miili türk talebe birliği sivil anayasa raporu
DESCRIPTION
Milli Türk Talebe Birliği yeni yapılacak anayasaya ilişkin olarak yazdığı raporda, yeni anayasanın demokratik, modern, hak ve özgürlükler temelli, çağdaş ve güven duyulan bir anayasaya olması gerektiği belirtiliyor. Yeni anayasada, insan hak ve hürriyetlerin en geniş anlamıyla ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde yer alması gerektiği belirtiliyor. Olağanüstü hal ibaresinin anayasadan çıkarılması gerektiği ve olağanüstü durumların ise devlet adamlarının ya da farklı unsurların kötü veya gereksiz kullanımına imkan vermemek için net şekilde tanımlanması gerektiği belirtiliyor. Aynı zamanda, Milli Türk Talebe Birliği’nin görüşlerinde sıkıyönetim kavramının da anayasadan çıkartılması gerektiği ve bu konudaki düzenlemelerin savaş hali veya savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi ile sınırlandırılması gerektiği ifade ediliyor.Bunun yanı sıra; ülke vatandaşlarının, vatandaşlık açısından etnik kökenler anlamında ayrılması ve etnik anlamda bir grubu temsil eden bir isimle tüm vatandaşların ifade edilmemesi gerektiği dolayısıyla vatandaşlık temelinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olduğunun anayasada belirtilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Raporda son olarak ülke vatandaşlarının, milli, manevi ve ahlaki değerlerinin korunmasının anayasal güvenceye alınması gerektiği ve bunun din ve vicdan hürriyetinin sağlanmasında tamamlayıcı nitelikte bir düzenleme olduğu belirtiliyor.TRANSCRIPT
Ar-Ge
MİLLÎ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ
SİVİL ANAYASA RAPORU
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana işlevsellik, temel
hak ve özgürlükler açısından tartışmalara konu olmuştur. Son yıllarda gelinen süreçte ise yeni
bir anayasaya ihtiyaç olduğu kabul edilmiştir. Yürürlükteki anayasanın
demokratikleştirilmesi, sivilleştirilmesi için çalışmalar yapılmış ve sivil bir anayasa için
çalışmalara başlanmıştır. Meclisimizin çoğunluğunun desteklediği bu çalışmalar halkımız
tarafından da önemsenen bir konudur. 2010 referandumu ile gelinen nokta
küçümsenmemelidir fakat başlangıç olduğu da unutulmamalıdır. Sivil, daha özgürlükçü ve
daha işlevsel bir anayasa için milletimizin istek ve heyecanı çalışmaların hızlanması
gerektiğini anlatmak için yeterlidir.
Seçimlerden sonra derhal hazırlanması gereken özgürlükçü, ilerici, akılcı ve insan
merkezli yeni anayasamızda mutlaka ve eksiksiz yer alması gerektiğini düşündüğümüz
hususları şu şekilde belirtmek isteriz;
Yeni Anayasamızda insan hak ve hürriyetleri en geniş anlamında ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi çerçevesinde temel alınmalı ve bu hak ve hürriyetler en geniş kapsamları ile
halkımıza sunulmalıdır. Anayasamızda insanların temel hak ve hürriyetlerine aykırı veya bu
konuda belirsizlik ve istisna oluşturacak hükümler yer almamalıdır. İnsan hak ve
hürriyetlerine aykırı hareketlerin mazeretleri mümkün olduğunca sınırlanmalı hatta
kaldırılmalıdır. Devlet hiçbir şekilde bu haklara aykırı hareket etmemeli ve edilmesini mazur
görmemelidir. Olağanüstü hal, sıkıyönetim veya diğer yasal mazeretlerle bu ihlalleri
meşrulaştırmak yanlıştır.
Din ve vicdan hürriyeti insan hakları çerçevesinde belirlenmelidir. Bu konuda
insanımıza hangi dinden ve inançtan olursa olsun en geniş anlamı ile özgürlük
sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki özgürlükçü yaklaşım insanların devlete karşı güven
duymalarını sağlayacak ve bu durum laik devlet düzeninin sağlıklı yürümesine katkıda
bulunacaktır.
Ar-Ge
Herkese bilim ve sanatı serbestçe öğrenme, öğretme, açıklama yapma ve bu alanda her
türlü araştırma yapma hakkı sonuna kadar sağlanmalıdır. Bilim ve sanatın
kısıtlanmasının insanların üretmesinin kısıtlanması demek olduğu unutulmamalıdır.
Bilim ve teknoloji çağında bir gereksinim haline gelen bu düzenleme gelişmenin
önünü açacak, çağdaş dünya ülkeleri seviyesine ulaşmamızı sağlayacaktır.
Medyanın hür olduğu ve sansür edilemeyeceği vurgulanmalı, fikirlerin basın ve diger
medya araçları ile açıklanması önündeki her tür engeller kaldırılmalıdır. Her ne
şekilde olursa olsun medya ve medya mensuplarını baskı altına alma amaçlı
faaliyetlerin yapılmayacağı anayasada belirtilmeli medya özgürlüğü en geniş anlamı
ile anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
Sivil toplum kuruluşlarını kurulması ve bu kuruluşlara üye olunması önünde hiçbir
engel olmadığı esas olanın bu kuruluşların faaliyetlerini en az zorlukla ve en özgür
şekilde yapması olduğu anayasamızda vurgulanmalı, sivil toplum kuruluşlarının
güçlendirilmesi için gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Sivil toplum kuruluşlarının
toplum için önemi arttığı bu zamanda bu düzenleme gereklilik teşkil etmektedir.
Demokratik toplumun temelinde bu kuruluşların özgürleştirilmesi ve işleyebilir halde
olması yatmaktadır.
Herkesin her tülü toplantı ve gösteri hakkının bulunduğu anayasamızda bir kez daha
ifade edilmelidir. Bu hakkın kullanılması için önceden izin almasına ya da herhangi
bir merciye bildirimlerde bulunulmadan silahsız, saldırısız toplantı ve gösteri
düzenlenebileceği anayasamızda ifade edilmelidir. Devlet bu eylemlerin güvenliğini
ve özgürce yapılmasını sağlayacak tedbirleri en geniş şekli ile almalıdır. Sivil
insiyatifin oluşmasında ve işleyebilmesinde bu özgürlüğe ihtiyaç vardır.
Sosyal devlet anlayışını destekleyecek ve sosyal devletin işlevini artıracak değişiklikler
yapılmalıdır. Vatandaşlarının elzem ihtiyaçlarını karşılayan, eğitimli, sağlıklı ve mutlu bir
toplum için çalışmalar yapan bir devlet anlayışı vurgulanmalıdır.
Eğitim ve öğretim hakkına ilişkin madde kısa ve en özgürlükçü şekilde yazılmalıdır.
Eğitimin çağdaş ve bilinçli bir şekilde verilmesine imkân sağlanmalıdır. Eğitimi
Ar-Ge
kısıtlayan ya da bilim ve sanat hürriyetine aykırı olabilecek unsurlar, anayasada yer
almamalıdır. Tüm vatandaşların eğitime ulaşımı esas olmalı ve Türkiye’nin her
yerinde aynı şartlarda ve aynı imkânlarla en sağlıklı eğitimin sunulmasının devletin en
önemli görevlerinden olduğu anayasamızda vurgulanmalıdır. Eğitimde tam özgürlük
esas olmalı hiçbir birey her ne şekilde ve bahane ile olursa olsun eğitim hakkından
yoksun bırakılmamalıdır. Bütün öğretim kurumları mezunları objektif kıstaslarla
değerlendirilmeli, her ne isim altında olursa olsun, eşit değerlendirmeyi engelleyen
durumlar ortadan kaldırılmalıdır. Üniversitelerin kendi rektörlerini seçmelerine
yönelik düzenlemeler yapılmalı ve işlevini yitirmiş, kuruluş amaçları dünya standart
ve kalitesinden geride kalmış olan YÖK kaldırılmalıdır. Üniversitelerin özerkliğini
esas alan bir denetim mekanizması kurulmalıdır. Rektör ve dekanların üniversitedeki
öğretim elemanları ve öğrencilerin de katılacağı bir seçimle iş başına gelmesini
sağlayacak şekilde seçilmesi Anayasada düzenlenmelidir. Bu durumun demokrasinin
ülkemizdeki her kurumda yerleşmesine ve üniversite gençliğinin demokrasi
anlayışının gelişmesine katkıda bulanacağına inanıyoruz.
Devletin her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri
almasının esas olduğu anayasamızda yer almalı ve bu kapsamda sporun kitlelere
yayılmasını teşvik etmelidir. Başarılı sporcuları korumanın, gerekli teşvik ve
ödüllendirmelerde bulunmanın Anayasal düzenleme haline gelmesi ülkemizde futbol
dışında sporların gelişmesi ve bu sporlarda ülkemiz adına alınan başarıların artmasına
katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Ayrıca bu düzenleme ile birlikte, yaşam boyu sağlık
anlayışı ile yapılacak faaliyetlere alt yapı oluşturularak ve sporun ticari bir meta değil,
anayasa güvencesindeki beden ve ruh sağlığı için önemli, uluslararası alanda
geçerliliği olan bir faaliyet olduğu vurgulanmış olur.
Anayasamızda yer alması gereken diğer bir husus da devletin yaşlılarımıza her türlü
yardım ve destekte bulunacağı, hayat kalitelerini yükseltmek için imkânlar
oluşturacağı, hak ve kolaylıklar sağlayacağıdır. Yaşlılarımıza sunulacak yaşam
kalitesini destekler nitelikteki bu düzenleme ile devlet muhtaç durumdaki
vatandaşlarına ulaşmada bir adım daha atacak ve devletine, milletine çeşitli şekillerde
hizmet etmiş yaşlılarımıza hayatlarında en çok ihtiyaç duydukları dönemde devletin
sıcak yüzü gösterilmiş olacaktır. Unutulmamalıdır ki, modernleşme çağında insanlar
Ar-Ge
artık özellikle büyük şehirlerde yaşlılıklarını yalnız geçirmektedir. Ve herkes yaşlılıkla
yüzü yüze kalacaktır.
Ailenin toplumun temeli olduğu ve eşler arasında ilişkinin eşitliğe dayandığı
vurgulanmalıdır. Devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle aile fertlerinin
korunması için gerekleri tedbirleri alması ve teşkilatları kurması gerektiği
belirtilmelidir.
Hukuk devletinin işleyişi, düzeni açısından yargı ve devlet kurumları üzerinde düzenlemeler
yapılmalıdır. Adaletin hızlı doğru ve güvenilir şekilde sağlanması, sistemin doğru
işleyebilmesi ve vatandaşların devlete daha fazla güvenmesini sağlamak için gereken
düzenlemeler anayasada belirtilmelidir.
Yargı organlarının etkiden uzak ve sağlıklı görev yapabilmesi için görülmekte olan bir
dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağı ve yasama, yürütme, yargı organları ve
üyelerince herhangi bir beyanda bulunulamayacağı belirtilmelidir.
Askeri yargı kaldırılmalıdır. Yargıda tekleştirme yapılmalı ve sivil yargı ülkenin tek
yargısı haline getirilmelidir. , Askeri Yüksek İdare mahkemesi, Askeri Yargıtay
kaldırılmalıdır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevlerini Danıştay’da uzman
sivillerin görevli olduğu daireler yapmalıdır. Askeri Yargıtay’ın işlerini Yargıtay’da
uzman sivillerin görevli olduğu daireler yapmalıdır.
Tam anlamı ile Yargı reformu yapılmalı ve yargı adil, hızlı, güvenilir hale
getirilmelidir. Bu durum anayasal güvence altına alınmalıdır.
Olağanüstü hal ve sıkıyönetime ilişkin maddeler gözden geçirilmeli ve nadir görülen bu
durumlarla ilgili düzenlemelerde bulunulmalıdır.
Olağanüstü hal ibaresi anayasadan çıkarılmalıdır. Olağanüstü durumlar, yalnızca tabi
afet, ağır ekonomik bunalım, salgın hastalık ve yaygın şiddet hali ile
sınırlandırılmalıdır. Devlet adamlarının ya da farklı unsurların kötü veya gereksiz
kullanımına imkan vermemek için net tanımlamalar yapılmalıdır.
Ar-Ge
Sıkıyönetim anayasadan çıkarılmalıdır. Bu konudaki düzenlemeler savaş hali veya
savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi ile sınırlandırılmalıdır.
Seferberlik ve savaş hallerinde hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl
yürütüleceği, idare ile olan ilişkileri, hürriyetlerin nasıl kısıtlanacağı veya
durdurulacağı ve savaş veya savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi halinde
vatandaşlar için getirilecek yükümlülükler kısaca ve insan hakları çerçevesinde
düzenlenmelidir.
Sivil sistemin müdahalelerden uzak tutulması ve askerin sivil hayata müdahalesinin
önlenmesi için Anayasal anlamda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Anayasamız
ideolojilerden arındırılmalıdır.
Devletin hiçbir kurumu (silahlı kuvvetler ve yargı organları dahil) devletin başının
talimatı ile devlet denetleme kurulu tarafından yapılan incelemeden muaf
tutulmamalıdır.
Genelkurmay başkanlığı için askerce belirlenen kişinin, idari işlem olarak atanması
yerine, daha demokratik bir düzenlemeyle bu kişinin Genel Kurmay Başkanı olarak
onaylanması yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmelidir. Bu şekilde
askeriyemizin başı da milletimiz tarafından kendisini temsil eden vekiller eliyle
seçilmiş olacaktır. İnanıyoruz ki bu durum milletimiz ve ordumuz arasındaki güven
duygusunu, karşılıklı anlayışı daha da arttıracaktır.
Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı ve bakanlığa karşı
sorumlu olduğu anayasada belirtilmelidir.
Milli Güvenlik Kurulunun niteliği ve gereği yeni anayasamız yapılırken tüm yönleri
ile tartışılmalıdır. Neticeye göre Kurul kaldırılmalı ya da zamanın ihtiyaçlarına göre
yeni bir kurul ihdas edilmeli ve yeni kurulun yapısı modern ve demokratik ihtiyaçlara
göre yeniden düzenlenmelidir.
Yapılacak yeni anayasamızda yürütme yetkisinin doğrudan halkın seçtiği, güçlü bir
başkana verilmesi ve yasama organını güçlendirecek, gerçek anlamda kuvvetler
ayrılığının önünü açacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Ar-Ge
Yeni anayasamızda gereksiz hükümler yer almamalı, anayasamız mümkün olduğunca az
maddeden oluşmalı ve mümkün olduğunca kısa yapılmalıdır.
Kanunsuz emre ilişkin madde, vatandaşların, devletin yerine getirmesi gereken
hizmetlerin ifası amacıyla istihdam edilme hakkına sahip olduklarını belirten madde
gibi gereksiz maddeler yeni anayasamızda yer almamalıdır. Bu maddeler yasalarla
düzenlenirken ise suç işlemeye mazeret oluşturabilecek istisnalar olmamalıdır.
Üst kurulların hepsinin anayasada yer almasının gerekip gerekmediği ciddi bir şekilde
tartışılmalı ve kanunla düzenlenmesi yeterli olanlar anayasadan çıkarılmalıdır.
Anayasamızda daha önce yer almayan konular yeni anayasamızda belirtilmelidir.
Tüm yönlerini kapsayacak şekilde çevre, çevrenin önemi, korunması anayasada yer
almalı ve bu koruma anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Çevrenin korunması için
tedbirler alınmalı ve çevre konusundaki faaliyetler devlet tarafından desteklenmelidir.
Kültürel değerlerin ve yerel kültürlerin korunması, öğretilmesi ve kültürel
farklılıkların özgürce ifade edilmesi anayasal güvence altına alınmalıdır. Kültürün
korunmasının zorlaştığı ve yozlaşmanın şiddetinin arttığı çağımızda bu düzenleme ile
kültür her yönü ile devletin bir yükümlülüğü haline gelecektir.
Ülke vatandaşlarının, milli, manevi ve ahlaki değerlerinin korunması anayasal
güvenceye alınmalıdır. Vatandaşların bu değerlerini vazgeçilmezleri olarak
düşündüğümüzde, insani hakları olan bu güvencenin anayasada yer alması önem arz
etmektedir. Din ve vicdan hürriyetinin sağlanmasında düzenleme tamamlayıcı
niteliktedir.
Her çeşit ulaşım imkânlarının ülkenin her yerine en iyi standartlarda ve şekilde
ulaştırılması ulaşımda en modern teknolojilerin kullanılması ve bu teknolojilerin
üretilmesi anayasamızda bir madde ile yer almalıdır. Bu şekilde ulaşımın sağlanması
anayasal bir görev ve hedef haline getirilecektir.
Bilim üretimini desteklenmeli yeni buluşları teşvik edilmeli ve bunlar için gerekli şart
ve imkânların hazırlanması gerekmektedir. Bu imkânların her seviyedeki eğitim
kurumları vasıtası ile öğrencilerimize, başka kurum ve vasıtalarla öğrencilerimiz
Ar-Ge
dışındaki bütün vatandaşlarımızın ulaşabileceği hale getirileceği anayasamızda
vurgulanmalıdır.
Anayasal tanımlar yapılırken dikkat edilmesi gereken bir husus da etnik kökenlerdir. Bu
nedenle;
Ülke vatandaşlarının, vatandaşlık açısından etnik kökenler anlamında ayrılması ve
etnik anlamda bir grubu temsil eden bir isimle tüm vatandaşların ifade edilmesi doğru
değildir. Vatandaşların etnik kökenlerinin tayinine kadar varan bu ibareler
anayasamızdan kaldırılmalıdır. Vatandaşlık temelinin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı olduğu anayasada belirtilmelidir. Böylece vatandaşlık bilincinin
yaygınlaştırılması kolaylaşacaktır.
Yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu aşikârdır. Yapılacak düzenlemelerle devletimiz
demokratik, modern, hak ve özgürlükler temelli, çağdaş, milletimizin güven duyduğu bir
anayasaya kavuşturulmalıdır. Yeni anayasada alınan ölçüler Avrupa ya da birkaç gelişmiş
ülkenin esasları olmamalıdır. Bizim milletimizin ihtiyaçlarının, insani hak ve hürriyetlerin
esas alındığı bir anayasa olmalıdır. Dünyada anayasalar anlamında bir çığır açacak dünyanın
en demokratik, en özgürlükçü anayasasının yapılması amaç edinilmelidir. Bu anayasanın
tamamı halk tarafından oylanmalı ve yapım sürecinde gerekli bilinçlendirme ve eğitim
çalışmaları mutlaka yapılmalıdır. Kısa ve öz olması gereken yeni anayasada sınırları değil
özgürlüklerin kendileri vurgulanmalıdır. Biz Milli Türk Talebe Birliği olarak gençler adına bu
yeni anayasanın takipçisi ve destekçisi olacağız.