lij rüştü - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · rev, saz semaisi, şarkı, köçekçe ve oyun...

2
MUZARi : Kamus Tercümesi, lll, 335-337; Abdürrab- bih, el-'ikdü'l-ferid, V, 472, 473; b. Ham- mad ei -Cevheri. Ki ta'A rOZi'l-varaka Sa- lih Cemal Bedevl). Mekke 1406/1 985, s. 55 vd., 86 , 87; ei- Kayrevani, el-'Umde Mu- hammed Karkazan). Beyrut 1408/1 988, I, 269- 294; Hatib et-Tebr izi, el- V iifi fi'l-'ar uz ve'l-kaviifi ömer Yahya - Fahred din Kabave). 1399/ 1979, s. 163-166; el- 'Uyü nü'l-gamize 'al ii l]abiiya ' r-Riim ize Hassani Hasan Abdullah ). Kahire 1383/1973, s. 209; Ebu Paris 1954, s. 81 , 84; Safa Hulusi, ve'l- kafiye, Beyrut 1966, s. 166-169; Cel al ei-Hanefi. el-'Araz, 1398/ 1977-78, s. 79-90; Ab- el-'A rfrZ ve'l-kafiy e, Musul 1409/1 989, s. 136-139; Mahmud Fahur l, Halep 1410/ 1990, s. 110-113; Emi! Bedf Va'küb, el-M u' cefi ' ilmi'l-'ar QZ ve'l-kiifi - y e ve Be yrut 1411/199 1, s. 138- 14 1; Gotthold Weil , "Arüz", lA, 1, 626, 629, 633; G. Meredith - Owens. "'Arüçl", El' I, 670- 672; Nihad M. Çetin, "Arüz", Di A, lll, 428-429, 432; a.mlf., "Bah ir", a.e., IV, 484-485. r liJ TEVFiK ToP uzoöLu MUZIKA-i HÜMAYUN mehterhanenin yerine kurulan saray bando ve buna ve Türk musikisi vermek L _j 1 1. Mahmud 18Z6'da Yeniçeri ile birlikte Mehterhane de ilga edil- dikten sonra yerine Asakir-i Mansure-i Mu- hammediyye yeni bir Buna olarak askeri bandonun da kurul- yönünde ve En- derun'daki gençlerden bir boru -trarnpet Bu süvari Vaybelim Ahmed ve tram- pei Ahm ed Ust a Ancak bandonun daha iyi sini temin için bir istih- 42 2 H ümavun ku mandan- Call isto Guatelli istanbul'da bulunan Manguel bu in gö- revlendirildi. iki kadar bu vazifeyi yürü- ten Manguel'den beklenen verim Sardunya- Piemonte is- tanbul büyükelçisi Marquie Groppolo ünlü opera bestecisi Gaetano Doni- zetti'nin Giuseppe Donizetti "Mu- Hümayun ile istan- bul'a getirildi ve kabul edilip göreve ( 17 Eylül 1828). Donizetti'nin çok yetkilerle dona- ve uzun süre bando yap- olan Donizetti gençlerin musiki ve Hamparsum bildiklerini görünce kend i' si de bu Donizetti le yeni sazlar ve her saz için yeni getirildi. lerin üstün sonucunda ay gi- bi bir sürede yi rmi bir olu- . yeni bando huzurun- da konser verebilecek düzeye geldi. Kuru- lan ilk bandonun yerler- de refakat askeri ve tören- Iere devlet görev belirtilmek- tedi r. Ciddi bir belirtilen Don izetti 'nin sadece bando mOsikisinden ibar et da sözlü parçalar ve opera arya- da yer ilk bando repertu- tam olarak bilinmiyor sa da eldeki bilgilerle bunun polka, vals, mazurka ve bestecilerin ibaret 183 1 'de orduya subay ama- Mekteb-i Harbiyye ile ka-i Hümayun ve askeri bandolara temini için Hümayun Mektebi karar verilmesinden üç sonra mektep Maçka'da Bu mek- tepte musiki Ende- run hizmetinde bu- lunacak de öngörülü- yordu. 1855'te rütbesi terfi ettirilerek olan Donizetti bando, orkestra, ope- ra, oper et, koro, enstrümental veya sözlü bir bütün göste- ren bir program Onun faaliyeti bir çerçeve içinde ta- ve icra etme la devam etti. istanbul'a bir sonra için Mah- mudiye, Abdülmecid içi n Me- cidiye Cezayir ve Cenk ll. Mahmud ve Abdülmecid dönemlerinde yirmi sekiz Hümayun'da görev son- ra istanbul'da öldü ( 1856); ba- Callisto Guatelli getirildi. Donizetti'nin ölümünün Mu- Hümayun'un Yesarlzade Fe- rik Ahmed Necib tayin edildi. Sultan Abdülaziz tahta geçince Necib görevinden aziedilip rüsumat meclisine üye olarak tayini üzerine bu göreve cams- to Guatelli getirildi. ban- docular getirtip yeniden dü- zenleyen Guatelli Sultan Abdülaziz'e ithaf Osmaniye Os- ve gibi eserlerle de ll. Abdülhamid olunca ( 1 876) Necib ka -i Hümayun'daki vazifesine döndü. Bu Guatelli doyu çok defa ve Plevne Mehmed Ali Bey, da d'Arenda yönetmek- teydi; 1890 kurulan koro ise Zati Bey'in (Arca) idaresinde devam ediyordu. 1883'te Necib üzerine Mu- Hümayun'un d'Arenda getirildi. d'Arenda meslekten bandocu ol- halde nota yeniden düzenleyerek bandoda sistemi yerine sistemini uygula- maya ve yeni toplu- 11. dev- let görevlerinde uyruklu vazifelerine son verilince d'Arenda ülkesi- ne dönmek zorunda ( 1909) ve ka-i Hümayun'un Saffet Bey (Atabi- nen) getirildi. Uzun Hüma- yun'da bandoyu yöneten Saffet Bey ban- doya bir düzenleme getirerek ilk senfoni kurdu. 1916'da Mu- Hümayun'un yönetimine Zati Bey, ise Osman Zeki Bey (Üngör) tayin edildi. Osman Zeki Bey mayun kumandan- Saffet Atabinen

Upload: others

Post on 05-Aug-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: liJ RüşTü - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · rev, saz semaisi, şarkı, köçekçe ve oyun havalarının arınonize edilmesiyle oluşan bir repertuvarı vardı. Bu toplulukta icra,

MUZARi

BİBLİYOGRAFYA :

Kamus Tercümesi, lll, 335-337; İbn Abdürrab­bih, el-'ikdü 'l-ferid, V, 472, 473; İsmail b. Ham­mad ei-Cevheri. Kitabü 'A rOZi 'l-varaka ( nş r. Sa­lih Cemal Bedevl). Mekke 1406/1 985, s. 55 vd., 86, 87; İbn Reşil5 ei-Kayrevani, el-'Umde (nşr. Mu­hammed Karkazan). Beyrut 1408/1 988, I, 269-294; Hatib et-Tebrizi, el-Viifi fi ' l-'aruz ve'l-kaviifi (nşr. ömer Yahya - Fahreddin Kabave). Dımaşk 1399/ 1979 , s. 163-166; İbnü 'd-Demamini, el­'Uyünü 'l-gamize ' alii l]abiiya 'r-Riim ize ( n şr.

Hassani Hasan Abdullah). Kahire 1383/1973, s. 209; İbn Ebu Şeneb , Tu/:ıfetü'l-edeb, Paris 1954, s. 81 , 84; Safa Hulusi, Fennü 't-takti'i 'ş-şi'ri ve'l­kafiye, Beyrut 1966, s. 166-169; Celal ei-Hanefi. el-'Araz, Bağdad 1398/1977-78, s. 79-90; Ab­dürrıza Aii, el-'ArfrZ ve'l-kafiy e, Musul 1409/1 989, s. 136-139 ; Mahmud Fahurl, Sefinetü 'ş-şu'arii',

Halep 1410/ 1990, s. 110-113; Emi! Bedf Va'küb, el-Mu'cemü '1-mu{aşşal fi ' ilmi'l-'arQZ ve'l-kiifi­y e ve fününi'ş-şi'r, Beyrut 1411/1 99 1, s. 138-141; Gotthold Weil , "Arüz", lA, 1, 626, 629, 633; G. Meredith -Owens. "'Arüçl", El' [İng ) , I, 670-672; Nihad M. Çetin, "Arüz" , DiA , lll, 428-429, 432; a.mlf., "Bahir", a.e., IV, 484-485.

r

liJ TEVFiK RüşTü ToPuzoöLu

MUZIKA-i HÜMAYUN ( ..:ı,.~~j~ )

Osmanlılar'da mehterhanenin yerine kurulan

saray bando ve orkestrası; buna icracı yetiştirmek

ve Türk musikisi öğretimi vermek

L amacıyla oluşturulan kuruluş. _j

11. Mahmud tarafından 18Z6'da Yeniçeri Ocağı ile birlikte Mehterhane de ilga edil­dikten sonra yerine Asakir-i Mansure-i Mu­hammediyye adıyla yeni bir teşkilat oluş­

turulmuştu . Buna bağlı olarak Batı'daki

askeri mızıka takımı bandonun da kurul­ması yönünde çalışmalar başlamış ve En­derun'daki gençlerden bir boru -trarnpet takımı teşki l edilmişti. Bu takım , süvari borazanı Vaybelim Ahmed Ağa ve tram­petçi Ahmed Ust a tarafından çalıştırılmak­

taydı. Ancak bandonun daha iyi yetişme­sini temin için yabancı bir elemanın istih-

422

Muzı ka- i

Hümavun kumandan­l a rından

Callisto Guatelli

damı düşünülerek istanbul'da bulunan Fransız çalgı ustası Manguel bu iş için gö­revlendirildi. iki yıl kadar bu vazifeyi yürü­ten Manguel'den beklenen verim alınama­yınca Sardunya- Piemonte Krallığı 'nın is­tanbul büyükelçisi Marquie Groppolo aracı­lığıyla ünlü opera bestecisi Gaetano Doni­zetti'nin ağabeyi Giuseppe Donizetti "Mu­zıka-i Hümayun ustakarı" unvanı ile istan­bul'a getirildi ve padişah tarafından kabul edilip göreve başladı (17 Eylül 1828).

Donizetti'nin çok geniş yetkilerle dona­tıldığı anlaşılmaktadır. Fransız ve İtalyan ordularında uzun süre bando şefliği yap­mış olan Donizetti çalıştıracağı gençlerin musiki nazariyatı ve Hamparsum notasım bildiklerini görünce kendi'si de bu notayı öğrendi. Donizetti Batı notasım öğretmek­

le işe başladı ; İtalya 'dan yeni sazlar ve her saz için yeni öğreticiler getirildi. Öğrenci­lerin üstün başarıları sonucunda altı ay gi­bi kısa bir sürede yirmi bir çalıcıdan olu-

. şan yeni bando takımı padişahın huzurun­da konser verebilecek düzeye geldi. Kuru­lan ilk bandonun padişaha gittiği yerler­de refakat ettiği, askeri eğitim ve tören­Iere katıldığı , yabancı devlet adamlarının ağırlanmasında görev yaptığı belirtilmek­tedir. Ciddi bir öğretici olduğu belirtilen Donizetti 'nin repertuvarı sadece bando mOsikisinden ibaret değildi. Çalışmaların­da İtalyanca sözlü parçalar ve opera arya­ları da yer almaktaydı . ilk bando repertu­varı tam olarak bilinmiyorsa da eldeki bazı bilgilerle bunun polka, vals, mazurka ve çeşitli yabancı bestecilerin marşlarından ibaret olduğu anlaşılmaktadır.

1831 'de orduya subay yetiştirmek ama­cıyla Mekteb-i Umum-ı Harbiyye ile Muzı­

ka-i Hümayun ve askeri bandolara mızıka­

cı temini için Muzıka-i Hümayun Mektebi kurulmasına karar verilmesinden üç yıl sonra mektep Maçka'da açıldı . Bu mek­tepte musiki öğretiminin yanı sıra Ende­run ağalarıyla padişahın hizmetinde bu­lunacak kişilerin eğitilmesi de öngörülü­yordu.

1855'te rütbesi livalığa terfi ettir ilerek paşa olan Donizetti bando, orkestra, ope­ra, operet, koro, enstrümental veya sözlü Batı müziğinin bir bütün olduğunu göste­ren bir program uyguladı . Onun faaliyeti Batı müziğini sınırlı bir çerçeve içinde ta­nıma, öğrenme ve icra etme çalışmalarıy­

la devam etti. Ayrıca istanbul'a gelişinden bir yıl sonra padişah için bestelediği Mah­mudiye, Abdülmecid için bestelediği Me­cidiye marşlarının yanı sıra Cezayir ve Cenk marşlarıyla şöhrete ulaştı. ll. Mahmud ve

Abdülmecid dönemlerinde yirmi sekiz yıl Muzıka-i Hümayun'da görev yaptıktan son­ra istanbul'da öldü ( 1856); orkestranın ba­şına Callisto Guatelli getirildi.

Donizetti'nin ölümünün ardından Mu­zıka-i Hümayun'un başına Yesarlzade Fe­rik Ahmed Necib Paşa tayin edildi. Sultan Abdülaziz tahta geçince Necib Paşa'nın görevinden aziedilip rüsumat meclisine üye olarak tayini üzerine bu göreve cams­to Guatelli Paşa getirildi. İtalya 'dan ban­docular getirtip orkestrayı yeniden dü­zenleyen Guatelli ayrıca Sultan Abdülaziz'e ithaf ettiği Osmaniye Marşı yanında Os­manlı Marşı ve Şefkat Marşı gibi başarılı eserlerle de tanınmıştır. ll. Abdülhamid padişah olunca ( 1876) Necib Paşa Muzı­

ka-i Hümayun'daki vazifesine döndü. Bu sırada Guatelli artık yaşlandığından barı­

doyu çok defa İzmir ve Plevne marşları­nın bestekarı Mehmed Ali Bey, orkestrayı da İspanyol asıllı d' Arenda Paşa yönetmek­teydi ; 1890 yılında kurulan koro ise Zati Bey'in (Arca) idaresinde devam ediyordu. 1883'te Necib Paşa'nın vefatı üzerine Mu­zıka-i Hümayun'un başına d'Arenda Paşa getirildi. d'Arenda meslekten bandocu ol­madığı halde nota repertuvarını yeniden düzenleyerek genişletti, bandoda İtalyan sistemi yerine Fransız sistemini uygula­maya başladı ve yeni bazı çalgıtarla toplu­luğu zenginleştirdi.

11. Meşrutiyet'in ilanının ardından dev­let görevlerinde yabancı uyruklu kişilerin vazifelerine son verilince d' Arenda ülkesi­ne dönmek zorunda kaldı ( 1909) ve Muzı­

ka-i Hümayun'un başına Saffet Bey (Atabi­nen) getirildi. Uzun yıllar Muzıka-i Hüma­yun'da bandoyu yöneten Saffet Bey ban­doya Batı tarzı bir düzenleme getirerek ilk senfoni orkestrasını kurdu. 1916'da Mu­zıka-i Hümayun'un yönetimine Zati Bey, yardımcılığına ise Osman Zeki Bey (Üngör) tayin edildi. Osman Zeki Bey zamanında

Muzıka- i

Hümayun kumandan­

ları ndan

Saffet Atabinen

Page 2: liJ RüşTü - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · rev, saz semaisi, şarkı, köçekçe ve oyun havalarının arınonize edilmesiyle oluşan bir repertuvarı vardı. Bu toplulukta icra,

Sultan Abdülaziz devrinde Muz ı ka-i

Hümavun subay kıyafeti

Cumhuriyet döneminde Muzıka-i Hüma­yun riyaseticumhura devredilerek Riyase­ticumhur MOsiki Heyeti adını aldı ( 1924) Dokuz yıl sonra bando Riyaseticumhur Ar­moni Muzıkası (bugün Cumhurbaşkanlığı Armoni Mızıkası), orkestra Riyaseticum­hur Filarmoni Orkestrası (bugün Cumhur­başkanlığı Senfoni Orkestrası), fasıl heye­ti de Riyaseticumhur Fasıl Heyeti adını al­dı; ancak bu heyet kısa bir süre sonra da­ğıldı.

Muzıka-i Hümayun, tarihte örneğine çok az rastlanabilecek geniş kadrosu ve teş­kilatıyla bir çeşit merkezi sistemle yöne­tilen kurum hüviyeti taşımaktadır. Askeri Saray Bandosu'nu, Saray Orkestrası'nı, Sa­ray Opera ve Operet orkestralarını, Saray Korosu'nu, sarayın çeşitli salon ve oda mü­ziği toplulukları ile sarayın mOsiki hocala­rının yanı sıra saray dışındaki tiyatro ve konser salonlarında sahneye çıkan orkest­raları ve mOsiki öğretim heyetini kapsa­yan bir teşkilattı. Bu toplulukların bir kişi tarafından idare edilmesi mümkün olma­dığından paşa rütbesindeki bazı mOsikişi­nasların orkestra, opera ve konserleri yö­nettiği görülmektedir. Donizetti'nin ilk za­manların da yirmi bir kişi olan muzıka ça­lışanları Abdülaziz devrinde önceleri 750 kişiye ulaşmış, ardından bu sayı SOO'e, ll. Abdülhamid döneminde 3ZS'e ve 300'e indirilmiştir. ll. Meşrutiyet'ten sonra 120'­ye düşürülmüştür.

Muzıka-i Hümayun önceleri bando ve orkestra olmak üzere iki bölümden oluş­maktaydı. Bando koro ve orkestraya doğ­ru gelişme göstermiş , bando-orkestra iş birliği de Cumhuriyet'ten sonraki düzen­lemelere kadar devam etmişti. Sonradan kurulan Türk mOsikisi bölümü fasıl heyeti ve müezzinan kısımlarından oluşmaktay-

dı. Müezzinler fasıl heyetinde de yer ala­bilecek şekilde yetiştirilmiş, usul ve ma­kam bilen hanendeler olup asıl işleri beş vakit namazda, saraydaki dini törenler­de, özellikle cuma ve bayram selamiıkia­rında görev yapmaktı. Fasıl heyeti fasl-ı atik ve fasl-ı cedld olarak ikiye ayrılmıştı. Fasl-ı atik Türk mOsikisi sazlarıyla Türk mOsikisi örneklerini seslendiriyordu. Ha­mamlzade İsmail Dede, Deliaizade İsmail Efendi, Sermüezzin Rifat Bey, Haşim Bey, Hacı Arif Bey, İsmail Hakkı Bey, Şekerci Ce­mil Efendi, Refik Fersan ve Münir Nuret­tin (Selçuk) gibi mOsiki üstatları bu bölüm­de çalışmışlar veya yetişmişlerdir. Fasl-ı ce­dldin Batı müziğinin majör-minör dizileri­ne yakın makamlarda bestelenmiş, peş­rev, saz semaisi, şarkı, köçekçe ve oyun havalarının arınonize edilmesiyle oluşan bir repertuvarı vardı. Bu toplulukta icra, bagetli bir şef yönetiminde Türk ve Batı müziği sazlarının iştirakiyle yapılmaktaydı.

ll. Abdülhamid döneminde Muzıka-i Hü­mayun'a opera-operet, tiyatro ile orta oyunu, cambaz ve Karagözcülük- hokka­bazlık-kuklacılık gibi yeni bölümler eklen­miştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Tayyarzade Ata Bey, Tarih, istanbul 1293, lll, 110; Mahmut Ragıp Gazimihal, Türkiye-Avrupa Musiki Münasebetleri, istanbul 1939, s. 96-139; a.mlf., Türk Askerf Muzıkalan Tarihi, istanbul 1955; Türkiye Maarif Tarihi, ll, 369-374; Vural Sözer, Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi, is­tanbul 1964, s. 286; Etem Üngör. Türk Marşlan, Ankara 1965, s. 31-37; Pars Tuğlacı, Mehterha­ne'den Bando'ya, istanbul 1986, s. 76-97; Ve­dat Kosal, Osmanlı'da Klasik Batı Müziği, istan­bul2001 , s. 91-109; Pakalın, ll , 588-591 ; Bülent Aksoy, "Tanzirnat'tan Cumhuriyet'e Musıki ve Batılılaşma", TCTA, V, 214-227; M. Halim Spa­tar, "Muzıka-i Hümayun", DBİst.A, VI, 11-12.

L

liJ NuRi ÖzcAN

MUZTARİB ( y~l )

Sened veya metinleri arasında çözümsüz ihtilaf bulunan hadis anlamında terim.

_j

Sözlükte "vurmak, dövmek, çarpmak" anlamındaki darb kökünün "iftial" kahbın­

dan ism-i faili olan muztarib, "çeşitli şe­killerde rivayet edilen sened veya metin­lerinden biri diğerine tercih edilemeyen hadis" demektir. Buna göre ıztırab bir ha­disin senedinde veya metninde olabilir. Se­neddeki ıztırablar altı çeşittir. Bunlar ha­disin bir rivayetinin mevsul eliğerinin mür­sel, birinin mevkuf diğerinin merfO, biri­nin muttasıl diğerinin münkatı' olarak nak-

MUZTARi B

!edilmesi, ravinin bir sahabiden belli bir ta­bil vasıtasıyla naklettiği hadisi başka bir ri­vayette aynı sahabiden başka bir tabii va­sıtasıyla nakletmesi (ravi o hadisi her iki şahıstan ayrı ayrı dinlemiş olabileceği için bu tür durumların ıztırab kabul ed ilme­mesi hususu benimsenmiştir), hadisin iki farklı isnadından birinde fazla bir ravi bu­lunması. sika mı zayıf mı olduğu kesin bir şekilde bilinmeyen ravinin adı ya da nis­besinde ihtilaf edilmesidir.

Metindeki ıztırablar genelde iki farklı hadisin aynı hadis zannedilmesinden kay­naklanır. Rivayetlerin sahabi ravileri farklı, lafızları birbirinden tamamen değişik ise muztarib sayılan metinlerin iki ayrı hadis olduğu kabul edilir. Böyle bir imkan yoksa ya metinler mecaza hamiedilir ya da biri mutlak, diğeri mukayyed, biri am, diğeri has, biri mübhem, diğeri müfesser, biri mücmel, diğeri mübeyyen kabul edilerek ıztırab giderilir. Bir metindeki ıztırab o me­tinden farklı hükümler çıkarılmasına se­bep olacak şekilde ise hadisin sıhhatini ze­deler; hadisin anlamında önemli bir deği­şikliğe yol açmayan lafız farklılıklarında ra­vilerin hadisi mana ile rivayet ettiği kabul edilir (İbn Hacer, Il , 802). Bazı rivayetlerin muztarib olması ravilerin onu iyi zaptede­mediğini göstermez; bu sebeple senedde­ki veya metindeki ıztırab hadisin sıhhatini

zedeleyen bir kusur sayılmaz (Şemseddin es-Sehavl, 1, 277).

Hadisçiler muztarib hadislerden birini diğerine açıkça tercih edemedikleri zaman, "Şu daha uygundur" gibi bir ifade ile ka­naatlerini belirtirler. Nitekim İbn EbO Ha­tim, babasına bir rivayetin durumunu sor­ctuğunda babası onun muztarib olduğu­nu söylemiş, daha açık kanaat bildirmesi­ni isteyince de ihtiyatlı olan rivayeti benim­seyerek onun doğruya daha yakın olduğu­nu belirtmiştir ('İlelü'l-f:ıad[ş, I, 29 1) Muz­tarib hadis rivayet eden raviler "muztari­bü'l-hadls" sözüyle cerhedilir. lraki'ye göre bu slga cerhin dördüncü, Sehavi'ye göre ise beşinci mertebesindeki raviler için kullanı­lır ve muztaribü'l-hadls olan ravilerin nak­lettiği hadisler ancak i'tibar için yazılabilir. lztırab ilietin bir çeşidi olduğu için muz­tarib konusu hadis usulü kitaplarında ge­nellikle muallel hadis bahsinden hemen sonra ele alınır. Senedde bulunan ıztıraba Darekutnl'nin 'İlelü '1-]Jadiş'inde birçok ör­nek bulmak mümkündür. Nitekim İbn Ha­cer el-Askalanl. el-Mu]fterib ii beyô.ni'l­muztarib adlı eserindeki örnekleri bu eserden seçmiş ve kendisi de bazı ilaveler yapmıştır (Şemseddin es-Sehavl, I, 275).

423