nĠl tĠlapyalarinda (oreochromis niloticus)...
TRANSCRIPT
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
NĠL TĠLAPYALARINDA (Oreochromis niloticus) DENEYSEL
AEROMONAS HYDROPHİLA ENFEKSĠYONUNDAKĠ
(BAKTERĠYEL HEMORAJĠK SEPTĠSEMĠ)
PATOLOJĠK BULGULAR
Banu YARDIMCI
PATOLOJĠ ANABĠLĠM DALI DOKTORA TEZĠ
DANIġMAN
Prof. Dr. Yılmaz AYDIN
2007 – ANKARA
ii
iii
ĠÇĠNDEKĠLER
Kabul ve Onay ii
Ġçindekiler iii
Önsöz v
Simgeler ve Kısaltmalar vi
ġekiller vii
Çizelgeler ix
1. GĠRĠġ 1
1.1. Tilapya balığı 1
1.1.1. Kemikli Balıklarda Bazı Organların Histolojik Yapısı 1
1.1.1.1. Solungaç Yapısı 1
1.1.1.2. Karaciğerin Yapısı 2
1.1.1.3. Böbreğin Yapısı 3
1.1.1.4. Derinin Yapısı 4
1.2. Aeromonas hydrophila 5
1.2.1. Tarihçe 5
1.2.2. Etiyoloji 6
1.2.3. Epidemiyoloji 9
1.2.4. Patogenez 11
1.2.5. Bulgular 14
1.2.5.1. Klinik Bulgular 14
1.2.5.2. Makroskobik Bulgular 15
1.2.5.3. Mikroskobik Bulgular 16
2. GEREÇ VE YÖNTEM 18
2.1. Denemede Kullanılan Bakteri 18
2.2. Balık Materyali 18
2.3. Deney Akvaryumları ve Su 18
2.4. Aeromonas hydrophila LC50 Dozunun Belirlenmesi 19
2.5. Deneme Yeri 19
2.6. Deneme Ortamı 20
iv
2.7. Deneysel Enfeksiyonun OluĢturulması 20
2.8. Deneysel Düzen ve Nekropsi Yöntemi 21
2.9. Histopatolojik Ġnceleme Ġçin Doku Kesitlerinin Hazırlanması 23
2.10. Mikrobiyolojik Ġncelemeler 23
3. BULGULAR 24
3.1. Klinik Bulgular 24
3.2. Makroskobik Bulgular 24
3.2.1. Deri Bulguları 24
3.2.2. Solungaç Bulguları 25
3.2.3. Karaciğer Bulguları 25
3.2.4. Böbrek Bulguları 25
3.2.5. Kalp Bulguları 26
3.2.6. Mide ve Bağırsak Bulguları 26
3.3. Histopatolojik Bulgular 33
3.3.1. Deri Bulguları 33
3.3.2. Solungaç Bulguları 33
3.3.3. Karaciğer Bulguları 34
3.3.4. Böbrek Bulguları 34
3.3.5. Kalp Bulguları 35
3.3.6. Mide Bulguları 36
3.3.7. Beyin Bulguları 36
4. TARTIġMA 44
5. SONUÇ VE ÖNERĠLER 49
ÖZET 51
SUMMARY 52
KAYNAKLAR 53
ÖZGEÇMĠġ 62
v
ÖNSÖZ
Aeromonas hydrophila tatlı su balıklarında görülen salgınların en
önemli etkenlerinden biridir. Deride ülser, iç organlarda kanama ve nekroz
odakları ile karakterize hemorajik septisemi‟ye neden olarak, özellikle
entansif yetiĢtiricilik yapılan balık çiftliklerinde önemli kayıplara neden
olmaktadır. Özellikle Afrika ve Asya‟da beslenme ve yetiĢtiricilikte oldukça
büyük bir önem ve ekonomik değere sahip olan tilapya balıkları, günümüzde
Amerika, Avrupa ülkeleri ve Türkiye‟de de yetiĢtirilmeye baĢlanmıĢtır.
Hemorajik septisemi olguları tilapyalarda da önemli kayıplara neden
olmaktadır. Bu bağlamda bu çalıĢma ile yakın gelecekte Türkiye‟de de
ekonomik açıdan önemli olmaya aday bir balık türü olan tilapyalarda
(Oreochromis niloticus) daha önce deneysel enfeksiyon modeli çalıĢılmayan
hemorajik septisemi hastalığının patogenetik mekanizması ortaya konulmaya
çalıĢılmıĢtır .
Bu tezin oluĢturulmasında ve her aĢamasında değerli görüĢleri ile
yardımını esirgemeyen danıĢman hocam sayın Prof.Dr. Yılmaz AYDIN‟a,
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı akademik ve
idari personeline, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı‟na, Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Su Ürünleri Bölümü‟ne, öğrenim hayatım boyunca desteklerini
esirgemeyen annem Nigar ALTUNSARAY ile babam Cengiz
ALTUNSARAY‟a ve değerli meslektaĢım ve sevgili eĢim Yrd.Doç.Dr.Cenk
YARDIMCI‟ya teĢekkürlerimi bir borç bilirim.
vi
SĠMGE VE KISALTMALAR
A. hydrophila Aeromonas hydrophila
Gram (-) Gram negatif
% Yüzde
g Gram
L Litre
oC Santigrat derece
RSKK Refik Saydam Ulusal Tıp Kültür Koleksiyonu
CFU Colony Forming Unit
LC50 Letal Konsantrasyon
H2S Hidrojen sülfür
HE Hematoksilen-Eozin
µm Mikrometre
PBS Phosphate Buffer Solution
ip Ġntraperitoneal
ark. ArkadaĢları
PAS Periodic Acid-Shiff
vii
ġEKĠLLER
ġekil 2.1. Balıklarda intraperitoneal enjeksiyonun uygulanıĢı ġekil 2.2. Nekropsi yöntemi.
a, b.Ventral ensizyon c, d, e.Lateral ensizyon f, g.Operkular ensizyon h.Lateral karın duvarının serbestleĢtirilmesi
ġekil 3.1. a.Kontrol grubu tilapya balığı b.Enfeksiyona bağlı olarak deri renginde koyulaĢma (E2) c.Kaudal (kuyruk) ve dorsal (sırt) yüzgeçte erime (E4; oklar) d.Pektoral (göğüs) yüzgeçte erime (E4; ok) e.Pektoral yüzgeç tabanında hiperemi (B4; ok) f.f.Akvaryum tabanında yan yüzme (E6)
ġekil 3.2. a.Kontrol grubu solungaç
b.Solungaçta hiperemi (C4). ġekil 3.3. a.Kontrol grubu mide ve bağırsak
bb.Mide serozasında hiperemi ve bağırsakta sarımtırak renkli mukuslu sıvı (E10;ok).
ġekil 3.4. a.Kontrol grubu karaciğer b.Karaciğerde geniĢ pariyetal yüzünde kanama odakları (E3; siyah oklar) c.Karaciğerde geniĢ boz beyaz odaklar (C7; siyah oklar); safra kesesinde
zümrüt yeĢili renginde aĢırı safra salgısı birikimi (kırmızı ok).
ġekil 3.5. a.Kontrol grubu böbrek b.Böbrekte hiperemi (C1) c.Böbrekte subkapsuler kanama (E2; oklar)
ġekil 3.6. a.Kontrol grubu kalp b, c.Kalpte atrioventriküler bölgede (E4) ve ventriküler bölgede (C2) kanama
ġekil 3.7. a, b.Yüzgeç tabanında hiperemi (A2, E9, oklar) , HE x100
ġekil 3.8. a.Kontrol grubu solungaç dokusu, HE x400 b.Solungaçta hiperemi (C8, çift yönlü ok), HE x100 c.Solungaçta sekonder lamellerde telangiektazi (C3, ok), HE x400 d.Solungaçta klorit hücre hiperplazisi (E3, ok), HE x400
ġekil 3.9. a.Kontrol grubu karaciğer dokusu, HE x400 b.Karaciğerde pasif hiperemi ve hepatosit sitoplazmalarında değiĢen büyüklükte
keskin sınırlı yağ vakuolleri (C5, siyah oklar), HE x400 c.Karaciğerde kapsula altında geniĢ kanama (E3), HE x100 d.Karaciğerde hepatositlerde fokal nekroz (ok) ve lenfosit infiltrasyonu (D7), HE
x100
ġekil 3.10. a.Karaciğerde diffuz yağlanma ve fokal lenfosit infiltrasyonu (E10, ok), HE x100 b.Karaciğerde diffuz yağlanma ve fokal lenfosit infiltrasyonunun daha büyük
büyütmeyle görünümü (E10), HE x400 c.Karaciğerde dejeneratif değiĢikliler ve pankreas hücrelerinde fokal nekroz (D4,
ok), HE x400 dd.Karaciğerde pankreas hücreleri çevresinde fokal lenfosit infiltrasyonu (E3), HE
x400
viii
ġekil 3.11. a.Kontrol grubu böbrek dokusu, HE x400 b.Böbrekte Ģiddetli hiperemi (iki yönlü ok) ve tubul epitellerinde dejeneratif
değiĢiklikler (D4, sarı oklar), HE x400 c.Böbrekte kanama (iki yönlü ok) ve tubul epitellerinde dejeneratif değiĢikliler
(C2,sarı oklar), HE x400 d.Böbrekte kanama ve tubul epitellerinde nekroz (E2, beyaz oklar), HE x400 e.Böbrekte tubul epitellerinde nekroz (E8, beyaz oklar), HE x400 f.Böbrekte intersitisyumda lenfosit hücre infiltrasyonu (B4, sarı ok), HE x400
ġekil 3.12. a.Kontrol grubu kalp dokusu, HE x400 b.Kalpte perikardda kanama (C2), HE x100 c.Kalpte kas fibrilleri arasında Ģiddetli hiperemi ve çevresinde lenfosit hücre
infiltrasyonu ile mikrohemorajiler (D4, ok), HE x400 d. Kalpte kas fibrilleri arasında lenfosit infiltrasyonu (B7, oklar), HE x400
ġekil 3.13. a.Kontrol grubu mide dokusu, HE x100 b.Submukozada hiperemi ve submukoza ile tunika muskulariste lenfosit
infiltrasyonu (D7), HE x100
ġekil 3.14. a.Kontrol grubu beyin dokusu, HE x100 b.Beyinde fokal lenfosit infiltrasyonu (D8), HE x100 c.Beyinde fokal lenfosit infiltrasyonu (E6), HE x400
ix
ÇĠZELGELER
Çizelge 1.1. Hareketli aeromonadların diferensiyasyon çizelgesi
Çizelge 3.1. Makroskobik bulguların organlara göre dağılımı ve derecelendirilmesi
Çizelge 3.2.Histopatolojik bulguların organlara göre dağılımı ve derecelendirilmesi
1
1.GĠRĠġ
1.1. Tilapya Balığı (Oreochromis niloticus)
Agnatha (çenesiz balıklar), Chondrichthyes (kıkırdak iskeletli balıklar) ve
Osteichthyes (kemikli balıklar) olarak 3 grupta sınıflandırılan balıklardan
özellikle ekonomik yönden öneme sahip olan kemikli balıklardır. Tatlı ve tuzlu
sularda yaĢayan balıkları içine alan yaklaĢık olarak 20.000 türü kapsar.
Aslında kemikli balıklar Teleostemi alt sınıfında yer alan Teleost takımıdır
(Çelikkale, 1986). Cichlidae familyası içinde yer alan tilapyalar da bu takımda
yer alır (Waal, 2002; Alpbaz, 2005).
Tilapya balıklarının içinde bulunduğumuz yüzyıl içinde en önemli su
ürünleri arasında yer aldığı bildirilmektedir. Dünyada 85 ülkede yetiĢtiriciliği
yaygın olarak yapılmakta ve üretilen türlerin yaklaĢık % 90‟ı Oreochromis
niloticus olduğu bildirilmektedir (Bekcan, 1999). Ülkemizde de 1978 yılında
önce DSĠ daha sonrada Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından
Ġsrail ve Ġngiltere‟den getirilerek üretilmeye baĢlanmıĢtır (Sarıhan ve Toral,
1980).
1.1.1. Kemikli Balıklarda Bazı Organların Histolojik Yapısı
1.1.1.1.Solungaç Yapısı
Solungaçlar, teleostlarda (kemikli balıklar) tipik olarak farenksin altında
bulunan 4 çift holobranĢtan meydana gelir. Her holobranĢtan, branĢiyal yay
ya da solungaç yayının posterior kenarında, iki hemibranĢ çıkar. Taze bir
balık hemibranĢı yakından incelendiğinde bir dizi uzun kalın filamentten
meydana gelen primer lamellalar gözlenir. Görüntüsü yay üzerindeki tarak
diĢlerini andırır. Primer lamellanın dorsal ve ventral yüzeyinde sekonder
2
lamella olarak adlandırılan düzgün yarım ay benzeri oluĢumlar
bulunmaktadır. Her primer lamella üzerinde dorsal ve ventral sıralar halinde
sekonder lamellalar yerleĢmiĢ olup, bitiĢik filamentin lamella sıraları
boĢlukları tamamlamaktadır (Roberts 2001). Solungaç lamellasının yüzeyi
basit skuamoz epitel hücrelerden ve yüzey boyunca paralel pillar hücrelerce
ayrılmıĢ birçok kapillarla kaplanmıĢtır. Pillar hücreler, kapillarlardan endotel
hücrelere ayrılır (Hibiya 1982). Gaz değiĢimi sekonder lamella yüzeyinde
meydana gelir. On mikrometre aralıklarla dizilmiĢ pillar hücrelerle ayrılan bir
kalın katman, destekleyici zarf gibi epitel hücrelerden oluĢur. Pillar hücreler,
amiplerde bulunan kontraktil protein benzeri sütunlar içerir. Kan, ventral
aortadan yüksek basınçla pompalandığında, kontraktil elemanlar normal
Ģartlar altında bu yüzeyleri geniĢleterek direnç oluĢturur. Ayrıca pillar
hücrelerin daralması ve bükülebilmesi, gaz değiĢim yüzeylerinde kan akıĢ
oranının kontrolünde önemli rol oynar. Pillar hücrelerin boyutları 0.5-4µm
arasındadır (Roberts 2001). Sekonder lamellanın bazı kısımlarında ve bazal
epitelinde mukus hücreleri vardır. Klorit hücreler sekonder lamellanın
tabanında yer alırlar ve asidofiliktirler. Deniz balıklarında, tatlı su balıklarına
oranla daha fazla bulunurlar. Sekonder lamellalar; fiziksel, kimyasal ya da
paraziter, etkenler tarafından çabuk etkilenir ve patolojik bulgular çok kısa
sürede Ģekillenir (Hibiya 1982).
1.1.1.2. Karaciğerin Yapısı
Teleostlarda vücut boĢluğunun ön kısmında yer alan karaciğer, kırmızı
kahverengi olup genellikle iki lopludur. Midenin üzerinde ve mideyi kısmen
sararak uzanır. Safra kesesi karaciğerin içerisinde gömülü bulunur.
Karaciğerin her iki lobundan bir hepatik kanal (ductus hepaticus) çıkar ve
safra kesesine birleĢerek ana safra kanalını oluĢturur (Demir, 1992).
Karaciğer dıĢtan seröz bir membran ile çevrilmiĢtir. Kemikli balıklarda yüksek
omurgalılardan farklı olarak, merkezinde vena içeren lobüler yapı görülmez.
Hepatik arter ile portal vena karaciğere girer ve portal vena birçok kola
ayrılarak sinuzoidleri meydana getirir. Sinuzoidlerin aralarında, parankimi
3
oluĢturan hepatik hücreler, hücre kordonları teĢkil edecek Ģekilde
yerleĢmiĢlerdir. Parankim hücreleri poligonal hücreler olup yuvarlak
çekirdekleri ve çekirdekçikleri vardır (Hibiya, 1982; Ferguson 1989).
Karaciğer hücrelerinden salgılanan safra, hücrelerin aralarındaki ince
kanalcıklarla toplanarak daha büyük kanallara taĢınırlar ve bu kanallar safra
kanalına açılırlar. Safra kanalları ile safra ana kanalının bağlandığı bölgede
hepatik arteriol de bulunur. Karaciğer sinuozidleri endotel hücreler ile
kaplanmıĢtır. Makrofajlar sinuozidlere bitiĢik veya hepatositlerin aralarında
bulunur. Bazı kemikli balıklarda karaciğer basit ve kompakt bir organ olarak
bulunurken Cyprinus spp. (sazan), Tilapia spp., Sillago japonica,
Chrysophyrs major, Heliochoeres poecillopterus, Stephanolepsis cirrhifer ve
Platycephalus indicus gibi balık türlerinde pankreatik doku portal vena kolları
boyunca karaciğeri çevreler. Hepatik ve pankreatik dokunun birleĢtiği bu yapı
“hepatopankreas” olarak adlandırılmaktadır (Hibiya 1982, Ferguson 1989,
Roberts 2001).
1.1.1.3. Böbreğin Yapısı
Teleostlarda çift olan böbrek, vücut boĢluğunun dorsalinde yer almıĢ olup
omurganın ve dorsal aortanın ventralinde bulunur. Peritonun dıĢında bulunan
böbrek, ince, uzun, koyu kırmızı veya kahverengi bir organdır. Böbrek
yapısında çok sayıda nefron bulunmaktadır. Bir nefron baĢlıca iki katmandan
oluĢur. Bunlar renal korpüskül (Malpigi cisimciği) ve tubul kısmıdır. Renal
korpüskül glomerulus ve Bowman kapsülünden oluĢmuĢtur. Balık nefronu
yüksek omurgalılarda bulunan ince Henle segmentinden yoksundur. Renal
tubul kısmı tatlı su balıklarında iyi geliĢmiĢtir. Böbrekte boyun segmenti,
proksimal segment, ara segment, distal segment ve toplayıcı segment vardır
(Hibiya 1982). Nefron toplayıcı kanallarla devam ederek nefrik kanalı
oluĢturur. Nefrik kanal da mezodermal kökenli olan idrar kesesine açılır
(Demir 1992). Afferent arteriol duvarlarında PAS reaksiyonu ile pozitif
boyanan sekresyon granüllerinin bulunduğu jukstaglomerular hücreler
tanımlanabilir (Hibiya 1982).
4
Boyun segmenti ince ve kısadır. Proksimal toplayıcı tubul iki segmente
ayrılır. Birinci segmentte fırça kenarlı kübik epitel hücreleri vardır. Yuvarlak
veya oval Ģekilli büyük çekirdekleri olan bu hücrelerin sitoplazmalarında
mitokondriler ve sekresyon granülleri bulunur. Ġkinci segment nefronun büyük
bir bölümünü oluĢturur. Kanal lümeni birinci segmentten biraz daha geniĢtir.
Ara segment ise, proksimal toplayıcı kanalın ikinci segmentinin özelliklerini
gösterir. Distal toplayıcı segmente ait epitel hücrelerinde fırça kenar yoktur.
Sitoplazmalarında kaba granüller bulunan bu hücreler eozin ile proksimal
toplayıcı kanallara göre daha koyu boyanırlar (Hibiya 1982).
1.1.1.4. Derinin Yapısı
Balıklarda derinin yapısı türlere göre değiĢmekle birlikte temel olarak iki
tabakadan oluĢur. DıĢ tabaka olan epidermis balığın vücudunu korurken,
içteki tabaka ise dermis (corium) olarak adlandırılır (Hibiya, 1982). Epidermis
tipik olarak çok incedir, kemikli balıkların çoğunda 10-30 hücre tabakasından
oluĢur ve ortalama kalınlığı 250 mikron kadardır. Epidermis altta stratum
bazale ile onun üzerindeki stratum germinativum‟dan meydana gelir. Stratum
germinativum hücreleri çok yüzlü ve yüzeye yaklaĢtıkça yassılaĢan
hücrelerdir. Stratum bazale‟ye ait hücreler ise genellikle silindirik, konik ya da
topuz biçiminde hücrelerdir (Demir 1992). Stratum bazale‟de devamlı olarak
hücre çoğalması olur. Balıklarda genellikle epidermisi tamamen örten bir
stratum korneum bulunmaz. Epidermiste mukus üreten salgı hücreleri ya da
goblet hücreleri bulunur. Epidermisle dermisi yalnızca elektron mikroskopta
görülebilen bir bazal membran ayırır. Dermis genellikle üç tabakalıdır. En
dıĢtaki tabaka membrana terminans çok ince ve homojendir. Onun altında
gevĢek bir bağ dokusu olan ve bol kan damarı içeren stratum laksum
bulunurken, en altta kalın ve yoğun bağ dokusu lifleri içeren stratum
kompaktum yer alır (Hibiya 1982).
5
1.2. Aeromonas hydrohila
1.2.1. Tarihçe
Aeromonas hydrophila tatlı su balıklarında görülen salgınların en önemli
etkenlerinden biridir ve baĢlıca deride ülser, iç organlarda kanama ve nekroz
odakları ile karakterize bir enfeksiyona neden olur. Enfeksiyon; Bakteriyel
Hemorajik Septisemi, Aeromonad Septisemisi ya da Red Pest olarak da
adlandırılır (Roberts, 2001).
Daha önceleri Vibrionaceae familyası içinde yer alan Aeromonaslar,
günümüzde Aeromonadaceae familyası adı altında toplanmıĢtır (Colwell ve
ark., 1986; Rollins ve Joseph, 2000). Literatür verilerinde, ilk defa 1891
yılında Sanarelli tarafından izole edildiği ve Bacillus hydrophilus olarak
isimlendirildiği görülmektedir (Buchanan ve Gibbons, 1974; Richards ve
Roberts, 1978). Daha sonraları, Bacterium punctatum, Aeromonas punctata,
Aeromonas hydrophila, Aeromonas liquefaciens, Proteus hydrophilus,
Pseudomonas punctata, Pseudomonas hirudinis ve Pseudomonas granulata
olarak değiĢik isimlerle bildirilmiĢtir (Bullock, 1971). Ancak bu isimlerle
tanınan etken daha sonra Aeromonas hydrophila ve Aeromonas punctata
olmak üzere iki alt tür olarak yeniden sınıflandırmıĢtır (Buchanan ve Gibbons,
1974). Günümüzde de etken Aeromonas hydrophila adı ile anılmaktadır
(Roberts, 2001).
Tüm dünyada yaygın olarak görülen, en çok sazan ve diğer kültür
balıklarının hastalığı olan hemorajik septisemi ile ilgili ilk rapor 1930 yılında
Schäperclaus tarafından yayımlandığı bildirilmiĢtir (Bullock, 1971; Richards
ve Roberts, 1978; Erer, 1981). AraĢtırıcı tarafından tanımlanan hastalık
karında ĢiĢlik ve pulların kabarmasına neden olan asitesle karakterize edilmiĢ
ve bu nedenle hastalığa Dropsy adı verilmiĢtir. Spiczakow 1933 yılında
hastalığın karakteristik özelliklerini saptayarak, hastalığın etkeninin izole ve
6
identifiye edildiği ve hastalığın “Hemorajik Septisemi” olarak tanımlandığı
bildirilmektedir (Bullock, 1971).
1.2.2. Etiyoloji
Hareketli aeromonad takson‟unun biyokimyası, genetiği ve serolojisi farklılık
gösterdiğinden, bu genus‟un taksonomik pozisyonu tartıĢmalıdır. Kluyver ve
van Niel (1936), balıklarda hemorajik septisemi oluĢturan Bacillus,
Pseudomonas, Proteus ve Aerobacter genuslarının hepsini Aeromonas
genusu altında toplamıĢtır. Bu aeromonadlar; kısa, gram (-), tek flagellalı
hareketli basil olup, glikozu gaz üreterek ya da üretmeyerek fermente ederler.
Snieszko (1957) bu genus‟u A. hydrophila, A. punctata ve A. liquefaciens
olarak üç türe ayırmıĢtır. Snieszko‟ya (1957) göre A. liquefaciens balık
patojenleri içinde en büyük yüzdeye sahip olan türdür. Schubert‟e (1967)
göre Aeromonas genus‟unun oluĢturulabilmesi için yeterli biyokimyasal
benzerlikler olmasına rağmen, doğrulanmamıĢ tür spesifik farklılıklar da
bulunmaktadır. Popoff ve Vernon (1976) hareketli aeromonadların iki farklı tür
olarak sınıflandırılabileceğini savunmuĢlardır. Bunlar; A. hydrophila (A.
punctata ve A. liquefaciens’i de içerir) ve yeni bir tür olarak da, A. sobria‟dır.
Biyokimyasal olarak, A. hydrophila eskülini hidrolize eder, salisin ve
arabinozu fermente ederken, A. sobria bu bileĢikleri kullanmaz (Lallier ve
ark., 1981). Hareketli aeromonadlar pleomorfik olabilir ancak genelde agarda
dairesel, pürüzsüz, kabarık koloniler oluĢtururlar. Mikroskobik muayenede
bakteri kısa (0.5x1.0 ~m), gram (-) basil olarak gözlenir. Fenotipik olarak,
hareketli aeromonadlar sitokrom oksidaz (+), glikozu gaz üreterek ya da
üretmeden fermente ederler ve vibriostatik ajan 0/129‟a (2,4-diamino,6,7-di-
isopropyl pteridine) karĢı duyarsızdırlar. Ayrıca bakteri 2,3-butanedol üretir ve
nitratı nitrite indirger. Hsu ve ark.‟nın (1985) yapmıĢ olduğu çalıĢmada
hareketli aeromonadların tümü (n=164) fruktoz, galaktoz, maltoz, mannitol,
trehaloz, dekstrin ve glikojenden, % 99,4‟ü glikozdan, %98,8‟i mannozdan ve
%98,2‟si de gliserolden asit üretir. Diğer karbonhidratlardan (arabinoz,
salisin, sellobiyoz, sükroz ve laktoz) asit üretimi değiĢkendir. Shotts ve ark.
7
(1985) ayrıca tüm A. hydrophila kompleksleri‟nin albumin, kazein ve
fibrinojeni hidrolize ederken, çoğunun (%99,9) jelatini, hemoglobini (%94,3)
ve elastini (%73,2) sindirdiğini bildirmiĢlerdir. Ancak bu komplekslerden
hiçbiri kollajeni hidrolize edemez. En sık karĢılan yedi hareketli aeromonadın
fenotipik ayrımı Carnahan ve ark. (1991)‟na göre Çizelge 1.1‟de detaylı
olarak anlatılmıĢtır.
8
Çizelge 1.1. Hareketli aeromonadların ayrımı çizelgesi (Carnahan ve ark., 1991)
+, pozitif ; -, negatif; V,değişken; R,dirençli; S,duyarlı
Özellikler
A.
hyd
roph
ila
A.
vero
nii
bv.
so
bri
a
A.
vero
nii
bv.
ver
on
ii
A.
cavi
ae
A.
scu
ber
tii
A.
jan
dd
aei
A.
tro
ta
Eskülin hidrolizi + - + + - - -
Voges-Proskauer reaksiyonu + + + - V + -
Pyrazinamidaz aktivitesi + - - + - - -
CAMP benzeri faktör
(aerobik) + + + - - V -
Arabinoz fermentasyonu V - - + - - -
Mannitol fermentasyonu + + + + - + +
Sükroz fermentasyonu + + + + - - -
Ampisilin duyarlılığı R R R R R R S
Karbenisillin duyarlılığı R R R R R R S
Sefalotin duyarlılığı R S S R S R R
Kolistin duyarlılığı V S S S S R S
Lizin dekarboksilaz + + + - + + +
Ornitin dekarboksilaz - - + - - - -
Arbutin hidrolizi + - + + - - V
İndol üretimi + + + - + +
H2S üretimi + + + - - + +
Glikozdan gaz üretimi + + + - - + +
Hemoliz (%5’lik koyun
eritrositi içeren TSA’da) + + + V + + V
9
1.2.3. Epidemiyoloji
Aeromonas hydrophila ve diğer hareketli aeromonadlar, tatlı sularda
yaĢayanlarda en sık rastlanan bakteri olup, yaban ve kültür balıklarında
çoğunlukla hastalığa neden olurlar. GeçmiĢte yapılan bilimsel çalıĢmalar
doğrultusunda Otte (1963); ortaçağ boyunca Avrupa‟da hareketli
aeromonadlara bağlı Ģekillenen septisemik enfeksiyonlardan bahsetmiĢtir.
Her ne kadar bu bakteriyel etiyolojiler net olmasa da, patolojileri kurbağalarda
A. hydrophila‟ya bağlı olarak oluĢan kırmızı bacak hastalığına (red leg
disease) benzer özellikler göstermektedir. Balıkların hemorajik septisemi
tanısında hastalık etkeni bakımından bazı önemli farklılıklar olmasının
nedeni; aslında Aeromonas genusuna ait olan etkenin daha önceleri
Pseudomonas, Proteus, Bacillus, Aerobacter ve Achromobacter gibi
genuslara ait olduğunun düĢünülmesidir. Sonuç olarak hareketli
aeromonadlar, balıkların bakteriyel hemorajik septisemileri ve diğer ülseratif
durumlarından sıklıkla sorumlu bakteri grubudur (Bullock, 1971).
Aeromonas hydrophila su florasında geniĢ bir dağılım gösterir.
Organizma hem temiz hem de organik olarak kirletilmiĢ tatlı sularda
gözlenebildiği gibi, çok tuzlu olmamak kaydıyla deniz suyu sistemlerinde de
gözlenebilmektedir. Sularda yoğun olarak bulunması nedeniyle balıklar her
zaman risk altındadır (Newman, 1982; Holmes ve ark., 1996).
Her ne kadar hareketli aeromonadlar balıkların bilinen patojenlerinden
olsa da, sağlıklı balıkların normal bağırsak mikroflorasında da bulunduğu
unutulmamalıdır (Trust ve ark., 1974; Bardach ve ark., 1976). Bu yüzden bu
bakterinin varlığı tek baĢına bir hastalık nedeni olarak görülmemeli, stresin
salgınlarda büyük rol oynadığı unutulmamalıdır. Bunların baĢında çevresel ve
fizyolojik stres faktörleri gelmektedir ki; en çok su sıcaklığının artması
(özellikle ilkbahar-yaz aylarında), kalabalık barındırma, yetersiz yem alımı
gibi faktörler etkili olmaktadır (Roberts, 2001). Bu Ģekilde sazan ve
alabalıklarda sıklıkla salgınların ortaya çıktığı bildirilmiĢ ve son zamanlarda
10
Kenya, Mısır, Gana, Uganda gibi Afrika ülkeleri ile Filipinler ve Japonya‟da
yetiĢtirilen tilapyalarda da (Oreochromis niloticus, Oreochromis mossambicus
ve Tilapya zillii) hemorajik septisemi olgularına rastlanılmıĢtır (Paperna,
1996). Bununla birlikte salgınların kültür balıklarında daha Ģiddetli seyrettiği
görülmüĢtür. Örneğin; Eissa ve ark.‟nın (1994) hareketli aeromonad
septisemisinin prevalansı üzerine yapmıĢ oldukları bir çalıĢmada, kültür ve
yabani Nil tilapyalarındaki prevalans sırasıyla %10 ve %2,5 iken, aynı oran
kültür ve yabani Karmout yayın balıklarında sırasıyla %18.75 ve %6.25
olarak bildirilmiĢtir. Ventura ve Grizzle (1987) kanal yayın balıklarında
(Ictalurus punctatus) yaptıkları çalıĢmada; sistemik enfeksiyonun deri
yaralarından verilmesinin, sindirim sistemi ile alınmasına göre daha etkili
olduğunu bildirmiĢlerdir. Ayrıca bu araĢtırmacılar kalabalık barındırma (13,1g
balık / L) ve yüksek sıcaklığın (24 ºC) hastalığın Ģiddetini arttırdığını
belirlemiĢlerdir. Aynı çalıĢmanın diğer bir grubundaki yayın balıklarında, daha
düĢük yoğunlukta (5,2g balık / L) ve sıcaklıkta (18 ºC) barındırma enfeksiyon
ĢekillenmemiĢtir. Peters ve ark. (1988)‟nın ikinci derece gökkuĢağı
alabalıklarını (Oncorhynchus mykiss), baskın olanlarla aynı ortama koyarak
üzerlerinde stres oluĢturmuĢ ve daha sonra A. hydrophila ile enfekte
etmiĢlerdir. Ġkinci derece olanlarda, baskın olanlara göre plazma glikoz
yoğunluğu ve lökosit hacminde belirgin artıĢ belirlenmiĢtir. Ayrıca patojene
maruz kalmayı takip eden dönemde, ikinci derece olanların iç organlarındaki
bakteri yüzdesinin, baskın olanlara göre daha yoğun olduğu belirlenmiĢtir.
Yabani balıklarda aeromonad septisemiyi tetikleyen faktörler daha farklıdır.
Örneğin Toranzo ve ark. (1989), Potomac nehrinde (Maryland, ABD)
Dorosoma cepedianum„larda yumurtlama stresi sonrasında oluĢan bir
salgından bahsetmiĢlerdir.
Amerika BirleĢik Devletleri‟nde hareketli aeromonadlar birincil olarak,
sıcak su kültür balıklarından sazan (Cyprinus carpio), kanal yayın balığı
(Ictalurus punctatus), çizgili levrek (Morone saxatilis), geniĢ ağızlı levrek
(Micropterus salmoides) ve tilapyalarda (Orechromis niloticus) hastalığa
neden olurlar. Patojen ayrıca birçok serin ve soğuk su türlerinde gözlenmekle
11
birlikte, deniz balıklarında da enfeksiyona neden olur (Cipriano, 2001). Rahim
ve ark. (1985), A. hydrophila‟yı Platosus anguillaris, Lates calcarifer,
Epinephelus megachir, Labeo ruhita ve Serotherodon nilotica gibi beĢ farklı
tuzlu su balığındaki yaralardan izole etmiĢlerdir. Thampuran ve Surendran
(1995) hareketli aeromonadları sadece çiğ ve iĢlenmiĢ deniz balığı
ürünlerinden değil, ayrıca deniz balıkçılığı yapılan bölgelerin zemininden de
izole etmiĢlerdir.
Hareketli aeromonadlar sıcak kanlı omurgalılarda da hastalığa neden
olmaktadır. Ġmmun sistemi baskılanmıĢ insanlarda A.hydrophila septik artritis,
diyare, korneal ülser, deri ve yara enfeksiyonları, meningitis ve septisemiye
neden olmaktadır (Von Gravenitz ve Mensch, 1968; Davis, 1978).
Aeromonas hydrophila‟nın klinik izolatları perakende gıdalardan da (balık,
deniz ürünleri, çiğ süt, beyaz ve kırmızı et ürünleri) izole edilmiĢ olup tüm
izolatların biyotipleri enterotoksin üreten türlerle benzerlik gösterir (Palumbo
ve ark., 1989). Bu bakterinin 5°C‟de yarıĢmalı olarak üreyebilmesi halk
sağlığı için ciddi bir potansiyel tehlike oluĢturduğu görülmüĢ ancak 70°C‟de
piĢirilen yayın balığı filetolarında A.hydrophila‟ların saptanamayacak kadar
azaldığı belirlenmiĢtir (Huang ve ark., 1993; Hayes, 2004).
1.2.4. Patogenez
Hareketli aeromonadlar tarafından üretilen bulaĢmayı kolaylaĢtırıcı faktörler,
bakteriyel virulens için büyük önem taĢımaktadır. Ayrıca hastalıklı balıkların
lezyonlarından izole edilen hareketli aeromonadların deri mukusuna karĢı
olan Ģemotaktik yanıtı durgun sularda yaĢayan izolatlarınkine göre daha
yüksektir (Cipriano, 2001). Ascencio ve ark. (1998) A. hydrophila, A. caviae
ve A. sobria’nın mukus reseptörleri bulunan hücrelere daha kolay
bağlandığını belirlemiĢlerdir. Ayrıca bu araĢtırmacılar, müsine bağlanan A.
hydrophila oranının A. caviae ve A. sobria‟ya göre daha yüksek olduğunu
gözlemiĢlerdir. Trust ve ark. (1980), A. hydrophila‟nın ökaryotik hücrelere
bağlanmayı kolaylaĢtıran adeziv aglütinasyon özelliği bulunduğunu
12
belirtmiĢlerdir. Elektron mikroskop çalıĢmaları, hareketli aeromonadların
adezyonu kolaylaĢtırıcı fimbria ürettiklerini göstermiĢ, ancak bu özelliğin
bakteri virulensi üzerine etkisinin olmadığı görülmüĢtür (delCorral,1990).
Hastalığın inkübasyon periyodunun, balık türü ve direnci ile birlikte
çevre koĢulları ve mevsime bağlı olduğu görülür. Bu sürenin doğal
enfeksiyonlarda 2-4 gün, deneysel enfeksiyonlarda ise 8-48 saat arasında
değiĢiklik gösterdiği belirlenmiĢtir (Amblacher, 1976; Bach ve ark., 1978;
Huizinga ve ark., 1979).
Hareketli aeromonadlar akut, kronik ve latent seyreden çeĢitli patolojik
bulgulara neden olurlar. Hastalığın Ģiddeti birçok faktörle iliĢkilidir. Bunlar;
bakteriyel virulens, balık populasyonu üzerindeki dıĢ stres, havuzların
fizyolojik Ģartları ve bazı balık popülasyonlarına ait kalıtsal genetik
dayanıklılık derecesidir. Hareketli aeromonadlar, tür içi ve türler arası
patojeniteleri ve hastalık oluĢturma yeteneklerine göre farklılaĢırlar (Wolke,
1975). Kontrollü laboratuvar Ģartlarında yapılan bir çalıĢmada, hastalıklı
balıklardan izole edilen hareketli aeromonad izolatlarının, göletlerdeki kanal
yayın balıklarından elde edilen izolatlara göre daha virulent olduğu
belirlenmiĢtir (De Figuerodo ve Plumb, 1977). GökkuĢağı alabalıklarında (O.
mykiss) A. hydrophila ve A. sobria‟nın göreceli virulensini karĢılaĢtırmak için
yapılan bir çalıĢmada (Lallier ve ark., 1981); sağlıklı ya da hastalıklı
balıklardan elde edilen A. hydrophila izolatlarının virulensinin, A. sobria
izolatlarınınkine göre daha yüksek olduğu belirlenmiĢtir. Ayrıca hareketli
aeromonad septisemisine ait klinik bulgular gösteren balıkların hiçbirinden A.
sobria izole edilmemiĢtir (Boulanger ve ark., 1977). Paniagua ve ark. (1990)
Leon eyaletindeki Porma nehri (Ġspanya) boyunca topladıkları izolatlarda üç
farklı aeromonadla karĢılaĢmıĢlardır. Bu türler sırasıyla, A. hydrophila (n=74),
A. sobria (n=11) ve A. caviae‟dir (n=12). Ayrıca araĢtırmacılar, intramuskuler
uygulamayı takiben A. hydrophila izolatlarının % 72,02‟sinin, A. sobria
izolatlarının ise % 63‟ünün virulent olduğunu belirlerken, A. caviae
izolatlarının hepsinin avirulent olduğunu saptamıĢlardır. Hareketli aeromonad
13
kompleksindeki türlerin patolojik olarak; deride ülserleĢme, kuyruk ya da
yüzgeç erimesi, oküler ülser, eritrodermatitis, hemorajik septisemi, kırmızı
yara hastalığı (red sore disease), kırmızı yüzgeç hastalığı (red rot disease)
ve pul protrüzyonü hastalığı (scale protrusion disease) oluĢturduğu
belirlenmiĢtir (Cipriano, 2001).
Ogara ve ark. (1998) Ģiddetli bir hareketli aeromonad septisemisi
salgınında bir yaĢındaki ve daha yaĢlı gökkuĢağı alabalıklarındaki Ģiddetli
göz patolojileri ve yüksek ölüm gözlemiĢlerdir. Lezyonların ilk olarak bir gözü
etkiledikten sonra diğer göze sıçrayıp gözlerde iki tarflı körlük oluĢturduktan
sonra ölüme neden olduğu bildirilmiĢtir. Benzer olarak baĢka bir çalıĢmada,
Nil tilapyalarında akut ölüm ile seyreden bir salgında en belirgin bulgu olarak
bir ya da her iki gözde opasite, ekzoftalmus ve kornea delinmesi gözlenmiĢtir
(Yambot ve Inglis, 1994).
Sistemik enfeksiyonlarda bazı iç organlarda yaygın nekroz ve kanda
melanin içeren makrofaj varlığı tespit edilmiĢtir (Ventura ve Grizzle, 1988).
Bach ve ark. (1978), virulent A. hydrophila enjeksiyonu ile enfekte edilen
balıkların dalaklarında patolojik bulgular gözlemelerine rağmen, oral yolla
enfekte edilen balıklarda hiçbir lezyon gözlenmemiĢtir. En yoğun fagositoz
yapılan dalak elipsoidleri retiküler çatısında bakteri kolonilerine rastlanmıĢtır.
Fagosite edilen bakterilerin hücre içi-dıĢı bölündükten sonra elipsoid endotel
ve retiküler hücrelerinde hasara neden olduğu bildirilmiĢtir.
Aeromonas hydrophila; ilk çalıĢmalarda kırmızı yara hastalığında (red
sore disease) Epistylis isimli protozoondan sonra sekonder patojen olarak
kabul edilmiĢ (Rogers, 1971), ancak daha sonra Hazen ve ark. (1978) kırmızı
yara hastalığının etiyolojisi üzerine yaptıkları bir çalıĢmada balıklardaki ilk
lezyonların % 96‟sından A. hydrophila, % 35‟inden ise Epistylis izole
etmiĢlerdir. Elektron mikroskop çalıĢmalarında A. hydrophila‟nın kırmızı yara
hastalığının etiyolojisinde birincil patojen olduğu ve Epistylis adlı protozoonun
14
bakterilerin proteolitik enzimleri sonucu oluĢan dermal lezyonlarda ikincil
patojen olarak hızla kolonize olduğu belirlenmiĢtir.
Kurbağalar ve diğer amfibilerde A.hydrophila enfeksiyonu bacak ve
karnın ventral yüzündeki kapillarlarda dolgunluğa neden olur. Bunun sonucu
olarak bu bölgelerde kırmızılaĢma gözlenir ki, hastalığa kırmızı bacak
hastalığı (red leg disease) denmesinin nedeni budur. Kurbağa ve sıcak su
balıklarındaki aeromonad septisemisi salgınları genellikle suların ısındığı
bahar aylarında baĢlar. Hastalığa karĢı direncin bu dönemde azalmasının
nedeni, kıĢ mevsiminin ardından açlığa bağlı serum proteinlerinde azalma ve
anemidir. Ayrıca su sıcaklığı artıĢının metabolizmayı hızlandırdığı,
kondisyonu düĢürdüğü ve sonuçta balığı strese soktuğunu, stresin
artmasının kortikosteroid üretimini uyararak balığı hastalığa duyarlı kıldığını
belirtmiĢlerdir (Huizinga ve ark., 1979).
1.2.5. Bulgular
1.2.5.1. Klinik Bulgular
Klinik olarak, hasta balıklarda genellikle halsizlik, havuz duvarına yakın
bulunma, durgunluk, iĢtahsızlık gibi genel bulgularla birlikte suda sıklıkla
bağırsak Ģeklini almıĢ mukus ve serbest dıĢkı parçaları gözlenir (Otte; 1963;
Amblacher, 1976; Baran ve ark., 1980; Austin ve Austin 1987; Afifi ve ark.,
2000).
Hastalığın akut formunda, birkaç ana semptom haricinde klinik bulgu
gerçekleĢemeden öldürücü septisemiye bağlı erken ölümler Ģekillenir.
Enfeksiyona bağlı klinik bulgular Ģekillendiğinde ise balıklarda ekzoftalmus,
deride kırmızılık ve pul keselerinde sıvı toplanması gözlenir (Faktorovich
1969). Asitese bağlı karın ĢiĢliği Ģekillenir ve pullar kabararak deride fırça
benzeri görünüm izlenir. Solungaçlarda kanama ve dermiste ülserler
15
ĢekillenmiĢ ve bu balıkların göz, karaciğer ve böbreklerinden alınan doku
örneklerinden mikrobiyolojik olarak hareketli aeromonadlar izole edilmiĢtir
(Richards ve Roberts, 1978; Cipriano, 2001; Roberts, 2001) .
Kronik hareketli aeromonad enfeksiyonları hastalığın ülseratif formu
olup, fokal kanama ve yangı ile seyreden dermal lezyonlarla karakterizedir.
Bu ülser alanlarının altındaki kas dokusunda da yıkımlanma gözlenir
(Huizinga ve ark. 1979).
1.2.5.2. Makroskobik Bulgular
Makroskobik olarak; balıkların renklerinde koyulaĢma, ekzoftalmus, vücut
yüzeyleri ve yüzgeç diplerinde geniĢ kırmızı knamalı alanlar ve asites
gözlenir. Deri yüzeyindeki kanamalar ülserleĢerek sığ nekrotik lezyonlara
dönüĢür. Nekropside iç organlarda konjesyon, viserada kanamalar, böbrek
ve ĢiĢkin olan dalağa yapılan kesitlerde yarı sıvı kıvamlı içerik akıĢı gözlenir
(Paperna, 1996; Roberts, 2001).
Sistemik enfeksiyonlarda bazı iç organlarda yaygın nekroz ve kanda
melanin içeren makrofajların (melanomakrofaj) varlığı tespit edilmiĢtir
(Ventura ve Grizzle, 1988). Akut septisemide karaciğer ve böbrekler hedef
organlardır. Karaciğer solgun ya da yeĢilimsi, böbrekler ise ĢiĢkin ve gevrek
görülür. Bu organların bakteriyel toksinlerden dolayı yapısal bütünlüğü
bozulmuĢtur. Karaciğer ve böbreklerdeki doku yıkımının generalize olduğu
olgularda kalp ve dalakta genellikle lezyon gözlenmez. Ancak dalaktaki lenf
follikülleri makrofajların fagositik aktivitesinin yoğun olarak gözlendiği
merkezlerdendir. Genellikle ĢiĢkin, yangılı ve kanamalı olan bağırsağın,
bazen distal bağırsak kısmı ve anüsün prolebe olduğu bazen de
bağırsakların boĢ ya da sarı mukuslu bir sıvı ile dolu olduğu görülmüĢtür
(Huizinga ve ark. 1979, Afifi ve ark., 2000).
16
1.2.5.3. Mikroskobik Bulgular
Histopatolojik bulgular, Pseudomonas enfeksiyonundaki bulgulara benzerse
de, böbrek ve dalağın hemopoietik dokusunda azalma ve geriye kalan
hücrelerde de nekroz gözlenmesiyle ayrılır. Bağırsak müköz membranları
genellikle nekrotik olup, lümenin içine gömülmüĢ olarak gözlenir. Kalp kası,
karaciğer, gonadlar ve pankreasta fokal nekroz odakları izlenir. Deri
lezyonları dermiste Ģiddetli ödem ve stratum reticulare‟de hiperemi ile baĢlar
sonra epidermiste spongiyozis ve ülserleĢme ile devam eder. Kas seviyesine
kadar inen kanamalı nekroz oluĢur ancak bu nekroz odakları
Campylobacteriosis’ te rastlananlara göre daha yüzeyseldir (Paperna, 1996;
Roberts, 2001).
Hastalığın akut formunda, histopatolojik olarak ön bağırsaklarda epitel
hiperplazisi, beyinde leptomeningeal konjesyon, gözün perisklerotik bölgesi
ve kornea epitelinde yangı ve tromboz gözlenir (Fuentes and Perez, 1998).
Ayrıca solungaçta, sentral venöz sinusların lökosit infiltrasyonu ve
dilatasyonu ile karakterize Ģiddetli branĢitis de gözlenebilir (Grizzle and Kiryu,
1993). Bu araĢtırmacılar ayrıca septisemili ve latent enfekte yayın
balıklarında branĢiyel epitel çekirdeklerinde büyüme yanında, solungaç
lezyonları ile karaciğer ve pankreas lezyonlarının Ģiddeti arasında belirgin
iliĢki saptamıĢlardır. BaĢka bir çalıĢmada da, ölmek üzere olan balıkların
beyin dokularındaki bakteriyel asetilkolinesteraz aktivitesinde artıĢ
gözlenmiĢtir (Rodriguez ve ark., 1992).
Kronik hareketli aeromonad enfeksiyonları hastalığın ülserli formu
olup, fokal kanama ve yangı ile seyreden deri lezyonlarla karakterizedir. Hem
dermis hem de epidermiste erozyonlar, bu erozyonların altındaki kaslarda ise
Ģiddetli nekroz gözlenir (Huizinga ve ark., 1979). Nekrotik kas gruplarında
genelde yangı hücrelerine rastlanmazken, bu bölgeye bitiĢik epidermiste
hiperplazi ve buna bağlı doku taĢkınlığı izlenir. Bu safhada enfeksiyon
sistemik hale geçer, periton ve kaslarda peteĢiyel kanama odakları gözlenir.
17
Sadece deri enfeksiyonu bulguları gösteren balıklarda viseral organların
çoğunda nekroz gözlenmezken, karaciğer ve dalakta lipofuksin ve
hemosiderin artıĢı gözlenir (Ventura ve Grizzle, 1998).
Yabani ve kültür balıkçılığında ciddi ekonomik kayıplara neden olan ve
zoonotik özellik gösteren Aeromonas hydrophila enfeksiyonunun Nil
tilapyalarında (Oreochromis niloticus) meydana getirdiği patomorfolojik
değiĢikliklerin belirlenmesi ve bugüne kadar konu ile ilgili olarak gerek
ülkemizde gerekse de yurt dıĢında detaylı bir deneysel çalıĢmanın
yapılmamıĢ olması çalıĢmanın hedefini oluĢturdu.
Bu çalıĢmada; intraperitoneal olarak Aeromonas hydrophila RSKK
05049 suĢu ile enfekte edilen Nil tilapya‟larında (Oreochromis niloticus) doku
ve organlarda meydana gelen patolojik bulguların değerlendirilmesi
amaçlandı.
18
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Denemede Kullanılan Bakteri
ÇalıĢmada kullanılan Aeromonas hydrophila suĢu (RSKK 05049) Sağlık
Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıha Merkezi BaĢkanlığı, Refik Saydam Ulusal
Tıp Kültür Koleksiyonu‟ndan temin edildi.
2.2. Balık Materyali
AraĢtırmada kullanılan tilapya balıkları (Oreochromis niloticus) Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü‟nden temin edildi.
ÇalıĢmada LC50 değerinin belirlenmesi için 18, denemede kullanılmak üzere
de 60 adet klinik olarak sağlıklı, ortalama 50-80 g ağırlığında toplam 78 adet
tilapya balığı kullanıldı.
2.3. Deney Akvaryumları ve Su
Denemede 65 x 40 x 50 cm boyutlarındaki 6 adet akvaryum çalıĢma öncesi
dezenfekte edildi ve 100‟er litre su alacak Ģekilde düzenlendi. Denemede en
az 48 saat dinlendirilmiĢ ve havalandırılarak kloru giderilmiĢ Ģehir suyu
kullanıldı. Deneme süresince su sıcaklığı 27 ± 1 oC, çözünmüĢ oksijen 8
mg/L ve pH ise 7,38 olacak Ģekilde ayarlandı.
19
2.4. Aeromonas hydrophila LC50 Dozunun Belirlenmesi
Literatür bilgileri doğrultusunda, tilapyalarda enfektif dozun belirlenmesi
amacıyla McFarland Standart Tüp yöntemiyle hazırlanan 106-1011 seri bakteri
sulandırmaları daha önce oksijen, pH ve ısısı ayarlanan 6 adet 100 lt‟lik
akvaryumda üçlü gruplar halindeki balıklara intraperitoneal yolla verilerek
ölümler kaydedildi. Daha sonra Kärber metoduna göre (Arda 1971), A.
hydrophila LC50 dozu 109 CFU olarak belirlendi. Metotta kullanılan formül;
burada;
m: %100 ölüm meydana getiren son sulandırmanın logaritması;
d: sulandırmalar arası kat sayının logaritması;
p: pozitif reaksiyonlar;
p: pozitif reaksiyonlar toplamı;
n: kullanılan hayvan sayısı;
0,5: sabit değer.
2.5.Deneme Yeri
Bu çalıĢma, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü,
Deneme Ünitesi‟nde gerçekleĢtirildi.
20
2.6. Deneme Ortamı
Denemede 27 ± 1 oC su sıcaklığı kullanıldı. Akvaryumlardaki su sıcaklığı,
termostatlı ısıtıcılar ile deneme süresince sabit tutuldu. Suyun sıcaklık
seviyesi tilapyanın yetiĢtiricilik koĢullarında tutulduğu optimal su sıcaklığı göz
önüne alınarak tercih edildi.
2.7. Deneysel Enfeksiyonun OluĢturulması
Balıklar uyum amacıyla, deneme baĢlamadan 15 gün önce her akvaryumda
10 balık olacak Ģekilde akvaryumlara yerleĢtirildi. Balıklar deneme süresince
vücut ağırlıklarının % 2‟si / gün oranında yem verildi. Onarlı gruplar halinde 5
akvaryuma bölünmüĢ olarak bulunan balıkların her birine LC50 değerinin
altındaki sublethal konsantrasyondaki (1x108 CFU) A. hydrophila
süspansiyonundan 0,1ml‟lik doz, ventral yüzgeçlerin orta noktasından
intraperitoneal (ip) olarak enjekte edildi (ġekil 2.1). Altıncı akvaryumda
bulunan, her grup için 2 balık olmak üzere toplam 10 balığa ise, 0,1 ml
dozunda PBS aynı yöntemle enjekte edilerek kontrol grubu oluĢturuldu.
Balıklar çalıĢmada özellikle nekropsi ve dokuların takibi sırasında kolaylık
sağlamak amacı ile 1. gün A grubu, 2. gün B grubu, 3. gün C grubu, 5. gün D
grubu ve 7. gün E grubu olarak adlandırıldı.
Şekil 2.1 Balıklarda intraperitoneal enjeksiyonun uygulanışı
21
2.8. Deney Düzeni ve Nekropsi Yöntemi
Balıkların inokulasyondan sonraki 1.,2., 3., 5. ve 7. günlerde klinik bulgular
kaydedildikten sonra, dekapitasyon yöntemi ile ötenazileri gerçekleĢtirildi.
Arda ve ark. (2005)‟na göre, sivri uçlu bir makas ile kranial doğrultuda
anüsten baĢlayan ve karın yüzgeçlerinin arasından geçip göğüs yüzgeçlerine
kadar uzanan ventral bir ensizyon yapıldı (ġekil 2.2 a,b). Bunu takiben balık
lateral pozisyonda iken, dorsal doğrultuda anüsten baĢlayıp vücudun sırt
kısmı ve solungaç boĢluğu boyunca lateralden ikinci bir ensizyon
gerçekleĢtirildi (ġekil 2.2 c,d,e). Peritonla vücut duvarı arasındaki yapıĢmalar
dikkatli bir Ģekilde ayrıldıktan sonra solungaçların serbest olarak
görülebilmesi için ventrodorsal doğrultuda operkular bir ensizyon uygulandı
(ġekil 2.2 f,g). SerbestleĢtirilen lateral duvar uzaklaĢtırılmasını takiben (ġekil
2.2 h) tüm abdominal organlar, kalp ve solungaçlar dıĢarı alındı. En son
olarak kafatasında önden arkaya doğru yapılan bir ensizyon ile beyin
çıkarıldı. Lezyon gözlenen organlardan alınan örnekler, re-izolasyon ve
identifikasyon için Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji
Anabilim Dalı‟na gönderildi.
22
g h
Şekil 2.2 Nekropsi yöntemi.
a, b.Ventral ensizyon
c, d, e. Lateral ensizyon
f, g. Operkular ensizyon
h. Lateral karın duvarının serbestleştirilmesi
f e
d c
b a
g h
23
2.9. Histopatolojik Ġnceleme Ġçin Doku Kesitlerinin Hazırlanması
Ġnokulasyondan sonra 1., 2., 3., 5. ve 7. günlerde sistemik nekropsileri
yapılan enfekte ve kontrol grubu balıklardan deri, solungaç, yüzgeç, kas,
karaciğer, böbrek, dalak, kalp, mide, bağırsak, beyin, göz ve gonadlarından
histopatolojik inceleme için doku örnekleri alındı. Örnekler 6 saat Bouin
solüsyonunda, 6 saat süreyle de %50‟lik alkolde tespit edildikten sonra
%70‟lik alkole alındı. Tespit edilen dokular sırasıyla ikiĢer adet %80, %96,
%100 alkol ve ksilol serilerinden geçirilerek, parafinde bloklandı. Her bloktan
LEICA RM2125T mikrotom ile 5-6 mikron kalınlığındaki kesitler lamlara
alındıktan sonra Hematoksilen-Eosin (HE) ile boyanarak LEICA DM4000B
ıĢık mikroskobunda değerlendirildi.
2.10. Mikrobiyolojik Ġncelemeler (Deneme sürecinde A. hydrophila
izolasyonu ve identifikasyonu)
Lezyon gözlenen organlardan alınan doku örneklerinden, etkenin varlığının
tespiti için kanlı agara ekim yapıldı. Daha sonra agarda üreyen kolonilerin
identifikasyonu için biyokimyasal testler (β-hemoliz, eskülin hidroliz, H2S
üretimi, glikoz, maltoz, sükroz, mannitol fermantasyonu) uygulandı. Sonuçta
lezyonlu organlardan etkenin re-izolasyonu ve identifikasyonu yapıldı.
24
3. BULGULAR
3.1. Klinik Bulgular
Etken verilmesinden 8-10 saat sonra tüm balıklarda durgunluk gözlenirken, 1.
günde deri renklerinde koyulaĢma, bazı balıklarda yüzgeç diplerinde hafif
hiperemi ve yem almada isteksizlik bulguları gözlendi. 2. günde pektoral
yüzgeçlerin üst kısmındaki deride fokal hiperemi, yüzeye yakın ve kenarda
yüzme dikkati çekti. 3. günde yüzgeç diplerindeki hipereminin daha belirgin
hale geldiği ve özellikle pektoral yüzgeçte olmak üzere yüzgeçlerin uç
bölgelerinin hafif erime bulguları göstererek düzensiz hal aldığı görüldü. 5.
günde derideki hipereminin gözden kaybolduğu ve derideki koyulaĢmanın
daha belirgin hale geldiği fark edildi. 7. günde balıklarda yem almama, havuz
dibinde yan yüzme (ġekil 3.1.f) ve yüzgeç diplerinde belirgin hiperemi ile
yüzgeçlerde Ģiddetli erime bulguları dikkati çekti.
3.2. Makroskobik Bulgular
Doku ve organlarda rastlanan makroskobik bulgular çizelge 3.1.‟de özetlendi.
Kontrol grubunda makroskobik olarak herhangi bir patolojik bulguya
rastlanmadı.
3.2.1. Deri Bulguları
Enjeksiyondan sonra tüm deneme boyunca, A grubunda 5, B grubunda 3, C
grubunda 5, D grubunda 2 ve E grubunda 6 balıkta değiĢen derecede deri
renginde koyulaĢma gözlenirken (ġekil 3.1.b), B grubundan 3, D grubundan
da 2 balıkta deride fokal hiperemi görüldü. Yüzgeçlerin tabanında, A
grubunda 3, B. grubunda 5, C grubunda 2, D grubunda 3 ve E grubunda 5
25
balıkta hiperemi (ġekil 3.1.e) ile birlikte sadece E grubu balıklardan 4
tanesinde yüzgeçlerde erime dikkati çekti (ġekil 3.1.c, d).
3.2.2. Solungaç Bulguları
Solungaçlarda A grubunda 5, B grubunda 3, C grubunda 6, D grubunda 5 ve
E grubunda 6 balıkta hiperemi bulguları dıĢında herhangi bir bulguya
rastlanmadı (ġekil 3.2.b).
3.2.3. Karaciğer Bulguları
C ve D gruplarındaki 2‟Ģer balık dıĢında tüm balıkların karaciğerleri sarımsı
kahverenkli, gevrek kıvamda ve kenarları kütleĢmiĢ görünümdeydi. C
grubunda 1 ve D grubunda 4 balıkta çizgisel, E grubundan 2 balıkta çizgisel
ve 3 balıkta diffuz dağılımlı, özellikle pariyetal yüzde kanamalar gözlendi
(ġekil 3.4.b). A grubunda 7, B grubunda 7, C grubunda 10, D grubunda 8 ve
E grubunda 10 balıkta özellikle karaciğerin sol lobunda olmak üzere toplu
iğne baĢından mercimek büyüklüğüne kadar ulaĢan boyutlarda boz beyaz
odaklar görüldü (ġekil 3.4.c). Ayrıca son üç grupta daha belirgin olmak üzere
tüm gruplarda safra kesesinin oldukça geniĢlemiĢ ve içinin zümrüt yeĢili
renkte safra sıvısı ile dolu olduğu gözlendi (ġekil 3.4.b, c).
3.2.4. Böbrek Bulguları
Böbrek hafif ĢiĢkin görünümde ve gevrek kıvamlıydı. A grubunda 3, B
grubunda 3, C grubunda 6, D grubunda 7 ve E grubunda 3 balıkta
subkapsuler damarların dolgun olduğu gözlenirken (ġekil 3.5.b), C grubunda
3, D grubunda 2 ve E grubunda 5 balıkta kapsula altında Ģiddetli kanama
dikkati çekti (ġekil 3.5.c).
26
3.2.5. Kalp Bulguları
B grubunda 4, C grubunda 3, D grubunda 3 ve E grubunda ise 3 balıkta
özellikle ventrikül ve atrioventriküler sınırda çizgisel tarzda kanama bulguları
görüldü (ġekil 3.6.b, c).
3.2.6. Mide ve Bağırsak Bulguları
Subserozal damarlar A grubunda 2, B grubunda 1, C grubunda 3, D
grubunda 7 ve E grubunda 5 balıkta dolgun durumdaydı. Özellikle, C, D ve E
grubu balıkların bağırsak lümenlerinin sarımtırak renkli, mukuslu sıvı ile dolu
olduğu gözlendi (ġekil 3.3.b).
Dalak, beyin, gonadlar, kas ile gözlerde orbital ve periorbital bölgede
herhangi bir makroskobik bulguya rastlanmadı.
27
Çizelge 3.1. Makroskobik bulguların organlara göre dağılımı ve derecelendirilmesi Deri Solungaç Karaciğer Böbrek Kalp Mide
Ren
kte
Ko
yu
laşm
a
Hip
erem
i
Yü
zgeç
lerd
e
erim
e
Yü
zgeç
tab
anın
da
hip
erem
i
Hip
erem
i
Kan
ama
Hip
erem
i
Kan
ama
Boz
bey
az od
ak
Hip
erem
i
Kan
ama
Kan
ama
Hip
erem
i
Kan
ama
A Grubu
(1.Gün)
A1 + - - - + - - - + + - - - -
A2 + - - + ++ - - - ++ - - - - -
A3 - - - - + - - - ++ ++ - - + -
A4 - - - ++ + - - - - - - - - -
A5 + - - - - - - - - - - - ++ -
A6 + - - - + - - - ++ + - - + -
A7 - - - - - - - - + - - - - -
A8 - - - - - - - - + - - - ++ -
A9 + - - + - - - - - - - - + -
A10 - - - - - - - - + - - - - -
B Grubu
(2. Gün)
B1 + - - + - - - - - - - - - -
B2 + - - - - - - - + - - - + -
B3 - + - + - - - - ++ - - - - -
B4 ++ + - ++ - - - - ++ - - + - -
B5 - - - - - - - - ++ - - - + -
B6 - - - + + - - - ++ - - - - -
B7 - - - - - - - - +++ + - ++ - -
B8 - + - - + - - - + + - - + -
B9 - - - + - - - - - - - + - -
B10 - - - - + - - - - + - + - -
C Grubu
(3. Gün)
C1 ++ - - + - - - - + ++ - + ++ -
C2 - - - - ++ - - - + ++ - ++ ++ -
C3 + - - - + - - + +++ - ++ - - -
C4 + - - - ++ - - - + ++ - ++ ++ -
C5 - - - - - - - - ++ - - - ++ -
C6 - - - - - - - - ++ - ++ - - -
C7 + - - - ++ - - - +++ + - - ++ -
C8 + - - - + - - - + - ++ - - -
C9 - - - - + - - - + + - - + -
C10 - - - ++ - - - - ++ + - - - -
D Grubu
(5. Gün)
D1 - + - - ++ - - - ++ ++ - - ++ -
D2 ++ - - ++ - - - - ++ - - - ++ -
D3 - - - - ++ - - + - - + - + -
D4 - - - - ++ - - - ++ - ++ + ++ -
D5 - - - ++ - - - - +++ + - + + -
D6 - - - - + - - + ++ +++ - - + -
D7 - - - - - - - + + +++ - - ++ -
D8 + - - - - - - - + + - - - -
D9 - - - + ++ - - - ++ ++ - + - -
D10 - + - - - - - - - + - - ++ -
E Grubu
(7. Gün)
E1 + - - + +++ - - - + - ++ - ++ -
E2 ++ - - - - - - ++ +++ - ++ + ++ -
E3 - - - ++ +++ - - +++ +++ + - - ++ -
E4 ++ - +++ - ++ - - - ++ - - ++ + -
E5 + - + - - - - - + - ++ - ++ -
E6 + - ++ + ++ - - + + - - + ++ -
E7 - - - - - - - + ++ + ++ + ++ -
E8 - - + - ++ - - - + ++ - - ++ -
E9 - - - + - - - + ++ - - - ++ -
E10 + - - ++ ++ - - - ++ - + + - -
(-)Bulgu yok, (+) Zayıf, (++) Orta, (+++) Şiddetli
28
b a
Şekil 3.1. a. Kontrol grubu tilapya balığı
b. Enfeksiyona bağlı olarak deri renginde koyulaşma (E2)
c. Kaudal (kuyruk) ve dorsal (sırt) yüzgeçte erime (E4; oklar)
d. Pektoral (göğüs) yüzgeçte erime (E4; ok)
e. Pektoral yüzgeç tabanında hiperemi (B4; ok)
f. Akvaryum tabanında yan yüzme (E6)
c d
a b
e f
29
a b
Şekil 3.2.a. Kontrol grubu solungaç
b. Solungaçta hiperemi (C4).
a
Şekil 3.3. a. Kontrol grubu mide ve bağırsak
b. Mide serozasında hiperemi ve bağırsak lümeninde sarımtırak renkli mukuslu sıvı (E10;ok).
b
30
Şekil 3.4.a. Kontrol grubu karaciğer
b. Karaciğerde pariyetal yüzünde geniş kanama odakları (E3; siyah oklar)
c. Karaciğerde geniş boz beyaz odaklar (C7; siyah oklar); safra kesesinde zümrüt yeşili renginde aşırı safra salgısı birikimi (kırmızı ok).
a
c
b
31
a
b
Şekil 3.5.a. Kontrol grubu böbrek
b. Böbrekte hiperemi (C1)
c. Böbrekte subkapsuler kanama (E2; oklar)
c
32
a
b c
Şekil 3.6. a. Kontrol grubu kalp
b, c. Kalpte atrioventriküler bölgede (E4) ve ventriküler bölgede (C2) kanama
33
3.3. Histopatolojik Bulgular
Doku ve organlardaki histopatolojik bulgular çizelge 3. 2.‟de özetlendi.
Kontrol grubunda histopatolojik olarak herhangi bir bulguya rastlanmadı.
3.3.1. Deri Bulguları
Deride, özellikle yüzgeç ıĢınlarının deri ile birleĢtiği bölgelerde, A grubunda 2
(A2, A9), B grubunda 5 (B1, B3, B4, B6, B9), C grubunda 2 (C1, C10), D
grubunda 2 (D2, D9) ve E grubunda 4 (E1, E4, E6, E9) balıkta damarların
geniĢlediği ve içlerinin eritrositlerle dolu olduğu (ġekil 3.7.a, b); A grubunda 1
(A4), D grubunda 2 (D2, D5) ve E grubunda 2 (E3, E10) balıkta da aynı
bölgede serbest eritrositlere rastlandı. Ayrıca, bu bölgede D ve E grubunda
daha belirgin olmak üzere tüm gruplarda lenfosit infiltrasyonu ile birlikte A
grubunda 3 (A4, A5, A9) balıkta etrafı lenfosit hücreleri ile çevrili mavimsi mor
renkte bakteri kümeleri görüldü.
3.3.2. Solungaç Bulguları
Solungaçlarda, A grubunda 6 (A1, A2, A4, A5, A6, A7), B grubunda 3 (B6,
B8, B10), C grubunda 6 (C2,C3, C4, C7, C8, C9), D grubunda 3 (D1, D3, D4)
ve E grubunda 6 (E1, E3, E4, E6, E8, E10) balıkta branĢiyel arterlerin
eritrositlerle dolu olduğu görüldü (ġekil 3.8.b). A grubunda 1 (A3), B
grubunda 2 (B1, B7), C grubunda 4 (C2, C3, C4, C7) ve E grubunda 5 (E1,
E2, E3, E6, E8) balıkta sekonder lamellerde telangiektazi gözlenirken (ġekil
3.8.c), sadece B grubunda 1 (B5) ve E grubunda 2 (E3, E6) balıkta klorit
hücre hiperplazisi gözlendi (ġekil 3.8.d).
34
3.3.3. Karaciğer Bulguları
Karaciğerde C, D ve E gruplarında daha Ģiddetli olmak üzere A grubunda 6,
B grubunda 8, C grubunda 8, D grubunda 7 ve E grubunda 9 balıkta
damarlar ve sinuzoidlerin geniĢlemiĢ, içlerinin eritrositlerle dolu olduğu ve
Remak kordonlarının düzenini kaybedip epitel hücrelerinin dissosiyasyona
uğradığı görüldü (ġekil 3.9.b). Ayrıca C grubunda 1 balıkta fokal, D
grubunda 3 ve E grubunda 3 balıkta geniĢ odaklar halinde, özellikle kapsül
altında kanama alanlarına rastlandı (ġekil 3.9.c).
Son üç grupta daha Ģiddetli olmak üzere, A grubunda 2 ve C grubunda
1 balık dıĢında tüm balıklarda parankimden hidropik dejenerasyona kadar
ilerleyen dejeneratif bulgularla birlikte, B grubunda 2, C grubunda 2, D
grubunda 3 ve E grubunda 6 balıkta hepatositlerde (ġekil 3.9.d), B grubunda
1, D grubunda 1 ve E grubunda 1 balıkta pankreas hücrelerinde fokal
nekrozlara rastlandı (ġekil 3.10.c). Ayrıca A grubunda 3, B grubunda 4
balıkta fokal, C grubunda 6, D grubunda 5 ve E grubunda 7 balıkta da diffuz
olmak üzere hepatosit sitoplazmalarında keskin sınırlı yağ vakuolleri dikkati
çekti (ġekil 3.9.b, ġekil 3.10.a, b).
A grubunda 1, B grubunda 5 balıkta birkaç odak halinde, C grubunda
6, D grubunda 5 ve E grubunda 6 balıkta da daha belirgin oranda, özellikle
kapsula altı, damar ve pankreatik doku çevresinde lenfosit infiltrasyonuna
rastlandı (ġekil 3.9.d, ġekil 3.10.d).
3.3.4. Böbrek Bulguları
Böbrekte, A grubunda 7 ve B grubunda 8 balıkta damarların hafif derecede
dolgun olduğu gözlenirken, C grubunda balıkların tamamı ile D grubunda 9
ve E grubunda 9 balıkta damarların oldukça geniĢlediği ve içlerinin
eritrositlerle dolu olduğu görüldü (ġekil 3.11.b). Bununla birlikte, A grubunda
35
1, B grubunda 4 ve C grubunda 2 balıkta fokal, D grubunda 4 ve E grubunda
6 balıkta da yaygın, kapsula altı ve intersitisyumda kanama alanlarına
rastlandı (ġekil 3.11.c, d).
Son üç grupta daha belirgin olmak üzere, A grubunda 6 ve B grubunda
1 balık dıĢında tüm balıklarda, tubul epitel hücrelerinin ĢiĢkinleĢip
yuvarlaklaĢtığı ve sitoplazmalarının granüler görünümde olduğu görüldü
(ġekil 3.11.c). Parankim dejenerasyonuna ek olarak hücrelerin bazılarının
sitoplazmalarında vakuol oluĢumlarına rastlandı. Bazı alanlarda, B grubunda
4 ve C grubunda 6 balıkta tubullarda tek hücre nekrozları dikkati çekerken, D
grubunda 5 ve E grubunda 5 balıkta tubul epitellerinin tamamen homojen
pembe bir hal alarak tamamen nekroze olduğu görüldü (ġekil 3.11. d, e).
Ayrıca, A grubunda 2 balıkta az sayıda, B grubunda 5, C grubunda 9,
D grubunda 8 ve daha Ģiddetli olmak üzere E grubunda 9 balıkta fokal
odaklar Ģeklinde intersitisyum ve damar çevrelerinde lenfosit infiltrasyonuna
rastlandı (ġekil 3.11.f).
3.3.5. Kalp Bulguları
D ve E gruplarında daha belirgin olmak üzere, A grubunda 4, B grubunda 5,
C grubunda 5, D grubunda 4 ve E grubunda 7 balıkta perikard ve kaslar
arasında serbest eritrositlere rastlandı (ġekil 3.12.b). Bu kanama odaklarının
çevrelerinde ve kaslar arasında A grubunda hafif derecede 3, B grubunda 6,
C grubunda 7, D grubunda 8 ve E grubunda 8 balıkta lenfosit infiltrasyonu
görüldü (ġekil 3.12.c, d).
36
3.3.6. Mide Bulguları
A grubunda 5 (A3, A5, A6, A8, A9), B grubunda 3 (B2, B5, B8), C grubunda 6
( C1, 2, C4, C5, C7, C9), D grubunda 8 (D1-D7, D10) ve E grubunda 9 (E1-
E9) balıkta submukozadaki damarların geniĢleyerek içlerinin eritrositlerle dolu
olduğu gözlendi. Bunlardan A grubunda 1 (A3), B grubunda 1 (B6), C
grubunda 1 (C2), D grubunda 3 (D1, D2, D7) ve E grubunda 3 (E2, E3, E4)
balıkta submukozadaki damar çevrelerinde ve lamina propria‟da bezler
arasında fokal lenfosit infiltrasyonuna rastlandı (ġekil 3.13.b).
3.3.7. Beyin Bulguları
A grubunda 1 (A2), B grubunda 3 (B3, B4, B7), C grubunda 3 (C3, C4, C5), D
grubunda 3 (D1, D5, D7) ve E grubunda 2 (E1, E5) balıkta damarlarda
dolgunluk ile C grubunda 2 (C4, C5), D grubunda 3 (D2, D6, D8) ve E
grubunda 3 (E1, E5, E6) balıkta fokal odaklar halinde lenfosit infiltrasyonuna
rastlandı (ġekil 3.14.b, c).
Dalak, gonadlar, kas ile gözlerde orbital ve periorbital bölgede önemli bir
histopatolojik bulguya rastlanmadı.
37
Karaciğer
Böbrek Kalp
Pas
if
hip
erem
i
Kan
ama
Dej
ener
asyo
n
Nek
roz
Yağ
lanm
a
Monn
ükle
er
hücr
e
infi
ltra
syon
u
Hip
erem
i
Kan
ama
Dej
ener
asyo
n
Nek
roz
Monn
ükle
er
hücr
e
infi
ltra
syon
u
Kan
ama
Monn
ükle
er
hücr
e
infi
ltra
syon
u
AGrubu
(1.Gün)
A1 - - + - + - + ++ + - - - -
A2 + - + - - + - - - - - - -
A3 + - + - - - + - + - + + +
A4 + - + - - - ++ - + - + - -
A5 - - ++ - - - ++ - - - - + +
A6 ++ - + - ++ - ++ - - - - ++ +
A7 + - ++ - - - + - - - - ++ -
A8 + - + - - - - - - - - - -
A9 - - - - - - - - - - - - -
A10 - - - - + - + - + - - - -
BGrubu
(2. Gün)
B1 - - ++ - - - + - + - - - +
B2 - - + - ++ - + - + - - ++ +
B3 ++ - ++ - ++ ++ - ++ + - + - -
B4 ++ - +++ + - ++ + + + + ++ ++ ++
B5 + - + - - + + + + - ++ - ++
B6 + - + - + + + - + + - + -
B7 + - ++ + ++ - + - - - - +++ +++
B8 + - + - - - + - ++ + + - -
B9 + - + - - ++ - - + + + ++ +
B10 + - ++ - - - + + + - - - -
CGrubu
(3. Gün)
C1 ++ - ++ + ++ + + - ++ + ++ ++ -
C2 ++ - ++ - ++ ++ +++ + ++ + ++ - ++
C3 + + ++ - ++ ++ +++ - ++ - + ++ +
C4 + - +++ - + - ++ - + + ++ ++ ++
C5 + - +++ - ++ + + - + - + - +
C6 ++ - +++ + - - ++ - ++ + ++ ++ ++
C7 ++ - +++ - - - ++ - + + ++ - +
C8 - - ++ - - - ++ ++ ++ + + ++ +
C9 + - ++ - + + ++ - + - ++ - -
C10 - - ++ - - ++ + - + - - - -
DGrubu
(5. Gün)
D1 ++ - ++ - ++ ++ ++ - + - ++ - -
D2 - - +++ - - - + - ++ ++ ++ + +
D3 ++ ++ - - - - - - + - + - +
D4 - - ++ + - + ++ +++ ++ ++ + +++ ++
D5 ++ ++ ++ + ++ - ++ - ++ + + ++ ++
D6 - - ++ - + - ++ +++ ++ + + - ++
D7 ++ + ++ ++ + ++ +++ - + - + - ++
D8 + - +++ - + ++ + + ++ + + - -
D9 + - + - - + ++ ++ + - - - +
D10 ++ - ++ - - - + - + - - ++ -
EGrubu
(7. Gün)
E1 ++ - + + - ++ + +++ + - - ++ ++
E2 +++ ++ +++ + ++ ++ ++ +++ ++ ++ ++ +++ +
E3 ++ +++ + - ++ ++ +++ ++ ++ + + + +
E4 + - +++ + - - + - + - + ++ +
E5 + - ++ + ++ - + - + - +++ - -
E6 + - ++ - + + - - ++ ++ ++ +++ ++
E7 + + ++ - ++ - ++ +++ + - ++ + +
E8 ++ - ++ + - - +++ ++ + ++ ++ - +
E9 - - +++ + +++ + ++ - + ++ ++ ++ ++
E10 + - ++ - +++ ++ ++ + + - ++ - -
(-)Bulgu yok, (+) Zayıf, (++) Orta, (+++) Şiddetli
Çizelge 3.2. Histopatolojik bulguların organlara göre dağılımı ve derecelendirilmesi
38
Şekil 3.7. a, b. Yüzgeç tabanında hiperemi (A2, HE x100, E9, HE x40; oklar)
a b
Şekil 3.8.a. Kontrol grubu solungaç dokusu, HE x400
b. Solungaçta hiperemi (C8, çift yönlü ok), HE x100
c. Solungaçta sekonder lamellerde telangiektazi (C3, ok), HE x400
d. Solungaçta klorit hücre hiperplazisi (E3, ok), HE x400
d c
a b
39
a b
Şekil 3.9. a. Kontrol grubu karaciğer dokusu, HE x400
b. Karaciğerde pasif hiperemi ve hepatosit sitoplazmalarında değişen büyüklükte keskin sınırlı yağ
vakuolleri (C5, oklar), HE x400
c. Karaciğerde kapsula altında geniş kanama (E3), HE x100
d. Karaciğerde hepatositlerde fokal nekroz (ok) ve lenfosit infiltrasyonu (D7), HE x100
c d
40
Şekil 3.10. a. Karaciğerde diffuz yağlanma ve fokal lenfosit infiltrasyonu (E10, ok), HE x100
b. Karaciğerde diffuz yağlanma ve fokal lenfosit infiltrasyonunun daha büyük büyütmeyle
görünümü (E10), HE x400
c. Karaciğerde dejeneratif değişiklikler ve pankreas hücrelerinde fokal nekroz (D4, ok), HE
x400
d. Karaciğerde pankreas hücreleri çevresinde fokal lenfosit infiltrasyonu (E3), HE x400
d c
b a
41
a
e
d
Şekil 3.11. a. Kontrol grubu böbrek dokusu, HE x400
b. Böbrekte şiddetli hiperemi (iki yönlü ok) ve tubul epitellerinde dejeneratif değişiklikler
(D4, sarı oklar), HE x400
c. Böbrekte kanama (iki yönlü ok) ve tubul epitellerinde dejeneratif değişikliler (C2,sarı
oklar), HE x400
d. Böbrekte kanama ve tubul epitellerinde nekroz (E2, beyaz oklar), HE x400
e. Böbrekte tubul epitellerinde nekroz (E8, beyaz oklar), HE x400
f. Böbrekte intersitisyumda lenfosit hücre infiltrasyonu (B4, sarı ok), HE x400
b
c
f
42
Şekil 3.12.a. Kontrol grubu kalp dokusu, HE x400
b. Kalpte perikardda kanama (C2), HE x100
c. Kalpte kas fibrilleri şiddetli hiperemi ve çevresinde lenfosit hücre infiltrasyonu (D4, ok) ile
mikrohemorajiler (beyaz oklar),HE x400
d. Kalpte kas fibrilleri arasında lenfosit infiltrasyonu (B7, oklar), HE x400
a b
c d
43
a
b c
Şekil 3.14.a. Kontrol grubu beyin dokusu, HE x100
b. Beyinde fokal lenfosit infiltrasyonu (D8), HE x100
c. Beyinde fokal lenfosit infiltrasyonu (E6), HE x400
a b
Şekil 3.13.a. Kontrol grubu mide dokusu, HE x100
b. Submukozada hiperemi ve submukoza ile tunika muskularis’te lenfosit infiltrasyonu
(D7; oklar), HE x100
44
4. TARTIġMA
Aeromonas hydrophila; doğada yoğun olarak bulunan önemli bir patojen olsa
da, balıkların normal intestinal florası ile diğer su canlılarının mikrobiyal
florasında bulunmakta ve bakteri varlığının tek baĢına hastalık nedeni
olmadığı, stresin epidemilerin ortaya çıkmasında en önemli faktör olduğu
belirtilmektedir (Trust ve ark., 1974; Kaper ve ark., 1981; Len, 1987; Khalil ve
Mansour, 1997).
Su sıcaklığındaki ani değiĢiklikler ve sıcaklık artıĢı, aĢırı stoklama,
çözünmüĢ oksijen yetersizliği ve yetersiz beslenme, salgınların esas
tetikleyicileridir (Leung ve ark., 1994; Roberts, 2001). Salgınların kültür
balıkçılığı yapılan çiftliklerde daha yoğun olmasının nedeni mevsim
geçiĢlerinde havuz su sıcaklığının nehirlere oranla daha hızlı değiĢmesi, dar
bir alanda çok sayıda balık bulunması ve günde bir defa yemleme
yapılmasına bağlanmıĢtır. Suudi Arabistan‟da havuz su sıcaklığının 40-50
°C‟ye çıktığı yaz mevsimlerinde yüksek mortalite ile seyreden Ģiddetli
salgınların ortaya çıktığı bildirilmiĢtir (Afifi ve ark., 2000).
Eissa ve ark. (1994)‟nın Nil tilapyalarında hareketli aeromonad
septisemisi (MAS) prevalansı üzerine yapmıĢ oldukları çalıĢmada, hastalık
kültür tilapyalarında yabani tilapyalara oranla 4 kat fazla olarak gözlenmiĢtir.
Bu bağlamda mevcut çalıĢmada akvaryumların ısısı 27 ± 1 °C‟ye ayarlanıp,
balıklar her 10 litreye 1 balık olacak Ģekilde yerleĢtirildikten sonra yemleme
vücut ağırlığının % 2‟si / gün‟ü geçmeyecek Ģekilde uygulandı. Optimum
çevre Ģartları sağlanarak stres faktörleri elemine edilip yalnızca subletal
bakteri konsantrasyonu ile bakterinin etkinliği ve hastalık oluĢturma
kapasitesi incelendi.
Hareketli aeromonad septisemisi gözlenen balıkların klinik olarak
halsiz yüzdükleri, havuzun kenarına yakın bulundukları, durgun ve iĢtahsız
45
olmaları ile kolayca tanındıkları, ayrıca suda sıklıkla bağırsak Ģeklini almıĢ
mukus ve parçalar halinde dıĢkı bıraktıkları bildirilmiĢtir (Otte; 1963;
Amblacher, 1976; Baran ve ark., 1980; Austin ve Austin 1987; Afifi ve ark.,
2000). Bu çalıĢmadaki olgularda; durgunluk, yem yemede isteksizlik,
akvaryumların yüzeye yakın ve kenar bölgelerinde yüzme gibi bulgular
gözlenmesine karĢın suda bağırsak Ģeklinde mukus ve dıĢkı parçalarının
gözlenmemesi enfeksiyonun 7 gün süreli akut bir enfeksiyon olmasına
bağlandı.
Sazanlarda hastalığın akut formunda klinik olarak, gözlerde
ekzoftalmus, deride kırmızılık, balıkların deri renginde koyulaĢma ve pul
keselerinde sıvı toplandığı, asitese bağlı olarak karın ĢiĢliğinin geliĢtiği ve
pulların kabararak deride fırça benzeri görünüme yol açtığı bildirilmiĢtir
(Faktorovich, 1969; Richards ve Roberts, 1978; Cipriano, 2001; Roberts,
2001). Tilapyalarda yapılan bir saha çalıĢmasında ise; karın ve sırt bölgesi,
deri ile yüzgeç diplerinde ekimotik ve yer yer hemorajik alanlar ile pul kaybı
ve ülserleĢmeden bahsedilmiĢ ve ölmek üzere olan balıklarda göz küresi
çevresinde kırmızılık, korneal opasite ve hafif ekzoftalmus bulguları
gözlenmiĢtir (Afifi ve ark., 2000). Yapılan çalıĢmadaki olguların hiçbirinde
korneal opasite ve ekzoftalmus bulgusu gözlenmedi. Ayrıca deride herhangi
bir ülserleĢme ve pul kaybı gözlenmezken, pektoral yüzgeçlerin göğüse
bağlandığı bazal kısımlarında hastalığın Ģiddetiyle orantılı olarak belirgin
hiperemik alanlar gözlendi. Ayrıca 3. günden sonra hastalığın Ģiddetli
seyrettiği olgularda, özellikle pektoral yüzgeçlerde olmak üzere, yüzgeçlerin
uç bölgelerinin erime bulguları göstererek düzensiz bir hal aldığı izlendi.
Balıkların renklerinde 1. gün baĢlayıp 7. günde daha belirgin olmak üzere
fark edilebilir bir koyulaĢma dikkati çekti.
Huzinga ve ark. (1979) hastalığın fokal hemoraji ve dermal lezyonlarla
seyreden ülseratif formunun, belirgin olarak kronik hareketli aeromonad
enfeksiyonlarında gözlendiğini ve akut septisemide hedef organların
karaciğer ve böbrekler olduğunu bildirmiĢlerdir. Bu çalıĢmadaki olgularda deri
46
lezyonlarının hafif seyretmesi, çalıĢmanın 1 hafta süreli, iç organ merkezli
akut bir enfeksiyon modeli olmasına ve lezyonların Ģekillenemeden balıkların
ötenazi yapılmasına bağlanabilir.
Ülkemizde, sazanlarda deneysel A. hydrophila enfeksiyonunda oluĢan
patolojik bulgular üzerine yapılan bir çalıĢmada (Erer, 1981), patolojik
değiĢikliklerin intraperitoneal enjeksiyon yapılan balıklarda daha çok iç
organlarda, intramusküler enjeksiyon yapılan balıklarda ise daha çok deri ve
kaslarda gözlendiği bildirilmiĢtir. Ayrıca havuz sazanlarında (Carassius
auratus) A. hydrophila enfeksiyonu ile ilgili yapılan baĢka bir çalıĢmada
(Miyazaki ve Kaige, 1985); intraperitoneal enjeksiyon uygulanan balıklardaki
bakteri virulensinin, intramuskuler enjeksiyon uygulanan balıklardaki bakteri
virulensine göre daha yüksek olduğu bildirilmiĢtir. Ġntraperitoneal
enfeksiyonlardaki bakteri virulensinin intramusküler enfeksiyonlardakine
oranla daha yüksek olması, bakterinin direkt olarak iç organlarla temasının,
periferdeki bir enfeksiyon odağına göre daha hızlı ve Ģiddetli bir enfeksiyon
oluĢturabilme özelliğine bağlanabilir. Mevcut çalıĢmada intraperitoneal
enjeksiyonu takiben lezyonların gerek makroskobik gerekse de mikroskobik
düzeyde özellikle böbrek, karaciğer ve kalp gibi iç organlarda odaklanması
bu teoriyi doğrulamaktadır.
Makroskobik olarak karaciğer sarımsı kahverenkli ve gevrek kıvamlı
olarak izlenirken, bazı olgularda hiperemi bazı olgularda da pariyetal yüzde
çizgisel kanamalar gözlendi. Ayrıca olguların çoğunda, özellikle karaciğerin
sol lobunda olmak üzere toplu iğne baĢından mercimek büyüklüğüne kadar
ulaĢan boyutlarda yangısal hücre infiltrasyonu ve yağlanmaya ilgili boz beyaz
odaklar görüldü. Safra kesesinin bir çok olguda zümrüt yeĢili renkte safra
sıvısıyla aĢırı gergin olarak dolgun olması da literatüre paralellik gösterdi
(Afifi ve ark., 2000).
Böbreklerin ĢiĢkin ve gevrek kıvamda olmasının yanında yer yer
subkapsüler dolgunluk ve kanama bulguları literatür verileri ile uyumluydu.
47
Barsağın distal kısmının ĢiĢkin, yangılı ve hemorajik olması, anüste bazen
prolapsus gözlenebilmesi ve bağırsakların boĢ ya da sarı mukuslu bir sıvıyla
dolu olduğunun bildirilmesine (Huizinga ve ark. 1979) karĢın, sunulan
çalıĢmada, bağırsakların birçok olguda sadece sarımsı mukuslu sıvıyla dolu
olduğu gözlendi.
Afifi ve ark. (2000) tarafından yapılan bir çalıĢmada; dalaktaki melano-
makrofaj merkezlerindeki fagositik aktiviteyle iliĢkili belirgin bir
splenomegaliden bahsedilmesine rağmen, mevcut çalıĢmada ilginç olarak
hiçbir olguda splenomegali gözlenmemiĢtir. Huizinga ve ark. (1979),
karaciğer ve böbreklerdeki doku yıkımının yaygın olduğu akut olgularda,
genellikle kalp ve dalakta lezyon gözlenmediğini bildirmiĢlerdir. Yapılan
çalıĢmada, splenomegaliye ait herhangi bir bulgunun gözlenmemesi bu
bağlamda anlamlı bulunmasına rağmen, kalpte ventrikül ve atrioventriküler
sınırda çizgisel tarzda kanama bulguları gözlenmesi literatür verileri ile
uyuĢmamaktaydı. Sonuçta, etkenin intraperitoneal yolla verilmesini takiben
özellikle kalp ve karaciğer baĢta olmak üzere iç organların etkenle direkt
temasının daha belirgin lezyon oluĢturabileceği kanısına varıldı.
Mevcut çalıĢmada mikroskobik olarak en anlamlı bulgular karaciğer,
böbrek ve kalpte gözlendi. Karaciğerde; sinuzoidlerin geniĢleyip Remak
kordonlarının düzenini kaybetmesi, ilerleyen günlerde hepatosit ve pankreas
hücrelerinde fokal nekrozlar ile yaygın olarak hepatosit sitoplazmalarında
keskin sınırlı yağ vakuollerinin yaygın gözlenmesi literatür (Paperna, 1996)
verilerle uyumlu bulundu. Karaciğerdeki yağlanma ve nekrozun nedeni olarak
A. hydrophila tarafından üretilen hemolizin, proteaz, elastaz gibi toksinler ile
ekstraselüler ürünler ve asetilkolinesteraz gösterilmiĢtir (Ljungh ve
Wadstrom, 1982; Lallier ve ark., 1984; Kanai ve Wakabayashi, 1984; Nieto
ve ark., 1991; Rodriguez ve ark., 1992; Gado, 1998; Afifi ve ark., 2000).
Miyazaki ve Kaige (1985) tarafından sazanlarda oluĢturulan (Carassius
auratus) hareketli aeromonad septisemisi histopatolojisi üzerine bir yapılan
çalıĢmada, karaciğerdeki atrofik hepatositlerde ve intersitisyel dokudaki
48
makrofajlarda hemosiderin, dalakta ise geniĢ çaplı hematoidin birikimi
gözlenmiĢtir. Ayrıca Ventura ve Grizzle (1998) sadece deri enfeksiyonu
bulguları olan balıklarda viseral organların çoğunda nekroz gözlenmediğini,
karaciğer ile dalakta lipofuksin ve hemosiderin artıĢı gözlendiğini
bildirmiĢlerdir. Bu çalıĢmadaki hiçbir olguda karaciğer ve dalakta
hemosiderin, lipofuksin ya da hematoidin gibi pigmentlere rastlanmadı.
Karaciğerde özellikle kapsula altı, damar ve pankreatik doku çevresinde
lenfosit infiltrasyonlarına rastlanması literatür bulgularla (Erer, 1981; Grizzle
ve Kirju, Afifi, 2000, Cipriano, 2001; Roberts, 2001) uyumluluk gösterdi.
Böbrekte; subkapsüler ve intersitisyel kanama, parankim
dejenerasyonu ve sitoplazmik vakuol oluĢumu, tubul epitellerinde nekroz ve
fokal lenfosit infiltrasyonu; kanama, nekroz ve intersitisyel nefritise iliĢkin
bulgular olarak yorumlandı ve bu bulgular daha önce yapılan çalıĢmalarla
(Richards ve Roberts, 1978; Erer, 1981; Roberts, 2001) paraleldi. Kalpte, kas
fibrilleri arasında, mikrokanama odakları ve bu odakların çevrelerinde lenfosit
infiltrasyonu gözlendi.
Karaciğer, böbrek ve kalpte gerek makroskobik gerekse de
mikroskobik düzeyde yoğun hemoraji ve lenfosit infiltrasyonu gözlenmesi,
viseral bir hemorajik septisemi tablosu çizmektedir. Bu bağlamda yapılan
çalıĢma süresince gözlediğimiz klinik, makroskobik ve mikroskobik bulgular
genel itibariyle diğer balıklarda Ģekillenen A. hydrophila enfeksiyonlarındaki
temel bulgularla benzerlik gösterdi.
49
5. SONUÇ VE ÖNERĠLER
Aeromonas hydrophila; doğada yoğun olarak dağılmıĢ önemli bir
patojen olsa da, balıkların normal intestinal florası ile diğer su canlılarının
mikrobiyal florasında bulunmaktadır. Su sıcaklığındaki değiĢiklikler, kalabalık
barındırma ve yetersiz yemleme gibi stres faktörleri ortaya çıktığında, yüksek
mortalite ile seyreden hemorajik septisemi epidemilerine neden olur. Bundan
dolayı olası enfeksiyonlar entansif kültür balıkçılığının yapıldığı çiftlikler için
büyük bir tehdit olarak kabul edilmelidir. Hastalığın Ģekillenmesinde stres
faktörlerinin oldukça önemli olduğunun vurgulandığı bu enfeksiyonda, yapılan
çalıĢmada, optimum koĢullar sağlanıp stres faktörleri mümkün olduğunca
ortadan kaldırılmasına rağmen subletal konsantrasyondaki bakteri varlığının
da tek baĢına enfeksiyon oluĢturulabileceği sonucuna varıldı.
Mevcut çalıĢmada; iç organ lezyonlarının daha baskın olması,
intramuskuler ya da subkutan enjeksiyonlar ile iç organlara hematojen yolla
belirli bir sürede ulaĢacak olan etkenin, intraperitoneal enjeksiyon ile viseral
organları direkt olarak enfekte etmesi sonucuna varıldı.
ÇeĢitli araĢtırmacıların saha çalıĢmalarındaki deri ve göz lezyonlarının
iç organ lezyonlarına göre daha belirgin ve baskın olarak gözlenmesinin
nedeni, doğada etkenin suda bulunmasına ve dolayısıyla bakterinin su ile
direkt temas halindeki göz ve derideki morbiditesinin daha yüksek olması
olarak yorumlandı.
Tilapya (Oreochromis niloticus); özellikle Afrika‟da beslenme ve
yetiĢtiricilik açısından oldukça büyük bir önem ve ekonomik değere sahiptir.
Bununla birlikte günümüzde, Amerika, Uzak doğu ve Avrupa ülkeleri ile
Türkiye‟de de kültür yetiĢtiriciliğine baĢlanmıĢtır. Bu bağlamda tilapyanın
yakın gelecekte ülkemizde de ekonomik açıdan önemli olmaya aday bir balık
türü olacağı düĢünülmektedir.
50
Aeromonas hydrophila; zoonotik özellik gösterdiğinden önemli bir halk
sağlığı sorunudur. Çiğ ve az piĢmiĢ deniz ürünleri, çiğ et gibi gıdalarda
etkenin yoğun olarak bulunulabileceği unutulmamalı ve gıdalar en az 70 oC
sıcaklıkta piĢirilerak tüketilmelidir.
51
ÖZET
Nil Tilapyalarında (Oreochromis niloticus) Deneysel Aeromonas
hydrophila Enfeksiyonundaki (Bakteriyel Hemorajik Septisemi)
Patolojik Bulgular
Bu çalıĢmada; intraperitoneal olarak Aeromonas hydrophila ile enfekte edilen Nil
tilapyalarında (Oreochromis niloticus), enjeksiyonu izleyen 1., 2., 3., 5. ve 7.
günlerdeki klinik bulgular ile ötenaziyi takiben yapılan nekropsiler sonrasında doku
ve organlarda gözlenen patolojik değiĢikliklerin, makroskobik ve mikroskobik
düzeyde incelemesi amaçlandı.
Klinik olarak halsizlik, iĢtahızlık, yüzeye yakın yüzme, renkte koyulaĢma ile
yüzgeç diplerinde hiperemi ve erime gibi bulgular gözlendi. Nekropside karaciğerin
sarımsı kahverenkli olduğu ve kıvamının gevrekleĢip, üzerinde kanama ve boz
beyaz odaklar gözlendi. Safra kesesinin zümrüt yeĢili renkli safra sıvısıyla gergin bir
Ģekilde dolu olduğu dikkati çekti. Böbrekte ve kalpte kanama odakları gözlenirken,
bağırsak lümenlerinin sarımtırak renkli, mukuslu sıvı ile dolu olduğu izlendi.
Histopatolojik olarak karaciğerde dejeneratif değiĢiklikler, sitoplazmalarında
yağ vakuolleri ve lenfosit infiltrasyonu ile hepatosit ve pankreas hücrelerinde fokal
nekroz gözlendi. Böbrekte, parankim dejenerasyonu, tubul epitellerinde nekroz ve
fokal lenfosit infiltrasyonu görüldü. Deri, dalak, solungaç ve gözlerde belirgin bir
bulgu gözlenmedi. Karaciğer, böbrek ve kalpte gerek makroskobik gerekse de
mikroskobik düzeyde hemorajilerin ve lenfosit infiltrasyonunun yoğun olarak
gözlenmesi viseral bir hemorajik septisemi tablosu çizmektedir.
Bu bağlamda mevcut çalıĢma süresince gözlenen klinik, makroskobik ve
mikroskobik bulgular genel itibariyle diğer tatlı su balıklarında Ģekillenen A.
hydrophila enfeksiyonlarındaki temel bulgularla benzerlik gösterdi.
Anahtar kelimeler: Aeromonas hydrophila, bakteriyel hemorajik septisemi, Nil
tilapyası (Oreochromis niloticus), patoloji
52
SUMMARY
Pathological Findings in Nile Tilapia (Oreochromis
niloticus)Experimentally Infected by Aeromonas hydrophila
(Bacterial Haemorrhagic Septicaemia)
In this study, clinical findings with macroscopic and microscopic pathologic changes
of the tissues and organs after necropsy examination at the 1st, 2nd, 3rd, 5th and 7th
days following intraperitoneally injection of Nile tilapia (Orechromis niloticus) with
Aeromonas hydrophila was aimed to be observed.
Clinically; weakness, anorexia, swimming closer to surface, darkness in color
with hyperemia and lysis of the fins were observed. In the macroscopic examination
the liver was seen to be yellowish brown and crispy with haemorrhagic and greyish
white foci on the surface. The gall bladder was tightly full with emerald green bile.
The kidney and hearth had haemorrhagic foci whilst intestine lumens observed to be
filled with yellow coloured mucoid liquid.
The degenerative changes, cytoplasmic fat vacuols and lymphocyte
infiltration in lever with focal necrosis of hepatocytes and pancreatic cells were
observed histologically. The skin, spleen, gill and eyes did not reveal any significant
symptoms. The haemorrhagies and intensive lymphocyte infiltrations in liver, kidney
and hearth both in macroscopic and microscopic levels revealed a visceral
haemorrhagic septicemia.
In this sense; clinical, macroscopic and microscopic findings observed during
the present study complied with the A. hydrophila infections recorded in the other
fresh water fishes.
Key Words: Aeromonas hydrophila, bacterial haemorrhagic septicemia, Nile tilapia
(Oreochromis niloticus), pathology
53
KAYNAKLAR
AFIFI, S.H., AL-THOBIATI, S., HAZAA, M.S. (2000). Bacteriological and
histopathological studies on Aeromonas hydrophila infection of Nile
tilapia (Oreochromis niloticus) from fish farms in Saudi Arabia. Assiut
Vet. Med. J. 84:195-205.
ALPBAZ, A. (2005). Su Ürünleri YetiĢtiriciliği, Alp Yayınları, Ġzmir. 567s.
AMBLACHER, E. (1976). Taschenbuch der Fischkrankheiten. 3rd ed. VEB
Gustav Fischer Verlag, Jena. p.: 121-144.
ARDA, M. (1971). Hastalık etkenlerinin titrasyon ve nötralizasyon testlerinde
uygulanan laboratuar metodları, Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi, Yayın 273, Tatbikat Kılavuzu 175, 105s.
ARDA, M., SEÇER, S., SARIEYYÜPOĞLU, M. (2005). Balık Hastalıkları, 2.
Baskı. Medisan Yayın Serisi 61, Ankara. 230s
ASCENCIO, F., MARTINEZ-ARIAS, W., ROMERO, M.J., WADSTROM, T.
(1998). Analysis of the interaction of Aeromonas caviae, Aeromonas
hydrophila and Aeromonas sobria with mucins. FEMS Immunol and
Med Microbiol, 20:219-229.
AUSTIN, B., AUSTIN, D.A. (1987). Bacterial fish pathogens. In: Disease in
farmed and wild fish. Ed.: E. Horwood, Chichester, p.:191-197.
BACH, R., CHEN, P.K., CHAPMAN, C.B. (1978). Changes in the spleen of
the channel catfish Ictalurus punctatus rafinesque induced by
Aeromonas hydrophila. J. Fish. Dis. 1:205-207.
BARAN, Ġ., TĠMUR, M., AYDIN, N., ĠSTANBULLUOĞLU, E., AYDINTUĞ,
M.K. (1980). Çifteler-SakaryabaĢı balık üretim ve araĢtırma
istasyonunda alabalıklarda (Salmo gairdneri irideus) görülen bakteriyel
hemorajik septisemi hastalığı üzerine incelemeler. Ankara Üniv. Vet.
Fak. Derg., 27:467-473.
54
BARDACH, J.E., RYTHER, J.H., MCLARNEY, W.O. (1976). The farming and
husbandry of fresh water and marine organisms. In: Aquaculture. Ed.:
J.E., Bardach, J.H., Ryther, W.O., Mclarney, USA.
BEKCAN, S. (1999). Tilapya yetiĢtiriciliği. Türk-Koop Ekin Dergisi, 10: 90-96.
BOULANGER, Y., LALLIER, R., COUSINEAU, G. (1977). Isolation of
enterotoxigenic Aeromonas from fish. Canadian Journal of
Microbiology, 23:1161-1164.
BUCHANAN, R.E., GIBBONS, N.E. (1974). Aeromonas hydrophila In:
Bergey’s Manual of Determinative Bacteriology. 8th ed., The Williams
and Wilkins Company, Baltimore, p.:345-348.
BULLOCK, G.L. (1971). Identification of fish pathogenic bacteria. In:
Diseases of Fishes, Book 2B, Eds.:B.S.F.Snieszko and H.R.Axelrod,
T.F.H. Publications, Inc., Jersey City, N.J. p: 10-18.
CARNAHAN, A.M., BEHRAM, S., JOSEPH, S.W. (1991). Aerokey II: a
flexible key for identifying clinical Aeromonas species. Journal of
Clinical Microbiology. 29:2843-2849
CIPRIANO, R.C. (2001). Aeromonas hydrophila and hareketlie aeromonad
septicemias of fish. EriĢim:
[http://w3.kunsan.ac.kr/~psw/technote/main.cgi/aeromonas. pdf?
down_num =1093572320&board=pds&command=down_load&d=&
filename = aeromonas.pdf]. EriĢim Tarihi: 11.07.2006
COLWELL, R.R., MacDONELL, R.R., DE LEY, J. (1986). Proposal to
recognise the family Aeromonadacea fam. nov. Int. J. Syst. Bacteriol.,
36:473-477.
ÇELĠKKALE, M.S. (1986). Balıkların sınıflandırılması. In: Balık Biyolojisi, Ed.:
M.S. Çelikkale, Karadeniz Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri ve
Teknolojisi Yüksekokulu Yayınları, Trabzon, s.: 16-33.
55
DAVIS, W.A., KANE, J.G., GARAGUSĠ, V.F. (1978). Human Aeromonas
infections: A review of the literature and a case report of endocarditis.
Journal of Medicine, 57:267-277.
DE FIGUEREDO, J., PLUMB, J.A. (1977). Virulence of different isolates of
Aeromonas hydrophila in channel catfish. Aquaculture, 11:349-354.
DEL CORRAL, F., SHOTTS, E.B., BROWN, J. (1990). Adherence,
haemagglutination and cell surface characteristics of hareketlie
aeromonads virulent for fish. Journal of Fish Diseases, 13:255-268.
DEMĠR, N. (1992). Ġhtiyoloji. Ġstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Basımevi,
Ġstanbul.
EISSA, I.A.M., BADRAN, A.F., MOUSTAFA, M., FETAIH, H. (1994).
Contribution to hareketlie Aeromonas septicemie in some cultured and
wild freshwater fish. Veterinary Medical Journal Giza, 42:63-69.
ERER, H. (1981). Aynalı sazanlarda (Cyprinus carpio L.) deneysel
Aeromonas hydrophila enfeksiyonunda (Bakteriyel hemorajik
septisemi) oluĢan patolojik bulguların incelenmesi. Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi.
FAKTOROVICH, K.A. (1969). Histological changes in the liver, kidneys, skin
and brain of fish sick with red rot. In: Infectious Diseases of Fish and
Their Control, Division of Fisheries Research, Bureau of Sport
Fisheries and Wildlife. Washington, D.C. p.:83-101.
FERGUSON, H.W. (1989). Systemic Pathology of Fish. A text and Atlas of
Comparative Tissue Responses in Diseases of Teleosts. Iowa State
University Press, Iowa, USA.
FUENTES, R.J.M., PEREZ, H.J.A. (1998). Isolation of Aeromonas hydrophila
in the rainbow trout (Oncorhynchus mykiss). Veterinaria Mexico,
29:117-119.
56
GADO, M.S.M. (1998). Studies on the virulence of Aeromonas hydrophila in
Nile Tilapia (Oreochromis niloticus). Assiut Vet. Med. J. 40: 190-200.
GRIZZLE, J.M., KIRJU, Y. (1993). Histopathology of gill, liver and pancreas
and serum enzyme levels of channel catfish infected with Aeromonas
hydrophila complex. Journal of Aquatic Animal Health, 5:36-50.
HAYES, J. (2004). Aeromonas hydrophila. EriĢim:
[http://hmsc.oregonstate.edu/ classes/MB492/hydrophilahayes/] EriĢim
tarihi: 11.07.2006
HAZEN, T.C., RAKER, M.L., ESCH, G.W., FLIERMANS, C.B. (1978).
Ultrastructure of red sore lesions on largemouth bass (Micropterus
salmoides): association of the ciliate Epistylis sp. and the bacterium
Aeromonas hydrophila. Journal of Protozoology, 25:351-355.
HIBIYA, T. (1982). An Atlas of Fish Histology. Normal and Pathological
Features. Kodansha, Tokyo, Japan.
HOLMES, P., NICCOLS, L.M., SARTORY, D.P. (1996). The ecology of
mesophilic Aeromonas in the aquatic environment. In: The genus
Aeromonas. Eds.: B. Austin, M. Altwegg, P.J. Gosling, S. Joseph.
Chichester: Wiley, p.: 127-150.
HSU, T.C., SHOTTS, E.B., WALTMAN, W.D. (1985). Action of Aeromonas
hydrophila complex on carbonhydrate substrates. Fish Pathology. 20:
23-35.
HUANG, Y.W., LEUNG, C.K., HARRISON, M.A., GATES, K.W. (1993). Fate
of Listeria monocytogenes and Aeromonas hydrophila on catfish fillets
cooked in microwave oven. Journal of Food Science (USA), 58:519-
521.
HUIZINGA, H.W., ESCH, G.W., HAZEN, T.C. (1979). Histopathology of red-
sore disease (Aeromonas hydrophila) in naturally and experimentally
infected largemouth bass Micropterus salmoides (Lacépéde). Journal
of Fish Diseases, 2:263-277.
57
KANAI, K., WAKABAYASHI, H. (1984). Purification and some properties of
protease from Aeromonas hydrophila. B Jap Sco Sci Fish, 50:1367-
1374.
KAPER, J.B., LOCHMAN, H., COLWELL, R.R., JOSEPH, S.W. (1981).
Aeromonas hydrophila. Ecology and toxigenicity of isoloates from an
estuary. Journal of Applied Bacteriology, 50:359-377.
KHALIL, A.H., MANSOUR, E.H. (1997). Toxicity of crude extracellular
products of Aeromonas hydrophila in tilapia, Tilapia nilotica. Letters in
Applied Microbiology, 25:269-273
KLUYVER, A.J., VAN NIEL, C.B. (1936). Prospects for a natural system of
classification of bacteria. Zentraralbl Bakteriol, 94:369-403
LALLIER, R., LEBNANC, D., MITTAL K.R., OLIVIER, G. (1981).
Serogrouping of hareketlie Aeromonas species isolated from healty
and moribund fish. Journal of Applied and Environmental
Microbiology, 42:56-60.
LALLIER, R., BERNARD, F., LALONDA, G. (1984). Difference in the
extracellular products of two strains of Aeromonas hydrophila virulent
and weakly virulent for. Can. J. Microbial. 30:900-904.
LEN, P.P. (1987). Mesophilic spoilage of marine fish: bay trout (Arripis trutta),
bream (Acanthopagrus butcheri) and mullet (Aldrichetta forsteri). Food
Technology in Australia, 39:277-282.
LEUNG, K.Y., YEAB, I.V., LAM, T.J., SIN, Y.M. (1994). Serum reistance as a
good indicatorfor virulence in Aeromonas hydrophila strains isolated
from diseased fish in South East Asia. Journal of Fish Disease. 18:
511-518.
LJUNGH, A., WADSTROM, T. (1982). Aeromonas toxins. Pharmacology and
Therapeutics. 15: 339-354.
58
MIYAZAKI, T., KAIGE, N. (1985). A histopathological study on hareketlie
Aeromonad disease of crucian carp. Fish Pathology, 21:181-185.
NEWMAN, S.G. (1982). Aeromonas hydrophila: A review with emphasis on
its role in fish disease. In: Antigens of Fish Pathogens: Development
and Production for Vaccines and Serodiagnostics, Ed.:D.P., Anderson,
M., Dorson and Ph., Dubouret. Lyon:Foundation Marcel Marieux. pp:
87-117.
NIETO, T.P., SANTOS, Y., RODRĠGUEZ, L.A., ELLIS, A.E. (1991). An
extracellular acetyl choline estrase produced by Aeromonas
hydrophila is a major lethal toxin for fish. Microbiol. Pathogenesis. 11:
101-110.
OGARA, W.O., MBUTHIA, P.G., KABURIA, H.F.A., SORUM, H., KAGUNYA,
D.K., NDUTHU, D.I., COLQUHOUN, D. (1998). Hareketlie
aeromonads associated with rainbow trout (Oncorhynchus mykiss)
mortality in Kenya. Bulletin of the European Association of Fish
Pathologists, 18:7-9.
OTTE, E. (1963). Die heutigen ansichten uber die aetiologie der infektiosen
bauchwassersucht der karpfen. Wien Tieraertzl Monatsschr, 50:996-
1005.
PALUMBO, S.A., BENCIVENGO, M.M., DEL CORRAL, F., WILLIAMS, A.C.,
BUCHANAN, R.L. (1989). Characterization of the Aeromonas
hydrophila group isolated from retail foods of animal origin. Journal of
Clinical Microbiology, 27:854-859.
PANIAGUA, C., RIVERO, O., ANGUITA, J., NAHARRO, G. (1990).
Pathogenicity factors and virulence for rainbow trout (Salmo gairdneri)
or hareketlie Aeromonas spp. isolated from a river. Journal of Clinical
Microbiology, 28:350-355.
59
PAPERNA, I. (1996). Bacterial infections. In: Parasites, Infections and
Diseases of Fishes, Ed.: I., Paperna, An update, CIFA Technical
Paper, Rome, FAO. pp:10-28.
PETERS, G., FAISAL, M., LANG, T., AHMED, I. (1988). Stress caused by
social interaction and its effect on susceptibility to Aeromonas
hydrophila infection in rainbow trout Salmo gairdneri. Diseases of
Aquatic Organisms, 4:83-89.
POPOFF, M., VERNON M. (1976). A taxonomic study of the Aeromonas
hydrophila – Aeromonas punctata group. Journal of General
Microbiology, 94:11-22.
RAHIM, Z., AZIZ, K.M.S., HUQ, M.I., SAEED, H. (1985). Isolation of
Aeromonas hydrophila from the wounds of five species of brackish
water fish of Bangladesh. Bangladesh Journal of Zoology, 13:37-42.
RICHARDS, R.H., ROBERTS, R.J. (1978). The bacteriology of teleosts In:
Fish Pathology. Ed.: R.J. Roberts, Bailliere Tindall, London, p.:183-
204.
ROBERTS, R.J. (2001). The bacteriology of teleosts In: Fish Pathology. Ed.:
R.J. Roberts, 3rd ed., W.B. Saunders, Philadelphia, p.:315-321.
RODRIGUEZ, L.A., ELLIS, A.E., NIETO, T.P. (1992). Effects of
acetylcholinesterase toxin of Aeromonas hydrophila on the central
nervous system of fish. Microbial Pathogenesis, 14:411-415.
ROGERS, W.A. (1971). Disease in fish due to the protozoon Epistylis
(Ciliata: Peritrichia) in the southeastern U.S. Proceedings of the
Southeastern Association of Game and Fish Commissions, 25:493-
496.
ROLLINS, D.M., JOSEPH, S.W. (2000). BSCI 424-Pathogenic Microbiology
EriĢim:[http://www.life.umd.edu/classroom/bsci424/PathogensDescripti
ons/Aeromonas.htm] EriĢim tarihi:11.07.2006.
60
SARIHAN, E., TORAL, Ö. (1980). Bir tropikal balık türü Tilapi nilotica L.‟nin
Çukurova bölgesinde yetiĢtirilme sorunları üzerine bir tartıĢma.
TÜBĠTAK, VII. Bilim Kongresi 29 Eylül-3 Ekim 1980, Ġstanbul, VHAG
Seri 14, s.:1-22.
SCHUBERT, R.H.W. (1967). The taxonomy and nomenclature of the genus
Aeromonas Kluyver and van Niel 1936. Part I. Suggestions on the
taxonomy and nomenclature of the aerogenic Aeromonas species.
International Journal of Systematic Bacteriology. 17: 23-37.
SHOTTS, E.B., HSU, T.C., WALTMAN, W.D. (1985). Extracellular proteolytic
activity of Aeromonas hydrophila complex. Fish Pathology. 20: 37-44.
SNIESZKO, S.F. (1957). Genus IV. Aeromonas Kluyver and van Niel 1936
.In: Bergey’s manual of determinative bacteriology. Ed.:R.S. Breed,
E.G.D. Murray, N.R. Smith, 7th ed., The Williams and Wilkins Co.,
Baltimore, Maryland. p.: 189-193.
THAMPURAN, N., SURENDRAN, P.K. (1995). Incidence of hareketlie
aeromonads in marine environment, fishes and processed fishery
products. National Symposium on Technological Advencements in
Fisheries and its Impact on Rural Development, 5th-7th December,
School of Industrial Fisheries, Cochin University of Science and
Technology, Cochin, Symposium Proceedings, p.:352-358.
TORANZO, A.E., BAYA, A.M., ROMALDE, J.L. HETRICK, F.M. (1989).
Association of Aeromonas sobria with mortalities of adult gizzard
shad, Dorosoma cepedianum Lesueur. Journal of Fish Disease,
12:439-448.
TRUST, T.J., BULL, M.L., CURRIE, B.R., BUCKLEY, J.T. (1974). Obligate
anaerobic bacteria in the gastrointestinal microflora of the grass carp
(Ctenopharyngodon idella), goldfish (Carassius auratus), and rainbow
trout (Salmo gairdneri). Journal of the Fisheries Research Board of
Canada. 36: 1174-1179.
61
TRUST, T.J., COURTICE, I.D., ATKINSON, H.M. (1980). Hemagglutination
properties of Aeromonas. In: Fish Diseases, Ed.: W. Ahne, Berlin:
Springer Verlag, p.:128-223.
VENTURA, M.T., GRIZZLE, J.M. (1988). Lesions associated with natural and
experimental infections of Aeromonas hydrophila in channel catfish
Ictalurus punctatus (Rafinesque). Journal of Fish Diseases, 11:397-
407.
VON GRAVENITZ, A., MENSCH, A.H. (1968). The genus Aeromonas in
human bacteriology. N. English Journal of Medicine, 278:245-249.
WAAL, B.V.D. (2002). Another fish on its way to extinction?
EriĢim: [http://www.scienceinafrica.co.za/2002/january/tilapya.htm]
EriĢim tarihi:03.07.2006
WOLKE, R.E. (1975). Pathology of bacterial and fungal diseases affecting
fish. In: The Pathology of Fishes, Eds.: W.E., Ribelin, G.,Migaki.
University of Wisconsin Press. Madison, Wisconsin. p:33-116.
YAMBOT, A.V., INGLIS, V. (1994). Aeromonas hydrophila isolated from Nile
tilapia (Oreochromis niloticus L.) with “Eye Disease”. International
Symposium on Aquatic Animal Health, Seattle, WA (USA), 4th-8th
September, University of California, School of Veterinary Medicine,
Davis, CA. p.:103
62
ÖZGEÇMĠġ
Adı: Banu
Soyadı: YARDIMCI
Doğum Yeri Ve Tarihi: Ankara / 23.09.1979
Uyruğu: T.C.
Medeni Hali: Evli
Yabancı Dili: Ġngilizce
Adres: Refik Belendir Sok. 8A/19 A.Ayrancı / Ankara
Telefon Numarası: Ev : 312 4678035 / Gsm: 535 6299775
e-mail: [email protected]
I. Eğitimi
2003-2007: Doktora, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Ankara
1997-2003: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
DıĢkapı Kampüsü, DıĢkapı, Ankara
1993-1996: Anıttepe Lisesi, Anıttepe, Ankara
1990-1993: Namık Kemal Orta Okulu, Kızılay, Ankara
1985-1990: Namık Kemal Ġlkokulu , Kızılay, Ankara
II. Ünvanları
2005 -......: AraĢtırma Görevlisi, Ankara Üniversitesi,
Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı
63
III. Üye olduğu Bilimsel KuruluĢ
Veteriner Patoloji Derneği
IV. Bilimsel Ġlgi Alanları
Makaleler
1. Vural Atalay, S., Kapakin Terim, A.K., Yardımcı,B.(2007):
Glucagonoma and concomitant mammary neoplasia in a dog. Ind Vet J,
84: 521-522.
2. Yardımcı, B., Kutsal, O. (2007): Bir köpekte malign melanom olgusu.
Ankara Üniv Vet Fak Derg, 54(2): 145-146.
3. BaĢtan, A., Anadol, E., Özenç, E., Yardımcı, B. (2007): A case of
mammary neoplasm in a male cat. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 54(2):
139-140.
4. Yardımcı, B., Hazıroğlu, R. (2007): Boxer ırkı bir köpekte embriyonik
kökeni farklı dörtlü tümör olgusu. Ankara Üniv Vet Fak Derg. 54(3): 215-
218.
5. Yardımcı, C., Yardımcı, B. (2008): Bir kedide indolent ülser olgusu.
Ankara Üniv Vet Fak Derg. 55(1): 65-67.
Sözlü Bildiriler
1. Yardımcı, B., Özyıldız, Z., Aydın, Y. (2006): Kedilerde
kolangıokarsınom olguları, III. Ulusal Veteriner Patoloji Kongresi 6-9
Eylül, ELAZIĞ
Poster Bildiriler
1. Vural Atalay, S., Kapakin Terim, A.K., Altunsaray (Yardımcı),B.(2004):
Bir köpekte multiple tümör olgusu, II. Veteriner Patoloji Kongresi, 6-10
Eylül, Kapadokya, NEVġEHĠR.
2. Yardımcı, B., Hazıroğlu, R. (2006): Bir köpekte multiple tümör olgusu,
III. Ulusal Veteriner Patoloji Kongresi 6-9 Eylül, ELAZIĞ.
64
3. Yardımcı, C., Yardımcı, B., Kemeröz, L., Demir, M. (2006): Bir
kedide indolent ülser olgusu, III. Ulusal Veteriner Patoloji Kongresi
6-9 Eylül, ELAZIĞ.
4. Yıldırım, M.Z., Avcıoğlu, H., Yardımcı, B., Aydın, Y. (2006):
Anadolu yaban koyunlarında karĢılaĢılan paraziter enfestasyonlar,
III.Ulusal Veteriner Patoloji Kongresi 6-9 Eylül, ELAZIĞ.
5. Özyıldız, Z., KeleĢ, H., Hanedan, B., Yardımcı, B., Aydın, Y.
(2006): Bir köpekte hemangiosarkom olgusu, III. Ulusal Veteriner
Patoloji Kongresi 6-9 Eylül, ELAZIĞ.
Projeler
1. Köpeklerde Meme Tümörlerinin Ġnce Ġğne Aspirasyon Biyopsi Tekniği
ile Değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi BAP 2006 0810083 No‟lu
projede Yardımcı AraĢtırmacı (Devam ediyor).
Seminerler
1.Kedilerin AĢı ĠliĢkili YumuĢak Doku Sarkomları
2.Tümörlerde Tanı
V.Bilimsel Etkinlikler
VIII. Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi, 3-6 Temmuz 2002 , Van
II. Ulusal Veteriner Patoloji Kongresi 6-10 Eylül 2004 NevĢehir
IX. Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi, 22-25 Eylül 2004 , Antalya
III. Ulusal Veteriner Patoloji Kongresi 6-9 Eylül 2006 Elazığ
VI.Diğer Bilgiler
1999- :Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Lisanslı Voleybol Hakemliği
(Aktif Ġl Hakemi)
1999- :Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğü Lisanslı Yüzme Hakemliği
(Aktif Milli Hakem)
2002- :Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Lisanslı Atletizm Hakemliği
(Aktif Ġl Hakemi)