mmg dergi sayi 75

108
enerJiSini ArAyAn Türkiye enerJisini ArAyAn Türkiye Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 2014 Sayı: 75 ENERJİ BAĞIMLI BİNALAR, DİKEY ŞEHİRLEŞME VE ULUSAL GÜVENLİĞİMİZ AVRUPA PERAKANDE PAZARINDA DOĞAL GAZ FIYATLARI ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU ve ENERJİ PİYASALARINA BAKIŞ Şehirlerimiz hızlı bir şekilde değişmekte, büyümekte ve enerji ihtiyacımız sürekli artmaktadır... Doğal gaz fiyatlarını ülkeler bazında karşılaştırmak, birçok parametrenin fiyatlar üzerinde etkisi olduğundan... Düzenleme kültürü çoğunluk itibariyle 2000’li yıllarda ülke gündemlerine girmiş olup, kamu otoriteleri arasında... Sayı: 75 Ocak - Şubat 2014 75

Upload: mimarmuhendislergrubu

Post on 20-Jun-2015

671 views

Category:

Business


8 download

TRANSCRIPT

Page 1: Mmg dergi   sayi 75

enerJiSiniArAyAnTürkiyeen

erJi

sin

i Ar

AyA

n T

ür

kiy

eM

imar

ve

Müh

endi

s O

cak

- Şu

bat 2

014

Say

ı: 75

ENERJİ BAĞIMLI BİNALAR, DİKEY ŞEHİRLEŞME VE ULUSAL GÜVENLİĞİMİZ

AVRUpA pERAKANDE pAZARINDA DoĞAL GAZ FIYAtLARI

ENERJİ pİYASASI DÜZENLEME KURUMU ve ENERJİ pİYASALARINA BAKIŞ

Şehirlerimiz hızlı bir şekilde değişmekte, büyümekte ve enerji ihtiyacımız sürekli artmaktadır...

Doğal gaz fiyatlarını ülkeler bazında karşılaştırmak, birçok parametrenin fiyatlar üzerinde etkisi olduğundan...

Düzenleme kültürü çoğunluk itibariyle 2000’li yıllarda ülke gündemlerine girmiş olup, kamu otoriteleri arasında...

Sayı: 75 Ocak - Şubat 2014

75

Page 2: Mmg dergi   sayi 75
Page 3: Mmg dergi   sayi 75
Page 4: Mmg dergi   sayi 75

Enerji ve Türkiye’nin Enerji Politikaları başlığı altında hazırladığımız 2014 yılının ilk sayısı olan Mimar ve Mühendis Dergisi ile sizlerle dopdolu bir içerik ile tekrar birlikteyiz. Ocak ve Şubat aylarını kapsayan dergimizin 75. sayısını çıkarmanın da haklı gururunu yaşamaktayız.

Dergimiz içerisinde yer alan dosya bölümümüz için bu sayıda “Enerji ve Türkiye’nin Enerji Politikaları” konusunu seçtik. Gerçekten de dünyada her ülke için git gide daha değerli hale gelen, özellikle Batılı ülkelerin bu güce sahip olmak için çekinmeden savaşlar başlattığı enerji, son derece hassas ve dikkat verilmesi gereken bir konu.

Evet, şu bir gerçek ki ülkemizde yeteri kadar doğal gaz veya petrol rezervi yok ama ülkemizin bir avantajı var; o da her zaman bahsedilen stratejik konumu. Türkiye’nin stratejik geçiş yolları ile birçok önemli ekonomik ve siyasi coğrafyanın merkezinde yer alması, enerji güvenliği hususunda nasıl bir politika izleyeceği merakını uyandırmaktadır. Çünkü Türkiye’nin komşu bölgeleri olan Orta Doğu, Rusya, Avrupa ve Orta Asya devletleri yeryüzünde ispatlanmış doğal gaz ve petrol rezervlerinin yüzde 73’ünü oluşturmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, sözü edilen bölgeler Türkiye’nin yanı başında

yer almaktadır. Bahsi geçen coğrafyadan Avrupa’ya doğru yerleştirilecek boru hatları için en güvenli güzergah Türkiye toprakları olarak ön plana çıkmaktadır. Dünya genelinde, özellikle Avrupa’da enerji ihtiyacının hızla artması gözlerin Kafkas ve Orta Asya enerji kaynaklarına yönelmesine neden olmuştur. Biz de buradan yola çıkarak bu konuyla ilgili olarak ülkemizin önde gelen iş adamlarından, yöneticilerinden, üniversitedeki

hocalarımızdan maksimum düzeyde faydalanarak kimi zaman onlardan yazılar aldık kimi zamansa onlarla söyleşiler yapma şansı yakaladık.

Tabi ki dergimizde her sayımızda olduğu gibi kültür sanat bölümümüzü oluşturan sinema, kitaplık ve gezi sayfalarıyla eğlenceli hale getirirken şehirlerimiz ve onların yönetimi üzerine değerli yazılar koymayı da ihmal etmedik.

İyi okumalar dileklerimle

EDitörDEn…

Türkiye’nin komşu bölgeleri olan Orta Doğu, Rusya, Avrupa ve Orta Asya devletleri yeryüzünde ispatlanmış

doğal gaz ve petrol rezervlerinin yüzde 73’ünü oluşturmaktadır. Bu açıdan

değerlendirildiğinde, sözü edilen bölgeler Türkiye’nin yanı başında yer almaktadır.

Bahsi geçen coğrafyadan Avrupa’ya doğru yerleştirilecek boru hatları için

en güvenli güzergah Türkiye toprakları olarak ön plana çıkmaktadır.

enerJiSiniArAyAnTürkiyeen

erJi

sin

i Ar

AyA

n T

ür

kiy

eM

imar

ve

Müh

endi

s O

cak

- Şu

bat 2

014

Say

ı: 75

ENERJİ BAĞIMLI BİNALAR, DİKEY ŞEHİRLEŞME VE ULUSAL GÜVENLİĞİMİZ

AVRUpA pERAKANDE pAZARINDA DoĞAL GAZ FIYAtLARI

ENERJİ pİYASASI DÜZENLEME KURUMU ve ENERJİ pİYASALARINA BAKIŞ

Şehirlerimiz hızlı bir şekilde değişmekte, büyümekte ve enerji ihtiyacımız sürekli artmaktadır...

Doğal gaz fiyatlarını ülkeler bazında karşılaştırmak, birçok parametrenin fiyatlar üzerinde etkisi olduğundan...

Düzenleme kültürü çoğunluk itibariyle 2000’li yıllarda ülke gündemlerine girmiş olup, kamu otoriteleri arasında...

Sayı: 75 Ocak - Şubat 2014

75

İmtiyaz SahibiMimar ve Mühendisler Grubu adına Genel Başkan Murat Özdemir

Sorumlu Yazı İşlerİ müdürüMurat [email protected]

YaYın KuruluMahmut Çelik, Osman Şahbaz, Ali Reyhan Esen, Ali Osman Öncel, Yavuz Sarı, Mehmet Kürşat Çapar

Bu SaYıYa KatKıda BulunanlarDoç. Dr. Erdal OsmanlıoğluŞehmus Yıldırım

YaYın danışma KuruluAvni Çebi, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan, Prof. Dr. İlhan KocaarslanProf. Dr. Nizamettin Aydın, Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu, Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür, Mehmet OsmanlıoğluYrd. Doç. Dr. Yalçın Boztoprak, Fatih Dönmez, Yrd. Doc. Dr. İbrahim Güneş, Yakup Güler

İletİşİm adreSİKuştepe Biracılar Sok. No: 7 Mecidiyeköy/İstanbulTel: 212 217 51 00Fax: 212 217 22 63Web: www.mmg.org.trE-posta: [email protected]

YaYın Koordİnatörüİsmail Şaş[email protected]

edİtörFatih Göksu

GörSel YönetmenErsan Topuz reKlamSerdar [email protected]

Eski Osmanlı Sok. Cansun Apt. 5/7Mecidiyeköy/İstanbulTel: 212 273 27 50Fax: 212 273 27 51Web: www.abemedya.com

BaSımBilnet Matbaacılık444 44 03

YaYın türüİki ayda bir yayınlanır.Yerel Süreli YayınÜcretsizdir

Yazı ve reklamların içerik sorumluluğu sahiplerine aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

ABEMEDYA

Page 5: Mmg dergi   sayi 75
Page 6: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis

75KAPAK26TÜRKİYE'NİN ENERJİ POLİTİKALARI SON 10 YILDA TÜRKİYE’NİN ENERJİ TALEBİ YÜZDE 42’YE YAKIN BİR ORANDA BÜYÜMESİNE KARŞILIK, ARTAN ENERJİ FİYATLARI NEDENİYLE TÜRKİYE’NİN, ENERJİ KAYNAKLARI İTHALATI İÇİN ÖDEDİĞİ PARA YÜZDE 548,9 ARTTI. 2001’DE 8,3 MİLYAR DOLAR OLAN TÜRKİYE’NİN ENERJİ İTHALATI, 2011’DE 54,1 MİLYAR DOLARI BULDU. ENERJİ KONUSUNDA BU DENLİ DIŞA BAĞIMLIYKEN, BU RAKAMLARA AŞAĞI ÇEKMENİN BİR YOLUR VAR MI?

İçindekiler

BiZDEn HABErLEr

KISA KISA

MAKALE

6

32 türKİYe’nİn enerJİ KaYnaĞı olaraK doĞalGazın GeÇmİşİ Ve GeleCeĞİ BÜLENT ŞEN ENERJİ KOMİSYONu BAŞKANI

36 enerJİ Yatırımlarında Yerlİ üretİCİnİn rolü HİLMİ BAŞTÜRK TEMSAN YÖNETİM KuRuLu BAŞKANI

40 Hammadde olaraK uranYum Ve türKİYe uranYum PotanSİ Yelİ DOÇ. DR. ABDuLKERİM YÖRÜKOĞLu MMG GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

42 türKİYe’nİn eleKtrİK Ve PİYaSaSının SerüVenİ RAMAZAN ENSAR ELEKTRİK MÜHENDİSİ

44 enerJİ BaĞımlı Bİnalar, dİKeY şeHİrleşme Ve uluSal GüVenlİĞİmİz AVNİ ÇEBİ ELEKTRİK YÜKSEK MÜHENDİSİ

48 Güneşİ YaKalamaK DOÇ. DR. AH MET ERDAL OSMANLIOĞLu MMG YÖNETİM KuRuLu ÜYESİ

52 aVruPa PeraKande Pazarında doĞal Gaz FİYatları GILLES GuEGAN İZGAZ GENEL MÜDÜRÜ

54 enerJİ PİYaSaSı düzenleme Kurumu Ve enerJİ PİYaSalarına BaKış FATİH DÖNMEZ EPDK KuRuL ÜYESİ

60 türKİYe’de Ve dünYada HİdrolİK enerJİ PotanSİYelİ DOÇ. DR. Z. FuAT TOPRAK DİCLE ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ

66 PROF. DR. ABDuRRAHMAN SATMAN: “enerJİ PolİtİKaSı Yenİlenmelİ, teşVİKler artmalı”

70 rüzGÂr türBİnİ teKnoloJİlerİ Ve lİSanSSız eleKtrİK enerJİSİ üretİmİ YRD. DOÇ. DR. HÜSEYIN ÇALIK İSTANBuL ÜNİVERSİTESİ TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKuLu

76 atıKlardan enerJİ üretİmİ PROF. DR. FATMA ARSLAN İTÜ MADEN FAKÜLTESİ DEKANI

80 ProF. dr. orHan Kural: “Kendİ KaYnaKlarımızı tanımalı, Kendİ şartlarımıza Göre SİStem KurmalıYız.”

84 nüKleer enerJİde Yenİ rota DOÇ. DR. AHMET ERDAL OSMANLI OĞLu MMG YÖNETİM KuRuLu ÜYESİ

88 Borlu-Soda üretİm Çalışmaları DR. ORHAN YILMAZ

ÇİzGİlerİn İFade ettİĞİ BİlİnÇ ParadİGmaları: HarİtalarYuNuS EMRE TOZAL

Satın alınaBİlen İtİBar

92

96

98 “Yerel Yönetİmler öteKİleştİrmedenKADEM EKŞİ

Page 7: Mmg dergi   sayi 75

2014 yılının bu ilk sayısında öncelikle herkese hayırlı, huzurlu ve enerji dolu bir yıl diliyorum. Yeni yılın bu ilk sayısını, insanlığın temel ihtiyaçlarını karşılamada, gelişmişlik seviyesini muhafaza edip arttırmada mutlak gereksinim duyduğu "enerji" konusuna ayırdık. İnsanlığın gerek nüfus artışı, gerekse sanayileşme ile artan enerji talebi neticesinde enerjiye sürekli gereksinim duyması ve kullanılan enerji kaynaklarının hem sınırlı olması hem de üretilebildiği yer ile ihtiyaç duyulan yerlerinin farklı oluşu, enerji kaynaklarının çeşitlilik, erişilebilirlik ve sürdürülebilirliğini önemli hale getirmektedir. Tüm dünya için önemli olan enerji kaynaklarına erişim, yeterli enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkemiz için daha da kritik bir öneme sahiptir.

Türkiye için konu, sanayi devrimi ile birlikte dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan kötü yönetimlerimizin neden olduğu geri kalmışlığımızdan çıkış için, bir nevi seferberlik havası içinde daha fazla çalışma ve üretme gerekliliğimizden daha fazla önem arz etmektedir. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatabilmemiz için hızlanmamız lazım ki, hız da beraberinde enerji ihtiyacını getirmektedir.

Türkiye birincil enerji kaynakları açısından zengin bir ülke olmadığından enerji ithal eden bir ülke durumundadır. Bu nedenle hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duyduğu ve duyacağı enerjiyi, her türlü gelişmiş teknolojik imkanları kullanarak temin etmek durumundadır. Nükleer enerjiyi de bu kapsamda değerlendiriyoruz. Ülkemiz halihazırda halen kontrolü kendinde olmayan, eski teknoloji ile çalışan doğumuzda Ermenistan, batımızda Bulgaristan ve kuzeyimizde Ukrayna’daki nükleer santraller nedeniyle zaten nükleer risk altındadır. Son teknoloji ile kontrolü elden bırakmadan yaptıracağımız nükleer santrallerden ziyade ve önce, asıl çevremizdeki bu santrallerin nükleer tehdidi altında bulunmaktayız. Geç kaldığımız bu nükleer enerji yatırımlarını yaparken, santralleri kuran ülkelerden gerek teknoloji transferini gerekse insan kaynağı yetiştirilmesi konusunu önceliklerimiz arasında değerlendirmeliyiz.

Bu arada göz önünde bulundurmamız gereken bir başka husus da nükleer enerji teknolojisinin, enerji açısından geleceğin teknolojisi olmayıp aslında güncel bir teknoloji olduğu gerçeğidir. Enerji alanında geleceğin teknolojisi, başta güneş olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları olarak değerlendirilen güneş, rüzgar, jeotermal, dalga gibi tüm enerji kaynaklarının geliştirilmesi hususunda gerekli Ar-Ge çalışmaları teşvik edilerek desteklenmelidir.

Enerji ihtiyacımızı gidermek için başvuracağımız bütün yöntemlerde doğal hayatın ve çevrenin korunması da önemle gözetilmelidir. Kısa vadeli menfaatler için yüzyıllardır oluşa gelen ekolojik dengeleri ve doğal formasyonları ve doğal hayatı tahrip yoluna gitmek uzun vadede çok daha zararlı etkilere neden olabilecektir.

Aslında Türkiye’nin bütün bu bahsedilen ve bilinen enerji kaynaklarından başka, daha az masraf ederek elde edeceği, çevreye tamamen zararsız hatta bilakis faydası olan bir enerji kaynağı daha var ki onun da üzerinde de önemle durulmalıdır. O da enerji tasarrufudur. Bu konuda bizim oldukça geniş bir marjımız bulunmaktadır. Zaten kıt olan enerji kaynaklarımızın bilinçsizce tüketilmesi hem aile hem de ülke bütçesini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle enerjinin verimli kullanılmasını ve enerji tasarrufunu, bir enerji kaynağı olarak değerlendirmek durumundayız. Türkiye ekonomisinin en büyük sorunlarından olan cari açıkta en fazla payı enerjinin aldığını görüyoruz. Öyle ki, yıllık enerji ithalatımız yaklaşık cari açığımız kadardır. Enerjinin verimli kullanılması ile yerel enerji kaynaklarının geliştirilmesi doğrudan enerji ithalatımıza ve cari açığımızın azalmasına etki edecektir. Elektrik işleri etüt idaresinin yaptığı bir çalışmaya göre bina sektöründe yüzde 30, sanayi sektöründe yüzde 20 ve Ulaşım sektöründe yüzde 15 tasarruf etme imkanımız vardır. Yapılan hesaplamalar, Türkiye’de her yıl 15 Milyarlık enerji tasarrufu sağlanabileceğini, yani her yıl iki Keban barajı yapacak bir kaynağı tasarruf edebileceğimizi göstermektedir. Enerjiyi her halükarda sarf edeceğiz. Bunu verimli sarf ettiğimizde "tasarruf", verimsiz sarf ettiğimizde ise "israf" etmiş olacağız. Gerek evsel kullanımımızda gerekse sanayi kullanımında enerjinin verimli kullanımı için gerekli iyileştirme ve yatırımlar da yapılmalıdır.

Bu arada sadece maddi enerji kaynaklarımızı değil manevi enerji kaynaklarımızı da verimli kullanmalıyız. Ülkemizin gelişme adına ivme kazandığı, birlik ve beraberlik içinde daha fazla çalışarak, üreterek ve paylaşarak dayanışma içerisinde olması gereken bir süreçte, enerjimizi hiç olmaması gereken yerlerde harcamanın da herkesin üzerinde bir vebal olduğunu bu vesile ile hatırlatmak isterim.

Ülkemizin ve milletimizin daha iyi günlere kavuşması adına tüm enerji kaynaklarımızı geliştirirken, enerjimizi birbirimize karşı değil, ortak sorunlarımıza karşı verimli bir şekilde kullanmamız duasıyla,

Murat ÖZDEMİR

Türkiye için konu, sanayi devrimi ile birlikte dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan kötü yönetimlerimizin neden olduğu geri kalmışlığımızdan çıkış için, bir nevi seferberlik havası içinde daha fazla çalışma ve üretme gerekliliğimizden daha fazla önem arz etmektedir. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatabilmemiz için hızlanmamız lazım ki, hız da beraberinde enerji ihtiyacını getirmektedir.

EnErji KAynAKLArInA ErişiM, ÜLKEMiZ iÇin KritiK Bir önEME SAHiptir

Page 8: Mmg dergi   sayi 75

KISA... KISA...

Mimar ve Mühendis6

Karayolları Genel Müdürlüğü gözeti-minde Yap-İşlet-Devret modeliyle ya-

pımı devam eden Gebze - Orhangazi - İz-mir Otoyolu’nun İzmit Körfez Geçiş Köprü İnşaatına MMG Heyeti tarafından Teknik Gezi düzenlendi. Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Murat Özdemir, Ulaşım Komisyonu Başkanı Murat Seven, MMG Bursa Şube Başkanı Ali Yılmaz ve üyelerin katılımı ile gerçekleştirilen teknik gezide heyete Karayolları Genel Müdürlü-ğü Kamu Özel Sektör Ortaklığı Bölge Mü-dürlüğü adına Proje Başmühendisi Yüksek İnşaat Mühendisi Erdoğan Dedeoğlu eşlik

etti. Kocaeli’nin Dilovası Beldesi’ndeki şantiyesinde gerçekleştirilen inceleme gezisi öncesi çalışmalar hakkında MMG Heyetine bilgiler veren Erdoğan Dedeoğ-lu, proje kapsamında 1 Asma Köprü, 37 Viyadük, 187 Alt Geçit, 66 Üst Geçit, 84 Köprü, 727 Menfez, 3 Tünel, 26 Kavşak, 16 Servis Alanı ve 10 adet Bakım İşletme Tesisinin yapılacağını belirti. Dedeoğlu, proje tamamlandığında yapımı devam eden Asmalı köprünün, daha önce Körfez etrafında dolaşılarak 1 saat 20 dakikada alınan 90 km mesafenin, 6 dakika ve 2682 metreye düşeceğini ifade etti.

MMG Ankara Şubesi olarak yapı-mı süren ve Tandoğan-Keçiören

arasındaki mesafeyi kapsayan metro inşaatına bir teknik gezi düzenledik. Geziye MMG Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyemiz T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Alt Yapı Demiryolu ve Daire Bşk. Kazım Özgür, MMG Ankara Şube Yönetim

Kurulu Üyemiz Ümit Keser, MMG Ankara Şube Üyemiz TCDD Yolcu Dairesi Bşk.. Ha-lim Özgümüş’ün yanı sıra, üniversitelerin farklı bölümlerinden öğrenci arkadaşlar da katıldı. Tandoğan-Keçiören arasında 10.582 metre hat ve 11 istasyon olarak projelen-dirilen hattın tamamlanma süresi 850 gün olarak saptanmış.

Mimar ve Mühendisler Grubu Yönetimi, İs-tanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muam-

mer Yıldız'ı makamında ziyaret etti. Milli Eğitim Müdürlüğü'nün İstanbul Erkek Lisesi'nde bulunan yerinde yapılan ziyarette, MMG'nin iki ayda bir çıkarttığı Mimar ve Mühendis Dergisi ve içeriği anlatıldı. İstanbul Kalkınma Ajansı tarafınca desteklenen Afetlere Hazırlık, Çocuklar ve Gençler hususlarındaki projelerde işbirliği yapılabileceği ifade edilen toplantı iyi niyet temennileri ile sonuçlandırıldı.

İZMİT KÖRFEZ KÖPRÜ İNŞAATINA TEKNİK GEZİ DÜZENLEDİK

ANKARA METROSU’NA TEKNİK GEZİ DÜZENLEDİKMMG YÖNETİMİNDEN

İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜNE ZİYARET

Mimar ve Mühendisler Grubu Yönetimi, İs-tanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus

Söylet’i makamında ziyaret etti. Gerçekleştirilen ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Prof. Dr. Yunus Söylet, Mimar ve Mühendisler Grubu’nun çalışmaları ve etkinliklerinden haber-dar olmasına rağmen yakından tanıma fırsatı bulamadığını söyledi. Ziyaret vasıtası ile yakından tanıma fırsatı bulduğu MMG Yönetimine başarılar dileyen Prof. Dr. Yunus Söylet, İstanbul Üniver-sitesi olarak ortak çalışmalar gerçekleştirmek istediklerini ifade etti. MMG Genel Başkanı Murat Özdemir de MMG’nin geçmişinden ve gerçekleştir-dikleri çalışmalar hakkında bilgi vererek, İstanbul Üniversitesi ile ortak etkinlikler yaparak faydalı işlere imza atmak istediklerini söyledi.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NİZİYARET ETTİK

Page 9: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 7

Page 10: Mmg dergi   sayi 75

KISA... KISA...

Mimar ve Mühendis8

Mimar ve Mühendisler Grubu Yöne-tim Kurulu Başkanı Murat Özdemir,

Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik, Yönetim Kurulu Üyeleri Mesut Uğur, Prof. Dr. Ah-met Erdal Osmanlıoğlu, Prof. Dr. Ali Osman Öncel ve Genel Sekreter Murat Alpay, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr İsmail Yüksek’i makamında ziyaret etti. Prof. Dr İsmail Yüksek, MMG üyesi olarak gerçekleştirilen etkinlikleri ve faaliyet-leri yakından takip ettiğini ve başarılı çalışmaların yeni dönemde de devam edeceğine inandığını söyleyerek başarılar diledi. Üniversite olarak MMG tarafından gerçekleştirilecek olan etkinliklere destek vermeye hazır olduklarını ifade eden Prof. Dr İsmail Yüksek, ortak etkinliklere imza atmaktan mutluluk duyacağını belirtti.MMG Genel başkanı Murat Özdemir de Prof. Dr İsmail Yüksek’e gösterdiği yakınlık ve destekten dolayı teşekkür ederek gerçekleştirmeyi düşündükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Periyodik olarak çıkarılan ‘’Mimar ve Mühendis’’ dergi-sinin son sayısında Ar-Ge ve İnovasyon konusunu işlediklerini belirten Murat Özdemir, ocak ayı içinde Ar-Ge ve İnovas-yon konusunu kapsayan bir sempozyumu YTÜ desteği ile ortak gerçekleştirmek istediklerini kaydetti. Özdemir, ilkbahar döneminde Balkanlar’da düzenlemek istedikleri sempozyum çalışmaları için de destek istedi. Prof. Dr İsmail Yüksek ocak ayı içinde gerçekleştirilmek istenen Ar-Ge ve İnovasyon konulu sempozyumu üniver-site bünyesinde MMG ile ortak gerçekleş-

tirmenin kendilerini memnun edeceğini belirterek Balkanlar’da gerçekleştirilecek sempozyuma da destek vermeye hazır olduklarını söyledi.Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr İsmail Yüksek ile fotoğraf çektiren MMG Heyeti daha sonra Makine Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Yiğit’i ve Rektör Danışmanı Yard. Doç. Dr. Hakan Karataş’ı makamında ziyaret etti.

MMG vE YTÜ’DEN ORTAK AR-GE vE İNOvASYON SEMPOZYUMU

MMG Yönetim Kurulu, İstanbul Valisi Hü-seyin Avni Mutlu’yu makamında ziyaret

etti. Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Murat Özdemir, Başkan Yardımcısı Osman Şah-baz, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Osman Öncel, Yö-netim Kurulu Üyesi ve Genç MMG Başkanı Yavuz Sarı, Komisyon Başkanları hakan Karabay, Yalçın Boztoprak, Kürşat Çapar ile Genel Sekreter Murat Alpay’ın katılımı ile gerçekleştirilen ziyarete İstanbul İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı ve MMG Etik Kurul Üyesi Ümit Ünal eşlik etti. Makamında gerçekleştirilen ziyaretten duyduğu memnuniyeti bizimle paylaşan Hüseyin Avni Mutlu, MMG’nin toplumsal değerleri korumak adına önemli etkinlikler gerçekleştirerek topluma yön verdiğini belirtti. İstanbul’un çarpık kentleş-me yüzünden yaşanması zor bir kent kimliğine büründüğünü kaydeden Vali Mutlu, ayrıca yeni şehir çalışmaları ile yaşanabilir kentler oluşturul-masının önemine de değindi.Dernek faaliyetleri ve gerçekleştirilen etkinlikler hakkında İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya bilgi veren başkanımız Murat Özdemir, Şubat ayı içinde gerçekleştirilecek çalışma toplantısına Vali Mutlu’yu konuk olarak davet etti. Kendisine sunulan Mimar ve Mühendis dergisini de ince-leyen İstanbul Valisi Mutlu, davetten duyduğu mutluluğu dile getirdi.

İSTANBUL VALİSİ HÜSEYİN AVNİ MUTLU’YU ZİYARET ETTİK

Mimar ve Mühendisler Grubu Yönetimi, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Recep Bozlağan'ı makamında ziyaret etti. Ziyarete MMG Genel Başkanı Murat Özdemir’in yanı sıra Genel Başkan Yardımcısı Ali Reyhan Esen, Mahmut Çelik,Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Yavuz Sarı ile Genel Sekreter Murat Alpay katıldılar.MMG tarafından periyodik olarak çıkarılan ‘’Mimar ve Mühendis’’ dergilerinin son sayıları kendilerine takdim edilerek içerikleri hakkında bilgiler verildi. 76 nolu Mart-Nisan sayımızın dosya konusu olarak belirlediğimiz "Yerel Yöne-timler" konsepti ile alakalı Marmara Üniver-

sitesi ile de ortak bir program yapma isteğimiz belirtildi.Ülkemizde, Kamu Yönetimi, Uluslararası İlişkiler, Siyaset Bilimi ve Yerel Yönetimler alanlarında organize edilen sempozyum ve kongrelerin aktif destekleyicisi olduklarını ve MMG olarak çözüm ortağı olabilecek en doğru adrese müracaat ettiğimizi belirtti. Üniversite-lerinin Marmara Belediyeler Birliği tarafından kurulmuş olan ve 20 bin cilt materyale sahip Şehir ve Yerel Yönetimler Kütüphanesi’ni fa-külte bünyesine aldıklarını ve Turgut Cansever adının verildiğini belirti. Sn. Dekanımız Prof. Dr. Recep Bozlağan Fakülte bünyesinde Arap-ça, Rusça, Çin'ce Uluslararası ilişkiler bölümü

MMG’DEN M.Ü. SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ DEKANı PRoF.DR. REcEP BoZLAĞAN ZİYARETİ

ile Sosyal Politika ve Kültür Yönetimi bölümü açacaklarını ifade etti. MMG ile ortaklaşa gerçekleştirilecek panel için Üniversite olarak ellerinden gelecek her türlü desteği verecek-lerini belirtti.

Page 11: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 9

APPLIES TOEUROPEANDIRECTIVE

FOR ENERGYRELATED

PRODUCTS

APPLIES TOEUROPEANDIRECTIVE

FOR ENERGYRELATED

PRODUCTS

APPLIES TOEUROPEANDIRECTIVE

FOR ENERGYRELATED

PRODUCTS

APPLIES TOEUROPEANDIRECTIVEFOR ENERGYRELATEDPRODUCTS

APPLIES TOEUROPEANDIRECTIVE

FOR ENERGYRELATED

PRODUCTS

Dünyada doğa harikaları, WILO’da mühendislik harikaları…

Cebelitarık Boğazı

www.wilo.com.tr

Cebelitarık Boğazı’nda tuz yoğunluğundan dolayı iki denizin birbirine karışmaması gerçek bir doğa harikası. %90’a varan enerji tasarrufuyla, verimlilik anlamında dünyada benzeri olmayan WILO ürünleri ise mühendislik harikası. Binanızda, teknik performans ve verimlilik anlamında yeni standartlar belirleyen WILO ürünlerini kullanın, tasarruf edin.

Page 12: Mmg dergi   sayi 75

KISA... KISA...

Mimar ve Mühendis10

MMG Ankara Şube Başkan Yılmaz Ada ve MMG Üyeleri Mesut Uğur,

Volkan Türk, Ali Çiftçi'den oluşan bir heyetle Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Sayın Doç. Dr. Cevahir Uzkurt’u makamında ziyaret ederek hayırlı olsun dileklerinde bulundu. Genel Müdür Cevahir Bey’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek MMG Heyetine teşekkür etti.

MMG ANKARA ŞUBEDEN DoÇ. DR. cEVAHİR UZKURT'A ZİYARET

Mimar ve Mühendisler Grubu tara-fından üyelerine yönelik olarak

gerçekleştirilen ‘’Teknik Gezi’’ etkinliği kapsamında 3. Boğaz Köprüsü şantiye-sinde inceleme yapıldı. MMG Heyetini şantiyeye gelişinde Kuzey Marmara Otoyolu Proje ve Da-nışmanlık Şefi Kayhan Kilimci ile Proje Kontrol Direktörü Cem Erer karşıladı. Toplantı salonunda Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. Boğaz Köprüsü yapım çalışmaları hakkında slaytlar eşliğinde bilgi veren Cem Erer, 3. Boğaz Köprüsü Çağdaş Türkiye’nin simgesi olduğunu belirterek dünyada eşi benzeri az ve ilk-lerin köprüsü olduğunu söyledi. Yapımı Türk şirketi öncülüğünde bir konsor-siyum tarafından gerçekleştirilen ve

çoğunluğu Türk mühendislerden oluşan bir ekip tarafından inşa edilen, yüksek mühendislik ve teknoloji ürünü olan 3. Boğaz Köprüsü üzerinden 8 şeritli karayolu ve 2 şeritli tren yolunun aynı seviyede geçeceğini ifade eden Cem Erer, gerek estetik gerekse teknik özellikleriy-le dünyanın sayılı köprüleri arasında yer alacak olan köprünün ilklerin köprüsü olacağını belirtti. 3. Boğaz Köprüsünün 59 metrelik genişliği ile dünyanın en geniş, 1408 metrelik ana açıklığı ile üzerinde raylı sistem olan dünyanın en uzun asma köprüsü olacağını söyle-yen Cem Erer, köprünün bir başka ilki ise 322 metreyi aşan yüksekliği ile dünyanın en yüksek kuleye sahip asma köprüsü olmasıdır, dedi.

Mimar ve Mühendisler Grubu tarafın-dan organize edilen Teknik Gezi kap-

samında İETT Tesisleri gezildi. Genç MMG Başkanı Yavuz Sarı ve üyelerin katılımı ile gerçekleştirilen Teknik Gezi sonrası MMG heyetini ağırlayan İETT Genel Başkanı Dr. Hayri Baraçlı yaptığı sunumla İETT’nin viz-yonunu, üstlendiği misyonu ve gerçekleş-tirilen çalışmaları anlatarak, İETT’nin 144 yıllık genç bir müessese olduğunu söyledi. Dünya Ulaşım Birliği ile entegrasyon ha-linde çalıştıklarını ve yolcu memnuniyeti açısından diğer şehirlerle karşılaştırmalar yapabildiklerini söyleyen Dr. Hayri Baraçlı, İETT olarak dünyadaki mevcut kalite sistemlerini uygulayarak verimli bir yapıya sahip olduklarını belirtti.

MMG’DEN 3. BOĞAZ KÖPRÜSÜNE TEKNİK GEZİ

BİR TEKNİK GEZİ DE İETT TESİSLERİNE

Page 13: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 11

Page 14: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201412 13Mimar ve Mühendis12

Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen’’Bizbize

Konuşmalar’’ etkinliğine Dr. Alparslan Kuzucuoğlu konuk oldu. ‘’İş Sağlığı ve Gü-venliğinde Tehlike ve Risk Kavramı’’ konulu bir seminer veren Dr. Alparslan Kuzucuoğ-lu, iş güvenliği alanında tehlike ve risk kav-ramlarının karıştırıldığına dikkat çekerek eğer bu kavramlar iyi analiz edilirse doğru

değerlendirmeler yapılarak doğru sonuçlara ulaşılabileceğini söyledi. İş yerlerinin risk durumuna ve çalışma şartlarının gerek-tirdiği tehlikelere göre çalışanlara yönelik tedbirler alınması gerektiğini söyleyen Dr. Kuzucuoğlu, çalışma sahasında gerekli tedbirler alınmaması durumunda oluşacak risklerin kazalara ve iş yerinde kalıcı hasar-lara neden olabileceğini belirtti.

2 Ocak 2014 günü Rixos Otel’de ger-çekleştirilen Geleneksel “Ankara Soh-

betleri “programının bu haftaki konuğu Ak Parti İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk oldu. Oldukça yoğun bir katılımla gerçekleşen programda sözü ilk olarak Ankara Şube Başkanı Sayın Yılmaz Ada aldı. Devam eden süreçte hükümetimize olan inanç ve güvenin tam olduğunu ve grubumuzun bu konuda üzerine düşeni yapmaktan hiçbir zaman geri kalma-yacağından söz eden Ada, her ne kadar teknik kökenli bir STK olsak ve bu çizgide çalışmalar ve programlar gerçekleştirsek de yaşanılan bu süreçte moral değerlerin korunması ve ülkemizin belirlenmiş kal-kınma hedeflerine ulaşmasında hepimize önemli görevler düştüğünü, birlikte dü-şünmek ve hareket etmemizin gerekli-liği, aynı zamanda sağduyulu olunması konusunda vurgu yaptı. Program konu-ğumuz Sayın Külünk de; bu ülkede belirli dönemlerde yaşanan ve Abdulaziz’den başlamak üzere 2. Abdülhamid dönemine kadar uzanan dış güçlerin, Türkiye’nin ilerlemesini engellemek, parçalamak , varolan hedeften ayrı düşürebilmek ve sadece ölçüsünü kendilerinin belirlediği düzeyde ilerlemeye izin vermeye çalışma-larının bu hükümet döneminde de geçerli olamayacağını belirterek, Ak Parti hükü-metinin bu kararlılığını sürdüreceğini ve hiçbir dış gücün bunu engelleyemeyeceği-ni vurguladı.

BİZBİZE KoNUŞMALAR’DA İŞ SAĞLıĞı VE GÜVENLİĞİ TARTıŞıLDı

ANKARA SoHBETLERİNE METİN KÜLÜNK KoNUK oLDU Mimar ve Mühendisler Grubu

Genel Merkezi'nde gerçekleş-tirilen Bizbize Konuşmalar'a konuk olan Matematik Olimpiyatları kitabı yazarı Ahmet Arduç ‘Estetik Ruh ve Farklı Olabilmenin Gücü’’ konulu bir seminer verdi. Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Murat Özdemir, Genel Sekreter Murat Alpay ve üyelerin katılımı ile gerçekleştirilen seminerdeki sunumda; yaptığınız işi önem vererek

yaparsanız fark edilebilirsiniz diyen Ahmet Arduç, bir eseri diğerlerinden farklı kılan o esere gösterilen özen ve estetik görselliktir, hatasız olabilmek çok zordur ama gösterilen dikkat ve en az hata için çaba göstermek o eseri en iyiler arasına sokmanızda size yardım-cı olur diye konuştu. Gerçekleştirilen seminerin ardından MMG Genel Başkanı Murat Özdemir günün anısına Ahmet Arduç’a bir plaket takdim etti.

BİZBİZE KONUŞMALAR’DA ESTETİK DÜŞÜNCE vE vAZGEÇİLMEZLİK

KISA... KISA...

Page 15: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201412 13

Page 16: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis14

ETKİNLİK

Wilo Pompa Sistemleri sponsorlu-ğunda gerçekleştirilen ve MMG

Genel Başkanı Murat Özdemir’in yanı sıra Eski Genel Başkanlar Avni Çebi, Mu-rat Kalsın, Oral Avcı, Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, Ak Parti Üsküdar Belediye Başkan Adayı Hilmi Türkmen, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü İsmail Yüksek, Gübretaş Genel Müdürü Osman Balta, Wilo Pompa Sistemleri Genel Mü-dürü Ercüment Yalçın ile MMG Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda konuğun katıldığı kahvaltılı toplantıda konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, ‘’Biz paşa çocuğu değiliz, makamlar gelip geçicidir. Bugün varız, yarın yokuz ama bu ülkenin sorunlarına kalıcı çözümler

bulabilmek için çalışmamız gerektiğini biliyorum. Tuzla benim için laboratuar olmuştur. İstanbul her geçen gün sorun-ları ile büyüyen bir şehir ve değerlerini kaybediyor. İstanbul’u eski kimliğine kavuşturabilmemiz gerekiyor. Bu şehri yukarıya kaldırmamız için yapabileceği-miz çok şey olduğuna inanıyorum ama öncelikle Kars'ın, Muş'un problemlerini çözmemiz gerekiyor. ‘’ dedi.Şehirleşme konusunda kendi değerleri-mizi koruyarak bir program yapmamız gerekir diye konuşan Bakan Güllüce, “Çevrecilikle ilgili önümüze gelen tek-liflere bakıyorsunuz San Diego’da diye başlıyor adam. Ya kardeşim buranın San Diego ile hiçbir şeyi benzemiyor. Her şeyi

farklı. Nüfusları az olduğu için çoğalt-maya yönelik proje yapıyorlar. Benim Sultanbeyli’mde nüfus 10 senede 10 katına çıkmış. Neresini uygulayacağız bu projenin. Bizim yaptıklarımız çok doğru demek istemiyorum. O tarafa bakarak burayla ilgili hüküm verilemez. Zaten belki Türkiye’nin son 200 yıllık problemi de biraz buradan kaynaklanıyor. Hep batıya bakmaktan boyun fıtığı olmuşuz. Kendi insani değerlerimizi unutmuşuz. O yüzden de ana sistemler bile ülkenin gerçeklerine uymayabiliyor. Sistem bir kere bizimle tam örtüşmemiş. Kendimiz-le uyuşan sistemleri hayata geçirebilmek için arkadaşlarımızla çalışmalar yapıyo-ruz.” ifadelerini kullandı.

ÇEvRE vE ŞEhİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE,"BEN RUhEN vE FİKREN hEP MMG’LİYİM"MİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU TARAFıNDAN ORGANİZE EDİLEN KAHVALTıLı TOPLANTıYA KONUK OLAN ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANı İDRİS GÜLLÜCE "BU MAKAMLAR GEÇİCİDİR. YARıN BU MAKAMDA OLMAYACAğıM AMA BEN RUHEN VE FİKREN HEP MMG’LİYİM VE HER ZAMAN MMG’Lİ KİMLİğİMİ TAŞıYACAğıM" DEDİ.

Page 17: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 15

Türkiye’de çevre fanatikliği oluştuğunu söyleyen Bakan Güllüce, “Özellikle Tür-kiye gibi gelişmekte olan ya da gelişme-miş ülkelerde bazı ülkeler, çevre bilinci, çevre mantığını ülkelerin gelişmesiyle ilgili bir kırbaç olarak kullanıyorlar. O ülkeler kendilerini geliştirmeyle ilgili hangi projeyi yaparsa yapsın, diğerleri o ülkenin o noktada ilerlemesini istemi-yorsa hemen bu enstrümanı kullanıyor ve o projeyi engellemeye çalışıyor. Kanadalılar, Fransızlar, Almanlar bizden daha mı fazla çevreci? Ülkede bir çevre fanatikliği oluşmuş durumda. Bence her türlü fanatiklik zararlı. 1960’da rahmetli Adnan Menderes nükleer santral yapın diye talimat vermiş, muhalefette onay-lamasına rağmen hayata geçirilememiş, Ondan sonra gelenlerin hepsi yapalım demiş ama nasıl yapacaksınız dediklerin-de durmuşlar. Biz nasıl yapacağımızı da biliyoruz. Bizde çevre batının malıymış gibi algılanıyor. Dünyayı perişan eden batı bize çevrecilikte ahkam kesmesin. Karıncanın hakkını bile korumalıyız. Çevreyi yerli dille konuşmak lazım. Bizim insanımız çevreyle barışık ve onu koru-manın ve ona sahip çıkmanın bilincinde. Sırtında kürk olanlar bize hayvan hakla-rını anlatmasın.’’ diye konuştu.

TOKİ tarafından Bursa’da yapılan ko-nutların yanlışlığına da değinen Bakan Güllüce, ‘’Bursa konusunda meclisteki arkadaşlarla da dile getiriyoruz. Orda bir yanlış yapıldı ve bizim arkadaşlarımızın yaptığı bu yanlışı görmememiz gibi bir durum mümkün değil. TOKİ Başkanı ile de konuştum. Özünde savunmasızız. Belediye başkanı istedi diye o binalar oraya dikildi. TOKİ bu yanlış karşısında direnmediği için hatalı ve bu hatayı düzeltmemiz şu an için mümkün değil. Bundan sonra gerçekleştirilecek çalışma-larda bu tarz hataların tekrarlanmaması için arkadaşlarımızla konuştuk.’’ dedi.MMG üyelerine de seslenen Bakan Gül-lüce, ‘’İnsanın duygularını göz ardı eden matematiği kabul etmiyoruz. Hepimiz mühendisiz ve insanımızın beklentilerini iyi biliyoruz. İnsanların mülkiyet konu-sundaki hassasiyetlerini anlıyoruz..Benim MMG’den isteğim çözümlemelerini proje olarak ortaya koyup bana iletmeleridir. Bizler istediğimizi istediğimiz gibi yapma özgürlüğüne sahip değiliz. Danıştay abi diye bir yer var. Uygun bulmadığı konu-larda yürütmeyi durdurma kararı alıyor. Çivi üstüne çivi çakamıyorsunuz. Mü-hendislik, hukuk ve sosyal bilim bu üçlü ortak bir karar almalıdır. Bizlerin ülke için ihtiyaç olduğunu bildiğimiz ve bir an önce hayata geçirmek için çaba sarf ettiğimiz projeleri istemeyen kesimleri biliyoruz. Otoyola bile muhalif olanlar var. Öyle yanlış söylentiler çıkarıyorlar ki insanımız buna inanıyor ve bize cephe alıyorlar. Benim istediğim MMG’nin bana somut öneriler getirmesi. Romantizm başka bir şey hayat başka bir şey. Oturup

ne doğru ne yanlış, neyi nasıl yapabiliri-mi konuşalım ve hayata geçirelim.’’ diye konuştu.Toplantıda bir konuşma yapan MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, ‘’Bizler bu etkinliklerimizle, sivil toplum kuru-luşu olmanın bir sorumluluğu olarak değerlendirdiğimiz, iyiliklerin yayılması, kötülüklerin engellenmesi için çalışma-nın bir gereği olarak, önemli gördüğümüz konuları kamuoyunun gündemine getire-rek kanun koyuculara ve uygulayıcılara yol gösterme, teşvik etme ve uyarıcı olmaya çalışıyoruz. Özellikle dergi ve sempozyum organizasyonları için büyük çaba sarf ediliyor, emek harcanıyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi malumunuz, marifet iltifata tabidir, sizlerden ricamız bu etkinliklerimize katılımınızla iltifat göstererek bizleri desteklemeniz ve teş-vik etmenizdir.’’ Bildiğiniz gibi biz MMG olarak şehir-lerimizin yapılanmalarını ve şehircilik uygulamalarını yakından takip etmeye çalışıyor ve şehirlerimizin insani ölçek-lerde, herkes için huzur beldeleri olacak şekilde teşkil edilmelerinin önemini sürekli vurguluyoruz şeklinde konuşan Murat Özdemir, ‘’Aslında şehirlerimiz birer "Dönüştürme Makineleri"dir. İnsanı, aileyi ve toplumu dönüştürme makine-leri. Bizleri dönüştürmek üzere kendi ellerimizle inşa ettiğimiz bu yapılar, içine konduğu suyun altından yavaş yavaş ısıtıldığı için haşlandığını anlamayan kurbağa misali, sonucu belki hemen görüp anlayamayacağımız, anladığımızda da, geç kalmış olacağımızdan korktuğum, dönüştürme makineleridir. Mahalle-

İDRİS GÜLLÜCE “ÇEVRECİLİKLE İLGİLİ ÖNÜMÜZE GELEN TEKLİFLERE BAKıYORSUNUZ SAN DİEGO’DA DİYE BAŞLıYOR ADAM. YA KARDEŞİM BURANıN SAN DİEGO İLE HİÇBİR ŞEYİ BENZEMİYOR. HER ŞEYİ FARKLı. NÜFUSLARı AZ OLDUğU İÇİN ÇOğALTMAYA YÖNELİK PROjE YAPıYORLAR. BENİM SULTANBEYLİ’MDE NÜFUS 10 SENEDE 10 KATıNA ÇıKMıŞ. NERESİNİ UYGULYACAğıZ BU PROjENİN. BİZİM YAPTıKLARıMıZ ÇOK DOğRU DEMEK İSTEMİYORUM. O TARAFA BAKARAK BURAYLA İLGİLİ HÜKÜM VERİLEMEZ. ZATEN BELKİ TÜRKİYE’NİN SON 200 YıLLıK PROBLEMİ DE BİRAZ BURADAN KAYNAKLANıYOR. HEP BATıYA BAKMAKTAN BOYUN FıTığı OLMUŞUZ KENDİ İNSANİ DEğERLERİMİZİ UNUTMUŞUZ. O YÜZDEN DE ANA SİSTEMLER BİLE ÜLKENİN GERÇEKLERİNE UYMAYABİLİYOR, SİSTEM BİR KERE BİZİMLE TAM ÖRTÜŞMEMİŞ. KENDİMİZLE UYUŞAN SİSTEMLERİ HAYATA GEÇİREBİLMEK İÇİN ARKADAŞLARıMıZLA ÇALıŞMALAR YAPıYORUZ.”

Page 18: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis16

ETKİNLİK

yi ortadan kaldıran, kendi içinde bir dünyası olan, çevresinden izole edilmiş, adeta gettolaşan, isimlerinde Türkçenin kaybolduğu, çok katlı korunaklı havuzlu, siteler inşa ediyoruz. Çevresine orta ve küçük ölçekli esnafı ortadan kaldıran dev market ve alışveriş merkezlerinin yapıldığı, çocuk, yaşlı ve engellilerin şehir içindeki varlıklarını önemsemeyen, doğayla ve coğrafyayla mücadele eden bir yapılaşma gerçeği ile karşı karşıyayız. Bizler toplumu zamanla dönüştüren bu çarpıklıkları kendimize dert edinerek doğruları söylemeyi kendimize görev edinmiş bir topluluğuz. Tabi ki bakanı-mızın elinde sihirli değnek yok. Birikmiş bir sürü plansız ve yoğun yapılaşma problemi var. Bizim idealize ettiğimiz şe-hir yapısına ulaşmak kolay olmadığı gibi kısa zamanda gerçekleşmesi de mümkün değil. Ama en azından bu konunun derdi-nin hissedilmesi bile sorunlara farklı bir bakış açısı ve çözüm arayışı getireceğin-den önemlidir.’’ dedi.

Kentsel dönüşüm ve bu vesile ile şehirle-rimizin yeniden yapılanması kapsamında teknik olarak bizim üzerinde durduğunuz iki önemli husus var diyen Murat Özde-mir, ‘’Bunlardan birincisi; daha önce de her vesile ile söylediğimiz gibi, gerek em-sal artışlarıyla gerekse kamu yatırımla-rıyla oluşturulan kent rantının bir şekilde kamuya geri dönüşünün sağlanmasıdır. Bu tabii siyasi olarak riskli ve sıkıntılı bir durum olabilir ama bunun kamuoyu önünde anlatılması ve savunulması ile ilgili STK desteğine ihtiyacınız oldu-ğunda MMG olarak bu desteği vereceği-mizden hiçbir şüpheniz olmasın. Diğer husus ise, şehirlerimizin özellikle de İstanbul'un sorunlarını çözmek için tüm ülkenin kaynak ve imkanlarını birlikte değerlendirip ülkeyi topyekün planlamak ve çözmek gerekliliğidir. Anadolu'yu planlayıp çözmeden İstanbul'u çözmemiz mümkün olamaz. Kırsalın, Anadolu'nun itim gücünü kırmadan İstanbul'a yapaca-ğınız her yatırım buranın çekim gücünü

daha da arttıracaktır. Onun için kırsalın, Anadolu'nun çekim gücünü arttıracak yatırımlar yapılmalı ve teşvikler veril-melidir. 2011 genel seçimleri öncesinde Sayın Başbakan'ın İstanbul için açıkladı-ğı çılgın projesini değerlendirdiğimiz bir TV programında, "İstanbul için esas çılgın proje nedir diye soracak olursanız, bence İstanbul'un nüfusu 7 diyeceğim ama neyse 10 milyona indirip orada tutmak İstanbul için gerçekten hayırlı çılgın bir proje olurdu" demiştim. Bu kapsamda, kentsel dönüşümde emsal transferi konusu, il içinden ziyade iller arası emsal transferine imkan sağlayacak şekilde, üzerinde önemle durulmalı ve bu vesile ile İstanbul'dan göç cazip hale getirilme-lidir.’’ diye konuştu.Konuşmaların ardından katılımcıların sorularını cevaplayan Bakan İdris Güllüce, MMG üyesi olmaktan gurur duyduğunu ve böyle bir toplantı vesilesi ile MMG üyeleri ile bir arada olmaktan mutluluk duydu-ğunu dile getirdi. Ardından MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, Çevre ve Şehirci-lik Bakanı İdris Güllüce’ye katılımlarından dolayı plaket vererek teşekkür etti. MMG Genel Başkanı Murat Özdemir kahval-tılı toplantıya sponsor olarak maddi ve manevi destek olan Wilo Pompa Sistemleri Genel Müdürü Ercüment Yalçın ile MMG iftar programı sponsuru Rena İnşaat Genel Müdürü Sinan Mataracı’ya birer plaket takdim ederek teşekkür etti.

SAYıN BAŞBAKAN'ıN İSTANBUL İÇİN AÇıKLADığı ÇıLGıN PROjESİNİ DEğERLENDİRDİğİMİZ BİR TV PROGRAMıNDA, "İSTANBUL İÇİN ESAS ÇıLGıN PROjE NEDİR DİYE SORACAK OLURSANıZ, BENCE İSTANBUL'UN NÜFUSU DİYECEğİM AMA NEYSE 10 MİLYONA İNDİRİP ORADA TUTMAK İSTANBUL İÇİN GERÇEKTEN HAYıRLı ÇıLGıN BİR PROjE OLURDU" DEMİŞTİM. BU KAPSAMDA, KENTSEL DÖNÜŞÜMDE EMSAL TRANSFERİ KONUSU, İL İÇİNDEN ZİYADE İLLER ARASı EMSAL TRANSFERİNE İMKAN SAğLAYACAK ŞEKİLDE, ÜZERİNDE ÖNEMLE DURULMALı VE BU VESİLE İLE İSTANBUL'DAN GÖÇ CAZİP HALE GETİRİLMELİDİR.’’

Page 19: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 17

Page 20: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis18

ETKİNLİK

İstanbul Ticaret Üni. Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren:"Üniversitelerde Üretilen Bilgi, Ticarileşmelidir."YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, açılış konuşmasında yüksek öğretimde eğitimin uluslararası standartlara ulaşmak zorunda olduğunu, bu yüzden gerek STK'lar, gerek akademik camia ve gerek özel sektörün bir araya gelerek elbirliği ile üniversite-lerde üretilen bilgiyi uygulamaya koyma noktasında çaba sarf etmesi gerekliliğinin altını çizdi.

MMG Genel Başkanı Murat Özde-mir: "Seferberlik Havasında

Bilim ve Teknoloji Üretmemiz Gerekiyor."Açılış konuşmalarının son bölümünde MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, 21. yüzyılın yüksek eğitim ve öğretim vizyonunu anlattı. MMG olarak yeni dönemde her dergi konusu paralelinde sempozyum yapacaklarını belirten Özde-mir, sempozyumlarda sunulan bildiri-lerden ve dergide yayınlanan yazılardan oluşturulacak raporları, ilgili makamlara sunarak, kanun koyucu ve uygulayıcılara yol gösterme sorumluluğunu da STK-üniversite işbirliği ile yaptıklarını ifade etti. Genel Başkan Murat Özdemir, ülkeyi şu anda bulunduğu yerden hak ettiği

yere ulaştırmak için adeta bir seferberlik havasında bilim üretmemiz gerekliliğinin altını çizdi.

YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek:"Dünyadaki Değişimin Ana Unsuru İnsan, Bilim ve Teknolojidir."Sempozyumu sunan ve moderatörlük eden Prof. Dr. Ali Osman Öncel, eğitimin kalitesini yukarı seviyelere çekme-den kalkınmanın çok büyük bir hayal olduğunu belirtti. İlk oturumda konuş-macılardan Prof. Dr. Rıza Güven, "Yüksek Öğretimde Kalite" başlıklı konuşmasında, yüksek lisans ve doktora programla-

TÜRKİYE'NİN YÜKSEK ÖĞRETİM vİZYONU’NU MASAYA YATIRDIKMİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU VE İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ'NİN (İTİCÜ) BİRLİKTE DÜZENLEDİğİ "21. YÜZYıLDA YÜKSEK ÖğRETİM VİZYONU" BAŞLıKLı SEMPOZYUM, İTİCÜ SÜTLÜCE KAMPÜSÜ KONFERANS SALONU'NDA YAPıLDı.

Page 21: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 19

rında daha iyi eğitimlerin verilmesinin önemini anlattı. Prof. Dr. Zekai Şen, bilim tarihinin çok fazla üzerinde durmadı-ğımızı, hep 2023, 2053 ya da 2071 gibi politik tarihlerle hayaller kurduğumuzu, asıl önemli olanın kültür tarihi, medeni-yet tarihi olduğunu söyledi. Üniversiteler mühendislik eğitimini anlatan Zekai Şen, "Eğer bu coğrafyada geçmişte üniver-siteler olmasaydı, bugün Batı'da bilim dahi olmazdı" dedi. YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek de, dünyadaki değişimin ana unsurunun insan, bilim ve tekno-lojinin olduğunu belirterek, üniversite-sanayi işbirliği üzerinde durdu ve YTÜ'de yapılan çalışmaları anlattı. İlk oturumun son konuşmacısı Yard.Doç.Dr. Muhid-din Adıgüzel, "Üniversite İş Dünyası İş Birliği'nde İTO-İstanbul Ticaret Üniversi-tesi" başlıklı bir sunum yaptı.Öğleden sonraki ilk oturumda Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, yüksek öğretimdeki maliyetler hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Ramazan Abacı "Yüksek Öğretimde İnsan Yetiştirme Düzenimiz" başlıklı konuş-masında üniversitelerde yetişen genç nüfusumuzu daha bilinçli ve şuurlu nasıl yetiştirebiliriz sorusunun cevabını tar-tıştı. İkinci oturumun son konuşmacısı olan Prof. Dr. Oğuz Borat, yaygın eğitim konusunda yapılan tüm çalışmaları ve öğrencilerin üniversitelere giriş sürecin-deki hazırlıkları hakkında bilgi verdi.

İTÜ Rektör Danışmanı Doç. Dr. Salim Atay: "Test Usulü Ezberci Öğrenci Yetiştiriyor."Sempozyumun son oturumunda da

farklı perspektiflerle Türkiye'nin Eğitim Vizyonu masaya yatırıldı. Prof. Dr. Orhan Torkul Yüksek Öğretimde Sürekli Eğitim Metotları üzerinde durdu. Sürekli Eğitimin geliştirilme-sinde sosyal medyaya dikkat çekti. İTÜ Rektör Danışmanı Doç. Dr. Salim Atay, sunumunda Thorndike'ın Etki Kanu-nu ve Skinner'in Edimsel Koşullanma deneyini izleterek, Amerika'da Eğitim

Sisteminin çıkış felsefesini, hangi temel nüanslar üzerine inşa edildiğini anlattı. Ezberci bir öğrenci sisteminin ne öğren-ciye ne ülkeye hiçbir fayda sağlamadı-ğını belirten Salim Atay, Recognition Memory ile Recalling Memory arasında-ki farktan bahsetti. Recognition Hafıza test usulüyle insana hiçbir şey kazan-dırmadığını, Recalling Hafızada ise beyinde varolan bir bilginin çağrıldığını izah etti. Salim Atay, şu anki eğitim sis-teminde ciddi paradigmaların değişmesi gerektiğini belirterek, gündemde olan dershane tartışmasının yorumunu izle-yicilere bıraktı. YTÜ Makine Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Yiğit, sunumunda 21. yüzyılda mühendislik eğitimin nasıl olması gerektiğini anlatarak, mühen-dislik eğitiminde çok ciddi gelişmelerin yaşanacağını ifade etti. Mühendislik eğitiminde öğrencilerin daha rahat ve daha aktif olabileceği, hocalarıyla daha aktif iletişim kurabileceği ve en önemlisi kendisini çok daha rahat ifade edebileceği bir yapıya dönüşeceğini ifade eden Faruk Yiğit, inovasyonun ve Ar-Ge gelişiminin en önemli ayakların-dan birinin de Mühendislik Fakülteleri olacağını vurguladı. Sempozyumun son konuşmacısı Elektrik Yük. Mühendi-si Ahmet Erkoç, "Profesyonel Meslek Mensuplarının Üniversitelere Katkısı" başlıklı bildirisinde, iş dünyasının aka-demi ile olan ilişkisini masaya yatırdı. Sempozyum, plaket töreni ile sona erdi.

"MÜHENDİSLİK EğİTİMİNDE ÇOK CİDDİ GELİŞMELERİN YAŞANACAğıNı İFADE ETTİ. MÜHENDİSLİK EğİTİMİNDE ÖğRENCİLERİN DAHA RAHAT VE DAHA AKTİF OLABİLE-CEğİ, HOCALARıYLA DAHA AKTİF İLETİŞİM KURABİLECE-ğİ VE EN ÖNEMLİSİ KENDİSİ-Nİ ÇOK DAHA RAHAT İFADE EDEBİLECEğİ BİR YAPıYA DÖNÜŞECEğİNİ İFADE EDEN FARUK YİğİT, İNOVASYONUN VE AR-GE GELİŞİMİNİN EN ÖNEMLİ AYAKLARıNDAN BİRİNİN DE MÜHENDİSLİK FAKÜLTELERİ OLACAğıNı VURGULADı."

PROF. DR. FARUK YİğİT:

Page 22: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis20

MMG Genel Başkanı Murat Özde-mir, açılış konuşmasında “ülke-

miz bugün içinde bulunduğu gelişmişlik seviyesini hak etmemektedir” diyerek ülkemizin gelişmiş ülkeler seviyesine çıkma aşamasında Ar-Ge ve inovasyo-nun önemine değindi. İki oturum olarak gerçekleştirilen sempozyumda yaptığı konuşmasında ülkemizin bugün içinde bulunduğu gelişmişlik seviyesini hak etmediğini söyleyen Murat Özdemir, “Ülkemizi gelişmekte olan ülkeler statüsünden gelişmiş ülkeler statüsüne sokmak için, geçmiş zamanları telafi etmek adına, bir nevi seferberlik havası içinde çalışmamız ve üretmemiz gerekir, ülkemiz adına gerçek bir gelişmeden bahsedebilmek için bilim, sanayi ve

teknolojideki yerimizden ve bu alan-larda ürettiklerimizden bahsetmemiz gerekmektedir” dedi. Konuşmasında yenilikçi ürünleri bulmak ve geliştirmek için arayış içinde olmak ve araştırma geliştirme faaliyetlerine önem vermek bahseden MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, burada da öncelikle üretim ve çalışma algımızı mevcut kabullerimizi de göz-den geçirmemiz gerekecektir ve bizim yetiştirilme tarzımızda, son zamanlarda değişiklik göstermekle birlikte, yenilikçi fikirler ve bu yönde araştırma yapılması maalesef pek teşvik edilmediği gibi bir miktar önü alınmaya da çalışılmıştır dedi. . Eski köye yeni adet getirmek ve icat çıkarmak amacıyla araştırma ve

geliştirme yapılmasının gerekliliğine değinen Murat Özdemir, yeni bir ürün geliştirmek, mevcut ürünün kalite ve standardını yükseltmek, maliyetini düşürmek ve verimliliği arttıracak yeni üretim teknolojileri geliştirmek için yapılan araştırma geliştirme faaliyet-lerinin sonucu orta ve uzun vadede ortaya çıkmakta olduğunu ifade ederek, artık bilgi çağını yaşadığımız bu zaman diliminde uluslararası alanda rekabet edebilmek için öncelikle bilgiye, yani araştırma geliştirme faaliyetlerine yatı-rım yapmak gerektiğini söyledi.Ar-Ge harcamaları ile ülkelerin gelişme-leri arasında doğrusal bir ilişki bulun-duğunu belirten MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, Ar-Ge harcamalarının

TÜRKİYE'NİN GELİŞME SÜRECİNDE AR-GE vE İNOvASYONMİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU TARAFıNDAN YıLDıZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLE ORTAK DÜZENLENEN ‘’İNOVASYONDA 5N 1K MODELİ VE MARKALAŞMA’’ BAŞLıKLı SEMPOZYUM YTÜ MERKEZ KAMPÜS ODİTORYUM SALONUNDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

ETKİNLİK

Page 23: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 21

ekonomik büyüme ve kalkınmanın itici gücü olduğunu, İsrail ve İrlanda gibi ülkelerin Ar-Ge sayesinde refah seviye-lerini 3-4 kat arttırdıkları ifade ederek, Ar-Ge çalışmaları, başlangıçta neyin nasıl yapılacağının bilinmemesinden ve bu alanda yapılan harcamaların kısa vadede ve her zaman da kar olarak geri dönemeyebileceğinden, bir risk olarak görülebilir ancak bu çalışmalar ülkelerin gelişme seviyelerinin göstergeleri haline gelmiştir dedi. Açılış konuşmalarının ardından ‘’İno-vasyonda 5N 1K Modeli’’ başlıklı ilk otu-ruma geçildi. Prof. Dr. Ali Rıza Büyük-sulu, Gökhan Yücel, Yrd. Doç. Dr. Utku Büyükşahin, Yrd. Doç. Dr. Suat GENÇ’in konuşmacı olarak katıldığı oturumun başkanlığını yapan MMG Yönetim Kuru-lu Üyesi ve jeofizik Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Öncel yaptı-ğı konuşmada, MMG olarak gerçekleşti-rilen sempozyumun önemine değinerek, öncelikle Ar-Ge ve inovasyon konusunu periyodik olarak çıkarılan Mimar ve Mü-hendisin son sayısında işlediklerini ve bu çerçevede de sempozyum gerçekleş-tirdiklerini belirterek yapılan çalışmala-rın diğer STK’lara da örnek teşkil etmesi gerektiğini söyledi. Oturumda sırası ile söz alan Gökhan Yücel ‘’İnovasyonun Görünmeyen Yüzü: Dijital Diplomasi Örneği’’, Prof. Dr. Ali Rıza Büyüksulu

‘’İnovasyon ve Teknoloji Transferi’’, Yrd. Doç. Dr. Utku Büyükşahin ‘’Günümüzde Teknoloji Geliştirme’’ Yrd. Doç. Dr. Suat Genç ‘’Gelişmekte Olan Ülkeler İçin İyileştirilmiş ve Hızlandırılmış Teknoloji Transfer Yönetim Modeli’’ başlıklı birer konuşma yaptılar. Erdem Bektaş, Dilşad Erkek Akar, Ahmet Erkoç ve Dr. İsmail Kasap’ın konuşmacı olarak yer aldığı seminerin ‘’Markalaş-ma Sürecinde İnovasyon’’ başlıklı ikinci oturumuna başkanlık yapan Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Büyüksulu, yaptığı konuşmada inovasyonda markalaşma sürecinin önemine değinerek, gelişmiş ülkeler kategorisinde yer alan ülkelerin dünya sıralamasında ilk sıralarda yer alan marka şirketlere sahip olduğu-nu ve ülkemizin de gelişmiş ülkeler arasında yerini alabilmesi için marka olmuş şirketlere ihtiyaç duyduğunu ve bununda Ar-Ge ve İnovasyon alanında gösterilecek başarılarla sağlanabileceği-ni belirtti. Oturumda sırası ile söz alan Erdem Bektaş ‘’İnovasyon Sürecinde İnsan Kaynağının Önemi’’, Dilşad Erkek Akar ‘’İnovasyon ve Türkiye; Nerede-yiz?’’, Ahmet Erkoç ‘’AR-GE, İnovasyon ve Sonuçları’’, Dr. İsmail Kasap ‘’’İno-vasyon ve Teknoloji Transferinin Marka Değeri’’ başlıklı bir konuşma yaptılar.

Konuşmaların ardından MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, Genel Başkan Yardımcısı Murat Özmen ve Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Öncel katılımcılarla toplu fotoğraf çektirip sempozyumu değerlendirdiler.

MURAT ÖZDEMİR, “ÜLKEMİZİ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER STATÜSÜNDEN GELİŞMİŞ ÜLKELER STATÜSÜNE SOKMAK İÇİN, GEÇMİŞ ZAMANLARı TELAFİ ETMEK ADıNA, BİR NEVİ SEFERBERLİK HAVASı İÇİNDE ÇALıŞMAMıZ VE ÜRETMEMİZ GEREKİR, ÜLKEMİZ ADıNA GERÇEK BİR GELİŞMEDEN BAHSEDEBİLMEK İÇİN BİLİM, SANAYİ, TEKNOLOjİDEKİ YERİMİZDEN VE BU ALANLARDA ÜRETTİKLERİMİZDEN BAHSETMEMİZ GEREKMEKTEDİR”

Page 24: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis22

MMG Genel Başkanı Murat Özdemir, Genel Başkan Yardımcısı Osman

Şahbaz, Yönetim Kurulu Üyesi ve Genç MMG Başkanı Yavuz Sarı, Komisyon Başkanları Hakan Karabay ve Yalçın Boz-toprak ile Genel Sekreter Murat Alpay’ın da bulunduğu heyeti TİM Genel Sekreter Yardımcısı Metin Tabalu ile makamında ağırlayan TİM Başkanı Mehmet Büyü-kekşi, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek MMG’nin gerçekleştirdiği faaliyetleri takip ettiğini ve takdirle karşıladığını söyledi. Türkiye’nin ekono-misinin son 10 yılda hızla geliştiğini be-lirten Mehmet Büyükekşi, ‘’10 bin dolar seviyelerinde bulunan kişi başına düşen milli gelir eşiğini aşabilmek için Ar-Ge ve inovasyona önem vermek gerekiyor. Hat-ta her KOBİ’nin bir Ar-Ge ve inovasyon merkezi olmalı. Teknolojiye yön veremez-sek 2023 hedefine ulaşmamızın imkanı yok. Türkiye’nin hedefleri arasında yer alan yerli otomobil üretiminin hayata ge-çirilebilmesi için THY modelinin uygulan-ması şart. Firmalarımızın kendi imkanları ile yerli otomobil üretip dünya pazarında pazarlayabilme olanağının çok düşük olduğu, yüzde 50/50 devlet ortaklığı ve devlet desteği ile dünya pazarında söz sahibi olan bir otomobil markasına sahip olacağımıza inanıyorum.’’ dedi. Türk müşavirlik firmalarının dünya pazarında önemli bir mesafe aldığını da söyleyen

Mehmet Büyükekşi, ‘’Türk firmalarının dünya çapında gerçekleştirdiği projeleri yabancı müşavirlik firmalarının kont-rolünde uygulama yapılması sebebi ile uygulamadaki yabancı standartlar Türk malzemelerinin kullanımını imkansız hale getirmektedir. Bu sebeple Bakanlı-ğımızın teşviki ile dünya pazarında iş ya-pan Türk firmalarının müşavirlik işlerini yerli müşavirlik firmaları gerçekleştirme-ye başladılar. Böylece yerli üretim mal-zemelerin dünya pazarında kullanımı aşamasındaki standart engelleri aşılmış oldu. Ülke kalkınması ve ihracatında önemli bir engeli de aşmış olduk.’’ diye konuştu.MMG Genel Başkanı Murat Özdemir’de Türkiye Ekonomisinin gösterdiği gelişim-

YERLİ OTOMOBİL ANCAK ThY MODELİ İLE ÜRETİLEBİLİRMİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU YÖNETİM KURULU TARAFıNDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN ZİYARETTE KONUŞAN TİM (TÜRKİYE İHRACATÇıLAR MECLİSİ) BAŞKANı MEHMET BÜYÜKEKŞİ, YERLİ OTOMOBİL ÜRETİMİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ İÇİN THY MODELİNİN ÖRNEK ALıNMASı GEREKTİğİNİ BELİRTEREK, DEVLETİN İÇİNDE OLMADığı BİR ŞİRKETİN ÜLKENİN İHTİYAÇ DUYDUğU YERLİ OTOMOBİL ÜRETİMİNDE BAŞARı GÖSTEREMEYECEğİNİ SÖYLEDİ.

’10 BİN DOLAR SEVİYELERİNDE BULUNAN KİŞİ BAŞıNA DÜŞEN MİLLİ GELİR EŞİğİNİ AŞABİLMEK İÇİN AR-GE VE İNOVASYONA ÖNEM VERMEK GEREKİYOR. HATTA HER KOBİ’NİN BİR AR-GE VE İNOVASYON MERKEZİ OLMALı. TEKNOLOjİYE YÖN VEREMEZSEK 2023 HEDEFİNE ULAŞMAMıZıN İMKANı YOK. TÜRKİYE’NİN HEDEFLERİ ARASıNDA YER ALAN YERLİ OTOMOBİL ÜRETİMİNİN HAYATA GEÇİRİLEBİLMESİ İÇİN THY MODELİNİN UYGULANMASı ŞART. FİRMALARıMıZıN KENDİ İMKANLARı İLE YERLİ OTOMOBİL ÜRETİP DÜNYA PAZARıNDA PAZARLAYABİLME OLANAğıNıN ÇOK DÜŞÜK OLDUğU, YÜZDE 50/50 DEVLET ORTAKLığı VE DEVLET DESTEğİ İLE DÜNYA PAZARıNDA SÖZ SAHİBİ OLAN BİR OTOMOBİL MARKASıNA SAHİP OLACAğıMıZA İNANıYORUM.’’

de ihracatın önemli bir yer tuttuğunu ve TİM’in başarıda büyük payı olduğunu söyledi. MMG’nin faaliyetleri ve ger-çekleştirilen etkinlikleri anlatan Murat Özdemir, TİM ile etkinlik düzenlemek ve Ar-Ge, inovasyon konularında ortak çalış-malar yapmak istediklerini belirtti. Oda seçimlerine de değinen Murat Özdemir, MMG olarak diğer sivil toplum kuruluş-ları ile değişim grubu olarak çalışmalar yürüttüklerini ifade ederek TİM’inde desteğini istedi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, gerçekleştirilecek etkinliklerde ortak hareket etmek istediklerini belirterek oda seçimlerinde de ilgili komisyonlar üzerinden ortak çalışma yapıp destek vereceklerini ifade etti.

ETKİNLİK

Page 25: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 23

Ahmet Selamet: “Kalkınmaya Katkı Sağlayan Sektörlerin Ba-şında Ulaşım Var”Sempozyumun açılışında konuşan İstan-bul Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Ahmet Selamet ülkenin kalkınmasına katkı sağlayan sektörlerin başında ulaşım sektörünün geldiğini belirterek, ulaşımın toplumun kalkınmasında itici bir güç olduğunu söyledi. Belediye olarak kali-teli, konforlu ve güvenli ulaşım hizmeti sunduklarını kaydeden Selamet, “İstanbul 2023 ulaşım ana planı hazırlandı. Kenti-mizi, 2023 yılına taşıyacak yol haritasını çağın gereklerine göre hazırladık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi cep trafik uygula-masını telefonuna indirmeyen İstanbullu neredeyse kalmadı.” şeklinde konuştu.

Hayri Baraçlı: “Değişim Kültürü-nü Ortaya Koyma Hedefindeyiz”Sempozyumun açılışında konuşan İETT Genel Müdürü Dr. Hayri Baraçlı ise yaptığı konuşmada dünya çapında bir organizas-yonu gerçekleştirmek amacıyla bu yola çıktıklarını ifade etti. Transist’in bu yıl dördüncüsün yapıldığını hatırlatan Baraçlı, “Sürdürülebilirliği önemli bir noktaya ge-tirme gayreti içerisindeyiz. Bunları yapar-ken şehir hareketliliğini ve farklılığı ortaya çıkartacak sempozyumlar ve çalıştaylar düzenliyoruz. Toplu ulaşımın otoritelerinin birçoğu burada aramızda bulunuyorlar. Bu yıl geçen yıllara göre çok daha yoğun ve çok daha farklı bir noktada toplu ulaşı-

mın yaygınlaşmasını sağlayacak değişim kültürünü ortaya koyma hedefi içerisinde olacağız.” diye konuştu.

Mahmut Arslan: “İstanbul Bir Cazibe Merkezidir”Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan da yaptığı konuşmada, İstanbul'un toplu ula-şımına yaklaşık 15 bin emekçiyle hizmet verdiklerini söyledi. İstanbul’un bir cazibe merkezi olduğunu, ama aynı zamanda bazı sorunların da merkezi olduğunu belirtti. Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından öğleden sonra gerçekleştirilen özel oturum da ise Türkiye’de raylı sistemlerin dünü,

TRANSİST FUARI’NDA YERİMİZİ ALDIK İETT TARAFıNDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN, MİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU’NUN DA KATıLıMCı OLARAK STANT AÇıP, PANEL DÜZENLEDİğİ ıV. TOPLU ULAŞıM HAFTASı Vı. TRANSİST 2013 ULAŞıM SEMPOZYUMU VE FUARı AÇıLıŞ TÖRENİ İSTANBUL KONGRE MERKEZİ’NDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

bugünü ve geleceği konuşuldu. Oturumda konuşma yapan Genç MMG Ulaşım Ko-misyonu Üyesi Mehmet Maç, Yıldız Teknik Üniversitesi Raylı Sistemler Platformu Başkanı Yunus Emre Şakar, Yıldız Teknik Üniversitesi Raylı Sistemler Platformu Başkan Yardımcısı Hüseyin Emre Civan ile MMG Ulaşım Sistemleri Komisyonu Üyesi İsmail Ay ulaşım ve raylı sistemler konu-sunda değerlendirmeler yaptılar. Oturum sonrası Mimar ve Mühendisler Grubu Ge-nel Başkanı Murat Özdemir konuşmacılara birer plaket vererek teşekkür etti ve Genç MMG Başkanı Yavuz Sarı ile Genç MMG üyeleri ile fotoğraf çektirdi.

Page 26: Mmg dergi   sayi 75

MİMARLIK

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201424 25

CAMİLERİN YAPIMI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER - 1

"Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe îman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler i’mâr eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır."(Tevbe,18)

ehrin siluetini oluşturan binalar, oraya

ait kültürel kimlik kodlarını ele verirler.

Bir başka deyişle; şehrin silueti, o yerin

üç boyutlu bir manifestosudur. Dini

yapılar bir medeniyet tasavvurunun

özünü teşkil eden, inanç kodlarını

işaretleyen ve o medeniyetin eşya ve

insana bakışının ete kemiğe bürünmüş

yansımalarıdır. Mimarlık mesleğinin

sanatsal açıdan en özgün örnekleri-

nin verileceği alanların başında cami

mimarisi gelmektedir. Cami formları

bize tarihi geçmişimiz ve kültürel

değerlerimiz açısından önemli bazı

biçim ve kavramları hatırlatmakta

yaşatmaktadır. 21.yy’ da mimarların

cami tasarımı yaparken eskiyi kopya-

lama kolaycılığından sıyrılarak, çağdaş

yorumlar geliştirmesi, yeni tarz ve

formları oluşturması medeniyet tasav-

vurumuzdaki inkişafın mimariye yansı-

ması düzleminde oldukça fazla önem

arz etmektedir.

Bilge Mimar Turgut Cansever: ”Sanat

eseri, varlık, kâinat tasavvurunun

yapılana yansımasıdır. Eserini ortaya

koyarken aldığı her karar, sanatkârın

varlık ve varlığın güçleri hakkındaki

tasavvuruna göre şekillenir. Bu özellik-

leri ile sanat, din ve ahlâk alanında yer

alır” demektedir.

Bu çerçevede cami mimarlarının İslam

öğretilerine vâkıf, inanç değerlerini

hazmetmiş, İslâm mimarisi alanında

yetkin olmaları zaruridir. Tasarımcının

kendi iç derinliğinden, ruhundan değer

katabilmesi ise ancak Müslümanlığın

gereği olan ibadet eylemlerini yerine

getirmesi ve onunla aynileşerek meta-

fizik derinliğe ulaşmasıyla mümkündür.

Çünkü yapılan her şey inanç ve kültürel

arka planın sanat ve mimariye yansı-

masıdır.

İSLAM ŞEHRİ VE CAMİ MİMARİSİNİN FELSEFÎ VE TEKNİK KURALLARI Bir cami tasarlarken bir yandan ese-

rin inşaa edileceği ülke, bölge ve şehre

ait tarihi ve kültürel arka plan tetkik

edilerek yörenin geçmişiyle irtibat

kurulmalıdır.

Öte yandan muasır malzeme ve tek-

nolojiyle, gelişen ve değişen ihtiyaçları

karşılayacak ve estetik zevklere uygun,

geçmişin mimarisini kopyalamadan

özgün katkılarla günümüze taşıyacak,

çevreye uyum sağlarken yeni değerler

katacak tasarımlar yapılmalıdır.

Eserin inşaa edileceği arsa veya ara-

zinin durumu, topografik özellikleri, düz

ya da eğimli oluşu, çevresiyle ilişkisi ve

şehirdeki konumu ile zeminin jeolojik

yapısı hakkında bilgi sağlayacak yeterli

belge, rapor, fotoğraf ve diğer vesaikin

temin edilmesi gereklidir.

İslâm şehrinde merkezi teşkil eden

ibadet, ilim, ticaret ve diğer kamu

ŞMEHMET OSMANLIOĞLU MİMAR

Page 27: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201424 25

mekânlarına ilişkin kararlarları veren yöne-

tim erkine karşılık, merkezin çevresinde

hâleler halinde gelişen konut bölgeleriyle

halkın talep ve iradesiyle tedricî olarak

gerçekleşmektedir. Şehir sadece seçilmiş

idareciler, bürokratlar ve teknokratların

masa başında alacağı kararlarla dizayn

edilmemeli, sürece halkın katılımı sağla-

narak talepleri dikkati alınmalıdır. Cami,

medrese (okul), çarşı, hamam, şifahane,

çeşme gibi şehrin merkezini şehir mey-

danını teşkil eden abidevî eserler idare

(vakıf) tarafından önceden planlanarak

en münasip yere konumlanmalıdır. Şehrin

diğer kısımları bu merkez etrafında belli

kurallar çerçevesinde tamamen yöre

sakinlerinin kararları çerçevesinde geliş-

tirilmelidir. Şehir tasarımında ana unsur

eşrefi mahlukât olan” insan merkezli”,

“insana ve insanlığa hizmet eden”, “şehirle

birlikte insanı imar eden”, “insan yüzlü” ve

“yekdiğerinin hakkını gözeten merhametli

şehir” hedeflenmelidir. Motorlu araç ve

taşıt öncelikli şehir tasarımı paradigma-

sından vazgeçilerek insana göre tasarla-

nan, yaya yoları ve ulaşım aksları ağı ile

insan öncelikli bir şehir tasarımlanmalıdır.

Caminin ana kubbe altı (harim/merkez

sahın) yeryüzünü temsilden bahisle ederek

“Bana yeryüzü mescit kılındı” hadisi şeri-

fin tecellisi olarak değerlendirilmektedir.

Ana kubbe ise semayı/sonsuzluğu, Hakka

ulaşmayı stilize etmektedir. Hikemî bir

yaklaşımla arzın mescid kılınması bizi

olanca sadelik ve tevazû içinde bir mekân

tasarımına yöneltirken, kimilerince “cami

hariminin ilahi buyruğun fiziki yansımasını,

minare ve ana kubbenin ise ilahi kudreti,

tevhidi simgelediği” kabul edilmektedir.

CAMİ İNŞAASI UMUMİ PRENSİPLER Binanın arsa, arazi temini ve finansman

kaynaklarının hiçbir haksızlık ve zulme

konu olmayacak şekilde meşru yoldan

temin edilmiş olması, huşû dolu bir ibadet

mekânının elde edilmesi hususunda en

temel kriter olarak ele alınmalıdır.

Cami içini tasarlarken doğal malzeme

kullanılmalı, sadelik, tevazu ve sükûneti

ihlâl etmeyecek, ibadet ruhunu etkile-

meyecek, huşûu bozmayacak tezyinat

yapılmalıdır. Mübalağalı süsleme içeren

düzenlemeler ile karmaşık malzeme ve

renk kullanımından kaçınmak gerekir.

Eserin temel atma merasimine çok

önem verilerek kutsal bir günde (örne-

ğin Cuma), eşref saati addedilen zaman

diliminde gerçekleştirilmeli ve şehrin en

yetkilidinî, idarî ve mülkî amirlerinin hazır

bulunmaları sağlanmalıdır.

Temel atılırken hayır sahibine dualar

edilip, , bânisine, mimarına ve katkıda

bulunan önemli diğer zevata teşekkür ve

tebrik sadedinde günün anısına plaket

verilmeli, Allah rızası için kaza ve belanın

def’i maksadıyla kurbanlar kesilmelidir.

Çalışanların yeme-içme, temizlenme

(lavabo, duş) ve tuvalet ihtiyaçlarının

”SANAT ESERİ, VARLıK, KâİNAT TASAVVURUNUN YAPıLANA YANSıMASıDıR. ESERİNİ ORTAYA KOYARKEN ALDığı HER KARAR, SANATKâRıN VARLıK VE VARLığıN GÜÇLERİ HAKKıNDAKİ TASAVVURUNA GÖRE ŞEKİLLENİR. BU ÖZELLİKLERİ İLE SANAT, DİN VE AHLâK ALANıNDA YER ALıR”

Page 28: Mmg dergi   sayi 75

MİMARLIK

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201426 27

karşılanacağı geçici mekânlar öncelikle

yapılmalı, çalışanların abdestli olmaları ve

besmelesiz işe başlamamaları için gerekli

hassasiyet gösterilmelidir.

Çalışanların mesai saatlerine dikkat

edilerek gereğinden fazla çalıştırılmamalı,

çalışma ve disiplin kuralları çerçevesinde

alın teri kurumadan hakları ödenmelidir.

Çalıştığı işin hakkını vermeyen veya ehil

olmadıkları tespit edilenlerin işlerine son

verilerek hayırseverlerin emaneti her

yönüyle muhafaza edilmelidir.

İşin tekniğine uygun ve zamanında

tamamlanabilmesi için mimarın yöne-

timinde inşaat mühendisi, yeteri kadar

tekniker, formen, usta ve işçi görevlendiril-

meli, imalatın her safhasında gerekli kont-

roller titizlikle yapılmalıdır. Taşıyıcı sistem

kamu binalarında öngörülen ilave emni-

yetleri karşılayacak şekilde hesaplanarak

uzun ömürlü ve deprem mukavemeti yük-

sek bina inşasına ehemmiyet verilmelidir.

Eseri inşaa ederken insan, insan emeği

ve kaynak israfını önleyecek tedbirlerin

önceden alınması, ihtiyacın çok üstünde

olan büyüklüklerde, yapımı zorlaştıracak

teknolojiler içeren veya çok fazla bakım

gerektiren malzemelerin seçiminden kaçı-

nılması gereklidir.

Eser; eşref-i mahlûkat olan insana

hizmet için yapılacağından her yaştaki

insanların, çocuk, yaşlı, kadın ve engellile-

rin rahatlıkla ulaşabileceği, kullanabileceği

ve yararlanabileceği ergonomik ve eko-

nomikliği sağlayan teknik tümmekân ve

imkânlar hazırlanmalıdır.

Eserin mimari tarzı, cephe formları,

cephe detayları, binanın çeşitli bileşen-

leri arasındaki proporsiyon (nispet), ölçü

(vezin), ritmik tekrarlar ve simetrik unsur-

lar konusunda uzman mimarlarca büyük

bir titizlikle ele alınmalıdır.

Camilerin dış avluları dahil yapılacak

her bina, avlu ve yaya yolları ile bu yol-

lara döşenen taşlar dahi kıbleye müte-

veccih veya saf düzenine uygun olarak

tasarlanmalıdır. Harimin içinde namaz

kılacak herkes tasarımın sağlayacağı

istikametle kolaylıkla kıble yönüne yöne-

lebilmelidir. Kalıplar, biçimler ve bina-

ların kıble müteveccih oluşu, esasında

kalplerin kıbleye yönelim ve bağlılığının

tezahürüdür(buradaki tek istisna adâp

gereği tuvalet taşlarının ön ve arkalarının

kıble yönünde olmamasıdır).

Cami dış avlularına (bahçelerine) cami-

nin büyüklüğüyle ahenkli, uzun ömürlü,

bakımı kolay, geniş gölge atan ve çev-

resindeki yeşille tevhid edilen bir peyzaj

hâkim olmalıdır. Büyük abidevî camilerin

avlularına çınar gibi büyük ölçekli ağaçlar

dikilirken, küçük ölçekli cami ve mescit-

lerin bahçelerinde daha kısa ve küçük

ağaç cinsleri seçilerek proposiyona dikkat

edilmelidir.

Caminin mihrap, minber, vaaz kürsüsü ve

müezzin mahfili gibi yapı bileşenleri aynı

mimari tarzın bütünlüğü içinde tasarlan-

malı, objeler ne kadar çok olursa olsun iç

mekân konsepti tek bir sanatkârın/ustanın

elinde çıkmışçasına birbirini uyumlu bir

şekilde tamamlayarak mimaride tevhidi

gerçekleştirmelidir.

Bir külliye tasarımı yapılırken ise cami,

medreseler, çarşı, şifahane, hamam,

kütüphane, imaret, sebil, çeşme ve diğer

binaların birbirleriyle münasebet ve hiye-

rarşileri ile araziye yerleşim konumları,

yöreye özgü mimari arka plan ve diğer

özellikleri yeterince araştırılmalıdır.

Büyük camilerin inşaatına başlamadan

önce mimari görselleriyle birlikte maket

ve diğer tanıtım materyalleri hazırlanarak

insanlar proje konusunda önceden yeterin-

ce aydınlatılmalıdır. Böylece yapım süreci

sonunda yöre halkının beklenmeyen yorum

ve tepkileriyle karşılaşılması önlenerek

ortak kabul sağlanmış olacaktır.

Mimarlar binayı tasarlarken maliyet,

estetik ve fonsiyonelliğin yanında ısıtma,

soğutma, havalandırma, seslendirme ve

aydınlatma sistemini ve tezyinat stillerini

ayrıntılarıyla ele almalıdır.

Binada insan sağlığına zararlı tesiri

olmayan, kolay temin edilebilen, yerel,

ekonomik ve ekolojik özellikler içeren tabiî

malzeme kullanılmalıdır. Camilerin esasen

tamamen tabiî malzeme(taş, mermer) ile

kâgir olarak kalın taşıyıcı duvarlı olarak,

güncel bilgilerle statik hesapları yapı-

larak tahkim edilerek inşaa edilmesiyle

asırlarca ömür sürecek bir mukavemete

erişirken, kalın duvarlarıyla tabii ısıtma ve

soğutmanın da büyük ölçüde sağlanacağı,

işletme maliyeti fevkâlade düşük binalar

elde edilmektedir. Kamu kaynaklarının

verimli kullanımı ve kamu binalarının uzun

ömürlülüğü kısa vadeli inşaa maliyetlerinin

yüksekliğinden daha önemlidir. Tabii mal-

zeme kullanılan binaların bakım ve tamirat

maliyetleri asgariye inmekte, eskimeyle

birlikte binaya ayrı bir estetik değer katıl-

maktadır.

Binada ısı yalıtımı perlit esaslı ekolojik

malzeme ile sağlanmalı, su yalıtımı ve

drenaj ile yağmur, ve çevre suları kontrol

altına alınmalıdır.

İnşaa sürecinde işletme masraflarını

Page 29: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201426 27

azaltacak tedbirler alınmalı, toprak ve

güneş enerjisi, yağmur suyu ve gri su kul-

lanımına ilişkin altyapı hazırlanmalıdır.

Caminin temizliğinin kolayca yapılabil-

mesi için merkezi elektrikli süpürme sis-

temi kurulmalı, süpürge makinesinin farklı

noktalara taşınmasına gerek duyulmadan

katlarda bulunan bağlantı noktalarına

takılarak halı ve mekân temizliği yapıl-

malıdır.

Caminin tamamlanmasını müteakip

caminin taç kapı alnına bânisi, mimarı,

inşaa tarihi ve gerekli diğer teknik bilgi-

leri içeren bir kitabe konularak tarihe not

düşülmelidir.

Projenin büyüklüğüne ve hayırseverlerin

imkânlarına mütenasip olmak üzere cami-

ler öncelikle en uzun ömürlü doğal malze-

me olan çelik destekli kalın duvarlı taş ve

tuğladan kâgir olarak yapılmalıdır.

İmkanlar yeterli değilse veya projede

seçilen formun özgünlüğü ve zorluğu göz

önüne alınarak çelik ya da betonarme

yapılarak cepheleri Osmanlı kenet siste-

miyle monte edilen doğal taşla kaplan-

ve detayları doğru çözülmüş uygulama-

lara büyük önem vermek gerekmektedir.

Abdesthanelerin yeterli kişisel temizlik

sağlanabilmesi ve ibadetin sıhhati için

tuvaletlerden 25.00 m mesafede yapılma-

sı zaruridir.

Camilerin alt katlarında wc, duş gibi

namaz kılınamayan mekânlar bulunmama-

lıdır. Bu arzda beytullah (kâbe) ile temsil

edilen mescitlerin, arşta Beyt’ül-mâmurla

izdüşümü olduğunu ve bu ikisi arasında-

ki uzay boşluğunda ibadet edilemeyen

mekânlar yer almamalıdır.

Tuvaletler tabii bir şekilde havalandırı-

lacak şekilde tasarlanmalı, cebri havalan-

dırma gereken yerlerde mekanik sistemle

tam olarak havalandırılmalıdır. Tuvalet ve

abdesthane katiyetle bir arada olmamalı,

psikolojik ve fizikî temizliğin sıhhatli bir

şekilde sağlanması için söz konusu iki

mekân ayrı ayrı düzenlenerek rahatsız edici

kokuların abdesthaneye yayılması önlen-

melidir. Tuvaletlerin konumu hakim rüzga-

rın etkisiyle ibadet mahallerinin kokudan

etkilemeyecek şekilde belirlenmelidir.

Tuvaletler; bay, bayan, çocuk engelliler

için yeterli büyüklükte olan, temizliğin

kolayca yapılabileceği, hijyen şartlarını

sağlayacak, üzerine su sıçratmayacak

içten yıkamalı alaturka hela taşı seçilmeli,

kaygan olmayan ve kolay temizlenebilen,

az sayıda ve çok ince derzli zemin yüzey

malzemesi ile kaplanmış olmalıdır.

Tuvalet taşının ön ve arka cephesi kıbleye

müteveccih olmamalıdır. Bu yalnız camiler

için değil müslümanların kullandığı tüm

binalar için geçerlidir. Alaturka hela taşı

temizlik ve beden sağlığı için daha elveriş-

lidir. Alafranga taşlar ise engelli ve yaşlılar

için az sayıda tercih edilebilirler.

Tuvaletlerde tamiri kolay tipte gömme

rezervuar kullanılmalıdır. İmkânlar elverirse

sensörlü otomatik rezervuar kullanılarak

insan elinin en az temas edeceği sistemler

seçilmelidir. Musluklar sensörlü, taharet

maşrapası paslanmaz çelik olmalıdır.

Tuvaletlerin ara bölme duvarları koku

ve ses yalıtımı sağlayacak şekilde tavana

kadar devam etmelidir. Umumi mekânlarda

sıkça tercih edilen kompakt laminat böl-

meli wc’ler arasında su,koku ve ses geçişini

önleyecek tedbirler alınmalıdır.

malıdır.

Ahşabın ucuz olduğu ve yeterli yapım

teknolojisinin bilindiği bölgelerde emrenye

edilmiş, fırınlanmış uzun ömürlü ağaç cin-

sinden seçilmek kaydıyla tümüyle ahşap

cami ve mescitler inşaa edilmelidir.

Kırsal bölgelerde veya küçük merkez-

lerde kalın duvarları ekolojik, en ucuz ve

sağlıklı malzeme olan kerpiçten yapılan,

çatıları ahşapla örtülen mütevazı mescit-

ler inşaa edilmelidir.

Kagir binalarda veya taş kaplamalar-

da ocaktan çıktığınca kolay işlenebilen,

atmosferle buluşunca zamanla sertleşerek

uzun ömürlü olan kesme küfeki taşı, Antal-

ya limra taşı, Bayburt Taşı, Ahlat Taşı gibi

tecrübe edilmiş malzemeler kullanılmalıdır.

ISLAK HACİMLER/ ABDESTHANE VE TUVALETLER Camilerin abdesthane ve şadırvanlarında

insan ergonomisine uygun ve ihtiyacına

cevap verecek, yeterli fizikî ve psikolojik

temizliği sağlayacak tasarıma uygun

ölçü, malzeme ve ekipman kullanılmalı

Page 30: Mmg dergi   sayi 75

GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis28

Page 31: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 29

ARAYANSON 10 YILDA TÜRKİYE’NİN ENERJİ

TALEBİ YÜZDE 42’YE YAKIN BİR ORANDA BÜYÜMESİNE KARŞILIK,

ARTAN ENERJİ FİYATLARI NEDENİYLE TÜRKİYE’NİN, ENERJİ

KAYNAKLARI İTHALATI İÇİN ÖDEDİĞİ PARA YÜZDE 548.9 ARTTI. 2001’DE 8.3 MİLYAR DOLAR OLAN TÜRKİYE’NİN ENERJİ İTHALATI,

2011’DE 54.1 MİLYAR DOLARI BULDU. ENERJİ KONUSUNDA BU

DENLİ DIŞA BAĞIMLIYKEN, BU RAKAMLARA AŞAĞI ÇEKMENİN BİR

YOLUR VAR MI?

ENERJİSİNİ

TÜRKİYE

Page 32: Mmg dergi   sayi 75

GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ

Mimar ve Mühendis30

DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

KÜRESEL ÖLÇEKTE BİRÇOK GELİŞMENİN TEMELİNDE ENERjİ KONUSU YATMAKTADıR. ÖNCELİKLE ENERjİ, ÜLKELERİN ÜRETİM KAPASİTELERİ BAKıMıNDAN TEMEL GİRDİ ÖğESİDİR. GLOBAL REKABET ORTAMıNDA ÜSTÜNLÜK ELDE ETMEYE ÇALıŞAN ÜLKELER BU ÖNEMLİ GİRDİ UNSURUNUN MALİYETİNİ DÜŞÜRMEYİ HEDEFLEMEKTEDİRLER. BU DENLİ ÖNEMLİ OLAN ENERjİ KONUSU, ÜLKELER ARASıNDA DA DEğERLİ BİR POLİTİKA ARACıDıR. ÇÜNKÜ ELLERİNDE ENERjİ KOZU OLAN ÜLKELER ULUSLARARASı ARENADA GENİŞ BİR ÖZGÜRLÜK ALANıNA SAHİP OLMAKTADıRLAR. BU DURUMA EN BELİRGİN ÖRNEK OLARAK RUSYA’NıN KENDİ ÇıKARıNA HİZMET ETMEYEN ÜLKELERE ENERjİ ALANıNDA YAPTığı UYGULAMALAR GÖSTERİLEBİLİR.

Herkesin bildiği üzere ülkemiz, zengin enerji yataklarına sahip olan bölgelerin ortasında bulunmaktadır. Dünyanın doğal

gaz rezervlerinin yüzde 72, petrol rezervlerinin ise yüzde 73’lük oranına sahip coğrafyada yer almasına rağmen enerji konusun-da büyük bir dışa bağımlılık yaşamaktadır. Türkiye’nin gelişmekte olan ekonomisi için kritik öneme sahip petrol ve doğalgaz, aynı zamanda dış politika açısından da önemli birer aktördür. Türk sanayisinin üretim girdileri açısından öneminin yanında petrol ve doğal gaz; Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu üretim alanlarından dünya pazarına aktarılırken Türkiye için bir ekonomik ve politik çıkar alanı oluşturmaktadır. Öncelikle petrol ve doğal gazın Batı pazarına ulaştırılmasında gerek boru hatları gerekse tankerler yoluyla boğazlardan taşınması durumunda Türkiye gelir elde etmektedir. Bu durum ekonomik çıkar sağlamasının yanında Türkiye’nin uluslararası arenadaki imajı açısından da üzerinde durulması gereken bir konudur. Enerji konusunda Türkiye açısından analiz edilmesi gereken A.B.D, Rusya ve Orta Doğu ülkeleridir. ABD, sanayisi açısından ihtiyaç

ENERJİ PoLİTİKALARı VE TÜRKİYE

duyduğu ve küresel politikalarının birçoğunun temelinde yatan enerji konusunda titiz çalışmalar yürütmektedir. 1990’lı yıllardan beri Amerika’nın Orta Asya ve Kafkasya coğrafyasına yönelik girişimlerinde Türkiye, Washington için önemli bir stratejik ortak-tır. ABD bu bölgede enerji egemenliğine sahip Rusya karşısında Batılı iştirakleri yüreklendirecek pozisyonlar yaratırken Türkiye’yi de bu konuda Amerikan yanlısı politikalar izlemeye ikna etmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte halen günümüzde de gözlemle-yebileceğimiz üzere ülkemiz Rusya’yı da dışarıda bırakmayacak

Page 33: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 31

şekilde bir denge politikası izlemektedir. AB, ABD ve Rusya’nın ardından enerji stratejisi Türkiye’nin dış politikasının odağını Orta Doğu ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletmiştir. Suriye, Irak, İran ile diğer petrol ve doğal gaz zengini Arap devletlerle ilişkilerin temel unsurunu enerji konusu oluşturmaktadır.Türkiye, ekonomik ve politik çıkarları açısından kritik öneme sahip olan enerji konusunda henüz işleyen bir milli strateji oluştura-mamıştır. Enerji konusunda Türkiye’nin sahip olduğu sorunlara değinmek gerekirse öncelikle artan talebe karşın enerji üretiminin

oldukça sınırlı olması söylenebilir. Türkiye topraklarında yeterli petrol ve doğal gaz rezervleri bulunmaması üretimin önündeki en büyük problemdir. Ancak yakın zamanda Karadeniz ve Akde-niz’deki petrol ve doğal gaz rezervlerine yönelik araştırmalar yapılmıştır. Uluslararası şirketlerin çoktan harekete geçmesine rağmen Türkiye, çevresindeki karasularda enerji üretimine yönelik etkin girişimler için oldukça geç kalmıştır. Sonuç olarak Türkiye’nin artan enerji ihtiyacına paralel olarak dışa bağımlılığı gün geçtikçe artmaktadır.

Page 34: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis32

YUNANCA “ENERGON” SÖZCÜğÜNDEN TÜREYEN ENERjİ; HERHANGİ BİR SİSTEM İÇİNDE OLUŞAN İŞ OLARAK TANıMLANABİLİR. FİZİK BİLİM DALıNıN TEMEL KAVRAMLARıNDAN BİRİ OLAN ENERjİ, AYNı ZAMANDA DA EKONOMİK FAALİYETLERİN VE DOLAYıSıYLA ÜRETİMİNİN VAZGEÇİLMEZ BİR UNSURUDUR. GEÇMİŞTE OLDUğU GİBİ GELECEKTE DE UğRUNDA SAVAŞLAR YAPıLACAK OLAN ENERjİ, BÜTÜN EKONOMİLER VE TOPLUMLAR İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜRETİM FAKTÖRÜ VE GİRDİ NİTELİğİNDEDİR. ENERjİNİN BULUNMADığı BİR ÜLKEDE; EKONOMİDEN, ÜRETİMDEN, TÜKETİMDEN VE TABİİ Kİ İNSANOğLU YAŞAMıNDAN SÖZ ETMEK DE OLMAZ.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ KAYNAĞI OLARAK DOĞALGAZIN GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ

üneş, rüzgar, jeotermal gibi enerji türlerinin

20. yüzyılın son yarısında tanınmaya ve kul-

lanılmaya başlanması ile beraber enerjide;

“yenilenebilir” ve “yenilenemeyen” enerji türleri

diye iki yeni sınıflandırmaya gidilmiştir. Buna

göre petrol, doğal gaz, kömür, linyit ve nükleer,

yenilenemeyen (yani tükenebilir) enerji kaynak-

ları; hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyogaz

da yenilenebilir ( yani tükenmeyebilir ) enerji

kaynakları olarak sınıflandırılmaktadır. Bir diğer

ayrıma göre; enerjiyi birincil ve ikincil enerji

kaynakları şeklinde iki farklı kısımda da ince-

lemek mümkündür. Taşkömürü, linyit-asfaltit,

petrol, doğal gaz, hidrolik, jeotermal, odun,

hayvan ve bitki atıkları birincil enerji kaynak-

ları, elektrik enerjisi, kok, briket, havagazı ise

ikincil enerji kaynakları olarak sınıflandırılmak-

tadır. Bir diğer deyişle, ikincil enerji kaynakları,

birincil enerji kaynaklarına dayalı olarak üreti-

len bir enerji çeşididir.

Sanayileşme ve nüfus artışıyla birlikte fosil

yakıtlara olan talebin artması beraberinde

küresel ısınma, iklim değişikliği, hava kirliliği,

sağlık problemleri gibi ciddi sorunlar getirmiş-

G

BÜLENT ŞEN MMG ENERJİ KOMİSYONU BAŞKANI

Page 35: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 33

tir. Birincil enerji kaynakları olan kömür,

petrol, doğal gaz gibi fosil yakıt rezervle-

rinin de kısıtlı olması ve hızla tükenmesi

bilim ve siyaset çevrelerini alternatif

enerji kaynakları arayışına yönlendirmiştir.

Ülkeler doğal kaynaklarına bağlı olarak,

dünyadaki yeni enerji kaynaklarının verimli

bir şekilde kullanılması ve yeni enerji

teknolojilerinin geliştirilmesi yönündeki

çalışmalarına hız vermiştir. Bu gelişmelere

dayalı olarak rüzgar, güneş ve jeotermal

gibi yenilenebilir enerji kaynakları, petrol

ve doğalgaz gibi fosil yakıtların yerini

alabilecek ve geleceğin enerji kaynakları

olabilecek en iyi alternatifler olarak kar-

şımıza çıkmaktadır. Bilimsel ve teknolojik

gelişmelerle ulaşılan noktada yenilenebilir

enerjilerin teknik potansiyeli dünyanın

toplam enerji ihtiyacının yaklaşık altı

katını karşılayacak durumdadır. Ancak bu

dönüşümlerin büyükçe bir bölümü henüz

ekonomik değildir.

Geçen sene yıllık dünya enerji tüketimi,

yaklaşık 10 milyar ton eşdeğer petrol

olarak gerçekleşmiştir. Bu talebin yüzde

87’si fosil yakıtlardan karşılanmıştır. Ülke-

mizde ise, geçen senenin verilerine göre

elektrik enerjisinin üretiminin yaklaşık

yüzde 50’si doğal gaz, yüzde 20’si yerli

kömür, yüzde 18’i hidrolik, yüzde 5’i ithal

kömür, % 5’i sıvı yakıt, yüzde 2’si rüzgar,

jeotermal ve diğer enerji kaynaklarından

sağlanmıştır. Görüldüğü üzere ülkemizde

enerji kaynaklarının yüzde yüzde 50’sinden

fazlası dışa bağımlı olarak karşılanmaktadır.

Uluslararası Enerji Ajansının, dünya enerji

talebinin 2030 yılına kadar; yılda yaklaşık

yüzde 2’lik bir büyüme ile bugünkü talebin

üç katına çıkacağı öngörüsüyle, bu enerji

talebinin karşılanabilmesi için önümüz-

deki 20 yıl içinde, 20 trilyon USD yatırım

yapılması gerekmektedir. Bu yatırımların

fosile dayalı enerji üretimine yapılması

halinde “sera gazlarının” yüzde 50 oranın-

da artacağı hesaplanmaktadır. Yaşanabilir

bir dünya ve sürdürülebilir bir gelecek için,

2050 yılına kadar sera gazlarının yüzde

50 oranında azaltılması gerekmektedir.

Bunun sağlanabilmesi için de; enerji

verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarına

kararlı, sürekli ve büyük adımların atılması

gerekmektedir.

Türkiye’nin Doğalgaz Serüveni:Türkiye’de doğalgazın sanayi ve şehir şebekelerinde kullanımı çalışmalarına, 1984 yılında SSCB ile imzalanan doğalgaz sevkiyatı anlaşmasının ardından başlandı. Doğalgaz şehir içi evsel ve ticari olarak ilk kez 1988’ de Ankara’ da kullanıldı. 1992 yılında İstanbul, Bursa, Eskişehir ve İzmit ile doğalgaz pazarı genişledi. Türkiye, enerji uzmanları tarafından dünyanın en

Page 36: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis34

hızlı gelişen on pazarından biri olarak gös-terilmektedir. Ekonomik büyüme ve sınırlı doğal kaynaklar, ülkemizin enerji ithali gereksinimi arttırmaktadır. Türkiye stratejik konumu gereği Ortadoğu ve Hazar Denizi doğalgaz üretim alanları ile Avrupa tüketim pazarı arasında köprüdür.Doğalgazın Türkiye’ye giriş noktaları aşağı-daki şekilde görülmektedir:

TüRKİyE’NİN DoğALgAz İTHALATIRusya’yla 1986 yılında imzalanan yıllık 6 milyar m3 (plato) miktarındaki ilk alım anlaşmasının ardından, artan tüketim miktarının karşılanabilmesi amacıyla imzalanan diğer alım anlaşmaları kapsa-mında sırasıyla; Rusya (İlave Batı Hattı), İran ve Rusya (Mavi Akım Hattı) sayesinde doğalgaz alımına devam edilmiştir. 12 Mart 2001 tarihinde imzalanan alım anlaş-ması kapsamında 2007 yılından itibaren Azerbaycan’dan da doğalgaz alımına baş-lanmıştır. Böylece mevcut durum itibariyle Türkiye, 1999 yılında imzalanmakla birlikte henüz devreye girmediği için toplama dahil edilmeyen Türkmenistan anlaşması hariç olmak üzere, 3 farklı ülkeden uzun dönemli doğalgaz alım anlaşmaları kapsamında boru hatlarıyla doğalgaz ithalatı gerçekleş-tirmektedir.Bununla birlikte; arz kaynaklarının çeşit-lendirilerek arz güvenliğinin ve tedarikte esnekliğin artırılması amacıyla BOTAŞ

tarafından, 1988 yılında imzalanan alım anlaşması kapsamında 1994 yılından iti-baren Cezayir’den, 1995 yılında imzalanan alım anlaşması kapsamında ise 1999 yılından itibaren Nijerya’dan LNG alımına başlanmıştır.Bur durum, Şekil-2’ de özetlenmiştir.

TüRKİyE’DE DoğALgAz KULLANIMIKanunun yayımlandığı 2001 yılından günü-müze kadar geçen dönemde, kanun ve kanuna dayanılarak hazırlanmış olan ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçek-leştirilen şehir içi doğalgaz dağıtım lisansı ihaleleri ile doğalgazın yaygınlaştırılması ve doğalgaz dağıtım faaliyetinin özel sektör tarafından yürütülmesi sağlanmıştır.EPDK tarafından açılan şehir içi doğalgaz dağıtım lisansı ihaleleri sonrasında, mevcut illerimizdeki dağıtım bölgeleri için verilen 7 dağıtım lisansı ile birlikte lisanslı dağıtım şirketi sayısı 62’ye, gaz arzı sağlanan dağı-tım bölgesi sayısı ise 59’a ulaşmıştır.2011 yılı sonu itibariyle toplam 62 ilimizde konutlarda ve sanayide doğalgazın kullanıl-ması sağlanmıştır. Siirt, Batman Ardahan, Giresun ve Kilis illerinde de gaz arzı sağ-lanması çalışmaları devam etmektedir.Doğalgaz dağıtım lisansı ihalesine çıkıl-mayan ve/veya çıkıldığı halde sonuçlandı-rılamayan 12 şehrimiz kalmış olup, bunlar Ağrı, Iğdır, Muğla, Sinop, Artvin, Tunceli, Şekil-2: Türkiye doğalgaz ithalatı

Yaşanabilir bir dünya ve sürdürü-lebilir bir gelecek için, 2050 yılına kadar sera gazlarının yüzde 50 oranında azaltılması gerekmekte-dir. Bunun sağlanabilmesi için de; enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarına kararlı, sürek-li ve büyük adımların atılması gerekmektedir.

Spot LNG% 2

Nijerya% 3Cezayir

% 9

Azerbaycan% 9

İran% 19

Rusya% 58

Page 37: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 35

DOğAL GAZ DİğER YAKıTLARA GÖRE ÇEVRECİ VE DAHA UCUZ OLABİLİR. ANCAK BAğıMLıLıK DAHA TEHLİKELİ VE MALİ YAPıDAKİ DELİğİ BÜYÜTECEK ARGÜMANLARA SAHİP BİR SıKıN-Tı OLARAK KAPıMıZDA BEKLEMEKTEDİR.

Bingöl, Muş, Bitlis, Mardin, Şırnak ve Hak-

kari’ dir.

2011 yılı sonu itibariyle Türkiye’deki tüm

doğalgaz dağıtım bölgelerinde yaklaşık;

7.400 km çelik boru hattına,

56.200 km polietilen boru hattına,

9.100.000 abone sayısına,

77.800 kişiye doğrudan ve dolaylı istih-

dama,

7.9 milyar TL toplam yatırım tutarına,

erişilmiştir.

Türkiye'nin 2012'de gaz tüketimi 46 milyar

m3 oldu. 2013 yılı tüketiminin yaklaşık 48

milyar m3 olması bekleniyor.

Üretim değerlerinin yanı sıra dünya doğal-

gaz sistematiğini anlayabilmek için tüketim

değerlerine de bakmakta yarar görüyorum.

ABD 2012 yılında 722.1 milyar m3, Rusya

416.2 milyar m3, İran 156.1 milyar m3

tüketim gerçekleştirirken Türkiye 46 milyar

m3 tüketim gerçekleştirmiştir. Bu bilgilere

bakarsak ABD ürettiğinden çok tüketmesinin

sonucu olarak her yıl üretimini arttırması

gerekliliği yanında rezerv alanlarının azlığı

nedeniyle de dünya doğalgaz piyasasına

da egemen olması gerekliliğini ortaya koy-

maktadır. Türkiye içinde doğalgaz rezerv

alanları bulunmuş ve bu alanlarda çalış-

malar yapılarak 2012 yılında 632 milyon

m3 üretim yapılabilmiştir. Ancak 2011

yılında üretilen 759 milyon m3 karşısında

2012 yılında 42 milyar m3 tüketim gerçek-

leştiren bir ülke için sıkıntılı bir durumdur.

Doğalgaz ithalatımızın yüzde 50’sinden fazlasını Rusya'dan karşılamamızın Rusya'ya olan bağlılığımızı ortaya koyan verilerdir. Ayrıca bu bağlılığımızın çoğun-luğunu konut ısıtmasının aksine elektrik üretiminde kullanıyor oluşumuzun ülke enerji üretimi konusundaki zayıflığımızı ortaya koymaktadır. Elektrik üretiminde 13 milyar m3 doğalgaz tüketilirken, ısı santrallerinde 255 milyon m3, petrol rafinelerinde 1 milyar 261 milyon m3, araç yakıtı olarak 2 milyon 935 bin m3, ticarethanelerde 231 milyon m3, resmi dairelerde 565 milyon m3, konutlarda 154 milyon m3 doğalgaz kullanılma-sındaki dengesizliğin çözümlenmesi gerekliliğine bakmak gereklidir. Bu bilgiler ışığında dünyadaki rezervler ve

üretim tüketim dengelerine bakacak olursak, ülkemizin Rusya başta olmak üzere diğer rezerv ülkelerine bağımlılı-ğının daha da artacağı görülmektedir. Bu sebeplerden dolayı enerji için gerekli diğer parametreler üzerinde çalışmak ve özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına hızlıca dönüşüme başlanılması gereklidir. Doğalgaz diğer yakıtlara göre çevreci ve daha ucuz olabilir. Ancak bağımlılık daha tehlikeli ve mali yapıdaki deliği büyütecek argümanlara sahip bir sıkıntı olarak kapımızda beklemektedir. Türkiye’de cari açığın ülkemiz aleyhine olmasında en büyük etken maalesef doğalgaz ithalatıdır. Bu konuda özellikle yenilebilir enerjiye fark-lı ve yenilikçi bir bakış açısı ile bakmakta fayda görüyorum.

Page 38: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis36

nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, ülke-

mizin enerji talebini karşılamak için sınırlı

olan doğal kaynaklarımızı rasyonel bir şekilde

kullanmaya, yeni teknolojilerle enerji üretimi-

ni çeşitlendirmeye ve mevcut teknolojilerin

verimliliğini arttırmaya, alternatif enerji kay-

naklarını değerlendirmeye yönelik politika ve

stratejilerin uygulanmasına büyük bir önem

vermektedir. Bu anlamda yenilenebilir enerji

kaynaklarının (hidrolik, rüzgar, güneş, jeoter-

mal, biyokütle, dalga,akıntı enerjisi ve gel-git

gibi fosil olmayan enerji kaynakları) enerji arzı

içindeki payının artırılması, diğer enerji kay-

naklarına göre çevreyi asgari seviyede etkile-

mesi ve yerli - yenilenebilir olması nedeniyle

bir kez daha önem kazanmaktadır.

Bugün itibariyle ülkemizin kurulu gücü yak-

laşık 62.147 MW iken, 2023 yılı itibariyle

100.000 MW’a ulaşacağı öngörülmektedir.

2009 yılında çıkarılan Elektrik Enerjisi Piya-

sası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesine göre;

2023 yılı itibariyle, yenilenebilir kaynakların

elektrik üretimindeki payının yüzde 30 düze-

yinde olmasının sağlanması hedeflenmekte-

dir. Bu manada 2023 yılına kadar ülkemizde

var olan teknik ve ekonomik olarak değerlen-

dirilebilecek hidrolik potansiyelin tamamının

elektrik enerjisi üretiminde kullanılması (yak-

laşık 140 TWh) ve rüzgâr kurulu gücünün de

20.000 MW’a çıkarılması planlanmaktadır.

Ülkemizdeki toplam geliştirilen HES potansi-

yeli yaklaşık 47.000 MW olup, Ağustos 2013

itibariyle inşa halindeki HES 8.868 MW ve

işletmede 21.677 MW’lık bir kapasite bulun-

ÜLKEMİZİN SON YıLLARDA YAŞADığı YÜKSEK EKONOMİK GELİŞME VE ARTAN REFAH SEVİYESİNİN SONUCU OLARAK ENERjİ SEKTÖRÜNÜN HER ALANıNDA HıZLı BİR TALEP ARTıŞı OLMAKTADıR. TÜRKİYE, İKTİSADİ İŞBİRLİğİ VE KALKıNMA TEŞKİLATı (OECD) ÜLKELERİ İÇERİSİNDE GEÇTİğİMİZ 10 YıLLıK DÖNEMDE ENERjİ TALEP ARTıŞıNıN EN HıZLı GERÇEKLEŞTİğİ ÜLKE DURUMUNDADıR. ÖNÜMÜZDEKİ 10 YıLDA DA ÜLKEMİZ ENERjİ TALEBİNİN 2 KATıNA ÇıKMASı BEKLENMEKTEDİR.

ENERJİ YATIRIMLARINDA YERLİ ÜRETİCİNİN ROLÜHİLMİ BAŞTÜRK TEMSAN YöNETİM KURULU BAŞKANI

E

Page 39: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 37

makta 2023 yılına kadar var olan bu

kurulu güce yaklaşık olarak 16.400 MW’lık

potansiyel, rüzgâr da hâli hazırda işletme-

de olan2.619MW’lık kurulu kapasiteye ise

yaklaşık 17.000 MW’lık potansiyel daha

eklenecek demektir.

Bu durumda tamamen yerli ve yenile-

nebilir olan ülkemiz potansiyelinin opti-

mum bir şekilde değerlendirilmesi ve bu

santrallerin inşasında kullanılacak olan

elektromekanik aksamının tamamen

yerli tasarım ve üretimle gerçekleştiril-

mesi enerji açısından büyük oranda dışa

bağımlı olan ülkemiz için hayati önem

taşımaktadır. Söz konusu santrallerin

inşaat kısımları hâlihazırda ülkemizde

yapılabilmektedir. Yukarıda sözü edilen

HES ve RES potansiyelinin tamamen yerli

olarak üretilmesi durumunda bu ülke-

mizde yaklaşık 40 milyar $’lık bir pazar

potansiyeline tekabül etmektedir.

Bu yatırım potansiyelinin yerli olarak

gerçekleştirilebilmesinde, yerli yatırım-

cının yanı sıra yerli üreticinin de önemi

yadsınamaz. Yatırımcı ve yerli üreticinin

önünün açılması için her türlü kolaylık

sağlanmalı ve gerekli önlemler (gerekli

izinler, ÇED, banka kredileri, vergi avantajı

vb.) alınmalıdır. Bu anlamda 6094 sayılı

kanunun yatırımcıya getirmiş olduğu

yerli katkı payı avantajı hayati derecede

önemlidir.

Bilindiği üzere YEK’e (Yenilenebilir Enerji

Kaynaklarına) dayalı üretim tesislerini

yILI İTİBARİyLE, yENİLENEBİLİR KAyNAKLA-RIN ELEKTRİK üRETİMİNDEKİ PAyININ yüzDE 30 DüzEyİN-DE oLMASININ SAğLANMASI HEDEFLENMEK-TEDİR.

2023

Page 40: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis38

alabiliyor olması nedeniyle, yerli yatırım-cıların teveccühünü kazanmıştır. Bu bağ-lamda belgenin alınmasına müteakip bir kaç özel sektör projesi alınmış olup, ilave projeler için de diğer yatırımcı firmalar-la görüşmelerimiz devam etmektedir. Önümüzdeki günlerde yoğun bir taleple karşılaşacağımızı düşünmekteyiz.1975 yılında kurulan, 1977’de üretime başlamış ve yerli kaynaklar kullanılarak elektrik enerjisi üretimine ve milli eko-nomiye katkı sunan TEMSAN (Türkiye Elektromekanik Sanayi), Kamu ve Özel sektöre çok sayıda anahtar teslimi HES yapmıştır. Teşekkülümüz bugüne kadar en büyüğü Batman HES (192 MW) olan, yaklaşık 1000 MW gücünde 22 adet (55 ünite) HES projesini tamamlayarak dev-reye almıştır. Toplam kurulu gücü yakla-şık 200 MW olan 10 adet HES’in proje imalat, montaj ve devreye alma işleri devam etmektedir. Bunların yanı sıra teşekkülümüz çok sayıda HES’in reha-bilitasyonunu gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 adet pompa istasyonu, 52 adet trafo merkezi ve HES şalt sahası işini tamam-lamıştır. Ayrıca 500 kW altı mini ve mikro türbin tasarım, imalat ve montajını da gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda ülkemizde birçok belediyeye (içme suyu hattı üzerine) ve küçük akarsular üzerine çok sayıda mini-mikro türbin kurulumu gerçekleştirildi ve bu türbinler enerji üretmektedir. Yerli katkı payı ilavesi uygulamasının gerçekleştirilmiş olması, ülkemizde HES elektro-mekanik teçhizatının imalatının yaygınlaştırılmasına ve dolasıyla ülkemiz ekonomisinin en büyük sorunlarından biri olan cari açığın azalmasına ve istih-damın artmasına katkıda bulunacaktır. Diğer yenilenebilir enerji kaynakları için de gerekli çalışmalar yapılarak‘yerli katkı payı’ uygulanabilir hale getirilmeli, yatırımcı ve yerli üretici bu avantajdan faydalanmalı ve dolayısıyla yerli üretim teşvik edilmelidir.Elektromekanik teçhizat imalatında öncü ve lider olan TEMSAN ülkemizde inşa edilecek olan HES potansiyelinin büyük bir kısmına taliptir ve bundan sonra artan bir ivme ile bu konuda ülkemize hizmet etmeye kararlıdır.

teşvik etmek için 29 Aralık 2010 tarihli ve 6094 sayılı kanun yayımlanmış olup, kanundaki I sayılı cetvelde her bir üretim tesis tipine uygulanacak fiyatlar, II sayılı cetvelde üretim tesislerinin yerli olarak gerçekleştirilmesi halinde uygulanacak yerli katkı ilavesi yer almaktadır.Yerli katkı ilavesi alabilmek için, bütünleştirici parçaların yerli aksam oranları bazında en az yüzde 55’i yurt içi katma değerle üretilmesi gerekmektedir. Hidroelektrik santrallerde (HES) yerli imalat belgesini alabilmek için gerekli çalışmalar Teşekkülümüzce hızla başla-tılmış olup konuyla ilgili Yenilebilir Enerji Genel Müdürlüğü (YEGM) tarafından “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elekt-rik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Aksamın Yurt İçinde İmalatı Hakkında Yönetmelik”te revizyon yapılarak 04 Eylül 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayım-lanmıştır. Yerli katkı ilavesinden yarar-lanılabilmesi için, öncelikle Yönetmelik madde 2b’de yer alan aksamın uluslara-rası veya ulusal standartlara uygunluğunu belirten “Ürün Sertifikası”nın TSE’den alınması gerekmekteydi. Teşekkülümüz çalışanlarının vermiş olduğu destekle bu konuda kriter (TSE K 195) hazırlanmış ve TSE tarafından yayımlanmıştır. Bu

kriter, ülkemizde ilk defa teşekkülümüz fabrikalarına ve tamamlamış olduğumuz özel sektör HES elektromekanik teçhi-zatlarına uygulanmış olup, HES’ler için “Kritere Uygunluk Belgesi” 06 Ağustos 2013 tarihinde TSE’den alınmış ve ülke-mizde ilk defa HES’ler için “yerli katkı payı” alınabilmesinin önü açılmıştır. 6094 sayılı kanuna göre YEKDEM kapsamında HES elektromekanik teçhizat imalatı yerli olarak yapılmadığı takdirde, hidroelektrik üretim tesisine uygulanacak fiyat 7.3 ABD Doları cent/kWhdır. Ancak Teşekkü-lümüzün yüzde 100 yerli olarak tamam-lamış olduğu ilk özel sektör projesi CUNİŞ HES için, ilgili belgeler tamamlan-mış olup, 2014 yılının başından itibaren 5 yıllık bir süre zarfında, yatırımcı ürettiği elektrik enerjisini, 2.0 ABD Doları cent/kWh yerli katkı payı ilavesi ile toplamda 9.3 ABD Doları cent/kWh’a satarak teş-vikten faydalanacaktır.HES’ler için yerli katkı payının ülkemizde alınması ile HES elektromekanik teçhizat imalatı ülkemizde yaygınlaştırılması sağ-lanacak, yatırımcının ve sanayicinin önü de açılmış olacaktır. Teşekkülümüz, aldığı HES’leri yerli olarak uluslararası standart-larda üretmesi ve ‘yerli katkı payı’nı da

Şekil 1. Diyarbakır FabrikasıGenerator ve Türbin İmalat Holleri

Şekil 2. Alpaslan HES ( 4 x 45 MW) Montaj Çalışmaları

YERLİ KATKı PAYı İLAVESİ UYGULAMASıNıN GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ OLMASı, ÜLKEMİZDE HES ELEKTRO-MEKANİK TEÇHİZATıNıN İMALATıNıN YAYGıNLAŞTıRıLMASıNA VE DOLASıYLA ÜLKEMİZ EKONOMİSİNİN EN BÜYÜK SORUNLARıNDAN BİRİ OLAN CARİ AÇığıN AZALMASıNA VE İSTİHDAMıN ARTMASıNA KATKıDA BULUNACAKTıR.

Page 41: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 39

Page 42: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis40

ugün dünyanın enerji talebi, hem endüstrinin

sürekli faaliyetini hem de ulaşım ve haber-

leşme sistemlerinin büyük bir bölümünün ida-

mesini sağlayan elektrik enerjisine yöneliktir.

Hidrolik enerji kaynaklarının sınırlı, fosil yakıt-

larının da sebep olduğu çevre kirliliği (sera

etkisi ve asit yağmurları) problemleri nedeniy-

le 20. Yüzyılın ikinci yarısında alternatif enerji

kaynaklarının araştırılması yoğunlaşmıştır.

Yeni enerji kaynakları arasında teknolojisi en

çok gelişen nükleer enerji olmuştur. Nükleer

enerjinin ilk yatırım maliyeti yüksek olmakla

birlikte konvansiyonel enerji kaynaklarından

elektrik üretim maliyetlerine bakıldığında

nükleer enerji avantajlı konumdadır. Uluslara-

rası Enerji ajansı verilerine göre 2035 yılında

dünyanın elektrik enerjisi tüketimi 2010 yılına

göre yüzde 35 artacağı öngörülmektedir.

Mevcut dünya elektrik enerjisi üretimin yüzde

14’ü nükleer enerjiden dolayısı ile uranyum-

dan elde edilmektedir. Gelecekte nükleer

enerjiye bağlı elektrik üretimi artarak devam

edecektir. Çevre faktörleri, sürdürülebilirliği,

elektrik üretim maliyeti, yeni teknolojiler gibi

avantajlarından dolayı ülkeler, gelişen sanayi-

leri ve kalkınmaları için ve enerji arz çeşitliği

ve güvenliğini sağlamak amacıyla nükleer

enerjiye yatırım yapmaktadır. Bu nedenle son

altmış yıl içinde uranyum dünyanın en önemli

enerji minerallerden biri haline gelmiştir.

DüNyA URANyUM REzERVİ, üRETİMİ VE FİyATIDünyadaki nükleer enerji üretim programları

paralelinde, nükleer hammadde potansiyeli

ve yakıt çevrimleri konusunda bazı çalışmalar

ve araştırmalar sürdürülmektedir. Nükleer

gücün uzun süreli enerji kaynağı olarak kulla-

nılabilmesi, bu santrallerde yakıt olarak kulla-

nılan ve stratejik bir madde olan uranyumun

yeterince sağlanabilmesine bağlıdır.Dünya

Nükleer Birliği verilerine göre Ocak 2014 iti-

bariyle dünyada 434 nükleer santral faaliyet

göstermektedir. Halen 65 nükleer santral

inşaatı devam etmektedir. 2030 yılına kadar

ekonomik ömrünü doldurması beklenen 156

reaktörün kapanması ve 298 yeni reaktörün

devreye girmesi öngörülmektedir. Gelecek

15 yıl içinde ise 312 nükleer santral planı

bulunmaktadır. Bu planlar içinde Türkiye’nin

de 4 santral planı bulunmaktadır. Uranyum

nükleer santrallerde elektrik üretmek için ihti-

yaç duyulan en önemli yakıt kaynağıdır. Halen

çalışan ve gelecekte devreye girecek nükleer

SON YıLLARDA PETROL FİYATLARıNıN HıZLı BİR ŞEKİLDE YÜKSELİŞİ HÜKÜMETLERİ ÇEŞİTLİ ÖNLEMLER ALMAYA YÖNELTMİŞTİR. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DAHA VERİMLİ MOTORLU TAŞıTLAR, ELEKTRİKLİ MAKİNELER, ıSıNMA, BİNALARıN YALıTıMı VE DAHA BİRÇOK ALANDA YENİ TEKNOLOjİLERİN GELİŞTİRİLMESİ VE UYGULANMASı İLE ENERjİNİN VERİMLİ BİR ŞEKİLDE KULLANıMı HıZLı BİR ARTıŞ GÖSTERMEKTEDİR. KONVANSİYONEL ENERjİ KAYNAKLARı YAYGıN BİR BİÇİMDE YARARLANıLAN; FOSİL YAKıTLARDAN (ODUN, KÖMÜR, PETROL, DOğALGAZ), AKARSULARDAN, URANYUM VE TORYUM (HENÜZ ARAŞTıRMA AŞAMASıNDA) GİBİ ELEMENTLERDEN OLUŞAN NÜKLEER YAKıTLARDAN OLUŞMAKTADıR. KONVANSİYONEL ENERjİ KAYNAKLARıNıN ORTAK VE EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ ARASıNDA; ÜRETİM MİKTARıNıN KONTROL EDİLEBİLMESİ VE SÜREKLİ ÜRETİLEBİLMESİ SAYıLABİLİR.

HAMMADDE OLARAK URANYUM VE TÜRKİYE URANYUM POTANSİYELİDOÇ. DR. ABDULKERİM YöRÜKOĞLU MTA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

B

Page 43: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 41

bazlı elektrik üretim santralleri yakıt olarak uranyum kullanmaktadır. Dünya üzerinde faaliyet gösteren 434 nükleer santralin yıllık uranyum ihtiyacı 65 bin ton seviyesinde olup, dünyanın toplam uranyum rezervi ise yaklaşık 5 milyon ton düzeyindedir. Araştırmalar bugün ortaya konan uranyum rezervinin talebe göre en çok 50 yıl yeteceğini göstermiştir. Dünyada 19 tane uranyum üreticisi ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler dünya uranyum üretiminin yaklaşık yüzde 90'ını karşıla-maktadır. Tüm dünyada uranyum madeni arama çalışmaları devam etmekte olup yeni yatakların bulunması olasıdır. Diğer mineral kaynakları ile karşılaştırıldığında uranyum aramaları nispeten kolaydır. Çünkü uranyumun parçalanma ürün-lerinin radyasyon anomalileri havadan haritalanması veya tespiti ile uranyum yatakları bulunabilmektedir.Dünyada uranyum fiyatlarında son 10 yılda çok büyük dalgalanmalar meydana gelmiştir. Bunun sebebi özellikle 2008 yılına kadar arzın talebi karşılayamaması, 2008 yılında ise özellikle Kazakistan’ın önemli ölçüde üretim yapmaya başla-masıdır. 30 Aralık 2013 tarihi itibariyle U3O8 fiyatı 35,5 USD/lb (76,06 USD/kg) olarak dünya spot piyasasında işlem görmektedir. Hammadde olarak uranyum 3-15 yıllık uzun dönemli kontratlarla

direkt kullanıma yönelik üreticilerden alım yapılmaktadır. Ancak bu kontrat-larda uranyumun teslimi esnasında uranyumun spot piyasa fiyatı ilişkisi de bulunmaktadır. Uranyum fiyatlarındaki dalgalanma az ve talep arasındaki den-gesizlikten kaynaklanmaktadır.Türkiye Uranyum Potansiyeli

URANyUM ARAMALARITürkiye’de uranyum aramalarına ilk olarak 1953 yılında MTA Genel Müdürlüğü’nce kısa süreli genel etütler şeklinde başlanmış ve 1956 yılından itibaren sistemli çalışmalara geçilerek 1980 yılı sonuna kadar devam edilmiştir. Türkiye’nin jeolojik yapısının incelenmesi ve bugüne kadar yapılan çalışmalardan elde edinilen bilgi ve deneyim ışığında, belirlenmiş olan rezervlerin ülkenin nihai potansiyelini göstermediği, arama faali-yetlerinin artması halinde yeni uranyum yataklarının bul unmasının mümkün oldu-ğu söylenebilir. Türkiye’de bu güne kadar bulunmuş uranyum yataklarının büyük bir çoğunluğu sedimanter tip yataklardır. Bu guruba, köprübaşı ve sorgun uranyum yatakları girmektedir. Sadece demir tepe yatağı damar tipi uranyum yatak-ları grubuna aittir. Türkiye’de aramalar sonucunda 9.129 Ton uranyum bulun-muştur. MTA Genel Müdürlüğü ülkemiz

nükleer enerji politikaları nedeniyle yurt içi ve yurt dışında radyoaktif hammadde aramalarına yeniden başlamıştır. Bu kapsamda Batı Anadolu’da uranyum ruhsatlarında sondajlı uranyum arama çalışmaları yürütülmektedir.

MTA’DA URANyUMUN KAzANIMINA yöNELİK TEKNoLojİK ÇALIŞMALARSaha çalışmalarının sonucu bulunan cevherler üzerine, laboratuvar çaptaki teknolojik testler1966 yılında başlamış-tır. Bu çalışmalardan amaç, cevherden uranyumu kazanmak için; tane iriliği kim-yasal çözücünün seçimi, zaman,sıcaklık, katı/sıvı oranı ve oksidanın etkisi gibi karıştırmalı leaching (katıdan özütleme) parametrelerinin incelenmesidir. Halen Türkiye'de henüz bir uranyum cevheri çıkarılması, işletilmesi ve sarı pasta üre-timi yoktur. Ancak, Manisa-Köprübaşı'nda 1974 yılında, Köprübaşı cevherlerini laboratuvar ölçekte çalışmalar yapılmış, MTA tarafından bir pilot tesis kurulmuş-tur. 1974-1982 yılları arasında faaliyet gösteren bu tesiste, Köprübaşı ve Uşak-Fakılı cevherlerinden 1.200 Kg kadar sarı pasta üretilmiştir. Üretilen sarı pasta 1996 yılında TAEK’e verilmiştir.

SoNUÇ VE öNERİLERTürkiye’nin artan enerji ihtiyacının kar-şılanmasında nükleer enerjinin payının mutlaka olması, arz güvenliği ve çeşit-liliğini sağlaması zorunludur. Özellikle dışarıya bağımlılığın azaltılması için nükleer enerji payının artması gerekmek-tedir. Türkiye bu nedenle de bir dönem rezervlerine ulaştığı ve teknolojik olarak da üretim aşamalarını da tamamladığı uranyum madenlerine ihtiyaç duyacaktır. Uranyum hem global trendlerde hem de Türkiye’nin ihtiyaçları açısından strate-jik bir maden konumuna gelmiştir. Bu kapsamda yapımı devam eden nükleer santrallerimizin ihtiyacı olan uranyum hammaddesini temin etmek için yurt içi ve yurt dışı maden arama stratejileri oluşturulmalıdır. Mevcut bilinen yatak-lardan sarı pasta üretimine yönelik tesis ETİ maden aracılığı ile yatırımlara baş-lanmalı ve sarı pasta üretilmelidir.

Page 44: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis42

ÜLKEMİZ SıNıRLARı İÇERİSİNDE ELEKTRİK İLE TANıŞMA CUMHURİYETİN İLANıNDAN ÖNCE 1902 YıLıNDA TARSUS’TA BULUNAN BİR SU DEğİRMENİNE BAğLANAN BİR DİNAMO VASıTASıYLA 2 KW ELEKTRİK ÜRETİLEREK GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ VE BUNA BAğLı GEÇEN ZAMAN İÇİNDE TESİS OLARAK ADLANDıRıLACAK İLK ÜRETİM PROjESİ YATıRıMı 1913 YıLıNDA İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

ELEKTRİK MÜHENDİSİ

TÜRKİYE’DE ELEKTRİK VE ELEKTRİK PİYASASININ SERÜVENİ

umhuriyetin ilanından sonra 1935 yılında kont-rol mekanizması halen günümüzde de varlığını sürdüren santrallerin projesini onaylayan ve kabulünü sağlayan kamu teşekkülü olarak faaliyetini sürdüren Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuş ve elektrik ihtiyacının artması ve elektrik enerjisinin yaşamın ayrılmaz bir parçası olmasıyla birlikte büyük bir ekono-mik sektör oluşmuştur. Oluşan bu sektörün eksikliklerini gidermek için üretim, iletim ve dağıtım faaliyetleri tek çatı altında 1312 sayılı yasa ile 1970 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuştur. Artan ekonomik, sosyal ve iktisadi gelişmeler sonucunda hizmet kalitesini artırmak, özelleştirmeye, liberal ekonomiye

geçişi ve Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak özelleştirmenin alt yapısını teşkil etmek üzere üretim ve dağıtım faaliyetleri ayrı ayrı olarak yürütülmesi için Türkiye Elektrik Kuru-mu (TEK) 1993 yılında 513 sayılı yasa ile 2 ayrı şirket olarak ikiye bölünmüştür. Üretim ve İletim Faaliyetleri Türkiye Elekt-rik Üretim A.Ş. (TEİAŞ) ve Dağıtım faaliyeti olarak Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) oluşturulmuş ve yapılan bu bölünmelerden sonra artan piyasanın ve gelişen ekonominin Avrupa Uyum Yasaları, özelleştirme mekaniz-ması ve görülen eksikliklerin giderilmesi için 2001 yılında 4628 sayılı kanun kabul edilerek elektrik piyasasına düzenleme getirilmiş, 3’e

C

RAMAZAN ENSAR

Elektrik piyasasının özelleştirmesi sonucu kamunun elektrik piyasasındaki tekelci hakimiyetine son verilmesi amaçlanırken yeni tekelci yapıların oluşumunun da önüne geçmesi gerekmektedir. Bu süre içerisinde regülasyon politikasının belirlenmesi gereklidir. Ancak bu yolla tekelciliğin önüne geçilebilerek tam rekabet oluşturabilecektir. Bu regülasyon politikasını yöneten kurum Enerji Piyasası Düzen-leme Kurulu (EPDK) yine kanunla rekabeti denetleyen Rekabet Kurulu ile ortaklaşa yüksek kontrol mekanizması ile piyasayı rekabetçiliğe dönüştürebilecektir. Kanunla yıkıcı rekabete karşı da bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler;

Herhangi bir özel sektör üretim şirketinin iştirakleri ile piyasada sahip olacağı toplam pay önceki yıla ait toplam elektrik kurulu gücünün yüzde 20 sini geçemez

Otoprodüktör veya Otoprodüktör Grubu üretmiş olduğu elektriği yıl içinde yüzde 20 sinden fazla olmaması şartıyla EPDK tarafından belirlenecek orandaki miktarını satabilecektir

Page 45: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 43

bölünmek üzere üretim faaliyetleri Elekt-rik Üretim A.Ş (EÜAŞ), iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ve Ticari faaliyetler içinde Türkiye Elektrik Taahhüt ve Ticaret A.Ş. (TETAŞ) olarak iktisadi devlet kuruluşları teşkil edilmiştir. Bu kanunla elektrik piyasası üretim, ile-tim, dağıtım ve ticaret faaliyetleri olarak ayrılmıştır. Yine bu kanun gereği elektrik piyasasında faaliyet gerçekleştirecek ister kamu isterse özel teşebbüs olsun faaliyet-ler için lisans alma zorunluluğu getirilerek enerjinin sektörel piyasasını düzenlemek, dengelemek ve kontrol mekanizmasını sağlamak üzere özerk yapıya sahip Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) kurul-muş ve kuruluşun verdiği lisansları ilgili yasa ile Üretim Lisansı, Dağıtım Lisansı, Perakende Satış Lisansı, Toptan Satış Lisansı, Otoprodüktör Lisansı, Otoprodük-tör Grup Lisansı ve İthalat-İhracat Lisansı olmak üzere lisansları 7 grupta toplayarak lisans sürelerini 10 ile 49 yıl arasında sınırlandırmıştır. Ülkemizde nüfusun artmasıyla ve ekono-minin canlanmasıyla elektrik üretiminde artış yaşanmış ve Elektrik sektörünün kamu teşebbüsünden özel sektöre geçişi-şiyle üretimdeki kamunun payı hızla aşa-ğılara çekilmiştir. 2013 yılı sonu itibariyle Türkiye'nin Toplam Kurulu Gücü 61.422 MW aşmış toplam üretimi 260.00 GWh seviyesine yükselmiştir. Elektrik santralle-rinde üretilerek kullanıma sunulan elektrik enerjisinin çeşitliliği termik, hidrolik, jeo-termal, rüzgar olmakla birlikte kullanılan yakıt bakımından üretilen elektrik enerjisi yüzde 50 fazlası doğalgazdan temin edil-

mekte olup yakın bir zaman içinde nükleer

enerjiye geçiş sağlanmadığı takdirde çok

ciddi sorunlarla karşılaşması kaçınılmaz-

dır. Elektrik piyasasına 2013 yılı sonu

itibariyle bakıldığında üretim santrallerinin

özelleştirilmesine başlanmış ve 2014 yılı

içinde üretim özelleştirilecek olup dağı-

tım sektöründe 2013 yılı sonu itibariyle

tüm dağıtım bölgeleri özelleştirilmiş ve

lisans devirleri gerçekleştirilmiştir. Dağı-

tım şirketlerinin özelleştirmesi neticesinde

TEDAŞ tarafında tesis edilmiş ve dağıtım

şirketi tarafından da tesis edilecek yatı-

rımların varlıklarının mülkiyeti TEDAŞ’a ait

olacak, işletme hakları ise dağıtım şirketi-

ne bırakılacaktır.

Dağıtım şirketleri tüketim tahminlerini

TEİAŞ’ın hazırladığı projeksiyonlardan

faydalanacaktır. Dağıtım şirketleri yapı-

lan bu projeksiyonlar çerçevesinde yatı-

rım planlarını belirleyecek ve yatırımların

gerçekleştirilmesi içinde EPDK’dan onay

alacaktır. Dağıtım şirketleri yapmış olduk-

ları bu yatırımların tüm harcamalarını itfa

yolu ile tarife üzerinden geri alacaktır.

Ülkemizde elektrik piyasasına yapılan bu

düzenlemelerle gerçekleştirilmek istenen

amaçları sıralarsak;

1-Üretim, iletim, dağıtım ve ticaret faa-

liyetleri birbirinden ayrılmasının sağla-

nılması

2-Elektrik arzının elektrik talebinin üstüne

çıkartılması

3-Tekel piyasanın kırılması, rekabetçi

fiyatların oluşturulması

4-Ucuz kaliteli ve kesintisiz elektriğin sağ-

lanılması

5-Oluşturulan piyasa ile özel sektörün

önünün açılması ve daha fazla yatırımın

sağlanılması

6-Kamu ağırlığının azalması

7-Şeffaf ve rekabete açık piyasanın belir-

lenmesi (PMUM)

8-Sektörel etkinliğin cazip hale getirilmesi

Bir özel sektörün toptan satış şirketinin iştirakleri ile piyasada sahip olacağı pay bir önceki yılın Türkiye Elektrik Toplam Tüketi-min yüzde 10’unu geçemez

Sonuç olarak ülkemizin elektrik ile tanışmasından günü-müze kadar gerçekleşen büyümeler konjonktürel anlamda yeraltı veya yer üstü kaynaklara sahip olmak ile birlikte bu kaynakların kullanılması ve en verimli şekilde yönetilmesi sadece ekonomik tedbirlerle olmayacağı gibi sadece siyasi irade ile desteklenilmesi de yeterli olmuyor. Doğalgazın ithal olduğu ve ülkemizin jeopolitik ve stratejik yapısından dolayı Türkiye’nin vazgeçilmez nükleer enerji üretim politikası olmalı, bunu varlık konusu olarak görmeli, bununla ilgili her türlü dış engellemelere karşı hazırlıklı olmalı ve olmayan enerjinin en pahalı enerji olduğu bilincini ana okul seviyesinde tüm vatandaşlarını bilinçlendirmelidir.

Özel sektör dağıtım şirketleri, dağıtım ve perakende satış faaliyeti dışında bölgelerinde üretim lisansı almaları şartı ve yıllık elektrik enerjisi üretimini bir önceki yılda bölgelerinde tüketime sunulan yıllık toplam elektriğin %20’sini geçmemesi şartıyla üretim tesisi kurabilir.

Dağıtım şirketi iştirak ilişkisinde olduğu elektrik şirketi veya şirketlerden kendi bölgesinde önceki yılda dağıtımını yaptığı toplam elektrik miktarının %20’siniden fazla elektriği satamaz

Page 46: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis44

ŞEHİRLERİMİZ HıZLı BİR ŞEKİLDE DEğİŞMEKTE, BÜYÜMEKTE VE ENERjİ İHTİYACıMıZ SÜREKLİ ARTMAKTADıR. MİLLİ GÜVENLİğİMİZ AÇıSıNDAN SıKıNTı OLUŞTURACAK ŞEKİLDE ŞEHİRLERİMİZ BÜYÜK VE DİKEY YAPıLAŞıRKEN, ENERjİ BAğıMLı YÜKSEK BİNALARLA YAŞAMıMıZ RİSKLER ALTıNA GİRMEKTEDİR. KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN YOğUN OLARAK GÜNDEME GELDİğİ BU GÜNLERDE, ŞEHİRLERİMİZ YENİDEN YAPıLANDıRMAYA ÇALıŞıLıRKEN ACABA ŞEHİRLERİMİZ OLAğANÜSTÜ DURUMLARA HAZıRLAR Mı?

ENERJİ BAĞIMLI BİNALAR, DİKEY ŞEHİRLEŞME VE ULUSAL GÜVENLİĞİMİZAVNİ ÇEBİ ELEKTRİK YÜKSEK MÜHENDİSİ

Şehircilikte çok boyutlu ve disiplinli düşünme

derinliğinden ve bilgeliğinden mahrum olarak

insanımıza bugünü kurtaracak adeta “barınak”

anlamında konutlar inşa etmekteyiz. Bu çok katlı

enerji bağımlı binalar, bir enerji krizinde yaşamı-

mıza nasıl etki yapacak, olası bir savaş veya uzun

süreli bir enerji darboğazında binalarımıza asgari

şartlarda yaşamı sürdürebilecek enerjiyi sağlaya-

bilecek miyiz?

SUyA ERİŞİM VE HAREKET Yeryüzünde hayatın devamı İbrahim ailesi, Hacer

ve İsmail’den beri 2 temel üzerine inşa edilmiş-

tir; suya erişim ve hareketlilik. Hacer’in ıssız ve

çöl Mekke şehrinde İsmail’i için suyu araması

ve sürekli hareketi sonucu ulaştığı müjde, hayat

iksiri; su: zemzem. Hayatın varlığı, hareket ve suya

bağlıdır. Bugün çok katlı binalarda suya erişmek

ve hareketi sağlamak tamamen enerjiye bağlıdır.

Elektrik enerjisinin birkaç gün ve hatta birkaç saat

sağlanamadığı durumda bu binalar, yıkılmadan

durdukları yerden adeta bir “kabuta” dönüşerek,

susuz ve hareketiz kalacağız. Binalarımız ayakta

olsa bile enerjinin yokluğunun getirdiği hareketsiz-

lik ve susuzlukla birlikte, şehrin yüksek katlı bina-

ları birer kriz merkezine dönüşebilir.

Büyük başın büyük derdi olur. Büyük yapılan bina-

lar hem enerji yoğunluğu yüksek binalardır hem

de enerji bağımlıdır. Bu çift yönlü bağımlılık olası

bir enerji yokluğunda, elektriğin sağlanamaması

durumunda, asansörlerin çalışmaması ve su pom-

palarının çalışmaması demektir. Bu da çok katlı

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Page 47: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 45

ve yüksek binalarda hayatın durması

demektir. İnen çıkamaz, çıkan inemez,

yeterince su deposu olmadığı içinde su

yokluğunda bu binalara insan emeği ile

su taşınamaz. Su ve hareket varlığın

devamı için 2 temel unsurdur, ateş ve

toprağı da buna dâhil edebiliriz. Burada

ateş elektriktir. Toprak, yoğun yapılaş-

manın olduğu şehirlerde kaybettiğimiz

değerimizdir ve hatta aramamız gereken

yitiğimizdir, bilgi ve bilgelik gibi.

yAMAÇ VE KALE İÇİ ŞEHİRLERİDünün dağ yamaçlarına yapılan şehirleri

ile ovaya kale içerisinde yapılan şehirleri;

güvenliğin, yaşamın devamının ve ülke-

nin bekasının varlığı için düşünüyorlardı.

Düne ait bu şehirleşme ve yerleşim

algısı ve geleneği uluslararası sistemin

oturması ile oluşan nispi barış ortamı

ve teknolojinin gelişmesiyle beraber

yavaşça terk edildi. İnsanlığın yaşadı-

ğı savaş, yoksulluk, göç ve güvensizlik

deneyimi hale ortak hafızanın diplerinde

durmaktadır. Ya yine büyük bir savaş krizi

çıkarsa savunmayı nasıl yapacağız? Açık

alanda oluşan bu yeni şehirlerde savun-

mayı nasıl yapacağız. Dünün dar alanda

kurulan kale içi şehirler yerine, yatayda

yapılaşmış az katlı binalarla şehirleri inşa

etmek ve yaşamı sürdürülebilir kılmak

esas alınmıştır. Özellikle savaş durumun-

da bir destek gelene kadar uzunca bir

süre direnebilmek ve hayatta kalabilmek

sürdürülebilir şehircilik olarak kurgulan-

mıştır.

İnsanların en güçlü savunma reflek-

si ve yaşama tutunma istemi, evinin

içinde veya yanında kendisini güvende

hissetmesiyle sağlanır. İnsanlığın uzun

deneyimi sonucunda bugün için buna

ürettiği en güzel ve tutarlı cevap, az katlı

ve bahçe nizamlı konut mimarisi ve yay-

gın şehirleşmedir. Bahçen varsa, evinin

yanındasın, sana ait olan bütün eşya,

sevdiklerin, muhtaç olduğun ve olunan-

ların ve hatıralarınla birliktesin, bu sana

güç ve yaşam enerjisi veriyor.

ToPRAğA yAKIN oLMAKToprağa yakınsın, bu sana üretim ve

tutunma duygusu veriyor. Bu yapılaşma

olağanüstü bir durumda özellikle savaşta

savunma alanını genişletiyor ve direnme

için gerekli zemini ve şartları sağlıyor.

Evin top mermisi de alsa, kısmen tahrip

olsa bile sen oraya aitsin ve her yerinden

ona tutunabiliyorsun; bu direnç, güven

duygusu ile birlikte daha güçlü olarak

savaşabilirsin, yaşamını bahçende top-

rağını ekerek, gerekirse suyunu çıkararak

sürdürebilirsin. Yaygın ve yatay şehirleş-

me şekli savunma hattını genişlettiği için savunmanı daha iyi yapabilirsin; yarala-nabilirsin, hatta ölebilirsin ancak kolay teslim alınamazsın çünkü evindesin ve ayağın toprağa basıyor. Çok katlı binaların yapıldığı ve dikene inşa edilmiş konutların olduğu şehirlerde, şehirler dirençsizdir ve savunmasızdır. Olası bir enerji krizinde binalar yaşam enerjisini kaybeder. Hareket kabiliyeti asansörün çalışmaması ile birlikte nerede ise sıfırlanır. Aynı şekilde yaşam kaynağı olan su, pompaların çalışmaması nede-niyle çok katlı binalardaki konutlarımıza erişemez. Suyu barajlardan binalara, oturduğumuz kata taşıyan pompalar da çalışamaz bu tam anlamıyla yaşam damarlarında kanın akmaması gibi olur ve yaşamımızı tehdit eder.

HUzURUMUz VE güVENLİğİMİzBu çok katlı binalarda yalnızca güçlü, sağlıklı ve genç insanlar yaşamıyor. Bina inşa ederken dikkate almamız ve denge-lememiz gereken husus; statik binalar ile

HAYATıN VARLığı, HAREKET VE SUYA BAğLıDıR. BUGÜN ÇOK KATLı BİNALARDA SUYA ERİŞMEK VE HAREKETİ SAğ-LAMAK TAMAMEN ENERjİYE BAğLıDıR. ELEKTRİK ENERjİ-SİNİN BİRKAÇ GÜN VE HATTA BİRKAÇ SAAT SAğLANAMA-Dığı DURUMDA BU BİNALAR, YıKıLMADAN DURDUKLARı YERDEN ADETA BİR “KABUTA” DÖNÜŞEREK, SUSUZ VE HAREKETİZ KALACAğıZ.

Page 48: Mmg dergi   sayi 75

dinamik insan hayatı arasında her durum ve şartlarda sürdürülebilirliği sağlamaktır. İnşa ettiğimiz binalarda 7’den 70’e kadar her yaştan insan için yaşam sürdürebilir midir? Sürdürülebilirliğin sağlanamadığı bu çok katlı binalar güvenliğimiz için en ciddi risklerden biridir. Hayatı sürdürüle-bilir ve anlamlı kılan bağlarımız toprak, insan, ev, şehir ve ilişkilerimiz arasındaki uyumlu ilişkide saklıdır. Bu bize mutluluk ve huzur verdiği kadar güven ve olağa-nüstü durumlarda direnme ve savaşma azmi sağlar. İnşa ettiğimizi şehirler daha anlamlı ve coşkulu bir yaşam enerjisi bizlere vererek daha üretken ve proaktif olmamızı sağlar.Olası bir savaş durumunda elektrik kesin-tisinden dolayı yaşamın durması gibi, çok katlı yüksek binalara gelecek bir top mermisi saldırısı ile insanlar binaları terk etmek zorunda kalır. Bu durumlarda bu binaların etrafında yaşamı inşa edebilir miyiz? Bu kadar çok insanın yaşadığı binaları güvenlik nedeniyle insanların terk etmesi durumunda bina insan ilişkisi sürebilir mi? İnsan ve toplum kendisini savunma ve direnme anlamın da güçlü hissedebilir mi? Çaresizlik ve teslimiyet duygusu daha ağır basmaz mı? Konutuy-la ilişkisi kopan, binadan inince toprağı olmayan bir binada dar alanda onlarca,

yüzlerce insan nasıl yaşam mücadelesi verebilir? Şehir tam anlamıyla savunma reflekslerini kaybetmez mi? Bu kadar çok insana hem barınma, hem de yiyecek olarak nasıl lojistik sağlanabilir? Bu kadar büyük bir organizasyon kamu tarafından zamanında verilebilir mi? Savaş mı yapa-cağız, yoksa insanlarımızın yaşama tutul-masını mı sağlayacağız? Bu çok katlı enerjisini kaybetmiş şehirler, çaresizlik içersinde kendi yaşam enerjisinden de mahrum olarak dışarıdan gelecek yardım ve desteğe tam anlamıyla bağlıdır.

Sürdürülebilirlik ve Ülke GüvenliğiŞehirlerimizi her durum ve şartta, barış ve savaş zamanlarında kendi yaşam enerjisi ile yaşayacak şekilde yatay ve az katlı olarak, coğrafi şartlara bağlı olarak olabildiğince az nüfuslu olarak inşa etmeliyiz. Adeta topluca bir aldan-ma ve halüsinasyonu yaşadığımız dikey şehirleşmeden bir an evvel vazgeçerek, daha az katlı ve yatay yerleşimin olduğu şehirleşmeye geçmeliyiz. Bu insanımı-zın barış zamanında huzuru ve olağan üstü durumlarda güvenliği için yaşam-sal öneme sahiptir. Bu çok katlı, enerji bağımlısı binalarla kendi ulusal güvenli-ğimizi kendi elimizle tehlikeye attığımızı fark etmeliyiz. Kentsel dönüşümü başlat-

ŞEHİRLERİMİZİ HER DURUM VE ZAMANDA, BARıŞ VE SAVAŞ ZAMANLARıNDA KENDİ YAŞAM ENERjİSİ İLE YAŞAYACAK ŞEKİLDE YATAY VE AZ KATLı OLARAK İNŞA ETMELİYİZ. ADETA TOPLU BİR ALDANMAYı VE HALÜSİNASYONU YAŞADığıMıZ DİKEY ŞEHİRLEŞMEDEN BİR AN EVVEL VAZGEÇEREK, DAHA AZ KATLı VE YATAY YERLEŞİMİN OLDUğU ŞEHİRLEŞMEYE GEÇMELİYİZ.

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis46

Page 49: Mmg dergi   sayi 75

DAHA AZ ENERjİ BAğıMLı, DAHA AZ KATLı, TOPRAKLA İRTİBATıNı KAYBETMEMİŞ OLARAK KONUT MİMARİMİZİ YENİDEN YORUMLAYARAK MODELLEMELİYİZ. DÜNÜN BİLGELİğİ İLE BUGÜNÜN TEKNOLOjİSİNİ HARMANLAYARAK DAHA GÜZEL VE DAHA GÜVENLİ EVLER VE ŞEHİRLER İNŞA ETMEYİ BAŞARABİLİRİZ.

tığımız bu günlerde, şehirleşmeye yaşam kalitesinin arttırılması, sağlam ve güvenli binalarda yaşama olarak yaklaştığımız kadar sürdürebilirlik ve ülke güvenliği açı-sından da önemli olduğunu fark ederek, şehirleşme stratejilerimizi tekrar gözden geçirmeliyiz. İnsanlığın derin refleksleri ve bugünün akıllıca inşa edilmiş şehirleşme bilgisin-den bunu öğrenmeliyiz. Bizden daha çok nüfus yoğunluğuna sahip ülkedeler olan Hollanda, İngiltere Japonya’da ki gibi daha az katlı şehirler inşa etmeliyiz.

HER DURUMA HAzIR oLMAKBosna savaşında Bosnalıların savunma direncini oluşturan en önemli etken onların inançları ve ülke savunması olduğu kadar az katlı ve yaygın şehir-leşmeyle oluşan savunma hattıdır. Bu yatay az katlı binaların her birisi bir savunma noktası olmuştur. Bosna’yı ziyaret edenler bunu gözleme fırsatına sahip olmuştur. Bugün İsrail’de de şehir-ler özellikle konut olan yerleşim yerlerin-de az katlı ve yatay şehirleşme olarak yapılmaktadır. İsrail’i ziyaret edenler buna şahit olmuşlardır. Bu da onların yaşarak öğrendikleri ve şehirlerini nasıl savuna bilecekleri konusundaki dene-yimlerinin sonucudur. Çok katlı bina yapmanın bugünler-de en yaygın olduğu ülkelerden birisi Türkiye’dir. Ülkemizde konut ve işyeri/ ofis ayrımı yapılmadan binalar yapılıyor. Binaların mimarisi konusunda konut ve işyeri noktasında bir ayrıma gitmeliyiz, olabildiğince ayrı mekânlarda yapılan-dırmalıyız. Konutta yaşam 7 gün 24 saat bir ömür her yaştan insan için sür-mektedir. Ofis, otel ve benzeri yapılarda ise insanlar günün belli saatlerinde veya geçici yerleşim olarak kullanıyorlar.

KoNUT VE İŞyERİ ARASINDAKİ FARKYaptığımız çok katlı konut binaları ile şehirlerimizi ve ülke güvenliğini olağa-nüstü durumlarda riske soktuğumuzun farkında mıyız? Özellikle İstanbul’da oluşturulacak yeni kanal projesi ve civarda yapılacak çok katlı binalarla

İstanbul’un güvenliğini ve dolayısıyla Türkiye’nin güvenliğini sıkıntıya soktu-ğumuzu fark etmeliyiz. Gittikçe büyüyen, nüfusu 25 milyonlarda dayanan ve üç tarafı denizlerle çevrili İstanbul’da inşa edilecek kanalla bir ada oluşturacağı-mızı fark etmeliyiz. Olası uzun süreli bir enerji yokluğunda veya savaş duru-munda köprülerin işlevsizleştirilmesi durumunda insanımızın güvenliğini nasıl sağlayacağız? Milli güvenliğimiz ciddi risklerle karşı karşıya gelecek. Uzun süreli enerji darboğazında büyük ve dikene yapılaşmış şehirlerimizde olası sıkıntıları önleyecek stratejilerimiz, plan-larımız var mı? Ortak aklımızı kullanarak geleceğe dönük şehirler inşa etmeliyiz, kalıcı yerleşim yeri olan konut ile geçici iş yeri olan binalar arasındaki farkı sür-dürülebilirlik açısından fark etmeliyiz.

Daha az enerji bağımlı, daha az katlı, toprakla irtibatını kaybetmemiş olarak konut mimarimizi yeniden yorumlaya-rak modellemeliyiz. Dünün bilgeliği ile bugünün teknolojisini harmanlayarak daha güzel ve daha güvenli evler ve şehirler inşa etmeyi başarabiliriz. Bina inşa ederken ve şehirler kururken insanlığın ortak refleksleri ve aklından yararlanmasını bilmeliyiz. Ülkemizin bu noktada imkânları çoktur. Ülke nüfus yoğunluğumuz birçok ülkeden daha azdır. Daha yaygın ve güvenli ve de huzurlu şehirler inşa edebiliriz. Bir kısım insanların kazanç ve güç ihtiraslarına şehirlerimizi ve insanımızın sıcak yuva-sını kurban etmemeliyiz. Geleceğimiz huzurlu evimizde ve doğru ölçeklenmiş şehirlerimizdedir. Bugünün huzuru ve geleceğin güvenliği için şehirlerimizi akl-ı selim ile düşünerek inşa etmeliyiz.

Ocak - Şubat 2014 47

Page 50: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis48

KÜRESEL ıSıNMAYı ENGELLEMENİN TEK ÇÖZÜMÜ ENERjİ İLE KARBON EMİSYONU İLİŞKİSİNİ KESMEKTİR. 2050 YıLı KÜRESEL ENERjİ KULLANıMıNDA KARBON SALıNıMSıZ ENERjİ KAYNAKLARıNA YÖNELEREK FOSİL YAKıTLARA OLAN ENERjİ TALEBİNİN VAR OLACAğı ANCAK DAHA FAZLA ARTMAYACAğı ÖN GÖRÜLMEKTEDİR. TÜKETİM İÇİN GEREKLİ OLAN ENERjİ AÇığı İSE, KARBON SALıNıMı YAPMAYAN YENİ ENERjİ KAYNAKLARıNDAN KARŞıLANACAKTıR. TEORİK OLARAK GÜNEŞİN BİR SAATTE YERKÜREYE VERDİğİ ENERjİ GÜNÜMÜZDE BİR YıLLıK ENERjİ İHTİYACıMıZDAN FAZLADıR. GÜNEŞ ENERjİSİ 120,000 TW TEORİK POTANSİYELİ İLE KÜRESEL ENERjİ İHTİYACıNı KARŞıLAYABİLECEK SEVİYEDEDİR.

GÜNEŞİ YAKALAMAKDOÇ. DR. AHMET ERDAL OSMANLIOĞLU MMG YöNETİM KURULU ÜYESİ

Yerküre üzerine gelen güneş enerjisini belirle-mek için; güneşten yayılan ışımanın dünyaya kadar alan mesafe sonrasındaki toplam ışıma gücünü, güneşin ışıma yapan yüzey alanına oranladığımızda güneşin birim alandaki ışıma gücünü teorik olarak bulabiliriz. Bu durumda güneşin birim alandaki ışıma gücü; (PG)

Teorik olarak belirlenen bu güneş enerjisi yörün-genin eliptik olmasından dolayı da değişim gös-termektedir. Güneşe en yakın olduğu “Perihelion” zamanında güneşle dünya arasındaki mesafe D = 147.5M km iken en uzak olduğu “Aphelion” zama-nında ise D = 152.6M km olmaktadır.

Dünya üzerinde ise; bu ışımanın kapladığı alanda olu-şan güneş enerjisi, her iki kürenin (güneş ve dünya) etkin yüzey alanlarının oranı kadar güneşin birim alan-daki ışıma gücü kadar olacaktır. Bu durumda dünya üzerinde güneşin ışıma gücü; (PD)

PD ; Dünya üzerinde birim alandaki ışıma gücü (ortalama 1366 W/m2)RG; Güneşin yarıçapıRD; Dünyanın yarıçapı

PG ;Güneşin birim alandaki ışıma gücü (5.961 x 107 W/m2)T; Stefan-Boltzman (5762±50K)RG; Güneşin yarıçapı

PG = ☐ T4 / 4☐RG2 PD = (RG2/ RD2) · PG

RG

Şekil 1. Yerküreye gelen güneş enerjisi.

Şekil 2. Dünya yörüngesi

E

P

T

Page 51: Mmg dergi   sayi 75

Yörüngenin bu değişimi mevsimsel etkilerle birlik-te dünya üzerinde birim alandaki ışıma gücünde (P0) değişimlere neden olacaktır. (PD , ortalama 1366 W/m2)

Bu değişimin yanı sıra güneş enerjisi dünya yüzeyi-ne gelinceye kadar atmosferin bir çok etkisi altında kalarak gücü zayıflamaktadır. Atmosferin dış yüzeyi-ne gelen güneş ışımasının sadece yüzde 70’i doğru-dan yer yüzüne ulaşabilmektedir (Şekil 3).

Atmosferin güneşten gelen bu ışımalar üzerinde-ki etkileri yeryüzündeki güneş enerjisine de etki etmektedir. Bunlar içerisinde en önemli etki solar fotovoltaik (PV)’ler üzerindedir. İlk olarak, atmos-ferdeki soğurum, saçılım ve yansıma nedeniyle güç kaybına yol açmaktadır. Ayrıca, güneş ışımasının spektral içeriğinde soğurum ve saçılıma bağlı ola-rak bazı dalga boylarında değişimler olmaktadır. Yayılmış veya yansıyan ışımalar solar alıcılara katkı sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, yerel atmosferik değişimler (su buharı, bulutlar ve hava kirliliği gibi) gücün düşmesine, spektrumda değişimlere ve ışı-manın yönünün değişmesine neden olmaktadır. Güneş ışıması (radyasyonu) birim zamanda birim alandaki enerji birimi olarak tanımlanmaktadır (kWh/m2/day). Güç ise birim zamandaki enerjidir. 1 kW = 1000 Joule / saniye.

(P0) / (PD) = 1+0.033·COS 2Π (n-4)} / 365

Şekil 3. Güneş enerjisine atmosferik etkiler.

AbsorbedTotul 18 %

ScatteredTo SpaceTotal 3 %

OZONE20-40 km

UPPER DUST LAYER15-25 km

AIR MOLECULES0-30 km

WATERVAPUR0-3 km

LOWERDUST LAYER0-3 km

DIRECT TO EARTH70 %

SCATTERED TO EARTH 7 %

0.5 %

0.5 %

1 %

4 %

1 %

1 %

1 %

2 %

1 %

8 %

6 %

1 %

SOLAR RADIATION SPECTRUM2.5

UV Infraded

Spec

tral I

rrade

ianc

e (W

/ M

2 / N

M)

Visible

Sunlight at Top of the Atmosphere

52500C Blackbody Spectrum

Radiation at Sea Level

2

1.5

0.5

0250 500 750 1000 1250

WAVELENGTH (nm)

O2

H2O

H2O

H2O

H2O H

2OCO

2

1500 1750 2000 2250 2500

1

Enerji;1 kWh = 1000 watt · 3600 saniye = 3 600 000 W·s = 3 600 000 Joule = 3.6 MJ

ABD deki en güneşli alandaki günlük enerji miktarı: 7.5 kWh/m2/gün (geceyi de kapsayan ortalama günlük değerlere göre belirlenmiştir). Bu durumda;

Bu değer ayrıca enleme ve yerel hava koşulları gibi etkenlere bağlı olarak daha da düşecektir.

Hava kütle indeksi (HK); güneş ışımasının atmos-ferden geçişi sırasında izlediği yol nedeniyle güç kaybını tanımlar. Güneş ışınları dikey ve doğ-rudan en kısa yolla ulaştığında hava kütlesinin herhangi bir etkisi olmamaktadır (Şekil 4).

(7.5 · 3.6 MJ/ m2) /gün= 27 · 106 Jm2 = 312 W/m2

Ocak - Şubat 2014 49

Page 52: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis50

X

Earth's Surface

Θ

Şekil 4. Güneş ışımalarının geliş açılarına göre Hava Kütle İndeksleri.

KoNSANTRE güNEŞ TESİSLERİ (CSP)Konsantre güneş gücü uygulamalarında günlük ve mevsimsel güneş ışıması değişimleri etkili olurken sisli veya puslu bir gökyüzü için uygun olmamaktadır. Bulutla kesintiye neden olmakla birlikte depolama ile kompanse edilebilmekte-dir. Merkezi bir güç üretimi için iyi bir yöntem olmakla birlikte hala yatırım maliyeti yüksektir. Konsantre güneş gücünü kullanarak 1 MWe elektrik enerjisi elde etmek için temel akış şeması Şekil 5’de verilmiştir.

Konsantre güneş gücü yönteminde güneşten alınan termal gücün elektrik enerjisine çevril-mesi için her bir süreçte kayıplar oluşmaktadır. Bunun sonucunda konsantre güneş gücünü kullanan sistemlerde elde edilen 6.7 MW ter-mal güneş gücünden net 1 MWe elektrik elde edilebilmektedir.

Güneş enerjisi günün belirli saatlerinde artarken belirli saatlerinde de doğal olarak azalma gös-termektedir. Her ne kadar her bir ölçüm yapıldığı yerin hava koşullarına ve atmosfer özelliklerine bağlı olsa da, güneş enerjisinin günlük ve aylık değişimlerine bağlı olarak ortalama net elektrik eldesindeki değişimler genel olarak Şekil 6’da verilmiştir.

HK1 (☐ = 0): Güneş tam tepedeki durumda hava kütle indisi değerini gösterir.HK1.5G (☐ = 48.2): Normal koşullarda ortalama hesaplamalarda kullanılır.G (Global): saçılmış ve doğrudan güneş ışığını tanımlar.D (Direk): sadece direk gelen güneş ışığını tanımlar.HK0 ise atmosferin dışında (uzay) alınan değeri gösterir.

Örnek olarak; HK1.5 Global durumunda flat panel ölçümü sonucu P = 1000 W/m2. HK1.5Direk durumunda konsantratör ölçümünde P= 900 W/m2 ve HK0 yani uzayda P= 1366 W/m2 sonuçları elde edilmiştir.

HK = 1 / cos ☐

Bir konsantre güneş tesisi yatırımı yapmak için öncelikle uygun yer seçimi yapılır. Bu yer seçimi yapılırken aşağıdaki kriterler dikkate alınmalıdır:1. yıllık ortalaması 6.75 kWh/m2/gün değerin-den az olan alanlar seçim kapsamından çıka-rılmalıdır.

Güneş Toplama Alanı16700 m2

16700x400 W/m2 = 6.7 MW

TÜRBİN

1 MWe

Kollektörlerden Çıkışı3.7 MW

Isıl Değişimi Sonrası3.1 MW

3.1 MW

6.7 MW

Şekil 5. Konsantre Güneş Gücünü kullanarak 1 MWe elektrik elde etmek için temel akış şeması

Mimar ve Mühendis50

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Page 53: Mmg dergi   sayi 75

Şekil 6. Güneş enerjisinin ortalama günlük ve aylık değişimleri.

2. yüzde 1 eğimden daha fazla eğime sahip olan alanlar hariç tutulmalıdır.3. Yerleşim alanları ve su vasıflı alanlar hariç tutulmalıdır.4. Doğal koruma alanları, park ve benzeri değerlere sahip alanlar kullanılmamalıdır.5. 5 km2 den daha az alanlar kullanılmamalıdır.Dünya genelinde yıllık normal güneş ışımaları esas alınarak yapılan çalışma sonucunda elde edilen uygun alanlar belirlenmiştir.

Avrupa ve Kuzey Afrika bölgesinde yürütülen bir çalışmada hangi alanlarda CSP enerji yatırımla-rının uygun olacağı belirlenerek aşağıda sunul-maktadır.

Günümüzde, konsantre güneş santral yatırımları nispeten düşük maliyetli olsa da, PV teknoloji-sinin hızla geliştiği göz önüne alındığında daha verimli yatırımlar için daha fazla yatırım gerek-tireceği açıktır. Ülkemizde en çok tercih edilen konsantre güneş tesislerinin avantajı ise kolay tevzii edilebilir ve termal depolamaya uygun olmasıdır. Her ne kadar ülkemizde termal depolama teknikleri henüz uygulanmıyor ise de yakın gelecekte en önemli yatırım alanları ara-sında yer alması beklenmelidir. Termal enerjinin oyunun kurallarını tamamen değiştirebilecek alternatif kullanım olanakları ise önümüzdeki dönemde bilim adamlarının ilgi odağı olmaya devam edecektir.

KAyNAKLARDESERTEC WhiteBook DOE, EEREGTM Research, Brett Prior (2011)Massasuchets Institute of Technology 2012 (MIT)Nocera, Dædalus, Fall 2006Nano Lett., 8, 3456 (2008).Nature, 449, 885 (2007).Osmanlıoğlu, A.E. “Küresel Enerji Projeksiyonu” MMG Dergisi 67 Eylül-Ekim 2012 s.54-55.PSI/ETH ZurichProc. Nat. Acad. Sci. 109, 1407 (2012)Sandia National Laboratory Reports

Şekil 7. Dünya genelinde güneş enerjisi yatırım alanları.

Şekil 8. Bölgesel Enerji Kaynak Uygunluğu haritası.

Ocak - Şubat 2014 51

Page 54: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

DOğAL GAZ FİYATLARıNı ÜLKELER BAZıNDA KARŞıLAŞTıRMAK, BİRÇOK PARAMETRENİN FİYATLAR ÜZERİNDE ETKİSİ OLDUğUNDAN DOLAYı HİÇBİR ZAMAN KOLAY OLMAMıŞTıR. BUNUNLA BİRLİKTE EUROSTAT TARAFıNDAN SAğLANAN İSTATİSTİK VERİLERİNE İLAVE OLARAK, YAKıN ZAMANDA ERİŞİME AÇıLAN İLGİNÇ ÇALıŞMALAR FARKLıLıKLARı ANLAMAMıZA YARDıMCı OLMAKTADıR.

AVRUPA PERAKENDE PAZARINDA DOĞAL GAZ FİYATLARI

u çalışmalardan bahsetmemiz gerekirse;

28 Kasım 2013’te Enerji Düzenle-

yicileri İşbirliği Ajansı (ACER) ve Avrupa

Enerji Düzenleyicileri Konseyi (CEER) için

düzenlenmiş olan AB’de elektrik ve gaz

pazarındaki gelişmelerle alakalı ikinci yıllık

gözlem raporu.

Cap Gemini tarafından Ekim 2013’te

yayımlanan Avrupa Enerji Piyasaları Göz-

lem Raporu (EEMO)

Enerji yetkilileri ve katılımcıları tarafın-

dan yayımlanan diğer anketler.

Bu kaynakların tümüne baktığımızda

piyasanın büyüklüğünün önemi açıkça

görünmektedir. Avrupa Birliği ülkelerine ele aldığımızda aralarında Birleşik Krallık, İtalya, Hollanda ve Belçika’nın bulunduğu sadece birkaç ülkede (toplam 8 ülke) evsel kullanı-cıların yüzde 50’den fazlası doğal gaz altya-pısına bağlıdır. Aralarında Finlandiya, İsveç ve Norveç’in bulunduğu 5 birlik ülkesinde ise bu oran yüzde 10’nun altındadır. Bununla birlikte kişi başı gaz tüketimi ülkeden ülkeye ısınma ihtiyacına göre değişmektedir. Lük-semburg ve İsveç’te evsel tüketici başına ortalama gaz tüketimi EU27 ortalamasının iki katından fazlasıyken, bu Portekiz, Lit-vanya ve Letonya’da ise ortalamanın yüzde 25’i civarında.

B

GILLES GUEGAN İZGAZ GENEL MÜDÜRÜ

RO

27 AB Ülkesinde 2012 yılı için POTP ve PTP haneler için doğal gaz fiyatları (Cent üzerinden-Avro, kWh)

0

0102030405060708090

100

2

4

6

8

10

12

14

EURO

CEN

TS /

kWh

Sabit fiyat uygulayan ülkeler

PFP

Enerji BileşeniAğ

TAXSES

Vergilendirme

POTP –düşüş- Yerleşi-Standart teklifler-Aralık 2012 %

Kaynak: ACER perakende Datası (Aralık 2012)Sabit fiyat uygulamayan ülkeler

PLLV SK BG LT HU EU27 IT E DK FR EE ES PT GR FI EE UK LU EU27 DE GZ KL SI AT SE

LU

POTP

%

1.112

€UK

917 €

CZ84

6 €

GR1.2

33 €

FR1.0

68 €

RO

1.195

€BE

902 €

BG

1.131

€DE

756 €

LV

780 €

SK

723 €

HU

1.295

€LT

858 €

PL

1.037

€IE

976 €

SI

1.039

€EE

1.194

€HL

1.158

€AT

1.086

€EB

1.442

€IT

1.499

€FI

1.137

€PT

1.633

€DK

1.851

€SE

420 €

7%10

%

70%

83%

66%

64%

64%

63%

59%

58%

58%

58%

58%

56%

55%

53%

52%

52%

51%

50%

49%

45%

44%

44%

39%

35%

35%

22%

15%

17%

20%

18%

21%

24%

22%

22%

22%

42%

14%

20%

38%27

%

23%

27%

27%

28%

30%

25%

22%

12%

17%

8% 19%

19%

20%

17%

24%

20%

17%

21%

17%

19%

17%

23%

26%

34%

17%

28%

38%

29%

19%

51%

45%

18%

17%

Mimar ve Mühendis52

Page 55: Mmg dergi   sayi 75

Başka bir parametre de piyasadaki rekabetle ilişkilidir: Serbest piyasanın ne zamandan beri var olduğu, piyasa oyuncularının gücü... Birçok AB ülke-sinde evsel kullanıcılar tedarikçilerini değiştirme imkânlarını kullanmasalar da rekabet artmaktadır. Bu düşük tedarikçi değiştirme oranını bir kaç sebeple açık-lamak mümkündür. Buna sebep olarak farkındalık eksikliği, firmalara sadakat, tedarikçi değişimi ile ilgili süreçlerin karışık olması veya fiyatların düzenlen-miş olması söylenebilir. Örnek olarak, Fransa’da alternatif tedarikçilerin evsel tüketici piyasasındaki payı (mekân sayı-sı ve toplam tüketim cinsinden) yüzde 12 civarında.Doğal gaz fiyatlarının düzenlenmiş olması da önemli ve temel bir etkendir. Avrupa’da evsel kullanıcıların yüzde 46’sının doğal gaz arzı düzenlenmiş

fiyatların altında sağlanmaktadır. Bu sebeple hükümetlerin enerji ve enerji vergilerinin seviyeleri hakkındaki politi-kaları anahtar bir rol oynamaktadır.Tedarikçiler tarafından Avrupa başkent-lerinde evsel kullanıcılara uygulanan fiyatları karşılaştırarak, enerji bileşeninin faturanın yüzde 50’sinden fazlasını oluş-turduğu görülebilir. Vergileri göz önünde bulundurmak gerekirse, vergiler çoğun-lukla yüzde 20 - yüzde 30 aralığında bulunmaktadır. İspanya ve Portekiz yüzde 38 veya daha fazla vergi uygula-makta iken en düşük vergi uygulaması ise yüzde 10 ile Lüksemburg’dadır.Ekonomik darboğaza girilmesine ve gaz talebinin azalmasına rağmen, evsel kul-lanıcılar son dört yıl içinde enerji fiyat-larının yükselişini tecrübe etmişlerdir. Romanya (yüzde -5) ve Almanya (yüzde -2) hariç 27 AB ülkesinde enerji fiyat-larında yüzde 2-yüzde 12 arasında artış meydana gelmiştir..Aynı periyotta (2008’in ikinci yarısı ile 2013’nin iki yarısı arasında) EUROSTAT verilerine göre, enerji satın alma paritesi göz önüne alınırsa Türkiye’deki doğal gaz fiyatı tüm vergilerle birlikte “V” şek-linde bir eğri izleyerek yüzde 13.6, vergi-ler olmadan yüzde 13.5 azalmıştır. Fiyat 2011’in ilk yarısında en düşük pozisyona gelmiş ve geçen yarı yılda vergiler dahil 0.0682 €/KWh’e ulaşarak keskin bir yükseliş (yüzde 26) göstermiştir. Bu sırada 2012 ikinci yarısında Avrupa’daki fiyatlar ise yüzde 11 artarak 0.0759 €/KWh’e ulaşmıştır.

0.0390

0.0440

0.0490

0.0540

0.0590

0.0640

0.0690

0.07400.0790

0.0840

HANELER İÇİN DOğALGAZ FİYATLARI, VERGİLER HARİÇ

AVRUPA’DA EVSEL KULLANıCıLARıN YÜZDE 46’SıNıN DOğAL GAZ ARZı DÜZENLENMİŞ FİYATLARıN ALTıNDA SAğLANMAKTADıR. BU SEBEPLE HÜKÜMETLERİN ENERjİ VE ENERjİ VERGİLERİNİN SEVİYELERİ HAKKıNDAKİ POLİTİKALARı ANAHTAR BİR ROL OYNAMAKTADıR.

EKONOMİK DARBOğAZA GİRİLMESİNE VE GAZ TALEBİNİN AZALMASıNA RAğMEN, EVSEL KULLANıCıLAR SON DÖRT YıL İÇİNDE ENERjİ FİYATLARıNıN YÜKSELİŞİNİ TECRÜBE ETMİŞLERDİR. ROMANYA (YÜZDE -5) VE ALMANYA (YÜZDE -2) HARİÇ 27 AB ÜLKESİNDE ENERjİ FİYATLARıNDA YÜZDE 2-YÜZDE 12 ARASıNDA ARTıŞ MEYDANA GELMİŞTİR..

2008 S

2200

9 S1

2009 S

2201

0 S1

2010 S

2201

1 S1

2011 S

2201

2 S1

2012 S

2201

3 S1

FRANSA

TÜRKİYE

AVRO BÖLGESİ

AB (27 ÜLKE)

0.0390

0.0440

0.0490

0.0540

0.0590

0.0640

0.0690

0.07400.0790

0.0840

HANELER İÇİN DOğALGAZ FİYATLARI, VERGİLER HARİÇ

2008 S

2200

9 S1

2009 S

2201

0 S1

2010 S

2201

1 S1

2011 S

2201

2 S1

2012 S

2201

3 S1

Ocak - Şubat 2014 53

Page 56: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis54

DÜZENLEME KÜLTÜRÜ ÇOğUNLUK İTİBARİYLE 2000’Lİ YıLLARDA ÜLKE GÜNDEMLERİNE GİRMİŞ OLUP, KAMU OTORİTELERİ ARASıNDA YERİNİ ALMıŞTıR. BAğıMSıZ BİR DÜZENLEYİCİ KURUM OLARAK 20 ŞUBAT 2011 TARİHLİ VE 4628 SAYıLı KANUN İLE ELEKTRİK PİYASASı DÜZENLEME KURUMU KURULMUŞ OLUP, YAKLAŞıK İKİ AY SONRA YAYıMLANAN 18 NİSAN 2011 TARİHLİ VE 4646 SAYıLı DOğALGAZ PİYASASı KANUNU İLE KURUMUN İSMİ ENERjİ PİYASASı DÜZENLEME KURUMU OLARAK DEğİŞTİRİLMİŞ, DÜZENLEME ALANı ELEKTRİK PİYASASıNıN YANı SıRA DOğALGAZ PİYASASı DA OLMUŞTUR. 04 ARALıK 2003 TARİHLİ VE 5015 SAYıLı PETROL PİYASASı KANUNU VE 02 MART 2005 TARİHLİ VE 5307 SAYıLı SıVıLAŞTıRıLMıŞ PETROL GAZLARı (LPG) KANUNU İLE KURUMUN DÜZENLEME ALANı PETROL VE LPG PİYASALARıNı DA KAPSAR HALE GELMİŞTİR.

ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU VE ENERJİ PİYASALARINA BAKIŞ

nerji Piyasası Düzenleme Kurumu, elektrik,

doğal gaz, petrol ve LPG piyasalarının düzen-

leyicisi ve denetleyicisidir. 2012 yılı sonu

itibariyle Kurumun 453 personeli bulunmak-

ta olup, bu personelin eğitim düzeyinin yak-

laşık yüzde 75’i lisans düzeyinde yüzde 20’si

ise yüksek lisans ve üzeri eğitim seviyesine

sahiptir. Kurumun kilit role sahip personel-

leri enerji uzmanlarıdır. Enerji uzmanları,

kuruma sınavla, Enerji Uzman Yardımcısı

unvanı ile dâhil olurlar. 3 yılın ardından

hazırlanan tezin kabulü ile enerji uzmanı

olmaya hak kazanırlar.

Yukarıda isimleri belirtilen kanunlar ile kendi-

sine verilen görevleri yerine getirmek üzere

kurulan Enerji Piyasası Düzenleme Kuru-

mu, kurumsal yapısı itibariyle idari ve mali

özerkliğe sahip, kanun hükümleri uyarınca

çıkaracağı yönetmelikleri, piyasada faaliyet

gösteren tüzel kişilerin ve ilgili kuruluşların

görüşlerini alarak hazırlayan, yayımlanan

düzenlemelerin yürütmesini sağlayan ve

denetleyen bir kurumdur. Kurum, hem düzen-

leme hem denetleme hem de yürütüme işlevi

ile görevlidir. Kurumun bu yapısı, klasik kamu

kurumlarından farklı en belirgin özellik olarak

karşımıza çıkmaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol

Kanunu’nun 68 inci maddesi uyarınca, Kuru-

mun dış denetimi Sayıştay tarafından yapıl-

maktadır. Sayıştay tarafından yapılan dış

denetimin amacı, hesap verme sorumluluğu

çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar

ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç,

hedef ve planlara uygunluk yönünden ince-

lenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet

Meclisi’ne raporlanmasıdır.

Council of European Energy Regulators

(CEER) üyesi ülkelerden 10 ülkenin enerji

düzenleme kuruluşları 2000-2001 tarihlerin-

de kurulmuş, 5 ülkenin düzenleme kurumları

2001 yılından sonra kurulmuş, 12 ülkenin ise

E

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

FATİH DöNMEZ EPDK ÜYESİ

Page 57: Mmg dergi   sayi 75

2000 yılından önce kurulmuş. Bu verilere göre 2001 yılında kurulmuş olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Avrupalı diğer ülkelerin düzenleyici kurumları ile eş zamanlı olarak kurulduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.Hizmet sunan ile satın alan arasında her iki tarafında haklarını korumak son derece önemli, bir o kadar zor bir iştir. Bu sebeple zaman zaman her iki tara-fında eleştirilerine maruz kalınmaktadır. Piyasa yapıcı kurumların tüm paydaşlara eşit mesafede ama çok iyi bir iletişim içerisinde olması alınan kararların sağ-lıklı işlemesi için son derece önemli bir husustur. Kurumun düzenlemelerine baktığımızda özellikle AB uygulamaları ile kıyasladığımızda birçok kuralın AB mük-tesebatına uygun olduğunu görmekteyiz. Bunu da birçok AB menşeli yatırımcı şir-ketin Türkiye enerji piyasasında oyuncu olmak için gelmelerinden anlamaktayız. Keza yerli sermaye ile kurulan bazı lisans sahibi şirketlerinde buradaki deneyimler-den aldıkları cesaretle yurtdışında yatı-rımlara başlamaları ve uyum sağlamada zorlanmamaları da bu durumun işaretle-rinden birisidir.Oyunun esas kuralları bizde ve gelişmiş ülkelerde aynı olunca firmalar herhan-gi bir düzenleme riski görmemekte ve yatırıma girebilmektedirler. Bu durumda, yatırımcı için ana kriterler düzenlemeden ziyade o ülkenin arz talep dengesi, politik istikrarı ve yatırımlara olan teşvikleri ve kredi bulma imkânları olmaktadır. Birçok parlamenter demokratik rejimde, hükü-metler koalisyonlar halinde kurulmakta ve sık sıkta seçimler yapılmakta, bu durum-da politik istikrar olumsuz etkilenebilmek-tedir. Bu tip politik istikrarın sağlanama-dığı ülkelerde bağımsız olarak kurulan

02003

106 10

18

30

38

50

57 5862

65

20

30

40

50

60

70

2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012

Şekil-1 2003-2012 yılları arası gaz arzı sağlanan il sayısı

Şekil-2 Elektrik üretiminin kamu ve özel sektör kuruluşlarına göre gelişimi

Çizelge-1 2003-2012 yılları arasında özel sektör tarafından işletmeye alınan yeni elektrik üretim kapasitesi

0 %

10 %

20 %

30 %

40 %

50 %

60 %

70 %

80 %

90 %

100 %

OCAK

04

MAYIS

04

MAYIS

05

MAYIS

06

MAYIS

07

MAYIS

08

MAYIS

09

MAYIS

10

MAYIS

11

MAYIS

12

EYLÜ

L 04

EYLÜ

L 05

KAMU MEVCUT SÖZLEŞME SERBEST ÜRETİM

EYLÜ

L 06

EYLÜ

L 07

EYLÜ

L 08

EYLÜ

L 09

EYLÜ

L 10

EYLÜ

L 11

EYLÜ

L 12

OCAK

05

OCAK

06

OCAK

07

OCAK

08

OCAK

09

OCAK

10

OCAK

11

OCAK

12

2003-2012 YILLARI ARASINDA ÖZEL SEKTÖR TARAFINDAN İŞLETMEYE ALINAN YENİ ELEKTRİK ÜRETİM KAPASİTESİ

YAKIT CİNSİ 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012ASFALTİT 135,0 135,0BİYOGAZ 0,8 6,3 1,4 32,8 41,2ÇÖP GAZI 5,2 1,4 17,0 15,6 15,6 18,2 4,2 77,2DOğAL GAZ 222,1 329,2 977,1 460,8 228,8 363,8 1.415,9 1.760,1 1.308,9 893,6 7.960,2FUEL OİL 87,9 68,3 6,8 29,6 14,8 32,1 239,4HİDROELEKTRİK 58,3 66,7 45,6 105,4 31,5 327,1 512,8 1.235,2 1.293,7 2.002,6 5.678,9İTHAL KÖMÜR 45,0 141,0 270,0 1.360,0 625,0 101,1 2.542,1JEOTERMAL 0,0 0,0 0,0 8,0 0,0 6,9 86,6 17,0 20,0 48,0 186,4LİNYİT 20,0 16,0 30,0 4,6 70,6RÜZGAR 1,2 38,9 76,4 217,1 438,6 528,6 418,5 525,4 2.244,6DİğER 0,0 60,2 11,5 0,0 0,0 16,4 0,0 0,0 0,0 81,6 169,7GENEL TOPLAM 388,4 569,4 1.183,1 619,0 383,7 963,0 2.2880,6 4.947,9 3.716,4 3.693,9 19.345,4

GENEL TOPLAM (MW)

Şekil-1

Şekil-2

Çizelge-1

Ocak - Şubat 2014 55

Page 58: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis56

piyasa düzenleyicileri, politik istikrarsız-lığın piyasa istikrarsızlığına etkisini en aza indirmekte ve piyasaların sağlıklı işlemesini sağlayabilmektedirler.Türkiye Enerji Piyasasında EPDK, kuru-luşundan bugüne kadar verilen lisans sayısı ve işletmeye geçen tesis sayısına baktığımızda bunların hemen hemen tamamına yakınının özel sektör yatırım-larından oluştuğunu görmekteyiz. Artık Türkiye’de hem elektrik hem de doğal-gaz dağıtım sektöründe (İGDAŞ hariç) kamu payı kalmamış, üretim tarafında da özel sektör payı ağırlıklı çoğunluğa ulaşmıştır. 21 elektrik dağıtım bölgesinin işletme hakkı devir işlemleri tamamlanmış olup, yaklaşık 13 milyar dolar gelir elde edil-miştir.Enerji sektörü ülkemizin lokomotif sektörüdür ve yabancı sermayenin en fazla rağbet ettiği sektördür. Çizelge-1’de yer alan verilerden görüleceği gibi 2003-2012 yılları arası işletmeye giren santrallerin yaklaşık 19 GW’ı özel sektör tarafından yapılan santrallerdir. 2013 yılı parasal değerleri ile söz konusu santrallerin kuruluş maliyeti asgari 30 Milyar TL’dir. Piyasada hizmeti sunan tarafların organize yapısının, talep tara-fında da olduğunu söyleyemeyiz. Önü-müzdeki dönemde büyük tüketicilerden başlayarak evsel tüketicilere kadar tüm tüketicilerin, bu pazarda daha aktif yer alması öngörülmektedir. Elektrik piya-sasında 2013 yılında serbest tüketici limiti 5.000 kWh/yıl olarak uygulanmış olup, piyasa açıklık oranı yüzde 84’tür.Doğalgaz piyasasında ise 2013 yılında konut tüketicileri (evsel tüketiciler) hariç olmak üzere, tüm tüketiciler serbest tüketici statüsündedir. Konut tüketicileri (evsel tüketiciler) için serbest tüketici olma sınırı 300.000 m3’tür. Serbest tüketici limiti için tek sayaçtan ölçülen tüketim miktarı dikkate alınmaktadır.

PİyASA BüyüKLüKLERİ2012 yılında tüketilen elektrik enerjisi miktarı 239,101 milyar kWh’dir. Tüketi-cilere tahakkuk ettirilen elektrik enerjisi bedeli bakımından KDV hariç elektrik piyasası büyüklüğü yaklaşık 60 milyar

0,005,00

10,00

15,00

20,00

25,00

30,00

35,00

40,00

MESKEN(kr/kWh) TİCARETHANE(kr/kWh) SANAYİ(kr/kWh) TARIMSAL SULAMA(kr/kWh)

VERGİ VE FONLAR TOPLAMI HİZMETLER TOPLAMI ENERJİ BEDELİ

7,47 7,52

5,06 6,563,42 3,35

2,293,41

24,97 25.20 20,44 21,65

Şekil-3 - Görevli tedarik şirketleri tarafından serbest olmayan tüketiciler ile serbest tüketici olmasına rağmen tedarikçisini seçmeyen tüketiciler için uygulanan, 01 Ekim 2013 tarihinden itibaren geçerli elektrik satış tarifesinin bileşenleri

Şekil-3Şekil-4

BOSNA HERSEK

MAKEDONYA

BULGARİSTAN

KARADAğ

İZLANDA

ARNAVUTLUK

ROMANYA

ESTONYA

LETONYA

HIRVATİSTAN

LİTVANYA

MACARİSTAN

FRANSA

POLONYA

TÜRKİYE

ÇEK CUMHURİYETİ

YUNANİSTAN

FİNLANDİYA

SLOVENYA

LUKSENBURG

SLOVAKYA

MALTA

BİRLEŞİK KRALLIK

NORVEÇ

HOLLANDA

AVRUPA BİRLİğİ 28 ÜLKE

PORTEKİZ

AVUSTURYA

İSVEÇ

BELÇİKA

İSPANYA

İTALYA

İRLANDA

KIBRIS

ALMANYA

DANİMARKA 0,3000

0,2292

0,2082

0,1909

0,1665

0,1525

0,1397

0,1351

0,1021

0,2919

0,2228

0,2081

0,1741

0,1610

0,1495

0,1378

0,1323

0,0924

0,2760

0,2173

0,2002

0,1700

0,1578

0,1480

0,1372

0,1156

0,0810

0,2295

0,2101

0,1916

0,1698

0,1563

0,1472

0,1370

0,1058

0,0803

2013 YILI VERGİLER DAHİL MESKENLER İÇİN ELEKTRİK FİYATLARI (AVRO)

201351

0,0000 0,0500 0,1000 0,1500 0,2000 0,2500 0,3000 0,3500

Şekil 4- 2013 yılı ilk yarısı itibariyle, Avrupa ülkeleri arasında, vergiler dâhil meskenler için elektrik fiyatlarınınkarşılaştırılması(Euro)

Page 59: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 57

TL’dır. Petrol piyasasında motorin, ben-zin ve fuel oil türlerinde dağıtıcı lisansı sahiplerinin KDV hariç satış verileri ve ihrakiye teslim lisansı sahiplerinin gerçekleştirdiği ihracatlarla birlikte yaklaşık 75 milyar TL piyasa büyüklüğü oluşmuştur.2012 yılında 3.705.631 ton LPG tüketi-mi gerçekleşmiştir. Bu tüketimin yüzde 72.72’si otogaz, yüzde 24.01’i tüplü ve yüzde 3.26’sı ise dökme LPG olarak kul-lanılmıştır. Otogaz, tüplü ve dökme LPG olarak, KDV hariç yaklaşık 8.5 milyar TL satış gerçekleşmiştir. 2012 yılında 45.2 milyar m3 doğalgaz tüketimi gerçekleş-miştir. 2012 yılında doğalgaz tüketimi KDV hariç yaklaşık 30 milyar TL’dir.Kurumumuz düzenleme alanında bulu-nan elektrik, petrol, LPG ve doğalgaz piyasalarının 2012 yılı yaklaşık toplam büyüklüğü 173.5 milyar TL’dir.

SEKTöREL VERİLERElektrik, doğal gaz, petrol ve LPG sek-törlerine ait bazı veriler aşağıda yer almaktadır. Avrupa birliği üyesi ülkeler ve Avrupa kıtasında yer alan diğer ülke-lerinde yer aldığı karşılaştırmalı şekil-lerde görüleceği üzere, hem endüstriyel kullanıcılar hem de mesken kullanıcıları için 2013 yılı ilk yarı değerlendirmeleri-ne göre ülkemizdeki doğal gaz fiyatları Avrupa’nın en ucuzları arasında yer almaktadır. Elektrik satış fiyatlarının kıyaslanmasında ise ucuzlar arasında yer almaktadır. Ancak, motorin ve benzin fiyatlarında ise vergi yükünün de etkisi ile Avrupa’nın en pahalı akaryakıt kulla-nan ülkeleri arasındayız. Bayilerde satışa sunulan benzinin yaklaşık yüzde 60’ı, motorinin ise yüzde 52’si vergilerden oluşmaktadır.

ELEKTRİK PİyASASIŞekil-3 - Görevli tedarik şirketleri tarafından serbest olmayan tüketiciler ile serbest tüketici olmasına rağmen tedarikçisini seçmeyen tüketiciler için uygulanan, 01 Ekim 2013 tarihinden itibaren geçerli elektrik satış tarifesinin bileşenleriSıvılaştırılmış Petrol Gazları(LPG) Piya-sası 2012 yılında 3.705.631 ton LPG

ROMANYA

TÜRKİYE

MACARİSTAN

HIRVATİSTAN

POLONYA

SLOVAKYA

LETONYA

BULGARİSTAN

ESTONYA

BİRLEŞİK KRALLIK

BOSNA HERSEK

LİTVANYA

LÜKSEMBURG

ÇEK CUMHURİYETİ

İRLANDA

AVRUPA BİRLİğİ 28 ÜLKE

BELÇİKA

ALMANYA

SLOVENYA

FRANSA

İSPANYA

AVUSTURYA

YUNANİSTAN

HOLLANDA

İTALYA

PORTEKİZ

DANİMARKAİSVEÇ

0,0

0,0836

0,0767

0,0661

0,0641

0,0524

0,0470

0,0834

0,0732

0,0659

0,0624

0,0513

0,0432

0,0465

0,1227

0,0000 0,0200 0,0400 0,0600 0,0800 0,1000 0,1200 0,1400

0,0812

0,0678

0,0658

0,0555

0,0506

0,0409

0,1130

0,0772

0,0668

0,0653

0,0531

0,0499

0,0285

2013 YILI VERGİLER DAHİL MESKENLER İÇİN DOğALGAZ FİYATLARI (AVRO)

0,0603

Şekil 5- 2013 yılı ilk yarısı itibariyle, Avrupa ülkeleri arasında, vergiler dâhil meskenler için doğal gaz fiyatlarının karşılaştırılması(Euro)

Şekil-6 Petrol piyasası 2012 yılı genel görünümü ve denge tablosu(ton)

Şekil-5Şekil-6

HAM PETROL İTHALAT19.484.875

RAFİN

ERİCİ

*DA

ğITICI

İHRAK

İYE TE

SLİM

İ+

HAM PETROL YURT İÇİ TEMİN2.324.230

HAM PETROL TOPLAM TEMİN21.809.105

İŞLENEN22.118.131

ÜRETİM22.115.614

AKARYAKIT İTHLAT1.641.029

TOPLAM TEMİN23.528.102

İHRACAT3.269.658

PİYASAYA TESLİM19.483.633

TOPLAM PETROL MİKTARI26.494.881

İHRACAT5.603.283

TOPLAM TESLİM19.596.235

TESLİM-PİYASA (AKARYAKIT+İHRAKİYE)15,119,562

TESLİM-DİğER4.476.673

TEMİN-RAFİNER15.119.562

TEMİN-İTHALAT8.408.540

*Rafineri temin ve teslimi arasındaki fark rafineri tüketimi ve stok değişiminden kaynaklanmaktadır.

ARA ÜRÜN İTHALAT2.738.238

TARIM939.111(% 4.82)

ULAŞIM16.765.666(% 86.05)

ULAŞIM465.659(% 2.39)

DİğER1.313.197(% 6.74)

Page 60: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis58

tüketimi gerçekleşmiştir. Bu tüketimin yüzde 72.72’si otogaz, yüzde 24.01’i tüplü ve yüzde 3.26’sı ise dökme LPG olarak kullanılmıştır. Türkiye, LPG tüke-timinde dünyada on dördüncü sırada iken, otogaz tüketiminde Güney Kore’den sonra ikinci sıradadır.

AVRUPA BİRLİğİ UyUM SüRECİAvrupa Birliği’ne tam üyelik konsepti gereği açılan fasıllar arasında henüz enerji faslı yer almamakta olup, enerji faslının açılmasına ilişkin herhangi bir ön şart da bulunmamaktadır. 2001 yılında bağımsız bir düzenleme kurumu ola-rak kurulan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve başlatılan yeni piyasa düzeni çerçevesinde çok önemli adımlar atıl-mıştır. Enerji konusunda Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum, büyük ölçüde ger-çekleştirilmiştir. Avrupa Birliği ile uyum kapsamında, piyasa düzenlemelerine iliş-kin yapılan düzenlemelerde, Avrupa Birliği ve Komisyonu tarafından yayımlanan direktiflere uyum sağlanması hususu da göz önüne alınmaktadır.

3. ENERjİ PAKETİAvrupa Birliği düzenlemeleri çerçeve-sinde, 3 Eylül 2009 tarihinde “Üçüncü Enerji Paketi” yürürlüğe girmiştir. Paket kapsamında 2009/72/EC elektrik piyasası direktifi, 2009/73/EC doğalgaz piyasası direktifi ve 714/2009 elektrik sınır ötesi iletimi, 715/2009 doğalgaz iletim hatla-rına erişim ve 713/2009 Avrupa Düzen-leyiciler İşbirliği Ajansının kurulmasına ilişkin düzenlemeler yayımlanmıştır.AB’nin yeni enerji politikası kapsamında, iç piyasanın liberalleştirilmesi konusu büyük önem taşımaktadır. Bu paket çer-çevesinde hem elektrikte hem de doğal-gazda dikey entegre şirketlerin ayrışması önemli hususlardan birisidir. Sistem operatörünün üretim ve tedarik ile ilgili konulardan bağımsız olması gerekmek-tedir. Elektrik sektöründe bu anlamda çok önemli adımlar atılmış, 1994 yılında Türkiye Elektrik Kurumu, TEAŞ ve TEDAŞ olarak ikiye ayrılmış, 2001 yılında ise TEAŞ; TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ olarak üçe ayrılmıştır. 2013 yılında 6446 sayılı kanunla EPİAŞ’ın kurulmasına karar veril-

miş olup, Avrupa birliğinin ortaya koymuş olduğu hedef bu kapsamda tam olarak gerçekleşmiş olacaktır. Doğal gaz piya-sasında ise BOTAŞ’ın yapılanması süreci devam etmektedir.Paket ayrıca, ulusal düzenleyici kurumla-rın yetkilerinin ve bağımsızlıklarının arttı-rılmasını hedeflemektedir. Tüm düzenle-yici kurumların diğer üye ülke düzenleyici kurumları ile işbirliği içerisinde bulunma-ları ve AB düzeyinde bir ajansın (Avrupa Düzenleyiciler İşbirliği Ajansı –Agency for Cooperation of European Regulators) kurulması öngörülmüştür. Bu kapsamda da önemli adımlar atılmış olup, 2001 yılında ulusal bağımsız düzenleme kuru-mu olarak, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Diğer ülkelerin düzenleyici kurumları ile de yakın bir işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmekte-dir. EPDK, Enerji Düzenleyicileri Bölgesel Birliği (ERRA) ve Akdeniz Elektrik Ve Gaz Düzenleyicileri Birliği (MEDREG)'nin üyesidir. Ayrıca, dünyada enerji regülas-yonu konusunda enerji düzenleyicileri ve enerji piyasasındaki paydaşları bir araya getiren ve bilgi ve deneyim paylaşılması amacıyla gerçekleştirilen Dünya Enerji Düzenleme Forumu’nun (World Forum on Energy Regulation) altıncısı EPDK'nin başkanlığında ve ev sahipliğinde 25-28 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul'da top-lanacaktır.Paketin öngördüğü diğer husus bir ise; iletim sistemi operatörleri arasında işbirliğinin geliştirilmesidir. Üye ülkelerin şebekeleri, tek bir Avrupa ağının değil, her ülkenin ulusal pazarlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere tesis edilmiştir. Bu bağ-lamda, şebekeye bağlantı düzenlemeleri ve işletmeye ilişkin kuralların birbirleriyle yeteri kadar uyumlu olması sağlanarak sınır ötesi ticaretin geliştirilebilmesi hedeflenmektedir.Pakette ayrıca, arz güvenliğinin ve tedarik sürekliliğinin sağlanması, tüketicilerin korunması ve her tüketicinin serbest tüketici hakkını kullanabilmesine ilişkin hususlar yer almaktadır.Bilindiği üzere, 2020 Avrupa hedeflerine ilişkin stratejik enerji teknoloji planı (SET Plan) kapsamında, 2020 yılında yenilene-bilir enerji kaynakların oranının yüzde 20

Ulaştırma

% 72,72

Ulaştırma Evrensel Endüstriyel

Evrensel

% 24,01

Endüstriyel

% 3,26

Şekil-7 2012 yılında ülkemizdeki LPG tüketimin sektörel dağılımı

Şekil-8 2010 yılı verilerine göre LPG’nin otogaz olarak kullanılması-

na ilişkin karşılaştırma

ULAŞTIRMA SEKTÖRÜNDE ÜLKELERİN PAYI

Diğerleri: 27.5 %

G. Kore: 20.9 %

Türkiye: 10.8 %

Polonya: 8.0 %

Japonya: 6.6 %

İtalya: 5.2 %Avustralya: 5.0 %

Rusya: 4.9 %

Tayland: 4.2 %Meksika: 5.0 %

ABD: 2.8 %

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Page 61: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 59

lanmasını takiben 2 Haziran 2011 tarihin-de ticari alışverişlerin yapıldığı son evreye geçilmiştir. Bu fazda Avrupa’dan Türkiye yönüne 400 MW, Türkiye’den Avrupa yönüne ise 300 MW kapasitede elekt-rik enerjisi ticaretine izin verilmiştir. Bu miktarlar bir önceki alış verişin başarıyla tamamlanmasına bağlı olarak, aylık ola-rak Bulgaristan ve Yunanistan için her iki sınırda ithalat ve ihracat olmak üzere ayrı ayrı hesaplanarak Net Transfer Kapasite (NTK) değerine kadar artırılabilmektedir. Türkiye Elektrik Sisteminin ENTSO-E sistemine entegrasyonu ile birlikte batı komşularımız dışındaki ülkeler ile senk-ron paralel çalışma ancak bu ülkelerin de belirli standartları ve işlemleri yerine getirmesi ve ENTSO-E’nin onayı çerçeve-sinde mümkün olabilecektir. Bu durumda ENTSO-E bağlantısını sağlayan hatların dışındaki mevcut tüm enterkonneksiyon-ların ENTSO-E kurallarına göre çalıştırıl-ması gerekmektedir.

SoNUÇEnerji geçiş koridorunda güçlü bir ülke olan ülkemizin kaynaklarını, jeopolitik önemini, iyi yetişmiş dinamik iş gücünü azami ölçüde değerlendirmek gerekmektedir. Bölgesinde güçlü bir enerji piyasasına sahip olunması neticesi daha fazla yabancı sermaye ülkeye çekilebilecektir. Ülkenin enerji koridoru hali-ne gelmesi, ülkenin oyun kurucu özelliğini ön plana çıkaracak ve daha fazla yabancı sermayenin ülkede yatırım yapmasını sağla-yacaktır. Enerji tedarik kaynakları ve türleri çeşitlenmiş, arz güvenliği problemi olmayan, rekabetçi bir piyasada kaliteli, sürekli, ucuz enerjinin arzı hususu, diğer sektörler için lokomotif bir özellik taşıyacak olup, ülkemizi önemli bir üretim merkezi haline getirecektir.

seviyesine ulaşması, enerji verimliliğinde yüzde 20 iyileşme sağlanması ve içe-risinde CO2nin de yer aldığı sera gaz-larının yüzde 20 nispetinde azaltılması hedefler arasında yer almaktadır.

ENERjİ gEÇİŞ KoRİDoRUNDA güÇLü üLKE TüRKİyEÜlkemizin yıllar itibari ile yüksek oranda artan enerji ihtiyaç projeksiyonun yanı sıra, ülkemiz dünyadaki en önemli enerji kaynakları ile bu enerji kaynaklarının en çok tüketildiği bölgeler arasında koridor olma konumundadır. Bu bağlamda, doğal gaz ve ham petrol boru hatları projeleri ülkemizin enerji gündeminin önemli baş-lıkları arasında yer almaktadır.

Türkiye, enerji diplomasisi alanındaki mevcut girişimleri ile, enerji iletim mer-kezi (hub), olmaya aday gözükmektedir.

İçerisinde yer aldığı projelerle, doğu-sunda kalan hazar bölgesinin zengin petrol ve doğalgaz rezervlerinden elde edilen kaynakları, batısındaki Avrupa ülkelerine ileten bir geçiş noktası olma noktasına gelmektedir.

Hazar ve Ortadoğu bölgesindeki enerji kaynaklarını batısındaki ülkelere iletir-ken, bu süreçte kendi arz güvenliğini de garanti altına almaktadır.

Boru hatlarının yanı sıra, üç tarafı denizlerle çevrili olması, Akdeniz havza-sının yanı sıra, önemli bir tedarikçi olan Rusya ile Karadeniz üzerinden bağlantılı olması ülkemizin jeopolitik önemini artır-maktadır.

ELEKTRİK ENERjİSİ BAğLANTISITürkiye Elektrik Sisteminin ENTSO-E CESA (eski UCTE) sistemine senkron paralel bağlanması konusundaki çalış-malar sonucunda 18 Eylül 2010 tarihi itibari ile Deneme Senkron Paralel İşletme aşaması başlamış olup, kararlılığın sağ-lanması ve ticari olmayan alış verişlerin denenmesi evrelerinin başarıyla tamam-

Page 62: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis60

üresel iklim değişikliğinin çokça tartışıldığı son 20 yılda kaygı-lar daha da artmıştır. Küresel boyuttaki bu kaygı, bilim ve tek-noloji çevrelerini yeni enerji kay-naklarını araştırmaya, politika-cıları mevcut enerji kaynaklarını kontrol etmeye ve sahiplenme-

ye, küresel sermayeleri ise iç ve dış piya-

sada mevcut enerji pazarlarını kullanmaya ve yenilerini açmaya itmiştir. Özellikle fosil kökenli ve nükleer enerji kaynaklarının eko sisteme zarar verdiğinin tartışmasız kabul edildiği günümüzde bu arayış daha çok temiz, yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmiştir. Bu nedenle bu özellikleri taşıyan hidrolik enerjinin önemi gittikçe artmaktadır. Bu çalışmada ülke-

mizin mevcut hidrolik enerji potansiyeli, Avrupa ve Dünya rakamları ile karşılaştır-malı olarak teknik ayrıntılarına inilmeden verilmiştir. Bu bağlamda öncelikle genel olarak enerjinin, özelde de hidrolik ener-jinin önemine değinilmiş, bu kapsamda “niçin HES?”, “niçin biriktirmesiz HES (mini, mikro ve küçük HES)?” gibi sorulara yanıt aranmıştır.

1. gİRİŞDünyada nüfusun artmasına bağlı ola-rak ihtiyaçların çeşitlenerek artması, bu ihtiyaçlara cevap verebilecek teknolojinin gelişmesi ve bu teknolojik gelişmenin gereksinimi olan enerjinin yeterince sağ-

lanamaması nedeniyle enerji konusunda gittikçe daha büyük kaygılar meydana gelmektedir. Diğer taraftan özellikle fosil kökenli ve nükleer enerji kaynaklarının eko sisteme zarar verdiği ve küresel iklim değişikliğinin önemli bir nedeni olduğu

küresel boyutta iddia edilmektedir. Her ne kadar küresel iklim değişikliğinin boyutları ve sonuçlarına ilişkin bilim insanları ve ilgili diğer çevreler arasında tam bir ittifak olmasa da insanlığın şu an küresel iklim değişikliği ile yüz yüze geldiği söylenebilir

DÜNYADA NÜFUSUN ARTMASıNA BAğLı OLARAK İHTİYAÇLARıN ÇEŞİTLENEREK ARTMASı, BU İHTİYAÇLARA CEVAP VEREBİLECEK TEKNOLOjİNİN GELİŞMESİ VE BU TEKNOLOjİK GELİŞMENİN GEREKSİNİMİ OLAN ENERjİNİN YETERİNCE SAğLANAMAMASı ENERjİ KONUSUNDA GİTTİKÇE DAHA BÜYÜK KAYGıLARA NEDEN OLMAKTADıR.

TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA HİDROLİK ENERJİ POTANSİYELİDOÇ. DR. Z. FUAT TOPRAK DİCLE ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BöLÜMÜ

0 5000

TÜRKİYE

Şekil 2. Brüt, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilen hidroelektrik potansiyelinin Dünyadaki, Avrupa’daki ve Türkiye’deki durumu (Bakır, 2007; Akpınar ve diğ., 2008) [7].

TÜRKİYE

EKONOMİK TEKNİK BRÜT

AVRUPA

DÜNYA

50 100 150 200HEP (TWh/yıl)

HEP (TWh/yıl)

250 300 350

BAKIR. 2007DSİ

400 450 5000

1000015000 20000 25000 30000 35000 40000 45000

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

K

Page 63: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 61

[1]. Kyoto protokolü, Hükümetler arası Küresel İklim Değişikliği Panelleri (IPCC) ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) bu gerçek-liğin doğurduğu sonuçlardır. Bu nedenle fosil kökenli enerji kaynakları kullanımı-na sınırlılık getirilmektedir. Konuya ilişkin 2013 yılına kadar ulaşılabilen tüm ulusal ve uluslararası literatür bazı çalışmalarda özetlenmiştir [1,2,3,4]. Küresel boyuttaki bu durum, bilim ve teknoloji çevreleri-ni yeni enerji kaynaklarını araştırmaya, politikacıları mevcut enerji kaynaklarını kontrol etmeye ve sahiplenmeye, küre-sel sermayeleri ise iç ve dış piyasada mevcut enerji pazarlarını kullanmaya ve yenilerini açmaya itmiştir. Yeni enerji kaynaklarını bulmaya yönelik bu arayış özellikle ucuz, yenilenebilir ve eko sisteme zarar vermeyecek (temiz) enerji kaynak-ları yönündedir. Nüfusun artmasına karşı mevcut enerji kaynaklarının sınırlı olduğu bir gerçektir. Günümüzde en temiz ve çevre ile en barışık, yenilenebilir ve ham madde tüketmeyen enerji kaynaklarının başında hidrolik enerji gelmektedir. Hid-rolik enerjisi, teknik açıdan yararlanılabilir, yenilenebilir, temiz, çevresel etkileri az, ucuz ve tamamıyla yerli bir enerji kaynağı olması bakımından çok önemlidir [5].

2. HİDRoLİK ENERjİHidrolik enerjinin kaynağı sudur. Oysa dünyadaki hızlı nüfus artışına ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak dünya su kaynakları gittikçe ihtiyacı karşılamaya-cak hale gelmektedir. Hâlihazırda birçok

ülke su kıtlığını yaşamakta bir kısmının da yakın gelecekte yaşaması beklenmektedir [6]. Bu nedenle her ülke, teknik ve ekono-mik açıdan kullanabileceği en küçük su kaynağını bile sonuna kadar kullanmaya gayret etmektedir. Hidrolik enerji; termik, nükleer ve gaz türbinlerine göre yakıt, bakım ve işletme giderleri en az olandır. Hidrolik enerjiye yönelme bu yüzdendir [7]. Hidroelektrik enerji üretiminin kuruluş ve işletim giderleri ile çevresel, sosyal, tarihi ve kültürel, stratejik ve uluslararası ilişkiler boyutundaki etkileri (özellikle sınır aşan sular için), su kaynağının biriktirmeli (BHES) veya biriktirmesiz (NHES) olması-na bağlı olarak değişmektedir.

3. DüNyADA VE TüRKİyE’DE BİRİK-TİRMELİ HES (BHES)’LERİN DURUMUAkarsuların, kurak ve yağışlı mevsimlerde-ki debileri arasında ciddi bir fark olduğu takdirde sürekli ve güvenilir bir hidroelekt-rik enerji üretimi için biriktirme tesisine ihtiyaç vardır. Akarsu debilerinin zamanla değişimi, hazne hacmini ve dolayısıy-la baraj yüksekliğini belirlemektedir [8]. BHES’lerin ilk kuruluş maliyeti, barajların gövde ve diğer alt yapı sistemlerinin inşa-sı ile yapay göl alanının istimlâk bedeli, yeniden yerleşim proje ve uygulamaları ve benzeri sosyal projeleri gerektirdiği için yüksektir. Ancak işletim ve bakım giderleri düşüktür, ham madde gereksinimi yoktur.

Tablo 2. Türkiye’de biriktirmesiz HES’lerin 1995-2006 yılları arasındaki gelişim trendi (ESHA, 2004; Balat, 2007; DSİ,

2006; Küçükali ve Barış, 2009) [7]

ALMANYA 6200 1500 17 1.3FRANSA 1730 2000 8 1.8AVUSTURYA 1700 866 8 5İTALYA 1510 2230 11 3ÇEK CUMHURİYETİ 1136 250 33 1İSPANYA 1106 1607 9 3SLOVENYA 413 77 8 2,3TÜRKİYE 67 138 1.7 0.5BULGARİSTAN 64 141 22 1DANİMARKA 40 11 100 0.1ESTONYA 13 3 100 0.2ROMANYA 9 44 1,8 0.6HOLLANDA 3 2 2 0.01

TOPLAM HİDROELEKTRİK ENERJİ TOPLAM ENERJİ BİRİKTİRMESİZ GÜÇ ÜRETİMİ İÇERSİNDEKİ ÜRETİMİ İÇERSİNDEKİÜLKE HES SAYISI (MW) YÜZDESİ(%) YÜZDESİ(%)

GÜNÜMÜZDE EN TEMİZ VE ÇEVRE İLE EN BARıŞıK, YENİLENEBİLİR VE HAM MADDE TÜKETMEYEN ENERjİ KAYNAKLARıNıN BAŞıNDA HİDROLİK ENERjİ GELMEKTEDİR. HİDROLİK ENERjİSİ, TEKNİK AÇıDAN YARARLANıLABİLİR, YENİLENEBİLİR, TEMİZ, ÇEVRESEL ETKİLERİ AZ, UCUZ VE TAMAMıYLA YERLİ BİR ENERjİ KAYNAğı OLMASı BAKıMıNDAN ÇOK ÖNEMLİDİR

Page 64: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis62

İnşaat teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak özellikle 20. y.y.’da hidrolik enerji üretimi için yapılan HES’lerin sayısın-da ciddi bir artış olmuştur. Hidroelektrik enerji üretiminin yanı sıra suya duyulan ihtiyaç nedeniyle gittikçe daha büyük hazneler ve bu hazneler için büyük baraj-lar yapılmaktadır. Dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan tüm ülkelerde çoğu birik-tirmeli olmak üzere sayısız HES mevcut-tur [9,10,11,12,13]. Şekil 2’de brüt, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilen hidroelektrik potansiyelinin Türkiye’deki, Avrupa’daki ve Dünyadaki durumu gra-fik olarak verilmiştir. Bu durum, yer yer aksi iddia edilse de hala BHES’lerden ve barajlardan vazgeçilmediğini, bunların küresel boyutta hala popülerliğini korudu-ğunu göstermektedir. Türkiye’nin, ekonomik olarak işletilebi-lir tüm hidrolik enerji potansiyeli 2023 yılına kadar HES’lerle kullanıma açıl-ması planlanmaktadır [14]. 1960 yılın-

dan bu yana çeşitli büyüklüklerde 700 baraj inşa edilmiştir. Bunlardan 519’u 2002 itibari ile işletmededir. İşletmede olanlardan 202 tanesi büyük baraj, geri kalan 317 tanesi ise küçük baraj olarak inşa edilmiştir [14]. Türkiye’de 2002 yılı itibari ile kurulan 134 HES ile toplam hidroelektrik kapasitesi (veya kurulu güç) 12.177 MW’a ve üretim 44.034 GWh/yıl’a ulaşmıştır [14]. Türkiye’nin toplam elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yüzde 38’i hidrolik enerji olup hidrolik enerjinin yüzde 98.5’i, kapasitesi 10 MW’ın üzerin-deki biriktirmeli HES’lerden, geri kalanı ise biriktirmesiz HES’lerden sağlanmak-tadır [14]. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları içinde en önemli ve ekonomik olanları hidroelektrik ve biyokütle enerji kaynaklarıdır [15]. Türkiye’nin brüt 433 GW hidroelektrik potansiyeli olup bunun sadece 125 GW kadarı ekonomik ola-rak kullanılabilmektedir [16,17]. Bu hali ile bile Türkiye, diğer enerji kaynakları

(rüzgâr, güneş, fosil kökenli v.s.) da dâhil olmak üzere sınırlı yerli enerji kaynağına sahip olup enerjide hala dışarıya bağımlı-dır [18]. Hidroelektrik enerjisi Türkiye için farklı türdeki yenilenebilir enerji kaynak-ları içindeki en önemlisidir [19]. Brüt hid-roelektrik potansiyeli Dünya hidroelektrik potansiyelinin yaklaşık yüzde 1’idir [19]. Mevcut potansiyelin kullanımındaki artışa bağlı olarak yakın gelecekte kendi enerji ihtiyacının ancak dörtte birini kendi öz kaynakları ile üretebilecektir [19]. Türki-ye, bu potansiyeli ile Avrupa Hidroelektrik potansiyelinin yüzde 14’ünü oluşturmak-tadır [20]. Türkiye’de brüt elektrik ener-jisi üretimi taş kömürü, linyit, doğalgaz, jeotermal ve rüzgâr gibi birincil enerji kaynakları içinde doğal gazdan sonra ikinci sıradadır [21]. Yenilenebilir, yerli, çevre ile barışık, uzun işletim süresine ve düşük işletim-bakım-onarım gideri-ne sahip olması nedeniyle hidroelektrik enerjisi Türkiye’nin en gerçekçi enerji kaynağı olarak görülmekte ve hidroelekt-rik enerjinin teknik ve ekonomik fizibilite-sinin gözden geçirilmesi gerekmektedir [19]. Türkiye mevcut potansiyelin yüzde 54’ünü henüz değerlendirilmemiştir. yüzde 10’u ise inşa halindedir. Başka bir ifade ile toplam potansiyelin ancak yüzde 36’sı hâlihazırda işletmededir [21].

4. DüNyADA VE TüRKİyE’DE BİRİK-TİRMESİz HES’LERİN DURUMUAkarsuların, kurak ve yağışlı mevsim-lerdeki debileri arasında ciddi bir fark olmadığı takdirde sürekli ve güvenilir bir hidroelektrik enerji üretimi için bir depolama tesisine ihtiyaç kalmamak-tadır. Eğer havza engebeli, akarsuyun eğimi yüksek; buna bağlı olarak yeterli düşüm yüksekliği sağlanabiliyorsa biriktir-meli HES’ler yerine Biriktirmesiz HES’ler tercih edilebilir. Haznelerinin çok büyük alanları kaplaması, geniş çapta çevreyi (toprağı, suyu, havayı ve canlı hayatı) değiştirmeleri, tarihi ve kültürel varlıkları ve sosyal hayatı etkilemeleri ve yüksek buharlaşma kayıpları nedeniyle küresel çapta biriktirmesiz HES’lere yönelme olmuştur. Biriktirmesiz HES’ler kurulum, bakım ve işletme girdileri açısından da yerine göre biriktirmeli HES’lere tercih

AKARSULARıN, KURAK VE YAğıŞLı MEVSİMLERDEKİ DEBİLERİ ARASıNDA CİDDİ BİR FARK OLDUğU TAKDİRDE SÜREKLİ VE GÜVENİLİR BİR HİDROELEKTRİK ENERjİ ÜRETİMİ İÇİN BİRİKTİRME TESİSİNE İHTİYAÇ VARDıR. AKARSU DEBİLERİNİN ZAMANLA DEğİŞİMİ, HAZNE HACMİNİ VE DOLAYıSıYLA BARAj YÜKSEKLİğİNİ BELİRLEMEKTEDİR

Mimar ve Mühendis62

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Page 65: Mmg dergi   sayi 75

edilmektedir. Eğer sadece hidroelektrik enerjisi üretimi amaçlanıyorsa ve akarsu koşulları buna el veriyorsa biriktirmesiz HES’ler biriktirmeli HES’lere rahatlıkla ter-cih edilebilir. Özellikle çevresel duyarlılık günümüzde biriktirmesiz HES’leri daha popüler kılmaktadır. Bu nedenle biriktir-mesiz HES’ler 1990’lardan itibaren dünya genelinde büyük bir hızla yayılmıştır. 21. yy’ın biriktirmesiz HES’lerin yüzyılı olma-sı beklenmektedir [7]. Küçük HES’lerin inşaatına ilgi geç başlamıştır. Bu durum, büyük ölçüde ülkelerin bu tür HES’lerin toplam etkisi ve üretimini açık bir şekilde içeren standartlarının olmayışından kay-naklanmaktadır [22]. Buna rağmen mini HES’ler, evsel, ticari ve sanayi enerjisi ihti-yacını karşılamada gittikçe önemli bir yer tutmaktadır [23]. Ölçüm istasyonlarının olmadığı veya yetersiz olduğu durumlarda aylık, mevsimlik ve yıllık akımların tahmin edilmesine ve HES’lerin optimum işletme-sine yönelik güncel literatürde çok sayı-da klasik ve yeni yöntem önerilmektedir [24,25,26,27,28,29]. Kapasitesi 10 kW ile 25,000 kW arasında değişen HES’ler mini, mikro ve küçük HES olarak bilinmektedir [30]. Günümüzde, gelişmiş veya geliş-mekte olan birçok ülkede sayısız Birik-tirmesiz HES yapılmıştır [23,31,32,33]. Birçok Avrupa ve ABD ve Kanada başta olmak üzere birçok Kıta Amerika ülkesi ve Japonya, Rusya gibi gelişmiş Asya ülkele-rinde de bu tür HES’ler mevcuttur. Küçük HES’lerin dünya genelinde kapasitesi kıta bazında; Asya’da 32,641 MW, Afrika’da 228 MW, Güney Amerika’da 1,280 MW, ABD dâhil Kuzey ve Orta Amerika’da 2,096 MW, Avrupa’da 10,723 MW, Avust-ralya - Okyanusya’da 198 MW’tır [34]. Tablo 1’de AB üyesi ve aday ülkelerde mevcut biriktirmesiz HES durumu karşı-

laştırmalı olarak verilmiştir [7]. Ülkemiz-de, Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölge-leri başta olmak üzere dağlık bölgeleri biriktirmesiz HES potansiyeline sahiptir. Bunun bir nedeni bu bölgelerde yeterli düşünün olmasıdır. Diğer bir nedeni ise özellikle yağışların (Karadeniz Bölgesi) ve kar örtüsünün (daha çok Doğu Anadolu Bölgesi) fazla olması, dolayısıyla akar-suların düzenli debiye sahip olmasıdır. Türkiye, küçük ve mikro HES’ler ile hid-roelektrik üretimini artırmayı planlamak-tadır [35]. Türkiye’nin yıllık toplam hid-roelektrik potansiyeli 433.000 GWh olup bunun yaklaşık yüzde 50’si teknik olarak, yüzde 29’u (122.322 GWh/yıl) ise ekono-mik olarak işletilebilir durumdadır [18]. Türkiye’nin biriktirmesiz HES kapasitesi yukarıda verilen kapasitenin içinde sayıl-mamaktadır. O halde biriktirmesiz HES’ler

aracılığı ile ülkemizin teknik ve ekono-mik hidroelektrik potansiyelini artırmak mümkündür. Mini HES’lerin gelişmesinin önündeki engeller teknolojinin yetersizliği değil, yatırım olanaklarıdır. Bu durum, HES’lerin kurulu güçlerinin olası artışını geciktirmektedir [36]. Görülen odur ki, biriktirmesiz HES teknolojisini de dikkate alarak hidroelektrik potansiyelimizi, geli-şen ve değişen teknolojiye göre yeniden gözden geçirmeli ve fizibilite anlayışımızı yeniden belirlemeliyiz. Dahası, dağlık yöre-lerde kurulacak olan biriktirmesiz HES’lerin devlet destek ve kontrolü ile kurulacak birlikler tarafından enterkonnekte şebe-keden bağımsız olarak işletilmesi daha uygun görülmektedir. Pakistan, Hindistan, Nepal ve daha birçok dağlık ülkede (özel-likle Himalaya Dağlık Bölgelerinde) benzer uygulamalar mevcuttur [23, 32, 33].

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2006 20015

52 55 56 59 61 67 70 71 74 130439 499 500 524 533 636 664 673 723 1250

Biriktirmesiz HES Sayısı Üretim (GWh)

Tahmin

Tablo 2. Türkiye’de biriktirmesiz HES’lerin 1995-2006 yılları arasındaki gelişim trendi (ESHA, 2004; Balat, 2007; DSİ, 2006; Küçükali ve Barış, 2009) [7]

Ocak - Şubat 2014 63

Page 66: Mmg dergi   sayi 75

6. REFERANSLAR[1] Toprak, Z.F., Hamidi, N., Toprak, Ş. and Şen, Z. (2013), ‘Climatic identity assessment of the climate change’, Int. J. Global Warming, 5(1), 30–45.[2] Toprak ZF (2013), Küresel İklim Deişikliğine Genel Bir Bakış (Davetli Konuşmacı), 3. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, TİKDEK 2013, 23 – 25 Haziran 2013, İTÜ, İstanbul – Turkiye.[3] Batan M, Toprak ZF, and Şen Z, (2013), Küresel İklim Deişikliği Üzerinde Yapılan Çalışmların Sınıflandırılması, 3. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, TİKDEK 2013, 23 – 25 Haziran 2013, İTÜ, İstanbul – Turkiye.[4] Toprak ZF, Toprak Sahin, and Hamidi N, (2011), Global Climate Changes And Meteorological Identity, The 4th International Symposium- Water Resources and Sustainable Development (CIREDD‘4), 22 – 23 February, 2011, Algiers-Algeria.[5] Kaygusuz K (1999), Hydropower potential in Turkey, Energy Sources, 21 (7), 581-588.[6] Aytek, A. & Toprak, Z. F. (2001), Fresh Water-Saltwater Distribution and Freshwater Potential of Turkey, Proc. International Symposium on Water Resources and Environmen-tal Impact Assessment, 233 - 238, Istanbul.[7] Eris, E ve Toprak, ZF, (2011), Biriktirmesiz Hidroelektrik Sant-ralleri ve Dünyada ve Türkiye’deki Mevcut Durumları, 2. Su Yapıları Sempozyumu, 16-18 Eylül, 2011, Diyarbakir.[8] Ağıralioğlu, N, (2004), Baraj Planlama ve Tasarımı Cilt I, Su Vakfı yayınları, İstanbul.[9] Bonacci, O and Roje-Bonacci, T, (2003), The influence of hydro-electrical development on the flow regime of the karstic river Cetina, Hydrological Processes, 17 (1), 1-15.[10] http://en.wikipedia.org/wiki/Geography_of_Switzerland[11] http://www.vlada.hr/en/about_croatia/information/identity_card[12] http://www.worldbank.org/en/country/switzerland[13] Angelaki, V and Harbor, JM, (1995), Impacts of flow diversion for small hydroelectric power plants on sediment transport, northwest Washington, Physical Geography, 16 (5), 432-443.[14] Bakis, R ve Demirbas, A (2004), Sustainable development of small hydropower plants (SHPs), Energy Sources 26 (12), 1105-1118.

[15] Kaygusuz, K, (2001), Hydro-power and biomass as renewable energy sources in Turkey, Energy Sources, 23 (9), 775-799.[16] Balat, M, (2005), Current hydropower potential in Turkey and sustainability of hydropower for Turkey's energy demand, Energy Exploration & Exploitation, 23 (1), 1-18.[17] Demirbas, A, (2002), Sustai-nable developments of hydropower energy in Turkey, Energy Sources, 24 (1), 27- 40.[18] Demirbas, A ve Bakis, R, (2004), Energy from renewable sources in Turkey: Status and futu-re direction, Energy Sources, 26 (5), 473-484.[19] Ozturk, HK, (2004), Present status and future prospects of hydroelectric energy in Turkey, Energy Sources, 26 (9), 829-840.[20] Kaygusuz, K, (2002), Sustai-nable development of hydroelectric power, Energy Sources, 24 (9), 803-815.[21] http://topraksuenerji.org/su_yonetim_rapor.pdf[22] Vorsic, J., Orgulan, A., Horvat, M., and Koritnik, D., (2000), Very small hydroelectric plants - Their influence on the supply network, IEEE Transactions on Energy Con-version, 15 (3), 323-327.[23] Rijal, K., (2000), Mini- and Micro- Hydro Power Development: Status, Issues and Strategies for the Hindu Kush Himalayan Region, A Journal of Engineering (Publica-tion of NESS), Vol. 9. Institute of Engineering, Kathmandu, Nepal.[24] Paravan, D., Stokelj, T., Golob, R., (2004), Improvements to the water management of a run-of-river HPP reservoir: methodology and case study, Control Enginee-ring Practice, 12 (4), 377-385.[25] Hosseini, S.M.H., Forouzbakhsh, F., and Rahimpoor, M., (2005), Determination of the optimal ins-tallation capacity of small hydro-power plants through the use of technical, economic and reliability indices, Energy Policy, 33 (15), 1948-1956.[26] Toprak, Z.F., Eris, E., Agira-lioglu, N., Cigizoglu, H.K., Yilmaz, L., Aksoy, H., Coskun, G., Andic, G., Alganci, U., (2009), Modeling Monthly Mean Flow in a Poorly Gauged Basin by Fuzzy Logic, CLE-AN-Soil, Air, Water, 37(7), 555-564.[27] Molina, J.M., Isasi, P., Berlanga, A., Sanchis, A., (2000), Hydroelect-ric power plant management rel-ying on neural networks and expert system integration, Engineering

Applications of Artificial Intelligen-ce, 13 (3), 357-369.[28] Naresh, R. and Sharma, J., (2000), A hybrid method for hydro-electric generation scheduling using an artificial neural network, International Journal of Systems Science, 31 (2), 263-271.[29] Bonacci, O., (1999), Water circulation in karst and determina-tion of catchment areas: example of the River Zrmanja, Hydrological Sciences Journal-Journal Des Sciences Hydrologiques, 44 (3), 373-386.[30] CII – Godrej GBC Publication (2004), Small Hydro – Potential & Prospects, RES - Fact Sheet - No.2.[31] http://www.dlsu.edu.ph/rese-arch/centers/cemtre/mhp.asp[32] UN Headquarters (2006), Assessing Policy Options for Increasing the Use of Renewable Energy For Sustainable Develop-ment: Modelling Energy Scenarios For Ghana, New York, NY, USA.[33] http://www.greenempower-ment.org/aboutus.htm[34] Int. J. Hydropower & Dams Markets of Small Hydropower in Asia, Dr. Drona Upadhyay, IT Power.[35] Demirbas, A., Sahin-Demirbas, A., Demirbas, A.H., (2004), Turkey's natural gas, hydropower, and geothermal energy policies, Energy Sources, 26 (3), 237-248.[36] Montes, G.M., Martinez-Montes, G., Rubio-Gamez, M.C., Alegre-Bayo, J., Ordonez-Garcia, J., Oliver-Pina, J., (2005), Viability of mini hydroelectric power plants. Risk analysis approach, Ingenieria Hidraulica En Mexico, 20 (1), 5-18.[37]http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a7/T%C3%BCrkiye_Akarsu_Havzalar%C4%B1.jpg[38] http://topraksuenerji.org/?attachment_id=3037[39] Alashan, S., Toprak, Z.F., and Şen, Z., (2013), Enerji Ağacı (Energy Tree), 3. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, TİKDEK 2013, 23 – 25 Haziran 2013, İTÜ, İstan-bul – Turkiye.[40] http://topraksuenerji.org/?p=330[41] http://www.gap.gov.tr/gap-illeri/gap-illerine-ait-haritalar[42] Halifeoğlu, F.M., Toprak, Z.F., Kavak, O., (2011), Tarihi Diyarbakır Köprülerinin Mimari, Hidrolojik ve Jeolojik Açıdan Değerlendirilmesi, II. Su Yapıları Sempozyumu, 16-18 Eylül 3011, Diyarbakır.

5. SoNUÇ VE öNERİLERYakın gelecekte Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ve Kyoto Protokolü ve Avrupa Birliği Mük-tesebatı gibi uluslar arası sözleşmeler gereği temiz ve sürdürülebilir enerji kay-naklarına yönelmek zorunlu hale gelecek-tir. Diğer taraftan aynı sözleşmeler gereği fosil kökenli enerji kaynaklarının tüketi-mine sınırlama beklenmektedir. Hidrolik enerji temiz ve sürdürülebilir enerji sınıfın-da değerlendirilebilir. Bu nedenle hidrolik enerji üretimine yönelik yatırımlara ağırlık verilmelidir. Fosil kökenli enerji üretimine yönelik yatırımlara ise uygun standartlar getirilerek sınırlama getirilmesinde yarar vardır. Genelde HES’lere özelde GAP’a kapsamındaki HES’lere ağırlık verilmelidir. Ancak içme, kullanma, sanayi ve sulama suyu temini gibi nedenlerle biriktirme tesislerine ihtiyaç duyulmadığı durumlar-da biriktirmeli HES’ler yerine biriktirme-siz HES’ler tercih edilmelidir. Bunun için Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri-nin potansiyeli oldukça yüksektir. Ancak, ister biriktirmeli ister biriktirmesiz olsun HES’ler ve/veya biriktirme tesisi yatırım-larının mutlak surette yöre halkının mem-nuniyeti sağlanarak ve çevresel, sosyal, tarihi ve kültürel miraslar açısından çok ciddi fizibilite analizleri yapılarak planlan-ması gereklidir. Karar mercileri ile çevre örgütleri başta olmak üzere sivil toplum örgütleri arasında olası görüş ayrılıkların-da bilim insanlarının arabulucu rol üstlen-melerinin uygun olacağı düşünülmektedir.

GENELDE HES’LERE ÖZELDE GAP KAPSAMıNDAKİ HES’LERE AğıRLıK VERİLMELİDİR. ANCAK İÇME, KULLANMA, SANAYİ VE SULAMA SUYU TEMİNİ GİBİ NEDENLERLE BİRİKTİRME TESİSLERİNE İHTİYAÇ DUYULMADığı DURUMLARDA BİRİKTİRMELİ HES’LER YERİNE BİRİKTİRMESİZ HES’LER TERCİH EDİLMELİDİR.

Mimar ve Mühendis64

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Page 67: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 65

Page 68: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis66

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

ENERjİ KONUSUNU ENİNE BOYUNA TARTıŞTığıMıZ DERGİMİZİN ÖNEMLİ SÖYLEŞİLERİNDEN BİRİSİNİ DE İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ PETROL VE DOğAL GAZ MÜHENDİSLİğİ BÖLÜMÜ PROFESÖRLERİNDEN SAYıN ABDURRAHMAN SATMAN İLE YAPTığıMıZ SÖYLEŞİ OLUŞTURDU. SATMAN ÖZELLİKLE PETROL VE TERMİK ENERjİ KONULARıNDA YAPıLMASı GEREKEN VE YAPAMAYACAğıMıZ ŞEYLERİN ALTıNı ÇİZDİ.

PROF. DR. ABDURRAHMAN SATMAN:

İTÜ PeTrol ve Doğal Gaz MÜhenDİslİğİ BölÜMÜ

ülkemizde bulunan petrol ve doğal gaz rezervleri hakkında bilgi verir misiniz?Türkiye petrol ve doğal gaz bakımından çevresindeki Ortadoğu ve kuzey ülkelerine göre karşılaştırıldığı zaman pek fazla rezervimiz olmadığını söylemek mümkün. Resmi rakamlara göre 40 milyon ton petrol rezervimiz var, yaklaşık 6-7 milyar metreküp doğal-gaz rezervimiz olduğu söyleniyor. Ama miktar olarak baktığımız zaman önemli değil. Türkiye’nin tüketimine baktığımız zaman yaklaşık 1.5 yıllık bir rezervimiz var. Doğal gazda ise yıllık yaklaşık 45-50 milyar metreküp. Bir yıllık tüketimin yüzde 15’i kadar bir rezervimiz var.

Termal enerji konusunda ne durumdayız?Termal enerji tabi ısı enerji anlamına geliyor. Isı enerji ısı olarak kullanılan enerji anlamındaysa bu tabii kömürden de ısı üretiliyor, petrolden de, doğal gazdan da. Jeotermalden bahsedecek olursak o bir yenilenebi-lir enerji kaynağı. Az evvel bahsettim; petrol ve doğal gaza göre çok daha zengin olduğumuz bir kaynak türü. Şöyle basite indirgeyebiliriz Türkiye’de 80 bin konut jeotermalden ısınıyor, yeraltından gelen sıcak su doğ-rudan evlere veriliyor.

80 bin konutu artırmak mümkün mü?Türkiye jeotermal enerjiden ısıtma amaçlı kullanımı söz konusu olduğunda dünyanın önde gelen ülkele-rinden bir tanesi, ilk birkaç sırada yer alıyor. Bunu artırmak da mümkün. Türkiye son 7-8 yıl içerisinde jeotermal konusunda dünyada görülmedik gelişmelere sahip. Jeotermal enerji hem elektrik üretiminde kulla-nılıyor hem de ısıtma amaçlı konutlarda kullanılıyor, ayrıca seraların ısıtmasında kullanılıyor. Bizde ılıca, kaplıca gibi yerler var. Onların çoğu jeotermal enerjiyi kullanıyor yani yer altından gelen sıcak suyu kullanı-yorlar. Bu şekilde de ısıtma amaçlı kullanım Türkiye’de

“enerJİ PolİTİKasI YenİlenMelİ, TeŞvİKler arTMalI”

Page 69: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 67

çok yaygın durumda. Aynı zamanda çok büyük hamleler yapılıyor, yeni turistik tesisler açılıyor, yeni projeler yapılıyor ve gelecek itibariyle Türkiye jeotermal enerji kullanımında çok önemli gelişmelere açık.

Termal enerjinin önümüzdeki 50 yıl içinde diğer enerji kaynakları-nı geride bırakacağı söyleniyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?Jeotermal enerji olarak baktığımızda bunu söylemek mümkün değil. Jeotermal dünyada yenilenebilir enerji kaynakları söz konusu olduğunda rüzgar ve güneş ile birlikte sayılabilen bir enerji kaynağı ama bunun diğerlerini geçeceği çok iddi-alı olur. Fakat gittikçe önemli gelişmeler olduğu da kesin. Jeotermal enerjiyi bir yerde hem elektrikte kullanıyorsunuz hem ısıtmada kullanıyorsunuz, ısıtma tekno-lojisiyle birlikte elektrik üretim teknolo-jisi de gelişiyor. Eskiden 200 C derece sudan elektrik üretimi yapılıyordu ama şu anda Türkiye’de 150 dereceye kadar düşmüş durumda, Yurt dışında bazı çalış-malar bunu 80 dereceye kadar düşürmüş durumda. Dolayısıyla önemli gelişmeler olduğu kesin. Termal enerji daha geniş kapsamlı değerlendirilebilir, jeotermalin dışına da çıkılabilir. Termal enerji, ısı ener-jisi bugün evlerin çatılarına koyduğumuz ısı panelleri ile bile elde edebiliyorsunuz, kömürü yakarak da elde edebiliyorsunuz. Jeotermal olarak Türkiye’nin ciddi geliş-melere açık olduğunu söyleyebilirim.

güneş enerjisi sitemleri ne kadar bir gelişme gösterir?Gelişme göstereceği kesin. Yenilenebilir enerjilerin hepsinin teknolojileri gelişiyor. Güneş de teknoloji olarak artırıyor, kullanı-mı artıyor, güneş enerjisinden hem elekt-rik üretimi hem ısı sağlayabiliyorsunuz. Aynı zamanda rüzgar için de bu geçerli, rüzgar teknolojisi de hızla gelişiyor temiz enerji kaynağı olarak. Rüzgardan da şu anda elektrik üretiminde önemli geliş-meler var. Elektrik üretimi söz konusu olduğunda Türkiye’ye baktığınız zaman en hızlı gelişmeyi gösteren rüzgar kaynağı görünüyor. Şu anda yaklaşık 3000 mega-vatt bir üretimi var rüzgarda. Güneşte henüz istediğimiz yerde değiliz, bunun için

biraz daha teşvik gerekiyor. Güneşten ısı üretimi şu anda kullanılıyor. Anadolu’nun güney illerine gittiğiniz zaman çatılarda güneş panellerini görüyorsunuz, sıcak su elde etmek için. Elektrik üretimi için güneş enerjisi konusunda henüz istenen yerde değiliz. Elektrik üretiminde şu anda rüzgar ve jeotermal daha önde. Güneş enerjisi henüz daha ekonomik değil diğerlerine göre ama gittikçe de ekonomisi gelişiyor. Eskiden daha pahalıydı ama Çin ve diğer ülkelerin hamleleriyle daha da gelişti. Bugün Almanya’ya gittiğiniz zaman bizim kadar güneşleri olmadığı halde çok daha fazla yararlanıyorlar. Türkiye’nin de bunu yapabilmesi için enerji politikasını yenile-yip biraz daha teşvik edici konuma gelip kolaylıklar sağlaması gerekiyor. Güneş ile-ride hakimiyet kurar mı dediğimiz zaman güneşi inceleyen arkadaşlar güneşin enerjisini sonsuz olarak görülüyor, sonsuz görüldüğü için de teknolojisinin ileride çok önemli noktalara geleceği konusunda görüşler var. Güneşin önünde bir engel var, güneş ve rüzgarı sadece güneşin ve rüzgarın olduğu zamanlar kullanabilirsi-niz. Dolayısıyla onlar hep kesikli enerji kaynağı olarak devreye giriyor, zaman zaman üretebiliyorsunuz, zaman zaman üretemiyorsunuz. Bunlardan faydalan-mak istiyorsanız enerjinin depolanmasına bağlı. Şimdi daha ileri teknoloji bataryalar geliştirilmeye çalışıyor. Bu bataryalardan sonra güneşin önünün açılacağı kesin.

TüRKİyE jEoTERMAL ENERjİDEN ISITMA AMAÇLI KULLANIMI Söz KoNUSU oLDUğUNDA DüNyANIN öNDE gELEN üLKELERİNDEN BİR TANESİ, İLK BİRKAÇ SIRADA yER ALIyoR. BUNU ARTIRMAK DA MüMKüN. TüRKİyE SoN 7-8 yIL İÇERİSİNDE jEoTERMAL KoNUSUNDA DüNyADA göRüLMEDİK gELİŞMELERE SAHİP.

Page 70: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis68

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Hakimiyet iddialı bir kelime şu anda öyle bir durum görülmüyor ama ileride tekno-loji bize ne getirir bilemiyoruz.

Son yıllarda hemen hemen her ay ülkemizde yeni doğalgaz ve petrol rezervleri bulunduğu söyleniyor bu konu hakkında ne demek istersiniz?Bazen bu tür haberlerin abartıldığını söy-lemek mümkün ama ne olursa olsun Türkiye’de petrol ve doğal gaz konusun-da çalışmalar yapılıyor. Bugün Trakya’ya gidiyorsunuz kuyuları delip gaz üretebili-yorsunuz. Güneydoğu’da kuyulardan pet-rol üretebiliyorsunuz. Geçenlerde haberler vardı Suriye sınırında, Irak sınırında yeni kaynaklar var diye. Bunlar güzel haber-ler ama bir yerde de biraz abartıldığını söylemek mümkün. Türkiye çevresindeki Ortadoğu ülkeleri gibi zengin bir ülke değil. Bizde genelde rezervler bulunduğu zaman Ortadoğudaki zengin petrol ülke-lerine göre daha küçük rezervler oluyor. Türkiye’de petrol ve doğal gaz konusunda çok fazla tevatur laf söyleniyor ama bilim-sel olarak baktığımız zaman, bazen deni-yor ki yeraltında petrollerimiz var falan bunlar tabi doğru değil. Daha doğrusu yeteri kadar bilimsel bir alt yapısı olma-yan söylentiler. Bazen birileri laf atıyor insanlar bilmedikleri için kanabiliyor. Şu kesin, Türkiye’de değişik yerlerde petrol ve doğalgaz var, araştırmalar yaptığınız zaman ulaşabiliyorsunuz. Türkiye’nin yete-ri kadar arandığı da söz konusu değil. En son Karadeniz’de aramalar yapıldı, bun-lardan henüz sonuçlar alınamadı. Bunun içinde kötümser olmaya gerek yok. Orada petrol veya doğal gaz yok deyip vazgeç-memek gerek. Petrol ve doğalgazda çok büyük yatırımlar yapmak gerekiyor, çok fazla kuyu delmek gerekiyor. Türkiye çok konsantre yapacak bir bütçesi yok. Arada bir kuyular deliniyor ama bir kuyu başına 150-200 milyon dolarlık yatırımlar gereki-yor Türkiye’nin bütçesi bunu kaldırmıyor, çok aralıklı olarak bu çalışmalar sür-dürülüyor. Bütün bunlara rağmen sonuç olarak baktığımızda Türkiye’nin çevresi kadar zengin olmadığı ama kuyular delin-diği zaman bunlara ulaşabiliyorsunuz. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım henüz iyi bir yerde değiliz. Petrolde tüketimimizin yak-

laşık yüzde 5’i civarında olan bir kısmını yerli üretimden karşılayabiliyoruz, doğal-gazda durum daha vahim onda da yakla-şık yüzde 2’sini yerli üretimden karşılaya-biliyoruz. Gönül daha fazla olmasını istiyor ama bu gönülden geçmesiyle yetmiyor, başka hamlelerin, yatırımların, planlama-ların, politikaların olması gerekiyor.

Petrole olan bağımlılıktan kurtul-mak sizce mümkün mü?Açık konuşmak gerekirse hayır, petrole bağımlı olmayan kaç ülke var desek belki birkaç ülke vardır. Her ülke özellikle geliş-miş ve gelişmekte olan ülkeler petrole bağımlı. Türkiye’nin herhangi bir şekilde bağımsız olması petrol ve doğal gazda şu andaki koşullar altında düşündüğünüz zaman mümkün değil. Biz kesinlikle petrole bağımlıyız. Ama bu bizi ürkütmemeli ,kim-seyi ürkütmemeli. Sizin ekonominiz güçlüy-se istediğiniz kadar bağımlı olun başka bir mal satıp petrol alırsınız. Petrole bağımlı olmak bizi gelişmekten engelleyecek bir konu değil. Tabi oldukça az bağımlı olmak daha iyi ama Türkiye’nin durumu belli. Şu

anki durum itibariyle çokta fazla iyimser konuşabileceğimiz bir senaryo yok.

İlerleyen süreçlerde enerji konusun-da söz sahibi olmamız mümkün mü?Türkiye için hayır. Türkiye tükettiği enerji-nin dörtte üçünü dışarıdan alıyor. Türkiye hangi enerji kaynaklarında kendine yetiyor derseniz hidroelektrik üretiminde veya linyit bakımından zengin olduğumuz söyleniyor, yenilenebilir enerjilerde zengin olduğumuz söyleniyor. Ama bunlarda da teknik olarak, teknoloji olarak dışarıya bağımlıyız, dola-yısıyla orada sorunlar başlıyor. Türkiye’nin aynı zamanda kendi teknolojilerini üretecek politikalara girmesi gerekiyor. Genel anlam-da tüm enerji kaynaklarını bir arada düşün-düğünüzde Türkiye’nin gelecekte tamamen dışarıdan bağımsız olması pek mümkün görünmüyor. Yaklaşık 30-40 yıl önce Türkiye gelişmekte olmanın ilk aşamalarını yaşarken tükettiğimiz enerjinin dörtte birini dışarıdan karşılarken şu an daha gelişmiş olduğumuz halde dörtte üçünü dışarıdan sağlıyoruz. Gönül ister ki daha az bağımlı olalım ama Türkiye’nin çok şansı yok o konuda.

BUGÜN ALMANYA’YA GİTTİğİNİZ ZAMAN BİZİM KADAR GÜNEŞ-LERİ OLMADığı HALDE ÇOK DAHA FAZLA YARARLANıYORLAR. TÜRKİYE’NİN DE BUNU YAPABİLMESİ İÇİN ENERjİ POLİTİKASıNı YENİLEYİP BİRAZ DAHA TEŞVİK EDİCİ KONUMA GELİP KOLAY-LıKLAR SAğLAMASı GEREKİYOR.

Page 71: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 69

Page 72: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis70

RÜZGâR ENERjİSİ UYGULAMALARıNıN İLK YATıRıM MALİYETİNİN YÜKSEK, KAPASİTE FAKTÖRLERİNİN DÜŞÜK OLUŞU VE DEğİŞKEN ENERjİ ÜRETİMİ GİBİ DEZAVANTAjLARı YANıNDA TEMİZ BİR ENERjİ KAYNAğıDıR. KAYNAK AÇıSıNDAN DıŞA BAğıMLıLıK YARATMAZ.

RÜZGÂR TÜRBİNİ TEKNoLoJİLERİ VE LİSANSıZ ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ

on yıllarda fosil yakıt kaynaklarının tükenme-ye başlaması ve çevresel kaygılar nedeniyle mevcut enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı gittikçe artmaktadır. Bu enerji kaynakları içerisinde rüzgâr enerji-si; temiz, sürdürülebilir ve diğer kaynaklara göre daha maliyetli olmasından dolayı ön plana çıkmaktadır.Fosil ve nükleer kayak-lar ile elektrik üretiminde atmosfere sera gazları yaymakta, bu gazlar havayı ve suyu kirletmektedir.600 kW gücündeki bir rüzgâr türbininin yüzde 30 kapasite faktörüyle çalış-ması durumunda yılda yaklaşık olarak 1356 ton CO2, 16 ton SO2 ve 5 ton NOx salınımın-dan Fosil kaynaklara göre tasarruf edilmiş olunacaktır. Ayrıca kaynak açısından dışa bağımlılığı da azaltmaktadır. Yukarıda sayılan nedenlerle elektrik enerjisi üretiminde yenile-nebilir enerji kaynaklarının kullanımı dünyamı-zın ve ülkemizin geleceği hakkında önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada elektrik enerjisi üretiminde Rüzgâr enerjisinden elektrik üreti-mi konusunda durulmaktadır.

S

YRD. DOÇ. DR. HÜSEYIN ÇALIK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU

Page 73: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 71

yüzyILDA İNSANLIğIN KARŞI KARŞIyA KALDIğI EN BüyüK SoRUNLARIN BAŞINDA İKLİM DEğİŞİKLİğİ gELMEKTEDİR.

21.

gİRİŞDünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümü-nü karşılayan fosil yakıtların kısıtlı kullanım sürelerinin olması, çevreye yapılan tahri-bat ve gelecek nesillerin de enerji ihtiya-cı dikkate alındığında, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi daha iyi anlaşılmak-tadır. 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorunların başında iklim değişikliği gelmektedir. İklim değişiklikleri insan sağlığı, ekosistemler, hatta insan neslinin sürdürülmesi bakımından tehdit oluşturabilecek olumsuz etkileri nedeniyle çok ciddi sosyo-ekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak insanlığı tehdit etmektedir. İklim değişikliğinin ekonomik ve insani boyutu konusunda yapılan bütün çalışmaların ortak özelliği, dünyanın 20C üzerindeki bir sıcaklık artışına maruz kal-ması halinde dünya ekonomisinde ve daha da önemlisi insani kalkınmada geniş çaplı gerilemelerin geri dönülmez bir şekilde başlayacağıdır. Mevcut sanayileşme ve buna bağlı enerji politikaları kontrol altına alınmadığı takdirde, bu kritik sıcaklık artışı çok daha üst seviyelere çıkacaktır. Sıcaklık artışını 20C düzeyinde tutmak için karbon emisyonlarının atmosferik yoğunluğunu

milyonda 450 partikül düzeyinde sabit-lenmesi gerekmektedir. Aksi halde, 2050 yılında atmosferik yoğunluk düzeyi 750 partikül düzeyine çıkacak. Karbondioksit yoğunluğu açısından 450 partikül düze-yini sağlamak için mevcut karbondioksit emisyonlarının 2050’ye kadar yüzde 80 oranında azaltılması anlamına gelmektedir (UNDP, 2007: 14). Ayrıca, SO2 ve NOx gibi asit gazlarının emisyonu kullanılan yakıtın kalitesine ve yakma ile filtreleme sistemi-ne göre değişmekle beraber bölgesel asit yağmurlarına da neden olmaktadır. Çevre-ye karşı duyarlı, sürdürülebilir ve yenilene-bilir enerji sistemlerinin tercih edilmesidir.

RüzgâR ENERjİSİNİN TüRKİyE’DE VE DüNyADAKİ DURUMUDünya elektrik üretiminin yüzde 60’ı fosil yakıtlar, yüzde 23’ü hidrolik enerji, yüzde 17’si nükleer enerji ve yüzde 1-2 civarında yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçek-leşmektedir. Rüzgâr dünyada kullanımı en çok artan yenilenebilir enerji kaynakların-dan biri haline gelmiştir. Günümüzde dün-yadaki kullanım oranının çok düşük olma-sına karşılık, 2020 yılında dünya elektrik talebinin yüzde 12'sinin rüzgâr enerjisin-den karşılanması için çalışmalar yapılmak-tadır. Dünyada rüzgârdan enerji üretimi-nin yüzde 36.3'ü Almanya'da gerçekleş-

DÜNYA ELEKTRİK ÜRETİMİNİN YÜZDE 60’ı FOSİL YAKıT-LAR, YÜZDE 23’Ü HİDROLİK ENERjİ, YÜZDE 17’Sİ NÜKLEER ENERjİ VE YÜZDE 1-2 CİVARıNDA YENİLENEBİLİR ENERjİ KAYNAKLARıNDAN GERÇEKLEŞMEKTEDİR. RÜZGâR DÜN-YADA KULLANıMı EN ÇOK ARTAN YENİLENEBİLİR ENERjİ KAYNAKLARıNDAN BİRİ HALİNE GELMİŞTİR.

Page 74: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis72

tirilmektedir. Almanya'nın elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 5.6'sını karşılamaktadır. Rüzgâr gücünden en çok yararlanan diğer ülkeler sırasıyla İspanya, ABD, Danimarka, Hindistan, Hollanda, İtalya, Japonya, Bir-leşik Krallık ve Çin'dir. Diğer tüm ülkeler toplamda yüzde 9.3 paya sahiptirler. Tür-kiye Rüzgar Santralleri Atlasına göre yer seviyesinden 50 metre yükseklikte ve 7.5 m/s üzeri rüzgâr hızlarına sahip alanlarda kilometrekare başına 5MW gücünde rüzgâr santralı kurulabileceği kabul edilmiştir. Bu kabuller ışığında Türkiye rüzgâr enerjisi potansiyeli 48.000 MW olarak belirlen-miştir. Tablo1’ den de görüleceği üzere Türkiye’de özellikle 2010 yılından itibaren rüzgâr enerji santrallarında önemli bir artış görülmektedir. 2013 yılının ilk altı aylık verilerine göre 26119.15MW kurulu güç bulunmaktadır[4]. RüzgâR TüRBİNLERİ TEKNoLojİSİRüzgârın özellikleri, yerel coğrafi farklılık-lar ve yeryüzünün homojen olmayan ısın-masına bağlı olarak, zamansal ve yöresel değişiklik gösterir. Rüzgâr hız ve yön olmak üzere iki parametre ile ifade edilir. Rüzgâr hızı yükseklikle artar ve teorik gücü de hızının küpü ile orantılı olarak değişir. Rüzgâr türbinleri, elektrik enerjisi üretimine ancak belirli bir rüzgâr hızında başlayabilmektedir. “Cut-in” adı verilen bu rüzgâr hızının altında sistem tama-men durmaktadır. Sistemden elde edilen elektrik enerjisi rüzgâr hızının artmasıyla birlikte artmaktadır. Her bir rüzgâr türbini

için belirlenmiş bir rüzgâr hızında, sis-temden elde edilen güç en büyük değere ulaşır. Bu en büyük güce “nominal güç” ve bu rüzgâr hızına “nominal hız” adı verilmektedir. Rüzgâr hızının, nominal hız değerini aşması halinde sistemden elde edilecek güç nominal güç kadar olacaktır. Sistemin hasar görmemesi için belirli bir rüzgâr hızından sonra rüzgâr türbinlerinin stop konumuna geçmesi otomatik olarak sağlanır. Bu maksimum hıza sistemin “Cut-out” hızı adı verilmektedir. Diğer bir ifadeyle, bir rüzgâr türbini Cut-in ve Cut-out rüzgâr hızları arasında enerji üretimini gerçekleştirir. Modern rüzgâr türbinlerinin Cut-in hızları 3-4 m/s, nominal hızları 11-15 m/s ve Cut-out hızları ise 25-30 m/s arasındadır.

Günümüzde teknolojik gelişmelere paralel olarak 1.0 - 6.0 MW gücünde yatay eksen-li rüzgâr türbinleri kullanılmaktadır. Bir rüzgâr türbini, çevredeki engellerin rüzgâr hız profilini değiştirmeyeceği yükseklik-teki bir kule üzerine yerleştirilmiş gövde ve rotordan oluşur. Kanatlar ve göbek rotor olarak adlandırılır. Kanatlar polyes-ter ile kuvvetlendirilmiş fiberglass veya epoxy ile güçlendirilmiş fiber karbondan yapılmakta ve çelik omurga ile destek-lenmektedir. Üç kanatlı yeni nesil rüzgâr türbinlerinin kanat çapları 100 m değerine ulaşmıştır. Modern rüzgâr türbinlerinin rotor göbekleri (hub) yer seviyesinden 60-100 m yükseklikte bir kule üzerin-de bulunur. Bir rüzgâr türbininden elde

edilecek enerji miktarı birinci dereceden türbin hub yüksekliğindeki rüzgâr hızına bağlı olmaktadır. Türbin hub yüksekliğinin artırılması sonucu rüzgâr hızının artacağı gerçeği dikkate alındığında hub yüksek-liğinin artırılması, mevcut rüzgâr gücün-den maksimum düzeyde yararlanılmasını sağlayacaktır. Rüzgâr türbininin neden olduğu gürültü kirliliğini önlemek için gövde ses izolasyonludur. Kuleler kafes veya boru biçiminde yapılmaktadır. Kule yükseklikleri fazla olabildiğinden kafes

19980

500

1.000

1.500

2.000

2.500

3.000

8.7 8.7 18.9 18.9 18.9 20.1 20.1 20.1 51146.3

363.7

791.6

1329.15

1805.85

2312,15

2619,15

1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006

YILLAR

2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013*

Tablo 1 Türkiye Rüzgar Enerji Santrallerinin Kümülatif Kurulu Güç bakımından Yıllara Göre Dağılımı (*Temmuz 2013 itibariyle)

Page 75: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 73

kulelerin dışındaki konstrüksiyonlar iki ya da üç parçalı olabilmektedir. Günümüzde yaygın olarak silindirik konik kesitli kule-ler kullanılmaktadır. Bir rüzgâr türbinin-de tanıtılan elemanlar dışında; frenleme düzenleri, kontrol-kumanda sistemleri, yönlendirme motoru ve mekanizması, anemometre ve rüzgâr gülü gibi ölçüm cihazları bulunur.

RüzgâR ENERjİ (RES) TESİSİ KURMAK İÇİN gEREKLİ AŞAMALARYatırımcılar için rüzgâr enerjisi yatırı-mının yapılması gerekenler şöyle sıra-lanabilir:Arazi tespit / Kurulum alanının belirlen-mesiÖn fizibilitenin yapılmasıDağıtım şirketine başvurunun yapılmasıRüzgâr ölçümü (isteğe bağlı olarak)Finans imkânlarının araştırılması ve satış sözleşmesinin imzalanmasıÜretim, kurulum ve bakım /onarım

öN FİzİBİLİTE ÇALIŞMASIÖn fizibilite çalışması aşağıdaki aşama-lardan oluşur;• Kurulum alanının ortalama rüzgâr hızı tespiti

• Sistemin maliyetinin hesaplanması• Sistemin 1 Aylık ve 1 Yıllık Getirisi• Sistemin tüm maliyetini Amorti süresiRüzgâr ölçümlerinin sonuçlandırılmasın-dan sonra mühendislik ve inşaat fir-malarının birlikte çalışması sonucunda tesis maliyeti hazırlanır. Başlıca tesis maliyet kalemleri aşağıda verilmiştir. Yol maliyeti, saha hazırlama, türbin temel-leri, türbin, kablo kanalları, inşaat işleri, elektromekanik ekipman (teşvik kapsamı dikkate alınmalı), rüzgâr türbini kulesi + kanat, ünite trafosu, nakil hattı ve şebe-ke bağlantısı, ENH bedeli belirlenir.

PRojELERİN FİNANSMANI Yatırımın uygulama kararı alınmasından sonra yatırımın sermaye ihtiyacının nasıl karşılanacağı karara bağlanır. Yatırımın tamamen öz sermaye ile mi yoksa dış kaynaklardan sağlanacak finansman ile mi yapılacağı kararı alınır. Rüzgâr ener-jisi santralleri sermaye yoğun yatırımlar olduğundan sermaye ihtiyacı kredi temin edilebilir. Yapılan finansal analizler içe-risinde sermayenin maliyeti hesaplan-dığı için rüzgâr enerjisi yatırımının kredi maliyetleri ve nakit akımına etkileri hali hazırda hesaplanmış olacaktır.

DüNyA ELEKTRİK üRETİMİNİN yüzDE 60’I FoSİL yAKIT-LAR, yüzDE 23’ü HİDRoLİK ENERjİ, yüzDE 17’Sİ NüK-LEER ENERjİ VE yüzDE 1-2 CİVARIN-DA yENİLENEBİLİR ENERjİ KAyNAK-LARINDAN gER-ÇEKLEŞMEKTEDİR. RüzgâR DüNyADA KULLANIMI EN ÇoK ARTAN yENİLENE-BİLİR ENERjİ KAy-NAKLARINDAN BİRİ HALİNE gELMİŞTİR.

Page 76: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis74

MALİyET ANALİzİ UygULAMASI500 KW’lık bir rüzgâr türbini için;Yerli üretim türbinler için elektrik satış bedeli kWh için 0.11 $/kWh, (yönetmelik)ithal türbinler için elektrik satış bedeli kWh için 0.073 $/kWh, (yönetmelik)ortalama rüzgâr hızı 7 m/sn

Türbin Çalışma Kapasitesi yüzde 50

yıllık Enerji üretimi:500 KW. 0.50.24. 30.12 = 2.160.000.KW/h

İTHAL Türbin olması Durumunda enerji satış bedeli:2.160.000 KW.0.073 $ = 157.680$ . 2,0 (kur) = 315.360.00 TL

yERLİ üRETİM olması Durumunda:2.160.000 KW. 0.11 $ = 237.600 $. 2,0 (kur) = 475.200.,00 TLYerli Üretim Rüzgâr Türbini Kullanıldığın-da, sistem ortalama 5.5 yılda tüm mali-yetlerini amorti etmektedir. Ekonomik ömrü 20 yıl olduğu için geri kalan 14.5 yıl firma için kar anlamına gelmektedir.

LİSANSSIz ELEKTRİK ENERjİSİ üRETİMİ TESİSLERİ Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olarak kurulacak elektrik üretim tesis-leri azami 1MWe gücünde kurulabilir ve sisteme en fazla 1MWe olarak bağlanabi-lir. Lisanssız elektrik üretimi kapsamında kurulacak mikrokojenerasyon tesisleri için söz konusu limit 100 kWe''dir. Bunun yanında 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 14'üncü maddesi çerçevesin-de lisans almaksızın ve şirket kurmaksızın veya sadece lisans almaksızın kurulabi-lecek diğer üretim tesisleri için iletim ve dağıtım sistemine bağlantı yapılmasına ilişkin düzenlemelerin getirdiği sınırlama-lar dışında kurulu güç üst sınırı bulunma-maktadır. Elektrik abonesi olan her gerçek veya tüzel kişi lisanssız elektrik üretim tesisi kurabilir. Bu kişilerin kendi uhdele-rinde en az bir tüketim aboneliği bulun-ması gerekir. Aboneliği olmayan kişiler, lisanssız elektrik üretim tesisi kuramaz. Gerçek ya da tüzel kişi olmayan aboneler de lisanssız elektrik üretim tesisi kuramaz.

Lisanssız elektrik üretim tesisi hidrolik kaynaklara dayalı olarak kurulmak iste-niyorsa tesisin kurulacağı yer için il özel idaresine, diğer kaynaklar kullanılacaksa tesisin kurulacağı yer için dağıtım şir-ketine başvuru yapılır. Hidrolik kaynak-lar dışındaki kaynaklara dayalı lisanssız elektrik üretim tesisi kurmak için yapılan başvurularda, Lisanssız Elektrik Üretim Tebliği'nin (8.2) maddesinde açıklanan belgeleri temin ederek başvuru yapı-lır. Lisanssız elektrik üretim tesisleri, yönetmelik ve tebliğ kapsamına göre kurulmakta ve bu tesisleri kuran kişiler bu tesislerde kendi ihtiyaçları için elektrik üretmeye yetkili kılınmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesis kuran gerçek ve tüzel kişilerin ihtiyaçlarından fazla ürettikleri elektrik enerjisi 10 yıl süreyle perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketi vasıtasıyla YEK Destekle-me Mekanizması kapsamında değerlen-dirilir. Bu çerçevede, yenilenebilir enerji kaynakları için YEK kanununa ekli I sayılı cetvelde kaynak bazında öngörülen fiyat uygulanır.İhtiyaç fazlası elektrik enerjisinin 10 yıl sonra ne olacağı hususunda, ilgili kanun hükümlerinde yapılacak düzenlemeyi müteakip açıklığa kavuşacaktır. Lisans-sız üretim tesislerinde üretilerek sisteme verilecek ihtiyaç fazlası enerjinin mahsu-bu üretim tesisinin tüketim tesisi ile aynı yerde olması veya aynı yerde olmaması halinde farklı olacaktır. a. Üretim tesisi tüketim tesisi ile aynı yerde kurulu ise sisteme verilen ihtiyaç fazlası enerji çift taraflı ölçüm yapan

sayaç vasıtasıyla günlük olarak ölçüle-ceğinden günlük tüketim günlük üretim-den 24:00 itibariyle mahsup edilecek ve sonuçta üretim fazlası varsa ihtiyaç faz-lası enerji miktar kaynak bazında belir-lenmiş destek fiyatının o günkü Merkez Bankası ABD doları döviz alış kuru üze-rinden bulunacak sayıyla çarpılarak elde edilen değer üreticinin alacak hanesine

ELEKTRİK ABONESİ OLAN HER GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİ LİSANSSıZ ELEKTRİK ÜRETİM TESİSİ KURABİLİR. BU KİŞİLERİN KENDİ UHDELERİNDE EN AZ BİR TÜKETİM ABONELİğİ BULUNMASı GEREKİR. ABONELİğİ OLMAYAN KİŞİLER, LİSANSSıZ ELEKTRİK ÜRETİM TESİSİ KURAMAZ. GERÇEK YA DA TÜZEL KİŞİ OLMAYAN ABONELER DE LİSANSSıZ ELEKTRİK ÜRETİM TESİSİ KURAMAZ.

Page 77: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 75

işlemler dağıtım sistem kullanım bedeli, kayıp kaçak vb. hem sistemden çekilen hem de sisteme verilen enerji için ayrı ayrı yapılır ve işlem sonuçlandırılır.

SoNUÇ VE DEğERLENDİRMEFosil yakıtların hem jeopolitik dengeler açısından bir tehdit oluşturması hem de çevreye yaptığı tahribat ile başta Çin olmak üzere kalkınmakta olan ülkeler-de hızlı enerji talebinde yaşanan artış, yenilenebilir enerji kaynak ve teknolo-jilerine verilen önemi artırdı. İlk yatırım maliyetinin yüksek, kapasite faktörle-rinin düşük oluşu ve değişken enerji üretimi gibi dezavantajları bulunmakla birlikte, hidroelektrik santraller haricinde, ciddi oranda enerji üretimine katkıda bulunduğu söylenebilecek tek yenilene-bilir enerji kaynağı rüzgâr santralleridir. Ayrıca rüzgâr türbinleri kaynak kullanımı açısından dışa bağımlığı da azaltmakta, ülke ekonomilerine önemli katkılar sağla-maktadır. Ülkemizde de işletmeye alınan

yazılır. Örneğin bir gün içinde çatısında güneş enerjisi tesisi kurulu bir evin 60 kWh tüketimi 100 kWh üretimi varsa 40 kWh ihtiyaç fazlası enerji sisteme veril-miştir. Buna göre 40KWh. 0.133 $/ kWh. 1.83 TL/$ = 10,66 TLTersi olursa, 40 kWh enerji için mevcut aboneliği esas alınarak tüketim miktarı tahakkuk ettirilir. Bu işlemler her gün için ayrı ayrı yapılarak sonuçta ay sonunda-ki alacak ve borç hesabı belirlenir. Bu miktar üzerinden diğer işlemler (dağıtım sistem kullanım bedeli, kayıp kaçak vb) işlemleri yapılır ve işlem sonuçlandırılır. b. Üretim tesisi tüketim tesisi ile aynı yerde kurulu değilse sisteme verilen enerji ve sistemden çekilen enerji ayrı ayrı kaydedilir. Çekilen enerji verilen enerjiden mahsuplaştırılır ve sonuçta yukarıdaki gibi ya sisteme verilmiş ihti-yaç fazlası enerji ya da sistemden çekil-miş enerji sonucuna ulaşılır ve bu miktar için yukarıda açıklanan işlemden uygun olanı yapılır. Ancak bu durumda diğer

rüzgâr enerji santrallerinin artması ile birlikte lisanssız elektrik üretim tesisleri Yönetmelik ve Tebliğinde yapılan değişik-likle bu tesisleri kuran kişiler bu tesislerde kendi ihtiyaçları için 1MW’a kadar tesis kurmaya yetkili kılınmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesis kuran ger-çek ve tüzel kişilerin ihtiyaçlarından fazla ürettikleri elektrik enerjisi 10 yıl süreyle perakende satış lisansı sahibi dağıtım şir-keti vasıtasıyla YEK Destekleme Mekaniz-ması kapsamında değerlendirilmektedir. Bu kapsamda gelecek yıllarda lisanssız elektrik enerji üretim tesislerinin sayısının giderek arması beklenmektedir. Bu duru-ma paralel olarak türbin alımı konusunda önemli kaynak aktarımları söz konusudur. Bu nedenle yerli rüzgâr türbin teknolo-jilerinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma; bu amaca hizmetetme üzere rüzgâr türbini teknolojileri, rüzgâr türbini-nin yapısı, türbin bileşenleri ile lisanssız enerji üretimi üretiminde bir perspektif olması amacıyla hazırlanmıştır.

FoSİL yAKITLARIN HEM jEoPoLİTİK DENgELER AÇISINDAN BİR TEHDİT oLUŞTURMASI HEM DE ÇEVREyE yAPTIğI TAHRİBAT İLE BAŞTA ÇİN oLMAK üzERE KALKINMAKTA oLAN üLKELERDE HIzLI ENERjİ TALEBİNDE yAŞANAN ARTIŞ, yENİLENEBİLİR ENERjİ KAyNAK VE TEKNoLojİLERİNE VERİLEN öNEMİ ARTIRDI.

Page 78: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis76

ENERjİ HAMMADDE SEÇENEKLERİNİN ÇEŞİTLENDİRİLMESİNİN, ENERjİ SıKıNTıSıNı ÖNLEME AÇıSıNDAN ÇOK ÖNEMLİ OLDUğUNU DÜŞÜNMEKTEYİM. ANCAK, BİLİNEN ENERjİ KAYNAKLARıNA İLAVETEN ATıKLARDAN ENERjİ ÜRETİMİ DE GÜNDEMDE OLAN BİR KONUDUR. BU, DÜNYAMıZDA SÜREKLİ ARTAN ENERjİ İHTİYAÇLARıNA FARKLı BİR AÇıDAN BAKMAYı SAğLAMAKLA KALMAYıP ÇEVREYE VE CANLıLARA ZARAR VEREN GERİ KAZANıLABİLİR ATıKLARıN ENERjİYE ÇEVRİLMESİNİ DE GÜNDEME GETİRMEKTEDİR. BUNLARıN EN ÖNEMLİSİ KENTSEL ATıKLAR OLUP BUNLARDAN ELDE EDİLEBİLECEK EN DEğERLİ ÜRÜN ENERjİDİR.

ATıKLARDAN ENERJİ ÜRETİMİ

entsel katı atıklardan enerji elde etmekle karbondioksit emisyonları da azaltılarak çev-reye fayda sağlanmaktadır. Bu enerji özellikle bölgesel enerji ihtiyacını karşılamada büyük bir öneme sahiptir. Kentsel katı atıklardan enerji üretimi değişen dünya şartlarıyla gelişmiş ülkelerden sonra gelişmekte olan ülkelerin de gündemine girmiştir. Günümüzde katı atıkla-rın bertaraf edilirken enerji potansiyellerinin değerlendirilmesi için farklı teknolojiler geliş-tirilmekte ve mevcut teknolojiler iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Kentsel katı atıklardan enerji üretiminde kul-lanılan teknolojileri düzenli depolama, yakma, gazlaştırma ve anaerobik çürütme olarak sıra-layabiliriz. Depolama sahasında biriken kentsel katı atıkların bozunması sonucu başlıca metan ve karbondioksitten meydana gelen depo gazı oluşur. Depolama sahası kapatıldıktan sonra uygun teknoloji kullanılarak depo gazından enerji elde etmek mümkündür. Direkt yakma, depo gazının kullanımında en basit ve en ucuz yöntemdir. Depo gazı genellikle büyük endüst-riyel kazanlarda veya tuğla fırınlarında, kireç veya çimento fırınlarında yakılır. Çevrede bulu-nan konut, okul gibi binaları veya seraları da ısıtmakta kullanılır. Burada ısıtılacak alanların depolama sahasına olan uzaklığı en önemli kri-terlerden biridir. Doğrudan yakmanın mümkün

K

PROF. DR. FATMA ARSLAN İTÜ MADEN FAKÜLTESİ DEKANI

Page 79: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 77

olmadığı durumlarda en ekonomik çözüm depo gazından elektrik üretimidir. Elektrik üretimi gaz motorları, gaz türbinleri, buhar türbinleri, mikro türbinler ve yakıt pilleri kullanılarak gerçekleştirilebilir. Kentsel katı atıklar hacim azaltılması, sta-bilizasyon, patojen mikroorganizma gideri-mi ve enerji elde etmek amacı ile yakılırlar. Kentsel katı atıkları yakma sistemleri ön arıtma yöntemine göre ikiye ayrılır. Bunlar; işlenmiş katı atık yakma sistemleri (RDF burning) ve işlenmemiş katı atık yakma sistemlerinde atık doğrudan fırında yakılır. Başlıca ürün buhar olup ya doğrudan kul-lanılabilir veya elektriğe, sıcak suya, soğut-ma suyuna dönüştürülerek kullanılır. Izgara fırınları, evsel atık için kullanılan en yaygın fırın tipidir. İşlenmiş katı atık genellikle akışkan yataklı yakma sistemlerinde yakıl-maktadır. RDF için yaygın bir uygulama da çimento fabrikalarında ikincil yakıt olarak kullanılmasıdır. Böylece çimento fabrikala-

rının yakıt maliyeti düşürülmektedir.Gazlaştırma prosesi kentsel katı atıkların hacminin azaltılmasında ve enerji geri kazanımı için verimli bir tekniktir. Gazlaş-tırmanın yanmaya göre en büyük avantajı elektrik üretim veriminin daha iyi olmasıdır. Elde edilen gaz daha sonra içten yanmalı motor, gaz türbini ve boilerlerde yakılarak enerji üretilir. Gazlaştırma sistemlerinde sadece işlenmiş katı atık kullanılmaktadır. Bu yüzden atıkların öncelikle ön arıtma prosesine tabi tutulmaları gerekir. Anaerobik çürütme çöpün organik kısmının oksijensiz ortamda biyolojik olarak bozun-

masıdır. Prosesin başlıca ürünü yaklaşık

yüzde 64 metan ve yüzde 35 karbondi-oksitten oluşan biyogazdır. Bir anaero-bik çürütme sistemi ön arıtma, anaerobik dönüşüm, son arıtma ve sızıntı suyu ve gazların arıtılması aşamalarından oluşur. Biyogaz üretimi için kullanılan materyal-ler, hayvansal gübreler, organik atıklar ve endüstriyel atıklar olarak üç başlık altında incelenebilir: Hayvansal atıklar (hayvancılık ürünlerinin işlenmesi ile elde edilen atıklar ve hayvan gübreleri), bitkisel atıklar (bahçe ve yemek atıkları), endüstriyel atıklar (zirai, orman, deri ve tekstil, kağıt, gıda, sebze, meyva, tahıl, yağ ve şeker endüstrisi atıkla-rı, evsel atıklar, atık su arıtma tesis atıkları).Günümüzde biyogaz üretimi çok çeşitli çaplarda; tek bir evin ısıtma ve mut-fak giderlerini karşılamaktan jeneratörle elektrik üretimine kadar yapılmaktadır. Bu konu Türkiye’de üniversiteler ve araştır-ma kurumları tarafından da yoğun olarak araştırılmaktadır. Türkiye’deki pilot uygu-lamalardan birisi Tübitak destekli Kocaeli Belediyesi’nin iştiraki olan İzaydaş bünye-sinde kurulmuş olan biyogaz tesisidir. Dün-yada biyogaz üretim ve kullanımı giderek artmaktadır. Hayvan gübresinden elde edi-len biyogazın tesis oranları dikkate alınırsa dünyadaki tesislerin yüzde 80'i Çin’de, yüzde 10'u Hindistan, Nepal ve Tayland’ta bulunmaktadır. Avrupa’nın hayvan gübresi ile elde ettiği biyogaza ve tesis sayısına bakılacak olursa Almanya ve onu takiben İtalya gelmektedir. Biyogaz doğalgazın kullanım alanlarıyla paralel olarak kulla-nılabilen bir enerji kaynağı olup kullanım

GAZLAŞTıRMA PROSESİ KENTSEL KATı ATıKLARıN HACMİNİN AZALTıLMASıNDA VE ENERjİ GERİ KAZANıMı İÇİN VERİMLİ AAVANTAjı ELEKTRİK ÜRETİM VERİMİNİN DAHA İYİ OLMASıDıR.

Page 80: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis78

alanları aşağıdaki gibi sıralanabilir, ısınma ve ısıtma (doğrudan yakılarak), ulaşım (motor yakıtı olarak), elektrik üretimi (tür-bin yakıtı olarak), yakıt pilleri, kimyasal maddelerin üretimi ve doğalgaza katılarak maliyet düşürmek amacıyla kullanılır. Tüm bu kullanım alanlarının yanı sıra biyogaz çevreye karşı duyarlı bir enerji kaynağı olup yeşil yakıt olarak da bilinmektedir. Biyogaz üretimi için kullanılan ham mad-deler tarımsal arazilerde üretildiği için, tarımsal işletmelerde gerek seraların ve binaların ısıtılmasında gerekse traktörlerin yakıtı olarak kullanılmasında önemli bir fayda sağlayabilmektedir. Bu şekilde kulla-nılan biyogaz işletme maliyetlerini önemli ölçüde azaltmaktadır.Türkiye’de gelişmiş iller ortalaması evsel atıklarda kişi başına 30 gram/gün plastik, az gelişmiş iller ortalaması 23 gram/gün ortalama ile belediyelerin çöp toplama merkezlerine gelmektedir. Atık petrokimya ürünleri (plastik atıklar, sintine yağlar, yanık motor yağları, hurda oto lastikleri, kirli sol-ventler, kirli tinerler vb) piroliz yöntemi ile kimyasal ayrıştırmaya tabi tutularak elde edilen sıvı yakıtla en az maliyetle elekt-rik enerjisi üretilmektir. Örneğin, ömrünü

tamamlamış araba lastiklerinden piroliz yöntemiyle elektrik üretimi yapılmaktadır. Geri kazanım sonucunda elde edilen ürün-ler karbon siyahı (dolgu ve katkı malze-mesi olarak), pirolitik yağlar (sanayi yakıtı veya elektrik üretim yakıtı olarak), hurda çelik tel (hurda olarak haddehanelerde) ve yanıcı gazdır (doğal gaz ve LPG yerine kul-lanılabilir, elektrik ve ısı üretmek amacıyla brülörlerde yakılabilir). Piroliz sonucu elde edilen pirolitik yağın kullanımı ile elektrik üretilebilmektedir. Ayrıca, kauçuğun (las-tiğin) kaliteli bir kömüre eşdeğer enerji değeri vardır. Bu yüzden doğrudan yakıt olarak da kullanılmaktadır. Avrupa, ABD, Japonya ve Türkiye'deki çimento fabrikala-rında yakıt olarak kullanıldığı bilinmektedir. Lastikler iri parçalar halinde ayrıca elektrik üretimi maksatlı termik santrallerde ve ısı, buhar ihtiyacı için kâğıt vb. endüstriyel sektörlerin kazanlarında yakıt olarak da kullanılmaktadır.Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan nüfus, kentleşme ve sanayileşmeye paralel olarak oluşan katı atık miktarı da hızla artmakta ve kentler için giderek daha büyük bir sorun haline gelmektedir. Dün-yada atıklardan enerji üreten ve özellikle

lokal/bölgesel enerji ihtiyacının büyük kıs-mını karşılayan birçok tesis bulunmaktadır. Bu nedenle ülkemizde de İstanbul, Ankara, Adana, Bursa başta olmak üzere birçok büyük şehirde belediyelerce pilot uygu-lamalar başlamış ve giderek daha küçük bölgelere de yayılmaya başlamıştır. Atık bertarafı ile birlikte enerji üretimi bölgesel olarak fayda sağlamaktadır ve bu alanda çalışmalar sürdürülmelidir.

TüM DüNyADA oLDUğU gİBİ üLKEMİzDE DE ARTAN NüFUS, KENTLEŞME VE SANAyİLEŞMEyE PARALEL oLARAK oLUŞAN KATI ATIK MİKTARI DA HIzLA ARTMAKTA VE KENTLER İÇİN gİDEREK DAHA BüyüK BİR SoRUN HALİNE gELMEKTEDİR.

Page 81: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 79

Page 82: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis80

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

KAYA GAZı VE KÖMÜR MADENLERİ KONUSUNDA SON GÜNLERDE ÇıKAN SÖYLENTİLERE VE HABERLERE KONUNUN UZMAN İSİMLERİNDEN PROF. DR. ORHAN KURAL İLE YAPTığıMıZ SÖYLEŞİ İLE CEVAPLAR BULMAYA ÇALıŞTıK. ÖZELLİKLE KAYA GAZı KONUSUNDA HEYECANA KAPıLMAMAMıZı BELİRTEN KURAL, KENDİ KAYNAKLARıMıZı TANıMAMıZ GEREKTİğİNİN ALTıNı ÇİZDİ.

ProF. Dr. orhan KUral:

Kayagazı daha yeni bir enerji kaynağı, kaya gazı hakkında bize kısa bir bilgi verebilir misiniz?Bölümümüzde yeni bir laboratuar kurup kömür damar-ları içinde saklı olan metan ve kaya gazı araştırmak için bir hamle yaptık. Kaya gazı dünyada ses getiriyor ama teknolojisi tam olarak oturmuş değil. Muhakkak Amerika’da uygulanan sistem Türkiye’de kullanılmalı dememek gerekir. Çok dikkatli olmamız gerekir bir adım atmadan önce. Ülkemizin maceraya atılacak miktarda parası olduğunu düşünmüyorum. Yıllar önce Seyitömer’de bir termik santral kuruldu heyecanla. Almanlar kurdu, bir gün bile çalışmadı. Koca tesis iki gün sonra patlayarak kullanılmaz hale geldi. Özellikle kömür ile yapılan çalışmaların çok dikkatli yapılması gerekir. Sanatçılar şirketi bir seramik fabrikası için yıllarca araştırma yapıp onlar dahi küçük bir patlama yaşıyor. Hema’nın yıllardır bununla ilgili araştırma yaptığını biliyoruz. Bir gazete haberiyle yola çıkmak doğru değil. Kömür henüz anlaşılmamış bir maden formülü tam belli değildir. Her an sürprizlere açık. Hemen bir heyecanla bir ülkeye kurulan sistem Türkiye’ye kurulmamalıdır. Kaya gazı içinde bunu söylemek durumundayım. Tabii ki teknolojiden istifade edelim ama öncelikle biraz bek-leyip tüm dünyadaki çalışmaları inceleyip daha sonra ülkemize kullanılması kanısındayım. Böyle bir yaklaşım doğru olmaz.

Kaya gazının diğer enerji kaynaklarını geride bırakacağı söyleniyor bu konu hakkında ne düşünürsünüz?Zaman zaman hidrojen için de söylendi, diğer enerji kaynakları için de söylendi ama arkası gelmedi. Yine böyle bir heyecan ile yola çıkmak çok pahalıya mal ola-bilir. Bilimi iyi kullanarak kendi şartlarımıza uyarak, her ülkenin şartları farklı, kömür yapıları farklı, bu sebeple bir ülkeye kurulan sistem hemen kurulmamalı, yıllar

“KenDİ KaYnaKlarIMIzI TanIMalI, KenDİ ŞarTlarIMIza Göre sİsTeM KUrMalIYIz.”

İTÜ Yer alTI MaDen İŞleTMecİlİğİ anaBİlİM DalI BaŞKanI

Page 83: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 81

süren araştırmalar lazım. Bu aşamadan sonra biz bir yola çıkabiliriz. Ülkemizdeki linyitlerin kalorisi biraz düşük. Her ülkenin madenlerine benzemiyor. Bu sebeple bir tesis kurulurken bir deneme tesisi kurup incelemeler sonucu teknolojiyle hayata geçirmek gerekir. Daha yeni bir teknoloji Amerika’nın yaptığını biliyoruz ama dedi-ğim gibi Amerika ile Türkiye’nin kömür tipi bir değil o yüzden dikkat edilmeli diyorum.

Amerika’nın bu konudaki etkinliği ne durumda?Onu tam yakından takip etmiş değilim, basından takip ediyoruz. Bazı şirketlerin burada uygulamak için harekete geçtiğini duydum. Ama Amerika’nın bu konuda ne kadar başarılı olduğunu da bilmiyorum. Amerika’nın enerji kaynakları çok fazla. İleride nasıl kullanmak istiyor bilmiyo-ruz. Amerika’yı kendimize model almak zorunda değiliz. Türkiye’nin şartlarına göre araştırmalar yapıp ona göre bir sistem uygulamalıyız.

Kaya gazı’nın kullanılmaya başlama-sı kömür kullanımında bir azalmaya sebep olur mu?Keşke olsa, biz kaya gazını kullanıma açabiliyorsak ve bunu ekosisteme açabi-liyorsak bu mükemmel. Türkiye’nin enerji ihtiyacının büyük bir kısmı kömürden sağ-lanıyor. Çimento fabrikaları, tuğla yapımı, evlerde, tekstil gibi alanlarda kullanılıyor. Gönül arzu eder ki kömür yerine kaya gazı kullanılsın. Daha temiz bir enerji kay-nağı. Kömür üretiminde ne olursa olsun sorunlar olabilir. Bu ne zaman ne kadar gerçekleşir bunu kestirmek çok zor. Dün-yada bu teknoloji ne sürede kaç ülkede benimsendi bunları bilmek lazım. Bazı şeyler teknolojik sırdır onları takip etmek bizi şaşırtabilir.

Ekonomimiz yettiği durumda ne kadar öncelikli bakmamız gerekir?Türkiye’nin enerji ihtiyacı kesin. Dışarıdan petrol ve doğalgaz alarak borç hanemize büyük kalemler buradan geliyor. Kendi kömürümüzü kullanmadan dışarıdan ener-ji satın alıyoruz. Bu sebeple kaya gazının kullanılması ilk bakışta harika görünüyor ama başta dediğim gibi yeni heyecanlarla

yeni yanlışlar yapmamak gerekir. Olmaya-cak bir şey üzerine masraf yapmamalıyız.

Kendi teknolojimizi geliştirmemiz mümkün mü?Tabii ki mümkün. Öncelikli MTA araştırma yapmalı ve küçük bir sistemle başlayarak zamanla geliştirmeliyiz. Bir anda her tarafa yapıp hata yapmamak gerek.

ülkemizdeki kömür ve kaya gazı rezervleri hakkında bilgi verebilir misiniz?Kaya gazının tam olarak şu anda sınırları çizilmiş değil. Kömürde dünyanın en fazla rezervine sahip 10 ülkesinden biriyiz. Dün-yada en fazla üretim yapan 10 ülkeden biriyiz yine. O bakımından kömürü kullanı-yoruz ama yeterli değil. Kömür konusunda şunu söylemeliyim. Kömürü kullanmalıyız ama doğru kullanmalıyız. Kömür doğru kullanılırsa Türkiye’nin tüm ihtiyacı hallolur. Kömür ile çalışan termik santrallere evet diyorum ama şu şartlar ile; yeri iyi seçile-cek. Ucuz olduğu için bir yer seçilmemeli. İsveç kömür ile çalışan bir termik santral yaptı. Bu santral çalışmaya başladı. 2 ay hiç haber verilmedi. 2 ay sonra belediye başkanı basına ve firmalara tanıttı. “Bakın 2 aydır kömür ile çalışan bir santralden haberdar değilsiniz.” dedi. Niye yeri iyi seçilmişti. Öncelikli deniz kenarına kurul-maması lazım, turistik bölgelere kurul-maması lazım, kömür muhakkak temizle-

AMERİKA’NIN ENERjİ KAyNAKLARI ÇoK FAzLA, İLERİDE NASIL KULLANMAK İSTİyoR BİLMİyoRUz. AMERİKA’yI KENDİMİzE MoDEL ALMAK zoRUNDA DEğİLİz. TüRKİyE’NİN ŞARTLARINA göRE ARAŞTIRMALAR yAPIP oNA göRE BİR SİSTEM UygULAMALIyIz.

Page 84: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis82

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

nip verilmesi lazım, yakma sistemi klasik yakma sistemi değil akışkan yatak hatta basınçlı akışkan yatak ile yanma verimini yüzde 99’lara çıkarmamız lazım. Diğer sistemde yarısı dışarı atılıyor. Kükürt arın-dırma sistemi kurmak gerekir. Bu faktörler yerine gelirse yine termik santral’in zararı var karbondioksit verir. Yeni teknoloji ile bunlar yerin altına pompalayarak büyük çapta zarar önleniyor. Tüm bunlara dikkat edersek Türkiye’de büyük çapta hallolmuş olur. Benim çözümüm hep bu oldu. Kendi kömürümüzü ve iş gücümüzü kullanıp pet-rol veya uranyumda olduğu gibi dışarı bağımlı olmayız. Bu şekilde Türkiye’nin enerji masrafları azalacaktır. Ben çözümü kaya gazından çok bunda görüyorum.

Termik santral için uygun şartlar tam olarak nedir?Bir defa deniz kenarı olmamalı, termik santraller zaten ucuz bir sistemdir deniz suyundan yararlanmaya gerek yok. Çevre duyarlılığı olması gerekir. Şunu da söyle-mek isterim fazla enerji kullanmak daha medeni olmak değil. Kişi başına düşen enerji miktarı bir ülkenin kalitesini değil kalitesizliğini gösterir. Ne kadar enerji kul-lanırsanız memlekete o kadar zararınız dokunur. Aslında en önemli şey enerjiyi tasarruf etmek, hepimizin tasarruf etmesi gerekir. Tasarruf edersek yeni santrallere

FAZLA ENERjİ KULLANMAK DAHA MEDENİ OLMAK DEğİL. KİŞİ BAŞıNA DÜŞEN ENERjİ MİKTARı BİR ÜLKE-NİN KALİTESİNİ DEğİL KALİTESİZLİğİNİ GÖSTERİR. NE KADAR ENERjİ KULLA-NıRSANıZ MEMLEKETE O KADAR ZARARıNıZ DOKU-NUR. ASLıNDA EN ÖNEMLİ ŞEY ENERjİYİ TASARRUF ETMEK, HEPİMİZİN TASAR-RUF ETMESİ GEREKİR. TASARRUF EDERSEK YENİ SANTRALLERE İHTİYAÇ YOK. AMA BİZ EVLERİMİ-ZİN BÜTÜN ıŞıKLARıNı YAKARSAK BU İSRAFTıR

ihtiyaç yok. Ama biz evlerimizin bütün ışık-larını yakarsak bu israftır. İsraf yapmamak yeni bir teknolojidir. Enerji kaçakları ile baş etmek gerekir. Kaçak elektrik alan bir kişi sınır tanımaz, çok daha fazla enerji harcar. Kaçak elektriği azaltmak hem enerjiden tasarruf sağlayıp hem de günahsız insanla-rın sırtına binen yükü kaldırabiliriz. Öncelikle bunlarla baş etmemiz gerekir. Kaçak elektrik kullanan bir insan ısınmayı bile elektrik ile karşılayacaktır. Elektrik hatlarını modern-leştirip kayıpları azaltmak gerekir. O zaman belki de yeni santrallere ihtiyaç kalmayacak. Elektrikten, halka tasarrufu öğretmeliyiz. Yakılan her elektriğin memlekete zarar oldu-ğunu, dışarıya para ödediğimizi ve ülke için bir darbe olduğunu halka anlatmamız gere-kir. Televizyonlarda artık bunlardan bah-setmeliyiz. Bunlar kampanyalar ile yapılır, kamu spotları yapılır, okullara programlar gönderilir. Hatta ilk önce okullarda uygula-mamız gerekir. Biz geçen sene bir okulda tasarruf için bir program yaptık. Çok da faydalı oldu. Büyük tasarruflar yapan büyük şirketlere ödüller verebiliriz, vergi kolaylığı sağlayabiliriz. Büyük işletmelere ve kurum-lara bu tasarrufları öğreterek ciddi avantaj-lar sağlayabiliriz.

Kaya gazı fırsatını iyi değerlendire-bilir miyiz? Amerika, Rusya, Çin gibi ülkeler bize engel olmak ister mi?Hayır, olmak istemezler. Herkes teknoloji satmak istiyor ama dikkatli olmamız lazım. Her ülke gelip bunu burada yapmak ister, onları iyi araştırmamız lazım. Biz bunlardan zararlar gördük. Dışarıdan gelen insanlar Türkiye’nin kömür tipini bilmiyor, kendi ülkelerindeki sistemleri kuruyorlar. Şirket-ler karşısında Amerikalı, Alman görünce bunları çok iyi bildiklerini düşünüyorlar ama bize en büyük fayda kendi mühen-disimizden gelir, onlar Türkiye’nin kömür yapısını bilir. Dışarıdan hayır beklemekten çok kendimiz çalışmalar yapmamız lazım. Onun için yabancı hayranlığını bırakmalıyız, kendimiz ayakta durabilecek bir ülkeyiz, birçok ülkeden daha bilimsel çalışmalarda başarılar sağladık. Amerika’da bir şey tuttu diye burada da tutacak değil. Özellikle kömür konusunda uluslararası menfaatle-rimizi düşünerek kendi şartlarımızda kendi teknolojimizi üretmemiz lazım.

Page 85: Mmg dergi   sayi 75
Page 86: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis84

ÇERNOBİL FELAKETİNİN 25. YıLıNı GERİDE BıRAKıRKEN 11 MART 2011 TARİHİNDE ORTAYA ÇıKAN FUKUŞİMA FELAKETİ İLE NÜKLEER ENDÜSTRİ İÇİN KASVETLİ YıLLAR YENİDEN BAŞLAMıŞTıR. ESASıNDA DÜNYA GENELİNDE YENİ NÜKLEER REAKTÖRLERİN DEVREYE ALıNMASıNDA 1980’Lİ YıLLARDAN BU YANA (SADECE ÇİN HALK CUMHURİYETİ HARİÇ) KARARLı BİR DÜŞÜŞ GÖZLENMEKTEYDİ. FUKUŞİMA SONRASıNDA ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN DE NÜKLEER ENERjİNİN YANı SıRA RÜZGAR ENERjİSİ YATıRıMLARıNA AğıRLıK VERDİğİNİ GÖRMEKTEYİZ.

NÜKLEER ENERJİDE YENİ ROTA

ünya toplam nükleer enerji üretim kapasitesi son 20 yıldır neredeyse sabit kalmıştır. Buna bağlı olarak da nükleer enerji üretimi de çok az oranda düşmüştür. Bunun tersine aynı dönem içerisinde rüzgar, güneş ve biyo yakıtlardan enerji üretimi deneyimlerinin olağanüstü büyüdüğünü izlemekteyiz. Dünya üzerinde faaliyet gösteren tüm çalışır durumdaki nükleer santrallerin çoğun-luğunun verimli kullanım ömürlerinin sonuna hızla yaklaştığı bilinmektedir. Ayrıca Fukuşima felaketi sonrasında, ömrünün sonuna yaklaşan birçok reaktörün geliştirilerek kullanım sürelerini uzatma projelerini de zora sokmuştur Bu verilere bakıldığında önümüzdeki süreçte nükleer enerji-nin dünya genelinde elektrik üretimindeki payının azalacağı beklenebilir.Ancak, Fukuşima sonrası Almanya’nın nükleer enerji üretimini bırakma sürecini hızlandırma kararına ve İtalya’nın nükleer enerji konusunda bir yıl moratoryum ilan etmiş olmasına rağmen, Çek Cumhuriyeti nükleer santrallerini kapatma-yacağını bildirmiştir. Fukuşima öncesinde çok sayıda yeni reaktör yapımına başlanmıştır. Bun-lara baktığımızda 62 tanesinin Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından yapıldığını görmek-teyiz. Benzer şekilde dünya genelinde inşaatı başlamamış ancak yapılması planlanan 324 reaktörün 158 tanesinin de bu ülkelere ait oldu-ğunu görmekteyiz. Bugün baktığımızda, Çin’in hali hazırda 13 nükleer santralinin işletmede olduğu, 27 yeni santralinin ise inşaat sürecinde ve 160 santralinin ise planlanmış olduğu görül-

mektedir. Hindistan 58 yeni nükleer santral ve Rusya da 44 yeni nükleer santral yapmayı planlamaktadır. Sektörel açıdan bakıldığında güvenlik paramet-releri yüksek olan Batı tipi reaktörler ile ucuz olan Rus ve Güney Kore reaktörlerinin arasındaki rekabet öne çıkmaktadır. Ancak tercihin sadece fiyat ve güvenlik arasında olduğunu söylemek

D

DOÇ. DR. AHMET ERDAL OSMANLIOĞLU MMG YöNETİM KURULU ÜYESİ

Page 87: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 85

doğru olmaz. Nükleer anlaşmaların sıklıkla jeopolitik nedenlerle yapıldığı bilinmektedir. Nükleer sektördeki firmaların ülke garantisi talepleri nedeniyle nükleer projeler hükü-metler arasındaki görüşmeler doğrultusunda neticelenmektedir. Her ne kadar, ABD’li firmalar hükümetler arası görüşmelerden bağımsız hareket ediyor gibi gözükse de Macaristan, İtalya, Güney Afrika, Kuveyt ve Abu Dhabi projelerinde US NRC’nin inisiyatif aldığı bilinmektedir. Bunun en büyük nedeni, Çin’in ABD, Fransa ve Rusya’dan reaktör satın aldıktan sonra sıkı çalışarak kendi reak-törünü geliştirmiş ve bunu üçüncü jenerasyon sınıfına taşımış olmasıdır. Fukuşima krizi sonrası bugün artık nükle-er sektörde koşullar değişmiştir. Değişen koşullar uzun dönemde sektörde oyunun kurallarını da değiştirmiştir. Nükleer endüstri

açısından tüm bu olumsuz gelişmelere rağ-men özellikle ABD’de “Nükleer Rönesans” kavramından eskisinden daha sık bahse-dilmektedir. Bu gelişmeler, nükleer alanda kapısını yabancı yatırımcılara açan ülkemizde sadece bugün için değil gelecek nesillerimiz için de çok önemlidir. Asıl sorun Türkiye, deği-şen bu koşulları ve gelişmeleri ne kadar takip edebilmektedir?

üLKEMİzDE DURUM Ülkemizin ilk nükleer tesisi olan 1 MW gücün-deki araştırma reaktörünün 1959 yılında temeli atılarak 06 Ocak 1962 tarihinde “TR-1 Araştırma Reaktörü” adı altında Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde çalışmaya başlamıştır. 1984 yılında “TR-1 Reaktörü” aynı bina içerisinde 5 MW gücü-ne çıkarılarak “TR-2 Araştırma Reaktörü”

adını almış ve tam kapasite ile çalışmaya

başlamıştır. 1995 yılında reaktör binasının

sismik değerlendirmesinin yetersiz olduğu

gerekçesiyle “TR-2 Reaktörü” kapatılmıştır.

2010-2013 yılları arasında Merkez Müdür-

lüğü tarafından reaktörün gücü artırılarak

yeniden çalıştırılmak üzere yoğun çalışmalar

yürütülmüştür.

Diğer bir araştırma reaktörümüz eğitim

ve araştırma amacıyla, İstanbul Teknik

Üniversitesi’nde 250 kW gücünde “TRIGA

Mark-II Eğitim ve Araştırma Reaktörü”dür.

11 Mart 1979 tarihinde işletmeye alınmış ve

çalıştırılmaktadır.

Ülkemizde enerji üretmek amacıyla yabancı

sermaye ile ilk defa bir nükleer santral kuru-

lacaktır. Mersin ili Gülnar İlçesi Büyükeceli

Beldesi mevkiinde bulunan Akkuyu sahasında

4 ünite 1200 MWe (Toplam 4800 MWe)

VVER-1200 tipi nükleer santral kurulmasına

dair 13 Aralık 2010 tarihinde Türkiye Cumhu-

riyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükü-

meti arasında anlaşma yapılmıştır. Anlaşma

esas itibariyle bir nükleer santral kaynaklı

(12.35 cent/kW) elektrik alımı anlaşmasıdır.

KüÇüK MoDüLER REAKTöRLER (KMR)Günümüzde artık 4000 – 5000 MW gücün-

deki hantal ve kaza riski taşıyan nükleer

santraller yerine çok daha temiz ve güvenli

olan küçük ve modüler nükleer reaktörler

geliştirilmektedir. Bu reaktörlerin geliştiril-

mesi için ABD Enerji Bakanlığı 452 milyon

dolar fon ayırırken Bill Gates Vakfı ile Bab-

cock and Wilcox şirketi de kendi reaktör

tasarımlarını oluşturmuştur. ABD’de yapı-

lan en güvenli ve en temiz küçük modüler

reaktör yarışmasını Mart 2012 tarihinde

B&W şirketinin reaktör tasarımı kazanmış-

tır. Bugün artık uluslararası pazarın ihtiyaç

duyduğu güvenli ve temiz küçük modüler

reaktörler geliştirilebilmektedir.

Küçük boyutları nedeniyle 300 megawat

ve daha küçük üretilen bu reaktörler 1000

megawatlık tipik nükleer güç reaktörü ile

kıyaslandığında emisyonsuz elektrik üretme-

leri endüstriyel kullanım için aynı zamanda

ısı sağlamaları ve şebekeye doğrudan ve

kolaylıkla bağlanabilmeleri gibi birçok önem-

li avantaja sahiplerdir. Bunların tasarımı

"modüler" olup, kurulacak yere modüler halin-

FUKUŞİMA KRİzİ SoNRASI BUgüN ARTIK NüKLEER SEKTöRDE KoŞULLAR DEğİŞMİŞTİR. DEğİŞEN KoŞULLAR UzUN DöNEMDE SEKTöRDE oyUNUN KURALLARINI DA DEğİŞTİRMİŞTİR.

Page 88: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis86

de taşınarak kısa sürede kurulabilmektedir. Bu nedenle bu reaktörlere küçük modüler reaktör (KMR) denilmektedir. Bu reaktörler, yarım asırlık nükleer reaktör gelişiminden elde edilen tecrübelerle günümüzdeki en güvenli reaktörler haline getirilmiştir. Günü-müzdeki reaktörlerin sahip olduğu birçok güvenlik ve emniyet özelliklerine de sahip-tir. Bunun yanı sıra, yeniden yakıt yükleme yapılma süresi uzatılarak yakıt yüklemesi yapmadan uzun süre elektrik üretmeleri mümkün hale getirilmiştir. Hava soğutmalı olan modelleri ise su ihtiyacı olmadan kurak bölgelerde işletilmek üzere tasarlanmıştır. 300 megawat gücündeki bir modüler reaktör 50000 evin elektriğini karşılamaktadır. Bu reaktörlerin boyutları da küçük olduğundan kolaylıkla küçük bir alanda bölgesel enerji ihtiyacını karşılayabilmektedir. Yerel olarak kurulacak KMR’ler ile yerinde temiz enerji elde edilirken aynı zamanda yerinde istihdama da katkı sağlanacaktır. 300 megawat veya daha düşük güçteki modüller, ihtiyaca göre enerji yatırımı yapıl-masına olanak vermekte ve enerji yatırım maliyetlerini karşılanabilir hale getirmektedir. KMR’lerin konvansiyonel reaktörlere karşı bir-çok avantajı bulunmaktadır. Her şeyden önce KMR düşük yapım ve işletme maliyetine sahiptir. Bu durum, KMR’leri enerji yoksunu ülkeler açısından cazip hale getirmektedir. Büyük bir nükleer santrale ihtiyacı olmayan bölgelerin yerel enerji ihtiyacı KMR’ler ile rasyonel olarak karşılanabilmektedir. Şebeke sisteminden uzak bölgelerde ise KMR’ler ile doğrudan elektrik temin edilebilmektedir. Uzun mesafelere elektrik naklinde yaşanan şebeke kayıpları yaşanmamaktadır. Kulla-

nım ömrü biten KMR, üretildiği fabrikaya geri gönderilmektedir. Bu nedenle söküm maliyetleri veya atık maliyetleri olmadığı gibi atıkların ne olacağı konusu da gündeme gelmemektedir. KMR’ler tasarımları itibariyle suya ihtiyaç duymamaktadır. Oysa büyük güç reak-törlerinin nehir veya kıyıya yakın yapılması gerekmektedir. KMR’ler hava, gaz veya düşük ergime sıcaklığındaki metal veya tuz ile soğutulmaktadır. Bunun anlamı KMR’lerin uzak ve iç kısımlarda konvansiyonel reak-törlerin kurulamayacağı yerlerde hizmete alınabilmesi demektir.

BAzI KMR TASARIMLARIBabcock & Wilcox Co. mPower Reactor: Yeniden yakıt yüklemeden dört yıllık işletme çevrimi bulunmaktadır. Sıfır emisyona sahip-tir. 180 megawattlık modüller halindedir. (Source: B&W website)

Holtec Inherently Safe Modular Underg-round reactor (HI-SMUr) SMr 160: Yerçekimi ile çalışan ve ek bir güç kaynağı istemeyen bir tasarımdır. (Source: Holtec website)nuScale Power Inc. nuScale reactor: Çalışırken ve kendini soğuturken doğal kuv-vetleri kullanır, her bir modülü 45 megawatt elektrik üretir. (Source: NuScale website)Westinghouse SMr: 225 megawata kadar elektrik üreten basınçlı su reaktö-rüdür. Tüm komponentleri reaktör kabini içinde entegre durumdadır. (Source: Wes-tinghouse website)

yüKSEK SICAKLIKLI gAz SoğUTMALI REAKTöRLER Bu reaktörler endüstrinin ihtiyaç duyduğu orta dönemde ısı üretebilen, uzun dönem-de de hidrojen üretebilen karbon emisyonu olmayan reaktörlerdir.

B&W mPower Integral Reactor

Page 89: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 87

ArEVA Steam Cycle Modular High-Temperature Gas-Cooled reactor (SC-HTGr): Yüksek verimlilikte elektrik gücü üretirken termal enerji, elektrik ve buhar koje-nerasyonunu sağlayan reaktörlerdir. (Sour-ces: AREVA and Next Generation Nuclear Plant Alliance websites)General Atomics Turbine-Modular Helium Reactor (GT-MHR): Elektrik üretirken buha-ra ihtiyaç duymayan reaktör tasarımıdır. Yeraltında bir veya daha fazla modüller ile işletilebilmektedir. (Source: General Atomics website)Pebble Bed Modular Reactor Ltd. (PBMR): Helyum-soğutmalı, grafit-moderatörlü Yük-sek Sıcaklık Reaktörüdür. 165 megawattlık modüllerle işletilmektedir. (Source: PBMR website)

SIVI METAL VE gAz SoğUTMALI HIzLI REAKTöRLER GE Hitachi Nuclear Energy Power Reac-tor Innovative Small Module (PRISM): The PRISM (Power Reactor Innovative Small Modular), GE Hitachi Nuclear Energy' nin gelecek nesil generation sodyum-soğutmalı reaktörüdür. The PRISM reaktörü mevcut su soğutmalı reaktörlerin kullanılmış yakıt-larındaki transuranik elementleri yakıt olarak kullanır. (Source: GE Hitachi website)General Atomics Energy Multiplier Module (EM2): Her bir modül 240 MWe güç üretmektedir. (Source: General Atomics website)Gen4 Energy: The Gen4 Module (G4M) Reaktör 70 MW ısı (25 MW elektrik) üretecek şekilde tasarlanmıştır. Tekrar yakıt yükleme-ye ihtiyaç duymadan 10 yıl çalışabilmektedir.

(Source: Gen4 Energy website)Toshiba Multipurpose Energy Station 4S: Sodyum soğutmalı hızlı reaktördür. 30 MWt ve 135MWt modüller olarak tasar-lanmıştır. Sadece elektrik üretmez, aynı zamanda ısı ve/veya buhar üretir. (Source: Toshiba website)Sonuç olarak, küçük ve gerektiğinde modüller eklenerek kapasitesi artırılabi-len nükleer güç reaktörleri dünya enerji kaynakları arasında hızla yerini alacaktır. Bu reaktörler çevresel etkileri nedeniyle öncelikle fosil yakıt yakan tesislerin yerine geçecekler daha sonra yerel enerji gerek-sinimi olan bölgelerde en kolay ve temiz enerji kaynağı olarak kullanılmaya başla-yacaktır. Modüllerin ihtiyaca göre artırı-labilir olması, kolaylıkla ve güvenli olarak taşınarak monte edilebilir olması ve yakıt

yüklemeden tasarımına bağlı olarak 2-10 yıl kesintisiz elektrik, buhar ve/veya ısı üre-tiyor olması önümüzdeki yıllarda KMR’lere olan talebi artıracaktır. Soğutma siteminin ve işletiminin tamamen güvenli olarak tasarlanmış olması, ömrü tamamlandığın-da tekrar üretilen yere iade ediliyor olması nükleer reaktörlerin en temel sorunu olan güvenlik ve atık yönetimi konularında da KMR’leri geleceğin reaktörleri yapmak-tadır. Yapılması gereken; bölgesel enerji ihtiyaçlarını belirleyerek enerji taleplerini kurulacak olan yerel KMR’ler ile karşıla-maktır. Bunun için yapılacak anlaşmalarda teknoloji transferi esas olmalı ve yerli KMR geliştirmeye yönelik altyapı ve programlar oluşturulmalıdır. Doğal kaynağımız olan toryum yakıtlı yerli KMR üretimi ise uzun dönem de olsa ana hedef olmalıdır.

KAyNAKLAR1. Radiation & Transport Safety Section, "Status of Small Reactor Designs Without On-Site Fueling", International Atomic Energy Agency (IAEA)2. "Small Modular Reactors", Department of Energy – Office of Nuclear Energy3. Black, R. "Bringing Small Modular Reactors (SMRs) to Domestic Markets: DOE Presentation to Foundation for Nucle-ar Studies", Nuclear Foundation4. World Nuclear Association5. Osmanlıoğlu A.E. 2012. “Küresel Enerji Projeksiyonu” MMG Dergisi No:67 s 54-55.

YEREL OLARAK KURULACAK KMR’LER İLE YERİNDE TEMİZ ENERjİ ELDE EDİLİRKEN AYNı ZAMANDA YERİNDE İSTİHDAMA DA KATKı SAğLANACAKTıR. 300 MEGAWAT VEYA DAHA DÜŞÜK GÜÇTEKİ MODÜLLER, İHTİYACA GÖRE ENERjİ YATıRıMı YAPıLMASıNA OLANAK VERMEK-TE VE ENERjİ YATıRıM MALİYETLERİNİ KARŞıLANABİLİR HALE GETİRMEKTEDİR.

Page 90: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

Mimar ve Mühendis88

GÜNÜMÜZDE EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİRİ OLAN KÜRESEL ıSıNMA VE İKLİM DEğİŞİKLİğİ, KÜRESEL ÇÖZÜM ARAYıŞLARı İLE BİRLİKTE ACİL ÖNLEMLER ALMAYı GEREKTİRMEKTEDİR. KARBONDİOKSİT, KÜRESEL ıSıNMAYA SEBEP OLAN SERA GAZLARıNıN EN ÖNEMLİSİ OLUP KÜRESEL ıSıNMADA YÜZDE 50 PAYA SAHİPTİR. SERA GAZLARıNıN EN ÖNEMLİLERİNDEN OLAN KARBONDİOKSİTİN ATMOSFERİK KONSANTRASYONU, SANAYİ ÖNCESİ ÇAğDA 280 PPM DEN BU GÜN 370 PPM E KADAR ULAŞMıŞ OLUP BU YÜZYıLıN SONUNA KADAR 500 PPM ÜZERİNE ÇıKMASı BEKLENMEKTEDİR. ıPCC (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HÜKÜMETLER ARASı İKLİM DEğİŞİKLİğİ PANELİ) ÇALıŞMALARı KÜRESEL SERA GAZı EMİSYONUNUN 1970 YıLıNDAN BU YANA YÜZDE 70 ARTTığıNı GÖSTERMİŞTİR.

BORLU-SODA ÜRETİM ÇALIŞMALARI

tmosferde bulunan gazlardaki artışın bir sonu-cu olarak oluşan sera etkisinin neticesinde dünya yüzeyindeki sıcaklık yükselmekte ve küresel ısınma yaşanmaktadır. Küresel ısınma-nın sonucu olarak da iklim değişikliği ortaya çıkmaktadır. Bu değişiklikten etkilenmeyen bir bölge bulunmamaktadır. Türkiye’de ölçülen sera gazı emisyonları, 1990 yılında toplam 170 Milyon ton (Mt) CO2 eşdeğeri iken 2004 yılında 297 Mt CO2 eşdeğerine yükselmiştir. 2004 yılı itibariyle Türkiye’nin Sera gazları dağılımı Şekil-1’de verilmiştir. Toplam emis-yonlar içerisinde en büyük payı yüzde 81.5 ile CO2 almaktadır.Bu çalışmada, sera gazları içindeki CO2’nin çevreye verdiği etkilerinin azaltılması, baca gazı içindeki CO2’nin zenginleştirilmiş borlu çözeltiler ile absorpsiyonu ve özellikle cam sanayi hammadde girdisi olan NaHCO3 ve bor bileşiğinin bir arada bulunduğu borlu-soda karışımı bir ürün üretilmesi amaçlanmıştır.Cam üretiminde gerekli hammaddelerin yakla-şık yüzde 12-15’ini hafif soda oluşturur. Düşük

reaktivitesi ve düşük erime sıcaklığıyla, silika ve diğer oksitler için eritici özellik taşır. Boraks pentahidrat, ergimiş haldeki cam ara ürünle-rine katıldığında viskozitesini, yüzey sertliğini ve dayanıklılığını artırdığından ısıya karşı izo-lasyonunun gerekli görüldüğü cam ürünlere katılmaktadır. Borlu karbonat ürünü ile cam sanayine hem hafif soda hem de boraks hammaddelerini beraber sağlayan bir ürün sunulmuş olacaktır. Dünya’da borun yaklaşık olarak yüzde 54’ü, ABD’de ise yüzde 71’i cam endüstrisinde tüketilmektedir.Sodyum borat yatakları ile oldukça zengin olan Türkiye, sınırlı olan geleneksel bor kimyasalları ürünlerindeki büyüme oranını yeni ürünlere dönüştürerek bora dayalı ürünlerin tüketimine ve bor sanayinin gelişimine katkıda bulunmak gayesindedir. Sodyum karbonat ile sodyum boratı beraber kullanan sanayi sektörlerinde büyük bir kullanım kolaylığı sağlanacak ayrıca son yıllarda iyice kendini hissettiren ve küre-sel ısınmaya neden olan sera gazlarının en önemlisi olan karbondioksit hammadde olarak

A

DR. ORHAN YILMAZ ETİ MADEN GENEL MÜDÜR VE YöNETİM KURULU BAŞKANI

Page 91: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 89

kullanılarak çevreye verilen karbondioksit emisyonunun azaltılması sağlanacaktır.Bu kapsamda; CO2 gazı emisyonunun azaltılmasına yönelik bir çözüm olabile-cek, termik santral emisyonlarındaki CO2 gazını faydalı ürüne çevirip hem çevre kirli-liğinden kurtulma hem de Eti Maden İşlet-meleri Genel Müdürlüğü ürün portföyüne yeni bir ürün kazandırılması için sodyum borat çözeltilerinin, termik santrallerden çıkan karbondioksit ile muameleye tabi tutularak sodyum karbonat/sodyum borat karışımı olan “borlu-soda” üretimi gerçek-leştirilmiştir.

DENEySEL ÇALIŞMALARLaboratuvar ölçekli deneysel çalışmalar Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Teknoloji Geliştirme Dairesi Başkanlığı laboratuvarlarında yürütülmüş, endüstriyel ölçekli çalışmalar ise Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü Enerji Santrali'nde gerçekleştirilmiştir. Çalışma-larda püskürtme sistemli bir absorpsiyon kolonu ve enerji santrali baca gazı kullanıl-mıştır. Boraks çözeltisi bir havuz içerisin-den püskürtme sistemli kolona beslene-rek baca gazı içerisindeki karbondioksitin absorpsiyonu çalışılmıştır. Absorpsiyon kolonu, santral bacası ve çözelti sirkülas-

yon havuzu Şekil-2’de gösterilmiştir. Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları bünye-sinde bulunan enerji santralinde soma toz kömürü kullanılmakta, sirkülasyonlu akışkan yatak sistemle yakılmaktadır. Isıl kapasitesi 120 MW’tır. Yaklaşık yüzde 12-13 civarında CO2 içeren 100.000 m3/saat debili baca gazı çıkışı vardır. Baca gazı emisyonları halihazırda kullanılan sis-temde limit değerlerin altında olduğu için rutin çalışmalarda herhangi bir arıtma yapılmamaktadır. Ancak termik santraller gibi baca gazı arıtma sisteminin kurul-

CHA16 %

Şekil-1.Türkiye’deki Sera Gazları Dağılımı

Şekil-3. Sistemin P&I Diyagramı

N2O2 %

F GAZLAR1 %

CO211 %

Page 92: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ DOSYA: EnErjiSini ArAYAn TürkiYE

ması zorunlu olduğu enerji santralleri için bir ön çalışma olması açısından, yapı-lan çalışmanın sonuçları oldukça önem-lidir. Endüstriyel çalışmalar kesikli ola-rak yapılmış, kullanılacak sistemin P&I (Pipingand Instrumentation) diyagramı oluşturulmuştur. Ayrıca sürekli sistem bir proseste çalışabilecek pilot tesis kurulum çalışmalarına başlanmıştır. Sistemin P&I diyagramı Şekil-3’de verilmiştir. Proses-te baca gazı bir hatla kulenin altından alınmaktadır. Arıtma sistemine verile-cek baca gazı miktarını ayarlamak için baca gazı açıklığı değiştirilebilmektedir. Arıtmada kullanılacak borlu çözelti baca gazının içine nozullar ile püskürtülmek-tedir. Püskürtülen çözelti 100 m3 hacimli sirkülasyon havuzuna geri dönmektedir ve

Sirkülasyon Havuzu Çalışma Öncesi. Sirkülasyon Başladıktan Sonra Havuzdaki değişim.

Şekil-5. Elde Edilen Ürünün XRD incelemesi

SON YıLLARDA İYİCE KENDİNİ HİSSETTİREN VE KÜRESEL ıSıNMAYA NEDEN OLAN SERA GAZLARıNıN EN ÖNEM-LİSİ OLAN CO2 GAZıNıN EMİSYONUNUN AZALTıLMASı İÇİN CO2 İN PROSES HAMMADDESİ OLARAK KULLANıL-MASı VE ÜLKEMİZDE ÇOK YÜKSEK MİKTARLARDA BULU-NAN BOR CEVHERİNİN, BUNUNLA BİRLİKTE DEğER-LENDİRİLMESİ VE BOR ÜRÜNLERİNİN AYRı KİMYASAL OLARAK EKONOMİK ÜRÜNLERE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ AMAÇLANMıŞTıR.

Mimar ve Mühendis90

Page 93: Mmg dergi   sayi 75

sisteme buradan tekrar beslenmektedir. Baca gazının çözelti girişinden önce ve çıkışından sonra ölçümleri yapılarak baca gazındaki CO2 ve diğer emisyon değerleri takip edilerek baca gazı içeriğinin çözel-ti tarafından absorpsiyonu gözlemlenir. İstenilen CO2 tutma elde edilinceye kadar bu işleme devam edilir.Sonuç olarak; girişte yüzde 12 olan CO2 değerinin borlu çözelti ile muameleden sonra yüzde 1.5-2’ye kadar düştüğü göz-lenmiştir. Karbondioksitin yanı sıra baca gazındaki SO2emisyonu200 ppm’den 1 ppm’e, düşmüştür. Elde edilen çözelti doygunluğa ulaştıktan sonra borlu karbo-nat elde edilmektedir. Sirkülasyon havu-zundaki çözeltinin derişimindeki deği-şim Şekil-4’de gösterilmiştir. Elde edilen borlu karbonat cam sanayiye sunulabil-mektedir.Sonuç olarak son yıllarda iyice kendini hissettiren ve küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının en önemlisi olan CO2 gazının emisyonunun azaltılması için CO2 in proses hammaddesi olarak kullanılma-sı ve ülkemizde çok yüksek miktarlarda bulunan bor cevherinin, bununla birlik-te değerlendirilmesi ve bor ürünlerinin ayrı kimyasal olarak ekonomik ürünlere dönüştürülmesi amaçlanmıştır. Yapılan çalışmada sanayinin ihtiyacı olan özellikle de cam sanayi hammaddesi olan NaHCO3 ve bor içeriğinin bir arada bulunduğu bir ürün üretilmesi, ayrıca endüstriyel fabrika baca gazları çıkışındaki CO2emisyonun sıfıra düşürülmesi ve değerlendirilmesi

esas amacı oluşturmuştur.Çalışmalar sonucunda istenilen oranda bor ve karbonat % miktarı ayarlanabilen karışımlar elde edilebilmektedir. Proses kontrolü ile cam endüstrisinin kullandığı reçeteye göre farklı oranlar borlu-sodaha-zırlanabilmektedir. Ürünlerin XRD incelme-si yapıldığında NaHCO3, Na2CO3 ile birlikte boraks ve boraks pentahidratla birlikte üretildiği görülmektedir. Elde edilen ürüne ait XRD incelemesi Şekil-5’de verilmiştir.

SoNUÇİklim değişikliği ve buna bağlı küresel ısınmanın kaynağında ağırlıklı olarak sera gazları ve bunların en önemlisi olan CO2 yer almaktadır. Sera gazı salınımlarının kontrol edilmesi ve belirli limitlerin altı-na düşürülmesi yönünde dünya çapında

yoğun bir caba harcandığı görülmektedir. Günümüzde hemen hemen tüm sektör-lerde çevreci yaklaşımlar ve politikalar geliştirilmekte ve bu politikalar her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Bu kapsamda yapılan çalışmada, sera gazları içindeki CO2’nin çevreye verdiği etkilerinin azaltılması, endüstriyel baca gazı içerisindeki CO2’nin zenginleştirilmiş borlu çözeltiler ile absorpsiyonu sağlana-rak aynı zamanda özellikle cam sanayi hammadde girdisi olan NaHCO3+ Na2CO-3ve bor bileşiğinin bir arada bulunduğu borlu-soda karışımı bir ürün üretimi ger-çekleştirilmiştir. Bu şekilde hem sana-yinin ihtiyacı olan bir ürün karşılanmış hem de endüstriyel fabrika baca gazları çıkışındaki CO2 emisyonun düşürülmesi sağlanmıştır.

Şekil-5. Elde Edilen Ürünün XRD incelemesi

KAyNAKLARCanadell, J.G., “Contributionstoacceleratingatmospheric CO2growthfromeconomicactivity, carbonintensityandefficiency of naturalsinks”, Proc. Natl. Acad. Sci., U.S.A., 104, 47: 18866–18870, (2007).

Metz, B.,Davidson, O., Coninck, H., De, L., Meyer (Eds.), “CarbonDioxideCaptureand Storage-Special Report of theInter-governmental Panel on ClimateChange”, Cambridge UniversityPress, UK, (2006).

Güngör M., Saygı N., Bolat A., Çaycı A.D., Tekin M.A., Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sektörel Araştırma ve Strate-jiler Dairesi Başkanlığı, Yeşil Bilişim, (2010).

Ocak - Şubat 2014 91

Page 94: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201492 93

BİR ÇİZGİ ÇİZMEK NE ANLAMA GELİR? HARİTALAR NEYİ TEMSİL EDER? DÜNYAYı ALGıLAYıŞ BİÇİMİMİZ VE GÜNDELİK HAYATıMıZDA HARİTALARıN ROLÜ NELERDİR? ASLEN COğRAFYACı OLAN jOHN PİCKLES, MARSHAL ADALARı'NDAKİ YERLİLERİN HİNDİSTAN CEVİZİ LİFLERİNE ATTıKLARı DÜğÜMLERDEN OLUŞAN İLKEL YER BULMA TEKNİKLERİNDEN, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN ıRAK SAVAŞı’NDA KULLANDığı SİBER-UZAY TEKNOLOjİLERİNE VARıNCAYA DEK, İNSANOğLUNUN HARİTACıLıK İTKİSİNİN İZİNİ SÜRÜYOR. BU İZ SÜRMEDE PİCKLES’E EŞLİK EDEN PEK ÇOK İSİM VAR: FOUCAULT, DERRİDA, BAUDRİLLARD, BENjAMİN, ADORNO, LEFEBVRE, BARTHES, DELEUZE VB.

harİTalarYUnUs eMre Tozal harİTa MÜhenDİsİ

ÇİzGİlerİn İFaDe eTTİğİ BİlİnÇ ParaDİGMalarI:

Coğrafi düşünce ve pratiğinin şekillenmesinde harita yapımının mantığının geliştirilmesi, tarih boyunca haritalandırma sistemleri meydana getirmiş; uzamsal düşüncenin gelişimi zamanla uzamsal bir tarih algısı da meydana getirmiştir. John Pickles, “Uzamların Tarihi -Haritacılık Mantığı, Haritalandırma ve Coğrafi Olarak Kodlanmış Dünya- ” adlı kitabını ele alırken, Michel Foucault’nun 1986’daki “Uzamların Tarihi hâlâ yazılmayı bekliyor” önermesine gönderme yaptığını ve kitabı da bu yüzden yazdığını belirtiyor.1 Biz bu yazımızda, Pickles’in ele aldığı uzamların tarihi’ne bir yolculuk yapıp, haritacılık mantığına dair analizler yapacağız.Eleştirel haritacılık ve komünizm sonrası uzamların dönüşümü üzerine çalışmış olan John Pickles, hari-tacılık mantığını, haritalandırmayı ve coğrafi olarak kodlanmış dünyayı irdeliyor. Uzamların eksiksiz tarihini ya da haritacılığın kapsamlı soy kütüğünü yazdığını iddia etmediğini belirten Pickles, başlangıç olarak Heidegger’den Adorno ve sonrasına kadar uzanan toplumsal teorileri alarak, bütün temsili epistemolo-jileri ve mantık silsilelerini sorguya çekiyor. Bu nok-tada kaygısının “haritacılık” olduğunu belirten Pickles, haritaların sayısız şekilde kesişen ve birbirinin içine geçen kullanım alanlarının yaşantımızın bir parçası haline geldiğini, hayatı şekillendiren yanlarını sorgu-luyor. Böylelikle farklı ölçeklerde eşzamanlı olarak gerçekleşen bir tür uzamsallaştırışmış tarihsel harita çıkarma süreçleri de ortaya çıkarılıyor. Kitap Pickles’e göre Henri Lefebvre’nin şu sorusunu yeniden ele alıyor: “Tanımlı bir uzamla ayrıntılı bir şekilde ilgilenmek, tüm anlatmak istediklerini, kodlanmış bilgileri de açığa çıkarabilmek için tanımlayıcı yahut coğrafi anlamda kaç adet haritaya ihtiyaç duyulabilir?”2 Pickles, bu soruya şöyle cevap veriyor: “Bu soruya verilebilecek sonlu bir rakam olabileceğinden şüpheliyim.”Uzamların Tarihi, Foucault, Derrida, Baudrillard, Benja-

Haritacıların yolu hep aynı olmuştur. Kuşların göç yollarını gös-termek için mağara duvarlarına çizdikleri ilk karalamalardan bu yana çizgiler çizmiş ve bu çizgilerin arasında yaşamışlardır.Sonenberg, Cartographies

Page 95: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201492 93

min, Adorno, Lefebvre, Barthes ve Deleu-ze gibi düşünürlerin toplumsal teorilerine eleştirel bir gözle yaklaşarak, modern haritacılığın bir soy kütüğünü oluşturuyor. Pickles bunun yanı sıra, akıllı makine ve bombalar çağında haritacılık mantı-ğını da tartışıyor. Pickles, “Haritalar ne işe yarar”? sorusundan yola çıkarak, haritaların belki de ilk çıkışlarındaki savaşçı siyasetin kusur-suzca belirlemiş olduğu toplumsal ve doğal dün-yayı haritalamada kul-landığımız yöntemlerin yerine yeni bir düşünüş, yeni bir konumlandırma ve yeni bir hassasiyete olan gereksinimi araştırı-yor. Çok eski tarihlerden itibaren kullanılan hari-taların dilini, imgeleriyle birlikte anlayabilmek için o zaman diliminin sem-bollerinin ve anlam örgü-lerinin bilinmesi gerektiği elzem. Örneğin elimize geçen ilk verilerde kilise öğretilerine dayanan ve aslında kilise öğretilerini desteklemek için yapıl-dığı anlaşılan haritalara göre, dünya temsilen bir yuvarlak olarak ifade edi-lir ve bu yuvarlağın içine tam oturacak şekilde bir t harfi çizilmiştir. Buradaki t harfi, Haç işaretini; yani Hıristiyanlara göre İsa’yı temsil etmektedir. T’nin sol ve sağ uçları İsa’nın elleri, en alt ucu ise ayak-ları şeklinde düşünüldü-ğünde, içinde bulunduğu yuvarlağı üç kısma ayır-mış oluruz. Bu üç kısmın, Asya-Avrupa ve Afrika

üçlü kıtasını temsil ettiği söylenebilir.Peki, o halde uzamı haritalandırmak ve harita yapıp kullanmak ne anlama gelmektedir? Haritalar nasıl çizilir ve güçlükleri nereden gelir? Çizip kullan-dığımız haritaları ortaya çıkarmak için dünyanın hangi konumundan bakmalı-

yız? Yeryüzünde her türlü doğal ve yapay tesislerin, yapılaşmaların, değişim ve dönüşümlerin bir kâğıt üzerine ölçek dâhilinde izdüşüm olarak aktarıl-ması olarak tarif edilen haritalar, yazıyla birlikte çok eskilerde bir ifade-yi belirginleştirmek, bir çizgiyle birkaç anlamı bir araya toplayabilmek için kullanılırdı. Bir harita neyi temsil ediyorsa, neyi vur-guluyorsa toplumlarında o vurgu üzerine hayat-larını idame ettirdiklerini görüyoruz. Sözgelimi ilk haritalarda yine haritanın tam ortasında Kudüs’ün olması, dünyanın -her açı-dan- merkezinin de Kudüs olarak algılanıldığını gös-teriyor bize. İlginç olan bir başka şey, haritalarda İsa’nın başı olarak göste-rilen yerin yan tarafında cennet olduğunun gös-terilmesi, cennete vurgu yapması, belki de yüz-yıllardır birçok toplumun bu şekilde inandığının en önemli kaydıdır. Bu açı-dan ele alındığında sade-ce dinî imgelerin değil, askeri, ekonomik, ekolojik vb. birçok açıdan harita-ların anlam örgülerinin en iyi ifade biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla

bir haritacının merkezi, öncelikle kendi durduğu noktadır ve haritacı, kendi mer-kezi etrafından bakarak dünyayı şekillen-direbilir.Heidegger, bir resim olarak dünyayı ifade ederken, özneyle nesnenin birbirinden ayrıldığı tüm algı şekillerinde ortaya çıkan çizgiyi belirtiyordu. Bir çizgi, aynı bir resim gibi hakikati anlatabilirdi. Gerçeğin ne olduğu sorusuna cevap verebilir, ger-çeği arayanları ya da gerçeğin uzağın-da olanları yönlendirebilirdi. Bu noktada öncü insanların bir endişe taşıdıkları-nı, toplumların geleceklerini düşünerek daha fazla bilinç yenilemenin gereklili-ğini tartışmışlardır. Haritacılığın algısı, aklın ve mantığın da gelişimine öncülük ettiğinden, “Haritacılık Endişesi” olarak kullanılan kavram da, aklın ve mantığın, sanatın ve modern geleceğin gelişiminin endişesini taşıyordu. Haritacılık Endişe-si, haritaların modern anlamlarını top-lumsal sorgulamalar için açabilmemize

“ÇİZGİYİ VE ÇİZGİLERİN OLUŞTURDUğU BÜTÜNLÜK, ANLAMıN YENİDEN ÜRETİLME ARZUSUNDAN KAYNAKLANDığıNDAN, HARİTACıLıK BİR BAKıMA ARAYıŞTıR DA DİYEBİLİRİZ.”

“BİR HARİTA NEYİ TEM-SİL EDİYORSA, NEYİ VURGULUYORSA TOP-LUMLARıNDA O VURGU ÜZERİNE HAYATLARıNı İDAME ETTİRDİKLERİNİ GÖRÜYORUZ. SÖZGELİ-Mİ İLK HARİTALARDA YİNE HARİTANıN TAM ORTASıNDA KUDÜS’ÜN OLMASı, DÜNYANıN -HER AÇıDAN- MERKEZİ-NİN DE KUDÜS OLARAK ALGıLANıLDığıNı GÖS-TERİYOR BİZE. İLGİNÇ OLAN BİR BAŞKA ŞEY, HARİTALARDA İSA’NıN BAŞı OLARAK GÖS-TERİLEN YERİN YAN TARAFıNDA CENNET OLDUğUNUN GÖSTERİL-MESİ, CENNETE VURGU YAPMASı, BELKİ DE YÜZYıLLARDıR BİRÇOK TOPLUMUN BU ŞEKİL-DE İNANDığıNıN EN ÖNEMLİ KAYDıDıR. BU AÇıDAN ELE ALıNDığıN-DA SADECE DİNî İMGE-LERİN DEğİL, ASKERİ, EKONOMİK, EKOLOjİK VB. BİRÇOK AÇıDAN HARİTALARıN ANLAM ÖRGÜLERİNİN EN İYİ İFADE BİÇİMİ OLDUğU-NU SÖYLEYEBİLİRİZ.”

Page 96: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE

Mimar ve Mühendis94

olanak sağlayan yanlarının gelişimi endi-şesi bir bakıma. Haritalandırılması yapı-lan mekânların ve uzamların birbirleriyle kesişen ve kendilerine özgü yönleriyle anlamlandırılan yanlarının hep bir amaca hizmet ettiğini belirten Harvey, haritaların devlet örgüleri, askeri kuvvetler, uluslarüs-tü kurumlar, devlet-dışı kuruluşlar, kolektif ve ticari çıkarlar, medya, turizm, eğitim ve araştırma kurumları gibi alanlarda kulla-nılmasının birçok sebeplerinin olduğunu açıklıyor.3 Bu sebeplerin başında sermaye, bilgi ve kültürün küreselleşmesi, ekonomik ve politik düşüncelerin uluslararası bir hâl alması ve sınırlar arası, uluslararası ve diyasporik göçlerin tümü sayılabileceği gibi, yeni analitik tanımlarla oluşturulan kavramların da uzamları haritalandırdığını belirtmekte fayda var.Pickles’e göre parmak kelimesi, kelimenin tam anlamına göre işaret etmek, dikka-timizi o yöne çekmek için kullanılır. Bir şeyi tanımlayabilmek için parmak bizlere işaret eder, nokta oluşturur. Bir mekânın ya da bir nesnenin sınırlarını parmağın gösterdiği noktalardan oluşan çizgilerle ifade edişimiz, bizleri gerçeğin ne olduğu sorusuna götürür. Gerçeğin kâğıda akta-rımı olarak düşünüldüğünde postmoder-nizmin objektif olamayacağını iddia ettiği bir temsil şeklidir haritalar. Bu da demek oluyor ki, her haritanın bir ideolojisi, bir mesajı ve güç ilişkilerinde bir rolü vardır. Çizgiyi ve çizgilerin oluşturduğu bütün-lük, anlamın yeniden üretilme arzusundan kaynaklandığından, haritacılık bir bakıma arayıştır da diyebiliriz. Haritaların politik işlevleri, haritacıları tarih boyunca etkile-miştir. Coğrafi hayalgücü, tarih boyunca haritacıları soyutluğun maddesel olmayan noktadan çıkararak, kendi çizdiği çizgile-rin arasında kendi yarattığı özneler haline dönüşerek hayatı algılamaya yöneltmiş-tir. Haritalandırma ve haritacılık, çizgiler ve nesnelerin sınırlarının belirlenmesinde, düşünsel ve toplumsal öğelerin izah edil-mesinde bilincin soykütüğünü ele almaları açısından mühimdirler.John Pickles, modern, toplumsal ve coğ-rafi öğelerden beslenerek ve bilim, tek-noloji ve toplumun, eleştirel çözümle-mesini kullanarak haritacılığı ve haritayı bir bağlama oturtmakta. Pickles, kitabını

haritalandırırken rüya, sihir ve işleyiş gibi üç temel kritik kavramda topluyor görüş-lerini. Pickles’in haritacılığı oturttuğu bu üç açı, tarih boyunca haritacıların da ürettikleri haritaların ne anlama geldikle-rini, nerelerde kullanıldıklarını, kimlere ne şekillerde faydalar verdiklerini de açığa çıkarıyor. Burada, haritacılığın ve Derek Gregory’nin deyişiyle “coğrafi imgelemin” arzulanan imgeleri rüyayı, bilimin kesin değerlerle dünyayı değiş tokuş edebilecek değerler haline dönüştürmek için kullan-dığı metotlar sihri temsil ediyor. Rüya da sihir de ister bilgi olsun ister ütop-ya bir şekilde haritada kesişir ve insanı anlam arayışına yöneltir. Üçüncü olarak haritacılığın modern toplumdaki işleyiş yöntemleri ve nasıl özne oluşturdukları ise haritacılığın işleyiş boyutunu ifade ediyor. Bir çizme eylemi olarak harita, haritacıya tarih boyunca kendi çizgisini dayatıp bilgiyi yeniden yorumlayabilmeyi üretmeye zorlamıştır. Pickles haritacılı-ğın rüya, sihir ve işleyiş boyutunu ifade ederek, harita çizmeyi şöyle ifade eder: “Harita çizmek bilgiyi, bir sunum şeklinden farklı bir sunum şekliyle yeniden aktar-maktır, bu bilgi ister dünya, bir toplumdaki inanç sistemleri, yeniden temsil edilmeleri için derin şekilde yorumlanmaları gereken simgesel, efsanevi ya da rüya biçimleriyle, isterse dönüştürme ya da yer değiştir-meyle ilgili olsun.”

Bir çizgi çizmek ne anlama gelir? Haritalar neyi temsil eder? Dünyayı algılayış biçi-mimiz ve gündelik hayatımızda haritaların rolü nelerdir? Aslen coğrafyacı olan John Pickles, Marshal adalarındaki yerlilerin Hin-distan cevizi liflerine attıkları düğümlerden oluşan ilkel yer bulma tekniklerinden, Ame-rika Birleşik Devletleri’nin Irak Savaşı’nda kullandığı siber-uzay teknolojilerine varın-caya dek, insanoğlunun haritacılık itkisinin izini sürüyor. Bu iz sürmede Pickles’e eşlik eden pek çok isim var: Foucault, Derrida, Baudrillard, Benjamin, Adorno, Lefebvre, Barthes, Deleuze vb. Hayatı, tarihi, fel-sefeyi, edebiyatı ve bunların bağlamında insanın anlam arayışını, hakikat arayışını harita üzerinden başka bir gözle okuyup yorumlamak için oldukça önemli bir kitap ‘Uzamların Tarihi’.

KAyNAKLAR1 Uzamların Tarihi – Haritacılık Mantığı, Haritalandır-ma ve Coğrafi Olarak Kodlanmış Dünya-, John Pickles, Çeviren: Kerem Işık, Yapı Kredi Yayınları, 2011, 320 sf.

2 HenriLefebvre bu soruyu 1991’de yazdığı “TheP-roduction of Space” kitabında sormuştur. Çev.: D. Nicholson-Smith, Oxford: Blackwell.

3 David Harvey, ‘Cartographicidentities: Geographi-calknowledgesunderglobalization, Routledge: 208-33

Page 97: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE

FOTOğRAF: OSMAN ARı

ULU Camİİ vE mEzopotamYa maRDİN / tÜRKİYEoBjEKTİFİN gözüNDEN MüHENDİSİN göRDüğü

Page 98: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201496 97Ocak - Şubat 2014 96

oSmaN aRIFoToğRAF:

KİŞİLER TOPLUM İÇERİSİNDE İLK İZLENİMİ KıYAFETLERİ İLE VERİRLER. MALUM KıYAFETLERİNİZLE KARŞıLANıR, SÖYLEDİKLERİNİZLE UğURLANıRSıNıZ. BU KADAR ÖNEMLİYSE ACABA BİZ NE KADAR DİKKAT EDİYORUZ?

İTİBar saTIn alInaBİlençinde bulunacağımız görüşme ve toplantıya göre giyin-

mek, orada satın alabileceğiniz itibarınız olacaktır. Makam sahiplerinin bu konuda gerekirse ücretli danış-manlık alması bile gelişmiş toplumlarda karşılaşılan bir durumdur. Mağazada çalışanlardan alınan yardımlar ticari kaygı taşıdığı için doğruya ulaşma noktasında en tehlikeli durumdur. Kıyafetlerinizde seçeceğiniz renk

ve kombinasyonlar kullanacağınız aksesuarlarla daha da zenginleşecek ve hoş bir hal alacaktır. Kıyafetle kullanılan aksesuar olarak kravat, mendil, kol düğmesi, çorap, çanta, kemer, ayakkabı sayılabilir. Bu ürünlerde yapacağınız renk ve model seçenekleri sizin karekterinizin dışa vurumu ola-cağı için çok dikkatli olmak gerekmektedir.Kravat; ilave bir ürün gibi düşünülse de ana parça sayı-lır. Model olarak ince kravatlar, örgü kravatlar, kareli desenli kravatlar düşünülebilir. Kravat seçmeden önce elbisenizin içine giyeceğiniz gömleği seçin çünkü kravat gömlekle bir bütündür.Gömlek desenli veya çizgiliyse düz ve renkli bir kravat uygun olacaktır. Gömleğimiz beyaz, mavi renkte ve desensiz ise az desenli kravat uygundur. Kravat seçimin-de takım elbisenin rengi direkt etkendir. Elbisenin rengine uyumlu tonlardaki kravat seçimi örneğin, gri takım elbi-seye siyah ve tonları uygun olacaktır. Kravat bağlama tekniklerine uygun gömlek yakası seçimi dikkat edilmesi gereken hassas konudur. Bu konuda daha detay bilgi gerekse de kravat boyu asla kemer tokanızı geçmemeli.Kemer; dar kesim pantolonlarda brit yoksa kemer gerekli değildir. Kemer rengi kesinlikle ayakkabı rengiyle uyumlu olmalıdır. Kemer tokası abartılı büyüklükte olmamalıdır. Düz ve ince metal tokalı deri kemerler klasik takım elbisenin değişmez unsurudur. Kullandığınız her ayakkabı için uyumlu kemer dolabınızda kesinlikle bulunmalıdır.Ayakkabı; modeller sizin karakteriniz hakkında ip ucu verebilir.Spor ayakkabılar rahatlığını şıklığının önünde tercih edenlerin tercihidir, dinamik ve dağınık bir imaj verir . Kanvas ve keten kumaş pantolon altında kullanılan Casual modeller 20’li yaşların sonlarında çok tercih edilir size iş bitirici ve prezantabl bir imaj katacaktır. Klasik modeller her yaşta size ciddi ve güvenilir bir imaj katar ancak bu klasik modellerde aşırı sivri burunlu tercihler dikkat çekmeyi sevenler için ideal olmakla beraber size ateşli ve kavgacı bir görüntü verecektir.Çorap; renk seçimde çok hata yapılan bir aksesuardır. Genelde ayakkabı rengi dikkate alınarak seçim yapılır fakat bu yanlış bir uygulamadır. Dikkat edilmesi gerek takım elbi-senin modeli ve rengidir. Çünkü pantolonunuzla uyumsuz renkteki bir çorap oturduğunuzda çok dikkat çekecektir.Mendil; çok sık yapılan hatalardan başlıcası kravatla bera-ber satılan aynı renk ve desendeki mendil kullanımıdır. Hangi renk elbise giyerseniz giyin beyaz veya mavi düz

renkteki mendil çok şık bir tercih olacaktır. Düz renk kravat kullanımında tercih edi-lecek desenli mendil, kıyafetinize hareket katacaktır. Kilolular içinse mendil sürekli kullanımda olması gereken bir aksesuardır, çünkü dikkat dağıtacak ve fazlalıklarınızın göze batmasına mani olacaktır.Kol düğmesi; ciddi toplantılarda, özel gün-lerde, ödül törenlerinde kullanılması daha uygun olacaktır. Fransız manşet olarak tabir edilen gömleklerle beraber kullanılır. Ana renklerde kol düğmesi gardırobunu-zun değişmezleri olmalı. siyah, lacivert, mavi, gümüş renkli kol düğmesi vazge-çilmez tercihiniz olsun. En dikkat edil-mesi gerekense ceket kolundan rahatça gözüken manşet ucu ve kol düğmesidir. Çok sık yapılan hataysa saatin rengine uydurmaya çalışmaktır.Bu kadar dikkat edilmesi gereken konu varmış gibi görünse de birinci şart bulun-

İduğunuz ortamla uyum ve rahatlıktır. Çünkü beden olarak rahatsızlık içeren kıya-fet ne kadar şık olursa olsun sürekli hareket halinde olacağınızdan rahatsızlık verecek ve çevreden dikkat çekecektir.

KISA HATIRLATMALAR;Uzun süre ayakta kalacağınız bir kokteylde yeni alınmış ayakkabı tercihi yanlış ola-caktır. Çünkü henüz sizin bedeninizle tam uyum sağlamadığından ayağınızı sıkabilir ve huzurunuzu kaçırabilir.Uzun seyahatlerde kesinlikle rahat ayakka-bı tercihi yapılmalıdır.Ayakkabınızı daha uzun süreli kullanmak istiyorsanız asla iki gün üst üste aynı ayak-kabı tercih edilmemelidir.Takım elbiseler her gün kendilerini yeniler ve enerji yüklerler, bu yüzden her gün yeni elbise tercih edilmelidir.Gardırobunuzda günlük sıraya konulmuş elbiseler sizin sabah rahat tercih yap-manızı sağlar.Farklı kravat ve gömlek tercihleri algı ola-rak farklı elbise imajı verecektir ve zengin bir gardırobunuz varlığını hissettirecektir.Küçükte olsa kimsenin fark etmeyeceğini düşündüğünüz lekeli ürün kullanımı sizi iti-barsızlaştıracaktır. Asla kullanmamalısınız.Yaz aylarında pamuklu gömlek tercihi vücudun nefes almasını sağlayacak ve sizi gerginlikten koruyacaktır.

MahMUT ÇelİKMMG Genel BaŞKan YarDIMcIsI

Page 99: Mmg dergi   sayi 75

MAKALE

Mimar ve Mühendis Ocak - Şubat 201496 97

Page 100: Mmg dergi   sayi 75

SÖYLEŞİ

Mimar ve Mühendis98

“YEREL YÖNETİMLER ÖTEKİLEŞTİRMEDEN

ÇALıŞMALı”

erel yönetimlerde bir bölgenin vizyonunu ve çehresini değiştirmek için formül nedir”Verimli ve etkin bir yönetim için temel anlayış;

Modern kent kültürünü benimsemiş, kentli olma bilincine

sahip, yarının yatırım projelerine bugünden hazır olan bir İl/İlçe

Ekibi ile birlikte sinerjik dinamizme ve teknik doğrultuda

çözümler üretecek vizyona sahip bir kadro

Avrupa Birliği perspektifine vakıf bir yönetim

Özel sektör yatırımlarını cazip kılacak enerji ortamını sağ-

layan, sosyal ve insani konularda duyarlı ve etkin çözümler

üreten bir irade

Altyapı belediyeciliğini kültür belediyeciliğine dönüştüren

bir anlayış

Karar mekanizmalarını sivil topluma doğru genişleten şef-

faf, katılımcı bir yönetim

Halkla iletişimi iyi ve yönettiği ilçeyi cazibe merkezi yapabi-

len çağdaş belediyecilik

Kaynak üretimi ve yönetimi deneyimine sahip risk alabilen

ve tüm bunlarla beraber, hızlı ve doğru karar verebilme yete-

neğine sahip bir belediye başkanı

Peki size göre nasıl bir yönetim anlayışı sergilenmeli?Yönetim anlayışı ile projelerin temelinde, görev alınacak

bölgedeki ailelerin ve bireylerin mutluluğunun planda tutul-

malı ve projeler bölge halkının ihtiyaçları doğrultusunda ortak

aklın ürettiği çözümler doğrultusunda gerçekleştirilmelidir.

Kaymakamlık ve belediye birimlerini bütünlük içersinde ele

alarak, insani ve mali kaynak kaybı yaşanmaması için, ted-

birleri dikkatle göz önünde bulundurulmalıdır. Böylelikle yerel

yönetimde hukuki açıdan olduğu kadar, uygulama açısından

da bir bütünlük sağlanmış olur.

Yerel yönetimlerin, herkesi ortak paydada buluşturması ve

bütünlük içersinde bulunduğu bölgeyi geliştirerek kalkındır-

ması gerekir. Bunun yanı sıra yerel yönetimlerde katılımcılık,

yenilikçilik, tarafsızlık, şeffaflık, güvenilirlik, çözüm odaklılık,

verimlilik, sürdürülebilirlik, bilimsellik, çevreye ve kültürel

değerlere duyarlılık, toplumsal sorumluluk, etkinlik, erişile-

bilirlik, bütüncül yaklaşım gibi değer ilkeleri olmazsa olmaz

özelliklerdir. Yerel yönetimlerin; tüm bu hakları bütün bireylere

cinsiyet, yaş, köken, inanç, sosyal, ekonomik ve politik ayrım

gözetmeden, fiziksel veya zihinsel özürlerine bakılmadan;

eşit olarak sunulmasını sağlamak yönetim anlayışının olmaz-

sa olmazı konumunda olması gerekir. Yerel yönetimlerin

demokrat, liberal, muhafazakar, milliyetçi ya da her ne olursa

olsun ötekileştirmeden, ayrıştırmadan; mevcut bölgenin ortak

çıkarları doğrultusunda hep birlikte bu amaca hizmet etmesi

gerekir. Tabir-i caizse yerel yönetimlerde görev alacak kişiler

bu doğrultuda da çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmamalı;

öksüze yetime aile, fukaraya yardım eli olmalıdır.

Son yıllarda kentsel dönüşüm konusu ön planda, bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?Yerel yönetimde, kentsel dönüşüm ve yenileme, daha sağlıklı

ve güvenli mekânların inşası için imkâna dönüştürülmelidir.

Bölge halkının sıcak yuva ve daha iyi bir gelecek kurma

hayalleri hırs içerisindeki simsarlara bırakmamalıdır. Herkes

için şehir anlayışını, herkesin kazandığı bir kentsel dönü-

şüm uygulamasını bölgede gerçekleştirmek gerekir. Yerinde

dönüşüm anlayışı ile kent hafızasına ve komşuluk ilişkilerine

değer veren bir dönüşümü, bölgenin her köşesinde adil ve

MİMAR VE MÜHENDİS DERGİSİ OLARAK YEREL YÖNETİMLER KONUSUNDA UZMAN OLAN SAYıN KADEM EKŞİ İLE KAPSAMLı BİR SÖYLEŞİ GERÇEKLEŞTİRDİK

YKADEM EKŞİ MMG DENETLEME KURULU ÜYESİ

Page 101: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 99

sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

Yerel yöneticiler insanlara sadece barınacakları mekânlar değil yaşa-

nabilecek alanlar sunmalıdırlar. İnsanları ötekileştirmeden, ayrıştır-

madan, birleştiren mekânlar sunmak amaç edinilmelidir. İnsanları

artık azap şehirlerinden merhametli şehirlere doğru taşımak gerek-

tiği gerçeğini unutmamaları gerekir. Kısacası bölge halkına deprem

için güvenli konut noktasında huzur ve sağlık içinde yaşayacakları

mekânlar üretmek için çalışmaları gerekir diyebiliriz.

Burada deprem konusuna girmek istiyorum, şehir güvenliği konusunda ne düşünüyorsunuz?Yerel yönetimlerin hizmet ettiği bölgede toplum tabanlı afete hazırlık

projesi üretmesi gerekir. Bu kapsam da bölge halkının afetlere hazır

olması, mevcut bölgenin tam olarak afetlere hazır duruma gelmesiyle

doğru orantılıdır. Bölgedeki çürük binalar deprem yıkmadan gerçek-

leştirilecek proje ve çalışmalar ışığında yeniden afetlere dayanıklı hale

getirilmeli; bu kentsel dönüşüm veya güçlendirme konusunda yerel

yönetimlerin en büyük paydası da bölge halkı olmalıdır. Öte yandan

önemli hususlardan bir tanesi de bölge halkına afetten sonra nerede

yardım edilebileceği ve barındırılacağının önceden bilinmesidir. Afet

(deprem, yangın, trafik kazası, sel ve su baskını, göçük, vb.) öncesi, anı

ve sonrası aktivitelerin müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma, zarar

azaltma ve hazırlık safhalarını yönetmek için önceden planlamaların

yapılması gerekir.

Biraz da sosyal konulardan bahsedelim. İlçelerimizde spor tesisleri azlığı göze çarpmaktadır. özellikle kadınların ve çocukların rahat yaşayabileceği imkanlar oluşturulmalı değil mi?Yerel yönetimler bulundukları bölgede spora yapacağı katkılarla

sadece ekonomik değil spor alanında da kalkınmayı hedeflediğini

göstermelidir. Spor tesisleri konusunda kapalı spor salonları ve sosyal

donatı alanları içersindeki spor tesislerini çoğaltmak ve bölge insanı-

nın, sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için spor yapabilmesini sağlamalıdır.

Bölgedeki tüm branşlardaki amatör ve profesyonel spor kulüplerinin

desteklenmesi ve gençlerin spora yönlendirilerek sporcu yetiştirmek

hedeflenmelidir. İlçe milli eğitim müdürlükleri ile yapılacak anlaşmalar

ışığında, okulların hafta sonları kullanılmayan spor salonları halka

açılarak; gerçekleştirilecek protokollerle her mahallede spor yapılacak

mekanlar oluşturulabilir.

Çocuklar yeterince yeşil alan ya da oyun alanları olmadığı için maa-

lesef evlere hapis oluyor. Bu durum içersinde olmamız çocuklarımız

adına üzüntü verici bir durumken; geçmişte buna sebebiyet veren tüm

yerel yönetimler adına bu bir handikaptır. Yönetilen bölgelerde kişi

başına düşen yeşil alanları artırmak, bölge halkının nefes alabileceği

ve çocuklarımızın keşif özelliklerini geliştireceği sosyal donatı alanları-

na ihtiyacımız var. Çocuklarımızın okullarına güvenli gitmeleri, sağlıklı

ve huzurlu bir ortamda eğitim almaları için yerel yönetimlerin görevli

oldukları bölgelerdeki okul yönetimleri ile koordineli bir şekildeçalışma-

sı gerekir. Geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı bir beden, açık bir

zihne sahip olması için gereken mekânlar halkın da görüşleri alınarak

inşa edilmelidir.

yEREL yöNETİMLERİN DEMoKRAT, LİBERAL, MUHAFAzAKAR, MİLLİyETÇİ yA DA HER NE oLURSA oLSUN öTEKİLEŞTİRMEDEN, AyRIŞTIRMADAN; MEVCUT BöLgENİN oRTAK ÇIKARLARI DoğRULTUSUNDA HEP BİRLİKTE BU AMACA HİzMET ETMESİ gEREKİR.

Kadınlarımız toplumu oluşturan bir bütünün yarısını teşkil etmekte-dir. Buna bağlı olarak da toplumun yarısını bastırmak, ezmek ya da dışlamak bütünlüğe verilecek en büyük zararlardan birisidir. Kadınları kişisizleştirerek evlere hapsetmek de kadına şiddetin farklı bir uygula-nış yöntemidir. Eğitimden yoksun bırakılan kadınlarımızın eve mahkum edildiği, ekonomik faaliyetlerinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma yaşamında birçok haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaş-tığı bir dünyayı ve bölgeyi hiç kimse istemez. Bu bağlamda yerel yöne-timler şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve kadın sığınma evlerinin sayısı artırarak; ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ile yasal yardımların yapılması için gerekli mekanizmayı kurmalıdır. Kadınlarımı-

Page 102: Mmg dergi   sayi 75

SÖYLEŞİ

Mimar ve Mühendis100

zın kent konseylerinde daha fazla söz sahibi olabilmeleri için gereken hassasiyeti ve samimiyet gösterilmelidir. Ayrım yapmaksızın STK’larla ortak çalışmalar yapılarak, kadınların sosyal hayata adaptasyonu ve aynı zamanda bölge için üretilecek yararlı projelerde bizzat yer almaları konusunda azami önem gösterilmelidir. Kadın ve aile sağlık merkezlerinin sayısı hızla artırılarak kadınsal hastalıkların teşhisi, tet-kiki ve tedavisi konusunda yardımcı olacak ve hamile kadınlarımızın hamilelik sürecinde kendilerinin ve çocuklarının sağlığını sürekli kontrol altında tutabilmeleri için bu uygulama doğrultusunda sürecin sorunsuz geçmesi sağlanmalıdır. Hizmete açılacak belediye kreşleri sayesinde çalışan annelerin yükü hafifletilip çocukların da gelişim sürecinde eksiklik kalmaması için katkıda bulunulabilir.

Ulaşım konusu da büyük bir sorun teşkil etmekte, bununla ilgili neler söylemek istersiniz?Yönetilen bölgede toplu taşıma araçları ya da özel araç kullananlar, yayalar ve bisikletliler gibi tüm yol kullanıcıları arasında, birbirinin hareket kabiliyetini ve dolaşım özgürlüğünü kısıtlamayan uyumlu bir ulaşım düzeninin sağlanması ulaşımla ilgili en önemli hamledir. Bölge-de bulunan raylı sistem hatlarına ait istasyonların giriş çıkışlarına taşı-nacak yolcu miktarı trafiğin rahatlamasına önemli derecede yardımcı olabilir. Raylı sistemlerde ise hem tren hem de metro hattı ile minibüs ve otobüs hatlarının entegre edilmesi de önemli konulardan birisidir. Raylı sistemlere ait istasyonlara otoparklar yapılarak hem trafik soru-nu azaltılabilir hem de vatandaşların trafikten kurtularak toplu taşıma araçları sayesinde zaman kaybını azaltmak hedeflenebilir.Özellikle büyük şehirlerde ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde kav-şak düzenlemeleri ve yer altı otoparkları sayesinde hem trafiği hem de yolları rahatlatmak büyük önem taşımaktadır. Kurulabilecek ring hatları sayesinde ulaşımdaki koordinasyon en iyi şekilde sağlanmalıdır.Yerel yönetimlerin gençler üzerine yapması gereken şeyler nelerdir?Geleceğimiz olan gençlerimize bilgi aktardığımız kadar, gelecekleri

için de umut vermeli; diploma sahibi oldukları gibi meslek sahibi ola-

bilmeleri için de yardımcı olmalıyız. Yerel yönetimler de onların kendi-

lerini ve çevrelerini fark ederek; sorumlu, bilgili, vicdan sahibi insanlar

olmaları için çalışmalar yapması gerekmektedir. Bilimsel, sanatsal,

kültürel ve sportif yeteneklerini keşfederek, ellerini, zihinlerini ve gönül-

lerini kullanarak mutlu ve anlamlı bir yaşam sürebilmesi için gerekli

mekânları oluşturmak yerel yönetimlerin en önemli görevlerindendir.

Bu konu ışığında yerel yönetimler, bölgede bulunan üniversiteler,

işyerleri ve STK’larla iş birliği yaparak yaşam boyu eğitim merkezleri

oluşturabilirler. Bölgede yaşayan gençlere iş edindirdikten sonra bu iş

alanlarında daha iyi olabilmeleri için gerekli imkânları oluşturmak yerel

yönetimlerin önemli görevlerinden biri olduğu kadar, aşlarına sahip

çıkarak huzurlu ve sıcak bir yuva kurmalarına da yardım etmeleri de

aynı derecede önemlidir.

c Bölge gençlerine fırsat eşitliğiyle beraber, iş yapabilme yetenekle-

rini hızlandıracak açılımları kazandırma konusunda yerel yönetimler

üzerine düşen görevi gerçekleştirmelidir. Yönetilen bölgenin gençleri,

hem meslek edindirme kurslarıyla hem sosyal etkinliklerle hayatın

içine katılmalıdır. Yöneticiler gençlerimizle birlikte hayatı paylaşacağı-

mız yeşil ve tematik mekânsal tasarımları mahalle ölçeğinde hayata

geçirmelidir.

BURADA yAŞLILARI DA UNUTMAMALIyIzŞehirler insanları ile vardır. İnsanımıza aş, iş ve konut üreterek yuvala-

rımızı huzurlu mekânlara çevirmeliyiz. Bir şehir, insanı geleceğe umutla

bakıyorsa varlığını sürdürür ve geleceğini inşa eder. Her bölgede

yaşayan çocuklar, yaşlılar ve engelliler için şehrin her yanı erişilebilir

kılınmalıdır. Dünü bugünü ve geleceği mekânlarda harmanlayarak

hürmet, saygı ve sevgi içerisinde birbirimizi önemseyen ve değer veren

şehircilik anlayışı bölgelerde yaşatılmalıdır.

Günümüzde yeni inşa edilen binalar asansörlü fakat eski binalarda bu

Konya

Page 103: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 101

tür imkanlar genellikle yok. Yerel yönetimlerin kentsel dönüşümle bir-likte bölge halkının binasında, sokağında, parkında; yaşlısı, engellisi ve çocuğu ile rahat hareket etmesini sağlamalıdır. Mekanlar herkes için erişilebilir ve kimseyi günlük hayattan kopartmayacak yapıda olmalıdır.

Çevre ve sağlık konularında düşünceleriniz nelerdir?Çevre konusunda yerel yönetimlerin en önemli hedeflerinden birisi hava, gürültü, su ve toprak kirliliği olmayan, doğası ve doğal kaynakları korunan bir bölge oluşturmak olmalıdır. Bu konuda yerel yönetimle-re en büyük kolaylığı sağlayacak olan şey çevre duyarlılığının yeni kuşaklarda oluşmasıdır. Bölgeyi anlamlı ve yaşanabilir kılan ortak mekânlar ile çevre koruyup geliştirilmelidir. Yeniden inşanın yanı sıra yıkılanı da yeniden ve en güzel şekilde düzenlemek yerel yönetimlerin öncelikli görevleri arasındadır. İnsanlar daha sağlıklı, huzurlu ve güvenli ortamlarda yaşayarak bir dünya vatandaşı olduğunu bölgelerde his-setmelidir.Var olması gereken proje ve hizmet anlayışı; müzakere ve uzlaşma kültürü ile insanların var olan birikimini ve istemlerini yönetim süreçle-rine katacak yönetişim anlayışı büyük önem taşımaktadır. Kavgayı ve çatışmayı değil barışı ve uzlaşmayı esas alan bir anlayışla, katılımcı demokrasi ve insanı merkeze alan yaklaşımı yönetimin bütün süreçle-rinde gerçekleştirmek gerekir.Ayrıca yol kenarlarına çocuk parkı yapılmamalı, mevcutlarında da kurşunlu boya kullanılmasına müsaade edilmemelidir. Reklam tabe-lalarının ve trafik işaretlerinin düzenlenmesine dair belediyeler plan hazırlamalıdır. Reklam panoları, trafik işaretleri elden geçirilip insani boyutta, şık ve bölgenin tarihi dokusuna uygun olmasına itina edil-melidir. Elektromanyetik kirlilik önlenmeli, sadece gürültüyle değil ışık kirliliğine de izin verilmemelidir. Çevre yönetimi sistemlerinin benim-senmesi (EMAS ve ECOLABEL ya da ISO 9001; ISO 14000, SA 8000 ve Gündem 21 projelerine katılım) sağlanmalıdır.

Bunun yanı sıra daha az karbon salınımı için gerçekleştirile-cek çalışmaları şöyle sıralayabiliriz; Enerji verimliliğinin desteklemesi, Temiz ve yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması, Sürdürülebilir çevre ve altyapı politikaları.Sağlık konusuna gelirsek; hak ettiği şekilde sağlıklı bir yaşam sürmek tüm vatandaşların hakkıdır. Yerel yönetimler sorumluluğundaki tüm sağlık hizmetlerinin bölge halkına en yüksek kalitede sunulması sağlık politikalarının temelini oluşturmalıdır.Bunun yanı sıra yerel yönetim birimleri gıda maddeleri satan esnafa sağlık bilgilendirme seminerleri verilmesi, ulusal ve uluslararası işbir-likleri ile sağlığı tehdit eden tüm olumsuzlukların giderilmesi yönünde uygulamalar gerçekleştirmelidir. Restaurant, kafe gibi yerlerin işlet-melerine ve çalışanlarına hijyen eğitimi verilerek uygulamaların sıkı bir şekilde takipçisi ve denetçisi olunmalıdır. Fastfood türü beslenme alış-kanlığı ile mücadele için “yavaş yemek” kavramı çerçevesinde okullar-da beslenme eğitimine ağırlık verilebilir. Çocuk parklarından kesinlikle plastik ve beton zemin kaldırılıp kum ve toprak karışımı zemin kulla-nılmalıdır. Hele sıcaklarda güneşin yakıcı etkisi ile parkın zeminindeki kanserojen kaplamaların saldığı koku bile ürkütücü olduğu unutulma-malıdır. Tıbbi yardım merkezi mevcudiyetideğerlendirilerek artırılma yoluna gidilebilir. Örneğin belediye tesislerindeki bekleme alanlarına vatandaşın kullanması için tansiyon ölçme aletleri, vb. konulabilir.Bölgesel sorunların tespiti ve çözümlerinde katkıda bulunabilmeleri için sivil toplum kuruluşları desteklenerek kapasitelerinin artırılması yerel yönetimler ve vatandaşların katılımcı bir yönetim oluşturabilmesi adına çok önemlidir. Çevre koruma, suçları önleme, eğitim ve daha birçok önemli konularda uzmanlaşmış bölgesel ya da ulusal STK’lardan katkı talep edilerek, proje üretilmesi noktasında onların da görüş ve önerilerini alarak sivil topluma cesaret verecek bir yaklaşım sergilen-melidir. Ayrıca STK’ların sosyal ve demokratik etkinliklerinin artırılması amacıyla geliştireceği projeleri ve çalışmaları da desteklemek yerel yönetimlerin öncelikli hedefleri arasında olmalıdır.Güvenlik esasen emniyet güçlerinin sorumluluğunda olmakla beraber, yerel yönetimler olarak bu çalışmalara donanım desteği verilebilir. Emniyet ve asayişten sorumlu kamu birimleriyle ortaklaşa çalışılarak bölge halkının, suç oranı en düşük bölgede yaşaması amaçlanmalıdır. Ayrıca ortaklaşa kurulacak kameralı bölge izleme merkezi ile suç ve suçluların 24 saat takibine katkıda bulunmak ve bu tür olayların en kısa sürede çözüme ulaşması için yardımda bulunmak yerel yönetimlerin önemli görevlerinden birisi olabilir. Uyuşturucu karşıtı yerel politikanın oluşturulması ve uygulanması için çalışmalar gerçekleştirilip, suçların ve suç tekrarlarının önlenmesi için gerekli programları kullanarak bölge halkının huzur dolu bir kentte yaşaması sağlanabilir. Yerel güvenlik politikasının temel unsuru olarak mağdurların kollanması konusunda da çalışmalar gerçekleştirilebilir. Etkili bir kent güvenlik politikası ile emniyet güçleri ve yerel halkın yardımlaşması için yerel yönetimler üzerlerine düşen görevi gerçekleştirmelidir. Kentsel güvenlik (suç, şiddet ve yasa dışı olaylar),Genel düzenin sağlanması (kaçak ilan-reklamla mücadele, dilencilikle mücadele, etiket denetimleri, terminal denetimleri, seyyar satıcılılarla mücadele, zabıtai çalışmalar, vs.),vb. gibi alt başlıklar dikkate alınarak gerekli çalışmalar yürütülmelidir.

Page 104: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis102

BARBARLIĞIN KAYNAĞI: PETROL

SUAT PARLARBAĞDAT YAYINEVİ

Zincirlerinden boşalmış global emperyalizm ve onun önderi ABD, sınırsız bir barbarlığın kapılarını açıyor. Amerikan ordusunun petrol alanlarını doğrudan denetimi altına aldığı, bölge ülkelerini silahsızlandırdığı bir askeri düzen, Ortadoğu'ya yerleştirilmeye çalışılan Pax Amerika'nın ilk adımları sayı-lıyor. Siyonist proje ile uyuşan genel bir 'Lübnanlaştırma' modeli temelinde, küçük devletler mozaiğine dönüştü-rülecek Ortadoğu'nun, komp-radorlaşmayı kabulleneceği varsayımından yola çıkılıyor, İsrail'in, emperyalist sermaye ile yeni işbirlikçi egemenlik düzenleri arasında aracı rolü-nü üstlendiği böylesi bir kö-leliğe; Arap'ların, İranlılar'ın, Kürtler ve Türkler'in boyun eğeceklerini düşünmek ise, emperyalist barbarlığın tüm beşeri birikimle bağlantısını kopardığını bir kez daha kanıtlıyor.

DÜNYA ve ENERJİ

VURAL ALTINBOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

2012 yılında beklenmedik şekilde aramızdan ayrılan Prof. Dr. Vural Altın'ın bilim yazılarının büyük bölümünü kapsayan Dünya ve Enerji, dünyanın iç yapısını, yeraltı kaynaklarını, atmosferini, sera gazlarını konu alan ve güncelliğini kolay kolay yitirmeyecek temel mesele-lerin yanı sıra devr-i daim makinelerinden Manhattan Projesi'ne, fotovoltaik güneş panellerinden alternatif kaynaklı konut güç sistemle-rine uzanan birçok meraklı konuyu açık ve sade bir dille ele alıyor.

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

MUSTAFA ACAROĞLUNOBEL YAYINLARI

Enerji ve enerji kaynakları dünyadaki gelişmelerin te-mel anahtarı olmuş, ülkele-rin kaderlerini belirlemiş ve savaşlara neden olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Doğa ve evrenin ayrılmaz bir ögesi olan enerjinin tarihi, bir bakıma insanlık tarihi kadar eskidir. Bir ül-kenin ekonomik, kültürel ve sosyal gelişiminin belirleyici faktörlerinin başında, enerji ve enerji kullanımı gelmek-tedir. Dünyada; nüfus artısı, sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte, küreselleşme sonucu artan ticaret ve üretim imkânlarına bağlı olarak, doğal kaynaklara ve enerjiye olan talep giderek artmaktadır. Bu kitapta, özellikle alternatif enerji kaynaklarından güneş, rüzgâr, hidrojen, doğal gaz, LPG, biyokütle enerjisi, bitkisel yağlar, biyoyakıtlar-biyometanol, biyomotorin ve biyoetanol, bor enerjisi ile ilgili temel esaslar verilme-ye çalışılmıştır. Bu kitabın, özellikle üniversitelerimizde enerji, yakıtlar ve alternatif enerji kaynaklarını içeren ilgili derslerde öğrencilere bir başvuru kaynağı olması hedeflenmiştir

KİTAPLIK

ENERJİ GÜVENLİĞİ NATO’NUN YENİ TEHDİT ALGISI

MİTAT ÇELİKLAPAİSTANBUL BİLGİ ÜNİVER-SİTESİ YAYINLARI

Doç. Dr. Mitat Çelikpala ta-rafından hazırlanan çalışma, Sovyetler Birliği'nin çöküşünü takiben gelişen yeni jeostrate-jik ortamda, NATO'nun ener-ji güvenliği konusunu nasıl ve neden tehdit algılaması kap-samına aldığını ve konunun NATO içerisindeki gelişimini ortaya koyuyor. Çalışma, Rusya Federasyonu'nun İtti-fak üyelerinin başlıca enerji sağlayıcısı olarak yükselişi ve enerjiyi dış politika aracı olarak kullanmaya başlama-sını, NATO'daki dönüşümün temel nedeni olarak tespit ediyor. NATO üyesi ülkele-rin üretici olmaktan ziyade tüketici ülkeler olarak artan enerji ihtiyaçları ile ana enerji kaynaklarının ağırlıklı biçimde temelde istikrarsız Ortadoğu ve Hazar Havzası gibi NATO üyesi ülkelere komşu bölgelerde yer alma-sının da, konunun NATO'da öncelikli gündem maddesine dönüşmesine katkı sağladığı ifade ediliyor. 2010 Lizbon Zirvesi'nde kabul edilen Stratejik Konsept belgesiyle birlikte, enerji güvenliği, İttifak üyelerinin tamamını ilgilendiren bir konu başlığı-na dönüşmüştür.

Page 105: Mmg dergi   sayi 75

Ocak - Şubat 2014 103

İSTANBUL MOBİLYA İstanbul Mobilya FuarıSektör: MobilyaŞehir: İstanbul, İFMFuar Tarihleri: 28.01.2014 – 01.02.2014Web: www.ite-turkey.com

İNŞAAT 2014 İnşaat Malzemeleri ve Yapıl Malzemeleri FuarıSektör: Yapı İnşaatŞehir: Adana, TUYAPFuar Tarihleri: 13.02.2014 – 16.02.2014Web: www.tuyap.com.tr

EĞİTİM FUARIYurtdışı Yüksek Eğitim FuarıSektör: EğitimŞehir: İstanbul, Ceylan OtelFuar Tarihleri: 01.03.2014 – 01.03.2014Web: www.topmba.com

KİTAP FUARIYayıncılık ve Kitap FuarıSektör: KitapŞehir: İstanbul, İFMFuar Tarihleri: 01.03.2014 – 09.03.2014Web: www.cnrkitapfuari.com

EURASIA RAIL TURKEYDemiryolu Araç Gereçleri ve Lojistik FuarıSektör: DemiryoluŞehir: İstanbul, İFMFuar Tarihleri: 06.03.2014 – 08.03.2014Web: www.eurasiarail.ru

WIN OTOMASYON 2014Endüstriyel Otomasyon FuarıSektör: OtomasyonŞehir: İstanbul, TUYAPFuar Tarihleri: 19.03.2014 – 22.03.2014Web: www.win-fair.com

Page 106: Mmg dergi   sayi 75

Mimar ve Mühendis104

Çİzgİ yoRUM yAKUP güLER

Page 107: Mmg dergi   sayi 75
Page 108: Mmg dergi   sayi 75

Okçumusa Cad. Bank Han. No: 11 K: 2 Beyoğlu - Şişhane / İSTANBULTel: 0212 293 57 30 Faks: 0212 293 57 30www.daykmuhendis.com [email protected]