nasil yasamali ii

347

Upload: mstfokn

Post on 25-Dec-2015

96 views

Category:

Documents


13 download

DESCRIPTION

Nasil Yasamali II APO

TRANSCRIPT

Page 1: Nasil Yasamali II
Page 2: Nasil Yasamali II

Abdullah Öcalan

NASIL YAŞAMALI?

CİLT-II

Page 3: Nasil Yasamali II
Page 4: Nasil Yasamali II

Abdullah ÖCALAN

NASIL YAŞAMALI?

CİLT–II

Weşanên Serxwebûn

81

Page 5: Nasil Yasamali II

Abdullah ÖCALANNASIL YAŞAMALI?

CİLT–II

Weşanên Serxwebûn: 81

Birinci Baskı: Mayıs 1996

İkinci Baskı: Ağustos 2009

Page 6: Nasil Yasamali II

İÇİNDEKİLER

Önsöz ................................................................................................................11

PKK tarihi “Nasıl Yaşamalı?”

sorusuna verilen en kapsamlı cevaptır .......................................................... 15

İlişki gerçeği .....................................................................................................91Düzenden ilişkini kopar vur, vur kopar ............................................................ 92Ölü canlar ilişkisizdir ....................................................................................... 93Önderlik, geleceği yürekte kuşatan ilişki bütünlüğüdür ................................... 95İlişkilerin aile etrafında gelişmesi tehlikelidir .................................................. 97PKK özgürlüğü insanlığın ilk gününden temellendiriyor ................................. 99İlkin özgür ilişkiler ortamına ulaşmak gerekiyor ............................................ 100Çok tehlikeli büyütülmüşsünüz ...................................................................... 103Kızların bir özelliği de kendilerini çok beğenmeleridir .................................. 105Çok özgür bir düzeyi arıyorum ....................................................................... 108Kadının bütün güzelliklerini topluyorum ....................................................... 110

Üçgendeki tuzak ............................................................................................ 115

Kendinizi yedi suyla yıkamadan ilişkilerde seviye tutturamazsınız............... 117Tuzakları bozmak yetmez, bir de düşmana tuzak kurmak gerekiyor............... 118Karşınızdaki erkeğin çok eğitilmeye ihtiyacı var ........................................... 121

Militanlaştığınız oranda sevilebilirsiniz ..................................................... 123

Kötülükler bitmediği için iyiliklerle dolu insan yaratılmalı ............................ 126Akrabalık ilişkilerinden, özel ilişkilerden nefret ediyorum ............................ 129PKK, pratik sahibi olanların PKK'sidir .......................................................... 131Aşırı kadınsı ve erkeksi yaklaşımlar aşılmalıdır ............................................. 133Kendimi kolay sevdirtmem, zor sevdirtirim, ama büyük sevdirtirim ............. 136

Kürt aşk kanunları olmadan kolay aşık olamazsınız ................................ 139

En değme erkek, kadın karşısında bitiktir ...................................................... 140Sizleri bir genç kız diriliği ve saflı ğında tutacağız .......................................... 142

Page 7: Nasil Yasamali II

Genç bir kızın mal-mülk durumuna düşmesini bir türlü kabullenemiyorum... 145Ulusal-demokratik devrim aşamasındayız ..................................................... 148Savaşı geliştirmeyenler büyük sevgiye ulaşamazlar ....................................... 150

Sevgi, sevgili ilkin savaş kahramanı olmalı ................................................ 153

Yaşamın onurunu, tutkusunu, güzelliğini ve felsefesini bulmak zorundasınız 154Yeni yaşama cevap olamamak suçtur ..............................................................157Katliam kitlesi olma konumuna onay istiyorsunuz .........................................159Çok temel yaşamsal faaliyetler içindeyim ...................................................... 162Örgüt olmak bir haktır, bir görev değildir ....................................................... 164Tarihi açıdan ceza, infaz vakti geldi ............................................................... 167Birey hakkı savaş hakkıdır ............................................................................. 170Özgür topraklarda her şey birliğe, düşmana karşı öfkeye davet ediyor........... 171“Merkez olmak istemiyoruz, isyan önderleri olarak kalmak istiyoruz” anlayışı TC'nin zaferidir ................................................................................. 173PKK'de sadece kendini yeniden yaratmak mümkündür ................................. 175Büyük çukurdaki, teslimiyetteki kadını biz yükselttik ................................... 178Erkek olmak kolay değil ................................................................................. 179Yeni evliliklerden, siyasi evliliklerden,ülke, parti ve ordu evliliklerinden bahsediyoruz ............................................ 181Sevgiyi anlamak Ağrı Dağı'na ulaşmaktan veya en zoru başarmaktan geçer ..................................................................... 183Sevmek çok gerekli, fakat kimle, nasıl, ne zaman? ........................................ 184Kendimi yarattığım oranda, kadını da yaratıyorum ........................................ 185Önderlik kurumu kimin nerede, nasıl yaşaması gerektiğini bilir .................... 188Ya özgürlük, ya özgürlük savaşımı ................................................................. 190

Bir değil, binler sizi sevsin ............................................................................ 195Halk ordusu kurmak istiyoruz,ama sizler bunu sürekli geciktiriyorsunuz ...................................................... 196“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna beş kişi karşılık versin, dünyayı sarsarız............ 198İlkeye ihanet etmeden yaşamak çok önemli ................................................... 201Özgür kadın, güzel olmalı ............................................................................. .203 Özgür bir kadın yaratmak, bir ülke kurtarmaktan daha zordur ....................... 205Sizin yaşadıklarınız sahte Mem û Zin'liklerdir ............................................... 207Güçlenmek istiyorsanız biraz da benim yaptığım gibi yapın .......................... 210 Önce savaşçıyız, önce savaşan insanız ........................................................... 212Tek sığınacağınız yer, özgürlük silahı ve dağlardır ......................................... 215

Page 8: Nasil Yasamali II

“Nasıl Yaşamalı?” sorusunda aktörlerin varlığı yok ................................. 219

Yedi yaşında nasıl yalnız oyun oynamışsamşimdi de yalnız savaş oyununu oynuyorum .................................................... 220Birer uygarlık abideleri olmalısınız ................................................................ 222Ölümümü bile düşman için korkulu bir hale getirdim .................................... 224İnsan, toplum kimliğiyle, ulusal kimliğiyle yaşar ........................................... 227Düşman bu mücadeleden yalnızca beni sorumlu görüyor, sizleri değil........... 228Eski Kürt’e dünyada yer yok .......................................................................... 230Bireycilik adı altında kurt gibi birbirinizi kemiriyorsunuz ............................. 232Yeni Kürt, yeni parti ilkesine göre yaşayacaksınız ......................................... 234Dağlarda kutsal ruhu bulmalısınız .................................................................. 236Güzelliğin, iyiliğin ve doğruluğun zorlayıcısıyım .......................................... 237Doğrulara gelmek, doğruların büyük iradesi olmak tek doğru tutumdur......... 241

Ya ölü, ya deli ................................................................................................ 247

Sizi yürüten kuvvetler bambaşka .................................................................... 248En az bizim kadar TC'nin de yaşayıp yaşamadığı belli değil .......................... 250Düşman “sağmal inek” politikasını uygulamak istiyor .................................. 253Benimki yaşama çağrıdır ................................................................................ 255Ucuz önderlik, ölümün önderliği olmaz ......................................................... 258İlk ders son derstir; yaşam dersidir, zafer dersidir .......................................... 260Ya insan olacaksınız, ya insan olacaksınız ...................................................... 262Doğa kanunları, toplum kanunları benim için mükemmel işliyor .................. 264Sizi halk için müthiş kullandım ...................................................................... 267

Sosyal militan yaşam kaynağıdır,

yaşam aydınlığıdır, yaşam silahıdır ............................................................. 271

Sosyal grup olmak insana özgüdür ................................................................. 273Toplumsallığı tanımayan bireycilik hayvanlaşmaktır ..................................... 274Dört bin yıl öncesinin Kürt’ünü en özgür topluma çekiyoruz ........................ 275Sosyal imha en ağır idam cezasıdır ................................................................. 277İnsan olmak partiyle başlar.............................................................................. 279Yaşamım büyük intikam hareketidir ............................................................... 281 PKK hareketi, yılanın ağzından taş alma hareketidir ...................................... 282Günahkâr, lanetli birçok şeyi yaşam özelliği olarak bellediniz ....................... 283Sosyal mücadele savaşın en şiddetli alanıdır .................................................. 285Kendini örgütleyen insan en büyük kuvvettir ................................................. 286Siyasi, askeri yaşamı kurtarmaktan önce sosyal yaşam .................................. 288

Page 9: Nasil Yasamali II

Toplumu tahlil etmek atomu analiz etmekten daha zordur ............................. 290Zorluklar kadar özgürlükleri de önünüze koyuyoruz ...................................... 291Düşmana vurabildiğin kadar vur .................................................................... 293Halkçı, emeğe bağlı sosyalist tarz bizim tarzımızdır ...................................... 294Düşmanım bile “sen çok kötü savaşıyorsun” diyemez ................................... 296Güdülere teslim olmuş düşünce bitmiştir ....................................................... 299Milyonların yüreğinde korkunç yer etmeyibecerdim, ama sizin sevenleriniz az ............................................................... 303Sosyal terbiyeye ulaşmak için büyük çile gereklidir ..................................... 305Bana saldırı demek, özgürlük ilişkisine saldırı demektir................................ 307Muhteşem, özgür bir aile yaratma çabası içindeyim...................................... 309Büyük intikam beslemeyen,büyük duyguları olmayan büyük savaşamaz ................................................. 311Geliştirdiğimiz model hem çok bilimsel, hem çok iradeli ............................. 313

Nasıl Savaşmalı? ......................................................................................... 317

Yaşamın ne alt, ne de üstyapısıyla ilişkiniz var ............................................. 319Alışkanlıklarım, ruhumun arayışları farklıdır ................................................ 321Yaşamaya ve savaşa doğru gelin ................................................................... 323Savaş en keskin gözleri, en az hata yapan bakışları gerektirir ........................ 326Beni sürükleyen büyük bir heyecan kasırgasıdır .......................................... 327Tutkularım bir dünya kadar büyüktür ........................................................... 330Agitler, Kemaller, Hakiler çok güzel bir yaşamın militanlarıydılar ............................................................... 332Bu topraklara neden ihanet ediyoruz? ........................................................... 335Yaşam hakkı için savaş ................................................................................ .337TC'den değer koparmak bir savaş gerekçesidir ............................................. 339Yaşam, cesaret ile korku tahterevallisi arasındaki dengedir ........................... 341Müthiş kinlerimle ve büyük sevgilerimle savaşa yaklaşıyorum .....................343

Page 10: Nasil Yasamali II
Page 11: Nasil Yasamali II
Page 12: Nasil Yasamali II

Önsöz

“Nasıl Yaşamalı?”nın cevabını, nasıl yaşıyoruz da yoğunlaşarakbulabiliriz. Birinci cildini 1995 yılında yayınladığımız “Nasıl Ya-şamalı?” kitabı büyük ilgi gördü, kısa sürede tükendi ve ikinci ba-sımı yapıldı. Hitap edilen okur kitlesinin kitapta kendisini gördüğü-nü düşünüyoruz. Duyulan ilgi ve kitabın kısa sürede ikinci baskısı-nı yapması bundandır. Şimdi kitabın ikinci cildini okurlarımıza su-nuyoruz. Birincisinde mücadele eden insana yakışan yaşamın nasılolması gerektiğini okudu okurlarımız. İkincisinde bir yaşamın ne-resinde, uzağında mı, yakınında mı olduklarını sorgulayacaklarokurlarımız. Ve yeni yaşama, başaran insana ulaşmanın perspekti-fini, çözüm yollarını bulacaklar.

Aradan zaman geçti. Sömürgeci düzen ile PKK arasında müca-dele devam ediyor. Hem de savaş sahalarını daha da genişleterekbu mücadele yürütülürken ve sonuçlarını ortaya koyarken, kişiliközellikleri daha da belirginleşti. Bu kişilik kimdir; gücü nedir, za-yıflığı nedir, soruları karşısında daha çıplak yönüyle kendisinigizlemekten kurtulamadı.

Bugün insanın sorunları dünden daha büyük ve daha tehlikelidir.Bugün mücadele ve kazanma ruhuyla yaklaşılmayan her şeyin her

11

Page 13: Nasil Yasamali II

zaman düşürücü ve kaybettirici olduğu dünden daha kesindir. Ölüruh, “yok” kişilik hâlâ bir sorun ya da kötü bir beladır. Kazanmak biryana, ayakta kalma gücünün olup olmadığı bir tartışma konusu. Ki-şilik kendi başına, güç olarak, gücün içinde değil. Kendini var etmi-yor. İçinde yer aldığı oluşuma, ortama, yasalara ve düzene bağlıyor.İradesini ortaya çıkarma, koşulları etkileme, gelişmeleri yönlendir-me rolünü kendine yakıştırmıyor. Korkuyor. Büyük işlerin başarıl-masının kendisine düşmediğini düşünüyor. Aslında iyi irdelendiğin-de kendini “insan” yerine koymuyor. Katliam kitlesi olma konumu-na ve yenilgili ruh hali psikolojisine onay istiyor.

Beyni dışarının yasalarıyla çalışan insanın bu korkunç durumuneden devrim, neden özgür yaşam, neden savaş sorularının cevabı-nı veriyor. Bu anlamda yaşam sorunu elden bırakılacak bir olay de-ğil. Diri kalmak için hava ve su ne kadar gerekliyse, yaşam sorunu-nun çözümü de bir o kadar kaçınılmazdır. Başkan Apo'nun belirtti-ği gibi, “Yaşam, uğruna ölümsüzce mücadele yürütülmesi gerekensoylu bir eylemdir.”

Bunun anlaşılır nedenleri vardır. Özellikle de Kürt insanı, koşul-ları bakımından yaşadığı, yaşam değildi. Devrimci anlamda olmasabile başkalarının neleri yaşadığını gördü, ama kendisi aynısını yaşa-ma olanağını bulamadı. Adına kader diyerek boyun eğdi, kendiliğin-den bir teslimiyete yattı. Bu özelliklerin ağır etkilerini özgürlük saf-larında olmasına rağmen yaşamaya devam etti. Fazla büyümedi,adeta küçüklükte ısrar etti. Küçük düşündü, şimdi de büyük düşün-müyor. Sorun ettikleri birincil olanlar değil, talidir. Hareket noktala-rı, temel ölçüleri sağlıklı değerlendirmelere götürmüyor. Özgür ol-mayan, kendine güvenmeyen, gözleri hep büyüklerine bakan kişi-likler, psikolojik ruh haliyle doğruları ya da yanlışları dillendirirler.Bağımsız karar verme gücünü, inisiyatif geliştirme yeteneğini sergi-leyemezler. Riskten korkarlar. Başarı da riskte gizli olduğundankendi küçüklüklerine uygun iş, alan, ortam ve çevre seçerler.

Bütün bunlar Kürt kişiliğinin neleri yaşadığına, nasıl yaşamasıgerektiğine cevabı zorluyor. “Nasıl Yaşamalı?” kitabının ikinci cil-di, sadece bu soruların cevabını bulmak değil, bu cevapların nasılhayatın gerçekliği haline getirileceğini, sonuçta nasıl insana yaraşıryaşamın yakalanacağını ve nasıl kazanılacağını ortaya koyuyor. Şu

12

Page 14: Nasil Yasamali II

bir gerçektir; Kürdistan topraklarında yaşam savaşını veremeyenlerhiçbir şeyi kazanamazlar. Kendini özgürleştirmesini bilmeyenlerhiçbir şeyi özgürleştiremezler. Bağımsız bir kişiliği yakalayama-yanlar kölelikten ve küçük insan olmaktan asla kurtulamazlar. Hiç-bir zaman büyük insanlar, devrimciler, başaran ve kazanan insanlarolamazlar. Ancak kendi kişiliklerinin gafilleri olabilirler.

Okur, özgürlüğe sevdalıysa, arayışa tutkuluysa, bu kitabı kendikişilik güçlenmesi için bir hazine, bir sermaye olarak kullanabilir,kendini bir sürecin kişilik bazındaki yürütücü gücü haline getirebilir.

Weşanên SerxwebûnMayıs 1996

13

Page 15: Nasil Yasamali II
Page 16: Nasil Yasamali II

PKK tarihi “Nasıl Yaşamalı?”

sorusuna verilen en kapsamlı cevaptır

BBir kadınla işe başladık.Ve şimdi ise oldukça özgürleşmiş bir kadınlar topluluğuyla

devrimimizin renkli, zengin, sosyal, yeniyle gittikçe radikalleşengücü olarak kadın kitlemizi katmışız. Kürdistan gibi bir ülkede,hiç kimsenin beklemediği, yöntem olarak da denemeyeceği bugelişme yöntemine biz neden başvurduk? Hâlâ bu üzerinde ençok tartışılan bir husus olmaktadır. Günlük basının starı halinegeldiğimiz de söyleniyor ve gerçek de biraz böyledir. Fakat karşıhamle de eksik değil. Bir de deniliyor ki; “Asıl onu siz bizden so-run.” Toplum hayli çalkalanıyor. Türkiye'de, Kürdistan'da ve hattauluslararası alanda da dikkatler giderek üzerimizde yoğunlaşıyor.Sorular soruluyor, kitaplar yazılıyor. Uluslararası medya da gittik-çe daha ilgiyle yaklaşım gösteriyor.

Kürdistan'da, hatta Türkiye'de tarih boyunca sürekli aşılmayanbir durum var; egemen sınıfların özel savaş yöntemleri. Bir Osman-lı sisteminde iktidar potansiyelleri öyle acımasız imha edilir ki, teksultan güvenceye kalsın diye, 18 şehzadenin (ki bazıları daha be-bek) boğdurulması örnek olarak gösterilir. Bir çırpıda bütün kardeş-ler, iktidarda muhtemelen yeri olabilecek kim varsa, neredeyse, bu-lurlar ve anında boğup daha sonra da tören yapıp gömerler. Dolayı-

15

Page 17: Nasil Yasamali II

sıyla sultanın iktidarı sağlamlaşsın ve her sultan gelişinde bu durumtekrarlanır; “Kardeş katli vaciptir kanunu.” Bu bir özel savaş kura-lıdır. Kendi kardeşlerine, bebeklere bile bunu uygulayan bir sistemdiğer iktidar alternatiflerine karşı neler yapmaz ki?

Mustafa Kemal için de bütün iktidar potansiyellerini, alternatif-lerini daha doğmadan imha ettiği söylenir. Hatta potansiyel bir du-rumdayken provoke edip, açığa çıkararak, imha etmenin üstadıdır.İttihat Terakkicilere de o rolü oynatıp hepsini daha 1926'larda sah-te bir suikast senaryosu ile imha etmiştir. Çerkez Ethemler; bütünisyanları onlara bastırtır, ardından onu provoke edip, Yunan safla-rına itiverir. En yakını olan Kazım Karabekir gibi (ki o olmazsaadım atamazdı Doğu Anadolu'ya veya Kürdistan'a), o da idamdankıl payı kurtularak canını zor kurtarır. Sahte parti kurdurur halkpotansiyellerini bu araç vasıtasıyla açığa çıkartıp, daha sonra o po-tansiyeli boğdurarak bitirir. Ve böylece nefes alamaz, bırakalımdemokratik olmayı, kişiliğini bile ileri sürmeye cesaret edemez birfaşist toplum tipi ortaya çıkarır.

Hitler'in “benim üstadım” dediği diktatördür.Cumhuriyet de öyle şekillenir ve cumhuriyet hâlâ da böyledir.

Cumhuriyetle özel savaş bir adım daha ileriye gider ve özel savaşTürk rejiminde iktidar yönetmede en temel araçtır. İdeolojik haklı-lık, siyasal sistem denemeleri görüntüdür. Esas itibariyle insanlarüzerine uygulanan savaş türü iktidar olmayı belirler ve sürdürül-mesini, kalıcılaştırılmasını sağlar. Türk iktidar gerçeğini kendinemünhasır bir sistem olarak bu nedenle incelemek büyük önem ta-şır. Bu, herhangi bir devlet rejimi gibi değildir. Ne Araplardaki gi-bi, ne Avrupa'daki gibi, ne de Doğu ülkelerindeki gibidir. Bu, birnevi kendine münhasır bir sistemdir. Bunlarda ahlak, vicdan, acı-ma duygusu, akraba, hısım hiç aramayacaksın. Hele demokrasi, li-beralizm hiç mi hiç aranmamalı. Demek ki, geliştirilen iktidar ola-yında, iktidarın gerek ele geçirilmesinde ve gerekse sürdürülme-sinde, uygulanan özel savaş yöntemlerini anlamadan doğru birkavrayışa ulaşılamayacağı gibi, iktidar savaşımında da başarılı birgiriş yapmak asla mümkün değildir.

Benim gibi bir köylü fukarası, güçsüzlerin güçsüzü, çaresizlerinçaresizi, fukaranın fukarası, köy toplumuyla, şehir toplumuyla gi-

16

Page 18: Nasil Yasamali II

derek resmi toplumla tanışırken, hele bir de iktidar savaşımı gibibir ateşin içine kendisini atarken; neyin nasıl olacağı, baştan nelergeçeceğini anlamak gerçekten bu dünyanın en ilginç işlerinden bi-ri olsa gerek. Hani derler ya “oldu bir kere” dünyanın en iktidar-dan uzak koşullarında oluşmuşum. Sınıfsal, sosyal, ulusal, kültürelbütün toplumsal etkinliklerin dışında eğreti, ona yaklaşmaya bilecesaret edemeyen bir gelişim tarzım var. Öyle ana ocağından ilko-kullara, ortaokullara ve bildiğiniz işte ta Ankaralarla tanış, dinletanış, sosyalizmle tanış, siyasetle tanış. Ne kadar tanışırsan artık.O bile kendi içinde bin bir eksiklikle dolu. Kesinlikle hiçbiriniz-den daha fazla bilinçli değilim. Öyle netleşmiş de değilim. Garipbir tarzda yürüyüşe devam ediyorum.

Ankara ilgimi çekiyor 1970'lerin başlangıcında.Zaten 1966'da da Ankara'daydım. Ulus'taki Atatürk heykelinin

önünden geçerken eteğine yapıştığım öğretmene “aboow, bunugördün mü?” diyordum. Benim için daha sonra şunu söylemişlergüya “ben de bunun gibi olacağım” demişim. Böyle bir şey dediği-mi hatırlamıyorum. Fakat bu ne heykelidir diye kendi kendime“aboowlar” çektiğimi hatırlıyorum. Yani Ankara caddelerinde yü-rümenin bile ilk gelişimde büyük cesaret istediğini hatırlıyorum.Doğru dürüst bir top oyununa girmeye cesaretim yok. Ara sıraMaltepe Camisi'ne gidip birkaç rekât namaz kılıyorum. O zamanOsman Turan, Necip Fazıl Kısakürek gibi dini, sağ yorumu güçlüolanların toplantılarını büyük merakla izliyorum.

İmran Öktem'in cenaze töreni, bizim okulun önünden geçti.Herkes bakıyor, ben de bakıyorum.Bakıp ilk adımları atıyor ve ürkek ürkek cenaze töreninin bir

ucuna giriyorum. İlk giriş böyle.Sosyalizmin alfabesi diye bir kitabı elime alıyorum. Bu kitap

zafer kazandı, o zamana kadarki bütün inanç ve bildiklerime karşı.Ve en sıradan bir genç olarak ayrılıyorum. Ankara'dan, Diyarba-kır'a geliyorum, bir kadastro memurluğu yapmaya. Haritayı çiz-mek zor bir mesele, tapu işleriyle uğraşmak tecrübe ister. Benimilk teknisyenim rüşvet aldığımda “usuldendir” diyordu. Sabahakadar titrediğimi ve bu rüşveti nasıl harcayacağımı düşündüğümüiyi hatırlıyorum. Bir ilkenin çiğnenmesi oluyordu bu. Ama daha

17

Page 19: Nasil Yasamali II

sonra bunu, ulusal, siyasal davaya yatırırsam, uygun olabilir diyekabulleniyorum. Diyarbakır'da bir yıl tarla ölçümünü yapıyorum,para biriktiriyorum. Biraz daha ağaların içine giriyorum, onlarlayemek yiyorum, masalarına kuruluyorum.

Yine hedefimde Ankara var, İstanbul var. Üniversite imtihan-larına giriyorum, kazanıyorum. İstanbul Bakırköy'e tayinimi alı-yorum. Gelişmiş bir semttir Bakırköy. Orada da bir yıla yakınkadastro memurluğu yapıyorum. Trakya köylerinde ölçüm var. Oköylerin oldukça bizimkilere göre ileri yönlerini fark ediyorum.Bakırköy'ün sosyal havasını biraz daha yakından görüyorum. Ta-bii yine de dışındayız. Biraz para biriktirip, okul okumaya özengösteren bir konumum var.

Kadınlara ilgim yok denecek kadar az. Çok ürkek ve muhafa-zakâr. Ne geleneklere göre, ne özgürlüğe göre ilişki kurmaya ce-saret ediyorum. Çok siliğim kısaca, bir-iki kelime konuşmaya ça-lışsam, arkasını getiremeyecek kadar zavallıyım. Ve bir yıl da öy-le geçiyor İstanbul'da. Elime aldığım kitaplar, “Ulusların Kendi

Kaderini Tayin Hakkı” ve bazı öğrenci tartışmaları. DDKO'yagidiyorum ve seminer veriyorum. “Kürt, devlet” lafı ağzımdançıkıyor. Herkes provokatör gözüyle bakıyor o zaman. HerkesKürt olduğu halde, Doğu halkı diyorlar kendilerine. Ulusal mese-le deyince asla ağzına devleti almayacaksın. Ama dikkat çekiyo-rum. Kongreye gidiyorum, usturuklu bir konuşma yapıyorumDDKO'da. Ve en cesaretli konuşma oluyor herhalde. Beni üyeyapıyorlar. Hem de çok güzel bir elbise giymiştim. Hiç beklen-medik bir biçimde, mavi bir takım ve galiba beyaz bir gömlek.DDKO ve o kıyafet ardından Ankara'da Siyasal'a kayıt yaptırıyo-rum. 12 Mart olmuş İstanbul'dayım, eylem var. İstanbul didik di-dik aranıyor. Biz ucuz atlatıyoruz. DDKO'ya sempatizan gibiyizonlar da bizi örgütlemiş güya!

THKO kuruluyor. THKP/C kurluyor. Biz uzağındayız. MahirÇayan'ı dinliyoruz. Çok ciddi etkiliyor bizi, tabii Kürtleri çok ce-saretlice konuşuyor. Bir de inançlı ve eylemci. Bu, Teknik Üni-verste'de oluyor, 1971'in kış-bahar ayına doğru gelirken. İstan-bul'dan bu mesajları almış olarak Ankara'ya geliyoruz. Orada1972'nin Mart Kızıldere katliamına ilk boykotu biz yönlendiriyo-

18

Page 20: Nasil Yasamali II

ruz. 12 Mart'tan çıkışın fiili önderliğine soyunmuş oluyoruz. 7 Ni-san'da bizi içeri alıyorlar ve böylece 12 Mart rejimi çözülürken bizişin kuyruğunda yakalanmış oluyoruz. Fakat kıl payı da bu neden-le kurtuluyoruz. Hem 12 Mart'ın gençliğiyle çok sınırlı bir ilişkivar, hem de öncüleri ezilirken onların en son temsilcisi bir yerdebiz oluyoruz. Ama fazla ezilmeden. Eğer biraz daha erkenden 12Mart direnişine katılsak, bizim ölümümüz daha o zaman olacak.Gecikmeden bu anlamda bir talihlilik oluyor. Bizi 12 Mart'ın fa-şizm tırpanından koruyor. Aynı zamanda bize bir önderlik etme zo-runluğunu da, bir anlamda şansını da yüklüyor. Boykotu bu neden-le başarı şansı verdik ve fiilen 12 Mart sonrası yüksek öğretimgençlik hareketinin önde geleni olduk. Bizi bir yerde oluşacak bü-tün gruplaşmaların önünde bir yere attı.

ADYÖD'ü kurduk.Daha sonra kendi grubumuzu 1973'de “Kürdistan sömürgedir”

sözcükleri temelinde kurduk ve 1975'i böylece yakalayıp tarihi birdönüm noktasına doğru kendimizi temellendirmeye çalıştık. 1975sonları hareketimizin manifestosunun yazıldığı bir tarihtir. Bu ma-nifesto daha sonra yayınlanmadı. Ancak 1978'de yayınlanabildi,ama aynı içeriktedir. ADYÖD kapatıldı. Dev-Yol, Dev-Sol hare-ketleri çıkmaya başladı ve biz de kendi grubumuzun hareketini da-ha bir yoğunlaştırmaya çalıştık. İşte adı geçen bayanla, bu yıllardailişkiler yoğunlaşmaya başladı.

PKK tarihinin en ilginç bir karşılaşması oluyor.Birileri Kürdistan'ın en iddiasız ve en zorlanmış, başarının pek

fazla yanına yaklaştırılamayan gerçeğinden gelirken, diğeri tam te-pede iktidarın Kürdistan'daki dayanağı, Şeyh Sait isyanından Der-sim isyanına kadar, en etkili bir rol almış, aile olma nedeniyle ge-rek Kemal, gerek İnönü döneminde bizzat iltifatlarına mazhar ol-muş, seçkinci, cumhuriyetçi, bu çerçevede güya aydın, ama kendihalkına da kapalı, düşman bir çerçevede yetişmiş. Halkına karşımüthiş kapalı bir aile. Cumhuriyetin aristokratik ortamına çok açıkolan bayanın şüphesiz yetişme özelliklerini iyi incelemek gereki-yor. Daha sonra müthiş bir önderlik eğitimine tabi tutulmuştur diyeyargılarda da bulunduk. Kendisinin soruşturmada verdiği ifadedede var. “8 yaşımdan itibaren yetiştirildim” diyordu. Yani ajanlık

19

Page 21: Nasil Yasamali II

değil, önderlik eğitimi temelinde yetiştirilmiş güya. Ama çok açıkki, bu yetiştirme TC'nin Kürdistan'da dayanağının olması içindir.Çok rafine edilmiş bir kişilik oluyor. Sınıf tercihlerini mükemmelyapmış, ulus tercihini mükemmel yapmış, rafine bir ajan aile. Kısa-ca rafine bir ajan kişilik diyebileceğimiz bir oluşumu yaşadığı anla-şılıyor. Bütün bunları tabii o gün için belirtmek zor. Şimdiki düzeybunu bize rahatlıkla anlatabilir.

Kendini tanıyan, dünya nimetlerinden doymuş, Kürdistan ölçüle-rine göre tepede kalmış, Ankara'da da yeri olan böyle bir gerçeklekarşı karşıyayız. Karşısındaki erkeğin durumu ise tam tersine, top-lumun tabanından, oldukça rafine değil, toy ve bilinen fakir-fukaraçocuklarının bütün geleneksel özelliklerini kısmen taşıyor. Ama gö-zü de hep yeniyi arıyor. Derin bir araştırmacı ruh hali içinde. Biryerden giriyor, bir yerden çıkıyor. Bir şey buluyor, birisini bırakı-yor. Daima bir arayış ve böyle bir tabandaki ile bir tepedekinin kar-şı karşıya gelişi. Daha öncesinde de görüldüğü gibi devrimcilik var,solculuk, sosyalizm var. Yine grup oluşmuş Kürdistan'a bağlı. O,Kürdistan üzerinde bir işbirlikçi statünün önder gücü, erkek ise ulu-sal kurtuluş temelinde oluşumun önder gücü. Sosyal yönden, kültü-rel yönden, siyasal yönden taban tabana zıt bir karşılaşma. Görü-nüşte solcu, sosyalist, hatta Kürt gerçeğine dayalı oluyor, ama özün-de tam tersine bir konumda kendilerini buluyorlar. İlk başta bir ikti-dar çatışması içine girdiği anlaşılıyor. Birisi işbirlikçi temelde ikti-darını korumak için devleti arkasına almış; onunla kendini daha dagüçlendirmek, gerekirse kendini biraz yenilemek, bir Kürt refor-mizmini bile kendilerinden başlatmak gereğini duyabilirler. Hâlâbirçok reformizmin ipuçlarını anlamak istiyorsak bu niteliğe dikkatçekelim. Diğeri ise son derece radikal bir kurtuluşçuluk amaçlıyor.

Birbirlerine zıt iktidar amaçları, tutkuları, planları, tipleri, ör-gütlemeleri, çabaları içinde olmaları söz konusu. O işbirlikçiliğingüçlü zeminine dayanıyor. Ölçülmüş, biçilmiş, yıllarca içinde ya-şanılmış, arkasına direkt devleti alan bir yapılanma varken, yineoldukça yönetim gücü haline gelmiş bir tecrübeyle böyle somut birdurumu yaşıyor. Kısaca, güçlü, net, tercihini yapmış.

Erkek ise sosyalizme kapılmış, ulusal soruna yönelmiş, sömür-geciliği yakalamış, grup olma gereğini duymuş ve 1975'lerde de

20

Page 22: Nasil Yasamali II

manifesto yazacak güce de ulaşmış, grubu da giderek büyütmeyeve ülkeye taşırmaya karar vermiş bir konumda. Ama sadece bu ka-dar. Ne bir kuruş parası, ne bir fişek, tabanca erzakı, silahı, ne desonuna kadar dayanabilecek kadrosu var. Dolayısıyla başlangıçtakiçok çelişkili durum; birbirlerini çok dikkatlice değerlendireceklerçünkü birbirlerinin alanına dokunuyorlar. Bayan işbirlikçi temeldede olsa Kürdistan'ın hâkimiyeti peşinde, erkek de Kürdistan'ın kur-tuluşu temelindeki bir hâkimiyet peşinde. Birisi var olan statükoyuamansız sürdürmek istiyor. Diğeri ise var olan statüyü amansızyıkmak istiyor. Ama aynı grupta bütünleşmeye çalışıyorlar.

Bir erkek ve bir kadın görünüşte sol ve Kürtçüler. Birisi yeniyeni Kürt ve Kürdistan gerçeğini açıklığa kavuşturuyor, diğeri iseKürt, Kürdistan gerçeğinin katliamından en sorumlu bir konumdangeliyor. Çelişkinin ne kadar köklü olduğu ve ilişkinin ne kadar çe-lişkili geçeceği başından belli. Dolayısıyla yakın gruptakiler ilişki-ye kuşkuyla bakıyorlar. Daha grubu başlatırken “bu ilişki neredençıktı” diyorlar. Dersim'li yoldaşlar haklı olarak kuşkulular. İddia-mız; işbirlikçilerden de olsa onların çocukları da devrimci olabilir.Hele aydın oldukları için bunların sosyalist olma ihtimalleri dahayüksek ve böylece kuşkuları bastırmaya çalışıyoruz. Türk solu var.Türk soluna kaymasını önlemeye çalışıyoruz. Sosyal-şovenistler,diyoruz. Bayanın eğilimi biraz CHP geleneği, oraya kayabilir vedolayısıyla biraz güç kaydırması yapabilir. Bazı tavizler de bu ne-denle verilebilir diyoruz. Bu da rol oynuyor. Ayrıca aydın bir ka-dın. Madem sosyalistiz, sosyalist faaliyete de kadın katılmadan bireksiklik doğar. Onu da gidermek için uygundur. Bütün bunlar bi-zim gerekçelerimiz oluyor. CHP geleneğinden olması bu aygıtıkullanarak belki bir güvenceye bile yol açtırabiliriz. Çok zımni deolsa ajan çıksa ne olur? Evet bizi kontrol altına alır, fakat bu kon-trol her şeyin yok edilmesi anlamına getirilmeyebilir de.

Görülüyor ki, son derece çelişkili bir yaklaşımla ilişkiye girili-yor. Grup veya grubun erkek tarafı bunu düşünürken, bayan büyükihtimalle Kürdistan'daki büyük oluşumun farkında. Grubun iddialıgelişebileceğini görüyor, niteliğini fark ediyor. Bu nedenle CHP vesol gelenekten uzaklaşıyor. Görünüşte de olsa ve daha sonra gide-rek grup üzerinde etkili olma gereğini de şiddetle duyuyor.

21

Page 23: Nasil Yasamali II

Grup demek biraz Kürdistan demektir. Grubun kontrolü Kürdis-tan'ın kontrolü demektir. Grubun elden çıkması demek Kürdis-tan'ın elden çıkması demektir. Bütün bu nedenlerle bayanın grubailgi duyması ve giderek kendini gruba bağlaması anlaşılırdır. Er-kek grubun oluşumunu ve yönetilmesini üstleniyor. Ama çok radi-kal, çok farklı amaçlarla üstleniyor. Bu yolla bayanı kontrol etmekTC'yi kontrol etmektir. CHP'yi dolayısıyla devleti ve hatta MİT'ikontrol etmektir. Zımni de olsa ilişkinin özünde grup açısından da,erkek açısından da bu da vardır.

Erkeğin ilişkiyi daha da ilerletme gereği duyması, hiç alışkın ol-madığı halde bir özel ilişkiye kapıyı açık tutmaya çalışması neyleyorumlanabilir? Bu genel düşünce çerçevesi içinde sanıyorum da-ha da iyi anlaşılabilir. Yani sadece sosyal, cinsel veya farklı kültür-lerin ilişkisi değil de, siyasal bir ilişki olup rol oynuyor. Bayan da-ha baştan itibaren kendi konumunun farkında, gücünün farkında.Büyük ihtimalle devleti temsil etmenin ne demek olduğunu bili-yor. Bunu direkt ya da dolaylı yapabilir. Hiçbir zaman direkttir,dolaylıdır biçiminde bir ayrıma gitme gereğini duymadık. Ama birdevlet geleneği içinde oluştuğu da kesindir. Dolayısıyla onun gü-cüyle hareket ediyor. O güç ona büyük avantaj veriyor. Bizi, erkektarafı olduğumuz halde bir erkeğin on kat üstünde bir güçle bir er-keği ele alma cesareti gösteriyor.

Bu noktada hemen şu yorumu geliştirmek mümkündür: Kürdis-tan toplumunda olsun, geleneksel erkek egemenlikli toplumda ol-sun bir kadının çok üstünde rol alması, hâkimiyetini dayatması çokzordur. Hele dilediği gibi kullanma, emrine koşturma daha da zor-dur. Bu durumlar ortaya çıktığında en tipik karşılaşılacak durumkavgadır, çatışmadır. Kaldı ki, çok alt tabakadan bir erkeğin kalkıpçok üst tabakaya girmesi, uzanması daha bir zordur. Görüldüğündede ya hizmete koşulur ya da yüz geri olur ulaşamaz. Şimdi çelişki-nin bu yönünü iyi anlamak gerekir. Kadın bu nedenle hâkim ola-cak, bunu ulusal, sınıfsal temellerde iyi oturtacak, cinse bürüne-cektir. Dolayısıyla en değme Kürt erkeğinin dayanamayacağı birkonumla karşı karşıya gelecek ve bu gücünü kullanacaktır. Nite-kim kullanıyor ve grubu sarsıyor. Ufak bir-iki hareketle grubunbirkaç erkeği karşı karşıya gelebiliyor. Gençler duygusaldır; bayan

22

Page 24: Nasil Yasamali II

“seni istemem, şunu isterim” dediği zaman karşı karşıya gelirlerve nitekim grubun etkili birkaç ismi bu temelde tasfiye oluyor. Fa-kat grubun iddialı ismi süreci takip etmeye devam ediyor. Bayanonu izliyor, belli bir ölçüp biçmeden sonra bir özel ilişkiye “olur”diyor. Bu 1977'nin başlarında oluyor ve büyük ihtimalle grubunyürüyebileceği, gittikçe adı duyulan, grubun erkeğin ismiyle özdeşolarak yürüyeceği anlaşılıyor. Grubun kontrolünün, erkeğin kon-trolünden geçtiği açıklığa kavuşuyor. Özel ilişki olayında, büyükihtimalle bu nedenle rol oynamış olabilir.

Hiç şüphesiz bütün bunlar senaryo değil ve duygu yönü de var. Erkek bu konuda kesinlikle güvenerek, değer vererek, ilişki

arayışı içinde. Kullanma amacı en son akla gelir. Değer verdiğibir ilişki. Bayan için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Ondaduygu var mıydı? Bütün belirtiler onun can kurutucu bir özellik-te olduğudur.

Kurutucu özellikler!Ölümün suratı!Buz kesilmiş yüzler!Donmuş ilişkiler!…Ve bunun gibi deyimlerle biraz tasvir etmek mümkün. Yaklaşı-

mı kurutuyor. Bir taktik mi? Bir tarz mı? Hiçbir zaman anlaşılama-dı. Belki de çok bilinçli. Devlet gücünün farkında, kendi amaçları-nın bilincinde ve bu ona duygusal yaklaşma şansı vermez. Yanidevleti temsil ediyorsa ilişkiye tam bir idare eden bürokrat gibiyaklaşır. “İş icabı idare edelim.” Bu büyük ihtimalle böyle olabi-lir. Son derece anormal bir ilişki tarzı. O kadar çelişki, o kadar bi-çimsizlik, o kadar seviyesizlik, o kadar farklı amaçlar iç içe girmişki, bu ilişkiyi götürmek bayağı mucize.

Daha ileride bu işin içine bir istihbarat elemanı daha giriyor; Pi-lot dediğimiz ajan. “Abi” diyor “doğru mudur böyle bir ilişki?”Doğrudur. Al bana şöyle altın, al bana şöyle ev tutma hazırlıkları,“Aile nerede abi?” Gidiyor, her gün aile ziyaretleri başlıyor. İlişkifiilen devletin çengeline böylece daha bu yıllarda alınıyor. Aileninkendisi devletin güçlü dayanağı. Ajan da giriyor. Zaten bayanındurumu da daha net değil. Ve böylece grubun önde gelen ismikontrol altına girmiştir. Hâlâ bu kontrol altına alınma işi tartışılı-

23

Page 25: Nasil Yasamali II

yor. İstihbarat merkezinin açığa çıkan değerlendirmelerinden deanlaşılıyor ki, bu ilişki onlara çantada keklik gibi görünmüş.“Adamı” diyor; “kıskıvrak bağladık, 24 saat kontrole aldık, hemde belki de üç dört koldan birden. O zaman tehlike hiç yok. Nasılkurtulacak ki?” Bir adam düşünün ipini üç-dört yerden düzenebağlamış. Ajan günün 24 saati başında, ailenin tam göbeğinde, ba-yanın da dört-beş iple bağlantısı dahilinde.

Grup da çok ufacık bir grup. Üniversite kantinlerinden çıkmagücünü daha kendinde bulamıyor. Adı da yok grubun. Resmi biryazısı da yayınlanmış değil. Ki, o zaman söylenen beylik isimler-dendir. Grubun birkaç elemanı bir yere gittiği zaman “geldi yan-dım Allah çetesi” popülist bir laf, fakat düzeyi belirtiyor.

“Haydaa… bunlar da nereden çıktı” diyorlar.“Apocu Haki, Apocu Kemal” kelimeleri o zaman ortaya çıkıyor.Kemaller, Hakiler iki Karadenizli genç ve grubun önde gelenine

sınırsız bir inançla bağlılar. Sosyal-şovenizmin üzerine ilk cesuryürüyüşü onlar yapıyor. Oldukça derin bir arkadaşlıkları var. BirKürt'ten daha fazla onların grubun elemanı olduklarını söyleyebili-riz. Grup bu haliyle düzen için fazla bir tehlike arz etmez.

1977 ortalarına doğru geldiğimizde gerçekten hâlâ en zayıfgruplardan birisidir. Kontrolü de böyle sağlamışsa, Ankara için,MİT için daha fazla tedbir almayı gerektirecek herhangi bir veriyok. Ne partileşmiştir, ne eylemleri vardır. Sadece radikal bazı söy-lemleri var ve grubun Karadenizli önde gelen birkaç elemanı var.

Bayan büyük ihtimalle devlet bağlantısı dahilindedir.Pilot gözde devlet ajanıdır.Geriye kalanlar da grubu ha bıraktı ha bırakacak kadar eğreti

bağlarla bağlılar. Dolayısıyla bu gruptan kimsenin korkmayacağıaçıktır. Ve nitekim küçük-burjuva reformistleri gruba şaibeli bakar-lardı. Belki biraz da kendilerine göre haklılar diyelim. Ama grubunönde gelen iddialı ismi, bütün bunları her şey olarak görmüyor. Za-ten işin ilginçliği de burada karşımıza çıkıyor. Bu kadar kendini yu-tacak ilişkiye girmiştir. Ama çok iyi niyetlidir, dürüsttür, çok iyi so-runları kavramaya çalışıyor. Çok özlü çalışıyor, başaracağına kesininanıyor ve günlük davranışları özlü, ideal bir çabayla sürdürülü-yor. Ama içine oturduğu zeminin gerçekliği de budur.

24

Page 26: Nasil Yasamali II

Akıllı bir politikacı böyle olur mu? Şimdi bu çok tartışılıyor.Yalçın Küçük Hoca “politik deha” olarak değerlendiriyor. “Büyük manevra yeteneği” diyor. Yani politikaya diyalektik mantığın mükemmel uygulanışı. Ho-

canın değerlendirmesidir. Fakat bazı gerçeklere de ışık tutuyor.Büyük ihtimalle politika yapmak istiyorsan biraz da bu yönteme;diyalektik mantığın yaratıcı yönüne sahip olacaksın. Yani biraz dakaleyi fethetmek için kale içine bir giriş yapacaksın. Hem de kalemuhafızlarının sıkı gözetimini kabul ederek.

Onların kalesinde onlara karşı savaşacaksın.Muhafızlar gülüyor.“Bu ne biçim savaştır?Kale bizim, bütün burçlar tutulmuş, iğne ucu kadar adım ata-

cak kendine has bir yer yok.” Ankara geçekten kale ve her tarafıtutulmuştur. Erkeğin şansı ne olabilir ki? Olsa olsa ciddiye alın-maz. Belki bu onun büyük şansı olabilir. Sık sık gülümsemeyle,istihza ile karşılanabilir. Koşullar söylenmiştir. Kovsan da bura-dan gitmez. Ne Kürdistan'ı? Okulunu bitirir, bir bürokrat olur, bi-ter. Zaten bayanla özel ilişkiye girmiş, Ankara'da aile üzerindehazırlanıyor. Bu temelde izlenimler bütünüyle bilgi dahilinde. Sa-vaşçılığı ne olacak? Evet bazı iddiaları var. Kürtçülük yapmak is-tiyor. Yani şu demeye getiriliyor: “Ateş olsa ne kadar yakar?”Bütün bunların hepsi düşmanın gözü önünde yapılıyor. İlginç birsavaş türü. Öyle bir savaşı düşünün ki, bütün iplerini düzene kap-tırmış. Çantada keklik gibi olmuş. Duygularıyla, para kaynakla-rıyla, sosyal arayışlarıyla dört dörtlük bağlamışlar. Ama o hâlâ iş-te Kürdistan, ulusal kurtuluş savaş tezlerini ısrarla formüle ediyorve Kürdistan'a sefer başlatıyor. 1977 Nisan, Mayıs aylarında çokönemli bir Kürdistan gezisi var ve bu geziler toplantılarla geçiri-yor. Grubu yayıyor ve gerçekleşen bu adım ürkütücü oluyor. Ajan18 Mayıs'ta büyük ihtimalle üstten bir emirle grubun gözde ele-manı Haki'yi vuruyor. 5 Nisan seçimleri için darbe hazırlanıyor.Namık Kemal Ersun darbesidir. Ajan sabaha kadar grubun üç dörtelemanının peşini bırakmıyor; Kemal Pir yolda yakalanıyor, birievinde yakalanıyor, diğeri tesadüfen önce bir kılavuzu eve gönde-rip evin sahibini görüp haber aldığı için gitmiyor ve öyle kurtulu-

25

Page 27: Nasil Yasamali II

yor. Yani bir anlamda grubun şansı 1977 Haziran'ında bitiyor.Ufak bir Kürdistan seferi imha edilmesi için veya tasfiyesi içinyeterli neden olarak görülüyor.

Şimdi bayan ilişkisi ne kurtarabilir?Buz ilişkisi burada başlıyor. Bayan şunu çok iyi görüyor ki,

ilişkinin şansı yok. Şansı şurada kalsın, her an ya teslim olur, yaimha olur. Bir kadın psikolojisini anlamak açısından bu yardımcıbir faktör olarak anlaşılabilir. Grubun önde geleni izin almadanKürdistan'a iddialı bir giriş yaptı. Yanına ajanı almış, bağlandığıbağı da var. Ama gitmiş buna dayanarak iki ay gibi iddialı bir sü-rede birkaç yüz kişiyle çok radikal söylemli sohbetler düzenlemiş-tir. Kars'tan tut Dersim, Elazığ, Diyarbakır, Mardin ve Urfa, An-tep'e kadar boydan boya dolaşmış ve tekrar Ankara'ya geri dön-müştür. Tabii üç gün sonra Haki'nin şahadeti, on beş gün sonra dadarbe. Türkiye çapında da ilk tasfiye edeceği grup bu Kürdistangrubu. Bunu bayan izliyorsa tabii ki, umut görmeyeceği ve sadeceimhayı bekleyeceği, imhadan arta kalan artıklar üzerine de ege-menlik kuracağı anlaşılıyor. Bu konumda olan bayan basit bir ka-dın numarasına bile girişmez. Kendini o kadar iddialı ve egemengörür ki, sadece bir isim, bir özel ilişki ve bir imzadır. Elinde sırfkullanmak için bir karttır. Dolayısıyla özel ilişki kartı ele geçiril-dikten sonra adam da gümbürdetilip, yuvarlanıp gidecek. Daha1977'lerin ortalarında bu yaşanıyor. Buzdan kalıplar anlaşılıyor.Umutsuzluktan da öteye çelişkilerle yoğun ilişki demekten de öte-ye ucuz kullanılabilecek bir durumun artık bitme noktasına getiril-mesi yaşanıyor. Bunun beklentisi içinde olma, baştan savma var.“Bu kadar lazımdı” deniliyor. Tesadüfen bitmiyor, onikiye çeyrekkalıyor ama oniki bir türlü olmuyor.

Grubun iddialı erkeği bu darbe tehlikesi karşısında tir tir titri-yor. Elinde bir çay bardağını bile tutamıyor. Ama grubu da de-vam ettirme kararında ve ideolojisinden parti programı olabile-cek belge çıkarıyor. Şehidi vardır, artık anısına iyi bir karşılıkvermek gerekir. Güz aylarında programa ulaşıyor ve dağıtıyor.Daha o zamandan beri düşmanın denetimindeki “Beş Parçacılar”denilen bir provokatör grubun içinden gelen bir öğenin komplo-yu gerçekleştirdiği anlaşılıyor. Zaten daha sonra da bu provoka-

26

Page 28: Nasil Yasamali II

tör grubun bir kontrgerilla birimi olduğu anlaşıldı. O birimkomplocusunun peşine düşüyor ve intikamını alıyor. Cesaretliadım atmaya devam ediyor.

1977-78 kışında hem bu ilişkiyi değerlendirmek hem de Kürdis-tan'a yönelmeyi hızlandırmak gereğini duyuyor. Ülkeye daha köklübir dönüş yapıyor. Grubu ülkeye taşırıyor ve kendisini de 1978'inbaharından itibaren yaza doğru Diyarbakır'a iddialı bir girişle taşırı-yor. Hilvan olayları var; silah patlatılmış. Bir yandan o silahlı mü-cadeleyi götürmeye çalışırken, diğer yandan partiyi iyi idare etme-ye hazırlanıyor. Diyabakır'ın Temmuz'unda “Manifesto” kalemealınıyor ve 1978 Kasım'ında parti ilanı gerçekleşiyor.

Bayanın kendini müthiş dayatması giderek daha da yoğunlaşı-yor. Birkaç yoldaş evde bu ilişkiye tanık olunca, “Bu kadar ha-karet kabul edilemez” diyorlar. “Öldürelim, hem de gizlice. Fa-kat herhalde arkadaşın bir bildiği var karışmayalım” deniliyor.Demek ki, daha bu tarihte kabul edilemez, tahammül edilemezsınırlarda bir karşı koyuş var. Gruba kalsa imha edecek. Amaözel ilişki içinde olunan kişinin daha farklı yaklaşımı nedeniyle“kalsın” deniliyor. Tahammül ediliyor. Bir yandan da bayan so-nuca gitmek isteyebilir.

1977'de bir sonuca gidemedi, 1978'de sonuca gitme kaçınılmaz-dı. Özellikle bayanın bu süreçteki yaklaşımlarına çok büyük açık-lık getirmek gerekir. Büyük bir daralmayı yaşadığı söylenebilir.

Hesaplar biraz tutmamıştır.Özel ilişkiden beklediği amaca ulaşamamıştır. Fakat tam sonunu

getirmek de istemiyor. Durum şuna benzetilebilir: Elden bir şeylergidiyor, buna çok sınırlı düzeyde de olsa ideolojik siyasi kopuşunhızlanması diyebiliriz. Daha somut konuşursak; Kürdistan birazdevletten kopuyor. Bayan bunun gözetimcisi, her şeyin kendi dene-timinde olmasını istiyor. Ama erkeğin bütün davranışları objektifolarak bayanın pozisyonunu amansız kullanıyor. Bayan büyük ihti-malle buna büyük tepki duyuyor. Hayata geçirilen bayanın beklenti-leri değil, erkeğin beklentileri oluyor. Yol alan erkeğin amaçlarıdoğrultusundaki davranışlarıdır. Bayanın büyük tıkanması, dolayı-sıyla büyük öfkesi ve tahammülsüzlüğü ve saygısızlığı bu nedenleolabilir. Bu da onu vurma gerekçesi haline getirmek zorunda bıra-

27

Page 29: Nasil Yasamali II

kabilir yoldaşları. Az bir mesele değil. Oluşan hayal, değişen şeyleraz değil. 1978'in Diyarbakır pratiği parti ilanına doğrudur. Hilvan-Siverek silahlı mücadelesini sürdürmeye yöneliktir. Grup büyüyor.Gittikçe adı duyuluyor ve hatta gazetelere yansımıştır. “Doğu”yu,yani Kürdistan'ı kasıp kavuruyor ve bayan çaresizdir. Karşısındakierkek giderek anlaşılmaz biri oluyor. Bir yandan çok duygusal gibigözüküyor. Çok zavallı gibi de gözükebilir. Diğer yandan çalışma-larını dört dörtlük yürütüyor. Hâkim olması gereken bayan, mah-kûm olması gerekiyor ve oluyor. Ve orada en çok oynayabileceğikadınlık silahıdır. Onu kullanmaya çalışıyor. İlişkiyi açığa çıkar-mak, patlatmak istiyor. Kavgayı aşırılaştırmak istiyor. Aslında ken-disi de ne yapmak istediğini bilmeyebilir. Kendisi derken, büyük ih-timalle aileye yön veren kesim de tam politika belirlememiştir. Ai-leye yön veren merkez “sürdür der.” O dönemin hükümeti Ecevithükümetidir. Hâlâ bir nolu düşmandır. Büyük ihtimalle bu ilişkininsorumlusu olmasından dolayı, “ilişkiyi kontrol et, ipler senin elindeolsun” demesi mümkündür. Ama bayan kontrol edemiyor, iplerielinde tutamıyor. İpler giderek devrim lehine gelişiyor. Zaten erke-ğin de öylesine ilginç özellikleri var ki, kontrol edilemez.

Ve giderek ipleri tanrıdan, devletten alıp, halkın eline veriyor. İktidarı gökten indiriyor, halkın emrine sokuyor, devletin elin-

den alıyor, halkın eline veriyor.Dolayısıyla çekişme kaçınılmaz. Grup bir yerden kopmalı, yo-

ğunlaşma son bulmalı. Taraflar açık savaşmalı. Fakat erkek öyletuhaf biri ki, hiçbir zaman açık savaşa yönelmiyor. Bir kadın karşı-sında çok korkak mıdır? Çok büyük tutkuları ve duyguları mı var?Görünüşe göre korkak olmaması gerekir.

Güruha melek hâkim.Duygularında da müthiş olmaması gerekir. Çünkü eserin için-

den pek öyle hayırlı bir ilişki çıkmayacağı anlaşılıyor. Evden kaça-bilecek kadar zor durumda. Ama buna rağmen açık savaşa girmi-yor. İşte bir politik sezgi daha. En değme Kürt erkeği veya herhan-gi bir erkek tam bu noktada patlatır tokadı ve sonuçlandırır.

Ya ölür, ya öldürür. Ya boşar, ya boşanır.Ama bir şey var o da, asla bu ilişkinin böyle sürmemesi gerek-

tiğidir. Yani en olmazlardan bir olmazında bu olduğu gerçeğidir.

28

Page 30: Nasil Yasamali II

Ama erkek bu olmazı olur yapıyor. Belki de tarihin hiçbir zamananlaşılamayacak, kader değiştiren taktiklerinden, politik tutumla-rından biri de bu oluyor.

Olmazı olur yapma…Grubun önde gelen elemanları “ezelim” diyorlar. Bayan günde

bin defa adeta hiçbir biçimde ne bir kitapta, ne bir romanda, ne birhikâyede, ne bir filmde görülmeyecek cinsten bir dayatmada bulu-nuyor. Fakat erkeğin tavrı çok ilginç. Düşünün ki, en iyi yaptığıeylem; protestosu evden kaçmak. Kim yapabilir bunu? Hiçbiri.

Hem grup lideri olacaksın, hem de en büyük eylemin evdenkaçmak olacak. Üstelik ağlaya sızlaya, öfkelene öfkelene. Başkaeylem yapmıyor.

Bu büyük bir politik deha mıdır?Taktik esneklik midir?Onu artık inceleyen incelesin. Ama yaşanan durum da budur.

Erkek hiç şüphesiz yoldaşlık istiyor, çok sevgi, saygı yanlısı. Müt-hiş normalleştirmek istiyor. Ama karşı taraf “vay köylü kurnazı”diyor. “Sen beni kullanacaksın ha.” Yine şunu söylüyor; “O za-man bir devlet kurumunu dört dörtlük kendi radikalizmin için kul-lanacaksın.” Biz buna darbecilik demeyelim, kullanma da deme-yelim, ama bir sözleşme var. Taraflar sözleşmeye uymalı diyoruz.Özel sözleşme var, siyasi sözleşme var. Siyasi sözleşmeye göregrubun işlerinin gereklerini disiplinli yapacaksın. Özel sözleşmeyegöre de en azından geleneklere göre mevcut ilişkiyi sürdüreceksin.Bu ikisini de bir saniye bile kabul etmiyor.

“Sen ve özel ilikşi ha… al başına.Sen ve siyasal ilişki… al başına” diyor.Günde bin defa yıkıyor, günde bin defa tahrik, sabotaj, kundakla-

ma, bıçaklama, iğneleme ve her türlü yöntemle suyunu çıkarma… Bitirmek istiyor.Ama erkek “yok” diyor. Bütün bunlara rağmen, “olsun, sürsün,

grubumuzun değerli üyesi!.. Çok değer verdiğimiz eşimiz!.. Yine eniyisi çıkar. Ya sabır… Ya sabır…” deniliyor. Olmayacak davaya birkez daha âmin deme. Ve bayan çatlıyor. Nasıl oluyor bu? Erkek deçatlıyor, bu nasıl oluyor?

Olmaz, burada oluyor.

29

Page 31: Nasil Yasamali II

İşte bu politik bir deha örneği midir? Büyük bir aptallık mıdır?Kürdistan halkının bir kader düğümünün çözülmesi midir? Ne der-sen de. Böyle götürülmek istenilmiştir.

Ve bu büyük cehennemli yıl; parti kuruluşunun sığdırılması,Kuruluş Bildirgesi'nin çıkarılması, 1979'un baharına kadar gelin-mesi, silahlı savaşımın boyutlandırılması kararlılığı ve benzer ka-zanımlarla aşılıyor. İlişki sürdürülüyor. Buzdan ilişkiler, en canımilişkiler adı altında görünüşte korunarak 1979'a geliniyor. Grubunüzerine artık devletin gölgesi düştüğü için, Elazığ tutuklanmasıvar. Çözülme var, hemen bütün yapıya gruba uzanabilir. Maraşkatliamından dolayı sıkıyönetim ilan ediliyor ve adım adım Kür-distan'a taşırılıyor. Grup da epey provoke edilmek isteniliyor.Sosyal-şovenizmin bir taraftan KDP, KUK, Beş Parçacılar, Teko-şinciler gibi güçler, diğer taraftan bir sürü provokatif örgüt, dev-reye sokularak açığa çıkartılıyor. Ağalar, işbirlikçiler birçok dü-rüst yurtseveri katlediyorlar.

Hilvan başkaldırıyor.Cevap vermek gerekiyor, ama imkânlar sınırlı ve neredeyse, bü-

tün düzen de grubun üzerine gelecek. Bunun kokusu hissediliyor,gölgesi seziliyor. Grubun taş çatlasa birkaç aylık ömrü var. Grubunönde geleni, yine hislerine başvuruyor, bir hudut gözetimi yapıyor.Çıkış mümkün mü? Ufak bir araştırmadan sonra mümkün diyor.

Grubun birçok üyesine haber verilmeden çıkış kararı veriyor. Bukarar da ayrı bir karardır. Hızlı gelişmeler ortamında ayakta kalma-nın en isabetli kararıdır. Kesinlikle istihbarat merkezinin ne tahminiolarak, ne de bilgisi dahilinde olan bir çıkıştır. Yaşamın ancak, buyurt dışı kanalını kullanarak devam edebileceğine emindir.

Tarihi çıkış gerçekleşmiştir.Grubun bile tahmin etmeyeceği bir çıkıştır, tekrar sezgisini kul-

lanmıştır. Bu büyük hicret dediğimiz olayın içine girilmiştir.Artık Mekke'de kalıp, propaganda yapılamaz.Birkaç gün kalınsa Hz. Muhammed imha edilecektir. Yaşanan

buna benzer bir durumdur.Düzenin büyük baskı ve kişiyi her yönüyle bağlayan koşulla-

rından kurtuluş. Grubun kendini yeniden gözden geçirmesi veyaşatma kanallarına kavuşturmasına yol açtığı gibi, daha önceki

30

Page 32: Nasil Yasamali II

bütün yaşam, mücadele taktiklerini de bununla birlikte gözdengeçirip, değiştirilmesine yol açar. Özellikle Ortadoğu'nun dahaçok özgürlük lehine, emperyalizmle ve Siyonizmle (buna Kema-lizmi de ekleyebiliriz), yaşadığı yoğun çelişkileri savaşımla aş-manın sıcak ortamını teşkil etmesi, yeni mevzilenmenin değerinibir kat daha arttırıyor. Daha fazla korunma imkânı, özgür davra-nışa daha fazla olanak sunması o dönemin çıkışına iyi bir zeminteşkil eder. Grup için bazı çabalar, düzenlemeler eskiden olduğugibi olmasa da (bu sefer TC devleti bundan daha uzak), özellikledirekt ve dolaylı etkileri daha fazla karşıya alabilecek konumagetirişi, sorgulamayı daha köklü geliştirme, kendine güveni dahasağlam bir çerçeveye oturtma, uzun soluklu hareket imkânlarıburayı gittikçe daha anlamlı kılıyordu.

Hicret döneminde birçok hareketin başına gelen, ortamın gelişti-rilmesi, giderek değişik bir tasfiyeciliği, mültecileşmeyi dayatmasıtehlikesini beraberinde getirirken; düzene dışarıdan yönelmemeonun zorluklarını kat be kat daha da büyütüyor. O, bu yönlü olum-suzluklarını peşi sıra götürürken, büyük amaç, ona bağlılık gücü,olumlu yönlere daha da büyük bir çıkış şansı da verdirebilirdi. Kı-saca, sonuç hareketi kaçışa dönüştürmediği gibi, yönelişin de öylekolay kolay olamayacağını da gösteriyordu. Ülkemizin sorunlarını,özellikle insanımızın ilişkilerini özgür düzeyde ele almanın kendinigittikçe daha da hissettirdiği bu ortamın giderek, bizde akademi ad-landırması biçiminde seviye kazandırdı. Adına “Mahsum KorkmazAkademisi” denilen olay aslında sadece bir ülkeye askeri bir hazır-lık yapma, örgüt ilişkilerini geliştirme alanı değildir. Bin yıllık kör-düğüm olmuş insan ilişkilerimizi de gözden geçirme ve buna anlamverme, yıkılması gerekeni yıkma, yapılması gerekeni yapma gibidaha önemli, kapsamlı bir görevi de önümüze koydu.

15 Ağustos Atılımı'nın öncesini ve sonrasını biraz da bu gerçe-ğin ışığında değerlendirmek gerekir. Yurt dışının 15 Ağustos önce-si, daha çok grubun askeri-siyasi düzeyi ülkeye yeniden dönüşüsağlayacak seviyededir. Dolayısıyla ilişkilerin iç yüzüne girmek,yeni insanı çok kapsamlı ele almak, ne kendisini dayatıyor, ne degerekli görülüyordu. Nasıl ki, 1980 öncesi yüzeysel bir ideolojik-politik çabayla hazırlanıp, belli bir gelişmeye uğratılmışsa, 1980

31

Page 33: Nasil Yasamali II

sonrası da biraz daha derinleştirilerek, hamleyi üst düzeyde tekrar-lamaya yeten bir çaba olmuştur. Fakat 1985'te düşmanın yönettiğiaskeri operasyonların yarattığı darboğaz, özel savaşın objektif vesübjektif etkileri anlamına gelebilecek özelliklerin kendini daya-nılmaz boyutlarda hissettirmesi, işlerin üstüne artık eskisi gibi gi-demeyeceğini gösteriyordu. Örgüt içi yapıyı daha derin çözme ih-tiyacı kesin. Sadece düşman baskılarına bakarak kayıpları izah et-mek, işleri neden çok iyi ilerlemediğini incelemek, izah etmek faz-la geliştirici olmuyor. Hiç şüphesiz yurt dışının daha öncesi de var-dı. Fakat örgütün bu dönemde kendi içindeki yetersizlikleri, ısrarlıyanlışlar, doğruya gelememe giderek açık gelişmeyi tehdit edenyaklaşımlar, bizi bildiğimiz gibi çözümlemelerin derinliğine yo-ğunlaştırıp geliştirmeye sevketti.

İkinci Kongre sürecindeki deney, provokasyonun kendisini olduk-ça açığa vurmasına neden oldu. Zindandan bir türlü dışa vuruyor,yurt dışından bir türlü. Bağlantılı olduğu da görülüyor. O tarihte ya-zılan bir değerlendirme vardı; bir yoldaşa deniliyor ki, “Bunlar gö-rünüşte birbiriyle amansız savaşıyorlar, fakat özünde birleşiyorlar.”O yoldaşın çengeline takıldığı bir bayan var ve bayanın bir provoka-törle geliştirdiği ilişkiyle Avrupa'yı arkasına alarak yüklenmiştir.

Kadın silahını kullanmıştır.Örgütte bozgunculuk silahını kullanmıştır. İnsanımızın bütün za-

yıflıklarını esas alarak yükleniyor. Diğer adı geçen bayan ise bunufırsat bilerek veya adeta danışıklı bir dövüş gibi karşısına alarakmüthiş yükleniyor. Hiçbir hazırlık yapmadan üç kişiyi bile arkasınaalma gereği bile duymadan grubun önde gelen erkeğinin özel ilişki-sine yaslanarak (daha doğrusu boşa çıkarmak için) ufacık bir tedbiralmadan karşı tarafı da giderek çatışmaya götürüyor.

1981-82 diyebileceğimiz bu tarihlerde bu fark edilmedi değil.Çok sinsice geliştirilenler bir boşa çıkarma çabası olarak değerlen-dirilebilir. Gerçekte savaşanlar; özde aynı partiyi iki sahte kişilik et-rafında çekiştirip, dürüst kesimi bölüp, kendi aralarında çatıştırıp,işlemez duruma getirme gibi bir taktiğe gidiyorlar. Bunun çok hun-harca biçimini Güneybatı'da yaşadığımızı anlıyoruz. Bir yanlış di-ğerini veya bir provokatör diğerini, hatta bir ajan diğerini besliyor.Birisi sağcılığa oynuyor, birisi solculuğa, birisi radikalizme oynu-

32

Page 34: Nasil Yasamali II

yor, birisi reformizme, birisi keskinliğe oynuyor, diğeri yumuşaklı-ğa. Özde aynı politikayı temsil eden karakterdedirler. Mesele, deği-şik de gözükseler “Örgütü kim ele geçirecek?” veya “birlikte nasılboşa çıkaracağız?” Onun taktik savaşımıdır. Halk çocuklarına şusöylenmiştir: Bu oyuna gelmeyin, görünüşte birbiriyle amansız sa-vaşanlar özünde birbiriyle uyuşuyorlar. Ve nitekim bunların emper-yalizmin himayesinde bir oldukları açıktır. İlişki yine dayanılmazboyutlarda kötü kullanılmak isteniyor. Bütün örgütü kavgaya çek-mek istiyor. Hiç de kavganın politik koşuluna bağlı kalınmıyor.Tedbir, hazırlık yok. Kavga olsun da nasıl olursa olsun. İşler bozul-sun da nasıl bozulursa bozulsun. Aşırı bir tahrik, zamansız bir çe-kişme yaratılır. Örgütü tıpkı 1977-78'lerde olduğu gibi 1981-82'dede kendini sürdüremez duruma getirme. Buna yönelik bazı değer-lendirmeler geliştirildi. “PKK'de Gelişme Sorunları ve Görevle-

rimiz” biçiminde ve daha sonra “Kürdistan'da Kişilik Sorunu,

Militanın Özellikleri ve Görevlerimiz”, “Örgütlenme üzerine”,“Kürdistan'da Ulusal Kurtuluş Siyaseti” (ki bu daha çok dışarıyayönelikti, diğerleri içeriye yöneliktir). Bu, anlaşılmaz örgütlenme-nin gelişim seviyesine uymayan davranışlara açıklık getirmek için-dir. Fakat bozguncuların artık objektif-sübjektif ajanlığın acelesivar; sonuca gitmek istiyor. Bunu önlemenin çok dürüstçe çabalarınıda ifade eder. Bu değerlendirmeler zor bela idare edilir. Daha ikincielden de bir sürü cinnet geçirenler ve provokatörler vardır. Kendinipsikolojik hastalığa yatırıp, yere atanlar var. Düşkünlük var, çokaşağılık düzeyde kadın erkek ilişkileri dayatılıyor. Sırf Avrupa'dakalmak için örgüte kazan kaldırılır. Basit bir kadın-erkek ilişkisi yü-zünden örgüte meydan okunur. Örgüt böylece, bütün davranışlaratahrik edilir, büyük ihtimalle bilinçli provokatörler tarafından. Dü-zen içi yaşam alışkanlıkları yüceltilir ve bununla parti yenilgiye uğ-ratılmak istenilir. Yurt dışı faaliyetinin bu tarihi hamlesi boşa çıka-rılmak istenilir. Ülkeye taşınan hareket orada da ayak bağlarına ta-kılır. Ağır bir külçe gibi prangalar orada da ayakları geri çeker, yü-rüyemez duruma getirir. Buna rağmen, esas itibariyle grubun parti-leşmesi ilerletilir, çok yetersiz de olsa 15 Ağustos Atılımı'na ulaşılır.

Geriliğe karşı, provokatörlüğe karşı büyük bir örgüt savaşımıvardı. Bitmez-tükenmez bir anlatım çabası, imkân, fırsatın seferber

33

Page 35: Nasil Yasamali II

edilmesi vardır. Bu adım Kürdistan'da yeni bir tarihi dönemin adıolarak kendini her geçen gün daha fazla hissettirir. Geçen yıl, birkez daha provokasyonun kendini ağırlaştırmasını (merkezinde adıgeçen bayanın yer aldığı bu faaliyetleri) beraberinde getirdi. 3.Kongre zirvesi dediğimiz çalışmalarda yapılmak istenen; 15 Ağus-tos Atılımı'na dayatılan imha operasyonlarının getirdiği dağınıklığı,örgütsel zayıflığı, özellikle taktikten kaçışı gidermek, taktik çizgiyegetirebilmek ve partiyi daha başarılı bir yürüyüşün sahibi yapmak.Bunun için nedenler nedir? Sonuçlar nedir? Gözden geçirmek vemutlaka başarıya giden yolu açık tutmak için bir kez daha temelokulumuzda bunun imkânını yaratıp kullanmaya çalışırken; bayankendini “ya here ya mere” taktiğiyle dayattı. Kesin son kavgayı yada savaşı verip sonuca gitmek istiyordu. Özellikle edebi bir çalış-manın derinlikli yakalanması gereken bir ilişki dönemidir. Yer iti-bariyle öyle, zemin itibariyle öyledir.

Bir adım daha atılmış, 15 Ağustos Atılımı.Fakat büyük bir darboğazla karşı karşıya.Bunu çok iyi gözden geçirmiş, bayan asla bunu kendine yedi-

remiyor. Biz buna TC'nin objektif-sübjektif kumanda gücü de di-yebiliriz. Nasıl 1986'ya kadar geldi? Bir çılgınlıktır. Asla olma-ması gereken bir geliştir. Zaten daha önceki 1982 provokatörü deşu sözü söylüyor: Erkek provokatör o dönemde en önde gözükenigibidir. “Yer yarılmalıydı, bu hareket tekrar içine sokulmalıydı.1973'te nasıl çıkmışsa 1983'te de artık onu biz gömmeliyiz” diyorve yine bu yaklaşımın sahibi; esamesi okunmasın diye büyük ça-ba gösteriyordu. Ona göre, “Kürdistan'da 1973 çıkışı en büyükkötülüktür.” Kime kötülük? Özellikle Dersim kökenli olduğu içinikisi de oralı imha sonrası geliştirilen yaşamı reddediyor. Şimdibunlar da bu yaşama çok düşkünce bağlılar. Beyaz terör ortamıdehşetle sağlanan bir terör ortamıdır ve daha sonrası, 1940 sonra-sı da öyledir. Bıçakla sanki tarih ikiye bölünmüştür. Önceki tamunutulmuştur, sonraki de tam bir Kemalist tarih. Yediden yetmişeherkes dört dörtlük Kemalist yapılıyor.

Bu tarihin en gözde kişilikleridir bunlar.Biri zaten bu tarihin oluşumunda etkili rol oynamış bir aile, di-

ğeri de aynı şekilde bunda etkili rol oynamış bir aile ve bir de en

34

Page 36: Nasil Yasamali II

değme İstanbulludan çok daha fazla Kemalist yaşamı kendilerineyakıştırmışlar. Dolayısıyla PKK gibi bir çıkış, bunların bu yaşamı-nın idam fermanı oluyor. Belki biz bunu iyi farkedemiyoruz, amaonlar için ölüm demektir. Bizim iyi niyetimize göre bunlar kendi-lerini gözden geçirirler, nedamet duyarlar ve kendilerini yenidentarihe ve halka kazandırırlar. İnancımız bu. Zaten bu temelde Der-sim'le ilişki kurulmuş. İlk öğeler kazanılmış. Bazı bayanlar da ka-zanılmış. Ve ilişkiler özel ilişki düzeyine kadar yansıtılmıştır. De-ğer veriliyor, ama bunların yaşamdan anladıkları, vurucu Kemalistyaşamdır. Zindanda da zaten “Genç Kemalistler Birliği” şeklindeadlandırmakla aynı ihanet geleneği hortlatılmış, bu ihanet kurum-laşması, yaşamı, PKK'yi kesinlikle tasfiye etmeyi gündemine koy-muştur. Sloganları da “1973'ten öncesine ulaşmak” ve “Doğmuşolan PKK ucubedir, onu ne biçimde olursa olsun gömmektir.” Butaktiğe göre bütün bu davranışlar ayarlanıyor.

İlişkiler, hizipçilik, bozgunculuk, her türlü dağıtıcılık.Yani şeytanın bile aklına gelmeyecek yol ve yöntemler.İnsanların bütün zaaflarına hitap ediliyor. Bir insanda kötülük,

bölücülük ve oyunbozanlık adına ne varsa hepsi deneniyor. Gere-kirse karşı karşıya sahte çatışmalar yaratarak. Garip bir gelişmeydive hepsi bu yıllarda gösterildi.

Bütün tasfiye çabalarına rağmen büyük sabır, ideolojik-siyasiderinlik, hazırlıklarda dikkatli olma, bunların istediği gibi bir bö-lücülüğü tasfiyeciliği gündemleştirmiyor. Bunları kudurtan buyduve o zamanın önde gelen kişisine şunu söylüyorlar: “Sen ne ol-mazları olur yapan kişisin!” Bu cümle onundur. Çok acımasız birküfürname yazmıştı. Hâlâ hatırlıyorum; “Olmazları olur yapankişi veya hareket” bu isabetli bir değerlendirme. İşte bu kadar kar-şıtını geliştirmek istedikleri bir dönem en son bir dönemi olarakkendisini hissettiriyor. Unutmayalım ki, 1977-78 mucize kabilin-den kurtarılmış, 1981-82 yine en az onun kadar bir çabayla kurta-rılmış. 15 Ağustos Atılımı, daha bir yıl geçmeden dış cephededüşman saldırıları ve içte bu sefer de bayanın “kesin ne olacaksaolsun” biçiminde bir yüklenimiyle karşı karşıya. Durum bu. Ken-disinin de biraz bu biçimiyle hareket tarafından kabulü imkânsızartık. Onun böyle bir girişimi de mümkün değil. İşte burada gün-

35

Page 37: Nasil Yasamali II

deme ne girecek? Bütün kozları kullanma, komplo, hizipçiliğinher türlüsü, bir insandan beklenmeyecek tavırların olumlu yöndede, olumsuz yönde de gösterilmesi.

1986'nın baharında kongre hazırlıkları yapılır. Bayan, Agit gibibir yoldaşın şahadet haberi gelince “O da gitti, bundan sonra neyapabilirsin?” diye bir soru sorabiliyor ve çok değerli bir yoldaşintihar ediyor, Abdullah diye birisidir. Mazlum bir insan. Ailesi iyiolmamakla ve geçmişte bazı kuşkucu yönleri olmakla birlikte, ke-sin dürüst ve kendini biraz çözüp ilerletemiyor. Onu intihara götü-rebiliyorlar. Bugün de Güneybatı provokasyonunun mimarlarındanolan birisiyle beraber bazı önemli arkadaşları intihara sürükleyebi-liyorlar. Kendine göre planlı, kadınlığını yine çok ilginç kullanı-yor. Diyor ki, “sen sosyalizm ve parti için bir kadından beklenile-cek her türlü kötülüğü kabul etmek zorundasın. Bütün bu tutumlarıparti için on yıldır kabul ediyorsun” fark etmiş noktayı.

Sosyalizm için.İlginç bir yaklaşım. Fakat gerçekçi. Partinin kendini Ankara'da-

kinden, yine Diyarbakır'dakinden de, 1980'lerin de başından dahafazla üretme şansı var yeniden. 15 Ağustos Atılımı boşa gitmemiş,kazanımları var ve savaş devam ediyor, şansı yüksek. Bayanın ze-mini zayıflamış. Ortadoğu'da TC'nin etkinliği zayıf, bazı destekçi-ler olsa da fazla güvenilemez. Mekân itibariyle de öyle, zaman iti-bariyle de. Bayanın provoke edeceği zemin epey elinden alınmışkendisini oldukça teşhir ve deşifre etmiştir. Provokatif öğeler hare-ketten önemli oranda tasfiye edilmişler.

Zayıf köylülük psikolojisine dayanıyor.O köylülük psikolojisine dayanıyor ve köylülük psikolojisi de

biraz aşılmış. Karşısındaki erkeğin de tabii tecrübesi artmış, elin-deki olanaklar ilerlemiş, sağlam mevzileri tutmuş.

Ortadoğu'daki mevzi anti-emperyalist mevzidir, TC'nin fazlaetkili olamayacağı bir mevzi. Kısacası erkek artık daha cesur tavıralabilecek koşullara sahip. Böyle bir kadın için gösterilebilecekbütün değer gösterilmiş, kazanmak için, ne lazımsa, halkın hiz-metine sokmak için ne gerekiyorsa o sergilenmiş, her türlü meşru-iyet sınırları dahilinde hareket edilmiş. Ama buna rağmen, karşıtarafın konumunda değişiklik yok. Dolayısıyla nihai yöneliş için

36

Page 38: Nasil Yasamali II

koşullar elverişli. Karşı tarafın elinde ise komplodan başka biryönteme fırsat bırakmayacak sıkışıklık, zemin ve zaman elverişli-liği söz konusu. Her zaman söylenir. “Kadın kişiliğinde objektif-sübjektif ajanlık daha hızlı gelişir” ve kadın da zaman zamanbaşvurulan bu silahı daha hızlı kullanmak ister, sıkça kullanır.Özel ilişkiler yine bunun için kullanılır.

Eski silahlardır.Fakat yine de kullanmaya değer görüyor. İçine girilen tipik iliş-

ki, giderek komployu hızlandırma ilişkisidir. Komployu geliştirmemantığında kendisinin başlangıçta mahkûm olduğu yöntemindegizli. Ona göre erkek kendisine yaklaşırken, çok duygusal ve köle-ce. Tipik Kürt erkeğine hâkim olması gereken çizgilerle hareketeden bir yaklaşımın sahibi olması gerekiyor. Ama süreç içinde buöyle çıkmadı. Bu onu çok rahatsız ediyor ve biraz da şaşkınlığa,anlaşılmazlığa götürüyor. Neden bu böyle oldu? Şunu söylüyor;“filan erkeğin çapı şu kadar, filanınki bu kadar. Aynı yöredendir.Onlar şöyle kontrol edilir. Şöyle tahrik edilir, şöyle bitirilir. Amaneden bütün bu tahriklere rağmen, bütün kontrol biçimlerine rağ-men tahrik olmuyor, kontrol edilmiyor ve şu veya bu biçimde birçatışma ile tasfiyeye götürülmüyor?” Şaşırıyor buna, ayrıca buözel ilişki, büyük bir ilişki. Büyük bir ihtimalle istihbarat merkezi-nin bilgisi ve yönlendirmesi altındaki bir ilişki. Umut bağlanmış;“Bir erkek mutlaka bir kadınla ilişkiyi ya şöyle ya böyle götürür.”Bu ilişkinin özüne, biçimine her gün yüzde yüz zıtlıklar dayatılır-sa, bir saflaşma doğar. Anormal olan nokta da burası.

Bu bir kullanma ilişkisidir.Kontrol ilişkisidir.Ama gerekleri bir türlü yerine getirilmiyor. Tahrik ediyor ol-

muyor. Her türlü yıkıcı yaklaşımı sergiliyor, sonuca gitmiyor. Ya-ni bir türlü istediği maceraya çekemiyor. Tahrikin ve akıl almazboyutlardaki yüklenişin nedeni bunlar oluyor. Erkek gerçektenöyle bir tip çizmiş ki, eşi benzeri yeryüzünde yok. Konumu gere-ği mutlaka tavır geliştirmesi gerekiyor. Hem de özel ilişki adına.Ya sert, ya yumuşak, ya şöyle, ya böyle. En ekstren noktada ilişkidiyebileceğimiz veya toplumsal çerçevede düşünülebilecek bütünilişkilerin, yaklaşımların, yaşamın dışında bir hattı, yaşam hakkı

37

Page 39: Nasil Yasamali II

olarak da yaşayabiliyor. Artık bunun nedenleri siyasidir, örgütsel-dir vb. sıralanıp götürülebilir. Öyle ki, bu bayanın yönelimlerinietkisiz kılıyor. Belki de bunun derin etkisi altındadır. Bayan tabiikadınlığıyla sadece erkeği kontrol altında tutmakla da yetinmiyor.Örgütü kontrol altında tutuyor.

Bayan yine hareketin içinde olası kadın gelişimini kontrol al-tında tutuyor. Tek bir bayanın bir adım ilerlememesi için müthişbir engelleyici güç. İyi hatırlarım, ufacık, biraz haddini aşan birbayan gelişmesi oldu mu; kadın kişiliği, gelişme, istida gördü mücanına okur. Bir özgür bayan gelişmesi gördü mü; çok etkili yön-temlerle ya yanına çeker uydulaştırır, onu başaramadı mı pençesi-ne alır adeta kanını kurutur.

Mutlak anlamda kadın özgürlüğünün gelişmesini desteklemekistiyoruz. Bunun birçok nedenleri var. Hareketin kendisi bir özgür-lük hareketi, Kürdistan'da en gelişen özgürlük akımı oluyor. Bu-nun en gelişkin bir parçası da kadın oluyor. Şimdi kendisi de ka-dınlığı bir tuzak olarak düşünüyor.

Kadının gelişmesi, tuzağın bozulması demektir.Erkek bu noktayı biraz fark ediyor ve onu boşa çıkarmak açısın-

dan yavaş yavaş “Kadın özgürlük silahı”nı kullanıyor. Özgür ka-dın hareketini teorik ve pratik olarak gündeme sokuyor.

Kadını çileden çıkarıyor.Bu ne demektir? Kendini aşan bir kadın mı olabilir? Kendini

aşan bir özgürlük ilişkisi mi olabilir? Çılgına dönderiyor veoyun bozuluyor.

Kongre sürecine doğru giderken bu ilişki bir de buradan kuşa-tılmaya alınınca, işler daha da zorlaşıyor. Burada çelişkileri, kör-düğümü o kadar fazla ki ve kördüğüm o kadar iç içe geçmiş ki,gerçekten aylarca üzerinde durmak gerekiyor. Kendisinin kurdu-ğu tuzak şu; kadınlığını kullanıyor veya özel ilişkiyle bağlananerkek mutlaka elde tutulmalı. Tutulması ülke içindeyken, An-kar'dayken kolaydı, Diyarbakır'dayken kolaydı. Ama yurt dışınahabersiz kayıldı ve bununla birlikte kontrol dışına düştü. Ancakerkek hâlâ bu ilişkiyi muhafaza etmek istiyor. Bu ona belki deson darbe için fırsat da sunuyor. Erkeğe de belki ilişki gerekli.Bir kadın, bir örgüt merkezi (ki bu merkezi geçinen birisidir), is-

38

Page 40: Nasil Yasamali II

tese değerlendirme kabiliyeti gerçekten var. Mükemmel rol oy-nayabilir. Örgütün ihtiyacı var. Hâlâ umutlar bu çerçevede, amakonumu gereği bütün bunları olumlu tarzda ele alacak değil. Obu özelliklerini özel ilişki özelliğini, mutlak anlamda erkeğin tut-saklığına veya kullanımına dönüştürmek istiyor. Örgüt ilişkisiniörgütü nefes alamaz, soluk alamaz duruma getirmek, gücünü ha-reketin genel açılımı yerine onu daha da dışa yönelik de gelişe-mez duruma sokma biçiminde ve böyle çok yönlü kullanılıyor.Her zaman hayret edilen bir durumdur. Bu kadar potansiyel, bukadar gelişim vaat eden birisi bunu neden örgütün bu kadar da-raltılmasında kullanıyor?

Çelişki büyük.İstese her şeyin en iyisini yapabilir. Ama en kötüsüyle sonuçlan-

dırıyor. İşin siyasi-örgütsel izah tarzları bir yana, daha yoğun vebelirleyici olarak anlaşılması gereken yanı, sonuca gitmek isteni-len bu döneme (yoğun soğuk savaşımdır veya piskolojik savaşım-dır) son günlerde denilebilir ki, şöyle geçti; zayıf, çok kötü oynadı.Kadınlığını büyük bir silah olarak kullanıp, erkeği sağlıklı bir bi-çimde yaşamını sürdüremez duruma düşürmek istedi. Çok anlaşıl-maz yöntemlere günde kırk defa bizi çatışmaya götürmek istedi.Ne doğanın, ne toplumun kurallarının kabul etmeyeceği bir tutucu-luk ve bir tutuculuktan da öteye özel savaş yöntemini uyguladı.Ama buna rağmen sabır, dayanma, umut, kavrayış sergilenerek buoyuna düşürülmedi. Tartışma bu temeldedir. Örgüt kurallarınabağlı kalınmıştır. İlişkilerin özüne bağlı kalınmaya çalışılmıştır.Ama öte yandan provokosyona da gelinmemiştir. Onun istediği birbiçimde yerde ve zamanda. Örgüt ve sosyalizm çıkarları esas alı-nıyor. Evet kayıplar tahribatlar verdirilmiştir, ama örgüt de korun-muştur. Bu, erkeği hareket karşısında ve kadın karşısında güçlü,iddialı kılıyor. Kendisininki ise bütünüyle bir boşa çıkarma.

Ve erkek şunu söylüyor, “Çok kötü savaştın.”Erkek beklenmedik biri çıktı.Özellikle kadın her yönüyle ister devlet gücü olsun, ister cin-

sel gücü olsun, ister örgüt içerisindeki bozgunculuk gücü olsun,ister insanları kullanma gücü olsun, çeşitli biçimlerde hepsi biranlamda yetmez kılındı.

39

Page 41: Nasil Yasamali II

Bayan neden ölüm suratlı buzdan bir duvar,Diken veya uykudaki yılan?Ne denilirse denilsin. Bütün bu suratların neden oluştuğu anla-

şılıyor. Aslında daha fazlasını da beklemek gerekir. Objektif ola-rak veya bir sübjektif planı da göz önüne getirilebilir. O kadar ay-rımlar önemli değil. Kadınlığını, cinselliğini büyük bir etkilemearacı olarak kullanmış, yine önderlik eğitimini almış, önderlik gü-cünü de örgütü bütünüyle bağlama biçiminde kullanmak istemiş.Bütün bunlar boşa çıkarılırsa bu surat nasıl bir surat olur? Bu ki-şilik nitekim biraz böyle. Buna benzer davranışlar, sergilendikçesergileniyor. O zamanki gazeteler bir haber uçurdular; “Filan ba-yanın adamları Apo'yu vurdu.” Aslında bu haber sembolik bir ha-berdir. Belki böyle bir niyet de vardı, ama gerçekleşmemişti. Ni-yet olabilir, plan olabilir, ama uygulaması olmadı. 1986'nın baharıiçin bu uçuruldu. Yine onun sözcüsü (Hüseyin Yıldırım) Milliyetgazetesinde “gerçek Apo'yu en iyi biz tanıyoruz” diye yazdırankalem de odur. Apo'yla uzun süreden sonra evet tekrar uğraşıyor.Aslında vuruşma denilen olay ne? Bu bahsettiğim çelişkilerin pat-lama yönleriydi. Değişik bir biçimde patlamak istiyordu. Bununbir yönü de komplo olabilirdi.

Erkeğin etrafını tutmak istediği belli. Birkaç bayan var, birkaçerkek var; onları kontrol etmek istiyor. Bayanları ya karşısına ala-rak ya da esiri gibi yaparak, erkekleri de ya tahrik ederek, ya dakomployla. Zaten çok değerli bir yoldaşımız da mide kanamasın-dan gitti. “Parti Önderliği'nin arkasından yaptığı hareketleri gö-rünce dayanamıyorum” dedi. Tıpkı Kemal Pir'ler gibi söylüyor.Değerli bir şehidimizdir çünkü Önderliğin ilk birlikte çıktığı vebüyük bir hizmetin sahibi olan Ethem Akça yoldaş oluyor. Meh-met Sait dediğimiz yoldaş, bunun davranışlarını gözlüyor ve ger-çekten dayanamıyor ve mide kanamasıyla dağda şehit düştü. Yinebaşka bir yoldaş daha var. Bir gün baktım Ferhan yoldaş; o da bi-zim yakın köyden sayılır soluk soluğa oflayıp duruyor. “NedirFerhan?” diyorum. Korkuyor konuşmaya. Daha sonraki süreçler-de de buna benzer tipler çıkar; “İşte böyle, şöyle.” Zor bela söz-cükler boğazından çıkıyor. Büyük ihtimalle bayanın komplo giri-şimlerinin etkisine girmiş. Uzun bir süre üzerinde durmuş olabilir.

40

Page 42: Nasil Yasamali II

Gençliğini kötü kullanmak isteyebilir. Bazı erkekleri de böyle etki-lemek istediği anlaşılıyor. Bazı ileri düzeyde yoldaşlar da var. Sonbir ayı bunlarla geçiriyor ve bazılarını büyük ihtimalle yanına daalıyor. Böyle bazı yakın arkadaşlar var, onları da etkiliyor. Komplodenilen girişimin bununla bağlantısı olsa gerek. Tabii biraz bağlı,ama cesaret edemiyor. Ayrıca kendisinden çok korkuyor. Cesaretverdik, biraz açtı. İlk defa bir komplonun böyle açık etkisi hissedi-liyor. Bir tane daha vardı, o da o süreçte kaçtı. Büyük ölçüde o daçok korktuğu için kaçtı. Kendisi şofördü. Hâlâ da nerede olduğubelli değil. Diğer bir yoldaşı yanına almıştı. Yoldaş, o günlerde şu-nu söylüyordu “Ben kendimi bu 7. kattan atayım mı? Ne yapa-yım?” Bu yoldaş zaten bu süreçte intihar etmiş. Erkeğin en yakı-nında olanın bile moral durumu sıfır hale getiriliyor. Bu insanlarböyle bir intihar psikolojisi içine sokuluyor.

3. Kongre'de bir de böylece bomba patlayacakmış. Bombasıdaha sonraki birçok provokatörün bombasına benziyor. Fakattam emin değil. Bomba patlar mı, patlamaz mı? Sonuç alır mı,alamaz mı? Adeta o da tükeniş çizgisinde. Bomba güvenli birbomba mı, değil mi? Pimi zamanında çekilir mi, çekilmez mi?Kurduğu ilişkiler var, bu ilişkilere kendisi güvenir mi, güvenmezmi? Büyük ihtimalle örgüt olayını bütünüyle kontrol ediyor. Veonun kontrolü daha gerçekçi ve sonuç alabilir. Bu, onu işlemezve hata nefes alamaz duruma getiriyor. Bütün silahlarını adetaelinden almış. Boş silah olan özel ilişkisi artık hiçbir şeyi kurta-ramıyor. Örgütleme yeteneği yine hiçbir şeyi kurtaramıyor. Bazıinsanları kazanmış. Evet örgüte fazla gelemeyen insanlar, amasonuç almak için yeterli değil.

Bu noktalarda ilginç söyleşiler olmuştur, davranışlar sergilen-miştir ve bazı uyarılar yapılmıştır. “Kadınlığını bu kadar kötükullanman seni müthiş yapar, zora sokar, dünyanın en berbat in-sanı veya en kara insanı olabilirsin. Bir kadının asla savaşmama-sı gereken kendi kişiliğini (bunun bir parçası da cinsel boyutu-dur) kullanarak bu duruma yol açman tarihe, toplumda belki eşi-ne rastlanmayacak bir iğrenç tutumun sahibi olarak yargılanabi-lirsin” denilmiştir. Tabii bizde bu neden çıkabilir? Çünkü sömür-geciliğin niteliği gereği ajanlık çok tehlikelidir.

41

Page 43: Nasil Yasamali II

Ajanlık Kürdistan'da çoktur.“Haini en bol olan halk” denilir.Sadece bu yönüyle de değil, bir de ihanetinin sadece bolluğu de-

ğil, niteliğinin de en kara olduğu bir işbirlikçilik, bir ajanlık söz ko-nusu. Bu biraz da bunu da temsil ediyor. Amaç için yapmayacağışey yok. Örgütü tutmak, dağıtmak, bitirmek için bir kişinin içinegirmeyeceği şey olamaz. Bu ilkeye bağlı kalıyor. Cinselliğini gere-kirse en alçakça kullansın, gerekirse hiç yokmuş gibi davransın. Birkişi aynı anda ikisini de yapabilir mi? Yapabiliyor. En değme er-kekten daha fazla erkeksi havaya girersen en bayat bir çocuğu bilecinselliğine bağlayabilecek kadar da düşkünlük gösterebilirsin.

Kendi amacı dahilinde bu da bir esnek kişilik oluyor. Yani “Birkadın bu kadar esnekleşebilir mi?” deniliyor. Olabiliyor.

Bir cinsellik tablosu.Erkeğin de kadının da böylesi çıkar. Yadırgamamak gerekir.

Önemli olan amaca ne kadar hizmet ediyor? Gerçekliği nasılkontrol altında tutmaya hizmet ediyor? Değerlendirme gücünebağlı. Cinsellik fazla önemli değilse şunu söyleyecek; “Neden bukadar önem veriliyor bu cinselliğe? Zaten düşkünleştirme aracı,zaten sömürge Kürdistan'da herkes cinsellik nedeniyle düşmüş.Kaba köylü cinselliği, kadının çok kaba cinselliği her türlü düş-künlüğün de nedenidir.” Dolayısıyla kadın tam bir melek rolün-de. Görünüşte bir melek gibi, hiçbir düşkünlüğü yok. Mükem-mel. Cinsellik için en ufacık bir zaafı yok. Doğallığın da çok üs-tünde. Bunu çizebiliyor, hem de olağanüstü boyutlarda. Ama di-ğer yanda kelimenin belki mazur görülecek, yani tam dişilik ya-nını biraz böyle değişik yerde ve ilişkilerde kullanabiliyor. Birkadın olma yönü nedeniyle, erkekleri bağlama yönünde çok usta.Bunu da çok iyi göz önüne getiren bir tip. Fakat getirirken öylekontrol dışında tutan bir tip değildir, milim milim “Buna bu ka-dar gerekir şuna şu kadar gerekir.” Nasıl bu kadar kendini ölç-tün, biçtin. Ben hepinize “terbiye” diyorum, “bütün partinin ter-biye alması” diyorum. Böyle bir terbiye gücü görmedim; eğitil-miş güç, milim milim kendini ayarlayan, saran, kullanan bir güç.Cümlesinin lafını öyle, kişiliğini öyle, yönetim gücünü, dişilikgücünü de öyle kullanıyor. Ve gerçekten daha da üzerinde durul-

42

Page 44: Nasil Yasamali II

maya değer bir kişilik tarzı. Ben şuna bağlıyorum; amacın bü-yüklüğü oranında geliştirilen bir tavırdır.

Bir kişinin amacı ne kadar büyükse kişiliğini de ona göre eği-tir, hazırlar. Bunun da amacı çok büyük olduğu için kendi kişiliği-ni milim milimine eğitip hazırlamıştır. Ve anlam bulabiliyor, budavranış, bu kişilik kendi içinde tutarlı, amacına bağlı. Kendiiçinde kendine saygılı, kendi içinde kendini oldukça netleştirmişbir kişilik. Ama dışa karşı, Kürdistan, kurtuluş, parti, önderlik,kadro, ilişki, müthiş dağıtıcı, kendi amacı açısından ise çok tutar-lı. Bu çerçevede anlam daha da derinleştirilebilir. Erkeğin böylebir kişiliğe karşı silahsız olması düşünülmez, kendini bütünüylesavunmada tutması da beklenemez. Kadının köleleştirilmesi sila-hına karşı kadının özgürleştirilmesi silahına daha bir kapsamlıyaklaşım gösteriyor. Hem teorik, hem pratik olarak sömürgeciliktahlillerine benzer bir tahlil geliştiriyor kadın gerçeği konusunda.Kürdistan'da kadın özgürlüğü düşüncede yoğunlaşıyor, bazı pra-tik ilişkiler geliştiriliyor. Ve bu da şiddetli bir savaşım konusu.Ama atılan adım yerinde ve provokasyonu boşa çıkartabilir. Özlübir adımdı. Sırf ihtiyaçlar kabilinden bir yaklaşım değil. Tarihi,toplumsal, siyasal bütün yönleri gözden geçiren ve ona göre çö-züme giden bir yaklaşım. Onun bomba patlatması da bir provo-kasyondur, bölücülüktür, komplodur. Sanıyorum etkisizleştiril-miştir. O bahsettiğimiz şehit Ferhan komployu açığa vuruyor. Vu-rur vurmaz da gerisi geliyor ve sıkı gözetim altına alınıyor. Kul-lanmak istediği bazı kişilikler var, yine etkisiz duruma gelmiştir.Diğer provokatörler vardır; hâlâ şimdi polisin elinde, büyük ihti-malle baştan provokatör. Avrupa'da PKK'yi terörist ilan etmekterol oynayan Cafer (Ali Çetiner) onlar var hep...

Bir ölüm suratı da odur aslında.Ölümcül bir noktadır.Değerleri var, taktik yetmezliği ağır yaşayanlar var. Bütün bun-

lar belli ölçüde etkisizleştirilmiş ve büyük ihtimalle düşmanın bek-lediği 15 Ağustos Atılımı'na dayatılan baskı ve içten dayatılan pro-vokasyonlar PKK'de etkili olamıyor.

Buna Agit'in şahadetini de ekleyelim; Agit'in şahadetinde yanı-başında onun hareket ettiği ilişkiler vardır. Hâlâ tam netliğe kavuş-

43

Page 45: Nasil Yasamali II

mamış da olsa dayandıkları köylerden bir grup genci bir kontra ti-mi olarak çalıştırdıkları daha sonra açığa çıktı. Bunların içindenbirisi daha sonra intihar etti. Önderliğin de etrafında epey dolananbir tipti. Olabilir. Bu içteki bir darbeydi. İşte “Ortadoğu sahasındada çatışma çıktı” diye haber uçuruldu. O da bir girişim olabilir.Boşa çıkarılmasının nedenleri açık. Diğer provokatörlerin örgütüçalıştırmama durumu aşılıyor, 1986 ağır da olsa kazanılıyor. Kon-gre yapılıyor ve daha sonraki süreç amansız bir biçimde daha son-ra çözümlemeleri ve pratik hazırlıklarla Kürdistan tekrar devrimcihareketin etkisine açılıyor. 1987'ler ve daha sonraki süreç gerçek-ten ilişkileri büyük bir derinleştirme, psikolojik savaş boyutlarındadeğerlendirme, devrimci piskolojiye kadar götürme ve böylece birsosyalist parti içinde hiçbir örgütün şimdiye kadar tarihte gireme-yeceği derinliği sağlama, öylece yılları hazırlama. Bütün provoka-tif gelişmeleri boşa çıkarma. Bu büyük provokasyon 1986'da so-nuçlandı. Aslında verilmek istenilen cezalar çok ağırdı. Provokas-yona bulaştırılmak istenen bağlı genç “Dört at getirelim her birkol ve bacağını birisine bağlayıp bunu parçalayalım” diye biröneri bile getirebiliyordu. Fakat biz böyle ortaçağ yöntemlerinebaşvurmak istemedik. Hak etmiş bile olsa savaşını açık yürütsündiye bıraktık. Bu biraz da düşmanı daha iyi anlamak içindir. Niye-tini, bağlantılarını daha yakından görmek içindir. Hâlâ da bununuygun bir savaş yöntemi olduğunu düşünüyorum.

Unutmayalım ki, SSCB'nin çözülüşünde, Stalin politikacılığınında küçümsenemez bir etkisi vardır. Bir ufak ajan belirtisini bileağır bir tasfiyeyle karşılamıştı. Daha sonra oportünistler ve birçokne idüğü belirsizler kendilerini gizlediler. Stalin'in ölümünde parti-yi de ülkeyi de bugünkü duruma sokmanın içine ittiler. Bunun te-melini attılar. Bizim yöntemler böyle olamazdı. Savaşmak isteyenörgüt içinde sonuna kadar savaşsın. Savaşma özgürlüğünü tanıya-lım. Ama bununla beraber kendi savaşım yöntemlerimizi de müt-hiş geliştirelim. Ve bunu sadece baskıyla değil, daha çok insaniyetkinleştirmeyle, onun ideolojik-politik açılımıyla, her yönüyleinsanı güçlendirerek, hiçbir provokasyonla aşılamayacak insanı or-taya çıkarmakla, bunun için alabildiğine aleniyeti sergileyerek hiçkimsenin kendini gizlemeyeceği bir ortam yaratarak, net ilişkiler,

44

Page 46: Nasil Yasamali II

sağlam ilişkiler düzenine ulaşarak bu gizlice karanlıkta yol almakisteyenleri boşa çıkarmak. Bu yönteme intiba edildi. Baskı yönte-mine fazla intiba edilmedi. Hâlâ da intiba edilmiyor. Açıklık, netilişkiler, sağlam çözümlemeler, gönüllü, ama bu temelde müthişdisiplinli bir yaşam Kürdistan'ı da aydınlatıyor. Açığa çıkartıyor,savaşa çekiyor, ihaneti de açığa çıkarıyor ve geri teptiriyor. Buyöntemin daha doğru olduğunu sanıyorum. Sonuçlar da bu provo-kasyonlar karşısında başarılıdır.

Bazı provokasyonlar geliştirildi. Zindandaki büyük provokas-yon deneyimi vardır. Anlatılmıştır. Özellikle en uzun süren pro-vokasyon aşıldıktan sonra 1987'lerde artık çözümlemelerin derin-liğiyle birlikte, dağ olsun yurt dışı olsun netleştikten sonra zinda-nın devreye sokulacağı açıktı. Zindandaki provokasyonun1987'lerde hazırlandığı ve oradaki örgüte hâkim kılınarak bir ya-şam tarzına kavuşturulup dışarıya salındığını biliyoruz. Şu silahkullanılmak istenilmiştir: Erkek-kadın silahını iyi kullanarakTC'yi kendi kullandığı silahla altetmiştir, boşa çıkarmıştır. Karşıtarafta bu sefer kadın silahını PKK'ye karşı kullanarak -ki o dabir özel ilişki biçimine sokularak dayatılmak isteniliyor, bu birözel ilişkidir- bütün cezaevi yaşamı biçimine dönüştürülüyor. Sa-vaştan başka, örgütlenmeden başka bir şey düşünemeyen birPKK kitlesi, zindan içinde son derece duygu yüklü. Yani özünde,biçiminde fazla karşı çıkılacak bir yanı da yok. Zindan tutsaklığı-dır, yoksulluktur. İlişkilere susamışlık vardır. Aileye susamışlık,kişilerin birbirlerine susamışlıkları vardır. Tahribatı yemişlerdir.Böylesine derin bir özlem duyacakları açıktır.

Bu derin özlemler, bolca sevgi kelimeleriyle, öpücük kelimele-riyle, kucaklama kelimeleriyle dile getirilir. Bunun da fazla yadır-ganacak bir yanı yok. Eğer bütün bunlar örgütün temel strateji vetaktiğinden, onun savaş gerçeğinden kopartılırsa, savaş gerçeğiyerine seviş gerçeği, duygu gerçeği, yerine duygular gerçeği olur-sa, o örgüte belki de bilinmeyerek en büyük darbe vurulmuş olur.İşte büyük oportünizim tam da o büyük zindan direnişçiliğininüzerine; Kemal, Mazlum, Hayri'nin büyük direnişi üzerine böyleegemen kılınmak istenmiştir. Örgütü ret, savaşı ret bunun yerine12 Eylül faşizminin körüklediği “kadını yeniden keşfet, ilişkiyi

45

Page 47: Nasil Yasamali II

yeniden keşfet, aşkı yeniden keşfet, ama tümünü faşist ideolojiyi,politikayı sürdürmek için kullan!” biçimindeki sloganlarına zin-danda yankı, ses, yandaş olma ve bunu partiye yansıtma. Bütünsol güçlerin, muhalif güçlerin bu temelde düşürülmesi ve bunu gi-derek PKK'ye de 1980'lerin ortalarından, yani 15 Ağustos'tan son-ra dayatılması. Demek ki, yaşamın savaşla bağlantısı koparılıyor,onun direnişle bağlantısı koparılıyor. Onun yerine duygu yüklü,seviş yüklü, tutku yüklü, aşk yüklü bir biçim, bir öz belki de. Bel-ki de çok doğrular temelinde, normal temelde yapılıyor. Yansıtılı-yor, ekleniyor, giderek egemen kılınıyor.

Bunun 1987'lerden itibaren önderliği de netleşiyor (Şener provo-kasyonu dediğimiz olay), kendini tamamen açığa vuruyor, egemenkılıyor. Dürüst ilişkiler bir yandan katlediliyor, tahrip ediliyor,uzaklaştırılıyor, parçalanıyor. Bunun yerine uydu ilişkiler, kullanı-lan ilişkiler merkez yapılıyor. Hem de liberalizm adı altında en des-potik bir önderlik ortaya çıkarılıyor. Son derece bürokratik. Bütünbunlar bir de aşk kılıfı altında sunuluyor. En direnişçi diğer bir ba-yan bu yıllarda devrimci bir ilişki geliştiriyor, duygusaldır. Bir dev-rimciyle olan duygusal ilişkisi bile hiç de devrimci olmayan bir te-melden kopartılarak, yoldaşlığa sığmayacak bir tarzda, anlam veril-mesi güç bir tarzda, yeni provokatörle beklenmedik, biraz da gizli-ce bir ilişkiye dönüştürülerek aşka açık ortam, serbest aşk yapmayaaçık bir ortam da sunularak beslenmek isteniliyor. Bildiğiniz gibibu zindana dayalı bir çıkıştır. Adım adım zindanı ani etkisi altınaaldığı gibi dışarıyı da etkisi altına almak istiyor.

Politikada legalizm körükleniyor, savaş hor görülüyor.Daha sonraki bütün belirtiler şunu da gösterdi ki, düşman

PKK'nin direnişini kıramadığı için içten onu teslim almaya çalışı-yor, buna önderlikler hazırlanıyor. Baştan beri grubun en önde ge-len erkeğine dayatılan ile kadının bunu başaramaması; 1987'lerdenitibaren bunun bütünüyle yerle bir edilmesi, onun yerine yeni ön-derliklerin dayatılmasına da neden oluyor. Bu da en uygun bir şe-kilde zindanda şekilleniyor. Bir öğe çıkıyor, gariptir, tam incelen-memiş bir öğedir. Büyük ihtimalle zindana dayalı provokasyon buismin (ki Dilaver dediğimiz bir isimdir ve hiçbir zaman Önderliğiaçıkça karşısına almadı, en ufacık bir geçimsizlik içine de girme-

46

Page 48: Nasil Yasamali II

di), aniden pratiğinin sorgulanma süreci ortaya çıkar çıkmaz, aynıgece intihar etti. Akademi ortamında buna çok kişi tanıktır. Büyükbir ihtimalle bunun ismi etrafında Vejin denilen olay örgütlendiri-lecekti. Onun muhtemelen kişiliği sorgulamaya tabii tutulacağı dö-nemin intiharıydı bu. O 1987'de öyle oldu. Onun yerine bir diğeriçıktı. O, 1988'den itibaren bugünkü Avukat Hüseyin Yıldırım deni-len kişi piyondur, onun arkasındaki güç o bayandır. Yine en üst dü-zeyde planlayan Şener zindanı arkasına alarak hücuma geçmek is-tedi. Bildiğiniz gibi kadını da büyük bir silah olarak kullanmak is-tedi, direnen kadını, aşkı kulandı, sözüm ona biz kadın kullanmı-şız, TC de bir kadınımızı kullanıyor. PKK'yi tahrip edecek mantıkbiraz da böyle sahneleniyor, oluşuyor ve karşı bir intikam biçimin-de geliştirilmek isteniyor. Erkek bu sefer karşı cepheden TC adınabütün hünerini böyle kullanıyor. Çok etkili bir önderlik, çok du-yarlı, kadın konusunda da kendisine göre çok usta. PKK'ye karşımüthiş kullanma yeteneğinde. Burada tam bir intikam almadanbahsedebiliriz. Fakat erkek büyük tecrübesine dayanıyor.

Kadının rolü nedir? Duygusal bağlılık nedir?Onu politik temelde değerlendirebildiği için tahrike kapılmıyor,

sabırlı olgun davranıyor. Grup, partinin bütün elemanları böyle birkalkışmayı askeri kanunla ezmek istiyorlar. Buna fırsat verilmiyor;politik yöntem tercih ediliyor ve açığa çıkartılma ilişkinin iç yüzünübir kez daha aleniyet ilkesine ağırlık verilerek çözümlemeye götür-me. Sonuçta açığa çıkma işi başarılı oluyor. Gerillayı tasfiye etme,savaşçı özelliği tasfiye etme. Anlaşılıyor; tercih edilir edilmez onunda bayan gibi kaçıştan başka yolu gözükmüyor ve kaçıyor. Gericili-ğe sığınıyor. Ajanlık geliştirilmek isteniliyor. Emperyalizme sığını-yor. Fakat tecrit olmaktan kurtulamadığı için fazla başarılı olmaşansı yok. Zindan yapısı tekrar elden geçiriliyor; “Zindan Konferan-sı” geliştiriliyor. Yapı ezici bir şekilde tekrar parti çizgisine çekili-yor ve böylelikle zindana dayalı içinde bol aşk, bol kadın ilişkisigeçen bir provokasyon da etkisizleşmiş oluyor.

En son yaşadığımız bir provokasyon var. Bu provokasyon bü-yük bir ihtimalle henüz tam açıklığa kavuşmamıştır. Mimarı baş-tan beri bir sızma da olabilir. Hemen her alanda bir aileye dayalıbir objektif sübjektif sızmalar var. Batman'da Şener ailesi, Der-

47

Page 49: Nasil Yasamali II

sim'de Kıymet ailesi, Antep'te bilmem ne ailesi. İhtimaller artanbir oranda böyle olacağını gösteriyor. Günahına girmeyelim, amabelirtiler bunun muhtemelen böyle olabileceğini gösteriyor. Biryargılama sürecidir; iyi anlaşılacaktır, ama 17 kişilik bir grubunağır işkenceden geçirilerek yoldaş katli var. Bu bile olayı değer-lendirmek için yeterlidir. Ama nedensiz ve taktik dışı bir önderlikdayatılarak da yüzü aşkın yoldaşın şahadete gitmesi, yüzlercesi-nin saflara alınmayıp düzene terk edilmesi, binlerce örgütlenme-yen kitle ilişkileri ve bir bölgenin tasfiyeyi sonuna kadar yaşama-sı. Buna benzer bir provokasyon girişimidir. Baştan beri hareketemusallat oluyor. Ama tedbirlerle fazla sonuç almıyor, sınıflandırı-lıyor. En ağır cezayla mahkûm ediliyor. Ama yaşama şansı verili-yor, buna rağmen bu şansı böyle kullanabiliyorlar. Her bölgedebuna benzer provokasyonlar yaşanıyor, objektif veya sübjektif ol-ması o kadar önemli olmuyor.

Kürdistan, haini en bol olan ülke, ihanetin derinliği en kap-samlı olan bir ülke. TC veya Türk egemen sınıfları, tarihte özelsavaşı en çok geliştiren ve bir sultanlık geleneğinde görüldüğügibi 18 kardeşi katletmekten çekinmeyen bir Osmanlı rejimi.Mustafa Kemal’in en yakın çalışma arkadaşlarını sırf kendi dik-tatörlüğünü güçlendirmek için çıt çıkmayan bir rejim oluşturmakiçin her türlü komplo ve tasfiyesi vardır. 12 Eylül gibi bir rejiminde faşizmi geliştirmekte sınır tanımayan tasarruf hakları vardır.Kullanmadığı hiçbir özel savaş yöntemi kalmamıştır. Bunu da enanlamsız bir biçimde PKK'nin gerçeğine uygulanması söz konu-sudur. Savaş, buna karşı verilmiştir.

1993 baharında PKK savaşta iddialıdır. Savaş çizgisini netleş-tirmiş, biraz örgütlemiş, bunu muazzam bir iç aydınlanmayla sağ-lamıştır. İlişkilere büyük açıklık getirilmiştir. Denilebilir ki, insançözümlemesi en çok bu parti içinde yapılmıştır. Onun bir parçasıolan kadın çözümlenmesi burada yapılmıştır. Dolayısıyla en öz-gür ilişki, en özgür yaşam yolu ardına kadar açılmıştır. Bu sava-şın imkânını arttırıyor. Bütün bir halkı ayağa kaldırıyor. Grubunuyorumluyor, yaşamını yorumluyor, tutkularını yorumluyor. Bu-nun savaşla bağlantısını ortaya koyuyor. Halkın da bütün savaşçı-ların da etle-tırnak gibi yaşamın savaşla bağlantısını, barışın sa-

48

Page 50: Nasil Yasamali II

vaşla bağlantısını, onurun, sevginin savaşla bağlantısını kavra-mışlardır. Birini güçlendirmek için diğerine yaslanıyorlar, diğeri-ni güçlendirmek için bir başkalarını esas alıyorlar. Böylesine birdiyalektik birliğe ulaşılmıştır. Ve bu büyük saptırılmış yaşam ye-rine, sınırsız bir köleliğe sadece baskı ve sömürü değil, düşürül-müşlüğe giden yaşam yerine sınırsız bir özgürlüğe giden yaşamınyolu açılıyor. Buna uygun adımlarla çıkış yapılıyor. Açık, net iliş-kiler, özgür ilişkiler doğru bir siyasi savaşımla olduğu kadar as-keri savaşımla bağlantılı ele alınıyor. Kültürel yetkinleşmekle sa-natsal yetkinleşmekle bağlantısı kadar, ideolojik yetkinleşmebağlı kılınarak oluşturuluyor. Bütün bir ulus düzeyinde sağlandı-ğı gibi, birey düzeyinde de dengelenerek ilerletilmek isteniliyor.En özgür kişiler ortaya çıkarılarak ikili ilişkiler, çok yönlü partiliilişkiler, ulusal ilişkiler, enternasyonal ilişkiler kuruluyor. İyili-ğin, doğruluğun, güzelliğin kıstaslarına bağlı ilişkilere açıklık ge-tiriliyor, ona öncülük şansı veriliyor. Onunla çelişen her şey eleş-tiriliyor, onunla uyum gösteren her şey kapasite haline getiriliyor.Kürdistan gibi ilişkilerde darboğazın, tıkanmanın, nefessizliğin,yanlışlığın kol gezdiği bir ülke ve toplum zemininde en çok insa-nı kendine getirebilecek, doğayla, toplumla yeniden bütünleştire-bilecek, tarih kadar gelecekle, bütünleştirecek. Bireyle olduğukadar, bütün insanlıkla anlaştırabilecek bir çıkış şansına ulaşılı-yor. Ve devrimci hareket bu temelde kapasite kadar biçimini dezenginleştirerek iddialı olma konumunu sürdürüyor. Mevcut du-rumun şimdiki hali de böyledir.

Her devrimci hareket öncelikle bir siyasal harekettir.Ağır basan yönü böyledir. Ama zaman zaman askeri sınırı zorlar

askeri harekât olur. Zaman zaman ideolojik kültürel yönü zorlarideolojik ve kültürel hareket olur. Eğer devrimci hareketin maya-landığı ülke Kürdistan ise, orada politika özgür temelde yapılmakşöyle kalsın, ülke gerçeğine, halk gerçeğine dayalı tek bir sözcüğünbile imhayla karşılanması söz konusuysa ve bütün yaşam prangayabağlanmışsa, devrimci hareketin burada bütün yaşama bir politikhareket gibi kendini dayatacağı açıktır. Bu yaşam bir anlamda poli-tik bir yaşam olacaktır. Olan da budur. Dolayısıyla bütün halk şim-di politika yapıyor. Kültürel çalışma da politikadadır. En kızgın sa-

49

Page 51: Nasil Yasamali II

vaş içindeki gerilla da politika içindedir. Yurt dışı da içindedir, yurtiçi de. Büyük bir politik yoğunlaşma, gelişme söz konusu. Her tür-lü yaşam bununla bağlantısını anlayarak şekilleniyor. En sıradan bi-rey ilişkisi bile böyle bir politik gelişmenin gereğini duyuyor, bağ-lantısını kuruyor. Dolayısıyla zengin bir devrim oluyor. Tabii kap-samı çok zengin. Dolayısıyla politik savaşım biçimleri de öyle.

Her mücadelenin, sıradan bir duygunun bile artık politik izahıistediği bir dönem söz konusudur. Dolaysıyla devrimci edebiyatyapılırken ülkede politikanın bu yönüne, bu temel niteliğine dik-kat etmemezlik edilemez.

Devrimci edebiyat; psikolojiyi, birey ve bireysel ilişkileri işler. Bu ilişkilerin mevcut gerek düşmanın düşürücü, bitirici politi-

ka, gerekse yaşam için tek anlama gelen devrimci politikayı gözönüne getirmeden edebiyat yapamayacağını, kişiyi tahlil edeme-yeceğini, çözüme kavuşturmayacağını çok iyi bilmek zorunda.Devrimci edebiyat mevcut politik derinliği yakalamadan edebiderinliği yakalayamaz. Sıradan bir duygu ilişkisini bile tahlil et-meye çalışırken, mükemmel bir politik ortam panaroması çizmekzorunda. Ortamın politikliğini, onun tarihçesini, amaçlarını, örgütbağlantısını kuramayan bir edebiyatçı hiç edebiyat yapamaz. Birduyguyu bile izah edemez. Duygu adı altında yaşanılanın ne ol-duğunu kavrayamaz, kavratamaz.

Ve nitekim birçok kadın ve erkek saflara doluştu.İlişkiliydiler, duyguluydular, aşklıydılar.Ama politikaya da inanmışlardı, PKK adını da kendilerine tak-

mışlardı. Daha sonraki çözümlemeler şunu gösterdi; büyük bir kıs-mı düzen içi ilişkiler. Duygu gibi görülen ilişkilerin kölelik ilişki-leri olduğu, savaşa hiç hizmet etmediği ve her duygu ilişkisinin birtıkanma ilişkisi, kişiliği düşürme ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Veneredeyse zecri tedbirlere kadar gidildi. Bir duygu ilişkisinin ordu-laşma önünde ne kadar engel teşkil ettiği dondurmak gerektiği bi-çimindeki yaklaşımlardan tutalım alabildiğine özgürleştirelim iliş-kiyi, özgür ilişkinin yurtseverlikle bağını koyalım, parti ve partininstratejik taktik önderliğiyle bağlantısını kuralım denildi. “Bu te-melde özgür ilişkiye güvenen varsa ilişki geliştirilebilir” denildi.Böyle kendine güvenen bir partinin, bir partilinin özgür ilişkilerine

50

Page 52: Nasil Yasamali II

büyük güç yetirebileceği tezine de biraz ağırlık verildi ve bilindiğigibi saflara muazzam bir kadın akışı ve hiçbir dönemle kıyaslan-mayacak bir cesaretli ilişkiler dönemine girildi.

Ortadoğu gerçeğine binlerce yıldır belki de yansımayan özgürkadın çıkışları var. Eskinin yerle bir edilmesi, ama yeni ilişkilereyol açılmasının heyecanı var. Bir altüst oluş olduğu kesin.

Arayışlar, sorgulamalar gittikçe artan bir yoğunlukla etkili olu-yor. İnsanlar büyüyor, eskinin ilişkilerinin, incir çekirdeği kabilin-den ilişkiler olduğu anlaşılıyor.

Herkes eski ilişkilerini gülünç buluyor.Eski evlilikler, eski duygular, eski aşkların gerçekten ancak

gülünecek bir çocukça saflık olduğu kesinleşmiştir. Daha gerçek-çi olduğu, erkeğin eski erkek tanımlamasından çok uzaklaştırıl-ması gereken bir konuma ulaşmak zorunda olduğu, kadının daeski kadın gerçeğinden çok uzaklaşmak durumunda kalınmasıgerektiği iyi tartışılıyor.

İlişkilerin kaba cinsel boyutlarıyla tatmin olunamayacağı, ucuzduygularla da öyle anlamlı kapsamlı ilişkilerin geliştirilemeyeceğive en önemlisi de ülkedeki sömürgeciliğin en yoğun biçimleri ya-şanılıyorken, insanın anlamlı duygular geliştiremeyeceği açığa çı-kıyor. Onun köklü yurtseverlik için savaşım, öncü örgüt, örgütlüilişkilerin vazgeçilemez olduğu, kişinin bununla kişilik bulduğu,bu kişiliklerle ilişkinin bir anlam ifade edebileceği tartışmasız birbiçimde kendini hissettiriyor. Bu temelde daha dengeli, daha ölçü-lü, objektif bir anlatım, ilişki biçimi ortaya çıkıyor.

İpe sapa gelmez duygular.Politik gerçeklikten uzak niyetler anlamsız bulunuyor. Kaba tat-

minlerin fazla anlam ifade etmediği, yıllarca insanımızın adetakendisini mahkûm ettiği yaklaşımların, düşürücü olduğu net görü-lüyor. Geriye kalan özgürlük savaşımıdır. Özgürlük savaşımıylabirlikte, insanın kendini yeniden yaratmasıdır. Bu daha fazla zevkve coşku veriyor. İnsan burada daha fazla yaşamı anlamlı buluyor.

Ve bu, PKK'de yaşamın adı oluyor.Daha şimdiden büyük kahramanlar ortaya çıktığı, anlamlı ki-

şiliklerin boyverdiği ve dalga dalga bunun ülkeye yansıdığı dakesinleşiyor.

51

Page 53: Nasil Yasamali II

Hiç şüphesiz bu bir yaşama başlangıcıdır.Yeni yaşamın nasıl olması gerektiğine dair ipuçlarıdır.Bunun uğruna daha çok savaşım verilecek.Bu, daha çok sanatla beslenecek ve bu temelde atılan adımlar

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna en etkili cevabı da verecektir. Bu an-lamda PKK tarihi “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna da verilen en kap-samlı bir cevap oluyor. Bu “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna sorular sor-mak kadar, cevapların da peşi sıra geliştiği görülüyor.

Edebiyat bu aşamaya da hakkını vermelidir diyoruz.Bizim, burada yaptığımız, kuru bir iskeletini kurmaktır. Kendi-

ne güvenen, bu temelde iyi edebi eserler ortaya çıkarabilir. Bizherkese bu temelde çıkış yaptırdığımıza inanıyoruz ve en değmeromana, hikâyelere taş çıkartabilecek kısa bir mücadele gerçeğimi-zin anlatımını yaptık. Edebiyata malzeme teşkil edebilecek iskeletverildi. Öyle sanıyorum ki, devrimci bir edebiyatın çıkmasınaepey malzeme sunacak bir çerçeve.

Kürdistan'da genelde edebiyat, özelde devrimci edebiyat; dev-rimci hareketin işleyiş mantığının ruhunu, duygularını yaşamadangerçekleşme imkânı bulamaz.

Edebiyat ucuz bir kurgu, spekülasyon yapmak demek değildir.Mevcut edebi yaklaşımların, ortaya çıkan ürünlerin büyük bir kıs-

mı gerçeklerden habersiz. Son tahlilde ezen ulus ve oldukça çarpıtıl-mış sömürgeci koşulların gerçek dışı, sahtekârlığı, yalanı, hayal bilediyemeyeceğimiz yansımaları üzerine uluslararası örneklemelerikaynaştırılarak yapılmaya çalışıyor ki, kafa karıştırmaktan ve şekil-sizliği daha da geliştirmekten öteye bir rol oynamıyor, işlev görmü-yor. Halkın edebiyatı söz konusu değil. Burjuva anlamında bir ede-biyat yok. Hatta eski dönemin feodal edebiyatı bile bu yaklaşımlarkarşısında anlam ifade eder. Ülke gerçekliğini, halk gerçekliğinidevrimci tarzda çok vurgu yapılarak yani savaşın deneyimine ka-vuşturarak dile getirişimiz her türlü çalışmanın da yolunu açmıştır.

Devrimci politika demek, edebiyat demek değildir.Devrimci savaş demek, yine edebiyat demek değildir.Savaşla edebiyatın ilişkisi olmakla birlikte aynılaştırılamaz, bir-

birilerinin yerine konulamaz, basit bir yansıma gibi de ilişkileri elealınamaz. Her birisinin sahası kendine has kurallarla çalışma tar-

52

Page 54: Nasil Yasamali II

zıyla kazanıldı. Mantık yapıları, işleyişleri farklıdır. Parti ve ulusalkurtuluş sürecimizin şimdiye kadarki anlatımı, hem askeri hemideolojik nitelikte olmuştur. Edebiyat tipi bir anlatıma, güçlü birbiçime kavuşturulamamıştır. Ve biz ona bir çıkış yaptırmaya çalışı-yoruz. “Mücadelemizin zemini edebiyattan ne alır, ona ne verebi-lir veya genelde sanattan ne alabilir?” diye bir soru artık ortayason zamanlarda. İşte mevcut mücadele çizgisini çizmemiz; tekrarbazı denemelere zemin sunması içindir.

Anlattım, dikkatle dinlediniz. Son derece heyecan verici yaniduygulandırıcı, tepki geliştirici, derin düşündürücü yanı kadar de-rin, öfke yaratıcı yanları var. Oldukça üzerinde yoğunlaşılması ge-reken kritik noktalar kadar, fazla edebi açıdan üzerinde durulmayadeğmeyen yanları olabilir. Edebiyat bir anlamda, derinleştirilecekbir noktayı kitaba sığdırabilmektir. Biz onu yakalamaya çalışıyo-ruz. İskeleti kurmak bütünüyle güzel bir mimari eser ortaya çıkar-maktır. İyidir bu nedenle. Her yere biraz değeri olan bir şeyleroturtulduğunda, böyle bir eser söz konusu olabilir.

Madem sanat veya edebiyatın işlevi diyoruz, bilemiyorum hi-kâye sizde nasıl bir etki yarattı ve derinleştirmeye nereden ve na-sıl başlayabiliriz? Ayrıca biz de biraz daha derinleştirebiliriz. Bü-yük edebiyatçı bizden çıkacak değil belki, ama her ciddi edebieserin de gerçeğe yakın şahıslara dayanmak durumunda olduğu-nu da bir köşeye atamayız.

Yine burada önemle alınması gereken saflardaki kadın-erkeközgürlüğü oluyor. Zaten bu konudaki deneyim başlı başına edebi-yata önemli bir malzeme teşkil ediyor.

Kadın özgürlüğünün bu ilişkilerden nasıl etkilendiği ve kadınözgürlüğünde bu ilişkilerin etkileşimi bölümü hayli incelenebilir.Özgürlüğü başından mahkûm eden, bunu boğuntuya getiren kadın-dı. Ve büyük bir siyasal, hatta askeri mücadele geliştirilirken bura-da bir özgürlüğün duyumu yanına da vurgu yapan gelişme vardır.Gerek özgür kadın tipine ulaşma, gerekse bunun nasıl bir siyasi, as-keri savaşımın odağından çıkış yaptırılmak istendiği önemli. Bura-da köle kadın, despotik, aristokratik kadınla veya özgür kadın iliş-kisini sömürgeciliğe indirgemek gerekecek. Sömürge koşullarındaköleleşmenin kadındaki sonuçları işbirlikçi tipin, yine özgürlüğe

53

Page 55: Nasil Yasamali II

karşı konumlarına yansıtılışı işlenebilir. Bayanın ufacık bir kadınözgürleşmesine meydan vermemesi önem taşıyor. Gelişme potansi-yeli olan tipleri çok acımasız bir işkenceye aldırıp imha etmesi ka-dar kendine uydu, kuklası veya nedimesi haline getirdiği bazı tiplervardır. Bu tamamen feodal özelliktir. Kadın, rolünü bir silah olarakkullanmaya çalışırken hiç şüphesiz gerici ilişkiye medet bağlıyor.Kürt erkeğinin buradaki zayıflıklarına büyük ağırlık vermek gere-kecek. Bizzat ben bunu gözlemleyebilmiştim. Karşısındaki erkeğinmevcut erkeklerin hiçbirisine benzemediği, diğer erkekleri rahatlık-la kontrol altına aldığı ve dilediği gibi kendi kadın kişiliği etrafındayönlendirebildiği bir gerçektir. Artık belki bir abartmadır. Erkeğinzayıflıklarını; genelde erkeğin, özelde Kürt erkeğinin zayıflıklarınıiyi ortaya koymak gerekir ve burada baş erkeğin rolünü iyi anla-mak gerekir. Erkekle kadın hem de genişliğine anlatılabilir. Bu er-kek nasıl oldu da geleneksel erkek yaklaşımına düşmedi? Nasıl birgelişme yaşadı ki bu büyük tuzağa düşmedi?

Hikâyenin en kilit noktalarından biri de erkeğin geleneksel er-kekliğe mahkûm olmamasıdır. Eğer buna mahkûm olsaydı hikâyebaştan biterdi. Aslında kadın bütün tuzakları kurmuştur ve yirmidört saat içinde bu tuzağa düşüp bitmek işten bile değildir. Ve kadında buna güvenmiştir. Kesinlikle silahı budur, tahmin ediyoruz. Yok-sul koşullarda, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel gücü çok zayıfolan bir erkeğin, geleneksel ölçüler içinde çok gelişmiş bir kadınkarşısında nefes alamaması gerekiyor. Kadının tezi budur aslında.Oyun işte tam burada bozuluyor. Zaten büyük öfkesi, büyük tepkisive ilişkiyi her saat zehir etme nedeni de burada ortaya çıkıyor. Onagöre yirmi dört saat şıpır şıpır halledilmesi gereken kendine görekendi egemenliği altında, kendi planı çerçevesinde bu ilişki nedenmuazzam bir farklı konuma, kendine göre de bir karşı direnmeyeyol açıyor. Bu büyük tepkiye itiyor aslında. Sık sık şu deyim desöylenir; “yani bizim evin kapısındaki bir kemikle idare edeceğimizköpekler” dediği köylüler var onunla mukayese ediyor. Ama erke-ğin yaklaşımı değişik, sabırlı. Yani birdenbire ne evet ne hayır de-memesi, ona kavganın müthiş gelişiminin asıl nedenidir. Unutma-yalım ki, grubun militanları yirmi dört saat dayanamıyorlar ve affe-demeyiz diyecek noktaya geliyorlar. Fakat erkek daha değişik bir

54

Page 56: Nasil Yasamali II

konum çiziyor. Hikâyenin uzun süreli ve değişik gelişmesi bayanlaerkeğin ilişki tarzıyla çok yakından bağlantılıdır. Şuna eminiz, yanibayan güçlüdür, planlıdır, kendine son derece güvenlidir. Erkeğidaha çok duygusal temelde yakaladığını sanıyor. Daha sonra onunsiyasi olarak da, ideolojik olarak da bütünüyle bağlayabileceğini vefiziki anlamda Ankara koşullarında hapsedip sonunu getireceğineemindir. Ama erkek ise burada bütün iyi niyetine, dürüstlüğüne,duygusallığına rağmen ilişkiyi değişik götürüyor. Klasik bir tarz;hem zengin erkek hem fakir, hem feodal hem yoksul, Kurmanç ve-ya köylü. O kesimin özelliklerinin çok üstünde, çok bilinçli, çokfarklı bir yaklaşım içine giriyor. Geleneksel erkek-kadın ilişkisininçok uzağında biri. Günde bir, ayda bir öyle kendini ölüme mahkûmetmeyecek özelliklere sahip. Kadına karşı hem ilişkinin eşit ve öz-gür gelişmesine önem veriyor, hem de olumsuz biçimlenmeye sonderece kapalı veya tepkili, ihtiyatlı. Gerekirse kendini kadına karşıtamamen kapatabilir. Ondan gelebilecek gericiliği önleyebilir. Böy-le özellikleri de var sanıyoruz. Duygu yönü kadar mantık yönü çokgüçlü. Mantığını duygularına feda etmiyor. Yine siyasi kavrayışı-nın, siyasi anlayışının duygularına feda etmiyor. Bu konuda ilke sa-hibi ve en önemlisi de bu ilişki bağlamında toplumda çok güçlü du-rumundaki kaba cinsel yaklaşıma esir düşmüyor. Ülkede erkeğinçok yaygın bir biçimde esir düşme olayı vardır.

Köylülük olsun, feodal kesimde olsun bu ilişkiyi gericilik teme-linde, düzenle uzlaşma temelinde, daha çok da kendi kendine birilişkiyle ölüp, yaşama adeta çok kaba bir cinsel kültürün tuzağınadüşmemeye özen göstermesi vardır. Burada da değişik bir perfor-mans çiziyor. Ve bu, mücadeleyi uzun süreli kılıyor. Yirmi dört sa-atte ya tipik klasik yaklaşımla ya kadın dövülür, boşanır ya da ka-dına dört dörtlük uşak olunur. Sonra yirmi dört saatte böyle halle-dilir aslında. Belki de eşine hiç rastlanmayacak bir biçimde ilişki-ler farklı boyutla ele alınıyor, farklı biçimde kazanılıyor. İşte bumuazzam öfke iki tarafta da tepkiye yol açıyor. Bu farklılaşma,büyük mücadelenin adeta dinamosu oluyor. Bunun etrafında belkihiç kimsenin ne kabul edeceği, ne cesaret edebileceği, ne taham-mül edeceği bir kısır döngü de değil, çok sancılı gelişmeyle birlik-te ilişkiyi götürmeleri vardır. Ne için götürüyorlar? Tarafların

55

Page 57: Nasil Yasamali II

amaçları en ince taktik hususlara kadar anlatılabilir. Karşı tarafabütün suskunluğuna, ölümcül suratına, buz gibi suratına rağmenniye götürüyor? Erkek tarafı niye böyle katlanıyor. Nedenleriylebirlikte mücadele taktikleri de biraz iyi konularak anlatılabilir. As-lında burada işlenecek sorular çoktur.

Bir anlamda Kürdistan'ın düşürülmüşlüğünü anlatmak müm-kündür ve bu kadın erkek veya aile ilişkisi içerisindeki tüketilişiburada açığa çıkarmak ve dirilişe götürmek büyük önem taşıyor.Aslında savaş bir anlamda bu ilişkinin ele alınış ve çözümleniş tar-zında kazanılıyor. Kürt aile ilişkisi; bir tarafta sonuna kadar çözül-müş, diğer tarafta en güçlü bir biçime kavuşturulmuş. Yarı-feodalburjuva biçim devlet desteğinde, diğeri ise aşiret çözülüşünün deötesinde aile bile çözülmüş, iyi bir aile çocuğu bile diyemeyecekbir noktaya gelmiş. Bu iki zıt bir aile ilişkisi geliştirmeye çalışı-yorlar. Bu aile kurulamıyor. Kurulması şurada kalsın büyük bir sa-vaş gerekçesi haline geliyor ve bu büyük savaş aile olacak mı, ol-mayacak mı? Yürüyecek mi yürümeyecek mi? Neyin lehine? Ör-gütün lehine, ulusal kurtuluş lehine, halkın lehine veya devletinaristokrasinin işbirlikçi ailenin lehine biçiminde böyle karşılıklıçatışıyorlar. Uzlaşmaları mümkün değil. Dikkat edilirse karşı tara-fın çekmek isteyeceği ailenin gelişmesi şurada kalsın erkeğin aile-ye, aşiretçiliğe tepkisi var.

Sınıfsız!Egemen sınıflara tepkisi var, egemen ulusa tepkisi var. Son de-

rece özgür düşünce ve siyasete bağlılığı var. Aileyi bu nedenle ge-liştirmek mümkün olmuyor.

Büyük bir aile içi kavga söz konusu.Bu bir Kürdistan kavgasıdır.Ailedeki tüketilişe karşı büyük bir karşı koyuştur. Ve buradaki

başarı Kürdistan çapındaki başarıya gidiyor. Kadın çözümlemeside bunun ürünüdür. Aile kurulacak mı kurulmayacak mı? Veya budenemenin kendisinin ortaya çıkardığı büyük mücadele kadın çö-zümlemesine götürüyor. Bu da Kürdistan çözümlemesine aile veaile ise bir anlamda Kürdistan'dır. Onun çözülmesine götürüyor vebu da PKK'nin özgürleşme düzeyine giderek Kürdistan toplumu-nun özgürleşme düzeyine etkide bulunuyor. Özgür kadın tipine

56

Page 58: Nasil Yasamali II

ulaşma, özgür ilişkilere ulaşma, yeni bir cinsel ahlaktan tutalım,yeni duygu türlerine kadının yitirilmiş konumundan diriliş konu-muna, yine erkeğin çok kaba ve çok feodal yaşanılmaz yaklaşım-lardan eşit ve özgür bir temelde özenle ele alınıyor. Yeni tip, yeniilişki bu yolu ardına kadar açıyor ve binlerce ilişki can veriyor.Önce yıkılıyor. Önce adeta topa tutuluyor ve zemin açılıyor.

Yeni yaşama, özgür yaşama gitmeden önce yaşamı tüm göze-nekleriyle kapatan veya (ki bir vücuda benzetirsek solunum göze-neklerini tutan noktaların tekrar atılması veya engellemelerle aşıl-maz bir set oluşturan bir ormanın, dağlığın açılması anlamına geli-yor) şöyle bir basit yaklaşıma itibar edilmiyor. Çoğunuzun yaşadı-ğı bir durumdur. Bu hayli öğretici olabilir.

İki insan anlaştı, sevişti, kavuştu, eşleşti ve sorun çözümlendi.İşte bu ilişkilerin en büyük faydası da öyle bir çözümün müm-

kün olamayacağı, yani ezici bir kesimin çözüm diye yaşadıklarınaitibar edilmemesidir. Anlaşmakla, duygu beraberliğini sağlamakla,hatta buna çeşitli aşk kılıfları giydirmekle aslında ilişkiler Kürdis-tan'da gelişmiyor. Bu deneyim bunu ispatlıyor. Erkek kendisinikandırabilirdi. Bayan da bu konuda biraz daha toleranslı olabilirdi.Uç noktalarda seyretmeye bilirlerdi. Kısacası çoğunun yaptığı an-laşma budur. Dolaysıyla al gülüm ver gülüm meselesine dönüştürü-lerek bu işler halledilebilirdi. Bu hepinizin yaşadığı yüzeysel çö-zümdür. Toplumun hemen hemen ezici kesiminin aldık verdik, an-laştık, bakıştık, hoşlandık, seviştik, dediği türden bir çözüm. Dikkatedilirse Kürdistan çözümlenemeyecek, aile çözümlenemeyecek vePKK çözümlenemeyecek. Dolayısıyla herhangi bir sol grup gibiveya Kürt grubu gibi tıkanıp tasfiye olmaktan kurtulamayacak. De-mek ki, bu ilişkinin aile boyutunda derinleştirilmesi ve hiçbir arka-daşın yirmi dört saatten fazla dayanılacak ya olumlu, ya olumsuztemelde demekten kendilerini alıkoyamadıkları bir durumu, biz onyılı aşkın bir sürece yayma gibi büyük bir deha, büyük bir sabır,politik, hatta felsefi, ahlakı boyutuna kadar indirgenebilir, çözümgücü anlamına geliyor. Böyle yapmasan sonuca doğru gidilmeye-cek, problem çözülmeyecek, kördüğüm çözülemeyecek. Yani biryerde İskenderin kılıcı rolü oynayamayacak ve bu noktada basit ba-zı ilişkilere el atılabilir. Erkekte de kadında da bu olayda ele alına-

57

Page 59: Nasil Yasamali II

bilir. Belki ilk ilişkileri basitçe olmuştur. Hemen her gencin gençkız ve erkeğin yaklaşım tarzlarına benzer yaklaşımlar ilk başta var-dı. Ama olmayan bir şey de söz konusudur. Özellikle erkeğin gide-rek dil katını çektikçe politik anlam önemini bilince çıkardıkça ar-dına verdiği hususlar var. İşi bir erkek kadın ilişkisi olmaktan öteyegörüyor. Bir Kürdistan çapında, bir parti çapında ders çıkarılacakolgu olarak ele alıyor. Derinleştiriyor, genelleştiriyor, süreklileştiri-yor. Doğal sonucuna götürüyor. Yani “nereden koparsa kopsun”demiyor. Bu husus çok önemli. Çünkü hemen her kişilikte “neredekoparsa kopsun” tavrı hakimdir. Tam tersi söz konusu gideceği ye-re kadar gitsin, uzanacağı yere kadar uzansın, hiç sertliğe de baş-vurmaya gerek yok. Bu oldukça sonuç alıcı bir yaklaşım oluyor vebaşarıyı da biraz bu tutum belirliyor.

Kürdistan kördüğümünün çözülüşüne bu yaklaşımla girmiştir.Çok önemli başarılara bu biçimde götürmüştür. Bunun bir parçasışüphesiz özgür kadın gelişmesinin çarpıcı bir biçimde ortaya çık-ması, yüzeysel ilişkilerin parti içinde olsun, toplumda olsun pa-ramparça edilişi, binlerce erkeğin ve kızın bu kördüğümden kop-ması, kurdukları nişanlılık, evlilik ilişkilerinden kopuşları, kendi-lerine dayatılan evliliklerden kaçışları. Büyük bir kısmı bu evlilik-lerden pişman olmuştur. Yine erkeklerin geleneksel evliliklerdenkopuşları ve enerjiyi donduran, kişiliği donduran bu ilişkiye aslaitibar etmemeleri vardır. Bütün bunların bu ilişkiyi çözümlemesiy-le ilişkisinin keskin olduğu açıktır. Roman, denilebilir ki; bir yerdebu ana fikrin ve kördüğümün çözümlenip partiye daha sonra bütüntopluma, Kürdistan'a, hatta insanlığa mal edilmesidir.

İşin bir de sevgi olayı, sevme olayının yurtseverlik, ülke boyu-tu, sosyalizm boyutunu ele almak gerekiyor.

Kürdistan'da sevgi şimdi yeni bir yoruma kavuşturuluyor.Ve tezlerden biri de şudur: Kürdistan sevgiye kapalıdır.Hatta geleneksel toplumların buna emperyalist toplumları da

dahil edebiliriz. Çıkara bulaşmış sevgiler yok denilecek kadarazalmıştır.

Sınıfsal, ailesel çıkarlara bağlılık sevgiyi öldürmüştür.Bir taraf ne kadar duygularından, kişiliğinden taviz verirse ver-

sin diğer tarafın kesin sınıf çıkarı, aile çıkarı sevgiyi ve sağlıklı

58

Page 60: Nasil Yasamali II

duyguların gelişimini imkânsız kılıyor. Burada önemli olan bir ta-rafın veya iki tarafın yüzeysel duyguları değil, temel maddi etmen-lerdir. Bu ortaya çıkmıştır.

Şu tez doğrudur:Sömürgecilik koşullarında sevgi katledilmiştir.Sevgiye giden yolun örgütsel gelişmeyle, onun savaşa yansıtıl-

masıyla bu savaşın yurtseverlik, ulusal kurtuluş giderek bu temel-de gelişen bir toplumsal savaş ve ilişkisiyle olabileceği ortaya ko-nuluyor. Köle ilişkinin sevgiye fırsat vermeyeceği, köleliğin parça-lanmasının sevgi ortamına yol açabileceği de kuvvetli bir tezdir,düşüncedir ve uygulamadır. Daha sonraki çabalar da zaten militanolamayan, militan örgütlemeyi geliştirmeyen, militan savaşı geliş-tirmeyenin sevgilerine fazla itibar edilemeyeceği ve hatta iğrençkarşılanacağı ortaya konulmuştur. Sevginin mücadele, savaşlabağlantısı çok net ortaya konulmuştur. Bunun örgütlülüğe dayan-ması, örgütlenmenin de propagandaya, bilinçlenmeye, bunun daüslubuna, çalışma tarzına bağlılığı ortaya konulmuştur. Bu anlam-da da roman hayli öğreticiliğe sahiptir.

Sevgiye giden yol da denilebilir.Ve yine saygı duyulacak sevgiler, duygular ve hata aşklar nasıl-

dır sorusuna da cevap verilebilir. Bunun temelleri veya ilkesi, dü-zeyi konulmuştur. Bütün toplumun ve hatta tarihin karanlık bir dö-nemini; sevgisizlik dönemini, onursuzluk dönemini, geride bırakıpsevgi dönemini, aydınlık dönemini, olumluluk dönemini çizen birgelişme olarak da değerlendirebiliriz. Doğru sevgi, doğru yoldasevgi önemli bir atılım konusudur. Bunun için de duygu yücelmesiolabilir. Aşk tanımına gidilebilir. Yine basit bir duygu tanımı yapı-labilir, güdüler meselesi açılabilir. Kaba cinsellik anlatılabilir.

Cinselliğin doğru bir tanımı, ahlakı nasıl olmalıdır?Özellikle cinselliği bir meta olarak kullanma çok büyük bir

önemle ortaya konulur. Karşı tarafın cinselliği kesin bir meta ola-rak kullanması ve bunun yaşamı zehir etmesi var. Erkeğin kabacinsellik tehlikesinden kendini kurtaramaması halinde kaybetmeriskinin fazla olduğu konulabilir.

Cinselliğin daha sonraki yüce duygulara, yüce düşüncelere vesiyasal çalışmalara da nasıl dönüştürülebileceği ortaya konulabilir.

59

Page 61: Nasil Yasamali II

Unutmamak gerekir ki, PKK'de cinselliğin; en çok örgütlenmeye,siyasi ve hatta askeri savaşıma dönüştürüldüğünden bahsedebiliriz.

Cinsel enerjinin savaş enerjisine dönüşmesi küçümsenemez.Örgüt siyasi güce dönüştürülmesi büyük önemle ele alınabilir.Bu bir yücelme biçimidir.Bu yücelme biçiminden daha yüce cinsel yaklaşımlar da gelişe-

bilir. Kürdistan'daki o kaba ve düşürmeye yol açan köylü olsun,aristokratlar olsun, işbirlikçi kesimlerin o iğrenç cinselliği yerine,özgürleştirici cinselliğe de bir çıkış yapılıyor. Bunun da ne kadardevrimsel bir değeri olduğu aslında daha şimdiden anlaşılıyor.Şüphesiz ki, konu bu yönüyle de güçlü bir biçimde konulabilir.Sadece sevgi düzeyinde değil, cinsellik de konulabilir. Çünkü ka-ba cinselliğe çok umut bağlanılmıştır. Köylünün özellikle kabacinsel yaklaşımı köleliğin en temel nedenlerinden biridir. Yine ba-yanın da bu silaha çok bel bağladığı, ama bunu çok tersinden uy-guladığı sanki cinsellik hiç yokmuş gibi rolünü belirleyecek veyabunu milim milim kullanmayı zaman zaman deneyerek sonucagitme durumu var ki, çok kaba uygulama ve çok inkârcı yaklaşımiyi işlenirse sağlam bir cinsel çözümlemeye gitmek de mümkün-dür. Ayrıca çözümleme, partide dönüşüme uğratma kaba cinsellik-ten kaçışın siyasallaşma, savaşıma dönüştürülmesi ve duygularınbu temelde biraz daha yüceltilmeye çalışılması, parti ortamında vegiderek bütün toplumda savaşa ve siyasete, örgüte bağlı ilişkilereaçıklık kazandırılması, olanak, zemin veya koşul sunulması daya-tılmasında önemli bir gelişmedir. Sanırım toplumun dönüşümündeen temel halkalardan biridir. Bütün bu ilişkilerde hem de çok çar-pıcı bir biçimde bunları yakalamak ve sonuca nasıl gidildiğinigörmek mümkündür. Romandaki anlatım aynı biçimde birçokdevrimciyi daha çok genç yaştayken tıkanmaya götüren, rolünütam yerine getirememesine, yüzeyselliğe, tökezleyip gitmesineyol açan durumlara da çok köklü cevaptır. Derinleşmeye, olgun-laşmaya, büyük bir siyasal savaşçı kişiliğe bu temelde saygıdeğerözgürlük ilişkilerine götürme özelliğine de epey aydınlatıcı biryaklaşım sunar. Oldukça devrimci, dönüştürücü bir anlatım ve uy-gulamaya da götürebilir. Mevcut gelişmelerin böyle bir değerlen-dirmeyle de güç kazanması sağlanabilir.

60

Page 62: Nasil Yasamali II

Görünüşte iki kişi arasındaki bir ilişki dev bir toplumsal-çelişki ve çözüm örneğidir.Hatta insanlığı da biraz yakından etkileme özelliğindedir. Bir

ilişkiye doğru yaklaşım veya bir ilişkinin doğal ele alınması, sü-rüklenmesi ve sonuçlanmasına bir kişinin kendini ustaca vermesibüyük bir devrimci olan, onun partisi, onun savaşımına götürebilir.Bundan da devrim büyük kazanımlar sağlayabilir ve kişisel sorun-lar bir çözüm yoluna koyulabilir.

Bu açıdan devrimci hareketin sağladığı altüst oluş gerçek bir ro-mana zemin sunuyor. Gerçekçi anlatımı kadar çok zengin sonuçla-ra belki de yüzyıllara taşırılabilecek etkilere yol açıyor. Her düzeyietkiliyor. Bu nedenle de roman kaynağı hayli verimlidir.

Güçlü bir altüst oluşa dayanmayan roman etkisizdir.Güçlü sonuçlardan yoksundur. Ayrıca yaratıcı özelliğinden söz

etmek gerekir. Roman her ne kadar kurulu sanatın en veciz bir ifa-desi denilse de sadece böyle bir kurgudur, ama gerçeği dönüştür-menin kurgusudur. Ve bu da devrimci yaratıcılık olarak deyimlen-dirilir, bunda ifadesini bulur.

Devrim yaratıcıdır.Yaşanan gerçeklikten daha fazlasını etkilemeler yoluyla veya ye-

ni yaratıcılıklarla besler. Kürdistan'da sınırlı bir devrimci gerçeklikyaşanmasına rağmen, daha fazla yaratıcılığa yol açan bir zemin sözkonusu. Dolayısıyla ilişkilerin kurgusal yanını da göz önüne getire-rek yaratmakla “Nasıl olmalı?”, “Nasıl Yaşamalı?” biçiminde derin-liğine ele almak yerindedir. Gerçekçilikle yaratıcılığın iyi bir etkile-şimi söz konusu oluyor. Bunu denemeye çalışıyoruz. Yaşanan ger-çekliğin bazı ipuçları gelişme yönlerini önemli biçimde belirliyor.Önemli sonuçlar yeni yaratıcı yaklaşımları belirliyor.

İlişkilerde derinlik, açıklık, yüceleştirme hiç şüphesiz büyükönem taşıyor. Özellikle erkek boyutunda bütün toplumsal, siyasal,hatta tarihsel ve gerçek perspektifi büyük bir dikkatle ele almayıgerektiriyor. Bir nokta bile diyemeyeceğimiz bir çıkış, yine bir halktoplum örneği çığ gibi büyüyor. Başlangıçtaki çok iddiasız, çok za-yıf pamuk ipliğine bağlı diyebileceğimiz bir ilişki nasıl sadece birhalkın, bir ulusun değil, giderek bütün insanlığı etkileyebilecekgüçlü bir ilişkiye dönüşüyor. Kürdistan'da bu anlamda zaten toplu-

61

Page 63: Nasil Yasamali II

mun çözümlenmesi anlamına gelir. İnsan ilişkileri kapatılmamaklakalınmıyor, çok zayıflatılmış, özden boşaltılmış, yabancılaştırılmış,sosyal, siyasal, toplum ve halk lehine sadece bitirilmekle kalmıyordüşmana belki de bir hayvandan daha fazla hizmet edecek konumagetirilmiş. Ve bu her düzeyde söz konusu. Ekonomik olarak çalışır-ken bir hayvandan daha fazla sağılıyor, bir inekten daha fazla sağı-lan bir sömürgecilik söz konusudur. Siyasal düzeyde alet olurkenen değme düşmanın kendi ulusundan ve sınıfından, askerinden da-ha fazla ona asker oluyor. Siyasal düzeyde uşak bir tiple şekilleni-yor. Buna da sadece kendisi olmaktan çıkma yetmiyor bir de kral-dan daha kralcı olma söz konusu. Yüzeyseldir, derinlikten yoksun-dur. İlişkiler muğlâktır. Hangi amaca hizmet ettiği fazla belli değil-dir, dalgacıdır, sahtedir, iddiasızdır. Üzerinde güçlü duygular, sev-giler yaşanmasına asla fırsat vermez. Yüzeysellik, yaşamın kararın-dan geçme, teğet geçme her ilişkiye damgasını vuran hususlardır.Manevi olduğu kadar maddi doyum vermez. Söz gücüyle eylemgücü arasında herhangi bir irtibata bu ilişkiler yer vermez. Boş söz-lerle, boş pratikler dolap beygirinin kuyu etrafında dolaşmasınabenzer bir yaşam çizgisi. Her sözün ağızdan çıkan bir laf olmaktanöteye bir değeri kalmaz. Ve bütün bunlar yaşama büyük bir saygı-sızlığı ifade ediyor. İlişkilerde büyük saygısızlık, seviyesizlik sözkonusu. Özellikle ülkedeki bu ilişkiler kaosunun veya ilişkileriniçinde bulunduğu büyük olumsuz zemini parçalamak için sarfedi-len çaba izlenmeye değer. Romanın başkahramanı diyebileceğimizöğe bütün bu yönleriyle iyi izlenmek durumunda.

Bütün toplumsal ilişkileri hem anlama hem de yıkma biçimindebüyük bir çaba harcanıyor. Bu aynı zamanda en büyük eylem olu-yor. Hangi ilişkiye el atıyorsa çürüme var, kötü bir koku var. Ve elletutulacak yanları yok. Aile ilişkisine el atıyor, köylülere, kentlilere,kadın ilişkisine, arkadaş ilişkisine. Orada fazla umut, dayanak bula-mıyor ve büyük bir çaba ile aşmaya çalışıyor. Bu da ilişkilerde dev-rimci bir süreç oluyor. Mevcut ilişki ve ilişkisizlik düzeyiyle tatminolmadan yeni ilişkilere büyük tutku, büyük açılım iradesi çokönemli. Mevcut ilişki düzeyini hor görme, onlara takılmama büyükrol oynuyor. Daha çocukluktan itibaren girilen diyaloglar, yapılanbaşkaldırılar var. İsyancılığın daha bu yaşta gelişmesi dikkate değer.

62

Page 64: Nasil Yasamali II

İlk isyanlar nasıl gelişmiş?Aile çerçevesinde, köy dahilinde gelenekselliğe başkaldırı, yi-

ne dinle ilgilenme, dinsel gelişmeyi ve belli süreç içerisinde giri-len bunalım. Tanrı duygusunun yarattığı büyük bunalım ve onuaşma, felsefeyle tanışma ve bu din felsefesiyle ilgilenmenin yarat-tığı bunalım. Bu bunalımdan çıkışın diyalektik-materyalist felse-feyle bağlantısı. 1970'lerde biraz bunlar yaşanıyor. Bu anlamdabu yıllar din ve felsefede kendini değerlendirme ve çözmeye gö-türme yılları oluyor. Çok yetersiz ve karmaşık dinsel ve felsefi ça-balar, diyalektik-materyalist felsefeyle çözümü biraz buluyor. Da-ha çok bu yıllarda önem kazanan ideolojik boyut oluyor. Pratikyaşamda ilişkileri yok denecek kadar az. Tanrı yolunda felsefi dü-şünce, diyalektik düşüncede bir gelişme sağlanmak isteniyor.Dikkate değerdir bu yönlü gelişmeler. Somut sosyal yaşama fazlailgi yoktur. Bir nevi manevi yaşam etkili, maddi yaşam sadece fi-ziki varlığı sürdürmek için var. Bu anlamda yaşam ilişkileri çokçeşitli yönleriyle yıkılan ilişkiler yerine derin etkisi ve bunalımlıilişkiler kadar, yeniye çıkış yapılmak istenen ilişkiler ve ilişkilerindüşünceyle bağlantısı yaşamın düşünceyle irtibatı. Burada önemliolan herkesin geleneklere boğulma veya mevcut toplumsal siyasalstatükoyu kolayca benimsemekle eskiye yenilirken devrimci öğe-nin bunda teslim olmama, geleneklere, statüye esir düşmeme, bü-yük bir kuşku, soru işaretiyle yaklaşma ve sınırlı da olsa, gücütam yetmese de karşı koymayı sürdürme.

Mevcut statükonun üstüne çıkma.Bu gücü gösteriyor.Bu yılları kader yılları olarak değil, ilkel anlamda devrimci de-

ğişme gelişme yılları haline getirme.Paraya yenilmiyor.Aileye yenilmiyor.Mevcut toplumsal statü içinde yer alma duygusuna yenilmiyor.

Hatta tepki duyuyor hepsine. Bu yıllar gençlik yılları, çoğununkendini kaybettiği yıllardır. Ve bizim de baş öğe olarak burada bü-yük bir bunalım içinde olmakla birlikte arayışına devam ediyor,sorgulamaya ve kendini aşmaya özen gösteriyor. Bu yıllarda varı-lan çözüm işte revanşta olan sosyalizmle tanışma ve bunda biraz

63

Page 65: Nasil Yasamali II

yoğunlaşma. Türkiye'de sosyal-şovenistlik sosyalizmin etkisi birsoru işaretidir ve çeşitli diğer ilkel milliyetçi grupların yaklaşımla-rı soru işaretidir. Sosyalizmde yeni mücadele dönemine girilir kı-saca. Bu yıllar 1970'lı yıllardır. Büyük sosyalist mücadele içindebüyük ideolojik mücadele ve bu ideolojik grubun oluşumu söz ko-nusu oluyor ki, parti değerlendirmelerinde bunlara kapsamlı yervardır. Malzeme hayli boldur, sıkıntı çekilmez. Dikkate değer veyaçok dikkat çekici diğer bir husus burada şüphesiz mevcut ilişkilerdüzeyine fazla kanmama, ciddiye almama, ama yeni ilişki dünyasıiçinde de güçlü bir temele veya gelişmeye sahip olmama, ama bü-yük çabasını da geliştirmeden geri kalmama gibi bir durum yaşanı-yor. İnsan, bu anlamda ilişki demek oluyor. Yıktığı ilişki kadaryapmaya çalıştığı ilişki. Bunun özetidir.

İlişki düzeylerinin kendisi her insanımızı genç yaşında yenilgiyegötürüyor. Onları iddia kadar güçlü bir pratikten de yoksun bırakı-yor. Tatminleri kadar tepkileri de fazla devrimci olmadığı gibi belkigeleneklerin bile daha gerisinde faşizmin yozlaştırıcı parçalayıcı vedaha katı bir köleleştirici etkisine maruz bırakıyor. Özellikle 1980'liyılların ilişkileri gençlik içinde daha da düzeysizleştiricidir. İçerik-ten yoksundur. Hatta bu yılların ilişkilerine çok havai ilişkiler de-mek de mümkündür. Hafif ilişkiler dönemi. 1970'li yılların ilişkileridaha kapsamlı ve devrimci kokuyordu, umut yüklüydü. Ama 1980sonrası faşizmin de çabalarıyla karşı devrime de dayanan, silik, ha-vai olduğu kadar basit tatminler, günlük tüketici ilişkiler, bir günötesini bile düşünememe. Bu da faşizmin ilişkilerdeki zaferi oluyorve bu parti ortamına yansıyor. Gelen gençlerin lime lime olmuş ha-li, duygu ve düşüncelerinin paramparça olmuş hali, çok zayıf, cılızolması, dolaylı olarak faşizmin etkisinin tahripkar sonuçları gelenbütün gençlerin ilişkilerinde görülüyor. Bu yıllar dediğimiz gibi ör-güt, devrimci örgütün, devrimci hareketin yurt dışında gelenekselkalıpları daha köklü yıkmaya girişmesi. Özellikle dış ortamın düş-man denetiminden daha uzak olması 12 Eylül faşizminin devrimcibir ortamda şekillenmeye fırsat sunması iyi değerlendiriliyor.

Mahsum Korkmaz Akademisi tam bir laboratuar niteliğindedir.Dev boyutlu bir ilişki laboratuarıdır. Bütün yetmez ilişkiler,

sahte ilişkileri açığa çıkarma, teşhir ve tecrit etme. Bunun yerine

64

Page 66: Nasil Yasamali II

dev ilişkileri, bir insan soyundan bitebilecek dev ilişkileri açığa çı-karma veya nasıl olması gerektiğine dair belirlemeler yapma, çokağırlıklı bir yer alabilir romanda. Zaten Akademi yaşamı bir canlılaboratuardır, her gün bir roman gibidir. Diyaloglar var. Bu döne-min, her bir çözümlemenin roman gibi ele alınması vardır. Belgeliolduğu için de hayli katkı sağlayabilir. Düzenin alternatifi buradaortaya çıkıyor. Kürdistan gerçeği değil sadece. Birçok ülkedendostlar da geldiler, onlar da evrensel çaptaki gelişmeyi burada gör-düler. Bir hafta kalanın “Kendimi bütün yaşamımda karşılaşama-yacağım bir ortamda bulduğumu ve gelişmeyi sağladığımı söyle-yebilirim” diyerek ayrıldıkları bir ortam.

Yüzyıllardır ne kadar sahte ilişki, tutum, davranış varsa açığaçıkarılıyor, açığa çıkarılmakla kalmıyor, doğru yola sokuluyor vebu çok sancılı geçiyor. Bu çözümleniş daha sonra ülkedeki kahra-manlık atılımının başarıldığı yer oluyor. O ülkedeki 15 Ağustossonrası biraz burada mayalanıyor. Derinleştirilmesi yine buradasağlanıyor ve yenilgiye giden bütün yolların kapatılması, zaferegiden bütün yolların açılması buradaki büyük çözümleniş, ilişkikurma ve yıkma sanatının bir sonucu oluyor. Burada gerçekten birroman yaşandı veya yapılan devrimcilik bir roman kadar kurgusal-dır, yaratıcıdır. Toplumu adeta bir laboratuara alıyoruz, bir maketi-ni hemen her yöreden gelen bazı ilişki temsilcilerini sorgulamayatabi tutuyor herkes ayna gibi kendini ortamda görüyor.

Bütün çirkinliklerini, zayıflıklarını, yanlışlıklarını görüyorlar.Özeleştiri veriyorlar, vazgeçiyorlar.Yeniye karşı kararlılığı belirliyorlar.Böylece yola koyuluyorlar.Bu yeni yaşam yolu oluyor.Yaşamın nasıl olması gerektiğine bir karar oluyor. Dolayısıyla

Akademi ortamı çarpıcı bir tablo halinde sunulabilir.Şu söylenmiştir Akademide:“Burada çözümlenen an değil tarihtir, kişi değil sınıftır.”Doğrudur. Küçük bir grup gibi ilgilenilmemiştir, bütün tarihsel

bilanço, döküm kadar en ücra köşesine kadar toplumun kendisi-dir. Demek ki, bir devrimci temelin derinleştirilmesi, onun ustaçabası, onun yönlendirici iradesi, beyni, duygusu, tutkusu. Diğer

65

Page 67: Nasil Yasamali II

yandan, gelen ve herkesten çalan, her anlama gelen en provokatiftutumdan alışkanlıkları, çatışması ve çözümlenmesi söz konusu-dur. Ülkeye dönüş, özellikle 15 Ağustos Atılımı'nın her yıl derin-leştirilmesi, eleştiri-özeleştiri, giderek yargılanmalar, ısrarla da-yatılan her türlü yenilgiye açık anlayışlar, tutumlar, ilişkiler yeri-ne, başarıya götüren anlayışta ısrar, ilişkide ısrar. Biz buna dev-rimci taktiğin yetkinleştirilmesi dedik.

Bu büyük bir destandır.Bunun askeri-siyasi yorumu yapılmakla birlikte edebi yorumu

da yapılmaya değer. Çünkü bu ilişki süreçlerinde büyük kahra-manlık örnekleri var. İnsanlık tarihinde görülmemiş kahramanlıkörnekleri vardır. Sağlanan ilişki düzeyi insan soyundan bitebile-cek en büyük cesareti ve fedakarlığı ortaya çıkardı. Düşmanın sı-nırsız teknik ve sayıyla saldırılarına bir kişinin tek başına karşıkoyması, küçük bir grubun kahramanca karşı koyması ve teslimolmamanın en kahramanca örneklerini sergilemesi. Binlercesininson kurşunu, bombayı kendisinde patlatması. Aylarca açlıkla, su-suzlukla karşılaşılması, karda binlerce donma olayının meydanagelmesi, hep bu dönemin içinden geçiyor. Yeni açılan yol da ku-rulan devrimci düzenin bir sonucu oluyor. Bazı tipik örneklerşüphesiz romanda etkili yer alabilir.

Militanlar açlıkla, soğukla nasıl boğuştular?Büyük kuşatmaya karşı nasıl direndiler?Bombalarla kendini parçalarken son sözler nasıl söyleniyordu?Kahramanlık döneminin ilişkileri çarpıcı bir şekilde kapsamlı

verilmeli.Yeni yaşamı temsil eden tiplerdir.Yeni yaşam tomurcuklarıdır.Sert rüzgarların tahribi, ona karşı direnmeler o anlamlara geli-

yor. Yine bu yıllarda çürük ilişkiler, provokasyonlar, ihanetler, bi-reycilikler, keyfiyet var. O bildiğimiz zaaflar kalabalık dönemininasıl kösteklemeye çalışıyor, bunun tipleri var. Hep geriye çeken,eskiye çeken, düşkünleştirici, yüceleşmeden alıkoyan, bencil, bü-yük kayıplara yol açan özellikler işlenebilir. Bir teslimiyetçi haintip, itirafçı tip çizilebilir. Hiç şüphesiz bu direniş sadece dağlardadeğil, zindanlarda da söz konusudur. Büyük zindan direnişçiliği

66

Page 68: Nasil Yasamali II

yeniyi yaratmakta etkileyicidir. Özellikle 1980 başlarındaki dire-nişler. Dayatılan provokasyon, ihanet önemlidir. Bütün bunlara ro-manda kapsamlı yerler verilebilir. Orada da bazı değerlendirmeleryapılmıştır. Malzeme olarak zengindir, kullanılabilir. Hiç şüphesizilişkilerdeki kördüğümün İskender kılıcıyla parçalanması ve sağ-lam ilişkilerin, halkaların kurulması biçiminde de, bunu değerlen-dirmek mümkündür. Öfkeler, tutkular, kızgınlıklar, ihanetler, bü-yük fedakârlıklar cesaret örnekleri, acılar, hüzünler, sevgiler işle-nebilir. Roman biraz da kavramlarla yürütülecek bir sanattır.

Başka dikkati çekecek bir yan daha var. O da sizlerin yaşadığıdurum. Sıkıntılarınız, öfkeleriniz, bir yaşam düzeyiniz var. Bunlarısorular şeklinde bize sorabilirsiniz? Utanmayın kendi gerçeğiniz-den, bazı hayalleriniz, bazı ilişkileriniz yıkıldı. Sizlerin öfkeniz debuydu. Bir türlü devrimci rotaya giremeyişiniz bununla bağlantılı.

Fa.: Bağlılık, partiyedir, şehitleredir. Geliş bu temelde olması-na rağmen, özünde siyasi, ideolojik yaklaşımın olmaması, PK-K'yi bireylere sığdırma, biraz da karasevdaca bir bağlılığın sonu-cu, gözü karalık çok uzun süre olmamakla birlikte, sonra önümebazı ilkeler koyma baş gösterdi. Bu temelde kurulan, bir özel iliş-ki, aslında özünde PKK'ye ulaşma özü vardı. Kendi payıma bunusöyleyebilirim. Fakat bu dağ gibi eylemin, çözdüğü nokta, o iyiniyet, duygusallık PKK'ye bağlanma üzerinde binanın inşa edil-mesi durumu yaşandı. Özellikle parti ortamına geldiğim andanitibaren gördüğüm, ilişkinin gerçekten sahtekârca, ikiyüzlüce, bi-raz da kadının yaklaşımına vurulan bir darbe olarak değerlendir-dim. Hatta bir süre, önüme engel olmak istedi. Daha sonraki sü-reçlerde, aslında belli konularda yoğunlaşma, beni belli sonuçlaragötürse de, devrimcileşmede, özgür adımlar atmada, kişi beni bü-yük engellerle karşı karşıya getirdi. Yani şu çok açıktı: Önümeset çekilmek isteniyordu ısrarla. Bir söz de vardı aslında, çok gü-cüme de gidiyordu. “Siz bu gücünüzle yeterlisiniz, savaşabilirsi-niz, akademiye veya başka yerlere gitmenize gerek yok, orada dayapabilirsiniz” aslında işin özünde şu vardı: Devrimcileşir, öz-gürleşirse sahte ilişkiler, sahte şeyler yıkılacaktı, egemenliklerekarşı gelinecekti. PKK'nin yaklaşımının ilişkilerde, bağımsızlık-ta, özgürlükte, savaştaki boyutu ortaya çıkaracaktı. Bu da, bireyin

67

Page 69: Nasil Yasamali II

işine gelmiyordu. Fakat ben, büyük oranda çözdüğüme inanıyo-rum. Yalnız şöyle bir durum da var; henüz adımlarımın serileştiri-lememesi. Kendi kafamda netleşmiş durumdayım. Kafamda bazışeyler olmasına rağmen, belli yetersizlikler var.

Med.: Şimdiye kadar, kendisini çözemeyen kadının, geneldeKürdistan toplumunun ve sömürgeciliğin kendi gerçekliğinin çö-zümlenememesi, bu nedenle çözüm gücü olamama durumu yaşan-dı. Fakat o tarihlerden bugüne kadar, roman kahramanı olan erkeğinmücadelesiyle, karşısındakini, yani kadını çözmesiyle birlikte, ka-dın gerçeğini çözmüş ve bu daha sonraki süreçte, kadının özgürleş-mesi sorunu, temel nokta oluyor. Bir bütün olarak erkeğin gerek kö-le olan Kürdistan kadınının özgürleşmesindeki savaşımı, gerek di-ğer alanlardaki savaşımının, bugün mücadeleye yansıması hangi şe-kilde olmuştur? Genelde Kürdistan halkı, tüm kadrolar, en önemliside kadın üzerinde etkisi ne olmuştur? Bunun mücadeleye yansımasınasıl gerçekleşmiştir? Bu noktalar üzerinde durulabilir.

Şi.: Özellikle kadının, kendi sınıfsal konumuyla temsil ettiği tip-te tam konuşturulmasında söz konusu erkeğin kadınla geliştirdiğiilişki tarzı belirleyici olabilmiştir. Ve bundaki etki ne derecededir?Böyle bir kadın bilinmesine rağmen, çok uzun süre geçiren bir iliş-ki vardır. Onunla paylaşılan bir yaşam vardır. Kadın diyoruz; ken-dinde eskiyi temsil eden, gerçekten kökü çok derinlerde olan, ol-dukça tecrübe sahibi bir yapısı vardır. Fakat yeni, bunun karşısındayeni olmasından dolayı acemidir. Özellikle uzun süren bir beraber-liğin temelinde bu acemi olmanın etkisi olabilir mi? Yoksa duygu-sal yaklaşımlar mı söz konusu? Ya da sadece kazanmaya yönelikbir yaklaşım mıydı? Bu konuların biraz açımlanması.

He.: Şimdi birçoğumuz parti saflarına katılırken, düzenin bizeverili olarak sunduğu ilişkilerle, değer yargılarıyla donatılmış, do-natılmaktan ziyade, adeta onun içinde boğulmuş bir şekilde saflarakatıldık. Fakat bunları görememe vardı, yani özgürlük, sevgi adı al-tında bize sunulan her şeyi gerçek ve doğru sandık. Çünkü alterna-tifi yoktu. Bunu görme gücümüz yoktu. Verili ilişkilerle tamamenbizim boğulma ve böylece de saflara katılmamız söz konusuydu.Fakat katıldıktan sonra biraz gerçekleri gördük. Romandaki erkeğino ilişkilerimize karşı savaşımının yarattığı o hava, o atmosfer kişili-

68

Page 70: Nasil Yasamali II

ğinin bir bütün olarak kişiyi geçmiş düzende inandığı değer yargı-larını kökten bir eleştiri süzgecinden geçirtiyor. Ve insan burada biryandan bu verili ilişkilere sarılırken “olamaz” diyor. Yani bunlarınhepsi yalan olamaz. Çünkü yıllarca ben bunlara inandım, bunlarasarıldım, bunlar benim büyük değer yargılarımdı. Hatta çoğu za-man bu ilişkileri ilahlaştırdık, onlara taptık. Fakat bakıyorsun yan-lış. Doğru olan önünde. Bu noktada kendinle büyük bir savaşım ya-şıyorsun. İşte bu savaşımın romandaki erkeğin savaşımıyla bağlan-tısı neydi? Veya partiye gelen kişilerin bu kadar kendine yüklenme,onları altüst etme noktasına götüren güç neydi?

- Roj, sen kendin için ne diyebilirsin. Sende yıkım nasıl gelişti?Roj.: Geldiğimde ilişkimi çözümlediğimi zannediyordum, ama

pratiğim bununla çelişiyordu. Çünkü düzenin bize verili olaraksunduğu ilişkilerden biriydi ve o çözme işini de o çerçevede yap-mıştım. Zaten bu nedenle de pratiğimde bu ilişkinin köleleştiriciyanlarını göre göre bundan kopamama, aşamama vardı. Dört yıllıkbir emek vermiştik bu ilişkiye, ama boşa kürek çekmiştik. Bunukabullenmeme oldu bir süre. Diğer klasik ilişkiler gibi değildi.Kendi çapımızda bunu aşarak düzey tutturabilmek ve birbirimizigeliştirebilmek için çok çırpındık. Ama o kişiliklerle o düzendedaha fazlası imkânsızdı. Yani ilişki yaşandığı dönem çerçevesindedeğerlendirildiğinde verebileceği pek bir şey yoktu, yetmiyordu.Daha da yürütmemiz halinde bizi kendimizle çeliştirecek, hatta sı-fırlayabilecek bir süreç olurdu. Parti saflarına gelmeden önce, dü-zen koşulları altında o kişiliklerle geliştirilen bir ilişkinin ne kadaristenilse de maddi temellerinden yoksun olduğu için, özgürleştirendeğil köleleştiren, kaybettiren bir ilişki olduğunu sezebildik. Zatengelişen özgürlük mücadelesi var olan düşünce dünyamızın merke-zine oturmuştu. Az veya çok var olan özümüzü de kaybetmeden,bu özgürlük mücadelesine katılarak, bu ilişkiyi böyle sonuçlandı-rarak, verilen emeği de anlamlandırmak istedik aynı zamanda. Ge-liş bu temeldeydi. Gerek edinilmiş olan bağımlı kişilik, gerek“sevgi” diye yaşadıklarımızın sevgisizlik, saygısızlık. “Geliştirme”dediğimiz geriletme, dürüstlük, açıklık adı altında ikiyüzlülük vesahtekârlıklar yaşadığımızı burada görmem beni altüst etti. Ayrıcadevrimci ortama, PKK'ye daha idealist yaklaşıyordum. Gerçeklik-

69

Page 71: Nasil Yasamali II

lere yabancıydım, yani kavga ortamında ideal ilişkiler bekliyor-dum. Onun bir sarsıntısını yaşadım. Yeni yeni bunları kabulleniyo-rum ve kavradıkça da özgüven, özgüç temelinde kendimi bağım-sızlaştırmakta, militanlaşmakta yol alıyorum. Saflardaki sınıf sa-vaşımını ve cinslerarası ilişkinin de aynı zamanda sınıflararası iliş-ki olduğunu, hatta ulusal düzeyle bağlantısı olduğunu Parti Önder-liği'nin çözümlemelerinden öğrendikçe bilinçleniyor ve netleşiyo-rum. Böylece pratiğimde giderek güçleniyor. Partilileşebildiğimoranda özgürleşebileceğimin bilincindeyim.

-Burada derinleştirilmesi gereken husus, erkeğin kendini çö-zümlerken bunun dalga dalga parti ortamına yansıtılması ve parti-nin yaşadığı; partililerin eski ve yeni genç adaylarının yaşadığısarsıntılardır. Kişinin kendini tarihi ve toplumsal temelde çözmesi,bütün toplumsal ilişki, kurum düzeyinde bunu derinleştirerek yap-ması, şüphesiz sonuçları itibariyle herkesi etkileyecek.

Bu anlamda “çözümlenen kişi değil sınıf, an değil tarih” oluyor.Kestirilen de gelecek oluyor, kararlaştırılan da gelecek oluyor. Gelen herkesin bundan payını alması kaçınılmazdır. Çünkü ba-

şaktörün yaşadığı gerçekten yalıtılmış, bütün tarihi toplumsal ger-çeklerden kopmuş biri değil, onun neredeyse özü oluyor. Bütünolumlu olumsuz yanları, zayıf güçlü yanları, kapalı açık yanlarıaktörün ta burada kendini şey zemini haline getirmesi var. Öylekendisine özgürleştirme imkânı yaratıyor ki, düşünceye, her iliş-kiye açık. Bir yandan öyle, ama diğer yandan çok karşı koymacı,ret kişiliği var. Gelen herkes “kendimi buldum” diyor. Ama biryandan büyük tepkiyle karşılaşıyor. Büyük ustalık, sanıyoruz bu-rada. İster adına demokrasi diyelim, ister liberal özgür ortam di-yelim, bir ajanın da rahatlıkla “ben de yer bulabilirim” çok dü-rüst bir insana da burada yer var, yani herkesin “bu ortamdan birşeyler kapabilirim” diyebilmesi bunun ortamını sunuyor. Ama di-ğer yandan bir karşı koyma var. Sandığınız gibi değil, büyük birilke var ve bu ilkenin büyük savaşı, özgürlük savaşı, ilkenin aske-ri boyutu, siyasi boyutu var. Kısacası büyük karşı koymayı da be-raberinde göreceksin diyen bir çaba. Kendini öncelikle ameliyatmasasına yatırma ve neşterin değmediği yer bırakmayan öğe er-kek oluyor. Aslında kendine özgü bir yapı oluyor. İyi kavranılma-

70

Page 72: Nasil Yasamali II

ması halinde birçok yanlışlığa yol açılacağı belli. Zaten önderlik-sel gelişme de biraz bu yaklaşımın sonucudur.

Erkeğin gizlisi saklısı yok. Kendini her gün itiraf ediyor, kendi-ni yeniden yapıyor. Her gün kendini yıkıyor, yeniden yapıyor. Ça-bası çok yoğun, çözümlemeler gittikçe kapsamlı, yön verme, pers-pektif kazandırma çok. Partileşme, ordulaşma, uluslaşma, hattadevletleşme dediğimiz gelişmeyi kendi şahsi gelişmesine böylebağlıyor. Ama gelenler tabii, işin böyle derinlikli ele alındığını bil-miyor. Herkes kendine göre bir dünya kurmuş geliyor, hem de gü-le oynaya, ne hayallerle. Faşizmden biraz sıkılmış, haklı olaraktepkisi de var. Gidilen yer cennet yerine koyuluyor. Yanılgı bura-da. Kurulan birçok ilişki daha gelir gelmez tökezleniyor. İşte bu-lunmayanla bulunan arasındaki çelişki, yarattığı sarsıntılar. Özel-likle gerek eski öğelerde, gerekse yeni öğelerde hayli derin oluyor.Eski öğeler grup döneminin anılarıyla yaşıyorlar.

Grup dönemi neydi? Bazı ideolojik belirlemeler, sınırlı çaba-lar bununla 1980 sonrasını, yine 1990 sonrası veya o büyük or-dulaşma, siyasallaşma, savaşma dönemine cevap vermeye çalışı-yorlar ki, mümkün değil. Yeni gelenler faşizmin derin etkileri al-tında, daha da havai, hiç de elvermeyen yaklaşımlarla yürüyebi-leceklerini sanıyorlar. Mümkün değil. Bizim savaşımız o bildiği-niz gibi eleştiri, tartışma parti içi savaşımda ifadesini buldu, bü-yük tartışma platformu geliştirildi. Akademi belki de eşine enderrastlanılır bir tartışma platformudur. Her gün yıkım ve yenidenyapılanma yeridir. Şüphesiz öğenin özel ilişkiyle bağlı öğeyekarşı mücadelesi, genel bir anlama sahiptir. Onun şahsında statü-koyu, büyük tutucu ve egemenlik altına alıcı dünyayı görüyor.Onun büyük, sıkıntısını yaşıyor. Sadece taktik olarak bakmıyor.Zaten derinliği de buradadır, anlamlı davranış da buradadır. İliş-kidir kullanırız, bırakırız, hiç değilse böyle basite alınmayacağınıfarketmesi daha sonraki gelişmelerin bir nedenidir. Bu dayatma-nın arkasındaki iddia, güç nedir? Bunun özellikleri, büyük isyankadar, öfke kadar, merak da uyandırılıyor. Duygu kadar tepkiuyandırıyor ve dolayısıyla sonuna kadar götürmeyi anlamlı bulu-yor. Şunu çok iyi fark ediyor: Onun çözümlenmesi ciddi bir top-lumsal kesim çözümlemesi, devlet çözümlenmesi ve buna karşı

71

Page 73: Nasil Yasamali II

geliştirilecek olan tutum, büyük özgürlük tutumu olabilir. Nite-kim kadro olması nedeniyle en yoğun çekişilen bir tarafın kadınözgürlüğüne yönelik yaklaşımlarını direkt etkiliyor, boyutlandırı-yor. Bir kadın ilişkisi neden bu kadar uğraştırıyor, neden bu so-nuçlara yol açıyor? Burada çözümlenmeyi derinleştirmek endoğrusudur. Burada erkeğin ve kadının kendini çözümlemesiönemlidir. Çözümlenme giderek partide bir derinleşmeyi, bu de-rinleşmeyle birlikte kadın kurtuluşunu da beraberinde getiriyor.Hele bayanın yenilgiye, aslında yenilgiden de öteye açığa çıkar-tılması, teşhiri, tecriti geliştirilmesi ki, bu bir anlamda statüko-nun, devletin işbirlikçiliğinin köle kadını, köleleştirici kadınınaçığa çıkartılması, teşhir ve tecrit oluyor. Buna rağmen, bir bakı-yorsun partinin özgürleştirici değeri yükseliyor, bir de kadın dev-rimciliğine yol açıyor ve yeni özgürleşme ilişkileri anlam bulu-yor. Mücadele bu zemin üzerinde boy veriyor aslında. Çokönemli bir yan da burada aslında. Yaşanan ilişkinin çok genel dü-zeyde de yaşanılması oluyor. Yeni gelen her ilişki birey anlamın-da böyle bir ilişkidir. Bir nevi toplumda ilişki modeli oluyor. Ku-rulan her ilişki buna benzer kurulmuş ve buna benzer çelişkiyi,yıkılışı yaşayacak. Eğer çok köklü düzene bağlı değilse, belkiilişkiyi kurtarabilirler. Yine çok köklü bir biçimde tutucu, gerici,sahte kurulmamışsa bir eğitimle düzelebilir. Ama görüldü ki, ge-len bütün ilişkiler, özellikle kadın-erkek ilişkileri tamamen statü-koya hizmet eden, faşizmin özenle geliştirmeye ortam hazırladığıgünübirlik, tüketici, adeta birbirini basamak yapıcı ilişkilerdir.Partinin etkisiyle kurulmuş ilişkiler oluyor ama hiç de partininisteyeceği, kaldıracağı ilişkiler değil.

Biz bunlara kandırmaca ilişkiler, geleneksel ilişkiler diyoruz.Dikkat edilirse özgürlük ilişkilerinin bu temelde fazla sağlana-

mayacağı saygının boyutlanamayacağı belli. Bu belli olduktansonra bunalımlara girildi. Benim, uğruna bu kadar kendimi verdi-ğim, işte duygulandığım, gözyaşı döktüğüm, hayatımı adadığımbir ilişki nasıl böyle topa tutulur?

Bu sizlerde kriz yarattı.Hemen hemen birçok bayanda ve erkekte bunu gördük. Ve bu

önderlik çözümü, öncü çözüm daha önce yapıldığı için sorunun

72

Page 74: Nasil Yasamali II

üzerine doğru gidilebiliyordu ve yüzeysel ilişkiyi, görüntüyü,statükoyu anlamlandırıyordu. O bildiğiniz gibi ikinci bir adımınatılmasına yol açıyor.

Hâlâ birçok ilişkilerde yaşanan yüzeyselliğin yıkılışı ve yapabi-lirsen parti ortamında, savaş ortamında yurtseverleş, örgütleş, bunuesas al, militanlaş! Kısaca savaşta zaferi kesinleştir! Mevcut ilişki-lerine bu çerçevede anlam ver! Çoluğuna çocuğuna, eşine dostuna,her düzeydeki tutkularına, öfkelerine anlam ver! Savaşın verdiğizafer seçeneği karşısında nasıl bir rol oynuyor? Gelen giden hepsi-nin karşısına bu soruyu dikti. Ve bunun çetin bir soru olduğu cevapvermeden sınıf geçilmeyeceği ısrarla vurgulandı. Güçlü duygu mudiyorsun; savaştan zafere kadar katkı sundun? Güçlü sevgi mi di-yorsun; al sana savaşın çetinliği, başarının keskinliği karşısında neanlam ifade ediyor? Aşk mı diyorsun yine onun ne anlamı var? Bü-yük özgürlük tutkusunda, yurtseverlik tutkusunda senin bireysel aş-kının ne değeri var? Sonuçta bu sorular da haklıdır. Kaldı ki öncüdüzeydeki çözümleme buna başarıyla yanıt vermiş. Gelen birey yabuna uyacak, ya da kaybedecek. PKK'nin büyük dönemeci tutarlı-lık ve derinlik gösterilerek böyle aşılıyor.

Savaş çürümüş olanı açığa çıkartan mücadeledir.Savaşı ilişkilere dayatmakla, örgütlenmeyi dayatmakla herke-

se adeta boyunun ölçüsünü aldırıyor. Büyük eleştiri-özeleştiri sü-reci de bu anlama geliyor. Kendini gözden geçirme ve benimdünyam savaş dünyasıyla, örgüt dünyasıyla, parti dünyasıyla na-sıl bütünleşir? Yeniden bu sorulara yol açıyor. Özlü, dürüst olaneleştiri-özeleştiriyi sağlam geçiyor ve tekrar bütünleşmeyi sağla-yabiliyor. Yeniden partileşme dediğimiz bir süreçtir aslında bu.Hatta yeniden kişiliğini bulma, yeniden kendini yaratma yaşam-da ikinci dönem, ikinci ders. Herkes bunu şu veya bu düzeydeyaşadı. Dolaysıyla verili olan birçok ilişkinin altüst oluşuna acı-madı. Çünkü onlarda yenilgiyi gördü. Mevcut başarı düzeyi, sa-vaştıran düzey, yenilgiye götüren her şeye de büyük bir öfke ilede saldırdı. Çünkü başarısızlığın ölüm demek olduğu ve yaşamakarşı bir tehdidin de bu olduğu ortaya konuldu. Kaldı ki hâkimöğe, ilişki bir yerde düzenin dayattığı yenilgi ile devrimin yengi-sini bir savaşımı olmakla da değerlendirilebilir.

73

Page 75: Nasil Yasamali II

Duyguda, düşüncede, taktikte büyük savaşımdı.Ve bu büyük savaşımda devrimin yenilgiye gitmesi daha sonra-

ki süreci yakıcı bir biçimde şekillendirdi. Burada özgürlük atılı-mında büyük gelişme yaşandı ve kadın özgürlüğündeki büyükhamle, bu çözümlemenin sonucudur. Geleneksel ilişkilerin büyükdarbe yemesi söz konusudur. Bununla bağlantılıdır. Öyle ki, ulus-lararası etkileri çok çarpıcıydı. Bu kadar çarpıcı olması sorununçok köklü ele alınıp çözümlenmesinden dolayıdır. Çok özgür bi-reyler ortaya çıkarmaya götürdü. Aslında direk düşman cephesiniyenmeden önce kendi içinde bu gericiliği yenmesi büyük bir zaferoluyor. Kaldı ki, dış cephedeki zaferin de bu zaferle bağı çok açıkgözüküyor. Daha da böyle gözlemlediğim bazı hususlar var. Özel-likle hem kadında hem erkekte gözüken somut gelenek, statüko,güncelliğin bir ürünü olan ilişkileri peş peşe veya belki biraz ne-den bu kadar saygısızca yapılırcasına, saldırıya uğradığını görüncetepkilere yöneldiler. Kişiliklerimiz hiç dikkate alınmıyor denildi.Devrimimiz gerçekten cesaretliydi; yıkmalıydı, saldırmalıydı.

Özellikle erkek öğenin davranışları epey tartışmalara konu oldu. Kadınlar içinde hâlâ tartışma olmaya devam ediyor.Erkekler nezdinde sorgulanıyor, kavranılmaya çalışılıyor.Büyük bir devrimci değişiklik ancak böyle olur. Erkek öğe ve-

ya öncü öğeyi sadece erkek boyutunda ele almak yetersiz olur.Bir ilişki kahramanı, bir ilişki öncüsü, hem de yüz yılların öncesi-ni sorguladığı gibi sonrasını da belirliyor. Yalnız erkek için değil,kadın için de belirliyor. Ulusal düzeyde olduğu gibi ulusarası dü-zey için belirliyor. Dolayısıyla bireyci yaklaşım sakıncalarla dolu-dur. İlahlaştırmak da sakıncalarla doludur. Kişide çözümlenentoplum oluyor. Yetersiz yaklaşımlar söz konusudur. Böyle bir mü-cadele verilmiştir. Öncü öğenin kendini “başarı sağladım, bellibir çözüme gittim” deyip sınırlandırmaması, tam tersine bu dene-yimini yaygınlaştırmaya ağırlık vermesi, büyük öneme sahiptir.Çokça içine girildiği gibi kadın sorunumuz söz konusu işte bununbireysel çözümüne girilebilir. Tarihte çokça böyle yapılır. Birey-sel ilişkilere tekrar ağırlık verme. Yeni bir aile düzenine hemendönüş yapma ve bir aile düzenine yer vermesi, özgürlük açısındansakıncalı olabilir. Bu konuda fedakârlık düzeyini, yücelik düzeyi-

74

Page 76: Nasil Yasamali II

ni dikkate alması büyük anlama sahiptir. Özgür kadınları ortayaçıkarmayı genelleştirmesinin, ne kadar önemli olduğu şimdi dahaiyi anlaşılıyor. Çünkü bir bireye takılmasının nasıl müthiş bir kö-leleştirmeye, bütün çabaları boşa çıkartmaya götüreceği görüldü.Benzer bir hatanın gerek kendi yapısında gerekse birçok partilidesürdürülmesi sadece tıkanma, darboğaz değil, bütünüyle yenilgi.Dolaysıyla kadın düzeyinin sürekli özgürleştirilmesi, bu özgürleş-tirmeyi bireysel, yoğun yaşanan ilişkiler yerine, yüceltmekle bü-tün toplumsal gerçeği kavratmakla onun devrimci dönüşüme sa-vaş aracıyla uğratmakla karşılaştırması ve herkesi bu deneylerekatması ustalık işidir ve yöntem olarak doğrudur. Proletarya ko-lektivizmi gereği kişiyi ilahlaştırma yerine kadın özgürlüğünü öneçıkarma. Çok örnek model kadın yerine genel düzeyin kolektifçegeliştirilmesi önemli oluyor. Bu, biraz da bireyin köleleştirici et-kisine, proletaryanın kolektif cevap vermesi, binlerce özgür kadı-nın ortaya çıkarılarak cevap verilmesi oluyor. Güzelliği bir tek ki-şide somutlaştırma yerine genelde güzelliği tanımlama, sevgiyitek kişide yoğunlaştırma yerine genelleştirme çok önemli oluyor.Genel güzellik yaklaşımı, genel sevgi yaklaşımı, genel çirkinlikyaklaşımı, genel nefret edilmesi gereken yaklaşım geliştiriliyor.Yani şu çok etkilidir, “birini çok sevdim veya birinden çok nefretettim, birini çok güzel buldum veya birini çok çirkin buldum”yaklaşımlarının tehlikelerini görüyor.

Birinde değil, toplumsal düzeyde göreceksin güzelliği, nefreti, güzeli, çirkini.Burada en büyük kazanımlar olarak ifade ediliyor, doğrudur da.

Güzellik-çirkinlik, nefret, öfke duygularını böyle soyutlamaklabirlikte çok kapsamlı bir çalışmadır.

Kürdistan'da sevgiyi genelleştirme büyük bir devrimdir.Ülke güzelliğini, halk güzelliğini, birey güzelliğini hem kadında

hem erkekte ortaya çıkarması gerçekten destansıdır diyebiliriz.Devrimin çiçeklenmesidir. Yani bu çerçeveyi yakalamadan, çok

yüklü bireysel tutkulara anlayışlara yol açmak kadar bitiricidir. 19.yüzyıl burjuva roman pratiğine baktığımızda burada muazzam birbireysellik söz konusu. Toplum yerine bireylerin yüceltilmesi çokileri boyutludur. Hep birileri kahraman, birileri güzel, birileri çok

75

Page 77: Nasil Yasamali II

çirkin ve bunun toplumsal ve tarihsel boyutu gözardı edilir. Siyasietmenler göz önüne getirilmez. Daha önceki dönemlerde feodalizmbunları yapar. Aileyi, aristokrasiyi geliştirir, diğer aileler, toplumhiçleştirilir. Bu sınıflar tarihi boyunca böyledir.

Fakat Kürdistan'da emek lehine güzel-çirkin ayrımı, doğru-yan-lış ayrımı veya sevgi-nefret ayrımı gelişince bireyselliğe mahkûmolmaması, bireysel dayatmalara karşı partisel ve hatta halksal birtepki gerçekleştirebilmesi belki de görülmeyen en büyük devrim-sel değişme boyutlarıdır. Genel çerçeve böyle konulunca fazla bi-reylerin kendi kimliklerini tanımlama, güç ve o güçsüzlüklerini,doğru veya yanlışlıklarını, duygu veya duygusuzluklarını, sevgiveya nefretlerini değerlendirmeleri artık zor değildir. Temel değer-lerle bağlantılıdır. Genel çerçeveyi dikkate alıyor ve böylece an-lamlı olan bir ilişkiler dönemine girme şansı artıyor. Biraz da budüzeyin yakalanması söz konusu. Daha dengeli ilişki yaklaşımları,mantığa, siyasete, ülkenin güzelliklerine, savaşımına bağlı, denge-leri gözeten, ölçülü olan kısaca; geçmişin her türlü ihaneti sapıklı-ğa, sahtekârlığa bulaşmış tuzaklarından kendini kurtarmış, ciddibüyük hatalar yapmayan ve yaşamın böylece kazanılmasına biz“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna uygun bir cevap verebilme imkânınakavuşmuş bir düzey diyoruz. Böyle güç getirilmiştir diyoruz. Çö-zümlemeler ve onun pratiği buna götürebilmiştir.

Hiç şüphesiz bütün bunlar tam bir somutlaşma değildir. Hemyoğun bir eleştiri, soyutlama düzeyini yaşıyor. Soyutu da yakala-mıştır. Olası gelişme yönleri kadar sağlam ilişkilere hangi temel-lere bağlı olarak geliştirileceğini belirlemiştir. Bu, yeni dönemoluyor, özgür yaşam dönemi oluyor. Özgürlük dönemi, doğru sev-giler dönemi anlamına da gelir. Dikkat edilirse sadece yön belirli-yor. Amacını koyuyor ortaya, yöntemi belirliyor. Somutlaşması-nın büyük bir pratik çabaya bağlı olduğu, ilk adımlar halindedir.Balıklamasına yaşanacak dönem değildir. Çünkü geçmişin ağırtehlikeleri var. Gelecek pek fazla örgütlenmiş, kurumlaşmış ol-maktan uzaktır. Hassas bir filizlenme dönemi geçmişin olumsuzrüzgârları hemen yeniyi kasıp kavurabilir. Hatalar da yapılabilir.İlk adımlar tökezletebilir. Dönemin nazikliği bu nedenledir. Nere-deyse çok kötü bir hastalığa yakalanmış birinin ağır bir ameliyat-

76

Page 78: Nasil Yasamali II

tan sonra nekahat dönemine girmesi gibi. Özenle bakılmazsa has-ta tekrar komalık vaziyete düşebilir. Bir de bu yönde, bu ilişkilereyaklaşım göstermek mümkündür. Tabii bütün bunlar geliştirilir-ken baş öğenin dışında birçok tip kendini konuşturabilir. Eski er-kek kadın öyle, yeni erkek kadın öyle. Kurulmuş ilişki, kurulmasürecinde olan ilişki, kendini anlatıma kavuşturabilir. Öyle sanı-yorum ki, ustalık burada “Vay toplum ne der, vay örgütsel yapı neder” kaygılarına fazla yer vermeden devrimci ilişkiler döneminecesaretlice girişi gösterebilmiş olmasıdır. Burada bireycilik yapıl-mış olsaydı bu epeyce sakıncalı olabilirdi. Kendi tutkularına bi-reysel çözümlemelerle, belirlemelerle yaklaşılsaydı sonuçlarıfarlı olurdu, burada tam tersine kadın karşısında zorlanma var.

“Allah belasını versin bunların. Bunlardan uzaklaşalım. Zatenpartide bu tutum çok etkindir, erkek bu tutum içinde. Kadın bir be-ladır, hatta bir şeytan olabilir. Zaten önder ilişki o konuda çoktehlikeli bir süreci yaşamış, bizim de başımıza böyle belalar gele-bilir dolayısıyla uzak duralım.” Bu tutumun da fazla sağlıklı ola-mayacağı biliniyor. Dolayısıyla bu tutuma itibar edilmedi. Bu, ensağ, en tutucu tutumlardan olabilirdi. Daha düzeysiz bir yaklaşım,“kadın basittir, bu kadar alet olabiliyor düzene, statükoya. Objek-tif bir ajandır kısacası.” Zaten bu deyimler kullanılmıştır. “Dola-yısıyla ağırlıklı yer vermeyelim, göz açtırmayalım, kullanalım.Düzen onları bol bol kullanıyorsa devrim de ucuz kullansın.” Bir-çok erkeğe hatta kadına hâkim olan anlayış budur. “Bir basit yü-zeysel ilişki doyurucudur.” Oldukça bunu yüzeye vurduğunu bili-yoruz. Hafif ilişkiler, günlük tüketim içi ilişkiler, işte biz buna de-dikodu dedik. Geliyorlar yan yana derin bir dedikodu ile geçiri-yorlar. Ya bozguncu temelde ya da ahbap çavuş temelde yapıyor-lar. Bunun da anlamını doğru yorumlayamayan ve hatta boşa çı-karmaya çalışan kadın ve erkek kişiliklere karşı çözümlemeleryaptık. Bunun bazı provokatörlere, hatta ajan kişiliklere epey fır-sat sunduğunu gösterdik. İster ahbap çavuşluk, ister bozgunculukprovokasyonlara yoğun bir malzeme sunuyor. Yine eskiyi hortlat-maya çalışıyorlar. Fazla derinleşmeye, partileşmeye, örgütleşme-ye, çelikten bağlara yanaşmayanlar kısaca savaş gerçeğimizi gözönüne getiremeyenler parti içinde dedikodu ve ahbap çavuş yön-

77

Page 79: Nasil Yasamali II

temlere ağırlık veriyorlar. Ve bunu bazı tipler körüklüyor. Özellik-le kuşkulu tipler malzeme sunuyor, yön veriyor ve hizip çıkarıyor.Bir saptırma girişimi de böyle ortaya çıktı.

Kadınlarda görülen tipik bir durum, kendilerine göre geçmiştebir malzeme olarak kullanıldıkları veya kendilerine göre güya top-lumda bir yer tuttukları kadınlıklarına özgüdür. Burada cinsellikçözümlemesi biraz kendini açığa vurdurdu. Cinselliğin bir avantajolarak kullanılması, ikiyüzlülük biraz teşhir edilmek istendi. Kadı-nın mevcut toplumda bunu bir avantaj olarak görmesi buna sığın-ması ve bunun etrafında bir yaşam hayal etmesi ailenin temelinehâkim kılması ve bütün ilişkilerde bunu bir silah olarak kullanma-sı oldukça tehlikeliydi. Bir avantaj olarak bakıyor, mevcut bütünilişkilere kendini böyle vuruyor. Bunun bir cinsel ahlaksızlık oldu-ğu anlatılmak istenildi. Cinselliğin böyle kullanılmaması gerektiğiönemle vurgulandı. Cinselliğin çok doğal kişilik özelliği olduğu,bunun böyle metalaştırılması ve hatta sahte bir namus anlayışınasığınılarak savunulmasının, kullanılmasının ne kadar tehlikeli ol-duğu bu konuda güdüsel bir yaklaşımın ne kadar düşürücü olduğuanlatılmaya çalışıldı. Bir de bozgunculuğa malzeme yapılmak iste-nildi. Burada baş erkek çözüm için yaşanan deneyimlerden epeydersler çıkarmıştır. Karşıdaki öğenin çok doğal bir içgüdü olancinsellik güdüsünü siyaset haline getirmesinin ne kadar vahim ol-duğunu kavraması ve bunun da bizim toplumda çok köklü birajanlaştırma, objektif veya sübjektif anlamda olsun onun aracı ha-line getirilmesinin tehlikesini farketmesi söz konusudur. Egemensınıfların bunu böyle kabul edecekleri, ama emekçilerin bunu böy-le yapmaması gerektiği, bunun çok büyük bir ahlaksızlık olduğu,cinsel sapıklık olduğu veya cinselliğin bir tuzağı olduğu duyurulu-yor ve yapıyı uyarmaya çalışıyor. Tabii bu, aynı zamanda toplum-sal bir özellik. Siyasi bir yapılanışı söz konusu olduğu için zayıfkadınlar bunu bir türlü bırakmak istemiyor. Zayıf erekler buna birtürlü düşmekten kendini kurtaramıyor. Bizim toplum zaten daha12-15 yaşında böyle cinselliğin bozuk, çok sağlıksız bir yaşta or-tamda kullanılmasıyla yenilgiye gidiyorlar.

Kurulan aileler yenilgi çukurudur.Düşürme, bitirme çukuru oluyor.

78

Page 80: Nasil Yasamali II

Neredeyse başını bağladın mı sağlama aldın oluyor. Buna saldı-rıldı. Bunun ne kadar geçmişi yaşattığı, provokasyona açık alansunduğu hele yüce duygulara sevgilere götürmediği biliniyor.

İçgüdü, cinsellik güdüsü etrafında koparılan fırtınanın biraz dahayvanca olduğu tespit edilmiştir. Aslında “aşkımdır, sevgimdir”diye yırtınan durumun basit bir içgüdüsel yaklaşım olduğu farkedildi. Ve bu Kürdistan'da genelde de emperyalist koşullar da da-hil kadını tutsak eden erkeği de çok dar güncel kılan bir yaklaşı-mın olduğu biliniyordu ve o büyük çözülmeye buradan gidildi.Erkek öğenin bu konuda derinleşmesi anlamlı. Bireysel ailecilikçözümü kadar güç otoritesine sığınarak egemen sınıfların yüzyıl-larca yaptığına kendini başarıyla karşı koyuşu ne alttakilerin düş-künce cinsel yaklaşımı ne de üsttekilerin egemenlik çerçevesindegeliştirdikleri ilişki düzenine yer vermemesi büyük devrimci de-ğere sahiptir. Cinselliği böyle bir kullanım aracı olmaktan çıkarıpetrafında siyasallaşma, örgütleşme, etkileşmenin olmaması ge-rektiğini, tam tersine ne çok ayıplanacak bir konu ne de çok böy-le kutsallaştıracak bir konu olmadığı doğal bir yaşam konusu ol-duğu, ama bunun devam ederken serbest cinsellik anlamına gele-meyeceği, tam tersine cinselliğin toplumsal gerçeklik içerisinde-ki yerinin çok önemli olduğu ortaya konmuştur. Her şeyden öncetutucu düzenin bir namus anlayışı, bir cinsellik anlayışı vardır.Onu çok iyi görüp değerlendirmek gerekir. Yine Türkiye'de defaşist yaklaşımların toplumu fahişeleştirdiği göz önüne getirilirsegeleneksel namus anlayışı dar, yetersiz, hatalı, ama fahişeleştir-menin de en az onun kadar tehlikeli olduğu bir cinsel patlamadanbahsediliyor. Bu patlamanın da faşist bir patlatma olduğu, em-peryalist bir patlatma olduğu, tuzak olduğu, aşılması gerektiğivurgulandı. Bunun yerine daha dengeli yaklaşımın ne gelenekle-rin namus atmosferinde boğulan yaklaşım ne de sözüm ona Tür-kiye'de de medya kültürü ile, “istediğim gibi yaşarım istediğimgibi kendimi kullanırım” yaklaşımının olduğu, bunun en az diğe-ri kadar tehlikeli olduğu önemle işlemiştir. Bu güdüleri toplum-sal gerçeklik içinde siyasallaşmaya, örgütleşmeye, savaşa hizmeteder hale getirmek onunla çelişkili değil uyumlu hale getirmek,yüceltmek, hatta kural belirtmek gerekir.

79

Page 81: Nasil Yasamali II

Cinsellik yüceltilebilir mi?Evet yüceltilebilir. Düşünün, iki kişiyi kendini cinsellik içinde

boğuntuya getirmeleri yerine cinselliğin böyle daha büyük bir ça-lışma tutkusuna, siyasallaşmaya, örgütselleşmeye, savaşa dönüştü-rülmesine vermeleri hem mümkündür, hem de gerçek bir kahra-manlık, gerçek bir aşktır, gerçek bir sevgidir. Kaldı ki öncü gücün,erkeğin yaptığı nedir bu konuda?

Büyük siyasallaşmaktır.Kadının özgürlüğüne veya kadın cinsinin cinselliğine duyduğu

ilgiyi örgüte dönüştürüyor, kadının özgürlüğüne, savaşmasına vesiyasallaşmasına dönüşüyor. Güzelliğin bu temelde yakalandığı,sevginin bu temelde yakalandığı belli. Yine erkeklerin de egemen-likli yanlarını törpüleyerek, baskıyı yanlarından sıyırarak savaşayatkın, kolektivizme gelen dolayısıyla daha değer verilecek bir du-ruma taşırılması önem taşıyor. Erkeğin de cinselliği bir egemenlikolarak kullanmasının önüne geçilmesi de en az kadınınki kadarolumlu ve son derece geliştirici olmuştur.

Bu özgürlüğün, güzelliğin, sevginin de kurtuluşudur.Ağır cinsellik altında sevgi, güzellik geliştirilemez.Köleleştirici cinsel etkiyi yaşamak köylü kadınlarda daha yirmi-

sinde bozulmaya ve nefes alamaz, her türlü fiziki, ruhi yıpranmayagötürür. Erkekte de hiçbir yüce düşünceyi, duyguyu, tutkuyu geliş-tirmemeye götürür. Gece gündüz cinselliği düşünen erkek çok düş-küncedir, cinsellikten başka bir şey düşünmez ve bu da onu süpernamussuzluğa götürür. Güzellik, sevgi, düşünce aranmaz bu tipöğelerde. Bunların önüne geçmenin nasıl bir devrimsel değere sa-hip olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Eğer önü alınmasaydı gerekparti içinde gerek diğer geniş kurtuluş saflarında herkes tutkularınıkonuştursaydı, bireyciliğe sarılsaydı, cinselliği çok yersiz ve olum-suz temelde değerlendirseydi muazzam bozgunculuklara, hizipçi-liklere, enerjiyi boşa çarçur etmeye götürürdü. Bu da kendi içindedevrimin çürütülmesi ve yozlaştırılmasıdır.

Parti olarak sağlanan gelişmeler büyük bir değere sahiptir. Er-kek egemenlikli yaklaşımlarla kadının kaba, kendini cinsel metaolarak sunma yaklaşımlarına darbe vurulması oldukça önemli.Daha birçoğu bunu iyi kavrayamamış ve eğer kişi büyüyemiyorsa

80

Page 82: Nasil Yasamali II

bu kavrayışsızlığından dolayıdır. Kadın enerjisi eğer açığa çıka-mıyorsa bu yaklaşımdan dolayıdır. Düşünce gücü, duygu gücüçok geridir kadının. Çünkü kaba cinselliğin uygulama olarak, an-layış olarak etkisi altındadır. Erkek de buna benzer bir konumda-dır. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş misali. Böyle kadın,bölye erkek ilişkileri toplumda nefes aldıramaz. Duyguya, düşün-ceye, sevgiye götüremez bunların bağlı olduğu zincir. Partileşme,ordulaşma, örgütçülük, yurtseverlik görülemez bunlarda. Mevcutilişkilerin kölelikten kurtuluşu, kaba cinsellikten ve hâkim tutku-lardan kurtuluşu büyük devrimdir.

Ancak büyük devrimciler kendi sevgilerini genelleştirebilirler.Halkın, ülkenin sevgisine dönüştürebilirler.Kadın soyunun sevgisine dönüştürebilirler.Kaldı ki, bizim en değme kadın veya erkeğimiz burnunun ötesi-

ni göremez. “Benim evim en güzeli” der. Ülke yoktur bu ufukta.“Benim kadınım veya erkeğim en güzeli” der.

Bunun dışında hiçbir şeyi göremez. Kadın-erkek saygısı aklınabile gelemez. “Benim çocuğum en iyisi” der. Bunun dışında birçocuğa ilgi bile gösterilmez. Bu anlayış müthiş bireycidir, örgütlü-lüğe kapalıdır. Kolektivizme kapalıdır, dolayısıyla yenilgiye açık-tır. Bütün enerjisini bir kadın erkeğe verir, bir erkek bir kadına ve-rir ve bir çocuğuna verir, bir evine verir. Hemen şunu söylemek is-tiyorum: Bizim bir-iki odalı evlerimiz büyük insan enerjisinin hap-solduğu zindanlardır.

O odacıklar var ya, onlar gerçek zindanlardır.Ben o zindanlara neden girmedim? Benim böyle bir ev düzeni-

min gelişmemesi, parti içinde geliştirmemem, hep kolektif çabalar,büyük insan yığınlarıyla günlük yaşamı değerlendirmem, yüzlercekadın ve erkekle iç içe bir yaşamı götürmem büyük bir devrimcifaaliyettir. Ama siz hep başınızı bir ilişkiye gömdünüz. İki odayagömdünüz, o da sizin bireyciliğiniz, yaratıcılıktan uzak, örgütlen-meden uzak dünyanız oldu. Baş erkek öncü ilişki bu konuda hayliözgün bir yere sahiptir. İlişkilerinde neredeyse milyonlarla oturupkalkması, bütün kadınları seslendirmesi bunu meydanlara sığamazduruma götürmesi tarihsel olaylardan oluyor.

Emeğin, emekçilerin zaferi oluyor.

81

Page 83: Nasil Yasamali II

Muazzam değerlerin ortaya çıkarılması oluyor. Daha şimdidenortaya çıkarılan değerler toplumun sevgi değerleridir, tutku değer-leridir, uğruna her şeylerini ortaya koydukları değerlerdir.

Kadın ortaya çıktı.Bütün toplum saygı sevgi gösteriyor.Erkek ortaya çıktı.Bütün toplum yine öyle bakıyor. İnsanlığın hizmetine, ulusun

hizmetine koşulmuş ilişkiler çığ gibi büyüyor. Dolayısıyla öncüyaklaşım başarılıdır. Bireycilik darbe yedi, aristokrasicilik darbeyedi, küçük-burjuva inkârcılığı, muhafazakârlık sıkılıyor, tutuculuksıkılıyor, nefes alamıyor. Onun kime hizmet ettiği göz önüne getiri-lirse bunun ne kadar yerinde olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Var-sın onlar sıkışsın. Tutucu özgürlük dünyasına açılmıyorsa boğul-sun. İlahlaştırdığı bireyciliğinden kopamıyorsa yenilsin gitsin, acın-maz. Her şeyi bireycilik süzgecinden geçirenler fazla yer bulmasın.Bütün bunların arkasındaki dünya eski dünyadır. Yeni dünyayı ku-rabilecekler mi? Ortam açılmış sev, ama bu genel içinde bir anlamifade etsin. Tutkularını konuştur, ama bu genel başarıyı da kendinleözdeşleştirsin. Onun içinde bir yere sahip olursun. Yerin olsun, amabu yerin genel yapıyı sürüklesin halkı ayağa kaldırsın. Büyük duy-guların olsun, ama bu genel güzelliği esas alsın. Ülke güzellikleri,halk güzellikleri, cins güzellikleri doğru değerlendirilsin, bir anlamifade etsin. Kürdistan'da bunları aşmamız bizim devrimin askeri-si-yasi başarısından daha önemli askeri, siyasi, örgütsel başarıları dabu zeminler ortaya çıkarır. Eğer bugün daha iyi savaşılıyorsa bu ze-minin biraz daha verimli kılınmasından dolayıdır. Bazıları bunaumutla bakıyor. Parti içinde dışında bazıları sıkışmış hissediyorkendilerini. Bazıları namuslarının ellerinden gittiğini sanıyor vecinselliği eskisi gibi kullanamayacakları için bozuluyorlar. Bazılarıözgürlük ortamını fahişece kullanamayacakalarından dolayı gazabakapılıyorlar. Bunlar devrimin yasaları karşısında geçersizdir.

Devrimler sorumsuzluk değildir.Devrimler disiplini, otoriteyi içerir. Kesin yüceliğe çağrıdır.Gücün varsa uyarsın bu çağrıya, siyasi, hatta askeri temellerle

bağlantısını görürsün, kurarsın ve dolayısıyla sevgi senin hakkınolur. Çok sever çok sevilirsin, güzel olursun, saygın olur ve doğ-

82

Page 84: Nasil Yasamali II

rusu da bunlardır. “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna da ancak bu çerçe-vede cevap verilebilir.

Zafer kazanması gereken yaşam budur.Kendinizi tanınmaz hale getirmişsiniz. Bu doğru değil. Çirkin-

leştirmişsiniz, fazla güzellikle de ilişkileriniz kalmamış.Fiziki güzellik değil, ruh güzelliği, düşünce güzelliği daha

önemli.Ben burada aslında üslup kısmına da değinmek istiyordum. Za-

ten üslup da bu anlatımın doğal bir sonucudur. Güzel üslup bu çer-çevede kendisine rol oynayacak olanın bulacağı üsluptur. Taktikönderlik, bu çerçeveye oturan kişilik iyi bir taktik önderliktir; üslu-bu hitabeti güçlüdür, çözümlenmiştir, nettir. Ve bir de ezilmez.Böyle bir ortamın oluşturduğu tip düşman karşısında kesindir, net-tir. Dostlar karşısında, halkın içinde, yoldaşlarının arasında anlatımgücüyle, karar gücüyle görev çaba gücüyle kendini dinletir, takdirsahibi olur. Ve bu da dediğim gibi bir çözüme ulaşmıştır. Kendimdegerçekleştirdiğim bir çalışma aslında. Bu siz kadınlar arasında dahabüyük bir öneme haizdir. Büyük tutsaklığı yaşadığınız anlaşılıyor.Çok suskun ve kendinizi aslında ne yapmanız gerektiğine, nasıl ya-şatmanız gerektiğine daha iyi bir karar da verdiğinizi sanmıyorum.Beklentileriniz güdümlenmiştir biraz ayarlanmıştır ve biraz da kö-leliğe göre bağlanmıştır. Bunu kırmaya çalıştık. Hep birilerine görekendinizi ayarlama. Bence bunun yerine temel değerlere göre ken-dini ayarlama büyük önem taşıyor. Buna cesaret etmelisiniz. Temeldeğerlere göre kendinizi ayarladığınız bu konuda disiplini kendi-nizde sağladınız mı zaferin en temel güvencesi kişiliğinizi sağla-mışsınız demektir. Buna uyum gücü olmalısınız. Şimdi sizin haya-tınızı bu çerçevede insan yorumlamak istediğinde hatalarla dolu,güvensizliklerle, korkularla dolu. Yanlışlıklar dizboyu. O yüzden desiz çok zorlanıyorsunuz. Hak ettiğiniz sonuçları alamıyorsunuz. Veyaşamı tıkatmışsınız kendinizde. Yaşamı açma savaşımında önemlibir rol oynayabilirsiniz. Bence bu çözümleme buna büyük bir katkısunuyor. Erkeklere de sunuyor, erkekleri de bu çözüme katacağız.

Birçok kişilik yaşamı kendisine tıkatmıştır. Ülke güzellikleri-ne, halk güzelliklerine, kadın güzelliklerine tıkatmıştır. Onu aş-mak da büyük bir çaba gerektirir. Bu büyük kayıpların nedeni de

83

Page 85: Nasil Yasamali II

bu enerjinin böyle adeta hiç kullanılmadan mezarda tüketilmeside bir yönüyle buna bağlıdır. Ama bunun için dediğim gibi çokyoğun bir mücadeleye ihtiyaç vardır. Ben kendi payıma düşenianlamlı bir biçimde yerine getirdim. Böyle yapmak güce götürü-yor, özgücüyle savaşım yöntemlerine götürüyor. Üsluba, hitabagötürüyor. Maddi manevi bütün gelişmelere götürüyor. Bunundışındaki yaklaşımlar ise yenilgiye, dağınıklığa, her türlü kaybagötürüyor. Peki biz neden kayıplı düzeni, kayıplı yaklaşımlarıkabul edeceğiz. Zorumuz mu var! Bunun büyük değeri şimdi da-ha iyi anlaşılır. Bence gerçek yoldaşlar artık bu çerçeve dahilindekendilerini yeniden yapabilir, arzulanan yaşamın ve onun savaşı-mının yenilmez militanı haline getirebilir ve bu da onlar için tekkurtuluş yoludur. Biz zaferi bu temelde sağladık. Ama dikkatedilirse öncü ilişki düzeyinde varılan bu nokta sanırım henüz he-piniz açısından ulaşılmaktan çok uzak. Bu son yapılan tartışma-lar, uyarılar hatta bunu böyle sürdürmeyin, bu savaş amansız, iş-te her gün dağ gibi değerler yitiriyoruz. Buna hakkımız yok. Biran önce doğru yaşama yeterince karşılık verin. Hem de hiç erte-lemeksizin. Zaman burada çok önemli bir yere sahip. Zamanı iyiişlemek gerekiyor, bir de tempo var.

Bizim devrim biraz zamansız devrimdir.Hem gecikmiştir hem de çok aceleye gelmesi gereken bir dev-

rimdir.Tempo asla gözardı edilemeyecek bir yaşam ilkesidir. Her şey

biraz gereken tempoyla, hızla oluşmak zorunda. Başkalarının yüz-yılda yaptığını bizim on yılda yapmamız gerekir. Tempo deyip ke-sinlikle bir tarafa bırakmayın. Bizde yaşam biraz uygun tempoylagelişebilir, o uygun tempoyu tutturamayan bir yaşam ne kadarhaklı ve özlü de olsa kaybetmekten kurtulamaz. Zamanın müthişkullanımını mutlaka bilince çıkarmanız gerekiyor.

Her şey nefes nefese kurtuluyor.Her şey biraz da an be an yıkılıyor ve yeniden yaratılıyor.Geniş zamanlardan, geniş soluklardan bahsetmiyoruz, kısa so-

luklardan bahsediyoruz.Çok kısa bir zamana sığan yılların dökümünden bahsediyoruz.

Bu, bir nevi yüzyıllarda yitirilmiş bir yaşamın, evrende genişleyen

84

Page 86: Nasil Yasamali II

ve dolayısıyla değerlerin çekirdekleşmesi için büyük bir hızla yo-ğunlaşmasına benzer.

Yoğunlaşma, bulutlaşma, yağmurlaşma ve sıcak sıcak düşme.Bu, bizde böyle olmuştur. Bu, Kürdistan'da yaşam kanunu olu-

yor. Hiç şüphesiz evrensel boyutu da var. Ülke somutunda yaşa-mın böyle çözümlenip yeniden kurgulanması, yaratılması evren-seldir. Her şeyden önce Ortadoğu toplumları için yepyeni bir ya-şamdır ve en gerici, emperyalizm tarafından desteklenen bir yapı-ya karşı da geliştirildiği için, uluslarararası etkisi giderek genişler.Gerek geleneksel yaşamın, gerekse emperyalist metropolün körük-lenen yaşama karşı, bir direnmeyi ifade ettiği için, kesinlikle yerel,mahalli bir çözümleniş değildir.

Burada ortaya çıkan her şey hem tarihsel, hem evrenseldir.Bu her zamankinden daha fazla şimdi anlaşılıyor. Umarım gü-

cünüz olur, bu temelde kendinize yönelip, kendinizi yeniden yap-maya özen gösterin.

Arkadaşların çok çözümsüz kaldığını görünce biz bu yöntemle,yani devrimci edebiyat yöntemine başvurma gereğini duyduk. Ki-şiliklerinizi hiç değerlendiremediğinizi görüyorum. Halkın hizme-tinde, partinin hizmetinde kullanmama ve hatta savurganca neyinhizmetinde olduğu belli olamayan tarzda tükettiğinizi gördüm. Buacı veriyor. PKK'de böyle acı veren çok kişilikler söz konusu.

Adeta kendilerini savuruyorlar, adeta kendilerini bir hiç uğrunabitiriyorlar. Ama öncü ilişkiyi de gördünüz. Kişi kendini yaratır-ken ne büyük bir çaba harcıyor ve onu korumaya çalışıp güçlendi-rirken ne büyük fedakârlıklar, sabırlar, müthiş çabalar sergilenmiş.İnsan buna saygı duymalı ve bu temelde kişiliklerinize büyük de-ğer biçmelisiniz. Çünkü öncü kişilik çok zor kazanılmış ve siz busayede kendinize yönelme imkânı elde etmişsiniz, destek sağla-mışsınız. O zaman takdir etmek, gerekeni yapmak ertelenemez birgörevdir. Böyle bir ülkede, halkın içinde bir insana sunulabileceken değerli armağan da böyle bir yaşam taslağıdır.

Yaşam demeyelim, taslak!Bizde yaşam ancak taslak düzeyinde ele alınabilir. Çünkü dene-

me düzeyindedir, yıkılış ve yeni filizleniş dönemidir. Hiç kimsedört dörtlük bir yaşam beklemesin. Ve herkes biraz da filiz halin-

85

Page 87: Nasil Yasamali II

deki yaşam beklentilerini ancak koruyarak kendini bir taslak ol-maktan çıkarıp, somutluğa kavuşturabilir. Bunlar bizim ülkemizinşu anda yaşadığı sürecin sonucudur, icat edilmiyor. Altüst oluş dö-nemi, yıkılış ve çok az yapılış dönemi. Lime lime olmuş, çürümüş,çökmüş ilişkiler batağından zor bela yeniye, yaşanılır bazı ilişkile-re ulaşma dönemi. Sorumlu olmalıyız.

Gençsiniz, enerjinizi çok iyi planlayarak kullanmalısınız. Kişili-ğinizin yorumunu yaman yapmalısınız. En yüce değerlerle birleşti-rerek, işlerliğe kavuşturmalısınız ve daha fazla da yeniden yapma-lısınız. Yeniden yaratmalısınız, yüceltmelisiniz kendinizi.

Savaştıran, savaştırdıkça özgürleştiren, özgürleştirdikçe güzel-leştiren, güzelleştirdikçe sevgiyle dolup taşıran kişilik, büyük tut-ku ve çabaya yönelmeli ve yalnız o temelde yapılmalıdır. Zor, sa-bır, yoğunluk bu işin gereğidir. Unutmayalım ki, bizim de yaşa-dıklarımız koca bir namussuzluklar dünyasıdır, saygısızlıklardünyasıdır, sahtekârlıklar, düzeysizlikler, basitlikler, boşluklardünyasıdır. Hiç de kendinizi çocuk gibi avundurmaya gerek yok,gerçekler böyledir. Kendi gerçeğini bütün acımasız yönleriyle gö-remeyenler asla doğruyu bulamaz ve doğruyu bulamayanlar da,kendilerini ne kadar idealize ederlerse etsinler, biçime ne kadarönem verirlerse versinler, asla sonuca gidemezler. Yalandır onla-rın dünyası, hayaldir her şey ve sonuçta anlamlı bir yaşam değilbedbahtlıktır. Bizim mücadelemizin zorlukları tartışma götürmezama gücün, kudretin, anlamlılığın, duyarlılığın büyük dünyasınında bu olduğu bu temelde gelişeceği açıktır. Ayıp değil, neden geç-mişte bu kadar düşürüldük, bu irade dışı gelişmeydi. Ayıp olandönüştürme imkânı varken neden gerekli çabayı, sezgiyi, vuruşuyapamadık, yapmıyoruz. Ayıp olan budur. Ben hiç kimseye hiçbirzaman şunun söylenmesi gerektiğini söylemedim, belirtmedim.Geçmişin nedir? Nereden geldin? Niye çok kötü birisin? Hayır,bu soruyu sormam, ama gelişebilecekken çok rahatlıkla bazı ça-balarla önemli sonuçlara ulaşabilecekken ne güne duruyorsun! Is-rarla o böyle durdukça, bizim de çok öfkeli yaklaştığımız ve butemelde mücadeleyi şiddetlendirdiğimiz anlaşılırdır.

Gün büyük ayıplardan kurtulma, büyük sevgiye ulaşma günüdür.Maddi-manevi değerlendirme istiyorsun, ona ulaşma günüdür.

86

Page 88: Nasil Yasamali II

Hem isteyeceksin, hem de gerekeni yapmayacaksın, buna yükleni-yoruz. Bir anlamda bizim devrimci mücadelemiz budur. İsteklerin-le, tutkularınla onu gerçekleştirme yol ve yöntemleriyle çelişmediyoruz. Eskinin yalanını, sahtesini veya sonuca götürmeyecekolanı sürdürme. Aracı doğru seç, çabayı yerinde sarfet, üslubu kes-kin kıl, tempon başarıyı elversin. Sen kendini böyle yeniden yara-tabilirsin. Özlenen yaşamın sahibi olabilirsin.

Artık yeniden yaratılışın ülkemizde boyutlandığı, halkımızın dabuna çok açıldığı bir dönem diyoruz. Ülkemizin bu anlamda dauluslararası anlamı büyük olan bir devrimin içine girmiştir. Eskikurum, ilişki, onun yoğunlaşmış ifadesi bireycilik biraz yıkılıyor.Her gün binlercesi yıkılıp, yerine her gün binlercesi kuruluyor iliş-kiler, kurumlar, kişilikler.

Dönemi yakalamak başlı başına mutluluk dönemidir.İyi bir şanstır. Tarihseldir.Fakat düşünce, duygu büyüklüğü kadar çaba, tutku büyüklü-

ğünü de ister. Bireyin kendini yaşatma gücü kadar, kolektif ya-şamın birlikte sağlanmasını da ister. Kolektivizm uygulandığıoranda bireysel inisiyatife de yer vardır. Toplum yeniden özgür-leştiği oranda birey özgürdür. Ülken, halkın olduğu ölçüde sanaevin yolu gözükür. Büyük sevgiler, duygular genelde yaratıldığıoranda sana da küçük bir sevgi veya duygu imkânı vardır. Bu te-melde bir lanetliler topluluğu kendisine tekrar saygıyla yaklaş-ma şansını elde etmiştir. Ve bu da işte dinlerde de, felsefelerdede, bilimlerde de bize tıkalı olan yolun açılmasıdır. Bu kadar in-sanın, kilitlendiği, tıkandığı bir yere ancak böyle bir devrimleaçılım şansı verdirilebilir. Tıkanmış kişiliklerinize böyle güçlüyaklaşımlarla çözümlenme imkânı verilir. Geriye bu kadar kap-samlı amaçlar, yol ve yöntemler dahilinde kendinize biçim ver-me, bu yollara, yöntemlere sahip olma imkânını bizzat kendinizvermelisiniz. Sağlam bir yürüyüşün sahibi olmalısınız. Yaşamınyeniden yapılışının usta bir elemanı olabilirsiniz. Geniş bir hoş-görü demokratik yaklaşım kadar, disiplinle yaşamalısınız. Endoğru çabalar, bu yolda harcanacak çabalardır. En özlü ve genelkadar birey için de benimsenecek, mal edilecek sonuçlar bu yol-da kazanılacak ve mal edilecek sonuçlardır.

87

Page 89: Nasil Yasamali II

Mücadeleci yaşanılmıştır. Ustaca mücadele edilmiştir. İyi, doğ-ru, güzel amaçlar temelinde mücadele yaşanılmış ve şimdi bununsağlam, görkemli yürüyüşü ile küçümsenmeyecek başarılara da gi-rilmiştir. Biz, bu temelde tekrar savaşanlara başarılar diliyoruz.

1 Nisan 1993

88

Page 90: Nasil Yasamali II

“Kürdistan insanını ele aldık, onu sarstık,eleştirdik, ilişkilendirdik ve savaştırdık.”

Page 91: Nasil Yasamali II
Page 92: Nasil Yasamali II

İlişki gerçeği

Yaşam ilişkilerle başlar. İster doğa, ister toplumla kurulan her etkinliğe ilişki adını verebili-riz. İlişkilenme yaşamın adımı olduğu gibi, bitiş de ilişkinin tüken-mesidir. Diğer bir deyişle ölüm; ilişkilerin bitişidir. Toptan ilişkitükenişi, bildiğimiz ölümdür. Bazı ilişkilerin tükenişi bu yönüylekaybetme veya ölüm oluyor. İlişkilenme ise, yaşam oluyor. Bütünilişkiler toplamına genel yaşam dediğimiz gibi, bazı ilişkilerin ge-liştirilmesine de etkinleşme, yaklaşım sahibi olma diyoruz.

Bu genel tanımın dışında bizim toplumsal gerçeğimizin çarpıcıbir diğer yönü de büyük ilişki yoksunluğudur. Kürdistan'daki insan-ların en az ilişkili olma yönü kadar, ilişkilerinin çelişkiden ve sağ-lamlıktan uzak olması da bu gerçekliğin çarpıcı bir ifadesidir. İlişki-sizlik, var olanındaki düzey ve en önemlisi de oldukça geriye çekenilişki düzeni, yaşamın ne kadar ölüme yakın olduğunu, ölüm sınırın-da kol gezdiğini gösteriyor. Bu anlamda mevcut yaşama biçeceği-miz değerlendirme; ayakta gezen ölüler, çürüyen canlar, pamuk ipli-ğine dayalı ilişkiler, incir çekirdeğini doldurmaz yaklaşımlar, iddia-sız, coşkusuz, aldatıcı ilişkilerdir. Geleceği fethetmekten ziyade,geçmişe ağır bağlayan ve fazla bilinci olmayan ilişkiler. Bu ilişkiler-

91

Page 93: Nasil Yasamali II

deki kavram ve düşünce yoksunluğu, muğlâklık, karmaşıklık, ideal-sizlik diz boyudur, aldatıcı ilişkiler, sahte ilişkiler oldukça egemen-dir. Diller sanki konuşmak için değil, aldatmak için, duygular sankiyücelmek için değil, bastırmak için devreye girer. Hâlbuki ilişkilergüç vermek için dayatılır. Ama bizde ilişkiler yaşam birlikteliğininvazgeçilmezliğini sağlamak yerine, yaşamı daha da sıkıcı hale getir-menin gerçeğine dönüştürülür. İlişki düzenimiz, denilebilir ki, in-sanlık tarihinde en geri düzeylerden birini ifade ediyor. Bu ilişki bi-çimi geridir, yetersizdir, çürümüştür, aldatıcıdır. Aynı zamanda gele-cek yoksunudur, bilinç yoksunudur. Yine düzenden-nizamdan dayoksundur. Böylece ölü can, ölü ilişki, ayakta gezen ölü tanımıdır.

Düzenden ilişkini kopar vur vur kopar

Kendi gerçeğimizi ifade etmeye çalışırken, bir noktayı hatırlat-mam da yerinde olabilir. Büyük bir ilişki susuzluğu içindeydim. Çokerken yaşlarda ilişki yaratıcısıyım. Beni tatmin etmeyen ilişkilereolan öfkem çok erken başladı. Bu ortama göre, ya bazı ilişkileri hiçkurmayacaksın ya da bazı geri ilişkileri ömür boyu esas alacaksın!İşte o meşhur ipini koparma meselesi de biraz böyle ortaya çıktı.

İpini koparmak, eski ilişki düzenine isyan etmektir.Ama yeni ilişki kurumu da çok büyük bir tutku. Bu da benim

devrimciliğimi ifade ediyor. Yeniden kurmak için, ipi koparmakgerekir. Gerçekten ciddi yönelişlerle muazzam sonuç alınır.

Kopar vur, vur kopar!Sağlamlaştır, bilinçleştir, yıkılmaz kıl!Bütün gücümle kendimi buna verdiğimi şimdi daha iyi anlıyo-

rum. Çürük ilişkileri görüp yıkmak kadar özlü, zor elde edilebilir,ulusal, toplumsal, özgürlüksel, örgütsel, askeri, siyasal, duygusalgüçlü ilişkilere kendini yatırmak, gerek Kürdistan gerçeğinde, ge-rekse insanlık gerçeğinde olsun, başkası tarafından sanmıyorumbu kadar büyük hırsla kendini komple versin. Bizim gerçeğin birdiğer yönü de böyle oluyor.

Açıkça vurguladım; mevcut ilişkilere hâkim olan, pamuk ipli-ğine dayalı ilişkilerdir. Hemen her tarafta ben bu eleştiriyi yönel-tiyorum. Çünkü bu ilişkilerin bazıları pamuk ipliğiyken, bazıları

92

Page 94: Nasil Yasamali II

da kölemsi ilişkilerdir. Körce, bağnazcadır. Neye hizmet ettiğibelli değildir. Ne kadar toplumsal, ulusal düzeye hizmet ettiğibelli olmayan kaprisli, gözü kara ilişkilerdir. Bu ilişki biçimleri-ne oldukça yükleniyorum.

Bu anlamda kendi eylemime, ilişkiler eylemi diyorum.İlişkiler tutkusu, ilişkiler ustası, ilişkiler yönetimi, ilişkiler örgütü

şeklinde değerlendiriyorum eylemimi. İlişki bu yönüyle büyük ey-lem tarzım oluyor. İlişkilerimin kavramı ilişkilerimin kapsamı,amaçları ve uğruna harcanan çabaları, eşitlik, önderlik gerçeği, mi-litan gerçeği ve eleştirilerimiz de hep bu temelde gelişir. İlişki yok-sunluğu, ilişki çürüklüğü, yine ilişki boğucuları, ilişki tutsakları,ilişki köleleri, ilişki gericileri. Şimdi bu anlamda bir yandan ilişkile-ri kurma, kesme, diğer yandan koruma ve besleme yaklaşımı var.Bu eylem biçiminde en temel ilişkiler geliştiriliyor.

Doğada bildiğimiz gibi hava teneffüs etme ilişkisi, canlılığın ilkelgereksinimidir. Yemek-içmek doğal gereksinmedir, ilişkilenmektir.Daha toplumsallaşmaya adım atmadan önceki ilişki, yıkıcılık, kavgagüdüsü hayvanlığın sınırına yakın düzeydeydi. Bunlar hayvanda da,insanda da var. Hâlâ da var olan güdülerdir bunlar: Açlık güdüsü,cinsellik güdüsü. Fakat toplumsallaşmanın başlamasıyla birlikte ar-tık ilişkiler farklı boyutlar kazanır. Doğal ilişkilerden daha farklıolarak toplumsal ilişkiler diyebileceğimiz yeni bir düzen ortaya çı-kar. Hiç şüphesiz toplumsal gerçeklik haline gelmekle birlikte ilişkizenginliğinin güç verme imkânı doğar. Bu gelişme çatışmalı başla-dığı için giderek sosyal farklılıklarla birlikte kişilerin üzerinde etkin-liğe ve egemenliğe yol açar. Bu durum bazılarının lehine, bazılarınınaleyhine olur. Sınıflaşma, cinsler arası farklılaşma, halklar arasıfarklılaşma ile bu toplumsallaşma hep iç içedir.

Ölü canlar ilişkisizdir

Şimdi biz tarihi anlatmak için değil, ilişkilere açıklık getirmekiçin bunları vurguluyoruz. İşte toplumsallık ilişkisi, doğal ilişki debu anlamıyla farklı bir eğilim ifade eder. Toplumsal ilişkiler içindegiderek farklılaşmak da vardır: Bildiğimiz ilkel komünal ilişki tar-zı ve altüst yapısı, yine köleci ilişki tarzı ve altüst yapısı. Burada

93

Page 95: Nasil Yasamali II

çok önemli olan, yeni doğan siyasal ilişki, devlet ilişkisi üstyapıiçerisindedir. Aile ilişkisinin farklılaşması, ekonomik ilişki, edebi-yat-sanat ilişkisi giderek dallanır, budaklanır. Yine askeri ilişkikendini çok etkili bir ilişki biçiminde ortaya koyar.

Bütün bunları Kürdistan gerçeğiyle bağlantılı ele almak gerekir.Toplumlar tarihini incelerken bu bizde nasıl vücut buldu? Tarihiele alırken, olayların bizdeki gerçekleşmesi nasıldır? Bu ilişkileritarihi biçimine getirmek mümkündür.

Demek ki, mevcut ilişki düzenini ve tarihsel bağlantılarını nekadar iyi kavrarsak, kendi gerçekliğimizi de o denli gerçekçi,çok yönlü, doğru anlarız. Buna da ihtiyaç var. Çünkü toplumsal-lığın yoğun ve çok yönlü geliştirilmesi, kurumlaştırılması, kural-laştırılması, en üst biçimi olarak siyasileştirilmesi, askerileştiril-mesi, önderlikselleştirilmesi bir toplumun ilerlemesine nedenolur. İlişkilerin güç kazanması açısından da bu kaçınılmazdır.Eğer bizde bunlar yoksa demek ki kaybedilen, kurulamayan iliş-kiler vardır. O zaman devrimcilik kaybedilen veya kurulamayanilişkileri bulup geliştirmektir. Hâlbuki bizim toplumsal gerçekli-ğimiz; düşman diye tabir edilen boğucu, dıştan dayatıcı ilişkilerkarşısında, sürekli toplumun kendi gelişim ilişkilerini dayatmadurumudur. Ve egemenlik ilişkileri de kişiye ezici dayatıldı mı oilişki altta canı çıkarcasına ezilir. Tıpkı bir taş altında ezilmek gi-bi. Bu, dış egemenliğin bir özelliği olarak toplumu ve bireyi böy-le yapar. Bu, Kürt toplumunda daha katmerlidir. Ya hâkim ilişkiiçinde özümsenirsin, ya da kaybedersin; direnirsen de yok olur-sun. Bu dayatma düşünceyi, beyni, kişiliği bütünüyle ezmiş, ne-fes alamaz hale getirmiştir. Dolayısıyla büyük ilişki düzenine sa-hip olmamız gerektiği tartışmasız ortadadır.

Yaşama çıkış yapmak isteyen var olan ilişkilerin iç yüzü kadar,olması gereken ilişkilerin de iç yüzünü anlamak zorunda. Büyükilişki yoksunluğunun iç gizemliliğini, büyük düşman dayatmacılı-ğının ürünü olan ilişkiler veya yıkılışlar üzerine büyük özgürlüğegötüren ilişkileri ve bunun kurallarını bulmak zorundadır. Partigerçekliğimize baktığımızda, buradaki yetersizlikleri görmemek,görüp de affetmek mümkün değil. Bu kadar ilişki yoksunu olacak-sın, iki kişiyi bir arada tutamayacaksın, bu ilişkilerin siyasal, ör-

94

Page 96: Nasil Yasamali II

gütsel ve özellikle askeri niteliğini geliştirmeyeceksin! Bu nasılmilitanlık, bu nasıl partililiktir, hâlâ anlamış değilim. Aslında ölücanlar partide böyle temsil ediliyor. Kimdir bunlar?

Partide ölü canlar, ilişkisizdir, ilişki zavallısıdır.İlişki güçsüzüdür, ölü ve çürüyen canlıdır.Siyasi anlamda ise ölü canlar; oportünist, tasfiyeciyi, provoka-

törü, sağcıyı, intiharcıyı temsil ediyor. Bunlarla bırakalım devrim yapmayı, normal bir sosyal yaşamı

bile geliştirmek mümkün değil. Yapının ezici bir kesimi de böyle.Güçlü bağları yok. Var olan bağlar o kadar eğreti, geçici ki arkanıdöndün mü yitip gider.

Önderlik geleceği

yürekte kuşatan ilişki bütünlüğüdür

Burada işte büyük önderliksel gerçeklik çok kalıcı olan ve gele-ceği yürekte kuşatan ilişki bütünlüğünü ifade eder.

Önderlik kolay unutmayan, kolay gevşetmeyen ve kolay çürüt-meyen ilişki tarzıdır. Belki de ölümsüz ilişkiler olarak tabir edebi-liriz. Canlı, yaratıcı, zengin ve güçlendirici bağlara yol açan çizgi-dir. Önderlik bunu yaşayan ve bunun uğruna büyük çabaların sahi-bi olandır. Ama bir de siz, etrafınıza bakın, böyle ilişkiye yol açankaç kişi var. İşte bunu başaramadığınız için ölü militanlarsınız. Ör-gütsel eylemde başarısız, askeri eylemde başarısız, sosyal yaşamdabaşarısız olan yoksul kişiliklersiniz.

Benim en büyük özelliklerimden biri de nedir biliyor musu-nuz; insanın dilini müthiş konuşturmak, bacaklarını ve yüreğinihızlı çalıştırmak, beynini sürekli uğraşı içinde tutmak, onun enfaal ve en üretkenini yaratmaktır. Çok genç yaşlardayken (şimdiher yerde diyorlar), “sende cıva mı var, yerinde duramıyorsun”diye soruyorlardı. Biliyorsunuz, cıva bir yerde durmaz, süreklihareket halindedir. İyi bir kaygan, özellikle doğa içinde cıva gibiolmak, Kürdistan'ın büyük kördüğümüne, büyük uyuşukluğuna,ilgisizliğine çok erken yaşlarda cevap vermektir. Önderliğin butemel özelliği de böyle ortaya çıkmıştır. Eskiden bir yerde otur-duğumda hep bir şeyler karıştırırdım.

95

Page 97: Nasil Yasamali II

Büyükleri hatırlıyorum, gözetlerlerdi beni.Tarlalarda parmağımla sürekli toprak üzerinde gece gündüz şe-

killer yapardım. “Tut parmağını” diyorlardı. Yani bu söz hareket-sizliğe çağrıydı. Konuşturdum; gittiğim yerlerde dil çözüldü mübir bakarsın kalkıp gittiler. Aslında büyük faaliyetliliği ifade edi-yordum. Duramıyordum, hep arıyordum. Çocuktum o zamanlar.Çocuk ne yapar ancak çocuklarla ilişki kurabilir. Bu da benim bireylemim. Gözüme kestirdiğim şuydu: Onlarla nerede ve nasıloyun oynayacağım, nasıl dağa çıkacağım. Oyun dediğim, çocukoyunları. Köy içi yetmedi mi kırsala çıkardım. Kırsalın mülkiyetliyerlerinde bağ-bostan var; ona karşı bir eylem yapardık. Kayalık-lar, dereler varsa, orada ne olduğunu araştırırdık. Dağlar, kertenke-leler, kuşlar var, onlarla uğraşırdık. Bu da yetmedi mi daha başkaşeyler peşinde koşardık. Evet oyunun her çeşidini denemek; müm-kün olan her yerde büyük faaliyet yoğunluğu içinde olmak. Yaşa-ma hareketlilik biçiminde bir tanımla karşılık vermek.

Yaşam da eşittir hareketlilik ve ilgi arayışı. Bunun daha sonraki ürünü ne oldu? Yetmeyen ilişkiler yerine,

çok yetkin ilişkiler; tatmin etmeyen ilişkiler yerine çok tatmineden, zengin ve kudretli ilişkiler. İşte bu, bildiğimiz savaş ilişkisi-dir. En zor ilişki tarzına güç verir. Yaşamın doğal bir kuralıdır. Sa-vaş ilişkisine yol açan kişilik büyük ilişki kaynağıdır. Aynı zaman-da büyük hareketlilikler, tutkular peşinde olan kişiliği ifade eder.

Savaş politikanın yoğunlaşmış ifadesidir. Ekonomi de yaşamınilk harcıdır. Bütün bunları bu düzeyde geliştirmek, hiç şüphesizpolitikanın en yoğun ifadesi olan askeri savaşımın büyük imkân-sızlıklar ortamında en yenilmezine ulaşmak, çok anlamlı bir kişili-ğin sonucu olabilir. Bütün bunlar çalışmalarda, mücadelemizdeifadesini bulur. Bizim mücadelemiz burada bunu uygulatmak de-ğil, ilişkilerde yansıttığı amansız bir kişiliğin neye nasıl yaklaştığı-nın bağlantılarını koyabilmektir. Örgüt ilişkilerini, siyasallaşmailişkilerini, askerleşme ilişkilerini bir de bu yönüyle değerlendir-mektir. Bütün bunlar, yaşamı ölü, çürüyen yönlerden çekip, bütünyönleriyle yaşanan bir gerçeğe kavuşturmaktır.

Şu an temel olan, Kürdistan insanını ele almaktır. Kürdistaninsanını ele aldık, onu sarstık, eleştirdik, ilişkilendirdik ve savaş-

96

Page 98: Nasil Yasamali II

tırdık. Bu sürüp gidiyor. Hem de büyük bir önderlik tutkusu veyönetim gücü olarak.

Bu anlamda Önderlik ölümüne bir insandır.Bunun yanında diğer bazı sosyal ilişkiler de geliştirilmek isten-

di. Aile ilişkilerinin eleştirisi yapıldı. Edebi ilişkiler, sanat ilişkisigeliştirilmek istendi. Bunun tanımı şöyle yapılmıştı: Yaşamı bir is-kelet olmaktan çıkarıp ete-kemiğe, yani biçime kavuşturmak veyaşekillendirmek. Diğer ilişkiler kaba ve meta ilişkilerdir. Biz yaşa-ma biraz ruh kattık. Güzellik duygusunu, insanlık duygusunu ver-dik. Bu da ancak sanatla izah edilebilir. Tabii beğenilir, seçilir vekabul edilir yaşamın sanatsal yönü olmak zorunda.

Çok ilkel, kaba ve biçimsiz bir kişilikle yaşamın götürülemeye-ceği ve yaşamın örgütlendirilemeyeceği açıktır. Kurala gelmeyen,duygusu ve düzeni olmayan, aklına her geleni estiren, belirsiz,karmaşık ve biçimsiz kişiliklerle insan ne yapabilir? Dolayısıylailişkilerde gerekli olan düzen, biraz sanatla gerçekleştirilebilir. İliş-kilerdeki düzenin yetkinliği, güzelliği tam da sanatın işidir. Bu an-lamda yaşam sanatla çok yakından bağlantılıdır.

Edebi ilişkiler geliştirmeye çalışıyoruz.Nedir edebi ilişkiler, sanat ilişkileri? Bir yerde ölü canları,

ayakta çürüyen ölüleri dillendirmektir. Örneğin, resimle göze gös-termek, türkü, şarkıyla kulağa hissettirmek, duyguyla, düşünceyle,felsefeyle edebiyata kavuşturmak ve böylece canlanmayı yenidensağlamaktır. Sanat biraz bu etkinliklerin ifadesi oluyor.

İlişkilerin aile etrafında gelişmesi tehlikelidir

Toplumun kadınlı-erkekli başladığı bilinir. Doğal özelliktenbahsetmiyoruz burada. Hiç şüphesiz bir toplum yeniden şekillenir-ken onun temelinde kadın-erkek ilişkilerinin gelişmesi de büyükrol oynar. Nitekim ilk ilişki, ilk kurum biraz aileyle oluşuyor. Aile-de kadın-erkek, onların ilişki tarzları, ilişki dereceleri çok belirle-yici rol oynuyor. Bu anlamda ilkel komünal toplum biraz da ailekurumudur. Yine onun bir üst aşamasında aile hanedanı ortaya çı-kıyor. Aşiretler, kabileler biraz daha gelişiyor. Ve feodalizm ardın-dan kapitalizm geliştikçe aşiret bağları halklaşmaya götürüyor.

97

Page 99: Nasil Yasamali II

Dar bir aile, komünal veya klan ailesinde böyle bir ulus gerçeğine kadar biliniyor? Tabii Kürdistan gerçeğinde, klan düzeyinde ailegörüyoruz. Aşiretler zaten yaygın. Ulusal düzey ise çok geri. Bu,ilişkilerin çok geri olduğunu gösteriyor. Mevcut ilişkilerin aileylesınırlı olması; kadın-erkek ilişkileri etrafında gelişmesi çok tehlike-li olabilir. Mevcut geri düzeyin bir güçlü bağlayıcısı, tutucusu rolü-nü oynayabilir. Çünkü ilişki böyle idare ediliyor, ilişki böyle ayaktatutuluyor. Varsa yoksa aile, varsa yoksa aile kurumu ve ilişkisi.Ulus ilişkisi düzeyine çekmek, onun için siyaset yapmak, askeri or-du kurmak, savaştırmak, aile tarafından görülmüyor; bunlar yerinedaha çok, bağnaz ilişki, dar ilişki oluyor. Hatta bu bile yeterli gö-rülmüyor; “her şey aile için” deniliyor.

Bu nedenle büyük tutuculuğumuz, çağ karşısındaki gericiliği-miz ve daha önemlisi de aile gerçeğimiz çok güçsüz bir ilişki biçi-midir. Ulusal ilişki, sömürgeci ilişki tarafından çok kötü kullanılır;nitekim öyledir de. Aslında daha da indirgersek; aile ilişkisinin da-yandığı çok kaba, ilkel, hatta doğal toplumsallaşmanın eşiğindekidönemlerden kalan ve daha çok da açlık ve cinsel güdülerini tat-min etmeyi esas alan kadın-erkek ilişkisi söz konusudur. Bu yö-nüyle toplumun daha sonraki muazzam gelişim aşamalarını, özel-likle siyasal-askeri gelişme aşamalarını yaşamayan veya düşmantarafından bu sahanın kuşatılmasıyla kendini kıstırılmış hissedençok geri aile ilişkisi, diğer bir deyişle kaba açlık ve cinsel güdüyütatmin etmeye dayalı ilişki, aslında bizim gerçeğimiz oluyor. Şüp-hesiz bu çok kötü çarpıtılmış bir gerçek oluyor. Ulusallaşma, sö-mürgeci ulus gerçeğinde boy atıyor. Ulusallaşma gerçeği, hattaaşiretsel yapı bile dağıtıldıktan sonra Kürtleşme daha da azalıyor.Bir yerde güçlü aşiret olarak kalmak, Kürt olarak kalmak anlamınageliyor. Kürtlük biraz aşiretlerde yaşıyor. Tabii aşiret reislerininsömürgecilerle geliştirdikleri işbirlikçilik, aşireti de düşmanın hiz-metine sokuyor. Uluslaşmak yerine, her gün aşiret giderek dağılı-yor ve geride sadece aile kalıyor. Ailenin de zaten pek ulusallıklaalakası yoktur. Böylece muazzam ulusal tükenmek, toplumsal gü-düklenmek ve çok basit bir ilişkiye kapılmak, yine güdüleri tatminetmekten öteye gitmeyen ilkel komünal toplumun eşiğindeki insangerçeğini yaşamak, Kürdistan'da yaşanan gerçeklik oluyor. Bu ka-

98

Page 100: Nasil Yasamali II

dar toplumsal, siyasal ve ulusal düzeyin uzağındaki geri ilişkinin,kadın-erkek ilişkisinin yaşadığı bazı durumlar var.

PKK özgürlüğü

insanlığın ilk gününden temellendiriyor

Özellikle başlangıçta aileden şüphe etmek ve bu ilişkilerin böy-le olmaması gerektiğini akla getirmek çok çarpıcı bir özelliğimiz-dir. Gözüm tutmuyordu; bana göre bu aile tehlikeli, bu kadın-er-kek ilişkisi tehlikeli, bu evlilik ilişkisi tehlikeli ve bu duygu ilişkisitehlikeliydi. Hatırlayabildiğim kadarıyla bunlar üniversiteye kadarcesaret edemediğim ilişki biçimleridir. Aileye tepki, kadından kaç-ma, korkunç zor olan ilişki kurma durumu vardı. Tabii bu, sorununçok can alıcı bir biçimde yakalandığını gösteriyor. Aslında aile ku-rumlaşmasına çok hızlı katılırsam, çok hızlı da tükeneceğim. Do-layısıyla tükenişe karşı bir tutum almış oluyorum. Bu, isabetli birtutumdur. Dolayısıyla mevcut önderliksel temellerden biri oluyor.Yutulmak istemiyorum. Kendimi biraz bu anlamda sağlam ve öz-gün tutuyorum. Bu, daha sonraki gelişmeye epey etki sağlayacakve epey sonuç aldıracaktır. Bütün bunlar, bir yerde PKK olayındahem teorik, hem politik olarak ifadesini buluyor.

Bu yönüyle PKK nedir?Çerçevesi böyle çizilen ilişkisizliğe, gerici ilişkilere ve özellikle

bunun temelini teşkil eden sömürgeciliğe ve onun ayakta tuttuğuaşiretçi-kabileci ilişki kurumlarına muazzam tepkidir. En önemliside örgüte gelmeyen, siyasete gelmeyen, ordulaşmaya gelmeyen ki-şiliğe karşı muazzam karşı koyuştur. Bunun yanında muazzam ör-gütsel ilişkiye, kolektivizme, sosyalliğe, siyasallığa ve ordulaşmayadavet ifadesidir. Büyük çabalar, büyük kahramanlıklar da bu yüzdengeliştirilmeye çalışılıyor. Ve sonuç; PKK yeni temellerde tarihin eneski düzeyini eleştiriyor, yıkmaya çalışıyor. Yine günümüzün em-peryalist-sömürgeci düzeni ve onun ayakta tuttuğu kurumları eleşti-rerek, yıkarak, insanlığın ilk günlerindeki gibi özgür bir toplumsal-laşmayı esas alıyor. İlkel komünalin, eşit, özgür koşullarından günü-müzün en karmaşık toplumsal gerçeğine özgürlüğü vermek, taşımakistiyor. Bu temelde büyük ilişki gücünü, zeminini, özgürlüğünü, or-

99

Page 101: Nasil Yasamali II

tamını, gerçeğini yakalama ifadesini taşıyor. En temel ilişki olan ka-dın-erkek ilişkisine de çok temel toplumsal, ulusal, partisel, örgütselbağlara bağlılık biçiminde bir karşılık veriyor. Bu konuda çelişkiyiçözmek için veya bütün toplumsal biçimlenmelerin temelinde yeralan kadın-erkek ilişkisine; yurtseverliği, ulusallaşmayı esas al, top-lumsallaşmayı geliştir, bunun için örgüt kur, parti kur, partide kolek-tif örgütlen, partinin militan düzeyini yakala, güçlü, çok kapsamlı,zengin ilişkilerle yürüyen bir militan ol diyor. Kısacası örgütte ko-lektivizmi geliştir. Her türlü sağa-sola, tükenişe götüren ilişki temsiliyerine, sürekli dirilten, canlandıran, geliştiren ilişki temsilini esas al.Kolay yenilmeyen, başarıyı temel alan ilişki, yaşam düzeyine yük-len ve buna kadını da, erkeği de eşit ve özgür düzeyde kat. Kadın-erkek arasındaki ilişki düzenini sıkı bir bağlılık biçiminde geliştir ki,büyük çelişkiden, hayvanlığın eşiğindeki, hatta ondan daha tehlikelikonumdan kurtulabilesin. PKK gerçeğinde yaratılan önderlik budur.

İlkin

özgür ilişkiler ortamına ulaşmak gerekiyor

Nasıl ilişkiler?Nasıl bir yaşam?Bu kadar temel gerçeklere bağlı olundu mu, nasıl bir yaşam so-

rusuna daha sağlam cevaplar verilebilir. İlişkilerdeki büyük cesa-retsizliği her düzeyde olduğu gibi, askeri-siyasi sahada da görmekmümkündür. Daha da yakıcısı yaşamın en temel alanını ifade edenkadın-erkek ilişkilerinde görmek mümkündür. Mevcut ilişki bütüniçeriğiyle değerlendirilmelidir. Sizlerle geliştirilmesi gereken tar-tışma biraz bu amaçlıdır. Bunun için çerçeveyi böyle geniş çizdik.Bu ilişkinin bütün yönlerini ve iç yüzünü anlamak zorundayız. Na-sıl başladı ve nereye götürmek istiyor? Çürümesi, sakatlığı kadargüzelliği, dirilişi nerede? Reddi, tepkisi kadar benimsenmesi gere-ken yeri nerede? Bunlar, “yaşam nasıl olmalı” sorusuna cevaptır.

Maalesef, bireyler bu konuda adeta yitik, kör, sağır, duyarsız. An-ladığı bazı kaba biçimler var. En değme erkek veya kadın birbirlerikarşısında en fazla kaba bir cinselliğe dayalı ortaklığı düşünür. Biz-de bu çok somuttur. Yaklaşım kaba cinselliktir ve bunu da en çirkin

100

Page 102: Nasil Yasamali II

biçimiyle algılar. Birbirlerinde kişilik görme, toplumsal, siyasal dü-zeyi amaçlama, yine ilişki zenginliğini amaçlama yok. Siyaseti, sa-natı düşünmeyeceksin, edebiyatı, yüceliği bırakacaksın denilir, buolmaz. Örneğin bir küçük-burjuvayı (ister kentli, ister köylü olsunveya yüzyıllardan kalma artık yapılar da diyebiliriz), eğer sömürge-cilik fazla etkilememişse, kendini ömür boyu çok kaba bir cinsellik-le onun ürünü olan çocuklar ve çok zorunlu kıldığı küçük maaş veyamal-mülke öldüresiye bağlar. Yücelmiş bir toplum, yücelmiş bir ya-şam aklına gelmez. Aslında bunun imkânı da yoktur. Sonuçta 15 ya-şına giren erkek veya kadın bunu böyle ele alır. Kör bir kuyuya veyadolap beygirinin hareketine benzeyen hiç mesafe almayan bir dola-nım tarzına götürür. Tükenen insan bu konum aracılığıyla gerçekle-şiyor. Tükenen kaba, geri ilişki ve yücelmeyen ilişki gerçeği budur.

Önderlik olayında bunun da çözümlemesi yapıldı. Ama böylegörülmüyor ve yaşanmak istenmiyor. Bu kabalıktır, çirkin ve yeter-siz bir durumdur. Kadının bu kadar çirkinleşmesini veya erkeğinkendini bu kadar kabalaştırmasını yadırgamak gerekiyor. Hatta birsuç derecesinde değerlendirip, nedenlerine inmek, neden böyledirsorusuna cevap aramak gerekiyor. Bu soruların cevaplarını parti veönderlik çözümünde bulmak mümkündür. Çözümlemeler aileyi par-ti ve Kürdistan ailesi seviyesine, hatta insanlık ailesi seviyesine ta-şırmaya çalışır. Örneğin kadın toplumumuzda çok kaba ve ilkel birbiçimde bir erkeğin mutlak anlamda malı gibi değerlendirilir. Er-kek, bu özellikteki kadını bin kat daha fazla malı gibi görür. Erke-ğin gözü kadındadır ve öyle ki, başkasının gözü, eli kadına değersenamus gitti. Toplumda bunun neredeyse kan davalarına kadar yay-gınca vardırıldığını düşünürsek, düzeyin ne kadar gerisinde kalındı-ğı ve toplum dışılığın ne ölçüde yaşandığını görürüz.

İnsanlar böyle mi birbirlerine yaklaşmalılar?Niçin böyle?İnsanlar bu kadar mülk bağıyla birbirlerine bağlı olurlarsa sonuç

neyi götürür, neyi getirir? Özgürlüğe çok kapalı bir olay değil mi?İlkel, kaba cinsel güdüyü aşmamış bir bağlılıktır. Bu bağlılığın ürün-leri olan çocuklara bakmak biçiminde şekillenen toplumsal bir bakıştarzıdır. Herhangi biri kendini bu çarka kaptırdı mı kurtulması im-kânsızdır. Bu kişilikte toplumsal düzey yok, siyasal düzey hiç mi hiç

101

Page 103: Nasil Yasamali II

yoktur; askeri düzeyin yanından ise hiç geçilmez, ülke kavramı yiti-rilmiş, özgürlük kavramı belki de onun için tehlikelidir. Varsa yoksabir karısı, bir kocası, birkaç çocuğu, birkaç parça tarlası, dükkanıdır.Biz buna karşı büyük tepki duyduk. Savaşımımız bunun zıdı teme-linde gelişiyor. İnsan kendini böyle ele alamaz ve birbirine de bu şe-kilde bağlanamaz. Bütün duygu ve düşüncelerimi neden böyle kababir ilişki içinde tüketeyim? Ve görüldü ki, özgürlüğün temel olduğuyaşam için harekete geçildi ve bu yaşam bütün ulusal düzey bağlan-dı. Kadının aşırı köleliği nedeniyle toplumsal düzeyin özgürlükseldüzeyle bağlanması burada geliştiriliyor. Bütün bunlar askeri, siyasi,örgütsel bağa doğru götürülüyor. Bu, büyük gericiliğe, çok kaba iliş-kiye veya ilişkisizliğe karşı tepki büyük bir mücadeledir. Ardındangelişen ortamsa büyük özgür ilişkiler ortamı.

İlişki kurmadan önce özgür ilişkiler ortamına ulaşmak, bunun ze-minini bulmak gerekiyor. Şimdi bu çerçevede saflara, özgürlük orta-mına bir akın var. Saflara geliş tarzını bu temelde ele alıyoruz. Bu,özgürlüğe olan akımdır, kaba ilişkilerden kurtulmak isteğidir. Zen-gin, anlamlı, siyasal, askeri ve sanatsal boyutu olan ilişki arayışlarıhemen kabul görüyor. İlişki zenginliğine ve hızlılığına ulaşmak iste-niliyor. Bunun için her şey ölüm de dahil göze alınıyor. Biz bununanlamlı olduğunu söylüyoruz. Bunun için ortamı özgür tutmak, öz-gür ilişkiye kanallar açmak ve kesinlikle kabalığa, ilkelliğe zeminsunmamak, bu konuda eleştirisel, hatta çok mücadeleci olmak gere-kir. Yine özgürleştirici ortama ve gelişkin ilişkilere yüksek değerbiçmek önemlidir. Zaten bunun da temelinde ulusal, askeri, örgütselve siyasal gerçeklik vardır. Bununla iç içe gelişen özgür ilişkiye veyeni temeller üzerinde kurulan kadın-erkek ilişkilerine açıklık getir-mek, biçim vermek, amaçlanan veya yaşatılmak istenene yeniden“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna böyle karşılık vermek ve soruna böylebakmak bilimseldir. Bu bilimselliğin sanatla, askerlikle, ruhla bağ-lantısı çok açıktır ve bir de yaşamın diriltilmesidir. Ölü canlar yerinediri canlar, çürüyen ilişkiler yerine sağlığa kavuşmuş bireyler toplu-muna doğru yol alınıyor. Aslında bu bir roman gerçeği oluyor.

İlişkilerdeki çürüme yerine dirilik, sağlığa ulaşma hayali, umu-dunu yakalamaktan hareketle devrim, temelini böyle buldu. İşte butemeli daha da kazıyarak “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna giderek yet-

102

Page 104: Nasil Yasamali II

kin cevaplar veriliyor. Hiç şüphesiz yaşamın reddi anlamına gelenher türlü ilişki türü, çürük, yoksun ilişki yerine; canlı, diri, sağlıklıve oldukça zengin ilişkilerle yaşam somutlaştırılıyor. Yaşamın enyetkin, özgür bir temsilcisi olan kadına böyle bir bakış açısı sağla-mak oldukça önemli. Kadın açısından buna hem ilkesel, hem pra-tiksel olarak günlük siyasal mücadeleyle yüksek ilgi göstermek ka-çınılmaz bir durumdur. Çünkü kadın, toplumsal, ulusal, siyasal bas-kı ve düşürülmüşlük düzeyinde en büyük acıyı, kişiliksizliği yaşı-yor. Bu yüzden kadın özgürlük ilişkilerine de en büyük değeri ve enbüyük mücadeleyi vermek zorundadır. İkiyüzlü, kendini aldatan in-sanın mücadelesi özlü ve kapsamlı gelişemez.

Biz bu düzeyi PKK önderliği altında biraz daha geliştirmeye, hat-ta yaşanılır kılmaya çalışıyoruz. Bu çabamız aslında bir yerde baş-kalarının eski tarz kadın-erkek ilişkilerine karşılık vermektir. “Şöyledevrimci ilişkiler, evlilikler” deniliyor. Bunlara benzeyen birçok ör-neğin de gösterdiği gibi, bu tür ilişkilerin aslında ne kadar sığ olduk-ları, ne kadar düzen koktukları, hatta düzenden kopmamayı esas al-dıkları ve ne kadar tehlikeli olduklarını biliyoruz. Özgür ilişkilerinöyle kolay kolay kurulamayacağı, öyle ucuz hayallerle, ucuz tutku-larla özdeşleştirilemeyeceği, hele eşli-dostlu yaklaşımların öyle ba-sit ve kolay bir yaklaşım olamayacağı, aksine çok daha kapsamlı biryaklaşım düzeyini gerektirdiği anlaşılmıştır. Bu konuda Önderlikolayı, düzeyi özgür tartışmaya açık tutarken karmaşık tutmamayaözen gösteriyor. Kişinin düzeyini, kendini ifade etmeye açık olması,kimsenin duygu ve düşüncelerini bastırmaması, herkesin kendiniözgürce ifade etmesi, beğeni ve seçim kabiliyetini sonuna kadar ge-liştirmesi ve böylece iyiye, doğruya, en güzele yakın bir çabanın so-nuç alabilecek bir düzeyde olması önemle ele alınıyor. Bir de bu an-lamıyla parti ortamı özgür yaşam ortamına dönüştürülüyor. Yine sa-vaş ortamı özgür yaşamın yaratıldığı bir ortam olarak geliştiriliyor.

Çok tehlikeli büyütülmüşsünüz

Bu genel çerçeve içinde kendi deneyimlerimizin ne ifade ettiği-ni kavramak mümkündür. Kişilik oluşumlarınızı aynada görür gibibütün yönleriyle bu çerçeve dahilinde yorumlayabilirsiniz. Özgür

103

Page 105: Nasil Yasamali II

tutuma epey açık bir zemin açılıyor. Tabuların veya geleneklerinağır etkisi bütün yönleriyle açıklığa kavuşturuldu. Bu militana, sa-vaşçıya bir bütün olarak özgürlüğe kalkan herkese cesaret verir vebu da ekmek-su kadar gerekli. Bu değerlendirmelerin ışığında kişi-liklerine baktığınızda herhalde geri düzey oldukça fark ediliyor.Kendinizi yeniden güçlendirmeyi nasıl sağlayabilirsiniz biçimindebir yönelme olduğunda, eğitici çabaların anlamı burada yatar.

Neler çağrışımları, ihtiyaçları doğuruyor? Eksiklik nerede veyatamamlanma nasıl geliştirilmelidir?

Özgür ilişkilere nasıl güç yetirebileceksiniz?Mevcut ilişki tarzınız, sizi çok tutsak, çok etkisiz kılmış. Bu tut-

saklık gün be gün yıkılmaya yüz tutuyor. Bu yıkılma ardından dakapsamlı ilişkiler düzeyi, ilişkiler zenginliği ve yaşamı güçlendi-ren kişilik çıkışına hazırlayacaktır. Bir yerde buna yeniden doğuşveya taze başlangıçlar yapmak da diyebiliriz. Yaşama yenidenbakma, yaşamı yeniden değerlendirme.

İlişkiler derken özgür ilişkilerden bahsediyoruz. Bahsettiğimverili ilişkiler değil, büyük ilişki zenginliğidir. Bazıları çok çabuközgür olduğunu veya özgür ilişkiler geliştirdiğini sanıyor. Bu bü-yük bir yanılgıdır. Tabii bir de bu özgürlük adına yapılıyor. Nasıloluyor bu? Büyük özgürlük patlamasını yaşamadan sizler nasıl ipi-nizi bağlıyorsunuz, ya da ipleri koparmaktan bahsediyoruz, amasizler bir yerlere veya birilerine sıkı bağlanmış, sürüklenip gidi-yorsunuz. Bu, hangi yaratıcılığa, özgür yaşama götürür. Kendinizinasıl düzelteceksiniz, yaşamı nasıl yeniden ele geçireceksiniz, na-sıl yeni başlangıçlar yapacaksınız?

Hâlâ yarı ölüler gibisiniz. Hırs, iddia zayıf.Hiç olmazsa canlılık emareleri gelişim göstersin. Bu anlatım ve

çözümlemeler kendinizi tanımanız ve görmeniz için bir ayna gibidir.Eksiklik, yanlışlık veya çürüklük nerede? Çözümlemeler üzerine de-rinleşerek sağlam başlangıçlar yapmak mümkündür. Bu “her şeyiinkâr et” anlamına gelmiyor. Ama birçok yeni başlangıçlar yapmakgereğini de açıkça ortaya koyuyor. Yapılmazsa bir özgürlük sahtekâ-rı olarak değerlendirilirsiniz. İlkel, kabanın tepkisi biçiminde biryargılamaya tabi tutulursunuz. Kendini aldatanlar olarak görülürsü-nüz. Elbette ki, çok yönlü kişiliğe bir anda yönelmek oldukça zordur

104

Page 106: Nasil Yasamali II

ve hatta onun biçimini, tarzını, hareketlilik, çok yönlülük düzeyleri-ni tutturma olmadan, bireysel kurtuluşa ulaşamazsınız.

Aslında çok kolay sevilen, sayılan bir bebek gibi yetiştirilmişsi-niz. Ailedeki ilgiyi gözünüzü açar açmaz hemen toplumda da ara-maya çalışıyorsunuz. O kadar tehlikeli bir büyüme şekli ki, iyi ni-yet adına köle gibi kendinizi sunabiliyorsunuz. Hiç hesaplaşma, sa-vaşma yok ve bir çocuk gibi kendinizi kandırıyorsunuz. Hadi diye-lim bir erkek kabalığını bir kadına dayattığında ne yapacaksınız?

İlkin yapılması gereken büyük hesaplaşmaktır. Kendinle, düzenlehesaplaşmaktır. Özgür olmayan ilişkilerle, kaba durumlarla hesap-laşmaktır. Çünkü kendini ancak böyle bir yeni ilişki düzeyine hazır-layabilirsin. Örneğin Kürt erkeği neden böyledir? Değerlendirmele-rimiz ışığında Kürt erkeği ne kadar anlaşılabilindi? Bayanlara soru-yorum erkeğin nasıl olması gerektiğini de artık biraz sorguluyor mu-sunuz? Yani her an kendinizi kaba ilişkilere bir daha terk etmeyesi-niz. Çok yönlü ilişki düzeyine yönelmeyi başarabilecek misiniz?Şimdiye kadar kendinizi çözemediniz, sorgulayamadınız. Böyle de-vam ederse mücadelenin gerisinde kalırsınız. Atılım, tempo ve yak-laşımlarda hırslı olmak, kaybedilmiş yılları kazanmak gerekiyor.Aksi halde geriye dönüş olur ve bu da yenilgidir. Bugünden sonraartık yenilgiyi kabul edemeyiz. Şimdi güçlenme ve güç ilişkisi isti-yorsunuz. Güven, cesaret, hareketlilik elinizdedir. Yeniden ve doğrusevgiyi geliştirmek, kazanmak mümkündür. Bütün bunlar hizmetini-ze sunulmuş. Önemli olan bunları doğru işletmek ve yararlanmaktır.

Kızların bir özelliği de

kendilerini çok beğenmeleridir

Kendimi anlattım. Beni şimdi nasıl görüyorsunuz? Ben nasıl birkişiyim? Bırakın bana ulaşmayı da, harap ettim kendimi, nasılkendimi kurtaracağım? Başarıyı bir tarafa bırak, benim için duru-mu aşmak veya durumdan kurtulmak önemli. Kendini bu hale so-kan birine ne denilir? Herhalde çılgın birisi olarak değerlendirilir.

Kendi kanunlarını kendisi yapan biri.İdeal bir kişilik demeyelim, ama insanlar yanımda olduklarında

kendilerini rahat hissediyorlar. En çok kadınlar. Böyle bir rahatlığı,

105

Page 107: Nasil Yasamali II

özgürlüğü nasıl yaratmış olabilirim? Hâlbuki, ben en çok kadındançekinen bir tipim. Şu düşünce mi çok hızlı gelişmiş sizde. “İnsanı eniyi anlayabilecek insan.” Tabii benim sizi çok iyi anlamam korkuyu,cesaretsizliği gideriyor ve katılıyorsunuz. Bu kadar kadının, insanınkendini özgürlük gerçeğine katması önderliksel bir olaydır. Biraz daböyle olmak zorunda. Rahatlıkla insanın katılım gösterebileceği, gü-ven verici bir kişilik. Aslında sarsılıyorsunuz gerilikleriniz, eksiklik-lerin karşısında. Yine Önderliğin çözümleme gücü karşısında büyükacı ve hüzün içinde de kalabiliyorsunuz. Bu büyük bir sarsıcı etkidir.Yine zamanlamada, düşünce ve davranış bütünselliği müthiş. Çokgüzel ve gerçeklere bağlı bir yaşam. Hiç düşündünüz mü bu kadargerçeklikle, bu kadar duygusallıkla nasıl birleşebiliyor? Yaşamı ka-zanmakta, usta yönü, keskin, inatçı ve intikamcı yönü hayli gelişmiş.

Neye karşı intikam? Kaybedilen hemen her şeye karşı. Haksız, kötü ve çirkin olan

her şeye. Devrim aynı zamanda intikam ve ateş sanatıdır. Yaniyapma yıkma, yakma da söz konusudur.

Ateş ve intikam kişilikleri devrimci kişiliklerdir.Fakat sizler tutuksunuz. Paylaşmayı isteyen militanın temposu,

tarzı, PKK’de gelişkin olmalı. Ama bunu sizlerde bir türlü göremi-yoruz. Bunlara ulaşmak o kadar zor değil, yalnız sizler kendinizibeğenen olmaktan çıkaracaksınız. Kızların bir özelliği de kendile-rini çok beğenmeleridir. Nasıl bir kadın olmak gerektiğini bilmez-seniz, büyük sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. Artık eski kadın-lıkla yetinilemeyeceğini fark ediyorsunuzdur. Erkekler için de aynıdurum söz konusudur. Bu konuda yanılmayasınız, sizi zorlamaya-lım. Yeni ve özgür kadın olmak biraz da çılgınca bir şeye benzer.Bu gücü gösteremezseniz kırılırsınız, dökülürsünüz. Zorlanmaya-sınız, yüklenimler karşısında ezilmeyesiniz.

Benim tarzıma bakım; yaşamın her şeyine yeterli olabiliyorum.Etrafımda ne varsa, onlara muazzam yeterlilikle karşılık verebili-yorum. Hem bilimsellikle, hem de sevgi büyüklüğüyle her şeyikarşılıyorum. Kendi özlemleriyle, istemleriyle insanlığın özlemlerimuazzam karşılama savaşını veriyor. Ulus için, insanlık için halk-çı, eşitlikçi, her ikisinde de özgürlüğü esas alan bir tarzdır. Sürekligözetliyor ve insanlığa büyük ilgi yüksekliği var.

106

Page 108: Nasil Yasamali II

Kızlara yaklaşımda taktik yönler var. Mücadeleci yaklaşımıniçinde zaten taktik yönler olacak. Can alıcı yönden köleliğinin yıkıl-ması kadar, özgürlüğe büyük bir çıkışı yaptırmak için de yol açmaanlamında bir müdahale oluyor. Böylece köleliği mi, yoksa özgür-lüğü mü istiyor, bu açığa çıkıyor. Sonunda kişileri açığa çıkarıyo-rum. Yani benim yaklaşımım cinsellik ifadesinden, en yüce özgür-lük ifadelerine kadar rahatlatıcı, çözümleyici. Bu sadece bir güvenolayıyla izah edilemez. Başka yönleri de var. Örneğin bir kızın ko-lay kolay kendisini katmaması gerekir. Birçok önder var, kendileriniöyle katmazlar. Örneğin Fatma kişiliği, beni ele geçirme, olmadı mıyerin dibine koyma. O entrikayla ve emekle bağlantısı olmayan ön-derlik tarzlarıyla beni basit bir köylü yerine koyup, bunun üzerinedaha da büyümeyi sağlamak istiyordu. Bir burjuva kızıdır, mal bul-muş kullanacak ve cinselliğini müthiş bir meta olarak kullanacak.İşte bu konuda köylülüğün bazı zayıf yanlarını bulmaya çalışıyor.Bu konuda çok yönlü, bütün gücümü buna veriyorum. Tarihin böy-lesi dönemlerinin kişiliklerinde, örneğin kölelik, feodalizm ve bur-juva dönemlerinde, hanedanlık, haremlik-selamlık, uşaklık vardır.Ama benim sahamda yarattığım durum çok farklı. Yani bütün bukavramlardan pek eser yok. Bu yüzden düşman çarpıtarak bu duru-mu kullanma gereğini duyuyor. Beni bir diktatör olarak değerlendi-rince, etrafımı da farklı değerlendirecektir. Benimki, farklı bir kişi-lik. Örneğin Osmanlı sultanları güç kazandıklarında nerede bir kızvarsa, alıp saraya doldururlardı. Hz. Muhammed bile şu aşiretten,bu aşiretten alıp bir sürü evlilik ve cariyelik kurumunu geliştirdi.Hemen her hanedanda bu vardır. Benim kadın konusundaki yakla-şımlarım bunlarınkinden oldukça farklıdır. Sosyalizmle bağlantısıvardır. Ayrıca küçük-burjuva bireyciliğine ve feodalizme karşı dabir tepki vardır. Bireycilik, karı-koca ilişkisini hanedanlık, harem-lik, selamlık vb. zaten aşmış. Yine yüzeysel genel toplum anlayışınıaşmıştır. Bunun yanında ortaya çıkan tablo, kızların büyük çıkışınayol açıyor. İlginç bir gelişme. Kendinizi düzenden beklentili kızlaryerine koymuyorsunuz. Veya bireycilik ihtiyacını pek duymuyorsu-nuz. Bu ortam hoşunuza gidiyor belki de.

Aynı zamanda bireyin ruh atmosferi de ortamımızda söz konu-su. Çoğuna çekici geliyor. Bu önemli. Bunu önderliksel bir özellik

107

Page 109: Nasil Yasamali II

olarak da değerlendirmek de mümkündür. Üzerinizdeki muazzambaskının, ilkelliğin, biçimselliklerin aşılmasına da bir cevaptır. Fa-kat daha ne kadar, nereye kadar böyle götürebilir?

Çok zor. Sanıldığından daha fazla düşünce ve davranış gücü isti-yor. En değme erkek bile bir kadın karşısında hemen ilkel bir yöne-lim içerisine girer. Çoğunuzun bahsettiği gibi, bağlanmayı kolay sa-nıyorlar. Benim çıkışım tam tersine buna bir tepkidir. Bizim istediği-miz parti düzeyini yakalamış kızların olmasıdır. Bir cinsel araç veyabireyci bir tutum içine çekmekten ziyade veya büyük tepki yerine,kızları bu durumdan kurtarmak ve düzenden çekip çıkartmak esastır.

Şüphesiz genel sevgi tipini yaratırken, en başta kendimi bu du-ruma getirdim. Genel sevgi tipini, genel sevgili tipini yaratmadan“herkesten önce ben gelirim, en iyisini, en güzelini ben isterim”şeklinde kendini dayatma, bireyciliktir, mülkiyetçiliktir. İşte sos-yalistliğin özcesi bizim yaşamımızda böyle ifadesini buluyor. Ka-dın olayında bu çok daha çarpıcıdır. Mesela ben, kadına çok genelilkelerle bağlıyım. Zaten bireysel bağlılık da sadece söz bağlılığı-dır. Şimdi hepiniz için diğer ilişki biçimleri size o kadar yetersizve çirkin geliyor ki, sanmıyorum bu ortamı ve bunun ilişki düzeyi-ni kolay kolay bırakasınız. Özgürlük uğruna her türlü savaşımı gö-türüp bir düşürülmeyle kolay kolay yapamazsınız. Çünkü düzeyfarkı yaratılmıştır. Ama bunu çiğnetmemek gerekir.

Çok özgür bir düzeyi arıyorum

Eskiden kimse bana kız vermezmiş. Nasıl kızlarını bana ver-mezlermiş, acaba neden böyle diyorlardı? Fukara anam üzülüyor-muş. Bana kız bulmaya çalışıyorlarmış. Birtakım denemeleri olduherhalde. Hatta arkamdan bazı kızları aradıklarını düşünüyorum.

Kız bulma işi tuhaf bir iş.Şimdi bu düzeyde bir kişilik var. Hem kadından kaçıyorum,

hem de onu bulamıyorum. Yani eski kadından kaçmazsam yeniyibulmam ki. Fakat bunu söylerken yeteneksiz olduğum için değilde, çok özgür bir düzeyi aradığım için söylüyorum.

Erken yaşlarda benim arkadaşlıklarımda çekicilik, bağlayıcılıkçok ileri düzeylerdeydi ve bunu da zorla sağlayacağıma inanmı-

108

Page 110: Nasil Yasamali II

yorlardı. Tabii bütün bunlar üstün vasıflarla olur. Benim en temelözelliklerimden bazıları; en iyi çalışan, en iyi okul okuyan, pamuktoplayan, savaşta hemen her işte en iyisini yapan olmamdır.

Hatırlıyorum işleri öyle kusursuzca yapıyordum ki, babam hepörnek gösteriyordu. En basit hamal işlerde bile böyleydim. Kusur-suzluk bende bir tutku olmuştu, hemen her işte öyledir. Şimdi bubüyük bir sürükleme gücüne dönüşmüştür.

Anam, “kimse seninle başa çıkamaz” diyordu. O ana, ben de çok küçük bir çocuktum. Ama o kadar uğraşı

veriyordu ki, yine de benimle başa çıkamıyordu. Bu yüzden “buyaşta koca halimle bununla baş edemediğime göre, kimse başedemez” diyordu.

Şimdi bütün bunlar bir dünyanın en büyük savaş makinasınınezemediği bir güce ulaştı. Veya ölü bir halk kişiliği, ölü bir halkıyaşama çeken bir halk durumuna getirdik. Bu, kadınlar için de böy-ledir. Bu kadar cesaretsiz kadından, çok cesaretli kadınlar çıkardık.Kadının böyle dağlara çıkması, özgürlük yürüyüşü aslında ender-dir. Veya saflara gelir, iki gün kalır, sonra da bir an önce kurtulma-ya çalışır. En değme bir sultan bile olsa kadını hareme kapatır, başı-na da bekçi diker veya bir koca varsa yine çocuğa bağlar, eve bağ-lar, başka şeylere bağlar. Kadın bağlılık türleri böyledir. Şöyle bek-çi dikmek, başınızı bağlamak, hatta güdülerinize hitap etmek isteni-liyor. Normal ihtiyaçlarınızı da fazla gerçekleştirme gücünüz yok.Çok zorlu bir yaşam dayatılıyor. Bütün zorluklarına rağmen kolaykolay bırakacağınızı da sanmıyorum. Çünkü düzenin size verebile-ceği hiçbir şey yok. Burada zorluk olsa da sonuçta önemli olan ya-şarken, mücadele ederken insanın iç varlık, olgunluk durumudur.Diğer yerlerde bunlardan hiçbir şey yok. Derler ya, “Kadının adıyok” burada sadece adı değil, kendisi de oluşmaya başlıyor. Temel-de “kendin için bir şeysin ya da olabilirsin” anlayışı çıkıyor.

Onun koşullarını da yaratıyorum. “Bir şey olma” herhalde her-kesi bağlayan bir gerçekliğiniz oluyor. En yakınlarınız bile, “senbenimsin” bir anlamda “sen hiçbir şeysin” der. Benim en vurgula-yıcı yanlarımdan biri de karşımdaki bir çocuğa, her insana, “senbir şeysin” demektir. Büyük demokrasi, halkı kimliğine ulaştır-mak, büyük saygıya yol açmak budur. Hiç kimsenin veremediği

109

Page 111: Nasil Yasamali II

kadar özgürlük ve değer verdiğim için herkes bana sevgi ve bağlı-lık duyuyor. Bütün bunları vurgularken, aynı zamanda çok çatış-malı ve çelişkili olarak getiriyorum. Dönüştürmeden, aşama yap-tırmadan ilerleme sağlanmayacağına biliyorum. Ve bütün bunlargünlük oluşumlar olarak birikiyor. Kadın çözümlemesini, özgürlükçözümlemesini anlamak, üzerinde durmak iyidir. Böyle olursa si-zin yaşamınız daha da anlam kazanabilir.

Bu çözümlemelere inanıyorsanız ve bu yaşama, tartışmaya çokcanlı, yüksek ilgiyle yaklaşırsanız ve bir de kendi özgücünüze degüvenmek zorundasınız. Ayrıca sonuç almak gibi doğrultuya dasahip olmalısınız. Özgüce güvenme, kendi gerçekliğine bütün yön-leriyle yaklaşma sizi kendinize getirebilir, var edebilir. Bu tercihedilecek ve başarılacak yaşamdır. Daha da çok birlikte çalışacağız.İzlerken tartışmalı ve eleştiri geliştirebilirsiniz. Fakat bazı sonuçlarvardır; yakıcıdır ve ölümüne mücadeleyle hayata geçirilmesi gere-kir. Bu savaştır, gereken her şeyi büyük bir özveri ve disiplinleyapmaktır, bu gücü göstermektir. Bütün bu tartışmalar “Nasıl Ya-şamalı?” sorusuna açıklık getirebilir, sonuçlar aldırabilir. Bu çö-zümlemeler sizi epey etkileyecektir. Fakat yenilenmeyi oldukçabilinçli görmelisiniz. Zaten şimdi yaşama daha farklı yaklaşıyorsu-nuz. Bir yerde yaşam kilitlenmiş, erkek egemenlikli toplum karşı-sında biraz kilitlenmişsiniz. Kendinizi ucube veya bir korkuluk du-rumuna sokuyorsunuz. Artık gerçeklerle yüz yüze geliyorsunuz.Korkmak yerine cesaretli, bilimsel yaklaşırsanız, çözümlenişegüçlü yüklenirseniz başarırsınız.

Kadının bütün güzelliklerini topluyorum

Şimdi bazı çıkışlar var. Bu çıkışlar adım adım evrimsel olur,bazı çıkışlar da devrimsel olur. Tabii bu işin bir de disiplin yönüvar. Örneğin kadın konusunda en değme erkek bile sanmıyorumbu kadar kendini disipline edebilsin. Ya din kültürüyle, ya yozkültürle, ya da klasik gelenekler ölçüsünde bir yaklaşım esas alı-nır. Ben bütün bunları aştığım gibi, bir de kendimi disipline ede-bilmişim. Sadece kadın konusunda değil, para, rahat yaşam gibikonularda da bir öz disiplinim var.

110

Page 112: Nasil Yasamali II

En değme kişiyi bile yalnız bıraksan bu koşullarda kendini dağı-tır. Ancak zorba olabilir, haksızlık yapabilir, ince olmaz kaba olur.Dayatmalarda bulunur. Bana göre çok ideal bir biçimde güç olmakgerekiyor. Ben otoriteyle kendimi hiç şımartmadım, abartmadım.Oldukça sade ve özgür bir biçimde çizgiyi götürüyorum. Sizler be-nim yerimde olsanız acaba kim bilir ne hallere düşersiniz. Oto-kontrol, alçakgönüllülük ne kadar olur? Bunlar önemlidir. Bunlarıuygularken zorlansam da kendimi muhafaza ediyorum. Paraya gü-ce, kadına bütün zorlamalara rağmen ölçülü, adaletli gerçekçi veverimli yaklaşıyorum. Evet önderlik gerçeğinde öğrenmenin diğerbir yönü de bu kavramları, etkilenmeleri daha derinliğine anlamak-tır. Ben kendimi boşuna yaşatmıyorum. Ulusal, hatta insanlık düze-yi için yaşatıyorum. Eğer sizler de biraz iddia varsa bu düzeyi ya-kalamaya çalışın Mümkünse bireyci olmaktan çıkın. Tabii bireyci-liği azaltmak; tempoyu ve çabanın büyüklüğünü gerektirir. Bütünbunlar emekle olur, perspektif, bilimsellik gerektirir.

Eğitimle de kendinizi güçlendirmelisiniz. Kadın olayında da ap-tal, köle, bireyci, güdülü bir kadın yerine güçlü bir kadın esas alın-malıdır. Aslında birçok güzelliği bir araya getiriyorum, kadının bü-tün güzelliklerini topluyorum. Bütün olumlu kadın gerçeği birazortamımızda var. Bilinç, cesaret her bakımdan fiziki olarak da, dü-şünsel olarak da kısaca elde ne varsa hepsi bizdedir. Ama bütünbunlar benim için hâlâ yeterli değil. Tam idealize edilmesi gerekendurumlar var. Bunu söylerken özentiden ziyade, bilimsel yaratıl-ması gereken bir olaydan bahsediyorum. Çünkü özgür kadın yara-tıldığı oranda özgür erkek de yaratılır.

Örneğin ben kendimi biraz kadın temelinde yaratıyorum.Kadına bakıyorum yenileniyorum.Saygılı, eşitlikçi anlayışla, sadece kadın için değil, ruhsal sınıf-

sal, hemen her düzey için bu böyledir. Kadını sıkı sıkıya göz önün-de bulunduruyorum. Kadın karşısında zayıf olmamak, bilmek, et-kisiz olmamak, ölçüsüz olmamak önemlidir.

Sorduğum bir soru da şu: Bir erkek, güzelliği nasıl yakalamalı?Bu soru temelinde kadın karşısında da kendimi geliştiririm. Ta-

bii bu soruyu birçok erkek arkadaşın karşısında bile sormazlar;hele biraz da etkili, yetkili oldular mı benden daha büyük, daha

111

Page 113: Nasil Yasamali II

yaman böbürlenme içerisinde olurlar. Bunlar çok kaba ve düşkün-ce bir yaşam peşinde koşan tiplerdir. Aynı şekilde sadece kadınıtek başına biçimlendirir ve onu düşürerek, bunu sürdürmek ister.Ben böyle değilim. Kadını biçimlendirirken, kendimi yenidenyapma, ona güç verirken aynı zamanda güç almak esastır. Cesa-retli olmak gerekir. Toplumsal koşullarımızda bir kız hiçbir za-man böyle bir erkeğe gönül veremez. Ben gönlümü veremem.Belki de cezalandırmaya götürebilirim. Ama benim yarattığımbüyük insan tipi kadını özgür yapmakla çok üst düzeyde bir ilişkitutturur. Kim buna erişebilir? Benim ilişkide olduğum kadınlar birdüzeyi temsil ederler ve kimse onlara ulaşamaz. Bu bir düzey me-selesidir. Herhangi bir erkek ne ruhsal, ne fiziksel olarak onlaraulaşamaz. Düşünsel olarak da baskı altında tutamaz. Neden böy-ledir? Çünkü özgürlüksel bir düzey sağlanmıştır. Yani güce, otori-teye sığınma, buna hapsolma değildir. Yaratma işi en temel ve herşeyini vereceği değerlere bağlı olduğu için büyük gelişiyor. Bu,devrim için devrimsel bir gelişmedir.

Her devrimcinin bir çapı vardır, benim de bir çapım var. Askeri-siyasi çalışmayı geliştirirken, kadın özgürlük çalışmasını da böylegeliştirmek temel bir ihtiyaçtır. Buna korkunç bir biçimde ihtiyaçduyuyorsunuz. Bu benim gücüm, tek taraflı bir eylemim değil. Bü-tün imkânları sunarım, eşitçe, özgürce yaklaşırım, fakat çok ciddi,yaptığıyla temel değerlere bağlı olmak, disiplinli olmak yürütül-mesi gereken bir düzeydir.

Sizlere güvenmek zorundayız, ben de size güveniyorum. Ka-dına hep “güvenilmez” gözüyle bakılmıştır. Bende bu tam tersi-nedir. Mücadele pratiğimizde de kadınların erkekten daha güve-nilir olabileceği ortaya çıkmıştır. Özgürlük saflarından kaçanındaha fazla erkek olduğu, kadının da daha fazla kendini feda ede-ceği ispatlanmıştır. Bunlar önderliksel bağlılıkların gelişim düze-yinin bir göstergesidir. Bütün bu gelişmeler kadın gerçeğinde ça-tışmalı, çelişkili oluyor.

Yapılacak çok şey var. Değişik, özgür bir kadın yapısını ortayaçıkarma hedefimiz var. Bu oldukça ilginç, ilginç olduğu kadarçekici ve önemli toplumsal ya da ulusal düzeye ulaşan bir tipidir.Buna şimdiden ulaşılıyor. Kadınların katılım olayı iddialı gelişi-

112

Page 114: Nasil Yasamali II

yor ve ilginiz gittikçe yükseliyor. Olduğunuz yerde eleştiriyi pat-latın, çok candan yoldaşlar olmanız gerekiyor. Ama ille benimdediklerime de katlanmayın.

Yaşamdan örneklerle bu değerlendirmeleri daha da somutlaştır-mayı bir roman çalışması olarak değerlendirmek mümkündür.

Tabuları kırmaktan bahsediyorsunuz.“Ortam güven veriyor, cesaret veriyor, insanda yüksek katılım

coşkusu veriyor” diyorsunuz, bu da özgürlüğü ifade ediyor. O za-man tabuların yıkılması kadar, kazanılması gereken değerlere deyüklenin. Yarattığımız ortam biraz etkinlik kazanmıştır. Herhangibir kişiliğe değil, zaten kurumlaşmaya doğru gitmiştir. O zamangüç alıp güç vermeyi çok yalın bir biçimde yapın. Çünkü her za-man böyle bir düzey kolay kolay tutturulamaz. Böyle bir kişilik ku-rumlaşması zor yakalanır. Gelişiniz her zaman bulunamaz bir ola-ya, bir ilişkiye, bir kurumlaşmaya katılımdır. Anlamlı buluyorumve bunun gerektirdiği bir biçimde sizinle ilgileniyorum. Yani bellibir ihtiyacın ötesinde, tarihsel bir aşamanın ihtiyacına göre bir yak-laşım sergiliyorum. Bazı devrimci kadınlar yaratılırken, onlarınşahsında yeni toplumsal, ulusal, insani düzeyi yakalama umudumvar. Bazılarına yaklaşırken de yaşamın nasıl somutlaştırılmasınadair umutluyum. Bunlar da sadece bireyler için değil, bütün insan-lık, bizim ulusal düzey için çok gerekli çabalardır. Daha da somut-laştırmak, daha da zenginleştirmek ve sizlerle bunları özgürce yap-mak inancımız var ve bu bilimsel sosyalizmin bir gereğidir.

29 Ağustos 1993

113

Page 115: Nasil Yasamali II

“Ben sadece özgürlüğe tutkuluyum.”

Page 116: Nasil Yasamali II

Üçgendeki tuzak

Kadın çözümlemelerindeki kapsamlı gelişmenin en temel ne-denlerinden biri de, tarih boyunca egemen sömürücü sınıfların,özelde de erkek lehine dönen toplum statüsüne karşı, eleştiri vekadın lehine hak eşitliği, özgürlük gereği gibi adımlar atmak isti-yoruz. Kadına, partilileşme süresi boyunca, saygılı ve ortaklaşamücadele edilebilecek bir cins olarak yer vermeye çalıştık.

Sosyalist bilinç, hareket alanı, eşit ve özgür zemin kadın için degeçerlidir ve kadın bu ortama sonuna kadar katılmalıdır.

Partilileşme tarihimiz boyunca kadın katılımının neyle, nasılolacağı ve sonuçları bütün yönleriyle ortaya konulmaya çalışıl-mıştır. Kadını değerlendirdikçe, mücadeleyle tanıştırdıkça gördükki, herkes kadını kullanmış, çirkinleştirmiş ve insanlığın başınabela etmiş. Aslında ben kadından uzak durmaya çalışan biriyim.Denilebilir ki, bu konuda hem inisiyatifi, hem de düşünmeye kar-şı kendimi sıkı tutan biriyim. Kadını kullanmak istemiyoruz, amakadın da bizi istismar etmemelidir. Emeğini ucuz kullanmaktan,kendini küçük, hor görmekten de ötededir. Bilimsel yaklaşım ge-reği, günahkâr birisi yerine koyup kullanmanın çok acımasız biryanılgı olacağı kendiliğinden belli oluyor. Yine kadının özgürlük

115

Page 117: Nasil Yasamali II

saflarında olmamasının insanlıkla, tarihle de pek bağdaşmayaca-ğı, çözümün böyle olmayacağı açıktır. Böyle bir çözümü esasalanların ise ikiyüzlü oldukları, iğrenç bir biçimde kadını kullan-dıkları gözler önündedir. Genel durum böyle olurken ezilen halkgerçekliğimizi ve kadını adım adım özgürlük yaklaşımına ulaştır-manın zorunluluğu ortadadır.

Birçok kadın ilişkisi partilileşmekle birlikte geliştirilmek isten-di. Bu en başta yakın bir ilişki olarak kötü bir muhatapla başladı.

Muhatabımız olan aile devletin, Kürdistan'da elli yıllık en güçlüdayanağı.

Aile, ajanlıkta oldukça gelişmiş ve kültür olarak da tamamendevlet fideliğinde, tam bir Kemalist olarak yetiştirilmiş. Buna rağ-men biz, bu gençlerin devrimcileşebileceğine inanıyorduk ve buanlamda bazılarını da saflarımıza çekmiştik. Tabii karşımızdaki butipin ne kadar özgür yaşam düşmanı olabileceği daha sonraki sü-reçte ortaya çıktı. Bir erkeğe, özellikle bizim konumumuzda, Kür-distan gerçeğine bilimsel sosyalizmin ışığıyla yaklaşan ve bunason derece özverili bir grup hareketiyle iddialı bir çıkışa yol açanönde gelen bir konuma çok yaratıcı bir biçime sahip böyle birine,düzenin en yetkin işbirlikçi konumundaki bir karargâhından, oca-ğından gelen, çok iyi yetişmiş, yüzü ayrı, içi ayrı bir kişiliğin neleryapabileceğini başta kestirmek oldukça zordu. Süreç ilerledikçeortaya çıktı ki, büyük bir tuzakla karşı karşıyayız.

Söz buradan açılmışken, JİTEM'i örgütleyen binbaşı, Cem Er-sever'in yazdığı bir kitap var. Ersever gerçekten Kürdistan'da örgüteviyle en amansız uğraşan ve faili meçhul cinayetleri örgütleyen,PKK'nin içine her türlü sızma-ajan gönderen kişidir. PKK'yle ilgilibütün bilgiler Ersever'in elindedir ve PKK'ye yönelik ajan faaliyet-leri geliştiren bütün kadın ve erkekler Erserver'le ilişki halindedir.Dolayısıyla kitabın onun tarafından yazılması da anlaşılırdır. “Şey-tan Üçgeni” isimli kitabında sanırım Parti Önderliği'nin bazı çalış-malarını deşifre etmeye çalışıyor. Ersever yazdığı birinci kitaptada bazı PKK gerçeklerini deforme edip, anti-propagandaya, psiko-lojik savaşa dönüştürmek istiyordu. İkinci kitap da kadın sorunuy-la ilgilidir. Bu sorunla ilgili bir kitap yazmasının nedeni, son yıl-larda kadın özgürlüğünde tam bir hamle geliştirmemizden dolayı-

116

Page 118: Nasil Yasamali II

dır. Bu öyle bir gelişme ki, hem o gerçek şeytan tuzağını bize veerkeğe kuran kadına rağmen, eşitliğe doğru gidiyor.

Kendinizi yedi suyla yıkamadan

ilişkilerde seviye tutturamazsınız

Sizleri biraz daha aydınlatmak için, özellikle kadın özgürlüğüne,kadın-erkek ilişkisine, doğru bir cinsel anlayışa, sevgi anlayışına,duygu ve aşk anlayışına, daha doğru bir insanlık anlayışına nasıl ula-şılabilir, sorusunun cevabının hikâyesini biraz yansıtmaya çalıştık.

Kadını ne lanetli görmek, ne de sokak zavallısı olarak yargıla-mak doğrudur. Bunlar, yüzyıllar boyunca bütün sınıflı toplumlarınkadına dayattıkları baskı ve sömürülmenin kolay sonuçlarıdır. Bizbu kavramlara açıklık getirmek istiyoruz.

Ve kadını yok eden toplumu yeniden yaratma savaşını veriyoruz.Nasıl halkımızı yeniden yaratıyorsak, onun bir parçası, çok yiti-

rilmiş bir kesimi olarak kadını da yaratmak istiyoruz. Her şeydenönce iğrenmekle, kadından uzak durmakla sorunun çözümü olmaz.Ama olduğu gibi kadını kabul etmek de, bir gericilik yumağıylayaşamak demektir. Düşkünlük ve zavallılıktır. Büyük bir mücade-leyle bunları tanımlamak gerekiyor. Başka türlü kadın-erkek ilişki-sine açıklık getirmek mümkün değildir.

Kadın statüsü bütün yönleriyle aşılmalıdır. Parti içerisinde ka-dın gerçeği iyi anlaşılmalıdır. Toplum içerisinde de anlaşılmalıdır.Kötü olan nedir? Ajan olan nedir? Doğru olan nedir? Bunları tanı-mak gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa değil sosyalist kişilik, normalçağdaş burjuva kişiliği bile yakalanamaz. En beğenmediğiniz, ensıradan burjuvadan bile geri kalırsınız. Devrimci saflara geliyorlar,düşkündürler; erkek düşkünü, kadın düşkünü ve özgür ilişkidenanladıkları da birbirlerini kötü bir şekilde kullanmaktır. Çılgınca,sözüm ona ilişki kurmak, nişanlanmak, sözlenmek, evlenmek.Açıklık getirmeye çalıştık; beraber iddia tutmak, ilişki içinde ol-mak nasıl gelişir diye. Eşlik-dostluk, aşklık gibi konularda açıklıkgetirmeden neyi yaşayacağız? Bütün bunları şimdi daha iyi açığaçıkarıyorum. Ama bunun bir başlangıcı veya hangi pratik bağlantı-sı olduğunu acaba yapımız biliyor mu? Kemalizm’in teşhiri, işbir-

117

Page 119: Nasil Yasamali II

likçi aileyi, kadını deşifre etmek, önemli bir objektif ajanlığı açığaçıkartmaktır. Sorgulama yöntemi biraz budur. Tekrar söylüyorum;kendinizi yedi suyla yıkamadan ilişkilerde seviye tutturamazsınız.

Büyük tuzaklara karşı dayanma gücü sizde yok.Yetiştiğiniz aile ortamı yaşadığınız ilişkiler bunun nedenleridir.

Eğer bırakılsanız, birkaç gün içinde basit bir köle durumuna düşersi-niz, yani kullanılırsınız, ama farkında olmazsınız. Neden kurt gibibir kişiliğiniz yok, neden bir komutan, bir önder olamıyorsunuz? Ol-sanız da gülünç duruma düşüyorsunuz. Bu nedenle hem tarihi görev-ler açısından, hem günlük uygulama açısından size fırsat verilmez.

Evet şimdi üçgendeki tuzak benim tuzağım oluyor. Sömürgeci-liğe karşı tuzak kuruyorum ve kadının kurduğu tuzağa kendisinidüşürüyorum. Bizi öldürebilirdi de, ama önemli değil. Çünkü Kür-distan'a, Kürdistan ulusal kadınına kurulan büyük tuzağı bozdum.

Tuzakları bozmak yetmez

bir de düşmana tuzak kurmak gerekiyor

Kürdistan düşmanın bıçakları altında ölüme yatırılmış bir ülke.Sen düşmanın bıçağını tatmazsan kaldıramazsın ve diğerleri gi-

bi kendini aldatmış olursun. Sizlerin yetişme tarzınız aslında düş-manın yönlendirdiği yetişme tarzıdır. Benim yaşam tarzıma bakın,neden yerimde duramıyorum? Çelişki olmadan gelişme olur mu?Olmaz! Olmayınca da işte sizin kişilikleriniz gibi yenilgili olur.Yırtıcı, atılgan, bitirici, planlayıcı, örgütçü veya kurnaz değilsiniz,bir provokatör içinize girse ikinci gün alet olup gidiyorsunuz. Helebir kadın olsa daha erkenden alet olursunuz.

İnsan güdülerini bile en tehlikeli bir biçimde tahrik etme varve bu çok vahşi bir savaş. Kürdistan'a, Kürt erkeğine, Kürt yurt-severliğine karşı bir intikam var. Eşitlik ve özgürlük isteyenKürt insanına, Kürt kadınına karşı bir intikam var. Yine sevgiye,duyguya karşı intikam var. Yani “bizim iznimiz dışında hiçbirşey olamaz. Özgürlüğü asla görmeyeceksiniz. Özgür Kürdistan,özgür Kürdistan kadını, bunları asla ağzınıza bile almayacaksı-nız. Sevgi sizin için değildir. Ancak biz izin verdikçe olabilir.Cinsellik ise asla yoktur. Ancak biz izin verdiğimiz zaman olabi-

118

Page 120: Nasil Yasamali II

lir” dayatması vardır. Bütün bunlara karşı amansız savaştım.Şimdi büyük bir yaşam, büyük bir özgürlük savaşı ve ona dayalıyoldaşlık ilişkileri ortaya çıkıyor.

Şimdi gelişen bazı duygularınız var. Kadın artık kişiliğine doğ-ru yol alıyor, kişiliğini buluyor. Doğru bir sevginin yolu açılmış-tır. “Aşk, duygu, tutku” kelimeleri bolca söyleniyor, ama bununbir de savaşı var. Her sorunu tartışabiliyoruz. Eskiye oranla dahafazla özgürsünüz, ama bunun büyük savaşı var. Eğer buna kendi-liğinden ulaşacağınızı sanıyorsanız, eski hikâyeyi dinliyorsunuzdemektir. Sonuç olarak da daha gerçekçi bir özgürleşmeniz ola-maz. Tuzaklara düşmemek, tuzakları bozmak yetmez, bir de kur-naz tuzaklara ulaşmak var ve düşmana da tuzak kurmak gereki-yor. Bütün bunları kişiliğinizde temsil edemezseniz, tuzaklara dü-şersiniz ve onlara karşı da tuzak kuramazsınız.

Bütün ilişkilerimde özgürlüğü esas alırım.Hepiniz özgürce geliyorsunuz, ilgi, destek, dayanışma, hatta

sevgi istiyorsunuz; bunların hepsi hakkınızdır. Ben de bu konudaüzerime düşeni yapmak zorundayım. Tartışma, doğru düşünceleribelirtme, doğru ilişkiler üzerine yoğunlaşma, hatta sevme.

Sevilmezseniz ve sevemezseniz.Düşman sevgiyi katletmiş ve siz boyun eğmişsiniz. Hatta düş-

man, aşkı yurtseverlik temelinde, halka bağlılık temelinde katlet-miş. Bunları geliştiremezseniz düşmana yenilmiş olursunuz. İşte,bu temelde cinsler arası ilişkiye ve cinsel ilişkiye doğru anlamdabir karşılık verildi.

Cinsel ilişki nasıl kullanılmış? Biliyorsunuz köylü bir ailedekorkunç kaba bir cinsellik anlayışı hâkimdir. Ve o kaba cinsellik,Kürdistan'ın da, Kürt insanının da sonunu getirmiştir.

20 yaşına gelince kadın bitmiştir.Cinselliğin doğru kullanımı söz konusu değildir. Bir evde (ben

buna aile içi fahişelik diyorum) genelevdeki fahişelik ilişkilerivardır. Bu, sevgiyi aşmıyor. Cinselliğin yüceltilmesi yok. Yinekadının cinselliği çok kötü, düşürücü ve özgürlük mücadelemizsöz konusu olduğunda kadın, cinselliğini erkeğe karşı tahrik edi-ci, boğucu bir tarzda kullanmak istiyor. Hâlbuki, cinsellik yücel-tici temelde ele alınmak zorundadır.

119

Page 121: Nasil Yasamali II

Cinselliği inkâr etmek, yaşamı inkâr etmektir.Ama cinselliği düşürücü bir şekilde kullanmak da, ülkenin

özgürlüğünü yok saymaktır. Cinselliği çok kaba tarzda kullan-mak, köle bir kişilikle sınırlı kalmak demektir. Cinselliği sahte,küçük-burjuva tarzda kullanmak oportünistleşmek ve düşkün-leşmektir. Sonuç ise, başarısız bir devrimcilik, başarısız biryurtseverlik ve fazla ilerlemeyen bir toplumsal süreç kişiliğininortaya çıkışıdır. Bütün bunlara nasıl çözüm getirilir ve doğrusunedir sorusunu sormak, cinselliğin doğru yorumunu yapmak ek-mek-su kadar gereklidir. Ayıbı şurada kalsın, bu konu tuzakolan, tabu olan ve ülkemizi, halkımızı, yaşamımızı tehdit edenbir yaklaşımdır.

Nasıl bu kadar açık bir sonuca ulaştım? Bütün güncel ve tarihituzakları bozarak ve bitmek bilmeyen bir enerjiyle, özgürlük ola-yını hem düşüncede, hem pratikte patlatarak ulaştım. Zaten halkınbu kadar ilgisi de bu temeldedir. Düşmanın bu kadar yüklenmeside bu temeldedir. Bana göre kadrolarımız hâlâ fazla sonuç çıkar-mış değiller. Yaşanan süreçleri derinliğine düşünmeyi ve tartışma-yı bilemiyorsunuz. Getirdiğiniz yaklaşımlardan bazıları, objektifolarak düşmana hizmet eden sonuçlar ortaya çıkarıyor. Hâlbukiçözümlemelerden, ruhuna uygun düşünce, duygu ve hatta cinsellikdeğerlendirmeleri geliştirseler, yüz kat, bin kat güçlenebilirler.Ama maalesef hepsi tuzakları yıkmamışlar ve kendi ruhlarını, hat-ta kendi bedenlerini doğruya açık hale getirememişler.

Bedenler çirkin, ruhlar karanlık, düşünceler karmaşık. Bu kişilikler sevgiyi, tutkuyu, aşkı, yurtseverliği, savaşı, siya-

sal-askeri önderliği, sanatı geliştiremezler. Biraz uğraşın ve ben-den doğru yararlanın diyorum. Kadınlara da değer biçiyorum.Güzel olsunlar, sevilebilir konuma gelsinler, bu benim büyük öz-gürlük eylemimdir. Ne şu anda duyduğum korku, ne de kendi ka-dın tutkum için bunları yapıyorum.

Ben sadece özgürlüğe tutkuluyum.Büyük özveriyle gelişmeye katkılarımı sunuyorum ve buna inanı-

yorum. Bu mücadele aynı zamanda ülkemin kurtuluş mücadelesininbir parçasıdır. Güzel bir halk yaratmanın ayrılmaz bir parçasıdır.

Hikâye uzun ve karmaşık.

120

Page 122: Nasil Yasamali II

Bunu anlatmak biraz edebiyatçılara, şairlere düşer. Her türlü sa-nat etkinliklerini partimiz değerlendirir ve hatta partimizin yaptık-ları sanatın kaynağıdır.

Karşınızdaki erkeğin

çok eğitilmeye ihtiyacı var

Bu çerçeve dahilinde bütün konularda açıklık vardır. Tartışma-larda cesur olun ve büyük özgürlük savaşına bağlanın. Sizi büyüközgürlük savaşına, onun örgütselleşmesine bağlamayan her tartış-ma gericidir ve düşmana hizmet eder. Sizi özgürlük savaşımına,özellikle onun eğitimine ve örgütlenmesine götüren her tartışmadoğrudur. İnsanla ilgili her tartışmayı yapma özgürlüğü bizim içinbüyük özgürlüktür. Onu özgürlük savaşıyla birleştirmek, kurtuluşyolunun başarıyla aşılmasının ta kendisidir. Umarım daha iyi an-larsınız, daha seviyeli kişilikler ve sevgili kadınlar gelişir. Yine se-vilmeye ve sevmeye layık düzeyi yakalamalısınız, hem de en öz-gürce. Tutkunuz büyük olmalı. Ama buna çok edeplice yaklaşma-lısınız. Sevginin kaynağında büyük eylem, büyük terbiye, büyükyücelik var. Bunu kirletmeyeceğiz. Cinsellik de asla kirletilmeme-lidir. Kadın cinsi ne düşkünce kullanılmalı, ne de kullanılmasınafırsat verilmelidir. Onu da onurumuzun, özgürlük mücadelemizin,savaşımımızın ayrılmaz bir parçası olarak, kişiliğimiz olarak de-ğerlendiriyoruz. Böyle yaşar ve yaşatırız.

Kadın olarak asla kendi cinsinizden utanmayın. Fazıl olarak şe-ref ve gururdur, hatta yaşamın zenginlik kaynağıdır biçiminde de-ğerlendirmelisiniz. Ama karşınızdaki erkeğin de çok eğitilmeye ih-tiyacı olduğunu eşit ve özgür yaklaşıma çekilmesi için büyük birsavaşıma tabii tutulması gerektiğini ve karşınızdakinin erkek ege-menlikli bir kurum olduğunu bilerek yüklenmeyi ve çözmeyi başa-rırsanız, özgür ilişki fırsatını elde edebilirsiniz. Tabii bu da büyükbir savaşla, inatla ve büyük bir birlikle olabilir Zor, ama en yüceilişki de ancak böyle tutturulabilir. Bu temelde yoldaşlık olur. Yol-daşlar bu temelde birbirlerine güç verirler. Güç veriyoruz ve siz-den de güç alıyoruz. Bu tek taraflı değildir, bu yolda ilerlemeye ve

121

Page 123: Nasil Yasamali II

başarmaya da kararlıyız. Alınan mesafeler başarmaya her zaman-kinden daha fazla yakınlaştığımızı kanıtlıyor.

Başarıya, zafere inanıyoruz.Bu değerlendirmeleri sıkça tekrarlıyoruz. Çünkü dar yaklaşı-

yorsunuz, tartışmaların seviyesini düşürüyorsunuz. Böyle yap-mayın, buna gerek yok. Özgür insanlar ve buna karar vermişolanlar, kendi tartışmalarını, doğrultularını bu sıfata layık olarakkararlaştırmış insanlardır.

Önderlik doğru olmaya çalışıyor. Hemen her konuda gerçeğinen büyük en özgür ifadesi olmakla, bunun hayata geçirilmesininaracıdır. Her şeyinizi ortaya koyarak saflara katıldınız. Özelliklekadının, mücadele saflarına büyük akışı bu özgürlük savaşımı-nın ifadesiyle bağlantılıdır. Hem buna ihtiyacınız var, hem de la-yıksınız ve güç veriyorsunuz. Bunu zedeletmemek, bunu savun-mak da en az ülke savunması, halk savunması kadar kadro sa-vunmamızın bir gereğidir.

Özgürlük kolay elde edilmez.Savaş ister, savaşmanın temel değerlerine bağlılık ister, onu bir

politik, bir örgüt savaşı, bir edep savaşı olarak iyi savunmayı ister.Bu konudaki eksikliklerinizi gidererek, giderek gelişmeyi sürdür-memiz bizi daha da güçlendirir. Bu tartışmalar da bu özgürlük ihti-yacını gidermek içindir.

Eylül 1993

122

Page 124: Nasil Yasamali II

Militanlaştığınız oranda sevilebilirsiniz

Yüksek bir kavrayışın olmaması ve bizim de büyük bir iddiaylakavrayışsızlığı kavrayışa dönüştürme çabamız gerginliği geliştiri-yor. Çoğunun kavrayışının yüksek olması şurada kalsın kışkırtıcı-lıktan bile henüz kendilerini kurtarmış değiller. Tahrikçi, kışkırtıcıkişilikler durumunda sık sık kalınıyor. Kasıtlı değil, ama böylesineen üst düzeydeki bir tartışma, gelişmiş seviyeleri şart kılıyor. Zor-lanmalarımız bu yüzdendir. Kavramak için kendinizi oldukça zorlu-yorsunuz. Kendi geriliklerinizi zamanında giderecektiniz. Bazı ger-çeklerimizi anlamak için kendinizi çok önceden hazırlayacaktınız.Kendinizi hâlâ sıradan bir militan düzeye bile yaklaştıramıyorsu-nuz. Asgari saygı yok. Tabii bu, kavrayış, sonuç çıkarma ve onutemsil etme bir saygıdır. Yoksa köylü saygılılığı, ikiyüzlü saygılılıkdurumları fazla bir şey kurtarmaz. Bizdeki saygı tarzının derin siya-si düzeyle ilgisi vardır. Düzeyini geliştirmedin mi, saygısız bir du-rumda kalmış olursun. Şimdi yaygın olarak bu durum yaşanıyor.

Bütün bunlar karşılıklı olarak gerginliğe yol açıyor ve bundanbir yığın yanlış siyasi sonuç da çıkabiliyor. Önlemek istiyorsakgelişmek mecburiyetindeyiz. Geri durumlar, yetersizlikler başka

123

Page 125: Nasil Yasamali II

türlü aşılamaz. Ve hiç kimsenin işleri yokuşa sürmeye, başarısızkılmaya hakkı yoktur. Aksine büyük bir çabayla seviyeyi tuttur-ma ihtiyacı vardır. Bunu her zaman böyle düşündük, böyle yap-maya çalıştık, maalesef kendini kandıran kişilik yapıları, yaşamabüyük yanılgılarla yaklaşanlar, yaşayanlar parti içinde çok zor-luklara yol açıyorlar. Biz partiyi gerçek bir devrim kurmayı yap-mak zorundayız. Bazıları, kurmay olmak şurada kalsın, en büyükbaşbelası oluyorlar. Bunu da öyle geliştiriyorlar ki, “dur” deme-sen, nerede duracağı belli değil. Yani eski-yeni hemen birçoköğemizde bunlar yaşanıyor. Güçleri, cesaretleri mi var? Yok. Ter-biyesizliklerinden yapıyorlar. Bir insan terbiyesiz oldu mu, dur-durak bilmez. Siyasi seviyesi olmadı mı, seviye diye bir şey tut-turmaz. İşte köylü özellikler, hafif, yarı-aydın, ukala özellikler;bir kişide çok etkili oldu mu, niyeti ne olursa olsun, değil ciddibir siyasi militan, bir dinleyici bile olamaz.

Siyasi önder olmak kolay değildir.Şimdi bize de siyasi önderler lazım. Buna inanacağız ve gerek-

lerini yerine getireceğiz. Biz bu savaşı başka türlü geliştiremeyiz,düzenleyemeyiz. Bunu başkasına da bırakamayız; “görev bizim-dir” deyip sarılacağız. Hiç olmazsa biraz iddiası olanlar bunu yap-malı, yüzde yüz yapılmazsa, yüzde on yapılsın.

Biz defalarca şunu söyledik: Ucuz laf, ucuz davranış istemiyo-ruz. Kalite, seviye, içerik çok önemlidir, yeterli olup olmaması,durumu kurtarıp kurtarmaması çok önemlidir. Kafanızı bu temel-lerde çalıştıracaksınız. Ama en ileri düzeyde diye tabir edebilecek-lerimiz bile soruna çok yetersiz, alan, konum, dönem itibariyle çokfarklı yaklaşıyorlar. Ama sorunların canalıcı konumları, nitelikleriortaya koyduklarımızdan daha farklıdır. Sizin sandığınız devrimci-likle bizim ortaya koyduğumuz devrimciliğin çok farklı olduğunugörüyorsunuz. Sizin sandığınız PKK'lilikle bizim ortaya koyduğu-muz PKK, yürüttüğünüz mücadeleyle, savaşla bizim vermeye ça-lıştığımız mücadele, savaş çok farklıdır. Bütün bunlar kişiden dü-zeltme ister. Bu geri yapılar neredeyse rüyalarımıza girip uykudabile bizi rahat bırakmıyorlar. Bakıyorum grup grup insanlar var.Bunların ağzına, yürüyüşüne, endamına, boyuna, posuna bak diyo-rum, insan sabaha kadar öfke krizine tutuluyor.

124

Page 126: Nasil Yasamali II

Yapmacılığa da, ölmeye de gerek yok. Önemli olan sorunlarıbaşarılı bir şekilde çözümleyip doğru götürmeyi bilmektir. Bizimbütün pratiğimizin özü, yenilmeme, başarıyı zorlama özüdür. Za-ten teoride buna ışık tutan bilinçtir. Koşullar ne kadar zor olursaolsun insan yine de kendini asgari koşullarda eğitmeyi bilmelidir.Bu işler eğitimsiz olmaz; aksi durum zarar verir, çok da veriyor.Tabii ortada onlarca insanın hayatı söz konusu. Sıradan davranıla-maz ki. Hareketin üyesini, bütün bu kanlar, işkenceler ilgilendirir.Onların sahibidir, onların sorumlusudur. Ben de unutayım, bir ta-rafa bırakayım desem, oldu mu?

Bu dökülen kanlar kimden hesap ister?Kimler kanı yerde bırakmayacak?Nasıl kanı yerde bırakmayacak? Göster çalışmanı. Gözardı edi-

lemez, çünkü örgüt sorumluluğu var. Ucuz laflarla geçiştirilemez.Kan yerde bırakıldı mı, bu kişiden her alçaklık beklenir, namussu-zun en büyüğü olur. Gerekçesi de yoktur. Yani namussuz namus-suzdur, alçak alçaktır. Nedenleri sıralamak, herhalde kişiyi kurta-racak değil, aksine suçunu daha da ağırlaştırır. Bu da kaybetmeye,düşmeye övgü düzmektir ve iyi övgüler değildir. İşte tüm bu hu-suslar tabii ki hepimizi zorlayacaktır.

Bugün 25 Ocak 1994, Hasan Bindal (Hamza) arkadaşın 4.ölüm yıldönümü oluyor. Biz o zaman da bu değerlendirmeleriyapmıştık. Parti içinde en değme düşmanın bile yol açamayacağıdüşmanlıkların oluştuğu biçiminde bir değerlendirme yapmıştık.İster sınıf mücadelesi denilsin, ister ajanlık denilsin ortaya çıkı-yor ki, bunun en vahim bir örneği de Hasan Bindal arkadaşımı-zın şahadetinde ortaya çıkmış olmasıdır. Hâlâ çok ciddi birkomplo girişimi miydi, yoksa düşmanlaşmış sınıf dışı veya geriözelliğin saldırısı mıydı, diye değerlendirmeye devam ediyoruz.Açık ki, düşmanın en planlı yaklaşımını bile geride bırakabilecekve komplocu niteliği çok açık olan durumlar var. Şimdi, bir partiiçinde bu tip kişilikler varsa, savaşı düşmana karşı durdurup ön-ce bu durumu ele almak gerekir. Bu kadar münafıklık olmaz.Eğer bu tip kişiliklerin önüne geçilmezse, bunların yarattığı teh-like kendi başına sadece partiyi bitirmeye değil, iyi bir kontra ör-gütü haline getirmeye yol açabilir.

125

Page 127: Nasil Yasamali II

Başa bela olan, hiçbir şeyine sahip olmayan kişiliklere bir bakı-yorsunuz gözü kara güdüleri, tutkuları, çıkarları, kinleri, öfkelerivar ve bunları da patlatıyorlar. Düşmana oldu mu düşman, düşma-na olmadı mı sana patlatıyorlar. Kapsamlı bir savaş yürüttük. Partiiçini aydınlatma savaşı, öncülük konumunu sağlamlaştırma savaşıyürüttük ve geçen yıllarda da büyük bir mesafe alındı. İçimizi bi-raz netleştirmeden, sağlamlaştırmadan zaten savaşı ilerletmek şu-rada kalsın, kendimizi bile kurtaramayacağımızı çok iyi biliyoruz.Ve bu hâlâ devam ediyor. Dikkat edilirse, hareketimizin özüylebağdaşmayan, ona tezat teşkil eden yığınla davranış var. Ve hâlâbazı tipler var ki fırsat buldular mı, bela olmaya adaydırlar.

Kötülükler bitmediği için

iyiliklerle dolu insan yaratılmalı

Bugün tartışılan şey şu: Sosyalist hareketin en büyük düşmanısosyalist partilerin içinden çıkar. Rusya'daki sosyalizmin gerileme-si ve daha bir sürü ülkedeki gerileme, sosyalist ve komünist parti-lerin kendi içinden kaynaklanmıştır; çünkü hainler orada ortayaçıktı. Biz, bunu önlemek için epey tedbir geliştirdik. PKK bu yö-nüyle gerçekten Sovyet deneyiminin derslerini iyi bilince çıkar-mıştır. Klasik komünist partilerin düştüğü durumlara düşmemeyebüyük özen göstermiştir ve oldukça da ilerlemiştir. Bizim bu ko-nudaki yaklaşımlarımız başarılıdır. Ne bastırmakla kişileri kendi-mize bağlama, ne de dalkavukluklarına fazla bel bağlama vardır.Açığa çıkartıcı, netleştirici, açıklık ilkesine sonuna kadar değer ve-rerek partiyi en zor durumlardan buraya kadar taşıyabildik.

Sosyalist partinin yaratılması çok önemlidir.Sosyalist bir ülke için ilkin sosyalist bir insan yaratılmalı.Bunu da sanıyorum en kapsamlı bir şekilde biz yapmaya çalışı-

yoruz. PKK'deki eğitimin en temel bir amacı da sosyalist insanıdaha şimdiden yaratmaktır. PKK, hiçbir partide görülmeyen insa-nı çözme işini bu nedenle geliştirdi. Bu yöntem oldukça önemlive sonuç alıcıdır. Buna devam edeceğiz. En büyük panzehir, çö-zümlenen ve yeniden yeniden yapılanan insanı yaratmaktır. Bu,sonsuza kadar yürütülmesi gereken bir görev oluyor. Çünkü kötü-

126

Page 128: Nasil Yasamali II

lükler bitmez, bitmediği için de sen de iyiliklerle dolu insanı ya-ratacaksın. Partiyi bu temelde sürekli yetiştirmeye tabi tutmamız,PKK'nin başarısının sırrıdır.

Lenin'in de ölümü 22 Ocak'taydı. Ölümünün 70. yıldönümündeanarken, Lenin'e saygı duymak ancak böyle bir sosyalist partiiçinde sosyalist insanı yaratmakla ölçülür. Ustalara bağlı olmakonları körü körüne taklit etmek değil, onların yaptıklarına bir şey-ler eklemek ve ortaya çıkan farklı sorunlara çözüm gücü olmaklamümkündür. Daha çok da böyle katkı yapıldığında layık olunur.Körü körüne taklit, daha sonra inkâra götürmüştür. Yaratıcı yakla-şım ise, ustaların yaşayan yönlerini esas almıştır ve nitekim endoğru yaşam tarzı ifade edilmiş oluyor.

Tarihe, sınıf mücadelesine doğru yaklaşım, bizim sınıf müca-delemizi doğru götürmemize yol açıyor. Bunun daha da gelişti-rilmesi gerekiyor.

Parti gerçeğimiz dinamiktir, basmakalıpçılıktan uzaktır.Gerek felsefi ölçüleri, gerek inanç ölçüleri, gerek bilime olan

bağlılık ölçüleri oldukça sonuç alıcıdır. Bütün bu yönleriyle partiyikavramak, sosyalizmi daha iyi ve doğru özümsemektir. Devrimci-lerin anılarına bağlılığı somut bir başarıyla, başarılı bir yaşam pra-tiğiyle cevaplandırmaktır. O açıdan PKK silahıyla savaşmak, güzelve en iddialı bir yaşam tarzı oluyor. Öyle “zorlandık, tıkandık” bi-çiminde yaklaşılacak bir parti değildir. PKK silahını kavrayıponunla yaşamak, ortaya çıkacak bütün yaşamsal sorunlara çözümgücüyle yaklaşmak, yaşamın hemen hemen bütün sorunlarına ce-vaplar vermek demektir. Bu anlamda büyük bir silahtır. “Tıkanmı-şız, zorlanıyoruz, çok yetersiz kalıyoruz” gibi yaklaşımlar, kendiniparti silahıyla tam silahlandırmamaktan kaynaklanıyor. PKK'yihem yöntem, hem içerik olarak biraz benimseyen bir kişilik aslabu durumlardan bahsedemez. Ortaya çıkacak her soruna vereceğibir cevabı vardır. Somutun tahlilini hep yapar, doğru cevabı da heran, son nefesinde dahi yetiştirir. Kaldı ki, örgütlü yapı olduğu içinkurduğu örgütle başarıyı bütünüyle garantiye alır. Partiyi böylekavramak, militan kişiliği böyle tutturmak gerekiyor.

Yaşama ilişkin çok kapsamlı değerlendirmeler geliştiriyoruz.Bir devrimcinin dünyası, hem düşünce, hem duygu itibariyle en

127

Page 129: Nasil Yasamali II

zengin dünyadır ve çareleri de en zengin olan kişidir. Sizdeki dev-rimciliğe bakıyorum, sanki gözleriniz zorluklar karşısında yılmış,hepsi sıkılmış, nefes alamaz duruma gelmiş gibi.

Bir devrimcinin dünyası zengindir.Yaşamı algılayışı, ona ilerletme şansı verişi en önde olan kişidir.

Devrimcinin diğer bir tanımı da budur.Tarihte çokça görülür; “birçok adı çıkmış kişinin adını kendine

tak, onun gibi olursun” düşüncesi vardır. Bu aslında bir istemdir.Veya “yakını olduğunu dile getir, çıkar sağlarsın” düşüncesi vardır.Yapımızın yaşam pratiğinde düştüğü hatanın temelinde, özelliklefeodal toplumda çok etkili olan bir yaklaşım tarzı söz konusudur.Hâlbuki ben kendi tarzımı ortaya çıkarırken, aile gerçeğinin nasılele alındığını ve bu değerlere karşı nasıl savaşım yürüttüğümü bir-çok kez dile getirmiştim. Aile ilişkilerine, aşiret ilişkilerine, özelilişkilere fazla güvenilmeyeceğini ve hatta bunların fazla değerli ol-madığını, benim yürütmek istediğim tarzın siyasi-ideolojik niteliği-nin, örgüt niteliğinin çok büyük önem taşıdığını baştan beri çözüm-lemelere de yansıttım. Kendi yaşamımı özetlediğimde ana-babaylanasıl kavga ettiğimi ve hatta anamın özel ilişki yoluyla üzerimdehak sahibi olma çabasına nasıl cevap verdiğimi de söyledim.

Yine küçük bir isyanımı geliştirirken, bir yaş küçük erkek karde-şe karşı nasıl büyük bir kavgayla bunu başardığımı belirttim. Kar-deşin temel özelliğinin tembellik olması, ev, tarla işlerine doğru dü-rüst gelmemesi ve emeğin üzerine ucuz kurulması beni öfkelendiri-yor ve bunu büyük bir kavgaya dönüştürüyorum. Ev işini iyi yap-madı mı, tarla işini iyi yapmadı mı, her gün büyük bir ekmek kav-gası veriyoruz. Hak savaşımı o zamandan beri şiddetlidir. Yine özelilişkiye dayanarak kimlerin nasıl sonuca gitmek istediğini anlattım.Fakat bizim yapımız hâlâ feodal, aşiretçi, aileci. Özel ilişkilerdenanlarım ve kardeş bağlılığım da var. Fakat bunun kendine hasemekle bağlantısı, işle bağlantısı çok önemlidir. Hâlâ hatırlarım,20-30 yıl önceki anlamlı, doğru davranış nedir, yanlış olan nedir?Kendi yaşam pratiğimden, hatta yaşama ürünlerimden en yakınları-mı yararlandırmamak için çok cimri davranmayı biliyorum. Birmaaşımdan babama bir kırıntı bile vermeme veya daha önemli birdeğerlendirme yeri varsa, öyle değerlendirme özelliğim vardır.

128

Page 130: Nasil Yasamali II

Akrabalık ilişkilerinden

özel ilişkilerden nefret ediyorum

Bayan-erkek ilişkisinden bahsettik; sözde özel bir ilişki yoluylabizim sırtımızdan Kürdistan'ı etkileme ve düşmana peşkeş çekme-nin kesinlikle hesabı içinde olabilecek bir özel ilişki kullanımı sözkonusuydu. Hatta öyle bir durum ki, ne zaman tasfiye olacağım damirasım birilerine kalacak diye adeta gün sayar gibi tasfiye olmamıbekliyorlardı. Tabii değerlendiriyoruz. Karşı bir cins olma durumu-nu kullanıyor. Aslında bu en ilkel klanların bile içine giremeyeceğibir durum, hem de çok aşırı, düşmanca bir kullanım durumu olu-yor. Zaten bunun üzerinde epey duruyoruz. Özel ilişki üzerine birsiyasi amaç, siyasi amaca ulaşma ve onun yöntemleri var (ki bunlarda her türlü etkilemeye açık yöntemlerdir).

Ortaya çıktı ki bizim toplumdaki ilişki ağı tamamen bu tip yakla-şımlarla dolu. “Ben senin eşin değil miyim” biçiminde sınırsız hak-lar talep edenler, “ben senin anan-baban değil miyim?” veya “bensenin çocuğun değil miyim?” diye ana-baba çocuktan, çocuk da ai-lesinden sınırsız haklar talep eder. Karı-koca birbirlerinden talepeder, hem de sınırsız, canı ne isterse. Olmazsa, kavga başlar. Şimdi,bütün bunların derin etkisiyle ben kendimi şekillendirmişim. Ne is-tenilir, ne istenilmez, bir çocuk ne yapabilir, ne yapamaz? Bir ana-baba bir çocuktan ne isteyebilmeli, ne istememeli? Tabii kendi terbi-yemi aldığım için az çok bir karı, kocadan ya da bir koca bir karıdanne istemeli, ne istememeli bilirim. Bir özel ilişkiden ne istenilir, neistenilmez? Bir özel ilişki nasıl değerlendirilir, nasıl değerlendiril-mez? Bütün bu konularda az çok belli bir terbiye, ölçü sınırları var.

Tabii Önderlik, bu konularda kendini terbiye etmiştir, eğitmiştirama militanlarımızın aynı yaklaşım içinde olmadığı şimdi daha iyigözüküyor. Çok hatalı, sübjektif değerlendirmeler söz konusudur.Sizde aile çok etkili, onun derin etkisi altında yaşıyorsunuz, çok et-kileniyorsunuz. Bu yüzden de bir yığın siyasi hata yapıyorsunuz,adeta feodal bir önderlikle karıştırıyorsunuz. “Başkan böyle oldumu, kardeşi de böyle olur” sanıyorsunuz. Dolayısıyla isme bakaraktavır içine girme değil, pratiğe bakarak ne kadar yeterli; önderlik öl-çüleri de dahil onlara ne kadar uyuyor hususları çok önemli ve belir-

129

Page 131: Nasil Yasamali II

leyici olan da budur. Önderlik tarzına ne kadar ulaşmış, gerçektenözüne ne kadar bağlı olduğu özel yakınlığa da anlam kazandırabilir.“Eşidir, kardeşidir, dostudur, bilmem akrabasıdır, ciddiye alabiliriz”demeyin, almayın. Yan, ayrıntı bir özelliği olarak filanın yakını biçi-minde bir sonuca götürebilir (ki bizim tarihimiz de öyledir). Hep ak-rabalık bağları, özel ilişki bağları ihanet temelinde de kullanılır.

En büyük ihanetler aile, akraba, aşiret ilişkileri içerisinde orta-ya çıkartılır. Aslında bu yönü çok etkili bir biçimde düşman kış-kırtır, saptırmaları bu temelde geliştirmek ister. Bu, tarihi bir özel-liktir. Bu nedenle dikkat edilecektir. Bizde bu çok etkilidir. O açı-dan ben bu akrabalık ilişkilerinden, özel ilişkilerden nefret ediyo-rum veya fazla değer vermiyorum.

Bir insan kendini pratiğiyle kanıtlayabilmelidir.Onun dışında ölçü yok.Bu konuda baştan itibaren hassasız. Bizim toplum da bu işe ko-

lay prim vermiyor. Tabii biz örgüt silahına dayandığımız için ob-jektif ölçülerle örgütü geliştirip götürdüğümüz için fazla etkili olu-namamıştır. Düşünün yani bir kocakarının tekidir veya sözde basitbir kadındır, hiçbir emeği filan yok, sırf özel ilişkisine dayanıyorveya sırf cinselliğini bir araç olarak kullanıyor. Dev gibi bir önder-lik olayını çarpıtıp kendine bağlamak istiyor. Yani Allah'ın zavallı-ları, dedim ya bir çorba yapmaya, ya da bir sigara elde edecekgüçleri bile yok. Elini soğuk sudan sıcak suya sokacak durumdakişiler değiller. Ama işte sevdalanıyorlar, “çarpıtırız, kullanırız,biz daha akıllıyız, akıllı olmasaydık bu bizim olmazdı” diyerek hertürlü fanatizmi, subjektivizmi geliştiriyorlar.

Önderlik bu yönüyle kendini oldukça koruyan bir karakterdedir.İşte özel ilişkinin istismarı, akrabalık, kan ilişkilerinin istismarı biz-de ne kadar etkilidir biliyorsunuz. Babasına sığınır, katil olur veyababası, oğlunu katil yapar. Bunun kan davası olduğunu biliyorsu-nuz ve çok etkilidir. Karısıdır, ufak bir yan gözle bakıldı mı, onunuğruna katil olur. Kocasıdır, onun uğruna her şeyi işler, ama kadınen temel değerler konusunda bir hiçtir. Bu geri bir toplumsal özel-liktir. Bütün bunlar nereden çıktı? Tabii bunları toplumsal gerçekli-ğimizde aramak gerekiyor. Feodal toplum özelliğidir, ama bir sos-yalist başından itibaren kendini bu tip özelliklere karşı eğitmelidir.

130

Page 132: Nasil Yasamali II

Ben kendimi anlattım: Yedi yaşımdan beri bana “Akrabalık ko-nularına ters düşmüş ve bu çocuk namussuz oldu” dediler. Tabii bukonulara ters düşme özelliğim var. Ben feodal bir kanuna yedi ya-şımdan beri karşı çıkmışım ve daha o zamandan özgürlüğü esas al-mışım. Eğer esas almasaydım, düşmana büyüyecektim, köy kavga-sına girecektim ve belki de daha 15 yaşımdayken kaybedecektim.

Kürdistan'da birliğe nasıl yöneldik? Çokları birlik deyince, eş-dostla kurulan birliği anlar. Ben bunlara büyük bir tepkiyle biçim-lenmişim. Aşiret, kabile ilişkilerine güvenmemişim. Bunun yerinetam ideolojik, siyasal, örgütsel ilişkileri esas almışım ve gücümüde bundan alıyorum. Ulusal çapta neden şu anda en güçlü adıolan biriyim? Çünkü birliğin bu biçimini ilk defa ben gerçekleşti-riyorum. İlk ciddi, siyasi niteliği, yine güçlü örgütsel temelleriolan ve bunu sağlam bir ideolojiye bağlayan bir yaklaşımın sahi-biyiz de ondan. Diğerleri gibi yapsaydım, çoktan ben de yitip git-miştim. Aileme, akrabama, aşiret çevreme, ahbap çavuşuma, hattaörgüt içi bir gruba ağırlık verseydim, “biz ahbap çavuşuz, en es-kisiyiz, ünlüsüyüz” diye yetinseydim, PKK'yi bu biçimde gelişti-remezdik. Bu konuda da önderlik ölçülerini çok farklı ve büyükbir dikkatle değerlendirmeniz gerekir.

PKK pratik sahibi olanların PKK'sidir

Her türlü bağlılık, yine kadın bağlılığının da tehlikeli olabilece-ğini, hatta bu yüzden güçlü ilişkilerin gelişemeyeceğini belirttim.Çünkü ufak bir ilgi gösterdin mi şımarıyor. Özellikle kadın-erkekilişkisi konusunda bir noktaya daha da açıklık getirdik. Kadın yak-laşımı son derece duygusal ve son derece ölçüsüzdür. Kadın, iliş-kilerde siyasi, örgütsel, askeri bağı bir tarafa itiyor. Aşırı duygusal-lık kapıları büyük tehlikelere açık tutuyor. Özellikle bu konudaözel ilişki büyük sorunlar çıkarıyor. Hatta genelde anlaşılan an-lamda özel ilişkiye, duygusal ilişkiye yer açsak, kesinlikle PKKtasfiye olur, savaş hiç gelişmez. Partimiz içinde dahi böyle aşkarayışları, böyle tutku ve böyle gözü kara sevdalılar var. Fırsatkolluyorlar, her an aşk ilan edip kim bilir onunla (ajansa ajan; ob-jektif, sübjektif o kadar önemli değil) sıkışmış, her türlü güdüsünü

131

Page 133: Nasil Yasamali II

o ilişkiyle gidermeye kalkışıyor. Hele kişi bir de yöneticiyse, kul-lanılmaya çalışılıyor. O yöneticilik de partinin verdiği bir yönetici-liktir, yetki, olanaktır, onu kullanıyorlar.

Şimdi birçoğu buna göz dikmiş. Burada aşk var mı, burada öz-gürlük var mı? Hayır, burada çıkar var. Mevkie göz dikmişsin, mev-kidekinin mevkisine göz dikmişsin, onun arkasındaki çıkarı ele ge-çirmek istiyorsun. Bu bir hırsızlıktır, bir kullanmacı, istismarcı tarz-dır. Aşk ise, karşılıksız, çıkarsız yaklaşımı esas alır. Hatta yüceamaçları, bir ruh, büyük bir incelik gibi esas alır. Aşkın özünde kar-şılıksız olabilme, en yüce amaca bağlılık temelinde gelişebilmeözelliği vardır. Bunu kim göz önüne getiriyor? Hiç kimse! Günlükçıkar, günlük tutku, günlük güdü tatmini fazla aşk tarifine sığmaz.

Aşırı bağlılıklar büyük amaca yönelik olmalıdır. Büyük yurtsever-lik amacına, onun savaşla gerçekleştirilmesine, başarılmasına adanıl-mazsa söz konusu bağlılık, tehlikelidir, istismarcıdır. Çünkü özel iliş-kiler adı altında amacı dıştalayan, temel görevleri dıştalayan bağlılık-ların ne kadar istismarcı olduğunu, kötü kullanıldığını gördük.

Maalesef bizimle, bize ilişkin tepkiler de, bağlılıklar da birazböyle dar kalıyor. Anlayışı, kavrayışı kıt, özümseme değeri çok za-yıf, gözü kara oluyor. Ardından, anında da ihanete dönüşüyor. Kürtgerçeğinde bağlılıklar ve ihanet çok iç içe. Bu, eski toplumun yo-ğun bir biçimde yaşattığı bir özellik oluyor. Siyasi, örgütsel, ideo-lojik yanı fazla olmayan bir bağlılık türüdür ve aşılması gerekir.

Daha da somut olarak şunu söyleyebiliriz; sevmek, aşık olmakistiyorsan ve aşık olmayı biliyorsan, Kürdistan tarihinde ve halkgerçeğinde bir devrim ve bu devrimin amaçları var; o amaçlarabağlılık gücü göstermelisin. Şimdi bu, çoğunun işine gelmiyor.“Bu zordur” deniliyor. Ben de, buna bağlı olmayan hiçbir özelilişki, değer ifade etmez diyorum. Ben salt cinsel amaçlı birlikler,salt ahbap çavuşça birliklerden nefret ediyorum ve beni fazla çek-miyor. Ne yapacağım böyle birlikleri? Kaldı ki insan bu çok daramaçlarla, çok dar ihtiyaçlarla birbirine bağlandı mı, birbirininişini bitirir, birbirine tekmeyi sallar ve her türlü anlayışsızlık,olumsuzluk o zaman başlar. Bunu önlemenin yolu, büyük amacayatkınlığı gösterebilmektir. Tabii bu da yetmez. Büyük amacabağlandıktan sonra ilişkiler için birçok incelik, birçok özlü davra-

132

Page 134: Nasil Yasamali II

nış var. Üsluptan tut tavıra kadar, hemen her konuda kendini gü-zellik sınırlarına yaklaştıracak düzeyde olacaksın ki sevebilesin.Militanlaştığın oranda bu temelde de sevilme imkânın ortaya çı-kabilir. Bunun gözetilmesi gerektiğini ortaya çıkardık. Ve bu da,son derece net ve doğru bir yaklaşım tarzıdır. “Yetkilerime daya-nırım bağlarım, cinselliğe dayanırım bağlarım, akrabalığıma da-yanırım bağlarım” vb'lerinin hepsi tehlikelidir. Bir fırsat buluyor-sunuz, mevki kullanıyorsunuz ki onlar partinin emanetleridir, amahiç aldırmıyorsunuz. Her zaman şunu söylerim: Her şeye ihanetet, emanete ihanet etme. Emanete ihanet eden kişi en büyük al-çaktır. Mevki, yetki, sorumluluk emanettir. Bu emaneti istismariçin kullan, bireysel etki için kullan; işte bu kesinlikle kabul edil-mez. Ama çoğu yaygınca bunu yapıyor. Çok tehlikeli bir durum-dur, mutlaka aşmak zorundayız.

Kendimi bunun için örnek gösterdim; bana olan bağlılıklar, kor-karım adıma, ünüme olan bağlılıklardır. Bu tür bağlılıklar da tehli-kelidir. Çünkü benim pratik çabalarıma, pratik ustalığıma, pratikgücüme bağlanmadıktan sonra, demek ki karşımdaki kişi beni istis-mar etmek, adımı, ünümü kötü kullanmak istiyor. Gerçek bağlılık,benim pratik yaşam yeterliliğime uyma gücüdür. Çalışmalarıma,uğraşılarıma bağlıysa bu, candan bir bağlılıktır. Bunu gözetmesey-dim, bu örgüt gücüne ulaşılamazdı. Birçokları gösterecekleri sahtebağlılıkla benim çevreme dolardı. Ben de bunlara aldanırdım vekuklaları çok olan bir önder olarak diğerleri gibi sonumu getirir-dim. Ama sürekli pratik üretkenliği göz önüne getirdiğim, pratiğinne olup ne olmadığını esas aldığım ve gücüm yettiği ölçüde bunuölçü kabul ettiğim için PKK, pratik sahibi olanların PKK'sidir.

Aşırı kadınsı ve erkeksi yaklaşımlar aşılmalıdır

Bütün engellemelere rağmen kendini geliştiren PKK'dir.Ama zorlukları da var, çünkü karasevda bağlılıklar hâlâ çok

tehlikelidir. Gerçek bağlılıklar çok sınırlıdır. Kaldı ki bağlılıkla-rın “yaşıyoruz, birlikteyiz” denilen türden olmaması gerekir.“Birlikte olsak da, olmasak da bağlılıklar gelişkin olmalıdır”denilmelidir. Bu kadar şehidimizi unuttuk mu? Onların anısına

133

Page 135: Nasil Yasamali II

bağlıyız, sürdürüyoruz. Halkın bazı istemleri var, bunlara bağlı-lığı sürdürüyoruz. Tarih bir şeyler emrediyor, yürütüyoruz. Bü-tün bu konularda alınması gereken bir mesafe vardır. Aynı za-manda insanca yaklaşacağız. Ama yaklaşımların büyük bir kıs-mında; kadın kadın olmak için özel olarak kendini zorluyor, er-kek de erkekliğini yansıtmak için erkeklik gösterilerine zorlanı-yor. Ben, ikisini de alçaltıcı bulurum. Önce bir insan olarak bak-mak çok önemlidir. Temel bazı insani özellikler vardır. Nedeninsanlar birbirine kadın-erkek yaklaşımında çok zorlanıyorlar.Bu yaklaşımın içinde de sınıfsallık, kölelik, emek gaspı, baskı,küçüklük, düşkünlük vardır.

Ben hiç zorlanmıyorum. Zorlanmam ise geri özelliklere, istis-mara karşıdır; yoksa doğal ilişki geliştirme, bende olağanüstü ba-şarılıdır. İnsani yaklaşımım hayli güçlüdür. Bu konuda kendimeçok güvenirim. Zaten bunu, yaşamımın insani ilişki yönünün çokgüçlü olmasına bağlıyorum. Sergilediğim ilişkiler, her insana hoşgelir. Kesinlikle karşımdakini zora sokmam. Herkes son derece,“içimizdekini söyledi, istediğimiz gibi yapıyor” düşüncesine kapı-lır. Bu, doğal bir özellik değil, yılların tecrübesi sonucu oluşmuşbir özelliktir. Bu kadar milyonların kalbinde olabilmek, onlarınkalbindekilerini bile oluşturabilmek demektir. Kürdistan'da yurtse-verlik yok; o halde onları al götür, kalbine yerleştir, “bu senindir,bu sensin” noktasından onları tut ve ileri bir savaşıma çek! Yanibüyük bir savaşımda insanın gerçek özlemi neyse ona bağlı yaşa-mak, bunu herkeste görebilmek, gerekirse bunu herkese yerleştire-bilmek, Önderliğin yapması gereken tarzdır.

Ama sıradan bir fırsat, olanak veya bir yaklaşım nasıl değerlen-diriliyor? Nasıl alıştırılmışsa öyle yapılıyor. Özellikle kadın-erkekilişkilerinde aşırı kadınsallık ve erkeksilik özellikleri söz konusu-dur. O açıdan çok zorlanılıyor. Kadın yine kadın olmalı, erkek yineerkek olmalı, ama bu aşırı kadın ve erkeksi yaklaşımlar aşılmalı-dır. Çok doğal bir kişilik görünümü gelişebilmelidir.

Her erkek, kadının karşısında korkutucudur, egemendir.Her kadın, erkek karşısında kurnaz, boyun eğmeci, uzlaşmacıdır.Düşünün, böyle bastırmacı ve boyun eğmeci olunursa bunun si-

yasi sonuçları, örgütsel sonuçları parti içinde nasıl yıkıcı olur? Za-

134

Page 136: Nasil Yasamali II

ten aşırı uzlaşmacılık bu ilişki nedeniyledir. Birisi kolay boyun eğ-diriyor, diğeri kolay uzlaşıyor. Sonuç; siyasi olarak uzlaşmacılık,örgütsel olarak tasfiyecilik, ordulaşmaya da geldi mi tamamen or-dulaşmayı hiçe saymaktır. Kadın-erkek ilişkilerinde neden ordu öl-çüleri yoktur? Çünkü kadın genelde siyasetten uzaktır, ordudan isetümüyle uzaktır. En çok mutfak işlerine, ev işlerine gelir. Orada daerkeğin mutlak hâkimiyeti, sosyal üstünlüğü vardır ve kadın dason derece boyun eğmekten başka bir konumda değildir. İşte bu,kendini sosyal yaşama, siyasete geldiğinde gösterir ve orduya ge-lindiğinde bütünüyle başa bela olunur.

Bunları aşmanın yolu kendini düzeltmekten geçer. PKK'ninbu konuda büyük bir özgürleştirme ortamını teşkil ettiğini vebunu esas aldığını bilerek, yüksek değer biçerek yaklaşım gös-termek gerekir. PKK'nin özgürlük değerini kimler anlamadı?Hâlâ kimler kendi bildiğini uyguluyor? Kendi kurnazlığını kim-ler dayatıyor? Bunların üzerinde çok durduk. Aslında çözümle-meler hayli kapsamlıydı, ama sonuç çıkarılmıyor. Sonuçlar çıka-rılmayınca da zorlanılıyor. Tekrar ucuz ilişki olmayacak diyo-rum! Kimse kimseden ne ucuz bastırmacılık, ne de ucuz uzlaş-macılık beklesin. Bunlara tamamen ideolojik, siyasi, örgütselolarak karşıyız. Biz özgürlük değerlerini topluma yerleştiriyo-ruz, insanımızı böyle yeniden yaratıyoruz. Önderlik bağlılığı dabu temelde gelişiyor.

Bu, tarihi bir gelişmedir. Parti, bu anlamda tarihi olarak geli-şen bir partidir. Kadın özgürlüğünde samimiyseniz, bu imkânıçok iyi kullanacaksınız. Duygulardan, o basit ilişkilerden öncederya kadar alınması gereken mesafe vardır. Doğru dürüst birörgüt yaşamı yok, zaten kadının ideolojik-politik gelişmesi dur-durulmuş, orduya dahi ilk adımı atmasını bilmiyor. O zaman ka-dın kendini eğitmelidir. Eğitmeden yalvararak, yakararak veyatepkide bulunarak bir şey elde edilemez. Kadın kendini ordu ki-şiliğine hazırlamalıdır. Bunlar olmadan, duyguların da bir anla-mı olmaz. Yani önce özgürleştirici durumlara yükselmeyi bil-mek lazım. Özgür değilsen, hangi duygu ilişkisini kuracaksın,senin bağlılığın kaç para edebilir? Yüksek siyasi değeri olmayanbağlılıkların, özel ilişkilerin fazla değeri de yoktur.

135

Page 137: Nasil Yasamali II

Kendimi kolay sevdirtmem

zor sevdirtirim ama büyük sevdirtirim

Ben son derece özgür bir kişiliğe sahip olmama rağmen, yakla-şımlardan fazla rahat olamıyorum. Aslında beni bağlayan fazla ka-ide-kural da yok, ama özgürlük kurallarına çok bağlıyım ve hemenbir yaklaşımın çıkarcılığı ne kadardır, bastırmacılığı ne kadardır,düşkünlüğü ne kadardır anlıyorum, seziyorum ve hemen tepkileri-mi-etkilerimi ortaya koyuyorum. Sizde böyle ölçüler, ölçü hesap-ları var mı? Sanmıyorum. İlişkilere balıklamasına dalma, “seni se-viyorum” adı altındaki yaklaşımlara bırakılsa yaşam 24 saatte bi-ter. Ben bu konuda ne kolay sevilirim, ne de kolay severim.

Çok zor sever, çok zor sevilirim.Kendimi kolay sevdirtmem, zor sevdirtirim ama büyük sevdirti-

rim. Zor severim ama büyük severim. Tabii bu, yaşanan kadın-er-kek arasındaki sevgiye pek benzemiyor. Çünkü kadın ya da erkekbirbirini çok kolay seviyor ve çok kolay birbirlerini unutuyorlar.En önemlisi de derinlikleri yok. Retleri de çok basit nedenlerledir.Hatta bir insana ilgi duyup duymama da pek akıl edilmiyor.

Yanlarına bir yaşam arkadaşı geliyor, onu hiç anlamayacak kadarduyarsızlaşılabiliyor. Şimdi böyle yüzeysel kişiliklerle ne kadar çe-kici olunabilir? İlişkiden anlaşılan yoz ilişkidir. Kurulan ilişkilerinneredeyse yüzde doksan dokuzu yoz ilişkidir. Peki, sosyalistlerinyoz olmayan ilişkileri yok mu? Demek ki yüzde biri bile yok. Ne-den o gücü gösteremiyorlar? Neden kurulacak her ilişki yoz olsun?Neden ille zarara yol açsın? Neden büyümeye, güçlendirmeye gö-türmesin? O zaman yaşam durur. İşte en büyük devrimlerden biri-nin bu temellerde geliştirilmek durumunda olduğunu söyledik.

İlişkilerde devrim, büyük öneme sahiptir.Aslında aşk zordur.Bu cephe savaşından daha zordur. Daha fazla bilinç, dayanma

gücü ister. Kaldı ki, bu irade gücü, bilinci gösterilmedi mi, cephesavaşımında da fazla güçlü olunmaz. İlgisinde, sevgisinde, ilişki-sinde, kısaca güçlü olmayan, düşmana güçlü bir savaş dayatamaz.İnsanı ele alış tarzında çok büyük bir sorumluluğu duymayanlar,hele bir komutansa, savaşçının canına ne yapar? İşte görülüyor ki

136

Page 138: Nasil Yasamali II

kolay ilişki olmuyor, kolay yoldaş olunamıyor. Bütün bunlar büyükbir iç savaşımla, büyük bir dönüşümle bağlantılıdır. Kim ucuzu ko-lay seçerse, o sonuçta kaybettirir. Ben de kolay ilişkiye aldansay-dım şimdiye kadar çoktan kaybetmiştim. Kürdistan gerçeğinde“kolay” olunamadığını gördüm; bir Avrupa'daki gibi, bir Türki-ye'deki gibi bile ilişki kurulmuyor. Kürt toplumunda katı feodalgerçekler var, aşiret-kabile gerçekleri var.

Tabii bunları dikkate almayan bir kişi, önder, hele sosyalist ön-der olabilir mi? Daha doğrusu bizim geliştirmek istediğimiz ön-derlik olmazsa acaba Kürt olayından geriye tek bir yaşam değerikalır mı? O da boğulmuş, yenilmiş değerler. Feodal aşiret yaşamıgerçekten yenilmiş ve hatta ölü gibi kokuyor, kimse mezara koy-muyor. Karı-koca yaklaşımları da öyledir, ölü gibidir, kokuyor,kimse mezara koymuyor.

Aşk-maşk, duygu yok.Biraz gerçekçi olalım.Ancak özgürlük savaşımıyla yaşama çekebiliyoruz. Toplumu-

muzun erkekliği, kadınlığı gerçekten çok yetersiz. İçinde fazla yü-celtici, fazla yaşama çağırıcı yan yok. Onun için büyük bir özgür-lük savaşımına ihtiyaç var. Çok iyi biliniyor ki, mevcut toplumsalkoşullarda hiçbir yaşam şansı yok. Bu durum kimseyi inkâra, ka-ramsarlığa, tıkanmaya değil, tam tersine büyük bir özgürlük sava-şımına götürmelidir. Çünkü yaşam kaybettirilmiş ve her gün imhasürecini yaşayan bir gerçek esas alınıyor. Bu gerçeğe yüklenmekinkâr biçiminde olmaz. Evet zorluklar var, darbeler sert, ama bi-zim de buna karşı göstereceğimiz bir direnme var, yaşamın doğru-sunu dayatmamız var, ısrar var. Tabii devrimciliğin tarzı budur.

Saflara geliniyor, ikinci günde gerçekleri inkâr etme seçiliyor.Bu devrimci, baştan yenilmiş bir devrimcidir. Aslında bu kişilikdüşmanın yendiği toplumla ölmüştür. Bu kişiliğin saflara gelişin-de direnişçilik yok, zorluklardan kaçış var. Bu da toplumun osahte yaşayan biçimlenişidir.

Zorluklardan kaç, yaşa!Kaçan, uzlaşan tip; kolay ölen tiptir.Aslında düşmanın yendiği kişiliği bir karış aşmadan bir kez da-

ha ölmedir. Bizim uzun vadeli, oldukça özgürleştirici, bütünüyle

137

Page 139: Nasil Yasamali II

onun örgüt savaşımını geliştirici önderlik gerçeğimiz, bütün butoplumsal gerçekliğe bir cevaptır. Bütün bunların kendiliğindenortaya çıktığı sanılıyor. Hâlbuki çok hayati bir cevap olmazsa, ya-şam yoktur, yine cevap olmazsa, bırak ulusal kurtuluşu bazı temelinsani özellikleri kazanmaya bile imkân yoktur. Onun için kendimimecbur hissediyorum ve hissettikçe insani olmaya, siyasi, ideolo-jik, askeri olmaya kendimi veriyorum. Niçin? Çünkü yaşamı birazkazanmak gerektiğine inanıyorum. Bu, militan yapımızın da inan-cıdır, fakat pratikleri başka söylüyor. Sizlerin ideolojik, siyasi, ör-gütsel eğitime ihtiyacınız var. Tutarlı olunmalı, kişi kendisiyle çe-lişmemeli, kişilikler düzeltilmeli, bu şarttır. Bu yapılamazsa yaşa-mın içinde yenilgi gerekçesi olunur. Bu kadar kolay kaybedenlerinaltında bu gerekçe var, yenilgili kişiliğin bütün özellikleri olduğugibi duruyor ve pratiğe yansıyınca, yerle bir olup gidiyor. PKK'yibir de bu yönüyle, önderlik gerçeği yönüyle kavramalıyız ve mut-laka bazı temel sonuçları ertelemeksizin, oynamaksızın alabilmeli-yiz, mutlaka temsiline ulaşabilmeliyiz.

25 Ocak 1994

138

Page 140: Nasil Yasamali II

Kürt aşk kanunları olmadan

kolay aşık olamazsınız

Özgür yaşam düzeyini geliştirmeye çalışıyoruz. Özgürlüğün ölçülerini yakalamaya özen gösterirken, dikkati çe-

ken ve oldukça tutarlılığı, dengeliliği, adaletliliği, içtenliği, dürüst-lüğü, güzelliği temsil etmede kadın çalışmaları büyük anlam ifadeetmektedir. Bir erkeğin gerçeğini tam anlamak istiyorsanız, genel-de kadın, özelde de genç devrimci kızlardan oluşmuş bir grup ça-lışmasının ortamında onu gözlemek, onun niteliğini kavramak çar-pıcıdır. Bunun birçok nedeni var; genç kızların oluştuğu ortam, bü-yük bir yücelik çağrısına olduğu gibi, çok tehlikeli eğilimlere deyol açabilir. Çünkü sınıflı toplumun ve hatta sosyal gelişmenin bir-çok önemli aşamasında ilk üzerinde durulan kadındır. Kadın tarihboyunca değerli bir mülk gibi görülmeye çalışılmış ve bir varlıktır.Hâkim olan veya elinde gücü bulunduran her zaman kadını kendimülk düzenine tabii tutmaya tutku derecesinde bir ilgi duyar. Evli-lik veya duygu biçimleri güce göre şekillenir. Ve bu arada kadınınköleleşme düzeyi, toplumdaki yeri belirlenmeye çalışılır. Birey ençok bu konuda kendini çözmeye çalışır. Cinselliği, yine yalnızlığıen yoğun şekilde dindirilmek istenilen karşı cinsler gerçeğini degöz önüne getirirsek, bunun anlamı daha da çarpıcıdır.

139

Page 141: Nasil Yasamali II

Kendi çalışmalarımızda kadınla işe başlamanın, hem isabetli ol-duğunu, hem de doğru bir temelde gelişmek açısından büyük önemtaşıdığını sıkça vurguladık. Bu gerçeğin çözümüne dayalı olmayanbir toplumsal çözümleme, büyük yetmezliklerle karşı karşıyadır vesağlıklı bir toplumsal hareketi geliştirme imkânı vermez. Dikkatedilirse, tarihte önemli devrim dönemlerinde, devrimin önder kişi-likleri, devrimin doğası, amacı gereği bu temellerde mutlaka bir ge-lişmeye damgasını vurmak isterler. Seçkin tipler, tutucu tipler, ihti-lalcı tipler kendini yüzeye vurabilir. Ne kadar derinse, ne kadar bo-yutluysa kişilerin şekillenmesi de o kadar çarpıcı olur.

Devrim ilişkinin açığa çıkarıldığı dönemlerdir.Devrim dönemleri, eski ilişkilerin yıkılması kadar yeni ilişkile-

rin kendini mümkün kılma dönemleridir. Kürdistan gerçeğinde de-nilebilir ki, devrim öncesi dönemde sadece tutuculuk değil, hiçlikde çok ileri bir gerçekliğimizi teşkil ediyorken, tutulacak, muhafa-za edilecek fazla bir şey söz konusu değilken, devrimci döneminkuruluşu çok daha yaman geçer. Eğer öze sadık kalınırsa, ilişki ge-liştirme, biçimlendirme kişi de kazanma imkânını ortaya çıkarır.Ayrıca yüksek kazanma, onun çalışma çabaları gücü olur. Neden?Çünkü muhafaza edilecek fazla bir geçmişi, sermayesi, hatta haya-li bile yok. Bunun karşılığı yaşamak istiyor. İşte bunun için yeniyikazanma gereği ve de büyük çaba gerekiyor.

PKK önderlik gerçeğine biraz da hâkim olan budur. Geçmiştearanacak hiçbir şey yoktur. Her şeyde yoksunluk, güçsüzlük, hiçlikvar. Ama yaşamaktan da vazgeçilmiyor, o zaman her şeyde bir ka-zanma hırsı, yaratma hırsı, yeni biçimlenme var. Bunun da nasılçarpıcı yaşandığını görüyorsunuz. Kadın ilişkilerinde de bunun de-rin izlerini görmemek mümkün değil.

En değme erkek kadın karşısında bitiktir

Önderlik gerçeği, aslında kendini bulurken ve ifade ederken, birgenç kız masumiyeti biçiminde de olmaya özen gösteriyor. Gençkız masumiyeti derken, şu kastediliyor: Genelde kadınlığın, özeldegençliğin başlangıcındaki bir genç kız, kendini fazla mal-mülkünsahibi olarak görmez. Fakat kendini bekleyen mal-mülk konusu ol-

140

Page 142: Nasil Yasamali II

mayı da anlamakta güçlük çeker. Biraz saflık burada. Gençliğinizdebu daha da çarpıcıdır. “Ben ne olacağım” sorusu gittikçe bu gençkızın psikolojisini temelden sarsmaya ve biçimden biçime girmeye,derin endişe, telaş kadar umutlarını oluşturmaya başlar. Yani bu so-ru gittikçe yakıcı olur. Bunun çok önemli nedenleri var; toplum,özellikle aile, genç kızı öyle bir konuma getirmiştir ki, genç kız sa-dece şanslı bir kocayı bekler. O da bulunursa. Öyle bir erkeklik ger-çeği de söz konusudur ki, en iyisi bile, ölçüsüz davranışlarıyla bü-tün tutkularını bir çırpıda kadından çıkarmak ister. Saldırganlığa ka-dar varan yaklaşımlarıyla adeta bir canavar, bir vahşi kesilir. Zorbela birkaç duygu sözcüğü ağzından çıksa da, aslında anlamak, heleanlayışlı olmak ondan fazla beklenmemelidir, beklenemez de.

Bunun mülk düzeniyle, aile ve düşman gerçekliğiyle ilişkisi var-dır. İstese de ona gücü yetmez. En değme Kürt erkeği kadın karşı-sında bitiktir. Birkaç sözcüğü ve davranışı sergilemesi oldukça zor-dur. Saygı ve sevgi ölçülerine doğru yaklaşım erkek için bir o kadarzordur. Bütün yaklaşımlarda hâkim olmak, mülk edinmek, kendinebağlamak, hem de sımsıkı hiçleştirinceye kadar bağlamak esastır.Tüketici bir kişiliği dayatması, kompleksleri, hırsları, kinleri dizgin-lenemez boyutlardadır. Malının elinden çıkmasına, ona yan gözlebakılmasına, hatta konuşmasına bile tahammül edemez. Etki sahası-na girilmişse, hele özel ilişkilerle biraz bağlanmışsa, bu kan dökme-nin nedeni olabilir. Toplumsal gerçekliğimize baktığımızda, “senmisin benim kızıma bakan” denilir, hele bu eşiyse en kötü bir davra-nışı ölüme kadar gidebilir. Bu bir namus anlayışı değil, en geri Afri-ka kabilelerinde bile olmayan bir anlayıştır. Yine Afrika kabilelerin-de çok özgür olanın bizde katletme nedeni olduğu çokça görülmüş-tür. Bunun sağlam bir aile ölçüsü olmadığı, bitik bir aile ölçüsü ol-duğu ortaya konulmuştur. Bu bitik aile ölçüsü, yurtseverlik, her tür-lü toplumsal ve özgür gelişme önünde en büyük engeli teşkil et-mektedir. Zaten sömürgecilik de daha çok bu kurumu esas alarakyükleniyor ve sonuç almaya çalışıyor.

Devrimci kişilik bu bitik aile anlayışına alternatif bir ölçüttegeliştiği oranda, bu ilişkiye, bu kuruma sağlıklı bir yaklaşım gü-cü gösterebilir. Zaten kişinin özgürlük düzeyi, kadın ilişkilerindekadın çalışmalarında kendini belli eder. Sağlıklı çalışıyorsa, de-

141

Page 143: Nasil Yasamali II

ğerli bir çalışmanın sahibidir. Kısa sürede boğduruyorsa, çarpık-laştırıyorsa, bu kişilik sosyalist-demokratik olmak bir yana, kar-şı-devrimin sınırında olan biridir.

Duyarsız olmak kadar, eski ilişki düzenini bile geride bırakanhortlatmalar, parti çalışmaları için büyük bir tehdit oluyor. Hâlâ dabu sorun saflarımızı oldukça etkiliyor. Ve neredeyse bu yaklaşımıaşan çok az sayıda ilişki var.

Sizleri bir genç kız diriliği

ve saflığında tutacağız

Önderlik gerçeğinde yakalanmaya çalışılan düzey hayli anlam-lıdır ve dikkat etmelisiniz. Bir kadın çözümlemesi, devrimci, öz-gür kişilik özelliklerinin netleştirilmesi, kadro politikamızın daçok önemli bir yönünü teşkil eder. Nitekim birçok sahada ve eği-tim okulumuzda bu soruna yanılgılı, yetmez, tasfiyeci yaklaşım,örgütleşmeye, ordulaşmaya da bir tasfiyecilik biçiminde yansımış-tır. Şunu ortaya çıkardık: Kolay ilişki, hazır ilişki, kendiliğindensevgi olmaz, sandığınız gibi duygusal da olamazsınız.

Yüreğiniz çok istese de aşık olamazsınız.Bunun kanunları var.Biz buna “Kürt aşk kanunları” dedik.Pek edebi eserleri okumam, ama kulaktan dolma bilgilerimle

bile bir Mem û Zin aşkının ulusal demokratikleşme aşamasındafeodal bir kilitlenmeyi ifade ettiğini çıkarabildim. Mevcut tiplerincelendiğinde, ulusal ve biraz daha demokratik bir gelişme iste-niyor ve bu istem bizim geleneğimizde çok etkili olduğu için he-men (ki birçok ulusun, halkın tarihinde de böyledir) bir aşk hikâ-yesi türünde kendini dillendiriyor. Bir bey kızıyla, bey çocuğu-nun çok kolay ilişkiye geçmesi gerekir. Çünkü yapacakları evli-liklerle birbirlerini güçlendirirler. Ortaçağ bunun örnekleriyledoludur. Zaten feodal sınıf biraz da bu temelde oluşmuş. AmaMem û Zin'de bu böyle gelişmiyor.

16. yüzyılın sonlarında bu eser yazılıyor. Bu yüzyılın sonunudüşünelim; ulusal birlik özlemlerinin ağır bastığı, feodal çitlerinbu birlik önünde en ciddi engeli teşkil ettiği bir dönem olduğu he-

142

Page 144: Nasil Yasamali II

men görülecektir. Feodal tutuculuk, feodal parçalayıcılık, feodaldüşmanlıklar burada öyle acımasızca işleniyor ki, gerçekten destandemeye değer. Bu aşkın başarılamayışını anlıyorum. Neden olum-suz sonuçlandığını pratiğimle de çok iyi ortaya koydum. Ve hattabiraz yapımızı gözetlemeye çalışırsanız, göreceksiniz ki, orada daher türlü feodal ölçüler, küçük-burjuva ölçüler var. Yeni yetmele-rin burjuva ölçülerini dayatmaları var. Hatta kendinize bir bakınçok gözü kara bir feodal, bir küçük-burjuva olduğunuzu hemengöreceksiniz. Bir de beni görmeye çalışacaksınız. Önderlik, ulusal,demokratik, sosyalist önderlik, biraz bu ölçüleri zorlayan biri. Feo-dal değerlere karşı hayli mücadeleci, yine onun küçük-burjuva bo-zulmasına karşı da aynı mücadeleciliği sürdürüyor. Yine sosyalistözelliklere ulaşmaya büyük güç sarfediyor. Sosyalist yurtseverlik,sosyalist demokrasi çağın özelliklerini biraz zorlayacak bir biçim-de yaşanıyor. Ve bu PKK birliği gibi bir birlikle ifade ediliyor.Hatta düşman bile, “bu bir parti değil, hatta bir ulusal birlik dedeğil, çok daha ileri bir oluşum” diyor. Kendisine göre haklı.

Bir ulusun yeniden yaratılış hikâyesi var.Çok demokratik bir temelde, sosyalizme giden yolda ve yeni in-

sanı yakalamakta çok titiz, eski insanla her konuda çarpışmayıesas alan bir gelişme var. Daha da derinleştirilirse, bunun salt bircephe savaşı olmadığı, bunun çok çok ötesinde, derinliğine, sadecebir sosyal sınıf savaşı da olmadığı, bir kültür savaşımı, bir duygusavaşımı, bir psikoloji savaşımı, çok radikal bir diriliş savaşımı ol-duğu görülecektir. Zaten işin doğası gereği de böyle olmak zorun-da, başka türlü Kürt çözümlemesi, Kürt dirilişi mümkün olmaz.

Ölü kişiliklersiniz.En temel taktik hususlarda bile bu kadar geri olmanızı ancak

ölü kişiliklerle izah edebilirsiniz. Çok kolay hata yapan, burnununötesini bile görmeyen bir gerçeğe ne ad konulur? Aslında sağcı-solcu da değil, yarı dağılmış, çürümüş denilir. Zorlandığınız ya-şam hususları var: “Hiç sevmeyi bilmiyorum, hiç sevilmeye açıkolamıyorum ve hemen hata yapıyorum, kendimi bitiriyorum, hızlaköleleşiyorum” diyorsunuz, bu neyi ifade eder? Yaşamın çok öte-sinde olduğunuzu, yaşama bir renk katamadığınızı, yaşam zengin-liğinin oluşmadığını ortaya koyar. Ve nitekim öylesiniz de. Daha

143

Page 145: Nasil Yasamali II

da deyimlendirirsek; ulusal-demokratik savaşımınızın çok geri ol-duğunu, hatta düşmanın ölçüleriyle yaşadığınızı, bu yüzden detaktikte, yaşamda başarısız olduğunuz, yine onun örgütsel ve ey-lemsel ifadesinde başarısız olduğunuzu ortaya koyar. Ve biraz dadeğil, bayağı böylesiniz. O halde siz düşmanın çok bitirdiği süreç-lerin kurbanları durumundasınız. Bütün hikâye bir anlamda bunukişiliğinizde tersine çevirebilmekte.

Sizler söz konusu olduğunuzda akla, kolay duygular, ilişkiler ge-liyor. Her delikanlı veya her genç kız bir araya geldi mi hızlı ve ko-lay bir şekilde bunun ilişkileri gelişir. Acaba bu doğru olabilir mi?İşte bu konuda çok çarpıcı bir önderliksel gelişmeyle karşı karşıya-sınız. Siz çok kolay ilişkiler düzeninden geldiniz ve hatta özentile-riyle, alışkanlıklarıyla öyle ilişkilere kendinizi kaptırdınız ki, başı-nız kesilse de bu ilişkilerden kimse sizi koparamıyor. İşte bütünbunlar temelinde özgürlük saflarında duygu çözümlemesi, aşk, sev-gi çözümlemesi büyük değer ifade ediyor.

12 Eylül'ün aileye, yaşama getirdiği gerilikler yabana atılır gi-bi değil. Emperyalizmin kültürel işbirlikçiliğiyle bunu daha dabitirici kıldığı, gelen gençliğin adeta savaş ortamında bela oldu-ğu açıkça görülüyor. Neden böyle oluyor? Feodal dönemin çürü-müşlüğü, ayrılıkçılığı, hatta düşmanlığıyla birlikte, bir de emper-yalizmin düşürücülüğü, kesin cinsellikte bir karşı devrimdir. On-dan da etkilenilmiş. Sonuç; büyük bir karşı-devrimci kişilik, dev-rimin başına bela olur.

Önderlik gerçeği bütün bunları görüyor. İşin duygu, edebi yönü-ne indirgersek, eğer devrim çözümlemesi bu yönlü ilerletilmezse,tıkanmalar, bunalımlar, bastırmalar, devrimi ve kendi kendini yi-yip, önemli başarılara gitmeden bitirecek.

Şimdi bir genç kızın psikolojisi ne anlam ifade ediyor? Feoda-lizmin baskısını, yine düzenin çok kötü düşürücülüğünün tehlike-sini görmüştür, bu durum onda basınç yaratır. Özgürlüğe adım at-ması bu yüzden anlamlıdır. Eski ortama duyduğu tepkiyle her şeyigöze alarak özgürlük ortamına geliyor. Bu oldukça anlamlı veönemli bir gelişmedir. Fakat çok daralmış, silahsız bir savaşçı gibikalıyor. Doğru-dürüst dili çalışamıyor, yüreğini konuşturamıyor,hele siyasallık, örgütlülükte çok zayıf kalıyor. Adeta vahşi bir or-

144

Page 146: Nasil Yasamali II

manda ilk adımları atmaya benzer ve her an yenilip-yutulmaya uy-gun durumlarla karşı karşıyadır. Bu zorlu mücadelenin yakıcılığıböyledir. Eğer devrim, burada kaybetmek, feodalizmin çitlerindeparçalanıp gitmek, yine küçük-burjuvazinin karşı-devrimciliğinde,yozluğunda yitirilmek istenmiyorsa, bir genç kızın devrimciliğinigeliştirmek büyük özen ve çaba ister.

Tıpkı bir ülkenin bağımsızlığı gibi.Tıpkı bir halkın özgürlüğü gibi.Genç kızın özgürlüğünü duru tutmaya çalışacağız. Önderlik,

yaklaşımlarında bu yön hayli çarpıcıdır. Saflarımızda genç kız diriliğini diri tutmaya çalışıyoruz. Kafası

çalışan bir partilinin bundan sonuç çıkardığını şimdiye kadar gör-medim. Hâlbuki bu çok önemlidir. Dikkat edin geri yaklaşımları-nıza rağmen, sizi genç bir kız diriliğinde sürekli saf ve temiz tut-mak istiyoruz. Bu bizim için ne anlama geliyor? Eğer bu yakla-şımlarımız saflara kavratılırsa ve ülkeye taşırılırsa aslında haylibağımsız ve özgür halka bir ölçü olurdu, model olurdu. Bu bir yer-de ulusal birliktir, demokrasidir, özgür ilişkidir, sevgidir.

Genç bir kızın mal-mülk durumuna

düşmesini bir türlü kabullenemiyorum

Önderlik gerçeğinin kendini yürütmesinde bu yön oldukçaçarpıcı, hem de sizlere rağmen, bunu büyük bir ustalıkla gelişti-riyor. Binlerce genç kız ve genç delikanlının özgür ve eşit birlik-tenliğine bu kadar dikkat etmek ve ilişkiler düzenine hâkim ol-ması gereken ölçüleri vermek, aslında büyük ulusal-demokratikifade tarzı ve savaşımıdır. Aynı zamanda özgür duyguları geliş-tirmektir. Büyük bir savaş ve Mem û Zin örneğinde geliştirile-meyen aşk düzeyini Kürt gerçeğinde yakalamaktır. Bunları ön-ceden planladım, geliştirdim demiyorum, ama ulusal gerçekliğebilimsel yaklaştığım için, çok radikal bir demokratizmi esas al-dığım için bir baktım ki, benim yürütmekte olduğum çaba bu so-nucu doğurmuş. Genç bir kızın hemen mal-mülk durumuna düş-mesini, bir türlü duygularıma yediremiyorum. “Dirilişin Öykü-sü”nde ona benzer bir hikâye var: Köy kızının gelin olması ve

145

Page 147: Nasil Yasamali II

daha bir hafta geçmeden gelinlik statüsünü ciddiye almamam.İşte onunla oyuna devam etme isteğimi söylemem. Bu neyi ifadeediyor; o feodal bir evlilik yapıyor ve bu evlilik kişiyi özgür ya-şamdan, çocukluk döneminin oyunlarından çekiyor. Daha o za-man bile evlilikte birçok şeyin kaybedildiğini görerek tepki orta-ya konuluyor. Evlilik kurumuna karşı çekinceli yaklaşım var.Kadın konusunda ailenin dayattıkları büyük kuşku, büyük çekin-genlik yaratıyordu. Ama diğer yandan kadın ilgisi de var. Kadınilgisini kesinlikle salt bir toplumda anlaşıldığı gibi hemen “er-kekliğimi ispat edeyim, cinsel tatmini sağlayayım” diye ele almı-yoruz. Sanki bir bulmaca gibi yaklaşıyorum, “acaba içinde netehlike var, acaba nereye götürebilir” diyorum. Bu konuda hayliduyarlı olduğum kadar, soru işaretleriyle yaklaşıyorum ve kendi-mi bu kurumlaşmanın tehlikesinden kurtarmaya çalışıyorum.Böyle kuşkulu, eleştirel yaklaşım, kadın ilişkisinde özgür ölçüle-re dikkat etmeye götürüyor ve kurulan ilişkilerde kaybetmemekiçin büyük bir savaşıma yol açıyor. Eğer kaybedilse ya kölece,ya da çok tepkici bir tarzda ilişkinin üstesinden gelinmeye çalı-şılsa PKK ortaya çıkarılamayacak. PKK'nin de ortaya çıkama-ması, toptan bir ulusun yitirilişi demektir.

Bir de 12 Eylül koşullarında düşünülürse, tamamen tükeniş, sa-dece bir parti değil, ulusun kayboluşu, tarih sahnesinden bütünüy-le silinmesi demektir. Büyük hassasiyet bu konuda kendini ortayakoyuyor. İlişkinin devlet işbirlikçiliğini, aristokrat ölçülere yakınözelliklerini, burjuvalaşmaya yüz tutmuş konumunu dikkate alı-yorum. Olası devrimci değerleri gözetiyor ve bu ilişkiyi oldukçasiyasi temeli ağır basan bir biçimde kavramak istiyor. Aynı za-manda “kadın ilişkisidir” deyip kendini yitirmiyor. Duygu olma-sına rağmen, teslim olmuyor, kendi kendisiyle büyük bir savaşımıyaşıyor, adeta kaçıyor, ama yine de bırakmak istemiyor. Çünküişin içinde devlet var, işin içinde geri-eski toplum, yine işbirlikçi-burjuvazi veya Kürdistan'ı bitirmeye azmetmiş bir yaklaşım var.Diğer yandan kadında eğer kurtarılacak yüzde bir yanı varsa onailgi var; bir yerde bu, yurtseverliğe ilgidir. Eğer olursa ne iyi, ol-mazsa savaşım var ve bu savaş isabetlidir. Çünkü bu Kürdistan'ıbitiren bir ilişki. O işbirlikçilik türü görülmezse, görülüp de he-

146

Page 148: Nasil Yasamali II

saplaşılamazsa kesinlikle ne PKK ortaya çıkar, ne de PKK'nin sa-vaşımı. Bilimsel olduğu kadar iradedir ve olumluya yüksek değerbiçmesi kadar olası düşman özelliklerine karşı da hayli uyanıktır.Sonuç; bu savaşım eşine ender rastlanan bir sonuca, PKK'nin za-ferine, ulusal kurtuluşun çok önemli bir aşamasının yaşanmasınave kadın kurtuluşunun, yine halk demokrasisinin ileri bir gelişmeaşamasına kavuşmasına yol açıyor.

Bu çözümleme biraz daha geliştirilirse kendi içinde yüzyıllarıngericiliğiyle hesaplaşması var. Hepinizin özlemleri ve umutlarıylaolduğu kadar, gerilikleriyle de savaşımı var. Tam bir ulusal sava-şım. Bizim büyük yaratıcılığımız biraz da burada gizli. İki kişininilişkisi biçiminde olayları ele almıyoruz. İlişkileri ulusal boyuttaele almak siyasi sonuçlarını kesin göz önüne getirmek, örgüt-savaşbağını kesin gözetmek ve bu temelde bireye yaklaşmak şarttır. Si-zinki bu yaklaşımın tersinedir ve bu yüzden kaybediyorsunuz. İkiliilişkilerinizi siyasallıktan, örgütsellikten, tarihsellikten müthiş ko-parıyorsunuz, çekiyorsunuz, bireyselleştiriyorsunuz, mülkleştiri-yorsunuz ve sonuçta bu ilişkiyle kendinizi bitiriyorsunuz. Kaybet-menizin en önemli nedenlerinden biri de budur.

Bir de ilişkileri inkâr ediyorsunuz, ilişkilerin saptırılmasına ra-hatlıkla yönelebiliyorsunuz. Duygularınızı ifade edemiyorsunuz,yüceltemiyorsunuz, dönüştüremiyorsunuz. İki yüzlülük yapılıyor,bir ilişki, bir duygu üzerinde kırk yıl yatılıyor. İlişkiyi çözümlemeyok, çıkarına denk gelmiyorsa inkâr ederek kurtulmak istiyor. Veböyle yaşıyorsunuz. Fırsat buldunuz mu da, “ya davulcuya, yazurnacıya varma” denilen hikâye gerçekleşiyor

Nedir o?Ölçüsüz düşmanın her türlü burjuva özellikleriyle uzlaşma, hat-

ta emrinde savaşma. Genç bir kızın fırsat bulur bulmaz hemen birgönül ilişkisine kendini kaptırması bu anlama gelir. Ölçü yok, dü-şünce yok. Çok yüzeysel, yaşamdan çok kopuk, ölü gibi. Bu da enaz diğer uç nokta kadar tehlikeli.

Genç bir kız ölü olamaz.Dirilişin temsilcisi, sevgi kaynağı, çekici ve yakıcı olacaktır.

Çoğu genç kız bu konuda tam bir ölü gibi, hatta kokuşmuş. Bu ki-şiliklerle hangi devrim, hangi yaşam özgürce inşa edilebilir?

147

Page 149: Nasil Yasamali II

Ulusal-demokratik devrim aşamasındayız

Görülüyor ki, sizleri çözümlemek zor değil. Kendinizi çözme-ye, dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Ama buna gerçekten de ihtiya-cınız var. Genç kız olmanın diğer bir ifadesi de devrimciliğe çokyatkın olmasıdır. Çünkü mal-mülk düzeniyle fazla ilişkisi yoktur,o hep başkalarının malı, mülkü edilmeye çalışılır, buna tepkisivardır. Yine eski düzenle de fazla çıkar ilişkisi yoktur, düzene ko-lay tepkili olabilir. Çıkarına olmayan ilişkilere de rahatlıkla karşıdurabilir. Aslında objektif olarak kadın devrimcidir. Kimseye malolmama veya kölece bağlanmama temelindeki kadın büyük dev-rimcidir, hele genç bir kız daha da devrimcidir. Bu düzeyinizi ıs-rarla geliştirmeniz, ısrarla sürdürmeniz sanıldığından daha fazladevrimci rolün sahibi olmanıza yol açabilir. O, gücünüze, ulusalkurtuluşa, demokrasiye, eşitlik-özgürlük ölçülerine verdiğiniz de-ğere bağlıdır. Çok bağlılık varsa çok derin bir savaşçılık yürüt-mek mümkündür. Bunu yaparken örgütsel, duygu ifadesini devri-min savaşla bağını, devrimin, savaşımın örgütlülüğüyle bağınıörnek düzeyde yürütür. Bu anlamda zaferi müjdeleyen devrimdesembolü yakalayan durumdur ve birçok devrimde bunun örnekle-ri vardır. İslam devriminde, Fransız devriminde, Rus devrimindeçok sayıda örnek gösterebiliriz.

Bu yönlü bazı özlemlerinizin olduğunu biliyorum. Fakat yaka-nızdan, ayağınızdan, yüreğinizden, birçok yerden zincire vuruldu-ğunuzu veya kendinizi zincirlerle bağladığınızı da biliyorum. Bi-zim görevimiz bu zincirleri parçalamak olduğu kadar, yenilik adıaltında sizleri, başka zincirlere bağlamamaktır. Büyük ihtiyatlılığı-mız, büyük duyarlılığımız bizi parti ortamını özgür yaşamaya el-verişli hale getirmeye götürüyor. Eğer bunu zedelettirmezseniz,ucuz kapattırmazsanız, rolünüzü daha da yetkince oynamanız vedevrimsel gelişmeye hız katmanız işten bile değildir. Bunu derin-leştirdiğiniz oranda sevgi kaynağısınız. Tabii sevgi kaynağı olmayıda ucuz kullanamazsınız.

Sevgi kaynağınızı ulusal boyuta getireceksiniz.Halkın dirilişine mal edeceksiniz.

148

Page 150: Nasil Yasamali II

Kendinizi müthiş ulusallaştırmaya, halklaştırmaya amade kıla-caksınız. Ulusal düzeyi ancak böyle yakalayabilirsiniz. Yani biri-lerinin malı değil, bir ulusun değeri olmak, dirilen bir halka ken-dini katabilmek önemlidir. Zaten önderlik gerçeği en büyük örne-ği oluşturmaktadır. Burada kapris, kıskançlık, bireycilik, yüzey-sellik, duyguların kölesi olma gibi kavramlara yer yoktur. Tıkan-ma, korku, mal-mülk olma veya edinme duygularına, yine bilinç-sizlik, sık sık kandırılma, oyuna gelme gibi kavramlara da yeryoktur. Her bakımdan gerçeğin derin farkında olan ve misyonunuiyi kavramış ve onu kıskançlıkla yürüten birisidir.

Özgür kadın gerçeğine böyle anlam vermek istiyoruz. Özgürmilitan gerçekliğin kadında somutlaşması çok daha çarpıcı olabi-lir. Çarpıcı olduğunda da gerçekten devrimin boyutları çok geliş-kindir ve bu temelde bir toplumsal kuruluşa yönelmek, şimdiyekadar ki devrimlerin ilerisinde olmaya götürebilir. Kolay gerçek-leşmez belki, ama umuttur her devrim biraz da böyledir. Umutla-rın büyüklüğü, çabaların derinliği, bu devrimin niteliğini, gücü-nü, insanlık tarihindeki yerini belirler.

Biz de kendimizi çözmeye çalışıyoruz.Ulusal-demokratik devrim aşamasındayız.Onun öncüsü, önderi olmak hepinizin vazgeçilmez bir görevi-

dir. Zor kazanılıyorsunuz, zor geliştiriliyorsunuz, onun için ken-dinizi kolay harcatmayın ve kullandırtmayın. Aileleriniz belki si-zi büyütmüştür, korumuştur, ama bunu bir köle gibi yapmıştır.Adeta elden çıkarılacak bir eşya gibi. İlk defa özgürce yaşam im-kânını parti ailesi içinde elde ediyorsunuz ve bu çok zor bir eldeediştir. Biz bir verdiysek siz onu on kılmaya ve korumaya çalış-malısınız. Tecrübesizliğiniz sizi yanıltabilir, genç kızlığınız sizle-ri çok hesapsız, ölçüsüz olmaya itebilir, buna fırsat vermemelisi-niz. Oldukça gerçekçi olmak kadar değer, takdir etmek ve bunukıskançça savunmak size has olmalı.

Özgür yaşamın sahibi sizlersiniz, onu derinleştirmek de sizleredüşer. Bize düşen kendi deneyimlerimizi ortaya koymaktır. Aslabu konularda ucuz duygusallıkların, ucuz ilişkilerin ve bunlara ko-lay gelenlerin konumunda olmayasınız.

149

Page 151: Nasil Yasamali II

Savaşı geliştirmeyenler

büyük sevgiye ulaşamazlar

Kesin ilkeleriniz olmalı.İlkelerinizi yeme-içme, yatmaktan tutun, savaşın en kızgın alanı-

na taşımaya kadar yüksek özen göstermelisiniz. Kesinlikle bir ilke-nizin olduğunu ve bu ilkenin emrinde olduğunuzu herkese hissettir-melisiniz. Özgür kadın olmayı ancak böyle kazanabilirsiniz, aksihalde düşersiniz. Bu da çok kötü bir kaybetmek olur. Her an bu teh-like de başınıza gelebilir. O açıdan devrim ve devrimde kolay kay-betmemek çok önemli. Bizde sevgi ancak böyle devrimci bir sava-şımla bağlantılıdır. Devrimci savaşımı böyle geliştiremeyenlerinzaten sevgiye ulaşmaları da mümkün değildir. Sevgi adına içine gi-recekleri bir sahtekârlıktır, kendini kandırmaktır. Bu da kadın kişili-ğini düşürdükçe düşürür, laçkalaştırır, düşkün biri durumuna getirir.Donanımsız, güçsüz olduğu için de sürekli dövülür, sövülür. Bu sı-nıra doğru geldiniz mi ölmeyi tercih edin, ama burada kalmayı ka-bul etmeyin. Bu açıdan devrim, sizin için hayli yaman bir uğraş ol-malıdır. Kolay sevgilere, sevilmelere, kolay tutkulara prim verme-yin. Ama güçlü bir sevgi kaynağı olmayı gözardı ederek de kesin-likle rolünüzü oynayamazsınız. Sevmek ve sevilmek genç bir kızdaçok ileri bir düzeyi temsil edilebilmeli, onun ilkeleri kadar uygula-ma dürüstlüğünü, içtenliğini, güzelliğini yakalayabilmeli. Bu konu-da titiz, hatta örnek olun. Erkeklerin bu konuda fazla başaracağınısanmıyorum, kadın daha fazla başarabilir.

Elimden geldiğince ben de böyle olmaya özen göstereceğim. Birönderlik gerçeği ve kanunu var. Titizdir, köleleştiriciliğe, her yö-nüyle kadın düşürülmesine karşı olduğu kadar, tutuculuğa, sevgiyiçarpıklaştırıcı, özden boşaltıcı yaklaşımlara büyük tepkisi vardır,karşı koyar ve kendine güvenir. Doğru temelde sevgiye nasıl ulaşı-lır? Kadın kişiliğine nasıl anlam verilir? Onun bütün toplumsal-ulu-sal gerçeklikle ilişkisi nedir? Yorumlamaya, yerli yerine oturtmayaçalışır ve sonuçta kazanacağına da inanır. Ve gerçekleşen de budur.

Önderlik konusunda çok yanıldığınızı söylüyorsunuz ve sanıyo-rum geldiğiniz ortamlarda da bu gerçeklik çarpık anlatılmış, çokyüzeysel ele alınmış. Bunu yadırgamıyorum çünkü kadro yapımı-

150

Page 152: Nasil Yasamali II

zın kavrayış düzeyi sınırlı. Tarih, devrim gerçeğini öyle özümseye-cek düzeyde de değiller. Basit bir kadın yaklaşımı onlar için büyükaşktır veya sıradan bir ilişki malı-mülküdür. Benim gibi bir dev-rimcinin böyle olması mümkün değil, beklenmemeli. Bizim dev-rimciliğimiz aynı zamanda bu tip ilişkileri yerle bir etmeyi de içe-rir. Kürdistan halkını bitirici bağlılık, kölelik ilişkilerinden, hattaaile evlilik ilişkilerinden çekmeye çalışır, ucuz duygu, düşürücücinsellikten kurtarmaya çalışır. Çok güçlü olan cinsel dürtüleri yü-celtmemeye büyük önem verir. Ve bu konuda hem teorisini, hempratiğini önemli bir çalışma olarak görür ve gerekeni yapar. Kav-rayamamışlarsa, belki elli yıl sonra kavrarlar, ama önemli olandevrimin büyüklüğüne gölge düşürmemektir. Akıllı olanlar bizimçalışmalardan büyük güç alabilirler, önemli sonuçlar çıkarabilirler.Düzenin ve çevrenin hatırına devrim yapmıyoruz, tam tersine çev-reye rağmen, bu parti çevresi de olabilir, düzene rağmen, devrimyapıyoruz. Çok iyi biliyorum ki kendi halinize bırakılsanız, fizik-sel, ruhsal ve düşünsel yönden birkaç günlük ömrünüz vardır.

Çabalarımız sizi diri tutuyor.Yaşama doğru çekiyor.Devam edeceğiz, kendimize her zamankinden daha fazla gü-

venle, verimlilikle devam edeceğiz. Bazı değerler kazanılmıştır,daha da kazanmayı bileceğiz. Siz de özgürce katılmaya çalışın,oldukça yoğunlaşın, bu temelde kendinizi kazanmanız hepimizinkazanımı olacaktır.

28 Şubat 1994

151

Page 153: Nasil Yasamali II

“Tarihe karşı alnı ak olmaktan, halkınhuzurunda saygıyla eğilmekten bahsediyoruz.”

Page 154: Nasil Yasamali II

Sevgi sevgili

ilkin savaş kahramanı olmalı

Nasıl Yaşamalı?” sorusuna gittikçe cevaplarımızı geliştiriyoruz.Kendisine “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu soramayanlar, soruyu dahada kapsamlı hale getirerek sormayı bilmeyenler asla yaşamın ce-vabını bulamazlar. Şu çok açık ortaya çıktı ki; gerçekten nasıl ya-şanması gerektiğini bilmiyorsunuz. Bütün değerlendirmelerimizi,çözümlemelerimizi göz önüne getirirsek, beceremediğiniz en te-mel sorununuz “Nasıl Yaşamalı?” sorunudur. Ulusal düzeyde ol-sun, kişilik sorumsallığı dahilinde olsun kendinize bu konuda fazlasoru sormuş değilsiniz.

Cevaplarınız da çok yanlış.Daha doğrusu “Nasıl Yaşamalı?” sorusu sorulduğunda, kişi TC-

nin istediği gibi veya geçmişin emrettiği, alıştırdığı gibi cevaplan-dırmamalıdır. Bu kadar imkânın yaşandığı bir ulusal, toplumsal ger-çeklik içinde, bu kadar yaşamın canına kıyıldığı bir tarihi süreçtekendini sorgulamamak; bütün yaşama hakkından vazgeçmek de-mektir. Ve öyle anlaşılıyor ki, şu anki durumuzla aslında yaşamahakkınızdan vazgeçmişsiniz. Düşmanın dayattığı kötü ölüm hakkına(bana göre bu hayattaki yaşam ölümcüldür) “yaşamımızdır” diyesarılmanız, en büyük günahınız oluyor. Hâlbuki, o kadar çok soru

153

Page 155: Nasil Yasamali II

sorulacak durum var ki; sorgulanacak, hesabı sorulacak bin bir so-run var. Bunlara o kadar yakıcı cevaplar gerekiyor ki, maalesef bü-tün çabalarımıza rağmen, sınırlı sayıda soru işaretleri uyanıyor. Ce-vaplar çok ölgün, bilgisizce ve PKK savaş gerçekliğine uygun değil.

Yaşamınızı korumalısınız. Hani bazı Türk filmleri vardır: Ya-şam kurbanı şabanları anlatır. Bütün anlatımlarda kendine sevda-lanmayı açığa çıkarmaya çalıştık. Kaldı ki, yalnız toplumsal ger-çeklik içine değil, parti içine gelindiğinde de inanılmaz yetmezlik-ler ve hatalı yaşamlarla kendini aldatma görülmektedir. Durumu-nuz daha da ağırlaşıyor. Sarsılmamak, sorgulamamak, cevaplama-mak yaşam sınavında sınıfta kalmaktır. Yaşamda sınıfta kalmak iseyaşamın durdurulması demektir.

Yaşamın durması ölüm demektir.Zaten bu kadar yaşam sorununa cevap olamayanlar da herhangi

bir hak talebinde bulunamazlar. İşte bu durum ne kadar yanılgılı, sahte bir yaşama olan mahkû-

miyetinizi de açıklığa kavuşturur. Özgürleştirme çabalarımız biranlamda yaşam mahkûmiyetini reddetmektir.

Benim bütün yaşamımda bir mahkûmiyet var.Ama bu geleneksel toplumun ve devletin mahkûmiyet durumu-

na karşı bir çıkıştır. Bitmez, tükenmez bir çabayla çizilen sınırlarıaşmak, kırmak ve yerine özgürlük akışını, özgürlük çıkışını ger-çekleştirmek durumunu biraz yakalamışsınız, ama iyi yürütemedi-ğinizden sınıfta kalıyorsunuz. Halk olarak ulus olarak sınıfta kal-mak sınıftan atılmak demektir.

Yaşamın onurunu tutkusunu güzelliğini

ve felsefesini bulmak zorundasınız

İnsan, düşünebilen, kendi sorunlarını belli bir toplumsallık için-de, cevaplamaya güç yetiren bir varlıktır. Bu kadar yaşamın sorun-larından habersiz olursak, bu kadar çözümsüzlüğü yaşarsak kimsebizi kabul etmez. Etmediklerini de biliyorsunuz ve buna karşı is-yanınız, öfkeniz var. Bundan başkalarını sorumlu tutacağınıza,başta kendinizi sorumlu tutun. Çünkü soruyu soramayan ve cevap

154

Page 156: Nasil Yasamali II

veremeyen sizlersiniz. Neden bu kadar düzenin ya da toplumsalgerçekliğin veya ölümcül gerçeklerin inadını bize dayatıyorlar?Çok iyi bir inatla düzenden kaptıkları çürümüş toplumsal bazı alış-kanlıkları neden bu kadar dayatıyorlar? Neden canlanamıyorlar,buna ne hakları var bunların, diye düşünüyorum. Dönüşüm, yaşa-ma doğru yaklaşımın bir arzu, tutku halini alması gerekirken, bun-lar neden kendilerini dayatıyorlar?

Dayatılan çok çürümüş, ölümcül hastalıklarınızdır.Çok çirkin, yaşamdan kopmuş hareketler, davranışlar, tutumlar

var. Neden bu kadar ısrar ediyor bunlar? Neden doğru yola, kazan-dırıcı biçime, tarza yüklenmiyorlar? Bu kadar yanlışı, bu kadargafleti ısrarla, bütün çabalarımıza rağmen, sürdürme gücünü nere-den alıyorlar? Yaşama cevap teşkil etmeyen, ister savaşa, ister sos-yal yaşama olsun, herhangi bir yaşama cevap teşkil etmeyen buduruşları neden bu kadar ısrarla savunuyorlar? Çirkin ve yetmezolduğu ortada, örgütlendirmediği, eyleme götürmediği, sempatikolmadığı ortadayken, neden hâlâ ısrar ediliyor?

Düşmanın etkisi çok güçlü.Objektif ajanlık durumu oldukça başkalaşıma uğratılmış, kendi-

si olmaktan çıkarılmış durumlar akla geliyor. Sömürgecilik teorisi-ne göre oluşturduğu kişilik biçimleri en ağır sömürgecilik türü olu-yor. Bu tür ne Roma sömürgeciliğinde, ne Bizans, ne Osmanlı, neİngiliz, ne Amerikan sömürgeciliğinde vardır. TC sömürgeciliğin-de ortaya çıkan aslında ilginç bir biçimdir. Kemalizm böyle yaşa-mı kurtarmak istiyor. Türk milliyetçiliğinin şovenist, faşist özelliğiçok güçlü temsil ettiği bilinmektedir. Kemalizm’in çok tüketici,çok düşürücü, çok eşekleştirici bir biçimde olmak zorunda olduğuiçin, bu yetmiş yıllık süreçte insanlarımızı böyle şekillendirmiştir.Yani bir anlamda bir Hitler faşizminden daha fazla robotlaştırmave bu şekilde yaşanmaz duruma getirme, böyle tipler yaratmıştır.

Vurmuş vuracağı kadar, düşürmüş düşüreceği kadar.Göremez, duyamaz, hissedemez duruma getirmiş.Sonuç tabii ki, sizin kütleniz, kişiliğiniz, kimliğiniz biçiminde

kendisini karşımıza çıkarıyor. Yoksa neden bu kadar doğrulara ıs-rarla yanlış dayatılacak. Büyük ruh yoksunluğu, büyük üslup yok-sunluğu ve büyük bozukluk ve büyük kaybetme kişiliği karşımızda.

155

Page 157: Nasil Yasamali II

Aslında bir çelişki var. Bu çelişkiyi aydınlattık. Dikkat edilirsebu çelişki durumunu çok yönlü ele aldık. Oldukça öfkelendiriciydive büyük bir savaşım gerektirdi. Bu kişiliklerinizle, bir ordu mugeliştiriyoruz, kurbanlık koyunlar mı yetiştiriyoruz, yoksa kontra-larla mı uğraşıyoruz, diye kendi kendime soruyorum. Ya da yenil-mez şanlı bir ordu mu yetiştiriyoruz! Halinize bakarak, günlükolarak savaş gerçeğimizde olup bitenlere bakarak sizler hakkındabu sonuclara varıyoruz. Çünkü en olmadık yerde kaybetme, en ol-madık yerde terslikler ortaya çıkarıyor. Çok hassasiyet isteyen yer-lerde çok vurdum duymaz ve sorumsuz olma durumları görüyoruzve isyan ediyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, hâlâ bir örgüt anla-yışımız, bir yaşam anlayışımızın olduğunu da unutmamalısınız.

Bu kadar yaşam gafili ol, ondan sonra kendine bir yaşam hak-kı tanı, yakıştır. Bu cesareti size Kemalizm, o çok düşkün ağalıkverdi. Bizdeki ailelerde “oğlum büyür paşa olur” (aslında maşabile olamaz), felsefesi vardır. Bütün çabalarıma rağmen, bütü-nüyle kendime gevşeme hakkı tanımıyorum. Sizin yaşadığınızınbir gününü bile yaşayamıyorum. “Ben de sorumsuz yaşayayım,biraz gevşeyeyim, biraz yetersizlikten ben de kendime yakıştıra-yım” diyemiyorum, yapamıyorum. Sizin için yaşam biçimi olan,benim için inanılması imkânsız bir şey oluyor. Siz başka türlüözgürlük yaşamından dem vuruyorsunuz.

Bırakın bu demagojiyi.Özgür yaşamı isteyenler, bunu çok yönlü eylemiyle, düşünce ve

tartışma gücüyle göstermek zorundadırlar. Siz bu kadar yaşam gafili,yaşam haini, yaşam düşkünü, yaşam inkârcısı, yaşam bozguncusuolamazsınız. Bu kadar yaşam yanlışı içinde seyredemezsiniz. Yaşa-mın onurunu, gönencini, tutkusunu, güzelliğini, felsefesini, giderekbunun örgüt eylemini bulmak zorundasınız. Yaşam ancak bu husus-larla ifade edilebilir. Yaşamak için bir vatan, bir toplum, topluluk, ön-cü ideoloji ve örgüt şarttır. Ekmek-su kadar bunlara ihtiyaç duyma-mak, bunları hissetmemek ne demektir? “Hâlâ biçimlenemedik, hâlâdönüşüme uğrayamıyoruz” diyenler ancak ve ancak şunu kanıtlaya-bilirler: Benim bir köylünün ağzından duyduğum, “beyim biz uzunkulaklı eşekler takımındanız” sözü vardı. İşte ancak bu köylüyü doğ-rulayabilirsiniz, başka hiçbir şey yapamazsınız. Yaşamı zorlamaya ça-

156

Page 158: Nasil Yasamali II

lışıyoruz. Hâlbuki, bir günü bile size böyle sunmak çok önemlidir. Bunefes nefese, özgür yaşam uğruna verdiğimiz çabaların müthiş süreç-lerinden bir günü bile hissetseydiniz, hissettirseydiniz, neler olmazdıki! Benim gibi olmanızı beklemiyorum, ama hiç olmazsa iyi bir izle-yici olmaya çalışın. Bu kadar kendinizi dayatmanız, tekrarlamanız,gücünüzü, haklılığınızı göstermez, sadece kendini bela etme durumu-nu ortaya çıkarır. Bir eşya bile kendini böyle kurallara dayatmaz.

Bu ne cesaret!Bu kadar yetmezliklerle, bu kadar cevap veremez durumlarla

parti içinde kalamazsınız. Siz ne bir gerekçeyle bu gücü kendiniz-de bulabilirsiniz, ne de beni kendi güçsüzlüğünüzün içine sokabi-lirsiniz. Güç olsa da, olmasa da kendinizi böyle sallayamazsınız,bu özgürlüğe savaş açmaktır. Belki sert ceza uygulamıyorum, sertyargılamalar yapmıyorum, ama bu durumunuzla başka yerlerde ol-sanız canınızdan olursunuz. Başka devrimlerde birçok davranışınızanında ölümle cezalandırılır. Bu kadar askeri kurala, örgüt görev-lerine gelmemeyi zaten düşman affetmiyor, örgütün vurmasına dagerek yok. Artık bu çelişkiyi de biraz ortadan kaldırmaya çalışıyo-rum. Yanılgılı suç durumunu ısrarla yaşama durumu var. Belki bu-nu eğitimle, iknayla düzeltmeye çalışıyoruz. Ama başka yerlerdeher zaman böyle yapmazlar. Aldanmayın!

Yeni yaşama cevap olamamak suçtur

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna hayli yakıcı ve mutlaka doğru ce-vaplar vermek durumundasınız. Başka türlü yaşam hakkınızı, say-gıyı kendi ellerinizle yerle bir etmiş olursunuz. Buna da bir hakolarak bakamazsınız. “Kendi yaşamınızı kendi elinizle ortadankaldırma hakkımız vardır” da diyemezsiniz. Başkalarının yaşamhakkına her türlü yetmezlikle cevap vermek, özellikle örgüt, savaşyasalarımıza göre cevap vermemek bir hak olarak değil, ancak birsuç olarak karşılanabilir, sonunda da cezası vardır. Herkes yaşamhakkının, savaşla gerçekleştirilmesine gereken doğru cevabı verir-se bu ortamda yaşayabilir.

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna savaşla, partide, hatta günlük dav-ranışlarla ve sosyal yaşamda cevabınız olmalıdır. Ben sana iyi,

157

Page 159: Nasil Yasamali II

güzel bir yaşam seçeneği sunuyorsam, bütün zorluklara rağmen,sen de aynısını, hiç olmazsa imkânlar dahilinde bana sunmalısın.Ben mecbur değilim, her gün sorun üstün sorun çıkarmana ve sa-na çözüm olmaya. Ben eğer yaşam için günlük bazı cevaplar üre-tiyorsam, insan olmanın, insan toplumu, özgür toplum olmanınbir gereği olarak yapıyorum. Peki, sen buna nasıl bir karşılık ve-receksin? Düşman size kendi yaşam temelini dayatmış. Ve sizi deçok basit bir hizmetçisi olarak görüp, kendi yaşamını size taşıtı-yor, yoksa sizi kesinlikle yaşatmıyor.

Görülüyor ki, konu hayli yakıcı ve “etkilenmedik, öyle sonuççıkaramadık” demek yerine, her gün adeta yeniden doğar gibi, ya-şama yeniden gözünü açar gibi bir durumla karşı karşıyasınız.

Mutlaka cevaplarınız olacak.Artık mücadele içine girdikten sonra doğru yaşam sahibi olama-

mak düşmana “gel beni ez, imha et” demektir. Savaşa doğru yak-laşmamak, “ben düşmana hizmet ediyorum” demektir. Biz bu ka-dar suç teşkil eden durumları nasıl kaldırabiliriz? Gelişmemek,düşmana, yeni yaşama cevap olamamak bir suçtur. Bu suçu sizedüşman yakıştırmıştır.

Şimdiye kadar neden böyle yaşamayı kendinize yakıştırdınız?Sosyal yaşama ilişkin yaptığımız değerlendirmelere göre durumu-nuz hayli yetersiz. Yalnız savaş, siyasi yaşam, parti yaşamı değil,sosyal yaşamın da birçok asgari gereklerinden uzaksınız. Tam biryaşam suçlusu gibi sosyal yaşam alanının tanınmaz hale getirildiğigörülmektedir. Benim bugün bile sosyal yaşamdaki zorlukları orta-dan kaldırmak için yaptığım, pürdikkat kesilmek, söylenene dikkatetmek, yaşam olanağına dikkat etmek, kaldırabildiğim kadar katkı,katılım gücü göstermektir. Büyük ilgi, büyük eğitme halihazırdabenim tek doğru tavrımdır. “Sosyal yaşamdır, beni ilgilendirmez”,“sosyal ilişkilerdir, doğru yaklaşma gereği söz konusu değil”, “benbir önderim, her söylediğim kanundur beni kimse durduramaz” di-yemem. Bir çocukla kurulan ilişkiye en üst duyarlılıkla karşılık ve-riyoruz. Sokaktan geçen bir insana bile doğru bir bakış için sonunakadar kendimizi zorluyoruz. Bütün bunları neden bu kadar tekrarlı-yorum. Ortaya çıkan bu vahim durum aşıldığında, sömürgeciliğinzincirleri parçalandığında, yine çürümüş geleneksel yaşam aşıldı-

158

Page 160: Nasil Yasamali II

ğında özgürlüğün başına getirilen en büyük tehlike “özgürlüktür”adı altında en büyük hırsızlıkların, cinayetlerin, düşkünlüklerin, hertürlü baskı yoluyla emekle hiç alakası olmayan baştan çıkmışlıkdurumunun ortaya çıkışına engel olmak amacına dayanıyor.

Bunu kabul edemem.Özgürlük gerekli, ama özgürlüğün büyük bir düzenleniş olduğu-

nu da gözardı edemezsiniz. Hepinizin böyle büyük bir görevi var-dır. Sömürgeci geleneksel zinciri kırın, ama özgür toplumun bağla-rını da geliştirin, geleneğini oluşturun, yönetim gücü olun veyaonun yaşamını belirleyin. Onda herkesin hem görevleri, hem dehakları vardır. “Ben düşünemem, ben özgürlük sorunlarının çözüm-lerine kendimi veremem, ben sadece keyfi yaşamak isterim” diye-rek kimse kendini bundan soyutlayamaz. İşte meşhur keyfiyetçilikkaynağını buradan alıyor. Özgürlükte böyle keyfi yaşanamaz. Öz-gürlüğün çok büyük sorumluluk düzeyi vardır. Büyük çalışma gü-cü, bilinç, sorumluluk ister. Bütün bunları bileceksiniz ve ona görepartileşmeyi, militanlaşmayı, savaşmayı kendinizde gerçekleştire-ceksiniz. Kurala gelmeyen, yaşama gelmeyen veya her türlü yanlış-lıkla birlikte kendini bu kadar dayatan kişiliğe geçit versek, sonu-muzun nereye varacağını acaba düşünüyor musunuz? Hatta ısrarlakendini yalan, yanlış, gafil olarak dayatanlar kaç gün yaşayabilir-ler? Düşünmeleri gerekirdi, gözü karalık olur, delilik olur da bu ka-dar olmaz. Yarın başına ne geleceğini bile kestirmeden örgüte saldı-rı olmaz. İnsan kendini aldatır, ikiyüzlülük eder, yalancılık yapar,ama kendi hayatının sonunu getirecek kadar da sorumsuz olmaz.

Katliam kitlesi olma

konumuna onay istiyorsunuz

Yaşam kolay değil!Çoğunuzun geliş tarzında muazzam yaşam savurganlığı var.

“Her şeyden ipimi koparmış, gelmişim, PKK beni yaşatsın” mantı-ğı var. Nereden çıkarıyorsunuz bunları. PKK en yüce sorumlulukhareketidir, senin bu sorumsuzluğunla PKK'nin ne alakası var. Nedüşünürüm, ne taşınırım bir çift laf düzerim “yaşasın PKK” ne deolsa özgürlük hareketi. Bu mümkün değil. Kendinizi toparlamak

159

Page 161: Nasil Yasamali II

zorundasınız, kimse sizi bu savaş koşullarında bu haliyle yaşata-maz. Bu gafletle yaşayamazsınız; yanılgılar, kurnazlıklar bırakıl-malıdır. Bütün gücünüzü toparlayın, doğruları amansız yaşayın.Başka türlü sizi yaşatamayız. Siz isteseniz de kendinizi yaşatamaz-sınız. Siz derken, bütün partiyi kastediyoruz. Bütün savaşın cephe-lerine düşman büyük imhayı dayatmış. Ama bizim de yaşamı öz-gürleştirmemizin amansızlığı var. Herkesin başarılı olması müm-kündür. Ancak bu çerçevede, yüksek değerlendirmeler ışığında,herkes görevine sahip çıkarsa başarılar elde edebilir.

Kimse kendi yetmezliklerini bize dayatmasın. Bireycilik diğergeri yaşam alışkanlıkları daha da dayatırlarsa adım adım tavırları-mız gelişecektir. En “bana dokunulmaz” diyenin bile canına deknasıl yöneldiğimizi ve yöneleceğimizi, devrimin yasalarını hiç degözardı edemeyeceğimizi sanırım fark ediyorsunuz. Devrim yasa-ları hiçbir kişinin sübjektif niyetlerini, tutkularını gözü karalıkları-nı ciddiye alamaz. Devrimin rüzgârı, devrimin akışı en amansızkarşı-devrimci rüzgârı bile altedebileceğine göre, bireylerin bu ya-nılgısını hayli hayli aşar, yerle bir eder.

Devrim karşısında ciddi olmak gerekir.Devrimimizde teslim olunmaz; devrimci irade, kişiliği düşman

özelliklere teslime zorlamaz. Tam tersine ona çok yüksek bir iradegücü verir. Ancak siz devrime katılmayı bir nevi teslimiyet gibi al-gılıyorsunuz. Hayır. Devrim sadece sizi teslim almaya çalışan düş-mana karşı irade gücü kazandırır. Hiç kimseden teslimiyet istemi-yoruz, her şeyimize boyun eğin de demiyoruz, ama düşmanın da-yattığı durumlara karşı koyma gücünün gösterilmesini de istiyo-ruz. Yani ille bazı şeyleri kabul edin diye bir rica yok, ille çokmuhtacız veya bunlar size çok gerekli bile demiyorum. Bir düşma-nınız var ona karşı çıkacak kadar irade gücü olmalıdır diyoruz.

Düşmana karşı bir savunma hakkınız var, onu koruyabilecek mi-siniz? Bu en yakıcı ve cevap vermeniz gereken bir sorununuzdur.Sizler bir yerde katliam kitlesi olma konumuna onay istiyorsunuz.Benim buna onay vermem demek, bütün tarihimiz boyunca isyanla-rın sonuçta yaşadığı katliamlara bir kez de PKK'de onay vermektir.Şu anda yetmez bütün davranışlarınız altında yatan da budur: “Bı-rakın isyan ettik ölelim.” Bu, aslında son yıllarda neredeyse kendi-

160

Page 162: Nasil Yasamali II

mi müthiş kılarak önlemek istediğim bir karşı durumdur. Düşmanında öngördüğü zaten katliam, teslimiyettir. Sizin de bütün hal, hare-ketleriniz önemli oranda “bırakın yeterince isyan ettik, yeterince di-rendik, öleceksek ölelim” mantığı hâkim. Yani en iyi niyetlisinin bi-le bana dayattığı bu. “Teslim alacaksa alsınlar, vuracaksa vursun-lar” dile getirdiği durumlar bundan ibaret. Böyle geleceği, ufku ol-mayan kişiliğe kendini yeniden yaratması için bu kadar dağı, bilimisunacaksın, ama bununla doğru dürüst bir altı ay bile planlanama-yacak bu düşünülebilir mi? Bu kadar en bitirilmeyecek, en iş üretil-meyecek alanlarda iş bitireceğiz, verim sağlayacağız, hazır birlikle-ri, hazır alanları bile değerlendirmeyeceksiniz. Bu neyi ortaya çıka-rır? Sizin bir katliam sürüsü durumuna kendinizi getirdiğinizi veyabir teslimiyet durumunu yaşadığınızı ortaya çıkarır.

İşte köylüleşme, şuraya-buraya sığıntı durumuna gelme kaç-maktır; kendini hiç aldatmaya veya buna kılıf giydirmeye de gerekyok. Gerilla da derinleşmemek, düşmanı alt edecek biçimlerden vesavaşım taktiklerinden uzak düşmek ve başaramamak, “ben birhainim, bir teslimiyetçiyim, bir kaçağım, katliama açık bir yığı-nım, gelsin beni vursunlar” demektir. PKK'nin ortaya çıkardığı sa-vaş taktiklerine gelememenin çağrıştıracağı gerçeklik budur. Bununeden kendinize yakıştırıyorsunuz? Biz başarının biraz mümkünolabileceğini gösterdik. İlkin buna yükleneceksiniz.

İşte yaşama hakkı böyle kazanılır.“Nasıl Yaşamalı?” sorusunun kilit cevabı budur. Düşünüyorum da yıllarca neden anlamadılar diye. Bu imha tari-

hini PKK'de yaşamak çok mu hoşunuza gidiyor! Sürüler gibi teslimolmak ne kadar esef vericidir biliyor musunuz? Çoğunuz zindanıda yaşadınız, tutsak olmanın dehşetini bilmiyor musunuz? Düşma-nın çizmeleri altında her gün hakarete uğramanın ne kadar aşağılıkolduğunu bilmiyor musunuz? Ve özgür dağların o özgür savaşımalanlarını yakalamanın ne kadar müthiş bir kazanç olduğunu bilmi-yor musunuz? Eldeki özgürlük silahının ne kadar değerli olduğunubilmiyor musunuz? Eğer bu duygular, düşünceler yitirilmişse ölü-münüz yaşamanızdan daha iyidir. Düşman sizi öldürmeden, sizkendinizi uçurumlardan atın, hiç olmazsa o zaman bir şeref sahibiolursunuz. Böyle yılgın, ölgün, cansız, çözümsüz yaşamaktansa öl-

161

Page 163: Nasil Yasamali II

mek tercih edilir. Veya sahtekârca, kurnazca yaşanmaya çalışıldımı, bu daha da aşağılık bir durum olur. Bizim yaşam sorusuna ver-diğimiz cevaplar bu kadar açıklayıcıdır.

Görüyorsunuz ki, Önderlik öyle sandığınız gibi değildir. Yete-rince bir merkez olunmamış olabilir, kadrolar yeterince cevap ver-meyebilirler, ama son noktada önderlik kendini kudretli bir biçim-de yaşam seçeneği olarak yürütüyor. Hiç gafilliğe gerek yok. Amaçok kaybediyorsunuz. Siz teoriden, kurallardan anlayamıyorsunuz.Dikkat çekici bir biçimde kendi pratiğimizi sergilerken belki etki-lenirsiniz diye düşündük, ama onu da son derece yanlış ele alıyor-sunuz. Sonuç çıkaramıyorsunuz. İşte o zaman sizlerin öğrenme ka-biliyetinizden kuşku duymak gerekiyor.

Artık sorumlu bir kadro olmayı becermelisiniz. Nasıl bir mer-kez olunur, nasıl bir savaşçı olunur sorularına kesin cevaplarınızolmalıdır. Cevap açıktır. Benim gibi biri bile bu işleri buraya geti-rebildiğine göre, sizin daha iyiyi başarabilmeniz mümkündür. Bü-tün zorluklarımı, bütün süreçlere yaklaşımımı ortaya koydum.Bundan çıkaracağınız sonuç; hem kaybedilen yaşamı, zamanı tela-fi etmek, hem de oldukça birikmiş enerjinizi açığa çıkarmak içinkendinize yüklenip, mutlaka bir başarının sahibi olmanızdır, tekçıkaracağınız doğru sonuç bu olmalıdır.

Çok temel yaşamsal faaliyetler içindeyim

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna yeterince cevap verdik.Saflarımızda buna herkes cevap olmak zorundadır.Cevap olmamakta ısrar edeni amansız bir biçimde aşmak, yerle

bir etmek zorundayız. Uzun süreli gelişimlerinizi bu kadar sakatlamanızın ve en eski-

sini de en yenisini de tutmanızın ne anlama geldiğini görüyorsu-nuz. Aslında birçok şeyi yeni yeni anlamaya başlıyorsunuz. Sanı-yorum oldukça da sonuç alıcı olmaya çalıştık. Acaba bu sefer ger-çekten köklü halledilmiş oldunuz mu, doğru yaşama gelebilecekmisiniz? Partide, orduda, savaşımda, sosyal yaşamın hemen herilişkisinde “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna cevabınız olacak mı?

162

Page 164: Nasil Yasamali II

Fuat: Başkanım bu konuda nasıl cevap verilmesi gerektiği sonderece açık. Kişinin bu noktadan sonra cevap olmaması, kendisin-de buna cevap yaratamaması, kendini cevap haline getirmemesi“özgürlük istemiyorum, vatan istemiyorum, kurtuluş istemiyorum”anlamına gelir. Başka bir anlam taşımaz.

- Çok kapsamlı derslerin ışığında geçmişe yeniden bir göz attı-ğında en çarpıcı husus nedir? Neden böyle oluyor?

Fuat: Başkanım, kişinin ulus gerçekliği, halk gerçekliği ve tarihkarşısında içine düşürüldüğü suçluluk durumları vardır. Aslındaparti ortamına gelirken suçluluk psikolojisi oldukça derindir. Sanı-yorum kendini yeterince açmama, suçunu itiraf etmeme var. Geri-ye çekilip kendini gizlemeye çalışma durumlarının olduğunu düşü-nüyorum. Partinin yıllarca uğraş vermesine rağmen, parti karşısın-daki direnmenin anlamı bu derin suçluluğu gizleme psikolojisidir.Fakat salt bununla da yetinmemek gerekiyor.

- Bu bir neden. Vicdanın uyanışı var mı? Ya da olacak mı bun-dan sonra?

Fuat: Aslında oluyor. - Vicdan gelişiyor mu?Fuat: Gelişiyor. Başka çaresi yok Başkanım. Gelişmek zorun-

da. - Ama hâlâ bütün kadrolarımızda sığlık, örgüt imkânlarını bi-

reyselleştirme, çözüm gücünde tıkamakla karşı karşıya bırakma,belirlenen fırsat ve olanağı asgari düzeyde kullanma ve daha çokda kendi etrafında yontma, böylece bir lafazan olup çıkma tehlike-si kendini oldukça hissettiriyor. Sanki beni biraz tatmin etmek, bi-raz çevresini oyalamak için bir hava yaratılıyor. Komutan da öyle,diplomat da veya herhangi bir çalışan da öyle. Sanki rica üzerineiş yapıyorlar. Hâlbuki burada rica değil, önderlik olayında amansızyaşam çabası vardır. Günü kurtarmakmış, mevkii kurtarmakmış,ya da kendini biraz yaşatmakmış, böyle şeyler yoktur, burada.

Burada tarih çözümlenmeye çalışılıyor.Kürdistan'ın bütün kördüğümleri çözümlenmeye çalışılıyor.Buradaki çözüm gücü, çabası arkadaşlarımızın sergilediklerin-

den çok farklıdır. Ben burada günü kurtarmıyorum veya şunu bunuidare etmek için bir çaba içinde değilim. Çok temel yaşamsal faali-

163

Page 165: Nasil Yasamali II

yetler içindeyim. Kendimi şuna buna dayatma derdinde de deği-lim, ama güzel şeylerin yaratılmak istenildiği önemli çalışmalarınbaşarılmak istenildiği de çok açık. Neden arkadaşlarımız bunu gö-remiyor ve böyle çalışamıyorlar. Bundan sonra bu tür durumlaraşılmazsa örgüt affetmez. İşler bu noktaya gelip dayandı.

Fuat: Artık kimse gafletten bahsedemez. Bu kadar netleştirme-den sonra, gaflet, bu kadar yanılgılı yaklaşım da söz konusu ola-maz. Doğrudan yaptırım...

- Sadece siyasi, askeri kurallar böyle istiyor diye değil; sosyalyaşama ilişkin yaptığımız çözümlemeler, tutku halinde bir yaşamimkânı, cevabı sunuyor. Biraz yaşamak istiyorum diyenin dörtelle sarılması gereken durumlar açıklığa kavuşturuldu, yaşamiçin netleştirildi.

Bu kadar yaşam inkârcısı, yaşam suçlusu olmaya kimse cesaretedemez diye düşünüyorum. Yaşamda artık güven sahibi olmak ge-rekiyor. Yaşama gelmemek veya “bana ne layık görülürse ben öyle-yim. Kimse beni değiştiremez, dönüştüremez” diyebilecek kimse sa-nırım yoktur. Bir köylünün bile bizi gördükten sonra, böyle söyle-mesi mümkün değildir. PKK'nin gücünü küçümseyenlerin, PKK'ninbir yaşama cevabı olduğunu görmek istemeyenlerin ya dehşetle farkedecekleri, hızla kendini düzeltecekleri, ya da artık yerin altına gire-cekleri, sıvışacakları açıktır ve bu biçimde sonuca gidilecektir.

Fuat: Bu yaşam insana altın değerinde bir güç kazandırır. Geli-nen düzeyde sadece insana da değil, ulusa kazandırır.

Örgüt olmak bir haktır bir görev değildir

- Şüphesiz çözümlemelerin büyük bir muhteva kazandırdığıaçık. Yaşamın nasılına epey cevap verildi. Şu ana kadar suçlu du-rum, bunun büyük gafleti, delaleti, şu veya bu gerekçeyle savunu-labilirdi. Bir yargı mercii yoktu.

Suç açığa çıkarıldı.Yargı mercii oluşturuldu.Şimdi bir yargı mahkemesi ve müthiş bir infazcısı var. Bu ulu-

sal ve tarihi düzeyde sağlanmıştır. Hiçbir dönemde bu denli ulusalkurtuluş hukukunun işleme şansı yoktu. İlk defa biz bu hukukun

164

Page 166: Nasil Yasamali II

teorisine ve kurallaştırılmasına güç yetirebildik. Teori ve kuraldanda bir adım daha ileri götürerek kurumlaştırdık. Gerçi bu sembolikuygulanıyor, ama tamamen bir hukuktan da bahsedebiliriz. Hu-kuktan bahsedebilmek için kurallaştırma, normlaştırma, kurumlaş-tırma, yani mahkemesini oluşturma, bir de uygulama gerekir. Ku-rala göre ne gerekiyorsa, ne kararlaştırılmışsa gereğini yapma du-rumunda olur. Dolayısıyla hukuk da işler.

Ulusal kurtuluş savaşımında artık hukuk var.Sadece askeri alanı ilgilendiren kurallar bütünlüğü değil, bütün

yaşamı ilgilendiren alanları hukuklaştırma vardır. Bu hukuklaştırma;kendisinin özgürlük yaşamına ilişkin az çok kurallarını belirleme, azçok kurumlaştırma ve reddeden oldu mu veya onu çiğneyen oldumu yakasına yapışmaktır. Haklı oldu mu verme, haksızlık yaptı mıönüne geçmektir. Hukuk gerçekliğimiz sınırlı da olsa böyledir.

Sömürgeci hukuk yasaları aşılırken kendi yasallaşmasını, mah-kemesini, infazını sağlamak da diyoruz biz buna. Bu büyük bir sa-vaşımdır. Ve artık biraz yaşama olanağı buluyor.

Aslında bütün anlatım bir yerde suçlu yaşamı ortaya çıkarmaktave yaşamın nasıl suç düzeyinde seyrettiğini kanıtlamaktadır. Açık-lığa kavuşturduğumuz ikinci husus; bu suç konumunun hiçbir ge-rekçeyle savunulacak bir yaşam olarak kabul görmeyeceğidir.Üçüncüsü bundan kurtulma gereğidir. Suçlu konumundan kurtuluşkendini affettirme gereğidir. Dördüncüsü bu affetmenin doğru birideolojik, siyasi, örgütsel ifade olması ve bunun affettirici eylemlegösterilmesidir. Bunu sağladığınızda suçlu olmaktan çıkıp onurlubir insan yaşamına ulaşabilirsiniz. Bunları çok açıkça gösterdik.Klasik anlamda bir hukuktan bahsetmiyoruz. Aklı başında devletadamları bile bu kadar düşmüş bir toplumun her türlü eylemini suçsayar. Bizim toplum içinse bu, bin defa daha doğrudur.

Yaşamın hemen her adımında suç var.Hukuklaştırıyoruz!Bunu sanat diliyle söyleseydik ya da askeri dille söyleseydik

daha değişik olurdu. Şimdi hukuk dili ile söylüyorum. Toplumunher adımında suç teşkil eden bir durum var. Hem de çok düşürül-müşçesine. İnsan bu kadar suçlu bir konumu yaşayabilir mi? Bukadar suçluların cirit attığı bir ortam sağlıklı olabilir mi? Düşünün,

165

Page 167: Nasil Yasamali II

içinde her türlü gangester, katil, hırsız var. Böyle bir topluluk için-de ne kadar yaşayabilirsiniz? Ama bizim toplum toptan böyle.

Sömürgecilik katil, gangester değil de nedir?Jandarması, polisi sıradan gangesterden daha tehlikelidir. Çün-

kü korkunç işkence yürütüyor. Yine hain işbirlikçiler hırsızdan, da-ha tehlikeli değil de nedir? Hırsız yalnız insanın malını alır. Bunlarhem canı hem de malı alıyorlar. Bunlardan daha ağır suç mu olur?Yine bizim toplumda bunlardan daha fazla suçlu olan var mıdır?Yok! Binlerce değil, milyonlarcası cirit atıyor. Siz nasıl bu kadarcani, işkenceci, hırsız içinde yaşayabiliyorsunuz? Buna karşı çık-mamak ancak suç ortaklığı olabilir. Bu kadar suça bulaşmış birtopluma karşı büyük bir yargı ve hukuk hareketi gerekiyor. Bu dayaşam hukuku, başta ulus olma hakkı-hukuku, özgür ulus, özgürtoplum, özgür birey olma hakkı hukukuyla olur, sadece istemekleolmaz. Senin her türlü hakkını, hukukunu elinden alan suçlularvar. Onlarla çarpışacaksın ki ancak hak, hukuk elde edebilesin. Bizbuna ulusal kurtuluş savaşımı, özgürlük savaşımı diyoruz. Bu sa-vaşla, örgütle, örgüt hukukuyla, örgüt olma hakkıyla mümkündür.

Dolayısıyla örgüt olmak bir haktır, bir görev değildir.Kutsal yaşam hakkı için örgütlenme hakkınızı kullanacaksınız.

Siz ise daha örgütlenmenin gereğine bile inanamıyorsunuz, amaben bunun yaşam hakkı olduğunu söylüyorum ve gösteriyorum.

Yaşam hakkına saygı ne kadar gerekliyse örgütlenme hakkınada saygı şarttır. Bunların birbiriyle ilişkisi vardır. Örgütlenme hak-kı olmadan yaşama hakkı elde edemezsiniz. Hırsızı, caniyi durdur-mak için gizli veya açık örgütlenme hakkını kullanmanız gereki-yor. Bunları görmemek mümkün değil. O zaman neden örgütlen-meye, eğitime, propagandaya ilgisizsiniz? Bu durum sizlerin cani-lerin, hırzsızların kol gezdiği bir toplumda suç ortağı onların işbir-likçisi olduğunuzu ortaya çıkarır. Örgütlenmeye gelememek, ör-gütlü yaşamın hemen her hususuna cevap verememek objektif birsuç işbirlikçiliğidir. Yetmez örgütleme hukukunu kullanmak eylemhakkını, isyan hakkını savaş hakkını kullanmaktır. Çünkü karşı ta-raf size amansız bir özel savaşımı uyguluyor. Özel savaş normalzaten savaşın yasalarını çiğnemektedir. Savaş yasalarında esirlere,köylere, halka, sıradan sivil insanlara bir şey yapmak yoktur. Ama

166

Page 168: Nasil Yasamali II

Türk özel savaşında her gün katliam, işkence, her türlü köy boşalt-ma var, hatta yeşile bile düşmanlık var. Böyle bir özel savaşa karşısen de savaş hukukunu, devrimci savaş hukukunu dayatmak zo-rundasın. “Savaşamıyorum” demek düşmanın özel savaşımının iş-birlikçisi olmaktır. Savaş hukukunu geliştiremezsen, savaşta hak-kını kullanamazsan gerçekten suçlusundur.

Savaş hakkı görev değil, bir haktır.Bu hakla sen, yaşamını garantiye alıyorsun. Yaşama hakkını kurtarmak, onu işkencecinin, katliamcının elin-

den almak için, sarılmanız gereken bir davranışınızdır. Çünkü“ben yaşamak istiyorum. Savaş hakkımı kullanmak da mümkün-dür” diyeceksiniz. Örgüt hakkını, örgütle birlikte eylem hakkınızıda kullanacaksınız. Bu özel savaşım karşısında çok müthiş örgütçüve eylemci olmanız gerekir. Başka türlü size vatan, özgürlük, güçolmak yoktur. Dolayısıyla ne ekonominiz, ne kültürünüz, ne aile-niz, ne de birey olarak herhangi bir yaşama hakkınız olur.

Tarihi açıdan ceza infaz vakti geldi

Siyasetçi değilseniz, örgüt gücüne ulaşmamışsanız, her türlüzorbalığa cevap veremeyecek durumdaysanız neden bizden yaşamhakkı istiyorsunuz? Kürdistan'da bunlar olmadan kim yaşam hakkıisteyebilir? Bu soru oldukça yakıcıdır. Hâlâ “anlayamadık, es ge-çiyoruz, örgütlenmeye gelemiyoruz” demek olamaz.

Yaşamak istiyorsunuz.Bunları her gün bin defa yemin ederek istiyorsunuz. Ama bu is-

temlerde samimiyseniz bazı haklarınızı kullanmanız gerekiyor.Bunların en başında gelen savaş hakkıdır. Dikkat edin görevi de,mecburiyeti de değil, “hakkı” diyorum. Çünkü yaşamı en tehdit al-tında olan sensin. “Örgüt beni yaşatsın, ya da Allah beni yaşatsın”dediğin an orada din devreye girer. Ki din, bütün dualarınıza rağ-men, zalimi durdurabiliyor mu? Kaldı ki, dinin kendisi de siyasettir.İslam dini veya herhangi bir din, savaşla hitap ettiği için toplumabir şeyler vermiştir. İslamiyet kadar savaşan bir din var mı? Yani“Allah beni kurtarmalı” derseniz, ben de size sorarım; Hz. Muham-med, Hz. Ali nasıl savaştılar? Eğer samimi bir dini inancınız varsa,

167

Page 169: Nasil Yasamali II

bir Müslüman kadar savaşabilecek misiniz? Şimdi dinden de, dev-rimci, sosyalist ideolojiden veya biliminden ilgini kes, ondan sonrada “ben yaşamak istiyorum” de. İşte dalga geçilen durum bu. “Benörgütlenmeyi bilmiyorum, savaşmayı bilmiyorum” dediğinde senölmüşsün demektir. Neyi istediğini bilmiyorsun ve “tabuta koyupmusalla taşına koyun beni, dua edin” diyorsunuz.

Ölmüşsen git kendi mezarını kendin kaz.Neden bana kendini taşıtıyorsun?Görüyorsunuz ki uğraştığım durum; kokuşmuş birçok şeye me-

zar arama hareketidir.Hâlbuki ben ölümü durdurmayı temsil ediyorum.Çok zor da olsa bir yaşama imkânını araştırma, buluşturma ve

kazandırtma eylemi içindeyim. “Nasıl Yaşamalı?” derken bunlarıaçıklıkla söyledim. İlgili değilmiş, yaşamın kabuledilebilir biçimle-rini yakalayamıyormuş; kendilerini bu şekilde çok kocakarıca, çokdüşkünce veya serserice dayatmak istiyorlar. Bizim büyük yaşamhareketimize kimse böyle kendisini dayatamaz. Bizim yaşama nasılyükleneceğimiz ortadadır ve hiç anlaşılmayacak bir yönü de yoktur.Katılırsan yaşarsın, aksi halde bir ajan hareketisin, kişiliğisindir.

Ölü kişilik, ortamı bilinçli karıştıran, yaşama gelmeyen, savaşagelmeyen kesinlikle düzenin ajanıdır. Üslubu tutturamayan, adımınıpekiştiremeyen yaşamın önünde engeldir. O da düşmandır. Bu açı-dan “netleşemiyoruz, kestiremedik” demenin zamanı artık geçmiştir.Biz hukuk düzeyine kadar çok yetkin bir netleştirmeyi sağladık. Ya-şam hukuku da netleştirilmiştir. Sanatı, edebiyatı incelediğinde debunları size sunuyoruz. Zaten sanat inceliği devrimin doğası gereği-dir. Sorunlar kapsamlı ele alındı. Parti ölçüleri, ordu ölçüleri, hattasosyal yaşam ölçüleri, onun her türlü bilinçle, örgütle bağlantıları,yine düşmanla olduğu kadar, halkla olan bağlantıları da çok iyi orta-ya konuldu. Bütün bunlar bu kadar netliğe kavuşmasına rağmen, hâ-lâ tam gerçeklere göre mevzilenilmiyor. Neden şimdiye kadar bugeri kişiliklere tahammül ettik? Dikkat edilirse, bu kadar sabırlı ol-mak tarihi açıdan yerinde olabilir. Toplumun içinde bulunduğu kar-maşa açısından da bu kadar netleştirme çok gerekli olabilir. Ayrıcadeneme sınama yaptırma da anlamlıdır. Büyüyünceye kadar, sağlamyürüyünceye kadar bu anlamlıdır. Ama bu duruma da ulaştıktan son-

168

Page 170: Nasil Yasamali II

ra, hâlâ tarihi gerçekleşmeyi görmemek, topluma tanınan sabrın kıy-metini bilmemek, yine deneme-sınama ile sağlamlaşmayı görme-mek ve bütün bu temel gerçekleştirmelere kendini bir gafil gibi da-yatmak, büyük suçlu konumunu teşkil eder. Sakın böyle büyük birgafil olmayın. Çünkü hem tarihi açıdan, hem PKK'deki gerçekleşmeaçısından bu gafillerin yapacağı hiçbir şey yoktur. Kendi kendinizekötülük yapmayın. İşte hukuk bu oluyor.

Tarihi açıdan ceza, infaz vakti geldi.Suçlu ayağa kalk!Gafil ayağa kalk!İşbirlikçi ayağa kalk!Kendini ıslah et ve düzeltirsen düzelt!Aslında bu büyük bir örgüt temelidir. Islah edin kendinizi ve

eğitin.Hz. Eyyüp sabrı gösterdik.Ama bunu da kötüye kullanırsanız “Şeriatın kestiği parmak acı-

maz” sözünden yola çıkarak “Ey suçlu, bütün bu sabıra, taham-müle rağmen, sen hâlâ bir suç yumağı olarak kalmaya devam edi-yorsun. Toplum için zararlısın. Parti için zararlısın, çünkü etrafınıöldürüyorsun. Basit bir kuralı bile uygulayamıyorsun, ilkeleri, öz-gür yaşamı öldürüyorsun. O zaman sen de ölmelisin. Bu kadarucuz öldürtmene izin vermeyiz. Örgütleyememekten, savaştırma-maktan, birçok yanlış kural alışkanlığından dolayı öldürtmeye,ölüme yol açman ağır suçtur” diyeceğiz. Aslında açıktaki suçluvurulurken, sömürgeci düşmanda vuruluyor.

Faşizm en büyük insanlık suçunu işliyor.Ve biz de bütün gücümüzle yükleneceğiz.Düşmanın içimizdeki işbirlikçisini vuracağız.Gafil de artık bir suç kategorisine giriyor. Çünkü gafil, bütün

aydınlatma çabalarımıza rağmen, ıslah olmayı kabul etmiyor. Bilebile kurallarla, yaşamla oynayan kişilikleri durdurmak zorundayız.Parti hattına, savaş hattına ısrarla girmemeyi böyle değerlendirece-ğiz ve suç durumunu aşacağız. Onun yerine normal, özgür insantopluluğu adım adım gerçekleştirilecektir. Şimdi partinin de bütü-nüyle öncülük etmesi böyle bir hukuki durumu yaratmak içindir.

Bu anlamda hukuku tanıyacaksınız.

169

Page 171: Nasil Yasamali II

Birey hakkı savaş hakkıdır

Biraz çerçevesini vermeye çalıştım. Siz daha da detaylandırabi-lirsiniz. Bunu bir yaşam biçimi olarak benimseyeceğiz ve bu biryaşam tarzıdır. Hukuksuz bu ülkede yaşanılır mı? Ya sömürgecihukukla, ya da bağımsız-özgür öz hukukla yaşanılır.

Biz bağımsız-özgür hukuku tercih ediyoruz.Bir hukuk oluşturmuşuz, gereklidir. Ve ricayla, minnetle, gelin

yaşayın, yaşamalıyız, diyemeyiz. Çünkü ekmek-su kadar gereklidir. Toplumlar, insanlar hukuksuz olamazlar.Her insanın, her ulusun hakkı, kendine özgü yaşatma hakkı ve

onun çalışma görevleri vardır. Partimiz içinde uzun süreden berigerçekleri böyle ele almamak neredeyse bir alışkanlık haline geldi.Bazıları da haktan, hukuktan, teoriden habersizdir. Aslında bunadeğişik ve tehlikeli bir kölelik biçimi de demek gerekir. Ben bu-nun için kendinizi böyle bela gibi içimize atmayın dedim. Bu, eskitoplumun çok az değiştirilmiş maskeli biçimini parti biçiminde ya-şatma oluyor. Bununla savaşımızın kapsamlı olacağını gösterdik.Düşünün, muazzam bir sömürgeci hukuk var. Bizi her türlü insanihakka, ulus hakkına, örgüt, toplum hakkına, ekonomik hakka, kül-türel hakka sahip olmaktan kısacası insanı ilgilendiren ne kadarhak varsa hepsinden alıkoymuş. Hem de azgın bir terörle. Geriyekendi hukukun uğruna savaşıma girmen kalıyor.

Bütün yeteneklerinle kendi hukukunun savaşını vereceksin.Şimdi bunu da PKK bu biçimiyle buraya kadar getirdi. Ulusal hu-kuku, halkın özgürlük hukukunu yaratıyor, egemen sömürücü-baskıcı gücü de, hukukunu da geride bırakıyor. Bu anlamda hal-kın özgürlük hukukuyla birlikte bireyin bazı hakları da doğuyor.Bunlar bir insan gibi yaşamak için, belli bir ulusal kimlikle, bellibir halk kimliğiyle, belli bir ekonomik kültürel bazı özgürleşmeimkânlarıyla, hatta kendini çalışmaya, çalışma hakkına, iş huku-kuna, sahip kılmakla kendisini yaratabiliyor.

Bu da kişinin kendini kazanma hukukudur.Savaş hukuku da gereklidir. Kişi savaşla kendini gerçekleştiriyor.

Hakka hukuka kavuşturuyor. Bu da en çarpıcı bir şekilde hakkını el-

170

Page 172: Nasil Yasamali II

de etme tarzıdır. Şu anda her şeyimizi, halkımızı, savaşla elde ettiği-miz açıktır. Birey de savaşarak kendini hak sahibi yapabiliyor.

Birey hakkı savaş hakkıdır.İyi savaşan kendi hakkını-hukukunu iyi elde eder. Savaşamayan,

onur bilincini ve eylemini az çok yakalayamayan biri köle olmayamahkûmdur. Sömürgecinin mahkûmudur, ya da kurtuluş örgütününmahkûmudur. Haktan hukuktan bahsedemez. Savaşabildiği orandahaktan bahsedebilir. Örgüt kuralları dahilinde en ince taktiklere ka-dar indirgemişiz. Cevap verildiği oranda özgür birey ve onun huku-ku doğar ve yaşaması da giderek imkân dahiline girer.

Özgür topraklarda her şey birliğe

düşmana karşı öfkeye davet ediyor

Bütün bu anlattıklarımız tarihe ve gerçekten doğru yaşama ihti-yacı olan herkese, her şeye mal edilmelidir. Yoksa ne diye kendi-mizi bu kadar vereceğiz. Verilenler herkesi müthiş yaşama ve sa-vaşa çeker. Hatta o kişiyi kimse durduramaz. Kadrolarımız bir ala-na gittiklerinde altı ay geçer geçmez adeta nefesleri tükeniyor. Ça-lışmaların başına getirilen durum da budur. Ama şimdi hemen herşeyi fethetmeye taşırılıyorsunuz. Ama sınırın ötesine gidersenizkendinizi boşaltırsanız o sizin günahınıza olur. Önderliğin yanın-dan çıkış yapan sağlamdır, yani güç kazanmıştır. Kendini çok za-yıf hissedenler bile müthiş güçlendirilmiştir.

Neden her şeyiyle ülkesinde, savaşımın eşiğinde olan bir yapı-yı güçlendirmiyorsunuz? Bu çözümsüzlüğünüzü ifade eder. Bizbütün yönleriyle ortaya koyup böyle yapılmaması gerektiğiniçok sağlam bir şekilde gösterdik. Buna hakkınız yok. Herhangibir karargâhta, birim başında, en yakıcısı da gerillada bunu yapa-mazsanız, yerimiz buradan daha dar diyemezsiniz. Her katılım,mükemmel savaş, özgürleşme istemiyle doludur. Alanlar mü-kemmel mevzilendiricidir, geriye komutanın (siyasetten anlıyor-sa) işi uygulamasına gelir, o da baş görevdir. Sıradan bir savaşbirimini aldım, ordu çekirdeği yaptım, eylemi çok geliştirdim,düşmanı kahredecek biçimi buldum, tarzı yakaladım, savaşçıyıortaya çıkarttım. İşte “bu işe varım” diyenin gerçek ifadesi bu-

171

Page 173: Nasil Yasamali II

dur. Kendi çapımızda her çalışmamız düşmana darbedir. Yine biralana giderim; duruma göre en çok bir alan değişikliği yaparım,o da altı ay derim. Aksi taktirde oraya bu çalışmayı dayatırım,hissederim, kokusunu alırım, ezerim.

Lübnan sahasına geldik.İlk altı ayda ölçtük-biçtik, hemen bir eğitim faaliyetini dayattık.

Daha sonra bir baktık ki, alana daha elverişli, çok daha büyük dev-reler dayattık ve son ana kadar kullanıldı. Başkaları da ülkeye git-tiler, onların dağları çok büyüktü, sanmıyorum bizim küçük Lüb-nan dağı kadar bir dağ olsun. Bizimkiler tepe bile sayılmaz.

Bir tek damla su yok.Orası ise senin ülken, her tarafında şarıl şarıl su akıyor. Şimdi

böyle bir yerde daralma olur mu? Orada mevzilenmeme nasıl olu-yor? Siz nasıl öyle yaşadınız, orayı nasıl Çingene çadırına çevirdi-niz? Hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum. Sizde hiç mi ruh, vicdan,sağduyu, hürmet, saygı, tarih şuuru, biraz hüzün, hiç mi yoktu?Kendi kendinizi böyle daralttınız. Kürdistan'da, özgür topraklardaher şey birliğe, düşmana karşı öfkeye davet etmiyor mu? Öyleysenedir sizin içine girdiğiniz bu uygunsuz durumlar? Neden kendini-ze bu kazandırmayan durumları yakıştırıyorsunuz? Ben bu sahayageldiğimde tek bir imkân, tek bir yardımcım yoktu.

Sezdim, duydum ve fırsat buldukça yüklendim.Siz neden hazır olanı çar-çur ettiniz, ediyorsunuz? Bu ahlak ki-

min ahlakı, bu lüksü nerede gördünüz, adam kaçırtmayı, bastırmayı,dağı devrim lehine kullanmamayı, kendini bile imha edecek ne var-sa onunla idare etmeyi nasıl kendinize yakıştırdınız? Bundan dolayımantığınızdan, kişiliğinizden haklı olarak kuşku duyuyorum.

O zaman inkãr çocuğusunuz,fitne-fesat geleneğini temsil ediyorsunuz.Ya halkın hatırına sizden tarihi bir kişilik istenseydi ne olurdu?

Haydi bu halk dilsiz, güçsüz, çaresiz ve size “oğlum, kızım benimbu derdime bir derman ol” deseydi ne olurdu peki? Bir insan hal-ka böyle yaklaşım gücü göstermez. Hazır olanın bile başına bunugetirirseniz nasıl karşımıza çıkıyorsunuz?

Tarihe karşı alnı ak olmaktan, halkın huzurunda saygıyla eğil-mekten bahsediyoruz.

172

Page 174: Nasil Yasamali II

O zaman nedir bu, halka, örgüte, yoldaşa karşı belalı olma du-rumu? Kimin ahlakıdır, kimin vicdanıdır bu? Sorun bu sorularıkendinize ve kendi kendinize izah edin. Göreceksiniz ki, bunlardüşmanın size taktığı beyinlerin ürünüdür. “Önderlik sevdalısı ol-duk, erkenden önder olmak istedik” deniliyor, inanıyor musunuzbuna, bastırarak ordu kurabilir misiniz?

Ben yedi yaşındaki çocukluğumu anlattım.İki-üç çocuğu yanıma getirmek için bin dereden su getirdiğimi,

kuş avladığımı, gece yarısı gidip şuradan-buradan üzüm toplayıp on-lara bir şeyler verdiğimi anlattım. Ben yedi yaşında bu kadar zorluk-lar harcayarak insanları kazanıyordum. Siz ise bu kadar hazır değeriçar çur edeceksiniz ve sıkılmadan bir de komutan olduğunuzu söyle-yeceksiniz. Bizim de halka, mevziye, yoldaşa yaklaşımımız ortada.Kendi yöntemlerinizle sonuç alacağınıza inanıyor musunuz? Bu yö-netim anlayışınızla, yoldaşlık anlayışınızla sonuca gideceğinize inanı-yor musunuz? Hazırı bile değerlendirememekle yaşamı kurtarabilece-ğinize inanıyor musunuz? O zaman kendinizi çözmek zorundasınız.

Ben bir kişiyle ilkin ilişkiye girdiğimde hiç tanımam, ama bü-tün hünerlerimi gösterip kişiyi etkilemek için ne gerekiyorsa onuyaparım. Bir köye giderken bütün etki ve gerçekleştirme gücümükullanırım. Siz ise gittiğiniz her yere posanızı seriyorsunuz. Herşeyin posasını çıkararak çıkışı yapıyorsunuz. En güzel davranışı,en olumluyu kim, nerede esas aldı da sonuç alamadı! Yaklaşım-lar doğru olmalıdır ve kendinizi çok akıllı da sanmayın. Akıllılıkişin düzenlenmesinde gösterilmek durumundadır, düşmana karşıalınan mesafede ispatlanmalıdır. Gericilikle, işleri karıştırmaklaakıllılık gösterilemez. Lafazanlık etmeye de hiç gerek yok, pratikkişinin aynasıdır, lafa bakılmaz.

“Merkez olmak istemiyoruz isyan önderleri

olarak kalmak istiyoruz” anlayışı TC'nin zaferidir

Bu kadar anlatıma karşı sen ne diyorsunuz? Ben neden bu kadaryüklenme gereği duydum veya bize niye bu kadar çektirildi?

Abbas: Başkanım, bir kördüğümün çözüldüğü belirtildi. - Tamam, adını öyle koyduk da, kendinin akıllı olduğunu iddia

173

Page 175: Nasil Yasamali II

edenlere ne diyeceğiz? Merak ettiğim nokta şu: Acaba bu seferakıllıca yönelinecek mi? Ben mi sizi zora soktum, yanlış bir yaşa-mın içine mi çektim veya devrim dediğiniz yaşam şekli böyle miolur? Veya bu büyük hareketimiz neye benziyor?

Fuat: Zorla insanları vatana, özgürlüğe çekme. - Acaba şimdi doğru başlangıçlar yapabilecekler mi, aslında bizi

yularından kesmek istediler. Şimdi o da çok iyi anlaşılıyor. Aslın-da bu süreçleri biraz daha adlandırırsanız, hepinizin ne kadar yet-mezlik içinde olduğunu görebilirsiniz ve sonuçları çarpıcı olur, bukonuda kendinizi yanıltmayasınız. Ne diyorsunuz?

Fuat: Suçluluğunu gizleme...- Yalnız suçluluğunu değil, yetmezliğini, apolitikliğini, birçok

şeyi gizleyerek idare etmek. Fuat: Örgüte kendisini açmamak. - Çok yanlış bir biçim oluyor değil mi? Dikkat et, bu hata yalnız

kişiye değil, bir ulusa mal oluyor.Bu, köylü pskilojisidir, esnaf kurnazlığıdır.Bununla insanlıktan, ordudan, temel siyasetten olunuyor. Yet-

mezlikleriniz sizi zora sokmakla sınırlı değil, etkisi çok büyüktür.İyi bir merkez olamamanın etkisi ise çok korkunç olur. Kudretli birmerkez olsaydı, benim eleştirmeme hiç gerek kalmazdı. Zeki veyaişbilir bir merkezi öğe olsa bütün bu çalışmayı yapmama gerek kal-mayabilirdi. Bir yerde bu, büyük merkezileşmeye çaba harcamaoluyor. Merkezileşme görevlerine, kadrolaşma görevlerine karşılıkveremeyenlere büyük bir çabayla karşılık verme oluyor. “Merkezolmak istemiyoruz, kadro olmak istemiyoruz, imhalık kitle istemiyo-ruz, isyan önderleri olarak kalmak istiyoruz; lafazan sosyalistler,Türkiye'dekiler gibi kalmak istiyoruz” anlayışı TC'nin zaferidir. Şuana kadar TC'nin zaferine geçit vermeyen bir önderlik tarzı çokmüthiş ve çok önemlidir. Yalnız TC'de değil, onun arkasındakini,işbirlikçilerini de göz önüne getirelim. İşte o zaman çok ciddi ol-mak, sorumlu olmak gerektiği ortaya çıkıyor. Bizim yaptığımız gibiyapmak gerekiyor, başka seçenek var mı? Olmadığı belli. Daha ön-ceki anlatımlarda, tartışmalarda dikkatinizi çeken ve benim tartış-mam gereken hususlar neler olabilir. Özellikle bu ıslah işi geliştimi? Esas olarak burada yol açtığımız çarpıcı değişiklik nedir?

174

Page 176: Nasil Yasamali II

Fuat: Çok değişik düşünceler var yapıda, yeni bir bakış açısınıkazanıyorlar; dünyaya bakış, insana bakış, kendine bakış. Dönü-şüm sağlanıyor. Kişi, eskiyi irdelemede, yeniyi oluşturma yönündeıslah ediliyor, kendi gerçekliğini, parti gerçekliğini daha iyi bilinceçıkarma durumları yaşanıyor. Yalnız kendi gerçekliğine bakıştasığlık var, bizim de yaklaşımımız o tarzdaydı.

- Şimdiye kadar yaklaşımları düzeltme yönünde çok konuştuk,birçok yaklaşım verildi. Alamamışlardı da şimdi mi biraz aldılardiyorsun. Fark nerede, en etkili dersler hangileriydi. Kördüğümükesin çözdük diyebilir miyiz?

Abbas: Parti zaten kördüğümü çözmüş, sorun kişilere bağlıdır. - Özgül olarak doğrultunuz neydi? Biz sadece askeri hattı, Ör-

güt hattını doğrultma da değil, biraz daha doğrultmaya çalıştığımızyaşama ilişkin yönlerdir. Neyi ezdik, uzun süredir partiyle olduğu-nu, yaşadığını sanıyorlar, fakat hemen ezildiler. Her kişide ezilenve doğrultulan yanlar olduğu kesin.

Fuat: Eski yaşam hayali ezildi aslında. - Çok eski hayaller, yaşamlar yıkıldı değil mi?Fuat: Evet Başkanım. Aslında ayaklar artık yere basıyor, ol-

dukça büyük bir gelişme ortaya çıkmıştır.

PKK'de sadece kendini

yeniden yaratmak mümkündür

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna ruhi ve sosyal yönden de kesin çı-kışlar yaptırıldı. Çözümlemeler geliştirildi, çok tehlikeli yaşam an-layışlarının olduğu ortaya çıkarıldı. Yaşama gelmeyen, inkârcısı,kaçışcısı, saldırganlık içinde olan birçok anlayışın mevcudiyeti açı-ğa çıkarıldı. Anladığınızı sanıyorum. Umarım kesin bazı sonuçlarıçıkarırsınız. Burada çözümlenen herhangi soyut bir durum değil,herbirinizin çok can alıcı bir gerçeğidir. Sadece çözümlemekle ka-lınmıyor, doğru yolu da konuluyor. Aynı zamanda onun buyruğu,perspektifi de veriliyor. Dönem itibariyle belli bir müeyyideye, ya-ni “yürümezsen karşına bu gelir” biçiminde bir karşılık da verili-yor. Artık bunu da kendinize uyduramazsanız “vur aptala, vur al-çağa, vur suçluya, vur düşküne, vur serseriye, vur namussuza, vur

175

Page 177: Nasil Yasamali II

bozguncuya, vur soytarıya, vur ha vur” diyeceksiniz. Bunların hep-si yenilik içeriyor. Yaşama yoldaşça, güzelce, soyluca gelmeyenlere“defol ne geziyorsun burada” demek gerekiyor. Bu da bir ahlakgereği oluyor. Sanırım bunlar hepinizi iliklerinize kadar sarstı. De-ğerlendirmeler birçok yeniliği ortaya çıkartabilecek kadar güçlü.Hiçbir zaman bundan üç ay önceki gibi durumlar olamaz artık.

Gelişme, perspektif, çare, sonuç alıcılık var.Muazzam bir gelişme.Farkındasınız değil mi? İliklere kadar hissetme ve artık neye

nasıl yüklenilir bu biraz açığa çıkmıştır.Bir kadınla nasıl yaşanması gerektiği anlaşılmış mıdır?Kim anladı bunu? İçinizde akıllı biri var mı? Bir kadınla partide

nasıl yaşanılır, sorusunu artık cevaplandırabiliyor musunuz?Doğru yaşama gelecek misiniz? Nasıl parti içinde durulur, nasıl

yaşanılır? Geçmişle farkını görebildiniz mi? Hesaplarınız mı bo-zuldu, yoksa doğruya çekmenin coşkusu mu egemen?

Hepinizin coşkulu olduğu görülüyor. Heyecanlısınız. Ama hembayanlarda, hem erkeklerde hâlâ gerilikler, yaşama gelmeyen yak-laşımlar var.

Ben çok erkek gördüm.Ben çok kadın gördüm.Kendini konuşturan çok kişi tanıdım. Neredeyse benim bile ca-

nıma okumak istediler. Ama hepsi en kötü duruma düştüler. Bizimyanımızda kadın müthiştir. Ya çok özlü, çok gelişkin, melek olmakzorunda, ya da kudurur.

Kadının çirkin yönlerine karşı büyük bir mücadelemiz var. Ka-dın düşkünlüğüne, kadın basitliğine, kadın hafifliğine ilişkin desavaşımımız oldukça büyüktür. Zaten başka türlü yeni kadını ya-ratamayız. Eğer varsa yanılgılarınız kesin aklınızı başınıza alma-lısınız. Bizim yanımızda devrimci bir kadın olunabilir. Bunun im-kânları vardır. Akıllı olanlar kendine yüklenip devrimcileşebilir-ler. Kesinlikle PKK saflarında bu çözüm gücüne, bu iflah olmaz-lık sınırındaki yaşam dayatılamaz. Çok çarpıcı bir kadın yaşamın-dan da bahsettik. Etkileyici bir kadın saflarımızda nasıl kalır; buölçüleri verdik. Bunlar ulusal planda olan ölçülerdir. Öyle “yara-mazlığımı konuştururum. Öksüz büyütüldüm. Kadınlığımı biraz

176

Page 178: Nasil Yasamali II

devreye sokarım” sakın ha! PKK bu konuda çok radikal bir örgüt-tür. PKK'de sadece kendini yeniden yaratmak mümkündür. Bizdekadın, kesin insan olmak zorundadır.

İşiniz çok zor.Erkeklerden iki kat daha fazla insan olma gereğini siz kadınlar

duymalısınız. Kolay kolay kadın beğenmiyoruz. Erkeklerin (tümeleştirilerime rağmen), kolay kolay kadın beğenmedikleri, beğen-meyecekleri ortaya çıkıyor. Zaten sizde her düzeyde eskisi gibi ko-lay kolay erkek (sosyal ilişki, yasal ilişkisi açısından söylüyorum),her düzeyde eskisi gibi kabul edemezsiniz ki! Sadece duygu ilişki-si anlamında söylemiyorum. Eşit, özgür, soylu, çözümleyici, geliş-tirici ilişki çok gerekli size. Ölçü, üslup çok önemli. Ben örgüt so-rumlusuyum, ben de kabul edemem. Açık söylüyorum, bunlar bi-zim ailenin çocuklarıdır. Onlar ne kadar değerliyse siz de o kadardeğerli olmak zorundasınız. Erkekleri ne kadar terbiye ediyorsakda siz onlardan daha öncü düzeyde partiyi temsil etmek zorundası-nız. Öyle “anlamadık, kadınlığımızla, hafifliğimizle örtbas ederiz”demeyin. Çok zorlanırsınız. O zaman kaçarsınız. Kaçmayı da her-halde düşünmüyorsunuz değil mi?

Ama bu şekilde de sizi kabul etmeyiz. Ne yapacaksınız? İstedi-ğimiz gibi olmazsanız, sizinle yaşamı sürdürmeyiz. Yani PKK’yibu yönüyle müthiş eğitiyoruz. İlişkiye ihaneti mi sızdıracağız, iliş-kiye basit kadını mı sızdıracağız, ilişkiye objektif ajanlığı mı, iliş-kiye her türlü kadın teslimiyetini, uzlaşmacılığını mı sızdıracağız?Buna hakkınız var mı?

Ne hale getirildiğiniz belli. Böyle mi kabul edeceğiz sizi? Ben buhalinizle sizleri kabul edemem. Belki düşkün bazı erkekleri bulursu-nuz, bu erkekleri zaten karıdan beter edeceğiz. Kadından daha betersözüm ona erkek yaklaşımı bizde geçmez. Gerçekten bu konuda çokbüyük bir savaş verdik. Çünkü bu konuda çok düşürülmüşsünüz.

Erkek çok düşürülmüş, alçaklaşmış.Kördüğüm son halkasıydı.Onu da böyle çözdük. En son, en temel halkaydı. Kendine gü-

venen erkek, kadın yaklaşımında yüceltirse biribirinizi taşıyın de-ğer verin. Fakat layık olmama, düşürme anlamında ise çok kötüolur. Bazı yanlış anlayışlar kadar doğruları da ortaya koyduk.

177

Page 179: Nasil Yasamali II

Büyük çukurdaki,

teslimiyetteki kadını biz yükselttik

Nasıl yüce bir kadın olunur?Nasıl yüce bir duyguya ulaşır?Nasıl güzel, çekici bir kadın olunur?Nasıl etkileyici ve öncü bir kadın olunur?Bunların sınırları, ölçüleri konuldu. Ben bile bu konudaki hay-

ranlığımı, ne kadar kadınla ilgili olduğumu ortaya koydum. Tabiibunu ortaya koyarken, kadın gerçeğiyle nasıl savaşmışım, anamlanasıl savaşmışım, kadının ölümüyle, batağa çekilmesiyle nasıl sa-vaşmışım bunları da ortaya koydum.

Sizi bu anlayış buraya çekti. Bunu anlayacaksınız. Öyle kendili-ğinden kadın buraya alınmadı. Büyük çukurdaki, düşkünlükteki,büyük teslimiyetteki kadını biz buraya çektik. Ben kendim onunbüyük isyanını, büyük öfkesini, büyük kabul edilmezliğini yaşa-dım. Kabul edilebilir ölçülerine doğru geliyorum şimdi.

Önderlik, eğer çok zorunlu bir ulusal görev olmazsa, bu kadınhafifliğini bir saniye bile kabul etmez. Ama ulusal düzeyde bir gö-rev olduğunun bilincinde olduğu için, çözüme gitme gereği duydu-ğu için, yine sorunun temel öneme haiz olduğu için bu kadar kap-samlı ele alıyor. Burada ölçüyü geliştirirken, erkek için, kadın içinher düzeyde ölçüleri verirken, neyin nasıl kaybedildiği kadar, nasılkazanılması gerektiği, onun örgüt, savaş bağının nasıl seyrettiği deçok çarpıcı bir biçimde ortaya konuldu.

“PKK'de çok kız var, çok genç var, gider birbirimizi kandırırız,kolay aşk yaparız, kolay ahbap çavuşluk yaparız” demek büyükyanılgıdır. Her yerde olur da PKK'de olmaz.

Kürt namussuzluğunu doğru namusa dönüştürüyoruz.Unutmayın ki, en değme diye tabir edilen Kürt kızı yaşıyor mu,

ölüyor mu belli değil. Eziklik, boynu büküklük had safhadadır.Kürt kızını getirdiğimiz isyan çizgisinde de bin bir emek verilmez-se anında ölür. Şimdi bunları görmeden “kadındır, hemen ilişkiyegeçeyim” demek namussuzluğa göz dikmektir. Herkes çok ustaca,örgüt ve savaş doğrularımız temelinde bu işi geliştirmesini bilme-lidir. Dayatılmak istenilenler her Allah'ın kulunun kabul edeceği

178

Page 180: Nasil Yasamali II

yaklaşımlar değildir. Veya benim dayatacaklarım herkesin kaldıra-cağı şeyler değildir. Neden? Çünkü ulusal çözümleme bağlamındasöylersek kolay kadın olunamaz. Bir ulus birleştirilmek istenili-yorsa bu gereklidir. Keyfinizi tatmin etmek, bireyciliklerinize çıkışyaptırmak, yaşam şansı vermek için çalışma yürütmüyoruz. Geç-mişte, erkekler veya aileniz kadına ne yapmışlarsa, hatta tutkusu,sevdası ne olursa olsun önemli olan bu ortaya konulanlardır.

Benim için geçerli olan ortaya koyduğumdur.Ve bu da sizin tek sevdanızdır. Anlaşılmayacak hiçbir yönü yok.Sevmek çok zor.Ben bütün gücüme rağmen, istediğim gibi sevemiyorum. İstediğim gibi kadın ilişkisini geliştiremiyorum. Çok zavallı

mıyım? Değilim aslında. Evde mi kalmışım? Yok. Peki, neden bukadar zor durumdayız? Bu diğer Kürt erkekleri gibi olamıyormuyum sizce? O aniden erkek kesildiğiniz gibi, ben de erkek ke-silemiyor muyum?

Erkek olmak kolay değil

Na. : Aslında o erkeklik değildir Başkanım. - Öyleyse nedir?Na. : Erkeklik dışında her şey olabilir. - Aslında kim kocakarıdır bunu ayırt etmek biraz zor. Ben ken-

dimi kurtarmak için bu kadar çaba harcıyorum.Erkek olmak kolay değil.Nasıl bu erkekliği kendinize yakıştırmışsınız. Esef ediyorum.

Zaten babamı da beğenmedim. Şimdi kendimi de beğenmiyorum.Demek istediğim; kendimi de, her şeyi de yeniden yapılandırmakzorundayım. Neden kendimi bir kızın başına bela edeceğim. Doğ-ru dürüst kendimi yürütemeyecek durumdaysam köle bir kızı alıpneden kendime bela edeceğim.

Kızın kendisi bir kere zavallı.Erkeklik denilen şey bunu kabul etmemeli. Bu dağdaki erkek-

lerimize, başa bela demekten başka bir şey söyleyemiyoruz. Ozaman ne anlamı var o erkekliğin? Bir kız arkadaşına bir ortam

179

Page 181: Nasil Yasamali II

bile sunamıyor. Bir yaşam imkânını veremiyor. Ondan sonra da“ben başka bir erkeğim” diyor.

Bu kızlar da aynısı.Size bir karış kadar yer veya özgürlük veremeyecekse ne yapacak-

sınız bu erkeği? Size sunabilecekleri ciddi bir özgürlük ve yerleşmeimkânı yoksa neden onları kabul edeceksiniz. Benim bile imkânımbu kadar, bütün iyi niyetime, çabama rağmen ancak böyle verebiliyo-rum. Erkek dediğin adam ancak bu kadar olur. İşte kızın veya Mar-din erkeğinin yaşadıkları, biliyorsunuz o bağlı olduğu erkek hem denişanlısıyla birlikte sömürgecilerin verdiği tabancayla vurulmuş.

İşte Kürt erkeği!Düne kadar arkadaş, yoldaş dediğiniz adamın durumu. Bu er-

kekler insanı nereye götürmezler ki? Aslında bu konu biraz açıldı.Zaman olsaydı bir psikolog gözüyle, saatlerce de anlatabilirdim.Bir romancı gözüyle, hatta bir asker gözüyle de çok kapsamlı anla-tabilirdim. Benim çözümlemem size çok soyut, teorik gelmesin.Ekmek-su kadar yaşamınızla ilintilidir.

Koyduğum ölçüler ulusal ölçülerdir.Ve bunlar bütün erkeklerin, hatta kadınların da ölçüleridir. Kürt

erkeğinin kendini bu temelde bitirişi, kadının da erkeğe köleliği azmıdır! Ben binlercesini aklımdan bir bir geçiriyorum. Ben hâlâ oyedi yaşındaki arkadaşlarımın elimden alınışını bile mesele yapı-yorum. Erkek oyun arkadaşlarım ile kız oyun arkadaşlarımın za-mansız elimden gidişi benim için hâlâ bir kayıptır. Kazanma dedi-ğiniz olayı biz bu kadar çok erken ve amansız bir biçiminde ele al-mışız. Çocuklarını bizim elimizden almak için eve kapatırlardı.Bin bir yöntemle onları geri çekiyordum. O açıdan kazanma mese-lelerine kolay bakmayın. Örgüt size kazandırıyor, konuşma imkâ-nını veriyor, kendi başınıza mı böyle ayakta kaldığınızı sanıyorsu-nuz. Bizim çabalarımız olmasaydı şimdi her biriniz bir kocakarıolurdunuz. İlk erkek sizi kölece bağlamış ve hemen ucuz bir koca-karı yapmıştı. Şimdi beyninizi bağımsızlaştırmakla, yüreğinizi,duygularınızı özgürleştirmekle uğraşıyoruz. Siz gözünüzü açar aç-maz bir erkeğe göre endekslenmişsiniz ve biz de erkeğe göre olanbu yaşam endeksini kırmak istiyoruz. Bağımsız yetişme imkânınısize sunmak istiyoruz. Çünkü öyle olmadan sizinle yaşanılamaz.

180

Page 182: Nasil Yasamali II

Bu kadar köleyi PKK içinde tutamayız.İlkel tutkularla, ilkel sevda ve inkâr anlayışlarıyla ilişki gelişti-

remeyiz. Benim sorunu bu kadar kapsamlı ele almamı yeni mi farkediyorlar. Neden şimdiye kadar önderlik gerçeğini doğru ele alma-dınız? Bu konuyu kendinize nasıl soruyorsunuz?

Yeni evliliklerden siyasi evliliklerden

ülke parti ve ordu evliliklerinden bahsediyoruz

Na. : Başkanım aslında fazla isimlendirmek doğru değil. Önem-li olan gerçekten ortak özelliklerin kişilerde şu veya bu düzeydekendini yaşatması, bunlarla mücadele nasıl olmalıdır? Perspektifolarak önderliğin verdikleri doğrultusunda hareket edilirse bütünyetersizlikler aşılır.

- Nasıl etkilendin sen acaba, büyük dönüşümü yaşadın mı? Se.: Oldukça sarsılma yaşandı Başkanım.- Daha çok hangi yönleriyle sarsıldın?Se.: Daha çok kendi gerçekliğini görme konusu ya da geri ya-

şam özelliklerini, ilişkilerini görme noktasında bir sarsılma yaşan-dı. Daha önce bu konuda büyük bir aldanma yaşanıyordu.

- Niye aldanma yaşanıyor ki?Se.: Başkanım daha çok yaşamın bütünü kendi gerçekliğinden

uzaklaştırılarak yaşattırılmış olmasından kaynaklanıyor. - Sosyal yaşama nasıl yaklaşmalıyız?Se.: Başkanım, bugüne kadar yaşadıklarımız bizi bir bütün ola-

rak çok geri noktalarda tutan yaşam şekliydi. Burada onun aşılma-sının tek yolu da devrimci çaba ve emekle ulaşılacak bir irade nok-tasına gelmektedir.

- Bu tartışmalar bir kadına özgürlük anlamında sence neyi verdi?Se.: Her şeyden önce kendini örgütlemek gerektiği, devrimci

olmak gerektiği, bunun dışında da bir çıkış yolunun olmadığı.- Bir yenilik sunuyor mu, yeni bir yaşam hakkını sunuyor

muyuz? Se.: Kesinlikle Başkanım.- Farklı bir kadın olabileceğinize inanabiliyor musunuz? Bu

181

Page 183: Nasil Yasamali II

erkek yaklaşımlarında çok yönlü olmayı veya olağanüstü olmayıhissediyor musunuz?

Se.: Başkanım partiyle bütünleşme noktasında belirli bir düzeyeulaşmış olduğumuz söylenebilir, an be an yaşama geçirme söz ko-nusudur.

- Hız, heyecan, tutku doğru biçimlerde gelişiyor mu?Se.: Bir gelişme olduğu söylenebilir. Yani geriyi dayatma duru-

mu oldukça aşıldı. - En çok sarsılan erkek kimdir peki? Sarsıldın mı gerçekten, ör-

neğin seni ne sarstı? Ce.: Sosyal yaşam konusu Başkanım. Partiye katılmadan önce

bir evliliğim de vardı. - Ne yaptın o evliliği? Ce.: Bıraktım Başkanım.- Ne olacak peki, kadına yazık değil mi, kim bakacak ona? Ce.: Kendisini de getirmeyi düşünüyordum, gelirken söylemiş-

tim zaten. - Nerede olabilir şimdi? Ce.: Çukurova'dadır, ailemin yanındadır. - Kimdir o, yakının mı? Herhangi bir kız mı, nasıl buldun?Ce.: Ancak yedi yıllık süre içinde bulabildim. Anlaşarak evlendik. - Peki, şimdi ne anladın, evlendin de ne oldu? Ce.: O konuda sarsıldım. - Bu konuda yaşadığın basitliğin seni basitleştirdiğini gördün

mü? Çok ucuz ele almanın acaba sana neyi kaybettirdiğini farkediyor musun?

Ce.: Çok fark var. - Yeni evliliklerden, temel evliliklerden bahsediyorum, cinsi-

yetlikten değil, siyasi evlilikten. Ordu evliliği, parti evliliği, ülkeevliliği. İlk evlilikler ancak benim dediğim biçimlerde olabilir. Buevlilikleri yapmayanlara anladığınız anlamda evlilikler yasaktır,haramdır. Senin o evliliğin de fazla geçerli olamaz. Çünkü ülken-le, halkınla, partiyle köklü bağlar geliştirmedikten sonra fazla an-lamı yok. İki yol var; ya TC'ye kaçarlar; erkekse ona koca bulu-ruz, kadınsa onu da erkeğe dönüştürürüz. Bu çözümlemelerin ru-huna uygun yaşayamazlarsa tam tersi sistemler uygularız.

182

Page 184: Nasil Yasamali II

Sevgiyi anlamak Ağrı Dağı'na ulaşmaktan

veya en zoru başarmaktan geçer

Kürtlerde kaçan kızları vururlar.Genelde bizim vuruş tarzımız farklı; bazı şeylere mutlaka var-

mak gerekiyor. Mesela eski kurallara göre dağa çıkmak böyle er-keklerle yaşamak çok ayıptı değil mi? Biz şimdi buna onay veri-yoruz, yol açıyoruz, ama örgüt gerçeğinden kaçış yaptı mı o eskiKürt kanununu uygulamalıyız. Dürüst olacaksınız.

Hatta yüzlerce erkek sizlere hayran olsun veya siz de çok hay-ran olabilirsiniz. Ama bunun bir fizik problemi kadar zor olduğunuve böyle “canım istiyor” demekle ulaşılamayacağını herhaldekavramış bulunuyoruz.

Sevgi gerekli, ama sevgi bizde o kadar düşürülmüştür ki, hatta okadar katledilmiştir ki, sevgiyi anlamak Ağrı Dağı'na ulaşmayı ve-ya en zorlu bir uğraşıyı başarmaktan geçer. Biz sevgiye ihanet et-memek zorundayız?

Sevgiye ihanet etmemek, sevgiyi yaratmak çok önemli.Dersim katliamı yürütülürken sorumlu bir albayın şöyle bir cüm-

leyi kullandığını, eksik de olsa bir kitap da gördüm, “Bu vahşiler hertürlü cezaya müstahaktırlar, çünkü sevgi diye bir şeyden anlamaz-lar.” Aslında kendileri bu durumu yaratmıştır, fakat katliamın gerek-çesini orada buluyor “vahşiler sevgi diye bir şey bilmezler.” Yanisevgi katliamının ne kadar dehşetli olduğunu gösteriyor. Hem sevgiyikatlettiler ve hem de onun yerine kendilerine taptırdılar. Katliam te-melinde sahte sevgi, sevgi demeyelim de, cücelik ortaya çıkarılıyor.

Çok sahte bir durum. Ben Dersim'e gitmiştim, hatırlıyorum, ilktoplantıyı yaptığımda bir grup kız vardı. Hepsi de bayağı iyi sayılır-dı. Şimdi onlar bitti diyelim, büyük bir kısmı hain çıktı, büyük birkısmı polise vardı, dürüst bazıları da gitti, ama neden öyle oldu diyedüşünüyorum. Örneğin Dersim olayında özgür kadın yaratmakönemlidir ve imkânları da vardır. Lakin Kemalizm de etkiliydi ve sa-nıyorum 12 Eylül'de özel olarak çok uğraşmış ve mahvetmişti. Öz-gür kadın potansiyelini silindir gibi ezip geçti, çok az kurtarabildik.

Kemalizm ve daha sonra 12 Eylül'ün etkisi çok önemli bir özgürkadın potansiyelini mahvetti. Siz onların artıkları oluyorsunuz ve

183

Page 185: Nasil Yasamali II

zor bela sizi biraz çekmeye çalışıyoruz. Benim de etrafımda bazılarıvardı; kimi vuruldu, kimi düşmana kaçtı. Yazık olur insan böylekaybederse. Hepsi de çok yamandılar, bayağı ataktılar, girişkendiler.Ama çözemedik, düşman daha etkili çıktı veya düşmanın bunlarüzerindeki yaşam etkileri onları bitirdi. Şimdi şu çok açık: Yanılma-mak açısından söylüyorum, size yer veririz, kadın erkek ilişkisine deçok özgürce bir gelişme imkânı sunarız fakat çelikten kanunları var.

Sevmek çok gerekli

fakat kimle nasıl ne zaman?

Doğru seveceksiniz, sadece sevgi değil, doğru yaklaşacaksınız,doğru konuşacaksınız, doğru yürüyeceksiniz. Tabi bütün bunlarıngüzellikle ilişkileri vardır, siyasetle, askerlikle bağları vardır. Aksihalde herhangi bir ilişkiye geçit vermeyiz. Ayıptır, yani senin birköle kadını kendine yakıştırman, bir militana yakışır mı? Benimsorumluluğum altında bu kadar kız var, hiçbirisine karı gözüylebakamam, arkadaş gözüyle bakarım, sevgili haline getirmeye çalı-şırım. Ama siz hemen nasıl karı yaparım düşüncesindesiniz. Bukızlar bu kadar düşmüş daha konuşmasını bilmiyorlar, onları karı-laştırmak ne demek! Sizleri ilkin gürbüz, canlı, yani biraz özgürveya yaşanılabilir hale getirmek gerekir.

Sevmek için ilkin objesini yaratacaksın.Ben bunu söylerken abartma yapmıyorum, sevmek çok gerekli

fakat kimle, nasıl, ne zaman? Kendimizi yitiremeyiz ki. “Sığınaktafırsatı buldum, yetkiliyim alıp kaçarım veya kölem yaparım” dersensen haysiyetsizin tekisin. Kadın namus anlayışı onu kabul etmez,yücelteceksin. Benim özel tedbirlerim olmazsa bu kızların, her birisibir bela olur. Zaten zayıflar, erkek biraz geçit verdi mi duygusallar,hepsi ağlarlar. Korumaya, sığıntı olmaya çalışırlar. O zaman yaşamkatledilmiş demektir. Biz böyle bir hata işleyemeyiz. Sorun canın is-temesi değil sorun; savaşma, özgürleşme imkânıdır. Sanırım içiniz-de böyle bir sürü sevdalı, bir sürü anlayış var. Kızlarda da var, hemde yaygın. Doğru sevmeyi acaba kaç tanesi becerebilir.

Geçen yılki kadın konferansında ilişki maskesi altında, nasıl kon-feransın boşa çıkarılmaya çalışıldığını biliyoruz. Mesela genel evli-

184

Page 186: Nasil Yasamali II

lik kararı geliştirme. Eğer öyle bir karar alınmış olunsaydı, gerilla-nın neresinde olurduk. Ama çoğu neredeyse bunu normal görecek.Hepsi dürüst, saf kızlar. Sevmeyin, aşık olmayın dayatmasında bu-lunmuyorum. Size müthiş sevgi yolunu açtım, ama gerilla ordusunuböyle bitirecek kararlar çok tehlikelidir. Bu işin kuralları olduğunuhep unutuyorsunuz veya hiç aklınıza getirmek istemiyoruz. Devrim-lerin doğası böyledir. Meşhur ortaçağda da öyle bir şair vardı, “Dev-rime, isyana kalktın mı ilk yapacağın iş, karından boşanmaktır” di-yor. Bunu söylerken tabii özgürlüğün anlamını da veriyor.

Ben de sizin gibi yaptım.Ben de karasevdalıydım daha önceleri.Ama çok büyük bir savaş geliştirdim. Keşke siz de böyle ba-

şarsanız. Benim bu konudaki savaşımı biraz anladınız mı? Zorla-ma yok. Ama izleyin, araştırın. Bu konuda son derece üretici hu-suslar var. Yine kadın-erkek arayışınız devam etsin. Ama bu bi-limsel ve özgürlük iradesi çerçevesinde olmalı. Sevdiniz diye si-zi suçlamıyorum, ama eski biçimiyle de olmayacağı açık. Dedi-ğim gibi çok değer de verir. Ama bu kızlar şimdi perişan. Bunlarıayakları üzerinde tutuncaya kadar bin bir emek harcıyoruz. Yanihalkı bir düşürmüşse kadını bin düşürmüştür. Bunları kaldırma-dan, bunları yürütmeden, ne evliliğidir, ne nişanlılığıdır, değilmi? Bir devrimci için söylüyorum.

Zor!Bu kızlardan şehit olanları da vardır. Bütün kızlar, çok değerli

yoldaştırlar. Hepsi de bize bağlıydılar. Aslında yarattığımız düzeyküçümsenemez. Daha da geliştiriyoruz.

Kendimi yarattığım oranda

kadını da yaratıyorum

Benim biraz başarmak istediğim şu oldu:Kürt kadınına göre erkek nasıl olmalıdır? Bir defa onu temsil

etmeye çalışıyoruz. Çok önemli bir husus. Kendime öyle ölçü-ler sahip kılmalıyım ki, öyle bir gerçeği ifade etmeliyim ki, ulu-sun bütün kadınları, yaşamak isteyen kadınları, şehitleriyle, her

185

Page 187: Nasil Yasamali II

şeyiyle bir özgürlük kabulü çerçevesinde olsun. İnce eleyip sıkdokuduğumuzu, ulusal düzeyi yaratmak görevinde olduğumuzubilerek anlam vereceksiniz. Çünkü militan buna biraz dikkat et-mek zorundadır. Sizin daha çok buna benzer görevleriniz var.Kendiniz için ilişki değil, ulusal düzey için, hatta insanlık içinilişki diyoruz.

Çünkü özgürlük ideolojimiz, eşitlik ideolojimiz var.Biz bunu saptırmayız, öyle olursa reel sosyalizme dönüşürüz.

Bu konuda da yaratmayı sağlayamazsak çok ciddi bir özelliktenuzaklaşmış oluruz. Ama şimdilik Kürdistan çapında uygulamayıgeliştiriyoruz. Kadın gerçekliği açısından kendimi yarattığım oran-da, kadını da yaratıyorum. İlgi duyuyorlar, duysunlar.

Beni kolay etkileyemezler.Ben kadının oyunlarına düşmeyecek kadar örgütlüyüm.Kadının zayıflığına veya basitliğine düşmem.Ne bir feodal bastırmacıyım, ne de istediğim gibi özgürüm. Gü-

cüm var deyip veya çok zordayım, zavallıyım, zaaflıyım deyip dekadını kullanmıyorum. Ama aynı zamanda müthiş bir güzellikaraştırıcısıyım, özgür ilişki arayıcısıyım. Parti içinde sağlam otur-mak isteyen kadın, kendini tanımak zorundadır. Entrikayla, komp-loyla, cinsellik güdüsüyle kesin benimle baş edemezsiniz. Karşım-daki o bayan bu konuda beni denemeye çalışıyordu.

“Benim dayattığım cinsellik politikası böyle olduğuna göre se-nin mutlaka başka uğraşların olması gerekir” diyordu.

“Yanılıyorsun” dedim.Kendimi az çok sağlam götürecek durumdayım. Bunca Kürt er-

keğini böyle düşkünlükle elde etmişler. Özellikle temel bir zayıf-lıkla, hepsini böyle bağlamışlar. En son o oyunu bana da dayatma-ya çalıştığında, hassas davrandım.

Politikam ustacadır.Genel bir kadın politikası oluşturmam birçok devrimcinin yapa-

madığı politikadır. Düşman bu kadın oyunlarıyla çok ilginç ve çokanlamlı olan özgürlük hareketini bozmaya çalışıyor.

Şimdi ben bütün bu kızları kandırıyor muyum?Hayır!Bir politika oluşturmuşum ve yürütüyorum. Hiçbirisini zorla-

186

Page 188: Nasil Yasamali II

ma yok. Hatta kendileri ısrarla “kalalım” diyorlar. Zaten saflar-dan en az kaçan kadınlardır. Bir politika gereğidir. Şunu yapma-ya çalıştık: Kadınların büyük kaybediş nedenleri var. Büyükoyun var, büyük tuzaklar, hatta büyük duygu zayıflıkları var.Kendi kendime “güzellikten vazgeçme” diyorum. Ama güzelli-ğin altındaki zayıflıkları, düşman her zaman sana karşı kötü kul-lanabilir. Buna karşı kendini nasıl güçlü tutacaksın, diye de ken-dime soruyorum. İşte o zaman çizdiğin erkeklik politikasının ha-kim savunucusu olacaksın. Bir yandan kadınla haşır neşir olu-nurken, bir yandan Hz. İsa gibi olacaksın. Günün birinde düşma-na karşı büyük oynamak istiyorsan böyle politika yapmak zorun-dasın. Kendine güvenen, önder olmak isteyen veya soruna çö-züm bulmak isteyen erkek kendini ayarlamak zorundadır. Düşü-nün, kadını devrime hiç almasak, savaşın başarısı olmaz.

Kadınsız devrim olmaz.Aldığımız bütün kadınlar da başımıza bela.Ne kaçmak ne yanına bir fukarayı koymak yiğitliğe yaraşır.

Fukara kızı yanına alıp, Köroğlu gibi terkisine de alsa kaç paraeder. Ayıptır, bu devrimci şerefimize yakışmaz. Biz özgür ilişkiistiyoruz, ama canımıza okunuyor. En özgür bildiğiniz kadın bilebir bakarsınız ucuz cinselliğe dayanarak sizi bağlamak ister. Er-kek de bu konuda çok bitiktir. Bu güdü üzerine dayalı çok ilkelbir karasevda durumunu araştırıp, çözemezsek Kürdistan'da hiç-bir şey yaratamayız.

Sanıyorsunuz ki savaş kendiliğinden gelişiyor. Hayır! Zatenher şeyi öyle ucuz ele aldığınız için anlam derinliğini kaybedi-yorsunuz. Sadece benim denediğim o on yıllık ilişkide teslimi-yetten tutalım provokasyona kadar her türlü şey vardı: İhanetvardı, erkek zayıflığı ve kadın numarası vardı. Nasıl dayanacak-sın? Şimdi klasik Kürt erkeğine göre ilk yapılacak şey, eline bı-çağı alıp öldürmek olacaktır. Zaten o zamanki arkadaşlar da onuöneriyordu. Ama emre girmek de olmaz. Diğeri de bunu fırsat bi-lir. Doğrusu sabır, kendine hâkimiyettir ki, bu konuda kendinehâkimiyet, bir önderlik tarzıdır. Bu olmazsa Kürdistan olmaz,PKK olmaz, yiğitlik olmaz, savaş olmaz. Şu anda bu örneğe da-yanarak söylüyorum ve ancak bu kadar yapabildim.

187

Page 189: Nasil Yasamali II

Önderlik kurumu kimin nerede,

nasıl yaşaması gerektiğini bilir

Şimdi siz benden daha mı kurnazsınız ya da tutkulusunuz?Değil!Ceset gibisiniz!Yayılmayı, yönelmeyi bile bilemiyorsunuz.Ben ise her zaman rüzgâr gibiyim.Ama görüyorsunuz bu yaşta korkunç bazı gerçekler etrafında

döne dolaşa durumu kurtarmaya çalışıyorum. Siz kızlar çok duy-gusal olduğunuzu sanırsınız. Ne duygusu, ceset gibisiniz. Siz ne-rede sevmek nerede?

Çok fukarasınız. Siz güdülere, alışkanlıklara sevgi diyorsunuzBen güdülere, alışkanlıklara sevgi demem. Keşke büyük bir sevgikaynağı olabilseniz, keşke hayranlarınız çok olsa ve siz de layıkolabilseniz. Ayıp değil. Ben de hayran olmalıyım sizlere. Güzelli-ğe hayran olmak, ayıp bir şey değil ki! Güzel bir kadın olarak de-ğerlendirilmek kötü bir şey değil ki! Ama ortada mal mülk varsaben ona alet olmam. Yanıma da öylelerini yakıştırmam.

Yine de açığım. Benim yanımda kalmak isteyen varsa, ister er-kek ister kadın olsun farketmez gelsin. Mesela kendine güvenenerkek varsa ve komutan olmak ya da önder olmak istiyorsa gelsin.Dayanırlarsa sonsuza kadar kalsınlar, hiçbir şey demem. Zordur,ama dayanabilirlerse “bravo” derim. Ağlamak da yok. Başka yer-de olsaydınız kim bilir ne halde olurdunuz. Ama benim yanımdaağlanamayacağını biliyorsunuz. Verdiklerimizle sanıyorum şaha-dete kadar sağlam yürüyebilirsiniz. Kızlar da öyle duygusallıklabeni uğraştıramazlar. Ucuz etkilemeyi çok denediler, başaramadı-lar. Bir sürü özellik dayatılıyor, ama benim de boş bir erkek olma-dığımı, ulusal düzeyi yaratmakla uğraştığımı anlamalısınız veciddiye de alacaksınız. Kürt erkeğinin tarih boyunca, düşürülmüş-lüğünü önlemeye çalışıyorum. Çok önemli özelliklerle, kadınyaklaşımlarını geliştiriyoruz. Ama bazıları beni sıradan biri gibigörüp tersini yapmaya çalıştılar. Sizin ne kadar dar görüşlü oldu-ğunuz bu davranışlarınızla ortaya çıktı.

188

Page 190: Nasil Yasamali II

Önderlik kurumu kimin nerede, nasıl yaşaması gerektiğini bi-lir, hem de görünmez bir biçimde. İlişkilerimde kesinlikle bastır-ma temelinde yönelmem. Gelen özgür gelir, özgür tartışır, özgürgider. Siz de böyle uygulayın. İlişkileriniz oldukça büyük bir çö-zümlenmeye tabi tutulurken doğru ve yanlışlar ortaya konuldu.Kendi şahsımızda bunu her şeyden önce iyi temsil etiğimize birazinanıyoruz. Gerçekten de ilişkiler sorunu çok önemli ve savaş so-runları kadar yakıcıdır. Basit, sıradan ele almıyorum ve yaptığı-mız çözümlemelerle cinsellik ve soyut güzellik dahil, ilişki ger-çekliğinin nasıl ele alınması gerektiğini ortaya koyuyoruz. Yoğun-laşırsanız nasıl yaklaşılacağını bulursunuz.

İstemi, tutkuyu, aşkı, tatmini bir Avrupalıdan bile daha ileri birdüzeyde ele alıyoruz. Ama savaş gerçeğini, örgüt gerçeğini de gözardı etmeyeceğiz. Tabii ben de dahil bunun temel bağlantıları dahi-linde hareket edeceğiz. Birçok alanda olduğu gibi karargâha çekil-dik diye macera geliştirmek kabul edilemez. Savaşı inkâr eden ka-rar ve uygulamaları geliştirmemiz mümkün değil. Tam tersine şuanda kadın ilişkilerimiz savaşa birer davetiyedir.

Kadın-erkek ilişkileri şu anda savaşı tahrik ediyor.Kabul edilen ilişki, savaşa kalkan ilişkidir.Kadın şunu söylemeye çalışmalıdır: “Bu kadar şehidimiz var-

dır. Hepsi de bizzat kendi elimizle gerçekten özgür bir yaklaşımlaortaya çıkarıldı. Ülkeye yol alan en değerli yoldaşlarımızdır onlar.

Vatan her şeyden önce gelir.Benim tutkumdan önce vatan, savaş, siyasi ilişki gelir, benim

sevgim sonuncu planda gelir.” Şu anda ilişkiyi inkâr etmiyorum.Yani birbirlerini çok sevenler bir arada kalmalıdır, mesele bu de-ğildir. Ben onu düşkünlük olarak görmüyorum.

Ama sevgin, sevgilin bir yerde savaş kahramanı olmalı.Aksi halde bir kocakarı veya bir kocanın, bir moruğun tekidir.

Bir savaş kahramanı düzeyine gelmeyen kişi sevgiyi geliştiremez.En sevilecek kadın, aynı zamanda örgüt, siyaset, askerlik konula-rında düzey tutturmuş kadındır. Böyle kadın da, böyle erkek degerçekten en büyük saygıya ve sevgiye layıktır. Savaş her yerdeolur. Bunu kabalaştırmıyorum. Yurt dışında da savaşı yürüttük.Bütün bunlar temel ölçüttür. Çok zorda olan, çok düşürülmüş bir

189

Page 191: Nasil Yasamali II

halkız. Bu konudan çıkış yapmak istiyoruz ve ancak bu çerçevedeolur. Mümkün olduğu biraz gösterilmiştir. Bizim birbirimize vere-bileceğimiz daha çok bilinç, özgürlük, siyaset ve askerlik var.

Ya özgürlük ya özgürlük savaşımı

Saptırmayalım, boşa çıkarmayalım.Kadın dağda yapamaz, politika yapamaz demeyin. Daraltmayın,

boşa çıkartmayın. Yapabilir, yardımcı olalım. Kadının dağda savaş-masının zorlukları olabilir, ama erkekler eğer yiğitlerse biraz yar-dımcı olurlar. Yiğitlik zaten başka türlü mümkün değil ki! Yoldaşınıgüçlendirdin mi yiğitsin. Kadınsa yer ver, onu güçlendir. Kadıngüçlenmeye çok açıktır ve bu kanıtlanmıştır. PKK'nin önderlik tarzıbudur. Kadınlar da sürekli savaşım vermeli. Başka türlü asla sevil-mesi mümkün değildir. Güzelliği de yakalayamazlar. Çok çirkin birşekilde yaşlandığınızı düşünün. Sonunuz korkunç olur.

Sizler için ya özgürlük, ya özgürlük savaşımı.Başka bir biçimde şansınız hiç yoktur. Size biraz değer verelim.

Ama siz de çok önemli, çok usta bir özgürlük tutuşturucusu, yol al-dırıcısı olarak kendi konumunuzu ölçün, biçin, tayin edin ve akıllıcakullanın. Neden kendinize güvenmiyorsunuz? Kadın, her zamansöylediğim gibi daha devrimcidir. Kadın gerçeğinde devrimcilikağır basıyor. Erkek kadar zaafınız, düşkünlüğünüz yoktur. Derinliği-ne ilgi düzeyiniz daha gelişkindir. Önünüzde çok iyi çözümlenmişve oldukça, hem ortam açan, hem de cesaretlendiren bir imkân var.

Kadınlığınızı yüceltin, kendi güzelliklerinizi ortaya çıkarın.Kendi tutku ve istemlerinizi bulun ve dayatın.Partide bunu başardığınız oranda toplumda başarırsınız. Bir

kişi ile ilişkide başardığınız oranda, bunu genele taşırmış olursu-nuz. O açıdan da ilkeli olmak zorundasınız. Bu savaşı ciddiyetleele aldınız mı, orada çok özlü çaba harcadınız mı kişiliğiniz be-lirlenmiş olur. Artık biz PKK'de bu konuları çözmüş sayılırız,hatta gerillada da kadın-erkek çözümünü bu biçimde kazandık.Bundan sonra artık kimse kimseyi düşüremez ve “kadın şöylegereksizdir veya kadın şöyle düşkündür” yine “Kürt erkeği şöylezaaflıdır, şöyle satın alınmıştır” diyemez.

190

Page 192: Nasil Yasamali II

Yarattığımız kadın ve erkek korkunç bir güçtür.PKK de bu büyüklüğü göstermiştir. Benim sağlam ölçülerim

var onu yakalayandan -erkek veya kadın farketmez- daha güçlü ki-şi yoktur. Bu ölçüler önemli oranda tüm kadın ve erkek yapımızdasomutlaştırıldı, özümsetildi. Ters düşmeyin, zedelemeyin, bir demücadeleyi sürekli besleyin, o zaman bakın en iyisi siz olursunuz.

Yaşamın fethi dediğimiz olay budur.Sömürgeciliğin ruhta ve elinizden kopardığı bütün güzelliği

böylece tekrar kazanmış oluyorsunuz. Kendi elinizle kazanmadığı-nız yaşamın bir tuzak olduğunu asla unutmayacaksınız. Ne kadardürüst, saf, temiz gibi gözükürse gözüksün, hazır ilişki yoktur. Ha-zır erkek-kadın yoktur.

Mücadelenin çelik potası içinde pişirildikçe, çekiç-örs ile dö-vüldükçe ve şekillendikçe kabul edilebilir ilişki, sevgi ve yüzü akinsanlar ortaya çıkar. Onay görecek ilişki budur. Bu düzeyi partiortamı açmıştır. Hemen ucuz ilişki bulayım, düzeyinde ele alma-yın. Hayır, öyle olmadığını yaklaşımlarla koydum. Savaşın pota-sında çelikleştirecek militan kişilikten bahsediyorum. Ve yine bü-yük emekle-savaşımla kazanılmış kişi ilişkilerinden bahsediyo-rum. Ayrıca güzelliği de var bunun. Bir güzelliğin yaratılması sözkonusudur. Bu konular yeni yeni açılıyor PKK'de. Bazılarının ilgi-si yeni yeni bunu fark ediyor.

Kimse demesin “meseleler PKK'de açımlanmamıştır.”Hayır, saygılı olalım, iyi açılmıştır.Kendinize güvenin, yoğunlaşın en iyisini bulabilirsiniz. Zaten,

köhnemiş geleneklerin altında kadınlığımızı da, erkekliğimizi demahvetmeye veya sömürgeciliğin bizi eşek yerine koymasına vebunu kabul etmeye mecbur değiliz.

Özgür irademizle kendimizi ve hemcinslerimizi kazanacağız.Karşımızdaki güçler yaşamı tanınmaz hale getirdiler, sevgiden,

saygıdan eser bırakmadılar. Ama biz de özgür irademizle yaratma-sını biliriz. Ayıp olan kendi düşkünlüğüne tapınmaktır, düşkün kal-maktır. Doğrusu; bundan çıkışı sağlayabilmektir. “Ya eskiden öy-leydim, çok ayıplıyım (çoğunuzun ruh halidir), konuşamayacakdurumdayım” demek yerine “en büyük ayıplı olanı ben yaşadım.Benden daha ayıplı olanı yoktu, ama ayıplı olmayana doğru, git-

191

Page 193: Nasil Yasamali II

tikçe emin adımlarla yol alıyorum. Kemdim için, halkım içindir,ulusallık içindir” demek en doğrusudur. En büyük ayıbı yaşayan-lar, en büyük alın aklığını yaşayabiliyorlar. Burada önemli olanemek, biraz yoğunlaşma ve tutkuyu bu çerçevede örgüt gücüne,savaşım gücüne dönüştürmektir. Buna dönüştürdünüz mü, zateninsan yaratılır, halk yaratılır, aşkı gerçekleştirmiş olursunuz.

Bütün bunları bu kadar ısrarla vurgulamamın nedeni şu: Maalesefbirçok alana gidip, birçok ilişkiye tanınmaz yaklaşılıyor, tanınmazhale getiriliyor. Başlangıç da, sonuç da kötü oluyor. Bizi anlamaya il-gi duymuyorsunuz ve düşman kadar bile incelemiyorsunuz. Bugündüşmanın bizimle uğraşan en temel karargâhları bile her konuşmamı-zı didik didik ediyorlar. Bir sürü kitap çıkarmışlar ve bunlar 20-30baskı yapmıştır. Ama siz bizim en temel çözümlemeleri bile okumagereği duymuyorsunuz. Böyle kadro olunur mu? En hayati çözümle-meler var, onları didik didik inceleyin. Onlarda tam özümsemeyi anıanına gerçekleştirmeniz gereken değerlendirmeler var. Bu büyük so-rumsuzluğu, gafleti kendiniz yaşadınız, ama asla buna bir daha düş-meyin. Benden daha fazla kendiniz bu çözümlemelere muhtaçsınız.

İnanıyorum ki, bu savaşımın içinde varsınız ve sonuna kadar gi-dersiniz, ama onun içeriği, ana muhtevası, biçimlenmesi bu anla-tımlar çerçevesindedir. Eğer ucuz kaybedilirse, gençliğinize yazıkolur. Biz bu gençlikten yenilmez ve her derde çözüm olabilen, heralana hakkını verebilen, bütün görevlerine hükmedecek militan çı-karmak istiyoruz. Bu, anlamlı, bize yaraşan ve bunsuz yaşanılama-yacağı belli olan bir gerçekliğimizdir. Şartlar ne olursa olsun, neengel teşkil ederse etsin, mutlaka kavranılması ve böyle bir kişilik-le yüklenilmesi gerekirken, sizin böyle bir tarzınız yoktur. Bu ka-dar tekrarlamayı istemezdik, ama maalesef yaşanan pratikler, bizitekrarlattırmaya zorluyor. Buna hakkınız yok. Elimdeki en son im-kânlar bunlardır. Gördüğünüz gibi yükleniyorum. Parti bilincim,partili sorumluluğum başka türlü davranmama, hatta nefes almamaimkân vermiyor; doğru olan da budur. Biz her zaman bu tarzla işigötürüyoruz. Düşman ne iddia ederse etsin yarattığımız bu doğrutarzda ısrar etmek, her zaman başarıyı getirecektir.

17 Haziran 1994

192

Page 194: Nasil Yasamali II

“Dengesiz, zavallı insanların 'Nasıl Yaşamalı?'sorusuna güç yetirmeleri çok zordur.”

Page 195: Nasil Yasamali II
Page 196: Nasil Yasamali II

Bir değil binler sizi sevsin

Yürüttüğümüz savaş içimizdeki düşmana, gericiliğe karşı enköklü bir savaş oluyor. Açık cephe savaşları kolay geliştirilir, fa-kat Kürt kişiliği ne sömürgeci kanunlarla, ne feodal kanunlarla,ne de ilkel topluluklara uygulanan kanunlarla izah edilebilir.Böyle izahı son derece güç bir toplumu, onun kişilik özellikleriolan, kaypak, yalancı, zavallı, saf, aynı zamanda kurnaz, sahte veiyi niyet gibi özelliklerle kendini yaşatacak kişilikler ancak Kürttoplumunda bulunuyor. Dünyanın hiçbir toplumunda böyle birdurumun gelişeceğini sanmıyoruz. Bu kadar eleştiriyi kendindenyana yontmayan, kendisi için düşünmeyen, bu kadar yetmezliğiolduğu halde bunu rahatlıkla inkâr eden kişilikler oldukça yay-gın. Lafta görüp de tersini derinleştiren, çelişkili sahte kişiliklerde bir hayli yaygın. Ben bile bunun bu kadar olacağına hiçbir za-man inanmazdım. Peşine düştükçe ortaya çıkıyor. Kendini yetiş-tirmemekte bu kadar inatçı, bu kadar bile bile kaybettirmeye ya-tırmış kişilik özellikleri, ortamı hayli yıpratıyor.

Kadro yapımızla biraz hesaplaştık. Kadro şahsında bir parti ya-pısıyla, giderek bir toplum gerçekliğiyle hesaplaştık. Bu da benim

195

Page 197: Nasil Yasamali II

tarzım. Kendi tarzımla işin içine girdim mi aslında sağı solu, önüarkası nedir, ne değildir fazla hesaplamam. Önemli olan o anki çö-zümlemedir; pratiğin kendisidir. Hiç şüphesiz anlamı kapsamlıdır.Bu, perspektif yok anlamında değildir; var ama gerçeklerle boğuş-ma, çarpışma daha çok kapsamlıdır. Bu tarzın oldukça etkileyiciolduğu, düşmanın cephesine de yansıyor ve sanırım yavaş yavaşbizim saflarımızda da etkisini gösterecektir.

İçinizden kendini çocukça, münafıkça, gözü karaca ve yineuyur gezer gibi dayatanlar çıktı. İlginç bir kavga durumunu yaşa-dık. Bir taraftan düşman vuruş üzerine vuruş hazırlıyor, bir yandansizlerin sağa-sola, öne-arkaya kıvrılması yaşanıyor. Öte yandan daözgür savaşım tarzını ısrarla sürdürmemiz devam ediyor. Ben öylekazanılmış ve üzerinde yaşanılmaya değer şeylere fazla ilgi gös-termem. Daha çok bir şeyleri yaratma, geliştirme esas tutku nede-nimiz ve tutkulu olmamızın gerekçesidir.

Halk ordusu kurmak istiyoruz

ama sizler bunu sürekli geciktiriyorsunuz

Şimdi sizler nasıl yaşayacaksınız?Yaşamın yolunu nasıl zorlayacaksınız?Niçin, neden, nasıl?Acaba bu soruları kendisine soran var mı? Kimisi kurbanlık

koyun, kimisi kurbanlık İsmail, kimisi gözü kara lümpen, kimisişarlatan, kimisi alçak, kimisi melek, kimisi evliya gibi. Ama ağır-lık basan veya kendini hissettiren yan olması gereken zafer doğ-rultusu gözünüzden fazla okunmuyor, bunun yerine karamsarlıkgözleniyor. Biraz düşman gerçekliğinden sarsılmış ve bir şeyleranlamış, ama henüz düşmana karşı topyekûn hazırlıklı ve ona sa-vaşı dayatan bir kişilik az hissediliyor. Zaten günlük yaşamınızabakıldığında her şey görülebiliyor. Eskiden de böyle olduğunuzubiliyordum, ama şimdi bana biraz daha tahammül edilemez geli-yor. Eskiden fazla oralı değildik, ama şimdi sorumluluk düzeyi-miz artınca, yani ulusal düzey bize kendini dayattıkça tahammül-süzlük son sınırına varıyor. Bir ulusal önderlik gözüyle baktığı-mız için, çirkinliklerinizi, kusurlarınızı kabul edemeyiz.

196

Page 198: Nasil Yasamali II

Bir önder hep mükemmel bakmak zorundadır.Kadro yapımızın büyük bir kısmı önderlik söz konusu olduğun-

da her türlü çocukça, gözüyaşlı, ikiyüzlü, kendini kamufle edicibir tarzı esas alıyor ve bu doğru değil. Bizim gibi bir süreci yaşa-yan önderlikler hata yapmak istemiyorlarsa çok duyarlı, gerçekçi,oldukça siyasi ve askeri olacaklardır. Tabii bunun da tarihi ve gün-cel gerçekliklerini çok iyi hesaplayarak yapacaklardır. Ama sizinsergilediklerinize baktıkça, nasıl olmamız gerektiği adeta bir bil-mece gibi çıkıyor karşımıza. Her türlü hataya, her türlü düşmeyesonuna kadar elverişlisiniz; kandırılmaya, kandırmaya, yapay ya-şamaya, en çok da çaresiz, edilgen, ilkesiz, kandırmacı, kısacasıyetersiz, eğitimsiz ve biçimsiz yaşamaya sonuna kadar varsınız.Tarihin bu sürecinde sizi böyle değerlendiriyoruz.

Halk ordusu kurmak istiyoruz, basit bir iş değil. Ama siz kay-bettiren pratiğinizle bunu sürekli geciktiriyorsunuz. Ancak çok iyiyetişmiş Türk subayları sizi hizaya getirebilir. Bizim de böyleTürk subayları gibi yetişmiş yapımız yok. Yine de ordulaşmaktaısrarlı olacağız, ordulaşmayı, siyasi ordulaşmamızı geliştireceğiz,ısrarlı olacağız. Eskiden kendimden başka çaresiz kimse göremi-yordum, ama şimdi kendimi biraz çare kılar gibi görüyorum. Çokdürüst, sade olmaya çalışıyorum. Sanki yaşamı itiraf ediyor gibikonuşuyorum, fazla resmi üsluba girmiyorum. Değişik bir yorum-la bunu ortaya koyduk. Aslında nasıl etkilendiğinizi de bilemedi-niz. Benim kendimi böyle ortaya koyuş tarzım dönem, içerik, bi-çim itibariyle ilginç bir durum arzediyor. Bu arada pek size bak-mak da istemedik. Yani ne benim bakmam dönüştürücü olabilir, nede sizin seviyeniz uygundu. İçinizde fazla görülecek bir şey dekalmamış; hep muğlâksınız, karışıksınız, bunun için fazla bakmakistememiş olabilirim. Daha çok sürecin kendisine yüklendik. İçi-nizde çok güçlü adamlar olsaydı ilgilenirdik. Kişi ne kadar derin-se, çekici yanı o kadar fazladır. Ama sizde o derinlik yok. Bundandolayı da size fazla bakamıyoruz.

Ben karşımdaki olay ve olgulara karşı son derece hassasım.Ufak bir duyarlılık yanı olsa bile ilgilenirim. Aynı zamanda sonderece tepki duyma durumum da var. Olağanüstü bir düzenleme,biraz çirkinlikten uzaklaştırma, tabii bunun mücadelesini de yürü-

197

Page 199: Nasil Yasamali II

türken korkunç öfkelenme durumum var. Bu denge arasında çatla-mamak için kendimi zor tutuyorum. Siz aslında önderlik olayınıçok yanılgılı ele almışsınız. Benim ne kadar öfkelendiğimi, neyeöfkelendiğimi fazla bilmiyorsunuz. Hâlbuki ben karşımdaki insanızorlamamak için, kendimi oldukça zorluyorum.

Bir de yaşamı boş geçirmeye çok öfkeleniyorum.Yaşam mutlaka dolu olmalı.Yaşamak için böyle yoğunlaşıyoruz. Siz sanki uykudasınız, aval

aval bakıyorsunuz. Hiç etkilenmeden, sonuç çıkarmadan bizimleolduğunuzu sanıyorsunuz. Bütün bunlar yeniyi yaratma çabalarıkarşısında büyük bir ağırlık teşkil ediyor. Bir sürü yanlış, yüzeysel,hiç değer ifade etmeyen yaklaşımlar sergiliyorsunuz. Fazla içeriğiolmayan birçok tutumlarla bize yükleniyorsunuz. Tabii bunlar biziçok zorluyor. Ancak yine de bunca yıl birbirimize dayanabildik.

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna

beş kişi karşılık versin dünyayı sarsarız

Böyle geçti, Fuat ne diyorsun? Bu süreci yaşadık, daha öncekisüreçleri de biliyorsun. Şimdi nasıl buldun? Bize epey anlamlı ba-kıyordun zaten. Şaşkına mı uğradın veya çok mu ilginçti? Buldu-ğun yenilikler var mıydı? İhtimaller, ne olabilir? Hayli duyarlı ol-duğunuzu farkettik, hatta kendini epey zorladığını da hissettik, fa-kat bu geçen aylar sanıyorum bir şeylere değecek.

Fuat: Başkanım, bu süreçte Parti Önderliği'nin çözümlemelerigerçekten bir doruk noktası oldu. Yani daha önceki çözümleme sü-recinin bir zirvesi oluyor. Bu aslında sadece ulusal düzeyde de kal-mıyor, çözümlemeler gerçekten insanlık sorunlarını, düşünsel dü-zeyde de olsa insanlığın temel sorunlarını aydınlatıyor.

- Beni nasıl buldun acaba? Nasıl olduğumuzu gördün. Tabiiçelişkinin böyle anlaşılması son derece güç, ama o kadar da sade,değil mi?

Fuat: Başkanım özellikle 1975'lerin başlarında, o süreçte Ön-derliğin bazı yaklaşımları bizim yaklaşımlarımıza ters düşüyor-du. Sonuç alan Önderliğin yaklaşımları oldu. O süreçten başlaya-rak Önderlik için şöyle söyleyeyim: Gerçekten çok yönlü, çok

198

Page 200: Nasil Yasamali II

karmaşık, fakat yine de ayrılıkçı özellikleri, farklı özellikleri çokbelirgin bir biçimde öne çıkan, halkçı...

- Siz de bir halk çocuğuydunuz aslında. Bizim bu tarzda nedenderinleşmediniz? İnsan hâlâ kendine sormadan edemiyor. KemalPir olsaydı belki daha derinleştirirdi. İlgisi, dikkati hayli yüksekti,biliyorsun.

Fuat: Önderliğin en iyi bir izleyicisiydi Başkanım. - Başka kim beni en iyi izlemeye çalışıyordu sence?Fuat: Başkanım, Mazlum arkadaş. - Doğru. İyi izleyen arkadaşlardan biri de daha önce Haki'ydi.Fuat: Yaşanan süreçte daha belirgin bir biçimde öne çıkıyor.

Fakat daha sonraki şahadetiyle Kemal arkadaşın Önderliği çok bü-yük izleme, anlama, kavrama ve kavradığı ölçüde bunu uygulamadurumu var. Bu, onun kişiliğinde somutlaşıyor.

- Evet herhalde kendine sık sık soruyorsundur: “Ben neyim, na-sıl katılıyorum neden sağlam bir izleyici olamıyorum” diye, geç-mişe öfkeleniyorsundur. Hâlbuki o kadar fedakârsın. Benden katkat daha fazla bazı yönleriyle fedakârlığın var. Ama dönüşüme uğ-ratamıyorsun veya benimki gibi kullanamıyorsun. Yani süreci ya-şayanlar var, ama nasıl yaşamışlar? Dikkat etseydin, biraz izlesey-din müthiş bir rol oynardın. Usul, biçim, yöntem, üslup, taktik, fe-dakârlık, cesaret çok güçlü, fakat taktik, üslup, tarz geri... Önemlibir bağlılığın ve bu bağlılığın altında da çok liberal şeyleri sergile-me durumun var. İçerik olarak en çarpıcı konular neydi sence?

Fuat: Başkanım, bir kere “Nasıl Yaşamalı?” sorusu oldukçanetleşiyor. Yani özellikle bu konuda çok netleştiğimi belirtebilirim.

- “Nasıl Yaşamalı?”nın en çok neresini önemli buldun?Fuat: Başkanım, ordu yaşamının, askeri yaşamın ve her şeyin

savaşa göre ayarlanması.- Savaşın kanununa uyulması diyorsun. Yani insan güdülerinin

bile en yüksek siyasi, askeri yaşama nasıl dönüştürüleceğini gör-dünüz. Ve sanırım çok yüksek bir düzey oldu. Evet buna güç yetir-mek her babayiğidin harcı değil. Fakat başarabilirseniz gerçektensizlerde de önderliksel vasıflar gelişebilir. Birçok öğemizin, kendihaline bırakılırsa güdülerine rahatlıkla teslim olup en yüce görev-lere ihanet etmesi işten bile değil.

199

Page 201: Nasil Yasamali II

Fuat: Evet Başkanım. Bu noktada aslında devrim gerçeklerininizahı yönünde olmalıdır. Yani bu konuda salt netleşme yetmiyor.

- Özellikle Kürt düşkünlüğüne karşı, Kürt düşürülmüşlüğüne,yanıltılmışlığına karşı en büyük savaştır. Çözümlemelerimizdenbiri de bu oldu. Daha çok “sen ya böyle yaşarsın, ya bitersin” gibibir perspektif verdik. Hayli hırslı, fakat bir o kadar da gerekli birtutumdur bu. Belki çok zorlanacaksınız, ama herhalde devrim içinbunu böyle yapmak en doğrusudur. Yani ne biraz güdülerini yaşa-sınlar, çirkinleşsinler, ne de ilişkiler inkâr edilsin yaklaşımı yok.Yaklaşım son derece cüretkâr ve çarpıcıdır.

Fuat: Başkanım, ya devrimcilik, ya düzen yaşamı. - Yani çözümsüz bırakmıyorum. Aslında eleştirin diğer bir yönü

de peşi sıra çözüme götürmektir. Yaşamak istiyorsan yüceliği nasılesas alacaksın? Biraz da neredeyse o eski dinsel yaklaşımlar kadargüçlü olmuş? Dolayısıyla çok büyüten bir yaklaşım tarzı.

Fuat: Başkanım o eski dinsel çıkışlarda, onların öncülerindegörülene benzer bir yaklaşım.

- Felsefi çıkışlar da vardır. Yalnız dini, felsefi çıkışlar kadar, ortayakoyduğumuz çözümün temeli oldukça bilimseldir ve güçlüdür de.

Fuat: Kürdistan gerçekliğidir. - Gerçeklikle bağlıdır. Sadece bir hayal veya böyle bir deyiş su-

nulmuyor. Fuat: Bir ütopyadan ziyade somut gerçeklikten yola çıkan bir

çözüm oluyor. - Bu herhalde bilimle birleşen en cüretli yaklaşım oluyor veya

ahlakla bilimin birleştirilmesinde ciddi bir deneyim oluyor. Başkaböyle sizi derinden etkileyen, tehlikeli bulduğunuz veya biraz dahageliştirilmesini uygun gördüğünüz noktalar neler olabilir?

Fuat: Başkanım, “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna yanıt son derecenet ortaya konulmuş ve somutluk da arzediyor.

- Dikkat edin, sorun netçe ortaya konuldu, ama herhalde en az ba-şarılacak bir husus oluyor. “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna benim çizdi-ğim çerçeveye göre beş kişi karşılık versin, biz dünyayı sarsarız.

Fuat: Başkanım, katılım biçiminde de kaynağını bulan bir hu-sus bu. Özellikle bazılarımız için çok önemli ve yeniden gözdengeçirmemiz gerekiyor.

200

Page 202: Nasil Yasamali II

- Evet onların yaşamlarını, tutkularını yıktık. Aslında nasıl yaşa-dıklarını da fazla anladıklarını sanmıyorum. Daha çok yaşamın ne-resinde olduklarını göstermeye çalıştık. Veya yaşıyor mu, yaşamı-yor mu, yaşamdan ne anlıyor; bunu açığa çıkardık. Eğer yaşamailgi duyulursa, gereken sorular sorulmuş ve cevaplar da verilmiştir.Acaba buna doğru yol alacaklar mı?

İlkeye ihanet etmeden yaşamak çok önemli

Dengesiz, zavallı insanların “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna güç ye-tirmeleri çok zordur. Ama doğruları söylemek zorundayız. Doğrula-rın hatırı var, yoksa insanların zaafını esas alamayız. Veya doğrularakıyarak böyle yapamayız. Çoğunuzun tutumu böyledir. Esası bir ta-rafa bırakıp günlük ilişkileri esas alma şeklinde yapamayız. Doğru-lar için büyük çaba, bunlar adına ilkeli olabilmek, ilkeleri yaşaya-bilmek çok büyük öneme haiz bir özelliktir. İlkeye ihanet etmedenyaşamak çok önemlidir. Bunu çarpıcı gösterdik. Sen Abbas böyleayırt edici noktaları nasıl izah edebilirsin? Eski bir arkadaş olaraksen de bizleri sanırım yaklaşık yirmi yıldır izliyorsun, değil mi? Nebuldun bu sefer bizde? Veya çok çarpıcı yönler neresiydi?

Abbas: Başkanım, özellikle eleştiri tarzı, yöntemi önceden devardı, ama bu geliştirilmiş. Bu eleştiri tarzının bence dünyada ör-neği azdır. Belki de tek örnek. Bu tarzın bu biçimde bir ordu kur-ması da ender rastlanan bir durum.

- Düşmanı da şaşırtan bu mu oluyor?Eşine rastlanmayan tarz!Bir dostumuz; “yeni savaşım sanatı, yeni ordu sanatı, PKK'nin

tarzında yeni sanat, PKK'nin ordulaşmasında sanatsal olarak neifade eder” diyordu. İlginç buluyorsun sen de, değil mi?

Abbas: Çok ağır eleştiri, en fazla birliğe yol açıyor, birleşmeyeyol açıyor. Çok uzak yerden ordulaşma ve savaş yürütülüyor. Dün-yanın hiçbir yerinde görülmemiş bu.

- Evet bir gazeteci de soruyordu, “sen nasıl bu kadar kişiyiburadan yönlendiriyorsun” diye. Tabii sizin gücünüz buna ulaşa-maz değil mi? Çok daha alışageldik yöntemlerle bir şeyler yap-mak istiyordunuz. Tabii ben bir açılım gösterdim. Doğrudur, ta-

201

Page 203: Nasil Yasamali II

rihte örnekleri fazla yok. Bu çağa bir din çıkışı uygulanamazdı.Bugün İslamcılar sanırım bizim tarzı biraz kopya etmeye çalışı-yorlarsa da, sonuç sıfır oluyor.

Abbas: İran devrimi de oldukça kitlesel bir devrimdi. Ordu kur-mak, örgüt kurmak, bu düzeyde günlük ilgilenmek, hazırlayıp yü-rütmek gibi bir gelişme orada olmadı. Dinlerde de olmadı aslında.İslamiyet’in çıkışında bizzat işlerin en başından itibaren en küçükişlerde bile doğrudan yürütüşle, ancak böyle gelişebildiler.

- Benim tarzım gerçekten çok kendine özgü. Hayret. Halkı dabuna inandırdık. Kaçamazsınız; zor değil mi? İnanılmaz bir şey.Bu kadar sert eleştiri, kavga, dövüş, olmasına rağmen, yine de ge-lişen birlik var.

Fuat: Başkanım, aslında başkaları eleştiri adı altında birbirleri-ni kırıyorlar.

- Bir sürü parçalanmaya, tasfiyeciliğe, komploya, ihanete yolaçıyorlar. Tabii biz bunları göz önüne getirerek yürütüyoruz. Yaniher gün sizi tutmak bile ne kadar büyük bir çaba ister. Çünkü bağ-lılıklarınızda müthiş ayrılıklar vardır. Kürt olayını düşünün en gö-zü kara bağlılıkta korkunç bir ihanet vardır.

Büyük ustalık bizimki.Veya artık çok uğraştığımız için mi, bunun müthiş ilgi ve prati-

ğini yaşadığım için mi böyle acaba? Çok derin, çok yoğun bir mü-cadele sürecine mi girmişim? Veya ilişkileri çok mu gözetleyipböyle üzerinde durmuşum? Emek sürecine, yaşam sürecine çokbüyük ilgim var herhalde. Bir de çocukluktan beri temel insani de-ğerlere bağlı kaldım. Bir yönüyle çok saf, olağanüstü bir çocuğum.Bir yönüyle inanılmaz ölçüde bir çocuk arkadaşıyım. Böylesi özel-liklerim var. Benim kadar çocukla ilgilenen olmadığı gibi (ki geç-mişte hiç ilgilenmezdim), benim kadar çocuklara tepki duyan dayoktu. Siz de çocuklarla ilgilendiniz, ama bugün benim tarzım ço-cuk birliğini en çok geliştiren tarz oluyor. Bu tarz halkı örgütlüyor.Örneğin bu bayanlara dikkat edelim: Benim kadar onlardan kaçanolmadı, ama bu konuda da çekim gücü olabildik. Nasıl oldu bu?Bir insan veya bir erkekte böyle bir yan gelişeceğini sanmıyorum.Hiç mümkün değil. Bu kadar üzerine yürü, bu kadar eleştir ve bukadar çek! Bu kadar öfkeli ol, bu kadar ilgi duy!

202

Page 204: Nasil Yasamali II

Büyük terbiye etme ihtiyacı kendisini hissettirdi. Kadın böylekendi haline bırakılırsa büyük terbiyesizdir. Ama erkekten dahafazla işlenmeye de uygundur. Artık bu bir tarz meselesi. Her ba-bayiğidin işi değil. Tarihi inceleyin, peygamberler dahil sultanlarve benzerleri nasıl ele almışlardır? Onlarda güdüye teslim olmavardır. Hemen hepsinde karşı cinsin çekiciliğine teslim olma var-dır. Açık olmasa bile gizli vardır. Ben onu da tam bir savaş konu-su yapmışım. Çok erkenden onu çelişki yaratma ustası olarak de-ğerlendiriyordum. Düşmüş kadın aynı zamanda büyük alçaktır.Büyük alçakla savaşacaksınız.

Ama diğer yandan bunun adını da yaşam koymuş. Derler ya,“Allah sizleri kadın eline düşürmesin.” Tabii bu alışılmış ve geribiçim anlamında söylenmiş. Bizim karşımızda da böyle bir kişilikvar. Kendimi de en çok ondan sakındırmışım. Oldukça önemli birözellik, yani bir çocuk kadar saf, ama diğer yandan da kadınla uğ-raşı veriyorum ve bu çok süper olmayı gerektirir. Benim gibi ilgi-lenmeyi göstermeniz zordur. Keşke yapsanız ve bu konuda büyüksavaşım verseniz. Ama düşmeyesiniz, düşürmeyesiniz. Bu olağa-nüstü bir çaba istiyor. Kendi kendinizi aldatmayın. Yaşamda çıkışyapmak öyle basit bir sorun değil. Benimle kendinizi kıyaslayın.Bunları es mi geçeceksiniz, oyuna mı getireceksiniz, inkâr mı ede-ceksiniz, karşı mı koyacaksınız, ucuz mu kaptıracaksınız? Zatenşaşkınsınız ve nasıl yapacağınız da pek belli değil. Çirkin mi kala-caksınız? Hayır, bu mümkün değil.

Özgür kadın güzel olmalı

Aslında çok harbi dövüşüyorum. Genç bir kıza nasıl yaklaşılır,onun özgür ifadesi nasıl olur, bunlar çok güçlü. Her şeyiyle dahayetkin, daha iyi, becerikli bir kızı, yani mükemmel örgütçü, as-keri, siyasi, cins olarak da çekici, bütün böyle insanı insan yapanözellikleri yaratmak istiyorum. Biz önder adamız veya en azın-dan ona saygılı olmak zorundayız. Öyle inkârcı, öyle kendini yi-tiren bir ortamdan, yaşamdan geliyor ki, bir militan gibi anlayışlakarşılık veremediği gibi, anlayışlı bir dost gibi bile olamıyor. El-bette insan soruyor; militanlık diyorsunuz, hani ülkeye bağlı ola-

203

Page 205: Nasil Yasamali II

caktınız, hani yiğit olacaktınız, kızdan da yiğit çıkacaktı? Şimdisizleri ne yapayım? Sorun özgür kalmaksa, yiğit kalmaksa bu bi-raz benim tarzımı yaşamaktan geçer. Ben ikiyüzlü olamam veyacinsiyetimi kötü kullanamam ki!

Ne inkâr ederim, ne kötü kullanırım, ne çirkinleştiririm.Hayır, ondan olağanüstü sonuçlar çıkarırım. Geldiniz, ama

PKK'de ucuz erkek bulamazsınız. Büyük bir savaş var. Bu erkek-ler de öyle, sizler de öyle, ben de öyleyim. Bu işte önce kendimiyatırmışım. Kendimle öyle savaşıyorum ki, çatlatıyorum adeta.Benim kadın yaklaşımım konusunda bir sürü kitap yazacaklar ile-ride. Şimdiden yazmışlar, daha da yazabilirler. Ersever'in kitabındada var. Her gün basında çıkıyor. Bir erkek olarak da sanmıyorumbenim bu konudaki gücümü başka biri göstersin. Tedbir, düzen,hâkimiyet, güvenlik, birçok özellik var. Benim ölçülerim birazsağlam olmasaydı, saflarda bir tek genç kız ayakta kalabilir miydi?Ne dilleri, ne bedenleri, ne ruhları sağlam kalırdı. Erkek egemen-likli özellikler onları bir günde ezip geçerdi. Yani benim tutumum-la, gücümle ilgili bir olay. Erkekler hâkimdir, erkek egemenliklitoplumsal özellikler bu kızları yaşatmaz. Erkeklerin en benim di-yenlerinin bile çok kısa sürede tasfiye edecek güçlü, hâkim özel-likleri vardır. Özgürlük değil, egemenlik özellikleri. Kadınlar daufak bir cinsel numarayla erkeği rahatlıkla halleder, işte böyle başaböyle tarak. Kadının da büyük oyunu cinselliğidir. Bunun için nebu erkeği, ne de kadın beğeniyorum.

Yetmezliklerinizi, ayıplı, çirkin yanlarınızı görseydiniz şimdidev gibi olurdunuz. Ama PKK'nin de bu konuda bir politikasınınolduğunu herhalde yavaş yavaş idrak ediyorsunuz. Bu konu da benbir politika uygulayacağım. Din kuralıdır, ahlak kuralıdır, aile vegeleneklerdir bu konularda kendimi fazla bağlayıcı bulmuyorum.

Bana göre burada da bir ilke var: Özgürlük, güzellik ilkesi.İster kabul edin, ister etmeyin, ben sizi zorlamıyorum. Bana gö-

re özgürlük ve güzellik ilkesi en gerekli olanıdır. Adı başka da ola-bilir, ama benim böyle bir tutkum var. Böyle ilkesi olan bir kişiolarak yaşıyorum. Bana göre özgür kadın, güzel olmalı diyorum;siz de “ağlarız, sızlarız” diyorsunuz. Hayır! Ben onun için erkenyaştaki tecrübelerimi aktardım. Şu anda bu yaşa kadar gelmişim,

204

Page 206: Nasil Yasamali II

sürekli kendimi hazırlamışım, nasıl beni aldatacaksınız? Çok zor?Beni de kendinizi de aldatmanıza izin vermeyeceğim.

Özgür bir kadın yaratmak

bir ülke kurtarmaktan daha zordur

Benim ulusal düzeyde konuştuğumu herhalde biliyorsunuz. Ma-dem “ulusal önder” diyorsunuz, o halde ben de ikiyüzlü olmaya-cağıma göre, ulusal düzeyin en talep edilen biçimini uygulayaca-ğım. Hem ulusal önder diyeceksiniz, hem bir aşiret öğesi gibi dav-ranacaksınız. Bu yapacağınız en büyük yanlışlıktır.

Madem gençsiniz, enerjiniz var, ulaşın! Yaramaz işlerle o kadaryoğunlaşıyorsunuz ki, günlük ilişkilerinizde her türlü hafif meşrepveya siyasi değeri yüksek olmayan davranışlar var. Gençliğinizimüthiş kullanırsanız ancak bana ulaşabilirsiniz. Tabii gençliğinizi,enerjinizi ve kadınlığınızı doğru kullanırsanız her biriniz erkektendaha fazla çekici bir komutan, önder güç olabilirsiniz.

Aslında benim yaptığım insanın özüne çok büyük bir saygıoluyor. Yani anamla bile tartışmam çok ilginç. Aslında tam civci-vi gösterirken şunu söyledim; “sen madem bana sahiplik ediyor-sun, çocuğunu kesin yetiştireceksin ve ona yeterli bir dünya aşı-layacaksın.” Bu çok önemli bir ilke, bu ilkeyi şu anda ben uygu-luyorum. Bu büyük bir uygulamadır. Çok erken yaşta çok etkilibir cevap. Öyle çocuk olacağına hiç olmasın demiştim. Oyun oy-nadığımız kız da böyle gitmişti. Yani arkadaşını aramak anlamlı-dır değil mi? Gelin oldu gitti diye, artık başkalarının malı oldudiye, bıraksaydım, sanıyorum özgürlük ilkesinden epey tavizvermiş olacaktım veya mülkiyet ilişkisine, insanın mülk gibi kul-lanılmasına erkenden izin verecektim. Tabii daha sonra ilgilerimisürekli geliştirmem, arayışımı çok ilginç tarzda sürdürmem benien son kadın özgürlüğünün bu düzeyine getirdi. Ama siz olsanızkırk defa sizi satsalar, alsalar şakır şakır oynarsınız. Benim içinise bunlar bir savaş, kavga nedenidir. Benimle yaşamayı çok zorgörüyorsunuz değil mi? Çok sade konuşuyorum, özgürlük ilkesi-ni de gösteriyorum. Kendinizi satmayın, kendinizi çok özgür kı-lın, çok güzel kılın, sizden ilham alınsın.

205

Page 207: Nasil Yasamali II

Bir değil binler sizi sevsin.Kendinizi böyle tutabilir misiniz? Çok zor bir sorun, ama anlaşı-

lırdır. Böyle bir yaşama gelme zordur, ama benim anlattıklarım çoksade gerçeklerdir. Böyle bir düzey sizler için en özgür düzeydir.

Açıkça söylüyorum:Bana göre bir kadın yaratmak, bulmak, bir ülke yaratmaktan,

kurtarmaktan daha zordur.Veya bir ülke yaratmayan birinin kadın bulacağını sanmıyorum.

Sadece alır-satar. Bir kadın ilişkisi veya özde ilişkileriniz olmalı, amabu ilişki kesin vatanı kazandırmayı gerektiriyor. Eğer bir vatan kaza-namazsanız kesinlikle elinizdeki kadını bile alırlar. En büyük aşkınızolsa da ben gelir elinizden alırım. Bu bir ilkedir ve hepiniz de bu il-keye uymalısınız. Bir parça vatanı kazandırmadan, kazanma derken,bütün kişiliğinizi ona yatırmadan, bu konuda gerçekten tutarlı olma-dan ne kadın, ne çoluk-çocuk, ne mal-mülk size bırakılmaz.

Benim bir yaşam ilkem var.Vatanın kurtuluşuna katılmayanın kadınından tutun malına,

mülküne, çocuklarına kadar hepsini elinden alma ilkesidir. Ulusalolmak biraz da budur. Düşman “çocuklarınızı elinizden alıyorlar”diyordu ve hâlâ “pişmanlık yasası”nı işleterek gazetelerde veTV’de bunu tekrarlıyor.

Sizi ana-babalarınızın, erkeklerin, kadınların elinden almak içinsavaş yürütüyoruz. Hatta F... arkadaşımız kötü bir kadının elinedüşmüştü. Aslında kadın da sözde bizim değerlerimizle yetişecektiama sonradan ajanlığa soyundu. Aile kanalı açılıyor ve aile kana-lından hainle ilişkisi çıktı. Üzerinde büyük oynamaya çalıştılar.Ardından toplumsal, ulusal birtakım yüklenimlerle de bindirildi,son derece tehlikeli noktaya getirildi. Biliyorsunuz, güdü, gelenek-ler çok güçlü kuvvetlerdir. Ona da biraz girmişti. Büyük bir hassa-siyetle üzerinde durduk ve F...'yi kaptırmadık. Açık değil mi? Şim-di itiraf etmeli. Ben de öyleydim, beni de düşman kapacaktı. TCkadın yoluyla beni de büyük bir kobay gibi kullanacaktı.

Kadının ajanlığı da, ailesi de net ortaya çıktı. Şimdi de ne kadarintikam almak istedikleri ortadadır. Kendinizi ayıplanmış gibi gör-meyin! Benim üzerimde de böyle hesaplar vardı, ben de çok zor-landım, ama kendimi saptırtmadım.

206

Page 208: Nasil Yasamali II

Yine kendimde şu tarihi ilkeyi gerçekleştirdim:Beni satın alacak kadın veya güç yoktur.Bu çok önemli. Sanırım bu konuda saptırılmayan bir Kürt er-

keği şimdiye kadar yoktur. İlk defa ben mi onu zorladım? Çok il-ginç! Örneğin ben bu kızları çok severim, ama değil düşme, dü-şürme çok tutkulu olmama rağmen, asla onları çirkinleştirmeolamaz. Daha güzelleşmeleri, güçlenmeleri gerekiyor ki, birazdaha ilişkiye imkân çıksın. Ben kolay beğenmem veya beğenme-mekten öteye geliştirme esastır.

Sizin yaşadıklarınız

sahte Mem û Zin'liklerdir

Bu kızlar belki biraz sevilip, sayılabilirler, ama onları bu halegetirebilmek için, kendilerinin bile farketmedikleri bin bir çabavar. Kız dediğin zavallıdır aslında. Erkeğin cinsel egemenliği ba-zen bastırabilir, ama biraz da iç yüzünü öğrenin. Zavallıdırlar,kimsesizdirler, çaresizdirler. İkinci gün başınıza bela olurlar. Gö-rünüşte çekici gibidirler, ama kısa bir süre sonra büyük bir yük gi-bi binerler. Bu hale getirildiklerinin kendileri de aslında farkındadeğiller. Acaba sırf sizi bu tehlikenin altından kurtarmak için çokbüyük bir çabanın olduğunu farkedebiliyor musunuz? Kadınınköleleştirici etkisini, kadının çaresizliğine bağlamanın tehlikesini,kadının zavallılığının olumsuzluklarını sizden uzak tutuyorum.Bu konuda ordulaştırıyorum. Siz ordulaşmanın bu yönlerini hiçfarkedebiliyor musunuz? Sırf kadını bu ordulaşmada çekici kıl-mak için amansız bir politika uyguluyoruz. Tabii bununla çelişenvar, savaşan var, birbirini idam eden var, ama yine de bir politikauygulanıyor. Diğer yandan yan yana da tutuyoruz. İmkânı var mı,böyle yan yana durabilir miyiz? Duracaksınız! Hepinizin karşısın-da en sevgili kızlar var ve karşı karşıya duracaksınız. Fakat düş-meyeceksiniz, düşürmeyeceksiniz, isteyeceksiniz ama ulaşamaya-caksınız, birlikte olmalıyız diyeceksiniz, ama aranızda büyük ay-rılık olacak. Çok seveceksiniz, ama kavuşamayacaksınız. Bunuben icat etmiyorum. Ulusal ilkeye göre bu böyledir.

207

Page 209: Nasil Yasamali II

Evet bir değil binler sizi sevsin. Bizimkisi daha değişiktir.Yalnız ilkel kabilelerde uygulanmıyor. Hatta ben bir kitaptaokudum; Enver Paşa'yı bir Alman prensesinin odasına koymuş-lar (Almanlar herhalde öyle denemiş) hele bakalım kendine nekadar hâkim diye deniyorlar. Fakat Enver Paşa çok muhafaza-kâr. Sözde sultan ailesinden birini bulmuş ya, o ilkeye göre ya-şıyor, yaşamının sonu bellidir. Yani bizim uygulamak istediği-miz ilkede ne kin egemendir, ne de böyle bir kin içinizde vardır.Ama fırsat bulurlarsa günlük böyle ahbap çavuşluğu, iliklerinekadar geriliği, ilkelliği yaşamaya evet diyecek bir sürü kız da,erkek de var. Veya “Bu günahtır, hiç ilgilenmem, ben kendimikaskatı kapalı tutarım” ilkesi de var. İki ilke de birbirini tamam-lıyor. Ama bizimki farklı. Çok harbi, savaşçı bir ortaya koyuştarzı. İsteyeceksin ama kolay kabul etmeyeceksin. Çok ilgi du-yacaksın ama katılmayacaksın. Birlikte olacaksın ama yozlaş-mayacaksın. İran Devrimi'ne göre yüzünü kapatırsın, ama çokilginç bir ilişki şekillenişi var, öyle ki korkunç laçka ve biz bunuçok geri buluyoruz. Kaldı ki, biz burada ulusal çözümleme yapı-yoruz. Özgür kadını, özgür ilişkiyi, namuslu Kürt erkeğini orta-ya çıkarmaya çalışıyoruz. Hatta bunun için güzelliği ortaya çı-karma görevi vardır. Son tahlilde devrim güzel yaşamak içindir,yoksa devrim sadece yakıp yıkma değildir. Kürt güzelliği öldü-rülmüştür, güzellik diye fazla bir şey bırakılmamıştır. Güzellikkatledilmiş, çok çirkin kalmışsınız. Ruh çirkinliği, fiziki, düşün-sel çirkinlik var. Ağzınız iki kelimeyi sağlam söyleyemiyor. Endeğme kızla biraz ilişkilenin, ikinci gün bakın ne hale sokuyorve sokuluyorsunuz. Gücünüz yok, ufak bir merhaba denildiğin-de hemen şımarırsınız.

İlişkinin üzerine ucuz yatırım yapabilirsiniz. Böyle bir ilişkidenne anlayabilirsiniz. İçinde fazla sevgi, özgürlük yok. Erkek deböyle; ben sadece kızları suçlamıyorum. Erkekler daha tehlikeli.

Bir kızı doğru yaşatacak kaç erkek var?Kürt erkeği kadından daha fukara.Ben mi sevmesinler, ilişki kurmasınlar diyorum, ama kanunlar

var. Beni de sevmeyin demiyorum. Beni anlayın sevin fakat ölçü-lerim var. Bana ucuz yaklaşamazsınız ki!

208

Page 210: Nasil Yasamali II

Hem sevmek, hem anlamak zorundasınız.Çünkü ben, çok özgür, çok eşit yaklaşıyorum. Ne doğmalara

göre, ne geleneklere göre en ufak bir tutuculuğa da fırsat verme-den “nasılsın” diyorum. Çok iddialı ve olağanüstü bir yaklaşım-dır, ulusal ilkedir aslında.

Kendi yakınlarıma nasıl yaklaştığımı herkes bilir. Özel ilişkiile klan, kabile, akraba ilişkileriyle siyasi sonuç almak en büyükoportünistliktir. Sevgide bu olmamalıdır. Eğer “karşılıksız, öz-gür sevgi” diyorsanız, asla karşınızdakini basit bir yaptırım, birmal gibi kullanamazsınız. O feodalizme, köleliğe, kapitalizmegider, ama asla sosyalizme gitmez. Biz sosyalizme inanıyoruz,bu ilkenin üzerindeyiz.

Ben mi güzelleşmeyin diyorum, yok. Dikkat edin güzelleşme-niz için bütün çabayı harcıyoruz. Dilinizi güçlendirin, bacakları-nızı güçlendirin, yüreğinizi güçlendirin, hatta çarpıcı olun. Be-nim güzellik anlayışımı bile çok etkileyecek durumlara gelin di-yorum. Aslında ilgisizlik yok. Ama buna rağmen, ölçüleri tuttu-ramıyorsanız, bunun sorumlusu kendinizsiniz. Ben derken ulusaldüzeyi kastediyorum. Bütün erkek ölçülerini veya bütün ilişki öl-çülerini temsil ediyorum.

Ulusal ilkelerle oynamak olmaz.Kürt erkeği olarak hemen evlendiriliyordunuz, kaba güdüyle ya-

şamayı kendinize rahatlık olarak görüyordunuz. İşte Önderliğe ba-kın, ne ağlayın, ne sızlayın, ne de dalga geçin. Sanırım bu ölçüler ge-liştirildiği için bazı kızlar ve bazı erkekler üzülüyordur, öfkelenenlerde var. Ama bizim yarattığımız ulusal düzeyde ucuz ilişkilere izinyok. Biz Mem û Zin için de söyledik; onun da çözümünü biraz sağlı-yoruz. Ve bu romanın, destanın gerçek ifadesi bu çözümlemelerdir.

Evet hepiniz birer Mem û Zin'siniz.Ama anlamını bulmak istiyorsanız bu konudaki çözümlemeleri

bir kez daha okuyun.Sizin yaşadıklarınız sahte Mem û Zin'liklerdir.Ağanın kapısında, TC'nin jandarmasının önünde birer kocaka-

rı bile değilsiniz. Bir hizmetçiden daha fazla değeriniz yok. Ne-rede özgür ilişki, nerede aşk? Belki Mem biraz bir şeylere ulaştı,Zin bir şeyler olmaya çalıştı. Şimdikiler onlardan bile daha za-

209

Page 211: Nasil Yasamali II

vallı bir durumdalar. Mem bir bey oğlu, Zin biri bey kızıydı. Ciz-re Botan'ın en büyük beyi, en büyük kızıydı. Yine de özgür ilişkiolamadı. Siz bu köle halinizle hangi ilişkiyi geliştirebilirsiniz.Ben insan ilişkilerine saygılıyım. Kadına da saygılıyım ve karşı-lığında da ciddiyet ve saygı isterim.

Kesin saygılı olacağız.Aşk tanımıyla oynamayın.Tarihimizden, geleneğimizden bir şey alacaksak ona biraz doğru

yaklaşalım. Özgürlüğe biraz saygınız var mı? Ciddi ilişkilere bir il-giniz var mı? Birbirinizle ilişki kuracaksanız bu usule uygun kurun.Nedir o göreve ihanet, savaşa ihanet temelinde kurulan kadın-erkekilişkileri? Bunu nasıl yüreğiniz kaldırdı? Bende buradayım sizlerleiç içeyim, ama büyük hassasiyetlerim var, içeride büyük örgüt sa-vaşımı var. Önderlik alanını da bir sığınak olarak değerlendirin.

Güçlenmek istiyorsanız

biraz da benim yaptığım gibi yapın

Nasıl yoğunlaşıyorum.Verdiğim savaş örgütsel savaştır, gelin ordulaşmamızı görün.

Her türlü siyasi sorun üzerine, hatta güdüler üzerine nasıl açımla-ma yaptığımızı görün. Yoldaş olacaksanız, bizim özgürlük düzeyi-mizi temsil edeceksiniz. Benden daha fazla yorulmamışsınız. Eli-nizde az bir çalışma, görev var. Neden bunlarla bu kadar oynaya-caksınız. Doğru çalışma tarzı, doğru savaş neden işinize gelmesin.Sizi şimdi yoldaş olarak belleyelim ama bu, ancak doğru çalışırsa-nız olur. Şimdi düşünün ben de bu sahayı parti politikamız, yaşa-mımız için esas almazsam, burası bitmiştir.

Ne Kürt, ne Kürdistan, ne insan kalırdı.Hiçbir şey kalmazdı. Ama sorumluyum, büyük çizgi savaşını

vereceğim. Kendimi yitirtemem. Rahatlık vardı, saraylar bilevardı, ama ben bir gün bile kalmak istemedim. Bu etli-metli ye-meklerden de nefret ediyorum. Her gün kuru ekmek ve biraz daiyi pilav oldu mu, bayılıyorum. Gerçekten bunu günlük olarakgörebilirsiniz. Bu benim yaşam felsefemdir. Burası ne kadar sı-cak bir yer, ama en çok yoğunlaştığım yerdir. Bu tartışma, bu yo-

210

Page 212: Nasil Yasamali II

ğunlaşma büyük bir savaş tarzıdır. Benim yetkilerim elinizde ol-saydı ne yapardınız? Nereye gitsem el üstünde tutuyorlar. Her aninsanların, sizlerin hizmetinde olduğunu görmüyor musunuz?Neden kendinizde biraz böyle örnek yönler teşkil etmiyorsunuz?Ben, vicdanınız “kıt” derken bunları kastediyorum. Yine yaşa-yın, ama önce güvenliği sağlayın, güvenlik için savaşı geliştirin.Yani bir duygu ilişkisi istedin mi, önce güvenlik gerekir. Öncesavaşın esenliği gereklidir. Aksi halde ya hain olursunuz, ya daimha olursunuz. Yüreğiniz bunu nasıl kabul edecek? Ortalıktakurbanlık koyun gibi kalırsınız. Ben deli miyim, şimdiye kadarayaktayım. Neden? Düşmana karşı büyük bir özgürlük ifadesi ol-mak için. Ben de klasik Kürt erkeği gibi kendimi yatırabilirdim.Ama ben hemen her şeye inat ettim.

Asıl hikâyem burada gizli.Asıl inat ettiğim nokta burası. Güçlenmek istiyorsanız, siz de

biraz benim yaptığım gibi yapın. Biraz benim yaklaşım tarzımı de-rinliğine anlayın. Putlaştırıcı biçimde değil. Eğer doğrusunu yapar-sanız düşman karşısında dehşet olursunuz. Amansız halk önderiolursunuz. Bu cesaret ve fedakârlığınız olduktan sonra kesinliklekarşınızda hiçbir güç dayanamaz.

Tarihi bir çelişkiyi çözüyorum.Burada bir Kürdün düşürülüşündeki dirilişi temsil ediyorum.

Bir Kürt kadını biçiminde düşmenizi önlemeye çalışıyorum. Ko-cakarılaşmanızı, köleleşmenizi önlemenin savaşımını veriyorum.Zavallı bir kocakarıyı elden ele atsalar ne olur? Kaldı ki artık siziidare edecek erkek de yok. Ne iş var, ne güç var, ne imkân var,ne ev var, ne de başka bir şey. Sizi sevecek yerleri bile yok. Bizbunları düşünmek zorundayız. Ağlamakla, sızlamakla da olmaz.Bazı arkadaşlar çok imansız, hâlâ bizi anlamaya yanaşmıyorlar.Ben, yemeyin, içmeyin, sevmeyin, saymayın demiyorum. Bununda kabul edilir tarzı vardır. Kendinize layık olan değerler üzerin-de müthiş ısrarlı olun. Örneğin birine gücüm yetmedi mi veyaulaşamadım mı, kendi savaşımımı veririm. Bir köylünün, birağanın ayağına gitmem.

Bu bir ilke.Bir özgürlük ilkesi.

211

Page 213: Nasil Yasamali II

Ne yapayım? Çocukken dağa çıkıyordum kuşların peşine kor-kunç düşüyordum. Dağda bir şeyler bulmak benim için büyük tut-kuydu. Bir zenginin birkaç fıstık ağacını yolma o zaman benimiçin büyük bir eylemdi. Fakirinkine pek fazla gitmiyordum. Bağıbostanı fazla olanın birkaç üzümünü koparmak benim için büyükbir eylemdi. Ve arkadaşlarımı besliyordum. Bu biçimler kendi ça-balarımla bir oluşuma, bir özgürlük ilkesine yol açmaktır.

Siz, hazırı peşkeş çekiyorsunuz. Bizim daha 9-10 yaşındaki ço-cukken değerler uğruna verdiğimiz bu savaşımımızı düşünün. Sizgeliyorsunuz, bizim elimizdeki mutlak olanakları alıp, bırak değerkatmayı, gidip üzerinde ucuz yaşıyorsunuz, peşkeş çekiyorsunuz.Biraz bize saygınız olsa bunu yapar mısınız? Maalesef her türlükötülüğü yapıyorsunuz. Ben hâlâ bütün gücümle bir çaba sahibi-yim. Hâlâ anlamıyorlar, “PKK'nin parası çok, otoritesi var, istedi-ğini yaşayabilirsin” diyorlar, ama öyle değil. Bakın ben yaşayabi-liyor muyum? Hayret ediyorum, neden vicdan sahibi olamıyorsu-nuz. Hepsi sizin gibi genç kızlar.

Önce savaşçıyız önce savaşan insanız Önce yoldaşız!

Ronahi ile Berivan gerçekten büyük yiğittiler.Özellikle Ronahi bizi oldukça iyi anlayan bir arkadaşmış. Za-

ten raporunda da gördük. Dediğim tarzı kesin esas alan bir değer-dir bu çok önemlidir. Siz de üzerinde düşünmelisiniz. Ve onunanısını yaşatmanın yolu, onun gibi biraz kavrayış gücüne ulaş-maktan, onun gibi yaşam disiplinine sahip olmaktan geçer. Sanı-rım bazılarınız layık olmak isteyebilir. Anlamaya çalışın. Özellik-le yaşamının PKK ile bütünleşme sürecini nasıl ele aldı, kendininasıl dönüşüme uğrattı? Bizzat kendi el yazmalarında vardır. Ba-kın, öğrenin, saygılı olun. Onlar büyük değerlerdir. Özgürlük ko-lay olsaydı, onlar o yolu denemezlerdi. Örneğin bir sözlerinde“önderlik ruh veriyor, can veriyor, önemli olan bunu yaşama ge-çirmektir” diyorlar. Ve kendilerini yakarak yaşama geçirme iddi-asında, eyleminde bulunuyorlar. Siz de biraz dürüstseniz, cesaret,fedekârlık nedir, biraz bakın anlayın. Madem bizim adımıza bueylemi yapıyorlar, biz de saygılı olmak zorundayız. Öyle ucuz

212

Page 214: Nasil Yasamali II

yaşamak hiç yakışır mı? Ben ısrarla bu değerlere ters düşenlereşaşıyorum ve hiç acımak bile istemiyorum. Bu yüce değerlerebağlı olmadığınız müddetçe sizi kesinlikle insan yerine koyama-yız. Benim de onların vasiyetine, anılarına bağlılığım var. Onla-rın nasıl bir insan, nasıl bir genç kız olduklarını, nasıl bir yaşamtutkusu içinde kalmak istediklerini bileceğim ve öyle yüklenece-ğim. Bu kesindir. Benden başka bir şey de beklemeyin. Ne kadardüşürülmüş, gafil olursanız olun, onların yaşamları sizin üzeri-nizde en büyük buyruk, emirdir. Madem bu ordunun bir erisiniz,o emre göre yaşayacaksınız. “Biz ARGK'ye, kadın ordulaşmasınagelmek istiyoruz” diyorsanız, o zaman bunun komutanları böyle-dir ve siz de bunu uygulayacaksınız. Ben bile onların hizmetinde-yim. Ve onlar yaşamla dopdolu insanlardır. Bir yaşam çözümle-meleri var ki hayretler içerisinde kalırsınız. Bir cinsellik tanımla-maları var; “erkekle kadının birbirlerini en çok aldattıkları saha-dır” diyorlar. Ne kadar büyük bir değerlendirme! İçinde oyunvar, sahtelik var, kölelik var ve bunda özgürlüğün olması çok zor-dur diyorlar. “Parti Önderliği'nin istediği bir tarza biz tanık ol-madık, bu anlamda bir özgürlüğe tanık olmadık” diyorlar, fakathedef olarak önlerine buna ulaşmayı koyuyorlar. Tabii, bunlarbağlı olmamız gereken değerlerdir. Böyle binlercesi var. “Halaanlayamadık, gereklerini yerine getiremiyoruz” demenin ne ge-rekçesi olabilir, ne de bu tutum kabul edilebilir. Gençsiniz, dinç-siniz, bu değerlere canı gönülden katılacaksınız. Bir daha asla bu-lunduğum saha ikiyüzlülüğe, utanç verici duruma düşmeyecektirdiyeceksiniz. “Ben genç bir kızım, benim olduğum bu sahadayanlış erkek ilişkisi veya içinde kölelik, çirkinlik barındıran, sa-vaştan uzaklaştıran bir ilişkiye fırsat vermeyeceğim” diyeceksi-niz. İşte genç kızın tanımı budur. Bütün partililerle, savaşçılarlabiz de böyle yaşayacağız. Yine sevmelisiniz, ama dediğimiz tarz-da olmalıdır, yani kuralı kaidesi, ölçüleri var.

Şimdi sizler devrimciliğe adım atıyorsunuz ve görkemli gençkızlar olmak için bunu yapıyorsunuz. Örneğin benim bile hayal et-tiğim genç bir kız, devrime adım attığında ilk güzelliği, üslubu,tarzı, tutkuyu, sevgiyi yakalamanın başlangıcıdır diyorum. Amadaha sonra bir bakıyorum tam tersi bir yaşam için gelmiş. Bunu ne

213

Page 215: Nasil Yasamali II

ona yakıştırıyorum, ne de kabul ediyorum. Genç bir kız olmakdevrimin sembolü olmayı becermektir. Zaten resimlerde hep onuişlerler. Yani devrim, genç bir kadına, özgür bir kadına benzetili-yor. Ama sizler tam tersine, önemli oranda ayak bağı gibi ilişkiler,özellikler sergiliyorsunuz. Tıpkı ölü canlar.

Bizde kadının adı nedir?Jiyan!Ama sizler ‘mırın'a, ketin'e dönüşmüşsünüz. Bunu değiştirmek

gerekiyor. Bu işe öncülük etmelisiniz ki, erkekler size hayran ol-sun. Birkaç savaşı başarmaya güç yetirecek, ilişkileriniz buna yönverecek kadar güçlü olmalı. İçinizde ilişkilerde böyle yönlendiren,kendine yönelik ilişkileri, bilgileri, böyle savaşa yönelten kız varmıdır? Hâlâ duygusallık, tutuculuk var mı? Artık fazla olmalı.

Önce savaşçıyız, önce savaşan insanız. Önce yoldaşız!Varsa ondan sonra kadınlığınız, erkekliğiniz düşünülebilir.Tabii bunlar esaslı ilkelerdir. Eğer bunları anlamazsanız, be-

nimle yol almanız mümkün değildir. Önderlik olayını biraz anla-yacaksınız. Hem de çok güzel yaşamayı da bileceksiniz. Benimyanımda insan ihtiyarlamaz bile. Örneğin buraya gelen eski arka-daşlarımız hemen gençleşmeye başladılar. Bu bir kuraldır, bizimyanımıza gelen, gençleşmek zorunda. Ağlamak, her türlü çaresiz-lik yasaktır. Bunlar yanıma gelenlere dayattığım şartlardır. Aslabir tek gözyaşı dökmek olmasın, “çaresiz kaldım” demeyeceksi-niz. İşinize gelmiyorsa, bir köşeye çekilin ve hüngür hüngür ağ-layın, ama hiçbir PKK'li bunu görmemeli. Bunlar da bizim ilke-miz. Her zaman umut olun, çare olun. O görkemli dağlarda birazbenim gibi yapsaydınız veya birkaç arkadaş bizim gibi çalışsaydıdurumlar bambaşka olurdu.

İşte önderlik gerçeğini biraz yaşayamama veya PKK'yi yaşaya-mama, budur. Kurtuluş isteyen sizlersiniz. Sizleri kurtarmak içinne kadar çabaladığımı bir ben bilirim. İşte bu hareketi ayakta tut,Serhat'ı ayakta tut, Doğu'yu ayakta tut, Güney Savaşı'nın olumsuzetkilerini gider, yolu açık tut ki yaşasınlar. Hâlâ şaşıyorum. Tabiiherbirinize uygulanan yaşam planları var. Bir kadını saflarımızdauzun süre yaşatmak oldukça zordur. Hepiniz zorlanıyorsunuz,ama ben sizden daha fazla zorlanıyorum.

214

Page 216: Nasil Yasamali II

Tek sığınacağınız yer

özgürlük silahı ve dağlardır

Bu işi ya başarırız ya başarırız. Ama düşmanın buyruğu “ya bitireceğiz, ya bitireceğiz!”Emir padişahtan!Benim neyim var? Fukara bir halk çocuğuyum. Bu fermanı

nasıl yırtacağız? Bunlar Osmanlı padişahlarından daha tehlikeli.Düşman bizi çiğ çiğ yiyip bitirecek, ciddiye alalım. Ben bile sizikolay yedirmemek için çok uğraştım, ama siz de gerçekleri bi-raz kavramalısınız.

Karşımızda faşizm var.Eli kanlı barbar bir insan soyunun kasapları var.Ama biz de yaşamak istiyoruz.Biliyorsunuz Dersim katledildi, teslim de alındı, ama bir Der-

simli gence iyilik gösterdik diye, kötü mü oldu. Atalarının, hattahenüz hayatta olanların katliam gerçeğini size göstermekle hata mıettik? Kemalizm, dostunuz olamazdı. Kemalizm’in ve TC'nin da-yattığı yaşam en azından eleştiri ile karşılanmalı ve ondan uzakdurmalıyız demekle hata mı ettik? Hayır, bütün bunlar insan soyu-na, halkına bağlı kalmanın gerekleridir. Hepinize biraz özgürlük il-kesine ve onun savaşımına ilgi gösterelim demekle kötülük mü ya-pıyoruz? En büyük zorluğu kendime yaptığımı görmüyor musu-nuz? Özgürlük ilkesi için ne kadar çabam var; bir dershane dolusukitap yazdık. Hepsi anlayabilmeniz içindir. Adeta ayaklı bir gazetegibi dolaşıyorum. İnsanlık yoluna başka türlü giremezsiniz ki? Benbile utancımdan hâlâ başımı tam kaldıramıyorum. Çünkü düşmanınfermanı var, onu daha yırtamadık. Kellemi de fazla ucuz uzatmakistemiyorum. İnsanlık kasabına sizin gibi kuzuları hiç de teslim et-mek istemiyoruz. İşte onun için sizlere özgür dağları sunduk. Herşeyimi harcadım ve savaşçıların eline bir silahı verelim, dağın da, osilahın da müthiş kıymetini bilirler diye düşündüm. Bunun dışındabaşka hiçbir şey düşünemedim. Bir özgürlük dağı, bir özgürlük si-lahını bu gençlere verdin mi kendini biraz mutlu hissedebilirsin ve-ya vicdan hesabını vermiş olabilirsin diye kendi kendime söylüyor-dum. Kesinlikle bütün yaşamım bu. Kendimi bildim bileli namusu,

215

Page 217: Nasil Yasamali II

arkadaşı ancak böyle kurtarabileceğimi ve bunun dışında başka birçarenin olmadığını düşünüyorum ve doğrusu da budur. Başka türlüsizi nereye gönderelim? Tek sığınacağınız yer, özgürlük silahına veülkemizin yaşam gerçeği olan dağlaradır.

Yaşam ilkesi şudur: Düşmanın dayattığı bu barbarlık aşılırsa, ya-şam gündemimiz biraz daha değişir, sorunlarımız farklılaşır. O za-man, güzel şehirler kuralım, güzel ekonomik faaliyetler düzenleye-lim, sosyal-kültürel yaşamımızı çok çok geliştirelim diyeceğiz, amaşu an görevimiz savaştır. Özellikle sağlam bir ordu gücü haline gele-ceğiz. Ordu gücü haline gelmenin böyle bir partilileşmekten geçtiği-ni, partilileşmek için eğitime ihtiyaç olduğunu görüyorsunuz. Kor-kunç bir çabayla döne dolaşa, gerektiğinde bin defa tekrarlayarakbunu size kavratmaya çalıştım. Bu bir görevdir. Sizi PKK'ye göre,savaşa göre yaşatmak, böyle bir çabayı sergilemekten geçiyor. Bunuanlayın, benim için de değil, kendiniz için anlayın.

Düşman tarafından yakalanan bir grup, arkadaşımızdan dahadün bir haber geldi. İki bayanın kafasını kesmişler, ortalığa atmış-lar; birini yakmışlar, yolun üzerine atmışlar.

Bu bir gözdağıdır.Kadın mücadeleye katılıyor, bu kadına bir gözdağıdır.Bu gözdağına karşılık büyük savaşçı olma yeteneklerimizi

ayaklandıralım! Gençliğimizi, enerjimizi büyük savaşımın emri-ne amansız verelim! Bunlar çok sade ve anlaşılırdır. Ama işingerçeği söylendiği gibi kolay değil, benim için de kolay değil,ama en kötüsü bu cellatlara kendini böyle teslim etmektir. Kötü-sü, onların zindanında çürümektir. Ve en kötüsü de onların bo-yunduruğu altında yaşamaktır.

Buna bin defa lanet ediyoruz.Ne kadar zor da olsa, bir anlık, bir günlük de olsa özgür yaşam,

her şeye değerdir diyoruz. Yüzyıllar bize belki bunun imkânını ve-remedi, bununla itibar olamadık, ama şimdi emeğimizle bunu bi-raz yaratıyoruz. En güzeli de budur. Gerçekten de bu özgürlükgünlerini yakaladık ve bu günler çok zor özgürlük günleridir.

Tekrar vurguluyorum: Her şeyle oynayın, ama özgürlük, savaşımdeğerlerinin geliştirilmesi, korunması ve mutlaka başarısını geliştir-mekten başka ilgi göstereceğiniz, değer vereceğiniz hiçbir endişeniz,

216

Page 218: Nasil Yasamali II

yaşam kaygınız olmasın. Çünkü en güzel yaşam PKK tarzını yakala-maktan, yaşamaktan geçiyor. Onun amansız savaşçılık tarzını temsiletmekten geçiyor. Bunu yaparsanız hepiniz için yaşam vardır. Zatenhepiniz için gerçekleşmeyen bir yaşam, birey için hiç gerçekleşe-mez. Ne kadar bireysel etki sahibi olsam bile eğer sizi biraz savaşçıolarak geliştirmedikten sonra yaşayamayacağımı çok iyi biliyorum.Sizlerle de yetinmiyorum. Bu halkı, savaşı biraz doğru destekler du-ruma getirmedikçe yaşamayacağımı çok iyi biliyorum. Kendimesaygının da bir gereği olarak özgürce yaşamak istiyorsam, kendime“bu partiyi, bu halkı savaşçı kıl, o zaman sen de biraz yaşayabilir-sin. Her türlü boyun eğmeye karşı özgürlük istedin, o zaman özgür-lük ilkesine saygılı ol, horlanmaya, utanmazlığa karşı çık ve böylebir savaşımla ilişki sahibi ol, biraz daha dayan, gelişmeler oluyor,mümkünse biraz daha yüklen, başarı kesinleşebilir” diyorum.

Biz bunları bir kez daha çok kapsamlıca ortaya koyduk. Dürüstgençlersiniz öyle vicdansızlık yapacak, imansızlık yapacak hiçbiryanınızın olmayacağı kanısındayım. Gafillik ve yanılgı vardı; on-lar da çok iyi gösterildi ve aşılıyor. Gerisi dürüstlüğünüz, biraz us-talığınızla, aldığınız bilinçle, ona tutarlı bağlılıkla pratiğe ikircik-siz yürümektir. Çıkan sorunlara buradan biraz kavradıklarınızla bi-le olsa çözüm gücü oldukça, başarı sağlamaktır. Her zaman söylü-yorum; hem buna mecbursunuz, hem buna layıksınız. Yine bununönünde ne engel teşkil ederse etsin, savaşmalısınız ve “başarı ol-dukça, yaşama katlanılabilir” demelisiniz. Ben sürekli böyle yaşa-dım ve her zaman böyle yaşayacağım. Benim etkim-yetkim oldu-ğu müddetçe bu ülkede ve bu parti adına daha da böyle amansızolacağız. Siz hesabınızı doğru yapın, bizimle yol almak istediğini-ze inanıyorum. Fakat çok yüzeysel, çok kandırmacı oluyorsunuz.Bunu bırakın, sizi fazla zorlamayacağız, kaldıramayacağınız yüküsize bindirmeyeceğiz, ama bindirdiğimiz yükü de çok sağlam taşı-maya çalışın. En ağırını ben taşıyorum. Tam zafere kadar da götü-receğime eminim. Ama siz de kendi payınızı çok sağlam taşımayıdüşünün. Şimdiye kadar bunu layıkıyla yapamadınız, çok ucuzkaybettik veya çok zor kazandık. Şimdi daha iyi kazanabiliriz. Ka-zanmaya her zamankinden daha fazla muhtacız. Siz de her zaman-kinden daha fazla kabul edilebilir bir yaşama layıksınız.

217

Page 219: Nasil Yasamali II

Bu devre için şunu söylemiştim; hem umuttur, hem de yüküm-lüsünüz. Bütün devrelerin başına gelen bu yüzeysellik, ilkeye tersdüşme, pratikte yetersizliğe düşme, bu devrenin başına gelmez.Eğer biz bunu sağladıysak, bu partiye de ve onun öncülük ettiğisavaşıma da gerçekten en büyük katkıyı sağladığımız gibi, düşma-nın dayattığı “ya bitecekler, ya bitecekler” şiarına karşı da bizimdayatacağımız, “ya kazanacağız, ya kazanacağız” şiarı, kesin so-nucu lehimize getirecek slogan olacaktır.

Bugün tarihimizin özgürlük yürüyüşü yapılıyor. Yüzbini aşkıninsanın Kürdistan'a yürüyüş günüdür, onu da bu vesileyle selamlı-yoruz. Gerilla mevzilerini koruyor ve doğruları da oldukça dayat-mış bulunuyoruz. Dolayısıyla düşmanın bizi hiçe sayar gibi tesli-miyetten başka hiçbir şey öngörmeyen alçakça yaklaşımına karşı“Ya kazanacağız, ya kazanacağız!” şiarıyla yürümek en doğrusu-dur. Kişiliklerde başarılı bir çıkış yapmak en şereflisidir. Hepinizeyaraşan da budur ve mutlaka bir kazandırma gücünüz olmalıdır.

Bize vereceğiniz ve bizim de halkımıza vereceğimiz selam:Kazanmaktır, kazandırmaktır!

25 Haziran 1994

218

Page 220: Nasil Yasamali II

“Nasıl Yaşamalı?”

sorusunda aktörlerin varlığı yok

Kendimizi, partimizi ve sizleri anlamaya çalışıyoruz. Uğraşma-ya devam ediyoruz. Bu kadar kendini işlevsiz bırakan bir toplumve halk gerçekliğimiz olduktan sonra daha da uğraşmaya devamedeceğiz. Bu kadar kendinizi yaşam mahkûmu haline getireceksi-niz, başarısızlığı kendinize yakıştıracaksınız, ondan sonra da “ya-şıyorum” diyeceksiniz. Biz buna karşı çıkacağız.

“Aldanma, aldatma!” sözüne bağlı olmaya devam edeceğim.Çok güzel, anlamlı çabalarla bir yerlere varmak istedik, ama

işin içine girip altını üstüne getiriyorlar. İleride tarih daha doğruyazmaya çalışır ve “kendini ne hale getirmiş insanlar” diyecek-tir. Kürt toplumunda güven verici, cesaret verici pratiğin sahibi,yiğit bir kişilik yerine ağlamaklı, şikâyetçi, problemli, hep “benhastalıklıyım diyen kişilikler var.” Ama bu kişiliğe boyun eğme-yeceğiz. Zayıflıklarınıza, her türlü yaşam yetmezliklerinize bo-yun eğmeyeceğim. Dişe diş bir mücadelenin sahibi olacağım.Sergilenen anlaşılmaz, çaresi bulunmaz dayatmalar içindesiniz.Sanki ölüm bir kadermiş gibi düşünülüyor ve onun başarısı içinher şey sergileniyor. Dayattığınız gerilikleri aşmak için uğraşaca-ğız, büyük mücadele içinde olacağız.

219

Page 221: Nasil Yasamali II

Yedi yaşında nasıl yalnız oyun oynamışsam

şimdi de yalnız savaş oyununu oynuyorum

Sizler bildiğinizi okursanız, biz de bildiğimizi okuyacağız. Kimkime güç yetirirse, haklıysa veya doğruysa o mutlaka kazanır. İn-sanlarımız dünyanın ve kendi başına bela olmasaydı, biz bu kadaryüklenmezdik. Eskiden aileyi kurtaralım derdik; şimdi bizim ailetamamen Kürdistan ailesi olmuş. Şimdi bu aileyi nasıl kurtara-cağız? Bildim bileli halkla uğraşıyı meslek edindik kendimize. Ço-cuk yaştayken iyi arkadaşlarımız yoktu. Dilediğim gibi bir oyun ar-kadaşını bulduğumu sanmıyorum, hâlâ da bu devam ediyor. “Bu iş-te varız, böyle iş bitiriciyiz” diyen bir grup çıkaramadık. Partidekiherkeste büyük bir çaba var. Ama yine de bana öyle geliyor ki, yediyaşında nasıl yalnız oyun oynuyorduysam şimdi de öyle yalnız sa-vaş oyunu oynuyorum. Ama biz sizlerle yoldaş olmak için nasıl ha-reketliyiz, nasıl çareyiz, çözüm yollarını nasıl devreye sokuyor, açıktutuyoruz. Yetersizlik benden kaynaklansaydı, hiç tereddüt etmedenkendimi un ufak ederdim. Şimdi sizlerde, çekici, etkileyici dönüştü-rücü olmak için, kısaca herhangi bir işe uygun hale gelmek için uy-gun özellikler yok. İnsan sizlere bakıyor kişiliklerinize dokunsak“çat” diye kırılıyor, çürüğü ortaya çıkıyor. Ben ise kendimi hepiniziçin az çok bir umut kaynağı gibi yürütüyorum. Ne derseniz deyin,nasıl yorumlarsanız yorumlayın, ama aynı şeyi sizler için fazla söy-leyemiyoruz. Sorun devrimcilerin kendilerini sürekli bir umut kay-nağı halinde tutmalarıdır. Nefretimiz düşmandan daha fazla kendi içgeriliklerimize, kendi kendimizi adam yerine koymamamızdır.

Düşmanı da bu kadar düşman yapan bu özelliklerimizdir. Bir halk var olacak, ama onun adına sağlam bir söz sahibi olun-

mayacak, aklı başında bir kurum, kuruluş olmayacak. Bu durumkabul edilemez. İmkânlarınız benimkinden den daha fazla. Fakat işanlamaya, bir şeyler yapmaya gelince varlık gösteremiyorsunuz.Bazıları kazandırdığımız imkânlar doğrultusunda uyanmışlar nere-deyse gözümü çıkaracaklar. Yapıyı güç sahibi yapıyoruz, gözleri-mize, yüreklerimize yükleniyorlar, bize karşı tutum alıyorlar. Bütünbunlar kişilik olayıdır. Kürt halkına ve onun kişiliklerine baktığı-mızda en tanımlanamaz bir toplum, tanımlanması en güç bir insan

220

Page 222: Nasil Yasamali II

tipi ortaya çıkıyor. Bu mesleği ve bu partiyi, Kürt kişiliğini tanıma-ya yol açmak bir anlayış konusu haline getirmek için oluşturduk.Bir nedeni de bu. Ne halde olduğunuzu, düzenin size kaç paralıkdeğer verdiğini bilmiyor musunuz? Bilmezseniz, hiç ağırlığınız, hiçsaygınız yoksa nasıl insan kimliğine sahip olduğunuzu söyleyebi-lirsiniz? Yanılgılar, hayaller, sahtelikler olduğundan sizlerin böyleyaşamanız normaldir. Bir sigara içtiniz mi sizin için yeterlidir. Bukadar kof bir insan yaşamı, kendini, çirkinliklerini beğenen başkabir insan örneği dünyada yoktur. Yeni sözler, yeni yaşam etkenleriolmak istiyoruz. Saygılı olmak, anlayışlı olmak gerekiyor.

İnisiyatifi biraz yakalamışız daha da yükleneceğiz. Düşman na-sıl “ya bitireceğiz, ya bitireceğiz” diyorsa biz de “ya sizi adamedeceğiz, ya adam edeceğiz” diyoruz, bunun başka yolu yok. Za-yıflıklarınız öyle korkutuyor ki, insanı tam da yüreğinden vuru-yor. Benim yanıma gelince “güven buluyoruz Başkanım” denili-yor, uzaklaşınca korkaklık başlıyor. Sizler de biraz güven yaratın,bir korkuluk gibi olmamaya çalışın. İnsan biraz saygılı olmalı;güven, esin kaynağı olmak bütün yoldaşların esas tutumu olmalı-dır. TC'nin bir yetişme tarzıdır alıştırılmış gidiyorsunuz. Toplu-mun içine girip büyüklerinize bunu sormak isterdim. Tabii onla-rın da fazla söyleyecek bir şeyleri yoktur. Sizin de öyle fazla ken-dinizi savunacak haliniz, hamle yapacak bir yiğitliğiniz yok. Bizyeni yaşam oluşturmak için varız, ama siz bu yaşama katılamı-yorsunuz, yiğitliğe gelemiyorsunuz.

Bu ülkede, “bu halk içinde ben de bir şeyim” diyenlere nasılsındemem. Bu büyük sabır biraz da bunun içindir. Benim her zamansorduğum bir soru da şu, nasıl bu halini kabul ettin, kendini nedenböyle tutuyorsun? Korkmadın mı, sıkılmadın mı? Her şey baş aşa-ğı gittiğinde acı duymadın mı? Bir çare olma gereğini hissetmedinmi? Şimdi bunlar aklınıza geliyor mu? Aslında tam da bu noktadainsanın aklına siyasetçi değil de, edebiyatçı olmak geliyor. Kürt’üno kaçan ruhunu, çürüyen yanlarını, bitik, esef edilecek, iğrenilecekgerçeğini ortaya çıkarmak, onu takip edip vurmak istiyorum.

Doğduğu topraklara, az çok kimlik bellemesi gereken hususlarabu kadar kolayca sırt çeviren büyük namussuzdur. Neden ülkeniböyle terk ettin diye soracaksın, alacaksın karşına geçip adam

221

Page 223: Nasil Yasamali II

oluncaya kadar vuracaksın. Gücüm sınırlı, eğer biraz daha fazlaolsaydı size daha etkili yüklenirdik. Bir ulus, bir halk için yetiş-mek kolay bir şey değil. Yaramazlığınız dobra dobra yüzünüzdenakıyor, ama kendinizi dört-dörtlük insan yerine koyuyorsunuz.Ben de kendimi insan yerine koyuyorum, ama herkesi de öyle ko-lay kolay insan yerine koymamak gerekir. Geri olabilir, şöyle ola-bilir böyle olabilir, ama hiç olmazsa sahtekâr olmazlar.

Birer uygarlık abideleri olmalısınız

Gözünü çıkaracağız sahtekârlığın.Biraz inisiyatifini yakaladık; yaşatmayacağız, acımasızca uğra-

şacağız. Sahtekârlığı aşmanın doğru yolu ve yöntemleri vardır. Budoğruları esas alanlarla sonuna kadar birlikteyiz. Eğer doğru yoldayürümüyorsa, oyun oynuyorsa işte o zaman amansızca yüklenece-ğiz. Önemli işler konusunda düşünme, taşınma, işleri çözüme ka-vuşturma, ondan sonrada “yaşıyoruz” de veya evin içinde yangınvar, cayır cayır her şey yanıyor, ama sen zil tak oyna ve ondansonrada “bu yaşamdır” de. Olur mu?

Aslında ahlaka ilişkin veya edebiyata ilişkin de çok şey söyle-mek gerekiyor. Her şey için, hemen her gün bir şeyler söylemekgerekiyor. Aslında sizler için hem büyük filozoflar, peygamberler,hem edebiyatçılar, edep-talim, terbiye sahipleri, hem de büyükkomutanlar gerekiyor. Tabii bir kişi bütün bunları nasıl temsiledecek? Bu görevden kaçmak da olmaz. Bütün geliştirme çabala-rımıza rağmen, hâlâ köylü gibisiniz. Ben yıllar önce o çocuk ha-limle güzel sözler söylediğimde köylü yüzünü çeviriyordu. Köy-lülerin istediği fitne-fesattır, içimizdeki köylüler de fitne-fesatabayılıyorlar, birkaç doğru söze kulak kabartma yerine yüzünü çe-viriyorlar. Ben sizin gibi yüzeysel olamam, derin olmam gereki-yor. Sizin gibi kendimi aldatamam, çok yönlü olmam gerekiyor.Çünkü halk benden bir şeyler bekliyor.

Kötüye fazla geçit vermemeliyiz, doğrulara zemini açık tutma-malıyız. Yaşamı temsil edemiyorsak da dondurmamalıyız, bozma-malıyız. Başarısızlık nedeni de olmamalıyız. Bunlara dikkat etmekzorundayım. Sizin gibi kendimi kör-topal, bitmiş-tükenmiş gibi ya-

222

Page 224: Nasil Yasamali II

şama dayatamam. Bu büyük saygısızlık olur. Bu halk ne kadar sa-hipsiz de olsa, yine de ona biraz saygımız olacak. Sizler gibi hür-metsizlik yapamayız. Bu insanlığa, bu halka ihtiyacı olanı içten, al-datmayarak vermeyi bilmem gerekiyor. Temel bir insani ihtiyacıolan özgürlük ihtiyacını görerek yaklaşacağım. Ne mutlu ki, dostlarbizi dinliyor, yine bu halk, hâlâ bir şeyler bekliyor. Saygılı olmayaçalışacağız. Halkın düşmanları konusunda doğruyu söyleyeceğiz,doğruyu esas alıp, davranacağız. Bu konularda ciddi olmaya çalıştı-ğımız söylenebilir. Sizin gibi kesinlikle zavallıları da oynamam. Siziyi niyetli olabilirsiniz, ama çok zavallısınız. Pratiğinizde ortaya çı-kan zayıflık en az yalancılık kadar köklü ve kötüdür.

Halkın eylemi, dili veya halkın öncü gücü olamamak çok kötü-dür. Düşman kuvvetlidir, saldırıyor diye bırakıp kaçamayız. Sizinkibir nevi kaçış denemesi, öyle ahım-şahım bir direniş değil. Direniş-ten bile kaçıyorsunuz. Veya en çok direndiğinizi sandığınız yerdebile bize vuruyorsunuz. Terbiye çok önemlidir. Aslında eğitim birterbiyedir. Bu halkı büyük terbiyesizler haline kim getirmiş. Sizidüşmanın dolaylı veya direkt ajan faaliyetleri bu hale getirdi, yoksakendiliğinden bu hale gelmediniz. Benim bütün marifetim birazterbiyeli olmamdır. Benim de epey yetmezliklerim var, ama esaskonularda terbiyeliyim. Çirkin olmak, yetersiz olmak terbiyesizlik-tir. O zaman neyinizi beğenebiliriz? Hemen ölmek de büyük terbi-yesizliktir. İnsan kendini kokuşturur mu? O kadar kolay ölür mü?Gözlerinizdeki karamsarlığın, çaresizliğin, pratiğinizin kendisi bü-yük sorumsuzluktur. Halk adamları, önderleri, bu durumları kabuletmezler. Ne yapalım? Başka görevlerimiz nedir? Yani gitsen taşkırsan, yolma yolsan ırgatlık yapsan kendini belki yaşatırsın, amatoplum olmak ve öyle olmadan da yaşayacağını sanmak kendini al-datmaktır. İyi bir amacı yok, bir yüceliği yok ve yaşıyormuş. Nasılböyle bir yaşama tenezzül ediyorsunuz? O ilkel halinizle bile bizbir uygarlık olmaya ne kadar özen gösterdik. Uygar bir eser sahibiolalım, deyip duruyoruz. Bir uygarlık abidesi olmak.

Bu ülkenin uygarlığını oluşturmak aklınızdan geçmez. Tabii buhalinizle sizleri ne yapacağız? Duvar mı örelim, taş mı yontalım,toprak mı kazıyalım? Bunlarla fazla eser yaratılmaz. Taşı oymakiçin bile birçok şey gereklidir, onu da yapamazsınız ki! Biz çok

223

Page 225: Nasil Yasamali II

canlı, üretken bir topluluk, çok bilinçli, işbilir bir toplum ortaya çı-karmaya çalışıyoruz. Ama seviyeleriniz geri olduğu için, benimbütün konuşmalarım desteksiz atış gibi de olabilir. Çok geridenseyreden kişiler de olabilirsiniz, size yüklenmek bile belki acıdır.Aslında çözüm için ne yapmam gerektiğini siz söyleseydiniz be-nim için daha iyi olurdu. Yani biraz kendini geliştirmiş biri “şöyleyapsan böyle yapsan” dese belki sizden çok daha iyi öğrenebilir-dim. Benim bunca dayatmam yerine sizin dayatmalarınız daha daöğretici olabilirdi. Acaba içinizde bana böyle bir şeyler söyleyebi-lecek veya “şöyle yapsan daha iyi olur” diyecek kimse var mı?Dediklerimi anlamıyorsunuz, ama ben en ufacık sözlerinizi bileanlamaya çalışırım.

Ölümümü bile

düşman için korkulu bir hale getirdim

Bu parti hepinizin partisidir.Kendinizi güçlendirin, üzerinde kıyamet koparın, yeter ki hâkim

olalım. Bir yerlere çekme, taşırma olsaydı; daha iyi bir oyuncu ol-saydı, aslında her an yeri ona bırakırız. Benim durumum aslında ençekingen, en zorda olan kişinin durumuna benziyor. Ama yük bizebindirildi. Bizimki de bir iddiaydı. Düşman Kürt’ü o kadar ayaksız,dilsiz, eylemsiz bırakmak istiyordu ki, biz buna dayanamadık. Be-nim gibi zayıf biri düşman ortamından silkindi ve “bir şeyler konuşve yap” dedi. O halimle bile öyle yola dizilişler bana iyi gelmedi,öyle çelişkiler anlamlı gelmedi. Yeni bir yapı, yeni bir tavır gerekli-liği çok erkenden kendisini hissettiriyordu. İradesi, zihni o kadarbağlanmış olarak yaşamak büyük bir saygısızlıktı.

Biz bunu gördük ve karşı çıktık. Bizim gücümüz, yeterliliğimizvar mıydı? Olduğunu söyleyemeyiz, ama yine de cesaret ettik. Hiç-bir şey yapmadıysak da dili özgür tutacak konumları yarattık. Birşeyler anlayabilecek durumu özenle koruduk. Benden başka ne is-teyebilirsiniz? Alçakgönüllü olmaya gerek yok, aslında kavga bileetseniz hoşuma gider. Hatta beğenmediklerinizi yüzüme haykırabi-lirsiniz. Maalesef bu konularda da tepkilerinizi yamanca ortaya ko-yamıyorsunuz. Hepsi içinizde kalıyor, iyilik de olsa, kötülük de ol-

224

Page 226: Nasil Yasamali II

sa içinizde kalıyor, onu da söyleyemiyorsunuz. Sürekli monologyapıyorum. Bir Alman dost “Ben bu monoloğu senin gibi yarım sa-at yapamam, sen 20 yıldır nasıl yapıyorsun, senin yöntemin mono-log, diyalog da değil” diyordu. Diyalog iki kişinin konuşmasıdır,monolog tek kişinin sürekli konuşmasıdır. Hâlbuki ben diyaloğaaçığım. Hatta milyonlarla coşkulu bir diyaloğa girmek isterim.

Karşı taraf sıkılıyor. Zorluk, zayıflık karşı taraftadır, ben de de-ğil. Düşmanın içişleri bakanı “bizi yalnız bir kişi ilgilendiriyor.Öyle PKK'liler dağda var, onbinlerce PKK'li bizi hiç ilgilendirmi-yor, bizi bir kişi ilgilendiriyor” diyor. Benim için bu kıvanç verici,ama sizler için kötü. “Sen bizi temsil ediyorsun” diyeceksiniz,ama mesele benim temsil edip etmemem değil. Çünkü temsil edi-lenler de bayağı rol oynayabilirler. Sizin temsil durumlarınız davardır, ama düşman bu kadar peşinde değil. Bizimki, öyle bir tem-sil düzeyi ki, düşman ciddiye alıyor.

Düşman sizi çok zayıf görüyor. Çok yenmiş telakki ediyor. Ne-den düşman sizi bu kadar yanık-bitik görüyor acaba? Bu sorun be-nim için geçerli değil. Şu anda beni kendisi için gerçek bir kabusgibi değerlendiriyor. Keşke düşman sizden de biraz korksaydı,ama ciddiye bile almıyor. Düşman karşısında böyle durmak büyükayıp. Neden düşman sizi ciddiye almıyor? Düşmanın biraz korkulurüyası haline nasıl geleceksiniz? Düşmana mı, bize mi bir korkulurüya olacaksınız? Ben düşmanı hiçe sayıyorum. Arkadaşların ya-rattığı korku beni neredeyse telaşa boğacak. Yoldaş hiç böyle olurmu? Ama bir yetişme durumudur, yılların ihmalkârlığı sonucudur.Ben mi böyle olun, güçsüz kalın dedim? Ben mi eli kılıçlı-silahlıolmayın dedim? Hayır. Aslında düşmanın yok ettiği her şeyi sizegeri verdik. Fakat sizler yeterince yararlanamadınız. Ben kendidüşmanımla karşı karşıya gelsem, bilirim nasıl olacağını. Ölümü-mü bile yüzyıllarca düşman için korkulu bir hale getirmişim. Bu,benim kendime olan saygımı ifade eder, yüzyıllara bile kendimiböyle dayatmazsam rahat olmam.

Hayır!Soruları ayarlayarak yaşıyorum. Yani siz, “Yoldaş sen önümüzü

kapattın” diyemezsiniz. Bazı serseriler var içinizde “biz büyük oy-namak istiyoruz, önümüzde sen varsın” diyorlar. Ortadadır, ben si-

225

Page 227: Nasil Yasamali II

zin büyük oynamanızı engelliyor muyum? Hayır. İnsaf sahibiolun, düşmanınıza karşı güç sahibi olmanıza gerçekten olağanüstüdestek sunuyorum. Bunu söyleyenler kendini doğru tanımlayabil-meli. Bunu söyleyenler; acaba desteğimiz olmadan 24 saat ayaktakalabilirler mi? Bu soruyu kendilerine sormalı, biraz namuslu, vic-dan sahibi olmalılar. “Onlar yiğitmişler de ben önlerini kapatmı-şım. Veya birçok marifet ellerinden geliyormuş da ben engellemi-şim.” Kürdistan'da öyle marifetli, kendi başına ayakta duran kişi-likler yok. Yani köydeki korucu bile bana dayanarak maaş alıyor.“Apo primi” denildiğini biliyorsunuz. Şu anda yüzbinler bu prim-le yaşıyor. Bizim karşımızdaki özel savaş elemanlarının maaşı üçkatına çıkmıştır. Hepsi bizim sayemizdedir. Yiğitlik aklınıza gel-miyor ki, sizin aklınız-gözünüz başka şeylerde.

Gözü yaşlı olmayan biriniz var mı? Ben bundan sonra doğrularave yaşama gelmeyene daha sert yöneleceğim. Artık çocukluk zama-nı geçti, yöntemleri değiştirmeye doğru gidiyorum. Öyle sessizcedurumları geçiştirmem. Hele sizi düşmanın şekillendirdiği gibi dekabul edemem. Ben klasik-dümdüz yaşamaktan da rahatsız olurum.Öyle kendinize yakıştırdığınız şeyler benim için büyük ayıp ve vu-rulması, atılması gereken şeylerdir. Bir isyan haline mutlak gelmekzorundasınız. Zaten böyle olaylar çok hızlı gelişiyor. Tabii bu olay-lar bazen trajediye dönüşüyor. Her gün intiharvari eylemler var. Ya-ni kendilerini doğru kullansalar her biri bir ulusu kurtarabilir. Fakatyaşam tıkanıklığından dolayı, önderlik yapma zayıflıklarından dola-yı örgütü zor duruma sokuyorlar. Savaşçılarımız şapır şapır gidiyor,o cesaret bende olsa gerçekten önüme koyup da yapamayacağımhiçbir şey yoktur. Ama hiçbir işe yaramıyor. Bütün bunlar büyükmesele, çünkü dikkat edilirse bu kadar şehit kanı yerde duruyor, on-binlercesi zindanda, halk inim inim inliyor, bütün bunlar büyük me-selelerdir, duramayız, mutlaka çare bulmalıyız.

Sizin de yüreğiniz biraz duyarlı olmalı. Bireycilik anlamında birtavuğunuz gitse kıyameti koparırsınız, ama bu kadar şehit kanıyerde, bu kadar mahkûmumuz var, bu kadar acımız-üzüntümüzvar, duymak bile istemiyorsunuz. Hele PKK içinde sahte PKK'lilikne kadar yaygın. Yani PKK'nin gururunu-gücünü sonuna kadar alı-yor, ama hiçbir gereğini yerine getirmiyor.

226

Page 228: Nasil Yasamali II

Ben bunlara deli kişilikler diyorum.Zaten PKK içindekiler neredeyse delilerden daha tehlikeli ola-

cak. Önderlik hastalıkları, ne oldum deliliği çok yaygın, yani bu-na benzer çok tehlikeli durumlar var. Önlemezsek büyük acılariçinde kalacağız. Zaten büyük tutkularımız olmasa lime lime olupgiderdik şimdiye kadar. Bir arkadaşınız olarak bunları belirtiyo-rum, bilemiyorum ne kadar anlaşılıyor. Aslında ben askeri-siyasikonuları da mükemmel anlatabilirim, ama karşımdakiler ne kadarbuna varlar? Bazılarına anlattık, ama büyük bir kısmı bozuk çıktı.Felsefi, artistik konulardan tutalım, askeri-örgütsel konulara ka-dar anlamaya çok açığım, ama dinleyen, onunla büyümek isteyenaz. Mesela ne kadar söz vereceğiniz bile belli değil. Ne söz ver-meyi biliyorsunuz, ne de verdiğiniz söze bağlı kalmayı. Kendikendinize sorun sözünüze bağlı kalıp kalmadığınızı. Ben tekrarla-mak istemiyorum. Bu çalışmalar için de biraz derinlik gerekli,günceli kesin yakalamak gereklidir. Derinlik, çıkış, düşmana karşıayakta kalmak gerekli. Sandığınız gibi kolay olmuyor. Yine dü-şünmek, bir şeyleri bir araya getirmek zorundayız. İğne ucuylakazıyarak ancak bir şeyler buluruz.

İnsan

toplum kimliğiyle ulusal kimliğiyle yaşar

Ben şimdiye kadar yapılmış olanı işten bile saymıyorum. Onun-la kendimi avutmam. Bize gerekli olan yeni kazanımlarıdır. Miras-yedici gibi değerlerin üzerine yaslanmak ayıptır. Ben bir şeylervermedikten, üretmedikten sonra bir lokma ekmek bile yemem.Haramzade olurum o zaman. Mirasyedici olmak en büyük çirkin-lik, aşağılık bir durumu kendine yakıştırmaktır.

Düşman için PKK belası ortaya çıkmıştır.Bizim için de PKK tutkusu diyelim.Bunu yakalamak gerekli, çünkü yakalamadan sizlerle bir şeyler

yapmak mümkün değil. İlkin ülkesinden bu kadar kaçanı yakala-mak gerekiyor. Tarihinden, kimliğinden kaçanı önce yakalamak,çekmek gerekir. Kimsin nesin, nereye gidiyorsun, sorularını sora-caksın. “Zırdeliyiz” diyemezsiniz. İnsan, toplum kimliğiyle ulusal

227

Page 229: Nasil Yasamali II

kimliğiyle yaşar. Bu sorulara ciddi cevaplar arayacağız. Öyle sizinyaptığınız gibi kaytarmacı olmayacağız. Zaten muazzam bir kay-tarmacılık, yüzeysellik var, söz lastik gibi bomboş, hedefsiz, içe-riksiz, dayanıksız, söyleniyor, ama böyle olmaz.

Aslında yeni bir şeyler yapmak gerekiyor, acaba bunu nasıl be-lirleyebiliriz? Bu sefer yeni bir çalışma nasıl olabilir? İyi şeyleryapmak gerekiyor. Yani hem en yeni, hem de en eski arkadaşlarvar. Bize, hatta bana yeni iş yaptırmalısınız. Bazı şeyler aklıma ge-liyor, eğitime ilişkin, günlük talimat, perspektif, müdahalelere iliş-kin olsun. Yapıyoruz da, ama daha da can alıcı olmak istiyoruz.

İnsana güveniyoruz.Zaten benim için insan sınırsız ulaşıldığında yaratılacak-güçlü

olacak bir nesnedir, bir değerdir, objedir. İnsana çok iyi yükleniriz.İnsanın ulaşıp da başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Buna duyulaninançla görevlere yükleniyoruz.

Düşman bu mücadeleden yalnızca

beni sorumlu görüyor sizleri değil

Kürt insanı için gerekli olan nedir? Özgür koşullarda bunu iyitespit edebiliriz ve şu anda da koşullarımız özgürlüğe en yakınolan koşullardır. Bütün bu özgürlük savaşımı ne yapabiliriz, nasılyaşayabiliriz, nasıl savaşabiliriz sorularına daha yerinde cevaplarvermek içindir. Yani eskiden fakir-fukara çocuklarıydınız, amaşimdi bakın epey güç biriktirmişiz. Örneğin silahlar, para, savaşçıgüç kaynaklarıdır. Bunların hepsini bir araya getirdik. Bu araçlardaha fazla özgür olmaya götürebilir. Tabii, köleleşmeye de götüre-bilir, fakat biz özgürlüğün hizmetine sokmaya özen gösteriyoruz.Yani bunlarla acaba daha iyi bir yaşamı nasıl yaratabiliriz? En baş-ta cesur-yiğit insanlar çok şey yaratırlar. Onları da hazır tutuyoruz.Yıllardır emekle sağladık bu seviyeyi.

İnsan acı duyuyor. Büyük bir uygarlık yaratmamız gerekirkenkendimizi böyle çar çur etmişiz. Sizlere bunu anlatmak istiyorum,ama bir türlü anlamıyorsunuz. Bir uygarlık yaratmak dururken ne-den maliyeti sıfır olan korkunç düşmana çalışıyorsunuz? Gel de is-yan etme. Acıyorum, her birisi bir yöreden gelmiş, hepsi Allah'ın

228

Page 230: Nasil Yasamali II

fukarası. Altın gibi yerlerden geliyorlar, tenekeye gelmişler. Bu in-sanların yakasını tutmadan nasıl bırakacağız?

Bu düşmana bir şeyler yapmak gerekiyor, “ayıptır yaptığın” de-mek gerekiyor. Ben de en büyük savaş tutkusuyla onları tutmak is-tiyorum, ama kaçıyorlar benden. Zaten yakalarına yapışmışım, şuanda boğulup gidiyorlar. Ne yüzle karşıma çıkacaklar? Bir kabusgibi adeta. “Sen bu insanları ne hale getirdin” diyeceğim. Onuniçin yüzlerini böyle on perdeyle, yüz perde ile kapatmışlar. Nedirbu diyeceğim? Bu insanı, bu toprakları Kemalist’ten soracağım.

Atatürk sağ olsaydı onunla karşılaşmak isterdim.En büyük tutkularımdan biri de onun yakasından tutmak olurdu.

“Sen neden böyle yaptın, kültürsüz, cahil adam” derdim. Aslındaçok zavallı, zayıf bir adam. Zaten böyle kişiliklerden korkmak ge-rekiyor. Uygarlık düşmanıdırlar. Aşiretini kurtarmak adına bütünaşiretleri kesmek zorunda kalan, ilkel aşiret reisleri, klan reislerivardır, onlara benzetiyorum.

Müthiş bir kaçış var. Utanarak hepsi kendinden kaçıyor. Ta-mam, kökenin, tarihin çok kötü olabilir, pek parlak olmayabilir,ama bu kaçış neden? Yani bir aşiret olarak kendine sahip çık, onunda büyüklüğü var. Tabii her yerde ben bunu gördüm. Ne olursakolalım kendimizden kaçmamalıyız. Hesap sormak güzel bir şeydirde, bunun zevkini veremedik bu arkadaşlara. Yoksa tanımış olsa-lardı bu gerçekliği her birisi çok iyi bir hesap sorucu olabilirdi. Ya-ni bu kadar sana yapmış, bir sorman gerekir, neden? Tabii şu andaTC bu mücadeleden, bu Kürtlükten sadece beni sorumlu tutuyor.Yani diğerlerini, sizleri kendi yardımcıları gibi görüyor. O diğerKürt önderlerine yardımcısı gibi davranıyor. Midelerine oturtmuş-lar, hazmediyorlar. Bunlar önemli sorular. Bir tavuğun bile elindenalınsa hesap sorarsın. Bunlar bir tavuk almamış, bunlar insan so-yunun nesi varsa bütün hepsini ellerinden almışlar. “Dur!” diyece-ğiz. Bunu bildiği için büyük bir telaşla bütün gücünü kullanarakyükleniyor. Biz biraz hesabı iyi sorduk aslında, bütün yaptıklarınıyüzüne vurduk. Bu yüzden çok öfke duyuyorlar. Hatta biraz sizle-re de zayıflıklarınızı soruyor, güçlenin diyorum öfkeleniyorlar.Düşmanı bırakıp işi-gücü bizimle uğraşmaya, bizi uğraştırmayaçalışıyorsunuz. Tabii kendimizi anlamak, kendimizi yeniden yo-

229

Page 231: Nasil Yasamali II

rumlamak çok gerekli. Birisi seni tanınmaz hale getirmek istedimi, senin ilk yapacağın iş, kendi tanımını doğru yapmaktır. Adamkendini hiçe saymış. Nesin, ne olacaksın? Silip-süpürmüş. İnsansoyuna yaraşır, herkesin bir adı vardır.

İnsanlar adsız olamaz.Ama onlar sadece bizim adımızı da kaldırmış değiller, keşke yal-

nız adımızı alsaydı da, bir tarafımız bize kalsaydı. Hayır. Sökmüş-ler. Bu insanlar haklı. O açıdan size söylüyorum. Şimdi parti, savaşdiyorsunuz, tarihi nedenleri, sosyolojik nedenleri bunlardır. Şimdiböyle meseleler karşısında öküz gibi duyarsız kalmak olmaz. Yaşa-mak isteyen sizsiniz. Artık dünyanın başına kendimizi nasıl bir belayapabiliriz? Bir Yahudi gibi de olamazsınız. Yahudi büyük serma-yedardır, Yahudi büyük akıllıdır. Ermeni büyük sarraftır, sanatkâr-dır. Ermeni gibi de olamazlar. Biz ancak biraz ziraatçılık, hayvancı-lık yaparız. Dünyada bu işlerin devri sona ermiştir. Başkalarının in-şaat işçisi olmakla da Kürt soyunu kurtaramayız.

Eski Kürt’e dünyada yer yok

Gerekçeler güçlü, ama anlayamadığım nokta şu, bu gerekçelereneden ağırlık vermiyorsunuz? Neden anlamıyorsunuz? Biz büyükaçıyoruz. Bu söylediklerimizde büyük gerekçeler, büyük amaçlarvar, büyük olma gereği var. Parti dersi diyorsunuz; parti dersi bü-yük olmak dersidir. Büyük amaca, büyük iradeye başlangıç yapa-mazsan, parti dersinden sen bir şey anlamamışsın demektir. Söyle-yin bana, daha nasıl size açıklayayım? Parti tanımını size nasıl ya-payım? Anlamaya gelmiyorsunuz. Kendinize sorun. Neden cücelergibi kalmakta ısrar ediyorsunuz, tanımını yapamıyorsanız, açıkla-yın. Neden sizin bir parti davanız olmasın ki! “Bu ne sorusu” di-yeceksiniz. Tabii böyle cüce kalırsanız, biz bu soruları size süreklisoracağız. Size şimdi anlamazlar, onlar cahil-cuhal takımı, fazlaüzerine gitmeye gerek yok dersek, sizi o zaman biz de adam yeri-ne koymamış oluruz. Ve sömürgeciler gibi yaklaşmış oluruz. Hâl-buki, tam tersine bizim çocuklar, gençler müthiş olmalı, her şeyien iyi yönleriyle anlamalı; yaklaşımın insani yönü böyledir. Sizi,en iyi anlayan ve en iyi yapanlar olarak değerlendirmek zorunda-

230

Page 232: Nasil Yasamali II

yız. Düşman bize küçüklüğü yakıştırmıştır, biz size küçüklüğü ya-kıştıramayız. Böyle çok işe yaramazlar, küçükler olarak idare et-meyeceğiz. “Kürt vahşidir, Kürt aptaldır, Kürt şudur-budur” biryığın böyle sahte tanım yapıştırmış sömürgecilik.

Sömürgeciliğin dilinde biz bir hiçiz.Ben hiçsem beni al mezara koy, sıfır maliyetle neden çalıştırı-

yorsun. Yazık değil mi bana. Tabii yazık. Yani ölelim, kendimiziyerin dibine koyalım, ama hiç olmazsa böyle sıfır maliyetle çalış-tırmasınlar. Hep böyle başkaları için yaşamak büyük ayıptır. Bunakarşı çıkmayı da düşünelim. Siz bunları anlamak zorundasınız.Benim durmadan “anla, anla!” dediğim durum budur. Anlamayayanaşmıyorsunuz. Al işte düşmanın karşısında bir hiçsin, neyinibeğeniyorsun, neyini yeterli görüyorsun? Hiç yeterli görecek birşeyin yok. Nasıl yaşayacaksın, yaşayacağın hiçbir şeyin yok. Böy-le siyasi, askeri örgütsel anlamda sen yok kılınmışsın. Neden bun-lara ilgi duymayacaksın. Her zaman söylediğim gibi sigaraya gös-terdiğin ilgiyi, neden böyle önemli ve tarihi işlere göstermeyecek-sin. “Yaramazız, biz böyleyiz.” Bu teorileri, bu terbiyesizlikleri bı-rakacaksınız, insan olacaksınız. Yani ulusal terbiye budur. Sizlerbiraz aile terbiyesi almış veya almamış da olabilirsiniz, o da önem-li değil. Ama burada ulusal terbiye veya insani terbiye gerekiyor.Aslında düşmanın bize yaptığı en büyük kötülük de bu noktada.Baştan çıkarma, silinme, ulusal hafıza kaybı, belleği yok etme veyerine kendi hafızasını yerleştirme, büyük terbiyesizlik işte bunadenilir. Birbirimizi ne yapacağız peki? Madem gençsiniz, yiğitsi-niz haydi yakalasanıza tarihi.

Yakalayın kimliği!Hepiniz bana havale ediyorsunuz. Tamam, ben kaçmayayım,

her zaman öyleyim, yani kaçmam. Ben kendimi biraz yetiştirmi-şim. Bu konuda kimse benimle başedemez. Ama benimle de herşey bitmez. Ben kendimi daha da olağanüstü kılabilirim. Hiç bukonuda sıkıntım yok. Ama insan istiyor ki, içinizden benimle yüküpaylaşabilecek bazıları da çıksın. İstemeyen ben miyim? İstersenizçok para koyalım cebinize; isterseniz silah verelim elinize. Yeterki, doğru kullanın. Neden fukarayı oynayacaksınız. Teoriyi, deryagibi akıtıyoruz. Alın beyninize akıtın. Niye fakirleri, dilsizleri oy-

231

Page 233: Nasil Yasamali II

nayacaksınız ki! Yaşamın yolunu biz az açmamışız, müthiş açmı-şız. Eski Kürt gibi yaşayacağız diyorsanız, hayır.

Eski Kürt’e dönüş yok.Dönerseniz karşınızda ben varım, mahvederim sizleri.Düşmanın istediği Kürt gibi yaşamaya hayır diyoruz. Benim

sahamda düşmanla birleşme olmaz. “Zorla yaparız, oyun oyna-rız” derseniz, yapın ben de kendimi savunurum. Bana oyun oy-nanmaz. Kendi sahamı kendim yaratmışım. Parti sahasında nasılbana oyun oynayacaksınız ki!

Bireycilik adı altında

kurt gibi birbirinizi kemiriyorsunuz

Acıklı bir hikâye değil mi? Zaten biliyorsunuz Alevilikte Aligeleneğinde hâlâ dövünürler dururlar değil mi? Hâlâ da var. İranlı-lar ne yapıyorlar, dövüyorlar kendilerini. Ben öyle yapmam.

Kendi intikamımı ayaktayken de alırım.Arkadan hançerletmeden. O da önemli bir sanattır. Şu ana kadar

öyle bir şeye fırsat vermedim. “Sen de mi Brütüs” der Sezar. O daarkadan hançerlenmişti. Kendimi nasıl kazanan bir seviyede tutum?

İnsanların büyük yanılgılar içerisinde olduğunu söyleyebilirim.Ben de bazı şahsiyetleri inceliyorum. Napolyon'dan tut Lenin'e,

İsa'dan tut Ali'ye kadar hepsinin yanılgıları, gafletleri var. Benimkendi payıma yaptığım şu: Aldanmama, aldatmama! Son derece dü-rüstüm, kimseye, iradesine rağmen, tek bir adım at demem, amakendimi de çiğnetmem. Kendime saygılı olmayı becerdim. Bu ol-dukça önemli bir gelişmedir. Daha birçok önemli özellik var, aslın-da onları da almak gerekiyor. Beni kimler nasıl kandırmak istiyorduda ben nasıl kanmadım! Bir sürü böyle husus var. Birçok şeye çokyönlü cevap verebilirsiniz, mesela bir askeri üslup var, siyasi-edebivb. her sahada cevap bulabilirsiniz. Büyük bir zenginlik söz konu-su. İsteyen silaha sarılır, isteyen ahlaka sarılır, isteyen aşka sarılır,isteyen ölüme koşar. Yani her şey var, hepsi müthiş birbirine bağlı.

Şimdi sorunlarımız ağır tabii. Biz tarihle oynayamayız. Kendimi-ze kesinlikle saygılı olmak zorundayız. Adam seni camiadan kov-muş, hesabını sormadan insan olamazsın ki! Senin ülkeni harabeye

232

Page 234: Nasil Yasamali II

çevirmiş. Bunu “kim yaptı” sorusunu sormadan bu dünyada yaşamarayamazsın ki! Soracaksın tabii. Ve çaresi de: Nasıl partileşiriz?Partide nasıl savaşırız? “Nasıl Yaşamalıyız?” olacaktır. Ben bu ko-nuda açığım, her şeyi tartışmaya, paylaşmaya varım. Görüyorsunuzpaylaşmadığım hiçbir şeyim yok. Korkunç açığım paylaşmaya.

Bu güzel bir tutku, güzel bir yaklaşım. Gücünüzü bizden alma-lısınız. Ben bütün bunları yaparken gerçekten çok alçakgönüllüceyapıyorum. Benim için bir ad-ünden ziyade, böyle bir yaşam tarzı,böyle bir yaşam, istediğim gerçeklik oluyor. Bana göre başka türlüyaşanılmaz. Sizler nasıl yaşıyorsunuz, onu size sormak gerekiyor.Bu kadar yoksullaştırılmışsınız, bu kadar bireyselleştirilmişsiniz.Bireycilik de şu; içinde hiçbir şey yok. Bireycilik adı altında kurtgibi kemiriyorsunuz birbirinizi. Örgüt didişmeciliği, örgüte gele-meme, kolektivizme gelememe, bilmem her türlü işbirliğine gele-meme. Bu nedir? Parti içinde birbirine karşı kurtçuk olma değilmi? Dar bir sahaya sıkıştırmış birbirinizi yiyorsunuz.

Ben buna nasıl insanlık diyeceğim!Kendime saygım varsa ben buna insan diyemem ki! Küçük bir

grup oluşturup yoldaşımı yiyeceğim, küçük bir grup olup yoldaşı-mı sevmeyeceğim, olur mu? Ama düşünün, sizler birbirinizi yiyor-sunuz. Bu çok kötü. Bunları kendinize sorun. Örtbas edeceksiniz,kendinizi gizleyeceksiniz. Nasıl kendi vicdanınıza hesap verecek-siniz. Bu kadar kapkara ol, gizle kendini, ondan sonra da partininkarşısına çıkart. Bu çok büyük bir ayıptır.

Bütün bu konular parti ve “Nasıl Yaşamalıyız?” dersidir. Aslın-da daha da çok yönlü giriş yapıp, bir şeyler vermek istiyorum, an-lamaya gelmiyorsunuz. Anlama kabiliyetiniz çok zayıf. Yani cüm-lelerden sözcük düzeyinde anlıyorsunuz. Ama onun tarihi anlamı,onun insanda yaratmak istediği sonuç nedir diye düşünmüyorsu-nuz. Benim bir diğer özelliğim de; bir tanesi böyle yerinde bir söz,etkileyici bir tarz, bir tutum, bir bakış bile fırlattı mı ben ondan et-kilenir ve sonuç çıkartırım. Biz gerçekleri mertek gibi gözünüzesoksak siz daha da körleşiyorsunuz. Ben böyle değilim, çok duyar-lıyım. Duyarlı olmak, anlayışlı olmak oldukça önemli. Bu kadarsözle oynanılır mı? Bu kadar gerçekler boşa çıkarılır mı? O zamannasıl yüzünüz olacak böyle temel değerlere karşı? Ve nasıl saygılı

233

Page 235: Nasil Yasamali II

olacaksınız? O zaman korkunç olacaksınız. Kendisine bu kadarsaygısız insanı ben kolay kolay bırakmam, savaşacağız. Parti içisavaşın da özü budur. Kendine saygıyı yitiren insan PKK içindeolacak ben de onu normal göreceğim. Korkunç yapacağız birbiri-mizi. Açık ilan ediyorum. Madem parti dersi, yaşam dersi alıyor-sunuz, bu derslere hakkını veremezseniz -gerçekten ben güçlü-yüm, çok da uyanık, bilinçliyim- kesin sonuna kadar size yükleni-rim. Karşı mücadele anlamında kovarım, ama iyi bir yoldaş olmakisterseniz de hususlar, sözler, içerikler belli, size her türlü desteksonuna kadar var, her türlü olanak var. Hangisini seçersen seç o daözgür tercihindir. Oyunu seçersen savaşımız devam eder. Nasıl ya-şayacaksın, neyin var? “Ağlarım” dersen ağla.

Ben anama ne yaptığımı size söyledim.Taşları başına indiriyordum.Kıyamet koparırım. Ağlamakla sızlamakla, beni etkilemek müm-

kün değildir. Ama gelişme emareniz oldu mu, karşınızda korkunçbir hizmetçiyim. Yeter ki, sizler gelişmeye yüz tutuyor olun. Ger-çekten bir fide yetiştirir gibi saniyesi saniyesine suyunu, gübresiniihmal etmem. Eğer yetişmekten anlıyorsa o hassasiyetim de var.

Yeni Kürt

yeni parti ilkesine göre yaşayacaksınız

Parti terbiyesinden bir şeyler anlamak zorundasınız. İnsan yetiş-tirmek istiyoruz ve bu insanın sözü, eylemi, bugünü, yarını bir ol-malıdır. İlkesi olan insan yetiştirmek istiyoruz. Her yerde var olanikiyüzlü, bukalemun gibi renk değiştiren insanlara yeter diyoruz.Her yerde çaresiz, ezik-büzük kişiliğe yeter. Bunları istemek güzelbir şey. Neden yeni insanlar olmayacaksınız? Yani, özgür insanolun, başarı arzedin. Benim önünüze koyacağım herhangi bir en-gelim olmaz. Sonuna kadar olanaklar hizmetinizde olsun, sonunakadar dilediğiniz gibi yaşayın. Ama ilkeye bağlılığınız da olsun.Bu da parti ilkesidir, yeni Kürt ilkesidir. Yeni Kürt ilkesine, yeniparti ilkesine göre yaşayamazsanız, onu ihlal ederseniz karşınızdaben varım. Mezarda bile olsam hesap sormayı ayarlamışım. Aklı-nızı başınıza toplayın, doğruyu seçin, size layık olanı seçin, sizi

234

Page 236: Nasil Yasamali II

güçlendirecek olanı seçin. Zor olabilir, sıkıntısı sabrı gerekebilir.Bütün bunları böyle büyük gelişmeyle yüz yüze tuttuktan sonrahiçbir şikâyetimiz de olmaz. Bu yaşamın bir saniyesi bile bir ömrebedeldir. Bütün bunlar parti dersidir. Şansımızı iyi kullanalım.Ben de sizinle şansımı iyi kullanmalıyım.

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna daha derinlikli, daha yaratıcı müm-kün kılan şeyler ekledik, söyledik. Ona dikkat ediyorum. Tehlike-ler var tabii. Bazı aşağılıklar “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu bozmakistiyorlar. Veya güç yetiremiyorlar, hayati bir sorun herhalde.

Bu büyük Rus devrimcilerini şimdi daha iyi anlıyoruz. 19. yüz-yıl boyunca bu soruyu çok sormuşlar. En son Lenin, Gorki sor-muşlar. Fransızlarda da, İngilizlerde de, Almanlarda da var. Acababizde “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu ortaya atmak bile gerekli miy-di? Çünkü ne diyeceklerini biliyorum; “Biz çoktan ölmüşüz, ne ya-şamaktan bahsediyorsun.” Cevap önceden hazır: “Ben ölmüşüm”budur bizde felsefe. “Dokunma bana ben çoktan ölmüşüm” veya“gübre böceği gibi gübrelikte eşinip dururuz, biz yaşamayı böyleanlarız” teori, felsefe budur.

Herhalde iç dekorasyon, yani sanat kısmı eksik. Temel, çatı is-kelet iyi kurulmuş da, o kurumlaşma işini biraz sanat kısmını il-gilendiriyor. Ruh güzelliğidir. Aslında girişeceğim, ama sizler yi-ne hazırlıklı değilsiniz. “Nasıl Yaşamalı?” sorusunda aktörlerinvarlığı yok. Yaşamak istediğinize dair kuşkuluyum. Yaşıyor gidi-yorsunuz, ama ben ona yaşam diyemiyorum. Yaşam deseydimzaten bu işlerle bu kadar uğraşmazdım. Bu yaşamı çirkin görüyo-rum. Yani bu arkadaşlar “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu kendilerinesorsalardı hepsi canavar gibi olurdu. Onların kafasında “NasılYaşamalı?” sorusu çoktan cevaplandırılmıştır ve yaşıyorlar. Amayaşadıklarını sanıyorlar. Çok fukara gençler. Acıyorum hepinizene olacak. Kendimizi yapılandırmak dünyaya da en büyük ce-vaptır. Kendi gerçeğimizi çözümledik mi ona bir cevap sundukmu o zaman bize hayran olurlar.

Biraz da “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu kendinize sorun. Hiç miiçinizden biri çıkmayacak? Biraz kafanızı ayaklandırın, beyninizibiraz çalkalandırın, ihtiyacınız var. Benim gibi fukara, zavallı,güçsüz hiçbir kişi yoktu. Ben çok iyi biliyorum ve hâlâ “Nasıl

235

Page 237: Nasil Yasamali II

Yaşamalı?” sorusuna iktifa etmemişim. Hâlâ daha, şu basit yaşa-ma alışma, diyorum. Bu yaşa gelmişim, bu imkân ve fırsatlara daulaşmışım, ama “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna özen göster diyo-rum. Saygılıyım. Bütün insani ilkelere az çok işlerlik kazandırı-yorum. Fakat hâlâ kendimi yitirmemişim, hâlâ arayış halindeyim.O zaman kendinize sorun. Yani ben bile yapabildiğime göre, sizhayli hayli yapabilirsiniz. Aniden yaşamak istiyorsunuz, anidenbir sigara bile sizi tatmin ediyor.

Dağlarda kutsal ruhu bulmalısınız

Küçük bir duygu başınızı döndürüyor.İçinde hiç de öyle ahım-şahım bir şey olmadığı halde bu nasıl

oluyor? Büyük güzellik, büyük iyilik, büyük doğrularımız olmazsa,nasıl tatmin olacaksınız? Bu konularda zaten herhangi bir soruyu dakendinize sormamışsınız. Büyük güzellik nerede, doğruya göre nekadar yaşıyoruz, doğru nerede? Size göre doğru, güzellik, mertektir.Hayır. Ben bile yaşıyorum demiyorum, ama hep soru soruyorumkendime, arayış halindeyim. Siz de biraz böyle olun. İşte her günyan yanasınız. Tartışın, o dağların doruklarına sizi taşıdık. Ne kadargüzel doyabilirsiniz. Tek biriniz o dağların şanına yaraşır biçimdebir iş, iyi bir sözcük bile söyleyemedi. İyi bir sözcüğünüz olsaydızaten iyi bir asker olurdunuz, iyi bir gerillacı olurdunuz. Ben bili-rim, dağı biraz anlayan gerillacılık mı yapamaz? Güzelliği biraz ya-kalasaydınız, kesin partili olurdunuz. Sahte kaldınız, aldattınız ken-dinizi. O harabeleri gördünüz. Ne kadar etkileyici, bu sütunları bengördüğümde yani köle dönemidir, korkunç köle emeği üzerine ku-rulmuş, ama o güzellik anlayışı yine de büyük saygı yaratıyor.

Diyarbakır surları da etkileyicidir, Nemrut heykelleri de çok etki-leyicidir, bizde harabeler çoktur. Ama bazıları öküzün trene baktığıgibi bakıyorlar. Çok acımıza gidiyor bütün bunlar. Darasut harabele-ri de var Nusaybin yakınlarında. Ermeni harabeleri var, Urartulular-dan kalma. Bizde yalnız Roma değil, Mezopotamya dönemi de var.Çok önceden, Roma'dan da çok önce büyük güçler var. Aslında bü-tün bunlar için ülkeye biraz yaklaşıldı mı, etkilenme büyük olur.Ama bakmasını bile bilmiyorlar bizimkiler. Ben “giderler, kavuşur-

236

Page 238: Nasil Yasamali II

lar, toprakla, haşır-neşir olurlar, büyürler” diyordum. Sonra bir bak-tık tam tersine daha da küçülüyorlar ve şimdi insanlık dersi veriyo-ruz. Ne kadar anlayacaklar? 1982'de ülkeye giderlerken, kutsal ruhlabütünleşirler veya dağlarda kutsal ruhu bulurlar diye düşündüm. Git-tiler, fakir-fukara döndüler, aç-sefil, o dağlarda göçmen kuşlar gibidolandılar. Yaşamasını bilmeyenlere, nasıl yaşanılmasını öğretiyo-ruz. Soruyu bile sormuyorlar ki kendilerine cevabını versinler.

Mezopotamya çok insanidir, insanlık türküsüdür.Bütün birliklerimiz bu insanlık cennetinin kenarından geçiyorlar,

ama hiç etkilenmiyorlar. Botan Çayı, Van kıyıları gidin bakın hep-sinde Asur krallarının izleri vardır hâlâ. Bizimkiler ancak naylon ça-dır kuruyor. Baksalar etraflarına, dört bin yıllık kayalarda oyulmuşyerler en büyük sığınaktır. Bizimkiler bula bula naylon çadırı bul-muşlar. Bir dizi sığınak yapıp da kışın, on bin yıl önceki insan gibikendini korumayı bile beceremiyorlar. “Nasıl Yaşamalı?” sorusununereden kendine soracak. İlişkilerde yine çok harap, içeriksiz. “Na-sıl Yaşamalı?” sorusuna cevabı bırakın; çoraklığı, harabiyeti nasılanlatacaksın bunlara. Benim bütün yapmak istediğim hiç olmazsasoruyu canlı tutmak. Ucuz yaşama düşkünlüğü oldukça yaygındır.

Güzelliğin iyiliğin

ve doğruluğun zorlayıcısıyım

Ucuz yaşamayacaksınız!Bu konuda bana öfkeli değilsiniz. Eskiden aynı şey söylene-

mezdi. Eskiden öfkeniz vardı. Zaten bu partililerin hepsinin öfkesi“sen misin bu basit yaşamı önleyen” diye. Basit yaşamanın sava-şını veriyorsunuz. Yani birileri “biz böyle yaşarız” diyor, ben de“nasıl yaşarız?” diyorum. Savaş şiddetle kazanılır, ben sizin gibisavaş yapmam. Öyle aklınızdan, hafızalarınızdan geçmeyecek ka-dar sorunun üzerindeyim. Büyük saygıya davet ediyorum. Yaşa-maya gece-gündüz saygı diyorum. “Biz saygıyı yitirmişiz, büyükdeğerlerin hepsini inkâr etmişiz” felsefesi artık bırakılmalı. Çoköfkeliyim, zaten benim bu büyük öfkem olmasaydı bu kadar ilgi-lenmezdim. Öfkem beni dönüştürmeye yöneltiyor. Orada sanat,yöntem devrimcidir. Sizin gibi kırıp dökmüyorum, sağa-sola bük-

237

Page 239: Nasil Yasamali II

me yok. Yöntemi tutturuyoruz. Bazen al kellesini koparın diyo-rum. Tabii anlayışın kellesini. Yanlış anlayışının, yaşam tarzının,yaşam alışkanlığının kellesini koparın. Fiziki varlıklar kalsın.Çünkü ölüm size göre; fiziki varlık kaldı mı bu yaşamdır veya fizi-ki olarak vuruldun mu ölümdür. Ben ikisini de kabul etmiyorum.Ne fiziki olarak var olduğun için, “yaşıyorum” diyebilirsin, ne defiziki olarak öldüğünde “öldüm” diyebilirsin.

Ben ayakta birçok kişiyi öldürüyorum.Hem de hiç hissettirmeden. Bunlar önemli, bunların yaşam alış-

kanlıklarını, basitliklerini vurmak, kellelerini koparmaktan dahafazla acı veriyor. Dönüşüm olayı bududur. Hepiniz korkunç bir çir-kinliği yaşamak istiyorsunuz. Ne doğru-dürüst iki şey söyleyebilir,ne karar verebilir, ne düşmanına yönelme gereğini duyabilir. Bu-nun yanında hepsi birbirine korkunç yönelebilir de. Şimdi onlarıda önlemek büyük bir savaş. Bütün bunlar kavgadır. Savaşımıntarzını doğru belirlemeseydik, hiçbir şey ortaya çıkaramazdık. Benkendimle de savaşıyorum, ayıp değil.

İlkin savaşı kendimde başlattım.Kendime karşı çok acımasız ve gaddarım.Her an diktatör olabilirim, neden olmuyorum? Güç kazanmak,

hızla diktatörlüğe götürebilir. Zaten bütün liderlikler biraz böyle-dir. Mücadele ve savaş sahalarına bakalım; ufak bir yetki alıyor,hem de yüzde yüz bizden alıyor, üzerine kuruluyorlar. Kellesinikoparsan üzerinden ayrılmıyor. Düşünün, bende neden bu eğilim-ler gelişmiyor. Çoğu benim yerimde olsaydı kendini kaybederdi.Değil böyle güçlü bir önderliksel gelişme, sınırlı bir gelişme deolsa, hepsinin başı dönerdi. Kraldan daha kralcı kesilirdi. Dikkatedin ben kendimi nasıl ayarlamışım, nasıl demokratik sınırlar da-hilinde tutuyorum. Daha da ilginci, bırak demokratlığı bazen çoksıradan bir hizmetçi bile olabiliyorum. Nasıl bu kadar esnek ola-biliyorum? Eminim ki, ben önünüzde durmasam, birer canavarkesilmeniz işten bile değil. Hem bu kadar insanı ve en önemliside kendimi durduruyorum. Dikkat edin, bu kadar gücü olan birkişi aslında farklı olabilir. Kendini kaybeder. Zaten parti içindekendini kaybeden tipleri görüyorsunuz, kendini terbiye edeme-mişler. Kendini parti içinde terbiye etmemek çok ilginçtir. Ben

238

Page 240: Nasil Yasamali II

kendimi nasıl terbiye ediyorum, bundan ders çıkarın. Zordur amaiktidar sanatında yol almak istiyorsanız, ulusal kurtuluşta yol al-mak istiyorsanız bunları biraz kavrayacaksınız. Aslında bu tarzıgeliştirmeseydim kesin gelişme olmazdı. Her an birçok şey başı-nızı döndürebilir, sizi düşürebilir. Örneğin para her an insanı bo-zabilir. En büyük bozucu paradır, insanı değiştirir. Ama ben para-yı bir hiçleştirme ameliyatına tabii tutuyorum. Hem parayı toplu-yorum, hem de hiçleştiriyorum. Zaman zaman bana soruyorlar,“para ilişkisi konusunda ne düşünüyorsun” diye; parayı en büyükdüşkün ilan ediyorum, parayı en büyük aşağılık, ayakaltı ilan edi-yorum. Tabii bunu derken, halkın parasının bir kuruşunu bile yerliyerinde kullanmaya özen gösteriyorum. Parayı yüceltmiyorum.Halkın değerini halk için kullanmak ayrıdır. Paraya kapılmak, pa-rayla güç sahibi olmak ayrıdır.

Yine kadın konusunda da böyle. Erkek egemenlikli toplumlar-da dağa yürüdün mü ilk yapacağın şey harem geliştirmektir. Os-manlı, Muaviye, Abbasi, İslam tarihini düşünün, daha öncesi devar. Kadın konusunda diktatörleşmek korkunç köleleştirmeye gö-türür. Feodal kölelik, Roma dönemi köleciliği içinde kadın, hal-den hale sokuluyor. Ama benim kadına bakışım çok özgür bir te-melde gelişiyor. Biraz bunun üzerinde yoğunlaşmaya çalışın.Çok ilginç, aslında bitmiş tükenmiş kadınları götürmeye çalışı-yorum. Dili yok, rolü yok.

Demek istediğim, büyük bir düşünce, yaklaşım olmazsa “NasılYaşamalı”ya ilişkin bir sürü soruya cevapları vermezsek, çok iyibiliyorsunuz ki, bir kadın bulsanız bile ikinci gün başa bela ola-caktır. Bir kadını idare etmek oldukça zordur? İkilem şurada; yaerkek köleleştirmek zorunda, ya kadın köleleşmek zorunda ya dahır-gür, yani büyük bir aile kaosu. Erkeğin tam zaferi, mutlak bo-yun eğmiş bir kadındır. Şimdi biz bu tip kadından mutlak nefret et-mek zorundayız. Çünkü her gün hır-gür var. Bizim ailedeki duru-mu anlattım: Babamla annemin kavgası. Çok ilgincime gidiyordu.Ben ona duyduğum tepkiyle aslında daha sonra mücadeleye sarıl-dım. Bu nasıl güzellik? Korkunç. Bu ne kavgasıdır, hâlâ anlamayaçalışıyorum. Yani bir çocuğun dünyasına çok ters. Bu bir olay,çözmek gerekiyor. Korkunç bir çelişki o çocuk halimle çıkardığım

239

Page 241: Nasil Yasamali II

sonuçlar var. Daha sonra yaşadığım gerçeklik var. Benim bir özel-liğim de bir şeyi yalnız intikamla boğmak değil, aynı zamanda bi-raz anlayabilmektir. Nedir, ne yapmak istiyor diye sormaktır.

Sabırlıyım. Ama aynı zamanda çok sabırsızım.Sabır, sabırsızlık böyle muazzam iç içedir ve çıkarılan sonuçlar

var. Yalnız bu yapı içinde bile bu ilişkiyi doğru ayarlamazsak tekbir Kürt direnişçisi açığa çıkmaz. Şimdi bu politikayı doğru yön-lendiriyoruz, hepsi kahramanlaşma yoluna giriyor. Tabii bu yolagirdin mi biraz sevgi yoluna girmiş olursun. Sizi böyle dizginsizbıraksak, yalnız kadın-erkek ilişkisi başınıza ne getirir, ne kaybet-tirir. Çok şey götürür, böyle kolay ayarlandığını zannetmeyin. Bazıeşekler var bizi hâlâ anlamıyorlar. İşin özüyle oynayanlar var.Bunların üzerinde de duracağız.

Parti içinde kadın-erkek ilişkilerine düzen vermek, yeni toplu-mu kurmaktan daha zor. Bazıları ise korkunç durumdalar. Kendi-nizi şimdiden düzeltmeye çalışacaksınız. Bu çirkinliğinizle, bufukaralığınızla erkek olduğunuzu asla söyleyemeyeceksiniz. Ba-kın kadınlar da bu halleriyle asla kendilerini kabul ettiremezler.Bu konuda korkunç tedbir almışım. Yalnız düşünsel tedbir değil,politika da var. Cinsel politika bile var. Eğer bunu farkedemiyor-sanız gerisiniz, ilkelsiniz. Sizce PKK'de işler kendiliğinden mioluşuyor. Değil. Hepsinde politika var. Siz yüzeysel olduğunuziçin anlamak bile istemiyorsunuz. Birçok kurnaz, köylü kurnazla-rı ne kadar anlıyorlar. Anlayışlı olun; “PKK babamızın çiftliğidiristediğimiz gibi kullanırız” demeyin, kesinlikle öyle değil. Çokyüksek disiplin diyarı, duyarlılık diyarıdır PKK. “Biz anlamıyo-ruz, biz eski Kürdüz, eski neyiz” demekle bu işin altından da çıka-mazsınız. Güç, yetki olayıdır. Öyle kolay ele verilmez, kolayoluşturulmaz. Ben her şeyi verecek öyle mutlak başarıya götüre-ceğiz demiyorum. Bu sözü verecek kadar enayi değilim, ama ya-şadıkça da bazı şeylerin, özgürlük değerlerinin peşini kolay kolaybırakmam. İyi bir savaşçı olduğuma inanmalısınız. Meydanı çir-kinlere, hırsızlara, sahtekârlara bırakmam, kimse benden bunu is-tememeli. Güzelliğe geleceksiniz, doğruya geleceksiniz, iyiliğegeleceksiniz. Yoksa “biz genciz anlamayız, sarhoşuz” diyemezsi-niz. Güç bende, güzelliğin, iyiliğin, doğruluğun diktatörüyüm.

240

Page 242: Nasil Yasamali II

Doğrulara gelmek doğruların büyük iradesi

olmak tek doğru tutumdur

Parti ve yaşam dersi bütün bunları içeriyor.Kürt partisi diyorum ben buna.Kürt partisi insanlık partisidir.Kürt’ü çözdün mü az çok insanlığa da cevabını vermiş olursun.

Parti bize gerekli, buna inanmalıyız. Bir parti dersine ihtiyacımızvar, buna ağırlık vermeliyiz. Adınız gibi değil, iliklerinize kadarsarsılarak dersi anlayabilmelisiniz. Geçmişiniz ne kadar kötülük-lerle, çirkinliklerle dolu olursa olsun, yine de kendinizi temizleye-bileceğinize dair umutlu olmalısınız. Ama ucuz, sahtelikle, bastı-rarak işin altından sıyrılacağınıza da inanmayın. PKK büyük net-leştirme, ayrıştırma, dönüştürme hareketidir. Çok özlü bir hare-kettir. İç dünyamızda onu sergileriz. Bazılarının denetim örgütlerivardır. Bizim de en büyük denetim örgütümüz vicdanımızdır. Ya-ni istihbarat örgütümüz öyle özel bir örgüt değil, içimizdedir, de-ğerler konusunda hepimizi denetler.

Aslında bütün yapılanlar bir anlamda “Nasıl Yaşamalı?” sorusu-na da cevaptır veya soruyu sormaktır. Tatmin olmamışsanız biz da-ha da derinleştirebiliriz. Ben tartışmaya varım. Ama siz de tartış-mayı ciddiye alın. Partileşmeyebilirsiniz de, illahi partileşin diyebir dayatmada bulunmuyorum. Partileşmek gönüllülük ilkesiniesas alır. Ama ikiyüzlülük olmamalı. Partileşemiyorsanız, iddianızyoksa çekilin bir tarafa, bir dost gibi kalmanın da büyüklüğü var-dır. Ama partileşmeye başlıyoruz, öncü olmaya doğru, önderliğedoğru gidiyoruz dediniz mi, çok şey yapılmak durumundadır. Has-sasiyet, duyarlılıktan, bilinç gücüne kadar, irade gücünden tutalımruh büyüklüğüne, esenliğine kadar çok şey ayağa kalkar. Öncü ol-mak basit bir olay değildir. Ben hâlâ ilk başladığım bir-iki kelime-yi hangi tutkuyla, hangi ciddiyetle söylemişsem, nefes nefese aynıciddiyeti, aynı tutkuyu, aynı hassaslığı adeta ayakta yaşıyorum.Uykusu yok, durması yok. Ciddiyet böyle olur, ciddiyet bu işteçok gerekli. O gün bugündür herkes tanır, bu arkadaşlar da biziçok iyi bilir. Nasıl nefes nefeseyiz. Büyük değerlere saygım var.Gerçekten uyuyamadık diyebilirim. Ayakta bir propagandacı,

241

Page 243: Nasil Yasamali II

ayakta bir eylemci, ayakta her şey. Söylediğim ilk sözde iki cümlesöyledim “Kürdistan var, sömürgedir.” Sen misin bunu söyleyen,sözüne sahip çık. O gün bugündür sözümüze bağlı kalmaya çalışı-yoruz. Tamam, “her şeyi yapabilirim, edebilirim” demiyorum,ama bu işlerde bir şeyler yapmaya varım. Yine kendimi ahım-şa-hım görmüyorum, fakat yine de gücümüz oranında bir şeyler ya-pabiliriz. Bu sizler için de geçerlidir. Bu işe varım diyorsanız birazgüç göstermelisiniz, bu işe gerçekten anlam verebilmelisiniz. Siziiyi bir partili gibi görebilmeliyiz, iyi bir yoldaş olarak değerlendi-rebilmeliyiz. Halkımıza, insanlığımıza ne gerekiyorsa o sizde birazgelişim göstermeli. Ayıbınız olabilir, ben kendimi en ayıplı ilan et-mişim. İlan etmeseydim bu kadar kendimle uğraşmazdım. Fakatçareyi de iletiyorum. Ben böyle doğdum diye kendimden vaz mıgeçeceğim. Değil. Çelişkim var; bir yaşam şansını doğa bana ver-miş, onu da böyle değerlendiriyorum.

Özgürlük kesin gerekli; onun savaşımı, onun güzelliği gerekli.Özgürlük olmadan yaşam olmaz. Hepinizin ekmek-su kadar bunaihtiyacı var. Bu ihtiyacı gidermek, örgütlemek onun savaşımıylamümkün. Her sanat sabır, tahammül, emek gerektirir. Bu sanatında gerektirdiği emek böyledir, incelikleri böyledir.

Anı anına böyleyiz. Durmak yok, kazanımlar hepiniz için olsun.Kesinlikle, aile-sülale için yapmıyorum. Hepinizin de kesinliklekazanmaya ihtiyacı var.

Kazanılmadan yemeyin, içmeyin, yaşama tenezzül bile etmeyin.Kazanmanın büyüklüğüne, kazanmanın tutkusuna kendinizi

kaptırın. Ucuz yaşamakmış, başkalarının omuzunda taşınarak ya-şamakmış, asla bu durumlara izin vermeyin. Emek yaratın; siyasiemek, askeri emek en büyük yaratıcıdır. Onun da dersi sabırla ve-riliyor. Eskiden böyle olanaklarımız yoktu, şimdi iyi öğretiyoruz.Ama dediğim gibi, işin ciddiyeti de tartışmasızdır. Size bütün ya-şamımızı sunduk. Kullanmasını bilmezseniz en büyük ayıbı işle-miş olursunuz. Halkın önderlik gerçeğine, parti gerçeğimize bü-yük duyarlılığı söz konusu. Onun militanları olarak siz bu duyar-lılığı göstermezseniz büyük ayıbı işlemiş olursunuz. O yiğitliğigöstermezseniz ayıplanırsınız, aşağılanırsınız. Bu da iyi bir şeydeğil. O açıdan parti dersi, yaşam dersi, savaş dersi, önderlik der-

242

Page 244: Nasil Yasamali II

si yakıcıdır, yani onunla varsınız, onunla şan-onur kazanırsınız,onunla ekmek kazanırsınız, onunla yaşarsınız.

Artık daha anlayışlı olmaya doğru gidiyoruz, biraz ciddi olmayaadım atıyoruz. Israrlı olun, büyük inat, sabır kadar, büyük tempolubir yürüyüşünüz olsun. Şimdiye kadarki sakat, çok saptırmacı yan-larınız ne olursa olsun, eğer verdiğiniz sözler doğru bir katılım sö-zü ise, saygınızı biraz da korumak istiyorsanız; bu tarzı, bu tempo-yu yaşamınız kadar değerli belleyin. Hem kazanabilirsiniz, hem deen öne geçebilirsiniz. Ama kuralı-kaidesi kesinlikle gözardı edile-mez. Bütün geriliklerinize rağmen, bütün sakatlıklarınıza rağmen,önemli gelişmelere sahip olabileceğinize inanıyoruz. Ayrım dayapmıyoruz, kadın-erkek ayrımı çok okumuş, az okumuş ayrımıda yapmıyoruz. Saflar hepinize açık. Ama diğer yandan da bununilah kadar otoritesi, şeker kadar tadı da vardır. Ama zehir gibi insa-nı bitirecek tepkileri de vardır. Sınırları kendimiz doğru belirleye-lim. Ciddiyeti, sınırsız çabayı, yaratıcı yaşamamızdan eksik etme-yelim. Bütün bunların da temelinde biraz düşünce gelir. Buna ide-oloji diyoruz. Bütün bu çabalarımız bir yerde ideoloji ve siyasetibellemektir, kendimiz için kurumlaşmaktır. Nitekim gelişmeler deoluyor. Ben düşman için bu kadar tehlikeli olabildiysem, siz ben-den bin kat daha tehlikeli olabilirsiniz. Benim çabalarım sizin içinbir köprü çabası olsun. Siz daha çok sonunu getirebilirsiniz.

İşin en zor süreçlerini biz yaşadık.Bundan sonrası zaferin yürüyüşüdür.Ama yine çabası gerekli, yine amansız olmayı bileceksiniz.

Ucuza koşmak yok. Fakat kaideyi bir tarafa iterek kendini dayat-mak, abartmak da yok. Yani böyle ateşten korkar gibi ölçüyü aşın-dırmak, değerlerle oynamaktan korkacaksınız. Her şeyi yapın, amaböyle durumlara girmeyin. İhtiyacınız olan bilinçse o da veriliyor,ona gücünüz var. Sabırlıyız, zorlama, aldatma da yok. Kurnazlıkla,abartmakla, ört-bas etmekle böyle aydınlığımızı açmak, doğrultu-muzu saptırmak haddinize değildir. Düşman bütün bu yüklenmele-re rağmen yapamıyor, siz hiç yapamazsınız. Kaldı ki, böyle bir gö-reviniz de yok. Doğrulara gelmek, doğruların büyük iradesi olmaktek doğru tutumdur. Biz nasıl güveniyorsak siz de kendinize güve-nin. Gençsiniz her an taze başlangıçlar yapabilirsiniz, gerisi gelir.

243

Page 245: Nasil Yasamali II

Ölüm de nereden gelirse gelsin karşılanır. Başarı da kesinleşir. Bizböyle başarıyı kesinleştiren bir yaşamı partiye dayatıyoruz. Partiyisürekli başarı temelinde yürütmeye özen gösteriyoruz. Bunun dı-şında particilik falan yapamayız. Parti militan tarzı biraz böyledir.Kendiniz için gerekli olanı elde edeceksiniz. Ondan sonra bakın,sonuç kazanan militandır. Kazanan militan da kendini yakalamışdemektir. Zaten yaşamın da amacı budur.

244

Page 246: Nasil Yasamali II

“Yaşamaya çağrı yapıyorum, anti-faşist yaşa,anti-emperyalist yaşa, özgürce yaşa!”

Page 247: Nasil Yasamali II
Page 248: Nasil Yasamali II

Ya ölü ya deli

Bir bireyin, bir topluluğun, bir ulusun tarihinde doğuş, yaşamve ölüm vardır. Bunlar oldukça bilinen ve hakkında fazla kafa ka-rışıklığı olmayan, çok doğal, ölçüleri bilinen ve bir anlamda doğakanunları dediğimiz gelişmelerdir. Yine toplumsal kanunların ge-reklerine göre olan gelişmelerdir ve fazla yadırganacak yönleri deyoktur. Bir doğuş vardır, bir yaşamak, bir kader-kaza, bir de sonuçvardır. Bunlar nasıl gelişir, nasıl sonuçlanır az çok bilinir. Bizimgerçekliğimiz söz konusu olduğunda, hem birey itibariyle, hemulus itibariyle aynı şeyi söyleyemiyoruz.

Kürtler yaşamıyor. Ya ölüler, ya deliler. Yaşamın neresinden geçiyoruz?Ölü olan yanlarımız ne?Hem birey için, hem ulus için yaşamaya değer bir şey kalmış

mıdır? Bunları ayırt etmekte büyük güçlükler çekiyoruz. Aslındayaşıyor musunuz, ölmüş müsünüz ayrımını ben fazla yapabilmişdeğilim. Çünkü yapmak isteyenler için, söylenen şeyler çok açık

247

Page 249: Nasil Yasamali II

ve hayat bulması gerekiyor. Ama ölmüş olanlar için de artık biryer, mezar biçilmesi gerekiyor.

Ne yaşama sokabiliyoruz, ne de mezara.Ve bu gerçek bir sorun.Herhalde dünyanın başımıza bela ettiği gerçeklikte bu oluyor.

Benim kendi yaşamımdan çıkardığım sonuç, şimdi bir ulusal yaşa-ma dönüşüyor veya adına ne kadar yaşam diyeceksek. Kendimiçin de acaba ne kadar yaşıyorum diyorum, yaşamın asgari gerek-lerine ne kadar kendimi kaptırmışım, bilemiyorum. Oldukça ilginçolan böyle bir süreç yaşıyorum, yaşatıyorum.

Sizi yürüten kuvvetler bambaşka

Ulusal kavramlara göre düşündüğümüzde, bizim TC terminolo-jisine göre çoktan ölmüş olmamız gerekiyor veya kurtuluş sürecin-deki ulus terminolojisine göre değerlendirirsek çoktan kurtulmuşolmamız gerekiyor.

Çoktan ölmüş müyüz, çoktan kurtulmuş muyuzveya yaşıyor muyuz?Bu soru gerçekten bir bilmece ve cevabı da öyle sanıldığı kadar

kolay değil. Sizin en temel bir yaşam hatanız da burada, yani ölümüsünüz, diri misiniz, ölü veya diri olan yan neresi bunu anlaya-mıyorsunuz. Bu ayrımları geliştiremiyorsunuz. Şimdi bu hata ya-pıldıktan sonra, sizin bütün yaşamınız bozulmuştur veya yaşambütünüyle her türlü pisliğe, çirkinliğe bulaşmıştır. Ben öyle görü-yorum ve bu aşamanın gerçek bir değerlendirmesi biraz da böyle-dir. İddialarım var, bunları ispatlıyorum. Günlük olarak kendi ken-dime düşündüğümde, yaşamak isteyen bir bireyin örgüt olayına,savaş olayına, herhangi bir yoldaşça, kolektifçe topluluğun ortakyaşam ölçülerine göre bir tarzı, mutlaka makul diye kabul edilebi-lir bir yürüyüşü, bir yaşam tarzı olmalı diyorum. Size bunu uygu-luyorum, siz ise inanılmaz ölçüde bunun tersini dayatıyorsunuz,“biz yaşama gelmeyiz, yaşamın basit kurallarına bile gelemeyiz”diyorsunuz. Ya neye gelirsiniz? Bu bir delilik, bir çılgınlık, bir ko-malık mıdır? Şimdi Kürdistan toplumu için, fazla kestiremiyoruz.Aslında toplumsal birimlere göre artık bunlar olanaksız.

248

Page 250: Nasil Yasamali II

Sayın İsmail Beşikçi, “Sömürgecilikten öteye bir toplum” di-yor. Kaldı ki, biz bu tespitleri çoktan yapmıştık. O bilim gözüylebakıyor. Hani bize çılgın diyebilirler veya bizi her türlü teröristilan edebilirler, ama normal, bilim ölçülerine göre de vurulduğun-da fazla anlamlı deyimler kullanılamıyor. Amerikalılar bile nasıldeğerlendiriyorlar bilemiyorum. En azından başkaları için yaşa-yan bir halk, kendisini yaşamayan bir halk olarak değerlendirile-bilir. Ruslar yetmiş yıl sosyalizmi uyguladı, asla ulusal kurtuluşteorisini bize uygulamadı. Demek ki, bizi yaşıyor sanmadıklarıiçin bunu yaptılar, yoksa bir kasıtları yoktu. Reel sosyalizmin deölçülerine pek uygun değildi. Demek ki, yaşadığımıza fazla ihti-mal vermemişler veya yaşama şansımızın olduğuna inanmamış-lardı. Bütün bunlardan bırakın dünyanın bize yönelik değerlendir-melerini, kendi kendimize ne yapıyoruz? Ucubelik. YaşamınABC’sini sökememek, büyük karışıklık.

Bütün bunları söylerken, sizi kasıtlı olarak değerlendirmiyorum.Çok uzun bir tarihi geçmişi olan ve ailenin nazik dersinde her türlüinsanlık dışı biçimini esas alan, iradeniz dışında, objektif bir duru-munuz var. Bir defa bu zemin sizi öyle ayakta dolaştırıyor. Aslındane kadar “özgürlük sahibiyiz” deseniz de, öyle değilsiniz.

Sizi yürüten kuvvetler bambaşka.Denilebilir ki, kendini istemleri doğrultusunda bile gerçekçi yü-

rütemeyen insanlar topluluğusunuz. Kürt toplumundan başka ulusalkalıplara göre mükemmel insanların, militanların çıktığını biliyoruz.Ama kendi kalıplarımız söz konusu oldu mu, tek bir asker çıkaramı-yoruz, tek bir namuslu, akıllı gerilla çıkaramıyoruz. Hep geriye çe-ken, tehlikelice, kaza eseri vuran, kaza eseri ölen militanlar çıkıyor.

Şimdi, benim anlattıklarımla, sizin öğrenmek istedikleriniz ara-sında büyük farklar ortaya çıkıyor. Benim vermek istediğim yaşa-mın temel yönlerine ilişkindir. Yaşamın temel yönleri gözardı edil-dikten sonra, sizin fazla anlamlı bir yürüyüşünüzün olacağını san-mıyorum. Bu kadar kendini kandıran bir yapıya ben ne yapayım?Bunu söylerken umutsuzluğu veya başarısızlığı kastetmiyorum.Yaptığımız işe ilk andan bu yana duyulan büyük umut olmasaydı,zaten bu işe girişmezdik. Kendimize güveniriz, bu ayrı bir şey. Amabu güven sizin var olan gerçekliğinizi de ortadan kaldırmıyor.

249

Page 251: Nasil Yasamali II

Oldukça çığrından çıkmış bir halk gerçeğiyle, ölüsü dirisindendirisi ölüsünden tehlikeli. Benim bile derinliğine ulaşamadığımbüyük bir deliler topluluğuyla karşı karşıyayız. Benimkisi sağ du-yusunu yitirmeyen, gerçek karşısında ayakta durmasını beceren tu-tumu ifade ediyor. Kendimi yaşamda dalgaya kaptırmamışım.

Hatta yaşama veya ölüme boyun eğmemişim, farkım bu.Bana göre yaşam korkunç geçiyor. Çünkü büyük bir topluluk

karşısında büyük sorumluluk isteyen yaşam insanı nefes alamazduruma da getirebilir. Sizin için aslında ölüm-yaşam o kadar farklıbir şey değil; “o da olur, o da olur” diyebiliyorsunuz. Ama yaşamçok ciddi bir olaydır. Ona doğru anlam verilmezse bırakın sosya-lizmi, feodalizmi bile uygulayamazsınız. Çok eleştirdiğiniz Kema-lizm’in binde birini bile kendinize uygulayamazsınız. Kema-lizm’in, kapitalizmin veya benzer birçok ideolojinin eleştirisini ya-pıyoruz. Ama bizim durumumuz çok geri. Eleştiri ayrı, kendi ger-çekliğimiz ayrı. Kendimizi çok üstün göremeyiz.

En az bizim kadar

TC'nin de yaşayıp yaşamadığı belli değil

Eğer yaşam tutkuları gerçekçi olsa yaşamın, özellikle de onunsavaşımının karşısında bu kadar hata yapılmaz, bu kadar yetersiz-lik yaşanmaz. Düşünün, sizi idare etmek olağanüstü yetenek isti-yor. Benim PKK'de yürüttüğüm yönetim normal bir yönetim de-ğil. Çok olağanüstü bir yönetim ve yaşatma şeklidir. Tek başınızabırakıldığınızda kötülük tohumu olmayacak bir kişi yok. Zavallı,yıkılası, ölesi, aşağılığın teki olmayacak biri bile yok. Denenmiş-tir ve açığa da çıkıyor. Yıkılmaz tek bir görev adamı, çizgi, yol-yöntem diye bellediğimiz esaslar dahilinde “ben ayaktayım, baş-ka türlü gidişata geçit vermem” diyecek tek bir kişi bile gelişe-miyor. Bu durumla kendinizi ne yapacaksınız, yaşadığınızı nasıliddia edebilirsiniz? Ben bu soruyu yıllardır kendime de soruyo-rum. Benim adım sanım duyulmuş; ama bilin ki, bu kişilik kendi-ne şunu soruyor; sen nasıl yaşayabilirsin veya yaşıyor musun?Her gün kendime bu soruyu soruyorum. Ben böyle olduktan son-ra, siz nasıl olacaksınız? Bu kadar yaşamın amansız takipçisi

250

Page 252: Nasil Yasamali II

olan, onun hem araştırıcısı, hem bir anlamda bulucusu-icatçısıolan biri olarak bu soruları kendime soruyorum. Hem de en endi-şeli, hatta nefes nefese soruyorsam, siz nasıl yaşadığınızı iddiaedeceksiniz? Evet iddia ediyorsunuz, ama pek etkili olamıyorsu-nuz. Mutlaka bir yerinden hem de çok çarpıcı, bir çırpıda kaybe-diyorsunuz. Sizin yaşamınızda kudret, katılım ya da herhangi birgüzellik yok. Bunları ben mi icat ediyorum veya bu yakıştırmala-rı ben mi size yapıyorum? Hayır.

Düşmana karşı ulusal ölçüleri veya en azından bazı temel de-ğerlere karşı ölçüleri tutturun. Halk gerçeğimiz, birey gerçeği, bi-reyin hak-hukuku varsa, o konuda kendinize bir yakıştırmada bu-lunuyorsanız ve ciddiye almazsanız, bunu da kabul etmezseniz ozaman “sizler sünepesiniz” diyeceğim. Bireyin asgari hukuku ko-nusunda bile hiçbir değerlendirmeniz yok. O zaman sen serseri-sin, lümpenin tekisin. Sana nasıl yaşıyor diyebilirim, nasıl ciddiyealabilirim? Yaşam dersi bu kadar etkili, yaşam sorusu bu kadarçarpıcıdır. Kendinize bu soruyu sormadan gözümün içine giriyor-sunuz. Hele PKK'nin önderlik olayında neredeyse beni bile “bizyaşamak istiyoruz” diye lime lime edecekler. Nedir bu? Aslındabirtakım güç değerleri oluşmuş (ki nasıl oluştuğunu ben birazgöstermeye çalışıyorum), bana en yardımcı olması gereken bile,bizi ezerek bunların üzerinde yaşamaya çalışıyor, her türlü provo-kasyona bulaşarak, “ben yaşamak istiyorum” diyor. Yaşamın ku-ralı var diyorum. Bu değerler sistemi çok farklı oluşup yönlendi-riliyor, şöyle savaşa, böyle örgütseldir, şöyle sıkı koruyacaksın,ben şöyle lime lime oluyorum, şöyle kıymet biliyorum; ama umu-runda bile değil. Gözü kara bir hırsızdan daha tehlikeli, “ele geçi-rir yer, bitiririm” diyor. İnsanlık, kural-kaide bunun neresinde?Bunu başaramadı mı bir düşkündür, bir zavallı bile diyemeyece-ğim kadar ayakaltıdır, bir paspastır. Böyle bir kişiliği ne yapaca-ğız? Çocuktan daha çocuktur bu kişilikler.

Bütün bunları abartmadan söylüyorum, pratiklerinizde hepsinigörmek mümkün. Ama diğer yandan kendinize biçtiğiniz militansıfatına bakalım; ürkütmek istemiyorum ama yürekler acısı bir du-rumdasınız. Çünkü gücünüz fazla bir şeye yetmiyor. Benim bütündesteklemelerime rağmen, düşman karşısında soylu bir eylem pla-

251

Page 253: Nasil Yasamali II

nınız yok, adeta ölüsünüz. Düşünün, bana kimse yardım etmedi.Ben bu kadar yıldır kendimi ne pahasına olursa olsun ayakta tut-mayı becerdim. Düşmanıma karşı veya halkım için bir noktaya ka-dar kendimi tutabildim. Ama siz, çok hazır, çok iyi savaş verir, ya-şatır imkânlara rağmen, bela kesiliyorsunuz. “Ben yaşayamam,ben dövüşemem, ben ancak ölüyüm, ölürüm” diyorsunuz, en iyimilitanın yansıttığı gerçeklik bu.

Temel yaşam dersini vermeye çalışıyorum, ben hâlâ yaşamayayol arayan bir arayışcıyım. Gençsiniz, belki akıllılık edenlerinizçıkabilir, kendine hâkim olan tipler gelişebilir. Hepsi serseri olacakdeğil ya, saygılı olmayı beceren çıkabilir. Biz yine doğruları söyle-yelim. Kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik hiç olmazsa ger-çeğinizi bilince çıkarmaktır.

Sahte yaşamaya tenezzül etmemeliyiz, ölüme yaşam dememe-liyiz, ayaktaki ölüye “yaşıyor”, çirkine, düşküne, serseriye “iyi-dir, güzeldir, yaşıyordur, şereflidir” adını takmamalıyız. Ne mut-lu ki, ben bu konularda fazla yanılmadım veya hiç olmazsa gidi-şata doğru teşhis koyma gücünü gösterdim. Bu söyledikleriminbirkaç cümlesi bile çok önemli. Yaşamımız, hatta varlığımız di-yelim kaldırılır gibi değil.

Şu anda dünyada yaşayıp yaşamadığımız belli değil ama en azbizim kadar TC'nin de bu duruma geldiği görülüyor. O da yaşıyormu, yaşamıyor mu belli değil. Türkiye toplumu bu konuda ne hal-dedir açığa çıkartıldı. Bizi yaşatmak istemeyen gücün de fazla ya-şama şansının olmadığını göstermeye başlıyoruz. Düşünün, siz dü-zenin kapılarında ikbali, yaşamı bulsaydınız, ezemeyeceğiniz hiç-bir değer yoktu. Ona rağmen, biz bir de o cepheden vurduk, o du-ruma biraz getirdik ve sizin bir umudunuzu kırdık. Bütün bunlaryaşam sorusuna bir cevap teşkil etmektir. Ben kendimden hâlâ uta-nıyorum, nereye bakarsam bakayım bu ne rezalet, bu ne toplumu,bu ne tarihidir, bu ne ülkesidir, bu ne aklıdır, bu ne bireyleridir, bune kişilikleridir, bu ne karısıdır, kocasıdır, çocuğudur, arkadaşıdır,ne ahbabıdır, hemşerisidir, deyip utanıp gidiyorum. Elde tutulacakçok az şey var. Ama şimdi size bakalım o kadar beğeniyorsunuz kikendinizi, burnunuzdan kıl almak mümkün değil.

Büyük ayıba tutku derecesinde bağlısınız.

252

Page 254: Nasil Yasamali II

Düşünün yalvarmayan, tenezzül etmeyen, insan onuruna sonunakadar bir bağlı tip var mı içinizde? Kendini yere atmayan, temel de-ğerler konusunda taviz vermeyen ve bu anlamda kendini tanıyabi-len, teşhis edebilen, ağlamayan bir tip var mı? Ya da aptal aptal sal-lanıp durmayan bir tip var mı? Ondan sonra da kendinize militan sı-fatı yakıştırmanız büyük yanılgıdır. Biz bunları aşmak zorundayız.

Düşman “sağmal inek” politikasını

uygulamak istiyor

Yaşam dersi çok önemli. Sen dilediğin gibi yaşayamazsın ki!Her şey ortada, düşman sana “kıro” diyor, seni ne halk, ne de bi-rey olarak kabul ediyor. Ülkemizdeki savaş koşullarına bakıldığın-da görülen günlük uygulamalarda ne savaş kurallarına, ne de ya-şam kurallarına uyulduğudur. Hiçbir şeye benzemeyen bir uygula-ma var. Bunlar sadece bana değil, her şeyimize uygulanıyor.

Şimdi bu gerçeklikleri görmeden nasıl militan olduğunuzusöyleyeceksiniz? Bunları kendinizi eğitip-eğitmeme konusundadaha tam kararınızı bile veremediğiniz, kendinizi neden-niçineğitmek zorunda olduğunuzu kendinize yedirmek istemediğiniziçin söylüyorum. Ama ben de sana; “sen bu halinle bir hiçsin,çok bitiksin, kendi başına belasın, düşman sana metelik kadardeğer vermiyor” diyorum. İşkencelere, uygulamalara bakın siz-lere ne kadar değer verdiğini göreceksiniz. Bütün bunlar sizegerçekleri öğretmeyecekse ne öğretecektir? Benim durumum or-tada. Nasıl yaşamaya çalıştığımı kendiniz görüyorsunuz. Kendi-mi gece-gündüz veriyorum, ortaya seriyorum. Eğer bunlar dasizler için bir anlam ifade etmiyorsa gerçekten birer çılgınsınız.Dinde de; “Allah sizin şerinizden insanı korusun” derler. Aslındasizlere büyük yaşam hatası yapıyorsunuz da demeyeceğim. Bazı-ları size bu yaşamı yakıştırdı, bu yaşamı alıştırdı, ama belki debunun farkında bile değilsiniz. Bu beşikten beri böyle. Bunlar si-zin gerçeklikleriniz oluyor. Ben kıyamet de koparsam, sınırlı biretkiye yol açabilirim. Ama sizi böyle yaşatmak isteyen düşmanbile, öyle bir noktaya geldi ki “ben sizi böyle yaşatmam” diyor.“Sağmal inek” politikasını uygulamak istiyor. Öncelikle ineği

253

Page 255: Nasil Yasamali II

sağmak için yem gerekiyor, ama yemi bulamıyor. Kaburgalarıbirbirine geçen sağmal inek durumundasınız. Sömürgeciliğe sütverebilmeniz için bile yeminiz olmalı. Adam size yem bile, yanihamal işini bile veremiyor. Sömürgeciler; “kaburgaları iç içegeçmiş, kemikleri birbirine değiyor; böyle bir sömürge ineğini neyapalım” diyorlar. İşte işkencenin diğer bir tarifi de budur. Peki,niçin ineğe böyle vuruyor, öldürüyor? Çünkü inek gereksizdir,artık bir şey veremeyecek duruma gelmiştir de ondan. Artık onunişine yaramadığınız için kolay işkence yapacak, kolay vuracak,kolay mezara gömecek. Birey olarak kendinizi neden savunamı-yorsunuz? Niçin her tarafınız birbirine geçmiş? İşte bu inek poli-tikasını iliklerinize kadar yaşadığınız için bunu yapamıyorsunuz.Ayrıca semirtilmiş bir inek de olabilirsiniz. Belki bazıları iyi sütverebilir de. Kimdir onlar? İşte o sömürgeciliğin kapısında işbir-likçiler var; koruculara da keçi-koyun dersek, diğer büyükleriHikmet Çetin, Cevheri vb'dir. Bunlar bir anlamda en sağlam(belki de yüz kilo süt veren) ineklerdir. Veya sömürgeciliğin koç-ları da, boğaları da, korucu başları da diyebiliriz. Ama işte hepsi-nin ipleri sömürgeciliğin elinde. Şimdi bunlar gerçek ve tehlikeliyaklaşımlardır. Bütün bunları bir türlü kendini terbiye etmeyekarar vermemiş kişiler için söylüyorum.

Yaşamayı siz kolay mı sanıyorsunuz? Diyorum ya; benim gibibir kişi yedi yaşından beri yaklaşık kırk yıldır kendini böyle elealıyor. Beni çok beğenin, ya da çok akıllı bulun demiyorum. Sizaşka gelmiş, benim adımı yükseltiyorsunuz. Ben kendimi öylegörmüyorum, ama kül yutmak da istemiyorum. Bir çocuk kadarşenken, bir bilim adamı gibi de her zaman objektifim. Yine birpeygamber gibi ilhamla yaşamak isterken, bilimin inceliklerinihesaplaya hesaplaya, ölçe ölçe adım atanlardanım. Bir şövalye gi-bi hep kılıç sallamak durumundayken, bir vaazcı gibi her an dili-mi kullanarak, en güzel sözleri söyledim. Belki de hâlâ yaşamıtam anlamıyla çözmüş değilim. Ama size bakılırsa, siz zaten be-şikten itibaren mükemmel yaşıyorsunuz. Anlayan kim? İkide bir“şuram sağa burktu, sola burktu”, “şu tarafım şöyle çıktı” diyenkim? Her gün kendini suçlayan, bir tek doğru sözün, eylemin sa-hibi olmayan kim? Ben hiçbir zaman ağlamadım, kimseye yalvar-

254

Page 256: Nasil Yasamali II

madım, rica etmedim, boyun eğmedim. Hiçbir zaman düşmanı-ma, yine dosta, “zavallıdır, fukaranın tekidir” dedirtmedim. Buyakıştırmalara uygun en ufacık bir belirti sergilemedim. Kendimitanıdığımdan beri hep mükemmel, olağanüstü, sınırları zorladımkendimi dayattım, kendimi kabul ettirdim.

Bu, anlamlı bir yaşam tabii. Düşman kesinlikle davranışlarım-dan kötü bir şey bulamaz veya kolay kolay alay edemez. Şimdi buölçüleri kendinize uygulayın. Neye, kime çalıştığınız belli değil.Umut mu veriyorsunuz, ihanet mi ediyorsunuz, ihanet mi ettiriyor-sunuz, kayıp mı ettiriyorsunuz, kazandırıyor musunuz, niçin, nere-ye, nasıl sorularına verecek cevabınız yok. Zaten sormayı da bil-miyorsunuz ki! Yaşam hatası, hata da değil yaşamın büyük çarpık-lığı böyle vücut bulmuş. Ben bile kendimi bu kadar beğenmedik-ten sonra, sizi kim beğenecek? Bu kadar çabayı bile yeterli görmü-yorum. Zaten benim yapabileceğim en büyük iyilik de bu doğru-larda ısrar etmektir. Bu kadar toptan bir akılsızlar, çılgınlar gerçeğikarşısında ölçüleri insan adamakıllı savunmalı. Tek saygılı bir kişi,bir yol arkadaşım yok ki. O zaman ben tek başıma da olsa doğru-larda ısrar edeceğim. Akıllı derken lafta “tamam tamam, anladımaldım” deyip ölüme koşanlardan veya arkamızdan her türlü utan-mazlığı yapan, kendini bir şey sananlardan bahsetmiyorum. Belir-lediğimiz ölçüler var, ona göre bir devrimci kişilik olunmalı. Eğeryaşıyorsak, böyle kolay yenilme ve hatta kolay ölüm olmaz. Be-nim ölçülerime göre yaşamak istiyorsanız kesin başarı çıkmalı or-taya. Böylesi de kolay kolay çıkmıyor. Temel yaşam dersini anla-mamışsa, niçin, nasıl, neyle yaşamalıyız, temel sorularını bile so-ramıyorsak gerçek yaşama nasıl ulaşılacak?

Benimki yaşama çağrıdır

20 yıllık PKK tarihinin her anı işkence gibi bir yaşamdı. Büyük tehdit, büyük telaş, büyük endişe vardı.Parti olmak, ulusal kurtuluşun önderliğini yapmak bildiğiniz

gibi kolay değil. Sizler uyursunuz, unutursunuz veya gözü karabir saptırmayı esas alır yaşarsınız, “doğrudur” diye de kendinizikandırırsınız ve bu da önderlik anlayışınız oluyor. Ben bunları ya-

255

Page 257: Nasil Yasamali II

pamam, kendime saygım var. Ne kadar zor da, zayıf da olsam ko-lay kolay anlayışı, saygıyı yitiremem, gerçeği kaybetmek iste-mem. Ölümlü noktada yaşıyorum diye kendimi kaybetmem, kan-dırmam. Birçoğunuzun bitişe yaşam, tükenişe veya her türlü kay-betmeye kazanma dediğinizi biliyorum. Hem de gözü kara olanönder tiplerinin az olmadığı bilinmektedir. Bu kadar ısrarla en te-mel bir dersi neden en başa koydum? Yenilgileriniz, eksiklikleri-niz, iç düşmanlarınız var. İlk yaşam dersini vermek gerekiyor.Son derece felsefi, siyasi, örgütsel boyutları olan bir ders, hattatemel askerlik dersi de diyebiliriz.

Askerlik en sonuç alıcı yaşamı tayin etme mesleğidir. İnsanınniçin yaşadığı sorusuna cevabı olmazsa, nasıl asker olacak? Hangiyaşamı esas aldığı bilinmezse, neyin askeri olacak? Ancak iç kon-traların askeri olur, nitekim karşımıza bu çıkıyor. Neden? Demekki “niçin yaşıyoruz veya yaşıyor muyuz” sorusuna zamanında doğ-ru cevap verilememiştir de ondan. Ölü yanlarına “yaşam” adınıtakmış; bitiş, tükeniş, kaybediş özelliklerine “büyük kazanma, bü-yük önderlik” adını takmış. Ben mi size yaşamayın dedim, ben miböyle kırk yaşında, ama hâlâ bir ilkokul çocuğu gibi PKK karşısın-da durun dedim. Yok! Müthiş öğretmeye çalıştım. Fakat yaşamagelemediniz. Bunun suçlusu olarak beni ilan edemezsiniz, çünkükendiniz sorumlusunuz. Haydi bu ucubenin altından çıkalım. Siziyaşama nasıl çekelim? Hâlâ yaşamaya çağrı yapıyorum. “Anti-fa-şist yaşa, anti-emperyalist yaşa, insanca yaşa, özgürce yaşa” di-yorum. Her gün bunun hem çağrısını, hem de olanaklarını sergili-yorum. Ama siz yaşamaya başlayamıyorsunuz ki, ilk askeri dersle-ri bile alamadınız. Sizlere her gün askerlik dersi veriyorum. Ha-berleri dinliyoruz kayıplar oluyor. En temel bir tedbiri alamıyor.Böyle asker, komutan olur mu? Ölmesini de, savaşmasını da bil-miyor. Savaş alanına girmiş, ama savaşı tanımıyor dehşete düşü-yorum. Hazır değilse niye gitti?

İşte yaşamı anlamama, yaşamın nasılına cevap verememe. Yan-lış anlamayın, yaşam derken, bana göre yaşama emaresi olan dev-rimci kişilik kolay ölmez, kolay ilke hatası yapmaz, bizimkilerinsergilediği nedenlere düşmezler, düşüş, kaybediş nedenlerine fırsatvermezler. Eğer bunlar gerçekten yaşadıklarını iddia ediyorlarsa,

256

Page 258: Nasil Yasamali II

bu kadar kural hatasının olmaması gerekir. Demek ki, ayaktakiölülerdir. Mesela dünkü haberlerden bir örnek vereyim: “Askerikanunla aldığımız üç genç kaçtı” diyor. Şimdi bu gençleri askerikanuna göre almışlar. Sözüm ona orada bir yönetim var, hem deen son yetiştirdiğimiz yönetim. Ben askeri kanunla “gel bakalımseni özgürlük savaşçısı yapacağım” dediğimde, ilk yapacağım iş okişinin ruhunu kazanmaktır. Ben onu kazanmayıncaya kadar uy-gulamadan çıkarmam. Ölümüne PKK'ye PKK ideolojisine, yaşamtarzına, bağlarım. Ruhen benimsetir, ondan sonra neden savaşmasıgerektiğini öğretirim. Bu temel dersi vermeden (ki bunlar onu biryerde yaşama bağlamaktır), ben onu içime alamam. Onu askerikanunla almışsın, ama işlemeden eline silah vermişsin. Bizim in-san zaten öfkelidir, provokasyona gelen tiptir; etrafını dağıtır, ka-çar gider. Katliam da yapar, ihbar da yapar, nitekim bu yüzden birsürü kaybımız var. Şimdi sen bu yönetime nasıl akıllı bir yönetimdiyebilirsin. Ruhen savaşçı adayını mücadeleye bağlamadığı gibi,zorla almış ve kendisini habire komutan diye de dayatıyor. Adamda öfkelidir. Kürt psikolojisini biraz göz önüne getirin, “sen mibana zoru uyguladın, al sana” der, sırf intikam için düşmanın ya-nına gider. Bunun önüne geçebilmek basit psikolojik bir mesele-dir. Ama bir tanesinin aklına bu gelmiyor. Hepsi çılgın, kendini yi-tirmiş, asgari insan psikolojisinden haberi yok. Şimdi bu komutanolur mu? Yönetici olabilir mi?

Ben kendimi bildim bileli düşman bile olsa her zaman ürkütme-yeceksin. Bu bir ilke. Size de bu temel dersi verdim, gidenlerinhepsine verdim. Bir tanesi dersi öğrenemedi.

Yılanı bile tatlı dille delikten çıkarırsın.Ve ben TC gibi bir azmanı yıllarca idare ettim.Hepinize yıllardır bu dersi öğretmeye çalışıyorum, ama bir ta-

nesi bile öğrenmemiş. İşte çılgınlık, kurala-kaideye gelmeyen tipdediğimiz böyledir. Büyük komutan olmayı kolay sanıyorsanız buörnekleri inceleyin. Ben öyle miyim, hayır. Benim yöntemim herzaman, ilk andan günümüze kadar farklıdır. Düşmanı bu kadar bi-linçlendirmeme rağmen, hâlâ bana yaklaşım gücü gösterememiş-tir. Üç tanesini bile hâlâ istediği gibi hareket ettirmemişim, onafırsat vermemişim. Askeri yaşam dersine bile anlam veremeye-

257

Page 259: Nasil Yasamali II

ceksiniz, ama asker geçineceksiniz. Şimdi ben mi böyle olun di-yorum ya da ben mi size anlamlı ders veremiyorum.

Ucuz önderlik ölümün önderliği olmaz

Neden öğrenemiyorsunuz? Bir de hepsi öğrendiğini sanıyor. Böy-le basit bir hatayı ben bir çırpıda farkedebilirim. Tamam, kayıp olur,savaşta yüzbinler de gidebilir. Ama bazı şeyler var ki hiç anlam ve-rilemez. Bu büyüklükte işlenen hatalar var. Bir de savaştıklarını sa-nıyorlar. Omuza silah da almışlar, asker olduklarına inanıyorlar. Bu-nu düzeltemezsek, sizlerin çıkaracağı sorunlardan halkı kurtarama-yız. İnsan psikolojisini bile anlamaya yanaşmıyor komutanımız. Şuanda bir komutanımızın psikolojiye anlam verdiğini sanmıyorum.Her şeyden önce savaşçının morali önemlidir. Önce moralmen ka-zanmalıyız. Buna tek birinin bile bağlı kaldığını sanmıyorum. Bas-tır, moralini kaçırt, yaşamı biraz kes, yaşam belirtilerini önle ve hertürlü çılgınlığı yapacak tipi ortaya çıkar. İşte budur komutanın yaptı-ğı ve yaptırdığı. Ne zaman anlayacaksınız bu basit dersi?

Hani asker olacaktınız? Siyasi olacaktınız? O kadar kendinizisıkıştırdınız ki... Ben sizlere ilkin “kendinizi kazanın” demiştim.Sizleri zorla savaşa sokmadım. Hâlâ hatalarınızın izi devam edi-yor, zincirleme etkilenmeler var. Vatan haini misiniz, ordu düşma-nı mı diyeceğim size? Bazı kaybetme nedenlerine fazla anlam ve-remiyorum. Otoriter olmayın demiyorum amansız olun. Ama özü-ne göre, bütün esaslarına amansız bağlı kalın ki, düşman sizi aşa-masın. Ben sıradan köylüyü bile kırk türlü idare etmesini bilirim.Şeker veririm idareten, gerekirse azrail gibi olur yine idare ederim.Yöntemler çok. Bizimkiler tam kocakarı gibi. Yine o bilinen ağakültürü var. Ama ağalarda bile böyle değil.

Şimdi en temel dersi vermeye çalışıyorum. Vermek zorunda-yım. Bu dersler hayli önemli. Kesinlikle tek çarem, size tekrardananlatmak. Düşünün, karşınızda ne kadar zorlanıyorum. Güçsüzmüyüm veya size çok mu muhtacım? Değil. Dava adamlığı gereğiyapıyorum. İşte yaşını başını buna adamışlar için, onlara saygıdandolayı yapıyorum. Yoksa sizi bir çırpıda yargılayıp bir tarafa atabi-

258

Page 260: Nasil Yasamali II

lirim de. Otorite de elimde, olanak da, meşruiyet de var. Amaönemli olan sizi doğru kazanabilmek, doğru bir görev adamı yap-maktır. Kolay olmadığını biliyorum, ama sizler çok kolay görüyor-sunuz, çok kolay önderlik yaptığınızı sanıyorsunuz. Ama yaptığı-nız iş sonuçta kaybetmekten başka bir anlama gelmiyor. Hele sizingibi sözüm ona bu kadar savaşanlar bu durumda olduktan sonradiğerleri nasıldır? Düşmanca ne kadar sağıldıklarını bile bilemi-yorlar. Sözde değer koruyucususunuz, değer gözeticisisiniz. Yap-tıklarınıza bakıldığında, elinizden kaçan fırsatlar, kaçırılan silahlar,savaşçılar, eylemler çok. Nasıl komutan, bir sorumlu olacaksınşimdi? Durumlarınızdan ürküyorum. Sizleri ne yapacağım diyedüşünüyorum ve zorlanıyorum. Sorun benden kaynaklanmıyor.

Ucuz önderlik olmaz, ölümün önderliği olmaz.Değerleri böyle kaybetmenin önderliği olmaz.Zor süreçlerde habire sizi idare ettim. Ama çok rahat koşul-

larda kazanılabilecekken kazanamıyorsunuz. Böyle binlerce kişivar. En uygun savaş koşullarında bozmanın, kaybetmenin ön-derleri olmaz. Kendimize saygıyı yitirmeyeceğiz. Kendinizemutlaka saygınız olmalı.

Uğruna yemin içtiğiniz bazı değerler var.Onlara karşı ayakta durma gücünüz olsun. Benim bütün der-

dim bir tane namuslu, yiğit bir militan ortaya çıkarabilmektir.Günlük pratik şunu gösteriyor: Biz nasıl adam olamayız? Biz na-sıl serseriyiz? Nasıl kaybettiririz, kaçırtırız, provokatörlük yapa-rız? Nasıl sağa-sola döktürürüz? Peki, ya sen kimsin?

Sen içimizdeki düşmansın.O zaman ben de seninle savaşacağım. Zaten bu ciddiyetle bü-

tün bu anlayış ve sahiplerine karşı ayakta duruyorum. Kendimdekırk türlü hüner geliştirdim. Karısı, kocası, erkeği, kızı, hepsinihiçe saydım.

İşte benim yiğitliğim!Savaş tarzıma kimse dayanabiliyor mu? Dayansınlar bakalım.

Birileri bana illahi namertliği dayatırsa ben de o kadar mertliğidayatacağım. “Bu iş yürümez, bu iş keyfimizce yürür, o zamankeyiflenirim” diyenlere, ben mi böyle olun diyorum? Ben mi ku-rala, yaşama gelmiyorum?

259

Page 261: Nasil Yasamali II

Hayır!Bir çocuk kadar yaşam hevesiyle yaşama dolu dolu yaklaşıyo-

rum. Yetmiş yaşındaki adamın tanrısına en yakın yaklaşım içinde-yim. Beni, kolay istismar etmek, kolay kaybettirmek büyük ayıp-tır. Keyfince yorumlamak, keyfince uygulamak asla kabul edile-mez. İğne ucu kadar namusunuz, saygınız varsa, bunu yapmama-nız gerekir. Siz “biz bir aşiretiz, sen aşireti yine idare et” diye-mezsiniz. Hayır. Aşiret, aile bağları söz konusu olsaydı ben çoktansizin gibi yaşardım. Ben onların hepsini tepelemişim. Sizin kendi-nize layık gördüğünüz bütün yaşam felsefelerini, alışkanlıklarınıçiğniyorum. Her gün üzerine tükürüyorum. Neden ciddi olmanızgerektiğini size kavratmaya çalışıyorum.

İlk ders son derstir

yaşam dersidir zafer dersidir

Düşman cayır cayır her şeyi yakıyor, daha da yakacak. Ülke-mizde yaşamın emarelerini bile bırakmayacak. Ve sen burada hergün “neden anlamadım, neden her gün kural hatası yaptım, kendi-mi yetiştiremiyorum” diye saf saf kendini aldatacaksın. Kabul edi-lebilir bir durum değil bu. Doğru dürüst bir önderlik dersini anla-mayacaksın, o zaman seni ne yapacağım? Bu kadar uzun süre ça-lışmak sorun değil, ben ilk saatte verdiğim ders yeterli diyordum.Hâlâ esprim de böyledir:

İlk ders, son derstir, yaşam dersidir, zafer dersidir.İlk dersi 25 yıldır tekrarlıyorum.Yeni katılımlara, kaşarlanmış tiplere de fazla bir şey demeyece-

ğim. Ama madem bu işlere “varım” diyorsunuz, lütfen bu derslerikavrayalım ve biraz da kavratalım. Ben daha açmadım aslında“Nasıl Yaşamalı?” sorusundan öteye bunlar yaşıyorlar mı? Veyayaşadıklarına inanıyorlar mı? İşte bunu göstermeye çalışıyorum,çalışmalıyım. Şu anda bu benim için ciddi bir sorun. Yaşayanlarınböyle hata yapmamaları gerekiyor. Yaşamak isteyenlerin bu kadarkolay kaybetmeyi, kolay düşmeyi veya kolay sıradanlaşmayı ken-dilerine yakıştırmamaları gerekiyor. Mutlaka bir mesafe alınmalı.Ölü, çürümüş yanlarınızı mutlaka ayıklamanız gerekiyor.

260

Page 262: Nasil Yasamali II

Yıllardır ayıklama hareketi yapıyoruz.Çürümüş yanları kazıyoruz, pisliklerin hepsini ayıklıyoruz ve

bu büyük ölçüde bir temizlik hareketi, iç temizleme hareketi olu-yor. Yaşamanın emarelerini çoğaltmalıyız. Bir doktor gibi sizi ko-malık durumdan yavaş yavaş çekmek, çıkarmak gerekiyor. Bunlarıgözardı etmeyeceksiniz. Çünkü ayakta yürümekten haberiniz bileyok. Sakın aldanmayın. Benim bacağım şöyle sağlam, bir gözümşöyle iyi görür demeyin.

Bir göz çok iyi görebilir.Ama bir damarın sürekli kan akıtıyorsa 24 saat sonra ölebilir-

sin. Çünkü darbeler almışsın. Sizi 24 saatte öldürebilecek darbe-lerimiz de var. “Bir tarafım çok iyi çalışıyor” deyip kendimizi al-datmayalım, yaşam kompledir. Biliyorsunuz, vücutta ufacık biryer kesilince bütün vücut acı duyar. Şimdi ufak bir parmağınızıkessek kıyametleri koparırsınız. Yaşam böyle bir bütünselliği ifa-de ediyor. Mutlaka sağlıklı yaşamaya anlam verebilmeliyiz. Baş-ka okullarda öğrendiklerinize bakmayın. Onların hepsi düşmanınokulları. Ve bizi böyle çarpıtan, bizi biz olmaktan çıkaran okullar-dır. Bir defa onların üzerine kırmızı çizgi çekin. Kendi yaşamokulumuzda bir şeyler öğrenebilecek miyiz? Sağlıklı öğrencilerolalım. Sizlerden bir çırpıda mükemmel savaşçılık isteyen yok.Bir sürü yeni genç gelmiş, onlara yaşam dersini öğretmemiz çokönemli. Yoksa hepsi ölümlüktür ve daha doğmadan ölmeleri çokyazık olur. Ben onun için ilk andan ruhunu, moralini yakalaya-caksın, ondan sonra onu biraz parti yaşamına, savaş yaşamınabağlayacaksın diyorum ya. Bu olmayınca uyku bile size haramdır.Eğer gerçekten yönetici, komutan gücü olmak istiyorsanız, kaçı-nılmaz gerçekler üzerinde mutlaka durun.

Çoğu, önderlik, komutanlık deyince başıma bela kesildiler. Butipleri eğitemediğiniz için bunlar oldu. Görmüyor musunuz yaptığı-nızı? Hele inceleyin kendi geçmişinizi, ne kadar bu tiptekileri başı-ma bela ettiniz, ne kadar pisliği bana taşırdınız. Ne orduya gelir neşuraya, ne buraya gelir. Hiçbirisine düzen veremediniz, tam tersinemahvettiniz. Hâlâ karşıma çıkıyor, “sayın Başkanım şöyle, Başka-nım böyle, Başkanım kavramlara doğru anlam veremedik” diyor-sunuz. Ben de karşınızdayım, bu kadar ince hassas yaklaşırım. Ben

261

Page 263: Nasil Yasamali II

insan değil miyim, görev adamı değil miyim? Neden büyük hassa-siyetle yaklaşıyorum? Neden siz tek bir ders vermediniz zamanın-da? Her birisi bir kalantor kesildi. Bir insanı kazanmanın gereğineneden inanmıyorsunuz? Çözümlemeye de ihtiyaç yok, bastır, dayat.Ben hâlâ bu pratikleri gözden geçirdikçe küfürden başka hiçbir şeyağzımdan çıkmıyor. İnsan yönetimi hiç böyle olur mu?

Ya insan olacaksınız ya insan olacaksınız

İşte bizim toplumun çılgınlar, deliler gerçeği derken bunu kaste-diyorum. Hiç yönetme, yönetilme olayı böyle olur mu? En kaba-sından bir ağalık, bir köy muhtarı bile böyle olur mu? Değil, benköy muhtarlarını da tanıyorum, mükemmel yöneticiler. Bir köymuhtarı kadar bile olamıyorsunuz. O zaman, nasıl ARGK'nin ko-mutanları olacaksınız, PKK'nin siyasi komiserleri olacaksınız. Pra-tiğe bakalım, bir de bu büyük sıfatların gereklerine anlam verelim.İşte ders, işte hepsi yarının komutan adayları. Kim biçim verecek?Tamam, ben kendim çalışıyorum, ama biraz bize yardımcı olmasıgerekenler de çalışmayı bilmeli.

Başka nasıl ordulaşacağız, ordulaşmazsak nasıl savaşacağız,savaşamazsak kelleniz kaç para eder? Sizi ne aile kabul ediyor,ne Avrupa, ne Arap çölleri, ne de Avustralya kabul ediyor. Artıkdünyanın her tarafı dolmuş, ülkenizden zaten tamamen boşalmış-sınız, boşalttırılıyor. Bunun karşılığı nedir? Düşünmektir, bununkarşılığı kendimizi yeniden gözden geçirmektir. “Vay bu başımı-za gelen nedir” sorusuna bir anlam verelim. Atmışsınız kendiniziortaya, “Başkandır halleder” diyorsunuz. Apo nasıl yaşıyor, na-sıl ölçüyor, nasıl kestiriyor, ortada. Bin defa tekrarladığım birsöz var; TC'nin kendisi baştan çıkmış, size ne verebilir veya sizeverdiği ne kadar insanlık dersi olabilir? Şu anda uyguladığı fa-şizm Hitler'de bile yoktur. Kendi halkını nasıl süründürdüğünügörüyorsunuz, yeryüzünde bir örneği daha yoktur. Yani böyle sü-rüm sürüm sürünen başka bir yönetim yoktur. Siz ondan bekle-diklerinizi bana dayatıyorsunuz.

Tüm bu anlatılanlar önemli dersler. Ben hâlâ işin başındayım,görüyorsunuz gerçeklerimi nefes nefese veriyorum. Siz bu müca-

262

Page 264: Nasil Yasamali II

deleye talip oldunuz, öğrenmek zorundasınız, hem de sağlam birşekilde. Gerçekten yerinde dersi almak zorundasınız. Aslındaders anlaşıldı mı, anlaşılmadı mı bilemiyorum. Anlamıyorsunuz,şımarıklık yapıyorsunuzdur. Ben geliyorum hepsi deli dana gibisağda solda tepişiyor. Hayır, PKK'nin öğrencileri böyle olamaz.Hepsinin boğazları sigara dumanından yırtılmış, küf bağlamış.Böyle sigara içemezler. Eğer ilk askerlik dersini vermek istiyor-sanız böyle oturamazsınız. Benim gibi birisi bile bu kadar ayaktakalabildiğine göre, sizin daha da tığ gibi olmanız gerekir. Yirmiyaşındalar hepsi kocakarı gibi. Böyle gençlik, böyle ARGK sa-vaşçısı olamaz. Ben karşınızda ne kadar sağlam duruyorsam, sizde o kadar sağlam (sağlam derken anlayışı, mantığı, morali, gücüvar) olacaksınız. Böyle olmazsanız sizi lime lime etmek gereke-cek. Hani düşman diyor ya “ya bitecekler, ya bitecekler”, siz deya adam olacaksınız ya adam olacaksınız. Yani ya eğitileceksinizya eğitileceksiniz, ya savaşçı olacaksınız ya savaşçı olacaksınız.Bunun orta yolu yoktur.

Zorlama yok. Tartışın, beyin sizin, yürek sizin, karar sizin.Kimseyi zorla örgüte, orduya çekmek istemiyoruz. Mükemmel birözgürlük tartışması yapın. Neyiniz varsa söyleyin. Eğer bir kararaulaştıysanız, bunun amansız uygulayıcısı olmayı da bilmelisiniz.Bu insan olma, militan olma dersidir, örgüte gelme dersidir. Örgü-te daha ilk adımı atamayanlar yaşamayı beceremezler. Düşman si-zi hücrelerinize kadar örgüt dışı bırakmış. Biz ilk derslerle sizi ya-şama çekmek istiyoruz. O zaman bizi biraz ciddiye alacaksınız.

Unutmamalısınız ki çok lümpensiniz, çok serserileştirilmişsiniz,çok keçileştirilmişsiniz. Sizleri bunlardan kurtarmak istiyorum,başka türlü ordu olamayız; ordu olamayanlar da hiç savaşamaz.Yoksa bizi yirmi dört saatte bitirirler. Ben zor bela tutuyorum he-pinizi. Size kalsa ömrünüz düşman karşısında gerçekten yirmi dörtsaat bile etmez. Benim ayarlamalarım olmasa bu mümkün değil.

Tarihe bakın: Bugün Botan'da, Cudi'de savaşıyorlar diyelim;Bedirxan Bey'in on beş bin kişilik ordusu vardı, en uygun dağlar-da üç gün dayandı ve daha sonra teslim oldu. Eğer yıllardır bizorada savaşıyorsak (ki o dönemin askerleri biraz yaman oluyor-lardı Osmanlı ordusu da çok geri bir orduydu) buna rağmen, üç

263

Page 265: Nasil Yasamali II

günde teslim oluyorsa ve bizimkiler hâlâ direniyorsa bunun bi-zimle, bizim tarzımızla bir ilişkisi vardır.

Doğa kanunları toplum kanunları

benim için mükemmel işliyor

Öğreneceksiniz, ben bu dersleri boşuna vermiyorum.Yaşam dersidir.Düşman karşısında ilk defa uzun süreli direnmeyi mümkün kı-

lan bir yaşam. Büyük düşünme, büyük direnme kesin sağlanmalı.Kurtuluş özlemlerinize bir şey demiyorum, iyi niyetinize, kendini-zi fedakârca, cesaretlice adamanıza da bir şey demiyorum. Bendenbile daha fedakârsınız bu kesin. Ama bununla iş bitmiyor, iş usul-dedir, yöntemdedir, tarzdadır, tempodadır, kural-kaideye amansızbağlılıktadır, ustalıktadır. İşin başarı yönleri çok farklıdır. Çok ce-saretli olmuşsun, ama kötü kullanmışsın, o zaman erkenden kay-bedersin. Çok fedakârsın, ama hamal gibi kullanılmışsın, en erken-den boşa çakılırsın. Bu özellikler başa bela da getirir. Ama bunla-rın hepsini gergef gibi işlemek veya çok koordineli bir biçimdebirleştirmek büyük savaşçılıktır.

Benim çok sınırlı cesaretim var, yine kudretli fedakârlığım var,ama diğer birçok özelliklerim de var. Cesaretimi yerinde kullan-mak, fedakârlığımı genelin hizmetinde kullanmak ve herkesi onabağlamak gibi. Bu kadar fedakârsam bu fedakârlığımı ulusal düze-ye getiririm; biraz cesaretliysem bu cesareti ulusal düzeye getiri-rim, bilinçliysem genel düzeye yansıtırım, örgütlüysem hepinizi ör-gütlemeye zorlarım. Karşınızdayım. Ama bu ölçüleri, cesareti ken-dinize uygulayın. Hiç tehlikeye karşı koymayan varlığın adı nedir?

Ölü!Sizlerde ölüyü temsil ediyorsunuz. Fedakârlık deve fedakârlığı-

dır. Öyle cesaret, öyle fedakârlık olur mu? Kime çalıştığı, neye yolaçtığı belli olmuyor. Buna siz yol açtınız, ben size yakıştırmıyo-rum. Neden bu kadar örgüt savaşımı veriyorum, cesaret ve feda-kârlığı yanlış kullandırtmamak, örgüt ölçülerini zorlamamak, ge-nele ulaşmak içindir. Ama size göre ahbap çavuşluk da yeterlidir.Ulusal irade ve diğer hayati çalışmalar o kadar önemli değil.

264

Page 266: Nasil Yasamali II

Ne önemli?O anki ahbap çavuşluğunuzdur. İşte burada kaybediyorsunuz.

Siz ordulaşmadan kaybettiniz. Akıllı olmayan ben değil, sizlersi-niz. İnsan gerçekliğini biraz yavaş yavaş görebilmelidir. Nedenbunları söylüyorum? Çünkü doğru ders almak zorundasınız, çokaz şey biliyorsunuz.

Kendinizi dönüştürmek zorundasınız. Çünkü çok hava-cıvasınız.Her tarafınız yontulmamış, diken gibi batıyorsunuz. Bunun içineğitim şarttır. Ne keyfinizin istediği gibi, ne de benim onay ver-memle yaşayamazsınız. İşte o zaman benim vicdan azabım artıyor.Çünkü benim yüzümden ortaya çıkıyorsunuz, ben de böyleyim.

Benim tarzımda kaybetmek yok.Fizik kanunları, doğa kanunları, toplum kanunları benim için de

işler, ama bütün kanunlar benim için mükemmel işliyor. Bunlarınişleyişi bireyi en az çağdaş ölçülere götürür, bir ulusu çağdaş dü-zeye getirir. Bu konular bende böyle işler, başka türlü işlemesinemüsaade etmem, fırsat vermem. Peki, size göre veya sizde nasıl iş-liyor? Bitirircesine kanunlarla çelişiyorsunuz, sonra da düşüyorsu-nuz. Savaş kanunlarına göre işlemiyorsunuz. Veya bu kanunlarsizde işleyiş bulamıyor, bir anda kaybediyorsunuz.

Ben de savaşıyorum.Ama ben kaybetmedim?Çünkü savaş yasalarının genel esprisine bağlıyım. Ulusal kurtu-

luşun bazı zorunlu çalışmalarını yürütüyorum. Yine gerillanın bazızorunlu çalışmalarını, onun kitle bağının bazı çalışmalarını yürütü-yorum. Sözüm ona askerliğe çok hazırsınız. Ama silahı elinize al-mayı bilemiyorsunuz. Veya bu silahı nasıl elinize aldığınızdan bilehaberiniz yok. İlk silahı temin etmek bizim işimiz olmuştu. İlk si-lahı biz elde ettik ve size sunduk, ilk hudut yolunu biz açtık, ilkcesaret belirtilerini biz ortaya koyduk, düşüncede ilk kıvılcımı bizçaktık. Şimdi bütün bunları bilmeden sizler nasıl bağlılıktan demvuracaksınız? Hababam usulü savaşıyorum adı altında her gün bukadar değer kaybet, kaçırt. Aslında başka ordu kanunları işlemişolsaydı hepiniz çoktan idamlık olurdu. Gerçek bir komutan böylekaybetmez. Bütün ordu tarihlerine bakın; kesinlikle böyle bir kay-betme örneği yoktur. Neymiş savaşıyormuş. Çılgına döneceğim

265

Page 267: Nasil Yasamali II

sizlerin savaşınız karşısında. Kendinizi biraz eğitin. Ben bile ayak-ta kalabilmek için hâlâ anı anına savaşım içindeyim. Sizlere bakı-yorum, acaba bir yere göndersem yirmi dört saat yaşayabilirler midiye düşünüyorum. Tıpkı çocuklar gibi eliniz ayağınız birbirinedolanıyor. Ama ben öyle değilim.

Hâlâ tek başıma yürüyorum.Her yerde değer inşa ediyorum.Madem savaş sahamıza geldiniz, o zaman biraz ciddi olmaya ça-

lışın. Benim gibi yaşamı, savaşı anlamalısınız. Önderlik biraz say-gılı olabilmek, biraz gücüne bağlı kalabilmektir. Bizim gibi bir ön-derlik biraz güce güç katmaktır. “Gideyim bozayım, gideyim uğraş-tırayım” derseniz bu karşı faaliyet olur. Asla bir önderlik olamaz.Bunlar aslında en basit temel derslerdir. Ama oldukça anlamlı veanlatılması gereken derslerdir. Bu dersler olmadan sizleri başka tür-lü idare edemeyiz. Eğer kendinize güveniyorsanız, özgürlük, savaşistiyorsanız sizleri bu işe katalım. Kesinlikle zorlama yok. En eskiarkadaşları bile yeni yeni katıyorum, yeni yeni ordulaştırıyorum.

Bizim lügatta ağlamak yok.Hele kolay ölmek hiç yok.Ben eskiden de böyleydim, şimdi de böyleyim. Ayrı bir fraksi-

yon oluşturmak istiyorsanız, özgürsünüz. Yönünüz düşmana karşıolsun, tek şart bu. Hatta size yardımcı bile olabilirim. Bizim üslu-bu beğenmeyen, başka bir baş kurmak isteyene cevabım bu. O“yok, bırak seni arkadan hançerleyeyim, arkadan tasfiye edeyim,seni işlemez duruma getireyim” diyor. Buna özgürlük istiyorsu-nuz. Sen benimle savaşıyorsun. Düşmanı bir tarafa bırakmış be-nimle uğraşıyorsun, beni uğraştırıyorsun. Şu anda PKK'lilerin bü-yük bir kısmı böyle. Düşmana karşı değil de, bize karşı savaşmayabayılıyorlar. Bu biçimdeki PKK'lilikleri terk edeceksiniz.

Düşman neden sizi bir tehlike olarak görmüyor? Çünkü ya ölüsayıyor, ya da kolay öleceğini biliyor.

Ama şu anda en büyük tehlike benim.Neden?Çünkü yaşama tutkularım var.Boyun eğmeye gelmez, kolay aldanmaya gelmez, kolay kaybet-

meye gelmez bir durumum var. Ama sizin düşman karşısında çöp

266

Page 268: Nasil Yasamali II

kadar değeriniz var mı? Herhangi birinizi çok tehlikeli bir komu-tan olarak görüyor mu? Hayır. “Hepsi aldatılmış PKK'liler” ola-rak, sizi benim kandırmalarım olarak değerlendiriyor. Düşmanınbu değerlendirmelerinden mutlaka sonuçlar çıkarmayı bilmelisi-niz. Yaşama siz de geleceksiniz. Öyle PKK'lileşeceksiniz ki, düş-manın üzerinizdeki bütün oyunları bitsin. Onun değerlendirdiği gi-bi olmadığınızı kanıtlamanızın tam zamanıdır. Yaşamayı doğru is-tediğinizi hissettirmenin zamanıdır. Hiç olmazsa şimdi başlayın.

Sizi halk için müthiş kullandım

“Nasıl Yaşamak” istediğinizi tartışın. Ayıp değil. Ben bile kırkbeşimden sonra bunu tartışıyorsam, siz hayli hayli tartışabilirsiniz.Ben sizin gibi gerillaya baygın değilim, ama gerilla için bu kadarçalışıyorsam, hazırlanıyorsam, siz de biraz çalışın, hazırlanın. Bukadar silah oluşturdum, bu kadar mevzi kazandırdım. Benim içinde bu bir hazırlık, siz de hazırlanın, anlayın. Biraz sağlama, akıllı-lığa gelin. Öyle değilse tartışalım.

Burası tedavi yeri.Kendinizi yatırın ameliyat masasına, ne pislik varsa çıksın. Ara-

nızdaki çılgınları da bağlayın, nasıl delirmiş üzerine düşelim. Yaolur, ya olmaz. Sağ bırakmayız. Hiç umut yoksa bir yere gömelim.

Acaba şimdi savaşın gereklerinden bir şeyler anlıyorlar mı? Hâ-lâ çoğu bana yarı deli gibi geliyor.

Akıllı olmak kolay değil.Ya önderlik gerçeğini doğru temsil edeceksiniz, ya mahvolacaksı-

nız. Kolay kolay ihanet edemezsiniz, kolay kolay komplo da gelişti-remezsiniz. Sanıyorum bu yetenekleriniz de fazla yok. Yapmak iste-yenler boylarının ölçülerini aldılar. Siz neden bununla uğraşacaksı-nız ki! İnce oportünizmi de uygulayamazsınız. Açılmadık, deşifreedilmedik bir yanınız kalmadı. Artık zavallı gibi de duramazsınız.Sizi her şeyi yapmaya zorluyor, yeterli olmaya zorluyor. Aksi haldeyanıma gelemezsiniz. Veya ben sizi zorlamamalıyım. Sizi uzak tut-malıyım. O zaman da gözünüz arkada kalıyor. Artık her şeyi keyfi-nizce kullanmanız imkânsız. Zaten kullandığınızı sandınız ve ne ha-le düştüğünüz şimdi ortada ve herkes görüyor.

267

Page 269: Nasil Yasamali II

Kim kimi kullanıyor?Ben sizi halk için müthiş kullandım.Ben kullanılmaya fazla gelemem. Bu konuda davanın temel

araçları için herkesi kullanırım. Belki siz de biraz önderlik değer-lerini kullanmak istediniz. Kullanamazsınız. Akıllı bazıları beni ar-kadan kullanacaklarını, komplo yapacaklarını sandılar. Bizden al-dıkları güçle böyle ne kadar yaman olduklarını sandılar. Öylegençlere söyleyin, aman böyle saplantıları olmasın.

Her yerde, her şeyi kullanabilirsiniz, ama PKK'de beni asla kul-lanamazsınız. Mümkün değil.

Gidin TC'ye sorun, gidin ABD'ye sorun, onlar beni iyi tanırlar.Mutlaka akıllı olmalısınız. Şimdi kafanızı duvara vura vura

akıllandırın, başka çareniz yok. Ya tam ölçülere göre militanolunur, ya da olunur. Kaldı ki, tek ve biricik yaşam budur; şeref,onur adına bir şeyler oluşacaksa burada var. Güç, olanak kazan-ma hepsi var. Sigaranızdan tutun, onur hanesi yazdırıncaya ka-dar hepsi bu yolla mümkündür. Ekmek de, ruh da burada, mane-viyat da burada, maddiyat da burada. Başka yol yok. Ama key-fince değil, örgüt imkânlarınca. Ona da bin kez şükredin. Çünküilk defa bu ülke halkının içinde gerçekleşen tek yaşam bu olu-yor. Buna da şükretmelisiniz. Gençsiniz, biraz da çocuksunuz,kolay yaşanılacağını sanmayın.

Yaşam çok acımasız.Hele biraz daha büyüyün, hele biraz daha ekonomik, sosyal,

siyasal hükümlülükler altına girin, boğulursunuz. Kendinizi kırkdefa katsanız bile bir hamal kadar yaşam hakkı bulamazsınız.Şimdi bu yaşamı yaşama şansınız hiç yok. İşte bu açıdan daPKK'nin amansız büyüklüğü ortaya çıkıyor.

Bütün dünya üzerine geliyor, buna rağmen tek güçlü örgütPKK'dir.

Neden? Çünkü tek kurtuluş yolunu temsil ediyor da ondan.Düşünün bunun dışında bir yol olsaydı, insanlar bu kadar işken-ceye dayanır mıydı? TC bile yalvarıyor: “Biraz daha ılımlı yol”diyor. Ilımlı yol olsaydı girmez olur muydu? Bunun üzerinde çokiyi durduğum için iyi biliyorum. Tarihte benim kadar yol, yöntemüzerinde yoğunlaşan bir kişilik daha yoktur.

268

Page 270: Nasil Yasamali II

Bu halk için, bu ülke için benim kadar yoğunlaşan yok.Bu açıdan PKK yenilmezdir.Bu açıdan PKK yıkılmazdır, herkesin ölümüne koştuğu yoldur.Yanlış hesap yapmayın. Bunun anlamı çok büyük. Onun için

söylüyorum madem ki, bu kadar tek ve amansız yoldur, o haldedersini iyi verin. Canı gönülden bin defa şükrederek, cana minnetdiyerek yürüyün. Zaten sorun kolay başarı, kolay bireysel yaşa-mak değil, sorun sosyalistçe ve ulusal açılardan tutalım en gelece-ği kestirmeye kadar, en özgürce ve emeklerimizi birleştirerek, bü-tün çabalarımızı en anlamlı bir şekilde yaşamın hepimiz için ge-rekli, geçerli tek ve sağlam biçimine ulaşmaktır. Zaten bunun dı-şında hiçbir yaşam şansımızın olmadığı bilinmektedir. Bunu kanıt-layabilirim. Bu dersler bunu biraz anlamanız içindir. Büyük bir fır-sat, hâlâ düşmanın amansız dayatmalarına rağmen, bir günü bilekurtarmak büyük bir olaydır. Bir dersi verebilmemiz büyük başarı-dır. Benim açımdan bu böyle, sizler de layık olmayı bilin. Dersler-den kesin sonuç çıkarmayı bilin. Bu sizin için hem de adınız ka-dar, kimliğiniz kadar çok gerekli. Aksi halde size çok yazık ola-cak. Sizlerin çok ölümcül bir hastalık içinde tükenmenizi istemi-yoruz. Sizi kesin yaşamın sağlam bir sahibi, yaşamı hem anlayan,hem kazandıran haline getirmek istiyoruz.

Yaşamı mutlaka kazanmak zorundasınız.Bizim bütün derslerimiz kazanma dersleridir.Örgütlü, savaştırarak kazanmaktır, kazandırmaktır.Bunun dışında bizler bir hiçiz veya tek anlamımız örgütlendirir,

savaştırır, kazandırır olmaktır.

269

Page 271: Nasil Yasamali II

“Askeri olmak yetmez,bir de sosyal militan olacaksınız.”

Page 272: Nasil Yasamali II

Sosyal militan yaşam kaynağıdır

yaşam aydınlığıdır yaşam silahıdır

Savaşın ideolojik, siyasi, askeri doğrultusu ve uygulama dü-zeyinde yaşanan gelişmeler oldukça yoğundur. Özellikle halkiçin ihtiyaç duyulan bilinçlenme ve örgütlülük, etkisini daha daderinleştirerek sürdürecektir. Özel savaşın bunu engellemesi ar-tık mümkün değildir. Zaten bizim de savaşan halk gerçeğiylekastettiğimiz budur. Ancak savaşan bir halk gerçeğine ulaştığı-mızda, halkın gerek ideolojik gelişimi, gerek siyasi-askeri geli-şimi ve birçok yönüyle kendini güce kavuşturması mümkündürve olan da budur.

Ulusal hareketin kendisi, sömürgesel ve hatta ondan da öteyeparçalanmış, eritilmiş, kendisi olmaktan çıkarılmış bir toplumuveya bir halkın yaşadığı toplumsal gerçekliği hem çözmeye,hem onu yaşanılabilir bir sosyal düzey olarak yeniden oluştur-maya yöneliktir. Esas amaç budur. Bütün ideolojik, askeri, siya-si faaliyet, son tahlilde, yaşanılabilir bir sosyaliteyi yaratmakiçindir. Halkın toplumsal düzeyi o kadar yaşanılamaz durumagetirilmiş ki, her türlü parçalanmışlık, aile, kabile, aşiret dağı-

271

Page 273: Nasil Yasamali II

nıklığı kadar, ulusal düzeyin çok geriliği, yine üretim ilişkileri,kültür düzeyi, sanat, moral gibi bütün bu hususlarla, herhangibir sınıfsal, sosyal baskının da çok ötesinde, erimekle yüz yüzegelme, kendisi olmaktan çıkma, canına okuyan düşmana benzeş-me tehlikesinin çok ileri boyutlardaki bir gerçekliği ifade ettiği-ni biliyoruz. Kavgamız, bütün mücadele silahlarımız, bunu en-gellemeye, durdurmaya ve özgür gelişme yoluna sokmaya yöne-liktir. Ne kadar başardık? Mevcut durumdaki öncülük düzeyi-miz, en yoğun çarpışma ifadesi olarak askeri düzey, bunu ne ka-dar tersine çevirebilir, baş aşağı gidişi ne kadar durdurabilir, kı-sacası gelişmenin neresindeyiz? Bütün bunlar her gün sorgulanı-yor. Zaten savaşın topyekûn ifadesi hem düşman cephesinde,hem de bizim cephemizde bu anlamdadır ve kesinlikle sonunakadar doğru anlamalıyız. Bunu yeterince kavramayanların darufku, çok bahsettiğimiz, yaşadığımız yüzeysellik, kendini bileçözmekten uzak durum aşılamaz. Ne iddiada, ne pratik düzeydedevrimci bir hamle sahibi olmak şurada kalsın, kişi kendisiniengel olmaktan çıkaramaz. Bunlar önemli hususlardır. Bu işlereanlamadan öyle sallana sallana girilemez. Büyük öfke, dağıl-makla yüz yüze olan bu halkın toplumsal değerlerini amaçla-mazsa, onun uğruna büyük bir savaşım gereği bilince, ruha ka-zılmazsa, devrimci eylemi geliştirmeniz şurada kalsın, onunlaoynayan, çarçur eden bir konumdan kurtulamazsınız. Bunlarıçok işledik ve kesinlikle anlayacağız. Başka türlü bu savaşınhattı anlaşılamaz, içine girilip yürünemez, savaşılamaz.

Sosyal gerçeklik esastır.Sosyal realiteyi, sosyaliteyi kavramadan ve kendi toplumsal

gerçekliğimizi, kendi sosyalitemizi, cemaatimizi, aşiret, kabileulusal düzeyimizi bütün yönleriyle çözmeden, sağlıklı bir ideolo-jik, siyasi, askeri formasyona ulaşmak mümkün değildir. Aslındabiraz ideolojik, siyasi ve silahlı düzeyiyle aşırı uğraştım. Bununlauğraşırken sosyaliteyi sıkı sıkıya göz önüne getirmek gerekiyordu.Bu konuda bir darlık olabilir. Savaşımın sosyal cephesini doğruanlamanın, ne kadar önemli olduğunu sorgulamak, öncü düzeyininsağlamlılığını ölçmek ertelenemez olduğu kadar, vazgeçilemez birders veya gelişme özelliğidir.

272

Page 274: Nasil Yasamali II

Sosyal grup olmak insana özgüdür

Sosyalite hem üstyapının, hem altyapının temel bağlayıcı göv-desidir, omurgasıdır. Sosyal cemaat veya sosyal grup olmasınıbilmeyenler; siyasileşmeyi, askerileşmeyi hiç bilmezler. Hatta bukadar bilinç düzeyi veya üstyapı kurumu olarak da değerlendire-bileceğimiz parti, ordu, sizi sosyal yönden bir araya getirmek,sosyaliteyi bir adım ilerletmek içindir. Çok dağınık, içinde herşeyi barındıran, yaşanılamaz, dilinden tutalım her türlü sosyaldavranışına kadar anlaşılamaz, neredeyse kendini ifade edemezdüzeyden; anlaşılabilir, ifade edilebilir, hatta biraz yaşanılabilirdüzeye getirmek önemlidir.

Unutmayalım ki, sosyalleşmeyen insan hayvandır!İnsanlık, maymunlaşmanın eşiğindeyken kendi kimliğini ancak

sosyalleşmekle bulmuştur. Bir sosyal grup olmak insana özgüdür.Sizler sosyal yönden çok gerisiniz. Neden bir grup hareketini

veya bir gerilla takımını yiyip bitiriyorsunuz? Neden bir örgüt ko-mitesini çalıştıramıyorsunuz? Hâlâ benim en büyük sorunum, birkomite içerisinde üç-dört kişiyi kolektif çalıştırmak, yine bir takı-mı yüksek moralle, uyumlu bir birim olarak yürütmektir. Bunusağladığımızı söyleyemeyiz. Nereden kaynaklanıyor? Sosyalleş-menin gereğini bile doğru dürüst kavrayamayan, sömürgeci düş-manın dağıttığı, kendine benzeştirdiği bireyden ya da çok ilkelbeş-onbin yıl öncesinin klan-kabile düzeyini bile yakalayamayanbir kişilikten kaynaklanmaktadır. Yaşadığımız çok acı bir gerçekde budur. Siz klan-kabilenin ötesinde olduğunuz kadar, düşmanın,her türlü toplumsal direnme imkânını elinden alarak, bütünüylekendisini inkâr temelinde ve adım adım bir birey olarak tek başına,kendine benzeştirmede kullanılan bir malzeme durumundasınız.

Devrimci eylemimizi anlamak isteyenler, öncelikle bu temel sos-yal özelliği aklında tutmak zorundadır. Neden sevilmiyorsunuz, ne-den saygı yok, neden sizden doğru dürüst militan çıkmıyor, neden iş-lerinizi ustaca yürütmüyorsunuz? Neden en ilkel, geri işlerden başkahiçbir şey elinizden gelmiyor? Neden yücelmiş işlerde; sanat, asker-lik, siyasal ve buna benzer birçok işte ciddi başarılarınız olamıyor?Nedeni; sizlerin, en temel toplumsal bir birim olmakta bile kendiniz

273

Page 275: Nasil Yasamali II

olmaktan çıkmanızdır. Toplumsal gerçekliğin neresindesiniz, neyiniifade ediyorsunuz? Ne kadar düşmana, ne kadar kendinize aitsiniz?Dört-beşbin yıl önceki klana ne kadar benziyorsunuz, günümüzün nekadar gelişmiş sosyalitesini yaşıyorsunuz? Bu yönlü soruları da ken-dinize sormuyorsunuz ve öfkelendiren de budur. Düşünün, insanı de-li eden özellikler ne kadar yaygın. Almış başınızı gidiyorsunuz. Ya-şamınızda nizam, disiplin var mı? Acaba ne kadar sosyal grup olmakistiyorsunuz? Bir küçük takım olabiliyor musunuz?

Toplumsallığı tanımayan

bireycilik hayvanlaşmaktır

PKK'yi biz bir komite olarak şimdiye kadar çalıştıramadık. Ben“bunu bireycilik engelledi” demeyeceğim. Keşke bireycilik yap-mayı bilseler, o da yok. Çünkü bireycilik biraz toplumsallığı ge-rektirir. Toplumsallığı tanımayan bireycilik, hayvanlaşmaktır. Acı-dır, ama bu bir gerçek. En tehlikelisi de modern çağın elbise kra-vatıyla kendini gizlemektir. Şu anda çağdaş elbise altında beş-onbin yıl öncesinin klanından daha beter bir hayvan geziyor.

Bu benim yargım, tarihi yargımdır ve tartışmaya açıktır.Ve siz sosyal gerçekliğinize anlam vermedikçe, bizim için neden-

nasıl gerekliliğini, sosyal gerçekliğin toprakla bağını, siyasetle bağı-nı doğru koymadıkça bu konuda kendinizi disipline etmedikçe, bensizi hayvan olarak değerlendirmeye mutlak anlamda devam edece-ğim. Çocuk olmayalım ve kendi kendimizi de kandırmayalım. Bukadar büyük çabalara rağmen, sağlıklı bir örgüt komitesi, savaş ko-mitesi, hatta yoldaşça yaşam birliktenliği yok. Neden? Bireycilikyapılabilir, örgüt de dağıtılabilir, ama bunun da bazı biçimleri var.

Şimdi elimizde bazı örnekler var. Günlük olarak incelemeye ta-bi tutuyorsunuz. Şu anda idam hükümüyle yargılananlar var, neyapacağız? Hiçbir şeye gelmiyorlar, yaşama gelmiyorlar, hizmetegelmiyorlar.

Bireycilik kapitalistliğin yapısıdır.Kapitalizmin de bazı ölçüleri var. Bir kapitalist nasıl işçi sınıfını,

bütün toplumu kendine hizmet ettiriyorsa, o da bizi kendine hizmetettirsin. Akıllı bir kapitalist, içimizdeki kapitalizmin yolcusu bunu

274

Page 276: Nasil Yasamali II

yapsın. Bunun yanından geçmiyorsunuz. İlkel klan cemaatlerinin debir saygınlığı var. Bizde o da yok. Şüphesiz bu durum düşmanınvahşiliğiyle izah edilebilir. Kemalizm deyip geçmeyelim, Kemalist-faşist yaklaşımlar çıldırtıcıdır. Herkes hayretler içinde veya büyükşaşkınlık geçiriyor. İşte bunu izah ediyoruz. Ben sizi böyle bilinçlitipler olarak suçlamıyorum, bunu düşman yapmıştır. Düşmanın vu-ruş tarzı lime lime etmiş. Yani bir insan nasıl bir kavga sahnesindeveya bir boks sahnesinde üst üste müthiş yumruk yer ve sendeler, birdaha kendine gelemezse, düşman belki bundan daha kötü durumlar-la bizi sendeletmiş. Düşünün peş peşe yumruk yiyen bir insan düşü-nebilir mi, kendini toparlayabilir mi? Biraz da böyle bir durumu ya-şıyoruz. Yani bir türlü disipline, nizama gelmeyişiniz, bırakalım as-keri, siyasi bir kurmay olmayı, sosyal bir grup haline bile gelmektenüşenmenizi, ancak düşmanın bu kadar şiddetli darbeleriyle izah ede-biliriz. Bu, işin bir yanı, yani düşman beni öyle vuruyor diye kendi-mi sizin gibi dağıtmam, ağlamam, sızlanmam. Zaten yiğitlik de, sa-vaşçılık da burada karşımıza çıkıyor. Böyle vurmaya karşı, ayaktadurabiliyor musunuz, savunabiliyor musunuz? İşte o zaman savaşçı-sın, gerillasın, yiğitsin. Bunu gözetmeyen, bu durumu yakalayama-yan kişi serseridir ve nitekim bu kadar ağır yüklenmenin nedeni deanlaşılıyor. Bana göre büyük serserilik yaşıyorsunuz. Düşman sosyalyönden ne kadar dağıtmış bunu şimdi nasıl önleyeceğiz? Bu dersi iş-lemek de gerekli; çünkü düşman sizi hayvanlaştırmaktan daha beterbir duruma sokmuştur. Madem biz de insan olmakta kararlıyız ve in-sanlığımızdan vazgeçmeyeceğiz diyorsak, o zaman amansız tartış-malarla, en özgür tartışma imkânlarıyla kendimizi anlayabiliriz.

Dört bin yıl öncesinin Kürt’ünü

en özgür topluma çekiyoruz

Türkeş, günlük olarak haykırıyor ve son zamanlarda bunu müthiştırmandırmış: “Halis muhlis bir Türk yapacağım, hem de faşistTürk” diyor. Şimdi bizi nasıl faşist Türk yapacak? Kemalistler bukadarını yaptı, Türkeş ne kadarını yapar? Mustafa Kemal yirmi-otuzyıl vurdu, kırdı. Abdülhamit'i var, Yavuz Sultan Selim'i var, daha daötesi var. Şimdi Türkeş faşisti, soykırımı tamamlamak istiyor.

275

Page 277: Nasil Yasamali II

Hani Mustafa Kemal devrimciydi, hatta bazıları devrimci-de-mokrat, bilmem şöyle ilerici safsatasıyla değerlendiriyorlar. Musta-fa Kemal'in ne kadar vurduğunu, ne kadar yerle bir ettiğini biliyo-ruz. Devrimcisi, ilericisi böyleyse peki ya faşisti nasıl olacak? Şuanda o müthiş cinayet timlerinin çalışma tarzını, o korkunç cinayet-lerini göz önüne getirin. Bazı kaçırdıklarına uyguladıkları yöntemiyarın genelleştirecekler. Şimdi siz bu konuları da hafife alıyorsu-nuz. Yeni faşist dönem 12 Eylül'le başladı birkaç önderliği var, bir-birlerine devrediyorlar. Dört genelkurmay başkanı, beş-on başba-kan, bilmem bir o kadar iç ve dış ilişkiler bakanı. Düşmanınızı,düşmanın yöntemini anlayacaksınız. Sultan Abdülhamit'e benze-mez. Abdülhamit çok iyi niyetliydi, biraz da insaflıydı. Yavuz Sul-tan Selim belki ondan daha da insaflıydı. Bazı Kürt beylerine, aşi-retlerine, “serbestsiniz, istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz” diyebili-yordu. Mustafa Kemal'in yine dönemine göre bazı ilerici yönlerin-den bahsedilebilir. Ama bizim için anlaşılmaya değer yönü neydi?

Şimdi TC'nin yıkılış döneminde veya en çağdışı kalmış bir ku-rum olarak devlet, şu anda en sağ ve en çürüten bir faşist yönelimaltında üzerimize geliyor. Zaten bütün köyler boşaltılmış. O köyle-rin de fazla bilinçlendiğini sanmıyorum. Sırf ajanlaşmadıkları için okadar köy boşaltıldı. Fukara dağda kalmış bir Kürt. Fakat düşmanonu önce sarsmak istiyor. “Devlet budur” diye yüreğine büyük kor-ku salmak istiyor. Zaten aç bırakıyor. Pavlov'un köpekleri gibi birzil sesiyle ağzını sulandırarak devlete ajanlık biçiminde koşturmayaçalışıyor. Bu noktaya getirilmek isteniyor. Yoksa bu köylerin hepsiPKK'li filan da değil. Dünyadan bile fazla anladıklarını sanmıyo-rum. Ama faşist hamle onu yutmak istiyor. Bunun için vuruyor, açbırakıyor, birkaç zil sesiyle kendine bağlamak istiyor.

Bu korkunç bir hayvanlaştırma sürecidir.Eşekleştirme bile demeyeceğim. Daha değişik bir hayvanlaştır-

ma süreci. Herkes çaresiz. “Nedir bu başımıza gelen” diyorlar.Dört bin yıl öncesinden daha geri bir konum. Adam dağında, kö-yünde biraz daha insanca ve özgürceydi, o da elinden gitti. Faşisthamle bunu yapıyor.

Tabii, bunun temel bir nedeni de devrimci hamlemizdir. Dev-rimci hamlenin tehlikesini biliyor. O zaten dağ başındaki köylüye

276

Page 278: Nasil Yasamali II

yetişmiş, dörtbin yıl öncekinin Kürt’ünü alıyoruz, dünyanın en ile-rici, özgür toplumuna çekiyoruz. Emperyalizm bunu dehşetle kar-şılıyor. Emperyalizm; “acaba bu devrimci hareket insanı nereyegötürür, Kürt insanını nereye götürür, Ortadoğu insanını nereyegötürür?” diyor. Ortadoğu gericiliğini ayağa kaldırmak istiyor.Kendisi pür dikkat, Almanyası “en tehlikeli adam”, Fransası,Amerikası birbirinden daha beter, “bir an önce boğulmalı” diyor.Bu tehlike ileride onlara da yönelmesin diye, Ortadoğu'da gericizirveler yapıyorlar. “Birlikte tedbir alalım” diyorlar.

Devrimci hareket, böyle büyük bir hayvanlaştırmaya karşı, bü-yük bir insani hareketle karşılık vermektedir.

PKK hareketi büyük bir insanlık hareketidir.Büyük hayvanlaştırmaya, bütün emperyalist gerici-çapulcuya,

insanlık dışı her türlü uygulamalara karşı insanın kendini savunmave özgürleştirme hareketidir. Bunun için düşman bizi kapsamlı birbiçimde sosyal olmaktan çıkarmayı hedefliyor. Kürt gerçeğinde si-yasal, askeri, ideolojik, sosyal hatta kültürel olmak idamlıktır.Türk anayasası bu konuda hükmünü böyle vermiştir. İdamlık olanakelleyi teslim etmek istemiyorsan veya böyle bir fermana koyungibi boynunu uzatıp, kestirmek istemiyorsan direneceksin. Siyasi,askeri, ideolojik cephede olay budur.

Sosyal imha en ağır idam cezasıdır

Şimdi, sosyal cephe biraz daha farklıdır.Sosyal cephe nedir?Dağ başındaki köydür, kent yığınlarıdır. Şimdi bunların hepsi-

ne bilinen bu yasalarla idamlık verilemez, daha değişik bir idamgerekir. Bu, yasalarda, anayasalarda pek gözükmez. Peki, nedirbu? Sosyal gerçeklik olmaktan çıkarma. Bu, belki de en ağıridamdır. Bir kişiyi idam edersen, tepkisi onunla, ailesiyle sınırlıkalır. Ama bütün bir sosyal yapıyı dağıtmaya ferman çıkarttınmı, belki de o toplum dünyanın en talihsiz toplumu olur ve bu dabiziz. Tarihte bu kadar kapsamlı bir sosyal gerçekliğin imha pla-nının daha geliştirilmiş olduğunu sanmıyorum.

277

Page 279: Nasil Yasamali II

Hitler'in Yahudilere uyguladığı sınırlıdır.Yine beyaz ırkın siyah ırka uyguladığı sınırlıdır ve nitekim bu-

gün bunlar aşılmıştır. Ama Kemalizm’in ve Türk faşizminin uygu-ladığı hem çok gizli, hem de ölümüne işletilmektedir.

Ve eşi de yoktur veya eşi kendisidir.Şimdi siz kendinizi nasıl tanımak istiyorsanız, böyle bir uygu-

lama gerçeğini de kavramak zorundasınız. Neden kapsamlı birsavaş vermiyorsunuz? Çünkü gerçekliğinizi tanımakta çok darsı-nız, yüzeyselsiniz, belki iddianız yok veya korkuyorsunuz. Belkide kendinizi düşman gözüyle değerlendiriyorsunuz. Düşman gö-züyle görebildiğiniz kadar göreceksiniz, ama diğer gözlük, ilkelklan-kabile gözlüğüdür. Ki geride olanı da onunla görürsünüz.Ve iki gözlüğün de gözünüzde göstereceği gerçeklik öldürücü,yaşanılmaz gerçekliktir.

“İnsanım” diyorsunuz.Benim kendime has bir özelliğim var; çocukluğumdan beri as-

la kendimi insan yerine koymadım. Koymamam çok gerçekçidir.Ve bu hâlâ da devam ediyor. Tabii düzenin anladığı anlamda ve-ya başkalarının görmek istediği ya da bizim ilkel topluluğun ken-dine yakıştırdığı gibi insan olmayı kendime yedirmemem çokönemli bir özelliğimdir.

Sizin ve bütün toplumun hatası nereden kaynaklanıyor?Düşmanın yakıştırdığı elbise, taktığı ruh, kazandırdığı her türlü

biçimle mal edilmiş, beğeni görmüş, çalımını sata sata yaşayacağı-nı sanıyor. İşte büyük gaflet! Bunu erkenden farketmem çok isabet-li oldu. Kendimi böyle bir gaflete düşürmemem, kendime yapabile-ceğim en büyük iyilik. Ama siz hâlâ bu gafletten vazgeçmiyorsu-nuz. En temel bir çelişkiniz de burada. Siz kendinizi insan sanıyor-sunuz, ama birçok yanlış eğilimleriniz var. Bu daha yedi yaşında si-ze aşılandı. Benim şansım; aile düzeyinin her türlü sosyal üstünlü-ğünü bana kolay kolay dayatamamaları ve dayattıklarında da benimbir sorgulama gücümün olması, gerçek çıkış ve gelişim nedenimdir.

Sanırım siz çok erken yaşlarda, daha sosyaliteye ilk adımı ataratmaz, o ana kucağına bebek gibi fırlatılıp “hop şöyle ninni, hopböyle ninni, şöyle güzel uyu, şöyle oğulum büyür, paşa olur” edebi-yatıyla yetiştirildiniz. Şöyle düşmanın beğenisini kazanma, şöyle

278

Page 280: Nasil Yasamali II

klan-kabile ölçülerinde gerekeni tam yapma, hiç soru sormama,sorgulama gereğini duymama, giderek bunu katılaştırma, kemikleş-tirme, bu temelde PKK'ye girme ve bizim gibi bir önderlikle kendikendini karşılaştırma. Sonuç sizinle olan çelişkilerimiz ve çatışma-larımızdır. Düzen, ilkellik sizi bu kadar düşmeye götürmüş.

İnsan olmak partiyle başlar

Ben ise bu kadar farklıyım. Ve hâlâ bu amansız bir savaşımdır.Şu anda savaş çok boyutlanmıştır, ulusal düzeye çıkmıştır. Ben deözenle bu savaşı böyle körüklüyorum. Hem PKK içinde, hem ulu-sal hareket içinde, hem de giderek Türkiye'ye taşırarak yaymayaçalışıyorum. Kendilerinin istedikleri gibi bir insan haline getireme-diler. Peki, ben kendimi nasıl bir insan haline getireceğim? Benimkendimi insan haline getirmem partiyle başlar, bir toplum olur, birinsanlık olur. Böyle bir çatışma mücadelesidir. Doğrusu da budur,çünkü başka türlüsü kendini inkâr etmek olur. Benim gelişmiş, öz-gün, toplumsal koşullarım olsaydı şöyle ulusal düzey gelişkinliği,şu kadar gelişmiş sınıflar, kültür, sanat etkinlikleri, şu kadar müca-deleye katkı sunuyor veya onlar veriyor olsaydı, herhalde bu tarzıveya kendimi böyle oluşturmanın imkânını bulamazdım. Ben kimoluyorum da, kendimi çok erkenden böyle biri gibi şekillendiriyo-rum. Çünkü gerçeklik bana bu fırsatı yakalamayı sunuyor. Önderliktahlilini geliştirirken sanırım bu önemli ipuçlarını veriyor. Kendimideğerlendirirken, böyle izah etmenin daha gerçekçi olduğu kanısın-dayım. Mevcut toplumsal düzeye şüpheyle bakmak, tepkiyle karşı-lamak doğrudur. Çünkü büyük oranda düşmana hizmet eden vekendini yaşamayan, kendine ihanet eden bir düzeydir.

Ortaya çıktığımız yıllarda neden büyük tepki duydum? Daha ilkarkadaşımı bulmaya çalışırken, aileyle ve bütün köy toplumuylaçelişkiye girmek zorunda kaldım. Şimdi, yedi yaşında kendimi ta-nımaya başlar başlamaz bir çocukluk arkadaşını seçmek sanırımen doğal bir istem olur. Bunda hiçbir kötülük olmaması gerek.Onun kendine göre ölçüleri nedir? Koşup fırlıyorum, çocuklukoyunlarını oynuyorum, dağda oynuyorum, çimende oynuyorum.Ailesi kimdir, toplum düzeyi ne kadar gelişmiştir, bunu fazla dik-

279

Page 281: Nasil Yasamali II

kate almıyorum ve bana ayak uyduran kimse, onu kendime arka-daş yapıyorum. Benimle çocukluğumu en iyi paylaşacak kimse,onunla ilişki arayacağım. Çok doğal olan ve yapılması gerekeniyaptım. Sonuç; aileyle çelişiyorum.

İllegaliteyi seçtim.Yedi yaşında illegal aileden ve köy topluluğundan gizli davran-

ma, bu kadar erken yaşlarda gizlenme gereğini duyma. Hatırlıyo-rum, ilişkilerimi büyük bir özenle gizleyerek, vazgeçmeden sür-dürme durumum vardı.

Neden böyle hareket ediliyor? Kişinin özgürlüğü için böyle hare-ket ediyorum. Çocukluk arkadaşlığını seçme hakkı kullanmak bun-dan vazgeçmemek. Aslında birey hakkı bir toplumsal hak filan dadeğil, bu dikkat edilirse önemli bir gelişmedir. Çünkü yerleşik kural-lar bunu kabul etmiyor. Bizim koşullarda ailelerin ne kadar etkili ol-duğunu biliyoruz. Klan-kabile hükümleri çok geçerli. Birey de çokzayıftır. Çocuğun da aile ilişkisine göre mutlak anlamda alınıp yetiş-tirilme durumu vardır. Bizim buna cevabımız ayrı olmasa da “bildi-ğimi okurum” biçiminde karşılık bulması farkı ortaya koyuyor. Tabiibu daha sonra adım adım gelişti. Bütün toplumsal kurallar, inanışlar,giderek ideolojiler, siyasal eğilimler, partiler. Yaşamın bin bir türlütarzını böyle sorguladım. Bana göre ne kadar uygundur, ne kadar de-ğildir? Süzgeçten geçirerek, bir yaşam yürüyüşü haline getirmek bi-zim oluşum tarzımızdır. Dikkat ederseniz, bu hâlâ devam ediyor.

Sizlerle özgür temellerde ilişkileri inşaa etmek istiyoruz. Amaengeller var. En başta sizlerden kaynaklanan, özgürlüğe gelmeyenengeller var. Özgür yaşamla aranızda kimlerin, nasıl ördüğü du-varlar, kurduğu barajlar var ki, enerjinizi yakalayamıyoruz? Büyükenerjimizle size çıkış yaptırılamıyor. “Kimler tutmuş, nasıl tut-muş?” Kendinize sormalısınız. Basit bir arkadaşlığa bile gelemi-yorsunuz. Gelseniz de ikinci gün teslim oluyorsunuz.

Arkadaşlık da, teslimiyet de yok.Ben ikisini görüyorum. Bir gelemem, gelirsem de teslim olu-

rum. Örneğin Kürdistan'da aile, teslimiyetin imzalandığı, yıllarcabeslendiği bir zemin. Her türlü boşa çıkarmanın, kendini bitirme-nin okulu, aile okuludur. Bundan dolayı kuşku duyduğum bir or-tamdır. Erkenden beğenmemeye, uyarsam yutulurum endişelerini

280

Page 282: Nasil Yasamali II

taşımaya başladım. Sosyaliteden çekinmiyorum, aileyi inkâr etmi-yorum, ama bu biçimiyle, bu güçsüzlüğüyle, çözümsüzlüğüyle bü-yük bir tehlike olarak görüyorum. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, buda isabetli bir değerlendirme ve yaklaşımdır.

Yaşamım büyük intikam hareketidir

Biz ilk olarak ortaya çıkar çıkmaz düşman şöyle bir çağrı yayın-lıyordu: “Aileye, anne-babaya, önce çocuklarınıza, sonra ailenizesahip çıkın.” Şimdi ise “bütün topluma sahip çık” diyor. Yine içi-mizden çıkan bazı ilginç tipler var, en yakınlarımız da dahil “ana-mı çok özledim”, “eski ablam nerede kaldı” diyor. Tabii “kadın”diyor. Bunlar bana karşı söyleniyor. Kimdir bunlar? Provokatörlerve düşmanlar amansız bir savaş yürütür.

Hiçbir şeye yaramayan eski ilişkiler aklıma geliyor.Benim tarzım böyle patlamaya yol açıyor. Sanki bunlar birbir-

lerini eskiden tanımayan bireyler değillermiş gibi. Aile, kabile,ahbap-çavuş, bilmem abla-kardeş değillermiş gibi birbirlerine sa-rılıyorlar. Düşman da böyle. Türklük şu anda en büyük sarılmatarzını nasıl sağlıyor? Bana karşı “Apo bizi yok edecek.” Ben birbireyim, nasıl Türklüğü yok edeceğim. Evet Türkeş çağrı yapı-yor, “bizi yok edecek” diyor ve toplumu buna inandırmaya çalı-şıyor. Şu anda her gün yüzbinleri sokaklarda yürütüyorlar. İşte,“Apo şöyle katildir, şöyle kalleştir ve Türk'ün Türk'ten başkadostu yoktur. Sarılın ha sarılın!”

Düşman bize bakarak büyük birleşme gereği duyuyor.Günde bin defa birlik, bütünlük edebiyatı yapıyor. O düşmandır

yapar. Bana bakarak dakikası dakikasına politika yapıyor. Çılgın gibibir politika, insanı ürkütüyor. Şimdi çok açık ben sizin gibi değilim.Bu düşmanı tutarsam, “sen neden böyle yapıyorsun” diye hesap so-racağım. Düşman benim yaşamımın örgütlenişinin büyük bir intikamhareketi olduğunu biliyor. “Sen nasıl böyle örgütledin ve neden böyleyaptın” diyor. Suçunu biliyor, bunun için “sarıl ha sarıl” diyor.

“Türk titre ve kendine dön” demesi de bundan.Büyük suçlu ve kendini böyle örgütlüyor, derinleştiriyor.

281

Page 283: Nasil Yasamali II

PKK hareketi

yılanın ağzından taş alma hareketidir

Korkunç bir milliyetçilikle, faşizmin en alasıyla kendi emek-çisini bile o kadar ideolojik egemenlik altına almış ki, maymun-laşmış, açlıktan, işsizlikten öldürüyor. En geri Afrika topluluklarıbile mevcut baskı politikasına kesinlikle dayanmazlar. Örneğinyüzde bilmem kaçlık bir fiyat artışı bile Nijerya'yı ayağa kaldırı-yor. Şimdi burada yılda bir defa değil, her gün, yalnız fiyat artışıda değil, düpedüz bir soygun var. Her gün yeni bir yolsuzluk pat-lıyor. Toplum bağırıyor, çağırıyor.

Geçenlerde, “ey halkım!” diyen bir siyasi lider, “daha da kazıkyiyin, aklınız başınıza gelsin” diyor. Kendi halkına böyle sesleni-yor. Çok ilginç: “Kazıklanmış bir halksın. Hâlâ kendinize nedengelmiyorsunuz?” diyor. Doğru, fakat doğru olmayan bir şey dahavar. Bu halkı bu duruma kim getirdi? Bunu söyleyenin kendisi hal-kı bu duruma getirmiştir. Faşistler arasında klik çatışması var. Birklikten diğerine geçmek istiyor ve doğruyu bu noktada söylüyor.Türkiye yönetiminde böyle epey klik var. Halkı birbirine karşı kış-kırtmak istiyorlar. Ama halk o kadar kazığı yemiş ki, gerçekten çı-kacak hali yoktur. Eskiden ortaçağ yöntemleriyle zincire bağlama,kazığa bağlama vardı. Şu anda Türk halkı ortaçağdan daha fazlakendi efendileri tarafından kazığa bağlanmıştır.

Birlik bütünlük böyle sağlanıyor. Şimdi faşist yönetici klik ne-den böyle yapıyor? Binlerce yıldır veya en az bizim üzerimizdebin yıllık insanlığın tanımadığı bir rejimi uyguluyorlar. “Ya bitire-ceğiz ya bitireceğiz” diyorlar. Bitireceğiz demeleri boşuna değil-dir. Bin yıllık tarih hükmünün sona bağlanmasıdır. Böyle son birçabayla sonuç vermesidir.

“Ya bitireceğiz” hükmü, bin yıllık hükmün son raundudur.Öldürücü yumruğun sonuncusudur.Hâlâ günlük olarak vurmaya çalıştıklarını herkes görüyor. Şim-

di bunlar ise direnmesiz karşılanıyor. Yani, yılan midesine alıyor,yutuyor ve eritiyor.

PKK hareketi, yılanın ağzından taş alma hareketidir.Midesine çekse bile eritmeme hareketidir.

282

Page 284: Nasil Yasamali II

Böyle başladık ve artık taş olmaktan çıktık. Şu anda beyninevurulan sopaya dönüşüyoruz veya sivrisinek olduk burnundan giri-yoruz, gözünden giriyoruz, sersemletiyoruz. Her gün bir yerlerin-den vuruyoruz. Bu bir direnme hareketidir. Çok vahşi bir savaş sözkonusu. Başka türlü savaş değerlendirmesi yapılamaz. Bir Fransızsömürgeciliği de vardır, çok uygarcadır diyeceğim. Benimsediğimanlamında söylemiyorum. Yine bir İngiliz, hatta bir Amerika'nınyeni sömürgeciliği var. Ama düşmanla, Türk faşizmiyle kıyasladı-ğımızda “öp de başına koy elini”, öyle bir sömürgecilik. Hitlersoykırımlar yaptı. Tarihte böyle bazı uygulamalar var, ama hiçbiri-si şu anda bizim yaşadığımız soykırıma benzemiyor.

Günahkâr lanetli birçok şeyi

yaşam özelliği olarak bellediniz

Bu gerçekliği tespit ettikten sonra, kendi durumumuzu dahaiyi anlamaya başlayabiliriz. Düşman ideolojik, siyasi, askeri dü-zeydeki gelişmemizi yok ediyor, öldürmeye çalışıyor. Sorun budeğil. Bu her zaman oluyor. Fakat daha da altında, bir sosyal ala-nımız var. O, işte dilimizdir, kültürümüzdür, ailedir, yaşamın ba-zı alışkanlıklarıdır, en kötü imha bunların üzerinde gerçekleştiri-liyor. Belki bu yasalarda yok, zaten pek yasalık bir durumu daolamaz. Ama uygulama olarak faşist ulus teorisidir. Bir faşisttoplumsal imha planı olarak korkunçtur. Ve en önemlisi de bununyol açtığı bitirilmiş insandır.

Osmanlıcılık nereye getirdi, Kemalizm devraldı nereye getirdi?İşte şu son yıllarda, faşizmin en tehlikelisi veya cumhuriyetin yıkı-lış döneminin faşizmi, çürüme döneminin faşizmi nereye götür-mek istiyor? Düşman sizi ne kadar kendiniz için şekillendirdi?Ben neden bu kadar sizinle çatışıyorum? Çünkü siz bu faşizminokulundan geçtiniz. Yüzde yüz günahkâr, lanetli olan birçok şeyiyaşam özelliği diye bellediniz. Sosyalleşme değil, Türk halkı may-munlaştırılıyorsa, siz ondan daha değişik bir hayvan türüne ben-zeştirildiğiniz için farklılaştınız.

İddiamı ispatlayabilirim.

283

Page 285: Nasil Yasamali II

Hiçbir sosyal düzeyiniz yok. Nasıl aile kurabilirsiniz? İlkel klantopluluğunda bile yaşayabileceğinizi sanmıyorum. 21. yüzyılın sonçeyreğinde yaşıyoruz diye hiç kimse kendini aldatmasın.

Emperyalizm hayvanlaştırmayı dayatmıştır.Herkes doğa tahribi, çevre kirliliği, toplumun kanserleşmesinden

bahsediyor. Onun için “20. asırda insanlık ilerlemiştir” diye emper-yalist yuturmacalara kendini kaptırmaya hiç gerek yok. 21. yüzyıldainsanlığın bu sorunlar etrafında -eğer çare bulunmazsa- en büyük teh-likeyi yaşadığını ve sonunun geleceğini bilim adamları söylüyor.

Bizimki daha değişik bir hayvanlaşma.Bunu tanıtmaya çalışıyoruz. Düşmanın tarzına bakacaksın, ken-

di şekillenmene de bu temelde bakacaksın ve bu hayvanlaşmayıanlayacaksın. Direnmemeyi, teslim olmayı bu düzenle uzlaşmayabakarak anlayacaksınız. Düşmanla, her türlü dolaylı kurum-kuru-luşlarıyla uzlaşarak, hatta onlara öykünerek hayvanlaşma var.Unutmayın ki, küçük bir memur olmak için kendinizi koymadığı-nız, benzeştirmeye çalışmadığınız bir kılık-kıyafetiniz bile kalma-mıştır. Her şey düşmana göre ayarlanmaya, şöyle dilini kullan-maktan tutalım şöyle giyinme, şöyle yaşama, saatlerini ayarlamahepsi düşmana göredir ve kendine karşıtlık temelindedir. Biliyor-sunuz ilkokula gider gitmez sabah akşam ülkeni inkâr ederek, antiçerek, aynı gericiliği böyle içeceksin. Küçük bir iş imkânını buihanet temelinde göreceksin? Bu deliliğiniz sizi nereye götürüyor?Faşizm dünyada kendini nereye koyuyor, sizi nereye koyacak? Şuanda bu Türklüğü bütün uşaklık, teslimiyet ve yalvarmalarına rağ-men, Avrupa ve Amerika bile değersiz buluyor. Kaldıramıyor.Türk-İslam sentezini Araplar bile artık değersiz buluyor.

Bu Türk’ü kim satın alacak?Kendisini böyle hiçbir yere pazarlayamaz. Bir de Türklüğün elin-

deki Kürtlük ve sizler kendinizi nasıl yaşatacaksınız, nasıl pazarla-yacaksınız? Ben hâlâ hatırlıyorum; bu köylülerin binlercesi devletkapılarında ve belediye önlerinde kapıcılık için sabahtan akşama ka-dar bekliyorlardı. Bir bekçilik nedir ki, bu da iş midir? Bu durumagelmişler. Bir küçük memur oldun mu dünya senin oldu. Hem deihanet memurluğu. Şu anda bu iş, on bin kişiden birine nasip ola-maz. İhanet işi, bu kadar reva mı? Şimdi bu delilik değil de nedir?

284

Page 286: Nasil Yasamali II

Biraz sağduyulu olmalısınız, vicdanınız artık gelişmeli. Varsabir insanlık iddianız, artık kendisini uyandırmalı ve dile getir-melisiniz. “Bize fazla yüklenme” demeyin. Varsa bir iddianız,kendi yaşadıklarınızı, gerçekliği dile getirin. Neden bana uydu-ruk sorunları dayatıyorsunuz? “Ben ablamı isterim, ben kocayı,kadını isterim, ben anacığımın kucağını, düzeni özledim” deme-nize gerek yok. Ben hal-hareketlerinize bakıyorum, ne istedikle-rinizi biliyorum ve bunlarda bir umut görmüyorum. Sizi kucak-lara terk etmek benim için kolay. Sizden kurtulmak benim içinkurtuluş olabilir, ama içinde bir şey var mı? Gerçekten kurtuluşgetirebilir mi? Gidin, hiç kimse sizi sinesine basamaz. Çünküharaptır, bitiktir, hepsi sizden daha beterdir. En sağlamı bile siz-siniz. Gerçekleri göreceksiniz. Bazı eski hayallere, özlemlere ta-kılarak gerçeklerle alay etmeyin veya kendi gerçeğinizi örtbasetmeyin. Çünkü gerçek dışılık kişiyi ölümden daha beter eder.Kendinize saygınız gerçekliğimize anlam vermek temelinde ol-sun ve gelişme de zaten böyle başlar.

Sosyal mücadele savaşın en şiddetli alanıdır

Bütün bu söylenenler ne anlama geliyor?Nasıl sosyalleşeceğiz?İnsan sosyal bir hayvandır denilir veya hayvanın en ileri sos-

yalleşmiş biçimi insandır. Şimdi bu bizden alınıyor, sosyalitemizparçalanıyor veya var olan sosyalite tamamen düşmanın içindeerimeye, düşmana göre şekillenmeye duyarlı hale getirilmiştir.Onlar bizi kapmak istiyorlar, bütünüyle yaşam, yetişme tarzımızböyle. PKK buna karşı, bunun yerine kendi sosyalitesini geliştir-mek istiyor. Nedir sosyalitesi? Düşmanın gerek ideolojik, siyasi,askeri, sosyal ve kültürel imhasından uzak, buna karşı direnen,kendi özgür iradesiyle hareket eden bir sosyalite. Ben bunu fazlaaçmıyorum. Veya genel hatlarıyla açıyoruz. Şöyle bir ülke, şöylebir özgür halk, şöyle demagojik bir toplum, şöyle özgür ilişkilergibi genel kelimelerle izah ediyorum. Eğer tam özgürleşmiş ol-saydık, şöyle bir ekonomik kuruluş, şöyle bir sosyal kuruluş,şöyle bir siyasi kuruluşumuz derdik. Zaten amaçlarımız da var.

285

Page 287: Nasil Yasamali II

Dikkat ederseniz, parti programımızda şöyle bir ekonomik inşa-dan bahseder: Ferdin gelişmesi en verimli bir tarzda karşılık verecekbir kamuoyu ekonomisi veya sosyal ekonomi. Kimisi de buna sos-yalist düzenleme diyor, ne derseniz deyin. Fert için en verimli, baş-ka toplumsal kesimlerin aleyhine olmayan, baskı-sömürü değil,emeği gözeten, ama toplumsal kuruluşu da ferde çiğnetmeyen böyledengeli ekonomi ve onun üzerine inşa edilen sosyal, siyasal şekille-niş. Siyasal anlamda demokrasi, sosyal alanda her türlü özgürlük il-kesinin işletilmesi, bir kültürel moral ve gelişme öngörülüyor. Bun-lar parti programı. En önemlisi de programı bir tarafa bırakmayalım.

Program için büyük bir savaşım gerekir.Şu anda programın hangi ilkesini işletiyoruz, hangisini ele alıyo-

ruz? Bence taktik bir ilkesidir. Nedir? O da mücadeleyle kazanılır.Parti programında, bütün bu amaçlar ancak halkın savaşımıyla kaza-nılır. Programda mücadele gereği diye bir ilke vardır. Bu amaca ulaş-mak için sadece mücadele ediyoruz. Başka normal bir gelişme yoluyok. Normal gelişme yolu şurada kalsın, imha yolundan başka yolyok ve dolayısıyla mücadele tek seçenek oluyor. Bu sosyal alan içinde geçerlidir. Yani “ideolojik, siyasi, askeri mücadele tamam da, busosyal mücadele nereden çıktı” diyebilirsiniz. Sosyal mücadele entehlikeli idama, imhaya maruz kalan bir alan olduğu için en şiddetliverilmesi gereken bir mücadele alanı oluyor. Düşmanın çok kapsamlıyönelimi var, yedi yaşından başlar ve en kötürümünü yapar. Bunu aş-tık. Bu anlamda özgürleştirmek, üstyapıyı da özgürleştirmenin teme-lidir veya sizi bir de bu sahada özgürleştirmek, bu saha mücadelesinibaşarıyla vermek gerekiyor. Bu mücadeleyi vermeden sizin asla ide-olojik, siyasi ve askeri yönden gelişeceğinizi sanmıyorum.

Kendini örgütleyen insan en büyük kuvvettir

İlk sosyal dersi almasını bilmeyen, neden sosyalite, nasıl sosya-lite, nasıl bir cemaat yaşamı, hatta nasıl bir grup yaşamı, bunu be-ceremeyenler çok gelişkin bir örgütlenme olan ideolojik, siyasalve askeri örgütlenmeyi de beceremezler. Nitekim beceremedikleride ortaya çıkıyor. O halde sosyal ders çok hayati bir ders. Bu dersihem teorik olarak kavramak, hem de pratiğini yaşamak gerekiyor.

286

Page 288: Nasil Yasamali II

Sosyal düzene gelinebilir diyorum.Sosyal düzen nedir?Anlayışlı, saygılı, hoşgörülü hani “yaşama gelme” diye tabir

edeceğimiz askeri kuralları vardır. Düşmana hizmet etmeyen, köh-nemiş gericiliğe alet olmayan, biraz özgürce günlük yaklaşımlarıihtiva eden bir yaşam tarzıdır. Siz buna gelmiyorsunuz. İlişkileri-nizde saygı, sevgi, moral, coşku, anlayış, kavrayış, değer, kıymetifade etme çok zayıf. Yani dikkat edin, büyük bir kısmı zırzop gibikendini yaşama dayatmış. Bir oturuyor, mideyi bozmak, boğmakistiyor. Çirkinlik, diken olma, nefret etme var. Aslında neyi, nasıldayattığının pek farkında bile değil. Çok delice bir yaklaşım. Canıhep bozmak istiyor, dağıtmak istiyor, öfkeli. Neden böyle? Çünküdüşman delirtmiş, düşman onu hayvanlaştırmış. Şimdi bunu aşaca-ğız. Aşmazsak bırak siyasi düzeyi, askerileşmeyi, gerillayı, sosyalolarak geliştiremeyiz. Nitekim birbirimizi yaşatamayacağımızıgünlük savaşı yürütme pratiğinden anlıyorum. “Ben şununla yaşa-maya gelmem, şununla görev yürütmeye gelmem” diyene, “o za-man sen iyisini kur” diyoruz, ona da gelmiyor. “Tamam, bu eskibebektir” diyorum. Kendisini sırtta taşıtmak istiyor. Köylü kur-nazlığını, ukalalığı bırakacaksınız. Yüzlerce insan var, neden öz-gür bir yaşam geliştirilmiyor? Savaş istiyorsa en görkemli savaşalanı. Sosyallik istiyorsa en sosyal yaşamın özgürce örgütlenebile-ceği kişiler. Silah istiyorsan silah. Bunları görmeyecek, “alan de-ğiştirmek istiyorum, şununla çalışamam” diyecek.

Bunların kendilerini de, beni de kandırmalarına artık yeter de-mek gerekiyor. Hiç olmazsa insan birbirleriyle mücadele etmesinibilmeli. Düşmana karşı mücadele etmesini bilmiyorsan, önce ken-dini düzenle. Biraz kendini sosyal yaşama çek, ondan sonra büyükişlerden dem vur. Konuşmayı bilmiyorsunuz. Ne istediğinizi biliyormusunuz? Fukarasınız. Normal bir yoldaşlık ilişkisine, normal biryaşam ilişkisine gelemiyorsunuz. Çünkü düşmanın baştan çıkardığıkişilik var. Geleneklere teslim olma var. Bireycilik demiyorum,keşke bunlar beni bir kapitalist gibi yönetse veya kendilerine hiz-met ettirse, o da yok. Kürt ağalığı var. Zır deli. Bütün bunları boza-rız. Ben bu konuda da artık yeter diyorum. Oyunu biliyorum, ne ol-duğunuzu, kim olduğunuzu artık anladım. Hani düşman diyor ya

287

Page 289: Nasil Yasamali II

“ya biter, ya biter.” Ben de diyorum “onlar ya adam olur ya adamolur” bunun başka yolu yok. Bunun ötesi yaşamdan vazgeçmektir.Her türlü hizmet sunulmuş, hâlâ neden göremeyeceksiniz.

Siyasi askeri yaşamı kurtarmaktan

önce sosyal yaşam

Çoğunuzun imkân ve fırsatları her türlü insanileşmeye yeter.Cemaati kur, grubu kur, komiteyi kur, istiyorsan orduyu kur. Ne-den kurmuyorsun? Hepinize soruyorum insanlaşmaya ihtiyacınızyok mu? Sosyal bir birim haline gelmeye ihtiyacınız yok mu? Biryoldaş gibi birbirini karşılamaya ihtiyacınız yok mu? Silahlı birdirenme grubu olmaya ihtiyacınız yok mu? Morale, saygıya, öze-ne ihtiyacınız yok mu? “Var” diyorsanız neden ele almıyorsunuz,neden geliştirmiyorsunuz? Neden yalancılık, tahrikçilik yapıyor-sun? Bu kişiliği kazı, altından düşman, bozguncu, sünepe çıkar,her türlü yaşama kendini koyvermiş, teslimiyete gelen kişilik çı-kar. Bu kişiliği ne yapacağız, hani devrimcilik, militanlık, top-lumsal-ulusal kurtuluş hareketliliği? Kişiliğimizle ne kadar uyu-şuyor? İçimizde de birçok gafilin durumu bu. Normal bir sosyalyaşama bile yönelememesine rağmen, ikide bir “alan değişikliğiistiyorum, görev değişikliği istiyorum” diyor. Sen kim, alan kim!Sen kim, görev kim! Sen iki insanla bir arada durmayı becerebili-yor musun? Bir silaha doğru bakabiliyor musun? Bir yoldaşa hiz-met etmeyi biliyor musun? Kırılan veya kırdığın birtakım kalpleritamir edebiliyor musun? İmhaya terk ettiğin yoldaşlarını anlaya-biliyor musun? Bir de bunlar kendilerini etkili, yetkili kişiler ol-duklarını sanıyorlar. Senin bir birleştirme, bütünleştirme çabanvar mı? Bir hatayı, eksikliği gidermen var mı? Bu konuda somutbir planın var mı? Sağlıklı bir durum değerlendirmen var mı? Birçılgın, bir bozguncu, ne idüğü belirsiz, bir düşkün olmaktan ken-dini çıkarıyor musun? Sorunlar bu kadar yakıcı. Yok, bir demago-ji gelişmiş, bir bakarsın öyle bir telden çalıyorlar ki, görmeyen dene sanır. Avrupa ağa teline vurur, sömürgeci jandarma teline vururki, zaten son tahlilde öyle olmak istediği ortaya çıkıyor. Yine o il-kel tip aptal köylü hamal telinden vurur. “Yapamam, edemem, dö-

288

Page 290: Nasil Yasamali II

nüşemem, örgütleşemem, geriyim.” İşte en alttaki bir yaratık, in-sanlığın en düşmüş bir biçimi.

Zurnanın son deliği de böyle ses çıkarır.Olmaz!Bunların gelişmekle, örgüt içi yaşamakla alakası yoktur. İnsan-

lar kendilerini yetiştirmeyi bilmek zorunda. Siyasi, askeri yaşamıkurtarmaktan önce sosyal yaşamı kurtarmaktan bahsedelim. Birlik,bütünlüğümüz için bu kadar çaba sarfediyorum. Siz de artık bazıtemel ilkelere göre yaşamaya gelin. Düşmanla oynamaya gerekyok. Teslimiyetle, onun her türlü ara biçimlerini dayatmaya ne ge-rek var? Kaldı ki, bununla nereye gidebilirsiniz? Amerika'nın yap-tığı bir değerlendirme var: “Herkesi, kendi halkını ve hatta PKK'yideli ilan ediyor” diyor. Böyle insanlar deli değil de nedir? Bakınhalinize bir deliden farkınız var mı?

Deli kimdir?Köy topluluğunda veya sosyal yaşam içinde bir çılgındır. Bir

delinin, sinirleri dağılmıştır, kontrol gücünü yitirmiştir ve öylekendini koyvermiştir. Bu tanıma göre delilik sınırında kim dolaşı-yor, kim dolaşmıyor? Kendine hâkimiyeti olan, hem kavrar hemde ona uyum gücü olan deli olmaktan çıkar, ona “akıllıdır” deni-lir. Akıllı olmak tam da bu noktada, düşmana hizmet etmeyen, birdevrimci partinin ilkelerini esas almak, ona uyma gücü, yaşam gü-cü, mantık gücünü göstermek demektir. Ve bizde bu deliler toplu-munda insanı akıllı hale getirebilmek zor.

Disiplinden kopmuş, özgür yaşamın bütün belirtilerinden kop-muş, her türlü boş-avare, lümpen, serseri çıkış belki kolayınıza ge-lebilir. Ama dünya bizi nasıl değerlendiriyor, bakın düşmanın kar-şısında biz “kıro” olmaktan, “Kürt ne bilir bayramı, hor hor içerayranı” denmekten öteye bir anlama sahip miyiz? Böyle bir sürüsöz var, hepsi de dalga geçmek içindir. Bundan öteye bir değeri-miz var mı? Bu kölelikten öteye bir sıfat değil de nedir? Devrimiddiası deyip geçmeyelim, siz basite aldınız, ben basite almadım.Devrimci yaşamı siz bozuyorsunuz, ben bozmuyorum. Devrimiçin sabır, inat, yaşamın her şeyine tahammül göstermek gerekir.Biz bu gücü biraz gösterdik. Bu yalnız bir faaliyeti normal askeribir gelişmeye getirmek için değil, bu insanlıktan çıkmış halimize

289

Page 291: Nasil Yasamali II

bir düzen getirmek içindir. Böyle sorunlarınız yoksa söyleyin. Çokiyi bir sosyal grupsanız, bunu ispatlayın. Beğeniyorsanız bu cema-at, aileniz, toplumsal düzeniniz sizin olsun. Sıkıntınız yoksa, uyu-munuz iyi ise başta sizin olsun. Düşmanınızla bütünleşme de bileözgürsünüz. Sizi rahatlatıyorsa, sizin olsun. Ama bizim değerli ha-reketimiz reddediyor. Düşman içinde rahatlamayı, geleneksel, tes-lim olmuş toplumsal kalıntıları, fosil biçiminde yaşamayı reddedi-yor. Kendi özgür yaşamını kurabiliyor mu? İddiası, çabası bu. Za-ten savaş bunun en yoğun ifadesidir.

Toplumu tahlil etmek

atomu analiz etmekten daha zordur

Şimdi, benim de her şeyi ortaya koyamayacağım açık. Toplumutahlil etmek, atomu analiz etmekten bile daha zordur. Ben hiç ol-mazsa yaşanılabilir bir düzeye kadar tahlil etmeye çalışıyorum. İn-san umutlarını, tutkularını giderebilecek, temel özelliklerine ihanetetmeyecek kadar değerlendirmeye tabi tutabiliyorum. Herhaldebundan daha asgarisi de olamaz veya bunsuz hiç olmaz.

Bir de bu yönüyle büyük devrim gerçeğimiz var. Böyle bir sos-yaliteye ulaşmak, bunu böyle gözetmek, buna böyle bir anlam ve-rebilmek tanım düzeyinde çok yakıcı. Sosyal alan değerlendirme-sini bu yüzden ihmal edemeyiz. Aile toplumunu, klan-kabile, aşi-ret toplumunu bu tanım çerçevesinde dikkatle ele alacağız. Bireyilişkilerini, hatta sosyal ilişkileri bu tanım çerçevesinde irdeleyece-ğiz. Ne kadarı düşman, ne kadarı köhnemiş; yaşam vaat etmeyentoplum kalıntılarına yönelip, ne kadar özgürce ifadeye göredir hu-suslarını sıkı sıkıya gözeteceğiz. Kendimizi kesin bir de bu yönüy-le düzenleyeceğiz, yapma cesaretini, gücünü göstereceğiz. Yapa-mazsak yaşayamayız, deliler gibi oluruz.

Bizim biraz kontrol gücümüz zayıflarsa, ki her gün idam karar-ları veriliyor birbirimize karşı. Birkaç tane böyle despot, egemençıksa, hepinizin idam kararını verir. Nitekim bir çırpıda on yoldaşşehit düşüyorsa, bu da bir idam kararıdır. Neden? Çünkü sağdu-yusu yok. Bu bir çılgın, savaşı yürütemiyor, yanlış yürütüyor.Ağavari bir durum dayatıyor, yüzlerlerce kişilik örgütü dağıtıyor,

290

Page 292: Nasil Yasamali II

çar çur ediyor. Örgüt biraz kendini savunmaya çalışıyor, bunlaraidam kararı veriyor. Bu neyi gösterir? Görevlerin ağırlığı, ciddi-yeti yoksa, bu normal bir olay mıdır?

Yaşama gelmiyorlar. Sen öndersin, yaşama gelmeyi öğretecek-sin. Askerliğe gelmiyorsa, sen komutansın, onu asker yapacaksın.

Siz insan olmayı kolay sanıyorsunuz. Aslında hiç de değil, çokzor bir iş. Maalesef saflarımızda her gün yüzlerce değeri çar çuretmeyi, bir sigara içimine bağlayanlar az değil. Bu deli değil denedir? Yoldaşını her gün bastırıyor, yani bir mengene gibi öğütü-yor. Bunu anlamak zorundayız; bu sorunlar yoksa, bunlar görevdeğilse söyleyin. İkide bir herkesin kendini bana dayatması çözümyolu değil ki. Kaldı ki, biz bütün verileri sunmuşuz. İnsanlaşma-nın, sosyalleşmenin, askerileşmenin hemen her alanını aydınlatı-yoruz, verilerini sunuyoruz. Artık fukara halkı bir tarafa bıraktım,onların sorunlarını bir çözüm yoluna soktum diye düşünüyorum,pek bir şikâyetim de yok. Ama size bakıyorum, bu ne? Halk yaşa-mın ızdırabı altında ariftir, biraz özgürlük imkânını iyi değerlendi-rir ve öyle kolay da bırakmaz. Bu anlaşılıyor, ama ya sizin ki?

Düşmanın tahrik ettiği kişilik.Gençlikle oynuyor, onun güdüleriyle oynuyor. Bir de savaş

hattındadır, tehlikeye en açıktır, zorlukları da vardır. Onunla oy-nuyor. Dolayısıyla çok hassas olacaksınız. “Kesin dürüstüm,parti ilkesinden, özgür yaşam ilkesinden vazgeçmiyorum” diyor-sanız, o zaman doğru bir davranışınız olacak. Başka türlü, helebu hal ve hareketlerinizle, nereye, kime hizmet ettiği belli olma-yan, dayatan kişiliklerinizle tehlikelisiniz.

Zorluklar kadar

özgürlükleri de önünüze koyuyoruz

Bundan dolayı yalnız siyasi, askeri, ideolojik terbiye değil, eği-tim değil, bir de sosyal terbiye çok gerekli. Sosyal terbiye derken;“nasıl iyi bir aile kızıyım, delikanlısıyım” diye kendinizi aldatma-yın. Böyleleri belki de, en terbiyesizidir.

Sosyal terbiye; düşmanın olası bütün etkilerine karşı olmak ka-dar, fosilleşmiş toplumsal kalıntılara da karşı duran, çözüm gücü

291

Page 293: Nasil Yasamali II

olabilen ve en önemlisi de devrimin amacı olan, siyasi, toplumsal,ekonomik, kültürel, kısacası sağlıklı yaşanabilir bir toplumun gerek-lerini kendi kişiliğinde somutlaştırmaktır. Sosyal terbiye budur. Buyönüyle kendinizi sosyal amaca yakın militan haline getireceksiniz.

Askeri olmak yetmez, bir de sosyal militan olacaksınız.Sosyal militan ne demektir?Günlük yaşam ilişkilerinde tam bir devrimci tarza sahip olmak

demektir. Militan tarz diyorum: Sosyal teslimiyetçi, sosyal çılgın,sosyal tahrikçi-provokatör demiyorum. Şimdi sosyal alanın büyükbir kısmı böyledir. Uyum adına teslimiyet, uzlaşma, mücadele adıaltında da bozgunculuk.

Hayır!Sosyal militan; ne teslimiyetçidir, ne bozguncudur.Yoldaşlarıyla uyum içindedir, ama çok dinamik, tamamen ilke-

leri gözeten bir uyumdur. Yine mücadele eder, ama bozgunculukolsun, örgüt bağları zayıflasın diye değil. Örgüt bağlarıyla, örgütilkeleriyle ters düşen ne varsa onları gidermek için, yani kişiye ha-kim olan yanlış tutum ve davranışları gidermek, kişiyi tekrar doğ-ru yaşamla bütünleştirmek için mücadele eder. Yoksa canını çıkar-mak, bir kusurda bir insanı boğmak, bir hatada, bir zayıflıkta onubitirmek için değil. Tam tersine, onu güçlendirmek içindir. Eleştiriveya mücadele ilkesini kendi aralarında, sosyal, siyasal yaşamla-rında uygularlar. Askeri yaşam söz konusu oldu mu, pür dikkat ke-silirler. Hatta ekonomik yaşama da indirgerler. Ekonomik yaşamında savaş ekonomisine göre gelişmesi gerektiğini iyi bilirler.

Bir militanın yaşamı bu kadar kapsamlıdır. En kapsamlı ifadesiise sosyal yaşama nasıl adapte olunur, noktasıdır. Güzel bir dili ola-cak, çok yoldaşça bir iletişimi olacak, kesinlikle çirkinliğe, öfkele-re, sıkıntılara yol açabilecek durumlara girmeyecek. Zaten ne girer,ne de girdirir. Bütünüyle bu sosyal yaşamın bir zeminidir. Böyle bi-ri sosyal militandır. Aile ilişkilerine, din olgularına, sanat dallarına,ekonomiye yansımasında da hep böyle militan tarzı gözetir.

Demek ki, bu yönüyle mutlaka kendinizi eğiteceksiniz. Sosyalterbiye ölçülerini bulacağız. Düşmanın bu konudaki dayatmalarını,geleneklerin tehlikelerini kesin göreceğiz ve amansız karşı duraca-ğız. Geçmişi bütünüyle reddetmiyoruz; fakat çok tehlikeli ve düş-

292

Page 294: Nasil Yasamali II

manın beslediği hususlar var. Göreceğiz, karşı koyacağız, özgürlü-ğümüzü çok dikkate alacağız, özgür kişiliği, özgür ilişkiyi, demok-ratik ifade tarzını, estetik tarzı, kısacası, ölçülerimizin açıklığa ka-vuşmuş nesi varsa onu gözeteceğiz. Böylece, kendini yetiştiren birmilitanın büyük bir savaşım odağı olacağı açıktır. Bir yaşam kay-nağıdır, bir yaşam aydınlığıdır, bir yaşam silahıdır ve böyle bir mi-litana kimse boyun eğdiremez, kimse onu yıkamaz, kimse ondanzarar göremez. O bir yapıcıdır, o yıkması gerektiğini bildiği kadarinşa etmesini de bilir. Neye, ne kadar ihtiyaç varsa vermesini bilir.

Ne kadar böyle olmayı becerdiniz veya becermek için ne yap-manız gerekir, o da sizin göreviniz. Biz çok açıklıkla özgürlük ka-dar zorlukları da önünüze koyuyoruz. Anlayacaksınız, kendinizeuygulayacaksınız. Başka türlü hayvanlaşmanın, çılgınlaşmanın,deliliğin önüne geçilemez. Ve sizi yaşatmak mümkün olamaz. Öy-le sandığınız gibi de askerlik-maskerlik yapamazsınız, siyaset filanda yürütemezsiniz. Anlayalım diyorum.

Düşmana vurabildiğin kadar vur

Genelde bu hususları sosyal alana ilişkin belirtiyorum. Sizingüçlenmeniz için, hem çok teorik, hem çok canlı pratiklerleönemli yaklaşımlar geliştiriyoruz, çünkü bu çok önemli. Yaşamıbaşka türlü kurtarmak mümkün değil. Ve kendimi sürekli ortayakoyuyorum. Çünkü şu anda düşmana gücüm, istediğim gibi tamyetmezse, size gücüm tam yetmezse, kendime de gücüm yetmez.Benim her zaman için bir yöntemim budur; düşmana vurabildi-ğin kadar vur, onda kusur etme. Yine yüklenebildiğin kadar par-tiye ve halka yüklen. Ama baktın adamlar, deve gibi hendeği at-layamıyorlar, o zaman biraz kendine yönel, kendini koştur. Benkendimi böyle koşturmasını bilirim.

Benim şu anda bütün etkinliğim nedir? Benim bütün etkinliğim,kendimi koşturma gücümden kaynaklanıyor. Zaten hem savaşı,hem de onun dönüşümünü başka türlü yürütmem de imkânsız.

Neyiniz var ki?Bu toplum, dayanarak savaşacağım ne sundu ki, düşman ne kadar

açık bırakıyor ki? Ben onları değerlendireceğim, zaten hepsini kor-

293

Page 295: Nasil Yasamali II

kunç değerlendirmişim. Geriye kendi alanım, kendim kalıyorum.Kendimi de gördüğümüz gibi iyi işletiyorum. Kendime gücümünyetmesi, kendimi terbiye etmem önemli. Ben bir insanım, benim desizin yaşadığınıza benzer derinleşme ve bunun gibi sorunlarım ola-bilir. Ama sıkı sıkıya hemen üzerine gidiyorum. Sizin yıllarca mah-kûm etmediğiniz bir özelliğinizi ben dakikası dakikasına mahkûmediyorum. Siz yetmezliği yıllarca gideremiyorsunuz. Yine sizin biryaşam tarzı bellediğiniz çirkinliği ben anı anına gideriyorum. Kendiüzerimde durmam, kendimi eğitmem korkunç bir tempoyladır. Butempoyu bu kadar şiddetlendirmezsem, sizi terbiye etme gücünü ne-reden bulacağım. Kesin anlama, kesin kavrama, hani “kaşla gözarası” derler ya, kendini bu kadar büyük bir hızla, zamanında hazır-lama var. Böyle yapmazsam sizin bu korkunç hazırlıksızlığınız, ye-tersizliğiniz bin önderliği çökertir ve götürür, dayanamazlar.

Halkçı emeğe bağlı sosyalist tarz

bizim tarzımızdır

Düşmanla büyük bir boğuşmamız var. Biz bu işe başlarken biledüşmanla sosyal bir ilişki temelinde başladık. Çok zeki olduğumiçin mi başladım, yoksa düzen çok egemendi de planlı mı yaptı, faz-la bilemiyorum. Ama o da olur, öbürü de olur. Bu bir mücadele tar-zıdır. Zaten mücadeleyi derinleştirdiğimde şunu görüyorum: Sosyalalanda düşmanla ilgili ne varsa, parti içinde yoğunlaşmış ve büyükbir saldırı gücü halindedir. Yine benim sosyal alana ilişkin ne kadartasarılarım varsa, bende yoğunlaşmış ve amansız saldırı halindedir.Başlangıçta böyle olmasını yadırgamamak için söylüyorum. Bu te-sadüf değil, mücadele tarzımızdan dolayıdır. Bu konuda benim olu-şum tarzımı incelemek gerekir. Eğer kitaplardan, genel değerlendir-melerden fazla anlamıyorsanız, daha pratik, daha somut bir örnekolarak benim durumumu inceleyin. Size bazı verileri sundum, saygı-lı olun ve inceleyin. Zaten kendimi açtıkça açıyorum, gizli kapalıhiçbir yanımı bırakmıyorum. Bu başlı başına büyük bir imkândır.

Hiçbir önderlik kendini böyle açmaz.Benim gibi kendini biraz kabul ettirmiş kişilikler, kendi tarzları

da olsa, benim gibi olmaz, ama sonuçta onlar çok resmi, çok bas-

294

Page 296: Nasil Yasamali II

tırmacıdırlar. İçimizde bile resmi ve bastırmacılar var. Bunlar çoküstten hükmetmeyi esas alırlar. Hiç aşağıdan almazlar. Benim tar-zım bunun zıddıdır. Böyle oluşumları egemen-sömürücü sınıfıntarzı olarak değerlendiririm ve kolay kolay benimsemem. Benim-semem şurada kalsın, boyun bile eğmem.

Halkçı, emeğe bağlı sosyalist tarz bizim tarzımızdır.Bu tarz hâlâ sonuçlanmış değildir. Yedi yaşındaki çocuk gibi-

yim. Hatta o zamanki eğitimlerimi sürdürüyorum. Çocukluk öz-lemlerine, yaşam tarzına ihanet etmemek benim en temel bir özel-liğimdir. Bu basit bir şey değildir. Bunun anlamı nedir? Yedi ya-şından itibaren toplumsal egemenlik ilkesi, her türlü sömürücü,baskıcı sınıfın, düzenin dayatmaları o kişiyi, o çocuğu bastırır vene kadar saf, doğal istemleri varsa ortadan kaldırır. Aslında daha odönemde özgür kalmak isteyenin aleyhine savaş kapatılmıştır.

Bir insan, doğal olarak hiçbir zaman kötülükte ısrar etmez. Birçocuk hep güzellik ister, hep sevgiden, hep onurludan yanadır. Kö-tülükler toplum tarafından çok erkenden dayatılmıştır. Tabii onunda arkasında her türlü sömürücü, baskıcı sınıfın izleri vardır. Be-nim de kendime esas aldığım böyle bastırmayı kabul etmeyen birkişiliktir. O günden bugüne kadar ben bunu başardığımı söyleyebi-lirim. Aslında çok ilginç bir tarzdır. Kaç önder bunu ne kadar yap-tı, incelemeye değer. Kendimi de çok beğendiğimi söylemiyorum,fakat biraz böyle kalabildim.

Ben sizlere sıkça bebek diyorum. Ama biraz da bebekliğine sa-vaşacaksınız. Düzen temelinde büyütülmenize izin vermiyorum,benim istediğim temelde de siz büyüyemiyorsunuz. Bu anlamdada bir büyüklüğünüz yok. Peki, geriye ne kalır? Düşmana görebüyümenize fırsat vermediğime göre ve kendim de istediğim gibisizi büyütemediğime göre siz bir bebek gibi kalacaksınız. Nite-kim bizde yığınla otuz-kırk yaşındaki bebekler var. Bebekliği aş-malarını çok istiyorum. Bu bir gelişim olayıdır. Savaşta bu saydı-ğım bütün özellikler düşmanı yenme ve toplumu aşma sorunudur.Buna güç yetirirseniz bebeklikten kurtulursunuz, delikanlı olur-sunuz. Aşamazsanız cüceleşirsiniz, ölürsünüz. Raşitizm hastalığı-nın bünyeyi emmesi gibi, savaşta yaşanan erken düşmeler, savaşıgeliştirmemeler bebeklikte çakılıp kalmaktan ileri geliyor. Ama

295

Page 297: Nasil Yasamali II

düşmana göre büyümektense böyle bebek gibi kalmak belki ter-cih edilebilir. Çünkü bir ihtimal büyüyebilirsiniz.

Benimki biraz daha farklı; ben ne bir bebeğe benziyorum, ne dedüşmana göre büyümüşüm. Dikkat ederseniz, hiç kimsenin anladığı,sandığı gibi bir yaşam içinde değilim. Bu da tartışmaya açık. Sizler-le bir yoldaşlık tartışması içindeyim. Hatta yedi yaşındaki çocuk tar-tışmaları içinde de bulunabilirim. Ne istiyorduk o zamanlar, bunutartışalım. Olmadıysa, on beşinde, varsanız yirmi beşinde ve isterse-niz yetmişinde de varım, ben tartışmaya hazırım. Yetmiş yaşındakibir militanımız benden ne isteyebilir onu anlamaya, kavramaya ha-zırım. Çocuklar da geliyor, onlarla da ilgileniyorum. Şu anda benimçocuklarla anlaştığım kadar büyüklerle anlaşamadığımı herkes bilir.

Çocukların ne müthiş arkadaşım olduklarını biliyorsunuz.Neden?Çünkü doğam onların doğasına çok benzer. Çünkü onların öz-

lemlerine ters düşmediğim gibi, en iyi koruyan, gözeten kişi konu-mundayım. Çocukların bana bağlılıklarını siz kendiliğinden mi sa-nıyorsunuz? Hayır. Aslında çocuklar zekilikten anlarlar. Bu da birbağlılık. Bir orduları bile var ve bence düşmanın en bastıramadığıordu. İhtiyarlar da biraz öyle. Şu anda ihtiyarlar ordusu da anlamlıbir gelişme içindedir. Son zamanlarda düşman onlardan da çokları-nı katletti. İyi anlamak gerekiyor. Şimdi bütün bunlar, yeniliklerinne denli olduğunu ortaya koyuyor.

Düşmanım bile

sen çok kötü savaşıyorsun diyemez

Cüceleşen bebek konumunuz, ihtiyarlaşma, kemikleşme du-rumlarınız, canlanan ihtiyarın da çok gerisinde. Bize bakarak an-lamanız zor değil. Yine kendimizi ahım-şahım beğenmiyoruz,ama şu anda iş yapabilen bir kişi durumundayız. Hemen herkes-le, her türlü iletişime, her türlü sorunu çözmeye gelebiliriz. Tabii,biz bir halkın devrimini esas alıyoruz, bu bir insan devrimidir.Ona ilişkin kim ne istiyorsa ben varım. Yeter ki insanlık adına ol-sun, bütün dünya örgütüne varım. Yeşiller örgütünden tutun ko-münist örgüte kadar, hepsinin ölçülerine kendimi az çok hazırla-

296

Page 298: Nasil Yasamali II

mışım. Savaş örgütünden tutun barış örgütüne kadar, yeter kiamacı olumlu olsun, varım. Kişiliğim uygun ve hazırım. Fakatsizler kendiniz için böyle söyleyemezsiniz.

Bir de tarzı, temposu var. Militanlıkta bu çok önemli. Tarz, tem-po, biçim; bütün bunlarda da çok kusursuzum demeyeceğim amayaşanabilir, savaşabilir bir durumdayım. Çünkü kendimi hazırlıyo-rum. Saygılı olmak biraz da budur.

Düşmanım bile “sen çok kötü savaşıyorsun” diyemez.Bunlar önemli. Önderlik diyorsunuz, bazen kendinize yakıştı-

rıyorsunuz, ama önderlik bütün bu hususlarda gözetime ve bir öl-çüye sahip olmak zorundadır. Değil benim bu kadar eleştirilerim,bana sıradan bir eleştiriniz olsun, kendimi lime lime ederim, dö-nüştürürüm. Bir insanın doğal sınırları vardır, kimse bana “senneden gökyüzüne uçamıyorsun”, “neden birdenbire cenneti ya-ratamadın” diyemez diyemiyor da. Tüm bunlar doğa üstü kav-ramlardır ve mümkün de değildir.

İnsanlığın onurlu temelde gelişebileceği ne varsa milim milimgöstermeye hazırız, gösteriyoruz da. Saygı nedir, onu anlatmakiçin de söylüyorum.

Bir insana nasılsın demek, yaşama saygıdır.Bunun için bir kişi kendini nasıl hazır tutar? Bir dostun, hatta bir

çocuğun karşısına çıkarken iliklerime kadar sarsılırım. Sanıyorsu-nuz ki, ben çok doğal olarak kendiliğinden böyleyim. Hayır! Ben-deki büyük bir terbiye, disiplindir. Çünkü bana göre bir militan herşeyden önce böyle olmak zorundadır. Saflarımıza bakın, kendinidayatan dayatana; her türlü yüreği çiğneme, kurallarla oynama zor-bela geliştirdiğimiz yoldaşlık ölçülerini bozma var. Neymiş, “hızlaiktidara ulaşacağım” hızla iktidarı ele geçirdi mi ne yapacak, ken-dini tatmin edecek. Tek kelimeyle bu terbiyesizliktir.

Bizim gerçeğimize baktığımızda bu terbiyesizliğe nasıl cesa-ret ediyorlar? Daha da açabiliriz; kitaplardan, askeri, siyasi ders-lerden anlamıyorsanız, bir çocuğun sosyal terbiyesine, yani birazda benim kendimi terbiye etme tarzıma bakın. Günlük olarakcanlı bir kobay durumundayım. Kendimi adeta böyle işletiyo-rum, bir deneme aracı durumuna indirgiyorum. Sadece böyle de-ğilim, ihtiyacınız kadar kendimi deney aracına dönüştürüyorum.

297

Page 299: Nasil Yasamali II

Her birinizle karşılaştığımda kendimi bir deneme aracı yapmı-şım, bu benim öğretme özelliğimdir. Dönüştürme çabalarımıngelişmiş biçimidir. Siz bunlara tenezzül bile etmiyorsunuz. İn-sanlara yaklaşımınızda burnunuzdan kıl almak bile mümkün de-ğil. Ama ben kendimi birdenbire bir köprü yapabilirim, büyükbir hizmetkâr, bir çalışan durumuna getirebilirim. Etkilemek, dö-nüştürmek için kendimi inanılmaz esnekliğe tabi tutabilirim.Ben gücümü buradan alıyorum. Neden ve nasıl sizi etkiliyorum?Bu halkı nasıl sarsıyorum? Hiç incelediniz mi? Kendiliğindenmi oluyor? Binlerce yıldır neden biri çıkmadı? Benim param-pu-lum yoktu, kimse bana öyle fazla destek de sunmadı, büyükoranda kendi yeteneklerimi açığa çıkartarak yaptım. Öyle ahım-şahım bir kişilik olmadığımı da ortaya koydum, hiç kimsedenüstün yanlarım yoktu. Avantajlı bir aile gerçeğim de yoktu, tamtersine en iddiasız, en silik, problemli bir aile konumundaydım.Ama kendimi terbiye ettim. Terbiye çok önemli. Öğretmenlerim-le ilk karşılaşmamdan bahsettim, ilkokul öğretmenimin yanınailk gittiğimde doğru dürüst birkaç kelime Türkçe bilmediğimhalde bir nolu öğrencisi oldum. Onların da sevgisi vardı ve düş-manlarımın da tepkisi atbaşı gelişiyordu.

İnsan kendini terbiye etmeyi çok iyi bilmeli. Etkilemenin en te-mel yönü kendini disipline ve terbiye etmesidir. Hepinizin bir tarzıvar. Bu tarz bir şeye egemen olabilir mi? Çok etkili olmak istiyor-sunuz. PKK içinde büyük bastırma, kendini dayatmalar var. Bun-ların hiçbiri yüz bulmuş mudur? Bulmamıştır. Çünkü bizim gerçe-ğimize yanlışa dayanarak böyle etkili olunamaz. Büyük terbiyesiz-liği dayatarak kimse bir şey yapamaz, elde edemez. Israr edenler,kendini çok yönlü maskeleyerek, tanınmaz hale getirerek dayat-mak isteyenler var, ama beceremezler. Çünkü toplum bunlarla do-lu. Parti bunu ortaya çıkarır. Kaldı ki, bu da yetmez, büyük esnek-lik ve bir insanı etkileyecek ne varsa, onu kendinde bulup çıkar-mak, bütün gücünü buna göre ayarlamak gerekiyor. Bu olmayıncainsan hem üzülüyor, hem öfkeleniyor.

Acaba neden böyle yapamadınız? O kadar yaşlı başlı, çok ça-lışmış, yorulmuş da değilsiniz ama hiç yapamıyorsunuz. Bir dilbilginizi, bir ruhi, fiziki, mantık gücünüzü insanlığın hizmetinde

298

Page 300: Nasil Yasamali II

ne kadar kullanıyorsunuz? Güzel bir ifadeniz ne kadar var? Hiçdilinizi incelediniz mi? İnsan ilişkilerinde ne kadar etki, tepkiuyandırıyorsunuz, bunu hiç vicdanınıza sordunuz mu? Ağzınız-dan çıkan zehir-zemberek midir, yoksa tatlı-şerbet midir? Bunuhiç incelediniz mi? Çevrenizi günlük olarak ne kadar rahatlatı-yorsunuz, ne kadar zora sokuyorsunuz? Hiç böyle sorunlarınızvar mı? Bunlar en hayati sorunlardır. Yoldaşı bir kelimeyle bilezora sokmak bana ızdırap verir veya onun sağlıksız bir davranışıbeni küplere bindirir. Sizin böyle bir yaşam hikâyeniz var mı ve-ya bunu gözeterek yaşıyor musunuz? Şimdi biz bir ulusu, hattabir insanlığı etkilemeye çalışıyoruz. Siz küçük bir topluluğuböyle ele almaya, hatta günlük ilişkilerinizi böyle özenle besle-meye çalışıyor musunuz? Bu durumlarınıza hayret ediyorum.Sanki sorunlara böyle yaklaşma gereğiniz hiç yokmuş gibi so-rumsuz, ilgisiz, hesapsız bir yaşamın içinde gidiyorsunuz. Çokkötü. Bu yaşamdan sağlam kişilik çıkmaz. Nasıl cesaret ettinizbu yaşama, hâlâ bunu anlamaya çalışıyorum. Aslında o kadarkötü değilsiniz, ama yaşam havasına yenik düşmüşsünüz. Geri-ciliğe epey yenik düştüğünüz yönler var. Tabii sizinle uğraşma-mızın en temel nedeni bu. Size göre bunlar kaderdir, doğaldır,ama bana göre felaket, yerle bir edilmesi gereken yanlardır. Sizegöre çirkinlik normaldir, ama bana göre anında yerle bir edilme-si gereken bir durumdur. Size göre saygıya, sevgiye de fazlaşans tanımaya gerek yoktur. Zaten düşmanın dayattığı ne kadarsaygısızlık, sevgisizlik varsa hepsi kişilik özelliğidir ve bunlarıbirbirinize amansız uygularsınız.

Güdülere teslim olmuş düşünce bitmiştir

Yüreğiniz var mı, demeyeceğim. Aynı zamanda çok duygu-salsınız ve fazla duygu belirtileriniz var. Açık söyleyeyim, bun-ları aşağılık buluyorum. Duygu böyle olmamalı. Duygu düzeyikesin gerekli, ama doğru bir duygu olmalıdır. Hüznünüz var mı?Varsa neye karşıdır? Gerçekten hüzünleniyorum. Hüzünlenme-nin tarihsel boyutuna, doğa, coğrafya, ülke boyutuna, bir halkiçinde çocuğa, yaşlıya, kadına, zavallıya, çılgına bakarak, kısa-

299

Page 301: Nasil Yasamali II

cası birçok gerçekliğe bakarak duygulanma durumunuz gelişi-yor mu? Aslında sizin duygularınızı incelemek gerekir. Niçin,neye karşı, neyi amaçlıyor? Bunda da bir tanınmazlık var. Çokilkel güdüler olmaktan öteye bir anlam ifade ettiğini sanmıyo-rum ve ben buna müthiş öfkeleniyorum, hatta nefret ediyorum.Çok iyi biliyorum böyle duygusuz insanların kesinlikle beyniçalışmaz, güdüleri çalışır. Güdülerin çalıştırılması ise ciddi birgelişme belirtisi değildir.

Yücelmiş duygular beyni kesin etkiler, beyin de duyguyu etkiler.Fakat daraltılmış, giderek güdülere indirgenmiş duyumlar, du-

yumsamalar hayvanlaşmaya götürür. Bu çok tehlikeli bir biçimdesaflarımızda etkisini sürdürüyor.

Ben güdüleri inkâr etmiyorum.Fakat güdüler; duygusal ve düşünsel gelişme yönünde bir işleve

sahip olmalıdır. Yoksa güdülere teslim olmuş düşünce bitmiştir.Sırf yemek, sırf kaba bir cinsellik, sırf güdüyü tatmin etmek içinyaşarsın. Her gün rakıyla sarhoş olmaya benzer. Bu çok sağlıklıbir yaşam değildir. Bütün bunlar çok ağır yaşandığı için sosyalgerçeklikten, aile gerçekliğinden uzaksınız.

Bunu en erkenden fark edip, büyük mücadele içine giriştiğimiçin, açıklama gereği duyuyorum, açıklama gücünü gösteriyo-rum. Buna sizin de, bütün toplumun da ihtiyacı vardır. Bizimşimdi bu kadar etkiye yol açmamızın nedeni, bu ihtiyaca az çokcevap vermemizdir. Şu anda bu, tam bir ulusal, toplumsal sorunhaline gelmiştir. Herkes ne olduğumu, kim olduğumu, nasıl yaşa-dığımı inceliyor.

Neredeyse her hareketim inceleniyor.Her gün televizyonlarda, basında işleniyor. Tabii, düşman cep-

hesi de pire kadar bir kusuru buldu mu topluma, deve gibi yansıt-mak istiyor.

Bu da gereklidir. Çünkü kendimi ancak böyle gündemleştirerek,kendimi böyle olay haline getirerek görevimi yerine getirebilirim.

Şu anda düşmanın beynini parçalar durumdayım.Onun dayattığı sosyal yaşamı, çürümeyi terk ediyorum. Örne-

ğin, herkes düzendeki yolsuzlukları kastederek, her taşın altındabir kötülük olduğunu şimdi söylüyor. Bunu önce ben ortaya at-

300

Page 302: Nasil Yasamali II

tım, aslında dayattım. Şimdi herkese söylettiriyorum. Yoksa taş-ların kaldırılmaya başlanması, kötülüklerin görülmesi nedenşimdi olsun? Eskiden paylaşacakları ve dolayısıyla birbirlerinisusturacakları bir devletleri vardı. Devlet iflas halinde “al sanada şu kadar, al sana da bu kadar” diyemeyecek durumda. Amadevlete göz dikiyorlar. Fakat devlet tamtakır. Geriye ne kalıyor;saldırmanın, hırsızlamanın açık yolları. Aslında eskiden de vardıfakat gizliydi, ama şimdi açığa çıkıyor. Neden? Çünkü gizlidenalınacak, dağıtılacak bir şey kalmadı. Açıktan saldırı, açıktanhırsızlık şimdi yapılıyor. En büyük yolsuzluk budur. Bu durum-lar şimdi Türkiye'nin en temel gündemi olmuş. Aslında bununsebebi, yine Kürdistan'daki mücadelemizdir. Çünkü devlet bü-yük masraf yaptı, hatta yedeklerini de tüketti. Tamtakır olan ha-zine, her gün, ancak borçlara para bastırarak durumu kurtarmayaçalışıyor. Bu da toplumu olumsuz etkiliyor ve böylece kirler,paslar ortaya çıkıyor. Bütün bunlar bizim savaşımımızla direktbağlantılıdır. Her gün birbirine giriyorlar. Herkes birbirine “hır-sız” diyor, herkes birbirine suçu yüklemeye çalışıyor. Bütüncumhurbaşkanlarına, bütün başbakanlara, bütün banka müdürle-rine ve en sonunda halka da “sen de suçlusun” dediler, sonuçtavardıkları şey budur. Halkı kazığa bağlamışlar; “sana bir kazıkdaha geçirmek gerekir” diyorlar. Bu kazığa bağlama işi de gün-lük bir uygulama biçimine dönüşmüştür.

Şimdi bütün bunları düşmana yaptırmak veya ortaya çıkarmakileri bir aşamayı ifade eder. Sen, kendi toplumunu bu hale soktun,bu savaş bu toplumu, insanı bu duruma soktu. Bu durumların açı-ğa çıkarılması oldukça önemlidir. Eğer devrim bir atak ve bir ham-le daha yaparsa, düzeni silip süpürebilir.

Bizim toplumsal gerçekliğimiz için de bu böyledir. Şimdiherkes eski yaşamdan utanıyor. Yalnız sizler değil, yaşlı-başlılarbile eski aile ilişkilerinden nefret etmeye başlıyorlar; eski na-mus anlayışları, yaşam anlayışları yıkıldı gitti. Bunu da biz sağ-ladık. Tabii bazı provokatörler, bozguncular eskiye sarılıyor. Sö-mürgeci ideologlar günlük olarak özel savaş yöntemleriyle ge-ce-gündüz güdüleri, eski köhnemiş, fosilleşmiş davranışları,duyguları dayatıyorlar. Güdü örgütlenmesi veya güdü tahriki ke-

301

Page 303: Nasil Yasamali II

sinlikle bir özel savaş yöntemidir. Bu şekilde güdülerin dayatıl-ması, eski alışkanlıklara, köhnemiş aile düzenine çağrıdır. As-lında ne kadar zıt da olsa, birbirleriyle çok bağlantılı, iki özelsavaş tedbiridir. Tabii biz ikisini de yıkmaya büyük özen göste-riyoruz. Onlar ailelere, “çocuklarınıza sahip çıkın, çok muhafa-zakâr yetiştirin” diyorlar. Biz de etki altına girmemek için ina-nılmaz tedbirler aldık. Özel savaş sanatın, sporun kötü kullanı-mına yöneldi, korkunç yüklendi. Bunlar faşizmin bilinen en te-mel yaklaşımlarıdır. Şu anda Türkiye’de bunlar en yoğun kulla-nılan araçlardır.

Tabii, biz de boş durmadık. Özgürlük eğiliminin ustaca yansı-tılması, temel insani bir özelliktir, onu yetiştirdik. Halkın, gençli-ğin önüne özgürlük istemini koyup özel savaş tedbirlerini parça-ladık. Daha çok da kendimi ortaya koydum. Nasıl kendimi ayarla-dım? Örneğin düzen yoksullaştırıyor, ben kendimi çok zenginleş-tiriyorum; düzen batağa düşürüyor, ben çok yüceltiyorum; düzençok maddiyatçı, ben olağanüstü maneviyatçılık yapıyorum; düzengüdüleri çok ayaklandırıyor, ben olağanüstü sevgiyi büyütüyo-rum, düzen müthiş saptırıyor, cahilliği geliştiriyor, ben bilinçlen-me eylemini inanılmaz dayatıyorum. Büyük karşılık vermelerimvar. Bu beni müthiş zenginleştirmiştir ve şu anda büyük bir tara-fımla, tek başıma bir orduyum. Ölüm dirimden çok iş yapar, dirimde her geçen günden çok daha fazla iş yapar.

Kendini örgütleyen insan büyük kuvvettir.Benim büyük bir kuvvet olmadığımı, hiç kimse iddia edemez.

Bu durum düşmanın da akıl-hafızasına zaten sığmıyor. “Böylebirisi nasıl bu savaşı yürütsün, arkasında dünya var” diyor. Be-nim mi arkamda dünya var, yoksa sizin mi arkanızda? Tam tersi-ne benim dünyanın neresinde olduğum açıktır. Kendini iyi örgüt-leyen insan bana göre atom bombasından daha etkili olabilir, bu-nu kanıtladım. Ben insana bu temelde inanıyorum. İnsana inan-cım bu kadar büyük olmasaydı, kendimi böyle geliştirmezdim.Bütün gücümüz insanı doğru ele alıp geliştirmekten geliyor.Kimse bize bir kuruş para vermedi, benim her gittiğim saha sıfır-dan ele alınmıştır. İnançla, emekle, bilinçle yoğurmamız geliş-meyi ortaya çıkarmıştır.

302

Page 304: Nasil Yasamali II

Milyonların yüreğinde korkunç yer etmeyi

becerdim ama sizin sevenleriniz az

Kendimi nasıl böyle önder kıldım?Çoğunuzu nasıl böyle etkileyebiliyorum, sürükleyebiliyorum?

Tabii ilkesi, pratik planı, taktiği vardır. Öyle kendiliğinden bu işle-re sevkedilmiyorsunuz. Size kalsa kırk türlü davulcuya zurnacıyavarırsınız. Bunların hepsini nasıl engelledik? Bu büyük bir plan,taktik işidir. Bu hakkı da bana veriyorsunuz sanıyorum. Çingeneçadırında yaşayacağınıza veya evden her kaçtığınızda davulcuya,zurnacıya varacağınıza birtakım ilkelere, birtakım yaşam seçenek-lerinin yüceliğine varın. Ben bunları da önünüze koyuyorum. Za-ten onun için kaçmıyorsunuz veya anlamsız bir kavgayı bana da-yatamıyorsunuz, çekiniyorsunuz.

İddialar, tespitler, ilkeler büyük.Bir de önünüzde bunu başaran örnek bir militan kişilik var. Nasıl

aşacaksınız? Biri aşsın, ben ona her türlü önderlik hizmeti yapayım.Yaşamı daha geliştirsin, düşünce gücü, duygu gücü daha yüce olsun,insanları kazanma gücü, yine savaşı yürütme gücü daha akıllıca ol-sun, neden bağlanmayayım, neden önderlik olarak geliştirmeyeyim?

Bu önderliği bile istemediğim halde, zorlukla bana yüklendiğiiçin yapıyorum, daha iyisine kimse güç yetiremediği için yapıyo-rum. Yoksa benim tarzım daha çok çalışan tarzdır. Önderliktenziyade militan tarzıdır. Veya militanlıkla önderliği birleştiren tarzoluyor. Daha başka yönleri de var. İncelemeyi bilmelisiniz. Ki-taplardan anlayamıyorsanız, fazla ilerleyemiyorsanız, bizim ya-şam tarzımız son derece öğreticidir. Buna bakarak bile önemligelişmeler katedebilirsiniz. Örneğin insanı, kendinizi dönüştüre-miyorsunuz, etkileyemiyorsunuz. O zaman biraz benim gibi ya-pın. Her gün başınızdayım, her şeyi adeta filme aldım, biraz uy-gulayın. Her şeyiyle benim gibi olmak mümkün olmayabilir. Bel-ki, beni aşarsınız da, şu aşamaya kadar mümkün değil, ama iyibir militan olarak takip edebilirsiniz.

Bir militanın gücünü küçümsememek lazım. Militan bir ko-mutandır, bir komutan da; pratik önderdir. Büyük bir değer ifadeeder. Hiç olmazsa öyle olun. İnsanları büyük etkileme, büyük ör-

303

Page 305: Nasil Yasamali II

gütleme, büyük ele almaktan neden üşeniyorsunuz, neden bunubaşaramıyorsunuz? Neden hiç iddianız yok? Örneğin insanlarıetki sahasına çekmek, kazanmak bende korkunç bir histir. Kendi-mi lime lime ediyorum bunun için ve bu en güzel eylemdir. İnsa-nı kazanmaktan daha değerli bir insani çabaya tanık olunama-mıştır. Ve insana en değerli çabayla karşılık vermek de ancakdevrimle, devrimin de en anlamlısı, onun bu kadar kapsamlı birifadesine ulaşmak, onu temsil etmekten geçer. Biz bunu yapıyo-ruz. Yeterince anlayamadınız mı? PKK'liliği böyle anlasaydınız(biraz da büyüklüğünüz var veya bu büyüklük PKK büyüklüğü-dür, onu yaşamaya çalışıyorsunuz), böyle yaşamış olsaydınız,temsili tam yapsaydınız, gerçekten üstün veya insanın hizmetin-de, onun sorunlarına kesin çözüm olan, gerçek bir parti önderiolurdunuz. Bu mümkündür. Yolu, yöntemi de yok demeyin. Çokaçık, yol önünüzde. Zor olan uzağında kalmaktır. Bizim tarzımı-zın ne kadar çekici olduğunu görmüyor musunuz? Ne kadar insa-nı kazandırıyor, ne kadar etkiliyor ve siz buna ne kadar muhtaç-sınız? Örneğin sevgi istiyorsunuz, bakın halk beni nasıl seviyor.Milyonların yüreğinde korkunç yer etmeyi becerdim. Sizin se-venleriniz ise az. Çok sevilebilirsiniz, zaten bunun imkânını sizeveriyorum. Ama siz kendinizi sevgisizliğe mahkûm ediyorsunuz.Neden? İşte hâlâ partiye, yaşama gelememe, kendini dayatma gi-bi eleştirdiğimiz birçok yan, sizi sevgisiz yapıyor. Ne bir seveni-niz, ne bir sevileniniz var; ne seviyorsunuz, ne de sevebiliyorsu-nuz. Bencil ve egoistsiniz.

Kürt gerçeğinde sevgi, kanlı-bıçaklıdır. Sevgi, kanlı-bıçaklıolur mu?

Ama bizde düşman bu düzeye kadar indirgemiş, bizi vahşileş-tirmiştir. Onun nasıl giderilmesi gerektiğini büyük sevgi devrimiy-le kanıtladım. Benim kendimi çok sevdirmeye ihtiyacım yok. Za-ten geri insanların sevgisinden de fazla hoşlanmıyorum. Ama sev-giyle insanın yüceleştiğini bildiğim için, “varsın halk sevsin” di-yorum. Ve daha da geliştirmek gerekir. Biraz kişilikle, biraz bizianlamakla, özümsemekle bu olur. Zordur tabii. Bir de bizim takli-din kötüsünü yaparak, hatta bizim gücümüzü, etkimizi en kötü bi-çimde kullanarak kendinizi insanlara dayatıyorsunuz. Kendinize

304

Page 306: Nasil Yasamali II

yapabileceğiniz en büyük kötülüğü yapıyorsunuz ki, buna eskidengünah derlerdi. Bizi taklit ederek, bizim etki gücümüzü insanlarınüzerine kötü yorumlayarak uygulamak zındıklıktır, münafıklıktır.Yapmayın! Bizden örnek alın, bizi temsil edin, hatta bizden dahaiyisini de yapın. Varsın her iyilik sizin olsun, ama bunun emeklebağlantısı var, bir tarzla, üslupla dile getirilmesi gerekir. Yoksa es-ki Kürt tipiyle, hain, gafil tiple veya çok deli dolu, çılgın, soytarı,serseri tiple sizin bir sevginiz, saygınız herhangi bir insani yaklaşı-mınız olmaz. Ben etkilemeyi sizin gibi mi yapıyorum? Mantık nekadar görmüyor musunuz? Yürek işi, esneklik, diğer yandan ilke-ye bağlılık nasıl iç içe. Belki eksikliğim olabilir, ama takip ne ka-dar amansız? Her zaman işin üstünde olunmalı, işin başında olun-malı. Gücüm her şeye yetmeyebilir, ama imkân dahilinde de eldengeleni müthiş sergiliyorum. Bunlar çok açık ve biraz saygınız var-sa, kendinize yedirmeniz gereken militanlık özellikleridir.

Sosyal terbiyeye ulaşmak için

büyük çile gereklidir

Daha bir sürü açımlama yapabilirim. Bilemiyorum, nasıl etki-leniyorsunuz? Nereden sizi etkilemek gerekir? Bazı gözlemlerimvar. Biraz da bu nedenle kendimi böyle açtıkça açıyorum. Ma-dem bu kadar darsınız, madem sosyalite açısından da gerisiniz,bizden çözüm istiyorsanız ben açtıkça siz isteyin. Büyümeniziçin, ölçüleri tutturmanız için daha ne yapayım? Yetersizsem desöyleyin; kesinlikle dokunulamaz, hakkında tek söz söylenemezbiri değilim. Benim sizden tek istediğim; sopayla saldırmayın, si-ze tanıdığım tartışma özgürlüğünü, gönüllülük çerçevesinde sizde bana tanıyın. Arkamdan kötülük yapmayın, dedikodu yapma-yın, ne arkadan hançerleyin, ne de benimle alay edin. Ben her şe-yinizi karşılamaya varım. Beni böyle bir insan gibi görün, insanibir üslupla karşıma çıkın, her şeye varım. Kesinlikle “şöyle önde-rim, şöyle söylediklerim kanundur” demiyorum. Ortadayım. İn-sanlar için ne doğruysa, onunla beni kendilerine çeksinler. Nedenarkamdan konuşuyorlar ki, neden aleyhimde bu kadar kitap yazı-yorlar ki? Ortadayım, kaçmamışım, kimseyi de zorlamam yok.

305

Page 307: Nasil Yasamali II

Sen karşımdayken, yanımdayken “senden büyüğü yoktur” diyor-dun bre ikiyüzlü adam. Hepiniz karşımdasınız, hiçbirinizin birbi-rinizden, aileden görmediğiniz ilgiyi, saygıyı, sevgiyi size göste-riyoruz. Neden arkamızdan çekiştiresiniz ki? Herkes biliyor, bi-zim yanımızda sağlık, esenlik kazandınız, neden bunu inkâr ede-siniz ki? Kaldı ki biz biraz etkiledik, yol gösterdik, böyle yarattıkher şeyi. Her şey bizimle başlar iddiasında da değilim, ama birazçarpıklıkları düzeltmeye, diretmeye çalıştık. Yaklaşım budur vebu da her eğitici kişinin yaptığı bir iştir. Madem saflara, eğitimegeldiniz, kendinizi verin. Güçsüz olan ben değilim, kahrolan düş-mandır ve çok daralan, sıkılan sizlersiniz.

Ben her gün yaşamı fethetmeye çağırıyorum.Yediden yetmişe kadar herkeste çok canlı, çok fethedici bir tarzı

anı anına uygulamayı, yaşamayı hazırladım. Çoğunuz ölü gibisi-niz, yaşama gelemiyorsunuz. Tutkunuz, coşkunuz ne kadar zayıf,mantığınız ne kadar yetersiz, yüreğiniz ne kadar duyarsız, hassasi-yetten, sorumluluktan ne kadar uzak, duymuyor, gerekene büyükilgiyle yönelmiyorsunuz. Ama biz böyle değiliz. Bin bir işimiz var.Ne kadar işin üzerindeyiz? İnsan dediğin biraz böyle yapar. Dahada kendimi açımlayabilirim. Zaten kendimi açımladığım kadaraçımlamışım. Her günü bir olay gibi de yapabiliriz, daha da tır-mandırabiliriz. Bundan üşenmiyorum, ama benimle her şey olmaz.Sorun sizi de bu düzeye getirmektir. Bu mümkündür ve inanmalı-sınız. Bizim örnek size cesaret veriyor, vermeli. Taklidini yaparakdeğil, gelişim yollarına girerek yapmalısınız. Kesinlikle taklide ih-tiyacınız yok ve bu sonuç vermez. Çok açık etkileyici ve öğreticiyollar var. Kendiniz için sahip çıkın.

Büyük duygular, büyük düşünceler, büyük eylemler size ya-kışmalı, sizin olmalıdır. Benimki benim için yeterlidir. Sizin ihti-yacınız var, kendiniz için bu yönlü büyüklüğü yakalamamaktaneden ısrar edesiniz, neden üşenesiniz? Her bakımdan yoksunsu-nuz; düşünce yoksunluğu, duygu yoksunluğu, güzellik yoksunlu-ğu, ölçü yoksunluğu, his yoksunluğu, sorumluluk yoksunluğu,siyasi-askeri yoksunluk, üslup yoksunluğu, tarz, tempo yoksun-luğu hepsi sizde dizboyu. En önemlisi de ölçü, terbiye yoksunlu-ğu. Bu had safhada, onları fethedin ve hızla giderin.

306

Page 308: Nasil Yasamali II

Bana saldırı demek

özgürlük ilişkisine saldırı demektir

Hiç sarsılmayacak mısınız, terbiyeli kesilmeyecek misiniz, bü-yük oynamayacak mısınız? O zaman neden bizi bu kadar yordu-nuz, neden azap verdiniz? Yıllardır, hâlâ büyük oynayamayacak-sak, bu bebeklikte ısrar, neye yarar sağlar? Bebeklikte ısrar siziküçük düşürüyor. Ölçülere doğru uymayı becermelisiniz. Çokmu yeteneksizsiniz veya hiç umut mu yok durumunuzda? Sosyalyaşama gelemeyecek misiniz veya fethetmeyi ne zaman kişiliği-nizde sağlayacaksınız?

Fetheden kişilik imkânsız mıdır?Tutku neden buna yönelik olmasın? Ben sıradan, küçük terbiye-

lerden değil, büyük terbiyeden bahsediyorum. Ordu terbiyesiniçok yönlü vermeye çalıştık. İdeolojik, siyasi boyutlarıyla yoğuncaişledik. Şimdi sosyal terbiye işin özüdür. Sosyal terbiye, disiplinolmadan üstyapı terbiyesi olmaz. Hani din kitaplarında geçer ya,“Kırk yıl çileli yaşama” sosyal terbiye dersi de öyledir. Büyük çilegereklidir. Sosyal terbiyeyi kesin sağlayacağız. Biz basit konuşmu-yoruz. Benim her konuşmam düşmanın harp akademilerinde dersolarak işleniyor, ama siz üzerinde durmaya bile üşeniyorsunuz.

Devrimimiz giderek ideolojik, siyasi, askeri boyuttan çarpıcı birsosyal boyuta iniyor. Ve bu birçoklarının yaşamını altüst ediyor,dolayısıyla büyük etkilenmelere ve tepkilere yol açıyor.

Bu eski toplumsal düzenin ayaklanmasıdır. Düşmanın yarattığıbir sosyalite, ilişki, duygu, güdüler dünyası var. Bunları parçala-maya çalışıyoruz. Bunlar da çok değişik bir biçimde boşa çıkar-makla karşılık veriyorlar. Daha önce şunu söylüyordum; ideolojik,siyasi askeri doğrultuya gelememe, şimdi de sosyal doğrultuya,sosyal yaşama gelememe. “Gelirsek de böyle geliriz” deniliyor.Çok ilginç bir gelişme. İçimizde sosyal yaşamı nasıl bir kontra-sosyal yaşamına dönüştürüyorlar?

Bunların içine girdikleri çok ilginç duygulanma durumları var.Hem erkeklik, hem kadınlık yaklaşımlarında sanırım hem çokçarpıcı, hem de çok ilginç veya aşağılık bir durum. Dikkat ederse-niz, kadını da erkeği de yeniden ortaya çıkarırken parti, militan

307

Page 309: Nasil Yasamali II

ölçülerimize göre, çok açık gelişmeler ortaya çıkardık. Fakat bun-lar çok ilginç bir tarzla saldırıyorlar. Sanıyorum TC de biraz uz-man yetiştirdi. Bazı uzman sızma erkek ve kadınlar yetiştirdi.Ama bunlar bizimkilerin içinden, yani kendiliğinden çıkanlardanbelki de solda sıfır kalırlar. Bizimkilerin kendiliğinden çıkışları,tehlike düzeyleri inanılmaz boyuttadır.

Düşman cepheden vurur, sızma yapar, bunu kısa bir dönem te-melinde ele alır, şekli şemali bellidir. Ama içimizdeki kontra binyıllık gericiliğin, teslimiyetin, gafletin kontrasıdır. Dolayısıyla daçok tehlikelidir. En kötüsü de bunlar objektif kontra. Dikkat edin,yani özgürlük tutumu çok gelişkindir. Özgür ilişki imkânı kadın-er-kek ilişkisinde ortaya çıkıyor. Eskiden karı-koca bile olsaydınız bir-birleriniz için bu kadar açık, özgür temelde bir ortamı yakalayaca-ğınızı, hatta birbirinize saygılı, özenli yaklaşacağınızı pek sanmıyo-rum. Kırk yıl bir kocanız, bir karınız olsaydı, sanmam şu an sağla-dığımız samimiyeti, içtenliği yakalamış olasınız. İşte buna rağmen,özgür ilişkiye büyük saldırı var. Devrimci seçeneği, özgürlük seçe-neğini tanımlamak için bunları söylüyorum. İçinizdeki hainin, gafi-lin, özgürlük aşkına karşı olan kontranın bütün yönlerden tanınmasıgerekiyor. Bu bir roman işidir, sanat işidir. Fakat yine de biz bazıbelirtilerini ortaya çıkarmalıyız. Şu anda da bazıları direkt, bazılarıda dolaylı olarak benim düzeyimi büyük bir saldırı altına almak is-tiyorlar. Bu sosyal dersin en canalıcı kısmıdır. Bana saldırı demek;özgürlük ilişkisine saldırı demektir.

Nedir bu? Neden özgürlük gelişimini kurutuyor? İnsanlar örgüt-lenmek istiyor, neden bu kadar dağıtıyor, nefes alamaz duruma ge-tiriyor? Bu ruh, kimin ruhu? Bu sınıfsal özelliği, ulusal özelliğimutlaka anlamanız gerekir. İnanılmaz bir şey, biz ne kadar savaşakoşturmak istiyorsak, o kadar koparıyor, ne kadar örgütlemek isti-yorsak, o kadar kopartıyor.

Kara delik gibi bitiriyor, tüm enerjiyi, ışığı.Gerçekten bunlara “toplumsal kara delik” demek gerekiyor.Sosyal yaşam gerçekten kanserden beterdir. Sözüm ona benim

hakkımda bazıları da kitap yazıyor. Sözde böyle bana ulaşacaklar.Onu emperyalist ağa-babalarına sorsunlar, kontrol altına alabildi-ler mi? TC’nin bin yıllık diktatörlüğüne ve onun özel savaşımının

308

Page 310: Nasil Yasamali II

her türlü uygulamasına sorsun. Çok tuhaf, ama hepsi de son tahlil-de en üst düzeyde birleşiyor. Bunlar çok önemli; büyük bilinçlen-mek istiyorsanız içinizdeki örnekleri, dayandıkları zeminleri hemgöreceksiniz, hem de onları sadece gidermekten bahsetmiyorum,onların şahsında ne kadar düşman varsa intikamı, öfkeyi onlarayönelterek ilerleyeceksiniz.

Muhteşem özgür

bir aile yaratma çabası içindeyim

Büyük çabalar harcayarak insana yapabileceğimiz en anlamlı veen büyük hizmet özgürlük çabasıdır. Özellikle de sosyal ilişkiler-deki tıkanmış, çürümüş durumu ortadan kaldırmak için gösterilençabadır, saldırı biraz buraya yönelik gelişiyor. Aslında benim bü-tün yaptığım; biraz daha özgür kalın, düşmanınızı görün, sevgiyigörün dememdir. Düşmanı sadece cephede, yalnız öyle kaba-sabahaliyle görmekle yetinmeyelim.

En tehlikeli düşman içteki maskeli, bin bir suratlı, sinsi olanıdır.Bizi ne kadar anlıyorsunuz? Aile dersini herhalde görüyorsu-

nuz. Ki, bu, sadece bir aile dersi de değil, ben muhteşem özgür biraile yaratma çabası içindeyim. Yedi yaşından bugüne kadar aileilişkisi-çelişkisi büyük bir insanlık ailesine dönüşüyor. İnsanlık ai-lesinin çok seçkin bir parçasını oluşturmaya özen gösteriyoruz. Ta-bii bunun nedenlerini, nasıllarını ne kadar da ortaya koysam, bütünyönleriyle izah edilemez. Bu, büyük romanların işi olabilir. Şu an-da yoğun ideolojik, örgütsel, askeri yanlarıyla uğraşıyorum. Edebiolarak dile getiriliş tarzı ve sanatsal düzeyi yakalamak da önemli.Aslında öyle anlamayan, kavramayan birileri durumunda değiliz,hainler de dahil onları yürüten biziz.

Biz olmazsak hainler de yaşayamazlar.Düşmanımızı bile biz yaşatıyoruz.Büyüklük bir bütün olmaktır. Ama bunları yarattık diye de ge-

rekli mücadeleyi bırakacak değiliz. Onları böyle tarihi düşmanlargibi boğmayı bilmemiz gerek.

Düşmanı açığa çıkarmak ileri bir adımdır. Onlar eski haindir, es-ki gafillerdir. Bu düşman bin yıllık düşmandır ama gizlenmiştir, açı-

309

Page 311: Nasil Yasamali II

ğa çıkmamıştır ve kendini kuzu postunda kurt gibi gösteriyor. Hay-vandan daha beterdir, çağdaş ölçüler adı altında insanmış gibi ken-dini gösteriyor. Önce bunları açığa çıkardık. Açığa çıkarma işi dahada geliştirilebilir, ama savaşmak isteyenler için de yeterlidir. Amabir de açığa çıkanı bulmak gerekir. Karanlıkta yumruk sallayarakdüşman vurulmaz; önce düşmanı açığa çıkaracaksın, ama kaba-sabaüzerine fırlamayacaksın, düşman düşmandır. Açığa çıkardın, teşhi-sini yaptın, iddialı üzerine gideceksin. Sadece kaba düşmanı değil,içimizdeki her türlü aşılması gerekeni de böyle ele almak gerekiyor.

Gerilik de bir düşmandır.Yaşama gelememek, belki de düşmandan daha tehlikeli bir rol

oynar. Bunu da açığa çıkarttık. Nedir bunlar? Hain, gafil nedir?Bunların özellikleri var; çirkinlik, bozgunculuk, dedikoduculuk, di-ğer özellikleri ise; örgüte gelememe, terbiyeye gelememe, ölçüyegelememedir. İşte açığa çıkan düşman. Nasıl üzerine gidilir? Dü-şünce gücüyle, duygu gücüyle, örgütlenme silahıyla, eğitim silahıy-la, gerekirse sıcak savaşım içine girerek üzerine gidilir. Fakat sab-retmek, ölçü bulmak önemlidir. Bütün bunlar vurucu silahlardır.Hangisini, nerede, nasıl kullanacağını bilmek militanın görevidir.Sevgi silahı, saygı silahı yerinde kullanılması gereken silahlardır.Yoksa bu düşmanları vuramayız. Bunlar mücadele hamlemizi an-lamsız kılan düşmanlardır. Neden şimdiye kadar saygıyı, sevgiyi,uyumu, kolektivizmi, ölçüyü, terbiyeyi teşhis edemediniz? Bunlarbizim için gereklidir, bunlarla iç düşman, dış düşman ne kadar vu-rulur, büyük bir silah olarak bu düşmanlara karşı nasıl kullanmalı-yız diye soramıyorsunuz. Sizin savaşçılığınız kaba bir savaşçılık ol-maktan öteye gidemiyor, ama benim savaşçılığım öyle değil.

Ben bu silahları çok iyi kullanıyorum.İnsanları duygulandırıyorum.Halkın şu andaki duygu gücü düşmanı kahrediyor. Benim etra-

fımda duygulanmak, beni sürekli anmak, beni sürekli hatırlamak,beni sürekli sevmek düşmanı vurmaktır. Bunu herkes bilir. Duygu-yu, sevgiyi bu duruma getirdim. Bunu oluşturmak için çok özengösterdim, yıllarımı verdim. Duygu dersini hiç almamışsınız. Kırkyıldır aldığım bir derstir. Kendiliğinden mi sanıyorsunuz bu etkin-liğe yol açılıyor. Emperyalistler-sömürgeciler, trilyonlar, katrilyon-

310

Page 312: Nasil Yasamali II

lar sarfediyorlar, ama halkı kendine bağlayamıyorlar. Ben nasıl ba-şardım, hatta sizleri bile devrime bağlamak için sarfetmediğim ça-ba kalmadı. Buna rağmen, bütün bu eleştirilere rağmen, ölümünesavaşa geliyorsunuz. Her gün sizi böyle büyük ilkelere bağlamanıntekrarı söz konusudur.

Eskiden gönül savaşçılığı derlerdi.Evliyalar çile çekerek böyle ortaya çıkardı. Bizimki biraz daha

değişik bir evliyalıktır.Bazılarınız bunu hiç anlamıyor, sadece işin askeri yönünü kulla-

nıyorsunuz. Bütün bu silahları biz ortaya çıkardık, size de verdik,ama ben onlarla fazla iş yapmıyorum, daha değişik silahlarla iş ya-pıyorum, daha değişik yaklaşımlarım var. Hepiniz böyle yapsaydı-nız, şimdi biz bu düşmanı çoktan halletmiştik. Ne yazık ki, bu si-lahları fazla kullanmadan savaşıyorsunuz. Düşmanlarımız, sizinbu silahlara sahip olmadığınızdan dolayı üzerinize geliyorlar. Be-nim size kullandırtmak istediğim silahları yerinde ve zamanın daiyi kullansaydınız, mümkün değil sizi yensinler. Bu cesaret ve fe-dakârlıkla benden bile daha başarılı olabilirsiniz. Ama siz tarzı ya-kalayamıyorsunuz. Nereye ne gerekiyor, nerede nasıl vurulur, ne-rede nasıl hamle yapılır, maalesef çok zayıfsınız.

Büyük intikam beslemeyen

büyük duyguları olmayan büyük savaşamaz

Siz hamle yapmayı ve mevziye yatmayı düşman karşıdan gö-ründüğü zaman yapıyorsunuz. Ben bunu hiç eylemden saymıyo-rum. Benim mevzilenmem, pusuya yatmam, silahları kullanmamdaha değişiktir. Savaşçının biraz böyle büyüklüğü olmadan kabasavaşa da anlam veremez. Büyük intikam beslemeyen, büyükduyguları olmayan savaşı yürütemez. Komutan düşmanın koku-sunu bin kilometreden alandır. Hani derler ya, uçan kuştan nemkapmak. Bütün gelişmeleri böyle ele almayan bir kişilik, savaştaseçkin bir komutan olamaz. Ama size göre düşman gözüktüğü za-man aniden görür ve vururum diyorsunuz. Daha öldürücü darbe-ler vurulabilir. Biz burada her gün öldürücü darbeleri düşmanavuruyoruz, bizim yaşamımızın kendisi en büyük öldürücü darbe-

311

Page 313: Nasil Yasamali II

dir. Hatta ölümümüz de her an dirimiz kadar öldürücü olmaya de-vam edecek. Bunu yakalayacaksınız.

Kaba savaşçılıkla, eski ilkel tarzla biz en fazla kendimizi vur-duk. Her gün eğitim görüyorsunuz, biraz kapasite kazanın. Nedenvicdansızlık yapıyorsunuz, neden bu kadar zekâsızlık örneği ol-maya devam ediyorsunuz? Dürüst gençlersiniz, oldukça da iddia-lısınız. Sanmıyorum kötülük tohumları içinizde o kadar yeşermişolsun. Sizinki eğitime kapsamlı yaklaşmayı bilememektir. Yü-zeysel ele alma, düşmanın dayattığı zayıflıkları, zayıf zemini yır-tamamaktır. Düşman sizi güçsüz bıraktı. Yoksa belirttiğim husus-ları kendinize yedirirseniz, kesin önünüzde durulamaz. Ama dü-şünce, yoğunlaşma nerede? Büyük hata yapıyorsunuz. İlk yet-mezlikleri rahatlıkla yaşayabiliyorsunuz. İnsan bundan oldukçaçekiniyor. Bizim militanlık asla böyle olmamalı diyorum. Kon-tralar, içimizdeki gizli hainler de kendini planlayıp saldırabilirler.Münafıklar her zaman çıkar, allarlar-pullarlar, kuzu postunda kurtgibi görünürler, melek yüzlü olurlar.

Böyle birçok biçim saptırması var. Safız belki, her zaman gör-meyebiliriz ama bunlar vardır. Bizim de bir tarzımız var. Bütün busahtelikleri şimdiye kadar karşılıksız bırakmadık.

Kazanan nedir, kimdir?Özgürlüktür ve biziz.Bana dayanarak, “sen bize bu kadar lazımsın” diyerek de en

büyük hainlikleri, münafıklıkları geliştirenler tarih karşısında şim-di nasıldırlar? En kendini kurnaz sanan, bütün görev, yetkilerine,sorumluluk anlayışlarına; en aşağılık, vicdansız yaklaşımlarla de-ğerlerini çürütenler kimlerdir ve durumları nasıldır? Hâlâ köylükurnazlığını bin bir kılıfa büründürerek, kendi bireycilikleriniamansız dayatarak yaşayanlar kimlerdir? Onları da görmeliyiz.Ben mi böyle diyorum? Hayır, ısrarla canımız istiyor, biz böyle-yiz, hatta bir günlük paşalık uğruna bilmem ne olursa olsun böyledayatır yaşar gideriz diyorsunuz. Bundan sonra da acıma, af dile-me, daha sonra da beni tarih yerine koy. Bir savaşçı olduğunuunutma ve karşımda da böyle ağlama. Hem içimizde yer alıp vehem merhamet dileme. Biz bir savaş örgütüyüz, onun kurallarınabağlı kal. Yine en büyük yücelik, en büyük zenginlik senin olsun.

312

Page 314: Nasil Yasamali II

Bunu söylüyorum ve bu anlaşılmalıdır. Neden anlaşılmasın? Partiiçinde düzende olduğu gibi hırsız mı, talancı mı, vurguncu mu,despot mu barındıracağız? Asla! Bizim hareket büyük bir ailedir,çok büyük bir saygı ve sevgiyle gelişen bir ailedir. Sen bunu kötü-ye kullanamazsın. Yani ailemizin yaramaz çocuğu gibi veya sızmışbirileri gibi bozamazsın. Bunu mutlaka anlamalısınız.

Aile dersi sosyal dersimizdir. Ve bir de böyle büyük bir aile der-si var. PKK'nin de büyük bir aile olduğu, onun da dünyasının bü-yük bir dünya olduğu unutulmamalıdır. Eğer başarırsa insanlığaörneklik teşkil edeceğini söyleyebiliriz.

PKK bir savaş örgütüdür, bir savaş ailesidir.Yetkinleştirmeye büyük bir tutkuyla devam edeceğiz. İnsanlar

böyle büyük değerler için yorulmazlar. Düşmanın yaptıklarına, ge-riliklerine bakarak kendilerini ayarlarlar. Bir de insan isterse ken-dini atom bombasından daha etkili yapabilir, öyle kendilerini işle-tirler ve sonuç kesin başarıdır.

Geliştirdiğimiz model

hem çok bilimsel hem çok iradeli

Daha da anlatacaklarımız olabilir. Sanat düzeyine bile indirge-yerek, sağladığımız gelişmeleri bir roman diline vurarak da anlat-mak mümkündür. Zaten bir diğer tartışma da budur. Yani Kürdis-tan devrimindeki romanlaştırma, sanatı hem besleme, hem de sa-natla devrimi besleme, bu da tartışmakla birlikte çözümlerini ge-liştire geliştire ortaya çıkar. Aslında sanatın özü bu yaptıklarımız-dır. Bu ortaya çıkardıklarımız gelecekte yüzlerce kitaba, şarkıya,türküye, resime kesin kaynaklık edecektir. Bazıları kendilerine gü-venirlerse inanılmaz, uluslararası düzeyde bayağı etkide buluna-cak eserlere de ulaşabilirler. Tabii bu sanatın dünyasını ilgilendi-rir. Biz onu bir çırpıda ortaya çıkaramayız, ama bunun kaynağınısağlam belirlemek çok önemli ve buna büyük özen gösterdik. Or-taya çıkardığımız özgürlük, özgür ilişki ortamı hiçbir devrimci ha-rekette görülmemiş zenginliktedir. Diğer devrimleri de biraz ince-ledik, bunlara yol açan sanatı ve ortaya çıkardıkları sanatı da anla-maya çalıştık. Ama hiçbirisinde bizimki kadar, böyle büyük bir bi-

313

Page 315: Nasil Yasamali II

linçle temeli kazılmış değildir. İnsan ilişkisini, özgür ilişkiyi hiç-bir devrim sanmıyorum bu kadar radikal, kökten ele alsın. Zatenemperyalistlerin korkusu da budur. Hani klanlar hali gibi, birkaçinsan şöyle bir araya geldi, klan oldu derler. Yani insanın bir baş-latılış hikâyesi var. Adem-Havva hikâyesinden tutalım, RobinsonCrusoe'nun adasındaki cemaate kadar çeşitli modellerle nasıl ge-liştiğini anlatırlar. Bir de bizim geliştirdiğimiz bir model var. Hemçok bilimsel, hem çok iradeli.

PKK'de inşaa edilen herhangi bir ulusal, siyasal, hatta herhangibir insani hareket de değildir. Çok radikal, insanı bütün yönleriylesorguladığı gibi, özgürlük iradesini en yüksek tutkular, en yüksekinsani yaklaşımlarla inşa etmeye çalışılan bir insanlıktır. Şunuçokça söyledik; hayvanlaştırılmanın en tehlikeli uygulamalarıylakarşı karşıyayız. Bir yerde düşman, kendi halkını bile maymunlaş-tırırken ve seni de daha da beterin beteri bir duruma sokmuşsa, se-nin de tabii ki, insanın bu düşürülmüşlüğüne karşı yapacağın, çokradikal bir insani kurtuluştur. Aslında baskıya göre ele alıyorum vedoğru olan da budur. Düşmanlık kadar direnmek, yıkmak kadaryapmak bu nedenledir. Düşman büyük sevgisizliği dayatıyor. Şim-di bu insan soyu, hiç bu kadar bir halka düşmanlık yapar mı? Yapı-yor. O zaman bu kadar düşmanlığa karşı ya büyük sevgiyi, ya dahayvanlığı kabul edeceğiz. Bu da yenilgidir, düşmanın istediğidir.Eğer büyük duygularınız, büyük düşünceleriniz, büyük davranışla-rınız yoksa kesin düşmanın tutsağısınız, aletisiniz. Bunlar büyükdüşüncelerdir, kesinlikle anlamalısınız.

PKK basit siyasi bir kuruluş değildir. Mutlaka derinliğini birazyakalamaya çalışmalısınız. İrade gücünüzü, yani kırk yıl çile çe-kenler gibi iradenizi terbiye etmelisiniz.

Oruç tutarlar aylarca; sonuca gidinceye kadar oruç tutun.Namaza dururlar; namaza dururcasına günde beş vakit kendini-

zi disipline edin. Zikir ederler; gerekirse akşamdan sabaha kadar“huh” çekercesine devrimin zikrine girin.

Kendinizi klasik biçimlerle terbiyeye alın demiyorum, çağrıştır-mak açısından bunları belirtiyorum. Büyük terbiyemiz var. O açı-dan hiç kimse bizi keyfince, çocuk heveslerine göre değerlendir-mesin. Dürüstlüğünüz kesinse, saygınız gerçekliği tam ifade etme-

314

Page 316: Nasil Yasamali II

ye yeterli olmalıdır. Kötülük anlamında ne varsa düşmanla, geri-likle birleşiyor. Yalnız Türk faşizmi değil, bütün gericilik güruhuuluslararası çapta bize yöneltilmek isteniyor. Kendimizi hem savu-nacağız, hem derinleştireceğiz, insanlığımızdan vazgeçmeyeceğiz.

Onlar sonuna kadar “hayvanlaşma” diyor.Biz de sonuna kadar “insanlık” diyoruz.Ben kendi örneğimde bunu yansıttım. Siz bu zemini esas ala-

rak, hem düşünce, duygu düzeyinde, hem de kusurlardan, eksik-liklerden, yanlışlıklardan kendinizi arındırarak yeniden şekillen-direbilirsiniz. Hem de fazla yıpranmadığınız, kesin başarılara daihtiyacınızın olduğunu bilerek kendinizi daha güçlü inşa edebilir-siniz. Daha fazla yaşamı duymaya, yaşamın emrettiklerini gör-meye, yaşamın savaşla fethetme işine anlam vermeye, engelleri-ni ortadan kaldırmaya kadar gereklerini yerine getirme yönündebaşarılı olabilirsiniz.

Bu bir şanstır. Ben biraz değerlendirdim; bir ülkeye de, bir hal-ka da, bir insana da saygıyı bu şansı yakalama biçiminde değerlen-dirdim. Siz daha fazlasını değerlendirebilirsiniz. Çünkü büyük birtecrübeden ve onun günlük katkılarından yararlanıyorsunuz, bunudeğerlendirmemek, bunu çarçur etmek, bunu saptırmak sizi hembaşarısız ve ısrar ederseniz lanetli kılar. Buna asla tenezzül etme-yin! Tam tersine özlemleriniz özgürlük doğrultusunda olmalıdır.Sizler iyilik peşinde koşmak istiyorsunuz, sizler kaybettiklerinizien yüce emekle, savaşla kazanmak istiyorsunuz. Bunda kuşku yok.Olmayan şey, eğitim işidir. Sabırla, yine emeğin giderek daha daverimli kılınmasıyla, emeğin derinlik tarzını biraz daha yakala-makla giderilir. Bu imkân da size veriliyor. Şimdiye kadar layıkıy-la değerlendirmediniz. Mutlaka değerlendirmeniz gerektiğini vur-guluyorum. Bu büyük yoksunluğu, üzerinize dayatılan imha veçok aşağılık yaşamı siz ancak böyle direnerek boşa çıkarabilirsinizve en önemlisi de özgür yaşamı kazanabilirsiniz.

3 Ekim 1994

315

Page 317: Nasil Yasamali II

“Ruhunuz büyük duyacak.Özgürlüğü duyacak, toprağı duyacak.”

Page 318: Nasil Yasamali II

Nasıl Savaşmalı?

Nasıl Yaşamalı?”dan “Nasıl Savaşmalı?”ya geçiş yapıyoruz. Ya-şam gerçeğini tanımayanların en çok zorlanacakları bir husus da,yaşam için gereken savaşı verme bilincini, yüreğini ve tarzını gös-termeleridir. Yaşamda büyük çözümsüzlüğü yaşayanların, savaş gibibilinçle, örgütle ve günü gününe taktiklerle yürütülmesi gereken birsanatı, kolayca sökecekleri, gerekeni yapacakları söylenemez.

Yaşam büyük bir sorun.Onun savaşımı daha da sorunlarla yüklü olarak önümüzde dur-

maktadır. Yağmurdan kurtulmaya çalışırken, doluya tutulmak gibibir durumla karşı karşıyayız. Yaşam sorunlarından kurtulmak içindevrim, devrimci savaş bir araçtır. Devrimci yaşamın kendisi müt-hiş bir olay, olağanüstü bir yaşamı gerektirdiği gibi, dayanabilmekve hatta ilerleyebilmek, bu yaşam gerçekliğimizde kimsenin yak-laşmak bile istemediği bir durum oluyor.

Yaşamdan duyulan öfkenin, düşmana yöneltilmesini geliştirdik.Fakat şu anda içine girdiğiniz bu kutsal savaşımı öyle tanınmazhale getirdiniz ki, büyük öfkeyi sizlere yöneltmemek mümkün de-ğil. “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna biraz cevap vermeyi geliştirirken,bunun kenarından bile geçemeyenler nasıl savaşacak? Hâlbuki sa-

317

Page 319: Nasil Yasamali II

vaş bize ne kadar gerekli ve bu bitmiş, tükenmiş kişiliğinizin tekdiriltici aracı, ilacıyken; bununla nasıl kendinizi öldürüyorsunuz,dersek yerindedir. Savaşı vermezsek yaşamın kenarından bile ge-çemeyiz. Savaşı vermeye çalışıyoruz, ama en büyük engeli, yinesizler teşkil ediyorsunuz.

Ne bir kültürü var, ne bir kişiliği var. Her gün kendime soruyorum: O zaman bunlar kendilerini ne ya-

pacak, hiç mi kendilerine saygıları yok, bunların hiç mi böyle peşi-ne takıldıkları bir amaçları yok, bunlar kendilerini ne sanıyorlar?

Düşmanınıza gücünüz yetmeyince, yaşayabileceğinizi mi sanı-yorsunuz? Düşmana karşı yürümemek için bin bir kılıf uyduran ki-şilikler kendilerini bu değerlendirme içinde ölçüp-biçsinler. Bin biryalanla kendini aldatmaktan, hep düşmana karşı başarılı yürümeme-nin bahanelerini aramaktan başka bir şey yapabiliyor musunuz?Acaba düşmanı tanıyor musunuz? Ona karşı yürüme duyarlılığınıgösteriyor musunuz? İkirciksiz, aldatmasız, bunalımsız, oldukça id-dialı, özverili bunu yapabiliyor musunuz? “Ben kimim, neyim? Ne-ye karşı şekilleneceğim, neye karşı kişilik bulacağım?”

Kendini doğal koşulların en aptallaştırıcı etkisine bırakan, ilkelkabileler, aşiretler gibi, istikameti belli olmayan, esen her rüzgâragöre çark eden, her şeye “kaderdir” deyip geçen veya bir fırsatınıbuldu mu, “yaşam budur” deyip kendini aldatan basit bir yaşampeşinde koşuluyor. Günümüzün iddialı insanı olmanın çok ötesinde,hep kaybeden, köleliğin kölesi, düşmüşün düşmüşü, tükenmişin tü-kenmişini oynayan bir rolü kendinize yakıştırıyorsunuz. Bahaneside “çok bunaldım, tıkandım, yüzeysel kaldım.” Öyle kelimeler kul-lanıyorsunuz ki, son zamanlarda artık başıma tokmak gibi iniyor.Yaşamı bu kelimelerle anlamsızlaştırdıkça anlamsızlaştırıyorsunuz.

İnsan birtakım temel yaşam gereklerine göre kendine çekidü-zen vermeyi bilmelidir. Yaşamın maddi altyapı koşulları, üstyapıkoşulları vardır. Yaşamın üretim ilişkileri, üretim güçleri vardır.Üretim güçleri, yaşamın maddi olanaklarını ortaya çıkaran top-raktır, insanın emeğidir. Üretim ilişkileri bunların ne kadarına sa-hip olduğundur. Ne kadar toprak sevdiğin, ne kadar emek, ürünsahibi olduğun, ne kadar paylaştırdığındır. Bunun bir de üstyapısıvar, yani hukuku, siyaseti, askerliği. Zaten bunlar da üretim iliş-

318

Page 320: Nasil Yasamali II

kilerini korur. Bunlardan da hiç haber yok. Siyaset çok gerekli,hukuk çok gerekli, hele askerlik günümüzde her halk için gerek-lidir. Bunlardan da haber yok. Ve “Ben yaşamak istiyorum” di-yor. En ucube, en anlaşılmaz söz. Üretim ilişkilerinden haberiyok, üretimin üstyapısından, hukukundan, siyasetinden, askerişiddetinden haberi yok ve “gel keyfim gel, yaşamak istiyorum”diyor. Şimdi sizler bunu oynuyorsunuz.

Yaşamın ne altyapısıyla

ne de üstyapısıyla ilişkiniz var

İmana gelin!Hemen burada Hz. Muhammed'in “ya imana gel kâfir, ya da kah-

rolacaksın” demesi aklıma geliyor. Demek ki, boşuna söylenmemişbu söz. O dönemin insanını, üretim gücü, ilişkisi haline getirmek,hukuk ve siyaset sahibi yapmak için imana getirmek gerekiyor. Bü-yük bir inançsızlık durumu sergiliyorsunuz. O zaman büyük dehşetduymak zorundasınız. Çünkü yaşamın ne altyapısıyla, ne de üstya-pısıyla ilişkiniz var. Şu anda benim en temel sorunum size bu yaşa-mın alt ve üstyapısında gereken gerçeği göstermektir. Göstermeyeçalışıyorum, ama direniyorsunuz, anlamak istemiyorsunuz. Tutturu-lan çizgi, iki derede bir arada çizgisidir. Anlamanın kenarından teğetgeçmektir. Bunu kırmaya çalışıyoruz; merkeze, öze yöneliyoruz, bü-yük karşı koyma hareketleri başlıyor. İşte içteki düşman, geliştiril-miş kölelik, teslim olmuş kişilik, toptan yenilmiş, neye nasıl araç ol-duğunu bile anlamaz duruma getirilmiş bir halk gerçeği.

“Nasıl Savaşmalı?”yı da sizlere öğretmek için, bizi büyük mü-cadeleye yönelten her şeyi nasıl kişiliğimizde duyduk, onu göster-meye çalışıyorum. Bir insan düşmeye görsün, ruhunu satmayagörsün, yenilmeye görsün, onu diriltmek, onu cesarete kavuştur-mak bile büyük bir sorundur. Nasıl düşmüşsünüz, yenilmeye nasılgitmişsiniz, bütün yaşam değerlerinden nasıl kopartılmışsınız veen kötüsü de kırıntılarla idare eden köleler gibi, belki de ilkçağ kö-lelerinden daha kötü bir duruma nasıl düşmüşsünüz. İşte ben sizle-re bunları anlatıp, doğru yolu göstermeye çalışıyorum. Düşmanınyaşam kırıntılarıyla mı desem, oltaya takılan balık misali mi de-

319

Page 321: Nasil Yasamali II

sem, bir yem ile idare edilmeyi nasıl sizde uygulamış, hep düşün-meye çalışıyorum. Çünkü bütün belirtiler şunu gösteriyor ki, yaşa-mın özüne de indirgesek koklamasını bilmiyorsunuz.

Dehşet duyuyorum, esef ediyorum. Özgür yaşamı içinize kadargetirdik, parasından tut silahına kadar, toprağından tut ruhuna ka-dar, hepsi size sunuldu, ama rezil ettiniz.

Gel de esef etme!Yaşamayı bilmiyorsanız, ne yapacaksınız? Hiç vicdan yok mu?

Karakter diye bir sorununuz yok mu? Hemen aklıma kocakarılıkgeliyor. Bu pratiği anlıyorum. Onların dedikodusunu, onların sade-ce çiklet çiğner gibi konuşmalarını, çok boş geçirilen kocamanömürlerini anlıyorum. Ama siz neden böyle olmaya izin veriyorsu-nuz? Siz ki, 18-20-30 yaşlarında, hayatın en kudretli çağında, okocakarılardan daha beter bir yaşamı nasıl meslek ediniyorsunuz?Bunun size ne yararı var? Sizi buna kim alıştırdı?

Şimdi en temel Kürt problemi budur.Artık öyle ulusal, sosyal, sınıfsal, şöyle bir sorun demeye dilim

varmıyor. Kemikleşmiş sorunlarınız beni oldukça zorluyor, dehşetveriyor. Bir yandan, “müthiş yaşam kavgacısıyım, yaşamın imkân-larını ortaya çıkarmanın çok büyük savaşını veriyorum, bir yan-dan da düşmandan daha çok bu yaşamdan nefret ediyorum” di-yorsunuz. Ben kendimi de beğenmiyorum, en büyük savaşı kendi-me karşı veriyorum. Ve hâlâ bu savaşım çok şiddetli devam edi-yor. En son kendime söylediğim, tam başarıyı elde edemeyen vebu konuda, bu kadar sıkıntısı olan biri zordadır. Dikkat edin bireyolarak fazla başarısız değilim. Dayanabileceğim yaşam olanaklarıoldukça fazla, ama onlara hiç eğilmek bile istemiyorum. Yaşamıorada görmüyorum. Öyle bir bireyciliğe hiç düşmek bile istemem.Çünkü sonuçta her şeyi kaybettireceğini biliyorum. Oysa örgütünsunduğu ufak bir imkânı sizler bir çırpıda kendinizle birlikte tüke-tiyorsunuz. Buna rağmen, yaşam için savaş vermek zorundayız.Giderek bütün tecrübelerimi bir araya getirerek, daha yenisine da-ha beni rahatlatanına ulaşmak istiyorum.

Bütün o çocukluk sürecimde de, sizin gibileri ben tanımıyor de-ğildim. O zamanlar da “bunlar neden çok iyi koşmuyorlar” diyor-dum. Bitkiler, kuşlar, yılanlar, tarlalar var, hatta okul var, “neden

320

Page 322: Nasil Yasamali II

koşmuyorlar” diyordum. Tutuyordum sizin gibi çocukları, şimdikihalim gibi, koştur ha koştur. Bu büyük bir tutkuydu. Evinden alıpbir dağa çıkarmaya, bir kuş avcılığına, bir yılan avcılığına götür-meye, bir ata, bir dereye, bir su kenarına, bir bitki toplamaya bayı-lırdım, ama onlar gelmezlerdi. Bahane buldular mı, hele aileleri ta-rafından biraz da, “gitme boş işlerle uğraşma” denildiğinde en bü-yük acıyı duyardım. “Yine arkadaş bulamadım, yine olmadı” di-yordum. Ve hep koşmaya, bir yerlerden bir şeyler aramaya koyul-maktan vazgeçmedim. Oraya fırla, gözünü şuraya dik, mutlaka birhedef bul, peşine takıl.

Acılar, öfkeler, umutlar.O zamanki savaşımım böyleydi. Benim birkaç kuruş param ol-

sa, bir kalemim olsa, haftada, ayda kesilen etlerden bir kavurmaolsa, sabahları dilediğim kadar yoğurt yesem, yine akşamları çorbaiçsem, çok soğuk bir tas su içsem, bunlar hep arzularımdı. O gü-nün koşullarına göre, bunlar hep tutkulardı. Daha fazlasını, dahagelişkin, daha sosyal, hatta okumakla yükselme imkânı düşünüldü-ğünde, en geri koşullardan gittiğimiz halde birinciliğe oynamak yi-ne bir tutkuydu. Çok zorlandığımız halde, sanki en zor bir proble-mi çözüyormuş gibi ilkokul derslerini görmekteydim. Hâlâ öyle-dir, hayatı zorluklardan ibaret görmek ve kolay bir şeyin olmadığı,hep savaşla kazanılacağını sanmak.

Alışkanlıklarım

ruhumun arayışları farklıdır

Şimdi bütün anıları anlatabilirim. Her anı büyük bir koşuşturma,büyük bir savaşla ele geçirme. Bunların birçok yönlerini anlattım.

Büyük öfke anlarını, büyük kavga anılarını anlattım.Düşünüyorum da sizde hiç mi böyle bir ruh yoktu? Siz nasıl bü-

yüdünüz? Sizi nasıl büyüttüler? Herhalde en temel hata buradanbaşladı. Kendinizi ana kucağına, akrabaya, kabileye teslim etmişsi-niz, biraz yaşam olanaklarınız varsa, onların üzerine ucuz yatmanız,beslenmeniz, kişiliğinizi çarpıtmanın başlangıcıdır. Ardından devle-te yönelmeyi yine kurtuluş bilmeniz, düzenin kırıntılarından biraztat almanız, sizi daha da yanılttı ve yaşamı hep yanlış ele aldınız.

321

Page 323: Nasil Yasamali II

Kolayından, köşesinden, kıytırığından tuttunuz. Sonuçta bu darma-dağın, iflas etmiş kişilik ortaya çıktı. Büyük bir aldanma kişiliği.

Hâlâ çocuklar gibi heyecanlıyım.Zevklerim, arzularım, alışkanlıklarım, bir çocuğunki gibidir.

Rahat değilim, ararım, peşinden koşarım. Dikkat edin adım ünümbu kadar var, hiç aklımda bile değildir. Kendime göre alışkanlıkla-rım farklıdır, ruhumun arayışları farklıdır. Hazır olanı hiç kullan-mak bile istemem. Ama sizler emekle bir şey elde edemediğinizhalde, rahatlıkla üzerine kuruluyorsunuz. İşte askerlik dersinde tar-tışıyoruz; ucuz komutanlığı kendine layık görme. Bu halimle hâlâbir mangaya emir verme gücünü kendimde göremiyorum. Nasıloldu da siz böyle, hiçbir şey vermediğiniz halde insanları ölümegönderiyorsunuz. Ve vicdanınız da pek oralı olmuyor. Bu kadarbüyük savaşma olanaklarını veriyorum, verdirtiyorum, uygulatıyo-rum, ama hâlâ sert bir emirle sizleri yürütme gücünde değilim, bu-na hakkım yok, daha fazla yapmalıyım diyorum.

Yılların büyük bir değer savaşımı var. Şimdi sizlere bakıyorum,canlarınızı öyle ucuz ölüme yatırıyorsunuz ki, hayıflanmamak eldedeğil. Ne cesaretle? Hepinizin canından önce, kendi canımı düşü-nüyorum. Bu, en doğal hakkımdır, öyle olması da gerekir. Ama ca-nımı düşündüğüm kadar, başkalarının da canını düşünerek bunusağlayacağımı da çok iyi biliyorum. Canını mı korumak istiyor-sun, başka canların canını koru; canını mı rahatlatmak istiyorsun,aynısını çevrende, örgüt içinde de geliştir. Ama sizin şu can anla-yışınıza bakıyorum; “başkalarının canı çıksın, yalnız benimkisiyaşasın” felsefe budur. Başkalarının ölümü pahasına gerçekleştiri-len yaşam, asla saygılı bir yaşam olamaz. Başkalarını çirkinleştire-rek kendini yaşatılır kılmak anlam ifade etmez.

Dehşete kapılıyorum.Yaşamda ne ifade ettiğiniz çok açık ortadadır. Hiçbir güzellik,

hiçbir umut katma yok ve “yaşamaya hakkım var” diyorsunuz. Birdefa ben, hâlâ bu kadar çabaya rağmen, kendimde yaşama hakkınıfazla göremiyorum. Bu anlamda zaten hasta gibiyim. Halk bile he-men her şeyini adayacak kadar “sen çok büyük işler yaptın” diyor.Hayır! Ben hâlâ yaşamayı hak etmedim. Ama yine sizlere bakıyo-rum, emekler üzerine nasıl ucuz kuruluyorsunuz ve “yaşıyorum,

322

Page 324: Nasil Yasamali II

yaşamak hakkımdır” diyorsunuz. Yılların savaşımını vermişim hiçde kendimi yaşamaya değer bulmuyorum. Bana göre daha fazla ka-zanılması gereken savaşlar var. Yaşam biraz oraya bağlıdır, yani hâ-lâ bir umuttur. Ama sizler en kritik sorunlar karşısında, bir kontra,bir hain gibi duruyorsunuz. Sigara tutuşunuzdan, oturuşunuza ka-dar, sanki hiçbir sorununuz yokmuş gibi bir hava içindesiniz.

Adı olan kendisi olmayan bir kişilikle karşı karşıyayız. Biçim-sel insanlarsınız, hele savaş koşullarında ya bir bela ya da bir kon-tra gibisiniz. Savaş kişiliği bunu hiç affetmez. Ama o kadar rahat-sınız ki, bu rahatlığınız karşısında dehşete düşüyorum. Savaştakiyaşamınız, savaşçılığınız bana kabus gibi geliyor. Tabii sizleri ye-tiştirenlere yüklenmekle hiçbir işin altından çıkamam. Ben anamaepey yüklendim, hem de çok acımasızca. Fakat sizin analarınızayönelme hakkını kendimde görmüyorum. Benim anamdı, ona neyaparsam yapabilirdim, ama sizlerin analarınıza hiçbir şey yapa-mayız. Analarınıza sizlerin yüklenmesi gerekiyor. “Neden beniböyle doğurdun” demeniz gerekiyordu. Ama bu soruyu hiçbir za-man sormadınız. Zaten hiçbir zorunluluğa, hiçbir zarurete karşıtepki de duymadınız. Duyduysanız da bunu hep çarpıtarak duydu-nuz ve onu giderek düşmana bağlama gücünü gösteremediniz.Anadan başlayıp düşmandan çıkamadınız. Ve bunun yerine işte şuanda örgüte ulaştırıyorsunuz. Ordulaşma diyorum onu bozma işiy-le veya gereklerinin çok uzağında kalmakla uğraşıyorsunuz. Bukadar yer ve koşulları daraltılmış bir alanda nasıl savaşacaksınız?Yaşamı çoktan elinden alınmış, yaşam hakkı, ulus olma hakkı, hat-ta toplum olma hakkı bile elinden alınmış bir halk için siz neyinsavaşını vereceksiniz! Bunu zaten görmek bile istemiyorsunuz.

Yaşamaya

ve savaşa doğru gelin

Savaş teorisini, taktiklerini bir tarafa bırakalım; siz bir halkın,yaşam hakkının hâlâ var olup olmadığını daha kabul etmiş de-ğilsiniz. Özünüzde bunu itiraf etmiş değilsiniz. Bu halkın ger-çekliğine biraz saygılı olunması gerektiğini içinizde kabul edenolduğunu sanmıyorum. Bana göre hepsi laftır, fazla ciddiye alı-

323

Page 325: Nasil Yasamali II

namaz. Kaldı ki, onu da arada bir tekrarlıyorsunuz. Ben halksözcüğünü milyonlarca defa tekrarlamışım, hâlâ gerekeni tamyapmaktan uzağım. Halk olma hakkı, toplum olma hakkı, birtoplumun bireyi olma hakkı aklınızdan bile geçmiyor. Peki,onun zorunlu savaşına nasıl güç yetireceksiniz, onun kurtuluşu-na nasıl cesaret edeceksiniz?

Kişilik sorunlarınıza anlam verebilmek için daha da derinleşebi-liriz. Şunun için söylüyorum; savaşta ancak gereken duyguyu edi-nerek sağlıklı yaklaşabilirsiniz. Gereken kin gücünü ancak savaşlakazanabilirsiniz. Yaşam tutkusunu, savaş zorluklarının alevlendire-ceği yüreği, en çaresiz konumda bile çareyi ancak savaşla bulabi-lirsiniz. Şu anda en büyük sorununuz, bir hayvanın bile zora düş-tüğünde birkaç deneme sonrasında bulacağı kurtuluş yolunu, sizindenemekten üşenmenizdir. Savaşın gelişim yolu, savaşın başarıyolunu eşelemek bile istemiyorsunuz. Dolap beygiri gibi veya gi-derek bataklığa batan birisi gibi savaş pratiğiniz sizi boğulmaya,tekrarlamaya götürüyor. Bu da en derin bir gafletle oluyor. Çünküyaşadığınızı, hatta savaştığınızı sanıyorsunuz. Şimdi düşmanı nekadar gerilettiniz? Karşınızda bir düşman var. Düşmana karşı butarzınızla ne kadar durabileceksiniz?

İşin tuhaf tarafı korkmuyorsunuz da. Sanki sihir yapılmış gibi.Zaten kaçışları incelediğimizde de şunu görüyoruz; yanılgılı kişilik.Yanılgılar, derin, kendini çözememiş kişilik zorlanınca kaçıyor,kaçmayan da yanlış hayaller peşinde. Savaş birkaç yıl içinde, en sı-radan bir kişiliği bile dönüştürebilir, büyük bir ordu kurmayı yapa-bilir. Benim anlam veremediğim, on yılı aşkın pratiği yaşayanları-nız var. Nasıl dayanabildiler ve hâlâ bir birime bile anlam verecekgücü gösteremiyorlar. Kocakarılar bile bu kadar zavallı olamazlar.Sizin savaş karşısındaki durumlarınıza bakınca çok tuhaf oluyo-rum. Çığır açan bir kişilik neden çıkmadı diye düşünüyorum. Ne-den birbirine baka baka böyle savaş serserileri haline geldiler.

Savaş öğretici bir okuldur.On yıl bizim koşullarımızda savaşı yaşamak ya mutlak yenil-

mektir, ya da savaşın dahisi olmaktır. Ama kendinizi düşünün ve ta-nımlayın. Aslında burada hemen yine kendime yöneliyorum. Sizleriki arada bir derede sıkışan güçlere benziyorsunuz. Zaten bunu çok

324

Page 326: Nasil Yasamali II

açık dile getiriyorsunuz. Savaşta her şeyinizi, bir benim ayarlama-larım, iki düşmanın ayarlamaları belirliyor. Ama yaratıcılık ve sa-vaşın yetkin kişiliği olma görevleriniz aklınıza bile gelmiyor.

En iyileriniz de dahil şikâyetleriyle, bol bol ağlamalarıyla, ça-resizlikleriyle yanımıza geliyolar. Sıkılmadan hemen herkes bu-nu söyledi. Kimse “ben yıllardır savaştayım, benim savaş dahisiolmam gerekir, savaş kurmayı olmam gerekir” demedi. “Savaş-tım ve savaşmayı biliyordum” demesi gerekirdi. Bunu söyleyen,iddia sahibi olan yok! Hâlâ grup gönderelim mi, göndermeyelimmi diye düşünüyorum.

Eskiden çok coşkuluydum, giderler çok müthiş olurlar, yaparlardiyordum. O dağlar, bu düşmanın kendisi günlük olarak öğretirdüşüncesindeydim. Şimdi aynı arzuyla, aynı inançla bunu söyleye-miyorum. Bunlar da giderler diğer enayiler gibi bir savaş zavallısıolurlar. İşte bu savaş garibanlarını ne yapalım? Komutanlık iyi birşey, komutan olmak her zaman mümkündür. Ama komutan adayı,işin ABC'siyle bile ilgilenmiyor, konuşmasını bilmiyor. Günlükolarak hâlâ bu dersleri veriyorum.

Şimdi bunlar bir çocuğa bile söylenmemesi gereken sözlerdir.Veya ilk adımını askerliğe atan adaya bile söylenmeyecek şeyler-dir. Ama en üst komutanımıza ben her gün bunları söylüyorum.Diyalogları izliyorsunuz, birbirine en çok güç vermesi gerekenbir anakarargâh komutanlığımız bile, birbirlerini işlemez durumagetirmek için fitne-fesatçıların geliştirdikleri bozgunculuğu, ih-barcılığı esas alıp bana kadar bunu yöneltiyorlar. O zaman kendihalinizi düşünün. Bunlar sizsiniz. Ondan sonra da ben sizi, bıra-kın komutan olarak görmeyi, sıradan biri yerine nasıl koyayım!Savaşçının şanı-şerefi var, bir halk savaşçısının, bir halk milita-nının mutlaka saygı duyulması gereken yönleri vardır. Şimdi içi-nizde böyleleri var mı desem, hiçbirisi ses bile çıkarmıyor. Eniyisi ucuz bir ölüme koşuyor. Bu, bir kader değil, bu, kendi ken-dine kötü yakıştırmadır. Bütün ömrüm boyunca bunu biraz dü-zeltmek istedim. Yaşamaya doğru gelin, bunun için gerektiği ka-dar savaşa doğru gelin! İnsanlık tarihinde, yaşadığı halk gerçek-liğinde, nefes nefese koşuşturmakla, kırk yıl yaşama gücünü gös-teren birisinin bile sizlere güç yetirememesine karşılık, sizlere

325

Page 327: Nasil Yasamali II

kim dayanabilir? Bu durumlarınız ölümden daha beter bir du-rumdur. Açık söyleyeyim, bu tarzınızla böyle devam edersenizölüm bile size fazladır. Zaten düşmanın bu kadar sınırsız özel sa-vaş yöntemleriyle gelişi de, bu yapınız gereği oluyor.

Savaş en keskin gözleri

en az hata yapan bakışları gerektirir

Umutluyum!Bu dünyada en çok umutla yaşayan yine benim. Ama sizin bu

gerçeğiniz eğer çözümlenmezse, eğer kendini doğrultamazsa hiçumut göremem, hiç saygı duyamam. “Ya biz genciz, iyi niyetliyiz,bir çırpıda ölümü de göze alıyoruz” demenize de hiç gerek yok.Hayır! Bu durumlarınıza ben ne sağlam umutlar besleyebilirim nede saygılı olabilirim.

Benim hislerim var.Bana hep doğruyu söyletirler. Bakışlarım var, hemen gerçekleri gösterirler. Bütün istemlerime rağmen, “aslandırlar, kaplandırlar” diye

değerlendiremiyorum. Sizi büyük bir öfkeyle değerlendirmektenkendimi kurtaramıyorum. Ne yapalım o zaman? Nereye koyalımsizi? Neden bu işe sizi bulaştırdık? Özgürlükten daha değerli neolabilir ki, sizlerin başka gidebileceği yer neresi olabilir ki, yineen güzeli budur. Bundan hiç kuşkum yok. Ama anlayan kim?Gerekeni yapan kim? En iyileri bile çok yakışmayan zamansızbir ölümü seçiyor. Varın gidin diğerlerini siz düşünün. Galibabunu bildiğim için anama yüklendim. Bütün çocukların başınabu felaketin geleceğini daha o günden hissettiğim için, o büyükkavgayı ona karşı yürüttüm. Bu ülkenin analarının hemen hepsi-nin böyle olduğunu hissedercesine, bu büyük suça bulaştıklarınaemin olduğum için yürüttüm.

Sizin gibi, hiç yaşamın kenarından bile geçemedim. Hiç mi hiç!Çok açık söyleyeyim, sizin gibi savaşamam da. Bu büyük çelişkiyianlayın ve ne yaparsanız yapın. Beni anlayın, hiç yanılmayın.

Kaçana da, en yiğitçe savaşana da yazık olur. “Nasıl Yaşıyo-rum?”, “Nasıl Savaşıyorum?” Savaş için bazı adımlar atmayı nasıl

326

Page 328: Nasil Yasamali II

becerdim? Bu, mutlaka anlamanız gereken bir yandır. Zaten kitap-larla bu savaşı biz anlayamayız. Kendi savaşımımızın kitapta yeriyoktur. Halk savaşları üzerine birçok kitap okursunuz, kesinlikleyerinizi orada bulacağınızı sanmayın. Sizi daha da büyük yanlışla-ra götürebilir. Onun gerçeğini hayatın kendisi içinde bulursunuz.Ama siz gözünüze, at gözlüğü takmış gidiyorsunuz. Hiç gerçeklerigörmüyorsunuz. Hâlbuki savaş en keskin gözleri, en az hata yapanbakışları, yaklaşımları gerektirir. Sizde tam bir at gözlüğüyle bak-ma veya hiç bakmasını bilmeyen, bakmaktan hoşlanmayan bir du-rum söz konusu. Düşman burnunuzun dibine geliyor gözünüzü bi-le kaldırıp bakmıyorsunuz. Hiç böyle savaşçılık olur mu?

Savaş politikanın yoğunlaşmış ifadesidir. Politika, düşünceninen gelişkin yoğunlaşmış ifadesidir. Ama sizlerde düşünce durmuş.Politik yoğunluğa yol açan düşünce yok. Hâlbuki savaş en yüksekyoğunlaşmadır. İki aşaması yok olduktan sonra, kendisi nasıl ger-çek olacak? Eğer yararlı olacaksa, nasıl savaştığıma ilişkin tartış-mak, tartıştırmak istiyordum.

Beni sürükleyen

büyük bir heyecan kasırgasıdır

Beni tartışmalıyız.Belki faydası olabilir. Belki çok korkak, savaşla ilgisi olmayan

birisi de olabilirim. Belki tartışma bunu günyüzüne çıkarabilir. Ve-ya size çok gerekli olan savaşa yaklaşımda, birçok önemli ipucunuverecek gerçekleri gösterebilir. Zaten şu anda benim yaşamım baş-lı başına dikkat çekiyor. Kimisi “en azılı terörist” diyor. ABD'ninsöylemi budur. Kimisi ise, “dönemin peygamberi” diyor. Bu dahalkımızın değerlendirmesi oluyor. Zaten güç açıktır. Savaşan düş-man ise, “eşine rastlanmamış gözü kara, çılgın” diyor.

Bütün bunları bir tarafa bırakalım. Benim kendi kendime sa-vaşçı yorumum; çok zor günleri götürebildiği, bir şeyler yaptığı,ama pek de istediği sonucu alamayan birisi gibi oluyor. Ama yinede neye karşı, nasıl savaştığım, başlı başına müthiş bir olaydır. Vebeni sürükleyen büyük bir heyecan kasırgasıdır. Hatta savaşımı-mı, kızgın bir sac üzerinde veya derin bir uçurumun kenarından,

327

Page 329: Nasil Yasamali II

bir karışlık yolda tutunarak bir yürüyüşe benzetirsek; yanmamak,uçuruma yuvarlanamamak için (yine o ip cambazları var, birazonların yürüyüşüne de benziyor) sürükleyip götürüyor. Bunu siz-den istemek herhalde çok ağır bir istem oluyor. Ama bu ülkeninsavaşımı başka türlü verilemez.

Hayatta benim kadar duyarlı, gerçekçi, çok bilimsel olduğu ka-dar, çok sanatkârane yaklaşan biri daha yoktur. Buna eminim. Budünyada benim kadar ölçülü-biçili adım atan yoktur. Zaten öyleolmasaydı, bu savaş bir gün bile yürütülemezdi. Herkes böyle söy-lediğine göre mutlaka doğruluk payı vardır. Demek ki, bilimin vesanatın gereği ne kadar ise ondan daha fazlasını biz bu savaşta ye-rine getirdik. Ve onun da ortaya çıkardığı gerçeklik ise bu savaşta,kızgın sac üzerinde koşacaksın, oldu. Dikkat ederseniz, sac üzerin-de belki saniyenin onda biri ayağını dokundurup kaldırdıysan yan-maz. Saniyenin tamamı veya bir-iki saniye daha ayağımı fazlayormayayım diye kendini bıraktın mı yanarsın. Uçurumun kena-rından yürürken bir dakikalık gaflet, belki seni dibe doğru yuvar-lar. Orada her şeyi anı anına, dikkatle ve dengeyi müthiş ayarlaya-rak, tıpkı bir ip cambazının dengeyi tutturması gibi yürüyeceksin.Şimdi bu mümkün müdür? Evet bütün yaşam yıllarımda biraz buimkân dahiline getirilmiştir.

Bu büyük bir bilim ve sanatın birleştiği kişiliktir. Şimdi sizin zorluklarınız bu gerçekle de bağlantılıdır. Diyecek-

siniz ki, “sen kırk yıldır kendini eğittin, talim ettin, kendine görebir tarz oluşturdun; onu bizim gibi savaşın daha kenarından bilegeçemeyen, sözcüğünü bile daha doğru dürüst ağzına alamayan-dan nasıl isteyebilirsin?” Anlıyorum, sizden böyle bir savaşçılıkistemek insafsızlıktır. Zaten benim en büyük acım da, öfkem debudur. Ama şu da bir gerçektir ki, bu ülkede başka türlü hiç sava-şılmaz. Bütün tarih gösteriyor ki, bütün isyanlar açığa çıkarmıştırki, her şey çok kısa bir sürede yok olur. Yine de en onur veren, ya-şama en imkân hazırlayan benim savaş tarzımdır. Bunu dost, düş-man kabul ediyor. Buna gelmekten başka çare yoktur. Ya da her ansilahları bırakmamız gerekiyor.

Sizi kendi savaş tarzıma nasıl getirebilirim? Bir defa gururunuz,kişilik özellikleriniz var. Bunlar başlı başına bir engel. Alçakgö-

328

Page 330: Nasil Yasamali II

nüllülük yok, arzularınız çok zayıf. Hâlbuki benim tutkularım birdünya kadar büyüktür. Hatırlardadır, gerek çocukluğumda, gerekşimdi, düşlerim çok büyüktür. En üstte, Özal vardı, o halimle bile“kolay tatmin olmaz” diyordu. Zaten düşman benim tatmin düze-yimi ölçmekle uğraşıyor ve değil böyle bir kişilik sömürgeciliğinbizi tatmin etmesi, ancak yok olacağını düşünerek benim tatminolacağımı sanıyor. Öyle olmadığımı söylememe rağmen, “bununbaşarısı bizim yok olmamızdır” diyor. Belki de öyledir. Hâlbukikişi olarak da karşılarında ne kadar az donanımlıyım. Ama o kişili-ği görüyor. Çocuk yaşlardayken de böyleydim. Beni karşısınaalan, sağı-solu hiç belli olmaz, nereye kadar vuracağı, alacağı dabelli değildir, diye biliyorlardı. Ama kendimi çok ayarlamıştım.Bu da onlar için anlaşılmaz bir durumdu. Bu çelişkiyi fark ederler-di, fakat çözemezlerdi, engelleyemezlerdi de. Hep böyle olurdu.İkisi de doğru. Her şeyi elinden alınan bir halkın özgürlük savaşçı-sı, kolay tatmin olamaz. Bu bir kanundur. Bu halk gerçeğinden do-ğal olarak çıkarılması gereken bir şeydir.

Düşünün ki, o halkın sahipleneceği hiçbir şeyi yok, adı bileyok. Siz neden bu kadar serserisiniz, gafilsiniz! Mensup olduğu-nuz sosyal olayın adı, maddi değeri, üretim gücü, hukuk gücü, si-yasi gücü, askeri gücü yok. Nasıl tatmin olabilirsiniz ki! Ama birkadın, çocuk, alışkanlıklar ve sigarayı buldunuz mu, hemen tat-min oluyorsunuz. Bundan başka şeylerle tatmin olmuyorsunuz.Bunlar çok değersiz putlarınız oluyor. Hz. Muhammed'in parça-ladığı putlar bile, sizin bu taptığınız putlar kadar kötü değildi.Nasıl tatmin oluyorsunuz? Üretim yapacağın bir karış toprağınbile sana ait değil. Zaten düşman “bir çakıl taşı bile vermem” di-ye bas bas bağırıyor. Bir gerçeği ifade ediyor. Senin bir çakıl ta-şın bile yok. O zaman nasıl yaşayacaksın? “Kölelik yaparım”dersen, kime kölelik yapacaksın? Adamın zaten kendi kölesi çok.Senin gibi köleleri, hem de beceriksiz köleleri ne yapsın ki? Ne-den ben bu haldeyim diye dehşete düşmelisiniz. Adeta sarhoş ol-muş durumdasınız. İşte sizin sigara tiryakiliğiniz, başka bir sürüalışkanlıklarınız, dedikoduculuğunuz, yüzeyselliğiniz, yaşamadüz yaklaşımınız, saygısız, içeriksiz, dengesiz, hafif meşrep;bunların hepsi sarhoş olma biçimleridir.

329

Page 331: Nasil Yasamali II

Tutkularım

bir dünya kadar büyüktür

İnsanımız neden böyledir, ağırlıklı olarak sizler neden böylesi-niz? Çünkü gerçeği görmek insanı dehşete düşürüyor. Benim bü-tün gücüm aynı zamanda zorluklarım, gerçeğe bakmaktan kork-mamam, gerçeği öğrenme ve onu değiştirme hevesimdir. Bu, benisürükleyen tek dürtüdür. Ama sizler, görmemekte inat etme içinde-siniz. Bu, size rahatlık veriyor. Ne rahatlığı? Gerçek emrediyor;savaşacaksın! Ama sizler “düşünce gereksizdir” diyorsunuz. Dü-şünce gereksiz olduktan sonra düşmanı, halkın tarihini göremez-sin; göremedin mi, ne için savaşacaksın ki! Onun yerine “komu-tanlık keyfi” veya “geri savaşçılık” diyorsunuz. Bu savaşın felse-fesiyle, amacıyla, kendisiyle çelişiyor. Savaş tatmin olmayanın ve-ya büyük arayışların, tutkuların peşinde koşanın eylemidir. Sava-şın kendisi, onun ordusu, büyük değerlere sahiptir. Oysa tutkular,arayışlar bir dünya kadar büyük olmalı.

Amerikan ordusu dünyaya sahiptir. Vietnam ordusuna bakın ül-kesini kazanmak istiyordu, Amerika'yı yendi. Onun da amacı bü-yüktü, ülke kazanmak istiyordu. Giap başlangıçta hiç de savaştananlamıyordu. Ama halk savaşının önderlik sorumluluğu kendisineverildiğinde dünyanın en büyük tekniğine, sayı gücüne rağmen,Vietnam gibi en yoksul, en zayıf bir halkın, en tekniksiz küçük birbirimiyle Amerika'yı dize getirdi. Amaç, Giap'ı oraya sürükledi,götürdü. Amerika hâlâ dünyanın en güçlü ordusudur ve dünya ça-pında egemenlik sürdürüyor.

Savaşa vücut veren bunlardır. Ama sizin savaşçılığınızda, amacıgörme yok, neye sahip olduğunuz belli değil. “Benim bir sigaramvar, yeter, birkaç tane kellok toplarım, onunla yetinirim yeter” di-yorsunuz. Hayır, savaşçı böyle tatmin olursa, amacını görmezlik-ten gelirse, ondan her şey çıkar, ama asla bir savaşçı çıkamaz. Ne-den sizlerde büyük kişilikler gelişmedi? Büyük hedef sahibi olmakiçin büyük ruhunuz olmalı.

Ruhunuz büyük duyacak. Özgürlüğü duyacak, toprağı duyacak.Güzel bir yaşamın nasıl olması gerektiğini hissedecek ve bunları

böyle hiçbir değerle değiştirmeden amaçlayacak. Şimdi bu kendi

330

Page 332: Nasil Yasamali II

başına o kişiyi sürükler; sürükledi mi beyni de çalışır. İşte o zamanünlü komutanlar çıkar. Sizlerden çıkmadı, neden çıkmadı? Çünküsizler çok azla yetindiniz. En değme Kürt ağası şu anda ne yapıyor?Kendini kırk türlü satıyor, düşmana bağlanıyor, işbirlikçilik yapı-yor. Bir korucu da bir maaş için aynı şeyi yapıyor. Küçük bir ko-muta yetkisi, hatta karın doyuran bir savaşçılık için, sizler de aynı-sını yapıyorsunuz. Bu, tehlikelidir. Bu, sömürgeciliğin veya düş-man savaşçılığının olsa olsa bir işbirlikçiliği olabilir. Halk savaşçı-lığı kesinlikle böyle olamaz. Peki, bunu nasıl yırtacaksınız? İşte dü-şünme gücüne, amaca bağlanma gücüne, sahip olma gücüne; “bü-tün halkıma sahip olacağım, bütün güzelliklere sahip olacağım; on-lar için büyük bir savaş gerekiyorsa onun da ustalığına soyunaca-ğım” vb. iddialara sahip olun, başaramamanız mümkün değildir.

Ben nasıl başardım? Söylediğim diyalektik gelişmeyle oldu. Ne-den benim bir ülkem olmasın, sorusunu çokça sordum kendime.Sizler bir sigaraya kırk takla atarken, ben “bir ülke düşüncesi neredebulunur” dedim. Etrafımdakiler bir kahveye fırlamak için, kahvedeya bir pişpirik oynamak, ya da sigara dumanı içinde boğulmak içinyarış ederlerdi. Bir küçük maaşa kendini çok satan arkadaşlarımvardı. Biraz hali vakti yerindeyse, hiçbir amaç büyüklüğüne bakmakbile istemeyen bütün insanlar etrafımızda vardı. Bir karıya, bir koca-ya, bir çoluk-çocuğa kavuştu mu, dünyanın bundan ibaret olduğunusanan, hemen her kesim vardı. Ben bütün bunlara tepki duydum.Daha büyük amaçlar olamaz mı, dedim ve hiçbir şeyi beğenmedim.Bu beni amacın büyüklüğüne, duyguların, arzuların büyüklüğünegötürdü. Bunları arayacaksınız, duyacaksınız! Siz ki, bir insansınız,benim gibi halktansınız biraz gerçeklere saygınız olmalıdır.

Bana ilgileriniz var. Hem de ölümüne.Düşünüyorum da, “Nasıl Yaşıyorum?” veya savaşa nasıl yakla-

şıyorum? Bana olan bu bağlılığınızı çözmek gerekiyor. Bu, ayıplıolanın, çirkin olanın bağlılığıdır. Bunu reddediyorum, benim böy-le arkadaşlarım olamaz. Zaaflarınızı başka şeylerle giderin, be-nimle değil. Bunu iliklerinize kadar hissetmeniz gerekiyor. Arka-daşlarım için yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Ama beni böylekendi zaafları için kullanan zihniyetten nefret ettiğimi de bilmekzorundasınız. Köleler, zavallılar, ağlayanlar, sızlayanlar, çirkinler

331

Page 333: Nasil Yasamali II

bana hiç yaklaşamaz. Bunu iliklerinize kadar hissedeceksiniz.Ben oyunun büyüğünü, küçüğünü ayırt etmem. Yaşamın büyüğü,küçüğü benim için yoktur. Basit bir oyun da benim için çok de-ğerlidir. Basit bir tarla işi de çok kutsaldır. Hepsini severim. Amaonu insan gibi yapmak, benim için çok zorunludur. İnsan gibiyapmadı mı döverim, kavga ederim. Gidin bacıma sorun. Hiçkimsenin rezil edemeyeceği kadar rezil ederim. Ne geziyorsunyanımda? İş yapma yeteneğin bu kadar zavallıysa niye geliyor-sun? Her zaman, her işte böyle bir seçkinciydim.

Şimdi size bakıyorum, bu kadar kötü halinizle bana nasıl yakla-şıyorsunuz! Hiç oralı bile olmuyorsunuz. Biz yiğitlikten dem vur-mak istiyoruz. Bilmelisiniz ki, yiğitlikten dem vurmak kolay de-ğildir. Kolay değil bizim şerefimizle birlikte yaşamak, onu taşı-mak. Yaşamı, bütünüyle biraz tanıyan arkadaşlarım için yapama-yacağım fedakârlık yoktur. Ama bu namerde, fazla yiğitlikle ala-kası olmayana peşkeş çekmek için değildir. Zavallıya, ağlayana,sızlayana bir bebek maması vermek için değildir. Öyle bir misal,öyle bir yargı ve yaşamı hiç yanlış anlamaya gerek yok. İşinizegelmiyorsa gidin, başka işlerle uğraşın.

Benimki deli işi, benimki acayip bir iş, ne derseniz deyin.İliklerinize kadar kendinizi hazır hissedeceksiniz. Müthiş bir ar-

zunuz olacak, güzel olmayı isteyeceksiniz.

Agitler Kemaller Hakiler çok

güzel bir yaşamın militanlarıydılar

Bazı PKK şehitlerini hatırlayalım.Örneğin Agitleri, Kemal Pirleri. Ben tek bir kelime konuşmadı-

ğım ve tek bir kelimelik eleştiri de yapmadığım halde Kemal herzaman nasıl yaşamak gerektiğini çok iyi bilirdi, çok iyi hissederdi.Hakiler de öyleydi. PKK'nin diğer şehitleri Mazlumlar, Hayriler deöyleydi, hepsi bilirlerdi. Agit de öyleydi, gerillada da olsa nasıl ya-şamak istediğini biliyordu ve kendini yaşama kesin vermişti. Za-ten büyüklükleri de bundandır. Ancak bunlar benim çevremde yeralabilir. Ama son zamanlarda sizlere bakıyorum; beni kullanıyor-sunuz, benimle alay ediyorsunuz. Sizde hiç arkadaşlık saygısı yok

332

Page 334: Nasil Yasamali II

mu? Bir gün sormadınız mı “ya bu sözüm ona önder, bu işe başko-muta eden kişilik, bunu kabul eder mi” diye.

İşte Agitler asla kabul etmeyeceğimi bilirlerdi ve onun için deçok güzel bir yaşamın ve savaşımın militanıydılar. Kimse onlarınbüyüklüğünü tartışamaz. Ama büyüklükleri sadece ve sadece benimbiraz hissettiğim, hiçbir zaman söylemediğim, ama bir emir gibi te-lakki ettikleri benim yaşam tarzına biraz anlam vermeleriydi. Kendi-mi fazla açmak istemem, ama anlayan böyle anlamak zorundadır.

Şimdi sizlerde saygı yok. İstediğiniz gibi, arkadaşlık ve partiilkelerimizle oynuyorsunuz ve bu hoşunuza gidiyor. Nereden çı-kardınız, kim öğretti size bunları? Kendi kendine bir bakıyorsunkontra gibi olmuş. Hiç korkmuyor musunuz? Vicdanınız yokmu? Hayretler içinde kalmamak elde mi? Bu, PKK tarihine, hiçyaraşır mı? PKK'nin büyük şehitleri var, bunu hiç kabul ederlermi? Daha bunun gibi, nasıl yaşayıp, savaşımın kenarına geldiği-nizi anlatacak bir sürü şey var. Anlattıracağım. Siz ilgi duymu-yorsunuz, çünkü çok bencilsiniz.

Yine o kocakarılar aklıma geldi. Köyümüzün en çirkiniydiler,çocukları da öyleydi. Ama kendilerinden başka gözleri hiç kim-seyi görmüyordu. Zayıflar her zaman böyle düşünür. Hiçbir şeyiolmayanlar, en bencil olurlar. Zenginler cömert olur, fakirler ol-maz. Bir şeyi olmayanlar sadece yalvarır ve onlar da hiçbir za-man saygıyla karşılanamazlar. Fikri, zikri olmayan, kimseye birşey veremez. Yalvarmak iyi bir meziyet değildir. Ağlamak, sade-ce düşmüş kadınlara ve çocuklara yaraşır. Şikayet etmek, çare-sizlerin mesleğidir, yiğitlere yaraşmaz. Bıktırıcı olmak, itici ol-mak insana ait özellikler olamaz.

Şimdi bütün bunlar acı, ama çoğunuzun raporlarında bol bol dilegetirdiği kişilik özellikleridir. Nasıl cesaret ettiniz de hâlâ böyle ya-şayabiliyorsunuz? Bir militana ağlamak, şikâyet, çaresizlik yakış-maz. Bütün süreçleri amansız zorluklarla yaşıyorum, hâlâ da her gü-nüm her saatim böyledir, ama ağlamam, sızlamam. Arzularım herzaman büyük, tutkularım, ihtiraslarım her zaman büyük, çabalarımçok büyüktür. Ve çare de buluyorum. Az mı zorluklarla boğuşuyo-rum? Ama inanılmaz bir güçle yoluma devam ediyorum. Yiğitlik bi-raz budur. Hiç itici miyim? Bakın hele son zamanlarda olağanüstü

333

Page 335: Nasil Yasamali II

çekici olmuşum, neredeyse dünyanın bayağı ilgiyle, ilginçlikle eğil-dikleri biri durumundayım. Bir konuşmam, bakıyorum ki, herkesiçalkalandırabiliyor. Düşman bile oldukça etkileniyor. Yani sizin iti-ciliğinize baktığımda dehşete kapılmamak mümkün mü? Önder ve-ya baş sorumlu böyle, ama siz tersini yaşayacaksınız. Ne haddinize!

Kendimi ve sizi anlamaya çalışıyorum. Vicdansız mısınız de-sem, bayağı duygusalsınız. Çaresiz mi desem sözüm ona savaşagirmişsiniz. Savaşa girmek, çare var demektir. Silahı eline almak,kördüğümü çözmeye geliyorum demektir. Aslında sizler silahıberbat ettiniz. Eline silahı alan, yalnız kaba silahı değil, komutasilahını, önderlik, yöneticilik silahını, baş hesap üzerinden komu-tan olma yetkisini ele alır. “Ben çözüm gücüyüm. Kördüğümleriçözmeye geldim, engelleri aşmaya, yenmeye geldim” demektir.Bir de savaştığınızı sanıyorsunuz. Değil savaşmak, sizlere yaklaş-mak bile mümkün değil. Komutan çok beğenilen, birimin ruhu vecanı demektir. Ama bizde komutan bastırandır, canı çıkarandır.Ben olsam kendi kendimi yerin dibine koyarım. Bu halimle bileacaba beni kabul ederler mi diye düşünüyorum. Halk kabul edi-yor. Ama ben kolay kabul etmem.

Benim kabul etme ölçülerim var, onların beni kabul etme ölçü-leri var. Daha fazla ayağa kalkan bir halk, daha fazla halkı çekenbir önderlik, benim için oldukça önemlidir. Kendi kendime hergün bu kadar çekiciyim, beğenilmez durumum var diyorum. Çokseviyorsunuz, bana saygı duyuyorsunuz. Ben çok az, sevip-sayıyo-rum da, çok arzuluyorum da, ama yine çok yetersiz diyorum. Sizebakıyorum, beğenilecek çok az yanlarınız var. Birimini kaçırtıyor,kendine bayılıyor. Herkes şikâyet ediyor, zorla “ben en iyisiyim”diyor. Kendine saygıyı yitirmiş, herkesten saygı bekliyor veyakendisini öyle sanıyor.

Kendimi beğendirmek için, kırk yıllık bir savaşımım var.Düşmana kabul ettirmek, halka benimsetmek, sizin gibi savaş-

çılara, savaşçı adaylarına, kızlara, benimsetmek için bitmez tüken-mez bir çabam vardır. Hâlâ da çok yetersiz, hâlâ da, “acaba benibiraz beğeniyorlar mı” diye kendime soruyorum.

Ama sizlerin kendinizi beğendirmeniz bebekler gibi, psikolojiniziçok iyi biliyorum. Sizi biraz beğenmiyorum desem, hemen morali-

334

Page 336: Nasil Yasamali II

niz bozulur. Hâlbuki ben bunun, günü gününe savaşını yürütüyo-rum. Çok açık, insanı etkilemek benim hoşuma gider. Zaten yaşambiraz da budur; yönetebilmektir. Ölümüne yönetiyorum, yine çokyetersiz görüyorum. Dikkat edin, son günlerde yönetim anlamındakavga çok şiddetlenmiştir. Bu, yaşama saygıdan dolayıdır. Yaşama okadar bağlıyım ki, bana bu yaşam, bu insan yaşamı evrende korkunçgeliyor. Büyük heyecan duyuyorum. Siz yaşamı bir sigara dumanın-dan ibaret sayıyorsunuz. Ve bunu dehşetle karşılıyorum.

Bu topraklara

neden ihanet ediyoruz?

Yaşamın başlı başına en büyük heyecan olduğunu, tuhaf oldu-ğunu duymak bile istemiyorsunuz. Onun özgürlüğü, onun bir düş-man tarafından boğduruluşu sizi etkilemiyor bile. Hâlbuki benimiçin dehşet verici, bütün insani yetenekleri ayaklandırıyor. Savaşçıbiraz böyle ortaya çıkar. Biraz böyle yetiştiğinizi sanıyordum, bek-liyordum. Savaş duygularınızın ve onun yüce amaçlarına bağlanı-şınızın böyle oldukça anlamlı geliştiğini sanıyordum. Fakat öyledeğil. Çarpıtmışsınız, daraltmışsınız ve sonuçta tıkanmakla yüzyüze gelmişsiniz. Bu kesinlikle sizi etkili bir asker ve komutan ya-pamaz. Ben istiyorum ki, artık bu yanıltma işine son verilsin. Buyaşamınızın bir kader olmadığı kanısındayım. Ben kaderi, alışkan-lıkları her gün kendi ellerimle öldürüyorum.

En büyük alışkanlık savaşçılıktır.En büyük kader yeniliktir, her gün yenilik!Başka türlü bu boğucu gerçekliğinizden insan kurtulamaz ki!

Haklısınız, bu ülkenin edebiyatını, türküsünü fazla yapan yok,yüreğinize öyle fazla değerler yerleştirilmemiş. Ama ben kendikendime ediniyorum, seslerden etkilenme, renklerden etkilen-me, olumlu olumsuz yönleriyle kendime göredir. Dili olmayanbir halktan anlama, yüreği toptan durdurulmuş bir insanlar orta-mında yüreğini saklama, yine ruhunu her şeye satanların mutlakolduğu bir toplum içinde ruhunu satmama, bütün bunlar bendegizlidir ve bir savaş konusudur. Şimdi bütün bunlardan “bizdeeser yok” diyeceksiniz.

335

Page 337: Nasil Yasamali II

Anlıyorum!Sizi anlıyorum! Ama bütün bunlara rağmen, yine ruhunu satma-

ma, bütün renkleri, bütün sesleri bir sanatkâr inceliğiyle hissetme,anlam verme benim için önemlidir. Size göre bir harabeden ibaretolan, hep kaçılması gereken o topraklardan bir kutsallığı görmeyekadar götürmek; çok bağlı olmak, kısaca benim için ülke toprakla-rında dolaşmak, başlı başına bir zevktir. Harabeler beni çok heye-canlandırır, mağaralar, kuyular, kayalar, hatta ufak ufak taşlar, kı-raç topraklar, derin topraklar, meşe ağaçları, kendini güzel koru-muş yeşil parçalar, hepsinin başlı başına bir heyecanı, tahrik edişivardır. Heyecan verici, bir uğultusu bile insana bir roman gibi ge-lebilecek yerler vardır. Şimdiye kadar “ülke dağlarında şu kadarheyecanlandım ve bunu da savaşıma şöyle nakşettim” diyen bir tu-tumu hiç görmedim. Hâlbuki ben kırk yıldır onun ruhuyla yaşa-dım. Bulutların süzülüşü, benim için başlı başına bir manzaradır.

Yağmurların yağışı tamamen yüreklere su serpmedir.Suların akışı bir hayattır.İnsanlar da bunu hep böyle görmüşlerdir, ama bizde bu şimdi

durdurulmuştur.Yaşam nedir? Yaşam düşmanın çöplüğünde bir basit kırıntıya kırk

takla atmaktır. Bu felsefeye inandırılmışsınız. Bu yüzden duygularölmüş. Yoksa, ülkede halkın güçleri birleşse elde edemeyeceklerihiçbir zenginlik yoktur. Hatırladığım en eski bir duygumdu: Nedenbunlar kendi içlerinde birleşemiyorlar? Neden herkes kaçıyor vedünyanın en ücra köşesinde iş buluyor? Hayretler içinde kalıyordum.Adana'da, daha sonra Avrupa'da, dünyanın dört bir tarafına savrul-muşlar iş arıyorlar; iş bulmuşlar da, para gönderiyorlar. Hep merakı-mı çekti ve kendi etrafıma acıyla bakıyordum. Bu topraklar ihanet mietti bize veya biz neden bu topraklara ihanet ediyoruz? Hiçbir şeyelimizden gelmez mi? Çar naçar ben kendi çocukluk işlerimi yapı-yordum. Kendinize bir bakın hemen durumlarınızı anlarsınız.

Topraktan ilginiz çoktan kesildi.Hatta size bir karabasan gibi geliyor ve hep arkanızı dönüyorsu-

nuz. Daha inkâra gelmedik. İnsanımız olarak birbirinize baktığı-nızda, düşmanlık başladı. Asıl savaşınız, birbirine bakmakla baş-lar. En üst komutanlarımız arasındaki son tartışmaları görüyorsu-

336

Page 338: Nasil Yasamali II

nuz. Kendi kendilerini müthiş bir birliktenliğe götürme yerine, bo-şa çıkartmayı geliştiriyorlar. İşte Kürt’ün kendi kendini düşmankılması! Halk olarak her gün birbirlerini katlederler. Yalnız kabaanlamdaki bir katletmeden bahsetmiyorum, birbirinizi çirkinleşti-riyorsunuz. Örgütlenme zor gelişiyor, eylemlilik hiç gelişmiyor,kendi düşmanlıkları kendi kendilerine yeterlidir.

Benim olması gerekenler düşmandadır, düşmanın olması gere-kenler ise benimdir. Veya düşmana çok hizmet edecek her şey yap-tığınız şeylerdir. Ama tapınılması gereken değerler ise sonuna ka-dar terk edilmişlerdir.

Bütün bunlar bize büyük acı veriyor. İnsanlara bu temeldeyaklaşım gösterdik. Dünyada benden daha amansız bu halkı eleş-tiren, sizleri eleştiren olmamıştır. Ama şunu çok iyi biliyorsunuzki, bütün bunlar sizi biraz kendinize getirebilmek içindir. Bir kü-für uğruna cinayet işleyen bir halk gerçeğinden geliyorsunuz.“Birbirinizi bu kadar vurmamalısınız, bu kadar birbirinizi hiçesaymamalısınız, bu kadar kendi kendinizi çirkinleştirmemelisi-niz” dediğimin farkında olduğunuz için çar naçar her şeye evetdiyorsunuz. Ama insan birbirine bu kadar kötülük edemez. Partiiçinde yürütülen savaşa, ordulaşmaya gösterilen karşı direnci endeğme düşman bile gösteremez. Düşman ajanı bile daha uygunçalıştırılabilir. Ama objektif ajan sınır tanımıyor.

Yaşam hakkı için savaş

O zaman nasıl yaşayacaksınız, savaşa nasıl yaklaşacaksınız?Hiç moralinizi bozmak istemem. Ama savaş yiğitlerin işidir. Buhalinizle savaşa hiç yaklaşmayın ve kirletmeyin. Doğru bir sözübile heyecanla söyleyemiyorsunuz, silahı peki nasıl kullanacak-sınız? Bu silaha yazık değil mi? Ters vurur, yanlış vurur, senivurur, çevreni vurur. Olan da budur. Gel de dehşete kapılma!Ayrıca nasıl bir yaşam için savaşı fark etmiyorsunuz, savaş mut-laka yaşam gerçeği olmazsa, ancak karşı-devrimcilerin işi olur.Onlara faşist, bilmem despotlar denilir; onların en insanlık dışıişidir. İnsan öldürme en tehlikeli, en zor iştir. Ne zaman kabuledilebilir? Yaşam ölümden daha beter olduğu zaman, yaşam

337

Page 339: Nasil Yasamali II

hakkına mutlak gereksinim, yaşam hakkını mutlak kullanmamızgerektiği zaman. Ki, yaşıyorsak bu, böyledir.

Anamla savaşımım neden şiddetliydi?Beni yaşatacak gücü yoktu. Anamı toplum yerine de koyabi-

lirsiniz. Beni yaşatacak gücü olmadığı halde, beni yaşar gibiyaptı. “Sen adamsın işte.” Zaten sonra da anam, “pek adamabenzemiyorsun” dedi. Mevcut ölçülere göre “bunun adam ola-cağı yok” diye düşünüyordu. Sürekli tartışmalı ve mücadeleciy-dim, kavgalıydım. Bir yanlışlık var bu işte, dedim. Bu çocukböyle yaşayamaz, yaşama hakkını kullanamaz. O “yaşa” diyor-du. Nasıl yaşayacağım? Onun altüst yapısı yok. Bunu tespit et-memiz çok önemliydi ve önce, beni yaşamaya zorlayan anamakarşı savaşmaya başladım. Neden beni böyle, yaşamayacağımhalde bu yaşam sorunlarıyla yüz yüze getirdin, dediğimde fuka-ra başını kaldıramadı. Çok kavgacı bir kadın olduğu halde bunuyapamazdı. Bana göre bir suçluydu. Çocuklar böyle doğmama-lıydı. Sonra kaderdir denildi. Civcivler meselesi oldu bir kere. Ozaman savaşa yüklendim, başka çarem yoktu. Tüm yaşam hak-kımı kullanmak için savaş. Savaştan başka hiçbir şey seni yaşa-ma saygılı olmaya götürmez. Zaten savaş felsefesi bende böylevücut buldu. Onun için her şeyi bu temel amaca bağladım.Anam bile “bu adam olamaz” diyorsa ben nasıl saygıdeğer biriolarak yaşayacağım. Bilmem şöyle-böyle bir sürü köylüler zatenher gün dalga geçiyorlar. Şehre adım atıyorum, şehir çocuklarıdaha da alayları geliştirmişler.

Her yerde ve her şeyde bir zavallı gibiyim. Şimdi burada yaşamhakkını, yaşama saygıyı bilmem gerekir. Sizin gibi saygısız ola-mam, öldürseniz bile sizin gibi bir gün yaşayamam. Bu benim fel-sefemdir. Öyle çirkin olmak, sevgisiz, saygısız yaşamak, kendinidayatarak, biraz da elinde yetki, para veya gücün oldu mu kendimidayatmayı, en aşağılık yaşam olarak değerlendiriyorum.

Peki, saygılı yaşamayı nasıl başaracağım? Herkes alay ediyor.Hatırlıyorum, kendimi böyle çuvalların altına sokardım. Şehrin için-den geçerken beni görmesinler diye arabaların, yine çuvalların ar-kasına gizlenirdim. Herkes beni görünce alay eder diye. Hâlbuki öy-le bir durum da yoktu. Ama yaşayamadım, olmaz diyordum.

338

Page 340: Nasil Yasamali II

İyi olmak zorunluluğunu duydum. Öğretmenlerimin gözünegirmek için, olağanüstü karşılarında dururdum. Hep en öndey-dim. Bu, bana biraz güç verirdi. Neden? Çocuklar içinde, kadın-lar karşısında hemen hepsini de iyi yaşayabilirsin. Çünkü çoğu,insan yerine koyacak durumda değiller. Koyamazlar, çok zor.Ama savaşa başlamışım; savaş da okuma savaşı, konuşma sava-şı, etkileme savaşıdır. Hemen her gün, her yerde bir şey kopar-ma savaşıdır. Oyun savaşı, hırsızlık savaşıdır. Hemen hepsinde,işte bak yapabiliyorsun, olabiliyor diyordum. Sosyalizm savaşıdaha sonra gelişti ve hâlâ bunu dünyaya kabul ettirmeye çalışı-yorum. Amerikalı'ya, bilmem Avrupalı'ya, Ortadoğulu'ya kabulettirmezsek saygıyı bulamayız.

Bana göre Kürt denilince, en hor görülen, en eşekçe kullanıl-mak istenilen halk akla geliyor. Sizler belki bundan dehşet duyma-yabilirsiniz, ama ben müthiş dehşet duyuyorum. Çünkü kendimesaygıyı yitirmemişim. Daha doğrusu yaşama “evet” dediğim za-man, aşağılık biçimlerini kabul etmemeyi de prensip edindim.

Anamla kavgamın bana öğrettiği, madem anamın kollarına veyateslim olmuş kollarına kendini terk etmek istemiyorsun, özgürlük,yeni yaşam istiyorsun, o zaman başarabilirsen savaş. Zaten onuniçin herkes “çılgınsın” diyordu. Ama bana göre yaşamak ancakböyle olabilirdi. Hâlâ yaşam kaygısı veriliyor. Size “ben yaşıyo-rum” diyebiliyor muyum! Şimdi sizler yaşam konusunda oldukçarahatsınız. Ama ben dikenli koltuk üzerindeyim. Bir gün bile ken-dimi kaybetsem, “oh rahat yaşayayım” desem, benim için bütünrahat günler bitti-gitti demektir.

TC'den değer koparmak

bir savaş gerekçesidir

Sizin anladığınız anlamda yaşamak, ancak çocukluk yıllarınadoğru gittikçe imkân dahiline girebilir. Bana doğru, bugüne doğ-ru gelmedikçe yok olur. O eski tarz yaşam gitti, bir daha olamaz,olmaması gerekir. İşte bu, savaşın gelişimidir. Savaş-ordu dersidiyorsunuz ya, işte bu felsefe, bu yaşam hakkını kullanmam oldubu savaş. Ve bu ordu oldu. Başka türlü kendimi insan edemez-

339

Page 341: Nasil Yasamali II

dim. Herkes alay ediyor, kimse beğenmiyor, kalacağım bir yeryok. Ben sizin gibi gidip başkalarının memleketinde, bilmemevinde rahat edemem ki! Çok rahat köylere gidiyorsunuz, başka-larının evine istediğiniz gibi yayılıyorsunuz. Ama bu bana çokzor geliyor. Çok hürmet ederler, çok misafir etmek isterler. Bende çok şey veririm ki, benim misafirliğim onlara mutlaka birşeyler kazandırsın. Onun için misafir ederler, ama yine de çokzorlanırım. Bir an önce oradan kurtulmak, kurtuluştur. “Köye gi-riyoruz, şehri seviyoruz. Bilmem işte bol bol şeyler hediye edi-yorlar” diyorlar. Ben bundan nefret ediyorum. Ucuz hediyeler,yemekler üzerine, misafirlikler üzerine kurulmak, en sıkıldığımbir durumdur. Kendi emeğimle yaptığım bir yemek benim içinen lezzetli yemektir. Başkalarının elinden çıkmış bir şeyi çok zo-runlu olmadıkça veya dolaylı olarak “benim emeğim onun bazıgereksinimlerini karşılıyor, onunki de benimkini karşılıyor” fel-sefesine uygun olmazsa kesin yemem.

Başkalarının malından almayı, örneğin TC'den veya hakkı ol-mayan zenginlerden değer koparmayı ben bir savaş gerekçesi sayı-yorum. Ama başka türlü, bir kişinin bir ufak bulgur tanesi kadar,tırnak kadar parça ekmeğini bile haksız yiyemem, el atamam. Herşey emekle kazanıldıktan sonra, ancak senin hakkını emekle, yanisosyalizm savaşıyla böyle bağlantılı kıldık. Askeri savaş başka,şimdi savaş başkadır.

Bir de emek savaşı var.Kendinize uygulayın, başkalarının emeğine ucuz konmayan içi-

nizde tek bir kişi yok. Hatta bu sizde kurnazlık, “işte bak nasıl iyikomutanlık yapıyorum” diyorsunuz. Sen bir emek hırsızısın. Ço-ğunuzun tarzı, ya emek hırsızı ya da hırsızın emeğini gasp ettiğibir köle, hamal tarzıdır. Ben buna yaşam der miyim? Yaşam için,savaşçılık için büyük bir saygısızlık ve rezalettir. Hemen sille-to-kat girip vurmak, atmak gerekir.

Daha buna benzer binlerce duygularım, yaptıklarım var. Nere-den, nasıl anlatayım veya sizin kadar kıt anlayışlılar olduktan son-ra insan fazla anlatma gereği de duyamıyor. Çünkü istemesini, an-lamasını bilmiyorsunuz. Bilseniz, iradeye indirgeyemiyorsunuz,inanılmaz yoğunlukta bir cücelikte ısrarlısınız.

340

Page 342: Nasil Yasamali II

Güzellik savaşı, artistik savaş yok denecek kadar az.Bu da çekilmez kişiliğinizi ortaya koyuyor. Ben bu konuda da

son derece artistik olduğumu söyleyebilirim. Nereye gidiyorsamherkes en esaslı filmi gördüğü kadar heyecanlanıyor. “Seni sey-retmek istemiyoruz” diyen hiçbir kişi yok. Bu, savaşçı kişiliğinartistik değeridir. Yani heyecanla yürür, heyecanla konuşur, heye-canla iş yapar. Güzel yapar, etkileyici yapar. Kendinize uygula-yın: “Geldi başbelası, kaşmer geldi, geldi bilmem ne” denilme-yen bir kişi var mı? Ama vicdanlarınız bunu rahatlıkla kabul edi-yor. Acaba o dost, o kitle, o çalışma birimi beni nasıl karşılar diyedüşünmüyorsunuz. Ben bu halimle bile bir yere gittim mi en bü-yük sıkıntılarım, histerik derecesinde, nasıl karşılanacağım diye-dir. Ve hepsi de çok güzel karşılamaya hazırdır. Ama yine de bü-yük sıkıntısını duymamam imkânsızdır.

Şimdi sizler, bastırmaya, yürekleri parçalamaya gidiyorsunuz.Her şey kendini çirkince hissettiriyor. “Daha daha kabul et! Ağan,paşan geldi, önümü açın” diyorsunuz. Yüreklere basıyorsun, göz-leri çıkarıyorsun, ama bizim komutanın umurunda mı? Etkileyicibir kişiliğiniz yok. Ben anarkarargâha da söyledim. Kendi arala-rında “Nereye koşuşturuyorlar?” dediklerinde, “keşke ileri sırala-ra koşuşturabilselerdi” dedim. Şu an bıraksam, kimse birisinemerhaba bile demez. Doğru değerlendirin, örgüt sayesinde kendi-nizi sahte kahramanlar yerine koymayın. Bu, büyük bir yanlışlık-tır. Tekrar vurguluyorum, bu kadar emeğin sahibi olmama rağmen,kendimi hâlâ sizin kadar etkili kabul ettirmeyi yakıştıramıyorum.

Yaşam cesaret ile korku

tahterevallisi arasındaki dengedir

Bütün hünerim şudur: Güzel bir iş yapayım, çok etkili bir yak-laşım göstereyim, zamanında; gelen-giden, beni hep zamanındagörür. Bekleneni görür ve kesin olumlu etkilenir. Bu benim içintek kurtuluş çaresi oluyor. Bunu kendinize uygulayın. Gelen piş-man, giden pişman. Gelen rahatsız, giden rahatsız. Peki, siz, bıra-kın komutanlığı, sıradan bir arkadaş olmayı becerebilir misiniz,mümkün müdür? Bastırma teorileri sizindir. İlgisizlik, ikirciklik,

341

Page 343: Nasil Yasamali II

hemen hemen hepinizin raporunda, hatta değerlendirmelerinizdeortak özelliklerinizdir. Savaşa ve yaşama doğru bir felsefeyle yak-laşamadığınızdan dolayı bu böyledir.

Dünyanın en korkak insanı olduğumu da söyleyebilirim. Kor-kuyla yaşam arasında bir bağlantı olduğu için ciddiye aldım. Nasılbir cesaret? Benim için çok zor bir şeydi. Niçin cesaret? Vurmayakalkacağım, ama her şey elden gidecek, can elden gidecek diyekalkmıyorum. Bu da benim için yaşama saygısızlıktır. Yaşam mut-laka saygı duyulması ve ölümsüzce yürütülmesi gereken bir ey-lemdir. Sözüm ona cesaret adına, ya kendimi ya da haksız bir bi-çimde etrafımı, bir çırpıda birliklerinin veya savaşçılarının canınason verdirmek, beni müthiş etkiler.

İşte korkuyla, yaşam arasındaki bağı bu kadar müthiş değerlen-diririm. Yaşamanın gerektirdiği kadar korku, gerektirdiği kadar ce-saret sahibiyim. Yaşam çok korkulu olursa kendini korumayı esasalır, ama saygılı bir yaşam, kabul edilebilecek bir yaşam için demüthiş cesaret gerekir.

Demek ki yaşamı, cesaret ile korku tahteravallisi arasındakibir denge noktası olarak değerlendireceksiniz.Özgürlüğün, özgürlük savaşının en amansızının gerektirdiği

kadar cesur olmayı, her yerde ve her zaman bileceksiniz. Amabunu hemen kaybetmemek için, çok korumak için müthiş endi-şeli ve korkuyla karışık yürüteceksiniz. Ama şimdi sizin cesaretfaktörünüze de, korku faktörünüze de bakıyorum, yürekler acısı.Cesaret çok körce, korku çok yersizcedir. Ani dengeyi kurama-mışsınız. Bir komutan için de yaşam endişesi, korkusu kadar,yaşam cesareti kesinlikle başta gelen özelliklerdir. Siz daha ken-dinizde bunları ölçmemişsiniz bile. Ben ise nefes nefese cesaretve korkuyu, yaşamın tahteravallisinde an be an götürüyorum.Sizde ise cesaret nerede, büyük endişe nerede? Siz korkuyu da-ha ölçmemişsiniz. Ama biraz beni anlasanız, bu dengenin nasılmüthiş seyrettiğini görürsünüz.

Daha “Nasıl Yaşıyorum?”, “Savaşa nasıl yaklaşıyorum?” so-rusuna kadar birçok husus söylenebilir. Umarım ileride “NasılSavaşmalı?” ciltler dolusu değerlendirme halinde sunulur. Bukonuda veriler çoktur.

342

Page 344: Nasil Yasamali II

Savaşla bağlantılarım günlüktür ve sıcak savaşıma da bir adımkala yaklaşıyoruz. Ben hâlâ savaşa en temel duygular ve felsefikboyutlar temelinde yaklaşma gereğini duyuyorum. Çünkü bu ol-madan günlük savaş taktiklerine anlam vermek mümkün değil-dir. Dağ “beni böyle kullan” etraftaki, doğadaki her şey “şöylesavaş” diye bağır bağır bağırdığı halde siz hâlâ oralı olmuyorsu-nuz. Bu yüzden durumunuzu, böyle basit savaş duygularının ger-çekliğinden, onun felsefesine kadar, bizde nasıl geliştiği üzerindedurarak göstermek gereğini duydum. Bu, mevcut savaş haliniziaşacaksınız. Savaş ve yaşam bağlantısı, parti ve ordu yaşamınınmücadele tarzıdır. Doğru esaslarda ele almayı sağlayabilirsiniz.En azından bir incelemeci olarak gerekeni yapın, daha sonra ka-rar verin. Ama incelediyseniz, biraz da karar verdiyseniz, asla birdaha, bu, içine düştüğünüz durumlara düşmeyin. Böyle raporlaryazmayın ve karşımıza da çıkmayın.

Müthiş kinlerimle ve büyük

sevgilerimle savaşa yaklaşıyorum

Ben kendimi, sandığınız gibi asla bir komutan olarak görmüyo-rum. Ama savaşın bazı işleriyle uğraşıyorum. Karşınızdayım vebazı işleri yapmaya çalışıyorum. Dikkat edin, bu, sıradan işlerinbile ne kadar ciddiyet, ne kadar anlam ve disiplin istediğini de tak-dir etmelisiniz. Mümkünse bu temelde kendi savaş felsefenizi, sa-vaş duygularınızı değişikliğe uğratmalısınız. Öncelikle yaşamasaygıyı, savaşa yaklaşımınızı gereken düzeyde cevap vermeyi, ka-bul edilebilecek ölçüler dahilinde sergilemelisiniz. Aksi halde, aslabizimle yürüyemezsiniz ve çok zorda kalırsınız. Hiçbir şey kendinialdatma ve yalancılık kadar tehlikeli değildir.

Elinizden her tür kötülük, yaramaz iş gelsin, ama asla savaşgibi, yaşam gibi en dikkatli olunması gereken hususlarda, düz,ikircikli, tıkanmış, bunalımlı yaklaşım gösterilmesin. Dünyanınen çirkin mesleğini yapın, yeri vardır, ama savaş gibi kutsal veher şeyin artık bağlandığı bir eyleme girerken, şimdiye kadarçokça söylediğiniz gibi “Yanılgılıydım, her gün bu kadar taktikdışılığa düştüm. Savaş yaşamıyla bağdaşmayan her şey bende

343

Page 345: Nasil Yasamali II

gelişti. Tıkandım, bunaldım, yüzeysel kaldım” diyemezsiniz.Hayır! Her şeyi yapın, ama savaşa bu kelimelerle ve altındakibu kişilik nedenleriyle yaklaşmayın.

Henüz kendimi etkili bir komutan olarak görmüyorum. Görsey-dim, bunu söyleyenin dilini keserdim. Ve inşallah bir gün böyle birkomutan da olurum. Bir ana ki, çocuğu için kıyamet koparır. Elin-de kala kala bir çocuğu, yirmisinde bir delikanlısı, bir kızı kalmış,siz de onu dikkatsizlikten dolayı kaybettiriyorsunuz. Bu, hiç affe-dilir mi? Onu bir kahraman gibi savaştırırsanız, belki bir komutan-lık yetkiniz doğar. Kahramanca savaştırmak için gereken gücü ver-diğinizde sizin komutanlığınızdan bahsetmek mümkündür.

Hâlâ bu gücü kendimde göremiyorum. Ama çok çalışıyorum.Savaşa müthiş yaklaşıyorum, büyük bir azimle, müthiş birikenkinlerimle ve sevgilerimle yaklaşıyorum.

Çünkü bu savaş bana seveceklerimi kazandıracak.Çocukluk rüyalarımı gerçekleştirecek.Bunun için bu savaş çok tutkulu bir iştir.Ama çok düşünce, çok ölçü ve müthiş irade istiyor. Biraz öy-

le olmaya çalışıyorum. Belki herkes çok ayıplar, ama olanakları-mız dahilinde “Nasıl Savaşmalı?”ya cevap vermeye çalışıyo-rum. Hiç kimse bana “al sana bu kadar savaş olanakları” diyebir şey sunmadı. Her şeyi kendi ellerimle çıkarıyorum. Neredey-se ot bitmeyen kıraç topraklarda, değer yeşertmeye çalışıyorum.Bu ülkede savaş gibi bir olaya hiç kimse hazır tek bir kuruşunu,tek bir evladını bile veremez. Yılların büyük dilini dökmesey-dim, büyük örgütçülüğünü sergilemeseydim, bırakalım bugünküsavaş olanaklarını, siz düşmana karşı “ben varım” diyebilmegücünü bile gösteremezdiniz. Bütün bunları iliklerinize kadarhissetmezseniz, bizim gerçekliğimizdeki savaş tarzına asla an-lam veremezsiniz. Yaşam uğruna gösterdiğiniz büyük direncianlamalısınız. Kabul edilebilir, temel değerlerle, toprakla, öz-gürlükle bağlantılı ele alınması gereken bir yaşam için neler dü-şündük, neler yaptık? Bunları bilmeden, savaşmanın büyük ge-reğini kendinize kabul ettiremezsiniz. Savaş çok gerekli görül-düğünde, düşünce mutlak emrettiğinde ancak, siz de gereken ce-sareti ortaya çıkarabilir ve o da sizi yürütebilir.

344

Page 346: Nasil Yasamali II

Vurguluyorum, hiç alay edilmeyecek, hiç yüzeysel, düz, ikircik-li ele alınamayacak en temel eylem, savaş eylemidir. Ama sizlerşimdiye kadar, tam tersi bir biçimde savaş gerçeğine yaklaştınız.Büyük hata, affedilmez yaklaşım burada, bunu aşmanız gerekiyor.Ne yaparsanız yapın, bu gayri-ciddiyeti, bu yüzeyselliği, bu inanç-sızlığı, bu ikircikliği, bu düşünceden yoksunluğu aşın. Yine savaşbütün bir halkı temelden bağlayacak, kutsal bir amaca bağlanma-dıkça verilemez. Savaşta amaçsız kalmak, kendini en büyük fela-kete hazırlamaktır. Bir anınız bile amaçsız geçemez. Müthiş amacabağlanış, savaşı her koşulda yürüten saygıyı ve diğer nedenleri ki-şiliğinizde kışkırtır. Amaç deyip geçmeyin, ona bağlanmadıkça,hiçbir savaş yeteneğiniz açığa çıkmaz.

“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna ilişkin söylenen her şey, bizi “Na-sıl savaşmalı?” sorusuna ve cevaplarına da götürüyor. Çok müte-vazı bir şekilde, belki de çok alayla karşılanacak yaşam ve onunkavgasında kendimizi bugüne kadar getirdik. Üzerinde yoğuncadurursanız sizin için de öğrenilecek çok şey vardır ve kendi sa-vaşçılığınıza da güç verecek çok şey var. Mutlaka değerlendirin,yaşamınızla ve savaşınızla birleştirin.

Şubat 1996

345

Page 347: Nasil Yasamali II