kütahyalı bilge Şair sunullah-ı gaybi ve...

22
Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemi

Upload: others

Post on 22-Jan-2020

27 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemi

Page 2: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Dumlupınar Üniv. Merkez Kampüs Kamu Yönetimi Bölümü Binası Tavşanlı Yolu 10. km KÜTAHYA Tel: 0 (274) 265 22 29 Faks: 0 (274) 265 22 30 e-mail: [email protected]

Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemi Editör:

Bilal Kemikli Ergin Ögcem

ISBN 978-605-9955-86-7 1. Basım Mayıs 2016 Yayına Hazırlık: EMİN YAYINLARI Fethiye Mah., Kırlangıç Sok. No:2 16140 Nilüfer / BURSA Tel: (0224) 242 28 98, Fax: (0224) 241 25 69 www.eminyayinlari.com

Baskı: Stüdyo Star Ajans Matbaacılık Ltd. Şti Nilüfer Ticaret Merkezi Bursa Sertifika No:15366

Page 3: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

89

Çavdaroğlu Müftî Derviş Mustafa Tatcı1

Hayatı Adı Ahmed, lakabı Çavdaroğlu, mahlası Müftî Derviş'tir. Kütah-

ya'da dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi belli değildir. 1580'li yıllarda doğmuş olmalıdır. Kanunî devrinde yaşamış olan Kalburcu Şeyhi Ah-med Efendi'nin torunu, mutasavvıf şair Gaybî'nin de babasıdır. Kütah-ya'nın tanınmış ailelerinden Çavdaroğulları'na mensuptur. Bu sebeple "Çavdaroğlu Ahmed", müftülük yaptığından ötürü "Müftî Derviş", Ümmî Sinan'dan hilafet aldıktan sonra da "Müftî Şeyh" olarak tanın-mıştır.2

Çavdaroğlu Müftî Ahmed Efendi'nin hayatı hakkında ayrıntılı bil-giye sahip değiliz.3 Onun hakkında en yeni bilgi, Oğlu Gaybî Sun'ul-lah'ın yazmış olduğu Mes'ele-i Sülûk4 içinde tesbit edilmiştir.5 Bu risâle-nin başında verilen bilgiye göre, Ümmî Sinan'ın halîfelerinden6 ve Niyâzî-i Mısrî'nin "beş arkadaşı"ndan birisi olan Çavdaroğlu Müftî Ah-med Efendi, Kalburcu Şeyhi Ahmed Efendi'nin oğlu Beşir Efendi'nin oğlu olup, Sun'ullah Gaybî'nin de babasıdır.

Müftî Derviş, medrese öğreniminden sonra Kütahya müftülüğüne 1 Yrd. Doç. Dr. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitim A.B.D. Öğretim Üyesi,

ANKARA. 2 Bkz. Bilal Kemikli, "Kütahya Yöresinde Bir Mutasavvıf Aile: Pir Ahmed ve Ahfâdı",

Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyalar Kongresi (Ank. 13-16 Ağustos 1998)'ne su-nulan tebliğ. Subhi Saatçı'nın Ata Terzibaşı'ndan naklen şairi Çavdaroğlu lakabı dolayısıyla Burdur'un Çavdar Bucağı'ndan göstermesi doğru değildir ("Müftü Derviş", TDEA, İst. 1986, C. VI, s. 465).

3 Kaynaklar Müftî Derviş'ten doğrudan söz etmemekle birlikte, Gaybî vesilesiyle Müftî

Derviş'in dedesi Kalburcu Şeyh Ahmed Efendi'nin adını zikrederler (Bkz. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, C. I, İst. 1333, s. 100).

4 Bkz. Ankara Ün. İlahiyat Fak. Ktp. Yz. Nu: 1468.

5 Bu risale Bilal Kemikli tarafından tanıtılmıştır: "Türk Tasavvuf Edebiyatında Risâle-i

Devrân ve Semâ Türü ve Gaybî'nin Devrân ve Semâ'a İlişkin Görüşleri", AÜİFD, C. XXXVII, Ank.1997, s. 455.

6 Şeyh Muhammed Nazmî, Hediyyetü'l-İhvân'ında, Sinân-ı Ümmî'nin Elmalı, Uşak ve Kü-

tahya çevrelerinde derviş ve halifeleri olduğunu söyler (bkz. Osman Türer, Muhammed Nazmî, Hayatı, Sanaatı ve Hediyyetü'l-İhvânı, C. II, Ank. 1982, s. 204, AÜİF. Dr. Tezi).

Page 4: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

90

kadar yükselmiş ve on sekiz yıl bu görevde bulunmuştur. Babası ve de-deleri Halvetî erkânına bağlı birer mutasavvıf olmalarına rağmen, ken-disi uzunca bir zaman tasavvuf ilmine ilgisiz kalmış ve hatta karşı çık-mıştır. Gaybî, Mes'ele-i Sülûk isimli risâlesinde babası hakkında şunları söylemektedir:

"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi b. eş-Şeyh Beşir Efendi'nin oğludur. Mezbûr şeyh Ahmed Efendi medîne-i Kütahya'ya on sekiz yıl müftî olup, ba'dehû müftîliği terk idüp Elma-lılu Ümmî Sinan Efendi Hazretleri'nden bey'at eyleyüp teslîm-i küllî olmuş-dur. Âhirü'l-ömr irşâd olup tarîk-i Halvetiyye'de kâmil mürşid oldu. Ammâ evvel müftî iken gâyet münkirînden idi. İnkârdan geçüp ikrâra geldüği kıssa-ı dırâzdur. Bu mahalde zikr olması mümkün değildir."7

Müftî Derviş, Ümmî Sinan'a bağlandıktan sonra, zâhirî ilimlere dair pek çok kitap okuduğunu, fakat aradığını mürşidinde bulduğunu söyle-yecektir:

Müftî Derviş çok kitâblar görmişdür İllâ murâdın mürşîdde bulmışdur Zâhire aldanan yolda kalmışdur Mürşîde teslîm ol yolda kalursun8

Müftî Derviş'in "çok kitablar gördüğü", bunların başında Füsûs, Fütûhât, İhyâ, Avârif, Nefehât gibi eserlerin geldiği şiirlerinden anlaşıl- 7 Sun'ullah Gaybî, Mes'ele-i Sülûk, AÜİF Kütüphanesi, Yz., Nu. 1468; Kemikli, "Türk

Tasavvuf Edebiyatında Risâle-i Devrân ve Semâ Türü ve Gaybî'nin Devrân ve Semâ'a İliş-kin Görüşleri", s. 455. Aynı risâlenin hâşiyesinde Müftî Derviş'e ait olan şu mısralar da kaydedilmiştir:

Müftî Derviş'in münkirlik Başından geçdi ol körlük Budur Allah'a şükürlük Yâ ben nice dönmeyeyin Bu şiirin tamamı okununca, Müftî Derviş'in bir zamanlar Halvetîlere has kıyamî zikir olan

"devrân"ın haram olduğuna dair görüşleri olduğu açıkça anlaşılmaktadır (Bkz. Dîvân, Milli Ktb. Yz. A. 3488/1,vr. 5b). Müftî Derviş, tasavvuf yoluna girdikten sonra devrân hakkın-daki görüşünü değiştirmiştir:

Kalbin zulmeti kalksın Zikr-i devrân idelüm Cânlar cânâna baksın Zikr-i devrân idelüm .......................... Müftî fetvâ virmezse Bu devrânı sürmeğe Aşk Müftîsi hükm itdi Durun devrân idelüm (Müftî Derviş, Dîvân, vr. 8b). 8 Müftî Derviş, Dîvân, vr. 3b.

Page 5: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

91

maktadır:

Füsûs ile Fütûhât ikisi iki âb-ı hayât Sâlike kuvvet virür İhyâ ile Nefehât Dersi birden gördünse nûr zulmete irdinse İkâd ider envârın Sülemî Aynü'l-Hayât Ef'âl ü zât ü sıfât üç bahirdir haddi yok Füsûs ile Fütûhât ol bahirden kat9

Gaybî, Sohbetnâme isimli eserinde kendi mürşidi Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi'nin,10 babası hakkında, "Pederinizde olan hâlet Çavdar Şeyhi'nde yok idi." dediğini belirtmektedir. Bu ifadeden, İbrahim Efen-di'nin Müftî Derviş'i ve babası Çavdar Şeyhi Beşir Efendi'yi -yani Gaybî'nin dedesini- az veya çok tanıdığı ve hâl sahibi bir zat olduğu anlaşılmaktadır.

Müftî Derviş'in vefat tarihi bilinmiyor. Oğlu Gaybî, İstanbul'a gele-rek Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi'ye intisap ettiğine göre, babası Müftî Şeyh'e intisap edememiş, etmişse de sülûkunu tamamlayamamış olma-lıdır. Bundan hareketle Müftî Derviş'in, Gaybî'nin İbrahim Efendi'ye intisabından önce vefat ettiği tahmin edilebilir. Zira, Müftî Derviş'in intisap ve hilafetinin yaşlılık dönemine rastladığı Gaybî'nin şu satırla-rından anlaşılmaktadır:

"Vâlid-i mâcidimiz Müftî Şeyh Ahmed Efendi dahi ceddi Kalburcu Şeyh gibi yigirmi sene mikdârı erbâb-ı taklîdin dâmına giriftâr olup tâkat-ı beşer-den hâriç riyâzât-ı şakiyye irtikâbından sonra hilâfete mücâz ve silsilelerine mukayyed olmuş iken, âkibet kendülere râhat bahş idicek mertebe-i ma'rifet hâsıl olmayup, bilâhare âhir ömürlerinde tarîk-i vahdet semtine azîmet bu-yurmuşlardı."11

Müftî Derviş, kanaatimizce XVII. yüzyılın sonlarında vefat etmiş-tir. Türbesi Kütahya Kabristanı (Musalla)'nda bulunmaktadır.

Burada Müftî Derviş ile ilgili olarak bir vakfiyyeden de söz etmekte yarar vardır. Bugün Gaybî'nin sülasesinden kişilerin elinde bulunan I. Ahmed'in Çavdaroğlu ailesi için tesis ettiği vakfiyeye ilişkin 1019/1610 tarihli fermanda, "Evliyâ-ı kibârdan kutbu'l-ârifîn merhûm Şeyh Çavdar

9 Müftî Derviş, Dîvân, vr. 2b.

10 İbrahim Efendi hakkında bkz. Fevziye Abdullah Tansel, "Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi ve Devriyyesi", AÜİFD, C. XVII. 1969, s. 187-199; Bilal Kemikli, "Yunus Yolunda Bir Mu-tasavvıf Şair: Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi", Revak -97, Sivas 1996, s. 82-89.

11 Hamza Güner, Kütahyalı Şair ve Edipler, Kütahya, 1967, s. 183.

Page 6: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

92

kaddese sırruhu'l-azîz evlâdı nesl-i umdetu'l-vâsilîn muhtâru's-sâlikîn maz-har-ı envâr-ı yakîn masdar-ı füyûzât-ı Hayy u Mu'în Şeyh Beşir-zâde" şek-linde Şeyh Beşir Efendi'nin oğlu Müftî Derviş'ten söz edilmektedir.

25 Safer 1293/22 Mart 1876 tarihli Abdülaziz Han'a ait bir beratta ise, Karacaşehir kazasına bağlı Akkaya, Hasırca ve Karkın Boğazı adla-rıyla bilinen arazi üzerindeki Şeyh Beşir vakfından bahsedilmektedir.12 Buna göre vakıf, Şeyh Beşir zamanında kurulmuş olmakla birlikte, I. Ahmed döneminde Şeyh Beşir'in oğlu Müftî Derviş'in mütevelli olduğu dönemde ilavelerle yenilenmiş olmalıdır.13

Eserleri Müftî Derviş, tasavvufî neşveyle şiirler yazan bir şairdir. Onun şiir-

leri bir Dîvân'da toplanmıştır. Bilinen nüshaları şunlardır: 1- Elmalı İl Halk Ktp. Nüshası; Mecmua Nu: 43, s. 170-181. Yaz-

mada 30'dan fazla şiiri kaydedilmiştir. Bu Mecmuada bulunan ilahîler, divândaki ilahîlerle mukayese edilmiş olup görülen bazı istinsah hatala-rının düzeltilmesinde yardımcı olmuştur.14

2- Ata Terzibaşı Nüshası: A. Terzibaşı, elindeki Dîvân nüshasının 37 yaprak olup içinde 177 şiir bulunduğunu, istinsah tarihi ve müsten-sihinin belli olmadığını belirtiyor (Bkz. Atâ Terzibaşı, "Bilinmeyen Şair-lerden Müftü Derviş", Kardaşlık Dergisi, Sayı 5-6, Eylül-Ekim 1976, s. 18-19).

3- Millî Ktp. Nüshası: Dîvân, Yz. A. 3488/1; 2a-36b; Yk. 38; 238x170; 175x105 mm. st. 23; yazı talik; sırtı kahverengi meşin Cl. ebru karton kapaklı. 1a'da "Hâzâ Dîvân-ı Fetavâ Abdürrahîm Müftî Derviş El-Mensûb bi-Tarîki'l-Halvetî" yazılıdır. Bu ibarede geçen Fetâvî Abdür-rahim Efendi ismi müstensih tarafından yanlış kaydedilmiştir. Adı ge-çen yazma, Millî Kütüphane'ye Abdullah Öztemiz'den intikal etmiştir. Yazmanın 38b-59a yapraklarında Vahib Ümmî ve Yunus Emre'ye; 59b'den 68a varağa kadar Seyyid Mustafa Efendi, Muhyî, Pîr Armağan, Rûşenî ve Eşrefoğlu'na ait ilahîler bulunmaktadır. Bu nüshada aruz ve

12

Bu berat, Mehmet Kamyan Şenel arşivinden alınarak Bilal Kemikli tarafından değerlendi-rilmiştir (Bilal Kemikli, Sun'ullah-ı Gaybî Dîvânı İnceleme-Metin, AÜ.SBE, Dr. Tezi, Ank. 1998, s. 22). Gaybî, eserlerinden bazılarını adı geçen bu Karacaşehir'deki vakıf arazisinde bulunan dede evinde yazdığına göre (bkz.Tarîkü'l-Hak Fî Teveccühi'l-Mutlak, İstanbul Be-lediyesi Atatürk Kitaplığı, Nu: K. 292/2, vr. 47a; Risale-i Halvetiyye, Bursa Eski Eserler Ktp. Genel, Nu: 1441/1, vr. 15a), Babası Müftî Derviş de, Kütahya müftülüğünden önce burada yaşamış olmalıdır.

13 Kemikli, a. g. tebliğ, s. 8.

14 Mecmuanın fotoğrafını temin eden Elmalılı öğrencimiz Ali Ünsal Uyar'a teşekkür ederiz.

Page 7: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

93

hece vezinlerinde yazılmış 172 şiir bulunmaktadır. Mürettep değildir.

Şairliği Çavdaroğlu Ahmed Efendi, şiirlerinde Müftî, Müftî Derviş, Çavda-

roğlu ve Çavdaroğlu Ahmed mahlaslarını kullanmaktadır. Genellikle hece vezniyle, az da olsa aruzla şiirler yazmıştır.

Müftî Derviş, medrese öğrenimi görmüş, müftülük ve müderrislik yapmış olmasına rağmen tasavvufî hikmetleri günlük konuşma diliyle sanki karşısındakiyle konuşurcasına sade bir dille söyleyivermektedir. Onun şiirlerinde "sehl-i mümteni" kabilinden söyleyişlere sıklıkla rast-lanır:

Aklun işi yokdur bunda Aşkdur at süren meydânda Dostdur dosta iren bende Ben bir ad ile sandayım15 * Yûsuf'u çâha atan Geçmez akçaya satan16 * Eşiğinde tozan tozlar Cemâlini gören gözler Göz diküp bakan yıldızlar Bizden Pîr'e selâm eyle17

gibi söyleyişler, esasen soyut ve tamamen gönülle ilgili gerçeklerin bir Türkmen şairinin sâde dil ve ince üslûbunda bulduğu ifadesinden başka bir şey değildir.

Müftî'nin bazı şiirleri naziredir. Bunlar, başta Pîri Vâhib Ümmî ve Şeyhi Ümmî Sinan olmak üzere, arkadaşı Niyâzî-i Mısrî'nin ve diğer pîrdaşlarının bazı şiirlerine yazılmıştır:

"Cân bu ilden göçicek cânânı bulmazsa ne güç"18 mısraıyla başlayan şii-ri Niyâzî-i Mısrî'nin;

"Cân bu ilden göçmeden cânanı bulmazsa ne güç"19

mısraıyla başlayan şiirine;

15 Müftî Derviş, Dîvân, vr. 6a. 16

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 36a. 17

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 3a. 18

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 7a. 19

Muhammed Nur, Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi, İst. 1976, s. 55.

Page 8: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

94

"Füsûs ile Fütûhât ikisi iki âb-ı hayât" mısraıyla başlayan şiiri, Niyâzî-i Mısrî'nin;

"Cân kuşınun her zaman ezkârıdur Vâridât"20

matla mısraıyla başlayan şiirine; "Bir onulmaz derde düşdüm yüce sultânım meded"21 mısraıyla başlayan

şiiri, Şeyhi Ümmî Sinan'ın;

"Pâdişâhum derde düşdüm bana bir derman meded"22

mısraıyla başlayan şiirine naziredir. Oğlu Gaybî Sun'ullah da, babasının bazı şiirlerinden ilham almış

veya bu şiirlere nazireler yazmıştır. Bu hususa şu şiirler örnek olarak verilebilir:

Gaybî Sun'ullah:

Dilimüzde dâim tevhîd edâsı Zâkir kullardanuz elhamdülillah Kulagumuzda hem tevhîd edâsı Zâkir kullardanuz elhamdülillah23

Müftî Derviş:

İşimiz gücümüz Hakk'ın zikridir Zâkir kullardanız elhamdülillâh Zâhir bâtın ni'metinin şükridür Şâkir kullardanız elhamdülillâh24

Gaybî Sun'ullah:

Men aref nefseh olupdur cümle ilmün hâsılı Kendözini bilmez isen âlimem dime sakın Öz kitâbın okuyandur ehl-i ilmün kâmili Kendözini bilmez isen âlimem dime sakın25

Müftî Derviş:

Âlim kimdir diyü haber sorarsan Kesretde vahdeti görendir âlim

20

Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi, İst. 1976, s. 255. 21

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 2a. 22

Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatcı, Ümmî Sinan, Ank. 1998, s. 71. 23

Kemikli, a. g. tez, s. 391. 24

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 9b-10a. 25

Kemikli, a. g. tez, s. 365.

Page 9: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

95

Ef'âl ü evsâfın içinde zâtı Zevki vicdân ile bulandır âlim26

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ'İN AİLESİ Müftî Derviş'in aile şeceresi şöyledir: Kalburcu şeyhi Pîr Ahmed Efendi Şeyh Beşir Efendi Müftî Ahmed Efendi (Müftî Derviş) Gaybî Sun'ullah27

Dedesi Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi Müftî Derviş'in oğlu Sun'ullah Gaybî, eserlerinde kendisinden "Kal-

burcuzâde Sun'ullah Gaybî el-Kütahyevî" veya "Sun'ullah b. Ahmed b. Beşir"28 şeklinde söz etmekte, bazı eserlerinde büyük dedesi, dedesi ve babasına ilişkin bilgiler vermektedir. Ahmed Efendi'nin künyesi de kay-naklarda "Ahmed b. Beşir b. Muhammed" şeklinde geçmektedir.29

Çavdaroğulları lakabıyla tanınan bu aile, Germiyan oğulları döne-minde Kütahya'nın Kalburcu köyüne yerleşmiştir. Pîr Ahmed'in "Kal-burcu Şeyhi" olarak da tanınmasının sebebi budur. Lemezât-ı Hülviy-ye'de30 verilen bilgiye göre; Çavdaroğulları ailesi aslen yörüktür. Müftî Derviş'in adını aldığı dedesi Kalburcu Şeyhi Pir Ahmet Efendi (ö. 978/1570), İstanbul'da Sünbül Efendi'den hilafet aldıktan sonra31 irşad

26

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 14a-14b. 27

Bu şecere ve bazı farklılıklar için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya Şehri, İst. 1932, s. 236.

28 Gaybî, Risâle-i Esmâ, Kütahya Belediyesi, Mustafa Yeşil Kütüphanesi, Nu: 24596, 30b; 66a; Tarîkü'l-Hak Fî Teveccühi'l-Mutlak, İst. Belediyesi, Atatürk kitaplığı, Nu: K, 292/2, 46b; Rûhu'l-Hakîka, İstanbul Belediyesi Atatürk kitaplığı, O. Nuri Ergin Bl. Nu: 107/3, 16b; Akaid-nâme, İstanbul Belediyesi Atatürk kitaplığı, O. Nuri Ergin Bl. Nu: 6215, 18a.

29 Uzunçarşılı, a. g. e., s.213.

30 M. Celâleddin el-Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye, Haz. Serhan Tayşi, İst. 1993 s. 459. Diğer taraftan Pir Ahmed'in bazı menâkıbını derleyen Hulvî'ye göre; Kalburcu şeyhi Pir Ahmed Efendi, İstanbul'da Koca Mustafa Paşa Zaviyesi'nde halife olduktan sonra Anadolu'ya gön-derilmiş ve yolu Kütahya'nın Okçu Köyü'ne düşmüştür (a.g.e., s. 460).

31 Lemezât'ın Sünbül Efendi'yi ele alan faslının sonlarında şöyle bir kayıt vardır: "Şeyh Sün-bül Efendi Hazretleri 936H./1529-30M. tarihinde vefat etti. Mezarı İstanbul'da Koca Mus-tafa Paşa Camii haziresindeki hususî türbesindedir. Meşhur dört halifesi ise: Sırasıyla Şeyh Cemâleddîn-i Akşehrî, Şeyh Maksûd Dede, Şeyh Çavdarlu Ahmed Dede ve Postnişîn-i Şeyh Merkez Muslihüddîn Musa Efendi'dir. Ayrıca isimleri bilinmeyen sayısız halifeleri vardır. " (a. g. e., s. 452).

Page 10: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

96

göreviyle Kütahya'ya yerleşmiştir.32 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Pir Ah-met'in Gaybî'nin büyük dedesi olduğunu söylemesine rağmen Pîr Ah-med ile oğlu Şeyh Beşir Efendi'yi karıştırmıştır.33 Uzunçarşılı'nın dediği gibi Pîr Ahmed Çavdar Şeyh olarak tanınmakla birlikte, bu lakap oğlu Şeyh Beşir Efendi için kullanılmış, dolayısıyla Beşir Efendi'nin oğlu Kü-tahya Müftüsü Ahmed Efendi'nin de şiirlerinde kullandığı mahlası ol-muştur. Nitekim Müstakimzâde, Mecelletü'n-Nisâb'ında, "eş-Şeyh b. Ahmet b. Beşir b. Muhammed el-Kütahyevî" şeklinde tanıttığı Çavdar Şeyhi'nin Kalburcu Köyü'nde oturduğunu, uzun bir dönem Nakşî şeyhi Abdullatif Efendi'nin hizmetinde bulunmakla birlikte meşhur Halvetî Sünbülî şeyhi Merkez Muslihüddîn Musâ Efendi'den34 hilafet aldığını belirtir.35

Müstakimzade'nin burada verdiği bazı bilgiler doğru olmakla birlik-te Pîr Ahmed'in Şeyh Abdüllatif ve Merkez Efendi'ye bağlılığıyla ilgili bilgilerle Uzunçarşılı ve Evliyalar Ansiklopedisi'nin bazı kaynaklardan hareketle onu Halvetî Şabanî yoluna bağlı göstermesi tartışmalı bir id-diadır.36 Bu bilgiler Gaybî'nin Bey'atname'sindeki şu cümlelerle çatış-maktadır:

"Cedd-i âlâmız Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi Hazretleri Karaman'da Cem Seyyah'a ve İstanbul'da Koca Mustafa Paşa şeyhi Sünbül Sinan'a nice müddet kemâl-mertebe hizmetler eyleyüp tarîkleri müktezâsınca hilâfete icâzet buyurduklarından sonra hâle muvâfık ve isti'dâdıma lâyık insân-ı kâmil soh-betine vâsıl olmadum diyü tehassürleri menâkıblarında mezkûrdur ve beyne'l-ahbâb meşhurdur."37

32

Müstakimzâde Süleyman Sadeddin, Mecelletü'n-Nisâb fi'n-Neseb ve'l-Kunâ ve'l-Elkâb, Süleymâniye Kütüphânesi, Halet Efendi, Nu: .628, 166a.

33 Uzunçarşılı, a. g. e., s. 213.

34 Merkez Efendi hk. bkz. Mehmet Serhan Tayşi, "Merkez Efendi Hayatı ve Tasavvufî Şahsi-yeti", Türk Kültür Tarihinde Denizli Sempozyumu, Bildiriler, Denizli 1989 s. 74 vd. (Sayın Tayşi'nin bu yazısında zengin bir bibliyografya bulunmaktadır.); Emel Esin, "Merkez Efendi (H. 870/1465 Sıraları-959/1551) İle Şâh Sultân Hakkında Bir Haşiye", Türkiyat Mecmuası, C. XIX, İst. 1980, s. 5 vd.

35 Müstakimzâde, a.g.e., 166a. Bu bilgiler yakın dönemlerde yazılan kaynaklarda da tekrar edilmekte ve yanlışlık devam ettirilmektedir. Mesela Türkiye Gazetesi'nin yayımladığı Ev-liyalar Ansiklopedisi'nde adı geçen kaynaktan alınan şu yanlış bilgiler tekrar edilmektedir: "Önce kendi memleketinin âlimlerinden ilim tahsil etti. Sonra Şeyh Sinan Karamanî'nin hizmetinde bulundu. Abdüllatif Efendinin sohbetlerinden çok istifade etti." (Evliyalar An-siklopedisi, İst.1992, C.VII, s. 367). Aynı eserin ikinci cildinde Kalburcu Şeyhi bir de "Ahmed Dede" ismiyle ele alınmıştır. Bu yanlışlık, söz konusu ciltte de devam etmektedir (Evliyalar Ansiklopedisi, C. II, s. 149).

36 Uzunçarşılı, a. g. e., s. 213; Evliyalar Ansiklopedisi, C. VII, s. 367; C. II, s. 149.

37 Gaybî, Bey'atnâme, İstanbul Belediyesi Atatürk kitaplığı, O. N. Ergin Yz. Nu: 107, 8b.

Page 11: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

97

Gaybî'nin bu ifadelerine göre; Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi, hem Karamanlı Cem Seyyah'dan ve hem de Şeyh Sünbül Sinan'dan hilâfet almıştır. Onun Merkez Muslihüddîn Efendi ve Halvetîliğin Şabâniyye kolu kurucusu Şeyh Şabân-ı Velî'nin halifelerinden olduğunu doğrulayacak bir belge bulunmamaktadır.38

Kalburcu Şeyhi Ahmed Efendi'nin Pîr olarak tanınması kanaatimiz-ce Onun yaşlılığında hilafete getirilmesiyle ilgilidir. Çavdarlı Ahmed Efendi, olgun bir halife olmakla birlikte bu Pîr kelimesi onun mutlaka bir tarikat veya kol kurucusu olduğunu göstermez.

Torunu Gaybî, Bey'atnâme'de, onun hakkında şöyle bir bilgi ver-mektedir: "Cedd-i âlâmız Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Hazretlerine, Cafer Paşa ziyarete gelüp bi'l-münâsebe:

"-Sultânım dervişinüz çok mu? demiş. "-Gelür gider çok beğim, demiş; -dervişim var, dememiştir."39 Şeyh Ahmed Efendi'nin sohbet ve irşad halkasına Kütahyalı pek

çok kişinin yanında devlet adamı ve asker de katılmıştır. Şeyh Ahmet Efendi geçimini çiftçilikle sağlamış, hiç bir yardım ve

bağış kabul etmemiştir. Bir rivayete göre, tarlaya ektiği buğday ve çav-darlar normal tohumdan olmasına rağmen çok güzel ve benzersiz olurmuş. Bu sebeple Ahmed Dede'ye halk arasında Çavdar Şeyh denir-miş. Çavdar Şeyhi, tarladan elde ettiği çavdarları anbara koyar kapağını kapatır, gerektiği zaman anbarın alt kısmındaki oluğunu kullanırmış. Bu anbarın boşaldığını hiç gören olmazmış. Yine rivayete göre zâviyeye gelen giden derviş ve fukaraya daima çavdar çöreği ikram edilirmiş.

Pîr Ahmed Efendi tahminen 1570 senesinde vefat etmiştir. Türbesi, Eskişehir-Kütahya karayolunun üzerinde olup kendi adıyla anılan doğ-duğu köyündedir40. Kütahya valiliği sırasında (1558-1566) II. Selim tara-fından yaptırılmıştır. Porsuk Barajı inşaatı sırasında sular altında kal-masın diye yüksek bir yere taşınmıştır.41Türbe ve zaviyeyi Evliya Çelebi

38

Kemikli, a. g. tebliğ, s. 4; Uzunçarşılı, a. g. e., 213; Abdurrahman Doğan, Sun'ullah-i Gaybî/Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Sohbetnâmesi, U. Ü. SBE. YLT. Bursa, 1997, s. 8.

39 Bey'atname, 8b; Güner, a. g. e., s. 183. Burada, Çavdarlı ve benzeri kişilerin hilafet alıp şeyh olarak görevlendirilmesi hususunun açıklanmasında yarar vardır. Şöyle ki, tarikatlerde mürşid-i kamil, pek çok halife yetiştirebilir. Bu halifeler irşad ile de görevlendirilebilir. Ancak söz konusu kişilerin yetkisi, sıfatlar tevhidine kadardır. Bu makama getirilen bir derviş, merkez şeyhe yani esas postnişine gönderilir. Kısacası, sıfat şeyhlerinin irşad sırrını vermeye yetkisi yoktur. Bu mânâda Çavdarlı Şeyh, Sünbül Sinan'ın vefatından sonra post kime geçtiyse -ki Merkez Efendi'ye geçmiştir- ona bağlıdır. Ancak bu bağlılık ir şad yetkisi yönündendir.

40 Evliyalar Ansiklopedisi, C. VII, s.367; C. II s. 149.

41 Kemikli, a. g. tebliğ, s. 5.

Page 12: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

98

de ziyaret etmiştir.42 Şeyh Ahmed Efendi'nin sema ve devrân konusunda Bürhânu'l-Elhân

fî-Hükmi't-Teganni ve'd-Devrân isimli bir eseri vardır.43

Babası Şeyh Beşir Efendi Şeyh Ahmed Efendi'nin aynı zamanda mutasavvıf olan oğulların-

dan birisi Şeyh Beşir Efendi'dir. Müftî Derviş'in babası olan Şeyh Beşir Efendi, Çavdar Şeyh olarak da anılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere Müftî Derviş'in bazı şiirlerinde Çavdaroğlu mahlasını kullanması babası münasebetiyledir. Beşir Efendi bazı araştırmacılara göre Sinan-ı Ka-ramânî ve Ümmî Sinan'ın halifelerinden Kütahyalı Şeyh Muslihüddîn Efendi'nin (ö. 1072/1661) halifesi gösterilmektedir.44. Lemezât'a göre Beşir Efendi, Merkez Muslihüddîn Efendi'nin yetiştirdiği bir mutasav-vıftır. Burada görüldüğü üzere iki Muslihüddîn karıştırılmıştır. Hulvî, babasıyla hacca giderken Şeyh Beşir Efendi'ye uğrayıp sohbetinde bu-lunduğunu belirttiğine göre, Lemazât'daki bilgiler daha sağlıklı olmalı-dır. Hulvî, Şeyh Beşir Efendi'nin bazan istiğrak âleminde kalıp, meczup olarak dağlarda gezdiğini belirtir. Müftî Derviş'in babası olan bu zat Akkaya adı verilen mevkide bir mescid ve zaviye yaptırıp, oraya yerleş-miştir. Yine Hulvî'nin yazdığına göre âlim mürşid olan Şeyh Beşir Efen-di, tefsir ve hadis ilimlerine de vâkıf olup arzu edenlere bu ilimlerde ders vermiş, isteyenleri de tasavvufta irşad etmiştir.45 Bu bilgilerden, Müftî Derviş'in Akkaya denilen bölgede yetiştiği, zahirî ilimleri bizzat baba-sından öğrendiği anlaşılmaktadır.

42

Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. IX, Dersaadet, 1314, s. 23. Evliya Çelebi'nin Kütahya izlenimleri hakkında bkz. Hamza Güner, Kütahya Şairleri, 124 vd.; Şahmurat Arık, "Evliya Çelebi Zâviyesinden Kütahya", Yedi İklim, X/68 (Kasım 1995), s. 69-70.

43 Bu eser Şeyh Ahmed Efendi ile oğlu Beşir Efendi'nin adlarına atfedilerek karıştırılagelmiş-tir. Esasen Oğlu Beşir Efendi'nin değil, Kalburcu Şeyh Ahmed Efendinindir. Bazı atıflar için bkz. Osmanlı Müellifleri, C. I, s. 179 (Dipnot); Güner, a. g. e., s.145; Kemikli, "Türk Tasavvuf Edebiyatında Risâle-i Devrân ve Semâ' Türü ve Gaybî'nin Konuya İlişkin Görüş-leri", s. 451-454; Mustafa Yeşil, Kütahya İlinin Kısa Tarihi, s. 30; Uzunçarşılı, a. g. e., s. 213.

44 Güner, a. g. e., s. 145; Kütahyalı Muslihüddin Efendi'nin 1661'de vefat ettiği dikkate alınır-sa, burada Merkez Efendi (ö. 1551)'nin kastedildiği anlaşılır. Adı geçen bu zat ise herhalde Müftî Derviş'in füru esmayı tamamladığı ve oğlu Gaybî'nin feyz aldığı Ümmî Sinan'ın hali-felerinden bir zattır. Niyâzî-i Mısrî'nin İrfan Sofraları'nda şöyle bir not vardır: "Müellif- Niyâzî-i Mısrî- Hazretleri ise esmâyı Ümmî Sinan Elmalılı'dan almış, onun vefatından son-ra da iki ismi Ümmî Sinan'ın halifesi Kütahyalı Muslihüddîn Efendi'den telakkî eylemiş-tir." (İrfan Sofraları, Çev. S. Ateş, Ank. 1971, s. 95).

45 Hulvî, a. g. e., s. 609.

Page 13: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

99

Oğlu Sun'ullah Gaybî Sun'ullâh Gaybî, eserlerinde isim ve künyesini, Sun'ullâh b. Ahmed

b. Beşirî ve Kalburcuzâde Sun'ullâh Gaybî el-Kütahyevî şeklinde gös-termektedir. Şiirlerinde Gaybî mahlasını kullanmıştır. 1034/1624 yılı öncesinde doğduğu tahmin edilmektedir. Kütahya müftüsü olan babası Ahmed Efen-di'den ders alarak medrese öğrenimini tamamlamıştır. Eserle-rinden onun çok iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.

Gaybî eserlerinde feyz aldığı iki mürşidden bahseder. Bunlardan il-ki, seyr ü sülûkunu tamamladığı Oğlanlar Şeyhi İbrahim46, ikincisi Kü-tahyalı Muslihüddîn'dir. Muslihüddîn Efendi, Şeyh Sinan Ümmî'nin halifesi olup, Balıklı tekkesinin kurucusu ve ilk şeyhidir.47 Gaybî, ona Şeyhi İbrahim Efendi tarafından gönderilmiştir. Sohbetname'de belirtti-ğine göre, İbrahim Efendi, "Abâ ve ecdadınız yolın terk itmeyün, anlarun âyin ü erkânları üzere ehibbâya va'z u nasihatden ve ihyâ giceleri tevhîd-i şerifi devrandan hâli olmayın" şeklinde nasihat etmiştir. Bu sözlerden, onun İstanbul'dan dönüşünde Muslihüddîn Efendi'den Halvetî icazeti aldığı tahmin edilebilir.48 Gaybî, 1059/1649'da Kütahya'dan İstanbul'a gelerek burada Bayramî-Melamîlerinin önemli mürşidlerinden Oğlanlar Tekkesi Şeyhi İbrahim Efendi'ye bağlanmış ve altı yıl hizmetinde kal-mıştır.

Gaybî, iki ayrı silsileye müntesib olduğunu söylemektedir. Bu silsi-lelerden ilki Kütahyalı Müslihüddin Efendi49 vasıtasıyla Halvetiyye'nin Sinâniyye kolu, ikincisi de Şeyh İbrahim Efendi vasıtasıyla Bayramî-Melâmîliğidir.50 Asıl sülûkunu tamamlattıran mürşidi ise Oğlanlar Şey-hi İbrahim Efendi'dir.

Gaybî, şeyhinin ölümünden sonra Kütahya'ya gelmiştir (1065/ 1655).51 Burada bazı tasavvufî düşüncelerinden dolayı bir kısım Kütah-

46

İbrahim Efendi hk. bkz. Kemikli, "Yunus Yolunda Bir Şair,Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efen-di", Revak-97, Sivas 1996, s. 82-89 ; Rıza Tevfik, "İbrahim Efendi", Peyâm, Edebî İlave, Nu: 44, 26 Haziran 1330/9 Temmuz 1914.

47 Uzunçarşılı, a. g. e., 123; Ara Altun, "Kütahya'nın Türk Devri Mimarisi", Atatürkün 100. Yılına Armağan, Kütahya, İst. 1981-1982, s. 341-347; aynı yazar, "Kütahya Balıklı Tekkesi Üzerine Notlar", AÜ. Eğitim Fakültesi Araştırma Dergisi, Ank. 1987, s. 7; Kemikli, a. g. tez, s. 23.

48 Kemikli, a. g. tez, s. 24.

49 Kemikli, a. g. tez, s. 22.

50 Rıza Tevfik Gaybî'yi hurûfî bir şair olarak tanıtarak hataya düşmüştür ("Arşî Ve Gaybî", Peyâm-Edebî İlave, Nu: 38, 15 mayıs 1330/28 Mayıs 1914; aynı yazar, "Tasavvuf Hakkın-da-Hikmet-i Sûfiyye", Muhibban, C. III, Nu: 1-3, 5, 6; 14 Temmuz 22 Ağustos 28 Teşrin-i Sânî 1334/1918, 30 Kânûn-ı Sânî 1335/1919).

51 Gölpınarlı, Melâmîlik ve Melâmîler, s. 114.

Page 14: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

100

ya ulemâsı tarafından zındıklıkla itham edilmişse de, başta Hudâ Rab-bım52 manzumesi olmak üzere bazı risâlelerinde kendisine karşı ileri sürülen suçlamalara cevap vererek itikâd ve ibâdet açısından bir ehl-i sünnet ve'l-cemâ'atî olduğunu açıkça belirtmiştir.

Gaybî'nin ölüm tarihi kesin olarak belli değilse de, Risâle-i Esmâ'yı kaleme aldığı 1087/1676 yılından sonra olduğu açıktır.53 Kütahya'da vefat etmiştir. Kütahya Musalla Mezarlığındaki türbesi Hüdâ Rabbim adıyla bilinmektedir.

Gaybî'nin eserleri:54 1. Manzum olanlar: Dîvân55; Keşfü'l-Gıtâ56; Hudâ Rabbim57 2. Mensur olanlar: Tarîkü'l-Hak fî Teveccühi'l-Mutlak58; Rûhu'l-

Hakîka59; Sohbet-nâme60; Bey'at-nâme61; Risâle-i Halvetiyye ve Bayra-miyye62; Mekârimü'l-Ahlâk63; Risâle-i Tuhfetü'l-Uşşâk64; Risâle-i Redd-i Hulûl ve'l-İttihâd65; Akâid-nâme66; Mes'ele-i Sülûk67; Risâle fî Halli'd-Devrân68; Risâle-i İlm ü Amel69; Risâle-i Esmâ70, Risâle-i Vahdet-i Vü-cûd.71

52

Kadir Güler, "Gaybî Sun'ullah ve Hudâ Rabbim Risâlesi", Yedi İklim, C. X/68 (Kasım 1995), s. 97.

53 Kemikli, a. g. tez, s. 37. 54

Ayrıntılı bilgi için bkz. Kemikli, a. g. tez,.s. 37. 55

Kemikli, a. g. tez. 56

Rıza Tevfik, "Keşfü'l-Gıta", Peyâm-Sabah, Nu: 1236-,12 Mayıs 1338/1922. 57

Mevlânâ Müzesi Ktp. Gölpınarlı Kitaplığı, Nu: 110; Kadir Güler, "Gaybî Sun'ullah ve Hudâ Rabbim Risalesi", Yedi İklim, X/68 (Kasım 1995) s. 97.

58 İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Nu. K.292/2.

59 İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O. Nuri Ergin, Nu.107/3.

60 İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Nu:K.292/2; Ayrıca bkz. Abdurrahman Doğan, a. g. tez.

61 İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O. Nuri Ergin Yazmaları, Nu.107.

62 Bursa Eski Eserler Ktp. Genel, Nu: 1441/1.

63 Bursa Eski Eserler Ktp. Genel, Nu: 1441/2.

64 Millî Ktp. Adnan Ötüken Nu: 743.

65 İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O. Nuri Ergin Yazmaları, Nu: 107/3.

66 İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O. Nuri Ergin Yazmaları, Nu: 6215. 67

A. Ü. İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi Yazmaları, Nu. 1468. 68

A. Ü. İlahiyat Fakültesi Ktp. Yz. Nu: 1468/19. 69

Bursa Eski Eserler Ktp. Genel 1441/3. 70

Kütahya Belediyesi Mustafa Yeşil Kütüphanesi, Nu: 24596. 71

İzmir Milli Ktb. 1098/3.

Page 15: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

101

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ'İN TARİKATİ Mürşidi: Çavdaroğlu Müftî Derviş'in mürşidi Elmalılı Şeyh Ümmî Sinan'dır.

Kaynaklarda "tarîkat ve hakikatin mürşidi"72 diye tanıtılan Ümmî Si-nan, Antalya'nın Elmalı kazasında yaşamış olan bir mutasavvıftır.73 Adı Yusuf'tur. Ümmî Sinan veya Sinan-ı Ümmî lakabıyla tanınmıştır. 1563-1567 yılları civarında doğduğu tahmin edilmektedir.74

Kaynaklarda adı geçen iki oğlu Süleyman ve Selâmî Halil, babala-rından hilafet almışlar ve tekke şeyhi olmuşlardır. 75

Eroğlu Nuri Efendi'nin (ö. 1603)76 yetiştirdiği Ümmî Sinan, mürşidi vefat edince, onun yerine postnişîn olmuştur. 9-10 Nisan 1657, Salı günü Elmalı'da vefat etmiştir. Türbesi Elmalı'dadır. Kendi adıyla anılan camisinin duvarına bitişik olan eski türbe 1926'da yıkılmış, yeni türbe 1959'da yapılmıştır. Türbeye bitişik olan cami de Ümmî Sinan'ın adıyla anılmaktadır.77

Yusuf Ümmî Sinan'ın iki eseri vardır: 1. Kutbü'l-Meânî: Devir nazariyesini anlatan dinî-tasavvufî mensûr

bir eserdir. Müellif hattı Elmalı'da mevcut iken kaybolmuştur. Bilinen yegâne nüshası İzmir Millî Kütüphanesi'ndedir. 78

2. Dîvân-ı İlâhiyyat: Ümmî Sinan'ın ilahîleri müretteb bir divanda toplanmış ve Yalvaçlı Şeyh Süleyman Efendi tarafından eski harflerle bastırılmıştır.79 Yazma nüshaları bazı kütüphanelerimizde bulunmak-

72 Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatcı, Ümmî Sinan, Ank. 1998; Mustafa Lütfî, Tuhfetü'l-Asrî Fî

Menâkıbı Mısrî, Bursa 1309, s. 20. 73

Sadık Vicdanî, Tomar-ı Turûk-ı Aliyye (Tarîkatler Ve Silsileleri), Haz. İrfan Gündüz, İst. 1995, s. 248; Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî, M. E. B. Yayımlar Dairesi Ktb., C. I, Nu: B/870, s. 453.

74 Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatcı, Ümmî Sinan, Ank. 1998, s. 5.

75 Her ikisi de şairdir. Şeyh Süleyman şiirlerinde Hakirî mahlasını kullanmıştır. 1128/1716'da vefat eden Hakirî'nin mezarı babasının türbesi dahilindedir. Şeyh Selâmî Efendi de, Selâmî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Elmalı Kütüphanesinde bulunan bir mecmua içinde, Hakîrî ve Selâmî'nin bazı şiirleri bulunmaktadır (Ekiz, a. g. e., s. 55-60). Nüzûlî'nin Şeyh Süleyman Efendi hakkında bir şiiri vardır. (bkz. Dîvân-ı Mustafa Nüzûlî, s. 55-56).

76 Süleyman Fikri, Antalya Livâsı Tarihi, İst. 1340-1342, s. 185; Ekiz, a. g. e., s. 20; Osmanlı Müellifleri, C. I, s. 26; Bursalı Mehmed Tahir; Aydın Vilayetine Mensup Meşâyıh, Ulemâ, Şuarâ ve Müverrihînin Terâcim-i Ahvâli, İzmir 1905.

77 Ekiz, a. g. e., s. 52.

78 Mehmet Erdem, Sinan Ümmî Ve Kutbü'l-Meanî İsimli Risalesi Üzerine Bir İnceleme, Do-kuz Eylül Ün. İlahiyat Fak, İzmir, 1997, YLT.

79 Dîvân eski harflerle basılmış olup künyesi şöyledir: Dîvân-ı Ümmî Sinan, Haz. Yalvaçlı Şeyh Süleyman Efendi, Muharrem Efendi Matbaası, İst. 1299. Ayrıca, bkz. Hamit Dikmen,

Page 16: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

102

tadır.80

Tarîkati ve Silsilesi: Çavdaroğlu Müftî Derviş, Halvetiyye tarikatının Orta kol diye anı-

lan Ahmediyye şubesine bağlı bir sufidir. Bu tarikat adını, kurucusu Ebu Abdullah Sirâcüddin Ömer b. Ekmeleddin el-Lahcî el-Halvetî (ö. 1349 veya 1397) adlı zâttan almıştır. Bu zât, Tebriz, Mısır ve Hicaz gibi yer-lerde irşad faaliyetlerinde bulunmuştur. Ömer Halvetî, tenha yerlerde ibadet ve zikretmeyi çok sevdiği ve boş bir çınar ağacının içinde halvet hayatı yaşadığı için, bu tarikat onun bu meşrebine izafe edilerek Halve-tiyye diye adlandırılmıştır. Halvetî tarikatinde yetişen mutasavvıflar da halvet zevkiyle yaşar, tenha yerlerde yapılan ibadet ve zikirden hoşla-nırlar. Ümmî Sinan da, aynı meşreptedir.81

Halvetîlikte seyr ü sülûk, nefis merhalelerini aşarak tamamlanır. Nefs-i sâfiyyeye ulaşmak için Kur'ân-ı Kerîm'den yedi esmaullah (Al-lah'ın yedi ismi) zikredilir. Tarikatın evrâdı, Yahyâ-yı Şirvânî tarafından tanzim edilen "Vird-i settâr"dır.82 Bu vird, sonradan müceddid mürşidler tarafından küçük değişiklikler yapılarak günümüze kadar gelmiştir. Kütüphanelerimizi dolduran Vird-i Settâr metni ve şerhi nüshalarının çokluğu, Halvetî tarikatının yaygın bir tarikat olduğunu göstermekte-dir.

Anadolu'ya ve genel olarak Türklerin hayatına, Halvetîlerce Pîr-i Sânî (ikinci pîr) kabul edilen Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî (ö. 1457) vasıta-sıyla giren bu manevî yol, daha sonra dört ana kola ayrılmıştır. Bu kol-ların isimleri ve kurucuları şunlardır:83

1-Rûşeniyye: Aydınlı Dede Ömer Rûşenî (ö. 1504) tarafında ku-

"Elmalılı Şeyh Yusuf Ümmî Sinan Efendi", Erdem, Aydın Sayılı Özel Sayısı II, C. IX, Sayı 26, Ank.1996, s. 643-649; O. Kamil Erdem, Sinan Ümmî Dîvânı'ndan Seçmeler, İst. 1976.

80 Dîvân ve nüshalarıyla ilgili bilgi için bkz. Ümmî Sinan, Ank. 1998; Tuman, a. g. e., C. I, s. 453.

81 Halvetîlerle ilgili bilgi için bkz. Hulvî-zâde Cemâleddin, Lemazât-ı Hulviyye, Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Bl. Nu. 430, vr. 118a-151b; Yaşar Nuri Öztürk, Kuşadalı İbrahim Hal-vetî, İst. 1982, s. 22.

82 Seyyid Yahya'nın tertibi olan bu virdin kütüphanelerimizde pek çok tercümesi ve şerhi vardır. Derli toplu bir şerh için bkz. Harîrî-zâde Kemâleddin, Şerh-i Vird-i Settâr, İst. 1287; Prezrinli Süleyman Rüstem, Vird-i Settar Şerhi, İst. 1988. Diğer taraftan bu vird Şeyh Şabân-ı Velî tarafından yeniden tertip edilmiştir. Bu tertibin de pek çok tercümesi vardır. bkz. A. Ayvacı, Vird-i Settar ve Tercümesi, İst. 1971.

83 Halvetîlik ve kolları için bkz. Harirî-zâde M. Kemâleddin, Tibyânu Vesâli Hakâik fî-Beyâni Selâsili't-Taraik, C. I-II-III, Süleymaniye Ktp. İbrahim Efendi Bl., Nu: 430-432; Sâdık Vicdânî, Tomar-ı Turûk-ı Aliyye, (Tarîkatler Ve Silsileleri), Haz. İrfan Gündüz, İst. 1995, s. 161-254; Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler Ve Tarîkatler Tarihi, İst. 1964, s. 172 vd.

Page 17: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

103

rulmuştur. 2-Cemâliyye: Cemâl-i Halvetî (ö. 1457) tarafından kurulmuştur. 3-Ahmediyye: Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî (ö. 1504) tarafından

kurulmuştur. 4-Şemsiyye: Şemseddîn-i Sivasî (ö. 1597) tarafından kurulmuştur. Müftî Derviş'in mensubu olduğu tarikat kolu, Yiğitbaşı Ahmed

Şemseddîn-i Marmaravî tarafından kurulmuştur. Bu zâttan Vehhâb Ümmî (ö. 1595)'ye, ondan Eroğlu Nuri (ö. 1603)'ye ve ondan da Ümmî Sinan'a geçmiştir.84 İşte Çavdaroğlu, bu büyük mutasavvıfın yetiştirdiği sûfilerdendir. Silsile geriye doğru, Yiğitbaşı'dan Yahyâ-yı Şirvanî'ye ve ondan da selefi olan Halvetî mürşidleri vasıtasıyla Hz. Ali'ye ve Hz. Peygamber'e ulaşır.85

Niyâzî-i Mısrî'nin yazdığı silsileden anlaşıldığı üzere Ümmî Sinan Eroğlu Nuri'nin, Eroğlu da Elmalılı Abdülvehhâb Efendi'nin halifesidir.86 Eroğlu Nûrî, bir mutasavvıf şairdir. Asıl adı Yahşî'dir. 1603'de vefat et-miştir. Antalya'nın Finike kazasında medfundur.87 Tasavvuf bi't-Tarîkat88 Dîvân-ı İlâhiyyât ve Mir'âtü'l-Âşıkîn89 gibi eserleri vardır. Ümmî Sinan, Eroğlu'na mensup olmakla birlikte, -Niyazî-i Mısrî'nin İrfan Sofraları'nı istinsah eden halifesi Kârî-i Mısrî Mustafa Efendi'nin kaydettiği bir nottan öğrendiğimize göre- nefis makamlarını şeyhinden tamamlamış, hilafet makamını Mazhar Sultan'dan almıştır.90

84

Hediyyetü'l-İhvân'ın yazarı Muhammed Nazmî, kendisi de bir Halvetî olmakla birlikte, kanaatimizce Niyâzî-i Mısrî'nin fikirlerine itirazları yüzünden eserinde, Ümmî Sinan silsi-lesi ve düşünceleri hakkında biraz alaylı bir ifade kullanmaktadır: "Yiğitbaşı'dan bir şube dahi Tâlib-i Ümmî ve Eroğlu ve Elmalî Sinân-ı Ümmî'den, Elmalı'da ve Uşşak'da ve Küta-hiyye'de ve etraflarında hulefâ ve fukarâ bâkîdir. Riyazet ve mücahedeleleri sebebiyle mü-ridleri ve muhibleri vardır. Yiğitbaşı'ya müntesib olanların cümlesi ümmîlerdir. Vâridat sahibi (Şeyh Bedreddin) itikadında olup leyset umûrü'l âhireti ke-mâ za'imet cühhâlü'l-ulemâi" ( Âhiret işleri câhil âlimlerin iddia ettikleri gibi değildir) derler." (Bkz. Osman Türer, Muhammed Nazmî, Hayatı, San'atı ve Hediyyetü'l-İhvân'ı, A. Ü. İ. F. Doktora Tezi, Ank. 1982, C. II, s. 204). M. Nazmî'nin burada ve biraz ileride Mısrî'yle ilgili ileri sürdüğü görüşleri Harîrî-zâde tarafından şiddetle tenkit edilmiştir (Bkz. a. g. e., vr. 52a).

85 Bütün bu silsile en geniş şekilde Mustafa Lütfî'nin Tuhfetü'l-Asrî fî Menakıbı Mısrî ve Mehmed Şemseddin'in, Gülzâr-ı Mısrî adlı eserlerinde yer almaktadır.

86 Süleyman Fikri, a. g. e., s.186. Bu zatın da Eroğlu Nuri ve Ümmî Sinan gibi, tamamen Yunus Emre tesirinde müretteb bir divanı vardır (Torun, a. g. t.).

87 Süleyman Fikri, a. g. e., s. 189, Osmanlı Müellifleri, C.I , s. 26.

88 İzmir Millî Ktp. Yz. Nu 2011. 89

Bursalı Mehmed Tahir, bu eserin iki nüshasını Manisa ve Kula kütüphanelerinde gördüğü-nü söylüyor (Osmanlı Müellifleri, C. I, s. 26). Bu eserin buralara Nüzûlî vasıtasıyla intikal ettiği düşünülebilir.

90 Niyazî-i Mısrî, İrfan Sofraları, s. 95; Mazhar Sultan (ö. ?), aynı zamanda Mazharî mahla-sıyla şiirler yazan bir şairdir (Dîvân-ı Mustafa Nüzûlî, s. 75).

Page 18: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

104

Çavdaroğlu bir şiirinde yolunun büyüklerinden ve şeyhi Ümmî Si-nan'dan da bahseder:

Dilerim senden İlâhî ben kulun senden ayırma Âsî ümmetin penâhı cân Muhammed'den ayırma Din yolunda çokdur velî her biridir sırr-ı velî Bû Bekr Ömer Osman Ali bizi bunlardan ayırma Söylerim sözümü sırdan yüzüm kaynar âh u zârdan Gözüm nûru Şâh-ı Merdân bizi sultândan ayırma Bilmezem ben âlem nice yürek coşar erte gice Ümmü'l-mü'minîn Hadîce bizi anlardan ayırma Bu cihâna vatan tutma yurttur diyü gönül katma Şehidler anası Fatma bizi anlardan ayırma Geçelim dünyâ-ukbâdan bize sugra-kübrâdan Ol Âişe-i kübrâdan bizi anlardan ayırma Aşk şarâbın yudanlardan dünyâyı terk edenlerden Kerbelâ'da gidenlerden bizi anlardan ayırma Hasan Basrî, Seyyid Yahyâ, Yiğitbaşı kutb-ı a'lâ Cümle tarîk pîrlerinden bizi anlardan ayırma Şeyh-i Ekber gibi sultândan cümle ana uyanlardan Yolunda baş koyanlardan bizi anlardan ayırma Dünyâya çok geldi velî cümlesine deriz belî Essin himmetleri yeli bizi anlardan ayırma Hepisinin feyzi gelsin isteyen şeyhinden bulsun Ümmî Sinân himmet kılsın bizi anlardan ayırma Müftî derdmendi toyla dâim muhib geçir böyle Ayaklarına toz eyle bizi anlardan ayırma91

Ümmî Sinan, meşhur halifeler de yetiştirmiştir. Bunların en tanın-mışı Niyazî-i Mısrî'dir.92 Mısrî, kendisinin de aralarında bulunduğu

91

Müftî Derviş, Dîvân, vr. 28a. 92

Niyazî-i Mısrî hakkında pek çok kaynak vardır. Bu kaynakların en önemlisi hiç şüphesiz

Page 19: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

105

Ümmî Sinan'ın beş halifesini "beş er" diye tanımlamıştır:

Biz beş er idik çıkdık bir demde yola girdik Kırk yılda pîre erdik bu sohbete erince93

Bu beş erden biri Kütahyalı Gülaboğlu Askerî (Afyon, ö. 1693)'dir.94 Bir diğeri Uşaklı Şeyh Mehmed'dir. Ümmî Sinan 1647'de onu Uşak'ta ziyaret etmiştir. Niyazî-i Mısrî'nin Ümmî Sinan'a, bu ziyaret sırasında intisap ettiğini biliyoruz. Niyazî, bu zat için bir vefat tarihi düşürmüş-tür.95 Halifelerinden Muslihüddîn Mustafa Uşşâkî'nin hayatı hakkında bilgimiz bulunmamaktadır. Soyunun Hz. Ebubekir'e dayandığı söylen-mektedir. Şeyhî mahlasıyla şiirler yazmıştır.96 Bir diğer halifesi Şeyh Ahmed de, Matlaî mahlasıyla şiirler yazan bir şairdir.97 Nihayet Ümmî Sinan'ın yetiştirdiği "beş er"den birisi de burada hayatını ve şiirlerini söz konusu ettiğimiz Müftî Derviş lakabıyla tanınan Çavdaroğlu Ahmed Efendi'dir.

Netice olarak belirtelim ki, Çavdaroğlu Şeyh Ahmed (Müftî Der-viş), Yunus Emre tarzı tasavvuf şiirinin XVIII. yüzyılın ilk yarısında yaşayan önemli takipçilerinden birisidir. Ailesinden, dedesi Kalburcu Şeyhi Çavdaoğlu Şeyh Ahmed Efendi, oğlu mutasavvıf Şair Gaybî ve mürşidi Elmalılı Ümmî Sinan hakkında yeterince bilgimiz olmakla bir-likte, kendisiyle ilgili bilgilerimiz şimdilik yukarıdaki tesbitlerimizden ibarettir. Aşağıda onun divanındaki bazı şiirlerinin çevirileri verilmiştir.

son Mısrî halifesi olan Mehmed Şemseddin Efendi (Ulusoy, ö. 1936) tarafından yazılan Gülzâr-ı Mısrî adlı menakıpnamedir. Gülzâr'ın bir yazması Mustafa Kara Bey'in elindedir. Aslı kayıp olan diğer bir yazmanın kopyası da bizdedir. (Bunun dışında bkz. Mustafa Tatcı, Edebiyattan İçeri, Ank. 1997, s.218 vd.; Kenan Erdoğan, Niyazî-i Mısrî, Hayatı-Edebî kişi-liği-Eserleri ve Dîvânı'nın Tenkitli Metni, Doktora Tezi, Erzurum 1993, s. 293; Mustafa Kara, Niyazî-i Mısrî, Ank. 1994; Baha Doğramacı, Niyazî-i Mısrî, Ank. 1988; Kâmil Beki, Vâkıât-ı Niyâzî-i Mısrî, Uludağ Ün., SBE. Yüksek Lisans Tezi, Bursa 1997; Mustafa Aş-kar, Med Niyazhmeî-i Mısrî El-Malatî, Hayatı, Eserleri ve Tasavvuf Anlayışı, Ankara Ün. SBE. Doktora Tezi, Ank. 1997.)

93 Kenan Erdoğan, a. g. t., s. 293. Burada beş er sözüyle kastedilen, aynı zamanda dört unsur ve Rûhü'l-kudstür. Çavdaroğlu'nun "Cem' olıcak bir araya beşümüz/ Sevdiğümüz zikr it-mekdür işimüz" mısraları da aynı hususa işaret etmektedir (Dîvân, vr. 10a).

94 Bkz. Mehmed S. Aygen, Şair Mutasavvıf Gülaboğlu Muhammed Askerî, (tarihsiz) Afyon; Hamza Güner, a. g. e., s. 66-68; Kenan Erdoğan, "Beş Erden Biri Kütahyalı Şeyh Muham-med Askerî", Yedi İklim ,Sayı 68 (Kasım 1995), s. 80 vd.; İsmail Ünver, "Askerî", TDV/İslâm Ansiklopedisi, C. III, s. 491-492.

95 Muhammed Nur, Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi, Ank. 1976, s. 134. 96

Ekiz, a. g. e., s. 33. 97

Matla'î mahlasıyla şiirler yazan bu zat hakkında da bilgimiz yoktur. Abdullah Ekiz'in ince-lemiş olduğu mecmuada bir hayli şiiri bulunmaktadır (Ekiz, a. g. e., s. 37).

Page 20: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

106

Pîre doğru giden yollar Bizden Pîre selâm eyle Pîre doğru esen yeller Bizden Pîre selâm eyle Eşiğinde tozan tozlar Cemâlini gören gözler Göz dikip bakan yıldızlar Bizden Pîre selâm eyle Gözlerimden akan yaşlar Bağrımda türeyen başlar Üstüne doğan güneşler Bizden Pîre selâm eyle Devr eyleyen yazlar kışlar Sohbete varan kardaşlar Üstüne uğrayan kuşlar Bizden Pîre selâm eyle Üstünde dönen felekler Pîrin hizmetini bekler Tevhîde varan melekler Bizden Pîre selâm eyle Gurbette gönlüm kim eğler Hasret ciğerimi dağlar Ol semte ulaşan dağlar Bizden Pîre selâm eyle Müftî Dervîş derdimendi Pek tutsun himmet kemendi Allah'ım güzel Efendi Bizden Pîre selâm eyle * Kendi bilin ile yola varamazsın Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Kılağuzsuz menzile eremezsin Mürşide boyun ver yolda kalırsın Kur'ân hadîs cümle kitâb içinde Buyurur kim olun mürşide bende Mürşide boyun ver kalma yabanda Teslîm ol mürşide yolda kalırsın

Page 21: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

ÇAVDAROĞLU MÜFTÎ DERVİŞ

107

Sultânın mürşidi Cebrâil oldu Anun'çün irfânı âleme doldu Mûsâ Peygamber de Hızır'ı buldu Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Cüneyd ü Bâyezid cümle evliyâ Mürşid ile erişdiler Tanrı'ya Eğer sen de âşık isen bî-riyâ Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Dîdâr isterisen mürşid farz sana Vattakû 98Kur'ân'da delîldir buna Öğüt tutmaz isen kalırsın tana Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Mürşide uymazsan kalbin silinmez Kalbin silmeyicek dîdâr görünmez İlm-i zâhir ile Hakk'a erilmez Mürşide teslîm ol yolda kalırsın İlm-i zâhirin menzili cennettir Dolaşık yoldur hem gâyet zahmettir Mürşide uyanın yolu vuslattır Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Aldanma zâhirin kıyl ü kâline Bağlanır kalırsın nefsin âline Gönülden gittiler dîdâr yolına Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Müftî Derviş çok kitâblar görmüşdür İllâ murâdın mürşidde bulmuşdur Zâhire aldanan yolda kalmışdır Mürşide teslîm ol yolda kalırsın99

98

"Sakınınız" anlamında birçok âyette geçmektedir. Meselâ bkz. Bakara/103, 212; Âl-i İm-ran/15, 172, 198.

99 Çavdaroğlu Şeyh Ahmed Efendi'nin hem divanında (bkz. Milli Ktp. A. 3488, vr. 3a), hem de Elmalı'daki Mecmua'da bulunan (bkz. Elmalı İlçe Halk Ktp. Mecmua, Nu: 43, vr. 200) bu şiiri, yakın dönemlerde yazılan cönklerde Pir Sultan Abdal'a da atfedilmektedir. Uslûp bakımından Çavdaroğlu'na ait olduğunu tahmin ediyoruz. Pir Sultan'a atfedilen şiir şu dört-lükle başlamaktadır:

Page 22: Kütahyalı Bilge Şair Sunullah-ı Gaybi ve Dönemiisamveri.org/pdfdrg/D247035/2016/2016_TATCIM.pdf"Mezkûr Sun'ullah Efendi, Müftî Derviş dimekle ma'rûf eş-Şeyh Ahmed Efendi

KÜTAHYALI BİLGE ŞAİR SUNULLAH-I GAYBİ VE DÖNEMİ

108

* Dosttan bana haber soran Dost bendedir ben andayım İçim dışım dosttan dolu Bahrîleyin ummandayım Eğer perdeyi sileydin Söyleyen kimdir bileydin Şöylece hayran kalaydın Ben bilmezem kim kandayım Aklın işi yoktur bunda Aşktır at süren meydanda Dosttur dosta eren bende Ben bir ad ile sandayım Men aref 100sırrına eren Cân gözün açandır gören Mahv olmuşum zât-ı Hak'tan Sırr-ı ayn-ı irfândayım Esicek muhabbet yeli Açılır ma'rifet gülü Sırr ile erdiğim hâli Söylerem gizli kândayım Ol dostumdur alan veren Hem eren oldur hem gören Müftî Derviş'den hâl soran Bir yüzü kara bendeyim

İsâ Peygamber'e Hakk'ı buyurdu Mürşide teslîm ol yolda kalırsın Cebrail Ahmed önünde yürüdü Mürşide teslîm ol yolda kalırsın (bkz. İbrahim Aslanoğlu, Pir Sultan Abdallar, İst. 1997, s. 62; Cahit Öztelli, Pir Sultan

Abdal-Bütün Şiirleri , İst. 1971 s. 158). 100

"Nefsini bilen Rabbini bilir" anlamındaki hadisten kısmî iktibas.