, kalışam vs. gibi
geniş zaman kullanımına geçmiştir. Bu tür zaman kaymalarının, yani sahte
toplulamanın bir yandan yazarın dikkatsizliğinden de meydana gelmiş olabileceğini
belirtmiştir. Yazar bir sahneyi geniş zaman biçiminde yinelemeli olarak anlatırken
birden basit geçmiş zamana kayma yapabilir. Daha doğrusu, tekilci bir sahneyi
sahneyi yinelemeli olarak sunma eğilimine girer, ve dikkatsizliği sonucunda tekrar
geçmiş zamana geçiverir (1980: 123). Ancak, AK (185)’te ise dikkatsizlik değil,
sadece bir abartı söz konusudur. Manas’ın Altı ay tınbay salışacağı (altı ay boyu
durup dinlenmek bilmeksizin kapışacağı) hiçbir zaman dinleyiciye/okura inandırıcı
gelmeyecektir. Bu ifade, aslında, ‘altı ay boyu (tınbay değil) kapışabilirim’ olabilirdi.
132 Kotoruluş kerek
382
AK (186)
Kankorum, saga kebim bar. Hunharım, sana sözüm var. Kiyerin bilip abamdın Giyeceğini bilip amcamın İçin buulum içtedim, İçini değerli kumaşla kapladım, Altı cıl tınbay tiştedim, Altı yıl devamlı dişledim, Keñireek kılsam kandagay Geniş yaparsam kandagayı
AK (187)
Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye, Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, Kündüzündö tınç albay, ... Gündüzleri huzurum kaçıp, ... İçin kımbat içtedim, İçini pahalı ile içledim, Eçen cılı tiştedim, Epey bir yıl dişledim, Tiştep catıp karandı Dişleye dişleye zavallı Küröktöy tişim coyuldu, Kürek gibi dişim gitti, Tiktep catıp karandı Sürekli bakarak karanı133, Kara közüm koyuldu... Kara gözüm koyulaştı134 (SK.KA, 59)
AK (186) ve AK (187)’de de AK (185)’ten daha farklı bir sahte toplulama tekniği söz
konusudur. Bu iki anlatı kesiti de tekilci anlatı biçiminde sunulmuştur. Ancak, altı yıl
durmadan ve epey bir yıl sözlüksel zaman işaretleyicilerine baktığımızda yine AK
(185)’te olduğu gibi, Kanıkey’in Ak olpok’u durup dinlenmek bilmeksizin dikmiş
olabileceğine inanmak biraz güçtür.
3.3.2.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama
SK.KA anlatısına Genette’in uyguladığı yöntemi uygulayarak, bu anlatı parçasının
diyakronik sınırı, uzunluğu ve toplu anlatıların yinelenme ritmini ölçmeye çalışırsak,
aşağıdaki gibi sonuçlar elde edilebilir:
AK (188)
Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip,
133 Karandı: burada bir kelime ile iki anlam verilerek kelime oyunu yapılmaya çalışılmıştır. 1. karan “karaltı” kelimesinin yükleme hali eki almış şeklidir; 2. karandı: tabi, bağlı kelimesi olup metinde zavallı anlamı vermektedir. 134 Koyulaştı: burada iyi görmez hâle gelmesinden bahsediyor.
383
Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige kelgende On ikisine geldiğinde Kökötöydün Bokmurun... Kökötöy’ün Bokmurun Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA, 6)
SK.KA parçasını gerileme ve ilerleme kesitlerini çözümleme dışı bırakarak,
bu parça için anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz bölümü 12 ayrı kesite ayırdık.
Sırasıyla baktığımızda, AK (188)’de kalın yazı tipiyle ve altını çizerek işaretlediğimiz
on ekige kelgende ‘on ikisine geldiğinde’; katın izdep cürgöndö ‘kadın arayışında
gezerken’ ve Kökötöy ölüp catkanda ‘Kökötöy öldükten sonra’ ifadeleri belirleme
görevini yapmaktadır. Olay Bokmurun on iki yaşa geldiğinde ve kadın arayışında
gezdiği bir anda gerçekleşir. Bokmurun ancak babası öldükten sonra gelir. Ancak
burada altını çizerek belirttiğimiz zaman işaretleyicilerinin anlamından anlaşıldığı
gibi, Bokmurun’un Kökötöy’ün ölümünden ne kadar sonra geldiği belli değildir.
Ayrıca, Sayakbay bu destanın anlatısında kesin bir tarihe hiçbir zaman işaret
etmemiştir, bu yüzden Kökötöy hanın ne zaman öldüğü, aşının ne zaman verildiği ile
ilgili hiçbir kesin bilgi yoktur. Buna bağlı olarak, bu belirlemede öykünün zamansal
sınırı örtük kalmaktadır; ancak, olayın başlangıcı ve sonu kesin bir tarih veya süre ile
belirtilmemekle birlikte tamamen belirsiz de değildir.
AK (189)
Oşo kezde surasañ O anda (eğer) sorarsan Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige cetiptir, [A] On ikisine ulaşmış, Özünö candı teñebey, Kendini beğenmiş olup, Döölöt mas bolup ketiptir. Servet başını döndürmüş. Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, [B] Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar. Doyuracak halim var.
384
AK (190)
Kün kılkıldap batkanda, Güneş sallanıp battığında, Kara kalmak, köp mancu Kara Kalmak, çok Mancu Kaldayıp çoguu catkanda. ... Hepsi birden yattığında. ... Bir adamga bildirbey, ... Bir tek cana bildirmeden,... Arstan törö Manaska Aslan efendi Manas’a Tün içinde Aydardı Gece yarısında Aydar’ı Cibergenin körgömün... Gönderdiğini görmüştüm...
(SK.KA, 29-30)
AK (191)
Kün ölçöösu altı kün, Gün ölçüsü altı gün, Altı kündön kalbasın. Altı günden geç kalmasın, Kolop kaldı dep bargın Perişan oldular diye anlat...
AK (192)
Altı künü alışıp, Altı gün boyu kapışıp, Ala alışpay kalışıp, Birbirine galip gelemediler, Abañ Koşoy oşondo Derken amcan Koşoy Üstünö basa cıgıldı. Üstüne basarak düştü. Coloydu Koşoy cıktı dep, Coloy’u Koşoy yıktı diye,
AK (193)
Kalkka ceter alım bar, Halka yetecek gücüm var, Cana beş cıl aş bersem [C] Yine beş yıl aş verirsem, Cete turgan malım bar. Yetecek kadar dünyam var.
AK (194)
At cerine cetpeybi, At yerine ulaşsın, At kayrılıp kelgiçe, At geri dönüp gelene dek, Curt erigip ketpeybi. Halk sıkılmaz mı. Bakandarı mayışsın Sırıkları ezilsin, Baatırlar çıgıp sayışsın, .. Yiğitler mızrak atışsın,... (SK.KA,
56)
AK (195)
Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun eşi Kanıkey Dünüyödöy körünüp,... Dünya kadar görünüp,... Oşo künü bütürgön [D] O günü bitirdiği Kankoruñdun Akolpok Hünharının Akolpok135 Agayarga aldırtıp... Agayar’a aldırtıp... Akolpoktu Kanıkey, Akolpok’u Kanıkey, Altı cılı casagan... [E] Altı yıl boyunca yaptı... Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye
135 Akolpok: kalın pamuklu zırh.
385
Baştatadan biliptir. Tâ başından beri biliyormuş. Bolbos cerin ondoptur, Bozuk yerini onarmış, Kökötöydün tamaşa Kökötöy’ün törenindeki — Sayışına bolcoptur... Çarpışmaya hazırlamış...(SK.KA,
59)
AK (196)
Ardaktap çapkan Akkula,... İhtiramla koşturulan Akkula,... Kökötöydün kızıl tuu Kökötöyün kırmızı tuğu Bıyıl cıgar çagı ele. [F] Bu sene çıkacak zamanı idi. Bagalçagı bir tutam, Paçası bur tutum, Baka bolup kalganbı, Kurbağa mı olmuş (acaba), Sogonçogu bir tutam, Pençesi bir tutum, Çoçko bolup kalganbı? Domuz mu olmuş (acaba)? Başın cerge bıyıl cıl [G] Başını bu sene Sala turgan kezi ele, Koyacağı zaman idi, Kökötöydün baş bayge Kökötöy’ün baş ödülü Ala turgan kezi ele. Alacağı zaman idi. (SK.KA, 69)
Biz burada yukarıdaki anlatı kesitlerinde işaretlediğimiz; kahramanların
konuşmalarında, anlatıcı sözlerinde karşımıza çıkan zaman işaretleyicilerine
dayanarak, öykünün diyakronik sınırlarını, uzanımını belirlemeye, belirleme ve
tanımlamaları tespit etmeye çalıştık. Yukarıdaki kesitlerde kalın yazı tipiyle
belirlediğimiz AK, (189)’daki on ekige, ceti cılı, AK (190)’daki tün içinde, AK
(191)’deki altı kün, altı kündön, AK (192)’deki altı künü, AK (193)’teki beş cıl, AK
(195)’teki altı cılı ve AK (196)’daki bıyıl, bıyıl cıl ifadeleri nispeten kesinlik bildiren
zaman işaretleyicileri iken, altını çizerek işaretlediğimiz AK (189)’daki oşo kezde,
AK (190)’daki kün kılkıldap batkanda, kaldayıp çoguu catkanda, AK (192)’deki oşo
künü, AK (194)’teki at kayrılıp kelgiçe, AK (195)’teki Kökötöydün aşında,
baştatadan gibi ifadeler de belirsiz zaman işaretleyicilerindendir.
Bu zaman işaretleyicilerine baktığımızda, genelleme biçiminde de olsa
öykünün zamansal sınırlarını tespit etmek mümkündür. Buna bağlı olarak,
Kökötöy’ün aşı ile ilgili olay AK (188) ile, Bokmurun 12 yaşa geldiği ve kadın
arayışında gezdiği günlerden birinde başlar, manasçının Bokmurun ve Kanıkey’in
386
konuşmalarıyla imada bulunduğu gibi, yaklaşık altı-yedi yıl sürer; daha detaylı izah
edecek olursak, henüz aşın başında, yani [B] kısmında, Bokmurun babasına yedi yıl
aş verse de doyuracak gücünün olduğunu söylerken, aşın ortalarında, yani [C]
kısmında daha beş yıl doyuracak gücünün olduğunu ifade eder. Bu tür imalara
anlatıcı sözlerinde, yani [D] ve [E] kısmında da rastlanır. Kökötöy’ün yoğ aşında
Manas’ın Er Sayışa çıkacağını önceden tahmin eden Kanıkey, onun için zırhlı kürk
dikmeye başlar. [E] kısmında altı cılı casagan ‘altı yıl boyunca yaptığı’ Akolpok’u
[D]’de, yani oşo künü ‘i şte o gün’ Agayar’dan getirtir. Bu belirlemeyi manasçı sonra
bir kez daha Kanıkey’in ağzından anlatır. Ayrıca, AK (196)’daki bıyıl çıgar çagı ele
‘bu yıl çıkartılacak zamanıydı’ ve bıyıl cıl... ala turgan kezi ele ‘bu yılı... alacak olan
zamanıydı’ ifadelerinin bulunduğu [F] ve [G] kısımları da fikrimizin kanıtı olarak
sunulabilir. Zira, burada altı yıl koşunca güç kuvveti doruğuna ulaşacak olan
Akkula’dan bahsedilmekte ve Manas Kökötöy’ün aşının bu yıl son yılı olduğunu,
buna bağlı olarak, Akkula’nın da artık iyice güç toplamış olduğu yıl olduğunu
söyleyerek, neden yarışta birinci gelmediğine şaşırır. Bu kanıtlara dayanarak,
yukarıda belirttiğimiz gibi, Kökötöy han’ın yoğ aşı olayının, yani bizim ele aldığımız
parçanın zamansal sınırını 6-7 yıl olarak belirleyebiliriz.
AK (190), AK (191), AK (192) ve AK (194)’te belirtilen zaman
işaretleyicileri ise bu yıl içinde, yani aşta geçen her tür olayların kendi zamansal
sınırlarını belirlemektedir. Sırasıyla, AK (190)’da kün kılkıldap batkanda, ... tün
içinde ‘güneş sallanıp battığında, ... gece yarısında’ Koşoy’un Aydar’ı ulağa
gönderdiğini manasçı (!)136 gördüğünü ifade eder. AK (191)’da yine Koşoy Aydar’ı
136 Burada dikkatinizi önemli bir noktaya çekmek istiyorum. AK (190)’un son mısrasında Cibergenin körgömün ‘Gönderdiğini görmüştüm’ diyen manasçının ifadesi bulunmaktadır. Bununla, destanda destancı zamanı ortaya çıkmaktadır. Bu yönteme Sayakbay, bizim kanaatimizce, bu olayın gerçekliğine dinleyicilerini inandırmak amacıyla başvurmuştur.
387
gönderirken Manas’a altı gün içinde gelmesini söyler. AK (192)’de Koşoy ile
Coloy’un güreş sahnesinin altı gün devam ettiğinden, AK (193)’da da atların yarıştan
dönmelerine kadar halkın sıkılacağını söyleyerek, diğer yarışların başlatılmasından
söz edilmiştir.
Böylece, SK.KA’da anlatının uzanımı da kesin olmamakla birlikte altı yedi yıl
ile; Bokmurun on iki yaşa geldiğinde Kökötöy hanın ölmesi ve at yarışını Akkula’nın
kazanmasından sonra Manas’ın isyan eden Kalmak, Mancuları susturarak, halkı
huzura kavuşturmasıyla sınırlanmaktadır.
3.3.2.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve GeçişTekniği
SK.KA anlatısı bir sözlü anlatı örneğidir. Buna bağlı olarak, SK.KA genelde sahne ve
özet değişimi üzerine kurulmuştur. SK.KA’da ilk Kökötöy hanın günlük hayatının
anlatıldığı (1 ile 119. satırlar arasındaki) özet kısmını, Bokmurun’un (120 ile 149.
satırlar arasındaki) konuşmalarının yer aldığı sahne bölümü izlemektedir. Ancak bu
konuşmalar diyalog şeklinde doğrudan değil, anlatıcının ağzından dolaylı biçimde
aktarılmıştır. Bununla birlikte, bu özet ve sahne değişimine dil bilgisel bakımdan
baktığımızda, özet kısmının genelde kapıskı ötkön çak ‘belirsiz geçmiş zaman’, adat
ötkön çak ‘sürekli geçmiş zaman’ veya geniş zamanın rivayeti (boluptur ‘olmuş’ ,
toluptur ‘dolmuş’ , kütüptür ‘gütmüş’ , tütüptür ‘dayanmış), karıptır ‘yaşlanmış’ ,
kalıptır ‘kalmış’ vs.); sahne kısmının da –ıp/-ip/-up/-üp/-p eklerinden oluşan çakçıl
‘zarf fiil’ ( öldü dep ‘öldü diye’, kiygizip ‘giydirip’); -gan/-gen/-gon/-gön eklerinden
oluşan atooçtuk ‘sıfat fiil’ (, -ganı/galı eklerinden oluşan çakçıl ‘zarf fiil’ ( bolgonu
‘olalı’, körgönü ‘göreli’, ölgönü ‘öleli’), -gan+da ekli ‘zarf fiil’ ( kelgende, barganda,
388
körgöndö), -a/-e/-y ekli keler çak ‘gelecek veya geniş zaman’ (barbaymın, salbaymın,
albaymın) biçiminde sunulmuş olduğunu görmekteyiz.
Bunlara bağlı olarak, SK.KA’da özetlerin bir toplu anlatı, sahnelerin ise
genelde tekilci anlatı tekniğinde sunulduğunu; bu şekilde SK.KA anlatısının tekilci ve
toplu anlatıların birbirini izlemesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz.
Ayrıca, bu parçada da Sayakbay’ın, SK.ET parçasında olduğu gibi, anlatıcı
sesi ile karakter sesinin birbirini izlemesi olayına sıkça yer verildiğini görmekteyiz.
AK (197)
Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar.... [A] Doyuracak halim var. Oşondo ırgıp bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, Irgıp ketken er Koşoy, [B] Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkar, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot.... Bizim halka düşman olur.... Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, Bir salbasın azaptı.... [C] Başa büyük dert açmasın. Koşoy mınday degende... Koşoy böyle deyince... Irgıp ketken Bokmurun: [D] Hoplayıvermiş Bokmurun: Koşoy aba, kebimdi uk Koşoy amca, sözümü dinle,... Kaalayıkka maalım kep Halka malum sözdür Kan Kökötöy bolgonu, Han Kökötöy olalı, Kökötöydün köp düynö Kökötöyün çok dünyası Cer cüzünö tolgonu.... Yer yüzüne dolalı...
389
Bul tilimdi alıp ber, Bu dediğimi yapıver, Aş başkarıp barıp ber. Yoğ aşını yönetiver. Manasıña barbaymın, Manas’ına gitmeyeceğim, Aga keñeş salbaymın. Onunla danışmayacağım. Özüñuzdön başkanın Kendinden bir başkasının Ölsöm tilin albaymın. Ölsem de sözünü dinlemem. Ökümsügön Manaska Cesaret taslayan Manas’a Aş berem dep barbaymın.... [E] Yoğ aşı veririm diye gitmeyeceğim.
(SK.KA, 10)
3.3.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık
3.3.3.1. Tekilci Anlatı
ÇV.KA’da anlatıcı, destan zamanında meydana gelen olayları anlatıda yerine göre bir
kez anlatarak veya defalarca tekrarlayarak, sıklık oranını değişik biçimde
düzenlemiştir. Ancak, yine de ÇV.KA anlatıcısı genellikle tekilci anlatı tekniğinden
yararlanan destancı olarak karşımıza çıkmıştır.
AK (198)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başı gibi Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış.
AK (198)’de Kökötöy hanın Nogay halkının hanı ve yurt babası olduğundan
sadece bir kez bahsetmiştir. Ayrıca, aşağıdaki AK (199)’da anlatılan Kökötöy’ün
vasiyetini söylemek için Aydar’ı halkı toplayıp gelmesini emrettiği ve AK (200)’deki
halkının önünde Kökötöy’ün vasiyetini söylediği sahne de öyküde bir kez olduğundan
ve destanın olay örgüsünde bundan farklı işlevinin de (muhtemelen) olmadığından bir
kez anlatmakla yetinmiş olduğunu görmekteyiz.
390
AK (199)
— Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver137;
yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim
(ÇV.KA, 11)
AK (200)
Oo, curtum, kızmatker bolup tura kör.
Ey, halkım hizmetkâr olup duruver,
Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım
bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,
bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA,
12) Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin,
bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,...
Yetim adını vermeyin, bahadır,
Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır, A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, O-oşondo kalı bir kilem sala kör, O zaman halı kilim seresin, bahadır,
137 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur.
391
batır, Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır.
Benim yerime kağan yapasın, bahadır ÇV.KA, 12-13).
AK (199) ve AK (200) ve Kökötöy’ün vasiyet aşına kalabalık halkın gelmesi,
Kökötöy’ün vefatı, kara aşı, yoğ aşını danışmak için Boz-Töbö’de yapılan toplantı,
Bokmurun’un yoğ aşını vermek için Manas’ın yerine göç etmeye ve aşı Manas’a
danışmayı reddetmesi gibi destanın ana yapısını oluşturan sahneler, genellikle, tekilci
anlatı biçiminde verilmiştir.
Ayrıca, ÇV.KA anlatıcısı, Genette’in ifadesi ile N kez N kez anlatılması
(An/Ön) gibi tekilci anlatı tekniğine de oldukça sık başvurmuştur. Bu tür sıklık
ili şkisini, genelde, aynı olayı veya durumu farklı anlatıcıların bakış açısından ve farklı
seslerden sunarak yaratmıştır.
AK (201)
Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek
olmuş (ÇV.KA, 10).
AK (202)
Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum.
Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım
AK (201)’da Kökötöy hanın ölüm döşeğinde olmasıyla ilgili durum anlatıcı
sesinden sunulurken, AK (202)’de karakter sesinden, yani Kökötöy hanın kendi
ağzından anlatılmıştır. Yine, aşağıda AK (203)’de Kökötöy vasiyet aşını vereceğini
Aydar’a söylemiş, ikincisinde ise artık vasiyet aşı verildikten sonra anlatıcı sesinden
tekrarlanmıştır. AK (203)’te karakterin sesinden ve aştan önce, ikincisinde ise aştan
sonra anlatıcı sesinden anlatılmış olduğu dil bilgisel zaman işaretleyicilerinden belli
392
olmaktadır; yani ilkinde birinci kişi gelecek zaman çekimi söz konusuyken, AK
(204)’da ise üçüncü kişi belirsiz geçmiş zaman çekimi kullanılmıştır.
AK (203)
Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim, yiğidim,
Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim.
AK (204)
Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık Kerez sözün aytıptır emi:.. Vasiyetini söylemiş artık... (ÇV.KA
11).
ÇV.KA’da bu tür tekrarlara oldukça sık rastlanır. Bunlar, aslında, ilk bakışta
yinelemeli anlatı gibi düşünülebilir. Ancak, hem dil bilgisel zaman işaretleyicileri,
hem de ait olduğu bağlama bakıldığında öyküde de birkaç kez meydana gelmiş
olabilen olay veya durumlar olduğu anlaşılacaktır. Örneğin, aşağıda AK (205),
Kökötöy han ölmeden önce vasiyetinde karşımıza çıkarken, AK (206) ise onun
vasiyeti üzerine Ak saraya koydukları cenaze merasiminde bir kez daha anlatıcı sesi
ile ortaya çıkmıştır.
AK (205)
Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... Ak saraya koyunuz. Küngö bakkan kök saray, Güneş’e bakan mavi saray, Kök saraylap koyo kör. Mavi saraya koyunuz... (ÇV.KA, 11)
AK (206)
Ayga bakkan ak saray, Ay'a bakan ak saray, Ak saraylap koydu deyt. Ak saraya koydurdu, der. Küngö bakkan kök saray, Güneşe bakan gök saray Kök saraylap koydu deyt. Gök saraya koydurdu, der.
Bu tür anlatılar ayrıca Kökötöy’ün vasiyet aşına davet edilecekleri sıraladığı,
sonra ise Bokmurun’un yoğ aşına davet edilecekleri sıraladığı sahnelerde, Bokmurun
393
ile Aydar’ın, Neskara ile Koşoy’un konuşmaları... vs. gibi pek çok sahnede sıkça
karşımıza çıkmıştır.
AK (207)
Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen,... (ÇV.KA,
24, 24, 25, 25, 26, 26, 27, 27, 28, 29).
AK (207)’deki bu ifade hiçbir değişikli ğe uğramadan ÇV.KA’da tam 10 kez
tekrarlanmıştır. Bu aslında yukarıda belirttiğimiz gibi, bir yinelemeli anlatı gibi
görünebilir. Ancak, destana baktığımızda, bu anlatı kesitinin her birinde başka
hanların davet edilmesi söylenilmektedir.
ÇV.KA anlatısının bir özelliği de aynı olayı önce karakter sesinden bir emir
veya rica kipinde vererek, sonra da anlatıcı sesinden o emrin yerine getirilmesi
biçiminde vererek, bu şekilde An/Ön sıklık türünden başarılı bir şekilde istifade
etmiştir. Örneğin, önce Kökötöy hanın vasiyeti olarak aktardığı olayları sonradan o
vasiyetin yerine getirilmesi sahnesinde; Bokmurun’un Aydar’a aşa davet edilecekleri
nasıl davet edeceğini anlattığı sahne de daha sonra Aydar’ın ağzından aktarılarak
tekrarlamıştır. ÇV.KA’da özellikle bu tür sıklık ilişkisi en sık rastlanan sıklık
ili şkisidir. Ancak bu tür tekrarlar yukarıda belirttiğimiz gibi, yinelemeli anlatı gibi
görülse de bunlar aslında tekilci sahnelerdir. Zira, anlatıcı sıklık ilişkisinin bu türüne
bir karakterden ikinci birine, bir olaydan başka bir olaya, bir zaman diliminde başka
bir zaman dilimine vs. gibi geçiş yapmak için başvurmuştur. Buna bağlı olarak, N kez
olanın N kez anlatıldığı sahneler nefes alma zamanı görevini de üstlenmişlerdir.
394
3.3.3.2. Yinelemeli Anlatı
ÇV.KA anlatıcısının tekilci anlatılara nazaran yinelemeli anlatılara daha az
başvurmuş olduğunu söylemek mümkündür. Yinelemeli anlatılar ÇV.KA’da genelde
bir anlatı kesiti biçiminde değil, sözcük öbeği, cümlecik tarzında karşımıza çıkmıştır.
Buna bağlı olarak, Tün tüşkön kalıñ köp Nogoy ifadesi beş kez, Nogay halkının çok
kalabalık olduğuna işaret eden bu sıfat kalıñ kara köp nogoy biçiminde iki yerde
rastlanmıştır. Kökötöydün aşı ifadesi de Kökötöydün aşı bar ifadesi bazı yerde Han
atanın aşı bar biçiminde verilerek birçok kez tekrarlandığını görmekteyiz. Bu ifadeler
bazen karakter sesinden verilerek tekilci anlatı olarak verilirken, bazen de yinelemeli
anlatı biçiminde karşımıza çıkmıştır. Ayrıca, Kökötöydün köp malı veya Kökötöydün
köp malın ifadesi de üç kez tekrarlanmıştır.
AK (208)
— Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt...
Senin öteki kişin de kimdi der... (ÇV.KA, 41)
Bunların dışında ÇV.KA parçasında yinelemeli anlatı örneklerine
rastlanmamıştır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, anlatıcı ÇV.KA parçasında olayları
genellikle tekilci anlatı tekniğinden yararlanarak ve düz kronoloji biçiminde tek tek
sıralayarak anlatmıştır. Bunun için yerine ve önemine göre, yukarıda öyküde N kez
olanın anlatıda da N kez anlatılmasıyla ilgili kısımlarda açıkladığımız gibi, bazı
sahneleri farklı bakış açılarından, farklı seslerden anlatarak anlatısını daha da
395
zenginleştirmiştir. ÇV.KA’da tekilci anlatıların en sık başvurulan anlatı tekniği olarak
karşımıza çıkmasına karşın, toplu anlatılara rastlanmamıştır.
3.3.3.3. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş
ÇV.KA anlatısında olaylar, her geleneksel anlatıda olduğu gibi, genelde sahne ve özet
değişimi; daha doğrusu anlatıcı sesi ile karakter sesinin değişimi üzerine kurulmuştur.
ÇV.KA’da ilk Kökötöy hanın anlatıldığı yedi satırlık özet kısmını, Kökötöy hanın
vasiyetinin yer aldığı (8-165. satırlar arasındaki) konuşmalarının yer aldığı sahne
bölümü izlemektedir. Ancak bu monolog da kendi içinde anlatıcı sesinden sunulan
özetleme kısımlarını içermiştir. ÇV.KA parçasında diyalog ve monologlar genelde
dolaysız söylem biçiminde verilmiş, ancak sahneden özete geçiş dedi, deyt, munu
aytat gibi nakledici ifadelerle olduğu gibi, anlatıcının araya karışmalarıyla da
sağlanmıştır.
AK (209)
Kaapırdın hanı Neskara Kâfirin hanı Neskara Musulmandı sınaymın dep keldi deyt. Müslümanları sınamak için geldi der. Atı kanday eken dep, Atı nasılmış diye, Alpı kanday eken dep, Devleri nasılmış diye, Kelbeti kanday eken dep. Heybeti nasılmış diye. Kaapırdın kanı Neskara Kâfirin hanı Neskara Emi sözünö baştadı. Şimdi konuşmaya başladı. Oşondo Koşoy baatırga O zaman Koşoy bahadıra Salam berdi deyt:.. Selam verdi der:.. (ÇV.KA, 41) — Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...
(ÇV.KA, 41)
396
Neskaraga er Koşoy aytat: Neskara’ya er Koşoy anlatır: — Üstüñkü kökö teñirdey. - Üstteki gök tanrısı gibi. Atañdın körü it bürük. Kahrolası sünnetsiz köpek Sen anı kanday bilbediñ, kul ay. Sen onu nasıl bilmezsin, kul hey. Keçe on ekisinde ok atkan, Dün on ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Sen kaapırdın çetinen Senin gibi kâfirleri bir baştan Ordo buzup, üy çapkan. Sarayını bozup, ev basan, Keçe Cakıp han uulu caş Manas han. Dün Cakıp han oğlu genç Manas han, Canı oozdongon er Manas. Daha yeni gelişen er Manas. Añı kanday bilbediñ, Onu nasıl tanımazsın, Bürük kul ay... Sünnetsiz köpek hey... (ÇV.KA, 41) Neskara aytat: Neskara söyler: — Oy, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, Toguz da közdüü badana, Dokuz gözlü zırh gömleği, Topçulanıp kiygen kim? Düğmelenip giyen kim? Ay, ana at boroydu bilgen kim? Hey, şu her şeyi bilen de kim? Çalış boyluu Çalkuyruk, Cins boylu Çalkuyruk, Çalkuyruk atı mingen kim? Çalkuyruk atı binen kim? Çarçı cıyıp içinde Beline kemer bağlanan Çatırap süylöp turgan kim? Bas bas konuşan da kim? Senin oşo gayaa kişiñ kim?— deyt... Senin o kişilerin kimler? der...
(ÇV.KA, 44) Er Koşoy aytat: Er Koşoy söyler: - Anı kanday bilbediñ bürük kul ay. - Onu nasıl bilmezsin sünnetsiz
köpek. Top oluya cıyılıp, Bir grup evliya toplanıp, Toobasınan bütkörgon. Tövbesinden dünyaya getiren, Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, Eleman baydın balası Elaman beyin oğlu Er Töştuk degen bolot deyt... Er Töştük adlı şahıs budur der...
(ÇV.KA, 42) Emi oşondo kaapırdın hanı Neskara musulman cakşılarının baarın teñ ılgayt, cana aytat, mınday kubulup sınçı bolup:..
İşte o zaman kâfirlerin hanı Neskara Müslümanların önde gelenlerinin hepsini sınar, yine der ki, şöyle bir değerlendirerek:... (ÇV.KA, 43)
Emi, al Neskara atka köz çaptırıp, Er Koşoygo sınçı bolup aytıptır:
Şimdi, Neskara atlara göz atıp, er Koşoy’a bir at sınçısı olarak şöyle söylemiş:
— El agası er Koşoy baatır, atake! - Halk ağası er Koşoy bahadır, babalık!
Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir? Özü kıydı kara at eken. Kendisi simsiyah bir atmış.
397
Carım colgo barganda Yarı yola geldiğinde Aksap catıp, kaldım dep, Topallayıp yatıp kaldım diye, Ekiden soñku keler mal eken. İkiden sonra gelecek bir hayvan imiş. Er Ürbünun kıydı karası, eken... Er Ürbü’nün salt karasıymış... Üç atka amal bolbostur: Üç ata çare olmazdır: Akkulaga ayla cok, Akkula’ya bir lâf yok, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Çalkuyrukka çara cok, Çalkuyruk’a çare yok, Er Töştüktün atı eken. Er Töştük’ün atıymış. Kögalaga köptük cok. Kögala’dan iyisi yok, Er Kokçönün atı eken,— deyt... Er Kökçö’nün atıymış, der... Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.
Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.
Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer... (ÇV.KA,
44) Cana Neskara Er Koşoygo aytat: Yine Neskara er Koşoy’a der ki: — Baça-büçö talak kuu burut - Çoluk-çocuk hepiniz burutlar, Menin Neskara ekenim bilesiñ. Benim Neskara olduğumu bilirsiniz. Maanikerdey külük at, Maaniker gibi yürük at, Kay ırısıña minesiñ? Kime güvenerek binersiniz? Bizdin Coloy baatırga Bizim Coloy bahadıra Maanikerdi tartsakçı? Maaniker’i hediye edelim mi? Oşogo coop aytsakçı. Şuna bir cevap verelim. Etti kanday tartsakçı, Eti nasıl dağıtalım, Attı kandan çapsakçı, Atı nasıl yarıştıralım, Baygeni kañday kıluuga Ödülü nasıl paylaştırma konusunda Er Coloydon coop alsakçı,— deyt,.. Er Coloy’dan öğüt alalım, der...
(ÇV.KA, 44) Oşondo turup er Koşoy, O zaman kalkıp er Koşoy, üydö cürö taltañdap, Evinde geziyormuş apışıp, Neskara sozün ukkan soñ Neskara sözünü duyunca Esi çıktı kaltandap. Aklı gitti başından. Cana Neskaraga Koşoy aytat;... Yine Neskara’aya Koşoy söyler:...
(ÇV.KA, 45)
398
AK (209)’da genelde, sahne özet değişiminden daha ziyade, SK.ET’da olduğu
gibi, karakter sesi ile anlatıcı sesinin; karakter ile karakter sesinin birbirini izlemesi
üzerine kurulmuştur. Bu anlatı kesitinde koyu olarak belirlediğimiz karakterlerdir,
bununla AK (209)’un iki karakter sesiyle kurgulanmış olduğunu söyleyebiliriz. AK
(209)’da özet olarak belirleyebileceğimiz kısımlar altı çizilerek işaret edilmiştir.
Bununla birlikte, özet ve sahne değişimine dil bilgisel bakımdan baktığımızda, özet
kısmının genelde deyt, aytat gibi geniş zaman çekimiyle verilirken, sahne kısmının
ise kim idi, atıymış gibi belirli ve belirsiz geçmiş zaman, şimdiki ve gelecek zaman
zaman çekimleriyle verilmiş olduğunu bulabiliriz.
3.3.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıklık
AKT hikâyesinde yazar olayları tek bir kez anlattığı gibi, hikâyenin asıl amacına
uygun olarak okura vermek istediği şeyleri vurgulamak amacıyla veya sadece bir
zaman diliminden diğerine, bir uzamdan bir başka uzama geçmek için de aynı ifadeyi
birkaç kez tekrarlayarak anlatmış veya öyküde birkaç kez meydana gelen aynı veya
benzer olayları toplu olarak da sunmuştur.
3.3.4.1. Tekilci Anlatı
AKT hikâyesinde anlatıcı AK (210)’da olduğu gibi;
AK (210)
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaşçtırılganı bolboso, çoñ katar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Kino cumuştan kiyin baştaldı. Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (ÇA.AKT, 386) Film işten sonra gösterilecekti. (ÇA.AKT, 387)
399
öyküde bir kez olan olayları anlatısında da bir kez anmakla (A1/Ö1) yetinmiş veya N
kez olanı N kez anlatmıştır.
AK (211)
- Tiginogu senin atañ—dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap. İşte o senin baban, dedi o bir anda, çocuğun kulağına fısıldayıp (ÇA.AKT, 389).
AK (212)
Oşol senin atañ,— dep akırın aytıp, anı kolunan cetelep tışka çıgıp ketti. O senin baban, - diye fısıldayarak, onu elinden tutup dışarı çıktı (ÇA.AKT, 395).
AK (211) ve AK (212)’de hikâyede birden fazla olan bir olay, yani
Ceengül’ün oğlu Avalbek’e filmdeki askerin babası olduğunu söylemesi birden çok;
iki kez ifade edilmektedir. Ceengül ilkinde filmi izlerlerken Kırgız’a benzeyen askeri
görünce gayri ihtiyarî bir biçimde oğlunun kulağına o askerin oğlunun babası
olduğunu fısıldayıverir. İkincisiyle ise, ancak hikâyenin sonunda karşılaşırız.
Annesinin “o senin babandır” demesinden etkilenen ve buna hiç şüphesiz inanan
Avalbek filmin sonunda kendisinin de bir babası olduğunu ispatlamak istercesine
bütün izleyicilere müjdelemesi, bunun sonucunda o askerin öz babası olmadığı ve öz
babasının savaşta tıpkı o asker gibi vefat etmiş olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gibi
sahnelerin sonunda annesi, babalı çocukluğun tadını daha yeni tadan oğlunun
sevincini ve umudunu yitirmemesi için bir kez daha “o senin babandır” diye tekrarlar.
AKT hikâyesinden alınan aşağıdaki kesitler öyküde N kez olanın anlatıda da
N kez anlatılması (An/Ön) durumunu en iyi şekilde gösteren örneklerdendir:
AK (213)
Kinoapparat lentanı bir kalıbında imerip, soguş öz aldınça küçöy berdi. Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş gittikçe şiddetleniyordu. (ÇA.AKT, 387). Aynı anlatı kesiti biraz değişik ifadelerle hikâyenin ilerleyen sayfalarında birkaç kez daha tekrarlanmaktadır.
400
AK (214)
Kinoapparat çırtıladap, soguş öz aldınça küçöy berdi. Projeksiyon aygıtı çıtır çıtır ses çıkararak çalışıyor, savaş devam ediyordu. (ÇA.AKT, 392).
AK (215)
Kinoapparat bir ündö çırtıldap, soguş cürüp cattı. Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş gittikçe şiddetleniyordu. (ÇA.AKT, 393).
Bu kesitler ilk bakışta yinelemeli anlatı (An/Ö1) gibi düşünülebilir. Ancak, bu
anlatı kesitlerinin bağlı olduğu bağlamlara baktığımızda bunların yazarın, anlatı
şimdisi olarak kabul ettiğimiz anlatıcının zamanı ile filmde geçen savaş zamanı gibi
iki farklı zaman, dolayısıyla iki farklı uzam eksenini birbirine bağlamak için
kullandığı ve filmin farklı bölümlerini anlatmak için bir tür geçiş yaptığı cümleler
olduğunu anlarız. Yazar genelde bu tür anlatı yöntemine anlatının bütünlülüğünü
sağlamak için de başvurmuştur.
3.3.4.2. Yinelemeli Anlatı
AKT’da yukarıda belirttiğimiz gibi anlatıcı öyküde bir kez geçen bir olayı anlatıda
bazen bir kez anlatmakla yetindiyse, bazı durumlarda da aşağıda AK (216)’da olduğu
gibi tekrarlayarak anlatmıştır. Böylece, yazar hikâyenin asıl amacını belirlemek,
vurgulamak için öyküde tek bir kez gerçekleşen olayı tekrar tekrar anlatarak,
yinelemeli anlatı (An/Ö1) tekniğinden de ustalıkla yararlanmıştır.
AK (216)
Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. İşte o andan itibaren deminki topçu Avalbek’in babası oldu. (ÇA.AKT, 389); Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ", - degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu. İşte şimdi o da babalı oldu. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası oldu. (ÇA.AKT, 391)
401
Bu cümleler aynı anlama gelen ve bir kez gerçekleşen olayın farklı ifadelerle
birkaç kez yinelenerek anlatılmasıdır. Çocuğun babalı olması ile ili şkili olaya,
yukarıda belirttiğimiz gib, ilk kez filmi izlerken filmdeki Kırgız’a benzeyen askeri
gören annesinin çocuğun kulağına “Tiginogu senin atañ/İşte o senin babandır
(CA.AKT, 389)” diye fısıldadığı anda tanık oluruz. Sonra ise bu durum anlatıcı
tarafından defalarca değişik biçimlerde tekrarlanmıştır (yukarıdaki örneğe bkz.). Bu
olayı en sonunda yazar bir kez daha karakterin ağzından, yani çocuğun annesinin
ağzından anlatmıştır (Oşol senin atañ/O senin babandır (CA.AKT, 395)). Aynı
anlama gelen cümlelerin değişik veya aynı ifadelerle tekrar birkaç kez anlatılması bir
edebî yöntemdir, yinelemeli anlatılarda hem okurun dikkati aynı noktaya toplanır,
hem de yazar önemle belirtmek istediği durumları vurgulamış olur.
3.3.4.3. Toplu Anlatı
Anlatılardaki sıklık ilişkisinin sonuncusu olan toplu anlatı (iterative narrative)
(A1/Ön), birçok kez olan bir olayın bir kez anlatılması ile ili şkilidir. Bu tür anlatılar
hem ele aldığımız hikâye gibi yazılı anlatılarda, hem de destan gibi sözlü anlatılarda
çok yaygındır.
AKT hikâyesinde: “Mında al enesin eerçip oynop keler ele / Buraya o
annesiyle beraber gelirdi (ÇA.AKT, 386)” kısmı kel-er ele/gel-irdi fiilinin -ar ele/-ir
idi geniş zamanın hikâyesi ekinin gösterdiği gibi bir tür toplu anlatıdır. Bilindiği gibi,
geniş zaman bitmemişlik, tamamlanmamışlık, bir tür süreklilik ifade eden ve aynı
zamanda aynı veya benzer olayların tekrarlanmasına işaret eden bir fiil zamanıdır. Bu
örnekte gözlemlediğimiz gibi toplu anlatıların bir özelliği özet işlevini görmeleridir.
402
Bu hikâyede çok fazla karşılaştığımız toplu anlatıların oluşturduğu özetlerin
bulunduğunu söyleyebiliriz.
AK (217)
Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. / Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı (ÇA.AKT, 386).
AK (218)
Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. / Buraya o annesiyle beraber gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı (ÇA.AKT, 386). Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü (ÇA.AKT, 386).
Bu tür toplu anlatıların çoğu geniş zamanın hikâyesi biçimindedir. Aytmatov,
bu tür toplu anlatıları bir yandan –uuçu, -üüçü/-ır+dı, -ir+di, -ar+dı; -ar ele, -er ele/-
ar idi, -ır idi ; -y +-gan, -y + -gen, -y + -gon, -y + -gön/ vs. fiil zamanı
işaretleyicileriyle verdiği gibi, cılıga/her yıl, ar cılı/her yıl, cay baştaları menen/yaz
başlar başlamaz, emi/şimdi, uşundan baştap/o andan itibaren, -dan/-den beri/-dan/-
den beri vs. gibi sözlüksel işaretleyicilerin yardımıyla da toplu anlatıları
oluşturmuştur. Gözlemlediğimize göre, bu toplu anlatılar genelde gerilemeli
anlatılarda ortaya çıkmaktadır. Bunlardan yola çıkarak, Aytmatov’un gerilemeli
anlatılarda özetleme yöntemini kullanarak, öyküde birçok kez olan bir olayı anlatıda
tek bir kez anlatarak ve bunu dil bilgisel geniş zamanın hikâyesi biçiminde vererek,
hikâyenin geçmiş zamanı anlatan kısmı ile anlatı şimdisini kesin bir çizgiyle ayırt
etmiştir.
403
3.3.4.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatılar
Tekilci sahnelerin içinde de toplu kesitler bulunabilir. Bu tür toplu anlatı
kesitlerinin zamansal alanının eklendiği tekilci sahnenin zamansal alanının dışına
uzanığına veya içinde bulunduğuna göre dışsal ve içsel toplu anlatı olarak ikiye
ayrılır. Genette’in terimiyle, genelleyici veya dışsal toplu anlatıda, toplu kesitin
zamansal alanı, eklendiği sahnenin zamansal alanının oldukça ötesine uzanır. AKT
hikâyesinde de dışsal toplu anlatılarla karşılaşmak mümkündür:
AK (219)
Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim?... Bunlar kışın – yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanımazlar....her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çobana yakalanırsa yakalansın, sormadan geçmez. O, mutlaka onu durdurup, sormaya başlar: - Aferin, yiğit, adın ne?... (ÇA.AKT, 390).
Burada anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz ve geçmiş zamanın hikâyesi
biçiminde sunulan kesitte araya AK (219)’un girmesiyle hikâyenin genel akışı
bozulur, anlatıcı “Mına menin atam!”— dep köñülündö maktana ketti. Mına, ata
degen uşul! Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip
gana körsün!/ “ İşte, benim babam!” – diye hayalinde övünüyordu. İşte, baba budur.
Babasız diye ona takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım!
diyerek ağılda film izlemekte olan çocuğun duygularını aktarırken, birden Uşunda
oturgan çabandar da bilsin, körsün./ Burada oturan çobanlar da öğrensin, görsünler
diyerek çocuğun eski günlük hayatına (AK (219)’a) geçiş yapar. Bu gerilemenin
burada üstlendiği özel görevi vardır. Yazar çocuğun geçmişine dönerek, babasız
404
büyümenin çocuğun psikolojisini nasıl etkilediği ile şimdi bir anda “babalı” olması ile
gelişen duygularını karşılaştırarak, bu şekilde okurun çocuğun psikolojik durumunu
daha iyi anlamasını sağlamaktadır. Böylece, gerilemeli anlatım biçiminde verilen bu
kesitin zamansal alanı, kendisinin eklendiği film sahnesinin zamansal alanından
oldukça geriye gitmekte; bu şekilde film sahnesiyle hiçbir ilişkisi olmayan bir sahne
anlatılmaktadır.
Bunların dışında Aytmatov, içsel gerileme tekniğinde olduğu gibi, içinde
bulunduğu sahnenin zamansal alanından dışarı çıkmayan, içsel toplu tekniğinden de
yararlanarak, bu şekilde aşağıdaki AK (220)’de gördüğümüz gibi, çocuğu acı
gerçekle karşılaşmaya hazırlamaktadır.
AK (220)
- Siler körgön coksuñarbı, oşol menin atam bolçu! Anı pulemet menen atpadıbı, al ölbödübü! – dep, kişiler unçukpagan sayın küçöp, alardın ün katpaganına ızalanıp, bular emne üçün menin atamdı caktırışpayt, emne üçün anı maktaşpayt degen oy menen kayta-kayta: "Al ölbödübü! Al ölbödübü!" — dep cattı./ - Siz de gördünüz değil mi, o benim babamdı! Onu makineli tüfekle vurdular ya, onu öldürdüler ya! insanlar sustukça o daha da coşup, onların niçin bir şeyler söylemediğine gücenip, bunlar neden benim kadar sevinmiyorlar, neden benim babamı övmüyorlar düşüncesiyle tekrar tekrar, “Onu öldürdüler! O ölmüştü ya!” diyordu (ÇA. AKT, 394).
AK (220)’deki unçukpagan sayın/ sustukça, kayta-kayta/tekrar tekrar gibi altı
çizilen sözcüklerin anlamından da bir toplulamanın, tekrarlanan görünüşün olduğu
anlaşılmaktadır. Ancak, bu durumda, AK (219)’dan farklı olarak, toplu kesitin
zamansal alanı kendisinin eklendiği film izleme sahnesinin zamansal alanından öteye
gitmemektedir.
Ayrıca tek bir tekilci sahnede yukarıda sözü edilen toplu anlatının her iki türü
de yer alabilir. Ancak, Atadan Kalgan Tuyak hikâyesinde hem dışsal, hem de içsel
405
toplu sahnelerin bulunmasına karşın her ikisinin de bir arada, aynı tekilci bir sahnede
yer aldığı anlatı kesiti bulunmamaktadır.
3.3.4.5. Sahte Toplu Anlatı
Tekilci, yinelemeli ve toplu anlatıların ÇA.AKT hikâyesinde sıkça kullanılan bir
anlatı tekniği olarak karşımıza çıkmasına karşın, sahte toplu anlatı tekniği nispeten
daha az başvurulan bir anlatı tekniğidir.
AK (221)
Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: [A] - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? [B] Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: [C] - Men Toktosundun balasımın! [D] Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. [E] - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. [F] - Kaysı Toktosun? [G] - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. [H] Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. [İ] Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" — dep, abdan dayındagan. [J] Kempir açuuluu özü...(s.390) - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? [K] - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt.[L] Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol,— deşet.[M] —Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula.[N] Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. [O] Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen.
406
- Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... [P] Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan.[Q] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu.[R] Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanıyamazlar. Kırkmak için getirdikleri koyunlarını çevirmeye yardımcı olup, gösterdikleri tarafa koşup, köpekleri kavga ederse onları ayırıp, böyle yardım ederken, her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çoban olursa olsun, gözüne takılırsa yanından öylesine geçmez. Mutlaka onu durdurup, sorgulamaya başlar . [A] - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? [B] Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar. [C] - Ben Toktosun’un oğluyum! [D] Çobanlar omuzlarını kasıp, önce şaşırırlar . [E] - Toktosun’un? Dur bakalım, - eğerlerinden eğilip yaklaşarak tekrar sorarlar. [F] - Hangi Toktosun? [G] - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki de bir kez daha tekrarlar .[H] Kişiler sorduğunda böyle söyleyeceksin diye öğretmişlerdi . [İ] Hem Ceengül, ayrıca onun iki gözü kör büyük annesi vardır ya, - o, çocuğun kulaklarından çekerek, - “Babanın ismini asla unutma, her zaman aklında olsun!” diye sıkı tembihlemişti .[J] Yaşlı kadın çok sinirlidir kendisi... – Ha – a, dur hele, dur, sen o postanede çalışan telefoncu kadının oğlu değil misin? Evet, evet. Öyle değil mi? [K] - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diye çocuk da direnir . [L] O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip, - Doğru ya, sen Toktosun’un oğlusun. Maşallah, babanın oğlu demek budur işte. Selamet ol, derler– [M] Biz seni ne yapacakmış diye sınamak istedik. Gücenme. Biz bütün yılı dağda geçiriyoruz, siz ise ot gibi çabuk büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu tanımak zor oluyor doğrusu, ne de olsa selamette kalın. [N] Bundan sonra onlar kendi aralarında fısıldayarak konuşup, biraz geçtikten sonra çocuk uzaklaşıp oynuyordur düşüncesiyle yüksek sesle konuşup, onun babası Toktosun’dan söz ederler. [O] Kimdi, nereliydi, diye bir süre kaşlarını çattılar, sonra hatırlayarak kafalarını sallayıp zavallı yiğit, deyip, çıra gibi gencecikken gitmemiş miydi savaş cephesine... - Annesi evlenseydi biriyle, dul mu otursun, daha gençtir.... - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne çekinir böyle durumlarda.. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür , adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... [P]
407
Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine belirsiz düşünceye dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı kalbini sızlatırdı . [Q] İşte şimdi o da babalı oluverdi. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası olmuştu. [R]
Bu büyük dışsal gerileme ve sahneleme örneği olarak belirlediğimiz bu anlatı
kesitini görüldüğü gibi [A], [B], [C]... olmak üzere on sekiz ayrı kısıma ayırdık.
Ayrıca, bu kısımların yüklemlerini kalın yazı tipiyle, sözlüksel zaman
işaretleyicilerini ise altını çizerek işaretledik. Buna bağlı olarak, [A] kısmı olumsuz
anlamlı geniş zaman ekli bir toplu anlatı biçiminde verilmiştir. bu toplu anlatının
anlamı hemen öncesinde nitelendirici görevinde bulunan sözlüksel işaretleyici ile
kuvvetlendirilmiştir. Eç bir taanıy koyboyt ‘hiçbir zaman tanıyamazlar’, ancak bunun
göreceli olarak söylenmiş olduğunu okur anlar. Çünkü gerçekte her zaman
çobanlardan hiçbiri çocukların hiçbirini tanıyamamış olması biraz abartıdır. Bununla
aslında bir sahte toplu anlatı meydana gelmektedir. Sahte toplulama, Genette’in
belirttiği gibi, tipik olarak kelime kelimesine değil mecazi olarak algılanması gereken
bir anlatı retoriğini oluşturur. Ayrıca, Genette, bir anlatı geniş zamanda sunulurken,
birden görülen geçmiş zamana kayması veya bunun tersine yapılması ile de sahte
toplu anlatının meydana gelebileceğini belirtmiştir (1980: 122).
Buna göre yukarıdaki AK (221) tam bir sahte toplu anlatı örneğidir. Zira, bu
anlatı kesiti [İ] ve [J] kısımları hariç, genel olarak geniş zaman ve şimdiki zamanın
birbirini izlemesi üzerine kurulmuştur.
3.3.4.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama
Aytmatov, AKT hikâyesinde yukarıda çok sayıda örneğini gördüğümüz gibi,
toplulama tekniğinden oldukça sık ve başarılı bir şekilde yararlanmıştır.
408
AK (222)
Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı (ÇA.AKT, 386).
AK (222)’deki “her yıl yaz aylarında” ifadesi belirleme (determination)
görevini yapmaktadır; olay her yıl gelen yaz aylarının birinde, yani Haziran ayı ile
Eylül ayları arasında gerçekleşmektedir. Bu belirlemede zamansal sınır örtük
kalmaktadır; olayın başlangıcı ve sonu kesin bir tarih veya süre ile belirtilmemekle
birlikte tamamen belirsiz de değildir.
AK (223)
Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı (ÇA.AKT, 386)...
AK (224)
Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu./ İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi (ÇA.AKT, 387)...
AK (225)
Kino cumuştan kiyin baştaldı. Film işten sonra başladı (ÇA.AKT, 387)...
AK (226)
Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Ay epeyce yükselmişti. Tepede ve uzaklarda yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz göz kırpmaktalar. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde. (ÇA.AKT, 395)
bu anlatı kesitlerindeki altı çizilmiş ifadelere sırayla baktığımızda bir genelleme biçiminde
de olsa zamanda bir kesinlik vardır: her yıl, işte böyle günlerden birinde, işten sonra ve
anlatının sonundaki ay epeyce yükselmişti ifadelerinden her yıl yaz aylarında yapılan koyun
kırkımı günlerinden birinde işten sonra başlayıp, gece yarısına kadar olup biten bir olaydan
bahsedilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
409
Yukarıdaki (223), (224), (225) ve (226) numaralı anlatı kesitlerinde,
Genette’in terminolojisine göre tanımlama olarak nitelendireceğimiz ve yukarıda
gösterdiğimiz her yıl, işte böyle günlerden birinde, işten sonra, ay epeyce yükselmişti vs.
ifadeleri nispeten kesinlik bildiren tanımlamalardır. Bunlardan ilk ikisi: her yıl, işte
böyle günlerden birinde toplu; sonraki ikisi: işten sonra, ay epeyce yükselmişti ise tekilci
sahnelerdir. Tanımlamalar bununla birlikte bazen, belli günlerde, sık sık zarfları ile
gösterildiğinde belirsiz olabilir, örneğin:
AK (227)
Keede Ceengül selt etip çoçup, alda kaydan çıga kelgen tankanın ok atar oozu alardı közdöy meelep burulganda, uulun booruna bekemireek kısıp, ok tiyip ketçüdöy caltanıp, cımırılıp ketet. Bazen Ceengül korkuyla irkilip, nereden çıktığı belirsiz bir tankın namlusu üzerine doğru döndüğünde, ona ateş açılacak gibi korkarak çocuğuna sarılıyordu. (ÇA.AKT, 388)
Anlatının uzanımı (extension) da kesin olmamakla birlikte birkaç saatle;
filmin gelmesi ve birinci bölümünden sonra Avalbek’in evine geri dönmesiyle
sınırlanmaktadır.
3.3.4.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve GeçişTekniği
Klasik anlatılar genelde sahne ve özet tekniklerinin birbirini izlemesi üzerine kurulur.
Ancak, Aytmatov’un anlatısı yapı bakımından klasik bir anlatı örneğini oluştursa bile,
anlatı sahne ve özet değişiminden daha çok, tekilci ve toplu anlatıların birbirini
izlemesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. Bu duruma sıra bölümünü incelerken
tanık olduğumuz gerilemeli anlatıların genelde geniş zamanın hikâyesi biçiminde
verilerek, aynı zamanda bir tür toplu anlatıları teşkil ettikleri; bununla birlikte,
gerilemelerden tekrar anlatı şimdisine geçildiği gibi durumlarla açıklık getirilebilir.
410
AKT hikâyesi, belirtildiği gibi, neredeyse baştan sona tekilci anlatı ve toplu
anlatıların birbirini izlemesi üzerine kurulmuştur; örneğin, hikâyenin 1. ve 2.
paragrafı tekilci sahne biçiminde ve 1. paragrafı geçmiş zamanın hikâyesi ile; İkinci
paragrafı (Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü/ Sovhoz’un koyun
kırkımı her yıl burada yapılırdı. cümlesi hariç; bu cümle geniş zamanın hikâyesi ile,
dolayısıyla bir toplu anlatı biçiminde verilmiştir) şimdiki zaman biçiminde verildiyse,
onu takip eden 3. paragrafta anlatıcı geçmişe dönüş yapar ve bu geçmişe dönüş bir tür
toplu anlatı biçiminde, yani geniş zamanın hikâyesi ile aktarılır. Tezin 3. Bölümünün
3.1.4.4. Gerileme adını verdiğimiz altbölümünde verdiğimiz AK (64)’teki (bkz. s.
257) anlatı şimdisini takip eden ve [G]’de [J]’ye kadar iki paragraftan oluşan bu
büyük gerilemenin ardından tekrar anlatı şimdisine geçilir ve bu anlatı şimdisi
yukarıdaki 1. paragrafta olduğu gibi geçmiş zamanın hikâyesi ile tekilci sahne
biçiminde sunulur. Başka bir ifade ile, anlatı şimdisinde bulunan anlatıcının hikâyenin
ana konusu olan olayın nerede ve ne zaman gerçekleştiğini anlatırken birden
hikâyenin baş kahramanları olan Avalbek ve annesi Ceengül’ün geçmişine, savaştan
sonraki köy hayatına geçiş yapar. Bu gerilemeyi yukarıda belirttiğimiz gibi iki
paragrafta anlatır, sonra tekrar anlatı şimdisine, yani köye seyyar film arabasının
gelmesi ve filmin başlaması olayına geri döner. Bu tür geçişler iki zaman biçiminin
birbirini izlemesiyle neredeyse hikâyenin sonuna kadar devam eder.
Bunun yanı sıra, hikâyede bazı durumlarda, aynı zaman dilimine işaret eden
kesitte bile farklı zaman biçimleri kullanılabilmektedir. Aytmatov bu şekilde aynı
kesit içinde farklı zaman işaretleyicilerine yer vererek birbirini izleme ve geçiş gibi
anlatım tekniklerinden de başarılı bir şekilde yararlanmıştır. AK (228)’de bunu
görürüz:
411
AK (228)
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (ÇA.AÇ, 386).
AK (228)’de zaman akışına işaret eden fiiller italik yazıyla işaretlenmiştir. Bu
fiillerde kullanılan zaman eklerine ve cümlenin anlamına bakıldığında ilk kısım
şimdiki zamanda verilirken, ikinci kısımda geçmiş zamanın hikâyesine
(ötkörülüüçü/yapılırdı) geçiş yapılmakta; üçüncü kısımda ise tekrar anlatı şimdisine,
yani şimdiki zamana (turat/duruyor) geçilmektedir.
AK (229)
Avalbek okko uçuunun başkaça da türün bile turgan. Misalı, aytalı, içke ok tiydi. Mınday uçurda aligidey tapatandan ketiş carabayt. Adegende içti mıkçıy karmap, anan beti-başıñdı tırıştırıp, tişiñdi kıçıratıp, kuskuñ kelgendey ulam eñkeyip, ulam teñsele berip, anan şalak etip koldon kuraldı tüşürüp, oşondon kiyin cıgılış kerek. Mındayda özü bir az cata tüşüp, co-o men ölgön cokmun dep, tura cügürüp soguşka kirer ele. Tigiler bolso turbay cata beret eken. Ayırması oşol./ Avalbek vurulup düşmenin farklı bir şeklini de biliyordu. Örneğin, diyelim ki, karnından vuruldu. Böyle anlarda deminki gibi birden düşüvermek olmaz. İlk önce karnını elleriyle sıkıştıra tutar, daha sonra yüzünü başını buruşturup, dişlerini gıcırdatıp, kusmak ister gibi yavaşça eğilir, gittikçe sallanarak, sonra elindeki tüfeği bırakıp, ondan sonra yavaşça yıkılmalıdır. Böyle zamanlarda o biraz sonra, hayır ben ölmedim diye kalkıp, tekrar savaşa girerdi. Filmdekiler ise bir daha kalkmıyorlardı. Farkı budur (ÇA. AKT, 388).
AK (229)’daki altı çizilen ifadelerden de anlaşıldığı gibi, geniş zamanın
hikâyesi ile görülen geçmiş zaman birbiriyle nöbetleşerek kullanılmıştır. Aytmatov,
bu şekilde zamanları sık sık değiştirerek, hikâyenin canlılığını, devingenliğini
korumuş, bu şekilde okurun da uyanık kalmasını sağlamıştır.
Aytmatov’un kullandığı tekniklerin her biri değişik anlam ve görev
üstlenmektedir. Yukarıda gösterdiğimiz yinelemelerin de kendince anlamı, işlevi
412
vardır. Aytmatov, yineleme tekniğinden yararlanarak, yukarıda belirttiğimiz gibi,
anlatı için gerekli bazı bilgilerin sahneye daha sağlam yerleştirilmesini sağlamış,
okura olay akışındaki değişiklikleri, söylemek ve vermek istediği mesajını
vurgulayarak ve okurun dikkatini aynı noktaya odaklamak suretiyle anlatının birliğini
hissettirmiştir.
Böylece, anlatının ritmini zamanla oynamalar olarak belirlediğimiz sıra, süre
ve sıklık kategorileri oluşturmaktadır. Anlatıda zaman konusunu böylece kısaca
özetleyecek olursak, yazar, bir öyküyü anlatırken olayları kronolojik sırasıyla
verebileceği gibi, zamanda ileri veya geri hareket edebilir, geçmişte olan olayı
sonradan anlatacağı gibi, sonradan olacak olayları önceden de verebilir. Aynı şekilde,
bir olayı sayfalarca (destanda veya sözlü anlatıda ise saatlerce veya günlerce)
anlatabileceği gibi, bazen de öykü zamanında uzun bir sürede geçen bir olayı
kısaltarak, özetleyebilir de. Ayrıca, seçimine bağlı olarak veya dikkatsizliğinden bir
olayı defalarca anlatabilir veya öyküde birçok kez meydana gelen aynı veya benzer
olayları toplu olarak bir kez anlatabilir. Tüm bu zamanla oynamalar anlatının estetik
etkisine ve anlamına katkıda bulunan önemli ritmik öğelerdir.
4. Bölüm Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak
Hikâyesinde Zaman Karşılaştırması
Zaman anlatının olmazsa olmaz öğelerinden en önemlisidir. Genette’in de belirttiği
gibi, bir hikâye nerede geçtiği belirtilmeden yazılabilir ama ne zaman gerçekleştiği
belirtilmeden asla yazılamaz. Açık veya örtük zaman işaretleyicileri bulunmasa bile,
zaman nesnelerde, şahıslarda kendi ifadesini bulur. Mehmet Tekin’in belirtti ği gibi,
destandan romana kadar uzanan ‘anlatı’ yapılarının ‘zaman’ gerçeğinden
soyutlanarak inşa edilmesi mümkün değildir. Anlatı zamana bağlı olarak düşünülür
ve anlatıyı teşkil eden öykü mutlaka belirli veya belirsiz bir zaman içinde gerçekleşir.
Buna bağlı olarak anlatı biliminde zaman kategorisi altında öyküdeki olayların
zamansal sıralamaları, süresi ve sıklığı anlatıya nasıl aktarılmakta ve hangi dil
bilgisel vasıtaların yardımıyla verilmekte olduğu meseleleri araştırılır.
Tezin bu bölümünde anlatı zamanının ikili tabiatı, öykü zamanı ile anlatı
zamanı, ele aldığımız dört eserin zamansal yapısı hem anlatı bilimsel bakımdan, hem
de dil bilgisel bakımdan karşılaştırılmıştır.
Destan bir sözlü kültür ürünü, hikâye ise yazılı edebiyat eseri olduğundan
zaman kavramı bu iki türde farklı kavramlarla ifadelendirilmiştir. Başka bir ifade ile,
hikâye ve romandan, yani yazılı anlatı metinlerinden farklı olarak destanda öykü
zamanı, anlatı zamanı ve okuma zamanlarının yerini destan zamanı, destancı zamanı
ve dinleyici zamanı almaktadır.
SK.ET parçasında destan zamanı Kökötöy hanın yoğ aşındaki pehlivan güreşi
zamanıdır. SK.KA ve ÇV.KA’dan farklı olarak bu parçada destan zamanı daha kısa,
414
daha az bir süreyi; tek güreş sahnesini ele almıştır. Anlatıcı bu zamandan söz
ederken, -GandA zarf fiilini tercih etmiştir.
AK (230)
Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında. (SK. ET,
12)
Ancak, yine aynı anlatıcı SK.KA parçasında destan zamanını anlatmak için genelde
AK (231)’den görüldüğü gibi, rivayet (can eken ‘biriymi ş’) çekiminden
yararlanmıştır. Bu bir yandan, AK (230)’da olduğu gibi, destancının destan zamanını
dinleyiciye/okura daha yakınlaştırma arzusundan kaynaklanmış olabileceği gibi,
diğer yandan da SK.ET’nın tek bir olay üzerine, SK.KA’nın da çok fazla ve
karmaşık olaylar üzerinde gelişmiş olduğundan destancının bu olayların aslında bir
rivayet olduğunu belirtmek istemesinden de kaynaklanmış olabilir:
AK (231)
Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymi ş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş... (SK.KA, 5)
Aşağıdaki AK (232)’de de Çokan’ın anlatıcısının da destanı anlatmak için
rivayet çekimine başvurmuş olduğu görülmektedir. Bu iki kesitin zamansal yapısını
karşılaştırdığımızda her ikisinde de belirsizlik ifade den eken yardımcı fiilinin
isimlerle birlikte kullanılmış olduğunu görmekteyiz: AK (231)’de, can eken
‘biriymi ş’, bay eken ‘zenginmiş’; AK (232)’de kaşı eken ‘kaşıymış’, başı eken
‘başıymış’.
415
AK (232)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış, Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Nogay Curttun başı eken. Halkının başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy denen hanınız Emi, alattap ötmöy boluptur. Şimdi, dünyaya gözünü yummak
üzereymiş (ÇV.KA, 10)
ÇA.AKT’da ise öykü zamanını Aytmatov yukarıdaki 3 destan parçalarından
daha farklı biçimde kurgulamıştır. Öykü zamanını anlatmak için genelde AK (233)’te
koyu olarak işaretlediğimiz kelimelerde; ötkörülüüçü ‘yapılırdı’ gibi sürekli geçmiş
zaman çekimi ve keler ele ‘gelirdi’ gibi geniş zamanın hikâyesi çekimini
kullanmıştır.
AK (233)
Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke: "Aloo ele! Aloo!— dep alloolop tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı, buyruktardı, kala berse sen-men deşken aytışuulardı birine-birin toktotpoy tezinen baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Oñoy beken can bakmak degendey, calgız boy cesir ayal uşunu menen eptep tüzügüröök ookat kıluunun dalalatında. Cün kırkuunun akısı – iştegen emgegine caraşa emespi. Köp işteseñ –köp, az işteseñ – az alasıñ. Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin argınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" – deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba (s.386) artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon.
Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı . Buraya o annesiyle beraber gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı . Bunun için Ceengül yıllık iznini alıp, buna ek olarak ekin ekme, koyunların kuzulama zamanlarında sabahtan akşama kadar “Alo, alo!” deyip, her taraftan hücum eden acil haberleri, emirleri, hatta sen-ben deyip kavga edenleri birbirine geciktirmeden bağlayıp, izinsiz gece gündüz çalışan fazla mesailerini de yıllık iznine ekler, böylece kırkma zamanında günlerini sonuna kadar kullanıp çalışırdı ... Kolay mı geçinmek, dul kadın bununla biraz iyi geçinmenin derdinde. Kırkmanın ücreti de
416
harcadığı emeğe göredir ya. Çok çalışırsan çok, az çalışırsan az alırsın. Kışa hazırlığı Ceengül aslında buradan bulduğu kazancıyla yapardı. Bir evde sadece iki can olsa bile, odun-su, giyim-kuşam gibi harcamaların hesabı biter mi... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü . Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma-etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarır, kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp oynar dururdu. İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi (ÇA.AKT, 386).
SK.ET, SK.KA, ÇV.KA ve ÇA.AKT’da destancı ve anlatıcı zamanına işaret
eden anlatı kesitlerine baktığımızda destanların genelde birbirine benzer dil
kullanmış olduğu görülmüştür:
AK (234)
Mancuulardın Neskara Mancuular’ın Neskara’sı Bul sözdü ugup alıptır, Bu sözü duymuştur , «Kalmaktardın kan Coloy “Kalmakların han Coloy Kaçan baydañ tiyet», — dep, Ne zaman yararın dokunur”
diye, Kayrat aytıp barıptır . Teskin etmeye gitmiştir . «Kalıñ düynö, sansız mal “Çok dünya, sayısız zenginlik Kökötöygö saydı», — dep, Kökötöy’e saldırdı” diye, Coloy ugup kalıptır . Coloy duymuştur . (SK.ET, 13)
AK (235)
Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir .... Oğlu Bokmurun gelmiş...
(SK.KA, 6)
AK (236)
Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur . Artık, bu dünyadan geçecek
olmuş. (ÇV.KA, 10)
417
Yukarıdaki SK.ET’dan alınmış AK (234), SK.KA’dan alınmış AK (235) ve
ÇV.KA’dan alınmış AK (236)’ya sırayla baktığımızda üç destanın anlatıcısının da
anlatı zamanı (anlatı zamanı için destanlarda destancı zamanı kavramını kabul
ettiğimizi daha önce belirtmiştik) için genelde (–A/ - y +) – IptIr belirsiz geçmiş
zaman çekimini tercih ettikleri görülmüştür. Yazılı kültür ürünü olan aşağıdaki
ÇA.AKT’dan alıntıladığımız AK (237)’de ise yazar anlatı zamanı için calpı ötkön
çak ‘genel geçmiş zaman’ anlamlı sıfat fiil bolgon ‘olan’ ile birlikte görülen iş ‘i ştir’
isim yüklemini kullanmıştır.
AK (237)
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir (ÇA.AKT, 386).
Böylece, destan zamanı ve destancı zamanını ayırt etmek için destanlarda
genelde birbirine benzer teknikler kullanılırken, hikâyede ise daha farklı dil
kullanımı görülmüştür. Bu ise iki farklı türün; yazılı ve sözlü kültürün ürünleri
olmalarından kaynaklanan bir durumdur.
4.1. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde
Sıra
Tezin 3. bölümündeki incelememiz sonucunda SK.ET, SK.KA ve ÇV.KA destan
parçalarında zamanın ele alınışı, sıra bakımından daha düz kronolojiye uyarak
anlatılması, duraklama, sahne, özet ve eksilti tekniklerinden belirli oranda
yararlanmaları, nefes alma zamanına sıkça başvurmaları vb. gibi birçok
benzerliklerinin yanı sıra, Sayakbay ve Çokan’ın manasçısı; iki farklı anlatıcının, iki
farklı bakış açısından doğan farklılıkların olduğu gibi, iki farklı destan türünden
418
kaynaklanan farklılıklar; arkaik kahramanlık ve tarihî kahramanlık destan türünden
kaynaklanan farklılıklar da gözlemlenmiştir. SK.ET, SK.KA ve ÇV.KA destanları ile
AKT hikâyesini karşılaştırdığımızda ise farklı anlatı türünden; sözlü ve yazılı anlatı
farklılığından doğan farklılıklar kendini açıkça belli etmiştir. Örneğin, AKT
hikâyesinde olayların birbirini izlemesi ve geçiş bakımından daha çok toplu
anlatılarla tekilci sahnelerin birbirini izlemesi, dil bilgisel bir üslûpla adlandıracak
olursak, geniş zamanın hikâyesi ile görülen geçmiş zaman değişimi söz konusu iken,
destanlarda ise geleneksel sahne özet değişimi görülmüştür. Bunlara dayanarak,
aşağıda her eseri sıra, süre ve sıklık bakımından karşılaştırılmaya çalışılmıştır.
Ele aldığımız eserlerde genel olarak değerlendirdiğimizde, iki farklı
sıralamanın söz konusu olduğunu görebiliriz: destanlar sözlü kültür ürünü ve buna
bağlı olarak destanlarda zaman daha kapalı, tek çizgili geliştiğinden, olayların hikâye
ile karşılaştırıldığında nispeten daha düz kronolojik sıralamaya uygun olarak
anlatılmış olduğunu söyleyebiliriz. Hikâyede ise zaman destanlara göre daha
karmaşık biçimde sıralanmıştır. Destanların her üçünde de destan zamanı destancının
icra zamanı ekseninde gayet başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. Ancak,
araştırmalarımıza göre, yukarıda söylediğimiz gibi, destanlarda olaylar her ne kadar
oluş sırasına göre kronolojik biçimde sunuluyor olsa da, arada karakterlerin anıları,
rüyaları veya kehânette bulunması biçiminde de olsa zamanda ileriye giderek veya
geriye dönerek çeşitli zamansal kırılmalarla anlatılmış olduğu görülmüştür.
Sıra bakımından ele aldığımız eserlere sırayla baktığımızda SK.ET’nın daha
geleneksel bir yol izlediği görülmüştür. Bu destan parçası genel olarak sözlü
kültürlere has kronolojik zaman sıralamasına uyarak anlatılmıştır. Buna bağlı olarak,
419
destan parçasında zamansal kırılmalar aşağıdaki AK (238) dışında hemen hiç
yaşanmamıştır.
AK (238)
Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, Cer üstünö çıkkanım Yer üstüne çıkalı Ceti küngö tolo elek... [A] Yedi gün daha olmadı...
(SK.ET, 25) Cer aldına barganda Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda,... Buraya doğru çıkarken,... Cırtkıç ıldıy bügülüp, Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, Cırgalduu candan tüñülüp, Canı gözüne görünüp, Alapayım tabalbay, Ne yapacağımı şaşırıp, Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime Algan cerim dagı bar. Koparıp almışlığım var. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına Salgan cerim dagı bar... [B] Koyup yedirmişliğim daha var... Bul tiliñdi albaymın Bu sözünü dinlemem Bul Coloygo barbaymın. [C] Bu Coloy’un karşısına çıkmam
ben.
Tezin 3. bölümünün 3.1.1.4. Gerileme alt başlığı altında AK (5)’te de
karşılaştığımız bu anlatı kesitinde Er Töştük, anlatı şimdisinde bulunurken, Manas’ın
Coloy’a karşı güreşe çıkmasını istemesi üzerine esaslı sebebini göstererek, teklifi
reddederken, birden eskiden yer altında geçirdiği hikâyeye geçiş yapar. Bu bir
gerileme tekniğidir. Bunun dışında SK.ET parçasında tamamıyla düz kronolojili
anlatım söz konusudur.
420
SK.KA ve SK.ET parçaları her ne kadar aynı destancı tarafından icra edilen
bir ürün olmasına rağmen SK.KA’da SK.ET’ya nazaran zamansal kırılmalar çok
fazla görülmüştür. Bu Sayakbay’ı sadece kendi anlatısı olan ET’dan değil, bununla
birlikte diğer manasçıların anlatımından da ayırt eden özelliklerinden biridir.
Manasçılar, Çokan’ın manasçısında da görüldüğü gibi, genel olarak destan
geleneğine, sözlü kültür geleneğine sadık kalarak, daha düz kronolojili biçimde
anlatmışlardır. SK.KA’da da genel olarak, en azından destanın ana konularını
oluşturan kısımlarında düz kronolojik anlatım söz konusu olmakla birlikte, yine de
dışsal ve içsel gerileme, dışsal ve içsel önceleme gibi pek çok zaman sapmaları
görülmüştür.
SK.KA’da yukarıda belirttiğimiz gibi anlatıcı gerileme tekniğine sıkça
başvurmuştur. Örneğin, tezin 3.1.2.4. Gerileme alt başlığı altında (16) ve (17)
numaralı anlatı kesitlerinde (bkz. 3.1.2.4. Gerileme ss. 196-197) anlatıcı düz
kronolojiyi takip ederek anlatırken, birden Neskara’nın anısı biçiminde zamanda
geriye dönüş yapmış ve dinleyicileri Neskara’nın eski bir olayına götürmüştür. Aynı
olay’ı AK (17)’de farklı bir karakterin, Manas’ın bakış açısından ve birinci şahıs
ağzından anlatarak, yine Manas’ın 12 yaşlarındaki ilk kahramanlıklarının zamanına,
Mancu hanı Neskara ve Kıtay hanı Coloy ile ilgili anısına dönmüştür. Bu aynı olay
ile ilgili iki gerileme örneğini meydana getirirken, anlatıcı çeşitli dilsel
işaretleyicilerden de yararlanmıştır. Örneğin, Neskara’nın ağzından anlatırken,
aşağıda AK (239)’da koyu olarak işaretlediğimiz kısımlarda görüldüğü gibi, –GAnlı
rivayet birleşik zamanı çekimini kullanırken, Manas’ın bakış açısından sunulduğu
zaman AK (240)’ta görüldüğü gibi, –DIlı görülen geçmiş zaman çekimini tercih
etmiştir.
421
AK (239)
Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, Tozoktu kıyın salgansıñ, Cehennem ateşi yakmıştın, Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, Miñ töödö çayın algansıñ Bin deve malın almıştın (SK.KA,
27)
AK (240)
Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,...
(SK.KA, 37)
Bu iki gerileme örneği destanın asıl olay örgüsüne, Kökötöy hanın yoğ aşı ile
ilgili olaylara dâhil olmayıp, genel Manas destanının bütünlüğü içinde yer alan farklı
olaylar ile ilgili olduğundan AK (239) ve AK (240) Genette’in adlandırmasıyla dışsal
gerilemelerdir.
Sayakbay’ın dışsal gerilemeler için genelde rivayet birleşik zamanını tercih
ederken, içsel gerilemeli anlatılar için ise genelde belirli geçmiş zaman çekimini
kullanmıştır. Aşağıdaki AK (241)’de Manas’tan yardım istemek için gelen Aydar’ın
konuşmalarını aktarırken, belirli geçmiş zaman çekimini kullandığı görülmektedir.
Bu tür değişik zaman çekimlerinin kullanımı hem dışsal ve içsel gerilemeleri
birbirinden ayırt etmemize yardımcı olurken, bununla birlikte yakın geçmiş ile uzak
geçmişteki olayları ayırt etmek için de kullanılmış olduğu anlaşılmıştır.
AK (241)
Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kabılan Manas özüñ cok, Kaplan Manas sen yok, Koroson ottuk çaktırdık , Büyük ateş yaktırdık , Kapır menen musulman Kâfir ile Müslümandan Koyboy baarın çakırdık... Kimseyi bırakmadık hepsini çağırdık ... Kapır menen musulman, Kâfir ile Müslüman Kaynap toldu kıcıldap… Kaynayıp doldu kıpır kıpır …
422
Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Sarıp bolup çaçıldı… Ziyan olup saçıldı… Kökötöydün aram siydik Bokmurun
Kökötöy’ün piç kurusu Bokmurun
İşenip altın kübünö, Güvenip altın bohçasına, Cetip koydu al bala Kuruttu şimdi o çocuk Kalıñ curttun tübünö! Kalabalık halkın kökünü! (SK.KA 30-
31)
Sayakbay aynı olayı burada da bir kez daha farklı bakış açısından; herşeyi
bilen, herşeyi gören anlatıcının bakış açısından sunarak, o olayın önemini bir kez
pekiştirmiştir. Bu tür pekiştirmeler, aynı olayın farklı bakışlardan değişik biçimde
yorumlanması gibi anlatı teknikleri Sayakbay anlatısında, özellikle yinelemeli
anlatılarda sıkça karşılaştığımız anlatı tekniklerindendir.
AK (242)
Kabarçıdan kep uktu, [A] Haberçiden söz duydu, Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kara kıtay mancular Kara Hıtay, Mancular Talap ketti dep uktu, [B] Talan etti diye duydu, Kan Koşoydu baş kılıp, Han Koşo’u baş kılıp, Sabap ketti dep uktu. [C] Dövüp gittiler diye duydu. Kocozaada Koşoygo Beyzaade Koşoy’u Korduktu kıtay saldı dep, [D] Hakir gördü Hıtay diye, Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük Akılınan şaştı dep, [E] Aklından şaştı diye, Aş berüüçü Bokmurun Aş veren Bokmurun Elden çıga kaçtı dep. [F] Aradan çekilip kaçtı diye.
Bu anlatı kesitinde koyu olarak işaretlediğimiz fiiller içsel gerilemelere, italik
olarak belirlenen fiiller ise anlatı şimdisine işaret eden işaretleyicilerdir. Görüldüğü
gibi her ikisi de –DIlı belirli geçmiş zaman eki almaktadırlar. Çünkü her ikisi de
yakın geçmişi, yani belirli geçmişi anlatmaktadırlar. Sadece ilki alıntı kelime, diğeri
ise anlatıcı sözüdür. Ancak, bu alıntı cümleler hikâyede olduğu gibi tırnak (“”),
virgül, tire gibi özel işaretlerle ayırt edilmediğinden bu kesit tamamen anlatıcı sözü
biçiminde karşımıza çıkmıştır.
423
Sayakbay, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi gerilemelerde; AK (239)’da
–Gan rivayet birleşik zaman, AK (240), AK (241) ve AK (242)’de -DI belirli geçmiş
zaman çekiminden yararlandığı gibi öncelemeli kısımlarda da genelde –GAn belirsiz
genel geçmiş zaman çekimini tercih etmiştir.
AK (243)
Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun, Kılımga salgan tamaşa. Yüzyıla bırakmış büyük iz, Kalkka salgan kızıktı, Halka yaptı tuhaf iş, Aş berem dep celpinip Aş veririm diye çırpınıp, Aalamga salgan buzuktu.... Âleme yapmış bozgunu… (SK.KA, 19)
Ancak burada gerilemeli ve öncelemeli kesitleri dil bilgisel işaretleyicilerin
yardımıyla değil, bulundukları bağlamın ve o kesiti takip eden kesitlerin anlamından
anlayabiliriz. Yukarıdaki AK (243) kesiti de sayfa numarasından da belli olduğu gibi,
daha destanın başında, Kökötöy hanın aşı başlamadan önce söylenmiştir, bu tür
ifadelere anlatıcının genelde dinleyicilerinde/okurlarında merak uyandırmak için
başvuracaklarını veya sadece anlatıcının sabırsızlığından kaynaklanan erken anlatılar
olduklarını önceden de belirtmiştik. Bu tür zaman sapmaları Sayakbay Karalayev’in
anlatısında sıkça karşılaşılan anlatı teknikleridir.
ÇV.KA’da ise, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi, destanın ana konularını
oluşturan kısımlarda geleneksel anlatım üslûbu SK.KA’ya nazaran nispeten daha
üstündür. Ancak, bununla birlikte, ÇV.KA’da da karakterin anısı, düşüncesi, içsel ve
dışsal monoloğu tarzında gerileme ve önceleme örneklerine rastlamak mümkündür.
AK (244)
O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır, [A] Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,
Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren,
424
On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... [B] Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... [C] Borcumdan hemen kurtuluver...
(ÇV.KA, 13)
Tezin 3.1.3.4. Gerileme alt başlığı altında (14) numaralı anlatı kesitinde de
verdiğimiz yukarıdaki anlatı kesiti anlatı şimdisinde bulunan Kökötöy hanın
monoloğundan alınmıştır. Anlatıcı Kökötöy hanın anısı biçiminde, -GAn sıfat fiil
ekinin yardımıyla Manas’ın geçmişinden söz etmiştir. Bu anlatı kesitinde (AK
(244)’te) gerilemeli kısım [B] kısmıdır. Bu kısmın gerilemeli anlatı olduğunu hem
biçim bilgisel –GAn sıfat fiil eki, hem de on ekisinde, on üçündö gibi sözlüksel
işaretleyiciler belirginleştirmiştir.
ÇV.KA’da gerilemelerin olduğu gibi, öncelemeleri de anlatıcı farklı dil
bilgisel işaretleyicilerle meydana getirmiştir.
AK (245)
Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.
Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.
Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer...
(ÇV.KA, 44)
AK (245)’te koyu olarak işaretlediğimiz kısımlardan anlaşıldığı gibi, anlatıcı
öncelemeleri genelde gelecek (–At + yardımcı fiil) ve aşağıda AK (246)’da
425
görüldüğü gibi arsar keler çak ‘belirsiz gelecek zaman’ (- Ar+ şahıs eki)
çekimlerinden yararlanmıştır (Bunun için ayrıca bkz. 3.1.3.7. Önceleme)
AK (246)
Men mından arı bararmın Ben bundan sonra giderim, Çakı menen Caynaktın, Çakı ile Caynak’ın, Kulca menen Konoktun, Kulca ile Konok’un, Kele ortogo bararmın. Tam ortasına giderim. Kalıñ bir koldor bolormun... Kalabalık ordu toplarım... Oşondo Manas saga kılarmın ,— O zaman Manas sana gösteririm, Dep kalmaktar cürö beriptir... Diye Kalmaklar gitmişler...
(ÇV.KA, 74)
ÇA.AKT’da ise çok farklı zaman kullanımlarıyla karşılaşılmıştır. Destan
örneklerinde gördüğümüz gibi gerilemeli ve öncelemeli kısımlarda dil bilgisel zaman
işaretleyicileri karışık değil, nispeten daha belirgindir. Örneğin, gerilemelerde AK
(247)’de olduğu gibi, genelde –Ar + ele yardımcı fiili gibi geniş zamanın hikâyesi
çekimini kullanırken, (çok az karşılaştığımız) öncelemeleri de –A + elek ele aykın
keler çak ‘belirli gelecek zaman’ ve – BAs – Bİ + ele arsar keler çak’ın ‘belirsiz
gelecek zaman’ın olumsuz biçimiyle kurgulamıştır. Karşılaştırınız aşağıda AK (247)
ve AK (248):
AK (247)
Mında al enesin eerçip oynop keler ele. / Buraya o annesiyle birlikte gelirdi (ÇA. AKT, 386).
AK (248)
Bügüntön baştap al ata coluna tüşkönün bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele... Bugünden itibaren o baba yoluna düştüğünü henüz bilmiyordu, babadan geride kalan tek varlık olduğunu henüz anlamıyordu... (ÇA.AKT, 396).
Ele aldığımız eserlerde genel olarak değerlendirdiğimizde, iki farklı sıralama
söz konusu olduğunu görebiliriz: destanlar sözlü kültür ürünü ve buna bağlı olarak
426
destanlarda zaman daha kapalı, tek çizgili geliştiğinden olaylar hikâye ile
karşılaştırıldığında nispeten daha düz kronolojili sıralamaya uygun olarak anlatılmış
olduğunu söyleyebiliriz. Hikâyede ise zaman destanlara göre daha karmaşık biçimde
sıralanmıştır. Destanların her üçünde de destan zamanı destancının icra zamanı
ekseninde gayet başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. Ancak, araştırmamıza göre,
yukarıda söylediğimiz gibi, destanlarda olaylar her ne kadar oluş sırasına göre düz
kronolojili biçimde sunuyor olsa da, arada karakterlerin anıları, rüyaları veya
kehânette bulunması biçiminde de olsa zamanda ileriye giderek veya geriye dönerek
çeşitli zamansal kırılmalarla anlatılmıştır.
4.2. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde
Süre
Destan ve hikâye anlatılarının anlatı hızını karşılaştırdığımızda ise hikâye gibi yazılı
kültür ürünlerine nazaran, sözlü kültür eseri olan destanlarda süre çok daha değişik
biçimde kurgulanmış olduğu görülmüştür. Destandaki olağan üstü durumlar, olayın
olmadığı yerler, zamanda tasarruf yapılarak, anlatı zamanını hızlandıran
özetlemeleler ve anlatıda zamanı neredeyse sıfıra indiren eksiltilerle verilirken, şahıs,
nesne veya olay betimlemelerinde veyahut karakterler arası konuşmalarda ise zamanı
durduran duraklamalar ile anlatı zamanını yavaşlatan sahnelerin çok fazla kullanılmış
olduğu tespit edilmiştir. Bunlara bağlı olarak ele aldığımız eserleri nitelendirecek
olursak, SK.ET parçasında genellikle sahneleme tekniği üstün olurken, SK.KA’da
hem sahneleme tekniği, hem duraklama, hem de eksilti ve özetleme tekniklerinin çok
başarılı bir şekilde kullanılmış ve oldukça fazla rastlanan anlatı teknikleri olarak
karşımıza çıkmıştır. Buna göre ÇV.KA’da yine sahne tekniğinin üstün olduğu,
427
ÇA.AKT’da ise özet ile sahnenin neredeyse eşit düzeyde birbirini izleyerek kurulmuş
olduğu, ancak bu iki tekniğe nazaran eksilti ve duraklama tekniğine nispeten daha az
başvurulmuş olduğu tespit edilmiştir. Bu tür anlatı temposunu anlatıcılar hangi dilsel
işaretleyicileriyle sağlamıştır? Bu soruyu her parçadan sırasıyla örnekler vererek ve
örneklerin zamansal işaretleyicilerini karşılaştırarak cevaplandırmaya çalışalım:
SK.ET, SK.KA ve ÇV.KA parçalarının anlatı hızına sırayla baktığımızda,
SK.ET ve SK.KA her ne kadar aynı manasçının anlatıları olmalarına rağmen,
ikisinde iki farklı üslûp kullanılmış olduğu anlaşılmıştır. Bu farklıklar sıralama
tekniğinde olduğu gibi anlatı temposunu ayarlama tekniklerinde de ortaya çıkmıştır.
Örneğin, SK.KA’da karakterleri anlatıcı kendi sesinden betimleyerek bu şekilde
öyküde duraklama yaratarak anlatıda zamanın sonsuz hıza ulaşmasını sağlarken,
SK.ET’da ise genelde karakterler yine başka bir karakterin ağzından betimlenmiş,
böylece öykü zamanı ile anlatı zamanı tıpkı sahne olasılığında olduğu gibi
eşitleştirilmi ştir. Ancak, bununla birlikte SK.ET’da da anlatıcı sesinden anlatılmış ve
tam anlamıyla betimleyici duraklama sayılabilecek betimlemeler de yok değildir.
ÇV.KA’da ise betimlemenin her iki türü de sıkça görülmüştür.
AK (249)
Ceti cılı cöö basıp, Yedi yıl yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman138 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy. Cöögö balban, atka cok, Ayakta pehlivan, atta değil. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi Kâfir yoktur. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, Kandalçının kabınday. Kandalçının139 kını gibi. Birindegen murutu Bir bir sayılan bıyığı Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi.
138 Batman: ağırlık ölçüsü. 139 Kandalçı: bir nevi kılıç.
428
Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece...(SK.ET, 13)
AK (249)’da anlatıcı Coloy’u betimlemektedir. Betimleme genellikle –Gan
sıfat fiil ekiyle sağlandığı gibi, kandalçının kabınday ‘kandalçının kını gibi’,
aybaltanın sabınday ‘Savaş baltasının sapı gibi’ vb. benzetme kuruluşlarıyla da
betimlemeler oluşturulmuştur. Betimlemeler genellikle zamanın durmasına neden
olurlar. AK (249) da yukarıda belirttiğimiz gibi, tam anlamıyla betimleyici
duraklama örneğidir. SK.ET’da daha sonra olay Manas ile 12 hanının arasında geçen
diyalogdan oluştuğuna bağlı olarak betimlemeler genelde öznel bakış açısından ve
birinci şahıs ağzından, yani Manas’ın bakışından ve ağzından anlatıldığı için bu tür
betimlemelerde zaman durmamış, bu betimlemelerin süresi Manas’ın konuşmasının
süresi ile örtüşmüştür.
AK (250)
Urumkan uulu Kökbörü, Urumkan oğlu Kökbörü, Ayabagan er eken. Oldukça güçlü bir er imiş. Keñ kökürök, cayık töş, Geniş omuzlu, üçgen vücutlu, Arı balban, arı şer, Hem pehlivan, hem cesur, Sakalı suydañ birindep, Sakalı ipek gibi ve azıcık, Kösöölügü bar eken, Köselik yönü de var imiş, Salışıp coogo bolgon maş, Kapışıp düşmanla alışkın, Kösömdügü bar eken... Üstatlık yönü de var imiş... (SK.KA, 26)
SK.KA’da betimlemelerin her iki türü de sıkça kullanılmıştır. AK (250)
anlatıcı ağzından, nesnel bakış açısından sunulan bir betimleme örneğidir. Örnekte
görüldüğü gibi, betimlemelerde genelde keñ, cayık, suydañ gibi sıfatlardan
yararlandığı gibi, altı çizilerek işaret edilen sözcüklerde görüldüğü gibi – LIk yapım
ekinin yardımıyla meydana gelen sıfatlardan da yararlanmıştır.
AK (251)
Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır,
429
Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas. Yeni yetişmiş er Manas. Üñkür cerde üy çapkan, Mağara yerinde yontup ev yapan, Cılga cerden cılkı algan. [A] Meralı yerden yılkı alan. Kabagı biyik öñü saz140, Kaşı çatık, yüzü yakışıklı Eñgeçer boyluu er Manas. Boyu uzun, sırtı çıkık Er Manas, Kanı bir kara, beti kök, Kanı ise kara, yüzü gök, Booru çaar, sırtı kök, Bağrı benekli, sırtı gök, Mına baatır surasañ, İşte bahadır sorarsan, Kökcal döböt er ele, [B] Bozkurt kadar er idi (ÇV.KA, 13).
Yukarıdaki parçada bağlı bulunduğu bağlamdan uzaklaştırılarak ele
alındığında zaman neredeyse durmuştur. Ancak, ÇV.KA metnine baktığımızda
bunun bir karakter konuşması, Kökötöy’ün monoloğu olduğunu görmekteyiz. Buna
bağlı olarak bunun betimleyici duraklama değil, bir sahne olduğu anlaşılır.
ÇV.KA’nın anlatıcısı AK (251)’de görüldüğü gibi, betimlemelerde genelde altı
çizilerek işaretlenen [B] kısmında olduğu gibi sıfarlardan yararlandığı gibi, – GAn
sıfat fiili çekimine de sıkça başvurmuştur.
ÇA.AKT’da da betimlemeler hem sözlüksel işaretleyicilerin hem de biçim
bilgisel işaretleyicilerin yardımıyla oluşturulmuştur.
AK (252)
Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, keskin bakan gözleri kirlenmi ş, kapkara olan yüzünde tıpkı bir alev gibi parlar (ÇA.AKT, 389).
ÇA.AKT’dan alınmış yukarıdaki anlatı kesitinde anlatıcı askeri betimlerken
koyu olarak işaretlediğimiz niteleme sıfatlarına başvurduğu gibi, - LUU, -GAn gibi
140 Derleyicinin dip notu: saz durus, mıktı, sınduu, caraşıktuu
430
yapım eklerinin yardımıyla meydana gelen sözcük öbeklerinden ve calt-calt gibi
yansılamalı sözlerden de sıkça yararlanmıştır.
Ele aldığımız SK.ET, SK.KA, ÇV.KA ve ÇA.AKT parçalarında yukarıdaki
anlatı kesitlerinde örneğini gördüğümüz gibi kişi betimlemelerinin yanı sıra yer
betimlemelerine de her birinde farklı oranlarda rastlamak mümkündür.
AK (253)
Kak maydandın tübündö, Tam meydanın dibinde, Kan Manastın zor ordo Han Manas’ın büyük sarayı Kalk ortogo tigilgen, Halk ortaya toplanmış, Bir cagına ordonun Bir tarafına sarayın Manas baştık kırk çoro Manas başkanlık eden kırk yiğit Oyun baştap catkanday, [A] Eğlence başlıyormuş gibi, Bir burçuna ordonun Bir tarafına sarayın Akkula menen kırk tulpar Akkula ile kırk yürük at Baylap koyso batkıday... [B] Bağlayıp koyarsa sığacak gibi…
(SK.ET, 47)
AK (253)’te Manas’ın ordosu/sarayı betimlenmektedir. Betimleme anlatıcı
ağzından sunulmuştur. Anlatıcı Manas’ın sarayının büyüklüğünü zor niteleme
sıfatıyla verdiği gibi, [A] ve [B] kısımlarında görüldüğü gibi benzetme yoluyla ve –
DAy yapım ekinin yardımıyla vererek, öyküde var olmayan bir sürenin anlatıda belli
bir süre almasını sağlamıştır.
SK.ET ve ÇA.AKT anlatılarında yer betimlemelerine nispeten daha az yer
verilirken, SK.KA’da Sayakbay’ın diğer betimleme türlerinin olduğu gibi, yer
betimlemelerine de bolca yer ayırmış olduğunu görebiliriz. Koşoy, Aydar’ı ulağa
gönderirken, davet edilecekleri sırayla yerleştikleri yerlerine kadar betimlemiştir.
AK (254)
Ataktuu ceriñ Sarı-Arka, Çok meşhur yerin Sarı-Arka, Munun cayın aytayın: Bunun özelliğini söyleyim: Tomuktay bolgon toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, Tokum batar koosu cok.... Teğelti sığacak vadisi yok...
431
Sarı-Arka suusuz çöl eken.... Sarı-Arka susuz çöl imiş... Suusamırga barışsak, Suusamır’a gidersek, Öyüz-büyüz ceri tar, Kıyı-cihet yeri dar, Nayzanın başı çabışar, Mızrakın ucu kapışır, Adamdın başı kagışar, İnsanın başı sıkışır, Kalayık batpay turuşar, Halk sığamaz oraya, Kabarıp caman uruşar. Kabarıp fena kapışır. Öndürü çalkak, kerüü cok, Deresi dik değil, otlak yok, Ölçölüü cer Suusamır, ... Ölçülü yerdir Suusamır,... (SK.KA, 10)
AK (254)’te Suusamır yaylası betimlenmiştir. Ancak bu betimlemeler
Koşoy’un ağzından sunulduğundan, yukarıda da belirttiğimiz gibi, duraklama
yaşanmamıştır.
ÇV.KA anlatısında ayrı dizeler şeklinde verilmiş yer betimlemelerine
rastlanmamıştır. ÇA.AKT’da da anlatı ritmini etkileyen diğer unsurlara nazaran
betimleyici duraklama, ayrıca yer betimlemelerine daha az rastlanmıştır.
AK (255)
Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her sene burada yapılırdı. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor (ÇA.AKT, 386).
AK (256)
Andan arı tik ketken bet eken. Tereñ saydın kaptalı asmandın carımın kalkalagansıp cattı. Ondan sonrası dik ve yüksekti. Derin dere kenarı gök yüzünün yarısını kapatıyordu neredeyse (ÇA.AKT, 388).
AK (255)’te filmin olduğu ağıl, AK (256)’da ise savaş sahnesinin yer aldığı
dağ yamacı betimlenmiştir. İlkinde betimleme eylemle bütünleşerek sunulduğundan
zamanda bir duraklama yaşanmazken, ikincisinde öyküde zaman neredeyse
durmuştur. ÇA.AKT’da bunların dışında tabiat betimlemesi de bulunmaktadır.
432
AK (257)
Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı ölçömsüz çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kööşülüp catıptır. Ay epeyce yükselmişti. Tepede de, yanlarda da yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz uzaklarda. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp – sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık bir göl gibi gamsız dinleniyordu (ÇA.AKT, 395).
Aytmatov’un eserlerinde tabiat betimlemesinin özel bir yeri vardır, yazar
neredeyse tüm eserlerinde tabiat manzarasını betimlemeden geçememiştir.
Anlatı ritmini etkileyen tekniklerden biri de sahne tekniğidir. Sahne
tekniğinden de ele aldığımız eserlerde değişik biçimde yararlanılmıştır. SK.ET ve
ÇV.KA anlatıları genel olarak karakterlerin konuşmalarından oluşan bir anlatı
parçası, dolayısıyla sahne ve özet değişiminden oluşan anlatı olarak karşımıza
çıkarken, SK.KA ve ÇA.AKT ise daha çok tekilci ve toplu anlatıların birbirini
izlemesiyle meydana gelen anlatı parçaları sıfatında nitelendirilebilmektedir.
Sahne tekniğinde dört parçada da dolaysız söylem kipinin yaygın biçimde
kullanılmış olduğu görülmüştür:
AK (258)
Anda Ürbü munu aytat: O zaman Ürbü şunu söyler: “Kokuy, Kankor, ne deysiñ? “Aman, hunhar, ne dersin? Nalat kankor ne deysiñ? Lanet hunhar ne dersin? Cardı cürüp bayıdım, Fakir idim zengin oldum, Calgız cürüp köböydüm, Yalnız idim çoğaldım, Kulaalı bagıp kuş kıldım, Kulalı besleyip kuş yaptım, Kurama cıyıp curt kıldım,... Karma boylardan bir mi llet
yaptım141,... (SK.ET, 57)
AK (259)
Barıp çaap algıday Gidip bozguna uğratacak Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u
141 Karma boyları bir araya getirdim, bir millet yaptım.
433
Sarı adır -ak too emes, Sarı kır, beyaz dağ değil, Salmaktaşar coo emes. Güç ölçüşecek düşman değil. Cetimdi çapkan bolobu? Yetime saldırmak doğru mu? Cetkileñ işi oñobu? Aklı başında kimsenin işi midir?
...(SK.KA, 7).
AK (260)
— Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver142;
yiğidim... (ÇV.KA, 11).
AK (261)
Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... Annesi evlenseydi biriyle, dul mu otursun, daha gençtir. - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne çekinir böyle durumlarda. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... (ÇA.AKT, 391).
Yukarıdaki SK.ET’dan alınmış AK (258), SK.KA’dan alınmış AK (259),
ÇV.KA’dan alınmış AK (260) ve ÇA.AKT’dan alınmış AK (261)’e baktığımızda
sahnenin dolaysız söylem kipiyle hiçbir müdahalesiz saf bir diyalog biçiminde
sunulmuş olduğu görülmektedir. Dört eserde bu tür dolaysız söylem biçiminde
doğrudan dinleyiciye/okura aktarılmakla ve bu şekilde dinleyici/okur ile öykü
142 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur.
434
arasındaki mesafe kısaltılmış olmakla birlikte, anlatıcının araya girmesiyle de
verilerek, dinleyici/okur ile karakterler, dolayısıyla öykü arasında belirli bir mesafe
oluşturulmuştur. Bu şekilde doğrudan anlatım tekniğini kullanarak, anlatıcı
dinleyiciye/okura konuşanın kendisi olmadığı etkisini yaratırken ve bu şekilde
dinleyicide/okurda olaya doğrudan tanık oluyormuş izlenimi sağlarken, aşağıdaki
AK (262)’de görüldüğü gibi, anlatıcı karakterler arası konuşmaların arasına sık sık
girerek, dinleyici/okur ile karakter arasındaki mesafeyi uzaklaştırmıştır.
AK (262)
- Apa, menin atam uşubu? – dedi bala. Ceengül tüşünö berbey: - Tınç otur. Alaksıtpa, - dep koydu. - Menin atam debediñbi özüñ. - İyi oşol. Cön oturçu degi. Kişiler uruşat. / - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk. Ceengül pek anlamayarak: - Rahat dur yerinde. Konuşma, - dedi. - Benim babam olduğunu kendin söylemedin mi. - Evet, o. Rahat dur şimdi. İnsanlar kızar (ÇA.AKT, 389).
Bu tür diyalog veya monologlara ele aldığımız dört parçada da sıkça
rastlamak mümkündür. ÇV.KA parçasında Kökötöy hanın monoloğundan alınmış
aşağıdaki (263) sayısıyla işaretlediğimiz anlatı kesiti hem SK.ET’daki (AK
(258)’deki) Er Ürbü’nün konuşmasına çok benzemekle, hem de anlamı itibariyle
Orhon yazıtlarındaki hitabı çağrıştırmış olmasıyla çok ilginçtir. Bunların her üçünde
de “parçalanmış milleti toplayıp, halk yaptım” ifadesi yer almıştır.
AK (263)
Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım
bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,
435
bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin barısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır
(ÇV.KA, 12)
Anlatı temposunu hızlandıran tekniklerden biri özettir. Yukarıdaki
örneklerden de anlaşıldığı gibi, duraklamadan eksiltiye doğru anlatı hızı kademeli
olarak artmaktadır. Ele aldığımız üç destan parçası da özetleme tekniğiyle
başlanmıştır. Her üçünde de Kökötöy handan tanıtıcı bilgiler verilerek anlatının asıl
kısmına geçilmiştir. Bunlardan farklı olarak, Çıngız Aytmatov’un AKT hikâyesi
zamanda önceleme ile başladığı görülmüştür (ÇA.AKT, 386: P. 1 ve P. 2). Önceleme
olarak nitelendirdiğimiz (P. 1) ve (P. 2)’yi takip eden (P. 3)’te özetleme tekniğinden
yararlanarak, anlatıcı çocuğun geçmiş hayatına dönüş yapmıştır (P. 3 ve P. 4). Bu
gerilemeli özet kısmını (gerileme bölümünde belirttiğimiz gibi) genel olarak dil
bilgisel – Ar + ele biçimiyle vermiştir.
Bu bakımdan SK.ET’da özet -GAndA birleşik zarf fiil ekiyle verilmişken,
SK.KA ve ÇV.KA’da birbirine benzer üslûp kullanılmış, hem isim + eken çekimi,
hem de – IptIrlı belirsiz geçmiş zaman kipi kullanılmıştır:
AK (264)
Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında.
(SK. ET, 12)
436
AK (265)
Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymi ş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş. Kökötöy attuu boluptur , Kökötöy adında biri olmuş, Çar taraptın baarına Bütün her tarafa Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü Köldöy caynap toluptur ... Göl gibi taşıp dolmuş... Baylıkka salıp Kökötöy Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır , Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır . Evlat sahibi olamamış. (SK.KA,
5)
AK (266)
Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin kaşıymış Tün tüşkön kalıng köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur . Artık, bu dünyadan geçecek olmuş
(ÇV.KA, 10).
Ancak ÇV.KA anlatısından alınmış AK (266)’nın son dizesindeki boluptur ile biten
kısım özet değil, özeti, yani geçmişi anlatı şimdisine bağlayan kısımdır. Böylece, 3
destan parçasında da birbirine benzer üslûp kullanılmışken, yazılı kültür ürünü olan
ÇA.AKT’da ise özetlemeler genellikle aşağıdaki AK (267)’de olduğu gibi – Ar + ele
ve – A/y + turgan yardımcı fiilli geniş zamanın hikâyesi; - A/ - y / - Ip + yardımcı fiil
+ - çU biçimli sürekli geçmiş zaman kipi ile verilmiştir.
AK (267)
Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceeñgül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı... baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso
437
da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Buraya o annesiyle birlikte gelirdi . Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı . Bunun için o yıllık iznini alıp, üstüne üstün toprak sürme, döl zamanında sabahtan akşama kadar ... her taraftan yağan acele haberleri ... birbirine bağlayıp, izinsiz çalıştığı günleri, gecelerini izin günlerine ekleyip, koyun kırkımı başlar başlamaz sonuna kadar bir gününü bile kaçırmadan gelip çalışırdı ... Kışa hazırlığı Ceengül gerçi buradan görürdü. Bir evde sadece iki kişi olsa da, odun-su, üst-baş gibi ev ihtiyaçlarının ardı arkası kesilmez... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü . (ÇA.AKT, 386).
Anlatı temposunu etkileyen unsurlardan bir diğeri eksilti tekniğinden ele
aldığımız eserlerin anlatıcıları farklı derecede yararlanmışlardır. Örneğin, SK.ET’da
anlatıcı eksilti tekniğine ihtiyaç duymazken, SK.KA’da eksilti tekniğinden de belirli
bir oranda yararlanmış olduğu görülmüştür. Örneğin, AK (268)’de aştaki
eğlencelerden biri olan töö çeçüü yarışı sadece 3 satırla anılıp geçilmiştir.
AK (268)
Töönü çeçip alganı, Deveyi çözüp almak için, Törö eken katın Oroñgu Efendi imiş hatun Oroñgu Bayıp catıp kalganı. [A] Zengin olıp kalmak için.
Ancak, bunun anlatıcıdan değil, derleyiciden kaynaklanan bir durum
olduğunu daha önce 3.2.2.5. Eksilti (s. 312) bölümünde belirtmiştik.
ÇV.KA anlatıcısı, bu konuda eksilti tekniğine en sık başvuran bir anlatıcı
olarak karşımıza çıkmıştır. Örneğin, Kökötöy’ün oğlu Bokmurun’un altı yaşa gelişi,
7-8 yaşlarında han seçilmesi gibi pek çok konular eksiltiye uğratılarak verilmiştir.
AK (269)
Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim sermişler, Kökötöydun orduna Kökötöy’ün yerine Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun’u Kömkörö kalıñ köp nogoy Kalabalık çok Noğay’a Han kötorüp aldı deyt... Han olarak seçmişler... (ÇV.KA,
19).
438
ÇA.AKT’da da anlatıcı eksilti tekniğine çok az, yani sadece hikâyenin başlangıcında
başvurmuştur.
AK (270)
Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Kamışla örtülen tepesinin sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ daha yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (CA..AKT. s.386).
AK (270)’te koyu olarak işaretlediğimiz kiyin belirsiz sözcüksel zaman
işaretleyicisinin anlamından anlaşıldığı gibi, bu bir örtük eksilti türüdür. Zira, o
ağılın tepesinin ne kadar kiyin (sonra) kiremitle değiştirildi ği belirsizdir. Bu zaman
zarfında neler yaşandığından da hiçbir şekilde bahsedilmemiştir.
4.3. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde
Sıklık
Anlatıda zamansal ilişkilerden sıra ve süre konusunda, ele aldığımız eserlerde bazı
benzerliklerin yanı sıra farklılıkların da bulunduğu gibi, sıklık ilişkisi de SK.ET,
SK.KA, ÇV.KA parçaları ve ÇA.AKT hikâyesinde farklı biçimlerde ele alınmıştır.
Destan parçalarından SK.ET ve ÇV.KA genellikle tekilci anlatılardan meydana gelen
anlatı biçimleri olarak karşımıza çıkarken, SK.KA destan parçası ve ÇA.AKT
hikâyesi sıklık ilişkilerinden her üçünü de; tekilci, yineleyici ve toplu anlatıları belirli
bir oranda içinde bulunduran, karmaşık yapılı anlatı biçimlerini oluşturmaktadırlar.
İlk başta üç destan parçasının tekilci sahnelerini karşılaştıracak olursak, her
üçünde de az çok Kökötöy handan tanıtıcı bilgiler veren tekilci anlatıların olduğunu
görebiliriz. Ancak bu bilgiler SK.ET’da Kökötöy’ün geçmişi ile ilgili değil, sadece
439
aşıyla ilgili olarak, zaman dilimleri bakımından anlatı şimdisini ifade etmek amacıyla
kullanılmıştır.
SK.KA’da ise Kökötöy han ile ilgili ayrıntılı olarak tanıtıcı bilgiler uzun uzun
anlatılırken, ÇV.KA’da anlatıcı Kökötöy hanın tanıtımına sadece 7 satır ayırmıştır
(Bkz. 5.3. ÇV.KA, 10; (1-7) s.514). Bununla birlikte, ÇV.KA’da bulunan Kökötöy
hanın vasiyetinin anlatıldığı tekilci anlatı Sayakbay’ın anlattığı iki destanda da yer
almamıştır.
Tekilci anlatının bir türü olan ve Genette’in (An/Ön) formülü ile belirlediği
öyküde N kez olanın anlatıda da N kez ifade edildiği sıklık ilişkisi karşılaştırmalı
çözümleme için ilginç bir malzeme sunmaktadır. Ele aldığımız SK.ET, SK.KA,
ÇV.KA ve ÇA.AKT parçalarının hepsinde de bu tür sıklık ili şkisine sıkça rastlamak
mümkündür. Bu konuda destan parçaları birbirleriyle çok benzerlik taşımaktadırlar.
Her üç destan parçasında da bu tür anlatı tekniği genelde ya nefes alma zamanına
bağlı olarak bir olaydan başka bir olaya, bir durumdan başka bir duruma geçişi
sağlamak amacıyla ya da karakterler arasındaki konuşmaları birbiriyle bağlamak
için başvurulan bir teknik sıfatında karşımıza çıkmıştır.
Örneğin, tezin 3.3.1.1. Tekilci anlatı bölümünde SK.ET parçasından
alıntıladığımız AK (138), AK (139) ve AK (140)’ta (s. 357) Manas’ın Coloy ile
pehlivan güreşine çıkması için 12 hana gidip sorması 5 kez benzer ifadelerle
tekrarlanmıştır. Her birinde bir başka hana gidip sormuş olduğuna göre öyküde de
muhtemelen yine aynı sayıda, yani N kez olmuştur. Burada N kez olanın N kez
olduğu sıklık ilişkisi karakterler arası konuşmaları bağlayıcı doku görevini
üstlenmiştir.
440
Bir de nefes alma zamanına bağlı ortaya çıkan N kez olanı N kez olduğu
sıklık ilişkisi daha vardır ki, bu tür sıklıklar SK.ET ve ÇA.AKT’ya nazaran SK.KA
ve ÇV.KA’da oldukça fazla kullanılmıştır. SK.KA’da Bokmurun’un Aydar’ı ulağa
gönderirken, gidilecek ve davet edilecekleri sıraladığı sahnede kullandığı aşağıdaki
ifadeler destanda en sık kullanılan tekilci anlatılardır.
AK (271)
Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, Bul kızıktı körsün de, Bu eğlenceyi görsün de,
Bu kesit hiçbir değişikli ğe uğramadan SK.KA’nın 13. sayfasından 18.
sayfasına kadar tam on yedi kez tekrarlanmıştır. En sık kullanılan ifadelerden biri de
davet edilen misafirlerin gelmeye başladığını tasvir eden aşağıdaki anlatı kesitidir:
AK (272)
Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, Cer carılgan çuu kelet. Yeryüzünü yaran gürültü gelir...
(SK.KA, 20; 21)
Buna benzer bir durumu ÇV.KA’dan da görebiliriz. Bokmurun’un Aydar’ı
ulağa gönderirken misafirleri korkutarak çağırmasını söylediği kesitler SK.KA ve
ÇV.KA parçalarında benzer ifadelerle anlatılmıştır:
AK (273)
Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA, 24)
ÇV.KA’da yine Bokmurun’un Aydar’ı ulağa gönderirken kullandığı
aşağıdaki ifade de en sık karşılaşan N kez olanın en kez anlatıldığı sıklık
ili şkilerindendir.
441
AK (274)
Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen,... (ÇV.KA, 24, 24,
25,25, 26, 26, 27, 27, 28, 29).
Bu ifade aslında birçok destanda görülebilecek basmakalıp ifadelerdendir.
Genel olarak zamanı hızlandırmak amacıyla kullanılır. Ancak, bu ifadeler SK.ET ve
SK.KA parçalarında rastlanmamıştır. Onun yerine ona benzer, ama aynı görevi
üstlenen aşağıdaki anlatı kesiti kullanılmıştır:
Ak (275)
Andan arı col cürsöñ, Ondan öte yol yürüsen, At ayabay mol cürsöñ, Ata acımayıp bol yürüsen,... (SK.KA,
15).
N kez olanın N kez ifade edildiği sıklık türüyle ilgili olan SK.KA’da anlatılan
ve oldukça geniş bir yer ayrılan Kökötöy’ün aşına davetlilerin gelmeye başladığı
sahne benzer ifadelerle uzun uzun anlatılırken, ÇV.KA’da bu sahne hiç
anlatılmamıştır. Sadece Manas’ın kırk yiğidiyle birlikte geldiği sahne, aşağıdaki AK
(42)’de görüldüğü gibi, ilginç bir dille, daha gerçekçi bir tarzda anlatılmıştır.
AK (276)
Ün salat tigil ele Manas, Seslenirmiş öteki Manas, Şaldır-küldür etişip. Paldır-küldür ettirip. Baldır-baldır babıraşıp Bas-bas bağırışıp Kelatır eken er Manas. Geliyormuş er Manas. Kırk kara-boz minip, Kırk kara-kır at binip, Kırk kara-kök kiygen, Kırk koyu mavi giyinen, Kırk koyongo okşoşup Kırk tavşan gibi benzeşip, Cooduragan kırk çoro, Parıldayan kırk yiğit, Aç bürküttöy çañkıldap Aç kartal gibi seslenip, Kele catkan eken deyt... Geliyorlarmış derler... (ÇV.KA, 39)
Ancak, bu sahne N kez olanın N kez olduğu biçimde değil, 1 kez olanın 1 kez
olduğu tekilci anlatı tekniğinde sunulmuştur.
442
Bunların yanında ÇA.AKT hikâyesini de tekilci anlatı üzerine kurulmuş bir
hikâye olarak nitelendirebiliriz. ÇA.AKT’da da çok sayıda bulunan tekilci anlatıların
yanı sıra N kez olanın N kez ifade edildiği sıklık türüne örnek olarak aşağıdaki AK
(277)’ü göstermek mümkündür.
AK (277)
Kinoapparat lentanı bir kalıbında imerip, soguş öz aldınça küçöy berdi. Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş devam ediyordu... (ÇA.AKT, 387)
AK (277) kesiti biraz değişik bir ifadeyle hikâyede tam üç yerde karşımıza çıkmıştır.
Bunların yinelemeli anlatı değil, N kez olanın N kez olduğu anlatı türleri olduğu bu
ifadelerin bağlı bağlamlardan anlaşılmıştır. Bu bakımdan bu ifadeler farklı zaman
dilimlerine, farklı mekânlara işaret eden anlatıları birbirine bağlama görevini
üstlenmişlerdir.
Sıklık ilişkisinin diğer türü olan yinelemeli anlatı tekniğine de her dört eserin
anlatıcıları da sıkça başvurmuşlardır. Ele aldığımız destan parçalarının ana konusu
aynı olduğundan her üç parçada da Kökötöy’ün servetinin çokluğuna işaret eden
kesitler sıkça tekrarlanarak anlatılmıştır. Bunun dışında Kökötöydün aşı (eken)
sözcük öbeği de her üç destan parçasında da karşımıza çıkan yinelemeli anlatı
ketislerindendir. Ancak, yine de kullanım sıklığı destana göre değişmektedir.
Örneğin, SK.ET’da sadece 2 kez karşılaşmışken, yine aynı manasçının farklı anlatısı
olan Kökötöydün Aşı parçasında oldukça sık karçımıza çıkmıştır. ÇV.KA’da ise yine
SK.KA’ya göre daha az ve SK.KA’dan farklı olarak Kökötöy hanın kendi ifadesi
biçiminde birkaç yerde kullanılmış olduğu görülmüştür.
Bunların yanısıra nefes alma zamanına işaret eden aşağıdaki AK (278)
kesitine de SK.KA’nın birçok yerinde karşılaşılmıştır.
443
AK (278)
Munu (veya anı) mınday taştaylı, Bunu (veya onu) böyle bırakalım, Nar (veya ber) cagınan baştaylı... Öteki (veya beriki) tarafından
başlayalım... (SK.KA, 21; 23; 46; 56; 64; 66; 69).
ÇA.AKT’da ise çocuğun “babalı olduğu” sahne aşağıdaki AK (279)’da birkaç
yerde tekrarlanarak anlatılmıştır. Bu yazarın özel niyetinden kaynaklanan bir
durumdur. Bununla yazar çocuğun “babalı çocukluğun” özlemini, psikolojik
durumunu, çocuğun içinde çarpışan babasının kahramanlıklarıyla övünme, sevinme
duyguları ile hasret ve hüzün duygularını okurlara en etkili biçimde anlatmayı
başarmıştır.
AK (279)
Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. İşte o andan itibaren deminki topçu Avalbek’in babası oldu. (ÇA.AKT, 389); Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ", - degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu. İşte şimdi o da babalı oldu. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası oldu. (ÇA.AKT, 391)
Ele aldığımız dört eserin incelenmasi sonucunda, SK.ET ve ÇV.KA
parçalarının yukarıda belirttiğimiz gibi genellikle tekilci ve yinelemeli anlatılardan
oluştuğu tespit edilmiştir. Buna bağlı olarak bu iki destan parçasında toplu anlatı
anlatı örnekleri bulunmamıştır.
Bunların tam tersine SK.KA parçası ve ayrıca ÇA.AKT hikâyesinde toplu
anlatılara sıkça karşılaşmak mümkündür.
AK (280)
Aalamdın baarın kıdırtıp Dünya âlemi gezdirip, Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyayı keşfetmeye çıkarmış, Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmı ş... Kalayık curttu kıdırıp Millet millet gezerek Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış,
444
Meyli kızı cakpasın, İster kızı beğenmesin, Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını Atasına berçü eken... Babasına verirmi ş... (SK.KA, 6)
AK (281)
Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. / Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı (ÇA.AKT, 386).
AK (280)’de SK.KA anlatıcısı Bokmurun’un öyküde birçok kez yaptığı kız
arayışıyla ilgili sahmeyi toplu olarak bir kez anlatmakla yetinmiştir. Toplu anlatıları
genel olarak -çU sürekli geçmiş eki + eken yardımcı fiilinin yardımıyla
kurgulamıştır. ÇA.AKT hikâyesi de AK (281)’de olduğu gibi, buna benzer bir
biçimde süreklilik bildiren –OoçU ekinin yardımıyla toplu anlatıyı meydana
getirmiştir.
Ayrıca, SK.KA parçası ve ÇA.AKT hikâyesinde çok sayıda dışsal toplu
anlatıların bulunduğu gibi içsel toplu anlatılar da yer almıştır. Aşağıdaki AK (282) ve
AK (283) dışsal toplu anlatı örnekleridir.
AK (282)
Kanıkey ceñeñ karkıbar. Kanıkey yengen azizim. Kızmatın karap otursa Hizmetine bakılırsa Kılımga tatır barkı bar. Asra bedel degeri var. İçin bulum içtegen, İçini kıymetli kumaşla astarlamış, Tışın burçtap tıştagan, Dışını köşeli olarak kaplamış. Arkagın asıl temir madatkan, İpliğini saf demirden sokturmuş, Nayzalaşsa etke ötpöy, Mızraklaşsa ete geçmez, Alışkan candı cadatkan, Çarpışan kimseyi yoran, Kup keltirip al tondu Kıvamına getirip o kürkü Kırkına bolcop casatkan. [A] Kırkına hesap ederek yaptırmış. Bet alışkan coo bolso Karşılaşan düşman olsa Bek muştasa keter dep, Pek çarpışa bilir diye, Beyacal ölüm ceter dep, Ecelsiz ölüm gelir diye, Beylebey koysom beker dep, Dikkat etmezsem boşuna diye, Kırkına kılgan kırk çopkut, Kırkına yapılan kırk zırh gömleği, Kımbattıgın bilgizdi, Kiymetli değerini bildidi, Kazınadan kırk çopkut Hazineden kırk zırh gömleği Kırk çorogo kiygizdi... [B] Kırk yiğide giydirdi... (SK.KA, 32)
445
AK (282)’de Er Sayış sahnesinde Manas’ın karşı taraftan Koñurbay’ın
çıktığını görüp, “binecek atım bile yok, giyecek savaş kıyafetim de” diye üzülürken,
Manas’ın bu gününü önceden hisseden eşi Kanıkey’in onun için özel olarak
hazırladığı Ak olpok’u getirdiği sahnede anlatıcı birden Ak olpok’un yapılış
tarihçesine geri döner. AK (282)’nin [A] kısmında koyu olarak işaretlediğimiz fiiller
hep – GAn belirsiz geçmiş zaman eki ile yapılmıştır. Ancak, Alışkan candı cadatkan/
Çarpışan kimseyi yoran satırının fiili Kırgız Türkçesinde yine –GAn belirsiz geçmiş
zaman eki alırken, Türkiye Türkçesine anlam bütünlüğünü sağlamak amacıyla sıfat
fiil biçiminde tercüme edilmiştir. (Aslında bu kısım çarpışan canı yorarmış olarak da
çevrilebilirdi).
Bu olay destan parçasının birincil olay örgüsünün çizgisine dâhil olmayan bir
olayı anlattığından, bu örnek aynı zamanda dışsal gerileme örneğidir de. Buradan
anlatı zamanları konusunun bütünlüğü ortaya çıkmaktadır. Aynı anlatı kesiti sıra
bakımından gerileme iken, süre bakımından genelde özet biçiminde veya sahneleme
tekniği olarak, sıklık bakımından da genelde toplu anlatı tekniği olarak karşımıza
çıkabilmektedir. Buna göre genelleme biçiminde de olsa birbiriyle ilişkilendirecek
olursak, yukarıdaki AK (282) sıra bakımından dışsal gerileme, süre bakımından
özetleme ve sıklık bakımından da dışsal toplu anlatı örneğidir. Destanlardan farklı
olarak hikâyede toplu anlatılar, ayrıca dışsal toplu anlatılar genelde geniş zaman
çekimi ile yapılmış olduğu görülmektedir.
AK (283)
Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana
446
çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim?... Bunlar kışın – yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanımazlar....her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çobana yakalanırsa yakalansın, sormadan geçmez. O, mutlaka onu durdurup, sormaya başlar: - Aferin, yiğit, adın ne?... (ÇA.AKT, 390).
AK (283) bir dışsal gerileme örneğidir. Anlatı kesitinde koyu olarak
işaretlediğimiz fiillerin ekleri aslında kesin gelecek zaman ekleridir. Ancak, cümle
içinde kullanılan ve italik olarak işaretlediğimiz eç bir ‘hiçbir zaman’, kaçan
bolbosun ‘her zaman’ gibi sözlüksel zaman işaretleyicilerinin anlamından bu olayın
bir kez değil, birkaç kez tekrarlanan bir olaydan söz edildiği anlaşılmıştır.
Bunların yanısıra SK.KA parçası ve ÇA.AKT hikâyesinde, aslında öyküde
daha olmamış veya sadece bir kere olmuş olabilecek bir olayın anlatıda abartılarak,
sürekli veya birkaç kez olan bir olay gibi gösterilmeye çalışıldığı sahte toplu anlatılar
da mevcuttur. Bu tür anlatılar SK.ET ve ÇV.KA’da rastlanmamıştır.
AK (284)
Ürpöñdöp kıtay taarınıp, Hiddetlenip Hıtay darılıp, Maaniker alsa bügündö, Maaniker’i alsa bugünleri, Erteñki kündö esirip, Yarın ise kudurup, Akkula koşo albaybı... Akkula’yı da istemez mi... Cana kıtay taarınsa Yine Hıtay küserse Cana salıp bülüktü, Yine kavga çıkartıp, Cana surap albaybı Yine isteyip sormaz mı Çalkuyruktay külüktü. Çalkuyruk gibi küheylanı. Külüktü kübüp albaybı, Yürük atların hepsini almaz mı, Küpşüyüp cöö kalganda Apışıp yaya kaldığımızda Kündö tozok salbaybı!... Her gün cehennemi göstermez
mi!... (SK.K, 36)
SK.KA’da yukarıda AK (284)’te görüldüğü gibi sahte toplu anlatı bir
karakterin konuşmaları ile sadece bir tahmin yürütme biçiminde verilirken, bu
şekilde daha gerçekleşmeyen bir olay her gün olabilecek bir olay gibi gösterilirken,
ÇA.AKT’da ise sahte toplu anlatı anlatıcı sesinden toplu olarak sunmasıyla meydana
447
gelmiştir. AK (284) soru cümleleriyle daha çok önceleme biçiminde verilmişken, AK
(285)’de yaşanmış olaylardan tekrar bahsederek gerilemeli olarak anlatılmıştır.
AK (285) Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: [A] - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? [B] Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: [C] - Men Toktosundun balasımın! [D] Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. [E] - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. [F] - Kaysı Toktosun? [G] - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. [H] Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. [İ] Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" — dep, abdan dayındagan. [J] Kempir açuuluu özü...(s.390) - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? [K] - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt.[L] Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol,— deşet.[M] —Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula.[N] Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. [O] Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... [P] Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan.[Q] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu.[R]
448
Yine AK (285) kesitinde AK (284)’ten farklı olarak öyküde gerçekten de
birkaç kez meydana gelmiş olabilen bir olaydan söz edilmiştir. Ancak, bunun sahte
toplu anlatı olduğu, Genette’in belirttiği gibi kezlerin sayısıyla ilgili olduğu gibi,
ayrıntıların da her zaman aynı olamayacağından anlaşılmıştır. Yukarıdaki (285)
numaralı anlatı kesitinde, Genette’in dediği gibi her zaman ayrıntılarına kadar aynı
şey olmamıştır ve bu her zaman da değildir muhtemelen. Buna bağlı olarak bu
olaylar öyküde N kez olurken, anlatıda ise M kez olmuş olabilir. Bu türü Genette
(An/Öm) formülüyle işaretlemiştir. Genette’in dediği gibi, aslında bunlar da tekilci
anlatılardır diyebiliriz.
5. Bölüm Metinler
5.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş
Tuuraluu
Kırgız Türkçesi Metni Aktarma
1. Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olurken, 2. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 3. Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, 4. Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. 5. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında 6. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 7. Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, 8. Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında. (SK. ET,12) 22. Oşondo Kökötöydün Bokmurun O zaman Kökötöy’ün Bokmurun’u 23. Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: 24. «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… 26. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 27. Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, 28. Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… 31. Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti 32. Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, 33. Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… 34. Kapırdan çıgıp bir balban, Kafirden çıkıp bir pehlivan, 35. Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, 36. Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK. ET,13) 39. Atamdan arbın düynö, ilek* mal Babamdan (kalan) sayısız zenginlik,
karaca143, mal,... 40. Kalıñ düynö, sansız mal ... Bol dünya, hesapsız servet.... (SK.ET,
13) 42. Mancuulardın Neskara Mancuular’ın Neskara’sı 43. Bul sözdü ugup alıptır, Bu sözü duymuştur, 44. «Kalmaktardın kan Coloy “Kalmakların han Coloy 45. Kaçan baydañ tiyet», — dep, Ne zaman yararın dokunur” diye, 46. Kayrat aytıp barıptır. Teskin etmeye gitmiştir. 47. «Kalıñ düynö, sansız mal “Çok dünya, sayısız zenginlik
143 Yayımcının yıldızıdır. Metinde ilek olarak tespit edilen sözcük Kırgız Türkçesindeki elik “karaca” ile karşılaştırılabilir. Ardından gelen mal da bağlamsal olarak buna izin vermektedir.
450
48. Kökötöygö saydı», — dep, Kökötöy’e saldırdı” diye, 49. Coloy ugup kalıptır. Coloy duymuştur. (SK.ET, 13) 50. Mına oşondo kan Coloy İşte o zaman han Coloy 51. (Dañkı katuu taş cargan, (Şöhreti her tarafa yayılmış, 52. Colu katkan Coloygo, Yolu katılaşmış Coloy’a, 53. Coloygo adam coloybu?!) Coloy’a insan yaklaşabilir mi? 54. Karmaşkandı kaldaytıp Güreşeni kaldırıp 55. Alıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, 56. Balaketti döölörgö Felaketi devlere 57. Salıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, 58. Küröşköndü talkalap, Güreşeni parçalayıp, 59. Çalıp turgan kezi eken. Yok ettiği anıymış. 60. Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yaya olarak, 61. Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, 62. Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren. 63. Ceti batman buuday cep, Yedi batman144 buğday yeyip, 64. Dan cıttangan çoñ Coloy... Hububat kokan koca Coloy. 67. Cöögö balban, atka cok, Ayak üstünde pehlivandır, at üzerinde
değildir. 68. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi kafir yoktur. 69. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, 70. Kandalçının kabınday. Kandalçının145 kını gibi. 71. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı 72. Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi. 73. Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, 74. Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece…(SK.ET, 13) 78. “Kökötöydün köp bayge, “Kökötöy’ün çok ödül, 79. Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, 80. Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u 81. Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, 82. Kökötöydün köp bayge Kökötöy’ün çok ödül, 83. Ceke özüm alam, — dep Yalnız kemdim alırım diye, 84. Balbanga çıkkan buruttun Pehlivanla karşılaşan Burut’un 85. Bir esebin tabayın, ... Bir hesabını alıyım,… 98. Betteşkendi koyboyun, Karşılaştığımda bırakmayayım, 99. Burut, kalmak eköönö Burut, Kalmak ikisine 100. Oyundu mıktap oynoyun»... Gösteriyi iyice vereyim”… (SK.ET, 14) 110. Kaardanıp bakırıp: Gazaplanıp haykırıp: 111. “Çık balban”,— dep çakırıp “Çık pehlivan” diye çağırıp 112. Karıpçını kamınıp, Karıpçı’yı hazırlayıp, 113. Körör bolsoñ Coloydu Görür olsan Coloy’u 114. Kök kamanday çamınıp, Yaban domuzu gibi hareket edip, 115. Alışkandı algıday Karşılaştığını yıktığı gibi
144 Batman: ağırlık ölçüsü. 145 Kandalçı: bir nevi kılıç.
451
116. Adamdan bölök bul Coloy İnsandan farklı bu Coloy 117. Betteşkendin barısın Karşılaştığının tümünü 118. Uzununan salgıday, Uzunuyla yere serptiği gibi, 119. Karmaşıp bende bargısız, Tutuşup insan gidilmez, 120. Katılışam degen can Karşılıklı saldırırım diyen can 121. Ölböy tirüü kalgısız... Ölmeden diri kalınmaz... (SK.ET, 14-15) 130. “Kazır çıkkın maga”, - dep, “Şimdi bana çık” diye, 131. Cerdi çapçılaganı... Toprağıa yumruk atmıştır. (SK.ET, 15) 138. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında, 139. Köp musulman barısı, Çok Müslüman tümü, 140. Ayran kaldı Coloygo Hayran oldu Coloy’a 141. Koşoy baştık karısı: Koşoy başkan yaşlısı: 142. “Bettep adam barabı? “Karşısına insan çıkar mı? 143. Betteşken aman kalabı?” — Karşılaşan sağ kalır mı?” 144. Kırgın bolçu emedey Katliam olacak gibi 145. Kızık boldu barısı. Çok tuhaf oldu hepsi. (SK.ET, 15) 146. Kak maydandın tübündö, Tam meydanın dibinde, 147. Kan Manastın zor ordo Han Manas’ın büyük sarayı 148. Kalk ortogo tigilgen, Halk ortaya toplanmış, 149. Bir cagına ordonun Bir tarafına sarayın 150. Manas baştık kırk çoro Manas başkanlık eden kırk yiğit 151. Oyun baştap catkanday, Eğlence başlayan insan gibi, 152. Bir burçuna ordonun Bir tarafına sarayın 153. Akkula menen kırk tulpar Akkula ile kırk yürük at 154. Baylap koyso batkıday... Bağlayıp koyarsa sığacak gibi… (SK.ET,
s.15) 162. “Keldi Coloy balban”, — dep, “Geldi Coloy pehlivan”, diye, 163. Kabar ayta salganı. Hemen haber verdi. 164. Bul kabardı ukkanda Bu haberi duyduğunda 165. Caaday uçup ordunan, Yay gibi uçup yerinden, 166. Calañkıçtay er Manas Can alıcı (Azrail) gibi er Manas 167. Şaşıp-şuşup kökcalıñ Alelacele kökcalın 168. Akolpok tonun kiydi ele, Akolpok kürkünü giyindi, 169. Aybanbozdu mindi ele, Aybanboz’a bindi, 170. Kaynap catkan köpçülük Kalabalık çoğunluk 171. Kolgo karay cürdü ele... Düşmana doğru yürüdü… 190. “Coo kaydalap?” oşondo “Düşman nerde?” diyerek o zaman 191. Dayar bolup kaldı ele... Hazır vaziyette durduydu…(SK.ET, 16) 192. Kırk çoro karap turganda, Kırk yiğit bakıp durduğunda, 193. Manas buyruk kıldı emi: Manas emir verdi imdi: 194. “Bayge alganı çıgıptır, “Ödül almaya çıkmıştır, 195. Tapkın Coloy darısın, Bul coloy ilacın, 196. Barıp cıyıp, aydap kel, Gidip yığıp, sürüp getir, 197. Din musulman curtunun Müslüman dinindekilerin yurdunu 198. Döö alpının barısın”... Dev alpını tümünü”… (SK.ET, 16)
452
199. “Ayt” degende kıyt koygon “Söyle” dediğinde etmeyen 200. Çoronu kuday urabı? Yiğidi Allah kahreder mi? 201. Aydap kelbey Manaska Sürüp gelmeden Manas’a 202. Çorolor karap turabı? Yiğitler bakıp dururlar mı? 203. On eki kan musulman, On iki han Müslüman, 204. Alp — döölerdün barısın Alp-devlerin tümünü 205. Arstan Çubak, Almambet Aslan Çubak, Almambet 206. Koyboy aydap kalganı. Rahat bırakmayıp sürüp kalalı. 207. Kankor erdin aldına: Hunhar erin önüne: 208. “Kaalagan alptar mına”, - dep, “İstediğin alplar işte” diye, 209. Çubatuuga salganı... Bir bir geçirmeye koydular… (SK.ET,
16) 219. “Alp — döölördün barısın “Alp-devlerin tümünü 220. Tınbay altı ay uruşup, Durmadan altı ay dövüşüp, 221. Alıp saldım deysiñ”,— sen, Alı koydum dersin” sen, 222. Küpüldöp coop kebin, bar, Gürleyerek cevabın hazır, 223. Küröşö turgan ebiñ bar... Güreşecek becerin var… 228. Köp cıyındın kaşı eken, Kalabalığın karşısındaymış, 229. Kökötöy Kandın aşı eken, Kökötöy Han’ın aşıymış, 230. Köp içinde, Cügörü, Halk içerisinde Cügörü, 231. Bir kerekke carap ber... Bir yardımın dokunsun… (SK.ET,17) 245. Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşmeye, 246. Cıgıp möröy alganga? Çıkıp ödülü almaya? (SK.ET, 17) 251. Colu bolgon Cügörü Talihli olan Cügörü 252. Esi çıgıp şaşkanı, Aklını şaşırdı, 253. Cooru kördöy tulpardın Coorukör gibi atın 254. Üstünön tüşö kaçkanı. Üzerinden inip kaçmıştır. (SK.ET,18) 255. “Astıña tartuu bereyin “Altına binek vereyim 256. Coorukör tulpar malımdı, Coorukör at hayvanımı, 257. Kutkaramın canımdı. Kurtarırım canımı. 258. Coloygo barsam oñboymun, Coloy’a varırsam sağ kalmam, 259. Curtka şıldıñ bolboymun, Yurda alay olmam, 260. Açuuñ kelse, baatırım, Kızmak istersen bahadırım, 261. Kılıçıñ kolgo alıñız, Kılıcı ele alınız, 262. Küröşpöyt deseñ Coloygo Karşılaşmaz dersen Coloy’la 263. Kılıçtap başım alıñız. Kılıçla kafamı alınız. (SK.ET,18) 283. “Kandın ceeni Cügörü “Han yeğeni Cügörü 284. Katın kayrat, suu cürök Hatun gibi gayretli, korkak 285. Kara cerge kirsin!” — dep, Kara yere girsin!” diye, 286. "Kankor Manas kabılan “Hunhar Manas kaplan 287. Kadırı caman kaldı emi. Kadiri kötü kaldı imdi. 288. “Camandı kuday can kılbay “Kötüye Allah yaşatmadan 289. Alıp salsa bolo”,— dep, Alı koysa olur” diye, 290. Andan arı öttü ele, Ondan öte geçtiydi,
453
291. Tazdın uulu er Ürbü Taz’ın oğlu er Ürbü 292. Er Ürbüge cetti ele... Er Ürbü’ye ulaşmıştı… (SK.ETs.18) 293. “Eki Kemin cerdegen, “İki Kemin’de yerleşen, 294. Esebi cok çeçen er degen,... Hesapsız söz ustası er denen,… 295. Kürüçün küzdük aydagan, Pirinçini sonbaharda eken, 296. Kürüçünün kürmögün Pirinçinin ayık otlarını 297. Külükkö berip baylagan... Küheylana verip bağlayan... 298. Kara üñkürdü üy etken, Kara mağarayı ev edinen, 299. Kara tokoy mal etken. Kara orman içine hayvan besleyen. 300. Eybit tazdın er Ürbü, Eybit kelin Er Ürbüsü, 301. Eybit tazdın er Ürbü, Eybit tazın er Ürbüsü, 302. Sen kandaysın, balbanga, Sen nasılsın pehlivana, 303. Toodoy bolgon Coloygo Dağ gibi olan Coloy’a 304. Bir serpişip kaluuga?”... Bir çarpışıp kalmağa?”... (SK.ET,19) 309. Anda Ürbü munu aytat: O zaman Ürbü şunu söyler: 310. “Kokuy, Kankor, ne deysiñ? “Aman, hunhar, ne dersin? 311. Nalat kankor ne deysiñ? Lanet hunhar ne dersin? 312. Cardı cürüp bayıdım, Fakir idim zengin oldum, 313. Calgız cürüp köböydüm, Yalnız idim çoğaldım, 314. Kulaalı bagıp kuş kıldım, Kulalı besleyip kuş yaptım, 315. Kurama cıyıp curt kıldım,... Karma boylardan bir yurt yaptım146, 318. Baygesin men albaymın, Ödülün ben almayacağım, 319. Kalmagıña barbaymın. Kalmağına gitmeyeceğim. 320. Coloygo baram dep böödö, Coloy’a giderim diye boşuna, 321. Ölüm bolup kalbaymın...” Ölüp kalmayayım …” (SK.ETs.19) 336. Ürbü turup tüñüldü, Ürbü kalkıp vazgeçti, 337. Ürbünü körüp er Manas, Ürbü’yü görüp er Manas, 338. Er Ürbüdön tüñüldü. Er Ürbü’den vazgeçti. 339. Arı karay öttü ele. Öte tarafa geçmişti. 340. Kazaktardın kan Kökçö, Kazakların Kökçe hanı, 341. Kan Kökçögö cetti ele: Han Kökçö’ye ulaşmıştı. (SK.ET, 19-20) 358. “Sen kandaysıñ balbanga? Sen nasılsın güreşmeye, 359. Colu katkan Coloygo Şansı katılaşmış Coloy’la 360. Bir betteşip kaluuga,” Bir kapışıp kalmaya?” (SK.ET, 20) 409. Kan Kökçödön öttü ele, Han Kökçe’den geçmişti, 410. Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı 411. Camgırçıga cetti ele: Camgırçı’a gelmişti: (SK.ET, 21) 449. Andan arı kankor şer Ondan öte hunhar aslan 450. Er Töştükkö bardı emi: Er Töştük’e gitmişti: 451. “Er Töştük saga kezigip, “Er Töştük seninle görüşüp, 452. Cok eken menin armanım, Yokmuş benim hazinim, 453. Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı
146 Karma boyları bir araya getirdim, bir millet yaptım.
454
454. Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. 455. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların 456. Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… (SK.ETs.22) 463. Erdikti epsiz salıp ber, Töştük, Erliği hesapsız yapı ver Töştük, 464. Men aytkancakka barıp ber, Töştük, Benim söylediğim tarafa gidiver Töştük, 465. Balbanga ,başıñ tıgılsın, Töştük, Pehlivana kafan batsın Töştük, 466. Alışkan kalmak cıgılsın, Töştük, Güreştiğin Kalmak yıkılsın Töştük, 467. Toguz bir uuldun kencesi, Töştük, Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, 468. Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, 469. Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, 470. Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, 471. Din musulman baatırı, Töştük,.. Müslümanların bahadırıdır Töştük,..
(SK.ET, 22) 508. Karmaşıp tüpkö cete kör, Töştük, Güreşip sonunu getiriver Töştük, 509. Attap bir başın kete kör, Töştük, Atlayıp onların kafasını geçiver Töştük, 510. “Töştügübüz cıktı”,— dep, “Töştük’ümüz çıktı” diye, 511. Musulman curtu süyünsün, Töştük. Müslüman halkı sevinsin Töştük. 512. “Töböñdön tiygen kantet”,— dep, “Allah’ın cezası ne yapıyor” diye, 513. Kapırdın kalkı küyünsün, Töştük. Kafir topluluğu kederlensin, Töştük. 514. Karmaşkan Coloy tüz bolsun,
Töştük, Güreşen Coloy düzelsin Töştük,
515. Akır zaman curtuna Ahiret zaman yurduna 516. Aytılganday iş bolsun, Töştük, Denilecek iş olsun Töştük, (SK.ET, 23) 554. Manas mınday korduktap, Manas böyle küçümseyip, 555. Sırttan tuugan Töştüktü Sırtlan doğmuş Töştük’ü 556. Küröşkö tüş dep zorduktap, Güreşe gir diye zorlayıp, 557. Töştüktü mınday degende, Töştük’e böyle dediğinde, 558. Alptardı kuday urganı, Alpları Allah kahretti, 559. Kayratı kaçıp zirildep, Gücü gitti titreyip, 560. Kan Manaska coloboy Han Manas’a yaklaşmayıp, 561. Kaçıp cüröt zirildep... Kaçıyor hep titreyip. 573. Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük 574. Çalkuyruktun üstünön, Çalkuyruk’un üstünden, 575. Çayıñgi tondun astınan, Geniş kürkün altından, 576. Tizesi cerge bügülüp, Dizi yere bükülüp, 577. Çurkap tüştü cügürüp, Aceleyle indi koşturup, 578. Okoro tüygön çılbırdı Atın yularını alıp, 579. Moyununa salganı, Boynuna salıverdi, 580. Kankor şerdin aldına Hunhar erin önüne 581. Çalkuyruk tartıp kalganı:.. Çalkuyruk’u hediye ediverdi:... (SK.ET,
25) 582. “Baatır Manas kökcalım, “Cesur Manas kaplanım, 583. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman’ın 584. Kaynap turgan cerinde Kaynaştığı bir yerde 585. Kaardanıp bir atsañ Sinirlenip vurursan,
455
586. “Balbanga aytsam tüşpöyt”, dep, “Pehlivan güreşine çıkmadı” diye, 587. Kanımdı töksöñ men mına. Kanımı dökersen ben hazırım. 588. Tüşpöy turgan sebebim, Çıkmayacak sebebim, 589. Irdap berem ırımdı, Söylerim şimdi şarkımı, 590. Iymanday aytam sırımdı, Anlatırım sırrımı, 591. Bar deseñ Manas barayın, Git dersen, Manas, gideyim, 592. Balbanga tüşö kalayın, Pehlivana çıkıvereyim, 593. Senin şagıñ sıngıça, Seni üzmektense 594. Ölsöm ölüp kalayın... Öleceksem öleyim... (SK.ET, 25) 595. Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, 596. Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. 597. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli 598. Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, 599. Cer üstünö çıkkanım Yer üstüne çıkalı 600. Ceti küngö tolo elek... Yedi gün daha olmadı... (SK.ET, 25) 605. Menin kanım kaldı bir kaşık, Benim kanım kaldı bir kaşık, 606. Etim kaldı kök caşık. Kendim kaldım bir deri, bir kemik. 607. Çarpışa turgan çamam cok, Çarpışacak hâlim yok, 608. Alışa turgan aylam cok, Kapışacak çarem yok, 609. Kıyla aytar kebim bar, Anlatacak çok şey var, 610. Ustukan sööktö kemim bar... Ustukan147 kemiğimde eksiğim var... 611. Cer aldına barganda Yer altına girdiğimde 612. Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg 613. Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, 614. Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, 615. Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, 616. Beri karay çıgarda, Buraya doğru çıkarken, 617. Süylösö dalay kebim bar,.. Söylersem birçok sözüm var,.. 618. Cırtkıç ıldıy bügülüp, Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, 619. Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, 620. Cırgalduu candan tüñülüp, Canı gözüne görünüp, 621. Alapayım tabalbay, Ne yapacağımı şaşırıp, 622. Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti 623. Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime 624. Algan cerim dagı bar. Koparıp almışlığım var. 625. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına 626. Salgan cerim dagı bar... Koyup yedirmişliğim daha var... 646. Bul tiliñdi albaymın Bu sözünü dinlemem 647. Bul Coloygo barbaymın. Bu Coloy’un karşısına çıkmam ben. 648. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 649. Kalayıktın aldında, Haklının önünde, 650. Kaldayıp Töştük cıgılıp, Biçimsiz şekilde Töştük yere düşüp, 651. Kalıñ kara musulman Kalabalık Müslüman halkının 652. Ubalına kalbaymın... Vebaline kalmam ben...(SK.ET, 27)
147 Ustukan: kemikli et.
456
5.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası
SK. Kökötöydün Aşı SK. Kökötöy’ün Yoğ Aşı Kırgız Türkçesi Metni Aktarma
1. Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymiş 2. Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. 3. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. 4. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı 5. Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş. 11. Kökötöy attuu boluptur, Kökötöy adında biri olmuş, 12. Çar taraptın baarına Bütün her tarafa 13. Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü 14. Köldöy caynap toluptur. Göl gibi taşıp dolmuş. (SK.KA, 5) 15. Tört tülüktü kütüptür, Dört çeşit hayvan gütmüş, 16. Töşü tüktüü kara cer Koskocaman kara toprak 17. Kökötöydün düynögö Kökötöy’ün servetine 18. Küçtüüsünön tütüptür. Güçbelâ zor dayanmış. 19. Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, 20. Uzagıraak karıptır, Uzun bir sene yaşamış, 21. Dünüyösü büt bolup, Servet mülkü tam olup, 22. Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, 23. Balasız bolup kalıptır. Evlat sahibi olamamış. 24. Baylıkka salıp Kökötöy Servetiyle Kökötöy, 25. Ceti katın alıptır, Yedi kadınla evlenmiş, 26. Cetimiş beşke kelgiçe, Yetmiş beşe gelene dek, 27. Bala körböy kalıptır. Evlat sahibi olamamış. 28. Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe gelince, 29. Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, 30. Kulan atıp, bökön kuup, Kulan148 atıp, sayga kovalayıp, 31. Salbırınga barıptır. Salbırın’a149 gitmişler. 32. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, 33. Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, 34. Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden 35. Aş bergen Bokmurunun Yoğ aşı veren Bokmurun’unu 36. Talaadan taap alıptır. Kırdan bulup getirmiş. 37. Taap algan balaga Bulduğu çocuk için 38. Toguz miñ bee soyuptur Dokuz bin kısrak kesmiş 39. Tögöröktün tört burçun, Diyar diyar bucakları, 40. Kıbılanın kırk burçun. Kıble yönünden kırk bucağı 41. Cıyıp alıp Kökötöy, Toplayıp hep Kökötöy, 42. Kökötöydün toyuna Kökötöy’ün toyuna 43. Kelgendin baarı toyuptur Gelenlerin hepsi doymuş 44. Toygo kelgen köpçülük Toya gelen kalabalık 45. Bokmurun dep koyuptur- Bokmurun adını koymuş - (SK.KA, 5.)
148 Kulan – yabani eşek 149 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma
457
46. Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun 47. Kökötöy uulu boluptur. Kökötöy’ün oğlu olmuş. 48. Altı caşka kelgiçe, Altı yaşına gelene kadar, 49. Bay Kökötöy kanetet, Han Kökötöy ne yapsın, 50. Balasının başına Çocuğunun üzerine titreyip, 51. Bargektep ükü tagıptır. El bebek, gül bebek bakmışlar. (SK.KA,
5) 56. Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun 57. Er Töştüktün balası. Er Töştük’ün oğludur. 58. Artık bakkan sanaası, Severek bakan canıdır, 59. On ekide Bokmurun On ikisinde Bokmurun, 60. Kökötöydün balası Kökötüy’ün oğlu oldu. (SK.KA, 5.) 61. Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, 62. Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip, 63. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 64. On ekige kelgende On ikisine geldiğinde 65. Küyüp turgan çok çıgıp, Ateşte yanan kor olup, 66. Bay Kökötöy balası, Zengin Kökötöy’ün oğlu, 67. Ay aalamdan şok çıgıp,... Eşi benzeri yok çılgın olup,... 74. Esirgen eken Bokmurun... Kudurmuşmuş Bokmurun... (SK.KA, 6) 94. At boroyun sıdırtıp, Her tarafı dolaştırıp, 95. Aalamdın baarın kıdırtıp,- Dünya alemi gezdirip, 96. Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyaya keşfe gönderirmiş, 97. Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun 98. Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmış... 99. Kalayık curttu kıdırıp Millet millet gezerek 100. Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış, 101. Meyli kızı cakpasın, Olsun kızı beğenilmesin, 102. Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını 103. Atasına berçü eken... Babasına verirmiş... (SK.KA, 6) 107. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 108. Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, 109. Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini 110. Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, 111. Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... 117. Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş 118. Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra 119. Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA, 6) 120. Kayran atam öldü dep Kıymetli babam öldü diye, 121. Kaygılanıp bakırıp, Çok üzülüp bağırıp, 122. Kalayıktın baarısın Milletlerin hepsini 123. Kara aşına çakırıp,... Yoğ aşına çağırıp,... 165. Cetiden bodo mal alıp, Yedişer iri sığır hayvan alıp,
458
166. Cetik köönü cay bolgon, Kafası rahatlamıştı, 167. Kökötöydün ölümdö Kökötöy’ün cenazesinde, 168. Cetpegen kedey bay bolgon.... Fakir fukara zengin olmuştu...(SK.KA,
6) 160. Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, 161. Kalayık ugup curt kelgen. Halk duyup herkes gelmiş. 162. Kulak ugup, köz körgön Kulağın, duyup, gözün gördüğü 163. Ukkan candar büt kelgen. Duyan duymayan hepsi gelmiş.
(SK.KA,6) 221. Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, 222. Kalayıkka bilgizip, Halka haber verip, 223. Kan kanışı uşu dep Han hanşası şu diye, 224. Ceti katın zayıpka Yedi kadın zevcesine 225. Kaldaytıp kara kiygizip... Siyahla donatıp giydirip... (SK.KA, 7) 230. Kan Kökötöy öldü dep, Han Kökötöy öldü diye, 231. Kayra kelbes çın caydı Geri dönülmez hak yurdunu 232. Kayran kişi kördü dep. Zavallı kişi gördü diye... (SK.KA, 7) 235. Beren atam öttü dep, Aziz babam göçti diye, 236. Barsa kelbes cayına Giderse dönmez yerine 237. Padışa atam ketti dep. Padişah babam gitti diye. 238. Köz cogolgon tuşu dep Görüşün kaybolduğu yer diye 239. Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, 240. Kör üstündö kalayık Mezar başındaki ahali 241. Körüşkönüñ uşu dep. Görüştüğün şudur diye 242. Menin atam ötkön soñ Benim babam öldükten sonra 243. Aştı kanday beremin? Aşı nasıl veririm? 244. Attı kanday çabamın? At yarışını nasıl yaparım? 245. Kepti ortogo salamın, Sözü ortaya atıyorum, 246. Calañ alptın baarı bar Sırf alp kahraman hepsi var 247. Keñeş alıp kalamın.... Öğüt fikrinizi sorarım... (SK.KA, 7) 248. Oşo kezde surasañ O anda (eğer) sorarsan 249. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 250. On ekige cetiptir, On ikisine ulaşmış, 251. Özünö candı teñebey, Kendini beğenmiş olup, 252. Döölöt mas bolup ketiptir. Servet başını döndürmüş. 253. Kan atam menin öldü dep Han babam benim öldü diye, 254. Kapır menen musulman Kafir ve müslüman(ları) 255. Karatıp cıyıp alıptır, Göz göre göre toplamış, 256. Cakıptın calgız Manaska, Cakıp’ın yalnızı Manas’a, 257. Köpköndügün mından bil, Gözü döndüğünü bundan bil, 258. Kabar berbey salıtır. Haber bile vermemiş. 259. Kökötöydün kara aşka Kökötöy’ün yoğ aşına, 260. Manas kelbey topurap, Manas gelmeyip kargaşa olup, 261. Salbay kalgan topurak. Atamamış toprak. (SK.KA, 7)
459
262. Akkulası minilip, Akkula’sı binilip, 263. Ak olpogun kiyinip, Ak olpok’unu giyinip, 264. Aç bolotun çalınıp, Aç bolot’unu asınıp, 265. Arstan Manas kabılan Aslan Manas kaplan 266. Bokmurun çaap alam dep Bokmurun’u bozguna uğratırım diye 267. Ak colborstoy çamınıp, Beyaz kaplan gibi saldırıp, 268. Aykırıp Manas turganda (Kaplan) Manas kükrerken 269. Akılman Bakay kök calın, Bilge Bakay bozkurdun, 270. Araga tüşö kalıptır: ... Arabuluculuk yapmışmış... (SK.KA, 7) 271. Barıp çaap algıday Gidip bozguna uğratacak 272. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u 273. Sarı adır -ak too emes, Sarı kır, beyaz dağ değil, 274. Salmaktaşar coo emes. Güç ölçüşecek düşman değil. 275. Cetimdi çapkan bolobu? Yetime saldırmak doğru mu? 276. Cetkileñ işi oñobu? Aklı başında kimsenin işi midir? 277. Balaga barıp katılıp, Çocüğa gidip saldırıp, 278. Uyatka işin, çatılıp, Rezil olup, kavga edip, 279. Oşondo işiñ oñobu?.. O zaman işin düzelir mi?...(SK.KA, 7) 309. Kan Kökötöy öldü dep, Han Kökötöy öldü diye, 310. Kalayık curt topurap, Bütün millet alelacele, 311. Kan Kökötöy ölümgö Han Kökötöy ölümüne 312. Kozgolup kelgen eli bar,.. Akın edip gelen halkı var,... (SK.KA, 8) 332. Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, 333. Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, 334. Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, 335. Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti 336. Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, 337. Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi 338. Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... 342. Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, 343. Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, 344. Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, 345. Kapır menen musulman, Kafir ve müslümanlara, 346. Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... 382. Kapır menen musulman Kafir ve müslümanlar 383. Ceti cılı toy kılıp, Yedi sene düğün yapıp, 384. Toydura turgan alım bar. Doyuracak halim var. 385. Oşondo ırgıp bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, 386. Irgıp ketken er Koşoy, Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, 387. Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkar, 388. Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, 389. Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur 390. Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, 391. Kara kıtay, mancu curt Kara Kıtay, Mancu halk 392. Bizdin curtka kas bolot. Bizim halka düşman olur.
460
393. Kara kıtay caynagan, Kara Kıtay’ın çok fazla 394. Kakançındın kalkı bar, Kakançın’ın halkı var, 395. Kabıla kalsa kırgızdın Çatarsa Kırgız’ın 396. Kanın içer saltı bar. .. Kanını içecek adeti var... 400. Kara kıtay, köp mancu Kara Kıtay, çok Mancu 401. Kaynap catkan kapır bar. Karınca yuvası gibi halkı var. 402. Oşolordun başçısı Onların başında duran 403. Kan Koñurbay baatır bar. Han Koñurbay kahraman var. 404. Kaarına algandı Sinirlenirse eğer o 405. Kalaymandı salbasın, Başımıza belâ açmasın, 406. Kalayman salar sebebi, Başa iş açacak nedeni var, 407. Kan Alooke atasın Han Alooke babasını 408. Kankor Manas öltürgön. Hunhar Manas öldürmüştü. 409. Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, 410. Bir salbasın azaptı. Başa büyük dert açmasın. 411. Bolumduusu Boroonçu Güvendiği yiğidi Boroonçu 412. A da Kakanga kirip kayrılgan. O da Kakan’a girip dönmüştü. 413. Tokşukerdin Bozkertik, Tokşuker’in Bozkertik, 414. Oşol üçöö bir tuugan. Onlar üçü öz kardeşler. 415. Kabılan Manas kankorgo Kaplan Manas hunhara 416. Katılam dep bular da İlişmek isteyip bunlar da 417. Atasınan ayrılgan. Babasından olmuştu. 418. Tüz bolgon kara kıtaydın Düzgün görünen Kıtay’ın 419. Tügönbögön kegi bar. Bitip tükenmez öcü var. 420. Kan atañ Kökötöydün aşına Han baban Kökötöy’ün aşına 421. Kalayıktı çakırsañ, Bütün halkı davet edersen, 422. Biz menen karmaşa keter ceri bar. Bizimle kapışacak durumları var. 423. Kökötöygö aş berseñ Kökötöy’e aş verirsen 424. Çalgınga ciber Talaska, Davetçi gönder Talas’a, 425. Kabar aytkın kulunum, Haber ver sen yavrum, 426. Kara calıñ Manaska.... Kahramanın Manas’a... 427. Ey, Bokmurun, oylop tur, Hey, Bokmurun, düşünsene, 428. Bel baylagan bel oşol, Güvendiğin dağ odur, 429. Kökötöygö aş berseñ, Kökötöy’e aş verirsen, 430. Meder bolup özüñö Hâmi olup kendine 431. Beliñe tañuu er oşol! Seni koruyacak er odur! 432. Manaska kabar berbeseñ, Manas’a haber vermezsen, 433. Törüñö kuduk kazbasın, Baş köşene kuyu kazmaz mı, 434. Töböñdön anık kazbasın, Tam tependen basmaz mı, 435. Tört tülügüñ çaçpasın, Dört çeşit malın dağıtmaz mı, 436. Kıtaydın anık künü tuubasın, Kıtay’ın şansı gülmesin, 437. Aşka bargan adamdı Aşa gelen kişiyi 438. Tük koyboy baarın kırbasın!... Tamamını katletmez mi!... 451. Ay, Bokmurun, kulunum Hey, Bokmurun, yavrucuğum, 452. Akılına akıl koş. Aklını başına topla. 453. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı 454. Aş berem dep cıybagın, Aş veririrm diye toplama, 455. Aytıluu Manas bolboso Kaplan Manas olmazsa
461
456. Böödö curttu kırbagın! Boş yere halkı katletme! (SK.KA, 8-9) 468. Koşoy mınday degende... Koşoy böyle deyince... 470. Irgıp ketken Bokmurun: Hoplayıvermiş Bokmurun: 471. Koşoy aba, kebimdi uk Koşoy amca, sözümü dinle,... 472. Kaalayıkka maalım kep Halka malum sözdür 473. Kan Kökötöy bolgonu, Han Kökötöy olalı, 474. Kökötöydün köp düynö Kökötöyün çok dünyası 475. Cer cüzünö tolgonu. Yer yüzüne dolalı 476. Kökötöydün köp düynö Kökötöyün azıcık dünyası 477. Kilitin emi açamın, Kilidini şimdi açarım, 478. Nemesin koyboy çaçamın... Eşyasını koymam, saçarım… 491. Sen öñdöngön baatırdan Senin gibi yiğitten 492. Atamdın aşın bere albay... Babamın aşını veremeyip... 494. Men kayda barıp katılam?! Ben nereye gidip katılırım?! 495. Mancu, kırgız ortosu Mancu, Kırgız’ın orta yerinden 496. Cer oçogun oyduram. Yer ocağını kazıtırım. 497. Aşka kelgen adamdı Aşa gelen insanı 498. Appak mayga toyduram.... Bembeyaz yağa doyururum... 506. Mınday kızık kılbasam Böyle bir ziyafet yapmazsam 507. Bokmurun bolboy ölöyün, Bokmurun adım sönsün, 508. Tirüü basıp cürgüçö Diri hayatta kalmaktansa 509. Tuubay tuna çögöyün.... Doğmadan öleyim... (SK.KAs.9) 551. Bul tilimdi alıp ber, Bu dediğimi yapıver, 552. Aş başkarıp barıp ber. Yoğ aşını yönetiver. 553. Manasıña barbaymın, Manas’ına gitmeyeceğim, 554. Aga keñeş salbaymın. Onunla danışmayacağım. 555. Özüñuzdön başkanın Kendinden bir başkasının 556. Ölsöm tilin albaymın. Ölsem de sözünü dinlemem. 557. Ökümsügön Manaska Cesaret taslayan Manas’a 558. Aş berem dep barbaymın.... Yoğ aşı veririm diye gitmeyeceğim.
(SK.KA, 10) 565. Aylanayın abake, Kurban olayım, amcacığım, 566. Keñiri cerdi taba kör.... Geniş bir yer buluver... 574. Aş beruüçü ceribiz Yoğ aşı verecek yerimiz, 575. Özöndüü taypañ cer bolso, Irmaklı yayvan yer olsa, 576. Ölkösü cayık keñ bolso,... Ülkesi dümdüz geniş olsa,... 592. Abam Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, 593. Ak sakalı carkıldap, Ak sakalı parlayıp, 594. Bala kazday barkıldap, Yavru kaz gibi gümbürdeyip, 595. Küülönüp sözün tıñ aytıp, Hızlanıp sözünü düzgün söyleyip, 596. Calganı cok çın aytıp: Yalanı yok, doğru söyleyip, 597. Alay konup aş bersek,... Alay’a konup aş verirsek,... 604. Kökötöydün aşı dep Kökötöy’ün aşı diye 605. Curt kıcıldap terbelse, Halk kaynayıp sallansa, 606. Aş bışırıp bere albay Yemek bişirip veremeyip, 607. Şaşıp otun karasa,... Aceleyle odun ararsa,
462
618. Alay artık otun cok, Alay’da fazla odun yok, 619. Anısı bolor çoñ müşkül.... O da olur bir müşkül. (SK.KA, 10) 600. Koroson ottuk çaktıram, Horasan çakmağını çakarım 601. Kapır menen musulman Kâfir ile müslüman 602. Koyboy baarın çakıram. Hepsini bir davet ederim. (SK.KA
10;13;19;30) 620. Ataktuu ceriñ Sarı-Arka, Çok meşhur yerin Sarı-Arka, 621. Munun cayın aytayın: Bunun özelliğini söyleyim: 622. Tomuktay bolgon toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, 623. Tokum batar koosu cok.... Teğelti sığacak vadisi yok... 630. Sarı-Arka suusuz çöl eken.... Sarı-Arka susuz çöl imiş... 637. Suusamırga barışsak, Suusamır’a gidersek, 638. Öyüz-büyüz ceri tar, Kıyı-cihet yeri dar, 639. Nayzanın başı çabışar, Mızrakın ucu kapışır, 640. Adamdın başı kagışar, İnsanın başı sıkışır, 641. Kalayık batpay turuşar, Halk sığamaz oraya, 642. Kabarıp caman uruşar. Kabarıp fena kapışır. 643. Öndürü çalkak, kerüü cok, Deresi dik değil, otlak yok, 644. Ölçölüü cer Suusamır, ... Ölçülü yerdir Suusamır,... (SK.KA,10) 655. At boroyun sıdırıp, Alabildiğine koşturup, 656. Ay aalamdın baarısın Dünya alemin hepsini 657. Aylanıp cürüp kıdırıp. Döne dolaşa gezerek... (SK.KA, 10) 658. Atı ugulat Karkıra, Şanı duyulur Karkıra, 659. Artıkça başka oşo cer. Ayrıca farklıdır o yer. 660. Müdürülör añgek cok. Ayak sürçer çukur yok. 662. Cilik çagar taşı cok, İlikli kemik kırmaya taşı yok, 663. Say-sayınan şarkırap, Dere-çayından şarıldayarak, 664. Minden bulak kuyulgan, Binlerce pınar kuyulan, 665. Ükürçünün oyuna, Ükürçü’nün deresine, 666. Üç-Kapkaktın boyuna Üç-Karkıra kıyısına 667. Kemegeni kazçuu cer. Ocağı kazacak yerdir. 668. Kerilgen özön Kegen - Suu, Şaşaalı vadidir Kegen-Su, 669. Keñ boylop attı çapçuu cer, Geniş kıyısından at koşturacak yer, 670. Keñ tamaşa salçu cer, Bolca eğlenilecek yer, 671. Üç-Karkıra özönü Üç-Karkıra vadisi 672. Aş berüüçü cer oşol. ... Aş verecek yer odur... (SK.KA, 11) 673. Karıyadan kep ugup, İhtiyarın sözünü dinleyip, 674. Kan balası Bokmurun Hanın oğlu Bokmurun 675. Karkıra cakşı dep ugup, Karkıra iyidir diye duyup, 676. Beylegiçten kep ugup,... Dikkatlice dinleyip,... 681. Aş berer cerim Karkıra Aş verecek yerim Karkıra 682. Telegeyi tegiz dep,— Dört dörtlük bir yer diye,- 683. Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun,
463
684. Taşkendegi kırgızga Taşkent’tegi Kırgız’a, 685. Carlık aytıp, küç kılıp,... Haber gönderip, zor gösterip,...
(SK.KA,11) 767. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 768. Kelbersigen Manaska Kibirli kurumlu Manas’a 769. Keneş salbay ketkeni. Danışmadan gitmişti. 770. Oluya ata, Talastı Evliya ata, Talas’ı 771. Katar basıp alganı, Boyuna ele geçirmiş, 772. Tomuktay da toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, 773. Tokum batar koosu cok, Teğelti sığacak vadisi yok, 774. Köçtün baarı cer caynap, Göçün hepsi kaynayıp, 775. Keñ özöngö salganı.... Engin dereye salıvermiş... (SK.KA, 11) 806. Keñ Karkıra tüzünö Engin Karkıra düzlüğüne, 807. Bokmurun barıp cetiptir Bokmurun gidip ulaşmış 808. Baş ayagın tordotup, Baştan sona ağ şeklinde, 809. Kökötöydün çoñ ordo Kökötöy’ün büyük obasını 810. Karkıranın talaaga Karkıra’nın kırına 811. Barıp tigip ornotup,... Gidip kurup yerleştirip,... (SK.KA, 12) 822. Çoñ Karkıra boyuna Büyük Karkıra kıyısına 823. Tolup eli kondu emi, Dolup halkı kondu şimdi, 824. Kan Kökötöy aşına Han Kökötöy aşına 825. Kapır menen musulman Kafir ve Müslümanların 826. Keler çagı boldu emi.... Gelecek zamanı oldu şimdi... (SK.KA,
12) 909. Aba Koşoy, Baymırza, Koşoy amca, Baymırza, 910. Uşu turgan calpıña Şurada duran herkese 911. Keñeş aytar kebim bul. Öğüt verecek sözüm bu. 912. Koroson ottuk çaktıram, Keskin çakmak çaktırırım, 913. Kapır menen musulman Kafir ve Müslümanları 914. Koyboy baarın çakıram. Bütün hepsini çağırırım... (SK.KA, 13) 948. Bokmurun mınday degen soñ Bokmurun böyle dedikten sonra 949. Baymırza turup kep aytat: Baymırza kalkıp söz söyler: 950. Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini 951. Tört aylana çakırıp, Dört dolana çağırıp, 952. Törölüktü kılbasañ, Beyliğini yapmazsan, 953. Maşayıktuu baarı eldin Mümin ve dindar bütün halkın 954. Baarı-cogun çakırıp, Hepsini birden çağırıp, 955. Balalık kılıp turbasañ! ... Çocukluk edip durmasan!.. (SK.KA, 13) 970. Aş bergen kişi ayıpker, Aş veren kişi günahkâr, 971. Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, 972. Eñkeyişiñ bas bolso, İnişin alçak olursa, 973. Öödögö çıksañ çöp bolso, Yukarı çıkarsan ot olursa, 974. Kapırdın kalkı köp bolso,... Kâfir halkı çok olursa,... (SK.KA, 13)
464
976. Kökötöydün caman uulu Bokturun, Kökötöy’ün yaramaz oğlu Bokurun, 977. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün çok servetini 978. Aş berem dep kapırga Aş veririrm diye kafire 979. Talatıp iydi dedirbey, Talan ettirdi dedirtmeden, 980. Köpköndük bolot munuñuz, Kabarmaktır bununuz, 981. Köt kısıp curttu cıyıñız, Kibirlenmeden halkı toplayınız, 982. On ekide Bokmurun, On ikisinde Bokmurun, 983. Obundu taap iş kılgın!... Düşünerek iş yapın!... (SK.KA, 13) 984. Baymırza mınday degende Baymırza böyle deyince 985. Bokmurun turup munu aytat: Bokmurun kalkıp böyle der: 986. Baydın uulu Baymırza, kakbaş, Bey oğlu Baymırza kurnaz, (kuru kafa) 987. Konuşuñ tataal say mırza, kakbaş, Yurdun karmaşık dere bey kurnaz, 988. Mineeriñ calgız tay mırza, kakbaş Bineğin yalnız tay bey kurnaz, 989. İçkeniñ kara çay mırza, kakbaş. İçtiğin kızıl çay bey kurnaz. 990. Özüñdün aşıñ, özüñ bil, kakbaş, Kendi aşını kendin bil kurnaz, 991. Kötüñdü kısıp colgo kir, kakbaş! Ağzını kapatıp, kendine gel, kurnaz! 992. Colotpoymun aşıma, kakbaş, Yaklaştırmam aşıma kurnaz, 993. Coon kılbaym başıma, kakbaş, Arka kılmam başıma, kurnaz, 998. Dep oşentip Bokmurun Deyip böylece Bokmurun 999. Baskan cerin tebelep,. Bastığı yeri çiğneyip, 1000. Baymırzanı cemelep, ... Baymırza’yı söverek,... (SK.KA, 13) 1005. Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker, 1006. Tulpardan artık külügü, Küheylandan daha iyi yürüktür. 1007. Ölgön canga aş berip, Ölmüş insana aş verip, 1008. Kalayıktı dürbötkön Halkı galeyana getiren 1009. Bokmurundun bülügü. Bokmurun’un kargaşası. (SK.KA, 13) 1010. Ay, canıbar Maaniker, Vah, hayvancık Maaniker, 1011. Cılkıdan çıkkan köy kaşka, Atlardan çıkan akıllı mal, 1012. Sını maldan bir başka, Görünüşü hayvandan farklı, 1013. Uçkan kuş menen carışkan, Uçan kuşla yarışan, 1014. Kazı aluuçu boor et, Kaburga yağı, yan eti, 1015. Kayra tartıp zımpıyıp, İçeri çekip sımsıkı, 1016. Söögünö cabışkan, Kemiklerine yapışan, 1017. Aygay uksa şaşpagan, Gürültü duyarsa da korkmayan, 1018. Aydın karañgısında Kapkaranlık gecede 1019. Bir izin caza baspagan, İzini yanlış basmayan, 1020. Çuu ukkanda bölüngön, Ses duyunca bölünen, 1021. Azar tümön kol bolso Azıcık düşman gözüne 1022. Tulpardık sını körüngön, Küheylanlık heybeti görünen, 1023. Basıp ötsö kara cer Yürüyerek geçerse kara toprak 1024. Kıñ-kıñınan bölüngön, Parça parça ayrılan, 1025. Baskan buttuu debese, Yürüyen ayakları olmazsa, 1026. Kanatı barday körüngön. Kanatı var gibi görünen. 1027. Çılbırı tutam kalbasa Yularından tutulmazsa 1028. Çındagan coogo aldırbayt, Ciddi düşmana bile aldırmaz, 1029. Kurgan kırsık çalbasa Zavallı başına bir iş gelmezse 1030. Kuyrugun örtkö çaldırbayt, Kuyruğunu ateş dokundurtmaz,
465
1031. Omuroo sınıp ötpösö, Sırt kemiği kırılmazsa, 1032. Ok cañılıp ketpese Kurşuna denk gelmezse 1033. Mingenin coogo aldırbayt. Binenini düşmana aldırmaz. 1034. Cetik külük Maaniker, Gerçek küheylandır Maaniker, 1035. Celgenine cel cetpes, Rüzgardan hızlı koşarmış, 1036. Baskanına mal cetpes, Hayvandan hızlı yürürmüş, 1037. Tizginin cıya tartpasa Dizginlerini çekmeseler 1038. Uçkan kuştay takımdayt, Uçan kuş gibi süzülür, 1039. Kırk künçülük coldordo Kırk günlük uzak yollarda 1040. Bulut öñdüü zakımdayt. Bulut gibi hızlı uçar. 1041. Kırk künçülük çöl bolso Kırk günlük uzak çöl olsa 1042. Kılt etip suu içpegen, Bir damla su içmeyen, 1043. Çurkagan sayın uzargan, Her koştukça uzaran, 1044. Kayıptay közü kızargan, Gayıp gibi gözleri kızaran, 1045. Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker’i, 1046. Kara bayır kazanat, Kara bayır150 kazanat151, 1047. Kalbır öpkö, cez kanat, Kalbur akciğerli, bakır kanatlı, 1048. Taygılbagan biyikten, Kayıp düşmeyen yüksekten, 1049. Takır ele kem emes Hiçbir yeri eksik değil, 1050. Taşka baskan kiyikten. Taşlarda koşan geyikten. (SK.KA, 14) 1052. Eey, kulunum, caş Aydar,... Hey, yavrucuğum, genç Aydar,... 1057. Altı külük at algın, Altı tane küheylan at al, 1058. Alakanday kat algın, Avuç kadar mektup al, 1059. At boroyun sıdırgın, Alabildiğine koşturup, 1060. Ay aalamdın baarısın Dünya alemin hepsini 1061. Kabar berip kıdırgın.... Dolaşıp haber ulaştır... (SK.KA, 14) 1062. El maanisin aytayın, Halktan haber söyleyeyim, 1063. Eey, caş Aydar, beri kel: Hey, genç Aydar, buraya gel: 1064. Mobu toñkoygon toonun kötünön,
İşbu kabaran dağın kıçından,
1065. Kün karagan çekenin Güneşe bakan kenarın 1066. Sayılgan tömön betinen, Dikilen aşağı yüzünden, 1067. Köönö — Turpan bıyagı, Eski Turpan bu tarafı, 1068. Ken Barbardın tıyagı, Geniş Barbar’ın ötesi, 1069. Lop darıya boyunda Lop nehrinin kıyısında 1072. Kızıl kamçı, kök nayza, ... Kırmızı kamçı, mavi mızrak,... 1073. Kırgızdın bölök teñi bar, Kırgız’ın başka dengi var, 1074. Ataktuu noygut eli bar. Ünlü Noygut halkı var. 1075. Karaça degen kanı bar. Karaça adlı hanı var. 1076. Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, 1077. Bul kızıktı körsün de, Bu eğlenceyi görsün de, 1078. Bul aşıma kelbese, Bu aşıma gelmezse, 1079. Bul kızıktı körbösö, Bu eğlenceyi görmezse, 1080. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün nakışı altından olan al
sancak
150 Karabayır: saf kan türkmen atiyle bayağı attan doğan. Yud.: 404. 151 Kazanat: koşu atlarından bir cinsin adıdır. Yud.: 426
466
1081. Üyü üstünön körsün de. Evi üstünden görsün de. 1082. Andan arı tartkanda, Ondan öte gidince, 1083. Kün batışka kaytkanda Batı tarafa dönünce 1084. Atı Koton şaarı bar, Adı Koton şehri var, 1085. Kotondogu Cügörü Koton’daki Cügörü 1086. Çoñ balbanı dagı bar.... Büyük pehlivanı daha var... 1089. Kotondogu Cügörü Koton’daki Cügörü 1090. Kabar aytkın oşogo.... Haber ver (sen) ona... 1110. Çatak kılbay, çır kılbay, Kavga gürültü çıkarmayıp, 1111. Baçımıraak kelsin de!... Biran önce gelsin de!... (SK.KA, 14) 1112. Sol kol cakkı betinde, Sol elin tarafında, 1113. Tügöngön çöldün çetinde, Bitmiş çölün kenarında, 1114. Adır-küdür urçukta, Kırlı-stepli bir yerde, 1115. Añıraygan tumşukta Ağzı geniş dağ burnunda 1116. Ataktuu Cerken ceri bar, Ünlü Cerken adlı yeri var, 1117. Al Cerkendi cerdegen O Cerken’e yerleşen 1118. Cortuulçu balban eri bar. Cortuulçu pehlivan eri var. 1119. Kalkı menen cıyılıp, Halkıyla birlikte toplanıp, 1120. Kan Cortuulçu kelsin de,... Han Cortuulçu gelsin de,... (SK.KA, 14) 1135. Andan arı col cürsöñ, Ondan öte yol yürüsen, 1136. At ayabay mol cürsöñ, Ata acımayıp bol yürüsen, 1137. Keñ Ürgönçtün şaarında, Engin Ürgönç şehrinde, 1138. Keñ Oogandın aylında, Geniş Oogan köyünde, 1139. Akun kanday kanına ayt, Akun han gibi hanına söyle, 1140. Oşo körungön curttun baarına ayt.
İşte o görünen halkın hepsine söyle.
1141. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 1142. Üç-Karkıra kondu de, Üç-Karkıra’ya kondu de, 1143. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti 1144. Cer cüzünö toldu de, Yeryüzüne doldu de 1145. Kökötöydün kalıñ toy Kökötöy’ün büyük toy 1146. Bereer kezi boldu de. Verecek zamanı oldu de. 1147. Akunkanga salam ayt, Akunkan’a selam söyle, 1148. Bul aşıma kelsin de.... Bu aşıma gelsin de... (SK.KA, 15) 1155. Arı curböy, beri tart, Öteye gitmeyip, beriye gel, 1156. Tak oşo cerden kayta kayt. Tam oradan geri dön. 1157. Kızıl celek, kök nayza Kırmızı sancak, mavi mızrak 1158. Kırgızdan biröö kalbasın. Kırgız’dan biri de kalmasın. 1159. Andan tuura tartkanda, Ondan doğru dönünce, 1160. Çambıl-Bel degen cer kelet, Çambıl-Bel adlı yer gelir, 1161. Çambıl-Beldi cerdegen Çambıl-Bel’i mesken eden 1162. Canaalı, Karaç er degen,... Canaalı, Karaç er denen,... 1168. Kökötöy kandın aşı de, Kökötöy hanın aşı de, 1169. Köp cıyındın kaşı de. ... Çok kalabalığın kaşı de... 1175. Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, 1176. Bul kızıktı körsün de. ... Bu şöleni görsün de... (SK.KA, 15)
467
1215. Beri karay tartkanda, Beriye doğru dönünce, 1216. Ordoluu şayık, kök ceke, Saraylı şeyh, mavi kemer, 1217. Orçun Kokon, Margalañ, Bolluk (ülkesi) Kokon, Margalan, 1218. Kokon kandın Kozubek, Kokon hanının Kozubek, 1219. Margalandın Malabek, Margalan’ın Malabek, 1220. Ancıyandın ayrı sakal Sınçıbek, Andijan’ın ayrı sakal Sınçıbek, 1221. Altı şaardın Alabek, Altı şehrin Alabek, 1222. Samarkanda Sancıbek, Samarkan’da Sancıbek, 1223. Uşularga salam ayt. Bunlara selam söyle. 1224. Biröö kalbay kelsin de,... Biri de kalmadan gelsin de,... (SK.KA,
15) 1235. Andan arı cürgöndö Oradan öte geçince 1236. Ataktuu Bukar şaarı bar, Şanlı Bukar şehri var, 1237. Al Bukardı suragan O Bukar’a hükmeden 1238. Temirkan attuu kanı bar, Temirkan adlı hanı var, 1239. Tegerek bışkan nanı bar, Yuvarlak pişen ekmeği var, 1240. Tört buluñ kelgen tamı bar. Dört köşeli evi var. 1241. Kök kepiçin tepeytken, Ayağına lastik giyen, 1242. Argımagın kekeytken, Küheylanını gerilten, 1243. Temirkanga salam ber. Temirkan’a selam söyle. 1244. Kökötöydün aşı de, Kökötöy’ün aşı de, 1245. Köp cıyındın kaşı de,... Çok toplantının başı de,... (SK.KA, 15) 1266. Bukardın tıyak betinde Bukar’ın öteki tarafında, 1267. Ceti-Özön degen ceri bar, Ceti-Özön adlı yeri var, 1268. Ceti-Özöndu cerdegen, Ceti-Özön’de mesken eden, 1269. Cediger degen eli bar. Cediger adlı halkı var. 1270. Al cediger içinde, O Cediger arasında, 1271. Bagış degen kanı bar.... Bagış adlı hanı var... (SK.KA, 16) 1452. Kazaktardın kan Kökçö, Kazakları hanı Kökçö, 1453. Kan Kökçögö salam ber... Han Kökçö’ye selam ver… 1457. Kan Kökötöy aşına, Han Kökötöy aşına, 1458. Kalıñ cıyın kaşına,... Kalabalık, yığının karşısına,… 1461. Eren kelet, şer kelet, Eren gelir, kaplan ile, 1462. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 1463. Baarı kalbay teñ kelet... Hepsi kalmadan birlikte gelir… 1468. Uşul aşka kelbeseñ, İşte bu aşa gelmezsen, 1469. Bul kızıktı körbösöñ, Bu eğlenceyi görmesen, 1470. Kalabanı salat de, Kavgayı çıkartır de, 1471. Cılkısın emes kazaktın Sadece yılkısını değil Kazak’ın 1472. Uyların koşo alat de! İneklerini de birlikte alır de! (SK.KA,
17) 1473. Andan arı ötköndö, Oradan öteye geçince, 1474. Narı taman col cürüp, Öte yana yol alıp, 1475. Kakançınga cetkende, Kakançın’a vardığında, 1476. Mancu kalmak el oşol, Mancu Kalmak halkı odur, 1477. Sen aytuuçu er oşol.... Senin haber verecek yerin odur...
468
(SK.KA, 17) 1492. Ceti cılı cöö cürüp, Yedi sene yayan gezip, 1493. Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, 1494. Cetimiş erdi caylagan Yetmiş yiğidi öldüren, 1495. Cin cıttangan er, Coloy, Yetmiş eri öldüren, 1496. Altımış cılı cöö cürüp, Altmış sene yayan dolaşıp, 1497. Alışıp nayza maylagan, Savaşıp mızrak yağlayan, 1498. Altımış erdi caylagan, Altmış yiğidi öldüren, 1499. Kan cıttangan er Coloy... Kan kokan er Coloy. (SK.KA, 17-18) 1514. Til alsa Coloy kelsin de, Dile gelse Coloy gelsin de, 1515. Til albas bolso al Coloy Dile gelmez olsa al Coloy 1516. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından kırmızı
bayrağı 1517. Kak üstünön körsün de. Tam üzerine gelecektir göresin de152
(SK.KA, 18) 1558. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 1559. Taşkenden köçüp keldi de Taşkent’ten göçüp geldi de 1560. Üç-Karkıra kondu de, Üç-Karkıra’ya kondu de, 1561. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti 1562. Cer cüzünö toldu de, ... Yeryüzüne doldu de... 1619. Andan arı barganda Oradan öteye varınca, 1620. Ataktuu şaarı Kakançın, Tanınmış şehri Kakançın, 1621. Kakançında kan Tuluk, Kakançın’da han Tuluk, 1622. Kaynap catkan köp uluk, Kaynaşan çok amiri, 1623. Çay algan toonun keni bar, Çay alan dağın madeni var, 1624. Uçmaktuu Beecin uluu curt, Cennetli Beecin ulu millet, 1625. Tırgoot degen eli bar. Tırgoot adlı halkı var. 1626. Kaynap catkan kıtaydın Karınca gibi kaynaşan Hıtay’ın 1627. Kança türdüü canı bar, Ne bir türlü canı var, 1628. Al tırgoot kapırdın O Tırgoot kafirin 1629. Katından koygon kanı bar. . Kadından bir hanı var.... (SK:K. S.19) 1653. Andan arı barganda Ordan öteye geçince, 1654. Altın kazgan keninde, Altın kazıyan madeninde, 1655. Sarı-Suunun ceeginde Sarı-Su’nun kıyısında 1656. Kürpüldöktün Sarı-Suu, Kürpüldök’ün Sarı-Su, 1657. Sarı-Suunun boyunda Sarı-Su’nun kıyısında 1658. Orkoygon küröö körunöt. Sivrilen buzul gözükür. 1659. Al küröögö barganda O buzula varınca 1660. Kızıl sakal topusu, Kırmızı sakal, takkeli, 1661. Al kıtaydın sopusu,... O Hıtayların sofusu,... 1668. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, 1669. Üç-Karkıra kondu de, Üç-Karkıra’ya kondu de, 1670. Baatır bolso Koñurbay Kahramansa Koñurbay, 1671. Bul aşımdan kalbasın, Bu aşımdan kalmasın, 1672. Kelbey koyup başına, Gelmeyip de başına,
152 dediğimi yapmazsa üzerine asker salarım ya da savaş açarım ya da küserim demektedir.
469
1673. Katuu kalba salbasın.... Büyük bir iş açmasın... (SK.KA, 19) 1686. Dep oşentip Bokmurun Deyip böylece Bokmurun 1687. Maanikerdi mingizip, Maaniker’e bindirip, 1688. Badana tondu kiygizip, Zırhlı kürkü giydirip, 1689. Koroson ottuk çaktırıp, Keskin çakmak çaktırıp, 1690. Kapır menen musulman Kafir ve Müslümanları 1691. Koyboy baarın çakırıp,... Hepsini birden çağırıp,... 1694. Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun, 1695. Kılımga salgan tamaşa. Yüzyıla bıraktı büyük iz, 1696. Kalkka salgan kızıktı, Halka yaptı tuhaf iş, 1697. Aş berem dep celpinip Aş veririm diye çırpınıp, 1698. Aalamga salgan buzuktu.... Aleme yapmış bozgunu... (SK.KA, 19)
1832. Anı-munu degiçe, Öyle-böyle deyince, 1833. Açıp közdü cumguça, Açıp gözü kapayınca,, 1834. Kara kalmak, mancunun Kara Kalmak, Mancunun 1835. Kelip kalgan çeni bar, Geliverdiği anı var, 1836. Uy tügündöy köp kalmak İnek tüyündey çok Kalmak 1837. Kaptap kalgan çeni bar. Her tarafı kaplamış gücü var. 1838. Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, 1839. Cer carılgan çuu kelet... Yeryüzünü yaran gürültü gelir... 1844. Kimdin kolu dep tursa, Kimin ordusu derseniz, (SK.KA, 20) 1845. Çon Coloydun kolu eken. Büyük Coloy’un koluymuş. 1846. Kıyıktansa kokustan Kızacaksa aniden 1847. Kıyratıp bizdi cedi dep, Mahvedip bizi yerdi diye, 1848. Ütürökdöp taarınsa Hırslanarak darılırsa 1849. Karmap keter beken dep,... Tutup bizi gidecek diye,... 1867. Aylası barbı al curttun Çaresi var mı o milletin, 1868. Bokmurundu cemelep. Bokmurun’a kızmaya. (SK.KA, 21) 1869. Al añgıça bolgon cok, Kısa bir zaman geçmeden, 1870. Kuday betin salbay kal, Allah yüzünü göstermesin, 1871. Cer carılıp çuu kelet, Toprak yarılıp gürültü olur, 1872. Ceti asaba tuu kelet, Yedi sancak bayrak gelir, 1873. Cer caynagan kol kelet. ... Karınca gibi kaynaşan kol gelir... 1881. Kimdin kolu dep tursa Kimin ordusu derseniz, 1882. Kan Coloydun kolu eken. Han Coloy’un koluymuş. (SK.KA, 21) 1891. Kan Coloy kirip kelgende Han Coloy girip geldiğinde, 1892. Kelgin meyman, kelgin dep, Geliniz misafir, gelin diye, 1893. Caaday uçup cügürüp, Yay oku gibi uçup koşturup, 1894. Kökötöydün balbanı Kökötöy’ün pehlivanı 1895. Coloydun atın alganı... Coloy’un atını almışmış ... 1901. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 1902. Curtka kılgan azabı. Millete yaptı azabı. 1903. Azırkı bolgon çoñ tüyşük Şimdiki olan büyük müşkülat 1904. Kalmaktardın kazabı. Kalmakların gazabı.
470
1905. Keldiñizbi, meyman dep, Geldiniz mi, misafirim diye, 1906. Çoñ Coloydun aldına Koca Coloy’un önüne 1907. Bokmurun basıp barganı. Bokmurun karşılayıp varmış. (SK.KA, 21) 1925. Altı miñ irik, miñ baytal, Altı bin koyun, bin tane tay, 1926. Soyuşuna berdi deyt, Kesmek için verdi der, 1927. Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek büyüklüğünde şekeri 1928. Çagışına berdi deyt, Yemesi için verdi der, 1929. Altı miñ töönün otunun, Altı bin devenin odununu, 1930. Cagışına berdi deyt... Yakması için verdi der... (SK.KA, 21) 1937. Munu mınday taştaylı. Bunu böyle bırakalım, 1938. Nar cagınan baştaylı. Öteki tarafından başlayalım. 1939. Cana kızık cana bar, Yine ilginç şeyler var, 1940. Oşondo, çañ asmanga burulup, O anda, tozu göğe savrulup, 1941. Kaptap kelgen kalıñ kol Bastırıp geldi kalın kol 1942. Birine-biri urunup,... Birine-biri çarparak,... 1951. Şibeenin kanı Orokkır Şibeenin hanı Orokkır 1952. Koñkulboz menen çamınıp, Koñkulboz ile atılıp, 1953. Körör bolsoñ oşondo Görseydin eğer o anda, 1954. Cabdıgına kamınıp... Silahına sarılıp... 1959. Oşondo munun sürötü O zaman bunun görünümü 1960. Calañgıçtay körunüp, Canalıcı gibi görünüp, 1961. Ceti asaba tuu kelet, Yedi sancak bayrak gelir, 1962. Cer carılgan çuu kelet, Toprak yarılıp gürültü olur, (SK.KA 21) 1965. Oşonçonu körgöndö O kadar asker görünce 1966. Tük körö elek kayran curt Hiç görmemiş zavallı halk 1967. Çekesi ketip tırışıp, Gözleri fal taşı gibi açılıp, 1968. Alapayın taba albay, Bocalayıp, şaşırıp, 1969. Başçısı menen uruşup,... Başçısıyla kavga edip,... 1972. Elkin catkan el elek, Yalnız yaşayan halk idik, 1973. Emi talaan kördükpü. Şimdi tarumar olduk mu. 1974. Kökötöydun çoñ aşın Kökötöy’ün büyük aşını 1975. Körgölü kelgen ekenbiz, Görmeye gelmişiz meğer, 1976. Köp taloon körüp kıtaydan Tarumar olup Kıtaydan 1977. Ölgönü kelgen ekenbiz. Ölmeye gelmişiz meğer. 1978. Toguz börü bir koydun Dokuz kurt bir koyunun 1979. Talasa tarpın koyobu? Saldırırsa leş bırakır mı? (SK.KA, 22) 1999. Meltiregen tüz eken, Sezsiz sakin düzlükmüş, 2000. Bet alıp kaçar bel da cok, Doğrulup kaçacak sırt bile yok, 2001. Beypay körüp catkanda Istırap, azap çekerken 2002. Acıratıp aluuga (Istıraptan) kurtarıp almaya 2003. Belgilüü Manas şer da cok, Ünlü Manas kaplan da yok, 2004. Tayana kaçar Talas cok, Dayanıp kaçacak Talas yok, 2005. Talkalaşıp çabışıp, Tarumar edip kapışıp, 2006. Acıratıp aluuga Elinden kurtarıp almaya 2007. Kabılan törö Manas cok. Kaplan Manas efendi yok. (SK.KA, 22)
471
2011. Al añgıça bolbodu, O anda ne olduysa oldu, 2012. Ayta-buyta degiçe, Öyle-böyle diyene kadar, 2013. Açıp közdü cumguça, Gözleri açıp kapayıncaya kadar 2014. Körör bolson Orokkır Görecek olsan Orokkır 2015. Ortogo keldi kamınıp, Ortaya geldi hazırlanıp, 2027. Ceti miñ irik, miñ baytal, Yedi bin koyun, bin tane tay, 2028. Soyuşuna berdi deyt, Kesmek için verdi der, 2029. Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek büyüklüğünde
şekeri 2030. Çagışına berdi deyt, Yemesi için verdi der, 2031. Ceti miñ töönün otunun, Yedi bin devenin odununu, 2032. Cagışına berdi deyt... Yakması için verdi der... (SK.KA, 22) 2087. Bir caysañın karasa, Bır caysañ’ına153 baksa 2088. Miñ kişilik körünöt. Bin kişilik görünür. 2089. Körgön sayın kalıñ curt Gördükçe kalabalık millet 2090. Köñülü caman bölunöt.... Moralleri çok bozulur (SK.KA, 23) 2125. Koñurbay cayın suraba, Koñurbay hakkında sorma, 2126. Kaarına alsa kırgızga Kahrına alırsa Kırgıza 2127. Uşu col salat çoñ dümök. Bu kez başa büyük iş açar. 2128. Belimdi bekem buuymun dep, Belini doğrulturum diye, 2129. Beecinden çıkkan kamdanıp Beecin’den çıktı hazırlanıp, 2130. Belgilüü Manas coluksa Kahraman Manas’la karşılaşırsam, 2131. “Alooke kunun kuuymun” dep. “Alooke’nin öcünü alırım” diye. 2132. Ok ötpös tondu kiyinip, Kurşun geçmez kürkü giyinip, 2133. Akıl oylop, kep oylop, Akıl danışıp, düşünüp, 2134. Kankor Manas, al burut Hunhar Manas, o Burut154 2135. "Aşka kelet dep oylop, Aşa gelir diye düşünüp, 2136. Kelgen eken Koñurbay Gelmişmişti Koñurbay, 2137. Aş üstünön basam dep, Aş üstünde saldırırım diye, 2138. Aş üstündö karmaşıp, Aş üstünde kapışıp, 2139. Adamdın kanın çaçam dep... Adamın kanını dökerim diye... (SK.KA,
23) 2181. Segiz miñ irik, miñ baytal, Sekiz bin koyun, bin tane tay, 2182. Soyuşuna bergeni, Kesmek için verdi der, 2183. Segiz miñ töönün otunun, Sekiz bin devenin odununu, 2184. Cagışına bergeni. Yakması için verdi der 2185. Çökkön töödöy, uyday kant Oturan deve kadar, inek büyüklüğünde
şekeri, 2186. Çagışına bergeni ... Yemesi için verdi der,... (SK.KA, 23) 2236. Miñ töödö bulun aldırıp, Bin deve parasını aldırıp, 2237. Miñ balbanın Manaska Bin yiğidini Manas’a 2238. Bir kırdırıp saldırıp, Birden katlettirip,
153 Caysañ: Kalmuklarda ordunun bir bölüğü ve bunun başında bulunan şahsın rütbesi. 154 Burut: destanlarda Kırgızlar için kullanılır.
472
2239. Köktön kök ayman cıldız tutulgan, Gökten büyük yıldız tutulmuş, 2240. Esenkandın aldına Esenkan’ın önüne 2241. Körünöö kaçıp kutulgan. Göz göre kaçıp kurtulmuş. (SK.KA, 24) 2242. Esenkanga barganda Esenkan’a vardığında 2243. Baskan cerin tamandap, Bastığı yeri tavanıyla vurup, 2244. Manas kandı camandap: Manas hanı kötüleyip, 2245. Kırk üylüü kırgız Altaydan Kırk evli Kırgız Altay’dan 2246. Kankor Manas çıktı deyt, Hunhar Manas çıktı der, 2247. Miñ balbandı talkalap, Bin yiğidi parçalayıp, 2248. Öltürüp kerge cıktı deyt,... Öldürüp kin doğurdu der,... 2254. Tügötpösöñ Manastı Yoketmezsen Manas’ı 2255. Tüyşüktü katuu saldı dep Azabı başa saldı diye 2256. Esenkandın aldına Esenkan’ın huzuruna 2257. Tüz kirip aytkan kebi bar. Direk girip anlatmış. (SK.KA, 24) 2258. Açuusu kelip Esenkan, Öfkelenip Esenkan, 2259. Manaska alıñ kelbese Manas’a gücün yetmezse 2260. Baarıñ çoguu kırıl deyt Hepiniz birden ölün der 2261. Kaardanıp Esenkan Oldukça kızıp Esenkan 2262. Aydap iygen ceri bar. Kovuvermiş önünden. 2263. Uyat bolup Neskara, Rezil olup Neskara, 2264. Ataa, burut, seni dep, Vah, burut, seni diye, 2265. Kekenip kalgan cılastın Kin besleyen bu kafirin 2266. Er Manasta kegi bar. Kaplan Manas’a kini var. 2267. Kökötöydün aşına ... Kökötöy’ün aşına... 2269. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı 2270. Takır çaap salsak dep, Tamamen kırıp yoketsek diye, 2271. Ayta kelgen Neskara, Neskara’nın anlattığı, 2272. Kıtaylardın kebi bar. Kıtayların lafı var. (SK.KA, 25) 2277. Kaardanıp bakırıp, Öfkelenip bağırıp, 2278. Bokmurundu çakırıp, Bokmurun’u çağırıp, 2279. Neskaranın kebi bul, Neskara’nın sözü bu, 2280. Bokmurun barsa cügünüp, Bokmurun gelse diz çöküp, 2281. Mına mınday dedi bul: İşte böyle dedi bu: 2282. Aşıña toyup alarmın, burut, Aşına doyarım, burut, 2283. Azap salıp aşıña, Azap verip aşına, 2284. Aylıñdı çaap alarmın, burut! ... Köyünü talan ederim, burut!... 2305. Çoñ işenip cürgönüñ Çok güvenidiğiniz 2306. Kankor Manas eriñbi? Hunhar Manas yiğidin mi? 2307. Kazanga kolum malamın, burut, Kazana elimi batırırım, burut, 2308. Etiñdi talap alamın, burut. Etini talan ederim, burut. (SK.KA, 24) 2315. Neskara kaarduu kep aytıp, Neskara sert söz söyleyip, 2316. Tak uşunday dep aytıp, İşte tam böyle deyip, 2317. Bura tartıp boz atın, Çevirip boz atını, 2318. Boz cezden kılgan çoor tartıp, Boz bakırdan yaptığı düdüğü çalıp, 2319. Çoñ küröñ menen celdi emi, Çon Kürön ile koşturdu şimdi, 2320. Koñurbay menen Coloygo Koñurbay ile Coloy’a
473
2321. Keñeşke cetip keldi emi. Danışmak için geldi şimdi. 2322. Eey, Koñurbay, çoñ Coloy, “Hey, Koñurbay, koca Coloy,... (SK.KA,
24) 2323. Eselek kırgız buruttun, Budala Kırgız burutun, 2324. Esebin alam bul curttun. Hakkından gelirim bu halkın. 2325. Aşına karap turbaylı, Aşına bakıp durmayalım, 2326. Alptarı kança sınaylı. Alpları kaçtır bakalım. 2327. Alpının alı cok bolso, Alpının gücü zayıfsa, 2328. Aşına nayza sunalı, Aşına mızrak çekelim, 2329. Tük koyboy baarın kıralı, Hepsini birden kıralım, 2330. Buudanın tartıp alalı, Yürük atlarını ellerinden alalım, 2331. Bul aşının üstündö Bu aşının üstünde 2332. Buzuktu mıktap salalı. Fena bir dert salalım. (SK.KAs.25) 2353. Kanı mınday degende Hanı böyle deyince, 2354. Karalaman kara curt Basit halk kütlesi, 2355. Karap emi turabı. Şimdi bakıp durur mu. 2356. Kıtay, kalmak balbanı Çin, Kalmak pehlivanları 2357. Kökötöydün et bışırgan kemege Kökötöy’ün et pişiren ocağını 2358. Talap catıp kalganı. Yağmalayıp kalmışlar. (SK.KA, 25) 2391. Kapırdın kanı Neskara Kafirin hanı Neskara 2392. Karaanı toonun teñindey, Karaltısı dağın yarısı kadar, 2393. Kanı Manastan ayla bolboso Hanı Manas’tan yardım olmazsa 2394. Tük koyboy baarın cegidey. Hepsini birden yok eder gibi. 2395. Azuuların arkaytıp,... Azı dişini bileyip,... 2399. Musulmandı tük koyboy, Müslümanların hepsinin 2400. Alpın cıyıp alganı, Pehlivanlarını toplamış, 2401. Çon Koşoydu baş kılıp Koca Koşoy’u baş kılıp, 2402. Çubatuuga salganı. Sırayla gözden geçirdi. 2403. Katagandın kan Koşoy, Katagan’dan han Koşoy’u, 2404. Karap sınap alganı... Bakıp iyice sınadı... (SK.KA, 25) 2409. Katagandın kan Koşoy Katagan’ın han Koşoy 2410. Seksen beşke cetiptir, Seksen beşine ulaşmış, 2411. Bar kayrattın baarısı Bütün gücü, kuvveti 2412. Boyunan kaçıp ketiptir. Cesareti kalmamış. 2413. Moynu ketken uzarıp, Boynu gitmiş uzarıp, 2414. Soolup közü kızarıp, Göz pınarı solmuş kızarıp, 2415. Muunu ketken bılkıldap, Eklemleri tutmaz olmuş, 2416. Közü narı cakta cıltıldap, Gözleri dipte parlayıp, 2417. Eki kıçık iriñdep, İki gözü irin olup, 2418. Bütkön boyu dirildep, Tüm vücudu titreyip, 2419. Karıp kalgan can eken, Oldukça yaşlı bir canmış, 2420. Buruttardın Koşoyu... Burutların Koşoy’u... (SK.KA, 25) 2429. Kayran Töştük kanetet, Amanın Töştük ne yapar, 2430. Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş,
474
2431. Oyrottu buzar er eken. Oyrat’ı155 bozguna uğratacak bir ermiş. 2432. Bilegi coon, taş cürök, Bileği kalın, taş kalpli, 2433. Balbandıgı başka eken. Pehlivanlığı bir başka. 2434. Tuulgan erdin sırttanı, Hayata gelen erin kaplanı, 2435. Özü eldin kutmanı, Kendisi halkın sevip saydığı, 2436. Artık baatır can eken.... Bir başka kahraman bir canmış... 2439. Eti kalgan kök caşık, Eti kalmış bir deri, 2440. Kanı kalgan bir kaşık. Kanı kalmış bir kaşık. (SK.KA, 25) 2449. Kayran Burçak kanetsin, Zavallı Burçak ne yapsın, 2450. Alagar közü çolpondoy; Gözleri Çolpan yıldız gibi, 2451. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, 2452. Moynu coon büt eken, Boynu kalın biriymiş, 2453. Bütkön boyun karasañ Bedenine bakarsan 2454. Tokson erdin küçü eken. Doksan erin gücüymüş. (SK.KA, 26) 2506. Urumkan uulu Kökbörü, Urumkan oğlu Kökbörü, 2507. Ayabagan er eken. Oldukça güçlü bir ermiş. 2508. Keñ kökürök, cayık töş, Geniş omuzlu, üçgen vücutlu, 2509. Arı balban, arı şer, Hem pehlivan, hem cesur, 2510. Sakalı suydañ birindep, Sakalı ipek gibi ve azıcık, 2511. Kösöölügü bar eken, Köselik yönü de varmış, 2512. Salışıp coogo bolgon maş, Kapışıp düşmanla alışkın, 2513. Kösömdügü bar eken... Ustatlık yönü de varmış... (SK.KA, 26) 2553. Kalıñ kara musulman Kalabalık Müslüman 2554. Çoguu ekenin bildi emi, Birlikte olduğunu öğrendi, 2555. Kankor Manas al cerde Hunhar Manas’ın orada, 2556. Cok ekenin bildi emi.... Olmadığını öğrendi... (SK.KA, 26) 2557. Kayrattuu erim kan Coloy Cesur kahramanım han Coloy, 2558. Kara toonun señirdey, Kara dağın burnu gibi, 2559. Çın katılsa Koñurbay Gerçekten saldırırsa Koñurbay 2560. Çıkoolu kızıl temirdey. Kızgın kızıl demir gibi. 2561. Çın aş berem dep kelip Gerçekten aş veririm deyip gelip, 2562. Çınmaçındın kalkınan Çınmaçın’ın halkından 2563. Kırgın boldu dedirbey Katliyama uğradı dedirmeyip 2564. Aytkanıma kön, burut, Dediğimi dinle, burut, 2565. Degenimdi ber, burut! İstediğimi ver, burut! 2566. Kökötöydün Maaniker... Kökötöy’ün Maaniker... 2570. Bizge ılayık körünöt... Bize layik görünür... 2581. Degenime kön, burut, Sözlerime kulak as, burut, 2582. Maanikerdi ber, burut! Maaniker’i ver, burut! (SK.KA, 26-27) 2609. Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün yoğ aşıymış, 2610. Köp cıyındın kaşı eken. Çok kalabalığın başıymış. 2611. Maanikerdi berbeseñ Maaniker’i vermzsen
155 Oyrot: 1. oyun, eğlence; 2. kalabalık halk; halk; 3. Kalmuklara Kırgızlar arasında Oyrat da denilmektedir. Burada bu kelimeyle söz sanatı yapılmış. Yani, bir kelimeyle her üç anlamı verilmesi söz konusudur.
475
2612. Sınap bilgen sınım bar, Sınayıp bilen sınım var, 2613. Sala turgan çırım bar. Başına açacak derdim var. 2614. Aşıña moyun burbaymın, Aşına da bakmam ben, 2615. Atañdın körü, burut kul, Allah’ın cezası, burut kul, 2616. Maaniker albay tınbaymın! Maaniker’i almadan rahat etmem!
(SK.KA, 27) 2622. Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, 2623. Tozoktu kıyın salgansıñ, Cehennem ateşi yaktın sen, 2624. Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, 2625. Miñ töödö çayın algansıñ Bin deve malın aldın sen. 2626. Mına uşunday iş kılgan. İşte böyle iş kılan, 2627. Bul korduguñ dagı bar. Böyle işkencen daha var. 2628. Bul sözümö kön, burut, Bu sözümü dinle, burut, 2629. Çataktaşpay, çır kılbay Karşı çıkmadan, kavgasız, 2630. Baştagı ötkön ayıpka Eski yaptığınız aybınıza 2631. Maanikerdi ber, burut. Maaniker’i ver, burut. 2632. Ayta turgan kebim bar Söyleyecek sözüm var, 2633. Burut, sende kegim bar. Burut, senden (alacak) intikamım var.
(SK.KA s.27) 2637. Burut senin ayıñdan, Burut, senin yüzünden, 2638. Sooda kılıp barganda Ticaret için gittiğimde, 2639. Çatak kıldıñ talaadan, Baskın yaptın yolda iken, 2640. Miñ balban kırıp salgansıñ, Bin pehlivanımı katlettin, 2641. Miñ atanda dünüyö Bin devedeki servetim, 2642. Olco kılıp algansıñ. Ganimet edip aldın sen. 2643. Kanga katuu iş kılıp, Hana kötü iş yapıp, 2644. Munu menen sen, burut, Bununla sen, burut, 2645. Ayıptuu bolup kalgansıñ. Ayıplı olup kalmıştın. (SK.KA, 27) 2666. Maanikerdi berbeseñ Maaniker’i vermezsen, 2667. Başıña koyboym canındı. Başına bırakmam canını. 2668. Köp cinimdi karmatsañ Çok canımı sıkarsan, 2669. Bul aşındın üstündö Bu aşının üstünde, 2670. Topoloñdu çıgaram, Büyük kavga çıkartırım, 2671. Koktuñdu kanga sugaram. Vadini kanla sularım. 2672. Çır cok cerden çır çıgıp, Kavga yok iken kavga olup, 2673. Kalışsam dep kelgemin, Kapışsam diye gelmiştim, 2674. Çınmaçındın Beecinden Çınmaçın’ın Beecin’den, 2675. Çındap cinim agıtıp, Öfkem topuklarıma çıkıp, 2676. Salışsam dep kelgemin... Kapışsam diye gelmiştim... (SK.KA, 2684. Neskara aytıp turganda, Neskara böyle deyince, 2685. Mınday küçtü kılganda, Böyle zorbalık yapınca, 2686. Kara kılgan Manas cok, Medet umduğu Manas yok, 2687. Mintip kuday urganda Tanrı cezalandırdı işte böyle 2688. Cılgınduu Keñ-Kol, keñ Talas Ilgınlı Ken-Kol, engin Talas 2689. Cer esine bir tüştü, Yer aklına bir geldi, 2690. Cırgalduu Manas kabılan Müreffeh Manas kaplan
476
2691. Er esine bir tüştü. ... Er aklına bir geldi.... 2693. Kökötöydün mırzası Kökötöy’ün bey oğlu 2694. Kök corgonun üstunön Kök corgo’nun üzerinden 2695. Uçup kete taştadı. ... Uçup düşeyazdı.... (SK.KA, 28) 2701. Akılınan şaşkanı,... Aklı başı karıştı, 2702. Kökötöydün Bokmurun... Kökötöy’ün Bokmurun... 2708. Abakesi Koşoydon Amcacığı Koşoy’a 2709. Akılın surap turganı. Gidip akıl danıştı. 2710. Kökötöydün köp düynö, Kökötöy’ün sayısız servet, 2711. Adam tilin albastan, Kimseyi dinlemeden, 2712. Çaçkanı kelgen ekemin. ... Saçmaya gelmişim meğer.... 2715. Kara kıtay, mancudan Kara Kıtay, Mancu’dan 2716. Acaldan murun armanda Ecelden önce ukdeyle 2717. Ölgönü kelgen ekemin... Ölmeye gelmişim meğer... 2720. Eldin-curttun baarısın Halk-ahali hepsini 2721. Aş berem dep kılımga Aş veririm diye yüzyıla 2722. Talatkanı kelipmin. Talan ettirmeye gelmişim. (SK.KAs.28) 2723. Kalmaktan katuu küç keldi, aba, Kalmak’tan çetin güç geldi, amca, 2724. Oylosom mancu büt keldi, aba, Düşünsem Mancu tümü geldi, amca, 2725. Ömdölüp öbök bol, aba, Koruyup bana hami ol, amca, 2726. Ölüüçü canga cölök bol, aba! Ölecek cana arka ol, amca! 2727. Neskara sınduu kan çıktı, aba, Neskara gibi han çıktı, amca, 2728. Kaarınan can çıktı, aba! Kahrından can çıktı, amca! 2729. Kalmaktan kırgız ölöt beym, aba, Kalmaktan Kırgız ölür mü, amca, 2730. Kalkımdı kıtay bölöt beym, aba,... Halkımı Kıtay bölür mü, amca,... 2742. Degenine könölü, aba, Dediğini yapalım, amca, 2743. Kalktı kırıp iybesin, Halkı katletmesin, 2744. Maaniker surayt, bereli, aba! Maaniker’i istiyor, verelim, amca! 2745. San düynönü çaçalı, aba, Sayısız servet saçalım, amca, 2746. Samarkan közdöy kaçalı aba! Samarkand’a doğru kaçalım, amca!
(SK.KA, 28) 2775. Anda Koşoy munu aytat: O zaman Koşoy şöyle der: 2776. Aş bergen kişi ayıpker, balam Aş veren kişide kabahat, oğlum, 2777. Kalk cıygan kişi künöökör, balam Halkı toplayan kişide kabahat, oğlum 2778. Eñkeyişte çöp eken, balam, Aşağısı otluymuş, oğlum, 2779. Kapırdın kalkı köp eken, balam. Kafirin halkı çokmuş, oğlum. 2780. Öödönün çöbü bas eken, balam, Yukarının otu alçakmış, oğlum, 2781. Musulman curtu az eken, balam. Müslüman halkı azmış, oğlum. 2782. Kara kalmak, mancu curt Kara Kalmak, Mancu halkı, 2783. Kadimden ele beri ukkanbız, Eskiden beri duymuştuk, 2784. Musulmanga kas eken, balam! Müslümana düşmanmış, oğlum! 2785. Degenine könüñüz, Dediğini yapınız, 2786. Maanikerdi beriñiz. Maaniker’i veriniz.. 2787. Kalmak azap saların Kalmak başa dert açacağını 2788. Ebak ele bilgemin, balam, Eskiden beri biliyordum, oğlum, 2789. Kabılan Manas kankordun, Kaplan Manas hunharı,
477
2790. Kecirine ne tiydiñ, balam! Neden sinirlendirdin ki, oğlum! 2791. Kıtaydın kılgan kordugun, balam, Kıtay’ın hakir görmesine, oğlum, 2792. Tilimdi alsañ anan kön, Beni dinlersen sonra alış, 2793. Keneş kılıp Manaska, Akıl danışıp Manas’a, 2794. Maaniker berseñ, anan ber, balam. Maaniker verirsen, sonra ver, oğlum. 2795. Kabılan Manas kankor şer Kaplan Manas hunhar er 2796. Telegeyi teñ oşol,... Dört dörtlük olan odur,... 2799. Oşo Manas kelbese, O Manas gelmezse, 2800. Bu zordugun körbösö, Bu zorbalığını görmezse, 2801. Özü coop berbese Kendisi karşılığını vermezse 2802. Uy tügündöy köp kıtay ... Karınca yuvası gibi çok Kıtay... 2806. Tübübüzgö cetüüçü,... Kökümüzü kazacak, ... 2812. Kabar ciber Talaska, Haber gönder Talas’a, 2813. Keçikpesten bat ciber Geciktirmeden tez gönder 2814. Kabılan törö Manaska. Kaplan efende Manas’a. 2815. Er bolso, Manas kelsin de, Yiğitse, Manas gelsin de, 2816. Kalaymandı salsın de, Büyük kargaşa çıkarsın de, 2817. Kaynap catkan kıtaydan Karınca yuvası gibi kaynaşan Kıtaydan 2818. Acıratıp alsın de. Ayırıp bizi alsın de. (SK.KAs.29) 2890. Armanın aytıp er Koşoy, Derdini söyleyip er Koşoy, 2891. Altı külük at berip, Altı yürük at verip, 2892. Alakanday kat berip, Avuç kadar mektup verip, 2893. Kün kılkıldap batkanda, Güneş sallanıp battığında, 2894. Kara kalmak, köp mancu Kara Kalmak, çok Mancu 2895. Kaldayıp çoguu catkanda. ... Hepsi birden yatınca. ... 2910. Bir adamga bildirbey, Bir tek cana bildirmeden, 2911. Bir adamga tuydurbay, Bir tek cana sezdirmeden, 2913. Maanikerdi mingizip, Maaniker’e bindirip, 2914. Uurularça atkarıp, Hırsız gibi yola çıkarıp, 2915. Arstan törö Manaska Aslan efendi Manas’a 2916. Tün içinde Aydardı Gece yarısında Aydar’ı 2917. Cibergenin körgömün... Gönderdiğini görmüştüm... (SK.KA, 29-30) 2918. Oşondo cayma kökül caş Aydar... O zaman Yayık kâhküllü genç Aydar.. 2919. Kündöp-tündöp col cürüp, Gece-gündüz yol yürüyüp, 2920. At ayabay mol cürüp, Ata acımayıp bol yürüyüp, 2921. Araga tünöp kalbastan, Arada gecelemeden, 2922. Örgüp tınıp albastan, Mola verip, konaklamadan, 2923. Cetip bardı Talaska, Girip geldi Talas’a, 2924. Kabar aytmak boldu emi Haber verecek oldu şimdi 2925. Kabılan törö Manaska.... Kaplan efendi Manas’a... 2943. Kabagı biyik, öñü zaar, Alnı büyük, suratı zehir gibi, 2944. Kankor öñdüü kay can bar? Hunhar gibi can var mı ki? 2945. Maylagan buuday cüzdöngön, Yağlanmış buğday renkli yüzü, 2946. Küügüm tuman közdöngön, Alacakaranlık renkli gözü, 2947. Bet alışkan bolgon mert... Karşısına çıkanı öldüren... (SK.KA, 30) 2984. Beren Manas aldına Bahadır Manas önüne 2985. Altı külük at berip, Altı yürük at verip,
478
2986. Basıp bardı caş Aydar Yürüyüp geldi genç Aydar 2987. Alakanday kat berip. Avuç kadar mektubu verip. (SK.KA, 30) 2988. Koşoy, Töştük kanıñız, Koşoy, Töştük hanınız, 2989. Bizdin kıynalıp ketti canıbız. Bizim zorluk çekti canımız. 2990. Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, 2991. Kalın cıyın çogulup, Büyük kalabalık toplanıp, 2992. Kırılmak bolduk baarıbız. Kırılacak olduk hepimiz. 2993. Kökötöydün aşına Kökötöy’ün aşına 2994. Kök cal Manas, barıñız, Bozkurt Manas, geliniz, 2995. Kara kıtay, mancudan Kara Kıtay, Mancudan 2996. Acıratıp alıñız. Ayırıp bizi alınız. (SK.KA, 30) 3023. Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında 3024. Kabılan Manas özün cok, Kaplan Manas sen yok, 3025. Koroson ottuk çaktırdık, Büyük ateş yaktırdık, 3026. Kapır menen musulman Kafir ile Müslümandan 3027. Koyboy baarın çakırdık. Kimseyi bırakmadık hepsini çağırdık 3028. Kalk çogulup topurap, Halk toplanıp telaşlanıp, 3029. Asmanga uçtu topurak. Gök yüzüne uçtu toz toprak, 3030. Kara kurttay bıcıldap, Kara kurt gibi kaynaşıp, 3031. Karasa közgö ilinbey, Bir bakmış gözle görülmeyen, 3032. Kaysı ekeni bilinbey, Ne olduğu bilinmeyen, 3033. Kapır menen musulman, Kafir ile Müslüman 3034. Kaynap toldu kıcıldap. Kaynayıp doldu kıpır kıpır (SK.KA, 30-
31) 3035. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti 3036. Sarıp bolup çaçıldı... Ziyan olup saçıldı... 3052. Kökötöydün aram siydik Bokmurun Kökötöy’ün piç kurusu Bokmurun 3053. İşenip altın kübünö, Güvenip altın bohçasına, 3054. Cetip koydu al bala Kuruttu şimdi o çocuk 3055. Kalıñ curttun tübünö! Kalabalık halkın kökünü! (SK.KA 30-31) 3056. Bala mınday degen soñ, Çocuk böyle deyince, 3057. Atañdın körü caş Aydar, Kahrolası genç Aydar, 3058. Bokmurun ekööñ mas Aydar! Bokmurun ikiniz akılsızsın Aydar! 3059. Kan Kökötöy ölgön soñ, Han Kökötöy öldüyse, 3060. Çın düynönü körgön soñ Gerçek dünyayı gördüyse 3061. Kabardı ne berbeysiñ?! Neden haber vermedin?! 3062. Baştap bergen aşıña, Aydar, Başçılık ettiğin aşına, Aydar, 3063. Balaket tuusun kaşıña, Aydar, Felaket gelsin başına, Aydar, 3064. Kalıñ kazsın oruñdu, Aydar, Çukur kazsın mezarını, Aydar, 3065. Kapırlar kılsın sonundu, Aydar, Kafirler getirsin sonunu, Aydar, 3073. Baştatan körgön cok beleñ, Önceden görmemiş miydin, 3074. Kan tögüşkön Beecindi Aydar! Kan dökülen Beecin’i, Aydar! (SK.KA, 31) 3075. Kankor Manas barbayıp, Hunhar Manas kabarıp, 3076. Kan içmesi karmadı, Kan içmesi tutmuştur,
479
3077. Oozunan calın şırkırap, Ağzından ateş püskürüp, 3078. Kaalgaday kaşka tiş, Kapı kadar ön dişleri, 3079. Kabılan Manas kankoruñ Kaplan Manas hunharın, 3080. Bölö-bölö çaynadı. Gıcır-gıcır çiğnedi. (SK.KA, 31) 3085. Kılıçtı kınap alarda, Kılıca sıkı sarılacakken, 3086. Cayma kökül caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar’ı 3087. Kurmandıkka çalarda Hemen kurban ederken 3088. Kayran katın Kanıkey, Kıymetli kadın Kanıkey, 3089. Kara surdun suluusu, Esmerlerin güzeli, 3090. Musulmandın nurduusu, ... Müslümanın nurlusu,... 3093. Oşondo ak tamagı balkıldap... O zaman kuğu gibi boynu uzarıp, 3099. Ayköl törö aldına Ayköl156 efendi önüne 3100. Akırın süylöp muñayıp, Yavaş konuşup kederlenip, 3101. Şeker sözdüü, nur közdüü Şeker sözlü, nur gözlü, 3102. Cıpar küñküp, cez burap, Mis kokulu, akıl dolu, 3103. Araçalap kan surap,... Araya girip can isteyip,... 3110. Kılıçın karmap oşondo, Kılıcını tutup o anda, 3111. Törösünö calınıp: Efendisine yalvarıp: (SK.KA, 31) 3112. Calgızga calgız tiygen bolobu, Yalnızın canına yalnız kıyar mı, 3113. Calgızga tiygen oñobu? Yalnıza dokunana hayır olur mu? 3114. Sen aşa albay catkıday Sen geçemeyecek gibi, 3115. Kara adırmak too emes, Kara sırtlı dağ değil, 3116. Kalmaktan kelgen coo emes,... Kalmaktan gelen düşman değil,... 3119. Durus emes munuñuz, İyi değil bununuz, 3120. Çappay tura turuñuz.... Başını kesmeyin, bekleyin, 3125. Karıp bir kılsañ bolobu, Garibe bir merhamet et, 3126. Kapıray, kabarçı soygon oñobu! Ya Rabbim, haberçiyi öldüren hayır
görür mü! 3146. Kanıkey aytıp mınday söz, Kanıkey söyleyip böyle söz, 3147. Araçalap turganı... Araya girip ayırdı... (SK.KAs.31) 3160. Oşondo Bakay munu aytat: O anda Bakay şöyle der: 3161. Kımbattuu sözüm bilip al, Değerli bu sözümü bilip al, 3162. Kıraanım Manas, tilimdi al. Aslanım Manas sözümü dinle, 3163. Bu da calgız, sen calgız, Bu da yalnız, sen yalnız, 3164. Calgızdın canın kıybaçı, Yalnızın canına kıyma lütfen, 3165. Ört öçköndöy kılbaçı? Ocağı sönmüşe benzetme lütfen? 3166. Kankor Manas-can dosum, Hunhar Manas – can dostum, 3167. Kan ekeniñ çın bolso Han olduğun gerçekse, 3168. Degenime könuñüz, Dediğimi yapınız, 3169. Kaşık kanın beriñiz?! Bir kaşık kanını bağışlayınız?!
(SK.KAs.32) 3184. Alban türdüü söz aytıp, Türlü türlü söz söyleyip, 3185. Abası Bakay karıya Amcası Bakay ihtiyar 3186. Araga tüşö kalganı, Araya girip ayırmış, 3187. Kayran katın Kanıkey Zavallı kadın Kanıkey
156 Ayköl: Destan kahramanının mtis-bet sıfatlarından biri (başlıca Manas'ın): Yudahin, 67.
480
3188. Kabılandın astınan Kaplanın altından 3189. Balanı suurup alganı, Çocuğu çekip çıkarmış, 3190. Arstan Bakay, Kanıkey Aslan Bakay, Kanıkey 3191. Acalınan kutkarıp Ecelinden kurtarıp 3192. Aman ayrıp kalganı. Canını aman ayırmış. (SK.KA, 32) 3215. Kanıkey ceñeñ karkıbar. Kanıkey yengen azizim. 3216. Kızmatın karap otursa Hizmetine bakılırsa 3217. Kılımga tatır barkı bar. Asra bedel degeri var. 3218. İçin bulum içtegen, İçini kıymetli kumaşla astarlamış, 3219. Tışın burçtap tıştagan, Dışını köşeli olarak kaplamış. 3220. Arkagın asıl temir madatkan, İpliğini saf demirden sokturmuş, 3221. Nayzalaşsa etke ötpöy, Mızraklaşsa ete geçmez, 3222. Alışkan candı cadatkan, Çarpışan kimseyi yoran, 3223. Kup keltirip al tondu Kıvamına getirip o kürkü 3224. Kırkına bolcop casatkan. Kırkına hesap ederek yaptırmış. 3225. Bet alışkan coo bolso Karşılaşan düşman olsa 3226. Bek muştasa keter dep, Pek çarpışa bilir diye, 3227. Beyacal ölüm ceter dep, Ecelsiz ölüm gelir diye, 3228. Beylebey koysom beker dep, Dikkat etmezsem boşuna diye, 3229. Kırkına kılgan kırk çopkut, Kırkına yapılan kırk zırh gömleği, 3230. Kımbattıgın bilgizdi, Kiymetli değerini bildidi, 3231. Kazınadan kırk çopkut Hazineden kırk zırh gömleği 3232. Kırk çorogo kiygizdi... Kırk yiğide giydirdi... (SK.KA, 32) 3299. Kımbat ceñeñ Kanıkey Değerli yengen Kanıkey, 3300. Aykölüñdün sarayga Aykölünün sarayına 3301. Akkulanı baş kılıp, Akkula başta olmak üzere, 3302. Kırka baylap salıptır, Sıra sıra bağlamış, 3303. Kürüçtön kürmök cem berip, Pirinçten kürmök157 yem verip, 3304. Kündö terin alıptır. Her gün idman yaptırmış, 3305. Arpadan asa cem berip, Arpadan yem torbası ile yem verip, 3306. Ayda terin alıptır Her ay idman yaptırmış.... (SK.KA 33) 3341. Kabarçıdan kep uktu, Haberçiden söz duydu, 3342. Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında 3343. Kara kıtay mancular Kara Kıtay, Mancular 3344. Talap ketti dep uktu, Talan etti diye duydu, 3345. Kan Koşoydu baş kılıp, Han Koşoy’u baş kılıp, 3346. Sabap ketti dep uktu. Dövüp gittiler diye duydu. 3347. Kocozaada Koşoygo Beyzaade Koşoy’u 3348. Korduktu kıtay saldı dep, Hakir gördü Kıtay diye, 3349. Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük 3350. Akılınan şaştı dep, Aklından şaştı diye, 3351. Aş berüüçü Bokmurun Aş veren Bokmurun 3352. Elden çıga kaçtı dep. Aradan çekilip kaçtı diye… (SK.KA, 33) 3361. Oşondo Manas kabılan O anda kaplan Manas
157 Kürmök: kuş darısı; pirinç tarlalarında yetişen ayık otu.
481
3362. Kaardanıp küyünüp Öfkelenip üzülüp 3363. Ak olpoktu kiyinip, Ak olpok’u158 giyinip, 3364. Boz kiseni çalınıp, Boz kise’yi159 kuşanıp, 3365. Bir kudayga calınıp, Bir Allah’a yalvarıp, 3366. Curt kurugan eken dep, Halk mahvolmuş diye, 3367. Kankor Manas kamınıp, Hunhar Manas hazırlanıp, 3368. Akkulanı tokunup,... Akkula’yı eyerleyip,... 3398. Kırk çoronun baarı bar, Kırk yiğidin hepsi var, 3399. Aybalta çabar mıktısı, Savaş baltası kullanacak iyisi, 3400. Tolkup Manas kalıptır. Hiddetten Manas köpürmüş, 3401. Aşka cönöp alıptır. Aşa doğru yol almış. (SK.KA, 33-34) 3513. Kızıl-Kıya kezeñden Kızıl-Kıya dağ yarığından, 3514. Kımbat Manas kampayıp Değerli Manas telaş edip, 3515. Körünüp kalgan kezi eken... Göründüğü anıymış... 3518. Kakançındın zordugu Kakançın’ın zorbalığı, 3519. Körünüp kalgan kezi eken. Göründüğü anıymış. 3520. Kan Koşoyu baş bolup, Han Koşoy’u baş olup, 3521. Berender ee bolo albay, Bahadırları sahip çıkamayıp, 3522. Kökötöydün kemege, Kökötöy’ün ocağı, 3523. Kara kıtay, mancuga Kara Kıtay, Mancuya 3524. Talatıp koygon kezi eken... Talan ettirdiği anıymış... 3527. Kara candan kırgızdar Kara canından Kırgızlar 3528. Tunulup kalgan kezi eken. Bezdikleri anıymış. (SK.KA, 35) 3529. Kan Manastap çuu tartıp Han Manas diye yaygarayı basıp, 3530. Kırk çoro kirip barganda Kırk yiğit girip geldiğinde, 3531. Mancunun kanı Neskara Mancunun hanı Neskara 3532. Tür salışsak Manaska Karşı gelirsek Manas’a, 3533. Tüpkö çoguu cetkidey, Kökümüzü kazacak gibi, 3534. Tüp Beecin bütün kelse da Orta Beecin bütün gelse de 3535. Tügöl kırıp ketkidey Tamamen kırıp geçecek gibi 3536. Kök caldıgı ep eken, Kuvveti çok cesurmuş, 3537. Too cerdegen burutka Dağa yerleşen buruta 3538. Toodoyu Manas çep eken, .. Dağ gibi Manas’ı kaleymiş,... 3547. Kaygırıp aytıp kança kep, Üzülüp söyleyip birçok söz, 3548. Kayra tarttı Neskara: Geri döndü Neskara: (SK.KA, 35) 3552. ... Kıtaydın men da baatır dep, ...Çinin ben de bahadırıyım diye, 3553. Kudaydın kılgan işi eken. Allahın yaptığı iş imiş. 3554. Beecindin baarın çogultsa Beecin’in hepsini toplasa 3555. Bir kündö kırçu kişi eken. Bir günde kıracak kişi imiş. 3556. Konokko kelip et talap Misafirliğe gelip eti talan edip 3557. Kudaydın kılgan işi eken.... Allahın yaptığı iş imiş... 3565. Kaynap catkan mancunun Kaynaşan çok Mancunun 3566. Kayratsızın bilet beym, Kuvvetsiz olduğunu bilir mi,
158 Ak olpok: Manas’ın zırhı. 159 Bozkise: Manas’ın kuşağının adı.
482
3567. Kaardansa kan Manas Öfkelense han Manas 3568. Bizdi kakanga çeyin süröt beym....
Bizi Kakan’a kadar kovar mı...
3575. Maaniker surap cañıldık, Maaniker’i isteyip yanıldık, 3576. Çaap alçuuday kamındık. Tarumar edecekmiş gibi atıldık. (SK.KA,
35) 3577. Kalmaktardın kan Coloy, Kalmakların han Coloy, 3578. Keçildin kanı Koñurbay Keçil’in hanı Koñurbay 3579. Kaardanıp küülönüp, Hiddetlenip atılıp, 3580. Neskaraga süylönüp: Neskara’ya sinirlenip: 3581. Degenime könbösö, Dediğimi yapmazsa, 3582. Maanikerdi berbese, Maaniker’i vermezse, 3583. Beecinden koldu cıynaymın, Beecin’den kolu toplarım, 3584. Beren canım barında Kahraman canım var iken, 3585. Bekerge karap turbaymın. Boşuna bakıp durmam ben. (SK.KA, 35) 3601. Koşoy kepti kotorup, Koşoy sözü çevirip, 3602. Koyboy aytkan bu sözdü: Hepsini anlattı bu sözün: 3603. Kankor Manas kabılan, Hunhar Manas kaplan, 3604. Kördüñbü, eñkeyişte çöp eken, Gördün mü, aşağısı otmuş, 3605. Kapırdın kalkı köp eken.... Kafirin halkı çokmuş... 3658. Çataktaşpay, çırdaşpay, Kapışmadan, çatışmadan, 3659. Degenine könölü, Dediğini yapalım, 3660. Maaniker tartuu bereli. Maaniker’i hediye edelim. 3661. At menen aldap salalı, At ile kandıralım, 3662. Akılın mintip tabalı. Yolunu böylece bulalım. 3663. Koşoy abañ barkıldap, Koşoy amcan konuşup, 3664. Mınday kepgi salganı, Böyle sözü ortaya attı, 3665. Arkasınan Bokmurun Onun ardından Bokmurun, 3666. Kaygırıp aytıp kalganı: Üzülerek söyledi: (SK.KA, 36) 3667. Çogulup keldi aşıma, Toplanıp geldi aşıma, 3668. Çokmor çaptı başıma. Topuz indirdi başıma. 3669. Basıp keldi oyuma, Bastırıp geldi dereme, 3670. Zorduk kıldı toyuma. Zorbalık etti toyuma. 3671. Degenine könbösök, Dediğini yapmazsak, 3672. Bulanı bulap alat beym, Ciğerimizi söker mi, 3673. Buzuktu katuu salag beym. Büyük kötülük yapar mı. ..(SK.KA, 36) 3689. Bokmurun ıylap kelgeni, Bokmurun ağlayarak gelmiş, 3690. Kökötöydün könöktöy bolgon çoñ
cambı Kökötöy’ün gerdel kadar olan büyük gümüş sebikeyi
3691. Manaska tartuu bergeni. Manas’a hediye etmiş. 3692. Tartuusun Manas alganı, Hediyesini Manas almış, 3693. Abası Bakayga bere salganı. Amcası Bakay’a verivermiş. 3694. Kan içmesi çoñ karmap Kan içmesi tutulup, 3695. Koşoygo aytıp kalganı: Koşoy’a böyle söylemiş: (SK.KA, 36)
483
3696. Alıs bolup ömürüñ Uzak olup ömrün, 3697. Naalıp kalgan ekensiñ, ... Saçmalamaya başlamışsın,... 3700. Kara kalmak kıstasa Kara Kalmak zorlarsa 3701. Oñboy kalgan ekensin, Korkup kalmışsın, 3702. Kubat ketip boyundan, Kuvvet gidip bedeninden, 3703. Bolboy kaltan ekensiñ... Sen tamamen bitmişsin... 3707. Kayran canım barında Kıymetli canım var iken 3708. Kıtayga tartar malım cok, Kıtaya verecek malım yok, 3709. Maaniker berer çagım cok,... Maaniker’i verecek halim yok,...
(SK.KA, 36) 3717. Ürpöñdöp kıtay taarınıp, Hiddetlenip Kıtay darılıp, 3718. Maaniker alsa bügündö, Maaniker’i alsa bugünleri, 3719. Erteñki kündö esirip, Yarın ise kudurup, 3720. Akkula koşo albaybı... Akkula’yı da istemez mi... 3724. Cana kıtay taarınsa Yine Kıtay küserse 3725. Cana salıp bülüktü, Yine kavga çıkartıp, 3726. Cana surap albaybı Yine isteyip sormaz mı 3727. Çalkuyruktay külüktü. Çalkuyruk gibi küheylanı. 3728. Külüktü kübüp albaybı, Yürük atların hepsini almaz mı, 3729. Küpşüyüp cöö kalganda Apışıp yaya kaldığımızda 3730. Kündö tozok salbaybı!... Her gün cehennemi göstermez mi!... 3735. Bilgenin kıtay kılbaybı, Bildiğini Kıtay yapmaz mı, 3736. Kuday mintip urbaybı, Böyle bir fenalık olmaz mı, 3737. Anan cöölötüp cürüp kırbaybı?! Sonra yaya bırakıp kırmaz mı?! 3738. Acıratıp atıñdan,... Ayırıp seni atından,... 3740. Törüñö kuduk kazbaybı! Kökünü birden kazmaz mı! (SK.KA, 36) 3754. Küçöp turgan kıtayga Kudurup şişen Kıtaya 3755. Kürpöñdöşüp köröyün. Boy ölçüşüp göreyim. 3756. Tuygun başım barında Bedende başım var iken 3757. Tulparım kantip bereyin, ... Küheylanımı nasıl vereyim,... 3760. Azap salsa kalmaktı Zorluk çıkarırsa Kalmak’ı 3761. Altay aydap süröyün. Altay’a sürüp kovayım. 3762. Atandın körü Coloydun Kahrolası Coloy’un 3763. Kuykasın emi tileyin, Kafa derini şimdi yüzeyim, 3764. Kıcıldagan kıtay curt Kaynaşan çok çin halkı 3765. Kızıgıp kalgan eken go, Meraklanıyor galiba, 3766. Kırılışıp köröyün. Amansızca bir kapışayım. (SK.KA, 37) 3790. Dep oşentip er Manas, ... Deyip böylece er Manas,... 3793. Zaarı cüzdön tögülüp, Ağzından ateş püskürüp, 3794. Canalgıç sını körünüp, Azrail gibi görünüp, 3795. Astın sala bergende Yüzünü öne çevirdiğinde 3796. Ayköl Manas sultanıñ Ayköl Manas sultanın 3797. Acıdaar sürü körünüp, Ejderha heybeti görünüp, 3798. Artın sala bergende Arkasını dönünce 3799. Miñ kişi sürü körünüp,.. Bin kişi heybeti görünüp,... 3804. Kaynap catkan kapırdın Kaynaşan çok kafirin
484
3805. Kak ortosun kak carıp, Tam ortasından böle yarıp, 3806. Coloy menen Neskara,... Coloy ile Neskara,... 3809. Aralap barıp kan Manas Aralarından geçip han Manas 3810. Al eköönün canına O ikisinin yanına 3811. Kaardanıp turdu ele: Hiddetlenip durdu idi: 3812. Çogulganıñ, kıtay curt Toplandığın Hıtay halkı 3813. Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün aşı imiş, 3814. Başı cok burut el emes, Başçısı yok burut halk değil, 3815. Kök cal Manas başı eken. Kaplan Manas başıymış. 3816. Ardaktap aşka çakırdım, Saygı ile aşa davet ettim, 3817. Abiyiriñ menen etiñ ce. İyilikle etini ye. 3818. Aluuçu kalmak, sen emes, Alacak Kalmak sen değil, 3819. Aldırçuu kırgız men emes... Aldıracak Kırgız ben değil.... 3822. Küçundü koyup, aşıñ ce, kıtay! Zorbalığı bırakıp, yemeğini ye, Kıtay! 3823. Ölbögön cerde kalışam! ... Kıyasıya tutuşacağım!... (SK.KA, 37) 3828. Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, 3829. Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, 3830. Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, 3831. Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,... 3838. Keçee kalaymandı salganda, Dün başımıza felaket açtığında, 3839. Kagışka barsam men bardım, Kapışmaya gittiysem ben gittim, 3840. Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, 3841. Miñ töödö çayıñ bir aldım, Bin develik çayını bir aldım, 3842. Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, 3843. Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... Süründürüp katlettim, Coloy!... (SK.KA, 37) 3849. Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy, Sen şimdi mi adam oldun, Coloy, 3850. Erbeyip atka mindiñbi, Coloy, Adam gibi ata bindin mi, Coloy, 3851. Çakırtıp keldim aşıma, Coloy, Davet ettirdim aşıma, Coloy, 3852. Çabuuldu koyduñ başıma, Coloy, Saldırı yaptın başıma, Coloy, 3853. Konok boldun toyuma, Coloy, Misafir oldun toyuma, Coloy, 3854. Korduktu saldık oyuma, Coloy, Zorbalık yaptın başıma, Coloy, 3855. Ölbögön cerde kalışam, Coloy, ... Ölümüne dövüşürüm, Coloy,... 3859. Aşka kelseñ anıñdı ayt, Coloy, Yoğ aşına geldiysen onu söyle, Coloy, 3860. Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Coloy,..
Kapışacaksan onu söyle, Coloy,... (SK.KA, 37)
3904. Kaardı Manas salganda, Hiddetlenince er Manas, 3905. Kalmak menen kan Manas Kalmak ile han Manas 3906. Çataktaşıp kalganda Kavgaya tutuşup kalınca, 3907. Kemegede etti talatıp, Ocaktaki eti talan ettirip, 3908. Köp kalmakka kösöö menen sabatıp Çok Kalmak’a gelberiyle dövdürüp 3909. Baymırza keldi kan bolup, Baymırza geldi kan olup, 3910. Çakçelekey çañ bolup: Üzeri tamamen toz toprak olup: (SK.KA,
38) 3911. Kırıp iyseñ meyliniz, Kırıverirseniz de olur
485
3912. Kokuy, Manas, köönüñüz. Aman, Manas, istediğiniz 3913. Kökötöy kanga aş berdik, Manas, Kökötöy hana aş verdik, Manas, 3914. Aşka aralaş baş berdik, Manas, Aş ile birlikte baş verdik, Manas, 3915. Köp dürbötüp curt cıydık, Manas, Telaşa sokup halkı topladık, Manas 3916. Köbüröök azap iş kıldık, Manas. Oldukça azap iş kıldık, Manas. (SK.KA, 38) 3937. Baymırza kaçıp küyüngön, Baymırza kaçıp yakınan, 3938. Amanat candan tüñülgön, Emanet canından umudunu kesen, 3939. Ayla bolor beken dep, Bir çaresi olur mu diye, 3940. Manastı közdöy cügürgön. Manas’a doğru kaçıp sığınan. 3941. Munu körüp zor Manas Bunu görüp er Manas 3942. Başta korduk körö elek, Eskiden hiç zorbalık görmeyen, 3943. Şumdu körüp zor Manas, Bu kötülüğü görüp koca Manas, 3944. Curtu ıylap kelgende: Halkı ağlayarak geldiğinde: (SK.KA, 38) 3945. Bu kordugun körgüçö Böyle zorbalık görmektense 3946. Tuulbay tuna çögöyün, Dünyaya gelmeyip öleyim, 3947. Mından körö tirüü cürböy ölöyün! İyisi yaşamadan öleyim! 3948. Aybanboz tartkın, mineyin, Aybanboz’u getir, bineyim, 3949. Kaynap catkan kıtaydı Kaynaşan çok Kıtayı 3950. Kakanga çeyin süröyün! Kakan’a kadar süreyim! (SK.KA, 38) 3951. Dep oşondo er Manas, Deyip o zaman er Manas, 3952. Örttöy közü bir caynap, Ateş gibi gözleri parlayıp, 3953. Kan içmesi çın karmap, Kan içmesi bir tutup, 3954. Bet alıp çındap kelgende Karşına asıl çıkarsa, 3955. Betinen zaarı tögülüp, Yüzünden kızgın ateşler dökülüp, 3956. Baatırlık sını körünüp: Kahraman heybeti görünüp: (SK.KA, 38) 3957. Altın caak aybalta, Altın yanak savaş baltası, 3958. Alışkanı kelipsiñ, Çatışmaya gelmişsin, 3959. Alaçıktay çoñ Kalça, Alaçık gibi koca Kalça, 3960. Senin sabagan eliñ bir başka, Senin dövdüğün halk bir başka, 3961. Salmaktaşam men azır, Boy ölçüşürüm ben şimdi, 3962. Atım Manas köy kaşka. Adım Manas’tır pehlivan. (SK.KA, 38) 4001. Kıcıldagan kıtaydı Kaynaşan çok Kıtayı, 4002. Kıykırıp Manas kabılan Haykırıp Manas kaplan 4003. Kızık sabap kaldı emi. Kızarak dövmeye başladı. 4004. Kıyırınan kırk çoro Kenarından kırk yiğit 4005. Kıyraşıp catıp kaldı emi. Alabildiğine kapıştılar. 4006. Karasa közgö ilinbeyt, Baksa göze gözükmez, 4007. Kaynap catkan kalıñ el Kaynaşan çok kalabalık 4008. Kaysı ekeni bilinbeyt.... Hangisi olduğu bilinmez. 4011. Zordugu kara kıtaydın, Zorbalığı Kara Kıtayın, 4012. Zordugu emi tıyılıp, Zorbalığı şimdi kesilip, 4013. Kabılan Manas kankor şer Kaplan Manas hunhar er, 4014. Kalayman salgan oşo cer. Kargaşalık yaptığı o yer. (SK.KA, 39) 4027. Uygu-tuygu tüşürüp Toz toprağını çıkarıp,
486
4028. Tübünö çoguu ceterde, Kökünü tamamen kazacakken, 4029. Türü suuk kara kalmaktı Suratsız Kara Kalmak’ı 4030. Tügöl kırıp keterde Tamamen katledecekken 4031. Orokkır menen Muzkindik, Orokkır ile Muzkindik, 4032. Er Koñurbay, Neskara, Er Koñurbay, Neskara, 4033. Attan tüşüp uşular Attan inip şunlar, 4034. Attarın tartıp kalganı. Atlarını armağan ettiler. 4035. Er Koñurbay kayran er Er Koñurbay zavallı , 4036. Emi kepten salganı: Şimdi konuşmaya başladı: (SK.KA, 39) 4037. Başı bar burut el mına, Başı var burut halk burada, 4038. Baarın kırsañ biz mına!.. Ne yaparsan biz burada!... 4041. Kan Kökötöy aşı dep, .. Han Kökötöy aşı diye, 4044. Toyuña kelip kalıppız... Yoğ aşına biz gelmişiz... 4049. Aşıña kelip küç kılıp, Aşına gelip, bela çıkartıp, 4050. Ayıpker bolup kalıppız. Ayıp bir iş yapmışız. 4051. Bul ayıptı keçiñiz, Bu aybımızı bağışlayın, 4052. Keçpes bolsoñ ayıptı, Bağışlamazsanız aybımızı, 4053. Mınakey baştı kesitsiz! İşte başımız kesiniz! (SK.KA, 39) 4070. Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, 4071. Kalıñ cıyın kaşı dep, Kalın topluluk başı diye, 4072. Kıbıladay celdeşip, Kıbleye doğru toplanıp, 4073. Kayra baştan eldeşip,... Tekrar bir baştan barışıp,... 4078. Buruluşup cıyılıp, Dönüp dolaşıp toplanıp, 4079. Buzuktun baarı tıyılıp, Bozuk işin hepsi kesilip, 4080. Curt eldeşip oñuşup, Halk barışıp huzura erip, 4081. Kayra kızık boluşup. Yine bir tuhaf oluşup. (SK.KA, 39) 4082. Curt oşentip turganda Halk böyle olurken, 4083. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, 4084. Küügö kelip kalıptır, Heyecana kapılmış, 4085. Kayra baştan tirilip, Yeniden doğmuş gibi, 4086. Tilge kelip kalıptır. Tekrar kendine gelmiş. 4087. Oygo-toogo Maaniker Dağa-tepeye Maaniker 4088. Cügürgöndöy boluptur, Koşturmuş gibi olmuş, 4089. Ölüp kalıp, kaytadan Ölüp, tekrar yeniden 4090. Tirilgendey boluptur. Dirilmiş gibi de olmuş. (SK.KA, 39) 4149. Kankor Manas kabılan: Hunhar Manas kaplan: 4150. Bagalekten alışıp, Ayak bileğinden kapışıp, 4151. Balbandarça çalışıp, ... Pehlivanlar gibi çelme atışıp,... 4154. Aldıñkı kara kalmakka Öndeki Kara Kalmaka 4155. Ayabagan dümöktü Çok büyük bir belayı 4156. Salçu kişi barsıñbı? Açacak kişi var mısın? 4157. Kalıñ eldin namısın Büyük millet namusunu 4158. Alçu kişi barsıñbı?.. Alacak (koruyacak) kişi var mısın? 4161. Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, 4162. Elemandın erkesi, Elaman’ın göz bebeği, 4163. Bir kudaydın bendesi, Bir Allah’ın bendesi,
487
4164. Sen kandaysıñ balbanga? Sen nasılsın pehlivan güreşine? (SK.KA, 40)
4167. Manas mınday degende, Manas böyle dediğinde, 4168. Töştük turup munu aytat, Töştük kalkıp böyle der, 4169. Kişi bilgis şumdu aytat: İnsanın bilmediği tuhaf şey söyler: 4170. Küçtüüsüngön kalmakka Cesurluk taslayan Kalmak’la 4171. Küröşör çagım bolo elek, Güreşecek zamanım gelmedi, 4172. Küç boyuma tolo elek. Güç kuvvetime gelmedim. 4173. Etim turat kök caşık, Bir deri bir kemik kalıp, 4174. Kanım turat bir kaşık. Kanım var ancak bir kaşık. 4175. Muunum ketip, darman cok, ... Halsiz bitkinim, derman yok,... 4180. Anday bolgon sebebim: Böyle olmamın nedeni: 4181. Cer aldına tüşkönüm Yer astına indiğim 4182. Ceti cılga toldu ele, Yedi seneyi doldurmuştu, 4183. Cer üstünö çıkkanım Yer üzerine çıkmama 4184. Ceti kün arañ boldu ele. Yedi gün ancak olmuştu. 4185. Aytkanım ıras, argam cok, Dediğim doğru, çare yok, 4186. Çalkaygan kara kalmakka Kocaman Kara Kalmak’la 4187. Çalışa turgan darman cok. Kapışacak halim yok. (SK.KA, 40) 4202. Töştük mınday degende Töştük böyle dediğinde 4203. Törö Manas koydu emi. Bey Manas şimdi bıraktı. 4204. Eştekterdin Camgırçı, Eşteklerin Camgırçı, 4205. Camgırçını karmadı: Camgırçı’ya yöneldi: 4206. Eştekterdin erisin, Eşteklerin erisin, 4207. Bir uruktun şerisin, Bir aşiretin yiğidisin, 4208. Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşe, 4209. Cıgıp möröy alganga? Çıkıp ödül almaya? (SK.KA, 40) 4210. Akılınan şaşkanı, Aklını kaçırayazmaz mı, 4211. Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı 4212. Elden çıga kaçkanı: Halk arasından çıkıp kaçmış: 4213. Coloboymun Coloygo, Yaklaşmam ben Coloy’a, 4214. Katılbaymın kalmakka, Dokunmam ben Kalmak’a, 4215. Men kalmakka barbaymın, Ben Kalmak’a varmayacağım, 4216. Böödö ölüp kalbaymın. Boş yere ölüp kalmayacağım. 4217. Coobun berdi Manaska.... Cevabını verdi Manas’a... (SK.KA, 41)
4243. Kaardanıp kandarga Öfkelenip hanlara, 4244. Kabılan Manas arstanı Kaplan Manas aslanı 4245. Kamçılanıp buudandı Kamçılayıp atını 4246. Koşoydu közdöy tartkanı. Koşoy’a doğru gitmiş. (SK.KA, 41) 4257. Abake, saparıñ çukul çagında. Amcacığım, ömrünün son anında, 4258. Coloygo küröş salıp ber, aba, Coloy’la güreşiver, amca, 4259. Çoñ namıstı alıp ber, aba! Büyük namusu kurtarıver, amca! 4260. Barbaygan kara kalmaktın Koca Kara Kalmak’ın 4261. Bardiger küçün körüp kel, aba, Var olan gücünü görüp gel, amca,...
488
(SK.KA, 41) 4266. Anda Koşoy munu aytat: O zaman Koşoy şöyle der: 4267. Kırdı tandap cıluuga Kırı seçip sıcağa, 4268. Catpay turgan kezimde, Yatmadığım bir anda, 4269. Bagalegim butuma Bacak baldırım paçama 4270. Batpay turgan kezimde, Sığmadığı bir anda, 4271. Mına oşondo kezikpey, İşte o anda karşıma çıkmayıp, 4272. Seksen beştin kordugun Seksen beşin azabını 4273. Körgönümdö keziktiñ, Çektiğim anda rastladın. 4274. Tirüülüktön tıyaktı Bu hayattan öbürünü 4275. Körgönümdö keziktiñ.... Gördüğümde rastladın.... 4284. Seksen beş degen kor eken, ... Seksen beş demek hor imiş,... 4286. Bir kudaydın kaarı eken, ... Bir Allah’ın zoruymuş,... 4287. Özüñ çıkkın Manas dep, Kendin çık Manas diye, 4288. Öküldöp Koşoy turganda ... Zırlanıp Koşoy durduğunda... (SK.KA,
41) 4290. Manastın aytkan kebi bul: Manas’ın söylediği sözü bu: 4291. Manas, Manas bolgonu, Manas Manas olalı, 4292. Başıma döölöt kongonu, Başıma devlet konalı, 4293. Alçayıp atka mingeni, Apışıp ata bineli, 4294. Ak olpok tondu kiygeni, Ak olpok kürkü giyeli, 4295. San cıyınga çok elem, Sayısız yığına karşı iyiyim, 4296. Cöögö topor cok elem. Yaya güreşe iyi değildim. 4297. At üstünö kelgende At üstüne gelince 4298. Nayzakerden ıktuu elem, Mızraklıların iyisiydim, 4300. Aytışa çıkkan doogo sal, Dalaşıp çıkan davaya çıkar, 4301. Nayzalaşkan coogo sal... Mızrakla savaşan düşmana çıkar...
(SK.KA, 41) 4308. Oşondo Koşoy til alıp, O zaman Koşoy sözüne uyup, 4309. Basıp çıktı balbanga, Basıp çıktı pehlivana, 4310. Koñgurap kebin köp aytıp, Mırıldanıp çok konuşup, 4311. Abakeñ kirdi armanga: Amcacığın girdi bir derde: (SK.KA, 41) 4312. Seksen beş degen door eken, Seksen beş demek bir devirmiş, 4313. Tirüü adamdın koru eken. Diri insanın horluğuymuş. 4314. Toodoy caşap cürgüçö Dağ gibi yaşamaktansa, 4315. Adamdın tompoygonu oñ eken. Adamın gebermesi iyiymiş. 4316. Altımışta coluksa Altmışımda karşılaşsaydı 4317. Albayt belem kalmaktı, Almaz mıydım Kalmak’ı, 4318. Cetimişte coluksa, Yetmişimde karşılaşsaydı, 4319. Çalbayt belem kalmaktı. Çalmaz mıydım Kalmak’ı. 4320. Aytsam arman munum bar, Anlatsam şöyle bir ukdem var, 4321. Ayköl Manas, ugup al, Ayköl Manas bir dinle, 4322. Kırk tekenin terisi, Kırk tekenin postundan 4323. Kıldırama şımım bar, Çatırdama donum (pantolonum) var, 4324. Küçtüüsüngön it menen Cesurluk taslayan köpekle, 4325. Kürpöñdöşö ketkende, Kapışmaya başlarsam,
489
4326. Kaardangan al çoçko Öfkelenen o domuz 4327. Karmasa şımım bölünöt, Tutarsa donum sökülür, 4328. Abañdın abiyiri açık körünöt, Amcanın avreti açık gözükür, 4329. Acarı küldöy tögülöt. Rezil ve rüsva olur. 4330. Kartayganda abañdın Yaşlandığında amcanın 4331. Uyattan beti kubulat, Utançtan yüzü kızarır, 4332. Kampaygan kara kalmaktan Kaba saba Kara Kalmak’tan 4333. Abañ sebebi bolup cıgılat. Amcan sebepli olarak yenilir. (SK.KA,
41) 4334. Koşoy aytıp oşondo Koşoy anlatıp o anda 4335. Koñgurap karı turganı. Üzülüp yaşlı durdu idi. 4336. Abakeñdin armanın Amcacığının derdini 4337. Arstan Manas ukkanı, Aslan Manas dinledi idi, 4338. Uga koyup kabılan Duyar duymaz kaplan 4339. Kan Koşoydun aldınan Han Koşoy’un önünde 4340. Atınan tuşö kalganı. Atınan inivermez mi. 4341. Eerinin üstünön Eyerinin üstünden 4342. Köpçügünün aldınan Döşeğinin altından 4343. Manas aldı bir buyum. Manas aldı bir nesne. 4344. Bagalekte katı bar, Paçasında kıvrımı var, 4345. Şımdı baykap otursa Pantolona bakarsan 4346. Kandagay degen atı bar. Kandagay adlı ismi var. (SK.KA, 4) 4381. Kabılan Manas kan zaada Kaplan Manas han zaade 4382. Bermek boldu uşul kez. Verecek oldu şu anda. 4383. Koluna alıp kandagay, Eline alıp kandagay’ı, 4384. Korcoktotup Kula atın Kızıştırıp Kula atını 4385. Kocosanduu kayran er Efendi gibi kıymetli er, 4386. Koşoygo cetip bardı emi. Koşoy’a yetip geldi şimdi. 4387. Akkula oozun burdu emi, Akkula’yı çevirdi şimdi, 4388. Abañ Koşoy karıga Amcan Koşoy ihtiyara 4389. Ayköl Manas kök calıñ Ayköl Manas batırın 4390. Armanın aytıp turdu emi: Derdini anlatıyordu: (SK.KA, 42) 4391. Abam Koşoy karıyam Amcam Koşoy ihtiyarım, 4392. Karap turgan oluyam Çoğu gören evliyam 4393. Batası curttu bayıtkan Duası halkı doyuran 4394. Paygambar çalış karıya,... Peygamber benzeri ihtiyar,... 4397. Kaadaluu balañ Kanıkey Kıymetli evladın Kanıkey 4398. Kan abam munu kiyer dep, Han amcam bunu giyer diye, 4399. Sizge arnap cürüptür... Size tahsis edip dikmiş... 4405. Armanduu balañ Kanıkey Dertli evladın Kanıkey 4406. Akırı bala berer dep, Sonunda evlat verecektir diye, 4407. Abake, saga casagan. Amcacığım, sana yapmıştır. 4408. Kandagay şımdı sen alsañ, Kandagay donu sen alsan, 4409. Kaadaluu batañ maa berseñ, Değerli duanı bana versen, 4410. Bata berer sebebiñ... Dua etmenizin sebebi... 4419. Arkamda erkek balam cok... Arkamda erkek evladım yok... (SK.KA,
42)
490
4468. Carıktık aba kebimdi uk, Sevgili amca sözümü dinle, 4469. Er balasız ötpöyt deçü ele, Er evlatsız göçmez derlerdi, 4470. Balasız ketip baratam, Evlatsız yaşayıp gidiyorum, 4471. Abam Koşoy arzım bar, Amcam Koşoy şikayetim var, 4472. Ayta turgan dartım bar. Anlatacak derdim var. 4473. Kandagay şımdı sen alıp, Kandagay donu sen alıp, 4474. Kadiktep bata maa berseñ, Gönülden duanı bana versen, 4475. Kaygırganda erenge, Üzüldüğünde erene, 4476. Kadır tün öñdüü tün barbı, Kadir gecesi gibi gece var mı, 4477. Kapa bolup cürömün, Her zaman çok üzülüyorum, 4478. Kan abake oluyam, Han amcacığım evliyam, 4479. Bala körör kün barbı?! Evlat görecek gün var mı?! (SK.KA, 43) 4485. Ardaktap bergen kandagay Hürmetle verdiği kandagay, 4486. Kabılan Koşoy kiygeni: Kaplan Koşoy giydi idi: 4487. Baltırına kelgende Baldırına geldiğinde 4488. Baspay kaldı kandagay, Gitmedi şimdi kandagay, 4489. Abakeñdin tegirmendey çoñ kuyruk Amcacığının değirmen kadar koca kuyruk 4490. Batpay kaldı kandagay... Sığamadı şimdi kandagay... 4494. Öküm Koşoy abakeñ Sert huylu Koşoy amcacığın 4495. Kapa bolup ketkeni: Kaygılandı bir anda: (SK.KA, 43) 4496. Munu kılgan katındın, Bunu yapan kadının, 4497. Bul öñdöngön kapırdın Bunun gibi kafirin 4498. Saamay çaçın kerseçi, Şakaklardaki saçını kesse, 4499. Salpıldatıp koluna Sallandırıp eline 4500. Talak katın berseçi... Talakıselasesini verse... 4511. Ala köödön Manas şer Saf gönüllü Manas kaplan 4512. Curttan katın aldım dep, Halkından kadın aldım diye, 4513. Oylop curgön eken go, Düşünüyor galiba, 4514. Oloñdogon çoñ kankor Hiddetlenen koca hunhar 4515. Boydok cürgön eken go. Bekar kalmış galiba. 4516. Keñ buyumdu tar kılgan, Geniş şeyi dar kılan, 4517. Mınday katın bolobu, Böyle kadın olur mu, 4518. Bul öñdöngön katındı Bunun gibi kadına 4519. Katın dese oñobu.... Kadın demek olur mu... (SK.KA, 43) 4520. Dep oşentip abakeñ, Deyip böylece amcacığın, 4521. Alban türdüü muzdak söz Çeşit çeşit soğuk söz 4522. Aşkere aytıp iygeni, Apaçık söyleyiverdi, 4523. Korcoñdogon kankorgo Hiddetlenen hunhara 4524. Korgoşun oktoy tiygeni. Kurşun ok gibi dokundu. 4525. Sultan Manas eeligip, Sultan Manas huylanıp, 4526. Kalk içinde ceeligip. Halk arasında kudurup, 4527. Kanıkey karmap soyuuga, Kanıkey’i tutup kesmeye, 4528. Ölüm kılıp koyuuga Ölüm kılıp koymaya 4529. Örttöy közü bek caynap, Ateş gibi gözleri parlayıp, 4530. Kan içmesi çın karmap, Kan içme arzusu kızışıp, 4531. Kankordu kuday emi urdu. Hunharın gözünü kanlar bürüdü.
491
(SK.KA, 43) 4535. Arstan ceñem dolunu Aslan yengem huysuzu 4536. Ölüm kılıp salat dep Öldürecek şimdi diye 4537. Argın kandın Acıbay Argın hanın Acıbay 4538. Araga tüşö kalganı. Aralarına girdi şimdi. 4539. Oluyat uulu er Bakay, Evliya oğlu er Bakay, 4540. Kaardanıp bulkuntup, Öfkelenip deprenip, 4541. Kankordu koştop alganı. Hunhara eşlik etti idi. 4542. Aziz kandın Almambet, Aziz hanın Almambet 4543. Ay baatır, açuuñ tıygın dep, Hey, batır, kendine gel diye, 4544. Araçalap alganı. Elinden kurtarıp aldı idi. (SK.KA, 43) 4545. Ceñeñe Manas tap koyso, Yengene Manas saldırsa, 4546. Kırk çoronun baarısı Kırk yiğidin hepsi 4547. Kırgın tiygen emedey, Katliyam olmuş gibiler, 4548. Kırgıl baştık karısı, Kırgıl başçı ihitiyarı 4549. Bılkıldaşıp tüyülüp. Silkinip hırçınlanıp, 4550. Katının soygon kankordu Karısını kesen hunharı 4551. Karaan kılıp neteli, Neden başçı kılalım, 4552. Kırkıbız kırk kan uulu elek, Kırkımız kırk han oğluyduk, 4553. Tarap alıp baarıbız Dağılıp şimdi hepimiz 4554. Ceribizge keteli. Yurdumuza gidelim. 4555. Ürpöñdöşüp kırk çoro Hiddetlenip kırk yiğit 4556. Ütüröydü Manaska: Öfke yağdırdı Manas’a: (SK.KA, 43) 4577. Kürsüldöp Manas kalganda, Gürleyip Manas kızdığında, 4578. Küülönüp kankor barganda, Hırslanıp hunhar gittiğinde, 4579. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında, 4580. Köp cıyındın kaşında, Çok topluluğun önünde, 4581. Karkıranın boyunda Karkıra’nın kıyısında 4582. Kan Manastın ordogo Han Manas’ın sarayına 4583. Cañı kirip barganda, Daha yeni girip vardığında, 4584. Kanıkeydin kırk kelin, Kanıkey’in kırk gelin, 4585. Kırk kelindi eerçitip, Kırk gelini peşine alıp, 4586. Ordodon çıga kalganı,... Saraydan çıkageldi idi,... (SK.KA, 44) 4590. Eelenip turgan törögö Hırslanan efendisine, 4591. Akırın süylöp munu aytıp: Usulca konuşup şunu söyleyip: 4592. Kaynagan kalıñ el mına, Kaynaşan kalabalık halk burada, 4593. Kaardanıp alıpsız, Oldukça hiddetlenmişsiniz, 4594. Katın da bolso ugalı, Kadın da olsam dinleyelim, 4595. Kanımdı töksöñ men mına! Kanımı dökeceksen ben burada! 4596. Kalayık mında turganda Halk burada durduğunda 4597. Ayta turgan ebim bar, Söyleyecek hakkım var, 4598. Kankorum, saga kebim bar. Hunharım, sana sözüm var. 4599. Kiyerin bilip abamdın Giyeceğini bilip amcamın 4600. İçin buulum içtedim, İçini değerli kumaşla kapladım, 4601. Altı cıl tınbay tiştedim, Altı yıl devamlı dişledim,
492
4611. Keñireek kılsam kandagay Geniş yaparsam kandagayı 4612. Kalaymandı salat dep, Başıma iş açar diye, 4613. Kankorum başım alat dep Hunharım kafamı keser diye 4614. Korkup cürgön çenim bar. Korkuyordum doğrusu. 4615. Çenin çenep turgamın, Yanını ölçüp kesmiştim, 4616. Altı sööm tört eli Altı karış dört parmak 4617. Bagalektin uçunan Paçasının ucundan 4618. May kuyruktun kaşattan Kalçasının kenardan 4619. Kapşırıp koygon cerim bar, İçe kıvırıp koymuştum, 4620. Almambet, Çubak atı uykaş Almambet, Çubak adı benzer 4621. Tamandaşıp tartsınçı? Tabanlaşarak çeksinler? (SK.KA, 44) 4655. Koşoy sınap dolunu: Koşoy sınayıp huysuzu: 4656. Ay, Kanıkey, baykuşum, Hey, Kanıkey, zavallım, 4657. Telegeyi teñ eken, Dört dörtlük biriymişsin, 4658. On eki müçö keñ eken. On iki uzvun genişmiş, 4659. Kayratı kıyın, zaarı küç Pek cesur ve kudretli 4660. Şer tuuçu küñ eken... Kaplan doğuracak köleymiş... 4670. Bilimi mıktı tuuş eken, Bilimi güçlü sağlammış, 4671. Çatkayagı kuuş eken, Bacak arası dar imiş, 4672. Kotorup aytsa kebi bar, Çevire söylese sözü var, 4673. Tuubas bolçuu ceri bar, Kısır olacak gibi imiş, 4674. Mañday söögü kaykı eken, Alın kemiği batıkmış, 4675. Baatırdın közü ötkön soñ Batır vefat ettikten sonra 4676. Kün körörü taykı eken. Gün yüzü göreceği az imiş. (SK.KA, 44) 4683. Koşoy aytıp mınday söz, Koşoy söyleyip böyle söz, 4684. Cana Koşoy karasa Yine Koşoy bakarsa, 4685. Toktono albay ubaydan, Dayanamayıp kederden, 4686. Kayran katın Kanıkey Zavallı kadın Kanıkey 4687. Bala surap kudaydan, Çocuk isteyip Allah’tan, 4688. Bödönödöy kayran köz, Bıldırcın kadar zavallı gözden 4689. Bölök-bölök caş ketken,... Ayrı-ayrı yaşlar akan,... 4693. Toktoboy ıylap burkurap, Durmadan ağlayıp feryat edip, 4694. Eçen bölüp sanaanı, Aklını altıya bölüp, 4695. Egemden surap balanı, Efendimden isteyip çocuğu, 4696. Tizesi cerge bügülüp, Dizleri yere bükülüp, 4697. Katagandın Koşoygo Katagan’ın Koşoy’a 4698. Timele ceñeñ cügünup, .. O kadar yengen diz çöküp,... (SK.KA,
46) 4699. Körö koyup ceñeñdi Bunu görüp yengene 4700. Kan Koşoy bata bergeni, Han Koşoy dua etmiştir, 4701. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 4702. Koşo bata bergeni. Birlikte dua etmiştir. 4703. Kıdıra kırçın tal bolsun, Sırayla fidan ağaç olsun, 4704. Kırga çıga bergiçe, Tepeye çıkavermeden 4705. Semeteyge kıluuçu kuday car bolsun Semetey’e yaratan Allah yar olsun 4706. Bu Semetey er bolsun,... Bu Semetey er olsun,...
493
4710. Telegeyi teñ bolsun, Dünyası dört dörtlük olsun, 4711. Teñiz Manas tukumu Bütün Manas sülalesi 4712. Atasınday şer bolsun!... Babası gibi kaplan olsun!... 4715. Oomiyin dep kol cayıp, Amin diye elini açıp, 4716. Koşoy bata bergeni, Koşoy duasını vermiştir, 4717. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 4718. Irımı mınday eken dep, Adeti böyleymiş diye, 4719. Koşo bata bergeni... Hep beraber dua etmiştir... (SK.KA, 46)
4738. Abañ Koşoy karıya Amcan Koşoy ihtiyar, 4739. Karmaganın soo koyboy, Tuttuğunu sağ bırakmayıp, 4740. Bölüşkönü baratat, Bölüşmeye gidiyor, 4741. Kalmaktardın Coloygo Kalmakların Coloy’a 4742. Ölüşkönü baratat. Ölüşmeye gidiyor. 4743. Munu mınday taştaylı, Bunu böyle bırakalım, 4744. Kalmaktardın balbanı, Kalmakların pehlivanı 4745. Coloydon kabar baştaylı... Coloy’dan haber verelim... (SK.KA, 46) 4838. Karkıranın talaası Karkıranın kırları 4839. Balban butu tiygende Pehlivanın ayağı değince 4840. Kemege bolup kazılıp, Ocak olup kazılıp, 4841. Körüp turgan adamdın Görüp duran insanın 4842. Bugunun baarı cazılıp. Can sıkıntısından kurtulup. 4843. Altı künü alışıp, Altı gün boyu kapışıp, 4844. Ala alışpay kalışıp, Birbirine galip gelemediler, 4911. Abañ Koşoy oşondo Derken amcan Koşoy 4912. Üstünö basa cıgıldı. Üstüne basarak düştü. 4913. Coloydu Koşoy cıktı dep, Coloy’u Koşoy yıktı diye, 4914. Manas kandın kırk çoro Manas hanın kırk yiğidi 4915. Caaday uçup baarısı Yay oku gibi uçup hepsi 4916. Cabıla cetip barganı. Birlikte yetip varmıştır. 4917. Kırk çoronun içinde, Kırk yiğidin içinde, 4918. Agayar attuu balbanı... Agayar adlı pehlivanı… 4919. Ayta-buyta degiçe, Aniden bir lahzada, 4920. Açıp közdü cumguça Açıp gözü kapayıncaya kadar 4921. Agayar balban cetkeni. Agayar pehlivan yetişmiş. 4922. Abakeñiz Koşoydu, Ağabeyiniz Koşoy’u 4923. Böktörüp çurkap ötkönü. Eyer kayışına bağlayıp koşturup geçmiş. 4924. Ayta-buyta degiçe, Aniden bir lahzada, (SK.KA, 47) 4928. Kürmö kiygen kıtaydın Ceket giymiş Hıtayın 4929. Küçtüülörü kürküröp... Güçlüleri kükreyip... (SK.KA, 47) 4942. Basıp almay bar degen, Yıkıp da üzerine düşmek vardır ancak, 4943. Baş attamak cok degen. Başın üzerinden atlamak yoktur. 4944. Kötörup urmak bar degen, Kaldırıp yere yıkmak vardır, 4945. Köödöngö tepmek cok degen. Göğsüne tekme atmak yoktur. 4946. Kızıtalak buruttun Kahrolası Burut’un 4947. Bul emine kılganı? Bu yaptığı da nedir?
494
4948. Kara kıtay mancu curt Kara Kıtay Mancu milleti 4949. Baarı katar ceeligip,.. Hepsi birden kudurup,... 4958. Oñurañdap mancular, Hiddetlenip Mancular, 4959. Oroy-oroy kep urdu, Kaba kaba konuştu, 4960. Uruşka kagar doolbas Savaşta çalınacak davullar 4961. Doolbastı bek udu... Davulları çaldılar... (SK.KA, 48) 4973. Kaardı kıtay salganda, Kıtay öfke kustuğunda, 4974. Kandın başın attayt dep Hanın başından atladı diye 4975. Namıstanıp kalganda Pek gücenip kaldığında 4976. Oşondo Manas kabılan O zaman Manas kaplan 4977. Kayrattanıp bölünüp, Gayretlenip bölünüp, 4978. Arstan türü körünüp: Aslan şekli görünüp: (SK.KA, 48) 4979. Adam dep aşka çakırsak İnsan sayıp aşa davet etsek, 4980. Kara kalmak kıtay curt Kara Kalmak Hıtay halkı 4981. Oñboy kalgan ekensiñ, Niyetini bozmuşsun, 4982. Oñurañdap, kıtayım, Hiddetlenip Kıtayım benim, 4983. Bolboy kalgan ekensiñ. Niyetini bozmuşsun 4984. Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Güreşeceksen gerçeğini söyle, 4985. Akkulanı minbesem, Akkula’yı biniyim, 4986. Aykaylatıp baarıñdı Aman dileterek hepinizi 4987. Beecindi közdöy sürbösöm!.. Beecin’e doğru sürmezsem!... (SK.KA, 48) 5056. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 5057. Cana cardı salganı, Yine umuma haber verdi, 5058. Kıtaylardın Tükübay KıtaylardanTülkübay 5059. Tüktüü taman balbanı Tüylü taban pehlivanı 5060. Balbanga çıgıp kalganı... Pehlivan güreşine çıktı... 5079. Kaarı küçtüü kapırga Öfke dolu kafirle 5080. Karmaşkan kişi oñboyt dep, Kapışan kişi iyi olmaz diye, 5081. Katılgan aman bolboyt dep, Dokunan iyi olmaz diye, 5082. Kasiyettüü kan Manas, Haysiyetli han Manas, 5083. Kapalanıp kalganı... Çok üzülüp kaygırdı.... (SK.KA, 50) 5084. Al añgıça bolbodu, Onun hemen ardından, 5085. Kuday betin körsötpö, Allah yüzünü göstermesin, 5086. Oluyattın Bakay kan, Evliya baba Bakay han, 5087. Argın kandın Acıbay, Argın hanın Acıbay, 5088. Akbaltanın Çubagı, Akbalta’nın Çubak’ı, 5089. Azizkandın Almambet, Aziz hanın Almambet, 5090. Eştekterdin Camgırçı, Eştek’lerin Camgırçı, 5091. Eleman uulu er Töştük,... Eleman oğlu Er Töştük,... 5101. Öñçöy kandar cıyılıp, Bütün hanlar toplanıp, 5102. Oyron Manas kanı bar, Güçlü Manas hanı var, 5103. Oluyanın baarı bar, Evliyanın hepsi var, 5104. Çoguluşup alganı,... Hep bir yere toplanmış... 5110. Kanday amal bolot dep Nasıl bir çare olur diye, 5111. Ayla tappay kalganı. Çare bulamayıp kalmışlar. 5112. Oluya kurgur Kanıkey Evliya ruhlu Kanıkey
495
5113. Oşonço eldin içine O kadar insanın arasına 5114. Oolcuy basıp barganı. Sallana yürüyüp varmış. 5115. Otura kalıp oşondo, Oturuverip o anda, 5116. Oñbogon kepti salganı. Çok ilginç bir şey anlatmış. (SK.KA, 50) 5117. On tört caşta kız kezde, On dört yaşımda kız çağımda, 5118. Oyron Bakay dagı bar, Kudretli Bakay dahi var, 5119. Kök calım barıp Bukarga, Kaplanım gidip Buhar’a, 5120. Köödöngö salgan tagı bar, Kalbime leke bıraktı, 5121. Kök caldar mında turasız, Kaplanlar hepiniz buradasınız, 5122. Köp aytar sözüm dagı bar, Anlatacağım çok şey daha var, 5123. Atam Temirkandın şaarına, Babam Temirkan’ın şehrine, 5124. Keçee seksen töögö dilde artıp, Dün seksen deveye altın yükleyip, 5125. Başımdı baylap alam dep, Başımı bağlayacağım diye, 5126. Padışa töröm barganda, ... Padişah efendim gittiğinde,… 5132. Koco, moldo cıyganda, Hoca, molla topladığında, 5133. Tal tüştö nike kıyganda, Tam öğle vakti nikah yaptığında, 5134. Seksen kelin, seksen kız Seksen gelin,seksen kız, 5135. Belden töşök salganda, Bel boyu yatak yaptıklarında, 5136. Catkızam dep ırımdap, Yatırırım diye adet gereği, 5137. Alıp cetip barganda, ... Alıp götürdüğünde, 5138. Tartıp koygon köşögö Asılmış özel perdeye 5139. Catayın dep cetkende, Yatmak için yaklaştığında, 5140. Altımış tay, kırk koygo Altmış tay, kırk koyuna 5141. Satıp algan ak tinte Satın aldığı ak hançer 5142. Kınınan ırgıp ketkende, Kabından fırladığında, 5143. Bilegin çiyip ötköndö, Bileğini çizip geçtiğinde, 5144. Ala elekte bul dolu Daha almadan bu kadın 5145. Bilegim cara saydı dep, ... Bileğime kılıcı batırdı diye,... 5149. Kök cal törö kabılan Cesur efendim kaplanım 5150. Catpay ketip koynuma, Yatmadan gidip kucağıma, 5151. Bukardagı korgondo Bukar’daki evimde 5152. Bul baatırdın ayınan Bu batırın yüzünden 5153. Altay salbar bolgondo, Altı ay salbar160 olduğumda, 5154. Kız kezde salbar bolgonço, Kız çağımda salbar olmaktansa, 5155. Bul körökçö ölöm dep, ... En iyisi öleyim diye,... 5157. Talaska Manas kaytkanda Talas’a Manas döndüğünde, 5158. Namıs kıldım kurgan can Onurum kırıldı zavallı can 5159. Arkadan cetip baruuga, Peşlerinden gitmeye, 5160. Andıp cürüp kankordu Arkadan vurup hunharı 5161. Kurmandıkka çaluuga, Canını kurban etmeye, 5162. Salbar bolgon öçümdü Salbar kıldığı için öcümü 5163. Tak uşintip aluuga ... İşte böyle almaya... 5171. Ayköl Manas törönün Ayköl Manas efendinin
160 Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632).
496
5172. Artınan kuup barganda,... Peşinden kovalayıp gittiğimde,... 5178. Añdıp barsam kabılan Takip edip gittiğimde (bu) kaplan 5179. Tügöngön toonun urçukta Biten dağın köşesinde (urçukta) 5180. Konup catkan kezi eken,... Konakladığı anıymış,... 5185. Dünüyödön kam cebey, Dünya ahiret gam yemeden, 5186. Cırgap catkan kezi eken. Refah süren anıymış. 5187. Kırk çoronun baarısı Kırk yiğidin hepsi, 5188. Tegerektep baatırdı Sarmalaşıp batırı 5189. Kurdap catkan kezi eken... Eğlendikleri anıymış... (SK.KA, 52) 5190. Caa belendep kurgan can, Yayı hazırlayıp zavallı canım, 5191. Atayın dep Manastı, Atmak için Manas’ı, 5192. Barmagımdan may çıgıp, Parmağımdan yağ akıp, 5193. Betke caanı alganda, Yüzüme yayı dayadığımda, 5194. Berenge cetip barganda Kahramana vardığımda 5195. Koldogonu bir toguz, Himaye edeni bir dokuz, 5196. Kocosanduu baatırdın Koca kalçalı batırın 5197. Koltugunda turuptur, Koltuk altında duruyorlarmış, 5198. Cölögönü kırk çilten Koruyanı kırklardır 5199. Kımbat közün salıptır, Pek sıkı korumuşlar, 5200. Kırk arstan baarısı Kırk aslanın hepsi 5201. Oşo kezde baatırdı O anda batırı 5202. Tegerektep alıptır. Çevresini sarmışlar. 5203. Kara çaar kabılan Kara benekli kaplan 5204. Kaptalında çamınıp,... Yan tarafında atılıp,... (SK.KA, 52) 5205. Bende çıdap bara albay, Bende cesaret edip yaklaşamayıp, 5206. Koldogonun körgöndö Kollayanları görünce 5207. Kokuy arstan kabılan Aman aslan kaplanım 5208. Salbar kılsa meyli dep, Salbar161 kıldıysa da olur diye, 5209. Salındı kılsa köönü dep, Salındı162 kılsa kendi bilir diye, 5210. Albay koyso Bukardan Götürmezse Bukar’dan 5211. Ak üylüü barıp konoyun, Beyaz evimle birlikte gidip konuyum, 5212. Cagınıp katın boloyun, Yaranıp kadın olayım 5213. Akıl oylop algamın, Diye akıl yürütmüştüm, 5214. Kara kaşka argımak Kara benekli küheylan 5215. Kayra tartıp çuu koyup, Geri döndürüp koşturup, 5216. Bukardı közdöy salgamın. Bukar’a doğru dönmüştüm. (SK.KA, 52) 5217. Tügöngön toonun urçukka, Dağ kolunun sonuna, 5218. Dümüröygön tumşukka Kararan dağın boğazına 5219. Cañı cetip ilinsem... Daha henüz ulaştığımda... 5228. Agıştay erdi körgömün. Agış gibi bir eri görmüştüm. 5229. Men körgöndö er Agış, Ben gördüğüm zaman er Agış, 5230. Bütkön boyu taramış, Kaslı vücudlu adale 5231. Kerekke caraar er eken, Gereğine yarar yiğitmiş, 5232. Keñ peyil tuugan şer eken. İyi kalpli doğan kaplanmış.
161 Salbar - Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632). 162 Salındı – Salbarla aynı (Yud.: 632).
497
5233. Tükübayday balbanga, Tükübay gibi pehlivanın, 5234. Agış carayt, oy, curttar,... Agış gelir hakkından,... (SK.KA, 52) 5242. Kaardangan kabılan Öfkelenen er kaplan 5243. Kanıştın tilin alganı, Kanış’ın dediğini makul görür, 5244. On eki çoro, Kırgıl çal On iki yiğit, Kırgıl ihtiyar 5245. Buyruk alıp baatırdan Emir alıp batırdan 5246. Agıştı közdöy barganı. Agış’a doğru gittiler. 5247. Too tokoyun sıdırsa Dağlık ormanlık gezseler 5248. Mından Agış tabılbayt, Buradan Agış bulunmaz, 5249. Tolgon eldi kıdırsa Birçok halkı dolaşsalar 5250. Mından Agış tabılbayt. Oradan Agış bulunmaz. 5257. Kan Kökötöy toyunda Han Kökötöy toyunda 5258. Oynop catkan ordo kız Eğlenen saray kızları 5259. Cele-Karkıra boyunda. Cele-Karkıra kıyısında. 5260. Opsolon zöökür er Agış Cesur küheylanbeyi (haylaz) er Agış 5261. Ordo kızga barıptır, Saray kızlarına gitmiş, 5262. Oyundu mıktap salıptır. Bir güzel eğlenceye dalmış. (SK.KA, 52)
5288. Er Agışka barganda Er Agış’a gittiğinde 5289. Akırın aytıp, bek taştap, Usulca söyleyip, pek anlatıp, 5290. Al Kırgıl çal kep baştap: O Kırgıl ihtiyar söze başlayıp: 5291. Baatır Agış kebimdi uk, Cesur Agış sözümü dinle, 5292. Kan Kökötöy aşı eken, Han Kökötöy aşıymış, 5293. Kalk cıyılgan kaşı eken. Milletin toplandığı anıymış. 5294. Seni izdetip cibergen, Seni aramaya gönderen, 5295. Altı külük atı bar, Altı yürük atı var, 5296. Ayköl Manas törönün Ayköl Manas efendinin 5297. Alakanday katı bar. Avuç kadar mektubu var. 5298. Tükübay çıktı balbanga, Tükübay çıktı güreşe, 5299. Alakanday burutka Avuç kadar Burutla, 5300. Tügönüşüp kalganga, Kıyasıya dövüşmeye, 5301. Çıkanaktay er Agış, Dirsek boylu er Agış, 5302. Kanday eleñ balbanga? Sen nasılsın güreşte? (SK.KA, 53) 5312. Çoñdugu toodoy balbanga Büyüklüğü dağ kadar pehlivana, 5313. Çıkanaktay er Agış, Dirsek kadar er Agış, 5314. Bütkön boyu taramış, Sıkı kaslı vücudlu bir erdir, 5315. Basıp çıktı oşondo... Güreşe çıktı o anda... 5405. Baatır Agış kök caldın Cesur Agış kaplanın 5406. Balbandıgı köründü, Pehlivanlığı göründü, 5407. Tükübayday çoñ balban Tükübay gibi koca pehlivan 5408. Eki bölök bölündü. İki bölük parçalandı. 5409. Kalmaktı Agış cıktı dep, Kalmak’ı Agış yıktı diye, 5410. Kankor Manas baş bolup, Hunhar Manas başta olup, 5411. Miñ karaça töö eken, Bin kara deve imiş, 5412. Miñ kara kaşka bee eken, Bin kara benekli kısrakmış, 5413. Ala koy baygeñ mına dep, Ala koyun ikramiyen burada diye, 5414. Aydap cetip kalganı. Sürüp yaklaşıp gelmiş. (SK.KA, 53-54) 5435. Baygeni Agış albadı, İkramiyeyi Agış almadı,
498
5436. Er Agıştın baygesin Er Agış’ın ikramiyesini, 5437. Eli bölüp alganı. Halkı alıp paylaşmış. 5438. Baygeni alıp tıngan soñ İkramiyeyi alıp bittikten sonra, 5439. Tügönbögön kebi bar, Bitip tükenmeyen sözü var, 5440. Kan Kökötöy aşında, Han Kökötöy aşında, 5441. Kalıñ cıyın kaşında Büyük kalabalık başında 5442. Kankor Manas Akunga Hunhar Manas Akun’a 5443. Bel kuda bolgon ceri bar! Beşik kertmesi yapmıştır! 5444. Obodon on uruu cıldız kozgolgon, Havadan on top yıldız kıpırdamış, 5445. Manas menen Akun kan, Manas ve Akun han, 5446. O düynölük dos bolgon. Ahiretlik dost olmuş. 5447. Akun turup munu aytkan: Akun kalkıp şunu söylemiş: (SK.KA, 54) 5448. Katagandın kan Koşoy Katagan’ın hanı Koşoy, 5449. Kandagay berip saldıñız, Kandagay163 veriverdiniz, 5450. Kalk atası Koşoydun Halk babası Koşoy’un 5451. Batasın anık aldıñız. Duasını kesin aldınız. 5452. Emi Manas kabılan Şimdi Manas kaplan 5453. Balaluu bolup kaldıñız. Evlatlı oldunuz inşallah. 5454. Ötüp ketken cayında, Geçen senenin yazında, 5455. El öödögö tartarda, Halk yukarı göç ederken, 5456. At kara til mezgilde Yaz geldiğinde 5457. Belendinin belinde ... Belendi’nin sırtında... 5466. Salıp barıp karasam Koşturup varıp bir baksam 5467. Kurumşuga oroluu Keçeye sıkı sarılmış 5468. Bala catıp kalıptır. Bir bebek yatıyormuş. 5469. Erkekpi desem, kız eken, Erkek mi desem, kız imiş, 5470. Urgaaçıdan uz eken, Dişinin eli maharetlisiymiş, 5471. Perinin kızı dep aytkan Perinin kızı dedikleri 5472. Erenderdin köp sözü Ermişlerin anlattıkları 5473. Tak oşonun özü eken. Asıl onun ta kendisiymiş. 5474. Oyuma keldi ar bir söz, Aklıma geldi her tür söz, 5475. Küyöögö kete bergiçe Evlenip gidene kadar 5476. Kızıgın çoguu körsöm dep, Severek büyütsem diye, 5477. Kıyamattık dos ele, Ahiretlik arkadaşımdı, 5478. Balaluu bolso Manaska Çocuklu olsa Manas’a 5479. Kelin kılıp bersem dep, Gelin olarak versem diye, 5480. Aytsam mınday kebim bar, Anlatsam böyle sözüm var, 5481. Ubada kılgan cerim bar. Söz verdiğim yerim var. 5482. Alıp taap Çüröktü Bulduktan sonra Çürök’ü 5483. Toyuna tokson soygomun, Düğününe doksan mal kestim, 5484. Baybiçem biykeç taptı dep, Hanımım kız buldu diye, 5485. Atın Çürök koygomun. Adını Çürök koymuştum. 5486. Kuda bolup kalıñız,.. Dünür olup alınız,... (SK.KA, 54) 5490. Kankor Manas kabılan Hunhar Manas kaplan 5491. Akun kanga kubanıp, Akun hana sevinip, 5492. Ceerdeden ceti cüzdü aydap, Al attan yedi yüzü sürüp,
163 Kandagay: özel pantolon.
499
5493. Körgöndün köönün bölüntüp, ... Görenin dikkatini çekip, 5499. Aladan altı cüz berip, Alacadan altı yüz verip, 5500. Kuda bolup mal aydap, Dünür düşüp mal sürüp, 5501. Kulduk urup zor Manas, Başını eğip koca Manas, 5502. Kol kuuşurup may çaynap, Ellerini kavuşturup, yağ çiğneyip, 5503. Beylese eçen kebi bar, Anlatsa bitmez lafı var, 5504. Bel kuda bolgon ceri bar. Bel kuda164 olduğu yeri var. 5505. Töönü çeçip alganı, Deveyi çözüp almak için, 5506. Törö eken katın Oroñgu Efendi imiş hatun Oroñgu 5507. Bayıp catıp kalganı. Zengin olıp kalmak için. 5508. Töö çeçiş degen ötkön soñ, Deveyi çözmek geçtikten sonra, 5509. Bul kızık mınday ketken soñ, Bu eğlence böyle bittikten sonra, 5510. Kökötöydün Bokmurun ... Kökötöyün Bokmurun’u... (SK.KA, 54) 5566. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, 5567. Aytıp oozun cıygıça, Anlatıp ağzını kapatınca, 5568. Aytkan kebin tıygıça Anlattığı sözünü bitirince 5569. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından kızıl tuğunu 5570. Asmandatıp aştatıp, Göğe yükseltip astılar, 5571. Kök cal Manas arstanın Kaplan Manas batırın 5572. Curtka uguzup carların Halka duyurup duyurularını 5573. Iramandın Irçıuulu, Iraman’ın Irçı oğlu, 5574. Irçı uuluna baştatıp, ... Irçı oğluna başlattırıp,... 5593. Doolbas bekem kagılıp, Davullar sıkı çalınıp, 5594. At çabuuçu kööndüülör At koşturacak gönüllüler 5595. Tük kalbay baarı cabılıp,... Hepsi birden akın edip, 5602. Köptügü dayra sel bolup, Çokluğu nehir sel olup, 5603. Emi çıktı sel bolup... Şimdi çıktılar sel olup... (SK.KA, 55) 5668. Atı ugulgan tulparlar Adı tanınan küheylanlar 5669. Kan Kökötöy toyunda Han Kökötöy toyunda 5670. Azır çıktı carışka. Şimdi çıktılar yarışa. 5671. Attı katka salışıp, Atları kayda geçirip, 5672. At esebin alışıp, At sayılarını alışıp, 5673. Ak kagazga kat tolup, Beyaz kağıda yazı dolup, 5674. Aşka çabar külüktör Aşta koşacak yürükler 5675. Ceti miñ kırk üç at bolup. Yedibin kırk üç at olup. 5676. Al añgıça bolgon cok, Derken işte ne oldu 5677. Açıp közdü cumguça, Gözü açıp kapayıncaya kadar, 5678. Ayta-buytu degiçe Şöyle böyle derken 5679. Oydon çıktı bakırık, Vadiden koptu yaygara, 5680. Oydogunun baarısı Vadidekilerin hepsi 5681. At ayda dep çakırıp, .. Atları koştur diye bağırıp,... (SK.KA, 56) 5726. Anı mınday taştaylı, Bunu şöyle bırakalım, 5727. Ber cagınan baştaylı. Beri tarafından başlayalım. 5728. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u 5729. Cana kabar salganı'. Yine haber vermiştir.
164 Bel kuda: İki şahsın, çocukları doğmadan önce birbiriyle dünür olmak için söz kesme olayı.
500
5730. Kalıñ cıyın kaşı eken, Büyük kalabalık başı imiş, 5731. Kan atamdın aşı eken. Han babamın aşı imiş. 5732. At cerine cetpeybi, At yerine ulaşsın, 5733. At kayrılıp kelgiçe, At geri dönüp gelene dek, 5734. Curt erigip ketpeybi. Halk sıkılmaz mı. 5735. Bakandarı mayışsın Sırıkları ezilsin, 5736. Baatırlar çıgıp sayışsın, .. Yiğitler mızrak atışsın,... (SK.KA, 56) 5746. Bokmurun mınday degende Bokmurun böyle deyince, 5747. Olcolonup köp payda Ganimet ederek çok fayda 5748. Tappay kalgan kezi eken, Kazanamadığı an imiş, 5749. Astındagı Algara Bindiği atı Algara 5750. Oydologon karandı Hararetli zavallı 5751. Çappay kalgan kezi eken, Artık koşamadığı zamanı imiş, 5752. Manas menen sayışıp, Manas ile çarpışıp, 5753. Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında 5754. Buzuk salar kezi eken. Bozgun yapacağı sırasıymış. 5755. Akkulanı çabarın Akkula’yı bineceğini 5756. Al Koñurbay biliptir. Kurnaz Koñurbay hissetmiş. 5757. Akkuladan ayrılıp, Akkula’an ayrılıp, 5758. Arbayıp cöö kalsa dep,— Yalnız başına yayan kalsa diye,— 5759. Atamdın öçün alsam dep,— Babamın öcünü alsam diye, — 5760. Oşonu tilep cürüptür. Böyle bir dilek içindeymiş. (SK.KA, 58) 5762. Körör bolsoñ Koñurbay Bir bakarsan Koñurbay 5763. Kök colborstoy çamınıp, Aç kaplan gibi sıçrayıp, 5764. Catkan ittey kaşı bar, Yatan köpek misali kaşı var, 5765. Can kazanday başı bar, Koca kazan kadar başı var, 5766. Cıyırma beşke ilinip, Yirmi beşine daha yeni, 5767. Bıyıl kelgen caşı bar. Bu yıl giren yaşı var. 5768. Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş, 5769. Oyon tuugan şer eken, Kahraman doğan er imiş, 5770. On eki müçö teñ eken, (Bedeninin) On iki parçası eşitmiş, 5771. Sölökötü bir başka, Görünüşü bir başka, 5772. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 5773. Beecinden çıkkan köy kaşka. Beecin’den çıkan yiğitmiş. 5774. Algara menen culkunup, Algara ile atılıp, 5775. Altından çılbır bulkuntup! Altından yuları sallayıp! 5776. Körsö köñül bölünüp, Görenin dikkati dağılıp, 5777. Körör bolsoñ Koñurbay Görecek olursan Koñurbay’ı 5778. Ala toodoy körünüp, Ala dağ kadar görünüp, 5779. Ok ötpögön kök kübö, Ok geçmeyen mavi zırh 5780. Omuroogo bek kübö, Sırta tam oturan pek zırhı 5781. On eki katar kiyinip, On iki kat giyinip, 5782. Coo degende süyünüp, Düşman deyince sevinip, 5783. Ayaktay altın şuru taş Kase kadar altın mercan taş, 5784. Ay töbödön carkıldap, Ay tepeden parlayıp, 5785. Köz aynegi balkıldayt, Gözünün nuru parıldar, 5786. Kebez ötük, kendir bel, Pamuktan çizme, kenevir bel, 5787. Keñirsigen çoñ kalça, Böbürlenen koca çelimsiz adam,
501
5788. Bulgaarı ötük, buuma bel, Deri çizmeli, ince bel, 5789. Buruksugan çoñ kalça, Kokuşmuş koca çelimsiz adam, 5790. Közü köldün bıtkılday, Gözleri göl yatağı gibi, 5791. Körüngöndü cutkanday. Gözüne gözükeni yutacak gibi. 5792. Köz üstündö kara kaş Göz üstünde kara kaş, 5793. Böktörülüü çapanday, Ters çevrilmiş kaftan gibi, 5794. Komdongon colbors baştanıp, Ava hazırlanan kaplan misali, 5795. Tülögön coru kaştanıp, Tüyleri dökülmüş leş kargası kaşlı, 5796. Kılagar közün kılaytıp, Küçücük gözlerini süzülterek, 5797. Kıl murutun şıypaytıp, Kıllı bıyıklarını kıpırdatıp, 5798. Muruttarın karasañ Bıyıklarına bakarsan, 5799. Çoñ baltanın sabınday, Koca baltanın sapı gibi, 5800. Murundarın karasañ Burnuna bakarsan, 5801. Selebenin kabınday, Kılıcın kını gibi, 5802. Kıtaylardın kır murunduu
Koñurbay... Kıtayların sivri (kuş) burunlu Koñurbay... (SK.KA, 58)
5859. Maylagan buuday cüzdönüp, Yağlanmış buğday renk yüzlü, 5860. Küügüm tuman közdönüp, Alacakaranlık renginde gözü, 5861. Kankor Manas kabılan, Hunhar Manas kaplan, 5862. Şay koldogon oluyañ, Şehitlerin himâye ettiği evliyan, 5863. Keñ kökürök, cayık töş, Göğsü geniş, üçgen vücutlu, 5864. Kelbersigen kara köz, Mağrur bakışlı kara göz, 5865. Kara çaar kabılan Karala benekli kaplan, 5866. Kaptalınan çamınıp, Yan tarafından atılıp, 5867. Çolok kök cal arstan Topal mavi yeleli aslan, 5868. Cara tartçu nemedey Karnını yaracakmış gibi, 5869. Böyrögünön kamınıp, Böbrek tarafından hazırlanıp, 5870. Arbagı biyik kök calıñ, Hamisi büyük bozkurdun, 5871. Taalayı artık kabılan Talihi fazla kaplan 5872. Astı cagın karasa Ön tarafından bakarsan, 5873. Altı miñ erdin sürü bar, Altı bin erin heybeti var, 5874. Artın sala bergende Arkasına dönerse 5875. Acıdaardın turu bar. Ejderhanın görünüşü var. 5876. Bettep pende kelbegen, Karşısına bende çıkmayan, 5877. Bet alıp duşman ceñbegen. Karşılaşıp düşman yenmeyen. (SK.KA,
58-59) 5880. Arman kılat er Manas: Ukde eder er Manas: 5881. Kızıtalak kuu düynö Kahrolası kuru dünyaya 5882. Tappay koyboy ne boldum, Geldim de ne oldum, 5883. Baytal beenin kulunu, Kısrağın ilk kulunu, 5884. Kara cılkı duldulu, Kara yılkı Düldülü, 5885. Kagışka miner Akkula Çarpışmaya binecek Akkula’yı 5886. Çappay koyboy ne boldum?! Koşturup da ne oldum?! 5887. Kara kıtay, mancunun Kara Hıtay, Mançu’nun 5888. Er ekenin közümö Er olduklarını ben 5889. İlbey kalgan ekemin, Dikkatimden kaçırmışım, 5890. Kan Koñurbay kapırdın, Han Kongurbay kâfırin, 5891. Kaarı toluk baatırdın Heybeti tam bahadırın
502
5892. Bu sayışka çıgarın Bu çarpışmaya çıkacağını, 5893. Bilbey kalgan ekemin! Bilememişim! (SK.KA, 59) 5894. Manas mintip turganda Manas böyle şaşırdığında 5895. Körsö köñül bölünüp, Meğer gönlünü koymuş, 5896. Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun zevcesi Kanıkey 5897. Dünüyödöy körünüp Dünya kadar görünüp,... 5901. Oşo künü bütürgön, İşte o gün bitirdiği, 5902. Kankoruñdun Akolpok Hunharının Akolpok’unu165 5903. Kötörüp alıp oşondo Eline alıp o anda 5904. Agayarga aldırtıp Agayar’a aldırtıp 5905. Kara surdun suluusu, Esmerlerin güzeli, 5906. Musulmandın nurduusu, Müslümanın nurlusu, 5907. Uzun çaçtın ıktuusu, Uzun saçlının beceriklisi, 5908. Urgaaçının mıktısı... Dişilerin en iyisi... 5914. Akolpoktu Kanıkey, Akolpok’u Kanıkey, 5915. Altı cılı casagan... Altı sene boyunca yaptı... 5916. İçi buulum, tışı böz, İçi buulum166, dışı bez 5917. Kalıñdıgı carım kez,… Kalınlığı yarım arşın,… 5923. Cakası altın, ceñi cez, Yakası altın, kolu (yeni) bakır, 5924. Koş badana, torgoy köz, Çift zırhlı, çalı kuşu gözü gibi, 5925. Keleme caka, keñ kürmö, Yakası işlemeli, geniş ceket 5926. Kerişke kiyse ok ötpös, Savaşta giyersen ok geçmez, 5927. Nayzanın uçu teşpegen, Mızrak ucu deşmeyen, 5928. Nar kesken ogu kespegen, Keskin oku kesmeyen, 5929. Cılas bolgon Akolpok... Mahvolası Akolpok... (SK.KA, 59) 5958. Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında 5959. Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye 5960. Baştatadan biliptir. Tâ başından beri biliyormuş. 5961. Bolbos cerin ondoptur, Bozuk yerini onarmış, 5962. Kökötöydün tamaşa — Kökötöy’ün törenindeki — 5963. Sayışına bolcoptur. Çarpışmaya hazırlamış. 5964. Kalk içinde Kanıkey Halk içinde Kanıkey 5965. Katındıgın bilgizip, Kadınlığını bildirip, 5966. Kan Manastın Akolpok Han Manas’ın Akolpok’unu 5967. Basıp kelip kiygizip,.. Yaklaşıp gelip giydirir,.. (SK.KA, 59) 5975. Toodoy bolgon törönün Kaya kadar sağlam Efendinin 5976. Omuroogo tabıştap, Meseleyi önemle vurgulayıp, 5977. Asmandan tüşkön bozkise Gökten inen bozkise167 5978. Akolpoktun tışınan Akolpokun üzerinden 5979. Kan Manaska kurçatıp: Kan Manas’a kuşatıp: 5980. Kızmatım uşul biliñiz, Hizmetim işte budur biliniz, 5981. Işınbay coogo tiyiñiz! Cesaretle düşmanın üzerine saldırın!
165 Akolpok: kalın pamuklu zırh. 166 Buulum: Kıymetli bir kumaşın adı. 167 Bozkise:boz kese para vb. şeylerin içine konulduğu kesenin bulunduğu kuşak.
503
5982. Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye, 5983. Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, 5984. Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, 5985. Kündüzündö tınç albay, Gündüzleri huzurum kaçıp, 5986. İçin kımbat içtedim, İçini pahalı ile içledim, 5987. Eçen cılı tiştedim, Epeyi yıl dişledim, 5988. Tiştep catıp karandı Dişleye dişleye zavallı 5989. Küröktöy tişim coyuldu, Kürek gibi tişim gitti, 5990. Tiktep catıp karandı Sürekli bakarak karandı168, 5991. Kara közüm koyuldu... Kara gözüm koyulaştı169 (SK.KA 59) 5992. Arstan törö kabılan, Aslan Efendim, kaplanım, 5993. Alışaar cakka bolcodum. Çarpışmayı hedefledim. 5994. Akolpok casap curgömün, Akolpoku hazırladım, 5995. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 5996. Azap salıp bul aşka Azap salıp bu aşa (merasime) 5997. Alışaarın bilgemin! Kapışacağını biliyordum! (SK.KA, 59) 5999. Armanın aytıp Kanıkey, Arzusunu anlatıp Kanıkey, 6000. Karagan curttu küygüzüp. Karşılarındaki kalabalığı kıskandırıp. 6001. Arstan erdin ustünö Aslan erin üzerine 6002. Akolpoktu kiygizip. Akolpoku kiydirip. 6003. Kanıkey karap kalganı, Kanıkey bakıp dururken, 6004. Kandın zaybı eken dep Han’ın hanımı bu diye 6005. Kalktın kılgan armanı: Halkın dile getirdikleri arzuları: (SK.KA,
60) 6020. Arstan Manas çamınıp, Aslan Manas atılıp, 6021. Akolpoktu kiygeni, Akolpoku giydi, 6022. Kalkamandın kara atın Kalkaman’ın kara atına 6023. Eeri cok ırgıp mingeni. Eyer takmadı, zıplayıp bindi. 6024. Curt udurgup çogulup, Halk galeyana geldi toplandı, 6025. Manaska añ-tañ kalganı. Manas’a hayretle baktı. 6026. On eki kan musulman On iki Han Müslümanı 6027. Opsuz kök cal kabılan Ölçüsüz bozkurt, kaplan 6028. Tegiz cıyıp alganı, Hepsini huzuruna topladı, 6029. Külügün tandap minuügö, Küheylanını seçip binmek için, 6030. Koñurbayga kirüügö Kongurbay’a saldırmak için 6031. Musulmandardın attarın Müslümanların atlarını 6032. Çubatuuga salganı, Tek sıra halinde geçirtti, 6033. Oluyattın Bakaydı Evliya olan Bakay’a 6034. At sınoogo alganı. Atları böyle sınattı. (SK.KA, 60) 6054. Almambettin Sarala Almambet’in Sarala 6055. Tulpardık sını körünöt... Küheylan misali görünür... 6073. Tük mayışıp koybogon Hiç yorulmaz, sarsılmaz 6074. Tulpardık sını bar eken. Bir tulpar görünümü var.
168 Karandı: burada bir kelime ile iki anlam verilerek kelime oyunu yapılmaya çalışılmıştır. 1. karan “karaltı” kelimesinin yükleme hali eki almış şeklidir; 2. karandı: tabi, bağlı kelimesi olup metinde zavallı anlamı vermektedir. 169 Koyulaştı: burada iyi görmez hale gelmesinden bahsediyor.
504
6075. Kapırlardın Koñurbay Kafirlerden Kongurbay’ı 6076. Körgönü turgan kezi eken, Görmek istediği an imiş, 6077. Aziz kandın Almambet Aziz Han’ın Almambet’i 6078. Manastan surap sayışın Manas’tan isteyip çarpışmasını 6079. Ölgönü turgan kezi eken: Öleceği an imiş: (SK.KA, 60) 6080. Kabılan Manas, can dostum, Kaplan Manas, can dostum, 6081. Degenime könsöñçü, Dediğimi kabul et, 6082. Kalça çıktı sayışka, Kalça çıktı çarpışmaya, 6083. Bul sayıştı bersençi?! Bu çarpışmaya ben çıkayım istersen?! 6084. Degenime könsöñçu, Dediğimi kabul et, 6085. Koñurbaydın sayışın Koñurbay’ın çarpışmasına 6086. Dostum, Manas, berseñçi! Dostum, Manas, ben çıkayım istersen! 6087. Kıtaylardın kızıl güldüü kök tonun Hıtayların kırmızı çiçekli mavi kürkünü 6088. Kiyişe cürgön kul ele, Birlikte giyen köle idi, 6089. Bala kündön bastaşıp, Çocukluk gününden itibaren, 6090. Tiyişe cürgön kul ele. Hep sataşan köle idi. 6091. Armanım bar çoçkodo, Alacağım var domuzda, 6092. Algan Beecin cerimdi, Pekin yerimi alan bu şahısta, 6093. Alıp kalgan Koñurbay Ele geçirmiş Koñurbay 6094. Altın kazçu kenimdi, Altın çıkardığım madenimi, 6095. Tarkatıp bölüp cogotkon, Dağıtıp bölüp yok etmiş, 6096. Maa karagan elimdi, Benim tebaam olan halkimi, 6098. Uksañçı, Manas kebimdi, Dinle, Manas sözümü, 6099. Oşo kündön uşu kün O gün bu gündür 6100. Alalbay cüröm kegimdi! Öcümü almak için sabırsızlanıyorum! 6101. Köröalbay cüröm Beecindi, Pekin’e de gidemiyorum, 6102. Çınmaçındı, Kakandı, Çınmaçın’ı, Kakan’ı, 6103. Çın dostum Manas, berseñçi!.. Gerçek dostum Manas, bana bırak
istersen!.. (SK.KA, 60) 6105. Almambet anday degende Almambet böyle deyince 6106. Ayköl Manas kep aytat: Ayköl Manas kep aytat: 6107. Ay, Alake, kök calım, Ay, Alake, bozkurdum, 6108. Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mançu halkı 6109. Uşak kılıp cebeybi, Dedikodu etmez mi, 6110. Kan Azizdin calgızın Han Aziz’in tek oğlunu 6111. Kaçıp barsa burutka Kaçıp sığınsa Burut’a170 6112. Ayabastan ölümgö Acımayıp ölüme 6113. Karmap berdi debeybi. Gönderdiler demez mi. 6114. Kıtay şıldın kılbaybı, Hıtay alay etmez mi, 6115. Kılımdı kuday urbaybı.... Yüzyıla rezil olmaz mı… 6121. Tentip cürgön kıtaydı Gezgin olan Hıtay’ı 6122. Ölümgö berdi debeybi... Ölüme verdi demez mi... 6125. Koñurbaydan Manastı Kongurbay’dan Manas’ı 6126. Calpı burut çogulup Bütün Burut toplanıp 6127. Ayap kaldı debeybi... Korudular demez mi... (SK.KA, 61-62 6134. Oy, Almambet, can dostum,.. Hey, Almambet, can dostum,..
170 Burut: Kırgız anlamına gelen ve Manas destanında geçen etnik ad.
505
6137. Dos ekeniñ çın bolso,.. Dost olduğunuz gerçekse,.. 6141. Degen sözgö könüñüz, Dediğime uyunuz, 6142. Astındagı Sarala Altındaki Sarala 6143. Alışka miner mal eken, Çarpışmaya binilecek at imiş, 6144. Küçün bizge beriñiz, Güçünü bize beriniz, 6145. Küçün berseñ Sarala Gücünü verirsen Sarala 6146. Külügündü minebiz. Küheylanını bineriz. 6147. Küçtüüsüngön it menen Ben güçlüyüm diyen it ile 6148. Kürpöndöşüp köröbüz... Gücümüzü deneriz... (SK.KA, 62) 6182. Sırttan kök cal kabılan, Aslan, bozkurt, kaplan, 6183. Zın-zıñ etip kenebey, Hiçbir şey umurunda değil, 6184. Alışar baatır Koñurdu, Çarpışacağı batır Koñur’u, 6185. Buçkagına tekebey, Hiç kendine denk görmüyor, 6186. Ordu tübün bolcoboy, Yerini kökenini dikkate almıyor, 6187. Ölömün dep oyloboy, Öleceğini de düşünmüyor, 6188. Körsö köñül bölünüp, Meğerse gönlü bölünmüş, 6189. Kabılandın arbagı Kaplanın ruhu 6190. Kargıluu toodoy körünüp, Yüksek dağ gibi görünüyor, 6191. Koldogonu bir toguz Kollayan onu dokuzlar 6192. Oñ cagınan körünüp, Sağ yanından görünüyor, 6193. Cölögönü bir toguz Dayayan onu dokuzlar 6194. Can algıç sını körünüp, ... Azrail gibi görünüp, ... 6204. Oomiyin dep kol cayıp, Amin diye avuç açıp, 6205. Batasın surap turganı... Duasını isteyip duruyor...(SK.KA, 62) 6206. Bakay, Koşoy eki kan Bakay, Koşoy iki han 6207. Moynuna kurun salınıp, Boynuna boyun bağını takıp, 6208. Oomiyin dep kol cayıp, Amin diye avuç açıp, 6209. Kuduretke calınıp: Kudret’e171 yalvarıp: 6210. Caratkan ukkun kebimdi, Yaratan işit sözümü, 6211. Sındıra körbö belimdi, Kırmayasın belimi, 6212. Kuday, üstün kıla kör (Ey) Hüda(m), kazandırıasın 6213. Kabılan Manas şerimdi! Kaplan Manas şerimi! 6214. Kıtaydı üstün kılbagın, Kıtay’ı kazandırmayasın, 6215. Kırgızdı astın kılbagın,... Kırgız’ı ezdirmeyesin,... 6218. Kara kalmak, mancunun Kara Kalmuk, Mançu’nun 6219. Can dep kuday caratsañ, Aşkınla Hüda kuday yaratmışsan, 6220. Tegele közün karatpa!.. Asla (düşmana) gözüne baktırma
(ezdirme)!.. 6227. Koşoy, Bakay karıya Koşoy, Bakay dedeler 6228. Kol kötörüp burkurap, Ellerini kaldırıp samimiyetle, 6229. Batasın kıldı çurkurap. Duasını verdiler. (SK.KA, 62) 6236. Oşondo Manas munu aytat: O zaman Manas şöyle der: 6237. Kıtaydın kanı bul ele, Hıtay’ın hanı bu muydu, 6238. Kırgızdın kanı men elem, Kırgız’ın hanı benim işte, 6239. Kezegin munun berbesem Sırasını bunun vermezsem172
171 Kudret: burada Allah’ın kudret sıfatı kullanılarak, Allah zikredilmektedir.
506
6240. Keketkendey bolormun, Sövmüş gibi olurum, 6241. Colun munun berbesem, Yolunu bunun vermezsem, 6242. Cobogondoy bolormun. Moralini bozmuş olurum. 6243. Kezegiñ al, kıtay dep, Sıranı al, Hıtay diye, 6244. Kaşatka turdu kan Manas. Yüksek tepede bekledi han Manas.
(SK.KA, 63) 6248. Koñurbaydın sır nayza Koñurbaydın sır nayzası173 6249. Kıyrap çıgıp ketti ele, Parçalanıp gitmişti, 6250. Buçkagına teñebeyt. Hiç kendine denk görmüyor. 6251. Kezegiñ algın, burut dep, Sıra sende, Burut diye, 6252. Kerilip turdu Koñurbay. Gerilip durdu Koñurbay. 6253. Çokuga kıtay turdu ele, Tepeye Hıtay durduydu, 6254. Çoyulup saydı er Manas, Gerilip sapladı er Manas, 6255. Çoguu sındı sır nayza, Birlikte kırıldı sır nayza, 6256. Çoçubay koydu Koñurbay. Yılmadı hem Koñurbay. 6257. Kart küröñ menen çu koyup, Kart Küröñ174 ile koşturup, 6258. Kan Acıbay kelgeni, Kan acıbay gelmişti, 6259. Kankorunun koluna Hunharın eline 6260. Kayra nayza bergeni... Tekrar mızrak vermişti… (SK.KA,
63)175 6265. Almak-salmak sayıştı.. Sırasıyla çarpıştılar.. 6266. Koñurbay, Manas oşondo Koñurbay ile Manas işte bu çarpışmada 6267. Altımış nayza sındırdı. Altmış cirit kırdılar. (SK.KA, 63) 6306. Opol toodoy kürküröp Heybetli dağ kadar gürleyip 6307. Oyon Manas cetkeni, Bahadır Manas yaklaştı, 6308. Kalıñ kıtay, kakandan Kalın Hıtay, Hakan’dan 6309. Buytay kaçıp ötküçö, Hızlıca kaçana kadar, 6310. Kambarday bolgon kalçanı Kendini beğenmiş hantalı 6311. Kaardangan zor Manas Sinirlenen alp Manas 6312. Muştap emi ötkönü. Yumruklayıvermişti. 6313. Algaranın üstünön Algara’nın üstünden 6314. Too uragan nemedey Dağ devrilmişçesine 6315. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 6316. Kürküröp kulap ketkeni. Gürleyip devriliverdi. 6317. Cetkileñ Manas köy kaşka Çevik Manas pehlivan 6318. Cebeden murun cetkeni, Oktan önce gelmişti, 6319. Koñurbaydın Algara Koñurbay’ın Algara’sını 6320. Cetip karmap oşondo Peşinden gidip o anda yakaladı, 6321. Olco kılıp ketkeni. Ve ganimet olarak aldı. (SK.KA, 63) 6324. Koñurbaydın Algara Koñurbay’ın Algara’sını 6325. Oydolotup karandı Zıplatarak zavallıyı 6326. Olco kılıp cetelep, Ganimet olarak tutup,
172 Kezegin ber: Sırasını vermek, teke tek çarpışmada düşmanların karşılıklı olarak birbirine sıra vermeleri. 173 Sır nayza: kelime anlamı boyalı cirittir. 174 Kart Küröñ: At ismi. 175 Kotoruluş kerek
507
6327. Manas alıp keterde Manas alıp giderken 6328. Tizesi cerge bügülüp, Tizesi yere bükülüp, 6329. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 6330. Algara berip ketkin dep, Algara’yı bırak öyle git diye, 6331. Kıya tartıp Manaska Kaçamak gözle bakıp Manas’a 6332. Kelin bolup cügünüp. Gelin gibi yükündü. (SK.KA, 63) 6337. Emi Almambet cetkiçe, Şimdi Almambet yetişinceye kadar, 6338. Koñurbaydın Algara Koñurbay’ın Algara atını 6339. Olco kılıp ketkiçe Ganimet olarak alıp gidinceye kadar 6340. Akıl oyloyt Manas kan: Düşünür han Manas: 6341. Biröönün tonu ton bolbos, Elin kürkü kürk olmaz, 6342. Biröönün atı at bolbos, Elin atı at olmaz, 6343. Baatır ele Koñurbay, Bahadır idi Koñurbay, 6344. Atın alıp neteyin, .. Atın alıp neyleyim ... 6347. Andan körö uşu cerde En iyisi burada 6348. Atın berip keteyin. Atını geri verip gideyim. 6349. Cügünüp turgan kalçaga, Yükünüp duran bahadıra, 6350. Sın kıldı Manas kançaga, Baktı Manas epey vakit uzunca, 6351. Mına kapır atıñ dep, İşte kafir atın diye, 6352. Kaardanıp zırgıtıp, Sinirli ve kararlı haraket edip, 6353. Okoro tüygön çılbırdı Toplayıp bağladığı dizgini 6354. Koñurbay közdöy ırgıtıp,... Koñurbay’a doğru fırlattı,...(SK.KA, 63) 6360. Aylası cok Almambet, ... Çaresi kalmayanAlmambet, ... 6361. Kokuy, kankor, oñbo dep, Aman, hunhar, kahrolası diye, 6362. Közünün caşı on talaa: Gözümün yaşı sel gibi: 6363. Kokuy, Manas, oñboy kal, Aman, Manas, kahrolası, 6364. Egerde eki bolboy kal, ... Hiç de iki olmaya kal, ... 6369. Algaranı maa berseñ Algara’nı bana verseydin 6370. Çiybeyt belem sızıktı, ... Çizerdim çizgiyi, ... 6373. Algaradan ayrılsa Algara’dan ayrılsa 6374. Körgözböyt belem kalaanı, Gösterirdim kaleyi, 6375. Salbayt belem kıtayga Musallat ederdim Hıtay’ı 6376. Kişi körbös balaanı. ... Kişinin görmediği belaya. ... 6380. Bul Beecindin özünön Bu Pekin’in merkezinden 6381. Bul Koñurbay cogolboyt, Bu Koñurbay yok olmaz, 6382. Bul Koñurbay ölbösö, Bu Koñurbay ölmedikçe, 6383. Kıyamat cüzün körbösö, Kiyamet yüzünü görmedikçe, 6384. Kırgızdın işi oñolboyt. Kırgız’ın işi onmaz. (SK.KA, 64) 6594. Munu mınday taştaylı, Bunu böyle bırakalım, 6595. At çabılgan külük bar, Yarışta koşturulan at küheylan var, 6596. Kapır menen musulman Kafir’in ve Müslüman ‘ın 6597. Sala turgan bülük bar. Yapacakları bozgun var. 6598. At aydatıp cibergen Atın peşinde gönderdiği 6599. At Maaniker külük bar'. At Maaniker küheylan var. 6600. Kıyabın kılsa kıtaylar Yeri gelse Hıtaylar’ın 6601. Kıla turgan tülük bar. Edecekleri zorbalık var. 6602. Köp cañcaldın başı bar, Çok kavganın başı car,
508
6603. Kökötöydün aşı bar. Kökötöy’ün aşı var. (SK.KA, 66) 6604. Kök cal Bakay söz baştap, Bozkurt Bakay söze başladı, 6605. Koyo berdi kıygaçtap: Ve biraz da yan baktı: 6606. Izalandı Koñurbay, Arlandı [o an] Koñurbay, 6607. Uyat boldu kan Coloy, Utanç durumda kaldı Han Coloy, 6608. Takır öldü Tükübay. Tamamen perişan oldu [utançtan]
Tükübay. 6609. Uşu kelgen cıyınıñ İşbu geldiğin toplantı, 6610. Kan Kökötöy aşıdır, Han Kökötöy’ün aşıdır [yoğaşı], 6611. Abaylasak, kalayık, Dikkat edelim, millet, 6612. Kalın, çırdın başıdır. Büyük bir, kavganın başıdır. 6613. Aytıp turgan Bakayın. Şeklinde konuşan Bakay’ın. 6614. Tügönbögön kebi bar, Bitmeyen uzun sözü var, 6615. Tütöp catkan kıtayda Çok kalabalık Hıtay’ın 6616. İçi tolgon kegi bar. İçi kinle doludur. 6617. Çıgıp kelse buudanın, Birinci gelse koşu atın, 6618. Kırgın kılıp cürbösün! Kırım yapmayasın ! 6619. Almakeñdin üstünö Almaken’in üzerine 6620. Çılaba tonun kiygizsek, Çılaba kürkünü giydirsek, 6621. Çınmaçındın kıtayça Çınmaçın’ın Hıtay’a 6622. Bildirbesten ciberseñ, Gizlice göndersek, 6623. Çıgıp kelgen tulpardı Birinci gelen küheylanı 6624. Sırttan Alma kabılan Aslan Alma kaplan 6625. Kıtayça salıp sürööndü, Hıtayca süröön176 yapıp, 6626. Çınmaçın dep sürösö Çınmaçın diye yaygara yapsa 6627. Çındap kuday berüüçü, Gerçekten Tanrım şans verir, 6628. Çıgıp kelgen tulpardı Birinci gelen küheylanı 6629. Kırgız aman körüüçü. Kırgız sağ salim görürdü. 6630. Bul amaldı kılbasak, Bu çareyi yapmazsak, 6631. Çıgıp kelgen tulparın. Birinci gelen küheylanımız. 6632. Koñurbaydan ölüüçü. Koñurbay’dan ölecek gibi. 6633. Kan Manastın kırk çoro Han Manas’ın kırk yiğidi 6634. Tulpardan tandap mingile, Küheylanlardan seçip bininiz, 6635. Kara kalmak, mancuga Kara Kalmuk, Mançu’ya 6636. Tuura erdik menen kirgile. Tam kahramanlarca giriniz. 6637. Baygege cakın kelgende, Finişe yaklaşınca, 6638. Manastap süröön salgıla, Manas, Manas diye bağırın, 6639. Akkula tulpar, ayla cok, Akkula küheylan, çaresi yoktur, 6640. Çıgıp kelse buudandın Çıkıp gelirse koşu atının 6641. Baş baygesin algıla! Baş ödülünü alınız! (SK.KA, 66) 6716. Buluñ bolup uçtangan Koy koy olup uzanan 6717. Buzulgan kumdun betinde Bozulmuş kumun üzerinde 6718. Orgup-orgup çañ çıgat. Buram-buram toz kalkar. 6719. Orgugan çañdı karasa Buram buram toza bakınca
176 Süröön: 1. сүрөөн koşan ata bir yardım olmak üzere) koşularda yabancı bir atı katmak (Kırgız Sözlüğü, 672).
509
6720. Akkulanın çañı eken, Akkula’nın ayağından kalkan toz imiş, 6721. Padışañdın Akkula Padişahi’nin Akkula atı 6722. Başın cerge salıptır, Başını aşağıya eğmiş, 6723. Başkaça arış alıptır Başkaca adım atmış 6724. Moyunun cerge salıptır, Boynunu yere eğmiş, 6725. Padışañdın Akkula, Padişahının Akkula’sı 6726. Bolboy arış alıptır. Olmadan adımını atmış. 6727. Eñkeyişke kelgende İnişe geldiğinde 6728. Eliktey kolu sayılıp, Karaca gibi tuynağı batarak, 6729. Ör tayana bergende Yokuşa doğru geldiğinde 6730. Öküm külük Akkula Çok yürüktür Akkkula 6731. Cal-kuyrugu cayılıp, Yelesi, kuyruğu yayılıp, 6732. Talaa, tüzgö kelgende Tarla, düzlüğe geldiğinde 6733. Taman cerde tarsıldap, Tabanı zeminde tars tars edip, 6734. Kara bolot oozduk Kara çelikten gemi 6735. Kömököydö karsıldap, Ağız boşluğunda çatırdayıp, 6736. Kökülü kökkö bölünüp, Kâhkülü göğe bölünüp, 6743. Baskan taşı bırkırap, Üzerine bastığı taşlar param parça olup
dağılıp, 6744. Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan atı 6745. Uçup kelet dırkırap, Uçup geliyor dörtnala, 6746. Akkula soñu al eken, Akkula’nın tam zamanı imiş, 6747. Ayabay tulpar mal eken. Mükemmel küheylan at imiş. (SK.KA,
68) 6748. Kumurskanı kör, kurttu kör, Karıncayı gör, böceği gör, 6749. At süröögö keliptir, At çekmeye gelmiş, 6750. Kurttay kıtay curttu kör. Böcek gibi Hıtay halkını gör. 6751. Karasa közgö ilinbeyt, Bakarsan sonu görünmez, 6752. Topurak uçup, toz küyüp, Toprak uçup, toz olup, 6753. Asman açık, cer bürkök, Sema açık, yer kapalı, 6754. Kaysı ekeni bilinbeyt. Kim olduğu bilinmez. 6755. Artık buudan mal eken, Ziyade yürük hayvanmış, 6756. Akkula menen Açbuudan Akkula ile Açbuudan 6757. Koyondon okşoş al eken. Tavşan gibi birbirine benzermiş.
(SK.KA, 68) 6758. Kara kıtay, mancuga Karahıtay, Mancu’ya 6759. Emi ilinip kalarda, Şimdi ilişip kalacakken, 6760. Kan Koñurbay kelerde, Han Koñurbay gelmeden, 6761. Akkulanı körördö, Akkula’yı görmeden, 6762. Kalaymandı kılarda, Kargaşalık kılmadan, 6763. Irgıta teep salarda Fırlatarak tepmeden 6764. Kabılan Almañ kayran şer,.. Kaplan Almañ zavallı aslan,.. 6768. Kıtaydın kiymin kiyinip, .. Kıtay elbisesin giyinip,.. 6773. Kıtaylarça kıcıldap, Kıtaylarça çoğalıp, 6775. Kakandap uraan çakırıp, Kakanlayıp uran (nida) çağırıp, 6776. Manas kandın Akkula Manas Han’ın Akkula
510
6777. Kakandap süröp alıptır. Kakanlayıp çekip almıştır. 6778. Kalıñ kıtay baarısı Kalabalık Kıtayın tümü 6779. Alakeñdi körgöndö Alakeñ’i gördüklerinde 6780. Ataktuu kandın biri dep, Şöhretli hanın biri diye, 6781. Ayabay süröp alıptır, İyice desteklemiştir. (SK.KA, 68) 6818. Arı bara tüşköndö Öte tarafa gittiğinde 6819. Kırgız curtka ilindi. Kırgız halkına ilişti. 6820. Manas kandın kırk çoro Manas Han’ın kırk yiğidi 6821. Kıyrap süröp kaldı emi. Tahrip ederek desteklemişlerdir. 6822. Bu canıbar Akkula Bu sevgili Akkula 6823. Başın cerge salıptır. Kafasını yere eğmiştir. 6824. Sürögönü kırk çoro, Destekleyicileri kırk yiğit, 6825. Çıgıp ketken Akkula. Çıkıp gitmiş Akkula. 6826. Anı mınday taştaylı, Onu buraya bırakalım, 6827. Akkula çıgıp ketkenin Akkulanın177 çıkıp gidişini178 6828. Anı körböy kalıptır. Onu görememiştir. 6829. Ala köödön Ayköl şer, Cesur Ayköl (Manas’ın sıfatı) aslan, 6830. Andan kabar baştaylı. Ondan haber başlayalım. 6831. Aybanboz menen samsıtıp, Aybanboz ile Samsıtıp, 6832. Ayköl Manas kabılan Ayköl Manas kaplan 6833. Duuga kirip alıptır,.. Gürültüye girmiştir,.. (SK.KA, 69) 6838. Oşo çuunun içinen İşte o gürültü içerisinden 6839. Açbuudan körüp alıptır... Açbuudan görebilmiştir... 6840. Kaardanıp kabılan Gürleyerek kaplan 6841. Örttöy közü caynadı, Ateş gibi gözü parladı, 6842. Kañırıgı bek tütöp, Genizleri kuruyup, 6843. Kan içmesi karmadı: Kan içesi tuttu: (SK.KA, 69) 6844. Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan’ı 6845. Aldıga tüşüp cügürüp, Öne çıkıp koşarak, 6846. Kalat degen emine, Gitmesi nedir, 6847. Kökötöydün san bayge Kökötöy’ün San bayge 6848. Kara kalmak mancular Kara Kalmak, Mancular 6849. Alat degen emine?! Alması nedenmiş? 6850. Kıtayga bayge bergiçe Hıtay’aödül vermek yerine 6851. Tirüü cürböy ölölü, Diri olmayıp ölelim, 6852. Tuubay tuna çögölü. Doğmadan tamamen dalalım. 6853. Ardaktap çapkan Akkula,... İhtiramla koşturulan Akkula,... 6856. Kökötöydün kızıl tuu Kökötöyün kırmızı tuğu 6857. Bıyıl cıgar çagı ele. Bu sene çıkacak zamanı idi. 6858. Bagalçagı bir tutam, Paçası bur tutum, 6859. Baka bolup kalganbı, Kurbağa mı olmuş (acaba), 6860. Sogonçogu bir tutam, Pençesi bir tutum, 6861. Çoçko bolup kalganbı? Domuz mu olmuş (acaba)? 6862. Başın cerge bıyıl Başını bu sene
177 Akkula: at ismi. 178 Çıkıp gidişi olarak yarışta, kalabalıklardan ayrılıp öne çıkması kastedilmektedir.
511
6863. Sala turgan kezi ele, Koyacağı zaman idi, 6864. Kökötöydün baş bayge Kökötöy’ün baş ödülü 6865. Ala turgan kezi ele. Alacağı zaman idi. SK.KA, 69 6866. Akkula artta kalgan soñ Akkula geride kaldıktan sonra 6867. Bu kapırdın Açbuudan Bu kafirin Açbuudan’ı 6868. Çıgarganda neteyin, Çıkarsa ne yapıyım, 6869. Çıgarbastan tübünö Çıkarmadan dibine 6870. Aylam bolso ceteyin! Çarem olsa yetişiyim! (SK.KA, 69) 6871. Arstan Manas barbaktap, Aslan Manas safça hareket ederek, 6872. Kaardanıp dardaktap... Gürleyerek adım atıp… 6878. Açbuudandı kan Manas Açbuudan’ı Han Manas 6879. Kaptaldan arı tepti ele, Yan tarafından öteye doğru tepmişti, 6880. Küülönüp kelgen soyulgur, Hazırlanıp gelen kesilecek, 6881. Küülönüp Manas tiygende Hazırlanıp Manas değdiğinde 6882. Müdürülüp ketti ele, Sürçüp gitmişti, 6883. Katarınan üç katar Sırasıyla üç sıra 6884. Ala salıp ketti ele. Yıkılıp gitmişlerdi. 6885. Açbuudan kulap turganda Açbuudan yıkıldığında 6886. Namıstanıp Koñurbay Hırslanarak Koñurbay 6887. Anı kuday urdu emi. Onu Hüda çarptı şimdi. (SK.KA 69) 6892. Cıgılıp turgan Açbuudan, Yıkılmış olan Açbuudan, 6893. Cılmaygırdı kördü emi. Gülümseyeni gördü imdi. 6894. Katının kara baskanday Hanımını cin çarpmış gibi 6895. Kaardandı Koñurbay: Gazaplandı Koñurbay: 6896. Curt cıyılgan köp bayge Halk toplanan çok ödül 6897. Albayt degen emine, Almaz dediği de nedir, 6898. Al baygeni berbese, O ödülü vermezse, 6899. Kızıtalak burutka Kızı talak Burut’a 6900. Adam körgüs kırgındı İnsan görmemiş katliamı 6901. Salbayt degen emine. Göstermez dediği de nedir. (SK.KA, 69) 6902. Dep oşentip Koñurbay Diye böylece Koñurbay 6903. Kaardanıp bakırıp, Kahırlanıp bağırıp, 6904. Kıykırıktı saldı emi, Haykırığı kopardı 6905. Ayta-buyta degiçe, Aniden bir lahzada 6906. Açıp közdü cumguça, Gözü açıp kapayıncaya kadar 6907. Okoro tüygön çılbırdı Okoro179 üsülüyle örülen dizgini 6908. Booruna saldı emi, Bağrına koydu şimdi, (SK.KA, 69) 6987. Kökötöydün san bayge Kökötöy’ün sayısız ödül 6988. Kara kıtay, mancu curt Karahıtay, Mancu halkı 6989. Kaptap talap aldı emi, Saldırıp talan ettiler, 6990. Baygesine ee bolboy Ödülüne sahip olmadan 6991. Kırgız kuru kaldı emi. Kırgız eli boş kaldı imdi. 6992. Kıtaylardan Koñurbay, ... Kıtaylardan Koñurbay,…
179 Okoro: koşum takımlarının imalinde öir çeşit örgü tarzı.
512
6996. Kacıldagan kapırdın Kalabalık kafirin 6997. Bul zordugun suraba.... Bu zulmünü sorma… 7001. Kökötöydün aşına Kökötöy’ün aşına 7002. Kelimiş bolup kıtaylar Gelmiş gibi olup Kıtaylar 7003. Kagışa turgan kezi eken. Dövüşecek sırasıymış. 7004. Türülüp kıtay, köp kalmak Dürülerek Kıtay, çok Kalmak 7005. Kökötöydün köp bayge Kökötöy’ün çok ödül 7006. Anı talap alganı. Onu talayı aldılar. (SK.KA, 70) 7007. Kazgan kalıñ or bolup, Kazılmış çukurluk olup, 7008. Kakan Beecin kozgolup, Kakan Beyjin hareketlenip, 7009. Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün aşıymış, 7010. Köp çataktın başı eken, Çok kavganın başıymış, 7011. Kazıluu kalıñ or eken, Kazılmış kalın çukurmuş, 7012. Kaynatıp koygon şor eken. Kaynatıp koymuş acıymış. 7013. Mal korugan baatırdı Hayvan koruyan bahadırı 7014. Sabap ketken kezi eken, Patakladığı anıymış, 7015. Köp baygeni al kıtay Çok ödülü o Kıtay 7016. Talap ketken kezi eken... Talan eden anıymış... 7025. Çıkkan attın baygesin Çıkmış atın ödülün 7026. Talap alıp kayttı emi. Talan ederek döndü imdi. (SK.KA, 70) 7027. Tak oşentip turganda Böyle yapıp durduğunda 7028. Cekeni belge kurçanıp, Cekeyi bele bağlayıp, 7029. Cer mayışkan kapırga Yeri kaplayan kafire 7030. Ceke Manas kol salıp, Yalnız Manas saldırıp, 7031. Kaardanıp bakırıp, Gazaplanıp haykırıp, 7032. Koñurbayın çakırıp: Koñurbay’ı çağırıp: (SK.KA, 70) 7033. Kırk kandın eli kıtay curt, Kırk hanın ili Hıtay halkı, 7034. Kıyırıñ menen sen keldi, Kenarı ile sen geldi, 7035. Kıyla tamak men berdim... Epey yemek ben verdim… 7042. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülün 7043. Alıp ketpey, berip ket, Alıp gitmeden, verip git, 7044. Aluuçu akmak sen emes, Alacak olan ahmak sen değil, 7045. Aldırçuu Manas men emes!... Aldıracak Manas ben değil!.. 7058. Bul baygenin ayınan Bu ödül nedenli 7059. Kanduu kanga kanışam, Kanlı hana hanışam, 7060. Karcaygan kara kalmagım, Kemikleri çıkık kara Kalmağım, 7061. Kaçpastan altı ay salışam. Kaçmadan altı ay vuruşurum. 7062. Ceti şaarın bölüşöm, Yedi şehrini paylaşırım, 7063. Cetkire kuup ölüşöm! Ulaşa kovup öldürürüm! (SK.KA, 70) 7066. Aykırık salıp al Manas Haykırarak o Manas 7067. Kan Coloygo cetkeni. Han Coloy’a yetişti. 7068. Kara caak buldursun Siyah çene kırbaç 7069. Karmay kalıp imerdi, Tutarak kendine çekti, 7070. Kaçırıp kirip Coloydu Kaçırarak saldırdı Coloy’a 7071. Caakka tartıp ciberdi. Yanağına indirdi. 7072. Malakay kara kalpagı Serpuş siyah kalpağı
513
7073. Asmanga çıktı çırkırap, Semaya uçtu fırlayıp, 7074. Manas koldu salganda Manas saldırdığında 7075. Baarı kolun saldı emi, .. Tümü birden saldırdı imdi,.. (SK.KA, 71) 7126. Kan Manastın kırk çoro Han Manas’ın kırk yiğidi 7127. Kızık kırgın salıptır, Eğlenceli katliam yaptılar, 7128. Ar bir kıtay talaada Her bir Kıtay tarlada 7129. Tırayıp ölüp kalıptır. Eli ayağı açık ölmüştür. 7130. Kalaymandı salıptır, Kargaşayı yapmıştır, 7131. Baygesinen miñ artık Ödülünden bin fazla 7132. At olcolop alıptır. Atı ganimet almıştır. 7133. Kabılan Manas kankor şer, Kaplan Manas hunhar aslan, 7134. Kaynagan kıtay, mancunu Kalabalık Kıtay, Mancu’yu 7135. Kırgın kılgan oşo cer. Katliam edilmiş o yer. (SK.KA, 71) 7136. Oşo Manas bolboso O Manas olmazsa 7137. Kökötöydün aşında... Kökötöy’ün aşında… 7140. Kaynatıp takır şorlordu, Kaynatıp tüm tuzlu yerleri, 7141. Törgö kuduk kazarda, Baş köşeye kuyu kazarken, 7142. Tört tülüktü çaçarda, Her çeşidi saçarken, 7143. Ayabagan dümöktü Esirgemeyen tehdidi 7144. Salıp salgan emespi, Salmamış mıdır, 7145. Alakanday buruttu Azıcık kadar Burut’u 7146. Al kıtayga kırdırbay O Kıtaylara katlettirmeden 7147. Alıp kalgan emespi. Saklayıp kalmamış mıdır. 7148. Çatagın kıtay baspagan, Kavgayı Kıtayı bastırmayan, 7149. Takır kırıp keterde Tümüyle yok etmeden 7150. Kabılan Manas saktagan. Kaplan Manas koruyan. (SK.KA, 71)
514
5.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası
1. Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, 2. Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. 3. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış 4. Tün tüşkön kalıng köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay 5. Curttun başı eken. Halkın başıymış. 6. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız 7. Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek olmuş
(ÇV.KA,10) 8. — Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu 9. Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, çorom 10. Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, çorom 11. Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, çorom 12. Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver180; çorom 13. Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, çorom 14. Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... 25. Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya 26. Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye 27. Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, çorom
(ÇV.KA, 11) 29. Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal181 kısrak bağlattım yiğidim, 30. Men Bay kımızım çaykalttım,
çorom.., Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim..,
37. Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. 39. Oo, men kerez aşım beremin,
çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim, yiğidim,
40. Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim. 41. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, 42. Başınan ıldıy kire kör, çorom... Başından aşağı dolaşıver, yiğidim…
(ÇV.KA, 11) 43. Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını 44. Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz182 kalabalık Noğay 45. Düñgüröp tüşüp kaldı deyt,... Gürültüyle bastılar (ÇV.KA, 11) 46. - Tün tüşkön kalıng köp nogoy,
curtum, - Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,
47. Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı,
180 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur. 181 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 182 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; tahilsiz” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.
515
48. Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok gevşedi. 49. Men alattan ötmök bolgomun,
curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım
50. Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım 51. Caak söögüm boşodu, curtum..,.. Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ..,..
(ÇV.KA, 11) 52. Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. 53. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık 54. Kerez sözün aytıptır emi:.. Vasiyetini söylemiş artık... 55. - Menin közüm ötkön son, curtum, - Beni, gözüm geçtikten183 sonra,
halkım 56. Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, 57. Kımız menen cuudurun, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, 58. Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, 59. Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, 60. Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, 61. Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, 73. Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden 74. Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından 75. Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray 76. Ak sayarlap koyo kör... Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA, 11) 85. Oo, curtum, kızmatker bolup tura
kör. Ey, halkım hizmetkâr olup duruver,
86. Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. 87. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... 90. Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, 91. Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. 92. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım
bahadır, 93. Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,
bahadır 96. Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır 97. Teli kuş közün karatpañ, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, 98. Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, 99. El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan 104. Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA,
12) 116. Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, 117. Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır 118. Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin, bahadır 119. Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. 120. Emi cetim bir atın mingizbey,
batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır,
122. Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır,
183 Gözüm geç-: Kırgız Türkçesindeki közü öt- birleşik fiili, vefat etmek anlamında kulanılır.
516
123. A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. 124. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, 125. Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır 126. Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, 128. O-oşondo kalı bir kilem sala kör,
batır, O zaman halı kilim seresin, bahadır,
129. Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır 130. Menin orduma kan kötörüp ala kör,
batır. Benim yerime kağan yapasın, bahadır. ÇV.KA, 12-13)
131. Baydın uulu Baymırza batır Bey oğlu Baymırza, bahadır 132. Beri karap kulak sal, batır. Beriye bakıp kulak ver, bahadır. 133. Oo, menin kırk aşımdı bererde,
batır. Benim kırk aşımı verirken, bahadır,
134. Oo, kıtaylardın kır murunduu Koñurbay batır
Kıtayların dik burunlu Koñurbay, bahadır,
135. Koñurbay atı Ünürbay, batır Koñurbay atı Ünürbay, bahadır. 136. Emi oşogo bara kör, batır. İşte ona gidiver, bahadır 137. O-oşo menin kırkımdan, İşte bu benim kırk aşımdan, 138. Oşondo bir kutulup kala kör, batır... O zaman bir kurtulmaya bak, bahadır...
(ÇV.KA, 13) 140. O-o, menin uluu aşımdı bererde,
batır, Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,
141. Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, 142. Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, 143. Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, 144. On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, 145. On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, 146. Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan 147. Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, 148. Cañı oozdangan er Manas... Yeni yetişmiş er Manas... 158. Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, 159. Karızımdan bir kutulup kala kör... Borcumdan hemen kurtuluver...
(ÇV.KA, 13) 160. Oşondo musulman menen kaapırdı İşte müslüman ile kâfiri 161. Baarın birdey cıya kör. Hepsini bir araya topla, 162. Oşondo bir uulu toy kıla kör. Büyük bir şölen yapıver 163. Oşentip, karızımdan bir kutulup kala
kör... Öylece borcumuzdan kurtuluver... (ÇV.KA, 14)
164. Kökötöydöy hanıñız Kökötöy adlı hanınız 165. Eki bir közü süzüldü, İki bir gözü süzüldü, 166. O-o, kıyamat közdöp üzüldü. Ya, kiyamete doğru gitti. 167. Oo, tün tüşkön kalıñ köp nogoy, Hey, talihsiz Noğay halkı, 168. Ökurgöndön bakırdı, Haykırdı da bağırdı, 169. Örüktün başın capırdı... Büyük yaygara kopardı... (ÇV.KA, 14) 172. Aytıp ıylap aldı Söyleyip bir ağladı, 173. Sıyıtın sıylap saldı. Saygıyla hediyesini koydu.
517
174. Kılıç menen kırdırdı, Kılıç ile kazıttı 175. Kımız menen cuudurdu, Kımız ile yıkattı, 176. Eldi toyot kıldı deyt. Halka doyana kadar aş verdi 177. Cırtışın kıba berdi deyt Cırtışını184 bolca verdi der. 178. Atkanınday kıldı deyt... Söylediği gibi yaptı... (ÇV.KA, 14) 183. Ayga bakkan ak saray, Ay'a bakan ak saray, 184. Ak saraylap koydu deyt. Ak saraya koydurdu, der. 185. Küngö bakkan kök saray, Güneşe bakan gök saray 186. Kök saraylap koydu deyt. Gök saraya koydurdu, der. 187. Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, 188. Beri bolso beş miñdey En az 5 bin kişi kadar 189. Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden 190. Çapkan eken kunandı... Koşturmuş kunanı185... (ÇV.KA, 14) 191. Kunan kelip turgan deyt, Kunan girmiş koşuya der, 192. Emi, koñur salkın küz menen İşte, sonbaharın son günlerinde 193. Cemdegen eken Beslemişti bir güzel 194. Ceti kurcun dan menen. Yedi heybe tahılla. 195. Toogo tuup, taşka öskön, Dağda doğup, taşta yetişen, 196. Teke menen birge öskön... Teke ile birlikte büyüyen... 198. Temir tuyak, cez bilek Demir toynak, bakır bilek, 199. Terdebes tuugan ırgay moyun
Kögala, Terdebes’in uzun boyun Kogala’sı
200. Çıgıp bir keldi dañ menen... ... Ayrılıp geldi186 şan ile.. (ÇV.KA, 14) 221. Kıtaydın kır murunduu Koñurbay Kıtayların dik burunlu Koñurbay’a 222. Kömkörö kalıñ köp nogoy, Kalabalık Noğay halkı, 223. Kozgolo köçup bardı deyt. Topluca bir gittiler. 224. Alabaş corgo, çubar at Alabaş yorğa, benekli at, 225. Aydap bir tartuu kıldı deyt. Getirip armağan etti der. 226. Oşondo kırk aşının karzınan İşte o zaman kırk aşının bocundan 227. Bir kutulup kaldı deyt... Tamamen kurtuldu der... (ÇV.KA, 15) 228. Cer ortosu Boz-Töbö Merkez olan Boz-Töbö’ye 229. Kötörö kalıp köp nogoy Tırmanıp kalabalık Noğay 230. Tolo bir cıyın kıldı deyt. Büyük toplantı yaptı der. 231. Kardı salık biyleri Göbeği asık beyleri 232. Katta kursak bayları, Büyük kursak zenginler 233. Çogulup keñeş kılsam deyt. Toplanıp müşavere etsek, der 234. Baydın uulu Baymırza Beyin oğlu Baymırza 235. Keñeşe albay turdu deyt... Danışamayıp durdu der... (ÇV.KA, 16) 236. Bir kündorü bolgondo Günlerden bir gün olduğunda 237. Altı caşar Bokmurun Altı yaşında Bokmurun 238. At tokunup kalıptır. Ata binmeyi öğrenmiş. 239. Ceti caşar Bokmurun Yedi yaşında Bokmurun
184 Cırtış: es, ölüyü hatırlama töreni sırasında verilen hediyeler. Yud.: 213. 185 Kunan: üçüncü yaşına basmış olan tay. 186 Yarışta diğerlerinden ayrılıp ilk geldi.
518
240. Moldo okunup kalıptır. Kitap okumayı öğrenmiş 241. Kaşı altın ak kañkı eer Kaşı altın ak eyer 242. Maanikerge tokuldu. Maanikerin üzerine eyerlendi 243. Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun 244. Maanikerdi mindi deyt, Maaniker’e bindi der, 245. Kalın kara köp nogoy Kalabalık Noğay'a 246. Emi kirip bardı deyt ... Şimdi girip vardı der ... (ÇV.KA, 16) 247. — Baydın uulu Baymırza, ake - Beyin oğlu Baymırza, ağabey 248. Emne keñeş bar ele, ake? Ne kurulu var idi, ağabey? 249. Kündö keñeş kılasıñ, ake... Her gün kurulu toplarsın, ağabey... 257. Kök aygırım mingizbeym, ake Kök aygırıma bindirmem, ağabey. 258. Kökötöy aşın bilgizbeym, ake. Kökötöy aşını bindirmem, ağabey, 259. Cana Anciyanda semirgen, ake İşte Andican’da semiren, ağabey 260. Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, 261. Çiyki nanga semirgen Ham ekmek yiyip semiren 262. Samarkanda sart Manas, Semerkant’ta sart Manas, 263. Sarı kulak it Manas, Sarı kulak it Manas. 264. Köçsöñ özun köçüp bar, Göçersen kendin göçüp git, 265. Men elimdi köçürböym,.. Ben halkımı oraya göç ettirmem...
(ÇV.KA, 16) 267. Erten menen arı koçömün. Sabahleyin öteye göç ederim, 268. Şagıratpay uuk çeçgirip, Şakırdatmadan uukları187 söktürtüp, 269. Şañşıtpay bürküt aldırıp,.. Öttürmeden kartalı aldırıp,... 273. Köp nogoy curttu köçürüp,... Kalabalık Nogay halkını göç ettirip, 280. Ülkör Ak-Taş baramın. Ürker Ak-Taş’a giderim 281. Üy captırıp salamın. Ev yaptırtırım 282. Andan öödö köçömün, Oradan yukarıya göç ederim 283. Teek-Taştan ötömün. Teek – Taş’tan geçerim, 284. Cılañaçtın boyuna, Cılañaç’ın boyuna, 285. Cılkı salıp ketemin,... Yılkı bırakır giderim... 290. Andan öödö köçömün. Ondan yukarıya göç ederim, 291. Ken-Kalkandan ötömün. Keñ – Kalkan’ı geçerim... 292. Keme menen keçemin... Gemi ile geçerim... 302. Botonun sazın boylogon, Bataklığa boylayan, 303. Kündö kumar oynogon, Her gün kumar oynayan, 304. Kazanday kara börkü bar, Kazan kadar kara börkü vardır, 305. Kan çıkkandın baarısın Kanı olan her şeyin, 306. Soromun degen erki bar Kanını emecek kadar gücü vardır, 307. Kaapırdın kanı er Coloy Kâfirin hanı er Coloy 308. Er Coloygo baramın, Er Coloy’a giderim, 309. Canaşa kelip konomun, Yanyana gelip konarım, 310. Can tuuganday bolomun... Can kardeş gibi olurum... (ÇV.KA, 17) 343. O-o, oşondon soñ İşte-e, ondan sonra 344. Tokson atan komdotup, Doksan deve hazırlatıp, 345. Kürüç arttırıp alamın. Pirinç yükletirim. 346. Tokson corgo katarlap, Doksan yorğayı sıralayıp,
187 Uuk: keçe evinin, yan duvarını teşkil eden kerege ile baca fonksiyonundaki tündükünü birleştiren sırıklara verilen ad.
519
347. Tüpkü hanga kiremin. Tüpkü hana giderim, 348. Oşondon Kökotöy aşın beremin... Orada Kökötöy’ün aşını veririm... 369. Musulman menen kapırdın Müslüman ile kâfiri 370. Baarın birdey cıyamın... Hepsini biraraya getiririm... (ÇV.KA,
18) 371. Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim sermişler, 372. Kökötöydun orduna Kökötöy’ün yerine 373. Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun’u 374. Kömkörö kalıñ köp nogoy Kalabalık çok Noğay’a 375. Han kötorüp aldı deyt... Han olarak seçmişler... 380. Kömkörö kara köp nogoy Kalabalık Nogay halkını 381. Aralap kelip cürüptur:.. Dolaşarak gelmiş:... (ÇV.KA, 19) 382. - Alpka barar kişi barbı? - Deve gidecek kişi var mıdır? 383. Atka barar kişi barbı? Ata gidecek kişi var mıdır? 384. Cayma kökul Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 385. Özu eptüü kul ele, Kendisi çevik kul idi, 386. Öñü sıntuu kul ele, Çok sevimli biriydi, 387. Sarı nogoy Balası Sarı Noğay çocuğu 388. Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 389. Eşigine keldi deyt;.. Kapısına geldi der:... (ÇV.KA, 19) 390. — Oo, uydö bolsoñ ün berçi, çorom, - Hey, evdeysen seslen, yiğidim, 391. Ün ıçkınbay tez berçi, çorom, Düşünmeden tez çıkar, yiğidim, 392. Cayma kökul caş Aydar, çorom Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, 393. Kökötöy aşın bergenmin, çorom, Kökötöy aşını veriyorum, yiğidim, 394. Kökötöydun köp malın Kökötöy’ün çok malını 395. Toptop, toptop kırganmın, ... Toptan, toptan kırmıştım, yiğidim,... 396. Seni at çakırıp kel deymin Sana at çağırıp gel diyeceğim, 397. Alp çakırıp kel deymin... Alp çağırıp gel diyeceğim... (ÇV.KA,
20) 399. Cayma kökül Caş Aydar aytat: Yayık kâhkül genç Aydar der: 400. Boluk tuugan, Bokmurun toröm Gürbüz doğmuş Bokmurun efendim 401. Senin alpına da barbaymın Senin alpına da gitmem, 402. Atıña da barbaymın, Atına da gitmem 403. Alptan da ölüp kalbaymın. Alp elinden ölmek istemem. 404. Keçee ayıl konduk aralaş Dün yerleştik buraya karışık, 405. Koydu saldık korooloş,... Koyunumuz aynı ağılda 409. Kunan minip kuş salıp Kunan binip kuş salıp188, 410. Kuturup oynop cürgöngö Kudurup oynamak için 411. Kulsunup kalgan ekensıñ... Köle gibi düşünmüşsün sen beni...
(ÇV.KA, 20) 412. Aydın burçu altı san Ay köşesi altıdır, 413. Altı aylanıp kelgençe Altı dolaşıp gelene kadar 414. Altımışta atakem Altmıştaki babacığım 415. Aldan tayıp kalbaybı. Takattan düşüp kalmaz mı.
188 Kuş sal-: Alıcı kuş ile avlanmak.
520
416. Cerdin burçu ceti san Yer köşesi yedidir 417. (Ceti aylanıp kelgençe) Yedi dolaşıp gelene kadar 418. Cetimişte enekem Yetmişinde anneciğim, 419. Cerden tayıp kalbaymın. Yerden kayıp gitmesin. 420. Oo, senin bu atıña barbaymın, Hey, senin bu atına gitmem, 421. Alptı çakırıp kelbeymin... Alpları çağırıp gelmem... (ÇV.KA, 20) 422. Bokmurun aytat: Bokmurun söyler: 423. Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 424. Atka dagı barbasañ, Ata da gitmezsen, 425. Özüm alpka bararmın, Kendim alpa giderim, 426. Alp çakırıp kelermin. Alpı çağırıp gelirim. 427. Özüm atka bararmın, Kendim ata giderim, 428. At çakırıp kelermin... Atı çağırıp gelirim... 429. Özüm alptan kelgençe, Kendim alptan gelene kadar, 430. Aşım menen baygemdin Aşım ile baygemin189 431. Kamılgasın cep turgun. Hazırlıklarına başlayadur, 432. Özüm alptap kelgen soñ Kendim alptan döndükten sonra 433. Özüñdü baş bayge kılarmın. Kendini baş bayge yaparım. 434. Atañ menen eneñdi, Baban ile anneni, 435. Ayak bayge kılarmın... Son son bayge yaparım... (ÇV.KA, 20) 436. Üydö cürsö taltañdap Evde iken şımarıp, 437. Cayma kökül caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 438. Esi çıktı kaltañdap. Aklı gitti şaşırıp. 439. Cana cayma kökül Caş Aydar
aytat:.. Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler:... (ÇV.KA, 20)
440. Aa, töröm, at belgisin aytsañçı, Eeh, beyim, atın damgasını anlatsana, 441. Atıñ minip barayım. Atına binip gideyim, 442. Erkeletip kep aytsam, Şaka yapıp söz söylesem, 443. Ardañdadıñ Bokmurun töröm, Ciddiye aldın Bokmurun beyim, 444. Süygönümdön söz aytsam, Sevdiğim için söz etsem, 445. Süyröñdödüñ, Bokmurun töröm. Mırıldandın, Bokmurun beyim. 446. Ton belgisin aytsañçı, Kürk işaretini söylesene, 447. Tonuñ kiyip baramın... Kürkünü giyip gideyim,... (ÇV.KA, 20-
21) 448. Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: 449. At belgisin men aytsam, At damgasını ben söylersem, 450. Atımdı minip sen barsañ. Atımı binip sen gidersen, 451. Altımış atım argımak, Altmış atım argımak190, 452. Süysöñ şondon minip bar... İstersen ondan binip git... 453. Cılkı içinde boz aygır Yılkı içinde kır aygır 454. Süysöñ şonu minip bar İstersen ona binip git 470. Boz aygır cayın surasañ Kır aygır hakkında sorarsan 471. Kabırgada kalkan bar,.. Kaburgasında kalkan var,
189 Bayge: at yarışı; at yarışında verilen ödül. 190 Argımak: cins at.
521
477. Altı ay minse arıbas, Altı ay binse yorulmaz, 478. Arkasın kesıp salsa coorubas, Sırtını kessen de yara olmaz, 479. Asti da köönüñ oorubas. Asla gönlün ağrımaz. 483. Süysöñ şonu minip bar... İstersen ona binip git... (ÇV.KA, 21) 484. Cana cayma kökül Caş Aydar aytat: Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler: 485. — Oy, boluk tuugan Bokmurun,
törom, - Hey, gürbüz doğmuş Bokmurun, beyim,
486. Senin ala tayıñ mingençe, törom, Senin ala tayına binmektense, beyim, 487. Alptan ölüp kalgança, töröm, Alptan ölüp kalmaktansa, beyim, 488. Senden ölsöm bolboybu, töröm. Ölürsem senden öleyim, beyim. 489. Senin astıñdagı Maaniker, töröm Senin altındaki Maaniker, beyim, 490. Maaniker berseñ mineyin, töröm Maaniker’i verirsen bineyim, beyim, 491. Üstüñdögü ak kübö Üstündeki beyaz zırhı 492. Ak kübö berseñ kiyeyin, töröm Beyaz zırhı verirsen giyeyim, beyim 493. Anan alpka barayın, töröm... Sonra da alpa gideyim, beyim...
(ÇV.KA, 22) 496. Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: 497. Cayma kökül Caş Aydar, çorom. Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, 498. Astıñdagı Maaniker, Altındaki Maaniker, 499. Eç önörün körbödum, çorom, Hiçbir hünerini görmedim, yiğidim, 500. Eç da bir sırın albadım, çorom. Hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim. 501. Öydö-öydö cer kelse, çorom, Yokuş-yokuş yer gelirse, yiğidim, 502. Oktos alıp ketüüçü, çorom, Ansızın alıp gidecek, yiğidim, 503. Oşondo kötünön tüşüp kalbagın,
çorom. O anda kıçından düşüp kalma, yiğidim.
504. Ildıy-ıldıy cer kelse, çorom. İniş-iniş yer gelse, yiğidim, 505. Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker 506. Ikıs berip ketüüçü Ani bir hareket eder 507. Moynunan tüşüp kalbagın, çorom... Boynundan düşüp kalmayasın,
yiğidim... (ÇV.KA, 22) 510. Maaniker cayın surasañ, Maaniker hakkında sorarsan, 511. Keçe Baygarı suusun baskanda, Dün Baygarı suyunu geçtiğimizde, 512. Keçe Talgarı suusu taşkanda, Dün Talgarı suyu taştığında, 513. Keñ-Mecenin suusu Keñ-Mece’nin suyu 514. Kalıbınan aşkanda,.. Kalıbından aştığında,... 524. Keçe Turkstan karay çapkanda Dün Türkistan’a doğru çaptığımızda 525. Tümön koldon bir çıkkan Binlerce ordudan bir çıkan 526. Astındagı Maaniker. Altındaki Maaniker. 527. Eç önörün körbodüm Hiç hünerini görmedim, 528. Andan bölök eç sırın albadım,
çorom... Ondan başka hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim... (ÇV.KA 22)
529. Emi atıñdın başın bura tur, çorom Şimdi, atının başını çeviredur, yiğidim 530. Iras söz aytam tura tur, çorom. Doğru söz söylerim bekleyedur,
yiğidim. 531. Emi at belgisın aytayın Şimdi at işaretini söyleyeyim, 532. Alp belgisin aytayın. Dev işaretini söyleyeyim. 533. Uy tügündöy kaapırdın Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirin
522
534. Emi içinde oturabız. Şimdi içinde oturuyoruz. 535. Kaapırdı cakın cerden Kâfiri yakın yerden 536. Çakırıp ele alabız. Hemencecik çağırtırız. 537. Emi mından arı sen barsañ, çorom Şimdi, bundan sonra sen gidersen,
yiğidim, 538. Uluu - Toodo caylagan Ulu-Dağ’da yazı geçiren, 539. Altın közduü madiyan Altın gözlü Madiyan 540. Başınan üzböy baylagan. Devamlı başına bağlanan. 541. El agası er Koşoy,.. Halk ağası er Koşoy,.. 542. Turup kalgan Turpandın Durgun yatan Turpan’ın 543. Colun açkan er Koşoy... Yolunu açan er Koşoy... 550. Keçe Koconun Cangir uulu Bilerik Dün Koco’nun Cangir oğlu Bilerik 551. Kaapırdın hanı Neskara, Kâfirin hanı Neskara, 552. Karmap çalma salganda, Tutup çelme attığında, 553. Musulmandan kişi çıkpay kalganda| Müslümandan kişi bulunamadığında 554. El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy, 555. Boşotup çıkkan er Koşoy. Boşaltıp çıkan er Koşoy. 557. Oşol er Koşoygo barıp ayt. İşte o er Koşoy’a gidip söyle. 558. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, 559. Özü kelsin kaşıma. Kendisi gelsin önüme. 560. Atı dagı kelbese, Atı da gelmeyecekse, 561. Özü dagı kelbese, Kendisi de gelmezse, 562. Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime, 563. Korünbösün közümö. Gözükmesin gözüme. 564. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından al bayrak 565. Ordosunda körünsün... Sarayından görünsün... (ÇV.KA, 23) 585. Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, 586. Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen, 587. Kiçi da toonu caylagan,... Küçük dağda yazı geçiren,... 593. Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, 594. Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan 595. Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, 596. Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... 597. Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, 598. Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi 599. Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim, 600. Kıydı kara döökörün Kapkara renkli küheylanını 601. Alıp kelip çapsın de, Getirip yarışa çapsın de, 602. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, 603. Özü kelem kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA, 24) 606. Andan arı sen barsañ, Ondan sonra sen gidersen, 607. Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin gidersen, 608. Kambar, Kambar, Kambar han, Kambar, Kambar, Kambar han, 609. Kambar handan Aydar han, Kambar hanın Aydar han, 610. Aydar handın balası Aydar hanın oğlu 611. Aylangıs tuulgan er Kökçö Sevgili kardeş er Kökçö 612. Er Kökçögö barıp ayt. Er Kökçö’ye gidip söyle. 613. Toogo tuup taşka öskön Dağda doğup, taşta büyüyen 614. Kögalasın alıp kelip çapsın de... Mavi beneklisini getirip çapsın de...
523
(ÇV.KA, 24-25) 684. Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gidersen, 685. Eki tizgin teñ barsañ, Dolu dizgin gidersen, 686. Top oluya cımılıp, Bir grup evliye birleşip, 687. Toobosunan bütkörgon. Tövbesinden yaratan, 688. Bar oluya birigip, Bütün evliya birleşip, 689. Batasınan bütkörgön, Duasından yaratan, 690. Toguz uuldun kencesi Dokuz oğlun küçüğü, 691. Kudaydın raymı tiygen er Töştuk, Allah’ın rahmetini alan er Töştük, 692. Çalkuyruktan maldarı Çalkuyruk gibi hayvanı 693. Alban külük at ele Oldukça yürük bir at idi, 694. Alıp kelsin, çapsın deyt. Getirsin, yarışa soksun der. 695. Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman 696. Ortosuna kongomun. Ortasına yerleştim, 697. Aşımdı bilip bersin deyt... Aşıma başgöz olsun der... (ÇV.KA, 26) 713. Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gidersen, 714. Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin gidersen. 715. Böyön, Böyön, Böyön han Böyön, Böyön, Böyön han 716. Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, 717. Çayan handan Kara han, Çayan handan Kara han, 718. Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, 719. Cakıp han uulu Manas han... Cakıp han oğlu Manas han... 725. On törtünö kelgende On dörtüne geldiğinde 726. Ordo buzup üy çapkan. Sarayı bozup evi yıkan 727. On beşine cetkende, On beşine bastığında, 728. Orçun curtka baş bolgon, Pek çok halka başçı olan, 729. Oşo Manaska barıp ayt. İşte o Manas’a gidip söyle, 734. Kayıptan tuulgan Akkula, Gayibden doğan Akkula, 735. Alban kulük mal ele, Oldukça yürük hayvandı, 736. Alıp kelip çapsın de... Getirip, yarışa soksun de... (ÇV.KA, 27) 739. Tizginiñdi cıybay ayt, Dizginini toplamadan söyle, 740. Irasıñdı koyboy ayt. Bütün gerçekleri anlat. 741. Cakşı coop - söz bergin, çorom, İyi cevap-söz ver, yiğidim, 742. Catık tildüü Caş Aydar, çorom Yatkın dilli genç Aydar, yiğidim, 743. Cakşı sözüñ ayta kör, çorom. Güzel sözlerinden söyleyiver, yiğidim, 744. Kapır menen musulman Kâfir ile Müslümân 745. Arasına kongonmun, çorom... Arasına konmuştum, yiğidim,.. 746. Aşımdı biylep bersin deyt. Aşıma başçılık etsin der. 752. Özüñdü öltürüp salbasın, Seni öldürüvermesin, 753. Astındagı Maanikerdi Altındaki Maaniker’i 754. Dagı soyup salbasın. Yine kesivermesin. 755. Cöö ele salam bere kör, Yere inerek selam veriver, 756. Cöö ele tüşup bara kör. Yürüyerek yaklaşıver. 757. Basıp salam bere kör... Ayaküstü selam söyleyiver... (ÇV.KA,
28) 793. - Atıñdın başın bura tur, çorom, Atının başını çeviredur, yiğidim,
524
794. Baygemdi aytam tura tur, çorom, Ödülümü söylerim, bekleyedur, yiğidim, 795. Baygemdin başın aytayın, çorom, Ödülümün başını söyleyeyim, yiğidim, 796. Baygemdin başın men aytsam: Ödülümün başını ben söylersem,
yiğidim, 797. Toguz torko ton sayam, Dokuz tüylü kürk koyarım, 798. Tokson kalça kul sayam, çorom Doksan hantal kul koyarım, yiğidim, 799. San saançı küñ sayam, çorom. Sayısız sağmacı köle koyarım, yiğidim, 800. San sarıça töö sayam, Sayısız sarıca deve koyarım, 801. San sarı başıl bee sayam,.. Sayısız sarıbaşlı kısrak koyarım,... 809. Balaluu nogoy kul sayam. Çocuklu Noğay köle koyarım, 810. Manattan capkan üy sayam... Kırmızıyla örtülmüş ev (çadır)
koyarım... (ÇV.KA, 29) 814. Maanikerdey attardın Maaniker gibi atların 815. Katıra salbas kara san Hiç sert vurmadığı kalçasına 816. Katıra kamçı saldı deyt. Sert bir kamçı attı der. 817. Tañday eti taradı, Ürkerek sert kişneyip, 818. Tayganday conun tüzödü. Avcı köpek gibi sırtını doğrulttu. 829. Uluu da toodo caylagan Ulu dağda yazı geçiren 830. Er Koşoygo bardı deyt:.. Er Koşoy’a gitti der:... (ÇV.KA, 30) 831. - Salamdan salam, er Koşoy ake - Selamün aleykum, er Koşoy ağa, 832. - Alekum salam, caş Aydar balam, - Ve aleyküm-selam, genç Aydar oğlum, 833. Esen-aman bolduñbu, balam, Esen-sağ ulaştın mı, oğlum, 834. Sak-salamat cürdüñbu, balam. Sağlık ve selametle geldin mi, oğlum. 835. Maanikerdey külük at Maaniker gibi yürük at, 836. Takımınan terin kuyultup, Baldırından terini akıtıp, 837. Moyununan terin çuburtup Boynundan terini dökültüp, 838. Nemene kılıp cürüpsün, balam?—
deyt... Ne yapıyorsun, oğlum? Der... (ÇV.KA, 30)
839. — El agası er Koşoy, ake, - Halk ağası er Koşoy ağa, 840. Esen-aman bolgomun, ake, Esen-sağ ulaştım, ağam 841. Seni eşitken soñ kelgenmin, ake. Seni duyduktan sonra gelmiştim, ağam. 842. Sak-salamat cürgönmün, ake. Sağlık ve selametle geldim, ağam. 843. Seni sagıngan soñ kelgenmin, ake. Seni özleyip gelmiştim, ağam. 844. El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy 845. Kök dönönün başı bar, Kök tayın başı vardır, 846. Kokötöy handın aşı bar... Kökötöy hanın aşı var... 853. Çaba turgan atı bar. Koşturacağı atı var. 854. Saya turgan bayge bar... Yarışa koyacak ödül var... 860. Ekinçi, baatır asılım, İkinci (olarak), bahadırım asilim, 861. Kökötöy aşı bar dedi, Kökötöy’ün aşı var dedi, 862. Atın çapsın Atına binsin 863. Azasına kelsin deyt... Yasına gelsin dedi... (ÇV.KA, 30) 868. Antın aktap kelsin deyt. Andını tutup gelsin dedi. 869. Curtun curttap kelsin deyt. Yurduna ziyarete gelsin dedi. 870. Antın saktap kelbese, Andını tutup gelmezse, 871. Curtun curttap kelbese, Yurduna ziyarete gelmezse, 872. Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime,
525
873. Körünbösün közümö, Gözükmesin gözüme, 874. Ayçıgı altın kızıl tuu Hilali altından al bayrak 875. Ordosunda körsun deyt. . Sarayında görsün dedi... 876. Aytıp turgan sözü uşul. Anlatacak sözü bu. 877. Bokmurun töröm şonu ayttı... Bokmurun beyim bunları söyledi...
(ÇV.KA, 31) 878. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 879. Üydö cüröt kaltañdap. Evde geziyor apışıp. 880. Bokmurun sözün eşitip, Bokmurun’un dediklerini işitip, 881. Esi çıktı taltañdap:.. Aklı gitti başından:... (ÇV.KA, 31) 882. - Cayma kökül Caş Aydar, çorom, - Yayık kâhküllü genç Aydar, yiğidim, 883. Çakırsa da barbasbız Çağırsa da gitmez miyiz 884. Çakırbasa da barabız. Çağırmasa da gideriz. 885. Korkutsa da barabız Korkutsa da gideriz 886. Korkutpasa da barabız. Korkutmasa da gideriz. 887. El karısı Kökötöy, Halk büyüğü Kökötöy, 888. Curt karısı Kökötöy Yurt yaşlısı Kökötöy 889. Cüz toksondu caşagan. Yüz doksan yıl yaşadı. 890. Şonon kiyinki kart men elem. Ondan sonraki yaşlı ben idim, 891. Bu sözdü maa ne dep ayttıñ? Bu lafı bana nasıl söylersin? 892. Caş Aydar çorom? Genç Aydar, yiğidim? 893. Bu sözüñdü magan ayt. Bu sözlerini bana söyle, 894. Ökümü katuu alptar bar, Hükmü sert sabırsız alplar var, 895. Biröönön kokus ölüp kalarsıñ... Birinin elinden ölebilirsin, aman...
(ÇV.KA, 31) 896. Salıp emi zıñgıtıp Alabildiğince şimdi koşturup 897. Caş Aydar ketti deyt. Genç Aydar gitti der. 898. Andan arı ketken soñ, Ondan öteye gittikten sonra 899. Er Kökçögö cetti deyt. Er Kökçö’ye yetti der. 900. Catkan eken er Kökçö Yatıyormuş er Kökçö 901. Makbalın çeçip töşönüp, Çuha kaftanını çıkartıp döşeyip, 902. Badşayı çeçip belsenip. İpekli giysisini çıkartıp beline yaslayıp. 903. Oşondo turup Caş Aydar O anda durup genç Aydar 904. Salam berdi Kökçögö. Selam verdi Kökçö’ye. 905. Koşoygo aytkan sözdördü Koşoy’a söylediği sözleri 906. Kökçögö dagı ayttı deyt... Kökçö’ye de söyledi der... (ÇV.KA, 31) 911. Andan arı bardı deyt, Oradan öteye gitti idi, 912. Böyön, Böyön, Böyön han, Böyön, Böyön, böyön han, 913. Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, 914. Çayan da handan Kara han, Çayan handan da Kara han, 915. Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, 916. Cakıp han uulu Manas han, Cakıp han oğlu Manas han, 917. Er Manaska bardı deyt. Er Manas’a gitti der. 918. Catkan eken er Manas, Yatıyormuş er Manas, 919. Batkan ayday balıkşıp, Batan ay gibi gevşeyip, 920. Çıkkan kündoy tolukşup. Doğan güneş gibi parlayıp,
526
921. Er Manastay baatırıñ, Er Manas gibi bahadırın, 922. Altından tanap, ak çatır Altından iplikli, ak çadır 923. Asmandata tigiptir... Göklere yükselterek dikmiş... 928. On eki taman ordo atıp On iki taban ordo191 kurup, 929. Oyun külkü salıptır deyt... Oyun temaşa kurmuş der... (ÇV.KA, 32) 938. Saloodon saloo bir malik, Selamün de aleykum, 939. Batır töröm, badışam, Bahadır beyim, padişahım, 940. Esen-aman bolduñbu, töröm, Esen-sağ oturuyor musun, beyim, 941. Sak-salamat bolduñbu, töröm? Sağlık ve selamette misin, beyim? 942. Attuu da kirip bardı deyt: Atıyla girip vardı der, 943. Kök dönönün başı bar, Kök tayın başı bar, 944. Kokötoy handın aşı bar. Kökötöy hanın aşı var. 945. Çaba turgan atı bar,.. Koşu yarışına atı var,... 951. Atın alıp kelsin deyt. ... Atın alıp gelsin der... 952. Er Koşoygo aytkan sözdü Er Koşoy’a söylediklerini 953. Emi, er Manaska dagı ayttı deyt... Şimdi, Manas’a da anlattı der...
(ÇV.KA, 32-33) 954. Oşondo turup er Manas O zaman kalkıp er Manas 955. Başın kötörüp aldı deyt:. Kafasını kaldırdı der:.. 956. — Ala bayrak kuu nayza, - Ala bayrak, boz mızrak, 957. Cooduragan kırk çorom, Parlayan kırk yiğidim, 958. Kırk çorom başı Kırgılçal Kırk yiğit başı Kırgılçal 959. Katının cılda üç tuudurgan sürgün
çal... Karısını yılda üç kez doğurtan sürgün ihtiyar...
977. Bu kulundun aytıp ele turgan sözün kör,
Bu kulunun söylediğine bak,
978. Süylöp turgan kebin kör. Söyledikleri söze bak. 979. Senin da aytar sözüñ bele? Sen söyleyecek sözler miydi? 980. Menin da ugar kebim bele? Benim de duyacağım lâf mıydı? 981. Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker 982. Attı soydurup salgıla. Atı kurban edip kestirin, 983. Bu kuldun başın koydoy keskile! Bu kulun başını koyun gibi kesin! 984. Kanın suuday çaçkıla... Kanını su gibi akıtın... (ÇV.KA, 33) 985. Börk al dese baş kesken, Börk al derse baş kesen, 986. Cooduragan kırk çoro Parlayan kırk yiğit 987. Çılbırdan karmap alıptır, Yulardan tutup almışlar, 988. Attan oodarıp saldı deyt... Attan deviriverdi, der... 989. Ak bolottu kolgo alıptır deyt. Ak çeliği eline almış der. 990. Kökürök köçük bolduk deyt. Baş göz olduk der. 991. Başın emi kesmek boldu deyt. Kafasını kesmeye hazırlandı der. 992. Oşondo Caş Aydar ıylap aytat:.. O anda genç Aydar ağlayarak konuşur:...
(ÇV.KA, 34) 993. — Ay, batır töröm badışam, - Hey, bahadır beyim padişahım, 994. Beren eleñ ötkörçü, Cesur idin geçir ne olur,
191 On iki taban ordo: aşık oyununda genişliği on iki ayak tabanı ölçüsündö olan daire.
527
995. Deñiz eleñ keçirçi... Deniz idin affet ne olur... 998. Cañırıktuu kıyadan, Issız patikadan, 999. Cañgız elem uyadan. Yalnız idim yuvadan. 1000. Meni öltürüp netesiñ, Beni öldürüp de ne yaparsın, 1001. Ne muratka cetesiñ Ne murada erersin 1002. Kıymalaba sanımdı, Bağlama bacaklarımı, 1003. Kıybaçı kılça kızıl canımdı... Kıyma ne olur kılca kızıl canıma...
(ÇV.KA, 34) 1008. Oşondo batır tuugan er Manas O zaman cesur kardeş er Manas 1009. Başın kötörüp aldı deyt. Kafasını bir kaldırdı der. 1010. Kılagar közün kılaytıp, Dönen gözünü dört açıp, 1011. Kıya murutun şıypaytıp; Bıyıklarını sallandırıp, 1012. - Alabayrak kuu nayza - Alabayrak kır mızrak 1013. Cooduragan kırk çorom, Parlayan kırk yiğidim, 1014. Keçee Orozdu handın on uulu Dün Oroz hanın on oğlu 1015. Olcogo zorluk kılganda, Ganimete zorbalık yaptığında, 1016. Calgızdık başka keldi ele, çorom, Yalnızlık başıma gelmişti, yiğidim, 1017. Calgızdın öltürö körbö özdörün, Yalnızın öldürmeyin kendisini, 1018. Öçürö körbö ottorun... Söndürmeyin ocağını... (ÇV.KA, 34) 1019. Oşondo alabayrak kuu nayza, O anda alabayrak kır mızrak, 1020. Cakasın koburap emi koyo berdi
deyt. Yakasını mırıldanarak şimdi bıraktı der.
1021. Capa caş Aydar aytat; Gencecik Aydar şöyle der: 1022. — Aylanayın atıñdan, - Kurban olayım atına, 1023. Eç ketpeyin kaşıñdan. Hiç gitmeyeyim yanından. 1024. Aylanayın ay törom, Kurbanın olayım beyim, 1025. Altın sakal kün töröm. Altın sakallı güneş beyim. 1026. Köçköndö koyuñ aydayın,.. Göç ettiğinde koyunlarını süreyim,... 1030. Can kazanıñ asayın, Can kazanını asayım, 1031. Can nökörüñ boloyun... Kulun kölen olayım... (ÇV.KA, 34) 1034. Er Manastay baatırga Er Manas gibi bahadıra 1035. Emi calınıp turdu deyt, Şimdi yalvarıyordu der, 1036. Er Manastın oşondo, Er Manas’ın o anda, 1037. Aytıp turgan kebi oşol:.. Söylediği sözü şu:.. (ÇV.KA, 35) 1038. — A-atandın körü - Vah, zavallı 1039. Cayma kökül caş Aydar kul ay, Yayık kâhküllü genç Aydar kul vah, 1040. Ala küçük, aram siydik Alaca enik, haram sidik, 1041. Bokmurun biler kebimdi. Bokmurun bilecektir sözümü. 1042. Kökötöydün uşul ele aşın Kökötöy’ün işbu aşını 1044. Baydın uulu Baymırza biler
sözümdü. Beyin oğlu Baymırza bilir sözümü.
1045. Bu kuldun aytıp turgan sözün kör, Bu kulun söylediklerine bak, 1046. Süylöy turgan kebim bar... Söyleyecek sözüm var,... 1049. Alabayrak kuu nayza, Alaca bayrak kır mızrak, 1050. Cooduragan kırk çorom, Parlayan kırk yiğidim, 1051. Kalkamandın kara atın Kalkaman’ın kara atını
528
1052. Kalkınan karmap alıp kel. Halkından yakalayıp alıp gel. 1053. Elemañdın eki atın Eleman’ın iki atını 1054. Elinen karmap alıp kel,.. İlinden yakalayıp alıp gel,.. 1062. Bokmurun közdöy cortuñar... Bokmurun’a doğru yol alın... (ÇV.KA,
35) 1074. Oşondo caş Aydar aytat: O anda genç Aydar söyler: 1075. Batır töröm badışam, Bahadır efendi padişahım, 1076. Aydın burçu altı san, Ay köşesi altıdır, 1077. Altı aylanıp kelgençe Altı kez dönüp gelene dek 1078. Alda neçe kün bolor, Bilmem birkaç gün geçer, 1079. Cerdin burçu ceti san, Yer köşesi yedidir, 1080. Ceti aylanıp kelgençe, Yedi kez dönüp gelene dek, 1081. Alda neçe cıl bolor. Bilmem birçok yıl geçer. 1082. Emi meni koyo berseñçi. Şimdi beni bıraksan a. 1083. Emi koyo berseniz Şimdi bırakırsanız 1084. Baygemdi aytıp bereyin... Ödülü anlatıvereyim... 1085. .. Baygemdi aytıp men bersem: ... Ödülleri anlatacaksam: 1086. Baş baygesi toguz torko töö sayat, Baş ödüle dokuz büyük deve koyar, 1087. Tokson kalça kul sayat, Doksan hantal kul koyar, 1088. San saançı küñ sayat. Sayısız sağımcı köle koyar. 1089. San sarı baş bee sayat. Sayısız sarı başlı (dişi) at koyar. 1091. Ortosun kaydan aytayın, Ortasını nasıl anlatayım, 1092. Ayak baygesin aytayın: Son ödülünü anlatayım: 1093. Alabaş corgo at sayat, Ala başlı küheylan verir, 1094. Altımış atka mingizip, Altmış ata bindirip, 1095. Altımış kalça kul sayat... Altmış hantal kul koyar... (ÇV.KA, 36) 1181. Aytkan eken savındı, Haber vermiş aş hakkında, 1182. Ala şalbırt caz menen İlkbaharın başında 1183. Düyüm alptın baarına. Bütün devlerin hepsine. 1184. Düyüm alptın baarısı Bütün devlerin hepisi 1185. Kelip ele kaldı deyt. Hemen geliverdi der. 1186. Uy tügündöy kaapırlar, Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirler, 1187. Cana oşondo musulman Bir de o kadar Müslüman 1188. Baarı cıyılıp kelip kaldı deyt. Hepsi birlikte geldi der. 1189. Oşondo turup Bokmurun, O zaman kalkıp Bokmurun, 1190. Manas kanday kelbeyt dep, Manas nasıl gelmez diye, 1191. Tömön karap turuptur... Kafası eğik kalmış... (ÇV.KA, 38) 1203. Ün salat tigil ele Manas, Seslenirmiş öteki Manas, 1204. Şaldır-küldür etişip. Paldır-küldür ettirip. 1205. Baldır-baldır babıraşıp Bas-bas bağırışıp 1206. Kelatır eken er Manas. Geliyormuş er Manas. 1207. Kırk kara-boz minip, Kırk kara-kır at binip, 1208. Kırk kara-kök kiygen, Kırk koyu mavi giyinen, 1209. Kırk koyongo okşoşup Kırk tavşan gibi benzeşip, 1210. Cooduragan kırk çoro, Parıldayan kırk yiğit, 1211. Aç bürküttöy çañkıldap Aç kartal gibi seslenip, 1212. Kele catkan eken deyt... Geliyorlarmış derler... (ÇV.KA, 39)
529
1213. Er Manas Bokmurunga aytat: Er Manas Bokmurun’a söyler: 1214. — Ay, ala küçuk, aram siydik - Hey, ala enik, haram sidik, 1215. Bokmurun kul ay. Bokmurun kul, hey. 1216. Bokmurun saga kılbasam, Bokmurun sana yapmaz mıyım, 1217. Başındı koydoy kespesem. Kafanı koyun gibi kesmez miyim. 1218. Kanıñdı suuday çaçpasam, kul ay. Kanını su gibi akıtmaz mıyım, kul hey. 1219. Sen da bileer söz bele kul ay. Senin de bilebileceğin söz müydü, kul
hey, 1220. Sasık ayran, kök kurut Kokuşmuş yoğurt, küflenmiş çökelek 1221. Baydın uulu Baymırza, Beyin oğlu Baymırza, 1222. Sasık bileer kep bele, kul ay?.. Kokuşmuşun bileceği lâf mıydı, kul
hey?... (ÇV.KA, 39) 1223. Oşondo turup Bokmurun aytat: O zaman kalkıp Bokmurun söyler: 1224. — Baatır Manas badışa töröm. - Bahadır Manas padişah beyim, 1225. Çabuuçu bolsoñ el mına Saldıracak olsan halkım hazır, 1226. Kesüüçü bolsoñ baş mına, töröm, Kesecek olsan başım hazır, beyim, 1227. Tögüüçü bolson kan mına, töröm, Akıtacak olsan kanım hazır, beyim, 1228. Aluuçu bolsoñ can mına, töröm... Alacak olsan canım hazır, beyim...
(ÇV.KA, 39) 1257. “Caba, caba, caba” dep “Caba, caba, caba”layıp, 1258. Cabılıp catkan köp kalmak, Akın eden kalabalık Kalmuk, 1259. «Mondü, möndü, möndü» dep “Möndü, möndü, möndü”leyip 1260. Bülünüp catkan köp kalmak Darmadağın olan kalabalık Kalmuk 1261. Ettin bışıdayın bışıday, Eti piştiğini pişmiş halde, 1262. Çiykideyin çiykidey alışıp, Çiğ olanını çiğ halde alıp, 1263. Bir-birine berişip, Birbirlerine uzatıp, 1264. Etti alıp kaçıptır. Etleri alıp kaçmışlar. 1265. Kalmaktardın bul işin Kalmukların bu yaptıklarını 1266. Er Manas körüp turdu deyt. Er Manas görüp durdu der. 1267. Açuusu katuu keldi deyt, Kızgınlıktan köpürdü der, 1268. Manastayıñ batırdın Manas gibi cesurun 1269. Kara közün kan çalıp, Kara gözüne kan gelip, 1270. Kanduu betin sur çalıp, Kanlı yüzünün rengi atıp, 1271. Kayratı caman keldi deyt... Sinirden büsbütün kudurdu der...
(ÇV.KA, 40) 1286. Oşondo “caba” degen kalmaktın, O zaman “caba”layan Kalmuk’un 1287. Caagın ayra çaptı deyt. Çenesini vurup yardı der. 1288. “Möñdü” degen kalmaktın “Möndü”leyen Kalmuk’un 1289. Başın ayra çaptı deyt. Kafasını patlattı der. 1290. Uy tügündöy kaapırdı Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfiri 1291. Kemegenin başınan Ocağın başından 1292. Künçülük cerge ayırıp taştadı deyt. Bir günlük uzağa attı der. 1293. Musulmandın uşerde Müslümanların burada 1294. Canı tınçıp kaldı deyt. Canı bir huzur buldu der. 1295. (Oo, canıñ caşaray (Hey, uzak yaşa 1296. Örüşün uzarsın dep Meran genişlesin, deyip,
530
1297. Alkıştarın berdi deyt.)... Alkışlarını verdiler)... (ÇV.KA, 41) 1298. Kaapırdın hanı Neskara Kâfirin hanı Neskara 1299. Musulmandı sınaymın dep keldi
deyt. Müslümanları sınamak için geldi der.
1300. Atı kanday eken dep, Atı nasılmış diye, 1301. Alpı kanday eken dep, Devleri nasılmış diye, 1302. Kelbeti kanday eken dep. Heybeti nasılmış diye. 1303. Kaapırdın kanı Neskara Kâfirin hanı Neskara 1304. Emi sözünö baştadı. Şimdi konuşmaya başladı. 1305. Oşondo Koşoy baatırga O zaman Koşoy bahadıra 1306. Salam berdi deyt:.. Selam verdi der:.. (ÇV.KA, 41) 1307. — Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, 1308. Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? 1309. Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? 1310. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 1311. Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. 1312. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, 1313. Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, 1314. Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, 1315. Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, 1316. Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...
(ÇV.KA, 41) 1317. Neskaraga er Koşoy aytat: Neskara’ya er Koşoy anlatır: 1318. — Üstüñkü kökö teñirdey. - Üstteki gök tanrısı gibi. 1319. Atañdın körü it bürük. Kahrolası sünnetsiz köpek 1320. Sen anı kanday bilbediñ, kul ay. Sen onu nasıl bilmezsin, kul hey. 1321. Keçe on ekisinde ok atkan, Dün on ikisinde ok atan, 1322. On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, 1323. Sen kaapırdın çetinen Senin gibi kâfirleri bir baştan 1324. Ordo buzup, üy çapkan. Sarayını bozup, ev basan, 1325. Keçe Cakıp han uulu caş Manas han. Dün Cakıp han oğlu genç Manas han, 1326. Canı oozdongon er Manas. Daha yeni gelişen er Manas. 1327. Añı kanday bilbediñ, Onu nasıl tanımazsın, Bürük kul ay... Sünnetsiz köpek hey... (ÇV.KA, 41) 1328. Neskara aytat: Neskara söyler: 1329. — Oy, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, 1330. Toguz da közdüü badana, Dokuz gözlü zırh gömleği, 1331. Topçulanıp kiygen kim? Düğmelenip giyen kim? 1332. Ay, ana at boroydu bilgen kim? Hey, şu her şeyi bilen de kim? 1333. Çalış boyluu Çalkuyruk, Cins boylu Çalkuyruk, 1334. Çalkuyruk atı mingen kim? Çalkuyruk atı binen kim? 1335. Çarçı cıyıp içinde Beline kemer bağlanan 1336. Çatırap süylöp turgan kim? Bas bas konuşan da kim? 1337. Senin oşo gayaa kişiñ kim?—
deyt... Senin o kişilerin kimler? der... (ÇV.KA, 44)
531
1338. Er Koşoy aytat: Er Koşoy söyler: 1339. - Anı kanday bilbediñ bürük kul ay. - Onu nasıl bilmezsin sünnetsiz köpek. 1340. Top oluya cıyılıp, Bir grup evliya toplanıp, 1341. Toobasınan bütkörgon. Tövbesinden dünyaya getiren, 1344. Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, 1345. Eleman baydın balası Elaman beyin oğlu 1346. Er Töştuk degen bolot deyt... Er Töştük adlı şahıs budur der...
(ÇV.KA, 42) Emi oşondo kaapırdın hanı Neskara musulman cakşılarının baarın teñ ılgayt, cana aytat, mınday kubulup sınçı bolup:..
İşte o zaman kâfirlerin hanı Neskara Müslümanların önde gelenlerinin hepsini sınar, yine der ki, şöyle bir değerlendirerek:... (ÇV.KA, 43)
Emi, al Neskara atka köz çaptırıp, Er Koşoygo sınçı bolup aytıptır:
Şimdi, Neskara atlara göz atıp, er Koşoy’a bir at sınçısı olarak şöyle söylemiş:
1400. — El agası er Koşoy baatır, atake! - Halk ağası er Koşoy bahadır, babalık! 1401. Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, 1402. Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, 1403. Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir? 1405. Özü kıydı kara at eken. Kendisi simsiyah bir atmış. 1406. Carım colgo barganda Yarı yola geldiğinde 1407. Aksap catıp, kaldım dep, Topallayıp yatıp kaldım diye, 1408. Ekiden soñku keler mal eken. İkiden sonra gelecek bir hayvan imiş. 1409. Er Ürbünun kıydı karası, eken... Er Ürbü’nün salt karasıymış... 1422. Üç atka amal bolbostur: Üç ata çare olmazdır: 1423. Akkulaga ayla cok, Akkula’ya bir lâf yok, 1424. Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. 1425. Çalkuyrukka çara cok, Çalkuyruk’a çare yok, 1426. Er Töştüktün atı eken. Er Töştük’ün atıymış. 1427. Kögalaga köptük cok. Kögala’dan iyisi yok, 1428. Er Kokçönün atı eken,— deyt... Er Kökçö’nün atıymış, der... 1433. Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, 1434. Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir 1435. Cana bir cagında cıyırma kanat bar
eken. Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.
1436. Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, 1437. Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. 1438. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden 1439. Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. 1440. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü 1441. Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz 1442. Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer... (ÇV.KA,
44) 1456. Cana Neskara Er Koşoygo aytat: Yine Neskara er Koşoy’a der ki: 1457. — Baça-büçö talak kuu burut - Çoluk-çocuk hepiniz burutlar, 1458. Menin Neskara ekenim bilesiñ. Benim Neskara olduğumu bilirsiniz. 1459. Maanikerdey külük at, Maaniker gibi yürük at, 1460. Kay ırısıña minesiñ? Kime güvenerek binersiniz?
532
1461. Bizdin Coloy baatırga Bizim Coloy bahadıra 1462. Maanikerdi tartsakçı? Maaniker’i hediye edelim mi? 1463. Oşogo coop aytsakçı. Şuna bir cevap verelim. 1464. Etti kanday tartsakçı, Eti nasıl dağıtalım, 1465. Attı kandan çapsakçı, Atı nasıl yarıştıralım, 1466. Baygeni kañday kıluuga Ödülü nasıl paylaştırma konusunda 1467. Er Coloydon coop alsakçı,—
deyt,.. Er Coloy’dan öğüt alalım, der... (ÇV.KA, 44)
1469. Oşondo turup er Koşoy, O zaman kalkıp er Koşoy, 1470. üydö cürö taltañdap, Evinde geziyormuş apışıp, 1471. Neskara sozün ukkan soñ Neskara sözünü duyunca 1472. Esi çıktı kaltandap. Aklı gitti başından. 1473. Cana Neskaraga Koşoy aytat;... Yine Neskara’aya Koşoy söyler:...
(ÇV.KA, 45) 1474. — Ay, kaapırdın kanı Neskara,
bürük, - Hey, kafirin hanı Neskara, sünnetsiz,
1475. Men Manaska barayın. Ben Manas’a gideyim. 1476. Manastan coop alayın. Manas’tan cevap192 alayım. 1477. Men bilbeymin bul attı bürük deyt Ben bilmem bu atı, sünnetsiz, der. 1478. Manas emi ber dese, Manas şimdi ver derse, 1479. Alıp kelip bereyin. Alıp getirip vereyim. 1480. Maanikerdi Manas berbese, Maaniker’i Manas vermezse, 1481. Emi ele seni körböyün, bürük deyt, Artık seni görmeyeyim, sünnetsiz, der, 1482. Ana oşondo er Koşoy İşte o zaman er Koşoy 1483. Manaska barıp ayttı deyt... Manas’a gidip anlattı der... (ÇV.KA,
45) 1484. — Baatır Manas badışam, - Bahadır Manas padişahım, 1485. Buu kaapırıñ oño turgan neme emes Bu kâfirin dürüst olacak biri değil, 1486. Emi gana oño turgan er emes. Hemen düzelecek bir er değil, 1487. Maanikerdey külük attardı Maaniker gibi yürük atları 1488. Esen miner at dedi. Sağlıklı binilecek at dedi. 1489. Cana Er Coloygo Yine Er Coloy’a 1490. Maanikerdi tartsañçı, Maaniker’i hediye etsene, 1491. Etti kalay tartuuga, Eti nasıl ikram etmeye, 1492. Attı kalay çabuuga, Atı nasıl yarıştırmaya, 1493. Baygeni kalay kıluuga Ödülü nasıl paylaştırmaya 1494. Coloydon coop alsañçı, deyt... Coloy’dan öğüt alsana, der... (ÇV.KA,
45) 1495. Oşondo turup er Manas, O zaman kalkıp er Manas, 1496. Er Koşoygo ayttı deyt: Er Koşoy’a söyledi der: 1497. — Erdigiñ bar da, esiñ cok, - Cesaretin var, aklın yok, 1498. Eminege pas bolduñ, Neden aşağılandın, 1499. Eçteme menen işiñ cok. Hiçbir şeyle işin yok193.
192 Cevap al-: Kırgız Türkçesinde coop al- birleşik fiilinin metindeki anlamına göre “izin almak” anlamı da vardır. 193 Hiçbir şeyi düşünmüyorsun.
533
1500. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 1501. Kaapırıñ boktu cebesin. Kâfirin boku yemesin. 1502. Maanikerdey külüktü, Maaniker gibi yürüğü, 1503. Ölük bolsok berebiz, Ölü olursak ancak veririz, 1504. Tirüü bolup turganda Can bedende dururken, 1505. Kaapırga kantip berebiz, deyt... Kâfire nasıl veririz, der... (ÇV.KA, 46) 1517. Andan kiyin er Manas, Ondan sonra er Manas, 1518. Altın baştuu Sargılga Altın başlı Sargıl’a 1519. Altınduu eer tokutup, Altın renkli eyer bağlatıp, 1520. Aksargıldı kamçılap, Aksargıl’ı kamçılayıp, 1521. Uy tügündöy kaapırdın Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirin 1522. İçine kirip bardı deyt. İçine girip vardı der. 1523. Oşondon at suratkan kapırlar Ondan at sorduran kâfirler 1524. Maanikerden tüñülüp, Maaniker’den vazgeçip, 1525. Er Manastıa astında Er Manas’ın önünde 1526. Mañdayıñ cerge tiygizip Alnını yere kapatıp194, 1527. Kol kuuşurup turdu deyt... Eğilip selam verdi der... (ÇV.KA, 47) 1582. Buldursun menen er Manas Kamçısıyla er Manas 1583. Oşondo turgan kaapırdı Orada duran kâfiri 1584. Caagın ayra çaptı deyt. Çenesini yara vurdu der. 1585. Musulmandın cıyınınan, Müslümanların kalabalalığını 1586. Tegerene kaçtı deyt. Dolanarak kaçtı der. Anan oşonu menen Kökötöy aşına kelgen baapı musulman menen kaapırlar bir koldo bolup uşul aştın ar biyligin Er Manaska berdi deyt. Oşondo Er Manas Er Koşoygo keñeş salıp ayttı deyt:..
İşte böylece Kökötöy’ün aşına gelen herkes Müslüman ile kâfirler tek bir kol olup, bu aşın her türlü idaresini er Manas’a verdiler, der. O zaman Er Manas Er Koşoy’a danışarak şöyle der:... (ÇV.KA, 48)
1588. — El agası er Koşoy, - Halk ağası er Koşoy, 1589. Arı barsa altı ayga, Öte giderse altı aya, 1590. Beri kelse altı ayga, ' Beri gelirse altı aya, 1591. Çabarga ketken attardı, Koşuya giden atları, 1592. On eki ayda körölu... On iki ayda görelim... 1596. Oşo attar kelgençe, O atlar gelene kadar, 1597. Tañ-tamaşa kılalık... Eğlencemize devam edelim... (ÇV.KA,
48) 1598. Emi attı aydamak boldu deyt. Şimdi atları koşturacak oldular der, 1599. Musulman menen kaapırdın Müluman ile kâfirin 1600. Eköönön atçılar İkisinden atçılar 1601. Attardı sanap turdu deyt. Atları sayıp durdu der. 1602. Çabarga ketken attarı, Koşuya giden atları, 1603. Eki miñ seksen boldu deyt... İki bin seksen oldu der... (ÇV.KA, 48) 1638. Cılkılardı üyrüp-uyrüp koygon soñ Yılkıları çevirip topladıktan sonra
194 Secde edip.
534
1639. Kıykırıp, kıykırıp ayttı deyt: Bağıra bağıra söyledi der: 1640. Küröşörgö eki balban çıksın deyt Güreşe iki pehlivan çıksın der, 1641. Kay cıkkanı bu cılkını alsın deyt. Hangisi yenerse bu yılkıyı alsın der. 1642. Oşondo turup kaapırdın hanı er
Coloy O zaman kâfirin hanı er Coloy
1643. Kazanday kara börkü bar, Kazan kadar siyah börkü var, 1644. Kan çıkkandın baarısın Kanı çıkanın hepsinin 1645. Soromun degen erki bar. Kanını emecek kadar gücü var. 1646. Maldı körüp kızıdı, Malı görüp imrendi, 1647. Bütkön boyu ısıdı. Tüm bedeni ısındı. 1648. Toodoy (bolup) toñkoyup, Koca dağ gibi eğilip, 1649. Tüşüp ceke keldi deyt... İnip tek başına geldi der... (ÇV.KA, 49) 1654. Emi oşondo er Koşoydun Şimdi er Koşoy’un 1655. Esi çıktı kaltañdap. Aklı gitti başından, 1656. Aga dagı barıptır, Ona da gitmiş, 1657. Buga dagı barıptır:.. Buna da gitmiş... (ÇV.KA, 49) 1658. Baatır Manas badışam, Kahraman Manas padişahım, 1659. Kaapırdın hanı er Coloy, Kâfirin hanı er Coloy, 1660. Toodoy toñkoyup ele catır deyt. Koca dağ gibi orada durur der. 1661. Emi musulmandın namısı Şimdi Müslümanın namusu 1662. Emi ele koldon taydı,— deyt. Şimdiden elden gitti der. 1663. Oo, baatır Manas padışam, Vah, kahraman Manas padişahım, 1664. Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın pehlivanlığa, 1665. Çıgıp namıs alganga,... Gidip namusu kurtarmaya,... (ÇV.KA,
49) 1668. Manas aytat! Manas söyler: 1669. — Oo, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, 1670. Akkulanın üstündö Akkula’nın üzerinde 1671. Ak Döö kelse añtaram, Ak Dev gelirse deviririm, 1672. Kök Döö kelse kömköröm,... Gök Dev gelirse baş aşağı atarım,... 1680. Men cöögö turbas it elem, Ben normal güreşe dayanamaz bir
köpektim, 1681. Men coloboymun Coloygo Ben yaklaşmam Coloy’a 1682. Emi baygeni alsañ menden al,—
deyt... Şimdi ödülü alacaksan benden al, der... (ÇV.KA, 50)
1685. Emi ayla ne boldu dep, Şimdi nasıl yaparız diye, 1686. Er Töştükkö bardı ele. Er Töştük’e gitti idi. 1687. —Oo, aylanayın er Töştük, botom, - Hey, kurbanın olayım er Töştük,
yavrum, 1688. Keçe top oluya cıyılıp, Dün bir grup evliya toplanıp, 1689. Toobasınan bütkörgön, Tövbesinden dünyaya gelen, 1690. Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, 1691. Kudaydın cırgası tiygen er Töştük,
dep Allahın rahmetinden biten er Töştük, diye
1694. Er Koşoy ayttı deyt. Er Koşoy söyledi der. 1695. Emi kaapırdın hanı er Coloy Şimdi kâfirin hanı er Coloy
535
1696. Töödöy tüşüp catıp aldı ele Deve gibi inip çökmüştü 1697. Sen kandaysıñ er Töştük? Sen nasılsın er Töştük? 1698. Musulmandın namısı koldon
taydıbı? deyt... Müslümanın namusu elden gitti mi? der... (ÇV.KA, 50)
1699. Töştük aytat: Töştük söyler: 1700. — Oo, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, 1701. Keçee Karacorgo azgırgan, Dün Karacorgo kandırdı, 1702. Keçee celmoguzdun özü Dün cadalozun kendisi 1703. Cer astında cazgırgan Yer altında yanılttı. 1704. Kırk kabat temir üydün içine,. Kırk kat demir evin içine, 1705. Anda salıp taştagan... Oraya beni kapattı... 1710. Cazı-kışı bolgondo, Yazı-kışı geçtiğinde, 1711. Üçünçu cılga kalganda,... Üçüncü yıla dayadığında,... 1715. Andan arı çıkkanmın, Oradan öteye çıkmıştım, 1716. İt içpestin Ala-Köl, İt içmezin Ala-Göl 1717. Suu tübünö tüşkönmün. Su dibine dalmıştım. 1718. Kırk kulaktuu mis kazan Kırk kulaklı bakır kazanı 1719. Alıp çıgıp bergenmin... Bulup çıkartıp vermiştim. 1733. Emi uşu cer astında cürgöndö, Şimdi bu yer altında gezdiğimde, 1734. Cıyırma bir ölgönmun Yirmi bir kez ölmüştüm 1735. Çalkuyruktun kırk bir canı bar, Çalkuyruk’un kırk bir canı var, 1736. Cıyırma birin maga üröp (bergen)
ele deyt... Yirmi birini bana harcamıştı der...
1737. Oo baştagı künüm bolso Tâ önceki günlerim olsaydı 1738. Dagı dooranım bolso Daha devranım olsaydı 1739. Kanteer elem Coloydu deyt Neler yapacaktım Coloy’a der. 1740. Oşondo astınkı erdin kırça tiştep
ayttı emi. O anda alt dudaklarını kese ısırıp söyledi.
1741. Men emi coloboymun Coloygo, Ben yaklaşmam Coloy’a, 1742. Baygeni alsañ emi menden al... Ödülü alacaksan şimdi benden al...
(ÇV.KA, 51) 1743. Andan kiyin er Koşoy: Ondan sonra er Koşoy: 1744. Emi amal ne boldu, Şimdi ne yapacağız, 1745. Emi arga ne boldu dep. Nasıl çare buluruz diye, 1746. Er Kökçögo bardı deyt: Er Kökçö’ye gitti der: 1747. Aylanayın er Kökçö, Kurbanın olayım er Kökçö, 1748. Kaapırdın hanı er Coloy, Kâfirin hanı er Coloy, 1749. Toodoy bolup toñkoyup, Dağ gibi kocaman olup, 1750. Cöö balban195ga tüştü ele. Pehlivan güreşine çıkmıştı. 1751. Musulmandın namısı Müslümanın namusu 1752. Koldon emi taydıbı? Elden şimdi gider mi? 1753. Kandaysıñ emi er Kökçö,— dep
turdu deyt... Nasılsın şimdi er Kökçö, diye durdu der... (ÇV.KA, 51-52)
1764. Oşondo turup er Koşoy, O zaman kalkıp er Koşoy, 1765. Baarına birdey aytıptır, Hepsine de aynı söylemiş,
195 Cöö balban: güreş.
536
1766. Baarı birdey kaçıptır... Hepsi birlikte kaçmışlar... 1784. Andan kiyin er Koşoy, Ondan sonra er Koşoy, 1785. Ceti-Suunu cerdegen, : Ceti-Su’yu mesken eden, 1786. Cedigerdin er Bagış, .. Cediger’in er Bagış,.. 1788. Aga kelip ayttı deyt:.. Ona gelip anlattı der:.. (ÇV.KA, 52) 1793. Baarı birdey kaçkan soñ, Hepsi bir olup kaçtıktan sonra, 1794. Akbay, Mambet, Kökkoyon, Akbay, Mambet, Kökkoyon, 1795. Oo, çükö oynogon caş bala, Tâ, oyun oynayan genç çocuk, 1796. Oşogo emi bardı ele, Onlara şimdi gittiydi, 1797. Barıp ündü saldı deyt! Gidip seslendi der! 1798. — Akbay, Mambet, Kökkoyon, - Akbay, Mambet, Kökkoyon, 1799. Kaapırdın hanı er Coloy, Kâfirin hanı er Coloy, 1800. Balbanga çıgıp tuştü ele, Pehlivan güreşine çıkmıştı, 1801. Kalaysıñ Mambet, Kökkoyon
baatır dep Siz nasılsınız Mambet, Kökkoyon bahadırlar diye
1802. turdu deyt... Seslendi der... (ÇV.KA, 53) 1803. Oşondo turup Kökkoyon, O zaman kalkıp Kökkoyon, 1804. Talpınıp ayttı deyt: Cesaretle konuştu der: 1805. — Ölsöm ölüp kalayın, ake ay, - Ölürsem ölüp kalıyım, ağam hey, 1806. Ölbösöm namıs alayın, ake, Ölmezsem namusu kurtarayım, ağam
hey. 1807. Cıgılsam cıgılıp kalayın, Düşersem düşüvereyim, 1808. Cıgılbasam namıs alayın, ake ay. Düşmezsem namusu kurtarayım, ağam
hey. 1809. Kayda senin Coloyun, ake ay!.. Nerede senin Coloy’un, ağam hey!...
(ÇV.KA, 53) Oşondo Koşoy alptarga körsötpöy caşırıp ele balanı balbanga salmakka turgan ele.
O anda Koşoy pehlivanlara göstermeden gizlice götürüp çocuğu pehlivan güreşine sokacaktı.
1810. Oşondoy bolup turganda, Böyle devam ederken, 1811. Kara kır, kara koo közdüü, Kara kır, kara çukur gözlü, 1812. Er Manastın közü tüştu balaga. Er Manas farketti çocuğu. 1813. Oşondo Manas aytat:.. O zaman Manas şöyle der:... (ÇV.KA,
53) 1814. — Al da Koşoy bil da - Vallahi Koşoy billahi, 1815. Toodoy ele talabı, Dağ gibiydi talebi, 1816. Taştay ele cürögü. Taş gibiydi yüreği, 1817. Balanın kara küçü köp ele. Çocuğun güç-kuvveti pek idi, 1818. Emi eçtemege adisı cok ele. Ancak hiçbir şeye deneyimi yok idi. 1819. A balanı kara taş O çocuğu kara taş 1820. Kelip ele urbaybı, Koşoy, Gelip vurmaz mı, Koşoy, 1821. Emi böödö ölüm kılbaybı, Koşoy. Şimdi boş yere öldürmez mi, Koşoy. 1822. Oşondo namıs koldon taybaybı,
Koşoy... O zaman namus elden gitmez mi, Koşoy...
1823. Ölsöñ Koşoy özüñ öl. Öleceksen Koşoy kendin öl. 1824. Bu balanı koyo kör Koşoy deyt. Bu çocuğu aman rahat bırak Koşoy der.
537
1825. Tukumuñdu körgönbuz Koşoy, Çoluk çocuğunu gördük, Koşoy, 1826. Senin kızıgıñdı bilgenbiz, Koşoy. Senin eğlenceni de bildik, Koşoy, 1827. Emdiki namıs seniki, Koşoy. Şimdiki namus senindir, Koşoy. 1828. Coloy menen özüñ karmaşıp tura
kör, Koşoy Coloy ile kendin güreş, Koşoy.
1829. Ölsöñ, ölüp kalarsıñ, Koşoy, Ölürsen de öleceksindir, Koşoy, 1830. Ölbösöñ namıs alarsıñ, Koşoy... Ölmezsen namusu kurtarırsın, Koşoy...
(ÇV.KA, 53) 1831. Oşondo Koşoy caş künküsüñ
armanda kılıp aytat: O zaman Koşoy gençlik hatıralarını ukde ederek söyler:
1832. — Atañın arman künü bu, - Kahrolsun dertli bu günü, 1833. Calañ ayak cer bassak Yalınayak yere basarsak 1834. Cer solkuldar cıyırma beş... Yer titreten yirmi beş... 1838. Ne otuz beşim bolsoçu, Ya otuz beşim olsaydı, 1839. Ne kırk da beşim bolsoçu, Ya da kırk beşim olsaydı, 1840. Emi gana elüü da beşim bolsoçu, Daha yeni bastığım elli beşim de
olsaydı, 1841. Altımış gana beşim bolsoçu, Altmış da beşim olsaydı, 1842. Ne cetimiş gana beşim bolsoçu, Veya yetmiş beşim olsaymış, 1843. Ne seksen gana beşim bolsoçu. Yahut seksen beşim olsaydı. 1844. Atanın gana arman künü bul. Kahrolası dertli gün bu. 1845. Tokson beştegi er Koşoy, Doksan beşteki er Koşoy, 1846. Emi çeçinip ele tüşmök boldu
deyt,... Şimdi soyunup kendisi güreşecek oldu der,... (ÇV.KA, 54)
1847. Oşondo Aydarkan balası er Kökçö O anda Aydarkan oğlu er Kökçö 1848. Kelip ele Koşoygo ayttı deyt: Gelip Koşoy’a şöyle der: 1849. - Senin butuñdagı şımdarıñ batır - Senin altındaki pantolonun batır, 1850. Buraluu maral terisi batır Boynuzlu meral derisidir batır, 1851. Okura baskan it eken batır, Hep haykıran it imiş batır, 1852. Kaapırdın hanı er Coloy Kâfirin hanı er Coloy 1853. Alañdan seni albaybı batır, Bacak arasından almaz mı batır, 1854. Bagelekke kolun salbaybı, batır, Paçana elini sokmaz mı 1855. Oşondo kak ayrılıp kalbaybı,
Koşoy, O zaman tam ikiye yırtılmaz mı, Koşoy,
1856. Oşondo abroyuñ açılıp ele kalbaybı, Koşoy.
O zaman avretin açılmaz mı196, Koşoy,
1857. Oşondo namısıñ koldon taybaybı, Koşoy...
O zaman namusun elden gitmez mi, Koşoy... (ÇV.KA, 54)
1858. Tigi ele too tekenin terisi,... Şu hele dağ tekesinin derisinden,… 1861. Altımış boz beenin sütünö, Altmış kır atın sütüne, 1862. Altı cıl malma saldı ele, Altı sene batırıp bekletmişti, 1863. Tektüü Kanıkey kapşıra tıştap saldı
ele. Soylu Kanıkey kavuşturup kaplamıştı.
1864. Emi Manastın butundagı keñ şımdı,
Şimdi Manas’ın altındaki geniş pantolonu,
1865. Koşoy, alıp ele kiyseñçi, deyt... Koşoy, sen alıp giysene, der... (ÇV.KA,
196 otoriten sarsılmaz mı anlamı da vardır.
538
55) 1866. Andan kiyin Manas batırıñ, Ondan sonra Manas bahadır, 1867. Şımdı silkip ele taştadı deyt... Pantolonu silkeledi der... 1873. Koşoy silkip kiygen deyt. Koşoy silkeleyip giydi der. 1874. Kup caraşıp kalgan deyt. Tam da ona oturdu der. 1875. Baltırı sıybas bolgon soñ, Baldırı sığamayınca, 1876. Karış tilip algan deyt. Bir karış kesip giydi der. 1877. Kaymakka kuymak kuyganday, Kaymaka kuymak koymuş gibi197, 1878. Kalmakka nike kıyganday Kalmak’a nikah kıymış gibi 1879. Emi kup caraşıp ele kalgan deyt. Şimdi çok yakışıp da kalmış der. 1880. Taylak töödöy taltañdap, Yavru deve gibi paytak paytak, 1881. Emi basıp Koşoy bardı deyt. Şimdi Koşoy gitti der. 1882. Atan töödöy alçañdap, Koca deve gibi büyüklük taslayıp, 1883. Emi Coloy kobo ele kıldı deyt:.. Şimdi Coloy kabalık kıldı der:..
(ÇV.KA, 55) 1884. — Oo, senin at başınday cürögüñ
Koşoy, - Vay, senin at başı kadar yüreğine, Koşoy,
1885. Aybıkbay kantip keldiñ sen... Korkmadan nasıl geldin sen... 1892. Aybalının kara taşınday Aybalı’nın kara taşı gibi 1893. Seni alıp ele urbasam, Koşoy Seni kaldırıp yere vurmazsam, Koşoy 1894. Böödö bir ölüm kılbasam, Koşoy. Hemen öldürmezsem, Koşoy. 1895. Sanıñdan alıp ırgıtıp, Kalçandan tutup fırlatıp, 1896. Samarkan közdöy urbasam, Koşoy. Samarkan’a doğru atmazsam, Koşoy. 1897. Butuñdan alıp ırgıtıp, Ayağından tutup fırlatıp, 1898. Bukara közdöy urbasam, Koşoy, Buhara’ya doğru atmazsam, Koşoy. 1899. Seni böödö bir ölüm kılbasam, Seni hemen öldürmezsem, Koşoy, 1900. Menin Coloy atım kurusun, Koşoy,
- deyt... Benim Coloy adım kurusun198, Koşoy, der... (ÇV.KA, 55)
1901. Oşondo Coloygo Koşoy aytat: O zaman Coloy’a Koşoy der ki: 1902. -Atañdın körü it bürük kul ay - Kahrolası sünnetsiz köpek hey, 1903. San küçünö sen salsañ, Beden gücüne sen güvenirsen, 1904. Men kudayga salayın,— deyt... Ben de Allah’a güvenirim, der...
(ÇV.KA, 55) 1905. Uşul cerde ekööbu İşte burada ikisi, 1906. Buuradayın bulkuştu Buğra gibi gibi çekiştiler, 1907. Bulçuñ etin culkuştu, Kas etlerini yoldular, 1908. Bagelegin türüşüp. Paçalarını kaldırıp, 1909. Emi tay bukaday sürüştü,.. Şimdi boğa gibi itiştiler,... 1916. Alışkan ceri ayrı kezeñ boldu deyt. Güreştikleri yer ayrı bir çukur oldu der, 1917. Sürüşkön ceri süyrü kezeñ boldu
deyt. İtiştikleri yer eğri bir çukur oldu der.
1918. Aykayının şarpuunan, Gürültülü seslerinden 1919. “Kak” etken karga kalbadı, “Gark” eden karga kalmadı,
197 Tencere kapağını bulmuş gibi. 198 Bana da Coloy demesinler.
539
1920. “Tok” etken torgoy kalbadı. “Cik” eden çalı kuşu kalmadı. 1921. Künü-tünü kırk beş kündöy boldu
deyt. Gece gündüz kırk beş gün kadar oldu der.
1922. Oşondo Manas cetip keldi deyt: O zaman Manas yetişip geldi der: 1923. Cana cetip kelip ayttı deyt:.. Hemen gelip söyledi der:... (ÇV.KA,
56) 1924. — Akılıñdan tandıñbı, Koşoy, - Aklını mı kaçırdın, Koşoy, 1925. Aruuñdu çaldırdıñbı, Koşoy? Namusunu mu aldırdın, Koşoy? 1926. Ermek kılıp cürdüñbü, Koşoy Yoksa eğleniyor musun, Koşoy, 1927. Tak-tamaşa kıldıñbı, Koşoy?... Oyun mu kıldın, Koşoy?... (ÇV.KA,
56) 1928. Oşondo Koşoy aytıptır: O zaman Koşoy söylemiş: 1929. — Arı ele Manas, arı bar, - dep - Uzaklaş, Manas, git oraya, diye 1930. Kolun ele şilteptir: Elini sallamış: 1931. — Bu kaapırdın kara küçü köp
eken, Manas, - Bu kâfirin güc kuvveti çokmuş, Manas,
1932. Mına bu sorgok kaapırdın İşte bu obur kâfirin 1933. Emi eç mıkısı cok eken, Manas, Şimdi hiç zayıf noktası yokmuş, Manas, 1934. Mıkısın taanıp alganmın Manas Zayıf noktasını öğrendim, Manas 1935. Bir kündö cegen aşı, Bir günde yediği aşı, 1936. Toguz buka eti eken,... Dokuz boğanın etiymiş,... 1939. Bir kündögü içkeni Bir günlük içtiği 1940. Tokson saba kımız eken... Doksan tulum kımızmış... 1941. Alda neçe kün boldu, Manas, Oldukça fazla gün geçti, Manas, 1942. Daam sızdırbay koygonmun,
Manas, Yemek yedirmiyorum, Manas,
1943. Ermek kılıp cürgönmün, Manas. Eğleniyorum ben onunla, Manas. 1944. Erteñ talamandın tal tüştö Yarın tam öğle vaktinde 1945. Tamaşamdı körüp al. Temaşamı sen bir gör. 1946. Uşu gana sorgok bürüktü, İşbu obur sünnetsizi, 1947. Oşondo oñko-çoñko kılayın... O zaman tepe taklak atayım... (ÇV.KA,
56) 1954. Oşondo sürüp kuugan deyt. O zaman sürüp kovdu der, 1955. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 1956. Karmagan ele cerinen Tuttuğu her yerinden 1957. “Çıp-çıp” sarı suu çıktı deyt. “Çıp-çıp” sarı su çıktı der. 1958. Kaapırdın ele karmagan cerinen, Kâfirin tuttuğu yerinden 1959. Kara koçkul kan çıktı deyt. Simsiyah bir kan aktı der. 1960. Kaapırdın hanı Coloyuñ Kâfirin hanı er Coloy 1961. Catıp ele Koşoydu Yatıp alıp Koşoy’u 1962. Irgıtıp iyeyin dedi ele, Fırlatıp atmak isterken, 1963. Oşondo Coloyuñ çalkasınan tüştü
deyt. O anda Coloy sırtüstü düştü der.
1964. Cıgılıp ele kaldı deyt. Yere yapışıp kaldı der. 1965. Emi Koşoy köödönüno mindi deyt, Şimdi Koşoy göğsüne bindi der, 1966. Üstünö toktolboston, Üzerinde durmadan
540
1967. Çark curüp ketti deyt... Basıp atlayıp gitti der... (ÇV.KA, 57) 1968. Andan kiyin: “karıganda han
bababız Ondan sonra: “Yaşlandığında han babamız
1969. Namıs alıp berdi,— dep, Namusumuzu kurtardı diye, 1970. Düyüm alptın baarısı Sırf devlerin hepisi 1971. Emi atka cügürö tüştü deyt. Şimdi atından fırlayıp indi der. 1972. «Karıganda karı agabız “Yaşlandığında ihtiyar ağamız 1973. Namıs alıp berdi»,— dep, Namusu kurtardı” diye, 1974. Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim döşedi der. 1975. Emi oşerde tak kötörüp aldı deyt. Şimdi orada tam kaldırıp aldı der. 1976. Emi oşondo kalmaktar namıs kıldı
deyt:.. Şimdi o zaman Kalmakların gururuna dokundu der:... (ÇV.KA, 57)
1977. “Cıksa cıguu bar ele, “Güreşte yıkmak vardır, 1978. Cıgalsa cıgıluu bar ele. Yıkılmak da vardır. 1979. Hanıbızdın başınan Hanımızın başından 1980. Attayt degen nemene»,— dep, Atlamak demek de nedir ki” diye, 1981. «Cabu» degen kalmaktar “Cabu”layan Kalmaklar 1982. Cabılıp atka mindi deyt. Bütün hepsi ata bindiler. 1983. «Möñdü» degen kalmaktar “Möndü”leyen Kalmaklar 1984. Bülünüp atka mindi deyt. Galeyana kapılıp ata bindi der. 1985. Din musulman baarısı Dini İslam olanın hepsini 1986. Samarkandın kök taşın közdöp Samarkan’ın mavi taşına doğru 1987. sürdu deyt... Sürdüler der... (ÇV.KA, 57) 1988. Oşondo Manas karay salıp ele. O zaman Manas bakıp hemen, 1989. Uy tügündöy köp kaapır, Karınca yuvası gibi kaynaşan çok kâfir, 1990. Kaptap cetip kalıptır. Bastırıp girip gelmişler. 1991. Er Manastay baatırdın Er Manas gibi kahraman 1992. Açuu caman keldi deyt. Öfkelenip kudurdu der. 1993. Akbulçuñday külükkö, Akbulçuñ gibi yürük ata, 1994. Üzöñgü teppesten «çark» mindi
deyt. Üzengiyi tepmeden “hop” bindi der.
1995. «Cabu» degen kalmaktı, “Cabu”layan Kalmak’ı, 1996. Cabıltıp cürüp saldı deyt. Hepsini birden sürdü der. 1997. «Möndü» degen kalmaktı “Möndü”leyen Kalmak’ı 1998. Bülüntüp cürüp saldı deyt... Çil yavrusu gibi dağıttı der... (ÇV.KA,
57-58) 1999. Oşondon kiyin boluk tuugan
Bokmurun Ondan sonra hırçın kardeş Bokmurun
2000. Tuurasınan keldi deyt. Yan tarafından geldi der. 2001. Ötünüç kılıp ayttı deyt: Rica ederek söyledi der: 2002. - Aş bergen kişi kılmışker, Manas
töröm, - Aş veren kişi suçludur, Manas beyim,
2003. Aş bergen kişi künöökör, töröm. Aş veren kişi günahkâr, beyim. 2004. Atamdın aşın bergiçe, töröm, Babamın aşını verene kadar, beyim, 2005. Elge buzuk salbaçı, töröm, Halkın başına iş açma, beyim, 2006. Curtka buzuk kılbaçı, töröm. Yurda belâ dert açma, beyim.
541
2007. Tuurasınan koştop alıp cürdü deyt.
Sağından solundan yaklaşıp,
2008. Candap alıp ketti deyt... Beraberinde götürdü der... (ÇV.KA, 58) 2026. Emi er sayıştırmak bolgon Şimdi mızrak atma yarışı olur, 2027. Kaapırdın hanı Camgırçı Kâfirin hanı Camgırçı 2028. Emi atka mingen deyt... Şimdi ata bindi der... 2035. Cer ortosu Boz-Döbö Yer ortası Boz-Döbö 2036. Bolcol kılgan ceri oşol. Seçtikleri yer odur. 2037. Artıman çıksa musulman Peşimden gelirse Müslüman 2038. Sayıp özüm alarmın. Kendim (mızrakla) saplarım. 2039. Musulmandan çıkpasa, Müslümandan çıkmazsa, 2040. Köp aylantpastan tokson corgo
aydap ele alarmın,— deyt. Fazla oyalanmadan doksan yorga alırım, der
2041. Oşondo turup el agası er Koşoy, O zaman halk ağası er Koşoy, 2042. Er Manaska ayttı deyt:.. Er Manas’a söylermiş:... (ÇV.KA, 58) 2043. — Emi Manas kandaysıñ - Şimdi Manas nasılsın 2044. Kaapırdın hanı Camgırçı, Kâfirin hanı Camgırçı, 2045. Emi cürüp ketti go. Şimdi bastırıp gitti ya. 2046. — Attan emi er Koşoy, - Ata bin şimdi er Koşoy, 2047. Astımda mingen atım cok ele... Altımda bindiğim atım yoktu... (ÇV.KA,
59) 2048. Sooronduktun kögala, Sooronduk’un mavi beneklisi, 2049. Almambettin uy kuymulçak Sarala, Almambet’in inek kıçlı Sarala’sı, 2050. Emi tüşürüp alıp mingen deyt... Şimdi indirip bindi der... 2055. Kökçö handın astınan Kökçö hanın altından 2056. Kögaladay berendi Kögala gibi savaş atını 2057. Emi tüşürüp mingen deyt... Şimdi indirip bindi der... 2088. Camgırçının artınan Camgırçı’nın peşinden 2089. Cürüp ele bergen deyt. Bastırıp o da gitti der. 2090. Cer ortosu Boz-Töbo Yer ortası Boz-Töbö, 2091. Cetip ele bargan deyt... Hemen peşinden vardı der... (ÇV.KA,
60) 2092. Kaapırdın hanı Camgırçı Kâfirin hanı Camgırçı 2093. Isıgına batpadı, Sıcağından bunaldı, 2094. Suuguna batpadı. Soğuğundan bunaldı. 2095. Emi Manastayın baatırdan Şimdi Manas gibi batırdan 2096. Kayta kelip kaçkan deyt. Geridönüp kaçtı der. 2097. Kaapırdın hanı Camgırçı Kâfirlerin hanı Camgırçı 2098. Emi atının başın Şimdi atının başını 2099. kayra ele tarttı deyt... Geri çevirip çekti der... (ÇV.KA, 60) 2100. Andan kiyin Manastın Ondan sonra Manas’ın 2101. Oozunan tütun burkurap, Ağzından ateş püskürtüp, 2102. Közünön calın şırkırap, Gözünden alev akıtıp, 2103. Karagay ayza öñörüp, Çamdan mızrak eline alıp, 2104. Emi cakın kelgende Yeni yaklaştığında
542
2105. Kögaladay berendin Kögala gibi kuvvetli atın 2106. Katıra salbas kara san Kamçı vurulmaz kara kalçasına 2107. Emi katıra kamçı saldı deyt... Şimdi sert bir kamçı vurdu der...
(ÇV.KA, 60) 2115. Oşondo turup kaapırdın O anda durup kâfire 2116. Kaçırıp sala bergen deyt. Karşı atakla saldırdı der. 2117. Dagı aylanıp kelip kaapırdı Yine dönüp gelip kâfiri 2118. Cürök başınan koygon deyt. Kalp hizasına vurdu der. 2119. Emi oşondo toodoy bolgon
Camgırçı, Şimdi o anda dağ gibi koca Camgırçı,
2120. Toñkoyup catıp kalgan deyt. İki büklüm yere serildi der. 2121. Oşondon soñ er Manas Ondan sonra er Manas 2122. Kaapırdın atın karmaym dep Kâfirin atını tutarım diye 2123. Ermek kılıp cürgön deyt... Gönül eğlendiriyordu der... (ÇV.KA,
60) 2124. Oşonu körüp «caba» degen
kalmaktar, Onu görüp “caba”layan Kalmaklar,
2125. Cabılıp atka mingen deyt. Hepsi birden ata bindiler der. 2126. Möñdü degen kalmaktar, “Möñdü”leyen Kalmaklar, 2127. Bülünüp atka mingen deyt. Galeyana kapılıp ata bindiler. 2128. Keçegisi ep ele, Dünküsü er idi, 2129. Bügünküsü nemene? Bugünküsü de nedir? 2130. Sayış-mayış bar ele, Mızrak yarışı vardır, 2131. “At alat” degen nemene?... “Atını almak” da nedir?... (ÇV.KA, 61) 2132. Musulmandın baarısı, Müslümanların hepsi, 2133. Samarkandın Kök taşın Semerkand’ın Mavi taşına 2134. Karap ele sızıptır. Doğru kaçmaya başlamışlar. 2135. Emi Manas mınday karay saldı, Şimdi Manas şöyle bir baktı, 2136. Emi uy tügüpdön köp kaapır. Şimdi karınca yuvası gibi kaynaşan
kâfir, 2137. Kaptap ele kalıptır. Kuşatmaya başlamış. 2138. Çıkkıs cerden turgan kaapırdı, Çıkmaz yerde duran kâfiri, 2139. Emi bulünüp sala bergen deyt, Şimdi galeyana kapıldı der, 2140. Ilaaçın tiygen taanday, Şahin saldıran çil yavrusu gibi 2141. Kaapırdı arkıratıp aydadı. Kâfiri paramparça dağıttı. 2142. Andan kiyin Bokmurun, Ondan sonra Bokmurun, 2143. Tuurasınan kirdi deyt:.. Yan tarafından yaklaştı der... (ÇV.KA, ,
61) 2144. - Aş bergen kişi kılmışker,- dedi. - Aş veren kişi suçludur, dedi, 2145. Baatır Manas badışam, töröm, Kahraman Manas padişahım, beyim, 2146. Atamdın aşı otkönçö Babamın aşı bitene kadar, 2147. El-curttu buzbay tura kör deyt... Milleti dağıtmadan bir dur der...
(ÇV.KA, 61) 2220. Cana erteñ künü boldu deyt. Yine ertesi gün oldu der, 2221. Tokson toru aygırdın Doksan doru aygırın
543
2222. Üyrün emi musulman menen kaapırdın
Sürüsünü şimdi Müslüman ile kâfirin
2223. Ortosuna saldı deyt. Ortasına sürdü der. 2224. Kan cıkkanı alsın deyt. Hanı yıkan alsın der, 2225. Musulmandan biröö Müslümandan birisi 2226. Kaapırdan biröö çıksın deyt... Kâfirden de biri çıksın der... (ÇV.KA,
63) 2227. Kıtaylardın kır murunduu
Koñurbay, Kıtayların karga burunlu Koñurbay,
2228. Koñurbay atı Ünürbay Koñurbay esas adı Üñürbay 2229. Emi maldı körüp ele kızıdı, Şimdi hayvanı görüp sevindi, 2230. Bütkön ele boyu ısıdı deyt. Tüm vücudu ısındı der. 2231. Attan emi ırgıp tüştü deyt. Attan hemen zıplayarak indi der. 2232. Çıksa cıgıp alarmın. Çıkarsa yıkıp alırım, 2233. Çıkpasa kep debesten Çıkmazsa sözü uzatmayıp 2234. Tuurasınan alamın deyt... Yandan hepsini alırım der... (ÇV.KA,
63) 2235. Oşondo el agası er Koşoy, O zaman halk ağası er Koşoy, 2236. Manaska kelip ayttı deyt; Manas’a gelip anlattı der; 2237. — Baatır Manas badışam, - Kahraman Manas padişahım, 2238. Emi kimdi salabız deyt. Şimdi kimi çıkartırız der. 2239. Manas aytat: Manas söyler: 2240. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 2241. Emi ele bürük kıtayga, Daha şimdiden sünnetsiz Kıtaya 2242. Emi kiçine ala kanat, bala kuş, Henüz ala kanat, yavru kuş, 2243. Emi Kılıçtan kutura tuugan er
Agış, Şimdi Kılıç’tan doğan er Agış
2244. Şonu andan izdep tap deyt, Onu oradan bulup getir der, 2245. Mından izdep tap,—deyt... Buradan arayıp bul der... (ÇV.KA, 63) 2246. Kızdın öñün körgöndö, Kız yüzünü görünce, 2247. Kıya ötpögön er Agış. Boş geçmeyen er Agış, 2248. Toylor izdep ketken deyt. Düğün arayıp getmiş der, 2249. Koş at menen kolgo alıp Çift at ile eline alıp, 2250. Koşoy izdep cürdü deyt. Koşoy arayıp gitti der. 2251. Toyluu cerge keldi deyt. Düğünlü yere geldi der. 2252. Akkandın kızı Altınay, Akkan’ın kızı Altınay, 2253. Suluu kızı bar eken Güzel bir kızı varmış, 2254. Dagı oşonun şatır-şatman
oyundarı bar eken... Yine onun güzel eğlencesi varmış... (ÇV.KA, 63)
2255. Emi kızga kirip keldi deyt Şimdi kıza girip geldi der, 2256. Üygön talday üyülgön, Yığılmış dal gibi kümelenen, 2257. Tük öñköy suluu cıyılgan... Hep güzel kızlar toplanmış... 2260. Tuu kuyruktay bulgaktap, Kuyruk gibi sallanıp, 2261. Aykandın kızı Altınay, Ayhan’ın kızı Altınay, 2262. Emi çıga kalgan deyt,... Şimdi çıkıverdi der,... 2265. Oşondo Agış Koşoydun O anda Agış Koşoy’un
544
2266. Artınan ere çıkkan deyt... Peşinden ere çıktı der... (ÇV.KA, 64) 2267. Koşoydu ataña naalat it, çirkin dep Koşoy’a babana lânet olsun köpek diye 2268. Bilekten karmap aldı deyt. Bilekten tutup aldı der. 2269. Senin ali künüñ bar, Senin daha günün var, 2270. Alışarga küçüñ bar, ake-ay, deyt. Kapışmak için gücün var ağam der. 2271. Ay, aketay er Koşoy Hey, ağam, er Koşoy 2272. Oşo kıtaylardın kır murunduu İşte o Kıtayların karga burunlu 2273. Koñurbay, bürük, Koñurbay sünnetsiz için 2274. Kolumdu bulgaar itminbi, ake-ay,
deyt... Elimi pisletecek köpek miyim, ağam, der... (ÇV.KA, 64)
2275. Oşondo er Agıştı alıp cürgön deyt. O zaman er Agış’ı alıp döndü der, 2276. Alptardın ornogon Devlerin yerleştiği 2277. Cerine alıp keldi deyt. Yere getirdi der. 2278. Oşondo kıtaylardın kır murunduu O anda Kıtayların karga burunlu 2279. Koñurbay, bürük kaydasın!—dep, Koñurbay sünnetsiz neredesin! diye, 2280. Agış bir ele salgan deyt. Agış gelip bir vurdu der. 2281. Mında oturamın, er Agış kul ay,—
dep. Burada oturuyorum,er Agış kul, diye
2282. Kart buuraday çabınıp, Yaşlı deve gibi atılıp, 2283. Emi Koñurbay kobo kaldı deyt... Şimdi Koñurbay karşı çıktı der...
(ÇV.KA, 64) 2284. Oşo cerde ekööbü İşte orada ikisi 2285. Buuradayım bulkuştu, Deve gibi çekiştiler, 2286. Bulçuñ etin culkuştu. Kas etlerini yoldular. 2287. Bagelekti türüşüp. Paçalarını sıvayıp, 2288. Tay bukaday süzüştü... Tay boğa gibi çekiştiler... 2297. Eköönün şarpuunan, İkisinin gürültüsünden 2298. Kak etken karga kalbadı. “Gark” diyen karga kalmadı, 2299. Tok etken torgoy kalbadı. “Çik” diyen çalı kuşu kalmadı. 2300. Künü-tünü otuz beş kün alıştı deyt. Gece gündüz otuz beş gün kapıştılar der. 2301. Agıştayıñ baatırıñ, Agış gibi bahadırın, 2302. Üyrüp ele salmaktap, Sıkıca tutup kaldırıp, 2303. Kıtaylardın kır murunduu, Kıtayların karga burunlu 2304. Koñurbayday kaapırdı Koñurbay gibi kâfirini 2305. Töbösünön cança ele Tepesi ile yere doğru 2306. cerge tüşürdü deyt... Fırlatıp attı der... (ÇV.KA, 65) 2309. Andan kiyin erteñine boldu deyt. Ondan sonra ertesi gün oldu der, 2310. Kaapır menen musulman, Kâfir ile Müslüman, 2311. Bir öñküy bolup turdu deyt. Ayrı ayrı dizildi der. 2312. Andan süröösün Manas ayttı deyt: Orada at yarışından Manas haber verdi
der: 2313. — Alda neçe alda kün, - Birkaç gece birkaç gün, 2314. Alabaş corgo çubar at Alabaş küheylan koşu atı 2315. Bayge sayarga kamdadı. Ödüle vermeye hazırladı. 2316. Baygesinin emi kem-kemtigi bar
eken. Ödülünün şimdi eksikleri varmış.
545
2317. — Ay, el agası er Koşoy batır, - Hey, halk ağası er Koşoy batır, 2318. Kem-kemtigi tolturgun. Eksikleri doldurun. 2319. Ay, emi at coluna baramın, batır... Hey, şimdi at yoluna giderim, batır...
(ÇV.KA, 65) 2320. At coluna üç künçülük At yoluna üç günlük, astına bardı deyt. Önüne gitti der. 2321. Alabayrak kuu nayza, Alabayrak boz mızrak, 2322. Cooduragan kırk çoro. Parıldayan kırk yiğit, 2323. Asman menen talaşkan, Gökyüzüyle tartışan, 2324. Tüptüü çınar terekke, Köklü çınar ağacına, 2325. Barıp ele kondu deyt... Gidip oraya kondu der... 2328. Akolpoktoy sebil ton Akolpok gibi zırhlı kürk, 2329. Aykarasınan camınıp uktap Ters çevirip örtünerek uyuyup kalgan deyt. Kaldı der. 2330. Künu-tünü toguz kün, Gece gündüz dokuz gün, 2331. Birdey uktap cattı deyt. Kalkmadan uyuyup yattı der. 2332. Cer ayrılıp, suu çıgıp, Toprak açılıp, su çıkıp, 2333. Kun kürkürop, kök çıgıp. Gök gürleyip, ot çıkıp, 2334. Emi attan kabar ugulat... Şimdi atlardan haber duyulur... (ÇV.KA,
65) 2348. Cer tıñşaarı, cer astınan tınşap
aytat: Yeri dinleyeni, yer altını dinleyerek söyler:
2349. — Baatır Manas badışam, - Kahraman Manas padişahım, 2350. Kaysı ekeni bilbey turam, Hangisi olduğunu anlayamadım, 2351. Altay, Altay, Altay dep, Altay, Altay, Altay diye, 2352. Altaylagan uraan bar. Altaylayan slogan atıyorlar. 2353. Kañgay, kañgay, kañgay dep, Kangay, Kangay, Kangay diye, 2354. Kañgaydagan dagı bar. Kañgaylayan da bir ses var, 2355. Koşoy, Koşoy, Koşoy dep, Koşoy, Koşoy, Koşoy diye, 2356. Koşoylogon uraan bar... Koşoylayan slogan var... 2359. Töştük, Töştük, Töştük dep, Töştük, Töştük, Töştük diye 2360. Töştüktögön uraan bar... Töştükleyen slogan var... 2369. Kaysı ekeni bilinbeyt, töröm, Hangisi olduğu bilinmez, beyim, 2370. Manastagan uraan bar, deyt... Manaslayan slogan var, der... (ÇV.KA,
66) 2371. Aytar aytpagança bolbodu, Aradan zaman geçmeden, 2372. Attar cılt ete kaldı. Atlar gözükmeye başladı. 2373. Kaapırdın hanı Coloydun Kâfirin hanı Coloy’un 2374. Açbuudan kelet alkınıp. Açbuudan’ı geliyor atılıp, 2375. Anın artınan er Ürbünün kıydı Onun arkasından er Ürbü’nün karası kelet, Salt karası geliyor. 2376. Anın artkı cagınan Onun arka tarafından 2377. Camgırçının altın baştuu
Aksargılı kelet Camgırçı’nın altın kafalı Aksargıl’ı geliyor,
2378. Andan kiyin er Töştüktün Sonra er Töştük’ün 2379. Çalkuyrugu kelet... Çalkuyruk’u gelyor... (ÇV.KA, 66-67)
546
2403. Oşondo er Manastay baatırıñ O zaman er Manas gibi kahramanın 2404. Eki cagın karanıp İki yanına bakınıp, 2405. Caltañdap turdu deyt... Yaltaklayıp bakıp durdu der... 2411. Almambet emi cañıdan çoro Almambet daha yeni yiğit bolom dep, Olurum diye, 2412. Cagına albay turgan malay deyt. Kendini beğendirmek isteyen bir
hizmetçiydi der. 2413. Kayıptan tuugan Akkula, Gaybdan doğan Akkula, 2414. Emi süröp keldi deyt. Şimdi bağırarak destek olup geldiler. 2415. Oşondo Manastayın baatırıñ O anda Manas gibi kahramanın 2416. Akbulçuñdu tuylatıp, Akbulçuñ’u horozlandırıp, 2417. Açuu kelip turgan deyt. Öfkelenip durdu der. 2418. Akkula saga kılbasam, Akkula sana yapmaz mıyım, 2419. Akkula seni cebesem dep turgap
eken,.. Akkula seni yemez miyim diyormuş,.. (ÇV.KA, 67)
2420. Oşondo Almambettey baatırıñ . . O zaman Almambet gibi kahramanın 2421. Akkulañı cetelep, Akkula’yı yedeğe alıp, 2422. On eki kulaç çılbırdı, On iki kulaç yuları, 2423. Altı cerden üzüptür. Altı yerinden koparmış. 2424. Oşondo körüp Manastayın baatırıñ O anda görüp Manas gibi kahramanın 2425. Akkulanı közdöp cürüp berdi deyt. Akkula’ya doğru yürüdü der. 2426. Şondo Almambet Akkulanı
cetektep, O zaman Almambet Akkula’yı yedeğe alıp,
2427. Manaska ayta-ayta keldi deyt:.. Manas’a anlata anlata geldi der... (ÇV.KA, 68)
2429. — Töröm, töröm degenge - Beyim, beyim deyince, 2430. Mınça ne sen dürküydüñ? Neden bu kadar sinirlendin? 2431. Manas, Manas degenge, . Manas, Manas deyince, 2432. Mınça ne sen barbaydıñ? Niye bu kadar böbürlendin? 2435. Attı özümö baylatpay, Atı bana bağlatmayıp, 2436. Emi keçee özümö caylatpay, Şimdi dün bana hallettirmeyip, 2437. Töröm, emi senin bul nemene
kılganıñ Beyim, senin bu yaptığın da nedir?
2438. Keçee Çalkuyruk menen koşo terdetpey, deyt...
Dün Çalkuyruk ile birlikte terletmeyip, der... (ÇV.KA, 68)
2439. Şondo Manastayıñ batırıñ O anda Manas gibi akhramanın 2440. Emi akırgandan bakırdı, Şimdi bas bas bağırıp çağırdı, 2441. Cakıp, Cakıp, Cakıp dep, Cakıp, Cakıp, Cakıp diye, 2442. Cakıptan uraan çakırdı. Cakıplayıp slogan attı. 2443. Kayıptan tuugan Akkula, Gaybdan doğan Akkula, 2444. Katıra salbas kara sañ, Hiç sert vurulmayan kara kalçasına 2445. Emi katıra kamçı saldı deyt... Şimdi sert bir kamçı vurdu der... 2446. Emi altı ayçılık col basıp, Şimdi altı ay boyu yürüyüp, 2447. Al tabına keliptir... O tavına gelmiş... 2448. Kök buluttun astı menen Mavi bulutun altıyla 2449. Muunduu çöptün üstu menen Boğumlu otların üstüyle 2450. Emi arkırap kelip uçkan deyt. Şimdi kanat gerip uçtu der.
547
2458. Oşol öñgö attardan Onun gibi atlardan 2459. Künçülük çıgıp ozup ketken deyt... Bir günlük öne çıktı der... (ÇV.KA, 68) 2476. Akkula bul baygeni alar dep. Akkula bu ödülü alacaktır diye, 2477. Astıñkı künü baraar dep, Önümüzdeki gün varır diye, 2478. Köñülün kuşbak kılıptır199. Gönlünü hoşbaht eylemiş. 2479. Emi atının ayañı menen cürüptür. Şimdi atının izinden gitmiş. 2480. Artılmandın Ak-Kıya Artılman’ın Ak-Kıya, 2481. At aşa albay turuptur... At aşamayıp duruyormuş... (ÇV.KA,
70) 2514. Manastayıñ Baatırıñ Manas gibi kahramanın 2515. Kılçayıp karay köz salsa Dikkatlice göz gezdirse, 2516. Akkuladay berendi Akkula gibi güçlü atı, 2517. Kuuş kañtarıp, keñ tuşap, Kısa ipe asıp, ayaklarını geniş bağlayıp, 2518. Altın çatır ürtükkö Altın keçe çadıra 2519. Asa baylap salıptır. Asarak bağlamışlar. 2520. Manas Baatır bargan deyt. Kahraman Manas gitti der, 2521. Eki cakka karasa İki yanına bakarsa 2522. Akkulada bayge cok. Akkula’da ödül yok, 2523. Ala bayrak kuu nayza Ala bayrak kır mızrak 2524. Cooduragan kırk çorom... Parıldayan kırk yiğidim,... 2550. Akkula bul baygeden kaldıbı,
çorom,... Akkula bu ödülü alamadı mı, yiğidim,...
2551. Bu baygeden kaldıbı Bu ödülsüz kaldı mı 2552. Bu baygeden aldıbı, çorom? Bu ödülü aldı mı, yiğidim? 2553. Bu baygeden bu kalsa, Bu ödülden bu kalsa, 2554. Kabak cerge alıp kel, Kuytu yere getirin, 2555. Kültölüu başın keseli, Kafasını keselim, 2556. Ken soorusun oyolu. Geniş sağrısını oyalım. 2557. Etin ülbürötüp bışırıp, Etini yumuşacık pişirip, 2558. Etine mıktap toyolu. Etine iyice doyalım. 2559. Söögün itke kuşka cıttatpay,... Kemiklerini ite kuşa koklatmayıp, 2563. Emi Maseyildin beline Şimdi Maseyil’in sırtına 2564. Sarlap ele koyolu. Adına yakışır törenle gömelim. 2565. Emi öydö-ıldıy ötköndö Şimdi aşağı yukarı geçtiğimizde 2566. Köñülgö tutup kalaylı, çorom
deyt... Aklımızda bulunsun, yiğidim, der... (ÇV.KA, 70-71)
2571. Emi oşondo Acıbay aytat! Şimdi o anda Acıbay söyler: 2572. - Baatır Manas badışam, - Kahraman Manas padişahım, 2573. Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula 2574. Ozup bayge albadı, Önde gelip ödül alamadı, 2575. Ozboy kuru kalbadı. Öne çıkamayıp da kalmadı, 2576. Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula 2577. Baştagı künü keldi ele, töröm Önceki gün gelmişti, beyim, 2578. Öñgö attardın baarısı Diğer atların hepsi
199 Köñülün kuşbak kıl-: gönlünü hoşbaht eyle-; gönlünü sevindir; neşelenmek.
548
2579. Kiyinki künü keldi ele, töröm. Sonraki gün gelmişti, beyim. 2580. Kaapırdın hanı er Coloy, töröm, Kâfirin hanı er Coloy, beyim, 2581. Baygeni tartıp ele aldı, töröm. Ödülü elimizden aldı, beyim. 2582. Baarıbızdı soyuldap urup saldı ele,
töröm... Hepimizi sopayla dövdü, beyim... (ÇV.KA, 71)
2583. Oşondo er Manastay baatırdın O anda Manas gibi kahramanın 2584. Tal çıbıktay boyloru Çınar ağacı gibi boyları 2585. Alaçıktay ürpüydü. Alaçık gibi yükseldi. 2586. Kara közün kan çaldı. Kara gözlerine kan doldu. 2587. Akbulçunday berenden Akbulçuñ gibi kuvvetli attan 2588. Emi çurkap tüştu deyt... Şimdi fırlayıp indi der... 2596. Ay çıkkanday aybalta. Doğan ay gibi aybalta 2597. Emi bilekke orop aldı deyt. Şimdi bileğine sardı der. 2598. Akkulaga caydak çurkap mindi
deyt... Akkula’ya eyersiz bindi der...
2602. Oşondo uy tügündöy kaapırdı O zaman karınca yuvası gibi kaynaşan kâfiri
2603. Kaçıra salıp bargan deyt. Kaçırarak saldırıp vardı der. 2604. Kaapırdın hanı Coloydu, Kâfirlerin hanı Coloy’u, 2605. Altı san kalmak bolup bir, Altı grup Kalmak bir olup, 2606. Altı kurçap alıptır. Altı kez kuşatıp almışlar. 2607. Ceti san kalmak boluptur, Yedi grup Kalmak bir olup, 2608. Ceti kurçap alıptır. Yedi kez kuşatıp almışlar. 2609. Oşonço kaapır içinen... Bu kadar kâfirin içinden... 2613. Kaapırdın hanı Coloyuñ Kâfirlerin hanı olan Coloy karap turuptur. Bakıp durmuş. 2614. Eşik endüü aybalta Eni kapı kadar olan aybalta 2615. Eşip ele ketti deyt. Yandan çizip geçti der. 2616. Kaapırıñ eki carıla berdi deyt... Kâfirin ikiye ayrılıverdi der... 2617. Oşondo er Manas O zaman er Manas 2618. Kaapırdın hanı Coloydun Kâfirin hanı Coloy’un 2619. Caagın eşiktey cara çaap ele ketti
deyt. Çenesini kapı gibi ikiye ayırıp çarptı der.
2620. Başın ele arkayta emi çaptı deyt. Kafasını patlattı der. 2621. Şondo boluk tuugan Bokmurun O zaman hırçın kardeş Bokmurun 2622. Tuurasınan er Manaska keldi
deyt:.. Er Manas’a yandan yaklaştı der:... (ÇV.KA, 72)
2623. — Baatır Manas badışam, Kahraman Manas padişahım, 2624. Aş bergen kişi kılmişker, töröm, Aş veren kişi suçludur, beyim, 2625. Aş bergen kişi künökor, töröm. Aş veren kişi günahkâr, beyim, 2626. Akem aşı ötkönçö, Babamın aşı bitene kadar, 2627. Curtka buzuk salbay tur, töröm,
deyt. Halka bozgunculuk yapma, beyim, der.
2628. Sorgok ele Coloydon baygeñdi Obur Coloy’dan ödülünü 2629. Özüm ele alıp bereyin deyt. Kendim getirip vereyim, der. 2630. Oşondo Manastay batırdı O zaman Manas gibi kahramanı 2631. Şöntüp koştop alıp ele ketti deyt. Böylece beraberinde götürdü der.
549
2632. Manastın açuusu basıldı deyt... Manas’ın sinirleri yatıştı der... (ÇV.KA, 72)
2644. Oşondo Coloy sınduu kapırıñ O zaman Coloy gibi kâfirin 2645. Akırın ele kooptu deyt: Yavaşça kımıldadı der: 2646. — Çımın ele bu Manas, - Sinek idi bu Manas, 2647. Çirkey ele bu Manas, Sivrisinekti bu Manas, 2648. Çagıp ele ketti caagıma deyt. Isırıp gitti çenemi der. 2649. Emi ertege bolgondo Şimdi ertesi gün olduğunda 2650. Kaapır menen musulman Kâfir ile Müslümanlar 2651. Ayrılmak boldu deyt... Ayrılacak oldular der... (ÇV.KA, 73) 2652. Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın 2653. Emi Coloygo kirip bardı deyt; Şimdi Coloy’a geldi der: 2654. — Atañdın körü şökülö çoçok, it
bürük! - Kahrolası şöküle çüklü sünnetsiz köpek!
2655. Altımış cılı cöö basıp, Altmış sene yaya yürüyüp, 2656. Ter cıttangan it Coloy Ter kokan köpek Coloy, 2657. Keçee Ükürçünün oyunan Dün Ükürçü’nün deresinden 2658. Üç-Kapkaktın boyunan Üç-Kapkak’ın yamacından 2659. Otor töö alganda, bürük, Uzaktan deve aldığımızda, sünnetsiz, 2660. Oşondo bir ölüp kaldıñbı, bürük, O zaman bir öldün mü, sünnetsiz, 2661. Oşonu da kılgan men Manas. Onu yapan da ben Manas, 2662. Emi senden korkomunbu, bürük?... Şimdi senden korkar mıyım,
sünnetsiz?... 2690. Emi kılçaçındı alganmın, bürük. Şimdi kıl saçını almıştım, sünnetsiz 2691. Emi kulagın kesıp salganmın,
bürük. Şimdi senin kulağını kesmiştim, sünnetsiz.
2692. Emi senin bazarçıñdı alganmın, bürük,
Şimdi senin tüccarlarını almıştım, sünnetsiz,
2693. Başın kesip salganmın, bürük. Kafasını da kesmiştim, sünnetsiz. 2694. Colooçuñdu alganmın, bürük, Yolcularını almıştım, sünnetsiz, 2695. Colgo carıp salganmın, bürük. Yolda karnını yarmıştım, sünnetsiz, 2696. Altımış cılı cöö basıp, Altmış sene yaya yürüyüp, 2697. Ter cıttangan bürük. Ter kokan sünnetsiz, 2698. Altımış erdi bir cutup, Altmış eri bir yutup, 2699. Kan cıttangan bürük. Kan kokan sünnetsiz. 2700. Kele ele ber baygemdi,— deyt... Hadi ver şimdi ödülümü, der... (ÇV.KA,
74) 2701. Kaapırdın hanı çoñ Coloy, Kâfirlerin hanı koca Coloy, 2702. Kulak kakpay koydu deyt. Sözüne kulak asmadı der. 2703. Uy tügündöy köp kaapır Karınca yuvası gibi kaynaşan çok kâfir 2704. Kaptap cürüp berdi deyt... Akın edip üzerine gelmeye başladı der...
(ÇV.KA, 74) 2705. - Ölsöm ölüp kalarmın, Ölürsem de öleyim, 2706. Ölbösom saga Manas kılarmın,—
dep Ölmezsem sana Manas yaparım, diye,
550
2707. Coloy ayttı deyt. Coloy söyledi der. 2708. Manastayıñ itiñden Manas gibi köpeğe 2709. Caak ayırttı degen ne şumduk. Çenesini patlattırdı demek de nedir, 2710. Men mından arı bararmın Ben bundan sonra giderim, 2711. Çakı menen Caynaktın, Çakı ile Caynak’ın, 2712. Kulca menen Konoktun, Kulca ile Konok’un, 2713. Kele ortogo bararmın. Tam ortasına giderim. 2714. Kalıñ bir koldor bolormun... Kalabalık ordu toplarım... 2715. Oşondo Manas saga kılarmın,— O zaman Manas sana gösteririm, 2716. Dep kalmaktar cürö beriptir... Diye Kalmaklar gitmişler... (ÇV.KA,
74) 2721. Oşondo er Manas bozala bolgon O zaman er Manas beti benzi solmuş 2722. boyu menen turup kalıptır. vaziyette kala kalmış. 2723. Er Manastay baatırın, Er Manas gibi kahramanın, 2724. Kayta salıp bargan deyt. Geri dönüp gitti der. 2725. Şondo Koşoy kolun suradı, O zaman Koşoy’un ordusunu istedi, 2726. Koşoy kolun berbeyt deyt. Koşoy ordusunu vermedi der. 2727. Dagı Töştük kolun surasa, Yine Töştük’ün ordusunu istese, 2728. Töştük kolun berbeyt deyt. Töştük ordusunu vermedi der. 2729. Düyüm alptın baarınan Bütün devlerin hepsinden 2730. Baş-başınan suradı, Bir bir ordusunu sordu der, 2731. Baarı berbey cubattı... Hepsi vermeden gönderdi... (ÇV.KA,
75) 2734. Aylangıs tuugan er Kökçö Yakın akraba olan er Kökçö 2735. Kuday deşken dos eken. Allah için gerçek dostmuş. 2736. Aylangıs tuugan er Kökçö batır Bulunmaz akraba er Kökçö bahadır, 2737. Sen kolundu bere kör, batır Sen ordunu veredur, bahadır, 2738. Sen kolundu berbeseñ Sen ordunu vermezsen 2739. Kögala küçün bere tur. Kögala gücünü veredur. 2740. Kögala küçün berbesen Kögala gücünü vermezsen 2741. Kökküböñ küçün bere tur, batır Kökkübö’nün gücünü veredur, bahadır. 2742. Men Çakı menen Caynaktın, Ben Çakı ile Caynak’ın 2743. Kulca menen Konoktun Kulca ile Konok’un 2744. Eki ortosun tosoyun... İki ortasından yolunun keseyim,..
(ÇV.KA, 75) 2751. Oşondo Kökçö aytat: O zaman Kökçö şöyle der: 2752. Batır Manas badışam, dostum, Kahraman Manas padişahım, dostum, 2753. Menin bilegim biyik, tuum bas Benim bileğim yüksek, bayrağım
alçakta, 2754. Özüm calgız, elim az, Kendim yalnızım, halkım da az, 2755. Altay tolo köp kalmak Altay dolusu kalabalık Kalmak 2756. Aralaşa caşaymın, Karışık halde yaşarım, 2757. Menin Kögalam taanıp
koyboybu, Manas... Benim Kögala’mı tanımaz mı, Manas...
2760. Baarısın taanıp algan soñ, Manas, Hepsini tanıdıktan sonra, Manas, 2761. Meni Kıl-Ertiştep sorboybu,
Manas. Beni Kıl-Ertiş’te kanımı emmez mi, Manas.
551
2762. Menin tüp-tübümö cetpeybi, Manas,...
Benim kökümü kazmaz mı, Manas,...
2763. dep Kökçö ayttı deyt... Diye Kökçö söyledi der... (ÇV.KA, 75-76)
2775. Musulmandın baarısı Müslümanların hepsi, 2776. Emi kayra çıgıp bergen deyt. Şimdi tekrar birleşerek çıktılar der. 2777. Cer ortosu Boz-Töbö Yer ortası Boz-Töbö 2778. Boz-Töbögö Manas catıp algan
deyt... Boz-Töbö’ye Manas yatıp kaldı der... (ÇV.KA, 76)
2779. Alabayrak kuu nayzam, Alabayrak kır mızrağım, 2780. Cooduragan kırk çorom, Parıldayan kırk yiğidim, 2781. Baarıñ birdey oturasıñ Hepiniz burda oturuyorsunuz 2782. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü 2783. Sorgok doñuz Coloygo Obur domuz Coloy’a 2784. Tarttırat degen nemene? Elinden aldırmak demek de nedir? 2785. Emi cakınga domok kalbaybı,
çorom? Şimdi yakındakilere lâf olmaz mı, yiğidim,
2786. Alıska comok kalbaybı?... Uzaktakilere masal olmaz mı?... 2787. Oy, kırılgan kırk çoro, Hey, kahrolası kırk yiğit, 2788. Cıyırmañ üygö bara kör, Yirminiz eve gidiniz, 2789. Emi bolsoñ opo çal bolup, Şimdi kocamış ihtiyar olup, 2790. Cıyırmañ mında kala kör. Yirminiz burada kalınız. 2791. Temir han kızı tektüü tuugan
Kanıkey Temir han kızı soylu Kanıkey
2792. Emi Kañıkeyge bara kör. Şimdi Kanıkey’e gidiniz. 2793. Caz bolgonço cortomun, Bahara kadar yelerim, 2794. Caz azıgım kamdap kel. Bahar azığımı hazırlayıp gel. 2795. Emi kış bolgonço cortomun, Şimdi kışa kadar koştururum, 2796. Kış azıgım kamdap kel... Kış azığımı hazırlayıp gel... 2797. Çorom mından arı «lap» bargın Yiğidim, bundan sonra “Lap” git, 2798. Tökör usta Darkanga Topal usta Darkan’a 2799. Salam dubay dep bargın. Selamımı, duamı ilet. 2800. Otuz uulun alsın deyt, Otuz oğlunu alsın der, 2801. Tokoydun buluñuna kirsin deyt. Ormanın derinliğine girsin der, 2802. Eki cagın aşasın, İki tarafını sepilesin, 2803. Çımın menen çirkeydin Sinek ile sivrisineği, 2804. Tumşugunan keltirip Yara bölecek nitelikte, 2805. Bir ak bolot casasın. Bir beyaz çelik yapsın. 2806. Arı barsa üç küngö, Öte gitmek üç güne, 2807. Beri barsa üç küngö Geriye dönmek de üç güne 2808. Altı kündön sen kalsañ, Altı günden sen kalırsan, 2809. Baarındı birdey kıram deyt... Hepinizi birden katlederim der...
(ÇV.KA, 77) 3144. Kırk çoronun baarısı... Kırk yiğidin hepsi... 3154. Manas, Manas, Manastap, Manas, Manas, Manas’layıp, 3155. Kaçırıp ele kaapırdı salgan deyt... Kâfirin üzerine yürüdüler der... 3164. At boorunan cin boldu, At bağrına kadar pislik oldu,
552
3165. Er takadan kan boldu. Er topuğuna kadar kan oldu. 3166. Eki cakka karasa İki tarafına bakarsa 3167. Tirüü candar cok boldu. Diri bir can kalmadı. 3168. Köz uçkanday talaada Uçsuz bucaksız bir kırda 3169. Ketip barat bir karaan. Giden bir karaltı göründü 3170. Kuup berdi er Manas, Kovaladı er Manas, 3171. Cakın ceteerde taanıdı. Yakın gelince tanıdı. 3172. Kıtaylardın kır murunduu Kıtayların karga burunlu 3173. Koñurbay baatır al eken... Koñurbay bahadır o imiş... (ÇV.KA,
85) 3174. Algara atı astında. Algara atı altında 3175. Calgar suusar başında. Parlak sansar başında. 3176. Talgardın suusu taşıptır,... Talgar’ın suyu taşmış,.. 3177. Kan köbügü aralaş Kanlı köpük karışık 3178. Agıp İle catkan deyt, Akıp İle nehri uzanıyormuş der, 3179. Kırk kulaç altın kuyruktu Kırk kulaç altın kuyruğu 3180. Manastayın Baatırıñ Manas gibi kahramanın 3181. Kuyruk tübünön karmayt deyt. Kuyruk dibinden tuttu der. 3182. Kuyruk koldo kaldı deyt, Kuyruk elde kaldı der, 3183. Özü çıgıp ketken deyt. Kendisi kaçıp gitti der. 3184. Emi Algarga til bütüp, Şimdi Algara dile gelip, 3189. Koñurbayga aytat deyt:.. Koñurbay’a şöyle der:.. (ÇV.KA, 86) 3190. Kıtaylardın kır murunduu
Koñurbay eem, Kıtayların karga burunlu Koñurbay sahibim,
3191. Kulagımdan ayrılıp, eem, Kulağımı kaybedip, sahibim, 3192. Men çunak kara at bolgonmun. Ben kesik kulak kara at oldum. 3193. Kuyrugumdan ayrılıp, Kuyruğumu kaybedip, 3194. Çolok kara at bolgonmun. Kuyruksuz kara at oldum. 3195. Menin kuyruk-calım kurusun, Benim kuyruk yelemi boş verelim, 3196. Menin Coloy alpım kanakey?... Benim Koñurbay sahibime ne oldu?... 3202. Kapkaluu kalıñ köp curtum Şehirli kalabalık halkım menin kanakey? Benim nerede? 3203. Andan kalıp ne bolduk, eem? Onlardan ayrılıp ne yapacağız, sahibim? 3204. Elge ne dep barabız, eem?... Millete ne diye cevap veririz, sahibim?.. 3207. Oşonço candan cıra çıgıp O kadar candan nasıl da kantip barabız? Geçip gideriz? 3208. Ölsök ölüp kalalı, eem, Ölürsek de ölelim, sahibim, 3209. Ölbösök Manastan kekti alalı,
eem... Ölmezsek Manas’tan öcümüzü alalım, sahibim... (ÇV.KA, 86)
3215. Karuuna keltirip, Kuvvetine kuvvet katıp, 3216. Kayratına toñdurup, Gücüne güç ekleyip, 3217. Kıtaylardın kır murunduu Kıtayların karga burunlu Koñurbay 3218. Çurkap ele keçti deyt, Koşturarak geçti der, 3219. Manaska kelip ün saldı:.. Manas’a gelip seslendi:... (ÇV.KA, 86) 3220. Tokto, Manas, toktoy kör, Dur, Manas, dur bekle, 3221. Menin alım bar ele alışsañ,.. Benim gücüm vardı kapışacaksan,...
553
3223. Arkalıktın Sarı-Talaa Kuzeylinin Sarı-Talaa 3224. At carışmak oynoyluk. At yarıştırma oynayalım. 3225. Üzöñgünün boosunan Üzenginin bağından 3226. Oodarışmak oynoyluk... Devirme oyunu oynayalım... 3230. Nayza menen sayışıp... Mızrak ile karşılıklı saplayıp,... 3237. Anday ayla bolboso, Öyle bir çare olmazsa, 3238. Eşik endüü aybalta Kapı enli aybalta 3239. Aybalta menen çabışıp Aybalta ile vuruşup oyun kılalık deyt,... Oyun yapalım der,... (ÇV.KA, 87) 3240. Oşondon takıyaday baş çukumdu, Ondan şapke kadar kafa çukurunu, 3241. Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın 3242. Açıp ele berdi deyt. Vurması için açıp verdi der. 3243. Andan kiyin eşik endüü aybalta Ondan sonra kapı eninde aybalta 3244. Koluna alıp tükürüp, Eline alıp tükürüp, 3245. Cügürüp kelip Manastı Koşarak gelip Manas’ı 3246. Orongo çaptı deyt. Tam tepeye vurdu der. 3247. Taş çapkanday «çak» etti deyt. Taşa vurmuş gibi ses çıktı der. 3248. Andan kiyin er Manas, Ondan sonra er Manas, 3249. Çabış anday emes mınday dep, Vurmak öyle değil böyle deyip, 3250. Koñurbaydı aybalta menen çaptı Koñurbay’ı aybalta ile vurdu 3251. Oşondo Koñurbay O zaman Koñurbay 3252. Toñkoyup catıp kaldı deyt... İki büklüm yatıp kaldı der... (ÇV.KA,
87) 3253. Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın 3254. Erteñ tartıp keçinde, Sabahtan tâ akşama kadar, 3255. Keçinde tartıp beşimde Akşamdan tâ ertesi öğle vaktine kadar 3256. Akkuladay külük at, Akkula gibi yürük at 3257. Kanattuu kuştay cürüp berdi deyt. Kanatlı kuş gibi sızdı der. 3258. Emi Manastayın baatırıñ Şimdi Manas gibi kahramanın 3259. Kırk çorogo keldi deyt,... Kırk yiğidine geldi der,... 3268. Kırk çoronun baarısı Kırk yiğidin hepsi de 3269. On eki sandan olco alıp... On iki çeşit maldan ganimet alıp,... 3272. Oşondo Manastayın Baatırın, O zaman Manas gibi kahramanın, 3273. Emi üygö bardı deyt... Yeni eve gitti der... (ÇV.KA, 88) 3274. Kaapırdın curtun kanap cep, Kâfirin halkını sömürüp, 3275. Musulman curtun sanap bilip, Müslüman halkını sayıp bilip, 3276. Kara suuda keme cok, Kara suda gemi yok, 3277. Eñçeñir boyluu er Manas, ... Orta boylu iri yapılı er Manas,... 3285. Kara çoktuu kalmaktın, Kara korlu Kalmukun, 3286. Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı, 3287. Kızıl çoktuu kıtaydın, Kırmızı korlu Kıtay’ın, 3288. Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı, 3289. Kazakka cılkı koybodu, Kazak’a yılkı bırakmadı, 3290. Kalmakka tınçtık berbedi... Kalmak’a huzur vermedi... (ÇV.KA,
88) 3305. Altımış asıy, kırk kunduz Altmış at, kırk kunduz,
554
3306. Alım cegen Kaşkardan. Haraç yedi Kaşkar’dan. 3307. Seksen baytal, cüz kunduz, Seksen baytal, yüz kunduz, 3308. Zeket cegen Kokondon. Zekat yemiş Hokand’dan. 3309. Kokonduktu kor kılgan, Hokandlıyı horladı, 3310. Er Manastay baatırıñ Er Manas gibi kahramanın 3311. Özübegiñdi tüzötkön. Özbekleri yola getirdi. 3317. Mından kiyin cakşılar, Bundan sonra halkın önde gelenleri, 3318. Manastayın baatırga Manas gibi kahramana 3319. Bir bataa bolsun da... Dualarını verdiler... (ÇV.KA, 88)
555
5.3. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi
Ç. Aytmatov. ATADAN KALGAN TUYAK (P.1) Atasın al birinçi colu kinodon kördü. Anda beş-altı caşar eselek çagı. (P.2) Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. (P.3) Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke: "Aloo ele! Aloo!— dep alloolop tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı, buyruktardı, kala berse sen-men deşken aytışuulardı birine-birin toktotpoy tezinen baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Oñoy beken can bakmak degendey, calgız boy cesir ayal uşunu menen eptep tüzügüröök ookat kıluunun dalalatında. Cün kırkuunun akısı — iştegen emgegine caraşa emespi. Köp işteseñ — köp, az işteseñ — az alasıñ. Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. (P.4) Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin artınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" – deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba (s.386) artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen
C. Aytmatov. ASKER ÇOCUĞU (P.1) Öz babasını o ilk kez sinemada gördü. O zaman beş-altı yaşında bir küçük çocuktu. (P.2) Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her sene burada yapılırdı. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (P.3) Buraya o annesiyle beraber oynamaya gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her sene yaz başlar başlamaz koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için Ceengül yıllık iznini alıp, buna ek olarak toprak sürme, koyunların kuzulama zamanlarında sabahtan akşama kadar “Alo, alo!” deyip, her taraftan hücum eden acil haberleri, emirleri, hatta sen-ben deyip kavga edenleri birbirine geciktirmeden bağlayıp, izinsiz gece gündüz çalışan fazla mesailerini de yıllık iznine ekler, böylece kırkma zamanında günlerini sonuna kadar kullanıp çalışırdı... Kolay mı geçinmek, dul kadın bununla biraz iyi geçinmenin derdinde. Kırkmanın ücreti de harcadığı emeğe göredir ya. Çok çalışırsan çok, az çalışırsan az alırsın. Kışa hazırlığı Ceengül aslında buradan yapardı. Bir evde sadece iki can olsa bile, odun-su, giyim-kuşam gibi harcamaların hesabı biter mi... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. (P.4) Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma-etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunlar birinin arkasından biri sürülüp, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru hızlıca koşup, at arabası, araba gibi şeyler biri gelip, biri gider, ara sıra at arabalarının arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli
556
karala-torala bolup oynogonu-oynogon. (P.5) Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu. Anı elden murun ele Avalbek körüp, öpkösü carılıp kete cazdap: (P.6) - Kino keldi! Tiginekey kino keldi! – dep, bapdardan murda ozunup, kırkınçılarga kabar saldı. (P.7) Kino cumuştan kiyin baştaldı. Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep — zarıktı, dumuktu. Kaçan bolot dep kıñkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. Uşunusuna caraşa kino anın tilegin oydoguday orundattı. (P.8) Kino —soguş cönündö eken. (P.9) Kaşardın dubalına ilingen appak kezdemenin üsgündö kımkuut salgılaşuu caynap catıp kaldı. Zambirek snaryaddarı cer çelip, kulak tundura carılıp, udaa-udaa asmanga ışkırına sızılgan raketalar tün karañgısın bir ookumga iyne körünçüdöy capcarık tutandıra, boortoktop cılgan çalgınçıdar catkan cerin kulaçtay seleyip, kara tün, kara cer, kara asman astın-üstün çatışıp, sapırılıp cattı. Al emi pulemyottor caaktaşa tıtırap ok caadırçı bolso — balanın cürögü alıp uçup, aptıkkan demi kolkosuna tıgılat. Mına soguş dep uşunu ayt! Mına soguş dese! (P.10) Enesi eköö cün salıngan kendir kaptın üstunö öydöröök çıgıp oturuşkan ele. Eldin artında bolso da bul taraptan ekran cakşı körungön. Avalbektin öz oyuna koygondo, al sözsüz tak ekrandın tübünö, sovhozdon cetip kelgen özü kurduu baldarga aralaşıp oturmak. Oşol aldıñkı katarga ketüügö arakettenip da kördü azdap, birok Ceengül anısına könbödü: (P.11) - Cetet, bezerman, kereli-keçke dikildeysiñ, otur canıma,— dep aldına alıp, kuçaktap oturdu. (P.12) Kinoapparat lentanı bir kalıbında imerip, soguş öz aldınça küçöy berdi. Oturgan el közün albay dımuuda. Tak kulak tüptö enenin tımızın üşkürük tartıp, tütöngönün bala sezip cattı. Keede Ceengül selt etip çoçup, alda kaydan çıga kelgen tankanın ok atar oozu alardı közdöy mezlep burulganda, uulun booruna
karmakarışık hayatın tadını çıkarır, kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp oynar dururdu. (P.5) İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi. Onu herkesten önce gören Avalbek sevinçten kalbi duracaktı neredeyse. (P.6) - Sinema geldi! İşte orada sinema geldi! diye, çocuklardan önce koşup, kırkıcılara haber verdi. (P.7) Film işten sonra başladı. O zamana kadar hiç dayanamayıp, bir türlü gün geçmeyip, ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hale geldi. Ne zaman gösterecek diye mızmızlanıp, annesini de usandırdı. Şu yaptıklarına göre, film onun isteğini yerine getirdi. (P.8) Film savaşla ilgiliydi. (P.9) Ağılın duvarına gerilen beyaz kumaşın üzerinde gürültülü patırtılı savaş oluyordu. Toplar uçuşup, kulağı sağırlaştırarak patlayıp, arka-arkaya gök yüzüne atılan füzeler gece karanlığını delik deşik edip, uzun bir süre aydınlatıp, yüzüstü süzülerek ilerleyen öncü askerler hemen yere yatıyorlardı. Karanlık gece, kara toprak, simsiyah gökyüzü birbirine karışıp, toz toprağı çıkıyordu. Makineli tüfeğin tarrakası öyle şiddetliydi ki, çocuğun nefesi kesiliyordu heyecandan. İşte savaş diye buna denilir! İşte savaş budur! (P.10) Annesiyle beraber biraz yukarı çıkıp, yüne doldurulan (kenevir) çuvalın üzerinde oturuyorlardı. Seyircilerin gerisinde olmasına rağmen, bu taraftan ekran daha iyi görünürdü. Avalbek’e kalırsa, o kesinlikle perdenin tam dibine, sovhoz’dan gelen öteki çocukları yanına oturmak istiyordu. İşte o ön sıralara geçip oturmaya çabalamıştı da, ancak Ceengül buna izin vermedi. (P.11) - Yeter, artık, sabahtan akşama koşturup duruyorsun, otur yanımda, deyip, kucaklayıp, dizlerine oturttu. (P.12) Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş devam ediyordu. Seyirciler gözlerini perdeden alamayıp, olayları izliyorlar. Tam kulağının dibinde annenin
557
bekemireek kısıp, ok tiyip ketçüdöy caltanıp, cımırılıp (s.387) ketet. Canaşa oturgan bir ayal körgönünö işenbey şıpşınıp: (P.13) - Kuday sakta e, kuduret, bul emnesi, kuday saktaygör! — dep kübürönüp, toobasın oozunan tüşürbödü. (P.14) Avalbek degen tigilerdey cüröksüz bele. Tük bir korkup da koygon cok. Al tügül içten şattanıp da cattı: faşistter calp-calp etip togolongondo. Al emi bizdikiler kulasa, alar bir azdan kiyin turup ketçüdöy işenimde boldu. (P.15) Co degi soguşta cürgön kişilerdin okko uçkanı özünçö bir tamaşa. Kudu soguş oynogon baldardın cıgılganınday kulaşat. Anday kulagandı al özü dele eç kimden kem keltirbeyt. Çurkap bara catıp, butka biröö tepkendey, oñko-çoñko atıp sulap kalat. Iras, cer katuu ele bolot, tiygen ceriñ ayabay ele açışat. Antken menen kayra tura kalıp, kayra çabuulga kirseñ, oorugan ceriñdi unutup kalasıñ. Ayırması — tigiler daroo türa kalbay, bük tüşüp cata beret eken. (P.16) Avalbek okko uçuunun başkaça da türün bile turgan. Misalı, aytalı, içke ok tiydi. Mınday uçurda aligidey tapatandan ketiş carabayt. Adegende içti mıkçıy karmap, anan beti-başıñdı tırıştırıp, tişiñdi kıçıratıp, kuskuñ kelgendey ulam eñkeyip, ulam teñsele berip, anan şalak etip koldon kuraldı tüşürüp, oşondon kiyin cıgılış kerek. Mındayda özü bir az cata tüşüp, co-o men ölgön cokmun dep, tura cügürüp soguşka kirer ele. Tigiler bolso turbay cata beret eken. Ayırması oşol. (P.17) Ekrandagı salgılaşuu ulana berdi. Bul sapar köz aldıga tankalarga ok atar zambirekçiler çıktı. Sıyagı, alar bir karmaşuudan ekinçi karmaşuuga cer ooşturup cürgön boluu kerek. Zambirektin oozunan tütünü ketelek, özdörün körsöñ, sürünön aybıgasıñ. Tuş-tuş tarabında carılıp catkan snaryaddardı aralap, ot keçip, soldattar zambirekti betme-bet turguzup tankalardı tike atış üçün süyröp bara catıştı. Azırınça bolcolduu orduna cetişe elek. Ansayın can sabalaşıp, aldıda kezdeşken belçeden kelgen suuga tüz ele ötükçön,
nefesini tutarak iç çekip, üzüldüğünü çocuk hissediyordu. Bazen Ceengül korkuyla irkilip, nereden çıktığı belirsiz bir tankın namlusu üzerine doğru döndüğünde, ona ateş açılacak gibi korkarak çocuğuna sarılıyordu. Yanında oturan bir kadın da gördüklerine inanamayıp şaşkınlıkla. (P.13) - Aman Tanrım, o yaradan, ne oluyor, Allah’ım sen bizi koru! diye mırıldanarak, tövbe ediyordu. (P.14) Avalbek ötekiler gibi korkak mıydı. O hiç de korkmadı. Üstelik için-için seviniyordu da, faşistler vurulup düştüklerinde. Ama bizimkilerden düşen olursa, onlar biraz sonra kalkıp ilerleyeceklerini düşünüyordu. (P.15) Yani genel olarak savaştaki insanların vurulup düşmesi pek eğlenceli. Tıpkı savaş oyunundaki çocuklar gibi düşüyorlardı. Böyle düşmesini o da çok iyi biliyordu. Koşarken birisi ayak atmış gibi birden düşüverir. Gerçi, yer çok sert olur, canın çok yanar, ancak tekrar kalkıp, yine hücuma geçtiğinde, canının acıdığı unutulur. Tek bir fark, ötekiler hemen kalkmayıp, düştükleri yerde yatıp kalıyorlardı. (P.16) Avalbek vurulup düşmenin farklı bir şeklini de biliyordu. Örneğin, diyelim ki, karnından vuruldu. Böyle anlarda deminki gibi birden düşüvermek olmaz. İlk önce karnını elleriyle sıkıştıra tutar, daha sonra yüzünü başını buruşturup, dişlerini gıcırdatıp, kusmak ister gibi yavaşça eğilir, gittikçe sallanarak, sonra elindeki tüfeği bırakıp, ondan sonra yavaşça yıkılmalıdır. Böyle zamanlarda o biraz sonra, hayır ben ölmedim diye kalkıp, tekrar savaşa girerdi. Filmdekiler ise bir daha kalkmıyorlardı. Farkı buydu. (P.17) Ekrandaki savaş devam ediyordu. Bu sefer tanklara ateş açıcı topçular gözüktü. Sanırım, onlar bir çatışmadan ikinci bir çatışmaya geçip yer değiştirip gelmiş olmalılar. Top ateşinin toz dumanı arasında onların suratına bakarsan heybetinden çekinirsin. Yaylım ateşi altında ve uçuşan mermilerin arasında askerler tankları tam önünden isabetli vurabilmek için toplarını sürükleyip
558
kiyimçen capırt kirişip (men üşüntsöm apam meni tildeyt ele go dep Avalbek oyuna ketip cattı), zambirektin tıgılganına karabay, anı bardık küçün salışıp: "Davay! Davay! Vpered! —dep, (s.388) küröö tamırları şişigençe bakırıp catıp, akırı, süyröp çıgarıştı. (P.18) Andan arı tik ketken bet eken. Tereñ saydın kaptalı asmandın carımın kalkalagansıp cattı. Oşol çalkıgan boz kaptalga tırmışıp, soldattar zambirekti örgö süyröştü. Kaptaldın beti tiginden-mından burk-burk etip, ok carılıp, uyugan kara tütündön zambirekçiler birde körünüp, birde körünböyt. Zambirekti tegerektep bir cumuru bolup, zambirektin tuş-tuş cagın ıyıkka salıp, kolgo salıp, anı ertereek saydan türtüp çıgaruuga dalbas urup catıştı. Alardın uşul çamıngan körünuşü, kaardana tiştengen zaarduu türlörü, alardın bardık kıymıl-araketi Avalbektin cürögun güüldögön kızuu kanga tolturup, namısın, caatın kozgop, kandaydır bir zor dañazaluu cana korkunuçtuu okuyanın cakında baştaların bildirgendey, anı erdentip da, sestentip da, için birde ısıtıp, birde muzdatıp cattı. (P.19) Zambirekçiler ceti-segiz adam eken. Arasında kebete-ireñi kırgızga okşogon biröö (a balkim, al tek gana kandaş elderden çıgar), ekranda ulam körsötülüp közgö cıluu uçuray berdi. Atam eken dep bala anı eç ubakıtta oylobos bele, mınday işti özü kaparına da albas bele... kanday dese bolot... Enesi. Baarın enesi kıldı. (P.20) - Tiginogu senin atañ—dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap. (P.21) Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. Uşundan baştap kino anın atası cönündögü kinogo aylandı. Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Bala anın açuuluu kabak-kaşın, kaşkaygan tişterin, başındagı temir kaskasın, ıyıgındagı pogondorun — baarın teñ baykap oturdu. Atası mışıktay çapçañ ekenine da baa berdi. Mına azır ele zambirektin döñgölögün karısına sala tirey
gidiyorlardı. Şimdilik belirledikleri yere daha ulaşmadılar. O kadar büyük bir çabayla canlarını dişlerine takarak, karşısına çıkan derin suya dosdoğru çizmeleri, giysileriyle girdiler (ben böyle yapsaydım annem bana kızardı diye düşünüyordu Avalbek), topları çamura saplanmıştı, onu bütün güçleriyle “Haydi! (Davay! Davay! Vpered!” (Burada Rusça konuşuyorlar) Haydi! İleri!” diye var gücüyle bağırıp, çağırıp, sonunda çıkarttılar. (P.18) Ondan sonrası dik ve yüksekti. Gök yüzünün yarısını kapatıyordu neredeyse. Bu geniş ve yüksek yamaçta askerler topu yokuşa doğru sürüklediler. Yamacın orasından burasından mermiler düşüp patlıyor, yükselen toz duman içinde topçular birde gözüküp, birde gözükmüyor. Topun etrafında bir bütünlük oluşturup, var gücüyle omuzlayıp, kollayarak, onu hemen dereden dürtüp çıkartmak için can atıyorlardı. Onların bu kızgın görüntüleri, bütün hal-hareketi Avalbek’in yüreğini oynatıp, namusunu, gururunu uyandırıp, büyük bir ihtişamlı (heyecanlı) ve aynı zamanda korkunç bir olayın çok yakında başlayacağını bildiriyor gibi, ona güç verip, aynı zamanda ürkütüyor, bazen içini ısındırıp, bazen de soğutuyordu. (P.19) Topçular yedi-sekiz kişiydiler. Aralarında görünüşü (siması) Kırgız’a benzeyen birisi (belki o sadece akraba gözüküp, cana yakın hissediliyordu. Babammış diye çocuk onu hiçbir zaman da düşünmez miydi, bunu hiç fark etmeyecek miydi,... Nasıl anlatsam... Annesi. Bunun suçlusu annesidir. (P.20) - İşte o senin baban, - diye kulağına fısıldadı annesi. (P.21) İşte o andan itibaren deminki topçu Avalbek’in gerçek babası oldu. Bundan itibaren film onun babasını anlatan filme dönüştü. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, bakışları keskindi. Çocuk onun kızgın suratını, bembeyaz dişlerini, kafasındaki çelik başlığını, omuzlarındaki apoletlerini, her şeyini dikkatle izliyordu. Babasının kedi gibi çevik olduğunu da fark
559
berip, özü artına çap kayrılıp, alda kimge katuu kıykırdı: "Snaryaddardı toktotpogula! Tez! Tez!" (P.22) - Apa, menin atam uşubu?— dedi bala. Ceengül tüşünö berbey: - Tınç otur. Alaksıtpa,— dep koydu. (s.389) - Menin atam debediñbi özüñ. - İyi oşol. Cön oturçu degi. Kişiler uruşat. (P.23) Attiñ dese, emne üçün uşintip ayttı boldu eken? Köñülü miñ bölünüp, soguşta mert bolgon teñin estep, oşogo kayra küyüp, kayra sanaarkap, oozunan kokus çıgıp ketti beken? Ce ançeyin ele kaydıger süylöp koydu beken? Ce alda kanday kılt etken oyuna aldanıp, "Tiginogu senin atañ" degeni, atası askerge ketkende boyunda kalıp, düynögö köz carganı, ata degendi bilbegen, ukpagan çunak bala kinodon körüp bolso da elestetip cürsün degenibi? (P.24) A tigi esi cok enesinin aytkanına oşol zamat işendi. Oşol zamat süyünüp, oşol zamat cürögü düküldöp, oşol zamat ataga degen meerimi delebesin kozgodu. Cooker atası menen kaysı uul maktanbasın. "Mına menin atam!"— dep köñülündö maktana ketti. Mına, ata degen uşul! Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip gana körsün! Uşunda oturgan çabandar da bilsin, körsün. Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: (P.25) - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? (P. 26) Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: - Men Toktosundun balasımın! (P.27) Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat.
etti. Topun (tanksavarın) tekerleklerini omuzlayarak, hemen arkasına dönüp, birisine yüksek sesle bağırdı. “Mermiler! Çabuk! Çabuk!”. (P.22) - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk. Ceengül pek anlamayarak, - Rahat dur yerinde. Konuşma, - dedi. - Benim babam olduğunu söylemiştin kendin. - Evet o. Sus ya şimdi. İnsanlar kızarlar. (P.23) Ah yazık, neden böyle söylemiş olmalı ki? Belki de yüreği bin parçalanıp, savaşta şehit olan eşini hatırlayıp, onun için yeniden kalbi yanıp, tutuşup, çok etkilendiği için mi, ağzından kaçırdı? Yoksa, öylesine mi söyleyiverdi? Ya da aklına gelen ilk kıvılcıma aldanıp, “İşte o senin baban” demesi, babası askere gittiğinde daha annesinin karnında kalıp, dünyaya geleli babanın ne olduğunu bilmeyen çocuğun filmden de olsa görüp, hayalinde yaşatmasını istemesi miydi. (P.24) O küçük budala da annesinin sözüne hemen inanmıştı. O an hemen sevinip, kalp atışları hızlanıp, birden bire gelen babalı olma duygusu onu öylesine coşturmuştu ki, şimdi asker babasıyla övünüyordu. Asker babasıyla hangi oğul övünmez ki. “İşte, benim babam!” diye hayalinde övünüyordu. İşte, baba budur. Babasız diye ona takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım! Burada oturan çobanlar da öğrensin, görsünler. Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanıyamazlar. Kırkmak için getirdikleri koyunlarını çevirmeye yardımcı olup, gösterdikleri tarafa koşup, köpekleri kavga ederse onları ayırıp, böyle yardım ederken, her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çoban olursa olsun, gözüne takılırsa yanından öylesine geçmez. Mutlaka onu durdurup, sorgulamaya başlar. (P.25) - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? (P.26) Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar.
560
- Kaysı Toktosun? - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" – dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü...(s.390) - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt. (P.28) Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol, - deşet. – Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula. (P. 29) Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... (P.30) - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... (P.31) Çoñ kişilerdin bul kepterin birin
- Ben Toktosun’un oğluyum! (P.27) Çobanlar omuzlarını kasıp, önce şaşırırlar. - Toktosun’un? Dur bakalım, - eğerlerinden eğilip yaklaşarak tekrar sorarlar. - Hangi Toktosun? - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki de bir kez daha tekrarlar. Kişiler sorduğunda böyle söyleyeceksin diye öğretmişlerdi. Hem Ceengül, ayrıca onun iki gözü kör büyük annesi vardır ya, - o, çocuğun kulaklarından çekerek, - “Babanın ismini asla unutma, her zaman aklında olsun!” diye sıkı tembihlemişti. Yaşlı kadın çok sinirlidir kendisi... – Ha – a, dur hele, dur, sen o postanede çalışan telefoncu kadının oğlu değil misin? Evet, evet. Öyle değil mi? - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diye çocuk da direnir. (P.28) O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip, - Doğru ya, sen Toktosun’un oğlusun. Maşallah, babanın oğlu demek budur işte. Selamet ol, derler. – Biz seni ne yapacakmış diye sınamak istiyoruz ya. Gücenme. Biz bütün yılı dağda geçiriyoruz, siz ise ot gibi çabuk büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu tanımak zor oluyor doğrusu, ne de olsa selamette kalın. (P.29) Bundan sonra onlar kendi aralarında fısıldayarak konuşup, biraz geçtikten sonra çocuk uzaklaşıp oynuyordur düşüncesiyle yüksek sesle konuşup, onun babası Toktosun’dan söz ettiler: Kimdi, nereliydi, diye bir süre kaşlarını çattılar, sonra hatırlayarak kafalarını sallayıp zavallı yiğit, deyip, çıra gibi gencecikken gitmemiş miydi savaş cephesine... (P.30) - Annesi evlenseydi biriyle, dul mu otursun, daha gençtir. - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne çekinir böyle durumlarda. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur.
561
tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu eken, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan. (P.32) Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu. Uşuga eç şek koyboy işenip, bala atasına çın dili menen can tartıp ererkep oturdu. Murda bilip körbögön ataluu balalıktın daamın al emi oozandı. Atasının bardık cürgön-turganın caktırıp (s.391) içi elcirep, anı üydögü aynektin astında ilinip turgan öz atasının sürötünö aynıtpay okşoşturup cattı. Murdu, kaşı, közü – büt ele özü... (P.33) Can ıntaası menen tigile, balanın azır karap oturganın bilgendey, anın atası da kinodogu uçkunday kıska ömüründö, özün eç ubakta esten ketkistey, kiyin balası sıymıktana turganday cooker kayratın kan maydanda, el aldında körsöttü. Avalbek soguştun oyunçuk emes ekenin emi sezdi, okko uçkan adamdın kulaganı tamaşa emes ekenine da közü cetti. Coonun türü kaarduu, aybattüu bolup bara cattı. Azır ele tapkan atası kanter eken dep, mına oşondo cakın kişisi üçün murda baştan ötpögön korkunuç tuup, al korkunuç balanın cürögün kamadı. (P.34) Kinoapparat çırtıldap, soguş cürö berdi. Narı cakta kaptap kele catkan kılka tankalar köründü. Şakıldagan çoyun kaz tamandarı udurguta topurak şilep, ok atar tumşuktarı aldıga sunulup, öñgül-döñgül añızda öydö-tömön kileñdep, bolot kiygen kara küçtun kürküröp kele catkanı sürdüü da, şañduu da. Tankalar kötörgön çañ alardın artınan eerçip, kaynap kele cattı. A bizdin ürkördöy bolgon top asker calgız zambiregin süyröşüp, al kezde say kırına çıguuga cakın kalışkan. Az ele cer kalgan eken. Anı körüp Avalbektin diti kaçıp: "Ata, bol ertereek! Bol. Birtike ele kaldı. Birtike ele. Karaçı tankalar kele catat. Tankalar!" — dep atasın şaştırıp süröp cattı. (P. 35) Mına zambirek da kırga çıktı. Zambirekçiler anı mayda badaldın çetine bura tartışıp, tankalardın colun torop, ok
Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... (P.31) Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine belirsiz düşünceye dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı kalbini sızlatırdı. (P.32) İşte şimdi o da babalı oluverdi. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası olmuştu. Bundan hiç şüphelenmiyor, babasına bütün kalbiyle taraftar olup, şımarıyordu. Eskiden tatmadığı babalı çocukluğun tadını o şimdi tattı. Babasının bütün hareketlerini beğenip, içi ezilip, onu evdeki camlı çerçevenin içindeki öz babasının fotoğrafına tıpatıp benzetiyordu. Burnu, kaşı, gözü, her şeyi tıpkı aynısı... (P.33) Can gönülden dikilip, çocuğun şu anda kendisini izleyip oturduğunu biliyormuş gibi onun babası da filmdeki o kısacık hayatında, kendini hiçbir zaman unutulmayacak şekilde, sonra oğlunun da gururlanacağı bir şekilde askerlik cesaretini kan meydanında, halk önünde sergiledi. Avalbek savaşın oyun olmadığını şimdi hissetti, vurulup ölen adamın düşmesinin de şaka olmadığını anladı. Düşmanın suratı korkunç, ürkütücü olmaya başladı. Daha henüz bulduğu babası için, hayatında ilk kez bir yakını için önceden yaşamadığı bir korku doğup, o korku çocuğun bütün yüreğini sardı. (P.34) Projeksiyon aygıtı çıtır çıtır ses çıkararak çalışıyor, savaş devam ediyordu. Öbür taraftan hücum eden sırayla dizilen tanklar gözüktü. Şakırdayan çelik tabanları toprağı çelip, ateş açan cihazını öne doğru uzatıp bir aşağı bir yukarı çıkıp yaklaşan çelik kıyafetli bir devin gürleyerek gelmesi bir muhteşem, bir o kadar da yürek ürkütücü. Tanklardan yükselen toz onların peşinden sürüklenip geliyordu. Ama bizim avuç kadar askerlerimiz ise tek topunu sürükleyerek, o anda derenin tepesine çıkmasına çok yaklaşmışlar. Çok az bir
562
ata baştaştı. Bir azdan soñ tankalar da ok kayrıştı. Alar köp eken. Tankalardın suuk türünön üröy uçat... (P. 36) Atışuu kızıdı. Öz kıyalında Avalbek atası menen koşo ört calındı aralap, salgılaşuuda cürgönsüp cattı. Nemetstin tankaları kara tütüngö çulganıp, kaz tamandarı bırkırap, eki közü oyulgan döödöy albuuttanıp, ordunan cılbay kalganda, enesinin aldına oturgan bala kubanganınan tıbırçılap, tuylap cattı. Al emi bizdin zambirekçiler carılgan snaryaddardın sınıgı tiyip cıgılganda, bala boyun cıyrıp, tomsorup kalıp oturdu. Zambirekçiler çetinen kulap, azaya berdi. Enenin beti ısık caşka nımdanıp, küyüp çıktı. (s.392 ) (P. 37) Kinoapparat bir ündö çırtıldap, soguş cürüp cattı. Karmaşuu küçögöndön küçödu. Tankalar ulam cakındap sürüp kele berdi. Zambirektin kalkanına daldalanıp Avalbektin atası telefondun trubkasın koş koldop, alda-emnelerdi zaarduu kıykırıp, bakırıp cattı. Birok anın emne dep catkanı bul alaamatta kulakka ileşpeyt. Balkim, al cardam surap catkandır, balkim, cardamga kelçü zambirekter mına-mına cetip da kelişer, soguşta kanday dep bolot... Añgıça dagı bir soldat zambirek çetinde calp etti. Müdürülüp kayra turuuga umtulup, cüz tömönünön cerge cıgıldı. (P.38) Zambirektin canında emi eki ele kişi kaldı. Avalbektin atası menen dagı bir soldat. Alar zambirekti toktolboy oktop, bir colu, anan eki kaytara atuuga ülgürdü. Tankalar alardı kısmakka aldı. Zambirektin tuşuna cana bir snaryad kelip carıldı ele, topurak, taş, kesekterdi abaga omkoro bürküp, zañ etti. Cerden emi bir gana zambirekçi öydö turdu. Al Avalbektin atası: zambirekke culuna cetip, özü dürmöttöp, ezü meelep, özü attı. Bul anın akırkı atışı boldu. Cana da kelip tiygen snaryad, zambirekti talkalap cayladı. (P.39) Kan cayılgan bir cak nıptasın karmana, Avalbektin atası teñselip cerden zorgo turdu. Üstündögü kiyimi tülöp, zaarkantkan türü bir şumduk. Cakındap kele catkan tankanı közdöy granatanı kolgo
mesafe kalmıştı. Onu gören Avalbek kalbi yerinden fırlayıp, “Baba, çabuk ol! Çabuk! Çok az kaldı. Çok az. Baksan a, tanklar geliyor. Tanklar!” diye babasına hızlı olmasını isteyip ona güç veriyordu. (P.35) İşte topu tepeye de çıkarttılar. Topçular onu ufak çalılıkların kenarına çekip, tankların yolunu kapatıp, ateş açmaya başladılar. Biraz sonra tanklar da karşılık verdi. Onlar çoktu.. Tankların soğuk görünümü tüyleri diken diken eder... (P.36) Çatışma çok alevlendi. Kendi hayatinde Avalbek babasıyla beraber savaşın ortasında, ateş çemberi içinde gibi hissediyordu. Almanların tankları simsiyah duman çıkarıp, tırtıl tekerlekleri parçalanıp, iki gözü ovulup kör olan bir dev gibi yerinde dönmeye başladığında, annesinin kucağında oturan çocuk sevinçten kıvranır, zıplıyordu. Ama bizim topçulara patlayan mermi kırıntılarıyla vurulup düştüğünde, vücudu büzülerek, öylece dona kalıyordu. Topçular gittikçe azalıyordu. Annenin yüzü sımsıcak gözyaşıyla sulanarak, yanıyordu. (P.37) Projeksiyon aynı şekilde çıtır çıtır çalışıyor, savaş devam ediyordu. Çatışma gittikçe çetinleşiyordu. Tanklar da git gide yaklaşıyordu. Topun siperine sığınıp, telefonda bir şeyleri çok kızgın bir şekilde bağıra-bağıra söylüyordu. Ancak onun ne konuştuğu bu kargaşalıkta duyulmuyor. Belki, o yardım istiyordur, belki de, yardıma gelecek topçular neredeyse gelmek üzeredirler, savaşta öyle ya da böyle demek ne mümkün... Bu sırada daha bir asker tekrar doğrulmak istedi, ama doğrulamayıp, yüzüstü düştü. (P.38) Topun yanında şimdi sadece iki kişi kalmıştı. Avalbek’ın babasıyla bir asker. Onlar durmadan topu ateşlediler, sonra arka arkaya iki atış daha yaptılar. Ama tanklar durmuyor, onları sıkıştırmaya başladılar. Bir mermi topun tam yanına düşmüştü, toprak, taş kesekleri havaya püskürtüp güm diye ses çıktı. Yerden şimdi ise ancak bir topçu kalkabildi. O, Avalbek’in babasıydı, topa doğru atılıp, kendi doldurup, kendisi nişan alıp, kendisi ateş açtı. Bu onun son atışıydı. Yeni bir
563
alıp, al taymanbay bet aldı. Aldan tayıp, kansırap, cıgılıp kete cazdap, Avalbektin atası granatanı şiltöögö kamdanıp, bir ookumga kulaçın kere turup kaldı. Ekran anın bul körünüşün köz aldıga cügürtüp alıp kelip takadı. Ölümgö baş koygon cookerdin aybat çaçkan acarınan, caltanbas kuduretinen, "tokto faşist!" — degen taş cargan bakırıgınan kino körup oturgandar dür dey tüştü. Ceengül balanın kolun bekem mıkçıp ciberdi. Bala atasına cetuügö umtulup, atasın közdöy culundu. Dal oşol uçurda tankanın pulemet atar oozunan şalaktagan ok tögülüp, Avalbektin atası kıygan terektey suladı. Al eki-üç ala-sala oodarılıp, turuuga cütkünüp, anan çalkadan tüşüp, eki kolun eki cagına taştap catıp kaldı... (P.40) Kinoapparat toktodu, soguş da üzüldu. Bül bir bölüktün ayagı ele. Cañı plyonkanı apparatka koyuş üçün kinomehanik elektrdi küygüzö saldı. Kaşardın içi (s.393) capcarık bolo tüşüp, oturgandar közdörun cumup, alakan menen basıp, kinonun düynösunön, soguştun maydanınan öz düynösünö, azırkı öz abalına kaytıştı. Uşintip al esin cıyalekte kimdir biröönün süyünüçtüü kıykırıgı tınçtıktı cardı: (P.41) - Baldar menin atamdın ölgönün kördüñörbü? Al menin atam bolçu! Kördüñörbü, menin atam... (P.42) Kişiler capırt kayrılıp, emne bolup ketkenin añdabay ayran-tañ boluştu. Oturgan kaptın üstünön togolono cügürgön Avalbek, ekrandın canında, aldıñkı katarda caylangan ortok baldarına şattanıp çurkap bara cattı. Alardın pikiri al üçün baarınan da kımbat bolçu. Bir topko çeyin kaşardagı köpçülüktün arasın oñtoysuz cımcırttık bastı. Oturgandar dale emne bolup ketkenin tuya berbey, bul esi cok balanın emnege mınça süyüngönü kişilerge cetpey cattı. Ömurü atasın körbögön balaga bul uçurda atasının ölümü da (meyli kinodo, meyli kanday cagdayda bolso da) anın atası bardıgın dalildegen mayram ele. Munu eç kim tüşünböy, baarı teñ iynin kagışıp, kıcaalat. Kinomehaniktin kolunan lentanın tunike kutusu cerge tüşüp ketip,
mermi patlayıp, topu toz toprak etti. (P.39) Kana bulanan bir yanını tutarak, Avalbek’in babası sallanarak yerden güçlükle kalktı. Üstü başı yanıklar içinde, görünüşü yürek ürpertici. Yaklaşan tanka doğru el bombasını eline alıp o, çekinmeden yürüdü. Kuvvetten düşüp, kan kaybından zar zor ayakta durup, el bombasını atmaya hazırlanıp, bir süre kollarını geniş açarak durdu. Ekran onun bu görünüşünü ön plana getirip, büyüttü. Ölüme başını bağlayan askerin cesaretinden, çekinmez kuvvetinden, “dur, faşist!” diye bağırmasından seyircilerin kalbi yerinden oynadı. Ceengül çocuğun ellerini sıkıştırıverdi. Çocuk babasının yanına gelmek için, ona doğru atılmak istedi ama. Tam o sırada tankın makineli tüfeğinin olduğu yerden yaylım ateşi açılıp, Avalbek’in babası kesilen ağaç gibi devrildi. O iki üç kez yuvarlanıp, kalkmaya çalışırken sırtüstü düştü ve kolları iki tarafa açılıp yattı kaldı... (P.40) Projeksiyon aygıtı sustu, savaş da durdu. Bu ilk kısmının sonuydu. Yeni bandı aygıta koymak için projeksiyonu çalıştıran adam ışıkları yaktı. Ağılın içi aydınlanıp, oturanlar gözlerini avuçlarıyla kapatıp, sinema dünyasından, savaş meydanından kendi dünyasına, gerçek hayatına döndüler. Böylece halk kendine gelmeye çalışırken bir çocuğun sevinç çığlıkları sessizliği bozdu. (P.41) - Çocuklar benim babamın öldüğünü gördünüz mü? O benim babamdı! Gördünüz mü, benim babam... (P.42) Seyirciler birden dönüp, ne olduğunu anlayamayıp, çok şaşırdılar. Oturduğu çuvaldan yuvarlanıp düşen Avalbek, ekranın yanında, ön sıralarda oturan arkadaşlarına doğru büyük bir neşeyle koşuyordu. Onların yargısı onun için her şeyden önemliydi. Uzun bir süre ağılda şaşkın bir sessizlik hükmetti. Oturanlar hâlâ ne olup bittiğinin farkına varamayıp, bu budala çocuğun neden bu kadar sevinç coşkusu içinde olduğunu anlayamıyorlardı. Babasını daha önce hiç görmemiş olan çocuk için şu anda babasının ölümü bile (ister filmde, ister
564
kañgır etip ekige bölünüp togolondu. Eç kim aga köñül burgan cok, kinomehaniktin özü da tunikelerdi ala koybodu. Alardın közün kadaganı — Avalbek. Bul Avalbek degen, maydanda okko uçkan baatırdın balası, atanın erdigin, talamın caktap: (P.43) - Siler körgön coksuñarbı, oşol menin atam bolçu! Anı pulemet menen atpadıbı, al ölbödübü!— dep, kişiler unçukpagan sayın küçöp, alardın ün katpaganına ızalanıp, bular emne üçün menin atamdı caktırışpayt, emne üçün anı maktaşpayt degen oy menen kayta-kayta: "Al ölbödübü! Al ölbödübü!" — dep cattı. (P. 44) Kimdir biröö caktırbaganday çırt etti: - Tek, antip aytpa, oozuña taş! - Al emnesi eken!— dedi anda arı caktan moynun sozgon çal. — Emnesi bar eken. Atası soguşta noopat bolgonu calgan bele?— anan unçukpay kalıp, ıldıy karap koburadı: — Atası emey, atası da... Oşondo mektepte okup kalgan baldardın biri çındıktı betke ayttı: - Al senin atañ emes. Emne kıykırasıñ? Tük da senin atañ emes, al artist. İşenbeseñ, tiginogu kinoçunun özünön sura. (s.394) (P.45) İştin cayın seze kalgan estüü-baştuular atasız balanın casap algan tattuu da, açuu da aldanmasın büldürgüsü kelbey, cok, al senin atañ emes, başka degenge oozdoru barbay, baldardın talaşına aralaşpadı. Kantse da çındıktı kino alıp kelgen çooçun cigit özü aytsın degençelik kılıp, baarı teñ kinomehanikke bet alıp, kütüp kalıştı. Tigil da kiyligişpedi. Apparatın oñdomuş bolup cattı. (P.46) - Cok, al menin atam bolçu, menin atam! — dey berdi ızaga tutalangan Avalbek. - Kaysınısı ele senin atañ? Aytçı, kaysınısı ele?—dep aligi okuuçu bala da tilin tartpadı. - Sen körgön coksuñbu? Menin atam granattı alıp tankaga mintip... Anan mintip cıgılbadıbı! — Avalbek boyun cerge taştap, atasının kandayça okko uçkanın körsöttü. Dal özundöy keltirip, eki-üç ala-sala oodarılıp, anan çalkadan tüşüp,
hangi durumda olursa olsun) onun bir babası var olduğunu kanıtlayan büyük bir bayramdı. Bunu kimse anlamamıştı henüz. O sırada projeksiyoncunun elinden bant kutusu yere düşüp, şangırdayarak yuvarlanıp ikiye ayrıldı. Ama bu olay kimsenin dikkatini çekmedi, projeksiyoncu bile onları yerden almaya acele etmedi. Onların şaşkın bakışları Avalbek’in üzerinde. Bu Avalbek, savaşta vurulup ölen askerin, kahramanın oğlu, baba kahramanlığını överek, onun tarafını tutup bağırmaya devam ediyordu. (P.43) - Siz de gördünüz değil mi, o benim babamdı! Onu makineli tüfekle vurdular ya, onu öldürdüler ya! insanlar sustukça o daha da coşup, onların niçin bir şeyler söylemediğine gücenip, bunlar neden benim kadar sevinmiyorlar, neden benim babamı övmüyorlar düşüncesiyle tekrar tekrar, “Onu öldürdüler! O ölmüştü ya!” diyordu. (P.44) Seyircilerden biri ona sinirlenerek, - Şşt, öyle konuşma, ağzını yel alsın! dedi. - Ne yani! dedi öbür taraftan bir ihtiyar, - Ne var bunda. Babası cephede ölmemiş miydi? sonra biraz sustu ve başını eğerek mırıldandı. - Babasıysa, babasıdır... O anda okul öğrencisi olan bir çocuk gerçeği söylemeye karar verdi. - O senin baban değil. Ne bağırıyorsun? Hiç de senin baban değil, o aktör. İnanmıyorsan işte, sinemacıya sor. (P.45) İşin esasını anlayan yetişkinler babasız çocuğun hayalinde kurduğu güzel ama buruk hayalini kırmak istemiyorlardı. Hayır, o senin baban değil, başka birisi demeye cesaret edemediler ve çocukların tartışmalarına karışmadılar. Ne de olsa gerçeği sinemayı getiren yabancı yiğit kendisi anlatsın demek istemişçesine hepsi projeksiyoncuya dönüp, ondan cevap beklediler. O da karışmak istemedi. Aygıtıyla uğraşıyormuş gibiydi. (P.46) - Hayır, o benim babamdı, benim babam! diye bağırıyordu hırslanan Avalbek. - Hangisiydi senin baban? Şöyle, hangisiydi? diye deminki öğrenci çocuk da geri kalmadı.
565
ekrandın aldında eki kolun eki cakka taştap, ölgön cookerdey catıp kaldı. (P.47) Oturgandar aylasızdan duu carılıp külüp ciberişti: - Oy bul artist turbaybı! - Oy coruguñ tüşkür!.. (P.48) Birok Avalbek külgön cok. Bılk etpey, baatır atasının keypin kiygendey, oşol kalıbında ekrandın beri çetinde sulap cattı. (P.49) Külkü tıyıla kalıp, kaşardın için dagı da cürök öyütkön dım bastı. (P.50) - E, Ceengül,—dedi bayagı “toobalap” kino körgön ayal. Anın ünü kargıldanıp, titiredi. — Emne şal bolup oturasıñ? Karabaysıñbı tetigi balañı! (P.51) Emi eldin baarı Ceengül cakka buruldu. Anın közünö caş alıp, unçukpay erdin bek kımtıp, tüz baskanın uzata karaştı. Ceengül balanın canına keldi da, anı öydö turguzup: - Cür, balam, cürögoy. Oşol senin atañ,— dep akırın aytıp, anı kolunan cetelep tışka çıgıp ketti. (P.52) Uşintip alar kinonu da ayagına çeyin körüşkön cok. (P.53) Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı (s.395) ölçömsüz çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kooşulup catıptır. (P.54) Alar üyünö kaytıp bara catıştı. Enesi unçukkan cok. al da unçukpadı. Bul saatta enesi emne oylop bara catkanın bala bilbedi. Tek gana cana körgön atasın esinen çıgaralbay, kiçinekey muştumdarın kekene tüyüp, canında basıp bara cattı. Büguntön baştap al ata coluna tüşkönun bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele...
- Sen görmedin mi? Benim babam el bombasını yanına alıp, şööyle yaptı... Sonra da şööyle düşmemiş miydi! Avalbek boyunu (vücudunu) yere atıp, babasının nasıl vurulduğunu gösterdi. Tıpkı onun gibi yapmış, iki üç kez yuvarlanıp, sonra ekranın dibinde kollarını iki yana uzatarak, ölen asker gibi sırtüstü yatmıştı. (P.47) Seyirciler gülmekten kendilerini tutamadılar. - Hey, bu aktör hakikî baksan a! - Ah, tövbe ya tövbe!... (P.48) Ancak Avalbek gülmedi. Kahraman babası gibi, gerçekten ölen birisi gibi öylece hareketsiz ekranın yanında yatıyordu. (P.49) Gülüşmeler durdu, ağılın içini rahatsızlık veren bir sessizlik kapladı yine. (P.50) - Hey, Ceengül, - dedi deminki “tövbeleyerek” film izleyen kadın. Onun sesi hırıldayıp, titriyordu. – Sana ne oldu, aklını mı kaçırdın? Baksana çocuğuna! (P.51) Şimdi herkes Ceengül’e dönüp, onun gözü yaşlı, suskun ve dudaklarını ısırmış vaziyette düzgün bir yürüyüşünü seyrediyorlardı. Ceengül, oğlunun yayına geldi ve onu kaldırıp, - Gel, oğlum, yürü. O senin baban, diye fısıldayarak, onu elinden tutup dışarı çıktı. (P.52) Böylece onlar filmi de sonuna kadar izleyemediler. (P.53) Ay epeyce yükselmişti. Tepede ve yanlarda yıldızlar sessizce bakmaktalar, sanki bu dünyadan hiç haberi yokmuş gibi, uzaktalar . Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp-sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık bir göl gibi dinleniyordu. (P.54) Onlar evlerine gidiyorlardı. Anne de sustu, çocuk da konuşmadı. Bu sırada annesinin ne düşündüğünü çocuk bilemedi, sadece daha demin gören babasını aklından çıkaramıyor, küçücük yumruklarını sıkmış, sessizce gidiyordu. Bugünden itibaren o babasını yoluna düştüğünü, babanın geride bıraktığı tek varlığı olduğunu daha anlayamıyordu...
Sonuç
Bu araştırmada Sayakbay Karalayev anlatısında Er Töştük destanından seçilen
Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası, yine aynı manasçının anlatısında
Manas destanından seçilen Kökötöydün Aşı parçası ve farklı anlatıcıdan, Çokan
Valihanov’un kimliği belirsiz bir destancıdan derlediği Kökötöydün Aşı parçası ile
Çıngız Aytmatov’un eserlerinden Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi örneğinde Kırgız
hikâye ve destan anlatısında zamanın kullanımı, anlatı ve anlatıcı türleri konusu ele
alınarak, anlatı zamanlarının dilbilimsel zaman kategorisi ile olan ilişkisi konusunda
anlatı bilimi açısından çözümleyici sonuçlar elde edilmiştir.
Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları konusunda yaptığımız
araştırma sonucunda şöyle bir genellemeye varılabilir:
Destan sözlü kültür eseri, hikâye ise yazılı kültür ürünü olmasıyla iki farklı
anlatı türünü oluşturmaktadırlar. Destanlar, bir milletin bütün varlığını oluşturan,
duygu ve düşünce zenginliğini sağlayan önemli kaynaklardır. Bir destanın oluşum
süreci, diğer edebî türlerden oldukça farklıdır. Bu süreci iki ana başlık altında
değerlendirebiliriz: destanda ele alınan olay, ait olduğu milletin bilinmeyen bir
döneminde yaşanmış olması ve milletin hafızasında unutulmaz ve derin etkiler
bırakması. Bu iki özellik, destanın tanımlanmasında veya destan türünün
kavranmasında en önemli belirleyicidir. Destanlar, oluşumları açısından da diğer
edebî türlerden ayrılır.
Destan ister sözlü, ister yazıya geçirilmiş olsun bir anlatı türü, anlatım
biçimidir. Sözlü kültür ürünü olan destanın, Lihaçev (1979), Reichl (1992), Ong
(1995), İbrayev (1998) gibi bilim adamlarının da belirttiği gibi, kendine has zaman
567
akışı ve dilsel üslubu, anlatım tekniği ve sözlü kültür ortamında dinleyiciyi de
kaçınılmaz bir zorunluluk olarak dikkate almayı gerektiren icra töresi vardır. Sözlü
kültürün önemli ürünlerinden olan destanlar, tarihin henüz yazıya geçirilmediği
çağların bir ürünü olarak, bir anlatıcının saz eşliğinde kendine mahsus bir ezgi ile
anlattığı o toplumun tarihine ait din ve kahramanlık konularını içeren uzun manzum
efsanelerdir (Kabaklı 1994). Sözlü kültür ve yazılı kültürün benzerlik ve farklılıkları
ekseninde bir tartışma için bkz. Lings (1991) ve Ong (1995)200.
Walter J. Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi adlı kitabında
sözel kültürün oluşma, gelişme ve aktarım şekillerini inceleyerek, bu kültürün yazılı
kültürle karşılaştırmasını yapmıştır. Ong’un belirttiği gibi, birincil sözlü kültür
aşamasında meydana gelen bir ürün olan destan anlatılarında ezberleme, bellekte
saklama, dönüştürme, kalıplaştırma ve hatırlama gibi yaratma ve yaşatma süreçleri
vardır. Buna bağlı olarak, ele aldığımız destanlar birincil sözlü kültür çağında sözlü
olarak üretilmiş, asırlar boyu nesilden nesle, kuşaktan kuşağa nakledilerek sözlü
olarak yaşatılmıştır. Bu ürünler, Ong’un da belirttiği gibi (1995: 46- 96), yazılı kültür
çağının terimi ile söyleyecek olursak, Çokan ve Radloff’un zamanına kadar, yani
XIX. yy’ın ikinci yarısına kadar belirli/sabit bir metinden yoksun idiler. XIX. yy’ın
ikinci yarısında Radloff ve Çokan Valihanov’un derleyip, yayımlamasıyla, destanın
bir kısmı yazıya dönüştürülmüştür. Sayakbay’ın varyantı ise Sovyet dönemine kadar
sözlü olarak varlığına devam ettirmiş, ancak 1935li yıllarda yazıya geçirilmiştir.
Hikâye ise, daha doğrusu, bizim ele aldığımız AKT hikâyesi, ikincil sözlü
kültür çağında yazıya geçirilen bir yazılı kültür ürünüdür. Dolayısı ile belirli sabit bir
200 Öztürk, Z. (2003). Eğitim tarihimizde okuma toplantılarının yeri ve okunan kitaplar. Değerler Eğitimi Dergisi, 1 (4), 131-155
568
metne sahiptir. Anlatı biliminde hikâye, anlatının en tipik bir biçimidir. Hikâye,
kendine özgü yapısı ile diğer edebî türlerden farklıdır.
Hikâyenin tür olarak belirlenmesinde dört ana unsurdan söz edilir: olay,
zaman, mekan ve şahıslar. Bu durumda ister destan, ister hikâye olsun her anlatıda
mutlaka bir olay, yani öykü vardır, bu öykü belirli bir zamana bağlanabilir. Olayın
başladığı, geliştiği ve bittiği bir zaman dilimi vardır. Hikâyenin konusuna ve yapısına
göre zaman değişir. Bizim ele aldığımız hikâye ve destanlarda genelde geçmiş zaman
söz konusudur. Bazı söylemlerde kullanılan şimdiki zaman ise gerçekte anlatısal
şimdiki zaman veya anlatı şimdisidir.
Bir anlatının zamanı ikili tabiata sahiptir; bu bir yandan öykü zamanı, diğer
yandan da öykünün anlatıya dönüştürüldüğü öyküleme zamanı. Bu çalışmada öykü,
öyküleme, anlatı, anlatı zamanları, anlatıcı ve hikâyeci ile ilgili tanıtıcı bilgiler
verilerek, bir anlatının nasıl oluşacağı, öykünün kronolojik sırası öyküleme veya
anlatım edimiyle anlatıda nasıl bir yol izleyeceği, öyküde belli bir süreye bağlanan
bir olay, anlatıda nasıl kurgulanacağı, sürenin belirlenmesini hangi yollarla
yansıtacağı, öyküde geçen olayların anlatılma sıklığı gibi sorular öykü ve öyküleme
arasındaki bağıntının incelenmesiyle belirlenmeye, seçilen malzemeler üzerinde
cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Bu soruların yanıtı olarak, seçilen malzemeler
Genette’in uyguladığı yöntemden yola çıkarak, her eser zaman bakımından Sıra,
Süre ve Sıklık alt başlıkları altında incelenmiştir.
Sıra bakımından hem hikâye hem de destanlarda olaylar anakronik düzende
sıralanmıştır, başka bir ifade ile anlatının her iki türünde de zamansal sapmalar söz
konusudur. Ancak, yazar zamanı idare etme konusunda, istediği yerde geriye
dönerek veya daha gerçekleşmemiş bir olayı önceden anlatarak, bu konuda daha
569
fazla avantaja sahipken, destan anlatıcısının ise geriye dönmek veya ileriye
sıçrayarak anlattığı anlatılarında daha geleneksel yola başvurmuş olduğu
görülmüştür. Buna bağlı olarak, bu araştırma sonucunda destanlarda anlatının diğer
hikâye vs. gibi başka türlerine nazaran anlatısal zaman sapmalarının daha az
görüldüğü, destanların genellikle düz kronolojiye uydukları tespit edilmiştir.
Zaman incelemesinde araştırılması gereken diğer bir konu anlatı süresi,
okuma için gereken süredir, başka bir deyişle, okuma zamanıdır. Bir metni okumak
için gereken süre birçok dış etkene bağlı olduğu için bunun kesin olarak
ölçülebilmesi mümkün değildir. Okuma süresi, okuyan kişinin okuma hızına, okuma
hızı da o metnin içeriğine, kişinin anlama yetisine ve okuduğu ortama göre değişiklik
gösterebilir. Bu konuyla ilgili olarak G. Genette, okuma zamanı yerine anlatının hızı
kavramını önermiştir. Hız (speed) bir eserin “zamansal boyutu ile uzamsal boyutu
arasındaki ilişki (bir saniyede birkaç metre, birkaç metrede birkaç saniye gibi): anlatı
hızı ise süre (saniye, dakika, saat, gün, ay ve yıllarla ölçülen öykü süresi) ile uzunluk
(satırlar ve sayfalarla ölçülen metin uzunluğu) arasındaki ilişki vasıtasıyla tarif
edilen” bir kavram olduğuna göre ve ele aldığımız hikâye ve destanlarda kesin bir
tarihe göndermede bulunulmadığından bu eserlerin anlatı hızını ölçmemiz tamamen
varsayımdan ibaret olmuştur.
Bu çözümlemede hem destan anlatılarında hem de hikâye anlatısında bir
yandan, öyküde çok kısa zaman içeren olayların öneminin artması ile duraklama ve
sahne örneklerinde gördüğümüz gibi, anlatının kademeli yavaşlaması, diğer yandan
da bir bakışa bu yavaşlamayı telafi etmek üzere özetlemeler ve eksiltiler görülmüştür.
Duraklama (pause), sahne (scene), özet (summary) ve eksilti (ellipsis) anlatı hızını
doğrudan etkileyen unsurlardır. Duraklamada anlatı zamanı sınırsızdır. Sahne ise
570
anlatı ve öykü arasındaki şartlı eşitli ği sağlar. Özet değişken bir tempoya sahip bir
biçimdir. Eksiltide ise öykü zamanı anlatı zamanından daha fazladır, sınırsızdır.
Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi ile ele aldığımız diğer destanları
karşılaştırdığımızda bu konuda önemli bir fark ortaya çıkmaktadır. Destan türlerinde,
özellikle SK.KA ve ÇV.KA parçalarında duraklama, sahne ve özet anlatı
tekniklerinin yanı sıra eksilti tekniği de sıkça başvurulan bir anlatı tekniği olarak
karşımıza çıkarken, ÇA.AKT’da ise eksilti tekniğine neredeyse hiç başvurulmamış,
olaylar genelde eksiltiye uğratılmadan, bütün ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Sıklık ilişkileri bakımından da olayların ele alınış tarzı her eserde farklı
biçimlerde gelişmiştir. Bu hem aynı türün farklı anlatıcılarından, hem de farklı türden
kaynaklanan bir durumdur. Bu konuda ÇV.KA anlatıcısı daha çok tekilci anlatı
tekniğine başvuran bir anlatıcı olarak karşımıza çıkarken, SK.KA ve ÇA.AKT
anlatıcıları sıklık türünün her üçüne de, hem tekilci, hem yinelemeli, hem de toplu
anlatı tekniklerine sıkça başvurmuşlardır.
Sonuç olarak, anlatılarda zaman konusu hem anlatıcı farklılığına, hem de tür
farkına bağlı olarak, sözlü kültür ürünü olan destan ve yazılı kültür ürününden hikâye
anlatılarında önemli derecede benzer biçimde ele alınırken, zaman sapmaları
bakımından ise destan anlatıları daha geleneksel anlatı türlerinden olmasıyla ve
destanda zamanın kapalı ve tek yönlü olmasıyla daha düz kronolojiyi takip ederken,
hikâye türünde yazar zamanının da araya girmesi ve yazarın yazdığı esere istediği
şekilde müdahalede bulunabilme avantajına sahip olmasıyla zamanda bir ileri bir geri
giderek anlatabilmesine bağlı olarak, bu türde zamanla oynamalar daha sık
görülmüştür.
571
KAVRAM SÖZLÜ ĞÜ
Açık anlatıcı (İng. overt narrator; Rus. eksplitsitnıy narrator, Kırg. açık
bayandooçu): anlatan “ben” gibi kendini doğrudan takdim ederek anlatma
görevini yerine getiren; hikâye içine girerek felsefî ya da anlatı dışı yorumlar
yapan, varlığı kolayca fark edilebilen anlatıcıdır.
Akroni (İng. achrony; Rus. ahroniya; Kırg. ahroniya) zaman bakımından diğer
olaylardan bütün ilişkileri koparılmış olay; tarihi saptanmayan olay (Prince
1988: 1); Zaman bakımından düzensiz olan olaylar dizisi.
Anlatan Ben (İng. narrator- I; Rus. ya kak povestvuyuşşiy; Kırg. bayandooçu –
men): anlatıcı “ben” ve anlatılan “ben”, anlatıcı ve aktör, yani eylemin
taşıyıcısı olarak işlevsel bakımdan ayırt edilen iki derecedir. Anlatı bilimi
bakımından anlatıcı “ben” ile anlatılan “ben” arasındaki ilişki, öyküsel olmayan
anlatıda anlatıcının karaktere, yani aktöre karşı olan ilişkisi ile aynı
derecededir. Yani, öyküsel olmayan anlatıda sadece anlatı planında bulunan
anlatıcı, yani “ben” başka birinin öyküsünü anlatır. Burada yapan derece olan
aktör bir şahıstır. Öyküsel anlatıda ise “ben” hem anlatıcı sıfatında anlatı
planından yer alır, hem de öykü planında bir şahıs olarak bulunur. Bu tip
anlatıda yapan derece olan aktör ve anlatılan ben eşitli ği söz konusudur.
Anlatı şimdisi (İng. story-now; Rus. moment reçi; Kırg. bayandın uçur çagı):
hikâyenin içindeki şimdiki an (zaman); kahramanın şimdiki zamanı.201
201 Jahn, Manfred. 2005. Narratology: A Guide to the Theory of Narrative. English Department, University of Cologne. http://www.uni-koeln.de/~ame02/pppn.htm
572
Anlatı (İng. narrative; Rus. narrativ/povestvovaniya; Kırg. bayan/añgeme): öykü ile
öyküleme ediminden oluşan bildirişim mekanizması; bir veya daha fazla
olayları anlatmak için tahsis edilen dil bilimsel üretim; öykü ile öyküleme
ediminin sonucudur.
Anlatı bilimi (İng. narratology; Rus. narratologiya; Kırg. narratologiya): 1. Dil
bilimi ve edebiyat bilimi yaklaşımlarının arasında geleneksel bir şekilde
varlığını sürdüren ayırımı ortadan kaldırmaya çalışan, disiplinler arası bir
araştırma alanı; 2. Yapısal yaklaşımın etkisinde meydana gelen anlatı teorisi; 3.
Anlatı metinlerini, onların tabiatı, biçimi ve işleyişini, anlatıların bütün olası
türlerinin birbirlerinden ayırt edilmesini mümkün kılan kriterleri olduğu gibi,
bütün söz konusu anlatı türlerine özgü genel özellikleri, ayrıca anlatıların
oluşturulduğu ve geliştirildi ği kurallar sistemini inceleyen bir disiplindir.
Anlatı sesi (İng. narrative voice; Rus. narrativnıy/povestvovatelnıy golos; Kırg.
bayandooçu ün): metindeki yazar niyetinin taşıyıcısıdır: bazen yazar kendi
sesiyle anlatır, bazen de karakterlerden birinin sesinden anlatır.
Anlatı söylemi (İng. narrative discourse; Rus. narrativnıy/povestvovatelnıy diskurs;
Kırg. bayandoo kebi): herhangi bir sözcenin sözceleme ediminin ürünüdür.
Anlatıcı (İng. narrator, Rus. narrator/povestvovatel’, Kırg. bayandooçu): kurmaca
anlatı bildirişimi göndericisi; anlatı işlevinin taşıyıcısı, Barthes’in deyimiyle
“kağıt varlıktır”.
Anlatılan Ben (İng. narrator- agent; Rus. povestvuyemoye ya; Kırg. bayandaluuçu-
men): 3. kişi ağzından anlatan anlatıcının kendi anlatısında bir karakter olarak
bulunması.
573
Anlatım (İng. narration, Rus. narratsiya/povestvovaniye, Kırg. bayandoo): bir
anlatıdaki olaylar dizisinin anlatılma biçimi.
Anlatının anlatıldığı kişi (İng. narratee; Rus. narratator/fiktivnıy çitatel’; Kırg.
fiktiv okuuçu); bkz. Kurmaca okur.
Anlatma (İng. telling; Rus. povestvovaniye; Kırg. bayandoo): göstermenin yanı sıra
anlatı bilgilerini ayarlayan iki mesafe türünden biridir; diegesistir. Anlatma,
daha çok anlatıcılık aracılığıyla ve göstermeye göre (mimesis) olayları daha az
detaylı olarak sunma kipidir.
Bakış açısı (İng. point of view; Rus. Toçka zreniya; Kırg. köz karaş): G. James
(1884) tarafından önerilen ve P. Lubbock (1921) tarafından geliştirilen bu
kavram anlatıcının anlatılan öyküye olan ilişkisini gösterir.
Baş kahraman/ görgü tanığı (İng. protagonist; Rus. glavnıy geroy; Kırg. baş
kaarman): bir eserde başrolü oynayan kişi, başkişi.
Belirleme (İng. determination; Rus. determinatsiya): bir toplu anlatının zamansal
sınırlarıdır; bir olayın (ya da olaylar dizisinin) tekrarlandığı zaman süresidir.
Birbirini izleme (İng. alternation; Rus. çeredovaniye; Kırg. almaşuu): (aynı ya da
farklı anlatı derecelerinde anlatılan) anlatı dizilerinin birbiriyle birleşmesidir:
burada bir dizinin birimleri diğer bir dizinin birimleri ile değişimli olması
gerekmektedir, daha net olarak, dizilerin bir birlikte örülmesidir. Mesela, “John
mutluydu, ve Mary mutsuzdu.; sonra John ayrıldı, ve Mary evlendi; sonra John
mutsuz oldu, Mary mutlu oldu.” örneği “John mutluydu; sonra John ayrıldı;
sonra John mutsuz oldu” birimi ve “Mary mutsuzdu; sonra Mary evlendi; sonra
Mary mutlu oldu” biriminin birbirini izlemesi sonucunda meydana geldiği
574
söylenebilir. Birbirini izleme, bir anlatı dizisi birleştirme tekniğidir (Prince
1988: 5).
Birinci şahıs anlatısı (İng. first person narrative; Rus. Povestvovaniya ot pervogo
litsa; Kırg. 1. caktagı bayan): hikâye içinde bir karakter olarak yer alan anlatıcı
tarafından hikâye edilen anlatı. Bu anlatı, bir kişinin kişisel deneyimlerinin
anlatısıdır. Yani burada “anlatan ben” ile “tecrübe eden ben” aynı kişidir.
Birinci şahıs anlatılarda birinci şahıs zamiri hem anlatıcıya hem de karaktere
işaret eder.
Çözümleme (İng. analysis; Rus. analiz; Kırg. analiz): bir karakterin düşünce ve
izlenimlerinin anlatıcının kendi dilinde ve kendi adına anlattığı bir tekniktir.
Değişen içsel bakış açısı (İng. variable internal point of view, Rus. variativnıy
vnutrenniy vzglyad, Kırg. almaşkan içki köz karaş): bkz. Değişen içsel
odaklanma (Prince 1988: 101).
Değişen içsel odaklanma (İng. variable internal focalization; Rus. variativnoye
vnutrennee fokalizatsiya, Kırg. almaşkan içki köz karaş): çeşitli olay ve
durumları anlatmak için çeşitli odaklayıcıların sırayla kullanıldığı bir içsel
odaklanma veya bakış açısı türüdür.
Dış odaklanma (İng. external focalization; Rus. vneşnyaya fokalizatsiya; Kırg. tışkı
köz karaş): bir metindeki algısal yönelimin, karakterler dışındaki bir anlatıcı
üzerinde olması; bilgilerin, karakterlerin algı dünyası ile sınırlı olmaması.
Dış öyküsel anlatı (İng. extradiegetic narrative; Rus. ekstradiegetiçeskiy(oye)
narrativ/povestvovaniye; Kırg. tıştan bayandalgan bayan): ilk anlatının
dışarıdan biri tarafından anlatılmasıdır.
575
Dış öyküsel anlatıcı (İng. extradiegetic narrator; Rus. ekstradiegetiçeskiy
narrator/povestvovatel’; tışkı bayan bayandooçusu): ilk anlatının dışında yer
alan anlatıcıdır.
Dışsal gerileme (İng. external analepsis; Rus. Vneşniy analepsis; Kırg. tışkı
analepsis/çeginüü): birincil anlatı ile doğrudan ilişkili olmayan gerileme.
Duraklama (İng. pause; Rus. pauza; Kırg. pauza): kabul edilmiş bir anlatı
temposudur; özet, sahne ve eksiltinin yanı sıra temel anlatı hızlarından biridir.
Duraklama tekniğinde, öyküde var olmayan zaman dilimi anlatıda belirli bir
süre alır (Prince 1988: 69)
Eksilti/Çıkarma (İng. ellipsis/cut/omission; Rus. ellipsis; Kırg. ellipsis): temel anlatı
hızlarından biri; öykünün bir parçasını atlayıp geçme tekniğidir (Stırina: 2004,
39). Eksiltinin iki temel türü vardır; eksiltinin yapıldığı yer belirli zaman
işaretleyicileriyle verilirse açık; zaman işaretleyicileriyle belirtilmeyip,
anlatılan olaylar sırasındaki açıklıktan anlaşılırsa örtük eksilti söz konusudur.
Fabula (İng. Fabula; Rus. Fabula; Kırg. fabula); olayların kronolojik olarak kuruluşu
fabulayı oluşturur.
Figür (İng. figure; Rus. figura, Kırg. kaarman): anlatıda yer alan karakter; bazen
“anlatıcı” anlamında da kullanılır.
Figür anlatısı (İng. figural narrative): Hikâyenin, sanki bir karakterin gözleriyle
görülüyormuş gibi anlatılması. Yani, hikâyenin temel ya da yardımcı
karakterlerinden biri değil, gizli bir anlatıcı figürü tarafından anlatılması. Bu
nedenle bazı teorisyenler buna “anlatıcısızlık” da derler.
576
Gerçek Okur (İng. real reader; Rus. real’nıy çitatel’; Kırg. Çınıgı okurman): yazılı
bir anlatının alıcısı (decoder) ya da yorumlayıcısıdır. Bu gerçek veya somut
okur, anlatının Örtük Okuru ya da Kurmaca Okuruyla karıştırılmamalıdır.
Onların aksine, gerçek okur, anlatıda bulunmaz, yani, gerçek okur, anlatı
bildirişiminin dışında bulunan gerçek insandır.
Gerileme (İng. analepsis/flashback/retrospection, Rus. analepsis/retrospektsiya,
Kırg. retrospektsiya/artka çeginüü) bir anlatıda her geciken veya ertelenen
açıklama; hikâye zamanından daha önce yaşanmış olan olayların anlatılmasıdır.
Gösterme (İng. showing; Rus. pokaz; Kırg. körsötüü): anlatmanın yanı sıra anlatı
bilgilerini ayarlayan iki mesafe türünden biridir; mimesistir. Anlatmanın ya da
diegesisin tersine, gösterme durum ve olayları detaylı, sahnesel olarak sunma
ve asgari anlatıcılık aracılığıyla sunma kipidir/modudur. Mesela, bir diyalog
gösterme için en güzel örnektir.
Güvenilir anlatıcı (İng. reliable narrator; Rus. nadejnıy narrator/povestvovatel’;
Kırg. işenimdüü bayandooçu) otobiyografik anlatıların anlatıcıları, öyküyü
birinci şahıs ağzından sunan hikâyeciler güvenilir anlatıcılardır.
Güvenilmez anlatıcı (İng. unreliable narrator; Rus. nenadejnıy
narrator/povestvovatel’; Kırg. işeniçsiz bayandooçu): çok fazla anlaşılır
olmayan bir kavram olan güvenilmez anlatıcı kavramı W. Bouth (1961)
tarafından ortaya atılmıştır. Bouth’a göre anlatıcı ve örtük yazar kavramlarının
örtüşmediği durumlarda güvenilmez anlatıcı durumu meydana gelir. Schmid ise
daha yeni tanımlamalara göre, anlatıcının güvenilirlik ve güvenilmezlik
derecesinin ölçütünün örtük yazar değil, gerçek okur olması gerektiğini
577
belirtmiştir (2003: 71). İnsanbiçimcil olmayan, hayvan veya eşya biçiminde
karşımıza çıkan anlatıcılar bir bakıma güvenilmez anlatıcılardır.
Herşeyi bilen anlatıcı (İng. omniscient; Rus. vseznayuşşiy narrator; Kırg. olimpik
bayandooçu): her şeyi bilen anlatıcı kahramanların en gizli düşüncelerini
bilebilir, geçmişteki olayları, geleceği ve aynı zamanda o anda olup biten
olayların hepsini bilir. Bu özelliğine göre, bu tür anlatıcıya, genelde Tanrısal
anlatıcı da denilmektedir. Ayrıca, o mekân konusunda da sınırsız imkânlara
sahiptir.
Hız (İng. Speed; Rus. temp; Kırg. temp): anlatılan olayların süresi (saniye, dakika,
saat, gün, ay ve yıllarla ölçülen öykü süresi) ile anlatının uzunluğu (satırlar ve
sayfalarla ölçülen metin uzunluğu) arasındaki ilişkidir. Anlatı hızının kanonsal
formları – başlıca anlatı tempo’ları- Eksilti, Özet, Sahne ve Duraklama’dır.
İçöyküsel anlatı (İng. intradiegetic anlatı; Rus. İntradiegetiçeskiy narrativ/
povestvovaniye; Kırg. içki bayan): öykünün bir karakter tarafından anlatıldığı
anlatıdır.
İçsel gerileme (İng. İnternal analepsis; Rus. Vnutrenniy analepsis; Kırg. içki
çeginüü): ilk anlatıdaki bir eksikliği tamamlayan gerilemedir.
İçsel odaklanma (İng. internal focalization; Rus. vnutrennyaya fokalizatsiya; Kırg.
İçki köz karaş): bir metinde verilen bilgilerin, anlatılan olayların bir karakterin
bakış açısından ve o karakterin algı dünyası ile sınırlı olarak sunulması.
Karakter (İng. character; Rus. obraz; Kırg. kaarman): gerçek olmayan, yazar
tarafından yaratılan ve sadece metin içinde varlığı olan, aksiyon içinde ya da
kurgusal ortamda yer alan kişi.
578
Kronolojik sıra (İng. chronologic order; Rus. hronologiçeskiy poryadok; Kırg.
hronologiyalık tartip): olayların meydana geliş sırasına göre dizilişidir (Prince
1988: 13).
Kurmaca anlatı (İng. fictional narrative; Rus. fiktivnıy(noye)
narrativ/povestvovaniye, Kırg. Fiktiv bayan): hayalî bir dünyada kurgulanan bir
hikâyenin yine hayalî bir anlatıcı tarafından anlatılması.
Kurmaca okur (İng. narratee; Rus. narratator/fiktivnıy çitatel’; Kırg. Fiktiv okuuçu):
Kurmaca okur veya narratator202 (Fr. narrataire, İng. narratee), metin içi
bildirişim düzeyinin anlatı derecesi; kurmaca anlatıcısının alıcısı, anlatıcının
kendi hikâyesini yönelttiği derecedir.
Nesnel anlatıcı (İng. objective narrator; Rus. ob’ektivnıy narrator/povestvovatel’,
Kırg. ob’ektivdüü bayandooçu): olayları dışarıdan gözlemleyen bir kişi gibi
nesnel bir şekilde anlatır. Bu tip anlatıcı anlatılan öykünün dışında, ondan
bağımsız olarak bulunur.
Odaklanma (İng. focalization; Rus. Fokalizatsiya; Kırg. fokalizatsiya): Genette’in
belirttiği gibi, odaklanmada “Kim görüyor?” (Genette 1980: 186) yani
anlatıdaki olaylar kimin bakış açısından veriliyor? sorusu temel alınmaktadır.
Genette’e göre, anlatı durumunun kip belirlemesine dayanan 3 farklı
odaklanma tipi mevcuttur: 1. Her şeyi bilen şahıs tarafından anlatılan anlatı
(anlatıcı, anlatı şahsından daha çok şeyi bilir); 2. Şahıs bakış açısından
202 İl’in tarafından önerilen “narratator”(1996) terimi, Fransız kavramı narrataire (Genette, 1972: 226; Prince, 1973a) ve İngilizce’deki narratee (Prince, 1971) kavramlarının Rusça eşdeğeridir. Destinateur – destinataire kıyaslama yoluyla, narrateur – narrataire ikili yapısını ilk olarak R. Bartnes (1966: 10) kullanmıştır.
579
anlatılan anlatı (anlatıcı, sadece şahsın bildiği şeyleri anlatır) ; 3. Objektif
anlatı, dıştan bakış (anlatıcı, şahıstan daha az şeyi bilir).
Odaklayıcı (İng. focalizer; Rus. fokalayzer): sözcüklere dönüştürülmüş görsel
bildirinin göndericisidir.
Olay (İng. action; Rus. sobıtie; Kırg. okuya) olaylar ve eylemler dizisi; anlatının
olaylar düzleminde bir hikâye çizgisi (story line) oluşturan olaylar bütünüdür.
Olay örgüsü (İng. plot; Rus. syujet; Kırg. syujet): bir hikâyenin mantıksal sebep-
sonuç ilişkisine dayalı yapısıdır; olay örgüsü için temel soru Bu neden
gerçekleşti? sorusudur.
Önceleme (İng. prolepsis, Rus. prospektsiya, Kırg. prospektsiya) gelecekte
yaşanacak olayların, gerçek zamanından daha önce anlatılmasıdır.
Örtük okur (İng. implied reader, Rus. implitsitnıy çitatel’; Kırg. caşıruun okuuçu),
örtük yazar derecesinin çifti ve anlatı bilimsel görüşlere göre, katılımı
neticesinde yazar tarafından kodlanmış olan edebî metnin deşifre edildiği,
başka bir ifade ile okur tarafından okunduğu ve sanat eserine dönüştürüldüğü
“örtük bildirişim durumunun” meydana gelmesinden sorumlu olan bir anlatı
derecesidir.
Örtük yazar (İng. implied author; Rus. implitsitnıy avtor; Kırg. caşıruun
bayandooçu): edebî metinde karakter-hikâyeci biçiminde cisimleştirilmemiş ve
okur tarafından okuma esnasında düşünülen, örtük yazar imgesi olarak yeniden
yaratılan bir anlatı derecesidir. Anlatı bilimi görüşlerine göre örtük yazar ona
uygun çift bildirişim konumuyla, örtük okuruyla birlikte bütünüyle bir edebî
eserin sanatsal bildirişimini sağlama konusunda sorumludurlar.
580
Öykü ötesi anlatı ( İng. metadiegetic narrative; Rus. metadiegetiçeskiy narrativ;
Kırg. metabayan): ikinci anlatı içerisinde yer alan anlatı düzeyidir. Anlatı
düzeyleri anlatıcının konumuna göre belirlenir.
Öykü zamanı (İng. story-time; Rus. vremya sobıtiya; Kırg. okuya uçuru): anlatılan
olayların meydana geldiği zaman dilimidir.
Öyküleme (İng. narrating; Rus. povestvovaniye; Kırg. Bayandoo, añgemelöö): anlatı
eyleminin üretilmesidir.
Özet (İng. summary; Rus. Rezyume; Kırg. özök): dört anlatı hızından biridir. Anlatı
hızının önemli derecede öykü hızından önde olduğu anlatım tekniğidir.
Özne (İng. subject; Rus. sub’ekt; Kırg. sub’ekt): Greimass modelinde bilinçaltı anlatı
(deep structure) yapısında bir faildir ya da temel roldür. Özne nesneyi
gerektirir/arar. Anlatı yüzeysel yapısında baş kahraman olarak somutlaşır,
belirginleşir.
Öznel anlatıcı (İng. subjective narrator; Rus. sub’ektivnıy narrator/povestvovaniye;
Kırg. sub’ektivdüü bayandooçu): kurmaca yazarın ikinci türü olan öznel
anlatıcı öykünün içinde bulunan karakterlerden biridir. Ancak burada anlatma
işlevini öznel anlatıcı olan karakterin kendisi yapmaz. Anlatan derece değil,
anlatı nesnesi durumundaki bu karakter, birinci şahıs anlatılarında anlatılan ben
konumundadır. Bu tür anlatılarda anlatan derece ancak bu anlatılan benin öznel
eşdeğeridir, yani karakter anlatıcının anlatan benidir.
Özöyküsel anlatı (İng. homodiegetic narrative; Rus. Gomodiegetiçeskiy/
samopovestvovatel’skiy; Kırg. gomodiegetikalık/ömür bayandık bayan):
özöyküsel anlatıda aynı kahraman ikili işlevi yerine getirir: “Anlatıcı sıfatında o
581
anlatının kurgusundan sorumlu, aktör sıfatında ise anlattığı öykünün bir
kahramanı görevini yapmaktadır (kahraman anlatıcı = kahraman aktör)”
(Lintvelt 1981: 38). Bu bakımdan özöyküsel ve yadöyküsel ayrımı Schmid’in
sınıflandırmasındaki öyküsel (diegetic) ve öyküsel olmayan (non-diegetic)
karşıtlığıyla eşdeğerdir.
Özöyküsel anlatıcı (İng. homodiegetic narrator; Rus. gomodiegetiçeskiy/
samopovestvovatel’skiy narrator; Kırg. gomodiegetikalık/ömür bayandık
bayandooçu): Hikâyenin içinde bir karakter olarak yer alan anlatıcı.
Paralepsis: Genellikle çok fazla şey söylemekten kaynaklanan bir ihlaldir
(alteration). Söz gelimi bazen birinci şahıs anlatıcı, aslında mümkün
olmamasına rağmen başka birisinin düşüncelerinden ya da henüz
gerçekleşmemiş bir olaydan söz eder.
Paralipsis: Önemli bir bilgiyi vermemekten, çok az söylemekten kaynaklanan ihlal
(alteration). Çoğunlukla yazar anlatısında, anlatıcının, karakterle ya da olaylarla
ilgili gerekli olduğu halde bazı bilgileri vermemesi şeklinde görülür. (Bir
retorik terimi olan eksiltme (ellipsis) ile yakından ilişkilidir.)
Ritm (İng. rhythm; Rus. ritm; Kırg. ritm): anlatı hızının derecesidir. Genette göre
anlatıda 4 esas anlatı ritmi vardır: eksilti, özet, sahne ve duraklama.
Sabit içsel odaklanma (İng. fixed internal focalization; Rus. ustoyçivoye
vnutrenneye fokalizatsiya; Kırg. turuktuu içki fokalizatsiya): Eğer öykü, bir
karakterin bakış açısından anlatılıyorsa, sabit içsel odaklanma oluşmaktadır.
Saf anlatı (İng. diegesis; Rus. diyegesis; Kırg. ikaya): anlatıdaki başlıca iki mesafe
kipinden biridir. Saf anlatıda, anlatıcı kendisini gösterir ve bizi anlatanın
582
kendisi olduğuna inandırır, ayrıca olaylar birinci planda, diyaloglar dolaylıdır.
Saf anlatı anlatmaya dayanan anlatım tipini oluşturmaktadır.
Sahte Toplu Anlatı (İng. pseudo-iterative narrative; Rus. psevdo-iterativnıy narrativ;
calgan iterativdik bayan): bir sıklık türüdür. Burada (muhtemelen) sadece bir
kere meydana gelen olaylar sanki çok kere meydana gelmiş gibi yinelemeli
olarak anlatılır. G. Prince A Dictionary of Narratology; Genette, sahte anlatı
(pseudo narrative) kavramını, “sahnelerin hikâye birleşik zamanında
(imperfect) ifade edilmesiyle yinelemeli (iterative) olarak sunulması” (1980:
121) olarak tanımlamıştır. Bir kez olanın (veya birkaç kez olanın) (An/Öm)
anlatıda birçok kez olmuş gibi gösterilmesidir; burada önemli olan ‘kez’lerin
sayısıdır; genelde geniş zamanın hikâyesi biçimi kullanılır.
Ses/Çatı (İng. voice, Rus. golos/zalog, Kırg. ün/mamile): bu kategori
anlatıcının/hikâyecinin anlatılan öykünün içinden veya dışından aldığı
konumuna göre belirlenir. Genette’e göre ses/çatı kategorisi dil bilgisel şahıs
kategorisi, anlatım/öyküleme zamanı ve anlatı düzeylerini inceler.
Sıfır odaklanma (İng. zero focalization; Rus. nulevaya fokalizatsiya; Kırg.
fokalizatsiyanın coktugu): anlatılanın belirsiz veya yerleştirilmesi mümkün
olmayan bir kavramsal ya da idrakî pozisyonda sunulduğu bir odaklanma
türüdür. Sıfır odaklanma (veya nonfocalization) “geleneksel” ya da “klasik”
anlatıya özgüdür ve her şeyi bilen anlatıcılarla(omniscient narrators)
benzetilmektedir.
Sıklık (İng. frequency; Rus. çastota/povtoryayemost’): öyküleme ve öykü zamanı
arasındaki ilişkilere özgü olan bir kategoridir. Sıklık, bir olayın bir öykü içinde
583
kaç kere meydana geldiği ve kaç kere anlatıldığıyla ilgilidir. Aynı olay anlatıda
sadece bir kere anlatılabildiği gibi, birçok kez de anılabilir.
Sınırlı bilgi sahibi anlatıcı: Paducheva’nın adlandırmasıyla, edimsel bakımdan
dürtülmüş/motivirovannıy anlatıcı (1996: 205) ise gerçeğe uygun biçimde
düşünür ve hareket eder, zaman ve mekân konusunda doğal sınırlılık sahibidir,
ayrıca karakterlerin iç dünyasını anlatma imkânına da sahip değildir.
Sıra (İng. order; Rus. poryadok; Kırg. tartip): anlatının zaman düzeninin
çözümlemesini ve öykü düzeniyle karşılaştırılmasını içermektedir. Anlatıda
zaman incelemesi yapılırken ilk önce anlatı zamanından sapmalar ortaya
konulur.
Söylem şimdisi (İng. Discourse-now; Rus. moment reçi): konuşma/söylem anındaki
zamanın şimdiki anı; anlatıcının (narrator’un şimdiki zamanı);
Sözlü anlatı (İng. oral narrative; Rus. ustnıy narrativ; Kırg. oozeki bayan): çağdaş
anlatı bilimcilerden G. Prince ise anlatıya gösterge bilimsel bir bakış açısından
bakmıştır, yani çok çeşitli gösterilerde sergilenebilen işaretler sistemi olarak
incelemiştir. Sözlü anlatı alanında, bunlar roman ve romanslar, öykü ve kısa
hikâyeler, mitler, peri masalları, efsaneler ve baladlar, haberler vs.
Taklit (İng. mimesis; Rus. mimesis, Kırg. tuuroo): anlatıdaki başlıca iki mesafe
kipinden biridir. Taklit anlatısında anlatıcı aradan çekilir, konuşanın kendisi
olmadığı izlenimini vermeye çalışır. Taklit göstermeye dayanan anlatım tipini
oluşturmaktadır.
Tanımlama (İng. specification; Rus. spesifikatsiya): bir toplu anlatı içinde ki bir
olayı ya da birkaç olaylar serisinin tekrar meydana gelme ritmidir. “John,
584
haftada bir duş alırdı.” serisinin tanımlaması 7 günden bir gündür. Tanımlama,
aynı zamanda belirsiz (John, sık sık soğuk duş alırdı.) ya da belirli (John, her
Pazartesi günleri soğuk duş alırdı.) olabilir. Bununla birlikte, basit (Mary, her
geçen gün sinemaya giderdi) ve karmaşık (Her yaz, Pazartesi günleri Mary
sinemaya giderdi) da olabilir.
Tanıtım (İng. orientation, Rus. prezentatsiya, Kırg. taanıtuu): kurmaca alıcıyı, yani
kurmaca okuru belirlemenin bir yoludur. Schmid tanıtımın, alıcının düşünülen
(dilsel, bilgi/epistemolojik, etik, sosyal vs.) kodlamaları ve normları ile ilgili
olduğu görüşündedir. Ayrıca, Schmid’e göre, anlatıcı alıcının düşünülen
normlarını paylaşmayabilir, ancak anlatıcı alıcısı için anlaşılır dilde konuşmak
ve onun bilgi kapasitesini göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece, her
anlatı, anlatıcının kendi alıcısı hakkında hangi görüşte olduğu ile ilgili örtük
bilgiler içermektedir. Yine anlatıcı kendi alıcısını kendisinin verdiği talimatları
yerine getiren pasif, itaatkâr biri olarak veya anlatılanları kendine göre
değerlendiren, soru soran, şüphelerini dile getiren veya karşı çıkan aktif biri
olarak düşünebilir ve ona göre tanıtabilir.
Tekilci anlatı (İng. singulative narrative; Rus. singulyativnıy narrativ) sıklık
ili şkisinin bir türü, öyküde bir kez olanın anlatıda da bir kez anlatılmasıdır.
Toplu Anlatı (İng. iterative narrative; Rus. povtoryayuşşiyesya/iterativnıye
povestvovaniya; iterativdik bayan): anlatılardaki sıklık ili şkisinin bir türü,
birçok kere olan bir olayın bir kere anlatılmasıdır.
Uzanım (İng. extension; Rus. rasprostraneniye; Kırg. aralık): bir toplu anlatıdaki her
birimin süresidir, tekrarlandığı düşünülen olayın kapsadığı zaman dilimidir.
585
Mesela, “her gün öğleden gece yarısına kadar okurdum”, uzanımı 12 saat olan
bir anlatıdır.
Üçüncü Şahıs Anlatısı (İng. third person narrative; Rus. povestvovaniye ot tret’ego
litsa; 3. caktık bayan): anlatıcısının anlatılan olaylar ve durumlarda bir
kahraman olarak rastlamadığı bir anlatıdır; bir heterodiegetik anlatıdır; üçüncü
şahıslar (o, onlar) “hakkındaki” bir anlatıdır.
Yadöyküsel anlatı (İng. heterodiegetic narrative; Rus. geterodiegetiçeskiy narrativ;
Kırg. geterodiegetikalık bayan) Yadöyküsel anlatıda anlatıcı öykü/diegesis’de
aktör veya kahraman sıfatında yer almaz. Schmid’in sınıflandırmasındaki
öyküsel olmayan (non-diegetic) anlatı ile eşdeğerdir.
Yadöyküsel anlatıcı (İng. heterodiegetic narrator; Rus. geterodiegetiçeskiy narrator;
Kırg. geterodiegetikalık bayandooçu): hikâyenin içinde bir karakter olarak yer
almayan anlatıcı.
Yapan anlatısı (İng. actorial narrative; Rus. aktorialnıy narrativ; Kırg. aktorialdık
bayan) eğer okur bir edebî eserin “kurmaca dünyasını” anlatının
kahramanlarından birinin idrakinden algılıyor (“kurmaca dünyayı” kahramanın
gözleriyle görüyor) ise kahraman veya yapan anlatısı söz konusudur.
Yazar (İng. author, Rus. avtor; Kırg. avtor): kurgu dışı dünyada metni kaleme alan
kişi.
Yazar anlatısı (İng. authorial narrative; Rus. avtorskiy narrativ; Kırg. avtorduk
bayan): eğer bir edebî eserin “kurmaca dünyasında” okurun odak noktası
yazarın fikirleri, değerlendirmesi ve uyarıları olursa yazar anlatısı olur.
586
Yinelemeli anlatı (İng. repeating narrative; Rus. povtornıy narrativ; Kırg.
kaytalangan bayan): sıklık ilişkilerinin bir türüdür. Bir kere olan bir olayın,
birçok kere anlatılmasıdır.
Yüzeysel yapı (İng. surface structure; Rus. makrostruktura; Kırg. tışkı/makro
tüzülüş): anlatının bilinçaltı ya da esas yapısının gerçekleşme yoludur: yüzeysel
yapı, bir takım işlemleri bakımından veya şekil değiştirmeleri, anlatının
mikroyapısı bakımından bilinçaltı yapıya bağlıdır. Greimass anlatı modelinde,
mesela, failler (actants) ve fail ilişkileri (actantial relations) bilinçaltı yapı
öğeleri olurken, actor (katılımcı) ve katılımcı ilişkileri (actorial relations)
yüzeysel yapı seviyesinde rastlamaktadır. Bir başka anlatı modelinde, bilinçaltı
yapının Öyküyle örtüştüğü söylenebilirken, yüzeysel yapının söylemle
örtüştüğü söylenebilir.
Zaman (İng. time/tense; Rus. Vremya; Kırg. mezgil/çak): 1. anlatılan olaylar ve
durumlar ile onların anlatılması, öykü ile söylem, anlatılan ile anlatma
arasındaki zamansal ilişki setidir – hız, süre, mesafe vs. 2. Dilbilgisinde, zaman
farkı gösteren biçimdir. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman,
gelecek zaman, geniş zaman kavramıdır.
Zaman sapması (İng. anachrony; Rus. anahroniya; Kırg. anahroniya): bir hikâyenin
kesin olan kronolojisinden sapma. Geriye dönüş (flashback) ve ileriye atlama
(flashforward) olmak üzere iki temel türü vardır.
587
Kaynaklar
ABBOT, A. (1992): “From causes to events. Notes on narrative positivism”
Sociological methods and research. – 1992. –No.4
AKDENİZ, S., “Hikâye ve Romanda “Anlatıcı”ya Göre Metin Tipleri, Bakış Açısı
ve Odaklanma” http://www.ege-edebiyat.org/modules.php118,
AKMATAL İYEV, A., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Çıñgız
Aytmatov’un Eserlerinin Evrensel Özelliği” Doğumunun 70.
Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler.
8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval
Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 29-37
AKMATAL İEV, A. A., İSMAİLOV, O. (1994): Alp Manasçının Alban Elesi,
Kırgızstan, Bişkek.
AKMATAL İEV, A.A. (1995): Manas” Eposu cana Düynö Elderinin Epikalık
Murası, Kırgızstan, Bişkek.
AKMATAL İEV, A.A. (Haz: 1999): “Çıngız Aytmatov cana Ruhaniy Madaniyat.”
/Makalalar Cıynagı: Manastaanuu cana körköm madaniyat Uluttuk
dolbooru, Bişkek.
ALAGUŞEV, B. (HAZ) (1995): Alp Manasçı: Tezister cıynagı, Kırgızstan, Bişkek.
ARİSTOTELES. (1975): Metafizika Aristoteles, Seçmeler, 6 cilt. Cilt 1. Мoskva,
1975.
ARİSTOTELES. (2001): Poetika, Çev. İsmail Tunalı. Remzi Kitabevi, İstanbul.
588
ARUTYUNOVA, N.D. (1990): “Diskurs”, Lingvistiçeskiy Entsiklopediçeskiy
Slovar’, Moskva.
AŞİRBAYEV, T. (2001): Kırgız Tilinin Stilistikası: Morfologiyalık cana Sintaksistik
stilistika, Şam, Bişkek.
ATKINSON, J.M. and HERITAGE, J. (Haz): (1984), Structures of social action: :
Studies in Conversation Analysis, Cambridge: Cambridge UP. 152-63
AYTMATOV, Ç.T. (1999): Atadan Kalgan Tuyak. Şam, Bişkek.
AYTMATOV, Ç.T. (1978): V Soavtorstve s Zemlyoyu i Vodoyu... Frunze,
Kırgızstan.
BABAYAN, V.N. KRUGLOVA, S.L. (2002): “Teoriya Diskursa v Sisteme Nauk o
Yazıke” Yaroslavskiy Pedagogiçeskiy Vestnik, 2002, No3,
http://www.yspu.yar.ru/vestnik/novye. [application/pdf] - Tue, 29 Nov
2005, 17:36:24 MSK
BAKHT İN, M. (1970): “Epos i Roman (O Metodologii İssledovanii Romana)”: Voprosı
Literaturı., No.1. s. 104.
BAKHT İN, M.M. (1979): Estetika Slovesnogo Tvorçestva, Moskva: İskusstvo, 1979.
BAKHT İN, M.M. (1996): “Slovo v Jizni i Slovo v Poezii”, Pod Maskoy, C.5.
Moskva, 1996
BAL, M. (1946): On Story-Telling. Essays in Narratology. /Edited by JOBLİNG D.,
Sonoma/California.
BAL, M. (1977): Narratologie: Les İnstances du récit: Essais Sur La Ssignification
Narrative Dans Quatre Romans Modernes, Paris.
589
BAL, M. (1997): Narratology: Introduction to the Theory of Narrative. Second
Edition. University of Toronto Press: London.
BARTHES, R. (1987): “Vvedeniye v Strukturnıy Analiz Povestvovatel’nıh
Tekstov”, Zarubejnaya Estetika i Teoriya Literaturı 19-20 vv.
Moskva, 1987, s.387-422.
BATUR, E. (1979): “Anlatı Çözümlemesine Kuramsal Bir Yaklaşım”, Dilbilim
dergisi, Sayı IV, İstanbul Üniversitesi, Cağaoğlu, İstanbul, s.132-146.
BELOZEROVA, N.N. (1999): İntegrativnaya poetika, Tyumen’: TGU.
BENVENİSTE, E. (1985): On Discourse: The Theoretical Essays: Film, Linguistics,
Literature. Manchester: Manchester Univ. Press, 1985.
BİYAL İEV, A. (1996): Uluu Manasçı, fenomen Sagımbay Orozbakov, Kırgız
Entsiklopediyası, Bişkek.
BOCHAROV, S.G. (1967): “Forma Plana: Nekotorıye Voprosı Poetiki Puşkina”,
Voprosı Literaturı. 1967. № 12. С. 115—136.
BOÇKOVA, O.S. (2006): “Kategorii Modal’nosti, Vremeni i Prostranstva v Janre Nf
(na materiale russko- i angloyazıçnıh tekstov)”, Saratov 2006: 3
http://www.sgu.ru/news/docs/_news_483.doc)
BOOTH, W.C. (1961): The Rhetoric of Fiction, Chicago, U of Chicago Press, 1961.
BORBOT’KO, V.G. (1981): Elementı Teorii Diskursa, Groznıy.
BOYNUKARA, H. (1997): Romanda Bakış Açısı ve Anlatılış, Boğaziçi Yayınları,
İstanbul.
590
BREUER, H. (1998): “Typenkreise und Kreuztabellen: Modelle erzählerischer
Vermittlung” Poetica. Zeitschrift für Sprach- und
Literaturwissenschaft. 1998. Bd. 30. S. 233—249.
BURGOYNE, R. (1992): “Film Narratology”, New Vocabularies in Film Semiotics.
Robert Stam ve diğer. New York: Routledge, 1992. 69-122.
CAYNAKOVA, A. (1995) “Manas Eposundagı Geneologiyalık Tsiklizatsiya”: (Haz.
Naskali) Bozkırdan Bağımsızlığa Manas, 1995, 139.
CHAFE, W. (1994): Discourse, Consciousness and Time. Chicago: University of
Chicago Press.
CHATMAN, S. (1978): “Story and Discourse”, Narrative Structure in Fiction and
Film, İthaca; London, 1986.
CHATMAN, S. (1990): “Coming to Terms”, The Rhetoric of Narrative in Fiction
and Film. Cornell University Press, Ithaca ve London.
CHION, M. (1987): Bir Senaryo Yazmak, Çev. Nedret Tanyolaç. AFA Yayınları,
İstanbul.
COCH, V.A. (1978): “Predvaritel’nıy Nabrosok Diskursivnogo Analiza
Semantiçeskogo Tipa” Novoye V Zarubejnoy Lingvistike: Lingvistika
Teksta, VIII Baskı, Moskva: Progress.
COHN, D. (1981): “The Encirclement of Narrative: On Franz Stanzel's Theorie des
Erzählens”, Poetics Today. 1981. Vol. 2. P. 157—182.
COMRIE, B. (1978): Aspect/ An İntroduction to the study of Verbal Aspect and
Related Problems, Cambridge.
591
CUMAKUNOVA, G. (1999) “Ulu Sözün Uzantısı”: Doğumunun 70. Yıldönümünde
Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık.
Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk.
AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 55-63.
ÇENGEL KASAPOĞLU, H. (2005) Kırgız Türkçesi Grameri. Ses ve Şekil Bilgisi,
Ankara, Akçağ.
DANİYAROV, S. (1995): “Manas Destanının Derlenmesinin, Yayımlanmasının ve
Yeniden Araştırılmasının Tarihi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar
Arası Bilgi Şöleni, Ankara.
DAVLETOV, S., KUDAYBERGENOV, S. (1980) Azırkı Kırgız Tili. Morfologiya,
Frunze, Mektep.
DEKOMB, V. (2000): Sovremennoye Frantsuzkaya Filosofiya, Fransızcadan çeviri.
Moskva.
DEMİR, Y. (2002a): İlk Dönem Türk Hikâyelerinde Anlatıcılar Tipolojisi, Dergah
Yayınları: İstanbul.
DEMİR, Y. (2002b): Zaman Zaman İçinde Roman Roman içinde, Mişâhedât Bir üst
kurmaca olarak Mişâhedât, Dergah Yayınları: Samsun
DEM’YANKOW, V.Z. (1995): “Dominiruyuşçiye Lingvistiçeskiye Teorii v Kontse
XX veka”, Yazık i Nauka Kontsa XX veka. M., İnstitut Yazıkoznaniya
RAN, s. 239-320.
DEVELLİOĞLU, F. (1986): Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi,
7. bs., Ank., s. 212.
592
DIENGOTT, N. (1993): “Implied Author, Motivation and Theme and Their
Problematic Status” Obris Litterarum, 1993: Vol.48, P.181-193
DIJK, T. van (1977): “Semantic macro-structures and knowledge frames in discourse
comprehension”. In Carpenter, Just, M. (haz.). Cognitive Processes in
Comprehension. Hisdale: Erlbaum, 3-32.
DIJK, T. van (1980): Macro-structures. An Interdiciplinary Study of Global
Structures in Discourse, Interaction, and Cognition. New Jersey: L.
Erlbaum.
DIJK, T. van (Haz) (1997): “Discourse studies: a multidisciplinary introduction.
Volume 2”, Discourse as social interaction. Edited by Teun A. van.
SAGE, London.
DOLEZEL, L. (1973): Narrative Modes in Czech Literature, Toronto, U of Toronto
Press.
DU BOİS, J. vd. (1993): “Outline of discourse transcription” İn J. Edwards ve M.
Lampert (haz.) Talking Data, 45-89. Hillsdale, NJ: Lawrence
Erlbaum.
ECO, U. (2005): “Rol’ Çitatelya. İssledovaniya po Semiotike Teksta”, SPb., M.,
2005. 502s. – 366-367ss. İçinde Neronova, 2007.
http://www.s3000.narod.ru/krot2007111802. htm
EDİLBAEV, K., KILIÇEV, E. (1995): Kırgız Ruhu – “Manas: Adabiy izildöölör,
tabılgalar, eskerüülör, Kırgız Entsiklopediyası, Bişkek.
EFREMOVA, O.V., (2003): “Russkiy Rasskaz o Voyne (1945-1955): Problemı Tipologii”,
Maykop. ruslan.ksu.ru/referat/735605.pdf
593
ELÇİN, Ş. Halk Edebiyatına Giriş, Kül. ve Tur. Bak. Yay. 2. bs. Ank. 1986, 147 (J.
T. Zenker, Dictionnaire Turc-Arabe-Persan, tome second, 1876, p.
419).
ERDEN, A. (1998): “Anlatı Metinlerinde Bilgisel Yapıdan Sözdizimsel-
Biçimbirimsel Yapıya, Konudan Özneye Geçiş Olgusu ve Adların
Kavram Alanı Üzerine” H.Ü. Edebiyat Fak. Dergisi, Cilt 15. Haziran
1998, 25-39.
ERGİN, M. (1992): Orhun Abideleri, “Kül Tigin Abidesi Güney Cephesi, satır 10-
13”, İstanbul, Boğaziçi Yayınları. s. 19.
ESEN, N. (2001): “Orhan Pamuk’un Romanlarında Anlatım Çeşitlili ği”, Varlık,
5.1123, Nisan
FLEİSCHMAN, S. (1990): Tense and Narrativity, London, Routledge.
FLUDERNIK, M. (1993): “Second Person Fiction: Narrative «You» As Adressee
and/or Protagonist” AAA. Arbeiten aus Anglistik und Amerikanistik,
1993. 18.2: 217-247.
FLUDERNIK, M. (1994): “Second Person Narrative as a Test Case for
Narratology”: The Limits of Realism: Style, 1994. Vol. 28. P. 445—
479.
FRANZOSI, R. (1998): “Narrative Analysis – or Why (and How) Sociologists
should be Interested in Narrative”: Annual Review of Sociology,
1998.– Vol.24.
FREIDENBERG, O.M. (1978): Mif i Literatura Drevnosti, Мoskva.
594
FRIEDMAN, N. (1955): “Point of View in Fiction. The Development of a Critical
Concept”: Publications of the Modern Language Association of
America, 1955, Vol.70, p.1160-1184.
FRIEDMAN, N. (1967): “Point of view in fiction”: The theory of the novel, Ed. by
Stevick Ph. N. Y., 1967
FRIEDMAN, N. (1975): Form and meaning in fiction. Athens.
GAL’PERİN, İ.R. (1977): “Grammatiçeskiye Kategorii Teksta (opıt obobşçeniya)”:
Seriya Literaturı i Yazıka, T.36. No 6. İsv. AN SSSR.
GENETTE, G. (1972): Discour du Récit // J. Jenett, Figurı, Cilt 2, M., 1998, -60-
280.
GENETTE, G. (1980): Narrative Discourse: An Essay İn Method, Trans., by Lewin
E.J., Cornell University Press. New York.
GENETTE, G. (1983): Nouveau Discour du Récit, Paris.
GENETTE, G. (1988): Narrative Discourse Revisited, Trans., by Lewin E.J., Cornell
University Press, İthaca, New York.
GLUŞKOVA, U.N. (2002): “Kategoriya Prospektsii i Yeyo Naruşeniye v Narrative
Novellı”: Dilbilimi Doktora tezi: 10.02.19 Çelyabinsk,
http://www.lib.csu.ru/texts/DISS/glushkova.pdf, (25 Şubat 2004)
GREIMAS, A.J., COURTES, J. (1979): Semiotique: Dictionnaire raisonne de la
theorie du langage, Paris, P. 249
libword.by.ru/Nauchnaya/Philologiya/Literaturovedenie/
595
GRIFFIN, L.J. (1992): “Temporality, events and explanation in historical sosiology”:
Sociological methods and research, – 1992. – No.4. p.413
GRIFFIN, L.J. (1993): “Narrative, event structure analysis and clausal interpretation
in historical sosyology”: Amerikan Jourmal of Sociology. – 1993.
No.5
GURDOV, A. (1987): Gramatiçeskie osnovı analiza teksta, /Pod red. Mezenina S.
M.-A.:Ilım, 132.
HAL İZEV, B.E. (1988): “Osobennosti Epiçeskih Proizvedeniy”: Vvedeniye v
Literaturovedeniye. (Haz.) G.N. Pospelova, Moskva, 1988. –219-240.
HENDERSON, B. (1986): “Filmde Zaman, Kip ve Çatı”, Çev. Nilgün Abisel.
Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Basımevi, Ankara.
İBRAEV, S. (1998), Destanın Yapısı, (Aktaran Çınar, A.A.), AKM Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
İBRAYEVA, D., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Cengiz Aytmatov’un
Çocukluğu ve Eserlerindeki Çocuk Tipleri” Doğumunun 70.
Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler.
8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval
Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss.103-110.
İL’ İN, İ.P. (1992): Diskurs: Terminologiya Sovremennogo Zarubejnogo
Literaturovedeniya (stranı Zapadnoy Evropı i SŞA): Spravoçnik,
Vıp.1, İNİON RAN, -s.49-50.
İL’ İN, İ.P. (2001): Postmodernizm. Slovar’ terminov. İNTRADA. s.151
http://yanko.lib.ru/books/philosoph/ilyin-book.htm,
596
İL’ İN İ.P. (1996): “Sovremennoye Zarubejnoye Literaturovedeniye (Stranı Zapadnoy
Evropı i SŞA): Kontseptsii, Şkolı, Terminı: Entsiklopediçeskiy
Spravoçnik / (Haz.) İ.P. İlyin, E.A. Tsurganova, Moskva.
İSER, W. (1972): Der İmplizite Leser: Kommunikationsformen des Romans von
Bunyan bis Beckett, München, Fink.
İZER, W. (1976): Der Akt des Lesens: Theorie ästhetischer Wirkung, München,
Fink.
JAKOBSON, R. (1960): “Linguistics and Poetics”. In Sebeok, Thomas E., ed. Style
in Language. Sebeok. Cambridge, Mass: M.I.T. P. 350-377.
JANKOV, İ.V. (1997): “Narrative v İstoriçeskom Osvoyenii Deystvitel’nosti:
Fenomen Obnovleniya i Sotsiyokul’turnıy Smısl”, Doktora tezi, -
Ekaterinburg, 1997.
JANN, M. (1999): “More Aspects of Focalization: Refinements and Applications”,
In Pier, John, ed. (1999), 85-110. www.uni-
koeln.de/~ame02/jahn99b.htm, (15.03.2003)
JANN, M. (2002): “Narratology: A Guide to the Theory of Narrative”. Part III of
Poems, Plays, and Prose: A Guide to the Theory of Literary Genres.
English Department, University of Cologne. April 10. http://
www.gtrlabs.com/files/active/0/pppn.pdf, (23.02.2005)
JASİNSKA, M. (1965): Narrator w Powiesci Przedromantycznej (1776-1931),
Warszawa.
JURAVLEV, V.F. (1996): “Аnaliz Kommunikatsiy v Kaçestvennom İnterv’yu”:
Sotsiyologiya, 4М.– 1996.– №7.
597
KALMIKOVA, E.S., MERGENTALER, E. (2002): “Narrativ v Psihoterapii:
Passkazı Patsiyentov o Liçnoy İstorii”: Jurnal Praktiçeskoy Psihologii
i Psihoanaliza, 2002, No1-2.
KARALAEV S. (1984): Manas, Kırgızstan, Frunze.
KARALAEV S. (1987): Semetey, Cilt 1, Kırgızstan, Frunze, 375.
KARALAEV S. (1989): Semetey, Cilt 2, Kırgızstan, Frunze, S.345
KARASİK, V.İ. (1992): Yazık sotsial’nogo statusa. M.: İn-t yazıkoznaniya RAN;
Volgogr. Gos. Ped. İnstitut, 330.
KARIPKULOV, A. (1995): Manas: Entsiklopediya, Cilt 2, Kırgız Entsiklopediyası,
Bişkek
KASSİRER, E. (1998): Opıt O Çeloveke: Vvedeniye v Filosofiyu Çeloveçeskoy
Kul’turı: İzbrannoye, Moskva, 1998.
KAYSER, W. (1956): “Das Problem des Erzählers im Roman: German Quarterly,
1956. Vol.29, P.225-238.
KAYSER, W. (1958): Wer erzählt den Roman?: Zur Poetik des Romans / Ed. V.
Klotz. Darmstadt, 1965. S. 197—217.
KIDIRBAEVA, R.Z., KIRBAŞEVA, K., CAYNAKOVA, A. (1988): Variantı Eposa
Manas, İlim, Frunze.
KIDIRBAEVA, R.Z. (1996): Epos Manas: genezis, poetika, skazitel’stvo, Kırgızstan,
Bişkek.
KIRAN, Z., KIRAN, A. (2000): Yazınsal Okuma Süreçleri, Seçkin Yayınevi,
Ankara.
598
KNİGHT, D. (2000): “Structuralism I: Narratology”. 4 March
http://social.chass.ncsu.edu/wyrick/DEBCLASS/Knight.htm,
KORKMAZ, Z. (2003) Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara
KORMAN, B.O. (1972): İzuçeniya Teksta Hudojestvennogo Proizvedeniya, Moskva.
KORMAN, B.O. (1977): “O Tselostnosti Literaturnogo Proizvedeniya”: İzbrannıye
Trudı Po Teorii i İstorii Literaturı, İjevsk, s.119-128.
KORMAN, B.O. (1981): “Tselostnost’ Literaturnogo Proizvedeniya i
Eksperimental’nıy Slovar’ Literaturovedçeskih Terminov”: Problemı
İstorii Kritikii Poetiki, Kuybışev, 1981.
KORTE, B. (1987): Das Du Im Erzähltext: Kommunikationsorientierte
Betrachtungen Zu Einer Vielgebrauchten Form: Poetica. Zeitschrift
für Sprach- und Literaturwissenschaft. 1987. Bd. 19. S. 169—189.
KOSİKOV, G.K. (2000): “Struktura i/ili Tekst. (strategii sovremennoy semiotiki)”
M.: İG “Progress”: –s. 3-48.
http://www.libfl.ru/mimesis/txt/structure.html, 11.12.2002
KOZEVNİKOVA, N.A. (1994): Tipı Povestvovaniya v Russkoy Literature XIX—XX
vv, Moskva.
KUZNETSOV, A.M. (2000): “Antropologiya i Antropologiçeskiy Povorot
Sovremennogo Sotsiyal’nogo i Gumanitarnogo Znaniya”: Liçnost’.
Kul’tura. Obşestvo. 2000 C.II. 1. Baskı (2).
LABOW, W. (1972): Language in the Inner City: Studies in the Black English
Vernacular. Philadelphia, 1972, U of Pennsylvania Press.
599
LABOW W., WALETZKY J. (1997): “Oral Versions of Personal Experience: Three
Decades of Narrative Analysis:” Special Volume of a Journal of
Narrative and Life History.– 1997.– Vol.7.
LABOW W., WALETZKY J. (1967): “Narrative analysis: Oral versions of personal
experience”: Essays on the verbal and visual arts. Helm J. (Ed)
Seattle: University of Washington Press, 1967. P. 12-44.
LANSER, S. (1981): The Narrative Act: Point of View in Prose Fiction, Princeton,
Princeton UP.
LEECH, G.N. (1974): Semantics. Harmonds-worth, 1974.
LEIBFRIED, E. (1970): Kritische Wissenschaft vom Text: Manipulation, Reflexion,
transparente Poetologie. Stuttgart, 1970.
LİHAÇEV, D.S. (1979): Poetika Drevnerusskoy Literaturı, İzd. 3. dop. Moskva.
LINTVELT, J. (1981): Essai de Tipologie Narrative. Le “point de vue”. Théorie et
Analyse, Paris, Corti.
LİTVİNENKO, A.O. (2002): “Predikativnoe obstoyatel’stvo vremeni v ustnom
detskom narrative, MGU im. Lomonosova M. V., Filologiçeskiy
fakul’tet.
http://www.dialog21.ru/materials/archive.asp?id=7349&y=2002&vol
=6077,
LOKS, K. (1934): “Rasskaz”: Literaturnoye entsiklopediya v 11 T., Moskva, OGİZ
RSFSR, Sov. Entsiklopediya, 1929-1939: T.8. 1934.
http://slovari.yandex.ru/dict/litenc/article/le9/le9-5381.htm
600
LUBBOCK, P. (1921): The Graft of Fiction, New York, Viking, 1963.
LUK İN, V.A. (1999): Hudojestvennıy Tekst. Osnovı Lingvistiçeskoy Teorii i
Elementı Analiza, Moskva.
MACPHAİL, E. “The Uses of the Past: Prophecy and Geneology in Don Quijote”.
http://www.kb.nl/dossiers/donquichotte/donquichotte-lit5.html,
MAKAS, Z. (2002): Türk Hikâyelerinde Zaman, Akademi Kitabevi, İzmir.
MANN, U.V. (1989): “Avtor i povestvovanie”: İstoriçeskaya poetika. Literaturnıe
epohi i tipı hudojestvennogo soznaniya, Moskova, s.431-480.
MARGULAN, A.H. (1972) Şokan menen Manas, Almatı.
MELETİNSKİ, E.M. (1985) “Kirgizskiy Epos o Manase”: İstoriya Vsemirnoy
Literaturı: 9 Ciltli, AN SSSR; Moskva, Nauka, 1983 - …,3 Cilt, 1985.
MILLER, H. (1990): Narrative, in Critical Terms for Literary Study, ed. By
F.Lentriccia and T. MaLauglin, Chicago: University of Chicago Press.
MILLER, H. (1998): Reading Narrative, Oklahoma: University of oklahoma Press.
MİRZAAHMEDOVA, P., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Cengiz
Aytmatov’un Romanlarında Dil ve Üslüp” Doğumunun 70.
Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler.
8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval
Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 155-166.
MULL İNS, J. (1997): Teaching the Grammar of Past-Time Narrative. Atlanta,
Georgia USA.
601
<http://arachnid.Gsu.EDU/~wwwesl/issue1/mullins1.htm> 1997,
January 23
NEKLYUDOV, S.J. (1972): “Vremya i Prostranstvo v Bıline”: Slavyanskiy Folklor,
Editör B.N. Putilov, V.K. Sokolova, Moskva, 1972, s.18-45. feb-
web.ru/feb/byliny/critics/-cr1972p.html - 2k -
NİKOLAYEVA, T.M. (1978): “Kratkiy Slovar’Terminov Lingvistiki Teksta”:
Novoye V Zarubejnoy Lingvistike, Lingvistika Teksta, VIII Baskı,
Moskva, Progress, 1978.
OBOZKANOV, A. (1995): “Sayakbay Karala Uulunun Tökmölük Önörü”: Alp
Manasçı, (Haz. Alaguşov B.) Kırgızistan, Bişkek, 11
ONEGA S., LANDA, J.A.G. (1996): Narratology: An İntroduction, Trans. By
Longman, London and New York.
ONEGA, S., LANDA, J.A.G. (2002) Anlatı Bilimine Giriş, çev. Salman Y.,
Hakyemez D. Adam Yayınları, İstanbul.
ORLOV, G.A. (1991): Sovremennaya Angliyskaya Reç’, Moskva: Vısşaya Şkola,
1991.
OROZBAKOV, S. (1978) Manas, Cilt 1, Kırgızstan, Frunze, 295.
OROZBAKOV, S. (1980) Manas, Cilt 2, Kırgızstan, Frunze, 448.
OROZBAKOV, S. (1981) Manas, Cilt 3, Kırgızstan, Frunze, 345.
OROZBAKOV, S. (1982) Manas, Cilt 4, Kırgızstan, Frunze, 368.
OROZOVA, G., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Cengiz Aytmatov ve Türk
Halklarının Folkloru” Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz
602
Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara,
1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 185-190.
PADUCHEVA, E.V. (1996) Semantika narrativa: Semantiçeskie issledovaniya,
Yazıki Rus. Kulturı, Moskova, 193-418.
PADUCHEVA, E.V. (1996): Semantika Vremeni i Vida V Russkom Yazıke.
Semantika Narrativa: Semantiçeskiye İssledovaniya, Şkola “Yazıki
Russkoy Kul’turı”, Moskva, 1996. s. 193-418.
PAMİR DİETRİCH, A. (2001) Rusça-Türkçe Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri
Sözlüğü, Ankara, DTCF.
PANOVA, L. G. (2000): Nareçiya Gruppı “Srazu ... Nemedlenno ... Siyu Sekundu” v
Narrativnom i Dialogiçeskom Recimah. http://www.dialog-
21.ru/materials/archive.asp?id=6338&y=2000&vol=6077,
PARLA, J. (2000): Don Kişot’tan Bugüne Roman, İletişim Yayınları, İstanbul.
PETERSON, J.H. (1981): Poetica. Zeitschrift für Sprach- und Literaturwissenschaft.
1981. Bd. 13. S.155—162.
PLATON. (2001): Devlet, Çev. Sabahattin Eyuboğlu ve M. Ali Cimcoz. Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
POPOVA, E.A. (2001): O Lingvistike Narrativa: Filologiçeskiye Nauki. – 2001. –
No4. s.87
PRINCE, G. (1973): A Grammar of Stories: An İntroduction, The Hague, Paris. –
106p.
603
PRINCE, G. (1988): Dictionary of Narratology, Scolar Press, Great Britain.
PROPP, V. YA. (1928): Morfologiya skazki. Labirint: Moskova, 1968.
http://www.ozon.ru/context/detail/id/2278478/
PROPP, V. YA. (1998): İstoriçeskie korni Volşebnoy Skazki // Morfologiya
“Vol şebnoy” skazki, Labirint: Moskova.
http://www.lib.ru/CULTURE/PROPP/morfologia.txt,
RENKEMA, J. (1993): Discourse Studies. An Introductory Extbook. Amsterdam,
Philadelphia: John Benjarnins, ix + 224 p.
RICARDOU, J. (1971): Time of the Narration, Time of the Fiction/Öyküleme
Zamanı – Öykü Zamanı: Türk Dili Eleştiri Özel Sayısı, II 234, Çev.
Salâh Birsel, Mart, 1971, 596-603.
RICOEUR, P. (1988): Time and Narrative. Trans. Kathleen McLaughlin & David
Pellauer. Chicago: U of Chicago P.
RICOEUR, P. (2000): Vremya i rasskaz: 1.Cilt, İntriga i istoriçeskiy rasskaz. 2.Cilt,
Konfiguratsii v vımışlennom rasskaze. Moskova, SPb.
http://urss.ru/cgi-bin/db.pl
RICOEUR, P. (2002): Le Conflıt Des Interprétatıons: Essais d'herméneutique//(Çev.
Vdovina İ.S.) Konflikt interpretatsiy: Oçerki o Germenevtike,
Moskva, Canon-Press-Tz Kuchkovo Pole 2002.
http://kosilova.textdriven.com/narod/studia3/ricoeur.htm
RIESMAN, C.K. (1939): Narrative Analysis. Sage Publications: London.
http://ans.hsh.no/home/mzs/bilder/Articles/Journals/Scand_journal_m
anagement/2004/217.pdf,
604
RİFAT, M. (1977): Tahsin Yücel’in Bir Öyküsünü Çözümleyiş ya da İkinci Okuma:
Dilbilim dergisi, I, İstanbul Üniversitesi, Hüsnü tabiat Basımevi,
İstanbul. (117-124)
RİFAT, M. (1978): Göstergebilimsel Çözümlemede Kesitlemenin Yeri: Dilbilim
dergisi, II, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul. (105-108)
RİFAT, M. (1980): Genel Göstergebilim İlkeleri: Dilbilim dergisi, V, İstanbul
Üniversitesi, Hüsnü tabiat Basımevi, Cağaoğlu, İstanbul. (101-110)
RİFAT, M. (1999): Homo Semioticus, Om Yayınevi: İstanbul.
RİFAT, M. (2000a): XX. Yüzyılda Dil bilimi ve Göstergebilim Kuramları 2. Temel
metinler, Om Yayınevi, İstanbul.
RİFAT, M. (2000b): XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları 1. Om
Yayınevi, İstanbul.
RİFAT, M. (2002): Gösterge Eleştirisi, Tavanarası yayıncılık, İstanbul.
ROMBERG, B. (1962): Studies in the Narrative Technique of the First-Person
Novel. Stockholm, 1962.
ROSSUM-GUYON, F. van. (1970) : Point de vue ou perspective narrative: Theories
et concepts critiques: Poetique. - P., 1970. — N 4. — P. 476-497.
ROZENFELD, B. (1935) : Rasskaz : Literaturnaya Entsiklopediya v XI t. Moskva,
1929-1939: T.IX, Moskva, OGİZ RSFSR, Sov. Entsiklopediya, 1935.
s.538-542. http://feb-web.ru/FEB/LITENC/ENCYCLOP/le9/le9-
5381.htm
605
RYAN, M.L. (1981): Pragmatics of Personal and İmpersonal Fiction: Poetics, –
Amsterdam, Vol. 10, № 6. – P. 517-539.
SAVEL’EVA V.V. (2000): (Haz.) Ot Hudojestvennogo Teksta K Hudojestvennomu
Miru/ Teoriya, Metodika, Praktika, Almatinskiy Oblastnoy İnstitut,
Almatı.
SCHIFFRIN, D. (1994): Approaches to Discourse. Oxford: Blackwell.
SHANSKY, N.M. (1984): Lingvistiçeskiy Analiz Hudojestvennogo Teksta,
Leningrad.
SHAW J. TH. (1996): Problema Edinstva Pozitsii Avtora-Povestvovatelya v
“Evgeniy Onegine”: Avtor i Tekst. Sb. St. (Haz) V.M. Markoviç, W.
Schmid. SPb., 1996. S. 114—131.
SHIPLEY, J.T. (haz) (1943): Dictionary of World Literature, New York, 1964.
SCHMİD, W (2003): Narratologiya. M.: Yazıki Slavyanskoy Kulturı,
www.yanko.lib.ru/books/lit/shmid=narratology.htm,
SMITH, B.H. (1981): Narrative Versions, Narrative Theories, in On Narrative, ed by
W.J.T. Mitchell, 209-232. Chicago: University of Chicago Press.
SOLOVYEV, V.S. (1907): Vremya: Sobraniye Soçineniy, Cilt 9, Sankt-Peterburg.
SÖZEN, E. (1999): Söylem. Belirsizlik, Mübadele, Bilgi/Güç ve Refleksivite,
Paradigma Yayınları, İstanbul.
STANZEL, F.K. (1955): Die typischen Erzählsituationen im Roman. Stuttgart:
Braunmüller.
606
STANZEL, F.K. (1959): Episches Präteritum, erlebte Rede, historisches Präsens:
Deutsche Vierteljahrsschrift 33: 1-12.
STANZEL, F.K. (1964): Typische Formen des Romans. Göttingen: Vandenhoeck.
STANZEL, F.K. (1979): Theorie des Erzählens. Göttingen, 1979.
STANZEL, F.K. (1982): Theorie des Erzählens. 2nd ed. Göttingen: Vandenhoeck.
STANZEL, F.K. (1984): A Theory of Narrative, trans. Charlotte Goedsche.
Cambridge: Cambridge UP. New York.
STANZEL, F.K. (1997): Roman Biçimleri, (Çev. Tepebaşılı, F.) Çizgi Kitabevi,
Konya.
STEPANOV, G.V. (1976): Neskol’ko Zameçaniy po Spetsifike Hudojestvennogo
Teksta: Lingvistika Teksta: Sb. Nauçnıh Trudov, 103. Baskı, Moskva,
1976.
ŞERİYEV, C. vb. (1994) Adabiyat: Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü. Mektep
Okuuçuları Üçün. Bişkek, Kırgız Entsiklopediyası.
TAMARÇENKO, N.D. (1999): (Haz) Teoretiçeskaya Poetika: Ponyatiya i
Opredeleniya, RGGU, Moskva. -286s.
(http://www.gumer.info/bibliotek_Buks/Literat/Tamar/index.php
TEKİN, M. (2003): Roman Sanatı. (romanın unsurları) 1, Ötüken, İstanbul.
The Handbook of Discourse Analysis/ Edited by Deborah Schiffrin, Deborah Tannen,
and Heidi E. Hamilton. Blaskwell Publishers. (2001)
607
THOMPSON S. and MANN, W. (Haz.) (1992): Discourse Description: Diverse
linguistic analyses of a fund-raising text: Pragmatics and Beyond New
Series 16, 1992, xııı, 409 pp.
TİMOFEEV, L.İ. (1974): Obraz Povestvovatelya, Obraz Avtora: Slovar’
Literaturovedçeskih Terminov. (Haz) L.İ. Timofeev, S.V. Turayev.
M., 1974. –248-249.
TİUPA, V.İ. (2001): Narratologiya kak analitika povestvovatel’nogo diskursa. Tver’
http//www.libword.by.ru/Nauchnaya/Philologiya/Literaturovedenie/Ti
upa_VI/Narratologija. Htm, (17.02.03. 15.30)
TODOROV, Tz. (1969): Grammaire du Décameron. Mouton: The Hague.
TODOROV, Tz. (1981): Introduction to Poetics. Brighton: Harvester.
TODOROV, Tz. (2001): Poetikaya Giriş, Çev. Kayaşahin, Metis Yayınları, İstanbul.
TOMESHEVSKİ, B.V. (1996): Teoriya Literaturı. Poetika, Aspekt Press, Moskva. –
334s. zhurnal.lib.ru/s/swetow_s/ - 45k, (01.06. 2005. 10.59)
TOOLAN, M.J. (1988): Narrative. A Critical Linguistic İntroduction, Routledge.
London-New York.
TROTSUK İ.V. (2004): Narrative Kak Mejdistsiplinarnıy Metodologiçeskiy
Konstrukt v Sovremennıh Sotsiyal’nıh Naukah: Vestnik RUDN,
Sotsiologiya serisi, 2004, No6-7, s.56-74.
TRUBİNA, E.G. (1995): Рассказанное "Я"; проблема персональной
идентичности. Ekaterinburg, 6.p.l.
608
http://www2.usu.ru/philosophy/soc_phil/rus/monogr.html,
(01.02.2007. 14.30)
TRUBİNA, E.G. (2002): Narratologiya: osnovı, problemı, perspektivı, Materiyalı k
spetsiyalnomu kursu, Ekaterinburg, İzd. Uralskogo Universiteta,
http://www2.usu.ru/philosophy/soc_phil/rus/courses/narratology.html,
(11.12.2002)
TUTUMLU, R. (2002) “Anlatı Bilimi Açısından Roman-Sinema Etkileşimi ve Bir
Uygulama: Anayurt Oteli” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Ankara: Bilkent Üniversitesi, Haziran, 2002.
TÜRKMEN, F. (1995): Manas Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Ankara,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yayınları.
VOROB’YEVA, A.V. (1999): Tekst ili Real’nost’: Poststrukturalizm v Sotsiologii
Znaniya: Sotsiologiçeskiy Jurnal, 1999, No3-4.
WHITE, H. (1973): Metahistory: The Historical İmagination in Nineteenth- Century.
Baltimore; London.
YEMENİÇİ, A. (1995a): Labow’un Anlatı Çözümleme Yöntemi ve Bir Uygulama:
A.Ü. Dilbilim Araştırmaları dergisi, Ankara, s.39-55.
YEMENİÇİ, A. (1995b): Söylem Çözümlemesinde Üç Temel Yaklaşım ve
Kültürlerarası İletişimde Söylem Çözümlemesinin Önemi: A.Ü.
Dilbilim Araştırmaları dergisi, Ankara, s.152-166.
YEMENİÇİ, A. (1995c): Sözlü anlatı çözümlemesi: A.Ü. Dilbilim Araştırmaları
Dergisi, Ankara.
609
YILDIRIM, D, (1979): Manas Destanı ve Kökötöy Hanının Ertegüsü, Doçentlik
Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Ankara,
YILDIZ, N. (1995) Manas Destanı (W. Radloff) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve
Tahliller, Ankara, AKDTYK, TDK Yayınları.
YÜCEL, T. (1995): Anlatı Yerlemleri. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
ZALEVSKAYA, A.A. (2002): Nekotorıe Problemı Teorii Ponimaniya Teksta:
Voprosı yazıkoznaniya, No 3, 63-73.
ZEL’DOV İÇ, G.M. (2002): Semantika i Pragmatika Soverşennogo Vida v Russkom
Yazıke: Voprosı Yazıkoznaniya, No 3, 31-61.
ZENKİN, S.N. (2000): Vvedeniye v Literaturovedeniye: Teoriya Literaturı:
Uçebnoye Posobiye. M.: RGGU.
ZOLOTOVA, G.A. (1984): K Voprosu O Konstitutivnıh Edinitsah Teksta: Russkiy
Yazık. Funktsionirovaniye Grammatiçeskih Kategoriy. Tekst i
Kontekst, Moskva, 1984.
ZOLOTOVA, G.A. (2002): Kategorii Vremeni i Vida s Toçki Zreniya Teksta:
Voprosı Yazıkoznaniya, No 3, 9-29.
ZVEGİNTSEVA, V.A., ÇEMODANOVA, N.S. (1999): Zarubejnaya Lingvistika: II, İng.
Çeviri.Moskva, (1999)
ZVEREVA, G.İ. (1996): Real’nost’ i İstoriçeskiy Narrativ: Odissey. Çelovek v
istorii, Moskova, 11-24.
610
Özet
KULAMSHAEVA Baktygul, Kırgız Hikâye ve Destanlarınd a Anlatı
Zamanları: Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları
Örneğinde, Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. F. Sema BARUTCU
ÖZÖNDER, XIV + 613 s.
Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları: Atadan Kalgan Tuyak
Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde başlıklı tez, giriş ve 4
bölümden, ayrıca metinler kısmından oluşmaktadır.
Tezin giriş bölümünde konuyla ilgili genel bilgiler verilmiş; araştırma konusu
belirlenmiş; konu külliyatı gösterilmiş; araştırma esnasında kullanılan yöntemler
belirlenmiştir.
1. bölümde anlatı bilimi hakkında teorik bilgiler verilmiş, anlatı biliminin
esas kavramları: anlatı, anlatı türleri, anlatı zamanı, anlatıcı, anlatıcı tipleri gibi
kavramlar tanımlanmıştır.
Tezin 2. bölümünde Manasçı Sayakbay Karalayev’in hayatı ve anlattığı
destanlar, ayrıca tarihî kahramanlık destanı olan Manas destanından, Kökötöydün
Aşı parçası ve arkaik kahramanlık destanı türünden Er Töştük destanından seçtiğimiz
parça; ünlü türkolog, etnograf Çokan Valihanov ve onun derlediği Kökötöydün Aşı
parçası ve son olarak dünyaca ünlü Kırgız yazarı Çıngız Aytmatov ve onun Atadan
Kalgan Tuyak hikâyesi ile ilgili tanıtıcı bilgiler verilmiş, her eser Labow ve
Waletsky’nin anlatıların yapısal çözümlemesiyle ilgili oluşturdukları anlatı
çözümleme yöntemine uygun olarak çözümlenmiştir.
611
3. bölümde adı geçen parçalar G. Genette’in uyguladığı anlatı bilimsel
yönteme uygun olarak, zaman; sıra, süre, sıklık bakımından incelenmiş, öykü zaman
ekseni ile anlatı zamanı eksenindeki zamanın yansıtılması, hikâye ve destanlardaki
anlatıcı farklılıkları ortaya konulmaya çalışılmıştır.
4. bölümde anlatı zamanları Genette’in yöntemine uygun olarak, sıra, süre ve
sıklık bakımından hem anlatı bilimi yöntemleri çerçevesinde, hem de dilbilimsel
morfo-semantik açıdan karşılaştırılarak çözümlenmiştir.
İncelemeyi, Metin ve Çeviri izlemektedir. Sonuç bölümünde Manas
destanındaki anlatı zamanlarının dilbilimsel zaman kategorisi ile olan ilişkisi
konusunda anlatı açısından çözümleyici sonuçlara varılmıştır.
Tez, Türkiye Türkçesi – İngilizce – Rusça – Kırgız Türkçesi Kavramlar
Sözlüğü, Kaynak ve Türkiye Türkçesi ve İngilizce Özet ile sona ermiştir.
Anahtar sözcükler: Kırgız Türkçesi, zaman, anlatı, söylem, anlatı
zamanı, destan, hikâye, öykü, odaklanma, yadöyküsel anlatı, özöyküsel anlatı,
anlatı bilimi
612
Summary
KULAMSHAEVA Baktygul, The Narrative Times in Kyrgyz Tale and
Epic: in the examples of the tale Atadan Kalgan Tuyak and the epics Manas and
Er Toshtuk, Doctoral Dissertation, Supervisor: Prof. Dr. F. Sema BARUTCU
ÖZÖNDER, XIV + 613 p.
The Thesis includes the Preface, Introduction, four Chapters, Conclusion
Parts, Texts, and appendixes, glossary, Bibliography and the Summary.
In the Preface general information about the theme was given; in Introduction
we have specified the study; indicated the corpus of the study, and the method
applied during the research and the approach.
The first Chapter touched upon the narratology and the main concepts of
narratology like narrative, narrative types, narrative time, narrator, types of narrators
were defined.
2nd Chapter provides you the introductory information about the manaschy
Sayakbay Karalaev and the epics he told, furthermore, about the historical epic
Manas, the chapter Kokotoydun Ashy, the archaic heroic epic Er Töştük; the world-
famous turkolog and ethnographer Chokhan Valihanov and the chapter Kokotoydun
Ashy in his collection, and lastly the well-known Kyrgyz writer Chyngyz Aytmatov
and his tale Atadan Kalgan Tuyak. Each work has been examined, in accordance
with Labow and Waletsky’s structural narrative analysis methods.
In the third chapter above-named works have been studied, in accordance
with G. Genette’s method, in terms of order, duration, and frequency. The reflection
613
of time in the story time and the narrative time axis, and the narrator differences in
the epics and tales have been tried to be set.
In the forth Chapter the narrative times have been analyzed both in
accordance with G. Genette’s method, in terms of order, duration, frequency and in
accordance with linguistics and morpho-semantics.
In the Conclusion, we will come through analyzing results concerning the
narrative in respect with the relation of narrative times of the works under the study
with the linguistic tense category.
The Turkey Turkish –English –Russian – Kyrgyz Turkish Glossary,
Bibliography and the Summary will end the Thesis.
Key words: Kyrgyz Turkish, tense, time, narrative, discourse, narrative
time, epic, tale, story, focalization, heterodiegetic narrative, homodiegetic
narrative, narratology.