marcel proust kayıp zamanın izinde 3.kitap guermantes tarafı
DESCRIPTION
Marcel Proust Kayıp Zamanın izinde 3.Kitap Guermantes TarafıTRANSCRIPT
-
MARCEL PROUST
Kayp Zamann izinde
Guermantes Taraf
EVREN:
ROZA HAKMEN
(ROMAN)
Marcel Proust:
10 Temmuz 1871de Auteuil'de dodu. Btn yaamn etkileyecek
astm krizlerinin ilkini 1881'de geirdi. 1890'da Hukuk Fakltesi'ne ve
Siyasal Bilgiler Okulu'na kaydoldu. Ayn yl Maupassant'la tant.
Arkadalaryla birlikte Le Banquet dergisini kurdu; burada edebiyat eletirileri yaymlad. 1893'te, Swann'n Bir Ak'nn "eskizi" olabilecek
nitelikte bir metin yazd. 1894'te Dreyfus olay balad. Marcel Proust,
Dreyfus yanllar arasnda yer ald. 1895'te.felsefe lisans diplomasn ald.
1898'te Dreyfus olay byd. Ayn yl Zola'nn "J'accuse" adl ak
mektubu VAurore gazetesinde yaymland. Proust 1908'de byk yaptn (Kayp Zamann zinde) yazmaya koyuldu. 1914'te Guermantes Tarafi'n Grasset'ye hazrlamaya balad. 30 Kasm 1918'de iek Am Gen
Kzlarn Glgesinde yaymland. 10 Aralk 1919'da bu kitap Goncourt dl ald. 30 Nisan 1921'de Guermantes Taraf II ile Sodom ve Gomorra yaymland. Ayn yl Proust Gallimard'a Sodom ve Gomorra II ile Sodom ve Gomorra III'n elyazmalarn verdi. 1922'de Mahpus ile Albertine Kayp (Sodom ve Gomorra III) daktiloya ekilmeye baland. Proust, Ekim ay banda bir bronit krizi geirdi, bunu zatrre izledi. Yazar, 18 Kasm
1922'de ld.
-
Roza Hakmen:
1956'da zmir'de dodu. 1974'te zmir Amerikan Kz Koleji'ni, 1979'da
ODT Ekonomi Blm'n bitirdi.
Balca evirileri: Ernest Hemingway, anlar Kimin in alyor; Mario Vargas Llosa, Kent ve Kopekler; Nina Berberova, Elik Eden: Soneka Antonovskaya; Juan Benet, Madrid'de Sonbahar; Oscar VVilde, De Profndis; Marguerite Duras, Mavi Gzler Siyah Salar; Anthony Burgess, Bir Elin Sesi Var; Carson McCullers, Yelkovansz Saat; Tama Janowitz, Nem York Kleleri; Mircea Elade, Matmazel Christira; Anne Rice, Vampirle Konuma; Miguel de Cervantes Saavedra, Don Quijo- te; Marcel Proust, iek Am Gen Kzlarn Glgesinde, Guermantes Taraf, Sodom ve Gomorra, Smann'larn Taraf, Mahpus, Albertine Kayp.
S T A N B U L
Yap Kredi Yaynlar - 767 Edebiyat -175
Kayp Zamann zinde-Guermantes Taraf / Marcel Proust zgn ad: A la recherche du temps perdu-Le Cte de Guermantes eviren:
Roza Hakmen iir evirileri: Ahmet Gntan Redaksiyon: Bahadr
Glmez
Genel Tasarm: Faruk Ulay Kapak Tasarm: Nahide Dikel Bask: efik
Matbaas
1. Bask: stanbul, Ocak 1997 4. Bask: stanbul, Mays 2001 ISBN 975-363-603-8
Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Sanayi ve Ticaret A.. 1996
Editions Gallimard, 1954
-
Shakespeare'in Yolculuu'nun ocuun Yazgsnn Siyah Yldz'n Hayaletler ve Canllar'n mgeler Dnyasnn nice bayaptn yazar esiz dost Leon Daudet'ye minnet ve hayranlkla...
M.P
-
GUERMANTES TARAFI I
-
Kularn sabah cvltlar Franoise'a tatsz geliyordu. "Hizmetilerin" her sz yerinden sratyordu onu; attklar her admdan rahatsz oluyor,
ne yaptklarn merak ediyordu; tanmtk nk. Eski apartmanmzn
"altnc katndaki hizmetkrlar daha az hareket etmezlerdi elbette; ne var ki onlar tandndan, gidi gelileri de Franoise iin dosta eyler haline gelmiti. Oysa imdi sessizlie bile sancl bir dikkatle yaklayordu. Daha
nceki evimizin bakt bulvar ne kadar grltlyse, yeni semtimiz de o
kadar sakin olduu iin, yoldan geen bir adamn (uzaktan duyulduunda bile, hafif olmakla birlikte bir orkestra ezgisi gibi belirgin
biimde seilen) arks, srgndeki Franoise'in gzlerini yalarla doldu-ruyordu. "Drt bir yandan onca itibar grdmz" bir apartmandan ayrlmak zorunda kaldmza zlerek bavullarn Combray detleri
uyarnca, alayarak toplam olan ve eski evimizi olabilecek en mkemmel ev iln eden Franoise'la alay etmitim, ama ben de, eskiyi ne
kadar kolay terk ediyorsam yeniyi de o kadar zor benimsediimden, bizi henz tanmayan kapcdan ruhunu besleyecek sayg iaretlerini almad
bir eve yerlemenin, yal hizmetkrmz ke yakn bir hale
soktuunu grnce, ona yaknlatm. Beni anlayabilecek bir tek o vard;
gen uan anlamas mmkn deildi elbette; hi mi hi Combray'li
olmayan uak iin tanmak, bir baka semtte oturmak, yeniliklerin insan
seyahat edermi gibi dinlendirdii bir tatil gibiydi; kendini sayfiyede san-yordu; nezle olduunda, pencerenin tam kapanmad bir tren va-gonunda "tm" gibi, tatl bir izlenime, gezip grmlk duygusuna kapld; her haprnda, byle iyi bir i bulduuna seviniyordu; bol bol seyahat eden bir ailenin hizmetinde olmay hep istemiti. Bu yzden ben
de gen ua aklmdan bile geirmeden doru Franoise'a gittim; benim kaytsz kaldm ayrlk srasnda onun gzyalarna gldmden,
zntm buz gibi bir tavrla karlad; nk o da bu znty
paylayordu. Sinirli bir yapya sahip insanlarn szde "hassasiyet"leriyle
birlikte bencillikleri de artar; kendi rahatszlklarna giderek artan bir dikkatle yaklar, ayn rahatszlklar bakalarnn sergilemesine
tahamml edemezler. En kk zntsn bile aa vurmay ihmal
etmeyen Franoise, ben ac ekerken, strabmn merhamet uyandrdn,
hatta fark edildiini grme zevkini tatmayaym diye, ban evirirdi. Ona yeni evimiz hakknda bir ey sylemek istediimde de, ayn eyi yapt
hemen. Ayrca iki gn sonra, unutulan baz giysileri almak zere eski
evimize gitmesi gerektiinde, benim tanma sonras ykselen ateim
-
henz dmemiken, kendimi, kz yutmu bir boa ylan misali,
gzlerimin "sindirmek" zorunda olduu uzun bir sandk yznden, acyla
yamulmu hissederken, Franoise kadnca bir sadakatsizlikle, eski
bulvarmzda boulacak gibi olduunu, giderken "tersi dndn", hi bu kadar kullansz bir merdiven grmediini, "dnyalar verseler",
stne milyonlar verseler - varsaym bedavayd - oraya dnmeyeceini ve yeni evimizde her eyin (yani mutfak ve koridorlarn) ok daha iyi "tanzim edilmi" olduunu syleyerek geri geldi. Bu arada unu belirtmek gerekir ki yeni evimiz - buraya sal pek iyi olmayan bykannemin daha temiz bir havaya ihtiyac olduu iin, ama bu sebebi kendisinden
gizleyerek tanmtk - Guermantes Kona'na ait bir daireydi.
sim'lerin, kendilerine yklediimiz bilinmezliin imgesini bize sunarak, bizim iin hem gerek bir yeri iaret ettii, hem de bu sebeple
bizi bilinmezle gerei zdeletirmeye zorlad (o kadar ki, bir ehre,
iinde barndrmas mmkn olmad halde artk isminden koparp
atamadmz bir ruhu aramaya gideriz) yata, bu sim'ler, alegorik
resimler gibi sadece kentlere, rmaklara bir kiilik kazandrmaz, sadece
maddi dnyay farkllklarla bezeyip harikalarla donatmaz; sosyal dnyaya da btn bunlar katar; yle ki, ormanlarn cinleri, rmaklarn tanrlar olduu gibi, her nl atonun, konan, sarayn da kendi hanm,
perisi vardr. Bazen, isminin arkasna gizlenmi olan peri, kendisini
besleyen hayal gcmzn geliimine tabi olarak deiir; ite Mme de
Guermantes'n benim iimde yer ettii hava da, bu ekilde, yllar boyunca
bir sihirli fener camnn ve kilise vitraynn yansmasndan baka bir ey deilken, bambaka ryalar o havay sellerin kpkl nemiyle
doldurduunda, renklerini yitirmeye balamt.
Ne var ki, ismin tekabl ettii gerek kiiye yaklarsak, peri solup
gider; nk isim artk bu kiiyi yanstmaya balar, oysa bu kiide
periden eser yoktur; o kiiden uzaklarsak peri yeniden doabilir, ama
yaknnda durmaya devam edersek, peri ve onunla birlikte isim de kesin olarak lr; tpk peri Merlusine'in ortadan kaybolduu gn, Lusignan
ailesinin de yok olduu gibi. O zaman sim, st ste binmi resimlerinin
en altnda, kaynanda hibir zaman tanmadmz bir yabancnn gzel
portresini bulabileceimiz sim, yoldan geen birini tanyp
tanmadmz, selamlamamz gerekip gerekmediini anlamak iin
bavurduumuz basit bir fotorafl kimlik kart olmaktan teye gitmez.
Ama ok eski yllardan kalma bir izlenim - tpk eitli sanatlarn sesini,
-
tarzn koruyan mzik kayt cihazlar gibi - hafzamzn bu ismi, kulamzda o zamanlar sahip olduu zel tnsyla iitmemizi salayacak
olursa, grnrde deimemi olan ismin tpatp ayn olan hecelerinin bizim iin ifade ettii eitli hlyalar birbirinden ayran uzakl hissederiz. Mazide kalm bir ilkbaharda duyduumuz tny tekrar
iittiimizde, bir an iin, resim yaparken kk tplerden boya skar gibi,
bu tndan, hatrladmz zannettiimiz gnlerin unutulmu, esrarengiz, taze ve tam nansn karabiliriz; oysa bu tny tekrar iitmeden nce
yaptmz, kt ressamlar gibi, tek bir tuval zerine yaylan btn
gemiimizi, iradi hafzann geleneksel ve hepsi birbirine benzeyen
tonlaryla boyamaktr. Buna karlk gemii oluturan anlarn her biri, tam tersine, o zamann artk tanmadmz renklerini kendine has bir uyum iinde kullanarak zgn bir yarat ortaya karrd; bir tesadf
sayesinde mesela Guermantes ismi bunca yl sonra bir anlna
bugnknden apayr bir tnya, Mile Percepied'nin dnnde sahip olduu tnya kavuarak, gen desin kabark fularna kadife grnm-n veren o tatl, fazlasyla parlak, fazlasyla yeni eflatun rengi ve
koparlmas mmkn olmayan, yeniden ieklenmi bir Cezayir- menekesi gibi mavi bir tebessmle aydnlanm gzlerini bana tekrar
sunduunda, bu renkler beni hl byler. O zamanki Guermantes ismi ayn zamanda, ii oksijen veya baka bir gazla doldurulmu kk bir
balon gibidir: Balonu patlatmay, iindekini dar karmay
baardmda o yln, o gnn Combray havasn, meydann kesinde
esiveren, hani o yamurun habercisi, gnei kh havalandran, kh
kilisenin krmz ynl halsna kondurup parlak, pembeye alan bir
sardunya krmzsna boyayan rzgrn getirdii akdiken kokusunun ve
elence iinde asaleti koruyan, adeta Wagner'e zg neenin kart
havay solurum. Ne var ki, balangtaki varln, bugn l olan
hecelerin iinden frlayp zgn biimine ve izgilerine kavutuunu
birdenbire hissettiimiz bu nadir anlarn dnda bile, gnlk hayatn ba dndrc frtnasnda, sadece pratik bir kullanma sahip olan isimler,
ar hzl dndnden gri gibi grnen rengrenk bir topa gibi btn
renklerini kaybetmi olsalar da, tahayyle daldmz zaman, dnp
gemie dnebilmek iin iinde srklendiimiz aralksz hareketi
yavalatmaya, durdurmaya altmzda, ayn ismin hayatmz boyunca
gzmzde brnd eitli renkler, yan yana dizilmi olarak, ama
tamamen belirgin bir biimde yava yava gzmzn nnde belirir.
-
Dadm bana o eski arky, Guermantes Markizi'ne Bin Teekkr arksn
- herhalde benim gibi o da kimin erefine bestelenmi olduunu bilmeden - sylediinde ya da birka yl sonra yal Mareal Guermantes, Champs-Elysees'de beni grnce durup "Ne gzel ocuk!" diyerek cebindeki eker
kutusundan bir ikolata vererek bakcm gurura boduunda,
Guermantes isminin gzmn nnde hangi biimle belirdiini
bilmiyorum elbette. Bebeklik yllarm artk benim benliimde deiller, benim dmdalar; onlarla ilgili olarak, sadece bakalarnn
anlattklarndan bir eyler renebilirim, tpk doumumuzdan nceki
olaylar gibi. Ama daha sonraki yllarda, bu ismin benliimde var olduu sre iinde, yedi sekiz farkl ekil buluyorum art arda; birinciler en gzelleriydiler; savunulmas mmkn olmayan konumunu terk etmeye
gereklik tarafndan zorlanan hayalim, her defasnda birazck daha beriye smyor, bir sre sonra biraz daha geriye ekilmek zorunda kalyordu.
Ve Mme de Guermantes'la birlikte, evi de deiiyordu; bu ev de ayn isimden domutu; duyduum u veya bu kelimeyle hlyalarm
deiiyor, isim yldan yla zenginleiyordu; ev, benim bu hlyalarm, bir
bulutun veya gln yzeyi gibi yanstc hale gelmi olan talarnda bile yanstyordu. Turuncu bir k eridinden ibaret, derinlii olmayan,
derebeyiyle hanmnn, tepesinden vasallarnn yaamasna veya lmesine
karar verdikleri bir bur, yerini - havann gzel olduu le sonralarnda annem ve babamla Vivonne Irma'nn yata boyunca yrdmz o
"Guermantes taraf"nn en ucunda - dalgal bir araziye brakmt; burada des bana alabalk avlamay, araziyi evreleyen alak duvarlar ssleyen
mor ve krmz salkmlar halindeki ieklerin adn retirdi; daha sonra, atalardan kalan toprak, o iirli malikne olmutu; burada yce
Guermantes soyu, alar ap gelen, sararan, iekli bir kule gibi Fransa
zerinde ykselmeye balamt bile; oysa gkyznde, ileride Paris
Notre-Dame ve Chartres katedrallerinin ykselecei yer henz botu; oysa Laon tepesinin zirvesinde, Ararat Da'nn tepesindeki Nuh'un Gemisi misali Tanr'nn gazab dinmi mi diye bakmak iin endieyle
pencerelerden sarkan lk Peygamberler ve Erdemlilerle dolu, toprakta oalacak olan bitkileri tayan, hayvanlarla dolup taan, hayvanlarn
kap kulelere kadar szd, atda sakin sakin dolaan kzlerin yk-sekten Champagne ovasn seyrettii katedralin efi, yerini almamt
henz; oysa gnn sonunda Beauvais'den ayrlan yolcuyu, katedralin
siyah, dallanp budaklanm kanatlar, gn batmnn altn fonu zerinde alp dnerek izlemezdi henz. Bu Guermantes, bir romann dekoru gibi,
-
hayalimde canlandrmakta glk ektiim, bu sebeple kefetmeyi daha
da ok arzuladm, birdenbire soyluluk zellikleriyle dolacak olan gerek
topraklarn ve yollarn arasna gmlm, gara sekiz kilometre uzaklkta,
hayal bir peyzajd; civardaki yerlerin adlarm, adeta Parnassos'un veya
Helikon'un eteinde kurulu yerlermi gibi hatrlyordum, - topografya biliminde - esrarengiz bir oluumun maddi koullan gibi deerliydiler benim gzmde. Combray Kilisesi vitraylarnn alt ksmnda yer alan
armalar geliyordu gzmn nne; armalarn blnd drder
paradan her biri, bu nl soyun asrlar boyunca Almanya'nn, talya'nn
ve Fransa'nn drt bir yanndan evlilikler yoluyla veya kazanarak elde
ettii senyrlklerle dolmutu: Kuzey'in usuz bucaksz arazileri,
Gneyin gl kentleri Guermantes'ta toplanp birlemi, maddiyetlerini
kaybederek yeil burlarn veya gmi atolarn Guermantes'n mavi
fonuna alegorik olarak izmilerdi. Mehur Guermantes duvar hallarnn
bahsini duymutum; bu kalnca, mavi ortaa hallarnn, mor-krmz, ef-sanevi ismin zerinde bir bulut gibi, Childebert'in sk sk avland eski ormann bitiminde belirdiini gryordum; bana yle geliyordu ki, yeryznn bu en uzak, esrarengiz kesinin, asrlarn tesinin srlarna,
seyahat edercesine vakf olmak iin, Paris'te bir an Mme de Guermantes'a
yaklamam yeterliydi; topran efendisi, gln hanm olan Mme de
Guermantes'n yznn ve szlerinin, ulu ormanlarn, rmak kylarnn
yerel bysne, arivlerinin eski gelenek kitabyla ayn asrlk zelliklere
sahip olmas gerekiyordu sanki. Ama sonra Saint-Loup'yla tanmtm; atonun adnn, sadece XVII. yzyldan, ailesinin eline getiinden beri
Guermantes olduunu renmitim ondan. Ailesi o tarihe kadar o yrede
ikamet etmiti ve unvann bu blgeden almamt. Guermantes ky, atodan sonra kurulmu ve adn da atodan almt; atonun pers-pektifini bozmamak amacyla belirlenmi olan ve sokaklarn izgisini saptayan, evlerin yksekliini snrlayan kurallar hl yrrlkteydi.
Duvar hallarna gelince, Boucher'nin eseriydiler ve XIX. yzylda merakl
bir Guermantes tarafndan satn alnp krmz saten ve pelle kaplanm
son derece irkin bir salona, kendi yapt alelade av tablolarnn yanna
aslmlard. Saint-Loup bu ifaatyla atoya Guermantes ismine yabanc baz unsurlar katmt ve bunlar artk srf hecelerin ahenginden duvar iiliini kartmama izin vermiyorlard. O zaman, bu ismin ardndaki
ato ve atonun gle yansyan aksi silinmi, gzmde Mme de
Guermantes' evreleyen ev, Paris'teki kona, Guermantes Kona
olmutu; ismi gibi saydamd ev de; nk saydamln bozan, tkayan
-
hibir maddi, donuk unsur yoktu. Nasl ki kilise sadece tapma deil,
ayn zamanda cemaati de tanmlarsa, Guermantes Kona da, desin ha-yatnda yer alan herkesi kapsyordu; ancak, hi grmediim bu yaknlar,
benim iin nl ve airane isimlerden ibarettiler; yine birer isimden ibaret olan insanlardan bakasyla tanmyorlar ve desin etrafnda giderek
alan muazzam bir hale oluturarak, esrarn iyice artrp
glendiriyorlard.
Verdii davetlerde, konuklar bedensiz, byksz, ayakkabsz hayal ettiim, konumalarnda, sradan, hatta insanca ve mantkl biimde
zgn tek bir sz hayal etmediim iin, bu isimler frtnas, Saksonya
porseleninden yaplm, Mme de Guermantes adl heykelciin etrafnda
bir hayaletler yemei veya hortlaklar balosundan daha az maddeye sahip olduundan, desin camdan konann vitrin saydamln koruyordu.
Sonra Saint-Loup bana yengesinin rahibine, bahvanlarna ait anekdotlar anlattnda, Guermantes Kona - bir zamanlar bir Louvre'un olduu gibi - Paris'in ortasnda, tuhaf bir ekilde hl geerli olan ok eski bir hak sayesinde, miras yoluyla elde edilmi ve zerinde hl feodal
imtiyazlarn koruduu arazileriyle evrili bir ato haline gelmiti. Ama
bu son ev de, Mme de Villeparisis'ye komu olup Mme de Guermantes'in konann bir kanadnda, onunkine yakn bir daireye tandmzda yok
olmutu. Bugn belki hl rneklerine rastlanabilecek eski maliknelerdendi; bu konaklarn n avlularnda - belki kabaran demokrasi dalgasnn getirdii alvyonlard bunlar, belki de eitli
mesleklerin, senyrn etrafnda topland daha eski zamanlardan bir miras - genellikle kenarlarda ardiyeler, atlyeler, hatt mhendislerin gzellik anlaynn ak brakmad katedrallerin kanatlarna bitiik
dkknlara benzeyen kk bir kundurac veya terzi dkkn, tavuk
besleyip iek yetitiren, ayakkab tamircisi bir kapc bulunurdu; en
dipte, konan "esas blmnde" yaayan "kontes", iki atn ektii, eski,
st ak arabasnda, apkasnda kapc kulbesinin kk bahesinden
kam gibi grnen birka latiniei (ve arabacnn yannda, semtin
btn aristokrat konaklarnda inip kartvizit brakan niformal ua) ile
avluya ktnda, kapcnn ocuklarna ve o srada avludan gemekte olan burjuva kiraclara ayrm yapmadan tebessmler, kk el hareketleriyle selamlar datr, kmseyici nezaketi ve eitliki kibriyle
hepsini birbirine kartrrd.
-
Tandmz evde, avlunun dibindeki soylu hanmefendi, k ve hl
gen olan bir desti. Mme de Guermantes't bu; Franoise sayesinde ksa
zamanda konaa ilikin bilgi edindim. nk (Franoisn genellikle
aadakiler, alttakiler szleriyle deindii) Guermantes'lar, yal hizmetkrmzn saplantsyd; daha sabah annemin salarm tararken
avluya yasak, dayanlmaz, kaak bir bak frlatr, "Aa, iki rahibe geldi; aadakilere gidiyorlar muhakkak" veya, "Ah, u mutfak penceresindeki slnlerin gzelliine bakn! Nereden geldiklerini sormaya gerek yok,
dk ava gitmi belli ki," der, geceleyin ben yatmaya hazrlanrken
eyalarm verdii srada bir piyano sesi, bir ark krnts duyacak olsa,
"Alttakilerin misafiri var, eleniyorlar," sonucunu karrd; artk aarm olan salarnn evreledii dzgn hatl evresinde bir an iin genliinin
canl ve kibar tebessm, yznn her izgisini yerli yerine koyar, tpk
bir kadrilden nceki gibi, yapay, titiz bir dzene gre yerletirirdi.
Ama Guermantes'larn hayatnn Franoise'in ilgisini en ok eken,
onu en ok tatmin eden, ayn zamanda en ok zen n, araba kapsnn
iki kanad birden alrken desin st ak arabasna bindii and. Bu
an, genellikle hizmetkrlarmz le yemei denilen, hi kimse tarafndan
blnmemesi gereken, aaal kutlama trenini tamamladktan az sonra
yaanrd; le yemei srasnda hizmetkrlar o kadar "dokunulmaz"d ki,
babam bile zili alma cesaretini gsteremez, zaten be kere de alsa
hibirinin zahmet etmeyeceini, byle bir mnasebetsizliin kesinlikle
nafile olacam, stelik kendisinin de zararl kacan bilirdi. nk bu durumda (yalandndan beri her frsatta bir cenaze surat takman)
Franoise, btn gn boyunca uzun ikyetler listesini ve memnuniyet-sizliinin derin sebeplerini kolay kolay deifre edilemeyecek ekilde sergileyen, ivi yazsna benzer kk krmz iaretlerle dolu bir ehre
sunmay ihmal etmezdi kendisine. Aslnda bu ikayetleri ayrntl olarak
ortaya savururdu, ama biz kelimeleri pek seemezdik. Kendi ifadesiyle, btn gn "fsr fsr sylenir" bunun bizim iin sinir bozucu, "kltc",
"krc" olduunu dnrd.
Ayinin son erekleri de tamamlandktan sonra Hristiyanln ilk
dnemlerindeki gibi hem ayini yneten, hem de cemaatin bir yesi olan
Franoise, kendisine son bir kadeh arap doldurur, boynundaki peeteyi
zer, dudaklarndaki krmz su ve kahve izini silip peeteyi katlar, bir
halkaya geirir, gayretkelikle, "Biraz daha zm alsanza hanmefendi,
zmler ok gzel" diyen gen "ua"na szlanan baklarla teekkr eder
-
ve derhal, "bu sefil mutfakta" havann ok scak olduunu bahane ederek pencereyi amaya giderdi. Pencerenin kolunu evirip temiz havay
soluduu srada avlunun dibine ustaca kaytsz bir bak frlatr, desin
henz hazr olmadm gizlice saptar, koulmu arabay bir an kmse-yen, tutkulu baklarla szer ve dnyevi eylere bu bir anlk dikkati ynelttikten sonra, havann tatllndan, gnein scaklndan zaten berrakln tahmin etmi olduu gkyzne evirirdi baklarn; sonra
damn kesine, tam benim odamn bacasnn zerinde, Combray'deki mutfanda kuurdayan gvercinlere benzeyen gvercinlerin her
ilkbaharda gelip yuvalarn yaptklar yere bakard.
"Ah, Combray, Combray!" diye haykrrd. (Franoisein bu yakary
neredeyse ark syler gibi, yksek bir tonda dile getirmesi, tpk
ehresinin Arles'a zg duruluu gibi, aslnda gneyli olduunu ve
ayrldna yand memleketinin, sonradan benimsedii bir yer olduuna
dndrebilirdi. Ama bu dnce hatal olabilirdi; nk her blgenin
kendi "Gneyi" vardr ve yle Savoiellarla, yle Bretanya'llarla
karlarz ki, uzun ve ksa hecelerde gneylilere has o tatl
deiikliklerin hepsini kendilerinde buluruz.) "Ah, Combray! Seni bir
daha grmek ne zaman ksmet olacak, canm memleketim? Btn
gnm akdikenlerin, o gzelim leylaklarmzn altnda, ispinozlar, Vivonne'un fsltyla konuur gibi mrldanmasn dinleyerek geirmek ne
zaman nasip olacak? Onun yerine yarm saatte bir beni bu rezil koridorda koturan kk beyimizin lanet olas zilini dinliyorum. Bir de stne, ge
varmm diye laf iitiyorum; daha o zili almadan benim duymam gerekiyor herhalde; bir dakika geciksem, kplere biniyor. Ah Combray
ah! Belki de sana ancak ldkten sonra kavuacam; beni bir ta paras
gibi mezara attklarnda. O zaman o bembeyaz, gzelim akdikenlerinin
kokusunu duyamayacam. Ama bana yle geliyor ki, lm uykusunda
da, hayatta bana cehennem azab ektiren bu st ste zil sesini
duymaya devam edeceim."
Franoisein sz, avluda dkkn olan yelekinin seslenileriyle kesilirdi; bykannemin bir zamanlar, Mme de Villeparisis'yi ziyarete gittiinde pek houna giden yelekiydi bu; Franoisein da kalbinde en az
o kadar yeri vard. Bizim pencerenin aldn iitince, komusunu
selamlamak iin dikkatini ekmeye alrd. O zaman Franoisein gen
kzlndaki cilvesi, yala, keyifsizlikle, frnn ssyla arlam emektar
amzn homurdanan ehresini M. Jupien iin aydnlatrd; Franoise
-
yelekiye byleyici bir ekingenlik, itenlik ve terbiye karmyla, zarif
bir selam yollar, ama sesli bir karlk vermezdi; nk annemin tembihlerine uymayp avluya bakmakla birlikte, pencerede sohbet edecek
kadar meydan okumaya da cesaret edemezdi; kendi deyiiyle, hanmdan
"okkal bir zlgt" yemek istemezdi nk. M. Jupien'e, "Ne gzel atlar, deil mi?" demek istercesine koulmu arabay gsterir, ama bir yandan,
"Lanet kar!" diye mrldanrd; yelekinin sesini ykseltmeden, duyurabilmek iin ellerini azna siper ederek, "steseniz sizin de olurdu, stelik daha fazlas, ama siz bu tr eylerden holanmyorsunuz," diye
cevap vereceini bilirdi.
Franoise, yaklak olarak, "Herkesin zevki ayr, burada sadelik sevilir," anlamna gelen mtevaz, kaamak ve mutlulukla dolu bir
hareket yapp, annem gelir korkusuyla pencereyi kapatrd.
Guermantes'lardan daha fazla ata sahip olabilecek olan bu "siz", aslnda
bizdik, ama Jupien "siz" demekte haklyd; nk tamamen kiisel olan
izzetinefsin kimi hazlar dnda (mesela durmadan ksrd, evdeki
herkesin mikrop bulaacak diye korktuu zamanlarda, sinir bozucu bir
kkrdamayla nezle olmadn iddia etmesi gibi) Franoise, tamamen bir
hayvana yapk halde yaayan, hayvann onlar iin yakalad, yedii,
sindirdii ve olduu gibi zmlenebilecek bir tortu halinde sunduu
gdalarla beslenen bitkilere benzer biimde, bizimle bir ortakyaam
iindeydi; onun yaamas iin gerekli memnuniyeti oluturan kk
izzetinefis tatminlerini meziyetlerimizle, servetimizle, hayat artlarmzla, konumuzla hazrlamak - buna bir de, eski gelenee uygun le yemei ibadetini ve sonundaki pencere n soluklanmasn serbeste yerine getirme hakkn, alveri yapmaya giderken sokakta biraz oyalanma ve pazarlar yeenini ziyaret etme iznini eklemek - bizim grevimizdi.
Bu yzden Franoisein - babamn btn onursal unvanlarnn henz bilinmedii bir apartmanda - ilk gnlerde kendisinin can sknts dedii bir dert yznden kmesi, anlalabilir; bu can sknts, nianllarndan,
kylerinden uzakta ok fazla "sklp" sonunda intihar eden askerlerin
veya Corneille'in kaleminden kan, iddetli anlamdaki skntyd. Franoisein skntsn ksa srede tedavi eden de Jupien olmutu; nk
Franoise'a nnda, bir araba almaya karar vermiiz gibi belirgin ve daha
ince bir haz vermiti. "Bu Julien'ler," (Franoise yeni kelimeleri nceden bildii kelimelere benzetmeye meraklyd) "ok iyi insanlar, ok namuslu
-
insanlar, yzlerinde okunuyor zaten." Jupien gerekten de, eer arabamz yoksa, istemediimizden olmadn anlad ve herkese anlatt.
Franoisein arkada, bir bakanlkta hizmetli olarak grev
yaptndan, evinde pek kalmyordu. nceleri, bykannemin kz
zannettii "yumurcak" la yelekilik yaparken, daha bykannem Mme de Villeparisis'yi ziyarete gittiinde, henz ocuk saylacak yatayken etek tamiri yapabilen kz, kadn giyimine ynelip eteki olunca, yelekilik krl
bir meslek olmaktan kmt. nce bir terzinin yannda rak olarak ie
balayan, ufak tefek tamiratlar yapan, skk bir volan, dme, t-t diken, bir beli kopalarla ayarlayan kz, ksa zamanda kalfala, sonra da
ustala ykselmi ve yksek sosyete hanmlarndan mteriler edinmiti;
iini kendi evinde, yani bizim avluda yrtyordu; genellikle atlyedeki
arkadalarndan bir iki kz da rak olarak yannda alyordu. O za-mandan beri de, Jupien'in varlna pek gerek kalmamt. Artk bym
olan kzn hl sk sk yelek dikmesi gerekiyordu elbette. Ama
arkadalarnn yardm da olduktan sonra, kimseye ihtiyac yoktu. Bu
yzden de amcas Jupien bir ie girmek istemiti. nceleri eve le
saatinde geliyordu; daha sonra, yardmcs olduu kiinin yerine
getiinde, ancak akam yemeine gelir oldu. Neyse ki "asaleten tayini"
bizim tanmamzdan birka hafta sonra gerekleti de, Jupien'in nezaketi,
Franoisein bataki o zor gnleri fazla ac ekmeden atlatabilmesine
yardmc olacak kadar uzun sre devam edebildi. Aslnda "gei dnemi
ilac" sfatyla Franoise'a salad yararn hakkm vererek, unu itiraf
etmem gerekir ki, Jupien ilk grte benim pek houma gitmemiti.
Dolgun yanaklarnn ve krpe teninin oluturduu izlenim yakn mesafede tamamen yok oluyor, merhametli, hznl ve hlyal
baklarnn ardndaki gzleri, insana ok hasta olduunu veya yakn
zamanda ok ac bir kayba uradn dndryordu. Aslnda hi byle
olmad gibi, konumaya balad andan itibaren (ayrca konumas ok
dzgnd) daha ziyade souk ve alayc oluyordu. Baklaryla szleri
arasndaki bu uyumazlktan kaynaklanan sahtelik iticiydi; kendisi de
bundan rahatsz grnyordu, herkesin frakl olduu bir gece davetinde
ceket giymi veya bir prense cevap vermesi gereken, ama kendisiyle nasl
konuulacan pek bilemeyen, bu zor durumdan syrlmak iin
cmlelerini neredeyse hie indirgeyen biri gibi. Jupien'in cmleleri ise - yukardaki sadece bir benzetmedir - aksine, ok hotu. Belki gzlerin ehreyi bu ekilde sular altnda brakmasna karlk olarak (kendisini
-
tandktan sonra insan buna dikkat etmiyordu artk). Jupien'in ender
rastlanr trden bir zeks olduunu ksa srede farkettim; tandm en
kendiliinden edeb zihinlerden birine sahipti; yle ki, muhtemelen kltrl olmad halde, srf aceleyle okuyuverdii birka kitabn
yardmyla, en ustalkl ifadeleri kavram, benimsemiti. O gne kadar
tandm en yetenekli insanlar, ok gen yata lmlerdi. Bu yzden
Jupien'in de mrnn ksa olacandan kuku duymuyordum. yi
yrekliydi, merhametliydi, mthi ince, mthi cmert duygulara sahipti.
Franoisein hayatndaki rol, ksa srede vazgeilmez olmaktan kmt. Franoise ona ihanet etmeyi renmiti. Bir satc veya
hizmetkr, bize bir paket getirecek olsa, Franoise kendisiyle hi
ilgilenmiyormu havasnda, kaytsz bir tavrla bir sandalyeyi iaret
ettikten sonra, bir yandan iine devam eder, bir yandan da adamn
mutfakta oturup annemden cevap bekledii birka dakikay yle ustaca
deerlendirirdi ki, gelenin, "bizde yoksa, istemediimizdendir" dncesi
kafasna aklm olarak gitmedii, pek enderdi. Aslnda paramz
olduunun bilinmesine, zengin bilinmemize bu kadar nem vermesinin sebebi, Franoisein gznde srf zenginliin, fazilet olmadan zenginliin
en yce deer olmas deildi, ama zenginlik olmadan fazilet de onun ideali olamazd. Onun gznde zenginlik bir bakma gerekli bir kouldu;
onsuz faziletin bir deeri, bir tad olmazd. Bu iki eyi birbirinden ayramadndan, sonunda her birine dierinin niteliklerini atfeder
olmutu; faziletten bir konfor bekler, zenginlikte rnek alnacak bir
ahlakllk bulurdu.
Pencere aceleyle kapatldktan sonra (aksi takdirde annemin, "etmedii hakaret kalmaz"m), Franoise iini ekerek mutfak masasn
toplamaya koyulurdu.
"La Chaise sokanda kalan Guermantes'lar var," derdi oda
hizmetkr; "orada alan bir arkadam vard, arabac yamayd. Bir
tandm da - benim arkadam deil, arkadamn enitesi - Guermantes Baronu'nun seyisiyle birlikte askerlik yapm. Neyse canm, bana ne;
babam deil ya!" diye de eklerdi; oda hizmetkrmz, tpk moda arklar
mrldand gibi, konumalarna yeni kan esprileri serpitirmeye de meraklyd.
Artk yalanm bir kadnn yorgun ve zaten her eyi Combray'den, ok uzaklardan gren gzlerine sahip olan Franoise, bu szlerdeki
-
espriyi deil, bir espri olmas gerektiini anlad; nk konumann
gidiatyla ilgisizdiler ve akac diye bildii biri tarafndan, itahla
sylenmilerdi. Bu yzden, "Ah, bu Victor hep byledir!" der gibi iyi
niyetli, akn bir tavrla glmsedi. Mutluydu aslnda, nk bu tr
espriler duymann, uzaktan da olsa, masum toplumsal zevklerle balantl
olduunu biliyordu; btn evrelerde bu zevkler uruna, souk alma
pahasna da olsa, hemen temizlenip sslenilir. Franoise ayrca oda
hizmetkrn kendine dost sayyordu; nk hizmetkrmz
Cumhuriyet'in din adamlarna kar alaca korkun nlemleri kendisine
srekli olarak, fkeyle haber verirdi. Franoise en acmasz
hasmlarmzn, bize kar kanlar, bizi ikna etmeye alanlar deil, bizi
zebilecek haberleri byten veya uyduranlar olduklarn henz
anlamamt; bunlar, verdikleri haberde zntmz biraz azaltabilecek
bir hakllk unsuru bulunmamasna dikkat ederler, ikenceyi sonuna
kadar gtrmek iin hem korkun, hem muzaffer gstermeye altklar
bir partiyi azck da olsa takdir etmemize yol aabilecek bir izlenim yaratmaktan kanrlar.
"Des bunlarn hepsiyle akraba olsa gerek," dedi Franoise, bir
paraya andante blmnden tekrar balar gibi, konumaya La Chaise
soka Guermantes'larndan devam ederek. "Kim sylediydi
hatrlamyorum, onlardan biri dkn bir kuziniyle evlenmi. Ne olursa
olsun, soy ayn soy. Byk bir aile Guermantes'lar!" diye saygyla eklerdi;
bu ailenin bykln hem yelerinin saysna, hem nnn
parlaklna dayandrarak; Pascal'n, Din'in doruluunu Akla ve Kutsal
Kitabn yetkesine dayandrmas gibi. nk bu iki zellii tanmlamak
iin sadece "byk" kelimesini kullanan Franoisein gznde bu ikisi, tek
bir zellik oluturuyordu; kimi talar gibi, Franoisein kelime
daarcmda da yer yer rastlanan bu trden kusurlar, karanlktan kp Franoisein zihnine yansyordu.
"Acaba Combray'den 40 kilometre uzaktaki Guermantes atosu'nun sahipleri mi bunlar? yleyse, Cezayirli1 kuzinleriyle de akrabadrlar." (Annemle ben, uzun sre bu Cezayirli kuzinin kim olabileceini
dndk durduk; sonunda Franoisein Angers2kentini kastettiini
1 Cezayir'in Franszcas: Alger. (Okunuu:Alje.)
2 Okunuu Anje
-
anladk. Uzaktaki eyler bazen yakndakiler- den daha tandk olabilir bizim iin. Ylbalarnda hediye gelen feci hurmalardan Cezayir kentini tanyan Franoise, Angers'yi bilmiyordu. Franoisein lisan, zellikle yer adlan, Franszca'nn kendisi gibi hatalarla doluydu.) "Uaklarna soraym
diyordum... Ne diyorlard ona?" dedi, konumasn keserek, protokole ilikin bir soru sorar gibi; sonra kendi kendine cevap verdi: "Tamam, Antoine diyorlar." Antoine bir unvand sanki. "O bana iin dorusunu syleyebilirdi, ama tam bir lord, pek ukala; sanki dilini koparmlar ya da
konumasn renmemi. Konuuyorsunuz, cevap bile vermiyor," diye ekledi, eski yazarlar gibi "cevap" diyen Franoise. Sonra sahtekrlkla
devam etti: "Ama ben kendi iime bakarm, lemin iine burnumu sokmam. Ne olursa olsun, mnasebetsizlik bunlar. Hem yrekli bir adam
da deil." (Bu deerlendirme, Combray'de cesaretin insanlar vahi
hayvanlara dntrd kansnda olan Franoisein, bu konudaki fikirlerinin deitiini dndrebilirdi, ama hi ilgisi yoktu.
Yrekli,alkan anlamna geliyordu sadece.) "Ayrca eli de pek uzunmu
diyorlar, ama her dedikoduya inanmaya da gelmez tabii. Bunlarn btn
hizmetkrlar kapc yznden iten ayrlyor; kapclar kskanyor, desi dolduruyorlar. Neyse ne, ama bu Antoine tembelin teki; Antoinesse'i de
ondan beter," diye ekledi Franoise; uan karsn tanmlayan bir dii ad
bulmak iin, dilbilgisi yaratsnda bilincine varmadan chanoine3 ve chanoinesse4 rneinden yararlanm olmalyd. Haksz da saylmazd. Notre-Dame yaknnda hl Chanoinesse adl bir sokak vardr; Franoise aslnda, sokaa bu ismi (sadece piskoposluk kurulu yeleri oturduu iin)
veren eski Franszlarn adayd. Hemen ardndan, bu ekilde oluturulan dii adlarna bir rnek daha gelirdi Franoise'dan:
"Guermantes atosunun dese ait olduu muhakkak. Oralarda mairesse5 hanmefendi, odur. Az ey mi?"
"Hi az olur mu!" derdi, Franoisein szlerindeki espriyi anlamayan uak, inanla.
"Evladm, sen bunu bir ey mi sanyorsun? Onlar gibi insanlar iin,
bakan olmu, bakan hanm olmu, solda sfr kalr. Ah, Guermantes
3 chanoine: piskoposluk kurulu yesi.
4 chanoinesse: eskiden, geliri olan rahibelere verilen ad.
5 maire: belediye bakan, mairesse: bakann kars veya kadn belediye bakan.
-
atosu benim olsa, Paris'te pek gremezlerdi beni. Beyefendiyle Hanmefendi gibi varlkl insanlarn ilk frsatta, kendilerini tutacak kimse yokken Combray'ye gitmeyip bu pis ehirde kalmalar, akl alr ey deil.
Hibir eksikleri olmadna gre, emekliye ayrlmak iin ne bekliyorlar?
lmeyi mi? Ah, benim srf yiyecek kuru ekmeim, kn yakacak odunum olsa, imdiye oktan memleketimde, Combray'de, kardeimin yoksul
evinde olurdum. Orada insan hi deilse yaadn hisseder, karsnda byle sra sra evler yoktur, o kadar sessizdir ki, geceleri kurbaalarn
vraklamas on kilometre teden duyulur."
"Gerekten ok gzel olmal hanmefendi!" diye heyecanla haykrrd
gen uak; sanki bu sonuncu zellik, Venedik'te gondollar kadar
Combray'ye zgym gibi.
Zaten hizmetimize oda hizmetkrndan daha sonra girmi olan uak,
Franoise'la kendisini deil, Franoise' ilgilendirebilecek konular konuurdu. Kendisine a dendiinde yzn buruturan Franoise,
kendisinden "mrebbiye" diye bahseden uaa, kimi ikinci snf
prenslerin, kendilerine Ates diye hitap eden iyi niyetli genlere olan
tevecchn beslerdi.
"En azndan insan orada ne yaptm, hangi mevsimde yaadn
bilir. Buras gibi deil ki; burada Paskalya'da da Noel gibi, bir tanecik
dniei bulunmaz; bu kocam vcudumu ayaa kaldrdmda bir
tek dua an olsun iitmiyorum. Orada insan her saati duyar; kck bir
andr, ama insan, 'te, kardeim tarladan geliyor,' der; gnein
alaldn grrsn; her ltuf iin an alnr; lamban yakmadan nce
durup bakacak vaktin olur. Burada bir gndz, bir gece; yatmaya gidiyorsun, hayvanlar gibi, ne yaptn deseler syleyemezsin."
"Meseglise de ok gzelmi diyorlar hanmefendi," diye araya girerdi
gen uak; konuma, sofrada Meseglise'den szettiimizi tesadfen
hatrlayan uan keyfine gre, biraz soyut bir hale gelirdi.
"Ah, Meseglise!" derdi Franoise; Meseglise, Combray, Tansonville isimleri her sylendiinde dudaklarna yaylan aydnlk glmsemeyle.
Bu isimler kendi hayatnn o kadar ayrlmaz bir parasyd ki, onlarla
darda karlatnda, bir konuma iinde iittiinde duyduu sevin,
bir retmenin, rencilerin ismini krsden duymay hi beklemedikleri,
an nl bir kiisine deinerek snfta yaratt neeye benzerdi.
Mutluluunun bir ksm da, bu yerlerin kendisi iin bakalarndan fazla
-
bir ey ifade ettiini, birlikte ok eyler yapt eski dostlar olduunu hissetmesinden kaynaklanrd; bu isimleri duyunca, esprili bir ey duymu gibi glmserdi; nk onlarda kendisinden ok ey bulurdu.
"Evet, yledir olum, Meseglise ok gzeldir," derdi, incelikle glerek,
"ama sen Meseglise'in szn nerede iittin ki?"
"Meseglise'in szn nerede mi iittim? ok mehur bir yer; anlattlar,
ok anlattlar," diye cevap verirdi uak, ne zaman bizi ilgilendiren bir eyin bakalar iin nemini nesnel bir biimde anlamak istesek, buna imkn brakmayan kiilerin acmasz mulaklyla.
"Ah, ah! Emin olun, orada kiraz aalarnn altndaki hava, bu frnn
dibindekinden daha gzeldir."
Onlara Eulalie'den bile, iyi bir insanm gibi szederdi. nk Eulalie
ldnden beri, Franoise, hayattayken onu hi sevmediini tamamen
unutmutu; zaten evinde azna atacak lokmas olmayan, "alktan nefesi
kokan", sonra da, hibir ie yaramad halde, zenginlerin iyilii sayesinde
"bir pozlar takman" insanlarn hibirini sevmezdi. Eulalie'nin her hafta halamdan "bahii koparmay" becermesi artk onu zmyordu. Halama
gelince, Franoise kendisini srekli methederdi.
"Peki siz Combray'de, hanmefendinin bir akrabasnn yannda mydnz?" diye sorard gen uak.
"Evet, Mme Octave'n yanndaydm. Ah, ocuklar, melek gibi bir
kadnd; onun evinde hibir ey eksik olmazd; her eyin en gzeli, en iyisi olurdu; ok iyi kalpli bir kadnd; kekliklere, slnlere, hibir eye
acmazd; akam yemeine pat diye be kii, alt kii gelse etin en iyisi, beyaz arab, krmz arab, ne lazmsa eksik olmazd." (Franoise
"acmak" fiilini La Bruyere gibi esirgemek anlamnda kullanrd.)
"Akrabalar aylarca, senelerce kalsa, btn harlar hanmefendi stlenirdi
daima." (Bu szlerin bizim iin krc bir yan yoktu; nk Franoise,
"har"n sadece resm ilerde kullanlmad, masraf anlamna geldii
dnemden kalmayd.) "Ah! Emin olabilirsiniz, o evden kimse a
ayrlmazd. Muhterem Peder'in hep syledii gibi, yce Tanr'ya
kavuacandan emin olabilecek bir kadn varsa, o da kesinlikle hanmefendiydi. Ah, zavall hanmm, incecik sesiyle, 'Franoise,
biliyorsunuz ben yiyemiyorum, ama istiyorum ki yiyormuum gibi gzel yemekler olsun herkes iin,' dediini duyar gibiyim hl. Kendisi iin
-
deildi tabii. Grseydiniz, bir torba kirazdan daha ar deildi hanmm;
yok gibiydi. O kadar sylerdim, doktora gitsin diye, dinlemezdi. Ah, ah, o
evde hibir zaman yle aceleyle yemek yenmezdi. Hanmefendi, hizmetkrlarnn iyi beslenmesini isterdi. Burada daha bu sabah, bir eyler
attrmaya bile vakit bulamadk. Her ey koa koa yaplyor."
En ok da babamn kzarm ekmeklerine kzyordu. Babamn bunlar
poz olsun diye, Franoise' "dama ta gibi oynatmak" iin yediinden
emindi. "Dorusu ben de hi byle ey grmedim!" diye onaylyordu gen
uak. Bunu adeta her eyi grm gibi, btn lkeleri ve detlerini
kapsayan bin yllk tecrbelerinde, kzarm ekmek yeme detine hi
rastlamamasna sylerdi. "Tamam, tamam," diye homurdanrd ba
uamz, "ama btn bunlar deiebilir pekala; Kanada'da iiler grev
yapacakm, bakan geen akam beyefendiye bu i iin iki yz bin frank
aldn syledi." Uak, bakan katiyen sulamyordu; kendisi son derece
namuslu bir adamd aslnda, ama btn politikaclar pheli kiiler
olarak grdnden, rvet almay en hafif hrszlk suu kadar bile ar
bulmuyordu. Bu tarih szleri doru iitip iitmediini bile sorgulamyor,
sulunun kendisinin bunlar babama sylemi olmasn, babamn da onu
kap dar etmemesini tuhaf bulmuyor, armyordu. Ne var ki Combray felsefesi, Franoisein, Kanada'daki grevlerin kzarm ekmek deti
zerinde etkisi olacan ummasna izin vermiyordu. "Dnya dndke,"
diyordu, "bize taban teptirecek efendiler, onlarn kaprislerini yerine getirmek iin de hizmetkrlar olacaktr." Bu aralksz kouturma teorisine
ramen, annem on be dakikadr, le yemeinin uzunluunu
deerlendirirken Franoise'la ayn lleri kullanmyor olacak ki, "Ne
yapyorlar, anlamyorum ki, iki saattir sofradalar," diyordu. Sonra ekine ekine drt kere zili alyordu. Franoise, gen uak ve ba uak, zil
seslerini cevap vermeyi hi dnmedikleri bir ar olarak deil, konser
balamadan az nce arann birka dakika sonra biteceini hissettiren,
akort edilen alg sesleri gibi alglarlard. Zil sesleri tekrarlanp daha srarl bir hal almaya baladnda, hizmetkrlarmz da zilleri dikkate
almaya balarlar, fazla zamanlar kalmadn, birazdan tekrar ie
balayacaklarn dnerek, dierlerinden biraz daha kuvvetli bir zil sesinde ilerini ekip harekete geerlerdi; gen uak kapnn nnde bir
sigara imek zere aa iner, Franoise bizimle ilgili, "Gpirelendiler yine"
trnden birka yorum yaptktan sonra altnc kattaki odasna, eyalarm
-
toparlamaya kar, ba uaksa, benim odamdan mektup kd alp aceleyle zel mektuplarn iziktirirdi.
Uaklarnn btn kurumuna ramen, Franoise daha ilk gnlerden, Guermantes'larn bu konakta ok eski bir tarihten beri oturmadklarn,
kona yakn bir gemite kiraladklarn ve dairelerinin bakt, benim
bilmediim taraftaki bahenin olduka kk, btn bitiik bahelere
benzer bir bahe olduunu bana haber vermiti; yani burada ne
derebeyine ait daraac vard, ne berkitilmi deirmen, ne balk havuzu, ne direkli gvercinlik, ne derebeyine ait frn, ne blmeli tahl ambar, ne
kk ato, ne sabit, ekme, seyyar veya paral kpr, ne de dikilita,
ayrcalk belgesi veya iaret olarak ylm talar. Ama tpk Balbec
Krfezi benim iin btn esrarengizliini kaybettiinde, dnya zerindeki tuzlu sularn, dierleriyle yer deitirebilecek, herhangi bir
blm haline geldiinde, Elstir'in, mavi-gm armonileriyle Balbec'i Whistler'm opal krfezine benzeterek bir anda krfeze bir ahsiyet kazandrd gibi, Guermantes ismine bal son malikne Franoisein darbeleriyle ykldnda, babamn eski bir dostu, bir gn desten
szederken yle dedi: "Saint-Germain muhitinin en yksek mevkiine, Saint-Germain muhitinin en nde gelen evine sahiptir." Hi phesiz Saint-Germain muhitinin en nde gelen salonu, evi, benim pepee hayal ettiim dier maliknelerin yannda pek fazla bir ey saylmazd. Ama
nihayet bu evin de (bu sonuncusu olacakt), ne kadar mtevaz olursa olsun, kendi maddesinin tesinde, gizli bir farkll vard.
Mme de Guermantes', sabahlan yaya, leden sonralar da arabayla
karken grdmde, isminin srrn ahsnda bulamadmdan, bu srr
salonunda, dostlarnda aramaya iyice mecbur kalyordum. phesiz daha
Combray Kilisesinde bile, des bana bir imek akmas gibi, bakalam iinde grnp kaybolmu, yldrmla arplm hayalimin yerini,
Guermantes isminin ve Vivonne kysndaki leden sonralarn rengine
tekrar oturtulmas, bu renge nfuz etmesi mmkn olmayan yanaklar
almt; tpk kuuya veya ste dnen, bundan byle, tabiat
kanunlarna boyun eerek suyun stnde szlecek veya rzgrda
sallanacak olan bir tanr veya peri gibi. Bununla birlikte, Mme de
Guermantes'in yanndan ayrlr ayrlmaz, bu kayp, silinen resim, batan gnein pembe-yeil yansmalarnn, kendilerini kran krek darbesinin ardndan yeniden olumas gibi tekrar belirmi, dncelerimle ba baa
kaldmda, isim ehrenin hatrasn kendine mal edivermiti. Oysa imdi
-
Mme de Guermantes' sk sk pencerede, avluda, sokakta gryordum; hi deilse ben, Guermantes ismini onunla btnletiremeyiimi, onu
Mme de Guermantes olarak dnemeyiimi, zihnimin istediim eylemi
sonuna kadar gtremeyiine yklyor, zihnimi suluyordum; ama o da, komumuz da ayn hatay yapyor gibiydi; stelik bu hatay, hi huzursuz
olmadan, benim kuruntularmn hibirine kaplmadan, hatt bunun bir
hata olduunu aklndan bile geirmeden iliyordu. Mme de Guermantes, elbiselerinin modaya uygun olmasna byk bir zen gsteriyordu: Sanki dier kadnlarla kendini bir tutup, herhangi bir kadnn kendisiyle boy lebilecei, hatt onu geebilecei k giyime zenmiti; sokakta, iyi
giyimli bir kadn oyuncuyu hayranlkla seyrettiini grmtm;
sabahlar, yrye kmadan nce, eriilmez hayatn aralarnda
teklifsizce dolatrarak bayalklarn iyice ortaya kard, sokaktaki
insanlarn fikri sanki kendisini yarglayabilirmi gibi, aynasnn karsnda
kendisinden ok aa dzeydeki k kadn roln oynayn
seyrediyordum; bir saray komedisinde, hafifmerep hizmeti kz roln oynamay kabul eden bir kralie kadar ikiyzllkten, alayclktan uzak
bir inanla, tutkuyla, huysuzlukla ve kendine sayg duyarak oynuyordu
roln; doutan gelen soyluluunu mitolojik unutua gmerek, tlnn
dzgn durup durmadna bakyor, kollarn, paltosunu dzeltiyordu; tpk tanr-kuunun, tanr olduunu hi hatrlamadan, ait olduu hayvan trne zg btn hareketleri yapmas, gagasnn iki yanndaki cansz,
baksz gzleriyle aniden tam bir kuu gibi bir dmenin veya emsiyenin zerine atlmas gibi. Ama nasl ki bir yolcu, bir kent kendisini
ilk grte hayal krklna urattnda, belki de mzelerini gezerek,
insanlaryla iliki kurarak, ktphanelerinde okuyarak kentin bysne
nfuz edebileceini dnrse, ben de Mme de Guermantes'in evine
kabul edilsem, arkadalarndan biri olsam, hayatna girsem, parlak
turuncu rtsnn altndaki isminin gerekte, nesnel olarak, bakalar
iin neler ierdiini anlayabileceimi dnyordum; nk nihayet ba-bamn arkada, Guermantes evresinin, Saint-Germain muhiti iinde zel bir yeri olduunu sylemiti.
Bu evrede yaandn varsaydm hayat, tecrbeden o kadar farkl
bir kaynaktan douyor ve bana o kadar zel olmas gerekirmi gibi
geliyordu ki, desin gece davetlerinde benim bir zamanlar grtm,
gerek kiilerin bulunabileceini hayalimden bile geirmiyordum. nk
bu kiiler birdenbire mizalarn deitiremeyeceklerine gre, orada da
-
benim bildiim konumalara benzer konumalar yaparlard; muhataplar belki tenezzl edip ayn insani dilde kendilerine cevap verirdi; Saint-Germain muhitinin en nde gelen salonundaki bir gece davetinde, benim daha nce yaadklarmla tpatp ayn dakikalar yaanrd o zaman; oysa
bu imknszd. unu kabul etmek gerekir ki, zihnim birtakm zorluklarla kar karyayd; Sa Yaka'da yer alan, sabahlar eyalarn temizleniini
odamdan iittiim, yksek sosyetenin bu en nde gelen salonu, benim iin kutsal ekmekte sa'nn bedeninin bulunmas kadar anlalmaz bir
muammayd. Ne var ki beni Saint-Germain muhitinden ayran snr izgisi tamamen hayal olmakla birlikte, benim iin son derece gerekti;
bu Ekvator'un te yanna serili olan ve kaplarnn ak olduu bir gn,
benim gibi annemin de grp pek berbat bir halde olduunu sylemeye
cesaret edebildii Guermantes'larn paspasnn bile, Saint-Germain muhitine ait olduunu hissediyordum. Zaten Guermantes'larn bazen
mutfak penceresinden grebildiim yemek salonunun, karanlk koridoru-nun, krmz pel mobilyalarnn benim gzmde Saint-Germain muhitinin esrarengiz bysne sahip olmamasna, zorunlu bir biimde
bu muhitin bir paras olmamasna, corafi olarak bu muhitte yer almamasna imkn var myd? Bu yemek salonuna kabul edilmek demek, Saint-Germain muhitine girmi, havasn solumu olmak deil miydi; sofraya gemeden nce koridordaki siyah deri kanepede Mme de
Guermantes'la yan yana oturan insanlarn hepsi Saint-Germain muhitinden deil miydi? Hi kukusuz, Saint-
Germain muhitinin dndaki kimi gece davetlerinde, k insanlarn
baya evresinin ortasnda, birer isimden ibaret olan ve hayalimizde canlandrmaya altmzda kh valyeler arasnda bir turnuva, kh bir
beylik orman grnmne brnen kiilerden birinin, btn ihtiamyla
boy gsterdiine zaman zaman rastlanrd. Ama burada, Saint-Germain muhitinin bu en nde gelen salonunda, karanlk koridorda, onlardan
baka kimse yoktu. Onlar tapma ayakta tutan, deerli bir maddeden
yaplm stunlard. En samimi toplantlarda bile Mme de Guermantes
davetlilerini onlarn arasndan seebilirdi ancak; on iki kiilik yemek davetlerindeyse, kurulu sofrann etrafnda bir araya geldiklerinde, Sainte- Chapelle Kilisesi altarnn nndeki sembolik ve takdis edici, altndan havari heykellerine benzerlerdi. Konan arkasnda, yksek duvarlar
arasndaki, yaz mevsiminde Mme de Guermantes'in akam yemeinden
sonra portakal suyu ve likr ikram ettii kk baheye gelince, gece saat
-
dokuzla on bir arasnda, buradaki - deri kanepe kadar byk bir gce sahip - demir iskemlelerde oturup da bu srada Saint-Germain muhitine zg esintileri hissetmemenin, insann Figig vahasnda le uykusuna
yatp da Afrika'da olduunu hissetmemesi kadar imknsz olduunu
dnemem mmkn myd? Birtakm nesneleri, kiileri, bakalarndan
ayrt edip bir atmosfer yaratabilmeyi ancak hayalgc ve inan baara-bilir. Heyhat! Saint-Germain muhitinin bu gzel manzaralar, yer ekilleri, yerel zellikleri, sanat eserleri arasna adm atma ayrcaln, ben asla
tadamayacaktm herhalde. Ben kydaki eski paspas, ndeki bir minare,
karadaki ilk palmiye, egzotik sanatn veya bitki rtsnn balangc gibi
ak denizden grp (asla karaya kma umudu olmadan) rpermekle
yetiniyordum.
Ne var ki, benim gzmde giri kapsnda balayan Guermantes Kona'nn ekleri, dkn gznde ok daha geni bir alana yaylyor olsa
gerekti; btn kiraclar, fikirleri hibir nem tamayan iftiler, kyller,
mill servet kullanclar olarak gren dk, sabahlan pencerenin nnde
geceliiyle sakal tra olur, avluya hava scaklna gre sadece gmlekle,
pijamayla, tuhaf renklerde, uzun tyl ekose ceketle, ceketinden daha
ksa, ak renk bir mantoyla iner, satn alm olduu yeni bir at,
seyislerinden birine trs yrtrd. At bir deil, birka kere Jupien'in vitrinini yknca, Jupien tazminat isteyerek dk kzdrd. "Srf Des
Hanmefendi'nin konakta ve evrede yapt iyilikleri dnecek olsak,
bu herifin bizden bir talepte bulunmas, alaklk saylr," diyordu M. de Guermantes. Ama Jupien, grne baklrsa desin yapt herhangi bir
"iyilik"ten tamamen habersiz, direnmiti. Aslnda des iyilik yapard,
ama herkese iyilik edilemeyeceinden, bir kiiyi ok memnun etmi
olmann hatras, bir bakas konusunda saknml davranmaya sebep olur
ve bu yzden ikinci kiinin memnuniyetsizlii iyice artar. Zaten dkn
gznde mahalle - hem de hatr saylr mesafelerde - hayr ilerinden baka bakmlardan da avlusunun bir uzants, atlar iin daha geni bir kou pistiydi. Yeni bir atn tek bana trs yryn grdkten sonra
arabaya balatr, civardaki btn sokaklar gezdirirdi; seyis, dizginler
elde, arabann yannda koar, arabay defalarca dkn nnden geirirdi; dk dev gibi boyu, iri cssesiyle, ak renk giysiler iinde, aznda
purosu, ba havada, merakl gznde monokluyla kaldrmda, ayakta
durur, sonra bir anda arabac koltuuna atlayp ah kendisi dener ve yeni
koulmu hayvanla Champs-Elysees'ye, metresiyle bulumaya giderdi.
-
M.de Guermantes avluda az ok kendi muhitinden saylan iki ifte selam verirdi: biri, akrabas olan bir kar-kocayd; bunlar ii kar-kocalar gibi, ocuklarna bakmak zere hibir zaman evde bulunmazlard; kadn
sabahtan Schola Cantorum'a, kontrpuan ve fg renmeye, kocas da
atlyesine, ahap heykeller ve deri zerine ekile ilemeler yapmaya
giderdi; ikinci ift, Norpois Baronu ve Baronesi'ydi; daima siyahlar
giyinirler, kadn sandalye kiralaycs, kocas cenaze taycs kyafetinde, gnde birka kere kiliseye gitmek zere sokaa karlard. Bizim
tandmz eski bykelinin yeenleriydiler; zaten babam da M.de
Norpois'ya merdivende rastlam, nereden geldiini anlamamt; nk
babam, bylesine saygdeer, Avrupa'nn en sekin kiileriyle ilikide
bulunmu ve muhtemelen bo asalet unvanlarn umursamayan bir ahsiyetin, bu silik, kilise yanls, dar grl soylularla hi grmediini
dnyordu. Guermantes Kona'na ksa bir sre nce tanmlard;
Jupien avluda M.de Guermantes'la selamlaan barona yaklam ve ismini
tam karamadndan, "M. Norpois" diye hitap etmiti.
"Ne! Monsieur Norpois m! Mthi bir bulu! Pes dorusu! Bu adam
yaknda Vatanda Norpois diyecek size!" diye haykrd M.de Guermantes,
barona dnerek. Kendisine "Sayn Dk" deil "Beyefendi" diyen Jupien'e kzgnln nihayet dile getirebiliyordu.
M. de Guermantes'in bir gn babamn mesleine ilikin bir bilgi
edinmesi gerekince, bizzat babama gidip gayet kibarca kendini takdim etmiti. O gnden sonra, genellikle babamdan komu sfatyla bir ricada
bulunmas gerekir, iini dnen ve hi kimseyle karlamay istemeyen
babamn merdivenden indiini grr grmez, dk avluda yanndaki
seyislerden ayrlp babamn yanna gider, eski kral zel
hizmetkrlarndan kendisine miras kalan hizmetseverlikle babamn pardssnn yakasn dzeltir, elini tutar ve hi brakmadan, hatt
deerli teninin temasn kendisinden esirgemediini ispat etmek iin, bir
kibar fahie utanmazlyla okayarak can son derece skkn, kap
kurtulmaktan baka bir ey dnmeyen babam d kapya kadar gtrrd. Bir gn karsyla birlikte arabayla karken bizimle karlam
ve hararetle selamlamt; adm karsna sylemi olmalyd, ama desin
ismimi de, ehremi de hatrlamas ihtimali var myd? stelik dese sa-dece kiraclarndan biri olarak tantlmak, ne berbat bir tantmd! Desle
Mme de Villeparisis'nin evinde karlamak daha iyi bir tantm olurdu
benim iin; zaten Mme de Villeparisis, kendisini ziyaret etmem iin
-
bykannemle haber gndermi, edebiyat meslek edinmeyi dndm de bildiinden, evinde yazarlarla karlaacam da
eklemiti. Ne var ki babam sosyeteye girmek iin henz fazlasyla gen
olduumu dnyor ve salk durumum da kendisini endielendirmeye
devam ettiinden, bana gereksiz yere yeni sokaa kma frsatlar salamaktan holanmyordu.
Mme de Guermantes'in niformal uaklarndan biri Franoise'la sk
sk sohbet ettiinden, desin gittii salonlardan bazlarnn adn
duymutum, ama hayalimde canlandramyordum; onun hayatnn, ancak
isminin ardnda grebildiim hayatnn bir paras olmalar, bu salonlarn
hayal edilemez olmalarna yetiyordu.
"Bu gece Parma Prensesi'nin davetinde glge oyunu gsterisi var,"
diyordu uak, "ama biz gitmiyoruz; nk hanmefendi be treniyle iki gnlne Chantilly'ye, Aumale Dk'ne misafirlie gidiyor; yannda
oda hizmetisiyle hizmetkr gidiyorlar. Ben burada kalyorum. Parma
Prensesi'nin houna gitmeyecek bu; dese yazd mektuplar drd
geti."
"Yani bu sene Guermantes atosu'na gitmiyor musunuz?"
"lk defa bu yl gitmeyeceiz; Beyefendinin romatizmalar yznden,
doktor kalorifer yaplana kadar atoya gitmemizi yasaklad, ama daha
nce her sene ocak ayma kadar kalrdk. Kalorifer hazr olmazsa
hanmefendi belki birka gnlne Cannes'a, Guise Desi'ne gidecek,
ama daha belli deil."
"Peki tiyatroya gidiyor musunuz?"
"Bazen Operaya, bazen de Parma Prensesi'nin abonmanl gecelerine gidiyoruz; haftada bir oluyor; ok km, opera, piyes, her ey varm.
Hanmefendi abone olmak istemedi, ama yine de gidiyoruz: bir defasnda hanmefendinin arkadalarndan birinin locasna, bir defasnda bakasna;
ounlukla beyefendinin kuzeninin kars Guermantes Prensesi'nin
locasna gidiyoruz. Prenses Bavyera Dk'yle kardetir... Demek eve kyorsunuz," derdi niformal uak; kendisi Guermantes'larla
tanmland halde, genel olarak efendiler hakkndaki politik dncesi sebebiyle, Franoise'a bir desin hizmetindeymiesine saygl
davranrd. "Salnz ok iyi hanmefendi."
-
"Ah, bu lanet olas bacaklar yok mu! Dzlkte yine neyse," ("dzlkte", avluda, Franoisein dolamaktan hi ikyeti olmad
sokaklarda, yani dz yerlerde demekti), "ama bu merdivenler berbat.
Hoa kaln beyefendi; akama belki tekrar grrz."
Uak Franoise'a, dklerin oullarnn, genellikle babalan lnceye
kadar prens unvan tadklarn sylediinden beri, Franoise uakla
sohbet etmeyi daha da ok istiyordu. Hi phesiz, Fransa'nn derebeylik
arazilerinde kaltm yoluyla devam eden asalete tapnma, asalete kar bir
tr isyanla kark ve bu duyguyu kabullenmi biimde, Fransz halknda
ok gl olmal. nk Napoleon'un dehasndan, telsiz telgraftan
szedildiinde tamamen kaytsz kalan, hareketlerini bir an bile
yavalatmadan minedeki klleri boaltmaya veya sofray kurmaya
devam eden Franoise, bu ayrntlar, Guermantes Dk'nn kk
oluna genellikle Oleron Prensi dendiini duyar duymaz, "Ne kadar
gzel! diye haykrr ve bir vitray karsndaymasna hayranlkla kala- kalrd.
Franoise sk sk dese mektup getirmeye gelen Agrigento Prensi'nin oda hizmetkryla da arkada olmutu; hizmetkr Franoise'a sosyetede
Saint-Loup Markisi'yle Mile d'Ambresac'n evliliinden ok szedildiini, evliliin neredeyse kesinletiini sylemiti.
Mme de Guermantes'in hayatn aktard bu villalar, bu localar, bana desin kendi evi kadar periler lemine ait yerler gibi geliyordu. Parma, Guermantes-Bavyera, Guise adlar, desin gittii btn sayfiyeleri, arabasnn geride brakt izle konana balanan gndelik elenceleri,
benzerlerinden ayrrd. Bu isimler bana, Mme de Guermantes'in hayatn
srayla bu sayfiyelerden, bu elencelerden olutuunu bildirirler, ama
des konusunda beni aydnlatmazlard. Her biri desin hayatna farkl
bir saptama getirir, ama bu da dese deiik bir muamma katmaktan baka bir ie yaramazd; desin kendi hayatnn muammas hibir zaman
gcn kaybetmez, sadece dier insanlarn hayatlarnn dalgalar
arasnda, bir duvarla korunmu, bir kabn iine kapatlm halde yer
deitirirdi. Des Karnaval mevsiminde Akdeniz'e bakarak le yemei
yiyebilirdi, ama Mme de Guise'in villasnda yerdi; Paris sosyetesinin kraliesi bu villada beyaz pike elbisesiyle, ok sayda prensesin ortasnda,
dierleri gibi bir davetliydi sadece ve bu yzden de benim gzmde daha
heyecan verici, bakalaryla yer deitirebildii iin daha kendine hast;
-
tpk byk bir balerinin, bir dans admnn kaprisine boyun eerek
srasyla btn balerin kardelerinin yerine getii gibi; des bir glge oyunu gsterisi izleyebilirdi, ama Parma Prensesi'nin bir gecesinde
izlerdi; bir trajedi veya opera seyredebilirdi, ama Guermantes Prensesi'nin locasnda seyrederdi.
Bir insann hayatnn btn ihtimallerini, tand, biraz nce
yanndan ayrld veya biraz sonra buluaca insanlarn hatrasn o
insann bedeninde topladmz iin, Franoise'dan, Mme de
Guermantes'in yryerek Parma Prensesi'ne le yemeine gideceini
duymusam, leye doru desi ten rengi satenden elbisesiyle, gn
batmnda bir bulut gibi, kyafetiyle ayn tondaki yzyle merdivenden inerken grdmde, karmda Saint-Germain muhitinin btn hazlarn kk bir hacimde toplanm halde, bir deniz kabuunun pembe sedefli,
parlak kapaklar arasndan grr gibi olurdum.
Babamn bakanlkta A.J. Moreau adnda bir arkada vard; bu adam,
kendisini dier Moreau'lardan ayrmak iin daima soyadnn nne
adnn baharflerini koymaya byk zen gsterir, bu yzden kendisine
ksaca A.J. denirdi. te bu A.J. bir gn bir yerden operada galaya bir davetiye bulmu; davetiyeyi babama gnderdi; ilk hayal krklmdan
sonra hi seyretmediim Berma da, bu gecede Phaidra'nn bir perdesini oynayacandan, bykannem babamdan davetiyeyi bana vermesini rica
etti.
Doruyu sylemek gerekirse, birka yl nce beni allak bullak etmi
olan Berma'y izleme frsatnn, imdi gzmde hibir deeri yoktu. Bir
zamanlar sala, huzura tercih etmi olduum eye kar ilgisizliimi
hznle farkettim. Hayalgcmn seer gibi olduu deerli gereklik paracklarn yakndan seyredebilme isteim, eskisine gre daha az
tutkulu deildi. Ne var ki hayalgcm artk onlar byk bir oyuncunun
tonlanmasnda bulamyordu; Elstir'e yaptm ziyaretlerden beri, bir
zamanlar Berma'nn oyununa, trajedi sanatna olan inancm, kimi duvar
hallarna, ada resimlere aktarmtm; inancm ve arzum, artk
Berma'nn tonlamasna ve jestlerine aralksz bir tapnmay
getirmediinden, bu tonlama ve jestlerin kalbimdeki "sureti", tpk eski
Msr'da hayatta kalabilmeleri iin srekli beslenmeleri gereken llerin "suret"leri gibi, zamanla sararp solmutu. Sanat zayflam, ufalmt.
Derin bir ruh tamyordu artk iinde.
-
Babamn davetiyesiyle Opera'nn geni merdiveninin basamaklarn
trmandm srada, nmde grdm bir adam, duruunu benzetip ilk
anda M.de Charlus sandm; bir grevliye bir ey sormak zere ban
evirdiinde yanldm anladm; buna ramen, hem kyafetinden, hem
de kendisini bekleten kontrolrle ve grevli kzlarla konuma eklinden,
bu adam da hi tereddt etmeden, kafamda M.de Charlus'yle ayn sosyal snfa yerletirdim. nk her birinin kiisel zelliklerine ramen, o
dnemde aristokrasinin bu kesiminin zppe ve zengin erkekleriyle maliye
veya sanayi dnyasnn zppe ve zengin erkekleri arasnda hl ok
belirgin bir farkllk vard. Bu ikinci sosyal snftan birinin, mevkiini
kantlamak iin kendi altndaki bir kiiyle kestirip atan, yksekten bir
tonla konutuu bir durumda, byk soylu tatllkla glmser, sahte bir
tevazu ve sabr sergilemeyi, herhangi bir seyirciymi gibi yapmay, grgsnn salad bir imtiyaz sayard adeta. Muhtemelen onun iinde
tad zel kk dnyann almas imknsz eiini bu ekilde, safa
bir glmsemenin ardna gizledii anda tiyatroya giren zengin bankaclarn oullar, bu byk soyluyu sradan, nemsiz biri
zannetmiyorlarsa, bunun tek sebebi, tam o srada Paris'te bulunan
Saksonya Prensi'nin, Avusturya mparatoru'nun yeeninin birka gn
nce resimli dergilerde kan portresine artc derecede benzemesiydi. Guermantes'larn ok yakn arkada olduunu biliyordum. Ben kont-rolrn yanma geldiim srada Saksonya Prensi'nin ya da yle farz
ettiim kiinin, glmseyerek, "Loca numarasn bilmiyorum, kuzinim onun locasn sormam sylemiti," dediini duydum.
Belki Saksonya Prensi'ydi; belki "kuzinim onun locasn sormam
sylemiti, derken hayalinde grd suret, Guermantes Desiydi (ki
bu durumda, desi hayal edilmesi mmkn olmayan hayatnn bir nn
yaarken, kuzininin locasnda grebilirdim); glmseyen, kendine has baklar ve bu basit szler, kh bir mutluluk ihtimaliyle, kh belli belirsiz
bir saygnlkla gnlm (soyut bir tahayylden ok daha fazla)
okuyorlard. En azndan kontrolre bu cmleyi sylemekle, benim
gndelik hayatmn baya bir gecesini, yeni bir dnyaya almas muhtemel bir geide balyordu; locann zemin katta olduunu
syledikten sonra kendisine gsterdikleri koridor nemli ve atlaklarla
doluydu, deniz alt maaralarna, su perilerinin mitolojik krallna alyordu adeta. nmdeki, uzaklamakta olan frakl bir beyefendiydi
sadece, ama ben onun Saksonya Prensi olduu ve Guermantes Desinin
-
yanna gittii dncesini, sanki beceriksiz bir reflektrle, tam onun
zerine dremeden, evresinde gezdiriyordum. Yalnz olduu halde,
bu onun dndaki, elle tutulamayan, devasa, bir projeksiyon gibi kesikli dnce, sanki onun nnde gidiyor, Yunanl savann yannda duran,
dier insanlarn gremedii Tanra gibi, ona yol gsteriyordu.
Kendi yerime doru ilerlerken, Phaidra'nn tam hatrlayamadm bir dizesini bulmaya alyordum kafamda. Benim hatrladm ekliyle,
hecelerinin says yanlt, ama saymaya almadm iin, bana sanki bu
dizedeki dengesizlikle klasik bir dize arasnda herhangi ortak bir l olamazm gibi geliyordu. Bu korkun cmleyi on iki hecelik bir dize
haline getirmek iin alt heceyi atmak gerektiini syleseler, armazdm.
Ama sonra birden dizeyi hatrladm; insanlkd bir dnyann almaz engelleri sihirli bir ekilde ortadan kalkt; dizenin heceleri derhal bir
aleksandrenin lsn doldurdular; fazlalklar, suyun yzeyine knca
patlayan bir hava kabarc gibi kolayca, rahata dald. Mcadele etti-im o canavar, tek bir heceydi aslnda.
Belirli sayda n koltuk, brolarda sata sunulmu ve baka trl
yakndan grme frsatn bulamayacaklar kiileri seyretmek isteyen
snoplar, merakllar tarafndan alnmt. Gerekten de, bu kiilerin
genellikle gizlenen gerek sosyete hayatnn bir parasyd alenen
seyredilen; nk Parma Prensesi dostlarn localara, balkonlara kendi
yerletirmiti ve tiyatro, herkesin yer deitii, gidip bir arkadann,
sonra bir bakasnn yanna oturduu bir salon gibiydi.
Yanmda aboneleri tanmayan ve tandklarn gstermek iin yksek
sesle adlarn sayan baya kimseler oturuyordu. Sonra da bu abonelerin, buraya, salonlara gider gibi geldiklerini ekliyorlar, yani sahnelenen oyunlara dikkat etmediklerini sylemek istiyorlard. Halbuki olan, bunun
tam tersiydi. Berma'y izlemek zere bir koltuk bileti alp gelmi olan parlak rencinin tek dnebildii, eldivenlerini kirletmemek, kaderin
kendisine uygun grd komusunu rahatsz etmemek, ona kendini
sevdirmek, kaak baklar kesikli bir tebessmle takip etmek, salonda
karlat bir tandnn baklarndan kstaha kamaktr; uzun
kararszlklardan sonra tandnn yanma gidip selamlamaya karar verir,
ama yanma varamadan gong vuruu yanklanr ve bunun zerine,
ayaa kaldrd, elbiselerini yrtt, ayakkablarn inedii seyircilerin frtnal dalgalarnn arasndan, Kzldeniz'deki braniler gibi kaar. Oysa
-
yksek sosyete mensuplar, aksine, (ne doru kntl balkonun arkasna
den) localarnda, sanki bir duvar olmayan, havaya asl kk
salonlarda veya altn yaldz ereveli aynalardan, krmz koltuklardan
rahatsz olmadan bir Bavyera kremas yemeye gidilen, Napoliten tarznda
denmi kk cafe'lerde otururmu gibi oturduklar iin, bu opera sanat tapnan tayan stunlarn yaldzl gvdelerine ellerini kaytszca
dayadklar iin, localara hurma ve defne dallar uzatan iki heykelin adeta
kendilerine sunduklar ar saygdan etkilenmedikleri iin, oyunu
dinlemek zere zihni serbest olabilecek tek kiiler onlard - tabii bir zihinleri olsayd.
Balangta sadece puslu karanlklar vard; bu karanln iinde birdenbire, grmediimiz deerli bir tan lts gibi, iki nl gzn
parltsyla veya kendisi grnmeyen bir hanmn, "zin veriniz Monsenyr, pardsnz alaym!" diye haykrd Aumale Dk'nn, siyah fon zerindeki bir IV. Henri madalyonunu artran eik bayla
karlayordu insan; prens, "ok rica ederim Madame d'Ambresac, hi
olur mu?" diye cevap veriyordu. Madame dAmbresac bu hafif itiraza ramen pardsy alyor ve bu eref herkesi kskandryordu.
Ama dier localarda, hemen her yerde, bu karanlk diyarda yaayan
beyaz tanralar, koyu duvarlara snmlard; grnmezdiler.6 Bununla birlikte, temsil ilerledike, belli belirsiz bir insan ekline brnen izgileri,
ssledikleri karanln derinliklerinden, usulca birbiri ardna beliriyor,
a yaklatka, yarplak bedenleri su yzne kyor, dikey bir snrda,
alacakaranlk yzeyde duruyordu; parlak ehreleri, tyl yelpazelerinin
gle, kpkl, hafif dalgalanmalarnn ardndan, inciler serpitirilmi,
sanki dalgalar tarafndan kvrlm kzl salarnn arasndan grnyordu; sonra n koltuklar balyordu: deniz tanralarnn, sv,
dz yzeydeki berrak, yanstc gzlerinin yer yer snr olarak belirdii
karanlk ve saydam krallktan ebediyen ayrlm lmller lkesi. Kydaki alr kapanr koltuklar, n koltuklardaki canavar ekilleri, bu gzlerde salt optik yasalara ve gelme alarna gre yansyordu; d
gerekliin iki kesimi vardr ki, son derece basit de olsa, bizimkine benzer bir ruha sahip olmadklarn bildiimizden, onlara bir tebessm, hatt bir
bak yneltmeyi anlamsz buluruz: bunlar, madenler ve ilikide
6 Franszca zemin locas anlamna gelen baignoire, ayn zamanda banyo kveti anlamna gelir.
-
bulunmadmz insanlardr. Oysa snrn berisinde, kendi diyarlarnda,
denin ltl kzlar, sk sk glmseyerek derinliklerin girinti kntlarna
asl, sakall yzclere veya ba dalgalarn getirip brakt parlak bir
yosunla ssl, parlak, dz bir akl ta, gzleriyse neceftandan tekerler
biimindeki, suda yaayan bir yar-tanrya dnyorlard. Onlara doru eilip ekerleme ikram ediyorlard; bazen sular aralanyor, ge kalm,
akn bir Nereid, glmseyerek karanln derinliklerinden kp
geliyordu; sonra, gsteri bittiinde, artk kendilerini yzeye ekmi olan
melodik mrltlar tekrar iitme umudu kalmadnda, kz kardeler hep
birlikte dalarak gecenin iinde kayboluyordu. nsanolunun eserlerini
grme kuruntusunun, merakl tanralar eiine getirdii, yaklalmas
imknsz btn bu barnaklarn arasnda en nls, Guermantes Prensesinin locas namyla bilinen lo ktleydi.
Prenses, kk tanrlarn oyunlarn uzaktan denetleyen yce bir
tanra gibi, mahsus biraz geride, yanlamasna konmu, mercan kayas
gibi kpkrmz bir kanepenin zerinde oturuyordu; yanndaki,
muhtemelen ayna olan geni, cams yansma, sularn gz- kamatrc billurunda bir nn bld, dik, karanlk ve sv bir blgeyi
hatrlatyordu. Kimi deniz iekleri gibi hem ty, hem ta olan, iri, beyaz,
kanat gibi havl bir iek, prensesin alnndan aa, bir yana boyunca
inmekte, yanan kvrmn cilveli, sevdal, canl bir kvraklkla izleyerek,
adeta bir masal kuunun yuvasndaki pembe bir yumurta gibi, yana
yar yarya rtmekteydi. Prensesin salarnn zerinde, kalarna kadar
inen, sonra daha aada, boaznn hizasnda devam eden, kimi gney denizlerinden kan beyaz deniz kabuklarndan ve aralarna serpitirilmi
incilerden oluan bir file vard; dalgalarn arasndan yeni km bu deniz mozaii arasra karanla gmlyor, o zaman bile, prensesin gzlerindeki parltl hareket, derinliklerden bir insan varln haber veriyordu. Prensesi alacakaranln dier dilberlerinden ok daha stn
klan gzellik, btnyle ve tek bana, somut olarak ensesinde,
omuzlarnda, kollarnda, endamnda yer almyordu. Ama endamnn o
harikulade, tamamlanmam izgisi, kesin bir hareket noktasyd; gz bu
kanlmaz balangc, olaanst gzellikte, ideal bir figrn koyu
karanlkta yansyan hayaleti gibi, kadnn etrafna dolanan, grnmez
izgiler halinde uzatmaktan kendini alamyordu.
Yanmda oturan kadn, birlikte olduu adama, "Guermantes Prensesi,"
dedi, prenses unvannn glnln belirtmek iin p'nin stne basa
-
basa. "nciden yana cimrilik etmemi. Bana yle geliyor ki, benim o kadar
ok incim olsa, byle sergilemezdim; biraz grgszce buluyorum."
Bu arada, salonda kimler var diye bakan herkes, prensesi grp
tandnda, kalbinde gzelliin meru tahtnn ykseliini hissediyordu.
Gerekten de, Lksemburg Desi'nin, Mme de Morienval'in, Mme de Saint-Euverte'in ve daha biroklarnn yzn tanmak, iri, krmz bir burnun bir tavan dudana veya krk yanaklarn, ince bir bya
yaknl sayesinde mmknd. Aslnda bu hatlar kendi balarna da
byleyiciydiler; nk bir yaznn itibari deerine sahiptiler sadece ve
nl, sayg uyandran bir ismi ifade ediyorlard; ama ayn zamanda,
irkinliin aristokrat bir yan bulunduu, soylu bir hanmn yz, sekin
olduktan sonra, gzel olmasa da olur fikrini de uyandryorlard. Ne var
ki prenses, tpk resimlerini isimlerinin harfleriyle deil, kendi bana g-zel bir ekille, bir kelebekle, bir kertenkeleyle, bir iekle imzalayan kimi ressamlar gibi, locasnn kesine, harikulade bir vcut ve yz ekliyle
imzasn konduruyor, bylece gzelliin, imzalarn en soylusu
olabileceini kantlyordu; nk tiyatroya, sair zamanlarda yakn
evresini oluturan kiilerden baka kimseyi getirmeyen Mme de Guermantes'in varl, aristokrasi merakllarnn gznde, locasnn
oluturduu, adeta prensesin Mnih ve Paris'teki saraylarnda
srdrd zel, kendine has hayatn bir sahnesini canlandran tablonun
gerekliinin en gvenilir belgesiydi.
Hayalgcmz, daima istenenden farkl bir ey alan bozuk bir
laternaya benzedii iin, Guermantes-Bavyera Prensesi'nden szedildiini her duyduumda, iimde kimi XVI. yzyl eserlerinin hatras sesini
ykseltmiti. imdi, kendisini frakl, iman bir beyefendiye ekerleme
ikram ederken grnce, onu bu hatradan artmam gerekiyordu. Tabii ki
prensesin ve misafirlerinin bakalarna benzer yaratklar olduu sonucunu katiyen karmyordum bundan. Oradaki hareketlerinin sadece
bir oyun olduunu gayet iyi anlyordum; (kukusuz nemli ksmn
burada yaamadklar) gerek hayatlarnn sahnelerine bir giri
mahiyetinde, benim bilmediim kurallar gerei, aralarnda kararlatrarak ekerleme ikram eder, ikram reddeder gibi yapyorlard; bu jest, parmak
ucunda bir earbn etrafnda dnen bir balerinin hareketi gibi anlamn kaybetmi, nceden belirlenmiti. Kimbilir, belki de ekerlemeleri ikram
ettii srada Tanra alayl bir tonda (glmsediini gryordum nk),
"ekerleme alr mydnz?" diyordu. Benim iin ne nemi vard? Bir
-
tanrann bir yar-tanrya syledii bu szlerdeki kastl dzlkte, Merimee ya da Meilhac tarz, ok ho bir incelik bulabilirdim; yar-tanrysa, her ikisinin de phesiz gerek hayatlarna dnecekleri na
braktklar yce dnceleri bilerek bu oyuna katlyor ve ayn esrarengiz
muziplikle, "Evet, bir kiraz alrm," diye cevap veriyordu belki. Bu konumay, Yeni Sosyete Gzelinin Kocasnn bir sahnesini dinler gibi, kulaklarm drt aarak dinlerdim; bu oyunda benim iin ok bildik olan,
Meilhac'n istese fazlasyla yer verebilecei iirselliin, yce dncelerin
bulunmay, bana kendi bana bir zarafet, klasik bir zarafet gibi geliyor, bu yzden daha da esrarengiz ve daha eitici grnyordu.
"u iman adam Gananay Markisi," dedi komum, bilgi bir tavrla;
arkasnda fsldanan ismi yanl duymutu.
Palancy Markisi, boynunu uzatm, ba eik, iri, yusyuvarlak gz monoklnn camna yapm, ar ar saydam karanln iinde hareket
ediyor, bir akvaryumun cam duvarnn ardnda yzen, merakl seyirci
kalabalndan bihaber bir balk gibi, n koltuklardaki seyircileri grmyordu. Arasra btn hametiyle durup nefes alyordu; kendisini
grenlerin, onun ac m ektiini, uyuduunu mu, yzdn m,
yumurtladn m, yoksa sadece nefes mi aldn anlamalar imknszd.
Kimseye ona zendiim kadar zenmiyordum; nk tavrlarndan
locaya alk olduu belliydi, prensesin kendisine ekerlemeleri
uzatmasna kaytszca izin veriyordu; bunun zerine prenses ona gzel
gzleriyle bir bak frlatyordu; adeta bir elmasn iine oyulmu olan bu
gzler, byle anlarda sanki zek ve dostlukla akkanlayorlar, ama ara-larda, salt maddi gzelliklerine, maden parltlarna indirgenmi
haldeyken, en ufak bir refleksle hafife oynadklarnda, insanlkd, yatay
ve muhteem alevleriyle parterin derinliklerini tututuruyorlard. Bu
arada, Berma'nn Phaidra 'dan oynayaca sahne balamak zere olduundan, prenses locann n tarafna geldi; o zaman, getii farkl k
blgesinde, sanki kendisi de bir tiyatro grntsym gibi, kyafetinin
yalnz renginin deil, dokusunun da deitiini grdm. Artk sular
diyarna ait olmayan, suyu ekilmi, yze km locada prenses bir
Nereid olmaktan kp Zaire veya Orosmane rolnde harika bir trajedi
oyuncusu gibi mavi-be- yaz bir trbanla grnd; sonra, ilk sraya oturduunda, yanaklarnn pembe sedefini efkatle sarmalayan
masalkuu yuvasnn, yumuack, parlak, kadife gibi, dev bir cennetkuu
olduunu grdm.
-
Bu arada baklarm Guermantes Prensesinin locasndan, ufak tefek,
kt giyimli, irkin, gzleri akmak akmak bir kadna evrildi; yanndaki
iki genle birlikte birka koltuk teme oturdular. Sonra perde kalkt.
Tiyatro sanat ve Bermaya kar bir zamanlar beslediim duygulardan
geriye hibir ey kalmadn, ister istemez hznlenerek farkettim; o
zamanlar, seyretmek iin dnyann br ucuna gidebileceim mthi olayn hibir ayrntsn karmamak iin zihnimi hazr tutardm, tpk
gkbilimcilerin bir kuyruklu yldz veya bir tutulmay ayrntlaryla
gzlemek amacyla Afrika'ya, Antiller'e yerletirdikleri hassas levhalar
gibi; o zamanlar, bir bulut (sanatnn keyifsizlii, seyirciler arasnda kan bir olay), temsilin en youn ekliyle gereklemesini engeller diye
tir tir titrerdim; o zamanlar bir sunak gibi Berma'ya adanm olan
tiyatroya gitmesem, temsili en iyi koullarda seyretmi saymazdm kendimi; o tiyatroda bana yle gelirdi ki, sanatnn bizzat atad beyaz
karanfilli kontrolrler, kt giyimli insanlarla dolu parterin zerindeki
nefin oturtmal, zerinde Berma'nn fotoraf olan program satan
grevli kzlar, meydandaki kestane aalar, btn bu dostlarm, o
zamanki duygularmn, Berma'yla ayrlmaz bir btn olarak grdm
srdalar, Berma'nn kk krmz perdenin altndaki grntsnn,
ikinci planda da olsa, birer parasydlar. O zamanlar Phaidra, "faat Sahnesi", Berma, benim gzmde mutlak bir varla sahiptiler. Gndelik
yaaylar dnyasnn gerisinde yer alyorlar, kendi balarna var
oluyorlard; benim onlara doru gitmem gerekiyordu; onlar elimden
geldiince anlamaya alacak, gzlerimi, ruhumu, iyice asam da, ok
azn sindirecektim. Ama hayat yle gzel geliyordu ki bana! Benim kendi
hayatmn deersizlii hibir nem tamyordu; nk tpk giyinirken,
kmak zere hazrlanrken harcadmz anlar gibi, onun tesinde, daha somut olan, yaklalmas zor ve btnyle ele geirilmeleri imknsz bu gerekler, Phaidra ve Berma'nn okuma slubu, mutlak bir biimde vardlar. O zamanlar, gnn ve belki de gecenin herhangi bir nnda
zihnim tahlil edilmi olsa, hatr saylr miktarda bulunacak olan bu tiyatro sanatnda yetkinlik zerine tahayyllerimle dolup tayordum,
kendi elektriini reten bir pil gibiydim. Ve yle bir an gelmiti ki, hasta
hasta, leceimi dnerek bile olsa, gidip Berma'y seyretmem art
olmutu. Oysa imdi, tpk uzaktan baklnca laciverttandan olumu
gibi grnen, ama yaknma gelince btn nesnelerle ayn sradan gr
alanna giren bir tepe gibi, btn bunlar mutlaklarn dnyasndan km,
dierlerine benzer eyler haline gelmiti; ben orada bulunduum iin
-
onlarla tanyordum; sanatlar benim tandm insanlarla ayn trden, Phaidra'nn msralarn mmkn olduu kadar iyi ifade etmeye alan insanlard; msralarsa, artk her eyden ayr, yce ve zel bir tr
oluturmuyordu; i ie bulunduklar muazzam Franszca msralar malzemesinin iine tekrar karmaya hazr, olduka baarl msralardlar.
nat ve etkili arzumun nesnesi yok olduu halde, yldan yla deien,
bende, iddetli, tehlikeye kaytsz bir tepki yaratan, sabit bir tahayyle
olan eilimim devam ettii iin, iyice derin bir hayal krkl yayordum. Hasta olduum halde Elstir'in bir tablosunu, gotik bir duvar halsn
grmek zere bir atoya gittiim gece, Venedike gideceim gne,
Berma'y seyretmeye gittiim gne, Balbec'e doru yola ktm gne o
kadar ok benziyordu ki, fedakrlmn o andaki nesnesine ksa bir sre
sonra kaytsz kalacam nceden hissediyor, u anda uruna onca
uykusuz geceye, onca sancl krize katlanmaya raz olduum bu tabloya,
bu duvar hallarna, ileride, ok yaknndan gesem bile, bakmayacam
seziyordum. abamn ne kadar bo olduunu, nesnesinin
deikenliinden anlyor, hi ihtimal vermediim halde ne kadar muazzam bir aba olduunu gryordum; tpk nevrozlu bir hastaya
yorgun olduu sylendiinde, yorgunluunun iki kat artmas gibi. Bu
arada hayallerim, kendilerine balanabilecek her eye itibar ediyordu.
Daima belirli bir tarafa ynelen, ayn hayalin etrafnda younlaan en
tensel arzularmda bile, esas hareket ettirici g, bir fikirdi; uruna
hayatm feda edebileceim bu fikrin tam kalbindeyse, Combray'deki
bahede kitap okuduum leden sonralarn tahayyllerinde olduu gibi,
mkemmeliyet fikri bulunuyordu.
O zamanlar Arikia'nn, Ismene'nin, Hippolytos'un konuma ve
oyunlarnda dikkatimi eken hakl sevgi veya fke ifadelerine kar
beslediim hogrden yoksundum imdi. Sanatlar - yine ayn sanatlar oynuyordu - yine eskisi gibi zekice, kh okar gibi bir ses tonuyla veya hesapl bir belirsizlikle konuuyor, kh jestlerine trajik bir iddet veya yalvaran bir yumuaklk katyorlard. Tonlamalar, sese,
"Yumua, blbl gibi t, oka" veya aksine, "ok fkelen" diye komut
veriyor ve taknlklaryla onu da alp gtrmek iin sesin zerine
atlyorlard. Ama ses, onlarn slbunun dnda ve asi olduundan,
maddi kusurlar veya gzellikleriyle, gndelik bayal veya
yapmacklyla, yenilmez biimde, sanatnn doal sesi olmay
-
srdryor, sylenen msralardaki duygunun deitirmedii bir akustik
veya sosyal olgular btn sergiliyordu.
Ayn ekilde sanatlarn jestleri de, kollarna, peploslarna, "Grkemli olun," diyordu. Ne var ki boyun emeyen kollar, omuzla dirsein
arasnda, rolden hi haberi olmayan bir kasn imesine izin veriyorlard;
her gnk hayatn anlamszln ifade etmeyi, Racine'e zg nanslarn
yerine kas balantlarn aa karmay srdryorlard; kollarn
kaldrd giysilerin kvrmlar, sadece dokumann ruhsuz esnekliinin
yerekimi yasasyla ekitii bir dey izgiye gre dyordu tekrar. O
srada, yanmdaki ufak tefek hanm haykrd:
"Bir tek alk yok! Giyinip kuanm da! Ama ok yalanm,
oynayamyor artk; insan bu durumda kenara ekilir artk."
Etraftakilerin "t" sesleri zerine, yanndaki iki gen, kadn
sakinletirmeye altlar; fkesi artk sadece gzlerinden fkryordu. Zaten bu fke ancak baarya, hrete ynelebilirdi; nk onca para
kazanan Berma bor iinde yzyordu. randevularna da, arkada
randevularna da gidemediinden, btn sokaklarda randevusunu iptal
etmek iin kouturan niformal uaklar, otellerde nceden ayrtlm, hi gidip kalmad daireleri, kpeklerini ykamak iin dnya kadar
parfm, btn ynetmenlere vazgetii iler iin denecek tazminat
borcu vard. Daha byk masraflar olmasa, Kleopatra kadar ehvetli de
olmadndan, telgraf ve kiralk faytonlarla eyaletleri, krallklar yiyip
bitirmenin yolunu bulurdu. Ama ufak tefek hanm, ans yaver gitmemi bir oyuncuydu ve Berma'ya lmcl bir nefret besliyordu. Berma sahneye
yeni kmt. O srada - ne mucize! - tpk gece renmek iin bo yere uratmz dersleri, uyuyup uyandktan sonra iimizde bulmamz,
ezbere bilmemiz gibi, tpk hafzamzn tutkulu bir abayla arayp
bulamad llerin yzlerini, onlar dnmediimiz bir anda, hayattaki canllklaryla gzlerimizin nnde bulmamz gibi, Bermann, zn
kavrayabilmek iin hrsla abaladm zaman benden kam olan
yetenei, imdi, yllarca unutulduktan sonra, bu kaytszlk nnda, bir
gerek olarak apak ortaya kp beni zorla kendine hayran ediyordu. Bir zamanlar, bu yetenei soyutlayabilmek iin, duyduklarmdan roln
kendisini ayklyordum bir anlamda; Phaidra'y oynayan btn sanatlarn ortak paydas olan bu rol btnden karabilmek, bylece
geride Mme Berma'nn yeteneini tortu halinde bulabilmek iin, onu
-
nceden iyice incelemitim. Ama benim roln dnda aradm bu
yetenek, onunla yekvcuttu. Ayn ekilde byk bir mzisyen de
(Vinteuilde byle piyano alarm) yle byk bir piyano virtzdr ki,
sanatnn piyanist olup olmadn bile bilemeyiz; nk (yer yer parlak gsterilerle talanm parmak ustalklarna yer vermediinden, en
azndan ne dneceini bilemeyen dinleyicinin yetenei somut
gerekliiyle, elle tutulur halde bulduunu zannettii nota patlamalarn
araya sokmadndan) al o kadar saydamlam, yorumlad eyle o
kadar dolmutur ki, piyanistin kendisini gremeyiz, o, bir ahesere alan
bir pencereden ibarettir artk. Arikiann, smene'nin, Hippolytos'un
seslerini, mimiklerini, grkemli veya zarif bir ss gibi evreleyen amac ayrt edebilmitim; ama Phaidra bu amac iselletirmiti; zihnim
tamamen sindirilmi, da tamayan bu bulular, bu oyunlar slubunun
dz yzeyinde, cimri sadeliinde yakalayamam, iinden ekip
karamamt. Berma'nn, iinde bir nebze olsun cansz ve zihne kar
gelen madde kalmam olan sesi, evresinde bir gzya bolluu barndrmyordu, oysa Arikia'nn, smene'nin mermerden seslerine
ileyeme- ini olan gzyalar, sesin zerinden sel gibi akyordu; tpk kemannn ok gzel bir tns olduunu sylerken fiziksel bir zelliini deil, ruh yceliini vdmz byk bir kemancnn algs gibi, Berma'nn sesi de, en ufak hcrelerine varncaya kadar, zarif bir esneklik
kazanmt ve tpk antik dnyada kaybolan bir superisinin yerinde, cansz bir pnar olmas gibi, ayrt edilebilen, somut bir ama, tuhaf, yerli
yerinde ve souk duruluktaki bir tnya dnmt. Berma'nn, sanki
msralarn, tpk dudaklarnn arasndan sesini kardklar gibi, taan
suyun srkledii yapraklar misali gsnn zerine kaldrd kollar; sahnedeki tavr, ar ar oluturduu, daha da deitirecei,
arkadalarnn jestlerinde izi grlen dncelerden farkl derinlikte,
ancak iradi kkenini kaybetmi dncelerden, bir tr parltnn iinde
erimi, bu parltnn iinde, Phaidra'nn kiiliinin evresinde kapsaml,
karmak, ama bylenmi seyircinin, sanatnn baars deil, hayatn
verisi olarak alglad unsurlar kpratran dncelerden meydana gelen tavr; hatt bitkinlikleriyle, sadakatleriyle canl varlklar andran,
etrafnda krlgan, yen bir koza gibi bzldkleri yar pagan, yar
Jansenci strap tarafndan dokunmu gibi grnen o beyaz tller; btn
bunlar, ses, tavrlar, jestler, tller, msra denen fikir bedenini (bu beden, insan bedeninin aksine k geirmez bir engel deil, arnm,
ruhanilemi bir giysidir) sarmalayan fazladan rtlerden baka bir ey
-
deildi; onu gizleyeceklerine, iinde eridikleri, aralarna yaylm olan
ruhu daha da muhteem bir ekilde yanstyorlard; btn bunlar, yarsaydam hale gelmi eitli maddelerin akndan baka bir ey deildi;
bu maddelerin st ste gelmesi sonucu, aralarndan geen, ortada
hapsolmu n, iyice eitlenerek krlyor, bir km gibi iine sapland alevli madde daha da geniliyor, deerleniyor, gzelleiyordu. Yani
Berma'nn yorumu, eserin etrafnda, yine dehann hayat verdii ikinci bir
eserdi.
Benim izlenimim, doruyu sylemek gerekirse, eskisinden daha ho
olmakla birlikte, farkl deildi. Ne var ki, artk bu izlenimi tiyatro dehas
konusunda nceden olumu, soyut ve yanl bir fikirle karlatrmyor,
tiyatro dehasnn zaten bu olduunu anlyordum. Biraz nce, Berma'y ilk
seyrediimde haz alamaymn sebebinin, tpk bir zamanlar Gilberte'le Champs-Elysees'de bulutuumdaki gibi, ona fazlasyla byk bir arzuyla gitmem olduunu dnmtm. ki hayal krkl arasndaki
tek benzerlik belki de bu deildi; daha derin bir baka benzerlik daha
vard. ok belirgin kiilikteki bir insan, bir eser (ya da bir yorum), bizde apayr bir izlenim uyandrr. "Gzellik", "slupta aklk", "patetik" fikirle-rini beraberimizde getirmiizdir; gerektiinde bunlar, kurala uygun bir yetenein, bir ehrenin sradanlnda bulduumuz yanlgsna
kaplabiliriz; ama dikkatli zihnimiz, karsnda, kendisinde zihinsel
karl olmayan, iinden bilinmezi ekip karmas gereken bir eklin
srarn bulur. Tiz bir ses, tuhaf bir ekilde soru ykl bir tonlama duyar.
Kendi kendine sorar: "Bu gzel mi? Bu hissettiim ey, hayranlk m? Renklilik, soyluluk, g bu mu?" Kendisine tekrar cevap veren, tiz bir ses, garip ekilde sorgulayc bir tondur, tanmadmz, son derece somut,
"slupta aklk" iin hi bo yer braklmam bir varln yaratt
despota izlenimdir. Bu yzden de, samimiyetle dinlediimiz takdirde,
bizi en ok hayal krklna uratan eserler, gerekten gzel olanlardr;
nk fikirler koleksiyonumuzda, zel bir izlenime karlk olabilecek bir
fikir yoktur.
Berma'nn oyunculuu bana tam da bunu gsteriyordu. Soylu, zekice slup, ite buydu. Ak, iirsel, gl bir yorumun deerini imdi
anlyordum; daha dorusu, bu sfatlarn verildii ey buydu; ama
mitolojiyle hibir ilgisi olmayan yldzlara Mars, Vens, Satrn adlarnn
verilmesi gibi. Bizler, bir dnyada hisseder, baka bir dnyada dnr ve adlandrrz; iki dnya arasnda bir uyuma salayabilir, ama aradaki
-
mesafeyi kapatamayz. Berma'y sahnede ilk seyrediimde, biraz da bu
mesafeyi, bu atla amam gerekmiti; kulaklarm drt ap dinledikten
sonra, "soylu yorum" ve "zgnlk" fikirlerine kavumakta biraz zorluk
ekmitim; ancak bir anlk bir boluktan sonra alklamaya balamtm;
alklar sanki izlenimlerimden, duygularmdan kaynaklanmyordu da,
ben onlar nceden olumu fikirlerime, "Nihayet Berma'y seyrediyorum" dncesinin hazzna balyordum. Belirgin biimde kendine zg bir
insanla, bir eserle gzellik fikri arasndaki fark, ak ve hayranlk
fikirleriyle bunlarn bize hissettirdikleri arasnda da, ayn boyutta
mevcuttur. Bu yzden de, onlar tanyamayz. Berma'y seyretmek bana zevk vermemiti (Gilbertei sevdiim sralar, onu grmenin zevk
vermemesi gibi). Kendi kendime, "Demek ki ona hayran deilim," demitim. Halbuki o srada sanatnn oyunculuunun derinliine
inmekten baka bir ey dnmyor, baka bir eyle ilgilenemiyor,
oyunculuunun kapsad her eyi alabilmek iin zihnimi mmkn
olduunca amaya alyordum; imdi hayranln zaten bu olduunu
anlamtm.
Berma'nn yorumunun sadece ortaya koyduu bu deha, Racine'in dehasndan m ibaretti gerekten de?
Bata yle zannettim; daha sonra yanldm anladm. Phaidra' nn sahnelenen perdesi bittikten sonra, seyircilerin srarl alklar srasnda
fkeli yal komum minik bedenini dikletirip yan dnerek yz kaslarn
dondurdu ve dierlerinin alklarna katlmadn gstermek ve onun
sansasyonel bulduu, ama farkedilmeden geip giden protestosunu daha
da aka ortaya koymak amacyla, kollarn gsnde aprazlamasna
kavuturdu. Phaidra 'dan sonraki oyun, yeni bir oyundu; eskiden olsa, nl olmadndan, bu temsilin dnda bir varl olmadndan, bana
basit, snrl gelecek bir oyun. te yandan, bir aheserin sonsuzluunun,
sahnenin uzunluuyla ve zel bir olay iin yazlm bir oyun kadar iyi doldurduu temsilin sresiyle snrlandn grmenin hayal kr