mehmet hafid efendi ve musiki

42
Pan 63 ISBN • Birinci Ekim 2001 (1000) • Osmanhca Dizgi: Kapak Fatih Ayhan • Cilt: Fatih Mücellit Pan Barbaros 74/4 80700 - Istanbul Tel: (0212) 261 80 72 tl Faks: (0212) 227 56 74 www.pankitap.com

Upload: v501

Post on 09-Feb-2016

294 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Elinizdeki bu eseri hazırlarken önce sadece anlamadığım bir ilmi öğrenmek için okumayı düşünmüştüm. Ancak daha sonra bu eserdeki bilgilerin Türk müzik tarihi açısından öne- mini düşünerek yazıya geçirme ihtiyacını hissettim.Mehmed Hafid Efendi hayatta iken 1806 yılında basılmış olan ed-Dürer adlı eseri bir galatat yani aynı kültürü paylaşan bir toplumda yanlış kullanılan keZimeler sözlüğüdür. Eserde birçok kelime hakkında sözlük anlamı verildikten sonra doğ­ rusunun ne olacağı genellikle kısaca ifade edilir. Bu sebeple içinde musikinin bu kadar uzunca yer alacağı kitap incelenme- den anlaşılamamaktadır. Bunun gibi bazı kelimeler hakkında geniş bilgi verdiği zaman zaman görülür. Eseri Osmanlıea me- tin olduğu için merakla incelerken musikı kısmını tesadüfen görmüş, daha sonra Bursalz. Kiltsianidis'in musikı nazariya- tıyla ilgili eserini yazarken Hafid Efendi'nin bu eserini kaynak olarak kullandığını öğrenmiştim.Eldeki ed-Dürer adlı bu eserin ..WIII.yüzyıl sonlarına ait o- larak değerlendirilebileceğini ve müzikoloji tarihi için bir ışık tutacağını ümid ederek ele aldık. Burada yaptığımız, musiki ile ilgili bu kısmın okunmasını ve anlaşılmasını kolaylaştır­ mak için yeni harflere çevirmek ve sadeleştirmek olmuştur. An- cak buna ilave olarak çalışmada .önce yazarın musikı ile ilgisi- ni araştırmayı esas alarak hayatını yazdık. Ardından gelen ilk kısımda ed-Darer adlı eserdeki musikı bilgilerinin Latin harf Zerine çevrilmiş şekline, daha sonra gelen ikinci kısımda ise sa- deleştirilmiş şekline yer verdik. Sadeleştirmeyi orijinal metin- deki ağdalı üsluptan uzak tutup zaman zaman anlam bütün- lüğünü korumayı esas aldık. Eserin sonuna Osmanlıca yazımı yanında indeks ilave ederek okuyucular ve araştırmacıların eserden faydalanmasuıı kolaylaştırdık.

TRANSCRIPT

Page 1: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Pan Yayıncılık; 63

ISBN 975~7652-91-1

• Birinci Basım: Ekim 2001 (1000) • Osmanhca Dizgi: Coşkun Yıldırımtürk

• Kapak Grafiği: Fatih Durmuş • Baskı: Ayhan Matbaası

• Cilt: Fatih Mücellit

Pan Yayıncılık Barbaros Bulvarı 74/4 Beşiktaş 80700 - Istanbul

Tel: (0212) 261 80 72 tl Faks: (0212) 227 56 74 www.pankitap.com

Page 2: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Mehmed Hafid Efendi

ve Musiki

Recep Uslu

Page 3: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

İÇİNDEKİLER

Önsöz 5 Kısaltmalar 6 iliriş 7 Mehmed Hafid Efendi Hayatı ve Eserleri 19 ed~Dürer'de Musiki Clatinize metin) 23 ed-Dürer'de Musiki (sadeleştirilmiş metin) 39 İndeks 56 ed-Dürer'de Musiki (Osmanlıca yazımı) 86

Page 4: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

ÖNSÖZ

Elinizdeki bu eseri hazırlarken önce sadece anlamadığım bir ilmi öğrenmek için okumayı düşünmüştüm. Ancak daha sonra bu eserdeki bilgilerin Türk müzik tarihi açısından öne­mini düşünerek yazıya geçirme ihtiyacını hissettim.

Mehmed Hafid Efendi hayatta iken 1806 yılında basılmış olan ed-Dürer adlı eseri bir galatat yani aynı kültürü paylaşan bir toplumda yanlış kullanılan keZimeler sözlüğüdür. Eserde birçok kelime hakkında sözlük anlamı verildikten sonra doğ­rusunun ne olacağı genellikle kısaca ifade edilir. Bu sebeple içinde musikinin bu kadar uzunca yer alacağı kitap incelenme­den anlaşılamamaktadır. Bunun gibi bazı kelimeler hakkında geniş bilgi verdiği zaman zaman görülür. Eseri Osmanlıea me­tin olduğu için merakla incelerken musikı kısmını tesadüf en görmüş, daha sonra Bursalz. Kiltsianidis'in musikı nazariya­tıyla ilgili eserini yazarken Hafid Efendi'nin bu eserini kaynak olarak kullandığını öğrenmiştim.

Eldeki ed-Dürer adlı bu eserin .. WIII.yüzyıl sonlarına ait o­larak değerlendirilebileceğini ve müzikoloji tarihi için bir ışık tutacağını ümid ederek ele aldık. Burada yaptığımız, musiki ile ilgili bu kısm ın okunmasını ve anlaşılmasını kolaylaştır­mak için yeni harflere çevirmek ve sadeleştirmek olmuştur. An­cak buna ilave olarak çalışmada .önce yazarın musikı ile ilgisi­ni araştırmayı esas alarak hayatını yazdık. Ardından gelen ilk kısımda ed-Darer adlı eserdeki musikı bilgilerinin Latin harf Zerine çevrilmiş şekline, daha sonra gelen ikinci kısımda ise sa­deleştirilmiş şekline yer verdik. Sadeleştirmeyi orijinal metin­deki ağdalı üsluptan uzak tutup zaman zaman anlam bütün­lüğünü korumayı esas aldık. Eserin sonuna Osmanlıca yazımı yanında indeks ilave ederek okuyucular ve araştırmacıların eserden faydalanmasuıı kolaylaştırdık.

5

Dr. Recep Uslu lstanbıtl1997

Page 5: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

KISALTMALAR

bk. DİA

h. İü İTÜTMDK

Ktp. nr. Ö. s. sy. TCYK TSMK TY VY.

bakınız Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi hicrl yJl İstanbul Üniversitesi İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müsikısi Devlet Konservatuarı Kütüphanesi numara ölüm tarihi sayfa sayı

Tarih Coğrafya Yazmaları Kataloğu Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazma varak

6

Page 6: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

GİRİş

XVIII. YÜZVlLDA MUSİKİYE GENEL BİR BAKış

Osmanlılarda XVIII. yüzyıla girerken II. Mustafa'nın (1695-1703) padişah olduğu görülmektedir. Bu yüzyılda hü­küm süren, kurduğu saz takımı Hel dikkati çeken III. Ahmed'in (1703-1730) saltanatının ikinci devresine Lale Devri denmek­tedir. Bu devir Patrona Halil isyanı ile sona ermiştir. III. Ah­med aynı zamanda düğün ve şenlikleri ile de ünlü idi. 1720'de yaptığı şehzadelerin sünnet düğünü için yazılan üç eser,2 1724'te üç kızının düğünü için de bir eser 3 tespit edilmiştir. Bir çok musikişinasın yetiştiği III. Sultan Ahmed zamanında Va­hid Mahtümi sporeuluğu ile de 4 dikkati çeken bir bestekardı.

Sadrazamlardan Damat İbrahim Paşa (ö. 1730), şeyhülis­lamlardan Feyzullah Efendi (ö. 1711) ve Es'ad Efendi (ö. 1753), padişahlardan i. Mahmud'un da (ö. 1754) bestekar oldukları bilinmektedir. I. Mahmud zamanında kaleme alınmış yazan bilinmeyen bir risale5 o sıralarda kullanılan Türk ve Batı ens­trumanlanndan söz eder. Zamanında yazılan Naili'nin teşrifat eserinde bayramlarda ve düğünlerdeki sarayerkanının proto­kol düzenleri de belirtilmiştir. 6 1759'da III. Mustafa'nın kızı Hibetullah Sultan'ın doğum şenliklerini anlatan Haşmet'in bir

1 Akkoç, A\rn..i, "III. Sultan Ahmed'in Saz Takımı", Musiki Mecmu­ası, sy. 227, 1967, s. 9-10

2 I-Anonim: Mecmua, TSMK, nr. 1432, Vf. lb-47b; And, Osmanlı Şenlikleri, 260; 2~ Seyyid Vehbi Hüseyin, Surname, tü Ktp., TY, m. 3035; 3- Mehmed Hazin, Surname, Beyazıt Devlet Ktp., Nureddin Pa­şa,m.l0267

3 Anonim, Surname. National Bibliothek. H.O. 95 4 Kahraman, Atıf, Osmanlı Devletinde Spor, Ankara 1995, s. 515 5 TSMK, Revan, m. ı 793; Karatay, rSMK Türkçe Eserler, I, 633 6 Naili, Teşrifat Risrılesi, TSMK, Yeni, m. 61.3

7

Page 7: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

pspri. vardır. 7 Yüzyılın son padişahı III. Selim (1789-1807) mu~ sikişinas yaratılışlı bir padişahtl.

Minyatür sanatında hanende, suzcnde, rakkas resimleri de yapan Levni: yüzyıla damgasını vururken. yüzyılın başların­da Nedim. ortasında Sadrazam Koca Ragıp Paşa \'e sonlarında Şeyh Galib Dede önemli şairlerdendir.

Yüzyılın sonlarında şair Sünbülzade Vehbi (ö. 1809) oğlu­na nasihatta musiki İcrasını öğrenmemesini. sadece dinlemek­le yetinrnesini tavsjye etmiş,8 Enderunlu Hüseyin Fazıl (ö. 1810) ise devrİn güzellerini öven, çengilerini yeren birer eser yazmıştır. g Hekimbaşı Gevrekzade'nin nıusiki ile tedaviden bahseden birkaç eseri yüzyılın musiki ile tedavj bilgisine örnek olarak verilebilir. ıo

Bu yüıyılda bir çok bestekar yetişmiştir. Bunların bestele­rinden önemli bir kısmı unutulmuş olmakla birlikte, bir kısım be~teler günümüze kadar ulaşmıştır. Bu bestekadardan Bu­burizade Mustafa ltd (ö. 1711), Serhanende Hasan Ağa (ö. 1715'1, Üsküdarlı Kadı Molla Hafız Siilpyman Rif'at Efendi (ö. 1720?), Kara İsmail Ağa (ö. 1723), Tiznam Hafız Yusuf Efendi (Ö. 1728), Kutb-i Na}i Osman Dede (ö. 1729), Enfi Hasan Ağa (ö,

1729), Şehla Mustafa Efendi, Tanburi Zahaıya (ö. 1740?), Kadı­köylü Kadızade Tanburİ Aşık Mustafa yavuş (ö. 1745?), Çalak­zadeMu~tafa (ö, 1757?), Nazİm Yahya Çelebi (ö. 1757?>, Eyyubi Ebu Bekir Ağa (ö. 1759), Eyyubi Kaclı Mustafa Efendi (ö. 1760), Kcvseri (ö. ı 770?), Tab'i Mustafa Efendi (17707), Dilhayat Kal· fa~~} 7~~?)? .. !!afı~.Şeyda Abdürrahim Dede (ö. 1800), Ali Nutki

7 lIa~met.J Veladetnam.e-i Hıbetullah, !stanbul1282. Yazmaları: TSMK, Hazine, 1603, Y. 632; Süleymaniye Ktp'j Esad Efendi, nr. 251112

8 Sünbülzade Vehbi, Lutfiyye-i Vehbi, İstanbul 1837 9 Enderunlu HuseyinFazıl13ey, Çenginame, İstanbul 1286/1869,

r" 102-111; Yazmalaı'ı: SUleymaniye; Hüsnil, nr. 575; Köprülü Ktp., Mehmet Reşat, nr, 422; amlf., Defter-i Aşk: Hubanname) Zenanname, Çenf!iruıme, Sule}maniye. İbr. m. 686 .

10 Recep r; slu, "R d::::::ı:tl Efendi, Gevrekzfide", DIA, X\tl, 316: ayrı­ca ltri için bkz. Recep U slu, "XVII. YııZyılın BÜJ''lik BestE'~arlaı':ndan ltd", Y"mi Tiil'kiye Osmanlı özel sayısı, Aııkara 1999. X, s. 595-5!1!1.

8

Page 8: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Dede (ö. 1804), Ama Corci (Ö. l80S?), Tanburi İsak (ö. 1814) isimleri zikredilmeye değer.

Diğer devirlerde olduğu gibi bu YÜZ)1lın sanatçılarının ad­ları, kendilerine verilen hediye ve ödüller ehl-i hıref defterIe­rindeki kayıtlarda vardıLll Silahdar ve harc-ı hassa defterle­rindeki musikışinas ka)1tlannı Uzunçarşılı bir makalesinde işlemiştir .12

Yüzyılın sonlarında III. Selim'in etrafında oluşan hır musiki ekolünün meydana geldiği kabul edilir. Yapı Kredi Ser­met çifter Ktp.si yazmaJarı içinde bir mecmuamn III. Selim'in bestelerine ait olduğu kaydedilmektedir)3 Sırkatibi Ahmed Efendi'nin ı 797 yılında yazdığı Ruzname'sinde III. Selim'in özel hayatını görmek mümkündür. Neyzen ve tanburi olan III. Selim ondört makam tertib etmiştir. Müsikl tarihinde önemli bir yeri olan bu ekolün bestekarları ise Vardakosta Ahmed Ağa (Ö. 1794), Sadullalı Ağa (ö. 1801), Küçük Mehmed Ağa (ö. ISOO?), Abdülha1im Ağa (ö. 1802), Sermüezzin Denizoğlu Emin Ağa (ö. 1814), Sadık Ağa (ö. 1815), İsmail Dede'dir.

Bu yüzyılda yazılan mu::ıikt eserleri: Güfte mecmualan içinde bu yüzyıla ait olduğu tespit edilen

f\serler: 1- Anonim, Bııste ve Semai Mecmuası, TSMK, Revan, nf.

] 725, eserin tamamı 228 vr.tır. Eser XVIIL}'üz}'11 başlarında Sultan III. Ahmed devrinde yazılmış, ı. Mahmud vakfıdıf. 14

24 An()nim, İlahi Mecmuası. TSMK, Bağdat Köşku, nr. 402,300 vr. Türkçe, 34 makaroda ilahi, naat giifteleri, tesbih, kasideler var. 15

Yaman, Bahattin, ·'18, yy. İkinc) Yarısında Ehl~i HırefTeşkila­tı", Süleyman Dflmirel Üniversitesi ılahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, 1996, s. 290, 1757~70 tarihli defterlerde sanatkarlar

12 Uzunçarşıh, t Hakkı, TTKBelleten, XLI/l61, 1977, s. 10:1 13 Yapı Kredi Seımet Çifter Ktp., nr. 3, III. Selim!in Gilfte Mecmu­

ast, 27 1:w""!'.; SÜıeYTI.1an Erguner, "Mahlas] İlharm, K~ndi Padişah", Sa­nat Dünyamız, sy. 73, 1999, s. 161-170.

14 Karatay, TSMK Türkçe Eserler, LL 635; Cem Hehar, Zaman, Mekan. Müzik. İstanbul 1992, s. 67

15 Na.zari .. Türk Alusikisi, ] 940, IVı 39; Wright, Words ... , s. 289

9

Page 9: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

3- Anonim, İlahi Mecmuası, TSMK, Mehnıet Reşat, nr. 543, 105 vr., Türkçe bir mecmuadır.

4- Anonim, İlahi, Naat ve Gazel Mecmuası, TSMK, Hazine, nr. ı 794, nesih ve talik, 55 vr. Türkçe çeşitli makamlarcla şarkı, ilahi ve gazeller, mersiye, beyit şeklinde manzumeler iki sütun üzere değişik sayıda satırlarla yazılmış, vr. 54b'de 1193/1779 tarihi vardır. 16

5- Eyyubi Ebu Bekir Ağa'nın Güfte Mecmuası, 6- Akbaba İmam! olarak meşhur Mehmed Zaifi'nin içinde

az da olsa nazari bilgilerin de bulunduğu M(;.sikf Risalesi. 7-Mustafa Ağa, Güfte Mecmuası, Mecmua üzerinde sahi­

binin adı ve 1151/1738 tarihi belirtilmektedir. 17

8- Müstakimzade Süleyman'ın (ö. 1787), İlahi Mecmua.sı. 9- Hekimbaşı Abdülaziz'in Mecmuatü'l leldif isimli güfte

mecmuasl. 18

10- Müderriszade Sadullah Efendi, Güfte Mecmuası. N azariyat eserlerinden yüzyılın başındaki Kantemiroğlu

(Ö. ı 723) edvarı, içinde notaların da bulunması ile müzik tari­hinde mühim bir yer tutmaktadır. Kantenıir'deki notaları da barındıran Kevserı Mecmuası daha sonra yazılmıştır. Yüzyılın ortalarında yazıldığı tahmin edilen Ankara Milli Ktp. nI'. l3l'deki yazma dört nazariyat eserini bir araya getiren bir

16 Karatay, TSMK Türkçe Yazmalar, 636 17 İTÜ TMDK öğrencilerinden Eymen GÜTtan'ın bizde bulunan

güfte mecmuası. 18 İÜ Ktp., TY, TIr. 3866. Bunlar dışında Yrd. Doç. Nuri Özcan'ın

XVIII. yüzyılın ilk yarısına ait olduğunu tespit ettiği dini musiki güf~ teleri içeren mecmualar: İü Ktp., TY, nr. 966, 1014,3533.3595,5525, 5640,5644,5657,5658, 5679, 9857; Millet Kt.p., Ali Emiri, Manzum, nr. 584, 597,643, 734, 757, 759; Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, ur. 210; TSMK, Mehmed Reşad, TIr. 543, Bağdat Köşkü, nr. 402; XVIII. yiiZyılm ikinci yarısına ait olanlar: İü Ktp., TYı nr. 810,955,962,984, 991,1001,1002,1034, 1045,1070, 1437,2061,3353,3866,5634.5635, 5639,5641,5645.5646,5659,9896; İü Ktp .. İbnüıemin, ur. 3025; SÜ~ leymaniye Ktp., Esad Efendi, ur. 3397; Millet Ktp., Ali Emiri, Man~ zum, nr. 662,703, 705. 707, 713, 761, 762, 764, 765; Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. Kı 77, 563; H akkı Tarık U s Ktp., nl'. 5034; TSMK Hazine, m'. 1762, 1772, Revan, ur. 1722. ı 725.

10

Page 10: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

mecmuadır.19 Osman Dede'nin Rabt-ı Ta'biral-ı musiki'si Farsça olarak yazılmıştır. Hasan Sezai Gülşenl'nİn (ö. 1737) Zübde-i Makale-i İlm-i Milsiki adlı eseri bugüne kadar bilin­meyenler arasında kalmıştır ,20 HızıT Ağa Tefhımü"Z ma.kamat adlı Türkçe musiki eserini 1761 yılında yazdı. Bu eser bazı musiki saz aletlerinin resimlerini de vermektedir. Tarafımız­dan tespit edilen 1789 tarihli Derviş Halil'in mecmuası da fazla bilinmeyen.mecmualardandır. 21 Yüzyılın sonlarına doğru Ab­d ülbaki N asır Dede'nin III. Selim'in isteği üzerine yazdığı Tahririyye, Tedkik u Tahkik adlı eserleri, Mehmed Hafid Efendi'nin ed-Dürer içindeki musiki risalesi, 1801 tarihli olup Hafız Ahmed İzzet'in yazdığı mecmua,22 1806 tarihli olup Kan­temir ve Kevseri mecmuaları ile ortak metinleri olan Edvar-ı İZm-i Milsiki 23 yüzyllın son musiki nazariyatı eserleri olarak değerlendirilebilir.

Şairler ve musikişinasların hayatları hakkında doğrudan doğruya kaleme alınmış bir eser Şeyhülislam Es'ad Efendrnm Atrabü'l asar'ıdır. Ancak tarih kitaplarında, şair tezkirelerin­de de bu konularda bilgi bulmak nıümkündür. Her ne kadar doğrudan bir tezkire olmasa da yüzyılın başlarında yazılan Sadreddinzade Mustafa Efendi'nin 1711-1735 yıllarına ajt Ce­ride ve Eklentisi 24 notları önemlidir. Safayi (ö. 1725), Mirzaza~ de Mehmed Emİn Salim (Ö. 1743), Ramiz, Esrar Dede (ö. 1796), Şefkat Tezkire'lerinde musikişinasların hayatlarına rastlana­bilir. Yüzyılın sonunda yazılan Ali Nutki Dede'nin başlattığı Qt1!er-~ .. Dervişan __ ~a musiklşinaslarla ilgili notlar açısından u-

19 Nilgtın Doğrusöz taı'afindan sanatta yeterlik tezi yapılmıştır (1997, İTÜ TMDK).

20 Osman Dede'nin eseri Süleyman Erguner tarafından yüksek li­sans tezi yapılIDlştır. Hasan Sezal Gülşeru'nin Zübde-i Makale'sinin tarafımızdan yapılan incelemesi baskıya hazırdır.

21 Derviş Halil, Musiki Ri8alesi, İstanbul Belediyesi Atatürk Ktp., Osman Erg:in, nr. 267/5, nesih, Türkçe, Vf. 71~82. 1204/1789 ta­rihli

22 .Anonim, Musikı·i Eduar, TSMK, Emanet Hazinesi, nr, 2069, vr.1-23a

23 İü Ktp., nr. 1856/2, aharh 91 vr. 24 nşr. Fazıl Işıközlü, VII TTK Bildiriler, Ankara 1973, içinde

II

Page 11: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

nu tulmarnalıdır. 25

Türk musikisinde kullamlan makam isimlerinin Rumlar tarafından XVIII. yüzyılda kullanıldığı,26 eserlerinde bazı Türk musikisi bestelerini kaydettikleri bilinmektedir. Osman­lı Devletinin sınırları içinde Türk musikısi hakkında bilgi ve­ren Kararnanlıca eserler Cem Behar'ın makalesinde listelen­miştir (Müteferrika, sy. 2, 1994). Bunlar içinde şu eserler önemlidir:

l-Panayotis Halacoğlu: Kilisede sağda yer alan koronun şe­, fi idi (buna protopsaltis denilmektedir). 1728'de yazdığı eser İn­

gilizceye çevrilmiş, Marmarinos'un eseri ile birlikte basılmış­tır.

2- Kirilos Marrnarinos: Halacoğlu'nun talebesidir. Eserin­de Türk musikisi makamlanndan 76'81nın seyirlerini vermiş ve kilise musikisi ile karşılaştırmıştır. Eserinde Türk musikısi ses sistemi hakkında da bilgiler verir. Marmarinas'un bu eseri, Halacoğlu'nun eseriyle birlikte tıpkıbasım ve İngilizce çeviri­siyle Pan Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır. 27

3- Apostolos Konstas: İstanbul 1820. Eski Bizans müziği­nin yeni sisteme göre anlatımı ve Türk musikisi hakkında bilgi­ler üzerine bir kitap yazmıştır.

4- Konstantinos Vizandios (1779- 1862). Rum patrikhanesi sağ tarafkoro şefi (protopsaltis). Eserinde Marmarinos'u kop­ya etmiştir. "Eksoteriki Müsiklnin Anlatımı" adlı eseri İstan­bul'da 1843'te basılmıştır.28

Tanburi Küçük Artin 1730 yıllannda Ermenice yazdığı

25 Benin Yurdaer tarafindan yüksek lisans tezi yapılmışbr (1966, İTÜ TMDK).

26 Cem Behar, "Tillk Musikisinin Tarihi Kaynaklarından: Kara­manlıca Yaymlar", Müteferrika, sy. 2, 1994, s. 39; sy. 13, 1998, s. 5, 6; Pappas, M .. Kiltzanidis, yüksek lisans, 1997. iTÜ TMDK, s, 5

27 Eugenia Popescu-Judetz-A. Ababi Sirti, Sources of18th Centu­ry Music: P. Chalathzoglou and K. Marmarinos> Comparative Treatis­es on SecuZar Musi.e, İstanbul 2000, Pan Yayıncılık; Eugenia Popescu­Judetz, Türk Musıki Kültürünün Anlamları, s. 49-50

28 Bu eserdeki Türk musikisi usulleri için bk. Pappas, M., İTÜ TMDK, bitirme odevi, s. 154-156

12

Page 12: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

eserinde, Ü stad ile çırağı Tahmasp'ın karşılıklı konuşmalannı verirken müsiki hakkında bir hayli bilgi verir. Makam dizileri, şedler ve usu1ler verdiği bilgiler içindedir. Ayrıca kendine göre verdiği notalar içinde hiçbir eserin tam notasını vermemiştir. Bu eserin N. K Tahmitzian'ın neşri ve Rusça çevirisi basılmış­tır. 29

Bütün bu bilgiler üzerine Süleyman Faik Efendi'nin (ö.

1837) Mecmuası'ndanSo XVIII. yüzyıl sonları ve XIX. yüzyılın başındaki izleniroler olmak üzere hanende, sazende, zakirIer ve meddahlar hakkında yazdıklarım aktaralım:

"Gelelim zmr ahvaline: Bunlardan Halvet! zakirleri, evailde Şems-i Sivas! tarikından Şemsipaşa şeyhi Nefesanbarı Şeyh Osman Efendi merhum nevadir .. j asırdan bir adem olduğu tarihler yazar; ondan sonra gelenlerden Buhurizade ve Çıplakzade merhumlar meşhur imişler. Bizim yetişdiklerimiz Abdül­kerim Efendi ve Nuri Efendi ve Şikarizade el-hak musooşi­nas ve devranı idare etmeleri harieMi tarif ü kıyas idi. EI­yevm mevcud olanlarda bunlar gibileri olmayıp pek a'lası şimdi Kanbur üe Şerefüddin'dir. İkisi de bir şey değillerdir. Sa'dı ve Rufai za.kirleri Abdüsselam İstanbul'a geldiğinde Şeyh Bes namında bir zakir getirip ayinini idare ettirinniş. Sonra Şeyh Abdülkadir ve Şeyh Mehmed namında iki şam} dahi zuhur edip onlardan meşk eden şehrilerden Sey­yid İbrahim ve Abdruhalim ve Kavukçu, takliden Arabİ ka­side ve maval ve şuğul okurlar ve ehl-i zim sanki vecde ge­tirirler. Lakin bu şehriler cümle yanlış okur ve ne dediğini bilmez, hezeyan ederler. Seyyid İbrahim ile Kavukçu vefat eyledi. Abdülhalim de tecennün etti. Şimdi bunlardan öğ­renmiş birkaç kimesne vardır. Onlar da ne halt edeceğini

29 Küçük Artin, Areveltsan ... , tre. Tahmitzian, Erivan 1968. Daha ayrıntılı bilgi için bk. Popescu-.ludetz, Türk Mıısıki Kültürünün An­lamları, s. 47-49, 93

30 TSMK. Revan, s. 37-44. Bu çalışmayı bize aktaran Prof. Dr.ls­kender Pala'ya teşekkür ederim.

13

Page 13: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

bilmez. Hasılı bu zakirlerin eski usulünü bilen kalmayıp şimdiki mukallidler ise giderek münkanz olduktan başka

. darNı tararC?) olunur zannederim. Bursa'da usul bilir Halvetl zakirleri vardır deyü işiti­

rim) Jakin görmedim. Bu zakirlik fendir. Güzel tahsil eden­leri dinlenir. Şimdikileri görenler evvelkileri bilmediğin­den hoşuna gitse de, azıcık musiki bilen ne olduklarını fark edip istiskal eder.

i 191 (1777) tarihinde fevt olup Eyüp'te Şeyh M ur ad-ı N akşibendi tekyesi kapısının karşısında kain mekabir-i müsliminde medfun olan Ak Molla demekle maruf Ömer Efendi hattat-ı benam ve fenn-i musikide imam idi. Boğazi­çi'nde İncirköy nam mahalde sakin olup her seher ney ile yarım saat ınİdarı dem üf1eyip tamam demini doldurduk­tan sonra eve makamında el-yevm maruf olduğu vecihle ney ile es-salat vennek adeti imiş. Merhumun şaldrdanın­dan Kandilli Selimpaşa imamı derler bir adam var idi. As­rımız ricalinden olmakla bir gün meşhur Mev levi Şeyda Hafız ki a'ma ve musiki ve vüeuhat-ı Kur'aniyye'de üstad ve yekta idi. Onunla bir mecliste cem' olunup Şeyda'ya de­diler ki,

-İçimizde sizin tekyelerin üstadlanndan meşk etme­miş ve neyini sizlerden kimse şimdiye dek işitmemiş bir adam vardır. İster iseniz size ney üflesin.

Şeyda dahi izhar-ı rağbet eyledikte Selimpaşa imam! neyini alıp üstadı Ak Molla tarzı üzere evvela dem çekip ın­lemeğe başladıkta, Şeyda can u gönülden İstima ilc taksim ve peşreve şürü'unda Şeyda buna eyderek:

-Sen bunu kimden öğrendin? Üstadın kimdir? dedi. İmam dahi o tarihte Ak Molla fevt olalı otuz seneyi rnüteca­viz olmak hasebiyle üstadını ketm ile,

-Ben ney meşk edeli kırk sene oldu, dediğinde, -Şüphem yoktur ki sen Ak Molla'nın şakirdisin, dedi. Aman sultanım, merhum Ak Molla usulünde ney ile

bir es-sala üf1e, deyip imam dahi muvafakat eyledikte yine ber vafir ağladı. Ba'dehu Şeyda, Ak Molla'nın evsafına şü·

14

Page 14: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

ru' ile hünerini ve mutasavvıfadan olduğunu nakl eyledi. Ve Şeyda dahi fenn-i musiki şekerwparelerinden ve nadire­i asrımızdan idi. Cenab-ı Hak cümlesine rahmet eyleye!..

*

Sazendegm ve hanendegan-ı evail-i asrımızın 1213 (1798-99) tarihinde fevt olup Galata ve Beşiktaş ve Kasım­paşa Mevlevihaneleri neyzenbaşısı olan Çallı Derviş Meh­med'in hayatında bunun adIli gelmez derler idi. Maa-haza o tarihte hanende olan Derviş Emin ve Derviş Said neyde Çallı'dan aşağı değiller idi. 40 (1824-25) tarihinden sonra meleke ve rüsuhları taayyiin eden Beşiktaş neyzenbaşısı olan Şeyh Mahmud Dede ve çapkın ve mecnun Derviş İs­mail ki ikisi de mukaddemkilere müreccah ve bahusus İs­mail-i Cinni'nin demi ve halavet ve ahengi cümlesine mü­tefevvık olduğu istima edenlere nümayan; feyz-i İlahi'de ıttırad olduğundan bunlardan a'lası dahi gelmek mümki­n;Udan idüğü varesteMi kaydMı bürhandır.

Kemanllerde Musahib Ağazade ve Ali Ağa meşahir­den ve zımml1erde Corei ve Meyron ve Totori 250 (1834-35) tarihine dek birbirini müteakip zuhur etmiş olarak birbiri­ne nisbetle Ali Ağa ile Meyron a'la idügü ve müselmandan tanburllerin pek a'las! Musahib Salık Tahir Ağa olduğu, ittifak-kerde-İ sazendegandandır. Lakin Kütahyalı Hüse­yin Ağa derler, musahib-İ şehriyari olmuş bir yorgun Türk­i metrük var idi ki parmakları kayar gibi galizü'l-lisan ve gabiyyü'd-dehen idi. Fakat müsiki ile münasebeti yok iken a'la santur çalar idi. Şöyle ki müretteb sazende ve birkaç keman ve tanbur ve ney ve üç hanendeye peyrevlik eyledi­ğinde, cümlesinin içinde santurunun sesi galebe ederek üst perdede malum olur idi. Olmaz ve yapılmaz şey idi. İşte bunun adUi gelmedi. Ve gelmez denilse şayandır.

Şeyhülislam Es'ad Efendrnin tezkireMi hanendega­nında mestür olan kimesneler mutalaa edenlere malum ve andan sonra, yani asrımızdan mukaddem ve sonraları bu

15

Page 15: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

tarihe kadar sesi güzel, malumatı pek çok hanende gelmiş ise de kırk seneden beri zuhur edip fevt etmiş ve hala ha­yatta kalmış olanların meşahiri Anadolu Kesedarı "Şiş­man" ve "Hoca" lakabıyla mülakkap Mehmed ve Kitapçı Hafız ve Enderundan çıkıp musahib olmuşlardan Şehle­vendim Hafız Abdullah Çavuş ve Kömürcüzade ve Ha­mamcıoğlu Derviş İsmail olup bunlardan Kitapçı Hafız ile Şehlevendim'in malumatlanndan maada sadaları gayetle bülend ve revnaklı olup sairlerinin malumatları sadalan­na galip idüğü emr-i gayr-ı mevht1mdur. Lakin fenn-i musi· kiyi birbirinden istima'la temaşşuk oluna gelip el-yevm es­ki usule rağbet olmadığından bu defa heveskarlann sesleri güzelolanları katı usUl ile üstaddan temaşşuk etmeyip he­men beş-on şarkı öğrendiği gibi cümle musikiyi tahsil eyIe­dim zannedip öylece kalıyor. Şehlevendimzade Rifat Bey gibi bu esnada Hamamcıoğlu pek çok kimesnelere meşk et­miş ise de kabil-i tahsin olmadı. Ehl-İ İsHimda üç adern ye­tişmeyip Enderfin-ı Hüm.ayun meşkhanesi dahi bu esnada tatil olduğundan orada dahi ade m yetişmez oldu.

Devr-i Selim Han'da Enderun meşkhanesinde terbi­ye olanlardan Abdülkerim Efendi ve Kınmi Halil Efendi ve Şakir Efendi nev adir-i asrımızdan olup Kerim Efendi imam-ı evvel iken 32'de (1816-17) fevt olup elhak hoş-sada ve bi-mis} ü bi-hemta idi. Halil Efendi müezzinbaşılıkta alilen vefat eyleyip bunun Kur'an kıraati zatına mahsus gayet halavetli ve hazin idi. Şakir Efendi fenn-İ musikinin ilmi ve amellsinde mahir ve keman ve tanbur gibi saz]ar da çalıp Tahir Ağa ve Halil Efendi sadası heman Kerim Efen­dlye müşabih bir adem olup lakin imam olamadım deyü in­fial ile müezzinbaşılığı ve musikiyi terk ile iltizhamcılığa başladı. Elhasıl Hamamcıoğlu fevt olur ise usw-i mfısikiyi bilir kimesne kalmayarak zannıma göre saz ile ve ushul ile beste okur ve icad eder kimesne kalmaz olup inkır3zı gelir.

Meddilim: Sultan Murad-ı Rab!' Han zaman-ı devlew

tinde musahib-İ şehriyari olan Tıfli Efendi, tarikat-ı Bay­ramiyye'den ve şair-i mamr olup Kocamustafapaşa'da ha-

16

Page 16: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

nesi ve Silivrikapısı haricinde mezarı meşhur ve Tezkire~j Salim ve Zeyl-i Şeyhi'de eş'ar u asar II ahvali mestürdur. İb­tida-yı zuhür-ı Dcvlet-i Osmaniyye'den devr-i Murad Han­ı Rabi'a kadar meddah olup olmadığı mechul olduğuna na­zaran meddahıarın pir ü piş-i kadimi, tarihlerin yazışına göre Tıfli Efendi olmak iktiza eder.

Hulefa-yı Abbasiyye ve sair mülük-ı İslamiyye za­manlarında "kıssahan" ve "nedim" unvanıyla bazı mudhik ve mukanidler olduğu kütüb-i tevarihte görülmüş ise de bi­zim meddahlar suretinde olmayıp Tıfll'den sonra kuzattan tahallüf eden Bursalı Nuhzade Mustafa Çelebi şair-i IDahir iken Çorlu kazası matlabı tahallüf eyledikte tarıkı terk ile meddalı olmuş ve 1091 (1680) tarihinde Bursa'da fert olduğu Zeyl-i Şeyhi'de kayd olunmuş olmağın tarih·i merkumdan devr-i Mustafa Han-ı Salis'e kadar beher-hal zuhur etmiş meddalı var ise de şöhretlisi olmayıp 1091 (1680) tarihinden sonra zuhur edip şöhret veren Dilencioğ­lu ve Şekercİ Salih nam meddahları görmemiş isem de asn­mızda olan Kör Osman ve .Aşık Hasan ve Piç Emin ve N azil ve Tesbihçioğlu ve Musahib Nurj her ne kadar adamı eğ­lendiı'ebilirler ise de Nuri'nin şakirdi olan Kız Ahmed, ki ha]en hayattadır. merkCim, mukaddemkilerin cümlesine müreccah ve hakkında nadire-İ dehr deniIse şayandır.

Evful-İ asrımızda zuhur edip fevt olan nedjm suretin~ de mudhiklerin a'la81 Kör Hafızlar ve Laleli müezzinbaşısı Hacı Müezzİn meşhur ve Mustafa Reİs ve Ayvazoğlu olup bunların her biri bİr güne hünennend idi. Kör Hafız'ın biri a'la sergüzeşt nakleder ve Arabı ve Farisı ve Türki, maka~ ma münasip ebyat okur ve kankı yandan muhabbet murad olunsa ider ve el şakasına gelir ve zatıyla eğlenilir bir güzel adem idi. Diğeri mevzun u mukaffa kat'an m,anası yok cbyat okur, hatta okuduğu ebyatın hıfzı ve tahriri müm~ kün değil idi. Okumağa başladıkta kat'an irkilmez ve ya­nılmaz ve düşünmez, kendisi ihtira' eyler idi. Hasılı zatına mahsus pür-hüner idi. Hacı Müezzİn a'la mukallid idi. Arap ve Laz ve Arnabud ve Frenk ve Rum ve Yehlid taklid-

17

Page 17: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

lerinden başka Etrilkın envaını ve Rumeli sancaklarının her bir cinsini ve Boşnakları ferden ferda taklId eylerdi.

Ayvazoğlu ve Mustafa Reis değirmen çevirirler idi. Onlardan sonra değirmen çevirir kimesne zuhur etmedi.

Düğünlerde oynayan kol takımı mukallidıeri her asırda eksik olmayıp her ne kadar bunların birbirine nis­bet ve maskaralıkta a'ıaıarı var ise de yaptıkları yapılmaz denecek derece olmadığından bunların isimleri lazım de­ğildir.

Hayilı pek eski eğlence olduğu maruf olup eviilde meşhurları kim olduğu malum değil ise de ı191 (1777) tariM hinde vefat eden Bekçi Mehmed ve sonra zuhur eden Şer­betçi Emin ve Kasımpaşah Hafız pek a'li idi. El-yevm Musahib Said Efendi hayatta olup pek a'la hayaıidir. Ku­surları, bunların yanında bir şey demek olmayıp bunları dinleyen mevcudları dinlemeden mahzuz olmaz. Bu suret­te bu yetişdiğimiz meddah ve maskaralann içinde Kör Ha­fızlar ve Hacı Müezzin ve Meddah Kız Ahıned vadilerinde munteri) ve misli gelmemiş kimesnelerden olup sairlerin emsili çok olduğundan mümkündür ki daha a'laları Hamzaname ve Antername deyü maruf ve meşhur olan efsane-İ kazibeye mübtela olanları Hak Taala kurtarsın."

18

Page 18: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

MEHMED HAFİD EFENDİ (ö. 1811)

Hayatı ve Eserleri Mehrned Hafid Efendi'nin musiki ile ilgisinin boyutunu an­

lamak için kısaca hayatı ve eserleri üzerinde durmak gerekir. Mehmed Hafid Efendi Kastamonu şehrinin Gölköy kaza­

sında doğmuştur. Dedesi reİsülküttab Mustafa Efendi, babası şeyhülislam Mustafa Aşir Efendi'dir. Medrese tahsilinden son­ra önce müderris, ardından kadı oldu. 1799'da İstanbul kadısı idi. 1807 yılında Kabakçı Mustafa isyanını desteklediği gerek­çesi ile Kastamonu'ya sürüldü. III. Mahmud'un onu affetme­siyle İstanbul'a dönen Mehmed Hafid Efendi 1810 yılında Ru­meli kazaskeri olduktan bir yıl sonra 18ll'de (h. 1226) öldü. Dö­neminde müzikle uğraşan Abdülbaki Nasır Dede, yine müzikle tedavi üzerine eser yazan hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efen­di ile çağdaştır.

Kitap meraklısı olan Hafid Efendi'nin topladığı kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi'nde kendi adıyla anılan bölümde­dir. Musiki ile ilgisinin ileri derecede olmadığı anlaşılmakta­dır. Topladığı kitaplar içinde Hızır Ağa edvarından başka mu­sikı kitabına rastlanınamıştır. Mezarı İstanbul Fındıkzade'de­ki Piri Mehmed Paşa haziresindedir. Hafid Efendi'nin Şerife Nakiye Hanım adında bir kızından torunu olan Mehmed Nebil Bey (ö. 1889) kendi döneminde şairliği ile bilinenlerdendir (bk. İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, II, 1153).

Eserleri: Mehmed Hafid Efendi'nin İstanbul sularına ait Meh(j.hü)l-miyah (İstanbul 1212; 1271) ile bir galatlar sözlüğü olan ed-Dürerü'l-münteha-bdt (İstanbul 1221) adlı eserleri kendisi hayatta iken basılmıştır. Osmanlı kaptanları üzerine Sefinetü'l-vüzera adlı eseri ise İsmet Parmaksızoğlu tarafın­dan yapılan ilavelerle birlikte basılmıştır (İstanbul 1952). Bun­lar dışında saltanat ve hilafetle ilgili III. Mustafa'ya sunduğu Kitabu Cami' (TSMK, Revan Köşkü, nr. 382), dini ve akaid ko­nulanyla ilgili Akdidü'n-Nesefıyye Şerhi Hdşiyesi (Süleymani­ye Ktp., Laleli, nr. 2195), Terceme-i Sı Fasl (TCYK, s. 851), Ha-

19

Page 19: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

lerinden başka Etrakın envaını ve Rumeli sancaklarının her bir cinsini ve Boşnakları ferden ferda taklid eylerdL

Ayvazoğlu ve Mustafa Reis değirmen çevirirler idi. Onlardan sonra değirmen çevirir kimesne zuhur etmedi.

Düğünlerde oynayan kol takımı mukallidleri her asırda eksik olmayıp her ne kadar bunların birbirine nis* bet ve maskaralıkta a'laları var ise de yaptıkları yapılmaz denecek derece olmadığından bunların isimleri lazım de­ğildir.

Hayal, pek eski eğlence olduğu maruf olup evailde meşhurları kim olduğu malum değil ise de 119 ı (1777) tari­hinde vefat eden Bekçi Mehmed ve sonra zuhur eden Şer­betçi Emin ve Kasımpaşah Hafız pek a'l:i idi. El-yevm Musahib Said Efendi hayatta olup pek a'l:i hayalidir. Ku­surları, bunların yanında bir şey demek olmayıp bunları dinleyen mevcudları dinlemeden mahzuz olmaz. Bu suret­te bu yetişdiğimiz meddah ve maskaraların içinde Kör Ha­fızlar ve Hacı Müezzin ve Meddah Kız Ahıned vadilerinde munteri' ve misli gelmemiş kimesnelerden olup sairlerin emsali çok olduğundan mümkündür ki daha a'Hlları Hamzaname ve Antername deyü maruf ve meşhur olan efsane-i kazibeye mübtela olanları Hak Taala kurtarsın."

18

Page 20: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

MEHMED HAFİD EFENDİ (ö. 1811)

Hayatı ve Eserleri Mehmed Hafid Efendi'nin musiki ile ilgisinin boyutunu an­

lamak için kısaca hayatı ve eserleri üzerinde durmak gerekir. Mehmed Hafid Efendi Kastamonu şehrinin Gölköy kaza­

sında doğmuştur. De4.esİ reisülküttab Mustafa Efendi, babası şeyhülislam Mustafa Aşir Efendfdir. Medrese tahsilinden son­ra önce müderris, ardından kadı oldu. 1799'da İstanbul kadısı idi. 1807 yılında Kabakçı Mustafa isyanını desteklediği gerek­çesi ile Kasta~onu'ya sürüldü. III. Mahmud'un onu affetme­siyle İstanbul'a dönen Mehmed Hafid Efendi 1810 yılında Ru­meli kazaskeri olduktan bir yıl sonra 181l'de (h. 1226) öldü. Dö­neminde müzikle Abdülbaki Nasır Dede, yine müzikle tedavi üzerine eser yazan hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efen­di ile çağdaştır.

Kitap meraklısı olan Hafid Efendi'nin topladığı kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi'nde kendi adıyla anılan bölümde­dir. Musiki ile ilgisinin ileri derecede olmadığı anlaşılmakta­dır. Topladığı kitaplar içinde Hızır Ağa edvanndan başka mu­sikı kitabına rastlanınamıştır. Mezan İstanbul Fındıkzade'de­ki Pır} Mehmed Paşa haziresindedir. Hafid Efendi'nin Şerife N akiye Hanım adında bir kızından torunu olan Mehmed N ebil Bey (ö. 1889) kendi döneminde şairliği ile bilinenlerdendir (bk. İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, II, 1153).

Eserleri: Mehmed Hafid Efendi'nin İstanbul sularına ait Mehahü'l-miyah (İstanbul 1212; 1271) ile bir galattar sözlüğü olan ed-Dürerü'l-müntehabfıt (İstanbul 1221) adlı eserleri kendisi hayatta iken basılmıştır. Osmanlı kaptanları üzerine Sefınetü'l-vüzera adlı eseri ise İsmet Parmaksızoğlu tarafın­dan yapılan ilavelerle birlikte basılmıştır (İstanbul 1952). Bun­lar dışında saltanat ve hilafetle ilgili ni. Mustafa'ya sunduğu Kitabu Cami' (TSMK, Revan Köşkü, nr. 382), dini ve akaid ko­nularıyla ilgili Akaidü'n-Nesefiyye Şerhi Haşiyesi (Süleymani­ye Ktp., Laleli, nr. 2195), Terceme-i Sf Fasl (TCYK, s. 851), Ha-

19

Page 21: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

dis-i Erbaın Şerhi. yazma halindedir. Hafid kelimesinin torun anlamına gelmesi sebebiyle bu şe­

kilde ünlenmiş Mehmed adını taşıyan başka kişiler de vardır. Bu sebeple aynı adı ve ünvanı taşıyan daha sonraki şairlerden olup güftelerini Şevki Bey, Hacı Arif Bey gibi musikışinasların bestelediği Mehmed Hafid Bey (ö. 1338/1920) ile kanştırma­malıdır (hayatı için bk. İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, III, 2091: güfteleri için bk. Öztuna, Yılmaz, Büyü/ı Türk Afusikisi Ansiklopedisi, sonunda yer alan güfte şairleri bölümü).

ed-Dürer: Üzerinde durduğumuz Galatat-ı Hafid Efendi adıyla da meşhur olan ed-Diirerü>Z-müntehabfıtü)Z-mensure fi ıslahi'l-galatati'l-meşhure adlı Türkçe eser bir galatat yani dil­de yanlış kullanılan kelimelerin incelenm,;si ile ilgilidir. Sul­tan Abdülhamid devrinde 1783 (1198) yılında yazılan eser za­man zaman ele aldığı kelimeler hakkında ansiklopedik bilgiler vermesi sebebiyle bir sözlük olması yanında ansiklopedi olarak değerlendirilmesine de sebep olmuştur. Günümüz harflerine çevirdiğimiz musiki kısmı da böyle ansiklopedi bilgileri içer­mektedir. Bunun dışında musiki ile ilgili başka maddelerde kı­sa bilgiler de vermiştir. Mesela bk. def (s. 171), tanbın (s. 274), ğına (s. 317-318) gibi maddeler.

Müsİkı ile ilgili bu kısımda aktardığı konular şunlardır: Musiki kelimesinin menşei, musikı ilminin tıpla ilgisi, tarifi (s. 438), musiki ilminin ortaya çıkışı (s. 438-439), musikide ser perde rast iken dügaha dönüşmesi (s. 440), ümmehat-ı musiki (s. 441), perdeler (s. 443-444») makamlar (s. 444-445), makam­ların tarifleri (s. 445-451), ağaze, yıldızlar ve saatlerle ilişkisi (s. 451-52), makamlann tesir ettiği valdtler (s. 452), makamla­nn tesir ettiği şahıs ve mizaçlar, makamların tesir ettiği hasta­lıklar (s. 453). İlk baskısındaki sayfaları verdiğimiz ed-Dü­rer~in bazı kütüphanelerde tespit edilebilen yazmaları şunlar~ dır: 1- İstanbul AtıfEfendi Ktp., nr. 2735, 2-İstanbul Üniversi­tesi Merkez Ktp .. nr. 3381, 3-Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, DI. 2862, 4-Topkapı Sarayı Müzesi Ktp., nr. 2043,2044, 5-Bağ­dat, Mektebetü'l-methafı'l-Iraki, nr.25.057, 15 \'T. olan bu nüs­ha sadece musikı, kısmıdır.

Mehmed Hafid Efendi musikiyi anlatırken Camı, Farabi, Hace Nasır-ı Tusi, Hace Safiyyüddin (ed·Dürer, s. 438), Ladikli

20

Page 22: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Mehmed, Aristo (ed-Dürer, s. 439) gibi şahıslardan da bahse­der. Eserde zaman zaman Abdülmü'min ile Safıyyüddin'i ayrı kişiler gibi yazması yanhş anlaşılmama1ıdır (Abdülmü'min Sını. Hace Safiyyüdilin gibi). Bu kısmı yazarken biri Camı'nin Risale fi'l- musikı'si (ed-Dürer, s. 438); diğeri ise Lailikli Meh, med'in el-Fethiyye'si (ed-Dürer, s. 439) olmak üzere iki kişinin eserinden faydalanmış olma ihtimaB akla gelmektedir. Bun­lardan baba adını yanlış yazdığı Ladikli Mehmed'in1 eseri el­Fethiyye'den aktardığı musikinin doğuşu ile ilgili efsaneler bu eserde aynen yer almaktadır.2 Ancak yapılan karşılaştırmada Mehmed Hafid Efendi'nin ed-Dürer'indeki makamları ve ma­kamlann tariflerini anlatım tarzı daha çok adından hiç bahset­mediği Hızır ·\ğa'nın Tefhırnü~l-makdrnat'ındaki şekle benzE-~

mekte olduğu tesbit edilmiştir. Makamlann sayısı ile on bir da­ire aynıdır. Fakat Hızır'da şekillerle ayrı ayn gösterilen daire­lerden bazılan, Hafıd Efendi'nin eserinde iç içe daireler şeklin­dedir. 3 Sekizinci daire ortasında yer alması gereken segah keli­mesini bu kıyaslama sonucu biz ilave ettik. Metinde hıram­rumi, terkib-i hıram diye okunabilen kelimeler Hızır Ağa'da hüzzam-rumi, terkib-i hüzzam olarak geçmektedir. Yine gayr-ı meşruha dairesi içinde yer alan uzzal acem makamı Hızır Ağa'da gülizar makamı olarak geçmektedir.

Hafid Efendi'nin verdiği bilgiler içinde makam, ağaze~ şUM

be, terkib gibi kelimeler geçse de makamlann sınıflandırmalaw rı yoktur. Hızır'ın eserinde makam tarifieri tesirleri ile birlikte verilmİşken, bu eserde tesirler ayrı bir bölümde toplanmıştır. Hemen hemen aynı olan makam tariflerinden sonra Hızır'ın verdikleri diğer bazı bilgiler bu eserde yer almamaktadır. Mehw med Nazmi Ozalp'in ed-Dürer!de yer aldığını söylediği "musiki ilminin piri İdris peygamberdir)1 <Özalp, Türk Musikisi Tarihi, Ankara 118) cümlesine bu musiki kısmında rastlanıl-

ı Belki matbaa hatasıdır diye ed-Durer'in birkaç yazmasına da bakılmış, onlarda da Abdülha.mid olması gereken ismin Abdülmecid olarak yazılmış olduğu görülmüştür. bk. Süleymaniye Ktp., İstanbuJ Üniversitesi Ktp. nüshalarL

2 Mehmed b. Abdülhamid elMLadiki, el-Ji'ethiyye, nşr. Haşim, s. 30-3 Karşılaştırma için bk. Hızır Ağa, Tef/ıımü'[·makamat, haz. Ya­

vuz Daloğlu, lisans tezi, 1985, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanat­lar Faküıtesi. Hızır Ağa eserini 1761'den sonra yazITUştır.

21

Page 23: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

mamıştır. Bu ifade Bedr-İ Dilşad'ın Muradname'sinde vardır. Yeni harflere çevirerek aynen aktarmağa çalıştığımız bu

çalışmanın sonunda yer alan orijinal metinde görüleceği gibi, noktalama işaretleri ve paragraf yer almamaktadır. Ancak biz metnin rahatlatııması amacıyla bunları uygun gördüğümüz yerlere koyduk. Bazı kelimelerin günümüzdeki okunuşlarını tercih ettik. 1997'de hazırladığımız bu çalışmadan sonra M.H.Cevher'in de metin okumaya dayanan bir çalışmasından haberdar olduk (İzmir'den Anadolu'ya, s. 2-6, İzmir 1998).

BibIiyografya

Kaçalin, Mustafa, "Galat"~ DİA, XIII, 302 Karatay, Fehmi Edhem, Türkçe Yazmalar, İstanbul 1951, I,

133; II, 42 Levend, Agah Sırrı, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1973, s.

375-376; a.mlf. ı "İlm-i Musiki", Musiki Mecmuası, sy. 391, 1982, s. 4-5

Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanı, İstanbull308, Il, 235 Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul133S, r, 283 Özalp, Mehmed Nazmi, Türk Musikisi Tarihi, Ankara 1986,

1,118 Özcan, Abdülkadir, "Hafid Efendi", DİA, XV, ıı1 Özege, M. Seyfeddin, Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler

Katalogu, İstanbul 1971, Lı 311; III, 1066 Tarih Coğrafya Yazmaları Kataloğu, İstanbul 1943, s. 681-

682,851-852 . Uslu, Recep, "Hasan Efendi, Gevrekzade", DİA, XVI, Üsame Nasır en-Nakşibendi, Mahtiıtd.tü'l-mz'l.sikd. ve'l-gına

ve's-sema' fi Mektebetn-Methafi'l-lrakı, Bağdad 1979, s. 25

22

Page 24: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

MüsiKİ

Musiki ulum-ı riyaziyeden kütüb-i edvarda tahrir ve tafsil olunduğu üzre makam ve ağaze ve şube ve terkib ne surette ic­ra olundukta istilzaz ve ne surette eda olundukta müteneffir ol­duğunu beyan eden ilm-! ma'rüfun ismi. Fi'l-asıl alet-i kadime-i matrufeMi musıkara nisbet ile musıkan: tesıniye olunub kesret-İ İsti'malden evvelen elifve ra hazfı ile musiki ve saniyen hazf-ı ya-i ula ile müsiki denmiştir.

İstidrad-ı erbab-ı haberet ve iz'an ve ashab-ı fıtnat ve irfana puşide değildir ki musıkar lafzı ba'z-ı erbab-ı lugatın beyanına nazaran çoban kavalına ve ba'zın kavli üzere umumen alet-İ ğınaya ıtlak olunur. Benaberin anifen zikri mürur eylediğ! üzere ilm-İ merkum icra olunduğu alete nisbet ve hazf-ı ba'z ile ilm-İ meşhure musiki tabir olunmuştur. Lakin hazreti Molla Cfuni kaddesallahu sırrehu'nun fenn-i merkum­da te'lif buyurdukları Farisiyyü'l-ibare risalelerinde lugat-ı Yunanfde elhan manasına mevzu' bi-zatihi yaeyn ile müsiki sahih olduğunu beyan buyurmuşlardır. Bu surette terk-i ya-ı üla ile isti'mali galattan salim olmıyacağı aşikardır.

Ve ilm-İ merkurnun ulum-ı riya.ziyeden ad olunmasında çend vecih serd olunmuştur. Evvela ilm-İ hikmet ve ilm-İ heyet ve ilm-i nücUm ve ilm-i tıb ile münasebetini hukema.-yı esi M ve Hace Nasır-ı Tfrsı ve muallim-i sanı hekım Farabi ve Abdül­mü'mİn Sl1fi ve Hace Safiyyüddin ve emsalleri mum-ı muharre­renin müttekin u mucidi olmalan ile münasebet-İ üstaziyettir veya ancak ilm-i tıbba münasebeti inde'l-etibbai'l-hazikın ve'l­hukemai'l-kamilin nabz-ı insanın usfıl-i mer'iyye-i makamat ile hareketindendir.

Ve ilm-i hikmet ü heyet ü nüeum ile müşareketi oniki ma­kamın oniki burca ve beft agazenin seb'a-i seyyareye ve çar şu'benin anasır-ı erbaaya ve yirmi dört elhanın saatı leyl ü nehara muvafakatlandır. Bu dahi setir olmaya ki ilm-i musikide nakarat beyninde ezmine-İ mütehallile nagamatın te~lifine ve tenailir ü istilzazına nazar bahsine ilm-İ te'lifve na­karat mabeyninde ezmine-i mutahaııneye nazar bahsine İlm-i

23

Page 25: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

rennüm i1e ilae ola murilr~1 avam ve fesad~ı eyyam ile nice ki­ıne::meler iemftrüze başlayıb ehI-i hevakar ve banndan avare olmamalan için hi'l-külliye menınu' olmuş.

Makamat-ı muvafakatü'l-emraz: ve ilel ve emraza muvafık makam ve ağ[ıze ve Lerkih bunlardır: rast dMi-İ fe le , ve ırak dafı-i hararet-i mızae ve sersam ve hafakan imiş, ve ısfahan ıras-ı fetanet ve ihdas-ı zekavet İle vueüd-ı barid ve yabes-i emrazdan hafız imiş, ve ziretkend dMİ-i lakve ve falie ve vee'-i zehr ve merasıl ve kulune, ve rehavı dafı-İ hafakan ve suda' ve lakve ve fele ve emraz-ı balgamiye ve dumüye, büzürk dafi-i mağz ve kulune ve emraz-} harre olduğundan gayri tasfiye-i zi­hin ve istikamet-İ fikre dabli olup vesvese ve havfve birnıyi dafi' imiş, zengüle emraz-ı kalbiyeye nafi' ve sersam ve sededi müf· teh ve dafi' ve tefrih-İ kalb ve İnttaŞ-ı ruhi camI' ve atş ve hararet-i kebede mani' imiş, hicaz aS1'-1 bevl ve hasıraya neti-İ amim ve tahrik-i baha dahIi azım imiş, bilselik dafı-İ kulune ve vee'i ve rek ve sadır-ı barid ve remed imiş, uşşak riyah-ı harre ve vabeseve ve nikrise nlüfid ve celb-İ nevm ve rahata dahli me;id imiş, hüseyni dafi-i iltihab-ı kalb u kebed ve hararet-i atş ve mide ve humnıa-yı gıb ve humma-yı rebev imiş, ve neva dafi-İ vec'u'n-nisa ve ver k ve efkar-ı faside ve ferah-ı kalb ve surur-] hatıra kesırü'l-ffıide imiş.

QO

Page 26: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

MusİKİ (Sadeleştirilmiş şekli)

Müsiki riyazi ilimlerden edvar kitaplarında yazıldığı ve açıklandığı üzere makam, ağaze, şu'be ve terkib'in nasıl icra olunduğunda zevk ve nasıl yapıldığında nefret ettirici o]duğu~ nu açıklayan, şöhreti bilinen bir ilmin ismidir. Gerçekte musikara olarak bilinen eski bir alete nisbet eki ile musıkar} denilmiş olunup kelime çokça kullanmaktan önce elifve ra har­finin düşmesiyle m usıka ve ikind olarak kelimedeki ilk ya har­finin düşmesiyle musiki denmiştir.

Haberleri araştıran, inceleyerek gerçeği öğrenmeğe çalı. şan zihni açık bilgili kişilere gizli değildir ki musikar kelimesi bazı dilcilerin açıklamasına göre çoban kavalına ve bazıların sözüne göre genellikle musiki aleti için kullanılır. Bununla be­raber biraz önce geçtiği üzere adı geçen ilim icra olunduğu alete nisbet ve bazı harflerinin düşm.esiyle, meşhur olan Hme musiki denmiştir. Lakin hazreti Molla Cami-Allah sırlarını takdis et­sin- adı geçen fende yazmış buyurduklan Farsça risalelerinde Yunan dilinde elhan manasına kullanılan kelimenin bizzat iki ya harfiyle musiki şeklinde doğru olduğunu açıklamışlardır. Bu surette birinci ya hamnin terkedilmesiyle kullanılmasının yanlış kullanımdan uzak olmıyacağı aşikardır.

Adı geçen ilmin riyazi (felsefe-matematik-mühendislik­tıp) ilimIerden sayılmasında bir kaç görüş ortaya konulmuştur. Evvela hikmet ilmi (felsefe), heyet ilmi (astronomü, nücUm ilmi (astroloji) ve tıp ilmi ile ilgisini daha sonraki alimler, Hace Nasır-ı Tusı, muallim-İ sanı olarak bilinen filozof-doktor Farabi, Abdülmü'min Sufi, H~ke Safiyyüddin ve benzerleri çe­şitli ilimIerde yazdıkları eserlerinde konuyu iyi bilmeleri ve ye­nilikler getirmeleri, mucit olmaları ve üstatlıkları ile alakah­,dır. Ancak tıp ilmiyle alakası hekimler ve tabiplere göre insan nabzının makamlar usuliyle hareket etınesindendir.

Müsikinin hikmet, heyet ve nücum ilmiyle ortak yönü oniki makamın oniki burca~ yedi ağazenin yedi yıldıza, dört şubenin dört unsura ve yirmi dört makarnın gece ve gündüz saatlanna uymasıyladır. Şu da gizli kalmasın ki müsiki ilminde nakarat

Page 27: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

arasında nağrnelerin bir araya getirilmesinde arada olan ölçü­lere ve bestenin lezzet vermesi ve nefret ettirmesi tarafına ba­kan bahsine te'lif ilmi ve nakarat arasında olan ölçülere bakan bahsine ikil ilmi derler.

ilk bilinmek istenen mftsikar ilmİnin ortaya çıkışı: Müsikinin (edvar ilminin) ortaya çıkışı, başlangıcı ve yayllma­sının ne zaman olduğunun bilinmesi ve esas usulünün kimler tarafından ortaya konulduğu sorusu başta olmak üzere, bura­da bunların araştırılmasıyla, pek çok i lıtil af ve rivayetler ara~ sında en uygun gelen netice, sesin rakamlarla ölçülmesinin doğruluğunun kabul edilerek, bu sözün tercih edilmesini ge­rektirmektedir.

Bazı eski tarih kitaplarında ve daha sonraki yazarlann sözlerine göre insanlığın ikinci babası, hazret-i cenab-ı Nuh ne­biyyul1ah'ın -nebimize ve bu nebiye selam olsun- çocuğu Lamek, akıllı biri olarak musikar adıyla bir saz ortaya çıkarıp, icadıyla bir çok makam ve nağmeleri yapmış ve çalmış­tır. ama hekimlerin ve alimlerin çoğuna göre gınaya nazaran musiki (edvar ilmi) hazret-i Davııd'dan -nebimize ve bu nebiye selam olsun- yayılmış olup benzeri görülmemiş icadı olan eski iıdu vefatlarından sonra bir müddet Beytülmukaddes'e konul· muş, saklanmış ve bulunduğu hücrenin duvannda bir süre nu· ru parlamış. daha sonra Buhtunnasr diye bilinen bir zaHmin fıtne çıkardığı zamanda bulunduğu yerden kaybolmuş, çok za­man sonra İskender Zülkarneyn'in devrinde hakikatı araştı~ ran hekimler ve kamil-fazıl kişilerin onu ortaya çıkarmak İçin çalıştıkları vakit, bilgileri nisbetinde riyazet kuvvetiyle musiki ilminde alim ve bu fende hakim olup uda biraz benzer bir özel şekilde aleti ortaya çıkarmayı becerebilmişlerdir. Muallİm-İ evvel Aristoteles ve onun öğrencisi Pokrat, Sokrat ve Cali­nus'un da bilgileri ve bildikleri şekilde, filozoflardan oluşan bir meclise sahip İskender de gına aleti manasında musİkar öğre­nip çaldıkları ve ilimler sahibi Efiatun'un dahi saz çaldığı bize ulaşan bir diğer tespittir.

Şeyh Zeynüddin Mehmed b. Abdülhamid* Ladiki'nin Fet-

* Baba adı metin içinde Abdulmecid şeklinde tarafımızdan düzeltildi, hayatı için bk. Recep UsIu, Çelebi Üzerindeki Şüpheler", Musiki Mecmuası, sy. 1998

40

Page 28: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

hiyye adlı eserinde hazret-İ Süleyman -nebimize ve bu nebiye selam olsun- öğrencilerinden hekim Pisagores'in üç gece uykn­sunda 'filan deniz kenarında dolaş, tabiatındaki doğruluk ve nükteler yakalayan zihninden kabul gören bir ilim ortaya çıka­caktır' müjdesiyle sevinçle uyanmış ve seher vakti o mahalle varmıştır. Üç gün o bomboş yerde bir şeye rastlamayışından gönlü hasta, kırgın ve üzgün iken o civarda bulunan demircinin demir dövmeleriyle çıkan darbelerin ahenk ve buradan nağme­leri ezber ve hayalinin kuvvetiyle düşüncesinde birleştirerek bir tahta parçasına bir kaç tar ibrişim bağlayıp bir şevk veren ve nagme çıkaran sazcık ortaya çıkarır. Sonra usul ve gerekli kısımlarını tertip etmiş, makam ve ağazesini yaptığı yazıhOO. Daha bir kaç rivayet de yazılmış ve aktarılmıştır. Gerçeği ifade eden ilim Allahın yanındadır.

Müsiki ilminde yazılmış olunan risaleler ve edvfum sayısız olduğu herkesçe bilinir. Bu ilimle uğraşan kudemfuıın yazdık­ları edvar kitaplarında m usikınin serperdesi rast olub daha sonraki alimlerin (müteahhirın) görüşlerine göre, öncekilerin çoğuna rağmen (kesret-i mevalidin), milsik'inin serperdesi dü­gahtır. Bu ilimle uğraşanların yanında ana makamlar' (ümmehat) diye sayılan beş perde yegahtan tiznevaya ulaşın­caya kadar sayılan ve iki dairede çizildiği üzere mukabillerde neva iki defa geçmekle musikinin ana makamları onaltıya ula­şıp tekrarlann terk edilmesiyle edvar kitaplarında olduğu gibi onbeş ana makam ortaya çıkar.

Dügah perdesinden musikinin ana makamları şu surette­dir:

41

Page 29: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Başka bir kaide üzere şcd yoluyla ana makamlar:

Musikide Serperde ve Ana Makamlar: MCı.sikinin ser per­desi düga1ıdan doğan yedi makam, dört ağaze, bir şube ve onse­kiz terkibjn olduğu bu daireden biliniı'. Dügahtan doğanlar, dü­gah perdesjnde karar kılanlar:

Li 'i,

Page 30: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

R-ast perdesinden doğan üç makam, iki ağa.ze ve yedi terkib bu daireden anlaşıIu.

Rasttan doğanlar,

Rast perdesinde karar kıladar. Irak perdesinden doğan bir makam ve sekiz teJ'kibin ina

olunduğu bu dain~de açıktır. haktan doğanlar,

1 rCık perdesinde karar kılarlar.

Page 31: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

N eva perdesinden neva makannndan ba~ka bir kaç a~aze icra olunduğu bu daireden bilinir. Nevadan doğanlar,

neva perdesinde karar kılarlar. Aşıran perdp.~ünden altı terkibin doğduğu bu dairede açık~

lanmıştır. Aşirandan doğanlar,

aşiran perdesinde karar kılarlar.

44

Page 32: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Segah perdesinden bir şube, bir ağaze ve üç terkibin doğdu­ğu bu daireden anlaşılır. Segahtan dOğanla.r,

segah perdesİnde karar kılarlar.

Makamlar, Nağmeler ve Terkihlerin Büyük Dairesi: Edvar kitablannda açıklanan altmış sekiz makam, nağmeler ve ter­kibter hu büyük daire de genelolarak bir uslupla açıklanmıştır.

45

Page 33: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Müsiki fenni, erbabının tarif etmesiyle ifadesinin mümkün olmadığ1ndan ancak bir ustanın öğretmesine havala ile tarifle­rini terk ettikleri bir şube ve otuzbeş nağme ise bu dairede açık· lanmıştır. Açıklanmayan makamlar dairesi:

MakamIann Tarifieri: Bu da işitilmeli ki makam bilen gü. zel çalmılar rasi, hüseyni, ırak, hicaz, neva, buselik ve uşşak gi­bi meşhur makarnların taı'ifve açıklamasında ağııbirliği olub diğer az dinhmen ağaze ve terkihleri bu surette ifade ederler:

Dügah: başlangıçta zirgiilentmi ile dügah~ segllli, çargah ve hüseynı gösterip tızçargah, neva ve nevadan jine çarg~ segah ve zirgfıle ile dügah karar perdesinde icra eylemekle olur.

Isfahan: başlangıçta hicaz, neva perdelerinden hüscyni, aceın gösterip ardından hüsoynI. ne'\"'a ve n'imhicaıdan sonra yine neva, çargah ve dtigah perdesinde karar ile. olur.

Buselik-aşiran: başlangıçta hüseyniden ağa.ze ardından neva, çargah, biiseliknimin ve dügah icrasında dügahtan rastı ve t.rakı gösterip aşıran perdesinde karar iledir.

46

Page 34: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

,

I~· !,:,,':'

Iı"

Mustear: önce segah, nlmhicaı., neva ve nevadan yine nimhicaz ile segaha inip ardından eve perdesinden ~yine nimhicaz-) segah, llımktırdi İcrasından sonra segahta kapar ile olul'.

tvluhayyer-kül'dt başlangıçta tiıçargah ardtndan tamam perdeler ile hüseyni ve hüseyniden nlmhicaz, nlm.neva~ nimhüseyni ve hüseyniden yine neva, çargih, rumkürdi ile dügahta kar ar iledir.

Nişabur: başlangıçta tı:zdügah ardından gerclaniye, acemı hüseyni ve nevadan sonra nlınhkaı ile bllselikte karardır.

Rahatf0za: başlangıçta hüseyııı, acem, gerdaniye gösterip ardından ılıroacem ile dügaha inip sonra ça:rgahtruı rasta dek gösterip Irak per-desinde karar ile olur.

Büzürk: başlangıçta hüseyniden dügaha nımbftselik ile inip dügiihtan aşırana dek gösterdikten sonra dügaru aşikar ve rast perdesinde karar ile olur.

Hud: nevadan başlamakla çargah ve segahtan dügaha varmaksızın rast gösterip dügah perdesinde karardır.

Nikriz: nevadan başlamakla ve nİmhieaz ile segah ve dü~ gfıh gösterip rast perdesinde karar ile olur.

Eve-muhalif: eve perdesinden nimlıieaz ile dügllia inip ka­rannda yine evc göstermek Bedir.

Şehnaz~büselik: tİZmuhayyer başlayıp nimşehnaz ile eve, hüseyn1, neva, çargah gösterip arduıdan nimbuselik ile dügaha inip karar etmektir.

Hüzzam: segah başlayıp çargah ve nevadan nimhisar He eve gösterdikten sonra evden yine nımhisar ile inip segah ka~ rarıyıa olur.

Evc~bt1selik: başlangıçta eve ardından hüseyni, neva ve nimhicazdan dönüp neva, hüseynİ ve hüseyniden yine neva~ ça,rgah, nimbuseliği gösterip dügahta karar eylemekle olur.

Rahatülervah; nimhicazdan başlamakla neva) hüseyn1, eve perdelerini yine evden dUgaha ısfahani uslubuyla inip :ras­t! göste,rip Irak perdesinde karar etmekle olur.

ZirgCıle: dar makam olmakla güzelce bir nağmeyle dügah gösterip rasta yakın ııırndügah ile karardan ibarettir.

ZirefkendMkuçek: başlangıçta gerdaniye) EWC ı hüseyni ve ııimsaba gösterip ardından segah göstere ve dügah perdesinde saba karar uslubu üzere eylemekle olur. Bu makarnın başka bir

47

Page 35: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

tarifini de söylemişlerdir. Pençgah: başlangıçta neva perdesinde nimhicaz ile bilselik

ve dügah gösterip rast perdesinde karar ile olur. Taksim ara­sında nımhicaz yerine çargah ve büselik yerine bazen ısegah gösterip yine rastta karar etmek müsiklşinaslann kura]]arın­dandır.

Muhayyer~bftselik: tizçargahla başlaYJp hüseyniye dek inip hüseyniden muhayyer perdesini gösterip ardından yine hüseynı, neva, çargah, nimbü.selik gösterdikten sonra dügahta karar eylemekle olur. Bu nağmenin İcraS1nın zorluğundan şar~ kıcının çoğu zaman uğradığı ses bozukluğunun dinleyenlerin gülmesine sebep olduğu görülmüştür.

Sazkar: başlangıçta rast, dügah, segah gösterip ardından segah ile nimbuselik arasındaki nımi gösterip ve mezkür nimden neva, hüseyni gösterip hüseyniden dönüp neva ve rumİ mezkün gösterip ardından segah, dügah, rast, ırak, aşiran ve aşirandan )'ine ırak~ rast, dügah) segah gösterip segahtan dügaha inmeksizin rastta karar etmekle olur.

Acem-aşıran: başlangıçta hüseyni gösterip rumacemden doğru olan perdelerle dügaha inip dügahtan neva perdesini ve nevadan düga.h ve rast gösterc ve acemnımin kıya~uyla aşıran perdesinde karar eylemekle olur.

Zavili-rast: mukabili olan gerdaniyeden başlayıp gerclaniye ile eve arasındaki nım ile hüseyni ve nevayı gösterip nevadan nikriz uslubu üzere rast perdesinde karar ile olur. Ne­vadan rasta dönerken hicaz yerine çargahta olur.

Mahur-aşıran: aynen malı ur makamıdır. Lakin dügaha va­rınca büselik mÜllasebeti ilc rast ve ırakı gösterip aşıranda ka­rar ile olur.

Gerdanİye: başlangıçta gerdımiye ardından evc ve hüseynı sonra yine eve ile gerdaniye gösterip gerdaııiyeden bütün per· delerle rasta inip rasttan gerdanİye, muhayyer gösterip mu­hayyerden perde perde inip dügah perdeSİnde karar eylemekle olur.

Mahur: gerdaniyeden başlamakla ve eve ile gerdaniye ara~ sındaki nım ile hüseynı, neva, çargah gösterip, ardından çargahtan buselikrumi ile rasta inip ve rasttan yine segah ve dügahı gösterip rast perdeSİnde karar ile olur.

Neva-aşıran: nevadan başlamakla hüseyniden rasta inip

48

Page 36: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

ardından segah. dügah ve rast ile ırak gösterib aşıranda karar ile olur,

Muhayyer: tızçargahtan başlamakla hüseynıye dek inip ve hüseyniden muhayyer perdesini yani tizdügahı gösterip ardın­dan yine hüseyniye inip ve hüseyniden saba uslubuyla dügaha inip burada karar ile olur

Hümayun: başlangıçta nevadan nımhicaz ile rasta inip rast ile ırak arasındaki rumi ve rastı gösterib dügah perdesinde karar ile olur. Anılan bu terklb 'nağmetü'l·muıük: kıralların nağmesi' adıyla ünlense yerindedir.

Rekb: segahtan başlayıp nimbfıselik ile rasta inip ardın· dan dügah, kürdlnimin ve yine dugan gösterip rastta kararıyla olur.

Sünbüle: başlangıçta tizdügah, tlznınıkürdi, muhayyer, gerdaniye gösterip evcsiz nimacem ile hüseynıye inip ve hüseyniden bir saba uslubuyla inip dügahta karar ile olur.

Babatahir: başlangıçta eve) gerdaniye, muhayyer gösterip tizçargahtan bütün perdelerle nevaya inip nevadan gerdaniye gösterip ve dönüp perde perde inip dügahta karar etmekle olm'.

Bestenigar: çargahla başlayıp sabanimi ile çargahtan ras­ta inip ve ırak perdesinde karar. neva yerine sabanımi ve eve yerine acemnimini göstermekle olur.

Segah-maye: başlangıçta segahtan perde perde hüseyniye dek gösterdikten, hüseyniden dönüp yine segaha inip ve kürdinimi ile yine segah ve nımnim tabir olunan segah ile nimbtiselik arasındaki perdeyi gösterip yine segah ve dügôlıı aşikar ve segahta karar ile olur.

Hüzzam-rCımı: nımhicazdan başlayıp neva, hüseynlj nİmaeem ile gerdaruye ve tizdügah perdelerini gösterip ve dö­nüp tizdügahtan yine bu geçişle inip nim perde hicazda karar ile olur.

Sultanı-lrak: aynen ırak makamı gibi İcra olunur, lakin karargahı dügfih perdesindedir.

Gevaşt: başlangıçta hüseyniyi uygulayıp ve bu vadide bir miktar edadan sonra rast perdesinde karar ile olur.

Zİrkeşhaveran: bu da başlangıçta hüseyni gösterip ve inip Irak perdesinde karar eylemekle olur.

Nişahurek: b3şlangıçta neva ardından hicaz ile buselikrumi gösterib dügahta karar ile olur.

49

Page 37: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Arazbar: başlangıçt.a gerdaniye sonra acem gösterip ve hüseyniyi bir parça pes ederek gösterd,ikten sonra hüseyniden neva ve çargahı göster.e ardından yine gerdaniyeden bahsedi­len yolla dügaha inip karar eylemekle olur. Bu terkibin şed su· reti müsikı erbabı tarafından bilinir ki aşiran perdesi olarak dügaha itibar o]unup ve neva perdesi de gerdaniye itibariyle ic­ra olunur.

Muhalif·ırak: başlangıçta neva ardından nimhicazdan kürdi. nimdügahı, rastı gösterdikten sonra ırak perdesinde ka­rar eylemekle olur.

Rtly-i ırak: nimbilselik çargah, neva, hüseynı gösterip yine hüseyniden bu şekilde dönüp dügah ve rastı gösterdikten sonra ırak perdesinde karar iledir.

Selemek: dügah ve nevayı iki defa gösterip rast perdesinde karar ile olur. Hüseyni şeddinden çıkan diğer bir yolla dügahla başlayıp tizdügah ve neva gösterilmesinden sonra yine iki defa hüseynı ve tizdügah gösterib neva perdesinde karar ile olur.

Yegah: uygulaması aynen neva gibi olup lakin dügaha ge­lince rast ile ırak ve aşil'anı gösterip ve yegahta karar etmeli. Bu şubenin nevadan farkı neva perdesine mukabil olan perde­de karar etmesiyle ilgilidir, yakınlık ve benzerliği ile neva dai­resine dahil doğanlardan olduğuna itibar olunmuştur.

Beste-İ ısfahan: ısfahan makamının aynısıdır. Metodun uygulanması ve icrasından sonra ırak perdesinde karar eyle­mekle olur.

Rehavi: rast, dügah., segah ve neva ile dügah gösterip ar­dından rast ile yegah gösterdikten ve rast perdesine çarpıp dur­malda olur.'

Nevruz: segahtan başlayıp çargah) neva ile nımhisarı gös­terip ardından neva ile çargah gösterip çargahtan iki hisarnim sonra yine neva ile çargah ve segah gösterip dügiih perdesinde karar ile olur. '

Nihavend-kebir: önce hicaz perdesinden başlayıp neva ile hüseyni ve nimacem ile gerdaniye gösterip dönüp yine acem ile hüseyni, neva, çargah ve nimkürdi ile rast perdelerinin ardııı­dan neva perdesinde karar eylemekle olur.

Nihavend-rumı: rastla başlayıp neva ve çargah nimkürdi ile dügah gösterip rast perdesinde karar ile olur.

Nihavend-sagir: bunun da aslının rast olduğu bilinir. Nağ-

50

Page 38: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

mesi rast başlayıp düg{\hla nhnkürdı, çargah gösterip ardın­dan sabanimi ile yine çargahkürdi ile dügah V~ rastı gösü~rip dügah perdesinde karar eylemekle olur.

Araban: başlangıçta neva gö~terip nımhisar He İnip eve ve gerclaniye gösterip gerda.niyeden sonra yine eve ve hisanıımin gösterip neva perdesinde karar eylemekle olur.

Nağam-kürdi: başlangıçta hüseyn] gösterip sonra neva ve çargah, kürdinimi ile dügah ve rastı gösterip dügah perdesinde karar la ol ur.

Segah: eve başlayıp bütün perdelerle inip çargah gösterip segah perdesinde karar ile olur.

Eve: eve perdesinden başlayarak gerd<iniycden perde per­de inip rast ve dügah göstererek ırak perdesinde karar ile olur.

Bayatı: başlangıçta dügah gösterİb segah, çargah ile Deva gösterip ardından nıınaeemden hüseyni ve neva ve çargeih ve segah gösterip dügah perdesinde karar ile olur.

Saba: dügahtan başlayıp segah) çargah ile nimsabayı ve hüseynı perdelerini gösterip ve hüseyniden dönüp nevasız sahanimi ile çargah ve segahın ardından dügahta karar etmek­le olur.

Acem: başlangıçta dügah gösterip gerdfıniyeden neva, hü­seynl ve nlmacemden inip hüseyıu, neva, çargah ile segahı gös­terip dügahta karar eylemekle olur.

Şehnaz: tizdügahdan başlayıp nımşelınaz ile nevaya inip nevadan da hicaz He segah gösterip sonra dügahta karar ile olur.

Hisar: hüseyni gösterib hisarnımi ile nevasız çargah ile segahı göstel'İp sonra dügahta karar eylemekle olur.

Hüseyni-aşiran: hüseyni başlayıp neva ile çargah ve segah ile dügah gösterip sonra rast ile ırakı gösterip aşil'an kararı ile olur.

Nühüft: rumhicazdan neva ve hüseyni ve rumacemden ısfa­han uygulaması ile dügaha inip ve dügahtan rast ile ıraka ini.p aşiran karar eylem,ekle olur.

Veeh~İ arazbar: gerdaniyeden başlayıp evcden hüseynisiz nimhisara inip ve neva ile çargahı gösterip segah perdesinde karar ve yine gerdaniye koyup arazbar yoluyla inip s8gah eyle­mekle olur.

Bu da gizli olmasın ki edvar kitaplarında yedi ağazeyi yedj

51

Page 39: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

yıldıza nisbet eylemişlerdir. Lakin yazıyı uzatmamak için ve ok uyucu1arın bütün makamların yıldızlardan bir yıldıza men~ sup olduğunun aşağıdaki açıklamaktan anıayacakları~ hangi uygun saatte terennüm ve ağaze olunan saatin sahibi olduğu yıldız bilinip o vakite uygun makarnın ierasında tesirini göste­receğini erbab tecrübe eylemişlerdir.

Du cetvelde uygun sa,,-tin uzun günlerde onikiden öncesi geçen geceden) aksi ise yanı uzun gecelerde onikiden fazlası ge~ lecek günün başından sayılaca.ğı aşikarmr. Astronomlara göre YAni seyy~reden her bir yıldızın adının son harfi o yılmza işaret ettiğinin kabu1 olunması kuralıylı:ı kH;aca cetvelde işa:l"Pt 'ile ter­tip olunmuştur. Şu şekilde kısaltmalar yapılmıştır: zuhal: L, saaf-ı muVa fa bı 1 2 3 4 5 6 7 8 g 10 11 12 perşembe Ipazar S h D R L Y H S h D R L pazartesi i perşembe y H S h D R L Y H S h O cuma • pazartesi R L V H S h D R L V H S salı cuma h D R L Y H S h D R L Y cumartesi salı H S h D R L Y H S h D R çarşamba cumartesi L Y H S h. D R L Y H S h pazar çar&amba D R L Y H S h O R L Y H

Sddt-ı ],{uvafaka Cetveli

müşteri: Y! merih: H J şems: S, zühre: h, utarid: D, kamer: R.

Bu cetvelde bir saat karşılığında bir yıldız altına ise iki gü~ nün ismi yazılmıştır. Surhl yazı günduz saatlerini ve siyam ya­zı (burada koyu yazılı) gece saatlerİni gösterir. Mesela pazar günün ilk saatı güneşe (şems) ve perşembe gecesinue ilk saat yi­ne güneşe mensuptur. Çarşamba günün ilk saatı utaride men­s up olduğu gibi pazar gecesinin ilk saatı yine ayru :yı1dıza mcn­suptUt df~meği ifade eder. Var diğerlerini de böyle kıyas et. (Çe­virenin notu: saatlerın ~ski takvim Hnhyışında olduğu unutul~ mamalıciır. )

Makamlardan Yedi Yıldıza Mensup Olanlar: Musikide ma­kamlar, ağazeler ve terkiplerden:

Satürn'e (Zühal) mensuplar gevaşt ağazesi, mahur terkibi ve evcdir;

Jüpiter'e (Muşteri) mensuplar nevruz ağazesi, hüseyni

52

Page 40: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

makamı, acem terkibi, muhayyer, sünbüledir; Mars'a (Merilı) mensuplar selernek ağazesi, neva makamı,

bayati, ısfahan, yega.h şubesi, nihavendwkebir terkibi, araban­dır;

Güneş'e (Şeffis) mensup olanlar şehnaz ağazesi, uşşak ma~ karnı, dügah şubesi, kürdı terkibi, nihavend-sağtr, arazbar! ta­lıirdir;

Venüs'e (Zühre) mensup olanlar hisar ağazesi, aşİran ma~ kamı, nühüft terkibi, buselik, s3ha, nişaburdur;

Merkür'e (Utarid) mensup olanlar segah-md.ye ağazesi, ırak makamı, segah şubesi, rahatülervah terkibi, ısfahan bcs­tesi, ruy~i ırak, muhalif-ırak, bestenigar, rahat-feza, zirkeşha­veran, hüzzam, müsteardır;

Ay'a (Kamer) mensup olanlar gerdaniye ağazesi, rast ma­kamı, pençgah terkibi, sazkar ve nikrizdir.

Makamların Tesir Vakitleri: musiki nıakamları, terkipler ve nağmelerin tesiri ile ilgili olmak üzere bir başka taksim daha yapılmıştır.

Seher vaktinde ağazede rast ve sazd3 rehavı, Sabah vaktinde ağazede hüseynı ve sazda yine rehavi. Öğle vaktinde ağazede nihavend ve sazda rast, İkindi vaktinde ağazede buselik ve sazda büselik, Akşam vaktinde fığazede u~şak ve sazda yine ıışşak, Gece yansında ağazede rast ve sazda zirefkend,

. Gecenin üçte biri sonunda ağazede zirefrend ve sazda rast İCra olununca tesirli olurmuş.

Şarkıcıların (ehl-i ğına ve sahih~i ahenk ve neva) uyması gereken işlerdendir ki kibarların meclisinde oturan devlet adamlanrun rütbesine ve cinsine uygun söyleyişler onların ta~ biatlul1.nı rahatlatır. Buna göre:

Esmer renklilere ırak ve ıraktan türeyen makamlar, Buğday renklilere (gendünıgılne) ısfahan ve ısfahana tabi

olanlar,

lar,

San renklilere (esferü'l-levn) rast ve rasta tabi olanlar, Beyaz tenIilere (ebyadü'l~levn) kliçek ve kCıı;eke tabi olan·

Araplara hüseynı ve hUseynıye tabi olanlar, İranhlara ırak ve ıraka tabi olanlar, Türk'e uşşak ve uşşaka tabi olanlar,

53

Page 41: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

Efrenc (Avrupalı) v(~ Ruma bCıselik ve bilselike tabi olanla­rın tesjrli olduğunu deneyimli erbilb tecrübe eylemişlerdir.

Bu da varılan hükümlerdendir ki ruhu rahatlatan avaze ve ganıgideren nağmeleri dinlemek çoğu kişiye faydalıdır. Ruhi hastalıkları ve bedeni sızıIarı tedavi edicidir. Bununla beraber eski devirlerde şehir ve yerleşim yerlerinde yapılmış hastaha· nelerin (bimarhane) görevli sazende ve hanendeleri olduğu darüşşifalann kayıtları ve arşivleri birer belgedir. Duvarları çeşitli sazlarla dolu imişki hastaların hastalığına uygun avaze ve terennümlerle Hac olurmuş, ancak geçen yıllarda ve fesat günlerinde nice kimseler kendini yalandan hasta gösterip ha­yat yükünden uzak hevesIe vakit geçirenlerle dolmasıyla ya­saklanmış.

Hastalığa uygun makamlar: illetler ve hastalıklara uygun ıuakam, ağaze ve terltipler bunIm'dır (Burada hastalık adların­da yanlışlığa yol açmamak için kelime anlamlarına dayanarak yapılan karşılıkların yanında eski şekilde verilmiştir):

rast: felci defeder) . ırak: ateşli (hararetlD, sersem ve sıkıntılı, yüreği dar Oıafa­

kan) mizaclıya iyi getirmiş, ısfahan: zjhin açıklığının kapalı olmasına ve zekanın kapa~

lılığı ile üşümeğe {vucüd-ı barid) ve kuru hastalıktan (yabis·i emraz) korurmuş,

zirefkend: ag1z fekini (lakve) ve yarım inmeyi (faık), sırt ve ınafsal sızılannı, kuluncu tedavi edermiş,

rehavi: sıkıntıyı (hafakan), baş ağl1sını (suda'), ağız felcini (lakve») felci. gözyaşı ve balgamh hastalıkları (emraz-ı balga­miye ve dumfıye) tedavi eder,

büzürk: beyin, dimağ (mağ7.), sırt ağrılanm (kulunc), ateşli hastalığa (emraz-ı harre) yakalandığında zihnİni toplayama­yıp sabit fikre kapılıp ortaya çıkan vesvese ve korkuyu (havfve birn}) defeder imiş,

zengüle: kalp hastalıklarına (emraz-ı kalbi) faydalı, ser­semlik hissini, rahatlığa engeli (seded-i müfteh) tedavi edici, kalbi rahatlatıcı (tefrih-i kalh), bütün ruhi susuzluga (intiaş-ı ruhi cam!'), karaciğer hararetine (hararet-i kebede) engelolur imiş,

hicaz: işeme zorluğuna (asr-1 bev!), dil tutukluguna (hasıraya) çoğunlukla faydalı, cinsi arzuyu çok tahrik {tahrik-}

54

Page 42: Mehmet Hafid Efendi Ve Musiki

bah) eder imiş, bCıselik: sırt ağrısını (kulunc), uyluk sızısını (vec'·j verek),

soğuk baş (sada'-ı harid) ve göz ağrısını (remed) tedavi eder imiş,

uşşak: kuru ve sıcak romatızma ağrılarına (riyah-ı harre ve yabis) ve varise (nikris) faydalı, uykuyu ve rahatlığı çok getirici (celb-i nevnı ve rahat) imiş,

hüseynı: kalp ve karaciğer iltihablanmasını (iltihab-ı kalb u kebed), susuzluk hissinden oluşan harareti (hararet~i atş), mide ve sıtma hastalıklarım (hum,ma-yı gıb ve humma-yı re­bev) tedavi edici imiş,

neva: kadınlık ve kalça ağrılarını (vec'u'n-nisa ve verk), ta­salı, endişeli, bunalımlı düşünceleri (efkar-ı ffıside) defedici, kalbi rahatlatmaya (ferah-ı kalb), fikjr ve gönlü sevindirmeye (surur-ı hatıra) çok faydalı imiş.

55