metal sektÖrÜnde mess sÜrecİ baŞliyor 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle...

16
"Biz hayatını sürdürmek için iş güçlerini, çalışma yetenekle- rini, üretim araçları mülkiye- tine sahip olanlara satmak zo- runda olanlarız. Patronlarla ve onla- rın devletiyle aramızdaki gerçek ilişki düşmanlık ilişkisidir. Patronların zenginliği bizim emeğimizle yarattı- ğımız değerlerin önemli bir bölümüne onların “kâr” adı altında el koyması ile oluşur. Biz üretmesek, patron sınıfı ve onların devleti felç olur. Biz dursak hayat durur. Toplumun büyük çoğun- luğu biziz. Gerçek güç biziz, ama bu- nun farkında değiliz." Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Ekim 2017 • Fiyatı: 1,00 TL Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şey yok, kazanacağınız yeni bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin! SAYACILAR ‘ARTIK YETER’ DİYOR… METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR AKKİM KİMYA’DA MÜCADELE SÜRÜYOR! 2 3 6 9 "Eylül ayı içerisinde Adana’da başlayan ve kaza- nımla sonuçlanan Sayacıların mücadelesi giderek yayıldı. Parça başı ücretlere zam yapılması tale- biyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme geçti." "Türkiye’de metal iş ko- lunda kayıtlı çalışan 1 milyon 500 bini aşkın metal işçisini dolaylı olarak etkile- yecek Toplu İş Sözleşmesi görüş- meleri, Ekim ayının başından itiba- ren başlıyor." Türkiye koşullarında yaşamak zor, asgari üc- retle yaşamak çok zor, sendikada örgütlenmek önemli bu kötü koşulların üstesinden ancak örgütlenip, gücümüzü birleştirerek geliriz. Tüm çalışanlara önerim sen- dikada örgütlenmeleridir. Başka çaremiz yok, bu kötü koşulları an- cak birlik olursak aşabiliriz.

Upload: others

Post on 07-Feb-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

"Biz hayatını sürdürmek için iş güçlerini, çalışma yetenekle-rini, üretim araçları mülkiye-tine sahip olanlara satmak zo-

runda olanlarız. Patronlarla ve onla-rın devletiyle aramızdaki gerçek ilişki düşmanlık ilişkisidir. Patronların zenginliği bizim emeğimizle yarattı-ğımız değerlerin önemli bir bölümüne onların “kâr” adı altında el koyması ile oluşur. Biz üretmesek, patron sınıfı ve onların devleti felç olur. Biz dursak hayat durur. Toplumun büyük çoğun-luğu biziz. Gerçek güç biziz, ama bu-nun farkında değiliz."

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Ekim 2017 • Fiyatı: 1,00 TL

Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şey yok, kazanacağınız yeni bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!

SAYACILAR ‘ARTIK YETER’ DİYOR…METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR

AKKİM KİMYA’DA MÜCADELE SÜRÜYOR!

2

3

6

9"Eylül ayı içerisinde Adana’da başlayan ve kaza-

nımla sonuçlanan Sayacıların mücadelesi giderek yayıldı. Parça başı ücretlere zam yapılması tale-biyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme geçti."

"Türkiye’de metal iş ko-lunda kayıtlı çalışan 1 milyon 500 bini aşkın

metal işçisini dolaylı olarak etkile-yecek Toplu İş Sözleşmesi görüş-meleri, Ekim ayının başından itiba-ren başlıyor."

Türkiye koşullarında yaşamak zor, asgari üc-retle yaşamak çok zor,

sendikada örgütlenmek önemli bu kötü koşulların üstesinden ancak örgütlenip, gücümüzü birleştirerek geliriz. Tüm çalışanlara önerim sen-dikada örgütlenmeleridir. Başka çaremiz yok, bu kötü koşulları an-cak birlik olursak aşabiliriz.

Page 2: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

2

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

İŞÇİLER…ÖRGÜT…LENİN…Savaş TamtamlarıÇalınıyor!ABD başkanı çıkıp “Kuzey

Kore’yi yerle bir ederiz” diyor! Kuzey Kore başkanı hidrojen bombası patlatmış olmakla övünüyor. “Amerika’yı başla-rına yıkarız” diyor! Pasifikte, Ortadoğu’da, Doğu Avrupa’da devasa askeri manevralarla yeni bir dünya savaşının pro-vaları yapılıyor. Dişine tırnağına kadar silahlı emperyalist ve gerici güçler, daha fazla, daha fazla silahlanma yarışında. Silah ve mühimmat üreticisi tekeller için, savaş cehennemi gerçek bir cennet. Bir elleri yağda, bir elleri balda. Savaşlarda ölen emekçilerin kanları onlar için Kevser şarabı! Yalnızca em-peryalist dünyada dengeler değiştikçe büyüyen dünya sa-vaşı tehlikesi ve tehditleri yok. Yürüyen gerçek savaşlar var.

Emperyalist “Barış”SahtekârlıktırDört bir yanda yürüyen ger-

çek savaşlardan ölüm çığlık-ları yükseliyor. Dünya, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana güya barış içinde. Emperyalist barış dönemi bu. Emperyalistlerin kışkırttığı, şu veya bu biçimde içinde yer al-dığı, yararlandığı yerel savaş-lar savaştan sayılmıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana, yani emperyalist “ba-rış dönemi”nde yürüyen savaş-larda ölen insan sayısı İkinci Dünya Savaşı’nda ölen insan sa-yısından fazla. Emperyalist ba-rış böyle bir barış. Milyonlarca insan bu savaşlarda yerini yurdunu terk etmek, göç yol-larına düşmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler Örgütü ve-rilerine göre bugün de 60 mil-yondan fazla insan göç yolla-rında. Emperyalist dünyanın efendileri ölümden kaçıp, sığı-nacak bir güvenli liman arayan bu insanlara kapılarını duvar yapıyor. ABD, Meksika sınırına örmüş olduğu duvarı geçilmez hale getirmek istiyor. Avrupa Birliği, Kuzey Afrika ülkelerinde toplama kampları finanse ede-rek, Türkiye ile at pazarlığı ya-parak “sınırlarını mülteci istila-sına! karşı koruma” altına alıyor. Yollardaki 60 milyon göçmenin çok azı Akdeniz’de, Ege’de, son dönemde Karadeniz’de boğul-mayıp, ya da TIR kasalarında havasızlıktan ölmeyip cennet

sandıkları Avrupa ülkelerine ayak basabiliyor. Onları da en kısa yoldan geri gönder-menin hesaplarını yapıyorlar. Zenginliklerini paylaşma kor-kusu korkuları. Hani şu kay-naklarından biri o mültecilerin geldikleri ülkelerin emperyalist sömürüsü olan zenginlikleri. “Kendi” işçilerini sömürmenin yanında, Afrikalı, Asyalı, Latin Amerika’da yer altı ve yerüstü zenginliklerinin talanı, oralarda da işçilerin emekçilerin haya-sızca sömürülmesi üzerine ku-rulu zenginlikleri! Onu paylaş-mak istemiyorlar.

Irkçılık SömürücülerinSilahıdır!Bu zenginliği paylaşmak is-

temede, emperyalist efendiler kendi ülkelerinin işçilerini ve emekçilerini de kendi kuyruk-larına takıyorlar. Bunu yapar-ken kullandıkları ideolojik si-lahın adı ırkçılık. Bir “biz” var bu ideolojide. Bir de “Öteki”ler. Bu “biz” ülkeden ülkeye deği-şiyor. Almanya’da “Alman”lar, Fransa’da “Fransızlar”, ABD’de “Amerikalı”lar, Türkiye’de “Tek millet–Türk milleti!” vs. Bu “Biz”in ortak özelliği, onun di-ğer bütün “biz”lerden ayrı ve onlara bir türlü üstün, onlara göre daha değerli, daha kül-türlü vs. olmasıdır. Bu “Biz”den olmayanlar, “ötekiler”, Biz’in varlığını tehdit eden yabancı-düşman unsurlardır. “Biz” kav-ramı içinde aslında birbirine düşman olan iki sınıf sömüren-ler ve sömürülenler; patronlar ve işçiler “aynı geminin yolcu-ları” olarak, birmiş gibi göste-rilirler. Ve bir de bakarız ki, ör-neğin ABD’deki, Almanya’daki, Fransa’daki seçimlerde bütün burjuva partileri ırkçı, yabancı düşmanı, “göçmenleri en kısa zamanda ülkelerine geri gön-derme” programları ile oy top-lamaya çıkarlar. Ve bu konuda en tutarlı ırkçı siyasi akım ve partiler giderek büyümeye başlar. ABD’de “ABD önde ge-lir” “Meksika sınırına duvar çe-keceğim” programıyla! ortaya çıkan Trump başkan seçilir! Burjuva demokrasisinin beşiği Fransa’da açık ırkçı Marine Le Pen başkanlık seçiminde ikinci turda %34 oy alır. Almanya’da bir Nazi Partisi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Federal Almanya kurulduktan bu yana ilk kez %12 oyla ve üçüncü bü-

yük parti olarak parlamentoya girer.

Ortadoğu EmperyalistSavaş Alanı Bugün emperyalistlerin dün-

yayı yeniden paylaşma dalaşla-rının en yoğun olduğu alanlar-dan biri, ülkelerimizin de için de yer aldığı coğrafya: Petrol ve doğal gaz zengini Ortadoğu. Burada merkezi devlet ko-numlarını kaybetmiş iki “dü-şük devlet” var: Irak ve Suriye. Buralarda başta ABD ve Rusya olmak üzere tüm emperyalist büyük güçler, alandaki yerel güçlerin bir bölümü ile geçici ittifaklar kurarak savaş yürütü-yorlar. Savaş alanda egemenlik savaşı. Bölgenin yayılmacı ye-rel güçleri, Türkiye, İran, İsrail, Suudi Arabistan, Katar da bu savaşta kendileri açısından en fazlayı elde etmek için yer alı-yor. Çıkara dayalı ittifaklar her an değişebiliyor. Bunu en son Güney Kürdistan’daki referan-dumda gördük: Düne kadar can ciğer kuzu sarması olan Türkiye ve Barzani arasındaki ittifak bozuldu. Türkiye ile Bağdat/Şii Arap yönetimi düne kadar kanlı bıçaklı idiler. Şimdi orduları Güney Kürdistan sı-nırında ortak askeri manevra-lar yapıyor. Irak/İran/Türkiye yönetimleri birlikte Güney Kürdistan’daki Bölgesel Kürt Yönetimi’ni baskı altına alı-yorlar. Suçu ne: Kürt halkına Irak’ın bir parçası olarak kal-mak mı/yoksa bağımsız bir Kürdistan devleti mi istiyor-sunuz diye sormak! Ne büyük suç! Erdoğan “En zor şartlar altında hep yardım ettiğimiz Bölgesel Yönetim, şimdi bize danışmadan, bizi dinlemeden, hassasiyetlerimizi! dikkate al-madan adımlar attı. Bedeline katlanacak” diyor. Ekliyor “Devlet yönetmek, aşiret yö-netmeye benzemez!” Nasıl bir kendini beğenmişlik! Nasıl bir aşağılama. Nasıl bir ırkçı-şoven yaklaşım!

İ l g i n ç o l a n G ü n e y Kürdistan’daki referandumdan bir hafta sonra, Katalonya’da yapılmak istenen bir referan-duma o çok demokrat! AB üyesi İspanya’nın ve AB’nin efen-dileri Almanya ve Fransa’nın verdiği tepki: Bu bölücülük-tür. Yapamazsınız! Yasaktır! Maskeli balo bu gibi hallerde bitiyor. Maskeler çıkarılıyor.

Gerçek şovenist, ırkçı emper-yalist yüzler çıkıyor ortaya. Yani yok birbirlerinden farkları! Irkçılık hepsinin özünde var. Ve hepsi değişik biçimlerde, tarz-larda ırkçılık zehrini emekçileri birbirine düşman etmek için, emekçileri kendi kuyrukla-rına takmak için kullanıyor. Ve bunu becerebiliyorlar. Dünyayı barbarlık içinde çöküşe götü-ren sistemlerini sürdürebili-yorlar. Peki bu kader mi, kaçı-nılmaz mı? Bunun kader ya da kaçınılmaz olmadığını bundan 100. yıl önce Ekim Devrimi’nde siyasal iktidarı eline geçiren ve sosyalizm yolunda adımlar atan Rusya’nın işçileri emekçi-leri gösterdiler.

Ne Yapmalı?Aslında yazının başlığında

bu sorunun cevabı var.İŞÇİLER. Biz hayatını sür-

dürmek için iş güçlerini, ça-lışma yeteneklerini, üretim araçları mülkiyetine sahip olanlara satmak zorunda olanlarız. Patronlarla ve onla-rın devletiyle aramızdaki ger-çek ilişki düşmanlık ilişkisidir. Patronların zenginliği bizim emeğimizle yarattığımız de-ğerlerin önemli bir bölümüne onların “kâr” adı altında el koy-ması ile oluşur. Biz üretmesek, patron sınıfı ve onların devleti felç olur. Biz dursak hayat du-rur. Toplumun büyük çoğun-luğu biziz. Gerçek güç biziz, ama bunun farkında değiliz.

Çünkü örgütlü değiliz. Bölük, pörçüğüz. Karşımızda ise dev-leti ile örgütlenmiş bir güç var.

S ı n ı f o l a r a k ÖRGÜT’lenmedikçe, örgütlü hareket etmedikçe, bir hiçiz. ÖRGÜTLENMELİYİZ!

Nasıl mı? Onun da cevabı, bundan yüzyıl önce Ekim Devrimi’ne önderlik eden iş-çilerin, emekçilerin Bolşevik Par tisi ’nin önderlerinden LENİN’de var. Ondan öğrene-ceğiz. Başarılı Ekim Devrimi’ni inceleyip ondan öğreneceğiz! Ve örgütleneceğiz! Başka çare, başka yol yok!

Çalan savaş tamtamlarını susturmak, sömürü düzenine son vermek, kendi iktidarımızı kurmak ve herkesin yeteneği ölçüsünde katkıda bulunup, ihtiyacı ölçüsünde alacağı Yeni Bir Dünyayı kurma yönünde ilerlemek kendi ellerimizde.

1 Ekim 2017

Page 3: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

3

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

SAYACILAR ‘ARTIK YETER’ DİYOR…

Eylül ayı içerisinde Adana’da başlayan ve kazanımla sonuçla-nan Sayacıların mücadelesi giderek yayıldı. Parça başı ücret-lere zam yapılması talebiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya,

Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme geçti.Ayakkabıların üst kısmını ve astarını yapan Sayacılar, sosyal gü-

venceleri olmadan, düşük ücretlerle, kötü çalışma koşullarında, düşük parça başı ücret karşılığında çalışıyor.

Sayacıların artık yeter diyerek eyleme geçtiği çeşitli şehirlerden kimi örnekler:

İstanbul

İkitelli, Esenyurt, Beylikdüzü, Merter başta olmak üzere 16 böl-gede çalışan binlerce Sayacı, parça başına aldıkları ücretin ar-tırılması talebiyle iş bıraktı. Parça başına yüzde 25 ile yüzde 40 arasında zam talep eden, Pierre Cardin, M.P. gibi büyük ayak-kabı firmaları için üretim yapan Sayacılar bir hafta boyunca çalışmayacak.  

Sayacıların iş bıraktığı bölgeleri ziyaret eden İstanbul Sayacı Sanatkârları Esnaf Odası Başkanı Muharrem Kökoğlu bir açık-lama yaptı. Kökoğlu, “Bugüne kadar çok kez haksızlıklara uğradık, biz bunları hak etmiyoruz. Önümüzdeki dönemlerde fiyat listele-rini oda olarak biz kendimiz belirleyeceğiz. Sıfır sayaya yüzde 25, emitasyon merdane gruplarına yüzde 30, her türlü deri grubuna da yüzde 40 zam istiyoruz” dedi. Tüm Sayacıların bu zamları alana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirten Kökoğlu, “Bu zamları almadan kimse çalışmayacak. Aldığımız 1 haftalık iş bırakma eylemi kararına hepimiz uyacağız. Geçen hafta zam alan arkadaşlarımız oldu. Bugün itibariyle de olacak ama bu ye-tersiz. Biz bireysel davranmayacağız. Hepimiz zam alana kadar bu mücadele devam edecek. 1 hafta sonra bir araya gelip de-vam mı tamam mı diyeceğiz? Bunun kararını hep beraber vere-ceğiz” diye konuştu.  (https://www.evrensel.net/haber/332715/sayacilar-ayakkabi-tekellerine-karsi-is-birakti)

AntepGaziantep’te GATEM Ayakkabıcılar Sitesi, Başpınar OSB ve

Nizip Caddesi’nde faaliyet gösteren atölyelerde çalışan Sayacılar, ayakkabı firmalarından zam talep ediyor. Sayacılar iş bırakınca, kundura kesicilerin ve montacıların da çalışamaması sonucu, iş bırakma eylemi binlerce kişiyi kapsıyor. 5-6 yıldır zam alamadık-

larını söyleyen Sayacılar, “Artık bıçak kemiğe dayandı, zam alma-dan işbaşı yapmayacağız” diyor.

Sayacı Derneği’nin binden fazla üyesi iş bırakma eylemine ka-tılıyor. GATEM Ayakkabıcılar Sitesi dışında, Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’ndeki sayacıların ve Nizip Caddesi bölgesinde ça-lışan terlikçi sayacılar da iş bıraktı.

İzmirIşıkkent Ayakkabıcılar Sitesinde çalışan Sayacılar zam talebiyle

iş bıraktı.Öğlen saatlerinde atölyelerden çıkarak site meydanında bir

araya gelen işçiler, site içerisinde yürüyüş yaptı. Eylemin ikinci gününde Deri Tekstil Kundura İşçileri Derneği

öncülüğünde site içinde basın açıklaması yapıldı. Sayacıların ta-lepleri dile getirildi.

Page 4: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

4

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KonyaSayacılar, parça başı ücretlere zam yapılması talebiyle iş bıraktı.Sayacı Yavuz Karadayı, iş bırakma eylemine gelen süreci şöyle

anlattı: “Bizim işin muhakkak insan eliyle yapılması gereki-yor. Zaman gerektiren bir iş. Bu işi de mutlaka vasıflı insanlarla yapmak zorundasın. 5 yıldır zam alamamaya başladık. Çünkü Suriyelilere yöneliyorlardı. Suriyeli usta buldukları için bizi de ‘Aynı fiyata dikerseniz dikin, dikmezseniz başka usta buluruz’ diye tehdit de ettiler. Sayacı da mecbur kaldı, 5 sene boyunca bu tehdide boyun eğip işi yaptı. Ama dönem öyle değişti ki 5 sene önce Konya’da otobüs fiyatı 1,10 lirayken şimdi 2,10 lira oldu. Ben 5 sene önce 5 liraya diktiğim sayayı şimdi 4,75 liraya dikiyorum. Arada çok büyük farklar var. Biz evimize ekmek götüremez ol-duk. Bu benzetme falan da değil. Bakkala ekmeği yazdırıyoruz.

Ekmeğin borcunu ödeyemiyoruz. Çalışma saatlerini çok uzun tut-mak zorunda kalıyoruz. Yemek yol parası diye bir şey yok zaten. Öyle bir hale geldik ki işi bırakırsak ne yapacağız gibi korkumuz kalmadı. Bu sebepten dolayı buradaki Sayacılar arasında büyük bir birliktelik yakalandı.”

( h t t p s : / / w w w . e v r e n s e l . n e t / h a b e r / 3 3 2 9 8 7 /konyadaki-sayacilar-eylemler-1-senelik-calismamizin-sonucu)

Tek Seçenek: Örgütlü Mücadele!Kayıt dışılığın yaygın olduğu, örgütlenmenin hemen hemen hiç

olmadığı, sağlıksız ortamda, düşük ücret karşılığı çalışan Sayacılar artık yeter diyor. 

Sayacılar mücadelelerini örgütlenme ile taçlandırmalı, sendi-kalaşmalı, ayakkabı firmalarına karşı mücadelelerini örgütlü te-melde vermelidirler. Yerli, göçmen, mezhep ayrımı yapmadan ortak mücadele etmelidirler.

Sayacılar, işçiler tarafından seçilen, her zaman geri çağırabile-cekleri işçilerden oluşan grev ve mücadele komiteleri kurmalı, mücadelelilerini bu komite önderliğinde yürütmelidirler.

Güvencesizlik, düşük ücretler, sağlıksız koşullar, örgütsüzlük vb.nin nedeni; daha fazla kâr etmeyi temel alan kapitalist sis-temdir. Kapitalist sistem yıkılmadığı sürece, işçilerin sorunları çözülmeyecektir.

Unutmayalım: Mücadele eden kazanabilir, mücadele etmeyen baştan kaybetmiştir!

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!Eylül 2017

Hukuk Köşesi

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. maddesine göre bir işyerinde sigortalı olarak çalışan işçiler işsizlik ödeneği alabilirler. İşsizlik Ödeneği alabilmek için işçinin kendi isteği veya kusuru dışında işsiz kalması, işsiz kaldığı tarihten önceki son 120 gün içinde sürekli çalışmış olması, son 3 yıl içerisinde de en az 600 gün süre sigortalı olarak çalışması ve işsiz kaldıktan sonraki 30 gün içinde İşkur’a başvuru yapması şarttır.Son 3 yıl içinde en az 600 gün ve son 120 günde de aralıksız olarak sigortalı iken işten çıkarıldıysanız işten çıkarılma tarihi itibariyle 30 gün içinde İşkur’a başvurarak İşsizlik Ödeneği alabilirsiniz.Son 3 yıl içerisinde 600 gün sigortalı çalışanlar 180 gün, 900 gün sigortalı çalışanlar 240 gün, 1.080 gün sigortalı çalışanlar ise 300 gün boyunca İşsizlik Ödeneği alabilir ve diğer haklardan yararlanabilirler. Son 3 yıl içerisinde çalışmanın aynı işyerinde olması şart değil.İşten çıkarılmadan önceki 120 gün içerisinde hastalık, ücretsiz izin, disiplin cezası, gözaltına alınma, hükümlülükle sonuçlanmayan tutukluluk hali, kısmi istihdam, grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, ekonomik kriz veya doğal afet nedenlerinden herhangi biri dolayısıyla işyerinde faaliyetin durdurulması veya işe ara verilmesi halinde, bu durumlardan kaynaklanan eksik günler son 120 günün

İŞSİZLİK ÖDENEĞİ ALMA ŞARTLARI NELERDİR?

hesabında dikkate alınmaz. Ancak başka bir nedenle son 120 gün içerisinde eksik günler olması halinde İşsizlik Ödeneği alınamaz.İşsizlik Sigortası kapsamında işsizlik ödeneği alınacağı gibi aynı süre içerisinde Genel Sağlık Sigortası primleri devlet tarafından ödenir. Yani sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanılabilir. Ayrıca bu süre içerisinde İşkur’un meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimlerinden de yararlanılabilir.İşsizlik Ödeneği miktarı son 4 aylık sigorta primi ödenen brüt ücretin günlük ortalamasının %40’ı olarak hesaplanmaktadır. Verilecek işsizlik ödeneği miktarı aylık asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçemez. Ayrıca bu ödenek üzerinden binde 7,59 oranında Damga Vergisi de kesilmektedir! 2017 yılında asgari ücretle çalışan bir işçinin alacağı İşsizlik Ödeneği tutarı net 705,60 TL’dir.Çalışma yaşamına ilişkin soru ve sorunlarınızı, yeniiscidunyası@gmail mail adresimize gönderebilirsiniz.Eylül 2017

Page 5: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

5

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

ADANA’DA SAYA İŞÇİLERİ İŞ BIRAKTI…

Adana’da yüzlerce saya işçisi, parça başına ücret-lerinin yükseltilmesi ve

her yıl düzenli zam alma tale-biyle, 6 Eylül’de iş bıraktı.

Büyük saat çevresindeki ayakkabı imalatı yapan çok sa-yıda işletmede çalışan yüzlerce saya işçisi, parça başına aldık-ları ücrete %25 oranında ve her yıl en az %10 oranında zam alabilmek için iş bıraktı. Sabah saatlerinde işyerlerine gelen işçiler atölyelere girmeyerek diğer atölyelerdeki işçileri de iş bırakmaya çağırdı. İşçiler parça başına aldıkları ücrete %25 zam yapılmasını, her yıl bu ücretin %10 oranında artırıl-masını, bot için ödenen parça başına ücretin, işçiliği daha zor olduğundan dolayı ayakkabı için ödenen parça başına üc-rete göre daha da yükseltilme-sini istiyorlar.

Büyüksaat civarındaki atöl-yelerde binlerce işçi çalışıyor. Çalışan işçiler sayacı, kalfa, sa-raç ve kesici olarak yaptıkları işin türüne göre farklı adlan-dırılıyorlar. Sayacılar ayakkabı-ların üst bölümünün işçiliğini yapıyorlar ve yaptıkları saya başına ücret alıyorlar.

2012 yılında da sayacılar ben-zer taleple iş bırakmışlardı. Bu iş bırakma sonrasında saya üc-retleri bir miktar artmış olsa da işçiler zaman içerisinde bu artı-şın eridiğini belirtiyorlar.

Bu atölyelerde çalışan işçile-

rin önemli bir kısmı sigortasız, güvencesiz bir şekilde çalıştırı-lıyorlar. İşçiler sigortasız çalıştı-rılmaya da karşı çıkarak sosyal güvence talep ediyorlar. Ayrıca kullandıkları kimyasal malze-melerden dolayı çeşitli meslek hastalıklarına yakalanıyorlar. Atölyelerde çocuk işçiliği de oldukça yaygın. Suriye’de ya-şanan savaş sonrasında da çok sayıda Suriye göçmeni işçi bu atölyelerde çok daha ucuza ve sigortasız olarak çalıştırılmaya başlandı. İş bırakma eylemine Suriye’li göçmen işçilerin de bir bölümü destek veriyor.

Sayacıların bir kısmı zam ve sosyal güvence talebi ile iş bı-rakırken, bazı büyük atölye-

lerde çalışan sayacılar ile kalfa-lar, saraçlar ve kesiciler işlerine devam ettiler.

İş bırakan işçiler Arasta’da di-renişlerini sürdürürken, sayısı neredeyse işçiler kadar olan poliste işçileri ve destek için gelenleri rahatsız ederek ey-lemi bitirmeye çalışıyor. Polis işçileri OHAL’den dolayı eylem-lerin yasak olduğunu söyleye-rek uyarırken, en ufak bir so-runda gözaltına almakla tehdit ediyor.

İşçiler direnişi sürdürürken dernek kurarak mücadelele-rine devam etmek istiyorlar.

7 Eylül 2017Adana’dan Yeni İşçi Dünyası

okuru bir saya işçisi

SAYACILAR KAZANDI!Parça başına ücretlerine

%25 zam ve her yıl %10 zam talebiyle iş bırakan Saya işçi-lerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı.

Adana Büyüksaat çevresin-deki ayakkabı imalatı yapan çok sayıda işletmede çalışan yüz-lerce Saya işçisi, parça başına aldıkları ücrete %25 oranında ve her yıl en az %10 oranında zam alabilmek için iş bırak-mıştı. İki gün süren direniş so-nucunda patronlar Sayacıların taleplerini kabul ettiler.

İşçiler parça başına aldıkları ücrete %25 zam ve her yıl bu ücretin %10 oranında artırıl-masını, bot için ödenen parça başına ücretin ayakkabı için ödenen parça başına ücrete göre daha da yükseltilmesini istiyorlardı.

Parça başı ücretlere yüzde 13’ü hemen, yüzde 8’i yıl ba-şında olmak üzere yüzde 21 zam ve her yıl için en az yüzde 8 zam için sözleşme imzalandı. Sayacılar yapılan zammı ga-ranti altına almak için parça başı iş aldıkları firmalarla söz-leşme imzaladı.

2012 yılında Sayacıların di-renişinin ardından kurulan, fa-kat beş yıl boyunca atıl kalan Ayakkabı İşçileri Yardımlaşma Derneği, direnişle tekrar gün-deme geldi. İşçiler sözcü olarak seçtikleri Ömer Tahak’ı dernek başkanı seçerek derneğe üye olmaya başladı. Tahak, yüzde 25 taleple başladıkları iş bı-rakmanın yüzde 21’le sonuç-lanmasını olumlu olduğunu söylüyor.

İş bırakma eylemi ile işçiler bir kez daha birlik olduklarında kazanabileceklerini gördüler. Bundan sonra ayakkabı imala-tında çalışan tüm işçilerin birlik olması ve sağlam bir örgütlülü-ğün yaratılması için mücade-leye devam edilmelidir. Çünkü bu sektörde çalışan işçilerin so-runları saymakla bitmiyor.

En önemlisi de işçilerin önemli bir kısmı hâlâ sigor-tasız ve sağlıksız koşullarda çalışıyorlar.

14 Eylül 2017Yeni İşçi Dünyası/Adana

İş bırakma eylemi ile işçiler bir kez daha birlik olduklarında kazanabileceklerini gördüler. Bundan son-ra ayakkabı imalatında çalışan tüm işçilerin birlik olması ve sağlam bir örgütlülüğün yaratılması için müc-adeleye devam edil-melidir. Çünkü bu sek-törde çalışan işçilerin sorunları saymakla bit-miyor.

Page 6: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

6

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR

Türkiye’de metal iş kolunda kayıtlı çalışan 1 milyon 500 bini aşkın metal işçi-

sini dolaylı olarak etkileyecek Toplu İş Sözleşmesi görüşme-leri, Ekim ayının başından itiba-ren başlıyor.

Türk Metal yaptığı açıkla-mada, 18 Eylül’de TİS taslağını MESS’e ilettiğini ve 5 Ekim’de ilk görüşmenin gerçekleşece-ğini duyurdu.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası ise 6 Ekim’de MESS ile ilk görüş-mesini gerçekleştirecek.

Metal İşverenleri Sendikasının (MESS) Türk Metal ve Birleşik Metal İş dışında Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerini yürüttüğü sendikalardan bir tanesi de Çelik İş Sendikası’dır. Çelik İş şimdiye kadar resmi olarak herhangi bir TİS taslağı açıklamadı. Sosyal medyada Çelik İş’in olduğu iddia edi-len taslaklar var. Fakat bunun gerçeği ne kadar yansıttığını bilmediğimiz için Çelik İş’in tas-lağı ile ilgili bir şey söyleyecek durumda değiliz. Önümüzdeki

günlerde Çelik İş’in kendi tasla-ğına ulaşabilirsek daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliriz.

Geçen sayımızda Birleşik Metal İş’in TİS teklifini ele almış-tık. Bu sayımızda Türk Metal’in taslağını değerlendireceğiz.

Taslakta Neler Var?Türk Metal geçen dönem 3

yıla çıkarılan TİS döneminin 2 yıla düşürülmesini talep ediyor.

2017-2019 yılları arasını kap-sayacak 2 yıllık sözleşme tasla-ğındaki talepler şu şekilde:

Taban ücretin altında kalan saat ücretlerinin taban ücre-tine çekilmesinden sonra saat ücretlerine 1,75 TL seyyanen zam ve her işçinin sahip ol-duğu kıdem yılına göre her kıdem yılı için saat ücretlerine 0,15 TL zam. Böylelikle ilk altı ay için ortalama ücret zammının %38,28 olacağı belirtiliyor.

Diğer altı aylık bölümler için: İkinci altı ay: Enflasyon + %2, Üçüncü altı ay: Enflasyon + %2, Dördüncü altı ay: Enflasyon + %2, Sosyal haklarda %40 ora-

nında iyileştirme ve Kurban Bayramı harçlığına %60 zam talep ediliyor.

Türk Metal’in idari konu-larla ilgili talepleri arasında; Tamamlayıcı Sağlık Sigortası, Banka Promosyonu, kıdem tazminatının 30 gün olarak kal-ması, sözleşmeye “Pazar tatil günüdür”ün yazdırılması, bay-ramlarda ve tatillerde %200 mesai ücreti verilmesi, %15 Postabaşı ve %10 Bakım ve Teknik Personel Tazminatı öne çıkan talepler arasında.

MESS Grup Toplu İş Sözleşme teklifini ilk açıklayan sendika Türk Metal oldu. Ağustos ayı-nın başından itibaren yoğun propagandası yapılan taslak, önceki dönemlerle karşılaştı-rıldığında ileri sürülen talep-ler açısından Türk Metal tari-hinde bir ilktir. Türk Metal, TİS taslağını açıklamadan önce üyeleri arasında anket çalış-ması yaptığını ve taslağı da bu çerçevede şekillendirdiğini duyurmuştu. Türk Metal’in bu dönemde böyle bir yol izleme-sinin en önemli nedeni Nisan 2015’de Bursa’da başlayan ve kısa sürede ülkenin önemli otomotiv devlerini içine alan, ‘metal fırtına’ olarak adlandırı-lan gelişmelerdir. Türk Metal’e bağlı Renault, Ford, Arçelik,

Çoşkunöz gibi büyük fabri-kalarda işçilerin Türk Metal’in işçi üzerindeki baskılarına ve patronlarla açık işbirlğine karşı başlattığı mücadele ve ardın-dan gelen 15 bine yakın toplu istifalar, Türk Metal’i bu süreçte daha “mücadeleci” bir hat izle-meye zorladı.

5 Ekim’de başlayacak TİS görüşmeleri sürecinde Türk Metal’in işçilere danışarak oluşturduğunu ilan ettiği bu taleplerde ne kadar samimi olduğunu göreceğiz. Daha görüşmelere oturmadan Türk Metal’e bağlı bir dizi işyerinde öncü işçilerin işten atıldığı haberleri basına yansımaya başladı.

Bu sürecin kazanım ile so-nuçlanıp sonuçlanmamasında öncelikle Türk Metal’e üye işçi-lerin yürüteceği mücadele be-lirleyici olacaktır. İşçiler, süreci takip edip müdahele etmeli, sendika bürokratlarına güven-memeli ve mücadeleyi kendi ellerine almalıdır. OHAL ba-hane edilerek grevin yasaklan-ması da ihtimaller arasındadır. Böyle bir durumda da işçiler grev yasağını tanımayarak ta-leplerini elde edene kadar mü-cadeleye devam etmelidir.

30 Ağustos 2017

5 Ekim’de başlayacak TİS görüşmeleri sürecinde Türk Metal’in iş-

çilere danışarak oluşturduğunu ilan ettiği bu taleplerde ne kadar

samimi olduğunu göreceğiz. Daha görüşmelere oturmadan Türk

Metal’e bağlı bir dizi işyerinde öncü işçilerin işten atıldığı haberleri

basına yansımaya başladı.

Page 7: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

7

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

Eğitim Köşesi

Marks ve Engels, birçok yerde işçi sınıfı kavramı ile proletarya kavramını aynı anlamda kullanırlar. Komünist Manifesto’da proletarya kavramının içeriği şöyle doldurulur:“…kendilerine ait hiçbir üretim aracına sahip olmadıklarından, yaşamak için işgüçlerini satmak durumunda kalan modern ücretli işçiler sınıfı.” (Bkz. Marks, Engels, Komünist Manifesto, Dönüşüm Yayınları, Nisan 994, İstanbul)Proletarya tanımında öne çıkarılması gereken ilk özellik, “üretim aracına” sahip olmaması durumudur. Çünkü bu özellik birçok burjuva tarafından çarpıtılan bir özelliktir. Burjuva yazarlar, çoğunlukla Marksizm’in “işçilerin zincirlerinden başka kaybedecekleri hiçbir şey yoktur” sözündeki “hiçbir şey”in “Üretim araçları üzerindeki mülk sahipliği” anlamında “hiçbir şey” olduğu gerçeğini çarpıtıyorlar. Bugün bir dizi ülkede, işçilerin iş güçlerini, alın terini satarak elde ettikleri gelirden artırdıkları ile satın alabildikleri ve kişisel tüketiminde kullanılan, başkalarının emeğini sömürü aracı olmayan kimi eşyaları (araba, televizyon, mobilya gibi) ve hizmetler (izin yapma vb.) gösterilerek “bakın işçi sınıfının kaybedecek çok şeyi var, işçi sınıfı çok değişti vb. “teoriler” yapılır. Hatta o kadar ileri gidip, marksist tanımda anlatılan işçi sınıfının yok olduğunu anlatırlar. Bu şekilde bir Marksizm eleştirisi yapılarak, bu teoriyi Marksizm diye yutturmaya çalışırlar. Marksizm’in temel kategorilerinden biri olan proletaryanın ikinci temel özelliği; üretim araçları üzerinde, özel mülkiyete sahip olmamasıdır. Bu anlamda proletarya üretim araçları üzerinde mülkiyete sahip olmadığından proletarya yaşayabilmek için iş gücünü, çalışma yeteneğini, üretim araçları üzerinde mülk sahibi olanlara, yani burjuvaziye ücret karşılığı satmak zorundadır. Bununla ilgili Komünist Manifesto’da şu tespit yapılmaktadır: “Burjuvazi yani sermaye, hangi oranda gelişiyorsa, iş buldukları sürece yaşayan ve emekleri sermayeyi artırdığı sürece iş bulan proletarya da modern işçi sınıfı da aynı oranda gelişiyor. Kendilerini parça parça satmak zorunda olan bu işçiler, bütün öteki ticari nesneler gibi, bir metadırlar ve bunun sonucu olarak, rekabetin bütün iniş çıkışlarına, pazarın bütün dalgalanmalarına açıktırlar.” (Age., s. 112)Proletaryayı tanımlarken sayılan üçüncü temel özellik

İŞÇİ SINIFI (PROLETERYA)

ise, onun modern ücretliler sınıfı olmasıdır. Buradaki modernlik, kapitalist üretim tarzının ürünü olma anlamında kullanılmaktadır. Kapitalizm öncesi dönemde emekçiler, bu anlamda “işçi sınıfı” veya “proletarya” gibi bu kavramlarla anılmazlar.Buradaki en genel kavram tanımında görüldüğü gibi, işçi sınıfı, kapitalist üretim ilişkileri içinde yaşamak için iş gücünü satmak zorunda olan bütün ücretlileri içermektedir.Kapitalist üretim ilişkileri içindeki tüm ücretlileri içeren işçi sınıfı kendi içinde birçok açıdan katmanlara ayrılır. Engels 1845’de şu ayrımları yapar:İşçiler önce sanayi işçileri, maden işçileri ve tarım işçileri olarak ayrılır. (Bkz. Engels, “İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu Üzerine”, Marks-Engels, Eserler, Cilt 2, s. 253) Sanayi işçileri için ise, “Dar anlamda fabrika işçileri” ile küçük atölyelerde ve ev işinde çalışanlar birbirinden ayrılır. (Age., s. 250)İşçilerin yaşama düzeyleri açısından, kentte yaşayan işçilerle, kır işçileri birbirinden ayrılır. Marks temel eseri olan Kapital’de önce sanayi işçilerini ele alır. Sanayi işçileri yanı fabrika işçileri, manifaktür işçileri, el zanaatçıları ve ev sanayi işçilerini dört kategoride inceler.İlk üç kategoride çalışanların, sermayenin doğrudan kontrolü altında çalıştığı ve belli iş alanlarında yoğunlaştığını, dördüncü kategoride çalışanların ise, dağınık olduğunu ve sermayenin dolaylı kumandası altında olduğunu belirtir. (Marks – Engels, Eserler, Cilt 23, Almanca, s. 485 vd.)Marks, aynı zamanda işçiler arasında dâhil oldukları ücret gruplarına göre, istihdam sürelerine göre ayrımlar olduğunu; ayrıca “aktif işçi ordusu” (aynı anda çalışır durumda olan işçiler) ile, “yedek sanayi ordusu” (anda çalışmayanlar, işsizler) arasında ayrımlar olduğunu tespit eder. Önemli bir diğer ayrım ise, doğrudan üretim alanında çalışan “üretici ücretli işçiler” ile doğrudan üretim alanında çalışmayan işçiler arasında yapılır. Yer yer proletarya kavramı en dar anlamda, doğrudan üretim alanında çalışan, doğrudan artı değer üreten işçiler için kullanılır. (Bkz.: Marks-Engels, Eserler, Cilt 23, s. 642)Son olarak üretim araçları üzerinde mülkiyeti olmayan, işgücünü satmak zorunda olan bu modern ücretliler sınıfı, kendi kendini de ancak, “aynı zamanda ve nihai olarak toplumun tümünü sömürülmekten, ezilmekten, sınıf ayrılıklarından ve sınıf mücadelelerinden kurtarmaksızın” kurtaramaz!

GENÇ ARKADAŞLA “EKONOMİZM” TARTIŞMASI

Bir pazar günü arkadaş-larla buluştuk. Bu tür bu-luşmalarda genelde işçi

olarak çalıştığım turizm sektö-ründeki örgütlenme çalışmala-rından söz ederim. Gereksiz bir alçakgönüllüğe kapılmadan, bu sektördeki işçiler olarak ka-ğıt üzerinde değil gerçekten örgütleniyoruz.

Bu buluşmamızda da işçileri hangi yöntemlerle örgütlediği-mizi anlatmaya başladım. Beni dinleyenler arasında üniversi-

teden yeni mezun olmuş genç bir arkadaş da vardı. Belki an-lattıklarımdan sıkıldığı içindir, sözlerimi bitirmeme izin ver-meden araya girdi:

“Bence senin mücadeleye ekonomist bir yaklaşımın var.”

Ekonomist bir yaklaşım. Ekonomizmin ne olduğunu iyi biliyorum. Ekonomistler iş-çilere sadece ve sadece eko-nomik mücadele vermelerini, işçi sınıfının çıkarlarını savunan bağımsız bir politika izlemek

yerine, şu ya da bu patron par-tisinin kuyrukçuluğunu yapma-larını tavsiye ederler.

Genç arkadaş sözünü şu so-ruyla tamamladı:

“Yani patron daha iyi maaş versin, mücadele dediğin bu mudur?”

“Bana iyi bir maaş versinler, çalışma koşullarım iyileşsin, işim güvenceli olsun hiç de fena olmazdı hani…”

Genç arkadaş şu sözü ederek “tuzağa” düşmüştü:

“Olur mu? Engels, işçi sınıfına siyaset de götürmek gerekti-ğini söyler!”

“Evet! Ve bunu yapmanın yolu da işçilerin arasında ol-mak. Küçümsediğin ekonomik mücadele o siyaseti götürmek için iyi bir kaldıraçtır. Burada, kafede konuşmak kolay. Bir işe gir, çalışmaya başla, ilk adımı böyle at, görelim.”

Bir turizm işçisiEylül 2017

Page 8: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

8

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

HAK-İŞ / ÇELİK-İŞHatay- İskenderun’da bulunan Demir Çelik Fabrikaları

(İSDEMİR)’nda örgütlü bulunan Hak-İş’e bağlı Çelik-İş sendikası ile İSDEMİR arasında yürütülen toplu sözleme görüşmeleri 2 ay-lık süre içerisinde tamamlanamadığından arabuluculuk sürecine girdi.

DİSK / SOSYAL-İŞİstanbul’da bulunan Kod-A Bilişim işçileri DİSK’e bağlı Sosyal-İş

Sendikası’nda örgütlenmiş, sendika bakanlıktan çoğunluk tespiti almış ve bunun üzerine işveren işçileri işten çıkartmaya başla-mıştı. Bu gelişmeler üzerine Kod-A Bilişim işçileri 3 Ekim günün-den itibaren Güneşli’de bulunan Türk Telekom binası önünde oturma eylem yapmaya başladılar. İşçilerin talepleri başta işten atılan arkadaşlarının geri alınması ve sendikanın kabul edilmesi.

DEVRİMCİ YAPI İŞ – İNŞAAT-İŞ

Amasya Tıp Fakültesi şantiyesinde İntaş İnşaat firmasına bağlı olarak ça-lışan ve 3 aya yakın bir za-mandır ücretlerini alamayan Devrimci Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikasına üye işçiler 29 Eylül günü ücretlerini alana kadar şantiyeyi terk etmeme kararı almışlardı. Bunun üze-rine hastane yönetimi ve

İntaş İnşaat firması ile yapılan görüşmeler sonuç verdi ve işçilerin ödemelerinin yakın zamanda yapılacağı bildirildi.

DİSK / ENERJİ-SENZonguldak’ta DİSK/Enerji-Sen’e üye oldukları için geçtiğimiz ay

işten atılan Eren Enerji işçileri, Cuma günleri iş yeri önündeki di-renişlerine devam ediyorlar. İşçilerin talebi işlerine geri dönmek.

DİSK / NAKLİYAT-İŞKonya’da faaliyet gösteren Sağlan Kale Nakliyat’ta çalışan ve

DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikasında örgütlü bulunan işçiler, sen-dika ve işveren arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde an-laşma sağlanamaması üzerine 28 Eylül günü greve çıktılar. Aynı gün işveren tarafı işçi temsilcileri ile görüşmek istemiş ve sendi-kanın tüm taleplerini kabul etmiştir. Böylece işçilerin bir günlük grevleri kazanımla sonuçlandı.

TÜRK-İŞ / TÜMTİSTürk-İş’e bağlı TÜMTİS Sendikası 2014 yılında Aras Kargo’da ör-

gütlenme çalışması başlatmıştı. Sendika 2015 Kasım’ında bakan-lık tarafında yetkilendirilmiş, buna karşın Aras Kargo işvereni ilgili

mahkemede çoğunluk tespitine iptal davası açmıştı. Gelinen son aşamada mahkeme, işverenin çoğunluk tespitine itiraz davasının reddetti. Böylece TÜMTİS’in toplu sözleşme için yeterli çoğun-luğu sağladığı mahkeme kararıyla tescillendi.

DİSK /BİRLEŞİK METAL İŞ Birleşik Metal-İş Sendikası Kocaeli Şubesi ile Tekno Maccaferri

patronu arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkan-ması üzerine 31 Temmuz’da başlayan grev, grevin 57. gününde anlaşma sağlandı.

Patronun jandarma eliyle defalarca grevi kırmasına rağmen grevlerini kararlıca sürdüren işçiler, yapılan müzakere ile ücretle-rine yüzde 21, sosyal haklarda yüzde 25 artış ve 60 günlük ikra-miye kazandı.

Yapılan anlaşma sonucu Tecno Maccaferri işçileri 27 Eylül’de iş başı yaptılar.

TÜRK-İŞ/BELEDİYE -İŞCHP'li Avcılar Belediyesi Fen İşçileri ve Park Bahçe Müdürlüğü'nde

çalışan Belediye-İş Sendikası üyesi 420 işçi, 3 aydır ücretlerini ala-madıkları için 2 Ekim’de belediye binası önünde eylem yaptı.

"Bakkal para diyor! Ev sahibi icra diyor! Çocuklar açız diyor! Başkan maaş yok diyor!" pankartını açan işçiler, "İşçiler burada maaşlar nerede?, Fındığa adalet, işçiye eziyet!, Doktor başkanlık senin neyine? sloganları attı. İşçilerin üyesi olduğu Belediye İş Sendikası 2 No'lu Şube Başkanı Erol Özdemir, yaptığı konuşmada; işçilerin 3 aydır ücret alamadığını belirterek, belediyenin sendikal örgütlülüğe tahammülsüz davrandığını söyledi. Özdemir, "CHP adalet yürüyüşü gerçekleştirdi. Bizler de sonuna kadar destek verdik. Peki buradaki adaletsizlik neden görülmüyor?" diyerek Kemal Kılıçdaroğlu'na seslendi. Özdemir, işçilerin ücretleri öde-ninceye kadar belediye önünde eylemlerini süreceklerini söyledi.

SENDİKALARDAN

Page 9: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

9

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

AKKİM KİMYA’DA MÜCADELE SÜRÜYOR!

İstanbul Hadımköy’de faa-liyet yürüten Akkim Yapı Kimyasalları San. ve Tic. A.Ş

işçileri 61 gündür mücade-leye devam ediyor. Petrol İş Sendikası’nda örgütlenen işçi-leri işten atan işveren hukuk-suz davranmaya devam edi-yor. Sendikanın yetki almasına rağmen işveren sendikayla gö-rüşmeye yanaşmıyor. Yeni İşçi Dünyası çalışanları olarak, işçi-leri direnişlerinin 61. gününde ziyaret ettik. İşçilerin sohbet esnasında anlattıkları kapita-lizmin barbar yüzünü milyon kere kanıtlamaktan başka bir şey değil.

YİD: Adınızı öğrenebilir miyim?

A.T: Adım Ahmet Turan.YİD: Ne kadar zamandır

Akkim’de çalışıyorsunuz?A.T: Yaklaşık bir senedir bu

fabrikada çalışıyorum. Çok uzun yıllardır bu fabrikada çalı-şıp şu an direniş çadırında olan arkadaşlarımız var. 10-15 yıldır çalışan arkadaşlarımız var.

YİD: İşveren sizi hangi gerek-çeyle işten çıkardı?

A.T: Haklı hiçbir gerekçe su-namadı. Sen yamuk yürüyor-sun, senin kaşın eğri vs. vs. gibi akıldan uzak gerekçelerle biz-leri işten çıkardı. Önce sendi-kaya öncülük eden arkadaşları-mızı çıkardılar, ardından bizi. Şu an toplamda 56 kişi haksız ola-rak işten çıkarılmış durumda.

YİD: Neden sendika? A.T: Haksızlığa, hukuksuz-

luğa boyun eğmemek için, ekmeğimize, aşımıza, gelece-ğimize sahip çıkmak ve daha onurlu bir yaşam için bir araya geldik, sendikalı olduk.

YİD: İşverenin tepkisi ne oldu?

A.T: İşveren sendikalı oldu-ğumuzu öğrendikten sonra çok baskı kurdu. Bizi işten attı. Diğer arkadaşlarımızın üstünde

çok baskı kurdu ve o arkadaşla-rımızın bir kısmı bu baskılardan ötürü sendikadan istifa etti. Bizimle birlikte sendikadan is-tifa eden ya da üyeliği düşen 150 işçi var. Biz sendikalaşmaya başladığımızda işyerinde çalı-şan işçi sayısı yaklaşık 500 ki-şiydi. Şu anda bu sayı yaklaşık 300 kişidir. Bu işçilerin yaklaşık 150 tanesi hâlâ sendika üyesi, içerde dışarıda baskılara diren-meye devam ediyoruz.

YİD: Sendikadan istifa ettiri-len işçilerin akıbeti nedir?

A.T: Birçoğu istifa ettirildik-ten sonra işten atıldı. Yapmayın dedik, istifa etmeyin siz kaybe-dersiniz dedik, dinlemediler. Çoğu işverenin vaatlerine, ya-lanlarına kandı ve işlerinden oldular.

YİD: Bu fabrika ne üzerine üretim yapıyor?

A.T: İnşaat sektörü, silikon, köpük, motor yağları, inşaat ve sanayi dallarında kullanılan birçok kimyasal bu fabrikada üretiliyor.

YİD: Çalışma koşulları nasıl?A.T: Sabah saat 07.30’da iş-

başı yapıyorduk, akşam saat 17.30’da paydos ediyorduk. Saat 09.00’da 15 dakika çay molası olurdu, öğlen yarım saat yemek molası olurdu, saat 15.15’te de 15 dakika sigara molası olurdu. Yaptığımız iş çok ağır ve yıpratıcı, kimyasal özelliğinden kaynaklı birçok arkadaşımız meslek hastalık-larına yakalandı. Hastalanan arkadaşlarımızı işveren bir ma-zeret bulup tazminatsız işten atıyor. Verilen iş malzemeleri çok kalitesiz, eldiven, ayakkabı vs. bizim işimizin gerekliliğine uygun kalitede değil ve çabuk yıpranıyor. Verilen malzemeler bize zimmetlenirdi. Asit, boya ve diğer kimyasallar üstümüz-deki her şeyi yakıp çürütü-yordu, altı aydan önce elbise,

ayakkabı gibi gereksinimleri isteyemiyorduk.

YİD: İşletmenin fiziki koşul-ları kimyasal işlemeye uygun mudur? Havalandırması yeterli midir?

A.T: Havalandırma yetersiz, başımıza bir kaza gelmeyene kadar bir şey yapma gereği duymuyorlar. Fabrikanın çatısı kırık, yağmur yağdığında içeri doluyor ama ilgilenen yok, biz yağmurun altında çalışıyoruz, silikon, köpük üreten, inşaat malzemesi üreten bir fab-rika kendi çatısındaki akıntıyı önleyemiyor.

YİD:Sendika bu sorunları na-sıl çözecek sizce? Sendikadan beklentiniz nedir?

A.T: Sendika çözmeyecek, biz çözeceğiz, işverene karşı güçlü bir birlik oluşturmayı becerdiğimiz oranda sorunla-rımızı daha rahat çözeceğimize inanıyoruz.

YİD: Hukuki süreç başlattınız mı?

A.T:Başlattık ülkemizde hu-kuk ta çok sıkıntılı. 60 gün önce işe iade davası açtık bize Şubat ayının 23’ne mahkeme günü verdiler, böyle adalet olur mu? Bu kadar zaman bu fabrikanın kapısında nasıl bekleyeceğiz? Bu durum devletin kimden yana olduğunu gösteriyor. Devletin sermaye devleti oldu-ğunu gösteriyor. Biz mücade-

lemize devam edip hakkımızı alacağız.

YİD: Bu mücadelenin uzun soluklu olabilmesi için ne gibi tedbirler düşündünüz, dire-nişte olan arkadaşların hem kendilerinin hem de ailelerinin temel ihtiyaçları var, bunu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?

A.T:Şu anda sendika belirli bir yardımda bulunuyor, bunun üzerinden bir fon oluşturduk ama bununla yetinmeyeceğiz, ekonomik olarak en zayıf arka-daşlarımızı kollayarak dayanış-mada bulunmaya çalışacağız. El emeğine dayalı ürünler üre-tip duyarlı olan insanlara sat-mayı düşünüyoruz.

YİD: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim, son ola-rak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

A.T:Türkiye koşullarında ya-şamak zor, asgari ücretle yaşa-mak çok zor, sendikada örgüt-lenmek önemli bu kötü koşul-ların üstesinden ancak örgüt-lenip, gücümüzü birleştirerek geliriz. Tüm çalışanlara önerim sendikada örgütlenmeleridir. Başka çaremiz yok, bu kötü koşulları ancak birlik olursak aşabiliriz. Sermayeye karşı ör-gütlenirsek hakkımızı alabiliriz, örgütlenip, mücadele etmek-ten başka seçeneğimiz yok.

29 Eylül 2017

Yeni İşçi Dünyası gazetesi senin sesin, senin gazetendir. O’nu sahiplen! O’nu ya-zılarınla, haberlerinle destekle! Çevrende dağıt! Gönüllü muhabiri ol! Çalıştığın işye-rinde yaşadığın sorunları, gelişmeleri bize bildir! Çevrende duyduğun işçi sınıfını ilgi-lendiren haberleri bizimle paylaş! İnternet kullanmıyorsan bize telefon et! Herhangi bir olay, gelişme olduğunda gazetemizden muhabir iste! Bizi ziyaret et!

Yeni İşçi Dünyası’nı yaşatmak hepimizin

görevidir. Zira Yeni İşçi Dünyası işçi sınıfı-nın sesidir. Yeni İşçi Dünyası senin sesin, senin mücadelendir! Gazetene sahip çık!

Adresimiz: Asmalımescit Mah. Terkoz Çıkmazı, Terkoz İşhanı, No: 1/303, Beyoğlu/İstanbul

Esenyurt: Sultaniye Mah. 625 Sok. No: 7/1

Eposta: [email protected]: 212/251119105354841344

İŞÇİ ARKADAŞ!

Page 10: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

10

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

TOPRAK KİRLENMESİHavanın kirlenmesi, su-

yun kirlenmesi, topra-ğın kirlenmesi çevre so-

runlarının en önemli başlıkla-rıdır. İnsan denilen canlı varlık için genel anlamda doyumsuz denir. Açgözlü denir. Özünde doyumsuz olan bu varlığın topu değildir. Elbette genel-leme yapılamaz. Doyumsuzluk ve açgözlülük kapitalist top-lumun önemli bir hastalığı-dır. Çünkü azami kâr hırsı ile hareket eden yerkürenin bir avuç azınlığı kapitalist hırsızlar ellerinde bulundurdukları ege-menliğin gücü ile talanda sınır tanımazlar!

Çevrenin kirlenmesinde; yani havanın, suyun, toprağın kir-lenmesinde birinci dereceden sorumlu bunlardır. Yani kapi-talist-sömürü temeline dayalı devletlerde gücü elinde bu-lunduranlardır. Yaşamın her alanına hüküm ettiklerinden dolayıdır bunların sorumlu-luğu. Bunların derdi çevre ile uyumlu yaşamak değil, kendi rahatları için çevreyi daha fazla talan etmektir.

Çocuk eğitiminden, üretime kadar yaşamın her alanında kendi ideolojik yaklaşımlarını egemen kıldıkları için, okul-daki çocuk çöpleri ayrıştırmayı bilmez, tarlada üretim yapan köylü toprağı temiz tutmayı düşünmez. Dert hizmetkârlar-köleler yetiştirmek, dert daha fazla kâr için üretmek olunca çevreyle uyumlu yaşamayı kim neylesin! Birinin derdi ka-rın doyurmak, diğerinin derdi daha rahat ve lüks içinde yaşa-mak olunca doğal olan tabii ki kirlenecektir.

Sorunu özünü bilerek başa koyduk. Başlığımızdaki topra-ğın kirlenmesinin sebepleri ve sonuçlarını biraz irdelemek ge-rekince nelerle karşılaştığımıza

geçebiliriz.Toprak yaşamın anasıdır.

Toprak bereketin başlangıcı-dır. Toprağa düşen buğday to-humu başağında doğar, büyür, ölür ve tekrar topraktan doğar.

Toprak oluşumun başında ol-duğu gibi oluşumun sonunda da vardır. Başka bir deyişle baş-langıç sondur son ise başlan-gıç; Ölümün tersi ise hayat de-ğil, doğumdur. Materyalistlerin dışında idealistlerin bile ta-pındığı, tanrı yerine koyduğu topraktır bize; ekmekten-sala-talığa, zeytinden-şaraba, bil-cümle besin kaynaklarını tüm canlılara sunan!

İşte insan denilen varlık bu toprak anayı topyekûn kirlet-mektedir. Toprağı kirletme ey-leminde başı çekenler ise bir avuç zenginler kapitalistlerdir.

Kentleşme, sanayileşme ve tarımsal faaliyetler toprak kirli-liğine neden olan faktörlerdir. Toprak kirliliği zararlı ve zehirli atık maddelerin toprağa karış-tırılarak toprağın dengesinin bozulmasıdır.

Yani;*Vahşi sanayileşme ve kent-

leşmeler, barbarca yeşil alanla-rın daraltılması,

*Sınırsız betonlaşma, yol yapımı,

*Hızla artan dünya nüfusu,

*Nükleer denemeler,*Kullanıldıktan sonra çevreye

atılan piller,*Bilinçsizce kullanılan tarım

ilaçları,*Sanayi atıkları,*Yapay gübreler,*Egzoz, karbon-monoksit,

kükürt-dioksit gazları,*Hava kirliliği nedeniyle olu-

şan asit yağmurları,*Evsel atıklar. (deterjan, yan-

mış yağlar, katkılı içecekler, plastik poşetler, konserve ve kutuları…vs)

Toprak KіrliliğininSonuçlarıToprağa karışan yabancı

maddeler toprağın kirlenme-sine dolayısıyla veriminin düş-mesine neden olur.

Ağır mеtаllеrin toрrakta kі yoğunlaşmalar artarak, bitki-lerin gelişimi bozulmakta ve sonuç olarak toprağın verimi azalmaktadır.

Toprağın kirlenmesiyle hem o bölgede yetiştirilen bitkiler hem de o bitkilerle beslenen canlılar zarar görmektedir. Bu bitkiler ve canlılarla beslenen insanlar da kirli topraktan zarar görür.

Toprak kirliliğinin sonucu olarak alerjik rahatsızlıklar, pig-ment bozuklukları gibi hasta-

lıklar görülebilir.Yeşil alanların yok olmasına,

erozyona yol açar.Mono kültür/sürekli aynı şey-

leri yetiştirme.

Toprak Kirliliğini ÖnlemeYollarıVerimli tarım alanlarına yeni

yerleşim yerleri kurulmamalıdır.Atıklar ayrı ayrı biriktirilmeli

ve geri dönüşümde ham-madde olarak kullanılmalıdır.

Ormanlar ve yeşil alanlar ge-nişletilmeli ve korunmalıdır.

Bilinçsiz sulama ve gübre-leme yapılmamalı ve kimyasal gübreler yerine organik güb-reler (humus, hayvan dışkısı) kullanılmalıdır.

Yenilenebilir enerji kaynak-ları ile toprak kirliliği azaltıla-bilir. (Güneş enerjisi, Rüzgâr enerjisi…)

Bu talepler günümüz koşul-larında da uygulanabilecek asgari istemlerdir. Bu istemler sürekli yenilenmek zorundadır.

Bu sorunun gerçek çözümü barbarlığın alternatifi olan sosyalizmdedir.

01 Ekim 2017

Çocuk eğitiminden, üretime ka-

dar yaşamın her alanında kendi

ideolojik yaklaşımlarını egemen kıl-

dıkları için, okuldaki çocuk çöpleri

ayrıştırmayı bilmez, tarlada üretim

yapan köylü toprağı temiz tutmayı

düşünmez. Dert hizmetkârlar-

köleler yetiştirmek, dert daha fazla

kâr için üretmek olunca çevreyle

uyumlu yaşamayı kim neylesin!

Page 11: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

11

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KİPA TOPLU SÖZLEŞMESİ ÜZERİNE KISA NOTLAR

RAFİ TEKSTİL FİRMASINDA MOBBİNG

Kipa toplu iş sözleş-mesi imzalandı. Tesco Türkiye’den çıkma kararı

alıp, Migros’la anlaşmaya varıp Kipaları Migros’a devrettikten sonra, Tez-koop İş Sendikası, Migros i le T İS imz aladı . Migros’la imzalanan TİS biz Kipa işçileri açısından ekono-mik olarak bakıldığında, daha önceki Kipa sözleşmelerine kı-yasla, olumlu görülmekte, fakat Migros işçilerinin aldığı haklarla kıyasladığımızda, aynı işi yapan aynı kıdem yılına sahip olan işçi ile karşılaştırıldığında önemli farklar bulunmaktadır.

Peki Kipa sözleşmesinde ne-ler var? Kısaca bakalım:

Ücret zammı: 0-1 kıdem yı-lındakiler için %5, 1-4 kıdem yı-lındakiler için %7, 4 yıl ve üzeri kıdem yılı için %5

Gelecek diğer TİS süresine

kadar, yıl bazında TUİK tara-fından belirlenen yıllık tüketici fiyat artışı oranında zam yapı-lacak. Kipa’da çalışan, 0-1 ve 4 yıllık ve üzeri işçiler aynı zammı alırken, Migroslarda tam ter-sidir. Kıdem yılı arttıkça zam oranı da artmaktadır.

İkramiyelerdeki kademe şu şekilde: 30 Haziran öncesi işe giren işçi, eski Kipa sözleşme-sindeki kademeyle ikramiye alacak. Yani 0-1 yılında 1 ik-ramiye, 1-2 arası 2 ikramiye, 2. yılını dolduran 4 ikramiye alacak. 30 Haziran sonrası gi-ren işçi Migros kademesiyle ikramiye alacak. Yani 0-1 yıl için %40, 2. yıl için %40, 3.yıl için 50, 4. yıl için %80, 5. yıl için %100 olacak. Daha önceki Kipa sözleşmesinde kasa tazminatı yokken, bu sözleşmede kasa tazminatı olacak. Kasiyer ola-

rak kasada çalışan arkadaşlar için 135 TL. Kasa tazminatı ilk bakıldığında iyi bir şeymiş gibi gözükse de, kasada çalışan ar-kadaşımızın iş yoğunluğundan ve işin işleyişinden kaynaklı kasti hiçbir suçu olmaksızın ka-sada açık verdiği taktirde, meb-lağ ne olursa olsun ücretinden kesilebilecek. Bu şu demektir, benim maaşımın üzerinde bir açık olsa dahi bu açığı işverene ödemek zorundayım. Kipa’da kasa tazminatı yoktu. Herhangi bir kesinti veya kasa tazminatı da yoktu. Ancak kasti bir açık söz konusu olduğu düşünüldü-ğünde, disiplinde görülüp kasti yapıldığı ispatlandığında, işten atmaya varan uygulama söz konusu idi.

Sosyal haklarda ise dörtlü paket, artı gıda yardımı adı altında her ay alış-veriş çekine yansıyacak ücret 385 TL net. Yalnız çalışan arkadaşlarımız bu ücreti alabilmesi için yine kade-meye tabi olacak 0-1 yıl %40, 2. yılında %40, 3. yılında%50, 4. Yılında %80, 5. yılında %100 olarak alacak.

Daha önceki Kipa sözleşme-lerine mağaza temsilcileri ka-tılırken, azda olsa temsilcilerin bir söz hakkı varken, Kipaların Migros’a devrinden sonra, Migros’la imzalanan bu söz-leşme görüşmelerine mağaza temsilcileri alınmadı. Bu uygu-lama mağazalardaki temsilci-lerin söz hakkının elinden alın-ması, gelecek olan olumsuz

tepkileri önlemek için yapılan demokratik olmayan bir uygu-lamadır. Bu demokratik olma-yan uygulamayı sendika şube yöneticilerine sorduğumuzda, gerekçe olarak şube yöneti-minin hepsinin Migros kökenli olması ve kendilerinin genel işleyişi bilmelerini gerekçe ola-rak gösterdiler. Temsilci top-lantılarında, temsilciler de bu duruma tepkisiz kaldı. Temsilci toplantılarına gelen temsilci-lerin sorduğu soruların ben merkezli, yani kendi sorunlarını dile getirmesi, genel sorunların çok fazla konuşulmaması, daha önce yapılan temsilci toplantı-larına kıyasla, bunun nedenleri temsilci eğitimlerinin verilme-mesi, sınıf eksenli düşünmeyen temsilcilerin çoğunluk olması, şube yönetiminin sınıf sendika-cılığı yönünde bir duruşunun olmayışı, şube yönetiminin mağazaları dolaşmaması, ör-gütlenme zaaflarını görmekte yetersiz ve ilgisiz olmalarını vb. sorun olarak sayabiliriz.

Sendikalı olmamıza rağ-men yaşadığımız sorunlar çok. Mağazalarda çalışan işçiler ola-rak bilinçlenmeli, örgütlenmeli, gerçek anlamda sınıf sendika-cılığı yapılması yönünde çaba sarf etmeli, sendikayı bu yönde zorlamalıyız. Şube yönetimine sınıf bilinçli işçilerin gelmesi için mücadele etmeliyiz.

25 Eylül 2017Bir Kipa işçisi.

En az yirmi yıldır tekstil iş-çiliği yapıyorum. Rafi Tekstil Firmasına bir tanıdığın tavsi-yesi üzerine girdim. Eşim de bir süre sonra aynı firmada çalışmaya başladı. Firma yö-netiminin bazı işçilerin sigor-talarını eksik yatırdığını fark ettiğimde, bazı işçileri uyarıp telefonla sigortalarının yatıp yatmadığını sorgulamalarını istedim. Yöneticiler ve patron bunu fark ettiğinde “işçilerin gözünü açtığım” için bana “ka-fayı taktılar”.

O tarihten itibaren sürekli bir baskıya maruz kaldım. Diğer işçi arkadaşların maaş-larına zam yapılırken, bir yıl-dır maaşıma tek kuruş zam yapmadılar.

Bir gün, hastalandığım için

işe gidemedim. İşyerine giden eşime “eşini işten çıkardık, çıkı-şını verdik” dediler. Eşim, işten işçi çıkarmanın yasal prosedü-rünü bilmediği için bu söze inandı ve “madem onu işten çıkarıyorsunuz, benim de çı-kışımı verin” dedi ve tazminat almadan işinden oldu.

Ertesi gün işe gittim, bana is-tifa ettiğime dair bir yazıyı im-zalatmaya çalıştılar. İmzalamayı reddettim. Üzerimdeki baskı ise hiç eksilmedi.

Sanki fabrikadaki tek işçi benmişim gibi, patron da da-hil dört kişi benim bulundu-ğum tezgaha gelip her hare-ketimi eleştirmeye, örneğin, “bir etiket bile takamıyorsun!” demeye başladılar.

En son bir olay var ki, ak-

lıma geldikçe feci şekilde öfkeleniyorum.

Geçen ay, 15 kez fazla mesa-iye kalmıştım. (Maaş yetmiyor, mecburen fazla mesaiye kalı-yorsun.) Ama sadece iki fazla mesainin ödemesini yaptılar, 13’ünü ödemediler. Büyük uğ-raşlar sonucunda bir “yanlışlık” olduğunu kabul ettirdim. “Geri kalan kısmını ayın beşinde alır-sın!” dediler.

“Tamam o halde, ben de pa-ramı aldıktan sonra mesailere kalmaya başlarım!” diye yanıt verdim.

İki gün mesaiye kalmadım. Üçüncü gün, iş saati biti-minde işten ayrılırken patron çağırdı. Fazla mesai konu-sundaki “inadımın” nedenini sordu. Herhangi bir inadım

olmadığını, sadece para aldık-tan sonra mesaiye kalacağımı tekrarladım.

Sinirlendi, yumruğunu sıktı, “erkek misin lan sen!” diye ba-ğırdı. Bu sözü özellikle söyledi çünkü çocuğum olmadığını biliyor.

Bir anda “patrona hakettiği cevabı versem mi” diye dü-şündüm ve “haklıyken haksız duruma düşmeyeyim” diye kendimi tuttum.

Kendimi tuttum ama mü-cadeleden vazgeçmeyece-ğim, kendimi ezdirmemekte kararlıyım. Bunun en iyi yolu da, işçilerin birlikte müca-dele vermesi, kimsenin yalnız kalmamasıdır.

Eylül 2017Rafi Tekstil’de çalışan bir işçi.

Page 12: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

12

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

DEVLET, MEMUR VE MEMUR EMEKLİLERİNE SEFALET ÜCRETİNİ REVA GÖRDÜ

22 Ağustos 2017 tarihinde hükümet ile memur

sendikaları arasında toplu iş sözleşme görüşmeleri yapıldı. Memur ve memur emeklileri 5 milyon 100 bin kişi adına yapı-lan toplu sözleşme görüşme-sine göre; 2018 yılı ve 2019 yılı memur ve memur emeklileri-nin alacakları zamlar altı aylık dilimlere bölündü.

Buna göre: “2018 yılının ilk altı ayı için %4, ikinci altı ay içinde %3,5 olarak; 2019 yılı ilk altı ayı için % 4, ikinci altı aylık dilimde %5 olarak bağıt-landı.” Böylece memur ve me-mur emeklilerinin umutları bir başka sözleşmeye kaldı.

Memurlar adına TİS görüş-melerine katılan sendikalar, Memur-Sen, Kam u-Sen ve KESK. Bu görüşmelerde en çok üye Memur-Sen’de ol-duğu için, hükümet bu konfe-derasyonu dikkatte almakta-dır. KESK, Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilen kamu çalışanlarının duru-

muna dikkat çekerek baş-tan görüşmelere katılmadı. OHAL’in devam etmesini de protesto etti. Böylece görüş-melere Memur-Sen ve Kamu-Sen katıldı.

Hükümet ve memur sendi-kaları arasında uzlaşma sağla-namadığında, Hakem Heyeti devreye girer. 2010 yılına ka-dar Hakem Heyeti’nin iki taraf için bağlayıcılığı yoktu. Son anayasa değişikliği ile karar-lara uymak taraflar açısından zorunlu hale getirildi. Hakem Heyeti, Bakanlar Kurulu’nun yüksek yargı organı üyeleri arasında seçeceği bir üye Çalışma Bakanı’nın belirle-yeceği dört üye, sendikalar arasında seçilecek dört üye ve sendikalar tarafından be-lirlenecek yedi üye arasından hükümetin belirleyeceği bir üye ve bir akademisyenden oluşur. Memur-Sen bu heyete bile işi götürmeyerek hükü-metle işbirliğini devam ettirdi.

Memur-Sen %6 ile - %10

arası zam istemiş ve taban üc-rete artış istemişti. Kamu-Sen seyyanen 150 TL, %10 zam önermişti. Bu iki sendika enf-lasyon oranında bile zam ta-lebinde bulunmadılar. Hakem Heyeti’ne de götürmeyerek enflasyon oranının altında ar-tışa, hükümetin isteği doğrul-tusunda imzayı attılar.

Memur-Sen başkanı Ali Yalçın, hükümetin memur zammı için yaptığı teklif i değerlendirdi. “Bize zammı

enflasyon canavarı değil, toplu sözleşme masası versin çağrımız karşılık bulmuştur. Milletin adamı versin kısmı karşılık bulmamıştır. Elbette biz de bir adım atacağız. Bütün reflekslerimizi eksiksiz yansıttık. Bu teklif sonrası ko-nuyu bütün boyutlarıyla de-ğerlendireceğiz ve ayrıca bir teklif sunacağız. Her iki taraf içinde imza altına aldığımız toplu sözleşmenin altında ol-mayı çok doğru bulmuyoruz.”

Memur-Sen başkanı Ali Yalçın milletin adamına ha-vale ettiği hak almayı enflas-yona yenilmiş bir sözleşme yapmıştır. “Elbette biz de bir adım atacağız. Bütün refleks-lerimizi eksiksiz yansıttık” der-ken doğruyu söylemiyor.

İşçi sınıfı ve memurların hak alma mücadelesinin yarattığı hizmet ve üretimden gelen gücünü kullanarak alacağını gösteren yüzlerce örnek var-dır. Memur ve memur emek-lilerinin yapacakları en iyi şey, daha iyi şartlarda yaşamak is-tiyorlarsa, hak almaya dönük örgütlülüklerini güçlendirme-lidirler. Hizmet ve üretimden gelen güç kullanılmalıdır.

Bu Toplu İş Sözleşmesi me-mur ve memur emeklilerine hak almayı değil, iktidarın istediği çizgide işçiyi ikna et-menin güvencesi görevini üzerlenmiştir.

Yeni İşçi Dünyası okuruAğustos 2017

"İşçi sınıfı ve memurların hak alma mücadelesi-nin yarattığı hizmet ve üretimden gelen gücünü kullanarak alacağını gösteren yüzlerce örnek var-dır. Memur ve memur emeklilerinin yapacakları en iyi şey, daha iyi şartlarda yaşamak istiyorlarsa, hak almaya dönük örgütlülüklerini güçlendirmelidirler. Hizmet ve üretimden gelen güç kullanılmalıdır. "

Page 13: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

13

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI HÜKÜMETİN İCRAATI:

KÂĞIT ÜSTÜNDE KALAN EYLEM PLANLARI!

Şunu en baştan tespit ede-lim: AKP'nin 15 yıllık ik-tidarı döneminde, daha

önce hiçbir hükümetin yapma-dığı kadar detaylı, "Kadınlara yönelik şiddete karşı eylem plan"ları çıkarıldı. Bunların en sonuncusu 2016-2020 yıllarını hedefleyen "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı"dır.

Aile Bakanlığı’nın internet say fasında yayınlanan bu 104 sayfalık "Ulusal Eylem Planı"nda yok yoktur! Detaylı çalışılmış çalışılmasına da... so-nuçta hepsi boş, hepsi laf ka-labalığı: "yasal düzenlemeler gözden geçirilecek", "çalışma grubu kurulacak", "araştırma yapılacak" vesaire, vesaire.

Kâğıt sabırlıdır misali 15 yıldır iktidardalar, eylem planı üze-rine "Ulusal Eylem Planları" ya-pıyorlar... Değişen bir şey yok! Nerdeyse her gün bir/hatta iki kadın erkek şiddetiyle katledi-liyor. Kadınlar evde, sokakta, işyerinde ve hayatın her ala-nında saldırıya, şiddete, taciz ve tecavüze maruz kalıyorlar.

Erkek egemen zihniyette değişen bir şey yok! Kadın gazetecilerin derlediği

verilere göre 2017 yılında "er-kekler Ocak ayında 37, Şubat'ta 30, Mart'ta 35, Nisan'da 31, Mayıs'ta 39, Haziran'da 36 ve Temmuz'da 36, Ağustos'ta en az 36 kadın katletti." (Özgürlükçü Demokrasi, 4 Eylül 2017)

Aynı gazetenin verdiği bil-giye göre kadınların yüzde 28'i tanıdığı erkekler tarafından (yani eş, eski eş, sevgili, aile-den biri tarafından) katledildi. Kadınların yüzde 25'i şüpheli şekilde hayatını kaybetti (tam aydınlatılamamış güçlü cina-yet şüphesi). Sadece yüzde 9'u tanımadığı erkekler tarafından

katledilirken, 3 kadın güven-cesiz çalıştıkları işyerlerinde "iş cinayetleri" sonucu hayatlarını kaybetti. 1 kadın ise, polis ara-cının çarpması sonucu hayatını kaybetti.

Ancak ilginç bir gelişme de söz konusu: Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede hükü-metler "acz içerisinde", yargı ve devlet kurumları görevlerini yapmazken, kadınlara yaşa-mak için öz savunmadan başka yol kalmadığı ve kadınların da kendi başlarının çaresine bakma yollarına girdiği göz-lemleniyor: Temmuz ayında 9 kadın şiddet ve taciz gördük-leri erkeklere karşı öz savunma hakkını kullanmış. Ağustos

ayında ise 7 kadın şiddet ve yaşamlarına müdahale girişim-lerine karşı öz savunma hak-kını kullanarak hayatta kalmayı becerebilmiş.

Erkek gücünü biyoloji-sinden değil, statüsünden alıyor!

Durum bütün vahimliğiyle ortada: Kadınların can güven-liği yok! Can güvenliği olma-dığı gibi, sürüp giden sosyal eşitsizlik kadınları kendilerine kötü davranan, şiddet uygu-layan, işkence eden erkeklere bağımlı kılıyor, onlarla birlikte yaşamaya "mahkûm" ediyor.

Erkek gücünü biyolojisinden değil, sosyal statüsünden alı-yor. Toplumsal eşitsizliğin en belirgin göstergesi, bağımsız gelir sahibi olma bağlamında erkek ile kadın arasındaki fark-tır. Türk İstatistik Kurumu'nun verilerine göre 100 kadından sadece 31'i gelir getiren bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Bu demektir ki, her 100 kadından 69'u geçim için bir erkeğin eline bakıyor. İstatistikler ger-çek hayatın aynası olmaktan elbette çok uzak. Gerçekte, kendi kazancı olsa dahi, kadın-ların birçoğu salt bu kazanç ile geçimlerini sağlayabilecek, çocuklarına iyi bir gelecek su-nabilecek durumda değiller. Kadınların belini büken ve "bit kadar olsun- kocam başında ol-sun!" zihniyetini besleyen tam da budur –kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlılığıdır.

En iyi, en eşitlikçi yasaların varlığı dahi özde bir şey de-ğiştirmez! Ta ki, temeldeki bu eşitsizlik, kadınların ekonomik olarak erkeğe bağımlığı devam ettiği sürece.

Kadınların yasal, ekonomik ve örgütlülük açısından güçlü olduğu yerde erkek egemen şiddet de bitecektir!

1 Ekim 2017

Erkek gücünü biyolojisinden değil, sosyal statüsünden alıyor.

Toplumsal eşitsizliğin en belirgin göstergesi, bağımsız gelir sahibi

olma bağlamında erkek ile kadın arasındaki farktır. Türk İstatistik

Kurumu'nun verilerine göre 100 kadından sadece 31'i gelir getiren

bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Bu demektir ki, her 100 kadından

69'u geçim için bir erkeğin eline bakıyor."

Page 14: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

14

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

TEK TİP ELBİSEYE HAYIR!

15 Temmuz darbe girişimi sanıklarının yargılan-

dığı davanın duruşmalarından birinde bir sanığın üzerinde "Hero: Heroes are immor-tal" (Kahraman: Kahramanlar ölümsüzdür) yazan bir tişörtle gelmesi bahane edilerek Tek Tip Elbise (TTE) gündeme getirildi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe giri-şiminin birinci yılı kapsamında düzenlenen anma etkinliğinde yaptığı konuşmada, FETÖ sa-nıklarına mahkemeye çıkarken Guantanamo'da olduğu gibi Tek Tip Elbise giydirileceğini söyledi. (17 Temmuz 2017 ta-rihli gazeteler) Ardından o zamanki hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş bir gün sonra gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında yaptığı açıklamada konunun Bakanlar Kurulu’nda gündeme geldiğini, ”FETÖ örgütü başta olmak üzere terör örgütü üye-lerinin mahkemelere Tek Tip Elbise’yle gelmesinin sağlana-cağı, bununla ilgili çalışmaların da Adalet Bakanlığı tarafından yapılacağını“ söyledi. Çok geç-meden Erdoğan’ın, Tek Tip Elbise’nin rengini, şeklini ve olası gerçekleşme tarihini ak-tardığı açıklamaları geldi.

Tek Tip Elbise İle Yapılmak İstenen Nedir?Tek Tip Elbise, devletin bir

saldırı aracıdır. Tek Tip Elbise uygulaması, mahkûmları teslim almaya, tecrit etmeye yöne-lik olduğu için karşı çıkıyoruz. Ayrım yapmadan hapishane-lerde, bütün mahkûmlara yö-nelen haksızlıklara, onur kırıcı muameleye ve Tek Tip Elbise dayatmasına karşı çıkıyo-ruz. Tek Tip Elbise dayatması, FETÖ’cülere yönelik gibi göste-rilse de ve gerçekte onlar da bu saldırıdan paylarını alacak olsa-lar da esasta yurtsever, dev-rimci, komünist tutsaklara yö-nelik bir saldırı biçimidir. Onları teslim almanın bir aracıdır Tek Tip Elbise saldırısı.

Toplumsal muhalefetin en ileri kesimlerini kendi faşist ya-salarını ihlal ettikleri gerekçe-

leriyle tutuklayan, faşist ceza yasalarına göre yargılayan ve ağır cezalara çarptıran devlet, işkence başta olmak üzere in-sanlık dışı saldırılarına rağmen teslim olmayan ve hapisha-nelerde de boyun eğmeyen siyasi tutsakları Tek Tip Elbise saldırısı ile teslim olmaya, siyasi kimliklerinden uzaklaştırmaya, onurlarını kırmaya, kişiliklerin-den soyutlamaya zorlar.

Tek Tip Elbise saldırısı insan onurunun ayaklar altına alın-masının saldırısıdır. İnsanlık dışı bir saldırıdır. Tutsakların kendi istedikleri kıyafeti giymelerini yasaklayıp, Tek Tip Elbise giy-meye zorlamakla devlet tut-sakların iradelerini ortadan kal-dırmayı hedefler.

Faşist-militarist bir anlayışın ürünüdür Tek Tip Elbise sal-dırısı. Tek Tip Elbise saldırısı itaatin, sessizliğin hükmünü sürdürdüğü bir toplum haya-linin yaşama geçirilmesinin bir aracıdır! Bir yanıyla topluma empoze edilmeye çalışılan “tekçi“ anlayışın hapishaneler-deki yansıması/uygulanması çabasıdır.

Tek Tip Elbise saldırısı ha-pishanedeki herkesi “suçlu“ gören/gösteren bir anlayı-şın ürünüdür. Oysa hâlâ yar-gılanması süren ya da daha mahkemesi başlamamış olan-lara “suçlu“ yaftası yapıştır-mak (RTE’nin yaptığı gibi!!!) “Masumiyet Karinesi“ne aykı-rıdır. Masumiyet karinesinin, yani hüküm giymemiş kimse-nin suçlu sayılamayacağı veya suçlu olarak lanse edilemeye-ceği hukuk ilkesinin ayaklar

altına alınmasıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde de yer alan bu kuralın çiğnenmesi aynı zamanda bu bildirgenin altına atılan imzanın da aslında ne kadar ciddiyetsiz olduğunu gösterir ve bu bağlamda bir turnusol kağıdıdır Tek Tip Elbise saldırısı.

Her mahpus/tutsak mevcut yasalara göre “suçlu“ bile olsa onun kendi kimliğini, kişiliğini, aidiyetini... vb. gösterebilme-nin yollarından birisi olarak istediğini giyebilme hakkı, öz-gürlüğü olabilmelidir. Bu ga-yet insani bir haktır. Bu hakkın ortadan kaldırılarak Tek Tip Elbise giyilmesi dayatması, kimliğin, kişiliğin kısıtlanması, kişiliğin ortadan kaldırılmak istenmesidir.

Bu ve benzeri bir saldırı türü olarak Tek Tip Elbise saldırısı bir bütün olarak insanlık dışı bir uygulamadır ve bu uygulama yeniden gündemdedir.

Devrimci TutsaklaraYönelik Saldırılar Artarak Sürüyor…Sadece 12 Eylül karanlığında

değil hemen her dönemde devlet devrimci tutsaklara saldırmıştır. Bugün de faşist devlet dışarıda olduğu gibi hapishanelerde de yurtsever, devrimci, demokrat ve komü-nist tutsaklara saldırmaktadır. Hasta tutsakların tedavilerinin yapılmaması, revirde tedavinin neredeyse imkânsız hâle gel-mesi, görüş yasaklarının keyfi-yete bağlanması, tecrit, hücre cezaları, yayın yasakları vb. vb. günümüzde faşist devle-

tin hapishanelerdeki “olağan“ uygulamalarındandır.

Saldırılar OHAL koşullarında daha da yoğunlaşmış durum-dadır. Bu saldırılara şimdi Tek Tip Elbise dayatması eklen-mektedir. Yukarıda da değindi-ğimiz gibi bugün bu saldırının hazırlıkları tamamlanmaktadır, önümüzdeki günlerde uy-gulamaya konulacaktır. Yine yukarıda da belirttiğimiz gibi her ne kadar öncelikli olarak FETÖ sanıkları hedef gösterile-rek bu saldırı gerçekleştirilmek istense de biz bu saldırının esas hedefinin yurtsever, dev-rimci, demokrat ve komünist tutsaklar olduğunu biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki hapisha-nelerdeki devrimci tutsakları teslim almaya dönük bu faşist saldırı ancak ve ancak direnişle durdurulabilir!

Gerek 12 Eylül askeri faşist cunta döneminde, gerek son-rasında devrimci tutsaklara yö-nelik Tek Tip Elbise dayatması/saldırısı karşısında devrimci tutsaklar direndiler. Can bedeli mücadelelerle bu saldırılar ge-riletildi, püskürtüldü. Bugün de yapılacak olan budur. Bugün de devrimci tutsaklar yeni Tek Tip Elbise saldırısına karşı dire-necek, bu saldırıyı da aynı ka-rarlılıkla püskürteceklerdir.

Bu mücadelenin/direnişin başarılı olması bize, “dışarıdaki“ devrimcilerin, demokratların, yurtseverlerin dayanışmasına, kararlı, mücadeleci bir tutum sergilemesine de bağlıdır.

Devrimci tutsakların hapis-hanelerde yürüttükleri müca-deleye destek sunmak, onların mücadelesini sahiplenip sa-vunmak, her alanda devletin Tek Tip Elbise başta olmak üzere hapishanelerde yürüt-tüğü saldırılarını teşhir etmek görevlerimizdendir.

Görevimiz, direnişi duvarlar ötesine taşırmak, yurtsever, demokrat, devrimci ve komü-nist tutsaklara yönelik saldı-rılara karşı toplumsal tepkiyi örgütlemektir!

Tek Tip Elbise işkence-dir! İşkenceye hayır, Tek Tip Elbise’ye hayır!

30 Ağustos 2017

Page 15: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

15

Ekim

201

7 •

Yeni

Dün

ya İç

in Ç

RI’n

ın iş

çi e

ki

DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ

KATALONYA: BAĞIMSIZLIK GREVİKatalonya bağımsızlık referandumunu yok sayan ve şiddetle

bastırmaya çalışan İspanya merkezi hükümetini protesto eden Katalan işçiler, emekçiler 3 Ekim’de greve gitti.

Katalan sendikaların ve merkezi sendikaların Katalonya şubele-rinin çağrısıyla iş bırakan on binlerce Katalan emekçi, Barselona kentindeki dev mitingde buluşarak kendi kaderlerini tayin hakla-rına saygı istedi.

İspanya ve Katalan basına göre kentte trafik durdu, bölge gene-linde tren seferlerinin yalnızca yüzde 33’ü, metro seferlerinin de yüzde 25’i yapıldı. Birçok esnaf kepenk indirdi, AVM’ler kapandı, okullar ve üniversitelerde ders yapılmadı.

ROMANYA: KAMU EMEKÇİLERİ HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİ

Binlerce kamu emek-çisi başkent Bükreş’teki h ü k ü m e t b i n a s ı n ı n önünde, 4 Ekim günü gösteri yaparak hükü-metin “sosyal güvenlik vergisi”nin emekçilere yüklenmesi planını pro-testo etti.

Hükümet yetkililerini yuhalayan emekçiler sık

sık “Romanya uyan!” sloganı attılar. Ve Başbakan Mihai Tudose ve bakanların istifasını istediler.

Alfa-Cartel sendikasının düzenlediği gösteriye sağlık sektörün-den, ulusal demiryollarına ve diğer sektörlere kadar emekçiler katıldı.

Yeni plan uyarınca, şu anda patronlar tarafından ödenen “sos-yal yardım” vergileri emekçiye devredilecek. Sendikalar, söz ko-nusu önlemin çalışanların net gelirlerini en az yüzde 8 oranında azaltacağını belirttiler.

KOLOMBİYA: TEKSTİL İŞÇİLERİNDEN EYLEMKolombiya’nın çeşitli şehirlerinde tekstil işçileri 3 Ekim’de so-

kağa çıktı. Başkent Bogota’daki gösteri Ticaret Bakanlığı önünde gerçekleştirildi.

Son 6 ayda sektörde toplam 103 bin işçinin işten atıldığını be-lirten işçiler “kriz”in faturasının işçiye kesilmesini protesto ettiler.

Sektördeki “kriz” dünya tekstil ve hazır giyim sanayinin coğrafi olarak yer değiştirmesinden kaynaklanan bir durum.

Bangladeş, Hindistan, Vietnam, Laos, Kamboçya ve Endonezya’daki “işçilik maliyeti” düşük olduğu için “küresel üre-tim” buralara kaydırılmakta. Bu ülkelerde işçiler günde ortalama 14 saat çalıştırılıyorlar, oysa Kolombiya’da bu ortalama günde 8 saat civarında.

Ayrıca, Çin’den “kaçak yollarla” ülkeye sokulan hazır giyim

ürünleri de “kriz”i derinleştiriyor. Sendikalar, Çin’den yolsuzluklar yoluyla ülkeye sokulan ürünlerin önü kesilmezse, yakın zaman içinde1.8 milyon kişinin işinden olacağı uyarısı yapıyorlar.

NİJERYA: İŞTEN ATMALARA KARŞI PEOTESTONijerya’nın Kwara eyaleti-

nin başkenti Iıorin’de Jebba Hidroelektrik santrali işçileri şirket binası önünde pro-testo gösterisi düzenledi. 300’ün üzerinde işçinin katıl-dığı eyleme şirketin güven-lik görevlileri saldırdı. İki işçi yaralandı.

Ulusal Elektrik İşçileri Sendikasına üye işçiler, santralin özelleşti-rilmesinden bu yana yüzlerce işçinin işten atıldığını ve ücretlerde keskin bir düşüş yaşandığını belirttiler. Daha önce 600’den fazla işçinin çalıştığı santralde şu anda 130 kişi çalışıyor.

Jebba hidroelektrik santrali “Maestral Energy Solution” şirketi tarafından işletiliyor. İşçiler, şirket yöneticileri bizzat gelip kendile-riyle görüşmezlerse, şirket binasını işgal edeceklerini duyurdular.

GÜNEY AFRİKA: SOUTH 32 METAL GREVİ SÜRÜYOR

Güney Afrika’nın Kwa-Zulu Natal bölgesindeki Richards Körfezi’nde ku-rulu “South 32” alüminyum döküm fabrikasında me-tal işçilerinin grevi devam ediyor.

Güney Af r ik a M et al İşçileri Sendikası (Numsa), 2 Ekim günü Avustralya ori-

jinli şirketin patronlarıyla yapılan görüşmeden sonuç çıkmadığını ve grevin talepler karşılanana kadar sürdürüleceğini açıkladı.

Sendika, ücretlere yüzde 7,5’lik, “sağlık yardımı katkısı” için yüzde 100’lük, primlerde ve “konut yardımı” ödemelerinde yüzde 20’lik artış talep ediyor.

Patron ise, ücretlere yüzde 5,1 oranında artışı dayatıyor.Numsa genel sekreteri Irvin Jim “Şirket bu yıl 1.23 milyar dolar-

lık net kar elde etti ancak kazançlarını çalışanlarıyla paylaşmayı reddediyor! Ücret artışı yapmak yerine üyelerimize rüşvet ver-mek istiyorlar. Davranışları, ücretleri ödemek yerine bir miktar alkol veren ırkçı çiftlik sahiplerini andırıyor. Temel ücretleri arttır-mayı reddettiği sürece üyelerimizden ve ailelerinden çalmakta-lar” şeklinde konuştu.

600’ün üzerinde işçi greve katılıyor.Kaynak.yasanacakdunya.org

Page 16: METAL SEKTÖRÜNDE MESS SÜRECİ BAŞLIYOR 6ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/10-2017.pdfbiyle Sayacılar İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Bursa, Antakya, Manisa’da iş bırakarak eyleme

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Hüseyin Gül • Yönetim Yeri ve Adresi: Asmalımescit Mah. Terkoz Çıkmazı Sok. Terkoz İşhanı, No: 1/62 Beyoğlu/İstanbul• Tel/Fax: (0212) 2511191 • e-mail: www.ydicagri.com • [email protected][email protected] • facebook.com/YeniDunyaIcinCAGRI•twitter.com/ydicagri • www.facebook.com/Yeni-işçi-dünyası•yeniiscidü[email protected]•YDİ ÇAĞRI Sayı 188 nin İşçi Özel Sayısı • Ekim2017 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbulTel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli

BÜYÜK İNSANLIK HALLERİ...I

Deniz..MasmaviYüzmeye çağırıyor gibi

Bir deniz aracı..Gemi değil,Bir sandal azmanı…

Ağzına kadar değil,başının üzerine kadar dolu..Battı, batacak..

Dolu insanlarla,Dolu gençler, yaşlılar, kadınlar, çocuklarla,Dolu umuda yolculuklarla..

Umuda yola çıkanlar,başlarının üzerinde fotoğraflarını çekenlerebakıyor…umutla…

Yolculukların sonu açık,sonu belli değil,ya batma ve ölüm varbu sonda, ya da umut sanılana varılıp”kamp“larda sürünüp“güvenli“ ilan edilen ülkesine Geri gönderilmek varÇoklukla.

Daha ne kadar?UmudaUmutsuz yolculuklara çıkanlarGerçek umudun kendilerinde olduğunuGörene kadar!

1 Ekim 2017