kuruluş devri osmanlı sosyo-ekonomik tarihi Üzerine araştırmalar / 1 : osmanlılar'da İhtisab...
TRANSCRIPT
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
1/50
JOURNAL OF TURKISH STUDIES
TÜRKLÜK BİLGİSİ ARAŞTIRMALARIVOLUME 43December 2015
Edited by - Yayınlayanlar Cemal KAFADAR • Gönül A. TEKİN
FESTSCHRIFT IN HONOR OF YUSUF OĞUZOĞLU
Guest Editor Zeynep Dörtok ABACI
Editorial Board - Tahrir HeyetiCemal KAFADAR • Sel im S. KURU • Günay KUT • Gönül A. TEKİN
Consulting Editors - Yardımcı Yazı Kurulu N. AÇIKGÖZ muğla E. BIRNBAUM toronto M. CANPOLAT ankara R. DANKOFF chicagoP . FOD OR buda pest E . HA RMAN C I k ocael i H . İNALCIK ankara C. KAFADAR cambridge, massM. K A LP A KLI a n k a ra C . K URN A Z a n ka ra A . T . K UT i sta n bul G . K UT i sta n bul G . N ECİ POĞ LUcambridge, mass M. ÖLMEZ istanbul Z . ÖNLER çanakkale K. RÖHRBORN göttingenW . T HA C K STON , J r . ca mbridge , ma ss S . T E Z C AN a n k a ra Z . T OSK A i sta n bul E . T RY J A RSK Iwarsaw R. W i ttmann İstanbul P. ZIEME berl in
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
2/50
JOURNAL OF TURKISH STUDIES
TÜRKLÜK BİLGİSİ ARAŞTIRMALARIVOLUME 43December 2015
Edited byCemal KAFADAR • Gönül A. TEKİN
FESTSCHRIFT IN HONOR OF YUSUF OĞUZOĞLU
Guest Editor Zeynep Dörtok ABACI
Published at the Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University
2015
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
3/50
TÜRKLÜK BİLGİSİ ARAŞTIRMALARI
JOURNAL OF TURKISH STUDIESCİLT 43 Aralık 2015
Yayınlayanlar Cemal KAFADAR • Gönül A. TEKİN
YUSUF OĞUZOĞLU ARMAĞANI
Yayına Hazırla yan Zeynep Dörtok ABACI
Harvard ÜniversitesiYakındoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümünde yayınlanmıştır
2015
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
4/50
Copyright © 2015 by the editors All rights reserved
• Bütün telif hakları yayınlayanlara aittir
Managing Editor of JOURNAL OF TURKISH STUDIES
Günay KUT
Composer of the JOURNAL OF TURKISH STUDIES
İbrahim Tekin
Baskı:
KİTAP MATBAACILIK
Library of Congress Catalog Card Number 70-131003ISSN: 0743-0019
Articles appearing in this journal are abstracted and indexed in
HISTORICAL ABSTRACTSand
AMERICA: HISTORY AND LIFE
Cover design and background • Kapak düzeni By Sinan AKTAŞ
Tughra, Mehemmed II (1481)Aşık Paşa : Garib-nâme (İ. Koyunoğlu Ktp., Konya)
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
5/50
[Cover background]‘ÂŞIK PÂŞÂ (d. 1333): Ġarîb-Nâme (İ. Koyunoğlu Ktp., Konya)
[ve mâ erselnâ min resülin illâ bilisâni kavmihi liyübeyyine lehüm]
(K 14:4 "Onlara apaçık anlatabilsin diyeher peygamberi kendi halkının diliyle gönderdik!")
KAMU DİLDE VARİDİ ZABT U USÛL
BUNLARA DÜŞMİŞİDİ CÜMLE ‘UKÛL
TÜRK DİLİNE KİMSENE BAKMAZIDI
TÜRKLERE HERGİZ GÖÑÜL AKMAZIDI
TÜRK DAKI BİLMEZİDİ OL DİLLERİ
İNCE YOLI OL ULU MENZİLLERİ BU GARÎB-NÂME ANIN GELDİ DİLE
KİM BU DİL EHLİ DAKI MA‘NÎ BİLE
TÜRK DİLİNDE YA‘NÎ MA‘NÎ BULALAR
TÜRK Ü TÂCİK CÜMLE YOLDAŞ OLALAR
YOL İÇİNDE BİR BİRİNİ YİRMEYE
DİLE BAKUP MA‘NÎYİ HOR GÖRMEYE
TÂ Kİ MAHRÛM OLMAYA TÜRKLER DAKI
TÜRK DİLİNDE AÑLAYALAR OL HAK[K]I
Bütün dillerde ifâde şekilleri vardı
Herkes bunlara rağbet ederdi
Türk diline kimsecikler bakmazdı
Türkleri kimseler sevmezdi
Türk ise zâten bilmezdi bu dilleri
İnce ifâde usûllerini, ifâde biçimlerini
İşte Garîb-Nâme bunun için yazıldı
Yalnız Türkçe bilenler de gerçeği anlasınlar diye
Yani Türk dilinde gerçeği bulsunlar
Türklerle İranlılar hep yoldaş olsunlar diye
İfâde hususunda birbirlerini kötülemesinler
Dile bakıp manâyı hor görmesinler diye
Bu suretle Türkler de mahrum olmasınlar
Hakk'ı dillerinde anlasınlar diye
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
6/50
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
7/50
YUSUF OĞUZOĞLU 1946
“Tarihin İzinden” (2014) Kasaba-i Kaplıca
Hüdâvendigâr Camii ve Türbesi
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
8/50
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
9/50
Yusuf Oğuzoğlu’nun Özgeçmişi
1946 yılında Düzce’de doğdu (Gölyaka/İmamlar). Çocuklarına iyi bir eğitim-öğretimvermek isteyen babası, ailesini Ankara’ya nakletti. İlk ve Orta öğrenimini Ankara’da yaptı(Yenituran İlkokulu, Keçiören Ortaokulu, Gazi Lisesi). Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun oldu (1970). Tarih öğrenciliğisırasında kürsü hocaları Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. Bekir Sıtkı Baykal, Prof. Dr. Adnan S.Erzi, Doç. Dr. Muzaffer Arıkan ve Doç. Dr. Yaşar Yücel idi. Kürsüde asistan olarak Özer Ergençve Mahmut Şakiroğlu eğitim ve öğretimine yardımcı oldular. Lisans öğrenimi sırasındaayrıca Prof. Dr. Enver Ziya Karal, Prof. Dr.Mustafa Akdağ, Prof. Dr. Şerafettin Turan, Prof. Dr.Halil Demircioğlu, Prof. Dr. Füruzan Kınal, Prof. Dr.Akdes Nimet Kurat, Prof. Dr. FarukSümer, Prof. Dr. Şerif Baştav, Prof. Dr. Ali Sevim, Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen, Prof.
Dr.Bahaeddin Özel hocaları oldu. Lisans tezini Prof. Dr. Muzaffer Arıkan’ın yönetiminde“Piyale Paşa” konusu üzerine yaptı. Bu sırada Âli, Ayvansarayî, Selanikî gibi birincilkaynakları inceleme fırsatı buldu.
Yusuf Oğuzoğlu yüksek lisans ve doktorasını Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoğrafyaFakültesi’nde gerçekleştirdi. (1975-1981). Prof. Dr. Halil İnalcık, kendisine yanında doktora
yapması teklifinde bulundu. Asistan kadrosu ilanını beklerken hocasının önerisi üzerineAnkara Etnografya Müzesi’nde bulunan şer’iyye sicilleri üzerine çalıştı. Ancak Prof. Dr. Halilİnalcık’ın Chicago Üniversitesi’nden teklif alıp, ABD’ye gitmesi üzerine öğretmenliğe atandı(1971). Düzce Lisesi’nde tarih öğretmeni ve müdür yardımcısı görevini yaparken açılansınavı kazanıp Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü’ne tarih öğretmeni olarak görevlendirildi. Bukurumda aynı zamanda müdür yardımcılığı görevinde de bulundu.
Yusuf Oğuzoğlu Dr. Özer Ergenç’in teşviki ile 1975 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYeniçağ Tarihi Kürsüsü’nde yüksek lisans yapmaya başladı. İlk yıl derslerini izlemek üzereKonya’dan Ankara’ya gidip geldi. Yüksek lisans tezini Prof. Dr. Yaşar Yücel’indanışmanlığında Sultan II. Osman’ın Hotin Seferi’ni anlatan Halisi’nin Zafernamesi üzerine
yaptı (1977).
Yusuf Oğuzoğlu kısa bir süre Düzce Meslek Yüksekokulu’nun kuruluşu sırasında görevaldıktan sonra Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne asistan olarak atandı(1977). Aynı yıl Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nde doktorayabaşladı. Tez danışmanı Prof. Dr. Yaşar Yücel tarafından danışmanlığında “17. YüzyıldaKaraman Eyaleti’nin Sosyo-Ekonomik Durumu” üzerine araştırma yapmak üzere
yönlendirildi. Doktora tezinin geçici planı ve yazımı aşamasında Doç. Dr. Özer Ergenç’denbüyük destek aldı. Tez çalışması için o sırada Konya Mevlana Müzesi’nde bulunan 17. YüzyılKonya Sicilleri’ni inceledi. Ayrıca İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki mühimme,maliye ve maliyeden müdevver, tapu-tahrir (avarız tahriri) defterleri üzerinde konusu ileilgili çalışmalar yaptı. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin düzenliolarak tertip ettiği Türkoloji Kongreleri’ne bildiri ile katılmaya başladı. Bu sıralarda Prof. Dr.Mübahat Kütükoğlu, Prof. Dr. Mücteba İlgürel kendisine ilmi destek ve yardımda bulundular.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
10/50
Dr. Yusuf Oğuzoğlu, Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü asistanı iken, 1981 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yeniçağ Tarihi Kürsüsü'ne
asistan olarak atandı. 1984 yılında yardımcı doçent oldu. Osmanlı Arşiv Belgelerine dayalıolarak Osmanlı taşra hayatı ve şehir kurumları üzerinde bilimsel yayınlar yaptı. Türk İnkılâpTarihi Enstitüsü’nde Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ne yönelik dersler verdi ve yüksek lisans –doktora tezleri yönetti. Ayrıca Ankara, Hacettepe, Gazi Üniversiteleri Sosyal BilimlerEnstitülerindeki akademik çalışmalara katkı yaptı. Bu arada Kara Harp Okulu'ndaAtatürkçülük ve İnkılâp Tarihi derslerine girdi.
Yrd. Doç. Dr. Yusuf Oğuzoğlu 1984-1988 yılları arasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüarşivinde bulunan Osmanlı Tapu-Tahrir Defterlerini yayına hazırlayan komisyonun üyesiolarak Yüksek Öğretim Kurulu tarafından görevlendirildi (Prof. Dr. Muzaffer Arıkan, Prof.Dr. Refet Yinanç ve Prof. Dr. Tuncer Baykara ile birlikte)
Yrd. Doç. Dr. Yusuf Oğuzoğlu 1990 yılında kurulan Uludağ Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi Tarih Bölümü'ne naklen atandı. 5 Ekim 1995 tarihinde Doçent unvanını aldı. 2000 yılında profesör olan Yusuf Oğuzoğlu, Tarih Vakfı ve Bursa Araştırmaları Vakfı üyesi olarakKültür Tarihi ağırlıklı yerel tarih araştırmaları yaparak bilimsel yayınlar gerçekleştirdi.
Yusuf Oğuzoğlu Prof. Dr. Halil İnalcık’ın Chicago Üniversitesi dönüşü Bilkent ÜniversitesiTarih Bölümü’nde görev almasından sonra yürüttüğü bilimsel saha araştırmaları sırasındakendisinin yanında yeni bir öğrencilik dönemi yaşadı. 1994 yılından itibaren Prof. Dr. İnalcık,Osmanlı Kuruluş Dönemini devletin ortaya çıktığı sahada yeniden ele aldı. Bu çalışmalarısırasında doğuda Karacahisar’dan Göynük’e, kuzeyde İznik ve Dimboz’a, güneyde Ulubat’akadar uzanan bölgede Halil Hoca’ya asistanlık yaptı. Yine bu kapsamda daha batıda BehramKale, Gelibolu, Kara Biga gibi stratejik sahalardaki araştırmalara katılma fırsatı buldu. Bu
arada Halil İnalcık’ın başkanlığını yaptığı “Osmangazi ve Bursa Araştırmaları UluslararasıKongresi’nin (18-20 Haziran 1997/Kirazlıyayla)” ve “VIII. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal veEkonomik Tarihi Kongresi’nin (18-21 Haziran 1998/Kirazlıyayla)” sekreterliğini veorganizasyonunu yerine getirdi. Bu araştırmalar ve düzenlenen etkinlikler sırasında RektörProf. Dr. Ayhan Kızıl’ın yakın ilgisini ve desteğini gördüler. Bu arada Prof. Dr. Halil İnalcık’a19 Ekim 1995 tarihinde Uludağ Üniversitesi’nin Fahri Bilim Doktoru unvanı verildi.
Oğuzoğlu, 1995 yılında Harvard Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü’nde33 yıldır Türkçe, Osmanlıca ve Uygurca dersleri veren Prof. Dr. Şinasi Tekin ile tanışmafırsatı buldu. Bilge kişiliği ve bilimsel birikimiyle kendisini etkileyen Şinasi Hocanın Bursa’yıziyareti sırasında Ayvalık (Cunda)’da açılmasını arzu ettiği “Intensive Ottoman and TurkishSummer School” için gerekli resmi işlemlerin başlatılmasına katkı sağladı. UludağÜniversitesi Rektörü Ayhan Kızıl’ın büyük destek verdiği bu proje için önce Yüksek ÖğretimKurumu’na gerekli izin talebi yazıldı. Sonra da Şinasi Tekin hocanın Cunda’da restoreettirdiği evine okul altyapısı için Uludağ Üniversitesi’nin katkıları sağlandı (Ne yazık ki birsonraki üniversite yönetimi bu işbirliğinin değerini anlayamayacak, sürece Koç Üniversitesikatkı verecektir). Yusuf Oğuzoğlu, Osmanlıca ve Türkçe yaz okuluna düzenli olarak her yılkonferans katkısı yaptı. Şinasi Tekin hocadan başka değerli eşi, bilim insanı Gönül Tekin veokulun akademik kadrosu ile hep iletişim içinde oldu. Günümüze değin uzanan süreçte
II JTS / TUBA 43 2015
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
11/50
III JTS / TUBA 43 2015
Melek Gençboyacı’nın müdürlüğünü yaptığı Millet Kütüphanesi Gönül Hoca’nınbirleştiriciliğinde Prof.Dr.Günay Kut’un ve Prof.Dr.Zehra Toska’nın Salı toplantılarında
akademik bir ortam haline geldi. Oğuzoğlu bu değerli insanların dostluğa, akademik üretimeve bilime önem veren niteliklerinden çok yararlandı.
Yusuf Oğuzoğlu Bursa yöresinde gerçekleştirilen üç projede görev aldı. Bunlardan ilkiUludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırmaları Destekleme Birimi kapsamında “Bursa İlindeYaşayan Çanakkale Şehitleri’nin Torunları”na ilişkindi. Bursa’nın merkezinde ve çevresindebulunan kaymakamların, nüfus müdürlerinin ve muhtarların desteği ile şehit torunlarına
yönelik araştırmalar yaptı. Bu çalışmayı Rektör Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran destekledi. Prof.Dr. Nurcan Abacı’nın Tübitak desteği ile yürüttüğü “Dağın İki Yüzü: Bursa’nın Dağ Yöresi veGöçmen Köylerine Yönelik Sosyal Ağ Analizi” başlıklı projede araştırmacı olarak görev
yaptığı sırada, kırsal kesimin sosyal yapısını ve sosyal değişimi gözleme fırsatı buldu. YusufOğuzoğlu Prof.Dr. Cafer Çiftçi’nin yine Tübitak desteği ile yürüttüğü “Bursa’da Koza
Yetiştiriciliği ve İpekli Dokumacılık Sektöründe Sosyo-Ekonomik Değişim Analizi (1837-1990)başlıklı proje kapsamında eskiden kozacılık yapmış köylerde ve halen dağ kesimindekozacılık yapan birimlerde bu konuyu gözleme fırsatını buldu.
Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nünkuruluşundan itibaren yirmi iki yıl başkanlığını yaptı. Bölümde profesörlük kadrosuna
yükselen ilk öğretim üyesine bu görevi devretti (2012). Ayrıca Uludağ Üniversitesi’ninMudanya’da açtığı Güzel Sanatlar Fakültesi’nde üç yıl kurucu dekanlık görevi yaptı (2009-2011).
Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu Uludağ Üniversitesi’nden yaş sınırından emekli oldu (2013). DüzceÜniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Genç’in daveti ve Üniversite
Rektörü Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu’nun desteği ile meslek yaşamında yeni bir sürecebaşladı. Düzce Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyeliği ile aynıüniversitenin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı’nı yürütüyor.
Yusuf Oğuzoğlu öğretmen Emel Oğuzoğlu ile evlidir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
12/50
IV JTS / TUBA 43 2015
Uludağ Üniversitesindeki Ofisinde (1994)
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
13/50
İÇİNDEKİLER
Prof Dr
Yusuf OĞUZOĞLU’nun İdari, Akademik Etkinlikleri Ve Yayınları............................. 1
His Selected Publications in English ............................................................................................ 13
Prof Dr Yusuf OĞUZOĞLU’nun Kırk Dört Yıllık Meslek Yaşamından KesitlerGeçmiş Zaman Olur ki... ................................................................................................................. 23
İhsan GÜNEŞ
İcra Vekilleri Heyetinden Kabine Sistemine Geçiş ............................................ 53
Günay KUT “Budinli Hisâlî Dîvâni” Yayını Üzerine .................................................................. 71
Gülşah TAŞKIN “Altın Çağ”dan Yükselen Farklı Bir Ses:Mahfî-İ Gilanî’nin Gözüyle Sultan Süleyman .............................................................................. 117
Nil TEKGÜL
Sahib-İ Arz Ve Sahib-İ Raiyyet Terimleri Bize Neyi Anlatır? ..................... 131
Gönül TEKİN Gökyüzüne Çıkan Tarihî – Efsanevî Ve Dinî Şahsiyetler ................................... 145
İsmail YAŞAYANLAR Bir Anadolu Şehrinde Frenk Kolonizasyonu:Bursa’da Fransız Varlığı (1834-1926) ........................................................................................... 171
Hakan YILMAZ Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-EkonomikTarihi Üzerine Araştırmalar / 1 .................................................................................................... 201
Saime YÜCEER Balkan Savaşları Ve Mustafa Kemal .................................................................. 237
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
14/50
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
15/50
201 JTS / TUBA 43 2015
KURULUŞ DEVRİ OSMANLI SOSYO EKONOMİK TARİHİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR / 1
OSMAN
LILAR’DA İHTİSA
B KURUMUNUN MEN
ŞEİ GELİŞİMİ
ve ORHAN GÂZÎ’NİN BURSA’DA ÇIKARDIĞI
İLK “İḤTİSĀ
B
ḲĀNŪN
N
ĀMESİ”
Hakan YILMAZ
*
Özet
Kuruluş devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik tarihi üzerinde yapılan çalışmalar, kaynak vebelge yetersizliği nedeniyle ne yazık ki oldukça az ve sınırlı sayıdadır. Tarihçilerin çoğutarafından Osmanlı tarihinin en karanlık dönemi olarak nitelendirilen bu sürece dair, ilkdevirlerdeki ticarî, sosyal ve ekonomik faaliyetlere ilişkin birkaç kronikte yer alan küçükatıflar dışında fazla bir veri elde edilemediği için, bu alandaki çalışmalar daha çok Osmanlıklasik çağı ile sınırlı kalmış ve buna bağlı olarak pek çok ticarî kurum ve uygulamanın başlangıcı ve ihdası da, tahminî bir yaklaşımla doğrudan XV. yüzyıl ortaları ya da sonlarınaodaklandırılmıştır. Bu durumun bir sonucu olarak, kuruluş devri Osmanlı İhtisab faaliyetlerihakkında bugüne kadar kayda değer hiçbir çalışma yapılmamış; Osmanlılar’ın tespitedilebilen en eski İhtisab Kanunları ise II. Bâyezîd’in 907/1502 tarihli Bursa, Edirne veİstanbul İhtisab Kanunnâmelerinden ibaret kalmıştır.
Bu makalede ʿĀşıḳ Paşa- zāde Tārīḫi’ nde Osman Gâzî’nin çıkardığı bildirilen ilk BācḲānūnu’ ndan, II. Bâyezîd’in Bursa İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ ne kadar uzanan süreç ele alınarak,Osmanlılar’da İhtisab kurumunun ortaya çıkış ve ilk gelişim safhaları aydınlatılmayaçalışılacak; Orhan Gâzî’nin Bursa’da çıkardığı, şimdiye dek varlığı bilinmeyen 21 maddelik eneski Osmanlı İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi tanıtılarak, içeriği ve tarihî açıdan önemi mercek altınaalınacaktır1.
Anahtar kelimeler: İhtisab, Bursa, Orhan Gazi, muhtesib, narh, bac.
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeniçağ Tarihi bölümü. e-posta: [email protected]
1 Kuruluş devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik tarihini aydınlatmaya yönelik bu makale serimiz, yeni bilgi vebelgelere dayanan Osmanlılar’da Kâtiplik ve Defterdarlık Sisteminin Ortaya Çıkışı, Osmanlı Arşivcilik TarihininKökeni ve Orhan Gâzî’nin Kirmasti’de Kurduğu İlk Osmanlı Arşivi ve Osmanlılar’da ‘Avârız’ın Doğuşu ve İlkUygulanış Metodu başlıklı makalelerimizle devam edecektir.
mailto:[email protected]:[email protected]:[email protected]
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
16/50
202 JTS / TUBA 43 2015
Abstract
The studies conducted on the Socioeconomic history of the Ottoman State in itsfoundation period are unfortunately quite few due to insufficiency of the resources anddocuments. As no data can be obtained other than the minor quotations found in somechronicles regarding the commercial, social and economic activities in the early phase ofOttoman history which is qualified as the darkest period by most of the researchers, thestudies in this area are mostly limited to the classical age of the Ottoman State. Thus thebeginnings and formations of many business entities and practices are focused directly onthe midst or end of the XVth century through an estimating approach. As a consequence, nosignificant study concerning the Municipal Tax Collection Department activities in the
foundation period of the Ottoman State has been carried out so far and the earliest OttomanLaws on Municipal Tax Collection Department determined are the Municipal Laws of Bursa,Edirne and Istanbul dated 907/1502, by Bâyezîd II.
In this article it will be attempted to shed light on the emergence and the primarydevelopment phases of the Municipal Tax Collection Department in the Ottoman State bydiscussing the dark period, namely from the first Bac (Bazaar tax) and Timar Law reported tohave been introduced by Osman Ghazi in the chronicles of Âşık Paşa-zâde, to the Law onMunicipal Tax Collection Department in Bursa by Bâyezîd II; the content and the historicalsignificance of the earliest Ottoman Law on Municipal Tax Collection Department consistingof 21 articles introduced by Orhan Ghazi in Bursa that has been unknown up to now will beanalysed after introducing it herein.
Key words: Municipal Tax Collection Department, Bursa, Orhan Ghazi, Municipal TaxCollector, fixed price, bac.
Giriş:
İktisadî ve ticarî faaliyetleri denetlemek, devlet tarafından tespit edilen belirlimiktardaki Bāc ve Nar ḫ bedellerini tahsil etmek için kurulan “İḥtisāb” kurumunun ortayaçıkışı Hazret-i Muhammed (s.a.v.) zamanında gerçekleşmiş ve ilk kez sahâbenin öndegelenlerinden Hazret-i Ömer (r.a.) Medine’ye, Sa‘îd bin Sa‘îd İbnü’l-Âs (r.a.) ise Mekke’yeMuḥtesib olarak ta yin edilmiştir2. İhtisab müessesesi Hazret-i Ömer’in halifeliği dönemindekurumsal anlamda büyük bir gelişme göstermiş3; Hazret-i Peygamber (s.a.v.)’in bu
2 ‘Abdülhayy el-Kettânî, Ni ẓāmü’l-Ḥükūmeti’n-Nebeviyye, c. I, Beyrut 1971, s. 284 vd.; İbn ‘Abdi’l -Berr, el-İstiʾāb f ī Maʿrifeti’l-A ṣḥāb, IV, Mısır 1328, s. 341; Beyza Bilgin, “İslâm’da Muhtesiplik ve Eğitim Yönünden Değeri”, AÜ İFD, XIX (1973), s. 117-118.
3 İhtisab kurumunun Hazret-i Ömer’in halifeliği döneminde sistemli bir yapıya kavuştuğuna ilişkin delil vegörüşler için, bk. Yusuf Ziya Kavakçı, Hisbe Teşkilâtı, Ankara 1975, s. 42-43.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
17/50
203 JTS / TUBA 43 2015
uygulamasından ilham alan tüm İslâm devletlerinin yöneticileri zamanla fethedilen tümşehirlere kadılarla birlikte, toplumsal yaşamı düzenleyip kontrol edecek, çarşı ve pazarları
denetleyecek muhtesibler de ta yin etmişlerdir. İslâm sosyo-ekonomik tarihinin ilk ve en önemli müesseselerinden biri olarak ortaya çıkanİhtisab kurumu Abbâsîler, Endülüs Emevîleri, Fâtımîler, Eyyûbîler, Selçuklular ve Memlûklergibi İslâm devletlerinde asırlar boyunca çeşitli kanun ve kriterler çerçevesinde gittikçegelişerek devam ettiği gibi, Anadolu Selçukluları’ndan sonra doğal olarak, Batı Anadoluucunda yeni bir Türk-İslâm devleti olarak ortaya çıkan Osmanlılar’a da intikal etmiş ve budönemde tarih boyunca ulaşabileceği en olgun ve mükemmel seviyeye erişmiştir4.
Osman Gâzî’nin Koyduğu İlk “ āc Ḳānūnu”:
Osmanlı tarihinde İhtisab kurumuna yönelik ilk uygulamaların ve ilk kanun ihdasınınkurucu hükümdar Osman Gâzî döneminde Eskişehir’de ortaya çıktığı, devrin görgüşahidlerinin anlatılarına dayanan rivayetlerden açıkça anlaşılmaktadır5.
Orhan Gâzî’nin imamı İshak Fakih’in oğlu Yahşi Fakih’in Menāḳıb-nāme’ sine dayanarak birTevārīḫ-i Āl -i ʿOs̱mān yazmış olan Âşık Paşa-zâde, Karacahisar’da Osman Gâzî adına hutbeokunup bölgeye kadı ve subaşı tayin edilince, İslâm devlet geleneği gereği çarşı-pazar işleriniteftiş ve kontrol edecek, esnaf ve tüccardan belli miktarlarda Bāc vergisi alacak bir yetkiliatanması konusunun da gündeme getirildiğini; ilkin Örfî kanunlara sıcak bakmayan OsmanGâzî’ye, İhtisab kurumunu ve ahkâmını bilenler tarafından bu verginin İslâm şehirlerindeöteden beri uygulanan bir kanun olduğu söylenmek suretiyle, Germiyan’dan gelen bir kişiye
ilk Muḥtesib’ lik vazifesinin tevdî edildiğini şu ifadelerle haber vermektedir:
“Ḳāḍī ve su-başı ḳonuldıḳlayın bu ḫalḳ ḳānūn ister oldılar. Germiyān’dan birkişi geldi, eydür: ‘Bu bāzāruñ bācını baña ṣatuñ!’ dir. Bu ḳavm eyitdiler: ‘Ḫān’avaralum!’ didiler. Ol kişi Ḫān’a vardı, söyledi. ʿOsm̱ān Ġāzī eydür: ‘Bāc nedür?’ Ol kişieydür: ‘Bāzāra her kişi-kim gelse, ben andan aḳça aluram.’ didi. ʿOsm̱ān Beg eydür:‘Senüñ bu bāzār ehlinde alumıñ-mı var ki aḳça alırsun?’ Ol kişi eydür: ‘Ḫān’um butöredür, cemīʿ-i vilāyetlerde vardur kim, pādişāh olanlar alur.’ ʿOsm̱ān Ġāzī eydür :‘Tañrı-mı buyurdı, yoḳ sa begler kendileri-mi itdiler?’ dir6. Bu kişi eydür: ‘Töredür
4 Bu konuda ayrıntılı bilgi için, bk. Ziya Kazıcı, Osmanlılar’da İhtisab Müessesesi, İstanbul 1987, s. 18-25.
5 Şimdiye kadar Osmanlı Müessese ve Medeniyet Tarihi araştırmalarında, İhtisab müessesesi nin bir kurumolarak daha çok Fâtih Sultan Mehmed döneminde ivme kazandığı görüşü kabul edilmişse de, istisnaî birşekilde yalnız Ziya Kazıcı, Sultan I. Murad’ın vakfiyesinde hem bir idareci, hem de bir şahid olarak Muhtesib’den söz edildiğine dikkati çekmiş (krş. Kazıcı, a.g.e., s. 32); bununla birlikte, Muhtesib’in vazîfe vesalâhiyetlerinin kanunlarla tespitinin ise ancak Fatih döneminde gerçekleştiği ve bunların ilerideneşredilecek olan İhtisab kanunnâmelerinin temelini teşkil ettiği tezi işlenmiştir. Krş. Halil İnalcık,Osmanlı İmparatorluğu’nun Sosyal ve Ekonomik Tarihi, İstanbul 1987, s. 639.
6 Osman Gâzî’nin bu sözlerinin altında yatan yaklaşımın, yaşadığı dönemde gerçekten hakim olduğunu
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
18/50
204 JTS / TUBA 43 2015
Ḫān’um, ezelden ḳalmışdur.’ dir. ʿOsm̱ān Ġāzī be -ġā yet ḳaḳıdı, eydür: ‘Bir kişi kimḳazana, gayrınuñ-mı olur? Onuñ mülkinde benüm ne daḫlüm vardur kim andan aḳçaalam? Bire kişi, var git artuḳ bu sözi söyleme, saña ziyānum deger!’ didi. Ve bu ḳavmeyitdiler: ‘Ḫān’um bu bāzārı bekleyenlere ʿādetdür kim bir nesnecük vireler.’ didiler.”7
Çağdaş bir görgü şahidi olan Orhan Gâzî’nin imamı İshak Fakih’in anlatılarına dayanan busözler, unvan ve statüsü belirtilmemekle birlikte, Osmanlı Devleti’nin henüz kuruluş yıllarında ilk Muḥtesib tayininin ve basit anlamda Bāc’ a ilişkin ilk düzenlemenin ne şekildegerçekleştiğine ilişkin orijinal bilgiler vermektedir.
Bundan sonra müellif, kaynağı olan Yaḫşi Faḳih Menāḳıbı’ ndan, Osman Gâzî’nin çarşı-pazaresnafına yönelik çıkardığı ilk Bāc ve Tīmār Ḳānūnu’ nu bize aynen şu ifadelerle aktarır:
“Her kişi-kim bāzāra bir yük getüre, ṣata; iki aḳça | virsün ve her kim ki
ṣatmasa hīç nesne virmesün… Her kim bu ḳānūnı boza, Allāh Teʿālā anuñ dīnin vedünyāsın bozsun…
Ve daḫı her kime kim bir tīmār virem, anuñ sebebsüz elinden almayalar ve hem olöldigi vaḳtda oġlına vireler.
Ve eger küçücek daḫı olursa vireler, ḫidmetkārları sefer vaḳtı olıcaḳ seferevaralar, tā ol sefere yarayınca.
Ve her kim ḳānūn düzerse Allāh Teʿālā andan rāżī olsun!
Ve eger neslümden bir kişi bu ḳānūndan gayrı bir ḳānūn ḳoyacaḳ olursa, idendenve itdürenden Allāh Teʿālā rāżī olmasun.”
Kurucu hükümdar Osman Gâzî’nin, Eskişehir pazarına gelen esnafın “Ürününü sattığı takdirde2 akça vermesi, satamadığı takdirde hiç vermemesi” esasına dayanan, basit anlamda Bāc
kanıtlayacak önemli bir delile sahibiz. Osman Gâzî zamanından beri Osmanlılar’la büyük bir yakınlıkiçinde olduğu bilinen Orhan Gâzî devri fakih ve müfessirlerinden Muslihuddîn Mustafa el-Ankaravî’nin, yegâne nüshası şahsî kütüphanemizde bulunan U ṣūl-i Dī n adlı akaid kitabında “Elfāẓ-ı küfr” kapsamındanaklettiği şu söz, devrin ulemâsının Türkmen uç yöneticilerinin düşüncelerini gerçekten bu yöndeşekillendirdiklerine ışık tutacak niteliktedir: “Mesʾele: Bir işe: ‘Şerʿī degüldür!’ diseler, ol eyitse: ‘Ben onı bunıbilmezem; olagelmişdür, ḳānūndur, iderem!’ dise kāfir olur.” Ankaravî, a.g.e., vr. 80a, st. 5-7. Osman Gâzî’ninkendisine Eskişehir pazarının Bâc’ını teklif eden Germiyanlı’ya Bâc’ın Şer‘î olup-olmadığını sorması veonun “öteden beri ḳānūn olduğu” şeklindeki cevabı karşısında öfkelenmesi, bu çağdaş kaynaktaki kayda
nazaran aslında pek de şaşırtıcı bir durum değildir. 7 Âşık Paşa-zâde, Tevārīḫ-i Āl-i ʿ Os̱mān , Bodleian Library MS Or. Oct. 2448, vr. 31 a-32a; ‘Alî Beg, Tevārīḫ-i Āl-iʿOsm̱ān’dan ʿĀşı ḳ Paşa- zāde Tārīḫi, İstanbul: Matba‘a’-i ‘Âmire 1332, s. 19. Bu rivayet, kuruluş devririvayetlerinde ağırlıklı olarak Âşık Paşa-zâde’yi takip eden Neşrî tarafından da tekrarlanmıştır:Ğıhānnümā: Die Altosmanische Chronik des Mevlānā Meḥemmed Neschrī, Band I, T. Menzel nsh. , nşr. F.Taeschner, Leipzig 1951, s. 33.
8 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., ‘Âlî Beg nşr. s. 19-20; Neşrî, a.g.e., Menzel nşh., s. 33-34; F. Reşit Unat - M. AltayKöymen nşr., Ankara: TTK Yayınları 1947, s. 110, 112.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
19/50
205 JTS / TUBA 43 2015
uygulamasına yönelik yukarıdaki ilk kanununu, devletinin kuruluş tarihi olan 699/1300’de yürürlüğe koyduğu9 bir görgü şahidi olan İshak Fakih’in anlatıları doğrultusunda tespit
edilebilmekle birlikte, onun bu kanunu yazılı bir metin halinde kayıt altına aldırıp-aldırmadığını bilemiyoruz. Bununla birlikte yukarıdaki metnin üslûbu ve şekli itibariyle,basit bir yazılı Ḳānūn-nāme metnini çağrıştırdığı söylenebilir10.
Özellikle onun, bu kısacık Ḳānūn-nāme metninin içinde bile ileride gelecek neslini yenikanunlar çıkarmaya teşvik eden bir maddeye yer vermesi, kendisinin de o tarihte bukanunları yazılı olarak çıkarmış olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir11.
Osman Gâzî’nin Karacahisar’da adına hutbe okuttuktan sonra kurdurduğu Eskişehir pazarıve orada ihdas ettiği ilk Bāc’ ın XVI. yüzyıl başlarında hâlâ yürürlükte olduğu, 937/1530tarihli Sultanönü Sancağı Tahrir kayıtlarından açıkça anlaşılmaktadır.
Bu tahrir kayıtlarından biri, geçmişte Osman Gâzî adına Cuma namazında hutbe okunduğu
ve pazar kurulduğu bildirilen Eskişehir’in hâlâ Cuma’sının kılındığına ve pazarınındurduğuna işaret etmekte12; onu takip eden bir başka kayıt ise, Eskişehir pazarının Bāc’ ınınalınan öşür ve resmlerle birlikte ulaştığı yıllık toplam miktarı bildirerek, Osman Gâzîtarafından burada iki buçuk asra yakın bir süre önce ihdas edilen Bâc’ın hâlâ alınmayadevam ettiğini göstermektedir13.
9 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., ‘Âlî Beg nşr., s. 19. 10 Yahşi Fakih Menākıb’ının aslî nüshasını görmüş olan müellif, oradaki rivayeti özetlediği Bāb’ ın daha
başlığında “ʿOs̱mān Ġāzī’nüñ Ḳānūnı Aḥkāmın Bildürür” demek suretiyle, metindeki maddelerin yazılı birḲānūn’ un hükümleri olduğunu hissettirecek önemli bir işaret vermiştir. Âşık Paşa-zâde, a.g.e., BodleianLibrary nsh., vr. 31a; ‘Âlî Beg nşr. s. 19. Aynı şekilde, Neşrî’de de yine bunu ön plana çıkaracak şekilde,konu ele alınırken “Ḳānūn-ı ʿ Os̱mān” (krş. a.g.e., Menzel nsh., s. 33) ve “Ẕikr-i Ḳānūn-ı ʿ Os̱mānī” başlıklarına yer verilmiştir. Krş. a.g.e., Unat - Köymen nşr., I, s. 110, st. 5. Hisbe ahkâmını bildiren kitapların klasikiçeriği ve İhtisab sisteminin XIV. yüzyıl başlarında Anadolu’da var olduğunu gösteren tarihî bilgiler(Örneğin, bk. bu makalede, s. 211, dn.: 24), aynı coğrafyada siyasî bir lider olarak ortaya çıkan OsmanGâzî’nin de çağdaşı diğer Anadolu Beylikleri gibi yazılı bir kanun çıkarmasının yadırganacak bir tarafıolmadığını göstermeye yetmektedir.
11 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., vr. 31a; ‘Âlî Beg nşr., s. 19. 12 Eskişehir’in Dulkadir-oğlu Şehsüvâr Beg’in oğlu Kāsım Beg’in tasarrufuna verildiğini gösteren kayıtta,
“Ḳażāʾ-i Eski- şehir” başlığı altında şu bilgi verilmektedir: “Ḳ a ṣabadur, Cumʿa’sı ḳılınur ve bāzārı ṭ urur , şehremutta ṣıl ılıcaları daḫı vardur, der -ta ṣarruf-ı Ḳāsım Beg bin Şeh- süvār Beg-i Ẕü’l-ḳādirī.” BOA, TTD, nr.: 438, s. 223.
13 Ḳaṣabaʾ-i meẕkūr ahālīsi külliyyen ʿavārıż-ıdīvāniyyeden ve tekālīf -i ʿörfiyyeden muʿāf ve müsellem olub, ellerine ḥükm-i şerīf virilmiş.” BOA, a.g.b., nr.: 438, s. 224.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
20/50
206 JTS / TUBA 43 2015
Resim 1:
Osman Gâzî’nin çıkardığı Eskişehir pazarı Bāc’ ının 937/1530’da hâlâ devam ettiğini gösterenSultanönü Sancağı tahrir kayıtları. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), TTD, nr.: 438, s. 223, 224.
Osmanlı Yazılı Kanunlarının
En Eskisi Olan
Orhan Gâzî’nin Bursa
“İḥtisāb Ḳānūn
nāmesi”:
Osman Gâzî’nin çıkardığı Bāc Ḳānūnu’ ndan aktardığımız cümleler, Osmanlı Devleti’ninkuruluş devrinde, daha ilk yıllarda çarşı-pazar esnafına yönelik basit de olsa birtakım
kanunların ihdas edildiğini göstermektedir. Bu bilgiler ışığında Osmanlılar’da Muhtesibtayininin ve İhtisab kurumunun faaliyete geçirilişinin ilk defa Osman Gâzî dönemindegerçekleştiği söylenebilmekle birlikte, -Fâtih’in ele geçmeyen Ḳānūn-nāme’ si dışında- bugünedek Sultan II. Bâyezîd’in Zî’l-hicce 907/Haziran 1502’de çıkardığı Bursa İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nden daha önceye ait hiçbir İhtisab kanunnâmesi’nin varlığı tespit edilememiştir14.
14 Ö. Lütfi Barkan, “Bazı Büyük Şehirlerde Eşya ve Yiyecek Fiyatlarının Tesbit ve Teftişi Hususlarını TanzimEden Kanunlar-I: Kanunnâme-i İhtisab-ı Bursa (1502)”, Tarih Vesikaları, 2/7 (Haziran 1942), s. 15-40;Kanunname-i İhtisab-ı Bursa, nşr.: M. Yılmaz Arıyörük, Ankara: TSE Yayınları 1995. Barkan, üç seri halindeSultan II. Bâyezîd’in 907/1502 tarihli İstanbul ve Edirne İhtisab Kanunnâmeleri ile birlikte Bursa İhtisab
Kanunlar ı’ nı da yayınladığı bu makale dizisinin en başında, neşrettiği kanunnâmelerin mevcut en eskiOsmanlı İhtisab kanunları olduğuna işaret ederek şöyle demiştir: “Bu üç kanunnâme, şimdiye kadar bizim gördüğümüz narh defteri kanunları arasında en eskisidir. …Beyazıt II. devrine ait olan ve içinde Fatih devrine aitnizamlardan da bahsedilen İhtisap kanunnâmelerini neşretmekle, Türk Tarihinin bize pek az vesika bırakmışdevirlerinden birine ait olan ve bu nevî kanunnâmelerden bizim bildiğimize göre en eskisi bulunan üç vesikayıokuyucularımıza takdim etmiş bulunuyoruz.” Barkan, a.g.m., “I: Kanunnâme-i İhtisab-ı İstanbul-el-Mahrûsa”,Tarih Vesikaları, I/5 (Şubat 1942), s. 327-328. II. Bayezid’in Bursa İhtisab Kanunnâme si, Türk StandartlarıEnstitüsü tarafından müstakil olarak yapılan neşrinin kapağında da: “Sultan II. Bayezid Tarafından YürürlüğeKonulan Dünyanın Bugünkü Manada İlk Standardı” olarak nitelendirilmiştir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
21/50
207 JTS / TUBA 43 2015
Halbuki Osmanlı Devleti’nin bürokratik anlamda asıl kurucusu sayılan Orhan Gâzî’nin,Eskişehir pazarına Muhtesib tayin edip kanun çıkaran babasının: “Her kim ḳānūn düzerse Allāh
Teʿālā andan rāżī olsun!” şeklindeki açık teşvikinden hareketle, ticarî ve ziraî yönden oldukçagelişmiş bir şehir olan Bursa’yı fethettikten sonra buradaki esnaf ve ticaret erbabına yönelikdaha geniş bir Ḳānūn-nāme çıkarmış olması keyfiyeti, hâl-i hazırda devlet geleneğindekidevamlılık teamülünün bir gereğidir. Zira kurucu hükümdardan Fâtih’e kadar uzandığıbilinen İhtisab kanunlarının bir anda gelişmiş bir form halini alamayacağı, bunların ancakOrhan Gâzî’den II. Murad zamanına kadar uzanan süreçteki Sosyo-ekonomik gelişmenin birsonucu olarak ortaya çıkacağı izahtan vârestedir.
İşte biz, bu tarihî perspektife tamamen uygun şekilde; Galata Mevlevîhânesi’ndenSüleymaniye Kütüphanesi’ne intikal etmiş bir yazmanın başında yer alan Kitāb-ı Ḳānūn-nāme adlı kanunlar mecmuasının15 içinde, Orhan Gâzî’nin basit ve ibtidaî bir tarzda hazırlanmış ilkİḥtisāb Ḳānūn-nāmesi ile karşılaştık16. Yalnız ticarî alanda değil, genel anlamda Osmanlı
Devleti’nin Kuruluş devrinden günümüze intikal etmiş en eski yazılı kanunnâme metni olmaözelliğini taşıyan bu küçük Ḳānūn-nāme, mecmuanın kimliği meçhul müellifi tarafındanbelirtildiğine göre; Sultan II. Selim’in kendisinden önceki tüm Osmanlı örfî kanunlarının biraraya toplanması ve hepsinin yazılarak “bir mücelled defter olması ḫu ṣūṣında, ḥükm-i ḳader-tūvān ve fermān-ı ḳażā-cereyān” isdar etmesi üzerine17, eski Osmanlı arşiv belgeleri arasındabulunarak diğer kanunnâme metinleriyle birlikte 978/1570 yılında kayıt altına alınmıştır18.
Farklı kanunnâme metinlerini “Faṣl” başlıkları altında bir araya toplayan Ḳānūn-nāmederleyicisi, Orhan Gâzî’nin İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ ni diğerlerinden farklı olarak, içeriğinin vemahiyetinin ne olduğuna ilişkin hiçbir vurgu yapmaksızın, sadece eserine Ṣūret -i Ḳānūn-
15
16
17
18
Süleymaniye Ktp. Galata Mevlevîhânesi, nr.: 215/1, vr. 7b-20a.
Krş. Kitāb-ı Ḳānūn-nāme, Süleymaniye Ktp. Galata Mevlevîhânesi, nr.: 215/1, vr. 19b, st. 4-18. Her varağıoldukça geniş 46’şar satırdan meydana gelen mevcut nüshanın 15 satırına kaydedilen Orhan Gâzî İḥtisābḲānūn-nāmesi, normal ölçütlerdeki orta boy bir yazmada arkalı-önlü 1 varak/2 sayfa, küçük ebattaki bir yazmada ise ortalama 2 varak/3 sayfa tutacak hacimdedir. İstanbul kütüphanelerindeki farklı Ḳānūn-nāme nüshaları üzerinde yaptığımız tüm araştırmalara rağmen, bu Ḳānūn-nāme’ nin maalesef ikinci bir suretinerastlayamadık. Bu itibarla, burada ilk kez inceleyip neşredeceğimiz metin, bu kadim Osmanlı Ḳānūn-nāme’ sinin günümüze ulaşabilmiş yegâne istinsahını teşkil etmektedir.
Ḳānūn-nāme mecmuasının derleyicisi; Besmele, hamdele ve salât ü selâmdan sonra “Ve baʿd” ifadesiyle giriş yaptığı mukaddimede eseri kaleme alış sebebini şöyle açıklar: “Āyīn-i ḳavāʿid-i cihān-bānī ve ḳavānīn-i ʿörfiyyeʾ-i ʿO s ̱mānī ki, medār -ı ṣalāḥ-ı ādem ve menāṭ -ı niẓām-ı umūr -ı cumhūr -ı ümemdür; mecmūʿ-ı merḳūm u
muḥarrer olub bir mücelled defter olması ḫu ṣūṣında ḥükm-i ḳader-tūvān ve fermān-ı ḳażā-cereyān vārid olmağın ,imtisā̱len li’l-emri’l-ʿālī cemʿ olınub, üç bābı müştemil ve her bāb bir faṣ l-ı munḳasım ḳılındı.” Kitāb-ı Ḳānūn-nāme, Süleymaniye Ktp. Galata Mevlevîhânesi, nr.: 215/1, vr. 7b, st. 4-8.
Orhan Gâzî’nin kanunnâme sureti, Kitāb-ı Ḳānūn-nāme’ nin sondan bir önceki varağında (vr. 19b)bulunmakta olup, onu takip eden son varakta eserin Rebî‘u’l-evvel 978/Ağustos 1570’te tamamlandığınıgösteren şu
ketebe kaydı yer alır:
a.g.e., vr. 20a, st. 23-25. Bu ketebenin devamında yer alan: kaydından, nüshanın yazıldığı tarihten 195 yılsonra, 11 Cemâziye’l-evvel 1179/26 Ekim 1765’te kopyalandığı anlaşılmaktadır.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
22/50
208 JTS / TUBA 43 2015
nāmeʾ-i Or ḫān Beg -Ṭābe S̱erāhu- gibi belirsiz bir başlıkla kaydetmiştir19. Görünüşe bakılırsa o,Orhan Gâzî’nin İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ ni ya belgenin orijinalinden, ya şimdi mevcut olmayan
çok eski tarihli bir Bursa Şerʿiyye Sicil Defterinden, yahut o devrin muhtesibinin soyundangelenlerin elinde bulunan bir suret, bir Nar ḫ defteri veyâ bir Ḳānūn-nāme mecmūʿasındançıkarıp nakletmiştir.
Bosna’lı Koca Nişancı Hüseyin Efendi Bedāyiʿu’l-Veḳāyiʿ adlı eserinde diğer Osmanlıkroniklerinde rastlanmayan önemli bir bilgi naklederek, Sultan Orhan’ın Bursa’yı f ethininardından devletinin güngörmüş, tecrübe sahibi ileri gelenlerini bir araya topladığını, onlaradevletini yöneteceği bir Dîvân tesis edecek başkent kurma konusunu danıştığını, onların iseOrhan Gâzî’ye iktisadî , ticarî ve ziraî yönden gelişmiş bir şehir olmasını gerekçe göstererekBursa’yı başkent yapmasını tavsiye ettiklerini şu ifadeler ışığında haber vermektedir:
“Ebū’l-meġāzī Sulṭān Orḫān-ı Ġāzī Sulṭān-ı ʿālī -şān olub, rūz be-rūz leşkeri
firāvān ve Bāb-ı ʿālī’si merciʿʾ-i ahālī vü eʿālī olmaġla: ‘Dīvān itmek içün bir vāsiʿmekān ve tenezzeh ü taʿayyüş içün bir şehr -i Firdevs-nişān lāzım olmışdur!’ diyü ʿuḳalā veaʿyān-ı devleti ile meşveret eyledikde, pīrān-ı rūz-gār-dīdelerden baʿżıları: ‘Benümdevletlü Sulṭān’um! Pādişāhān bir şehristānda mekān ṭ utmaḳ gerekdür ki; ol şehrde taḥṣīl-imāl ve hem teshīl-i vücūh-ı maʿīşet -i ʿumūm-ı ricāl mülāḥa ẓa olına. Bunlaruñ ḥu ṣūli zirāʿat ü ḥirāset ve ticāret ü ṣanāʿat ile olur. Bu taḳdīrce şehr -i behcet-āsāʾ-i Burūsa’dabunlaruñ ahālīsi mevcūd ve müheyyādur. Bir şehr -i muʿaẓẓamdur ki; eṭrāf u eknāfı mezāriʿü merāʾiʿ olub, kendüsi bāġ u bostān u gülistān olub, āb-ı zülāl her ḫānelerinde salsāldür.Ekinciler murādları üzere eküp-biçüp maḥṣūl alurlar ve aḳṣā- yı maġrib- zemīn ve memālik-i Frenk’den ve ser -ḥadd-i şarḳīʾ-i Türkistān, tā memleket -i şeb-rengān-ı Zeng, her kesdīnār -ı surḫ-ı maġribī ve derāhim-i ḳamerī ile gelüb ticāret iderler. Ve tuvānā vü dervīş yāz u ḳış ṣafā vü ʿıyş idüb, bī -teşvīş olacak kūşeleri bī -ḥudūd, eyyām-ı ḥārrede ṣovuḳ ṣuları
ve hengām-ı şitāda ḳaplucaları olub, bilā-ḫurd u bī -minnet istiḥmām iderler.’ deyüb vebuña meṣābe ol-deñlü evṣāf -ı cemīlesin beyān idüb: ‘Dārü’s-salṭanat olmaġa lāyıḳ vemünāsibdür!’ diyü müttefiḳu’l-kelām oldılar, Sulṭān Orḫān daḫı reʾylerüñ pesendidüp Burūsa şehrini dārü’l-mülk eyledi.”20
Bursa’nın fethinin 722/1322 yılı ortalarında gerçekleştiği ve Beg-sarayı’nın aynı yıl içindefaaliyete geçirildiğini gösteren çağdaş kayıtlar21; bizi Orhan Gâzî’nin bu Dîvân müzâkeresinifetihten kısa bir süre sonra, 1322 yılı içerisinde, ancak Osman Gâzî’nin Yenişehir’dekisarayının Dîvân-hânesi’nde yapmış olabileceği sonucuna itmektedir.
19
Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b
, st. 3-4. 20 Bosna’lı Koca Nişancı Hüseyin Efendi, Bedāyiʿu’l-Veḳāyiʿ (faksimile metin), I, nşr. A. S. Tveritinovoy,
Moskova 1961, vr. 40a-40b (s. 97-98), st. 8-25, 1-4. 21 Bu kayıtlar için, bk. Hakan Yılmaz, “Bursa Fethine Yönelik Yeni Yaklaşımlar ve Bursa’nın Gerçek Fetih
Tarihi”, Şehir & Toplum Dergisi, Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları süreli yayını, sy.: II/Haziran2015, s. 61-73. Ayrıca 2015 yılı Ekim ayında Osmanlı Araştırmaları Kongresi’ nde sunduğumuz “Orhan Gâzî’yiSarayında Ziyâret Etmiş Bir Seyyah/Sûfî: Seyyid Kāsım el-Bağdâdî ve Seyāḥat -nāme’ sinin Kuruluş DevriOsmanlı Tarihi Açısından Önemi” başlıklı tebliğe de bakılabilir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
23/50
209 JTS / TUBA 43 2015
Tarihî realiteye tamamen uygun şekilde, Bursa’nın başkent oluşunu şehrin merkezî konumu,iç ve dış ticaret açısından yoğunluğu ve sağlık ve tedavi amacıyla yapılan seyahatlerin
çokluğuna odaklandıran bu rivayetin; şehrin göze çarpan en önemli yönü olarak ilk sıradaziraat, ticaret ve sanat erbabının burada toplanmış olmasını ön plana çıkarması dikkatedeğerdir22. Rivayete göre Sultan Orhan Bursa’yı fethettiği sırada, şehrin merkezinde buiktisadî ve ticarî zümrelerin tümünü mevcut ve hazır bir halde bulmuştu. Dolayısıyla iç vedış ticaret yönünden oldukça gelişmiş böylesine yoğun ve hareketli bir şehrin ticarîfaaliyetlerinin belirli şartlar ve standartlar dahilinde düzgün bir şekilde yürütülebilmesi için,daha önceki İslâm devletlerinde de uygulanan kural ve yaptırımlar çerçevesinde, bufaaliyetlerin denetim ve kontrolünü sağlayacak birtakım kanunların ihdas edilmesi zaruretidoğmuştur. İşte Orhan Gâzî’yi Bursa’daki esnaf ve sanatkârların üretim ve maddî gelirlerininteftişine yönelik elimizdeki İhtisab kanunlarını çıkarmaya sevk eden en önemli etkenin debu olduğunda şüphe yoktur.
Resim 2: 749/1348 tarihli Lâla Şâhîn Paşa Vakfiyesi’ nin şahidleri arasında “Ḥ asan bin Ḥ üseyin” adlı birtâcirin de yer aldığını gösteren kayıt. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGMA), nr.: D. 732/59, s. 75.
Üzerinde hangi tarihte düzenlendiğine ilişkin herhangi bir ibare bulunmamakla birlikte,
içerisinde “dībā” yani “ipek” narhına ilişkin bir maddenin de yer alıyor oluşuna bakılarak23,Orhan Gâzî’nin bu kadim Ḳānūn-nāme metnini, ülkesinde ipek ticaretinin iyice yaygınlaştığıve geliştiği Bursa fethini müteakip, burada Beg-sarayı’nı inşa ettirdiği ve ciddî anlamda ilkOsmanlı bürokrasi sistemini teşekkül ettirdiği 722/1322 yılından sonra çıkardığı tahminedilebilir.
22 Orhan Gâzî’nin bu rivayette “Dīvān” kurmak için bir saltanat makarrına ihtiyaç duyduğunu belirtmesi vemusâhiblerinin ona bunun için iktisadî ve ekonomik yönden gelişmiş bir yerde bulunmanın şart oduğunusöylemelerine paralel olarak; Osman Gâzî’nin “Bāc” kanunu ile ilgili kıssasının sonunda yer alan şu şiirdede “Sulṭān” olmanın iki temel şartının “alış-veriş” ve “dīvān” olduğuna işaret edilmesi, kuruluş devrindesaltanatın bu iki önemli esasa dayandığı şeklinde bir algının var olduğuna ışık tutmaktadır: “Bu resme ḳodı
ol ḳānūnı ʿOs̱mān / Ki şākir ola, andan Ġanī Sübḥān / Didi: Sulṭān ki Ḥ aḳḳ’dur, milk anuñdur / Anuñdur virmek üalmaġ u dīvān…” Krş. Âşık Paşa-zâde, a.g.e., vr. 32b; ‘Âlî Beg nşr., s. 20. Osman Gâzî’nin adına hutbeokuttuktan sonra, ilk iş olarak Eskişehir yöresinde pazar kurdurmuş olması da bu anlayışla doğrudanalâkalı olmalıdır. Orhan Gâzî’nin Rebî‘u’l-evvel 749/Haziran 1348’de Lala Şâhîn Paşa adına Bursa dîvânındadüzenlettiği vakfiyenin şahidleri arasında, 7. sırada “Ḥ asan bin Ḥüseyin” adlı bir “tācir” in de yer alıyoroluşu, bu iki temel unsurun birbiriy le bağlantısına tarihî açıdan kuvvet kazandırmaktadır. Krş. a.g.b.,VGMA, nr.: D. 732/59, s. 75.
23 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 6-7.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
24/50
210 JTS / TUBA 43 2015
Osman Gâzî’nin Bāc kanunu yalnız çarşı-pazar esnafına yönelikken, Orhan Gâzî’nin çıkardığıİḥtisāb Ḳānūnları; Bursa gibi büyük bir şehrin ilk kez fethedilmiş olmasının da etkisiyle,
umumiyetle aynı Bāc miktarı üzerinden, buradaki yerleşik tüm esnaf ve sanatkârları da içinealacak bir formatta tanzim edilmiştir.
Ḳānūn
nāme’nin Orhan Gâzî Devrine A
idiyetinin Tespiti:
İslâm’ın başlangıcından beri var olan ve Anadolu Selçukluları’na kadar uzanan İhtisabmüessesesinin, bu coğrafyanın uç noktasında müstakil bir “Uç Sultanlığı” olarak ortayaçıkan Osmanlı Devleti’nde, XIV. yüzyılın ilk yarısından itibaren bir kurum olarak faaliyetgöstermesi ve yürürlükte olması, İslâm devletleri arasındaki süreklilik ve devamlılıkilkesinin açık bir tezahüründen ibarettir. Tarihî açıdan kesinlik arzeden ve tüm İslâm tarihi
boyunca süregelen bu teamülün, onu en üstün ve yüksek seviyede temsil eden Osmanlılar’davar olmaması düşünülemezdi24. Dolayısıyla umum İslâm coğrafyasının serhaddinde bir uçhükümdarı olan Orhan Gâzî de, kendisinden bekleneceği üzere Emevîler’den Abbâsîler’e,Abbâsîler’den Endülüs Emevîleri’ne, diğer İslâm Devletleri’ne ve nihayet Selçuklular’a intikaleden “İhtisab” müessesesini, İslâm hukukundaki “Hisbe” kuralları ekseninde, ticarî yöndenoldukça gelişmiş bir şehir olan Bursa’da basit kanunlar çerçevesinde vaz‘ etmiştir.
Orhan Gâzî İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nin o asra ait orijinal kanunnâme nüshasından veyasuretlerin kaydedildiği eski bir defterden kopyalanmış olması ihtimal dahilindedir25.Elimizdeki Ḳānūn-nāme metni, gerek fiziksel özellikleri yönünden XIV. yüzyıl inşa metinlerinin ifade yapısına ve imlâ tarzına, gerekse içeriği yönünden dönemin sosyal veiktisadî şartlarına tam bir paralellik arz etmektedir.
24 Orhan Gâzî’nin çağdaşı olup, coğrafî açıdan ona yakın olan Batı Anadolu beylik topraklarında yazılmış
kimi eserlerde, bu dönemde İhtisab kurumunun mevcudiyetine ve şehirlerde Muhtesib’ler tayinedildiğine ilişkin çeşitli atıflara rastlanmaktadır. Meselâ Konya’da yaşamış olmakla birlikte, Aydınoğullarıve Germiyanoğulları beylikleri ile de sıkı bir bağlantı içerisinde bulunan Ahmed Eflâkî Dede’n in 718-754/1318-1357 yılları arasında Frasça olarak yazdığı Menāḳıbü’l-ʿĀrifīn’ de: beytiyle, çarşı-pazarlarda İhtisab kurumunu temsil eden Muhtesib’lerin mevcutolduğuna açıkça işaret edilmiştir. Şemseddîn Ahmed el-Eflâkî, a.g.e., II, haz.: Tahsin Yazıcı, Ankara: TTK yayınları 1980, s. 603, st. 9. Yine aynı eserde, Ulu ‘Ârif Çelebi Sivas şehrine teşrif edince, şehrin ileri
gelenleri ile birlikte Muhtesib’ in de onu karşıladığı belirtilmektedir. Krş. Eflâkî, a.g.e., II, s. 856, st. 1-3. Bukayıtlar, Orhan Gâzî döneminde Anadolu’nun doğusundan batısına dek uzanan her beylik ve siyasî yönetim alanında İhtisab kurumunun var olduğunu tarih î açıdan teyid etmektedir.
25 Daha önce Barkan tarafından yayınlanan İstanbul, Edirne ve Bursa İhtisab kanunlarının Topkapı Sarayı
Müze Kütüphanesi Revan kitaplığındaki iki defterin içine kaydedilen suretleri dışında, sonraki devirlerdeaz-çok imlâ farklarıyla aslına uygun şekilde mecmualar arasına kopyalanmış istinsahlarının da mevcutolması, Orhan Gâzî’nin İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’nin de mecmuaya aynı yöntemle, bir Osmanlı inşa klasiğiolarak kaydedilmiş olduğunu gösterir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
25/50
211 JTS / TUBA 43 2015
Resim 3: Seyyid Lokman’ın fırçasından Orhan Gâzî. Ḳıyāfetü’l-İnsāniyye fī Şemāʾili’l-ʿO sm̱āniyye, Millet Ktp. Ali Emîrî,
Tarih, nr.: 1216, vr. 24b.
Dolayısıyla Ḳānūn-nāme’nin orijinal bir metin olup-olmadığını tespit edebilmek için,öncelikle onu imlâ özellikleri ve içeriği bakımından incelememiz gerekecektir.
1.
Ḳānūn-nāme’nin İmlâ Özellikleri:
Orhan Gâzî İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi, gerek XIV. yüzyıl Anadolu Türkçesi’nin klasiközelliklerini taşıyan üslûbu ve dilinin sadeliği, gerekse imlâ hususiyetleri ve içeriğibakımından, devrin şartlarına uygun, oldukça basit ve ibtidaî bir görünüme sahiptir. Ḳānūn-nāme suretinin XVI. yüzyıl sonlarında kopyalandığı ve onu kayda geçiren kâtibin, içindekiXIV. yüzyıla özgü bazı arkaik kelimeleri ve yazım şeklini kendiliğinden bilmesinin mümkünolmadığı düşünüldüğünde, bu kelimelerin ve imlâ hususiyetlerinin belgenin orijinalliğineaçık birer delil teşkil ettiği söylenilebilir.
Meselâ Ḳānūn-nāme’ nin mevcut metninde, hemen her maddenin sonunda muhtesibtarafından alınacak akça miktarları belirtilirken kullanılan “ala” emir ifadesi, daha çok XV. yüzyılın ikinci yarısından sonra görülen klasik imlâ tarzı ile: şeklinde değil de, imlâtekniğinin henüz sabit bir kalıba oturmadığı XIV. yüzyıl ve öncesine has bir yazım biçimiyle şeklinde yazılmıştır26. Bu yazıma paralel olarak, Ḳānūn-nāme’de “ola” emir sözcüğünün de,
26 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 5-13, 16, 18. Ḳānūn-nāme’ nin tam 16 yerinde muhtesibin alacağı akça
miktarlarının, XIV. yüzyıla has bir yazımla “ala” şeklinde yazılışı, metnin orijinal belgeden ya da ondandikkatle istinsah edilmiş bir kopyadan kaydedildiğini göstermekle birlikte, yalnız metnin tek bir yerinde,“Bez ve kebe” satışı karşılığında bir akça alınmasının emredildiği 15. maddede, müstensihin dalgınlığı ya dabariz müdahalesiyle kelimenin XV. yüzyıldan sonraki imlâ tekniği ile: şeklinde yazıldığı dikkatiçekmektedir (vr. 19b, st. 12). Bu kıyastan hareketle, müstensihin cüz’î oranda da olsa, bazı kelimelerin
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
26/50
212 JTS / TUBA 43 2015
sonraki asırların ağırlıklı tercih edilen yazım tekniği ile, sadece şeklinde27 yazılmayıp,Orhan Gâzî ve Murad Hüdâvendigâr dönemi vakfiye ve mülk-nâmelerinin yerleşik yazım stili
olan imlâsı ile de yazıldığına şahid olmaktayız28
.Ayrıca metni düzenleyen kâtibin, Bāc’ ı ağırlığına göre tespit edilen tüm ürün ve nesnelerin,XVI. yüzyıl ve sonrasında düzenlenmiş İhtisab kanunnâmelerinde telaffuz edilen klasikşekliyle “yükinden” ziyade, Arapça hisbe kitaplarında geçtiği şekliyle “ḥimlinden” akçaalınmasını istemesi ve yine aynı imlâ kapsamında, “taşıyıcılar” anlamındaki Arapça “ḥamele” kelimesinin tercih edilmesi de, Ḳānūn-nāme metninin XIV. yüzyılda, eski ArapçaḤ isbe kitaplarındaki yerleşik üslûbun etkisi altında, ibtidaî bir kanun formatında düzenlendiğini göstermektedir.
Yine sonraki asırlarda sabit ve ortak bir imlâ ile yazılan bazı basit terim ve kelimelerin,ancak XIV. asır nesir örneklerinde rastlanacak bir tarzda iki farklı imlâ ile yazılmış olması
da, metnin gerçekten Orhan Gâzî asrına ait olup, kelimelerin imlâsının sabit bir düzeneoturmadığı eski Anadolu Türkçesi’nin klasik yazım özelliklerini içeren bir yapıya sahipolduğunun delilidir. Nitekim Ḳānūn-nāme’ de, aynı metnin içinde iki farklı biçimde istinsah
imlâsını tashih amacıyla ya da dalgınlıkla tahrif etmiş olabileceği düşünülebilir. Tersi düşünüldüğünde;XVI. yüzyıldan sonra düzenlenmiş kimi Ḳānūn-nāme’ lerin satır aralarında, dönemin klasik imlâsınındışında nadiren bu ibtidaî yazım şekline rastlanması da, kâtip ya da nişancıların bu ilk kanunnamelerişablon olarak kullanmasından kaynaklanmış olabilir. “Ala” kelimesinin XVI. yüzyılda şeklindeki yazımına ilişkin örnekler için, meselâ bk. Yaşar Yücel - Selâmi Pulaha, I. Selim Kānūn-nāmeleri, Ankara: TTKYayınları 1995, s. 95, st. 13; Recep 926/Haziran 1520 tarihli nüshanın tıpkıbasımı, vr. 12b vb.
27 “Ola” kelimesinin
olarak yerleşmekle birlikte (Ör.: Ḳānūn-nāme’ -i İḥtisāb-ı Burūsa, TSMK, Revan, nr.: 1935, vr. 46a-52a, 53a, 54a,55a-59b; Y. Yücel-S. Pulaha, a.g.e., Tveritinova Nüshasının Tıpkıbasımı, vr. 21a-25a arasındaki pek çok yer,vb.), XIV. yüzyılda düzenlenmiş kimi belgelerde de diğeri kadar sık olmamakla birlikte bu imlânın zamanzaman kullanılabildiğine şahid oluyoruz. Meselâ, Orhan Gâzî’nin 1 Ramazan 700/15 Mayıs 1301 tarihliÇalıca mülk-nāmesinde yer alan: “vaḳf ola” ifadesi buna örnek olarak gösterilebilir (st. 3).
28 Her iki yazım şekli de Ḳānūn-nāme’ nin hamam işletme standartlarını açıklayan 19. maddesinde karşımıza
çıkmakta olup, bu maddenin hamamlar ve dellâklerle ilgili ilk kısmında kelime, XIV. yüzyıldan kalmadiğer belgelerde olduğu gibi iki defa ümlesinde ve usturalar ve fotalarla ilgiliikinci kısmında ise, hem o asrın, hem daha sonraki yüzyılların klâsik yazım şekliyle, üç kez: tarzındaimlâ edilmiştir. Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 16-18. Bu imlâya benzer biçimde, Orhan Gâzî’ninRebî‘u’l-âhir 749/Temmuz 1348 tarihli beratında da kelimenin
” (Elif)’e yüklenmek suretiyle, “ala” kelimesinin yazımını anımsatacak şekilde: “ola” imlâsıyla yazıldığıdikkati çekmektedir "bāṭıl ola ve ẓālim ola”, TSMA, nr.: E. 10789, st. 8-9). Ayrıca MuradHüdâvendigâr’ın Ahî Mûsâ’ya Orhan Gâzî’nin ölümünden 4 yıl sonra, 767/1366’da verdiği mülknâmeniniki yerinde (Krş. TSMA, Sinan Paşa, nr.: 155, st. 15, 31) ve Rebî‘u’l-evvel 787/Nisan 1385’te Edirne’de verdiğibaşka bir beratın bir yerinde aynı imlâya rastlandığı gibi ( "bir damla ḳanları demecān ola” F. von Kraelitz , “İlk ʿ Os̱mānlu Pādişāhlarınıñ İ ṣdār İtmiş Olduḳları Baʿżı Berātlar”, TOEM, V/28,Teşrîn-i Evvel 1330, s. 245, st. 7); yine Aynaroz’da bir keşişe verdiği Şevvâl 788/Kasım 1386 tarihli orijinalberattaki: “girü bayaġılayın ola” ifadesi de buna başka bir örnek olarak gösterilebilir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
27/50
213 JTS / TUBA 43 2015
edildikleri görülen: “demür” / “tīmür” 29 ve “ṣātan” / “ṣātān” 30 kelimelerinin yazılışı bu çifte imlâya ve dolayısıyla metnin gerçekten Orhan Gâzî döneminde kaleme
alındığına birer delil teşkil etmektedir31
.
2. Ḳānūn-nāme’nin İçerik Bakımından Değerlendirilmesi:
Orhan Gâzî’nin İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi; basit içeriği, Osman Gâzî’nin ihdas ettiği ilk Bāc kanununa muhteva ve formatı bakımından benzerliği ve daha sonraki kanunların temeliniteşkil ettiği aşikâr olan yeni basit hükümler de içeren şekliyle, şimdiye kadar ancak Fâtihdevrine kadar varlığı tespit edilebilen sonraki İḥtisāb Ḳānūn-nāmeleri’ nin aslî nüvesini teşkiletmekte ve bu görünümüyle devrin şartlarına tamamen uygun, vasat bir Ḳānūn-nāmegörünümü sergilemektedir. Bu nedenle Ḳānūn-nāme’ nin sıhhatine delâlet eden en önemlidelillerden ilki; elimizdeki metnin o devrin ticarî prosedürüne uygun ve sonraki İhtisab kanunlarının özünü teşkil edecek tarzda, oldukça kısa ve muhtasar bir metin halindehazırlanmış olmasıdır.
Âşık Paşa-zâde’nin İshak Fakih’e kadar inen rivayetinde, Osman Gâzî’nin Bāc Ḳānūnu’ nda:“Her kişi-kim bāzāra bir yük getüre, ṣata; iki aḳça virsün” hükmünü verdiği görülmüştü32. Bu “İkiaḳça” Bâc bedeline paralel olarak, Orhan Gâzî’nin de ehl-i hirfet ve dükkânlara genel birkanunla 3 ayda bir Nar ḫ ve 2’şer akça Bāc ; diğer ticaret erbabına ise sattıkları ürünün yükübaşına, yine çoğunlukla 2’şer akça Bāc bedeli tayin etmesi kuşkusuz bir tesadüf değildir.Dolayısıyla Orhan Gâzî’nin Ḳānūn-nāme’ sinde babası zamanındaki Bāc miktarına yönelikuygulamayı, aynı miktar üzerinden değiştirmeksizin devam ettirmesi de, Ḳānūn-nāme’ nin birönceki kanunu takiben ve sonrakilere zemin teşkil edecek şekilde çıkarıldığına, içeriği
bakımından onun devamı niteliğinde olduğuna delil kabul edilebilir33
.Osman Gâzî’nin Bāc kanununa benzer bir tarzda, yine Bāc’ la ilgili hükümlerin ağırlıktaolduğu Orhan Gâzî İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nin, bu ilk Osmanlı İhtisab uygulamasının biraz dahagenişletilerek, genel çerçevede üretim, işletme ve özellikle şarap ticareti, kalaycıların
29 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 10-13.30 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 6, 9.31 XIV. yüzyıla has, sabit bir imlâ kalıbına oturmamış bu tür yazım örneklerinden biri de, “aḳçasın”
kelimesinin ekinin yazılışında karşımıza çıkmaktadır. Bu kelimenin sonundaki “- sın” eki, Ḳānūn-nāme’ degeçtiği hemen her maddede yalnız “sin” ile “nūn” birleştirilerek “- sın” şeklinde yazılırken;
bostanların narhı ile ilgili 20. maddenin sonunda araya fazladan “i” sesini verecek bir “ye” harfi de ilâveedilerek şeklinde imlâ edilmiştir. Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 18.
32 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., vr. 31a; ‘Alî Beg nşr. s. 19-20. 33 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., vr. 31a; ‘Alî Beg nşr. s. 20. Onun babası tarafından konulan Bāc oranını aradan geçen
uzun zaman farkına rağmen değiştirmemesinde, Eskişehir’de uygulanan bu ilk genel kanunnâmeninsonundaki: “Her kim bu ḳānūnı boza, Allāh Teʿālā anuñ dīnin ve dünyāsın bozsun!” te’kid emrinin etkili olduğudüşünülebilir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
28/50
214 JTS / TUBA 43 2015
denetimi ve hamam temizlik standartlarına yönelik basit birkaç hükmün de ilâvesiyle kaydageçirilmiş daha ayrıntılı şekli olduğu peşinen söylenilebilir.
3.
Ḳānūn-nāme’deki Bazı Terimlerin XIV. Yüzyıl ve Öncesinde Kullanıldığını Gösteren Deliller:
Osmanlılar’daki esnaf ve sanat erbabının isimleri ve onlarla ilgili ticarî terimlerin büyük kısmının, çok az değişikliklerle Anadolu Selçukluları’ndan intikal etmiş olduğu tarihîbir gerçektir34. Bu nedenle, Orhan Gâzî’nin İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nde adları geçen ticarîsınıf lara, ürün ve unsurlara yönelik kimi terimlerin, XIV. yüzyıl ve öncesinde eski AnadoluTürkçesi ile yazılmış ve Batı Anadolu’da Farsça kaleme alınmış belge ve eserlerde dekullanıldığı açıkça görülmektedir. Kâşgarlı Mahmud tarafından XI. yüzyılın ikinci yarısında yazılan Dīvānü Luġāti’ t-T ürk’ te, Ahmed Fakih’in XIII. yüzyılda kaleme aldığı Kitābu Evṣāf -ıMesācidi’ş-Şerīfe adlı kısa risalede, Orhan Gâzî’nin 761/1360, Murad Hüdâvendigâr’ın 787/1385
ve Yıldırım Bâyezîd’in 802/1400 tarihli Bursa ‘İmâret Vakfiyeleri’ nde, Ahmed Eflâkî’ninMenāḳıbü’l-ʿĀrifīn’ inde, Kaygusuz Abdal’ın mensur risalelerinde ve Şeyhoğlu Mustafa’nınKenzü’l-Küberā’ sında; Muḥtesib35, narḫ36, aḳça37, gendüm38, cānavar39, çulḥa40, arşun41, mühür42,dükkān/lar43, ḳurşun44, baḳır45, çölmek46, çanaḳ47, kerp īç, kebe48, ḥallāç49, ṣābūncı50,
34 Anadolu Selçukluları zamanında mevcut olan meslek grupları ve bunların o dönemin kaynak ve
belgelerine dayalı ayrıntılı bir incelemesi için, bk. Erdoğan Merçil, Türkiye Selçukluları’nda Meslekler, TTK,Ankara 2000, s. 13-206.
35 Orhan Gâzî Vakfiyesi, TİEM, Env. nr.: 2188, vr. 8 a, st. 8; Eflâkî, a.g.e., II, s. 603, st. 9, s. 856, st . 3; Şeyh-oğlu
Mustafa, Kenzü’l-Küberā ve Meḥekkü’l-ʿUlemā, Yapı Kredi Sermet Çifter Arş. Ktp., nr.: Y-1087, vr. 111a, st. 10. 36
Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 43b, st. 7; 111b, st. 3. 37 Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 43b, st. 7; 101b, st. 4. 38
Eflâkî, a.g.e., I, 544. Satanlara “Gendüm- für u ş” denildiği hakkında, bk. Merçil, a.g.e., s. 49, 199. 39
Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 17b, st. 9. 40
Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 36a, st. 9. 41
Ahmed Fakih, Kitābu Evṣāf -ı Mesācidi’ş-Şerīfe, haz.: Hasibe Mazıoğlu, Ankara: TDK Yayınları 1974, s. 27, 110,beyit: 95; s. 30, 106, beyit: 141; s. 37, 95, beyit: 258.
42 Eflâkî, a.g.e., II, 707-795; Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 31a, st. 7; 61b, st. 7.
43 Eflâkî, a.g.e., I, 156, 163, 382, 429-430; II, 594, 710, 855; Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 111a, st. 8; 111b, st. 1-2.
44 Ahmed Fakih, a.g.e., s. 30, 106, beyit: 141; s. 37, 95, beyit: 258; Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 82a, st. 10.
45 Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 7a, st. 9-10; 65a, st. 5. 46
Orhan Gâzî vkf., vr. 14a, st. 1; Lala Şâhîn Paşa vkf., st. 31. 47
Orhan Gâzî vkf., vr. 14a, st. 1.48
Kâşgarlı Mahmud, Dīvānü Luġāti’ t-Türk, Millet Ktp. Ali Emîrî, Arabî, nr.: 4189, vr. 173b, st. 1-3 49
Eflâkî, a.g.e., I, 151; Merçil, a.g.e., s. 77, 194-195, 210. 50
Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 111b, st. 1; Merçil, a.g.e., s. 110, 204.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
29/50
215 JTS / TUBA 43 2015
ḳazān/ḳazġān51, demür52, destci53, serrāc54, yancuḳ55, çuḳa56, ʿabā57, çörek58, ʿilāc59, ḥalvācı60,palān61, ġazzāz62, ṣarrāf 63, penbe64, ketān65, ḥammām66, dellāk67 ve bostān68 kelimelerinin yer
aldığı tespit edilebilmektedir. Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış eserler arasında, özellikle Orhan Gâzî’nin çağdaşı olupXIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyıl başlarında yaşamış olan Kaygusuz Abdal’ın, Delī l-iBüdelā adlı tasavvufî eserinde yaratılışa ilişkin seyrini ilginç ifadelerle tasvir ederken, Ḳānūn-nāme’ de adı geçen esnaf gruplarından ġazzā z, bezzā z, ḥallāç, başçı ve demürcinin ve ticarîürünlerden “kerpīç” ve “penbe” nin adlarını açıkça zikrettiği dikkati çekmektedir:
“Ḥażret-i Ḫālıḳ’uñ emri beni bardāḳcınuñ balçuġı gibi devrānuñ çarḫıüzerine ḳoyub dolāb gibi döndürdi; gāh beni bardāḳ yapdı, yine bozdı, gāh kāsedüzdi. Gāh sarāylarda kerpīç eyledi, gāhī ayaḳlar altında hīç eyledi. …Gāh ġ azzāzeyledi, gāh bezzāz eyledi ve gāh ‘aṭṭār eyledi, gāh penbe atar ḥallāc eyledi. Gāh
berber, gāh zerger ve gāh aşcı, gāh başcı; gāh tīmürci/demürci, gāh kömürcieyledi.”69
51 Orhan Gâzî vkf., vr. 14a, st. 2; Eflâkî, a.g.e., I, 229; II, 727.
52 Ahmed Fakih, a.g.e., s. 34, 110, beyit: 206, 210-211; s. 34, 100, beyit: 208; s. 36-37, 96-97, beyit: 247, 254;
Şeyhoğlu, a.g.e., vr. 65a, st. 6; Merçil, a.g.e., s. 100-102. 53
Eflâkî, a.g.e., I, 397. 54
Eflâkî, a.g.e., II, s. 724; Merçil, a.g.e., s. 40, 195, 205. 55 arlı Mahmud, a.g.e., vr. 239a, st. 17. Ḳānūn-nāme’ de geçen yancuḳcılar, “kese
imalâtçıları” anlamına gelmekle birlikte, kelime “Yancıḳ” imlâsıyla: “at zırhı, çuḳāl” anlamında dakullanılmıştır. Şemseddîn Sâmî, Ḳāmūs-ı Türkī, II, Der-Sa‘âdet İkdâm Matba‘ası, İstanbul 1318, s. 1537.
56 Eflâkî, a.g.e., I, 404, 489; II, 775, 852, 947.
57 Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 8b, st. 6.
58 Kâşgarlı Mahmud, a.g.e., vr. 90b, st. 11; vr. 297a, st. 7.
59 Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 49b, st. 8-9; vr. 50a, st. 2.
60 a.g.e., I, 263; Orhan Gâzî vakfiyesi, vr. 14a, st. 2 vb.; Merçil, a.g.e., s. 77, 54-195, 200.
61 Eflâkî, a.g.e., I, 263; Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 8b, st. 10; Merçil, a.g.e., s. 77, 38, 195, 204.
62 Eflâkî, a.g.e., II, 894; Merçil, a.g.e., s. 24, 201.
63 Eflâkî, a.g.e., I, 82, 87; II, 618, 827; Merçil, a.g.e., s. 158, 194-195, 204.
64 Eflâkî, a.g.e., I, 86, 296, II, 618; Kaygusuz Abdal, Velāyet -nāme, İBB Atatürk Kitaplığı, nr.: K.0723, vr. 18a-19a. 65
Krş. Yıldırım Bâyezîd Bursa ‘İmâret vakf iyesi, TİEM, nr.: 2203, st. 165; Merçil, a.g.e., s. 24-25, 202.66
Krş. Orhan Gâzî vakfiyesi, vr. 6b, st. 1-6; Merçil, a.g.e., s. 107, 202. 67
Eflâkî, a.g.e., I, 394, II, 1024; Merçil, a.g.e., s. 109, 194, 198. 68
Orhan Gâzî vakfiyesi, vr. 7a, st. 6-9; Eflâkî, a.g.e., II, 746, 774, 886, 902-903; Şeyh-oğlu, a.g.e., vr. 8b, st. 4. 69
Kaygusuz Abdal, Delī l-i Büdelā ve Defter -i Āşıḳān ve Sırr -ı Ṣādıḳān ve Ḥayāl-i Nādān, İBB Atatürk Kitaplığı, Yz.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
30/50
216 JTS / TUBA 43 2015
Bunların dışında, penbe (pamuk) ve keten satanlardan “aḳça” yerine alınması emredilen “sifec” in ise, bir vergi ismi ya da para birimi olarak70, XIV. yüzyıldan sonra pek
kullanılmayan arkaik bir kelime örneği teşkil edecek şekilde Ḳānūn-nāme’ de zikredilmişolması kayda değerdir. Ḳānūn-nāme’ yi sonradan istinsah eden birinin bu kelimeyikendiliğinden bilmesinin mümkün olmadığı dikkate alınırsa, bu terim Ḳānūn-nāme’ nin o asraait orijinal bir belge olduğunun da apayrı bir delilidir.
Orhan Gâzî İhtisāb Ḳānūn nāmesi’nin Bilimsel Tenkidi ve Tarihî Açıdan Önemi:
Fatih Sultan Mehmed, II. Bâyezîd ve Yavuz Sultan Selim dönemi İḥtisāb Ḳānūn-nāmeleri’ nin içeriği hakkında bize ulaşan bilgi ve metinler, bu kanunnâmelerin, esnafgrupları ve sanat erbabından devlet adına alınan Bāc ve Nar ḫ miktarlarını belirleyenbirtakım kanunlar ve üretim ve işletme kalite standartlarına yönelik tüketiciyi koruma
amaçlı bir takım yaptırımlar olmak üzere, iki ana temel üzerine inşa edildiğinigöstermektedir. Bunların ilk ve en eski şeklini temsil eden Orhan Gâzî’nin Bursa İḥtisābḲānūn-nāmesi de aynı şekilde Bāc’ a, Nar ḫ’ a ve kalite standartlarına yönelik iki ana çerçeveüzerine kurulmuş olup, bunlardan Bāc ve Nar ḫ’ la ilgili olan kısmı ehl-i hirfetten belirlenenher yeni Narḫ’la birlikte ve dükkân esnafı ile Çulhacılar’dan üç ayda bir, diğer tüccarlardanise sattıkları her ürün başına belli oranlarda akça alınması; ürün ve işletme standartlarına yönelik olan diğer kısmı ise belli bir şarta bağlı tutulmaksızın, muhtesibin “daḫl itmek” suretiyle esnafı bu yönden kontrolü ile, “gözetmek” ve “ṭ utub ḥaḳḳından gelmek” te’kidifadeleriyle usulsüzlükten men‘i esasına dayalı olarak düzenlenmiştir.
Şimdi bu maddeleri iki ana başlık halinde ayrıntılı olarak ele alacağız.
1. Esnaf, Sanatkâr ve Tüccarlara Konulan Narḫ ve Alınacak Bāc Miktarlarını Açıklayan Maddeler:
Orhan Gâzî, Ḳānūn-nāme’ sinin ilk maddesinde miktarını belirtmemekle birlikte,muhtesibi “ehl-i ḥirfet” için üç ayda bir, yani her mevsim başı narh tayin etmeye memuretmiş; gerek “ehl-i ḥirfet” ten, gerekse dükkân sahiplerinin her birinden yaptıkları işin türüneve gelir düzeyine bakılmaksızın, 3 ayda bir Nar ḫ’la birlikte 2’şer akça, Çulhacılar’dan ise yalnız 1’er akça Bāc alınması gibi basit ve ibtidaî bir usul vaz‘ etmiştir:
nr.: K. 0606, vr. 11b, st. 10-14, vr. 12a, st. 2-5; a.g.e., İBB Atatürk Kitaplığı, Yz. nr.: K. 0167, vr. 10a, st. 17-19, vr.10b, st. 1-2, 9-11. Bu nüshalarda “Demir” kelimesinin tıpkı Ḳānūn-nāme’deki gibi “Demür” ve “Tīmür” şeklinde iki farklı imlâ ile yazılmış olması, Ḳānūn-nāme’nin XIV. yüzyılın karakteristik çift yazım
özelliklerini taşıdığını aynı terim üzerinden belgeleyen ilginç ve çarpıcı bir örnektir. Bu yazıma paralelşekilde, XIV. yüzyıl Timur sikkelerinde de kimi zaman “Demür”, kimi zaman “Tīmur” imlâsınarastlanmaktadır. “Demür” kelimesi klasik ve yerleşik şekliyle çok eski asırlardan beri kullanılıyordu.
70Buradaki “Sifec” kelimesi, bu dönemde pamuk ve keten işinin büyük ölçüde Bursa’daki gayr -i müslimtüccarların elinde bulunduğunu ve yazım benzerliği nedeniyle bu pazar vergisinin “İspençe” kapsamındatahsil edilmiş olabileceğini akla getirdiği gibi; bu terimin, o dönemdeki bakır alaşımlı (manġī r) yabancıpara birimlerinden herhangi birinin, Orhan Gâzî devri Türkmenleri arasındaki telâffuz şeklini temsilediyor olması da ihtimâl dahilindedir.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
31/50
217 JTS / TUBA 43 2015
“Muḥtesib her üç ayda bir ehl-i ḥirfete narḫ virüb, her narḫda ikişeraḳçasını ala ve her işe muḥtesibüñ daḫli vardur, ṭutub ḥaḳḳından gele.”71
“Ve dükkānlaruñ her üç ayda iki aḳçasını ala.”72
“Ve her üç ayda çulḥalaruñ tezgāhlarından arşūnların devşürüb birer aḳçasınıala.”73
Yukarıda Osman Gâzî’nin Eskişehir pazarında tatbik ettiği ilk Bāc uygulamasında, satılanürünün çeşidine ve satıcının mesleğine bakılmaksızın, her açılan tezgâhtan 2’şer akçaalınması, ürün satılmazsa hiç alınmaması gibi genel bir kanunun yürürlüğe konulduğugörülmüştü. Orhan Gâzî’nin Bursa’yı fethinden sonra ticaret alanlarının genişlemesi ve bualanlara çeşitli yeni sanat ve meslek gruplarının da eklenmesiyle, her birine 3 ayda bir Nar ḫ tayin edilmesini istemesine rağmen, Bāc’ ın mu‘ayyen bedelini tıpkı babası zamanındaki gibi - yine tüm esnaf ve sanatkâr sınıflarından eşit miktarda alınmak üzere- 2 akçada bıraktığı,
yani ehl-i hirfetten ve dükkân işletenlerden 3 ayda bir düzenli olarak 2’şer, Çulhacılarıntezgâhlarından da 1’er akça Bāc alındığı; buna göre ilk iki sınıfın Nar ḫ sırasında ödediği Bāc miktarının yılda 8 akçaya, üçüncü meslek grubunun ödediği oranın ise yılda 4 akçaya tekabületmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Resim 4: Sultan Orhan’ın Bursa’da inşa ettirdiği “Eski Bezzāzistān” adıyla anılan Emîr Hanı’nın 1962 yılındaki görünümü.
71 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 5-6.
72 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 9.
73 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 7-8.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
32/50
218 JTS / TUBA 43 2015
Osman Gâzî ve Orhan Gâzî dönemlerinde çarşı-pazar esnafı ve dükkân sahiplerinden 3 aydabir ikişer akça olarak tahsil edilen Bāc vergisi, II. Bâyezîd döneminde Narh sisteminin
bozulması nedeniyle, muhtesib tarafından günde rastgele olmak üzere yarım, bir ya da ikiakça ve kanunen hakları olmadığı halde her cins meyve-sebzeden birer “dest -māl” almakgibi, öncekiyle kıyas edilemeyecek bir meblağa ve düzenli şekilde rüşvet alma boyutlarınaulaşmıştır74.
Bundan sonra Orhan Gâzî, “ehl-i ḥirfet” e ve dükkân sahiplerine vaz‘ ettiği “iki aḳça” Bāc’ındışında tuttuğu diğer meslek sahiplerinden, buğday (gendüm) satanlardan yük başına çeyrekakça; tulumculardan tulum, yahnicilerden75 kazan, hasırcılardan yük ve bezcilerden arşınbaşına 1’er akça; yine ipekçiler, şarapçılar, kuru balık tacirleri, çeşitli maden ve metaltaşıyıcıları, kil mamûlleri yapanlar ve bostan ekenlerden ise yaptıkları her üretim vegetirdikleri her yük başına, ehl-i hirfet ve dükkân esnafından alındığı gibi 2’şer akça Bāc alınmasını emretmiştir.
Orhan Gâzî’nin İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nde, tıpkı esnaf ve zanaatkâr sınıflarının büyükçoğunluğuna sabit bir Bāc bedeli tayin edildiği gibi; aynı şekilde sebzelerden ve bazımeyvelerden alınacak vergilerin de tümü tek bir çatı altında toplanarak, 20. maddedebostanlar açılıp ürünler toplanmaya başladığı zaman tahsil edilecek olan “ikişer aḳça” Bācolarak belirlenmiştir:
“Ve her bōstān açılduġı vaḳtın ikişer aḳçasın ala.”76
Bursa’da Orhan Gâzî’nin belirlediği bu hüküm de zaman içinde bozulmaya yüz tutmuş vePazar esnafının aç gözlülüğü, bostan sahiplerinin ürünlerini yok pahasına ellerinden
çıkarmalarına sebebiyet vermiştir. Nitekim Sultan II. Bâyezîd Ḳānūn-nāme’ sinde pazarcılarınşikâyetine sebep olan hususlardan birinin de; çarşı-pazar esnafının usulsüz bir şekilde bahçeve bostanlardaki ürünleri kaldırıp dükkânlarına götürerek, muhtesible anlaşıp Bāc’ a karşılıkrastgele birer Nar ḫ tayin etmeleri olduğu dikkati çekmektedir77. Bu durum, merkezî yönetimioldukça rahatsız etmiş olmalıdır ki, bu haksızlığın önüne geçmek için Ḳānūn-nāme’ de uzunbir yer kaplayacak şekilde, her ürün çeşidine yeniden ayrı ayrı Nar ḫlar tayin edilmiştir78.
74 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 18.
75 Yahni, Osmanlılar’dan önce Anadolu Selçukluları zamanında da sirke, soğan ve baharatla pişirilen bir et
yemeğiydi. Krş. Ömer Uzunağaç, Selçuklu Anadolu’sunda Beslenme ve Yemek Kültürü, İstanbul 2015, s. 106. 76
Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b
, st. 18.77 Burada pazarcılara ve şehir halkına eski İhtisab kanunundan sorulunca şöyle dedikleri haber
verilmektedir: “Evāʾilde bāzār yirine her cins meyve gelse, şehrlü ve bāzārcı olsun, her kişi murādınca alurdı. Dört -biş yıl vār ola, bāzārcılar ittifāḳ idüb şehre gelen fevāḳīhi ve eṭrāf -ı şehrde olan bāġ u ba ġça vü bostānları yirlü
yirinde götürü-ṭutub, alub meyvelerin dükkānlarına getürüb żabṭ itdükden ṣoñra muḥtesib ittifāḳıyle her birine birnar ḫ olınub, getürüb muḥkem sicillāta ḳayd itdürürler, ammā ṭaşrada kendüler murādlarınca ṣatub muḥtesiblebitürüşürler.” a.g.e., vr. 45b.
78 Krş. a.g.e., vr. 46a-49a.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
33/50
219 JTS / TUBA 43 2015
Sultan Orhan, İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nin 5. maddesinde koyun ve keçilerin Bāc miktarlarını eşitoranda, her kesimde 4 hayvan başına birer akça, yani hayvan başına nîm (çeyrek) akça
olarak tespit etmiş ve buna aynı miktarda alınmak üzere, yerleşik hıristiyan tebaanıntükettiği domuz (cānavar) Bāc’ ını da eklemiştir:
“Ve boġazlanan ḳoyundan ve keçiden dördine bir aḳça ala ve cānavardandaḫı keẕālik.”79
Orhan Gâzî devrinde koyun, keçi ve gayrimüslimler tarafından kesilen domuzdan tamameneşit miktarda, kesim başına ¼ yani çeyrek akça alınırken, aradan iki yüz yıla yakın bir süre geçtikten sonra II. Bâyezîd döneminde muhtesib iki akça Bāc almaya başlamış; buna rağmenkesilen hayvanın cinsine ve değerine göre farklı Nar ḫlar tayin etmesi gerekirken, keçilere dekoyun miktarınca Nar ḫ verdirerek açıkça kanunsuzluk ve usulsüzlük yoluna sapmıştır.
II. Bâyezîd’in Bursa İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nde yer alan, zamanın muhtesibini yerer niteliktekişu sözler, aradaki uzun zaman aşımı nedeniyle iki devir arasında ortaya çıkan bu farkı ilginçbir biçimde ortaya koymaktadır:
“Şimdiki-ḥālde her keçi başına muḥtesib iki aḳça alur, ḳoyun narḫınaṣatmaġa rıżā virür; ḳoyun etiyle keçi etini müsülmānlara berāber ṣatub ṣaġıriderler. Her bārī ḳantāralara keçiler tevzīʿ olınsa, muḥtesib oġlanları āşikāre herḳantāraya girüb, keçileri ṣayub, her keçi başına ikişer aḳça alurlar, ḳoyun narḫınaṣatmaġa icāzet virürler.”80
Sultan II. Bâyezîd devrinde, 907/1502’de koyun ve keçiden iki akça Bāc alındığını gösteren bu
bilgi, Orhan Gâzî Ḳānūn-nāme’ sinin çıkarılışından bir buçuk asrı aşkın bir süre sonra, Bursa’dakoyun ve keçilerin Bāc oranının 4 katına yükselmiş olduğunu gözler önüne sermektedir. Öte yandan II. Bâyezîd Ḳānūn-nāme’ sinin bir başka yerinde, vaktiyle Fatih’in İḥtisāb Ḳānūnu’ nda:“ḳoyun etinüñ narḫı her yıl fu ṣūl-ı s̱elās̱ede üç nevʿ üzere” olduğuna81, yakın zamana kadarGelibolu’da ise “her ḳoyun başına iskele resmi birer aḳça” alındığına82 işaret edilmesi, kısa süreöncesine dek Bursa’da 4 ayda bir narh alınıp, Gelibolu’da ise vergi olarak Bursa’daki eskiBāc’ ın iki katının alındığını, bu artışın ise zamanla kanunların bozulmasından vesuistimalden kaynaklandığını açıkça göstermektedir. Bu verilere dayanılarak Orhan Gâzîzamanında Bursa’da ilkin yarım akça alınan Koyun Bāc’ ının Fâtih devrine kadarki süreçte
79 Krş. Ḳānūn-nāme, a.g.e., vr. 19b, st. 7.80 Krş. Ḳānūn-nāme’ -i İḥtisāb-ı Burūsa, TSMK, Revan, nr.: 1935, vr. 45a, st. 21-26.81 “Ehl-i ḫibreleri ve baʿżı aʿyān-ı şehr dāḫı iḥżār olınub, et narḫına müteʿallıḳ olıgelān ḳānūndan suʾāl
olınıcaḳ, si̱ḳāt-ı müslimīnden bir niçe mu‘temedün-ʿaleyh kimesneler eyitdiler ki: ‘Ḳadīmü’l-eyyāmdan ḳoyunetinüñ narḫı her yıl fuṣūl-ı s̱elās̱ede üç nevʿ üzere olub…’ ” a.g.e., vr. 44b, st. 14-17.
82 “Sābıḳā Gelibolı’da her ḳoyun başına iskele resmi birer aḳça alınurdı, şimdi dörder aḳça ferr alurlar.” a.g.e., vr. 44b,st. 22-23.
-
8/19/2019 Kuruluş Devri Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar / 1 : Osmanlılar'da İhtisab Kurumunun Menşei, …
34/50
220 JTS / TUBA 43 2015
ancak iki katına kadar çıkmışken, II. Bâyezîd devrinde ilgisizlik ve başıboşluk yüzünden dörtkatına kadar tırmandığı tespit edilebilir83.
Bu ticaret erbabının dışında, Orhan Gâzî İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nde tespit edilip de uzunsüre değişmediği anlaşılan yegâne ürün Bāc’ ının balık Bāc’ ı olduğu ve II. Bâyezîd dönemiBalıkçı esnafının, geçmişteki balık Bāc’ ından söz ederken bu ilk Ḳānūn-nāme’ deki miktarıaçıkça dile getirdikleri dikkati çekmektedir. Sultan Orhan’ın, Ḳānūn-nāme’ nin 10.maddesinde: “Ve ḳurı balıḳ yükinden ikişer aḳça ala.” 84 demesine paralel olarak, 907/1502’debalık yükünün eski Bāc bedelinin ne olduğu kendilerine sorulduğunda balıkçılar ve Bursaileri gelenleri: “Evāyilde bir yük balıġa iki aḳça bāc virdikleri” cevabını vermişlerdir85.
Resim 5:
Orhan Gâzî’nin Bursa’da yaptırdığı Eski Bedesten’in (Emîr Hanı) ana giriş kapısı. Mustafa Canbaz Fotoğraf Arşivi
Sultan Orhan’ın Bursa’da yürürlüğe koyduğu ilk İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ nden, Fâtih’in kayıpolan İḥtisāb Ḳānūn-nāmesi’ ne kadar