İnŞacilik yaklaŞimi ÇerÇevesİnde arap devrİmlerİ … · ideoloji olmuşken, ikinci...

18
İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN LİBYA POLİTİKASI ÖZET 2010 yılında ekonomik ve sosyal nedenlerle başlayan halk ayaklanmaları ülkeden ülkeye yayılarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesini etkisi altına almıştır. Sürecin başında Arap Baharı olarak adlandırılan olaylar, yeni olayların patlak vermesi ve olumsuz sonuçlanması dolayısıyla şuan bir kış hissi yaşatmaktadır. Bu çalışmada Arap Devrimlerinin kanlı yaşandığı ülkelerden biri olan Libya'nın üzerinde durulacak ve Türkiye'nin Libya politikası inşacı yaklaşım çerçevesinde ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Arap Devrimleri, İnşacılık, Libya, Türkiye'nin Libya Politikası. GİRİŞ Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve Soğuk Savaşsın bitmesi klasik teorilerle açıklanmayan bir durumdu. Bu nedenle Soğuk Savaş sonrası dönemde güç temelli olmayan, insani ve sosyal değerleri önceleyen yaklaşımlar gelişmeye başladı. İnşacı yaklaşımda bunlardan biridir. İnşacı yaklaşım sosyal süreçler ve kimlikler arasında karşılıklı bir etkileşim olduğunu öne sürmektedir. Bu karşılıklı etkileşim sonucu oluşan yapının dış politika tercihlerini etkilediğini savunmaktadır. İnşacı yaklaşım, hiçbir aktörü veya olguyu süreç dışında bırakmadan her şeyin birbirini etkilediğini ve oluşturduğunu öne sürmektedir. Çalışmada öncelikle teorik çerçeve olarak inşacı yaklaşım anlatılacaktır. Öncelikle Arap Devrimleri başlığı altında sürecin dinamikleri anlatılmaya çalışılacaktır. İlerleyen bölümde Libya'nın Arap Devrimlerinden nasıl etkilendiği ve sürecin nasıl sonuçlandığı üzerinde durulacaktır. Nihayetinde çalışmanın ana konusunu oluşturan Türkiye'nin Arap Devrimleri sürecinde izlediği Libya politikasına yer verilecektir. Olayların başladığı 2011 yılı daha geniş şekilde ele alınmış olmakla birlikte diğer yıllardaki ilişkilere de çalışmada yer verilmiştir. Sonuç kısmında İnşacılık yaklaşımı çerçevesinde Türkiye'nin Libya'da izlediği politika değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Upload: others

Post on 26-Feb-2020

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ

SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN LİBYA POLİTİKASI

ÖZET

2010 yılında ekonomik ve sosyal nedenlerle başlayan halk ayaklanmaları ülkeden ülkeye

yayılarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesini etkisi altına almıştır. Sürecin başında Arap

Baharı olarak adlandırılan olaylar, yeni olayların patlak vermesi ve olumsuz sonuçlanması

dolayısıyla şuan bir kış hissi yaşatmaktadır. Bu çalışmada Arap Devrimlerinin kanlı yaşandığı

ülkelerden biri olan Libya'nın üzerinde durulacak ve Türkiye'nin Libya politikası inşacı

yaklaşım çerçevesinde ortaya koyulmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Arap Devrimleri, İnşacılık, Libya, Türkiye'nin Libya Politikası.

GİRİŞ

Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve Soğuk Savaşsın bitmesi klasik teorilerle açıklanmayan bir

durumdu. Bu nedenle Soğuk Savaş sonrası dönemde güç temelli olmayan, insani ve sosyal

değerleri önceleyen yaklaşımlar gelişmeye başladı. İnşacı yaklaşımda bunlardan biridir. İnşacı

yaklaşım sosyal süreçler ve kimlikler arasında karşılıklı bir etkileşim olduğunu öne

sürmektedir. Bu karşılıklı etkileşim sonucu oluşan yapının dış politika tercihlerini etkilediğini

savunmaktadır. İnşacı yaklaşım, hiçbir aktörü veya olguyu süreç dışında bırakmadan her şeyin

birbirini etkilediğini ve oluşturduğunu öne sürmektedir.

Çalışmada öncelikle teorik çerçeve olarak inşacı yaklaşım anlatılacaktır. Öncelikle Arap

Devrimleri başlığı altında sürecin dinamikleri anlatılmaya çalışılacaktır. İlerleyen bölümde

Libya'nın Arap Devrimlerinden nasıl etkilendiği ve sürecin nasıl sonuçlandığı üzerinde

durulacaktır.

Nihayetinde çalışmanın ana konusunu oluşturan Türkiye'nin Arap Devrimleri sürecinde izlediği

Libya politikasına yer verilecektir. Olayların başladığı 2011 yılı daha geniş şekilde ele alınmış

olmakla birlikte diğer yıllardaki ilişkilere de çalışmada yer verilmiştir.

Sonuç kısmında İnşacılık yaklaşımı çerçevesinde Türkiye'nin Libya'da izlediği politika

değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Page 2: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

1. BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE OLARAK İNŞACILIK

1980'lerin sonu ve 1990'ların başlarında uluslararası toplum hiç beklemediği olaylarla

karşılaşmıştır. Sovyetler Birliği'nin güç kaybetmeye başlaması ve yıkılmasıyla sonuçlanan

süreçler ve sonrasında yaşananlar şaşkınlığa neden olmuştur. İki süper güçten biri olan

Sovyetler Birliği'nin Doğu Avrupa'daki sosyalist rejimlerin çökmesine müsaade etmesi tahmin

edilebilir bir durum değildi ancak Sovyetler Birliği Varşova Paktı üyesi devletlerin kendi

yollarını çizmesine müsaade etmiştir. Aynı durum kendini SSCB'nin dağılması sürecinde de

göstermiştir. Ülkenin dağılmasına müdahale edilmemiş ve süreç kendi haline bırakılmıştır.

Düşünüldüğünde bunlar Sovyetler Birliği'nin sahip olduğu konvansiyonel ve nükleer silahlarla

engelleyemeyeceği süreçler değildir. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından yeni kurulan

Rusya Federasyonu'nun izlediği dış politika yaklaşımı da uluslararası ilişkiler uzmanlarını

düşündürecek nitelikte olmuştur. Yeni kurulan devlet, en büyük düşmanı olarak görülen Batılı

devletlerle iyi ilişkiler kurmaya yönelmiş ve barışçıl bir dış politika yaklaşımını benimsemiştir.

Tüm bu yaşananlar, 90'lara kadar uluslararası ilişkileri ve küresel siyaseti açıklamak için

kullanılan klasik teorilere uymamaktadır.1

Tüm bu yaşananlar uluslararası ilişkilerin temel teorilerindeki eksikliklerin ortaya çıkmasına

neden olmuştur. Klasik teorilerin Soğuk Savaş sonrası yaşanan gelişmeleri açıklayamamaları

yeni sosyal teorilerin uluslararası ilişkiler disiplininde kendine yer edinmesine neden olmuştur.

İnşacı yaklaşım da bu süreçte güçlenmiş ve uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde, realizm ve

liberalizmin yanında üçüncü bir ana teori olarak yer almaya başlamıştır.

Liberalizm, Realizm ve Marksizm arasında yorumlanan uluslararası ilişkiler disiplini, inşacı

yaklaşımın yükselişi ile birlikte farklı bir ikiliğe evirilmiştir. Geleneksel yaklaşımlar olan

Liberalizm, Realizm ve Marksizm inşacı yaklaşım tarafından "rasyonalist" olarak

nitelendirilmekte ve bir çatı altında ele alınmaktadır. Bu nedenle teoriler arasındaki ikilik

rasyonalist teoriler ve inşacı teori şeklinde bir ikiliğe dönüşmüştür.2

Uluslararası ilişkiler kuramlarını tanımlamak için bazı tartışmalar üzerinde durulmuştur. Büyük

Tartışmalar Yaklaşımı sayesinde kronolojik bir şekilde teorilerin anlaşılması kolaylaşmaktadır.

Kısaca Büyük Tartışmalar Yaklaşımı, uluslararası ilişkiler teorilerinin gelişimini üç temel

tartışma üzerine oturtmaktadır. İlk tartışma uluslararası barışın sağlanması noktasında oluşan

Realizm- İdealizm tartışmasıdır. İkinci tartışma Realizm ve Davranışsalcılar arasında

yaşanmıştır. İkinci tartışmada önemli olan teorik çalışmaların temelinin nasıl oluşturulacağıdır.

Birinci tartışmada uluslararası ilişkilerde güç ve çıkar kavramlarına vurgusuyla Realizm galip

ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine

düşünceleriyle pozitivizm galip gelmiştir. Üçüncü tartışma ise pozitivistler ve post-pozitivistler

1 Birgül Demirtaş, "İnşacılık", Şaban Kardaş ve Ali Balcı (ed.), Uluslararası İlişkilere Giriş, İstanbul: Küre Yayınları, 2014, s.110. 2 Zafer Akbaş ve Zeynep Arslan Düzgün, "Libya'daki Arap Baharı'na Yönelik Türk Dış Politikasına Konstrüktivist Bir Yaklaşım", Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 8, Sayı 2, Ekim 2012, s. 57-81.

Page 3: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

arasında yaşanmış ve hakim uluslararası ilişkiler teorilerinin sorgulanması ve farklı bakış açıları

geliştirilmesine yönelik bir tartışmadır. İnşacı yaklaşım üçüncü tartışma ile ortaya çıkmıştır.3

Üçüncü büyük tartışma ve sonrasında ortaya çıkan eleştirel yaklaşımlar, klasik uluslararası

ilişkiler teorilerine karşı önemli bir alternatif haline gelmişlerdir. Postmodernizm ve feminizm

gibi eleştirel kuramlar, realizmi eleştirmiş ve yeni bir uluslararası ilişkiler vizyonu oluşturmaya

çalışmıştır. Bu gelişmeler 1990'lı yıllarda inşacı yaklaşımın ortaya çıkmasına zemin

hazırlamıştır.4

İnşacı yaklaşımın diğer yaklaşımlardan farkı ontolojiktir. İnşacı yaklaşımın rasyonalist olarak

adlandırdığı geleneksel uluslararası ilişkiler yaklaşımları, devletleri veya bireyleri temel

aktörler olarak kabul ederken onları bulundukları çevre ve sosyal ortamdan soyutlarlar. İnşacı

yaklaşım ise sosyal bir varlık olan devlet veya bireyin, bulunduğu çevreden bağımsız olarak ele

alınamayacağını ileri sürmektedir. Çünkü sosyal çevre, devlet veya bireyin kimliklerinin ve

davranışlarının şekillenmesinde etkilidir.5 Maddi varlıklar sosyal çevrenin verdiği değerle

birlikte anlam kazanırlar. Bu konudaki en açık örnek paradır. Aslında bir kağıt parçası olan

kağıdın maddi bir değeri olmasa da sosyal çevrenin ona atfettiği değer ile birlikte finansal bir

araç olmakta ve değerlenmektedir. Bu sosyal çevrenin sahip olduğu genel anlayış sonrası

oluşmuş bir durumdur. Devletlerin değer kazanmasında da aynı durumdan

bahsedilebilmektedir. Ancak bu durum, sosyal inşa süreçlerin aslında hayali durumlar olduğu

ve ortadan kaldırılabilecekleri anlamına gelmemektedir.

İnşacılar sosyal faktörleri maddi faktörlere rakip olarak konumlandırmazlar. Sosyal faktörlerin

ve maddi faktörlerin birbirini anlamlandırdığını öne sürmektedir.. İkisi üzerine olan algılar

birbirlerini tanımlamakta ve şekillendirmektedir. Birine yönelik algıda yaşanan değişim

diğerinde de aynı yönlü değişime neden olmaktadır.6

İnşacı yaklaşımının tezlerine değinecek olursak, ilk olarak inşacı yaklaşıma göre uluslararası

ilişkiler sosyal bir süreçtir. Bu sosyal süreç, uluslararası ilişkileri çift yönlü olarak

şekillendirmektedir. İnşacı yaklaşımı ilk ortaya çıkaran kişi olan N. Onuf'un yaklaşım

hakkındaki ön kabulleri şu şekildedir:

• Toplum ve birey birbirini oluşturmaktadır.

• Dil, toplumun inşasında bir araçtır. İnsan dil yoluyla bir aktör olur.

• Kurallar maddi varlıkları kaynağa dönüştür. Kuralları oluşturanlar tarafsız olmadığı için

ortaya asimetrik dağılım sorunu çıkar.

Onuf'un birey üzerinden açıkladığı bu ön kabuller devlet içinde geçerlidir. Kurallar ve kurumlar

uluslararası ilişkilerin önemli bir aktörü olan devleti oluşturur. Devletler bir araya gelerek

3 Sezgin Kaya, "Uluslararası İlişkilerde Konstrüktivist Yaklaşımlar", Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 63, Sayı 03, Temmuz 2014, s. 83-111. 4 Zafer Akbaş ve Zeynep Arslan Düzgün, a.g.e., s. 57-81. 5 Bahar Rumelili, "İnşacılık/Konstrüktivizm", Evren Balta (ed.), Küresel Siyasete Giriş Uluslararası İlişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014, s. 153. 6 Bahar Rumelili, a.g.e., s. 154.

Page 4: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

uluslararası sistemi oluşturur. Ancak bu oluşumlar birey ve toplumda olduğu gibi çift yönlü

oluşumlardır.7

İnşacı yaklaşım toplumun insanları, insanlarında toplumu şekillendirdiğini öne sürmektedir. Bu

şekillendirmenin ise kurallar ile sağlandığı üzerinde durmaktadır.

İnşacı yaklaşım bir uluslararası siyaset teorisi değildir. Genel bir yaklaşımdır ve herhangi bir

duruma veya birime uygulanabilir. Bu nedenle araştırma yapabilmek ve somut veriler elde

edebilmek için analiz edilecek birimi belirlemek gerekmektedir. 8

Sosyal bilimlerin tartışma alanlarından biri de yapı-yapan ilişkisidir.Yapısalcı yaklaşımlar,

yapılara dikkat çekerken, eylemci yaklaşımlar ise eylemler sonucu yapıların şekillenmesine

vurgu yapmaktadır. İnşacı yaklaşım ise yapılanma yaklaşımını benimsemiştir. Yapılanma

yaklaşımına göre yapı ve yapanın birbirlerine karşılık üstünlüleri yoktur. Karşılıklı etkileşim

içerindeki birimlerdir.9

Geleneksel yaklaşımlarda kimliğe önem verilmezken, inşacı yaklaşımda büyük bir önem

atfedilmektedir. Çünkü sosyal ilişkilerde kimliğin önemi büyüktür. Kimlikler oluşması süreci

geçirmeleri dolayısıyla değişim geçirebilirler. Kimliklerin dönüşümü çıkarları belirlemektedir.

Aktörler kendilerini tanımlamadan çıkarlarını tanımlayamamakta, ne istediklerini

bilememektedir. Tanımlama ancak kimliğin inşası ve sonrasında sağlanan sosyal inşa ile

mümkündür. Kimlikler bir bütün olarak yapıyı belirlemektedirler. Bu nedenle de önemlidirler.10

Devletler kimlikleri olan aktörlerdir. Bu kimlik devleti oluşturan birimlerin din,dil,ırk

aidiyetlerine indirgenemez. Türkiye örneğinden gidilirse, Türkiye'de nüfusunun çoğunluğunun

Müslüman olması devletin kimliğini de Müslüman yapmaz. Devlet kendini eğer Müslüman

olarak tanımlar ve buna göre politikalar izlerse Müslüman olur. Algılanış da bu konuda

önemlidir. Demokratik olduğunu söyleyen ülkeler eğer diğerlerince demokratik olarak

algılanmıyorsa demokratik bir devlet kimliğinden bahsedilememektedir.11

İnşacı yaklaşımda kimlikler önemlidir çünkü devletler çıkar tanımlamalarını kimliklerine göre

yapmaktadırlar. Kimlik ve çıkar birbirini tamamlayan kavramlardır.Türkiye'nin NATO'ya üye

olmak istemesinin sebebi geleneksel yaklaşımların öne sürdüğü gibi net bir şekilde çıkarları

gereği değildir. İnşacı yaklaşıma göre Türkiye zaten Batı yanlısı bir politika izlemektedir. Bu

durum onu kimliğidir. Bu nedenle NATO'ya üyelik Türkiye'nin kimliği sonucu istenen bir

durumdur. Ve zaten çıkarları da bunu gerektirmektedir. Çünkü ülkenin kimliği ve çıkarları aynı

doğrultudadır.

Güvenliği açıklamakta kullanan bir diğer kavram olan tehdit algısında da aynı durum söz

konusudur. Geleneksel yaklaşımların açıklayamadığı bir durum ABD'nin İngiltere'nin nükleer

silah sahibi olmasını tehdit olarak algılamazken aynı durum İran ve Kuzey Kore'de geçerli

7 Gamze Kaçar, "İnşacılık", http://www.tuicakademi.org/insacilik/ , 21 Mart 2014, (Erişim Tarihi: 22 Nisan 2018). 8 Alexander Wendt, Uluslararası Siyasetin Sosyal Teorisi, İstanbul: Küre Yayınları, 2012, s. 243. 9 Bahar Rumelili, a.g.e., s.158. 10 Jülide Karakoç, "Konstrüktivizmde Dış Politika ve Etnik Kimlikler", Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 28, Sayı 2, Haziran 2013, s. 131-160. 11 Bahar Rumelili, a.g.e., s. 159.

Page 5: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

olmamasıdır. Realist yaklaşıma göre devletler hangi durumda olursa olsun birbirleri için bir

tehdit kaynağıdır ve güvensizlik olağan durumdur. Ama ABD'nin İngiltere'nin nükleer

kapasitesinden kaygı duymaması Realizmin bu genel tezine aykırıdır. Bu duruma karşı İnşacı

yaklaşımın açıklaması, kimlik olgusudur. ABD için İngiltere'nin kimliği tehdit oluşturmazken

K. Kore'nin kimliği tehdit oluşturmaktadır.

Sonuç olarak inşacı yaklaşımda, dünya insan bilicinin dünyasıdır. Dünyada varlıklar ve olgular

arasında öncelik sırası yapan da insandır. Güvenlik, tehdit ve egemenlik gibi her kavram bu

bilişsel dünyada şekillenmektedir.12 İnşacı yaklaşımda en önemli kavramlardan biri kimliktir.

Çünkü özelde birey genelde devlet uluslararası alanda hareketlerini var olan kimliği üzerinden

şekillendirmektedir. İnşacılıkta tek yönlü ilişkilerden bahsedilmemektedir. Her oluşum çift

yönlü ilişkiler üzerinden açıklanmakta ve yorumlanmaktadır.

2. BÖLÜM: ARAP DEVRİMLERİ

17 Aralık 2010 tarihinde Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi'nin kendini ateşe vermesi

sonrasında başlayan protestolarla birlikte Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinde geri

döndürülemez bir süreç başlamıştır. Buazizi'nin kendini ateşe vermesi sonrası ailesi tarafından

başlatılan protestolar zamanla genişlemiş ve Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin 23 yıllık

iktidarının sonlanmasına neden olmuştur.

Tunus'ta gerçekleşen "Yasemin Devrimi" sadece Tunus ile sınırlı kalmamış ve neredeyse tüm

bölgeye yayılmıştır. Mısır'da Hüsnü Mübarek'in 30 yıllık, Libya'da Muammer Kaddafi'nin 42

yıllık iktidardan devrilmesine neden olmuştur. Ayaklanmalar sonrasında Tunus'ta diğer ülkeler

ile karşılaştırıldığında daha normal koşullardan bahsedilebilmektedir. Mısır'da devrim

sonrasında seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi darbe ile iktidardan indirilmiş ve

ülkenin demokratikleşme süreci sekteye uğramıştır. Libya Arap Devrimlerinin en kanlı geçtiği

ülkelerden biridir. Ayaklanmaların başladığı 17 Şubat'tan Kaddafi'nin öldüğünün açıklandığı

20 Ekim tarihleri arasında ülke kanlı bir iç savaş yaşamıştır. Kaddafi sonrası dönemde de

istikrar sağlanamamış ve ülke fiili bir bölünmeye sürüklenmiştir. Yemen'de de isyanlar devlet

başkanını devirmiş ancak istikrar sağlanamayan ülkede iç savaş devam etmektedir. Bahreyn'de

ise isyanlar başlamalarından kısa bir süre sonra Suudi Arabistan'ın maddi desteği ile

bastırılmıştır. Yemen ve Bahreyn örnekleri Arap Devrimleri yaşanan ülkelerde Suudi Arabistan

ve İran çekişmesinin en açık yaşandığı örneklerdir. Suriye'de 2011 yılında başlayan

ayaklanmalar Esad'ı devirmeyi başaramamıştır. Ancak istikrar ortamı da sağlanamamış ve ülke

ciddi bir iç savaşa sürüklenmiştir. Ülkede oluşan istikrar boşluğu terör örgütlerine geniş hareket

alanı sağlamaktadır. Ülkedeki birçok silahlı grubun varlığı çatışmaların dozunu artırmaktadır.

Uluslararası aktörlerin Suriye için izlediği ikircikli politikaların da ülkenin bugünkü durumunda

pay sahibidir. Yüz binlerce insan ölmüş ve milyonlarcası göç etmek zorunda kalmıştır.

Peki Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesini etkisi altına alan Arap Devrimleri sürecinin

başlamasının sebepleri nelerdir?

12 Derya Büyüktanır, "Toplumsal İnşacı Yaklaşım ve Avrupa Bütünleşmesinin Açıklanmasına Katkıları", Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2015, s. 1-24.

Page 6: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

Tunus, Mısır, Yemen ve Suriye bölgenin fakir ülkeleridir. 2008 Ekonomik Krizinden sonra bu

ülkelerin ekonomileri daha kötü bir hal almıştır. 2010 yılına gelindiğinde ülkedeki gıda

fiyatlarındaki yükseliş isyanların başlamasındaki sebeplerden biridir.13 Libya ve Suudi

Arabistan doğal kaynaklar sayesinde zengin ülkeler olsalar da ülke kaynaklarının dağılımdaki

adaletsizlik, zenginliğin yönetici kesim etrafında toplanması halkı huzursuz etmektedir.

Ekonomiye bağlı olan bir diğer sebep ise gençler arasındaki işsizlik oranların yüksek

seyretmesidir. Gençler arasındaki bu huzursuzluk devrimlerin itici gücü olmuştur. Devrimlere

neden olan etkenlerden birinin ekonomik olduğu görülmektedir ancak tek etken ekonomi

değildir. Bölgede altyapı, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerinde yetersiz olması halk arasında

huzursuzluğu artırmıştır.

Devrimlerin bir yönü de sosyolojiktir. 17 Aralık'ta Tunus'ta Buazizi'nin kendini ateşe vermesi

belli bir birikimin patlamasıdır. Aslında bilgisayar mühendisi olan Buazizi iş bulamaması

nedeniyle seyyar satıcılık yapmaktadır. Tezgahına el koyulmuş, bir zabıtadan tokat yemiştir.

Şikayet için gittiği belediyede muhatap bulamaması gibi sebepler Buazizi'nin kendini ateşe

vermesinin ardındaki birikimdir.14 Arap Devrimlerinin arkasında ekonomik nedenler olduğu

gibi insanca yaşama gibi sosyal sebepler de yer almaktadır. Arap Devrimleri gerçekleşen her

ülkede benzer süreçler yaşanmış, benzer taleplerde bulunulmuştur.

Arap halkları yaşadıkları tüm sorunlar için devlet başkanlarını sorumlu tutmuş ve onları

devirmek için çabalamışlardır. Arap Devrimleri süreci her ülkede benzer istekler için ortaya

çıksa da sonuç her ülkede aynı olmamıştır. Bazı ülkeler kanlı iç savaşlar yaşamış ve

yaşamaktadır. Daha kolay bir geçiş dönemi yaşayan ülkelerde de halkın ne kadar devrimlerin

başlamasına neden olan isteklerine kavuştuğu şüphelidir.

3. ARAP DEVRİMLERİNİN LİBYA'YA YANSIMASI

Kaddafi'nin 1969 Darbesi ile iktidara geçmesinin ardından izlediği politika, Libya halkının

refahını amaçlanmaktadır. Bu konuda Libya halkının en önemli kazanımlarından biri, yabancı

şirketlerin elinde olan Libya petrollerinin millileştirilmesi politikasıdır. Millileştirmeler

konusunda bölge ülkelerine de örnek bir yol göstermeye çalışmıştır. Kaddafi döneminde Libya,

okuma oranı ve yaşam süresi gibi parametrelerde de gelişim göstermiştir. Ancak zamanla

Kaddafi, bu başarılı politikalarına rağmen, petrol gelirlerinin kontrolünü kendisi ve yakın

çevresinin üzerine almıştır. Muhalefete karşı sert bir politika izlemiştir. Libya'da despotik bir

rejim uygulamaya koymuştur. Afrika bölgesinde izlediği Batı karşıtı politikalarla Batılı

devletlerin düşmanlığını kazanmıştır.15

Kaddafi, iktidarının başlarında izlediği politikalarla ülke halkının refahını amaçlarken, zamanla

daha despotik bir yönetim şekline geçiş yapmıştır. Orta sınıfın tam olarak gelişmediği, Libya'da

13 İsmet Göçer ve Sertan Çınar, “Arap Baharının Nedenleri, Uluslararası İlişkiler Boyutu ve Türkiye’nin Dış Ticaret ve Turizm Gelirlerine Etkisi”, KAÜ İİBF Dergisi, Cilt 6, Sayı 10, s. 54. 14 “Kendini Yaktı Devrimin Sembolü Oldu”, https://www.cnnturk.com/2011/dunya/01/20/kendini.yakti.devrimin.sembolu.oldu/603903.0/index.html , 20 Ocak 2011. 15 Celalettin Yavuz ve Serdar Erdurmaz, Arap Baharı ve Türkiye Orta Doğu'da Kırılan Fay Hatları, Ankara: Berikan Yayınevi, 2012,s. 85-86.

Page 7: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

2011'de başlayan karışıklıkların başını fakir halk çekmiştir. Ülkedeki karmaşık durum, Tunus

ve Mısır'da esen Arap Devrimleri rüzgarından etkilenmesini kolaylaştırmıştır.

Önceki bölümde de bahsedildiği gibi Libya'da kabile yapısı hakimdir. Libya bir ulus devlet

değildir. Sayıları sekizi bulan büyük kabile vardır. Bu kabileler kendilerini bir Libya ulusuna

ait hissetmemektedir. Bu durum Libya'da gerçekleşen Arap Devrimleri sürecinin diğer

ülkelerden farklı seyretmesine neden olmuştur. Libya'da da diğer Arap Devrimleri yaşanan

ülkelerle aynı taleplerde bulunulmuştur. Ancak her ülke gibi Libya'nın da kendine özgü

özellikleri vardır. Libya'yı diğer ülkelerden ayıran en büyük farkı ise, çok parçalı kabilelerden

oluşan sosyal yapısıdır.

Libya'daki protestolara Warfallah, Tarhuna, Zintan, Zuwayya, Avagir, Misurate ve Obeidat

yani sekiz büyük kabileden yedisi destek vermiştir. İsyanların karşısında yer alan büyük kabile

Kaddafi kabilesidir.

Libya'da 15 Şubat 2011 tarihinde rejim karşıtı Avukat Fethi Terbil'in tutuklanması üzerine

protestolar başlamıştır. Ancak bunlar Arap Devrimleri ile ilişkili olan protestolar değildir. Her

ülkede yaşanabilecek sıradan protestolardır. Ancak gösterilere karşı polis tarafından

gerçekleşen sert müdahale, protestoların genişlemesine ve şekil değiştirmesine neden olmuştur.

17 Şubat 2011 tarihinde ise Arap Devrimlerinin başlangıcı olarak kabul edilen protestolar

başlamıştır. ABD bu ayaklanmalara destek verirken, Kaddafi'nin protestolara biran önce son

vermek için Libya halkına karşı havadan ve karadan askeri operasyon gerçekleştirmesi dünya

basınında geniş yankı bulmuştur. Kaddafi'nin protestocuları karşı silahlı güç kullanması iç

savaş görüntüsü oluşturmuştur. Kaddafi'nin protestolar karşısında takındığı söylem ise bu

durumun ABD ve İngiltere'nin bir oyunu olduğudur. Halkı birlik olmaya çağırmıştır.

Libya'daki protestolar başlangıçta hükümeti devirmeyi amaçlayan sıradan protestolar zamanla

devrim niteliği kazanmıştır. Arap Devrimleri yaşanan diğer ülkelerden farklı olarak protestolar

başlangıçta Kaddafi'ye yöneltilmemiştir. Protestoların başlangıcında halka ekonomik ve sosyal

vaatlerde bulunulmuş, hükümet değişikliği konuşulmaya başlanmıştır. Kaddafi halkla birlikte

olduğu görünümünü sergilemiş ve kendisinin resmi bir görevi olmadığına vurgu yapmıştır. Bu

Kaddafi'nin sık sık izlediği bir politikadır. Ülkede bozulan durumun aksine halkla iç içe olduğu

izlenimi ortaya koymaya çalışmaktadır. Ancak bu politika, 17 Şubat ayaklanması sonrasında

işe yaramamıştır.

5 Mart 2011'de ülkede demokrasi, adalet ve özgürlük söylemleri ile Ulusal Geçiş Konseyi

kurulmuştur.

Olayların büyümesi ve can kayıplarının artması üzerine 17 Mart 2011 tarihinde Birleşmiş

Milletler Güvenlik Konseyi'nin aldığı 1973 Sayılı kararla Birleşmiş Milletler Şartının 7. bölümü

çerçevesinde;

• Libya üzerinde uçuşa yasak bölge ilan edilmiş,

• sivillerin korunması için askeri güç kullanılmasına,

• sivillerin korunması için Birleşmiş Milletler üyesi devletlerin gerekli tüm önlemleri

almasına karar verilmiştir.

Page 8: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

Yürütülen müdahale sonucunda Kaddafi'ye karşı mücadele kazanılmış, petrol ve rafineri

bölgeleri de kontrol altına alınmıştır.16

Libya'da yaşananların devrim yaşanan diğer Arap ülkelerinde farkları bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi uluslararası camianın izlediği politikalardır. 2000'lerle birlikte yeni

sömürgeleştirme döneminin başladığı düşünülmektedir. Bu dönem uyarınca başta Fransa olmak

tüm Batılı devletlerin Libya için izlediği politika önemlidir. Öte yandan petrol zengini bir ülke

olmasının aksine halkının fakir olması da isyanların başlaması ve büyümesinde etkilidir.

Mısır ve Tunus'un aksine isyanlar devlet başkanına karşı değil, hükümete karşı başlamış

zamanla Kaddafi'ye yönelmiştir. Hükümet ve protestocular arasındaki ciddi çatışmalar krizi iç

çatışmaya dönüştürmüştür.

Libya'daki isyanlar başlangıçta sırdan protestolar gibi görünmekteydi. Protestoların devrim

niteliği kazandığını gösteren olaylar, Kaddafi'nin bazı bölgelerde kontrolü kaybetmesi ve bazı

ordu mensuplarının muhaliflerin saflarına katılmasıdır. Bunun yanı sıra Kaddafi''nin

muhaliflere karşı izlediği şiddetin boyutu da benzerlerinden ayrışmaktadır. 2011 yılı Şubat

ayının ortasından itibaren dünya kamuoyu Libya'daki insanlık dışı gelişmeleri izlemiştir. Tüm

bu gelişmeler sonucunda yine benzerlerinden farklı olarak Birleşmiş Milletler müdahalesi

gerçekleşmiştir.17

Sürecin başından itibaren Batı Libya'da taraf haline gelmiştir. Olaylar sadece libya içerisinde

kalmamış, politik ve askeri boyutuyla da uluslararası boyuta taşınmıştır.

Libya Arap devrimleri sürecinde Birleşmiş Milletler tarafından müdahale edilen tek örnektir.

Müdahale NATO aracılığıyla gerçekleşmiştir. Bu müdahale NATO'nun görev alanının Kuzey

Afrika'ya kadar genişlediğini göstermesi açısından da önemlidir.18

Peki neden Birleşmiş Milletler müdahalesi gerçekleşmiştir?

Bu soruya verilen iki cevap bulunmaktadır. Birinci sebep olarak 11 Eylül saldırıları sonrasında

Libya'nın El-Kaide ile olan bağlantıları gösterilmektedir. İkinci, belki de asıl sebep olarak ise

Libya'nın yeni paylaşım için önemli bir alan olması gösterilmektedir. Paylaşım için yeni bir

alan olması özellikle Fransa'nın olayları kendi lehine döndürmesi çabasında dayanak olarak

gösterilmektedir.19

Arap Devrimlerinin başlaması ile birlikte, son yıllarda bölgede aktif bir şekilde yer almaya

çalışan Türkiye'de bölge için bir politika belirlemeye çalışmıştır. Komşularla sıfır sorun

politikası izlemeye çalışan Türkiye, olayların başlamasının ardından bu politikayı sürdürmekte

zorlanmıştır. Buna ek olarak uzun yıllar bölgede izlemeye çalıştığı yumuşak güce dayalı dış

16 Zafer Akbaş ve Zeynep Arslan Düzgün, a.g.e., s. 57-81. 17 Cenap Çakmak et. al, "Ortadoğu'da Devrimler ve Türkiye", https://s3.amazonaws.com/academia.edu.documents/30886548/ortadogudevrim.pdf?AWSAccessKeyId=AKIAIWOWYYGZ2Y53UL3A&Expires=1524487423&Signature=IpgHIm2edEJSi9IAYhJJi%2BKrBHQ%3D&response-content-disposition=inline%3B%20filename%3DOrtadoguda_Devrimler_ve_Turkiye.pdf , Nisan 2011, (Erişim Tarihi: 2 Nisan 2018). 18 Zafer Akbaş ve Zeynep Arslan Düzgün, a.g.e., s. 57-81. 19 Cenap Çakmak et. al, a.g.e, s.12.

Page 9: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

politika bölgedeki imajını güçlendirmiştir. Bu nedenle Arap halklarının yanında yer almak bir

baskı hissetmiştir. Ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler geliştirdiği Arap diktatörler ve sahip

olduğu değerler nedeniyle model olarak görüldüğü Arap halkları arasında ikilemde kalmıştır.

4. TÜRKİYE'NİN ARAP DEVRİMLERİ SÜRECİNDE LİBYA POLİTİKASI

2010 yılının sonunda Tunus'ta başlayan Arap devrimleri süreci bölgeyi her konuda etkilemiştir.

Bölgede isyanlardan etkilenmeyen ülkeler, hem devrimlerin getirdiği istikrarsızlık ortamından

en az zararı almaya çalışmakta hem de devrimlerin gerçekleştiği ülkelerle ilişkilerinde doğru

politikalar izlemek üzerine yoğunlaşmışlardır. Devrim gerçekleşen ülkelerle ilişkiler çok hassas

politikalar izlenilmesi gereken bir hal almıştır. Yeni kurulan yönetimlerle ilişkilerin hangi

yönde kurulacağı ya da istikrarsızlığın devam ettiği ülkelerde hangi taraflarla ilişki kurulacağı

üzerine düşünülmesi gereken unsurlardır.

Türkiye, Ak Parti dönemi dış politikasında "komşularla sıfır sorun" politikasını benimsemiştir.

Dönemsel olarak bozulmalar yaşansa da bu politikasını sürdürmeye çalışmıştır. İzlediği

yumuşak güç politikaları ile bölgede bir güç haline gelmeye çalışmıştır. İzlediği politikalarla

birlikte Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin halkları arasında imajını yükseltmiştir. Hem

Müslüman hem de demokratik bir ülke olması bölge ülkelerinin bazıları tarafından rol model

olarak benimsenmesine neden olmuştur. Türkiye'nin son yıllarda izlediği aktif politika, bölgesel

olarak kurduğu ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler rol model algılamasını güçlendirmiştir.

Türkiye tüm bu gelişmeler ışığında 2010 yılında başlayan Arap Devrimleri karşısında politika

izlemekte tüm ülkeler gibi zorlanmıştır. Bu bölümde yıllara göre Türkiye'nin devrim sürecinde

Libya politikası incelenecektir.

4.1. 2011 Yılı

2011 yılı gerek Kuzey Afrika gerekse tüm Ortadoğu için zor bir yıl olmuştur. Başladığı zaman

Arap Baharı olarak adlandırılan süreç Tunus'ta başlamış ve neredeyse tüm bölgeye yayılmıştır.

Ancak sürecin seyri her ülkede farklı olmuştur. Bazı ülkelerde geçiş süreci kolay olmuşken,

bazılarında kanlı iç savaşlar yaşanmıştır. Tunus'ta geçiş dönemi başarılıyken, Libya'da ciddi bir

iç çatışma yaşanmış ve istikrar sağlanamamıştır. Arap Devrimleri süreci her ülkede farklı

seyretmiş ve süreç her ülkede farklı şekilde sonuçlanmıştır.Her ülkede sürecin farklı izlemesi

dış ülkelerinin politikalarını çeşitlendirmek zorunda kalmasına neden olmuştur. Türkiye için de

durum aynı olmuştur. Türkiye ilişki içerisinde olduğu her ülke için farklı bir politika belirlemek

durumunda kalmıştır. Politika belirlemesi Tunus'ta kolay olurken, Libya'da yıl içerisinde birden

farklı politikalar izlemek durumda kalmıştır. Bunun nedenlerinden biri olayların önceden

tahmin edilemez olmasıdır. Daha da önemli neden ise, olaylar sonrasında ülkede kurulacak yeni

düzenin belirsiz olmasıdır. Bu belirsizlikler nedeniyle Türkiye süreç boyunca uzun vadeli

politikalar izleyememiştir.20

Libya'da olayların başlaması ve sonrasında Türkiye yıl içinde birbirinden farklı politikalar

izlemiştir. Türkiye'nin vurgusu hep ülke içindeki çatışmaların durması üzerine olmuştur. İlk

20 Cenap Çakmak, "Türkiye'nin Tunus ve Libya Politikası 2011", Burhanettin Dural et. al. (ed.), Türk Dış Politikası Yıllı 2011, Ankara: SETA Yayınları, 2012, s. 343-371.

Page 10: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

zamanlarda ülke içindeki çatışmaya dış müdahaleye kesinlikle karşıyken sonrasında politika

değişikliğine gitmiş ve NATO müdahalesine onay vermiştir.

Türkiye Mübarek'e karşı koyduğu net politikayı Kaddafi'ye karşı koyamamıştır. Bu tutumu

nedeniyle Türkiye eleştirilmiştir. Aslında Türkiye Tunus'ta olayların patlak vermesinin

ardından izleyeceği politikayı net bir şekilde ortaya koymuş ve özgürlükleri için ayaklanan

Arap halklarının arkasında olacağını belirtmiştir. Türkiye'nin gözünde Kaddafi'nin, Mübarek

ya da Bin ali'den bir farkı bulunmamaktadır.21 Ancak Türkiye sürecin başında tüm ülkelerin

sosyal yapılarının birbirinden farklı olduğunu ve diğer ülkelerinde devrim yaşanan ülkelerde

izleyecekleri politikalarda bu konuya dikkat etmelerinin gerekliliğine vurgu yapmıştır.

Libya'nın devrim gerçekleşen diğer bir ülke olan Mısır'dan iki farkı bulunmaktaydı. Birincisi

Libya'da muhalefet tek sesli değildi. İkincisi ise Libya'da bir ordu kültürü oluşmamıştı. Bir ordu

kültürünün olmaması karışıklıkların iç savaşa dönüşmesi riskini artırmaktaydı ve bu dikkate

alınarak politika uygulanılmalıydı. Bu iki fark Türkiye'nin olaya daha temkinli yaklaşmasına

neden oldu. Ancak bu iki farktan da önemli olan Libya'da bulunan 25 bin Türk vatandaşının

can sağlığıydı. Net bir politika ortaya koymak vatandaşların tahliyesinde sıkıntıya neden

olabilirdi.

Olaylar ve çatışmalar yoğunlaştığında Türkiye daha çok ülkedeki Türk vatandaşlarına ve Türk

yatırımlarına odaklanmıştı. Olayların başlamasının ardından dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet

Davutoğlu, yaptığı açıklamada "Libya'da çok yoğun bir vatandaş kitlemiz var.

Onların güvenliği ve gerektiğinde Türkiye ile intikali konusunda da çalışmaları

başlatmış durumdayız. Dün gece bu konuda gerekli talimatları verdim. Bu ihtiyacın hasıl

olması durumunda, ki muhtemelen bugünden itibaren tahliyeyle ilgili çalışmaları başlatacağız"

açıklamasında bulunmuştur.22Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'de Türk vatandaşların

can güvenliğinin en önemli konu olduğunu vurgulamıştır. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip

Erdoğan, Kaddafi'yi arayarak tahliyeler sırasında sorun çıkarmamasını istemiştir. Bu çalışmalar

sonucunda ilk olarak Bingazi kentindeki 287 Türk vatandaşı uçakla Türkiye'ye getirilmiştir.

Daha sonrasında tahliye operasyonlarını kapsamı genişletilmiştir. 25 bin Türk vatandaşının

tahliyesi için çalışmalar başlamıştır. Bu operasyon Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve büyük

tahliye operasyondur. Operasyon sırasında sadece Türk vatandaşları tahliye edilmemiştir.

İçlerinde ABD,İngiltere ve Çin'in de yer aldığı on beş ülke vatandaşlarının tahliyesi konusunda

Türkiye'den yardım istemiştir.23

Libya'dan vatandaşların tahliyesi kısa bir sürede tamamlanmıştır. 28 Şubat günü Davutoğlu

yaptığı açıklamada 577'si yabancı devletlerin vatandaşı olmak üzere 17.734 Türk vatandaşının

tahliye edildiğini kendini güvende hissedenlerin ve Libya'dan ayrılmak istemeyenlerin ise

Libya'da bırakıldığı açıklamıştır.24

21 Gürkan Zengin, Kavga Arap Baharı'nda Türk Dış Politikası, İstanbul: İnkılap Kitapevi, 2013, s. 67-88. 22 "Türkiye Libya'daki Türk Vatandaşları İçin Harekete Geçti", http://www.hurriyet.com.tr/dunya/turkiye-libyadaki-turk-vatandaslari-icin-harekete-gecti-17065436 , 19 Şubat 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018). 23 Cenap Çakmak, a.g.e., s. 343-371. 24 Cenap Çakmak, a.g.e., s. 343-371.

Page 11: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

Libya'daki olaylarda önceliği Türk vatandaşlarının bölgeden uzaklaştırılması olan Türkiye buna

uyumlu bir politika izlemiştir.Bundan sonraki amacı ülkede istikrar ve barış ortamının yeniden

sağlanması olacaktır.

Vatandaşların tahliyesinden sonra Türkiye'nin öncelikli hedefi Libya'da istikrar ortamının

tekrardan sağlanması olmuştur. İstikrarın sağlanması için dışarıdan müdahaleye karşı çıkmıştır.

Müdahalenin Irak örneğinde olduğu gibi Libya'da da bölünmeye neden olabileceği üzerinde

durulmuştur. Türkiye bu süreçte Libya'nın bütünlüğüne ve bölünmezliğine vurgu yapmıştır. Bu

politika çerçevesinde Kaddafi'yi devirmek için planlanan NATO müdahalesine karşı çıkmış,

öncelikli olarak tüm diplomatik yolların denenmesini istemiştir.

25 Şubat'ta NATO Konseyi Libya için toplandı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın

toplantıya tepkisi sert olmuştur. Erdoğan: "NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir

saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine

herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında

Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey

konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez'' demiştir.25 Ankara'nın karşı çıktığı durum dışarıdan

müdahale fikriydi.

26 Şubat 2011 günü Birleşmiş Milletler tarafından alınan 1970 Sayılı karar Kaddafi'nin

paniklemesine neden olmuştur. Bu kararla birlikte Kaddafi'ye Uluslararası Ceza Mahkemesi

yolu açılmıştır. Bu karar sonrasında Kaddafi paniklemiştir.

17 Mart tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1970 sayılı karara dayanarak 1973

Sayılı kararı aldı. 1973 Sayılı kararla birlikte Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerine "

bütün tedbirlere başvurma" yetkisi verilmiştir. Bu emsali görülmemiş bir karardır. İlk kez insani

amaçlı müdahale kararı çıkmıştır.26

1973 Sayılı kararla birlikte, Libya üzerinde uçuşa yasak bölge ilan edilmiş, sivillerin korunması

için askeri güç kullanılmasına ve yine sivillerin korunması için Birleşmiş Millet üye ülkelerin

gerekli tüm önlemleri almasına karar verilmiştir.

Karar verilmişti ancak nasıl uygulanacağı kesinleştirilmemişti. Fransa'nın öncülüğünde Paris'te

İngiltere,Fransa ve ABD'nin arasında "gönüllüler koalisyonu" kurulmuştur. Paris'teki toplantıya

Türkiye davet edilmemiştir. Türkiye'nin toplantıya davet edilmemesinin nedeni, Fransa'nın

Türkiye'nin Libya'da etkin olabileceğinden endişe duymasıdır.27

Paris'te toplantı gerçekleşirken, Türkiye Libya'da muhalefetle ateşkesin yollarını aramıştır. Bir

ateşkes sağlanmış ancak uzun soluklu olmamıştır. Çünkü Paris'teki toplantı Kaddafi'yi tedirgin

etmiştir. Kaddafi gerçekleşecek bir uluslararası müdahaleyi gayri meşru hale getirmek için

Bingazi üzerine harekete geçmiştir. Bingazi'de kontrolü tekrardan sağlarsa operasyonun

meşruluğunun ortadan kalkacağını düşünmüş ve kenti bombalamaya başlamıştır. Fransa,

25 "NATO'nun Libya'da Ne İşi Var?", https://www.ntv.com.tr/turkiye/natonun-libyada-ne-isi-var,6VO1xU5PmkGhAGJtyRD3qA , 28 Şubat 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018). 26 Gürkan Zengin, a.g,e, s. 67-88. 27 Celalettin Yavuz ve Serdar Erdurmaz, a.g.e., s.114.

Page 12: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

İngiltere ve ABD ise 1973 Sayılı Birleşmiş Milletler Kararını dayanak kabul ederek Libya

üzerine hava taarruzuna girişmişlerdir. Kaddafi'nin Bingazi'ye yönelmiş olması da müdahalenin

uluslararası topluma izahını kolaylaştırmıştır.

Türkiye'nin bu süreçte izlediği politika ise NATO içerisindeki mekanizmaları tıkamaktı.

Türkiye operasyonun ABD, İngiltere ve Fransa arasında yapılmasından rahatsızdı.

24 mart 2011 tarihinde ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye arasında Dışişleri Bakanları

düzeyinde konferans görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşme sonrasında alınan en önemli karar,

gönüllüler operasyonunun sonlandırılıp tüm yetkinin NATO'ya devredilecek olmasıdır. Sürecin

başında NATO müdahalesine karşı çıkan Türkiye neden böyle bir politika değişikliğine

gitmiştir? NATO müdahalesine neden izin vermiştir?28 Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet

Davutoğlu'nun bu duruma karşı savunması, "NATO müdahalesine karşı olduğumuz zamanlar

ne Birleşmiş Milletler Kararı ne de bölgesel destek vardı. Şuan 1973 Sayılı kararla Birleşmiş

Milletler desteği, Arap Birliği'nin açıklamalarıyla da bölgesel destek sağlanmıştır" şeklinde

olmuştur.29

Dörtlü konferans görüşmesinde İngiltere "Libya Temas Grubu" kurulması fikrini ortaya atmış

ve Türkiye'yi de davet etmiştir. Türkiye'nin Londra'da düzenlenecek konferansa katılmak için

ileri sürdüğü şartlar kabul edilmiştir ve Türkiye toplantıya katılmıştır. Şartlar, sınırlı sayıda

ülkeyi kapsamayacak, NATO Konseyi'nin onay vermediği hiçbir operasyon yapılmayacak ve

Londra toplantısı Libya Temas Grubunun ilk toplantısı olacak şeklindedir. Türkiye bu şekilde

Paris Konferansını ortadan kaldırmaya amaçlamaktadır.

Türkiye Libya Temas Grubu toplantısında Libya için yol haritasını ortaya koymuştur. Bu yol

haritasına göre; sivillere yönelik saldırılar durmalı, gerçek bir ateşkes sağlanmalı ve siyasi

süreçler devreye sokulmalıdır. Türkiye izlediği bu politikanın bir sonucu olarak muhalifleri

tanımıştır.Libyalı muhalifleri Libya halkının meşru temsilcisi olarak tanımıştır. Bu aşamadan

sonra muhaliflerin Türkiye'ye karşı olan bakışı da değişmiştir. Başlangıçta Türkiye'nin

tutumunu yanlış değerlendirdikleri açıklamasını yapmışlardır. Gerçekleşen tüm Temas Grubu

toplantılarında Türkiye yol haritasını yinelemiştir. Temas Grubu'nun dördüncü toplantısı

İstanbul'da yapılmış ve Kaddafi yönetiminin artık meşruiyetinin ortadan kalktığı kabul

edilmiştir.30

Mayıs ayından itibaren Türkiye muhaliflerle ilişkilerini geliştirmiş ve Kaddafi sonrası Libya

için yapılması gerekenlere odaklanılmıştır. Muhalifleri tanımasının ardından bunun

gerekliliklerini yerine getirmeye başlamış ve Libya'nın Türkiye'deki finans hareketi Arap-Türk

Bankasına TMSF tarafından el konulmuştur.

Libya'da muhaliflerin giderek daha üstün hale gelmesiyle Türkiye'nin Libya politikası daha da

netleşmiştir. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada "Artık diplomatik

ve askeri alandaki gelişmeler sonrasında Libya'nın mal varlıklarının dondurulması için bir

28 Gürkan Zengin, a.g.e., s. 67-88. 29 "99 Yıl sonra Mehmetçik Libya'da", http://www.haberturk.com/haber/haber/613691-99-yil-sonra-mehmetcik-libyada , 24 Mart 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018). 30 Cenap Çakmak, a.g.e., s. 343-371.

Page 13: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

gerekçe görmüyoruz. Bunun bir an önce Libya halkına teslim edilmesine önem veriyoruz. Bu

konuda da yoğun bir diplomatik çaba sarf ediyoruz" diyerek Libya halkının yanında yer

aldıklarını göstermiştir.31

Türkiye izlediği politikalarla Libya dahi Arap Devrimleri yaşanan tüm ülkelerde etkin rol

oynamak istediğini göstermiştir.

Türkiye sürecin başında izlediği politika nedeniyle muhaliflerin tepkisiyle karşılaşsa da

sonrasında muhaliflerle iyi ilişkiler geliştirmiştir. Yaralılar Türkiye'ye getiriliş ve muhaliflere

maddi yardımda bulunulmuştur. Muhaliflerin kontrolü tamamen ele almasından sonra Türkiye

aktif politika izlemeye devam etmiş ve devrim sonrasında büyükelçi atayan ilk ülke olmuştur.

Bundan sonra uluslararası alanda izlediği politika ise Libya kaynaklarının Libya'ya ait olduğu

yönündedir.32

4.2. 2012-2013 Yılları

2012 yılında ilişkiler daha çok ekonomik ilişkiler üzerinden şekillenmiştir. Türkiye, devrim

öncesi Libya'daki kazanımlarını kaybetmek istememektedir. Siyasi anlamda ilişkiler Libya'da

yeniden istikrarın sağlanmasını amaçlamıştır.33

2013 yılına gelindiğinde Libya'da iç çatışmalar yeniden başlamıştır. Yıl içerisindeki en önemli

olaylardan biri siyasilere düzenlenen kaçırma olaylarıdır. Bu ülkedeki güvensizlik ortamını

artırmaktadır.

Türkiye ile ilişkiler ise 2013 yılında yine ekonomik ağırlıklı olmuştur. Türk müteahhit ve

yatırımcıların hak edişlerini alamamaları üzerine ilişkiler gerilmiş ve güvensizlik ortamı

oluşmuştur. ancak Türkiye Libya'ya destek olma politikasını sürdürmüştür. Türkiye verdiği

destekle Libya'da istikrarın yeniden kurulmasını ve ilişkilerin güçlendirilmesini

hedeflemektedir.34

4.3. 2014 Yılı

2014 yılı Libya için zor bir yıl olmuştur. Ülkede ilk seçimlerin yapıldığı 2012 yılı sonrasında

2014 yılında ikinci seçimler yapılmış ve Temsilciler Meclisi adı altında bir parlamento

kurulmuştur. Yeni parlamento güvenlik nedeniyle Trablus yerine Tobruk'ta toplanmıştır.

Anayasa Mahkemesi seçimleri iptal etmiş ve parlamentonun Tobruk'ta toplanmasının

anayasaya aykırı olduğuna hükmetmiştir. Ülkede tırmanan gerilim yıl sonunda iki parlamentolu

bir ülke görünümü oluşturmuştur.

Türkiye bu durumda arabulucu rolü üstlenmiştir. Emrullah İşler, Libya Özel Temsilcisi olarak

atanmıştır. İki tarafla da görülmeler sürdürülmüştür. Türkiye'nin hem Trablus hem de Tobruk

31 "Libya Halkına Ait Olan Geri Verilmeli", http://www.haberturk.com/haber/haber/663481-libya-halkina-ait-olan-geri-verilmeli , 26 Ağustos 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018). 32 Cenap Çakmak, a.g.e., s. 343-371. 33 Cenap Çakmak, "Türkiye'nin Kuzey Afrika Politikası 2012", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2012, Ankara: SETA Yayınları, 2013, s. 497-521. 34 Ramazan Erdağ, "Türkiye'nin Kuzey Afrika Politikası", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2013, Ankara: SETA Yayınları, 2014, s. 237-253.

Page 14: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

hükümeti ile görüşmesi, tek taraflı politika izlemediğini ve uluslararası reel-politiği dikkate

aldığının göstergesidir.35

4.4. 2015 Yılı

Türkiye 2015 yılında Tobruk hükümetini tanımakta ancak Genel Ulusal Kongre ile temaslarını

da sürdürmektedir. Ayrıca Birleşmiş Milletlerin ülkede yönettiği müzakere süreçlerini de

desteklemektedir.36

4.5. 2016 Yılı ve Sonrası

2016 yılında Birleşmiş Milletler gözetiminde iki parlamentonun birleşmesi kararlaştırıldı ve

Fas'ta Libya Siyasi Antlaşması imzalandı. ancak Libya'daki hükümetler bu oluşuma destek

vermediler. 2016 yılı Libya siyasi görünümüne bakıldığında Milli Genel Kongre, Temsilciler

Meclisi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti adlarında üçlü bir bölünme mevcuttur.37 Türkiye Ulusal

Mutabakat Hükümetinin kurulmasının ardından bu hükümeti tanımıştır. Ancak 2014

seçimlerini kazanan Temsilciler Meclisi Ulusal Mutabakat Hükümetini tanımamaktadır. Bu

durum Türkiye'yi zorlamaktadır. Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümetine destek vermektedir

ancak bu hükümet yeterli uluslararası ve bölgesel desteğe sahip değildir. Ülkenin doğusu Ulusal

Mutabakat Hükümetinin kontrolü dışındadır ve batısında da tam olarak meşruluğunu kabul

ettirememiştir. Türkiye bu nedenle ülkede muhatap bulmak konusunda sorunlar yaşamaktadır.

Ancak bu sorun tüm uluslararası ve bölgesel aktörler için geçerlidir.38

SONUÇ YERİNE: TÜRKİYE'NİN LİBYA POLİTİKASINDA İNŞACI İZLENİMLER

Türkiye özellikle 2003 yılında Ak Parti'nin iktidara gelmesi sonrasında Ortadoğu ve Afrika

ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmeye yönelmiştir. Dış politika "komşularla sıfır sorun" temeli

üzerinden yürütülmeye çalışılmıştır. Özellikle Ortadoğu ve Balkanlarla kurulan ilişkilerde ortak

tarih ve kültür vurgusu yapılmıştır. Türkiye bu dönemde yakın çevresi ile girdiği ilişkilerde çok

taraflı bir politika izlemiştir. Türkiye izlediği dış politika ile komşularıyla arasında çatışmadan

arınmış, çözüm odaklı bir politika izlemeye gayret etmiştir. İzlediği çözüm odaklı dış politika

sayesinde yakın çevresindeki ülkeler ile ilişkilerinde yumuşak güç oluşturmayı amaçlamış ve

bunu başarmıştır.

Türkiye 2000 sonrası yakın çevresindeki ülkeler ile sağlıklı ilişkiler kurmaya yönelmiştir.

Bölge ülkeleri ile ekonomik, sosyal ve kültürel yönleri olan çok boyutlu politikalar izleyerek

bölgede gücünü artırmaya çalışmıştır. İzlediği dış politika, bölge ülkeleri ile kurduğu ilişkilerde

karşılıklı kazanmaya dayalı bir yol izlemesine neden olmuştur. İki tarafında kazandığı bu

35 Ramazan Erdağ, "Türkiye'nin Afrika Politikası", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2014, Ankara: SETA Yayınları, 2015, s. 287-307. 36 Ramazan Erdağ, "Türkiye'nin Afrika Politikası 2015", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2015, Ankara: SETA Yayınları, 2016, s. 383-403. 37 "Libya'da Son Durum Haritası (2017)", https://www.stratejikortak.com/2016/06/libya-son-durum-haritasi.html , 22 Haziran 2016, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018). 38 Emrah Kekilli, "Türkiye- Libya İlişkilerinin Önündeki Kriz Alanları", https://setav.org/assets/uploads/2017/03/191.Tu%CC%88rk-Libya-Analizi.pdf , 14 Mart 2017, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

Page 15: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

ilişkilerle Türkiye, 2010 yılında başlayan Arap Devrimleri sürecinde Ortadoğu ve K.Afrika

halkaları arasında rol model olmuştur.

2010 yılından Tunus'ta patlak veren Arap Devrimlerinin K. Afrika ve Ortadoğu'daki neredeyse

tüm ülkelerde etkili olması sonucu bölge ciddi bir karışıklığın içine sürüklenmiştir. Olayların

başlangıcı ve gelişiminin temel parametreleri klasik teorilerin çerçevesine uymamaktadır. Bu

nedenle olaylar karşısında izlenecek politikaların da klasik yaklaşımlara göre şekillenmesi

düşünülememektedir. İzlenecek çıkar odaklı politikaların bölge ülkelerinde barışın sağlanması

adına yararlı olmayacağı görülmektedir. İki taraflı kazançların yaşanacağı karşılıklı

politikaların izlenmesi hem tek tek bölge ülkeleri için hem de genel olarak bölge güvenliği ve

uluslararası güvenlik için daha faydalı olacaktır.

Türkiye, Arap Devrimleri sürecinde halkların yanında yer aldığını ve ülkelerinin geleceğinde

söz sahibi olanın halklar olduğu yaklaşımını benimsemiş ve bununla paralel bir politika ortaya

koymaya çalışmıştır. Türkiye bu politika ile aktörlerin ve kimliklerin ülkelerdeki değişim

gücüne vurgu yapmıştır. Türkiye'nin izlediği bu inşacı politika önemlidir.

Türkiye Libya'da olayların başlamasıyla ülkedeki 25 bin vatandaşının can güvenliğine

odaklanmış ve buna göre bir politika izlemiştir. Kaddafi ve muhaliflerle ilişki kurarak

vatandaşların ülkeden tasfiyesini sorunsuz bir şekilde gerçekleştirmiştir.

Türkiye Arap Devrimlerinin patlak vermesiyle, bu ülkelerdeki halklarla kendisi arasında bir

bağ kurmuştur. Kimlikler üzerinden bir yaklaşım benimsemiştir. Müslüman bir halka sahip olan

Türkiye, halkaları Müslüman olan Arap ülkeleri ile ilişkisini kimlik temeline oturtmuştur.

Libya'da olayların başlaması sonrasında Türkiye'den yapılan açıklamalar Libya ve Türkiye

arasındaki tarihsel ve kültürel bağlara odaklanmaktadır. Bu şekilde Libya'daki aktörlerle

iletişim kanalları açık tutulmaya çalışılmış ve olayların büyümemesi için çağrıda

bulunulmuştur. Ülkede demokrasi, insan hakları ve eşitlik ilkelerine dayalı bir yönetimin

kurulması gerektiği yinelenmiştir. Ayrıca sahip olduğu petrol rezervleri nedeniyle özellikle

Batılı devletlerin odağı haline gelen Libya'da halka dikkat çekilmeye çalışılmış ve Libya

üzerinden çıkar odaklı politikalar izlenilmesi eleştirilmiştir. Türkiye Libya'ya yönelik olarak

izlediği politikada insanı odağa almış ve demokrasi,insan hakları ve eşitlik gibi değerler

üzerinde durmuştur.

Türkiye'nin Libya'da olayların başlamasından itibaren temel vurgusu "Libya Libyalılarındır"

şeklindedir. Bu söylem hem diğer devletlerin Libya üzerinde izlediği çıkar odaklı politikaları

hedef alırken hem de kendi politika temelini ortaya koymaktadır. Türkiye'nin izlediği politika

ile sosyal/kültürel değerlere ve insani değerlere verdiği önem inşacı yaklaşımın bir sonucudur.

Olayların yatışmasının ardından Libya'ya büyükelçi gönderen ilk ülke Türkiye olmuştur. Bu

durum Türkiye'nin devrim sürecinde izlediği politikanın devamı niteliğindedir. Karşılıklı

ilişkiler kurmanın önemi izlenen politikalarla ortaya koyulmuştur.

Libya'da 2012 yılında yapılan ilk seçimler sonrasında Türkiye, bu demokratikleşme adımını

tebrik etmiş ve bu süreçte elinden gelen yardımı yapacağını bildirmiştir. Dost ve kardeş Libya

halkı vurgusu yapılmıştır. Bu vurgu inşacı yaklaşımın parametrelerinden olan kimlik ve değer

Page 16: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

ile uyuşmaktadır. Türkiye Libya'ya yönelik izlediği politikalarda hep uzlaşması bir yol

izlemiştir. Taraflarla sürekli iletişim içerisinde olmuş ve krizlerin büyümemesi için çaba sarf

etmiştir. Süreç boyunca Türk aktörlerin gerçekleştirdiği söylemler inşacı yaklaşımı

yansıtmaktadır.

Türkiye bölge ülkelerinde gerçekleşen silahlı müdahalelere karışmamayı politika olarak

benimsemiştir. Aynı şekilde Libya'da da askeri olarak varlık göstermeyeceğini belirtmiştir.

Dost ve kardeş ülke olarak betimlediği Libya halkına karşı silah kullanmayacağını dile

getirmiştir. Ayrıca uluslararası aktörleri muhatap alan söylemlerinde Libya'nın toprak

bütünlüğünü ve Libya'nın kaynaklarının Libyalılara ait olduğunu savunmuştur.

Türkiye, Libya'ya yönelik olarak süreç boyunca izlediği ve izlemeye devam ettiği politikalarla

dış politika yapımında inşacı bir yaklaşım izlediğini göstermiştir. Dış politika yapıcıların

yaptıkları açıklamaklarda vurgu yaptıkları noktalar inşacı yaklaşımla uyuşmaktadır.

KAYNAKÇA

1. DEMİRTAŞ, B, "İnşacılık", Şaban KARDAŞ ve Ali BALCI (ed.), Uluslararası İlişkilere

Giriş, İstanbul: Küre Yayınları, 2014.

2. AKBAŞ, Z. ve Zeynep Arslan Düzgün, "Libya'daki Arap Baharı'na Yönelik Türk Dış

Politikasına Konstrüktivist Bir Yaklaşım", Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt

8, Sayı 2, Ekim 2012, s. 57-81.

3. KAYA, S, "Uluslararası İlişkilerde Konstrüktivist Yaklaşımlar", Ankara Üniversitesi SBF

Dergisi, Cilt 63, Sayı 03, Temmuz 2014, s. 83-111.

4. RUMELİLİ, B, "İnşacılık/Konstrüktivizm", Evren Balta (ed.), Küresel Siyasete Giriş

Uluslararası İlişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014.

5. KAÇAR, G, "İnşacılık", http://www.tuicakademi.org/insacilik/ , 21 Mart 2014, (Erişim Tarihi:

22 Nisan 2018).

6. WENDT, A, Uluslararası Siyasetin Sosyal Teorisi, İstanbul: Küre Yayınları, 2012.

7. KARAKOÇ, J, "Konstrüktivizmde Dış Politika ve Etnik Kimlikler", Dokuz Eylül Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 28, Sayı 2, Haziran 2013, s. 131-160.

Page 17: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle

8. BÜYÜKTANIR, D, "Toplumsal İnşacı Yaklaşım ve Avrupa Bütünleşmesinin Açıklanmasına

Katkıları", Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2015, s. 1-24.

9. GÖÇER, İ. ve Sertan Çınar, “Arap Baharının Nedenleri, Uluslararası İlişkiler Boyutu ve

Türkiye’nin Dış Ticaret ve Turizm Gelirlerine Etkisi”, KAÜ İİBF Dergisi, Cilt 6, Sayı 10, s.

54.

10. “Kendini Yaktı Devrimin Sembolü Oldu”,

https://www.cnnturk.com/2011/dunya/01/20/kendini.yakti.devrimin.sembolu.oldu/603903.0/in

dex.html , 20 Ocak 2011.

11. YAVUZ, C. ve Serdar Erdurmaz, Arap Baharı ve Türkiye Orta Doğu'da Kırılan Fay

Hatları, Ankara: Berikan Yayınevi, 2012.

12. ÇAKMAK, C. et. al, "Ortadoğu'da Devrimler ve Türkiye",

https://s3.amazonaws.com/academia.edu.documents/30886548/ortadogudevrim.pdf?AWSAcc

essKeyId=AKIAIWOWYYGZ2Y53UL3A&Expires=1524487423&Signature=IpgHIm2edEJ

Si9IAYhJJi%2BKrBHQ%3D&response-content-

disposition=inline%3B%20filename%3DOrtadoguda_Devrimler_ve_Turkiye.pdf , Nisan

2011, (Erişim Tarihi: 2 Nisan 2018).

13. ÇAKMAK, C, "Türkiye'nin Tunus ve Libya Politikası 2011", Burhanettin Dural et. al. (ed.),

Türk Dış Politikası Yıllı 2011, Ankara: SETA Yayınları, 2012.

14. ZENGİN, G, Kavga Arap Baharı'nda Türk Dış Politikası, İstanbul: İnkılap Kitapevi, 2013.

15. "Türkiye Libya'daki Türk Vatandaşları İçin Harekete Geçti",

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/turkiye-libyadaki-turk-vatandaslari-icin-harekete-gecti-

17065436 , 19 Şubat 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

16. "NATO'nun Libya'da Ne İşi Var?", https://www.ntv.com.tr/turkiye/natonun-libyada-ne-isi-

var,6VO1xU5PmkGhAGJtyRD3qA , 28 Şubat 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

17. "99 Yıl sonra Mehmetçik Libya'da", http://www.haberturk.com/haber/haber/613691-99-yil-

sonra-mehmetcik-libyada , 24 Mart 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

18. "Libya Halkına Ait Olan Geri Verilmeli", http://www.haberturk.com/haber/haber/663481-

libya-halkina-ait-olan-geri-verilmeli , 26 Ağustos 2011, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

19. ÇAKMAK, C, "Türkiye'nin Kuzey Afrika Politikası 2012", Burhanettin Duran et. al. (ed.),

Türk Dış Politikası Yıllığı 2012, 2013.

20. ERDAĞ, R, "Türkiye'nin Kuzey Afrika Politikası", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış

Politikası Yıllığı 2013, Ankara: SETA Yayınları, 2014.

21. ERDAĞ, R, "Türkiye'nin Afrika Politikası", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış Politikası

Yıllığı 2014, Ankara: SETA Yayınları, 2015.

22. ERDAĞ, R, "Türkiye'nin Afrika Politikası 2015", Burhanettin Duran et. al. (ed.), Türk Dış

Politikası Yıllığı 2015, Ankara: SETA Yayınları, 2016.

23. "Libya'da Son Durum Haritası (2017)", https://www.stratejikortak.com/2016/06/libya-son-

durum-haritasi.html , 22 Haziran 2016, (Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

24. KEKİLLİ, E, "Türkiye- Libya İlişkilerinin Önündeki Kriz Alanları",

https://setav.org/assets/uploads/2017/03/191.Tu%CC%88rk-Libya-Analizi.pdf , 14 Mart 2017,

(Erişim Tarihi: 23 Nisan 2018).

Page 18: İNŞACILIK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARAP DEVRİMLERİ … · ideoloji olmuşken, ikinci tartışmada ise sosyal bilimlerde de nesnelliğin sağlanması üzerine düşünceleriyle