mor panayır

60

Upload: emre-uenlue

Post on 18-Feb-2016

266 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Şiir kitabım

TRANSCRIPT

Page 1: Mor Panayır
Page 2: Mor Panayır

Mor Panayır

I.

ben yazarsam sayfalar melal geçirir manik doğrulmaz

lirik depresif dizelere yeşil reçete yansır

yeşil ilham sebatkar,pejmurde uyaklar göze batmaz

raporlu perilerim hayırdır?

-Ah Muhsin Ünlü olunur,C.Zarifoğlu olunamaz

II.

sen bana bakarsan güneş damlar ay boğulur

kızıla çalar dünya,müstakbel plasebo kana karışır

menşei yaban olan gül hafızama yapışır

her dertte bir bayır dardır

-Ah ne de güzeldir yaban gülü

III.

imge yağdıran kalemim postmodern zehirler

suikastçı silgim ölçülü şiire müstehzi konar-

yıkar,şifreli kelimeler giz'e em katar-

parlar,kaynayan kanımdadır mor panayır

-Ah....ne diyecektim..Hah

IV.

gazi hafızam silik sürreal düşler bulur

ağlatır maziye kazınan yitik gülüşler

riyazet giyemeyen bedenim;nefsimde kambur

-Vah son dize boşsa ağlıyorumdur...

2010

Page 3: Mor Panayır

Metafiziksel Kusmuk

Cami avlusuna bırakılan kundaktaki bebek gibi

habersiz

kaderinin hangi yönde

örüleceğini bilmeyen şiirlerin biriktirdiği göle

kelimeleri çalıp

şiir tutmasını dilediğim gecede

mor bulutlar ay ışığını kusturdu

ben de kaleme küstümdü

neden mi?

bilmiyorum

bazen

aklımın karanlık gölünde

kelime girdapları

düşünce akıntımı

sinsice içine alıp

mantıklının mantıksız

mantıksızın mantıklı olduğunu

başımı kuvvetlice döndürüp

zorla öğretir

eğer reddedersem,midem bulanır

ve metafikizsel kusarım.

2010

Page 4: Mor Panayır

Hayatla Hesaplaşma

hayattan huzur ödünç istedim

karşılığını faiziyle alırım dedi

yalandan huzur verdi

karşılıksız çek yazdım,gittim...

2009

Page 5: Mor Panayır

Anarşist Kelebekler

gökyüzünde yüzen renkli bir martıydık bazen

sürüsünden ayrı takılan koyun psikolojisindeki denizde uçan balık misali

türbülansta militarist kargalarla çarpışırdık

turuncu bulutlarda pankartımız asılıydı:savaş yalan

anarşist kelebeklerin isyankar kanatlarındaki

barışçıl rüzgarların terorizm olmadığını bilirdik

sefih hayat sürenlerin kaşkaval ruhlarının

sonsuz boşluğunun,görünmez prangaları olduğunu gördüğümüz gibi

dengesizlik ikliminde ısınan beyinlerimizle üşütmüştük ne yazık ki

sürreal akıntılarda dadaizmin dibine vursak da realisttik aslında/galiba/yok ya

2010

Page 6: Mor Panayır

Saçmalamak için güzel bir gün

gözüme yeşil orman kaçmış

çıkartıyorum,odamda dans eden balıklar

duvarlar yosun ağlıyor,tavandan sarkan sandal var

elime kene yapışmış,delirmek için güzel bir gün

halıda ufak bir delik açılmış

bakıyorum,gökyüzünü kasteden yıldızlar

ay güneşi yağlıyor,kafamdan akan sıcak kar

dilime çene takılmış,saçmalamak için güzel bir gün

örs üzengime çekici batırmış

çıkartamıyorum,kafamda roka yiyen rakı var

ellerim zaman arıyor,kolumu yakan saat dar

belime ağız düşmüş,bağırmak için güzel bir gün

balıma arı kaka yapmış

dalıyorum,tereyağından sakal çeken ayı var

ilhan berk ve ülkü tamer sırıtıyor,kefenimi saran şair var

ruhuma ikinci yeni kaçmış,yazmak için güzel bir gün

2010

Page 7: Mor Panayır

Obsesif Şiir Bozukluğu

Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya

Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola

Ben mürit çektim muvaffak,ölümlü dünyada

Ben ettim sen etme; kayışı koparma

Çok saçma sanma ama bana kanma

Çok açma yanma dada anlam çıkarma

Çok kaçma humma ya da kama bırakma

Çok yaşama cima yanılsama yasama

Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda

Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda

Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda

Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda

2010

Page 8: Mor Panayır

Sensizlik Ritueli

dudaklarımda kaldı mimiklerinin intiharı

seni öpmeye kalkan melal zırhı giymiş ağzımla

senin kalkan kuşanmış bedenine yaklaştığımda

oysa ne çok yaşamıştım gözlerinde

ah ne çok yaşamıştın bedenimin gölgesinde

ben senin fırtınalarda bile savrulmayan yılgılarına vurulmuştum

benden daha kaviydin sözlerinde kaybolmuştum her hecesinde

hüzün kanayan terlerimiz sevişirdi tenlerimizden öte

hüzünsel yolla hastalıklar bulaştırırdık birbirimize

hatırlar mısın?

terkedeli aklımı hatıralar durgun ve münzevi

terkettiğinde,rahlemdeki saçlarındı;

saçlarındı kutsal kitabım

gözlerimin her gece hatmettiği

şimdi sensizliğin yakıcı ritüeli

lanetle kutsuyor bedenimi

gri ceketini giymiş gökyüzü

duman ve alkol kokuyor tan vakti

sensizlik beni senleştirirken nasıl yorgunum bilemezsin...

2010

Page 9: Mor Panayır

Sarhoş İstanbul/um Ben/im

lacivert şarap kokulu esrik denizle

sefih sahilin aymaz ayyaşlarıyız bu gece

şerefe

damarları şarapla cilalanmış tütün kokan istanbulum

bekaretini sonbaharda kaybeden yaz gibi şaşkın ve masum

kırmızı tangasıyla müheyya bekleyen fahişe gibi mazlum

cesaretini yazın kaybeden sonbahar gibi mazlum ve masum

bedeni kirli ruhu tertemiz mukaddes istanbulum

şerefine

/daha çok şiir yazardı belki octavio paz

ya da şiiri erken terketmezdi rimbaud istanbulu görse/

bizlerse;yani ben ve ben

ellerimizde şarap şişeleriyle

deliliğe yelken açma vakitlerinde

istanbulun bütün sahillerinde

göze batma eylemlerimizi isteyerek yapmayız

çemkirmeyiz de kimseye zararımız sadece ciğerlerimize

/yollarda büyür sokaklara düşer sarhoş aforizmaları

meyin vecdiyle duvarlara kazılır delinin aşk naraları/

(-heyhat

şiir yolundan saptı

Page 10: Mor Panayır

irşat et şiir tanrısı

yoksa bu sarhoşluktan mıdır?(

-yolundan sapan şiir değil sensin dedi

şiir tanrısı

ve delirmeye devam ettim)

kalbimde kırmızı bir leke hissettim kara değil

yoksa bu şaraptan mıdır?

şaraptan değil dedi şiir tanrısı aşktan

istanbul aşkından belki

ama aşktan olduğu belli

şerefe sevgilim istanbul güzelliğine

dedim ve delirmeye devam ettim....

2010

Page 11: Mor Panayır

Kutsal Otlar Tarlasında Düş Kurutmak

güneşin de soğukluğu hissedilir karamsar köklerinde

kutsal otlarla yontmadığın nihilist düşüncelerinin

mor dumanların yükseltiği metruk düşler

tribal anksiyete ihtiva eder sancılarla

savruk kentin tenhalarında güneş bize küser

kapanmaz ağır yaralar geçici translarla

duvarların depresyonla kavi sıvalandıysa

bereketli tarlada illegal ekilen tohumlar

mutedil seyahatlar yaptırır bedenine düşler ülkesinde

kekik kokulu yeşil ezgili şarkılara dönüşür şiir

ritimler aksak serpilir sihire dönüşür sessiz notalar

/şiir ferahlatıcı otlar kokmalı bazen

dost olmalı hecelerce karanfil ve fesleğen

kokularını sindirirken muğlak dizelere

karamsarlığı bıraktırmalı yazan ellerde/

oysa kapanmaz ağır yaralar geçici translarla

güneş bize sırtını dönmüş küsmüş bir kere

peki ya hayaller de bize küser mi tarlamızda?

2010

Page 12: Mor Panayır

Düşlerde Düş/ün

düşlerimde düşünüp taşınmaktan düştüm düşlerimden

düşlerde düşmek,düşüşlerden üşümek;

düşünmekten üşenmek kadar düşürmez

gerçeğin üstüne çıkmak düş-üncelerde;

denizin dibinden bulutlara bakmak kadar sempatik

dadaizm soyuyor safir tümcelerimi

realizm boğuyor mahir tümcelerimi

mahir dadaizm soluyor tümcelerimi

safir realizm bozuyor tümcelerimi

düşündükçe d ü ş l e r im

üşendikçe üşür düşlerim

düşlerim düşündükçe düşürür

derinlere derinlere derinlere

daldıkça deliririm deliririm

düşer düşsel yağmur tanesi

çağıltılı berrak düş kokan

yayılır şiirin kuytularına

paklar kelimeleri her zerresi

saklar gizleri ot kokan

düşlerim düşündükçe düşürür

derinlere derinlere derinlere

daldıkça deliririm deliririm

Page 13: Mor Panayır

uçarım delirdikçe uçarım özgürlüğe

uçarım uçarım kaçarım özgürlüğe...

2010

Page 14: Mor Panayır

Ağır Roman

Linç edildi yalnızlığın soğukluğuyla düşlerim

şarap kokulu dumanlı kaldırımlarda

karanlığı kör etti nadasa bıraktığım gençliğimin

/beynimde aşktan bihaber filler sevişirken

hortumlarında yeşil balonlarla -nedense-

cigara dumanı gibiydi aşk

beyin hücrelerimi ahenkle kemiren/

müptezel sevişmeler gibi onursuz bakışlarının katiliydim

tutukladılar beni

cinayet mahallinde unutmuştum ruhsatsız düşlerimi

katilindim artık amansız bakışlarının cezalandırıcı gölgesinde

suç işlemedim aslında seni işledim gözlerime nolur beni affetme

/mecalim kalmadı

cemalim karanlık

celalim haşa

melalim yakar

mealim melal/

kanımda karanfil kokmayan

yeşil ilham ağır duman

ölümdür düşlediğim

ruhsatsız düşüncelerimde

anılarım sayfalarda

Page 15: Mor Panayır

özeti ağır roman

Suç işlemedim seni işledim gözlerime nolur beni affetme...

2010

Page 16: Mor Panayır

Rüya

iliklerime işleyen boşluğu dinliyorum

montmarte tepesinde çıplak vücudun

zihnimde resmedilirken bütünleşiyor nefesin nefesimle

kanatırcasına öperken dudaklarını

damlıyor kan yerine bordeux şarabı

iliklerime

saçların ne kadar da yakışıyor bu şehre

hele gözlerin ve göğüslerin

ahh clementine

bildiğim tek fransızca cümleyle

fısıldıyorum "je t'aime"

perilerin tükenen ilhamına dinletirken "la bohème"

yeditepede sıçrayarak uyanıyorum

kan kokusu featuring deniz kokusu kulaklarımdayken

irkiliyorum; güzel clèmentine kanlı hatırayla

bileklerimde

aşk ne kadar da çok yakışıyor bu şehre

kadınların gururlu bakışlarına saklanan

ince kırışıklıklarına tüneyen olgunluk gibi

sonbahar depresyonu gibi çöküyorsun zihnime

galibi belli olmayan kanlı bir aşkın belirsizliği gibi

kimsin sen clèmentine?

Page 17: Mor Panayır

gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal mi?

rüyalarda saklı kalmış bir şarkısın belli ki

adı aşk kokan

la bohème...

2010

Page 18: Mor Panayır

Kutsal Şarap ve Mavi Göz

anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,

yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim.

Tanrım sen de unuttun beni,

kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?

haksızsam affetme - amen.

cismi yok yaşadığım yerin

soyut bile değil

şakaklarımda haykıran alkol sesleri

sessizce tenhaya bırakıyor;

harman kalmış ümitsizliğimi.

ruhum şarapla şahlanırken

fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor

camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi

delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum

cebimde sadece senin mavi gözlerin

o gözler beni irşat etsin - amin

dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar

ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru

ve gökkuşağı;Tanrının çizimi,güneşin

yağmura karşı renkli zaferi

kovuyor bulutları rüzgar,içimdeyse dert var

güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman

Page 19: Mor Panayır

sen kime sevdalandın da kestin bileklerini

ey güneş

ay'a mı tutuldun yoksa

kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş

ve mabedimde çan yerine kutsal şarap sesleri

sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara

bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim

Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır

ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım

huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap

çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni

-amen

şarap kokuyor önüm arkam sağım solum

seni anlatırken kendimden geçmelerim

sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin

sensiz ben aymaz,ayyaş,kafir ve defoluyum...

2011

Page 20: Mor Panayır

Jamaika’dan abim geldi

çarşafı aç tütünü at

yeşil ilhamı ekle

ve blaze it up..

yeşil derili kızılderili; şarap kanı gözleriyle

milenyuma uyum sağlayamadığı her halinden belli

delirmeye yüz yutan buz bakışlarıyla

istanbul için yükselme vaktinde çektiği fırtla

stephen marley'i yeditepeye getirtiyor

kızılderililer gibi stephen da türkmüş meğer:

- hey naber dada

bu gece istanbul jamaika oluyor

"red eye red eye red eye you're gonna turn to blue"

sense ingilteresin sana inat londra metrosunda

canlı bomba oluyorum

otuz bir ölü altmış dokuz yaralı

stephen marley ağlıyor oysa o hep güler dumanlı kafasıyla

ve istanbul olup güzelleşiyorum tekrar

aklımdan çıkmanı sağlayacak ortam olmasa da

keşke diyorum sen de olsaydın şu masada

ve seni eşek sudan gelinceye kadar öpseydim

nicola

büyük britanyanın mavi hali

nicolove is my religion

Page 21: Mor Panayır

büyü yaptın bana biliyorum

aklımdan çık diyorum

yoksa seni gözümü kırpmadan öperim

yoksa..

tek el,kalem,kenevir kokulu ve tekel

bayisinde son bulması muhtemel

zaman kavramının olmadığı ezel

den beri tükenmeyen xanaxsız gündüze bedel

kahkahalara susamış içi boş dışı hoş gece

aydınlanma nolur

fişeği döndürürken şiir de dönüyor

adını bilmediğim şehre

sonunu göremediğim şiir dökülüyor

kızılderili ve stephen marley de yok olup uçmuşlar dumanla birlikte

maniklikten depresifliğe istemdışı yatay geçiş yapan

yabancı bedenlerden gökyüzüne isteyerek salınan

yalancı baharlara giriş yapan açılmış kafayla soyutluyor

gerçeküstü düşler beni; hayat denen belirsiz çukurdan

aklımdaysa tek bir absürd düşünce:

cannabis tüttüren kızılderilinin kanı pis olamaz

2011

Page 22: Mor Panayır

Yüksekten Düşerken

gece başından dumanını kaldırdığında

ve kapattığında kanlanmış gözlerini

düş düşlerime

aralıksız

ağaçsız orman gibi

çıplak dokun hislerime

biliyorum

beni astral seyahate rezervasyon yaptırmaya

zorlayan,belirsizlik ışığı gözlerin değildi

sensiz olur mu,bu gözlerini andıran deniziyle terkedilesice şehir

bilemiyorum

onsuz olmaz deme onsuz olmaz deme

imgeler birbirini öldürmeden

nolur düş düşlerime nolur düş düşlerime

ismin sanki fransızca öpüşmek gibiydi

ya da ispanyolca özgürlük

ingilizce aşık olamamıştım sana özür dilerim

dalgalanan manikliğimle alakalı olmalıydı;

kan renginde ojeli tırnaklarına kaçak inşaat dikip

en üst katında intihar provalarında

sürekli adını sayıklamalarım

bilemiyorum isminin baş harfi N? idi

Page 23: Mor Panayır

bilemiyorum deme bilemiyorum deme

nolur

sadece

düşlerinden dahi olsa

düş

düşlerime

düş düşlerime

çok özledim be Nikki

gökyüzüne bakarken özellikle sabaha karşı

beni görürdün kanım şarapla cilalandığında

yeryüzündeki bütün çiçeklere belki sana benzer diye

sadece bakardım

uçarken

yeşillikler renklere uzanırdı

saçmalardım uzaktan da olsa gülerdin

düşerken

paranoya dumanında boğulur

uçmanın sahte olduğunu sana göstermeye çalışırdım

inanır asla denemem derdin

kimyasala bulaştığını öğrenince

sadece ağladım..

II.

Page 24: Mor Panayır

anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,

yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim.

Tanrım sen de unuttun beni,

kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?

haksızsam affetme - amen.

cismi yok yaşadığım yerin

soyut bile değil

şakaklarımda haykıran alkol sesleri

sessizce tenhaya bırakıyor;

harman kalmış ümitsizliğimi.

ruhum şarapla şahlanırken

fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor

camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi

delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum

cebimde sadece senin mavi gözlerin

o gözler beni irşat etsin - amin

dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar

ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru

ve gökkuşağı;Tanrının çizimi,güneşin

yağmura karşı renkli zaferi

kovuyor bulutları rüzgar,içimdeyse nicolove

güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman

Page 25: Mor Panayır

sen kime sevdalandın da kestin bileklerini

ey güneş

ay'a mı tutuldun yoksa

kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş

ve mabedimde çan yerine kutsal şarap sesleri

sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara

bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim

Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır

ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım

huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap

çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni

-amen

şarap kokuyor önüm arkam sağım solum

seni anlatırken kendimden geçmelerim

sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin

sensiz ben aymaz,ayyaş,kafir ve defoluyum...

2011

Page 26: Mor Panayır

Düş İzleri Kısa Filmi

şiir yazdıran mütebessim kadınlar

ve ağlattıran anıları

düşerken sayfama karanlığın sancılarıyla

sövercesine kovmuştu iğneli sözcükler onları

oysa kibar olmak istemişti şiirlerim

şimdi

öyle aç ki ellerim

kime dokunsam aşk zannediyor

düşüşlerimi düşlerimle takas ettiğimden beri

ütopik bir mutluluk sardı dört bir yanımı

-kadın: pardon,bu şiiri burada bölmek zorundayım

"düşüştesiniz bayım boşuna kendinizi düşlerle kandırmayın

-adam:

"beni düşlerimden tanıyamazsınız matmazel

herkesin düş izi farklıdır.."

-kadın:

"anlatım bozukluğu yapıyorsunuz ben saf değilim

şiirsel ifadeniz beni yanıltamaz bu işin piriyim"

-adam:

Page 27: Mor Panayır

"bozukluk hayatın bir parçasıdır hayatım

şiir de hayatın ta kendisidir gibi kilişe bir cümle

peyda etmek istemesem de belirtmeliyim

siz şiir denizinin piriyseniz ben de piri reisim"

-kadın:

"bana hayatım demeyin lütfen

laubali insanlardan haz etmem

kabul ediyorum iyi bir şairsiniz

öldürünce yiğidi hakkını yemem"

-adam:"

çok yerinde bir laf ettiniz

yiğidi öldürdünüz

beni öldürdünüz"

-kadın:"

sizi öldürmeye beni mahkum ettiniz

bunu fazlasıyla hak ettiniz

bunu en iyi siz bilirsiniz"

-adam:"

ben ölmeyi değil sizi hak ettim

siz suçlusunuz bana öyle bakmayacaktınız

beni gözlerinize mahkum ettiniz

-kadın: aman neyse terk ediyorum bu şiiri

Page 28: Mor Panayır

-adam:"hep aynı şeyi tekrarlıyorsunuz işte

hayatınız neyse üzerine kurulu bir dönence

ama size bir sır vereyim mi

seni çok seviyorum

ve sen benim sıkı bir dostumsun

mellonum"

-kadın:"aslında..aslında ben de seni çok seviyorum"

-adam:"e peki o zaman sorun nedir?"

sorunu yaratan şairden başkası değil..

2011

Page 29: Mor Panayır

Tevahhuş

egzotik bir yabaniliğe dönüşüyor sürmesiz gözlerim

bilinci kapalı empati tohumsuz kentin bok-bilmiş andavallarına

şair komandolarını salmıştım ikinci yeni gerillamın

paçoz eleştirilerin kıskanç gölgesine

tek yumruğum havada şeytansız gecenin nurlu rahminde

şiirlerimi okuduğum dumansız odada

beni edip cansever şiirlerinden başkası ışıldatmaz

aniden uzaklaşan dostane bakışlardan

hınç kokan kestane lezzeti garipliği sindi dizelerime

dizlerimin dibinde büyüyen kafiyelerle

hızıra uğrayan alkol gibi çağladı imgelerin dansı

ki yazdığım bazı şiirler anlaşılmaz

o şehvet kokan aşkın kollarından

gotik makyajlar akıyordu sonsuzluğuma

sonsuz soluğuma işlemiyordu anksiyetik aşk

efendiliğimi piçliğime feda ettiğim orospuluktu aşk

çoğu bitmiş rakı sofrasında bozuk meze gibiydi aşk

donuk sevişmelerin zehirlediği

terlerin buharlaşmadığı zevklerle örülü ve aymaz

geceme güneş damlıyor

üstüm başım endorfin ve kalemim boşboğaz..

2011

Page 30: Mor Panayır

Mor Panayır Harekatı

kavrulduk, yakında bir karanlık da yok ve

kafalar kırık

oksijen ve karbonmonoksit kardeş oluyor burada

bir yükselip bir düşüyoruz

milyonlarca göğe spermvari fırlatılırken

ölmemek için şeytana diklenemedik

geri dönüş yok

ama boğulmadık

çürümüş birer zombi gibi

hissiziz kenti ele geçiren gösterişe karşı

biliriz kıymet nedir 80'li yılların tohumuyuz

aydınlık koymuştuk siyanürlü düşüncelerimizin adını

günahı, zorbalığı içimize işlerken

yanıldığımızı bilemezdik

şimdi azad ediyoruz karanlığa karşı kendimizi

en güçlü silahımız tükenmez kurşun kalem

güçlendiriyor

tapon toprakları

mor düşlerin bereketi

ve

yetmiyor zaman onlarca anlama

kapılar açan

kapalı şiirleri anlatmaya

Page 31: Mor Panayır

düşümde mor panayır harekatı

kulaklarımda o ses:

"don't worry,be deli"..

2011

Page 32: Mor Panayır

Deniz

algalı şarabi denizin tuzlarında

şiir okuyan sarhoş martılar

kanatlarında jazz nakaratı

denizler sanattır Tanrının ışığında

istavritlerin sesi

esritiyor yavaştan

buğulu bir enigma şarkısı gibi

gözlerime düşen düşün soyut penceresiyle

bağışlıyorum akli dengemi istanbuluma

midye kokularından anlık bir iştah düşüyor mideme

haşişten bile iyi geliyor simit ve bir de katık

düşünüyorum

bana ilham veren birşeyler olmalı

sonunu göremediğim şairliğime yaslarken başımı

düşe iniyorum

öpüşüyorum denizle gözlerim açık

2011

Page 33: Mor Panayır

Karmaş/aşk

sokaklarından yalnızlık akan her şehir

adı gibi bilir ayak izlerimi

sessiz ve derin her düşünce

akıtır şiir ve kesif zehir

kanatır çelişkili zihnimin karmaşasını

gözleri şiire benzeyen her kadın

bir tutam depresyon bırakır beynimin ön lobuna

lucifere yakınlaştırır lsd etkisi veren kar/şıllık/sız aşk

-affet Tanrım..

/belki sevimliyimdir

mor fillere

kor alevler atan

manik bir cambazımdır aslında

sağım haşır solum neşir imgelerle

önümde uzun bir minare/

gecenin yüzüne boşalan erekte şiirler biriktirir

gizemli yanımın erotik kanı

d/iri göğüslü şiirler çalarım

küçük memeli kadınların düşlerinden

iyice anlaşılmalı

sadece naifliğe bulanmış romantik şair olmadığım

bazen ellerimden akan şiir değil sadece kindir

Page 34: Mor Panayır

-sanırım bu luciferin işi irşat et Tanrım

huzurun ışığından kaçarım

yılgın sözleri yıkayıp

dadaist kapılar açarım

kağıda

zamanın gövdesinden

gövdeme düşen yaralı an

anlar nefesimden kaçıp nefsime sığınan

karmaşa/şkımı

ki kimseyi delicesine sevmiyorumdur

geceyi sabahla seviştiren ellerimdeki kaosa

dur diyecek olan yine ellerimdir

istese tek satırda

tek aşkımı

öldürecek olan da

oysa

anarşist değildi

saf aşkım

2011

Page 35: Mor Panayır

Interessante Göstergeler/im

Düş bahisleri açılsın

bire yüz kazandıran tutkulu düşler aksın

doyumsuz arzularımıza

kaybedenler bile

hatta bilhassa onlar

cennete düş

sün

sun'a dönüşsün küskün

ler

in'sana

içindeki güneş seni bekler

farkına var

çok mu didaktik oldu bu şiir?

özür dilerim

düş tozlarıyla telafi edebilirim belki

düş akıyla harmanlanmış protein değeri yüksek şiiri

düşerseniz yanıma düş erseniz yanımda

düş takası yapabiliriz böylece

bana düşerken düş erdirmeyi öğretenin

kırk düş yılı kölesi olurum

Page 36: Mor Panayır

çok mu feminen düşüncelerim?

özür dilerim

ileri derecede heteroseksüelim

lakin içimde bir kadın beslerim

-im'ler kafiye değil gösterge

düşlerimde sevişebiliyorum içimdeki lezbiyenle

ama düşerken hafifleme yerine

ağır abilik düşüyor köklerime

-e'ler kafiye değil e'krem ve e'mre

tezatlığını örnekleyen birer gösterge

-bira molası-

biradan başka içki ekmem düş tarlama

bir adam aşka açsa

ve o adam da bensem

ve birayı fazla kaçırınca

Page 37: Mor Panayır

italyanca bilmememe rağmen

italyanca rap yapabiliyorum

interessante

-bir imkansız aşk molası-

ezgi mola

ezgim olaydın ya

düşerken bir tek seni düşlüyorum

ama düşlerimde yoksun

ilginç

-ezgi mola insan değil melaike

oysa ben ona aşık değilim

tanımıyorum bile

peki neden yazdım bu sözleri

ne tuhaf

interessante

hakikaten interessante..

2012

Page 38: Mor Panayır

Line

kuruduğunu düşünüyordu pembe yapraklı kadın

yeşermek için tanrıdan beat diledi bir dirhem

nu jazz kadar zarifti kutsal suyla teması

memelerinin sanatsallığı;ateizm yolunu kapatan kutsallık

aynada renkleri çalınmış sevincini örtemiyordu

yeşermeyi bekledi

duygularının kimyasal olmayan merhemi oyuncakları vardı

kucağındaki oyuncaklarını renkli haplarla emzirerek rüyasına taşıdı

uysal bir çocuk kadar naifti

uyandığında çatlayan duyguları mut yetmezliğinden

içindeki serotonin kuyularını boşaltıyordu kanaya kanaya

estetikten yoksun statik düşleri kesilsin istedi

beyaz ızdırabını çekerken burnundan kana kana

oysa kesilen bilekleri ve nefesiydi kanayan burnuyla

küvette yalnız, bir başına...

2012

Page 39: Mor Panayır

Tutun Ama Yan La

büyüyünce çöl olan denize

sormuşlar geçmişte

ne olmak istersin diye büyüyünce

aşık olmak isterim demiş

enigma dinlemeden şiir yazamayan adamın

komik hüznünün yamacında belirirken aşk

en doğal absürtlüğüyle kanatıyor belleğini

dikenleriyle karabasana be.... ....

*-*-*-*-*-*-///

..basan

.asan

san..

noluyo laağğn?

(ara not:le diyen fransızların kibar, la diyen türklerin kaba olduğu bir dünyanın absürtlüğünden ilham alınmıştır)

ana sahne: gökyüzü

ana tema: sky is the limit

ana karakter: karabasan kılığında deli dada

Page 40: Mor Panayır

deli dada:"beni unuttun emre.senin ruhuna ortak olmuştum hani.hani tek bedende ikimiz yaşayacaktık.hani farklı sıradışı şiirler yazıp nirvanaya göz kırpacaktık yeşil ilhamın sebatkarlığında.hatırladın mı la beni? artık deli dada tarzında şiirler yaz(a)mıyorsun.seyirciye oynayan şiirler yazmaya başladın.

aslında kendini çok geliştirdin iyi şiirler yazıyorsun.ama ben senden iyi şiirler beklemiyorumki.edip canseverler, cemal süreyalar zaten yazmışlar iyi şiirleri.senin iyi şiir yazmaya ihtiyacın yok.hiç kimsenin de yok zaten.yazan yazsın başkaları okur devran döner bize ne.ama biz seninle öyle anlaşmadık.mor panayırda özgürlüğümüzü ilan edecektik.insanlar yazdığın derin ve anlamlı ve anlamlı olduğu kadar da anlamsız şiirleri anlayamayıp postmodern yaftası takacaklardı..ne saçmalamış bu kesin uyuşturucu kullanıyor güzel kafayla yazıyor bunları deyip, biz de müstehzi sırıtışımızı gösterecektik ayık ama kayık kafamızla.aklımız bizi terk etmeden biz aklımızı terk etmeye and içmiştik.bana söz vermiştin.aklını başına devşirme! şimdi kalkmış herkesin anlayacağı dilde aşk şiirleri bile yazıyorsun.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

davamızı sattın.hem bana hem kendine ihanet ettin.toparlanıp kendine gelsen iyi olur.eyyorlamam budur"

emre:" üzgünüm ama seni terk etmek zorundayım artık.o aklı bin mil(karış yerine mil yazdım havalı olsun diye.artık böyleyim sevgili dadacığım) havada genç emre yok artık.büyüdüm kazık kadar adam oldum la.bazı acı gerçeklerin farkına vardım.belki sen haklıydın ve hep haklı olarak kalacaksın.ama ben kararımı verdim koyun sürüsüne takılıp meelemeye devam edeceğim.ayrıca yazdığım şii..

deli dada(aniden ve yüksek sesle): "obsesif şiir bozukluğu"

emre:"ya bırak allah aşkına o şiir buram buram dadaizm kokan saçma sapan bi şiirdi hadi

mor panayır desen neyse de..

deli dada:"

Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya

Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola

Page 41: Mor Panayır

Ben mürit çektim muvaffak,ölümlü dünyada

Ben ettim sen etme; kayışı koparma

Çok saçma sanma ama bana kanma

Çok açma yanma dada anlam çıkarma

Çok kaçma humma ya da kama bırakma

Çok yaşama cima yanılsama yasama

Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda

Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda

Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda

Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda.."

evet çok olmasa da saçmaydı ama en az senin yaşadığın hayat kadar saçma.yıllarca kafa

patlattığın metafiziksel kuramlar kadar saçma. bilim kadar saçma gerçeklik kadar saçma.saçmalık kadar saçma.senin ulaştığın son hayat felsefen de buydu.kafan çok karışıktı ve sen saçmalamayı tercih etmiştin saçmalayarak rahatladığını fark edince beni ruhuna kabul etmiştin ama şimdi beni darağacına gönderiyorsun.

emre: "demogoji yapma şu an o kadar çok saçmalıyorsun ki sen 2010 yılında kalmışsın

sonsuza kadar da o kafesin içinde sıkışıp kalacaksın asla mutlu olamayacaksın.ben mutlu

ve huzurluyum artık. sen ancak kafan güzelken mutlu olabiliyorsun.bana bulaşma lütfen

deli dada:" peki efendimiz"

emre:"gene tutunamayanları okudun di mi la?"

Page 42: Mor Panayır

deli dada:"evet efendimiz"

emre:"can evimden vurdun beni"

deli dada:"bilemem efendimiz"

emre:"peki,oğuz atay'ın hatrına affediyorum seni

deli dada:"seni kandırmak çok kolay la"

emre:"ah bu ben.."

2012

Page 43: Mor Panayır

1986/Anlamasanız da Olur

bazan

hiç kimse anlamasın istiyorum

yetim kıyılarda büyüttüğüm acıtan ritüellerimi

fillerin karanfillere bölündüğü gökyüzü zulamı, mor panayarı

denize düşüp şaraba sarıldığım ilk gençlik anlarımı

müphem yalnızlıktan yoğrulduğumu bir o kadar da erinçle - ne tuhaf-

hem yalnızlık bir tek bana mı mahsus?

anlayamadım. oysa yaşadım hem az çok da yaşadım ama

anlayamadım. hem bildim bazı bazı görür gibi oldum tecrübe ettim de sanki

ama anlayamadım neden yanımda deniz bile uzaklara bakan köpekten daha mahzun

alkol -beni çoğaltıp sıfıra yaklaştıran- dahi çekildi kıyılarımdan

aslında bu iyi bir şey

mi değil mi bilemedim de

doğa başka akıyor insansızken hafızama

kubar diyorum kubarıyor mor kuşlar

minik desenli gagalarıyla avucumda

şiir işliyorlar mor panayırın her bir zerresine

kubar diyorum yeşeriyor iki parmağımın arasında zehirli dumanıyla

ateşlemeden, dumanlı geçmişimin üzerinde söndürüyorum

yeşile ihtiyacım olmayacak bunda sonra-işte bunu biliyorum-

umudum çocuk gibi seviniyor sırf bu yüzden bile

oysa doğa başka yakıyor insansızken farazi belleğimi

neyse diyorum yine de

halbuki neyse demeyi sevmem

Page 44: Mor Panayır

her şeye her şeylerime

elli sekiz yaşındayım sanki bu teşvikiye kokan sabahta

neden bilemedim de

yazdıklarım ıslatıyor ihtiyarlığa öykünen yirmi altısında ellerimi

sahi siz hiç yağmurundan utanan bulut gördünüz mü?

bir edip cansever şiiri okuyorum ve utanıyorum

yazdığım yüzlerce şiirden

sabahtan akşama kadar okuyorum onu umutsuzlar parkında

kutsal kitaba basan elin titizliğinde

içimde öyle bir doğuyor ki bezik oynayan kadınlarla rakı içme isteği

ah Tanrım!

utanıyorum da yazdıklarımdan

lakin

belki bir tek o affeder beni

hissettiklerimi anlar da

hem o şiir taşıyan her canı sever

bin dokuz yüz seksen altı'nın kesiştiği yazgımızın içine doğru

bir not bırakıyorum

*yalnızlığım önce gökyüzünden-Tanrının çalışma masasından,masa da masaymış ha- silinmeli

hem benim doğduğum yıl açılmış sonsuzluğa

"insan doğduğu günleri iyi bilmeli" e.c.

2012

Page 45: Mor Panayır

Memoria de mis Putas Tristes

bir düşün bin ses duy

bir düşün bin yükseldiği gizli şiir bahçesinde

düşünceli bir gül morlaşıyor dikenleri kanarken

düşünemeden geçirdiği bir gün daha batıyor belleğine

günahkar bir alınteri

eğreti duruyor üzerinde kombinezon

kimisi, emeğinin karşılığı bir yığın günah diyor

kolundaki bir avuç morluk ağlatıyor kimisini

sigara çarşafına yazmak ister gibi dokunuyor elleri:

"gül bahçesindeyim ama canımı çok yakıyor dikenleri"

hayallerini dumana katması an meselesi

şehvetli mirasından ufak bir pay veriyor adrenalin bağımlısı adama

adam da gülüveriyor ağlarken kanayan gülün yazgısına

işte sırf bu yüzden

şişlinin gizli sokaklarını ayrı bir kokluyorum düşlerimde

o sokaklar ki

günahlarıma günah inşa ettiğim

inançlarım asfaltlarında yerle yeksan

sakil gençlik azgınlığımı dinginlemeye çalışırken

şiirin kucağına kendimi attığımı tahmin dahi ettiremeyen sokaklardı

ki okuduğum en güzel kitaptı prostitutas

ve memoria de mis putas tristes

perdelerinden film şeritleri akan odalarda

Page 46: Mor Panayır

yüreğine kadın kokusu sinen adamlar

ve hüzünlerine adam kokusu düşen kadınların

günahların en büyülüsünü yönettiği anlar

ve bakışları bukowski kadar umursamaz

lekeli hüzünleri baştan yazdırıyor senaryoyu

yönetmen ise gayrimeşru

evet günahkarız madam hem de çok bariz

burası zındık ve müşrikler çölü

ıssız adamların seraplarında duj da var

duman,alkol,tütün çokca zehirli iz

ama hayallerin boğulamadığı kadar da zarif

dilimle yokluyorum bütün topraklarını

zührevi bitkilere aldırış etmeden

ne de olsa kutsaldır her bir dişi

tenime sıcaklığının meltemi

kasıklarıma ıslaklığının düşmesi

çok hoştur madam çok hoştur mari..

2012

Page 47: Mor Panayır

Hasta La Vista Lux Ferre

o kadar çok hastalıklı tümce birikti ki içimde

tüm'ünü silkeliyorum kallavi şirklerimin

hasta la vista lucifer

oh jesus! kurtuluş yok gibi lakin

gene şakasını yapıyor iblis bana;

"ce"

ekrem yanımla Allah'ı seviyorum

ezeli sırlara yaklaşıyorum şiir çölümde

öğrenme içgüdüm tamahkar

şık bir kelime öğreniyorum;"veçhe"

bendeniz emre

delirdikçe Allah'a yaklaşıyorum

hasta la vista lux ferre..

2012

Page 48: Mor Panayır

Kilik Kilik

sen beni seversen hep bazen maço bile olabilirim

istersen anlayışsız müptezelin teki olur çıkarım -ama birazcık-

çocukluk hayalimdi zaten gangster olmak

vallaha bak

kılına zarar verene kilik kilik booommmm

Ah muhsin ünlü de olunamazmış bunu anlarım

sen beni öpersen daha güzel şiirler yazabilirim

şiir bile değil zaten bu baksana böyle şiir mi olurmuş

bu aralar yazamıyorum da zaten tıkandım

resimlerine bakasım geliyor bakıyorum ve kilik kilik boooommm

Ah o bakış o dudaklar o endam olimposta üzerine oturduğun taş olaydım

sen benimle konuşursan kulaklarım sesinkeş olur kesinkes

durgun denizin en mavisinden erinçlidir endorfin sirayetli sesin

seul mu emzirdi ki seni çekici gözlerin bu kadar çekik

Ah yine romantikliğe bağladım allah kahretsin

seni deli gibi seviyorum ki ben..

2012

Page 49: Mor Panayır

Vo Mantarım

esnemesi bile öpülesi vo mantarım kanımda

magic mushroomdan daha müessir ve kolunda ke(n)di dövmesi

/başını hep omzumda istiyorum/

mutluluk tanımım minimalleşti;sadece seni öpmekten geçiyor

mutluluk tanımımı minimalleştir ve sadece öp beni

kanımda çekik gözlerini görmek istiyorum

gözlerinle emzir beni

gözlerim çok yaramazlaştı resimlerine dadanıyor sürekli

suları diriltip ağaçları yeşerten bakışların fazla sürreel

zararsız bir canavara dönüştürüyor beni

/adını din hanemde istiyorum/

artık reenkarnasyona inanıyorum

dudakların kesin kelebeğe dönüşüyordur sen ölünce

ölen kelebek de dudakların olup bir meleğin bedenine yerleşiyordur

ölümsüz bir meleğe benzemeni başka türlü açıklayamıyorum

ruhumuzu zamandan soyutlayarak

mor bir gezegenin eteğine uçsak beraber

-uçabilmem için dudağından bir doz almam lazım yalnız-

Page 50: Mor Panayır

gecenin rengi uzağımıza çöker en uzağımıza

mışıl mışıl sevişiriz uykumuzda bile

ne de olsa düş ikiziyiz

geçmişimizin bungun sesi sonsuzluğa göçer

ama

sadece

öpmen

yeterli

2012

Page 51: Mor Panayır

Biz

seni biraz daha seversem evrenin bütün sırlarını çözebilirim

çünkü aşkımın hacmi allah'a değer

ve sevgilim

gözlerin peygamberliğini ilan etmiş olabilir

mucizevi bakışlarınla sadece beni irşat et

gel kollarıma ayaklarına kadar kedi kok

badem ve cemreden masumluk kap gel

biliyorsun dini inançlarım zayıf kafam karışık

gerçeğe ulaşmamı sağlayacak dudaklarınla gel bana

sana tanrının iyi yanlarını anlatırım

ve meczupların bildiği bütün gerçekleri

tansık dudaklarınla beni irşat et

yani önce beni öpmen lazım sevgilim

hadi öpüşelim

tanrı bizi seviyor mu bilmiyorum

ama ben onu seviyorum

ya da boşverelim bunu

tek hakikatim sen ol

kaybettiğimiz çok şey olmuş-olabilir-

ama hepsi geçmişin sonsuz boşluğunda

kazanabileceğimiz çok şey var sevgilim

başkalarını siktir et beraber siktir edelim

Page 52: Mor Panayır

onları siktir etmek çok hoşuma gidiyor ve bazen küfretmek

onları siktir ettiğimiz yerden başlayalım

ankarada istanbulda ya da goada adını hiç duymadığımız bir şehirde belki de

ve acılarını sev acılarına güven

seni ilk onlar iyileştirecek

akli melekelerim teşevvüşte olabilir ama bana güven

müstakbel baykuşumuzun gözleri kadar gerçeğim

bizi seviyorum

adının baş harfiyle başladığı için bile olabilir

hadi öpüşelim..

2012

Page 53: Mor Panayır

Dada Atı

italyanca rapi sek içtim

tekila söylüyorum doğaçlama

bok akçe kara gün içindir

sefaletin güzelliği gümüşten daha parlaktır dostum

simit özgürlüktür ve mangırsız sokaklar da

altından daha değerlidir mantarlar özellikle vo mantar

portakalda vitamindir barış kayra

belki de dünyayı kurtaracak adam

ve anası burcu dünyadaki bütün portakallardan tatlıdır

iki artı ikinin beş ettiğini keşfettiğimden beri

daha fazla bilmek istemiyorum lanetlenmiş olabilirim

yağmur tıkırtısına erekte olabilen bir at olmayı hayal eden bir karınca olmak isterdim

zira saçlarıma düşen yağmurla beynime düşen aynı değil

ne dediğimi anlayamamamı yadsımak şiirimde;işte arzuladığım özgürlüğün

özü bu

kelimeler batıyor beynime ve ben onları ellerime üflüyorum

amino asit ve protein tozlarıyla aptallaşırsam kendimle barışırım

cehaletin erdeminin büyüsüne kapılmamak elde değil;adoniste

öyle ki

Page 54: Mor Panayır

kendimle çelişirken ne dediğimi kavrayamamak

doğru yolda ilerleyen bir at olduğumu gösterebilir..

2012

Page 55: Mor Panayır

Hav

nemde boğulan odam loşluğun şeytaniliğine kapılırken

yağmurunu öpüp intihar eden bir bulut görüyorum

yıldırım düşüyor zihnimde dans eden geçmişimin silik etine

yılgın siluetime şiirler ekip güneşe fırlatıyorum

imgelerimde boğulan ellerimi çekik gözlerine sarkıtırken

dudaklarından sonsuzluklar yapıp ikimizi yerleştiriyorum içine

hep burada duralım diye adını burdur koyuyorum evrenimizin

adının ilk üç harfiyle başladığı için değil sadece

seni ilk kez burada öpüyorum

ruhumdaki kırışıklıkları ağzınla ütülüyorum

kafamdaki karışıklıkları aşkınla

kedi ve köpek

aynı anda farklı şehirlerde

birbirlerine dokunabilirdir

aşk

kurak toprak ve yağmur arasındaki kavuşma gibi

aramızdaki aşk

özlem dolu ve rayihalı

seni ilk kez burada kokluyorum

hav!

2012

Page 56: Mor Panayır

Yeşil Vadi

I.

şerbetçiotlu bir şiir doğur

o ki

senin kaburga kemiklerinden daha gerçeküstü

düşün ki

adem ile havva sevişmese ayetler düşmeyecekti

II.

de ki:"gözünle bir kediyi kaç kere öpersin"

velev ki göremezsin gökyüzünden varoluşçu yüzünü

günahların kör eder mi gümrah gözünü

kaç yılan doğurur yalanlarından kaçmak

demedi deme ki:"ulusta gökçekle sevişmektir en kötüsü"

hele ki veda etmektir ankaraya

//albert kamu spotu:jean sol partre kelime oyununu

boris vian, akp döneminde yapmıştır//

III.

seccadeyle aramdaki perdeyi çekmek üzere olan elim

ve

tutunamayan benliğim için tutam tutam delirmelerim var

Page 57: Mor Panayır

halbuki huzur izlanda

diyor aldırmamaya üşendiğim şeytan

IV.

kar anlık düşlerini

ki iyice karışsın kara an

ki karanlık benim en piç arkadaşım

hadi dursun zaman

belki yeşil vadiye geri düşeriz her an

V.

ondan sonrası

insanüstü yaramazlık

olağanüstü günah

2012

Page 58: Mor Panayır

The CinemAt Orchestra:Requiem for an At

Karanlık vadilerin soğukluğuna tüneyen mağaraların

duvar resimlerinden şarkı devşiriyorum

ithaf etmek için kallavi atlara

zamanın gölgesizliği yaratırken yüzde o asil donukluğu

"ey at hey at heyhat yılgın olma at

bezgin zihinlerimizi asilliğinle aydınlat"

yılgılarımı gömüyorum soylu rüzgarı eserken bacaklarının

At çiçeği:

kenevir yiyen agnostik bir at panik atak geçiriyor çöle benzeyen mavimtrak patikada.

Tanrıları yok olup çoğalıyor. oysa içinin derinliklerinde; düşleriyle gerçekliğinin kesiştiği kıyılarda tek bir tanrıya inanmayı çok istiyor.düşlerinin orta yerinde beliren solgun at çiçeği -rimbaud tarafından ekilmişe benziyor- kararmış gümüş tepside bir kağıt uzatıyor agnostik ata.at okumaya başlıyor at yazısıyla yazılanları:

"hayatın; başlı başına cevabı olmayan-ya da şöyle açayım cevapların ulaşılamayanın,buna tanrı da diyebilirsin, yanında gizli olma olasılığı olan, ulaşabilenlerin tanrının varlığını kabul ederek ulaştıkları ama kendilerini kandırma olasılıklarının bulunduğu- sorularla bir araya gelmiş absürt birer olasılıklar zincirlerinden meydana gelen yanılsamalar bütününden ibaret olduğunu düşünüyorum"

ve nal görünümlü yaprakları büyük bir gürütüyle kişnemeye başlıyor lal at çiçeğinin.daha da karışıyor agnostik atın kafası.sinirlenip yemeye başlıyor at çiçeğini

ve zehir, soylu kanına hücüm ederken,ölüme yakınlığın ürkütücü kokusu siniyor yüzüne .gerçeği öğrenememiş olmanın verdiği, gizeme uzak ve bir o kadar da yakın bakışları; yaşamındaki uyumsuz boşlukla eş değer gözüküyor.

Requiem for an At:

Page 59: Mor Panayır

ey zavallı soylu at

özünü absürt bir hayat

için kaybetmene değer miydi

düşünmeyecektin daha fazla

düşünmeyecektin daha fazla

eline özüne bulaştırdın zehiri

zihnini karıştırdın heyhat

egoist ve aptal olman kafiydi

erdemlerin en büyüğüydü cehalet

ey biçare soylu at

gündüzün ciğerlerine gecenin havası kaçıyor

karanlık absinthe yeşili ormanda dolaşan koyun-atlar

Pan'dan panikle kaçışırken

merhum atın ceseti üzerinden atlı yorlar

ay doğuyor

ay da yorgun ve yaslı

yor güneşe sırtını

yüzünü göstermiyor tanrının da göstermediği

gibi ata

koyun-atlar dua ediyor

anlamanı bilmedikleri atçada

güneş doğuyor

her yer karanlık

gölgesizlik aynısal olağan

Page 60: Mor Panayır

bir o kadar da karışık

ve her şey eskisiden de bulanık..

2012