Ünlve.rsİ'resİ . ilahiyat f tesİ d.ergİsl -...
TRANSCRIPT
~- - ..... ... :.l .. .. i
l .
rf 3 K ASI M 1981
·ATATÜRK ÜNlVE.RSİ'rESİ
. iLAHiYAT F AKÜL TESİ \ ' . -
D.ERGİSl
7. Sayı
Özdem Kardeşler Matbaası · İstanbul- ı9aa
. . GENÇLİK, SEVGi, TERBiYE, VE OLGUN İNSAN
·Hazırlayan : Dr. Hüseyin V AROL
. - . ı .
Atatürk Üniv.ersitesi İlahiyat Fakültesi Aranca Öğretim elemam.
İNSAN kelimesi, ııslı «insiyan» olup, Un.utmak manasma gelen, arabca «NİSY AN» kelimesinden alınmadır.
İbnu .Abbas ıCr.aJ 'dan rivayet edildiğiİle göre, 'insan, uhde- · sine aldığı emaneti ve vermiş olduğu sözü unutmuş olduğundan, bu ismi alriııştır (1). ·
Bilindiği gibi, Adem Babamızın yaratılışı esnasında, Kıyamete dek ne kadar' zürriyeti gelecekse, hepsine birden All~h.-u
. Teala, «ben sizin Rabhınız değil miyim?, ( elestü bi Rabbiküm) diye sorduğunda, hepsi birden (bizler de dahiD «evet Rabbımızsın, · (bela) demişler, böylece Allah'ın rububiyetini ve ken-
. qileriniİı de ubüdiyet C~ulluk) 'l~rini itiraf etmişlerdir. Resulül-. ·lah Cs.aJ efendimizin «her insan, anasından fıtrat (yani İslam Dinil üzere doğar, sözü, işte buhususaişareten söylenmiştirC2J.
İnsan oğlu, hakikatte bu güzel fıtrak üzer~ yaratılmışken ve ezeide Allah'ını. tarnmış ve ona şeref sözü ·vermişken, soiıradan bunu unutup, sözünde durmaması bakımından mezmıirp.
(1) İbnu Menzür, Lisanu'l-'arab, VI, II, ENS md. . C2l Concordance et indic~s de la tradition, J. Brugman, Leiden, 1955,
ENS md.
. 235
Ckötü) 'dür,. Yarat~ıı'ı tarafından· {affedilmediğ·i takdirde) cezaya ,_.müstehaktır.
İnsan kelimesini,n ikinci man,ası, ünsiyy.et den . gelir. Buna göre insan, yalnizlıktan hoşlanmayan, hemcüısleriyle birlikte yaşamaktan haz duyan ve onları~ tes'elli bulan bir varlıktır .. İnsan bu yönü ile, diğer bütün insanlan sevmek ve onlafla İıoş geçinmek, hatta dertlerine or~ak olmak şuurunu yaşar. Eu vas- : fiyle O, hem Halık'ı, hem de ins~nlar nezdinde iyidir, mükafaata layık:tır. İnsanın hakiki karakterini temsil eden bu yönünü, 5-10 yaşlan arasıiıdaki bir yavruda açıkça görebiliriz .. Dikkat edilirse bu yavru dışdan görüldüğü gibi içten de mitsum ve tertemizdir. Onun kalbinde ve niyetinde hiç bir canliya }5:arşı zerre kadar kötül_ük bulunmaz~ Hep sevmek ve sevilmek isteyen körpe bir yüreği, vartlır ·onun. Bu sebebden dolayı sevimlidir, sevilmeye layıktır. Ona karşı sevgi duymayari bir insan ·tasavvur edilemez. Onu bazan hırçin görmemizin sebebi, beklediği sıcak _sevgi -ve . alakayı kendisille göstermekte kusur işlediğimizdendir. Bu _insan y~vrusu, nasıl ki bu sıcak alakamıza ve sevgimize daima muhta,çsa, büyük insan da {fıtratı ve yaratılışi gereği. olarak) diğer ,insanlardan bu alaka ve sevgiyi daima . bekler. ·o .halde insanın fıtri unsurl~rından biri, SEVGİ'dir.
SEVGİ
SEVGİ, ne tatlı ve nı;ı hoş bir keliıne, her zümre insanın istisnasız muhtaç olduğu, özlediği ve bütün kalbiyle arzuladığı .. bir cevher. Aşık, nıaşuku tarafından sevilmeye muhtaçtır. Ha-
, mm, beyi tarafından, bey, hanımı taraünd~, ana-baba, çocukları, çocuklar ana-baba tarafından, öğ:çetmı:m talebeleri· talebe-
. ler öğretmenleri tarafından, · amir, memurl_ı3.rı, memurlar amirleri, aslar üsleri, üsler aslan, hatta ve hatta halk liderleri, liderler de halk tarafından sevilme özlemi içindedirler.
1
SEVGİ, insanları 'birbirlerine bağl_ı3.yan beş 'halkalı, yı:mr beş harfli bir zincir. Kuvvetli olduğu kadar, ipekten de yumu·şak bit kalp bağ;ı. Beş halkalı olduğllı için kısa sanmayın.' O,· dünya'n:ıp. iki ucunda bulunan iki· sevgiliyi birbirine bağlay;:ı.bilec.ek kadar uzayabilir. Yerleştiği kalbin sahibini, bu kadar mesafeden ağlatır, Ya da güldürür.
236
.ı
Fakat, ·bilinmelidir ki her şeyde olduğu g~bi, sevgi de ikidir : biri sahte biri h~kiki. Burad~ bahsetme~ istediğimiz, ha-kiki olanıdır. İkisinin birbirinden ayırdedilmesi ·oldukça kolay- . dır: .
. Sahte sevgi, her şeyde olduğu gibi, sırf· maddeye dayanandır, yani .gayesi maddi olandır. O, hissiqir şehevidir, vücud'un, bedenin ve şeytani arzuların emirlerine hizmet eder. Akıldan ve :rr{antıktan uzak olçh~ğu için hayvanidir. Bu tür sevgiyi,. o ,seviyedeki sahiplerine bır~kıp!. hakiki sevgiye gelelim :
Hepimiz biliyoruz ki, İNSAN iki unsurdan tekev'vün etmiştir : Biri, şu gördüğümüz ve elle dokunduğumuz vücud ve be"" denimiz ·ki·, aslı topraktan yaratıldığı için maddidir. Ona dayanari ve onu gaye edinen her sevgi ve her amel de, oriuiı gibi · -maddidir, süflidir, akıbeti topraktır. . . .
İnsanın ·İkinci unsuru ise RUH dur. O, ilahidir bakidir, ölıneyecektir. Çünkü ebedidir, Allah'a. dayanır. Allah görünmez, ruh da görünmez. Görünmezler ama,. varlıklan her yerde hissedilir. Gözümüzün görebildiği, elimizin dokunduğu; his ve şuürumuzun içine alabildiği her şey, Allah'ın varlık ve kudretine birer delildir. O gözle değii; basiretle sezilir. Ruh da böyle, \hatta _daha da açık sezebiliriz onu. Hayat dolu bir insanı:rl, pınl pınl gözlerindeld üitlılığı, cıvıl cıvıl konuşmalarında~ ve nefesindeki o sıcaklığı, ölü bir insanda görebilir misiniz? Ölüde gördüğümüz bedendir, ruhsuz olduğu iÇin bize buz gibi soğuktur, sevirtıs'izdir. Hayat dolu ·bir insanın ünsiyetine ve sohbetine koşarız da, ölüı-iün, yanından, bir an önce durinaz k~çanz. İşt-e o madde, gÖzlerimizin önünde serilmiş, · sevimsit.; duruyor, heın:en kokmaya çürümeye hazır. Ne kadar da değer veriyordu sahibi ona, gerçekten değer verilm~si gereken ruhtu, gitti. Hem de bir hayat dolusu kazancın Ciyi veya kÖtü· ne v~rsa) hepsini alarak uçtu. Mana alemine, Ahiret'e göçtü. Değer verilmesi ge~ .
. rekep. hanglsiymiş ·cmanevialem mi mC+ddi.alem mil şimdi anladı sahibi ama, 'iş işten geçti. Keşke hayattayken bu basiretle .
· bakabilse'ydi kendine, rUhunu zengin ola;rak gönd,erirdi hesab gÜnüne, ebedi vataİlına ... Ah sevgi, ah sevgj, sahibin seni, yanlış
. yere :._,erdi. Sen ne kıym·etli bir ·cevherdin. ~ğer Hakk'a, gerçeğe sevkedilseydin, dünya da senin olacaktı. Alıret de senin. Deseydi insan: «bir gün gelip, s.erileceğim yere", Değer miydi bun-
237
ca z_ahmet, bunca servet1 bunca haya,t bir.liiçe . .Ah, baksi:ı,ydı da ölülere ölenlere, alsaydı ibret, bilseydi ne yapmak gerek, bu Dünya'dan göçenlere. Dinleseydi YÜNUS'un feyadını figanını, görürdü ölmeden, ölenlerin akıbet hi_tamını, makamını
«BU Dünya'ya gelen 'kişi, dhir yine gitse gerek Misafirdür vatanına, bir g_ün sefer itse · gerek.
Biz de varavuz ol ile, kaçan ki va'demiz gele . Kişi varacağı yire, gönlüni}- berkitse gerek.
Kimse· bilmez ölüm nice, Turmaz alur irte .gice (sabah
Yiğit 'oğlan karı koca, boynın eğüp yatsa gerek.
Kanı (hani) veliler nebiler, geldi geçti o:jlmle bular Ağız açup ka1;a yirler, birin birin yutsa gerek.
Kazanduğun bol gümüşler, canuni ceza virmişler Yarın an$ her. birisi, ak_rep olup soksa gerek.
Güvenmegil kardaşuna, yanunda sevdük konşuna Ecel gelicek başuna, hısım kardaş nitse gerek:
An iy YUNUS Rahmaniinı, _dosta· ulaşdur canunı Ne beslersin bu tenüni, ecel okı yitse gerek (3)».
1
«İy y~ranlar iy k:çırdaşlar, korkaram ben ölem diyü' Öldüğümi kayırmazam, ttdiiğünıi bularn diyü.
Eğer gerçek kul imişsen, ana kullık kılayıdunı Ağlayadum bu Dünya'da, yarın anda gülem diyü (4J,.
SEVGiNİN YÖNÜ
· insanda fıtri ola,n bu sevgi: her şeyde mehenk taşı. Onu istersen. kötüye kullan, istersen iyiye. Elbet vereceksin bir gün hesa.b, bu emaneti nettin diye. O halde insan, her türlü meyve verebilen brr fidan. Ondan iyi meyve bekliyorsak, iyi aşı yap-· malıyız. Yoksa ;:ışılanmayan bir ağacın verdiği meyvesine ka,t-lanmalıyız. ·
(31 · Yünus Emre l)ivaru, (Tercüman ıooı Temel Eserl· Hazırlayan Faruk K. Timurtaş, s. 95 - 6~ Parç·a 84.
(41 Aym kaynak, s. ı28, Parça ı39.
238
Sevgi, iyi yöne yöneltilirse, o il;ı.san olgunluğa, ve kemale doğru yol alır, hen:ı ke.ndisine hayn olur sonunda; hem çevresine. Tıpkı iyi aşıla,nmış fidan gibi meyve gibi.
i 1 .
Gençlerimizin ve çocuklarımızin eğitim ve terbiyesinde, en çok dikka,t ı;ıdeceğimiz husus, sevgilerine gerçek yönü· vetn;ı.ek.., tir. İyi 1Jir muhitte iyi bir terbiyenin yetiştirdiği bir insan ile, tam ,tersine yetişen bir insan arasındaki fark, dağlar kada,r büyüktür. Bize iyi insan iyi ferd gerekse eğer k! gerek, katlanalım . . ' uğraşalım, gereğini yapalım, demeyelim ki bu yüktür. Sora,lım bu hususta en iyi ·bilene, tuta,lım sözünü, getirmeyelini hiç fütur. Her şeyin ustası en iyi bilendir. İşi eblind,e:r;ı. öğrenmeli, so., nunda pişman olmam~k içün.
Mobilyayı marangoz bilir, Demiri demirci, etin iyisini kasab bilir, a,ltını sarraf. Pa,muğu hallaç biijr, insa,m da eı'Aıiınu'lHallak. ÇÜnkü.onu o halk etti. Hiç yok iken, çamurdan var etti · şekil vercli. Ne yararlıdır ona, ne, zararlı o. en iyi bilendir. Demedi mi meleklerine onu yaratmadan önce, «Ben yer yüzünde
. bir efendi yaratıyorum · CBaka,ra Süresi, 30 .. Ayet)~ Hem de bütün yarattıkları içinde, müstesna bir özen ve itina ile. Hatta, daha da ötesi: bizzat kendi eliyle.
Öyle ise, biZatilu Teala'mn yarattığı bu insa,m, ondan daha iyi bilen.ve anlayan olabilir mi? Olamaz olamaz, çünkü bu san' atın tek sanatkarı, tek ustası odur, bu yaratığın tek yaratari'ı tek halıkı odur. Çıraksız, kalfasız ve· yardımsız yaratmıştır onu. «Ey iblis, kendi ellerim.le yaratmış olduğum ·(insan) 'a secde edin! diye emrettiğimde, ona secde etmene mani olan ne idi? Büyüklendiİı mi? Yoksa kendini yücelerden .biri mi sandın (Sa,d Süresi, 75. A'yetJ »
İnsa,nın bazı azalarını ,insan yapabiliyor, ya hiç insan yokken onu kim yaptı? İnsana bu yapıcı kudreti kim verdi? Beden bir _madde. idi ça,murda,ndı, maddeden madde yapıldı, ya; o bedem diri tutan ve kullanan RUH'u da, yapabilir mi.insan? Ha:şa ve haşa. O, madde değil mana,dır .. Manasız-ma,dde murdar-
. dır.
İnsan cinsinden başka., bu kadar sa:.yıla,rım bilemecliğimiz, - mahiyetlerinin künhüne eremediğİrniz kainatı ve· YER-GÖK
DENİZ dolusu yaratıkların hangisini Allah «kendi ellerirole
239
yar~ttrm~ dedi? Biç birini, ·onlara sadece eınir verdi, ,~QL,? dedi, oluverdiler. «Allah yaratmak istediği bir şey.lıakkL11da OL! diye emreder,· ve o şey hemen oluverir; vücut hiıluverir (Yasin Süresi, 82. Ayet, Meryem. Süresi, 35. Ayet vb. ayetler),, . . /
Neden .bu itina, bu özen başkasına değil de insa,n oğluna? Ne istiyordu bu insandan Yaratan'rmız? Ne bekliyordu bizden .. Hallkrmız?
Sonra bunun· cevabın1:1 geçmeden, soralım kendimize; Acep bu denli İlahi bir Itinaya rağmen, diyebilir mi insan :- «y_ok, insa~ en iyi ma,.hluk bilir ;Halık bilmez,?' Diyemez diyemez, yoksa isya,n eder ona. o il~hi vicdam, ve mantığı. Soralım bir . dahi ve diyelim ki : Acaba insan, kendine has bu hahi itina ve öze: · ·nin farkınd~ mıdır? Allah ve melekleri ·'katında kendi kıymetini müdrik midir? Cümle· alemlerden ve kairiattan büyük Allah' ıh, bir kuİuriun, küçük kalbine ·nasıl sığdığın bilir midir? ·
«Kendini bir küçük mahluk samrsın En büyük alemi ihtiva ettiğin biimezsin»
Hz. Ali. rn · «Haberdar olmamışsın laendi zatından di:ı hala sen, «Muhakkar (hakir J bir viiciıdum !»· dersin ey insan,
240
- · falaat bilsen ... Senin mahiyyetin liaita•. m'eleklerd<!m de ·ıiividiı' :. Avalim sinide pünhan. (gizliJ'dır, cihanlar sende matvi
· · (diirülüJ'dir.!. Zeminlerden, semaalardan taşarken feyz-i · Rabbarıi, Olur kalbin tecelli-zar-ı ( gahıJ ·n ura nur-u yezdani _ Musağğar JkuçükJ cirmin amma, gaye-i sun'ıı İlahisin;
.Bu haysiyetle payanın (denginJ bulıınniaz, bi--tenahisin. Edih-i laudretin beytü'l-kasid-i, şi'ri olmuşsun;
Hakim-i Fıtratın bir p,nlaşılinaz sirrı. olmuşsun. Esinndir iabiat, dest-i · teshirindedir (hükmün altındadır J.
' . . . . eşya
Senin ahlaamınin OiükmününJ miinlaadı (köle$iJ'dır mahkümudur dünya» ..
•.
rM. Akif, Safahat, s. 72, 1950 baskısıJ.
iNSANIN DEGERİ
.su küçücük başımızda buiunan harika aklınıızla bir dusu· necek olursak, yaratılışımızdaki bu özellik ve husüsiyet, Allah' ın insanp, olan ozel SEVGİ.sini ve ona verdiği fevkalade değeri ôrtaya, koyı'naz mı? :
1) Bütün kairiatı biz insanın ,emrine arnade kıldı.
el Akıl verdi, fikir verdi, düşünce . ve hafıza verdi,' bunlar başka hangi mahlukta görüldü ..
· 3) ·. Gönlümuze, kalbirnize arzumuza ·gelen her. şeyi ifade için, nutuk verdi kelam söz dil verdi, ya bunlar oi:masaydı insanoğlu ne işler ne ederdi?
4) . ses verdi, seda verdi, gönülleri kalpleri onunla meşkeyledi cüş eyledi. Bedenimizi,· ç·eşitli ve sayİsız nzıklarla bezetirken· donatır kan,. kalp bahçemizi çle bülbüisüz gülistansız bımkinadı, ab-ı hayatla on{l yeşertti suladı, gül, gülistan yaptı.
5) · El, ayak,· parmak verdi. İ.ki ayağımızı yürümeye, ellerimizi ve parmaklarımızı da Hayra alet yarattı. Cümle alem · dört ayakla yürürken ve yerde sürünürken, insanı ayağa kaldırdı, Önu' dimdik doğrultarak bütün kainata, başı yukarda hakim bir efendi ve seyyid kıldı. Gözü parlak ve güzel, yüzü nurlu kaşlar, ve saçlarla süslü ve cazip, başı dik, elleri ve parmaklariyle rri~hterem, yüfüyüşü ve oturuşu . yeknesak ve biçimli. Daha neleri yok ·ki güzel olmasın, hepsini ve hep · · güzellikleri · insana vetmiş Halık-ı Yezdan. ·Hangisini sayıp dökebilir, ss.7- · makla bitrabilir bu insan. «RabbiniZin hangi nimetlerini (görmezlikten gelir) inkar edersiniz,> CRalımarı Süresi, mükerrer · ayet)·:
6) . Bu \lahi ·itina ve özen boŞa mı gidecek sandın? Yoksa insanın da diğer mahlukat gibi,· faniliğine mi inandın? ·Hayır hayır, o ebediclir, b,akidir, fani değildir. Ol~a olsa sadece bir yer değişecel$:tir.' Dünya, cümle mahlükatiyie yok olunca, insan gene· yaşa.yacak, ebedi hay~Ünı Ahirette sürdürecektir. Dünyaya niçin geldiğinin hikmetini değerlendiremeyen, Yaratan'ına iyi kÜ.lluk .yapamayan, şükranın-ı .nimetini . bilmeyip nakör1ük ede!l].er ~e fıtri sevgiyi bedE)nlerine ve şehevi arzularına ayJ.ranlar ateşte baki ve ebedi Ctaki aff-ı İlahi'ye mazha,r ola). Diğer
Ir
241
taraftan, sevgilerine iyi yön verenler, kulluk nedir bilenler ve Halık'ının nzasına girenler de Cenne:tte ·baki ve ebedi. Kiin ki Allah'a ve Rasulüıle itaatsızlık eder de asi olur, hudurlunu aşarsa, Allah onu ateşe sokar ve orada baki ve ehedi bırakır CNisa Süresi, 11. Ayeth. «İman eden ve güzel arneller işleyenler, Cen-: net'in sakinleridirler ve onlar orada ebedi kalacakİarcİır CBakar~ S'lii:esi, 82. Ayet) , .
Demek ki diğer malılükata verilmeyen paha biçilmez bir meziyet de, bu ins~nın ebedi oiuşudur. All~h vere de Cennet'te ebedi ola ateşte değil. F~kı;ıt ·insan düşünecek ·olursa <<neden yaratan'ımız, akıl denen o cevheri en yüksek uzvumuz olarak, başımızın da en üstünde -yaratmış? onu sağlam ve sert kafa ta-· sı içine alıp, yum:uşı;ık deri ve s~çlarla ·muhafaza etmiş. Hemen idrak ed~r ve anlar ki, işte .bu ebedf' akibetini garantiye alsın, her şeyden üstün ve önce, ~ı kullansın insa,n diye. Nitekim akıl nimetini ,kaybeden bir insan, sorgusuz sualsiz Cennet' e gi.:.decektir. Onu kendi iradesiyle kullanma fırsatım bulamadı diye.
VİCDAN
7) İnsı;ında . öyle bir m eziyet daha vardır ki başkasında yoktur·: VİıCDAN.
Akıl bazan hata eder, eğer sevgi ters yönde ise. İşte amin" -·hatalarını taslıil+ edecek fakat yanilmayacak bir hakim lazınıdı insanda: Onun için Rabbımız bize bu nimeti de ihsan etti. Vicdan Allah'ın sesidir. Allı;ıh'ın razi olmayacağı -yerlerde onu. razi edemezsin. Onun razi olduğu yerden Allah da razidir. Bu.
· vicdanın sesi;ni -her insan duyabilir, o· her daim sahibini doğruya _;.e Hakk'a çağırır, İnsana layık oimayan her kötülükten de nehyeder;-
İKİ KUVVET.
Bu vicdanla birlikte insanda, bir kuvvet d~h~ vardır ki, işte öylesine bir kuvvet, vicdanıİı düşmanı olduğu gibi, insana da düşman bir kuvvet, şehevi arzular ve yalancı zevkleri:J;l kuvveti, NEFİS dediğimiz gizli '4üşman, insan hep onun emrine uy-
. r:nakla olur perişan. Durmaz, doym~z, biknt~z usı:ı,n:çilaz bir nan-
242
kördür o nefis. Sesi çok kuvvetlidir, onun yüzünden insan avaredir. Hep kötülüklere çağınr durur insanı, çağrrdığı şeylerin çoğunda, çabuk kaybolan z~vkler vardır, insana ilkin tatlıdır amın~ akıbeti fecidir; İnsanı rezil ·eder, rÜsva, eder, belki de insan, insanlığını kaybeder. Önceden cazip görünen o yalancı bir hayat, bir balon gibi kayboluverir nfuayet. o zaman: kendini bir ·yığın felaketlerle başbaşa buluverir pısan. Keşki o zaman da yanında olsaydı o düşman, belki teselli bulurdu onunla ve avuri"':lrdu biraz. Ne geze:r~ o dost sandığı düşman. terketmiştir onu felaketleriyle başbaşa. Sonuç nedamettir, husra:ridır,_ ~ma ne çare.
ÖLÇÜ
İnsanın içinden gelen. bu dost kllığındaki düşman (Nefs-i emmarel 'ın sesi ile, düŞman kılığında görünen f~kat hakiki dostu olan vicdanın sesini kolaylılda ayırdedebilmesi için şu ölçüye dikkat etmelidir insan : Düşmanın vaadleri çok yakındır belki _de o an içindir, sonu ve arka.sı zifiri karanlıktır. O karanlıkta, akıl almayacak kadar dehşetli ve korkunç felaketler, sin-. sice pusuda yatar. O felaketlerden kurtulabilmek, sanma ki her yiğidin harcıdır.
Dqstun (vicdanın) sesi ve vaadleri ise uzaktır, ilerde olacaktır. O vaadler ilerde ve uzaktadır amma, pırıl pırıl ışıklar içinde, açık seçik görünür in.saiıa, ~ncak rüyalarda görillebilecek güzellikte, ıldır ıldır kaynaşan nurlu ışıkıariyle, gümüş cetveller .gibi tertemiz akan ırmaklariyle, eiv;:m elvan mis kokulu· çiçekleriyle, cana can katan zümrüt zümrüt. bahçeleriyle, Ay ışıkh göz kamaştıran köşk ve saraylariyle, saadetler şehri, hüriler diyarı. Uzaktari el ederler «h;:ı.ydi gel seni bekliyor ve gördüklerin" derler. Orası daimdir ebedidir. Işıkları sönmez, gülleri solmaz, orada olanlar hiç kocamaz, çirkin, hüzün, keder nedir, hiçbilmezler.
«Şol Cennet'ün ırmakları, akar Ally:ıh diyü diyü ·Çıkmış İslam bülbülleri, öter Allah diyü diyü
Salınur Tiıba dalları, Kur' an o kır hem dilleri Cennet bağınu-rı _gülleri, kokar Allah diyü diyü
243
Kimi yiyüp · kimi içer, hep melekler rahmet saçar İdris ·ne bi hulle biçer, biç'er · Allah di yü di yü
Hep. nurdandur direkleri, gümüşdendik yp;prakları Uzandıkça bııdakları, biter Allah diyü diyü
A,y'daıi arıdur yüzleri, nıisk-ü· amberdür sözleri Cennet'de hüri kızları, gezer Allah diyü diyü
. .
Ne ·di~erse·~ Hak'dan dize, kılavuz ol doğru yola Bülbül aşık. olmuş güle, öter Allah diyü diyü
Açıldı gökler kapıısıı, mhmetle daldı hepisi · Sekiz Cennet'in kapusıı, açar Allah diyü diyü
1
Miskin Yünus var yarına, koma, bu giini yarına Yarın Hakk'un didcirına, varur Allah diyü diyü (5h
«Orada oiılar için, tertemiz ve :inut-ahharat zevceler fhüri-. ler) vardır ve onlar orada ebediyyenı kalacaklardır CBakara Süresi,· 25. Ayet) ,
Ne var ki bu kadar güzel ve akıllara hayranlık veren ebedi saadet şehrinin yolları, türlü engellerle ve zorluklarla dolu-· dur. O engelleri aşmak zaman alacı;ıktır, belki de bir ömür, fakat olacaktır akibet insan ona -salıip, ve hiç ayrıın:layacaktır on-. dan,· ölmeyecek orada öldürülıneyecek, hast.ı:ı,lık, tasa,, hüzün keder görmeyecek, Dalacak ki bir seadete, sonsuz asırlar nasıi geçiyor, hiç farkında olmayacak
İnsan unutmamalı ki, Yı;ırı;ıtan'ımız biı derece özen ve itina ile yarattığı, sonra da onu bu Dünya'nın efendisi ve hakimi kıldığı, sayısını, çeşidini ve tadını sayıp tükedemediğimiz bunca nimet ve rızıklarla donattığı bu insanın,_ Ahiret'ini. de ·mamur kılmış, a,kİ13, hayale sığmayan güzellikler ve seadetleİ'le bezetmiştir. İnsanın bu· sonsuz seadete giden yolunun, kolay ol-
. maması ve bir şürü engellerle ·zorlaştırılmış bulunması, gene. insanın menfeatına konulmuş büyük. bir hikmet içl.ndir :
, Allah insana izzet-i nefis vermiştir, şeref, onur. ve haysiy~ yet vermiştir. Onu muhafaza· edebilirse, !nsan insandır. Şeref
· ve haysiyyetine önem vermeyeh insanın, h13,yva,ndan ne farkı kalır? Hayvanı getirir alııra takarsın, ot verir yen{ yedirirsin, ·
. . . '
(5) Yünus Emre Divam; s. 17.7- 8, parça II, (Tercüman, . 1001 T. Eser).
244.
o, ·bu hayatından gayet memnun kalır \(e l;ı.ep böyle devanı etmesini ister. İnsan ise, kendi haysiyyeti ile yaşanıayı hedef tut;:ır, başkasının minneti ve iyiliği ile ]1.ayatım sürdürenıez, baş-
. kası lmzansm, ben hazır yiyeyim diyemez, kendi a,lın teriyle hayatını kazı;ı.nır, başka,sı- tarafından besienmeyi kabul etmez.
Allah'ın rızasını kazanniak, ona karşı.kulluk vazifesini:hak- ·. kıyle y~rine getirmek, insan oğlunun yaratılışının gayesidir · "Ben, Gin1eri ve insanları, bana kulluk etsinler diye yarattı..m ancak·~ (ez-Zariyat Süresi, 56. Ayet). Bunun k;:ırşıliğında, Ahrett;a .
.. Allah o 'insanı Cennet'le mükafatlandıracaktıi·. Yani; Cennet'e
. girmeyi hak etmiş olacak: insanın onuru ve haysiyyet!ne layık bir ka,zanç olacaktır.
ViCDAN VE MANTIK YETMiYOR '·
İşte bunun içindir ki Yara,tan'ınıız, insanı yaratırken· ·onu iki zıt k~vvetle birlikte yaratmış, hangisinin sözüne ve emrine girmesi husüsunda serbest bıra-kmıştır. Her iki yolun akibetini beyan etmiş, seçme hürriyetini bize vermiştir. Biz, Allah'ın bi-
. 1 ze bahşetnıiŞ olduğu akıl ve mantığınıızla biliriz ki, bu iki yolun biri kötüdür bizim için, biri de iyidir.
Yalnız, burada .Önemli bir nokta mevcuttur: Eğer Allah insanı kendi haline,, ve sadece aklı, ma,ntığı ve Vicdanı ile bıraksaydı; onu cezalandırmaya bir başkasinı da mükafattlandırmaya hakkı olmazdı· ve İlahi adalet. tecelli etmezdi. Çunkü, kul «aklını ermedi, doğru yolu bilemedinı bulamadım, elçi gönderip, ki tab indirseydin, . doğru ve eğri yolu- bana gösterseydin, ben onu seçerdim» diyebilirdi. Onun için A.llah'ımız bize 1dtab in.dirmiş ve peygamber göndererek, eğri ve doğru yolu göstermiştir. Eğri yol; İnsanın bitmez tükemnez, çok ve karnıaşık arzuları ve hev:esleri gibi, eğri büğrü ve karmaşıktır. Ba,şlangıçta insanın zevklerine uygun ve kendine höş gtbi geldiğinden, in-
. san o tarafa nıeyillenir. Doğru yol ise, ?ün1stlük ve ~stikaniet · sembolü olarak, düpedüz ve uzundur. Meyvesi uzakda olduğu için insana. zor gibi gelir, sabır ve sebat gerektirir. Çok yakınında bulunan ve peh: lezzetli gibi. görünen kötü kuvvetin (nefsinin ve şeytani arzularının) emirlerine insanın DUR! diyerek karşı çıkabilmesi oldukça zordur. O seadet yolunu:ı:ı üzerindeki engeller de işte bundan ib8xettir. Ama bunu y;:ıpabilen hakiki
245
· ka,b.ram~ndır, Çünkü en ·büyük duşmanını perişan etmiş, ken· dini kurtarmış ve sevgisine gerçek yönü verebilmiştir. Bu bar şan ve kahram~nlığın sırrı ise, Allah'ın Kitabım ~~i anlamak, . Peygamberinin yolundan aynlmamaktır.
İşte görüyoruz ki, SEVGi, tekrar imdadımıza yetişiyoı-. Kurtuluşumuz için, bu sevgiyi iyi değerlendirniek ve gerçek yönde geliŞtirmek bize yetiyor. Mantığımızın sesiyle bu sevgiyi, şöyiece buluyoruz,· ciüşünüyoruz ve ·diyoruz ki: · · ·
«Ben insanım, Çünkü beni insan olarak yaratmış Ya,ratan' rm. Beni neden, niçin yarattı ins;:ın? Beni sevmeseydi at, köpek, kedi, kurt veya yılan akrep yaratırdı. Onları d~ yaratan o değil mi? Niçin onları ve sair malilukatı öyle de, beni böyle yarattı? Demek ki beni sevdi de insan yaptı, sevilmeye layı1c gör..: dü. Hem de ne güzel bir 1ns;:ın. Ne meziyetlerle donatılmış, ne geniş ve çeşitli nimetlerle bezetilmiş bir insan. Onun yarattık-
. Ian bu kad~r güzl olursa, acep ~endisi nicedir? Nice ulu· ve yücedir? Mal milk onun, ben, sen, kainat ve her şey onun. Çiftliğinde· (Dünyada) barınıyorum,her şeyini bana verdi, ye iç, eğlen dedi. O beriim veli nimetim. Ben onun :nasıl kulu kölesi olmaya.yım?» ve nasıl onu herşeyden çok sevmiyeyhn?
«Dağlar ile ·taşlar ile, çağırayını Mevlam seni ~eherlerde kuşlar ile, çağırayını Mevlam seni
Su dibinde mahı ile, sahralarda .ahu ile Abdal olup· ya-hu ile, çağırayını Mevlam seni
Gökyüzünde İsa ile, Tur tağında_ Musa ile Elindeki asa ile, çağırayını Mevlan:ı seni
Derdi öküş (aşkınJ Eyyub ile, gözi yaşlu· Ya'kub ile Ol Muhammed mahbP,b ile, çağırayını Mevlam seni·
Hamd-ü şükr'-i Allah ile, vasf-ı «Kul hüv~llah» ile Daima zikrullah ile, çağırayını Mevlam seni
Bilmişem Dü1ıy'(:ı ·halini, terk itdü.m kıyl-ı kalini (dedikodu)
Baş açuk ayak yalını, Çağırayını. ·Mevlam serıi
Yunus okır diller ile; ol lıumri bülbüller 'ile Hahk'ı seven kullar ile, çağırayını Mevlam seni (6),,
(6) Yünus Emre Divam, s. 179-80, (Tercüman, ıooı. T. EserL
246
KENDİNt BiLMEK
İns~n insan olur da, veli-nimetini her şeyden çok sevmez mi hiç? Mem~de bir süt çocuğunu düşünün, eğer annesi ve. babas~ veya başkası ona bakmazsa, yedirip içirmez, ~ltını temizlemezse, yaşayabilir mi kendi kendine o bebek? Elbetteki yaşayamaz ölür. Bu insan y~vrusuriun bakıma olan ihtiyaç devresi yıllar sürer, hatta tahsilini bitirip, ekmeğini ve hayatını kaza,nmaya başlayana kadar dev~m eder. Eger bu i:q.san, ekmeğini eline alınca kimseye ihtiyacı kalmayıİı.ca, kendini o raddeye getiren· veli-nimetini unutuverirse, onlan görmezlikten gelirse ana-bab~, evlad kardeş J;ıukükunu bilmezse, ona insan deriir mi? Halikım unutan ve kulluğunu bilmeyen, nimetlerine sükretmeyen bir kul ile o insanın ne farkı var? Her ikisi de nankör· asi, sevniru.Ş ya.ratıimış, beslenmiş büyütülİnüş ama,., sevgi. nedir bilmez~e. büyük küçük saymazsa, yaşamasın o _kişi bl.J. Dünya'da insanım diye. Çünkü kendini biİmeyen bir insan başkasını da bilemez. Kişi kendini bulduğu ve bildiği an<:~.an itibaren ilk önce kendini tanımalı «ben neyim ·kimim, niçin yanın, varl:ı,ğıriı tesadüfi bir varlık mı yoksa bir gaye için mi var. oldum yaratıldım, . o gaye nedir benden ne isteniyor, varacağım yer nedir nasıldır, orad~ benden ne istenecek, ömrünü nerı;ıde . ve nasıl g-açirdin mi denecek, ben ne cevap vereceğim, kimin· huzurunda mahkeme önüne çıkacağım, netice. ne olacak, sonunda ne olacağım nereye gideceğim?, gibi sorular sorarak kendini tanıması, ne idi, ne oldu ve ne oiac~ğıhı bilmesi lazımdır. insanın kendini bilmesi, vazifesini ve kulluğunu bilmesini gerektirir. kullu~nu, Yaratanını; büyüğünü kÜçüğünü, hak ve h~kukun ne olduğunu bilmeyen kendini bilmiyor demektir.
Peygamber efendimiz bir hadisinde : «yazıklar 9lsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun ona, demişler, kimdir bu bedb.aht. kişi ya RasUJ.ellah diye· sorduklı;ınnda : «ebeveyni (anne-babası) ' nin vey•a, birinin ihtiyarlli.ğına yetişip de (böyle bir fırsata rağ-_ m'enl Cennet'e girerneyen kişi» buyurmuşlardır.
Ne ganbtir ki; insan oğlu, ebeveynine hayat borçlu olup; bakmak mecburiyetinde bulunduğu halde, onlara bı;ıkıp bakıştırdı diye, Cenab-i Hakk, büyük lutfiyle, o kulunu Cennet'le mükafatlandınyor! Büyüğünü bilmeyen, Allah'ını bilmez, Allah'ını bilen, buyüğünü de bilir. Bu meyanda, Peygarp_berimizin :
247
«Kinı ki, Allah'a ve Alıiret gününe inanıyorsa; akrı:tbi:Harımn hükfı.kıuıa. riayet etsin, sözü, ne ka,dar · ·yerüıde ve manidardı!",
· Buraya kadar arzediJ..en hususlardan anlaşılır ki, jnsanm, içerisinde bulunan bu İlahi ve fitri sevgisini en doğru yö"nde geliştirmesi, kendi menfeatı ve insanlığınui gereğidir. Ei1 doğru yonJ}n· de, İlahi ve ·ebedi olanı hususunda şüphe yoktur.
- • t
Her şeyin sahibi ve. Halıkı ola,n Allah-u Teala ve onun en çok sevdiği, bizlere de ·omi sevmek ve itaat ·etmekle arnrettiği iki cihan serveri, insanlığın peygamberi Hz. MühFtmmed (aleyhisselam) 'den başka, sevgiye en layık olacak kimse yoktur ci: handa. Müslüman olanda, yoktur buna inanmayacak İnsanı tnsan..:ı kamil yap~cak, madde süfliliğinden, mana ulviliğine yük-: seltecek budur ancak. Hatta ve hatta Cem1et'i sevmek ve ona
. girmek ile, Cehennem'den korkmak ve- ona .girmeniek içiri ya-pılan ibadet ve bu esasa da yarian · sevgi bile, enaniyetten başka bir şey değildir olgun bir insana göre, Neden olmasın; sana çok . kıymetli bir hediye gönderen ulu bir kişiye mi verirsin sevgilıi, takdir edersin onu, yoksa o hediyenin kendisine, veya getiren uŞağa mı? Seni s·en yapan o, bu kainatı emrine arnade kılan o. Cennetin Cehennem'in sahibi o, yakacak O, ba,ğışlayacak odur. Öyleyse ey akıl sahibi mantık sab.ib.i insan, Allah'a yöne.l, ·. ona yüiünü Çevir, gerçek kulluğuim ancak ona· yap, itaatına ;ve· . zasına gir, akıllılık budur başka yok. ·-
«İy yaranlar .iy lıardaşlar, ·kime diyem ahvalimi. Ya şu benim bu derdün?.ün, dermanını kim ne bile
Alem derman olui-ısa, sensüz derman olmayısar · Sensüz derman nice ola, çün göniilde dost sevile
. . Ölüp sin~ (mezciraJ girürisenı, etüm teniim çürimeye · Aynlmayc;mı sevdüğümden, çün giderin sevgiyile
Ol dost ile benüm işüm, ölüp dahi bitmeyiser Bi:m nice ola lıi1rı bite, çün g~nülde dost sevile (7 J,
s·EVGİ, İT.f\AT VE ÜLGUNLUK
itaat başka, olgunluk başkadır. Farz olduğu ve din emre.ttiği -için namaz kılıyorsan eğer, dine itaat etmiş ve farzı yerine
(71 Yünus Emre Divanı, s. 135, Parça. 147.
248
getirmiş sayılırs~. Bu iyidir hoştur amma, d;:ılıa iyisi ve olgun olani i.:.e, bu. ibadetini, insan olarak ya,ratılışının ve bunca ni-· metler. iç!nde :yüzdürülüşiliiün bir şükram olarak yapmahdır. Peygamberimiz e:i'endiinize «ya Resıllellah, Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günallJ.arını aff·attiği ve bütün kainMın ef~ndisi ve peygı:ıprberi yaptığı halde, bu derece (sabahlı;ı.ra, kadar
· namaz, zikir,. ibadet ve göz yaşı ile) kendinizi neden helak ediyor~uz?, dendiği zaman, ~,Bu büyük lutuflarına karşı şükre-dici bir kul olmayayım mı:,? diye cevab verirlerdi. . ·
İnsan bir fakire vercllği sadakayı ve y;:ıptığı iyiligi, din em- ' rettiği içüı yapmışsa, dine itaat etmiş· sayılır, fakat insanlık
duygusiyle vicdanını razi· etmek, fakire karşı kendi içinde duyduğu acıyı ve sızıanınayı gidermek içinse, işte olgunluk budur. Yalan f:.öylemekten, hiyEi.netiik etm~lüen, hırsızlık ve her türlü haram işiemekten vs. imtina etmesi, bunla.rın cezasından kork-
. tuğu için ise, · .. dine ve kanunlara itaat etmiş E.ayılır Ama kötü okj.ukları, insanın şeref ve haysiyyetine ters düştükleri ve olgunluktan uzaklaştırdıkları için imt~ı;ı ediyorsa,. işte olgunluk budur, yücelik budur, şeref ve şan budur.
. Gelin şu ibret · sahnesini beraber seyredelim, kulluk ve sevgi neyimiş görelim ; Allah'ın kullarından biri olan Rabıa el Adeviyye'yi bir gec-e yarısı munacaatında dinleyelim .: «Allah' ım! Cennet'in~ girebilmek için sana ibadet ediyorsam; o Cennet'in bana haram olsun! Ceheniu~m'inden korktuğum içinse ·eğer, orad•Rn bede:nim hiç kurtulm~sın, ileFebed· Nar'ında yansm! Eğer bu ibadeti~n. yakarışlannı· ve göz yaşla.rıni,' senin cemiHiı:ıe ve rırana kavuşmak içinse, ·beni o güzeıl cemalinden ayır-ma! Rıza-i ulühlyyetinden mahrum etme"! · ·
· BÜtün kulluğun, evliyalığırt, tasavvufun, zahidliğin ve abidliğin, hatta ve .hatta, en yüce kemaliyetin ve olgunhığun zirveE.İnin arşına oturmuş bir inanç ve kulluk bu.
«lşkurı :aldı berıden beni, ba.na seni gere!?. seni Ben: yanaram düni güni, bana. seni gerek seni
. N e var~ığa -sevinürinn, ne yokluğa yirinürem lşl?.ın ile avınııram; bana seni gerel?.. seni
Işkun aşı]?.lar öldürür,· ışl?. denizine taldurur Teçelliyile toldurur, bana seni gerek seni
249
Işkun şa.rabınd:r:ın içem, Mecnun olup tağa düşem Sensin dün-ü gün endişem, bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek, ahilere .ahret gerek · · Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek s~ni
Eğer beni öldüreler, külüm göğe· savuralar Toprağım anda çağıra, barıa seni gerek seni
Yunus'durur benüm adum, gün geldükçe artar odum. İki cihanda maksudum, bana seni gerek sımi (B),
SEVGiNiN AZAMETi
Aklı selimi ile iyi düşünecek olursa insan, bundan öte bir . olgunlUk bi.ıı~maz inan. Çüiıkü insan bu denli olgunluk aşıkı olur ise, ve yalnız onu gaye edinir ise, bu cihan gül gülistaİl. olur. Cemiyet hayatımızda, polis, jandarm~, mahkeme ve hapishaneye ne hacet kalır? Çünkü gördük ıd, . olgun insan olmaya çalışmak, dine ve k~nun~ itaatten de ötedir. Sevgi İlahi yöne tevcih edilebilmişse, ne mutlu o insana. Artık o, Allah'ın rızasmdan başka bir şey düşünebilir mi? Allah'ın rızasında ise, hiÇ kötülük olurmu? olmaz elbet.
Yalnız Allah'ın rızasını düşünen kişinin sevgisi asildir, çüri-:. kü İlahidir. Allah bu sevgi ile kainatı va,r etmemiş midir? Yer-· leri gökleri ve bütün cihanı, sevgili Rasülü, bizim peygamberimiz Hz. MUHAMMED, Cs.aJ efençlimizin yüzü suyu hörmetine yaratmamış mıdır? bunu bizzat Halıkımız hçı.ber ·vermemiş midir?: «LEVLAKE LEVLAK.E, LEMA HALAKTÜ'I-EFLAKE, yani : EGER SEN OLMASAyPIN EY HABtBİM, SEN .OLMASA YDlN~ · · BEN BU CiHANI Y ARATMAZDIM, Bu sözier bütün alemleri yaratan Cenah-ı Hakk tarafından bizim peygamberi:rllize söylen-
. miŞtir. Ne mutlu bizlere ki, böyle bir peygamberin ümriıeti olma şerefine sahibiz.
Ne büyük sözler bunlar All~h'ım. Bu cümleletin manasma eşit tek bir kelime aranırsa: bütün ciham dqlduracak kadar büyük bir SEVGİ kelimesinin · azameti önünde, küçülür gider in:san .
. ·csJ Yünı.ıs Em.re Divam, 5. ı53, Parça 175.
250
,,Arayı arayı bulsam ızunı 1zinün tozına sürsenı yüzümi Hak nasib eylese [!Örsem ·yüzüni Ya Muhammed, canum arzular .seni
Bir mübarek sefer olsa da gitsem K'a'be yollarında kumZara batsam
. Hub _ ( güzelJ cenıalin bir gez, düşde seyretsenı . . Ya Muhammed, canunı arzular seni
Zerrece kalmadı günlümde hile Sıdla ile girnıişenı ben bu Hala yola Ebu-Belzir Ömer Osman da bile Ya Muhammed canunı arzular seni
Ali . ile Hasan _Hü,seyin anda Sevgüsi _gönülde nıahabbet carieZa Yarın nıahşer güni olur divan'da . . Ya Muhammed canunı arzular seiıi
Arafqt dağıdır bizüm dağumuz Anda kabul olu1• bizüm duamuz Medine'de yatar peygamberümüz Ya Muhammed e,anuin arzular seni (9),
Bizi yaratan Allah'ımız, bizleri rehbersiz ve kılavuzsuz başı boş· bırakmamıştır. Niteldm, alemiere rahmet olarak seçtiği, insanlık peygamberi Hz. Muhammed efendimizi bize en mütekamil en olgun ve örnek bir insan ola,ra.k gönderirk~n, ı<Ve iıi
neke leaUi hulukın azıym, yani, «sen ey rasülüm, en yüksek ah-. lak üzeresin, hl,lnda lıiç kimsenin şüphesi o1~asın, Cel-Kalem
·:Süresi, 4. Ayet) demiştir. Sevgili peygamberimiz de, bizzat kendisi, «Benim peygamber olarak {sizlere göndeıilınem, ancak ve ancak, rnekarim-i ahlakı (en yüksek ahl8Jkıl ve en yüce adabı noksansız olarak tamamlamam içindir (lO), buyurmuştur. . ,.
Şu halde hakiki sevgi, Allah'ın rızasında ve peygamberinin sevgisindedir. Bu hususu Yaratan'ımız bizzat bizlere hitaberı
«Ey iman edei:iler, Allah'a itaat edin :ve peygambere itaat edin, CNisa Suresi, 59. Ayet) . buyurmuşlardır. Yani Allah'ın nzası,
(9) Yi:ınus Emre Divaru, s: 178, Parça 12, (Tercüman ıooı Temel Eser).· · tıoJ Bk. eHmariı el GazıUi, İhya'u'ulümiddin, III, 49, Mısır baskısı, tarihsiz.
251
peygainberimize itaat etmekle .ve onun yolundan gitmekle tahakkuk edecek~ir .
. Gençlerimizin ve çocuklanmızm yetiştirilmesi ve . ter b i yesi hususunda, mübarek ve kıymetli tevsiyel~ri vardır. Bunlardan bir tanesine göre onları şu: üç haslet üzere yetiştirmemiz gerek-mektedir: · · .
ı. Rasülülla,h sevgisi,
2 .. ·Onun ehli beytinin ve din i.ıleması ve ulularının sevgi-si,
3. Kur'an-ı Kerim-i okuma,. anlama ve amel etriıe sevgisi.
Kur'an-ı Kerim'in, Nisa Süres~, 80. Ayati'nde buyurduğu ~kim Rasulüme itaat ed.erse Allah'a itaat etnıistiı·, sÖzü ile Al-
. ' . . ~
lah, peyganiberimize ne derece bağlanmamız ve onu ne ka,dar . ' sevmerrfiz gerektiğini açıkça ifade buyurmuşlardır.
İSTİKAMET VE OLGUNLUK
Peygamberimiz, kt?ndine olduğu kadar, hayat arkadaşları' ashab-ı kirama, ve ehH beytine de aynı sevgi ve bağlılığı gös~ teİmemizİ istemişlerdir. Zira onlar çok sevdikleri v~ yüksek ahlaklna hayran ,kaldıkları peygamberimizi, 1 adm:ı adı:in takip ·etmişler; hayatını kendilerine rehber ve .örnek almışlardır. On-
. ların ya.şayış tarzları ve ahlakı da peygamberimizin ahiakından · alınmiş olması hasebiyle Peygamberimizle birlikte, bilhassa
Hulefa-i Raşidin Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. ~Osman ve Hz. Ali efendilerimiziri · hayatlan ve yüksek ahlaklarını kendimize ve çocuklarımıza örnek almalıyız. .
Rasulüllah"efendimizin ŞU ço,k manidar V~ düşündürücü hadisine dikkat edelim, Hadis, camide saflar halinde cemaatle· na- ·. maz kılan müslümanlara söylenmiştir : <~S~.flarımz\ dosdoğru tut~. yoksa birbirinize düşınan kesilirsiniz de lıatır gönül sayma-d8,n vurtir kıı;arsım~ qıJ. ·
İlk bakışta; nama,z saflariyle, müslümanların · birbirlerine dv_Şmanca davranmalan arasındakialaka ne ola? diye düşünüyo~ insan, aina, bu hadisten· sonraki rivayetler, .bu alakayı açıklı-
(ll) et~Terğıb ve't-terhib, I, 176, ;Mısır baskısı, tarihsi:i.
252
ybrlar. Buna göre denmek istenen . şudur sfl,flannızi duzgün tutun ki, kalpleriniz de dÜzgün olsun, aksini söyliyelim : kalplerinizi dürüst tutun ki si:ı.flarınız da düzgün ve d;ürüst olsun . .İn:-_sanın içi istikamette ve dürüst olursa, dışı da öyle olur', dış dav-: ramşlannaı ,insanlarla olan alakalarina dikkat etmeye:n, olgunluk vekarını ve haysiyyetini koruyama.yan insı:mın içi de· haraP.-·· tir. Yani insanın içi ve clışı biribirinin ~yinesidir . .Öyleyse, önce içi:rq,izi, sonra" da dışımızr istikanıetten aYırma,malıyız .
. İstÜcametin ve doğruluğun kıymetini ifade eden şU: hadisi şerire de dikkat edelim : Kendisine «ya Rasfılelllah bana öyle
l • \ . . . •
bir şey tavsiye et ki, başka bir şey-e ve kimseye daluı, ihtiyacım olmasın, diyen. sahabi Süi'yan b. Apdillah'a peygambeİimiz şöyle demişlerdir : «Allah'a. iman ettim de! ve gereğini yap. İsÜkameiten ayrılma (12). Demek ki,_ olgunluk ve istikamet, iç ve dış dürüstlüğüdür. · sadece olgun insanlara yarptşan inanç, sevgi ve tutumdur.
i '
Netice olarak insan oğlu Cbaştaı büyükler), küçüklere ve gençlere örnek olacak bir şekilde; peygamberimiziri güzel ahlakını benihıseyerek,. söz, tavır, hareket ve dıwramşlarını, elinden geldiği kadar, Vicdanının gösterdiği ve olgUn. insanların senibolize ettiği yöne hemen çevirmeli, bu hususta zerre kadar ihmal 'etmemeye ve taviz verrriemeye gayret .göstermelidir.
Burada çok mÜhim bir husus :vardır : «et-tahliye süınıne et-·. tahliye,, ya:rii, · «Önıce· temizl:Hı:, sonra güzellik, prensibi gereğin
ce, olgun ins.an olabilmemiz için kazanmamız ve beni:q:ısememiz gereken güzel ahlak prensiplerini yaşayabilmemiz -için, · ônce · onlar,a zıt düşebilecek kötülükleri içimizdem sÖküp atmamız gerekir. Kıymetli bir ş~yi:rİıizi koyacağımız ka.bunız boş olmazsa onu koyamayız. Bu bakımdan, çocul<J.atımiza ve -gençlerimize ilk önce bu gerçekler işlenmeli, tertemiz sevgileri-iyi yÖne .sevkedilmeli, eğer· varsa kotü sayılabilecek aııŞka:tılıklar · atılmalıdır.
. . . . insana yararlı veya zararlı olan her şeyin en iyİsini, her ~e
yi yaratan Allah bilir ·demiş ve bunda ittifak etmiştik. « İyidir ya,pın». dediği her. şey hiç şüphesiz iyidrr, insamn · leyhinedir, olglinluğa ve rıza-i İlahi'ye götüiür. «Kötüdür, haramdır, yap-
Ci2l · Riyadu's-Salihin, s. 60, .Mısır baskısı, tarihsiz ..
253
mayıiı,_ dedlği her şey de, hiç Şüphesiz kötüdür, ·insanın aleyhinedir, onu olgunluktan ve rıza-ı İlahi'den uza;kla,ştırır .
. Herk~se malumdur ki, insan bu dünyada tek başına değil, . diğer hem-cinsleriyle topluca bir halde yaşamaktadır. Yaratan'' ımız, .bize· vermiş olduğu bol-nimetlerden faydaii:ı,nma,k husıl"'-' sunda hepimize eşit haklar tanımış, her ferdin helal yönden rızkını kazanmasını, -başkalarının hak ve· hukukuna, şeref ve ·haysiyyetine saygi duymasını eınretmiştir.
Bu hususta, yüce dinimizin bir çok prensiplerinden bir tanesi : «Kendin için sevdiğin.i, başkalan için d-e sev ve iste, sevmediğip.i, başkalan için de sevme ve isteme» der.· Bu prensip, cemiyet hayatımızın refah ve selameti için ne kadar kıymetlidir. Buna göre kişi, toplumun ve ekseriyetin faidesine olabilecek bir husılsu, sadece kendine mal edemez.
· Gene cemiyet hayatımızia ilgili olarak, İslam'da şu kaide-i külliyye mevcuttur: ,,La darara ve la dırar» yEmi «Ne kendine. ne de başkasına zarar v·enne yoktur, İnsan, önce kendisinden .başlayarak, zararlı olan .her şeyden ferağat etmelidir. Mesela, ·sağlık ve sıhhat, in.Sanın en değerli bir hazinesi ve Allah'ın ken-dine vermiş olduğu bir emanettir. Onsuz ne ibadetin, n:.e de arnelin bir meymenatı yoktur. O sıhhatini ~oruması insa:p.a; far:z;dır. Bunun için de, sıhhate zararlı ne varsa, onların hepsini yok etmesi gerekir. İçki, sigara, kumar, kıskançlık, kin VS. gibi afetlerden, şiddetle kaçınması ınuhak:kak lazımdır ve! kendi :rnenfeatinedir.
İnsanlar ve bilhassa gençler- için yaygın bir şekilde, alışkanlık haljne gelmiş bulunan içki ve sigara gibi, tehlikeleri ve zararlan Umen tesbit edilmiş habis şeylerden, bir an evvel kurt'qlmak, akl-ı selim sahibi her insan için şarttır. Bunun üzerinde azimle durup kurtı.ılınalıdır eğer alışmışsa bir insan. Btı husus ihmal edilmemeli, ertesi güne bıra;kılmamalıdır, ertelemenin İnsana pek gereldi olan AZM'i ve SEBAT'ı zayıflattığı, bel..: ki de yok ettiği bilinmelidir. İnsan bu gibi basit hususlarda zı:ı,yıflattığı veya yok ettiği aziın ve sebatını, çok daha mühim olan yerlerde bulaınayacağından korkmalıdır. Halbuki olgun
'bir. ip:san olmak isteyen kişiye en çok lazım olacak cevher; şüphesiz azim ve sebattır, fedakarlık ve sabırdır.
254
1
ı ı. i
NETİCE
insanda fıtri olan sevgiyi, iyi yönde· geliştirmekle, gençlerimizd~ ve çocukıa,nmızda arzu ettiğimiz eğitim ve 'terbiyeyi gerç_ekleştirebileceğimize inanıyoruz.
İnsanın önce kendini ve Ra,b'bını t.anıması, bu kainatla be"" • raber, kendi yaratılışının hikmetini kavraması, Yaratan'ına,
kendine ve başkalarına karşı yapması gereken. vazifelerini, hak ve hakikate uygun olarak, olgun insanlara yakışır bir biçimde, eda etmesi lazımdır. Her şey, iç arzusu ve isteğiyle, gönülden gelen ~şk ve sev:giyle ola,cağına göre, bize en yakın olm;;ı.İan se-
. bebiyle, ta,lebelerimiz ve üniversite gençliğimize bu sevgiyi nasıl verebiieceğimizin hesabı yapılmalı.
1 .
Talebelerimiz, aile ocağından belki· de ilk defa kopup . bize gelmişlerdir. Yani bir aile ocağı sevgisinin mahrümiyeti içindedirler, baba,lık alakasının sıcaklığından mahnimdurlar. Geldikleri bu yeni yerleriiide, onların bir çok ihtiyaçları, dertleri ve halledilmesi gereken problemiert olacaktır. Fali:.ültelerdek:i: hocalanndan başka; onlara babalık yapaca:k daha yakın kimse yoktur.
. . -O halde hoca, ayın zama,nda bir babalık şefka,tini Vl3 yakın-
. lığım da daima talebesine gösternielidir. Talebe, derdini rahatça hocasına açamıyorsa, hacasından bu. ba,balığı göremiyor demektir.
Kanaatimize göre, hocalık vazifesi, sadece öğretmek değil, aynı zamanda terbiye etmektir. Bunun için ders dışında da talebe·ile ilgilerirnek gerekir. Onda hasıi olabilecek menfi fikir ve düşüncelerden hocam.n haberdar olması ·gerekir ki, onları dü- · zeltebilsin, doğru yöne tevcih edebilsin.
YÖK tarafindan yeni ihdas edilen talebe müşavirlikleri, bu yönden takdire şayan -bir. karardır. Muayyen bir sımf, bir hocanın müşavirliğille verilmiştir. Talebeleriyle yakından ilgilenip,· onları bu babalık şefkat ve alakasından mahrum etmemek için, müşaviF hacaya bu sayede fırsat çıkmıştır.
Bu. talebelerimizin her şeyden önce, kaldıklan yurtlann-4aki ihtiyaç ve problemleri giderilmelidir. Msl. talebeniri temiz-
255
leneceği,· yemek yiyecegı, ders ça:lışac~ğı~ dinleneceği,. istediği zaman yatıp 'rah~tça uyuyabileceği ve ibadet edebileceği yerler, sıhhatli bir biçimde temin edilmelidir. ' ··
Bu zarüri ihtiya;çlar temin edilmeden, talebede huzur. beklemek beyhüdedir, huzursuz. olı:ın. bir insana sevgiden balıset- ·
. inek dahi yersizdir. Çalışınahin verimsizdir. Talebelerin bu za- · rüri proble:İnleİini, müşavir hacaHır bir araya gelerek- gö:tüşme-
. li ve halli için· gereği yapılmalıdır. Hem de manevi mes'üliyetini hissederek Her hoca ve öğretmen, talebesini, bu a~iz vatana ve· millete hayırlı bir evlad ve yanirlı ·bir vatandaş olarak çıkarma;k mes'üliyetinin şuur ve idrakı içinde bulunmalıdır.
-Bu hususta, sevgili Peygambarimizin şu hadisleri, 'na kad~::-:.r
manidar ve düş'9-ndürücüdür :. «Kendilerine peyg~:mber olarak gönderildiğim ey müslümaıilarl siz hepiniz çobansınız, ·hepiniZ riayetinizde bulunan (görevlisi, . arrı..iri, velisi, · üstü, hocası . vs. gibil kişilerden mes'ulsünüz. Devletin reisi bir çobandır, halkından mes'uldür. Adam e·.,;inde bir çobandır, . ev hallkından mes'uldür. Kadın kocasİnın ve çocuklarının evinde bir çoban.,. dı:r. o evdeiri her şeyin korunmasınd~m mes'uldür. Hizmetçi efendisinin evinde ve malında bir çobandıı·; onu: korumftktan ıries'' uldür. Ve kişi babasınm malında bir çobandır onu korumaktan mes'uldür. (Hulasal Hepiniz çobansınız, hepiclz riayetinlzde:ıti lerden mes'ulsünüz ( 13) . . .
Hadiste iki' defa geçen «hepiniz, kelimesiyle, baba. ailesüı- · den ve çocuklarından olduğu kadar, hocanın da, tı=ılebesinden rİıes'ul olacağı inka~ edilemez. «BaP.ıa, bir harf öğrete~n. ben kölesi olurum» diyen Hz. Ali Efendimiz, ·h oc~ ve öğretmenierin değerlni dile getirirken, bu mes'üliyet ve şuurla ·talebesi:p.e
. sağlam imam: güzel ahlakı ve terbiye-Yi; ilim ve irfanı veren,. vatan ve insan sevgisi aşıiayan, onu za,rarlı değil, her yönden yararlı bir vatandaş olarak yetiştiren .·hocaian kasteddiği kanaa~-indeyiz.
. ' (13) Fetlıu'lbart şerhu'l-Buhari, VI, 107 CITK babsil, Ka.hire, 1959; el-Lü'lü'
256
ve'l-mercan fime't-tefeka 'aleyhi'ş-şeyhan, II, ·22!34 Cım. 1199), -K~ire, 1949; el-Cami'u's-sağıyr: .. , II, 95, (lcüll mad.l·, Kahire, 1939.
,:.
.''İlim ilim bilmekdür, ilim kendün bilmekdür Sen kendüni bilmezsin, ya nice okımakdur
/
Okımakdan mana ne, kişi Hakk'ı bilmekdür Çün okıdun btlmezsin, ha bir kurı emekdür
Okıdum bildüm dime, çok taat kıldum dime Eri Hak bilmez iseri, abes (boşJ yire yil (koşJ'mekdür
Dört kitabun ma'nası, bellüdür bir. elifde 'Sen elifi bilmezsin, bu nice okımakdur
Yiğirmi dokuz hece, okısan ucdan uca . Sen elif dirsin hoca, ma'nası ne dimekdür
Yunus Emre dir hoc:p,, gerekse var bin hacca Hepisinden eyüce, bir gönüle girmekdür (14).
(14) Yunus Emre Divam, s. 75- 76, parça 52, Tercüman, 1001 T. Eser.
/
257