mahya dergisi

84
İSLAMOFOBİ 2012

Upload: serhat-oender

Post on 29-Mar-2016

259 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Mahya dergisi Ocak 2012 sayisi

TRANSCRIPT

Page 1: MAHYA Dergisi

İSLAMOFOBİ

2012

Page 2: MAHYA Dergisi

Für Ihr Recht...Hakkýnýz için...Im 10. Jahr zu Ihren Diensten10. yýlýmýzda hizmetinizdeyiz

schnelle und zuverlässige LösungenHýzlý ve güvenilir çözümler

Interessenwahrnehmung auch in der TürkeiTürkiye'de de haklarýnýzý koruyoruz

Dienstleistungen und Übersetzungen in der türkischen SpracheTürkçe avukatlýk, sekreterlik ve tercüme hizmetleri

Neben Privatpersonen nehmen auch mittelständische Unternehmen die zielorientierten Leistungen unserer Anwälte in Anspruch.

Durch Spezialisierung unserer Anwälte und deren Zusammenwirken ist eine umfassende persönliche Beratung unserer Mandanten gewährleistet.

Özel kiþilerin yanýsýra orta ölçekli iþletmeler de hedefe ve sonuca yönelik hizmetlerimizden yararlanmaktadýr.

Avukatlarýmýz ortak çalýþma suretiyle müvekkillerimize tüm hukuk alanlarýnda kapsamlý bir danýþma hizmeti sunmaktadýr.

Für Ihr Recht...Hakkýnýz için...Im 10. Jahr zu Ihren Diensten10. yýlýmýzda hizmetinizdeyiz

schnelle und zuverlässige LösungenHýzlý ve güvenilir çözümler

Interessenwahrnehmung auch in der TürkeiTürkiye'de de haklarýnýzý koruyoruz

Dienstleistungen und Übersetzungen in der türkischen SpracheTürkçe avukatlýk, sekreterlik ve tercüme hizmetleri

Neben Privatpersonen nehmen auch mittelständische Unternehmen die zielorientierten Leistungen unserer Anwälte in Anspruch.

Durch Spezialisierung unserer Anwälte und deren Zusammenwirken ist eine umfassende persönliche Beratung unserer Mandanten gewährleistet.

Özel kiþilerin yanýsýra orta ölçekli iþletmeler de hedefe ve sonuca yönelik hizmetlerimizden yararlanmaktadýr.

Avukatlarýmýz ortak çalýþma suretiyle müvekkillerimize tüm hukuk alanlarýnda kapsamlý bir danýþma hizmeti sunmaktadýr.

Page 3: MAHYA Dergisi
Page 4: MAHYA Dergisi

03

BİZDEN ÖnsözEditördenİlk AğızdanDr. Kemal RAMOĞLU: Yeni Yıldan BeklentilerimizDr. Cafer ACAR: “İslamofobi” ve MüslümanBizden HaberlerBedirhan GÖKÇE: Araf’ta Bir Taraf

DİN Bir Konu Bir Ayet: Haksızlığa Karşı SusmamakEn Sevgili: Peygamber Efendimiz’in Doğa SevgisiNakış Nakış Kainat: Ay’daki MucizeZamanın Değeri ve Yılbaşı KutlamalarıYeni Yıla Girerken KadınÖrnek Şahsiyet Olarak Hz. Ali

MESNEVİ’DEN HİKAYELER Mürşid’in Sözü

AİLE Eşler Evde Neden Konuşmaz

ATA’MIZA DAİR Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutan Oluşu

HİKMETLİ SÖZLER

GÜNCEL İslamofobiTürkiye’de Alman İzleri Kitap Oldu

5679

111317

192123252731

33

35

37

37

4347İÇİN

DEKİL

ER

Page 5: MAHYA Dergisi

04

SAĞLIKGastroenteritin

KİM KİMDİRKübra Öztürk

HUKUKKurze Rechtstipps zum Verkehrsunfall

İŞ DÜNYASIAY-GO Yetkilileri ile Samimi Bir Sohbet

Yavuz Dinç - Veda Vakti

KÜLTÜRNazar Boncuğu

ÇOCUKÇocuk Olmak Zordur

Bulmaca

MİZAH

BİLGİ KÜPÜBir E-Posta’nın Yolculuğu

BULMACAKare Bulmaca

SudokuÇengel Bulmaca

MEVLANA MUTFAĞINDAN

51

55

57

5963

65

6768

69

71

737577

80

İslamofobi - sayfa 43

Hukuk - sayfa 57

nazar Boncuğu - sayfa 65nazar Boncuğu - sayfa 65

Page 6: MAHYA Dergisi

ÖNSÖZ

05

IMPrEssUM/KÜnYE

dİTİB Nürnberg e.V.kurfürstenstr. 1690459 Nürnberg

YAYIn KUrUlU

Serhat Önderramazan kemalGökhan Önderharun Önderkoray kuşkuş

GEnEl YAYIn YönEtMEnİKAPAK/GrAFİK tAsArIM

Serhat Önder+49 (0) 179 66 77 888

[email protected]

rEKlAM sorUMlUsU

Oğuz Yurtalan+49 (0) 179 66 53 603+49 (0) 911 47 96 [email protected]

dAĞItIM sorUMlUsU

Gökhan Önder+49 (0) 176 700 550 77

[email protected]

KontAKt/İlEtİŞİM

[email protected]

Mahya Dergisi basın meslek ilkelerine uymayı ta-ahhüt eder. Yazı ve ilanlardan yazılarıın ve ilanların sahipleri sorumludur.

Çok kıymetli mahyaseverler,

„Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar“ diyor büyük usta. Tıpkı bizim siz sevgili okuyucularımızla her ay buluşacağımız günü sabırsızlıkla bekleyişimizi tarif eder gibi adeta. şükürler olsun bizleri yine sizler-le buluşturan yüce Allah (cc)´a.

Bu ay cemiyetimizde yapılacak olan olağan genel kurul toplantısı ve seçim dolayısıyla şimdiki yönetim kurulumuza sundukları güzel hizmetlerden dolayı teşekkür eder, yeni gelecek yönetim kuruluna da başarılar dileriz.

Ocak konumuz herkesin bildiği ama maalesef çoğunun dile getiremediği, ya da getirmek istemediği İSLAmOFOBİ´dir. Sadece ve sadece müs-lüman olduğu için insanların ne tür çifte standartlara maruz kaldığına hepimiz şahit olmaktayız. Pembe gözlüklerini çıkartmayan bazı insanlar çıkıp buna kendince belki „kompleks“ de diyebilir, ama hAYır efendim!!! Bu bir kompleks değil, adeta hayatın ve batılı ülkelerin gerçeği haline gelmiş bir durum ne yazık ki.

dergimizin kapağındaki Qr kodu dikkatinizi çekmiştir muhakkak. Günümüzde akilli telefonla-rin yaygınlaşmasıyla Qr kodu kullanımı da sıkça kullanılmaya başlamıştır. kaydedilen görsel çözüm-lenerek barkod içeriği kullanıcıyı internet adresine, e-mail adresine vs götürür. Biz de cep telefonunda android ya da iphone isletim sistemi olan okuyucula-rimiz icin anasayfada bir Qr kodu olusturduk. Böyle-likle dergimizi her zaman cep telefonunuz üzerinden de okuyabilirsiniz.

Geçtigimiz günlerde geçen yılın takvim yapraklarını tükettikten sonra, ilkbaharda yeniden yaprak açan ağaçlar gibi yeni takvim yaprakları çıkmakta karşımıza. mahya ekibi olarak dileriz ki bütün gü-zellikler sizlerin olsun, yeni yıl sizlere hayır, sağlık, huzur, mutluluk, helal yoldan bol kazançlar ve islamofobi´den etkilenmediğiniz güzel günler getir-sin.Saygı, sevgi ve muhabbetle kalın…

Page 7: MAHYA Dergisi

Yakın çevremizdeki insanlarımızın da isimlerinin ölüm listelerinde geçmesi Türk toplumu olarak en kısa zaman-

da asgari müştereklerimiz dairesinde bir-leşmemizi ve gelecek nesiller için bir yol, bir rota, bir hedef belirlememizi gözlerimi-zin önüne serdi.

Asgari müştereklerimizde birleşmemiz ge-rekiyor derken bundan kastım ne birbiri-mizle soydaş olmamız ne de aynı dinin mensupları olmamızdır. Burada hepimizin asgari müştereği YAşAmA hAkkıdır.

Asgari müştereğimizde birleşebilmemiz için başta birbirimize olan önyargılarımızı yıkmak ve şahsi menfaatlerimizi ön planda tutmamamız gerekiyor. Ancak bunları yapabildiğimiz oranda gerçek anlamda büyük bir adım atmış, hedefleri belli ve söz sahibi bir toplum haline gelmiş oluruz.

Asgari müştereklerimizde buluşma konu-sunda TİAd’ın girişimiyle güzel bir adım atılmış ve ırkçılığa karşı toplumumuzun bir-çok katmanından katılımcıyla birlikte bir inisiyatif kurulmuştur. Bundan dolayı TİAd’ı ve bu inisiyatife katılan kurum ve kuruluş-ları da kutlamak istiyorum.

Bana göre İnisiyatifin görevi sadece ırkçı

YAŞAMAHAKKI

Serhat ÖNdEr

saldırı sonucu hayatını kaybedenler için anma töreni düzenlemekle sınırlı kalmayıp makalemin başında da arz ettiğim gibi burada yaşayan insanlarımızın temel so-runlarına eğilip çözüm yolunda toplumunher katmanıyla ortak irade gösterip gele-cek nesillerin de önünü açmak olmalı-dır.

Bunu başaramazsak ekonomik krizle artan yabancı düşmanlığı sonucu yaşanabilecek vahim olaylara sadece seyirci kalacağız. Zira Alman makamları hep Türk-Alman dostluğundan bahsederken Alman toplu-munun geniş bir kitlesi bu dostluk söylem-lerinden bir hayli uzaklaşmış ve yabancı düşmanı söylemler de Sarrazin’in yayım-ladığı kitapla adeta geçer akçe haline dö-nüşmüştür. Aslında farkında olmasak da hitler dönemi Almanya’sıyla benzerlik arz etmektedir. Tarih tekerrürden ibarettir ama tarihin tekerrür etmemesi de yine bizimelimizdedir. kuvvetli bir toplum olup, hu-kuk çerçevesi içerisinde haklarımızı aradı-ğımız oranda yaşama hakkımızı kısıtlamaya kimse yeltenemeyecektir.

Yaşama hakkına saygı duyulmasını umdu-ğum ve sağduyunun galip geldiği bir 2012 yılı dliyorum herkese.

06

Page 8: MAHYA Dergisi

07

editörden

Değerli okurlarımız,

hepinizi en derin kalbi duygularımla selam-larım.

Artısıyla, eksisiyle, sevinciyle, hüznüyle 2011yılına elveda, 2012 yılına ise hoşgeldin de-mekteyiz. Yeni yılın tüm insanlık için hayırla-ra vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ederim.

İki senelik görev süremizin sonuna yaklaş-maktayız. Cemiyetimize ve toplumumuza en güzel şekilde hizmet etmeye çalıştık. Birdönemin sonu diğer dönemin başlangıcıdır.Hizmet süremizde Yönetim Kurulu olarakkararlarımızı toplumumuzun sıhhat ve sela-metini ön planda tutarak aldık. Uyguladığı-mız hedeflerimizin yanısıra uygulayamadı-ğımız hedeflerimiz de oldu.

Geçirdiğimiz bu başarılı hizmet sürecinde bizlere destek ve yardımcı olan, bizlere iti-mat eden tüm cemaatimize ve siz değerli okurlarımıza şükranlarımızı sunmayı bir borç bilirim. Başkonsolosumuza, Din Hiz-metleri Ataşemize, Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Ataşemize, Din Görevlilerimize, Nürn-berg’de faaliyetngösteren ve bizimle bera-ber kollektif çalışan tüm derneklerimize te-şekkür ederim. Kadınlar Kolumuza, Gençlik Kolumuza, Eğitim Merkezimize, Spor Kulü-bümüze, Mahya Ekibimize ve İhtiyarlar He-yetimize de cemiyetimize sundukları katkı-lardan dolayı şükranlarımı sunarım.

Yüce Mevla’ma hamd-u senâlar olsun ki, bü-

yük bir sorumluluk taşıdığımız görevimizialnımızın akı, yüzümüzün pakı ile bitirmek üzereyiz. Tabiri caizse bize emanet edilen direksiyonla gemiyi güvenli bir limana so-rumluluk üstlenecek diğer kardeşlerimize teslim etmek üzere yanaştırmaktayız.

Değerli üyelerimiz ve kıymetli okurlarımız, istemeden sizleri kırdıysak af ola. Hakkını helal ediniz. Bizden yana helal hoş olsun! İn-sanlığa hizmet en büyük şereftir! Allah biz-leri birlik ve beraberlikten ayırmasın!

Yeni dönemde görev alacak arkadaşlarımıza kolaylıklar ve başarılar dilerim.

Şunu da vurgulamadan geçemeyeceğim: Bizler Allah rızası için gönüllü hizmet et-mekteyiz. Kimseden direktif almadan hür ve özgür irademizle kararlarımızı alırız ve almı-şızdır! Tüzüğümüz doğrultusunda hareket ederiz. Toplumumuzun sıhhat ve selameti, kişisel ve ideolojik çıkarlardan üstün ve önemlidir!

Nice mutlu, huzurlu, sağlık, sıhhat ve afiyet dolu yıllara ulaşmanız dileklerimizle, sizleri dergimizin Ocak sayısıyla baş başa bırakır, Yüce Mevla’mın selamile selamlar, saygıları-mı sunarım...

Allah´a emanet olun!

İlhan PostaloğluDİTİB Nürnberg Merkez DerneğiYönetim Kurulu Başkanı

Değerli okurlarımız,

hepinizi en kalbi duygularımla selamlarım.

Nisan ayını da bir çok etkinlik ve proğram-larla geride bıraktık.

1 Mayıs 2011 Pazar günü derneğimizin dershane bölümünde TGMN’nin Genel Ku-rul Toplantısı gerçekleşmiştir. Yürütme Ku-ruluna seçilen tüm arkadaşlarımıza görevle-rinde başarılar dilerim.

6 Mayıs 2011 Cuma günü saat 19.00 - 21.00 arası DİTİB Nürnberg Merkez Derneğimizde T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu, Hand-werkskammer für Mittelfranken, IHK Nürn-berg für Mittelfranken, Zuwanderungs- undIntegrationsrat der Stadt Nürnberg, Koordi-nation Bildungsbüro der Stadt Nürnberg (SCHLAU), Bundesamt für Migration und Flüchtlinge in Nürnberg (BAMF), Berufsin-formationszentrum (BIZ), Bundesagentur für Arbeit (Agentur für Arbeit Nürnberg), Integration und Berufsakademie (IBA) ve DİTİB Nürnberg derneğimizin birlikte orga-nize ettiği “Bildungsseminar 2011” eğitim toplantısı gerçekleşmiştir. Gençlerimizin da-ha iyi bir geleceğe sahip olabilmelerini sağ-lamak toplumumuzun görevi olmalıdır.

1 Mayıs 2011 itibariyle doğu blok ülkelerin-den yaklaşık 800 bin kalifi ye elaman Alman-ya’ya gelecektir. Sayısının takriben 1,5 Mil-yonu bulabileceği öngörülen iş gücü, bu ül-kede yaşayan toplumumuzu ve bilhassa

gençlerimizi yakından ilgilendirecektir! İş piyasasında ve eğitim sektöründeki olum-suz gelişebilecek olaylara kayıtsız kalmama-mız gerektiğini düşünüyorum.

8 Mayıs 2011 Pazar günü anneler günüdür. Tüm annelerimizin anneler gününü en iç-ten dileklerimle kutlarım. Annelerimize ve babalarımıza sahip çıkalım, ihtiyarladıkla-rında onlara daha iyi bakalım. Aramızdan ayrılıp ebedi hayata göçenlere de Rabb’im-den bol Rahmet ve Mağfi ret dilerim.

Milli Bayramlarimizdan biri olan 19 Mayıs Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramımı-zı da tebrik ederim.

2-5 Haziran 2011 tarihleri arasında derneği-mizin otopark alanında “Kültür Şöleni“ ve Kermes olacaktır. Hepinizi bu etkinliğe da-vet ediyorum.

Sizleri dergimizin Mayıs sayısıyla başbaşa bırakırken, hepimizin dünya ve ahiret haya-tında saadete ulaşmasını Allah (C.C.)’tan ni-yaz ederim. Tüm insanlığa barış, sevgi, hoş-görü ve anlayış dolu bir dünya dilerken, siz değerli okurlarımızı da Yüce Mevla’mın se-lamı ile selamlar, hepinize saygılarımı suna-rım.

Allah´a emanet olun!

Ilhan PostalogluDITIB Nürnberg Merkez DernegiYönetim Kurulu Baskani

İLK AĞIZDAN

bizden

Page 9: MAHYA Dergisi

kültürsöleni

12

DİTİB Nürnberg

kültürşölenİ

17.05. - 20.05.201220122012 DİTİB Nürnberg Kültür Şöleni

stand rezervasyonlarımız başlamıştır.

İrtibat: Oğuz Yurtalan

Tel: +49 (0)911 92315927Fax: +49 (0)911 92315930

Mobil: +49 (0)179 6653603

[email protected]

BoŞ stAndIMIz KAlMAMIŞtIr!

Page 10: MAHYA Dergisi

bizden

09

YEnİ YIldAn BEKlEntİlErİMİz;

2012 EĞİtİM YIlI olsUndr. kemal rAmOĞLU

T.C. Nürnberg BaşkonsolosluğuÇalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi

değerli “mahya” okuyucuları,her yeni yıla gerçekleşmesini arzuladığı-mız yeni dilekler tutarak, barış, huzur ve her şeyden önce sağlık dileyerek girmek is-teriz. şimdi yine bir koca yılın sonuna gel-dik ve birkaç gün sonra 2011 yılına “güle güle” derken, 365 gün olacak yeni bir 2012 yılına “hoş geldin” diyeceğiz.

2011 yılını nasıl geçirdik, beklentilerimizine derece gerçekleştirebildik, yılın başında koyduğumuz hedefl erimizi acaba tuttura-bildik mi? Neler kazanabildik, neleri kay-bettik? Yaptığımız yıl sonu muhasebesinde her şey açıklığıyla ortaya çıkıverdi. 2011 yı-lının şöyle bir muhasebesini yaptığımızda, Türklerin Almanya’ya geliş öykülerinin 50. Yıldönümü kutlamaları bu yıla damgasını vururken, “Almanya’da uzman eleman açığıve bu açığın nasıl kapatılacağına “ilişkin hususun Alman kamuoyunda büyük yankı uyandırıp, Alman yazılı ve görsel basının ilkgündem maddesini oluşturduğu ifade edi-lebilir.

Almanya’da birçok imalat sanayi ve hizmetsektöründe uzman eleman açığı yaşandığı ve bu eleman açığının eski doğu Blok Av-rupa Ülkeleri diye tabir edilen Bulgaristan, romanya, Polonya, Çek Çumhuriyeti gibi ülkelerden mi getirilip kapatılmasına ilişkin veya ülkedeki mevcut Türk gençleri gibigöçmen kökenli uzman gençlerin istihda-

mı ile mi kapatılmasının daha uygun olaca-ğı tartışmalarında Almanya’daki iyi eğitim-li, mesleki vasıfl arı oldukça yüksek olan gençlerimizin eleman eksikliği yaşanan Al-manya’da hangi kefeye konulmak istendi-ği, istihdam piyasasında uzman eleman olarak değerlendirilmek istenmesi veya is-tenmemesi hususlarına bir bakış açısı geti-rilmesi bizim için burada önem taşımakta-dır. İyi eğitimli, mesleki kalifi kasyonları olangençlerimizin bu vasıfl arına rağmen isim-lerinin Ahmet, Osman gibi Türk ismi olma-ları nedeniyle işverenler tarafından iş gö-rüşmelerine çağrılmayıp, işe alınmamaları ve kalifi ye Türk gençlerinin Almanya’yı terkederek Türkiye’ye anavatanlarına geri dön-meleri Almanya’da kuşkusuz başka bir tar-tışmayı beraberinde getirecekti. haliyle iyi eğitimli bu gençlerimizin Türki-ye’ye geri dönmeleri Almanya açısından iyi eğitimli, yetişmiş, vasıfl ı eleman kaybı şeklinde yorumlanırken, bu “güzel” beyin-lerin Almanya’yı terk etmesinin ayrıca bü-yük bir kaynak kaybı olduğu vurgulandı….

Federal hükümetin Uyumdan Sorumlu devlet Bakanı Prof. Böhmer, Almanya’da eğitimlerini en iyi şekilde tamamlamış, ka-lifi ye Türk gençlerinin ülkeyi terk etmesine karşı çıkarak, burada kalmalarını, istihdamedilmeleri, ülkedeki bu kaynakların kaybe-dilmemesi gerektiğini bir çok vesileyle dilegetirmişti.

Page 11: MAHYA Dergisi

10

Gerçekten de Alman toplum bilimcileri Fe-deral İstatistik dairesinin bilgileri ışığında Almanya’daki demografi k yapıdaki değişik-liğe işaret ederek, yaşlanan Alman nüfusukarşısında muhtemelen 2036’lı yıllarda nüfusun 57 milyona kadar düşebileceğinden söz ederken, göçmen kökenli kalifi ye eleman-larla Alman nüfusundaki bu açığın kapatıl-ması yoluna gidilmesinin kaçınılmaz olaca-ğına her fırsatta vurgu yapmaktadırlar. Gençlerimizin Alman genç nüfus açığının kapatılmasında önemli derecede bir rol oy-nayacakları kesin, ama burada önemli olan bu gençlerimizin mesleki kariyer yaparak, Alman toplumunda hak ettiği pozisyona gelebilmelerini sağlamaktır.

2011 yılına damgasını vuran en güzel faali-yetlerden veya projelerden birisini burada aktarmadan geçemeyeceğim; Nürnberg Or-ta Frankonya Sanayi ve Ticaret Odası ıhk veYabancı İşadamlarından Oluşan meslek Eği-tim derneği AAU’nun Başkonsolosluğumuz-la müşterek gerçekleştirdikleri “Türk Ekono-mi Uzmanları” eğitim projesine katılan genç-lerimiz, büyük bir sabırla ve gayretli çalışma-larıyla aylarca süren kurs bitiminde hem ıhk’dan hem de bizden başarı belge ve sertifi ka-larını alabildiler. Ben de Başkonsolosluğumu-zu temsilen bu gençlerimizi AAU’nun çok değerli başkanı sevgili reiner Alijochen, ve sekreterya işini üstlenen değerli Ebru hanım ve ıhk’nın değerli uzmanı sayın hartmann ile birlikte sınav komisyonu üyesi olarak müşterek sınav ettik, tez çalışmalarını ayrı ayrı inceledik. Gençlerimizin hepsi çok başa-rılıydı ama içlerinde elinizde okumakta oldu-ğunuz bu güzel “mahya” dergisinin hazırlan-masında büyük katkı sağlayan değerli öğ-rencimiz sevgili harun Önder’de bu kursa katıldı ve başarısı muhteşemdi. harun’un gerek sunduğu tezi “Türkiye-AB ilişkileri vemüzakerelerde gelinen son durum” konu-sunda gerekse sözlüdeki üstün performan-sıyla sınav komisyonu olarak bizden en iyinotu tereddütsüz aldı. harun’un kızkardeşi

Ayşe öğrencimiz de üstün başarı göstermiş-ti. Bu sınavda keza sevgili harun kadar üstünperformans gösteren başka bir kızımız dahavardı; Elif Esin. Elif bize Türkiye’deki eğitim sistemini öyle bir güzel sundu ki, ilkokuldan üniversite, dershane eğitimine kadar her şe-yi çok güzel anlatıvermişti, Türk ve Almaneğitim sistemlerini en güzel şekilde kıyasla-mıştı. hem tezi hem de sözlü sunumu çokbaşarılıydı. Elif’de bizden en iyi notu almıştı.“Türkiye’de yaşlı bakım evleri” konusundaçok güzel bir tez ve sunum hazırlayan Nuri-ye Boztepe gibi diğer öğrencilerimiz de Türk ekonomi uzmanı sertifi kasını alabilmek için yüksek performans ve cesaret gösterdiler.şahsen ben bu kursa katılıp, bizlerden başarısertifi kası ve belgesi alan bu gençlerimizi yü-rekten kutluyorum, tebrik ediyorum. hepsiçok başarılıydı. Ümit ediyorum ki bu gençle-rimiz 2012 yılında da mevcut başarılarına biryenilerini eklerken, ayrıca diğer gençlerimi-ze örnek olmaya devam edeceklerdir. AAU, ıhk ve Başkonsolosluğumuzun müşterek yü-rüttükleri “Türk ekonomi uzmanları” projesi-nin 2.nci kursu 2012 yılı başında başlarken, sevgili Ali ile geçen hafta yaptığım telefongörüşmesinde, gençlerimizin bu kursa yo-ğun rağbet ettiklerini ve mevcut kontenjanı-nın dolmak üzere olduğunu söylemişti.Bu örnekle şunu anlatmak istedim, yeni bir2012 yılına girerken, henüz okul ve meslek eğitimi diplomasını alamamış veya bu eği-timlerini yarıda bırakmış gençlerimiz yeniyılda bu eğitimlerini tamamlamayı hedefl e-sinler, meslek eğitimlerini tamamlayanlar,2.nci bir eğitim yoluna gitsinler, ”Gymna-sium”a devam etme yollarını araştırsınlar, “Abitur” yapsınlar. Sonuç olarak 2012 yılı gençlerimiz için eğitimle dolu bir yıl olsun.

değerli “mahya” dergisi okuyucuları, hepi-nize sağlıklı, barış ve huzur dolu bir “2012” yılı temenni ediyor, ifade ettiğim gibi de2012 yılı gençlerimizin eğitim yılı olmasını, başarılarının devamını, yürekten diliyorum.Esen kalın.

Page 12: MAHYA Dergisi

bizden

11

“İslAMoFoBİ” ve

MÜslÜMAnlArdr. Cafer ACAr

T.C. Nürnberg Başkonsolosluğudin hizmetleri Ataşesi

Kişi bilmediği ve tanımadığının düş-manıdır. İslam ve müslümanlar hak-kındaki tarihsel Avrupa algısı, derin

bir travmayı bugünlere taşımaktadır. Bu algı hiçbir zaman dini bir perspektifi n ese-ri olmamıştır. daha çok tarihi ve siyasi kon-jonktürün gölgesinde gelişmiştir. Günü-müz Avrupa kanaatini oluşturma kaygısı içinde olan kişi ve kurumlar da İslam ve müslümanlar hakkındaki algılarını tarihi bumiras üzerinden inşa etmeyi kendilerinceçıkar yol görmektedirler. Ancak bu çabala-rın halk tabanında beklenen tepki ve des-teği şimdilik bulamadığını ifade etmek ge-rekir.

Fobi kelimesi yunanca kökenli olup “deh-şet tanrısı” anlamına gelen “phobos” keli-mesinden türetilmiştir. Fobi gerçekte olan değil üretilen bir korkudur. Sözkonusu is-lamofobi olunca “üretilmek istenen korku-dur”. Zira böyle bir korkuyu siyasal bir mal-zeme haline getirebilmek, siyasal bir çok amacın kavram etrafında kümelenmesi de-mektir. Son otuz yıl, bu söylem üzerindennasıl bir dünya siyaseti ve kamuoyu oluştu-rulduğunun şahididir.Bu yazının amacı İslam dini üzerinden oluş-turulmak istenen bu kaygan ve şekilsiz söylemleri tekrarlamak değildir. Sorumlu-luk üstlenmiş bir kişi olarak içinde yaşadı-ğımız toplumda görevlerimize dair birkaç hususu sizlerle paylaşmaktır.

İslamın kaynak kitabı kur’an’dır. kur’an kendisini yol gösteren bir kitap olarak tanıtmaktadır. müslümanlar bu kitabı iyi tanımalı ve Avrupa’da yaşayan bir müslü-man olarak onun hayata ilişkin hayat kur-taran nasihatlerine kulak vermelidir. İslam dini bir etiket dini değildir. O önce kalpte yer edinmelidir.

Farklı toplum kesimleri arasında önyargı-ların olması, yanlış bilgilenme ve bilgilen-dirmelerin olması çoğu zaman sosyolojikbir olgudur. dünyanın her yerinde ve hertoplumunda bu kabil durumlar mevcuttur. Önemli olan bir şekilde öteki konumunda olan insanların ötekileşme sürecinden kur-tulmak için toplumlarında aktif bir sorum-luluk üstlenmeleridir. Ben bu sorumlulu-ğun niteliğini ortaya koymak adına bir kur’an ayetini zikretmeyi bu yazı için yeterli gö-rüyorum. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, yakınımızda olanlara vermeyi emreder; çirkin davranışlardan kö-tülüklerden ve taşkınca hareketlerden sakın-dırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.” Nahl Suresi 90

Adalet, müslüman için mahkemeye havale edilemeycek kadar önemlidir. mahkemeye düşmüş bir adalet arayışı toplumun adalet bakımından çürümüşlüğünü gösterir. Ada-let vicdanlarda teşekkül eder ve etmelidir.

Page 13: MAHYA Dergisi

Adalet öncelikle toplumlar ve insanlar hak-kında konuşurken düşünülmelidir. Toplum-lara, kişilere, kurumlara, hak etmediği va-sıfl arı izafe etmek adaletsizliğin zirvesidir. müslümanlar ve İslam hakkındaki üretilen korkulara karşı durabilmenin ve yersizliğini göste-rebilmenin yegane yolu işte bu adalet duygusudur. Sözünde adil olamayanın, işin-de adil olması düşünülemez. Ey müslüman-lar gelin sözümüzde adil olalım. Ey alman toplumunun insanları gelin sözümüze ada-leti taşıyalım. Göreceksiniz çok şeyi birlikte değiştirip emin bir belde oluşturabileceğiz.

İyilik ve paylaşım, adil paylaşım, yaratanımı-zın bizlere ikinci emridir bu ayette. İyiliğin di-ni ve milliyeti olmaz. İyilik, herkese iyilik dü-şünmek ve iyilik yapmak müminliğin şiarıdır. Bu davranışı yaygınlaştırmak, aynı zamanda

gönüllerin fethine giden yoldur. Bunu yaptı-ğımızda insanların zihnini harekete geçirmiş, tezekkür ve tefekkürün kapısını açmış olu-ruz.

Çirkin ve kötü davranışları reddetmek, taş-kınlıktan uzak durmak mümine vakar kazan-dırır. Vakarlı mümin, his ve heyecanı ile, öfke-si ile iş yapmaz. doğru davranışı her zaman ve her şartta ortaya koymayı tercih eder. Bu da mümine ve temsil ettiği değerlere itibar kazandırır. rabbimiz olan yaratıcımız bize bunları öğütlemekte ve kurtuluş yolu olarak işaret etmektedir. Ahirette değil, bu dünya-da kurtuluş yolu. Ahiret zaten gelecektir. Ge-lecek olan zaten ahirettir.

korkularımızın ümide ve umuda dönüşmesi dileğiyle…

1212

Page 14: MAHYA Dergisi

bizden

13

Kapanış Değil,Başlangıç Proğramı

hizmetle İslam dininin daha iyi anlaşılması hem de Müslümanların bu toplumda daha layık olduğu yerlere gelmesinin sürecinin hızlanması olduğunu sözlerine ekledi.

DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere iseyaptığı konuşmada bu projenin hayata ge-

çirilmesinde emeği geçen ve desteği olan-lara teşekkür etti ve bu başarılı hizmetlerin-den dolayı kendilerini kutladı. DİTİB olarak birlikte yaşama konusunda verilen öneme değinen Dere, Kongrenin bir kapanış proğ-ramı olarak değil, ileriye yönelik atılacak da-ha büyük adımların başlangıcı olarak görül-mesi gerektiğini de belirtti ve değişik branş-larda kurulacak çalışma gruplarıyla da DİTİB’in hakettiği yerlere geleceğinin sinya-llerini verdi.

DİTİB tarafından fahri cami rehberleri yetiştirmek amacıyla düzenlenen ve BAMF tarafından da desteklenen,

“ProDialog” projesi sona erdi. Üç sene süren bu projenin kapanışı Bochum’da Almanya’ nın her yerinden gelen kursiyerlerin katılı- mıyla Bochum’da gerçekleşti.

DİTİB’in Dinlerarası Diyalog ve Proje Sorum-lusu Bekir Alboğa konuşmasında ProDialogkursuna katılan yaklaşık 1.500 kişiye teşek-kür etti ve kendilerini kutladı. Bu seminerinamacının camilerimize gelen gayri müslim vatandaşlara cemiyetlerin imamlarıyla bir-likte camilerimizi ve İslam dinini tanıtmakolduğunu belirten Alboğa, hedeflerininböylelikle bu ülkede var olan İslam düş-manlığı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa kar-şı mücadelede fahri olarak sunulacak bu

Page 15: MAHYA Dergisi

DİTİB Nürnberg’de Bilgilendirmekonusunda bilgilendirdi. Yanlış bilinen mes-elere de değinen Sürekli ve Saldıray hukukialanların tamamında olduğu gibi bu konu-larda da dikkatli davranmak gerektiğini be-lirtti.

Toplantı, konuşmaların ardından gerçekle-şen soru-cevap kısmıyla birlikte sona erdi.

DİTİB Nürnberg lokalinde Türkiye’den Emeklilik, Aile ve Miras Hukuku üze- rine bilgilendirme toplantısı gerçek-

leştirildi. T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Ke- mal Ramoğlu, Av. Ender Sürekli ve Av. Yaşar Saldıray’ın katılımları ile toplantıya yoğun il- gi gösterildi.

Öncelikle söz alan T.C. Nürnberg Başkonso-losluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Kemal Ramoğlu Türkiye’den Emeklilik haklarına değinerek, kısaca emeklilik yasala-rını anlattı ve 3221 sayılı kanuna göre borç-lanma karşılığında emekliliğin sağlanabil-mesi ile ilgili bilgi verdi.

Ramoğlu’nun konuşmasının ardından Av. Ender Sürekli ve meslektaşı Av. Yaşar Saldı-ray vatandaşlarımızı Aile ve Miras Hukuku

image reklam

i agehairstyleMby elike

Melike DeveciObere Kanal Str. 10

90429 NürnbergTel: 0911 92327115

Mobil: 0176 32360787

bayan saç kesimi makyaj gelin başı nişan başı topuz rö� e gölge balyaj çocuk saç kesimi tesettürlü bayanlara özel oda bay saç kesimi gölge nişan başı makyaj çocuk saç kesimi topuz rö� e tesettürlü bayan-lara özel oda bayan saç kesimi gelin başı balyajbayan saç kesimi makyaj gelin başı nişan başı topuz rö� e gölge balyaj çocuk saç kesimi

hairstylehairstyle

Page 16: MAHYA Dergisi

bizden

15

Page 17: MAHYA Dergisi

16

Page 18: MAHYA Dergisi

bizden

Bedirhan GöKÇE

“Ya bi taraf olursun ya da bîtaraf...”Ben tarafım!Seni sevmenin tarafında...Senin acını çeken, ıstırabını duyan tarafta.Belki de hayatın en ağır tarafında

Ben tarafım!Varlığını içimde çoğaltıp dışıma azaltma zorluğunda. İçimde fırtınalar koparken bu-nu maskeleyerek yürüme tarafında... Benim güzel ülkemde seni sevdiğimi alenen haykı-ramam! En sadeleştirilmiş ifadeyle mahalle baskısı falan filan... Çünkü ben tarafım ve ar-tık ne tarafa dönsem hüsran!Ne tarafa dönsem kan!

Ben tarafım!Düşünmek taraf olmaktır diyor... Düşünme-seydim ve bertaraf (mı) olsaydım keşke?Herkesin olduğu tarafa geçip baştan hiç gö-rünmese miydim? Bildik insanların bildiklaflarını edip suya sabuna hiç dokunmasa mıydım keşke?Keşkelerin anlamı yok, olan oluyor işte...

Ben tarafım!Olmamı istedikleri yerde! Mesela vitrinde bir manken olsaydım... Kolumu bacağımı çı-karıp sökseler ve ciğerime dokunamasalar-dı... Başımı ne tarafa çevirirlerse orada kal-saydım öyle umarsız baksaydım ama beyni-mi okuyamasalar sesimi hiç duymasalardı.

Bir kelebek olsaydım mesela koca dünyayı iki günde renklerime boyayıp sonra kuru-yup gitseydim bir karınca yuvasında ya da ne bileyim, bir bardak su, bir içimlik cigara,bir sıkımlık kurşun, gözünden süzülen bir damla yaş mesela...Şu an ki halimin dışında herhangi bir şey işte...

Ama ben tarafım!Seni sevmenin tarafında...Acıyı içine gömüp hiçbir şey yokmuş gibi yürümek tarafında.Kimselere bir şey hissettirmedenIslıkla bir türkü tutturmak,Yolda teneke kutularına tekme savurmak,Herkese mavi boncuk dağıtıp rüzgara göre yön almak,Olmadık bir anda olmadı bir şeyi hatırlamakİçimde gelgitlerle yaşamak gibi...

Ben tarafım!Seni sevmenin tarafında,Hayatın en ağır tarafındaiBir depremin enkaz yaptığı,Bir fırtınanın savurup attığı,Bir selin alıp götürdüğü,Bir afetin yıkıp geçtiği,İçin için yanan, dağılan, savrulan, parçala-nan tarafta...Araf’ta bir tarafta yani...Araf’ta bir tarafta...

Bedirhan GÖKÇE

17

Page 19: MAHYA Dergisi

28

Page 20: MAHYA Dergisi

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı

Ve asla zulümde ısrar edenlere meyletmeyin. Yoksa, (ahirette) ateş size dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız da yoktur.Sonra, yardım da göremezsiniz.(Hûd, 113.)

Zamanın değişmesiyle İslam değişmez; ancak Müslü- manların İslam’dan ne anla-

dıkları zamana ve şartlara bağlı olarak değişebilmektedir. Böylece farklı bir Müslümanlık anlayışı oluşabilmektedir. Bunun çok de- ğişik sebepleri olabilir. Bunların detayına girmeksizin kısaca şunu belirtelim ki, son asırlarda kimi çevreler tarafından dinin ferdi bir mesele olduğu konusu gündem- de tutulmaya çalışılmıştır. Böylece dinin toplumsal boyutu göz ardı edilmiştir. Müslümanlara ve in- sanlığa karşı olan sorumluluk dik- kate alınmamıştır. Bu yanlış anla- yışa göre din, saddece Allah’la kul arasında olan manevi bir bağdır. Kişi ibadetini, duasını yapar; böy- lece dini sorumluluğunu yerine getirmiş olur, yani ferdi ibadetleri yerine getirmek kafidir. Tabii böy- le bir anlayışın oluşmasında yeter- li dini eğitim verilmemesinin de etkili olduğu muhakkaktır.

Bu anlayış, doğal olarak Müslü- manlar arasında toplumsal so- rumluluk şuurunun zayıflamasınasebep olmuştur. Çünkü İslam, fer-di kurtuluşun, topluma karşı gö-

revleri yerine getirmeyi de gerek-tirdiğini ifade eder. Bu sorumlu-luk şuuru aileden başlar ve bütünMüslümanları kapsayacak şekildedalga dalga genişler. Çünkü Hz. Peygamber, Müslümanların mes-eleleriyle ilgilenmeyenlerin, onla-rın dertleriyle dertlenmeyenlerin olgun ve gerçek mümin olmadık-larını ifade eder. Dolayısıyla “Banadokunmayan yılan bin yaşasın”, İs-lami sorumluluk açısından kabul edilecek bir anlayış değildir.

Aslında haksızlık ve zulümden ra-hatsız olmak, insan tabiatında olan köklü bir duygudur. Fıtratı bozulmamış bir insanın zulmü normal bir davranış olarak görme-si mümkün değildir. Dolayısıyla bundan rahatsız olmayanlar, an-cak insani ve vicdani duyarlılıkları-nı kaybedenlerdir. Haksızlığa karşıolmak, fıtri olduğu için ırklar ve dinler üstü bir duygudur. Mazlu-ma, mağdura arka çıkılır. Sırf zul-me uğradığından dolayı bu yapı-lır. Dinine diyanetine bakılmaz. Yi-ne zalimin dindarı, dinsizi olmaz. Hangi dine mensup olursa olsun,hoşgörüyle karşılanmaz. Aksine bu konuda müminleri daima uya-nık bulunmaya ve kıyamda olma-ya çağırır.

Çevremizde olup bitenlere duyar-sız kalışımız, akan kanları, yanan canları hissetmeyişimiz, elbette kidindar bir insanın sahip olacağı

din

19

Page 21: MAHYA Dergisi

20

bir ahlak değildir. Müslümanların acı duyduğu yerde duygusuzluğadevam ediyorsak, onların sevindi-ği yerde bu sevince ortak olamı-yorsak, kısaca onlarla ağlayıp on-larla gülemiyorsak, ciddi bir soru-numuz var demektir. İnsanlar aç, susuz ayakta kalabilmenin müca-delesini verirken, bizler hâlâ kol-tuğumuzda gamsız, kedersiz otu-rabiliyorsak, her halde Müslüman-lık muhasebemizi yeniden yap-mamız, İslam’dan ne anladığımızıtekrar gözden geçirmemiz gere-kir. Dün yeryüzünde adaletin gü-vencesi olan, haksızı kayıran, maz-luma arka çıkan bir milletin torun-larının, sorumsuzca hareket etme-leri kadar garip bir şey olabilir mi?Çocukların, bombaların altında can verdiği, kadınların namusu-nun kirletildiği, insanların baskı veşiddete maruz kaldıkları bir dün-yada, “Benim de muhakkak bir şeyler yapmam gerekir” azminitaşımıyorsak, bu talihsiz bir du-rum değil midir?

Ne Kur’an, ne sünnet, ne de ecda-dın hayatı böyle bir Müslümanlığıbizlere anlatmamaktadır. Bu olsa olsa, son asırların kendi içine ka-panan, birlik şuurunu kaybeden,çarpık Müslümanlık anlayışının birneticesidir. İnsanların inkârı, isya-nı, nifakı sebebiyle gönlü daralan,hatta neredeyse kendini helâak edecek duruma gelen son pey-gamberin ümmeti böyle mi olma-lı? O, peygamberliği süresince hep insanın akıbetini düşünmüş, onun çile ve ızdıraplarını sinesin-de daima hissetmişti. Öyleyse gü-nümüz Müslümanının bir parça da olsa bu ahlaka sahip olmasıgerekmez mi?

Elbette ki insan, bir ailenin men-subudur. Onun bakımıyla ilgilene-cek, dertleriyle dertlenecektir. Ge-rektiğinde akrabasının, yakınları-nın yardımına koşacaktır. Bundandaha doğal bir şey olamaz. Üstelikbunlar ibadet değeri kazanan, ila-hi hoşnutluğa sebep olan fiiller-dir. Onlarca ayet ve hadisin bu so-rumluluğu kendisine yüklediğini bilmelidir.

Ne var ki, zaman zaman insançevresinde meydana gelen hak-sızlıklara karşı duygusuz ve duyar-sız bir hale gelmektedir. Hak, hu-kuk tanımayanlara karşı pasif ve sessiz kalmaktadır. bazen bunu, zalimin, zorbanın oluşturduğu şiddetten ürkere yapmaktadır. Belki de ona karşı duygusal ve dü-şünsel bir eğilim de gösterebil-mektedir.

Yazımızın başında bahsettiğimiz ayet, zalimlerin yanında yer al-mak, onlara destek çıkmak şöyle dursun, onlara karşı duygusal bireğilim içerisinde bulunmayı bile yasaklamaktadır. Çünkü duygusalyöneliş, zamanla haksızlıklar karşı-sında sessiz kalmaya, hatta des-tekçi olmaya kadar götürebilir. Zalimlere meyletmek, zulme bu-laşmak, zulme bulaşmak da ce-hennem ateşine maruz kalmakanlamına gelmektedir. Yine ayetindevamında, zulme meyledenlerinAllah’ın himaye ve yardımından mahrum kalacakları beyan edil-mektedir. Bu ifadeler, zalimlerin dostluk ve himayesini bekleme-nin, Allah’ın koruma ve yardımın-dan mahrum kalma sonucunu doğuracağını bizlere hatırlatmak-tadır.

20

Page 22: MAHYA Dergisi

en sevgili

Peygamber Efendimi’zin Doga Sevgisi‘

İnsan temiz ve sağlıklı bir ortamda yaşayabilir. Yüce Allah kâinatı belli bir denge ve düzen içinde yaratmıştır dağlarıyla, ovalarıyla, hayvanlarıyla ve bitki örtüsüyle dünyada her şeyin mükemmel bir düzen içinde olduğu görülmektedir

Peygamberimiz döneminde henüz çevre sorunu diye bir sorun yoktu. Sanayileşme olmadığı için onun zararlı yan etkileri de görül-memekteydi. Buna rağmen Peygamberimiz ağaçların korumanın gerektiğini bil-dirmiştir. Örneğin ona ait bir hadis şöyledir:

“kim bir fi dan diker veya ekin

ekerse, onlardan kuşlar ve diğer

hayvan veya insanlar faydalandıkça Allah onu sevaptan yarar-

landırır. Yaptığına karşılık olarak ona sadaka sevabı olur”.

Peygamberimizin medine merkez olmak üzere her yön- den 32 kmlik çevresini yasak bölge ilan ederek ağaçla- rının kesilmesini, hayvanlarının avlanmasını, otların yo- lunmasını, hatta ağaçların yapraklarının çırpılmasını yasaklamış, böylece bu bölgeyi koruma altına almıştır. Peygamberimiz medine yakınlarında, eskiden orman- lık iken sonradan hayvan otlatılan yer haline gelen otlak bir alan için şöyle buyurmuştur: “kim buradan bir ağaç kesecek olursa onun karşı- lığında yeni bir ağaç diksin”.

derleyen: Serhat ÖNdEr

Page 23: MAHYA Dergisi
Page 24: MAHYA Dergisi

din

23

Derleyen: Ramazan KEMAL

NAKIŞ NAKIŞ KÂİNATAY’DAKİ MUCİZE

Güneş’i ve Ay’ı hare-ketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır. size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ınnimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Ger-çek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankör-dür. (İbrahim suresi, 33-34)

dünya’nın uydusu olan Ay, yeryüzünde insan yaşamına elverişli koşulların var ol-masında çok büyük bir öneme sahiptir. Ay’ın özellikleri incelendiğinde, dünya üzerindeki canlı yaşamı için özel olarak yaratıldığı görülmektedir.

“...Güneş’i ve Ay’ı sizin emrinize verdi.” (Nahl Suresi,12)

Samanyolu Galaksisi; içinde “mavi gezegen” olarak tanımlanan dünya’nın da bulunduğu ve bilim adamları tarafından sonsuz olduğu ifade edilen evrendeki sayısız galaksiden bi-ridir. Samanyolu Galaksisi’nde, yaklaşık dört yüz milyar güneş bulunduğu belirtilmekte-dir. Bunlardan sadece bir tanesi dünya’nın ısı ve ışığından yararlandığı Güneş ve onun sistemidir. dünya bu Güneş Sistemi’nin et-rafındaki ve kendi ekseni etrafındaki dönü-şünü gerçekleştirirken onu çok yakından ta-kip eden bir de uydusu vardır: Ay.Ay, 3476 km çapında, dünya’nın küçük birmaketi gibidir. kütlesi dünya’nın 1/8’i ka-dardır. Belirli bir atmosfere sahip değildir vedünya’ya yaklaşık 384.000 km uzaklıkta bu-lunmaktadır. dünya, Ay ile birlikte Güneş Sistemi’nin çekim merkezinde döner. Ancak ikisi arasındaki kütle-çekim farklılığından dolayı, Ay’ın dünya’nın çevresinde döndü-ğünü söylemek daha doğru olacaktır.

AY’In dÜnYA ÜzErİndEKİ EtKİlErİdünya’nın uydusu Ay, büyük hacmi sayesin-de yeryüzünün dönme merkezini sabitleye-rek, yaşam için elverişli iklim koşullarının

Page 25: MAHYA Dergisi

24

korunmasını sağlar. dünya’nın çekirdeğinde-ki sıvı halin korunmasında da Ay’ın çekim gücü etkilidir. Bu durum dünyanın manyetik alanını sabit tutar. Bu manyetik alan sayesin-de yeryüzü kozmik radyasyondan direkt ola-rak etkilenmez.

Ay, okyanusları kendisine doğru çekerek dünya’nın dönüş hızını yavaşlatır. Bununla birlikte, Ay her yüzyıl, günleri saniyenin bin-de 1,1’i kadar süre uzatmaya devam etmek-tedir.

AY olMAsAYdI; • dünya’nın kendi ekseni etrafındaki

dönüş süresi 10 saat olacak, günler kısalacaktı.

• dünya, iklim koşullarından ötürü şiddetli fırtınaların ve kasırgaların hiç kesilmediği bir gezegen olurdu.

• Atmosfer bugünkü gibi olmazdı. daha kalın bir atmosfere sahip olurduk.

• Gel-git olayları % 70 ora-

nında azalırdı. Ay ışığında etkinliğini sürdüren canlılar gelişmezdi. Bilindiği gibi, bazı canlı türleri üreme için Ay’ın evrelerini izlemektedirler. • mevsimler olmazdı. • Gel-gitler olamayacağı için dünya’da

yaşam oluşmazdı. dünya sadece Güneş’ in varlığı ile oluşan mevsimler, rüzgar-lar ve yağmurların var olduğu boş bir gezegen olurdu.

Bütün bunlar, Yüce Allah’ın, Ay’ı insan yaşa-mına elverişli koşulların yeryüzünde var ol-ması için özel olarak yarattığını göstermek-tedir. Bunun yanı sıra Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegen yörüngeleri elips iken, Ay’ın dünya çevresindeki yörüngesinin mükem-mele yakın bir daire olması, dünya’nın dö-nüşü ile tam olarak aynı şekilde kendi etra-fında dönmesi (ki bu yüzden Ay’ın hep bir yüzünü görürüz) gibi detaylar da Ay’ın özel yaratılışına işaret etmektedir.

Page 26: MAHYA Dergisi

Zamanın Değeri ve

Yeni bir miladi yıla girmekle, yeni bir zaman dilimine de girmiş bulunuyo- ruz. Zaman Allahın kullarına büyük lü-

tuflarından biri... Çünki herşey zaman içeri- sinde değer kazanmakta ve yine zaman ile değerini yitirebilmekte.

Saf ve tertemiz yaratılan, eşrefi mahluk olaninsanoğlu bu zaman diliminde varoluşsal amacına uygunluk içerisinde hareket ede-rek alây-i illiyyîn dediğimiz en üst mertebe-lere yükselebilmekte yada yaratılış amacınauygun olmayacak davranışlarla esfel-i sefîlîndediğimiz sefihler derecesine yani aşağıla-rın en aşağısına da inebilmekte.

Aslında Yüce Yaratıcı “Asr”a ve zamanın di-limlerine yemin ederken kullarına zamanındeğerini ifade etmekte, Allahın Rasulü (sav) de insanların çoğunlukla zaman ve sağlık noktasında aldandıklarını belirtmekte. De-mek ki insanoğluna verilebilecek en büyük ve yegane sermaye, “zaman” sermayesi. Çünki dünyalık bir değerle tekrar elde edi-lemeyecek, her anından hesab verilecek ve hiç bir şekilde geri getirilemeyecek bir olgu.

İşte bu olgu bize karşılıksız verilmiş bir değer...

Bu değeri madden ve manen artırmak, ileri-de pişmanlık duymamak ve sermayemize sermaye katabilmek için acaba neler yapıla-bilinir? Çünki çoğu zaman pişmanlıklar fay-da vermediği gibi daha büyük yaralara ve ızdırablara da yol açabilmektedir... Mevlana Hazretlerinin dediği gibi, “Pişman olmayı

kendine adet edinirsen boyuna pişman olurdurursun! Nihayet bu pişmanlığa da dahaziyade pişman olursun! Ömrünün yarısı pe-rişanlıkla geçer, öbür yarısı da pişmanlıkla heder olur gider! Bu fikri, bu pişmanlığı terket de, daha iyi bir hal, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!”

Yeni bir yılla birlikte bir çok kişide yeni düşünceler, yeni fikirler, yeni atılımlar, yeni heyecanlar...

Ancak asıl itibari ile yılbaşı bizim için şuan-da kullanmış olduğumuz miladi takvimegöre yılın başı olmaktan başka bir anlam ifade eder mi? Her ne kadar bu miladi yılba-şı dünyanın dört bir tarafında çeşitli etkin-liklerle kutlansa da, çok çeşitli çılgınlıklar ic-ra edilse de, evrensel bir anlam yüklenmeyeçalışılarak baskın kültürlerin empozesiylediğer kültürlere dayatılsa da her ferdin ya da her toplumun duruşu ve sergileyeceği tavır kendinden olması gerekmez mi?

Bütün meselelerimizde oldugu gibi miladi yılbaşında da kendi değer ve yaşantımızdantaviz vermeden yeni ufuklara yelken açmalıdeğil miyiz? Bu güne özel portakallı ördek-ler, kızartılmış kaz ya da hindiler, kırmızı şa-raplar, hadde hesaba gelmeyen alkollü içe-cekler, türlü isimler altındaki şans oyunları,çeşitli kumarlar, çılgınca eğlenceler, israfta sınır tanınmayacak şekilde maytablar vs... dönüşü zor olan bir yola girmenin başlangı-cı değil mi?

İnsanların meşru ölçüler içerisinde eğlen-

.

25

din

Page 27: MAHYA Dergisi

meleri doğal ve insani bir ihtiyaçken, baştakendileri olmak üzere aileye, çevreye vetopluma zarar verecek şekilde, ölçüsü olma-yan, İlahi öğreti ve değerlerin özünden uzaklaşarak hareket etmek, başka kültür vemedeniyetleri körü-körüne taklit etmek dinive milli değerlerimizle asla bağdaşmayacakhususlardır.

Bize ait olmayan geleneksel değerlerin ya-şamımıza girmesi ve yaşamımızda yer edin-mesi masum bir anlayışla ve algı ile değer- lendirilmemelidir. Hayatımıza sözde masum bir şekilde giren bu değerler zamanla kimliğimizi kuşatmaya başlayacak ve sahip olduğumuz değerleri tahrip edecektir. Tahrip edilen değerlerin üzerinde taklit edi- len de- ğerler bas- kınla- şacak- tır. Ay- nı şey- leri hep beraber icra ederek aynileşmek bi- zi biz olmaktan uzaklaştırıp de- ğerlerimi-

ze ve öz kültürümüze yabancılaştıracaktır. Bu aynileşme gayreti bizi kendimiz den uzak laştırırken “O” da yap mayacaktır. Böy-lece birkaç kuşak sonrasında medeniyet bi-rikimlerinden çok uzak farklı bir hayat biçi-mi benimsenmiş, ortada algılama zorluğu oluşturacak farklı bir birey ya da toplum oluşturacaktır.

Böyle zaman dilimlerinde bizi biz yapan de-ğerler çerçevesinde, çeşitli akımlara kapıl-madan kendi hayatımıza kendimiz yön ve-rerek, kendi farklılıklarımızın bilinci ve şuu-runda, içe dönük olarak yapılacak kişisel bi-lanço hesapları halimizin hesabını net birşekilde ortaya dökecektir.

Giden zamanı hiç bir şekilde geri getireme-yeceğimize göre, elimizde varolanı, geçmiş-ten dersler çıkararak, yeni pişmanlıklara se-bebiyet vermeden en güzel bir şekilde de-ğerlendirmek temel hedef ve gayemiz olma-lıdır. İnsanı mümtaz vasıflarından uzaklaştı-racak, akli, bedeni, ya da çevresel zararlarayol açacak veya açabilecek olan herşey sade-ce kendi örf ve adetlerimize değil, evrenselahlaki normlara da aykırıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle yeni miladi yıl he-pimiz için hayırlara vesile olsun...

İsmail ÜNALDİTİB Erlangen Din Görevlisi

Yılbaşı Kutlamaları

26

Page 28: MAHYA Dergisi

Yeni Yıla .

Kadın denince akla ilk gelen aile unsu- ru ve anneliktir. Kadın ailenin temel taşıdır. Nesillerin yetişmesinde birinci

derecede önemli unsur annedir.

Hasan el-Benna’ya ait olan bir veciz söz var-dır: Beşiği sallayan el dünyayı sallar. Bu çok önemli bir cümle.

Evet beşiği sallayan el dünyayı sallar... Dün-yayı sarsar. Ama nasıl sallar? Tabii ki beşiği nasıl salladı ise öyle sarsar... Yani beşiğe koy-duğu bebeğini nasıl eğittiği ise dünyayı da öyle sarsar... Güzelliklerle doldurup salladıy-sa beşiği, yetişen çocuk da güzelliklerle dol-durur dünyayı... Yok haram lokmayla dol-durduysa beşiğini, haram lokmayla doldur-duysa midesini, olumsuz duygular cirit atı-yorsa, bu çocuğa da yansıyacaktır ve dünya-yı olumsuz olaylarla sarsacak ve dünyada çok büyük ve feci hadiselere sebep olacak-tır... Bunun örneklerini her akşam seyrettiği-miz haberlerde görüyoruz...

Yeni yıl söz konusu olunca, kadının konumudaha da önemlidir. Çünkü islam geleneğin-de yeni yıla başlangıç kabul edilen tarih, hicret ve mekkenin fethidir... Hicret basit birolgu değil, evrensel bir olaydır. Hicret nedir?Mekke’de dinini yaşama imkanı bulamayanmüslümanların inançlarını yaşayabilmek için Mekke’den ayrılıp Medine’ye göç etme-leri ve orada dinlerini devlet olarak yaşaya-bilmeleridir... Yani hicret bir anlamda dev-letler hukukunu, insan haklarını ilgilendirenevrensel bir olgudur... Zira Medine’de yapı-lan anlaşmalarla insan haklarının da ilk ola-

rak yazılı bir metin olarak ortaya çıkmasıdır.Ama Avrupa bunu kabul etmemekte ve ilkdefa 1940larda insan hakları beyanname-sinde ortaya çıktığını söylemekte Medinevesikasını kabul etmemektedirler... OysaMedine vesikasında çok uluslu, çok dinli biroluşum vardır ve burada insan için çok mü-kemmel ve adil haklar vardır...

Hicretin arka planında yer alan Akabe biat-larında da kadınlar vardır... Yani kadın tari-hin ve toplumun her safhasında aktif rolde-dir. Hatta çağ açan çağ kapayan İstanbul’unfethinin arka planında Mekke’nin fethi ve hicret yatmaktadır. Peygamberimizin “İstan-bul’u fetheden asker ve kumandanı övme-si”nin çok büyük etkisi vardır. Tabiiki böyle önemli bir olayın arkasında yatan hicret yıl-başı olarak kutlanmaktadır.

Peygamberimizin hicreti ve muhaciri tanım-laması da önemlidir. “Gerçek muhacir Allah’ın yasaklarından kaçandır.” Peki ta-nımda kadına düşen rol nedir? Bir türkümüz var:Anama yar anama,Dayanamam anamaAcısı kesilirdi,Eli değse yarama...

Evet, işte anne ve kadın bu kadar etkilidir. İnsan annesine o kadar bağlıdır ki, ağrısınınbile annesinin elinin değmesiyle azalacağı-na inanmaktadır.

Dünya çağında kutlamalara sahne olan yıl-başında kadın günümüzde sarhoş masala-

.dini bilgiler

3127

Page 29: MAHYA Dergisi

rında mezedir sanki. Reklamlara sermayedir.Oysa Kur’an öf bile demeyin buyuruyor anaya babaya... Birbirini razı edemeyen ka-dın ve erkek cennete bile giremez... Oysakiyeni yıl kutlamalarında, kadın bir anne ola-rak çocuklarına:- Geçen bir yılın iyisiyle kötüsüyle muhase- besini değerlendirmesini yapmalı- Gelecek yılın planlarını, hedeflerini bir na- kış gibi işlemelidir. Güzelliklerin önce kişi- ye, sonra aileye, sonra da topluma neler kazandıracağı üzerinde durmalıdır.

İnsanın yarasına, annesinin eli değince ağrı-sı kesiliyorsa, toplumun da ağrısı sızısı, an-nelerin yapıcı eli çocuklarının kişiliğine de-ğince kesilecektir.

Hepimize yasaklardan haramlardan uzakgüzelliklerle dolu bir yıl dileğiyle...

Fatma BAYINDIRDİTİB Hof Osmanlı CamiiBayan Din Görevlisi

.Girerken Kadın.

KADIN

... denince akla ilk gelen aile unsuru ve anneliktir. Kadın ailenin temel taşı-dır. Nesillerin yetişmesin-

de birinci derecede önemli unsur annedir.

----------------------------------

... dünya çağında kutla-malara sahne olan yılba-şında günümüzde sarhoş

masalarında mezedir sanki.

28

Page 30: MAHYA Dergisi

din

29

Page 31: MAHYA Dergisi
Page 32: MAHYA Dergisi

Örnek Şahsiyet

Bir önceki yazımızda hicreti kendimize konu edinerek, daha çok hicretin amacı üzerinde durmuştuk. Bu yazı-

mızda ise İslam medeniyeti kurulurken, İs- lam insanının inşası ve değerleri üzerinde durmaya çalışacağız.

Bir dinin inşası, bireyin ve toplumun inşası anlamına gelmektedir. Bu nedenle peygam-berler de insan yetiştirdiler ve toplumları eğittiler. İşte bu mahir ellerle kaliteli birmalzeme bir araya geldiğinde, nebevi mek-tebin ne kadar asil, ne kadar güzel, örnek model şahsiyetler yetiştirdiğini, Allah’ın Ra-sulü (s.a.v.) ve Hz. Ali (k.r.v.) ilişkisinde güzelbir şekilde görebiliyoruz.

Günümüz modern insanının çağımızda slo-ganlaştırdığı, adalet, özgürlük ve eşitlik gibi kavramları, islam bin dört yüz yıl önce bun-ların başına tevhidi ilave ederek bir anlam-da kendi manifestosunu oluşturmuş, örnekbir müslüman kimliğini ve kişiliğini, bunla-rın üzerine inşa etmiştir.

Allah’ın Rasülü (s.a.v) daha önce kendi bakı-mını üstlenen amcasından, bir vefa örneği olarak, durumunu düzeltir düzeltmez Hz. Ali’yi yanına aldı ve bakımını üstlendi. O, dört beş yaşından itibaren efendimizin ter-biyesi altında bulundu. Bir gün Resûl-i Ek-rem Efendimizi Hazret-i Hatice ile namaz kı-larken görünce, onları izledi. Namaz bitince, “Nedir bu?” diye soran Ali´ye, Resûl-i Ekrem, “Bu Allah’ın seçtiği dindir. Ben seni bir olan Allah’a iman etmeye davet eder, insana ne faydası, ne de zararı dokunmayan Lât ve Uz-

za’ya tapmaktan sakındırırım” dedi. Hz. Ali (k.r.v) henüz on yaşlarında. Bu teklif karşısın-da bir yetişkin gibi davrandı. Düşündü ve özgür bir şekilde kararını verdi. O da tıpkı Rasulüllah (s.a.v) gibi hayatının hiç bir döne-minde putlara tapmadı. Çocuk denecek yaşlarda müslüman olan Hz. Ali (k.r.v) efen-dimizin etrafında daha kimsecikler yokken, yanında hep varoldu. Resul-i Ekrem, en ya-kın akrabalarını uyarmak ve hakkı tebliğ et-mek için Haşimoğullarını Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri tebliği esnasında, Ku-reyş müşrikleri onunla alay ederken, Allah’ın Rasülünü destekleyen, bıyıkları yeni terle-miş, fakat kendinden emin, Hz. Ali idi. Hicretesnasında Hz. Peygaberin yatağına yatarak müşrikleri oyalayan, cesur bir genç, ema-netleri sahiplerine ulaştıran güvenilir bir mümin idi.

Hz. Ali, Hz. Peygamberle birlikte Tebük dı-şındaki bütün savaşlara katıldı. Bu gazveler-de sancaktarlık yaptı ve büyük kahraman-lıklar gösterdi. Uhud, Hendek ve Mustaliko-ğulları ile yapılan savaşlarda büyük kahra-manlıklar gösterdi. Kendisi Hudeybiye Ant-laşması’nın metnini yazdı ve aynı zamanda antlaşmanın şahitleri arasında yer aldı.

Hz. Ali, Hz. Peygamber’e vahiy katipliği yap-mıştır. Onun fıkıh alanındaki üstünlüğü de sahabiler tarafından tartışılmayan bir ger-çektir. O hayatında söylediğini yaşayan bi-riydi. Adalet sahibi ve insan haklarına son derece riayet eden bir idareciydi.

Hz. Ali, Hz. Peygamber’in hayatında Kur’an-ı

.dini bilgiler

31

Page 33: MAHYA Dergisi

Kerim’in tamamını ezberlemiş bulunan ve onun hükümlerine vakıf olan sahabelerdenbiriydi. Ayetlerin nerede ve ne zaman nazil olduğunu çok iyi bilirdi.

Hz. Ali’nin gerçek imtihanı Hz. Peygambe-rin vefatından sonra başlamıştır diyebiliriz.Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.a.) gibi gü-zide sahabelerin olmayışları, islam toplumu-nun o günkü sınavını zorlaştırmıştır. Ancak herşeye rağmen O, her zaman oldugu gibi tüm varlığıyla, şehit edilip son nefesini ve-rinceye kadar ümmetin birliğini muhafaza etmeğe gayret etmiştir. Bunun için her türlüfedakarlığı yapmıştır. Yeter ki vahdet bozul-masın, ümmet ihtilafa düşmesin, tevhit,adalet ve özgürlük üzerine kurulmuş olan islam zedelenmesin.

Her bir parçasında farklı sorunların zuhur ettiği günümüz islam coğrafyalarında, bil-hassa bu gün için Hz. Ali’den alınacak çok büyük dersler bulunmakta. İhtiraslarından vazgeçemeyenler, kendi geleceklerine üm-metin geleceğini feda edenler, mutlaka bakmalı ve görebil-meli.

O’nun Allah’a karşı imtihanını en gü-zel bir şekilde ver-diğini hepimiz bi-liyoruz. İslam üm-metinin masumiy-yetini, vahdetini korumaya çalıştı. Fakat masum kal-

mak kolay değil, siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın, şairin ifadesiyle;

Masum kalmak bu dünyada,Kanla sulanmış topraklarda, dağlarda,İnatla kan kırmızı kardelenler aç-sın istemekYıldızları kolye yapıp her geceYitik sevdaların boynuna asmak ıslak gözyaşlarıylaDik durmak, özgür olmak, insan-ca yaşamakBir parça kurumuş deriyi kayna-tıp,Ya sabır diyebilmekten daha zordur.

Hz. Ali (k.r.v.), çağımız gençlerinin, aksiyon insanlarının, tevhit, adalet ve özgürlük sa-vaşçılarının, kendilerine model kabul edebi- lecekleri bir şahsiyet. Şayet imanı, cesareti, vakarı, onurlu dik duruşu, sabrı, azmi, fit- neden uzak durmayı, fedakarlığı, vefayı, çileyi, sevgiyi, merhameti, fazile- ti öğrenmek isti- yorsanız, mutlaka O’nu tanımalısınız

Süleyman TEKŞEN DİTİB Regensburg

olarak Hz. Ali.

vazgeçemeyenler, kendi geleceklerine üm-metin geleceğini feda edenler, mutlaka bakmalı ve görebil-

O’nun Allah’a karşı imtihanını en gü-zel bir şekilde ver-diğini hepimiz bi-liyoruz. İslam üm-metinin masumiy-yetini, vahdetini korumaya çalıştı. Fakat masum kal-

vaşçılarının, kendilerine model kabul edebi- lecekleri bir şahsiyet. Şayet imanı, cesareti, vakarı, onurlu

dik duruşu, sabrı, azmi, fit- neden uzak durmayı, fedakarlığı, vefayı, çileyi, sevgiyi, merhameti, fazile- ti öğrenmek isti- yorsanız, mutlaka O’nu tanımalısınız

Süleyman TEKŞEN DİTİB Regensburg

32

Page 34: MAHYA Dergisi

Gerçek DostlukHz. Mevlana ve öğrencilerinden biri,

dostluğun ve arkadaşlığın konu edil- diği bir söyleşiden çıkmışlar, yolda

birlikte yürüyorlardı.

Biraz ileride, yolunda kenarında, iki köpeğinkoyun koyuna sokulmuş, birlikte uyumakta olduklarını görürler. Hz. Mevlana’nın öğren-cisi, biraz önceki söyleşinin de etkisi altında kalarak, bu görüntü karşısında çok duygu-landı ve bu duygusunu hocası Hz. Mevlanaile paylaşmak istedi;

“Efendim, şu manzaraya bakar mısınız?” de-di. “Ne denli yüce bir ders alınacak dostluk örneği, değil mi?” Hz. Mevlana Celaleddin Rumi, öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel çıkarların nice

dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona, unutamayacağı bir ders verdi:

“Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını” dedi.

Bir dostluk, kişisel çıkar karşısında unu-tulmayacak denli sağlamsa, ancak o du-rumda bir değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına GERÇEK DOSTLUK de-nilir.

Dostum diyen gönüllere girmeli.Mis kokulu güller derip vermeli.Dost elinden zehir olsa içmeli.Dosta güven, dosta güven vermeli!

Derleyen: Gökhan ÖNDERMürsidin Sözü´

Atına binmiş, gitmekte olan bir bey, uyumakta olan adamın ağzından içeri yılanın girdiğini görür. Yetişip müdahale etmek istediyse de başarı-lı olamadı. Yılan uyuyan adamın ağzından içeri kaçtı.

Akıllı biri olan bu bey, uyuyan adama birkaç topuz darbesi vurdu. Ada-mı yakınlarda bulunan elma ağaçlarının altına kadar kovaladı. Ağaçla-rın altında çürük elmalar vardı. Bey çürük elmaları yemesi için adama baskı yaptı. Zorla çürük elmaları yiyen adam bir yandan da, “Yahu, ben sana ne yaptım? Zulmün sebebi nedir? Canıma kastın varsa, vur öldür, ama işkence yapma.” diye sesleniyordu. Bey, “Bunları yedikten sonra koşmaya başlayacaksın.” dedi. Uykusuzluğun ve yorgunluğun üzerine, karnı tıka basa dolan adam, yakıcı güneşin altında beye lânetler okuya-rak koşuyordu. Sonunda adamın midesi bulandı, safrası kabardı, kus-maya başladı, bütün yediklerini çıkardı.

Çıkardıklarının arasında kocaman siyah yılanı görünce, beyin ken-disine niçin böyle davrandığını anladı. Yaptığı beddualardan pişman oldu. Beyden özür dileyip bilgisizliğini bağışlamasını istedi.

“Niçin yaptığınızı söyleseydiniz size hakaret etmezdim” dedi. Bey, “Midene yılan girdiğini söyleseydim, ne elma yemeye, ne koşmaya, ne de kusmaya gücün kalırdı, korku-dan ölürdün.” dedi. Yılandan kurtulan adam, beye dualar ederek yanından ayrıldı.

Peygamber Efendimiz, “İki kaşının arasında bulunan nef-sin, senin en büyük düşmanın” buyurmuştur. İnsanın içi-ne çöreklenmiş olan nefis yılanından kurtulmak, Allah dostlarının terbiyesiyle mümkündür. Bu terbiye sırasın-da bazı sıkıntılara ve zorluklara katlanılır. Nefsin ha-kikatini bilen Evliyaullah, Allah’ı talep eden kişiye yardımcı olur. Nefsin gerçek boyutunu göstermeden, geçici bazı sıkıntılarla nefis yılanından kurtarır.

33

mesnevi’den hikayeler

Page 35: MAHYA Dergisi

Tel. 09 11 / 22 38 07Türk Hava Yolları, SunExpress ve Pegasus yetkili acentesi

Frauentorgraben 69 (Plärrer) • 90443 Nürnberg • www.ankara-reisen.de

Hemen tatile uçun,

% 0 faizle 12 ayda ödeyin!

»1973 yılından bu yana tecrübemiz, sizin avantajınız!« Olgun Demir

Bu teklif asgari 400 €tatil ve uçak bileti

rezervazyonları için geçerlidir.

Sadece banka kartı vepasaport/kimlik belgeleriyeterlidir. Hemen arayın!

Yeni yılınız

kutlu olsun!

Page 36: MAHYA Dergisi

Hayat her an kendini ye-nileyerek önümüze fırsat-lar, güzellikler sunarkenbiz eski olana takılmışlı-

ğımızla, bayat olanı anlat-maya diretişimizle müşte-

rilerimizi kaçırmaya de-vam ediyoruz. Değerli ol-

duğumuzu daha bir derin-den hissetmeliyiz. Dinler olmanın lezzeti dinleyen

olmanın yenileyiciliği şev-kimizi arttıracak.

Eşler Evde Neden Konuşmaz?

aile

35

Page 37: MAHYA Dergisi

duymaya devam ettikleri için...

İnsanın kendini güncellemesi hayat amaçla-rının farkında oluşuyla yakından ilgilidir. Dünyayı bir vakit öldürme yeri olarak algılı-yorsak, denecek bir şey yok, bayatlamak ka-çınılmaz.

Dünyayı gelişeceğimiz, değişeceğimiz, öğ-renerek yenileneceğimiz bir yer; gerektiğin-de törpüleneceğimiz bir mecra olarak görü-yorsak, söylemlerimizin aynı kalması, vitrineher gün aynı konuları taşımamız mümkün olmaz.

Hayat her an -her gün demiyorum- her an kendini yenileyerek önümüze fırsatlar, gü-zellikler sunarken biz eski olana takılmışlığı-mızla, bayat olanı anlatmaya diretişimizle müşterilerimizi kaçırmaya devam ediyoruz.

Değerli olduğumuzu daha bir derinden his-setmeliyiz. Dinlenir olmanın lezzeti olmanınyenileyiciliği şevkimizi arttıracak. Her şeyin ilacı kendimizde olduğu gibi, bu derdimizinilacı da kendimizde... Kendi iç dünyamızı ye-nilemekle birçok şikayet ettiğimiz durumundeğiştiğini göreceğiz.

Ne varsa bizde var. Tek sermaye kendimiz ve bize verilmiş olan haya-tımız. Hayatı tüketerek yaşamak yerine; hayatı değişime ve anlayarak anlamlandırmaya yöne-lik yaşayabiliriz.

Eşlerin birbirleriyle konuşamaması çok sık rastlanan bir durum. Bir tarafın anlatmak için yanıp tutuştuğu, diğerinin ise biteviye dilsizleştiği, kendi içinde kaybolduğu ilişki-ler her geçen gün artıyor. Bu durumun bir-çok nedeni olduğu muhakkak ama, bir ne-den var ki bu yazıda onun üzerinde durmakistiyorum.

Bir danışanım unlu mamüller üzerine çalışı-yor. Bir cümlesi beni çok etkiledi. Tamamdedim, işte budur. Nazlı Hanım, dedi. Eğer ben, bugünden kalan bir şeyi yarın yine vit-rine koysam müşteri kaybetmeye başlarım. Müşteri bir bir kaybedilir. Bir bakarsın sinekavlamaya başlamışsındır. Bu sefer daha fazlabayat ürünü vitrine koyarsın ve kaçınılmaz son; iflas...

Söyledikleri kendi işi ve birçok iş için doğ-ruydu. Bizim konumuz olan ilişkiler için de durum aynen böyle. Bir kişi için bir konu çok önemliyse ne zaman konuşmaya başla-sa hemen, o konuyu gündeme getiriyor. Ko-nu yerli yersiz her konuşmanın girizgâhını oluşturduğu halde bir türlü hakkını vererekkonuşulamadığı için, karşı taraf bir süre son-ra kendisi için bayatlamış olanı artık dinle-mek istemiyor.

Dinlese de dişini sıkarak dinlediği için anla-tanın duygusu iyi olmuyor. Konu bir türlü gündemden düşmüyor. Eşler istedikleri birşeyin yapılması için ısıtıp ısıtıp temcit pilavı gibi aynı şeyleri konuşmaya başladıklarındailişkilerin tadı kaçıyor. Taraflar dışarıda bül-bül kesilirken evde dut yemiş bülbüle dö-nüyorlar.

Eğer hayatın sürekli bir değişme ve yenilen-me olduğunu kabul ediyorsak -ki öyle- biz ayak uyduramadığımızda bayatlıyoruz. Kim-se ne bizi ne söylemeye çalıştıklarımızı anlı-yor. Sevdiklerimize yine de bir teşekkür borçluyuz. Yıllardır bizim bayatlamış söyle-mimizi yeniden yeniye sessizleşerek de olsa

36

Page 38: MAHYA Dergisi

atamıza dair

10-24 Temmuz 1921’deki Eskişehir-kütahya Savaşları sonunda alınan yenilgi, meclis’te karamsarlığa neden oldu. Yunan Ordularını yenebilmek için acil kararların hemen uygu-lanması gerekiyordu.

Türk Ordusunun Sakarya’nın doğusuna çe-kilmesinden sonra TBmm’de başlayan gizlioturumlarda mustafa kemal’e meclisin tümyetkilerinin verilmesi anlamına gelen, Başko-mutanlık konusu tartışıldı.

Çoğunluğun kabulüyle 5 Ağustos 1921’de mustafa kemal yasama, yürütme ve yargı yetkilerine 3 ay süreyle tek başına sahip ol-du. Amaç, çabuk kararlar almak ve bu karar-ları uygulamaktı.

Mustafa Kemal

Paşa’nın Başkomutan

Oluşuderleyen: ramazan kEmAL

atamıza dair

10-24 Temmuz 1921’deki Eskişehir-kütahya Savaşları sonunda alınan yenilgi, meclis’te karamsarlığa neden oldu. Yunan Ordularını yenebilmek için acil kararların hemen uygu-lanması gerekiyordu.

Türk Ordusunun Sakarya’nın doğusuna çe-kilmesinden sonra TBmm’de başlayan gizlioturumlarda mustafa kemal’e meclisin tümyetkilerinin verilmesi anlamına gelen, Başko-mutanlık konusu tartışıldı.

Çoğunluğun kabulüyle 5 Ağustos 1921’de mustafa kemal yasama, yürütme ve yargı yetkilerine 3 ay süreyle tek başına sahip ol-du. Amaç, çabuk kararlar almak ve bu karar-ları uygulamaktı.

Mustafa Kemal

Paşa’nın Başkomutan

Oluşuderleyen: ramazan kEmAL

37

Page 39: MAHYA Dergisi
Page 40: MAHYA Dergisi

Fare huylulara,

kedi bey olur.

(Mevlâna)

Selâm, konuşmaktan

önce gelir.

(Tirmizî)

Sabır acıdır,

ama tatlı

meyvesi vardır.

(Şeyh Sadi)

GÜNAH YASAK OLDUĞU İÇİN ACI

VERMEZ, ACI VERDİĞİ İÇİN

YASAKTIR.

(Goethe)

Cömertlik, cimrilikle israfın

denge unsurudur.(İmam-ı Gazali)

İnanıyorum ki, bir liderin en önemli vazifesi, umudu yaymaktır.(Bob Galvin)

Page 41: MAHYA Dergisi
Page 42: MAHYA Dergisi

güncel

41

islamofobi

Page 43: MAHYA Dergisi

İslamofobi kelimesi anlam olarak “İslam korkusu (fobisi)” demektir. Terim olarak İslam’dan ve Müslümanlardan korkma,

çekinme iç güdüsünü ifade eder.

İlk kez 1991 yılında kullanılan bu kelime, 11 Eylül olaylarıyla gündeme getirilmiş ve ya- yılmıştır. Bugün İslamofobi dendiğinde hem İslam dinini tanımamaktan kaynaklanan bir korku, hem de bu korkuya dayanarak müs-lümanlara karşı ayrımcılık yapılmasınınmeşru görülmesi akla gelmektedir.

Özellikle 11 Eylül 2001 olaylarından sonra zaten mevcut olan yabancı düşmanlığına bir de İslam düşmanlığı da eklendi. Bununlabirlikte Avrupa ülkelerinde işsizlik, nüfusunyaşlanması gibi yeni durumların beslediği bu düşünce ve korkular giderek bir parano-yaya dönüşmüştür. İslam’ı ve MüslümanlarıAvrupa kültürü ve materyalist hayat tarzı için potansiyel düşman olarak gören Batıintelijansiyası içindeki ırkçı eğilimler politika belirleyici odakları etkilemeye çalışıp Avru-pa’dan, başta Türkler olmak üzere, tümMüslümanların sürülmesi gibi bir aşırı noktaya kadar gelindiği belirtilmekte.

Bu düşmanlık ve bilinçaltına yerleşen korku,paranoyadandır ki örneğin Almanya’da ya-pılan bir araştırmada aşırı sağcıların işlediği seri cinayetlere ve bu teröre rağmen ankete katılanların % 40’ının “İslamcılık”ı daha teh-likeli olarak görmekte. Her dönemde, İslam düşmanlığı azalmak üzere iken bazı şer odaklarının yeni olaylar çıkarıyor, değişik bahaneleri öne sürerek İslam karşıtlığını te-tiklemeye çalışıyor olması da gözlerden

kaçmamakta.

Hollanda Diyanet Vakfı ve merkezi Fransa’dabulunan karma Kültür Gençlik Konseyi (CO-JEP) tarafından 18-19 Aralık 2010 tarihlerin-de Avrupa’nın değişik ülkelerinden uzman-ların katıldığı bir konferans düzenlendi. Bu konferans öncesi Vakıf Merkezi’nde bir ara-ya gelen uzmanlar kendi aralarında yaptık-ları müzakerelerde de İslamofobi’nin Avru-pa’nın köklerinde var olan ırkçılığın bir teza-hürü olarak ortaya çıktığından hareketlebunun bir insanlık suçu olması dolayısıyla mücadelenin de bu esasa göre sürdürülme-si gerektiği tespitinde bulundular. Konfe-ransa Türkiye’den katılan ve İslam Konfe-ransı Teşkilatı Genel Sekreteri Özel Temsilci-si olan Büyükelçi Ömür Orhun, “İslamofobi, Müslümanlardan, İslam’dan veya onlarla il-gili her şeyden şüphe etmek, korku duymak ve hatta giderek nefret duymak, şeklinde genel olarak tanımlanıyor. Bunu hoşgörü-süzlük ve ayrımcılık açılımıyla da tanımla-mak doğru olur. İslamofobi yeni bir olgu de-ğildir. Danimarka’da, Hollanda’da, İsviçre’de,Belçlika’da ve Almanya’da yerli halkın kendikimliğini kaybetme yolundaki gereksiz en-dişesi bu ülkelerde İslamofobi’nin artması-na neden oldu. Bu olgu, Müslümanların da kendi kimliklerine normalden daha fazla sa-rılmalarına neden oldu. İslamofobiyi bir din sorunu olarak değil, daha ziyade in-san haklarına ve insan onuruna bir saldırı olarak görmek gerekir. Avrupa’daki Türk sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşüyor” diye konuştu.

Irkçılık ve bunun beraberinde İslamofobi

İSLAMOFOBİHarun ÖNDER

42

Page 44: MAHYA Dergisi

sorunuyla günümüzde artık hayatımızın her alanında karşılaşır olduk. Bu sorunlar iş ve okul hayatındaki sorunlardan tutun da, özelhayatımızda karşılaştığımız sorunlara kadar uzanabilmekte ve saymakla bitmemekte.

Örneğin Almanya genelinde gerçekleşen camii yapımı projelerinde karşılaşılan eleş-tiriler ve bu projelere verilen tepkiler korku-ların ve paranoyanın en güzel belirtisidir di-ye düşünüyorum. Zira bu endişeleri taşıma-yanlar tıpkı bir belediye başkanının camii yapımında eline kendi şehrinde yapılan bir caminin resmini alıp “Korkmayın, bunlar sadece taş. Size bir zararı olmaz.” diyerek korkuları yenmeye yönelik çalışır...

Bir tarafta birlikte yaşamak için adım atan-lar, “İslam da Almanya’nın bir parçası” diyenCumhurbaşkanı Wulff, diğer yanda iyimser-liğe, çözüme ulaşmaya giden yolların konu-şulduğu platformlara kulağını, gözlerini, ağ-zını kapayan, adeta üç maymunu oynayan,küçümsenemeyecek bir kitle.

İslamofobi kendini elbette sadece camii ya-pımı projelerinde göstermiyor. Okullarda dersleri iyi olmasına rağmen, Gymnasium’aveya Realschule’ye gitme imkanı varken,öğretmenlerin “Yapamaz, Hauptschule’ye devam etsin.” diye öğütlerde ve sözümona

tavsiyelerde bulunduğu durumlara az mı rastladık? Peki aynı özelliklere, tecrübelere sahip kişilerin meslek ve işyeri aramalarındabir Türk veya Müslüman ismiyle yaptıkları iş başvurularında Alman ismiyle yazılan bir başvurudan dört kat fazla başvuruda bulu-nması gerektiği ve bunun da günümüzde artık yapılan araştırmalarla ortaya çıkması yabancı ve İslam düşmanlığından başka neyle açıklanabilir ki?

Bu tür sorunlar elbette sadece Almanya’da yaşanmamakta. Gerek son olarak Fransa’da, gerek İsviçre’de yaşanan krizler de bunun en açık belgesi. Avrupa Birliği ülkelerinin inanç özgürlüğü ve özgürlük haklarına saldırı olarak tanımlanabilecek bu durumlar maalesef gün geçtikçe artmakta ve bazı ke-simler tarafından burada istenmediğimiz adeta gözümüze sokulmakta. İsviçre’de mi-nare yasağıyla ilgili referandum ve bu refe-randum için hazırlanan, minareleri birer ro-ket gibi gösteren afişler daha dün gibi hafı-zamızda tazeliğini koruyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi bu düşman-lık ve korkular azalmak üzereyken maalesef yeni fitneler ortaya atılmakta, insanlar kış-kırtılmakta. Bu da beraberinde camilerimizetehdit ve hakaret mektuplarının gönderil-mesini beraberinde getirmekte. devam etsin.” diye öğütlerde ve sözümona mesini beraberinde getirmekte.

güncel

Page 45: MAHYA Dergisi

Aşırı sağcı grupların 8’i Türk, 9 kişi ile bir de polisi öldürmelerinin ardından çıkan haber-lere göre Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ninde taciz ettiği haberlere de yansır oldu.

Neonazilerin, DİTİB’e domuz kafası ile do-muzun çeşitleri uzuvlarının yanısıra tuva-let kağıdının üzerine “Kur’an-ı Kerim” ya-zılarak postayla gönderildiği, DİTİB yetki-lilerine çeşitli mektup ve mesajlarla ölüm tehditleri ile hareketler yazılarak yine posta yoluyla ulaştırıldığı medyaya yansıyan bilgi-ler arasında yer almakta. DİTİB Dinlerarası Diyalog Müdürü Bekir Alboğa, daha önce insanları telaşlandırmamak için bu olayları açıklamadıklarını, tüm olaylardan sonra po-lisi bilgilendirdiklerini ve ortaya çıkan neo-nazi terör olaylarından sonra gizlenecek bir şeyin kalmadığını söyledi.

DİTİB’e bağlı camilerin yanı sıra diğer Müs-lüman cemaatlere de benzer tehditlerde bulunulduğunu açıklayan Bekir Alboğa “Son yıllarda hem DİTİB’e hem de diğer Müslüman cemaatlerinin bürolarına, mer-kezlerine paket içerisinde domuz parçaları,domuz kafası, domuz ayağı vs. gönderiyor-lar. Bunlarla

bizi tehdit ediyor, korkutmayaçalışıyor. “Sizin de işinizi bitireceğiz” diye kartpostallar, mektuplar geliyor. Cep telefo-nu üzerinden kısa mesajlarla hakaretler edi-liyor. Başka bir acı olay ise Münih’ten gelen bir paket. “Bay Alboğa, çok zevkle bunları okuyun diye size Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetler, pasajlar gönderiyorum” yazıyordu. Çıkarıp baktık ki, tuvalet kağıdının üzerine “Der Koran, das heilige Buch des İslam” yaz-mış. İslama ve Müslümanlara mukaddes ki-tabımız Kur’an-ı Kerim üzerinden bu şekildehakaret ediyorlardı. Çok sayıdan gelen e-postada “Ne arıyorsunuz hala burada, defolun gidin” gibi borçok hakaret dolu yazı vardı. Biz bunları her zaman emniyet

teşkilatlarına bildirdik.” diye konuştu.

Bu olayları daha önce insanları korkutma-mak ve telaşlandırmamak için açıklamadık-larını ve sadece polise bildirdiklerini, ancakson yaşanan gelişmelerin ardından gizlene-cek birşeyin kalmadığını belirten Alboğa, “Meğer kaygılanmamız gerekiyormuş, me-ğer işi ciddiye almamız gerekiyormuş. Biz “Nasıl olsa emniyet teşkilatına haber verdik,bunlar bizi koruyacaklardır” dedik, ama çokciddi bir tehlike ile karşı karşıyaymışız. Bu-gün öğrendiğimiz kadarı ile DİTİB de bu lis-tede var. İslam Kültür merkezlerinin de bazıcamilerinin tehdit aldığını duyduk. Yani nor-malde hepimiz çok ciddi bir tehdit ve tehli-ke ile karşı karşıyaymışız.” diye konuştu.

Kanaatimce bizim, Almanya’da yaşayan Türk ve Müslüman vatandaşlar olarak üstü-müze düşen görev ise bundan sonra daha önce olduğumuzdan daha dikkatli olma-mız, atacağımız adımları iyi tartıp ona göre ilerlememiz, konuşacağımız zaman bir kez daha düşünüp öyle konuşmamız olacaktır.

Bu, “Herşeyi sineye çekeceğiz.” anlamına gelmez. Aksine... Yapılan yanlışları açık açıksöylemenin vakti geldi de geçiyor bile. Hak-sızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmamalı, çözüm yolları sunmalıyız. Ama bunu yaparken de tepki çekme korku-sundan değil, dinimizin gerektirdiği hoş-görü düsturu içerisinde, birlikte yaşama-nın yollarını her platformda gerek hal ve ha-reketlerimizle, gerekse de sözlerimizle be-lirtmeliyiz. Mevcut ön yargıların yıkılmasınısağlamak için elbette iki tarafın da buna ha-zır olması gerekir. Bizler üstümüze düşeni layığıyla yapmalıyız. Samimiyetin olduğu yerde başarı da olur. Hiç bir zaman ümitsiz-liğe kapılmamalı ve “neme lazım”lık gafleti-ne düşüp birliğimizi bozmamalıyız. En önemlisi de budur. Yaptığımız işlerden son-ra “Şahit ol Ya Rab!” diyebilmeliyiz. Anca o zaman başarıya ulaşırız.

44

Page 46: MAHYA Dergisi

anadoluAN

ADOLU

M A R K T

Anadolu Markt | Bulmannstr.19 | 90459 Nürnberg

Isim

izi Se

viyoru

z

‘ ‘

Page 47: MAHYA Dergisi
Page 48: MAHYA Dergisi

Siyaset ve tarih bağlamında Türk-Alman İlişkileri konularında yaptığı araştırmalar ile tanınan Tarihçi Dr. Latif Çelik’in ikili ilişkilere önemli ölçüde ışık tutacak olan yeni kitabı “Türkiye’de Alman İzleri” adı altında yayınlandı.

Son dönem Osmanlı-Alman ilişkileri ileCumhuriyet dönemine de mercek tutan ki-tap İsviçre, Avusturya ve Almanya’daki tümyayınevlerine aynı anda ulaştı.

Yazar Latif Çe-lik’le tarihçili-ği, araştırma sürecini ve biryazarın karşı-laştığı bilin-meyen engel-leri konuştuk.

Sizce tarihnasıl okun-malı, tarihi okuyan ne anlamalı?Tarih geçmişzamanlarda yaşayan insanların her türlü fa-aliyetlerini yer ve zaman bildirerek, sebep-sonuç ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır. Birdefa tarih geçmişte yaşanan, olmuş ile bit-mişlerin hikayesi olarak görülmemelidir. Tam tersi tarih, geleceğin üzerine bina edil-mesi gereken çok önemli bir bilim dalıdır. Milletlerin karşılıklı bakış açıları bazen 2-3 asırda netleşir. Bu uzun zaman dilimini an-cak tarih ilminin bilimsel merceği ile ortayakoyabilirsiniz. Tarihin geçmişinden kalan

ilişkiler aslında günümüzün ve geleceğimi-zin temellerinin atıldığı malzemeler yuma-ğıdır. Tarih bir millet için otomobilin dikizaynası kadar önemli ve ileriye giderken ar-kada olup bitenleri kontrol edebilecek önemli bir mekanizmadır.

İyi tarih bilmenin sizce entegrasyona olumlu katkısı olur mu?Kesinlikle evet. Kişiler tanımadıklarına tep-ki gösterirler, oysa tanımak kendileri içinde

bir insanlık görevidir, ama kimse “tembel oldu- ğumdan ilgi- lenmem gere- ken çok önemli konu- ları kaçırıyo- rum” da de- mek istemez. Günümüzün baskın gün- demi ente- grasyon tar- tışmaları açı-

sından Türk-Alman tarihi oldukça önemlidir.Bir defa bu konu iki milletin ortak geçmişi-dir. Yaşayan nesiller tarafından ne kadar iyibilinirse, entegrasyon tartışmalarındakisertleşmelerin o derece yumuşak söylemle-re yerini bırakacağına inanıyorum.

20 yıldan bu yana günlük basında yazıla-rınız çıkıyor ve bu gazetecilik yönünüzünyanında son yıllarda iki tane de önemli eser ile özellikle Almanya Türklerinin

Türkiye’de Alman İzleriKitap Oldu

güncel

47

Page 49: MAHYA Dergisi

gündemine oturdunuz. Yaptığınız çalış-malar hiç de kolay olmasa gerek.Hayat zorluklar ile doludur. Esas olan zor-lukları kolaylaştırarak hayattan zevk almak ise işte bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum.Yaptığınız işi önce seveceksiniz, daha açık-cası bir işi en başta para kazanmak için ya-parsanız orada amatör bir ruhtan bahsedi-lemez. Tarihe değil de magazin ve spora ilgiduyanların “Ne alakamız olabilir ki üç asır önce yaşananlar ile ilgili” dediği de olmuyordeğil. Saygı duymak gerek, bilgi istendiği yerde verilir. Taşa bilgi verilmez ki.

Bu ve bundan önceki kitabınız bir Alman yayınevinden çıktı. Bunun sebebi nedir?Millet olarak okuma yorgunuyuz. Maalesef magazin kitaplar bilimsel kitaplardan çok daha fazla revaçta toplumumuzda. Belki de Türk yayınev-leri istenen yönde değil de ağır bir tarzda bir esersunduğum için ilgi gös-termemiş ola-bilirler. Almanyayınevinin bir avantajı da Almanca ko-nuşan ülkele-rin tamamın-daki kitapçıla-rın raflarındakitabımızın yer alma şansının olmuş olması.

Kitaptaki bölümleri kısaca konu başlıkla-rı halinde okuyucularımıza ipucu olarak verebilir miyiz?1190 yılındaki Haçlı Seferlerinden günümü-ze kadar gelen bir çizgiyi takip ettik. Elbettezaman dilimi derseniz Osmanlı döneminde-ki ilişkilerimiz, Cumhuriyet döneminden da-ha çok yer tutuyor kitapta. Prusya-Osmanlı Siyasi İlişkileri, Moltke’nin Osmanlı’yı incele-

me gezisi, Osmanlı’ya çalışmak için gelen Almanlar, Kars bölgesindeki Alman asıllılar, Sultan II. Abdulhamit ile Kayser II. Wilhelm ilişkisi, Türkiye’de açılan Alman okulları, I. Dünya Savaşı yılları, Türkiye’ye kaçan Yahu-di asıllı akademisyenler ve son dönem işçi anlaşmaları kitaptaki başlıklardan ilke gözeçarpanlardır.

Kitabınızda çok eskilerden günümüze ka-dar takip edilen bir kronolojik sıralama var. Doğrusu ikili ilişkilerin bu derece de-taylı olduğu günümüzde çok az bilinmek-tedir.IKG - Kültür Tarih ve Entegrasyon Araştırma-ları adlı bir enstitümüz var. 2010 yılı Eylül ayında 50 Türk ve 50 Alman gencine Türkle-rin ve Almanların tarihi denince ilk aklınıza gelen nedir diye sorduk. Alman gençler çok

ilginçtir, okul yıllarında 7. sınıftaki tarih kitaplarında önemli bir bölüm olan “Türken vor Wien” bölü- en hızlı hatır- ladıklarını söylerken, bi- zimkiler “Al- manların Tür- kiye’de yap- tıkları Bağdat Demiryolunu

hatırladıklarını söylediler. İlk bakışta göze çarpan, her iki tarafta da bakış açısı fakirliği, eksikliği olduğu. Bu tarihin derinliğini bil-memekten gelen bir konudur. Türkler ve Al-manlar ayrı din, dil ve kültürden olmalarına rağmen dünyada en ilginç ilişkiye sahip olan iki millettir. Türk-Alman ilişkilerinin derinlemesine bilinmesinin Almanya’daki aktüel gündem olan entegrasyona da çok olumlu katkılarda bulunacağına inanıyo-rum.

48

Page 50: MAHYA Dergisi
Page 51: MAHYA Dergisi
Page 52: MAHYA Dergisi

Dres.

A. Aydın R. Güler

Aile hekimleriniz

Sağlığınız için...

sağlık

Dres.

A. Aydın R. Güler

Aile hekimleriniz

Sağlığınız için...

Dres.

A. Aydın R. Güler

Aile hekimleriniz

Sağlığınız için...

Gastronun oluşmasında başlıca neden vi-rüslerdir. Virüslerin birçok türü bulunmak-tadır ve bu nedenle bir kezden fazla oluşa-bilir.Ayrıca, bakteriler, parazitler ve gıda zehir-lenmesi gastroenterite neden olabilir. Gıdazehirlenmesi genellikle bozuk gıda madde-sini yedikten 6 ile 12 saat sonra oluşur.

nAsIl YAYIlIr?Virütik gastroenterit kişiden kişiye kolayca geçer. Virüsler insan dışkısında bulunur. Birkişinin kusması ya da ishal olması duru-munda, virüs içeren küçük damlacıklara, musluk, tuvalet sifonlarının tutamaçları, ka-pı kolları, çocukların oyuncakları ve bebek bezleri gibi yüzeylerini kirletebilirler. Gas-troenterit bulunan kişiler, belirtilerin dur-masından 48 saat sonrasına kadar virüsü yayabilirler.Bakteriyel gastroenterit, hijyen kurallarına uyulmaması (özellikle tuvaletten sonra yada kusmuğu ya da kirli bebek bezlerini te-mizledikten sonra ellerinizi yıkamamanız), bozulmuş gıda, sağlanan suyun kirliliği ve evde ve diğer yerlerde bulunan hayvanları tutma gibi nedenlerle yayılır.Besin zehirlenmelerinde en çok görülen mikroplar “stafi lokok”, “salmonella” ve “clostridium” cinsi bakterilerdir.

İŞArEt vE BElİrtİlErİ nElErdİr?• Bir ya da iki gün sürebilen mide

bulantısı ve kusma

Ali AYdıN

• Genellikle bir ya da iki gün süren an-cak, on güne kadar da sürebilen ishal

• mide krampları ve ağrısı• Ateş (yetişkinlerde 37.5o Santigrad

çocuklarda 38 Santigradın üstünde bulunan ısı derecesi)

Bakteriyel gastro belirtileri de benzerlik gösterir ancak, ateş genellikle daha yüksek ve mide krampları daha güçlü olur ve ishal-de kan ve sümük bulunabilir.

nAsIl tEdAvİ Edİlİr?• Gastrolyte ya da hydralyte gibi solus-

yonlar, ishal nedeniyle kaybedilen su-yun, tuzların ve sıvının yenilenmesine yardımcı olur. Ayrıca bunlar, çocukların severek alabilecekleri buzlu çubuklar biçiminde de bulunur ve çocukların sıvı düzeylerinin yüksek tutulmasını sağlar.

• hafi f ishal durumunda doktorunuz, ımodium ya da Perenterol gibi ilaçların alınmasını tavsiye edebilir.

• Orta dereceden şiddetli dereceye kadar olan ishaller için ishali önleyici ilaçlar almayın. Çünkü bu ilaçlar ishali daha da artırabilir.

• mide bulantısı ve kusmaya karşı, bulantı önleyici ilaçlar verilebilir.

• Antibiyotikler yalnızca, gastro ne-deninin bakteri ya da parazitlere bağlı olması durumunda gerekli görülür. Bunu saptamak için, ishalken

51

Gastroenteritin oluşma nedeni

nedir?

Page 53: MAHYA Dergisi

dışkınızdan bir örnek test edilebilir.• Aşırı su kaybetmiş olan bazı kişilere

damardan sıvı verilmesi gerekebilir.

EvdE BAKIM• Az miktarlarda (yudumlar halinde) su

ya da sade limonatayı (4 bardak suyun içine bir bardak limonata katılarak) sık sık (her 15 dakikada bir) için. Bu sıvılar kusmanızı ve ishalinizi durdurmayacak ancak, su kaybınızı durduracaktır.

• Açlık duymanız durumunda yiyin. Yemeye, kraker, pilav, muz ya da kuru kızarmış ekmek gibi, hazmı kolay gıdalarla başlayın. İshaliniz sürmekte bulunsa dahi, 48 ile 72 saat içinde nor-mal sıvıları ve gıdayı almaya başlamış olmanız gerekir.

• Bolca dinlenin.

GAstroEntErİtİn YAYIlMAsInI önlE-meGastroenteritin yayılmasını azaltacak bir-çok yöntem bulunmaktadır.

• havlularınızı, yüz temizleme bezleri-nizi, diş fırçanızı, içeceklerinizi ya da çatal, bıçak ve kaşığınızı başkalarıyla paylaşmayın.

• Tuvaleti kullandıktan, bebek bezlerini

değiştirdikten ve kusmuk temizledik-ten sonra ve yemekten ya da yemek pişirmeden önce ellerinizi ılık sabunlu suyla iyice yıkayın (en az on saniye süreyle).

• Çiğ ve pişmiş yiyecekleri birbirinden ayrı olarak elleyin, depolayın ve hazır-layın. Tüm çiğ yiyecekleri iyice pişirin.

• Gastroenterisi olan kişiler, diğer kim-seler için yemek hazırlamamalı ya da yiyeceklere dokunmamalıdırlar.

• İyi olmadığınız sürece evden çıkmayın ve diğer kişilere yaklaşmayın. Belirti-lerin geçmesinden 24 ile 48 saat son-rasına kadar işe gitmeyin.

• Seyahat etmeyi planlamanız duru-munda, yalnızca şişe suyu için ya da suyu on dakika süreyle kaynatın.Yiyecekleri soyamamanız durumunda, pişirmeden yada kaynatmadan yeme-yin.

• Banyo ve tuvaletleri sıkça temizleyin.• hayvanlara ve onların dışkılarına ya

da idrarlarına dokunurken dikkatli davranın.

• hastalığınızın kaynağının yiyecek olduğunu düşünmeniz durumunda, konuyu yerel belediyenizin sağlık bö-lümüne hemen bildirin. kalmış olan herhangi bir yiyeceği, test edilmesi için tutun.

Yeni yılda da sağlıklı ve esen kalın...

Aile doktorunuz Ali Aydın

52

Page 54: MAHYA Dergisi
Page 55: MAHYA Dergisi

anor

is.

www.ortodonti.de

Dr. Murat Bozkurt Ortodontist, Uzman Diş Hekimi /Fachzahnarzt für Kieferorthopädie

Dr. Claudia Schuster Diş Hekimi / Angestellte Zahnärztin

Yeni! Ortodonti* dalında Türkçe hizmet!

Bazı diş ve çene anomalileri çocuğunuzun alışkanlıklarından

kaynaklanmaktadır ve çocuğunuzun genel sağlığını etkiler;

onun sağlıklı gelişmesine engel olur. 9 yaşından itibaren

çocuğunuzun bir ortodontiste gözükmesini tavsiye ediyoruz.

Bir problem varsa en geç 11–12 yaşlarındayken tedaviye

başlanmasını öneriyoruz.

* Hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgileri Türkçe internet * Hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgileri Türkçe internet

sitemizde bulabilirsiniz...

Page 56: MAHYA Dergisi

Kübra Öztürk

Türk satrancı Aralık ayı içinde iki mutlu olayıbir arada yaşadı. Betül Cemre Yıldız’ın Uk-rayna’dan ilk Türk kadın büyükusta olarak dönmesinin ardından, ikinci sevindirici ha-ber Mardin’den geldi. Türkiye Santranç Fe-derasyonu’nun bu tarihi kentimizde düzen-lediği Dünya Kadınlar Takım Satranç Şampi-yonası’nda Kübra Öztürk de ikinci kadın bü-yükustamız oldu. Kübra Öztürk, yaşadığı se-vinci gözyaşları içinde anlattı. Kübra, “Maç bitiminde sevinçten ne yapacağımı bileme-dim. Maç sonunda kazandığımı anladığım an dünyalar benim oldu. Bana bu konuda destek veren aileme de buradan selamlar yolluyorum. Emekleri boşa çıkmadı” dedi.

Kübra Öztürk Kimdir?

11 Mayıs 1991’de Ankara’da doğdu. Kayaş Sakarya İlköğretim Okulu’nda eğitime baş-ladı. 1999 yılında ilk okul ikinci sınıfta sat-rança başladı.İlk hocası İslam Osmanlı’nın kendisinde gör-düğü ışık üzerine çalışmalarını bu merkezdeyoğunlaştırdı. Satrança başladığının 8. ayın-da İspanya’da yapılan 10 yaş altı şampiyona-sında ilk yarışma deneyimini edindi. 2000yılında yaş grubunda Ankara birincisi oldu,Antalya’daki Türkiye Yaş Grupları Şampiyo-

nası’na katılma hakkını elde edip ilk bireyselderecesi olan 10 Yaş Türkiye 3.’sü oldu.Yaş Gruplarında 7 yıl üst üste Türkiye Şam-piyonu olarak Milli Takım çalıştırıcılarının dikkatini çekti. 2006 yılında İtalya’da yapılan Satranç Olimpiyatı’nda WFM (Kadın FIDE ustası) oldu. 2006 ve 2007 yıllarında Sırbis-tan Karadağ ve Hırvatistan’da yapılan Avru-pa 16 Yaş Altı Şampiyonaları’nda iki kez Av-rupa Şampiyonluğuna ulaştı. Bu başarılar ona WIM (Bayanlar uluslararası usta) ünva-nını getirdi. 2007’de Antalya’da yine Dünya16 Yaş Altı Şampiyonası’nda birinci ile aynı puanda averajla 4.’lük kürsüsüne çıktı.2008’de Gaziantep2te Dünya Gençler Şam-piyonası’nda kariyerinin en iyi derecesiniyapıp ikinci oldu. 2008’i Sırbistan Avrupa Yaş Grupları ve aynı yıl Antalya’daki Dünya Yaş Grupları’nda üçüncü olup, yaş grupları-nı tamamladı.2010 yılında Rusya’daki Satranç Olimpiyatı’nda WGM (Bayan büyükusta) normlarını ta-mamladı. 2011 yılında Hindistan’da Dünya Gençler 5.’si olup gençlerde yarışma hakkını da bitirdi. Büyükusta ünvanını ise Mardin’deki Dünya Kadınlar Takım Satranç Şampiyonası’nda ta-mamladı ve uluslarası usta (IM) normunu da alan ikinci Türk bayan satrançcı oldu.

Derleyen: Gökhan ÖNDER

kim kimdir

55

Page 57: MAHYA Dergisi

s Sparkasse Nürnberg

Gut für Sie – gut für die Region.

WiederdieNummer1!

02768_A_Sieger_Bankentest2011_A5_4c.indd 1 10.08.11 16:34

Page 58: MAHYA Dergisi

hukuk

57

Kurze Rechtstipps zum

> Sollten Zeugen vorhanden sein, so notieren Sie sich Name und Adresse. > Fotos von der Unfallstelle können später sehr hilfreich sein.• Pauschale Schuldanerkenntnisse sollten Sie nicht abgeben.• Sie sind verpflichtet, solange am Unfallort zu bleiben, bis die erforderlichen Feststel- lungen ermöglicht sind. Unfallflucht ist strafbar und kann Ihnen Fahrerlaubnis/ Führerschein und Versicherungsschutz kosten! Wenn niemand an der Unfallstelle zu sehen ist (z. B. bei Beschädigung eines parkenden Fahrzeugs), müssen Sie eine angemessene Zeit warten, bis jemand kommt. Sollte niemand kommen, müssen Sie unverzüglich Ihren Mitteilungspflich- ten nachkommen (beispielsweise durch Meldung bei der nahe gelegenen Polizei- dienststelle).

2. Später:

• Nach Eintritt eines Versicherungsfalles müssen Sie Ihre eigene Versicherung un- verzüglich schriftlich informieren, auch wenn Sie nicht am Unfall schuld sind. Das selbe gilt, wenn Ansprüche gegen sie gel- tend gemacht werden, oder ein Ermit- tlungsverfahren gegen Sie eingeleitet

Sollten Sie in einen Verkehrsunfall ver- wickelt sein, so sind folgende Punkte zu beachten.

1. Am Unfallort:

• In jedem Fall sollten Sie zuerst anhalten (Ausnahme nur in Notfällen)!• Sodann ist die Unfallstelle ordnungsge- mäß durch Warnblinkanlage, Warndreieck abzusichern• Sollten Verletzte zugegen sein, so muss erste Hilfe geleistet werden. Unterlassene Hilfeleistung ist strafbar!• Mit den anderen Unfallbeteiligten sollten die Personalien (Name, Anschrift, Versi- cherung, Versicherungsnummer, amtli- ches Kennzeichen) ausgetauscht werden.• Jedenfalls bei Unfällen mit Verletzten oder erheblichem Sachschaden oder wenn sich die Schuldfrage nicht klären lässt, sollte die Polizei gerufen werden.• Soweit möglich, sollten Beweismittel ge- sichert werden. > Unfallspuren: Diese dürfen nicht ent- entfernt werden, ehe die notwendi- gen Feststellungen getroffen sind. Bei schweren Unfällen sollten die Fahrzeuge bis zum Eintreffen der Po- lizei nicht bewegt werden.

Page 59: MAHYA Dergisi

wird etc.• Wenn Sie am Unfall nicht oder weniger schuld sind, haben Sie insoweit Anspruch auf Schadensersatz. Insbesondere haben Sie folgende Ansprüche: > bei Personenschäden: • Schmerzensgeld • Ersatz der Heilungskosten • Verdienstausfall > bei Sachschäden: • Reparaturkosten bzw. Wiederbe- schaffungswert (bei Totalschä- den) • Gutachterkosten (Ausnahme: bei Bagatellschäden) • Wertminderung (nur bei Fahrzeu- gen) • ggf. gleichwertiger Mietwagen bzw. Nutzungsausfall

Vor allem bei den nicht einfach gelagertenFällen empfiehlt sich die Einschaltung einesRechtsanwalts. Die Rechtsanwaltskosten fürdie Durchsetzung Ihrer Ansprüche sindebenfalls von der gegnerischen Versiche-rung zu erstatten, soweit die Ansprüche be-rechtigt sind.

Anwaltskanzlei Emre Hızlı & KollegenKönigstorgraben 7

90402 NürnbergTelefon: 0911 / 27432-16

www.ra-hizli.de

Informationen stellen keine Rechtsberatung dar und haben keinen Anspruch auf Vollständikeit und Aktuali-tät (Stand: 01.11.2007)

wird etc.• Wenn Sie am Unfall nicht oder weniger schuld sind, haben Sie insoweit Anspruch auf Schadensersatz. Insbesondere haben Sie folgende Ansprüche: > bei Personenschäden: • Schmerzensgeld • Ersatz der Heilungskosten • Verdienstausfall > bei Sachschäden: • Reparaturkosten bzw. Wiederbe- schaffungswert (bei Totalschä- den) • Gutachterkosten (Ausnahme: bei Bagatellschäden) • Wertminderung (nur bei Fahrzeu- gen) • ggf. gleichwertiger Mietwagen bzw. Nutzungsausfall

Vor allem bei den nicht einfach gelagertenFällen empfiehlt sich die Einschaltung einesRechtsanwalts. Die Rechtsanwaltskosten fürdie Durchsetzung Ihrer Ansprüche sindebenfalls von der gegnerischen Versiche-rung zu erstatten, soweit die Ansprüche be-rechtigt sind.

Anwaltskanzlei Emre Hızlı & KollegenKönigstorgraben 7

90402 NürnbergTelefon: 0911 / 27432-16

www.ra-hizli.de

Informationen stellen keine Rechtsberatung dar und haben keinen Anspruch auf Vollständikeit und Aktuali-tät (Stand: 01.11.2007)

58

Page 60: MAHYA Dergisi

ay-go ekibini okurlarımıza kısaca tanıtır mısınız?Ekibimiz üç kişiden oluşmakta. Bunlar Ge-nel Müdür olarak Taner Ortakasapbaşı, Rek-lam ve Grafik sorumlusu Harun Önder ile Sistem Entegresinden sorumlu Burhan Kun-dakçıoğlu’ndan oluşmakta. Ama bu üç is-min haricinde ay-go olarak çok büyük bir ai-leye de sahibiz. Bu ailenin içerisinde reklam-ların hazırlanmasında, dağıtılmasında, ismi-mizin duyurulmasında ve ay-go’u kullanan herkes bulunmakta.

ay-go fikri nasıl oluştu?Berlin yolculuğunda “yemeğe nereye gide-riz, kahvemizi nerede içeriz” diye düşünür-ken bu eksikliğin farkına vardık. Bu sorularacevap arayan, bunları düşünen tek insanla-rın bizim olmadığımızı ve bu yönde bir şey-ler yapılması gerektiği kanaatine vardık. Nürnberg’e tekrar döndükten son-ra da kolları sıvadık ve çalışmalara başladık. İlk adım olarak ihtiyaçların neler olduğunu araştırdık ve bu ihti-yaçların ay-go aracılığıyla nasıl karşı-lanabileceği konusunda kafa yorduk. Uzun süren fikir alış-verişlerinin ve ha-zırlıkların ardından bu gün-lere geldik.

Peki ay-go’un özellikleri neler?ay-go’un en büyük özelliği biz Türkle-re özel olması ve yaptığımız araştır-malara göre alanında şu âna kadar bir ilk olması diye düşünüyoruz. Bu

özelliğindendir ki, Ekim ayının sonlarına doğru piyasaya çıkmamıza rağmen kısa bir süre içerisinde 9.000in üzerinde kullanıcıya ve 23.000i aşkın şirket kaydına ulaştık. Hem kullanıcı, hem de kayıtlı şirketlerimizin sayısıgün geçtikçe artmaya da devam ediyor.

ay-go’da hangi kategoriler bulunabil-mekte?ay-go’da Türk marketlerinden berberlerine,camilerden derneklere, cafelerden tamirha-nelere, avukatlardan doktorlara, eğitimmerkezlerinden kuyumculara, ve daha bir çok kategoriyi, kısacası Türklerin var olduğu her kategoriyi kullanıcılarımız bulabilmekte.

Peki ay-go’un ne gibi fonksiyonları var?ay-go ile örneğin bulunduğunuz yere en yakın Türk mekanlarını “Yakınımdakiler” bö-lümünden görebilirsiniz. İsmini duyduğu-nuz bir yer hakkındaki bilgileri, nerede ol-duğunu vs. ise “Ara-Bul” bölümünde mekan ismini, kategoriyi, ya da şehiri yazıp bula- bilirler. Bir diğer fonksiyonu da katego- rilere göre arama imkanı. “Katego- riler” bölümünde daha önce saymış olduğumuz kategorileri ve çok daha fazlasını bulabilir ve bura- dan kullanıcının bulundu- ğu noktaya en yakın ve o kategorinin içerisinde bulu- nan mekanlar listelenmekte. Kullanıcı burada seçtiği me- kan ile ilgili (bilgiler mev- cut ise) telefon numarası- nı, açılış saatlerini, adresi-

rın bizim olmadığımızı ve bu yönde bir şey-ler yapılması gerektiği kanaatine vardık. Nürnberg’e tekrar döndükten son-ra da kolları sıvadık ve çalışmalara başladık. İlk adım olarak ihtiyaçların neler olduğunu araştırdık ve bu ihti-yaçların ay-go aracılığıyla nasıl karşı-lanabileceği konusunda kafa yorduk. Uzun süren fikir alış-verişlerinin ve ha-zırlıkların ardından bu gün-

Peki ay-go’un özellikleri

ay-go’un en büyük özelliği biz Türkle- olması ve yaptığımız araştır-

malara göre alanında şu âna kadar bir ilk olması diye düşünüyoruz. Bu

yakın Türk mekanlarını “Yakınımdakiler” bö-lümünden görebilirsiniz. İsmini duyduğu-nuz bir yer hakkındaki bilgileri, nerede ol-duğunu vs. ise “Ara-Bul” bölümünde mekan ismini, kategoriyi, ya da şehiri yazıp bula- bilirler. Bir diğer fonksiyonu da katego-

rilere göre arama imkanı. “Katego- riler” bölümünde daha önce saymış olduğumuz kategorileri ve çok daha fazlasını bulabilir ve bura- dan kullanıcının bulundu-

ğu noktaya en yakın ve o kategorinin içerisinde bulu- nan mekanlar listelenmekte. Kullanıcı burada seçtiği me- kan ile ilgili (bilgiler mev-

cut ise) telefon numarası- nı, açılış saatlerini, adresi-

iş dünyası

59

Page 61: MAHYA Dergisi

yetkilileri ile samimi bir sohbet

...iPhone ve Android işletim sistemli telefon kullanıcıları için mobil uygulama

ni, resimlerini, daha önce o mekana gitmiş olanların yorumlarını vs. görebilir ve ona göre oraya gidip gitmemeye karar verebilir.Gitmek istediği yeri seçtiğinde ise kullanıcıkendisini ay-go’un içerisinde bulunan navi-gasyon imkanıyla kendisini gideceği yere yönlendirtebilmekte.

Şirketlerin sizde kayıt olmaları için ne yapmaları gerekmekte?Bu çok kolay... Kayıt olmak isteyen şirketle-rin tamame isterlerse www.ay-go.de adre-simizden, isterlerse de direk telefonlarında-ki ay-go uygulaması üzerinden şirketlerini sistemimize kayıt edebilirler.

ay-go’u hangi telefonlarda kullanabiliriz ve bu uygulamanın fiyatı ne?ay-go’u bütün iPhone’larda ve Android işle-tim sistemli telefonlarda kullanabilirsiniz. Kullanımı ise tamamen ücretsiz. ay-go’u te-lefonlarına yüklemek isteyenle-rin yapması

gereken tek şey telefonlarından App Store / Android Marketlere girip ay-go yazmak. Uy-gulamamızı telefonlarına kayd etmeleriyle birlikte ay-go’un sunduğu bütün kolaylıklar-dan yararlanabilirler.

ay-go ile ileriye yönelik hedefleriniz ne-ler?Vatandaşlarımızla ay-go’u ilk olarak iPhone kullanıcılarıyla buluşturduk, kısa bir süre ön-ce de Android’lilere sunma imkanını buldukçok şükür. Yeni bir uygulama olduğumuz için haliyle sistemde henüz daha ufak tefeksorunlar yaşanabiliyor. İlk hedefimiz bunlarıtamamen gidermek ve yapacağımız güncel-lemelerle ihtiyaçları daha iyi karşılamak ola-caktır. Hedefimiz tabii ki her Türk iPhone ve Android işletim sistemli telefon kulla-nın cebine girip, hayatının bir parçası ola-bilmek.

Röportaj: Gökhan ÖNDERlefonlarına yüklemek isteyenle-rin yapması

Röportaj: Gökhan ÖNDER

60

Page 62: MAHYA Dergisi
Page 63: MAHYA Dergisi
Page 64: MAHYA Dergisi

Yavuz Bey, Sparkasse Nürnberg’de işe na-sıl başladınız?1970 senesinde birçok Türk misafir işçi ile Almanya’ya geldiğimde marangozluk ve teknik resim üzerine mesleğim bulunuyor-du. Çalışmam için MAN firmasından davet edil-miştim. İlk banka hesabımı Sparkasse Nürn-berg’deki Türk olan danışman ve veznedar Aykut Erdoğan’da açtım. Onun vesilesiyle Sparkasse Gostenhof şubesinde Türk müş-teriler için bir tercüman arandığını öğren-dim. 24 Ocak 1979’da Sparkasse Nürnberg’de haftada iki saat olan iş mukavelemi im-zaladım. 1 Şubat 1981 tarihinden itibarenise normal eleman olarak işe başladım. Ge-rekli bilgi-leri Spar-kasse’de sunulan kurslar ve mesai ar-kadaşları-mın saye-sinde edindim.

Müşteri-lerinizle aranızda-ki güveni nasıl oluş-turdunuz?

Güven, Türk danışmanının en önemli ser-mayesidir. Müşterilere daima samimi ve adildavrandım. Onlara her türlü işlerinde yar-dımcı oldum, hatta resmi daireler için gere-ken evraklarda bile. Ayrıca ben de onların yurttaşıyım ve tanışma faslından sonra ba-na güvenip, önerilerimi dikkate aldılar. Me-sai saatlerimin dışında islâmi derneklere yada Türk ailelerine gidip, oralarda bilgilendir-me görüşmeleri yaptım. Bu vesileyle bazı camiilere finansman konusunda yardımcı da oldum.

O zamanlar birinci nesil “Gastarbeiter”le-rin zorlukları var mıydı?Tabii ki. Lisan sorunlarının yanısıra kimi mi- safir işçile- rin okuma ve yazma- sı dahi yoktu. Sa- bır bizim mesleği- mizde en az güven duygusu kadar önemlidir. Konto dekontla- rını çöpe atmama gibi küçük

Sparkasse Gostenhof’da 31 senesini dolduran Yavuz Dinç’ten veda vakti

iş dünyası

63

Page 65: MAHYA Dergisi

hatırlatmaları müşterilerime sık sık yapmam gerekiyordu. Günümüzde ise bazı Tür genç-lerinin türkçeden iyi almanca bildikleri için benimle almanca konuşmaları biraz da ko-miğime gidiyor.

31 sene Gostenhof şubesinde başarılı birdanışman olarak çalıştınız. 1 Şubat 2012’den sonra emekliliğiniz için ne gibi plan-larınız var?Hobilerime baya bi zaman ayırabileceğim. Marangozluk hâlâ büyük bir zevkle yaptı-ğım bir şey. Ayrıca 27 senedir “Königlich Pri-viligierte Schützengesellschaft Zirndorf”daatıcılık yapmaktayım. Bunların yanısıra sazçalmasını da çok severim.

Gelecekte Türk müşterilerin danışmanı kim olacak?Görevi Asuman Emlek’e teslim edeceğim. Başarıyla bitirdiği meslek eğitiminden sonrakendisini şu anda Sparkasse işletmecisi ola-

rak geliştirmekte. Kendisi Haziran ayından beri Gostenhof şubemizde ve günlük müş-teri görüşmelerini beraber gerçekleştirmek-teyiz. Müşterilerimizle tanışma görüşmele-ri de yapıyoruz. Gelecek için Asuman hanı-ma kalpten başarılar diliyorum ve Sparkas-se’nin Türk ve diğer yabancı vatandaşlar için sunmuş olduğu anadildeki danışman-larla şimdiye kadar olduğu gibi gelecekte de sağlam adımlar atmasını umuyorum.

Asuman hanım, bu görev sizin için ne an-lama geliyor?Öncelikle bu görevi üstleneceğim için son derece mutluyum. Görüşmelerde türkçe ko-nuşmam ve aynı dilde yardımcı olmam şah-sen benim için de yeni bir durum. Konuş-malarımız gayet samimi ve dostane geçiyor.Türk danışmanlarla müşterilerin daha rahatve samimi konuşmalarını kendi yurttaşları olduğu için daha fazla güven duymalarına bağlıyorum.

Page 66: MAHYA Dergisi

Nazar boncuğu yapılan araştırmalara göre Anadolu’da 3.500 yıllık bir geç- mişe ait olup Türk kültüründe

önemli bir yere sahip

“Kötülüklerden korunmak” ve “uğur getir-mesi” düşüncesiyle dünyanın hemen her ül-kesinde değişik motifler, simgeler ve ögelerkullanılmakta. Türkiye’de ise bunların ara-sında en yaygını nazar boncuğu olup 30danfazla ülkeden de büyük sayıda nazar boncu-ğu siparişi alınmakta.

Nazar boncuğunun uğur getirmekten ziya-de işe yaradığı bir özelliği var: nazarlardan korumak... Aslında işin doğrusu nazarlardankorumak yerine nazarların etkisini azaltmak.

Bilindiği üzre insanlar bir şeye, bir yere ba-karken gözlerden ister enerji diyebilirsiniz, ister ışın, nazarlar saçılmakta. Bunlar her in-sanda farklı tesirlere sahiptirler.

Göz deymesi diye de bilinen nazar değme-sinin önüne geçilmek için kullanılan bu ma-vi boncukların özelliği ise şu şekilde açıklan-makta:Renginden ve şeklinden dolayı dikkat çe-ken nazarlıklar, insanların bakışlarının önce bu noktaya çekilmesini sağlar ve gözlerdensaçılan o enerjiyi kendi üzerinde toplar. Böylelikle örneğin küçük çocuklara bakılır-ken o enerji tesirini yitirir ve etkisiz hale ge-lir.

Bununla birlikte önemli bir konuya dahadeğinmek isteriz:Medet nazar boncuğundan umulmamalı. Nazar boncuğunun yukarıda belirttiğimiz nedenden dolayı bir araç kabul edip her şe-ye karşı olduğu gibi nazara karşı da boncu-ğa değil, Allah’a sığınmalıyız.

Derleyen: Gökhan ÖNDER

Nazar Boncugu~

65

kültür

Page 67: MAHYA Dergisi
Page 68: MAHYA Dergisi

67

çocuk

Page 69: MAHYA Dergisi

çocuk

61

Page 70: MAHYA Dergisi

mizah

Page 71: MAHYA Dergisi
Page 72: MAHYA Dergisi

bilgi küpü

6171

BİR E-POSTANIN YOLCULUĞUDerleyen: Gökhan Önder

Her gün milyarlarca e-posta gönderiliyor ve artık her yerde e-postalar gönderip alabiliyo-ruz. Sosyal ağların yükselişine rağmen, e-postalar günlük hayatımızın önemli iletişim araçlarından birisi olma konumunu koruyor-lar.

E-postaların gönderilmesi...E-postaların büyük çoğunluğu, kaynağından hede� ne ulaşan yolda, iki farklı sunucudan faydalanır: gönderim sunucusu ve alım su-nucusu. Gönderim sunucuları çoğunlukla SMTP (Basit E-Posta Gönderme Protokolü) sunucularıdır. Alım sunucuları ise POP3 (Pos-tane Protokolü 3) veya IMAP (İnternet Mesaj Erişim Protokolü) sunuculardan oluşurlar. Çevrimiçi istemciler yerine Microsoft Outlook gibi bir e-posta istemcisi kullanıyor-sanız, gönderim amacıyla SMTP sunucusu ayarlarını yapmanız gerekir. E-posta istemci-nizde hazırladığınız gönderinizi, gönder tuşuna basmanızla birlikte SMTP sunucuyla belirli bir porttan iletişim kurulur ve kullanıcı şifresiyle giriş yapıldıktan sonra e-posta gön-derilir.

E-postanın ulaştırılması...E-postanız SMTP sunucusuna geçtiğindeyse,

@ işaretinden sonraki alan adı dikkate alına-rak DNS kaydına başvurulur ve e-postanız ilgili adrese yönlendirilir. Bu adımın ardından, SMTP sunucunuz gönderdiğiniz e-postayı, adresi tespit edilen SMTP sunucusuna yön-lendirir. Elbette e-postaların geliştiği ve önem kazan-dığı çağımızda, sunucuların iletişim güven-liği önlemleri bununla sınırlı değildir. Alım sunucuları olarak adlandırdığımız, POP3 ve IMAP sunucuları da çeşitli güvenlik önlemle-rine sahiptir. Elbette, Microsoft Exchange, Blackberry Server gibi farklı kurumsal e-posta sunucuları da mevcuttur ancak biz genel olarak kullanılan POP3 ve IMAP sunucularını değerlendireceğiz.

Yeni e-postanız var...POP3, IMAP‘dan daha eski ve daha az geliş-miş bir e-posta protokolüdür. Farkı ise işle-yişlerine dayanmaktadır. POP3 sunucuların-da alınan e-postayı okunmuş/okunmamış olarak işaretlemeksizin sunucuda bırakmanız da, sunucudan tamamen silmeniz de müm-kündür. Ancak eğer e-postalarınıza daha sonradan veya örneğin telefonunuzdan da ulaşmak istiyorsanız, POP3 sunucu ayarları-nızı veya istemci ayarlarınızı dikkatlice yaptığınızdan ve e-postalarınızı sunucudan � ziksel olarak silmek veya silmemek için gerekli ayarları yaptığınızdan emin olmanız gerekir.IMAP ile gelen kutunuzu klasörlerle ayırma-nız ve belli � ltreler oluşturarak farklı e-posta-ların farklı klasörlere ulaşmasını sağlamanız mümkündür. Ayrıca saklamak istediğiniz e-postaları istemciniz aracılığıyla belli bir klasöre taşımanız, sunucudaki kopyanın da, sunucudaki klasöre taşınması anlamına gelecektir.Hangi alım protokol üzerinden erişirseniz erişin, saniyeler içinde hede� ne ulaşan e-postaların aktarılma macerası aynıdır ve size ulaşan e-postaların barındırdığı zengin içerik istemciniz tarafından işlenerek sizlere sunulur.

Page 73: MAHYA Dergisi
Page 74: MAHYA Dergisi

bulmaca

Page 75: MAHYA Dergisi
Page 76: MAHYA Dergisi

bulmacabulmaca

Page 77: MAHYA Dergisi

atılım

Atılım . Am Plärrer 29 . 90443 Nürnberg

Kampanyalı satışmalarımız başlıyoooor!

Page 78: MAHYA Dergisi

bulmaca

Page 79: MAHYA Dergisi
Page 80: MAHYA Dergisi

Gostenhofer Hauptstraße 18 Nürnberg Plärrer Meydanı

Tel. (0911) 27 444 11Pazartesi– Perşembe: Saat 06:00 – 00:30Cuma– Cumartesi: Saat 06:00– 05:00Pazar ve Tatil Günleri: Saat 06:00– 01:00

Aileler ve şirketler için 55 kişilik özel bölüm

6 yıl boyunca bizi tercih eden müşterilerimize canı gönülden

teşekkür ederiz! Göstermiş olduğunuz ilgiye ve güvene layık

olmaya çalışıyoruz! Yeni, genişletilmiş şark odamıza bekleriz.

Aileler ve şirketler için 55 kişilik özel bölüm

Yeni, genişletilmiş şark odamıza bekleriz.

Teşekkür ederiz!

www.mevlana-restaurant.de

anor

is.

6 yıl yeni Mevlana

Ahmet Can

Yeni yılınızı kutlar sağlık ve esenlikler dileriz!

Page 81: MAHYA Dergisi

8080

mevlana mutfağındanmevlana mutfağından

80

mevlana mutfağındanmevlana mutfağından

Tüm MAHYA okurlarına şimdiden afiyetler diliyoruz.

Ahmet Can’ dan

Tüm MAHYA okurlarına şimdiden afiyetler diliyoruz.

Malzemeler:

500 gr taze fasulye2 adet patlıcan2 adet kabak2 adet çarliston biber1 kg kuzu eti (kuşbaşı)1 yemek kaşığı tuz1 yemek kaşığı tatlı toz biber1 çay kaşığı pul biber200 gr tereyağve isteğe göre değişik baharatlar

Tava Türlü

Hazırlanışı:

Tavanın içine tereyağ sürülüp üstüne etler serilir ve daha sonrasebze çeşitleri baharatlanıp harmanlandıktan sonra etlerin üstü-ne serpilir.

Bu şekilde 15 dakika piştikten sonra hafif karıştırılır.

Önceden 250 derecede ıstılmış fırında 15 dakika daha pişirilir.

Yemeğimiz servise hazır.

Bitki Soslu Kuzu Pirzola

Fırını önceden 200 dereceye hazırlayın. Pirzolaları bir tepsiye yerleştirin. Etin kalın yerle-rini bıçakla çizin. Üzerine tuz ve biberi serpin ve etlere eşit şekilde işlemesi için parmağı-nızla yayın. Kızgın yağlı bir tavada, pirzolaların her iki yüzünü de, rengi değişecek kadar kızartın. Renk yoksa lezzet de yoktur. Rengi değişmiş pirzolaları fırına aktarıp, 7-8 dakika daha kızartın. Bu arada bitki sosunu hazırlayabilirsiniz.

Hardal dışındaki tüm malzemeleri karıştırıcıya atın. Narin ve yeşil bir görünüm alana ka-dar karıştırın. Sosu bir kaba aktarın.

Pirzolaları fırından çıkartın. Önce her tarafını saracak şekilde iyice hardala bulayın, sonra da aynı şekilde bitki sosuna. Malzemelerin pirzolaları iyice kapladığından emin olun. Sos-lanmış pirzolaları bir süre bekletin. Servisten hemen önce 3-4 dakikalığına tekrar fırınla-yın. Tabaklara koyarken, 3’lü pirzola parçalarını dilimleyerek birbirinden ayırın.

Malzeme Listesi (4 Kişilik)

Kuzu pirzola için:• 3’erli kesilmiş toplam 12 adet kuzu

pirzola(4 parça)• tuz• karabiber• zeytinyağı

Bitki sosu için:• 4 dilim ufalanmış bayat ekmek• 7 kaşık rendelenmiş parmesan peyniri• 1 sap maydanoz• 1 sap kekik• 1 sap kişniş• 1 sap biberiye• 2 kaşık İngiliz hardalı• birkaç damla zeytinyağı

Page 82: MAHYA Dergisi
Page 83: MAHYA Dergisi

Düğün, kına, nişan, sünnet ve tüm özel günleriniz için sipariş alınır.Ev ve iş yerlerine servis yapılır. Daha fazla bilgi için bizi arayın.

Artık Nürnberg’de

Tel: 0911 99449155

Wölckernstr. 3090459 Nürnberg

Page 84: MAHYA Dergisi

Dres.

A. Aydın R. Güler

Aile hekimleriniz

Sağlığınız için...

Aile hekiminiz

Ali AYdIn