mine yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz dili
TRANSCRIPT
1
Mine Yazıcı 1978 yılında İstanbul Uumlniversitesi İngiliz Dili
ve Edebiyatı boumlluumlmuumlnden mezun oldu 1979rsquodan 1999 yılına
kadar İstanbul Uumlniversitesi Yabancı Diller Boumlluumlmuumlnde
İngilizce Okutmanı olarak ccedilalıştı Bu suumlre iccedilersinde İstanbul
Uumlniversitesindeki İstanbul Tıp Yoğun İngilizce CerrahPaşa
Tıp Hazırlık Elektronik Hazırlık Halkla ilişkiler ve
Reklamcılık İthalat ve İhracat sınıflarının yanı sıra Spor
Akademisi de dahil olmak uumlzere ccedileşitli fakuumllte ve yuumlksek
okulların İngilizce derslerine girdi Aynı boumlluumlmde İngilizce
Hazırlık programlar ve sınavlarının hazırlanmasında
katkıda bulunup goumlrev aldı 1995-1998 yılları arasında
Yabancı Diller boumlluumlmuumlndeki derslerine ek olarak Ccedileviri
Boumlluumlmuumlnde İngilizce derslerine başladı Uygulama
alanındaki uzun ve yoğun deneyimini kuramsal alanla
buluşturma olanağını bu boumlluumlmde buldu 1999 yılında
Edebiyat Fakuumlltesi İngilizce Muumltercim Tercuumlmanlık
Anabilim dalında okutman olarak goumlreve başladı Halen
aynı boumlluumlmde Yazılı Anlatım Ccedileviri Amaccedillı Dil Edinci
Yazılı Ccedileviriye Giriş Ccedileviribilime Giriş Oumlzel Alan Ccedilevirisi
(Tıp) ve Ccedileviride Araştırma Youmlntemleri derslerine
girmektedir Yayınlanan kitabı Ccedileviribilime Giriş 2001
Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları 127s Yayınlanan makaleleri
ise ldquoAkşit Goumlktuumlrkrdquo Cumhuriyet Gazetesi Kitap eki
İstanbul 25 Şubat 1998 ldquoCcedileviri Boumlluumlmlerinde Ccedileviribilim
Odaklı Yabancı Dil Oumlğrenimi ve Ccedilokdillilikrdquo Ccedileviribilim ve
Uygulamaları Hacettepe Uumlniversitesi Yayınları Aralık
1998s249-256 ldquoAntik Ccedilağ Ccedileviri Anlayışının Ccedileviribilim
Işığında İrdelenmesirdquo Ekim 2001 Dil Dergisi sayı108 s
12-20 Ankara Uumlniversitesi BasımevildquoGeccedilmişten
Guumlnuumlmuumlze Yuumlksek Oumlğretimde Ccedileviri Eğitimirdquo Ccedileviribilim
ve Uygulamaları Dergisi Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat
Fakuumlltesi Muumltercim Tercuumlmanlık Boumlluumlmuuml Dergisi Sayı 11
Aralık 2001 s 91-103
2
copy MULTILINGUAL 2004
ISBN 975-6542-x-x
CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ
Dr Mine Yazıcı Yayınlayan Multilingual Kapak Vildan Odabaş
Baskı Matbaa 70 2004 İstanbul
Dr Mine Yazıcı
3
CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ
MULTILINGUAL
Klodfarer Cd 406 Ccedilemberlitaş- İstanbul
Tel (212) 518 22 78 Fax (212) 518 47 55
4
İCcedilİNDEKİLER
Oumlnsoumlz 15
Giriş 17
I BOumlLUumlM
DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM VE
KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE
TARİHSEL GELİŞİMİ
11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi 22
111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık 22
12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası İlişkiler
Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama 22
121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi 31
122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu 41
123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım 43
13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından
Anlamı 22
131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Betimleyici
Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi 31
14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler 22
141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31
142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31
143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31
144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve
Kuumltuumlphaneleri 31
15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri 22
151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi 31
152 Toledo Okulu 31
II BOumlLUumlM
OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE KUumlTUumlPHANELER
21 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22
5
211 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22
2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22
2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla
Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22
22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi 22
221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya Etkisi 31
2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717) 22
2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833) 22
2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar 22
23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler 22
231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi
Muumlhendishaneler 31
2311 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve Bilgi
Uumlretim Suumlreci 22
2312 Tıbbiye Mektepleri 22
232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquoa Kuumltuumlphaneler 31
24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme 22
III BOumlLUumlM
TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE
KUumlTUumlPHANE VE İLİŞKİSİ
31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine Toplumsal
Bakış 22
311 Islahat Fermanından II Meşrutiyet Doumlnemine Maarif-i Umumiye
Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml 22
3111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22
3112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla
Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22
312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernekler ve Ccedileviri
Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862) 22
3121 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa
Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi 22
3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi 22
31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve
Tuumlrk Ocakları Kuumltuumlphanesi
3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865) 129
3124 Daire-i İlmiye (1870) 130
31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi( 1870) 132
313Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi
Aktarımının Roluuml
6
3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyografyalar
3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu
314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve Ccedileviri
Yayınlar Arasındaki Etkileşim 144
3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913) 146
315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemiyeti Ahmet
Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı 149
3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce 152
32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlretimiyle
İlişkisi
321 Şinasi (1826-1871) 156
322 Baha Tevfik (1881-1914) 159
323 Abdullah Cevdet (1869-1932) 160
324 Salih Zeki(1864-1921) 161
325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-1919) 163
326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve Ccedileviri
Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme 164
33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri Yayınlar
ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi 168
331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin Bilgi
Uumlretimine Yansıması 177
332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya Goumlkalp 179
3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve
Kuumltuumlphaneler John Dewey Raporu 181
3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi 183
333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi 185
334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966) 186
335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981) 191
3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar 192
3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendirmesi 194
3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili 195
336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel Değerlendirme 197
7
IV BOumlLUumlM
DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE
CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA
YANSIMASI
41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle analizi
412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler 203
413Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 209
4131Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi 209
4132Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi ve Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi 210
4133Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi 210
4134Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen (Oumlzguumln Yapıt Kaynak-Oumlzguumln Yapıt Yazar Adı)-Ccedileviri Youmlntemi ilişkisi 211
4135 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen (Orijinal Yapıt Adının Bulunmadığı)-Ccedilevirmen Kimliği İlişkisi 212
4136Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen 213
4137TuumlrYayın Yeri ve TuumlrCcedileviriyi Etkileyen Ccediliftler Arasındaki İlişki 213
4138 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi
4139Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İlişkisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi
41310Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem 220
41311Ccedileviri Yılı ndashNiteliği 222
41312Ccedileviri Yılı-Dil 224
41313Zaman Kesitleri 225
413131Ccedileviri Yılı-Dil 227
413132Ccedileviri Yılı-Konu Alanı 229
413133Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı 230
41314Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi
41315Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği 236
414 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi
42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri Yapıtların Bibliyometrik Analizi 240
421Oumllccediluumltler 240
422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 242
4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı
4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu
4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı
8
423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik Atıf analiziyle İlgili Genel Değerlendirme
9
OumlNSOumlZ
ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adlı bu yapıt ccedileviri yayınların evrensel olarak bilgi
uumlretimine ve bilimsel geleneğin oluşumuna etkisi duumlşuumlncesinden ortaya
ccedilıkmıştır Ne var ki ccedileviri yayınların varlığı oumlzguumln bilgi uumlretimini tetik-
lemekle birlikte bilimsel geleneği oluşturmaya yetmez Bilimsel gele-
nek oumlncelikle evrensel bilgiyi taşıyan ccedileviri yayınların sistemli bir şe-
kilde ulusal bellek işlevi goumlren kuumltuumlphanelerde yer alarak bilginin tabana
yayılmasıyla birlikte gerccedilekleşir Bir başka deyişle ccedileviriler kuumltuumlpha-
nelerin sadece mimari bir yapı olmaktan ccedilıkıp ccedileviri yoluyla gelen bil-
ginin oumlzuumlmsenerek bundan ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml bilginin uumlretilmesine ola-
nak sağlayan kurumlar halini almasıyla birlikte işlevsellik kazanır Bu
ise hem ccedileviri yayınların hem de kuumltuumlphanelerin bilimsel geleneği dura-
ğanlıktan kurtarıp onu devingen bir suumlrece sokmada ne derecede etkin
bir rol oynadıklarını goumlsterir Bununla birlikte uumllkemizde yabancı kay-
naklara doğrudan erişilebilmesi ve bilginin bu kaynaklardan doğrudan
(ne yazık ki ccediloğu kez ulusal kuumlltuumlruuml ve onun gereksinimlerini goumlz ardı
ederek) aktarılabilmesine karşın bilimsel geleneğin bir tuumlrluuml yerleşeme-
mesi arada ccedileviri yayın ve kuumltuumlphanelerin işlevselliği gibi bir takım hal-
kaların atlandığına işaret eder Ccedileviri yayınlar her ne kadar bir toplumun
yazın dizgesinde ikinci derece bir konumda olsalar da gerccedilekte getir-
dikleri yenilik ve yabancı kaynağa goumlre seslendikleri hedef kitle sayısı
accedilısından birinci derecede işlev goumlruumlrler Daha da accedilıkccedilası ccedileviri ku-
ramcısı Gideon Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml gibi ccedileviriler gerccedilekte iccedilinde
bulundukları uumllkenin uumlruumlnuumlduumlr Bundan boumlyle ccedileviri yayınların yabancı
uumllkeden gelen bilginin ana dilde duumlşuumlnuumllmesini sağladığı gibi bu bilgi-
nin ulusal kuumlltuumlruumln oumllccediluumlt alınarak sorgulanmasını da sağladığı oumlne suumlruuml-
lebilir Ne var ki bu yayınların bilimsel geleneğe ya da ulusal kuumlltuumlre
katkısı ancak bilinccedilli bir ulusal kuumlltuumlr politikasıyla muumlmkuumlnduumlr
İşte bu amaccedilla soumlz konusu araştırmada ccedileviri yayınlar sadece
ccedileviribilimsel accedilıdan değil ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki
disiplinlerarası iletişimden de yola ccedilıkarak incelenmiştir Bu şekilde
soumlzkonusu yayınların bilimsel gelenekteki konum ve işlevsellikleri
disiplinlerarası araştırmanın sunduğu olanaklarla daha geniş bir bağlam
iccedilerisinde ele alınabilmiş ve ccedileviri yayınların oumlzellikle Tuumlrk bilim gele-
neğine ne derecede devingenlik kazandırdığı konusu irdelenmeye ccedilalı-
şılmıştır Kuşkusuz bu inceleme hem akademik ccedilalışmada ccedileviri yayın-
10
ların oumlnemine dikkati ccedilekmeyi hem de oumlzguumln bilgi uumlretiminde telif ya-
yınlar kadar ccedileviri yayınların da etkisini ortaya ccedilıkarmayı hedeflemiştir
Bir başka deyişle oumlzguumln bilgi uumlretiminin bundan boumlyle de bilimsel ge-
leneğin ancak telif ve ccedileviri yayınların sistemli bir dizge iccedilersinde karşı-
lıklı etkileşimi sonucu ortaya ccedilıkacağı duumlşuumlncesi vurgulanmak istenmiş-
tir
Son olarak bu araştırmanın alt yapısının oluşumunda geccedilmişte emeği
geccedilen ve bu araştırmayı yapmamda bana yol goumlstererek ufkumu
genişleten Sayın Doccedil Dr Hasan Sacit Keseroğlu Sayın Prof Dr
Niluumlfer Tapan Sayın Prof Dr Turgay Kurultayrsquoa Sayın Doccedil Dr Ayşe
Nihal Akbulut ve Sayın Yard Doccedil Dr Sakine Eruzrsquoa yapıcılıkları
akademisyen sorumluluk ve duyarlılıklarından oumltuumlruuml teşekkuumlruuml bir borccedil
bilirim
11
GİRİŞ
ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adı altındaki bu incelemede ccedileviri yayınların erek
kuumlltuumlrde bilgi uumlretimine katkısı tarihsel bir bağlam iccedilersinde ele alınmış
ve bu arka plan bilgiye dayalı olarak ccedileviri yayınlar konusundaki bilim-
sel geleneğin ccedilağdaş disiplinlerarası youmlntemle nasıl geliştirilebileceği
uumlzerinde durulmuştur Araştırmada bilimsel geleneğin oluşumunda ccedileviri
etkinliğinin tek başına ccedileviri yayınlar aracılığıyla incelenmesinin tek ba-
şına yeterli bir oumllccediluumlt olmayacağı goumlz oumlnuumlnde bulundurularak
disiplinlerarası bir incelemeye girilmiştir Bu şekilde bilimsellikte sis-
temlilik kazanmanın oumlnemine dikkati ccedilekmek uumlzere tarihteki ve uumllke-
mizdeki kuumltuumlphanecilik anlayışının bilginin dizgeselleşmesindeki roluuml de
vurgulanmak istenmiştir
Bundan boumlyle disiplinlerarası araştırmanın disiplinleri zenginleştirici
ve gelişmesini hızlandırıcı etkisinden yola ccedilıkarak tarihsel olarak ccedileviri
yayınların bilimsel geleneği oluşturmadaki konumu ve işlevi siyasal ve
toplumsal bir bağlam iccedilersinde irdelenmiştir Bundan boumlyle araştırmanın
ldquoccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimini etkileyerek bilimsel geleneğin
oluşumu ve gelişiminde roluuml olduğurdquo şeklindeki savı disiplinlerarası
araştırmanın sağladığı bilgi birikimiyle ccediloumlzuumlluumlp değerlendirilmeye ccedilalı-
şılmıştır İnceleme doumlrt boumlluumlmden oluşmuştur Bunlar sırasıyla şu şekil-
dedir I Boumlluumlm Disiplinlerarası Bilim Olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane
Bilimi İlişkisinin Kavramsal ve Tarihsel Gelişimi II Boumlluumlm Osmanlı-
larda ve Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler III BoumlluumlmTanzimatrsquotan
Cumhuriyetrsquoe Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler IV Boumlluumlm ise
Disiplinlerarası iletişim olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi İlişkisi-
nin Ccedileviri ve Telif Yayınlarda Yansıması şeklindedir
İlk uumlccedil boumlluumlm kronolojik sırayla iki disiplinin uygulama alanında uumlst
bilim dalı olarak ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğu-
şuna ve gelişimine tarihteki katkı ve etkisi uumlzerinedir Bundan boumlyle bu
12
uumlccedil boumlluumlmuumln kendi iccedilerisinde bir buumltuumlnluumlğuuml olduğu soumlylenebilir son bouml-
luumlm ise iki disiplinin ccedileviri yayınlar konusundaki ilişkisinden yola ccedilıka-
rak oumlzel alan ccedilevirilerinde disiplinlerin ccedileviri yayınlarını nasıl bilimsel
bir dizgeye oturtabilecekleri ye da gelecekte ccedileviri politikalarını nasıl
belirleyebilecekleri konusunda bir fikir vermek uumlzere oluşturulmuş bir
ccedilalışma oumlrneğidir Ccedileviri yayınlar belge ve bilgi youmlnetimi alanından se-
ccedililmekle birlikte ccedileviribilimin disiplinlerarası işlevi de goumlzoumlnuumlnde bu-
lundurularak bu disiplinde kullanılan ldquobetimleyici youmlntemrdquo kuumltuumlphane
bilimi alanında kullanılan ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemiyle de
desteklenerek ccedileviri yayınlar arasındaki ilişkiler sadece varsayımsal ola-
rak değil aynı zamanda sayısal olarak değerlendirilebilmiştir Bu şekilde
ccedileviri yayınlar konusunda tarihteki eksik ya da yanlış uygulamaların el-
den geldiğince giderilmesi amacıyla somut oumlrnekler uumlzerinden oumlteki di-
siplinlerin de yararlanabileceği ccedileviribilimsel bir youmlntem geliştirilmeye
ccedilalışılmıştır
Tarihsel araştırmaya dayanan ilk uumlccedil boumlluumlm kronolojik olarak uumlccedil dev-
reye ayrılmıştır Buna goumlre I Boumlluumlmde disiplinlerarası araştırma
kavramı başta olmak uumlzere kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim terimlerinin
kavramsal olarak hangi suumlreccedillerden geccedilerek son şeklini aldığı uumlzerinde
durulmuş ve iki disiplinin ccedileviri yayınlardan oumltuumlruuml ortaccedilağ kadar suumlren
uygulama alanındaki kaccedilınılmaz iletişim ve etkileşimi tarihsel bir
bağlama oturtulmaya ccedilalışılmıştır Bu şekilde disiplinlerarası araştırma
dilsel ve tarihsel olarak gerekccedilelendirilmeye ccedilalışılmıştır II Boumlluumlmde
ise 14 yuumlzyıldan başlayan ve 1453rsquote İstanbulrsquoun alınmasıyla
Hıristiyanlığa dayalı kuumlltuumlr anlayışının yanında yer alan İslamiyetrsquoe
dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının İmparatorluğun kuruluş ve yuumlkseliş
doumlneminde Osmanlının kimliği ile bileşerek nasıl bilimsel bir gelenek
yarattığı başta eğitim kurumları olmak uumlzere elccedililik ve Babıali gibi
resmi kuruluşların kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğinin oumlnem kazanmasında
oynadıkları rol uumlzerinde durulmuştur Uumlccediluumlncuuml boumlluumlm Osmanlı tarihinde
uluslararası ilişkilerin oumlnem kazanmasıyla birlikte doumlnuumlm noktası kabul
edilen Tanzimat doumlneminden başlamış Osmanlının yuumlzuumlnuuml Batırsquoya
doumlnmesiyle birlikte yaşadığı geccediliş doumlnemi sancılarından kuumlltuumlrel ve
bilimsel olarak yeni bir kimliğe buumlruumlnduumlğuuml Cumhuriyet doumlnemine kadar
uzanmıştır Daha da accedilılacak olursa Tanzimatrsquotan 1980rsquoe kadar olan
doumlnem erek kuumlltuumlr bilgisini taşıyan kuumltuumlphanelerle evrensel kuumlltuumlruuml
taşıyan ccedilevirilerin Tuumlrk bilimsel geleneğini yaratmadaki işlevleri ve
onun bir uzantısı ya da yansıması olarak toplumsal ve siyasal yapıya
13
etkileri ele alınmıştır Bu şekilde ccedileviri yayınlar aracılığıyla erek kuumlltuumlre
goumlre oumlzuumlmsenen bilimsel kimliğin disiplinlere nasıl yansıdığı ise son IV
Boumlluumlmde kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkarak
Gideon Touryrsquonin ldquoErek Odaklı Ccedileviri Kuramırdquo temel alınıp betimleyici
youmlntemle incelenmiş ve ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkiler kurularak
ccediloumlzuumlmlemeye gidilmiştir Bu ilişkiler araştırmanın ikinci kısmında
ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemi aracılığıyla sayısal verilere dayalı
olarak da gerekccedilelendirilebilme olanağı bulmuşlardır
İlk uumlccedil boumlluumlmde iki disiplinin uygulama alanında uumlst bilim dalı olarak
ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğuşuna ve gelişimine
tarihteki katkı ve etkisi incelenmiştir Bu araştırmada soumlz konusu douml-
nemlerde ccedileviri suumlrecinde alınan kararların ve yapılan ccedilevirilerin rasgele
olarak mı ortaya ccedilıktığı yoksa tarihsel olarak iccedilinde bulunulan kuumlltuumlrel
toplumsal yapının bir uumlruumlnuuml muuml olduğu sorularından yola ccedilıkılmıştır Ne
var ki Touryrsquonin ccedileviribilimin incelemeyi başlatan temel nesnel
malzemesi olarak goumlrduumlğuuml ldquoCcedilevirilerinrdquo iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln
uumlruumlnuuml olduğu savı bu araştırmayı toplumsal ekonomik ve felsefi alt
yapının nasıl bir ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkardığını ve bunun bilgi
uumlretim geleneğini nasıl etkilediğini irdelemeye youmlneltmiştir 1980rsquolere
kadar uzanan erek ekin ccedileviri anlayışı ve bilgi uumlretim geleneğiyle ilgili
II ve III Boumlluumlmler bir ldquobuumltuumlnrdquo olarak duumlşuumlnuumllecek olursa IV Boumlluumlm de
ldquooumlzel alandardquo yapılan betimleyici ccedilalışma da bir buumltuumlnuumln parccedilası olarak
hem oumlnceki boumlluumlmlerin 1980 ve 2000 yılları arasındaki bir devamı hem
de nesnel verilerle bu doumlnemdeki ccedileviri anlayışının geccedilmişteki
doumlnemlerin bir uzantısı olup olmadığının sorgulamasıdır Bir başka
deyişle kuumltuumlphane bilimiyle ilgili ccedileviri yayınların bibliyometrik atıf
analiziyle ilgili IV Boumlluumlmuumln ikinci kısmında yer alan 1980-2000
yıllarındaki telif yayınlarda hangi ccedilevirilere atıfta bulunulduğunun
bildirilmesi 1980 ve 2000 yılları arasında ccedileviri yayınların bilgi uumlretimi
konusunda ne derecede etkili olduğunu goumlsterir niteliktedir
Bundan boumlyle bu disiplinlerarası araştırmada hem tarihte uygulama
alanında ccedilevirilerin ve kuumltuumlphanelerin bilginin yayılıp oumlzuumlmsenerek ye-
niden oumlzguumln bilgi uumlretimine katkısı incelenmiş hem de son boumlluumlmde bir
buumltuumlnce uumlzerinde yapılan betimleyici ccedilalışmayla oumlteki disiplinlere ccedileviri
edinci kazandırarak ccedileviri politikalarını belirleyecek bir oumlrnek sunul-
maya ccedilalışılmıştır
14
I BOumlLUumlM
DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM
VE KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE
TARİHSEL GELİŞİMİ
11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane
Bilimi
Ccedileviri yayınlar kuumlltuumlrel yaşamın gelişmesinde ve kuumlltuumlrel kimliğin
oluşumunda oumlnemli rol oynamıştır Tarihte kimi zaman bu tuumlr yayınların
kuumlltuumlrel kimliği yok edeceği kaygısına duumlşuumllmekle birlikte sanılanın ak-
sine bilinccedilli bir kuumlltuumlr politikası ccedilerccedilevesi iccedilerisinde yuumlruumltuumllecek ccedileviri
etkinliği ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin gelişmesine aracı olacaktır Oumlrneğin
guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bolluğu sonucunda ortaya ccedilıkan kuumlresel-
leşme eğilimine karşı bir tepki olarak kuumlltuumlrel ccediloğulculuk hareketlerinin
yaygınlık kazanması ccedileviri yayınların kuumlltuumlrel kimliği yok etmeyip ak-
sine kuumlltuumlrel kimliği pekiştirdiğini goumlsterir Uumlstelik Cumhuriyetimizin ilk
yıllarında Azra Erhatrsquoın Tercuumlme dergisinde yer alan ldquoBir Yunan eserini
taklit veya tercuumlme ederken Romalı kendini tanımayı oumlğrenir kendi
milli vasıflarına daha yaklaşır muumldrik olurrdquo (Erhat 1940 273) soumlzleri
buna bir kanıt olarak goumlsterilebilir
Oumlte yandan bilgi ccedilağının doğal bir sonucu olarak bilginin hızla soumlz
konusu yayınlar aracılığıyla duumlnyada ccediloğalarak yayılması yeni bilim
dallarının ortaya ccedilıkmasına ve disiplinlerarası ilişkinin kaccedilınılmaz bir
duruma gelmesine neden olmuştur İlk zamanlar ccedileviri yayınların sadece
kuumltuumlphanecilik kapsamı iccedilerisinde yer alması bu bilim dalının oumlteki
oumlzel alanlarla yatay ilişkilerini kaccedilınılmaz kılmıştır Kuumltuumlphanecilik gibi
bir uumlst bilim dalı olarak ortaya ccedilıkıp 20yuumlzyılın sonlarında giderek
oumlzerk kimlik kazanan ccedileviribilimin oumlteki disiplinler arasına girmesiyle
15
birlikte ccedileviri yayınlarla ilgili bakış accedilısı kuşkusuz zenginlik ve
yetkinlik kazanacaktır Bir başka deyişle uumlst bilim dalı olarak iki disiplin
arasındaki işbirliği ccedileviri yayınların toplumdaki işlevini artıracaktır
Yukarıda genel olarak değinilen bakış accedilısı ışığında bu araştırmada
hedef oumlzel alandaki ccedilevirilerin uumllkemizdeki bilimsel ccedilalışmalara katkısı
olup olmadığını ortaya ccedilıkarmaktır Bundan boumlyle disiplinlerarası
iletişim olarak oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin seccedililmesi bir
rastlantı değil tarihte Antik Ccedilağdan başlayarak ccedilevirinin kuumltuumlphane
etkinliği iccedilerisinde yer almasından oumltuumlruumlduumlr Kuşkusuz bu amaccedilla
araştırmada oumlncellikle geriye doumlnuumlk youmlntem kullanılarak iki disiplin
arasındaki iletişimin oumlteki bilim dallarının oluşumundaki roluuml ve uumllkemiz
bilimsel yaşamında ccedileviri yayınların etkisi irdelenmiş ardından da
guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışı accedilısından her iki bilim dalı arasında nasıl bir
iletişim kurulması gerektiği sorusu guumlndeme gelmiştir Oumlzetle
soumlylenecek olursa araştırma genelden oumlzele doğru bir akış iccedilerisindedir
oumlnce uumlst bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimin oumlteki di-
siplinlere etkisi buna bağlı olarak bilimin başta sosyal olmak uumlzere siya-
sal yaşama yenilik getirici oumlzelliği bu etkiyi artırmak uumlzere her iki bilim
dalının oumlncelikle karşılıklı iletişiminin sağlanarak uumllkemizdeki oumlzelde
kuumltuumlphanecilik alanında belli başlı bilimsel dergilerde ccedilıkan ccedileviri ma-
kalelerin ccedileviribilimsel youmlntemle incelenerek bu bilim dalına etkisinin
değerlendirilmesi bu şekilde iki bağımsız disiplinin uumlst bilim dalı olarak
oumlteki bilim dallarındaki ccedilevirilerin işlevselliğini artıracak bir modelin
yaratılması şeklindedir Ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkılarak yapılan bu
ccedilalışmanın amacı oumlteki bilim dallarının ccedileviri yayınlardan daha sağlıklı
bir biccedilimde yararlanmasını sağlayarak ccedilevirilerin oumlzguumln bilgi uumlretimine
katkısını artırmaktır Bundan boumlyle II Boumlluumlmde iki disiplin arasında
betimleyici bir ccedilalışma yapmanın yararlı olacağı ve bu amaccedilla
ccedileviribilimsel youmlntemle oumlzel alan kuumltuumlphane bilimi konusunda yapılan
ccedileviriler uumlzerinde betimleyici bir ccedilalışma yapmanın en azından gelecek-
teki ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısını artırma ve oumlzel alan ccedilevirisi ko-
nusunda bilinccedillenme accedilısından yararlı olacağı duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Kuşkusuz
boumlyle bir ccedilalışma ccedilağımızda disiplinlerin kendi sınırları iccedilersinde kapalı
yaptıkları ccedilalışmaların guumlnuumlmuumlz teknolojik olanakları goumlz oumlnuumlne
alındığında artık yetersiz kalabileceğini bundan boumlyle bu bilim
dallarının kozalarından ccedilıkarak disiplinlerarası işbirliğine girmelerinin
artık zamanı geldiğini de hatırlatmayı hedeflemektedir
16
111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık
Hem Kuumltuumlphane Bilimi hem de Ccedileviribilimrsquoin uumlst bilim dalları olarak
varlıklarını oumlteki dallarla ilişkilerine borccedillu oldukları goumlz oumlnuumlne
alınacak olursa bu iki bilim dalının doğası gereği disiplinlerarası niteliğe
sahip olduğu soumlylenebilir Ayrıca guumlnuumlmuumlzuumln bilgi konusundaki iletişim
kanallarının zenginliği oumlzellikle 20 yuumlzyılın ikinci yarısında oluşan
bilim dallarının disiplinlerarası ilişkilerden ortaya ccedilıkmasını kaccedilınılmaz
kılmıştır Bu bilim dalları arasında oumlzellikle belgebilim bilgibilim
ccedileviribilim bilişsel bilimler ccedilevre bilimleri bulunmaktadır Oumlte yandan
buraya kadar olan accedilıklamalardan akla oumlzellikle ccedileviribilim ve
kuumltuumlphane bilimi accedilısından her iki bilim dalının bir ccedilok disiplinle
ilişkisine karşın niccedilin ccedilok disiplinli bir ccedilalışma yerine disiplinlerarası
ccedilalışmanın seccedilildiği sorusu akla gelebilir Bu soruyu disiplinlerarası
başka bilimlerden yola ccedilıkarak yanıtlamak daha accedilıklayıcıdır Oumlrneğin
bilişsel bilimlerden William J Rapaportrsquoun iki tanım arasındaki farkı
accedilıklayan soumlzlerinden ccedilok disiplinlilik yerine niccedilin disiplinlerarası
teriminin kullanıldığı anlaşılır1
Multidisciplinary vs Interdisciplinary Research
A distinction can be drawn between (1) ldquomultidisciplinaryrdquo research
ldquoin which researchers from [different disciplines] apply their differing
methodologies to a common problemrdquo and (2) ldquointerdisciplinaryrdquo
research in which--in addition--researchers from different disciplines
ldquoinform their own studies with results of investigations from the
complementary disciplinesrdquo Thus interdisciplinary research so
understood includes research done by single investigators who
nevertheless are part of a larger active research community
Ccedilok Disiplinliliğe Karşı Disiplinlerarasılık
Aralarında şu şekilde bir ayrım yapılabilir (1) Ccedilok disiplinli araş-
tırma farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların ortak bir soruya kendi
farklı youmlntemlerini kullanarak yaptıkları araştırmadır (2) ldquodisiplinlera-
1 Rappaport William J ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo
University at Buffalo Center For Cognitive Science1996-1997 Annual Report (ccedilevrimiccedili) httpwwwcsbuffalo edupubwwwcogsci 12 Sep 1997
17
rasırdquo araştırma ise buna ek olarak farklı disiplinlerden gelen
araştırmacıların incelemelerini kendilerini tamamlayıcı bilimlerden
gelen araştırma sonuccedillarıyla birlikte oumlne suumlren araştırmadır Bundan
boumlyle disiplinlerarası araştırmanın daha geniş ve daha etkin bir araştırma
topluluğunun bir uumlyesi olduğu bilinmekle birlikte tek bir araştırmacı
tarafından yapılan araştırmayı kapsar (Ccedileviren Mine Yazıcı)
Bundan boumlyle ccedilok disiplinli araştırma youmlntemsel olarak ortak bir so-
runa farklı disiplinlerden gelen ccediloumlzuumlmleri olduğu gibi kabul ederek aynı
soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı kazandırmayı hedeflerken disiplinlerarası
araştırma bu oumlne suumlruumllen araştırma sonuccedillarını buumltuumlnlemeyi hedefler Ne
var ki bu ccedilok disiplinlilikle disiplinlerarasılık arasında bir bağ olmadığı
anlamına gelmeyip disiplinlerarası araştırmaların ccedilok disiplinli
araştırmalardan kaynaklandığı ortaya ccedilıkar Bu şekilde farklı
disiplinlerden gelen bir ccedilok araştırmacı tarafından yapılan ccedilok disiplinli
araştırmanın soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı disiplinlerarası araştırma
yapan ve daha geniş bir araştırma topluluğunun uumlyesi olmakla birlikte
oumlzellikle tek tek araştırmacılar tarafından yapılan disiplinlerarası
araştırmada buumltuumlnluumlk kazanır Disiplinlerarası araştırmanın sanılanın
aksine ekip olarak değil de bir tek araştırmacı tarafından yapılmasının
vurgulanması ise araştırmacının bilimsel bir soruna bir bilim dalından
yola ccedilıkarak bulduğu ccediloumlzuumlmccediloumlzuumlmlerin eksiklik veya yetersizliklerini
oumlteki bilim dallarının sunduğu bilgi ve youmlntemlerle tamamlayarak
yetkinleştirmesi anlamına gelmektedir Ccedilok disiplinli araştırmadan
doğan disiplinlerarası araştırma bir yandan yerleşik bilim dalının
inceleme alanını genişlettiği gibi konuya buumltuumlnleyici yaklaşımı
nedeniyle yeni bilim dallarının doğmasına yol accedilarak bu bilim dallarının
uygulama alanındaki işlevlerini daha da yetkin kılar Oumlrneğin geccedilmişte
psikoloji tek bir disiplinin sınırlarının genişlemesinden doğarken bir
başka deyişlefelsefeden doğmasına karşın guumlnuumlmuumlzde ccedilevre bilim ccedilok
disiplinli araştırmaların disiplinlerarası youmlntemle ele alınması sonucu
doğmuştur Buna goumlre disiplinlerarası araştırma ccedilok disiplinli
araştırmada ortaya ccedilıkan farklı ccediloumlzuumlmler arasında bağlantılar kurup
soruna tek tek disiplinlerin sınırlarını aşan geniş kapsamlı toparlayıcı bir
ccediloumlzuumlm getirerek bilgi birliğini amaccedil edinir Ccedilevre bilim alanında
Kleinrsquoın Morina balığının tuumlkenmesiyle ilgili olarak verdiği oumlrnek bu
sorunun ekolojik dengeyle ilgili bir sorun olmayıp toplumsal ekonomik
ve siyasal youmlnlerinin de bulunduğunu bundan boumlyle bu sorunu ccediloumlzmede
tek disiplin iccedilerisinde sınırlı kalan bir araştırmanın yetersiz kalacağını
18
dile getirmesi bu bilim dallarının oumltesinde disiplinlerarası nitelik taşıyan
ccedilevre bilim adıyla yeni bir bilim dalının doğmasına neden olmuştur
(Klein 1996 136)2 Bununla birlikte disiplinlerarası araştırmaların
ccediloğalması disiplinlerarası boumlluumlmlerin kurulmasına neden olduğu gibi bu
bilginin giderek karmaşık bir yumak halıni alması soumlz konusu
boumlluumlmlerin izleğine belge ve bilgibilim derslerinin konması gereğini
ortaya ccedilıkarmıştır Bu durum karşısında kuumltuumlphanecilik boumlluumlmleri de
ldquobelgebilim ve bilgibilimrdquo alanında daha da uzmanlaşmak zorunda
kalmıştır Oumlte yandan bilginin bu şekilde zenginleşmesi disiplinlinlerin
sınırlarının ve kapsamının genişlemesine neden olmuştur Oumlrneğin
ccedileviri araştırmalarının eskiden sadece ldquoccedileviri uumlruumlnlerirdquo uumlzerinde
odaklanması alanı sadece ccedileviri olgusuyla sınırlandırrken ccedilevirilerin
hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğu savının ortaya ccedilıkmasıyla birlikte
disiplinlerarası araştırmaya zemin hazırlanmıştır Bu ise bizim
uumllkemizde değilse bile dış uumllkelerde ldquoMuumltercim Tercuumlmanlıkrdquo3
boumlluumlmlerinin yerini ldquokuumlltuumlr araştırmalarırdquo boumlluumlmlerinin almasına neden
olmuştur
Kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin ccedilağdaş gelişmelere guumlnuumlmuumlzde daha
accedilık olmalarının temelinde uumllkemizde Kuumltuumlphanecilik Enstituumlsuumlnuumln ilk
kez 1954rsquode Ford Vakfının desteğiyle Ankara Dil Tarih Coğrafya Fa-
kuumlltesinde kurulmuş olmasına karşın Muumltercim ve Tercuumlmanlık Bouml-
luumlmlerinin ilk Boğaziccedili Uumlniversitesi ve Hacettepe Uumlniversitelerinde sıra-
sıyla 1982-1983 ve 1983-1984 oumlğretim yılında kurulmuştur Muumltercim
Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin kuramsal alandan ccedilok adından da
anlaşılacağı uumlzere uygulama alanına hizmet vermesi duumlşuumlnuumllmesi bu
2 Klein JT Interdisciplinary NeedsThe Current ContextLibrary Trends
45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili) wwwlibraryucsbeduist00 fall 1996 3 Uumllkemizde ldquoCcedileviribilim Boumlluumlmlerirdquo yerine ısrarla ldquoMuumltercim Tercuumlmanlık
Boumlluumlmleri rdquo adının kullanılması bu dalın oumlteki bilimler gibi bilimsel bir geccedilmişi olmadığı savından kaynaklanmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlzde bi-limsellik niteliğini kazanmak bilimsel geccedilmişi olmaktan ccedilok ccedilağdaş bi-limsel youmlntemleri kullanmaya dayanmaktadır Genelde bu bilim dalını uygulama alanıyla sınırlı goumlrme eğilimi ise ya ccedilağdaş anlamda bilimin devingen bir suumlrec olduğu şeklindeki goumlruumlşuumln yerleşmemiş olmasından ya da bilimsel tutuculuktan ileri gelmektedir Kuşkusuz uumllkemizde bu kanıyı yıkmanın en iyi yolu salt edebiyatla sınırlı değil her alanda ccedilağdaş youmlntemlerle ccedileviri uumlruumlnler uumlzerinde araştırmalara girmektir Ancak bu araştırmalar sonucu elde edilen bilgi birikimiyle kuumlltuumlr araştırmalarına sağlam bir dayanak hazırlanmış olacaktır
19
bilim dalının uumllkemizde kuumlltuumlr araştırmalarına youmlnelmesini engellemiştir
(Karş Oumltuumlken 1957 26 Burccediloğlu 1997 138)4 Ne var ki her iki bilim
dalının uygulama alanında ortak noktası olan oumlteki disiplinlere ccedileviri ya-
yınlar aracılığıyla hizmet verme zorunluluğu bir yandan ccedileviri
boumlluumlmlerini en azından bilgibilim alanında bilginin duumlzenlenişi
bilgisayar ortamına geccedilirilişi konularında kuumltuumlphanecilik alanıyla
işbirliğine zorlarken oumlte yandan zaten uumlst bilim dalları olarak
aralarındaki kaccedilınılmaz ilişki bu boumlluumlmlerin birbiriyle tarihte uygulama
alanındaki birlikteliklerinin guumlnuumlmuumlzde disiplinlerarası araştırmayla
suumlrduumlruumllebileceğini goumlsterir Bu şekilde bir bakış accedilısı bu bilim
dallarının oumlteki disiplinler arasında saygınlık kazanarak seslerini duyur-
malarına neden olabileceği gibi oumlteki bilim dallarının uygulama alanıyla
sınırlı goumlrmek istedikleri araştırmalarını kuramsal alana da youmlnelterek
daha yetkin ve bilinccedilli bir şekilde serpilme olanağı bulurlar
12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası
İlişkiler Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama
Ccedilevirinin kuumltuumlphanelerden yola ccedilıkılarak incelenmesi sadece ulusla-
rın kuumlltuumlr tarihinin ne gibi suumlreccedillerden geccediltiği konusunda somut veriler
sağlamakla kalmaz bu verilerden elde edilen sonuccedil ya da ccedilıkarımlar
aynı zamanda kuumlltuumlrel yaşamın geleceğine de ışık tutarak kuumlltuumlrel kimli-
ğin oluşumunda bilimler arası iletişimin kaccedilınılmazlığını da goumlzler
oumlnuumlne serer Başka bir deyişle Antik Ccedilağdan başlayarak ccedileviri etkinliği-
nin kuumltuumlphane kapsamı iccedilerisinde ele alınması kuşkusuz bir rastlantı de-
ğildir Aksine bir toplumun ana belleği işlevini goumlren kuumltuumlphanelerde
evrensel bilgiyi yakalamak uumlzere ccedileviri etkinliğine yer verilmesi hem
kuumlltuumlrel gelişimi durağanlıktan ve tek duumlzelikten kurtarır hem de ona
zaman ve uzam accedilısından yeni boyutlar katarak devingen bir suumlrece
girmesini sağlar Bu şekilde kuumltuumlphaneler bir yandan bilginin uumlretilip
uumllke iccedilerisinde dağılıp yayılmasında belirleyici rol oynarken oumlte yandan
da oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlar aracılığıyla kuumlltuumlrel kimliğin oluşumunda
baş rol oynayan bilginin suumlreklilik kazanmasına oumlncuumlluumlk ederek
4 İstanbul Uumlniversitesinde ise ilk Almanca Muumltercim Tercuumlmanlık
Boumlluumlmuuml 1992-1993 yılları arasında kurulmuş İngilizce ve Fransızca Boumlluumlmleri ise 1999 yılında kurulmuştur (Tapan 1997 150-151)
20
uluslararası kuumlltuumlrel iletişimin sağlanmasında oumlnemli bir goumlrev uumlstlenmiş
olurlar
Başlangıccedil doumlneminde kuumlltuumlrel mirasın aktarılmasında aracı rol oyna-
yan kuumltuumlphanelerin 19 yuumlzyıldan başlayarak hızla gelişen teknolojik
olanaklara koşut bir bilim dalı olarak karşımıza ccedilıkması onu salt kuumlltuumlrel
kimliğin oluşumu ve paylaşımında oumlnder rol oynayan aracı bir kurum
olmaktan ccedilıkarır ona bilgiye hızla ve etkin bir biccedilimde ulaşma konu-
sunda oumlnemli goumlrevler yuumlkler Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler gittikccedile
oumlzelleşip karmaşıklaşan bilgi birikiminin duumlzenlenip yayılmasında
oumlnemli bir goumlrev uumlstlenerek yeni bilim dallarının sağlam temeller uumlze-
rinde gelişip serpilmesine de katkıda bulunur Oumlte yandan tarihte uzun
suumlre kuumltuumlphane dermesinde yer alan ccedileviri yayınların ve kuumltuumlphane ccedilatısı
altında bilimsel kimlikten yoksun olarak suumlrduumlruumllen ccedileviri etkinliğinin
bilginin aktarılması ve uumlretilmesine bundan boumlyle de kuumlltuumlrel kimliğin
devingenlik kazanarak ccedilağa ayak uydurmasındaki oumlnemli işlevine karşın
uygulama alanıyla sınırlı kalması Antik Ccedilağrsquoda Platonrsquoun ldquoidearsquolarlardquo
ilgili felsefesinden kaynaklanan oumlzguumlnkopya başka bir deyişle oumlzguumln
ccedileviri yapıt tartışmalarından kaynaklanabilir Bu tartışmalar aynı
zamanda kuumlltuumlrel kimliğin oluşturulmasında ya da benimsenmesinde
engelleyici ya da geciktirici bir unsur olarak da değerlendirilebilir
Tarihte kuumltuumlphanecilik ve ccedilevirmenlik goumlrevi yerine getirenlerin
buumlyuumlk bir ccediloğunluğunun bilim adamı kimliği taşımasına karşın bu
konulara tarih boyunca (20yuumlzyılın 2 yarısına dek) uygulama alanıyla
sınırlı bir edim goumlzuumlyle bakılması ccedilelişki yaratır Gerccedili bu gecikme ya
da ihmal hızla biriken bilgiye yetişememe kaygısından ya da bilimsellik
tartışmalarının goumlrguumll bilimlerin 19yuumlzyılda ortaya ccedilıkmasıyla birlikte
guumlndeme gelmesinden kaynaklanabilir Bununla birlikte her iki konu
alanının da bilimselliklerinin tartışma konusu olması dikkat ccedilekicidir
Oumlrneğin kuumltuumlphane ve bilimsellik tartışmasıyla ilgili olarak
Vleeshauwerrsquoin 1960rsquoda ldquoLibrary Science as a Sciencerdquo adlı yapıtında
yer alan ldquobilim temel bir araştırma nesnesi ccedilevresinde gruplandırılabilen
iyi tanımlanmış olgular duumlzeninin bilimsel bir youmlntemle ele alınmasıdırrdquo
(Vleeshauwer 1960 21) şeklindeki soumlzlerinin ccedileviri alanındaki bilim-
sellik tartışmasını 1972 de Kopenhagrsquoda Uluslararası Uygulamalı Dilbi-
lim kongresinde ldquoThe Name and Nature of Translationrdquo başlıklı bildiri-
siyle ilk guumlndeme getiren Holmesrsquoun ccedilevirinin bilimsel kimlik kazan-
ması konusunda oumlne suumlrduumlğuuml soumlzlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr (Holmes 1988
68-69)
21
Holmes ccedilevirinin uygulama alanından tamamıyla farklı salt araştır-
maya dayalı bir bilim dalı olabilmesi iccedilin oumlncelikle goumlrguumll bir bilim ola-
rak ccedileviri ve ccedilevirilerle ilgili olguları betimlemek ardından da bu olgu-
ları accedilıklayabilip oumlnceden uumlzerinde varsayımda bulunulabilecek genel il-
keleri yerleştirmek şeklinde iki amacının olması gerektiğini dile getir-
mesi yukarıda belirtilen tarihten oniki yıl oumlnce Vleeshauwer tarafından
da dile getirmiştir Şoumlyle ki Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphane bilimi konu-
sunda işaret ettiği gibi Homesrsquoa goumlre de yeni kurulan ve uygulama
alanında oumlteki bilim dallarıyla yoğun ilişkileri yuumlzuumlnden bilimsel kim-
liğini bir tuumlrluuml bulamayan disiplinlerin temel eksikliği inceleme
malzemesi ve amaccedillarının accedilık ve tam olarak saptanmamasından
kaynaklanmıştır Bu ise her iki bilim adamının araştırma nesnesinin
amacının saptanması şeklindeki savlarının birbirbiriyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml
goumlstermektedir Oumlte yandan hem Holmes hem de Vleeshauwerrsquoin bu
konunun ccediloumlzuumlmuumlyle ilgili oumlne suumlrduumlkleri goumlruumlşleri de birbiriyle
neredeyse aynı gibidir Şoumlyle ki onlara goumlre betimleyici ccedilalışmalara
ağırlık verilerek buradan elde edilecek verilerden kuramsal alana
aktarılacak yeni hipotezlerin uumlretileceği doumlnguumlsel bir youmlntemin
kullanılması soumlzkonusu alanların durağanlıktan ccedilıkıp devingen bir
suumlrece girmesini sağlayacaktır Bu ise soumlz konusu disiplinlerin 2
Duumlnya savaşından sonra ortaya ccedilıkan goumlrguumll bilim anlayışına uygun
olarak oumlteki bilim dalları arasında yer almasına neden olacaktır
Yuumlzyıllar boyu bilime ve kuumlltuumlrel mirasın zenginleşmesine katkıda
bulunan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri olmak uumlzere her iki etkinliğin kendi
varlıklarını suumlrduumlrmede ccedilağın gereğine uygun olarak uygulama alanın-
daki sorunları kuramsal alana aktarma gereksinimini duymuş olmaları
bilimselliğin geccedilirdiği evrelerden biri olarak da duumlşuumlnuumllebilir Kuumltuumlphane
biliminin ccedileviribilimden oumlnce gelmesi ise ccedileviribilimin bilimsel tabanı-
nın ccedilağın koşullarına uygun olarak daha sağlam temeller uumlzerinde otur-
masına yarayacaktır Başka bir deyişle başlangıccedilta kuumlltuumlrel kimliğe
damgasını vuran oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlara ev sahipliği goumlrevini uumlstlenen
kuumltuumlphanelerin zamanın akışı iccedilerisinde sadece kuumlltuumlrel kimliklerin de-
ğil temel bilim dallarının da temelini atan uumlst bir bilim dalı olarak kar-
şımıza ccedilıktığı goumlruumlluumlr
Kuumltuumlphane ccedileviri etkinliği ve yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim şekilde zengin
ve ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin belirlenmesinde ortak paydanın bilgi olduğu
duumlşuumlnuumllecek olursa bilginin bu uumlccedilgenin hem tek tek kendi iccedilerisinde
hem de aralarındaki ilişkileri kurma ve duumlzenlemede ne denli oumlnemli rol
22
oynadığı anlaşılır Ne var ki burada Baysalrsquoın Leyhrsquoin duumlşuumlncelerinden
yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoher duumlzenli bilgi topluluğunun bilimsel oumlzel-
liğe sahip olup olmadığırdquo sorunsalı guumlndeme gelir (Baysal 1987 (a) 20-
23) Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin araların-
daki bağlantının uygulama alanındaki ilişkilerle sınırlı kaldığının akıldan
ccedilıkarılmaması gerekir Başka bir deyişle ccedileviri yayınlar bilgi taşıyıcı
oumlzellikleriyle kuumltuumlphane biliminin araştırma nesneleri arasında yer alsa
da aynı ortak nesneye ccedileviribilim accedilısından bakıldığında inceleme ama-
cının bilginin toplanma yayılma ve dağılma şeklinden ccedilok bilginin dil-
sel ve ekinsel farklılıklara karşın en yetkin nasıl aktarılabileceği konusu
uumlzerinde odaklanır Bu accedilıdan her iki bilim dalının inceleme nesnesi or-
tak gibi goumlruumlnmekle birlikte bu nesneyle ilgili sorunlar dizgesi ve bu so-
runların ccediloumlzuumlmuumlnde kullanılan bilimsel youmlntemler birbirinden farklılık
goumlsterirler
Oumlzetle soumlylenecek olursa evrensel kuumlltuumlr mirasının paylaşılmasında
başka bir deyişle ccedilağın yakalanmasında bir iletişim kanalı olarak kuumltuumlp-
haneler ccedileviriler yoluyla gelen bilginin duumlzenlenerek zaman ve uzam
iccedilerisinde teknolojik gelişmelere koşut olarak taşınıp yayılmasında son
derece oumlnemli bir rol oynadıkları gibi ccedileviri yayınlarla ortaya ccedilıkan biri-
kim sonucunda oumlzguumln bilginin uumlretilmesine de katkıda bulunurlar Bu
accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim arasında kurulacak
sıkı ilişki aynı zamanda bir uumllkenin kuumlltuumlr politikasında da belirleyici bir
rol oynar
Hem kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilimrsquoin ortak paydalarının
ldquobilgirdquo olduğu goumlzoumlnuumlne alınacak olursa oumlncellikle soumlzkonusu
alanlardaki bilginin ldquobilimselliğininrdquo irdelenmesi konusu guumlndeme gelir
ldquoBilimselliğinrdquo tanımı toplumbilimin inceleme alanına girdiğinden
disiplinlerarası ilişkilerde hiccedil değilse bilimsellikle ilgili ortak tuumlmellerde
karar birliğine varmak accedilısından bu bilim dalının oumlne suumlrduumlğuuml veri ve
bilgilerden yola ccedilıkarak her iki bilim dalının tanımı ve kullanacağı youmln-
temler konusunda uzlaşmak daha accedilıkccedilası onları bir disipline ya da
duumlzene sokmak ccedilağdaş bilimsel anlayışın bir gereğidir Buradan da
anlaşılacağı gibi guumlnuumlmuumlz anlayışında ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılan
ldquodisiplinrdquo ile ldquoduumlzenrdquo arasındaki sıkı bağın daha Eski Roma
doumlneminden kurulmaya başladığı goumlruumlluumlr Başka bir deyişle ldquodiscererdquo
ldquooumlğrenmekrdquo koumlkuumlnden tuumlretilen ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Cicero ve Varro
tarafından ldquodisiplinaerdquo adı altında sanat ve hukuk iccedilin kullanıldığı
goumlruumlluumlr Klasik doumlnemden 16 yuumlzyıla kadar oumlnce askerlik atletizm ve
23
Stoacılık felsefesiyle ilgili olarak benliğin kontrol altına alınması
şeklinde kullanılan soumlzcuumlk Orta Ccedilağlarda manastırlardaki ldquocezalarrdquo
anlamında kullanılmıştır 16 Yuumlzyılda ise Kalvinciler bu soumlzcuumlğuuml
ldquokilise disiplinirdquo olarak kullanmış 16 yuumlzyıldan başlayarak da aynı
soumlzcuumlk ldquoeğitim kurumlarında disiplinrdquo olarak kullanılmıştır Bu
soumlzcuumlğuumln ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılması ise 19 Yuumlzyılın başına
rastlamaktadır (Burke 2001 90-91)
Başlangıccedilta ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuuml son derece doğal olarak duumlnyevi bir
etkinlikle ilgili olarak ldquooumlğrenmekrdquo şeklinde kullanılırken Orta Ccedilağda
Hıristiyanlığın kurumsallaşmasıyla birlikte manastırlarda ceza olarak
anlam değiştirmiştir Yeni ccedilağda ise bu soumlzcuumlk yeni buluş ve keşiflerin
etkisiyle ortaya ccedilıkan Reformasyon hareketi sonucu yeniden ldquoduumlnyevirdquo
konularla ilgili olarak tekrar eski kullanımına daha yakın ama ondan bir
adım ileride ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılmıştır Bu ise toplumların
iccedilinden geccediltiği tarihsel suumlrecin soumlzcuumlklerin etimolojisiyle ne denli
ilişkili olduğunu ortaya ccedilıkarır Bilimin toplumbilim kapsamı iccedilerisinde
ele alınması da işte boumlyle bir suumlrecin sonucudur Buradan da anlaşılacağı
gibi daha başlangıccedil aşamasında ister istemez toplumbilim adlı disipline
başvurmak zorunda kalan oumlteki bilim dalları gibi yine toplumbilimin
konuları arasında yer alan yayın duumlnyası ve kuumlltuumlr politikasıyla doğrudan
ilgileri accedilısından kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin de birbiriyle
doğrudan alışverişte bulunmasından daha doğal bir sonuccedil olamaz Ne var
ki bu ilişkinin birbirinin varlığını yok ederek ya da bastırarak değil
aksine birbirinin varlığını pekiştirerek ortaya ccedilıkması ldquodisiplinlerarası
ilişkilererdquo yeni boyutlar kazandırır Ccedileviri yayınlar ve kuumltuumlphane bilimi
alanı arasında kurulacak koumlpruuml aynı zamanda kuumlltuumlrel kimliğin gelişip
olgunlaşarak ccedilağa ayak uydurmasına neden olur
Bir konu alanının bilimsel kimliğinin sorgulanması oumlncelikle onun
bir sorun ya da sorunlar dizisi olarak bilim duumlnyasının guumlndemine gel-
mesiyle başlar Hem kuumltuumlphanecilik hem de ccedileviri etkinliğinin bilimsel
kimliğinin sorgulanmasını ise oumlzguumln ve ccedileviri yayınların gittikccedile artan
sayısı karşısında ortaya ccedilıkan sorunlar başlatmıştır Michael Mulkayrsquoa
goumlre ldquoBilim bilinmeyen yeni alanların keşfedilmesiyle birlikte ilerlerrdquo
(Mulkay 1969 136) İlk zamanlar başka disiplinlerin paradigma ve
modellerinden yararlanılarak ccediloumlzuumllen sorunlar artık ccediloumlzuumllemez bir
duruma gelmiş ya da yetersiz kalmışsa o zaman soumlzkonusu alan kendi
uygulama alanı iccedilerisinde ccedilıkmış olan sorunları ccediloumlzmek uumlzere
ldquobetimleyici ccedilalışmalarardquo ağırlık vererek oumlncelikle kendisiyle ilgili
24
sorunlar dizgesini sistemli bir duumlzene sokar ve zamanla kuramsal alanda
kendine oumlzguuml paradigma ve modelleri oluşturmaya başlar (Holmes
1988 53-64)
Bilim dalının adı da dahil olmak uumlzere sorgulanmasına işte bu aşa-
mada başlanır Bu anlatılanlardan anlaşılacağı uumlzere Holmes bir disipli-
nin bilimsel nitelik kazanması iccedilin oumln koşul olarak uygulama alanıyla
kuramsal alanın biribiriyle suumlrekli iletişim iccedilerisinde olmasını oumlne suumlrer
Başka bir deyişle kuramsal alandaki araştırmalar kuram ve betimleme
olmak uumlzere ikiye ayrılarak uumlruumln suumlreccedil ve işleve dayalı incelemelerin
oumlncellikle betimleyici alan kapsamında ele alınıp buradan ccedilıkan verilere
dayalı kuramsal bir ccedilalışma soumlzkonusu bilim dallarının dha sağlam
temeller uumlzerinde oturmasını sağlar Başka bir deyişle bilim dalının
geccedilmişten kalma alışkanlıkla uygulama alanında oumlne suumlrduumlğuuml buyurgan
oumlnerilerin yerini nesne verilere dayalı hipotezler almaya başlar
Holmesrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml tuumlme varımlı bu bilimsel youmlntem
bulgulandırıcı niteliğe sahip olmakla birlikte ldquoaccedilıklayıcırdquo nitelikten
yoksundur Daha accedilılacak olursa ccedileviriler somut bir şekilde
incelenmekte insan unsurunu oumlne ccedilıkaran ldquoaccedilıklayıcılıkrdquo ya da
ldquoyorumdanrdquo kaccedilınıldığı goumlzlenmektedir Kuşkusuz bunda 20yuumlzyılın
başında egemen olan goumlrguumll bilimlerin etkisi vardır Ne var ki
ldquoaccedilıklayıcılıktanrdquo uzak da olsa betimleyici ccedilalışmalar sonucunda
toplanan ldquobilgirdquo beraberinde yeni bilim dalının Doğuşunu bundan boumlyle
de bilimsel kimliğinin oumlteki disiplinlerden ayıran aşağıda ayrıntılı
olarak tartışılacak ldquodisiplinin adırdquo sorununu guumlndeme getirir
121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi
Ccedileviri soumlzcuumlğuumlnuuml ilk oumlne suumlren Romarsquolılar olmuştur Cicerorsquonun di-
siplin kavramı iccedilerisinde goumlrduumlğuuml hukuk kavramında iccedilerisinde temel
oumlğenin ldquomuumllkiyetrdquo olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa ldquosahiplikrdquo kavramı bir
yapıtın ilk sahibinin varlığının sorgulanmasına yol accediltığı gibi ccedilevirinin
varlığının da kabul edilmesine yol accedilar Başka bir deyişle Yunanlıların
teknik ve goumlrguumll bilimlerle ilgili ilk temel bilgileri Mısırlılardan
aldıklarını kuumlltuumlrel egemenliklerinin kaybedecekleri korkusuyla saklayan
Yunan uygarlığının aksine Romalıların bir şeyin hem ldquoaslınınrdquo hem de
ldquokopyasınınrdquo ya da bir yapıtın hem ldquooumlzguumlnrdquo hem de ldquoccedilevirisininrdquo
yukarıda soumlzuuml edilen hukuk ccedilerccedilevesi iccedilerisinde kabul edilmesi Cicero
25
başta olmak uumlzere ccedileviri suumlreciyle ilgili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve
ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri youmlntemlerinin tartışılmasına neden olur
Kuşkusuz İOuml I yuumlzyıldan itibaren başlayan bu tartışma Kutsal Kitap
ccedilevirilerinde de guumlndeme gelir Bu kavramların 19yuumlzyıla kadar
tartışma konusu olması ise ilk aşamada bilimsel accedilıdan ccedilevirinin hangi
youmlnuumlnuumln inceleme malzemesi olarak kullanılacağı sorunundan gelir
Kuşkusuz yuumlzyıllardır suumlren bu ccedileviri suumlreciyle ilgili tartışmalar ilk
aşamada onun ldquosuumlreccedil odaklırdquo bir youmlntemle incelenmesine neden
olmuştur Oumlyle ki Antik Yunan uygarlığından başlayan bu tartışmalar
Drydenrsquoın 18yuumlzyılda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri iccedilin Yunanca
koumlkenli ldquometaphraserdquo terimini kullanmasına ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri iccedilin
ldquoparaphraserdquo terimini kullanmasına neden olmuştur Oumlte yandan
Drydenrsquodan etkilenerek ldquoccedileviribilimrdquo terimi iccedilin ldquometaphorologyrdquo ya da
ldquometaphraseologyrdquo gibi terimler bile tuumlretilmiştir (Bassnett amp McGuire
1980 60) Ayrıca ldquoccedilevirirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Latince karşılığı ldquotranslatiordquo
soumlzcuumlğuumlnuumln Yunancarsquoda disiplinya da oumlğreti anlamına gelen ldquologosrdquo
soumlzcuumlğuumlyle birleştirilip Fransızcarsquoda ldquoTransductologyrdquo İngilizcersquode
ldquoTranslatologyrdquo şeklinde soumlzcuumlkler de tuumlretilmiştir Bununla birlikte
farklı dillerden gelen soumlzcuumlklerden bir soumlzcuumlk tuumlretmenin dil
kirlenmesine neden olacağı duumlşuumlncesiyle ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml iccedilin bu
karma koumlkten gelen soumlzcuumlklerin kullanılmasına karşı ccedilıkılmıştır
(Holmes 1988 69) Oumlte yandan tarihsel akış iccedilerisinde Antik Ccedilağdan
başlayarak kutsal kitap ccedilevirilerinin tartışılmasına gelinceye dek geccedilen
suumlre iccedilerisinde ldquoccedilevirirdquo tartışmaları ya uumlruumln olarak ccedilevirilerin kendileri
ve ccedileviri suumlreci ya da ccedilevirilerin erek ekindeki işlevi uumlzerinde odak-
lanmıştır Geccedilmişte tıpkı kuumltuumlphanecilik tekniği gibi uygulama alanıyla
sınırlı goumlruumllen ccedileviri etkinliğinden soumlz edilirken onunla ilgili olarak
ldquoccedileviri sanatırdquo ya da ldquoccedileviri ustalığırdquo ya da ldquoccedileviri ilkelerirdquo gibi terimler
kullanılmıştır Tarihte ccedileviriyle ilgili betimleyici araştırmalar yerine
oumlznel oumllccediluumltlere dayalı goumlruumlşler egemen olmakla birlikte bu goumlruumlşlerin
en azından inceleme malzemesinin ne olacağı bir başka deyişle de
ccedileviri araştırmalarında uumlruumln suumlreccedil ve işlevin oumllccediluumlt alınabileceği
konusundaki youmlnlendirici etkileri yadsınamaz
20yuumlzyılın ikinci yarısına gelindiğinde oumlrneğin 1964rsquoluuml yıllarda dil-
bilimin de etkisiyle bilimsel bir kimlik arayışına girilmesi bununla da
kalmayıp Kutsal Kitap ccedilevirisi yapan Nidarsquonın ldquoTowards Science of
Translationrdquo başlığı altında bir kitap yazması yukarıda kısaca soumlz edilen
tarihsel bir akışın sonucu olduğu gibi ccedileviri edimine bilimsel bir kimlik
26
kazandırma ccedilabalarının da bir goumlstergesidir Ne var ki ldquoCcedileviribilime
Doğru rdquo başlıklı bu kitabın amacı yerleşmiş bir disiplinin bilimsel kimli-
ğini sergileyip sorgulamaktan ccedilok bilimsel kimlik kazandırma kaygısı
taşımaktadır Oumlyle ki Nidarsquonın ldquoBir iletinin bir dilden oumlteki dile aktarımı
bilimsel olarak betimlenmeye değer bir inceleme konusudurrdquo (Nida
1964 3) şeklindeki soumlzleri de bu soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir Ne
var ki Nidarsquonın bu tanımı onun ccedileviride eşdeğerlik oumllccediluumltuuml uumlzerinden
yola ccedilıkarak ccedileviri suumlreci uumlzerinde odaklandığını bunun ise bilim dalının
betimlenmesinde bilimsel oumllccediluumlt accedilısından yetersiz kalındığını goumlsterir
Oumlte yandan akademik her tuumlrluuml incelemeye ldquobilimrdquo (wissenschaft)
adını takan Alman bilim adamları da dilbilim odaklı yazınsal olmayan
ccedileviriler uumlzerinde yaptıkları her tuumlrluuml incelemeye ldquoccedileviribilimrdquo (uumlber-
setzungswissenschaft) adını vererek soumlzkonusu bilim dalının dilbilim
youmlntembilim psikoloji gibi disiplinlerarası niteliğine dikkati ccedilek-
mişlerdir (ShuttleworthampCowie 1997 148-149) Başlangıccedilta kuşkusuz
her yeni oluşan bilim dalında olduğu gibi disiplinlerarası ilişkilerden
yola ccedilıkarak bilimsel dayanak arama ccedilabalarına girilmiştir Bundan
boumlyle evrensel olarak kabul edilen bilimsel temellerden yola ccedilıkarak
ccedileviriyle ilgili biriken sorunlar dizgesi belirlenmiş ne var ki
disiplinlerarası ccediloumlzuumlmler bu sorunları ccediloumlzmekte yetersiz kalmıştır Bu
ise ccedilevirilerle ilgili sorunların ccediloumlzuumllecebileceği yeni bir bilim dalının
doğmasına neden olmuştur Oumlrneğin 1978rsquode Leferersquonin ilk kez ldquoCcedileviri
Araştırmalarırdquo adını kullandığı ve bu bilim dalını ldquoccedilevirininccedilevirilerin
uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan sorunlarla ilgili bir disiplin
olarakrdquo tanımlaması onun ccedilağdaş bilimsel anlayışı yakaladığının bir
goumlstergesidir (Lefere 1978 234) Aynı şekilde Holmesrsquoun ldquoccedileviri
araştırmalarırdquo kavramıyla ilgili ccedilizdiği bilimsel olarak dikey tablonun da
Leferersquonin tanımıyla oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Ne var ki konuyu Tuumlrkccedile accedilı-
sından incelediğimizde oumlzellikle ldquoadrdquo konusunda sorun yaşandığı goumlruumll-
mektedir Gerek Leferersquonin gerek Holmesrsquoun 1960rsquolı yıllardan 1980rsquoli
yıllara gelinceye dek kullanılan ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquoCcedileviri
Araştırmalarırdquo soumlzcuumlğuumlnuuml seccedilmeleri rastlantı olmayıp o zamana dek dil-
bilim kapsamında ele alınan ccedilevirinin sadece iletinin aktarılması
şeklindeki kullanmalık metinlerin ccedilevirisiyle sınırlı tanımını aşmaya
ccedilalıştıklarının bir goumlstergesidir Bundan boumlyle yazınsal metin ccedilevirilerini
de ccedileviri araştırmaları kapsamına alıp ccedileviri ediminin sınırlarını ge-
nişletme amacında oldukları anlaşılır ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo terimi
başlangıccedilta sadece ldquoManipulation Schoolrdquo (Amaca Youmlnelik Ccedileviri
27
okulu) okul olarak tanınan yazınsal ccedileviriyle ilgili bilim adamları
tarafından benimsenmekle birlikte sonunda bu alanda akademik
ccedilalışma yapan herkes kabul edilmeye başlamıştır Ne var ki bu terimin
her dilin akademik geleneğine uygun olarak kullanıldığı da yadsınamaz
bir gerccedilektir Şoumlyle ki Almanca da bu terim tıpkı ldquodilbilimrdquo gibi
ldquoccedileviribilimrdquo olarak kullanılırken inceleme alanını daha geniş tutan
Amerikalılar tarafından tıpkı ldquoKuumlltuumlr Araştırmalarırdquo gibi ldquoCcedileviri Araş-
tırmalarırdquo olarak kullanılmaktadır Başka bir deyişle uygulama
alanındaki goumlrguumll verilerden yola ccedilıkarak kuramsal alanda betimleyici
ccedilalışmalara ağırlık veren Alman akademik geleneğine karşın Amerikan
geleneği kurmacaya dayalı ccedileviri yazınını da araştırma kapsamına alarak
doğrudan kuramsal alanda ldquovarolan ilişkilerdenrdquo yola ccedilıkıp kuramsal
ccedilalışmalarla ldquoolası ilişkilerirdquo goumlzler oumlnuumlne sererek uygulama alanında
ldquoolması gereken ilişkilerrdquo konusunda buyurganlıktan uzak daha esnek bir
tutum sergilemektedir (Toury 1985 19) Oumlte yandan uumllkemizde
Muumltercim Tercuumlmanlık adıyla uumlniversitelerde kurulan bu boumlluumlmlere
ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo ya da Ccedileviribilim Araştırmalarırdquo adı verilmemesi
kuşkusuz bu bilim dalının akademik ccedilevrede henuumlz benimsenmemiş
olmasından kaynaklanmaktadır Bu bağlamda soumlzkonusu disipline
ccedilağdaş bir ad koyma girişimi ise kuşkusuz soumlzkonusu boumlluumlmlerin
geccedilmişte olduğu gibi uygulama alanına saplanıp kalmadan kuramsal
alanda yapacağı ccedilalışmalar sonucu kendini başka bir deyişle de yeni
kimliğini akademik ccedilevreye kanıtlamasıyla birlikte gerccedilekleşecektir Şu
anda uumllkemizde bu boumlluumlmlerde ccedilalışan akademisyenlerin bu disipline
uygun goumlrduumlğuuml bilimsel terim ldquoccedileviribilimrdquo terimidir ldquoCcedileviri
Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilimrdquo teriminin seccedililmesi ise yine uumll-
kemizde akademik geleneğin Almanyarsquodan uumllkemize sığınan bilim
adamları tarafından başlatılmasından kaynaklanabilir Başka bir deyişle
aynı ldquodilbilimrdquo konusunda olduğu gibi Almancada disiplinlerin adının
sonuna ldquobilimrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln eklenmesi uumlstelik ccedileviri konusundaki
araştırmaların ilk oumlnce dilbilim kapsamında ele alınması ldquoccedileviribilimrdquo
adının benimsenmesini kolaylaştırmıştır Ne var ki yukarıda anlatılan
suumlreccedil iccedilerisinde bilimsel bakış accedilısının genişlemesi ve kuumlreleşmesiyle
birlikte ldquoCcedileviribilimrdquo adının da yetersiz kalacağı duumlşuumlnuumllebilir Bu
durumda ldquoCcedileviribilim Araştırmalarırdquo adı da bir oumlneri olarak guumlndeme
gelebilir Burada ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilim
Araştırmalarırdquo adının oumlnerilmesi ise alanın sadece ccedilevirilerin
28
incelenmesiyle sınırlı kalmayıp kuramsal ccedilalışmalara da ağırlık vermesi
duumlşuumlncesindendir
122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu
Kuumltuumlphaneler ilk şehirlerin kurulmasıyla birlikte ortaya ccedilıkmış ku-
rumlar olup uygarlık tarihine koşut bir gelişme sergilerler Başlangıccedilta
tapınakların yanında şehirlerin idaresinde kullanılan ya da kullanılacak
evrakların saklandığı depo olarak goumlruumllen kuumltuumlphaneler yazının icadıyla
birlikte kitapların saklandığı yerler olarak goumlruumllmuumlş ancak toplum olma
aşamasına gelindiğinde ortak amaccedil ve buna bağlı hedefler ccedilerccedilevesinde
ortak bir kuumlltuumlr yaratmada iletişimin gerekliliğinin guumlndeme gelmiştir
Bu durumda soumlz konusu yapılar evrak ya da kitap deposu olmaktan
ccedilıkıp bilginin aktarıldığı ldquocanlı organizmalarrdquo halini almışlardır (Dilek
1992 27) Kuumltuumlphanelerin bilimsel bir disiplin olarak sorgulanmasına
ise işte bu aşamada başka bir deyişle ancak 19yuumlzyılda sıra
gelebilmiştir Buna en yalın neden bir uumlst bilim dalı olarak uygulama
alanında oumlteki bilim dallarına katkısının yoğunluğu karşısında kendi
kimliğinin sorgulamaya fırsat bulamaması goumlsterilebilir Durum boumlyle
olunca kuumltuumlphaneler geccedilmişte olduğu gibi kitap ve kullanıcı arasında
iletişim kurmaya yarayan bir koumlpruuml vazifesi goumlren tek youmlnluuml bir bilgi
oluğu olmaktan ccedilıkmış kitap başta olmak uumlzere her tuumlrluuml kuumltuumlphane
nesnesi okuyucu ya da daha genel anlamda kullanıcı ve bilgi uumlccedilgeni
iccedilerisinde yeni işlevler uumlstlenmiştir
Teknolojik gelişmeler sonucu yayınların sayısının hızla artmasıyla
birlikte kuumltuumlphanelerin okuyucu ya da kullanıcı profiline uygun
yayınların seccedililip tanıtılmasına ek olarak bu yayınların iccedileriklerinin
belirlenip iccedilindeki bilgilerin aktarımında teknolojik gelişmelerden
yararlanarak belge ve bilgi hizmetlerinde bulunma goumlrevini de yerine
getirme gereği doğmuştur Bundan boumlyle ccedilağımız kuumltuumlphaneleri
geccedilmişteki kuumlltuumlrel mirası koruma yuumlkuumlmluumlğuuml ağır basan ve belli bir
kesime hizmet veren cansız bir kurum olmaktan ccedilıkmış kuumlltuumlrel yaşamın
yanısıra bilimsel yaşama da youmln veren toplumda dinamik bir işlevi olan
kurumlar olarak karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki bu denli oumlnemli
sorumluluklar uumlstlenen kuumltuumlphanelerin işlevlerini yetkin bir şekilde
yerine getirebilmesi oumlncellikle kuumltuumlphanelerin inceleme konusu olarak
ccedilağdaş bilimsel oumllccediluumltler ışığında irdelenmesine bundan boumlyle oumlzerk bir
bilim dalı olarak ele alınmasına neden olmuştur Kuşkusuz oumlzerk bir
29
bilim dalı olması onun oumlteki disiplinlere katkısının sona ereceği
anlamına gelmeyip oumlteki bilim dallarına katkısını artırmak amacını taşır
Bir bilim dalının tanımı oumlteki bilim dalları arasındaki konumu
geccedilmişte ve gelecekte kullanacağı bilimsel youmlntemlerin saptanması
onun oumlncellikle akademik ccedilevrede onanarak resmi bir kimlik
kazanmasını sağlar Ancak bilimsel kimliğini sonradan kazanan
disiplinlerde soumlzkonusu disiplinin oumltekilere goumlre konumunun saptan-
ması onun tanımını kolaylaştıracağı gibi resmi kimliğinin
benimsenmesini de kolaylaştırır
Kuumltuumlphaneler insanla ldquobilgiyirdquo buluşturması accedilısından toplumsal bir
araccedil olmakla birlikte kuumltuumlphane bilimi ve temelini bu bilim dalından
alan bilgibilim iccedilin ldquobilgirdquo bir amaccediltır Ne var ki her iki bilim dalının
gerccedilekte koumlkeni bireyler arasındaki iletişimin nasıl en doğru şekilde
sağlanabileceği duumlşuumlncesinden yola ccedilıkan ldquoiletişim biliminerdquo dayanmak-
tadır Bu durumda iletişim biliminin inceleme nesnesi ldquoiletirdquo olurken
bilgibiliminin inceleme nesnesi ldquobilgirdquo kuumltuumlphane biliminin nesnesi de
ldquouzam ve zaman iccedilinde başta kitap ve benzeri şekildeki yayınlar olmak
uumlzere bilgiyi taşıyan her tuumlrluuml nesnerdquo şeklinde bir değerlendirme
yapılabilir Kuşkusuz buradan bireyler arasındaki ldquoiletirdquo yerine ldquobilgiyirdquo
kendine hedef seccedilen ve bilginin nasıl depolanıp oumlrguumltleneceğini ve
oumlrguumltlenen bilgiden yeniden nasıl bilgi uumlretilebileceğini inceleyen bir
bilim dalı olarak bilgibilimin kuumltuumlphane bilimiyle bağı kaccedilınılmazdır
Oumlzetle soumlylenecek olursa disiplinlerarası sıralamada gerek belgebilim
gerekse kuumltuumlphane bilimi ortak oumlğe depolamayı ilk guumlndeme getiren
genel iletişim biliminin oumlne suumlrduumlğuuml ortak payda iccedilinde yer alırlar Bu
durumda kuumltuumlphane bilimi de temel konusu bilgi akışını sağlama olan
bilgibilimin sunduğu teknolojik bilgi ve olanaklardan yararlanmak
zorundadır Bu ise Baysalrsquoın da değindiği gibi her iki bilim dalının
gerccedilekte birbirinin devamı olduğunu birinin varlığının oumltekinin varlığını
yok etmek yerine her iki bilim dalının birbirinin varlığı iccedilinde anlam
kazanarak geliştiği sonucunu Doğurur (Baysal 1987a 37-56)
Kuumltuumlphane bilimi bu youmlnuumlyle bilimler tipolojisi iccedilerisinde doğa bi-
limleri arasında yer almakla birlikte geccedilmişe doumlnuumlk bir araştırma
yapıldığında kuumltuumlphanelerin tarihte bireyin bilgiyle iletişim kurmasını
sağlayan toplumsal bir kurum olarak topluma hizmet goumltuumlrduumlkleri bu-
nunla da kalmayıp taşıyıcı nesnelerin aracılığıyla bilgiyi topluma yaya-
rak toplumun kuumlltuumlrel kimliğinin yaşamasına katkıda bulundukları ortaya
30
ccedilıkar Bu durumda İbrahim Armağanrsquoın ccedilizdiği bilimler tipolojisini
oumllccediluumlt alarak kuumltuumlphane biliminin salt doğa bilimleri arasında
goumlsterilemeyeceği onun aynı zamanda insan bilimleri başlığı altında yer
alan toplum bilimleriyle ya da daha oumlzel olarak toplumsal
epistemolojisiyle sıkı bir bağı olduğu anlaşılır (Armağan 1974 75-76)
Bundan boumlyle kuumltuumlphane biliminin nesneler aracılığıyla bilgiyi sağlama
duumlzenleme yayma işlevlerinden oumltuumlruuml oumlteki dallardaki bilgi uumlretimine
katkısı duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde bu bilim dalının aynı zamanda bir ldquouumlst bilim
dalırdquo olarak ccedilağlar boyunca oumlteki bilim dallarına uygulama alanında
hizmet verdiği yadsınamaz bir gerccedilektir
123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım
Kuumltuumlphane biliminin oumlteki bilim dalları arasındaki konumunun ccedilağ-
daş bilimsel anlayış iccedilerisinde yukarıda belirtildiği şekilde saptanmasının
ardından tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde tanımının ne gibi aşamalardan
geccedilerek guumlnuumlmuumlzdeki tanımına kavuştuğu kuumltuumlphanecilikle ilgili
terminoloji soumlzluumlklerinden accedilıkccedila izlenebilir Oumlrneğin Huumllya Dilekrsquoin
kronolojik sırayla aktardığı tanımlar kuumltuumlphanecilikten kuumltuumlphane
bilimine geccedilişin evrimini sergiler niteliktedir (Dilek 1992 29)
Kuumltuumlphane Bilimi ile ilgili tanımlardan ilki 1943rsquote Elizabeth H
Thompson tarafından ldquoGlosary of Library Termsrdquo adlı terimce
soumlzluumlğuumlnde yapılmıştırİkincisi ise LM Harrods tarafından 1959rsquoda
ldquoThe Librariansrsquo Glossary Terms Used in Librarianshiprdquo adlı soumlzluumlkte
yer almıştır Dilekrsquoe goumlre her iki soumlzluumlkte de ortak nokta oumlncellikle
kuumltuumlphane biliminin kuumltuumlphanecilik başlığı altında yer almasıdır Bunlar
sırasıyla şu şekildedir
1) 1943rsquo deki tanım ldquoThe knowledge and skill by which printed and
written records are recognized collected and organized and utilizedrdquo
(aktaran Dilek 1992 29)5 (Basılı ve yazılı kayıtların tanıtılarak
toplanmasını duumlzenlenip hizmete sunulmasını sağlayan bilgi ve beceri)
2) 1959rsquodaki tanım ise ldquoThe knowledge and skill concerned with the
administration of libraries and their contents library economy and
5 Huumllya Dilek tarafından bu her iki tanımın CubarianOS ldquoThe
Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev AThompson Libri 214 (1971) s336 adlı kaynaktan alındığı bildirilmiştir
31
bibliographyrdquo (aktaran Dilek 1992 29)6 (Kuumltuumlphanelerin ve
dermelerinin youmlnetiminin yanı sıra kuumltuumlphane ekonomisi ve
bibliyografya ile ilgili bilgi ve beceri)
Her iki kuumltuumlphane bilimi tanımında ortak nokta bilimin oumlncelikle
bilgi ve beceri kazanma youmlnuuml uumlzerinde durulmasıdır Oysa Ozankayarsquoya
goumlre ldquobilimrdquo ldquoOlayların ve nesnelerin oluşum yapı gelişimindeki yasa-
lılıkları accedilıklamaya ccedilalışan olguları mantıksal duumlşuumlnceyi temel alan ta-
rihsel nitelikte bilgi duumlzenirdquo şeklindedir Bu accedilıklama yukarıdaki
kuumltuumlphanecilikle ilgili tanımlarda bilimin sınırlarının daraltılarak
uygulama alanında sınırlı tutulmak istendiğini goumlstermektedir (Ozankaya
1980 24) Uumlstelik bilgi ve beceri kazanmanın bilimden ccedilok meslek
eğitimiyle ilgili olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yukarıda tanımları verilen
her iki yazarın da gerccedilekte ldquokuumltuumlphaneciliğirdquo bir bilim dalından ccedilok
uygulama alanıyla sınırlı bir meslek olarak goumlrmelerinden kaynaklan-
maktadır Ayrıca ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi yerine ldquokuumltuumlphanecilikrdquo
terimi kullanmalarıda bu konu alanının bilimselliği konunsunda
konusunda kuşku duyulduğunu ya da bilimselliğin kuumltuumlphanecilik
alanında henuumlz tam anlamıyla yerleşmediğini goumlstermektedir Ne var ki
her iki tanımın da kuumltuumlphane bilimine geccediliş zincirinin halkaları olduğu
duumlşuumlnuumllecek olursa bu tanımların bilimselliğe geccedilişteki işlevi
yadsınamaz
Her iki tanım oumlzetle yorumlanacak olursa birinci tanımda kuumltuumlphane
biliminde kuumltuumlphanecinin dermeyi toplama duumlzenlemedeki becerisi oumln
plana geccedilerken ikinci tanımda kuumltuumlphanelerin toplumsal bir kurum
olarak suumlrekliliği iccedilin gerekli bilimsel araştırmaların yapılması oumln plana
geccedilmektedir Ne var ki boumlyle bir durumda ister istemez kuumltuumlphane
biliminden ccedilok kuumltuumlphanecilik mesleği oumln plana geccedilmekte ve kuramsal
olarak kuumltuumlphane biliminden ccedilok youmlnetim bilimine ya da iktisada baş-
vurma gereği ortaya ccedilıkmaktadır
1960rsquolı yıllarda ise soumlzkonusu tanımlarda kuumltuumlphane biliminin
inceleme malzemesinin duumlşuumlnce aracı olan kitap ve benzeri kayıtlı
belgeler olduğu anlaşılır Ayrıca bu malzemenin hem tarihsel hem de
kullanıcıya iletilebilirliğinin işlevsel olarak incelenmeye başladığı
goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1964 ndash1965 yıllarında Rudolf Junchofrsquoun İstanbul
6 Cubarian OS ldquoThe Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev
AThompson Libri 214 (1971) s336
32
Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Dekanlığırsquona verdiği yazılarda
ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanımı şoumlyledir
3) ldquoKitabın Doğuşunu ve tarihini inceleyen kitap ve benzeri
belgelerin tuumlrluuml kuumltuumlphanelerde kolayca yararlanılabilir bir durumda
nasıl korunacağını işler duruma getirebilmek iccedilin hangi yardımcı
araccedilların kullanılacağını goumlsterengenel kuumlltuumlr sınırları iccedilinde kitabın ve
kuumltuumlphanelerin tuumlrluuml okuyucu katlarına yaptığı etkileri inceleyen bir
bilim dalırdquo (Baysal 1987 (b) 5-6)
Bu şekilde bir tanım yukarıdaki tanımlara ek olarak inceleme
nesnelerinin yanı sıra kullanıcıların da buumlyuumlteccedil altına alınarak
soumlzkonusu bilim dalının kuumlltuumlrel gelişme konusundaki bilimsel
yuumlkuumlmluumlluumlğuumlnuuml de guumlndeme getirir
Uumllkemizde duumlnyadaki bilgi yığılması sonucunda 70rsquoli yıllarda bir
sorun olarak guumlndeme gelen bilimsel kavramların yarattığı karmaşayı bir
oumllccediluumlde ccediloumlzmek uumlzere Tuumlrk Dil Kurumunun başlattığı bilimsel
terminoloji soumlzluumlğuuml ccedilalışmaları arasında kuumltuumlphanecilikle ilgili terim
soumlzluumlğuumlne de yer verilmesi bu bilim dalının uumlniversitelerde resmen
tanındığının bir kanıtı olmakla birlikte arı Tuumlrkccedile terim yaratma kaygısı
terimin karşılığı kavramın sınırlarını daraltma tehlikesi yaratmıştır Şoumlyle
ki 1972rsquode yayınlanan soumlzluumlkte kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane bilimi
birbiriyle oumlrtuumlştuumlruumllerek her ikisi iccedilinde ldquokitaplıkbilimrdquo terimi
kullanılmıştır Oumlrneğin ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin İngilizce karşılığı
hemldquolibrary sciencerdquo (kuumltuumlphane bilimi) hem de ldquolibrarianshiprdquo
(kuumltuumlphanecilik)7 soumlzcuumlklerine işaret etmiştir Uumlstelik bu her iki terime
eski Tuumlrkccedile karşılık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimin verilmiş olması
kuumltuumlphane bilimi ve mesleği arasında sınır ccedilizilmediğini accedilıkccedila goumlsterir
Bu tanıma goumlre ldquokitaplıkbilimrdquo
4) ldquoKitap sayısının ccediloğaltmanın kataloglayıp sınıflandırmanın ve
okuyucunun kitaptan yararlandırmanın kurallarını saptamak her tuumlrluuml
kitaplık sorununa ccediloumlzuumlm yolları bulmak ve kitaplıkla ilgili
uygulamaların kuramını yapmakla uğraşan bilgi dalırdquo şeklindedir
(Yurdadoğ 1974 42) Buradan da anlaşılacağı gibi soumlzkonusu tanımda
kuumltuumlphane odak noktası durumundadır Bu tanım iccedilin yukarıda belirtilen
1943 ve 1959rsquodaki tanımların bir bireşimi olduğu soumlylenebilir Oumlte
7 Baysal bu terim karşılığında ldquokuumltuumlphanecilik tekniğirdquo terimini kullan-
mıştır (Baysal 1987a16-23)
33
yandan Yurdadoğrsquoun tanımının Junchofrsquoun tanımına goumlre daha sınırlı
tutulup kuumltuumlphaneciliğin kuumlltuumlrel yaşam ve bilgi uumlretimi uumlzerindeki
etkisi uumlzerinde hiccedil durulmadığı goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz soumlzkonusu
yıllarda egemen olan bilim dallarında hızla oumlzelleşmeye gitme eğilimi
yatmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışında dikey ilişkilerin
yanısıra yatay ilişkilerinde oumlnemi anlaşılarak disiplinlerarası ilişkilere
girmenin kaccedilınılmazlığı ortaya ccedilıkmıştır
1983 yılına gelindiğinde ise The ALA Glossary of Library and
Information Science adlı soumlzluumlkte başta olmak uumlzere o zamana dek
Kuumltuumlphanecilik Soumlzluumlğuuml (Glossary of Librarianship) ya da ldquoKuumltuumlphaneci
Soumlzluumlğuumlrdquo (Librarianrsquos Glossary) şeklindeki başlıkların kuumltuumlphane bilimi
(library science) şeklinde ad değiştirdiği hem de buna bir de bilgibilim
soumlzcuumlğuumlnuumln eklendiği goumlruumlluumlr Ayrıca Huumllya Dilekrsquoin de belirttiği gibi
ldquokuumltuumlphanecilikrdquo ve ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimlerinin oumlncekilerden farklı
olarak iki ayrı madde başlığı olarak ele alınması kuumltuumlphane biliminin
bu doumlnemde bilimsel ccedilevreye kendini kabul ettirdiği şeklinde de
yorumlanabilir (aktaran Dilek 1992 30) Soumlzkonusu soumlzluumlkte
ldquokuumltuumlphane bilimirdquo şu şekilde tanımlanmıştır
4) The knowledge and skill by which recorded information is selected
acquired organized and utilized in meeting the demands and the needs of
a community of users (kayıtlı bilginin kullanıcı topluluğunun istem ve
gereksinimlerini karşılamak uumlzere seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını
sağlayan bilgi ve beceri)8
Bu tanım oumlnceki tanımlarla karşılaştırıldığında iki nokta dikkati
ccedileker bunlardan birincisi inceleme malzemesi kitap ya da kayıtlı nesne
olmaktan ccedilıkmış kayıtlı bilgi uumlzerinde oumlzellikle durulmuştur Bu ise
kuumltuumlphane biliminin alanının aynı zamanda genişlediğine işaret
etmektedir İkinci olarak ise seslenilen kitle okuyucu ağırlıklı olmaktan
ccedilıkmış yerini her tuumlrluuml bilgi kullanıcısı ifadesi almıştır Bununla da
kalmayıp kullanıcının oumlzel bilgi gereksinimi goumlz oumlnuumlne alınarak
ldquokullanıcı topluluğurdquo soumlzcuumlğuuml kullanılmış ve kuumltuumlphane biliminin oumlzel
konu alanlarına youmlnelmesi gerektiği şeklinde bir işaret de verilmiştir
Buradan da anlaşılacağı gibi seslenilen kullanıcı grubun sadece
geccedilmişteki bilgi gereksinimine değil geleceğe youmlnelik bilgi
gereksinimine de mum yakılmıştır Sonuccedil olarak kuumltuumlphane biliminin
8 The ALA Glossary of Library and Information ScienceEd Heartstill
YoungChicagoALA1983s132
34
bilgibilimin sunduğu teknolojik olanaklardan yararlanarak bilginin
oumlncelikle seccedililip duumlzenlenerek yayılması ve bu şekilde bilgi uumlretimine
katkıda bulunması ccedilağdaş kuumltuumlphane bilimi tanımına daha uygun
duumlşmektedir
Oumlte yandan Jucchoff ve Yurdadoğrsquoun dışında yukarıdaki tanımlarda
ortak olarak kullanılan ldquobilgi ve becerirdquo ikilisinin bu son tanımda da yer
alması Tuumlrkccedilersquodeki kuumltuumlphanecilik ya da kuumltuumlphane bilimi terimlerinden
hangisinin seccedililmesinin daha uygun olacağı sorusunu akla getirir Şoumlyle
ki kuumltuumlphanelerin tarihsel akış iccedilerisinde verilen tanımlarından
iccedileriğinin zamanın gereksinimlerine koşut olarak genişlediği buna
karşın topluma hizmet veren bir kuruluş olarak ldquobilgiyi taşıyıcırdquo roluumlnuumln
oumlncelik taşıdığı ortaya ccedilıkar Bu ise tarih boyunca uygulama alanında
oumlzel bilgi ve beceriyi gerektirir Soumlz konusu bilim dalının uygulama
alanındaki oumlnemi ve Batı dillerinden farklı olarak Tuumlrkccedilersquonin ekler
yoluyla terim yaratmada sağladığı kolaylıklar goumlz oumlnuumlne alındığında bu
bilim dalına ldquokuumltuumlphane bilimirdquo ya da ldquokitaplıkbilimirdquo yerine
ldquokuumltuumlphanecilikrdquo demenin daha doğru olacağı savunabilir Bu şekilde
ldquokuumltuumlphane bilimirdquo de ldquokuumltuumlphanecilikrdquo alanındaki kuramsal ccedilalışmaya
verilen ad olarak kabul edilebilir
Konuya dilsel olarak yaklaşıldığında ise eski Tuumlrkccedile bir terim olarak
ldquokuumltuumlphanecilikrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquokitaplıkrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln kullanılması
bilim dalının adı başta olmak uumlzere Tuumlrkccedile terim uumlretildiğinin bir işareti
olarak yerinde bir karar gibi goumlruumlnmekle birlikte meslek dalı iccedilin
Tuumlrkccedilersquode ldquokitaplıkbilimrdquo soumlzcuumlğuumlnden ekler yoluyla aynı zamanda
mesleğe işaret edecek bir soumlzcuumlk tuumlretilemediğinden Tuumlrkccedilersquodeki ldquo-likrdquo
ldquo-luumlkrdquo son eki hem ses uyumu accedilısından hem de kavramsal accedilıdan
ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimine daha uygun duumlşmektedir Uumlstelik bu ek
meslek adından tuumlretilen ldquomuumlhendislikrdquo teriminde olduğu gibi
ldquokuumltuumlphanecirdquo terimine daha genel bir anlam yuumlkleyerek bilim dalının
uygulama alanındaki oumlnemi yanı sıra kuramsal youmlnuumlne de dikkati
ccedilekmektedir Sonuccedil olarak Yurdadoğrsquoun kullandığı ldquokitaplıkbilimrdquo
teriminin yerleşmemesi ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin oumlteki tuumlretilen
kelimelerde olduğu gibi mesleğe işaret etmemesinden Tuumlrkccedilersquoye
yerleşmemiş olabilir Ayrıca iki soumlzcuumlk ve bir son ekten oluşan
ldquokitaplıkbilimcilikrdquo yerine iki son ekten tuumlretilen ldquokuumltuumlphanecilikrdquo
terimi Arapccedila koumlkenli olmakla birlikte dili daha zorlamadan kullanma
olanağı yaratmaktadır Uumlstelik kuumltuumlphanecilik (librarianship) ve kuumltuumlp-
hane bilimi (library science) terimlerine karşılık ldquokitaplıkbilimrdquo
35
teriminden ldquokuumltuumlphane biliminerdquo işaret edecek başka bir
uumlretilemediğinin de unutulmaması gerekir
Oumlte yandan 1983rsquode Meral Alpayrsquoın ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuuml-
tuumlphanecilikrdquo başlığı altındaki accedilıklaması bu konuyla ilgili tartışmanın
soumlz konusu yıllara kadar suumlrduumlğuumlnuuml bununla birlikte yapılan accedilık-
lamanın yukarıda verilen konuyla ilgili tanımlar arasındaki kargaşayı
daha ortadan kaldırdığı goumlruumllmektedir Alpay ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanı-
mını amaccediltan yola ccedilıkarak ldquoulusal ve uluslararasındaki duumlzeyde kuuml-
tuumlphanelerin kurulma-youmlnetim ve oumlrguumltlenme suumlreccedillerinde ortaya ccedilıkan
olay ve sorunların nedenlerini araştırmak ortak ve benzer nedenlerin
yarattığı sonuccedillar arasındaki ilişki ve oluşum yasalarını belirlemek ve
boumlylece guumlnuumln sorunlarına ccediloumlzuumlm ararken geleceğin olay ve sorunlarını
oumlnceden goumlrmek ve youmlnlendirmektirrdquo şeklinde tanımlamıştır (Alpay
1983188-189) Ne var ki tanım bununla sınırlı kalmamış kuumltuumlphane
bilimiyle uğraşanların kuumltuumlphaneciliği ilerletecek oumlğrenciler yetiş-
tirmekle yuumlkuumlmluuml olduğu ifadesi de kullanılmıştır
Yukarıda soumlylenenlerden de anlaşılacağı gibi ldquokuumltuumlphane bilimirdquo
doğrudan kuramsal alanla sınırlı olmayıp aynı zamanda uygulama
alanıyla da ilgili bir bilim dalı olması gerektiği sonucuna varılabilir Bu
durumda kuumltuumlphane bilimi hem ldquokuumltuumlphanelerirdquo kapsamına alırken hem
de ccedilağın gereksinimlerine uygun olarak yetiştirilecek ldquokuumltuumlphanecileri
derdquo kapsamına almaktadır Başka bir deyişle bu tanıma goumlre kuumltuumlphane
bilimi terimi hem bir toplumsal kurum olarak kuumltuumlphanelerle ilgili
kuramsal bilgiyi hem de insan unsuruna bağlı olarak mesleki beceriyi
iccediline almakta yetersiz kalmaktadır Bu durumda kuumltuumlphane bilimi terimi
sadece kuramsal olarak kuumltuumlphaneler uumlzerinde bilimsel ccedilalışmalar
yapılacağı ccedilağrışımını oumlncellikle akla getirdiğinden kuumltuumlphanecilere
mesleki beceri kazandırılması konusunda uygulama alanıyla ilgili
kuramların oluşturulması geri plana atılmış olmaktadır Oysa Alpayrsquoa
goumlre mesleğin bilim dalından koparılması soumlz konusu değildir Buna
goumlre ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi uumlniversitelerde yuumlruumltuumllen akademik
ccedilalışmayı tam anlamıyla ifade edememektedir Bu yuumlzden
uumlniversitelerimizde yer alan mimarlık ve muumlhendislik boumlluumlmleri gibi
mesleki eğitimi de vurgulayan daha genel kapsamlı bir terim olan
ldquokuumltuumlphanecilikrdquo teriminin kullanılması uumlniversitelerdeki bilim
adamlarının eylemlerini daha geniş bir yelpaze iccedilerisinde suumlrduumlrmelerini
sağlayacaktır Bundan boumlyle uumlst başlık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo
teriminin kullanılması alt bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi
36
belgebilim ve bilgibilim kuumltuumlphanecilik eğitimi ve tekniği gibi
terimlerin kullanılması bilim dalının ccedilağın gereksinimlerine koşut olarak
gelişmesine olanak sağlayacaktır
Oumlzetle soumlylenecek olursa Alpayrsquoın kuumltuumlphanecilik tanımı ALArsquodaki
bilgiye ağırlık veren tanımından ccedilok kuumltuumlphanelerin kurumsal işleyişiyle
ilgili bilgiye ağırlık veren bir tanımdır Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler
kadar mesleki beceride oumlnem taşımaktadır Soumlz konusu doumlnemde
teknolojik olanakların da eksikliği goumlz oumlnuumlne alındığında yeni kurulmuş
boumlluumlmlerin oumlncelikle kuumltuumlphaneler ve onların işleyişiyle ilgili
ccedilalışmalara ağırlık vermesi ve akademik olarak da ccedilalışmalarını bilgiden
ccedilok kuumltuumlphanelerin işleyişine youmlnlendirmesi son derece doğaldır
Buradan uumllkenin gereksinim ve koşullarına goumlre tanımların birbi-
rinden ayrıntılarda farklılık goumlsterdiği ortaya ccedilıkmaktadır Ne var ki 21
yuumlzyılda kuumltuumlphaneciliğimiz kuşkusuz youmln değiştirip kuumltuumlphanelerden
bilgiye doğru bir geccediliş goumlstereceklerdir Sonuccedil olarak yukarıda verilen
hem dilsel accedilıklama hem de kavramsal tanımlar ne Yurdadoğrsquoun oumlne
suumlrduumlğuuml ldquokitaplıkbilimirdquo teriminin ne Dilekrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphane
bilimirdquo ne de Alpayrsquoın oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimlerinin guuml-
nuumlmuumlzde bu displinin işlevini tanımlamakta yetersiz kaldığını
goumlstermektedir Bilim alanlarının hızla genişlemesi ve bilginin teknolojik
olanaklar sonucu hızla gelişmesiyle buna neden olarak goumlsterilebilir
Oumlyle ki ldquokuumltuumlphane ldquo kavramı yerini ldquobilgibilim-belgebilimerdquo
bırakırken uumlniversitelerdeki ldquoKuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerirdquo de adlarını
bilimsel gelişmeye koşut olarak ldquoBilgi ve Belge Youmlnetimi Boumlluumlmuumlrdquo
şeklinde değiştirmektedirler Bu ise bence kavram karmaşasından ccedilok
bilimin devingenliğinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir
Kuumltuumlphane bilimi kavramının irdelenmesi ardından her iki disiplinin
bilgi uumlretimi accedilısından incelenmesi bilgi kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği
uumlccedilgeni arasındaki ilişkiyi daha net ortaya ccedilıkaracaktır
13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi
Accedilısından Anlamı
Yukarıda kuumltuumlphanecilik ve ccedileviribilimrsquoin guumlnuumlmuumlz accedilısından
birbirinden farklı verilen tanımlarından da anlaşılacağı gibi gerccedilekte bu
iki disiplinlinin birbiriyle en azından ldquobilimrdquo adına kavuşmaları sırasında
geccedilirdiği evreler accedilısında birbirleriyle ortak bir yazgıyı paylaştıklarını
37
goumlsterir Her iki bilim dalının da ldquobilimrdquo ya da ldquodisiplinrdquo adını
kazanmadan oumlnce ldquoccedileviri ustalığırdquo ldquoccedileviri sanatırdquo şeklindeki ya da
kuumltuumlphanecilik alanında ldquokuumltuumlphanecilik mesleğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik tek-
niğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik becerisirdquo şeklindeki adlarından başlaya uygulama
alanında tarihten başlayan kaccedilınılmaz beraberlikleri bu iki bilim dalının
yollarının bir noktada kesiştiğinin bir kanıtı olarak da değerlendirilebilir
Başka bir deyişle ldquobilimrdquo adını kazanmaları toplumun bu alanların
varlığını kabul ettiğinin de bir goumlstergesidir Toplumun bu disiplinlerin
varlığını kabul etmesi ise kurumsal yetkinlik ya da beceriden oumltuumlruuml ya
da ccedileviri alanında duumlşuumlnuumllecek olursa bireysel beceri veya yetkinlik
accedilısından değil toplumun bilgiye verdiği oumlnemden kaynaklanır
Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphanecilikle ilgili olarak aşağıdaki soumlzlerinden de
bu accedilıkccedila anlaşılır
ldquoIt is certainly true that the world in general appreciates efficiency
and the will to be efficient and also that the same world respects
organizational talent and technical skill Society will never have real
respect for and profound social appreciaton of mere technical
proficiency The object of social appreciation is always knowledgerdquo
(Vleeshauwer 1960289) (Duumlnya yetkinlik ve yetkinlik oumlzlemine olduğu
kadar kurumsal yetenek ve teknik beceriye de değer verir Bununla
birlikte toplumun salt teknik beceriye derinden saygısı vardır denemez
Toplumun gerccedilek anlamda değer verdiği şey her zaman bilgi olmuştur)
Bu iki bilim dalının başta inceleme malzemesi olmak uumlzere
karşılaştıkları sorunlar bununla ilgili oluşturulan dizgiler ve ccediloumlzuumlm
yolları bir birinden farklı goumlruumlnmesine karşın oumlteki disiplinlere oranla
amaccedil ve hedeflerinin birbiriyle uzlaştığı ortada bir gerccedilektir Başka bir
deyişle her iki bilim dalının tarihsel olarak kaccedilınılmaz birlikteliklerinin
altında gerccedilekte başta kuumlltuumlrel yaşam olmak uumlzere bilgi uumlretimine
katkıda bulunarak uluslararası bilgi yarışında oumlteki uumllkelerin gerisinde
kalmamak daha da accedilıkccedilası ccedilağı yakalamak kaygısı yatar
Konuya bu accedilıdan yaklaşıldığında iki disiplinin en kuumlccediluumlk ortak
paydası olan ldquobilgininrdquo ne olduğu sorusu guumlndeme gelir Bilgi Alan
Musgraversquoe goumlre ldquoDoğruluğu gerekccedilelendirilmiş inanccedilya da duumlşuumlnce
dirrdquo(Knowledge is justified true belief) (Musgrave 1993 xx) Buna goumlre
bilginin uumlccedil koşulu ortaya ccedilıkmaktadır Bunlardan birincisi ldquoinanccedilrdquo
ikincisi ldquodoğrulukrdquo uumlccediluumlncuumlsuuml ise ldquogerekccedilelendirmedirrdquo Bunlardan ilk
ikisi birbirine bağımlı olup ancak doğru olan şeye karşı inanccedil
38
duyulabileceği aksi durumda bunun inanccedil değil yalan olacağı en basit
şekliyle ortadır Bununla birlikte inancın bilgi oumlzelliğini kazanması bu
inancın doğruluğunun gerekccedilelendirilmesiyle birlikte ancak muumlmkuumlnduumlr
Oumlte yandan Batuhanrsquoın ldquodoğru olan uumlstelik doğruluğu yeterince
belgelenmiş inanccedilrdquo şeklindeki tanımı Musgraversquoin tanımına koşutluk
goumlstermekle birlikte Musgraversquoın ldquobilgirdquo terimine karşılık ldquoknowledgerdquo
soumlzcuumlğuumlnuuml kullanırken Batuhanrsquoın ldquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnden yola
ccedilıkarak bu terimi accedilıklamaya ccedilalıştığı goumlruumlluumlr Batuhan her iki
soumlzcuumlğuumln Tuumlrkccedilersquode ldquobilgirdquo olarak aynı anlamda kullanılmasına karşın
lsquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln ldquobilgidenrdquo ccedilok ldquooumlğrenirsquoyerdquo ya da eski
Tuumlrkccedilersquode ldquomalumatrsquoardquo işaret ettiğine değinir Buradan Musgraversquoin
İngilizcersquodeki ldquooumlğrenirdquo (information) terimi yerine ldquobilgirdquo(knowledge)
soumlzcuumlğuumlnuuml oumlzellikle niccedilin seccediltiği anlaşılır Bu aynı zamanda felsefe
alanındaki ldquobilgirdquo kavramıyla bilgibilim alanındaki ldquobilgirdquo kavramı
arasında bir fark olduğunu da ortaya ccedilıkarır (krş Batuhan 2001 33-37
Musgrave 1993 136)
Durum boumlyle olunca kuumltuumlphanecilik kapsamında bilgibilimin amacı
inceleme gereci ldquooumlğrenirdquo ile ilgili belgeleri oluşturarak bilginin
doğrulunu kanıtlamak olur Başka bir deyişle oumlğrenirsquoden bilimsel
bilgiye geccedilişte bilimselliğin oumln koşulu belgelendirme işlemi
bilgibilimin alanı iccedilerisine girer Batuhanrsquoın deyişiyle bu belgelerin
doğruluğundan yuumlkuumlmluuml olanlar ise ldquouzun yıllar bilgi uumlretim ve
denetiminde ccedilalışmış uzmanların işidirrdquo(Batuhan 2001 39) Başka bir
deyişle bu bilim dalında amaccedil oumlğrenirsquoden bilgiye geccediliş aşamasında
belgelerin seccedililip duumlzenlenmesi ve konu uzmanıyla işbirliğinde
bulunarak bilginin sistemli bir dizge iccedilerisinde hizmete sunulmasıdır
Bu şekilde bir tanımlama aynı zamanda bilgibilim alanında İngilizcersquode
ldquobilgirdquo yerine ldquooumlğrenirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln seccedililme nedenini accedilıkladığı gibi
Tuumlrkccedilersquode ldquobilgibiliminrdquo ne anlama geldiğini de accedilıklar Gerccedili
Tuumlrkccedilersquode ldquooumlğrenirdquo terimi yerleşmediği iccedilin hem felsefe hem de
bilgibilim alanında aynı terim kullanılmasına karşın İngilizcede
yukarıda belirtildiği şekilde felsefe alanında ldquoscience of knowledgerdquo
bilgibilim alanında ise ldquoinformation sciencerdquo terimleri kullanılmaktadır
Guumlnluumlk yaşamda beş duyuyla edinilen bilgi kişisel ya da pratik bilgi
adını alır Pratik bilgi ve oumlğreniye dayalı bilgi ccediloğu kez birbiriyle
oumlrtuumlşmekle birlikte ccediloğu kez tahmine dayanır Buna karşın oumlnermesel
bilgiye dayalı bilimsel bilgi farklı bir gerekccedilelendirme ya da kanıtlama
gerektirir Bilim dallarının temelde akılcı goumlrguumll ya da deneysel olmak
39
uumlzere ikiye ayrıldığı duumlşuumlnuumllecek olursa matematik mantık gibi bilim
dalları oumlne suumlruumllen oumlnermelerin akılcı yoldan kanıtlanmasını gerektirir
Gerccedili akılcı denilen yol soyut olmakla birlikte aklın sınırları iccedilerisinde
kesin sonuccedillara varılması bu tuumlr bilimlerin deneysel bilimlerden
ayrılmasına neden olur Deneysel bilimlerde kanıtlama youmlntemi
oumlnermenin doğruluğunu kanıtlayacak veri ya da belgeleri ortaya
ccedilıkarılmasını gerektirir Bundan boumlyle yukarıda soumlzuuml edilen oumlğreni ya da
pratik bilginin tahmine yer veren youmlnuuml goumlz oumlnuumlne alınacak olursa
bilimsel bilgiyle aralarında buumlyuumlk bir fark olduğu goumlruumlluumlr
Sonuccedil olarak bilginin bulgulandırma youmlnuuml oumlzel alanları ilgilen-
dirmekle birlikte oumlteki bilim dalları arasından soumlzkonusu bulguyu
pekiştirecek belgelere duyulan gereksinim ister istemez disiplinlerarası
iletişimi guumlnuumlmuumlzde kaccedilınılmaz kılar Daha da accedilıkccedilası en azından uumllke
ccedilapında disiplinlerarası iletişimi hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıy-
la bilgibilim aracılığıyla standart bir veri tabanının yaratılması oumlzel konu
alanlarının giderek daha sistemli ve daha ccedilağdaş akademik oumllccediluumltlere
yaklaşmasını ve ulusal akademik bir geleneğin temellerinin atılmasını
sağlar Belgebilim alanındaki ccedilalışmalar işte boumlyle bir suumlrecin sonunda
ortaya ccedilıkmış olup oumlncelikle disiplinlerde uzmanlaşmayı sağlarken
elektronik ortama geccedilişle birlikte disiplinlerarası iletişim de kaccedilınılmaz
bir hal almıştır Geccedilmişte araştırmaların sadece oumlzel alanda kapalı
kalması şeklindeki tutuculuk bilgi patlaması sonucu yerini guumlnuumlmuumlzde
giderek disiplinlerarası iletişime bırakma yolundadır Ne var ki
disiplinlerarası iletişimde en oumlnemli nokta ortak bir hedef etrafında
iletişimin sağlanması ve soumlzkonusu iletişimin ccedilağın teknolojik gelişmesi
sonucu ortaya ccedilıkan rastgele bir modaya kapılarak değil haklı nedenlere
ya da gerekccedilelere dayalı olarak suumlrmesi gerekir
Kuşkusuz belgebilim alanındaki gelişmeler bilgibilime de yansı-
mıştır Bilgibilimin bu şekilde sosyal bilimlerin tabanını oluşturan
felsefe accedilısından irdelenmesinin ardından konuyu daha da oumlzelleştirerek
kuumltuumlphanecilik goumlzuumlyle bakıldığındaakla bilgibilimin kuumltuumlphanecilikteki
işlevi nedir sorusu gelir Kevin Mc Garry bilgibilime kuumltuumlphanecilik
accedilısından yaklaşarak onun kuumltuumlphanecilikteki işlevinin gelişen teknolo-
jiye bağlı olarak salt mantıksal ya da istatiksel verileri toplamak ol-
mayıp teknolojiye koşut olarak ortaya ccedilıkan bilginin iccedileriğindeki
değişikliğin ne gibi bir bilgi ortaya ccedilıkardığını araştırmak olduğunu oumlne
suumlrer (McGarry 1987 109-155) Kuumltuumlphanecilik alanında bilgibilim
terimi konusunda zorlanılması oumlrneğin bilgibilim yerine enformasyon
40
bilimi teriminin daha ccedilok kullanılması belki de oumlzel alanlarda bilgibilim
konusunun akla farklı ccedilağrışımlar getirmesinden kaynaklanabilir
Kuumltuumlphanecilik ccedileviribilim ve bilgi uumlccedilgeni arasındaki ilişkide
oumlncelikle iki bilim dalı arasındaki karşılıklı ilişkinin devingen bir suumlreccedil
gerektiren bilgiyi nasıl yarattığı ve bunun oumlzuumlmsenerek kuumlltuumlrel kimliğe
nasıl işleyip ona mal olduğu geriye doumlnuumlk olduğu kadar eşsuumlremli bir
incelemeyi de gerektirir Geriye doumlnuumlk ccedilalışma da kuşkusuz iki bilim
dalının tarihsel beraberliklerinin kuumlltuumlrel ve bilimsel yaşamdaki somut
oumlrnekleri bir yandan geleceğe ışık tutarken oumlte yandan da guumlnuumlmuumlzde
her iki bilim dalının kendine oumlzguuml oumlzel alan bilgisine dayalı eşsuumlremli bir
inceleme geccedilmişle guumlnuumlmuumlzuuml uzlaştırma ve bilgiye olduğu kadar
kuumlltuumlrel kimliğe de devingenlik kazandırma accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır
Guumlnuumlmuumlzde gerek kuumltuumlphaneciliğin gerekse ccedileviri yayınların artık
bilimsel olarak oumlzel alan kapsamında ele alındığı goumlz oumlnuumlne alınacak
olursa oumlncelikle iki bilim dalı arasında eşsuumlremli bir karşılaştırma
yapmanın tarihsel verilere daha nesnellik kazandıracağı ortada bir
gerccedilektir Oumlte yandan boumlyle bir yaklaşım beraberinde bilginin temelinde
yatan doğruluk ve tarafsızlık ilkesine daha sadık kalınabileceğinin de
işaretini verir İşte bu nedenle oumlncellikle iki bilim dalının tanım ve
bilimsel youmlntem accedilısından karşılaştırmanın hangi alanlarda birbiriyle
oumlrtuumlşuumlp birbirinden yollarını nasıl ayırdıklarının ya da yollarının
kesiştiği noktada bilgi uumlretimine nasıl katkıda bulunduklarının aşamalı
olarak incelenmesi gerekir
Yukarıda ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki tanımlardan bu
araştırmanın amacına uygun olarak iki tanım oumlrnek olarak seccedililebilir
Ccedileviribilimrsquole ilgili olarak yukarıdaki tanımlar arasında Leferersquonin
yaptığı ldquoccedilevirininccedilevirilerin uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan
sorunlarla ilgili bir disiplinrdquo(Lefere 1978 234) tanım amaca en uygun
duumlşenidir Oumlte yandan 1983 The ALA Glossary Of Library and
Information Sciencersquodaki kuumltuumlphane bilimi ile ilgili ldquokayıtlı bilginin
kullanıcı topluluğunun istem ve gereksinimlerini karşılamak uumlzere
seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını sağlayan bilgi ve becerirdquo
şeklindeki tanım oumltekiler arasından bilgiye ağırlık vermesi nedeniyle
amaca en uygun tanım olarak seccedililebilir Kuşkusuz bu iki tanımın
oumltekiler arasında seccedililmesi oumlncellikle ccedilevirilerin kayıtlı bilgiyi taşıma
oumlzelliğinden kaynaklanır Her ne kadar ccedileviribilim denince ccedilevirinin
nasıl yapılacağına değin bilgi uumlreteceği başka bir deyişle de ccedileviri
suumlreciyle ilgili bir bilim dalı olduğu duumlşuumlncesi akla gelse de gerccedilekte bu
41
bilim dalı yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi salt ccedileviri suumlreciyle
değil ccedilevirilerin betimlenmesiyle de ilgili bir bilim dalıdır Buradan her
iki bilim dalının kuramsal alanda betimleyici ccedilalışmalara ağırlık vermesi
gerektiği sonucu ccedilıkartılabilir
Oumlte yandan betimleyici ccedilalışmaların uumlruumln ya da suumlreccedil uumlzerinde odak-
landığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bilgi uumlretimiyle ilgili bir konuda her
iki bilim dalının da başta uumlruumln odaklı bir yaklaşımı benimseyerek ortak
bir sisteme dayalı tabanda karar birliğine varması kaccedilınılmazdır Daha da
accedilıkccedilası her iki bilim dalı arasındaki işbirliğinin bilgi uumlretimine ne şe-
kilde katkıda bulunabileceği birbiriyle farklı alanlara seslenmekle bir-
likte birbirinin tamamlayıcı ve destekleyici şekilde ortak bir bilgi taba-
nında nasıl birleşebileceği ve bu konuda kullanıcının bilgi gereksinimini
karşılayacak ortak sistemli bir dizgenin nasıl yaratılabileceği ccedileviri ara-
cılığıyla buumlyuumlk bir hızla giren bilgi birikimini nasıl sistemli bir dizgeye
oturtulabileceği ancak iki bilim dalının karşılıklı ccedilalışmalarıyla sağlana-
bilir Bu ise oumlncelikle ccedileviribilim alanındaki bilginin kuumltuumlphane bilimi-
nin goumlsterdiği yolda sistemli bir dizgeye oturmasıyla ancak sağlanabilir
Oumlte yandan ccedileviri yayınlar furyası karşısında nasıl bir kuumltuumlphanecilik
politikası izleneceği başka bir deyişle hangi ccedileviri yayınların bilginin
uumlretilip gelişmesine katkıda bulunabileceği konusundaki seccedilicilik
ccedileviribilim alanındaki gelişmelere bağlıdır İşte bu yuumlzden
ccedileviribilimsel olarak ccedileviri yayınlar uumlzerine yapılacak bir ccedilalışma hem
oumlzel alandaki uumllkemizde yayınlanmış ccedileviriler uumlzerine bilgiyi ve
uumllkemizdeki ccedileviri anlayışını bulgulandıracak hem de bilgi accedilısından ne
tuumlr ccedileviri yayınların okuyucunun gereksinimini karşılayacağı konusunda
kuumltuumlphaneciliği gerekccedilelendirmiş olacaktır Bilgibilimin goumlzde olduğu
ccedilağımızda her iki uumlst bilim dalı arasındaki bu şekilde karşılıklı bir
iletişim oumlteki disiplinlere ccedileviri yoluyla gelen bilginin daha sistemli bir
tabana dayalı olarak gelişmesini sağlayacaktır Bundan boumlyle soumlzkonusu
disiplinlerarası araştırmanın bu karşılıklı ilişkiyi ortaya ccedilıkaracak şekilde
youmlnlendirilmesi konuyla ilgili betimleyici ccedilalışmanın kaccedilınılmazlığını
ortaya ccedilıkardığı gibi gerek art gerekse eşsuumlremli karşılaştırmalı
youmlntemin kullanılması her iki bilim dalının veri tabanına katkıda
bulunacaktır
Ne var ki bunun iccedilin de ulusal sağduyuya dayalı sağlam bir kuumlltuumlr
politikası gerekmektedir Sağduyu kavramı her ne kadar bireyle ilgili bir
kavram gibi goumlruumlnse de felsefe alanında Batuhanrsquoın tanımında
ldquosağduyurdquo kavramı genelleştirilerek ldquoinsanın yuumlzbinlerce yıl boyunca
42
yaptığı deneme ve yanılma sonunda elde ettiği goumlzlemsel bilgilerle bu
bilgilerin kılavuzluğu altında kazandığı duumlşuumlnuumlş ve davranış alışkanlıkla-
rının toplamıdırrdquo şeklinde kullanılmıştırr (Batuhan 200123) Bu tanım-
dan yola ccedilıkıldığında yuumlzyıllarca ayakta kalan bir ulusun kuşkusuz
sağduyuya dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının artık yerleşmiş olması beklenir
Uumllkemizde kuumlltuumlr politikası devletin temelinde yatan bir kavram ol-
maktan ccedilok suumlrekli değişen huumlkuumlmet politikalarına mal olmuş bir
kavram olduğundan kuumlltuumlr ve eğitim politikaları yukarıda verilen temeli
sağduyu tanımına dayalı suumlrekliliği olan bir gelenek yaratamamakta ve
her gelen siyasi anlayışa goumlre değişiklikler goumlstermektedir Oumlrneğin bu
konuda Keseroğlu 1923-1980 yılları arasında beş kez huumlkuumlmet değiş-
tiğini iki kez devletin kuumlltuumlr politikalarını suumlrduumlrecek kurumların ka-
pandığını ve sekiz yılda bir de eğitim ve kuumlltuumlr politikalarının
değiştiğini oumlne suumlrmektedir (Keseroğlu 1989190) Oumlte yandan kuumlltuumlr
politikasında kuşkusuz değişim olacaktır ancak bu değişime taraflı ve
siyasal amaccedillarla değil sağduyu tanımı iccedilerisindeki goumlzleme dayalı
bilgiler sonucu karar verilmesi ulusal kuumlltuumlruumln bilgi temeline dayalı
olarak ilerlemesini sağlar Bu oumlteki uumllkelere goumlre yeni kurulmuş sayılan
Cumhuriyetimizin geccediliş doumlneminde siyasal kaygıların ulusal ccedilıkarlara
zaman zaman baskın ccedilıktığını goumlsterir Aynı şekilde konuya
kuumltuumlphanecilik eğitimi sorunları accedilısından bakan Oumlzer Soysal bu
sorunların ldquo uumllkede bilgi oumlğesinin oumlrguumltleniş-akış biccedilimine ilişkin bir
temel anlayış ve politika oluşturulamamış olmasından kaynaklandığınırdquo
oumlne suumlrerken devletin kuumlltuumlr politikasındaki eksikliğin temelinde bilgi
oumlğesi yattığını vurgulamaktadır (Soysal 1983150) Bu durumda kuumlltuumlr
politikasını bilgi ve bu bilginin ulusal sağduyuya uygun seccedilimi
oluşturmaktadır Ne var ki kuumlltuumlr politikasını oluşturmada devlet kadar
onun boumlluumlnmez parccedilası olan kurumlarının da yuumlkuumlmluumlluumlğuuml bulunması
gerekir Zira kuumlltuumlr politikasını tabanında bilgi yattığına goumlre onun bilgi
uumlreten yuumlksek oumlğretim ve kuumltuumlphane gibi kurumlarının da bilgi uumlretme
ve bu bilgiyi yayarak disiplinlerarası tartışmaya sunma bu bilgiyi ulusal
sağduyuya kazandırarak kuumlltuumlr politikasını youmlnlendirme gibi oumlnemli
işlevleri bulunmaktadır Ancak bu şekilde durağan gibi goumlzuumlken kuumlltuumlr
politikası bilginin disiplinlerarasında olduğu kadar toplumun ccedileşitli
katmanlarına da yayılarak onun devingen bir suumlrece girmesini sağlar
Bu durumda kuumlltuumlr politikası bilginin ışığında gerekccedilelendirilerek
yasallık kazanmış olur Bundan boumlyle kuumlltuumlr politikasının eksikliğini
sadece devlete ve huumlkuumlmetlere yuumlklemek yerine devletin kurumlarındaki
43
işleyişin eksikliğine yuumlklemek daha doğru olur Ancak yukarıda soumlzuuml
edilen koşullar altında yasallık kazanmış bir kuumlltuumlr politikasıyla başta
eğitim ardından ccedileviri yayınlar da dahil olmak uumlzere her tuumlrluuml yayın
politikasına bilinccedilli ve ileriye doumlnuumlk hedefler yaratılmış olur
Guumlnuumlmuumlzde bilginin tarihten başlayarak temel iktidar aracı olarak
uumlstuumlnluumlğuuml goumlzoumlnuumlne alınacak olursa huumlkuumlmetler bir yana ulusun
varlığını suumlrduumlrecek bir kuumlltuumlr politikasının bir an oumlnce oluşturulması
gereği ortaya ccedilıkar Zira bunun eksikliği okullar uumlniversiteler
kuumltuumlphaneler gibi devletin temel kurumlarının kuumlltuumlrel kimliği temsil
edecek temel dayanaktan yoksun olarak ccedilalışmasına neden olur Oysa
sağlam temeller uumlzerine kurulu devingen bir kuumlltuumlr politikası bilginin
bilginin tabana yayılmasını kolaylaştırdığı gibi bilginin
disiplinlerarasında akışını da kolaylaştırır
Ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki ilişkinin oumlzel alandaki bilgi
uumlretimine katkısı olabilmesi ccedileviri yayınların ccedileviribilim ve kuumltuumlphane
bilimi accedilısından irdelenmesini gerektirir İkisi arasındaki bilinccedilli bir
işbirliği ccedilevirilerin bilgi tuumlketimini değil bilgi uumlretimini tetiklemesine
yardımcı olur Bu ilişkinin somut olarak kanıtlanması ise ortak bir konu
alanı olan ccedileviri yayınlar uumlzerinde yapılacak bir incelemeyle somutluk
kazanır Bundan boumlyle soumlzkonusu yapıtlarda bilimsel olarak tuumlmden
gelimli youmlntemle ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetiklediği şeklinderdquo bir
oumlnselle yola ccedilıkmak betimleyici alandaki ccedilalışmanın sınırlarını ccedilizmeye
yarar Bununla birlikte betimleyici ccedilalışmadan veri elde edebilmek
kuşkusuz tuumlme varımlı youmlntemler kullanılmasını gerektirir Bunun iccedilin de
oumlncellikle tarihten başlayarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği arasındaki
ilişkinin modern bilimlerin Doğuşuyla birlikte ulusal kuumlltuumlr ve bilgi
uumlretim geleneğini nasıl etkilediğinin incelenip ardından bu konudaki arka
plan bilgi birikimiyle birlikte oumlzel alandaki ccedileviri yayınların disiplinin
dizgeselleşmesinde ne gibi etkisi olduğunun ve bu etkinin oumlzel alana ne
şekilde yansıdığının araştırılmasını gerekir
131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Be-
timleyici Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi
Ccedileviri yayınlar tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de bilginin yayılma-
sını hızlandırarak bilginin uumlretilmesinde katalizoumlr rol oynar Ancak ccedilevi-
rilerin boumlyle bir işlevi yerine getirmesi oumlncellikle ccedilevirmenin lsquoccedileviri bi-
44
lincinersquo sahip olmasını gerektirir Bu ise ccedilevirmenin yaratıcılığını kulla-
narak ccedilevirisini iccediline girdiği kuumlltuumlre kabul ettirmesine bağlıdır Bu bi-
linci taşıyan ccedilevirmenin uumlruumlnuuml ister istemez hem bilginin hızla yayılma-
sını hem de bu bilgiden yeni duumlşuumlncuumller uumlretilmesini sağlar Aşağıda
Myriam Salama-Carrrsquoın bu konuyla ilgili olarak soumlylediği soumlzler bu de-
nilenleri kanıtlar niteliktedir
ldquoThe role of translators in the transmission of knowledge should not
overshadow their creative activity The translated text is not an end in
itself but a catalyst that stimulated original reflection and the production
of knowledge Translations were often accompanied by exegesis and
commentary which produced fresh ideas and new debatesrdquo (Delisle amp
Woodsworth 1995 112)
ldquoCcedilevirmenlerin bilginin yayılmasındaki roluumlnuumln onların yaratıcı et-
kinliğine goumllge duumlşuumlrmemesi gerekir Ccedileviri uumlruumln kendi iccedilerisinde son
olmayıp oumlzguumln duumlşuumlnceyi harekete geccedilirerek bilgi uumlretimine yol accedilan bir
katalizoumlrduumlr Ccediloğu kez ccedilevirilerle birlikte gelen accedilıklama ve yorumlar
beraberinde yeni duumlşuumlnce ve tartışmaları da getirirrdquo (Ccedilev Mine Yazıcı)
Ccedilevirilerin kuumlltuumlrel kimliğe kazandırdığı ccedilok boyutluluk soumlz konusu
uumllkenin bilimsel yaklaşımını da etkileyerek onun daha geniş oumllccedilekli bir
bakış accedilısı ve yaratıcı kimlik kazanmasına neden olur Bu ise ccedileviri
yayınların sadece tarihsel olarak araştırılmasının geleceğe doumlnuumlk bir
ccedileviri politikası oluşturmaya yetmediğini ortaya ccedilıkarır İşte bu noktada
bilimsel olarak tek disiplin iccedilinde sınırlı kalan geleneksel youmlntemler
yerine disiplinlerarası bir youmlntem geliştirmek ccedileviri yayınların hem
kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilim accedilısından işlevini artırır
Disiplinlerarası iletişim accedilısından burada iki youmlntem kullanılabi-
lirbunlardan birincisi geriye doumlnuumlk tarihsel youmlntem ikincisi ise ileriye
youmlnelik betimleyici youmlntemdir Ancak bunun iccedilin oumlncelikle iki disiplin
arasındaki ilişkinin aşağıda ele alınacağı şekilde tarihsel bir araştırma ile
gerekccedilelendirilerek bilime katkısının ortaya ccedilıkarılması gerekir Bu
şekilde tarihsel bir youmlntem ldquoccedileviri yayınların bilgiyi tetiklediğirdquo savına
bilimsel olarak geriye doumlnuumlk youmlntemle veri toplamak anlamına gelmekle
birlikte tarihsel araştırmaların kimi belge ve bilgilerin zaman iccedilerisinde
savaş yada siyasal nedenlerle kaybından oumltuumlruuml araştırmacıyı varsayıma
dayalı bilgi uumlretmeye zorlayabilir Bu durumda araştırmacı nesnel
verilere dayalı goumlruumlşlerini dile getirmekten ccedilok bireysel goumlruumlşlerini dile
getirmek zorunda kalır Bu ise nesnellik kesinlik ve doğruluğu oumllccediluumlt
45
alan ccedilağımız ampirik (goumlrguumll) bilimsel anlayışına ters duumlşer Bu gerccedileği
goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ldquoccedilevirilerin bilgi uumlretimine etkisininrdquo ccedilağın
koşullarına uygun olarak yeni doğan bilim dallarının ışığında
ldquobetimleyici bir youmlntemle ileriye doumlnuumlk olarakrdquo incelenmesi hem
geccedilmişteki ccedileviri yayınlarla ilgili tarihsel olarak oumlne suumlruumllmuumlş goumlruumlşlerin
sorgulanmasına hem de araştırma sonucunda elde edilecek verilere goumlre
geleceğe youmlnelik olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda
aydınlatıcı varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bu ise elde
edilecek bulguların aynı zamanda accedilıklayıcı nitelikte olmasını sağlar
Konuya bu şekilde geniş bir bakış accedilısı yelpazesi iccedilerisinde bakıldı-
ğında 1940rsquolı yıllarda ortaya ccedilıkıp 1970rsquoli yıllarda olgunluğa erişerek
kapsamını genişleten bilgibilimin ve 1970rsquoli yıllardan başlayarak giderek
dilbilimden yollarını ayırmaya başlayan ccedileviribilimin oumlngoumlrduumlğuuml youmln-
temleri kullanarak ccedileviri yayınların okuyucu uumlzerindeki bilgiyi tetikle-
yici etkisini incelemek ve sonuccedilları sayısal verilerle desteklemek
ccedilağdaş bilimlerin hedefine ulaşmak accedilısından yerinde bir karardır
Bu iki bilim dalının seccedililmesiyle ilgili olarak yukarıda verilen karar
kesinlikle rasgele verilmiş bir karar olmayıp oumlncelikle iki bilim dalının
kapsamına giren konularla ilgilidir Oumlte yandan her bilim dalının betim-
leyici kuramsal ve uygulama olmak uumlzere uumlccedil inceleme alanından oluşan
bir buumltuumlnce olduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa betimleyici inceleme so-
nucu elde edilen verilere dayalı varsayımlar uumlretemeyen başka bir
deyişle kuramsal dayanaktan yoksun bir incelemenin bilimselliği
tartışma konusudur Ne var ki disiplinlerarası bir araştırmada bir de
hangi bilim dalına ait kuramın temel alınacağı sorunu guumlndeme gelir
Başka bir deyişle araştırmanın ilk boumlluumlmuumlndeki tarihsel inceleme bu
accedilıdan bir sorun yaratmamakla birlikte betimleyici alanda kuumltuumlphane
bilimiyle ilgili ccedileviri yapıtların geriye doumlnuumlk ve eşzamanlı
incelenmesinde uumlst kuram olarak ccedileviribilimden mi yoksa kuumltuumlphane
bilimden mi yararlanılabileceği sorusu guumlndeme gelir Daha accedilılacak
olursa gerek kuumltuumlphane bilimi gerekse ccedileviribilim alanında uumlretilen ku-
ramlardan sadece birine oumlncelik verilerek incelemenin yapılması bu
araştırmayı disiplinlerarası bir inceleme olmaktan ccedilıkarır Bu durumda
bir bilim dalını oumltekine yeğlemek yerine her iki bilim dalının da bilime
sağladığı olanaklardan yararlanarak birbirini tamamlayan ve araştırmayı
daha yetkin kılacak bir kuram arayışına girmek ve bu şekilde oumlteki bilim
dallarına iki uumlst bilim dalı olarak oumlrnek sergilemek bu incelemenin
46
temelde disiplinlerarası iletişimin kaccedilınılmazlığı şeklindeki savını da
kanıtlama olanağı yaratır
Bilgibilim alanına bilginin kaynakları kullanıcıları bilgiye erişim
kuram ve uygulamaları bilgi iccedileriğiyle ilgili ccediloumlzuumlmlemeler bilgi yayım
teknoloji ve uygulamaları gibi konuların yanı sıra bilgi aktarımının et-
kinliği ve talep edilen bilgi gibi konular da girmektedir (McGarry 1987
130-133) Oumlte yandan ccedileviribilim alanında genel anlamda ccedileviri ya-
yınları ve ccedileviri suumlreci konuları yer alır Bu konu alanları gerccedilekte
birbirine bağlı ya da birbirinin devamı olarak goumlruumllebilir Şoumlyle ki
ccedileviri yayınların ccediloumlzuumlmlenmesi bir başka deyişle başta belirlenen
hedefe uygun olarak ccedileviri yayınların işlevsel accedilıdan istenilen etkiyi erek
kuumlltuumlrde sağlayıp sağlamadığının incelenmesi doğrudan ccedileviri
yayınlarla ilgili bir inceleme olmakla birlikte bu ccediloumlzuumlmlemeler
sonucunda ortaya ccedilıkan veriler aynı zamanda ccedileviri suumlreciyle ilgili bil-
gileri de ortaya ccedilıkarır Bu şekilde ccedileviribilim sanılanın aksine ccedilevirinin
nasıl yapılacağıyla ilgili buyurgan oumlnerilerde bulunmak yerine metin ya
da ccedileviri uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak bir yandan geccedilmişe doumlnuumlk ccedileviri suumlre-
ciyle ilgili bilgiyi elde ederken oumlte yandan da ccedileviri suumlreciyle ilgili gele-
ceğe youmlnelik varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bundan boumlyle
bilgibilimde bilgi aktarımının etkinliği konusu ccedileviribilimde yabancı
dildeki kaynak metindeki bilginin ana dilde aynı etkiyi goumlsterip
goumlstermediği ya da ccedileviri yapıtların telif yayınlarla arasındaki ilişkinin
incelenerek bilgi aktarımında başta belirlenen hedefe ulaşılıp
ulaşılmadığını ve bunun nedenlerini irdeler
Bu yukarıda soumlzuuml edilen bakış ccedilerccedilevesi iccedilerisinde oumlncelikle her iki
bilim dalında da inceleme malzemesi olarak ister oumlzguumln ister ccedileviri yapıt
olsun Tuumlrkiyersquodeki bilimsel geleneği ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında
değerlendirebilecek kuram arayışına girilmiştir Oumlncellikle her iki
disiplinden ccedilağdaşlık oumllccediluumltlerine ve uumllkenin koşullarına uygun kuram
seccedililmiş ve her iki kuram karşılaştırılarak her iki kuramın hangi
noktalarda oumlrtuumlşerek ccedileviri yayınlardaki bilgi uumlretimini tetiklediğini
ortaya ccedilıkarabileceği uumlzerinde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Başka bir deyişle
ccedileviribilim youmlntemiyle bilginin hangi suumlreci izlediğini ortaya
ccedilıkarabilecek bir kuramla bilginin niteliğini nicel olarak goumlzler oumlnuumlne
serecek bilgibilim alanında bir kuramın birbiriyle uzlaştırılarak
uygulanması sadece kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların bilgisel
olarak değerini oumllccedilmekle kalmaz geleceğe youmlnelik olarak oumlteki
disiplinlerdeki ccedileviri yayınları değerlendirmede kullanılabilecek bir
47
uygulamayı başlatarak oumlzel alan ccedileviri yayınların işlevini de artırmayı
hedefler
Buumltuumln bu genel amaccedillara uygun olarak kuumltuumlphane ve bilgibilim ala-
nında Aysel Yontar ve Yalvaccedilrsquoın ldquo Tuumlrkiyersquode Kuumltuumlphane ve Bilgibilimi
Konusundaki Araştırma Sorunları 1952-1994rdquo başlıklı yazısında Tuumlr-
kiyersquode araştırma youmlntemiyle ilgili sorunların sadece seccedililen araştırma
youmlnteminden değil veri tuumlruuml ve zamanlarındaki farklılıktan da
kaynaklandığını oumlne suumlrmeleri hem ccedileviribilim hem de bilgibilim
alanında erek kuumlltuumlruuml oumln plana ccedilıkaran youmlntemlerin seccedililmesinin daha
sağlıklı değerlendirmelere yol accedilacağına işaret eder (Yontar Yalvaccedil
2000 165-186) Araştırma makalelerinin iccedilerik analizini sağlamak
amacıyla yapılan bu araştırmada Jarvalin-Vakkarirsquonin erek kuumlltuumlruumln
koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak oumlne suumlrduumlğuuml değişik veri tuumlruuml ve
doumlnemini karşılaştırma olanağını sağlayan bilimsel yaklaşım
benimsenmiştir Gerccedilekten de bu araştırmada Yontar ve Yalvaccedilrsquoın
kullandığı youmlntem Tuumlrkiyersquodeki bilimsel araştırmaların de-
ğerlendirilmesinde ccedilıkan sorunları ccediloumlzduumlğuuml gibi ccedilok boyutlu9 bir
karşılaştırmaya da fırsat vermesi accedilısından bu yapıtın amacına da uygun
duumlşmuumlştuumlr Kuşkusuz bu şekilde alınan bir karar beraberinde
ccedileviribilim alanında hangi kuramın oumlne suumlrduumlğuuml youmlntemin seccedilileceği so-
rusunu akla getirir
Ccedilevirinin oumlzellikle dilbilim kapsamında ele alındığı doumlnemde ortaya
ccedilıkan ccedileviri suumlrecini accedilıklamaya youmlnelik kuramlar akılda geccedilen ccedileviriyle
ilgili işlemleri somut olarak ortaya ccedilıkaramadığından ccedileviribilimrsquoin
seksenli yıllarda kimlik kazanmasıyla birlikte ortaya ccedilıkan ldquouumlruumln odaklırdquo
(ccedileviri yayın odaklı) kuramlar ccedileviri yayınların iccedileriğiyle ilgili analizin
yanı sıra ccedilevirideki ilişkileri saptayarak ccedileviri suumlreci konusunda da
somut bulgular ortaya ccedilıkarmıştır Bu şekilde ccedilevirmenin yapıtının
incelenmesinden ccedilevirmenin ccedileviriyi hangi suumlreccedillerden geccedilerek yaptığı
ortaya ccedilıkarılarak genelde ccedileviri etkinliğini bilinccedil duumlzeyine ccedilıkarmak
hedeflenmiştir Kuşkusuz bu tuumlr bir inceleme ccedileviriyle sınırlı gibi
goumlruumlnmekle birlikte elde edilen bulgular accedilıklayıcı varsayımlar
aracılığıyla erek kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını da ortaya ccedilıkaracaktır
Başka bir deyişle bir uumllkedeki ccedilevirmenininccedilevirmenlerin yapıtlarının
karşılaştırmalı ccediloumlzuumlmlemelerinden ccedilevirmene oumlzguuml ccedileviri anlayışı kadar
9 Yazılar konu oumlrguumlt ve araştırma stratejisi olmak uumlzere uumlccedil boyutta
değerlendirildiği iccedilin ccedilok boyutlu ifadesi kullanılmıştır
48
soumlz konusu uumllkeye oumlzguuml ccedileviri anlayışı da ortaya ccedilıkarılacaktır Bundan
boumlyle bir yandan ccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetikleyip
tetiklemediğinin yanı sıra uumllkemizdeki oumlzel alanda yerleşmiş ccedileviri
anlayışı konusunda da ipuccedilları elde edilmiş olacaktır
Buumltuumln bu bilgiler ışığında ccedileviribilim alanında bilgibilim alanına uy-
gun bir kuram seccedililmesi gereği ortaya ccedilıkar Bu ise ccedileviribilim alanında
gerek inceleme malzemesi gerek youmlntem gerekse youmlntemde
kullanılacak standart ya da normlar konusunda bilgibilime ters
duumlşmeyecek bir kuramı gerektirir Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml ldquoerek odaklı
kuramrdquo bilgibilim alanında Jarvalin-Vakkarirsquonin oumlne suumlrduumlğuuml uygulama
alanıyla ilgili kurama ters duumlşmemektedir Youmlntem olarak her iki
kuramda da analitik karşılaştırmaya başvurulmuş olması erek kuumlltuumlruumln
karmaşık yapısını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak veri tabanındaki zamansal
ve konusal farklılıkları değerlendirme olanağı sağlamaktadır Ne var ki
bu ccedilalışmada ccedileviri yayınlar oumlzellikle seccedilildiğinden ldquoerek odaklırdquo ccedileviri
kuramında nelerin bilgibilime ters duumlşmeyecek şekilde oumllccediluumlt
alınabileceği aşağıda sırasıyla accedilıklanacaktır (Karş Yontar Yalvaccedil
2000 165-186 Toury 1995 7-21)
Toury kuramında uumlccedil ccedileşit inceleme malzemesi seccedilmiştir oumlncelikle
bir dile aynı ya da farklı doumlnemlerde farklı ccedilevirmenler tarafından yapı-
lan ccedileviriler ikincisi bir toplumdaki ccedileviri anlayışına uygun olarak bir
metnin ccedilevirilerinin geccedilirdiği evrelerin incelenmesi ve bunun sonucunda
bir toplumdaki ccedilevirilerin yeterlik ve kabuledilebilirlik kutuplarına ne
derecede yaklaşıldığının saptanarak bir uumllkedeki ccedileviri anlayışını ortaya
ccedilıkarmaktır uumlccediluumlncuumlsuuml ise bir metnin farklı dillere yapılan ccedilevirilerinin
incelenmesidir (Toury 1985 24-25) Bu inceleme malzemeleri arasında
bu ccedilalışmanın amacına en uygun olanı Touryrsquonin birinci olarak oumlne
suumlrduumlğuuml malzemedir Buna goumlre oumlrneğin oumlzel alan kuumltuumlphanecilikte
1923-1980 arası ccedileviri yayınların karşılaştırmalı olarak incelenmesi
ccedileviri anlayışının nasıl bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi bu
yayınların karşılaştırmalı iccedilerik analizinin yapılması da onların bilgi
uumlretimiyle ilişkisini ortaya ccedilıkarır Touryrsquonin ikinci olarak oumlne suumlrduumlğuuml
bir başka deyişle tek bir metnin aynı ya da farklı doumlnemlerdeki ccedilevirileri
arasında yapılan karşılaştırma kuşkusuz ccedileviri anlayışının evrimi kadar
ana dilin oumlzguumln bilgiyi tetiklemedeki roluuml gibi ccedileviri ve bilgi uumlretimi
arasındaki bağı da accedilıklar Her iki inceme malzemesinde de amaccedil ccedileviri
yayınların bilgi uumlretimindeki işlevini ortaya ccedilıkarmak olduğundan
betimleme sonucunda elde edilen veriler akademik alandan başlayarak
49
ccedileviri bilinci kazandırır Bu şekilde bilgibilimrsquode geccedilen ldquotalep edilen
bilgirdquo şeklindeki bir oumllccediluumlt bu ccedilalışmada ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini
etkileyip etkilemediğirdquo karşılığını bulur Bu ise ccedileviri yayınların
kuumltuumlphane biliminin sağladığı kolaylıklardan yararlanılarak
ccedileviribilimsel youmlntemlerle inceleneceği anlamına gelir
Touryrsquonin yukarıda belirtildiği şekilde farklı ya da aynı doumlnemdeki
ccedilevirilerin veya sadece bir metnin ccedileşitli doumlnemlerde yapılmış ccedilevirilerinin
incelenmesi şeklindeki goumlruumlşuuml ccedileviri alanında uzman olmayan bir
kimseye yetersiz goumlruumlnebilir Ancak Touryrsquonin hiccedilbir karşılaştırmalı
ccediloumlzuumlmlemenin genel olmayacağı bundan boumlyle karşılaştırmanın ancak
ldquokısmirdquo olabileceği savı Jarvalin-Vakkarirsquonin goumlruumlşuumlyle oumlrtuumlşuumlr
Bununla birlikte ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki işlevini değerlendirmek
amacıyla yapılan bu araştırmanın disiplinlerarası niteliği de goumlz oumlnuumlne
alındığında betimlemenin tek bir metnin ccedilevirilerinin karşılaştırılmasıyla
değil belli bir zaman kesitindeki ccedilevirilerin karşılaştırılmasıyla yapılması
konu alanlarına goumlre ccedilevirinin bilgi uumlretimine etkisini anlamak accedilısından
daha yerinde bir karardır Bu durumda konu alanı veri tuumlruuml ve zaman
kesiti konusunda getirilecek kısıtlamalar bu ccedilalışmanın ccedilağdaş kuramlara
uygun olarak ldquokısmirdquo olmasını sağlar Ne var ki betimleyici ccedilalışmadan
oumlnce betimleyici ccedilalışmanın arka plan bilgisinin verilmesi gerekir
Bundan boumlyle oumlncelikle iki disiplin arasındaki tarihsel gelişmenin
incelenmesi genelde ccedileviri yayınların oumlteki disiplinlere etkisi konusunda
fikir vereceği gibi betimleyici ccedilalışmanın da oumllccediluumltlerini hazırlar Ancak bu
aşamadan sonra kuumltuumlphanecilik alanında Harf Devriminden başlayarak
Cumhuriyete kadar olan doumlnemde ccedileviri makalelerin bilgiyi tetiklediği
savı tarihsel araştırmadan ccedilıkan oumllccediluumltler aracılığıyla bulgulandırılıp
analitik karşılaştırma youmlntemiyle oumllccediluumltler arası ilişkiler accedilığa ccedilıkarılabilir
Bu ilişkilerin accedilıklanması kuşkusuz başta oumlne suumlruumllen savı
gerekccedilelendirme amacını taşır Bu durumda soumlz konusu araştırmanın
genelde amacı ise ccedileviri yayınların işlevselliğini artırmak olur (Toury
1985 32)
Oumlzetle araştırmanın genelinde oumlncelikle iki disiplin arasındaki
tarihsel ilişkinin bilim dallarının Doğuş ve gelişimindeki rolleri uumlzerinde
ayrıntılı olarak durulmuş ve bu amaccedilla ccedileviri yayınlar aracılığıyla
Osmanlırsquodan Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan doumlnem
incelenmiştir Bu şekilde iki disiplin arasındaki işbirliğinin bilginin
dizgeselleşmesindeki roluuml ortaya ccedilıkarılmaya ccedilalışılmıştır Betimleyici
ccedilalışma ise her ne kadar oumlzel alanla sınırlı gibi goumlruumlnse de gerccedilekte
50
oumlteki disiplinlere ccedileviri yayınların işlevselliği konusunda ışık tutma
amacını taşımaktadır
14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler
Oumlteki disiplinler arasından oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim
arasındaki iletişimin seccedililmesi tarihte uygulama alanındaki işbirliğinden
kaynaklanmaktadır Kuumltuumlphanelerin geccedilmişte hem bir ilim yuvası hem
de devlet resmi arşivi olarak işlev goumlrmesi kuumltuumlphanelerde ccedileviri et-
kinliğinde bulunulmasını kaccedilınılmaz kılmış ve gerek kuumlltuumlrel gerekse
bilimsel gelişmede bu beraberliğin buumlyuumlk payı olmuştur Disiplinlerarası
iletişim accedilısından uzun suumlre goumlz ardı edilen bu birlikteliğin guumlnuumlmuumlz
bilgi ccedilağının hızla giden bilgi akışı iccedilerisinde yeniden guumlndeme gelmesi
ve bu işbirliğinin rasgele değil de guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışına uygun
bir şekilde yuumlruumltuumllmesi oumlncelikle kuumltuumlphanelerin ccedilağdaş oumllccediluumltlerde
işlevini yerine getirmesiyle sağlanacaktır Geccedilmişte ccedileviri etkinliğine
kuumltuumlphanelerde yer verilerek işbirliğine gereksinim duyulduğu ortaya
ccedilıkarken guumlnuumlmuumlzde bu iletişimin kopmuş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr
Oumlzel bir disiplin olmadan oumlnce toplumsal bir kurum olarak kuumltuumlphane ve
ccedileviri etkinliği şeklindeki işbirliğinin arada kesintiye uğraması bu
ilişkinin disiplinlerarası iletişime doumlnuumlşmesini geciktirmiştir İşte bu
nedenle kısaca da olsa tarihe doumlnmek ve bu iki disiplin arasındaki
iletişime kopuk olarak değil de tarihsel bir suumlrecin devamı olarak
bakmak konuya buumltuumlnluumlk kazandırmak accedilısından oumlnem taşımaktadır
141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri
Eski Mısır ve Babil uygarlığında Er ErechUr Larsa gibi şehirlerin
kurulmasıyla birlikte oumlncelikle siyasal buumltuumlnluumlğuuml sağlamak uumlzere askeri
ticari ve yasal duumlzenlemelerle ilgili bilgi akışını yuumlruumltmek amacıyla ku-
rulan kuumltuumlphaneler kuşkusuz başlangıccedilta resmi bir arşiv goumlrevini uumlstlen-
mişlerdir Oumlte yandan yazıcı ve yazıcılık eğitimi alınması seccedilkin bir ta-
baka ortaya ccedilıkarmıştır Oumlrneğin Suumlmerlerrsquode her tapınağa ait bir okul
ve kuumltuumlphane bulunduğu gibi bu tapınakların yanında kurulan zenginler
mahallesinde her evde bir ev kuumltuumlphanesinin kurulmuş olması berabe-
rinde kuumltuumlphanelerin seccedilkin tabakaya oumlzguuml bir ayrıcalık olmasına yol
accedilmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphanelerin Doğuşu aşamasında soyut duuml-
51
şuumlnce ve onun uumlruumlnuuml bilginin bu sınıfın elinde kalarak youmlnetimi ellerinde
tutmalarına neden olmuş ve kuumltuumlphanelerin de halk kesimine yayılması
bir suumlre engellenmiştir Bu durumda Antik Ccedilağlarda kuumltuumlphanersquonin ilk
aşamada bilgi yoluyla bireysel oumlzguumlrluumlğuuml kazandırma aracından ccedilok youml-
netimin kuumlltuumlrel birliği ve egemenliği elinde tutma aracı olduğu oumlne suuml-
ruumllebilir Ne var ki zaman akışı iccedilersinde bu doumlnemde iki tuumlr kuumltuumlphane
ortaya ccedilıkmıştır Bunlardan birincisi yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim zaman ve
mekanı denetimi altında tutmak isteyenlerin takvim kayıt ve ilgili ilk
bilimsel evrakları ve devlet youmlnetimiyle ilgili resmi evrakların saklandığı
arşiv niteliğindeki kuumltuumlphaneler oumlteki ise tarihsel sıralamaya goumlre
oumlrneğin Kral II Ramses Ozymandiasrsquoın (İOuml 1305-1237) Tebrsquote dini
yazıları iccedilin kurduğu yaklaşık 20 000 bin tomarın saklandığı saray
hanedanına ait Eski Mısır Kitaplığı ardından bu kuumltuumlphaneye denk bir
oumlrnek olan İOuml 626rsquoda Mezopotamyarsquodaki Nineversquodeki kutsal ve edebi
yazının bulunduğu Asur Bani Pal kitaplığıdır Bu ikinci soumlzuuml edilen
kuumltuumlphaneler yazının iccedilselleşmeye başlamasıyla birlikte sadece resmi
evrakların değil insanın soyut duumlşuumlnce uumlruumlnlerinin de saklandığı yerler
olarak kimlik değiştirmeye başlamışlardır Oumlrneğin Asur Bani Pal
kitaplığının Babilrsquolilerin mirası Gılgamış Destanı ve benzeri efsanelerin
gelecek kuşaklara aktarılmasına aracı olmuştur (Mc Garry 1975 120-
121)
Ayrıca kuumltuumlphanelerin Antik Ccedilağdan başlayarak yazının yayılması
bundan boumlyle yazılı belleğin gelişmesinde evrensel bilgiye katkısı goumlz
ardı edilmemelidir Oumlrneğin Sami ırkının geliştirdiği Mısır Uygarlı-
ğından kalma halka ait (İOuml 700) ilk alfabenin Fenikeliler tarafından Yu-
nan uygarlığına yayıldığı ve okuma yazma ve aritmetikle ilgili temel
bilgilerin aktarılmasında buumlyuumlk bir işlevi olduğu unutulmamalıdır
(McGarry 1975 124) Kuşkusuz bu temel bilgiler ccedileviri yoluyla
aktarılmış bilgiler olup Atinarsquoda Peisistratusrsquoun (İOuml 540) kurduğu
soumlylenen ilk halk kuumltuumlphanesinin de boumlyle bir bilgi birikimin sonucu
olduğu oumlne suumlruumllebilir (Baysal 1992 36) Peisistratusrsquoun sadece ccedileviri
yoluyla edinilen bilgiyi değil Homeros destanlarının parccedilalarını
toplayıp duumlzenleme gereksinimi duymuş olması onun aynı zamanda
kuumlltuumlrel kimliğe verdiği oumlnemi de goumlsterir Uumlstelik İOuml 350rsquode tuumlm
Yunan devletlerinde 24 harfli alfabe resmen kabul edilmiştir Bu ise
aynı zamanda Anadolursquodaki Efes Bergama gibi kuumltuumlphaneler de dahil
olmak uumlzere Yunan uygarlığındaki tuumlm kuumltuumlphanelerin bu resmi
alfabeye dayalı ortak malzemeyi kullanarak ortak kuumlltuumlrel kimliğin oluş-
52
masına katkıları olduğu anlamına gelir (McGarry 1975 117-120) Zira
yazının duumlşuumlnceyi youmlnlendirici etkisi başka bir deyişle duumlşuumlncenin sim-
geye doumlnuumlşmesi Helen uygarlığının doğmasına neden olmuştur
Oumlrneğin yazının getirdiği ccedilizgisel duumlşuumlnce şekli Aristoteles Platonn
gibi felsefecileri ortaya ccedilıkartmıştır Sonuccedil olarak bu Eski Ccedilağ uy-
garlıklarında bile ccedileviri yaşamın bir parccedilasıdır Uumlstelik Akdeniz kuumlltuuml-
ruumlnuuml paylaşan devletlerin birbiriyle ekonomik bağımlılıkları da goumlz
oumlnuumlne alındığında Antik Ccedilağ Yunan uygarlığının kurulmasında
ccedilevirinin bilgi edinmek ve ticari ilişkileri suumlrduumlrmek şeklinde en az iki
nedenden oumltuumlruuml oumlnemi yadsınamaz Oumlrneğin felsefe (dahası bilim)
tarihinin başlangıccedil noktası olarak goumlruumllen Tales Mısırrsquoda matematik
goumlkbilim ve geometri konusunda ccedilalışmıştır (Kranz 1994 30) Ayrıca
Pitagoras Thales Platonn ve Aristoteles gibi bilim adamları ve
felsefecilerin Mısırrsquoa gittikleri oumlne suumlruumllmuumlş olmasına karşın Antik Ccedilağ
Yunan uygarlığının bilginin Mısırlılardan ccedileviri yoluyla geldiğini
yadsımış olmaları bireyden ccedilok kuumlltuumlrel ve siyasal birliğe oumlncelik
tanımalarından kaynaklanmıştır (Robinson 1992 17) Ne var ki bu
metinler kuşkusuz ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılan ccedileviriler yerine
oumlncelikle bilginin okuyucu tarafından dinleyiciye aktarılacağını goumlz
oumlnuumlnde bulunduran ardından da kuumlltuumlrel kimliği oumln plana ccedilıkarmak
kaygısı taşıyan ldquoyeniden yazmardquo metinler olarak da duumlşuumlnuumllebilir Başka
bir deyişle kuumltuumlphanelerde ccedileviri etkinliğinin sadece bilgi edinmek
amacıyla suumlrduumlruumllduumlğuuml ortada bir gerccedilektir
Yukarıda belirtildiği şekilde okuyucu odaklı ldquoyeniden yazmardquo
şeklindeki ccedilevirilere Antik Yunanrsquoda başvurulmuş olması oumlzguumln
bilginin ve soyut duumlşuumlncenin gelişerek Platonn Sokrates gibi fel-
sefecilerin ortaya ccedilıkmasına yol accedilmış ccedileviri etkinliği aracılığıyla alınan
oumlduumlnccedil bilgi de yerini oumlzguumln bilgiye bırakırken dilde toplumsal bir
iletişim aracı olmaktan ccedilıkmıştır Başka bir deyişle yazı soyut duumlşuumln-
ceyi geliştirerek dilin bireysel zenginliğe kavuşmasına neden olmuştur
Nesneler duumlnyası ile ilgili dilden simgelere dayalı bir dile başka bir
deyişle yazıya geccedilişle birlikte bireyin imgelem guumlcuuml gelişmiştir Oumlnce
karşısındaki topluluklarla ardından metinle soumlyleşmeye başlayan birey
iccedilin artık diyalektik duumlşuumlncenin kapıları aralanmıştır Oumlrneğin hitabet
gibi bir sanatın doğması boumlyle bir suumlrecin sonucudur Ne var ki
İskender İmparatorluğunun parccedilalanmasıyla birlikte Eski Yunan kuumlltuumlruuml
ve etrafındaki kuumltuumlphanelerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel ve bilimsel etkinliğe
bir suumlre ara verilmiştir (Uumllken 1997 34-35)
53
142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri
İskenderrsquoin seferleriyle birlikte sınırları Mısırrsquodan Hindistanrsquoa uza-
nan bundan boumlyle de yerli kuumlltuumlrlerle tanışarak ldquoHelenistikrdquo adı verilen
zengin bir kuumlltuumlr anlayışının yerleşmeye başlaması beraberinde artan
bilginin sonucunda bilim ve kuumlltuumlruumln yayılma ve gelişme aracı kuumltuumlpha-
nelerin gelişme ve ccediloğalmasına neden olmuştur
Mısırrsquoda Ptolemius Soterrsquoin (İOuml 363-283) etrafa dağılan Yunanlı bil-
ginleri toplamasıyla birlikte en buumlyuumlk Antik Yunan dermesine sahip
İskenderiyersquodeki Musaion Kitaplığı (İOuml 304-300) olmuştur Doumlnemin en
oumlnde gelen muumlze ve araştırma merkezidir İki disiplin arasındaki bağı
tarihsel olarak değerlendirme accedilısından bu kuumltuumlphanersquode ccedilalışanların
bilim adamları ve yazıcı koumllelerden oluştuğunu belirtmek aydınlatıcı
olacaktır Ne var ki Assmann bu yazıcıların sadece metinleri kopya et-
mekle değil aynı zamanda yorumlamakla da yuumlkuumlmluuml olduğunu belirt-
miştir (Assmann 2001 165) Bu ise ister istemez bilgi uumlretimini
harekete geccedilirici bir becerinin kazanılmasına yardımcı olmuştur Başka
bir deyişle bilgiyi ana dile mekanik olarak aktarma dilin bireysel
gelişimini olduğu kadar duumlşuumlncenin de bireysel olarak gelişmesini
engelleyici bir unsurdur Bundan boumlyle kopyacı olarak adı geccedilen
personel gerccedilekte filolog niteliğine sahip kişilerdir
Yazarların kaydında bu kuumltuumlphanede felsefeciler hukukccedilular
tarihccedililer ve hatipler şeklinde konu alanına goumlre ayrılmış 120 tomarlık
pinaks fihrist (Kuumltuumlphane katalogu) adlı tomarın bulunduğunun geccedilmiş
olması bilginin artık sistemleşmeye ve oumlzguumln bilgi uumlretilmeye
başladığını goumlsterelebilir Buradan guumlnuumlmuumlzde ccedilevirinin bilgi edinme
gibi toplumsal bir amaccedil iccedilin de olsa okuyucu odaklı yapılmasının
bireysel yaratıcılığı desteklediği sonucuna varılabilir
Kuşkusuz Musaionrsquodaki bu sistemli başlangıccedil ardından gelen kuumltuumlp-
haneleri de etkilemiş ve oumlrneğin Bergama Efes gibi Anadolursquoda yerleş-
miş kuumltuumlphaneler de onu kendilerine oumlrnek almışlardır Buradan akla et-
kilenmenin sadece eş zamanlı ya da ileriye youmlnelik mi olduğu sorusu ge-
lir Oumlrneğin Musaionrsquoun kendinden oumlnce gelen Antik Ccedilağ tapınakların-
dan etkilenerek mi ortaya ccedilıktığı ya da ne şekilde etkilenmiş olduğu so-
rusu guumlndeme gelir Ne var ki Antik Ccedilağ kuumltuumlphanelerinin savaşlar so-
nucu yok olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa sanılanın aksine bu kuumltuumlphaneler
arasında tarihsel olarak aralarında bir bağ ye da suumlreklilik olmadığı
54
ortaya ccedilıkar Başka bir deyişle kuumltuumlphanelerin yok edilmesiyle birlikte
kuumlltuumlrel kimliğin bundan boumlyle de kuumlltuumlrel geleneğin kesintiye
uğrayarak silindiği duumlşuumlnuumllebilir Oysa Assmannrsquoın belirttiğine goumlre
ldquoeskinin erişilmez muumlkemmellik tahtına ccedilıkarılmasına devamlılık değil
kesinti neden olurrdquo(Assmann 2001 123-124) İşte bu accedilıklamayla ke-
sintiye karşın Helenistik kuumlltuumlrde kuumltuumlphane geleneğinin niccedilin devam
ettiği sorusuna da cevap verilmiş olur
Kuşkusuz bu geleneğin devamında kuumltuumlphane youmlnetiminin de etkisi
olmuştur Kuumltuumlphane personelinin oumlzellikle bilim adamlarından seccedililmiş
olması rulo şeklinde geniş bir derme ve bibliyografik listelerin bulun-
ması huumlkuumlmdar kuumltuumlphaneleri tapınak kuumltuumlphaneleri ve gimnazyum adı
verilen yuumlksek oumlğrenim kurumlarına bağlı kuumltuumlphanelerin ortaya ccedilıkma-
sına neden olmuştur Oumlrneğin Bergamarsquodaki tıp merkezi Asklepiorsquoa
bağlı tıp kuumltuumlphaneleri konuya goumlre sınıflandırma anlayışının ve oumlzel
alanlarla ilgili bilgi birikiminin bir sonucudur Guumlnuumlmuumlzde bile her iki
disiplinde oumlzellikle vurgulanan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri alanında oumlzel
alan bilgisi daha o guumlnden guumlndeme geldiği anlaşılmaktadır Ne var ki
bu kitaplık İOuml 48rsquode Sezarrsquoın Mısırrsquoı işgaliyle birlikte etkinliği sona
ermiştir
143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri
Kuumltuumlphanelerin halka accedilılması ilk kez Roma İmparatorluğunda guumln-
deme gelmiştir Uumlstelik konuya Roma şehrinin idari kurumları arasında
değinilmesi ve başta İmparator Augustusrsquoun Apollon tapınağı yanında
kurduğu kuumltuumlphane olmak uumlzere şehirde yirmi altı kuumltuumlphane bulunması
bilginin sadece iktidar aracı olarak erk ve yetki sahiplerine oumlzguuml bir hak
değil halka da accedilık bir hak olduğu duumlşuumlncesini akla getirmiştir Gerccedilekte
bu şekilde bilgiyi tabana yayma duumlşuumlncesi Roma İmparatorluğunun oumln-
ceki kuumlltuumlrlerden farklı olarak askeri birlikten ccedilok kuumlltuumlrel birliğe dayalı
bir uumlstuumlnluumlk kurmaktan yana olduklarını goumlsterir Bunun altında kuşku-
suz Roma hukukundaki demokrasi anlayışı yatar
İmparatorluğun hukuka dayalı olarak varlığını suumlrduumlrme amacı bera-
berinde ldquomuumllkiyetrdquo kavramını da getirmiştir Şoumlyle ki kuumltuumlphanelerde
hem Yunanca hem de Latince yapıtların iki boumlluumlm şeklinde ayrılmış ol-
ması kendilerinden oumlnceki kuumlltuumlruumln varlığını yadsımadıklarını ve ldquomuumll-
kiyetrdquo kavramının bir uzantısı olarak bilginin ilk sahibini sorgulamaya
55
başladıklarını goumlsterir Bundan boumlyle Antik Yunan ve Helen
kuumlltuumlruumlnden gelen kuumlltuumlrel mirasın tanınması ister istemez bilginin ilk
sahibinin da sorgulanması gereğini ortaya ccedilıkarır Oumlrneğin Cicerorsquonun
Homeros destanlarının oumlteki Antik yunan şiirlerinden farklı olduğunu ve
bu destanın yukarıda soumlzuuml edilen Atina kuumltuumlphanesi kurucusu
Peisastratos ve Polycrates tarafından duumlzenlendiğini oumlne suumlrmesi artık
metnin kaynağının sorgulanmaya başladığını ve metinlerle ilişkiye
girilerek yazılı kuumlltuumlruumln iccedilselleştiğini goumlsterir (Ong 1995 31) Bu aynı
zamanda yazılı kuumlltuumlruumln oumlluuml bir dil Latincersquode de olsa oumlzuumlmsendiğinin
bir ifadesidir Kuşkusuz boumlyle bir sorgulama Atina kuumltuumlphanesindeki
metin uumlretimi etkinliğiyle Helen kuumlltuumlruumlnuumln temsilcisi Musaion kuumltuumlp-
hanesindeki metin yorumlama geleneğinin birleşimi sonucu ortaya ccedilıkan
bir gelişmedir (Assmann 2001 106 112-113)
Bu yukarıda soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerde iki ayrı dilde boumlluumlm bulun-
duğuyla ilgili bilgi akla ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığı so-
rusunu da guumlndeme getirir Oysa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına
goumlrerdquo ccedileviri kavramlarını ilk sorgulayan kişi yine Cicero olmuştur
Kuşkusuz bu doumlnemde bilim adamları doğrudan Yunanca ana
kaynaklardan beslenerek yetişmişlerdir Başka bir deyişle tıpkı guuml-
nuumlmuumlzde İngilizce bilmek 3 Duumlnya uumllkelerinde nasıl bilgiye ulaşmanın
oumln koşuluysa o doumlnemde de Yunanca bilmek eğitimin bilgiye ulaşma
accedilısından oumln koşulu olarak duumlşuumlnuumllebilir Bu ise bilginin halk dilinde
değil de yapay bir dil olan Latince de uumlretilmesinin doğal
karşılanmasına neden olmuştur Oysa boumlyle bir tutum kuumltuumlphanelerin
halka accedilık olsa da sadece belli okumuş bir kesimin hizmetine girdiğini
goumlsterir Bununla birlikte Yunanlılardan aldıkları hitabet sanatının halk
dilinin gelişimine katkıda bulunduğu soumlylenebilir Cicerorsquonun ccedileviriyle
ilgili sorun olarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına goumlrerdquo
ccedileviri kavramları da kuşkusuz ana dilinde hitabet yaparken ortaya ccedilıkan
bir sorundur Hitabetin ardından duumlşuumlnduumlklerini yazıya geccedilirmesi de
soumlzluuml kuumlltuumlr yazılı kuumlltuumlr ikileminin yanı sıra ana dil ve yapay yazılı dil
arasında yaşanan ikilemin bir sonucu olarak değerlendirilebilir (Ong
1995 127)
Cicerorsquonun yazılı dile tuumlm karşı ccedilıkışlarına karşın kendisinden yakla-
şık iki yuumlz yıl oumlnce yaşamış olan Andronicusrsquoun İOuml 240rsquoda Homerosrsquoun
Odysea adlı destanını Yunanlı bir koumlleyken Latinlere oumlzguuml ldquosatirniusrdquo
adlı koşuk biccedilimini kullanarak ccedilevirmesi gerccedilekte Cicerorsquonun itirazları-
nın aksine Romalılarda yazılı kuumlltuumlruumln daha Antik Yunan doumlneminden
56
başlayarak iccedilselleştiğini goumlsterir (Savory 1957 37-47) Uumlstelik bu ccedilevi-
ride ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yerine okuyucuyu goumlz oumlnuumlnde bu-
lundurarak oumlzguumlr ccedileviri youmlnteminin kullanılmış olması ccedileviri bilinci
tohumlarının o doumlnemden başlayarak ekildiğini goumlsterir Kuşkusuz bu bir
yandan da guumlnuumlmuumlzdeki ccedilevirileri bir kez daha sorgulamamız gerektiği
duumlşuumlncesini akla getirir
144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve
Kuumltuumlphaneleri
İlk Hıristiyan kuumltuumlphaneleri dini yaymaya ccedilalışan kiliselere ya da
manastırlara bağlı kuumltuumlphanelerdir İS313rsquote Constantitionusrsquoun Hıris-
tiyanlığa tanıdığı haklar sonucu ccediloğalan kilise ve benzeri amaccedillı kuru-
luşlar beraberinde kuumltuumlphaneleri de getirmişlerdir Oumlnceden de değinil-
diği gibi bu kuumltuumlphaneler Antik Yunanrsquoda Aristotelesrsquoten kalma iccedilinde
bulunduğu uygarlığın kaydını tutma geleneğini suumlrduumlrmuumlşlerdir Başka
bir deyişle Aristotelesrsquoin başlattığı bibliyografya ccedilıkartma geleneği
Hıristiyanlık oumlğretisini yaymada manastır ya da kilise kuumltuumlphanelerinde
devam etmiş ve bu şekilde en azından soumlz konusu yerlerde ne tuumlr
yayınlara yer verildiği konusunda guumlnuumlmuumlze bilgi aktarılmış olmuştur
Antik Yunan ve Helen kuumlltuumlruumlndeki tapınaklara bağlı kuumltuumlphanelerde
edebiyat felsefe ve hitabetle ilgili metinler arşiv nitelindeki hukuki
youmlnetsel ve ticari belgelerin yanında Kutsal Kitap şehit dosyaları kilise
meclisi belgeleri ve başvuru niteliğinde yapıtlar da bulunmuştur Bu ise
Antik Yunan ve Roma İmparatorluğunun kuumlltuumlrel kimliği yayma
şeklindeki amacının youmln değiştirerek Hıristiyanlığı yayma amacına
youmlneldiği anlamına gelir (Mc Garry 1975 123-124)
Ccedileviri etkinliği accedilısından bu kuumltuumlphanelere bakıldığında ise Kutsal
Kitap ccedilevirilerinin bu tuumlr kuumltuumlphanelerin accedilılmasıyla birlikte başladığı
soumlylenebilir Kutsal Kitap ilk ccedilevirileri Yunan-Roma kuumlltuumlruumlnuumln egemen
olduğu doumlnem İOuml 200 ve İS 700 yılları arasında yapılmıştır Bu
doumlnemde oumlnce buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İbranice yazılmış Eski Ahitrsquoin İOuml 2
yuumlzyılda Septuaginta adı verilen Yunanca ccedilevirisi yapılmıştır Yeni
Ahitrsquoin (Septuaginta) ccedilevirisiyle birlikte Kutsal Kitap ccedilevirilerinde ne
tuumlr bir yol izlenmesi gerektiği bir başka deyişle de genelde soumlzcuumlk
57
duumlzeyinde kalan ccedileviri ilkeleriyle ilgili ya da ccedileviri ldquokanonurdquo10
konusunda tartışmalar guumlndeme gelmeye başlamıştır (Nida 1998 21-
23) Oumlte yandan İS 50 ve İS 100 yılları arasında Yeni Ahitrsquode Yunanca
olarak yeniden yazılmıştır Başka bir deyişle Eski Ahitrsquoin transliteral
ccedilevirisinin okuyucuya dini yayma amacını tam anlamıyla yerine
getirmediğinden Yeni Ahitrsquote Eski Ahitte bulunan 39 kitabın 27rsquosi
yeniden Yunanca olarak yazılması gereği doğmuştur Oumlte yandan Kutsal
Kitabın Latincersquoye ccedilevirisi İS 4 yuumlzyılda St Jeremo (Hieronimus)
tarafından yapılmıştır Ne var ki St Jerome Vulgata adı verilen bu
Kutsal Kitap ccedilevirisini kendinden oumlncekilerden farklı olarak Eski Ahitle
Yeni Ahiti karşılaştırarak ve anlama oumlncelik vererek yaptığını oumlne
suumlrmuumlştuumlr Burada akla oumlzellikle Vulgatarsquodan oumlnceki ccedilevirilerin kimler
tarafından ve oumlzellikle kutsal kitap ccedilevirilerinde neyin oumllccediluumlt alındığı
sorusu gelir
Ccedilevirilerden oumlzellikle yukarıda soumlzuuml geccedilen Yeni Ahitrsquoin
(Septuaginta) ccedilevirisi yazıcı-aktarıcılar tarafından yapılmıştır Bu ccedile-
virirsquode neyin oumllccediluumlt alındığı ise Aristeasrsquoın konuyla ilgili olarak yazdığı
mektubunda ortaya ccedilıkar
ldquoCcedileviri guumlzel diyanetli ve tam doğru olarak yapılmış bu yuumlzden de-
ğiştirilmemesi olduğu gibi kalması gerekiyorBoumlylece doğruyu yaptılar
ccediluumlnkuuml yazı tuumlm zamanlar iccedilin değişmeden kalmalıydırdquo şeklindeki soumlzleri
hem bu ccedilevirinin yukarıda da değinildiği gibi ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo
yapıldığını hem de yazılı kuumlltuumlruumln tam anlamıyla oumlzuumlmsenmeyerek
insanın duumlşuumlnce suumlreccedillerinin dışında kutsal dokunulmazlığa sahip sim-
gelerden oluşan bir sistem olarak duumlşuumlnuumllduumlğuumlnuuml goumlsterir Uumlstelik
Aristeasrsquoın yukarıda soumlylediklerinin ardından soumlzlerini ldquotoumlre gereği her-
hangi bir değişiklik yapmaya kalkanın herhangi bir şey ekleyen ya da
yazılı olandan değiştirip ccedilıkaranın lanetlenmesini emrettirdquo (Assmann
2001 106) şeklinde tamamlaması o doumlnemde yazının kutsallığıyla ilgili
duumlşuumlnceleri de yansıtır niteliktedir Bu soumlzler aynı zamanda
aktarıcıların yazılı metinle biccedilimsel accedilıdan soumlzleşmeye girdiğini
goumlstermektedir Uumlstelik Babil doumlneminden başlayarak kolofon adı
10
Burada ldquokanonrdquo ldquokanunrdquo anlamında kullanılmayıp Asmannrsquoın tanımına dayanarak ldquoyazılı aktarım araccedillarında rituumlel bağdaşıklıkrdquo olarak kulla-nılmıştır Bir başka deyişle birbirini ince bir taklitle izleyerek rituumlel bir devamlılık ve buumltuumlnluumlk sağlanma amacı oumln plandadır (Assmann agy 106-107)
58
verilen dip notlarda metne bağlı kalınacağı konusunda yemin edilmesi
aksi takdirde lanetleyici soumlzlerde bulunulması yazıcı-aktarıcıların metne
bağlılık konusundaki titizliklerine işaret eder Ancak burada metne
bağlılığın anlamdan ccedilok şekle bağlılık olduğunun akıldan ccedilı-
karılmaması gerekir Başka bir deyişle bu soumlzleşmede oumlnemli olan
oumlzguumln metnin kopyasını ccedilıkartmaktır Bu soumlzleşme akdinin
sorgulanmasına ise ccedileviri suumlreci ve youmlntemiyle ilgili duumlşuumlncelerini yine
Aristeas gibi arkadaşı Pammechiusrsquoa yazdığı mektupta dile getiren St
Jeremorsquode rastlanır Soumlz konusu mektupta St Jeremorsquonun Kutsal Kitap
ccedilevirileri dışında ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviriden yana olduğunu ccedilekinmeden
dile getirdiği gibi metin tuumlruuml ayrımına da dikkati ccedilekmesi yazılı suumlreccedille-
rin Roma İmparatorluğunda Antik Yunanrsquoa goumlre daha işlerlik
kazandığını goumlsterir (Hieronimus 1992 74)
Sonuccedil olarak Antik Ccedilağ Hıristiyanlık kuumltuumlphanelerinde Kutsal Kitap
ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlz ccedileviri tarihi ve kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından
oumlnemi her ikisinin de ortak araştırma nesnesi yazılı metnin daha geniş
okuyucu kitlesine seslenme olanağını bulmasıdır Bu ise artık yazıyla ya
da metinle iletişim kurma gereksiniminin duyulmaya başladığını
goumlsterir Tarihteki bu suumlrec okuyucunun ccedilevirmenle olduğu kadar
metinle de hesaplaşmasını sağlamıştır
15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri
Roma İmparatorluğunun sona ermesiyle birlikte Hıristiyanlık yay-
gınlık kazanmaya başlamış ve kuumlltuumlrel etkinlik kilise ve manastırlarda
suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Bu şekilde imparatorluk doumlnemindeki kuumltuumlphaneler ve
burada suumlrduumlruumllen etkinlikler sona ererek yerini Hıristiyanlık oumlğretisinin
ağır bastığı kilise ya da manastır kuumltuumlphanelerine bırakmıştır Ayrıca bu
doumlnemde tarikatların kurulmasıyla birlikte yeni bir yaşam tarzı da doğ-
muştur Benediktus Von Nursiarsquonın kurduğu Benediktin tarikatına (İS
529) bağlı keşişlerin goumlrevleri arasında kitap ccediloğaltmanın da bulunması
soumlzkonusu keşişlerin sadece dinsel konularda saplanıp kalmadıklarını
duumlnyevi konularla bağlantılarını hiccedil değilse kitap kopya ederek hepten
koparmadıklarını goumlsterir Keşişlik kurumunun bu şekilde ortaya ccedilık-
ması oumlrneğin Doğu Got Kralı nazırı Cassiodorosrsquoun (İS 540)
goumlrevinden ayrılarak Vivarium adlı ccediliftliğinde kuumltuumlphane kurup kendini
guumlndelik yaşamdan ccedilekmesine neden olmuştur (Baysal 1992 42-43)
59
Antik Ccedilağdaki kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel yaşamdaki etkisine karşın yu-
karıda soumlzuuml geccedilen bu uumlccedil tip kuumltuumlphanedeki durağanlığa buumlyuumlk bir olası-
lıkla Kutsal toprakları ele geccedilirmek uumlzere yaklaşık 11 yuumlzyıldan 13
yuumlzyıla dek suumlren Haccedillı Seferleri neden olmuştur Başka bir deyişle bu
soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerin savaşmaktan hoşlanmayanların sığınağı ha-
line geldiği de soumlylenebilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedilbir etkinlikte bu-
lunulmadığı da soumlylenemez Daha da accedilılacak olursa dinsel yazıların
yanı sıra Latince yapıtlar da sadece papiruumls tomarlarına değil kodekslere
de kopya edilip ccediloğaltılmaya başlamıştır Soumlz konusu doumlnemde oumlzguumln
kitap sayısının artmamakla birlikte ccediloğaltılan kitap sayısının oldukccedila
arttığını goumlsterir Kilisenin dinsel konulara odaklanmak amacıyla
gittikccedile artan dinsel baskısının bireysel yaratıcılığı dizginine alarak
başta kitap uumlretimi olmak uumlzere en azından eski değerli metal taşıyan
ciltlerin ve kitaplardaki suumlslemeleri bile kısıtladığı ya da yasakladığı
goumlruumlluumlr Buumltuumln bu olup bitene karşın kopyacılık aracılığıyla kitap
sayısının ccediloğalması geccedilmişin bir tekrarı da olsa bilginin yayılmasına
neden olmuştur
151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi
İskenderiyersquonin İOuml 642rsquode oumlnce Romalılar ardından Arap istilasına
uğramasıyla birlikte bilimsel etkinlik Hıristiyan duumlnyasından İslam
duumlnyasına kaymaya başlamıştır İskenderiyersquodeki kaynakların buumlyuumlk bir
boumlluumlmuuml savaş ve istilalar sırasında yok olmuştur İskenderiyersquoden kaccedilan
oumlzellikle tıp ve felsefe ile ilgilenenlerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml de bu
geleneği suumlrduumlrmek uumlzere Antakya ve Harranrsquoa ya da Suriyersquoye
yerleşmiştir (Uumllken 1997 74-85) Bu goumlccediller sırasında sayıları gittikccedile
azalan bilim adamı yanısıra istila ve savaşlardan oumltuumlruuml kaybolmaya yuumlz
tutan bilgi kaynağı yapıtlardan geriye kalan kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi ccedileviri
yoluyla bile olsa geccedilmişteki bilimsel geleneği suumlrduumlrmeye yetmiştir
Oumlzellikle 9 yuumlzyılda Abbasiler doumlneminde Halife El-Memun tarafından
kurulan ve ldquoBilgelik Evirdquo anlamına gelen Beyt-uumll Hikmersquoyle birlikte
hem geccedilmişin nerdeyse yok olmuş mirası bir oumllccediluumlde korunmuş hem de
bilimsel etkinlik yeniden canlanmaya başlamıştır (ldquobeytuumllhikmerdquo 1992
1601)
Bu kurum başta kuumltuumlphane olmak uumlzere hem akademi hem de ccedileviri
buumlrosu olarak hizmet vermiştir Bilgi uumlretimi suumlreci Batırsquoda olduğu gibi
ccedileviriyle başlamış ardından oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmiştir İşte bu
60
nedenle Beyt-uumll Hikmersquode 65 ccedilevirmen goumlrevli olup bunların
ccediloğunluğu sayılacak 47rsquosi ya vaktiyle Bizans Ortodoks kilisesinden İS
5 yuumlzyılda kovularak Anadolursquoya sığınan Suumlryaniler tarafından
Yunancarsquodan Suumlryanicersquoye ccedilevrilmiş metinleri ya da sonradan edinilen
Yunanca metinleri Arapccedilarsquoya ccedileviren Suumlryani koumlkenli ccedilevirmenlerden ya
da yukarıda soumlzuuml edilen şekilde İskenderiyersquoden etrafa dağılmış Yunan
ye da İbrani koumlkenli bilim adamı ccedilevirmenlerden oluşmaktadır Oumlte
yandan ccedilevrilen yapıtların buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İslam anlayışına ters
duumlşmeyecek nitelikte Aristotelesrsquoin başlattığı ahlak felsefesi tıp ya da
goumlkbilim uumlzerinedir (Baker 1998 320) Bu yapıtların oumlzellikle seccedililmesi
ise İslam felsefesinin guumlndelik yaşamı dinin bir parccedilası olarak
goumlrmesinden kaynaklanabileceği gibi bu durumun yazının
iccedilselleşmesiyle de ilintili olduğu oumlne suumlruumllmektedir Nitekim Havelock
Yunanca alfabeye sesli harflerin katılması soyut duumlşuumlncenin simgeye
doumlnuumlştuumlruumllerek bellekteki ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin gelişmesine katkıda
bulunduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr
Ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin bu şekilde gelişmesi ise somut ve soyut
duumlnyanın birbirinden yalıtlanmasına neden olmuştur Platonrsquoun idearsquo
larla ilgili felsefesi ve Devlet adlı yapıtında ozanları dışlaması soyut ve
somut kavramlarının birbirinden ayrıldığını goumlstermektedir Bu
Havelockrsquoa goumlre alfabeden kaynaklanmıştır Oumlte yandan burada akla
Arap alfabesinin uumlnsuumlz ve yarı uumlnluuml harflerden oluşmasının soyut
duumlşuumlnce ve buna dayalı olarak yazılı kuumlltuumlruuml sınırlayıcı bir unsur mu
olduğu sorusu gelir Bir başka deyişle Havelockrsquoa goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde
yazı guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil olmaktan oumlteye gide-
memektedir (aktaran Ong 1995 42) Bununla birlikte bir dilin
alfabesinde uumlnluuml harflerin bulunmaması kuşkusuz bu dilde konuşan ya
da yazan kişilerin sezgi guumlcuumlnuumln alfabesinde sesli harf bulunanlara goumlre
daha gelişmiş olmasını gerektirir Sezgi guumlcuuml ise soyut duumlşuumlnce
yeteneklerinin gelişmesine bağlıdır Oumlzellikle ccedileviri accedilısından kestirime
dayalı sezgi guumlcuumlnuumln oumlnemi ve ciddi anlamda ilk ccedileviri etkinliğinin
Beyt-uumll-hikmersquode başladığı goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Havelockrsquoun11
alfabeye dayalı geliştirdiği duumlşuumlncelerin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi
gerekir Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzde bilgisayarın ccediloumlzuumlmleyici soyut yeteneğe
11
Ongrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml bu Havelockrsquoun ldquoPreface to Platonrdquo (1963) ve ldquoOrigins of Western Philosophyrdquo (1976)rsquodan alıntı yapılarak oumlne suumlruumllmuumlştuumlr
61
sahip kimseler tarafından kullanabileceği savından yola ccedilıkılacak
olursa o zaman ccediloğu uumlnluuml harften yoksun uumllkelerde bilgisayarın bu
denli yaygın kullanımının soumlzkonusu olamaz Uumlstelik bu doumlnemde
Batırsquodaki soumlnuumlk kuumlltuumlrel yaşama goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan yoğun
ccedileviri etkinliği her kuumlltuumlruumln kendine oumlzguuml geliştirdiği bir yazılı kuumlltuumlr
anlayışının varlığını kanıtlar
Kuşkusuz Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan bu ccedileviri etkinliğinin genelde
oumlteki kuumlltuumlrlerdeki yazılı geleneğe en buumlyuumlk etkisi Batırsquodaki yapay bir
bilim dili olan Latincersquoye karşılık Beyt-uumll Hikmersquode ccedilevirilerin yaşayan
bir dil Arapccedila ya da Farsccedilarsquoya yapılmış olmasıdır Bu ise bir yandan
bilginin tabana yayılmasını sağlarken oumlte yandan da ortak bir dilde
birleşen ldquoulusrdquo kavramının ortaya ccedilıkmasına neden olur Bu accedilıdan
bakıldığında Arap yazılı geleneğinin guumlndelik yaşamdan yola ccedilıkması
en azından İslam dinini paylaşanlar arasında kuumlltuumlrel birliği sağlamaya
yaramıştır
Buraya kadar Arapccedilarsquonın bilim dili olarak İslam ve Batı yazılı kuumlltuuml-
ruumlne etkisi uumlzerinde durulmuştur Oysa Farsccedilarsquonın da Doğu kuumlltuumlruumlne et-
kisi yadsınamaz Farsccedilarsquonın suumlsluuml ve muumlzikalitesi yuumlksek bir dil olarak
yazınsal alanda Arapccedilarsquoya tercih edilmiştir Bu dil İslam duumlnyasının
Hint kuumlltuumlruuml felsefesi ve tıbbıyla da tanışmasına aracılık etmiştir Oumlyle
ki Sanskritccedile Tıprsquola ilgili metinler Farsccedila yoluyla bu kuumlltuumlre girmiş
ardından bilim dili olan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir Bu arada Arapccedilarsquonın
Farsccedilarsquonın suumlsluuml dilinden etkilendiği bile oumlne suumlruumllmuumlştuumlr
Sonuccedil olarak Batırsquoda başlayan ccedileviri hareketi Bey-uumll Hikme ile
birlikte Doğursquoya kaymış ve ccedileviri etkinliği iccedilinde bulunduğu topluma
goumlre yeni bir kimlikle karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki Doğu ve Batırsquodaki
ccedileviri etkinliği birbirinden yalıtlanmış olarak duumlşuumlnuumllemez Bu iki
gelenek yukarıda da belirtildiği gibi gerccedilekte ccedileviriler aracılığıyla birbi-
rini tamamlar ve birlikte evrensel kuumlltuumlruuml paylaşma ccedilabası iccedilerisine girer
Bu suumlreccedil ise ancak tarihteki ccedileviri yayınların izlenmesiyle goumlzler oumlnuumlne
serilebilir
152 Toledo Okulu
5 yuumlzyıldan 10 yuumlzyıla kadar suumlren ve kimi zaman da ldquoKaranlık
Ccedilağrdquo adı verilen doumlnemde Yunanca ve Arapccedila metinlerin Latincersquoye
ccedilevirilerinin yanı sıra yorumlarının yapılması kesintiye uğramış ve eski
62
kuumlltuumlrel geleneğin dinginliği suumlrduumlruumllememiştir Bununla birlikte
manastırlardaki disiplinli yaşam tarzı sistemli duumlşuumlnmeye ve bilgiyi
ldquosistemleştirmeyerdquo olanak sağlamıştır Ne var ki bu doumlnemde okul ve
uumlniversite kavramları ortaya ccedilıkarak ldquoSkolastikrdquo adı verilen ccedilağa girilmiş
ve bir kesim papaz rahip ya da keşişin bilim adamı kimliğine
buumlruumlnerek bilginin manastır ya da dini ortamlardan taşınıp dışarı
accedilılmasına fırsat verilmiştir (Burke 2001 21) Kiliselerdeki sistemli
yaşam biccedilimi bilginin sistemli kılınmasına bundan boumlyle de bilimin ve
İtalya Fransa ve İngilterersquodeki uumlniversitelerin Doğuşuna neden
olmuştur Bu ise 12 yuumlzyıldan başlayarak Antik Yunan-Roma kuumlltuuml-
ruumlnuumln yeniden guumlndeme gelmesine neden olmuştur Başlangıccedilta Arapccedila
ve İbranice metinlerden Aristoteles ve Platonrsquoun dediklerinden yola
ccedilıkarak yapılan yorumlarının(şerhlerin)oumlnce Kastilya halk diline
ardından yazılı dil Latinersquoye ccedilevrilmesi duumlnyaya kapılarını kapatan
Avrupa Ortaccedilağ uygarlığının ccedileviriler aracılığıyla soyut yazılı duumlşuumlnce
yeteneklerinin gelişmesine fırsat verilmiştir (Adorna 1991 436-437)
12 yuumlzyılda kağıdın Avruparsquoda uumlretilmeye başlaması soumlzluuml kuumlltuumlrden
yazılı kuumlltuumlre geccedilişin en buumlyuumlk kanıtı olamakla birlikte başlangıccedilta
uumlretilen metinlerin soumlzluuml dil biccedileminde yazıldığı metinler goumlruumllmuumlştuumlr
Bu şekilde Hıristiyanlık ve felsefe arasındaki ilişkiler de sorgulanmaya
başlamıştır Oumlrneğin Akinalı Thomasrsquoda bu şekilde yetişmiş Domenikan
tarikatı uumlyesi bir kimse olarak Platonnrsquodan ccedilok Hıristiyanlıkla
uzlaştığını duumlşuumlnduumlğuuml Aristotelesrsquoın duumlşuumlncelerinden yeni bir felsefe oumlne
suumlrmuumlştuumlr Summa Theologiae adlı yapıtını kendi eliyle soru-cevap
başka bir deyişle karşı savlardan yola ccedilıkarak soumlyleşi şeklinde yazması
bu doumlnemde hala Antik Yunanrsquodaki hitabet sanatı izlerinin huumlkuumlm
suumlrduumlğuumlnuuml ve Orta Ccedilağ kuumlltuumlruumlnuumln temellerinin ldquooumlzguumlnrdquo yapıtlar
uumlzerine değil ldquoccedilevirirdquo yapıtlar uumlzerine kurulduğunu goumlsterir (Ong 1995
115-116)
Ccedileviri etkinliğin en guumlzel oumlrneğine ise Toledo Okulunda rastlanır
Toledo okulunun Batırsquodaki ccedileviri etkinliğini canlandırması ve ona
kaynak teşkil etmesi accedilısından oumlnemi vardır 12 ve 13 yuumlzyılda
kendinden oumlnceki Beyt-uumll Hikmersquoden oumlrnek alarak kurulan Toledo
Ccedileviri Okulu Batırsquoda Roumlnesansrsquoın ilk temellerini atan bir ccedileviri
merkezidir 9 ve 11 yuumlzyılları arasında etkinliğini suumlrduumlren ve 11
yuumlzyıldan başlayarak duraklama doumlnemine giren Beyt-uumll Hikmersquonin
Arap duumlnyasındaki oumlnemini yitirmesinin başlıca nedeni Uumllkenrsquoe goumlre
Eski Yunan Huumlmanizmasına yabancı kalarak kuumlltuumlrel alanda oumlzellikle
63
sanat edebiyat tiyatro gibi sanatı ilgilendiren konularda Eski Yunanrsquoı
kendine oumlrnek alıpkendine oumlzguuml kuumlltuumlrel bir kimlik oluşturamamasından
kaynaklanır (Uumllken 1997 205-212)
Toledo Okulunun bilimsel ve felsefi bilginin Orta Avruparsquoya yayıl-
masında buumlyuumlk katkısı olmuştur Oumlzellikle Eski Yunan ve Arap duumlnya-
sındaki tıp matematik astronomi gibi konularla İbni Ruumlşt ve İbni
Sinarsquonın Aristoteles ile ilgili şerhleri yeni kurulan uumlniversitelerde Sko-
lastik duumlşuumlncenin yerleşmesine neden olmuştur Bu okulun etkinliği 12
ve 13 yuumlzyıl olmak uumlzere dilsel olarak iki doumlneme ayrılabilir 12 yuumlzyıl
Arapccedilarsquodan Latincersquoye ccedilevirilerin yapıldığı bir doumlnemdir Ccedileviribilim
accedilısından bu doumlnemin ilginccedilliği yaşayan bir dil Arapccedilarsquodan oumlluuml ya da
yapay olarak yaratılmış bir dil Latincersquoye ccedilevirilerin yapılmasıdır Bu
yuumlzyılda ccedilevirmenler yapıtlarını kilise namına yapmakta olup başlıca
hedefleri Yunan ve Arap duumlnyasından kalan kuumlltuumlr mirasını aktarmaktır
Batı duumlnyası bu şekilde bir yandan tıp alanında Hippocratesrsquoi ve Galenrsquoi
tanırken evrenin duumlzeniyle ilgili Ptolemersquonin yapıtlarına ulaşmış oumlte
yandan da Arap duumlnyasından aritmetik cebir gibi konuların yanı sıra
tıp alanındaki yeni bilgilere de ulaşmışlardır Bu ilk evre iccedilin ccedilevirilerin
sadece kiliseye bağlı bilim adamları din adamları arasında Arapccedilarsquodan
Latincersquoye bilgi alışverişine yaradığı soumlylenebilir Oumlyle ki Hıristiyanlığı
kabul etmeyen ya da oumlrneğin Musevi dininden doumlnmeyen ccedilevirmenlere
bu doumlnemde sadece Arapccedila metinleri soumlzluuml olarak halk diline ccedilevirmede
aracı roluuml verilmiştir Buradan şoumlyle bir uumlccedilgen ortaya ccedilıkmaktadır verici
kaynak kuumlltuumlr Arap kuumlltuumlruumlnuumln egemen olduğu Arap İspanya oumlte yan-
dan alıcı kuumlltuumlr yerli halk İspanyol kuumlltuumlruuml ve uumlccediluumlncuuml olarak yazılı
kuumlltuumlruumln yarattığı Latin kuumlltuumlruumlduumlr Uumlstelik soumlzkonusu doumlnemde Toledo
kuumltuumlphanesinde 300000 bin Arapccedila yazma bulunduğu duumlşuumlnuumllecek
olursa verici kuumlltuumlre goumlre alıcı kuumlltuumlruumln ne denli zayıf duumlştuumlğuuml
anlaşılır(Salama-Carr 1995 116)12
Bu yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim yerli dile ccedileviri sadece Latincersquoye
bilgiyi aktarmak olduğundan bu ilk aşamada bilginin alıcı yerli kuumlltuumlre
ulaşması soumlz konusu değildir Oumlte yandan Bağdat okulundaki ccedilevirilerin
ccediloğunun Suumlryani ya da Musevi koumlkenli ccedilevirmenler tarafından başta
12
Aynı doumlnemde İspanyarsquonın yeniden işgali sırasında bilim merkezlerinin tarikatlar olduğu doumlnemde oumlnde gelen ve ismini Fransarsquodaki bir şehirden alan Tarikatlardan Clunyrsquode ise sadece birkaccedil yuumlz kitap bulunmaktadır
64
Yunancarsquodan Suumlryanice ve İbranice olarak kendi dillerine ardından da
Arapccedilarsquoya ccedilevirildiği anımsanacak olursa ccedilevirilerin ikincil hatta
uumlccediluumlncuumll kaynaklardan yapıldığı anlaşılır Ancak bu aşamada oumlnemli
olan bilginin aktarılıp oumlzuumlmsenmesidir Bundan boumlyle ccedilevirmenlerin
Roumlnensansrsquoın mimarı sıfatını kazanabilmeleri ancak bu ccedilevirilerin
kiliseden ccedilıkarak halka yayılmasıyla muumlmkuumlnduumlr Bu aşamaya ise ancak
13 yuumlzyılda bilginin ccedileviri yoluyla işlenerek yaratıcılığın guumlndeme
gelmesiyle ulaşılabilecektir
13 yuumlzyılda ccedileviriye yaratıcılık oumlğesinin girmesi sadece ccedilevirmenin
bireysel tercihi değildir Oumlnceden kiliseye bağlı etkinliğin bu kez de ikti-
darın ya da bir haminin eline geccedilmesi ccedilevirmenleri soumlz konusu kimsele-
rin istekleri doğrultusunda ccedileviri yapmaya zorlamıştır Ne var ki bu zor-
lama oumlzellikle eskiden kutsal kitap ccedilevirilerinden kalma alışkanlıkla
ldquoanlama goumlrerdquo ccedileviri yapmaktan sakınan ccedilevirmenlerin eline yasal bir
koz kazandırmıştır Oumlzellikle İspanyanın bu doumlnemde başında bulunan
X Alfonsorsquonun bilginin aktarılıp yayılması ve halka inmesi amacıyla
ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnem ccedilevirmenleri bir uumlst konuma ccedilıkardığı
gibi ccedileviri dilinin giderek İspanyolcarsquoya doumlnuumlşmesini ve ccedileviri metni
dilinin herkesin anlayabileceği şekilde yazılmasına neden olmuştur
Bunun ise halk dilinin yazılı dile doumlnuumlşuumlmuumlnde ve terminolojinin
gelişmesinde buumlyuumlk katkısı olmuştur (Salama-Carr 1995 115-120)
Alfonsorsquonun ccedilevirmene oumlzguumlrluumlk kazandıran gibi goumlruumlnen bu kararı
bir oumlnceki doumlnemde olduğu gibi ccedilevirmene Arapccedila kelimeye boğulan
dolaylı anlatım tarzından oumltuumlruuml bir takım boumlluumlmleri (tarihi veya coğrafi
olarak ilgisiz goumlruumllen ya da kuumlltuumlrel kavram farklılığından
kaynaklananlar dışında) ccedilıkartma ya da eksiltme hakkını vermemiştir
Aksine 12yuumlzyılda aynı okulda Yunanca oumlğrenilmeye ve ana
kaynakların izi aranıp bulunulmaya ccedilalışılması bir yuumlzyıl sonra ana
kaynaklarla Arapccedila kaynakları karşılaştırma olanağı vermiştir Bu ise
sanılanın aksine eksiksiz olarak Yunanca ana kaynakla boy oumllccediluumlşecek
duumlzeyde Latince ya da İspanyolca bir ccedileviri metinlerin yaratılmasına
neden olmuştur Bu durumda 12yuumlzyılda olduğu gibi eksiltme ya da ccedilı-
kartmadan ccedilok karşılığı yeni terimler yaratma ve bunları tanımlama
gereğini ortaya ccedilıkmıştır Bundan boumlyle 13 yuumlzyılda ccedilevirmene
kısıtlama iktidarrsquodan veya hamiden olduğu kadar yapay ve oumlluuml bir dil
olması yuumlzuumlnden aritmetiksel kurallarla sınırlı yazılı dil Latince ve soumlzluuml
dil İspanyolcarsquonın ccedilatışmasından gelmiştir Genellikle bilim adamı
kimliği taşıyan bu ccedilevirmenlerin ccedilevirileri haminin gereksinim ya da
65
isteklerine goumlre yeniden duumlzenlenip okuyucuya ulaşmıştır Bu yeniden
yaratılmış metindeki bilgi ise ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla
gelmekten ccedilok yoruma dayalı bilgi halini almıştır Bu da bilginin
kaynağını sorgulama gereksinimini Doğurmuş ve 13 yuumlzyıldan
başlayarak bilim adamlarının oumlrneğin Aristoteles başta olmak uumlzere
dayandığı kaynağa goumlndermede bulunmak bilimsel bir ilke olarak
yerleşmiştir (Eco 1985 498-499)
Bu boumlluumlmden sonra 13 yuumlzyılın sonunda kurulup yeni bir ccedilağa
damgasını vuran Osmanlı İmparatorluğunu ccedileviri etkinlikleri
kuumltuumlphaneleri ve bilgi uumlretimi accedilısından irdelemek hem geccedilmişi
anlamak hem de Tuumlrkiye Cumhuriyetinde buguumlnuuml anlamak accedilısından
anlamlı olacaktır
66
II BOumlLUumlM
OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE
KUumlTUumlPHANELER (1299-1836)
21Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel
Bakış
Osmanlırsquoda bilgi uumlretim geleneğinin anlaşılması toplumsal alt yapı
ve onun oluşturduğu kurumların ya da soumlz konusu kurumlardaki etkin-
liklerin anlaşılmasını gerektirir Başka bir deyişle yaklaşık altı yuumlzyıl
suumlren imparatorlukta bilginin geccediltiği suumlreccedil ve evrelerin en buumlyuumlk kanıtı
olarak kuumltuumlphane ve ccedileviriler toplumsal yapının ve kuumlltuumlrel anlayışın
uumlruumlnleridir Bundan boumlyle konuya doğrudan kuumltuumlphane ve ccedileviri
etkinliğinden başlamak yerine bu her iki etkinliğin alt yapısını oluşturan
toplumsal ve siyasal yapıyı oumlncelikle incelemek gerekir Uumlstelik askeri
uumlstuumlnluumlğuuml sayesinde sınırlarını her geccedilen guumln genişleten bir imparator-
lukta artan milletlerin sayısı da goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu imparator-
luğun bu kadar uzun suumlre varlığını suumlrduumlrebilmesi toplumsal ve siyasal
birliği nasıl sağladığı sorusunu guumlndeme getirir Kısacası hem ccedilok
milletli hem de askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran bir imparatorlukta top-
lumsal ve kuumlltuumlrel birliğin nasıl sağlandığı sorusuna yanıt bir oumllccediluumlde
bilginin hangi etkiler altında kalarak uumlretildiği sorusuna da yanıt verir
Osmanlı imparatorluğunu ccediloğunluğu Muumlsluumlman Rum-Ortodoks
Ermeni ve Yahudilerden oluşan ccedilok milletli bir imparatorluk olması iki
soruyu guumlndeme getirir (Tekeli amp İlkin 1999 4) Bunlardan birincisi soumlz
konusu doumlnemde ccedilok milletlilik kavramının irdelenmesi ikincisi ise İm-
paratorluğun kuumlltuumlrler arası kaynaşmayı nasıl sağladığı sorusudur Bu iki
soru ccedilağdaş accedilıdan ilk bakışta temelde uzlaşma iccedilerisinde birbiriyle kay-
naşmış ccedilok milletliliğin bilgiye bakışı accedilısındaki ve bilginin akışındaki
67
ccedilok boyutluluğu ve zenginliği goumlstermekle birlikte imparatorluğun bunu
ne oumllccediluumlde başarıp başaramadığı başta ccedilok milletli bir imparatorluk
olarak iccedilindeki kuumlltuumlrel alışverişi en azından anlamak accedilısından hangi
dillerden ccedileviri yapıldığından doumlnemin bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerinin
hangi eğitim kurumlarından ne gibi bir eğitimden geccedilerek
yetiştiklerinden bu eğitim kurumlarının hangi oumlzelliklere sahip
kuumltuumlphanelerden ve ne tuumlr kaynaklardan beslendiklerinden anlaşılır
Oumlzetle bu boumlluumlmde hem bilginin kaynağı eğitim kurumları ve onun
beslendiği kaynakların hem de duumlnyaya bakışının işareti olarak
ccedilevirilerin bulunduğu kuumltuumlphanelerdeki amaccedil işleyiş konusunda bilgiler
verilerek bilgi uumlretim suumlreci ccediloumlzuumlmlenmeye ccedilalışılacaktır
Osmanlılar doumlnemindeki ldquoccedilok milletlilikrdquo kavramı guumlnuumlmuumlzde oldu-
ğundan farklı bir kavrama işaret etmektedir Guumlnuumlmuumlzde ccedilok milletli de-
nildiğinde akla etnik koumlkene dayalı farklılık gelmekle birlikte soumlz ko-
nusu doumlnemde bu daha ccedilok dinsel farklılığa dayalı ayrılık anlamına gel-
mektedir Bu durumda Osmanlıların Hıristiyan koumlkenli milletleri Muumls-
luumlmanlarla kaynaştırması duumlşuumlnuumllemediğinden ccediloumlzuumlm olarak her toplu-
ma kendi iccedilinde oumlrguumltlenme hakkını vermiştir Ne var ki Osmanlının
merkeziyetccedili devlet anlayışıyla ldquoccedilevrerdquo konumunda bulunan Hıristiyan
topluluğa verilen bu oumlzguumlrluumlk birbiriyle ccedilelişmiştir Bu konuyla ilgili ola-
rak Ahmed İnselrsquoin ldquoccedilevrenin olası oumlzguumlrluumlğuuml karşısında merkezin
durup dinlenmeden verdiği muumlcadelerdquo şeklindeki yorumu Osmanlının
iccedilinde bulunduğu durumu accedilık bir şekilde yorumlamaktadır (İnsel
199686) Temelde ldquoşeriata dayalırdquo devlet anlayışını ise toplumu askeri
sınıf ve reaye olmak uumlzere ikiye ayırarak sağlamaya ccedilalışmıştır Bu şe-
kilde youmlnetici sınıf askeri sınıfa işaret ederken ldquoreayersquoderdquo dini ayrım
goumlzetilmeksizin her tuumlrluuml halk tabakasına işaret etmiştir Reaye vergi
oumldeyen kesim olarak imparatorluğun mali kaynaklarını sağlamıştır
Muumlsluumlman ve Hıristiyan olmak uumlzere her iki kesim de vergi oumldeyenler
sınıfına sokularak aralarında bir farklılık ya da ayrıcalık goumlzetilmemeye
ccedilalışılmış bununla birlikte Tanzimat doumlnemi 1839rsquoa kadar askerlik ve
devlet işlerine alınmamalarının yanı sıra askere alınmayan erkek
Zımmirsquolerden (Muumlsluumlman olmayan) askerlik vergisi olarak ldquocizyerdquo ve
toprak vergisi olarak ldquoharaccedilrdquo haraccedil adı altında ayrıca vergi toplanmıştır
(ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo1992 8945-8947)
Yukarıda anlatılanların dışında Hıristiyan kesim dil din ve kendi
oumlzel hukuki işlemlerinde oumlzguumlr bırakılmış ve genellikle de bu oumlzguumlrluumlk-
leri iccedilinde bulundukları dini cemaatler tarafından oumlrguumltlenerek İmpara-
68
torluk iccedilinde varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Bu dinsel farklılığa karşın bir-
liktelik 17 yuumlzyılın sonlarından başlayarak ulusal kimliklerin gelişme-
siyle birlikte toplumsal yapı ve toplumsal ccedilıkarların Batırsquoda ekonomik
uumlstuumlnluumlğe dayalı bir anlayışı ortaya ccedilıkartana dek bir sorun yaratmamış
ne var ki 18 yuumlzyılda Osmanlı İmparatorluğunun askeri uumlstuumlnluumlğuuml eko-
nomik sorunları ccediloumlzmeye yetmeyince sorunlar ve farklılıklar goumlze ccedilarp-
maya başlamıştır
Bu kısaca değinilen toplumsal yapı goumlz oumlnuumlne alındığında
Osmanlıların yuumlkselme ve genişleme doumlnemi olarak goumlruumllen 1453-1566
yılları arasında oluşturduğu toplumsal yapıyla aynı zamanda
imparatorluğun amaccedilları ve bu amaca bağlı ortaya ccedilıkan bilgi uumlretim
sistemleri arasında doğrudan bir bağ olduğu goumlruumlluumlr Başka bir deyişle
İmparatorluğun Hıristiyan kesime kendini kabul ettirmek gibi bir kaygı
taşımaktan ccedilok İslam duumlnyasının oumlnderliğine soyunmak gibi bir kaygısı
bulunmaktadır Kuşkusuz bunun altında İslamiyetrsquoin oumlbuumlr dinlerin
varlığını kabul etmesi yatmakla birlikte İslam duumlnyasının 9-12 yuumlzyıllar
arasında Hıristiyan duumlnyasına karşı uumlstuumlnluumlğuuml duumlşuumlncesi de yatmaktadır
Başka bir deyişle Osmanlılar kendilerine rakip olarak Batırsquoyı değil Arap
duumlnyasını rakip goumlrmuumlş olabilirler
Osmanlı İmparatorluğunun yukarıda değindiğim şekilde İslam duumln-
yasında oumlnderliğinin kabul ettirmek şeklindeki amacı ister istemez top-
lumsal yapıyı oluşturmadaki tutumunu da belirlemiştir Hıristiyan mil-
letleri bir yandan kendi iccedilinde oumlzguumlr bırakırken oumlte yandan vergi topla-
ması onun yasal olarak varlığının Hıristiyan topluluklar tarafından kabul
edildiğinin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Ne var ki asıl amacın İs-
lam duumlnyasında yasal varlığının kabuluuml olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu-
nun iccedilin İmparatorluğun kurduğu şeriata dayalı duumlzende yasal kimliğinin
halife tarafından kabuluuml oumlnem taşır Oumlrneğin İmparatorluğun Doğu ve
oumlzellikle Batırsquoda genişlemesiyle birlikte IBeyazıdrsquoın (1385-1402)
Moğolların istilasından kaccedilarak Memluumlk Sultanına sığınan halifeden
Rumeli Sultanı unvanını istemesi halifeliğin yasal kimliğin ta-
nınmasında ne denli belirleyici roluuml olduğunu goumlsterir1 Kuşkusuz bu
1 Bu youmlnetici sınıfı olarak yetişen kadro toplumsal yaşamda hiyerarşi
olarak başta padişah olmak uumlzere goumlccedilebe asker geleneğinden kalma tarım yanısıra asker yetiştirmekle yuumlkuumlmluuml tımar sahipleri profesyonel memur olarak kapıkulları ve din bilim ve yargı alanında ccedilalışan ulema olmak uumlzere uumlccedil sınıfa ayrılmaktadır (İnsel 1996 78-79)
69
toplumsal ve siyasal arka plan İmparatorluğun işleyişini sağlayacak ve
onun saygın konumunu koruyacak kadronun yetiştirilip eğitilmesinde ve
ona uygun bilginin uumlretilmesinde etkili olacaktır
Oumlzetlenecek olursa askeri nitelikleri uumlstuumln bir imparatorlukta toplum
askeri ve reaye olarak ikiye ayrılmış buna bağlı olarak da youmlnetici
kadro askeri sınıfa dayalı olarak şekillendirilmeye ccedilalışılmıştır Seyfiye
ilmiye ve kalemiye olmak uumlzere uumlccedile ayrılan youmlnetici kadronun eğitim
şekilleri de birbirinden amaca uygun olarak ayrılmak zorunda kalmıştır
Daha da accedilılacak olursa imparatorluğun varlığını koruma ve suumlrduumlrmede
kul olarak yetişeceklerle yargı goumlrevinde bulunacakların eğitimi
birbirinden farklıdır Bundan boumlyle veziriazam yeniccedileri ağaları eyalet
valileri ve sancak beyleri vb şeklindeki askeri youmlneticilerin yetiştiği
saray okulu Enderun oumlte yandan yine imparatorluğun denetiminde
olmakla birlikte askeri baskıdan uzak yetiştirilerek adaletin işlemesini
sağlayacak kadı kazasker ve şeyhuumllislamın yetişeceği medreseler o
doumlnemin bilgi uumlretim merkezi olarak değerlendirilebilir Kalemiye ise
hem seyfiye hem medrese hem de usta ccedilırak ilişki sonucu yetişecek
elemanlardan oluşmaktadır Bu sıralama aynı zamanda gelecekte
youmlnetim kadrosunda yer alacak Osmanlıdaki hiyerarşik duumlzenin de bir
aynasıdır2
Buna goumlre youmlnetici sınıfa girecekler enderun ve medrese olmak
uumlzere iki yuumlksek oumlğretim kurumuna devam etmek zorundandırlar Youmlne-
tici kadroya gireceklerden uumlst mevkilerde yer alacaklar ya 1380rsquode baş-
layan ldquodevşirmerdquo yoluyla ya da babadan oğulla geccedilme yoluyla oumlnce
acemi oğlanlar kışlasına gitmiş ardından başarılı olanlar ise Enderunrsquoa
devam etmişlerdir Bu okula devam edenlerin oumlzellikle Balkanlardan
Hıristiyan ailelerden alınarak Anadolursquoya goumlnderilip Muumlsluumlman
kimliğine uygun olarak yetiştirilen ardından Sultanın kulu olmak uumlzere
Enderunrsquoa goumlnderilen devşirme sistemiyle gelen oumlğrenciler olduğu
duumlşuumlnuumllecek olursa buradan ccedilıkanların ne gibi bir kimlikle mezun
oldukları merak konusu olabilir Sanırım bu konuyla ilgili olarak Niyazi
Berkesrsquoin Osmanlılardaki youmlnetici kadroyla ilgili ironik olarak dile ge-
2 Osmanlılar Halifelik unvanının Yavuz Sultan Selimrsquoin (1512-1520)
Memluumlkleri 1516- 1517 yıllarında yenilgiye uğratması sonucu Mısırrsquoa sığınan son Abbasi halifesi Muumltevekkilrsquoden almışlardır Bununla birlikte İmparatorluğun askeri başarısının duumlşuumlşuumlne dek (1774 yıllında IAbduumllhamitrsquoin tahta ccedilıkışına dek) bu unvan bir uumlstuumlnluumlk aracı ol-maktan ccedilok sembolik bir unvan olarak kullanılmıştır
70
tirdiği duumlşuumlnceleri gerccedilekte Osmanlıların kendi amaccedillarına uygun olarak
devşirme sistemini ne denli başarılı uyguladığını ve bu kadronun her şey
bir yana gerccedilek anlamda ldquopadişahın kulurdquo olarak yetiştiklerini kanıtlar
niteliktedir
ldquoOsmanlı padişahlarının youmlnetme sanatında goumlsterdikleri en buumlyuumlk
başarı belki de sınıfsal bağımlılığı geleneği vatanı ulusu ve hatta bir
anlamda dini olamayan ccedilok oumlzel bir insan tuumlruumlnuuml yaratmaları ve devletin
youmlnetimini bu makinalara emanet etmeleriydirdquo(İnsel 1996 79)3
İlmiyersquonin Muumlsluumlman her kesim insana accedilık olması buna karşılık
eğitim suumlresinin oumltekilere oranla en uzun suumlrmesi gerccedilekte İmparatorlu-
ğun askeri baskıdan uzak adalete4 dayalı yargının işlediği bir sistem is-
tediğini goumlsterir Ne var ki din ve yargının iccedilice aynı eğitimden geccedilmesi
ve yargının başına Şeyhuumllislamrsquoın geccedilmesi askeri baskının yerini dini
baskıya bırakmasına neden olmuş ve bir suumlre sonra medreselerde ldquoakli
ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo ldquoakli ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo
bırakmıştır Gerccedili Şeyhuumllislamlık muumlessesinin kurulmasının temelinde
Arap kuumlltuumlruumlnde yaygın olan kimi zaman duumlzeni koruyucu kimi zaman
onu tehdit edici rol oynayan tekke ve tarikatların etkisinden impa-
ratorluğu koruma amacı bulunmaktadır Daha da accedilılacak olursa II
Muratrsquoın (1421-1451) şeyhuumllislamlık muumlessesini Osmanlı
İmparatorluğunun kuruluş aşamasında oluşturmak istemesinin başlıca
nedeni Anadolursquoya sıccedilrayan tekke ve tarikatlara karşı İmparatorluğun
yasal kimliğini hatırlatmak ve youmlnetimi dinsel yolla da olsa impa-
ratorluğun denetimi altına alarak halk tabakasına yasal varlığını kabul et-
tirmek iccedilindir
Oumlte yandan Muumlsluumlman ve Muumlsluumlman olmayan reayersquode Muumlsluumlman
olanlar camilerin yanında Sıbyan okulu adı verilen ve beş altı yaşındaki
ccedilocuklara din kurallarının oumlğretildiği odalara gitmekte guumlndelik yaşamla
ilgili bilgilerini ise ailelerinden edinmektedirler Oumlte yandan Hıristiyan
topluluklar kilise ya da patrikhane okullarına devam etmişlerdir
3 agy iccedilinde Berkes 1972 cilt II s58
4 İnsel adaletin Osmanlı doumlneminde ldquodemokrasirdquo anlamında değil ldquoden-
geyi sağlamardquo anlamında kullanıldığına işaret etmiştir(İnsel 1996 96) Bundan boumlyle ilmiye sınıfından yetişenlerin her tuumlrluuml oumln yargıdan uzak bağımsız duumlşuumlnmelerine olanak sağlayacak bir eğitimden geccedilmelerin-den ccedilok Sultanın kurduğu duumlzene uygun bir eğitim anlayışı iccedilerisinde yetiştiği sonucuna varılabilir
71
Soumlzkonusu patrikhane okullarından kimi Osmanlıların işgalinden oumlnce
yuumlksek oumlğretim kurumu olarak işlev goumlrse de Osmanlı İmpara-
torluğunun himayesi altına girmeleriyle birlikte onun yarattığı toplumsal
yapının kaccedilınılmaz sonucu olarak patrikhane okulları iccedilerisinde
varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Ne var ki Osmanlıların Muumlsluumlman tebaayı
kuumlltuumlrel dinsel ve yargı olmak uumlzere her youmlnden denetimi altında
tutarken Muumlsluumlman olmayan tebaayı iccedilişlerinde oumlzguumlr ya da kendi
halinde bırakması zaman iccedilerisinde hiccedil değilse doumlnemin yuumlksek oumlğretim
kurumları sayılan enderun medrese ve patrikhane okulları arasında bilgi
alışverişini engellediği gibi bir suumlre sonra kuumlltuumlrel kaynaşma bir yana
bilgi alışverişini de engelleyerek aynı toprağı paylaşan insanların
kuumlltuumlrel yabancılaşmasına neden olmuştur (Tekeli 1980 30-36)
Osmanlı toplumsal yapısının bir uumlruumlnuuml olan bu eğitim kurumları ve
toplumsal olduğu kadar kuumlltuumlrel gelişmenin de temeli olan kuumltuumlphane ve
iccedilinde yer alan kaynaklar bir yandan Osmanlıdaki kurumsal geleneği
başka bir deyişle de kurumsallaşmayı oumlte yandan da imparatorluğun
kimliğini oluşturmadaki kuumlltuumlrel eğilimi ortaya ccedilıkarır Toplumsal yapısı
hem Doğu hem de Batı oumlzelliklerini taşıyan bir İmparatorlukta bu oumlzel-
likleri kaynaştırarak yeni bir kimlik ortaya ccedilıkarmak kuşkusuz kolay de-
ğildir Ne var ki Osmanlırsquoda hedef İslam duumlnyasının oumlnderi olarak
İslam kimliğini oumln plana ccedilıkarmak şeklinde belirlendiğinden dizginini
elinde tuttuğu kuumlltuumlrel politikası da İslam kuumlltuumlruumlne dayalı olarak
gelişecektir
Ne var ki imparatorluğun kuruluş ve yuumlkselme doumlneminde Osmanlı-
ların Anadolursquonun Batısına youmlnelmesi ister istemez uzun suumlre Orta
Doğu ve Arap yarımadasında kapalı kalan İslam kuumlltuumlruumlnuuml Batı
duumlnyasıyla tanıştırma olanağı yaratacaktır Uumlstelik İmparatorluğun ilk
aşamada Batırsquoda kendini kabul ettirebilmesi ve varlığını suumlrduumlrebilmesi
en azından askeri de olsa onu Batıdaki bilgiyi yakalamaya zorlayacaktır
Kuumlltuumlrel yapısı bu denli karmaşık olan bir imparatorlukta soumlz konusu
kuumlltuumlrler yukarıda değinildiği şekilde bir potada eritilmese de
Osmanlıların askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuumln devamı en azından Batıdaki 15 ve 16
yuumlzyıldaki teknolojik gelişmeye yol accedilacak evrenle ilgili olduğu kadar
din ve felsefeyle ilgili bilgilerin de temelini sarsan bilgilere ulaşmasını
kaccedilınılmaz kılacağı duumlşuumlncesini uyandırabilir Bu yeni bilgi ve eğitimle
ilgili İmparatorluğun nasıl bir yol izlediği ise kuumltuumlphanelerdeki kay-
nakların incelemesinden olduğu kadar ccedilevirilerin hangi dilden
yapıldığından ve hangi konularda ccedilevirilere yer verildiğinden
72
anlaşılacaktır Ancak bunun anlaşılması ve kuumltuumlphanelerde yapılacak
araştırmalar sonucu elde edilecek verilerden sağlıklı sonuccedillara erişilmesi
oumlncelikle Osmanlırsquodaki kuumltuumlphanelerin oluşumu ve işleyişiyle ilgili
bilginin ardından da soumlz konusu doumlnemde uumlretilen kaynak ve yapılan
ccedilevirilerle ilgili bilginin verilmesini gerektirecektir Boumlyle bir inceleme
aynı zamanda Osmanlının tarihsel geccedilmişine ve duumlnyaya bakışına da ışık
tutacaktır
211 Osmanlı İmparatorluğunda Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlne-
minde Genel Olarak Kuumltuumlphane Anlayışı
Osmanlı imparatorluğunda saray kuumltuumlphaneleri medrese camilere
imarethane (duumlşkuumlnler evi) ve oumlzel kişilere bağlı olmak uumlzere beş ccedileşit
kuumltuumlphane bulunmaktadır İstanbulrsquoda 15 yıl elccedililik yapmış Sır James
Porterrsquoın guumlnluumlk ve mektuplarından yola ccedilıkarak torunu Sir George
Larpent tarafından 1854rsquode yayınlanan Turkey Its History and Progress
adlı yapıt bu tarihe kadar eğitim konusuna yer verilmekle birlikte
Kuumltuumlphane konusuna ilk yer veren ve bir Batırsquolı goumlzuumlyle Osmanlıdaki
kuumltuumlphanelerin işleyişini değerlendiren bir yapıt olarak dikkati ccedilekicidir
Bu yapıta goumlre ilk Osmanlı padişahları Abbasi doumlnemi halifelerini ken-
dilerine oumlrnek alarak kuumltuumlphaneleri kurmuşlardır Porter bundan boumlyle
Osmanlıdaki kuumltuumlphanelerin Abbasi doumlnemi kuumltuumlphanelerine benzer
amaccedillarla kurulduğunu şu soumlzleriyle dile getirmiştir
ldquoEğitim ve bilim alanında Abbasi halifelerine oumlzenen ilk Osmanlı
Sultanları saltanatlarının kudretini sadece kendi veya kendinden oumlnce
gelenlerin uumlruumlnlerini gelecek kuşaklara aktaracak bilginleri destekleyip
oumlduumlnlendirerek değil aynı zamanda bu uumlruumlnlerin korunmasını
sağlayacak kurumlar da oluşturarak goumlstermeye ccedilalışmışlardırrdquo (Porter
1854 166)5
Bu soumlzlerin İstanbulrsquoda uzun suumlre yaşamış ve siyasal kimliği olan bir
kimsenin ağzından ccedilıkması Osmanlıdaki kuumltuumlphane geleneğinin İslam
5 Tuumlrkccedilersquoye tarafımdan ccedilevrilen bu metnin İngilizce orijinali şu şekildedir
The first Ottoman Sultans eager to imitate the Chalifes of Baghdat sought to illustrate their reigns not only encouraging and rewarding learned men but by founding establishments wherein their productions and those of their predecessors in the field of instruction and science might be preserved to posterity
73
kuumlltuumlruumlne dayalı olarak geliştiğini goumlsterir Ne var ki 1258rsquode
Moğolların Bağdatrsquoı son yağmalamasıyla birlikte Arap kuumlltuumlruumlnuumln
kaynağı Dar-uumll-Hikmersquoden geriye yok denecek kadar az yapıt kalmıştır
(Baysal 1992 49) Bununla birlikte Fatih Sultan Mehmetrsquoin Bursa
Edirne Şam Konya ve oumlteki şehirlerden oumlzellikle Selccediluklular
doumlneminden kalma kitap ve yazmaları toplayarak İstanbulrsquoun işgaliyle
birlikte oumlnce ldquoeski sarayardquo ardından yaptırdığı ldquoyeni sarayardquo taşıdığı
goumlruumllmuumlştuumlr Bu kaynakların buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuuml ise sonradan Eyuumlp
Ayasofya ve kendi adına yaptırdığı camiye bağlı kuumltuumlphanelere
bağışlamıştır Fatihrsquoin kısaca değinilen bu tutumu Porterrsquoın yukarıda
Osmanlı Padişahlarıyla ilgili soumlzlerini doğrular niteliktedir
2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler
Fatih başlattığı bu girişim II Beyazıt I Selim Kanuni Sultan Suuml-
leyman ve ardından gelen sultanlar tarafından da suumlrduumlruumllerek buguumlnkuuml
Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesi oluşturulmuştur Bunu oumlrnek alan ulema ve
vezirler de sonraki yıllarda bu geleneği oumlrnek alarak buumlyuumlk kuumltuumlphaneler
kumuşlardır Oumlrneğin Koumlpruumlluuml Fazıl Ahmet Paşarsquonın kurduğu ilk oumlzel
olarak yaptırılan kuumltuumlphane binası vezir ve ulema ve oumlteki oumlnde gelen
buumlrokratlara oumlrnek olmuştur Bundan boumlyle oumlzellikle ccedilalkantılı
doumlnemlerde oumlnde gelen kimselerin kuumltuumlphane accedilma gereğini duyarak
kendi adlarına kuumltuumlphaneler kurdukları goumlruumllmuumlştuumlr Bunlar arasında
Ahmet Salis Paşa doumlnemindeki Vezir Ali Paşarsquonın Yeni Cami
kuumltuumlphanesi (1724) Damat İbrahim Paşa (1719) ve Amcazade Huumlseyin
Paşarsquonın (1669)6 kendi adlarına kurdukları kuumltuumlphaneler oumlrnek olarak
goumlsterilebilir (Balcı zade 1931 468)
Yine bunlar arasında Fatih Sultanrsquoın Saray-ı Huumlmayuumln Daruumllkuumltuumlb
adıyla saray da kurduğu ilk oumlzel kuumltuumlphanenin en zengin dermeye sahip
olduğu oumlne suumlruumllmektedir Ne var ki Porter Fatihrsquoin sarayda oluşturduğu
kuumltuumlphaneden 12000 cilt kitabın 1465rsquode İstanbulrsquoda ccedilıkan buumlyuumlk
yangında yandığını oumlne suumlrmuumlştuumlr (Porter 1854 167)Oumlte yandan
Tekeli ve İlkin Fatihrsquoin Kurduğu kuumllliye iccedilindeki cami tetimme
medreseleri daruumlşşifa imarethane ve hamamların yanı sıra oumlzellikle
cami ve medreselere bağlı olarak kurdurduğu kuumltuumlphaneler ve oumlteki
6 Yukarıda belirtilen tarihler ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo İslam Ansiklopedisi
İstanbul 1997 s 1129rsquodan alınmıştır
74
onbir kuumltuumlphaneye kendi oumlzel kuumltuumlphanesinden buumlyuumlk sayıda
kitapgoumlnderdiği bildirilmiştir(Tekeli amp İlkin 1999 15)7 Bununla
birlikte Porterrsquoın yukarıda yandığını iddia ettiği net cilt sayısı ile oumlteki
kuumltuumlphanelere goumlnderilen kitap sayısı konusunda net bir bilgi
bulunmamaktadır Ayrıca Porterrsquoın bu bilgiyi hangi kaynaktan edindiği
konusunda bilgi verilmemesi uumlstelik bu konuda verilen sayılar arasında
tutarsızlık olması konuyla ilgili ayrıntılı yorumda bulunmanın sakıncalı
olacağı duumlşuumlncesini uyandırır8
Kuşkusuz Fatihrsquoin kurduğu kuumllliye beraberinde bu kuumllliyede yer
alan kuumltuumlphane ve medreselerin ne şekilde işlediği sorusunu guumlndeme
getirir Kuumltuumlphaneler Osmanlı geleneğinde Arap geleneğinde olduğu
gibi vakfa bağlı kuruluşlar olarak ortaya ccedilıkmışlardır Bu kurumların
işleyişi kaydı kadılarda bulunan ve vakfın amacını işleyiş şeklini
ccedilalışma koşullarını belirleyen ldquovakfiyelerrdquo (İccedil talimatları) aracılığıyla
duumlzenlenmiştir Soumlzkonusu ldquovakfiyelerrdquo kuumltuumlphanelere sadece kitap
sayısı gelir ve binaların youmlnetimiyle ilgili bilgi vermekle kalmaz aynı
zamanda burada ccedilalışanların oumlrneğin ne iş yapılacağı okuyucuya nasıl
davranılması gerektiği konusunda ccedilalışma koşullarıyla ilgili bilgileri
iccedilerirdi Guumlnuumlmuumlzde ccediloğu kez goumlzardı edilen bu accedilık iş tanımı ve sosyal
hizmet goumlrevinde bulunanların insan ilişkilerini youmlnlendirici bu
vakfiyeler son derece anlamlı olup bunun temelinde kuşkusuz vakıfların
başlangıccedilta insana hizmet ve hayır amacıyla kurulması yatmaktadır Bu
vakıfların idaresi temelde denetici (Nazır) ve youmlnetici (Muumltevvelli)
olmak uumlzere iki kişinin uumlzerindedir Denetici vakfın denetlenmesi ve
kuumltuumlphanedeki işlerin yasal olarak yerine getirilmesinde devleti temsil
etmekte youmlnetici ise doğrudan vakfın youmlnetimiyle ilgili iccedilişlerin yerine
getirilmesiyle yuumlkuumlmluuml bulunmaktadır (Eruumlnsal 1999 99-100)
Kuumltuumlphanedeki hiyerarşık duumlzen sırasıyla kuumltuumlphaneyle ilgili kitapların
7 İslam Ansiklopedisi ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo başlıklı yazıda Fatih Sul-
tan Mehmetrsquoin Eyuumlb ve Fatih Kuumltuumlphanelerinden birine 2000 oumltekine de daha yuumlksek sayıda kitap bağışladığı oumlne suumlruumllmektedir
8 Kitap sayısı ile ilgili olarak aşağıda bir kuumltuumlphanedeki kitap sayısını bil-
diren uumlccedil farklı kaynaktan verilen oumlrnekten bu sayıların birbiriyle nedenli ccedileliştiğini goumlsterir Kuskusuz bunda kaynağın yazıldığı tarihte oumlnem taşımaktadır Oumlrneğin Suumlleymaniye Kuumltuumlphanesinde Balcı zadersquonin 3943 cilt kitap bulunduğu şeklinde verdiği bilgi ile(Balcı zade 1931 175 470) Porterrsquoın yapıtında yazma şeklinde ortalama 2000 kitap bulunduğu bunlardan 1750rsquosinin ciltlenmiş olduğu şeklinde bilgi birbiriyle tutarsızlık goumlstermektedir
75
sağlanması personelin seccedilimi gibi goumlrevlerle yuumlkuumlmluuml ldquosahiprdquo adı
verilen bir muumlduumlr onun altında ldquohafız-ı kuumltuumlprdquo adıyla bilgili
kuumltuumlphaneciler daha alt sırada ise Orta Ccedilağ Batı Kuumltuumlphanelerindeki
kopyacıları gibi işlev goumlren ldquomuumlstensihlerrdquo bulunmaktadır Bu persone-
lin yanı sıra Hafız-ı Kuumltuumlp yamağı ciltccedili ve hem kapıcı hem de bekccedililik
goumlrevini başlangıccedilta birden uumlstlenen (zaman iccedilinde bu iki goumlrev iki farklı
personele verilmiştir) bir personel daha bulunmaktadır
Bu kuumltuumlphanelerde genelde Hafız-ı Kuumltuumlpler az maaşla ccedilalışmakla
birlikte Porterrsquoın dediğine goumlre bu kuumltuumlphaneciler aynı zamanda usta
hattatlar olup korumaları altındaki yazmaları kopya ederek maaşlarına ek
gelir sağlamaktadırlar Ayrıca her kuumltuumlphanede kitap listelerinin yanı sıra
her yapıtın iccedilindekilerini goumlsteren bir indeks ya da oumlzetinin bulunması
oumlğrencilere aynen guumlnuumlmuumlzdeki web bilgi sitelerine benzer bir hizmette
bulunulduğunu goumlstermektedir (Porter 1854 167) Oumlte yandan Eruumlnsalrsquo
ın Fatih kuumllliyesinde ccedilalışan kuumltuumlphanecilerin nitelikleri ile ilgili vak-
fiyersquode kuumltuumlphanecilerin bibliyografya bilgisinin yanı sıra medresedeki
ulema ve oumlğrencilerin kullandığı kitaplar konusunda bilgi sahibi olma
koşuluyla ilgili bir maddenin bulunması bu iki bilginin birbiriyle
oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlstermektedir Oumlrneğin Fatih doumlneminde kuumltuumlphanecilerin
maaşlarının ccedilalıştıkları kuumltuumlphane tam ya da yarım guumln ccedilalışmalarına goumlre
duumlzenlendiğini oumlrneğin yine Fatih kuumllliyesinde (1470) ccedilalışan
kuumltuumlphaneciye guumlnde 6 Asper oumldenirken sıradan kuumltuumlphanede ccedilalışana
guumlnde 1 ya da 2 Asper oumldendiği bildirilmektedir (Eruumlnsal 1999 110-115)
Bu boumlluumlmde Osmanlı İmparatorluğunda bilgi uumlretiminin fiziksel ko-
şullarını hazırlayan eğitim ve ona bağlı kuruluşlar olarak kuumltuumlphanelerden
soumlz edilmiştir Ne var ki bu fiziksel koşulların bilgi uumlretimine ne şekilde
yansıdığı bu kurumların dermesinin incelemesiyle ancak accedilığa
ccedilıkarılabilir Bundan boumlyle Osmanlı toplumsal yapısı ve ona bağlı olarak
gelişen eğitim kurumları ve kuumltuumlphanelerin ayrıca durağan veya
devingenlik derecesine goumlre de değerlendirilmesi gerekir Bir kurumun
durağanlığı ancak bilginin uumlretilemediği ya da yavaş uumlretildiği bundan
boumlyle yaratıcı ve yapıcı yeteneklerin giderek kaybolduğu ve sonunda
kendini de yok eden yapılar iccedilin soumlz konusudur Bir kurumun devingenliği
ise duumlşuumlnceye suumlreklilik kazandırarak bilgiyi devingen kılan yazılı kayıt
ya da yapıtların toplumda işlerlik kazanmasıyla sağlanır Ccedilağımızda
goumlrsel kayda dayalı bilgiler goumlzde konumda olmakla birlikte bilginin salt
goumlrsel yolla edinilmesi kısa vadeli belleğe işlerlik kazandırarak tuumlketmelik
bilgiyi uumlretirken toplumu şekillendirici onun kimliğini geliştirici bilgiler
76
ancak uzun vadeli bellek olarak kuumltuumlphanelerin devingenliği ile sağlanır
Ccedilağın ne derecede yakalandığı ise ancak oumlteki uumllkelerde uumlretilen bilgi-
lerden ne derecede yararlanılıpedinilen bilginin uygulamaya sokulduğuna
ya da uumllkenin koşullarına dayalı olarak bundan ne tuumlr bilgiler uumlretildiğine
bağlıdır Bundan boumlyle Osmanlıdaki bilgi uumlretimini kuumltuumlphanelerin
dermelerinde bulunan ccedileviri yayınlardan izlemek bu konuda aydınlatıcı
olacaktır
2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla
Osmanlıda Bilgi Uumlretimi
Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş yıllarında askeri uumlstuumlnluumlkleri sa-
yesinde coğrafik olarak Batırsquoya youmlnelmiş olmalarının yanı sıra Katolik
dini baskısından kurtulmak isteyen Yahudi ve Moreskrsquolerin
Osmanlıların koruması altına sığınmak istemeleri İmparatorluğu ister
istemez Batı ile bilgi alışverişine girmeye zorlamıştır (İhsanoğlu 1992
336) Burada oumlnemli olan Osmanlının soumlz konusu doumlnemde hangi
bilgiyi hangi amaccedilla aldığının bulunmasıdır Oumlrneğin Batırsquoda Roumlnesans
hareketini başlatan 16 yuumlzyılda Leonardo da Vincirsquonin mekanik
anatomi ve fizyolojiyle ilgili ccedilalışmalarının yanı sıra Kopernikrsquoin
Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) yer merkezli sistemine karşıt olarak geliş-
tirdiği guumlneş sistemine dayalı evren anlayışı Cardenrsquoin uumlccedil bilinmeyenli
denklemlerle ilgili ccediloumlzuumlmleri ve anatomi ya da tıptaki yeni gelişmeler
eski bilimsel geleneği temelden yıkarken Osmanlı bu bilgilerle ne
derecede ilgilenmiş midir Ya da Osmanlıda hangi bilgi kimin ilgisini
ccedilekmiştir şeklinde sorular hem Osmanlının kurduğu toplumsal yapıyı
irdeler hem de bu imparatorluğun ilgi alanını da goumlzler oumlnuumlne serer
Osmanlının başlıca amacının askeri uumlstuumlnluumlk sağlamak olduğu duumlşuuml-
nuumllecek olursa Batıyla bilgi alışverişinin oumlzellikle askeri alanla ilgili
olarak teknik coğrafi ya da tıprsquola ilgili uygulamaya youmlnelik bilgilerin
edinilmesine dayalı olduğu goumlruumlluumlr (İhsanoğlu 1992 336) Oumlrneğin
hem Piri Reisrsquoin duumlnya haritasını ccedilizen Kitap-ı Bahriye hem de Seyd Ali
Reisrsquoin Muhit adlı yapıtının Batı teknik ve bilgilerinden yararlanarak
yazıldığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu aynı zamanda Osmanlıların bu doumlnemde
amacına uygun olarak oumlzellikle askerlikle ilgili teknik konularda bilgi
alışverişinde tutucu bir tutum sergilemediğini goumlstermektedir
İhsanoğlursquonun ldquoihtiyac duyduğu uzman ve teknisyenleri Avruparsquoda
getirtip istihdam etmiştirrdquo (İhsanoğlu 1992 338) şeklinde verdiği bilgi
77
Osmanlırsquonın bu konudaki yaklaşımını doğrular niteliktedir Ne var ki
Tekeli ve İlkinrsquoden edinilen bilgiye goumlre hem Piri Reisrsquoin hem de Seyd
Ali Reis medrese ya da Enderunrsquoa gitmemiştir Bu edinilen bilgi sınırlı
da olsa Osmanlının eğitim kurumlarının bilgi tetikleyici olmaktan uzak
olduğunu bunun yanı sıra Osmanlının İslam kuumlltuumlruumlnden esinlenerek
yarattığı ldquokullukrdquo anlayışına dayalı toplumsal yapının ve ona bağlı
kurumların bireysel gelişimi engellediği goumlruumlluumlr Bu ise toplumun
okumuş kesimini uygulama alanıyla ilgili konulara youmlneltmiştir
(Tekeliampİlkin 199923)
Kuşkusuz bu yukarıda oumlne suumlruumllen savda Tuumlrklerin İslamiyeti
8yuumlzyılda kabuluumlyle birlikte başlangıccedilta goumlccedilebe bir topluluk olarak sa-
vaşccedilı yeteneklerinin gelişmiş bulan Arapların dini yayma goumlrevini
Tuumlrklere bırakması sonucu uzun suumlre yerleşik bir toplum olma fırsatını
bulamayışı da oumlnemli rol oynamıştır (Lewis 1987 10-15) Oumlyle ki 16
yuumlzyılda ulusal diller halk dili olmaktan ccedilıkıp bilim dili olarak kullanıl-
maya başlarken Osmanlı Anadolursquoda Hıristiyan topluluklar da dahil
Tuumlrkccedile konuşulurken hatta kimi tıp kitapları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş olma-
sına karşın henuumlz ulusal dilini resmi ve bilimsel dil olarak kullanmayı
duumlşuumlnmemiştir
Bilgi uumlretiminde anadilin duumlşuumlnceyi harekete geccedilirici oumlzelliği
goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Osmanlının dil konusundaki kararsızlığı onun
hakla iletişimini koparmış ve iccedilişlerinde olduğu kadar dış ilişkilerinde
de siyasal ccedilarkın yavaş işlemesine neden olmuştur Uumlstelik bilim dilinin
Enderunrsquoda Osmanlıca Medresede Arapccedila olması bilginin uumlreticisi
olduğu duumlşuumlnuumllen iki yuumlksek oumlğretim kurumu arasındaki bağları
koparmakla kalmamış bu kurumların akli bilimlerden ccedilok nakli
bilimlere9 youmlnelmesine de neden olmuştur
Bu sayılan nedenler sırasıyla şu gibi sonuccedilları doğurmuştur birinci
olarak halkın ve artık 16yuumlzyılda hanedan haline gelmiş sarayın dilinin
birbirinden farklı ve yazılı dilin Arapccedila alfabeyle yapay olarak zorlanıl-
mış olması halkın yerleşik toplumların en oumlnemli oumlzelliği olan yazılı
kuumlltuumlre geccedilişini geciktirmiş ve okuma yazmanın tabana bir tuumlrluuml yayıla-
mayarak sadece youmlnetici sınıfa oumlzguuml bir ayrıcalık olarak kalması sonu-
9 Kanıtları goumlzlem ve deneye dayalı akli bilimlerin aksine dine delillere
dayalı bundan boumlyle de bilgi aktarımına bir başka deyişle de aktarıma (nakle) dayalı bilimler anlamında kullanılmaktadır ldquoNakli bilimlerrdquo terimi aynı zamanda İslami bilimler olarak nitelendirilmektedir
78
cunu doğurmuştur Bu youmlnetim accedilısından halkı tımar sahiplerinin eline
duumlşuumlrmuumlş ve feodal sistemin giderek koumlkleşmesine neden olmuştur
İkinci olarak Osmanlıcarsquonın dış ilişkileri zorlaştırması resmi yazış-
malarda yanlış ya da eksik anlamaya yol accedilmıştır Gerccedili bu goumlrev baş-
langıccedilta devşirme yoluyla Enderunrsquoda yetişmiş kimselere verilmiştir
Oumlrneğin resmi il saray Tercuumlmanı sıfatı Fatih Sultan Mehmet
doumlneminde guumlndeme gelmiş ve bir antlaşma goumlndermek uumlzere Venedikrsquoe
Rum koumlkenli devşirme sistemiyle yetişmiş Luumltfi Bey (1479)
goumlnderilmiştir Ne var ki İmparatorluğun genişlemesiyle birlikte salt dış
işlerinde değil Rumelirsquondeki eyaletlerin youmlnetiminde eğitim
kurumlarında elccedililik konsolosluk ve deniz ve tersanelerde ve askeri
eğitim kurumlarında tercuumlmanlara gereksinimini arttırmıştır Bu ise
beraberinde başka sonuccedilları da doğurmuştur Oumlrneğin oumlteden beri
Venediklilerle ticari ve siyasi ilişkilere giren Osmanlılardaki bu aksaklık
1551rsquode Venedik Cumhuriyetinin senato kararıyla ticari ve diplomatik
yazışmayı sağlamak uumlzere Doğu dilleri oumlğretmek ve ccedileviri becerilerini
geliştirmek amacıyla bir okul accedilmasına neden olmuştur Bu okula
İmparatorlukta yaşayan Rum ve Latin koumlkenli ccedilocukların yanı sıra
dışardan bir grup oumlğrenci de yollanmıştır (Enfents de Langue 1995 19-
28) Oumlte yandan bunu oumlrnek alan Fransızlar Cizvitleri İstanbulrsquodaki
Latin Rum ve az sayıdaki Yahudileri eğitmek uumlzere 1583rsquote İstanbulrsquoa
goumlndererek St Benoit okulu kurmuşlardır Bu okulun ardından 1587rsquode
yine bir Katolik okulu olan Kapusenler Perarsquoda 1587rsquode Saint Louis
okulunu kurmuş ancak yerleşik Hıristiyan azınlığın bu okula devam
etmesinin amacı din ve temel eğitimi almak olduğundan Fransızlar
1673rsquode İzmirrsquodeki Kapusen okullarına ek olarak İstanbulrsquoda bir bina
daha inşa ettirerek ticari ve siyasi yazışmada ccedilevirmen yetiştirmeyi
amaccedillamışlardır Buraya ldquodil oğlanırdquo adıyla oumlğrenciler goumlndermeye
başlamışlardır Bu okulun programına Tuumlrkccedile Arapccedila ve Farsccedila başka
bir deyişle Osmanlıcarsquonın temelini oluşturan diller de konulmuştur10
Ne
10
Bu okulların programında başlangıccedilta Hıristiyan oumlğretisinin yanı sıra Rumca Batırsquonın bilim dili olan Latince dilbilgisi ve matematik gibi ko-nulara yer verilmiş ancak 17yuumlzyılda ulusal dillerin yazılı dil olarak kullanımıyla birlikte Fransızca Tuumlrkccedile Rumca gibi dersler de konul-muştur (Tekeli amp İlkin 1999 37) Yukarıda Tuumlrkccedilersquonin resmi dilde ya da yazışmada kullanılamadığı ifade edilmekle birlikte guumlndelik yaşam ve oumlzellikle yargı gibi mahkemelik konularda Tuumlrkccedile bilmek yabancı azınlığa en azından ticari davalarda haklarını korumaları iccedilin gereklidir
79
var ki bu okullardan ccedilıkanlar da soumlzkonusu alanda ccedilevirinin zorluğu ve
ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml karşısında Doğu bilimlerine youmlnelmişlerdir Bu
durum karşısında İstanbulrsquodaki ccedileviri işleri Hıristiyan azınlığın eline
geccedilerek babadan oğula geccedilme yolla bir tekel oluşturulmaya ccedilalışılmıştır
Vezir-i Azam Fazıl Ahmet Koumlpruumlluuml Paşarsquonın 1669rsquodaki Girit Deniz
seferinde Karlofccedila antlaşmasındaki katkılarından oumltuumlruuml Paduarsquoda ye-
tişmiş bir Rum olan Panagiotius Nicoussioss Mamounasrsquoı Babıalirsquoye
Tercuumlman başı olarak atamasından başlayarak tercuumlmanlık Hıristiyan
topluluğun eline geccedilmiştir (Paker 1998 571-573) Divan-ı Huumlmayun
tercuumlmanlığıyla başlayan uumlstelik Divan-ı Huumlmayunrsquoda Reis-uumll-Kuumlttaprsquoın
hemen altında yer verilerek uumlst kademe bir konuma getirilen bu kesim
oumlteki Hıristiyanlardan ayrılarak birtakım rekabete yol accedilacak
ayrıcalıklara sahip olmuşlardır Oumlrneğin Divanı Huumlmayun Ter-
cuumlmanlarından başarılı bulunanların 18yuumlzyılda Eflak Boğdan
voyvodalıklarına tayin edilmelerinin yanı sıra konsolosluk liman
tersane vb tercuumlmanlık goumlrevinde bulunanların da oumlteki Hıristiyan
kesimin oumldediği haraccedil ve cizyeden (Hıristiyanlara mahsus vergiler) muaf
tutulması en oumlnemli ayrıcalıklardan biridir (Orhonlu 1997 180) Bu
şekilde Osmanlılar buumlyuumlk bir olasılıkla Hıristiyan tercuumlmanların kendi
aleyhlerine ccedilalışmalarını engellemeye ccedilalışmıştır Kuşkusuz başlangıccedilta
sadece Osmanlıcarsquonın ccedileviride yarattığı zorluklardan oumltuumlruuml son derece
haklı nedenlere dayalı olarak başlatılan bu girişimler oumlzellikle Batırsquoda
ulusal dillerin gelişerek ulusccediluluk kavramının guumlndeme gelmesiyle
birlikte yukarıda belirtilen amaccedillardan sapmaya başlamış ve Hıristiyan
topluluğun Osmanlılara karşı oumlrguumltlenmesinde aracı rol oynamak du-
rumunda kalmışlardır Sonuccedil olarak Osmanlıların hem siyasal ve
ekonomik hem de bilgi alışverişi accedilısından Batıyla ilişkileri artmasına
karşın eğitim kurumlarındaki yanlış yapılanma onları Rum
tercuumlmanlara bağımlı kılmış ve bu eksiklik bilgi uumlretimi bir yana
imparatorluğun temellerini sarsmaya başlamıştır Oumlyle ki 1821rsquode Rum
ayaklanmasıyla birlikte tercuumlme işleri Rumların elinden alınmak
zorunda kalınmıştır (Bosworth 2000 237)
Uumlccediluumlncuuml olarak medreselerde Arapccedilarsquonın ve Enderunrsquoda Osmanlıca
kullanılması her iki yuumlksek oumlğretim kurumunun yollarını birbirinden
ayırmıştır Oysa her ikisinin aynı dili kullanması hiccedil değilse ikisi
arasında bilgi alışverişinde bulunulmasını sağlayacaktır Gerccedili her iki
kurumunda amacı farklı olmakla birlikte oumlrneğin 18 yuumlzyılın sonunda
Levent Ccediliftliği kışlasındaki Nizam-ı Cedid askerlerine goumlnderilen
80
Fransız uzmanlara ldquomuumlessese tercuumlmanırdquo adı altında dilmaccedillık yapanla-
rın bilgi aktarıcısı olarak medreselerde de hizmet verebilecekleri hiccedil
duumlşuumlnuumllmemiştir (Guumlnyol 1985 325) Ne var ki boumlyle bir şeyin
gerccedilekleşememesi sadece bu iki yuumlksek oumlğretim kurumunda eğitim
dilinin farklılığından kaynaklanmamıştır Osmanlılar Nizam-ı Cedide
yabancı uzman getirme gereksinimini askerliğe verdikleri oumlnemden
oumltuumlruuml duymuşlardır Oumlte yandan oumlrneğin yargı organında ya da
medresede goumlrev alacakların Batıdan bilgi edinmeleri ya da ccedilağa ayak
uydurmaları konusunda hiccedilbir ccedilaba harcanmamıştır Oysa topluma
doğrudan hizmet verecek kesimi yetiştiren medreselerdeki oumlğrencilere
de aynı youmlntemle Batıdan bilgi aktarımında bulunulması kuşkusuz bi-
limsel goumlruumlş accedilısını genişletecektir Oumlzetle aynı uumllkede yuumlksek oumlğretim
kurumlarında iki farklı dilin kullanılması sadece bilginin homojen
olarak dağılmadığına işaret etmekle kalmamış aynı zamanda bilginin
adil olarak da dağılmadığına işaret etmiştir
Konuya medreselerdeki dil accedilısından bakıldığında ise buguumln bile bir
oumlğrencinin ana dilinden farklı bir koumlkten gelen bir Doğu dilini oumlzel bir
konu alanında eksiksiz ya da kusursuz anlayıp ondan yabancı bir dilde
bilgi uumlretmesi hemen hemen duumlşuumlnuumllemez Uumlstelik guumlnuumlmuumlzuumln
sağladığı dil oumlğrenme olanaklarında bile bir yabancı dili bilgi uumlretecek
duumlzeyde bilip yazabilmek kuumlltuumlrel bilgiyi de gerektiren uzun yıllar
isteyen bir suumlreccediltir Duruma daha ayrıntılı olarak bakıldığında ise soyut
duumlşuumlnmeyi de gerektiren konularda dilin Arapccedila olması bu oumlğrencilerin
oumlğrenmesini zorlaştırdığı gibi dili oumlğrenirken kaybedilen zaman da
halkın gelirinin ve ortalama oumlmruumln duumlşuumlk olduğu uumllkelerde goumlz ardı
edilemez Bu bilginin yayılma hızını kestiği gibi ilmiye sınıfına girecek
adaylarında eğitim suumlresini de uzatarak hizmet suumlresinin kısalmasına
neden olur Ayrıca yargı medrese ve din organlarında goumlrev alacak bu
kimselerin dini delillere dayalı olarak goumlrevlerini yerine getirmek
zorunda kalmaları İslami Bilimlerde uzmanlaşmalarını sağlayacak
duumlzeyde Arapccedila bilmelerini gerektirir Bu ise uzun suumlre ana dilin iccedilinde
bulunduğu koşullarda duumlşuumlnmeyi engelleyerek beynin sadece belleğe
dayalı işlemler aracılığıyla ccedilalışmasını sağlar Beynin uzun suumlre bu
şekilde ccedilalışması ise bir kimsenin goumlzleme dayalı bulgulandırma
bilgiyi ccediloumlzuumlmleme ve bundan bir genelemeye varma şeklindeki yetilerini
zaman iccedilerisinde kaybetmesine neden olur Bir başka deyişle uzun suumlre
salt belleğe dayalı duumlşuumlnmek belirli bir konuda odaklanarak onu
inceleyip yaratıcı fikirler geliştirmeyi de engeller Bu bir yer de beyni
81
iccedili doldurulması gereken boş kavanozlar yerine koymak anlamına gelir
Oysa oumlğrenme yaratıcılık gerektiren aktif bir suumlreccediltir Bilgi oumlzuumlmsenip
ardından yeni duumlşuumlnceler uumlretilmediği suumlrece bilgi uumlretimi soumlzkonusu
olamaz (Papert 1999 65)
Ne var ki eğitimin soyut duumlşuumlncenin gelişmesini sağlayacak şekilde
felsefe ve kuramsal bilimlere11
ağırlık verilerek yapılandırılmamasının
temelinde Osmanlının ayrışık yapıya sahip toplumu bir merkez
etrafında toplama amacıyla oluşturduğu babaerkil (patromanial) siyasal
anlayışın da roluuml vardır (Heper 1985 295) Halk kesimi youmlnetici
kesime tımar sisteminden oumltuumlruuml ağır vergi oumldediğinden ve im-
paratorluğun sivil buumlrokratlarla ilişkisi de kulluğa dayandığından boumlyle
bir toplumsal yapıda medreselerden ccedilıkanların ilgileneceği konular da
guumlndelik yaşamla sınırlı kalmaktadır İşte bu nedenle medreselerde
eğitim ister istemez akli bilimlerden ccedilok nakli bilimlere kaymıştır12
Ne
var ki İmparatorluğun kuruluş yıllarında Fatih Sultanrsquoın eğitim
kurumlarını ve bilgi uumlretimini Batıya ccedilevirmek amacıyla harcadığı
ccedilabaların ne derecede oumlnemli ve başarılı olduğunun incelenmesi gerekir
Fatih Sultan Mehmet askeri dehası yanı sıra bilime bundan boumlyle
medreselere ona bağlı olarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğine verdiği
11
The New Turks adlı yapıtta Tuumlrklerin Matematik dışında soyut duumlşuumln-ceyi gerektiren bilgilere iccedilinde bulunduğu fakir durumdan oumltuumlruuml ilgisinin bulunmadığı ancak İslam Tasavvufunun bir nebze de olsa soyut duumlşuumlnceye ilgiyi arttırdığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr (Besbee 1975 159 267) Oumlrneğin İslamiyetrsquote 8 yuumlzyıldan ortaya ccedilıkan tekkelerden Selccediluklular doumlneminde ileri kademeye varmış olanlar arasında medresede muumlderrislik yapanlar olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 14)
12 Medreselerde dil Arapccedila olmasına karşın tekkelerde halkın dilinin kullanılması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Şoumlyle ki tekkelerde Medreselere goumlre dini ve Tasavvufi konulara daha ağırlık verilmekle birlikte halk dilinin yeğlenmesi bu kurumlara halkı ccedilekmek anlamına gelir Oumlte yandan halkın adli işlerine bakacak sınıfın medreselerde yabancı dilde eğitim goumlrmesi elden geldiğince halkı youmlnetimden uzak tutmak anlamına gelebilir Gerccedili bu eğitim diliyle ilgili sorun guumlnuumlmuumlzde de ccediloumlzuumlmlenmiş değildir Genelde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenim goumlrenler guumlnuumlmuumlze değin Orta Doğu Boğaziccedili gibi teknik konulara ağırlık veren uumlniversitelerde kullanılmakla birlikte son zamanlarda oumlrneğin Cumhuriyet Tuumlrkiyersquosinde hiccedil akla gelmeyen alanlarda da Avrupa birliğine aday uumllke olarak yabancı dilde eğitim gereği doğmuştur Bunun yanı sıra kuşkusuz devlet ve oumlzel uumlniversitelerdeki eğitim dili farklılığının da incelenmesi gerekir
82
oumlnem onun İslam kuumlltuumlruuml kadar Batı kuumlltuumlruuml ve uygarlığına da oumlnem
verilmesi gerektiği konusundaki duumlşuumlncelerini yansıtır Bunda Bizans
İmparatorluğunun katkısı olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu
doumlnemde Bizans imparatorluğundaki ccediloumlkuumlş ister istemez bilimsel
yaşamı da etkilemiştir Uumlstelik İlkin ve Tekelirsquonin ldquoİstanbulrsquodan kaccedilan
bilim adamlarının Avruparsquoda Roumlnesansrsquoın doğmasına katkısı olmadığırdquo
(Tekeli amp İlkin age 15) şeklindeki goumlruumlşuuml Fatihrsquoin soumlz konusu
doumlnemde Batıya ilgisinin Bizansrsquotan kalan bilimsel ya da kuumlltuumlrel
etkinliğe duyduğu hayranlıktan değil doğrudan onun bilimsel me-
raklılığından kaynaklandığı sonucunu doğurur Oumlyle ki kendi
medreselerindeki ders programını oluştururken bile Batırsquoda 12
yuumlzyıldan başlayarak gelişen uumlniversite programını inceleyerek
yaptırttığı medreselerde bu programa uygun dersler koydurtmaya
ccedilalışması başlangıccedilta Osmanlıların akli bilimlere ağırlık verdiğini goumlste-
rir Avrupa uumlniversitelerindeki gramer retorik mantık-diyalektik
derslerinden oluşan Trivium (salus) adı verilen programla ile aritmetik
geometri astronomi ve musiki derslerinin eklendiği Quadrivium (rabu)
programının medreselerde oumlrnek alınarak temel hazırlık derslerinin ve
Arapccedilarsquonın goumlruumllduumlğuuml ldquohariccedilrdquo ve uumlst duumlzey bilimlerin goumlruumllduumlğuuml ldquodahilrdquo
şeklini aldığı goumlruumlluumlr(Tekeli amp İlkin 1999 16) Ne var ki bu şekilde
akli bilimlere ağırlık veren bir program Osmanlıların yuumlkselme ve
genişleme doumlneminde sadece Medreselerde suumlrduumlruumllmek istense de
uygulamada bu programlar Enderunrsquoda suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Oumlrneğin
Anadolursquoda Kayserirsquode 1490rsquoda doğup devşirme olarak Yavuz Sultan
Selim zamanında yetişmiş Mimar Sinanrsquoın medrese cami mescit
kervansaray yol koumlpruuml vbşeklinde kendini goumlsteren mimari dehasının
belki de boumlyle bir eğitimin sonucu olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Aslanapa 1997
655-660) Fatihrsquoin eğitim alanında bu şekilde yuumlzuumlnuuml Batıya ccedilevirmesi
Batıdaki askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kuumlltuumlrel ve bilimsel alanda goumlsterme
isteğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir
Fatihrsquoin bilime verdiği oumlnem salt medreselerle sınırlı kalmamıştır
Oumlrneğin dini bir ayrım goumlzetmeksizin her tuumlrluuml bilim adamını bir araya
getirerek ulemanın oumlnuumlnde Rum-Ortodoks patriği olarak atadığı aynı
zamanda patrikhanedeki okulu youmlnetme izni verdiği Gennadiusrsquou Hıris-
tiyanlığı tartışmak uumlzere bir tercuumlman aracılığıyla tartışmaya ccedilağırması
uumlstelik bunun bir de yazıya geccedilirilmesini istemesi onun bilgi aktarıcı
olarak ccedilevirmene ve yazılı kuumlltuumlre verdiği oumlnemi goumlsterir (Paker 1998
83
576)13
Bunun yanısıra soumlzkonusu doumlnemde biri Yunanca biri
İtalyancarsquodan iki ccedileviriden soumlz edilebilir Bunlardan ilki Bizansrsquotan
kalan yazmalar arasında bulduğu Ptolemaiosrsquoun ldquoCoğrafyardquo adlı yapıtını
Rum Pontus İmparatorluğunda tanınmış bir bilim adamı olan Giorgius
Amerikusrsquoa Arapccedilarsquoya oumlnceden ccedilevrilmiş olmasına karşın yineden
Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Kuşkusuz Tuumlrkccedile yerine
Arapccedilarsquoya niccedilin yeniden ccedilevrilme gereği sorusu o sırada Osmanlıda
bilimsel dilin Arapccedila olmasının yanı sıra Fatihrsquoin Arapccedila ve Farsccedilarsquoyı
ccedilok iyi bildiğini ve Arap yazılı kuumlltuumlr geleneğinde yetişmiş bir kimse
olarak bilimsel konularda Arapccedila duumlşuumlnuumlp tartıştığını goumlsterir Ne var
ki Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş bir yapıtı tekrardan istemesi onun bilginin
doğruluğu konusunda goumlsterdiği titizliğe işaret eder Oumlrneğin bu bilim
adamını sarayında 1461rsquoden 1475rsquode oumlluumlmuumlne dek ağırlamasının nedeni
de bilimsel konuları accedilımlamak uumlzere derinine tartışabileceği bir
kimseye gereksinim duymasından oumltuumlruumlduumlr Fatihrsquoin bilime ilgisi
yukarıdaki boumlluumlmlerde anlatıldığı gibi yaptırdığı medreselerden saray
da kurdurduğu kuumltuumlphanelerden ortadır Ne var ki askeri youmlnuumlnuumln muuml
bilim adamı youmlnuumlnuumln muuml ağır bastığı sorusu guumlndeme geldiğinde bilim
adamı kimliğinin de en az askeri kimliği kadar Osmanlı tarihinde oumlnemli
olduğu ortaya ccedilıkar Bu en accedilık olarak Bizansrsquotan kalan yazmaları yok
etmeyip kendi dermesi iccedilerisinde yer vermesinden de anlaşılır14
Başka
bir deyişle bu doumlnemde tıpkı Romalıların kendilerinden oumlnce gelen
13
Soumlz konusu kaynakta bu yapıtın kısmen Mecmua-i Ebuzziya İstanbul 1911rsquode yayınladığı belirtilmektedir
14 Osmanlılarda Bizansrsquotan kalma Latince ve Rumca yazmalar Saray kuumltuumlphanelerinde tutulmuştur Bunların sonraki doumlnemlerde kimi yangın kimi deprem doğal afetler yanı sıra tutuculuk nedeniyle de yok edileni kuşkusuz olmuştur Ne var ki bu yazmaların hangi dillerde olduğu ve ne olduğuyla ilgili kuumlnyesi konusundaki bilgiler de ya yok edilmiş ya da saklanmıştır Bundan boumlyle Osmanlı kuumltuumlphanelerinde Arapccedila Farsccedila ve Eski Tuumlrkccedile yapıtların bibliyografyası bulunmakla birlikte oumlteki dillerdeki yapıtlarla ilgili veya Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş yapıtlar konusundaki bilgiler bile ya kataloga girmemiş ya da farklı adla kataloga işlenmiştir (Porter 1854 178) Oumlte yandan Balcı zadersquonin Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtındaki yazmalarla ilgili boumlluumlmde Yunan ve Latin yazmaları konusuna hiccedil değinilmemiş ama Batı dillerine ve Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen Arapccedila ve Farsccedila ve Osmanlıca yapıtlara yer verilmiştir Bu saray kuumltuumlphanelerinin başta yabancı olmak uumlzere yerli bilim adamlarına da kapalı olduğunu goumlstermektedir (Balcı zade 1931 528-555)
84
Yunanlıların kuumlltuumlrel uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kabul edip Latincersquoye ccedileviri
yapmaları gibi Fatihrsquote benzer bir tutum sergileyerek Batı dillerinden
biri olan Yunancarsquodan ccedileviri yapılmasını desteklemiştir (Tekeli amp İlkin
1999 22) Fatihrsquoin Plutarchrsquoın Hayatlar adlı yapıtının da Arapccedilarsquoya
ccedilevrilmesini istemesi de hakkında verilen bu bilgiyi destekler
niteliktedir Bu onun dinin etkisinde kalmadan Batıdan gelen bilgiye de
sahip ccedilıkıp bilginin kaynağını herkese accedilık tutmak istediğinin de bir
kanıtıdır
Yunan felsefesinin Romalılar doumlneminde olduğu gibi doğrudan alın-
mayıp İskenderiye okulundan felsefenin İslamiyetrsquole bağdaştırılmış
Neo-Platonculuk adı verilen farklı bir yorumla alınması Fatihrsquoin bu
atılımının yeterince etkili olamamasına neden olmuştur Başka bir
deyişle Yunan felsefesi Osmanlırsquoya Gazalirsquonin felsefeye karşı ccedilıkan
tutumuna tepki olarak dini ve felsefeyi birbiriyle uzlaştırmaya ccedilalışarak
Aristotelesrsquoin ilahi felsefesini oumlrnek alan Farabi İbn-i Ruumlşt ve İbn-i Sina
gibi duumlşuumlnuumlrler tarafından girmiştir Buradan Arap bilim adamlarının
bilgi aktarımında Osmanlırsquodaki oumlnemi de ortaya ccedilıkmaktadır Ayrıca
Fatih salt Batıyla sınırlı kalmamıştır Oumlrneğin Ali Kuşccedilu gibi astronomi
ve matematik alanında uzman bir bilim adamının Farsccedilarsquodan iki
makalesini bilim dili Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş ve onu Semerkantrsquotan
İstanbulrsquoa getirterek medreselerin oluşumunda goumlrev verdiği gibi Ende-
runrsquoda yuumlksek uumlcret karşılığında da ccedilalıştırmıştır (Paker 1998 575)
17 yuumlzyıla kadar Fatihrsquoin kişiliğine bağlı bu gelişmeler Katip Ccedile-
lebirsquoyle (1608-1657) birlikte bilimsel kimlik kazanmaya ve uumlruumln ver-
meye başlar Osmanlı hanedanının kendi kimliğini gelecek kuşaklara ta-
nıtmak uumlzere sarayda resmen tarih yazıcısı olarak bir vakanuumlvisti
atamasının yanısıra ccedilevirilerin ve ldquoyeniden yazmardquo denilen oumlzellikle
Arapccedila oumlykuumllerin ccedileviri yoluyla değil de onlardan esinlenerek yeniden
yazılan oumlykuumllere yer verilmiştir Bunun yanı sıra askeri accedilıdan oumlnem
taşıyan tarihsel olay ve kişilerle ilgili yazıların tasavvuf veya din ile
ilgili oumlnde gelen kişi ya da ahlakla ilgili makalelerin Osmanlıca duumlz yazı
dil geleneğine katkıda bulanarak bilimsel yapıtların temel koşulu olan
duumlz yazının yerleşmesine katkısı olmuştur Bu bir yerde ağdalı ve suumlsluuml
bir dil olan Farsccedila ve Arapccedilarsquonın giderek kaybolup Tuumlrkccedilersquonin daha
egemen olduğu ve duumlz yazıya daha yakın bir dil olan Osmanlıcarsquonın
artık yerleşmeye başladığını goumlsterirBu ise Osmanlı kimliğinin
benimsendiğinin bir kanıt olarak da değerlendirilebilir Bir başka deyişle
bilgi uumlretiminde dilin ağdasız olması birbirini tetikleyen bilgiler
85
arasında bağlantının kopmamasına neden olduğu iccedilin Osmanlıca bilgi
uumlretiminin Arapccedila ve Farsccedilarsquoya goumlre daha kolaylık sağladığı
duumlşuumlnuumllebilir
Bu yukarıda oumlne suumlruumllenlerin geccediliş doumlneminde ilginccedil bir oumlrneği
Katip Ccedilelebirsquonin Fezlekesirsquonde (1642) goumlruumlluumlr Bu yapıt ccedileviri
olmamakla birlikte hem dilsel hem de bilimsel youmlntem accedilısından tarihi
suumlreci yansıtması bakımından ilgi ccedilekicidir İslam tarihi ve Osmanlı
tarihi olmak uumlzere iki kitaptan oluşan bu yapıtın doumlrt boumlluumlm şeklinde
duumlzenlenen Ikitabı İslam duumlnyasına seslenildiği iccedilin Arapccedila yazılırken
Osmanlı tarihi ile ilgili 2 kitap Osmanlıca yazılmıştır Bu yapıt İslam
geleneğine uygun olarak evrenin doğuşundan başlamasına karşın tarih-
teki oumlnemli olay peygamber hekim bilim adamı şair veya sultanları
gibi kişiler kronolojik sıraya dizilerek kaleme alınmışlardır Uumlstelik bu
yapıta hangi kaynaklardan yararlanıldığını goumlsterir bir bibliyografya da
eklenerek Osmanlı bilimsel geleneğine farklı bir bakış accedilısı getirilmiştir
Oumlte yandan 2 kitap 1591-1654 arasında Osmanlı tarihinde geccedilen olaylar
ve her yılın sonunda oumllen bilim ve devlet adamlarının oumlz yaşam oumlykuumlsuuml
ve yapıtları yanı sıra oumlzellikle Revan15
seferiyle ilgili ayrıntılı bilgi
verilmiştir Bilgi uumlretimi accedilısından Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtının oumlnemi
kaynakccedila goumlstermesi ayrıntılı bilgi vererek betimleyici youmlntemi
kullanması ve bununla da kalmayıp kendi konuyla ilgili goumlruumlşlerini dile
getirerek yapıtına accedilıklayıcı nitelik kazandırmasından kaynaklanmıştır
Ccedilelebirsquonin bu eleştirel youmlntemi aynı zamanda guumlnuumlmuumlzdeki goumlzlem ve
kaynakccedilaya dayalı gerekccedilelendirme şeklinde de yorumlanabilir (Goumlkyay
1997 432-439)
Katip Ccedilelebirsquonin bir oumlzelliği de Batı kaynaklarından yararlanmaktan
ccedilekinmemesi ve bu şekilde oumlzellikle Mizan-uumll-hakrsquoda belirttiği şekilde
İslamrsquodaki skolastik duumlşuumlnceye ve medreselerdeki pozitif bilimlere karşı
tutumla ilgili goumlruumlşlerini ccedilekinmeden yazıya geccedilirebilmesidir (Uumllken
1997 309) Bu onun Fatihrsquoin başlatmak istediği akli bilimlere oumlncelik
verilmesi goumlruumlşuumlnde olduğunun da bir kanıtıdır Oumlrneğin Fatihrsquoin
15
Katip Ccedilelebi babası Enderundan ccedilıkmış bir silahdarın oğludur Bu ne-denle babasıyla birlikte bir ccedilok sefere katılmış ve eğitimini medrese-lerde goumlrmuumlştuumlr Bu babasıyla birlikte katıldığı seferlerden biri de IV Muradrsquoın Revan (Erivan) seferidir Bundan sonra kendini bilime ver-miştir(Tekeli amp İlkin 1999 43) Bundan boumlyle Revan seferini bu denli ayrıntılı bilgi verebilmesi doğrudan kişisel goumlzlem ve deneyimine da-yanmaktadır
86
Gazalirsquonin akıl ve felsefeyi dışlayarak dinin uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran
Tehafuumltrsquouumll Felasifa adlı yapıtı uumlzerine Fatih Hocazade ve Alaeddin
Tusirsquoye risaleler yazdırmasının nedeni akıl ve felsefenin gerekliliği
konusunda tartışmayı başlatmak ve medreselerde akli bilimlere oumlncelik
vermektir (Tekeli amp İlkin 1999 11-16)
Ne var ki Fatihrsquoin başlatmak istediği bu akım ancak Katip
Ccedilelebirsquonin iki kez kaleme aldığı Cihannuumlmarsquoda yeniden ortaya ccedilıkmıştır
İlk 1648rsquo de Ccedilelebirsquonin kitabını yazmadaki amacı klasik İslam
coğrafyasında varolan yapıtların akli bilimlere oumlzellikle astronomiyle
ilgili bilgilere başvurmamasından oumltuumlruuml ortaya ccedilıkan bilgi eksikliğini gi-
dermektir Ccedilelebirsquonin bu yapıta ldquoastronomi bilmeyenin Tanrırsquoyı
tanımakta yetersiz kalacağırdquo (ldquoKatip Ccedilelebirdquo 1992 6511) şeklinde bir
hadisi eklemesi dinle akıl ve felsefeyi uzlaştırmak istediği konusundaki
goumlruumlşuumlnuuml de ortaya koyar
Osmanlı Avruparsquosı Anadolu İspanya ve Kuzey Afrikarsquoyla ilgili
bilgilerin verildiği ilk kitabı ardından 1654rsquode Japonya ve Asya uumllkeleri
tanıtılmıştır Bu kitabın bilgi uumlretimi accedilısından oumlnemi ilk kez
Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) goumlruumlşuumlnuuml yıkan Kopernikrsquoin duumlnyanın
yuvarlak ve guumlneş merkezli olduğu goumlruumlşuumlne yer vermesidir Ayrıca
Kristof Kolomb ve Magellanrsquoın duumlnyayı keşiflerinden de soumlz etmiştir
Ne var ki guumlneş merkezli ya da duumlnyanın ldquoarmutrdquo şeklinde olduğu
konusunda Kopernikrsquoe atıfta bulunulmamış olması dikkat ccedilekicidir
Kopernik sistemiyle ilgili doğrudan atıfta bulunularak verilen bilgi ancak
Muumlteferrikarsquonın bu yapıta 18 yuumlzyılın başında yaptığı eklemelerde
verilmiştir Bununla birlikte İslam coğrafyacıların harita kullanmadaki
yanlışlara değinerek her iki yapıtına haritalar eklemesi bununla da
kalmayıp Aristoteles Ortelius Cluverius ve Lorenz gibi Batırsquodaki kay-
naklarından ccedileviri yoluyla bilgi aktarması ve alıntıda bulunması dikkat
ccedilekici olduğu gibi bu kaynakların kiminin yeni basılmış kaynaklar
olması onun ccedilağdaş ve guumlncel bilgiyi yakalamadaki ustalığına işaret
eder Oumlrneğin Cluveriusrsquoun Evrensel Coğrafya adlı yapıtı 1624rsquote
basılmıştır (Tekin amp İlkin 1999 51) Buumltuumln bu oumlzellikler
Cihanuumlnnuumlmarsquonın bilgi uumlretimi accedilısından tek youmlnluuml değil iki youmlnluuml bir
işlev goumlrmesine neden olmuştur Başka bir deyişle Batırsquodan Osmanlıya
bilgi akışını sağlamakla kalmamış başka dillere de ccedilevrilerek Doğudan
Batıya bilgi akışının gerccedilekleşmesine neden olmuştur
87
17 yuumlzyılda ccedileviri accedilısından dikkati ccedileken ve Kopernik adını ilk
duyuran yapıt Zigetvarlı Tezkereci Koumlse İbrahim Efendinin 1660rsquoda
eklemelerle oumlnce Arapccedila ardından Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirdiği Noel Duretrsquoin
ldquoEphemeeridess Motuum Celestium Richeliause ex Lannnsbergi
Tabulisrdquo (1651) adlı yapıtıdır Bu yapıt Secence-tuumlrsquol Eflak adıyla
ccedilevrilmiş olup iki youmlnden bilgi uumlretimi accedilısından dikkat ccedileker Birincisi
Kopernik sistemi hakkında bilgi birinci kaynak yerine ikinci kaynaktan
verilmiş olması ikincisi ise oumlnce Osmanlıda bilim dili kabul edilen
Arapccedilarsquoya sonra da Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye (Osmanlıcarsquoye) ccedilevrilmiş
olmasıdır Bu yapıtın ccedilevrilmesinde buumlyuumlk bir olasılıkla Katip
Ccedilelebirsquonin atıfta bulunmadan Cihanuumlnnuumlmarsquoda evrenle ilgili verdiği
farklı bilgilerin de payı olmuştur Bir başka deyişle bilgi uumlretimi
accedilısından ccedileviri yapıt telif yapıtı değil telif yapıt ccedileviriye yol accedilmıştır
(İhsanoğlu 1992 339)
Osmanlının askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kanıtlamış bir imparatorluk olarak
dikkatini ccedileken ve Batıdan bilgi almak istediği en oumlnemli konu
astronomi olmakla birlikte bu alanda kuramsal ccedilevirilerden ccedilok
astronomik tabloların ccedilevirisinden bilgi edinmek yeğlenmiştir Bu onun
kuramsal alandan ccedilok uygulama alanındaki bilgiye ilgisini
goumlstermektedir Oumlrneğin 1660rsquoda Duret 1772rsquode Cassini 1839rsquoda
Lalende Tablolarının (Ziccedillerinin) ccedilevirisinin yapılmış olması
Osmanlıların geleneksel olarak uygulama alanındaki bilgiye ilgisini
goumlsterir
Ne var ki Osmanlıda 1726 yılına dek matbaaya izin verilmemiş
olması bu bilgilerin tabana yayılarak duyulmasını engellediği gibi bilgi
uumlretiminin de gecikmesine neden olmuş ancak Lale devrinde
Muumlteferrika gibi kimselerin bireysel ccedilabaları sonucu İmparatorluk
iccedilinde ve dışında uumlretilen bilgiden haberdar olunmaya başlanmıştır
Hıristiyan azınlığa Matbaa izni verilirken Muumlsluumlman tebaaya bu iznin
verilmemesi hem medreselerdeki eğitimin gittikccedile akla dayalı
bilimlerden uzaklaşarak taassuba kaccediltığını hem de İmparatorluğun 16
ve 17 yuumlzyılda kuumlltuumlrel kimlikten ccedilok askeri uumlstuumlnluumlğe oumlncelik verdiğini
goumlsterir
88
22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi
Whorf ve Sapirrsquoin16
her topluluk kendi iccedilinde yaşadığı dile goumlre
duumlşuumlnuumlr şeklindeki savından yola ccedilıkarak bu doumlnemi anlatmak dil kuumlltuumlr
ve bilgi uumlretimi uumlccedilgeni arasındaki eytişimsel (diyalektik) ilişkileri
accedilıklamak ve ulusal kimliklerin dilin geccedilirdiği evrelere bağlı olarak nasıl
değişikliğe uğrayıp bilgi uumlretim suumlrecindeki akışı değiştirdiğini goumlster-
mek accedilısından oumlnem taşır
Lale Devri olarak anılan III Ahmetrsquoin (1703-1730) huumlkuumlm suumlrduumlğuuml
bu doumlnem İmparatorluğun askeri ekonomik ve siyasal nedenlerle
Batıyla ilişkilerinin yoğunlaştığı temeli İslam felsefesindeki ldquokanaaterdquo
dayalı basit tuumlketim alışkanlıklarından vazgeccedililerek saray hanedanlığını
oluşturmak uumlzere ldquosafahatardquo dayalı bir duumlzenin başlangıcı olarak
değerlendirilebilir Oumlte yandan bu doumlnem aynı zamanda goumlccedilebe bir
imparatorluktan daha yerleşik bir imparatorluğa bir geccediliş doumlnemi olarak
da duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili saray hanedanlığının oluşması guumlnuumlmuumlz
demokratik anlayışında halkla iktidar arasındaki uccedilurumun daha da
accedilılacağı anlamına gelmekle birlikte Osmanlı kimliğini daha saygın bir
konuma getirmek amacıyla Arap ve Fars kuumlltuumlrel etkilerini yazınsal ol-
duğu kadar bilimsel alanda da azaltarak kendi kimliğine oumlzguuml uumlruumlnleri
yaratma ccedilabalarının da bu doumlnemde filizlenmeye başlayıp oumlzguumln bilgi
uumlretimini kolaylaştırdığı da yadsınamaz Kuşkusuz boumlyle bir sefahat
doumlneminde Osmanlı uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlncelikle yazınsal alanda kanıtlayarak
Arap ve Fars kuumlltuumlrel tema ve motiflerini daha az kullanıp Tuumlrk
kimliğinin oumlzelliklerini daha oumlne ccedilıkaracak yapıtlara değer verilmiştir
Oumlrneğin Nedim (1681-1730) gibi bir Divan edebiyatı şairinin ortaya
ccedilıkması saray edebiyatı olarak Divan edebiyatının yazınsal ccediloğul
dizgede saygın bir konuma oturmasına neden olmuştur (İz 1989 43)
Gerccedili Divan edebiyatı saraya oumlzguuml bir edebiyat olarak ccediloğunluğu temsil
16
Sapirbu konudaki goumlruumlşleri en accedilık şekilde şu soumlzlerle dile getirmiştir No two languages are ever sufficiently similar to be considered as representing the same reality The worlds in which different societies are distinct worlds not merely the same world with different labels attached (Sapir 1956 69)(İki hiccedilbir dil aynı sosyal gerccedilekliği ifade edecek derecede birbirine benzer olamaz Toplulukların birbirinden farklılığı sadece aynı duumlnyayı paylaşmakla birlikte birbirinden farklı etiketler taşımasından değil birbirinden farklı duumlnyalar yaşamasından-dır) (Ccedileviren Mine Yazıcı)
89
eden halkın kuumlltuumlrel kimliğini oluşturmada bir payı olduğu duuml-
şuumlnuumllemez Bununla birlikte sarayın Arap ve Fars etkisinden kurtulmak
uumlzere soumlzkonusu doumlnemde başvuracağı ya da besleneceği tek kaynak
Anadolursquoda yerleşmiş bulunan halk olduğundan ister istemez yazılı
kuumlltuumlruumln temelini oluşturmada onun soumlzluuml kuumlltuumlre dayalı geccedilmişinden
yararlanacaktır Bu ise Tuumlrkccedile konuşan halkın imgelem (hayal) guumlcuumlnuumln
yaratığı yazınsal uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak ulusal belleğin kaccedilınılmaz
olarak yazıya doumlkuumllmesini sağlayacaktır Osmanlı kuumlltuumlrel yaşamındaki
bu değişim bir yandan dil ve kuumlltuumlr ikilisinin sorgulanmasına yol
accedilarken oumlte yandan da İmparatorluğu ldquogoumlccedileberdquo bir topluluk olmaktan
kurtarıp daha ldquoyerleşikrdquo bir toplum olmaya zorlayacaktır Bundan boumlyle
imparatorluğun saray hanedanlığını oluşturmak uumlzere başlattığı bu
hareket tıpkı her insanda varolan noumlronlar arasındaki bağlantıyı kurarak
ona oumlzel kimlik kazandıran sinir sistemindeki noumlron yapısını oluşturan
lifler gibi Tuumlrkccedile duumlşuumlnme suumlrecini başlatarak başta Osmanlı kimliği
olmak uumlzere Tuumlrk kimliğinin de yapı taşlarını oluşturmaya
başlayacaktır
Hem dil hem de bilginin temeli duumlşuumlncenin bilginin ilk uumlretim
aşamasında17
birbirine bağlı dinamik kavramlar olduğu goumlz oumlnuumlne
alınacak olursa yazınsal alanda dilde başlayan Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil
yapısını daha ortaya ccedilıkaran Lale Devrinin yarattığı ve Tanzimatrsquoa kadar
uzanan bu akım ister istemez yazınsal olduğu kadar bilimsel akışın da
youmlnuumlnuuml değiştirmeye başlayacaktır Tercuumlme Heyetine ilk gereksinimin
duyulması Muumlsluumlman ccediloğunluğa ilk kez matbaa izninin verilmesi ve
yeni eğitim kurumları ve ona bağlı olarak yeni kuumltuumlphanelerin kurulması
17
Burada dil ve duumlşuumlncenin oumlzellikle başlangıccedil aşamasında birbirine bağlı kavramlar olduğu belirtilmiştir Bunun nedeni ise bilginin toplumsal youmlnuumlne karşılık dilin geliştikccedile bireysel youmlnuumlnuumln artmasıdır Şoumlyle ki dil geliştikccedile bilgi aynı kalsa da bireysel ifade şekilleri birbirinden ayrılır Bir başka deyişle dil zenginliği bilgiye bakış accedilısını etkileyerek duumlşuumlncenin sıralanmasına ayrıntılara girilmesine bilginin eksiksiz aktarılmasına neden olduğundan duumlşuumlncenin mi bilgiyi uumlrettiği yoksa dilin mi bilgiyi uumlrettiği şeklindeki bir ikilemin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi gerekir Bu aynı zamanda ldquoduumlşuumlnce ve dilinrdquo bir kaynaşık bir buumltuumln olmayıp her ikisinin de farklı bir gelişim suumlreci olduğuna işaret eder Başka bir deyişle Vygotskyrsquonin dilin bi-reyselliğinin ya da dilin bireysel yaratıcılığını oumlne ccedilıkaran goumlruumlşuuml bilgi uumlretiminde dilin oumlnemine dikkati ccedileker (bkz Vygotsky L Dil ve Duumlşuumlnce ccedilev Semih Koray İstanbul Kaynak Yayınları 1985)
90
toplumsal yapıdaki geccediliş suumlrecinin somut oumlrnekleri olarak
değerlendirilebilir Bundan boumlyle Osmanlı İmparatorluğursquondaki bilgi
uumlretim suumlrecinin akışı ancak onu tetikleyen toplumsal yapının
anlaşılmasıyla birlikte anlam kazanıp toplumsal bilincin uyanmasına
aracı olur
221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya
Etkisi
Osmanlı İmparatorluğunun bu yeni tutumu Osmanlının toplumsal
yapısını belirleyen buumlrokratik işleyişi değiştirdiği gibi onun alt yapısını
oluşturan eğitim anlayışını ve uzantısı kurum kuruluşları da etkilemiştir
Genel ccedilerccedileveyi ccedilizmek accedilısından konuya buumlrokratik değişiklikleri
anlatmakla başlamak bu ccedilarkın yarattığı yeni bilgi uumlretim
mekanizmalarının hangi koşullar altında ortaya ccedilıktığını accedilıklamak
accedilısından kaccedilınılmazdır Şoumlyle ki sarayın hanedan olma yolundaki
kararı siyasetin saraydan Babıalirsquodeki Veziriazamlık konağına
taşınmasına ve Saray Divanının yerini Veziriazam Divanının almasına
neden olmuştur Bu durumda Osmanlı toplumsal yapısında youmlnetici
konumda bulunan ilmiye sınıfının yerini de kalemiye almıştır Kuşkusuz
hiyerarşik sıralamadaki bu değişiklik rastlantı olmayıp youmlnetimin el
değiştirmesi sonucu ortaya ccedilıkmıştır Bir başka deyişle Medreseden
ccedilıkan ilmiye sınıfının toplumsal işlevinin medreselerde goumlruumllen eğitime
bağlı olarak yetersiz kalması kalemiyersquonin farklı bir eğitimden
geccedilmesine neden olmuştur Bu doumlnemde kalemiyersquoden kişilerin hizmet
iccedili eğitimden geccedilerek uygulamalı eğitimin pratik hayatta başarıyı nasıl
etkilediğinin anlaşılması medreselerdeki eğitimin de sorgulanmaya
başlamasına yol accedilmıştır Ayrıca bu sınıfta ccedilalışanların başına Reis-uumll
Kuumlttap getirilerek Divan-ı Huumlmayun Kalemi amedi kalemi ve tercuumlme
Kalemi şeklinde birimlere ayrılması konu alanlarına goumlre
uzmanlaşmanın oumlnemini de guumlndeme getirmiştir Başlangıccedilta katip ccedilırak
şeklinde belirlenen kadrolaşmaya zaman iccedilerisinde şerhli ve muumllazım
kadroları da eklenerek sistem daha da genişlemiştir (Tekeli amp İlkin
1999 25-28) Kuşkusuz bu şekilde yeniden yapılanma bir yandan buuml-
rokratik işleyişin daha yetkin kılınması amacını taşırken oumlte yandan da
alt yapıda değişikliklere de neden olmuştur
Kalemiyenin eğitimi geleneksel olarak medrese tekke ve oumlzel
konaklarda suumlrduumlruumllmekle birlikte başarısının temelinde hizmet verilen
91
birimdeki usta ccedilırak ilişkisine dayalı eğitim anlayışı yatmaktadır Bu
şekilde eğitim almış Reis-uumll Kuumlttaprsquoların her geccedilen guumln sayılarının
artırılarak eyalet valilikleri elccedililik hatta sadrazamlık makamlarına kadar
yuumlkseltilmeleri medreselerdeki eğitimi etkilememişse de askeri alanda
yenilgilerin ortaya ccedilıkmasıyla birlikte uygulama ve kuramın bir arada
yuumlruumltuumllmesinin oumlnemine dikkat ccedilekilmiş olmuştur Bundan boumlyle
medreseleri olduğu gibi bırakarak yeni eğitim anlayışını destekleyecek
yeni eğitim kurumları oluşturulmaya başlanmıştır Ne var kikalemiye
bir yandan Batıyla ilişkilerin suumlrduumlruumllmesinde Tercuumlme Kalemi accedilarak
Osmanlının Batıyla siyasi olduğu kadar kuumlltuumlrel olarak da daha sıkı
ilişkiye girmesine neden olurken oumlte yandan da buumlrokratik sınıfın alt
yapısını tamamıyla Osmanlının iccedil işleyişinin oluşturduğu bir eğitim
sistemine dayalı olarak değiştirmeyi başarmıştır Bir başka
deyişlekalemiyersquode uygulamalı oumlğretim doğrudan Osmanlının kendi
buumlnyesine bağlı olarak şekillenmiştir Oysa ilerde tarihsel sıralamaya
goumlre daha ayrıntılı olarak anlatılacak yeni askeri eğitim kurumlarında
uygulamalı eğitim doğrudan yabancılara bırakılmıştır
2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717)
1717rsquode Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşarsquonın şair Nedimrsquoin
başkanlığında hem Doğu hem de Batı dillerinden ccedileviri yapmak uumlzere
doumlnemin bilginlerini bir araya toplayarak kurduğu ilk Tercuumlme
Heyetinin hem İslam kuumlltuumlruumlyle ilgili kimliği kaybetmemek hem de
Batının teknolojik gelişmelerinin gerisinde kalmamak şeklinde birbiriyle
ccedilelişen iki farklı amacı vardır Başta bu heyetin kurulmasındaki amaccedil
oumlncelikle Batıdaki bilgiyi aktarmak olmakla birlikte felsefe ve
edebiyatla ilgili yapıtlar Arapccedila ve Farsccedilarsquodan Osmanlıcarsquoya ccedilevrilirken
teknik ve tıpla ilgili bilimsel yapıtlar Osmanlıcarsquoya değil bilim dili
Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir 25 kişiden oluşan kurulda Arapccedilarsquodan
Osmanlıcarsquoya ccedilevrilen yapıtlar arasında oumlzellikle İbrahim Paşarsquonın
ilgisini ccedileken İslam tarihiyle ilgili Bedruumlddin Mahmut Aynirsquonin İkd-uumll
Cuumlman fi Tarih-i Ehl iz-Zaman ve Huvandmarrsquoın Habib uumls-Siyer adlı
yapıtları ve doumlnemin en goumlzde ccedilevirmenlerinden Ahmet Vefik Paşarsquonın
da dedesi olan Yanyalı Esat Efendinin ccedilevirdiği İbni Sinarsquonın Şifa adlı
yapıtı Suhreverdirsquonin Hikmet uumll-İşrakrsquoı ve ilk kez Eski Yunanca ana
kaynaktan Aristotelesrsquoin Physikarsquosının Kitab uumls-Semaniye adıyla
Arapccedilarsquoye Yanyalı Esat Efendinin tarafından yapılan ccedilevirisi
92
bulunmaktadır (Guumlnyol 1985 age 325) Ne var ki Yanyalı Esat
Efendinin Batı kuumlltuumlruumlyle ilgili olarak Fransızca yerine oumlluuml bir kuumlltuumlruumln
uumlruumlnuumlnuuml uumlstelik de Farabi ve İbni Ruumlşdrsquouumln uumlzerinde Arapccedila
yorumlarının bulunduğu bir yapıtı yeniden Arapccedilarsquoya ccedilevirme gereğini
duyması bir yandan Osmanlının bilimsel olarak Arap bilimini kendine
rakip goumlrduumlğuumlnuuml oumlte yandan da Fransız dil ve kuumlltuumlruumlnuumln henuumlz
yeterince tanınmadığı gibi kabul edilmediğini de da goumlsterebilir
Oumlte yandan Tercuumlme Heyeti dışında yapılan ccedilevirilerde bu geleneğe
uygun bir tutum sergilemişlerdir Oumlrneğin 28 Mehmet Ccedilelebirsquonin
Şehrezurirsquonin Seretuumll İlahiyesinin fizik kısmını Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmiş
olması Tercuumlme Heyetinden farklı olarak fen alanında bir yapıtı
Arapccedilarsquoye ccedilevirmek yerine Osmanlıcarsquoye ye da Tuumlrkccedileye ccedilevirmesi
dikkat ccedilekicidir Bununla birlikte oumlzel girişim olarak da Batıdan bir
kaynak ccedilevrilmemiştir (Tekeli amp İlkin 1999 42) Ne var ki oumlzel
girişimin hiccedil değilse fizik gibi bir alanda Tercuumlme Heyetinin aksine
Arapccedila bilim dili yerine Osmanlıcayı bilim dili olarak seccedilmesi onun
Tercuumlme heyetinden bir adım daha ileri olduğunu goumlsterir Bu
bilgilerden de anlaşılacağı gibi başta heyetin kurulmasındaki oumlzellikle
Batırsquodaki bilginin aktarılması konusundaki amaca ulaşılamadığı
goumlruumllmektedir
2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833)
III Selim doumlneminde kurulan Babıalirsquodeki Tercuumlme Odası yukarıda
belirtildiği gibi Fener Rum ailelerinin tekeli altındaydı Ne var ki Rum
ayaklanması ile birlikte sarayın Fener Rum ailelerine guumlvenini yitirmesi
IIMahmut doumlneminde son Rum tercuumlmanın da goumlrevinden atılmasına
neden olmuştur Oysa sarayın varlığını suumlrduumlrmede dış ilişkilerinin ve
yazışmaların oumlnemi her geccedilen guumln artmaktadır Bununla birlikte bu
alanda eleman yetiştirilmemiş olması bu işlerin 1821rsquoden 1833rsquoe dek
vardiya usuluuml Muumlhendishanelerdeki oumlğretmenler tarafından yuumlruumltuumllme-
sine neden olmuştur Gerccedili bu doumlneme kadar Osmanlının soumlzkonusu
alanda kendi elemanının yetiştirmemiş olması ve ccediloğu konuda dışardan
gelen yardımın kısa erimli olacağını goumlz oumlnuumlnde bulundurmaması
siyasal bir eksiklik olarak değerlendirilebilir Buna karşın bu işe
93
atanacak oumlğretmenlerin de yine Rum koumlkenli Yahya Efendi18
ve Musevi
koumlkenli İshak Efendi19
gibi azınlık olmakla birlikte Osmanlının kuumlltuumlrel
kimliğini kabul etmiş ona bilgisel katkıda bulunmuş kimseler olması
Osmanlının hepten peşin huumlkuumlmluuml davranmayıp sınırları geniş ccedilok
milletli bir imparatorluğun bakış accedilısını hala koruduğunu goumlsterir Oumlte
yandan bu kişilerin 1833rsquote resmi olarak kurulacak Tercuumlme Odasında
Osmanlı Aydınını Batıyla tanıştırmadaki ustalıkları Osmanlının eğitim
alanında başaramadığı Batırsquodan Doğursquoya bilgi aktarımını onların
başardığını goumlsterir Kuşkusuz bunda hem oumlğretmen hem de ccedilevirmen
kimliklerinin payı olmuştur
Ccedilevirmen kimlikleri onların ilk kez resmi yazışmalarda ccedileşitli
dillerde koşut metinler oluşturmalarına neden olurken eğitici kimlikleri
bu odanın aynı zamanda bir dil oumlğrenim merkezine doumlnuumlşmesine yol
accedilmıştır Ali Saffet Paşa Muumlnif Paşa Ahmet Vefik Paşa Şinasi Namık
Kemal gibi Tanzimat doumlneminin oumlnde gelen kişilerinin hem
Fransızcarsquoyı oumlğrenmesi hem de Fransız kuumlltuumlruumlyle tanışıp Fransız
edebiyatı ve felsefesi hakkında bilgi edinmeleri bu oda sayesinde
olmuştur Oumlyle ki bu etkinlik sonunda Tuumlrk Aydınlanma hareketinin
doğmasına neden olmuştur (Berkes 2002a 253-266) Oumlte yandan
Tanzimat doumlneminde elccedililiklerde ccedilalışacak buumlrokrat sınıfının da daha
sağlam temeller uumlzerinde yetişmesine aracılık etmiştir Ayrıca bu
goumlrevde ccedilalışacakların oumlzgeccedilmişlerinde Tercuumlme Odasında hizmet ver-
diğini bildirenlere oumlncelik tanınması hem bu odanın goumlrevini beklenenin
uumlzerinde yerine getirdiğini hem de ccedilağdaş dışa doumlnuumlk buumlrokrat profilini
ccedilizmede katkıda bulunduğunu goumlsterir (Zuumlrcher 1997 46-47)
2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar
Osmanlıda kuumlltuumlrel olarak bir değişikliğin yaşandığının en buumlyuumlk
kanıtı Muumlsluumlman ccediloğunluğa Matbaarsquo ya iznin ccedilıkmasıdır Lale devrinde
1726rsquoda İbrahim Muumlteferrika ve Paris elccedilisi 28 Sait Ccedilelebi (Tekeli amp
İlkin 1999 31) doumlnemin Şeyhuumllislamından sadece din dışı yayınların
basılması koşuluyla izin almışlardır Dilden edebiyata edebiyatrsquotan
18
Muumlhendishanedeki derslerde kullanılmak uumlzere Fransızca ve İtal-yancarsquodan ccedileviriler yapmaktadır
19 Muumlhendishanenin matematik ve fen bilimleri alanında oumlnde gelen oumlğ-retmeni ve ulum-i Riyaziyersquonin yazarı olarak tanınır
94
bilime uzanan yelpaze iccedilerisinde Muumlteferrikarsquonın oumlncelikle 1729rsquoda
Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye Vankulu adlı bir soumlzluumlkle Tuumlrkccedile dilbilgisiyle
ilgili Grammaire Turque adlı yapıtı 1731rsquode basmış olması yukarıda
soumlzuuml edilen kuumlltuumlrel değişikliğin ilk olarak dilden başlatılmak istendiğini
goumlsterir Oumlte yandan ilk basılan bilimsel kitabın yazarının bir oumlnceki
doumlnemden olmakla birlikte din bilimlerine ağırlık veren ccedilağdaşlarından
farklı bir bilimsel kimlik sergileyen Katip Ccedilelebirsquonin seccedililmiş olması
dille başlayan bu akımın bilimsel alanla tutarlılık goumlsterdiğinin bir kanıtı
olarak değerlendirilebilir Ne var ki Katip Ccedilelebirsquonin Cihanuumlnnuumlmarsquoda
yazıya doumlktuumlğuuml bilgiler ancak 1734rsquote basılarak yayınlanmıştır Bununla
birlikte Muumlteferrikarsquonın bu yapıtı Tekelirsquonin deyişiyle ldquobir oumllccediluumlde
yenileyerek yayınlamışrdquo (Tekeli amp İlkin 1999 42) olması o doumlnemde
bilginin guumlncelleşmesi gereksiniminin bilincine varıldığını goumlsterir
Oumlrneğin Muumlteferrikarsquonın 1650rsquode Galileo-Keplerrsquoin sistemiyle ilgili
bilgi veren Cihanuumlnnuumlma ile neredeyse aynı zamanda ccedilıkan Variusrsquoun
Genel Coğrafya adlı yapıtındaki bilgileri ve Descartesrsquoin goumlruumlşlerini
Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtına eklemiş olması boumlyle bir gereksinimin so-
nucudur
Oumlte yandan Batıdan ccedilevrilen kitapların ccediloğunun bir oumlnceki yuumlkseliş
doumlnemine ait siyasal amaccedillı coğrafya alanında olması ve bunlar arasında
Wilhelm amp John Blaeaursquonun 11 ciltlik Atlas Majorrsquounun 17 yuumlzyıl
sonunda Behram-uumld Dımışkı tarafından yapılan eklemeli ccedilevirisinin de
bulunması matbaanın guumlncel bilgiyi yakalamak şeklindeki amacından
saparak bir doumlnem oumlncesine ait yapıtları okura ulaştırmak zorunda
kaldığını goumlsterir Kuşkusuz matbaanın geccedil izni bilgi uumlretim
mekanizmasını yavaşlattığından Muumlteferrikarsquonın ilk kuruluş aşamasında
III Murad iccedilin Lopez de Gomara Oviedo ve Zaratersquonin kaynaklarından
derlenerek yazılan Hind-i Garbi Mercatorrsquoun Atlasrsquoı gibi hazırda
bulunan el yazması ccedileviri ya da oumlrtuumlk ccedilevirileri basmayı tercih etmesi
son derece doğal ve haklı bir gerekccediledir (Burke 2001 79) Burada sorun
yaratan Avruparsquoda bilimsel alanda 16 yuumlzyıldan başlayan bilimsel
alandaki devrimin Osmanlıya iccediline kapalı bir imparatorluk olarak geccedil
erişemesinden kaynaklanır Başka bir deyişle bilginin uumlretilemediği bir
ortamda eskimiş bilgi basılmak zorunda kalmıştır Uumlstelik 1726-1742
yılları arasında matbaada basılan 17 kitaptan sadece altısının pozitif
bilimlerle ilgili olması da bu alanda oumlnceden ccedilok az sayıda ccedileviri
yapıldığını goumlstermektedir (Tekeli amp İlkin 1999 41-42)
95
22131 Matbaa 1784-1830 ve Ccedileviri Yayınlar
1742rsquode kapatılan Matbaarsquonın IIISelim doumlneminde yeniden
duumlzenlenerek canlanması doğrudan III Selimrsquoin iktidar olarak Batıya
doumlnuumlk bakış accedilısının bilgiye yansımasıdır Bu doumlnemin ccedilevirmeni Asım
Efendinin Necduumlddin Firuz Abadirsquonin Kamusrsquounu Okyanus adıyla
ccedilevirmesi ve 60000 soumlzcuumlğe halk dilindeki metinlerden karşılıklar
bulması bilginin halka yayılmasının oumlnemini guumlndeme geldiğini
goumlsterir Bu ccedilalışma bilimsel etkinlik olarak Idoumlnem Matbaa
etkinliğindeki soumlzluumlğe ve dilbilgisine dayalı ccedilalışmalardan
araştırmacılığı da oumlne ccedilıkaran daha oumlzguumln bir ccedilalışmadır (Adıvar 1991
206-213)
Bu doumlnemde ilk doumlnemden farklı olarak Arapccedila ve Farsccedilarsquoya
Fransızcarsquoda eklenmiştir Oumlzellikle askeri alanda Batının bilgisine
ulaşma oumlzlemi oumlrneğin Konstantin İpsilantirsquonin Fenni harp Fenni
lağım Fenni Muhasara adlı yapıtları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmesine neden
olmuştur (Guumlnyol 1985 326) Bu belki de Tuumlrkccedile oumlzel alan
terminolojisiyle ilgili bilimsel dili zorlayan ilk ccedileviri olmuştur Bu
doumlnemle ilgili genel bir değerlendirme yapılacak olursa yapılan
ccedilevirilerin ccediloğu yine Doğu kaynaklarından olmuştur Yapılan ccedilevirilerin
amacı kuumlltuumlrler arası alışverişten ccedilok askeri alanda teknolojik olarak
bilgi alışverişe dayanmaktadır Bu aynı zamanda Batıdan kuumlltuumlrel olarak
etkilenmemeye oumlzellikle oumlzen goumlsterildiğinin de accedilık bir ifadesi olarak
duumlşuumlnuumllebilir
Oumlzetle soumlylenecek olursa Muumlteferrika doumlneminde Batı dillerinden
(doumlnemin goumlzde dili ccediloğunlukla Fransızcarsquodan) yapılan ccedilevirilerin ccediloğu
bilgi aktarma niteliğindedir Bu doumlnemde sırasıyla en ccedilok askerlik
ardından fen tıp ve doğa bilimleri alanında ccedileviri yapılmıştır Yukarıda
soumlzuuml edilen Asım Efendinin dışında bu doumlnemde Batı koumlkenli
soumlzcuumlklere ya Arapccedila karşılıklar bulunmuş ya soumlzcuumlk Tuumlrkccedile ses
uyumuna uygun duumlşecek şekilde aynen korunmuş ya da anlamca dengi
olmamakla birlikte yabancı soumlzcuumlğuuml ccedilağrıştıracak kulağa hoş gelen
Tuumlrkccedile bir soumlzcuumlkle karşılanmaya ccedilalışılmıştır (Berkes 2002 a 253-256)
96
23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler
Kalemiyersquonin uumllkenin koşularına uygun olarak yetişmesi onları bir
yandan idari uumls makamları taşırken oumlte yandan da Osmanlının onların
sayesinde kapıları Batıya accedilılmışolmuştur Ne var ki Batıya accedilılma bir
taraftan askeri sınıfta oumlnce Lale devrinin yeniliklerine karşı oumlrneğin
1730rsquoda Patrona Halil isyanının ccedilıkmasına neden olurken oumlte yandan da
18 yuumlzyılın sonunda hendeshane ya da muumlhendishane adı altında yeni
eğitim kurumlarıyla birlikte teknolojik bilginin doğrudan alınması iccedilin
yabancı kaynaklara ve eğiticilere yer verilmesine neden olmuştur20
Askeri alandaki uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kaybetmek istemeyen Osmanlı
İmparatorluğu yenilgilerle birlikte teknolojik alanda eksikliğini fark
etmiş ve bu alanda bilginin temelini fen bilimlerinin oluşturduğunu goumlz
oumlnuumlnde bulundurmakla birlikte Batı biliminin sunduğu teknolojik
olanaklara en hızlı ve kolay ulaşmanın yolunun Batıdan uzmanlar
getirerek eğitim vermek olduğunu duumlşuumlnmuumlştuumlr Osmanlının geleneksel
askeri eğitiminin uygulamaya doumlnuumlk olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yabancı
kaynaklı da olsa bu şekilde uygulama ağırlıklı bir eğitim şekli
Osmanlıya ters duumlşmemiştir Oumlte yandan bu eğitim kurumlarının
oluşmasında kalemiyersquonin yarattığı yeni goumlrevlerin de payı olmuştur
Kalemiyersquonin guumlccedil kazanmasıyla birlikte geccedilici konsolosluklar yerini
kalıcı elccedililiklere bırakmış ve bu elccedililikler aracılığıyla Batıyla ilişkiler
kuvvetlenerek soumlzkonusu eğitim kurumlarına yabancı uzmanlar getirme
kolaylaşmıştır
1734rsquode I Mahmud (1730-1754) doumlneminde Uumlskuumldarda kurulan
hendesehanersquonin başına sonradan Muumlsluumlman olan Comte de Bonneval
getirilirken bu yeni eğitim şekline destek olmak uumlzere elccedili Sait Paşarsquonın
22 Fransız topccedilusunu da beraberinde getirmesi bu doumlnemde elccedililerin
kuumlltuumlrel alışverişe verdiği oumlnemi goumlsterir Oumlte yandan bu ilişkinin tek
taraflı değil karşılıklı olduğu Fransız elccedilisi DeVergennesrsquoin topccedilu subay
oumlğretmen damadı De Tottrsquoun oumlnce III Mustafa (1757-1773) zamanında
Suumltluumlcersquodeki hendesehanede hizmet vermesi ardından 1784 de I Abduumll-
20
Burada askeri alanda yeni eğitim kurumlarının iktidar tarafından oluştu-rulmasında sadece kalemiyersquonin etkisi olduğu soumlylenemez Kalemiye bu konuda aracılık etmiş olmakla birlikte bu kurumların oluşturulması ile ilgili kararlar Osmanlının savaş alanlarında başarılı olsa da zorlan-maya başlamasıyla birlikte alınmıştır Bu konuda 1716rsquoda Fransız subay Rochefordrsquoa bir rapor bile hazırlatılmıştır
97
hamit (1774-89) doumlneminde Fransız elccedilisi Comte de Choiseul-Goufierrsquoin
desteğiyle hendesehanelerin Muumlhendishane-i Bahri Huumlmayun adıyla ye-
niden duumlzenlenmesinde katkıda bulunması kalıcı elccedililiklerin eğitimin
Batılılaşmasında oynadıkları roluuml goumlsterir Uumlstelik soumlzkonusu elccedililiklerle
ilişkiler salt dışardan uzman getirilmekle sınırlı kalmamış az sayıda da
olsa Tuumlrk subaylarının Fransarsquoya gitmelerine de olanak sağlamıştır
Yukarıda da goumlruumllduumlğuuml gibi Fransa ile bu şekilde kuumlltuumlrel ilişkilerin
pekişmesinde doumlnemin padişahlarının kimliğinin de roluuml olmuştur
Oumlrneğin I Abduumllhamitrsquoten sonra gelen III Selimrsquoin (1789-1807)
oumlncekilerden farklı olarak dışa doumlnuumlk yetişmiş olması onun Batıyı daha
yakından tanıyarak Fransız kuumlltuumlruumlne hayranlık duymasına neden
olmuştur Onun bu hayranlığı Fransarsquodan eğiticiler getirerek yeni
orduyu oluşturacak yeni eğitim kurumlarını oluşturma kararı vermeye
zorlamıştır Yeniccedilerilere karşı Nizam-ı Cedid ordusu kurmaya ve bu
amaccedilla eski okullardaki yetenekli oumlğrencilerin yetişeceği
ldquoMuumlhendishane-i Sultanirdquo adında bir okul accedilmaya karar vermesi onun
geleneksel askeri eğitimin yetersizliği konusundaki duumlşuumlncesini goumlsterir
Ne var ki Bonapartersquoın Hint yolunu ele geccedilirmek uumlzere Mısırrsquoa huumlcum
etmesi III Selimrsquoi guumlccedil duruma duumlşuumlrmuumlş bir suumlre İngiltere ve Rusya ile
ittifak yapmak zorunda kalmıştır Bu durumdan yararlanan Ruslar
Fransızların imparatorluktan ccedilekilmesi konusunda bir yandan baskı ya-
parken oumlte yandan da kimi eyalet valilerini Babıalirsquoye karşı
ayaklandırarak yeniccedilerilerin saraya muhalif eyaletlerden destek
almasına ve guumln geccediltikccedile ilerleyen Nizam-ı Cedide karşı isyanlar
ccedilıkmasına neden olmuşlardır
Oumlzetle Batıdaki bilgiye erişme gereksinimi IIISelimrsquole birlikte
oumlncelikle toplumsal yapının ve oumlzellikle buumlrokratik yapının değişmesi
sonucu duyulmaya başlamıştır IIISelimrsquoin dışa doumlnuumlk kişiliği sonucu
genccedilliğinde ve hatta tahta ccedilıktığının ilk yıllarında yazıştığı XVILouis
mutlakıyetccedili monarşisine duyduğu hayranlık onun orduyu yeniden
yapılandırmada Fransız eğiticileri goumlrevlendirmesine ve başta Londra
(1793) olmak uumlzere Viyana (1795) ve Parisrsquote(1796) suumlrekli elccedililikler
accedilmasına neden olmuştur Soumlzkonusu Fransız eğitmenler aracılığıyla
orduda Fransızca oumlğrenenlerin giderek sayısının artması ve elccedililikler
Osmanlının Batıya accedilılmasında etkin bir rol oynamıştır Bununla
birlikte 1789rsquodaki Fransız İhtilalinin temelinde yatan ldquooumlzguumlrluumlk eşitlik
ve kardeşlikrdquo gibi yurttaşlık haklarının bundan boumlyle de bireysel
duumlşuumlnmenin gelişmesine neden olan soyut kavramlardan İslamiyetrsquoin
98
baskısıyla halkın etkilenmediği goumlruumlluumlr Bundan boumlyle Fransız kuumlltuumlruumlne
yaklaşılmasıyla birlikte Fransız İhtilalini hazırlayan yurttaşlık haklarına
dayalı ldquooumlzguumlrluumlkrdquo kavramının Osmanlıda zaman iccedilerisinde anlam
değiştirerek ldquoulusal bağımsızlıkrdquo kavramına doumlnuumlşeceği duumlşuumlnuumllebilir
Batının Osmanlıyı etkileyen yanı daha ccedilok rejimin iktidar guumlcuumlnuuml
artıracak askeri alandaki teknolojik ilerlemeler ve Batının buumlrokratik
işleyişi olmuştur Başka bir deyişle Osmanlıyı bilginin pratik yaşama
getirdiği kolaylıklar ilgilendirmiştir (Zuumlrcher 1997 27-31) Bununla
birlikte III Selimrsquoin Fransız kuumlltuumlruumlne yaklaşması ona bir yandan eski
padişahlardan farklı olarak yenilikccedili sıfatını kazandırırken oumlte yandan
da Fransız İhtilalinin ccedilıkması onun siyasi iktidarını zayıflatmıştır Şoumlyle
ki Fransız İhtilaliyle birlikte yukarıda da değinildiği gibi ulusal
bağımsızlık kavramı guumlndeme gelmiş ve bu da azınlıkların
ayaklanmasına neden olmuştur Uumlstuumlne uumlstluumlk buumlrokratik yapının
Batıdan uumllkenin koşullarının goumlzoumlnuumlne alınmadan oumlrnek alınması bu
kadronun giderek şişmesine neden olduğu gibi maaş sistemine de
geccedililmiş olması ekonomik krize yol accedilmış ve bu tablo III Selimrsquoin
sonunu hazırlamıştır
Bu şekilde yenilikten yana olan III Selim ve ordusu Kabakccedilı
İsyanıyla birlikte 1807rsquode sona ermiştir Oumlte yandan bu yenilik hareketi
herşeye karşın sonlanmamış ve 1795rsquode Muumlhendishane-i Berr-i
Huumlmayun kurulmuştur Yine bu kara muumlhendishanesinin kurulmasında
Avusturya elccedilisi Ebubekir Ratip Efendirsquonin İmparatorluğa sunduğu
ldquoAkademya Enjeniyorrdquo başlıklı 46 sayfalık elccedililik raporunun da etkisi
yadsınamaz (Tekeli amp İlkin 1999 31)
231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi
Muumlhendishaneler
Bu yeni eğitim kurumlarında ilk sistemli eğitimin 1795rsquote oluştuğu
soumlylenebilir Başlangıccedilta bu kurumların amacı teknik bilgiye sahip
subaylar yetiştirmektir Bundan boumlyle kuumlltuumlrel kimliğin kaybolmadan
Osmanlı-Batı sentezi bir eğitim anlayışı egemen olmuştur Osmanlı
kanadına kalemiye oumlrnek alınırken Batı kanadının oluşmasına şekil
verenler yerli elccedililer olmuştur Bu iki kanadın ne şekilde uzlaştığının en
basit oumlrneği hiccedil değilse şekilsel olarak bu kurumların yapılanmasında
benimsenen modelden anlaşılır Bununla ilgili olarak iki oumlrnek bu karma
99
modeli accedilıklığa kavuşturur birinci olarak medreselerdeki hocadan
ldquoicazet almardquo bir yandan yerini Batı oumlrneğine bakılarak sınıf geccedilmeye
bırakırken oumlte yandan bir uumlst sınıfa geccedilebilmek iccedilin yerin boşalmasını
beklemek zorunda kalmak Enderun geleneğinin devam ettiğini goumlsterir
İkinci olarak ise sınıfların derecelendirilmesinde Batı uumlniversitelerinde
kilisedeki oumlrguumltlenmeden esinlenerek kullanılan Latince koumlkenli
soumlzcuumlkler kullanılmadığı gibi geleneksel medreselerdeki alt kademedeki
oumlğrencilere verilen ldquosoftardquo (suhte) ya da uumlst kademe oumlğrencilere verilen
ldquodanişmentrdquo gibi soumlzcuumlklere de yer verilmediği bunun yerine
Osmanlının yeni buumlrokratik yapısında goumlzde konuma ccedilıkan kalimiyedeki
kademeleri goumlsterir muumllazim şakird halife ya da hace soumlzcuumlklerinin
yeğlendiği goumlruumlluumlr Bu ise aynı zamanda Osmanlının kendine oumlzguuml
yenilikccedili bir eğitim şekli yaratma ccedilabası iccedilerirsinde olduğunu goumlsterir
(Karş İhsanoğlu 1992 350 Tekeli amp İlkin 1999 46) Oumlte yandan bu
eğitim kurumlarında medreselerden farklı olarak Tuumlrkccedile araştırma
yazma ya da Doğu dillerinden bir yapıtı Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirme gibi bir
koşulun yanı sıra hocalık iccedilin Fransızca bilmenin oumln koşul olması
soumlzkonusu doumlnemde henuumlz bilgi aktarım aşamasında bulunulduğunu ve
henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini goumlsterir Bununla birlikte
İhsanoğlursquonun bu doumlnem eğitmenlerinin arka plan eğitimiyle ilgili
olarak ldquoOsmanlı toplumunun koşulları iccedilinde Avrupa dillerini ve Doğu
dillerinin bilen Batırsquodaki gelişmeyi aktarabilecek biccedilimde yetişmişlerdirrdquo
(aktaran Tekeli amp İlkin 1999 45)21
şeklindeki soumlzleri İmparatorluğun
eğitim konusuna gerccedilekte oumlnem verdiğini goumlsterir Ne var ki
başhocalığa tayinde oumlzel konu alanında uzmanlaşma yerine her konuyu
bilme koşulu ister istemez hocayı her konu alanında temel bilgiler
edinerek bilgi uumlretecek duumlzeyde oumlzel alanda uzmanlaşmasını
engellemiştir Bu accedilıdan 17 ve 18 yuumlzyılda bu yeni eğitim kurumları
medreselere bu konuda benzemekle birlikte ana dilde araştırma yazmayı
ve ccedileviri yapmayı koşul olarak oumlne suumlrmeleri hiccedil değilse ana dilde
yazılı kuumlltuumlruumln başlamasına neden olmuştur
2311 Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri
21
Bu bilgi Ekmelleddin İhsanoğlu Başhoca İshak Efendi Kuumlltuumlr Bakan-lığı Yayınları Ankara 1989 s9rsquodan aktarılmıştır
100
Eğitim kurumlarının işleyişiyle ilgili bu fiziksel suumlrecin soumlzkonusu
kurumlarda ders malzemesi olarak kullanılan yayınlara da yansıdığı
goumlruumllmektedir Kuşkusuz burada bilgi uumlretimini tetiklemede
Osmanlının hangi konu alanlarında yayınlar seccediltiğinin hangi dillerden
hangi konulara goumlre seccedilimde bulunduğunun ccedilıkartılması yukarıda soumlzuuml
edilen kurumların fiziksel işleyişiyle eğitim anlayışının ne derecede
koşutluk goumlsterdiğini anlamak ve Osmanlının duumlnyaya bakış accedilısını
kuumlccediluumlk de olsa bu eğitim kurumlarındaki bilgi uumlretiminde kullanılan
somut bir malzemeden ccedilıkartmak accedilısından oumlnem taşır İhsanoğlursquonun
1797rsquodeki Baş Muhasebe dersleri arasında Muumlhendishane Hocası
Abdurahman Efendinin listesinden yola ccedilıkarak yaptığı incelemede
kaynak kitapların astronomi geometri ve coğrafya ile ilgili yapıtlar
olduğu bildirilmekte ve bunların bir boumlluumlmuumlnuumln klasik İslam bir
boumlluumlmuumlnuumln yeni telif bir boumlluumlmuumlnuumln ise Avrupa kaynaklı olduğu
bildirilmiştir Soumlzkonusu kitaplar arasında Ptolemersquonin klasik İslam
duumlnyasındaki El-Macesti Katip Ccedilelebirsquonin Muumltefferika tarafından
eklerle basılan Cihannuumlma ve Atlas Minor gibi eski bilgiyi taşıyan
kitaplar bulunmaktadır Oumlte yandan harp tekniğiyle ilgili bilgiyi taşıyan
ccedileviri yapıtlar hem Avrupa koumlkenli hem de daha yeni bilgi iccedilermektedir
(İhsanoğlu 1992 351)
Bu listeye goumlre kaynakların koumlkeninin konu alanlarına goumlre
dağılımına bakıldığında ise matematik ve astronomiyle ilgili yapıtlar
İslam kaynaklarına coğrafya harp tekniği ve askeri bilimler Batı
kaynaklarına dayanmaktadır Kullanılan dil Arapccedila ya da Osmanlıca
olup Batı dilinde hiccedilbir kaynağa rastlanmamıştır Bu ise muumlhendisha-
nelerde henuumlz Batıdaki kuramsal bilgiyle tanışılmadığını geccedilmişteki
pratiğe dayalı eğitim şekline ters duumlşmeyecek bir eğitim anlayışının
egemen olduğunu goumlsterir Ne var ki Batıdaki teknolojik olanaklara en
kolay ve en hızlı yoldan erişimi sağlayacak bir eğitim reformunun
kaccedilınılmazlığı karşısında ister istemez doğrudan olmasa da dolaylı
olarak oumlrneğin oumlrtuumlk ccedileviri şeklinde ccedileviri ile telif yapıt sınırını ortadan
kaldıran kaynaklar uumlretme gereği doğmuştur Burada amaccedil Batı bilimini
yakalamaktan ccedilok teknolojik olanaklar aracılığıyla askeri uumlstuumlnluumlğuuml
suumlrduumlrecek bir eğitim verme olduğundan program yukarıdaki listeden de
anlaşılacağı uumlzere fen bilimleri ağırlıklı olarak duumlzenlenmiştir
Osmanlıların fen bilimlerinde Arap bilimsel geleneğine dayalı olarak
geleneksel olarak geometri astronomi ve matematik konularına ilgisi
onları kuramsal derslerde oumlrneğin Gelenbevi İsmail Efendi gibi bilgide
101
tutucu olmayan Medreselerdeki hocalardan yararlanmaya bundan boumlyle
kuramsal bilginin Arapccedila koumlkenli bilgiye dayanmasına oumlte yandan uy-
gulama derslerini dışardan (Batıdan) gelen konunun uzmanı kimselere
bırakmaya youmlneltmiştir Uygulama derslerine giren kimselerin uumlniver-
sitelerden değil de savaş alanlarında kendini kanıtlamış kimselerden
seccedililmiş olması ise Osmanlının İhsanoğlursquonun ifadesiyle ldquopratik ihtiyaca
cevap verecekrdquo bir eğitim reformunun gerccedilekleştirdiğini goumlstermektedir
(İhsanoğlu 1992 348-350)
Bu ise uygulama derslerine ağırlık verilerek kuramsal derslerin
uygulamaya youmlnelik olarak hazırlandığı anlamına gelmektedir Oumlrneğin
topccediluluk alanında uzmanlık yabancı uzmandan oumlğrenilirken matema-
tikte topccediluluğun gerektirdiği kadar kuramsal bilgiye yer verilmiştir Bu
uygulamadan bir yandan Osmanlıda ldquobilimsel meraklılığınrdquo henuumlz
uyanmadığı gibi bir ccedilıkarımda bulunulabileceği gibi Osmanlının
Batıdaki yuumlksek oumlğretim modelini kopyalamak yerine bilgiyi edinmede
kendi geleneksel yapısına uygun bir eğitim reformu gerccedilekleştirmeye
ccedilalıştığı da duumlşuumlnuumllebilir Bilgiyi algılama ve uumlretmenin etkin olduğu
kadar bireysel youmlnuuml de duumlşuumlnuumllecek olursa bu gerccedileğin toplumsal yapıya
goumlre de değiştiğinin kabul edilmesi gerekir Ne var ki Osmanlıda ki bilgi
uumlretimi konusunda en buumlyuumlk eksikliğin ana dilde bilgi edinme ve uumlretme
geleneğinin uzun suumlre Arap kuumlltuumlrel egemenliği altında kalması sonucu
Batıdaki bilimsel devrimi en az 200 yuumlz yıl sonra yakalamaya ccedilalış-
masından kaynaklanmış olabilir Bir başka deyişle aradaki zaman farkını
kapatmak amacıyla bilgiyi sorgulamadan oumlduumlnccedil alma geleneği bilimsel
yaşamı durgunluğa itmiştir Bir başka deyişle ldquoneden niccedilinrdquo sorularına
fırsat bırakmayan guumlnuumlmuumlzde ldquoknow-howrdquo (nasıl sorusuna dayalı bilgi)
adı verilen bilgiyi edinmeye yarayan bir youmlntem kullanılmıştır
Oumlte yandan bu kaynaklardan Batı kaynaklarına dayanılarak yazılan
telif yapıtların ya da Arapccedila kaynakların Osmanlıca olduğu goumlz oumlnuumlne
alınacak olursa bu kurumlarda bilim dilinin Osmanlıca olarak kabul
edildiği anlaşılır Uumlstelik bu bilgiler yukarıda matbaanın yayımladığı
kitaplarla ve Tercuumlme heyetinin etkinliği ile oumlrtuumlşmekte olup bilim
dilinin Osmanlıca olması soumlzkonusu okulların Enderunrsquoun bir devamı
olarak algılandığını ve Tuumlrkccedilersquoye daha yakın bir dil olarak
Osmanlıcarsquonın bilim dili olarak daha ağırlıklı kullanılması ise oumlzguumln
bilgi uumlretimine bundan boumlyle daha kolay geccedililebileceğini goumlsterir Bu
durumda ise Arapccedila bilim dili konumu ikinci yabancı dil konumuna
bırakacaktır
102
Zaman akışı iccedilerisinde eğitimin Doğudan Batıya iyice youmlnlendiği ise
Huumlseyin Rıfkı Tamani (1806-1817) adlı baş hocanın doumlneminde III
Selimrsquoin Muumlhendishanersquoye 1806rsquoda bağışladığı 300 kitaplık listenin
iccedileriğinden anlaşılmaktadır Bu listedeki kitapların tuumlmuumlnuumln Batı koumlkenli
olması Avruparsquonın bilimsel uumlstuumlnluumlğuumlnuumln başta padişah olmak uumlzere
kabul edildiğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Listedeki
kitapların ccediloğu Fransarsquoda kullanılan kitaplar olup matematik fizik
astronomi yanısıra askerlik ve denizcilik alanlarında yapıtlardır Bu
yapıtlar arasında 147 ciltlik Rousseau Diderot drsquoAlembert gibi doumlnemin
oumlnde gelen duumlşuumlnuumlr ve bilginlerinin de yazılarının bulunduğu bir
ansiklopedinin bulunması Batı kuumlltuumlruumlyle tanışmaya olanak sağlaması
accedilısından oumlnem taşır Ayrıca bu listede bulunan Bezoutrsquoin doumlrt ve altı
ciltlik eserinin 1830-1836 yılları arasında baş hocalık yapan İshak
Efendirsquonin doumlrt ciltlik Mecmua-i Ulum-i Riyaziye adlı yapıtına ana
kaynak olması hem Batıdaki bilginin daha oumlzuumlmsendiğinin hem de bu
bilgiyi zaman kaybetmeden daha yakından izlendiğinin de bir
goumlstergesidir Oumlte yandan İshak efendinin Usul-i Siyaga Usul-i
İstihkamet ve Huumlseyin Rıfkı Tamaninin İmtihanrsquol-Muumlhendisin adlı
yapıtlar eğitimin ağırlığının pratiğe youmlnelik olduğunu kitapların
başlığındaki ldquousulrdquo soumlzcuumlğuumlnden de anlaşılacağı gibi neden niccedilinrsquoden
ccedilok nasıl sorusuna yanıt verecek bilginin halen geccedilerli olduğunu
goumlstermektedir Bu bir yerde Batı kaynaklarına başvurulmakla birlikte
henuumlz Batıyla duumlşuumlnsel olarak iletişime geccedililemediği anlamına da gele-
bilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedil olmazsa bilgi uumlretimini harekete
geccedilirecek etkin ortam yaratılmıştır Oumlrneğin Batı kaynaklarının ccedilevril-
mesine Huumlseyin Rıfkı Tamanirsquonin başhocalığı zamanında başlanmış bu
etkinlik ardından gelen baş hoca Seyyid Ali bey (1817-1830) tarafından
biraz yavaşlatılmakla birlikte İshak Efendiyle yeniden canlanmıştır
Uumlstelik bu ders kitabı ya da ccedilevirilerin Muumlhendishane-i ber-i Huumlma-
yunun kendi matbaasında basılma olanağının bulunması bilimsel uumlret-
kenlikte fiziksel koşulların daha o guumlnden oumlnemine işaret etmektedir
(İhsanoğlu 1992 352-353)
Oumlzetle soumlylenecek olursa medrese ve halka accedilık Umumi Kuumltuumlp-
hanelerle Muumlhendislik okulu kuumltuumlphaneleri karşılaştırıldığında sınırlı
sayıdaki Batı kaynağının bile bilgi uumlretimini etkilediği goumlruumllmektedir
Oysa sadece Arapccedila Farsccedila ve Osmanlıca yapıtların bulunduğu vakıf
kuumltuumlphanelerden yararlanan kesimde bu şekilde bir girişim soumlz konusu
olmamıştır
103
23111 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve
Bilgi Uumlretim Suumlreci
Muumlhendislik okullarında yayınlanan kitapların ccediloğu ders kitabı
niteliğinde derleme ya da ccedileviridir Bu doumlnemde henuumlz bilgi birikimi
olmadan yazarların oumlzguumln yapıt vermesi de duumlşuumlnuumllemez Bir başka
deyişle bu sadece Osmanlılara oumlzguuml bir durum olmayıp genelde
evrensel olarak bilgi uumlretim suumlrecinin geccediltiği aşamalar olarak kabul
edilmesi gerekir Kitap listelerinden yola ccedilıkarak ccedilıkartılan bilgilerde
Osmanlıların bu suumlreci izlediğini goumlsterir Daha da accedilılacak olursa bilgi
uumlretim suumlrecinin geccediltiği evreler genel olarak şoumlyle sıralanabilir
1) Bilginin erek ekinde kabuluuml evresi
2) Bilginin oumlzuumlmsenerek aktarılma evresi
3) Bu bilgiden iccedilinde bulunulan koşullara uygun oumlzguumln bilgi uumlretme
evresi
Bu listelerdeki kaynakların yanı sıra Tercuumlme Heyeti ve Matbaarsquonın
yayınladığı kaynaklara bakıldığında Osmanlının bu doumlnemde (18 yuumlz-
yılın sonu) ikinci evreyi bir başka deyişle de bir geccediliş doumlnemini
yaşadığı goumlruumllmektedir Bu doumlnemde yukarıda belirtilen konu alanlarına
uygun yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek Tuumlrkccedile soumlzcuumlkler
tuumlretilmeye ccedilalışılmış bununla birlikte Osmanlıca gibi yapay bir bilim
dilinde oumlzguumln bilgi uumlretiminde bulunmak yine de kolay değildir Uumlstelik
kaynak olarak Arapccedilarsquonın yanı sıra Fransızca kaynakların egemenlik
kurmaya başlaması bilim dili olarak yeni kimliğini bulmaya ccedilalışan
iktidarın zorlanmasına neden olmuştur Bu kez de Batıdan gelen yabancı
bir kuumlltuumlruumln boyunduruğu altına girme tehlikesiyle karşı karşıya
kalmıştır Ne var ki III Selimrsquoin başta Fransız kuumlltuumlruumlne tuumlm
hayranlığına karşın XVI Louisrsquoin saltanatının Fransız İhtilaliyle sona
ermesi ve bunun sonucunda mutlak monarşi anlayışının yıkılması ve
Bonapartersquoın Mısırrsquoa girerek İslam uumllkelerini tehdit etmesi onun
Fransızcarsquoyı eğitim dili olarak kabul etmesini oumlnlemiştir Bu kararda
Fransız İhtilalinin uyandırdığı bireysel oumlzguumlrluumlk ve ulusal kimlik
kavramlarının etkisi olmuştur Bir başka deyişle Osmanlının kuruluş ve
yuumlkseliş doumlneminde Arapccedilarsquoyı bilim dili olarak sorgulamadan kabul
etmesindeki hataya yeniden duumlşuumllmemiştir Uumlstelik Tanzimat oumlncesi
duumlşuumlnuumlr bilginlerinden Kethuumldazade Mehmet Arif Efendirsquonin kendi
bilimini okumadan yabancılara oumlzguuml bilimi okumanın bir kimseyi kendi
104
kuumlltuumlruumlne yabancılaştırarak onu dilinden yararlandığı kuumlltuumlruumln bireyi
yapabileceği şeklindeki uyarısı ulusal bilincin ilk tohumlarının da bu
doumlnemde atıldığını goumlsterir (İhsanoğlu 1992 354) Buna goumlre
muumlhendishanelerde Fransızca kaynaklar yerine ccedilevirinin teşvik edilmesi
de iktidarın benimsediği resmi dili oumlnde tutarak ulusal kuumlltuumlre sahip
ccedilıkma duumlşuumlncesinden kaynaklandığı soumlylenebilir Ne var ki iktidarın
askeri okullardaki bu kararlılığı 1827rsquode ordunun gereksinimini
karşılamak uumlzere accedilılan Tıbbiye mekteplerinde suumlrduumlruumllememiştir
2312 Tıbbiye Mektepleri
Bu dilsel değişimi başlatan ilk yuumlksek oumlğretim kurumu olması
accedilısından ldquoMektep-i Tıphane-i Amirerdquo dikkati ccedileker Bu okulda yabancı
dil derslerine ek olarak kimi derslerin de yabancı dilde yuumlruumltuumllduumlğuuml oumlne
suumlruumllmuumlştuumlr Buna goumlre eğitim dili başta Osmanlıca olmak uumlzere
Fransızca ve İtalyancarsquodır Okulun başına getirilen ve ccediloğu ders yuumlkuumlnuuml
uumlzerine alan Hekimbaşı Mustafa Behccedilet Efendi ders kitabı olarak
Parisrsquoten getirilen doumlrt nuumlsha fizyoloji ve terapi kitabını altı nuumlsha
anatomi kitabını ve iki cilt buumlyuumlk tıp soumlzluumlğuumlnuuml kullanmıştır Bu okula
ek olarak aynı yılda bir de Cerrahhane accedilılmış 1831-1832 yıllarında ise
bu okul Şehzadebaşından Topkapı Sarayının yanına taşınarak başına da
muumlduumlr olarak Fransız Cerrah Sat de Gallieacutere getirilmiştir Bu okulda
bilim dili olarak Osmanlıca kullanılmıştır 1836 yılında bu iki okul
birleştirilmiş ve 1839 yılına kadar etkinliğini suumlrduumlrmuumlştuumlr(İhsanoğlu
1992 354-355)
Bu eğitim şeklinin yetersiz bulunmasıyla birlikte 1839 yılından Guumll-
hanersquoden Galatasarayrsquoa taşınan okulun başına Avusturyalı Doktor C
Ambroise Bernard getirilmiş ve okulun adı Mektep-i Tıbbiye-i Adliye-i
Şahane olarak değiştirilmiştir Eeğitim dili olarak da Fransızca kabul
edilmiştir Oumlyle ki Bernard bu okulda kullanılacak ders kitaplarını22
bile
Fransızca olarak hazırlayarak İstanbulrsquoda bastırmıştır Bu mesleki ders-
22
Bu kitapların adları sırasıyla Elements de Botanique a lrsquousage des eleves a lrsquoecole de Meacutedicine Imperiale de Galata Serai ve Precis de Percussion et drsquoAuscultation a lrsquousage de ses leccedilons olup dikkati ccedile-ken her ikisinin de ders kitabı olarak oumlzellikle Galatasaray iccedilin kullanı-lacağının daha başlıkta bildirilmesidir Bu kitaplardan birincisi botanik ikincisi ise kulakla kalp muayenesiyle ilgili bilgiler iccedilermektedir (İhsanoğlu 1992 355)
105
lere ek olarak Fransızca yabancı dil derslerinde Fenelonrsquoun Teacuteleacutemaque
adlı yapıtı okutulmuştur Bu şekilde yabancı dilin dilsel amaccedillı da olsa
kaynak kuumlltuumlruuml tanımadan oumlğrenilemeyeceği duumlşuumlncesi akla getirilerek
Osmanlıdaki dilbilgisine dayalı yabancı dil oumlğretimine yeni bir boyut
kazandırılmıştır Bir başka deyişle bilginin uumlretildiği kuumlltuumlrel ortamın
oumlnemi guumlndeme gelmiştir23
Bu kitabın Tuumlrk ccedileviri tarihi accedilısından esas
oumlnemli noktası amaccedillı olarak saptırılmış olmasıdır Şoumlyle ki Fenelonrsquoun
(1651-1715) tahta ccedilıkacak Burgondiya Kralına ldquohuumlkuumlmdarın halk iccedilin
varolduğurdquo duumlşuumlncesini vurgulayan bir huumlkuumlmdarlık dersi vermek uumlzere
yazdığı roman Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699rsquoda saray
edebiyatının saygınlığına uygun duumlşecek şekilde bir aşk oumlykuumlsuuml olarak
ccedilevrilmiş ve ccedileviri sarayın onayını almıştır (Berkes 2002 a 359) Oumlte
yandan gerccedilekte adalet kavramını iktidar accedilısından sorgulayan boumlyle bir
yapıtın seccedililmiş olması eğitimin her alanında bu yabancı eğitimcilerin
bilinccedilli adım attığını da goumlstermektedir Bununla birlikte tıp alanında
eğitim dilinin bu şekilde yabancı dil olması ccedileviri yoluyla bilgi
aktarımını engellediğinden bilgi uumlretimi accedilısından tekrardan yabancı
kuumlltuumlre bağımlı olma tehlikesini yaratmaktadır Başka bir deyişle bu
hem ccedilevirilerin erek ekin uumlruumlnuuml olarak oumlzguumln bilgi uumlretme işlevini
ortadan kaldıracak hem de bilgi uumlretiminde kendi koşullarından ccedilok
yabancı bir kuumlltuumlruumln ortamından yola ccedilıkıldığından ortaya ccedilıkacak uumlruumln
kendi ortamına yabancı kalacaktır Oumlte yandan bu durum telif yapıtlarda
yabancı kaynaklara yapılan atıfların sayısını artıracaktır
Osmanlıda telif yapıtlarda Batı kaynaklarına ilk atıfta bulunma tıp
alanında gerccedilekleşmiş olup bu konuda ilginccedil bir yol izlenmiştir Tıprsquota
kimya konusunun oumlnemini 16 yuumlzyılın ilk yarısında guumlndeme getiren
Paracelsusrsquoun yapıtının 17 yuumlzyılda Halepli Salih bin Nasrullah tarafın-
dan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmesiyle birlikte Batı kaynaklarına atıfta bulunul-
maya başlanılmıştır Paracelsusrsquoa Tuumlrkccedile kaynakta ilk atıfta bulunan
23
Bu yapıtın seccedililme nedenikonu olarak Doğuda yaygın oumlrneklerine rast-lanan bilge devlet adamının başından geccedilenleri anlatan bir oumlykuuml olma-sıdır Sarayın saygınlığını oumln plana geccedilirecek şekilde Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699 da İnşa denilen bir duumlzyazı koşuk biccedilimi seccedililerek ccedilevrilmiştir Saraya ters duumlşecek kimi boumlluumlmler ccedilıkarılmıştır Soumlzkonusu ccedilevirinin bu oumlzellikleri onun 1862 ilk kez olmak uumlzere 1863 1867 ve 1870rsquode yeniden basılmasına neden olmuştur Ne var ki bu kısaltılmış ve aşırı ağdalı ccedileviriye karşı 1881rsquode Ahmet Vefik Paşa duumlz yazıyla kısaltılmamış bir ccedileviri yaparak Kemal Paşarsquonın ccedileviri youmlntemini eleştirmiştir (Paker 1991 17)
106
18yuumlzyılda Oumlmer Şifairsquodir O da bu Batı kaynağına değil yukarıda soumlzuuml
edilen Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmuştur Başka bir deyişle kendi
oumlzguumln yapıtını uumlretirken kuumlltuumlrel ve dilsel olarak kendisine daha yakın
hissettiği Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmayı tercih etmiştir Oysa Adnan
Adıvar ldquoOsmanlı Tuumlrklerinde İlimrdquo adlı yapıtında Paracelsusrsquoun Halepli
Salih bin Nasrullah tarafından yapılan ccedilevirisinin III Selim ve I
Abduumllhamit doumlneminde Hekimbaşılığa kadar yuumlkselen Gevrekzade
Hasan tarafından Muumlrşid-uumll-etibba fi terceme-i ispagiriya adıyla Os-
manlıcarsquoya ccedilevrildiğini belirtmiştir Ne var ki ccedilevirmenin bile aslı
Paracelsus tarafından Almanca yazılan sonradan Latincersquoye ccedilevrilen bu
yapıtın Yunanca olduğunu oumlne suumlrmesi o doumlnemde Batı kaynaklarıyla
gerccedilek anlamda tanışılmadığını bununla birlikte Batı kaynaklarına atıfta
bulunmanın moda olduğunu goumlstermektedir (Adıvar 1991 211)
Oumlte yandan bu Arapccedila ccedileviri yapıttan oumlrnek alan Hayatizade
Mustafa Fevzi ise Hamse-i Hayati adlı yapıtında Batı kaynaklarına atıfta
bulunmuştur Oumlzetle Batılı kaynaklara atıfta bulunma Arapccedila ccedileviri
yapıtla birlikte guumlndeme gelmiş ve bilgi uumlretiminde ccedileviri yapıt
Doğudan Batıya youmln değiştirici bir rol oynamıştır Ne var ki burada da
Arap biliminin goumlsterdiği yoldan Batıya bakılmıştır Arap biliminin yuumlz-
yıllar suumlren Osmanlı bilimindeki egemenliği Osmanlının coğrafik olarak
kendine daha yakın olan Batırsquodan ccedileviri yapma fikrini bile aklına
getirmemiştir Oumlte yandan bu şekilde dolaylı yoldan Batıya atıfta
bulunma ya da Tuumlrk bilimsel geleneğinde henuumlz Batı kaynaklarından
ccedileviri yapılmaya başlamadığından Batıdan gelen bilgi başlangıccedilta
gecikmeli olarak Arapccedila ccedileviriler yoluyla gelmiştir Oumlrneğin Batı kay-
naklarına 18 yuumlzyılın başında en ccedilok atıfta bulunan Abbas Vesimrsquoin
Duumlstur-uumll Vesim adlı yapıtında 1664rsquode kan dolaşımında akciğerlerin
oumlnemini ortaya ccedilıkaran Harveyrsquoin ne kendisinden ne de buluşundan soumlz
etmemesi dikkat ccedilekicidir (Tekeli amp İlkin 1999 50) Uumlstelik Padua
uumlniversitesinde tıp eğitim goumlruumlp bu konuda araştırma yapmış olmasına
karşın Boğdan voyvodosı Alexander Mavrocordatarsquoda bu bilgiyi
Osmanlıya taşımamıştır Bu aynı zamanda farklı dinlerdeki Osmanlı
buyruklarının sadece dinsel olarak değil kuumlltuumlrel olarak da birbir-
lerinden nasıl yalıtlanmış olduğuna işaret etmektedir Bununla birlikte
İhsanoğlursquonun Osmanlıların Roumlnesans tıbbırsquoyla ilgili bilgiyi
İspanyarsquodan kaccedilan ve Osmanlırsquoya sığınan Yahudi koumlkenli hekimler
aracılığıyla edindiklerini belirtmesi (İhsanoğlu 1992 358) yuumlzyıllardır
Osmanlı toprakları iccedilinde yaşayan buyrukların birbirinden kopukluğuna
107
karşın yeni gelenlerin ilk heyecanla bilgiyi paylaşmadaki isteklerini ve
Osmanlı kuumlltuumlruumlne katkılarını goumlsterir Bu bir yerde Osmanlıların yeni
kuumlltuumlrlere accedilık olduğunu goumlstermekle birlikte toplumsal alt yapının
yeterince kuvvetli oluşturulamaması İmparatorluğun dışardan gelen
tesirler karşısında zayıf kalarak buyruklarıyla ilişkilerinin kopuk
olduğunu goumlsterir
232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquo a
Kuumltuumlphaneler
Kuumltuumlphaneler bir uumllkenin kuumlltuumlrel belleğidir Bundan boumlyle kuumltuumlpha-
nelerin oluşumu ve şekillenişinin yanı sıra iccedilindeki dermeden kuumlltuumlrel
olarak ne gibi bir suumlreccedilten geccedilildiği ve hangi etkiler altında kalarak oumlz-
guumln yapıtların uumlretildiği konusunda bilgi edinilebilir Ancak burada so-
run kuumlltuumlrel etkinlik accedilısından ccedileşitli tipte karşımıza ccedilıkan kuumltuumlphanele-
rin neye goumlre sınıflandırılacağıdır Oumlrneğin Balcı zade Tarihi Medeni-
yette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtında kuumltuumlphaneleri saray kuumltuumlphaneleri
İstanbul kuumltuumlphaneleri Bursa Edirne ve Konya kuumltuumlphaneleri şeklinde
sınıflandırmıştır (Balcı zade 1931 464-478) Bu ise kuumltuumlphanelerin
saray ve şehir kuumltuumlphaneleri şeklinde seslendikleri kitleye goumlre iki sınıfa
ayrıldığına işaret eder Ne var ki bu şekilde basit bir sınıflama farklı
kesimlere hizmet veren vakıf kuumltuumlphanelerinin kuumlltuumlrel etkinlikteki
işlevinin goumlz ardı edilerek dikkati kuumltuumlphanenin iccedil ve dış yapısına ccedileker
Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphanelerin zaman iccedilerisinde değişen iccedil
ve dış yapısından ccedilok verdiği hizmet ve seslendiği kitleye goumlre bir
sınıflandırma yapmak kuumltuumlphanelerin insan uumlruumlnuuml kuumlltuumlrel etkinlikteki
payını anlamak accedilısından daha anlamlı olur Oumlzer Soysalrsquoın ldquotek objektif
oumllccediluumlt olarak hizmet faktoumlruumlnuumlrdquo değişmez bir oumllccediluumlt olarak ele alıp yaptığı
sınıflamada Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan 19 yuumlzyılın
sonlarına doğru şoumlyle bir tablonun ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr
a) Eğitim gerekleri duumlşuumlnuumllerek cami medrese mektep iccedili veya yanın-
daki kuumltuumlphaneler
b) Varlık nedeni doğrudan doğruya ve oldukccedila kapsamlı toplumsal
bir yarar amaccedillı başlı başına ya da bir tesis iccedili veya kuumltuumlphaneler (cami
ve zaviye gibi) veya bedesten hastane gibi yerlerde oumlzel ihtiyacı karşı-
layan kuumltuumlphaneler
108
c) Belli bir inanccedil ya da duumlnya goumlruumlşuumlnuuml paylaşmak uumlzere cami tuumlrbe
dergahlarda oluşmuş sınırlı amaca hizmet eden kuumltuumlphaneler
d) Ulema devlet adamı ve saray erkanı tarafından konak ya da saray-
larda kişisel amaccedilla kurulmuş kuumltuumlphaneler (Soysal 1973 20-21)
Bu şekilde hizmet ve hedef kitle arasında ilişki kurularak bir sınıf-
lama yapıldığında oumlzetle mescid medrese kuumltuumlphanelerinin muumlderris
ulema ve oumlğrencilerecami tekke tuumlrbe kuumltuumlphanelerinin ise cemaate
accedilık kuumltuumlphaneler olduğu ortaya ccedilıkar Bu kuumltuumlphanelerin belli bir hedef
kitlenin hizmetine accedilık olması onların halk kuumltuumlphanesi sıfatını alması
konusunda da kuşku uyandırır (Keseroğlu 1989 82-86) Ancak hedef
kitle farklı olmakla birlikte hizmet accedilısından oumlğretimin tamamlayıcısı
şeklindeki ortak amaccedil halk kuumltuumlphanelerinin halkı eğitmek şeklindeki
temel amacıyla oumlrtuumlşuumlr Bu ise Maarif-i Umumiye Nizamnamesine
kadar youmlnetim şekli vakıf olan kendine ekonomik bakımdan yeterli dev-
letten bağımsız bu kuumltuumlphanelerin halkın eğitim gereksinimini karşıla-
mak uumlzere kuruldukları sonucunu doğurur (Soysal 1973 102) Ne var
ki yukarıdaki sınıflamada aralarında eşit bir dağılım soumlzkonusu olmadı-
ğından halka verdiği hizmet accedilısından bir derecelendirme yapıldığında
bu kuumltuumlphane tuumlrleri arasında Muumljgan Cumburrsquoun cami kuumltuumlp-
hanelerinin guumlnuumlmuumlz halk kuumltuumlphanelerine daha benzediği şeklindeki
saptaması seslendiği geniş kitle accedilısından cami kuumltuumlphanelerinin
Osmanlı kuumlltuumlruumlnuuml belirlemede payı olduğu duumlşuumlncesini akla getirir
(Cumbur 1963 113) Bununla birlikte başlangıccedilta cami kuumltuumlphaneleri
halka okumayı sevdirmek accedilısından buumlyuumlk rol oynasa da medrese gibi
bilgi ortamının yarattığı kuumltuumlphanelerin işlevsel olarak bilgi birikimine
ve bilginin sistemleşmesine daha uygun olduğu duumlşuumlnuumllebilir
Bu konuyla ilgili olarak İsmail Eruumlnsal da Medreselerin oumlzguumln yapıt
uumlreterek ulusal kuumlltuumlruuml şekillendirme şeklindeki işlevlerinin
kuumltuumlphanelerin oluşumu ve sistemleşmesinde daha etkin bir rol
oynadığını belirtmesi yukarıda ne suumlruumllen savı destekler(Eruumlnsal 1988
4) Uumlstelik kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel etkinliğin somut bir ifadesi olduğu
duumlşuumlnuumllecek olursa kuumlltuumlrel etkinlik olmadan kuumltuumlphanelerin ortaya
ccedilıkması da beklenemez Bu araştırmanın kapsamında vakıf kuumltuumlphanesi
olarak oumlzellikle medrese kuumltuumlphaneleri uumlzerinde durulmasının nedeni de
bilgi uumlretimi ve kuumltuumlphane arasındaki ilişkiyi ccedilıkartmak iccedilindir Ayrıca
bu ilişkinin karşılıklı olduğunun unutulmaması gerekir Osmanlı
İmparatorluğunda kuumltuumlphaneler medreselerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel
109
etkinliğin yerleşmesi sonucunda ortaya ccedilıkmakla birlikte kuumltuumlphaneler
olmadan da medreselerdeki kuumlltuumlrel etkinlik suumlrduumlruumllemez Eruumlnsalrsquoa
goumlre kuumltuumlphaneler medreselerin kopmaz bir parccedilası haline ancak 16
yuumlzyılda gelebilmiştir (Eruumlnsal1988 279) Bununla birlikte zaman
iccedilerisinde Medrese kuumltuumlphanelerinin vakıf kuumltuumlphanesi olarak hem
uumlniversite hem de halk kuumltuumlphanesi işlevini goumlrduumlğuuml duumlşuumlnuumllecek
olursa kuumlltuumlrel accedilıdan cami tekke tuumlrbe ve şahsa ait vakıf kuumltuumlphanele-
rine goumlre daha geniş bir yelpazeye seslenme potansiyaline sahip olduğu
ve ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml oumlzellikleri oumlzguumln yapıtlar aracılığıyla daha iyi
yayıp duyurabilecekleri oumlne suumlruumllebilir
Osmanlı İmparatorluğunda ilk medrese 1331rsquode Orhan gazi tarafın-
dan kurulmakla birlikte kuumltuumlphane konusunda vakfiye ve muhasebe ka-
yıtlarında bir bilgi bulunmamaktadır Bu doumlnemde Selccediluklardan ve Ana-
dolu Beyliklerinden oumlrnek alarak medreseler kurulmakla birlikte henuumlz
bu aşamada oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililememiştir Bu ise soumlzkonusu ku-
rumlarda bilgi eksikliğinin dışardan karşılanacağı anlamına gelmektedir
Oumlğretim kadrosu başta Anadolursquoda Konya ve Kayseri gibi kuumlltuumlr
merkezlerinden olmak uumlzere İran Suriye ve Tuumlrkistanrsquodan gelecek bilim
adamlarından oluşmuştur Medreselerdeki bu yabancı ccedilok kuumlltuumlrluuml karma
eğitimin Osmanlılara oumlzguuml kuumlltuumlrel yapıyı oluşturması kuşkusuz zaman
alacağı gibi uzun bir suumlre sonra kurulacak kuumltuumlphanelerin dermelerinin
de İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln uumlruumlnleri olacağı yadsınamaz
Bu yabancı kaynaklardan bilgi uumlretimine ise ancak Tuumlrkccedile duumlşuumlnuumlp
Arapccedilarsquoyı ana dili kadar iyi yazmasıyla geccedililebileceği ortada bir
gerccedilektir Osmanlılarda bilgi uumlretiminde gecikmenin en oumlnemli
nedenlerinden biri olan farklı dilde bilgi uumlretiminde bulunmaktır Gerccedili
Batı kuumlltuumlruumlnde Latincersquonin bilim dili olarak kullanılması bilgi uumlreti-
mine bir engel teşkil etmemiştir Bununla birlikte Arapccedila ve Tuumlrkccedilenin
farklı dil ailesinden gelen diller olmasına karşın Latincenin Batı dilleri-
nin bir uzantısı uumlstelik de yapay bir dil olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa
Osmanlılar accedilısından Arapccedilarsquonın bilgi uumlretimini geciktirecek bir engel
olduğunun kabul edilmesi gerekir Ne var ki farklı diller Osmanlıların
bilgi alışverişinde bulunmak uumlzere farklı uumllkelere gitmesine neden
olmuştur I Murad doumlnemine (1362-1389)gelindiğinde Edirnersquonin ve
Anadolursquodaki beyliklerin alınmasıyla birlikte hem bu beyliklerden bilim
adamları İmparatorluğa akın etmeye başlamış bundan boumlyle
Anadolursquodaki kitaplar Osmanlırsquoya taşınmaya başlamış hem de
İmparatorluktan Horasan ve Maverauumlnnehrrsquoe giden Bursa kadısı Mev-
110
lana Mahmud ve eğitim amacıyla Mısırrsquoa giden oumlrneğin Molla Fenari24
gibi bilim adamları da bu uumllkelerden kitap toplayarak kendilerine ait
derme oluşturmaya başlamışlardır Bu yoğun bilgi trafiği Eruumlnsalrsquoa goumlre
Osmanlıdaki bilim adamlarının oumlzguumln yapıt uumlretmesine bu eserlerin
kopyalarının ccedilıkarılarak sonunda kitap birikimine neden olmuştur
(Eruumlnsal 1988 5) Oumlte yandan Yıldırım Beyazıd doumlnemine (1389-1421)
gelindiğinde Kuumltahya Manisa ve Kastomonu gibi beyliklerin de
Osmanlıya katılmasıyla birlikte bu bilim merkezi medreselerde uumlretilmiş
bilgi Osmanlının kuumlltuumlr merkezi Bursarsquoya taşınmış bununla da
kalmayıp Bursarsquoda Ebu İshak Eyne Bey Subaşı Molla Fenari gibi
medreselerde kurulmuştur Ne var ki Timur istilası derme ve
kuumltuumlphanelerin bundan boumlyle ilgili kayıtların kaybına neden olmuştur
II Murad doumlnemine (1421-1451) gelindiğinde ise huumlkuumlmet
merkezinin Edirnersquoye taşındığı ve 1430rsquoda Tunca nehri kenarında
Daruumlrsquol-hadis medresesi kurulduğu goumlruumllmektedir Bu medresenin
oumltekilerden farkı vakfiye ve muhasebe defterinin bulunmasıdır Bu
medrese ilmiye sınıfından olanlara accedilık olup dermesinde sadece 71 cilt
Arapccedila kitabın bulunmaktadır Bu ise medresede bilimsel olarak
Arapccedilarsquonın ve Arap kuumlltuumlruumlnuumln bilimsel olarak Osmanlıların kuruluş ve
yuumlkseliş doumlneminde egemen olduğunu goumlstermektedir Bu doumlnemde
vakfiyesi bulunan oumlteki kuumltuumlphaneler ise Bursa Umur bey camii
kuumltuumlphanesi ve Uumlskuumlp İshak Bey medresesi kuumltuumlphanesidir Bunlar
arasında en ilginccedil olan vakfiye 1454rsquote son duumlzenlenmiş haliyle Umur
Beyrsquoe ait olup bu Arapccedila vakfiyenin aynı yıl iccedilerisinde Tuumlrkccedilersquoye
ccedilevrilip taş uumlzerine kazınmış olması ilginccediltir Bu ise Arapccedilarsquonın resmi
dil olmasına karşın Tuumlrkccedilenin uygulama alanında henuumlz silinmediğini
goumlstermektedir Oumlzellikle yazıya geccedilmiş olması dikkat ccedilekicidir Oumlte
yandan oumlrneğin Bursarsquodaki camide 33 Tuumlrkccedile kitap bulunması halk
arasında Tuumlrkccedilenin varlığını suumlrduumlrduumlğuumlnuuml kanıtlamaktadır Bu
doumlnemdeki en accedilık niteliğe sahip olan Umur Beyrsquoe ait bu son vakfiyede
300 cilt kitabın yanı sıra kimlerin bu kitaplardan yaralanacağından
kitaplardan kimin sorumlu tutulacağına ve nerede nasıl saklanacağına
varıncaya dek Tuumlrkccedile bilgini bulunması gerccedilekte guumlnuumlmuumlzde
uumllkemizdeki en buumlyuumlk eksiklik olan yazılı olarak goumlrev tanımını Umur
24
Molla Fenarirsquonin 10000 ciltlik bir derme bıraktığı oumlne suumlruumllmekle birlikte Veliyuumldduumln kuumltuumlphanesindeki bazı kitaplar dışında bunu belgeleyecek yeterince kanıt olmadığından sadece nakle dayalı bilgi olarak kalmak-tadır (aktaran Eruumlnsal 1988 5)
111
Beyin yaklaşık altı yuumlzyıl oumlnce akıl ettiğini goumlsterir Kuşkusuz vakıf
kuumltuumlphanelerinin yozlaşmasını oumlnleyecek en buumlyuumlk etkenlerden birinin
vakfiyedeki koşulların accedilık seccedilik dile getirilmesi olduğunun goumlzden
kaccedilırılmaması gerekir Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı uumlzere
Osmanlıların kuruluş doumlneminde derme sayısının 500rsquouumln altında olduğu
ve dermenin ccediloğunun Arapccedila olduğu anlaşılmaktadır (Eruumlnsal 1988 3-
19)
Bu şekilde bir sınıflandırma tarihi sıralamaya goumlre ele alınacak olursa
İstanbulrsquoun Fatih Sultan tarafından alınmasının ardından Manisarsquodan
Edirne sarayına taşıdığı kitapları oumlnce Beyazıdrsquoda yaptırttığı Eski Saraya
ardından Yeni Sarayrsquoa taşıdığı goumlruumlluumlr Bu Balcı zadersquonin yukarıda
soumlzuumlnuuml ettiği ilk saray kuumltuumlphanelerine oumlrnek olarak goumlsterilebilir Ne var
ki henuumlz yeni kurulmuş daha alt yapısı oluşturulmamış savaşlardan yeni
ccedilıkmış bir imparatorlukta henuumlz yerleşik olmanın getirdiği kuumlltuumlrel etkin-
likleri başlatmak olanağı olmamıştır ilk doumlnem de geccedilici ccediloumlzuumlm olarak
Ayasofya Semaniye Zeyrek gibi medreseler oluşturulmakla birlikte I
Mahmutrsquoun Ayasofyarsquoyı yeniden duumlzenlerken verdiği katalogun
oumlnsoumlzuumlnde geccedilmişten sadece bir kitap kaldığını belirtmesi dışında bu
medreselerde kuumltuumlphane olduğuna dair hemen hiccedilbir kayıt bulunma-
maktadır İşte bu yuumlzden Fatih Sultan Mehmetrsquoden kalan en eski olarak
1472-1473 yıllarında duumlzenlenmiş olan ve doumlrt medreseye vakfedilen
kitapların listesinin bulunduğu vakfiyeden yola ccedilıkarak Fatih kuumllliyesin-
deki kuumltuumlphanelerin varlığından soumlz edilebilir Ne var ki burada da şoumlyle
bir sorun ccedilıkmıştır 1596 tarihli II Beyazıdrsquoın Fatihrsquoin vakfiyesinin ye-
niden duumlzenlenmiş kopyasında medreselerdeki kuumltuumlphaneler yerine
ldquomescidrsquoin Batısında medreselerdeki muumlderris ve oumlğrenciler iccedilin bir yer
yaptırdquo denilmesi ccedilelişki yaratmaktadır (aktaran Eruumlnsal1988 25) Oumlte
yandan Fatih Kuumllliyesinin II Beyazıd doumlnemindeki 1489-1490 tarihli
muhasebe bilanccedilosunda hafız-ı kuumltuumlbrsquoe rastlanmaması bu goumlrevin cami
vazifelileri arasında goumlruumllduumlğuumlne işaret etmektedir Buna bağlı olarak bir
başka varsayımda medreselerdeki kuumltuumlphanelerin ya camilere taşındığını
ya da medreselerdeki kimi kitapların nuumlshalarının cami kuumltuumlphanelerinde
de bulunduğudur (Eruumlnsal 1988 25-27) Ne var ki İstanbulrsquoda medrese
kuumltuumlphanelerinde boumlyle bir goumlreve II Beyazıd doumlneminde yer
verilmezken Fatihrsquoten kalan Topkapı sarayında oumlzel olarak bir hafız-ı
kuumltuumlbrsquouumln goumlrevlendirilmesi buna karşılık medreselerde kuumltuumlphane
goumlrevlisi bulunmadığı gibi giderek kuumltuumlphanelerinde kaybolması
İstanbulrsquodaki medreselerde gerccedilek anlamda bir eğitim verilmediğini veya
112
sarayın bilginin halka yayılmasında koumlpruuml vazifesi goumlrecek medreselere
yeterince oumlzen goumlstermediğini ortaya ccedilıkarmaktadır Ne var ki II
Beyazıdrsquo ın Edirne kuumllliyesi vakfiyesinde tam karşıtı bir tavır sergilediği
goumlruumllmektedir (Eruumlnsal 1992 30-40) Vakfiyede medrese iccedilin gerekli dini
eserlerin yanı sıra tıprsquola ilgili yapıtlarında bulunması II Beyazıdrsquoın
medreselerdeki eğitime ve eğitimin can damarı olan kuumltuumlphaneye oumlzellikle
oumlnem verdiğini goumlstermektedir Ayrıca dikkat ccedileken bir başka noktada
vakfiyelerin hem Fatih hem de II Beyazıd doumlneminde Arapccedila olmasıdır
Bu ise vakfedilen kitapların Arapccedila olduğu ve Arapccedilanın giderek yerleş-
tiğinin bir goumlstergesidir
XVI yuumlzyılın ilk yarısı I Selimrsquoin kısa ve seferlerle suumlren saltanatı
yuumlzuumlnden kuumltuumlphaneler accedilısından durağan geccedilmiş Kanuni Sultan Suumlley-
manrsquoın doumlneminin ilk yılları da geccedilmiş doumlnemin yarattığı sosyal ve eko-
nomik krizden oumltuumlruuml kuumlltuumlrel accedilıdan geri kalmıştır Ancak Kanunirsquonin
saltanatının II Doumlneminde devletin oumlnde gelen kişilerinin evlerinde ya
da vakfettikleri konaklarında yaptırdığı kuumltuumlphanelerin İstanbulrsquoda
kuumlltuumlrel yaşamı yeniden canlandırdığı soumlylenebilir Bu yuumlzyıldaki en
oumlnemli diğer bir oumlzellik de artık Anadoluda ve İstanbulrsquodaki kuumllliyelerin
medreselerinde kuumltuumlphanelerin eğitimin kopmaz bir parccedilası haline
gelmesidir 16 yuumlzyıldaki bu durum guumlnuumlmuumlzle karşılaştırıldığında
devlet okul ya da uumlniversitelerinde olduğu kadar oumlzel okul ve
uumlniversitelerinde de kuumltuumlphanelere yeterince oumlzen goumlsterilmediği ortadır
Bir başka deyişle bu hareketin 16yuumlzyılda sadece İstanbulrsquola sınırlı
kalmayıp Anadoluda da yaygın bir gelenek halini almasına karşın
guumlnuumlmuumlzde artan okul sayısına karşılık kuumltuumlphane sayısı ve dermesinin
duumlşuumlk kalması geccedilmişteki bu olumlu geleneğin zayıfladığını
goumlstermektedir
III Murad doumlneminde ise oumlzellikle dikkati ccedileken ihtisas
kuumltuumlphanelerinin kurulmaya başlamasıdır Oumlrneğin Topkapı sarayındaki
tıprsquola ilgili kitapların liste ve korumasının hekimbaşının denetiminde
olması ya da İstanbulrsquodaki rasathaneyi kuran Takiyuumlddinrsquoin (1525-1585)
rasathanenin yanında astronomiyle ilgili kitapların bulunduğu bir
kuumltuumlphane oluşturması dikkat ccedilekicidir 17 yuumlzyılın başında ise kuuml-
tuumlphaneler İstanbulrsquoun dışında da ccediloğalmaya başlamıştır Kuumltuumlphanelerin
dermesinin medrese eğitimine youmlnelik olması ise Eruumlnsalrsquoa25
goumlre
25
Bu doumlnemde Anadolursquoda oumlzellikle 17 yuumlzyıl sonunda sadece medrese kuumltuumlphanelerinin değil cami kuumltuumlphanelerinin de arttığı goumlruumllmektedir
113
medrese eğitiminin yaygınlaştığını goumlstermektedir (Eruumlnsal 1988 64-
68) Bu doumlnemde yeni kurulan kuumltuumlphanelerin yanı sıra eskiden
kurulmuş kuumltuumlphanelere bağışta bulunanların artması derme sayısını
yuumlkseltmiştir XVII Yuumlzyılın sonunda kuumlltuumlrel etkinliğin zirveye
ccedilıktığı kurulan uumlccedil buumlyuumlk medrese kuumltuumlphanesinden anlaşılmaktadır
İkisi Koumlpruumlluuml ailesi tarafından kurulan bu medreselerde kuumltuumlphanelerin
vakfiyelerinden hem personel hem de derme sayısının arttığı goumlruumlluumlr
Buumltuumln bunlar aslında Osmanlı kimliğinin de şekillendiğinin bir kanıtıdır
Oumlte yandan oumlzellikle bu hareketin devlet eliyle değil de o uumllkede
yaşayan bireyler tarafından benimsenip uygulanması Osmanlı
kuumlltuumlruumlnuumln baskıyla değil toplumun kendi iccedilinden oluşarak
şekillendiğini goumlstermektedir
1718rsquodeki Pasorafccedila anlaşmasıyla birlikte Lale Devrine girilmiştir
III Ahmet bu doumlnemde halka accedilık kuumltuumlphanelerin sayısını arttırdığı gibi
Topkapı sarayında da biriken kitaplar ve oumlzellikle de yazmaları korumak
uumlzere saray okulunun bir uzantısı olarak yeni bir kuumltuumlphane accedilılmıştır
(Tekin amp İlkin 1999 31)Bu doumlnemde oumlzellikle ilginccedil olan konu Şeyh-
uumllislam İsmail Efendinin tarih felsefe edebiyat gibi kitapların vakfının
caiz olmadığıyla ilgili fetva vermesine karşın Ali Paşaya ait zengin bir
kitap koleksiyonun III Ahmetrsquoin kurduğu bu saray kuumltuumlphanesinde
(1719) uumlccedil yıl sonra yer almasıdır (Eruumlnsal 1988 73-77) Bu ise savaş
yoluyla da olsa Batıyla ilişkilerin Osmanlı hanedanını bir yandan
safahata suumlruumlklerken oumlte yandan da onu tutuculuktan kurtardığını ve
ufkunu accedilarak yerleşik bir toplum olmanın inceliklerini aramaya
youmlnelttiğini goumlsterir Oumlrneğin henuumlz kuumltuumlphanenin temeli atılmadan
hangi kitapların kuumltuumlphaneye konulacağının saptanmış kitaplar
ciltlettirilmiş ve kuumltuumlphane personelinin bile oumlnceden tayin edilmiştir
Oumlte yandan II Beyazıd doumlneminde kurulup III Ahmet doumlnemine kadar
birkaccedil kez accedilılıp kapanan Galatasaray mektebinin yeniden duumlzenlenmesi
de hanedanın eğitime verdiği oumlnemin yanı sıra gittikccedile yerleşerek
kendine oumlzguuml kimlik ve geleneğini kuumlltuumlrel yolla kurma yoluna girdiğini
goumlsterir (Eruumlnsal 1988 95) İstanbulrsquodaki bu kuumlltuumlrel etkinlik ve
kuumltuumlphane kurma girişimlerine karşın Anadolursquodaki kuumltuumlphane kurma
etkinliğinin durgunlaşması youmlnetimle halk arasında kopukluğun daha da
Oumlrneğin Huumlseyin Ağa Kuumltuumlphanesi (Amasya) İbrahim Efendi Kuumltuumlp-hanesi (Urfa 1689) Musli Efendi Kuumltuumlphanesi (Kastamonu 1699) gibi kuumltuumlphaneler Anadoluda halkın bilgiye gereksiniminin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 66)
114
arttığı şeklinde değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 78-82) Bununla
birlikte İbrahim Paşarsquonın da katkılarıyla yabancı dilde yazılmış
kaynakların Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmesi iccedilin bir komisyon kurulması matbaa
ve ccedileşitli kaynaklardan kitap biriktirme isteğinin duyulması hanedanın
yerleşik bir toplum olma yolunda attığı ilk adımlardır Ayrıca
medreselere bağlı kuumltuumlphanelerin ve vakfedilen kitapların sayısı da
artmaya devam etmiştir
I Mahmud doumlnemi Patrona Halil isyanı nedeniyle iccedilte ccedilıkan karga-
şalığın ve dışta İran Avusturya ve Rusyarsquoda ccedilıkan savaşların yaşandığı bir
doumlnem olmasına karşın I Mahmudrsquoun Yalova kağıt fabrikası yanı sıra
matbaarsquoyı da yeniden harekete geccedilirmesi onun kuumlltuumlrel etkinliğe verdiğin
oumlnemin somut ifadesi olarak duumlşuumlnuumllebilir (Eruumlnsal 1988 83) Fatih
Sultan Mehmetrsquoten sonra gelen padişahlar tarafından ihmale uğrayan ve
III Selim doumlneminde Patrona Halil isyanıyla birlikte iyice zarar goumlren
oumlrneğin Ayasofya kuumltuumlphanesi (1744) I Mahmud doumlneminde yeniden
inşa edilip duumlzenlenerek Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesinden sonra en oumlnemli
dermeye sahip kuumltuumlphanelerden biri durumuna yuumlkselmiştir (Porter 1854
174) Buna ek olarak Fatih ve Galatasaray mektebindeki kuumltuumlphaneleri de
aynı doumlnemde kurulmuştur Galatasaray mektebi kuumltuumlphanesinin
kuruluşuna neden olarak oumlzellikle Eruumlnsalrsquoın deyişiyle ldquooumlğrencilerin kitaba
şiddetle ihtiyaccedil duymaları olarak goumlsterilmesirdquo ise I Mahmudrsquoun kuumltuumlp-
hane ve eğitim arasında koumlpruuml kurulması gereğini oumlzellikle vurgulaması
şeklinde değerlendirilebilir Ancak buumltuumln bunların uumlstuumlnde III Ahmet
doumlneminden farklı olarak Anadolursquonun en uzak koumlşesindeki kalelere
kadar kuumltuumlphane kurma girişiminde bulunması hem uumllkesi iccedilin hem de
etrafındaki devlet adamları bilim adamları ve başka sınıftan gelenlere
erk sahibi olarak oumlrnek olması accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır (Eruumlnsal
1988 83) I Mahmutrsquoun iccedilinde buumlyuumlk bir kuumltuumlphanede kurmak istediği
ve iccediline konulacak dermenin bazı kitapların bile hazırlattığı ancak
tamamlayamadığı kuumllliye 1754rsquode oumlluumlmuuml uumlzerine kardeşi III Osman
tarafından 1755rsquote tamamlanmış ve Nur-i Osman adıyla kurulmuştur
(Eruumlnsal 1988 100) İccedilinde 3000 yazma olduğu bildirilen bu
kuumltuumlphanede Cassinirsquonin Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş Astronomi tabloları bu-
lunmaktadır (karş Porter 1854 174 Eruumlnsal 1988 100)26
Ayrıca III
26
Bu sayı İsmail Eruumlnsal tarafından kuumltuumlphanenin accedilılışında 5031 olarak bildirilmiş ne var ki ileriki yıllarda sayının pek artmadığı da ifade edil-miştir
115
Osman ve III Mustafa doumlneminde sadrazamlık goumlrevinde bulunan Koca
Ragıp Paşarsquonın kurduğu kuumltuumlphanenin temeli ilk Sadrazam Koumlpruumlluuml Ah-
met27
tarafından atılmakla birlikte onun başarılı bir selefi olması ve 1837
de Divan-ı Ragıp adıyla basılan felsefe ve ahlaki goumlruumlşlerini topladığı
yapıtına ek olarak oumlluumlmuumlnden bir yıl oumlnce mektep kuumltuumlphane ve şadır-
vandan oluşan bu yapıyı tamamlamasından oumltuumlruuml bu kuumltuumlphaneye 1762 de
Koca Ragıp Raşa Kuumltuumlphanesi adı verilmiştir (karş Eruumlnsal 1988 101
Porter 1854 174-176) III Selim doumlneminde ise İstanbul dışındaki
kuumltuumlphanelerin sayısı artmıştır 1780rsquode I Abduumllhamit tarafından kurulan
kuumltuumlphanede de Porterrsquoın deyişine goumlre 1600 basma ve el yazması yapıt
bulunmaktadır Oumlzellikle 1788 de DrsquoOhssonrsquonun Osmanlı İmparatorlu-
ğunun Genel Tablosu adlı yapıtında İmparatorluktaki kuumltuumlphanelerdeki
kayıp ya da eksik dermeyle ilgili eleştirileri ve bu dermenin guumlnuumln gereksi-
nimlerini karşılamadığı şeklinde ldquobu eserlerin buumlyuumlk bir kısmının şimdiki
halkın muumltalaasına uygun bulunmadığı hissolunmaktadırrdquo (aktaran Baysal
1992 54) verdiği bilgi kuumltuumlphanelerin o guumlnkuuml durumunu goumlstermektedir
Kuşkusuz bu yazılanlar youmlnetimi kuumltuumlphanelerdeki yazmaların korunması
ve ilgili olarak kuumltuumlphanelerin youmlnetimine daha oumlzen goumlsterilmesi
konusunda bilgilendirme amacını taşımaktadır DrsquoOhssonrsquoun eleştirileri
ve uyarıları doğrultusunda hemen harekete geccedililmemekle birlikte bu
sonunda IIMahmutrsquoun kuumltuumlphaneleri denetlemesine yol accedilarak 1826rsquoda
Evkaf-ı Huumlmayuumln nezaretinin kurmasına neden olmuştur
(KarşDrsquoOhsson 1957 51-60 Baysal 1992 52-54) II Mahmutrsquoun bu
hareketi aynı zamanda imparatorluğun dizginleri her alanda eline
geccedilirmek amacıyla merkeziyetccedili politikasının kuumlltuumlrel alana da yansıması
ya da iktidarı elinde tutabilmek iccedilin kuumlltuumlrel alanda hakimiyet kurmasının
27
Bu kuumltuumlphanenin temelini Ahmed Koumlpruumlluuml attığı şeklindeki bilgi Porterrsquodan alınmış olup bu konuyla ilgili soumlzleri şu şekildedir The Library of Raghıb Pacha was originally founded by Kiuprili Achmed the second of the three celebrated Vizirs of that time and the greatest statesman of whom Turkey can boast Raghib Pacha the worthy successor of the illistrious Kiuprili added largely to it(Porter 1854 176) Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesinin temeli aynı adrsquodaki uumlccedil uumlnluuml vezirden Tuumlr-kiyersquonin onur duyabileceği ikincisi tarafından atılmıştır Uumlnluuml Koumlp-ruumlluumlrsquonuumln değerli selefi ona buumlyuumlk ccedilapta ilavelerde bulunmuştur (ccedilev Mine Yazıcı) (ccediln Metnin orijinali 1854 de yazıldığından bazı soumlzcuumlkle-rin İngilizce imlası guumlnuumlmuumlzden farklı yazılmıştır Bu konuyla ilgili bilgi hem eski hem de konunun uzmanı İsmail Eruumlnsal tarafından belirtil-mediği iccedilin doğruluğu konusunda araştırma yapılması gerekir)
116
gerektiğinin farkına varması şeklinde değerlendirilebilir Bu şekilde
vakıfların da devletin denetimi altına girmesi iktidarı yeniden merkezi-
yetccedili bir youmlnetimle ele geccedilirme duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Sonuccedil
olarak Ccedilavdarrsquoa goumlre ldquooumlzden ccedilok biccedilim ile ilgili bu değişme
kuumltuumlphanelerin statuuml ve niteliğini değiştirmemiştirrdquo (Ccedilavdar 1995 27) II
Mahmud doumlnemine (1808-1839) dek kuumltuumlphaneler kasaba ve koumlylere
kadar uzanmış bununla birlikte tekkelerdeki kuumltuumlphanelerin sayısı da
artmıştır Bu bir yerde hem merkeziyetccedili youmlnetimin baskısından bir kaccedilış
olarak değerlendirilebileceği gibi oumlte yandan da inanccedilla sınırlı konularda
bile olsa halkın okumaya gereksinim duyduğunun oumlnemli bir goumlstergesi
olarak da değerlendirilebilir Oumlte yandan Batı koumlkenli yapıtlarda anlatıl-
dığı şekilde 1796rsquodaki Muumlhendishane-i Berri-i Huumlmayuumln kuumltuumlphanesinde
toplanmaya başlamıştır
24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme
Osmanlı imparatorluğunun Lale devrinden başlayıp Tanzimatrsquoa ka-
dar uzanan bu doumlneminde bilimsel geleneğinin geccedilmişteki gibi ccediloğun-
lukla Arap bilimine dayandığı oumlte yandan Batırsquoda 16 yuumlzyılda doruğa
eren evrenin sırlarını bilimsel bir tabana oturtmaya ccedilalışan bilimsel dev-
rimin ne Tercuumlme heyeti ve matbaa yoluyla ne de yeni oluşan eğitim
kurumları aracılığıyla Osmanlırsquoya yansıdığı soumlylenebilir Batırsquoda
Aydınlanma hareketi denilen bilimsel alt yapının temelini deneye dayalı
bilimlere dayandıran bilimsel yaklaşımını tanımadan yapılan başıboş
ccedilevirilerde bilgiyi doğrudan aktaran kaynaklar yerine ikinci elden
aktaran kaynaklardan aktarıldığından zaten sınırlı sayıda olan bu
ccedilevirilerin de bilgi uumlretimine buumlyuumlk bir katkısı olmamıştır
Bilimsel gelenek sistemi oluşturacak youmlntemlerin saptanmasıyla
ancak oluşur Bundan boumlyle oumlncelikle bilimsel sistemi yerleştirecek
youmlntemlerin oumlncuumlleri olan Kopernik (1473-1543) Galileo (1561-1626)
Bacon (1561-1626) ve Descartes (1596-1650) gibi bilim adamlarının
bilimsel devrime yol accedilan youmlntemlerinin ccedileviri yoluyla hedef kuumlltuumlre
girmesi gerekir Oysa bu bilgiler uumllkemize yuumlzeysel olarak ya ccedileviri
telif arasındaki ikincil kaynakların oumlrtuumlk ccedilevirileri aracılığıyla ya da
Muumlteferrikarsquonın Katip Ccedilelebirsquonin Cihannnuumlmarsquoyı basarken yaptığı
şekilde eklemelerle Osmanlırsquoya girebilmiştir Bu ise aktarılan bilginin
yazarın suumlzgecinden geccedilerek telif olarak oumlne suumlrduumlğuuml yapıt iccedilerisinde
eksik ya da kendi amacına uygun olan aktarılma tehlikesini yaratır
117
Başka bir deyişle bu şekilde telif adı altındaki yapıtlar bilginin
saptırılması tehlikesini de beraberinde getirebilir Bundan boumlyle telif ve
ccedileviri yapıt arasındaki sınırların ccedilizilmiş olması başta bilimsel etik
olmak uumlzere telif yapıtlarda doğru bilgi kaynağından yola ccedilıkarak oumlzguumln
bilgi uumlretiminin sağlanması accedilısından da oumlnemlidir
Bununla birlikte II Mahmudrsquoun (1808-1839) Tanzimat
doumlnemindeki reformları hazırlayan ve eğitim alanında geccedilmişten farklı
olarak ilk kez eğitimin yuumlksek oumlğretimden değil de tabandan başlayarak
duumlzenlenmesi gerektiğini oumlne suumlren28
bununla da kalmayıp uumllke
idaresinde eyaletler arası iletişimin oumlneminin farkına vararak ilk posta
hizmetini yol yapımını guumlndeme getiren ve Takvim-i Vekai (1831)
adıyla ilk resmi gazeteyi ccedilıkaran kişi olarak tarihimizde oumlnemli bir yeri
olduğu unutulamamlıdırNe var ki bu doumlnemde bile Lallende Astronomi
Tablolarrsquoının ccedilevirisinin oumlncelikle yapılmış olması bilgiyi kolay yoldan
sorgulamadan aktarma eğiliminin hala değişmediğini goumlsterir
(İhsanoğlu 1992 340-341) Oysa Batırsquoda sistemi harekete geccedilirecek
Doğarsquodan yola ccedilıkarak goumlzlem ve deneye dayalı bir takım bulguların
ortaya ccedilıkarılması Baconrsquoın Novum Organumrsquoda tuumlme varımlı
youmlntemini oumlne suumlrmesine neden olurken Rene Descartesrsquoın da ona karşı
olmakla birlikte yine guumlcuumlnuuml Doğarsquodan alan tuumlmden gelimli bilimsel
youmlntemini Discourse sur la Meacutethodersquoda bilim duumlnyasına tanıtma
olanağını yaratacaktır (Forti 2000 33) Bu temel sistematik bilgilerin
Osmanlı geleneğine hiccedil değilse eğitim kurumları aracılığıyla gelmesi
beklenirken eğitim kurumlarındaki neden niccedilinrsquoden ccedilok uygulama
28
II Mahmutrsquoun 1824rsquote İstanbulrsquoda oturanlara Sıbyan okullarına devam zorunluluğu getirmesi eğitimde uumlstten değil de tabandan eğitimin oumlneminin bilincine vardığını goumlsterir(Tekin amp İlkin1999 62) Ne var ki boumlyle bir talebin tabandan gelmemesi ya da tabandan gelecek kuumlltuumlrel ortamın yaratılmamış olması bu kararın bir tuumlrluuml uygulamaya geccedilemeyen bir buyruk olarak kalmasına neden olmuştur Ayrıca 1838rsquode sıbyan okullarının ardından Ruumlşdiye okullarını accedilmaya karar vererek bunları Mekatib-i Ruumlşdiye nezaretine bağlamayı oumlngoumlrmesi onun bir yandan eğitimde merkeziyetccedili yaklaşımını sergilerken oumlte yandan da bilginin derecelendirilmesi konularını tartışmaya accediltığını goumlsterir Burada merkeziyetccedili zihniyetin iki şekilde algılanması gerekir birincisi iktidarın guumlcuumlnuumln eğitime uzanması ikincisi ise eğitimin eşit şekilde sağlamak uumlzere tek merkezden denetim altına almak olarak değerlendirilebilir Ne var ki IIMahmut doumlneminde genellikle birinci anlamında kullanıldığı duumlşuumlnuumllebilir
118
alanına doumlnuumlk amaccedillardan oumltuumlruuml ne bilinccedilli bir ccedileviri hareketini
başlatabildiği ne de Osmanlının temelde İslam kuumlltuumlruumlne dayalı bilimsel
geleneği değiştirebildiği soumlylenebilir Bilimsel geleneği Osmanlıdaki
yeni eğitim kurumları ve kuumlltuumlrel oluşumlarının değiştirememesi karşı-
sında ilk 1830rsquoda II Mahmutrsquoun dışarıya oumlğrenci goumlnderme girişimi de
yetersiz kalmıştır Başta dışarıya goumlnderilen oumlğrenciler arasında tıbbiye
ve Enderunrsquodan 150 oumlğrenci bulunurken 1834-1838 yılları arasında
sadece Muumlhendishane ve Harbiyersquoden oumlğrenci goumlnderilmiş olması
sadece askeri alanda teknik bilginin Osmanlıya gelmesine neden olmuş
oumlte yandan bilimsel alanın alt yapısını temsil eden felsefe başta olmak
uumlzere sosyal bilimler ve fen bilimleri alanında Batıdan doğrudan bilgi
akışına olanak sağlayacak bir girişimde bulunulmamıştır (Tekeli amp İlkin
1999 61)
Sonuccedil olarak bu doumlnemle ilgili olarak bilimsel ccedilalışmaların bireysel
ccedilabalara dayalı olarak ortaya ccedilıktığı bu bireysel ccedilabaların da hiccedil değilse
Batıdaki bilimsel geleneğin varlığını ortaya ccedilıkardığı soumlylenebilir Os-
manlıdaki yeni eğitim kurumları Batı kaynaklarına başvurmayı ve
Arapccedila kaynaklar kadar Batı kaynaklarının da oumlnemine dikkati ccedilekmeyi
sağlayarak başta bilim dili olmak uumlzere yazılı dilde devrim yaratmayı
başarmış ve ccedileviri ağırlıklı bu kaynaklar sonunda ulusal bilincinde geliş-
mesine yardımcı olmuştur Eğitim dil ve ccedileviri konusundaki girişim ve
ccedilabalar ancak Tanzimat Fermanı ile youmlnuumlnuuml Batırsquoya ccedilevirerek hız kaza-
nacaktır
119
III BOumlLUumlM
TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ
VE KUumlTUumlPHANE İLİŞKİSİ (1836-1920)
31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine
Toplumsal Bakış
Tanzimatrsquoa kadar Batırsquodan gelen bu dağınık ve kısıtlı bilgi uumlstelik
İmparatorluğun hem iccedilte hem de dışta gittikccedile azalan itibarı onu ister
istemez yeni kararlar almaya zorlamıştır II Mahmutrsquoun oumlluumlmuumlyle tahta
geccedilen buumlyuumlk oğlu Abduumllmecit (1839-1861) 1839rsquoda ilk iş olarak
Tanzimat Fermanırsquonı ccedilıkartarak babasının merkezileştirme ve
modernleştirme konularında başlattığı hareketi suumlrduumlreceğinin muumljdesini
vermiştir Bu fermanla birlikte Osmanlının yarattığı toplumsal yapı da
değişmek zorunda kalmıştır Prigionersquonin ldquoBilim şiddetin gerekmediği
bir uygarlık uumltopyasını eşitsizliğin toplumsal bir zorunluluk olmadığı bir
duumlnya uumltopyasını yaşatmamızı sağlamaktırrdquo (Prigione 2000 V)
şeklindeki soumlzleri bilim ve toplumsal yapı arasındaki bağı accedilıkladığı
gibi bu kadar kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi akışının bile Osmanlı toplumsal yapısını
etkileyeceği duumlşuumlncesini de akla getirir Kuşkusuz 18 yuumlzyılın ilk yarı-
sında başlayan bu hareket henuumlz nicel olarak yaygınlaşmamakla birlikte
nitelik accedilısından hem geleneksel Osmanlı eğitiminden geccedilerek Doğu
bilimlerinde uzmanlaşmış hem de birkaccedil Batı dilini oumlğrenerek Batırsquodaki
bilimsel anlayışa accedilılmış ccedilok iyi yetişmiş bir oumlbek aydın arasından
oumlrneğin Mithat Paşa gibi sadrazamların ccedilıkmasına olanak sağlayarak
toplumsal yapıyı etkileyecek kararlar alınmasını sağlamıştır (İhsanoğlu
1987 43-48)
Bu aydınların yetişmesinde geleneksel Osmanlı eğitim anlayışından
kalma konaklarda suumlrduumlruumllen bilimsel toplantıların buumlyuumlk payı olmuştur
120
Boumlyle bir gelenek aynı goumlruumlşte olan kimseleri bir araya getirerek tartışma
olanağı yarattığı gibi az sayıda da olsa onlara birlikteliğin verdiği
kuvvetten seslerini duyurabilme olanağını da yaratmıştır Bu şekilde her
iki kuumlltuumlruumln bilgisine sahip bu kimseler Doğu-Batı eski-yeni din-bilim
gibi temel konularda tartışmaları başlatarak Osmanlının iccedil ve dış siyase-
tinin sorgulanmasına neden olmuşlardır Tarihccedililer bu bilimsel toplantı-
lardan oumltuumlruuml yuumlruumltuumllen etkinliğin adını Beşiktaş-ı Cemiyet-i İlmiye adını
vermişlerdir (Tekeli amp İlkin 1999 62-63) Bu etkinlik gelecekte kurula-
cak tuumlzel kişilik niteliğini taşıyan bilimsel derneklerin kurulmasına da
oumlnayak almakla birlikte esas oumlnemli yanı toplumsal reformları
hazırlayacak doumlnemin aynı zamanda aydın kimliğini taşıyan siyaset
adamlarının yetişmesinde katkısı olacaktır (İhsanoğlu 1992 378) Ne
var ki 1826rsquoya değin etkinliğini suumlrduumlren bu dernek Mısır valisi
Mehmet Alirsquoyi oumlrnek alarak reformları ilk başlatan II Mahmutrsquoun
Yeniccedilerilerin Yunan seferlerindeki tutumundan rahatsız olup Nizam
Cedid gibi Asakir-Mansure-i Muhammadiye adıyla bir ordu kurmaya
karar verdiği sırada Yeniccedilerileri ortadan kaldırıp ardından onların
yakından bağlı olduğu duumlşuumlnuumllen Bektaşi tarikatını kapatmasıyla birlikte
derneğin bilimsel etkinliğine de son verilmiştir Bir başka deyişle
derneğin bu tarikatla ilgisi olduğu oumlne suumlruumllerek kapatılmış bununla da
kalmayıp Bektaşi tarikatına bağlı olduğu oumlne suumlruumllen uumlyeleri de İstanbul
dışına suumlruumllmuumlştuumlr (karş Zuumlrcher 1997 40-44 Tekin amp İlkin 1999 63)
Tanzimatrsquoı hazırlayarak Osmanlırsquoya yenilikleri getiren II Mah-
mutrsquoun bu konuda reformcu youmlnuumlyle aldığı ivedi kararlar koumlkten
ccediloumlzuumlmler gibi goumlruumlnmekle birlikte zaman zaman birbiriyle ccedilelişkili
goumlruumlnuumlr Şoumlyle ki zaman iccedilersinde bu şekilde kesin ve ivedi kararların
bilimselliğin getirdiği yapıcı ve geniş oumllccedilekli ccediloumlzuumlmlerden ccedilok kısa
erimli ccediloumlzuumlmler olduğu anlaşılır Şoumlyle ki Bilimsel sistemin yerleştiği
toplumlarda oumlrneğin ccedilok sayıda kendi yetiştirdiği yeniccedileriyi bir anda
kışlaları ateşe vererek yok etmek yerine bu kişileri bireysel olarak
değerlendirerek topluma katkısı olacak şekilde youmlnlendirmek ya da
yukarıda dernek oumlrneğinde olduğu gibi derinine araştırma yapmadan bu
derneğin uumlyelerini bir komploya maruz bırakarak dağılmalarına neden
olmak yerine nesnel ve soğukkanlı davranarak iyi yetişmiş bu kişi ve
bilim adamlarının uumllkeye katkısını artırmak başta kuumlltuumlrel olmak uumlzere
bilimsel geleneğin kesintiye uğramadan suumlreklilik kazanmasına yol accedilar
Kısacası Tanzimatrsquoın eşiğinde bilimin Prigionersquonin dediği gibi
şiddeti ve haksızlığı ortadan kaldıracak ve uygarlık uumltopyasını yaratacak
121
duumlzeye geldiği soumlylenemez Bilimsel anlayış sadece pratik hayata
youmlnelik kolaylıkları sağlayıcı bir araccedil olarak goumlruumllduumlğuumlnden toplumsal
hayatı etkileyecek reformlar yuumlzeysel kalmıştır Gerccedili derneğin
uumlyelerine bir suumlre sonra haksızlık yapıldığı anlaşılmış ve İstanbulrsquoa geri
doumlnmeleri sağlanmıştır
Buumltuumln bu tarihsel olaylara karşın bu iyi yetişmiş bir avuccedil aydının bi-
limsel etkilerinin Tanzimat Fermanına da yansıdığı goumlruumllmektedir
Başta ldquokullukrdquo kavramının bu fermanda yer almaması yerini Osmanlı
ldquotebaarsquo yardquo bırakması ve dini ve etnik koumlkene bakılmaksızın bu tebaada
olan herkese mal ve can guumlvencesinin verilmesi bununla da kalmayıp
youmlnetici sınıfın halkın fazla uumlruumlnuumlne el koyup geccedilimini sağlama
olanağını ortadan kaldırarak onları maaşa bağlaması youmlnetici ve reaye
ayrımının ortadan kalkarak daha eşitlikccedili bir toplumsal yapıya gidileceği
anlamına gelir
Bu kararlar Osmanlının toplumsal yapısını temelden değiştiren onu
Batırsquoya daha yaklaştıran kararlar olmakla birlikte uygulamada
geccedilmişten kalan alışkanlıkların yarattığı aksaklıklar bu reformların bir
tuumlrluuml uygulamaya geccedilememesine ya da koumltuumlye kullanılmasına neden
olmuştur Oumlrneğin buumlrokratik yapının gereğinde fazla şişirilmesi sonucu
Osmanlının ekonomik yuumlkuumlnuumln daha da artmasına ya da buumlrokratik
kadroya girmek uumlzere ruumlşvet ve buumlyuumlk hediyelerin verilmesi sonunda
devletin işlerini yuumlruumltecek kadronun yozlaşmasına neden olmuştur
Buumlrokratik sistemdeki değişikliğin buumltuumln bu olumsuz yanlarına karşın
Hegelrsquoin diyalektik felsefesine dayalı olarak oumlne suumlrduumlğuuml sivil buumlrokra-
siye dayalı ldquoideal devletrdquo kavramı Osmanlıya Tanzimat fermanıyla
birlikte girmiş olmuştur Hegelrsquoin sivil buumlrokratlara yuumlklediği ldquoeğitim
yoluyla genel ccedilıkarların savunuculuğurdquo roluuml yukarıda belirtildiği şekilde
Tanzimat oumlncesi yetişen aydınların sivil buumlrokratlar sınıfına girerek bir
yandan youmlnetici sınıfta yer almalarına neden olurken oumlte yandan da pa-
dişahın oumlzel ccedilıkarlarına karşı bir cephe oluşturmalarına neden olmuştur
Hegelrsquoe goumlre buumlrokratik sınıf ve Padişahın oumlzel ccedilıkarlarının bu şekilde
ccedilatışması genel ccedilıkarın goumlzetilmesine yol accedilarak bilgi ve eğitim
accedilısından daha eşitlikccedili bir toplum yaratılmasına neden olacaktır (Heper
1985 291-296) Oumlrneğin Daruumllfuumlnunrsquoun kurulurken ilk hedefi
buumlrokratik sınıfa memur yetiştirmek olmakla birlikte buumlrokratik sınıfın
guumlccedillenmesi bu hedefin İhsanoğlursquonun deyişiyle ldquoDaruumllfuumlnunrsquodan
beklenen fenlerin ve ilimlerin halk tarafından tanınması oumlğrenilmesi ve
122
buna bağlı olarak cehaletten kurtulmasırdquo (İhsanoğlu 1992 369) şekline
doumlnuumlşmesine yol accedilmıştır Bu soumlzler Hegelrsquoin diyalektik felsefe
anlayışının Osmanlıda ne gibi bir suumlreccedilten geccedilerek genel ccedilıkarı koruma
aşamasına gelindiğini goumlsterir Bu gelişmeler II Mahmut doumlneminde ket
vurulan bilimsel derneklerin yeniden kurulması duumlşuumlncesini akla getirir
311 Islahat Fermanından (1856) II Meşrutiyet Doumlnemine
Maarif-i Umumiye Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml
Islahat Fermanının Tanzimat fermanından farklı olarak en oumlnemli
oumlzelliği tek madde ile bile olsa eğitime değinilmiş olmasıdır Eğitimin
bilgi uumlretimini ilk başlatan kurum olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu konu-
nun resmen dile getirilmesi bilimin toplumsal yapıyı uumlst kademeden de
olsa etkilemeye başladığını goumlsterir ldquoOsmanlı tebaasında bulunanlarrdquo
diye başlayan bu madde de ilk dikkati ccedileken Muumlsluumlman Hıristiyan ay-
rımı yapılmaksızın Osmanlı kimliğini kabul eden herkese yaş ve sınav
koşularını yerine getirmek koşuluyla askeri ve sivil yuumlksek okullara
girme hakkının verilmesidir Bunun yanı sıra her cemaate kendi okulunu
accedilma hakkı eskiden olduğu gibi her kesime verilmekle birlikte bu
okulların izlek ve oumlğretmen atamaları Padişahın temsilcisi Maarif
Meclisi tarafından yapılacağı bildirilmiştir Ancak bunlar arasında
nizamnamede eğitim accedilısından en oumlnemli madde geleneksel sıbyan
okullarından farklı olarak yeni eğitim şekli uygulanan ldquoİptidairdquoden
başlayarak Daruumllmuallim ve Daruumllfuumlnunrsquou da ilgilendiren okul
kuumltuumlphanelerinin kurulması ve idari oumlrguumltlenmesi konularının resmen ele
alınmış olmasıdır (Ccedilavdar 1995 31) Bu bilginin bir merkezden
denetim altına alınmak istendiğini goumlstermektedir Ne var ki bu madde
de oumlne suumlruumllenler Muumlsluumlman tebaadan ccedilok Hıristiyan tebaayı
ilgilendirmekte olup Batı uumllkelerinin bu maddede geccedilenlerin uygulanıp
uygulanmadığını sorgulamalarına neden olmuştur Oumlrneğin 1867rsquode
Fransız dışişlerinin sunduğu nota buna oumlrnek goumlsterilebilir Bu nota
Osmanlının iccedilişlerine muumldahalede bulunmakla birlikte iccedilindeki oumlteki
oumlneriler 1869rsquoda hazırlanacak Maarif-i Umumiye Nizamnamesine
(Abduumllaziz doumlnemi) ışık tutmuştur (İhsanoğlu 1992 370-371) Notarsquoda
yer alan oumlneriler arasında başta yer almamakla birlikte eğitimin temeli
Muumlsluumlman ilkokullarının geliştirilmesi konusu bir yandan tabanda
bilginin hiccedil değilse okuryazarlık duumlzeyinde yaygınlaştırılmasına oumlte
yandan da iptidai ruumlştiye idadi ve sultani şeklinde derecelendirilmesine
123
yol accedilmıştır(Tekin amp İlkin 1999 75-76) Boumlylelikle oumlnceden yuumlksek
oumlğretim kapsamına giren temel eğitimin yuumlksek eğitimden ayrılarak
yuumlksek oumlğretimde uzmanlaşmaya fırsat tanınmış olmuştur Ayrıca
Osmanlının bu notayı dikkate alarak 1869rsquoda ccedilıkardığı Maarif
Nizamnamesinin en oumlnemli oumlzelliklerinden birisinin kuumltuumlphanelerin ilk
kez eğitim kapsamı iccedilerisine alınması olduğu soumlylenebilir Bu nota bir
yerde yuumlksek oumlğretimin amacı belirlemiş ve oumlzel alanda uzmanlaşma
kavramının gelişip yeni bilim dallarının accedilılmasına oumlrneğin tıp ve
muumlhendishane yanısıra hukuk tarih gibi alanlarda yeni disiplinlerin
kurulmasına neden olmuştur Eğitimin bu şekilde yaygınlaşması ise
bilgiye gereksinimi artıracağından notada bulunan halk kuumltuumlphanelerin
geliştirilip artırılması şeklindeki madde de kaccedilınılmaz olarak Maarif
Nizamnamesinde yer almıştır Buumltuumln bu siyasal ilişkiler youmlnetimi
geleneksel olarak vakfiyelere bağlı vakıf kuumltuumlphanelerinin yanı sıra yeni
kuumltuumlphane tuumlrlerinin de doğmasına neden olmuştur Bir başka deyişle
başlangıccedilta Osmanlının iccedilişlerine muumldahale olarak kabul edilecek bu
nota sonunda Osmanlı youmlnetimini kurumsal olarak olumlu youmlnde
etkilemiştir Bundan boumlyle Tanzimatrsquotan sonra bu gelişmeler
kuumltuumlphaneleri de etkileyerek başta okul kuumltuumlphaneleri olmak uumlzere
resmi daire kuumltuumlphaneleri ve bilimsel dernek kuumltuumlphanelerinin ku-
rulmasına aracı olmuştur (Ccedilavdar 1995 29-53) Bu ise nizamnamenin
sadece eğitimi değil youmlnetimle ilgili iccedil işleyişi de etkilediğini goumlster-
mektedir Oumlrneğin Meclis-i Mebusanrsquoda resmi kuumltuumlphanenin kurulmuş
olması yazılı belgeye dayalı youmlnetim şekline geccedilildiğini ve youmlnetim de
keyfi değil de bilgiye dayalı karar almanın oumlnemsenmeye başladığının
bir işareti olarak değerlendirilebilir
Geriye doumlnuumlp bakılacak olursa 1788rsquode DrsquoOhssonrsquoun kuumltuumlphanelerin
gerek derme gerekse youmlnetim accedilısından guumlnuumln gerisinde kaldığı şeklin-
deki eleştirilerine yanıt 1826rsquoda II Mahmut doumlneminde Evkaf-ı Huumlma-
yun nezaretinin kurulmasıyla verilmiştir (DrsquoOhsson 1957 51-60) Ne
var ki bu nezaret İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin kataloglarının hazırlan-
ması konusunda bile ccedilok geccedil kalmış ve İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin
kataloglarının hazırlanmasına ancak 1862rsquode başlanabilmiştir İlk taş
basma katalogu hazırlanan kuumltuumlphane ldquoDamat İbrahim Paşa Kuumltuumlphane-
sinirdquo 1868rsquode Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesi izlemiştir Ne var ki eski youmln-
temlere goumlre hazırlanan bu kataloglar da yetersiz kalmıştır (Kayaoğlu
1998 152) 1869rsquoda ise geccedilmişteki bu eksik ve aksaklıklar
kuumltuumlphanelerin eğitim kapsamına alınmasıyla birlikte bir oumllccediluumlde
124
giderilmeye ccedilalışılmıştır (Baysal 1992 54) Kuşkusuz burada Fransızla-
rın verdiği notanın etkisi de yadsınamaz Bununla birlikte Tanzimatrsquotan
bu yana yetişen aydınların bu eleştirilere tepki goumlstererek bildirilen
eksiklikleri goumlrmezden gelmek yerine bunları uumllke yararına kullanmaları
devlet politikası accedilısından buumlyuumlk bir gelişme olarak değerlendirilebilir
Oumlrneğin Cemiyet-i İlmiyeyi Osmaniyersquonin de kurucuları arasında yer
alan Muumlnif Paşarsquonın aynı zamanda 1869-1871 arasında Maarif
başkanlığı sırasında herkesin yararlanabileceği ldquoMillet Kuumltuumlphanesirdquo adı
altında ilk genel kuumltuumlphane kurulması konusunda oumlneride bulunması
aydınların oumlnemi kadar aydınlanma hareketinde kuumltuumlphanelerin oumlnemine
de işaret eder (karş Baysal 1992 54 Keseroğlu 1989 91-92)1 Bu
aynı zamanda medrese okul cami tekke kuumltuumlphanelerine karşı yeni bir
kuumltuumlphane modeli arayışı olarak da değerlendirilebilir Ayrıca bununla
da kalmayıp Maarif Nazırlığı sırasında2 vakıf kuumltuumlphanelerinin yeni
youmlntemlere uygun katalog defterlerinin hazırlanması konusunda bir emir
vererek komisyon kurması onun bilginin yayılmasında bilimsel
dernekler aracılığıyla ccedileviri etkinliği kadar kuumltuumlphanelerin işleyişine de
oumlnem verdiğini goumlsterir
Oumlte yandan 1879rsquoda Maarif-i Umumiye nezaretinin bir komisyon
aracılığıyla İstanbulrsquodaki 69 vakıf kuumltuumlphanesinin 40 ciltlik bir katalog
dizisinin ccedilıkması kuumltuumlphanelerde oumlrguumltlenme gereksinimini ortaya ccedilı-
karmıştır Oumlyle ki 1882rsquode kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle ilgili bir youmlnerge
ccedilıkarılmakla kalınmamış ayrıca Maarif Nezareti Telif ve Tercuumlme daire-
sine3 bağlı bir Kuumltuumlphaneler Muumlfettişliği de oluşturularak kuumltuumlphanele-
rin youmlnetimi eğitim kapsamı iccedilersinde yayınlarla ilgili bir boumlluumlme
bağlanmıştır Boumlyle bir birime belki de yukarıda anlatılan katalog
ccedilalışması sonucu yayınların dokuumlmantasyonuyla ilgili bilgiye doğrudan
1 Muumlnif Paşarsquonın bu oumlnerisinin ardından 1882 Beyazıt Kuumltuumlphane-i
Umumi 1901 Balıkesir Umumi Kuumltuumlphanesi 1913 Kadıkoumly Kuumltuumlp-hane-i Umumi 1918rsquode Suumlleymaniye ve 1923rsquode Ankara Umumi kuumltuumlphaneleri kurulmuştur (Alpay 1976 69)
2 Muumlnif Paşa 1877 1878-1881 1884-1892 yılları arasında Maarif
Nazırlığı yapmıştır (Kayaoğlu 1998 190) 3 Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre bu daire IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı youmlne-
timi yuumlzuumlnden kısa bir suumlre sonra yerini Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyetine bırakmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğini biraraya getirerek kuumlltuumlrel gelişmeyi olumlu youmlnde etkileyebilecek bir girişim siyasal anlayış yuumlzuumlnden sona ermiştir (Kurultay 1998 20-21)
125
erişmenin getireceği kolaylıktan yararlanma amacıyla bağlanma
gereksinimi duyulmuş olabilir Daha da accedilılacak olursa vakıf
kuumltuumlphanelerindeki katalog ccedilalışması sonucu elde edilen bilgiden başka
bir bilginin eksikliği (kaynaklara erişebilirliğin zorluğu) ortaya ccedilıkmış ve
bu da kuumltuumlphanelerin genel bir başlık altında değil de Kuumltuumlphaneler
Muumlfettişliği adı altında daha oumlzel bir başlıkta yer alması duumlşuumlncesini akla
getirmiştir Bununla da kalmayıp ilk kez 1881rsquode Muumlnif Paşarsquonın
Nazırlığı sırasında 19 maddelik Telif Tercuumlme Dairesi youmlnetmeliğinin
ccedilıkarılmış olması ve bu youmlnetmelikte kuumltuumlphanelerle ilgili iki maddenin
de bulunması Osmanlıda eğitim ve onun uzantısı kuruluşların yasa ve
youmlnetmeliklerle kurumsal kimlik kazanmasının uumllkenin kalkınmasında
oumlnemli roluuml olduğu duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili youmlnetmelikteki bu iki madde
kuumltuumlphanelerdeki katalogların oumlnemine işaret etmekle birlikte ayrıntılara
girilmemiş ve sadece kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ve denetimi kapsamı
iccedilerisinde ele alınmıştır Bu konuyla ilgili olarak iki maddeden ilkinde
geccedilen Kayaoğlursquonun Tercuumlme Muumlesseseleri4 adlı yapıtından aktarılan şu
soumlzler bu yukarıda soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir
ldquoKuumltuumlphaneler Muumlfettişliği tarafından her kuumltuumlphanenin mevcut ne
kadar kitabı var ise bade-l-muayene hafız-ı kuumltuumlblere tutturulacak def-
ter-i mahsusun bir aynı bu kere Telif ve Tercuumlme Dairesirsquonde
muumlceddeden accedilılan sicil-i umumiye kayd olunacakhellipbu sicil-i umu-
mide her kuumltuumlphanenin kuumltuumlb-i mevcudesi yazıldığı sırada hafız-ı
kuumltuumlbuumlyle muumlfettişliği tasdikleri bulunacaktırrdquo (aktaran Kayaoğlu
1998 152-153)
Sonuccedil olarak toplumda aydınların yaratıcı fikirlerinin oumlneminin
yadsınamayacağını bununla birlikte bu yaratıcı duumlşuumlncelerin hayata
geccedilirilmesinde Muumlnif Paşa oumlrneğinde olduğu gibi kurumlar arası
ilişkileri doğru bağlamda kurmanın (başka bir deyişle eğitim
bağlamında) kurumsal işleyişi hantallıktan kurtaracağı oumlne suumlruumllebilir
4 Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Osmanlıdaki ccedileviri kurumlarını il-
gilendiren bir yapıtta Osmanlıda ccedileviri ve kuumltuumlphane konusunun iccedil iccedile ele alınmış olması iki bilim dalı arasında doğal bir ilişki olduğuna dik-katti ccedileker Bu aynı zamanda her iki disiplin arasıdaki ilişkinin yapay olmadığını ve bu araştırmade savunulan ccedileviribilim ve kuumltuumlphanecilik alanındaki ilişkinin guumlnuumlmuumlzde de suumlrduumlruumllmesinin tarihsel olarak haklılığını kanıtlar
126
312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernek-
ler ve Ccedileviri Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862)
Encuumlmen-i Daniş 1851rsquode ileride kurulacak yuumlksek oumlğretim kurumu
Daruumllfuumlnuumlnrsquoa ders kitabı hazırlamak uumlzere Daruumllmaarif binasında yerli
yabancı 33 uumlyeden oluşan resmi bir bilim akademisidir (İhsanoğlu 1992
369) Bu derneğin kurulmasında Ahmet Cevdet Paşa (18221823-1895)
oumlnemli rol oynamıştır Oumlnde gelen uumlyeler arasında ise Ahmet Vefik
Paşa Hayrullah Efendi Hoca İshak Efendi gibi Osmanlı kimliğini
taşıyanların yanı sıra JV Hammer Redhouse ve Bianchi gibi
Doğubilimci tarihccedili yabancılar uzmanlar da bulunmaktadır (Tekin amp
İlkin 1999 74)
Ahmet Cevdet Paşarsquonın bu bilim akademisini kurmak istemesindeki
temel neden Arapccedila ve Farsccedilarsquodaki soumlzcuumlklerin daha az yer aldığı
Tuumlrkccedile soumlzcuumlklerin daha ağırlık kazandığı bir bilim dili yaratmaktır Bu
yukarıda belirtilen bilginin halka inmesi şeklindeki amaccedilla oumlrtuumlşmekte-
dir Bilginin halka inmesi kuşkusuz oumlncellikle ortak bir dilde karar kı-
lınmasını gerektirir (karş İhsanoğlu 1992 370 Tekeli amp İlkin 1999
130) Akademinin ilk kurulduğu guumln Cevdet Paşarsquonın Fuad Paşarsquoyla
birlikte yazdığı Osmanlıca dilbilgisi kitabı ldquoKavaid-i Osmaniyersquoyirdquo
Padişaha sunmuş olması onun bu konudaki duyarlılığını olduğu kadar
akademinin de temel amacını goumlsterir Soumlz konusu dernek buna ek
olarak Osmanlı tarihini de yazmayı uumlstlenmiştir Ne var ki Cevdet
Paşarsquonın hazırladığı Tarih-i Cevdet dışında bu konuda bir kitap
yayınlanmamıştır Buradan da anlaşılacağı gibi bu akademi ccedilalışma-
larını başta dil ve soumlzluumlk olmak uumlzere bir yuumlksek oumlğretim kurumuna
uygun duumlşecek oumlrneğin tarih jeoloji politika iktisat gibi oumlzel konu
alanlarında toplamak istemiştir Ne var ki Daruumllfuumlnuumlnrsquoa malzeme olacak
nitelikte ccedilok az sayıda kitap yayınlanmıştır
Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre yayınlanan kitap sayısı 21 olup bu-
nun 15rsquoi ccedileviri 6rsquosı teliftir Ccedilevirilerin dillere goumlre dağılımı ise 7rsquosi
Fransızca 3rsquouuml Arapccedilarsquodır Bu yapıtlar ansiklopedik nitelikte ve yukarıda
belirtilen konu alanlarındadır (Kurultay 1998 20) Edebiyat ve felsefe
alanlarına girilmemiş olması ise dikkat ccedilekicidir Oysa Batırsquoda kurulan
yuumlksek oumlğretim kurumları en başta bu konu alanlarıyla oumlğretime
başlayıp oumlzel alanlarda serpilme olanağı bulabilmiştir Ne var ki
doumlnemin reformcu olmakla birlikte duumlşuumlnce de baskıcı tutumu kuumlltuumlrel
gelişmeyi sağlayacak temel konu alanlarında aydınların ccedilekimser
127
kalmasına neden olmuştur Oumlrneğin dil ve kuumlltuumlruumln kalbi edebiyata
girmeden dili geliştirmek uumlzere dilbilgisi ve soumlzluumlk ccedilalışmalarıyla sınırlı
kalmak bu şekilde siyasal ve toplumsal bir anlayışın uumlruumlnuumlduumlr Gerccedili bu
anlayış bireysel duumlşuumlnceleri dile getiren yapıtlar yerine ccedilok ciltli
ansiklopedik ccedilalışmalara youmlnelinmesinden de anlaşılabilir Bununla
birlikte soumlzkonusu doumlnemde duumlnyada bilgiye ansiklopedik goumlzle bakma
akımının yaygın olduğu da yadsınamaz Oumlte yandan edebiyat ve felsefe
alanında ccedilalışma yapılmamış olması Arapccedila ccedilevirilerin sayısını
azaltmış ister istemez Fransızca ccedilevirilerin sayısını ccediloğaltmıştır Bunda
Cevdet Paşarsquonın kişisel tercihi kadar Tanzimat doumlneminde kurulan
eğitim kurumlarının da payı olmuştur Ne var ki boumlyle bir eğilim
sonunda Arapccedilarsquodan sonra Fransızcarsquonın Osmanlının bilim diline girme
tehlikesini yaratmış ve oumlzellikle Cevdet Paşarsquonın Osmanlıca bilim dili
yaratma konusundaki titizliği 1869rsquoda Ahmet Vefik Paşarsquonın Lehccedile-i
Osmani adı altında Fransızcarsquodan Tuumlrkccedilersquoye geccedilen soumlzcuumlkleri iccediline alan
bir soumlzluumlk yayınlamasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa bu dil
bilinci derneğin ccedilalışmaları yetersiz de olsa hiccedil değilse oumlnceki
doumlnemlerde Arapccedilarsquonın bilim dili olarak suumlrduumlğuuml uzun egemenliği
Fransızcarsquonın suumlrmesine izin verilmemiştir Bununla birlikte Berkes dil
konusunda yapılan ccedilalışmaların Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak kabul
ettirmeye yaradığını halk dili olan Tuumlrkccedilersquonin henuumlz bilim dili olması
iccedilin bir ccedilaba goumlsterilmediğini vurgulamıştır Halk dili Tuumlrkccedilersquonin resmi
yazılı dil olması konusunda ilk girişimde ise Encuumlmen-i Daniş
uumlyelerinden James Redhouse bulunmuştur Anadolursquodan topladığı halk
soumlzcuumlklerini hazırladığı soumlzluumlklerde yer vererek Tanzimat doumlnemi ccediloğu
aydının savunduğu Osmanlıcarsquoya karşı Tuumlrkccedilersquoyi getirmiştir (Berkes
2002 (a) 260) Onun bu ccedilalışmaları hem ilk kez Fransızcarsquodan farklı bir
dilin (İngilizcersquonin) Osmanlı kuumlltuumlruumlne girmesi hem de Osmanlıca
yerine Tuumlrkccedilersquoyi bilim dili olarak oumlne suumlrmesi accedilısından oumlnemlidir
Encuumlmen-i Danişrsquoin temelde amacı bir ekip ccedilalışması sağlayacak bi-
limsel ortamı yaratmak olmakla birlikte burada ekipten ccedilok Cevdet
Paşarsquonın bireysel olarak bilimsel kimliği ortaya ccedilıkmıştır Bu Cevdet
Paşarsquonın bilimsel kimliğinin baskın olmasından ccedilok Osmanlının genelde
ekip ccedilalışmasını başaramamasından kaynaklanmıştır Bundan boumlyle
Cevdet Paşarsquonın bireysel ccedilabalarıyla on yıl suumlren bu dernek kapatılmak
zorunda kalmıştır Burada ilginccedil olan devletin boumlyle bir girişimde bu-
lunmasına karşın akademik ccedilevrenin boumlyle eşit paylaşım gerektiren bir
ccedilalışmaya hazır olmamasıdır Bu ise boumlyle olumlu başlayan bir
128
derneğin verimsiz ve yetersiz kalmasına neden olmuştur Bir başka
deyişle bilim buguumln olduğu gibi soumlzkonusu doumlnemde de aydınları bile
eşitlikccedili paylaşımın soumlz konusu olduğu bir etkinlikte bir araya getirecek
duumlzeye erişememiştir Gerccedili bunda devletin bu dernekleri kendi eliyle
kurmakla birlikte temelde amacının siyasal iktidarını bilimsel yolla
sağlama duumlşuumlncesi olduğundan bu duumlşuumlncenin yarattığı baskının bu
aydınları uzun suumlre kendi kabuklarına ccedilekilmesine yol accediltığı ve sonunda
bilimin temel koşularından ve gereklerinden biri olan ekip ccedilalışması
ruhunu kaybettirdiği olasılığını da unutmamak gerekir Guumlnuumlmuumlzde de
bu geleneğin suumlrduumlğuuml disiplinlerarası ilişkiler bir yana disiplin iccedilindeki
bilimsel alışverişlerde bile zorluk ccedilekildiği goumlruumllmektedir Ne var ki
Internet gibi teknolojik olanakların ister istemez bu bilimsel yalıtlanmayı
yıkacağı duumlşuumlnuumllebilir
Sonuccedil olarak 1863rsquote Daruumllfuumlnunrsquoda okutulacak malzeme hazır ol-
mamakla birlikte hiccedil değilse herkesin ortak olarak anlayabileceği daha
sade ve daha accedilık bir bilim dili5 oluşturma konusunda toplumsal bir bi-
linccedil kazanılmıştır Bu dil bilinci Osmanlı tarihinde bilgi uumlretimi accedilısın-
dan geccedilmişe goumlre bir adım daha ileri gidildiğini goumlsterir Bunun da bilgi
uumlretimi accedilısından tarihsel suumlrecin bir ileri aşaması olarak kabul edilmesi
doğru olur Oumlzetle Osmanlırsquoda bilim tarihi ağır ilerleyen bir suumlreccedilten
geccedilmiştir Uumlstuumlne uumlstluumlk bu suumlreccedilte bazı evreleri ccedilağı yakalama
kaygısıyla atlayarak Batırsquodaki bilgiye erişme arzusu iyi niyetle başlayan
girişimlerin bir kısmının da başarısızlıkla sonuccedillanmasına neden
olmuştur Her şeye karşın boumlyle bir etkinlik başka bilimsel derneklerin
kurulmasına oumlrnek oluşturmuştur
3121Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa
Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi
Bu dernek Encuumlmen-i Danişrsquoteki fen bilimi alanındaki eksikliği
tamamlamak uumlzere kurulmuştur 1861rsquode Petersburg Elccedilisi Halil Bey ta-
rafından din ve politika dışında her tuumlrluuml ccedilevirinin yayınlanması ve
5 Gerccedili bu doumlnemde Tanzimat aydınlarının Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak
geliştirmeye ccedilalıştıklarının akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Ne var ki Osmanlıcarsquonın Arapccedila etkisinden daha arındığı ve Tuumlrkccedilersquonin dilbilgi-sel yapısının daha baskın bir duruma girmesinden oumltuumlruuml yukarıda dilin daha sadeleştiği oumlne suumlruumllmuumlştuumlr
129
halka accedilık dersler verilmesi amacı olan bu derneğin başına medresede
yetişmiş olmakla birlikte Mısırrsquoda ve Batırsquodaki gelişmelerle tanışma
olanağını bulup doumlnuumlşuumlnde Muumlhendis Emin Efendirsquoden ders alarak
Fransızca oumlğrenen Muumlnif Efendi gelmiştir Bunun uumlzerine Kemal
Paşarsquonın katibi olarak Berlinrsquoe gitmiş ve orada Fizik ve Hukuk eğitimi
goumlrmuumlştuumlr Doumlnuumlşuumlnde ise Babıali tercuumlme odasında goumlrev almış ve bu
cemiyetin kurulmasına Fuad Paşarsquonın desteğini alarak yardım etmiştir
Encuumlmen-i Daniş uumlyesiyken Osmanlıcarsquoyı bilim dili yapma goumlruumlşuumlnde
olan Cevdet Paşaya karşı ccedilıkarak okuma yazmanın yaygınlaştırmak
amacıyla Arap harflerinin kolaylaştırılması goumlruumlşuumlnuuml savunan Muumlnif
Paşa6 Cevdet Paşayla duumlştuumlğuuml goumlruumlş ayrılığı sonucu Cemiyet-i İlmiye-i
Osmaniyersquonin kurulmasına oumlncuumlluumlk etmiştir (Berkes (a) 2002 260-263)
Bu derneğin uumlyelerinin Encuumlmen-i Danişrsquoin uumlyelerinden farkı ise En-
cuumlmen-i Daniş 73 uumlyesinden 16rsquosı Medrese eğitimi ccedilıkışlı olmasına kar-
şın Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniyersquode medrese ccedilıkışlılara hiccedil yer verilme-
miştir Bu aynı zamanda mektep ve medrese ccedilıkışlılar arasında farklılığın
giderek derinleştiğini ve bu konuda tartışmaların başladığını da goumlsterir
(İhsanoğlu 1992 366) Bir başka deyişle bu laik ve dini eğitimin tartı-
şılması anlamına gelmektedir Encuumlmen-i Danişrsquole ortak yanı ise yine
devlet eliyle kurulmuş olmasıdır
Bu yeni heyecanla kurulan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adlı der-
nekte Batırsquodaki bilimsel gelişmeleri tanıtmak uumlzere ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo
adında ikinci bilimsel dergi 1862rsquode ccedilıkarılmış ve 1867rsquode 47sayıya ge-
lindiğinde derginin basımı sona erdirilmiştir Oumlte yandan 1849rsquoda Mek-
tep-i Tıbbiye-i Şahane tarafından ccedilıkarılan ve bilim dallarının oluşumu-
nun ilk muumljdecisi dergi Vakayi-i Tıbbiye adlı dergiden farkı bir ccedilok konu
alanıyla ilgili yazıyı iccedilermesidir (Bahadır 2001 11-16) Bundan boumlyle
sanayileşmiş bir toplumun kuramsal olarak alt yapısını oluşturmak ama-
cıyla başta iktisat7 olmak uumlzere felsefe coğrafya ve fen bilimleriyle il-
6 Berkes Muumlnif Paşarsquonın Latin harflerinin kabul edilmesini gerccedilekte
istediğini bununla birlikte toplumsal yapıyı goumlz oumlnuumlnde bulundurarak bu şekilde koumlkten bir değişimi ne aydın ne de youmlnetici sınıfın kal-dıramayacağını duumlşuumlnerek hiccedil değilse Arapccedila harfleri daha kolay oku-nur kılacak bir youmlntem bulunmasıyla ilgili yazılar yazdığını belirtmiştir Bununla birlikte iki farklı koumlkten gelen dilde yine Arapccedila harflerle devrim yapmaya ccedilalışmak ister istemez başarısızlıkla sonuccedillanmıştır
7 İktisat alanında başta yazı yazanlar arasında Muumlnif Paşa ile Tercuumlme
Heyetinden Mehmet Şerif Efendi vardır (Uumllken 1992 343)
130
gili konu alanlarını iccedileren bu dergi hem duumlzyazı bilim dilini geliştirmesi
(Uumllken 1992 340-350 Paker 1991 19) hem de iccedilerdiği konu alanları
accedilısından ilk ansiklopedik ccedilerccedileveyi oluşturan dergilerden biridir
Bu derginin Batı bilimini oumlrnek alarak her konuyu bilimsel bir daya-
nağa oturtma gereğini başta aydınlar olmak uumlzere topluma duyurmaya
ccedilalışması pozitif bilim kavramının Osmanlı da kabuluumlnuuml sağlamıştır
Oumlyle ki siyasal youmlnetim şeklinin bile bilimsel bir tabanı olması gerektiği
konusunda bile yazılar ccedilıkarak ilk kez bilimselliğin oumlnemi anlatılmaya
ccedilalışılmıştır Bundan boumlyle ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo iccedilin ldquomaddeciliğinrdquo
topluma girme aracı olduğu soumlylenebilir (Hanioğlu 1985 346) Bununla
da kalmayıp Cemiyet-i Kitabetccedile ve İber-i İntibah gibi bilimsel dergilere
de oumlrnek olmuştur
Oumlte yandan Muumlnif Paşarsquonın fen bilimleriyle ilgili ccedilevirilerine koşut
olarak felsefe alanında da ccedileviriler yaptığı goumlruumllmektedir Bu oumlnceki
boumlluumlmde oumlne suumlruumllen fen alanındaki ccedilevirileri doğal olarak felsefe ala-
nındaki ccedileviriler izlediği şeklindeki savın da doğrulanması olarak goumlruuml-
lebileceği gibi (bkIIBoumlluumlm) Muumlnif Paşarsquonın Aydınlanmayı ne dere-
cede oumlzuumlmsediğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Muhaverat-ı
Hikemiye (1859) (Felsefi Konuşmalar) adlı yapıtında Voltaire Feacuteneacutelon
ve Fontenellersquoden alıcı kitleyi (okur kitlesini) goumlz oumlnuumlnde bulundurarak
seccedililmiş parccedilalar bir antolojide toplanmıştır (Berkes (a) 2002 264)
Bununla birlikte bilimsel yazılarda kullandığı duumlzyazı biccedileminden farklı
olarak felsefenin okuyucu accedilısından anlaşılırlığını kolaylaştırmak
amacıyla bu yapıtta soumlyleşi biccedilemini seccedilmiştir
Bu biccedilem şekli henuumlz tam anlamıyla yazılı kuumlltuumlre geccedililemediğini
goumlsterdiği gibi İslam felsefesinden sonra Batı felsefesini Osmanlırsquoya
daha kolay ve kendine daha yakın hissettirmek iccedilin de kullanılmış
olabilir Muumlnif Paşarsquonın antolojisindersquode doumlnemin felsefe akımlarından
Voltairersquoin ldquoYaradancılıkrdquo (Deism)8 felsefesini seccedilmesinin de bir
rastlantı olmadığı gerccedilektir Şoumlyle ki dini deneysel bilimlerle
uzlaştırarak dinlerin varlığını mucizelere değil doğanın varlığına
dayandıran vicdan oumlzguumlrluumlğuuml ve hoşgoumlruumlyuuml savunan Voltairersquoden ccedileviri
yapılmış olması Muumlnif Paşarsquonın hem dilsel hem de felsefi accedilıdan
8 Yaradancılık Tanrıtanımazlık olmayıp Tanrının evreni yarattıktan
sonra kendi işleyişine bıraktığı savını oumlne suumlrer Bu durumda Tanrırsquonın varlığını kabul etmekle birlikte belli bir dinin inanccedil ilke ve dogmalarını kabul etmez (Akarsu 1975 184)
131
buyurganlıktan uzak okuyucuyu bilgiye davet edici bir tutum
sergilediğini goumlsterir
Muumlnif Paşarsquonın iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruuml bu denli yakından tanıması
onun iktidar tarafından da benimsenmesine yol accedilmıştır Onun bu
oumlzelliği Cemiyet-i İlmiye Osmaniyersquonin kurulmasında devlet desteğinin
alınmasının yanısıra Aydınlanmarsquonın yol accediltığı aklın uumlstuumlnluumlğuuml
eğitimin oumlnemi gibi duumlşuumlncelerin de yayılmasını kolaylaştırmıştır
3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi
Bu bilimsel dernek Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ccedilıkan on maddelik
kuumltuumlphane youmlnetmeliğiyle kuumltuumlphanelere ldquoduumlzenrdquo kavramını sokarak
onun işleyişini etkileyecek daha ccedilağdaş anlamda bir kuumltuumlphane anlayışını
da beraberinde getirmiştir (Keseroğlu 1989 91)9 Bununla da kalmayıp
sonradan kurulacak Kuumltuumlphane-i Umumilere Tuumlrk Ocakları
kuumltuumlphanelerine de oumlrnek oluşturmuştur Ne var ki bu kuumltuumlphanenin
sadece dernek uumlye ve youmlneticilerine accedilık olması onun genel
kuumltuumlphaneden ccedilok bir derneğe ait ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo oumlzelliğini ta-
şımasına neden olmuştur Geleneksel kuumltuumlphanelerden farklı olarak bu
tip kuumltuumlphanelerin ldquodernek kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği gazete dergi
gibi guumlndelik yayınlar ve sosyal ilişkileri pekiştirecek ortamın
sağlanmasından ileri gelmektedir Oumlte yandan yardımcı araccedillar labo-
ratuvar dil oumlğrenme ve yabancı kaynaklardan ccedileviri olanağı yanı sıra
Arapccedila ve Farsccedila kaynaklara ek olarak Fransızca İngilizce Almanca
gibi Batı dillerinden bilimsel kaynakların da bulunması bu kuumltuumlphaneye
ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği katmıştır (Keseroğlu 1989 91-
92) Bununla birlikte soumlz konusu kuumltuumlphanenin herkese accedilık olmaması
ve uumlcretli olması ileride kurulacak kuumltuumlphanelerin de hizmet vereceği
okuyucu kesimine sınır getirilmesi fikrini akla getirmiştir Gerccedili
başlangıccedil aşamasında derneğe uumlye olma sadece kuumlccediluumlk bir uumlcret
karşılığında hizmet alanının genişletmek amacını taşımaktadır
9 Keseroğlu bu youmlnetmelikle ilgili olarak amaccedil ve işlevleri konusunda bir
madde bulunmadığını belirtmiştir Ne var ki kuşkusuz bir sistemin kurulması zaman isteyen uzun bir suumlreccediltir Bu şekilde hiccedil olmazsa yazılı olarak ilk adım atılmış olmuştur (Alpay 1987 263 Keseroğlu 1989 91-92 Akın 1999 90-92)
132
31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve Tuumlrk
Ocakları Kuumltuumlphanesi
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesini oumlrnek alarak 1911rsquode
kurulan Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin dernek uumlyeliği iccedilin
oumldenen uumlcret karşılığında derneğe ait kitap ve dergi satışları bedava
kuumltuumlphane hizmeti bununla da kalmayıp bedava sağlık muayenesi gibi
sunduğu hizmetler onun ldquososyal yardımlaşmardquo anlamına gelen adıyla
işlevinin oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir Ne var ki derneğin kuruluşunda
amaccedillarının Batı uygarlığına ulaşmak uumllke eğitimine hizmet vermek
şeklinde belirtilmesine karşın guumlnuumlmuumlz bir kısım sosyal yardımlaşma
derneklerinde olduğu gibi bu derneğin de toplumsal amaccedillardan ccedilok
bireysel amaccedillara hizmet ettiği ortaya ccedilıkar Bununla birlikte
Osmanlının sosyal yardımlaşmayı algılayış şekli doğrudan toplumsal
yapı ve kendi geleneksel anlayışından kaynaklanmaktadır Bu şekilde
ccedilok youmlnluuml fedakarlık gerektiren bir uygulama gerccedilekten de toplumsal
kaynaşma ve uumllke eğitimi accedilısından bir katkıdır Ne var ki ilk 1912-
1918 yılları arasında kurulan Tuumlrk Ocakları derneklerinde Tevauumln-i
İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin ve Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye
Kuumltuumlphanesinin Muumlnif Paşarsquonın oumlne suumlrduumlğuuml şekilde Batının uygarlık
duumlzeyine ulaşma şeklindeki temel amacı I Duumlnya savaşının da etkisiyle
aşırı milliyetccedili akımların doğması sonucu ldquoyurt dışı da dahil olmak uumlzere
buumltuumln Tuumlrkler arasında kuumlltuumlrel bilinccedil uyandırma amacırdquo şeklinde
değişmiş ve derneğin ister istemez hizmet vereceği kesim sınırlanmıştır
(Keseroğlu 1989 91-102)
Bu durumda Tuumlrk Ocakları Derneği Kuumltuumlphanesi evrensel bilgiyi
yakalamak uumlzere Doğu kaynaklarının yanı sıra Batı kaynaklarına da yer
veren ve bilginin ulusal bilinci uyandıracağına inanan Cemiyet-i İlmiye-i
Osmaniye Kuumltuumlphanesindeki anlayışın gerisinde kalmıştır Oumlrneğin
Muumlnif Paşarsquonın Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ldquoDersaadetrsquode yabancı dilde kitabı
bulunan hiccedilbir umumi kuumltuumlphane yokturrdquo (aktaran Baysal 1985 1307)
şeklindeki yakınması onun evrensel bilgiyi yakalama konusundaki ek-
sikliğin ne derecede farkında olduğunu goumlsterir Bu ise Batı
kaynaklarının bu eksikliği gidereceği konusundaki goumlruumlşuumlnuuml dile
getirdiği gibi bilgi ve bilimde tutuculuğun10
karşısında olduğunu da
10
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye kitaplığında sadece Batı kaynaklarına değil Doğu dillerinde kaynaklara da yer verileceği şeklindeki Baysal
133
kanıtlar Ne var ki Tuumlrk Ocakları Derneğinin yukarıda belirtilen uumlye ve
kaynak konusundaki tutuculuğu duumlnyadaki milliyetccedililik akımlarının
uumllkemize de yansıması sonucu farklı dinlerde olanlar bir yana aynı dini
paylaşmakla birlikte farklı etnik koumlkenlerden gelenlerin bile kendi
kuumlltuumlrlerini yaşatmak uğruna oumlzerk bir devlet kurma isteğinin guumlndeme
gelmesiyle birlikte ortaya ccedilıkmış olabilir (Keseroğlu 1989 101)
3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865)
Muumlnif Paşarsquonın yabancı kuumlltuumlruuml olduğu kadar kendi kuumlltuumlruumlnuuml de ta-
nıması sonucu oluşan bu hoşgoumlruumlluuml ve esnek yaklaşımı onun başkanlı-
ğında Maarif Nezaretine bağlı Telif ve Tercuumlme Cemiyetinin de
kurulmasına neden olmuştur Bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin
goumlrevini uumlstlenerek eğitim alanına hizmet vermek uumlzere sadece ccedileviri ya
da telif okul kitaplarını yayınlamakla sınırlı kalmamış halka seslenen
ccedileviri ve telif yapıtları da yayınlamayı hedeflemiştir Bir başka deyişle
bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin uluslararası akademik iletişim
kurmaya youmlnelik amacı yerine yurticcedili eğitim duumlzeyini artırma amacını
taşımaktadır (Uumllken 1992 50) Oumlrneğin Meclis-i Maarif tarafından
yazılıp Meclis-i Vala tarafından duumlzeltilen nizamname muumlsveddesinden
yola ccedilıkarak Kayaoğlursquonun kaleme aldığı raporda geccedilen ldquoPadişah buumltuumln
tebaasının eğitim ve terakkisi yolundardquo şeklinde kullanılan ifade ilk kez
hedef kitleye eğitim konusunda ayrım goumlzetilmeksizin seslenildiğini
goumlsterir (aktaran Kayaoğlu 1998 121) Bundan boumlyle soumlzkonusu
cemiyetin Encuumlmen-i Daniş yerine kurulmayıp daha geniş bir kesime
hizmet vermek uumlzere kurulduğu anlaşılır
Konuya bir de ldquoccedileviri etkinliğinerdquo merkezi otoritenin bakış accedilısını
değerlendirmek accedilısından bakılacak olursa youmlnetimin ccedileviriyi seccedilme
nedeni yukarıda soumlzuuml edilen muumlsvedde rapordan şu şekilde oumlzetlenebilir
birincisi azınlık ve yabancı okullarında yabancı dilin zorunlu olması
siyasal youmlnden tehlikeli bulunmakta bundan boumlyle yabancı dilde eğitimi
oumlnlemek amacıyla ccedileviriye başvurmanın daha doğru olacağı duumlşuumlncesi
yaygınlık kazanmış ikincisi ise bilimde Batı dillerine başvurmanın o
guumlnkuuml resmi dil Osmanlıcarsquonın bilimsel alanda terminolojisinin geri
kalmasına yol accedilacağı gibi Arapccedila Farsccedila yanı sıra bir Batı dilini daha
tarafından aktarılan ifade onun tutuculuktan uzak ve bilimsel olarak geniş ufuklu olduğunu goumlsterir (Baysal 1985 1307)
134
oumlğrenmenin zaman kaybına yol accedilarak oumlzguumln dilde bilgi uumlretimine ket
vuracağı duumlşuumlncesini akla getirmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınları
artırarak ulusal dilin dinamiklerini zorlamak gereği ortaya ccedilıkmıştır
(Kayaoğlu 1998 119-123) Ccedileviri hareketini destekleyici buumltuumln bu
duumlşuumlncelere karşın bu cemiyetin de yeterince verimli olmadığı goumlruumlşuuml
ise (Tekin amp İlkin 1999 75) kuşkusuz ccedilevirinin zor ve zaman alan bir
etkinlik olmasından oumlzellikle kaynaklanmıştır
3124 Daire-i İlmiye (1870)
1870rsquode Maarif nezaretine bağlı olarak kurulan bu daire bilimsel an-
layışın gelişmesiyle birlikte Avruparsquodaki uumlniversitelerle iletişim kurmak
amacıyla kurulmuştur Abduumllaziz (1861-1876) doumlneminde kurulan bu
dairersquonin oumltekilerden en buumlyuumlk farkı da ilk kez Yunanca ve Latincersquoden
ccedileviri yapılamasının oumlnerilmesidir Kurultayrsquoa goumlre bu ldquopratik yararın
oumltesinde bilgi gereksinimirdquo duyulduğuna işaret etmektedir (Kurultay
1998 20) Bunda Batırsquodaki uumlniversitelere giden oumlğrencilerin oradaki
uumlniversitelerdeki eğitimde Yunan ve Latin dili ve kuumlltuumlruumlne verilen oumlne-
min ulusların kalkınmasındaki etkisiyle ilgili aktardıkları bilgiler de
oumlnemli rol oynayabilir Oumlzellikle Ortaccedilağda uumlniversitelerde eğitim diline
Yunanca ve Latince başlandığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa Hıristiyan fel-
sefesinden farklı olarak Yunan ve Latin felsefesine dayalı bir eğitim
goumlrmenin Batıyı goumlzleme dayalı bilimlere doumlnduumlrmedeki etkisinin Os-
manlı iccedilinde geccedilerli olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Oumlte yandan oumlrneğin En-
cuumlmen-i Daniş doumlneminde yaşayan bir dil Fransızcarsquodan ccedileviriler yapıl-
ması oumlzellikle istenirken Ahmet Mithatrsquoın (1844-1913) doumlneminde La-
tince ve Yunancarsquodan ccedileviri yanlısı olması dikkat ccedilekicidir (Tekin amp
İlkin 1999 133) Bunun ileride anlatılacak olan Pozitivist felsefeyle
ilgisi olduğu kadar temelde amaccedil Batının geccediltiği yollardan geccedilerek uumll-
keyi koumltuuml durumdan kurtarmaktır Oumlyle ki oumlnceki ccedileviri derneklerinde
sadece Arapccedila ve Farsccedilarsquodan bir Doğu dili yanı sıra her ne olursa olsun
bir Batı dili bilmek yeterli bir oumllccediluumlt iken bu daireye girecek elemanlarda
Latince yada Yunanca bilme koşulu aranmıştır
Encuumlmen-i Daniş (1851) ve Tercuumlme Cemiyetinden (1865) sonra ku-
rulan bu dairenin kendinden oumlncekilere goumlre goumlrev tanımı ve amacı daha
accedilık olarak ifade edilmiştir Şoumlyle ki Encuumlmen-i Daniş hem okul hem de
halkın okuyabileceği kitapları ccedilevirmeyi hedeflerken Maarif Nezaretine
bağlı Tercuumlme Cemiyeti sadece halka seslenecek kitaplar ccedilevirmeyi
135
yeğlemiştir (Uumllken 1992 50-56) Daireyi-i İlmiye gelindiğinde ise goumlrev
tanımları iccedilersinde bu dairenin okul kitapları ccedilevirmekle yuumlkuumlmluuml ol-
duğu accedilıkccedila belirtilmiştir Bunun yanı sıra 1870rsquode Telif ve Tercuumlme Ni-
zamnamesi hazırlama goumlrevi de bu daireye verilmiştir (Kayaoğlu 1998
135-138)
31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi (1870)
Otuz beş maddeden oluşan accedilık ve sade bir dille yazılmış bu nizam-
namede sıbyan okullarında başlayarak yuumlksek oumlğretime kadar
yayınlanacak kitapların iccedileriğiyle ilgili olduğu kadar tipografik
oumlzellikleriyle de ilgili koşullara yer verilmiştir Oumlrneğin dilinin accedilık
iccedileriğinin bilgiye merak uyandırıcı olması ya da yapıtın buumlyuumlkluumlğuumlne
veya yazımının guumlccedilluumlğuumlne goumlre yazarccedilevirmene zaman tanınacağı
şeklinde koşullar oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu ise bir yandan devletin denetimi
artırdığını goumlsterirken oumlte yandan da tipografik oumlzelliklerle ilgili
koşulları bulunması yazılı kuumlltuumlruumln Osmanlıya girdiğini goumlstermiştir
(Kayaoğlu 1998 138-142)
313 Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi
Aktarımının Roluuml
Batıda goumlzleme dayalı bilimlerin yarattığı bilimsel devrimin sonucu
ortaya ccedilıkan yeni toplumsal anlayış Tanzimatrsquotan başlayarak Mithat
Paşa Ahmet Vefik Paşa gibi youmlnetici kadroda bulunan kimi aydın kesim
tarafından topluma ccedileviriler yoluyla kazandırılmaya ccedilalışılmıştır Ne var
ki bu anlayışın yerleşmesi oumlncelikle rasyonel duumlşuumlnceyi olgunlaştıracak
goumlzleme dayalı bilimlerin gelişmesine bağlıdır Oysa soumlz konusu
doumlnemde bu bilgiyi Osmanlıya taşıyacak yeterince telif ve ccedileviri yapıt
bulunmamaktadır Aydınlanma hareketini temsil eden felsefi duumlşuumlncenin
Rousseau Fenelon gibi oumlncuumllerinden yapılan ccedileviriler de ne kuumlltuumlrel ne
de toplumsal yapıyı da birden etkileyecek guumlce sahip değildir Bununla
birlikte felsefe alanındaki ccedilevirilerin fen alanındaki ccedilevirilerden sonra
yer alması bilimsel geleneğin kendine oumlzguuml bir suumlreci olduğunu
goumlstermektedir Boumlyle bir suumlreccedil izlendiğinin en buumlyuumlk kanıtı ise felsefe
alanındaki ccedilevirilerin Fen alanındaki ccedilevirilerin bir toplumdaki soyut
duumlşuumlnce yeteneğini geliştirmesinin sonra yer almasıdır Başka bir deyişle
136
goumlzleme dayalı bilimler sınıfına giren fen bilimleri alanında ccedileviriler
Tanzimat doumlneminden başlamasına karşın fel alanındaki ccedilevirilere 1908
II Meşrutiyetrsquoten sonra rastlanmaktadır (bkz Tablo 11)
Bu suumlreccedil biraz daha geniş bir zaman yelpazesi iccedilinde ele alındığında
ise Matbaanın kuruluşundan Tanzimatrsquoa (1727rsquoden 1839rsquoa) kadar 9 fen
kitabı basılmış Tanzimat doumlneminde ise (1840-1875) bu sayı 68rsquoe
yuumlkselmiştir (Baysal 1968 29-45) Fen bilimleri alanındaki kitapların
yeni accedilılan eğitim kurumlarına goumlre sayısının az olduğu ortada bir
gerccedilektir Oumlte yandan bu doumlnemde ccedileviri ve telif arasındaki farkın iyice
ayırt edilmemiş olması ccedileviri yayın sayısının net olarak verilememesine
neden olmuştur Uumlstelik bu kadar sınırlı sayıdaki ikincil kaynaklara
dayalı bilgilerin verildiği ccedilevirilerden toplumun tabanı bir yana eğitim
goumlrmuumlş kimselerin bile goumlzleme dayalı yetilerini geliştirmesi ve buradan
yola ccedilıkarak rasyonel duumlşuumlnceye dayalı kararlar vermeyi başarması
kuşkusuz kolay değildir Bununla birlikte bu kadar az bilgi kaynağından
bilgi bile yukarıda sayılan oumlzelliklere sahip kişiler yine de ortaya
ccedilıkmıştır
Kuşkusuz bu durum sadece bireysel oumlzveriyle bilgiyi etkin bir suumlreccedil
olarak algılayıp yaratıcı guumlccedillerini iccedilinde bulundukları topluma
uyarlayabilen doğuştan uumlstuumln yetenekli kimseler iccedilin geccedilerlidir Oysa
eğitimin her doumlnemde olduğu gibi Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine
amacı bilgiyi her nitelik ve her kesimdeki insana yaymaktır Oumlte yandan
Baysalrsquoın 1729rsquodan 1875rsquoe uzanan doumlnem iccedilin verdiği ldquobasılı
yayınlarlardquo ilgili sayılarla Meral Alpayrsquoın ldquoccedilevirilerlerdquo ilgili sayısal
doumlkuumlmlerin karşılaştırılması ortaya şoumlyle bir tablo ccedilıkarmaktadır (Baysal
1968 53 Alpay 197650-51 Akbayar 1985 450-451 )
Tablo 1 Telif ve Ccedileviri Dağılımı
Doumlnem Toplam Sayı Ccedileviri Ccedileviri Yuumlzde
1)Doumlnem 1729-1875 3074 203 64
2)Doumlnem 1876-1907 7527 1776 23
3)Doumlnem 1908-1928 13766 1555 119
Toplam 27367 3534
137
Alpayrsquoın verdiği bilgiye goumlre 1729rsquodan 1928 harf Devrimine uzanan
doumlnemde kuumltuumlphane kataloglarında kitap sayısı 27367rsquoyi bulmakta olup
3534rsquouuml ise ccedileviri olduğu bildirilmiştir (Alpay 1976 84) Ayrıca
1876rsquodan sonra Batı dillerine doumlnuumllmesiyle birlikte yukarıda tablodan
da anlaşılacağı gibi kitap sayısında artış olmuştur
Tablo 11 Konu Alanlarına Goumlre Ccedileviri Dağılımı11
Doumlnem Siyaset Fen
Ccedileviri
Askerlik
Ccedileviri
Felsefe
Ccedileviri
Din Halk
Kitap
Edebiyat
1)Doumlnem
1729-1875
-
2)Doumlnem
1876-1907
- 142 139 175 887
3)Doumlnem
1908-1928
55 67 209 56 48 114 506
31) 1908-
1917
55 74 56 299
32)1918-
1928
67 135 48 114 207
Tabloda temel olarak uumlccedil zaman kesiti oumllccediluumlt alınmıştır Bunlardan ilki
Matbaarsquodan Tanzimatrsquoa kadar uzanan doumlnem ikincisi Tanzimatrsquotan II
Meşrutiyete kadar sonuncusu ise II Meşrutiyetten Harf Devrimine dek
olan doumlnemdir 1727-1875 arası I Doumlnemde ccedileviri yoluyla bilgi edinil-
mekle birlikte ccedileviri sayısının kesin olarak ccedilıkartılamamış olması accedilık
olarak ccedileviri yoluyla gelen yabancı bilgiyi toplumun kabul etmeye daha
hazır olmadığını bununla birlikte telif adı altında oumlrtuumlk ccedileviriyle gelen
bilginin toplumda daha kabul goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise
ccedilevirilerin sadece bilgi aktarım aracı olarak kullanıldığına işaret
11
Bu Tablo Baysalrsquoın ve Alpayrsquoın verdiği sayılara dayanılarak der-lenmiştir Boş bulunan kutularda ilgili konularda sayı verilmediği iccedilin boş bırakılmıştır Bunun bir nedeni de Alpayrsquoın oumllccediluumlt olarak en ccedilok ccedileviri yapılan konuları saptamasından kaynaklanmış olabilir Bu şe-kilde en ccedilok ccedileviri yapılan konulara goumlre bir değerlendirme aynı za-manda bilginin hangi youmlnde toplumu etkilediği konusunda da ipucu vermektedir
138
etmektedir Oumlrneğin Baysalrsquoın bu doumlnemle ilgili olarak oumlrneğin fen iccedilin
77 askerlik iccedilin 146 şeklinde telif yapıt sayısını verirken bu alanda
ccedileviri sayısına değinmemesi ccedileviri ve telif arasında kesin sınır bu-
lunmamasından kaynaklanmaktadır Buna karşın oumlzellikle 1840 ve 1868
doumlnemine ldquoİlk Edebi Batı Ccedilevirilerirdquo şeklinde başlık atması toplumda
ccedilevirinin varlığının ancak edebi eserler aracılığıyla 1840rsquodan sonra
kabul edildiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu başlığın ardından 1869-
1875 doumlnemi iccedilin ldquoTiyatro ve Roman devrirdquo şeklinde bir başlığın
atılması yeni bir tuumlr tiyotronun da 1869rsquodan sonra benimsendiğini
goumlstermektedir Bu ise kuumlltuumlrel gelişmede edebiyatın oumlnemine işaret
ettiği gibi yeni yazınsal tuumlrlerin bir topluma kazandırılmasında ccedilevirinin
oumlnemine de işaret etmektedir (Baysal 1968 65-74)
Oumlte yandan Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine kadar olan doumlnemle
(1729-1875) Tanzimat ve II Meşrutiyet doumlnemi (1876-1907) arasında
Batırsquoya goumlre bilgi eksikliğinin kabul edilerek oumlzellikle yeni accedilılan
oumlğretim kurumlarında giderek artan bilgi gereksinimini karşılamak
uumlzere ccedileviri sayısının 203rsquoten 1726rsquoya yuumlkseldiği goumlruumllmektedir
(bkTablo 1) Bu birikimin sonunda II Meşrutiyetrsquoten Harf devrimine
uzanan kısa doumlnem aralığında ise ccedileviri sayısının (1555) nerdeyse II
Doumlnemdekine yakın olduğu goumlruumlluumlr Uumlstelik III Doumlnemde yukarıda oumlne
suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefe alanında da ccedileviriler (toplam114) yapılmaya
başlandığı goumlruumlluumlr (bkzTablo11) Bu aynı zamanda ccedilevirilerin konu
alanlarına goumlre de bir suumlreccedil izlediğini kanıtlamaktadır Alpayrsquoın konu
alanlarına goumlre verdiği tabloda fen bilimleri ve askerlik bilimlerinin
birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Oysa Matbaadan Tanzimata kadar fen
bilimleri askerlik kapsamı iccedilerisinde ele alınmıştır Bu askeri
mekteplerle başlayan fen bilimleri kavramının bilimsel dernekler ve
daruumllfuumlnunla birlikte yeni bir şekil alması anlamına da gelebilir Bu bir
yerde oumlzel alanda uzmanlaşma gereksinimi duyulduğunun da bir
goumlstergesi olarak değerlendirilebilir(bkz Tablo11)
Oumlzetle başta (1 Doumlnemde) fen bilimleri ve askerlik alanındaki telif
ve ccedileviri yapıt sınırının belli olamaması nedeniyle ccedileviri sayısı
verilemezken ikinci doumlnemde fen bilimleri ve askerlik konularındaki
ccedileviri ve telif sayısının sınırlarının birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Son
doumlnemde ise (1908-1928) bir oumlnceki doumlnemde (1876-1907) fen
bilimlerinden ccedileviri yoluyla edinilen bilginin (142) ve ccedileviri edebi
eserlerin sayısının (887) artması sonucu rasyonel duumlşuumlnce yeteneklerinin
geliştiği ve 1908-1928 yılları arasında felsefe alanında 56 adet ccedileviri
139
yapıldığı goumlruumllmektedir (Alpay 1976 46-52) 1908-1917 arasında Fen
bilimleriyle ilgili ccedilevirilerin yerini askerlikle ilgili ccedileviriler (74) aldığı
goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz savaş yıllarının etkisi olmuştur Yine bu
doumlnemde savaşa rağmen fen alanında ccedileviri yokken 56 adet felsefe
ccedilevirisinin bulunması ilginccediltir Oumlte yandan yine bu son doumlnemde siyaset
alanında 55 adet ccedileviri bulunması felsefe ve siyaset arasındaki
bağlantıyı goumlsterdiği gibi duumlşuumlnsel evrim olmadan toplumsal gelişme
olamayacağı duumlşuumlncesini de akla getirir Bir başka deyişle salt ccedileviri
yoluyla teknolojiyi model almak toplumsal kalkınmayı sağlamaz Buumltuumln
bunlar ccedileviri yoluyla da olsa bilgisel birikiminin yeni bir konu
alanlarına merak uyandırdığı ve bu konu alanlarının da kimi zaman
ulusal bilinci uyandırarak toplumsal değişiklik ya da başkaldırılara
neden olduğu goumlruumlluumlr Bundan boumlyle yayınların konulara goumlre
dağılımıyla ilgili tarihsel suumlreccedilten kuşkusuz toplumsal yapının geccedilirdiği
evreler de kolaylıkla anlaşılabilmektedir Bu durum sadece ccedileviri
yapıtlarla ilgili olmayıp genelde toplumdaki bilimsel uumlretkenlik
derecesiyle de doğrudan ilintilidir Oumlrneğin Aykut Kazancıgilrsquoin Tuumlrk
Bilim Tarihi Bibliyografyası adlı yapıtında 1850 ve 1908 tarihleri
arasında bilimsel uumlretkenliğin yok denecek kadar az olduğunu oumlne
suumlruumllmuumlştuumlr Bu bilgiler soumlz konusu doumlnemde ccedilıkan bilimsel
dergilerden12
izlenerek ccedilıkartılmıştır Buna karşın 1908rsquoden sonra II
Meşrutiyetle birlikte genelde yayın sayısının birden arttığı belirtilmiştir
Cumhuriyetin kuruluşunun hemen ardından oumlzel konu alanlarıyla ilgili
ayrı ayrı yayın organlarının kuruluşu ve Servet-i Fuumlnun İkdam Vakit
Cumhuriyet Yeni Sabah gibi guumlnluumlk gazetelerde bilimsel konu ve
tartışmalara eğilinmesi siyasal değişiklerle bilgi uumlretimi arasındaki
ilişkinin doğru orantılı olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır (Kazancıgil 1981
IX-XVII) Toplumsal yapının oumlzguumlrluumlk derecesine goumlre bilimsel
uumlretkenlik derecesinin arttığı ve bilginin tabana yayılma hızı ve
araccedillarının ccediloğaldığı goumlruumllmektedir Bundan boumlyle Kazancıgilrsquoin farklı
nitelikte yayın tuumlrlerinden ve telif ccedileviri ayrımı goumlzetmeden yaptığı bu
değerlendirmenin yukarıda bilimsel ccedilevirilerle ilgili olarak oumlne suumlruumllen
bilgilerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir
12
Bu doumlnemde Mecmua-i Fuumlnun ve birkaccedil tıp dergisinden başka bilimsel dergi bulunmadığı belirtilmiştir Bu bilgi adı geccedilen yapıtta 7 numaralı dipnotta verilmiştir (Kazancıgil 1981 XV )
140
Oumlzetle telif olduğu kadar ccedileviri yapıtların da dağılımından
askerlikle ilgili ccedilevirilerin her doumlnemde en ccedilok ccedileviri yapılan bilimsel
alanlar arasında yer alması iktidarın guumlcuumlnuuml askeriyeden aldığı ne var
ki listeye her doumlnemde farklı konu alanlarının girmesiyle birlikte
toplumda da yeni arayışlara youmlnelindiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1908-1917
arasında siyasetle ilgili ccedilevirilerin artması toplumsal olarak demokratik
yapıya kavuşma oumlzleminin de habercisi olarak da yorumlanabilir Bu-
nunla birlikte 1918-1928 arasında Tablo1 1rsquoden de anlaşılacağı gibi en
ccedilok ccedilevrilen konu alanları arasında siyasetin yerini 48 adet dinle ilgili
ccedilevirinin alması siyaset alanında Cumhuriyetin kuruluş aşamasında
laiklik ilkesi konusunda bir ikilem yaşandığını goumlsterir Alpay bu
konuyla ilgili ldquoCumhuriyet duumlzeninin iccedilinde dinin yerini tespit işi
yeniden oumlnem kazanıyorrdquo (Alpay 1976 51) şeklinde bir ccedilıkarımda
bulunmuştur Ne var ki bu konuda akla bir de dinle ilgili ccedilevirilerin
sayısının artması din bilim ve toplum arasındaki ilişkilerin daha
derinden sorgulanarak bu konuda tartışma gereğinin doğduğuna da
işaret edebilir Bu durum fen bilimleriyle başlayan ccedileviri hareketinin
dinle sonladığından ccedilok fen bilimleri ve Batırsquodaki felsefe akımlarının
biraz daha tanınmasıyla birlikte Doğu-Batı kuumlltuumlruuml arasındaki farklı-
lıkları karşılaştırma gereksiniminin duyulmaya başlandığını da
goumlsterebilir Bundan boumlyle uzun suumlre ldquotefekkuumlrerdquo dayalı bir eğitim
anlayışından sonra ccedilevirilerin hiccedil değilse konuyu sorgulamayı
hatırlatması yine de ileri bir adım olarak değerlendirilebilir Burada
ccedileviri etkinliği accedilısından oumlnemli nokta tartışmanın bastırılması yerine
etraflıca tartışılarak bilginin accedilılmasına olanak vermesidir Ne var ki
boumlyle bir ortam ancak toplumların iccedilerde ve dışarıda her tuumlrluuml sorununu
ccediloumlzmuumlş ve belirli bir refah duumlzeyine ulaşmış olmasını gerektirir Oysa
doumlnemin gerek ekonomik gerekse dış uumllkelerle ilişkileri ve eğitim
alanındaki alt yapısı bu kadar geniş bir konuda kapsamlı bir tartışmaya
olanak vermemiştir Bu durumda ise ccedilevirilerin işlevi hepten
yadsınamamakla birlikte kuumlltuumlrel accedilıdan ileri adımlar toplumsal
tartışmadan ccedilok bireysel girişim ve yaptırımlarla sağlanabilimiştir
Bilimsel akışın youmlnuuml kuşkusuz dillere goumlre yapılan ccedilevirilerin dağı-
lımından da ccedilıkarılabilir Oumlrneğin bu konuda yine Alpayrsquoın verdiği bil-
giler hem fen bilimleri hem de felsefe akımları accedilısından Tanzimatrsquotan
Cumhuriyetin kuruluş yıllarına (harf devrimine dek) hangi kuumlltuumlrlerin et-
kisi altında kaldığını goumlsterir (Alpay 1976 56)
141
Tablo 2 Dillere Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı
1876-1907 1908-1917 1918-1928
Fransızca Fransızca İngilizce
Arapccedila+Farsccedila İngilizce Fransızca
İngilizce Arapccedila+Farsccedila Almanca
Diğer Avrupa Dilleri Diğer Avrupa Dilleri Arapccedila+Farsccedila
1876rsquodan II Meşrutiyetrsquoe kadar Fransızcarsquonın en ccedilok ccedileviri yapılan
dil olması sadece Osmanlılara oumlzguuml bir oumlzellik olmayıp Batırsquoda goumlzde
bir dil olarak en yaygın ccedileviri yapılan dillerden biri olması Osmanlının
Batırsquodaki bilgiyi yakalama ccedilabasının bir kanıtı olarak da
değerlendirilebilirBunda elccedililiklerin dışarıya goumlnderilen oumlğrenci ve
yeni eğitim kurumlarının etkisi yadsınamaz Ne var ki Fransızcarsquodan ya-
pılan ccedilevirilerin genellikle ikinci kaynaktan ya da kısaltılmış
metinlerden yapıldığı goumlruumllmektedir Ayrıca ccediloğu zaman kaynak metnin
kime ait olduğu bile bildirilmemiştir Kimi zamanda Almanca ya da
İngilizce kaynakların ikinci dil Fransızcarsquoya ccedilevirilerinden
yararlanılmıştır 1876-1907 doumlneminde Arapccedila ve Farsccedilarsquodan
Osmanlıcarsquoya ccedileviri yayınların ccedilokluğu İslam kuumlltuumlruumlnuumln yuumlzyıllar boyu
etkisi altında kalan bir imparatorluk iccedilin son derece doğal bir sonuccediltur
Burada oumlnemli olan bilimsel dilin Arapccedila kalmayıp Osmanlıcarsquoya ccedile-
virme gereğinin duyulması ve ulusal bilinccedille birlikte ana dilin resmi dil
olması konusunda ilk adımların atılmış olmasıdır Gerccedili IIMeşrutiyetten
sonraki doumlnemde Arapccedila Farsccedilarsquodan ccedilevirilerin son sıralarda yer alması
Osmanlı aydınının bu doumlnemde zaten bu dilleri medrese eğitimi
sonucunda oumlğrendiğinden ccedileviri yapıt yerine ana kaynaktan beslenmeyi
yeğlediğini de goumlsterebilir Ayrıca yeni bilginin Batı kaynaklarında
142
bulunması ister istemez Batı kaynaklarından ccedileviri sayısını hızlandırdığı
gibi bu kaynaklardan yararlanarak derleme tuumlruuml ortaya ccedilıkan
yapıtlarında sayısında da artma olmuştur Ne var ki bu dolaylı olarak
Batı kaynaklarından edinilen bilgi Osmanlı bilimsel geleneğinde devrim
yaratacak guumlccedilte değildir Ccedilevirilerde bile Arap bilimsel geleneğinin
suumlrduumlğuuml en kuumlccediluumlk oumlrnek olarak ccedileviri yapıtlarda kaynak adının bile
verilmediği goumlruumllmektedir Oumlte yandan son doumlnemde 1908-1928 yılları
arasında Arapccedila ve Farsccedila ccedilevirilerin son sıralarda olmakla birlikte
hepten ortadan kalkmaması uumlstelik Alpayrsquoın Tablo 11de belirttiği gibi
bu doumlnemde dini ccedilevirilerin sayısının artması bir yandan gericilik
tehlikesi olarak goumlruumllmekle birlikte oumlte yandan da Osmanlıcarsquodaki
Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil yapısının giderek etkisini goumlstererek artık bu
dilleri bilen ve kullananların sayısının azaldığına bundan boumlyle de
Arapccedila ve Farsccedila ccedileviriye gereksinim duyulduğuna işaret edebilir Harf
devriminin 1928rsquode kabuluuml ve halk tarafından benimsenmesi de işte
boumlyle bir suumlrecin sonucudur
3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyograf-
yalar
Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetrsquoin sonuna kadar Fransız etkisinin gittikccedile
kendini hissettirmesine karşın Derleme Yasası konusunda hiccedilbir adım
atılmamış olması dikkat ccedilekicidir Oysa kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ile ilgili
youmlnergeler (talimatnameler) kuumltuumlphanelerin vakıflara bağlı olduğu
zamandan beri bilinmektedir Buna karşın kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili
bir yasaya ya da youmlnetmeliğe yer verilmemiş olması soumlzkonusu doumlnemde
kuumltuumlphanelerin devlet accedilısından bilgiden ccedilok yapı olarak değeri olduğunu
ortaya ccedilıkarır Kuumltuumlphanelerdeki kitapların fen ve bilimden ccedilok dinle ilgili
olduğu şeklinde kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili ilk değerlendirme ise
yukarıda da değinildiği gibi Muumlnif Paşa tarafından verilen raporrsquoda (la-
yiha) ortaya ccedilıkmıştır Ne var ki Muumlnif Paşarsquonın uumlccedil yıllık (1869-1871)
Maarif Nezareti başkanlığı onun bir derleme yasası ccedilıkarmasına olanak
vermediği gibi II Abduumllhamit doumlneminde sunduğu talimatnamede de
bibliyografya ile ilgili bir kayıtın bulunmamaktadır Şoumlyle ki II Ab-
duumllhamit doumlneminde 1881rsquode Muumlnif Paşarsquoya kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle
ilgili olarak ldquoKuumltuumlphanelerin Suret-i İdaresi Hakkında Talimatnamerdquo ha-
zırlatırılmasına karşın ne Muumlnif Paşarsquonın derleme yasası ile ilgili bir oumlne-
ride bulunduğu ne de Abduumlhamitrsquoin Fransız oumlrneğinden yola ccedilıkarak
143
boumlyle bir girişimde bulunduğu goumlruumlluumlr Sonuccedil olarak kuumltuumlphanelerdeki
kitapların basılı fihristleri13
ile yetinilmiş olup Mizancı Muradrsquoın 1870-
1890 yılları arasında İstanbulrsquoda yayınlanan telif ve ccedileviri basmalarla ilgili
bibliyografyası dışında yeni yayınlarla ilgili hiccedilbir kayda rastlanmamıştır
Bu durum ise IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı iktidar anlayışının yeni yayınlara
sansuumlrcuuml bir şekilde yansıdığını goumlsterir (Keseroğlu 1989 92-93)
Muumlnif Paşarsquoyla başlatılan kuumltuumlphane kataloglarının hazırlanmasıyla
ilgili ccedilalışmalar bile bu sansuumlrcuuml rejim karşısında duraklamıştır Tanzi-
matrsquotan (1845) 1918rsquoe dek uzanan ccedileviri yapıtlar listesini ccedilıkarmak
isteyen Cumhuriyet doumlnemi Tercuumlme Dergisi ekibinden Şerif Hulusirsquonin
bile Tanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyeti adlı yazısında ccedileviri
alanında yayınlanmış sadece edebiyat alanında ccedilok fakir bir liste
bulunduğuyla ilgili eleştirisi Osmanlının bilginin dizgeleştirilmesi
konusunda bir tuumlrluuml yerleşik bir sisteme geccedilemediğini goumlsterir (Hulusi
1999 203-207) Hulusi soumlzkonusu doumlnemde gazete ve dergi
koleksiyonlarının bulunmamasını derleme yasasının bir tuumlrluuml ccedilıkarıla-
mamasına ve devletin kuumltuumlphane ve matbaalara koyduğu hacizlere
bağlamıştır Hulusirsquoye goumlre bu ihmal telif kaynaklar kadar ccedileviri
yayınların da eksiksiz bir bibliyografyasının ccedilıkartılmasını engellemiştir
Bununla birlikte soumlz konusu doumlnemdeki ccedileviri yayınlarla ilgili ilk bilgi-
ler Fransız Doğu bilimcilerin 1845rsquoten sonra ccedilıkarmaya başladıkları
Journal Asiatique aracılığıyla yayınlanan Bibliography Ottomanersquodan
elde edilmiştir Bu bibliografyayı hazırlayanlar arasında doumlnemin oumlnde
gelen Doğu bilimcilerinden Hammer Bianchi Belin ve Cl Huart
bulunmaktadır Anımsanacağı gibi adı geccedilen Doğu Bilimciler aynı
zamanda Encuumlmen-i Danişrsquoe seccedililmiş kimselerdir Ne var ki boumlyle bir
bibliyografyanın hazırlanmasına katkıda bulunmalarına karşın
Encuumlmen-i Danişrsquote bu şekilde bilimsel bir işbirliğine gidilememiştir
Şerif Hulusirsquonin dağınık bulduğu bu ccedilalışmayı Leipzigrsquodeki Otto
Harrossowitz kuumltuumlphanesinin 1917rsquode Tuumlrkccedile yapıtlar iccedilin hazırladığı
katalog izlemiştir Soumlz konusu katalogda felsefe fen bilimleri din
bilimleri tarih ve edebiyat alanlarında 61 ccedileviri yapıt saptanmıştır Sayı
az olmakla birlikte sağlam kaynaklara dayalı bir katalog olması
accedilısından bu alanda ccedilalışacaklara ışık tutmuştur Oumlyle ki Otto
13
Bu fihristler arasında Muumlnif Paşarsquonın 1878rsquode kurduğu komisyonun uumlyelerinden Selim Sabit Efendinin yeni youmlntemlere uygun olarak ha-zırladığı Hamidiye Kuumltuumlphanesi fihristi oumlrnek goumlsterilebilir (Kayaoğlu 1998 152)
144
Hachtmann bu katolağa dayanarak 1918rsquode yine Leipzigrsquode hazırladığı
Europaumlische Kultureinfluumlsse in der Tuumlrkei adlı yapıtı yayınlanmıştır
Burada kitap katologlarından dergi ve gazete kolleksiyonlarından
saptanan ccedileviri yapıt ve makale sayısı 141rsquodir Bu sayıda tam
olmamakla birlikte yazarın bu ccedilalışmayı yapmasının temel nedeni ilgi
ccedilekicidir Yazar ccedileviri yayınlar aracılığıyla Avrupa kuumlltuumlruumlnuumln Os-
manlırsquodaki etkisini araştırmak istemiştir
Onun bu ccedilalışması iki nedenden oumltuumlruuml oumlnemlidir birincisi ccedileviri
tarihi accedilısından ikincisi ise geleceğe youmlnelik olarak ccedileviri ve kuumlltuumlr
araştırmaları arasındaki bağı yakalama accedilısından oumlnemlidir Birincisiyle
ilgili olarak Osmanlırsquodaki ccedileviri yayınlara başvurması her ne kadar
Şerif Hulusi tarafından 1914-1918 arasında suumlren I Duumlnya Savaşı nede-
niyle siyasi amaccedillı olarak goumlruumllse de Otto Hachtmannrsquoın tarihle ilgili
saptamaları guumlnuumlmuumlz iccedilinde geccedilerliliğini korumaktadır Bu saptamalar
kısaca Fransızcarsquodan ccedilevirilerin ccedilokluğuna karşın Almancarsquodan
ccedilevirilerin azlığına İngilizce ve Yunancarsquodan ccedilevirilerin bile ikinci
dilden bir başka deyişle yine Fransızcarsquodan ccedilevrildiğine Fransız
İhtilalinin Tuumlrklerin Avrupalılaşmasında etkisi olduğuna işaret et-
mektedir Bu saptamalar goumlruumllduumlğuuml gibi guumlnuumlmuumlzde bu doumlnemle ilgili
olarak verilen bilgilerle ccedilelişmemektedir (Hulusi 1999 204) İkinci
olarak ccedileviri yayınların incelenmesinden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoTuumlrk
karakterinin Fransız karakteriyle uzlaşıp uzlaşmayacağırdquo tartışması ise
guumlnuumlmuumlzdeki ccedileviribilim ve kuumlltuumlr araştırmaları arasındaki yakınlaşmaya
işaret etmektedir
Sonuccedil olarak yukarıda oumlrneği verildiği şekilde kuumltuumlphanecilik
alanındaki bibliyografya ccedilalışmalarının ccedileviri etkinliği ve kuumlltuumlr
araştırmaları arasında koumlpruuml vazifesi goumlreceği ve disiplinlerarası
araştırmada bibliyografyaların oumlnemi ortaya ccedilıkmaktadır
3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu
Fransız kuumlltuumlruumlne accedilılan İmparatorluğun II Meşrutiyet doumlnemi
1908rsquoe kadar Fransarsquoyı kendine oumlrnek almaya ccedilalışması 1789 Fransız
İhtilali sonucunda uyanan ldquoulusal bilincirdquo kendi sınırları iccedilersinde
yerleştirmek amacını taşımaktadır Bu nedenle İmparatorluğun kalıtı
goumlrduumlğuuml kuumltuumlphanelere bir yenisini ldquoMilli Kuumltuumlphanersquoyirdquo eklemek
istemiştir Bu amaccedilla 1912-1918 yılları arasında İzmir Kayseri Bursa
145
gibi ccedileşitli illerde ldquomilli kuumltuumlphanelerrdquo kurulmuş ancak gerek fiziksel
koşullar gerekse derme ve dokuumlmantasyon konusunda hiccedil bir
değişiklik ya da yenilik ortaya atılmamıştır Bu yeni kuumltuumlphaneler
sadece o doumlnemde yaygın bir ideolojinin adının kurumlara takılmasıyla
sınırlı kalmıştır Bir başka deyişle Fransız Milli Kuumltuumlphanesinin bir
ulusun kuumlltuumlrel kalıtını en sistemli şekilde aktarım amacıyla konu
alanlarına goumlre bir sınıflandırma bile ccedilalışma yapılmamıştır Oumlyle ki
1909rsquoda Mısır Nazırlar Meclisi ikinci katibi Ahmet Zeki Beyin
Sadrazam Hilmi Paşaya verdiği doksan altı maddelik rapordan
anlaşıldığı kadarıyla vakıf kitapları arasında imparatorluğun kalıtı olan
yazma kitapların bile Milli Kuumltuumlphanelere aktarılamadığı konu
alanlarına goumlre sınıflandırmanın doğru olarak yapılamadığı bildirilmiştir
Uumlstelik Evkaf Nazırının kendisinin bu kitapların Paris kuumltuumlphanelerinde
goumlrduumlğuumlnuuml bildirmesi şeklindeki bilgi Milli Kuumltuumlphanelerin bir kuumlltuumlruumln
kimliğinin yazılı belleği olan kitaplara sahip ccedilıkamayarak Fransız milli
kuumltuumlphanesinin amacına ulaşamadığını goumlsterir (Oumltuumlken 1956 206-226)
Kuşkusuz bu durum genel kuumltuumlphanelerin guumlndeme geldiği bir oumlnceki
doumlneme goumlre milli kuumltuumlphanelerin de ulusal mirası koruyup gelecek
kuşaklara aktaracak bilgisel donanımı bir tuumlrluuml oluşturamadığını ortaya
koyar
Burada kuumltuumlphanelerini geri kalma nedeni sadece Evkaf ve Maarif
Nezaretine bağlanamaz Bu kurumların işleyememesi oumlncelikle bilimsel
geleneğin yerleştirdiği ccediloumlzuumlmleyici ve birleştirici yeteneklerin sorun
ccediloumlzecek duumlzeyde bir sistem oluşturamamasından kaynaklanır Bilginin
tabandan başlayarak en uumlst kademeye kadar toplumsal kurumlara işlerlik
kazandıracak duumlzeyde yayılamaması kurumsal anlayışı da etkilemiş ve
guumlnuumlmuumlze değin ccediloğu devlet kurumunda suumlren kaos durumundan
sistemli bir alt yapıya geccedilmekte her zaman zorlanılmıştırır Bir başka
deyişle ldquoulusal bilincinrdquo oluşması da iktidarın zorlamasıyla değil bilgi
birikimiyle oluşur Bu şekilde evrensel kuumlltuumlre yeni bir boyut yeni bir
renk katacak duumlzeyde dışa accedilık ulusal bilinccedil anlayışı oluşturulmadan
Milli Kuumltuumlphanelerin kurulması ise yuumlzeysel bir ccedilaba olarak kalmıştır
Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzdeki Milli Kuumltuumlphane anlayışıyla karşılaştırıldığında
o doumlnemde Milli Kuumltuumlphane adı verilen kuumltuumlphanelerin gerccedilekte halk
kuumltuumlphaneleri işlevini yerine getirdiği goumlruumlluumlr Ne var ki Baysalrsquoın
ldquoCumhuriyetimizin hemen oumlncesindeki yıllarda kuumltuumlphanelerimizin
durumunu accedilıkccedila ccedilağdışı olarak niteleyebilirizrdquo (Baysal 1992 55)
146
şeklindeki saptaması Osmanlının Batırsquoya accedilılmasına karşın uygulamada
geri kaldığı sorusunun biraz daha accedilıklanmasını gerektirir
Aydınlanma hareketinin Osmanlıya ilk yansıması bir başka deyişle
Fransız İhtilalinin yaratığı ulusal bilinccedil halk tarafından oumlne suumlruumlluumlp
onun tarafından sahiplenilmesine karşın Osmanlıda bunun iktidarı
temsil eden ldquomerkezrdquo tarafından oumlne suumlruumllmuumlş olması buumlrokratik yapıda
olduğu gibi kuumltuumlphanelerde de hiyerarşik bir duumlzenin kabul edilmesine
neden olmuştur Bu durumda kuumltuumlphanelerde başta padişahın oumlrguumltuuml
verimli kılmak şeklindeki amacını yerine getirmek uumlzere atanan youmlneti-
ciler ve youmlneticilerin emirlerini yerine getirmekle yuumlkuumlmluuml personel
bulunmaktadır Yontarrsquoın tanımlamasına goumlre bu youmlnetim şekli ldquohat ve
kurmayrdquo tipi oumlrguumltlemedir (Yontar 1995 122) Uumlst konumdaki youmlnetici
kesim ldquohatrsquoırdquo temsil ederken personel ldquoastrdquo konumundadır Kuumltuumlphane
youmlnetimindeki eşguumlduumlm yukarıdan aşağıya dikey bir suumlreccedil izlemektedir
Bu durumda ldquohatrdquo konumundakiler padişahın amacını yerine getirmek
ve ona hesap vermek durumundayken temelde kuumltuumlphanelerin işleyişini
sağlayacak ldquokurmayrdquo konumundakiler hiccedil sorgulamadan sadece verilen
emirleri yerine getirmek zorundadır Bu klasik youmlnetim şekli o doumlnemde
sadece Osmanlılara oumlzguuml bir youmlnetim şekli değil genelde soumlzkonusu
doumlnemde yaygın olan bir youmlnetim şeklidir Kuşkusuz bu youmlnetim şekli
eşguumlduumlm ve iletişim eksikliği accedilısından ideal bir youmlnetim şekli
olmamakla birlikte Osmanlırsquonın bu konuda ccedilağdışı kalmasının sadece
youmlnetim şekliyle mi ilgili olduğu sorusu akla gelir Bu sadece klasik
youmlnetim anlayışının eksikliğinden değil aynı zamanda temelde eğitimin
bireyin oumlncelikle ldquotoplumsal bir varlıkrdquo olarak yaptığı işin amacını ir-
delemeden bir başka deyişle akılla eylem arasındaki bağlantıyı kuracak
bir eğitim anlayışının henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmaktadır
Bundan boumlyle Osmanlıda kuumltuumlphanelerin son doumlnemde ccedilağdışı duruma
gelmesi sadece klasik anlayışa goumlre genelde youmlnetim ve personel
arasında ccedilıkan ccedilatışmalardan değil henuumlz devlet youmlnetiminde ve eğitim
sisteminde ldquokullukrdquo anlayışının yıkılmayıp yapılan işin ulusal gelişmeye
katkısının değil padişaha yararının oumln plana ccedilıkmasından kaynaklanmış-
tır
Oumlzetle Aydınlanma hareketinin bilimsel devrimle yarattığı devletin
Tanrının bir kurumu olmayıp bireyin yararına bir kurum olduğu şeklin-
deki duumlşuumlncenin bundan boumlyle de dini bilimden olduğu kadar devletten
de ayıran duumlşuumlncenin henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmıştır
Oumlrneğin Rousseaursquonun ldquoToplum Soumlzleşmesirsquonderdquo yer verdiği devletin
147
bireyin oumlzguumlrluumlğuumlnuuml guumlvence altına alan hukuki bir kurum olduğu
şeklindeki duumlşuumlncenin Batıda eğitim yoluyla yaygınlaşmasıyla birlikte
bireyin toplumdaki kurum ve oumlrguumltlerin konum ve işlevini sorgulamaya
başlayıp toplum iccedilinde kendi varlığını suumlrduumlrmesini kolaylaştıracak
sistemler oluşturmaya ve bu sistemlere bilinccedilli olarak katkıda bulunmaya
başladığı goumlruumlluumlr Osmanlıda bu şekilde bilgi birikimine dayalı
ldquosistemlilikrdquo anlayışının yerleşmesi ancak Cumhuriyetrsquoin eşiğinde bir
başka deyişle II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquoe kadar uzanan doumlnemde
duyulmaya başlamıştır II Meşrutiyetrsquole birlikte Batırsquodan ccedileviri
yayınların ccediloğalması hem bir ulusun uyanışına hem de youmlnetici konuma
yuumlkselmeye ccedilalışan aydınların seslerini duyurarak Maarif Nezaretinin
yeniden yapılanmasına neden olmuştur
314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve
Ccedileviri Yayınlar Arasındaki Etkileşim
Devletin eliyle ldquoulusal kuumlltuumlr politikasınırdquo oluşturmak uumlzere kurulan
bu bilimsel derneklerin başarısız olmasının başlıca nedeni bilimsel
gelişmeyi yakalama kaygısıyla sistem yaratma kaygısının birarada
bulunmasıdır Zira ulusal kuumlltuumlruuml oluşturacak sistemi yaratma
duumlzenlilik sistemlilik ve oumlnceden planlanmış hedefleri gerektirirken
gelişme suumlreci yaratıcılık ve oumlzguumlrluumlk gerektirir Babıali Tercuumlme
Odasından başlayarak uumlstelik de devletin de desteğiyle kurulan bu
derneklerin başarısızlığı başındakilerin ya da uumlyelerinin (iccedilinde
bulundukları uumllkenin koşuları da goumlzoumlnuumlne alındığında) yetersizliğinden
ccedilok bu yukarıda anılan iki suumlrecin birbiriyle ccedilelişmesinden
kaynaklanabilir Bir başka deyişle Muumlnif Paşa gibi kendini kanıtlamış
kişilerin bu kurumların bilimsel gelişme suumlrecindeki beklentilerini
karşılayamamaları bir yerde resmi kimlikle bilimsel kimliğin
ccedilatışmasından kaynaklanmaktadır Bilimsel olarak uumlretkenliğin bu
derneklerde duumlşuumlşuumlnuumln bir nedeni de iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln sınırlarını
aşmış kişilerin ekonomik bağımlılıktan oumltuumlruuml devletin siyasal goumlruumlşuumlyle
uzlaşacak bilgi uumlretiminde bulunma kaygısına da bağlanabilir
İktidarın kendi desteklediği ve eliyle kurduğu derneklerden iktidar
aracı olarak yararlanmak istemesi ne kadar doğalsa bu koşullarda bilim-
sel verimliliğin duumlşmesi de o kadar doğaldır Bu konuda Kurultayrsquoın
devletin oluşturmak istediği devlet politikasıyla ilgili olarak ldquoDeğişim
suumlreci accedilısından asıl gelişmeler kişisel girişimlerle ortaya ccedilıkan yenilikccedili
148
ruhtan kaynaklanan ccedilok duumlzenli olmayan ve zamana yayılan ccedilalışma-
larda aranmalırdquo (Kurultay 1998 22) şeklindeki goumlruumlşleri devlet ve
bilimsel gelişmedeki ccedilelişkiden ccedilok bilimsel gelişmenin siyasal baskı-
dan uzak oumlzguumlr ortamda gelişebileceği duumlşuumlncesini vurgular
Burada şu sorular akla gelebilir ulusal kuumlltuumlr politikasının oluşu-
munda devletin roluuml ne olmalı Ulusal kuumlltuumlr politikamızın Osmanlıdan
bu yana bir tuumlrluuml oluşamaması devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice
girmiş olmasından mı kaynaklanıyor Bu iki sorunun yanıtı birbiriyle
son derece ilintilidir Şoumlyle ki ulusal kuumlltuumlr politikasının gelip geccedilen huuml-
kuumlmetlerin siyasal kararına goumlre değil devletin ccedilağa ayak uydurma ev-
rensel bilgiye ortak olma şeklinde ulusun yararına onu kuumlltuumlrel accedilıdan
devingen bir suumlrece sokacak temel ilkelerine goumlre saptanabileceği
şeklindeki bir accedilıklama devletin ldquoulusal kuumlltuumlruumlrdquo oluştumadaki işlevini
ortaya koyar Bu ise duumlşuumlnuumllenin aksine devletin ulusal kuumlltuumlr
politikasını belirlemekten ccedilok bilginin yayılımı ve ccedilağdaş bilgi uumlretimini
kolaylaştırıcı temel ilkeleri saptamakla yuumlkuumlmluuml olduğu bununla
birlikte devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice girmesinin ulusal kuumlltuumlr
politikasını amacından saptırdığı duumlşuumlnuumllebilir
Osmanlıdan bu yana bilginin bu şekilde devlet-huumlkuumlmet ikilisinin
himayesinde kalması bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerin ancak huumlkuumlmetin
siyasal goumlruumlşuumlne koşut bilgi uumlretmek koşuluyla varlığını
suumlrduumlrebilmesine neden olmuştur (Lewis 1982 415-421) Bu iki
kavramın bu şekilde oumlrtuumlşmesi ise bir yerde ulusal kuumlltuumlr politikasının
resmen oluşumunu oumlnlemiştir İşte bu yuumlzden Muumlnif Paşa gibi
huumlkuumlmetle uzlaşarak bilgi uumlretimine yapıcı ve somut katkıda bulunmak
isteyen kimselerin kurdukları dernekler de bilimsel uumlretkenlik accedilısından
bireysel ccedilabaların oumltesine geccedilememiştir Oysa hedefleri belirlenmiş bir
kuumlltuumlr politikasında uumlretilmiş her tuumlrluuml bilginin dizgeselleştirilmesi bir
yandan yeni bilgilerin sağlam bir zemin uumlzerinde uumlretilmesine yol
accedilarken oumlte yandan da geccedilmişteki bilginin gelecek kuşaklara
aktarılmasını sağlar Bu şekilde ulusal kimlikle ccedilağdaşlığın aynı ccedilatı
altında toplanması evrensel kuumlltuumlre yeni bir bakış accedilısı kazandırır
Muumlnif Paşa ve onun gibi yetişmiş youmlnetici sınıfından duumlşuumlnuumlrlerle
başlayan bilim ile huumlkuumlmet politikasını uzlaştıran bu bilim adamı
kimliği sonunda bilimi her şeyin uumlzerine ccedilıkaran Pozitivist felsefenin
benimsenmesine yol accedilmıştır Bu felsefenin yayılmasında Fransız
okullarının ve 1863rsquode Fransarsquoya oumlğrenci olarak goumlnderilen Şinasi gibi
149
aydınların etkisi olmuştur Ne var ki bu felsefenin benimsenmesinde
August Comtersquoun kendi ccedilabalarının da payı yadsınamaz Oumlrneğin
Abduumllmecit zamanında Sadrazam Reşit Paşarsquoya 1854rsquode İstanbul
Buumlyuumlkelccedilisi eliyle goumlnderdiği mektubun da bu felsefe akımının
tanınmasında etkisi olmuştur (İhsanoğlu 1992 391) Dini bilimle
oumlzdeşleştiren bu felsefe anlayışı Hıristiyan ve Muumlsluumlman ayrımını
ortadan kaldırarak temelini doğa ve insana dayandıran Yunan felsefesini
kendine oumlrnek almıştır Kuşkusuz bu felsefe anlayışının Osmanlı
tarafından daha kolay kabul edilmesinde Katip Ccedilelebirsquoden14
kalma
İslamiyetrsquoin Yunanrsquodan gelen Rasyonel bilimlerle ccedilatışmadığı şeklindeki
goumlruumlşuumlnuumln de etkisi olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Uumllken 1997 309) II
Abduumllhamitrsquoin aşırı denetimci ve tutucu youmlnetimi sırasında Yunanca ve
Latincersquoden ccedileviri yapılması fikri belki de dayanağını Katip Ccedilelebirsquoden
almış olabilir Oumlte yandan oumlrneğin Ahmet Mithatrsquoın Cevdet Paşarsquoya
karşı Yunanca ve Latincersquoden ccedileviri yapılmasını savunması Osmanlının
kabul ettiği bildik bir felsefe anlayışından yola ccedilıkarak Pozitivist
felsefeyi aşılamak duumlşuumlncesinden de kaynaklanabilir
Sonuccedil olarak toplumsal yapıyı olduğu kadar bilimsel yaşamı da
etkileyecek bu felsefe akımları Batırsquoda Sanayi Devrimi sonucunda
ortaya ccedilıkmıştır Osmanlının bilimsel gelişmeler sonucu ortaya ccedilıkan bu
devrimi yaşamadan uumlstelik de az sayıda ve genellikle ikincil kaynakların
ccedilevirisi aracılığıyla gelen bu felsefe akımlarından etkilenerek yeni bir
kuumlltuumlrel kimlik ve toplumsal duumlzen yaratacağı duumlşuumlncesi kuşkusuz bir
duumlş olmaktan oumlteye geccedilememiştir
3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913)
II Abduumllhamit youmlnetimine ccedileviri etkinliği accedilısından bakıldığında
bir yandan Doğu dillerinden ccedilevirilerin artması oumlte yandan yukarıda
değinilen Pozitivist akımı temsil eden ccedileviri yapıtların artması birbirine
karşıt iki farklı duumlnya goumlruumlşuumlnuumln birarada bulunduğunu goumlsterir Bir
başka deyişle Abduumllhamitrsquoin tutucu ve sansuumlrcuuml rejimi ister istemez
karşıt eğilimlere karşı merak uyandırarak muhalif bir grup yaratmış ve
tuumlm baskılara karşın farklı bir kuumlltuumlrel goumlruumlşuumln doğmasına neden olmuş-
tur Oumlte yandan Abduumllhamit yanlısı olarak bilinen Ahmet Mithatrsquoın
14
Bu şekildeki goumlruumlşuumlnuuml oumlzellikle Mizan-uumll hakrsquoda Skolastik duumlşuumlnceyi eleştirerek dile getirmiştir
150
yaşayan dillerden ccedileviri yapmak yerine (oumlrneğin yaşayan dil Arapccedila
kaynaklardan ccedilevirileri bulunmasına karşın) Yunanca ve Latincersquoden
ccedileviriden15
yana olması akla iktidarın denetimi altında İslamiyeti daha
derinden sorgulayan daha koumlkten bir devrim mi yapılmak istendiği
sorusunu getirir Bu soruya yanıt bir oumllccediluumlde Ahmet Mithatrsquoın iki
evreden oluşan bilimsel bakış accedilısının yapıtlarına yansımasından
anlaşılabilir Bu yapıtlar arasında oumlzellikle IMeşrutiyet doumlneminde
ccedilıkardığı Dağarcık (1872) ve Kırkanbar (1873) adlı dergilerde Pozitivist
felsefeye uygun olarak materyalist ve dini sorgulayan bir tutum
sergilerken II Abduumllhamit doumlneminde ccedilıkarttığı Tercuumlman-ı Hakikatrsquote
(1878) iktidarı destekleyecek goumlruumlşlere rahatlıkla yer verebilmesi onun
gerccedilekte Eski Yunanrsquoın temel oumlğretilerinden biri olan karşı savdan yola
ccedilıkarak fikir yuumlruumltmeyi oumlğreten soumlylev sanatının inceliklerini yazıya
doumlkme yeteneğine sahip olduğunu goumlsterir Kuşkusuz boumlyle bir youmlntem
soyut duumlşuumlnce yetilerinin geliştirerek yazılı kuumlltuumlre geccedilişi kolaylaştırır
Onun bu diyalektik duumlşuumlnme yeteneği bir yandan John William
Draperrsquoın 1875rsquote History of Conflict between Science and Religion adlı
dinin bilimle ccedilatıştığı şeklindeki goumlruumlşlerine yer verdiği yapıtı Nizai-İlm
uuml Din adıyla ikinci dil Fransızcarsquodan 1896rsquoda ccedilevirmesine neden olurken
(Tekeli amp İlkin 1999 167-168) oumlte yandan da ldquoDıvardan Bir Sedardquo
adıyla bu goumlruumlşleri eleştirecek bir makale yazmasına neden olmuştur Bu
durum bir yandan Abduumllhamitrsquoin goumlruumlşlerine katılmak duumlşuumlncesiyle bu
makaleyi yazdığı fikrini akla getirirken oumlte yandan da onun diyalektik
duumlşuumlnce şeklinin kendini ccedileviri sınırları iccedilersinde kapalı tutamayıp bir
makaleyle dışarı vurması şeklinde de değerlendirilebilir
Ahmet Mithat hem ccedileviriyi yapıp ardından eleştiri yapma gereği
duyması iki şekilde algılanabilir Bunlardan birincisi ccedileviri yapıt yeni ve
farklı bir bilginin guumlndeme gelmesine neden olmuştur daha geniş oumllccedilekli
duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde ise Ahmet Mithatrsquoın diyalektik duumlşuumlncenin uumllkenin kal-
kınmasındaki oumlneminin farkında olduğunu ne var ki uumllkenin kendi koşul
ve oumlzelliklerine uygun olarak denetim altında kalkınmayı savunduğunu
goumlsterir Ahmet Mithatrsquoın gerek birbirine karşıt iki evreden oluşan yaşamı
gerekse yukarıda değinilen yapıttaki goumlruumlşe karşı olmakla birlikte onu
ccedilevirme gereği duyması ve buna karşı bir sav niteliğinde bir makale
geliştirebilmesi onun Hegelrsquoin (1770-1831) diyalektik felsefesine koşut
15
Ahmet Mithatrsquoın aynı zamanda Batı klasiklerinin ccedilevrilmesinin sıkı bir savunucusu olduğunun akılda tutulması gerekir
151
bir ccedilizgi de yuumlruumlduumlğuumlnuuml goumlsterir (Akarsu 1994 70-74) Nasıl ki Hegelrsquode
bir araştırma karşı bir savı doğurarak sonunda bir bireşime (senteze) ya da
bir uzlaşmaya varılıyorsa Ahmet Mithatrsquoın Abduumllhamit yanlısı olarak
tanınması boumlyle bir bireşimin sonucu olarak da duumlşuumlnuumllebilir (Bryan
1988 191-208) Uumlstelik Adıvarrsquoın ldquoBilim ve Dinrdquo16
adlı yapıtında Ahmet
Mithatrsquoın yaptığı bu ccedilevirinin eksik olmakla birlikte iccedilinde bir de İs-
lamcılık ve İlimler adlı bir yapıt oluştuğu şeklindeki duumlşuumlncuumllerine ek
olarak ldquoAhmet Mithatrsquoın kendi reddiyelerine mi yoksa Draperrsquoın
duumlşuumlncelerine mi inanmış olduğuna henuumlz karar vermiş değilimrdquo
şeklindeki soumlzleri ardından da ldquobu vesileyle halkımıza konmuş kurallar
dışında duumlşuumlnmek olanağını goumlstermiş olacağırdquo şeklindeki savunması
yukarıda oumlne suumlruumllen savları kanıtlar niteliktedir (Adıvar 1994 8-9)
Ahmet Mithatrsquoın bu ikilemi sadece din-bilim alanında değil
ekonomi alanında yaptığı ccedilevirilerde de goumlruumlluumlr Oumlrneğin B Sayrsquoın
Liberalist duumlşuumlnceyi savunan kitabının kolaylaştırılmış şeklinden
1880rsquode Ekonomi Politik adlı ccedileviride başlangıccedilta liberal goumlruumlşuuml
savunan duumlşuumlnceleri olduğu gibi ccedilevirirken accedilık guumlmruumlkler konusuna
gelindiğinde ccedileviriye muumldahale ederek Osmanlı İmparatorluğunun
koşullarının buna uygun olmadığını bundan boumlyle Osmanlıda serbest
ticaretin soumlz konusu olamayacağını dile getirmesi (Tekeli amp İlkin1999
186) bir yandan hem ccedileviri ve telif yapıtın nasıl iccedil iccedile girdiğini
goumlsterirken oumlte yandan da ccedilağdaş ccedileviribilimci Vermeerrsquoin amaca goumlre
ccedileviriyi savunan ldquoSkopos Kuramınardquo uumllkemizle ilgili tarihsel bir gerekccedile
daha oluşturur (karş Nord 1997 26-38 Vermeer 1989 173-180)17
Bir
16
Adıvar Bilim ve Din adlı yapıtı aşağıda da belirtildiği gibi Ahmet Mithatrsquo ın adı geccedilmese de derleme fikrinden yola yaptığı duumlşuumlnuumllebilir
17 Skopos soumlzcuumlk olarak ldquoamaccedilrdquo anlamına gelirken kuramsal olarak en basit şekliyle ccedileviriyi verenin (iş verenin) amacı doğrultusunda ccedileviri yapmak anlamına gelir Ccedilevirirsquoyi amacı olan bir eylem olarak tanımlayan Vermeer ldquoSkopos Kuramınırdquo tarihsel gerekccedilelere dayandırarak kanıtlamaya ccedilalışmıştır Bu kurama goumlre ldquoccedilevirirdquo ccedilevirmenin hedeflediği son nokta ldquoerekrsquoerdquo varmak uumlzere yerine getirmek istediği bir dizi amacı olan eylemin sonucudur Bundan boumlyle ccedilevirmen işveren arasında ccedileviri suumlreci oumlncesinden başlayarak ccedileviri suumlreci sırasında alınan kararların ve yerine getirilen eylemlerin tuumlmuumlnuumln bir amacı olup bu amaccedillar zinciri ccedileviri eyleminde erekrsquoe ulaşmada geccedililen evreler olarak değerlendirilir Buna goumlre İngilizcersquodeki ldquoPurposerdquo terimi Tuumlrkccedilersquode ldquoamaccedilrdquo ldquoaimrdquo soumlzcuumlğuuml de ldquohedefrdquo ya da ldquoerekrdquo olarak karşılanabilir
152
başka deyişle ldquoSkoposrdquoun amaccedil anlamına geldiği goumlz oumlnuumlne
alındığında burada Ahmet Mithatrsquoın amaca uygun olarak ccedileviri yaptığı
bu amaccedil ccedilerccedilevesinde de alıcı kuumlltuumlrde daha sade ve daha kabul
edilebilir bir uumlruumln oumlne suumlrduumlğuuml ortada bir gerccedilektir
315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemi-
yeti Ahmet Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı
1889rsquoda parlamento ve anayasayı geri getirmek uumlzere Mektep-i Tıb-
biyersquoden doumlrt oumlğrencinin kurduğu bu dernek Abduumllhamitrsquoin baskıcı youml-
netiminde ccedilok yavaş buumlyuumlmekle birlikte baskıdan kaccedilarak Fransarsquoya sı-
ğınan muumlltecilerle kuvvet bularak sesini ve varlığını Osmanlı başta ol-
mak uumlzere Batırsquoya da duyurmuştur Kuşkusuz bunda 1895rsquoten başlaya-
rak Tuumlrkccedile ve Fransızca olarak İttihat ve Terrakirsquonin Paris şubesi
başkanı Ahmet Rıza Beyrsquoin oumlnderliğinde yayınlanan Meşveret
gazetesinin de buumlyuumlk payı olmuştur (Zuumlrcher 1997 90-91) Bu
cemiyetin II Meşrutiyetrsquo in kurulmasında ve ulusun bağımsızlığını
kazanmasında siyasal kuumlltuumlrel ve toplumsal ilkeleri saptaması accedilısından
buumlyuumlk bir yeri olmakla birlikte Osmanlının bilimsel anlayışını Batırsquoya
youmlneltmesi accedilısından da oumlnemi yadsınamaz (Işın 1985 357)
İttihat ve Terraki Cemiyeti adı altında Batırsquoda yetişen aydınların Os-
manlı bilimine en buumlyuumlk katkısı medreselerdeki ldquotefekkuumlrerdquo dayalı eği-
time karşın Pozitivist felsefeyi yurt iccedilinde ilk bilimsel dergiler arasında
ikinci sırayı alan Mecmua-i Fuumlnun ve yurt dışında ccedilıkan gazeteler
aracılığıyla sokmasıdır (Tekin amp İlkin 1997 168-169) 1850-1908
yılları arasında birkaccedil tıp dergisi ve Mecmua-i Fuumlnun dışında ccedilıkan
bilimsel dergilerin sayısının azlığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu
derginin bilginin yayılmasındaki oumlnemi anlaşılır (Kazancıgil 1981 XV)
Yukarıda da değinilen bu felsefe anlayışının İttihat ve Terakkiciler
kadar iktidar accedilısından da nasıl algılandığı bu yaklaşımın bilimselliği
Osmanlırsquoya ne oumllccediluumlde taşıdığı ya da taşıyamadığının anlaşılması oumlncel-
likle Comtersquoun Pozitivist felsefe anlayışının ortaya ccedilıkışını ve gelişimini
ardından da Osmanlırsquoyı Cumhuriyetrsquoe taşıyan Batırsquodan ccedileviri yoluyla
gelen duumlşuumlnce akımlarının aydınları nasıl etkileyip onlara
Cumhuriyetrsquoin kurulmasında etkin bir rol yuumlklediği ilk akla gelen sorular
arasında yer alır
153
Aydınlar arasında yayılan Rasyonalizmrsquoin etkisiyle yeniden duumlzen
oluşturma duumlşuumlncesi ilericileri Pozitivizmrsquoin ışığında Osmanlıda
ldquovarolan ilişkilerirdquo inceleyerek ldquovarlığı zorunlurdquo toplumsal yasaların
neden niccedilin ccedilıktığını araştırmak yerine nasıl gelişmiş bir toplum
yaratılabileceğiyle ilgili kimi zaman aşırı materyalizmle sonuccedillanan
arayışlara sokmuştur Batırsquodaki din ve bilim ccedilatışması sonunda bilimsel
youmlntemleride ve buna bağlı olarak toplumsal yapıyı etkilemiştir Bundan
boumlyle laik hukuk anlayışı ve toplumsal ilişkiler Pozitivist anlayışın oumln-
goumlrduumlğuuml ampirik (goumlrguumll) youmlntemle incelenerek oumlnce bulgulandırılıp
sonra da gerekccedilelendirilmiştir Bir başka deyişle Batırsquoda uygulanan
temeli hukuka dayalı yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp top-
lumsal ilişkilerin yarattığı zorunluluk sonucu ortaya ccedilıkan yasalar olduğu
anlaşılmış ve laik duumlzenin daha sağlam temellere dayalı olarak
işlemesine neden olmuştur Oysa Osmanlırsquoda Katip Ccedilelebirsquoden bu yana
gelen İslamiyetrsquoin bilimle ccedilatışmadığı goumlruumlşuuml ccediloğu Fransarsquoda bulunan
İttihat ve Terakkicilerin bile toplumsal ilişkileri incelemeden oumlnerilerde
bulunmasına neden olmuştur Bundan boumlyle Pozitivist felsefeden geriye
toplumsal gelişmede ldquoduumlzen ve disiplininrdquo oumlnemi kalmıştır Batırsquoda
bilimsel devrim laik hukuk duumlzenini getirirken Osmanlırsquoda İslamiyetccedili
Cumhuriyet anlayışı egemen olmuştur Oumlrneğin İttihad ve Terakkirsquonin
1895rsquote Paris başkanı olacak Ahmet Rıza Beyrsquoin (1859-1930) Pierre
Latiffersquoin Parisrsquoteki Pozitivist ccedilevrenin toplantılarına katılmasına karşın
1890rsquoda Revue Occidentalersquode ccedilıkan yazılarında iktidara hepten ters
duumlşmemek amacıyla başta İslamiyetrsquoin Hıristiyanlığa goumlre sosyal
gelişmeyi engellemediği goumlruumlşuumlnuuml savunurken ardından bu gelişmenin
ilahi yasalarla değil hukuki yasalarla sağlanabileceği goumlruumlşuumlnuuml dile
getirmesi ister istemez Pozitivist18
(Olguculuk) felsefenin uumlruumlnuuml olan
dini duumlzene karşı laik duumlzen kavramlarını tartışmaya accedilmıştır Bu ise
İslamiyetccedili Cumhuriyet kavramını da guumlndeme getirmiştir Bununla
birlikte laik bir eğitim ve youmlnetimi savunan Ahmet Rıza Beyrsquoin
Pozitivizme bu ılımlı ve uzlaştırmadan yana yaklaşımı ya doğrudan
kaynaklar yerine oumlrneğin 1887rsquode Dr Robinetrsquoin Comte uumlzerine
yazdığı bir kitabından oumlğrendiği kadarıyla ikincil kaynaklardan veya
Fransarsquoda Pozitivistlerin başında bulunan Pierre Latifettersquoin devam ettiği
derslerinden oumlğrendiği kadarıyla tanımasından kaynaklanabileceği gibi
18
TDK Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrsquone goumlre kısaca araştırma ve olguları gerccedileğe ve deneye dayanan felsefe akımı olarak tanımlanabilir
154
yuumlzyıllar boyu İslam kuumlltuumlruumlyle beslenmiş bir imparatorluğa ters duumlş-
memek kaygısından da kaynaklanabilir
Ahmed Rızarsquonın ldquoEtik Pozitivizmrdquo kavramını oumlne suumlrmesi de
gerccedilekte Comtersquoun Pozitivist felsefeden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml siyaset
felsefesinde duumlzen (ordreacute) ve ilerleme (progress) sloganını Osmanlıya
uyarlamak iccedilindir Oumlzetle ilerlemenin temelinde duumlzen yattığı ve bu
duumlzenin de ancak toplumu dengede tutacak onun buumltuumlnluumlğuumlnuuml
koruyacak buumlrokratik oumlrguumltlenmeyle sağlanabileceğini savunmaktadır
Buradan da anlaşılacağı gibi Rızarsquonın Batılılaşma adı altında gerccedilek
amacı dağılan imparatorluğu Osmanlılık uumllkuumlsuuml etrafında toplayarak
onu geleneksel buumlrokratik işleyişten kurtarıp akılcılığın egemen olduğu
sağlam bir buumlrokratik sistem kurmaktır Onun Cevdetrsquoten farkı belki de
Batılılaşma başlığı altında İslamiyet uumllkuumlsuumlnuuml değil Batılaşmanın
uzantısı milliyetccedililiğin etkisiyle Osmanlılık uumllkuumlsuumlnuuml oumlne suumlrmesidir
Bunun altında ise Batı emperyalizmine karşı kendini koruma duumlşuumlncesi
yatmaktadır Oumlrneğin Meşveretrsquote Herbert Spenserrsquoin19
Batırsquodan uzak
durmaları konusunda Japon devlet başkanına goumlnderdiği mektubu ccedilevir-
me gereksinimini duymuş olması Osmanlıcılık şeklinde aşırı milliyetccedili-
likten ccedilok ldquomilletrdquo olma yolunda atılan ilk adımlar olarak değerlendiri-
lebilir (Tekeliampİlkin 1999 169) Ne var ki onun buumlrokratik
oumlrguumltlenmeye verdiği oumlnem ldquobuumlrokratik elitrdquo kavramını guumlndeme
getirmiş bu durumda buumlrokratik kesimin seccedilkinliğini bilimsel bir
gerekccedileye dayandırmak amacıyla Le Bonrsquoun duumlşuumlncelerine
başvurmuştur (bkz 323 s 155) Bu şekilde Osmanlıda yuumlzyıllar boyu
suumlren youmlnetimdeki askeri egemenliğin buumlrokratik elite geccedilmesi
konusunda bir goumlruumlş oumlne suumlruumllmuumlş olmuştur
Oumlzetle onun bir yandan yeni Osmanlılardan farklı olarak doğa
yasaları ya da toplumsal yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp
Pozitif bilimlere (neden sonuccedil ilişkisine dayalı olarak) dayalı ortaya
ccedilıkan yasalar olduğunu savunurken oumlte yandan birleştirici ve itici bir
guumlccedil olarak İslamiyetrsquoin bilimle ccedilelişmediğini oumlne suumlrmesi ortaya ldquoetik
pozitivizmrdquo diye bir kavram ccedilıkarmıştır
19
Darwinrsquoin ldquoBiyolojik Evrimrdquo Kuramını sosyolojiye uygulayarak 1873rsquote ldquoBetimleyici Sosyolojirdquo ve 1876-1896 yılları arasında ldquoSosyolojinin İlke-lerirdquo adlı bir yapıt yayınlamış ve Pozitivizmin sosyoloji alanına girme-sine yol accedilmıştır (Szacky 1979 248-252)
155
3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce
Yukarıda oumlne suumlruumllen akımların İttihad ve Terrakirsquoye esin kaynağı
olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa Pozitivist felsefenin kurucusu Comtersquoun
felsefi anlayışı ve onun İttihad ve Terrakirsquoye etkisine kısaca değinmek
gerekir August Comtersquoun (1830-42) yılları arasında yayınladığı
Pozitivist Felsefe Dersleri adlı metafiziği kabul etmeyen yapıtı ldquoUumlccedil Hal
Yasasırdquo adını verdiği bir yasaya dayanmaktadır Buna goumlre uumlst bilim
dalı olarak Sosyolojinin de her bilim dalı gibi goumlzleme dayalı (Ampirik)
youmlntemler aracılığıyla toplumda ldquovarlığı zorunlu yasalarırdquo ccedilıkarması
evresinde Pozitivist aşamaya gelinmiş olacaktır Bundan boumlyle
oumlzguumlrluumlk de bu yasalara uyma şeklinde değerlendirilecektir (Adıvar
1994 331-340) Oumlzguumlrluumlğuuml toplumsal yasalarla kısıtlayıcı bu anlayış
1851-1854 yılları arasında ccedilıkan Pozitivist Politika dersleri adlı yapıtta
felsefenin neredeyse dine doumlnuumlşmesiyle sonlanmıştır İlke olarak sevgi
temel olarak ldquoduumlzenrdquo ve amaccedil olarak ldquoilerlemeyirdquo hedef alan bu siyaset
felsefesi Osmanlıya ters duumlşmemiştir (Tekeli amp İlkin 1997 141) Ne
var ki Pozitivizmrsquoin temel kavramlardan yuumlzeysel olarak Osmanlıya
girmesi Pozitivist felsefenin ldquoduumlzenin korunmasınardquo şeklindeki ilkesine
odaklanan iktidarı duumlzenin sağlanmasında hak sahibi ederken20
onun
ikinci amacına bir başka deyişle de ldquoilerlemeye odaklanan muhalefeti
de (İttihad ve Terakki) toplumsal duumlzeni yeni baştan kurmaya itecektir
32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlre-
timiyle İlişkisi
Osmanlıdaki bilimsel geleneğin ve bu felsefe akımlarının
Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki yeni rejimle etkileşimini bir oumlnceki
doumlneme başvurarak accedilıklamak bu geccediliş doumlnemindeki bilimsel etkinliğin
kuumlltuumlrel olduğu kadar siyasal yaşama da ne gibi etkisinin olduğunu
anlamak accedilısından oumlnemlidir Bir başka deyişle Cumhuriyet rejiminin
kurulmasında ya da alt yapısının hazırlanmasında niccedilin aydınların roluuml
olduğu bunda hangi yabancı kaynaklardan doğrudan etkilenildiği ya da
ccedileviri yayınların etkisi olup olmadığı sorusu Cumhuriyet kavramının
temelleri arasında yer alan huumlrriyet eşitlik ulus gibi kavramların hangi
20
Kuşkusuz boumlyle bir hak İstibdatrsquola (despotism) ister istemez sonuccedillan-mıştır
156
yolla yeni kurulacak Cumhuriyete girdiğinin araştırılmasını da gerektirir
Bunun iccedilin ise oumlncelikle IIMeşrutiyetten Cumhuriyete kadar olan
geccedilmiş doumlneminin incelenmesi hem Baha Tevfikrsquo in de dediği gibi
geleceğin bilimsel anlayışını hem de bu bilimsel anlayışın Cumhuriyetin
kurulmasındaki etkisini accedilıklığa kavuşturmak accedilısından oumlnemlidir
Aydın materyalizmiyle sonuccedillanan Pozitivist duumlşuumlncenin uumllkeye
belli başlı olarak doumlrt şekilde girdiği oumlne suumlruumllmektedir Bunlardan
birincisi bir oumlnceki boumlluumlmde de belirtildiği gibi August Comtersquoun
Pozitivist kuramı ikincisi Claude Bernardrsquoın ldquoFizyolojist kuramırdquo
uumlccediluumlncuumlsuuml Darwinrsquoin ldquoEvrim Kuramırdquo sonuncusu ise Ludwig Buchnerrsquoin
ldquoBiyolojik Kuramırsquodırrdquo (Işın 1985 363) Bir başka deyişle fizyoloji
sosyoloji ya da biyoloji gibi her oumlzel alan kendinin oumlteki bilim dalından
uumlstuumlnluumlğuumlnuuml insanın varlığını kendi bilim dalı iccedilersindeki ilişkilere
dayalı olarak accedilıklayarak kanıtlamak istemiştir Toplumsal bir varlık
olan insan sonunda materyalizmin etkisiyle biyolojik bir varlık olarak
ele alınmaya başlamıştır Ne var ki bu doumlrt kuram gerccedilekte birbirini
buumltuumlnler nitelikte olup hepsinde ortak yan ldquoseccediliciliktirrdquo Bununla
birlikte ldquoseccedilicilikrdquo Aydın kesimi devlet youmlnetiminde hak sahibi
etmiştir Bu bilimsel kuramlar Aydınlara yeni siyasal rejimde oumlzellikle
de halkın youmlnetimi anlamına gelen Cumhuriyeti kurmada uzun suumlre
başta eğitim olmak uumlzere toplumsal olanaklardan yoksun bırakılmış
reayersquoye karşı bilimsel bir dayanak yaratmıştır Bir başka deyişle
ldquoaydının seccedilkinliğirdquo kavramı aydının halktan kopukluğu da
gerekccedilelendirilmiş olmuştur Madalyonun aydın accedilısından oumlteki yuumlzuuml
ise aydının kabuğundan ccedilıkarak halkı ve onun eksiklerini saptayıp
halkı Cumhuriyet rejimine uygun bireyler olmalarını sağlayacak ccedilareler
arama goumlrevini uumlstlenmiş olmalarıdır Gerccedili bu bir yerde aydın
despotizmine yol accedilmakla birlikte soumlz konusu koşullarda ortada başka
bir seccedilenek de kalmamıştır
Cumhuriyet rejimi aydınlanma felsefesinin uumlruumlnuumlduumlr Bu doumlneme
gelindiğinde Ulusccediluluk Batılılık ve İslamcılık şeklinde uumlccedil akımın baş
goumlsterdiği goumlruumlluumlr Ne var ki İslamcılığın Cumhuriyetin temel ilkelerin-
den biri laikliğe aykırı olması bu akımı tutan aydınların ister istemez
geri plana atılmasına neden olmuştur Bu durumda geriye ulusccediluluk ve
Batılılık akımları kalmış İslamcılık akımı ise geccediliş doumlneminde hiccedil
değilse İslamiyetrsquoin bilime karşı olmadığı goumlruumlşuumlyle Batırsquodan gelen
bilginin toplum tarafından kabuluumlnuuml kolaylaştırmıştır
157
Ulusccediluluk Batılılık akımının bir uzantısı olmakla birlikte kavramsal
olarak sorun yaratan ulusccediluluk başlığı altında Osmanlı ya da Tuumlrk hangi
kimliğin seccedilileceği olmuştur Batırsquoda ulusccediluluk genellikle aynı din ve
etnik koumlkenden gelinmesinden oumltuumlruuml sorun yaratmazken ccedilok milletli bir
İmparatorluktan gelme yeni Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında
Osmanlılık uumllkuumlsuumlyle Tuumlrkccediluumlluumlk uumllkuumlsuuml arasında bir ikilem yaşanmıştır
Oumlrneğin Namık Kemal (1840-1888) yazılarının ccediloğunda ldquoOsmanlırdquo soumlz-
cuumlğuumlnuuml kullanırken bir kısmında ldquoTuumlrkrdquo soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmıştır Os-
manlı soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmasının temelinde ise ldquovatanrdquo olarak Hıristiyan
Batırsquoya karşı Muumlsluumlman Osmanlı topluluğunu goumlrmesidir (karş Mardin
1985 348-349 Berkes 2002 56-58) Ona goumlre bu topluluk ya da cami-
anın tek eksiği uygarlıktır Buradan da anlaşılacağı gibi Namık Kemal
ldquovatanrdquo kavramını aydınlanma felsefesinin bir uzantısı olarak
goumlrmemiştir Zaten o doumlnemde soumlz konusu felsefe hakkında doğrudan
bilgi edinilecek doumlnemin ccedilağdaş felsefe anlayışını doğrudan aktaracak
bir ccedileviride ortada yoktur Aydınlanmayla ilgili bilgiler genellikle
dolaylı olarak ikincil ve uumlccediluumlncuumll kaynaklardan edinilmiştir Darwinrsquoin
1865rsquode yazdığı The Origin of The Species (Tuumlrlerin Koumlkeni) adlı yapıtı
ancak 1925rsquoten sonra yayınlanabilmiştir Oumlte yandan Namık Kemalrsquoin
Muumlsluumlman birliğine dayalı vatan kavramının iccedilersine Tuumlrk ırkı kavramı
gerccedilekte Polanyalı bir muumllteci olan Mustafa Celaleddinrsquoin Fransızca
olarak yazdığı ldquoLes Turcs Ansiens et Modernesrdquo adlı yapıtındaki
oumlzellikle dil reformunun oumlneminin vurgulayan duumlşuumlncelerin etkisiyle
girmiştirNe var ki bu yapıtta Darwinrsquoin biyolojik materyalizmle
sonuccedillanan Pozitivist youmlnteminden ccedilok A Gobineaursquonun Essai sur
lrsquoingalite des Races Humaines (1853-1855) adlı tarih felsefe ve
antropolojiye dayanarak yazdığı denemenin etkisi vardır (Larouse 1992
4613) Bu yapıta goumlre oumlrneğin ldquoGermenlerinrdquo en saf ırk olduğu oumlne
suumlruumllmuumlştuumlr Kuşkusuz boumlyle bir yapıtın ileride ancak Nazizmi
tetikleyecek oumlzellikte olduğu oumlne suumlruumllebilir Bununla birlikte
Osmanlırsquoda da bu yapıtların Tuumlrk kavramını guumlndeme getirerek ldquovatanrdquo
ın oluşumunda dinsel faktoumlruumln yanında ırk birliğinin de bir faktoumlr
olduğu guumlndeme gelmiş bu ise hem aydınlanma felsefesiyle yetişmiş
hem de İslam kuumlltuumlruumlnden geccedilmiş youmlnetici aydın sınıfta ırkccedilılıktan ccedilok
Tuumlrkccedile dil reformunu akla getirerek uumllkenin birliğinin sağlanmasında
dilin oumlnemini ortaya ccedilıkarmıştır Bir başka deyişle Osmanlı kuumlltuumlruumlnden
kalma hoşgoumlruuml sayesinde vatan kavramıyla Almanyarsquodaki Nazi ya da
İtalyarsquodaki Faşist akımların etkisiyle ırk ayrılığının uumlstuumlne giderek uumllkeyi
158
boumllme yerine herkesin kolayca okuma yazma oumlğrenebileceği ortak resmi
bir dilde buluşarak uumllkenin buumltuumlnluumlğuumln sağlanması duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr
Bu şekilde aynı dilin paylaşılması etnik koumlkene dayalı iletişim ko-
pukluğundan doğan yalıtlanma durumunu ortadan kaldırarak etnik ya da
dinsel farklılıkların uumllkenin buumltuumlnluumlğuumlnuuml bozmaktan ccedilok ona kuumlltuumlrel
zenginlik katması olanağı yaratılmış olmuştur Bu aşamada sorulacak so-
rular ise sırasıyla gerccedilek anlamda Pozitivizmin ve ona bağlı olarak ay-
dınlanma felsefesinin soumlz konusu doumlnemde uumllkeye ne şekilde hangi kay-
naklardan girdiği ve Cumhuriyetin kurulmasıyla aydınların Pozitif bi-
limlere niye başvurduğudur
Teknolojiyle birlikte gelen Batılılaşma eğilimi hemen ardından
kendi felsefesini de getirmiş olmakla birlikte genelde sağlıklı kuumlltuumlrel
bir devrimde oumlnce felsefe ardından da teknolojik olanakların gelmesi
toplumun geniş kapsamlı sağlam temeller uumlzerinde oturmasını sağlar
Bununla birlikte Japonya Rusya gibi uumllkelerin Batırsquonın teknolojik
olanaklarından yararlanarak ulusal kalkınmayı sağlamakla birlikte Batı
felsefesinden etkilenmedikleri şeklindeki savın altında uygarlık ve
kuumlltuumlr kavramları arasındaki ilişki de yatar Şoumlyle ki Japonların Batı
uygarlığından yararlanmakla birlikte ulusal kuumlltuumlrlerini korumuş
olmaları uygarlığın kuumlltuumlrden yalıtlandığı anlamına gelmeyip uygarlığın
kuumlltuumlrel dokuya nasıl işlediği sorusunu akla getirir
Uygarlık akılcı ve bireysel olmasına karşın kuumlltuumlr ulusaldır İkisinin
ortak yanı devingenlik olmakla birlikte her iki kavramın ayrı ayrı ele
alınması ulusal kuumlltuumlruuml durağan bir suumlrece sokar Bir başka deyişle uy-
garlığın milletccedile kabul edilmesi onun toplumla kaynaşmasını ve
toplumun kendi koşul ve oumlzelliklerine goumlre yeniden yapılanmasını
gerektirir Bu ise bir topluma ldquoulus olmardquo niteliğini katarak onun bir
yandan kuumlltuumlrel kimliğinin oluşmasına neden olurken oumlte yandan da
ccedilağdaş toplumlar arasında yer alarak devingen bir suumlrece girmesi sağlar
Oysa uygarlık ve kuumlltuumlr arasında iletişim kuramayan toplumlar ulustan
ccedilok bir topluluk olarak kalmaya mahkum olurlar Meşrutiyetrsquoten
Cumhuriyetrsquoe geccediliş doumlneminde ise Namık Kemal ya da Ziya Goumlkalp
gibi toplumculuğu savunanların en buumlyuumlk sancısı uygarlığın maddeci
yanının kuumlltuumlruumln tinsel yapısıyla uzlaşmamasıdır Bu ise toplumun salt
varolan kuumlltuumlrel yapısının korunarak ulus olunabileceği duumlşuumlncesinin
yaygınlık kazanmasına neden olmuştur (Berkes 2002 92-93) Uygarlık
ve kuumlltuumlr arasında bu doumlnemde yaşanan ikileme karşı bu iki kavramın
159
ccedilekişmesi sonuccedilta ulus kavramını ortaya ccedilıkarmıştır Uumlstelik bu
teknolojiyi ortaya ccedilıkaran felsefeye karşı da bir merak uyandırmıştır
321 Şinasi (1826-1871)
Uygarlık ve kuumlltuumlr konusunu 1862rsquode ccedilıkarttığı Tasvir-i Efkar adlı
gazete aracılığıyla ilk irdeleyen kişi ise Şinasi (1826-1871) olmuştur
Bundan boumlyle Cumhuriyetin ilk temellerinin de yuumlzyılın sonundan
başlayarak atıldığı soumlylenebilir Reşid Paşa tarafından iktisat ve maliye
okumak uumlzere Avruparsquoya goumlnderilen Şinasi orada tanıştığı Sylvester de
Sacy gibi Doğu Bilimcilerden etkilenerek Batırsquodan gelen enduumlstrinin
uumllkenin ulusal kimliğini bulmasında yeterli olmayacağı bunun iccedilin de
oumlncelikle dil yazı basın gibi yazılı iletişim araccedillarıyla kuumlltuumlrel kimliği
oluşturmanın gerekliliğine inanmıştır Gerccedili başlangıccedilta Şinasi maliye
ve iktisat alanında yetiştirilmek uumlzere devlet tarafından goumlnderilenler
arasında yer almıştır Bu devletin ekonominin ulusal kimliği
oluşturmada ve kalkınmadaki roluumlnuumln farkına vardığını ve Adam
Smithrsquoin İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği)21
adlı yapıtının uumll-
kenin ekonomik sorunlarını ccediloumlzmeye yetmediğini anladığını goumlstermekle
birlikte Şinasirsquonin bireysel olmak koşuluyla ulusal kimliği oluşturma-
nın sanayi devriminden oumlnce geldiğini savunması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr
Onun bu goumlruumlşuuml hem aydınlanma felsefesinin hem de bireysel youmlnuumlyle
romantizmin bir bireşimidir Şinasirsquonin bireyselliği algılayışı bireysel
ilişkilere dayalı bir duumlzende duumlşuumlnduumlruumlcuuml olabilir Şinasi ilk kez Batılı
anlamda ldquobireyselliğirdquo aydınlara seslendiği Tasvir-i Efkarrsquoda araya
kitap kavramını sokarak bireyselliği karşılıklı ilişkilerde değil de yazılı
iletişim araccedillarında sorgulamanın oumlnemine işaret etmiştir Bundan boumlyle
ilk kez huumlrriyetin temel ilke olduğu bireysel ilişkilere dayalı olmayan
bir toplum duumlzeni kavramını guumlndeme getirmiştir Bu merkezi toplumsal
bir yapıdan bireyin oumln plana geccediltiği oumlzguumlr bir rejim arayışı anlamına da
gelebilir Ne var ki kitabın metinsellik oumlzelliği akla bir yandan metinsel
buumltuumlnluumlk kavramını getirirken oumlte yandan da toplumsal buumltuumlnluumlğuumln
oumlnemini getirir Şinasirsquonin ileride kurulacak Cumhuriyetrsquote maliye ve
21
Adam Smithrsquoin Meşrutiyet doumlneminde Huumlseyinzade Ali tarafından Servet-i Milel adıyla ccedilevrilip yayınlanmayan yapıtını Tercuumlme Heyeti 1925rsquote İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği) adıyla Ağaoğlu Ahmet Beyrsquoe teklif etmiştir (Karş Uumllken 1997 337 Kayaoğlu 1998 239)
160
iktisat alanında yetişip bu alanda ccedileviri yapmak yerine edebiyatın milli
bir birlik aracı olduğu duumlşuumlncesini oumlne suumlruumlp yazınsal alanda ccedileviriler
yapmayı yeğlemesi akıl uumlruumlnuuml edebiyatın doğasındaki soyut
ldquobuumltuumlnluumlğuumlnrdquo bireyde ldquobirlikrdquordquobuumltuumlnluumlkrdquo kavramlarını oluşturacağı
duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Zamanla Şinasirsquonin başta ağırlık verdiği
ldquobireysel huumlrriyetrdquo kavramının milli birlik duumlşuumlncesi iccedilersinde eriyerek
yerini ulusal bağımsızlık kavramına bıraktığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin Namık
Kemal Şinasirsquonin ortaya attığı bireysel oumlzguumlrluumlk savına karşılık ilerleme
uğruna bireysel oumlzguumlrluumlkten vazgeccedililebileceği duumlşuumlncesini oumlne suumlrmesi
toplumda farklı goumlruumlşlerin hakim olduğunu goumlsterir Bu durum ise Şerif
Mardinrsquoe goumlre huumlrriyet kavramının kamu ve oumlzeli ayıracak oumllccediluumlde
gelişmemesinden kaynaklanmıştır Namık Kemalrsquoin parlamenter
demokrasiden yana olmakla birlikte ulusal bağımsızlığa kavuşmada
milli kuumlltuumlre oumlncelik vermesi milli birliği sağlamada ulus ya da ldquovatanrdquo
kavramına verdiği oumlnemden kaynaklanmıştır (Mardin 1985 342-350)
Buradan Şinasi ve Namık Kemal her ikisinin de huumlrriyetrsquoten yana
olmakla birlikte ilerleme konusunda duumlşuumlnce ayrılığına duumlştuumlkleri ortaya
ccedilıkar Şinasi ilerlemeyi oumlnce bireyin akılsal olarak gelişmesine bundan
boumlyle ccedilağdaş uygarlığa ancak aklın eleştirel bir işlev kazanmasıyla
ulaşılabileceği inancındadır Akıl ise hem nesnel gerccedilekliği kavrayıp
hem de bundan ldquoadaletrdquo gibi soyut değerler uumlreten bir araccedil olarak
uygarlığın etrafında doumlnduumlğuuml bir merkezdir Ona goumlre aklın bir yandan
bir kavramı uumlretirken oumlte yandan toplumsal işlevi olan bir yasayı
uumlretebilmesi toplumsal duumlzenin tanrısal olmayıp insanın aklını
kullanarak kurduğu bir duumlzen olduğunu goumlsterir Bu ise onun aydın-
lanma felsefesinden ne denli etkilendiğini goumlsterir Şinasi ile birlikte ilk
kez aklın Doğu kuumlltuumlruumlndeki sezginin yerini aldığı ve onun sayesinde
Rasyonalizm akımının uumllkeye girdiği soumlylenebilir Ancak Şinasi aklın
gelişebilmesi ve toplumsal bir işlev kazanabilmesini oumlncellikle bireyin
gelişmesine bağlı bulduğundan Batı kuumlltuumlruumlnuuml tanıtan ve okumayı halka
sevdiren edebiyat aracılığıyla aklı geliştirmenin doğru olacağı ka-
nısındadır22
Edebiyatın soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirerek bireyin
22
Şinasi bu amaccedilla Parisrsquoten doumlnduumlğuumlnde Fransız şairlerinden La Fontaine Lamartine Gilbert ve Telemaquersquotan şiire doumlnuumlştuumlrduumlğuuml bir paragrafı Tercuumlme-i Manzume adı altında bir yapıtta toplamış ve Batı şiirini okura sevdirebilme ve kabul ettirebilmek amacıyla uumlstelik de Aruz vezninde ccedileviri yaparak ilk kez Batırsquodan koşuk ccedilevirisi oumlrneği
161
rasyonel duumlşuumlnmesine katkısı olduğu yadsınamaz Bununla birlikte olay
ve gerccedileklere sadece aklın sınırları iccedilersinde bakma bireyin giderek
toplumdan yalıtlanmasına neden olur Edebiyatın toplumsal birliği
sağlayıcı işleviyle bireyin rasyonel duumlşuumlnme yetisinin gelişimine etkisi
kimi zaman birbiriyle ccedilelişebilir Oumlrneğin her şeyi akla dayandırma
eğilimi ldquomaddeci pozitifrdquo adı verilen bir anlayışla da sonlanabilir Bu
ise tarihi ve toplumsal yapıyı yadsıyacak derecede pozitif bilimlere
sarılma olarak da tanımlanabilir Oumlrneğin Hanioğlursquonun ldquoBilim ve
Osmanlırdquo başlıklı yazısında belirttiği gibi ldquogeccedilmişimizi anlamak iccedilin
tarihe mi jeolojiye mi başvurmalıyızrdquo şeklindeki bir soruya maddi ve
gerccedilek olduğu iccedilin jeolojiye başvurulması gerektiği şeklinde verdiği
bilgi pozitif bilim anlayışının bir toplumun alt yapısını ve ulusal
kimliğini temsil eden sosyal bilimleri yadsıyacak oumllccediluumlde abartıya
kaccedilıldığını goumlsterir23
(karş Işın 1985 355 Hanioğlu 1985 346-347)
Oysa bu goumlruumlşe tepki olarak Namık Kemal ldquoilerlemeyirdquo Batırsquodan en-
duumlstri yoluyla sağlanacak maddi zenginliğin Batırsquoya karşı Osmanlıya
bağımsızlık kazandıracağı bundan boumlyle de Batırsquodan kuumlltuumlrel olarak
etkilenmek ya da bilgi alışverişinde bulunmak yerine milli kuumlltuumlruuml
koruyarak Batırsquoya karşı bağımsızlığını korumak duumlşuumlncesi egemendir
Bir başka deyişle Şinasirsquonin aklı ve bireysel oumlzguumlrluumlğuuml oumlne ccedilıkaran
ulusal bağımsızlık kavramı aydınlar arasında ikilem yaratmıştır Bu ise
aydınlar arasında sosyal ve fen bilimleri arasında olduğu kadar eskiden
toplumsal yapının temeli din ve bilim arasında da tartışma ve goumlruumlş
ayrılıklarına yol accedilmıştır
vermiştir Onun bu hareketi duumlşuumlncelerinin eylemiyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir (karş Paker 1991 21 Akuumlnal 1985 452)
23 Gerccedili Pozitif bilim iccedilin oumlrneğin Jeoloji alanında tarihi accedilıklayacak duuml-zeye gelmek bir yana yaşanan depremlere ve buumlyuumlk kayıplara karşın uumllkenin deprem haritaları daha yeni hazırlanmaktadır Ayrıca pozitif bi-limlerden farklı olarak tarihin verilere dayalı yoruma accedilık youmlnuuml tarihin salt verilerle sınırlı olmayıp yorum ve ccedilıkarımda bulunmaya da accedilık olduğunu goumlsterir Bu gibi bilginin bu şekilde işlenmesi ise onun zenginleşmesine ve yeni hipotezlerin doğmasına yol accedilar Oumlzellikle kuumlltuumlrel yapının temeli sosyal bilimlerde salt gerccedilekleri saptamak tarihi vakanuumlvistlik duumlzeyine indirgemek anlamına geldiğinden yukarıda soumlylenen sav olsa olsa kuumlltuumlrel yapıyı zedeler Uumlstelik guumlnuumlmuumlzde Pozitif bilim youmlntemini kullanmak kaygısıyla salt betimle-yici incelemelerde bulunmak oumlnemini yitirmiş accedilıklama yorum ve var-sayımların da ileride yapılacak ccedilalışmalarda bilgiyi tetikleyici youmlnuuml olduğu anlaşılmıştır
162
322 Baha Tevfik (1881-1914)
Baha Tevfik bilimselliği siyasetle bağdaştıran bir kişi olarak
Cumhuriyetin alt yapısının hazırlanmasında buumlyuumlk payı olmuştur Onun
kendinden oumlnce gelen materyalist akımlardan (maddecilik) etkilenerek
hem materyalizmin ilk kurucusu ve pozitif bilimlerin goumlzleme ve
deneye dayalı youmlnteminin ilk savunucusu Beşir Fuatrsquotan (1852-1887)
hem de siyaseti pozitivizmrsquole uzlaştırmaya ccedilalışan ve bireyi duumlşuumlnsel
olarak geliştirmenin toplumsal kalkınmaya katkısı olacağı goumlruumlşuumlnuuml oumlne
suumlren Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir
II Meşrutiyetrsquoin yarı oumlzguumlr ortamında oluşan ve Batırsquodan gelen duuml-
şuumlnce akımlarının etkisiyle Osmanlının kuumlltuumlrel dokusuna bağlı olarak
farklı biccedilimlere buumlruumlnen ldquoOsmanlıcırdquo ldquoİslamcırdquo ve ldquoTuumlrkccediluumlrdquo şeklindeki
akımların ilk sorgulaması Baha Tevfik tarafından yapılmıştır Bu
akımların felsefi bir dayanağı olmadığı goumlruumlşuumlnuuml savunan Tevfik
oumlncelikle felsefe alanıyla ilgilenerek bilimi siyaset dışında
oumlzuumlmsemenin uumllkenin kalkınmasındaki oumlnemine işaret etmiş ve bu
amaccedilla ilk oumlzguumln ve ccedileviri yayınların yayınlandığı Tecedduumld-i İlmi ve
Felsefi KuumltuumlphanesiYayınları24
adlı felsefe serisini ccedilıkarmıştır Bundan
boumlyle yukarıda belirtildiği şekilde Osmanlılarda gelişen akımlara
karşın Batı felsefesini benimseyen Tevfik daha Cumhuriyet
kurulmadan kuramsal olarak felsefenin (tutarlı kanıtlanabilir soyut
duumlşuumlnce şekli) bilimsel alanla ilişkisinin oumlnemine ldquoHer zaman duumlnuumln fel-
sefesi buguumlnuumln ilmi ve fenni yarının ilmi ve fenni buguumlnuumln
felsefesidirrdquo (aktaran Işın 1985 368) şeklindeki soumlzleriyle dikkati
ccedilekerek duumlnuumln felsefesinin buguumlnuumln teknolojik ilerlemesine katkıda
bulunacağını savunmuştur Bir başka deyişle bireyin eğitim yoluyla
gelişmesiyle birlikte ldquohuumlrriyetrdquo kavramının oluşacağı bunun yaratıcılığı
tetikleyecek oumlzguumlr ortamı yaratarak uumllkenin kalkınmasında ya da
24
Onbir adet kitap yayınlanmıştır Soumlz konusu seride Ovdet Lakerrsquoın Feminizm Alem-i Nisvan adlı ccedilevirileri ve yine Ahmet Nebil ile birlikte ccedilevirdiği Alfred Foullersquonini Tarih-i felsefe gibi yapıtları da bu-lunmaktadır Onun bu ccedilevirileri toplumun eksikliklerini goumlz oumlnuumlne ala-rak yaptığı ortada bir gerccedilektir Oumlrneğin daha o doumlnemde feminizmle ilgili bir yapıt ccedilevirmesi eğitim olanağı bile verilmeyen kadının Osmanlı toplumundaki duumlşuumlk konumunu hatırlatmak iccedilindir İlerlemeyi hedef alan Baha Tevfikrsquoin kadının toplumdaki oumlnemine daha o doumlnemde dikkat ccedilekmesi onun kendini toplumsal konulardan yalıtlamamış bir bilim adamı kimliği taşıdığını goumlsterir
163
ilerlemesinde buumlyuumlk etkisi olacağını oumlne suumlrmuumlştuumlr Bir başka deyişle
bilimi her alanda kendine oumllccediluumlt alan materyalist goumlruumlşten yola ccedilıkarak
felsefeyi siyaset dışı olarak ele almakla birlikte sonunda bilime dayalı
bu felsefe anlayışının Osmanlının monarşik yapısını etkileyeceğini
duumlşuumlnmuumlştuumlr
Oumlzetle Baha Tevfikrsquoin bir yandan Osmanlıdaki Materyalist akımın
oumlncuumlsuuml Beşir Fuadrsquoın bilimselliğinden oumlte yandan da bilimle siyaseti
uzlaştırmaya ccedilalışan Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir Bu
ise onun Cumhuriyet rejiminin temel kavramlarından biri olan ldquohuumlrri-
yetirdquo ilerleme olarak ele aldığını ve bu ilerlemenin de bilimle
sağlanabileceği goumlruumlşuumlnde olduğunu goumlsterir (Işın 1985 370) Ancak
Baha Tevfikrsquo in Ahmet Nebilrsquole birlikte ccedilevirdiği Louis Buumlchnerrsquoin
Madde ve Kuvvet ya da Ernest Haeckelrsquoin Vahdet-i Mevcut Bir Tabirsquoat
Aliminin Dini gibi yapıtlara bakıldığında ise Abdullah Cevdetrsquoten farklı
olarak tarih antropoloji ve siyaset biliminden yola ccedilıkan Gobineau ya da
Toplum ruhbilimini dayanak alan Le Bon gibi sosyal bilimlerden değil
de doğrudan Pozitif bilimlerden yola ccedilıkarak ilerlemeyi savunduğu
goumlruumlluumlr (Tekin amp İlkin 1999 173-175)
323 Abdullah Cevdet (1869-1932)
Baha Tevfikrsquoin ccedilağdaşı olan Abdullah Cevdetrsquoin siyasete ilgisi onu
sosyal bilimlerle pozitif bilimleri uzlaştırma yoluna itmiştir Onun
Gustave Le Bonrsquoun 1895rsquoteki Les Lois Psychologiques des Peoples adlı
yapıtında bireysel bilincin toplum ya da kolektif bilince boyun eğdiği
şeklinde geccedilen duumlşuumlncesinden etkilendiği ve bu yapıtı 1902rsquode ldquoRuh-uumll
Akvamrdquo adıyla ccedilevirdiği goumlruumlluumlr Abdullah Cevdet cumhur(halk) ruhunu
olduğu kadar bir uygarlığın yuumlkseliş ve ccediloumlkuumlşuumlnuuml de ırk oumlzelliklerine
dayandıran Le Bonrsquoun goumlruumlşlerinden etkilenmiştir Bu ise onun
ldquoCumhurrdquo psikolojisinin ırktan ırka değiştiğini ve Le Bonrsquoun goumlruumlşuumlnuumln
siyasetccedili ahlakccedilı ve eğitimciye yol goumlsterdiğini oumlne suumlrmesine neden
olmuştur (Mardin 1983 180-200) Bununla birlikte ccedileviri ve telif
yapıtlarını yayınladığı İctihad Kuumltuumlphanesi serisi yayınları arasında ccedilı-
kan kitapların girişinde ldquoAydınlanma felsefesinirdquo tanıtmıştır Bu ise
Cevdetrsquoin ilk laiklik tartışmalarını guumlndeme getirmesine neden
olmuştur Ne var ki bu felsefe akımını tanıtırken oumlrneğin yapıtın ilk
kısmında maddenin varlığının doğa yasalarıyla belirlendiği şeklinde
goumlruumlşuuml oumlne suumlren Ludwig Buchnerrsquoin ldquo Nature et Sciencerdquo ın accedilıklamalı
164
ccedilevirisine yer vermiş ikinci kısımda ise oumlnde gelen İslam ve Batı
felsefecilerinin goumlruumlşlerine yer vermiştir Bu ccedileviri ve telif yapıt
arasındaki sınırın bu doumlnemde daha net olarak ccedilizilmediğini goumlsterir
Gerccedili bu belirsizlik felsefi bir dayanaktan yola ccedilıkmak isteyen bireysel
goumlruumlşlerin ifadesinde de ortaya ccedilıkar Oumlrneğin dinin dogmatik youmlnuumlnuumln
dural olmasına karşın İslamiyetrsquoin kalkınmada itici bir guumlccedil olduğunu sa-
vunması ya da Ernest Haecklerrsquoin canlıların evrimden geccedilme
suumlrecindeki eşitsiz gelişim ilkesinden ve Darwinrsquoin ldquoDoğal Elemerdquo
savından yola ccedilıkarak bazı insanların eğitim yoluyla
seccedilkinleşebileceğini oumlne suumlrmesi başka bir deyişle de toplumsal
ilerlemenin ancak youmlnetimin bu seccedilkin kadroya bırakılmasıyla sağla-
nabileceği goumlruumlşuumlnuuml savunması felsefe ve siyaseti uzlaştırma ccedilabalarının
yarattığı ccedilelişkiler olarak da değerlendirilebilir (Mardin 1983 60-105)
Kuşkusuz Cumhuriyete geccediliş doumlneminin sancılarını yaşayan bir
bilim adamının o toplumun bir uumlyesi olarak toplumsal konuları biyolojik
materyalizme dayandırarak accedilıklamaya ccedilalışması veya bu yukarıda
oumlrnekleri verildiği şekilde ikileme duumlşmesi gerccedilekte aydın kesimde
ldquohuumlrriyetinrdquo ilerleme olarak algılanmasından kaynaklanır Bu Abdullah
Cevdetrsquoin bilimi toplumsal kalkınmada bir amaccedil olmaktan ccedilok bir araccedil
olarak goumlrmesi şeklinde değerlendirilebilir Bu accedilıdan Baha Tevfikrsquoin
bilimsel olarak Abdullah Cevdetrsquoten daha tutarlı olduğu soumlylenebilir
324 Salih Zeki(1864-1921)
Şinasi ile birlikte başlayan Baha Tevfik ile filizlenen Rasyonalizmrsquole
(Akılcılık) ilgili duumlşuumlnceler fen alanına da yansımıştır Salih Zeki (1864-
1921) gibi 1910 yılında Galatasaray Sultanisi muumlduumlrluumlğuuml 1913 yılında
Daruumllfuumlnun rektoumlrluumlğuuml yapan bir Tuumlrk matematikccedilisinin ilk kez
matematiğin salt aritmetiksel bir işlemden oluşmayıp eğitimin bireyin
soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirmedeki roluumlnuuml goumlzoumlnuumlnde tutması
onun ldquoakılcılığınrdquo sağlam temeller uumlzerine oturmasında eğitimin
oumlnemine işaret ettiğini goumlsterir Bu amaccedilla oumlncellikle Henri Poincareacutersquoın
yapıtlarını İlim ve Usul İlmin Kıymeti Felsefe-i İlmiye (1914 (1330)
281+2 s) İlim ve Faraziye Felsefe-i İlmiyye (1916 (1332) 80 s)
matematik felsefesiyle ilgili kitapların ccedilevirisiyle birlikte bu bilgiyi
uygulama alanına da yansıtarak Usul-i Cebir 1 Kitap (1915) ve Usul-i
Cebir 2 Kitap (1915) şeklinde 9 ve 10rsquouncu sınıflarda okutulmak uumlzere
kitapları yazmıştır Bunun yanı sıra yine okullar iccedilin Alexy Bertrandrsquoın
165
Felsefe-i İlmiye ve Ahlakiye adlı yapıtını (1917) ccedilevirmesi onun bilgi
uumlretiminde kuramdan uygulamaya doumlnguumlsel bir suumlreccedil izleyerek ccedilağdaş
bilimsel youmlntemi kullandığı goumlruumlluumlr (karş Kayaoğlu 1998 161-175
Uumllken 1997 334)
Burada amaccedil bilgi uumlretiminden ccedilok bilginin yayılması olduğundan
yapıtların ccedileviri derleme ya da telif olmasından ccedilok bilginin edinilme-
sinde izlenen yol oumlnem kazanır Salih Zekirsquonin ister telif ister ccedileviri ol-
sun oumlteki fen alanıyla ilgili ccedileviri yapanlardan ya da oumlzguumln yapıt
yazarlarından uumlstuumlnluumlğuuml bilgi aktarımındaki amacını yukarıdaki
yapıtlardaki sıralamadan da anlaşılacağı gibi mantıksal bir akış iccedilersinde
vermesinden kaynaklanır Oumlzetle matematik alanında bilim adamı
kimliğini ccedilevirmen kimliğiyle birleştirerek ldquoAkılcılıkrdquo akımının
bilimsel alana yayılmasında buumlyuumlk katkısı olduğu bir gerccedilektir Ne var
ki İsmet Oumlzel ldquoTanzimatrsquoın getirdiği Aydınrdquo başlıklı yazısında Salih
Zekirsquonin guumlnuumlmuumlzde hala oumlnemini koruyan Henri Poincareacutersquonin
yapıtlarını ccedilevirmiş olmasının Tuumlrkiyersquode bilim konusunu tartışan bir
ccedilevre yaratmadığıyla ilgili duumlşuumlnceleri ccedilevrilecek yapıtın bilinccedilli olarak
seccedililmesi durumunda bile alıcı kitlenin bu yapıtı oumlzuumlmseyecek duumlzeyde
bilgi donanımına sahip olmaması durumunda bireysel girişimlerin
bilgiyi tetikleyecek oumllccediluumlde kuvvetli olamayacağını goumlsterir (Oumlzel 1985
61-65) Oumlte yandan tuumlm bu yukarıda adı geccedilen yapıtların Maarif-i
Umumiye nezareti yayınları arasında ccedilıkmış olması 1869rsquodan 1924rsquoe
kadar etkinlik goumlsteren bu nezaretin II Meşrutiyetrsquoten sonra
Cumhuriyetin oluşumundaki etkilerini ve toplumsal işlevini
değerlendirmek accedilısından oumlnemlidir
325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-
1919)
1914rsquote yeniden yapılanan Maarif-i Umumiye Nezareti daireleri ara-
sında en etkin rollerden birini Telif ve Tercuumlme Dairesi oynamıştır Bu
daire geccedilmişte Encuumlmen-i Teftişrsquoin yayınları ccedilıkarmaktan ccedilok yayınları
sansuumlr etme goumlrevinden farklı olarak ccedileviri yayınları teşvik etme youmln-
lendirme goumlrevini uumlstlenmesinden kaynaklanmıştır Bundan boumlyle temel
amacı hem okul hem de halka seslenecek yayınlar ccedilıkarmak olmuştur
Bu şekilde devlet eliyle geniş halk yelpazesine seslenilmek istenmesi
okur yazar halkı okuyan yazan halk konumuna yuumlkseltme konusunun
gerccedilekten bir devlet politikası olarak benimsendiğini de goumlstermektedir
166
Bu dairenin yayınladığı ccedileviri kitaplar arasında tıp zooloji kimya
ziraat tarih coğrafya hukuk ve iktisat gibi konulara yer verilmiştir Bu-
radan da anlaşılacağı gibi eski konu alanlarına ek olarak uumllkenin
gereksinimi olup da bilimsel olarak ele alınmamış ziraat veterinerlik
hukuk iktisat gibi konu alanlarında ccedileviriler yayınlanması uumllkenin
bilimsel temeller uumlzerinde kalkınması konusuna oumlzellikle oumlnem vermeye
başladığını goumlstermektedir Bu aynı zamanda disiplinlerin sınırlarının
ccedilizildiğinin ve sayılarının giderek artmaya başladığının da bir işaretidir
Ayrıca bir toplumun geleceğinin ve devingenliğinin en buumlyuumlk simgeleri
olarak kadın ve oumlzellikle ccedilocuklara youmlnelik ccedileviri yayınlara yer
verilmesi aşağıda da anlatılacağı şekilde son derece anlamlı bir adım
olarak da değerlendirilebilir
Ccedilocuklarla ilgili ccedileviri yayınların resim okumayı sevme ya da
oumlrneğin ldquoCcedilamur İşleri Nasıl Yapılmalırdquo adlı ccedileviri yapıtta olduğu gibi el
ve beden becerilerini geliştirici yapıtlar ya da kadınlara youmlnelik telif
olarak ipekccedililik tavukccediluluk vb gibi konularda yapıtların bulunması
oumlzellikle dikkat ccedilekicidir Guumlnuumlmuumlz eğitim anlayışında bile geri plana
atılan guumlndelik yaşamın temel gereği olan konuların ccedileviri olarak daha o
doumlnemde yayınlanmış olmasının iki amacı olabilirbirincisi gerccedilek ya-
şamla bilgiyi uzlaştırma bundan boumlyle okumanın gerccedilek yaşamın bir
parccedilası olduğunu goumlstermek buna bağlı gelişen ikinci amaccedil ise
duumlşuumlnceyle bedene egemenlik kurmayı ve giderek duumlşuumlnceyle eylem
arasında tutarlılık sağlamayı oumlğretmektir
Oumlzetle devletin geleceğe youmlnelik olarak bu şekilde ccedilocuklar ve ka-
dınlara oumlzellikle seslenmeyi duumlşuumlnmesi ccedilağdaş bir topluma duyulan oumlz-
lemin bir goumlstergesi olarak kabul edilebileceği gibi bu kitapların
hepsine seri ve cilt numarası verilmesi de profesyonel yayıncılık
konusunda ilk adımların yine devlet tarafından atıldığını goumlsterir
326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve
Ccedileviri Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme
Osmanlılarrsquodaki yaklaşık 600 yıl suumlren bu tarihsel suumlreccedil kuruluş ve
yuumlkseliş doumlneminde İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln etkisinde
kalmış Lale devrinde Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln izlerinin biraz daha ccediloğalarak
Osmanlı kimliği yaratılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu doumlnemde de
Arapccedila ve Farsccedilarsquodan ccedileviri sayısı azalmamıştır Tanzimatrsquola birlikte ise
167
Batırsquoyla ilişkilerin ccediloğalması oumlzellikle elccedililikler aracılığıyla yeni eğitim
kurumlarının accedilılmasıyla birlikte Fransızcarsquoya rağbet artmıştır Tanzi-
matrsquotan sonraki doumlnemde ise Batırsquodan ccedilevirilerin sayısı artmakla
birlikte ana kaynaklardan ccedileviri sayısı artmamıştır Batırsquoyla ilgili temel
bilgiler bu doumlnemde de Arapccedila kaynaklar yoluyla elde edilmeye
ccedilalışılmıştır I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyetrsquoe kadar olan doumlnemde ise
eğitimin yaygınlaşması ve ulusal bilincin artması sonucu hem geccedilmişle
bağın kopartılmaması hem de ilerleme isteği bir araya gelerek Doğu ve
Batırsquodan ccedileviriler yapılmaya başlanmış ancak buumltuumlnuumlyle ele alındığında
yapılan ccedilevirilerin gerek nicel gerekse nitel olarak Osmanlıda bilimsel
devrimi tetikleyecek guumlce sahip olmadığı goumlruumllmuumlştuumlr II Meşrutiyetrsquoten
Cumhuriyete kadar uzanan doumlnem ise aydınların Batırsquodan etkilenerek
siyasal rejimi şekillendirmede ve uumllkenin kalkınmasında buumlyuumlk bir rol
oynadıkları doumlnemdir Bu doumlnemde bilimsel olarak temel yapıtların
ccedilevirilerinin bizzat aydınlar tarafından yapıldığı ve başta felsefe olmak
uumlzere toplumbilim konusunda yapılan ccedilevirilerin fen bilimlerine ya da
pozitif bilimlere etkisi olduğu ve buna bağlı olarak başta tıp alanı olmak
uumlzere biyoloji ve matematik alanında edinilen bilgilerin bilimsel
yaşama olduğu kadar toplumsal bilince de katkıda bulunduğu ortaya
ccedilıkmıştır Cumhuriyetin bu kadar kısa zamanda benimsenmesinde
aydınların gerccedili başta Despotism gibi goumlruumlnmekle birlikte toplumu
youmlnlendirici ona ışık tutucu roluuml yadsınamaz İşte bu bakış accedilısı ccedilerccedileve-
sinde Batılılaşmanın oumlnce siyasi otoriteye etkisi ardından da aydınların
toplumsal yapıya hangi Batı kaynaklarına dayanarak etkileri olduğu
goumlruumlşuuml ele alınmıştır
II Meşrutiyet doumlnemine gelindiğinde II Abduumllhamitrsquoin ilk ve orta
eğitimin yaygınlaştırılması konusu başta olmak uumlzere ccedileviri etkinliğini
ve kuumltuumlphaneleri ulusal kuumlltuumlr politikası kapsamında ele alıp onları
eskiden olduğu gibi ikincil derecede oumlnem taşıyan kuruluşlar yerine
devletin merkezinde yer alan temel kurumların yanında oumlrguumltlenmeleri
konusunda aldığı kararların oumlnemi yadsınamaz Bununla birlikte bir suumlre
sonra iccedilerde ve dışarıdaki olaylar karşısında iktidarı kaybetme
kaygısının baskın ccedilıkarak aşırı baskıcı youmlnetimin benimsendiği
goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise eğitim ve ona bağlı kuruluşların gelişmesini engel-
lemiştir Oumlyle ki yukarıda soumlz edilen Telif ve Tercuumlme dairesinin yerini
Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyeti (1881) almış ve bu heyette başta
Tuumlrkccedile olmak uumlzere Arapccedila Farsccedila Fransızca vb dillerdeki yayınları in-
ceme ya da guumlmruumlklerde kontroluumlnuuml yapma veya okul ve kuumltuumlphaneleri
168
denetlemenin oumltesine geccedilememiştir Her ne kadar 10 yıl sonra Telif ve
Tercuumlme Muumlduumlrluumlğuuml yeniden kurulmuş (1891) olsa da merkezi
youmlnetimin geccedilmişteki bu sansuumlrcuuml tutumu uzun yıllar ulusal kuumlltuumlr
politikasının vazgeccedililmez bir unsuru olmuştur Bir başka deyişle ulusal
kuumlltuumlr politikası deyince temel ilkeler arasında birinci sırada akla
yaratıcılığı destekleyerek bilgi uumlretimine katkıda bulunmak gelirken
aksine ldquosansuumlrrdquo kavramı ilk sırayı almış ve guumlnuumlmuumlzde bile bu anlayış
etkisini suumlrduumlrmuumlştuumlr (Kayaoğlu 1998 155-156) Oumlyle ki 1869rsquoda
Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde başta sıbyan okulları olmak uumlzere
ruumlştiyelere de tarih dersi konulurken uumlstelik de Namık Kemalrsquoin ldquoTarih
yalnız erbabı huumlkuumlmet iccedilin değil efradı millet iccedilindirrdquo (aktaran Tekin amp
İlkin 1999 177) şeklindeki soumlzlerinden de anlaşılacağı uumlzere tarih ve
tarih yazma bilinci tam uyanırken II Abduumllhamidrsquoin Muumllkiyersquode Tarih
dersi veren 1879-1881 arasında 6 ciltlik Tarih-i Umumirsquonin yazarı
Mizancı Muradrsquoı Rodosrsquoa suumlrmesi bununla da yetinmeyip (Tekin amp
İlkin 1999 179) ilk oumlğretimden Osmanlı tarihini orta oumlğretimden de
Genel Tarihi kaldırması onun toplumun ilerlemesinden yana olmadığı
izlenimini yaratır Bununla birlikte oumlrneğin Muumllkiye mektebini (1887)
bir yandan yuumlksek oumlğretim konumuna ccedilıkarırken 1878rsquode Osmanlının
koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ilk arazi kanunnamesi ve medeni
yasanın ccedilıkmasına oumln ayak olan hukuk mektebi ticaret mektebi ya da
sivil muumlhendislik okulu (1883) gibi yeni eğitim kurumlarını topluma
kazandırması (Tekin amp İlkin 1999 77-78) ya da devletin oumlrguumltlenmesi
şeklindeki atılımları onun başta oumlne suumlruumllen oumlzellikle tarihe karşı
olumsuz tutumuna karşın gerccedilekte uumllkenin ilerlemesinden yana olmakla
birlikte siyasi otoritesini kaybetmeme uğruna ccedilelişkili davranışlarda
bulunduğunu goumlsterir Ne var ki duumlşuumlncenin 1892rsquode Tuumlrk-Muumlsluumlman
oumlğrencilerin dışarı gitmesini yasaklayacak oumllccediluumlde dizginlenmiş olması
bu accedilılan yeni eğitim kurumlarının da gerccedilekten ccedilağdaş anlamda yuumlksek
oumlğretim kurumu işlevini yerine getirememelerine yol accedilmıştır
Batılılaşma suumlrecinin yavaş olmasının temelinde İslamiyetrsquole ilgili
değerlerin kaybolarak uumllkede ldquodayanışmanınrdquo sağlanamayacağı korkusu
yatmaktadır Oysa seferberlik ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışının
bir uumlruumlnuumlduumlr Abduumllhamitrsquoin bu dayanışmayı sağlamak uumlzere eğitimi
merkezi bir sistem iccedilersine sokarak ldquomilli bir kuumlltuumlrrdquo oluşturma konu-
sunda attığı adımlar gerccedilekte ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışı bun-
dan boumlyle de Batılılık yolunda atılan ilk adımlar olarak da
değerlendirilebilir II Abduumllhamitrsquoin bir yandan Batılılaşmanın uumllkenin
169
ilerlemesine katkıda bulunacağı duumlşuumlncesiyle Batırsquodaki merkeziyetccedili
devlet sistemini yerleştirmeye ccedilalışırken oumlte yandan da yine Batılaşma
etkisiyle gelişen ulusal kimlik bilinciyle temeli dine dayanan Osmanlı
kimliğini kaybetmeden Batılılaşma suumlrecine girmeye ccedilalışması onu guumlccedil
duruma sokmuştur Bu ikilem onu sonunda sıkı denetim ve sansuumlruumln
egemen olduğu istibdat youmlnetimine zorlamıştır (Mardin 1983 343-345)
Oumlte yandan Abduumllhamitrsquoin sıkı sansuumlruumlne karşın gerek aydın gerekse
alt yapı olarak Batılılaşma konusunda en ciddi adımların yine bu
doumlnemde atıldığı ancak bu kavramın ileriki yıllarda daha ldquoccedilarpık Batılı-
laşmardquo şeklinde yozlaştığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin bu konuda II Abduumllhamitrsquoe
muhalif olan Genccedil Osmanlılar ve Genccedil Tuumlrklerin bile dini değerleri kay-
betmeden Batılılaşmadan yana olması bu suumlrecin yavaş ilerlemesine ne-
den olmuştur Kuşkusuz kuumlltuumlrel kimliğini kaybetmeden boumlyle bir
suumlrece ayak uydurmak oumlzellikle sıkı baskının olduğu doumlnemlerde ileri
suumlruumllduumlğuuml gibi kolay olmayıp topluma yeni giren bu akımın oumlnce
kuumlltuumlrel kimliğin potasında eritilip ardından oumlzuumlmsenmesini gerektirir
Bir başka deyişle soumlz konusu durumda kuumlltuumlrel geccedilmişini ve varlığını
kaybetme tehlikesi de guumlndemde olduğundan bu suumlrecin sindirilerek
ağır ağır ilerlemesinin doğal karşılanması gerekir Ne var ki burada II
Abduumllhamitrsquoin de uumllkesinin kalkınmasından yana olmakla birlikte
duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlnuuml kısıtlayarak bu fikirlerin oumlzguumlrce tartışılıp uumllkenin
kuumlltuumlrel kimliğine uygun şekilde duumlzenlenmesine fırsat vermediği ve bu
akımın uumllkeye yuumlzeysel olarak girdiği soumlylenebilir Tuumlm bu ccedilelişkilere
karşın iktidarın duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuuml25
dışında uumllkenin youmlnetimi
konusunda aldığı kararlar Batılılaşma suumlrecini başlatmış ve tuumlm
baskılarına karşın II Abduumllhamitrsquoin kendi eliyle kurduğu yeni yuumlksek
oumlğretim kurumlarında Batı duumlşuumlncesinin yavaş da olsa giderek
filizlendiği goumlruumlluumlr
Bu doumlnemde Aydınların siyasete bakış accedilısı ve Batırsquodan gelen
bilgiyle toplumu ccedilağdaş kılma ccedilabalarının Cumhuriyetin
kurulmasındaki payı yadsınamaz Tuumlrkiyersquode Cumhuriyetin alt yapısını
hazırlamada aydınların katkıları ve ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın ulusal
kalkınmayı sağlamadaki oumlnemini kavramaları uumllkenin yuumlzuumlnuuml ccedilağdaş
bilimin kaynağı Batırsquoya ccedilevirmiş ve uumllkede sadece maddesel değil sosyal
25
Gerccedili duumlşuumlnceye getirilen bu sıkı denetim mekanizması beraberinde buumlrokrasinin gereğinden fazla şişirilmesine ve imparatorluğun ekonomik accedilıdan daha da guumlcuumlnuuml yitirmesine neden olmuştur
170
devrimlerin de gerccedilekleşmesine zemin hazırlamıştır Aydınların
toplumsal kalkınmada farklı goumlruumlşler oumlne suumlrmekle birlikte hepsinin
Batı bilimlerinin oumlzellikle de pozitif bilimlerin etkisi altında kaldıkları
yukarıda kısaca ccedilevirilerinden yola ccedilıkarak anlatılmaya ccedilalışılan
tutumlarından da zaten anlaşılmaktadır
Oumlzetle soumlylenecek olursa Pozitivismrsquoe karşı yukarıda accedilıklandığı
şekilde uumlccedil ccedileşit yaklaşım ortaya ccedilıkmaktadır Birincisi temeli duumlzenden
yola ccedilıkıp toplumsal yasaların Tanrının baştan koyduğu yasalara
dayanıp iktidarlarını da guumlvence altına almak isteyen II Abuumllhamit ve
yandaşlarının tutucu yaklaşımı ikincisi Hıristiyanlığa goumlre İslamiyetrsquoin
kuumlltuumlrel gelişmeye daha accedilık olduğu goumlruumlşuumlnuuml oumlne suumlrmekle birlikte
yasaların toplumsal ilişkiler sonucu ortaya ccedilıktığını savunan Ahmet Rıza
Bey gibi ılımlı kesim ve son olarak da iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln
geccedilmişini goumlzardı edip pozitivizmin amacı ldquoilerlemeyirdquo kendine hedef
seccedilerek başta youmlnetim olmak uumlzere eğitim ve toplumsal yapıyı alaşağı
edip yeniden bir duumlzen kurma yanlısı materyalist kesim II Meşruti-
yetrsquote egemen olan bu uumlccedil anlayış ccedileviri etkinliğini dil accedilısından şoumlyle
yansıdığı goumlruumlluumlr Doğu dillerinden ccedilevirileri destekleyenler (oumlrn II
Abduumllhamit doumlneminde bu dillerden ccedileviri sayısı artmıştır) oumlte yandan
da Pozitivizmrsquoin temelinde Doğadan yola ccedilıkan Antik Yunan ve Latin
kuumlltuumlruumlnuumln etkisine dikkati ccedilekmek uumlzere Eski Yunan ve Latincersquoden
ccedilevirileri destekleyenler (oumlrneğin Ahmet Mithat gibi) en uccedilta olanlar
ise eğitim dili başta olmak uumlzere Fransızcarsquodan ccedileviriler yapılmasını ve
hatta eğitim dilinin Fransızca olması konusunda ısrar edenlerdir
(oumlrneğin Abdullah Cevdet gibi) Ccedileviri dilindeki bu tartışmalar
beraberinde hedef dilin Osmanlıca ya da Tuumlrkccedile olması konusundaki
tartışmaları da başlatacaktır Bu ise Cumhuriyet doumlneminde 1928 Harf
Devrimiyle sonlanacaktır
33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri
Yayınlar ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi
Cumhuriyetin kuruluş yılları kuumlltuumlrel accedilıdan birbirine karşıt duumlşuumlnce
akımlarının birbiriyle uzlaştırılarak yeni bir Tuumlrk kimliği yaratma kay-
gılarının yoğun olarak yaşandığı bir bocalama doumlnemidir Bu birbirine
karşıt Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık Batılılaşma şeklindeki duumlşuumlncelerin bireşi-
minden yeni bir Tuumlrk kimliği ve buna bağlı olarak ulusal yeni bir kuumlltuumlr
politikası yaratma goumlrevi ise eğitimin uzun suumlre yuumlksek oumlğretimden baş-
171
layarak oumlrguumltlenmesinden oumltuumlruuml aydınlara kalmıştır Ancak aydınların
ulusal birliği sağlamada sesini duyurabilmesi oumlncelikle okur-yazar bir
halk kitlesini gerektirdiğinden kuumlltuumlruumln en oumlnemli aracı eğitimin yay-
gınlaştırılması ilk kez ccediloumlzuumllmesi gereken siyasal bir guumlndem maddesi
olarak ele alınmak zorunda kalınmıştır Gerccedili II Meşrutiyet doumlneminin
Maarif Nazırı Emrullah Efendirsquonin geccedilmişten kalma alışkanlıkla eğiti-
min en uumlst duumlzeyden başlayarak yeniden duumlzenlenmesi savında ısrar et-
mekle birlikte onun karşıtı goumlruumlşte olan oumlrneğin Daruumllmualimrsquoin muuml-
duumlruuml Satı Bey gibi kimselerin eğitimin İptidairsquolerden başlayarak yeniden
duumlzenlemesi şeklindeki goumlruumlşleri sonuccedilta her iki uccedilta da yeni bir uygu-
lamaya gidilmesine neden olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 84-86)
Bu eğitim alanında başlayan gelişmeler Osmanlıdan miras soumlzluuml
kuumlltuumlr geleneğine dayalı toplum yapısının temellerinin II Meşrutiyetle
birlikte İttihat ve Terakki doumlneminde alınan kararlarların etkisiyle
sarsılmaya başladığını goumlruumlluumlr Oumlrneğin ilk oumlğretimin zorunlu ve
parasız olması okuma yazmanın kolaylaştırılması amacıyla Arap harfle-
rinde değişiklikler yapılması kadınlara eğitim olanağının daha
yaygınlaştırılması Cumhuriyetrsquoin eşiğindeki aydınların eğitim alanında
alınan bu yeni kararlarla seslerini geccedilmişteki aydınlara oranla halka
daha kolay duyuracağı anlamına gelir(Tekeli 1985 471-476) Bu
durum aynı zamanda hiccedil olmazsa temel bilgilerin yayılımını
hızlandırıp uumlstelik de toplumda hiccedil değilse okuma yazma konusunda
cinsiyet ayrımını ortadan kaldırarak bilginin daha geniş bir halk
kitlesine yayılmasını kolaylaştırmıştır Oumlte yandan yuumlksek oumlğretimde
Abduumllhamit doumlneminde kaldırılan tarih edebiyat ve felsefe gibi konu
alanlarının yeniden programa alınıp programın daha da geliştirilerek
Daruumllfuumlnuumln-ı Şahanersquonin Daruumllfunuumln-ı Osmani (1909) adıyla doumlrduumlncuuml
kez yineden oumlnem kazanması yeni bir rejim arayışının da işaretini verir
Başka bir deyişle milletin egemenliğindeki devlet biccedilimi anlamına gelen
Cumhuriyet rejiminin temellerinin İttihat ve Terakki doumlnemindeki
aydınlar tarafından atıldığı oumlne suumlruumllebilir Gerccedili halkın rejimi anlamına
gelen Cumhuriyet kavramının halkın kendi iccedilinden gelmesi
duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki yukarıda da oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde yuumlzyıllar
boyu halkın eğitim bir yana ekonomik sıkıntılar iccedilinde olması uumlstelik
soumlz konusu doumlnemde genelde I Duumlnya Savaşı nedeniyle duumlnyada
yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar aydınların o doumlnemde etkin bir
rol oynamasına neden olmuştur Bununla birlikte 1918rsquoden 1923rsquoe
değin suumlren Bağımsızlık Savaşı hiccedil değilse yuumlzyıllar boyu aynı toprağı
172
paylaşan insanların ilk kez bir amaccedilta toplanmasına fırsat vermiştir Bir
başka deyişle İmparatorluğun buyruğu altında aynı dini paylaşsalar
bile kendi kuumlltuumlrleri iccedilinde kapalı olarak yaşayan topluluklar ilk kez
ldquokalabalıkrdquo olmaktan ccedilıkmış ve dayanışma ruhunun verdiği guumlccedille
ldquomilletrdquo olma yolunda ilk adımlar atılmıştır
Bu bir yerde Roma hukukundan kalma uumlstelik insanın doğasından
kaynaklanan ldquomuumllkiyetrdquo kavramının yarattığı bir dayanışma ruhu olarak
da değerlendirilebilir Ne var ki Cumhuriyet rejimi sadece muumllkiyetrsquole
sınırlı olmayıp ldquomilletrdquo olma kavramını da beraberinde getirir Milleti
kalabalıktan ayıran en oumlnemli etmen ise kuumlltuumlrel dayanışmadır Ne var
ki soumlz konusu doumlnemdeki ldquodayanışma ruhurdquo kuumlltuumlrel kaynaşmadan ccedilok
savaşı ortamının yarattığı bir dayanışma ruhudur Aydınların bunun
kuumlltuumlrel zemine kaydırılararak Cumhuriyet rejimine geccedililmesi aşama-
sında roluuml buumlyuumlktuumlr26
Okur yazar olmayan bir toplumda aydınların
halktan uzun suumlre kopuk olmasına karşın bu kadar etkin rol oynaması
gerccedilekten duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Aydının ldquoCumhuriyetrdquo kavramını guumlndeme
getirmesindeki başarısı Cumhuriyetin temel unsuru millet olmakla
birlikte onu ilk aşamada geri plana atıp devleti oumln plana geccedilirmesine
bağlanabilir Bununla birlikte bu kadar uzun suumlre goumlzardı edilmiş halkın
youmlnlendirilmesinde ortada başka bir seccedilenek kalmadığı da yadsınamaz
bir gerccedilektir Bu doumlnemde kuumlltuumlrel birliğin sağlanmasında akla gelen
sorular ise ne gibi kuumlltuumlrel bir alışverişin rejimi sarsmaya başladığı
duumlşuumlnce akımlarının ve bu akımların topluma başta eğitim olmak uumlzere
devletin oumlteki kurumlarıyla ilgili alt yapıya ne şekilde yansıdığıdır
Aydınların II Meşrutiyetrsquoten başlayan girişimlerinin başta
Cumhuriyetin rejiminin kabuluumlyle birlikte hem eğitimin oumlrguumltlenerek
birleştirilmesi anlamına gelen Tevhid-i Tedrisat (1924) hem de
1928rsquodeki Harf Devrimiyle sonuccedillanması ise en temel konular olarak
yukarıda sorulan soruların eyleme geccedilirilmiş bir yanıtı olarak
değerlendirilebilir Bu şekilde aydınla halk arasındaki kopukluğun
giderilmesi konusunda yasal olarak alınan kararlar yuumlz yıllarca soumlzluuml
26
Bağımsızlık savaşından sonra ortaya ccedilıkan ldquoseferberlikrdquo (dayanışma) ruhunun Abduumllhamitrsquoin baskıyla gerccedilekleştirmeye ccedilalıştığı seferberlik ruhundan farklıdır Bu yeni ldquoseferberlik anlayışırdquo toplumun ortak bir amaccedil uğruna savaş verdiği kendi iccedil dinamiğinden ortaya ccedilıkmış bir seferberlik ruhudur Halkın her tuumlrluuml ekonomik siyasal yoksunluğa karşı varlığını suumlrduumlrebilmesi ona uumllkenin kaderinde hak sahibi olma yetkisini kazandırmıştır
173
geleneğe dayalı yaşayan toplumun genelde soumlzde kalan duumlşuumlnce ve
girişimlerinin yazılı bir taahhuumlde bağlı olarak eyleme geccedilirilmesi
anlamına gelir Bu ise ccedilağdaşlaşma konusunda atılan ilk adımlar olarak
da değerlendirilebilir Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iki kavramın
ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr bunlardan biri Adıvarrsquoın27
guumlndelik gazetelerde
ccedilıkan yazılarını iccedilinde topladığı kitabının ilk makalesindeki adından
esinlenerek koyduğu ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo oumlteki ise Azra Erhatrsquoın
kullandığı ldquoCcedileviri Cumhuriyetirdquo (Erhat 1980 328) Bu her iki kavram
da Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bilgi ve ccedilevirinin en azından
cumhuriyeti sağlam temeller uumlzerine oturtmada oumlnemine işaret eder Bir
başka deyişle ccedileviri yayınlar yoluyla gelecek bilginin yeni rejime uygun
kuumlltuumlrel kimliği oluşturabileceği duumlşuumlncesi yaygınlık kazanmıştır Bu du-
rumda Ziya Goumlkalprsquoin oumlne suumlrduumlğuuml Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık ve Batıcılığın
bireşiminden oluşan ideolojinin soumlzkonusu doumlnemde ulusun gerccedilek kuumll-
tuumlrel kimliğini ne oumllccediluumlde yansıttığı ya da yeni Tuumlrkiye Cumhuriyeti kuumll-
tuumlrel kimliğinin gerccedilektende bu uumlccedil unsurun aritmetik bir toplamından mı
oluştuğu ve ccedileviri yayınlarla kuumlltuumlrel kimliğin ne ilgisi olduğu soruları
akla gelir
Batırsquoda ldquobilgi devrimirdquo sonucu yaratılan ldquosanayi devrimirdquo olarak ad-
landırılan teknolojik devrim feodalizme dayalı toplumsal yapıyı alt uumlst
ederek yeni uumlretim şekilleri ve buna bağlı yeni bir ekonomik bir duumlzen
getirmiştir Bundan boumlyle Orta Ccedilağların Skolastik duumlşuumlnce anlayışı
hepten yıkılmış ve yerini yepyeni ldquoaydınlanmacırdquo bir duumlşuumlnce
anlayışına bırakmıştır Bu bilimin tetiklediği yeni uumlretim ilişkileri top-
27
Adıvar ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo adını 17 yuumlzyılda Pierre Baylersquoın La Republique des Lettres adlı ccedilıkardığı bilimsel dergiden aldığını belirtmiştir Gerccedili ldquolettresrdquo Fransızca da 20 yuumlzyılda yazınedebiyat anlamında da kullanılmaktadır Adıvar bu bilgiden yola ccedilıkan ccedilevirmenlerin soumlzcuumlğuumln geccedilmişte ldquokitaplar muumltalaasıyla edinilen bilgirdquo anlamında kullanıldığını bilmediklerinden genellikle ldquoyazın cumhuriyetirdquo şeklinde ccedilevirdiklerini belirtmiştir Adıvar soumlzcuumlğuumln bu şekilderdquo bilgirdquo anlamında kullanıldığı bilgisini ise Descartesrsquoin Discourse de la Methodersquoda yazdığı şu soumlzlerinden ccedilıkarımda bulunarak ve ldquolettresrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln etimolojik koumlkenine inerek ccedilıkarttığını soumlylemiş ve soumlzcuumlğuuml şu oumlrnekle accedilıklamıştır ldquoCcedilocukluğumdan beri ldquolettresrdquo iccedilinde buumlyuumltuumllduumlm ve bu vasıta ile ha-yatta faydası olan sarih ve emin bilgiler kazanmak kabil olduğuna inandırdıkları iccedilin onları oumlğrenmeyi son derece arzu ederdimrdquo (Adıvar 1942 7)
174
lumsal yapıyı da etkileyerek sınıf farklarını giderek ortadan kaldıran
bireyi oumln plana geccediliren materyalist nitelikte yeni duumlşuumlnce akımlarının
doğmasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa Batırsquoda teknoloji
dinin yerine doğayı oumlne geccediliren daha evrensel bir kuumlltuumlrel kimlik
yaratmıştır Buna karşın Osmanlıdan Cumhuriyete geccedilişte ve
Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında toplumun Sanayi Devrimini
yaşamadan sadece teknolojik olanaklardan yararlanmak amacıyla yeni
uumlretim ilişkilerine geccedilmiş olması onun eski kuumlltuumlrel kimliğini
bırakmamasına neden olmuştur Bundan boumlyle bu doumlnemde teknoloji
Batırsquoda olduğu gibi karşısında doğayı değil eskiden olduğu gibi yine
dini bulmuştur Daha accedilıkccedilası Pozitivist felsefenin oumlngoumlrduumlğuuml şekilde
bilgiyi doğada aramak yerine bu felsefenin İslamiyete aykırı
olmadığını bundan boumlyle de Batırsquodaki teknolojik olanaklardan
yararlanmanın dine aykırı olmadığını destekleyecek kaynağını
Doğursquodan alan tartışmalarla vakit geccedilirmiştir Dinin bilimle uzlaşmadığı
goumlruumlşuumlnuumln kabuluuml iccedilin ise 1940rsquolı yıllara Adnan Adıvar gibi bilim
adamlarının ccedilıkmasına kadar beklemesi gerekecektir Ne var ki Adnan
Adıvar oumltekilerden farklı olarak dinin bilimle uzlaşmadığı goumlruumlşuumlnuuml
yine Batı bilim tarihiyle ilgili kaynaklardan yola ccedilıkarak kanıtlamak
zorunda kalmıştır Bu ise Cumhuriyetrsquoin ilk yıllarında da kuumlltuumlrel
kimliğin Batırsquoda olduğu gibi toplumun kendi iccedil dinamiğinden
gelmediğini goumlsterir Kuumlltuumlrel kimlik yine teknoloji alanında olduğu
gibi dışardan getirilmeye ccedilalışılmıştır Ancak Adnan Adıvarrsquoın bu
konuda accedilık davranarak bir kitabı ccedilevirip onu telif olarak goumlstermek
yerine (sahte ccedileviri) accedilıkccedila derlemeyi seccediltiğini bildirmesi bilimsel
olarak eğitim alanında kurumların yerleşmesiyle birlikte bir adım daha
ileri gidildiğini goumlsterir Uumlstelik oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından
derlemenin (derleme burada daha ccedilok ldquoyeniden yazmardquo anlamında
kullanılmıştır) ccedileviriden bir adım daha ileri olduğunun da unutulmaması
gerekir Adıvarrsquoın derlemeyle ilgili goumlruumlşleri şu şekildedir
ldquoBen okuyucular hesabına ve kendi adıma ikinci yolu (derleme)
daha yararlı buldum Ccediluumlnkuuml Batının bu yolla yazdığı kitaplar yapıtlar
aslında bilim ve duumlşuumlnce tarihini bilenler iccedilin yazılmış olduğundan
anlaşılması pek kolay değildi Halbuki ben bu kitabı insanların fizyolojik
goumlrevleri yanında bir de duumlşuumlnmekten oluşan ruhsal bir goumlrevleri
olduğuna inanacak kadar oumlğrenim goumlrmuumlş herkesin anlayabileceği
biccedilimde yazmak istedimrdquo (Adıvar 1994 9)
175
Bu soumlzler onun ccedileviriyi yadsımamakla birlikte ccedilevirinin birinci
amacı ldquoişlevselliğininrdquo oumlnemi uumlzerinde durduğunu ve guumlnuumlmuumlzde olduğu
gibi okuyucuyu goumlz ardı ederek yapılan ccedilevirinin bilginin aktarılıp
oumlzuumlmsenmesine bir katkısı olmadığı goumlruumlşuumlnde olduğunu kanıtlar Oumlte
yandan derlemenin bilim adamının analitik ve sentez yeteneklerini
geliştirerek dili daha bireysel olarak kullanma olanağı verdiği
yadsınamaz Bu ise bilgi uumlretimini hızlandırır Bu accedilıdan bakıldığında
oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından rasgele ccedileviri etkinliği yerine derlemeye
geccedililmiş olmasının bilgi uumlretimini daha tetikleyeceği ortada bir gerccedilektir
Daha accedilıkccedilası bilginin doğrudan yabancı kaynaklardan ya da ccedileviriden
alınması yerini geccediliş doumlneminde derlemeye bırakmıştır Oumlzellikle
bilimsel alandaki bilgi eksikliğini doldurmak iccedilin doğrudan yabancı
kaynaklarla ya da ccedilevirilere başvurmak kaccedilınılmazdır Bununla birlikte
derleme yapıldığında bilginin iccedilinde bulunulan kuumlltuumlruumln koşullarına uy-
gun olarak ana dilde yeniden uumlretilmesi ya da seccedililmesini gerekir
Uumlstelik ccedilevirideki kullanmalık metinlerde geccedilen mekanik ldquosoumlzcuumlğuuml
soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnteminin bırakılarak metnin iccedilindeki bilgiyle
iletişim kurma gereği ortaya ccedilıkar Bu bakımından derlemenin ccedileviriye
goumlre daha yazılı kuumlltuumlr uumlruumlnuuml olduğu da savunulabilir Ne var ki bu
ccedilevirinin yazılı kuumlltuumlre etkisi olmadığı anlamına gelmeyip derlemenin
goumlnderdiği bilginin seslendiği okuyucu kitlesine erişme oranının ve
kuumlltuumlrel yapıya etkisinin ccedileviriye goumlre daha ccedilok olduğu anlamına gelir
Oumlrneğin yine Adıvarrsquoın ldquoccedilevirinin karşısında değilim ancak ne orijinal
ne de komplasyon (derleme) şeklinde daha iyisi yapılamayacak kadar ve
oumllmez yapıtları elbette ccedilevireceğizrdquo (Adıvar 1994 8-10) şeklindeki
soumlzleri ccedileviriye bilim adamı goumlzuumlyle yaklaşımını yansıttığı gibi ccedileviri
yayınların kuumlltuumlre etkisi accedilısından ccedileviride amaccedil ve seccediliciliğin
oumlnemine işaret eder Nitekim 1960 ve 70rsquoli yıllarda oumlzel yayınevlerinin
ccediloğalmasıyla birlikte ccedileviri yayınlardaki patlamaya karşın kuumlltuumlrel
yapıda bir değişiklik olmaması ccedileviri yayınların sayısı ile etkisinin
birbiriyle doğru orantılı olmadığı ancak bilinccedilli bir ccedileviri yayın
politikası izlenmesiyle ccedilağdaş kuumlltuumlr anlayışına erişilebileceği savını
ortaya ccedilıkarır Bu konuyla ilgili olarak Uumllkenrsquoin 1935rsquolerde soumlylediği şu
soumlzler yukarıda dile getirilen ccedilevirinin sayısıyla etkisi arasında bir bağ
olmadığını ve ccedileviri alanındaki başıboşluğun daha o yıllarda başladığını
goumlsterir
ldquoBizde tercuumlme sayı itibarıyla hiccedilte eksik sayılamaz Fakat onların
meydana getirilmesinde muumlhim bir prensip eksikliği var Tercuumlme bir
176
medeniyeti nakletmektir Bu nakil işi dağınık ve gelişiguumlzel intihaplarla
olmazrdquo (Uumllken 1997 348)
Bu durumda yabancı kuumlltuumlr ccedileviri yayınlar aracılığıyla bilgi olarak
alınsa bile bu bilginin Osmanlıdan kalma kuumlltuumlrel kimliği değiştirmeye
guumlcuuml yetmez Bununla birlikte derlemede (yeniden yazmada) akıl araya
girdiği iccedilin metnin toplumsal işlevselliği geleneksel ldquosoumlzcuumlğuuml
soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri anlayışıyla yapılmış metinlere goumlre artar Bu ise
yabancı kanalla da olsa derlemenin ana dilde yeniden uumlretilme
zorunluluğu bilginin kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman iccedilinde kuumlltuumlrel
dokuya işlemesini ve ccedilağa ayak uydurmasını kolaylaştırır Oysa
doğrudan geleneksel kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin yaygın olarak
kullanıldığı durumlarda yabancı kuumlltuumlrden aktarılan bilginin uygarlığa
katkısı azalır Bu durum Osmanlının son doumlnemlerinde olduğu kadar
Cumhuriyetrsquoin kuruluş doumlnemi iccedilinde geccedilerlidir Tercuumlme Heyetleri bile
amaccedillarını accedilıkccedila saptayıp sistemli bir ccedilalışmaya giremediklerinden
harcanan emekler beklenilen etkiyi yaratamamıştır Burada iki etkenden
soumlz edilebilir Bunlardan birincisi bilginin topluma yayılamaması
sonucu Cumhuriyetin Batı uygarlığına erişme şeklindeki hedefine
temeli İslam İdeolojisine dayalı Osmanlı bilimsel geleneğine uygun
youmlntemlerle ulaşılmak istenmesi Cumhuriyet rejiminin temelinde yatan
bireyin gelişmesine olanak sağlayan demokratik yapının bir tuumlrluuml
yerleşememesine neden olduğu gibi kuumlltuumlruumln halk tarafından değil
devlet eliyle aydınlar tarafından oluşturulmasına da neden olmuştur
Murat Belgersquonin ldquoCumhuriyet kuumlltuumlruumlnuumln bir sanatccedilı elinden değil
muumlhendis elinden ccedilıktığırdquo şeklindeki savı da bu goumlruumlşuuml destekler nite-
liktedir (Belge1985 1299) İkinci etken olarak ise ccedileviri yoluyla bilgi
aktarımında sadece geccedilmişten kalma kuumlltuumlrel kimliği meşru kılacak
yayınların seccedililmesi yeni youmlnetim şekline karşın kuumlltuumlrel yapının
olduğu gibi kalmasına neden olabilir
Ulusal kuumlltuumlr tanımının guumlnuumlmuumlzde bile accedilık olarak verilemeyişinin
altında belki de bu neden gizli olabilir Ancak her şeye karşın cumhuri-
yetin varlığını suumlrduumlrebilmesi beraberinde tanımı accedilık bir ideolojinin
varlığını gerektirir Taner Kışlalırsquonın ldquoideolojiyirdquo ldquotoplumda benzer
koşulları paylaşanların bu koşullardan doğan gereksinimlerini
karşılayan kendi iccedilinde tutarlı inanccedil sistemlerirdquo (Kışlalı 1978 1)
şeklinde tanımlaması Bağımsızlık Savaşından yeni ccedilıkmış ekonomik
sıkıntılar iccedilindeki bir uumllkede Cumhuriyetin varlığını ancak bu şekilde
uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullara uygun uumlretilen bir ideolojiye borccedillu
177
olduğu soumlylenebilir İşte bu yuumlzden Ziya Goumlkalprsquoin Tuumlrkccediluumlluumlk
İslamcılık ve Batıcılık kavramlarından oluşturduğu ideolojinin doumlnemin
koşullarına en uygun ideoloji olduğu soumlylenebilmekle birlikte gerccedilekte
temeli ulusccediluluk din ve ccedilağdaşlaşmaya dayalı birbiriyle hiccedil uzlaşmayan
kavramlardan bir bireşime gidilmiş olması sonunda bu ideolojinin de
yetersiz kalmasına neden olmuştur Gerccedili bu ideolojinin Cumhuriyetin
kuruluş aşamasında etkisi kesinlikle yadsınamamakla birlikte
Cumhuriyet doumlnemi kendi kuumlltuumlrel kimliğini ancak birbirine ccedilelişmeyen
kavramlara dayalı ve kendi iccedilinde tutarlılığı olan ccedilağdaş bilginin eğitim
yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak toplum tarafından kuumlltuumlrel kimliği
oluşturacak duumlzeyde oumlzuumlmsenmesiyle birlikte bulacaktır Bu ise
Cumhuriyet doumlnemi kuumlltuumlrel kimliğin oluşturmak uumlzere aydına verilen
yeni rejime uygun ideoloji uumlretme goumlrevinin hangi kaynaklardan
beslenerek ortaya ccedilıktığı bunların toplum tarafından ne oumllccediluumlde kabul
edildiği ye da edilmediği sorularını akla getirir Bu sorulara yanıt aynı
zamanda Cumhuriyet rejimine uygun ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin
gecikmesindeki ya da bir tuumlrluuml sağlam temellere oturtulamamasının ne-
denlerini de bir oumllccediluumlde accedilığa kavuşturur
Bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin oluşması tutarlılığı olan sağlam
felsefi bir bakış accedilısı edinilmesini gerektirir Cumhuriyet ideolojisini
hazırlayan II Meşrutiyet doumlneminden başlayan Tuumlrkccediluumlluumlk Osmanlıcılık
ve İslamcılık Milliyetccedililiği akımları tartışmaları soumlzkonusu doumlnemin
materyalist duumlşuumlnuumlrlerinden Baha Tevfik (1881-1914) tarafından sağlam
felsefi dayanağı bulunmadığı gerekccedilesiyle şiddetle eleştirilmiştir Gerccedili
halka hepten yabancı olmayan bu akımların Cumhuriyet rejiminin
kurulması aşamasında ulusal birliği sağlamak uumlzere tartışılabilmesi ilk
kez aydın ve halk arasında yuumlzyıllar boyu suumlren kopukluğu bir oumllccediluumlde
ortadan kaldırma olanağı yarattığı yadsınamaz Ne var ki bu akımlarım
sağlam temele oturtulmadan yuumlzeysel olarak guumlndeme gelmesi gele-
cekte Cumhuriyetin varlığını suumlrduumlrmesinde sancılar yaratabilir
Cumhuriyetin bilim ve teknoloji alanında ilerlemiş uumllkelerin
benimsediği bir rejim olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bilim ve teknolojide
geri kalmış uumllkelerin bu rejime sahip ccedilıkmaları zorlaşır Bu accedilıdan bilgi
uumlretimiyle siyasal rejim arasında doğrudan bir bağ olduğu bilgi
uumlretimini hızlandıracak oumlzguumlrluumlk ortamının ise ancak Cumhuriyet
rejimiyle sağlanabileceği soumlylenebilir Ne var ki hem bilim hem de
Cumhuriyetin temel ilkesi ldquooumlzguumlr duumlşuumlncerdquo başıboş bırakılmış duumlşuumlnce
anlamına gelmeyip kendi iccedilersinde tutarlılığı olan gerekccedilelendirilebilen
178
duumlşuumlnce bir başka deyişle sağlam felsefi bir bakış accedilısını ya da soyut
duumlşuumlnce geleneğini iccedilinde barındıran duumlşuumlnce anlamına gelir Oysa
Cumhuriyetin eşiğinde Batırsquodan model olarak rastlantı ya da uumlstuumlnkoumlruuml
alınan duumlşuumlnce akımlarının Osmanlı kuumlltuumlrel kimliğine uydurularak
aktarılmaya ccedilalışılması yeni kurulacak Cumhuriyet rejiminin temel
ilkeleriyle ccedilelişmiştir En azından Cumhuriyetin en temel ilkelerinden
biri laikliğin ya da eşitliğin goumlz ardı edilerek Pan İslamcılık ya da Pan
Tuumlrkccediluumlluumlk şeklindeki birbirine karşıt akımların ulusal birliği sağlamak
uğruna Cumhuriyetin kurulmasında payı olması yeni kurulacak
Cumhuriyetin yukarıda oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefi bir dayanağa bağlı
olmadan Batılılaşma adı altında oumlduumlnccedil bilgilerle kurulduğunu goumlsterir
Kuşkusuz Batırsquoda Cumhuriyet rejimine karşın aşırı milliyetccedililik
akımları da gelişmiştir Ne var ki Batırsquoda goumlrguumll bilimlerin ulusal
belleğe iyice yerleşmesiyle birlikte aşırı dincilik ve aşırı ulusccediluluk
şeklinde birbirine karşıt iki kavram bir potada eritilmeye ccedilalışılmamıştır
Bir başka deyişle savunulan duumlşuumlncelerin kendi iccedilersinde bir tutarlılığı
olmuştur Pozitif bilimlerin etkisiyle başlayan bu tutarlı duumlşuumlnce
geleneği ise bilgi uumlretim suumlreccedillerini de etkileyerek yaratıcılıkta ne-
densellik kavramının yerleşmesine neden olmuştur Oysa bu şekilde akıl
yuumlruumltme ve onun uzantısı bilimsel geleneğinin yerleşmediği uumllkelerde
Cumhuriyet rejiminin temel amaccedillarından biri teknolojik kalkınma da
oumlzguumlrluumlk ortamına karşın sağlanamayabilir
Bu yukarıda anlatılanlar ışığında Cumhuriyet rejiminin en temel il-
kelerinden biri tarihsel suumlreccedil iccedilerinde Batılılaşma olmakla birlikte bu
kuumlltuumlrel kimliği değiştirmek anlamında kullanılmayıp ldquokalkınmardquo olarak
değerlendirilmiştir Kalkınmadan algılanan ise toplumun ekonomik
duumlzenini değiştirerek toplumsal refahı sağlayacak teknolojik bilgiye
erişimdir Bundan boumlyle bilgiye kuumlltuumlrel yapıyı değiştirmekten ccedilok
toplumsal kalkınmayla ilgili guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil
goumlzuumlyle bakılmıştır Oumlyle ki uumllkenin teknolojik kalkınmasına yardımcı
olacağına inanılan muumlhendislik ve askeri mekteplere oumlzel oumlnem verilip
bu konuda yabancı eğitmenler getirilirken sosyal bilimler alanına
yatırım ancak 1930rsquolu yıllarda yerleşik toplum yapısına girilmesiyle
birlikte yapılmaya başlamıştır Bu ise yeni kurulan karmaşık kuumlltuumlr
yapısına sahip bir uumllkede son derece doğal bir suumlreccediltir
Devletin eğitime sahip ccedilıkarak bilginin yayılması konusunda varlı-
ğını goumlstermesi ise ancak 3 Mart 1924 te ccedilıkarılan Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ile muumlmkuumln olmuştur Bu şekilde medreselerde dahil olmak
179
uumlzere tuumlm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak oumlzel-
likle de 1928rsquoden sonra Latin harflerinin de kabuluumlyle birlikte hiccedil
değilse ana dilde laik ve yazılı bir kuumlltuumlr oluşturma uumllkuumlsuumlnuumln ilk
adımları atılmıştır Bu şekilde geccedilmişteki Evkaf Nezaretine ve Maarif
Nezaretine bağlı iki başlı eğitim sisteminin toplumu boumllmesi de
engellenmiş olmuştur Kuşkusuz bu oumlnemli adımın Cumhuriyet
Tuumlrkiyersquosindeki en buumlyuumlk kanıtı 1933 Uumlniversite reformuna kadar
Medrese adını taşıyan yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen bilgi kay-
naklarıdır (Akyuumlz 2002 1-11) Bu konunun ccedilerccedilevesi accedilısından ccedileviri
yayınlar aracılığıyla yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen ccedilevirilere
bakılacak olursa bu kurumlarda 1923rsquoten başlayarak 1980rsquoe kadar olan
doumlnemde buumlyuumlk sayıda ccedileviri yayından soumlz edilememekle birlikte
kuruluş aşamasında dışarıdan getirilen yabancı oumlğretim uumlyelerinin sayısı
goumlz oumlnuumlne alındığında gerccedilekte bilgi olarak yabancı kaynaklardan
doğrudan beslenildiği ortaya ccedilıkar
Oumlte yandan sosyal bilimler alanında ilk sıccedilramaların oumlzellikle 1933
ve oumlncesinde ilk Uumlniversite Reformuyla birlikte uumllkemize sığınan Yahudi
koumlkenli Alman bilim adamları sayesinde gerccedilekleştiği yadsınamaz Yeni
disiplinlerin kurulması ya da varolanların yeniden Batı normlarında
oluşturulması ve akademik duumlzeylerinin yuumlkseltilmesinin yanında
yuumlksek oumlğretimin varoluş nedeni kuumltuumlphanelerin yeniden yapılanmasında
buumlyuumlk katkıları olmuştur Bu iki şeye işaret eder alıcı kuumlltuumlruumln tutucu
davranmayıp bilgi aktarımına accedilık olduğunu ikincisi ise geleneksel
kuumlltuumlruumln evrensel bilgiye ulaşarak ccedilağa ayak uydurabileceğini bundan
boumlyle de teknolojik kalkınmanın alt yapısının kuumlltuumlre dayalı
olduğunun anlaşıldığını goumlsterir Ne var ki bu alanda da buumlyuumlk sayıda
ccedileviri yapıt resmi olarak yuumlksek eğitim kurumlarında ccedilıkarılmamış
onun yerine oumlzguumln adı altında derleme yapıtlar tercih edilmiştir
180
331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin
Bilgi Uumlretimine Yansıması
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ccedileviri etkinliği yazınsal ccedileviriyle sı-
nırlı kalmıştır Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki heyecanla birlikte
Batırsquodan gelen her tuumlrluuml yazınsal eseri ccedilevirerek uumllkemizin kaderinin
değişeceği duumlşuumlncesine kapılınmıştır Bu durumda kuumlltuumlrel sosyal ve
siyasal yapısı goumlz ardı edilerek her tuumlrluuml ccedileviriye kapılar accedilılmış ve
ccedileviri etkinliğine uumllkenin kaderini değiştirecek sihirli bir tılsım olduğu
duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Arada az sayıda da olsa hem kaynak dil ve ekin hem de
erek dil ve ekin konusunda yetkin niteliğe sahip birtakım ccedilevirmen ve
yazarların ortaya ccedilıkarak uumllkenin ccedileviri politikasının bir an oumlnce
belirlenmesi gerektiği yolundaki goumlruumlşlerini accedilıkccedila dile getirmesi
onların guumlnuumlmuumlzde bile aydınlatıcı bir rol oynamasına neden olmuştur
Ne var ki bu doumlnemde de ccedileviri etkinliğikonusunda bir başıboşluk
yaşanmadığı soumlylenemez (Bozok 1943 36-37) Erek kuumlltuumlruuml
goumlzetmeden ya da toplumun hangi bilgiye gereksinimi olduğunu
duumlşuumlnmeden girişilen ccedileviri etkinliğinin toplumu değiştirme guumlcuumlne
sahip olmadığı konusunda o doumlnemin oumlnde gelen simalarından Bozokrsquoun
goumlruumlşuumlnuumln guumlnuumlmuumlzde yazınsal alanda olduğu kadar sosyal ve fen
bilimleri alanında da tartışma konusu olduğu herkes tarafından
bilinmektedir Uumllkemiz tarihi accedilısından Cumhuriyet tarihinin ilk kuruluş
yıllarına ccedileviri tarihi accedilısından bakılacak olursa ccedileviri denince akla ilk
edebiyat alanında yapılan ccedileviriler gelmiştir Bir başka deyişle II
Meşrutiyet doumlneminde devlet eliyle kurulan Telif ve Tercuumlme
dairelerinde yapılan ccedileviriler genellikle yukarıda da değinildiği gibi
bilgi aktarım amaccedillı olmasına karşın Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri
etkinliği kuumlltuumlrle bağlantısı accedilısından değerlendirilmiştir Tarihteki bu
duumlşuumlnce şekli guumlnuumlmuumlzde Muumltercim Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin Kuumlltuumlr
Araştırmalarına youmlnelmesinin haklılığını da ortaya koymaktadır
Konuya kuumlltuumlrel accedilıdan yaklaşıldığında bir ulusu bir araya getiren
en oumlnemli etmenlerden birinin dil birliğinden sonra kuumlltuumlrel birlik
olduğu yadsınamaz Aynı topraklarda yaşamış aynı tarihsel yazgıdan
geccedilmiş bir toplumda insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler etnik ya da
dini koumlken ne olursa olsun onları aynı dili paylaşmaya zorlar Bu ise
aynı uumllkeyi paylaşan insanların sonunda ortak bir kuumlltuumlr yaratmalarını da
kaccedilınılmaz kılar Bu koşullar altında Cumhuriyetin kuruluş yıllarında
181
Berkes Batıcılık Ulusccediluluk ve Toplumsal Devrimler adlı yapıtında uumlccedil
ccedileşit ulusccediluluk anlayışının egemen olduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr Bunlar
sırasıyla
1Varolmayan bir ulus olma oumlzlemi
2Varolan ulusu yok ettirmeme azmine dayalı devrimcilik
3 Kan ya da din birliğine dayalı ulusdışı birlik olma oumlzlemirdquo
(Berkes 2002 b103)
Bunlardan birincisi Ziya Goumlkalprsquoin milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr-
ken ikincisisi Atatuumlrkrsquouumln milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr uumlccediluumlncuumlsuuml ise
II Meşrutiyet doumlneminde İmparatorluğun devamını isteyen kesime
uygun duumlşmektedir Gerccedili bu son oumlne suumlruumllen anlayış Cumhuriyetin
kurulmasıyla birlikte varlığını kaybetmiştir Burada sorulması gereken
baştaki bu iki anlayışa goumlre ccedilevirinin bir araccedil olarak kuumlltuumlruuml oluştur-
mada payının ne olduğu ya da daha başka deyişle yukarıda oumlne suumlruumllen
başlıklara uygun olarak ne gibi bir ccedileviri politikası izlendiğidir
23 Nisan 1920rsquode Buumlyuumlk Millet Meclisinin accedilılmasıyla birlikte biri
İstanbulrsquoda Osmanlının devamı Maarif-i Umumiye Nezareti oumlteki An-
kararsquodaki Maarif Vekaleti olmak uumlzere iki başlı eğitim anlayışına koşut
olarak birbirinden farklı iki kuumlltuumlr politikasının huumlkuumlm suumlrduumlğuuml
goumlruumllmektedir Ne var ki Osmanlıdaki Maarif-i Umumiyersquoye bağlı Telif
ve Tercuumlme dairesi Prusya Eğitim Bakanlığı Muumlşavirinin oumlnerisi sonucu
kaldırılırken bir yandan Bağımsızlık savaşı veren oumlte yandan bir yeni
bir ulus yaratma kaygısı iccedilinde bulunan Buumlyuumlk Millet Meclisi Maarif
Vekaletine bağlı Telif ve Tercuumlme Encuumlmenini kurmada hiccedil zaman
kaybetmeden karar vermiştir Oumlrneğin Fevzi Ccedilakmakrsquoın başkanlığındaki
Geccedilici İcra Vekilleri programında eğitimin yaygınlaştırılarak ulusal
birliğin sağlanması goumlruumlşuumlnuumln yanı sıra amaccedillardan birinin de ldquogarb ve
şarkın muumlellefat-ı ilmiye ve fenniyesini dilimize tercuumlme ettirmektirrdquo
(aktaran Kayaoğlu 1998 199) şeklindeki soumlzler ulusal kalkınmanın
daha başlangıccedil aşamasında ccedileviriye oumlnem verildiğini ve Doğursquodan
ccedilevirilere alışık bir uumllkede ldquoDoğu-Batırdquo sıralamasının ldquogarp ve şarkrdquo
şeklinde değişerek Batırsquodan ccedilevirilere ağırlık verileceğinin de işareti de
verilmiştir
182
332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya
Goumlkalp(1876-1924)
1921 yılında Samih Rıfat başkanlığında kurulan Telif ve Tercuumlme
Encuumlmeni uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullar altında ancak bu encuumlme-
nin işleyişiyle ilgili birtakım youmlnetmelikler ccedilıkarabilmiştir Samih
Rıfatrsquoın 1923rsquote Maarif vekaleti muumlsteşarlığına getirilmesiyle birlikte
Ziya Goumlkalp 1923rsquote onun yerini almıştır Kuşkusuz yukarıda Berkesrsquoin
oumlne suumlrduumlğuuml Ziya Goumlkalprsquoin ldquovarolmayan bir ulus olma oumlzlemirdquo
şeklindeki milliyetccedililik anlayışıyla bu resmi goumlrevinde kendi uumllkuumlsuumlne
uygun ne gibi bir ccedileviri politikası izlediği merak konusudur Osmanlının
Tuumlrk kimliğini uzun suumlre geri plana atmış olması Goumlkalprsquoin Tuumlrk ulusal
kimliğini yaratacak ve ulusun yuumlzyıllar boyu geri plana atılan kimliğine
oumlzguumlvenini artıracak bir ccedileviri politikası izlemesine yol accedilmıştır
Ziya Goumlkalprsquoin (1876-1924) doumlrt aylık suumlren başkanlığı ve
Encuumlmenin kuruluşundan itibaren uumlyeliği sırasında kendi uumllkuumlsuumlne
uygun olarak Tuumlrk tarihi sosyoloji ve felsefe alanında ccedilevirilere ağırlık
ve oumlnem verdiği goumlruumllmektedir Yeni oluşan bir ulusta Goumlkalprsquoin bu
alanlara youmlnelmesi yeni kurulan Cumhuriyetin kimlik kazanması ve
toplumun bir uumllkuuml etrafında toplanması amacını taşımaktadır Ne var ki
zaman iccedilersinde duumlnyadaki aşırı milliyetccedililik akımlarının etkisiyle onun
gerccedilek amacının yanlış anlaşılmasına neden olmuştur Oysa Goumlkalprsquoin
uumllkuumlsuuml yukarıda da değinildiği gibi yepyeni ccedilağdaş bir toplum yaratmak
olduğunun akıldan ccedilıkarılmaması gerekir İşte bu bilgiler ışığında
Huumlseyin Cahit Yalccedilınrsquoa Joseph de Guınesrsquoin Historie Generale des
Mongols et des Autres Tartares Occidentaux Avant et Depuis Jesus-
Christ Jusgursquoaacute Present adlı yapıtını ldquoHunların Tuumlrklerin Moğolların ve
daha sair Garbi Tatarların tarih-i Umumisirdquo adıyla Maltarsquoda yaptığı
Devlet Matbaasında bastırtmıştır Bunun yanı sıra yine aynı ccedilevirmene
Herald Hoffdingrsquoin Tecruumlbe Uumlzerine Muumlesses Psikolojisini ve Emile
Durkheimrsquoın Din hayatının İbtidai Şekilleri adlı yapıtlarını ccedilevirterek bu
kez de Tanin matbaasında basılmalarını sağlamıştır Bu yapıtlardan ilki
1923-1925 yılları arasında sekiz cilt halinde yayınlanmış ikincisi iki cilt
halinde 1924rsquote uumlccediluumlncuumlsuuml ise yine iki cilt olarak 1923 ve 1924
yıllarında yayınlanmıştır
Ccedileviri etkinliği accedilısından bu ccedilevirilerin oumlnemi bilimsel ccedilevirilerde
birincil kaynaklardan ccedileviriye başvurulmuş olması ve bu şekilde
bilginin ana kaynağına inilmesidir Goumlkalp bu şekilde birincil
183
kaynaklara inmenin oumlnemine dikkati ccedilekmesidir Uumlstelik Goumlkalprsquoin
bununla da kalmayıp ldquoİlimde Ana Kitaplarınrdquo ccedilevrilmesi konusunda
ilan verdirerek bilim adamlarını ccedileviri etkinliğine davet etmesi bu
araştırmada savunulan ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki oumlneminin bilincinde
olduğunu goumlstermektedir Oumlrneğin Daruumllfuumlnun hukuk muumlderrislerinden
Mithat Beyrsquoin Emile Durkheimrsquoın toplumsal iş boumlluumlmuumlyle ilgili yapıtını
ldquoİccediltimai Taksim-i Amelirdquo28
adıyla ccedilevrilmiş olması ya da
Montesquieursquonunu ldquoDe lrsquoesprit de loisrdquo adlı yapıtının ldquoRuhuumlrsquol-Kavaninrdquo
(Kanunların ruhu) adıyla yine Daruumllfuumlnun muumlderrislerinden Huumlseyin
Nazım Beyrsquoin ccedilevirmiş olması ve Goumlkalprsquoin bu ccedilevirileri ilk partide
basmaya karar vermesionun ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnemin bir
işaretidir (Kayaoğlu 1998 217-224) Ccedileviri etkinliğine sosyal bilimler
alanında bu şekilde oumlnem verilerek devlet tarafından desteklenmesi
ldquomilletrdquo olma yolunda bilim adamları ve devlet arasındaki işbirliğinin
ilk aşamada ccedileviriler aracıyla sağlanmaya ccedilalışıldığını goumlsterir Bu aynı
zamanda bilgiye dayalı toplum yaratma oumlzlemi şeklinde de
değerlendirilebilir Uumlstelik bilim adamlarına soumlzkonusu yapıtların
ccedilevirilerinin oumlzellikle halk diliyle yazılması konusunda uyarıda bulu-
nulmuş olması Goumlkalprsquoin bilgiyle halkı buluşturarak yeni bir ulus
yaratma şeklindeki uumllkesine uygun kararlar aldığını goumlsterir Goumlkalprsquoin
ccedileviri alanında Daruumllfuumlnunrsquola yapmaya ccedilalıştığı işbirliği guumlnuumlmuumlzde
bile zor başarılan ekip ccedilalışmasına dikkati ccedileker Oumlrneğin Ernest
Lavisse ve Albert Ramboudrsquoun başkanlığında ccedilıkarılan 12 ciltlik Tarih
kitabının Tarih-i Umumi adıyla daruumllfuumlnun tarih muumlderrislerinin oumlzel
alan konularına uygun olarak ccedilevirmeye başlamaları yine Goumlkalp
doumlneminerastlar Goumlkalprsquo in bu encuumlmendeki uumlyeliği ve 14 Nisan 1923
ve 11 Ağustos 1923 yılları arasında suumlren kısa başkanlığı doumlneminde
aldığı kararlar ve getirdiği teklifler Cumhuriyet doumlnemindeki Telif ve
Tercuumlme dairesinersquode ışık tutmuştur
28
Bu yapıtın ikinci baskısıTuumlrkccedilersquoye İngilizcersquoden oumlnce ccedilevrilmiş olup soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirinin bilgi aktarımında ne denli oumlnemli roluuml olduğunu goumlstermektedir (Toprak 1997168)
184
3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve Kuumltuumlp-
haneler John Dewey Raporu
Cumhuriyetin ilanından sonra 11 Ağustos 1923 yılında milletvekili
seccedililen Goumlkalprsquoin ardından Telif ve Tercuumlme Heyeti Maarif Vekaleti ta-
rafından yeniden duumlzenlenerek bir talimatnamesi ccedilıkarılmış (24 Ocak
1925) ve bu talimatnamede hangi yapıtların ccedilevrileceği konusunda bir
listeye de yer verilmiştir Bu listede yeni Cumhuriyetin ccedilağdaş uygarlığı
ve evrensel kuumlltuumlruuml yakalamasına katkısı olacağı duumlşuumlnuumllen iktisat sos-
yoloji hukuk ve dil edebiyat gibi oumlzel alanlardaki duumlnyadaki baş yapıt-
ların ve ders kitaplarının konu alanlarına goumlre bir dağılımı ccedilıkarılmıştır29
Bu heyetin goumlrevleri arasında Maarif Vekaleti tarafından accedilılan yarış-
malarda hangi yapıtların derece alacağına karar vermek yapılan ccedilevirileri
incelemek ccedileviri ders kitaplarının uygulama alanında işlevselliğini
denetlemek bilimsel terimlerin yerleşmesi konusunda Daruumllfuumlnunrsquola
işbirliğinde bulunmak yabancı uumllkelerdeki Milli Eğitim oumlrguumltlenmesi ve
programlarıyla ilgili raporlar vermek gibi goumlrevler yer almaktadır Ne var
ki bu heyetrsquote suumlrekliliğini koruyamamış ve zamanın Maarif Vekili Vasıf
Bey tarafından bu kadar ağır yuumlkuumln başarılamayacağı duumlşuumlncesiyle
1926rsquoda kaldırılmıştır (Kayaoğlu 1998 233-246) Bununla birlikte soumlz
konusu karar alınırken o guumlnuumln koşullarında ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml olan bu tuumlr
heyetlerin şekil almasının zaman alacağı goumlzden kaccedilmıştır Bu şekilde
bireylerin oumlzellikle de devletin iyi niyetle başlayan ccedilalışmalarının gelişti-
rilmesi yerine ani kararlarla yine devletin kendi eliyle kapatılmasının
devletin suumlrekliliğine ve yapıcılığına zarar vereceği ortadır Oumlrneğin bu
heyetin oumlzellikle oumlzel alanlarda başlattığı ccedileviri hareketinin devam
ettirilmesinin bilginin uumllkeye ccedilok daha kısa zamanda akışını sağlayacağı
buguumln daha iyi anlaşılmaktadır
Yeni heyetin oumlrguumltlenmesinde 1923 yılında uumllkemize davet edilen
Columbia Uumlniversitesi profesoumlrlerinden John Deweyrsquoin oumlnemli payı
olmuştur Onun 1924rsquote sunduğu raporda iki unsur oumlzellikle dikkati
ccedilekmektedir Bunlardan birincisi eğitim oumltekisi ise kuumltuumlphanelerdir
Deweyrsquoin her iki oumlğeyi de Telif ve Tercuumlme Heyeti kapsamı iccedilersinde
goumlrmesi bir yandan eğitim alanında o guumlnuumln koşullarında ccedileviri
yayınların guumlncel bilgiyi yakalamadaki oumlnemine işaret ederken oumlte
29
Bu listede tarih coğrafya dil ve edebiyat başta olmak uumlzere 96 kitap teklif edilmiştir
185
yandan da bu yayınların yine bu heyet tarafından oumlrguumltleneceğine işaret
etmektedir Oumlrneğin kitapların seyyar kuumltuumlphaneler aracılığıyla
dağıtılması bilgiye doğrudan erişimi sağlamıştır Bununla birlikte
Deweyrsquoin ccedileviriler konusunda kuramsal yapıtlardan ccedilok uygulama
alanına youmlnelik bilgiyi taşıyan yayınların ccedilevrilmesi konusundaki
oumlnerisi oumlzellikle teknolojik kalkınmayı hedefleyen uumllkelerde haklı bir
nedene dayalı olmakla birlikte ulusal bilinci teknolojik kalkınmaya hazır
duruma getirecek kuumlltuumlrel alt yapıyı hazırlayan kuramsal yapıtların bir
kenara atılmasına neden olabilir Ne var ki Telif ve Tercuumlme Heyetinin
aşağıda değinilen ccedileviri yapıtlardan da anlaşılacağı gibi kuramsal
yapıtların ccedilevirilerine yer vermesi bu konuda heyette bulunanların
bilinccedilliliğini goumlstermektedir Oumlte yandan Deweyrsquoin halka okumayı
sevdirmek uumlzere oumlne suumlrduumlğuuml iccedilinde 25-50 kitap bulunan sandıkların
okullara kıraathanelere ve koumlylere birkaccedil aylığına dağıtılması şeklindeki
ldquogezici kuumltuumlphanelerrdquo oumlnerisi bilgiyi tekel altından ccedilıkarmak accedilısından
son derece pratik bir oumlneri olarak değerlendirilebilir Bu oumlneri Telif ve
Tercuumlme Dairesi tarafından kız ve erkek liseleri oumlğretmen okulları
Daruumllfuumlnun fakuumllteleri Tuumlrk ocakları ve Vilayet Kuumltuumlphanelerine vb
duumlzenli olarak bedava kitap verme şeklinde gerccedilekleşmiştir (Kayaoğlu
1998 229-233) Oumlzetle Deweyrsquoin bilgiyi gerccedilekte toplumun en aşağı
tabakasına kadar goumltuumlrmek şeklindeki oumlnerisi 1925rsquote Telif ve Tercuumlme
Heyetinin kurulmasıyla yerine getirilmiş gibi goumlruumlnse de bunun ccedilok kısa
suumlrmesi soumlzkonusu heyetin ileriye youmlnelik işlevini yerine
getirememesine neden olmuştur
3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi
Ccedileviribilim accedilısından bu heyetin işlevi doğrudan ccedilağdaş
ccedileviribilimci Vermeerrsquoin uygulama alanına youmlnelik Skopos Kuramı
ccedilerccedilevesinde değerlendirilebilir Heyetin yaptığı işler Vermeerrsquoin30
kuramında geccedilen ccedilevirileri erek ekinde işlevsel kılma şeklindeki
30
Metinde adı geccedilen ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo oumlncuumllrdquo ya da ldquoccedileviri suumlrecirdquo normları Toury tarafından adlandırılıp tanımlanmıştır Bir başka deyişle Vermeerrsquoin kuramında ccedilevirmene yuumlklediği goumlrevler Touryrsquonin kuramı-nın sonunda yer verdiği normlarla oumlrtuumlşmektedir (Bengi 1995 9-29) Yeni oluşan bir bilim dalı olarak Ccedileviribilimde ldquogoumlrevlerrdquo yerine Touryrsquonin metinde geccedilen normlarının kullanılması bu bilim dalının jargonunun oluşturulması accedilısından oumlnemlidir
186
ldquoamacınardquo uygun duumlşmektedir Ne var ki Vermeerrsquoin uygulama alanına
youmlnelik ccedilevirmen davranışı uumlzerinde odaklanan bu kuramında ccedileviri
suumlrecini belirlemede uzman kişi olarak karar verme yetkisi
ldquoccedilevirmendeykenrdquo burada karar yetkisi Tercuumlme Heyetine
bırakılmıştır Bundan boumlyle Tercuumlme Heyetinin amacı ccedilevirmenlerin
ldquoccedileviri suumlreci sırasındardquo alacakları kararları belirlemektir Oumlrneğin hangi
yapıtların ccedilevirileceği ile ilgili ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo normları saptamak uumlstelik
ccedilevrilecek metinlerin halkın diliyle yazılması şeklinde bir kısıtlama
getirerek kaynak ya da erek kutuptan hangisinin seccedilileceğine (oumlncuumll
normları) karar vermek Tercuumlme Heyetinin goumlrevleri arasında yer
almaktadır Bu şekilde ortaya işlevsel ccedileviriler ccedilıkarılması
hedeflenmiştir (Bengi 1990 167-169) Oumlzetle soumlylenecek olursa
Vermeer kuramında Touryrsquonin betimlediği ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo ve ldquooumlncuumllrdquo
normları ve bu normlara bağlı olarak ccedileviri suumlreci sırasında oluşturduğu
normlar uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlere bırakırken Tercuumlme
Heyeti de uzman bir ekip olarak ccedileviri suumlrecini youmlnlendiren konumda
bulunmaktadır Bu şekilde ccedileviri suumlreciyle ilgili normların ilk iki aşama-
sında karar yetkisinin Telif ve Tercuumlme Heyetinin bırakılması
Vermeerrsquoin uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlerin kendi kuumlltuumlrleri
konusunda eksik bilgiye sahip olmasından değil kuumlltuumlrel kimliğini yeni
bulmaya ccedilalışan bir ulusta yetkinin iktidarın elinde bulunmasından
kaynaklanır
Bu ccedilerccedileve iccedilersinde 1925rsquote ccedilıkarılan youmlnergenin ilk maddesinde
ldquoyayınlanması uygun goumlruumllen yapıtlarlardquo ilgili ccedilevirilerin sosyoloji
iktisat tarih-coğrafya Tuumlrk sanat tarihi biyoloji felsefe dil ve edebiyat
alanlarında olduğu ve bu alanlardaki temel yapıtların ccedilevirisine yer
verildiği goumlruumlluumlr Kayaoğlursquonun verdiği sayılara goumlre konu alanlarına
goumlre ccedileviri yayın sayısı şoumlyledir (Kayaoğlu 1998 244)
Sosyoloji 6
İktisat 2
Tarih-Coğrafya 20
Hukuk 6
Sanat tarihi 3
Biyoloji 6
Felsefe 38
Dil ve Edebiyat 14
187
Toplam 95 yapıt bulunmaktadır Deweyrsquoin uygulama alanında ccedileviri
yapılması konusundaki oumlnerisine karşın toplumsal siyasal ekonomik
hukuki ve kuumlltuumlrel alanları kapsamına alan sosyal bilimler ağırlıklı ccedileviri
listesinin ortaya ccedilıkması uumlstelik de ccedileviri sayısının en ccedilok felsefe
alanında olması devletin kendi kurumları aracılığıyla uumllke
kalkınmasında oumlncellikle kuumlltuumlrel alt yapının oluşumu konusunda aldığı
oumlnemli kararlara işaret etmektedir Ccediloğu doumlnemin aydınları tarafından
yapılan bu ccedilevirilerin akademik amaccedil kadar ulusal devlete geccedilişte de
etkin bir roluuml bulunmaktadır Sonuccedil olarak 1926 yılında Latin
Alfabesine giden yolda Dil Heyetinin kurulmasıyla birlikte sosyal
bilimler alanındaki ccedilevirileri youmlnlendirecek yetkinlikteki başarılı heyetin
işlevinin artırılarak suumlrduumlruumllmesi yerine kaldırılması ulusal kuumlltuumlr
accedilısından bir eksiklik olduğu kadar sosyal bilimler alanında da bilginin
bir tuumlrluuml sistemlilik kazanamaması accedilısından bir kayıp olarak
değerlendirilebilir Kuşkusuz bu son soumlzler akla sosyal bilimler
alanındaki ccedileviri etkinliğinin toplumsal etkisinin biraz daha irdelenmesi
duumlşuumlncesini getirir
333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi
Batıda aydın ccedileviriyi guumlnceli yakalamak uumlzere kullanırken Tuumlr-
kiyersquodeki aydın ccedileviriyi toplumu değiştirme aracı olarak kullanma yo-
luna gitmiştir Anglo-Sakson koumlkenli normların ccedileviri etkinliği aracılı-
ğıyla oumlzuumlmsenmesi ve bu normlar ışığında Tuumlrkiyersquonin kendine oumlzguuml
bilgisini uumlretmesi 1910rsquolu yıllardan 1970rsquoli yıllara uzanmaktadır
Oumlrneğin ldquoSosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi
Muumlmkuumln muumlrdquo başlıklı Defter dergisinde Zafer Toprakrsquoın goumlruumlşlerine
yer verilen soumlyleşi de I Duumlnya Savaşı ve 1933 Uumlniversite Reformundan
sonra Tuumlrkiyersquoye goumlccedil eden Yahudi koumlkenli Alman Bilim adamlarının
Tuumlrk Uumlniversitelerine katkısından soumlz ederek Keynesrsquoin eski Tuumlrkccedile
makalelerinin Alman iktisat normlarını Tuumlrkiyersquoye tanıştırdığını
soumlylemekle birlikte bu bilginin devletin 1930 krizinin uumlstesinden
gelmesine yaramadığını oumlne suumlrmesi ccedilevirinin etkisi konusunun biraz
daha irdelenmesini gerektirir (Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin
vd 1997 169-173) Bu ise guumlncel de olsa sosyal bilimler alanında
yapılan her ccedilevirinin aynı anda toplumsal işlevi olmadığını ve bir ccedileviri-
nin işlevsel nitelik kazanması iccedilin bazen zaman gerektiğini bir başka
deyişle her gelen bilginin toplumun gereksinim duyduğu anda
188
kullanılmadığını goumlstermektedir Nitekim Keynesrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml
normlar Batırsquoda II Duumlnya Savaşının hemen ardından uygulamaya
geccedilirilirken bu bilginin uumllkemizde işlevsellik kazanması ancak 1940rsquolı
yıllarda muumlmkuumln olmuştur Kuşkusuz bu gecikmenin bir nedeni de Batı
dinamiklerinden yola ccedilıkarak uumlretilen bilginin iccedilinde yaşanılan
toplumun sorunlarına yabancı kalmasından da kaynaklanabilir Ancak
bu ccedileviri yayınlara gerek olmadığı duumlşuumlncesinden ccedilok ccedileviri yoluyla
gelen bilginin oumlzuumlmsenerek toplumun ihtiyaccedillarını karşılayacak oumlzguumln
bilgi uumlretimine etkisi olması gerektiği duumlşuumlncesini akla getirir Bu
şekilde aydının roluuml de ccedilevirilerle toplumu değiştirme misyonundan
ccedilıkarak asıl goumlrevi oumlzguumln bilgi uumlretmeye doumlnuumlşuumlr
Sonuccedil olarak 80rsquolı yıllardan sonra uumlniversitelerdeki sosyal ekono-
mik ve bilgi yığılmasına dayalı tıkanmadan sonra bilim adamının top-
lumu değiştirme misyonunu bırakarak Batı normlarında tarihi sorgula-
mak yerine eşsuumlremli bir yaklaşımla guumlncel bilgiyi yakalama ccedilabasına
girdiği goumlruumllmektedir Ancak bilgi ccedilağının kaccedilınılmaz sonucu telif ve
ccedileviri yayınların ccedilokluğu aydının ccedilağdaş bir yana guumlncel bilgiyi de
ccedileviri yoluyla yakalayamamasına ve hele yabancı dil bilmiyorsa bilginin
gerisinde kalmasına neden olmuştur Bununla birlikte uumllkemizde guumlncel
bilgiyi yakalamada uumlniversitelerden ccedilok yayınevlerinin işlevsellik
kazandığı oumlne suumlruumllebilir Bundan boumlyle soumlz konusu doumlnemde
ldquoAkademiardquo oluşturmada ldquouumlniversitelerrdquo değil yayınevlerinin
yayınladığı ccedileviriler oumlnemli rol oynamıştır Ne var ki yayınevlerinin
Cumhuriyetin Kuruluş yıllarındaki Telif ve Tercuumlme heyetlerinde olduğu
gibi bilinccedilli ellerde bulunmaması bilginin sistemlilikten uzaklaşarak
başıboş kalmasına neden olmuştur
334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966)
Latin Harf devriminin onuncu yılı dolayısıyla 2 Mayıs 1939rsquoda top-
lanan Birinci Tuumlrk Neşriyat Kongresi nedeniyle guumlndeme gelen ccedileviri
konusu doumlnemin Maarif Vekillerinden Hasan Ali Yuumlcelrsquoin ccedilabalarıyla
yeniden devlet politikası kapsamında ele alınmaya başlamıştır Oumlyle ki
konuyla ilgili olarak Maarif Vekaleti tarafından oluşturulan Tercuumlme
Encuumlmeni Kongresinin uumlccedil ve doumlrduumlncuuml guumlnuumlnde bir Tercuumlme
Buumlrosunun kurulmasına karar verilmiş bununla da kalmayıp ne gibi
goumlrevleri yerine getireceğini de saptanmaya ccedilalışılmıştır Tercuumlme
Encuumlmeninin bu denli ivedi karar alabilmesi hem evrensel kuumlltuumlr
189
mirasına ortak olmak hem de dilin dinamiklerini zorlayarak onu
geliştirip zenginleştirmek amacını taşımaktadır İşte bu amaccedilla bir
tercuumlme buumlrosunun kurulmasına karar verilmiştir Bu buumlro da oumlnceki
tercuumlme daire ya da encuumlmenleri gibi klasik eserlerin ccedileviri listelerini
hazırlamak yapılan ccedilevirilerini planlı olarak denetleyip yayınlamak ve
buna ek olarak suumlreli tercuumlme dergilerinin ve ccedileşitli dillerde soumlzluumlklerin
ccedilıkartmakla yuumlkuumlmluuml tutulmuştur Buradan da anlaşılacağı gibi Tercuumlme
Buumlrosunun başlıca amacı bu doumlnemde halka okumayı yazmayı
sevdirmektir Bundan boumlyle eğitim alanında oumlğrenci ve akademisyenlere
seslenen ccedilevirilerden ccedilok daha geniş tabana yayılan bir halk kitlesine
seslenme hedef seccedililmiştir Tercuumlme Buumlrosunun yaptığı işler arasında en
başarılı olan Tercuumlme Dergileridir
1940rsquolardan 66rsquolara dek suumlren H A Yuumlcelrsquoin başlattığı Tercuumlme
Dergileri ldquoSayısal Verilerle Tuumlrkiyersquodeki Ccedileviri dergilerirdquo başlıklı Metis
dergisinde ccedilıkan yazıda beş doumlneme ayrılmıştır (Ayav amp Dolanoğlu
Guumlrsoy vd 1992 136-139) Soumlz konusu doumlnemler yapılan ccedilevirilerin
telif yazılara oranı dil dağılımı ve Antik Ccedilağ Ccedilağdaş ve Yakın Ccedilağ
olmak uumlzere hangi doumlnemlere ait yapıtların ccedilevirileri olduğu konusunda
oumlnce sayısal ardından yuumlzde olarak değerleri bildirilmiştir Yakın ccedilağla
ilgili yapıtlardan ldquoklasik yapıtlarrdquo kastedilmiştir Bu yazıdan ccedilıkartılan
bilgilere goumlre aşağıdaki birtakım sonuccedillara ulaşılabileceği gibi bilgi
uumlretimi accedilısından bu verilerin anlamı aşağıda ccedilizilen tabloyla daha da
accedilıklığa kavuşur
Tablo 3Tercuumlme Dergileriyle İlgili Yuumlzde Olarak Toplu Veriler
1Doumlnem
1940-1945
2Doumlnem
1945-1951
3Doumlnem
1953-1959
4Doumlnem
1953-1959
5 Doumlnem
1964-1966
Ccedileviri
Oranı 59 72 70 74 78
Dil
Dağılımı
Fransızca 34 Fransızca
38
Fransızca
35
Fransızca
51
Fransızca
28
Almanca25 Almanca
29
Almanca
29
Almanca
25
Almanca
24
İngilizce 17 12 11 4 19
Latince+Yunanca20 5 11 7 10
Ccedilağ Goumlre
Metin
Tuumlruuml
Yakın Ccedilağ 58
(Klasikler)
58 52 25 49
Ccedilağdaş 6 27 24 54 34
Antik 26 6 16 11 10
190
1 doumlnemde ccedileviri etkinliği hareketinin başlıca iki nedeni vardır
Bunlardan birincisi evrensel kuumlltuumlre ortak olma kaygısı ikincisi ise
Harf Devriminin 1928rsquode kabul edildiği goumlz oumlnuumlne alınacak olursa soumlzluuml
kuumlltuumlrden yazılı kuumlltuumlre geccedilişte oumlzellikle yazınsal metinlerin ccedilevirisine
ağırlık vererek ulusu bir araya getiren en oumlnemli etmen ortak resmi bir
dilde anlaşmak ve o dilde duumlşuumlnuumlp yazan yerleşik bir toplumun alt yapı-
sını kurmaktır İşte bu amaccedil ccedilerccedilevesinde Yunanca ve Latince
ccedilevirilerin oumlteki doumlnemlere goumlre en uumlst duumlzeyde olduğu doumlnem 1
doumlnemdir Bu ise Batırsquodaki kuumlltuumlrel ve teknolojik kalkınmanın
temelinde Antik Yunan ve Latin kuumlltuumlruumlnuumln yattığı duumlşuumlncesinden
kaynaklanmıştır Oumlte yandan Yunanca ve Latincersquoden yapılan
ccedilevirilerin ileriki doumlnemlerde giderek duumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Bir başka deyişle
teknolojik kalkınmanın Batırsquodaki hızı karşısında bu inancının zamanla
sarsılarak ccedileviri dili olarak gelişmiş uumllkelerinin dilinde yazılmış
yayınların seccedilildiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1940-1966 yılları arasında
duumlnyada goumlzde bilim dili Fransızca olduğundan uumllkemizde de en ccedilok
ccedilevirinin bu dilden yapıldığı goumlruumlluumlr Ayrıca Tanzimatrsquotan bu yana
siyasal ve ekonomik nedenlerden oumltuumlruuml Fransız dili ve kuumlltuumlruumlyle yakın
ilişkiler Fransızcarsquonın buumltuumln duumlnyada olduğu gibi Tuumlrkiyersquode de en ccedilok
kullanılan yabancı dil olmasına neden olmuştur Oumlte yandan 1 Duumlnya
savaşı 2 Duumlnya Savaşları sırasında uumllkemize sığınan Yahudi koumlkenli
Alman bilim adamlarının Almancarsquonın hiccedil değilse akademik alanda
uumllkemize girmesine neden olmuşlardır Uumlstelik Almanya ile olan siyasl
ekonomik ve kuumlltuumlrel ilişkiler de ister istemez 1940rsquodan 1966 yıllarına
kadar Almancarsquonın Fransızcarsquodan sonra en yaygın dil olmasına neden
olmuştur 1940-1966 yılları arasında uumlccediluumlncuuml sırada yer alan
İngilizcersquoden ortalama ccedileviri oranı ortalam 14 olmakla birlikte 60rsquolı
yıllardan başlayarak İngiliz edebiyatından ccedilevirilerin arttığı bunda ise
Amerikarsquodan gelerek ccedilağdaş bilim dallarını uumlniversitelerde kuran
Amerikalı akademisyenlerin ya da kuumlltuumlrel antlaşmayla Amerikada
yetişip uumllkesine doumlnen yerli akademisyenlerin buumlyuumlk payı olmuştur Bir
başka deyişle Amerikarsquoyla olan kuumlltuumlrel değişim antlaşmaları
Amerikarsquoda doktora ya da yuumlksek lisans yapanların sayısını artırarak
Anglo-Saxon kuumlltuumlruumln daha yakından tanınması olanağını yaratmıştır
Bu son doumlnemde İngilizcersquonin ve İngiliz edebiyatının tanınmasında
Amerikarsquonın bizzat kendisinin aracı olduğu da duumlşuumlnuumllebilir Bu tablo
Ccedilağa goumlre metin tuumlruuml accedilısından tekrar incelendiğinde ise klasiklerin
191
ccedilevirilerinin Yakın Ccedilağ kapsamında ele alındığı ve en ccedilok ccedilevirinin
ldquoklasiklerdenrdquo yapıldığı goumlruumllmektedir Bunun nedeninin yazınsal
metinler aracılığıyla hem yazılı dili zorlamak hem de okumayı
sevdirmek olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki 60rsquolı yıllardan başlayarak
ccedilağdaş yapıtların ccedilevirilerinin oranı birden artmıştır Bu ise iletişim
oluklarının artmasıyla birlikte ccedilağdaş ve guumlncel konulara ilginin arttığını
goumlstermektedir
Bu şekilde sadece belli bir kesime mal edilen okur-yazarlığın ve ev-
rensel bilginin Milli Eğitim Bakanlığı başkanlığında Tercuumlme Dergileri
ve Milli Eğitim Bakanlığı yayınları aracılığıyla topluma yayılmaya
başladığı goumlruumlluumlr Bu ise bir yandan bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin
oluşumunda son derece oumlnemli bir adım olarak değerlendirilebileceği
gibi oumlte yandan da doumlnemin ccedilevirmenlerine para olmasa da saygın bir
kimlik kazandırması accedilısından da buumlyuumlk oumlnem taşır Kuşkusuz burada
ccedilevirmenlerin doumlnemin oumlnde gelen yazarları olarak saygın bir kimliğe
sahip olmalarının da buumlyuumlk payı olmuştur Yazarların oumlzellikle ccedilevirmen
olması Milli Eğitim Bakanlığırsquonın başlattığı hareketin amacına
ulaşmasına daha geniş anlamıyla da dil birliğinin sağlanmasına neden
olmuştur Oumlrneğin Sabahattin Eyuumlboğlu Nurullah Ataccedil gibi oumlnde gelen
yazar-ccedilevirmenlerin ccedileviri suumlreci sırasında aldıkları kararlar kaynak
kuumlltuumlr odaklı da olsa onların yazar olarak baskın ccedilıkan kimlikleri erek
dil ve kuumlltuumlr konusunda hepten teslimiyetccedili bir tutum sergilememelerine
neden olmuştur Uumlstelik soumlzkonusu yazarların ccedilevirilerinin oumlzellikle de
klasiklerin ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlzde bile okunuyor olması bunun en
buumlyuumlk kanıtıdır
Tercuumlme Dergilerinin bir diğer oumlnemi ise uumllkemizde ccedileviri konu-
sunda kaynakccedilalara ilk kez Tercuumlme dergilerinde yer verilmiştir
Oumlrneğin 1940 ve 1966 yılları arasında kesintilere uğrayarak beş yayın
doumlnemi şeklinde yayınlanan derginin 1940 dan 1951e kadar uzanan
birinci ve ikinci doumlneminde yabancı dilden Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen ccedilo-
ğunluğunu klasiklerin oluşturduğu yapıtların listesi ya Son Altı Ayın
Tercuumlmeleri ya da Klasikler Listesi başlığı altında kaynakccedila olarak
yayınlanmıştır Derginin 3 ve 4doumlneminde ise Behire Abacıoğlunun
1958 ve 1959 yıllarında ldquoyayınlananrdquo 1960 yılında ise ldquoyayınlanmamış
ccedilevirilerlerdquo ilgili olarak derlediği kaynakccedila soumlzkonusu derginin sırasıyla
12 14 ve 15inci ciltlerinde yer almıştır (Demircan 1989 142) Ne var ki
Tercuumlme dergilerinde yer alan bu kaynakccedilalar soumlz konusu yayınların
daha ccedilok yazınsal alanla ilgili ccedileviriler olduğunu Ccedileviribilim accedilısından
192
doğrudan ccedileviri konusunu ilgilendiren yayınlara yer verilmediğini
goumlsterir Bu ise soumlz konusu doumlnemde ldquoccedilevirirdquo denince akla yazınsal
alanla ilgili ccedileviriler geldiği ve ccedileviriye bir uumlst bakış accedilısının henuumlz
yerleşmediğini goumlsterir Ccedileviribilim accedilısından konuya yaklaşıldığında
ise bu dergilerde Sabri Esat Siyavuşgil Orhan Burian gibi doumlnemin
oumlnde gelen yazarlarının İncelemeler ve Toplamalar başlığı altında
ccedilıkan ccedileviri uumlzerine duumlşuumlnce ve goumlruumlşleri bilimsel dayanaktan yoksun
oldukları iccedilin sadece ccedileviri sorunlarını dile getirmekle sınırlı kaldığı oumlne
suumlruumllebilir Bununla birlikte henuumlz varlığı yeni kabul edilmiş bir bilim
dalı iccedilin uumllkemizin bu oumlnde gelen yazarlarının bireysel deneyimlerinden
yola ccedilıkarak hiccedil değilse ccedileviri sorunlarını dile getirmeleri bilimsel
suumlreci başlatmaları accedilısından son derece buumlyuumlk oumlnemi taşır
Oumlzetle soumlylenecek olursa Tercuumlme Dergileri hem guumlnuumlmuumlzdeki
adıyla ccedileviribilim gibi yeni bir disiplinin uumllkemizdeki ilk habercisi
olarak değerlendirilebileceği gibi oumlteki bilim dallarına da ccedileviri uumlst
bilinci kazandırmak konusunda oumlrnek teşkil etmiştir Bundan boumlyle
Tercuumlme Dergilerinin bilgi uumlretimine katkıları şu şekilde sıralanabilir
birincisi bilgi kaynağı olarak tek dille beslenmeden ccedilıkarak başka dil ve
kuumlltuumlrlerin varlığını ortaya ccedilıkarmış ve bu farklı dil ve kuumlltuumlrlerden de
bilgi edinileceğini akla getirmiştir ikincisi bilgi edinmede ccedileviriye
saygınlık kazandırarak oumlzguumln bilgi uumlretimi ve ccedileviri metin arasındaki
muğlak ccedilizgiyi belirginleştirmiştir uumlccediluumlncuumlsuuml yazılı dilin ccedileviri yoluyla
gelişmesi sonucu bilim adamının kendi iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln
dilinde bilgi uumlretebilmesini kolaylaştırmıştır ve sonuncu olarak da
yazınsal alanda da olsa buumlronun sistemliliğini goumlsteren liste ya da
kaynakccedilalar aracılığıyla bilimde sistemliliğin oumlnemine dikkat ccedilekmiştir
Ne var ki yazınsal alanla sınırlı olması bu konunun dışında kalan
oumlzellikle fen bilimleri alanında bilimsel dilin yerleşememesine neden
olmuş ve bilginin Tanzimatrsquotan başlayarak ccedileviri yoluyla sadece bilgi
almak amacıyla ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo aktarılması Tuumlrkccedile bilimsel dilin
kendini zorlayarak zenginleşememesine neden olmuştur
Aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatılacağı gibi fen bilimleri alanında
yapılan ccedilevirilerin sayısının yanı sıra bilgi uumlretimine katkısının azlığı
devlet eliyle de olsa fen bilimleri alanında boumlyle bir buumlronun
bulunmamasına bağlanabileceği gibi Tuumlrkiyersquode bilim dilinin bir tuumlrluuml
yerleşememesi accedilısından da bir şansızlık olarak değerlendirilebilir
193
335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981)
Bu alanda ccedileviri yayınları incelemek uumlzere hazırlanan bibliyografya-
lardan oumlzellikle Tıp alanındaki akademisyenlerden Prof Aykut
Kazancıgil ve Doccedil Dr Vural Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi
Bibliyografyarsquosı seccedililmiştir (Kazancıgil amp Solok 1981) Bu bibliyograf-
yanın oumlzellikle seccedililmesinin birinci nedeni Tıbbiye Mekteplerinden baş-
layarak Tıp alanındaki bilim adamlarının oumlnder olarak Tuumlrk tarihinde bi-
lime olduğu kadar kuumlltuumlre de katkılarının ccedilağdaş toplum olma yolundaki
toplumsal ve siyasal yaşama etkilerini goumlrmek ve guumlnuumlmuumlzde aynı alan-
daki akademisyenlerin bilime nasıl baktıklarını irdelemektir Bundan
boumlyle bu bibliyografyadan elde edilen veriler hem uumllkemizde hangi
konu alanlarının ldquobilimrdquo olarak kabul edildiğini hem de bu bilim
dallarında yoğun ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığını goumlsterir
Bu bibliyografyanın diğer bir seccedililiş nedeni de inceleme malzemesi
olarak Osmanlıdan bu yana bilgi edinme ve uumlretiminin devlet eliyle
youmlnlendirilmiş olması sonucu onun denetimindeki yuumlksek oumlğretim
kurumlarında uumlretilen bilgide ccedilevirinin payının ne olduğunu goumlrmek ve
Osmanlıyla başlayan devletin denetimindeki ccedileviri etkinliği geleneğinin
Cumhuriyet doumlneminde bir suumlrekliliği olup olmadığını ya da bir
evrimden geccedilip geccedilmediğini goumlrmektir
Cumhuriyet doumlneminde yerleşik bir topluma geccedilmenin en oumlnemli
goumlstergelerinden birinin ldquosuumlreklilikrdquo olduğu ve Berkesrsquoin yukarıda Ata-
tuumlrkrsquole ilgili olarak değindiği ldquoVarolan ulusu yok ettirmeme azmine da-
yalı devrimcilikrdquo şeklindeki soumlzleri de anımsanacak olursa Kazancıgilrsquoin
oumlne suumlrduumlğuuml 1850 Tanzimatrsquotan 1981rsquoe kadar uzanan zaman diliminin
bir ulusun suumlrekliliğiyle ilgili savları vurgulamak accedilısından anlamlı
olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu araştırmade Tanzimatrsquotan II
Meşrutiyetrsquoe kadar olan boumlluumlm bilimsel ccedileviri yayınlar accedilısından II ve
III Boumlluumlmlerde ayrıntılı olarak anlatıldığından bu bibliyografyanın
taraması araştırmanın kronolojik akışına bağlı olarak 1928rsquoden
başlatılacaktır Oumlte yandan hem bu bibliyografyanın hem de
araştırmanın ilk uumlccedil boumlluumlmuumlndeki kuramsal alanla ilgili tarihsel
irdelemenin 1981 yılına kadar uzanması hem 1980 Yuumlksek Oumlğretim
Kanunursquoyla birlikte uumlniversitelerdeki akademik gelenek ve kurumsal
işleyiş accedilısından koumlkluuml değişikliklerden hem de 1980rsquoden sonra iletişim
kanallarının hepten artması sonucu devlete bağlı yuumlksek oumlğretim ku-
rumlarının ccediloğu kez maddi olanaksızlıklar nedeniyle bilginin gerisinde
194
kalıp bilgi uumlretim merkezlerinin oumlzel sektoumlre kayması yuumlzuumlndendir
Uumlstelik 1981-2000 yıllarını kapsayan bu şekilde sistemli bir
bibliyografya bulunmamaktadır Ayrıca 1980 ve 2000 yılları arasındaki
20 yıllık bir geccedilmişle ilgili bir değerlendirme yapmak nesnellik
accedilısından sağlıklı olmayabilir
3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar
Araştırmanın tarihsel akışından da anlaşılacağı uumlzere Tuumlrk bilgi uumlretim
geleneğinde devletin youmlnlendirici etkisi yadsınamaz Buna bağlı olarak bu
bibliyografyanın oumlzellikle seccedililiş nedeni de devletin kendi kurduğu bilgi
uumlretim merkezlerindeki yayınları oumllccediluumlt alan bir bibliyografya olmasıdır
Bu bibliyografya geccedilmişle guumlnuumlmuumlz arasında nasıl bir bağlantı
kurulduğunu ve Tuumlrk bilgi uumlretim geleneğinde devletin youmlnlendirici
etkisinin ccedileviri etkinliği accedilısından kendi kurumlarına nasıl yansıdığını
goumlstermesi accedilısından oumlnemlidir Bundan boumlyle burada kullanılan
kaynaklar devletin kendi kurumlarının uumlruumlnuuml olup inceleme malzemesi
olarak taranan yayınlar ya devlet uumlniversiteleri ya da TUumlBİTAK gibi
devlet kurumlarının yayınları arasından seccedililmiştir
Bu bibliyografya daha yakından incelendiğinde ise hem oumlzel alandaki
bilgi uumlretimine hem de halka inen popuumller bilim konusuna ağırlık verildiği
goumlruumlluumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir ccediloğunluğu ise kitaplardan ccedilok
uumlniversitelere bağlı fakuumlltelerin ccedilıkardığı suumlreli yayınlardan oluşmaktadır
Bunlar arasında ccedilevirilerin en ccedilok bulunduğu yayınlar sırasıyla şoumlyledir
İstanbul Fen Fakuumlltesi Mecmuası DTCF Araştırma Dergisi Tuumlrk
Veteriner Hekimliği dergisi Yuumlksek Ziraat Enstituumlsuuml Mecmuası Kimya ve
Sanayi dergisi Tıp tarihi Araştırmaları dergisi Tuumlrk Tarih Kurumu
Yayınlarından Belleten Diş Hekimliği Alemi Tuumlrkiyat Mecmuası İUuml
Edebiyat Fakuumlltesi yayınları İTUuml dergisi İUuml Orman Fakuumlltesi dergisi
TUumlBİTAKrsquoın31
ccedilıkarttığı Bilim ve Teknik Tıp alanıyla ilgili olarak İstan-
31
Tuumlrkiye Bilimsel Araştırma Kurumu 17 Temmuz 1963rsquote kurulmuş bir devlet kurumu olup pozitif bilimler alanında bilim adamlarını araştır-maya teşvik etmesi halkı bilgiye davet etmesi accedilısından oumlzel bir yeri vardır Bu kurum oumlzguumln yapıtlar kadar ccedileviri yapıtları da teşvik ederek Tuumlrk bilim hayatına oumlnemli bir katkıda bulunmuştur Ccedileviri yapıtlar genellikle pozitif bilim alanındaki klasik nitelikte yapıtlar olup bilginin tabana yayılması amacıyla popuumller bilim alanına da odaklanmıştır İlgi alanı olarak oumlzellikle temel bilimler veterinerlik
195
bul Tıp Fakuumlltesi Mecmuası Abbotempo (1963-70) Organorama (1965-
78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi dergiler bulunmaktadır Bu
yayınların iccedileriği ile ilgili bilgi sırasıyla şu şekilde verilebilir bu yukarıda
sıralanan dergiler Tuumlrkiyersquodeki yuumlksek oumlğretim kurumlarının ccedilıkarttığı
akademik nitelikli dergiler olup bunların dışında kalan Tuumlrk Tarih
Kurumu Belleten dergisi Tuumlrk Dil Kurumu Terim soumlzluumlkleri
TUumlBİTAKrsquoın Bilim ve Teknik dergisi gibi dergiler de devletin Atatuumlrkrsquouumln
ccedilağdaş toplum olma yolunda tuttuğu ışıkla kurduğu bilimsel araştırma
merkezlerinin dergileridir Ne var ki bu bibliyografyarsquoda TUumlBİTAKrsquoın
yayınladığı popuumller bilimle ilgili kitapların ccedilevirilerine yer verilmemiştir
Devlet kurumlarının dışında ccedilıkan yayınlar ise bu bibliyografyada ccedilok
az sayıda olup adı geccedilenlere de devlet kurumlarında ccedilalışan
akademisyenlerin yayın listesinde yer verilmiştir Bunlarda genellikle
soumlzluumlk ve terimce alanında olup bu duruma akademisyenlerin 1980rsquoden
sonra ccedilıkan yapıtlarında rastlanmaktadır Ayrıca sosyal bilimlerle ilgili
yayınların Tuumlrk bilim tarihi kapsamına alınmaması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr
Sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Dergisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi
yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Belleten dergisi ya da Tuumlrkiyat Mecmuası
gibi dergilerde sadece fen bilimlerini ilgilendiren konulardaki makalelere
bibliyografyada yer verildiği goumlruumllmektedir Bir başka deyişle Tıp Tarihi
Otopsi Tarihi veya Coğrafya gibi fen bilimleri arasında yer almakla
birlikte sosyal bilimlerle bağı olduğu duumlşuumlnuumllduumlğuuml konularda bu
dergilerde ccedilıkan yazıların Tuumlrk bilim tarihi Bibliyografyası kapsamına
alındığı goumlruumlluumlr Kuşkusuz burada coğrafyanın fen bilimleri iccediline alın-
ması bu konunun Osmanlılardan başlayarak goumlrguumll verilere dayalı olarak
incelenmesinden kaynaklanmıştır Oumlte yandan fen bilimleriyle ilgili
ccedileviri yayınların da kuramsal olmaktan ccedilok fen alanında ya da teknik
alanda oumlnde gelen bilim adamlarının biyografilerinin ccedilevirisi olduğu
goumlrmuumlştuumlr
muumlhendislik tarım ormancılık tıp gibi konular seccedililmiş olup 1967rsquoden bu yana yayınlanan Bilim ve Teknik Dergisirsquonin de halkta bilimsel meraklılık uyandırmak accedilısından bilgi uumlretimine buumlyuumlk katkısı vardır (Larouse 1992 11781)
196
3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendir-
mesi
1928 ve 1981 tarihleri arasındaki toplam 1100 kaynaktan oumlzel konu
alanına goumlre ccedileviri yayın dağılımı aşağıdaki tabloda şu şekilde ccedilıkartıl-
mıştır
Tablo 4 Fen Bilimleri Alanında 1928 ve 1981 Tarihleri Arasındaki
Konu Alanına Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı
Tuumlr Tıp Vet Kimya Ecz Diş Coğ Orm Mat Harita Biyografi Soumlzluumlk Top
Kit 3 1 1 1 2 12 20
Dergi 52 9 3 1 3 3 4 1 1 10 96
Top 55 10 4 1 4 3 6 1 1 10 12
Kazancıgil ve Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyograf-
yasırsquondan yola ccedilıkarak ccedilizilen bu tablonun başlığında yapıtın adından
esinlenerek ldquoTuumlrk Bilim Tarihi Alanında Ccedileviri yayınlarrdquo yerine ldquoFen
Bilimleri Alanında ccedileviri Yayınlarrdquo seccedililmiş olmasının baş nedeni kay-
nakların tuumlmuumlnuumln fen bilimleri alanından seccedililmiş olmasından kaynak-
lanmaktadır Bu kaynakta sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Der-
gisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi yayınlarına Tuumlrkiyat Mecmuası ya da Belle-
ten gibi Tarih alanındaki yayınlara yer verilmiş olması bu bibliyografya-
nın sosyal bilimleri de kapsamına aldığı anlamına gelmeyip sadece fen
bilimleri alanındaki biyografik veya bilim tarihi ile ilgili bilgiyi almak
amacını taşımaktadır Bu ise ccedilağdaş Tuumlrk bilim adamlarının da bilimi
sadece fen bilimleri alanıyla sınırlı goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarır Boumlyle bir
saptama aynı zamanda ccedilağdaş bilim adamlarının sosyal bilimlerin
goumlrguumll verilere dayalı olarak incelenmediği kanısından yola ccedilıkarak bu
bilimlerle ilgili konuların bireysel yorum ccedilıkarım ve accedilımlamalara da-
yalı olduğunu bundan boumlyle de bu konu alanlarının pozitif bilimler kap-
samına alınamayacağı goumlruumlşuumlnde olmalarından kaynaklanır Bu ise
Pozitif bilimler kavramından halen II Meşrutiyet doumlneminde olduğu
gibi ldquotarihi anlamak iccedilin tarihsel bilgiye değil de jeolojiyi başvurmakrdquo
anlaşıldığını goumlsterir Oysa bilindiği uumlzere guumlnuumlmuumlzde konu alanı
sosyal bilimler de olsa kullanılan youmlntemler goumlrguumll verileri toplayacak
şekilde duumlzenlendiğinden kaccedilınılmaz olarak bu konu alanının da goumlrguumll
bilimler sınıfına girmesi gerekir Oumlrneğin ccedileviri gibi ccediloğu işlemin
beyinde geccediltiği bir konu alanında bile ccedileviri işleminin oumlnceden
197
belirlenen bir amaca goumlre yerine getirilmesi ya da ccedileviri yapılırken sesli
tutanaklar tutma şeklindeki youmlntemler akılda geccedilen işlemlerin bile
goumlrguumllluumlk kazanmasını sağlar (Kussmaul 1995 39-55) Buradan da
anlaşılacağı gibi soumlzkonusu bibliyografyada sosyal bilimlere yer
verilmemesi belli ki yukarıda değinildiği şekilde bu alanda yaşanan
bilimsel devrimden fen bilimleri alanındakilerin haberdar olmadığını
goumlsterir Bu ise accedilıkccedilası disiplinlerarası iletişim kopukluğundan ileri
gelir
Yukarıdaki tablodan Tuumlrkiyersquodeki pozitif bilimler alanına başta tıp
olmak uumlzere veterinerlik kimya eczacılık diş hekimliği coğrafya or-
mancılık matematik haritacılık biyografi ve oumlzel alan soumlzluumlk ve terim-
celeri gibi konular girmektedir Toplam ccedileviri sayısı 116 olup toplam
yapıt sayısının 10rsquounu oluşturmaktadır En ccedilok ccedileviri yapılan alan ise
Tıprsquotır Yine aynı şekilde Tıp alanıyla ilgili Abbotempo (1963-70)
Organorama (1965-78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi der-
gilerde ccedilıkan ccedilevirilerin ya biyografi ya da Tıp tarihiyle ilgili konularda
olması buumlyuumlk bir olasılıkla daha buumlyuumlk bir okuyucu kitlesine seslenme
amacı taşımaktadır İkinci konu alanı ise Tıbbın bir uzantısı olan Veteri-
nerlik alanıdır Sırasıyla bu konu alanlarını biyografi ormancılık
kimya diş coğrafya eczacılık matematik ve haritacılık alanları
izlemektedir Bu sıralama ccedilevirilerin sayısının uumllkenin gereksinim
duyduğu konu alanlarına goumlre dağıldığını ve geccedilmişte ilgi alanı olan ge-
leneğin bir devamı niteliğindeki konularda daha ccedilok ccedileviri yapıldığını
goumlstermektedir Bunun yanı sıra soumlzluumlk ve terimcelerin sayısının
ccedilokluğu bilim dalıyla ilgili jargonun oluşturulması amacını taşımaktadır
3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili
Fen bilimleri alanında hangi dillerden ccedileviri yapıldığı konusuna ge-
lince 1928-1933 yılları arasında oumlzellikle II Meşrutiyet doumlneminde
Fransızca buumltuumln duumlnya da olduğı gibi ayrıca tıp alanında eğitim dili
olarak da kullanılması nedeniyle en ccedilok ccedileviri yapılan dil olmasına
karşın 1933 Uumlniversite Reformuyla birlikte oumlzellikle boumlluumlmleri
kurmaya gelen Alman bilim adamlarının ve kuumlltuumlrel değişim
antlaşmalarıyla uumllkemizden Almanyarsquoya goumlnderilen oumlğrencilerin
etkisiyle ccedileviri dili Almanca olmaya başlamıştır Ne var ki I ve II
Duumlnya savaşlarından başlayarak suumlre gelen Amerikarsquoya beyin goumlccediluuml en
yaygın bilim dilinin 1960rsquotan sonra İngilizce olmasına neden olmuştur
198
Bu bibliyografyadaki ccedilevirmenlerin tuumlmuuml akademisyen olup ccedilevirilerde
en başta gelen amaccedil bilgi almak olduğundan ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo
ccedileviri youmlntemi kullanılmıştır Ne var ki uzun suumlre bu youmlntemin kulla-
nılmış olması bilim dili ve bilim dalı jargonunun gelişememesine neden
olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra pozitif bilimler alanında oumlzguumln
yapıtların bile ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri diliyle yazıldığı
goumlruumllmektedir Kuşkusuz bu durum bilgiyi suumlrekli yabancı dildeki
kaynaklardan edinmekten oumltuumlruuml bilim adamlarının iki dilli olmalarına
karşın ccedileviri edinccedillerinin bir tuumlrluuml geliştirememelerinden
kaynaklanmıştır Bu tablo ancak 1980rsquolerden sonra ccedilevirilerden
yararlanarak oumlzguumln yapıtlar uumlretmeye başlanmasıyla birlikte değişmeye
başlamıştır Oumlrneğin en az ccedileviri yapılan alanlardan biri eczacılıkta
oumlzguumln yapıtların bili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri gibi yazıldığı
goumlruumllmektedir Ccedilevirilerde bu youmlntemin oumlzellikle kullanılması ise bilim
adamının bilgiyi kaccedilırmamak kaygısından kaynaklanabilir Ne var ki
bunun ccedilevirideki yaratıcılığı oumllduumlrme tehlikesi vardır Bir başka deyişle
bilimsel doğruluk uğruna ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yapma
alışkanlığının bir suumlre sonra bilimsel işlevi olmayan yapıtların ortaya
ccedilıkaracağı unutulmamalıdır Uumlstelik Jaques Barzun ve Henry F Graffrsquoın
Modern Araştırmacı adlı yapıtta ldquoRaflarımız ldquooumlzenlerdquo ldquosoumlzcuumlğuuml
soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedilevrilmiş sayfalar dolusu saccedilmalıklar iccedileren ldquouumlnluumlrdquo ccedileviri
yapıtlarıyla doludurrdquo şeklindeki soumlzleri de yukarıda anlatılanları haklı
ccedilıkarır niteliktedir (Graff amp Barzun 1999 248)
Ccediloğu kez oumlzellikle suumlreli yayınlarda ccedilevirmenin kimliği saklanmış
ve anonim ccedileviri başlığı atılmıştır Bu ise bir yerde bilginin kaynağının
da saklanmasına neden olmuştur Nitekim uzun suumlre ccedileviri yayınlarda
kaynak adının verilmemesi de bununla ilgili olarak goumlruumllebilir Oysa
ccedileviri kaynağının belirtilmemesi birincil kaynağa inme gibi bilimsel bir
kaygının da goumlz ardı edilmesine neden olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra
derleme ve oumlzguumln yapıt arasındaki sınırın karışması da buna bağlı olarak
değerlendirilebilir
336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel De-
ğerlendirme
Cumhuriyet doumlnemiyle ilgili olarak buraya kadar yapılan tarihsel in-
celeme uumllkemizde devlet eliyle ccedilıkarılan ccedileviri yayınların bilgi
uumlretimine doğrudan katkısı olmadığını ortaya ccedilıkarmakla birlikte
199
oumlzellikle yuumlksek oumlğretim kurumlarındaki bilim dallarının yabancı (Batı)
koumlkenli bilim adamları tarafından kurulduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa
bu dallarda oluşturan bilimsel geleneğin ya da ccedilağdaş bilgi aktarım
yolunun gerccedilekte soumlzluuml ccedileviri olduğu anlaşılır Oumlzellikle Cumhuriyetin
kuruluş yıllarında Almanyarsquoya okumak uumlzere goumlnderilen oumlğrencilerin
kendi uumllkelerinde akademisyen olarak doumlnduumlklerinde bu yabancı bilim
adamlarıyla hem ccedilevirmen hem de araştırmacı olarak yakın ilişkileri
guumlnuumlmuumlz uumlniversitelerinin temelini atmıştır Ne var ki burada oumlrneğin
Tuumlrk oumlğrenci ya da akademisyenlerin Batı kuumlltuumlruumlyle soumlzluuml ccedileviri
yoluyla ilk tanışmasının onları niccedilin bilimsel alanda yoğun bir ccedileviri
etkinliğine itmediği sorusu akla gelebilir Kuşkusuz yazılı kuumlltuumlr
geleneğinin bir başka deyişle geniş halk kitlesinde yazılı kuumlltuumlre
merakın 1928 Latin alfabesinden sonra ancak 1960rsquolı yıllarda gerccedilek
anlamda uyanmaya başladığı soumlylenebilir Bununla birlikte bu kadar
kısa zaman aralığında ccedileviri yayınların sayısının az olmakla birlikte
Tuumlrk bilimine etkisini buumlyuumlk olduğu yadsınamaz
Yazılı kuumlltuumlruumln ulusal kuumlltuumlr politikasına girmesi ve yazılı kuumlltuumlruumln
benimsenmesinin Batırsquoda bile yuumlzyıllar aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa en
azından Cumhuriyetin kuruluş yıllarında soumlzluuml geleneğin egemen ol-
duğu bu nedenle de ancak 1960rsquoli yıllardan sonra bilimsel alanda yazılı
ccedileviri uumlruumlnlerinin verilmeye başlandığı goumlruumlluumlr İşte bu nedenle başlan-
gıccedilta yuumlksek oumlğretim kurumlarının soumlzluuml kuumlltuumlruumln egemen olduğu bir
toplumda ccedilağdaş bilgiyi yabancı bilim adamlarından soumlzluuml ccedileviri
yoluyla aldığı bununla birlikte 1960rsquolı 70rsquoli yıllara dek bu şekilde
alınan bilginin telif adı altında derleme niteliğinde ortaya ccedilıkarak geniş
halk kitlelerine yayıldığı soumlylenebilirHem ccedileviri yayınlar hem de
derleme yapıtların bilimsel olduğu kadar dilsel accedilıdan da oumlnemi vardır
Şoumlyle ki yabancı bilim adamlarının değil de Batıda yetişmiş yerli bilim
adamlarının kurduğu boumlluumlmlerde yazılı ccedileviriye daha ccedilok başvurulmakla
birlikte bilim adamının bilginin doğruluğu konusundaki titizliğinin onu
ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviriye ittiği soumlylenebilir Oumlte yandan soumlzluuml
ccedileviri geleneğinin hakim olduğu boumlluumlmlerde yabancı bilim adamlarının
Tuumlrkiyersquode yetiştirdiği yerli bilim adamlarının en azından yabancı oumlğ-
retim uumlyeleriyle birlikte ccedilevirmen olarak girdikleri derslerde bilgiyi
oumlğrenciye anlaşılır kılma (işlevsel) amacıyla daha esnek ve dilin doğal
akışını daha bozmadan kullanma yeteneğini bir başka deyişle de ccedileviri
edincini geliştirerek derleme niteliğinde yapıtlar daha ccedilok uumlrettiği
soumlylenebilir Derleme yapıtların bilimsel accedilıdan iki oumlnemi
200
vardırbirincisi bilgi uumlretim zincirinin ccedileviriden sonra gelen bir halkası
olması nedeniyle bilgiyi daha bilinccedilli olarak aktarma gereksiniminin
duyulması ikincisi ise dilsel olarak da okuyucu odaklı olması
nedeniyle binlerce sayfa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılmış anlaşılmaz
ccedileviri yerine toplumsal ve kuumlltuumlrel etkisinin daha fazla olmasıdır Ne
var ki bu aşamada ccedilıkan ccedileviri ya da derleme şeklinde ccedilıkan yayınların
yukarıdaki taramadan da anlaşılacağı gibi bilimsel araştırmadan ccedilok
eğitim amaccedillı olduğu ortaya ccedilıkmaktadır
Guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine etkisi ise son boumlluumlmde
iki uumlst bilim dalı arasındaki disiplinlerarası betimleyici bir uygulama oumlr-
neğiyle anlatılmaya ccedilalışılacaktır
201
IV BOumlLUumlM
DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA YANSIMASI1
41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları
Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle
analizi
Tarihsel olarak oumlnceki boumlluumlmlerde yapılan araştırmadan uumllkemizde
ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine beklendiği oumllccediluumlde katkısı olmadığı or-
taya ccedilıkmıştır Bu tuumlr ccedileviri yayınların başta oumlteki disiplinlere model ol-
mak uumlzere kuumlltuumlre ve topluma etkisini artırmak amacıyla son boumlluumlmde
iki uumlst bilim dalı arasında disiplinlerarası bir uygulama oumlrneğine yer ve-
rilmiştir Bu betimleyici ccedilalışmayla hem oumlteki disiplinlere kendi konu
alanlarıyla ccedileviri yayınlarında bilinccedillilik kazandırmak hedeflenmiş hem
de oumlzel bir disiplin olarak kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların
bilgiyi tetikleyip tetiklemediği nesnel verilerle ortaya ccedilıkarılmak
istenmiştir Oumlzellikle 1980 ve 2000 yıllarını kapsayan telif yayınlarda
ccedilevirilere ldquoatıf analiziylerdquo ilgili 42 Boumlluumlm III Boumlluumlmde eksik bırakılan
bu zaman dilimine nesnel veri bırakması accedilısından oumlnem taşımaktadır
Araştırmanın bu boumlluumlmuuml sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla sınırlı gibi
goumlruumlnmekle birlikte gerccedilekte bilimsel gelenek iccedilersinde bir buumltuumlnuumln
parccedilası olarak oumlteki disiplinlere de geleceğe youmlnelik olarak betimleyici
bir uygulama oumlrneği sunma2 amacını guumltmektedir Bu şekilde hem ilk uumlccedil
boumlluumlmdeki disiplinlerarası araştırmadan ortaya ccedilıkan hipotezler bir yan-
dan betimleyici ccedilalışmadaki oumllccediluumltleri belirlerken oumlte yandan da son
boumlluumlmde elde edilen somut veriler (sayısal veriler) ilk uumlccedil boumlluumlmde oumlne
1 Bu boumlluumlmle ilgili ayrıntılı bilgiler ve ekler iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003)
ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora Tezi İstanbul s301-343 ve Ekler Boumlluumlmuuml
2 Goumlrguumll (ampirik) hiccedilbir ccedilalışma buumltuumlnsel olamaz oumlzellikle betimleyici
ccedilalışma ister istemez ldquokısmirdquo olarak yapılabilir Bununla birlikte bu ldquokısmirdquo ccedilalışma buumltuumlnuumln bir parccedilası olarak genelde ccedileviri yayınların bilgi uumlretim geleneğindeki yeri konusunda fikir verir
202
suumlruumllen hipotezlerin somut verilerle gerekccedilelendirmesini sağlayacaktır
Ccedileviri etkinliği ve kuumltuumlphanecilikle ilgili ilk uumlccedil boumlluumlmden ccedilıkan
hipotezler şu şekilde sıralanabilir
1 Disiplinlerarası bir araştırma Ccedileviribilim gibi uzun suumlre başka
bilim dallarının boyunduruğu altında kalmış bir disiplinin ldquooumlzerkliğinirdquo
kaybettirmekten ccedilok ldquooumlzerkliğininrdquo daha sağlam temeller uumlzerine otur-
masını sağlar
2 Ccedileviri yayınlar aracılığıyla tarihsel toplumsal ve siyasal alanda
yapılan oumlnceki boumlluumlmlerde yer alan araştırma ise betimleyici boumlluumlmde
yer alacak oumllccediluumltlerin belirlenmesinde buumlyuumlk rol oynadığı gibi bu araştır-
manın geriye doumlnuumlk olarak yeniden yapılanmasını da sağlar
3 Belge ve Bilgi youmlnetimi alanı gibi oumlzel alanda ccedileviri yayınlar
uumlzerinde yapılacak disiplinlerarası betimleyici bir ccedilalışma sadece bu
alanda ki ccedileviri yayınlarla ilgili bilgi uumlretimi konusundaki sonuccedilları
vermekle sınırlı kalmaz genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviri ya-
yınların payı konusunda da bilgi verir Boumlyle bir ccedilalışma aynı zamanda
disiplinlerin geleceğe youmlnelik ccedileviri politikalarını belirlemede yol goumlste-
rici olur
4 Ccedileviribilim youmlntemiyle taranacak yayınların kuumltuumlphane bilimi-
nin sağladığı ldquobibliyometrik atıf analizi youmlntemiyle sayısal verilere
dayalı olarak tamamlanması bilim dalına goumlrguumlluumlk kazandırır
Bundan boumlyle son boumlluumlmde genel anlamda ccedileviri yayınların bilimsel
alanda bir işlevi olması amacıyla ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında disiplinlerarası
bir araştırma oumlrneği verilmiş ve bunun oumlteki disiplinlerarası ccedilalışmalara
da ışık tutması hedeflenmiştir Oumlteki bilim dallarına tarihte ışık tutmuş
iki uumlst bilim dalı arasındaki ilişkinin disiplinlinlerarası araştırmayla nasıl
zenginleştirilebileceği bu oumlrnekle accedilıklanmak istenmiştir Bir başka
deyişle hangi niteliklere sahip hangi ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısı
olacağı konusunda disiplinlerarası bir youmlntem geliştirilmeye ccedilalışılmıştır
Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki ilişkinin iki uumlst bilim
dalı olarak oumlteki bilim dallarının gelişimine ve bir ulusun bilimsel kimli-
ğinin oluşumuna katkısı olduğu yukarıdaki tarihsel akıştan accedilıkccedila anla-
şılmaktadır Bu boumlluumlme kadar yapılan tarihsel araştırma iki bilim dalının
henuumlz kuramsal kimliğini bulmadan oumlnceki uygulama alanıyla sınırlı et-
kinliklerini sergilemektedir Oumlte yandan iki bilim dalının oumlzellikle 20
yuumlzyılın son ccedileyreğinde bilimsel kimliklerini bulmalarıyla birlikte uy-
203
gulama alanıyla sınırlı bu tarihsel birlikteliklerinin ccedilağdaş bilim anlayışı
ccedilercevesinde geliştirilerek kuramsal alanda kanıtlanması zorunluluğu
ortaya ccedilıkmaktadır
Aşağıda yer alacak kuumltuumlphane Bilimi ve ccedileviribilim İlişkisinin ccedileviri
ve telif yayınlarda yansıması şeklindeki disiplinlerarası incelemede
ccedilağdaş bilimsel youmlntem olarak Gideon Touryrsquonin ccedileviribilim alanında
oumlne suumlrduumlğuuml ldquoErek Odaklı Kuramınardquo3 başvurulacaktır kuumltuumlphane
bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki iletişimi incelemek uumlzere kuumltuumlphane
bilimi kuramları yerine ccedileviribilim kuramlarının seccedililmesi ise bu
disiplinlerarası araştırmanın oumlncellikle ccedileviri yayınlar uumlzerinde odaklan-
masından kaynaklanmaktadır Buna gerekccedile olarak ise hem
disiplinlerarası kavramının tanımı hem de bu incelemede oumlzellikle ccedileviri
yayınlardan yola ccedilıkılarak ilişkilerin accedilıklanması goumlsterilebilir Buna
goumlre I Boumlluumlmuumln 11 şeklindeki alt başlığında yer alan ldquodisiplinlerarasırdquo
araştırmanın tanımına uygun olarak disiplilerarası araştırmanın bilim
dalının kendini tamamlayıcı bilimlerden gelen araştırma sonuccedillarıyla
birlikte bildiren araştırma olduğu şeklindeki accedilıklama ccedileviribilim youmlnte-
miyle taranacak yayınların kuumltuumlphane biliminin sağladığı bibliyometrik
atıf analiz youmlntemiyle tamamlanacağı anlamına gelmektedir
Buraya kadar oumlteki bilim dallarının tarihsel gelişimine olanak
sağlayan ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki uygulama alanıyla
sınırlı disiplinlerarası iletişimi incelemiştir Bu son boumlluumlmde
kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların incelenmesine rasgele kara
verilmemiş aksine tarihsel araştırma bu iki bilim dalının kuramsal
olarak daha sıkı disiplinlerarası iletişime geccedilmesinin hem bu
disiplinlerin gelişmesine hem de oumlteki bilim dallarının gelişimine daha
yararlı olacağı sonucunu ccedilıkartmıştırBoumlyle bir sonucun ccedilıkmaması
durumunda ise geleneksel olarak bu incelemenin bilimsel alanda ccedileviri
yayınlar uumlzerinde yine uygulama alanıyla sınırlı oumlnerilerle sonlanması
gerekir Şoumlyle ki tarihe bakıldığında bu iki disiplin arasındaki ilişkinin
genellikle bilimsel dayanaktan yoksun uygulama alanındaki bireylerin
3 Erek Odaklı youmlntem bir kuumlltuumlrde ccedileviri sayılan metinleri ccedileviri olarak
kabul edip aralarındaki ilişkileri oumlnce betimleyip ardından accedilıklayarak iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkarmaktır Bu du-rumda kaynak kuumlltuumlr birincil derecede oumlnem taşımaktan ccedilıkar yerini erek kuumlltuumlre bırakır Ne var ki ccedileviribilim alanı jargonunda kullanılan bu terim daha geniş kesime seslenen bu ccedilalışmada ldquookuyucu odaklırdquo şeklinde kullanılmıştır
204
kararına goumlre şekil aldığı goumlruumllmektedir Oumlrneğin Muumlnif Paşa ya da
Mithat Paşa gibi yenilikten yana kimselerin ccedileviri yayınları ulusal
kalkınmanın bir parccedilası goumlrerek desteklemesine karşın bu kararlar
onların yokluğu durumunda geccedilerliliğini yitirmektedir Bu ise kalıcı
kararların bilimsel dayanak aradığını aksi durumda kurumsal olarak
yerleşemediği goumlstermektedir Ccedileviri yayınlarla ilgili kararların
kurumsallık kazanması ise ancak kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilimrsquoin
oumlzerk bir bilim dalı olarak gelişip dayanağını bilimsel youmlntemlerden
almasıyla birlikte sağlanabilecektir Bu incelemenin yukarıda belirtildiği
şekilde uygulama alanında oumlneriler yerine betimleyici bir ccedilalışmayla
sonlanması ccedilağdaş bilimsel anlayışın goumlrguumlluumlğe verdiği oumlnemden
kaynaklanmaktadır Bu şekilde uygulama alanındaki kararların bilimsel
verilere dayalı olarak alınması hedeflenmektedir
Bu incelemenin akışı iccedilerisinde yapılan tarihsel inceleme iki youmlnluuml
ilişkinin varlığının ortaya ccedilıkarmıştır bunlardan birincisi yukarıda deği-
nildiği gibi uumlst bilim dalı olarak iki bilim dalı arasındaki ilişkinin
varlığı ikincisi ise bu tarihsel gelişim iccedilinde kendi oumlzerk kimliğini
bulan iki bilim dalının karşılıklı ilişkilerinin varlığını goumlzler oumlnuumlne
sermiştir Bundan boumlyle birincisiyle ilgili olarak tarihte ccedileviri yayınla-
rın oumlteki bilim dallarının gelişimine etkisi olup olmadığının betimleyici
youmlntemle tarihte varolan ilişkilerden yola ccedilıkılarak accedilıklanmış
ardından olası ilişkiler uumlzerine kurulan kuramsal alanla ilgili yeni
hipotezler ortaya ccedilıkarılmıştır Bu hipotezler ise iki bilim dalının
tarihsel gelişmedeki ilişkilerini bulgulandırıp gerekccedilelendirmek uumlzere
yeni disiplinlerarası bir incelemeye yol accedilmıştır (bk Boumlluumlm123)
Bundan boumlyle tarihte uygulama alanındaki bu kaccedilınılmaz ilişki
betimleyici bir ccedilalışmayla sonlanmıştır Bu soumlylenenler aşağıdaki şu
tabloyla da accedilıklanabilir
205
Tablo 5 Disiplinlerarası Bilim olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve
Ccedileviribilim İlişkisi
Kuramsal Uygulama
Betimleyici Kuram Uygulama
Varolan İlişkiler
aTarihsel gelişim
iccedilerisinde uumlst bilim
dalı olarak
kuumltuumlphane ve
ccedileviribilim
arasındaki ilişki
b Disiplinlerarası ile-
tişim olarak
kuumltuumlphane bilimi
ve ccedileviribilim ara-
sındaki ilişki
Olası ilişkiler ( ortaya ccedilıkan
hipotezler)
a Uumlst bilim dalı olarak iki
disiplin arasındaki ilişki
bilim dallarındaki bilgi
uumlretimini ve ulusal kuumlltuumlruuml
etkilemiştir
b İki bilim dalının oumlzerklik
kazanarak disiplinlerarası
iletişime geccedilmesi oumlteki
bilim dallarındaki bilgi
uumlretimini daha arttıracağı
gibi ccedileviri yayınların bilgi
uumlretimine daha sistemli
olarak girmesini de sağlar
Olması Gereken İlişkiler
Şimdiye kadar ortaya ccedilıkan
verilerden Kuumltuumlphane bilimi
alanındaki ccedileviri yayınların
seccediliminde ve bu metinlerin
ccedilevirisinde iki bilim dalı ara-
sında karşılıklı iletişim
kurulması gerekir
Bunun iccedilin ccedilevirilerin bu
alandaki bilgi aktarımında
daha etkin rol oynaması
accedilısından seccedililen metinlerin
ccedilevirisinde sadece dil edinci
değil hedef kuumlltuumlr ve kaynak
kuumlltuumlr arasındaki ilişkilerin de
bilincinde olunmalıdır
Genelden oumlzel konu alanına inen bu incelemede yukarıda genel ola-
rak verilen hipotezler ışığında kuumltuumlphane bilimi alanındaki oumlnde gelen
kitap ya da suumlreli yayın şeklindeki ccedileviri yayınlar disiplinlerarası bir
youmlntemle incelenmeye ccedilalışılmıştır
Kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların disiplinlerarası iletişim
accedilısından incelenmesi hem kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlarla
ilgili verileri ortaya ccedilıkaracak hem de bu ilişkilerin accedilıklanması
ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katalizoumlr etkisini artıracaktır Gerccedilekte ccedilok
ccedilaba ve emek isteyen uumlstelik de ccedilok az sayıda yapılan ccedileviri yayınlarda
daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce ccedilevrilecek yayının sorgulanmasına
olanak sağlayacak ccedileviriyle ilgili oumllccediluumltler de bu betimleyici araştırma
aracılığıyla saptanmış olmuştur Bu şekilde betimleyici youmlntemle
yapılacak disiplinlerarası araştırma ccedilevirilerin kuumlltuumlrel olarak işlevsellik
kazandırmak amacını da taşımaktadır Ayrıca soumlzkonusu incelemenin
hedefleri arasında bu konu alanında olduğu kadar oumlteki konu alanlarında
da daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce nasıl bir politika izlenmesi
206
gerektiği konusunda ccedileviri bilinci kazandırmak şeklinde ileriye doumlnuumlk
bir hedefi bulunduğunun da akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Bundan
boumlyle bu son boumlluumlmde yer alacak iki bilim arasındaki disiplinlerarası
incelemede bu iki bilim dalının uumlst bilim dalı olarak işlevleri goumlz
oumlnuumlnde bulundurularak bir uygulama oumlrneği hazırlanmaya ccedilalıştığı oumlne
suumlruumllebilir
412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler
Bu betimleyici ccedilalışmadaki taramada şu oumllccediluumltler seccedililmiştir
Tuumlr
Betimleyici ccedilalışmada inceleme malzemesine işaret etmektedir Buna
goumlre ccedileviri yayının makale rapor ya da kitap tuumlruumlnde mi olduğu
anlaşılmaya ccedilalışılmıştır Soumlz konusu araştırmada ise kuumltuumlphanecilik
alanındaki ccedileviri kitap makale ve rapor ccedilevirileri seccedililmiştir
Makalelerin seccediliminde oumllccediluumlt olarak kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri
yapıtlar akademisyenlerin en ccedilok başvurduğu ve kuumltuumlphanecilik alanının
ilk ve uzun soluklu yayını Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni (1952-
1986) devamı olan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği dergileri (1987-) dergileri ve
soumlzkonusu araştırmanın yapıldığı İstanbul Uumlniversitesi Edebiyat Fa-
kuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlnuumln yayını olan ldquoKuumltuumlphanecilik dergisi
Bilgi ve Belge Araştırmalarırdquo adlı dergiler esas alınmıştır
Sayı
İnceleme sırasıyla ilgili sayıya işaret etmektedir
Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi
Tarama oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt olarak iki başlık altında duumlşuumlnuumll-
duumlğuumlnden taramanın ilk boumlluumlmuuml oumlzguumln yapıtın kuumlnyesiyle ilgili şu mad-
deleri iccedilermektedir
Yazar soyadı adı
Yapıt adı
Oumlzguumln Yapıt Kaynak
Yayın Yılı
Dil
Ccedilevirinin hangi dilden yapıldığına işaret eder
207
Ccedileviri Youmlntemi
Ccedileviride youmlntem olarak hedef ya da kaynak odaklı kutuptan
hangisine daha yakın yapıldığını goumlsterir Seccedilenekler şu şekilde
sıralanabilir
KO-kaynak odaklı
OO-okuyucu odaklı
SCcedil OumlCcedil-Sahteoumlrtuumlk ccedileviri
Ccedileviri yapıtın amacıyla ilgili olarak ccedilevirmenin kaynak kuumlltuumlrdeki
metni hem bilgisel hem de dilsel olarak aynen aktarması halinde
kaynak odaklı ccedilevirmenin okuyucunun bilgisel eksikliğini ya da
iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln (hedef kuumlltuumlruumln) bilgi gereksinimini ve dilini
goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ccedilevirmesi halinde okuyucu odaklı4 olarak ni-
telendirilmiştir
Sahte ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde kabuluuml zor goumlruumlnen bilginin ccedileviri
olmadığı halde ccedileviri yayın gibi goumlsterilmesi olarak tanımlanır Bu
accedilıdan soumlz konusu ccedileviri de eğilim kaynak odaklıdır
Oumlrtuumlk ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde bilginin daha kolay benimsenip oumlzuumlm-
senmesi amacıyla ccedileviri yayını oumlzguumln yapıt gibi goumlstererek ccedilevirme şek-
linde kullanılmıştır Bu accedilıdan soumlz konusu ccedileviride genel eğilim okuyucu
odaklı ccedileviridir
Ccedileviri yapıt kuumlnyesi
Ccedileviren soyadı ad
Ccedileviri yapıt adı
Ccedileviri yılı
Kaynak
Ccedilevirenin Kimliği
Ccedilevirenin akademisyen ya da meslek elemanı oluşuna goumlre hangi
konu alanında ccedileviri yaptığını anlamak amacıyla bu oumllccediluumlt konulmuştur
Oumlrneğin uygulama ya da kuramsal alanla ilgili bilginin kimler tarafından
yapıldığını ortaya ccedilıkarır Buna goumlre meslek elemanı ve akademisyen
olmak uumlzere iki seccedilenek oluşturulmuştur
4 Ccedileviribilimrsquode bu terime karşılık ldquoerek odaklırdquo ccedileviri youmlntemi terimi
kullanılmaktadır
208
Konu
Bu oumllccediluumlt aracılığıyla her metnin ya da yapıtın oumlnceden ccedilıkarılmış
oumlzlerine bakılarak ccedileviri yapıtın oumlzel alanda hangi konu alanına girdiği
saptanmaktadır Ccedileviri yapıtın birden fazla konu alanına girdiği
saptanması durumunda 1konu başlığı 2konu başlığı ve 3 konu başlığı
olmak uumlzere 3 başlık oluşturulabilir
Ccedileviri Yapıtın Niteliği
Bu maddeyle ilgili olarak uumlccedil seccedilenek uygun goumlruumllmuumlştuumlr Seccedilenekler
sırasıyla şunlardır
Klasik Geccedilmişten guumlnuumlmuumlze temel bilgiyi taşıyan ve bilgi uumlretim
zincirindeki eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini engelleyen temel yapıtlar
Ccedilağdaş Kuumlltuumlrel ve teknolojik gelişmeye uygun olarak ccedilağımızı ve
geleceği ilgilendiren yapıtlar
Guumlncel Guumlndelik bilgiyle ilgili ve eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini
etkilemeyen yapıtlar
Etkileme Alanı
Ccedileviri yapıtın dil bilgilendirme soyut duumlşuumlnce ve teknik beceri ol-
mak uumlzere ileriye doumlnuumlk olarak okur kitlesini hangi accedilıdan etkilediğini ve
ulusal kuumlltuumlre hangi alanda katkıda bulunduğunu saptamak uumlzere seccedilil-
miş bir başlıktır
Dil Kuumltuumlphanecilik alanında oumlzguumln yapıtın bilimsel terminolojisini
karşılamak ya da bu alanda bilimsel bir dil yaratma accedilısından ccedilevirinin
dile etkisi oumln plandadır
Soyut duumlşuumlnce Oumlzel konu alanına yeni kavramları ya da o anda
gerccedilekleşme olasılığı bulunmayan duumlşuumlnceleri sokarak bilim dalına
farklı bir bakış accedilısı kazandıran ve kuramsal alandaki hipotezlerin alt
yapısını oluşturan bir etkileme alanıdır
BilgilendirmeEtkileme alanı olarak bir konu alanıyla ilgili kanıt-
lanmış ya da goumlrguumll olan bilgileri bir disipline kazandırarak ondaki bilgi
birikimini artırmayı hedefler
Teknik Beceri Uygulama alanındaki işlerin yanı sıra akademik
alandaki araştırmaları kolaylaştıran teknik beceri ve bilgilerin
edinilmesini sağlayan ccedileviridir
209
Ccedileviriyi Etkileyen
Ccedileviriyi başlatan etken anlamında kullanılmıştır Sırasıyla şu seccedile-
nekler bulunmaktadır
Ulusal Kuumlltuumlr Oumlzel konu alanında ccedilevirinin yapılmasının oumlncelikle
disiplindeki bilgi eksiğini gidereceği ve zaman iccedilerisinde ccedileviri yoluyla
aktarılacak bu bilginin ulusal kuumlltuumlre katkısı olacağı duumlşuumlncesinden yola
ccedilıkarak ccedileviriye başlanması
Yayınevi politikası Yayınevinin okur kitlesini artırmak ya da okur
kitlesine yayınevi politikası doğrultusunda bilgi vermek amacıyla ccedileviri
yapmaktır
Bireysel istek Oumlnceden belirlenmiş hiccedilbir amaccedil olmadan herhangi
bir konu alanında sadece yabancı dil bilgisine guumlvenerek ya da hedef
kuumlltuumlruuml goumlz ardı edip sadece bireysel ilgi alanına goumlre ccedileviriye
başlanmasıdır
Tarama Oumlncesi Oumllccediluumltlerle İlgili Değerlendirme
Tarama oumlncesi alınan kararlar hangi ilişkilerin goumlz oumlnuumlnde tutularak
bu araştırmaya girildiğini goumlsterir Ayrıca araştırmanın bilgi ve belge
youmlnetimi alanında ccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimine etkisi
şeklindeki oumlzel amaccedil etrafında araştırmanın akışını youmlnlendirir Bundan
boumlyle araştırmada ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkilerin karşılaştırmalı ola-
rak incelenmesi konuyla ilgili başka verilerin ve buna bağlı hipotezlerin
de ortaya ccedilıkmasına olanak sağlar Bu taramayla ilgili birinci planda alı-
nan kararlar taramanın sınırlarını ccedilizerek kısıtlamaların da
belirlenmesini sağlar
Bu kısıtlamalar sırasıyla şu şekildedir
Yapıtın yabancı dilden ccedilevrilmiş olması
Yazarın yabancı olması
Yerli yazarların yabancı dildeki yayını olmaması
Yapıtın ccedilevirisinin 1923 ve 2000 yılları arasında yapılmış olması
Telif yayınların 1980-2000 yılları arasında yayınlanmış olması
Kitap tuumlruumlndeki yayınların ccediloğunun derleme olması nedeniyle
akademik olarak en ccedilok başvuran kaynak olarak 1952-1986 yılları
arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu
210
buumlltenin devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk
Kuumltuumlphaneciliği dergisi ve 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul
Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquonin bibliyometrik atıf
analizinde kullanılması
İnceleme Malzemesi
Bu taramada inceleme malzemesi olarak kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane
bilimi alanında uumlccedil ccedileşit malzeme seccedililmiştir Bunlardan birincisi
Cumhuriyet doumlneminden 2000 yıllına kadar kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane
bilimi alanında yayınlanan ccedileviri kitaplar ikincisi raporlar uumlccediluumlncuumlsuuml ise
Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği tarafından ccedilıkarılan ve 1952-1986 yılları
arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu buumlltenin
devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği
dergisi ikincisi 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul Uumlniversitesi
Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquodir5 Bu kitap ve dergilerdeki toplam telif ccedileviri
makale ve kitap sayısı aşağıda belirtildiği şekildedir
Tablo 6 Yıllara goumlre Telif Ccedileviri ve Kitap Dağılımı
Dergi dı Yıl Telif Sayı Ccedileviri Sayı
TKDB6 1952-1986 698 98
TK 1987-2000 421 43
İUuml Edebiyat Fakuumlltesi KD
1987-2000 72 15
Kitap sayısı7
1923-2000 401 42
5 Bu dergiler iccedilin sırasıyla şu kısaltmalar kullanılmıştır
Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni TKDB Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği
Dergisi TK İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi KD 6 Bu sayısal veriler Doccedil Dr Hasan S Keseroğlursquonun Tuumlrk Kuumltuumlp-
haneciliği dergisindeki ldquoOkur Goumlzuumlyle 1952-1986rdquo yazısında yer alan Tablo 3ten yararlanılarak ccedilıkartılmıştır (Keseroğlu 2001 216-236)
7 Kitap sayısı iccedilin 1923rsquoten ve 1976 yılına kadar Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik
Bibliyografyasırsquona başvurulmuş ve bu yıllar arasında yeni harfli olarak 287 kitap olduğu anlaşılmıştır (Savaşccedilı amp Eke 1976 1-42) 1976rsquodan 2000 yılının sonuna kadar olan İstanbul Uumlniversitesi Merkez Kuumltuumlphanesinden 104 olarak ccedilıkartılmıştır Bundan boumlyle toplam olarak bu alanda yaklaşık 401 kitap bulunmaktadır
211
Tarama oumlncesinde 1980-2000 yılları arasındaki telif makalelerde atıf
yapılan ccedileviri yayınlar oumllccediluumlt alınması şeklinde karar verilmiştir Kuumlnye
ile ilgili tarama sırasında telif yapıtların genelde derleme niteliğinde
olduğu anlaşılmış ve bunun uumlzerine başvuru niteliği taşıyan hem
araştırmacı hem de akademisyen ve meslek elemanlarına seslenen yay-
gın olarak kullanılan TKDB ve TK ve İUuml Kuumltuumlphanecilik dergilerindeki
telif makaleleri oumllccediluumlt almanın daha doğru olacağına karar verilmiştir
Uumlstelik Milli kuumltuumlphanenin katalog taramasına web sitesinden girildi-
ğinde yukarıda belirtilen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinin bile kitap olarak
değerlendirildiği goumlruumllmuumlştuumlr Buumltuumln bunlar soumlz konusu disiplinde bilgi-
nin genelde makale tuumlruumlnde aktarıldığını goumlstermektedir Uzun soluklu
araştırmalar yerine uygulama alanını genellikle ilgilendiren konular
uumlzerinde mesleki ağırlıklı araştırmaların daha ccedilok olduğu anla-
şılmaktadır Buna goumlre kuumlnye taraması sırasında 1980-2000 yılları
arasındaki kitaplar yerini 1980-2000 yılları arasındaki TK TKDB ve İUuml
Kuumltuumlphanecilik dergilerine bırakmıştır
Bu araştırma gerccedilekte iki youmlnluuml olarak duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr birincisi ccedilevi-
rilerin telif makalelerdeki işlevselliğini ortaya ccedilıkarmak ve ccedilevirileri oumln
plana geccedilirerek değerlendirmede bulunmak ikincisi ise kuumltuumlphane
bilimi ve mesleğiyle ilgili 1980-2000 yılları arasında yayınlanan telif
yayınlarda ccedilevirilere ne kadar atıfta bulunulduğunu ccedilıkartarak oumlzguumln
bilgi uumlretiminde ccedilevirilerin ne oumllccediluumlde etkili olduğunu ve onlardan ne
şekilde yararlanıldığını ortaya ccedilıkartmaktır Bundan boumlyle araştırmanın
birinci boumlluumlmuuml ccedileviri yayın odaklı ikinci boumlluumlmuuml ise telif yayın odaklıdır
Kaynakccedila ya da dipnotlarda yabancı kaynak ccedilokluğu oumlzguumln bilgi
uumlretiminde yabancı kuumlltuumlrden doğrudan bilgi aktarımına işaret ederken
ccedilevirilerin sayısının ccedilokluğu ana dilinde duumlşuumlnmeye geccedilişin bir işareti
olarak duumlşuumlnuumllebilir Ana dilinde duumlşuumlnme ise bir suumlre sonra yabancı
kaynağı kendi iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln koşularına goumlre değerlendirmeye
yol accedilacağından oumlzguumln bilgi uumlretiminde ccedileviri yayınlar geccediliş doumlneminin
habercisi olarak da goumlruumllebilir Bu ise bir suumlre sonra kaynakccedila ve
dipnotlarda yabancı yayın ve ccedilevirilerin yerini oumlzguumln yapıtların alacağı
anlamına gelir Ne var ki bu doğal suumlreccedil yabancı kuumlltuumlruumln uumlstuumlnluumlğuuml
karşısında her zaman aynı mantıksal akışı goumlsteremeyebilir Oumlrneğin uumll-
kemizde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenimin desteklenmesi yabancı kay-
naklara atıfta bulunma oranını ister istemez artırır Kuşkusuz burada
212
1980-2000 yılları arasındaki telifccedileviri makale sayısının ve ccedileviriye atıf
sayısının ne olduğu sorusu da guumlndeme gelir
Tablo 7 1980-2000 Yılları Arasında-TKDB-TK ve Kuumltuumlphanecilik
Dergisinde Telif ve Ccedileviri Sayısı8
TKDB KD ve KD
Telif makale yayın sayısı
Ccedileviri makale sayısı
Yararlanılan
ccedileviri sayısı
1980-2000 1923-2000 1980-2000
575+15(KD)=590 (41+96)+15 (KD)=152 13
1923 ve 2000 yılları arasında bu degilerdeki toplam ccedileviri sayısı
152rsquodir Yararlanılan ccedileviri makale sayısı ise 13rsquotuumlr Oumlte yandan
mesleki yanı ağır basan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneğinin TKDB ve TK
Dergilerinde atıfta bulunulan ccedileviri yazı sayısı sadece 13 olmakla
birlikte akademik yanı daha ağır basan İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde
TKDB TK dergilerindeki ccedileviri makalelere hiccedilbir atıfta bulunulmadığı
ortaya ccedilıkmıştır Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf sayısının ise 30 olduğu ve
kitaba atıfta bulunma oranının daha yuumlksek olduğu goumlruumllmektedir
Ayrıca mesleki makalelere daha ccedilok atıfta bulunulması mesleki
yazıların akademik yazılara yeğlendiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu
ccedilıkarım Yontar ve Yalvaccedilrsquoın 2000 yılında IFLA dergisinde yayınlanan
1952-1994 yılları arasındaki 644 makaleden sadece 127rsquosinin araştırma
517rsquosinin mesleki olduğu şeklindeki bilgiyle de oumlrtuumlşmektedir (aktaran
Tonta Yaşar 2000 285) Oumlzetle tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de
kuumltuumlphane bilimi alanında kuramsal bilginin uygulama alanındaki
bilginin gerisinde kaldığını goumlstermektedir Bu kuumlnye ile ilgili daha
başlangıccedilta ortaya ccedilıkan sayısal veriler ccedilevirinin ne akademik ne de
uygulama alanında işlevselliği olmadığını bundan oumltuumlruuml ccedileviri
yayınların seccediliminde onların bilgiye hangi youmlnde katkısı olacağının
iyice değerlendirilip ccedileviri yoluyla gelen bilgiden yararlanılmasının
hem ccedilevirmenin emeği hem de ccedilevirinin işlevselliği accedilısından buumlyuumlk
oumlnemi olduğu anlaşılmaktadır
8 Araştırmanın bu boumlluumlmuumlnde taramanın amacı ccedileviri yayınların
incelenmesi ve analizi olduğundan telif yayınlarda atıf yapılan ccedileviri yayınların ayrıntılı listesine ve atıf sayısıyla ilgili bilgilere araştırmanın 422 boumlluumlmuumlnde yer verilecektir
213
412Oumllccediluumltler Arası İlişkiler
4121Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi
(OumlzguumlnCcedileviri Yazar soyadı ad OumlzguumlnCcedileviri Yapıt adı Oumlzguumln
Ccedileviri Yapıt Kaynak)
Ccedileviri uumlruumlnuumln hedef kuumlltuumlrde saygın konumda bulunmaması ne-
deniyle oumlzguumln yapıtın ne yılı ne de kaynağıyla ilgili bilginin verilmemiş
olması hem ccedilevirinin duumlşuumlk konumunu hem de hedef kuumlltuumlrde bilimsel
meraklılığın tam anlamıyla uyanmadığına işaret etmektedir Ne var ki
Even-Zoharrsquoın ccedileviri alanında oumlne suumlrduumlğuuml ldquoCcediloğul Dizge Kuramınardquo
goumlre ccedilevresel konumda bulunan ccedilevirinin yeni bilgiyi taşıması nedeniyle
yenilikccedili bir guumlce sahip olduğu ve bu guumlccedille bilgi eksiğini kapamak uumlzere
bir suumlre sonra merkeze geccedilerek saygın bir konuma ulaşacağı konusunda
verdiği bilgi ccedileviri yayınların belli bir zaman suumlrecinden geccediltikten sonra
merkeze yerleşeceği duumlşuumlncesini akla getirir (Even-Zohar 1979 287-
310) Bununla birlikte hangi ccedileviri yapıtın yenilikccedili guumlce sahip olduğu
oumlzguumln yapıtın niteliğine bağlı olduğundan ccedileviri yapıtın kuumlnyesi kadar
oumlzguumln yapıtın kuumlnyesi de oumlnem taşımaktadır Bundan boumlyle bu gibi
taramalarda hem oumlzguumln hem de ccedileviri uumlruumln kuumlnyesi konusunda bilimsel
titizlik goumlstermek her iki yapıtın kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek
hem ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli yayın ya da kitaplar konusunda uumlst
bilgi edinilmesini sağladığı gibi hem de oumlzguumln yapıta doğrudan ulaşma
olanağını sağlayacaktır
4122Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi Tuumlr ve
Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi
Ccedileviri 205 yayından 48 tanesinin kuumlnye bilgisi hiccedil bildirilmemiş 57
tanesinin bilgileri tam olarak 100 tanesinin de eksik olarak bildirilmiştir
Kuumlnye bilgisi tam olarak bildirilen yazılardan 11 tanesi Tuumlrkiyersquodeki
kuumltuumlphaneler veya Uumlniversite kuumltuumlphaneleri uumlzerinde uzman kişilerin
konferans metinleri ye da Tuumlrkiyersquoye ilişkin goumlruumlşleriyle ilgili rapor
7rsquosi kitap 39 tanesi ise makale tuumlruumlndedir
214
DeğerlendirmeKuumltuumlphanecilik alanında kuumlnyesi eksik ve ya da hiccedil
bildirilmeyen oumlzguumln yapıtların sayısının 148 olması ccedilevirinin ldquoccediloğul
dizgerdquo kuramına goumlre ccedilevresel konumda olduğunu veya oumlrtuumlk ccedileviri
sayısının yuumlksek oranda olduğunu goumlstermektedir
41221Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi
Oumlzguumln yapıt kuumlnyesinin ccedileviri yayında ayrıntılı olarak verilmesi
hem birincil kaynağa ulaşmayı kolaylaştırır hem de bir kuumlltuumlrde hangi
tuumlrde bilgiye oumlzellikle hangi yabancı kaynaktan başvurulduğunu accedilığa
ccedilıkarır Oumlrneğin aynı yabancı yazarın yapıtlarının ccedilevirisinin bulunması
hedef kuumlltuumlruumln tek kaynaktan bilgisel olarak beslendiğini goumlsterirken
farklı dil ve kuumlltuumlrlerden yapılan ccedileviriler bilginin ccedileşitliliğini goumlsterir
Oumlte yandan ccedilevirinin hangi kaynaktan alındığının bildirilmemesi ise
yabancı bilginin hedef kuumlltuumlrde zor kabul edilmesinden kaynaklanabilir
Ccedilevirmenin bu bilgiyi daha kolay kabul edilmesi amacıyla oumlzguumln
yapıtın kuumlnyesini bildirmemesi ilerde ccedileviri youmlntemi olarak oumlrtuumlk
ccedileviriye başvurmasına neden olabilir Ne var ki yukarıda oumlrtuumlk
ccedileviride youmlntemin okuyucu odaklı olduğu oumlne suumlruumllmekle birlikte
Latin alfabesinin uumllkemizde 1928rsquode kabul edildiği ve dilimizin yazılı
olarak kullanılmaya bu tarihten sonra başlandığı duumlşuumlnuumllecek olursa
ccedilevirmenin oumlrtuumlk ccedileviri yapmak amacıyla oumlzguumln yapıtın kuumlnyesini
bildirmediği halde youmlntem olarak bilimsel yazı dilinin daha yerleşmemiş
olması nedeniyle kaynak odaklı youmlntemi seccediltiği duumlşuumlnuumllebilir
Kuşkusuz bunun başlıca nedeni bilginin Cumhuriyetin kuruluş
aşamasında ve ileriki yıllarda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla
aktarılmasından kaynaklanabilir
41222Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen -Ccedileviri
Youmlntemi ilişkisi
Oumlzguumln yapıt kaynak ve ccedileviri youmlntemi arasındaki ilişkiyi accedilıklamada
kuumlnyesi hiccedil verilmemiş yayınlardan yola ccedilıkmak hedef kuumlltuumlrdeki ccedileviri
anlayışını ortaya ccedilıkarmak accedilısından oumlnem taşır Bu durum aynı za-
manda ldquoHedef kuumlltuumlrde ccedileviri kabul edilen her metni ccedileviri olarak
kabul edip onların hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğurdquo savunan Gideon
Touryrsquonin ldquoerek odaklı kuramınardquo doğal zemin hazırlar Sayısal veriler
215
goumlz oumlnuumlne alındığında 152 makaleden 24rsquouumlnde hiccedil kaynak verilmediği
goumlzlenmiştir Oumlte yandan kitaplardan da 24rsquouumlnde yabancı yazar adı-
oumlzguumln yapıt kuumlnyesiyle ilgili hiccedilbir bilgi verilmemiştir
Buna karşın oumlrneğin 24 ccedileviri makale birbiriyle karşılaştırıldığında
bunların kaynak odaklı ccedileviri kutbuna yakın bir anlayışla ccedilevrildiği gouml-
ruumllmuumlştuumlr Oysa ccedileviri de hem kaynağın bildirilmemesi hem de metnin
ana dil yazı geleneğine goumlre değil de ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnte-
miyle sanki yapay bir dille yazılmış izlenimi uyandırması akla
genellikle ldquosahte ccedilevirirdquo duumlşuumlncesini getirmekle birlikte soumlz konusu
makalelerin Milli Bibliyografyarsquoda da ldquoccedilevirirdquo olarak tanımlanması
ccedilevirinin ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo olduğunu goumlstermiştir Ne var ki ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo
ccedilevirmenin okuyucu odaklı ccedileviri youmlntemine başvurmasını
kolaylaştırmakla birlikte ccedilevirilerin oumlzellikle kaynak odaklı yapılmasına
oumlzen goumlsterilmesi iki şeye işaret etmektedir bunlardan birincisi
ccedilevirinin sadece bilgi kaynağı olarak hedef kuumlltuumlrde kabul edildiğini ve
henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini ya da ccedilevirinin varlığının
bilincinde olunmadığına işaret eder Ccediloğul dizge kuramına goumlre oumlzguumln
yapıtın kuumlnyesinin tamamıyla bildirilmemiş olması ccedilevirinin ccedilevresel
konumda olmakla birlikte yenilikccedili guumlce sahip olarak zaman iccedilerisinde
birincil derecede oumlnem kazanacağını goumlsterir
Sonuccedil olarak soumlzkonusu değerlendirmede kuumlnyesi hiccedil ya da eksik
bildirilen makale ya da yapıt sayısının toplam 205rsquoe karşı 148 olması
ccedilevirinin bu alanda saygın bir konumda olmadığını goumlstermektedir Ne
var ki ccedileviride kullanılan kaynak odaklı youmlntem ccedileviriye oumlnem
verilmemekle birlikte yabancı kuumlltuumlrden gelen bilgiden doğrudan
beslenildiği anlamına da gelebilir
41223 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen-Ccedilevirmen
Kimliği İlişkisi
Oumlzguumln yapıt adının verildiği ccedileviri yayın sayısı 82rsquodir Buna karşın
oumlzguumln yapıt adının verilmediği ccedileviri yapıt sayısı (123) ccediloğunluktadır
Oumlzguumln yapıtın yabancı dildeki adının bildirilmesi bilgiye erişim accedilısın-
dan kolaylık sağlar Ne var ki yapıtın kaynak olarak yabancı dildeki
kuumlnyesinin bildirilmemiş olmasına karşın Tuumlrkccedile dergilerin
ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedileviri makalelerin İngilizce başlıklarının
Tuumlrkccedile başlığın geri ccedilevirisi olarak verildiği goumlruumlluumlr Oysa yazılı me-
216
tinlerin ccedilevirisinde oumlzellikle yabancı kaynağa inilmek istendiğinde ya-
bancı dildeki başlığın verilmesi bilgiye erişimi kolaylaştırır Oumlte yandan
aynı şekilde ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedilevirinin yabancı dildeki
başlığının yanı sıra kaynakccedilada kuumlnyesinin bildirilmesi bilimsel
titizliğin de bir goumlstergesi olarak kabul edilebilir
Ne var ki akademisyenler arasında da yazar adı verilmekle birlikte
oumlzguumln kaynağın adının verilmediği 40 ccedileviri bulunmaktadır Bu durum
akademisyenlerin bilginin kaynağından ccedilok kaynağın bilgi iccedileriğine oumln-
celik verdikleri şeklinde yorumlanabilir Bu sayı meslek elemanlarına
ait ccedilevirilerde ise 117rsquoye ulaşmaktadır Bu ise ccedilevirinin kendisinden
ccedilok iccedilindeki bilgiye oumlnem verildiğinı ve ccedilevirinin varlığının oumlzellikle
vurgulanmak istenmediğini goumlsterir Burada ccedilevirmenin okuyucuya
bilgiyi yabancı goumlstermemek ve bilginin daha kolay benimsenmesini
sağlamak şeklinde bir amacı olduğu soumlylenebilir
4123Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen
Yukarıdaki tarama oumlğelerini goumlsterir listede tuumlr başlığı altında
makale kitap ve rapor olmak uumlzere uumlccedil seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bunun
nedeni makale rapor ya da kitap olmak uumlzere uumlccedil tuumlrden hangisinden
daha ccedilok ccedileviri yapıldığını saptamaktır Kuumltuumlphane Bilimi alanında
yayınlanan ccedileviri kitapların sayısı ile makalelerin sayısını ortaya
ccedilıkması iki tuumlruuml sayısal olarak karşılaştırma fırsatı yaratır Bu
betimleyici ccedilalışmada makaleler iccedilin kaynak olarak kuumltuumlphane bilimi ile
ilgili suumlreli yayınlar seccedililmiştir Ccedilevirinin kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi
(kuumlnyesi)verilmesi ise hem oumlrneğin ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli
yayının ne gibi bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi hem de kitapların
oumlzel yayınevi mi yoksa oumlrneğin Milli Eğitim Bakanlığı Kuumlltuumlr
Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Tuumlrk Dil Kurumu veya Tuumlrk
Tarih Kurumu gibi devlet kurumları tarafından mı ccedilıkarıldığı konusunda
da bilgi verir Bu ise bilginin yayılımında ulusal kuumlltuumlr politikasının
uzantısı olarak devletin desteğini goumlsterdiğini gibi yayınevi
politikasının baskın duruma geccedilmesi durumunda oumlzel sektoumlruumln desteğini
goumlsterir
217
Değerlendirme
42 kitap 152 makale ve 11 rapordan oluşan 205 ccedilevirinin 195rsquoi
resmi yayınevi tarafından yayınlanmıştır Oumlzel yayınevinin yayınladığı
ccedileviri tuumlruuml kitap olup sayısı 10rsquodur Bu ise kuumltuumlphane bilimi alanında
ccedileviri yayına oumlzel sektoumlruumln ilgi goumlstermediğini goumlstermektedir Bu
guumlnuumlmuumlzde bile kuumltuumlphane biliminin uygulama alanıyla sınırlı bir
disiplin olarak goumlruumllmesinden kaynaklanabilir Ancak bu konunun daha
aydınlanması iccedilin ccedileviri tuumlruuml ve ccedileviriyi etkileyen oumlğeler arasındaki iliş-
kinin incelenmesi gerekir
Elde edilen sayısal verilerden de anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane bilimi
alanında yayınlanan kitap makale ve raporların toplam 205 adetinden
195 adeti Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler
Derneği gibi devletin kendi kurumları tarafından yayınlanmış olup bu
yayınların ortaya ccedilıkmasında ulusal kuumlltuumlr politikasının ccedileviriyi
etkilediği anlaşılmaktadır Şoumlyle ki 205 adet ccedileviri yapıttan 161rsquoinde
ccedileviryi etkileyen ulusal kuumlltuumlrduumlr Ccedileviriyi etkileyenin yayınevi poli-
tikası+ulusal kuumlltuumlr olması durumunda ise sayı 15rsquodir Bu durum oumlzguumln
makale sayısının yetmediği durumlarda ortaya ccedilıkmıştır İccedilerik
accedilısından oumlzel alan bilgisinden ccedilok her okuyucunun ilgisini ccedilekebilecek
farklı uumllkelerin kuumltuumlphanelerinden soumlz eden uluslararası dergilerden
alınmış makalelere başvurulmuştur Burada farklı kuumlltuumlruuml tanımak
ulusal kuumlltuumlre zenginlik katmakla birlikte oumlzellikle bu konu alanında
ccedilevirilere yer verilmesi devlet kuruluşu tarafından da olsa yayınevinin
yayının kesintiye uğramaması ve daha geniş bir okuyucu kitlesine
seslenmek istemesinden kaynaklanmaktadır Oumlteki tuumlrlerde boumlyle bir du-
ruma rastlanmamasına karşın dergilerde boumlyle bir durumla karşılaşıl-
ması ise yukarıda soumlzuuml edilen yayınevi politikasının hepten zarara
uğramadan yayınını suumlrduumlrebilme amacındandır Ne var ki ccedileviriyi
etkileyenin ldquoyayınevi politikası + ulusal kuumlltuumlrrdquo politikası olduğu
durumlar makalelerle sınırlı olup sayıları sadece 15 dir Bu makalelerin
2rsquosi resmi kuruma bağlı yayınevi tarafından ccedilıkarımakla birlikte ccedilalışan
ekibin kendi yetkisini kullanarak yayınevine yeni bir kimlik
kazandırmak amacıyla bu tuumlr tanıtıcı makalelere başvurduğu goumlruumlluumlr Ne
var ki bu oumlne suumlruumllen yenilikler bir suumlre sonra sona ermiştir Bunun yanı
sıra Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumlltenindersquode goumlzde kitap roman
218
yayınların iccedileriğiyle ilgili ya da oumlnde gelen kuumltuumlphanecilerin yaşam
oumlykuumlleriyle veya dışarıdaki kuumltuumlphaneleri tanıtan yazılara bir suumlre yer
verilmiş ancak karar yetkisine sahip yetkilinin ayrılmasıyla birlikte bu
tuumlr girişimler sonlanmıştır Buradan da anlaşılacağı uumlzere 195 resmi
yayınevinin ccedilıkardığı kitap makale ya da raporun ccedilevirisinde ulusal
kuumlltuumlruumln ccedileviriyi etkilediği yayın sayısı 161rsquodir Bu ise bilginin
uumlretilmesinde ve youmlnlendirilmesinde en belirleyici unsurun uumllkemizde
devlet olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır Aşağıdaki sayılar da bu
soumlylenenleri doğrular niteliktedir
Toplam 205 yapıtın
161rsquoinde ccedileviriyi etkileyen ulusal kuumlltuumlr
15rsquoi yayınevi+ulusal kuumlltuumlr politikası
27rsquosi bireysel istektir
4124 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi
Ccedilevirinin hangi youmlntemle yapıldığı bilgi uumlretim suumlrecinde bir uumllkenin
hangi evrede olduğunu da goumlsterir Oumlrneğin ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ya da
kaynak odaklı youmlntemle yapılan ccedilevirilerin ccedilokluğu bir uumllkenin henuumlz
bilgi aktarım suumlrecinde olduğunu goumlsterdiği gibi okuyucu odaklı
ccedilevirilerin bolluğu da soumlz konusu uumllkede bilgi aktarım suumlrecinin aşılıp
bilgi uumlretim evresine girildiğini goumlsterir Bir başka deyişle bu evredeki
bir uumllkede bilim dalı kendi jargonunu geliştirdiğinden ccedileviride hedef
dilin dinamikleri zorlanmadan ldquookuyucu odaklırdquo bir dil kullanılmış olur
Bu ise okuyucu odaklı youmlntemle bilgi uumlretimi arasında bir ilişki
olduğunu goumlsterir (bk 2223)
Oumlte yandan bilgi aktarım suumlrecinde olan uumllkelerde telif yapıt ile
ccedileviri yapıt arasındaki sınırın accedilık olarak ccedilizilememesi ya da oumlrtuumlk
ccedileviri sayısının fazlalığı henuumlz bilginin tam anlamıyla oumlzuumlmsenemeyip
dilin doğal akışı iccedilerisinde bilgi uumlretimine geccedililemediğini goumlsterir
Bilginin evrensel olduğu tartışılmaz bir gerccedilektir Bu ise temel bilgi-
nin ccedileviri yoluyla geleceğini goumlsterir Bir başka deyişle farklı kuumlltuumlr-
lerde uumlretilen oumlzguumln bilginin ortak bir payda da birleşmesi bilginin geli-
şerek evirilmesine ve zenginleşmesine yol accedilar Oumlte yandan kendi sınır-
ları iccedilinde kapalı kalan bilgi tuumlketmelik bilgi olmaya mahkumdur Daha
da accedilılacak olursa bu bilgi sadece belli bir zaman ve uzam iccedilerisinde
sınırlı kalarak guumlndelik gereksinimlere yanıt verebilecek nitelik taşır
219
Ccedileviri youmlntemi ve bilgi uumlretim suumlreci arasındaki ilişki ise bir oumllccediluumlde
ccedileviriyle gelen bilginin evrensel kuumlltuumlruuml paylaşmada ne derece de etkili
olduğu sorusuna cevap verir Bilgi uumlretim suumlreci bilginin kabuluuml
aktarımı ve oumlzuumlmsenerek oumlzguumln bilgi uumlretimi geccediliş evreleri olarak
tanımlanabilir Bu uumlccedil evre kışkusuz birbirinin devamıdır Ccedileviri youmlntemi
ve bilgi uumlretimi arasındaki ilişki accedilısından değerlendirilecek olursa
oumlncelikle kaynak odaklı youmlntemin fazlalığı bilginin kabul edilip
aktarılma aşamasında olduğunu goumlsterirken okuyucu odaklı ccedileviri
youmlnteminin fazlalığı da bilginin oumlzuumlmsendiğine işaret eder Okuyucu
odaklı youmlntem iki şeye işaret eder bunlardan birincisi ccedileviri suumlreci
oumlncesinden başlayarak hedef kitlenin dilsel ve kuumlltuumlrel oumlnceliklerinin
goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunu ikincisi ise ccedileviri yayının iccedilindeki bilgi
yeni ve farklı da olsa dilsel olarak bu farklılığı kapatacak ve bu bilginin
kabuluumlnuuml kolaylaştıracak bir youmlnteme başvurulduğunu goumlsterir Bu
durumda kuşkusuz ccedilevirmenin amacı bilgiyi okuyucuya goumltuumlrmektir
Bundan boumlyle ccedilevirmen en azından yabancı dil kadar ana dilinde de
dilsel yetenek ve kuumlltuumlrel bilgilerini bir başka deyişle de ccedileviri edincini
kullanarak bu bilginin hedef kitle tarafından oumlzuumlmsenmesini
kolaylaştıracak bir youmlntem geliştirir Ayrıca okuyucu odaklı ccedilevirilerin
ccedilokluğu disiplinin jargonunun ccedilağdaş bilgiyi karşılayacak duumlzeyde
geliştiğini goumlsterir
4125 Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İliş-
kisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi
Yayınevi politikasının ticari amacı goumlz oumlnuumlne alındığında okuyucu
odaklı olması hedeflenir Bu durum ccedileviri yapıtın niteliğini kuşkusuz
sınırlar Oumlrneğin oumlzellikle oumlzel sektoumlre ait yayınevlerinde yayınevi
politikası olarak ccedilağdaş ve guumlncel nitelikte yayınların yayınlanması
daha ccedilok kabul goumlrebilir Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlr politikasının bir
sonucu olarak devlet eliyle ccedilıkartılan oumlrneğin suumlreli yayınlarda ccedilağdaş
bilgiyi yakalamak amacıyla uumlstuumln olan kuumlltuumlruumln ccedilıkardığı dergilerin hiccedil
seccedilicilik goumlstermeden doğrudan model alınması kimi zaman hedef
kuumlltuumlruumln gereksinim duyduğu konuların goumlzardı edilmesine neden
olabilir Tam karşıtı bir biccedilimde aradaki bilgi boşluğunu kapatmak uumlzere
sadece klasik yapıtların ccedilevirisine de ağırlık verilebilir Ne var ki kimi
zaman ccedilevirinin niteliği ccedilağdaş da olsa yapıtın ccedilevrilmesinde kaynak
odaklı youmlnteme başvurulmak zorunda kalınabilir Bu ise okuyucu
220
kitlesinin sayısını azaltır Oumlte yandan oumlrneğin ulusal kuumlltuumlr politikasının
egemen olduğu Tuumlrk kuumltuumlphaneciliği ve benzeri bir dergide
karşılaştırmalı kuumltuumlphanecilik alanında Libri IFLA Journal gibi
uluslararası bir dergiden bir uumllkenin kuumltuumlphanelerini tanıtan bir metin se-
ccedililirken hedef kuumlltuumlre coğrafi ekonomik ve kuumlltuumlrel olarak daha yakın
bir uumllkeyle ilgili bir metnin ccedilevrilmesi bilgisel accedilıdan olduğu kadar uy-
gulama olanağı accedilısından da daha anlamlı olabilir Kuşkusuz bu şekilde
bir tutum bir başka deyişle okuyucu kitlesini goumlz oumlnuumlnde bulunduran
bir ccedileviri politikası ccedileviriyi yapanların kimliğine goumlre de şekil değiştirir
Değerlendirme
Ccedileviriyi etkileyenin ulusal kuumlltuumlr ağırlıklı olması durumunda kulla-
nılan youmlntemin kaynak odaklı olması son derece doğaldır Ulusal
kuumlltuumlr politikasının en temel ilkelerinden birinin evrensel bilgi
duumlzeyine erişmek olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa burada bilginin eksiksiz
ve doğru olarak aktarılmasının ccedileviri youmlntemini etkilemesi
kaccedilınılmazdır Uumlstelik ccedilevirmenin ulusal kuumlltuumlr politikasının uzantısı
olarak bilginin daha ilk hedef kuumlltuumlre ilk tanıştırılması aşamasında
kavramsal eksikliklerden kaynaklanan hedef dildeki terminoloji
eksikliğinden oumltuumlruuml kaynak odaklı youmlnteme başvurmaya zorlandığının
da akılda tutulması gerekir
Betimleyici taramada uumllkemizde kuumltuumlphane biliminin ulusal
kuumlltuumlruumln politikasının vazgeccedililmez bir parccedilası olduğu yadsınamaz bir
gerccedilektir Bundan boumlyle oumlzel yayınevleri yerine devlet kurumlarının soumlz
konusu yapıtları makaleleri ve raporları yayınlaması doğaldır Bunlar
sırasıyla başta Tuumlrk kuumltuumlphaneciler derneği olmak uumlzere Milli Eğitim
Bakanlığı Kuumlltuumlr Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Uumlniversite
yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu ya da uumlniversiteye bağlı
yayınevleridir Oumlzel yayınevleri tarafından yayımlanan yapıtların tuumlruuml
kitap olup devlet kurumları yayınevlerinin yetersiz kaldığı 1963-1976
yılları arasında biri 1985rsquode olmak uumlzere sadece 10 adet kitap
basılmıştır Bu yıllar kuşkusuz bilgi uumlretiminin oumlteki alanlarda olduğu
gibi devlet kurumlarından oumlzel sektoumlre geccediltiği yıllara denk gelmektedir
Oumlte yandan yapıtın niteliği soumlz konusu araştırmada Ccedileviriyi etkile-
yen-Youmlntem-ccedileviri Yapıtın niteliği arasındaki uumlccedilgende yukarıda oumlne
suumlruumllen oumln bilgilerin uumllkemizdeki yansıması aşağıda verilecek sayılardan
da ccedilıkarılabilir
221
Tablo 8Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın niteliği
Ulusal kuumlltuumlr Kaynak odaklı Klasik 32 16
Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Klasik 3 1
Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Ccedilağdaş 76 37
Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Ccedilağdaş 10 5
Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Guumlncel 35 17
Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Guumlncel 6 3
Bu sayısal verilerden ulusal kuumlltuumlruumln ccedilağdaş bilgiye erişme şeklinde
hedefinin oumlncelik taşıdığı klasik nitelikte bilginin ikinci sırada geldiği
goumlruumllmektedir youmlntem olarak her iki nitelikte ccedileviride de kaynak odaklı
youmlntemin daha ccedilok kullanıldığı goumlruumllmektedir Ne var ki ccedilağdaş nite-
likteki ccedilevirilerde okuyucu odaklı ccedileviri youmlnteminin daha fazla kullanıl-
mıştır Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlruumln tetiklediği klasik ve guumlncel nitelikte
kaynak odaklı youmlntemle yapılmış ccedilevirilerin neredeyse aynı oranda
olduğu goumlruumllmektedir Bu ise guumlncel bilgiyle klasik nitelikte bilgiye
aynı değer verildiği ya da klasik nitelikte ccedileviriyi yapacak alt kadronun
oluşturulamadığı anlamına gelir
Yayınevi Politikası+Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Nite-
liği
Ulusal kuumlltuumlruumln kendi yayınevlerini oluşturup bunların alt yapısı ha-
zırlandıktan bir suumlre sonra yayınevi kadrosunda ccedilalışanların devletin
eliyle kurulan yerlerde soumlz sahibi olma yetkileri kuvvetlendiği iccedilin kimi
zaman bu kadronun seccedilkileri ulusal kuumlltuumlr politikasına ters duumlşmeyecek
şekilde ccedileviri yayınlara youmln verebilir Kimi zaman yayınevlerinde ccedilalı-
şanların yaratıcılıkları geleneksel resmi yayınevi formatından şekilsel ve
iccedilerik olarak değişiklik yaratabilir Ne var ki bu şekilde yayınevi+ulusal
kuumlltuumlr politikasının birleştiği oumlrneklerin sayısı sadece 17rsquodir Bu disiplin
de sınırlı okuyucu kitlesine seslenildiği iccedilin oumlzel yayınevlerinin bir
yayınevi politikası benimseyerek bu alanda ccedileviri yayınlaması soumlz
konusu olmamıştır Gerccedili yayınevi politikası ve ulusal kuumlltuumlruumln
etkilediği ccedilevirilerin ccediloğunluğu yine ccedilağdaş nitelikt olmasına karşın
youmlntem olarak ulusal kuumlltuumlr politikasından farklı bir youmlntem izlememiş
yine kaynak odaklı youmlntemle sınırlı kalmıştır
222
Bireysel İstek-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Niteliği
Burada ccedileviriyi etkileyen bireysel istek de olsa bir uumllkede hakim
olan ccedileviri anlayışının bireyin seccedilimini nasıl etkilediği goumlruumllmektedir
Oumlrneğin youmlntem olarak yine kaynak odaklı youmlntemin ağırlıklı olması (22
kaynak odaklı ccedileviriye karşın okuyucu odaklı ccedileviri sayısı 5rsquotir)
bireysel seccedilimlerin de toplum tarafından şekillendiğini goumlstermektedir
Bir başka deyişle okuyucu ccedileviri yayını okurken onun yabancı bir
kuumlltuumlrden geldiğini hissetmek ister Bu ise onun ccedilevirinin dilini ana dili
kadar yetkin goumlrmek istemediğini goumlsterir Ccedilevirmeni koşullandıran da
okuyucunun bu isteğini yerine getirmektir
Oumlzetle bu sayısal verilerin tarama oumlncesi verilen kararlarda oumlne
suumlruumllen hipotezlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir Şoumlyle k ccedileviriyi etkileyen
ulusal kuumlltuumlr ccedilağdaş ve klasik nitelikte yapıtları evrensel bilgiyi
yakalamak amacıyla ccedilevrilmesini desteklemiştir Ne var ki bilginin uzun
suumlre gerisinde kalmak bu ccedilevirilerin kaynak odaklı youmlntemle
yapılmasına neden olmuştur Yukarıda da belirtildiği gibi buna neden
hem bilginin hiccedil eksiksiz aktarılması şeklindeki bilimsel titizlik hem de
soumlz konusu bilgiyi karşılayacak bilimsel terminoloji ve kavramsal
bilginin henuumlz tam anlamıyla yerleşmemiş olmasıdır Kuşkusuz bunda
yazılı kuumlltuumlruumln 1928rsquoden sonra yayılmaya ve yerleşmeye başlamasının
da buumlyuumlk payı vardır
1983rsquoten başlayarak 2000rsquoli yıllara bilginin daha oumlzuumlmsenmiş
olduğu konu alanlarında ya da her duumlzey eğitimden gelen uygulama
alanındaki kuumltuumlphanecilere bilgiyi taşıyabilmek amacıyla okuyucu
odaklı ccedileviri youmlntemine daha ccedilok başvurulduğu goumlruumllmuumlştuumlr Ne var ki
bu youmlnteme bilinccedilli olarak değil ya ccedilevirmenin kendi edincinden ya da
guumlndelik dil kullanımını gerektiren guumlncel metinlerde başvurulmuştur
Bunun bir nedeni de oumlnceden de belirtildiği gibi bilimsel dilin yeterince
gelişmemesine karşın soumlzluuml dilin egemen olduğu guumlncel metinlerde
ccedilevirmenin kendi ana dilini kullanmada zorlanmaması goumlsterilebilir
4126Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem
Ccedileviri yapanın meslek elemanı ya da akademisyen kimliğine bağlı
olarak hangi youmlntemi seccediltiği bilginin kabul edilmesinde hangi youmlntemin
daha etkili olacağı konusunda bilgi verir
Değerlendirme
223
Bu oumln bilgiler sayısal verilere doumlkuumllduumlğuumlnde 179 (86) adet ccedileviri
yayının kaynak odaklı youmlntemle yapıldığını ve sadece 26rsquosında (13)
okuyucu odaklı youmlntemin kullanıldığı ortaya ccedilıkmıştır Hem
akademisyenler hem de meslek elemanları accedilısından kaynak odaklı youmln-
temin okuyucu odaklı youmlnteme tercih edilmesinin en oumlnemli nedenleri
arasında hem bilgisel hem de bilimsel jargonun eksikliği okuyucunun
gereksinimlerinin oumlnuumlne geccedilmesidir Bilginin oumln plana geccediltiği akademik
alanda bilimsel titizlik sonucu bilgiyi kaccedilırmamak kaygısıyla kaynak
odaklı youmlntemin seccedilimi haklı karşılanabilmekle birlikte kimi durumlarda
da ana dilde kendi kaynağından beslenme olanağını bulamayan
akademisyenlerin yabancı kaynaklardan bilgi edinme alışkanlığı zaman
iccedilerisinde yabancı dili ccedilok iyi bilmelerine karşın ccedileviri edinccedilsizliğine de
yol accedilabilmektedir (Toury 1995 241-259)9 Bu durumda akademisyen
soumlzcuumlk duumlzeyinde başlayarak ya kendi alanındaki yabancı soumlzcuumlğuuml ol-
duğu gibi aktararak anadilinde bilimsel jargonu geliştirememekte ya da
dilsel duumlzeyde kendi dilinin metin tuumlruuml ya da yazı geleneklerini goumlzden
kaccedilırarak kaynak dil yazı geleneğini hedef dile olduğu gibi aktarmak zo-
runda kalmaktadır Oumlte yandan uygulama alanında ccedilalışan meslek ele-
manlarının hem kaynak odaklı hem de okuyucu odaklı youmlntemleri aka-
demisyenlerle neredeyse aynı oranda kullanıyor olmaları soumlzkonusu
kimselerin uygulama alanında da olsa akademisyenlerle aynı inceleme
malzemesi ldquokitabırdquo paylaşmalarından kaynaklanmaktadır Bu ise her iki
kesimin de dil kullanımıyla ilgili yazılı yeteneklerinin oumlteki disiplinler-
den gelen meslek elemanlarına ya da akademisyenlere oranla daha fazla
gelişmiş olduğuna işaret eder Bundan boumlyle ccedilevirilerin metin iccedili
bağlaşıklığında ccedileviri accedilısından bir sorun ccedilıkmadığını eşdeğerlik oumllccediluumltuuml
olarak soumlzdizimsel eşdeğerliğin her iki kesim tarafından da yeğlendiğini
goumlstermektedir
9 Touryrsquoye goumlre ldquodil edincinerdquo sahip olmak ldquoccedileviri edincinerdquo sahip olu-
nacağı anlamına gelmemektedir Bir başka deyişle ldquoiki dillirdquo olmak bilgi aktarımı accedilısından toplumsal iletişimi sağlamada yeterli olmakla birlikte esas dilin bireysel yaratıcılık youmlnuumlnuuml de ilgilendiren ldquoccedileviri edincirdquo kaynak hedef dil ve kuumlltuumlruumln her tuumlrluuml oumlzelliğini bilip bu bilgi birikimini kendi bireysel yaratıcılığıyla birleştirmektir Bu ise bilinccedilli olarak ana dilinin dinamiklerini zorlayarak ccedileviriyi dili zenginleştirmede araccedil olarak kullanma yetisine sahip olma anlamına gelmektedir Bundan boumlyle ccedileviriye guumlnuumlmuumlzde salt bir bilgi aktarım aracı goumlzuumlyle bakmanın oumltesine geccedililmiştir
224
Kaynak odaklı youmlntemin ccedilok kullanılmış olması zaman iccedilerisinde
hedef dildeki yazı dilini etkileyeceği anlamına gelmektedir Uumllkemizde
uzun suumlre kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin kullanılması Tuumlrk bilim
dilinin gelişememesine neden olan etkenlerden biri olduğu oumlne suuml-
ruumllebilir Aşağıdaki youmlntemle ilgili şu sayılar yukarıda soumlylenenlerin bir
kanıtı olarak da değerlendirilebilir
Tablo 9 Ccedilevirmen Kimliği ve Youmlntem Arasındaki İlişkilerin Sayısal
Dağılımı
Ccedilevirmen kimliği Sayı Yuumlzde Youmlntem
Akademisyen 72 35 Kaynak Odaklı Okuyucu odaklı
65 7
Meslek elemanı 119 58 100 19
Belirlenemeyen 14 7 14 -
Bu tablodan da anlaşılacağı uumlzere meslek elemanı sayısı akademis-
yen sayısından daha fazladır Bunun nedeni kuumltuumlphane biliminin oumlzel-
likle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulama alanındaki oumlneminden
kaynaklanır Bu ise uygulama alanıyla ilgili bilginin akademik alandaki
bilgiden oumlnce geldiğine işaret etmekle birlikte uygulama alanında ya-
bancı dil bilenlerin sayısının akademik alanda ccedilalışanlardan daha az ol-
duğu da bir gerccedilektir Oumlte yandan bu bir yerde soumlzkonusu disiplinin uy-
gulama alanındaki işlevinin ulusal kuumlltuumlre etkisi accedilısından akademik
alandaki işlevinden oumlnce geldiğini goumlstermektedir Uygulama alanına
kolaylık sağlayacağı duumlşuumlnuumllen oumlrneğin teknolojik bilginin ivedi olarak
ccedilevrilmesi gereği meslek elemanlarını bilgisel eksikliği ccedileviri yoluyla
kapatmaya zorlamıştır Kuşkusuz bunda yuumlksekoumlğretim kurumlarındaki
kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili boumlluumlmlerin geccedil kurulmasının da payı
vardır
4127Zaman Kesitleri
Yıllara goumlre dağılım konusunda temel oumllccediluumlt ccedileviri yayınlar olarak
alındığından zaman kesiti olarak neyin oumllccediluumlt alınacağı sorusu guumlndeme
gelir Bu taramada zaman kesiti olarak bilimsel alanda ccedileviri yayınlar
goumlz oumlnuumlnde bulundurularak 1 zaman kesiti olarak 1923-1960 ikinci za-
man kesiti olarak 1961-1980 uumlccediluumlncuuml zaman kesiti olarak ise 1981-2000
yılları saptanmıştır Buna neden olarak ise 1 zaman kesiti iccedilin bilimsel
225
geccedilmişi Doğu kuumlltuumlruumlne dayanan bir uumllkede yeni kurulan Cumhuriyetin
Batı standartlarında toplumsal bir alt yapı oluşturmak uumlzere başta
uygulama alanındaki eksiği kapatmak amacıyla Batırsquodan gelen ccedileviri
yayınlara gereksinim duyması goumlsterilebilir Bu doumlnemde amaccedil temel
bilgileri uygulama alanına geccedilirecek nitelikte metinlerin ccedilevrilmesine
gereksinim duyulduğundan ccedileviri yayın sayısı kısıtlı olmakla birlikte
temel bilgileri karşılayacak niteliktedir Oumlte yandan akademik accedilıdan
ccedileviri yayınların oumlnemi 1933 yeni uumlniversite tasarısıyla birlikte
anlaşılmıştır Bununla birlikte taramaya 1933rsquoten değil de
Cumhuriyetin kuruluşundan başlanmasının nedeni ulusal kalkınmanın
kuumlltuumlrel kalkınmayla sağlanabileceğinin Cumhuriyetrsquole birlikte
anlaşılmış olmasıdır Bir başka deyişle bilginin tabana en temel yayılma
aracı kuumltuumlphane ve kuumltuumlphaneciliğe yuumlksek oumlğretimden zamansal olarak
daha oumlnce yer verilmiştir Nitekim Milli kuumltuumlphanenin Cumhuriyet Douml-
nemi Makaleler Bibliyografyasırsquoda (1923-1999) bu alanda ccedilalışmaların
Cumhuriyetle birlikte başladığını goumlsterir
Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak 1961-1980 yıllarının saptanması da
rastlantı değildir Şoumlyle ki siyasal yaşamdaki değişiklikler kaccedilınılmaz
olarak bir toplumun eğitim ve kuumlltuumlr yaşamına yansır Siyasal iktidarın
tek partilikten ccedilok partililiğe geccedilişi ile birlikte siyasal alanda olduğu
kadar eğitim ve kuumlltuumlr alanında da İsmail Kaplanrsquoın deyişiyle ldquoccedilalkantılı
bir doumlneminrdquo yaşanmıştır Bu durum akademik alandaki disiplinlere de
yansımış ve bilginin devlet kurumlarından oumlzel alana kaymasına neden
olmuştur Bu bir yerde 1961 anayasasıyla birlikte duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlne
ve oumlzellikle 21madde de geccedilen ldquobilim ve sanat oumlzguumlrluumlğuumlrsquonuumlnrdquo bir
sonucu olarak değerlendirilebilir (Kaplan 1999264-275) Bu ccedilalkantılı
doumlnemde farklı kutupların ortaya ccedilıkması farklı kanallardan bilgiye
gereksinimi artırmıştır Ne var ki bir yandan geccedilmişteki bilginin
eksikliği oumlte yandan bu doumlnemde uumlretilen bilgiye yetişme kaygısı
uumlniversitelerin ccedileviri yoluyla gelebilecek bilgiye yetişememesine neden
olmuştur Bu bilgi accedilığı ise oumlzel yayınevleri tarafından başıboş bir şe-
kilde kapatılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu ccedilalkantılı doumlnem 1980rsquode
yeni bir askeri darbeyle sonuccedillanmış ve ccediloğulculuğun yarattığı
kargaşanın yerini ulusal birliğin alması amacıyla 1981rsquode yeni bir
Yuumlksek Oumlğretim Kurumu Yasası ve 1982rsquode yeni bir Anayasa ve
duumlzenlenmek zorunda kalınmıştır Bu yeni yasayla birlikte yuumlksek
uumlniversiteler ldquobilimsel ve idari oumlzerkliğirdquo hakkının kaybetmiştir 1981
Yuumlksek Oumlğretim Yasası yuumlksek oumlğretim kurumlarının devletin resmi
226
kurumları olarak yer almasına neden olmuştur Bu şekilde denetim altına
girme ise yine ccedileşitli kanallar ve dillerden gelen ccedileviri yollu bilginin
normal olarak serbest piyasa ekonomisini benimsemiş bir uumllkede oumlzel
sektoumlrde uumlretileceği anlamına gelmektedir Daha da accedilılacak olursa
tarihte yukarıda kısaca değinildiği şekilde bu toplumsal olay ve
ccedilalkantıların bilgi uumlretim şekil ve youmlntemine yansıması kaccedilınılmazdır
Bundan boumlyle uumllkenin koşullarını da goumlze alarak zamanın 1923-1960
1961-1980 1981-2000 şeklinde dilimlere boumlluumlnmesinde hem kuumltuumlphane
bilimi alanında ccedileviri yayınların bu toplumsal olaylardan ne derecede et-
kilendiğini goumlrmek hem de ccedileviri yayınların oumlzel disiplin iccedilerisindeki
konumu ve gelişimi kadar genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviriye
bakış accedilısını da değerlendirmek accedilısından yararlı olacaktır
4128 Ccedileviri Yılı -Niteliği
Nitelikle ilgili değerlerin sırasıyla klasik ccedilağdaş ve guumlncel olduğu
duumlşuumlnuumllecek olursa oumlrneğin belli bir konu alanındaki temel değişmez
bilgiyi taşıyan klasik bir yapıtın aradan buumlyuumlk bir zaman farkı geccedilerek
ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr politikasının ilke olarak klasik nitelikte
bilgiye oumlnem vermediğini işaret ederken ccedilağdaş bilgiyi taşıyan bir
ccedileviri uumlruumlnuumln zaman aralığı verilmeden ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr
politikasının ccedilağdaş bilgiye karşı duyarlılığını goumlsterir
Bilim dalında konu alanıyla ilgili uzmanlık metinleri yerine guumlncel
metinlerin ccedilevirilerinin bulunması bir yandan ccedilevirilerin bireysel isteğe
dayalı olarak yapıldığını goumlsterirken oumlte yandan da soumlz konusu alanda
henuumlz bilimsel bir sistemlilik kurulmadığı ve araştırmanın bilinccedilsiz ola-
rak keyfi yapıldığı anlamına gelir Bu ise soumlz konusu ccedileviri yayınların
genellikle tuumlketmelik bilgi taşıdığı anlamına gelebilir
Değerlendirme
Tablo 10 Ccedileviri Yılı ndashNiteliği-Ccedileviri Sayı ve Yuumlzdesi
1924-1960 1961-1980 1981-2000
Toplam 35 88 83
Yuumlzde 17 43 40
Nitelik Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel
Sayı 13 8 14 13 49 26 12 49 22
yuumlzde 37 23 40 15 56 30 14 59 27
227
Bu tabloda goumlruumllduumlğuuml uumlzere 205 ccedileviriden ilk doumlnemde toplam ccedileviri
sayısı sadece 35 olmasına karşın ikinci (toplam 88) ve uumlccediluumlncuuml douml-
nemde(83)bu sayının birbirine neredeyse eşit olduğu goumlruumllmektedir Ne
var ki nitelik accedilısından bu doumlnemler birbiriyle karşılaştırıldığında en
ccedilok klasik ccedilevirinin 1 doumlnemde yapılmasına karşın bu nitelikte
ccedilevirilere 2 ve 3 doumlnemde ilginin azaldığı goumlruumllmektedir Bu ise 2 ve 3
doumlnemde temel bilgilerin bu konu alanında artık yerleştiğini ya da
ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemdeki bilgi patlaması karşısında klasik nitelikte
konuların bir kenara atılıp ccedilağdaş bilgiyi yakalama kaygısına girildiği
anlamına gelebilir Nitekim ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde klasik nitelikte
ccedileviriler 15 civarında olmasına karşın ccedilağdaş nitelikteki ccedilevirilerin
50rsquonin uumlzerine ccedilıkması bunun bir kanıtı olarak da goumlsterilebilir Oumlte
yandan guumlncel tuumlketmelik bilgiyi taşıyan ccedileviriler 1doumlnemde 40
iken ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde bu oranın daha azaldığı goumlruumllmektedir
Ancak aradaki farkın sadece 10 olması guumlncel nitelikte ccedilevirilere
guumlnuumlmuumlzde de gereksinim duyulduğunu goumlsterir Bunun başlıca nedeni
iletişim ağının giderek artması ve karmaşıklaşması sonucu en azından
guumlndelik yaşamla ilgili bilgilendirmede bu nitelikte ccedilevirilerin de oumlnemi
olduğu ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu nitelikte ccedileviriler toplumun o andaki
ihtiyacına cevap verdiğinden o doumlnemdeki mesleki ilgi alanı ve
yaşamıyla ilgili veri niteliğini de taşır
4129Ccedileviri Yılı-Dil
Bu ikili arasındaki ilişki hangi yıllarda hangi dillerden ccedileviri
yapıldığını accedilıklar Oumlrneğin soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirlerin uluslararası
bilim dili sayılan bir dilden yapılıp yapılmadığı konusundaki veriler
ccedilağdaş bilginin yakalanıp yakalanmadığı konusunda da bilgi verir 18
yuumlzyıldan başlayarak 20 yuumlzyılın başına dek Fransızcarsquonın akademik
yabancı dil olarak en ccedilok kullanılan yabancı dil olmasına karşın 20
yuumlzyılda giderek saygınlığını kaybederek yerini İngilizcersquoye bırakması
kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirilere yansıyıp yansımadığının
anlaşılması evrensel bilginin hedef kuumlltuumlre ulaşıp ulaşmadığını goumlsterir
Oumlte yandan Fransızcarsquonın uumlstuumln konumda olduğu doumlnemde başka
dillerden de ccedilevirilere yer verilmesi bilginin farklı kuumlltuumlr ve kanallardan
girdiğine işaret ederek bilimsel olarak disiplinin geniş oumllccedilekli bir bakış
accedilısına sahip olduğunu goumlsterir
228
Değerlendirme
Hangi yıllarda hangi dillerden ccedilevirinin yaygın olduğu konusuyla il-
gili bilgi bir uumllkenin sadece hangi yabancı kanallardan bilgi aktardığı
konusunda sayısal veriler ortaya ccedilıkarmakla kalmaz aynı zamanda disip-
linler arasında hangi disiplinin hangi yabancı kaynaklı kuumlltuumlrden beslen-
diği konusunda da bilgi verir Aşağıdaki sayısal verilerden kuumltuumlphane
bilimi alanında genel olarak oumlteki disiplinler gibi yabancı dil olarak İn-
gilizcersquonin baskın olduğu goumlruumllmektedir Bununla ilgili veriler toplam
205 makale ve ccedileviri yapıttan şu şekilde bir sıralama izlemiştir
Tablo 11 Sayısal ve Yuumlzde Olarak Dil Dağılımı
Dil Sayı Yuumlzde
İngilizce 152 74
Fransızca 41 20
Almanca 7 3
Ar+Farsccedila 2 1
Dil belirsiz 3 2
Bununla birlikte bu sayısal veriler kuumltuumlphane biliminin oumlzel bir di-
siplin olarak hep aynı dilden kaynaklarla mı beslendiği sorusunu akla
getirir Bununla da kalmaz soumlz konusu bilim dalının oumlteki bilimlerden
ccedileviri dili olarak farklı bir dil seccediliminde bulunup bulunmadığının da
araştırılmasını gerektirir Daha da accedilılacak olursa İngilizcenin guumlnuuml-
muumlzde en ccedilok kullanılan uluslararası bilim dili olması doğal olarak İngi-
lizcersquoden ccedileviri sayısını oumlteki dillere goumlre artıracaktır Ne var ki tarihsel
akış iccedilerisinde İngilizcersquonin hep uumlstuumln dil konumunda olmadığı da or-
tada bir gerccedilektir İşte bu noktada hangi dilden hangi doumlnemde en ccedilok
ccedileviri yapıldığı sorusu guumlndeme gelmektedir
229
41291 Zaman Kesitlerine Goumlre Ccedileviri Yılı-Dil
Tablo 11 Dil ve Yıllara Goumlre Ccedileviri Dağılımı
1923-1960 1961-80 80-2000 1923-2000
33+ 1 dili belli değil
17
85+3
43
83
40
ccedileviri205
Fransızca İngilizce Almanca Arapccedila Fra İng Alm Arap Fra İng Alm Ar toplam
13 17 1 2 24 58 4 - 4 77 2 - 205
6 8 - 1 12 28 2 2 37 1
Bu sayılara goumlre İngilizce 152 ccedileviriden 17rsquosi 1doumlnem 58rsquoi
2doumlnem 77rsquosi ise son doumlnemde yapılmıştır Bu bir yandan
İngilizcenin uluslararası bilim dili olarak giderek kuumltuumlphane bilimi
alanında oumlteki dillere goumlre uumlstuumlnluumlk kazandığını goumlsterirken oumlte yandan
da başka dil ve kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye her geccedilen guumln kapılarını
kapattığı anlamına gelmektedir Oysa bilgi ccedileşitlendikccedile disiplinin
ufkunun genişleyerek zenginleşeceği ortada bir gerccedilektir Oumlte yandan
kuumltuumlphane bilimini oumlteki disiplinlerden farklı kılan bir başka oumlğe de
Fransızcarsquonın goumlzde bilim dili kabul edildiği doumlnemde bile İngilizce
ccedilevirilere yer verilmesidir Bunda akademik disiplin olarak oumlteki
disiplinlerden daha sonra kabul edilmesinin payı olacağı kadar uumllkenin
kuumlltuumlrel alışveriş olarak daha Cumhuriyetin kuruluş aşamasında
Amerika ile iletişimde bulunmasının da roluuml olabilir Bir başka deyişle
geleneksel Avrupa kuumlltuumlruumlne Amerika gibi gelişmiş bir uumllkeden
teknolojik bilgiyi alarak yetişilmeye ccedilalışılmıştır Ne var ki bu arada
Amerikanın teknolojik kalkınmasının temelinde Avrupa bilimsel
geleneğinin yattığı gerccedileği goumlz ardı edilmiştir (bk431)
Oumlte yandan doğal olarak oumlteki bilim dallarının goumlzde dili Fransızca
2 sırada yer almış 3 dil olarak ise oumlzellikle İstanbul Uumlniversitesinin
1933rsquoten başlayarak Alman bilim adamlarıyla oumlzellikle uumlniversite
kuumltuumlphaneleri konusuyla ilgili olarak kuumlltuumlrel işbirliği bu dilde
ccedilevirilerin oumlzellikle bu uumlniversitedeki akademisyenler tarafından
yapılmasına neden olmuştur (Hildegard 1998 85-96) Almancarsquodan
ccedilevirilerin oumlzellikle ikinci doumlnemde yapılması ise soumlz konusu boumlluumlmuumln
İstanbul Uumlniversitesinde oumlteki disiplinlerden sonra kurulmasından
230
kaynaklanmıştır Bu ise gizli de olsa uumlniversite geleneğinin bir
goumlstergesi olarak da değerlendirilebilir
41210 Ccedileviri Yılı-Konu Alanı
Bu ilişki hangi yıllarda hangi konu alanında ccedileviriye gereksinim du-
yulduğunu ortaya ccedilıkaracaktır Bu ccediliftin accedilıklanması belli zaman
kesitinde hangi konu alanında en ccedilok ccedileviri yapıldığı olduğu konusunda
bilgi verir
Değerlendirme
Bu listeden en ccedilok ccedileviri yapılan konu alanının yabancı uumllkelerdeki
kuumltuumlphane halk kuumltuumlphaneleri ile ilgili olması onu sırasıyla kataloglama-
sınıflama milli kuumltuumlphane ya da eğitim okuma alışkanlığı gibi ulusal
kuumlltuumlr politikasının oumlnderlik ettiği konu alanlarının izlediği goumlruumllmekte-
dir Bununla birlikte bilim dalının oumlzerk kimliğinin 80rsquoli yıllardan başla-
yarak akademik ccedilevre tarafından daha kabul goumlrmesiyle birlikte
belgebilim bilgibilim gibi daha ccedilağdaş ve daha oumlzel alan bilgisi
gerektiren konularda ccedileviri yapıldığı goumlruumlluumlr
Tablo12 Konu-Ccedileviri Sayısı
Konular sayı
Kuumltuumlphaneler ndash uumllkelermdashtarih 26
Sınıflamakataloglama 17
Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(6)-eğitim-yapı- 13
Kuumltuumlphanecilik-uumllkeler 11
Kitap -kuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 10
Arşiv-arşivcilik 9
Uumlniversite Kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(2) 9
IFLA ndash Bildiriler 8
Belgebilim ndash Gelişme 8
Bilgi-ağı-dağılımı-bilgibilim-kavram-politikalar-israil 6
Yapılan araştırmada 61 farklı konu alanı saptanmış olup en ccedilok
ccedileviri yapılan konu alanı sayısı on birdir Sıralamada kuumltuumlphaneler-
231
uumllkeler halk kuumltuumlphaneleri--uumllkeler sınıflama kataloglama
kuumltuumlphanecilik-uumllkeler eğitim ve kitap konularında ccedileviriler en uumlst
sırada yer almaktadır Bir başka deyişle 205 ccedilevirinin 132rsquosi (64) bu
konu alanlarındandır Bu ise kuramsal araştırmaya dayalı bilgiden ccedilok
yabancı kuumlltuumlrdeki uygulamaları tanımaya oumlncelik veren ccedilevirilerin
tercih edildiği goumlruumllmektedir
412101Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı
Yukarıdaki bilgiler beraberinde soumlz konusu konu dağılımının hangi
yıllara arasında yer aldığı sorusunu da getirir Burada oumlnceden belirlen-
miş zaman kesitleri oumllccediluumlt alınarak konu alanlarının 1923-1960 1961-
1980 1981-2000 yılları arasındaki dağılımı goumlzler oumlnuumlne serilmeye
ccedilalışılmıştır
Tablo 13 En Ccedilok Ccedileviri Yapılan Konuların Yıllara Goumlre Dağılımı
Konu sayı yıl 1923-60 1961-80 1981-2000
1Kuumltuumlphanelerndashkuumltuumlphanecilik-- uumllkeler-- 37 1956-97 7 8 22
11 Kuumltuumlphaneler Uumllkeler 26 1957-98 5 6 15
12 Kuumltuumlphanecilik-Uumllkeler 11 1956-91 2 2 7
2Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler-eğitim-yapı- 13 1925-99 3 7 3
3 Kitap ndashkuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 12 1952-87 2 8 2
4Sınıflama Kataloglama 17 1953-89 6 8 3
Bu tablo belirtilen zaman kesitine goumlre yeniden değerlendirilecek
olursa 1925-1960 yılları arasında ccedileviri yapıt konularının doğrudan
uygulama alanıyla ilgili olarak seccedilildiği goumlruumllmektedir Bu ise
ccedilevirilerin kuumltuumlphaneler-eğitim kuumltuumlphanecilik milli kuumltuumlphane halk
kuumltuumlphaneleri bibliyografik servis kataloglama kuumltuumlphane hizmeti gibi
doğrudan mesleki alanına seslendiğini goumlstermektedir
Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak adlandırılan 1961 ve 1980rsquoli yıllara
gelindiğinde yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane ve
kuumltuumlphanecilik alanında yabancı kuumlltuumlrlere accedilılma isteğinin bir goumlster-
gesi olarak yabancı kuumlltuumlrlerdeki uygulama alanını ilgilendiren konu-
232
larda ccedileviri yayınlara yer verildiği goumlruumllmektedir Halk kuumltuumlphaneleriyle
ilgili yabancı uumllkelerle karşılaştırmalı ccedileviri yayınların sayısının ccedilokluğu
da bu doumlnemde bilginin herkese eşit şekilde erişmesi konusunda bilgi
edinme amacı taşımaktadır Buna bağlı olarak uluslararası IFLA
CENTO gibi kurumlar ve onların yayınlarından ccedilevirilere de yer veril-
miştir Bu ise soumlz konusu alanda uluslararası evrensel bilgiye verilen
oumlnemin artığını kanıtlar Ne var ki ccedileviri yayınların ccediloğu oumlzel bilgi ala-
nından ccedilok genel bilgi verici nitelikte yapıtlardır Ne var ki bu şekilde
mesleki goumlruumlş accedilısını genişleten genel bilgi akademik olmadığı gerekccedile-
siyle eleştirisi konusu olabilir Bununla birliktebilgi edinme suumlrecinde
mantıksal akışın genelden oumlzele gideceği konusundaki gerccedileğin de goumlz
ardı edilmemesi gerekir Şoumlyle ki akademik meraklılık ancak oumlteki
uumllkelerdeki uygulamalar konusunda genel bilgiyi edinip bu kurumların
işleyişiyle ilgili konularda soruların ortaya ccedilıkmasıyla birlikte
uyanacaktır Bu ise araştırmacıyı soumlz konusu uumllkelerdeki işleyişin arka
plan bilgisiyle ilgili bilgiyi yabancı kaynak ya da ccedilevirilerden
edinmesini ve iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrde yabancı uumllkelerdeki işleyişin
uygulanırlık derecesinin araştırmak uumlzere oumlzguumln bilgi uumlretimine
geccedilmesini sağlayacaktır Bu doumlnem de ikinci sırada yer alan
kuumltuumlphaneler eğitim ya da kuumltuumlphanecilik eğitim konusundaki ccedileviri
yayınlar ise en azından eğitim konusunda evrensel bilgi eksiğinin kabul
edilerek yeni bilgiye bir başka deyişle geleneksel kuumltuumlphanecilikten
ccedilağdaş kuumltuumlphaneciliğe geccedilişe duyulan gereksinimin bir ifadesi olarak
duumlşuumlnuumllebilir
Uumlccediluumlncuuml doumlneme geccedilildiğinde ise yabancı uumllke kuumltuumlphaneleri kuumltuumlp-
haneciliğiyle ve halk kuumltuumlphaneleri eğitim ile ilgili konular konu dağı-
lımı accedilısından ikinci doumlneme benzerlik goumlstermekle birlikte bilgibilim
belgebilim bilgisayar bilgi teknolojileri gibi yeni konu alanlarının da
ccedileviri yayın olarak devreye girdiği goumlruumlluumlr Tabloda ilgi ccedileken bir so-
nuccedilta 1960 ve 80 yıllarında kuumltuumlphaneler ve uumllkeler konusuna ilginin
oumlzellikle kuumltuumlphane biliminin akademik olarak yerleşmesinden sonra
başka alanlara youmlnelmesi beklenirken daha da artması dikkat ccedilekicidir
Ne var ki uumlccediluumlncuuml doumlnemde geleneksel Avrupa uumllkelerindeki
kuumltuumlphanecilik deneyimlerini anlatan yazıların yanına bizim uumllkemizin
gerccedileğine ve koşullarına daha yakın olan uumlccediluumlncuuml duumlnya uumllkelerindeki
uygulamalardan soumlz eden yazılar da eklenmiştir Kuşkusuz bu konuların
seccediliminde ccedilağımızdaki Kuumlreselleşme hareketinin uluslararası iletişime
verdiği oumlnemin etkisi de vardır Oumlte yandan bu şekilde konuların
seccedililmesi yayınevi politikasının konuların herkese seslenecek nitelikte
233
olmasına oumlzen goumlstermesinin de bir sonucu olabilir Tarama malzemesi
olarak incelenen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde ise yabancı uumllkelerle
ilgili tanıtıcı değil de kuramsal bilgiyi taşıyan metinler yeğlenmiştir
Bunun yanı sıra bilgibilim belgebilim kuumltuumlphane-buumltccedile kuumltuumlphane-
teknoloji kuumltuumlphane-internet kuumltuumlphane bilimi kuumltuumlphane-tarih gibi
kuramsal alanı ilgilendiren konulara yer verilmiş ve tarih konusunda bile
oumlzellikle Tuumlrk kuumltuumlphaneciliğini doğrudan ilgilendiren ccedileviri yayınlara
yer verilmeye oumlzen goumlsterilmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınlar
konusunda bu akademik dergilerde daha seccedilici davranıldığı soumlylenebilir
Ne var ki TKrsquonın oumlzellikle hakemli dergi (1995) olduktan sonraki
konumu akademisyenlerin bu dergiye ilgisini artırdığından Uumlccediluumlncuuml
zaman kesitinin sonuna doğru bu dergide yer alan ccedilevirilerin konu
alanlarının akademik dergilerdeki konu alanlarına koşut bir tutum
sergilediği goumlruumllmektedir
Oumlzetle sayısal verilere tekrar bakıldığında en ccedilok ccedileviri son 3
doumlnemde yapılmış olmakla birlikte uumllkemizde ccedileviri etkinliğinin en
yoğun yaşandığı 2doumlnemle aralarında neredeyse hiccedil fark
bulunmamaktadır Aralarındaki fark sadece 1rsquodir Oumlte yandan
uumllkemizde dil bilenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri sayısında
2doumlnemden 3doumlneme bir artış olmadığı goumlruumllmektedir Bu ise ccedileviri
yerine yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek oumlzguumln yapıt verme
eğiliminin arttığını goumlstermektedir Bir başka deyişle bu disiplinde
ccedilalışan elemanların ve akademisyenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri
yayın sayısının aynı kalması gerccedilekte uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayın
konusunda bir duumlşme baş goumlsterdiğini goumlstermektedir Kuşkusuz ccedileviri
yayının bir talep sonucu ortaya ccedilıkacağı tartışılmaz bir gerccedilektir Ne var
ki ccedileviri yayına talebin azalması bu konu alanında ccedilalışan oumlzellikle
akademisyenlerin yabancı dil bilme oumln koşuluyla bu mesleğe
seccedililmelerinden kaynaklanmaktadır Bu şekilde yabancı dildeki bilgi
telif yazılarla okuyucuya ulaştığından ccedileviri yayınlarla olmasa bile telif
yayınlarla okuyucuya eğitimde ya da bilgiye erişimde fırsat eşitliği yara-
tılmış olmaktadır Uumlstelik yılların dilimlerine goumlre ccedileviri yayınların
iccedileriklerinin Batırsquodaki gelişmelere koşut iccedilerikte olması bilginin geri-
sinde kalınmadığının oumlteki bir işareti olarak kabul edilebilir Bunun en
tipik oumlrneği 2 doumlnemde bilgibilim belgebilim konuları oumlne ccedilıkarken
uumlccediluumlncuuml doumlnemde bilgisayar Internet teknolojileri ve tuumlrevleri konusunda
ccedileviriler arttığı goumlruumlluumlr Bu ikinci doumlnemde başlayan youmlnelmenin
giderek 3doumlnemde benimsendiği guumlnuumlmuumlzde yuumlksek oumlğretim
kurumlarındaki kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin adlarının bilgi ve belge
234
youmlnetimi şeklinde değiştirilmesi gereksiniminin duyulmasından da
anlaşılmaktadır Oumlte yandan artık teknolojinin gerisinde kalan sınıflama
ve kataloglama gibi konularda ccedileviri sayısı ilk iki doumlnemde eşit olarak 6
ve 8 iken bu konuda ccedileviri sayısı uumlccediluumlncuuml doumlnemde 3rsquoe duumlşmuumlştuumlr Bu
ya bu konuda artık bilgi gereksinimi duyulmadığına ya da bu konu alanı
yerini yeni teknolojiye bıraktığına işaret eder Konu alanlarıyla ilgili bu
saptamalar kuşkusuz berberinde hangi nitelikte ccedilevirilerin hangi
doumlnemde yapıldığı sorusunu da guumlndeme getirir Konu alanlarının
doumlnemden 3 doumlneme doğru gittikccedile ccedilağdaşlaştığı yukarıdaki tablodan
anlaşılmakla birlikte niteliğinin de ortaya ccedilıkarılması bu bilgilerin
gerekccedilelendirmesi accedilısından oumlnem taşır
41211Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi
1Doumlnem (1923-1960)
1 Doumlnemde toplam ccedileviri sayısı 35 olup ccedilağdaş nitelikte olan 8 ccedile-
viriden 3rsquouumlnde oumlzguumln yayın yılı belirtilmiş 5rsquoinde ise oumlzguumln yayın yılı
belirtilmemiştir Oumlte yandan klasik nitelikte olan 13 yayından 5rsquoinde ta-
rih var 8rsquoinde ise tarih verilmemiş guumlncel nitelikte ccedileviri yayında ise
6rsquosında tarih verilirken 8rsquoinde tarih bulunmamaktadır Bununla birlikte
guumlncel nitelikteki ccedilevirilerin ccedileviri ve telif yayın yılları zorunlu olarak
birbirine yakın olarak kabul edilebilir Toplu olarak duumlşuumlnuumllecek olursa
35 yayından 14 yayının yılı belirtilmesine karşın 21rsquoinin yayın yılı
verilmemiştir Bu durum soumlz konusu doumlnemde 40 yayının tarihi
verilirken 60rsquoının verilmediğini goumlsterir
Oumlte yandan bu verilerden ccedilıkan ikinci soru ccedileviri yılı ile oumlzguumln yapıt
yılı arasında ne kadar zaman geccediltiğidir Bununla ilgili olarak ise sadece 6
yapıtta yayın yılıyla ccedileviri yılı arasında fark olduğu buna karşın birinci
doumlnemde aradaki farkın sadece bir ya da aynı olduğunu goumlsterir Ne var
ki bu yayın yılları ve nitelikle ilgili bilgiler birleştirildiğinde soumlz konusu
doumlnemde yayın yılları arasında fark bulunmaması guumlncel nitelikte ve te-
mel bilgiyi taşıyan ve o doumlnemde kuumltuumlphanelerin işleyişi konusunda bilgi
veren klasik nitelikte yapıtlara daha gereksinim duyulduğu ortaya
ccedilıkmıştır Guumlncel ve klasik nitelikte metinlerin ccedilevirisinde amaccedil ccediloğu
kez salt bilgiyi aktarıp onu uygulamaya geccedilirmek olduğundan bu
ccedileviriler genellikle ccedilevirmen tarafından seri halde yapılacak niteliktedir
Uumlstelik bu ccedilevirmenlerin bizzat uygulamanın iccedilinde geldiği duumlşuumlnuumllecek
235
olursa bilimsel terminoloji accedilısından zaman kaybedilmediği duumlşuumlnuuml-
lebilir
2 Doumlnem (1961-1980)
Bu doumlnem genelde her disiplinde yoğun ccedileviri etkinliğinin yaşandığı
bir doumlnemdir Toplam 88 ccedileviriden 41rsquoinde oumlzguumln yapıt yılı
bulunmaktadır Bu ise soumlz konusu doumlnemde 47 sinin oumlzguumln yapıt yılı
verilmesine karşın 63 uumlnde yayın yılına ait bir bilgi olmadığını
goumlstermektedir Ccedilağdaş klasik ve guumlncel olmak uumlzere oumlzguumln yayın yılı
verilen ccedileviri sayısı yaklaşık yarıyadır Buna goumlre klasik yapıtlardan
7rsquosinde yayın yılı bildirilmiş ccedilağdaş yapıtlardan 22rsquosinde oumlzguumln yapıt
yılı belirtilirken guumlncel yapıtlarda 26 yayından sadece 12rsquosinde yayın
yılı bellidir Birinci doumlnemle yayın yılı accedilısından karşılaştırıldığında ise
oranlar arasındaki ortalama farkın sadece 7 olduğu goumlruumllmektedir Bu
oranların birbirine yakın olması ise bilginin kaynağına inme konusunda
henuumlz bilimsel bir meraklılık uyanmadığını işaret etmektedir
Oumlte yandan oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt yılı belli olan yayınlarda
arada yıl olarak farkın hiccedil olmaması veya en fazla bir ya da iki yıl
olması ccedileviri yoluyla gelen bilgiyi edinmede geccedil kalınmadığını
goumlstermektedir 45 yayın arasında sadece 3rsquouumlnde aradaki yıl farkı 8 ila
10 arasındadır
Guumlncel klasik ve ccedilağdaş nitelikte olan ccedilevirilerin yayın yılı ve ccedileviri
yılı aynı oranda bildirildiği ortaya ccedilıkmaktadır Oumlzguumln yayın yılı ile
ccedileviri yayın yılı arasında zaman aşımı olan ccedileviri yayınların ikisi klasik
biri guumlncel olmasına karşın bunların arasında ccedilağdaş nitelikte ccedileviri
yapıt bulunmamaktadır
3 Doumlnem (1981-2000)
Bu doumlnemde toplam 83 ccedileviri yayından 63rsquouumlnde bir başka deyişle
76rsquosında oumlzguumln yapıt yılı ve ccedileviri yılı bildirilmiş 20rsquosinde(24) ise
bildirilmemiştir Oumlrneğin 12 klasik nitelikte yapıttan 9rsquou 49 ccedilağdaş
yapıttan 35rsquoi ve 22 guumlncel yapıttan 19rsquounda oumlzguumln yayın yılı
bulunmaktadır Oysa 1 ve 2 doumlnemdeki 41 ve 47 oranlarının 3douml-
nemde birden 76rsquoya ccedilıkması akademik ccedilevrenin bilimsel meraklılık ve
titizliğinin etkisinin ancak bu doumlnemde ortaya ccedilıktığını goumlstermektedir
Bu bir yandan da bilgiyi ccedileviri kaynak yerine oumlzguumln kaynaktan
edinmek isteyenlerin sayısının arttığının bir goumlstergesi olarak da kabul
edilebilir
236
Bu doumlnemde oumlzguumln yapıt seccediliminde yeni bilgiye ulaşma konusunda
oumlzen goumlsterildiği ve oumlzellikle bilginin ccedilok ccedilabuk tuumlkendiği guumlnuumlmuumlzde
yeni bilgi taşıyan ccedilevirilere yer verildiği goumlruumllmektedir Bu bir yerde ccedila-
ğın ve gittikccedile ilerleyen teknoloji sonucu aşırı oumllccediluumlde artan yayın sayısı-
nın karşısında bilginin gerisinde kalma kaygısının yarattığı duyarlılık
sonucu disiplinde yeni bilgiye değer verildiğini goumlsterir
Oumlte yandan 63 ccedileviriden sadece 6rsquosının yayın yılıyla ccedileviri yılı
arasında fark bulunması da bunun bir kanıtı olarak goumlsterilebilir Bu douml-
nemde ccedileviri yayınla oumlzguumln yapıt arasında en az 4 en fazla 26 yıl fark
bulunmaktadır En fazla yıl farkının klasik nitelikte bir yapıtta bulunması
ise soumlz konusu ccedilevirideki konu alanının ya uumllkemizde yeni tanınıp
benimsendiğini ya da tarihsel bir belge niteliğini taşıdığını goumlsterir
Bundan boumlyle bu nitelikte bir ccedileviriye ancak 26 yıl sonra yer verilmiş
olabilir Ne var ki bu şekilde ccedileviri sayısının sadece bir olması
gerccedilekte disiplinin bilgisel olarak oumlteki uumllkelerdeki disiplinlere ayak uy-
durduğunu da goumlsterebilir
Sonuccedil olarak bu disiplinde 205 ccedileviri yayından 88rsquoinde ( 43)
ccedileviri yayın yılına karşın oumlzguumln yapıt yılı verilmediği bununla birlikte
107 (52)sinde oumlzguumln yapıt yılı verildiği goumlruumllmektedir Yayın yılı
verilen ve verilmeyen sayısı birbirine yakın olmamakla birlikte
verilenlerin sayısının yarıdan fazla olması yine de bir ipucu olarak
değerlendirilebilir Her uumlccedil doumlneme genel olarak bakıldığında ise bu
disiplinde yeni yayınlanmış metinlerin ccedilevirisine yer verildiği kabul
edilebilir Bu ise hiccedil değilse ccedilevirilerin oumlzellikle son doumlnemde ccedilağa ayak
uyduran bilgiye yer verdiğini goumlsterir
41212 Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği
Etkileme alanının bilgilendirme dil soyut duumlşuumlnce teknik beceri ve
etik gibi konuları kapsamına aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa meslek elemanı-
nın uygulama alanındaki işlemlerini kolaylaştıracak ldquoteknik beceriyirdquo
geliştirici ya da mesleğin etik accedilıdan sorgulanarak ona saygınlık ka-
zandıracak ccedileviri yapmaya eğilim goumlstermesi son derece doğaldır
Kuşkusuz mesleğin ccedilağımızda etik accedilıdan sorgulanması uygulama
alanında sadece asrsquoları değil uumlsleri de ilgilendiren bir konudur Etik
konusu son zamanlarda teknolojinin giderek artan kullanımı sonucu
akademik alanda ortaya ccedilıkan bilimsel yozlaşmadan oumltuumlruuml ilgi ccedilektiği
237
oumlne suumlruumllebilir (bilim hırsızlığı gibi) Ne var ki her uumllkenin kuumlltuumlrel
olduğu kadar sosyo-ekonomik koşullarının da birbirinden farklı olması
bu konu alanında ccedileviri sayısının oumlteki konu alanlarına goumlre daha az
olabileceği duumlşuumlncesini de akla getirir Soyut duumlşuumlnce ile ilgili konular
ise iki accedilıdan duumlşuumlnuumllebilir Bunlardan birincisi meslek elemanının
oumlrneğin ccedilocukların okuma becerisini geliştirmek uumlzere yaptığı soyut
duumlşuumlnme becerisini geliştiren ccedileviriler oumlteki ise akademisyenlerin
kuramsal alandan yaptıkları ccedilevirilerdirOumlte yandan ldquodilrdquo konusu
genellikle akademisyenlerin ilgilenmesi gereken bir konu alanıdır
Oumlrneğin kavramsal metinlerde kavramlara karşılık gelecek ve oumlzel alan
jargonunu en iyi yerleştirebilecek kimselerin akademisyen olduğu
duumlşuumlnuumllebilir Buumltuumln bu konu alanları arasında kuşkusuz ccedileviriye
atfedilen geleneksel en buumlyuumlk işlev bilgilendirmedir Bundan boumlyle
oumlzellikle bilgi aktarımından bilgi uumlretimine geccediliş suumlreci iccedilerisinde
bulunan uumllkelerde birinci planda ldquobilgilendiricirdquo metinlerin seccedililmesi hiccedil
de rastlantı olarak kabul edilmemelidir
Değerlendirme
Tablo 14 Ccedilevirmen Kimliği-Etkileme Alanı
AKADEMİSYEN (72) 35 MESLEK ELEMANI (119) 58
Bilgilendirme Etik
Soyut
Duumlşuumlnce
Teknik
beceri
dil Bilgilendirme Etik
Soyut
Duumlşuumlnce
Teknik
beceri
dil
61 4 - 7 - 99 3 - 15 3
(30) 2 - (3) - (48) (1) - (7) (1)
Bu listede kimliği belirli olan ccedilevirmenlere ek olarak 14 (7)
kimliği belirsiz ccedilevirmen bulunmaktadır Bu 14 ccedilevirmenin etkileme
alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Buradan da anlaşılacağı uumlzere
ccedilevirmenlerin 81 uuml hem uygulama hem de kuramsal alandaki bilgi
eksikliğini kapatmak amacıyla etkileme alanı olarak bilgilendirmeyi
seccedilmişlerdir Bu da ccedilevirmenlerin kuumltuumlphaneciliğin ve kuumltuumlphane
biliminin oumlncellikli olarak bilgisel eksiğinin farkında olduklarını goumlsterir
Oumlte yandan ikinci sırayı teknik becerinin almış olması doğal olarak
meslek elemanlarının etkileme alanı olarak gereksinim duydukları bir
alanda ccedileviri yapmayı yeğlediklerini goumlsterir Ne var ki guumlnuumlmuumlz
238
ccedilağdaş eğitim anlayışında akademisyenlerin teknik beceriyle ilgili
etkileme alanına youmlnelmeleri kaccedilınılmazdır Akademisyenlerin teknik
beceriye daha az youmlnelmelerinin altında kuramsal alandan uzaklaşma
kaygısı bulunabilir Bu ise Kuumltuumlphane bilimini tarihte olduğu gibi tekrar
uygulama alanında sınırlı kalmasına neden olabilir Oumlte yandan etkileme
alanı olarak etik konusunun akademisyenler tarafından daha ccedilok seccedililmiş
olması hem eğitim veren hem de araştırma yapan kimseler olarak
bilimsel geleneğin temelinin oluşumunda etikrsquoin oumlneminden
kaynaklanmaktadır Soyut duumlşuumlnce alanında akademisyenler ccedileviriye
rağbet etmezken 3 meslek elemanı etkileme alanı olarak soyut
duumlşuumlnceyi seccedilmiştir Ne var ki dil konusunda 3 yayından sadece bir
tanesi bilimsel terimlerle ilgili olup bu ccedileviriyi gerccedilekleştiren de meslek
elemanıdır Oysa yeni bilgiyi oumlzuumlmsemek ve bilim dalında yeni oluşan
kavramları tanıştırıp yerleştirmek accedilısından akademik ccedilevrenin bu
alanda ccedileviri yayınlara youmlnelmesi bilimsel dilin olduğu kadar disiplinin
de gelişmesine yardımcı olur
413Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000
Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi
Bu boumlluumlmle ilgili tarama sonucunda Cumhuriyet doumlneminden 2000
yılına dek yapılmış olan kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirileri ulusal
kuumlltuumlr politikasının etkilediği ortaya ccedilıkmıştır Ccedilevirilerin zaman akışı
iccedilersinde klasik ve guumlncel nitelikteki yazılardan ccedilağdaş nitelikte yazılara
doğru kaydığı goumlruumllmuumlştuumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuumln ulusla-
rarası bilim dili kabul edilen İngilizcersquoden yapıldığı ortaya ccedilıkmıştır En
ccedilok ilgi goumlsterilen konu alanı yabancı uumllkelerdeki kuumltuumlphaneler halk
kuumltuumlphaneleri ve buradaki kuumltuumlphanecilik mesleğiyle ilgili uygulamaları
olup bu konu alanıyla ilgili ccedilevirmenlerin ccediloğunun da meslek elemanı
olması konu alanıyla ccedilevirmen kimliği arasındaki ilişkiyi doğrular
Ccedileviriye akademisyenlerden ccedilok meslek elemanlarının ilgi goumlstermesi
ise iki nedene bağlanabilir Bunlardan birincisi ccedilağımızdaki bilginin
hızla artmasına karşın ccedilevirinin zaman ve emek gerektiren bir edim
olması akademisyenlerin ccedileviriyle zaman kaybetmek yerine yabancı
kaynaktan bu bilgilere yetişme isteğidir Ne var ki bilim adamının
toplumsal goumlrevi de goumlz oumlnuumlne alındığında yabancı bilgiye erişip ufkunu
genişletmek isteyen bu meslek alanındaki kimselere soumlz konusu bilgiyi
aktarma goumlrevini bilim adamı seccediliciliğiyle akademisyenlerin de uumlst-
239
lenmesi buumlyuumlk oumlnem taşır İkinci neden ise genelde bu taramadan elde
edilen sonuccedillara goumlre kaynak odaklı bilgilendirici yazıların ccedilokluğu uumll-
kemizde ccedileviriye yaratıcı bir edim olarak değil de mekanik bir işlem
olarak bakıldığını goumlstermektedir Bu ise ccedilevirinin uygulama alanında
emir komuta zinciri iccedilerisinde mekanik ccedilalışmaya daha alışkın olduğu
duumlşuumlnuumllen meslek elemanlarının daha yatkın olacağı peşin huumlkmuumlnuuml
doğurmaktadır Bir başka deyişle bu şekilde yaratıcılıktan uzak bir
işlemi yapmaya meslek elemanlarının daha uygun olacağı yaygın
goumlruumlşuuml hakimdir Ccedilevirinin yaratıcı bir edim olmadığı şeklindeki
geccedilmişten guumlnuumlmuumlze suumlren ccedileviri tanımı ccedilevirinin yaratıcılığa ket
vurduğu duumlşuumlncesini yaratmış olabilir Bundan boumlyle akademisyenlerin
ccedileviriye ilgi goumlstermemesi doğal bir sonuccedil olarak goumlruumllebilir Bu
yukarıda akademisyen kimliği taşıyan ccedilevirmen sayısının 73 (35) iken
meslek elemanı sayısının 119 (59) olmasından da accedilıkccedila
anlaşılmaktadır Oumlte yandan aşağıdaki telif yapıtların analiziyle ilgili
boumlluumlmde de telif yazarlarının 46rsquosından sadece sekizinin akademisyen
olmaması bu oranın telif yazılarda tersine değiştiğini goumlstermektedir
(Uraz 2000 160-163) Ne var ki akademisyenlerin yaptığı ccedilevirilerin
giderek sayıca olmasa da hem konu alanı hem de nitelik accedilısından daha
bilinccedilli olması bilimsel alanda ccedileviri edincinin yuumlkseldiğini goumlsterir
Genel olarak sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi ccedilevirinin kuumltuumlphane
bilimi alanında ccedilevresel bir konumda olduğu anlaşılmaktadır Bununla
birlikte telif yayınların incelenmesi sonucu ccedileviriye atıf sayısının az
olduğu goumlzlemlenmekle birlikte yabancı kaynağa atıf sayısının telif
yapıttan daha ccedilok olduğu da goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise yabancı bilgiye
gereksinim olduğunu goumlstermekle birlikte aşağıdaki bibliyometrik
analiz sonuccedillarından da anlaşılacağı gibi ccedileviriye atıf sayısının yok
denecek kadar az olduğunu goumlsterir
Sonuccedil olarak bu bilim dalında ldquoCcediloğul Dizgerdquo kuramına goumlre ccedileviri
saygın bir konumda olmadığı gibi bilgi uumlretimine de bir katkısı olmadığı
ortaya ccedilıkmaktadır Aşağıdaki bibliyometrik analizle ilgili veri sonuccedilları
da ayrıca bu ccedilıkarımlara bir gerekccedile olarak da goumlsterilebilir
240
42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-
2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri
Yapıtların Bibliyometrik Analizi10
421Oumllccediluumltler
Araştırmanın bu boumlluumlmuuml yukarı da değinildiği gibi hem 1 boumlluumlmuumln
bir gerekccedilelendirmesi hem de kendi başına genelde ccedileviriye en ccedilok ge-
reksinim duyulduğu ccedilağımızda kuumltuumlphane bilimi alanında telif yapıtların
ccedilevirilerden ne oumllccediluumlde yararlandığını ortaya ccedilıkarmak amacını taşır
Buna goumlre 1980 ve 2000 yılları arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler
Derneği Buumllteni (TKDB) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği (KD)dergisi
İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquondeki (KD) telif ya-
zılarda atıfta bulunulan ccedilevirilerin bibliyometrik atıf analizi yapılmaya
ccedilalışılmıştır Buna goumlre tarama oumlncesinde aşağıdaki şu oumllccediluumltler sırasıyla
yer almıştır
Telif yayının kuumlnyesi
Telif yazarı
Telif adı
Telif yılı (Etkileme yılı)
Telif yılı yukarıda soumlzuuml edilen telif yazıların 1980rsquoden başlayarak
2000 yılına kadar suumlren yayınların yayın tarihine işaret ettiği gibi ccedileviri
yayınların analiziyle ilgili tablodaki etkileme yılı olarak kullanılmıştır
Bunun nedeni ise ccedileviri yayının telif yapıtı hangi yılda etkilediğine
oumlzellikle dikkat etmek iccedilindir Bunun kuşkusuz bir başka nedeni de soumlz
konusu araştırmada ccedilevirinin temel oumllccediluumlt alınmasıdır
Telif yayınlayan
Telif yazının yukarıda belirtilen TKDB TK ya da KDrsquode der-
gilerinden hangisinde telif yazının yayınlandığını goumlsterir
10
Telif yapıt ve atıfta bulunulan ccedilevirilerin yıllara goumlre ayrıntılı olarak dağılımı ve değerlendirmesi iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003) ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora tezi İstanbul 266-275
241
Atıf yeri
Kaynakccedila ve dip not olmak uumlzere iki şekilde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Bu
oumlzelliğin saptanması iccedilin 1980-2000 yılları arasındaki telif yapıtlar
taranarak atıfın kaynakccedila da mı yoksa dipnotta mı yer aldığının
saptanması gerekir 1980 ve 1987 yılları arasında atıf şekli olarak dip-
notun tercih edildiği goumlruumllmekte bu yıllardan sonra ise kaynakccedilanın ccedilo-
ğaldığı izlenmektedir Bir başka deyişle dipnot ilk yıllarda kaynakccedila iş-
levi goumlrmektedir Oumlyle ki ayrıca bir kaynakccedilaya yer verilme gereği bile
duyulmamıştır Bununla birlikte dipnotun giderek azalması aynı za-
manda ccedilizgisel duumlşuumlnce şeklinin telif yazılarda egemen olmaya başladı-
ğının da bir işareti olarak değerlendirilebilir
Atıf sayfa no
Ccedileviriye telif yazının hangi sayfasında atıfta bulunulduğunun
goumlsterir
Yabancı Yazar Soyadı Ad
Ccedileviri yazının oumlzguumln yazarının soyadı ve adı istenmiştir
Yabancı kaynak kuumlnyesi
Yabancı kaynağın nerede yayınladığı bilgisi istenmiştir
Ccedileviri kaynak Atıfta bulunulan ccedilevirinin adı ve Tuumlrkiyersquode hangi
kaynakta ya da nerede yayınlandığı sorusuna yanıt verir
Ccedileviri yılı
Etkileme ya da telif yayın yılıyla ccedileviri yılını karşılaştırma olanağı
yaratmak iccedilin eklenmiştir Bu şekilde telif yazının yeni bilgiden mi
yoksa geccedilmişte ccedilıkan bilgiden mi yararlandığı konusunda bilgi
edinilmek istenmiştir
Konu Başlığı
Bu taramanın 1Boumlluumlmuumlnde analizi yapılan ccedileviri yazılardan hangi
konu alanlarında yararlanıldığını anlamak uumlzere listeye eklenmiştir Bu
aynı zamanda ccedileviri konu başlığı ve telif konu alanının birbiriyle ne
oumllccediluumlde oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlrmek amacıyla listede bulunmaktadır Ne var ki
burada telif konu başlığı etkileme konusu adını almıştır
Telif (Etkileme) Konusu
242
Bu başlık telif yayında ccedilevirinin hangi konu alanlarını etkilediğini
goumlsterir Bu durumda telif yazı konusu aynı zamanda atıfta bulunulan
ccedilevirinin hangi alanı etkilediğine de işaret eder
Sonuccedil
Yukarıda belirtilen oumlğeler arasındaki ilişkilere goumlre sonuccedilta ccedileviri
yayınların telif yapıtları sayısal olarak hangi oumllccediluumlde etkilediği ortaya ccedilı-
karılmıştır Buradaki seccedilenekler
Ccedileviri yapıt oumlzguumln yapıtı etkiledi Ccedileviri yapıta tek bir oumlzguumln kay-
nakta atıfta bulunulduğuna işaret eder
Ccedileviri oumlzguumln yapıtları etkiledibirden fazla oumlzguumln yapıtta ccedileviriye
atıfta bulunulması durumunda bu seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr
422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler
4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı
Telif yapıtların 1980-2000 yılları arasında incelendiği goumlz oumlnuumlne
alındığında telif yapıtları en ccedilok etkileyen ccedileviri yapıtın yılı ile etkileme
yılı arasıdaki fark ccedileviri yapıta yeni bilgi kaynağı olarak mı yoksa geccedil-
mişle ilgili bilgi veren dokuumlman niteliğinde bir metin olarak mı bakıldığı
konusunda bilgi verir
Değerlendirme
En ccedilok atıf yapılan ccedileviri yapıt Thompson Lawrencersquoın Tuumlrkiyersquodeki
Kuumltuumlphaneleri Geliştirme Programı adlı yapıtıdır Bu yapıat 11 kez
atıfta bulunulmuştur En ccedilok atıf Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisirsquonin
hakemli dergi olduğu 1995 yılında yapılmıştır Diğer bir ilginccedil nokta ise
bu ccedileviri yapıta aynı yıllarda peş peşe atıf yapılmış olmasıdır Ccedilevirinin
yayın yılıyla etkileme yılı arasında en az 30 yıl fark olmasına karşın
ccedilevirinin doğrudan Tuumlrkiyersquodeki kuumltuumlphanelerle ilgili olması bu yapıtın
kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından oumlnem taşıdığını goumlstermektedir
İkinci sırada yer alan John Deweyrsquoin Tuumlrk Maarifi Hakkında Rapor
adlı ccedilevirisine atıf sayısı 9 olup yine Lawrence gibi en ccedilok atıf
sayısının 1995rsquoe denk gelmesi ilgi ccedilekicidir Bunda Kuumltuumlphanecilik
dergisinin hakemli bir dergi olarak yayımlanmasının da etkisi vardır Bu
yapıtın oumlteki sık atıfta bulunulduğu yıl (3 tane) 1987rsquodir Deweyrsquoin
1924 yılındaki rapor tuumlruumlndeki ccedilevirisine 3 kez atıfta bulunulmuştur Bu
243
aynı zamanda akademisyen kimliğindeki telif yazarının bilginin ilk
kaynağına inmede goumlsterdiği titizliğin de bir işaretidir Bununla birlikte
1939rsquoda 1 kez 1952rsquode 5 kez olmak uumlzere kitap tuumlruumlndeki ccedilevirisine de
toplam 6 kez atıfta bulunulmuştur
Tarihsel sıralamaya goumlre giden araştırmaya goumlre 1959 yılındaki Kuuml-
tuumlphanecilik Terimleri adlı ccedileviri yapıta iki kez 1991 yılında atıfta bu-
lunulmuş olması kuumltuumlphane bilimi alanında terminoloji sıkıntısı ccedilekildi-
ğini goumlstermektedir Oumlte yandan 1962 yılında halk kuumltuumlphaneleri ile
ilgili olarak yayımlanmış Yetişkinlerin Eğitiminde Halk Kuumltuumlphaneleri
adlı ccedileviri yapıta iki kez atıfta bulunulmuş olması onun en ccedilok atıfta
bulunulan yayına goumlre daha az ve sadece birbirine yakın 1982 ve 1984
yıllarında atıfta bulunulduğunu goumlstermektedir Bununla birlikte bu
kitabın halk kuumltuumlphaneleriyle ilgi sonradan ccedilevrilmiş yapıtlara oumlnderlik
ettiği de duumlşuumlnuumllebilir Son olarak yine Mukayeseli Kuumltuumlphaneciliğe
Giriş Modern Kuumltuumlphaneciliğin Esasları adlı ccedileviri yapıtların 1961 yı-
lında yayımlanmış olması 1960rsquolı yılların uumllkemiz ccedileviri tarihi
accedilısından doumlnuumlm noktası olduğunu goumlsterir Bir başka deyişle ccedilağdaş
kuumltuumlphaneciliğe geccedilmede tarihsel ccedileviri yayınların yanında kitabların
başlığından da anlaşılacağı uumlzere daha ccedilağdaş yapıtların ccedilevrilmesi
ccedileviride ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın oumlneminin farkına varıldığı bununla
birlikte bu konudaki yapıta 1980rsquoli yıllarda atıfta bulunulmuş olması bu
bilginin yaklaşık 20 yıl sonra gerccedilekten kabul edilip hayata geccedilirildiğini
goumlstermektedir Ayrıca 1972rsquode ccedilevrilmiş olan Modern Dokuumlmantasyon
ve Enformasyon işlemleri adlı yapıta 1982 ve 1991 yılında iki kez atıfta
bulunulmuş olması ccedilağdaş bilginin geccedil olmakla birlikte ccedileviri yoluyla
geldiğini belirtir Kuşkusuz atıf yılı ve etkileme yılı arasındaki fark
teknolojik alt yapının da ccedilevirinin benimsenmesinde rol oynadığına
işaret eder
4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu
Ccedileviri konusuyla atıfta bulunan telif yapıt konusu arasında bir bağ
olup olmadığını ya da ccedilevirinin konusuyla telif arasında bir sapma olup
olmadığını goumlzlemlemek uumlzere bu iki oumlğe arasındaki ilişki incelenmeye
ccedilalışılmıştır Telif yayın konusuna ldquoetkileme konusurdquo denmesinin bir
nedeni de ccedileviri konusuyla telif yayın konusunun oumlrtuumlşmesinin
ccedilevirinin telif yayındaki bilgiyi tetiklediğini oumlzellikle belirtmek iccedilindir
Gerccedilekten de aşağıdaki tabloya bakıldığında ccedileviri konularının telif
244
konularıyla bağdaştığı ve telif yayını etkileyerek onları nasıl
zenginleştirdiği accedilıkccedila goumlzlemlenebilir Atıf analizinden ccedileviri
yayınlara ilk zamanlar ilginin doğrudan uumllkemizle ilgili konulara olduğu
ortaya ccedilıkmaktadır Bir başka deyişle uumllkeye yarar sağlayacak
yayınların ccedileviriye atıf sayısını artırdığı goumlzlemlenir Bu ise bilgi
uumlretiminde ccedilevirinin işlevselliğinin ne denli oumlnemli bir konu olduğunu
ortaya ccedilıkarır Aşağıdaki tablorsquoda atıf sayısı telif konusu ve ccedileviri
konusu arasındaki ilişki goumlsterilmeye ccedilalışılmıştır
Tablo 15 Atıf Sayısı-(Telif) Etkileme Konusu-Ccedileviri Konusu İlişkisi
Ccedileviri
Yıl
Atıfta
Bulunulan
Yazar
Atıf
sayısı
Ccedileviri Konusu Telif Etkileme Konusu
1952 Thompson
Dr
Lawrence
11 Kuumltuumlphaneler-Rapor
Kuumltuumlphanecilik
Eğitimi
Eğitim ve kuumltuumlphane kuumltuumlphanecilik
eğitim okul kuumltuumlphanesi
kuumltuumlphanecilik-yeni gelişmeler
uumlniversite kuumltuumlphaneleri-bilgi po-
litikası kuumltuumlphanecilik eğitimi-tarih
1924
1939
1952
Dewey
John
9 Eğitim ve Kuumltuumlphane
Kuumltuumlphanecilik-
Tuumlrkiye
Kuumltuumlphanecilik-
Tuumlrkiye
Kuumltuumlphane-Personel Eğitim ve
Kuumltuumlphane Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye
Halk Kuumltuumlphaneleri Okul
Kuumltuumlphanesi
1925 Guyaş Paul 5 Halk kuumltuumlphaneleri -
Halk Kuumltuumlphaneleri
Youmlnetimi
Kuumltuumlphanecilik-Tarih İUuml Kuumltuumlpha-
necilik Boumlluumlmuuml-Tarihccedile-Halk Kuumltuumlp-
haneleri Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye
Zaman iccedilerisinde bu konu alanlarının giderek ccedilağdaşlaşması ve ulu-
sal sınırların dışına ccedilıkarak daha uluslararası niteliğe buumlruumlnmesi ise
kuumlreselleşen duumlnyaya ayak uydurma ccedilabalarının bir goumlstergesi olarak
değerlendirilebilir Bununla birlikte gerek telif yayınlarda gerekse
ccedileviri yayınlarda genel konulara değinilmesi oumlzel alan bilgisinin
derinliğine yeterince inilmediğini goumlstermektedir Oysa ccedileviri sayısının
ccediloğalması bir yandan oumlzel alandaki terminoloji sorununun ccediloumlzuumllmesine
yardımcı olurken oumlte yandan da telif yayınlarda daha ccedilağdaş konuların
uumlretimini kolaylaştıracaktır Bilgi uumlretimi accedilısından duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde en
ccedilok atıfın en eski ccedilevirilere yapılmış olması ise hem bu alanda ccedileviri
etkinliğinin gerccedilekte desteklenmediğini hem de ccedileviriye salt bilgi
aktarım aracı olarak bakıldığını goumlstermektedir
245
4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı
1980-2000 TKDBTK ve KD dergilerindeki toplam 50 makaledeki
atıf sayısı yaklaşık 92 olup ccedileviri kitaba atıf sayısı 70rsquodir Buna karşın
makaleye atıf sayısı 17 rapora atıf sayısı ise 5rsquotir Bu ise kitap
ccedilevirilerinin makale ccedilevirilerinden daha uumlstuumln tutulduğunu
goumlstermektedir Yıllara ve tuumlre goumlre atıf sayısı olarak TKDBrsquo(1980-
1986) nin 1986 yılına kadar suumlren doumlnemi TKrsquonın hakemli dergi olduğu
yıla kadar olan doumlnem (1987 -1994)ve sonrası (1995-2000) İUuml KDrsquonin
ise ilk yayın yılı 1987rsquoden 2000 yılına kadar olan doumlnemi oumllccediluumlt olarak
seccedililmiştirYıllara goumlre ccedileviri tuumlrlerine atıf sayısının dağılımı şu
şekildedir
Tablo 16 Telif Yıl-Ccedileviri Tuumlr-Atıf Sayısı
Yıl 1980-1986 1987 -1994 1995-2000
Tuumlr kitap makale rapor kitap makale rapor kitap makale rapor
Atıf
sayısı
15 6 2 22 5 33 6 3
Yuumlzde 25 29 46
Uumlccedil doumlneme ayrılan bu tabloda uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayına atıfta
bulunma oranının birden yuumlkseldiği goumlruumllmektedir Atıfta bulunma ora-
nın ilk iki doumlnemde 26 ve 29 iken dergilerden birinin (TKrsquonın)
hakemli olmasından sonra atıf oranının 46rsquoya yuumlkseldiği
goumlruumllmektedir Derginin hakemli dergi olması uluslararası bilimsel
oumllccediluumltlere sadık kalmasını gerektirdiğinden bilginin kaynağını bildirme
zorunluluğu genelde dergideki atıfta bulunma oranını etkilediği gibi bu
durumun ccedileviriye atıfta bulunma oranını da etkilediği soumlylenebilir
Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf 76 oranındayken makaleye atıf oranı-
nın 18 rapora atıf oranının ise 5 olduğu goumlruumllmektedir Bu ise
ccedileviri yapıta atıfta kitap tuumlruumlnuumln yeğlendiğini goumlstermektedir Makale
tuumlruumlnuumln ccedilok yoğun oumln bilgiyi gerektiren bir konuyu ayrıntıya girmeden
anlatması bir başka deyişle de accedilımlayıcılıktan uzak tutumu yabancı
kuumlltuumlrden gelen bilginin ccedileviri yoluyla ldquoanlaşılırlıkrdquo oranını duumlşuumlruumlr Bu
ise ccedileviri atıf olarak kitabın tercih edilmesine neden olabilir
246
4224Telif Yayın-Ccedileviriye Atıf Sayısı
1980-1986 yılları arasında TKDBrsquode yayınlanan telif yazı sayısı
154 TKrsquode 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif sayısı 421
Kuumltuumlphanecilik dergisinde 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif
sayısı ise 72rsquodir Buna goumlre 1980-2000 yılları arasında TKDB ve TKrsquoda
yayınlanan toplam 575 telif yazıda ccedileviriye atıf sayısı 42rsquodir KDrsquode
yayınlanan 72 telif yapıttan ccedileviri yazı ya da yapıta atıfta bulunan telif
yazı sayısı ise 8rsquodir Bu yazılardan İUumlKuumltuumlphanecilik Dergisinde 72 te-
lif yazıdan 8rsquoinde ccedileviri yapıta atıfta bulunulurken TKDBrsquode 1980-1986
yılları arasında 154 telif yazıdan 12rsquosinde ccedileviri yapıta atıfta bulunul-
muştur 1987-2000 yılları arasında ise TKrsquoda yayınlanan 421 telif
yazıdan ccedileviriye atıfta bulunan telif yazı sayısı ise 30rsquodur
Tablo 17 Telif Yazılarda Atıf Yapılan Ccedileviri Yazı Sayısı
Telif Kaynak Telif yıl Telif sayı Ccedileviriye atıfta
bulunan telif
yazı sayısı
Ccedileviriye atıfta
bulunan telif
yazı oranı
TKDB 1980-1986 154 12 8
TK 1987-2000 421 30 7
İUuml KD
Edebiyat
Fakuumlltesi
1987-2000
72
8
11
Kuşkusuz burada akla oumlzellikle TKDBTKrsquonın Tuumlrk Kuumltuumlpha-
necilerinin en ccedilok başvurduğu dergi olarak (aktaran Keseroğlu
Kurbanoğlu 2001 225) hangi kaynaklardan yararlandığı bilgisi birincil
derecede oumlnem taşır Atıfta bulunulan yapıtın kaynağının yabancı dilde
mi ccedileviritelif mi olduğu bilgisi disiplinin yabancı koumlkenli bilgiye mi
yoksa oumlzguumln uumlretilen bilgiye mi oumlnem verildiğini goumlsterir Oumlrneğin İUuml
Edebiyat Fakuumlltesi KD dergilerine bakıldığında iki şey dikkati ccedileker
bunlardan birinci başvurulan kaynakların yabancı kaynaklar olması
oumlteki ise yabancı kaynağa atıf sayısının ccedileviriye atıf sayısından daha
yuumlksek olmasıdır Bu akademik bir dergi olan Kuumltuumlphanecilik Dergisi-
nin bilgi eksikliğini kapamak ve kuramsal alanda ccedilağdaş bilgiyi
yakalamak uumlzere yabancı koumlkenli bilgiden doğrudan yararlandığını
247
goumlsterir Ne var ki ccedileviriden ccedilok yabancı kaynaklara başvurulması
ccedilevirilerin hızla biriken bilgiye yetişememesinden kaynaklandığı oumlne
suumlruumllebilir
423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik
Atıf analiziyle İlgili Toplu Genel Değerlendirme
Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve İUumlKuumltuumlphanecilik
Dergilerine yapılan ccedileviri yayınlara atıf analizinden bu dergilerdeki telif
yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına karşın ccedileviri yayınlara
ccedilok az sayıda atıfta bulundukları ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu dergilerde
yer alan ccedilevirilere atıfta bulunma oranının da ccedilok duumlşuumlk olduğu
goumlzlenmiştir Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde olduğu gibi
bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte ccedileviri yayınlara atıfta
bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye kapalı olduğuna işaret
etmediğisoumlz konusu yayınların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki
yabancı dildeki kaynaklardan anlaşılmaktadır Bu oumlne suumlruumllenler IV
Boumlluumlmuumln ilk ve ikinci kısmında yer alan sayısal verilerden yola ccedilıkarak
şu şekilde ifade edilebilir
1 Son boumlluumlmde yer alan disiplinlerarası incelemede buumltuumlnce
uumlzerindeki betimleyici ccedilalışma sonucunda 205 ccedileviri yayından 42rsquosinin
ldquokitaprdquo 152rsquosinin ldquomakalerdquo 11rsquoinin de ldquoraporrdquo olduğu anlaşılmıştır
Bunlardan 163rsquouumlnde ccedileviriyi etkilen faktoumlr ldquoulusal kuumlltuumlrrdquo olup
86rsquosında ccedileviri yapıtların niteliği ldquoccedilağdaştırrdquo Soumlzkonusu ccedilevirilerin
etkileme alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Ccedilevirilerin 177rsquosinde ldquokaynak
odaklırdquo ccedileviri youmlnteminin seccedililmesi ve ccedilevirilerin 119rsquou ldquomeslek
elemanı 72rsquosinin de ldquoakademisyenlerrdquo tarafından yapılması ccedilevirilerin
ldquobilgi uumlretim aracındanrdquo ccedilok ldquobilgi aktarım aracırdquo işlevi goumlrduumlğuumlnuuml
ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise ulusal kuumlltuumlr politikasında ccedilağdaş bilgiye
sadece uygulama alanına ldquobilgi aktarmardquo amacıyla oumlnem verildiğini
goumlstermektedir
2 Bu yukarıda soumlylenenler ile ilgili bilgiler betimleyici ccedilalışmanın
son boumlluumlmuumlnde şu sayısal verilerle de doğrulanabilir 1980-2000 yılları
arasında TKTKDB yayınlanan telif yazı sayısı 575 toplam atıf sayısı
131 ccedileviri yapıta atıf sayısı ise 42rsquodir (32) Oumlte yandan İUuml
Kuumltuumlphanecili dergilerindeki toplam telif sayısı 72 ccedileviriye atıf sayısı