li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · yınlar yapan ve dine "batı! inançlar" gö...

3
nelmekle ortaya Servet-i FünOn izlerine de Müellifin, terim ve kavram- yaparken daki Türkçe göstermesi bunun bir Eserin meal ve · tefsir bölümlerinde dil ve üsiOplar önemli bir dikkati çeker. Tefsir bölümle- rinde Türk dilinin gramer gö- zeten bir dil ve zevkli bir üsiOp hakim ol- halde meal bölümlerinde tam tersi bir dil ve üsiOp görülür. Meal çevirilerinde ayetin metindeki cümle ya- ve ifade aynen bir cümlelerin orüinal sadece Arapça keli- melerin yerine Türkçe konul- Türk dilinin gramer ve üsiOp özelliklerine bu ifade müellifin da tenkit Her iki tercih edilmesi bunun bir ol- ve müellifin, Kur- güzellikte tercüme et- menin yönündeki inan- kalarak metne sadakati ön planda eder. O da bir faaliyetinin bu arada Kur'an, ezan ve karnet üzerindeki denemelerle ibadet dilinin de ( 1932) dikkate müellifin, tercü- mesinin bu tür faaliyetlerde malzeme engel olmak Türk- çe'nin gramerine bir üs- lupla çeviri tercih söyle- nebilir. Nitekim eserine isimde de bu arka plan hissedilir. filozofu Auguste Comte'un Türkiye'deki takipçileri olan, pozitivist ve materyalist savunarak ya- yapan ve dine inançlar" gö- züyle bakan Abdullah Cevdet ve de gibi kimselere eserin is- minde "hak dini" vurgu- ibadet dilinin yolundaki denemelere da Arapça'- "Kur'an dili" Hak Dini Kur'an Dili, Türkiye Diya- net Riyaseti 1935-1939 Ebüzziya Mat- dokuz cilt halinde eserin bu ofset olarak ikinci (istanbul 1960) ve üçüncü (istanbul 1971) üçüncü esas Suat bir heyet ha- bir fihrist esere X. cilt olarak ila- ve 1982). Türk dilin- deki eseri sürede yeni nesillerin bir tefsir ol- maktan için, ilk ya- kadar sonra birkaç koldan sade- Tefsirin bugün üç heyet üç mevcuttur (1-X. istanbul 1992; 1 -IX. istanbul 1993 Ortak I-IX. istanbul 199 3 !Yen da 1) . : Hak Dini, 1-IX; Usanü'l-'Arab, X, 221-222; Tehiinevl, 1, 13-14; Tirmizi. "Fiten", 7; Nesai, 6; el- 620-621; lll, 28; Fahreddin er-Razi. Me{iiti/J_u'l-gayb, lll, 89; IV, 162; V, 80; Xl, 235; XVIII, 230; XXIII, 87 -88; Kurtubi. el- Cami', XII, lll; '?·?Unün, I, 44-45; var, ilim ve Din, 147; Edib Mehmed Ak i{: Eserleri, istanbul I 962, s. 200-203; Bilmen, Tefsir Tarihi, ll, 785-793 ; Fahri Gökcan, Commentaire du Coran par El- tezi. 1970). Universitede Paris, Faculte des Lettres et Sciences Humaines; is- met Ersöz, Hak Dini Kur'an Dili'nde Hadis is- ti'mal (yüksek lisans tezi. 1976). Atatürk Üniversitesi Sosyal Biliml er Enstitüsü; a.mlf., Mehmed Harndi ve Hak Dini Kur'an Dili (doktora tezi. 1986). SÜ Sosyal Bi· Jimler Enstitüsü; Gürses. Te{- sirinde Psikoloji (yüksek li sans tezi, 1990), Sosyal Bilimler Enstitüsü; Muhammed Harndi Sempozyumu, 4-6 Eylül 1991, Ankara 1993; Alaattin Dikmen, Tefsi rind eki Sosyolojik li- sa ns tezi. 1995). Sosyal Bilimler Enstitüsü; Nurettin ilmi Tefsir (yük- sek lisans tezi, 996). Sosyal Bilimler Ensti- tüsü; Fa h ri Kutlu ay, "Ay Mühim Mehmed Akif Niçin ve Ha- Kerim'in Tercemesini Bura- ya Niçin SR, N/99 ( 195 s. 374-376. li! MUSTAFA BiLGiN L L Kurucusu bilinmeyen ve Kerramiyye'nin kabul edilen bir (bk. TEFSiR Muhammed b. Hüseyin es-Sülemi'nin (ö. 412/1021) tasavvufi tefsiri. _j -, _j Kur'an ayetleri üzerin- deki derleyen ilk Eserde, müfrit sOfile- rin zahiri ile Ehl-i HAKAiKU't-TEFSIR sünnet'in itikad ve ters ve tan cüretli te'villere sapmadan ve veril- Mukaddimede göre müellif, zahiri ilimlerle at, tefsir, ahkam, i'rab, lugat, mücmel, müfesser, nasih, mensuh gibi tefsir bunlardan hiçbirinin, bir ayetlerin yorumuyla ilgili olarak Ebü'I- Abbas b. Ata ve Ca'fer nisbet edilen "hakikat ehlinin ne anlama ortaya koyma zahmetine tesbit et- Kendisi, söz konusu tefsirlerde tasawuf ileri gelenlerinin tefsire dair de sonra bütün bu birikimi sOrelere göre ve tefsirini yazmaya karar Böylece Süle- mi, eserde kendi belirtmek- ten ziyade önceki ayet- lere dair yorum ve Esasen her sürenin tefsirine "sOre hak- söylenenler" ifadesiyle onun sadece bir derleme etmektedir. Bu eser ri- vayet metodu ile tefsirleri Kitapta genellikle literatürün- deki yorumlar esas birlikte za- man zaman zahiri manaya da yer veril- hatta birçok ayette önce zahiri an- lam ortaya konduktan sonra ma- naya ayetlerde de sadece zahiri mana ile Sülemi, Hz. Peygember'in hadisleriyle Hz. Ali, Abdullah b. Abbas gibi saha- bilere isnad edilen ta Ca'fer Abdullah b. Mübarek, ZünnOn Sehl b. Abdullah et- Tüsteri, EbO Said ei-Harraz, Cüneyd-i Ebü'I-Abbas b. Ata. EbO Bekir MansOr. Ebü'I-Hüseyin en-Nuri ve E bO Bekir gibi simalar olmak üzere isimlerini zikre- derek dört ak- Sülemi ve Tasavvu{f Tef- siri, s. 76-95). he- men her Cüneyd, Sehl ve Va- yer özel- likle el-Lüma1 ve Kelabazi'nin et-Ta'arrufu gibi klasik kaynaklardan bilgilerin yer eser, erken dö- nem tefsir göstermesi da önemlidir (Böwering, s. 42, 52 , 55) . Nitekim Mas- signon eseri, ilk tarihinin özellikle- rinin edecek önemli 163

Upload: others

Post on 09-Jan-2020

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · yınlar yapan ve dine "batı! inançlar" gö züyle bakan Abdullah Cevdet ve Kılıçza de Hakkı gibi kimselere karşı eserin is minde İslam'ın

nelmekle ortaya çıkan Servet-i FünOn edebiyatının izlerine de sıkça rastlanır. Müellifin, bazı İslami terim ve kavram­ların açıklamasını yaparken Fransızca'­

daki karşılıklarını Türkçe telaffuzlarıyla göstermesi bunun bir örneğidir.

Eserin meal ve· tefsir bölümlerinde kullanılan dil ve üsiOplar arasında önemli bir farklılık dikkati çeker. Tefsir bölümle­rinde Türk dilinin gramer kurallarını gö­zeten bir dil ve zevkli bir üsiOp hakim ol­duğu halde meal bölümlerinde tam tersi bir dil ve üsiOp kullanıldığı görülür. Meal çevirilerinde ayetin metindeki cümle ya­pısına ve ifade tarzına aynen sadık kalın­mış, bir bakıma cümlelerin orüinal kalıbı değiştirilmeksizin sadece Arapça keli­melerin yerine Türkçe karşılıkları konul­muştur. Türk dilinin gramer ve üsiOp özelliklerine aykırı düşen bu ifade şekli müellifin sağlığında da tenkit edilmiştir.

Her iki kısımda farklı üsiOpların tercih edilmesi bunun maksatlı bir kullanım ol­duğunu düşündürür ve müellifin, Kur­'an'ı layık olduğu güzellikte tercüme et­menin imkansız olduğu yönündeki inan­cına bağlı kalarak metne sadakati ön planda tuttuğuna işaret eder. O sıralar­da yoğun bir sadeleştirme faaliyetinin yürütüldüğü, bu arada Kur'an, ezan ve karnet üzerindeki denemelerle ibadet dilinin de Türkçeleştirilmeye çalışıldığı

( 1932) dikkate alınırsa müellifin, tercü­mesinin bu tür faaliyetlerde malzeme yapılmasına engel olmak amacıyla Türk­çe'nin gramerine aykırı düşecek bir üs­lupla çeviri yapmayı tercih ettiği söyle­nebilir. Nitekim eserine seçtiği isimde de bu arka plan hissedilir. Fransız filozofu Auguste Comte'un Türkiye'deki sadık

takipçileri olan, pozitivist ve materyalist görüşleri savunarak İslam aleyhtarı ya­yınlar yapan ve dine "batı! inançlar" gö­züyle bakan Abdullah Cevdet ve Kılıçza­

de Hakkı gibi kimselere karşı eserin is­minde İslam'ın "hak dini" olduğu vurgu­lanmış, ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi yolundaki denemelere karşı da Arapça'­nın "Kur'an dili" olduğu vurgulanmış­tır.

Hak Dini Kur'an Dili, Türkiye Diya­net İşleri Riyaseti tarafından 1935-1939 yılları arasında İstanbul'da Ebüzziya Mat­baası'nda dokuz cilt halinde bastırılarak neşredilmiş, eserin bu baskısından ofset olarak ikinci (istanbul 1960) ve üçüncü (istanbul 1971) baskıları yapılmıştır.

üçüncü baskı esas alınarak Suat Yıldırım başkanlığında bir heyet tarafından ha­zırlanan bir fihrist esere X. cilt olarak ila-

ve edilmiştir (İstanbul 1982). Türk dilin­deki hızlı değişim, eseri kısa sürede yeni nesillerin başvurabileceği bir tefsir ol­maktan çıkardığı için, ilk baskısından ya­rım asır kadar sonra birkaç koldan sade­leştirilmesi çalışmalarına başlanmıştır.

Tefsirin bugün üç ayrı heyet tarafından sadeleştiriimiş üç ayrı baskısı mevcuttur (1-X. istanbul 1992; 1-IX. istanbul 1993 ışora-Çelik Ortak Yayını! ; I-IX. istanbul 1993 !Yen da Yayın Dağıtım 1) .

BİBLİYOGRAFYA :

Elmalılı, Hak Dini, 1-IX; U sanü'l-'Arab, X, 221-222; Tehiinevl, Keşşaf, 1, 13-14; Tirmizi. "Fiten", 7; Nesai, "Th.l:ırfm", 6; Zemahşeri, el­Keşşaf(Kahire). ı , 620-621; lll, 28; Fahreddin er-Razi. Me{iiti/J_u'l-gayb, lll, 89; IV, 162; V, 80; Xl, 235; XVIII, 230; XXIII, 87 -88; Kurtubi. el­Cami', XII, lll; Keşfü '?·?Unün, I, 44-45; Adı­var, ilim ve Din, ı, 147; Eşref Edib jFerganı. Mehmed Ak i{: Hayatı, Eserleri, istanbul I 962, s. 200-203; Bilmen, Tefsir Tarihi, ll, 785-793; Fahri Gökcan, Commentaire du Coran par El­malılıjdoktora tezi. 1970). Universitede Paris, Faculte des Lettres et Sciences Humaines; is­met Ersöz, Hak Dini Kur'an Dili'nde Hadis is­ti'mal Tarzı (yüksek lisans tezi. 1976). Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., Elmalılı Mehmed Harndi Yazır ve Hak Dini Kur'an Dili (doktora tezi . 1986). SÜ Sosyal Bi· Jimler Enstitüsü; İbrahim Gürses. Elmalılı Te{­sirinde Psikoloji Konuları (yüksek li sans tezi, 1990), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Elmalılı Muhammed Harndi Sempozyumu, 4-6 Eylül 1991, Ankara 1993; Alaattin Dikmen, Elmalılı Tefsirindeki Sosyolojik Yaklaşımlar(yüksek li­sans tezi. 1995). UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Nurettin Başyiğit. Elmalılı'da ilmi Tefsir (yük­sek lisans tezi, ı 996). UÜ Sosyal Bilimler Ensti­tüsü; Fa h ri Kutlu ay, "Ay dmiatılan İki Mühim Sır: Mehmed Akif Mısır'a Niçin Gitmiş . ve Ha­zırladığı Kur'an-ı Kerim'in Tercemesini Bura­ya Niçin Getirmemiş", SR, N/99 ( 195 ı). s. 374-376.

li! MUSTAFA BiLGiN

L

L

HAKAİKIYYE (4~~1)

Kurucusu bilinmeyen ve Kerramiyye'nin kollarından

kabul edilen bir fırka (bk. KERRAMİYYE).

HAKAİKU't-TEFSiR ( ~IJSIA>)

Muhammed b. Hüseyin es-Sülemi'nin (ö. 412/1021)

tasavvufi tefsiri.

_j

-,

_j

Mutasawıtların Kur'an ayetleri üzerin­deki yorumlarını derleyen ilk kapsamlı çalışmadır. Eserde, bazı müfrit sOfile­rin Kur'an'ın zahiri manaları ile Ehl-i

HAKAiKU't-TEFSIR

sünnet'in itikad ve uygulamalarına ters düşen aşırı görüş ve tutumlarını hatırla­tan cüretli te'villere sapmadan Kur'an'ın işari ve batıni anlamlarına ağırlık veril­miştir. Mukaddimede belirttiğine göre müellif, zahiri ilimlerle uğraşanların kıra­at, tefsir, müşkil , ahkam, i'rab, lugat, mücmel, müfesser, nasih, mensuh gibi tefsir konularında yetişmiş olmalarına karşılık bunlardan hiçbirinin, bir kısım ayetlerin yorumuyla ilgili olarak Ebü'I­Abbas b. Ata ve Ca'fer es-Sactık'a nisbet edilen bazı açıklamalar dışında Allah'ın hitabının "hakikat ehlinin lisanında" ne anlama geldiğini araştırıp ortaya koyma zahmetine katlanmadıklarını tesbit et­miştir. Kendisi, söz konusu tefsirlerde beğendiği açıklamalar yanında tasawuf ileri gelenlerinin tefsire dair görüşlerini de topladıktan sonra bütün bu birikimi sOrelere göre düzenlemiş ve tefsirini yazmaya karar vermiştir. Böylece Süle­mi, eserde kendi görüşlerini belirtmek­ten ziyade önceki mutasawıtların ayet­lere dair yorum ve açıklamalarını aktarır. Esasen her sürenin tefsirine "sOre hak­kında söylenenler" ifadesiyle başlaması onun sadece bir derleme işi yaptığına

işaret etmektedir. Bu bakımdan eser ri­vayet metodu ile yazılan tefsirleri hatır­latır. Kitapta genellikle sGfı literatürün­deki yorumlar esas alınmakla birlikte za­man zaman zahiri manaya da yer veril­miş, hatta birçok ayette önce zahiri an­lam ortaya konduktan sonra batıni ma­naya geçilmiş, bazı ayetlerde de sadece zahiri mana ile yetinilmiştir.

Sülemi, Hz. Peygember'in hadisleriyle Hz. Ali, Abdullah b. Abbas gibi bazı saha­bilere isnad edilen rivayetler,yanında baş­

ta Ca'fer es-Sadık. Abdullah b. Mübarek, ZünnOn ei-Mısri, Sehl b. Abdullah et­Tüsteri, EbO Said ei-Harraz, Cüneyd-i Bağdacti, Ebü'I-Abbas b. Ata. EbO Bekir ei-Vasıti, Hallac- ı MansOr. Ebü'I-Hüseyin en-Nuri ve E bO Bekir eş-Şibli gibi tanın­mış simalar olmak üzere isimlerini zikre­derek yetmiş dört sOfıden görüşler ak­tarmıştır (Ateş, Sülemi ve Tasavvu{f Tef­siri, s. 76-95). I;la]fö.~]fu 't-tefsir'in he­men her sayfasında Cüneyd, Sehl ve Va­sıti'nin görüşlerine yer verilmiştir. özel­likle Serrac'ın el-Lüma1 ve Kelabazi'nin et-Ta'arrufu gibi klasik kaynaklardan geniş bilgilerin yer aldığı eser, erken dö­nem işari tefsir anlayışının gelişmesini göstermesi bakımından da önemlidir (Böwering, s. 42, 52, 55). Nitekim Mas­signon eseri, ilk sOfılik tarihinin özellikle­rinin aniaşılmasına yardım edecek önemli

163

Page 2: li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · yınlar yapan ve dine "batı! inançlar" gö züyle bakan Abdullah Cevdet ve Kılıçza de Hakkı gibi kimselere karşı eserin is minde İslam'ın

HAKAiKU't-TEFSIR

bir tasawufl tefsir olarak vasıtlandırır (Essai sur Les origines, s. 85) .

Sehl b. Abdullah et-Tüsterl'nin Tefsi­rü'l-Kur'ani'l-'a?.im adıyla yayımlanan

tefsiriyle Ebu Bekir ei-Vasıti'nin tefsiri Sülemi'nin Ija]sa'il}u't-tefsir'inden önce yazılmışsa da Tüsterl'nin, Ebu Bekir Mu­hammed b. Ahmed el-Beledi tarafından derlenmiş sözlerinden ibaret olan küçük tefsiri aslında bizzat kendi kaleminden çıkmadığı için onun bütün görüşlerini yansıtmaz. Vastti'nin tefsiri ise günümü­ze kadar gelmemiştir. Buna göre ilk süti­lerin tefsire dair görüşlerini derli toplu yansıtan ilk ve tek kapsamlı eser Süle­ml'nin Ijal}a~l}u't-tefsir' idir. Nitekim İb­nü'I-Cevzl de Süleml'yi sütllerin tefsirleri­ni derleyen kişi olarak gösterir ( Telblsü İblis, s. 175). Gazzall ise onun hakkında, "Süleml tefsirde muhakkıkların birtakım kelimelerini toplamıştır ki onlar diğer tefsirlerde yoktur" demiştir ( er-Risale­tü'l-ledünniyye, s. 3).

Ij al}ü~Jsu 't- telsir genellikle sütileri n, özellikle de Horasan melamet okulu men­suplarının görüşlerini içerir. Zahiri tefsir­de İbn Cerlr et-Taberi'nin yaptığını işarl tefsirde Süleml yapmıştır. Nitekim Ca­mi'u 'I-beyan zahiri tefsirler için bir an­siklopedi sayıldığı gibi lfal}ü'il}u't-tefsir de işarl yorumları toplayan bir ansiklo­pedidir. Bundan dolayı eser, Süleml'den sonra yazılan işarl tefsirler ve tasavvufl eserler için temel kaynak olmuştur. Ni­tekim Kuşeyrl'nin (ö. 465/1072) Leta'i­tü'l-işardt'ı, Rüzbihan-ı Bakit'nin 'Ara'i­sü'l-beyan'ı, Necmeddln-i Daye'nin Ba]J.­rü'l-]J.a]sa'ils ve'l-me'anfsi (et-Te'vflat). İsmail Hakkı Bursevl'nin Ru]J.u'l-beyan'ı büyük ölçüde bu tefsirin izlerini taşımak­tadır (geniş bilgi için bk. Ateş, Süleml ve Tasavvufi Te{siri, s. 220-234).

Ayetterin açıklanması sırasında zaman zaman tasavvuf ehline ait hikaye ve men­kıbelerin de nakledildiği eserde fıkıhla il­gili ayetler üzerinde durulmaz, hüküm ayetleri tefsir edilmez. Esasen mutasav­vıtları Satınller'den ayıran en belirgin özellik de budur. Zira Batınller, hüküm ayetlerini te'vil ederek onların zahiri ina­nalarını reddedip açık hükümleri orta­dan kaldırmaya kalkışırken diğer bütün mutedil mutasawıtlar gibi Süleml'nin de bu şekilde yıkıcı bir te'vil yoluna itibar et­mediği görülür. Ayrıca Süleml nadiren fı­kıh usulü ve dil kurallarıyla ilgili bazı

açıklamalar da yapmıştır.

Sülemi eserde geleneksel tefsirlerde görüldüğü şekliyle yorumlar yapmaktan

164

ziyade ayetterin taşıdığı derunl hikmet­ler üzerinde durmuş. bu arada cüretli felsefi fikirler serdetmekten kaçınmış, açıklamalarında başka ayetlerden, ha­dislerden, sahabe ve tabiln sözleriyle Arap şiirlerinden de faydalanmıştır. Me­sela Ebu Osman ei-Hirl'nin görüşüne da­yanarak, "Bu rabbinin doğru yoludur" (el-En'am 6/126) mealindeki ayette ge­çen "sırat-ı müstaklm"in iktida, heva ve bid'attan uzaklaşma yolu olduğunu söy­ledikten sonra, "O hevadan konuşmuyor, o Kur'an kendisine verilen bir vahiydir" (en-Necm 53/3-4) mealindeki ayeti bu görüşe delil getirmiştir. "İçinizden o aya yetişen oruç tutsun" (el-Bakara 2/185) ayetini de, "Beni ve emrimi gören bütün vakitlerinde emrime muhalefetten uzak dursun. Ayı görüp onu saygıyla karşıla­yan kişi o ayda hevadan korunsun" şek­linde açıkladıktan sonra bu tefsirine, "Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruç­larından kendilerine sadece açlık ve su­suzluk kalır" (İbn Ma ce, "Şıyam", 21) mealindeki hadisi delil getirir. "Tasadan gözleri ağardı, üzüntüsünü belli etme­meye çalışıyordu" (Yusuf 12/84) mealin­deki ayette tasadan ötürü ağlamanın gözü kör edeceğini, - fakat aşkın tesiriyle ağlamanın gözü nurlandıracağını ifade ettikten sonra MecnOn diye bilinen Kays b. Mülewah'ın, "Nasıl ki şarap içen şa­rapla tedavi olursa ben de Leyla'nın aş­kından yine Leyla ile tedavi oldum" ve Ebü Nüvas'ın, "Beni kınarnayı bırak; çün­kü kınama teşvik demektir. Beni hastalı­ğırnın kendisi olan o kadınla tedavi et" anlamındaki şiirlerini delil g~tirmektedir (ljalf:a'i/f:u't-te{slr, vr. 96b·97•) . "Andolsun üzerinizde yedi yol yarattık" (el-Mü'mi­nOn 23/1 7) ayetindeki yedi yol insanın Al­lah'ı görmesine engel olan yedi perde şeklinde anlaşılmış, bunlar da akıl, ilim, kalp, his, nefis, irade ve meşiyyet şeklin­de sıralanmıştır (a.g.e., vr. 104•). Nefs-i mutmainne derecesine ulaşabilmek için kamil bir mürşide, salih bir öndere bağ­lanmak gerektiğine inanan Sülemi, "Ka­tından bize bir veli ver" (en-Nisa 4/75) mealindeki ayette anılan vellye "mürşid" anlamını verdikten sonra ayeti şöyle yo­rumlar: "Bize senden sana gitmemizi gösterecek. bize kılavuzluk edecek bir verı ver" (a.g.e., vr. 35•).

İlk dönem sufilerinin ayetleri Allah sevgisi, ibadet, ahlaki arınma, ruhun te­kamülü gibi tasavvufta özel bir ağırlığı olan anlamlara tevcih etme çabalarının yer aldığı IjaJsQ~l}u't-tetsir'de vahdet-i vücüd düşüncesine yer verilmemiş; bu

düşünce doğrultusunda yorumlanmaya en elverişli ayetlerden olan, "O eweldir, ahirdir, zahirdir, batındır" (el-Hadld 57/ 3) mealindeki ayette bile vahdet-i vücu­du hatırlatacak bir yorumdan söz edil­memiştir. Bu ise o dönem tasavvufunda vahdet-i vücudun henüz tanınmamış ol­masından ileri gelmektedir. Nitekim bu düşüncenin ilk gerçek temsilcisi olarak Muhyiddin İbnü'l-Arabl (ö. 638/1 240) gös­terilir (Nicholson, The Idea o{ PersonaUty in Su{ısm, s. 27).

Ijal}a~]su't-tefsir, müellifinin "Ailah'ın vellsi, zamanında benzeri bulunmayan, muhteşem" gibi vasıflarla anılmasını sağ­ladığı gibi zaman zaman onun eleştirii­mesine de sebep olmuştur. Nitekim İb­nü'l-Cevzl bu kitaptaki bazı tefsirlerin batı! ve saçma kabul edildiğini söyler (Telblsü İblfs, s. 1 74). Ancak bu alimin Ij a]sii~l}u 't-tefsir'i eleştirmesine sebep olan yorumların çoğu Tüsterl'ye aittir. Ebü'l-Hasan el-Vahidl de Sütemi'nin tef­sir diye naklettiği sözlerin aslında küfür olduğunu ileri sürer. İbnü's-Salah ise esas itibariyle sütilere ait görüşlerden ibaret olan bu tür açıklamaların tefsir sayılamayacağını, tefsir sayılması halin­de Satınller'in yorumlarına benzeyeceği­ni söyler (Zerkeşl. ı. 170). Zehebl ve Sü­yütl'nin kanaatleri de olumsuzdur (Ateş, Süleml ve Tasavvufi Tefsiri, s. 41, 42). Bu hususta daha ılımlı bir görüşe sahip olan İbn Teymiyye Süleml'yi salih, iyi niyetli bir süfl olarak övmekte, pek çok benzeri gibi IjaJsQ~l}u't-teisir'de de bulunan ba­zı sufl sözlerinin gerçekte doğru olmakla beraber Kur'an ayetlerinde o manaların bulunmadığını belirtmektedir (Risale fi 'ilmi'l-batın ve';:-;:ahir, 1, 235). ·

Bu eleştirilere rağmen işarltefsire dair rivayetleri toplamasından dolayı eser daha müellifi hayatta iken büyük ilgi görmüştür. Sütemi Bağdat'a gittiği za­man Ebu Hamid el-İsferaylnl bu tefsiri bizzat kendisinden dinlemiştir. Müellif Hemedan yolunda iken dönemin devlet adamlarından biri, Ija]sa~l}u't-tefsir'in bir nüshasını elde etmek için seksen müstensih toplayıp eseri bir günde yaz­dırmıştır. Emir Nasr İbn Sebük Tegin de ilk gördüğünde çok beğendiği eseri is­tinsah ettirmiş, ayetleri altın suyu ile ya­zılan bu nüshayı okuma hususunda Sü­leml'den icazet almıştır (Zehebl, xvıı. 248). Mevlana Celaleddin-i Rumi de bu tefsiri Melikü'l-üdeba Dlvdeste'ye yazdır­mış ve çok beğendiği için müstensihe kendi feracesini hediye etmiştir (Eflakl, ll, 603-604).

Page 3: li! - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · yınlar yapan ve dine "batı! inançlar" gö züyle bakan Abdullah Cevdet ve Kılıçza de Hakkı gibi kimselere karşı eserin is minde İslam'ın

Henüz tamamı basılmamış ve tahkik edilmemiş olan ljal}a'i]fu't-tefsir'in (ba­zı bölümlerinin yayımı için bk. Sülem!, Ziyadatü fjai~Ji'il):ı't-te{sfr, nilşirin mu­kaddimesi, s. ı 7) Türkiye'de ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde birçok nüshası vardır (Böwering, s. 46-48) . En değerli yazmaları Süleymaniye (Fatih, nr. 260, 26 ı. 262) ve Hacı Selim Ağa (nr 77) kü­tüphanelerinde bulunmaktadır.

Süleml lja]fa'i]fu't-tefsir'i tamamla­dıktan sonra bazı ayetlerle ilgili başka yorumlara rastlamış ve bunları kitabına

ilave etmek istemişse de sonradan bu bilgileri Ziydddtü lja]fd'il}ı't-tefsir adıy­la ayrı bir kitap haline getirmiştir. Bu eser Gerhard Böwering tarafından neş­redilmiştir (bk bibl.) BİBLİYOGRAFYA :

Sülem!, lja~a'i~u 't-te{sir, Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 260; a.mlf., Ziyadatü lja~a'i~ı't-tefsir (nşr. G. Böwering). Beyrut 1995, naşirin mukad­dimesi, s. 15-23; İbn M ike. "Şıyam", 21; Gazza­rı. er-Risaletü'l-ledünniyye, Kahire 1328, s. 3; İbnü'I-Cevz!. Telbisü İblfs, s. 174-175; İbn Tey­miyye, Risale ff'ilmi 'l-btıtın ve'?-?ahir(Mecmu'a­tü 'r-resa'ili 'l-müniriyye içi nde) . Kahire 1349, 1, 235; Zeheb!. A'lama 'n-nübela', XVII, 248; Efla­ki, Mena~ıbü'l-'ari{fn, ll , 603 -604; Zerkeş!. el­Burhan, ı, 170; Zürkanı. Menahilü'l-~rfan, Ka­hire 1360-61, 1, 546; R. A. Nicholson, The Idea of PersonaUty in Sufısm, Cambridge 1923, s. 27; a.mlf., "A Histarical Enquiry Canceming the Origin and Development of Sufısm", JRAS, 1 ( 1906). s. 303-348; L. Massignon, Es­sal sur {es origines du lexique technique de la mystique musulmane, Paris 1929, s. 85; a.mlf .. Akhbar al-Hallaj, Paris 1957, bk. İndeks; Süley­man Ateş, Sütemi ve Tasavvufi Te{siri, İstanbul 1969; a.mlf .. Cüneyd-i Bağdadi: Hayatı, Eser­leri ve Mektup/an, İstanbul 1970, tür.yer.; G. Böwering, "The Qur'an Commentary of al-Su­lami", lslamic Studies Presented to Charles J. Adarns (ed. W. B. Hallaq- D. P Little), Leiden 1991, s . 41-56.

Iii SüLEYMAN ATEŞ

L

L

HAKAN (bk. HAN).

HAKANi, Muhamm~d b. Ubeydullah

( ..sll§t.;.Jf Jıf~ ~ ~)

Ebu Ali Muhammed b. Ubeydillah b. Yahya b. Hakan

(ö. 312/924)

Abbasi veziri.

_j

_j

Babası Ubeydullah'ın vezirliği sırasında

ve onun ölümünden sonra (263/876) çeşitli görevlerde bulunan Hakan!, Halife Muktedir-Billah'ın annesine, vezir İbnü'l-

Furat'ın aziedilmesini sağladığı takdirde büyük miktarda mal vermeyi vaad etti. İbnü'I-Furat aziedilince onun yerinevezir oldu (Zilhicce 299/Ağustos 9 ı 2). Halife, İbnü'I-Furat'ın üzerindeki iktaları ve Said b. Mahled'in Dicle nehri kenarındaki evi­ni ona verdi; ayrıca 5000 dinar da maaş bağladı. Hakan! vezir olunca ilk iş olarak mali sıkıntı içinde bulunan Abbasl Devle­ti'nin gelirini arttırmak amacıyla İbnü'I­Furat'ın görevlendirdiği kişileri aziedip mallarını müsadere etti. Bağdat Şilieri'­ne karşı politikalar geliştirmesi ve Han­beli mezhebinin görüşlerini uygulamaya çalışması halifenin çevresinde bulunan­lar tarafından olumlu karşılanmadı.

İdari işlerden pek anlamayan. sadece halifenin şahsi isteklerini yerine getir­meye ve askeri yetkililerle iyi geçinmeye çalışan Hakani'nin yetersizliğini gören Halife Muktedir. ertesi yıl onun yerine Fars Valisi İbn Ebü'I-Bağl'i getirmek iste­di. Ancak durumdan haberdar olan Ha­kani. taraftarlarının gayretiyle kısa bir süre daha görevinde kalmayı başardı.

Onun en çok tenkit edilen yönü, devlet işlerine oğulları Abdullah ve Abdülvahid'i karıştırması ve onların etkisinde kalarak önemli görevlere getirdiği kimselerden açıkça rüşvet almasıdır. Kufe'nin haraç divanına yirmi günde yedi kişi tayin etti­ği ve hepsinden de rüşvet aldığı bildiri­len Hakani'yi şairler, sık sık görevli tayin edip ardından azieden ve bu işi sırf rüş­vet almak için yapan bir vezir olarak hic­vetmişlerdir. Hakanl. herkesle münase­betlerini sürdürmeye gayret eder ve kendisini salih bir kişi olarak tanıtmaya çalışırdı. Zamanının büyük alimi Muham­med b. Cerlr et-Taberl'ye bol miktarda para göndermiş, fakat Taberi bunu kab­ul etmediği gibi kendisine teklif edilen kadılık görevini de reddetmiştir (Sübk!, lll, ı25). Bir kimse kendisinden bir is­tekte bulununca elini göğsüne vurup o isteği yerine getireceğine dair söz ver­diğinden "dakka sadrahu" lakabıyla da tanınmıştır.

Hakani döneminde vezirlik makamının itibarı zedelendi; sosyal dengeler bozul­du, maaşlar yetersiz kaldı ve askerler arasında sıkıntı baş gösterdi. Bunun üzerine halife. Hakani'nin aziedilip yerine Ali b. Isa'nın getirilmesine karar verdi. Bu kararın uygulanmaması için direnen Hakani ve taraftarları Ali b. Isa'nın Bağdat'a girmesini engellemek istedi­lerse de başarılı olamadılar. Ali b. Isa 301

HAKANI, MOsa b. Ubeydullah

yılının Muharrem ayında (Ağustos 9 ı 3) vezir olunca Hakani oğulları ile birlikte hapsedilip malları müsadere edildi. Aynı yılın Cemaziyelahirinde (Ocak 914) ser­best bırakıldıysa da 304'te (917) vezirlik görevine tekrar dönen İbnü'I-Furat tara­fından yeniden hapsedildL Hakani 1 O Muharrem 312'de (18 Nisan 924) öldü. Vefatından kısa bir müddet önce akli dengesini kaybettiği söylenir (ibnü 'l­Es!r, VIII, 151; Safed!, IV, 5). Onun vezirli­ği Abbas! vezirliğinin çöküşünün başlan­gıcı olarak kabul edilmektedir. BİBLİYOGRAFYA :

Taber!, Tarif]. (Ebü'I-Fazl). X, 145, 147; Xl, 39, 41-43; Mes'Od!, MürQcü',;-,;eheb (Meynard), VIII, 272; a.mlf., et-Tenbih, s. 379; İbn Miske­veyh, Tecaribü'l-ümem, ı, 20-26, 127; ibnü'I­Cevz!, el-Munta?am, VI, 109, 121; İbnü'I-Es!r, el-Kamil, VIII, 63-65, 68-69, 150-151; İbnü't­Tıktaka, el-Fal].ri, s. 266-267, 269; İbn Fazlullah el-Ömer!. Mesalik, Xl, 87-88; Safed!, el-Vafi, IV, 5; Sübki. Taba~at (Tanahl) . lll, 125; D. Sourdel, Le vizirat 'abbaside de 749 a 936, Damas 1959-60, ll, 395-399; a.mlf .. "Ibn Kha~n", EP (ing). lll, 824; Tevfik Sultan Yozbeki. el-Vezare: neş'e­tüha ve tetavvuruha fı'd-devleti'l-'Abbasiyye (132-447 h.), Bağdad 1390/1970, s. 170-172, 300; Hüsameddin es-Samerra!, el-Mü'essesa­tü'l-idariyye fı'd-devleti'l-'Abbtısiyye, Kahire 1403, s. 92, 187; Zirikl!, el-A'lam (Fethullah). VII, 135-136; K. V. Zettersteen. "İbn Hakan", İA, V/2, s. 738; Sadık Seccad!, "İbn J::Ia~n". DM Bi, lll , 400-401.

Iii MEHMET AYKAÇ

ı HAKAN~, Musa b. Ubeydullah

ı

( ..sll§[;;,Jf Jıf~ ~IS"',.,)

Ebu Müzahim Musa b. Ubeydillah (Abdillah)

b. Yahya el-Hakan! (ö. 325/937)

T ecvide dair ilk defa eser yazan iilim,

L edip ve şair.

_j

248'de (862) Bağdat'ta doğdu . Babası

Ubeydullah, Abbas! halifelerinden Müte­vekkil ile Mu'temid-Aiellah'a vezirlikyap­mış. dedesi Yahya b. Hakan ile kardeşi Ebu Ali Muhammed b. Ubeydullah da ve­zirlik görevinde bulunmuşlardır.

Hakan!, nüfuz! u bir ailenin imkanlarına sahip olarak Bağdat'ın elverişli ilim or­tamında yetişti. Kur'an'ı Kisa! kıraatiyle Hasan b. Abdülvehhab ei-Verrak ile Mu­hammed b. Ferec ei-Gassanl'den okudu. Her iki kıraat alimi de Kisa! ve Ebu Amr b. Ala kıraatlerinin ravisi Ebu Ömer ed­Durl'nin kıraat halkasına mensuptur. Ayrıca kıraat ilmini İbn Amir'in kıraatinin

165