objektif ekim

32
Ekim / Octobre 2013 No: 85 Herkese eşit mesafede... Başkonsolos Serdar Cengiz’den vatandaşlarımıza seçim uyarısı T. C. Strasbourg Başkonsolosu Serdar Cengiz, Fransız vatandaşlığı bulunanlar için siyasete aktif katılım ve seçmen kütüklerine yazılma konularında uyarılarda bulundu: Vatandaşlarımızın Fransa’daki gelişmeleri yakından izlemeleri ve Fransız vatandaşlı- ğını alarak bu ülkenin siyasi yaşamına bilfiil katkıda bulunmaları, tarafımızca büyük önem atfedilen bir husustur.” Sayfa:27 Tel: +336 81 48 55 39 [email protected] objektif actu İYİ BAYRAMLAR... Avrupa Psikoloji Merkezi ekibi genişliyor... Psikolog Erdinç Üstündağ, Avrupa Psikoloji Merkezi’nin hizmetlerini arttırdığı müjdesini vererek, kadro- sunda artık sosyolog bir hanımefendinin de hizmet verdiğini belirtti. Sayfa:14 Desdina Palace Düğün Salonu Açıldı İşadamı Ali Renklitepe, Kehl’in yanında Willstatt/Sand’da DESDINA PALACE adını verdiği bir düğün salonu açtı. Sayfa:14

Upload: objektif-gazete

Post on 13-Feb-2016

267 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Objektif gazetesi ekim sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Objektif ekim

Ekim / Octobre 2013 No: 85

Herkese eşit mesafede...

Başkonsolos Serdar Cengiz’den vatandaşlarımıza seçim uyarısı

T. C. Strasbourg Başkonsolosu Serdar Cengiz, Fransız vatandaşlığı bulunanlar içinsiyasete aktif katılım ve seçmen kütüklerine yazılma konularında uyarılarda bulundu:“Vatandaşlarımızın Fransa’daki gelişmeleri yakından izlemeleri ve Fransız vatandaşlı-ğını alarak bu ülkenin siyasi yaşamına bilfiil katkıda bulunmaları, tarafımızca büyükönem atfedilen bir husustur.” Sayfa:27

Tel: +336 81 48 55 39 [email protected] objektif actu İYİ BAYRAMLAR...

Avrupa Psikoloji Merkezi ekibi genişliyor...Psikolog Erdinç Üstündağ, AvrupaPsikoloji Merkezi’nin hizmetleriniarttırdığı müjdesini vererek, kadro-sunda artık sosyolog birhanımefendinin de hizmetverdiğini belirtti. Sayfa:14

Desdina Palace Düğün Salonu Açıldı

İşadamı Ali Renklitepe, Kehl’in yanında Willstatt/Sand’daDESDINA PALACE adını verdiği bir düğün salonu açtı.

Sayfa:14

Page 2: Objektif ekim
Page 3: Objektif ekim
Page 4: Objektif ekim

4

Tanıma ve Tenfiz DavasıYurt dışından bana gelen soruların başında,'Yurt dışında boşandım, Türkiye'de tekrar nedendava (boşanma tanıma tenfiz) açmam gereki-yor?' sorusu geliyor.Tanıma - tenfiz davası açma zorunluluğu maa-lesef var. Yurt dışında boşanmış olmanız, tekbaşına yeterli değildir. Bir nevi yurt dışında gö-rülmüş bir boşanma davasının Türkiye'de uy-gunluğu denetlenmekte.Tanıma- tenfiz davası açılmadığı varsayımındakarşılaşabileceğiniz muhtemel problemleri be-lirtmekte fayda görüyorum.1-) Taraflar Türk hukuku bakımından hala evligörünmeye devam ettiğinden, birbirlerine karşıyasal mirasçılık statülerini korur.Diğer bir deyişle, boşandığınız eşiniz sizin malvarlığınız üzerinde hak iddia edebilecektir.2-) Tekrar evlenmek istediğinizde ve evlendirmedairesi, nüfus müdürlüğü gibi kurumlara başvuruyaptığınızda evli göründüğünüz için tekrar evle-nemezsiniz. Nüfus cüzdanınızda yer alan me-deni halinizi bekar olarak değiştiremezsiniz.3-) Türkiye'de evli görünmeye devam ettiğiniziçin eşiniz bir başkasından çocuk sahibi olsabile, yasal olarak babası siz görünmeye devamedersiniz ve bu çocuk mirasçınız olmaya devameder.Günlük yaşamınızdan ve iş hayatınızla ilgili tak-vimden kopmadan bu davayı Türkiye'den biravukat aracılığı ile yürütebilirsiniz.Avukatınız aracılığı ile yürüttüğünüz tanıma-ten-fiz davalarında mahkemeye gelme zorunluluğubulunmamaktadır.Tanıma- tenfiz davalarını kısasürede sonuçlandırmanın en iyi yolu, ayrıldığınızeşinizle irtibata geçip onunda Türkiye'den bir avukatavekalet vermesini sağlamaktır. Aksi takdirde 5-7 ay arası gibi uzun bir süreyi göz önünde bu-lundurmanız gerekiyor.Tanıma-tenfiz davası açmak için hangi evraklargerekiyor sorusuna gelince...-Yabancı mahkemenin vermiş olduğu boşanmakararının aslı (Fotokopi olmamalıve ıslak imza ve mühürlü olmalıdır).-Yabancı mahkemenin boşanma kararının ke-sinleşmiş olduğunu gösterir şerh yahut belgeninalınması gerekir.-Yabancı mahkeme kararına Lahey sözleşmesigereğince apostille tasdikinineklenmesi gerekli-dir.-Yabancı mahkeme kararının yeminli tercümantarafından Türkçe'ye çevirtilmesi gerekmektedir.Yeminli tercüman tarafından çevrilen Türkçekarar konsolosluğa yahut notere onaylatılmalıdır.Peki, yurt dışında ikamet eden biri Türkiye'denbir avukata nasıl vekalet verir? Avukata vekalet,bağlı bulunduğunuz konsolosluktan verilir.Vekâletnamede ''yurtdışında verilmiş boşanmakararına ilişkin tanıma ve tenfiz davası açmayayetki'' mutlaka bulunmalıdır.

[email protected]

ÖzlemAĞCA

Avukat

KARŞI KÖŞE

Bahar AKBULUT

bahar- @hotmail.com

DEPRESYON HALLERİDepresyonu yazmak. Kara suya ak yazı yazmak gibi.. Kara su-larda derman aramak, yorgun kulaçların yitik çırpınışlarında..Bir bulutla kavgan var, bu bulut sadece hiçlik ve yokluğun evindeoysa. Ne kadar uzansan o kadar göğe yükselen, kaçak ve aman-sız bir düş, bir düşman.Bir sağır türkü dilinde, sesin cılız ve uzak, teninde bir kara ot tarla-sında yürümenin diken izleri, ince çizikler batıyor tenine heradımda, o kadar çok ve ince kesikler ki bunlar, ne tam kanıyorsun,ne tam iyileşiyorsun.. Gözün hep o kör boşluğa bakmakta. Sahine zaman oldu bu oyuk? Bir eski zaman hikayesinin devamı mı buyoksa?Ne zaman çevirdin yüzünü güneşten, günden, bir koyu gecedenmedet ummaktasın, sabaha çıkmaz ruhum hissi bir yandan..Heves diye bir şey vardı di mi? Heves bir umut tomurcuğu, bir kızçocuğunun dilindeki bonbon şekeri, bir yaşlı kadının genç kızlık ha-yali gibi bir şeydi galiba.. O el ele, imece usulü yaşanan günlerdehem bugünü, hem yarını yaratmanın düşüydü.. Heves; bürümcükbir yaz elbisesiydi akşam üstü giyindiğin, akşamüstü rüzgarındaydıheves; teni okşayan, sevilen bir şarkının en sevdiğin kıtasıydı de-falarca dinlediğin, ayağına giydiğin rahat sandalet, sabah bir kuşcıvıltısı, horoz ötüşü, kızarmış ekmeğe sürülen tereyağın süzülüşü,annenin gülen yüzü, sabah şeriflerin hayrola diyen yaşlı bir amca-nın sesi, tatlı rüyalar diyen sevdiceğinin nefesiydi heves, öyle naif,narin ve inceden ruha şifa veren, hayatı devam ettiren bir itki..Depresyon, işte hevesin sesinin kubbede yitip gittiği, günün kısıkbir güneşle aydınlandığı, sersem bir yaşama güdüsünün enderanlarda kötümserlik hükümdarlığını ziyaret ettiği ve kötümserliğehürmeten derhal huzurundan çekiliverdiği bir zaman hikayesi..Tüm sistemlerin el ayak çektiği, yorgun bir zihnin neden bu kadaramansızca ve yeniden ve yeniden kötü hatıraları yinelediği ve buyorgunlukta bu yoğun kötümserliğin nasıl bir araya geldiğine şaş-tığın muğlak zamanlar..Hem sensin, hem sen olmak istemezdin ki bu kara, kötümser, yıl-gın ses? Şimdi soruyorsun hangi vakit yürüdün içimde bu kadar,beni ele geçirdin, içinde parça etkili bir bomba taşımanın tedirgin-liği ve hoşnutsuzluğu.. Ha patladı patlayacak nasıl zapt etmeli kibu şeyi, hem bu kadar yabancı hem bu kadar bana ait iç sesi?Kimsin sen? Aynı hızla koşa koşa uzaklaşmak istiyorsun bu yer-den, acilen terk-i diyar eylemek, hafiflemek, kötümserliğin ağulu,kasvetli sokaklarından kaçıp soluklanabilmek, bu lekeli varoluş bi-çimini berraklaştırabilmek.. silkinmek.. Durup dinlemek ise, cesa-ret işi depresyon kraliçesini, o sistemi ele geçirmeden önce kaçkez durup bekledi kim bilir, adım atmadın, ihmaller, çabasızlık vevazgeçişlerle dolu hikayen.. Sonra bu boş araziye iyice yerleştiBayan Depresyon, net, çelişkisiz ve hedef odaklı. Oysa sen he-deflerin daha umut aşamasındayken vazgeçtin, içindeki seslerekulağını tıkadın, zenginleştiremedin seslerini, şimdi susmalarınave tek bir sese teslim olmalarına izin verdin..Şimdi ne yapmalı da kımıldatmalı Depresyon kraliçesini tahtından..Nereden başlamalı? Umut denen hazine nerede gömülü, çabadenen kıymetli yaşam çekici ve yorgun zihnin susup, sadece ya-şama eylemine eşlik ettiği sevinçli zamanlar.. İşte tam da orada-yım, öyle zamanların düşünde, ama karanlıkta, arafta.. Biliyorumbir ışıklı güne terk edecek kendini bu karanlık mecburen, yaşamdenen kocaman fırsatlar ve çelişkiler ülkesine yeniden dahil ola-cağım ve sabahları kalkmak bu denli anlamsız olmayacak yakındabir gün.. Ama paylaşabilmeli galiba insan bu en karanlık ve nafilezamanlarını insan kardeşleriyle, belki de en çok görünmek isteme-diği zamanlarında görülebilmeli bir insan, çıkabilsin diye kendi ka-ranlığından..

EKİM / OCTOBRE

2013 N° 85

10, rue Contades 67300 SchiltigheimTel: 03 88 85 83 66

[email protected]

* Aylık haber, ilan ve reklam gazetesi/Journal mensuel d’infos,

d’annonces et de publicités.

* İmtiyaz sahibi/Edité par: ACTIF SARL

* Genel Yayın Yönetmeni/Directeur de la Publication: Fahri [email protected]

* Grafik-Dizayn: Murat Ateş

Dağıtım Sorumlusu / Responsable de distributionTuncer KIRÖMEROĞLU (ACTIF Sàrl)[email protected]

TEMSİLCİLERİMİZ

SAINT-DIE, EPINAL, NANCY ve çevresi Mustafa GÜÇLÜTel : +33 6 07 61 09 24

KARLSRUHE ve çevresi: Hasan BELLİKLİTel : +49 0176 92962065

SAVERNE-SARREGUEMINES-HAGUENAU - BISCHWILLERLUNEVILLE-BOUXWILLER-WISSEMBOURG ve çevresiKemal ERGÜLTel : +33 6 70 47 09 02

METZ ve çevresi: Recep GÜNEŞTel : +33 6 67 11 87 89

*Baskı/Imprimé par: Imprimerie des

Sun Print / Offenbach

*Objektif Gazete basın meslek ilkelerine uymayasöz vermiştir.

/Objektif promet à respecter les principes et leslois concernant le métier de presse.

*Objektif Gazete’de yayımlanan yazı, haber vefotoğraflardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

/Toute reproduction de nos articles, textes d’an-nonces ou publicités parues dans notre journal est

libre sous l’obligation de citer le nom du journal.

*Dépôt Légal: OCTOBRE 2013

BANKA BİLGİLERİ/Les coordonnés bancaires

IBAN: FR76 1760 7000 0170 2167 5415 462SWIFT ( BIC ): CCBPFRPPSTRSIRET No : 539 864 06600011

Page 5: Objektif ekim
Page 6: Objektif ekim

6

TÜRKİYE’DEKİ KADIN İNSANDAN SAYILIR MI?

Kadın, duygu, düşünce, arzu hatta ruh sahibibir canlı mıdır? Ya da kadın da bir insan mıdır?Bunları niçin mi soruyorum? Son günlerde Tür-kiye’de gelişen bazı olaylar, haber ve yorumlarbu soruları sorduruyor. Birkaçına birlikte göza-talım.HABER 1- «İki çocuk annesi Reyhan Topal,emekli polis Çakır'ın ve arkadaşı Küney’in ikikez tecavüzüne uğradı. Tecavüz sonrası ha-mile kaldığını öğrenen Topal, kürtaj olmadanönce suç duyurusunda bulunmak ve tecavüzüispatlamak için cenin testi yapılması talebiyleönce Levent Karakoluna, oradan da ÇağlayanAdliyesine gider. Cumhuriyet Savcısı OsmanÇakır’ın Topal'a verdiği cevap ise bu kadarolmaz dedirttir. Savcı, Topal'a “Kürtaj yasak bil-miyor musunuz? Allah’tan da mı korkmuyorsu-nuz, tabii ki doğuracaksınız bu çocuğu. Devletbakar. Bu çocuklar devlete hayırlı olur’ der.ÜZÜLMEYİN KADINLAR! HERKES SİZE TE-CAVÜZ EDEBİLİR, HAMİLE DE KALABİLİRSİ-NİZ. DEVLET DOĞACAK ÇOCUĞA DABAKIYOR. İYİ TECAVÜZLER! Din adına hareket eden, sözümona dinadamı-nın "Kadın erkeğin arzusu için vardır" der dedevletin polisi, savcısı boş durur mu? Kendi kızkardeşleri, anneleri, hanımlarının başına böylebir iş gelse ne yaparlar acaba? Tabii bir de buırzına geçilen bayanların İNSAN olduğunu dü-şünebilirlerse!HABER 2- TRT’deki ramazan programındasöylediği, “Hamile kadınların sokakta gezmesiestetik değil” sözleriyle gündem yaratan ÖmerTuğrul İnançer «Ben karıma eş demem. Eşyoktur, eşitlik yoktur. Ben karımla, çocuğumlaeşit değilim. Eşim değil, zevcem olur. Karı dakurumsallığı anlatmak için kullanılır. Evlilik ku-rumunun bugünkü empoze edilen, ‘Ben kendiayaklarımın üzerinde dururum’, ‘kadının ekono-mik hürriyeti’ gibi aldatmacalardan vazgeçil-mesi lazımdır » dedi.İŞTE DİN ADINA KADINLARI SADECE SEKSARACI GÖREN VE EVE KAPATAN BİR KAFADAHA. Kadınla erkek arasında eşitlik olamaz-mış! Başka zaman ise «Cennet anaların ayağı-nın altındadır »ı ballandırarak anlatacak kadariki yüzlülük niye?HABER 3- Fatih, Ümraniye, Bahçelievler, Eyüpgibi AKP’ li belediyeler ve kurumlarda aile da-nışmanlığı yapan Sibel Üresin, çokeşliliğin ya-salaşması gerektiğini savunarak, muhafazarkesimde « imam nikahlı eş » olarak çok eşliliğinzaten var olduğunu söyledi. “Erkek, bir başka-sıyla imam nikâhı yapacağı zaman karısındanizin almak zorunda değil. 4’üncü kadına kadar

ALİ BAŞARAN

YAZIYORUM

Eğitimci - [email protected]

imam nikâhıyla evlenebilir. Ancak 2., 3.ve 4. eşler suiistimal ediliyor. ‘Boş ol’dendiği zaman kadın ortada kalıyor. Bunedenle çokeşlilik yasalaşmalı. “Zengin,kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazlaolan erkek çokeşliliği seçebiliyor Erkek,daha cilveli, daha çok gülen, cinsel an-lamda kendisini mutlu eden kadına ko-şuyor. Erkek olsam, çokeşli olurdum.”Dahası var « Eşler arzu ediyorsa, uyumvarsa yatakta 2 kişi olmuş, 4 kişi olmuşdeğişmez, gönül rızalığı ile yapılıyorsa,zorlama yoksa ». « Biz kadınların aslîgöevi erkekleri mutlu etmektir »BİR YATAKTA 4 KİŞİ! Grupca sekstenmi bahsediyor? Ya da 1 bayan ile üç er-keğin bir yatakta olmasından mı bahse-diyor? Yoksa iki erkek, iki bayandan mı?Sormaya ne gerek var diyenleri duyargibiyim, zira kadını insandan saymayanbu kafaların elbette 1 erkek 3 bayandanbahsetmek istediğini biliyoruz. Çok eşli(polygami) evliliğin yolunu açıyorlar,öyle mi? Peki bir bayan da çıkar tersini,yani üç erkekle yatakta olmak isterse?Merak ediyorum bu bayan danışmanınyanıtını! « Kör ola ocaktan töreye », ka-dınlara ihanet eden kadın!İŞTE, ERKEKLERİN CİNSEL İHTİYAÇ-LARINI GİDERECEK SEKS KÖLELİ-ĞİNE ŞARTLANDIRILMIŞ KADINLAR!Anlamak zor. Kadınların da canı, arzusu,düşüncesi... sanki yok, onlar insan de-ğiller.. DİNİ YOBAZLIK HER ALANDAOLDUĞU GİBİ YATAKTA DA DÜŞÜN-MEYEN VE İSTENİLENİ YAPAN köleleryaratmaya çalışıyor. HABER 4- Antalya Anadolu Gazi Lisesimüdürü Hayri Baş, «Öğrencilerin daharahat olmaları için kızların da erkeklergibi pantalon giymelerini kararlaştırdık »diyor. Liseli kız öğrenciler bu kararı«Eteğin yasaklanmasına hayır, etek cin-sel bir obje değildir » diye protesto etti-ler.NE DİYELİM, TÜRKİYE’DEKİ TUTU-CULUK ve ONU TEŞVİK GÜNLÜK YA-ŞAMA BÖYLE YANSIYOR.«Irmaklarından şaraplar akacak diyor-sun, cennet-i ala meyhane midir, Her mümine 2 huri vereceğim diyorsuncennet-i ala kerhane midir.»Bu dizeleri, yüzyıllar evvel, on birinciyüzyılda Nişaburlu Ömer Hayyam söy-ledi; astronom, filozof, matematikçi, şairHayyam'a o dönemin otoriteleri bile do-kunmadı. Yıl 2013, bu sözler yüzündendünyaca ünlü piyanist Fazıl Say «dinideğerleri aşağılama» gerekçesiyle 10 ayhapis cezası aldı. Gericilik böyle bir şeyolmalı.«Ne kadar tanrı olmaya çalışırsan, tan-rıdan o kadar uzaklaşırsın ve ne kadarinsan olmaya çalışırsan tanrıya o kadaryaklaşırsın. (Titus Camelicus, 2004)Ekim 2013

FARUK BEYAZ

[email protected]

İki aydan sonra…Uzun bir aradan sonra, yazılarımızakaldığımız yerden devam ediyoruz.İki aylık süreçte hemen hemen hergün değişik haberler elimize ulaşı-yordu.UEFA’nın Türk takımlarının ikisinidevre dışı bırakmasi biraz olaylaratoz biber ekti, aklımda en çok sor-duğum soru şu oldu: Neden o iki ta-kımımızın yerine Türk takımlarıalınmadı? Bu da UEFA’nın bir karaoyunuydu.Ve en çok üzüldüğüm olaysa, 2020Olimpiyat oyunlarını kıl payı elimiz-den kaçırmamızdı;halbuki ülke olarak böyle bir orga-nizasyona ev sahibliği yapmamızlâzımdı, finalde Tokyo’ya kaybet-memiz kanıma dokundu.Sakın beni ırkçı sanmayın; ben sa-dece bir vatansever olarak söylüyo-rum. Maalesef memleketimizdearamızdaki İRLANDALILAR yüzün-den kaybettik diyebilirim. Birçok kişitwitter ve facebook’tan paylaşımla-rında İstanbul’da yapılmasına karşıgeldi. Bunlar da benim ülkemdekiİrlandalılar, bunlar sözüm ona GeziParkı olaylarında ön saftaydı, bun-lar ülkemin kalkınmasını istemeyenkontr gerilla insanlar. Fazla politika-dan anlamam ama bildiğim tek şey,bir gün bu İrlandalılar’ın boynunubir delikanlı koparır. Kimse banakızmasın, ben kendi nefsimi muha-tap alarak yazıyorum, kimse alın-ganlık göstermesin. Maalesefsporda başarımız yok, gitti Olimpi-yat. 25 yıldan beri gel Olimpiyat de-dikçe Olimpiyatlar bizdenuzaklaşıyor. Türk halk müziği gibiolduk; hani ozan sevdiğini alama-yınca demiş ya: «Gitti yarim dön-mez geri, bu sevda öldürür beni,muradana ermesinler, yardan ayı-ran beni»!!!!! Ne güzel yazmış değilmi arkadaşlar… Biz de ülke olarakbir organizasyonla kalksak, hep eli-mizden kaçırdık, aynı şairin dediğigibi olduk. Kısmet değilmiş diyerekhep umutla bekledik. Lobi eksikliği-mizi her alanda hissediyoruz;sözüm ona derneklerimiz var amahepsi de etkisiz…Gelelim imparator Fatih Terim’in hi-kâyesine.. Hikâye diyorum çünküadam görevini yapıyordu, Galata-saray’ı aldı şampiyon yaptı impara-

SPORTİF BAKIŞ

tor, yine de görevine son verildi.Yazık oldu her şey için; adam sı-fırdan takım kurdu, şampiyonyaptı, Şampiyonlar Ligi’nde çey-rek final oynattı; bunlar birer ba-şarıdır.Burada tek suçlu Ünal Aysal’dır,onu görevini başkalarından emiralarak yaptığı için başarısız görü-yorum. Bir takım sebeplerdendolayı hocanı gönderiyorsanız,bu millete hesap vermeniz lâzım.Real Madrid’e evinde yenilmişolabilirsin ama unutma ki sen 32dakika boyunca net 4 gol pozis-yonuna girdin, golcüler atamadı-ğında, atamayana atarlar misalioldu ama dünyanın sonu değilki…Fatih Terim imkânsız görünenRomanya maçını aldı; taktik yokbeyler, biz 2014’e gideceğiz di-yerek bilinçlendirdi oyuncuları.Kendisine başarılar dileyerek,gelelim Olimpiyat Stadı’ndaçıkan olaylara.. Beşiktaş - Galatasaray müsaba-kasının bitimine iki dakika kalasahaya atlayan şehir holiganlarıyüzünden maç yarıda kaldı. Benhep diyorum Olimpiyat Stad-yumu güvenilir değil diye;2011’de Süper Kupa’nın finalinegittiydim Trabzonspor - Bursas-por maçına, bin bir zorlukla var-dım stada yazın ortasında, geceyarısı stada döndük. Bir tepeninbaşına yapılan bu stadın çevre-sinde hiçbir yerleşim alanı yoktu,karakol yoktu.Süper Kupa müsabakasında 45bine yakın seyirci vardı, 4 binpolis artı iki bin beş yüz ÇevikKuvvet vardı. Maçın 75. dakika-sında Çevik Kuvvet ekibi Trab-zonspor taraftarının önünde ettenduvar ördü, yani hiçbir taraftarsahaya inmeden staddan gönde-rildik. Beşiktaş maçında ÇevikKuvvet ekibinin o azgın holigan-ların önüne etten duvar örmelerilâzımdı. Seyirci madem çok faz-laysa koyarsın Çevik Kuvvet’i ön-lerine, bak bakalım iniyorlar mıstada. Alırsın askeriyeden 400,500 asker, bak nasıl yaparsın gü-venliği, stada kuş bile izinsiz gi-remez; yani anlayacağınız gibistadda çok büyük güvenlik zaafıvardı. Olaylar zaten maç öncesikendini göstermişti, neden des-tek istenilmedi, bu da bu olaydailginç olanıdır. Mancini’ye de başarı dileklerimizisunalım, sonuçta adam 3 yıllığınaülkemize tatile geldi, hayırlaravesile olsun diyerek hoşçakalın…

Page 7: Objektif ekim
Page 8: Objektif ekim
Page 9: Objektif ekim
Page 10: Objektif ekim
Page 11: Objektif ekim

Psikolog Erdinç Üstündağ’ın Aksiyon dergisineyaptığı Türk futbou üzerine bir değerlendirme-sini sizlere sunuyor; Üstündağ’a ve Aksiyon’a

teşekkür ediyoruz.Emre Belözoğlu, Fatih Terim, Batuhan Karadeniz vedaha niceleri… Hepsinin ortak yönü aynı: Öfke... Kâhbiri çıkıyor ortalığı karıştırıyor, kâh diğeri. Spor kamuoyugünlerce onlarla meşgul oluyor. Oysa çözüm basit;problemi kabul etmek ve bir mentörle çalışmak. ÇoğuAlmanya’da olmak üzere Avrupa’da 42 futbolcuyamentörlük yapan Erdinç Üstündağ’la mentörlüğü, ikikültür arasında kalan gurbetçileri, futbolcuların enbüyük kaygılarını, Fatih Terim’i, Emre’yi ve daha pekçok şeyi konuştuk.

-İlkokulu Türkiye’de okuyup Almanya’da psikoloji gibizor bir bölümü bitirmek... Bu nasıl oldu?Çok ağır bir bölüm. Ağır Almanca eğitimi var. Azim, kıs-met. İsterseniz bazı şeyleri başarıyorsunuz. Ama ön-celikle nasip olacak.

-Sonra Avrupa Psikoloji Merkezi adlı bir büro açtınız.7 sene önce tek başıma kurdum. Günden güne dahada gelişti. Bunda basının da desteği çok çok fazlaydı.Adı önce Avrupalı Türklerin Psikoloji Merkezi’ydi. SonraAvrupa’nın çok çeşitli ülkelerinden seans almaya baş-layınca ismi değiştirdik. Avusturya, Hollanda, Fransa,Belçika’dan, hatta Bakü’den bile gelenler var.

-Merkezdeki ekip kalabalık mı?Evet.Türk, Fransız, Arap arkadaşlar var.

-Oradaki Türklerin en büyük sorunu sanırım ailevidir.Evet. Ailevi seanslarımızın yüzde 80’i Türk.Aslında bu başlı başına bir konu ama biz futbolcularayoğunlaşmak istiyoruz. Avrupa’da kaliteli oyuncular ileçalışıyorsunuz ki bu çok iyi bir rakam. Bu nasıl oldu?Öncesinde çok sayıda iş yerinde motivasyonu artırıcı,personele yönelik konferanslarımız oldu. Bunlar etkiliolacak ki çevremiz genişledi. Son zamanlarda da klüp-lerden talep gelmeye başladı. Etik olarak, şu klüplerleçalışıyoruz demiyoruz. Yalnız üst düzey klüplerle çalı-şıyoruz diyebilirim.

-Nasıl yapıyorsunuz?Aslında çok kolay. Avrupalı klüpler, bu işin sadece tek-nik adamla olmadığını biliyor. Oyuncuya mental desteklazım. Aşçıya da lazım, berbere de lazım, iş adamınada, personele de... Bir öğrenci morali bozuk olduğundaders çalışabilir mi? Sadece bizim memleketimizde buişe çok fazla önem verilmiyor. Bilimsel çalışmalardaoyuncunun ilerleme kaydedip kaydetmediğini anlarsı-nız. Biz diyoruz ki 6 ile 8 hafta arasında mental deste-ğin sonucunda verim almaya başlanıyor. Bu zamanzarfında oyuncunun şuuraltıyla mental desteği beraberharmanlıyoruz.

-Avrupa’daki oyuncular çok profesyonel. Buna rağmenne gibi sorunları var?Çevreye itimat sorunu yaşıyorlar. Türkiye’de de böyle-dir belki. Gerçek dost var mı? Dost olan şöhretim içinmi, param için mi dost? Oradaki Türk oyuncularda buböyle. Hele bir de maneviyatları zayıfsa, çevreleri debiraz laylaylomsa, bu ilgiyi, manşetleri, parayı kaldıra-mıyorlar. Maneviyat zayıf olunca, gece hayatı oyun-

cuyu dağıtıyor.

-Geçenlerde eski bir futbolcu ‘Futbolcuların manevikamplara alınması lazım’ demişti bana. Siz bu görüşekatılır mısınız? Bilim bunu kabul eder mi?“Bilim kabul etsin etmesin, bu benim kendi felsefem.Ben böyle bakıyorum olaya.” dersiniz. Öbürü farklı pen-cereden bakabilir. Bence de sporcunun maneviyatı çokçok önemli. Maneviyat sizi bazı yanlış alışkanlıklarakarşı frenler. Orada mentöre de, psikoloğa da çok ihti-yaç olmaz. Tabii Avrupalılarla böyle çalışmıyoruz. On-larda maneviyat çok yok. Ama onun paralelinde tamprofesyoneller. Oyuncu performansı açısından baktığı-mızda bir kesim bundan rahatsız olsa da, istemese demanevi desteğin oyunculara faydası var. Faydasını daalmışlardır. G.Saray’ın 2000 senesinde yaptıkları or-tada. Orada başarının gelmesinde manevi dinamiklerinçok çok etkisi vardı.

-Avrupalı oyuncu ile daha çok ne konuşuyorsunuz?Avrupa’daki oyuncularla ailevi sorunlarını konuştuğu-muz çok çok az. Orada profesyonelliğe odaklı sorunlaröne çıkıyor. Sakatlıktan çıktım, eski performansımı nasılgösterebilirim? Veya yeni transfer oldum, bu oyuncuyaformamı kaptırır mıyım? Daha çok başarıya endekslisorunlar...

-‘6-8 haftada sonuç almaya başlıyoruz’ diyorsunuz. Neyapıyorsunuz o arada?Bizim oyuncularla veya takımlarıyla yaptığımız anlaşma6 ay ile 2 sene arasında. İhtiyaca bağlı seanslarımızhaftada 3 olur. Taraftar, medya, hoca baskısını kaldı-ramıyorsa bu 5-6 seansa çıkar.

-Bayağı vakit ayırıyorlar size.Evet. İdman gibi. Biz devre arası kamplarında idman-dan fazla mental çalışıyoruz oyuncularla. Mesela,geçen devre arasında önemli bir Alman takımıyla An-talya’daydım. Bu kadar önemsenen bir konu bu. Çünkükonsantrasyon açısından üst noktada olmayan futbolcugerçek performansını gösteremez. Oyuncuların artıla-rını iyice fark etmesini sağlıyoruz. Eksilerini eleştiri ba-zında değil, bu eksileri nasıl artıya çevirebiliriz şeklindeona anlatıyoruz. Sandviç örneği veriyoruz.

-Örneği açarsak…Sandviç gibi kat kat, önce oyuncuya marifetlerini söy-lüyoruz. Sonra eksik olan yanını, sonra da neleri başa-rabileceğini anlatıyoruz. Mesela, ‘Sen çok profesyoneloyuncusun. Fakat son zamanlarda şunu şunu yapamı-yorsun. Ama bunu yapabileceğine inanıyoruz.’ deyipsandviçi kapatıyoruz. O aradaki eleştiri zaten ağır dagelmiyor. Direkt ‘Son zamanlarda başarısızsın.’ dersenolmuyor.

-Oyuncuyu maçta izlerken bile psikolojisini, ruh hâlinianlar mısınız?Seyirci baskısı durumunda özgüveni var mı, top aya-ğına geldiğinde panikliyor mu? Çıplak gözle izledi-ğimde bunu anlarım.

-Anlıyorsunuz ve onu tedavi ediyorsunuz.Kişi eğer istiyorsa... Biz sadece isteyenlere faydalı ola-biliriz.

-‘Gece hayatına dikkat et’ diyor musunuz?Bir futbolcunun evli olması performansına daima artışekilde yansır. Ailesi kuvvetli, aile yaşantısı daha sağ-lıklı olanların performansı daha uzun vadeli, daha ras-yonel oluyor. Aile hayatları oturmayanlarınperformansları çalkantılı olabiliyor. Bir Avrupalı oyun-cuya şöyle bir konuşma hiçbir zaman yapmadık: “Ev-ladım, cumartesi 80 bin kişi önünde maçın var. Buakşam bir yerlere çıkma, evinde otur.” Oyuncu bunuzaten biliyor. Fakat bizde oyuncular bu konuda eksik.Ama bizim ülkemizdeki oyuncuları haklı çıkarmak adınaşunu da söylemem gerek: Almanya’da maç sonrasıoyuncunun ne yaptığı kimseyi ilgilendirmiyor. İstersesabahlar, kimse karışmaz.

-Türk oyuncular orada gurbetçi, burada ise Almancı.Onların ne gibi sorunları oluyor?Bu arkadaşlarımız genelde Türkiye’ye geldiklerinde so-runlarla karşılaşıyor. Mesela, Millî Takım’da maaleseffazla Türkçe konuşamadıklarından dolayı sanki birgruplaşma içindeymişler gibi algılanabiliyorlar. Bu daperformansa yansıyor.

-Türkiye’de bazı oyuncular, teknik direktörler öfke kont-rolü yaşıyor. Emre Belözoğlu gibi, Fatih Terim gibi. Netavsiye edersiniz? Emre Belözoğlu saha haricinde çok beyefendi. Amasaha içinde kesinlikle öfke problemi olan bir kişi. Öncebunu fark edip yardım alması lazım. Fatih Terim, yıllarınimparatoru, Avrupa tecrübesi, UEFA şampiyonluğuvar. Başarıları tartışılmaz. Ona rağmen öfke problemivar. Yanlış.

-Fatih Terim’e neler tavsiye edersiniz?Fatih Terim’i duygu kontrolü konusunda desteklemekgerek. Bazen Fatih Terim’in de sanki hedef gösteril-meye çalışıldığı düşüncesine kapılıyorum. Bence Fatihhoca mağlubiyetten korkmuyor, sadece başarısızlığave haksızlığa karşı tahammülü yok. Gergin bir ortamdabazen çok duygusal tavırlar gösterebiliyor. Şunu da be-lirtmem lazım; Avrupa’da su şişesini yere attığı içinhoca tribüne gönderilmez.-Her oyuncunun mentörle çalışması gerekir mi?Yok. İsteyen çalışır. Artıdır. Ek bir aksesuardır. O sizekonfor katar. Performansınızı artırır.

Erdinç Üstündağ Türk Futbolunu Değerlendirdi11

Page 12: Objektif ekim

Psikolog Erdinç ÜstündağAlsace ve çevresi için

Her türlü Test (IQ ve Konzentire) yapılır.Resmi kurumlar için her dilde rapor verilir.

AVRUPA PSİKOLOJİ MERKEZİ

8 Yıldır vatandaşlarımıza hizmet vermekten gurur duyuyoruz.

Kitabımıza gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederiz.

Hizmetlerimiz:Depresyon, Panik Atak, Saplantı Takıntı,

Cinsellik, Çocuk Eğitimi, Çocuklarda Motivasyon / Konsantrasyon

kumar bağımlılığı

Tel: 0049 7851 496 15 03www.kekeleme-psikoloji.de

Page 13: Objektif ekim

13

Déco Design firmasının sahiplerindenZeki – Nilüfer KALMUK

21 Eylül 2013 tarihinde dünya evine girmişlerdir.Genç çifte ömür boyu mutluluklar dileriz.

Gülboy-Fahri Ekmekci / Objektif Gazete

Satılık / Kiralık fond de commerce - MükSanit-Merie-Aux-Mines’de, 2 adet dükkân, bir tanesi dönerci, birtanesi boş + 3 daire.Mülk ya da kiralık olarak alabilirsiniz.Mülk için 200 000 €. 1 dükkânın kirası 700 €.Ana yol üzeri, işlek yer, müşterisi hazır. Tel: 03 89 58 74 46 / 06 51 49 83 34

Satılık fond de commerceTuristik Barr şehrinde, 9 Grand’ rue adresindeki Au Petit Crueisimli Barr’ın en eski döner kebapçısı.59 m2, 25 kişi kapasiteli + teras, müşterisi hazır, işlek yerde, iş değişikliği nedeniyle çok uygun fiyata satılıktır. Kirası 700 €.Tel: 03 88 08 52 63

Aşçı AranıyorColmar’da bulunan çok klas bir Türk restoranında çalıştırılmaküzere, mesleğine saygısı olan, kişilik sahibi ızgaracı ve mezeciaranıyor.Yatacak yer temin edilir.Tel: 06 52 91 93 92 ( Saat 14.00 – 19.00 arası aranması rica olunur.)

Pazar sabahı İzmir Konak’ta Saat Kulesi meydanında bu küçük sevimli kız neyapıyor?Çalışıyor. Herhalde çalışmak zorunda; okul harçlıklarını kazanmak, zorunlu ih-tiyaçları karşılamak, kim bilir belki de ailesini de geçindirmek zorunda…

Oysa arkadaşlarıyla oynamak isterdi o da diğerler çocuklar gibi. İp atlamak, topoynamak, koşmak, zıplamak, doyasıya bağırmak…

Hepimiz bir hayatın içerisine doğuyoruz; kendi irademiz dışında ve organik ha-yatımızı devam ettirmek için işbölümü kurallarının bize dayattığı bir zorunluluğusürdürüyoruz. Ama severek isteyerek, veya zorunlu olduğunu hissederek.

Bu bir kadermi acaba?H e r k e s i nmutlu olabile-ceği yaşam-lar yaratabilirmi insanlarhep birlikte?T a h a y y ü letmek güzelolsa gerek…

İ[email protected]

İbrahim Acar

GÖZAYDINLIĞI

İZMİR KONAK’TA BİR PAZAR SABAHI

Bölgenin sevilen müzik topluluğu GrupTurquoise, « Rhin Mystique Festivali »çerçevesinde, Ensemble Vocal Héliant-hus ve Trio Agua Viva ile birlikte bir kon-ser verdi. 1927 yılında Ortaçağ ve gotik tarzda inşaedilen Strasbourg’daki Eglise des Domi-nicains’de 6 Ekim 2013 tarihinde verilenkonserde gruplar sırası ile once Gregoryen, sonra da Sefarad şarkıları söylediler.En son olarak da Yunus Emre’nin şiirlerinden bestelenen ilahileri içeren Yunus Em-re’nin hikayesine geçildi.Tıka basa dolu olan, hatta içeriye giremeyip dışarıda kalanların bile olduğu kilisede,üç grubun birlikte yaptığı bu son bölüm büyük ilgi gördü ve gruplar, uzun süren al-kışlarla tekrar sahneye davet edilip yine hep beraber bir İstanbul türküsü olan Üs-kudar’a Gider İken’i seslendirdiler.M e h m e tKaba’nın şefli-ğindeki GrupTurquoise bukonsere dokuzkişilik tam kad-rosuyla katılır-ken, kiliseyegelen Türkiyekökenli müzik-severlere unu-tamayacaklarıdakikalar ya-şatmış oldular.

Grup Turquoise büyüledi

Page 14: Objektif ekim
Page 15: Objektif ekim
Page 16: Objektif ekim
Page 17: Objektif ekim
Page 18: Objektif ekim
Page 19: Objektif ekim
Page 20: Objektif ekim

20

Les guerres continuent et les bombes tuent…Pendant les guerres entre les pays, onparle surtout des combats entre les ar-mées. On parle peu des mines qui sont po-sées aux frontières des pays et quitouchent en premier les populations civiles.Pour attirer l’attention sur ce problème,Handicap International organise chaqueannée une journée d’information à ce sujet.Depuis 1995 l’association mobilise les ci-toyens pour protester contre l’utilisationdes mines et aider les victimes dans despays du monde entier. Les milliers de sig-natures recueillies sur les pétitions contreles mines ont poussé les autorités interna-tionales à renoncer à produire et utiliserles mines antipersonnel. En 1999, 15 Etatsutilisaient encore les mines. En 2012,après la signature du traité d’Ottawa (Ca-nada) qui interdit la fabrication, le stockageet l’utilisation des mines antipersonnel, il nerestait que 4 pays utilisateurs.Mais certains Etats ont réussi à continuerà utiliser ce type d’armes bien qu’ils aientsigné le Traité d’Ottawa: au lieu des minesantipersonnel (mayın) qui étaient poséesdans certaines zones à défendre, ils utili-sent maintenant des BASM, Bombes àSous Munitions, (uçaktan atılan bir bomba-nın veya roket içinde bulunan bir sürüküçük mayının, patlayıcının, toprağa yayıl-ması ve hemen ya da sonradan patlaması).Ce sont des bombes larguées par des avi-ons et qui contiennent des grandes quan-tités de mini-bombes explosives. 5 à 40 %de ces centaines de petits engins n’explo-sent pas en touchant le sol et deviennentdes mines. Les conséquences de l’utilisation de cesBASM sont très graves pour la populationcivile: 98 % des victimes de ces mines res-tées au sol sont des civils et 27% des en-fants. Tous les ans, 20 000 personnes sonttuées et 250 000 sont blessées et restentparfois handicapées pendant toute leur vie.Toujours sous la pression des citoyens untraité d’interdiction des BASM a été pré-paré en 2008. 110 pays ont renoncé à leurutilisation. Malheureusement 17 pays con-tinuent à fabriquer les mini-bombes explo-sives dont le Brésil, la Chine, Israël, lesEtats-Unis, la Russie et la Turquie. 15Etats ou groupes armés les utilisent encoreactuellement. Actuellement il y a encore 70 pays qui stoc-kent de ces mines. Par exemple en Tur-quie on estime qu’il y a 3 millions de minesen stock et que plus de 300 000 hectares

L’homme et la nature

Ekrem ATAC

[email protected]

de terrain sont minés. Nous voyons que malgré les traités dedésarmement internationaux lesmines continuent à tuer des person-nes innocentes. En plus, le déminageest très dangereux et 100 fois pluscoûteux que le prix de fabricationd’une mine et très long à réaliser. Leshabitants des zones minées ne peu-vent pas mener une vie normale : lesagriculteurs prennent des risques encultivant leurs champs, les troupeauxsont en danger, les enfants ne peuventpas jouer en toute sécurité, la natureest polluée.Il est nécessaire de continuer à fairepression sur les états qui continuent àfabriquer et utiliser ces BASM et d’exi-ger que cela cesse totalement. Les ci-toyens qui sont préoccupés par ceproblème pourront agir en participantà l’action « PYRAMIDE DE CHAUS-SURES » organisée le samedi 28 sep-tembre 2013 dans une trentaine devilles de France, dont plusieurs villesde notre région: Sélestat, Strasbourg,Metz et Nancy.Pourquoi une pyramide de chaussu-res? Les chaussures symbolisent lesblessures des pieds et des jambes su-bies par les personnes ayant marchésur une mine. Chaque citoyen peut ap-porter des paires de chaussures pourque la pyramide soit la plus haute pos-sible pour montrer la solidarité avec lesvictimes. Il est recommandé d’apporterdes chaussures en bon état car ellesseront réutilisées par des associationscomme la Croix Rouge ou le SamuSocial et redistribuées aux personnesqui en ont besoin. Par exemple à Sé-lestat Emmaüs récupérera les chaus-sures.Même si vous n’apportez pas de cha-ussures, vous pouvez aller signer lapétition proposée dans le stand deHandicap international à côté de laPyramide. Les pétitions seront trans-mises aux autorités pour faire pressionet obtenir l’abolition totale des mines etl’aide aux victimes de tous pays. C’estimportant de se mobiliser contre toutessortes de guerres et actions violentesqui font des victimes innocentes et desoutenir les actions en faveur de lapaix. Pour que tous les citoyens dumonde puissent vivre en paix, il fautsemer les grains de la paix partout.Pour un monde sans violence!...A Sélestat la Pyramide de Chaussuresaura lieu le samedi 28 septembre de10h à 17h Place de la Victoire. PourSélestat, voyez sur le site:reseaucitoyencentrealsace.blogspot.com Pour les autres villes, voir le sitede Handicap International: www.han-dicap-international.fr

Le désordre affectif saisonnierAvec l’arrivé de l’hiver il semble important de parler d’un trouble qui toucheun grand nombre de personnes: le désordre affectif saisonnier ou dépressionsaisonnière.Quelle est la cause du désordre affectif saisonnier?Le désordre affectif saisonnier est un syndrome de dépression qui com-mence et finit à la même époque tous les ans. Il y a deux types de désordreaffectif saisonnier: celui d'automne et celui d'été. Le DAS d'automne (le coupde blues à l'approche de l'hiver) est le plus répandu. Avec un temps de soleilet de lumière qui diminue pendant l'automne et l'hiver, le cerveau ne produitplus assez de sérotonine, ce neurotransmetteur de notre cerveau qui nousmaintient en éveil. L'institut national de la santé américain estime à 36 milli-ons le nombre d'américains souffrant de désordre affectif saisonnier en au-tomne.Les hormones fabriquées par notre cerveau provoquent un changementdans notre attitude à certains moments de l'année. Les experts expliquentque ces changements sont liés aux symptômes du désordre affectif saison-nier comme la dépression, la fatigue et la prise de poids.Le désordre affectif saisonnier fait généralement sa première apparition chezles jeunes adultes et est plus fréquent chez les femmes que chez les hom-mes. Les jeunes qui sont atteints du DAS font seulement preuve d'un peud'irritabilité qui au pire aura une influence négative sur leurs relations socia-les ou leur travail à l'école.A l'inverse, lorsque le printemps ou l'été arrive, le désordre affectif prend laforme d'une perte de poids, d'une baisse de besoin en sommeil et d'un ap-pétit moins grand.Symptômes du désordre affectif saisonnier:- Besoin de sommeil plus important- Prise de poids- Irritabilité- Difficultés à se concentrer- Problèmes relationnels- Jambes lourdes- Le nombre de fois pendant lesquelles vous vous êtes senti déprimé en au-tomne / hiver est beaucoup plus grand que le nombre de fois pendant les-quelles vous vous êtes senti déprimé à un autre moment de l'année Comment soigner un désordre affectif saisonnier?Il est recommandé aux personnes atteintes d'un désordre affectif saisonnierde sortir le matin de bonne heure pour augmenter leur temps d'exposition àla lumière du jour. Si cela est impossible pendant les mois sombres de l'hiver,le traitement de la dépression saisonnière, comme celui d’autres formes dedépression, repose sur la psychothérapie, effectuée par un spécialiste, et surles médicaments antidépresseurs qui ont en général une bonne efficacité.Mais, en plus des traitements utilisés dans d’autres formes de dépression, ilexiste une thérapie spécifique à la dépression saisonnière: la photothérapieaussi appelé luminothérapie. La luminothérapie consiste à vous envoyerdans les yeux une lumière qui reproduit la lumière du jour, pendant une demi-heure à une heure, permettant ainsi de lutter contre la diminution hivernalede la lumière naturelle.Vous commencerez avec des sessions de 10 à 15 minutes par jour. En fonc-tion de votre réaction, le temps d'exposition pourra passer à 30 à 45 minutespar jour. Les personnes les plus jeunes sont réactives à la luminothérapieen quelques jours, pour d'autres personnes cela prend un peu plus long-temps. Si les symptômes du désordre affectif saisonnier ne disparaissentpas, votre docteur pourra augmenter le nombre de sessions de luminothé-rapie à 2 par jours. On encourage généralement les personnes qui répondentbien au traitement de continuer jusqu'à ce que le soleil revienne au momentdu printemps.

[email protected]

Fadime DEMİR

Psychologue à Strasbourg

Page 21: Objektif ekim
Page 22: Objektif ekim

22

Hasan BELLİKLİ / Karlsruhe

Bu yıl yedincisi düzenlenen Türk günleriKarlsruhe Sarayı‘nda büyük bir coşkuylakutlandı. Türk Alman Kültür Platformutarafindan Baden Eyalet müzesi veKarlsruhe Başkonsolosluğu‘nun katkıla-rıyla düzenlenen Türk günleri, 28-29Eylül 2013 tarihlerinde Karlsruhe Sa-rayı’nda, Baden Eyalet Müzesi MüdürüProf. Dr. Harald Siebenmorgen‘in açılışkonuşmasıyla başladı.Karlsruhe Başkonsolosu Serhat Aksen,Karlsruhe Belediye Başkanı Martin Lenzve Türk Alman Kültür Platformu BaşkanıProf. Dr. Tarık Akyol‘un da günün önemve anlamını belirten konuşmalarındansonra, Saray‘ın önüne kurulan büyük ça-dırlarda zengin bir müzik ve eğlenceprogramı başladı.

Bu yıl yine gençlerin sevdiği müzikgrubu Kolpa, Hacivat ile Karagöz, Muh-sin Omurca‘dan kabere, Pforzheim Alevi

Kültür Merkezi‘nden saz konserleri,Dünden bugüne Türk sineması Yeşil-çam, Anadolu Ateşi şovu, Türk sanat

müziği konserleri türü etkinliklere yer ve-rildi. Karlsruhe Diyanet Camii BaşkanıLütfü Azal ve ekibi, hazırladıkları Türkmutfağının en lezzetli ürünlerindenbörek, lahmacun ve köftelerin yanı sıraçay - kahve içecekleriyle Türk ve Almanziyaretçilerinden tam not aldı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da iki günsüren Türk Günü‘ne bu sefer de rekorsayıda katılım oldu.

KARLSRUHE 7. TÜRK GÜNLERİ

Kehl’deki Desdina Fashion isimli butiğinsahibi Ali RENKLİTEPE, şimdi de DES-DINA PALACE adını verdiği bir düğünsalonu açtı.Kehl’in hemen yakınındaki Willstatt ka-sabasında (77731), Industrigebiet 5 ad-resinde açılan salon hakkında, AliRENKLİTEPE’den bilgi aldık.Siz de, daha ayrıntılı bilgi veya rezervas-yon için, 0049 173 633 70 18 no’lu tele-fondan kendisine ulaşabilirsiniz.“Kehl, Offenburg, Strasbourg, Hague-nau, Sélestat ve çevrelerinde eksiklikolarak gördüğümüz bu hizmeti, uzunsüren bir çalışma, araştırma ve etüt son-rasında hayata geçirmeye karar verdik.Bunun üzerine Kehl’e çok yakın olanWillstatt / Sand’da bir yer bularak satınaldık ve üç ay gibi kısa bir sürede için-deki tamiratı da tamamlayarak, Eylülayında hazır hale getirdik ve 28 Eylül’dede ilk düğünümüzü gerçekleştirdik.Kapasitemizi bin kişilik olarak lanseetsek de, bu ilk düğünde bin beş yüztabak yemek dağıttık; demek ki kapasi-temiz bu miktara kadar çıkabiliyormuş.Bizim düğün salonumuzu kiralayan va-tandaşlarımız, burada A’dan Z’ye hemenher şeyi bulabilecekler: dekorasyondan

yemek-içecek servisine, müşteri tale-bine göre değişik masa-sandalye düze-ninden fotoğraf-video-orkestraya kadardüğüne ilişkin akla gelebilecek her şeymevcuttur. Ama, orkestra ve davul-zurna işini müşteriye de bırakabiliyoruz;isterlerse kendileri dışardan bunlarıtemin edebilirler.Fiyatlarımız ise müşterinin seçtiği pa-kete, düğün gününe, kişi sayısına göredeğişiyor; yemeklerde de müşterilerimi-zin seçme şansları bulunuyor. Ama, enkaliteli hizmeti en uygun fiyata vermeyeazami özen gösterdiğimizin bilinmesiniisterim.Salonumuz haftanın yedi günü açıkolup, düğün dışındaki faaliyetler için deçok elverişlidir: konferans, konser, top-lantı, parti, diskotek hizmeti vb... Hep-sine uygun gelecek biçimde bir dizaynverdik salonumuza. Tüm bu etkinliklerdekullanılmak üzere mutfağımız da yeterliderecede büyük ve kullanışlıdır.Bunun yanı sıra, çocuklar için şirin biroyun odası, gelinle damat için de özel biroda düzenledik. Salonumuzun ulaşımıda son derece basit ve rahat; Kehl’denOffenburg’a doğru giderken otobandanönceki son çıkışta Sand yönünün alıyor,

Sand’a girince de ilk sağa dönüyorsu-nuz, üç yüz metre ilerde, solda. Ayrıca,park yerimiz de gayet büyüktür. Vatan-daşlarımızdan ricamız, eğer düğün ya-pacaklarsa bir an önce gelip görmelerive hemen rezervasyon yaptırmalarıdır,çünkü daha şimdiden yoğun bir taleplekarşı karşıyayız. Bu ilk düğünde bilehemen dört tane talep geldi... Diyorumki, düğün yapacak çiftler ve aileleri bu-rayı görmeden karar vermesinler...Genel olarak bin kişilik bir düğünde or-talama yirmi kişi ile hizmet vermekteyiz;duruma göre bu sayıyı artırmamız damümkündür. Aşçımız da, herkesin tanı-

yıp takdir ettiği, aynı zamanda Parla-mento’nun da aşçısı olan Yasin Bey’dir.Halkımızın memnun kalacağından emi-niz, çünkü çok farklı bir tasarım, dizayn,düzenleme yaptık; düğün salonunu ger-çekten de bir düğün salonu haline getir-dik, bu çevrede olmayan özel bir şeyyaptık! Şu ana dek görüp de ben beğen-medim diyen olmadı... Vatandaşlarımızrezervasyon yaptırmadan önce, bir ön-ceki düğün sahiplerini arayıp fikir alabi-lirler, kendilerine telefon numaralarınıben vereceğim. En iyisi, bizden mem-nun kalıp kalmadıklarını önceki müşteri-lerden sormalarıdır...”

Desdina Palace Açıldı

Psikolog Erdinç Üstündağ, Avrupa Psiko-loji Merkezi’nin hizmetlerini arttırdığı müj-desini verdi.Kadrosunda artık sosyolog bir hanımefen-dinin de hizmet verdiğini belirten Üstün-dağ, ayrıca ailelere Ana Baba Okulu’nubaşlattıklarını, YOGA’ya da devam ettik-lerini vurguladı.

«Lütfen kayıtlar için hızlı davranın. ÖrnekAnne - Baba nasıl olunur, aile problemlerinasıl giderilir gibi konuları işlediğimiz veçok başarılı olduğumuz bayanlardaYOGA kurslarına yoğun bir talep olduğuiçin bir grup daha açtık. Katılmak ve hu-zuru bulmak isteyen bayanları bir an evvelmerkezimde ağırlamaktan mutluluk duya-

cağız » diyen Üstündağ, ilgilenenler içinirtibat adreslerini de verdi:

Avrupa Psikoloji Merkezi:

0049 - 7851 - 496 15 03 /

www.kekeleme-psikoloji.de

Avrupa Psikoloji Merkezi Ekibi Genişliyor

Page 23: Objektif ekim
Page 24: Objektif ekim

Fadime DEMİR5, boulevard du Président

Poincaré67000 Strasbourg

Tél :03.69.73.41.02Mail : [email protected]

Strasbourg Psikoloji Fakültesi mezunuHerkes için: Anksiyete, depresiyon, panik atak, aşırı korku…Terapi uzmanıYaşlılar için: beyin üzerine psikolojik araştırmalar ve test geçirmeler

Çocuklar için : yardım terapisi ve zeka testiÇocuk zeka testi (6-16 yaş arası) :okullarda ve

çocuklarla ilgilenen kuruluşlarla geçerlidirBireysel danışma - Aile danışmaTürkçe ve fransızca konuşuluyorBütün raporlar, testler ve yazılar Fransız kuruluşlarında geçerlidir

Psikolog

Page 25: Objektif ekim
Page 26: Objektif ekim
Page 27: Objektif ekim

27

Değerli vatandaşlarım,

Öncelikle geride bıraktığımız ve birçoğu-muzun anavatanımızla hasret giderdiğidönem olan yaz mevsiminin hepiniz içinmutlu ve huzurlu geçmiş olduğunu umu-yorum. Gerek küçükler, gerekse büyükler içintatil döneminin sona erdiği, buna paralelolarak siyasi, ekonomik ve sosyal haya-tın hızlanmaya başladığı Eylül ayına gir-miş bulunuyoruz. İçinde yaşadığımız Fransa’nın özelliklesiyasi gündeminin önümüzdeki dö-nemde yoğunluk kazanacağını tahminetmek zor olmayacaktır. Hepimizi yakın-dan ilgilendirecek bu siyasi gelişmelerinbaşında ise 2014 yılı Mart ayında yapıla-cak yerel seçimler gelmektedir. Yerel seçimler sonucunda hepinizingündelik hayatınızda birebir ilişki içindebulunduğunuz yerel yönetimler (beledi-yeler) belirlenecektir. Bu seçimler, yaşa-dığınız yerde memnun olmadığınız,düzeltilmesini istediğiniz hususları kulla-nacağınız oylarla ifade edebilmenizeolanak sağlayacaktır.

Vatandaşlar ımız ınFransa’daki gelişme-leri yakından izleme-leri ve Fransızvatandaşlığını alarakbu ülkenin siyasi ya-şamına bilfiil katkıdabulunmaları, tarafı-mızca büyük önem at-fedilen bir husustur.Bu nedenle, aynı za-manda Fransız vatan-daşlığına sahipvatandaşlarımızın yılsonuna kadar seç-men kütüklerine yazıl-maları ve yerelseçimlerde oylarınıkullanmaları hem va-tandaşlarımızın içindebulundukları Fransız toplumuyla bütün-leşmelerine katkı sağlayacak, hem deiçinde yaşadıkları toplumda seslerini du-yurmalarına imkan sağlayacaktır.

Vatandaşlarımızın Fransız siyasetinekatkısının oy vermekle sınırlı kalmaması

da arzumuzdur. 9-16 Mart 2008 tarihle-rinde düzenlenen son yerel seçimlerde,görev bölgemizden 30’u aşkın vatanda-şımızın çeşitli partilerden belediye mec-lisi üyeliğine seçilmiş olmaları umut vememnuniyet vericidir. Bu başarının önü-müzdeki seçimlerde de artarak devametmesini diliyorum. Bu nedenle vatan-

daşlarımıza önce siyasi partilere üye ol-maları ve daha sonra bu üyeliklerindeaktif bir tutum benimseyerek bulunduk-ları ilçelerin yönetimlerine girmeleri veen nihayetinde belediye başkan yardım-cılığına, belediye başkanlığına ve millet-vekilliğine aday olmaları çağrısındabulunuyorum. Alsace (Aşağı Ren, Yukarı Ren), Lor-raine (Moselle, Meurthe ve Moselle,Vosges, Meuse), Franche Comté(Doubs, Yukarı Saone ve Belfort) bölge-leri ile Yukarı Marne departmanındanoluşan görev bölgemizde sayıları130.000’e yaklaşan vatandaşımızın sondönemde her alanda yaptıkları başarılıçalışmalar ve yaşadıkları bölgelerde güçve etkinliklerini giderek arttırmaları, bu is-teğimin yersiz olmadığını göstermekte-dir.Sözlerime son vermeden önce bu vesi-leyle siz değerli vatandaşlarımın yakla-şan Kurban Bayramı’nı da en içtendişleklerimle kutlar, tüm insanlık içinbarış, mutluluk ve refah getirmesini diler,

selam ve saygılarımı sunarım.

Başkonsolos Serdar Cengiz’in Seçim ve Bayram Mesajı

yor, neden herkes aynı şeyi tekrar-lıyor diye düşünüyordüm. Belki debu tuhaf gelebilir, ama, bizim Azer-baycan’da fransızca öyle gelişmişbir dil olarak algılanmadığı ve ilkgünlerin stresi olduğu için ben“Bonjour” bile anlamıyordum. Birikonuştuğu zaman kelimelerin neanlama geldiğini anlamak içinuzunca o insana bakakalırdım.Artık neden konuştuğunu değil desözlerin önü ve arkasını belirle-meye çalışıyordum...Sonra ise Strasbourgla tanışlıkbaşladı. İlk günler o kadar geziyor-duk ki, akşam saat 9 olmamış yor-gunluktan ölüyorduk. Bir hafta ... vebu bir haftadan sonra her şey okadar basit gelmeye başladı ki, in-sanların sade elbiseleri, sade görü-nümleri, sıcakça davranışları, sanakarşı olduğu yardımcı tavırları...Zaman çok çabuk gidiyordu. Yenişeyler görüyorduk, öğreniyordukve yine de özlüyorduk. Yıllar geçsede bugün bana derseniz “özlüyormusun?” - özlüyorum hem de çok -derim... Çünkü, ne kadar da söyle-mesi zor olsa da kazandıklarımkaybettiklerimin yanında hiçtir ...Alsace burda duyduklarıma göreayrımcılığın çok olduğu bir bölgedir.Ben de duyduklarımın yalancısıyım,çünkü, Strasbourg’dan uzağa git-mediğim için bir şey söyleyemem.

Ayrımcılıkla karşılaştım mı? Evet dedesem yalan olur hayır da. Karşı-laştığım haller kimisine göre sıra-dan, kimisine göre de ırkçılık gibigelebilir. Herkes her şeyi bir başkaalgılıyor. Ama doğrusunu söylersekStarsbourg’da Alsacien’lerden çokbugün étrange�’ler var. Trama, oto-büse bindikte fransız dilinden çokdaha başka diller duyuyorsun veburda böyle bir soru geçiyor aklım-dan. Fransızlar mı kötü ya biz -memleketinden gelip kendi hayatınıburda devam etmek isteyenler?Buranın yaşam tarzına uymakmecburiyetinde değiliz tabii ki de,fakat onların da bizim istediğimizgibi olmalarını beklemek doğrudeğil... Tabii ki biz küçük insanların görme-diği yerler de ayrımcılık da oluyor,ırkçılık da görülüyor (bir yazımdaTürk işadamına olan ayrımcılıktanartık yazmıştım), ama, bu başka birkonu. Bir gün otobüsle gidiyordum, birkadın otobüse bindi ve bileti olma-dan geçmek isterken şoför dur-durdu ve gidemiyeceğini söyledi.Belki de nezaket hatrına “gidebilirmiyim?” dese bir problem olmazdı,çünkü bileti olmayanların çoğununbrrakıldığını görmüştüm. Kadın oto-büsten inerken şoföre herkesin du-yacağı bir sesle “Rasist” dedi gitti.

Burda bu kelimelik bir şey var mıydıdiye çok düşündüm... Ve hâlâneden öyle dediğini anlamış deği-lim.Yanışlarım da oldu ... En korktuğumşeylerden biri geldiğim gündedomuz etiydi. Buna göre de ilk aylarbiz bir vejetaryen gibi besleniyor-duk, sadece sebze ve meyve yiyor-duk. Ama derler ya korkan göze çöpdüşer. Büyük marketlerin birindenzeytinli ekmek alıyorum derken bil-meden etli ekmek almışım, o kadaraçtık ki, kardeşimle yiyip bitirdiktensonra baktık da neye uğradımızı an-ladım. Ve bu bana büyük bir dersoldu ki, yemedikten önce ne yedi-ğini okuyacaksın...Hatıralar çok... Hatta ilk geldiğimgün ben her yerden tarçın kokusualıyordum. Şimdi alamıyorum. Belkide artık alıştığımdandır... Farklarımız çok. Hem düşünce ola-rak, hem kültür olarak. Gördüğümfarkları ilerideki yazılarımda sizlerlebölüşeceğim...P.S.: Benim Strasbourg’a alışma-mın büyük sebeplerinden biri Türkdilini bilmem oldu, ne de olsa hepi-miz Türküz ve kendimi anlatabildim(Türkçem mükemmel olmasa bile).Ve sevdiğim işi yapıyorum, bu yüz-den de “Objektif” gazetesine büyükteşekkürlerimi iletiyorum bana buşansı verdikleri için.

Mehin Shamkhalova

[email protected]

“Gəzməyə qərib ölkəÖlməyə vətən yaxşı . . .”

HATIRALAR...Eskiden bu sözleri çok duyardık. Biz küçükkenbabamın işinden dolayı vatandan uzağa gitmiş-dik. Son yıllarda bir yere gitmek istersek annemhep gitmeyeceğini vatanda kalmak ve artık bu-rada yaşamak, ölmek istediğini söylerdi, ben an-lamazdım... Artık 3 yıldır ben de vatanımdan uzaktayım. Nasılneden niye geldiğimi uzun uzadı anlatmak iste-mem, ama, hiç kimse ailesini, sevdiklerini, dost-larını, evini, işini, belli bir hayatını və kendinibırakıp gitmez... Ben de gitmezdim...Ama güzel bir deyim var hiçbir zaman “hiçbirzaman” söyleme. Bir gün gözlerimi Fransa’daaçtım. Hep geldiğimde geçirdiğim hisleri yazmak,anlatmak istemiştim. Soğuk bir Nisan günündeStrasbourg’a geldik, kardeşimle... Çok korkuyor-dum, belki de sözle anlatılmayacak kadar. Ken-dim için değil de, kardeşim için korkardım.Soğuk bir Nisan günü ... Dilini bilmediğim, kültü-rünü bilmediğin bir ülke ve bir halk. Herkes sanabakıyor gülümsüyor, “Bonjour” diyerek geçiyor.Şimdi bu bana sıradan geliyor, ama, o zaman an-lamıyordum, aklımda yalnız bunlar neden gülü-

Page 28: Objektif ekim
Page 29: Objektif ekim

Alaca Kardeşler Müzik Grubu29

On senedir faaliyette olan ALACA KAR-DEŞLER grubu, sosyal medyada tıklanmarekorları kırarak adından söz ettirmeyedevam ediyor.Bu vesileyle biz de kendilerine sorularımızayönelttik ve tüm grup üyeleri adına MuratAlaca bizeri yanıtlama inceliği gösterdi.

Grubun kuruluşunu anlatır mısınız?Grubumuz bundan 10 sene evvel BabamızBünyamin Alaca tarafından kuruldu. İki kar-deş ve Baba bir kına gecesi yaptık oturdu-ğumuz mahallede ve ondan sonra yavaşyavaş düğünlere atılmaya başladık.

Grubun kuruluş amacı neydi?Grubumuzun kuruluş amacı bizdeki müziksevgisini insanlara aktarmak, yaptığımızbesteler ve şarkıları onlarla bir albümdepaylaşmaktı.

Tanınmanız nasıl oldu, hangi aşamalardangeçtiniz?Grubumuz Youtube ve facebook sayfa-sında attığımız videolar ile tanındı ilk baştaazar azar , sonra bu sene HALAYLAR2013 adlı bir parça sunduk ve 200.000'eyakın tıklama ve izleme oldu. İşte o zamanismimiz Avrupa'da tanınmaya başladı. Buseneki klibimizle daha da ismimizi duyur-maya ve güzel müzikler paylaşmayadevam edeceğiz.

Grup kaç kişiden oluşuyor; kim hangi gö-revdedir?Grubumuz 3 kişiden oluşuyor; Babam, benve kardeşim. Babam aynı zamanda mena-jerimiz, yani düğün ve konserlerle ilgileni-yor, tarihleri ayarlıyor. Kardeşim Hakanelektro bağlamacı ve sazcımız; ben Murat,org başındayım ve solistim, ayrıca grubunve albümün bestekârı benim.

Şimdiye dek çıkmış cd, kaset, demo ben-zeri eserleriniz hangileridir?Şimdiye kadar HALAY 2013 adlı parça ve

OYNAMAYAN BEKAR KALSIN adlı klibi-miz çıktı.

Size nasıl ulaşabilir okuyucularımız?Okuyucularınız bizlere telefon numarasın-dan ve en çok da facebook'tan ulaşabilirler,gereken bilgiler orada bulunmaktadır.

Şu an hangi tür etkinliklere katılıyorsunuz?Şu anda her yöreye uyan bir güzel reper-tuar ile düğün, gece, konser gibi etkinliklerekatılıyoruz. Televizyon röportajı da yaptıkATV'de ve umarız daha da büyük başarı-lara imza atarız.

Gelecekle ilgili projeleriniz nelerdir?Gelecekte albüm çıkarmayı düşünüyoruz;kendi tarzımızı taşıyan türkülerdenslow'lara, halaylardan oyun havalarınakadar…

Okuyucularımıza veya halkımıza başka me-sajlarınız var mıdır?Biz bu işi sevdiğimiz için yapıyoruz; insan-larla güzel bir duyguyu paylaşmak, bizleridinlediklerinde az da olsa sevindirmek, ha-yatın zorluğunu unutturmak istiyoruz.Albüm yaptığımızda da bunu para kazan-mak için değil, onlarla daha yakın olmakiçin yapıyoruz. O nedene diyoruz ki bizleriFacebook'tan takip etsinler, güzel sürpriz-ler hazırlıyoruz.

Grup üyelerini kısaca tanıtır mısınız?

Bünyamin Alaca: grup kurucusu, bize sazıöğreten Babamız’dır. Öyle başladık, bumüzik sevgisini o aktardı bizlere.

Hakan Alaca: sazı kardeşi Murat'tan öğ-rendi, 22 yaşında ve Murat'la artık yavaşyavaş beste yapmaya başlıyor.

Murat Alaca: Grubun bestelerini yapıyor,25 yaşında, saz, piyano ve gitar çalıyor.Fransa’da konservatuar bitirdi.

FatihKARAKAYAKarakaya. @gmail.comhttp://twitter.com/fkarakaya

FRANSA GÜNDEMİ

Siyasetin neresindeyiz?Almanya’da seçimler yapıldı, 11 Türk kökenli vatandaşımızmeclise girdi. Türk yetkililer ardı ardına açıklamalar yaptı: “Bu-lunduğunuz ülkenin vatandaşlığına geçin, oy kullanın, adayolun”. Yıllardır söylüyoruz, uyarıyoruz. Birden heyecana kapılıp, ha-masetle, kişisel ihtiraslarla siyaset yapılmaz. Siyasilerin sa-dece seçim arefesinde görünüp bir takım sözler verip gittiğigibi sizlerin de sadece seçim dönemlerinde çalışmalar başla-tıp sonuç almanız mümkün değildir. Bir kere yerlilik bilinci oluşturamıyorsak büyük sorun var de-mektir. Burada doğup büyüdüğü halde, ömrünü burada geçir-diği, sevincini, üzüntüsünü burada yaşadığı halde hâlâkendisini bu topraklara ait olarak görmüyorsa ondan ne bek-leyebilirsiniz ki? Hâlâ bu ülkede Türk kökenliyim deyip söz sahibi olmak iste-miyorsa, kendi adına başkaları karar verdiğinde bu onu zorgelmiyorsa istediğiniz kadar liste yapın. Bir kere o bilinci oluşturacaksınız. Oy kullanmak, aday olmakbasit bir vatandaşlık görevi değildir. Eğer diktatör bir ülkedeyaşamıyorsanız oyunun kuralı bellidir: karar alıcılar oy ile geliroy ile gider. Eğer siz seçimlere ilgi duymaz, vurdumduymaz-lığınızı devam ettirirseniz, bir Galatasaray ya da Fenerbahçemaçı sizi bundan daha çok heyecanlandırıyorsa başkaları içinde sen hiç heyecan vermiyorsundur. Böyle olunca da çıkıp ağlama, Türkiye aleyhine kararlar al-malarına kızma, yöneticilerimiz bir şey yapmıyor diye hayıf-lanma!Siyasiler böyledir işte kaç oy getireceğine bakarlar, onunla dayetinmez parti içinde gücünüze bakarlar. 5 bin kişiyle namazkılmışsınız umurlarında değil. Bayramdan bayrama gelirler“Bayramınız mübarek olsun” diyerek sempatik görünmeye ça-lışırlar sonra giderler mecliste size terörist muamelesi yapar-lar. Başka cemaatlere milyonlar verirler sana 40 yılda bir 40 bineuro verirler öve öve bitiremezler. Sonra da sen her hafta ca-mide para toplamak zorunda kalırsın. Her gün telefonda hoş beş sohbet edersin söz alırsın bir bak-mışsın “Bu cami yeri size çok büyük bir bodrum katı verelim”derler. Caminiz çok küçük gelir, yer bulursunuz tamam derleroy verirsiniz “Yok olmaz vatandaş istemiyor” diye mazeretüretirler. İşleri birbirine karıştırmamak gerekir. Eğer siz elektrik işlerinisucuya veriyorsanız tamam sorun yok siyasi işlerinizi de her-kes yapabilir. Olur mu öyle şey diyorsanız o zaman bu alanıda bilenlere danışacaksınız. 50 sefer aynı duvara toslamaya ne gerek var? Yılların tecrü-besi, birikimi burada iken sırf kişisel ihtiraslar yüzünden birtoplum mağdur edilmemeli. Dışarıda kötülüğümüzü isteyenler çok farkında değil miyiz?Okullarda başörtü yasağına doymadılar üniversitelilere el at-tılar, Türkiye’ye baskı kurup kilise açın dediler kendileri cami-lere karşı çıktılar. Bizi terörist yerine koydular, 3-5 kişilikderneklere yüksek görev verirken bizlere liste sonlarına layıkgördüler. Biz hâlâ bu mantıkla mı siyaset yapıp oy kullanın diye kam-panya yapacağız? Kime kullanırsan kullan mantığı da anlaşılırdeğil. Artık biz bilinçli bir toplumuz. Okuyan takip eden bir gen-çliğimiz var. Onlara sunacak bir şeyimiz yoksa vay halimize!

Page 30: Objektif ekim
Page 31: Objektif ekim
Page 32: Objektif ekim