okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · ergenekon ve balyoz’da hapishanelerin...

20
Bir gecede ülkemiz ‘hainler’ ve ‘kahramanlar’ diye ikiye bölündü. O gece belki ölen de öldüren de, sivil de asker de -niyetine göre- kahraman oldu. Aslında bir gecede gerçek hainler kay- bederken, ‘hero’lar niyetiyle kazandı. Neymar’ın transferiyle Bar- celona’nın Messi–Neymar– Suarez forvet hattı bozul- muş oldu. Barça’nın forvet hattında 2006’dan bu yana değişmeyen tek isim Messi. Kimler geldi kimler geçti ama Messi hep ora- daydı. Hainler ve ‘Hero’lar Messi hancı yanındakiler yolcu 14 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 257 WWW.TR724.COM — @TR724COM EFE YİĞİT’İN DOSYASI 17’DE SİNEM ÖZDEMİR’İN YAZISI 11’DA 9 34 okul, 109 öğrenci yurdu ve 15 üniversiteyi keyfî ka- rarnameyle kapatan AKP hükû- meti son üç ayda 1,5 milyar TL’yi 10 yeni hapishane inşa edilme- si için tahsis etti. Bu parayla 24 derslikli 191 ilkokul yapılabilir. Aynı şekilde 25 derslikli 168 lise ya da 954 spor salonu da inşa edilebilir. Ya da 10 milyon 250 bin talebenin bir aylık okul mas- rafı karşılanabilir. 2019’a kadar yeni hapishaneler için harcana- cak toplam tutar 5,2 milyar lirayı aşacak. Veren’in yalanları ve patlayan son lastik! Biz dünyaya ne verebiliriz? SEMİH ARDIÇ’IN ANALİZİ 2 VE 3’TE Okul kapatanlar hapishane açıyor A S dı Nurettin Veren. 40 yıldan beri Fethullah Gülen ile birlikte olduğunu, hareketi birlikte kurduk- larını iddia ediyor. Anlattığına göre her şeyin yarısı onun eseri! Ama var- sa, Camia ya da Cemaatin günahla- rının hiçbirinin ortağı değil kendisi. Her söylediği, yatsıyı görmeyen mum hükmünde. Cemaat paranoyasın- dan pay kapmaya çalışıp ‘perde ar- kası’ şarlatanlıklar yapıyor. osyal hayatın içinde olmak, özel- likle kamusallığı güçlü Batı ülke- lerinde ‘sosyal hayata katkı yapmak’ şeklinde oluyor çoğunlukla. İnsanları sürekli ‘bizim soframızda’ ağırlama imkânımız yok. Tabii de değil. Bilakis insanlarla tanışmak, etkinliklere ka- tılmak ve o sosyal hayatı zenginleşti- recek etkinlikler düzenlemek, içinde yaşadığımız topluma bizzat ‘faydalı olma’ anlamlarını taşıyor. ERMAN YALAZ’IN YORUMU 4’TE KEMAL AY’IN YORUMU 14’TE VEYSEL AYHAN’IN YAZI DİZİSİNİN 4. BÖLÜMÜ SAYFA 7’DE [04] Muz Cumhuriyeti’nde bile önlenirdi

Upload: others

Post on 29-Mar-2021

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

Bir gecede ülkemiz ‘hainler’ ve ‘kahramanlar’ diye ikiye

bölündü. O gece belki ölen de öldüren de, sivil de asker de -niyetine göre- kahraman oldu. Aslında bir gecede

gerçek hainler kay-bederken, ‘hero’lar niyetiyle kazandı.

Neymar’ın transferiyle Bar-celona’nın Messi–Neymar–Suarez forvet hattı bozul-muş oldu. Barça’nın forvet hattında 2006’dan bu yana değişmeyen tek isim Messi. Kimler geldi kimler geçti ama Messi hep ora-daydı.

Hainler ve ‘Hero’lar Messi hancı yanındakiler yolcu

14 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİGÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 257 WWW.TR724.COM — @TR724COM

EFE YİĞİT’İN DOSYASI 17’DE

SİNEM ÖZDEMİR’İN YAZISI 11’DA

9 34 okul, 109 öğrenci yurdu ve 15 üniversiteyi keyfî ka-

rarnameyle kapatan AKP hükû-meti son üç ayda 1,5 milyar TL’yi 10 yeni hapishane inşa edilme-

si için tahsis etti. Bu parayla 24 derslikli 191 ilkokul yapılabilir. Aynı şekilde 25 derslikli 168 lise ya da 954 spor salonu da inşa edilebilir. Ya da 10 milyon 250

bin talebenin bir aylık okul mas-rafı karşılanabilir. 2019’a kadar yeni hapishaneler için harcana-cak toplam tutar 5,2 milyar lirayı aşacak.

Veren’in yalanları ve patlayan son lastik!

Biz dünyaya ne verebiliriz?

SEMİH ARDIÇ’IN ANALİZİ 2 VE 3’TE

Okul kapatanlar hapishane açıyor

A Sdı Nurettin Veren. 40 yıldan beri Fethullah Gülen ile birlikte

olduğunu, hareketi birlikte kurduk-larını iddia ediyor. Anlattığına göre her şeyin yarısı onun eseri! Ama var-sa, Camia ya da Cemaatin günahla-rının hiçbirinin ortağı değil kendisi. Her söylediği, yatsıyı görmeyen mum hükmünde. Cemaat paranoyasın-dan pay kapmaya çalışıp ‘perde ar-kası’ şarlatanlıklar yapıyor.

osyal hayatın içinde olmak, özel-likle kamusallığı güçlü Batı ülke-

lerinde ‘sosyal hayata katkı yapmak’ şeklinde oluyor çoğunlukla. İnsanları sürekli ‘bizim soframızda’ ağırlama imkânımız yok. Tabii de değil. Bilakis insanlarla tanışmak, etkinliklere ka-tılmak ve o sosyal hayatı zenginleşti-recek etkinlikler düzenlemek, içinde yaşadığımız topluma bizzat ‘faydalı olma’ anlamlarını taşıyor.

ERMAN YALAZ’IN YORUMU 4’TE KEMAL AY’IN YORUMU 14’TE

VEYSEL AYHAN’INYAZI DİZİSİNİN

4. BÖLÜMÜ SAYFA 7’DE

[04] Muz

Cumhuriyeti’nde bile önlenirdi

Page 2: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

14 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ 02

Okul kapatanlarhapishane açıyor

YOLSUZLUK ve rüşvet üzerine bina ettikleri sistemi ayakta tuta-bilmek maksadıyla mütemadiyen muhayyel tehdit ve düşmanlar-dan bahsediyorlar. 17/25 Aralık 2013’te muhayyel düşmanın ismi ‘paralel’di. Bu manivelanın iş gör-mez hale geldiğini fark ettiklerin-de 15 Temmuz 2016’da bu sefer yeni düşman ‘silahlı terör örgütü’ ve ‘darbeciler’ oldu.

Oysa üzerinden 13 ay geçmesine rağmen Yurtta Sulh Konseyi’nde kimlerin olduğu bile tespit edile-medi. Darbe istihbaratının en geç haliyle bile 15.30’da MİT’e ulaştığı o kadar kati ki son-rasındaki tutukluğu ve askerin kışladan çıkmasının niye yasaklanmadığını kimse izah edemiyor.

ASKERİN SOKAĞA ÇIKMASI İÇİN KANUN 14 TEMMUZ’DA DEĞİŞTİ15 Temmuz’un magazin unsurlarını bilerek öne çı-karan Saray’ın kadrolu kalemleri, MİT’e gelen ihba-ra rağmen niçin o meşum gecenin yaşandığına dair istifhamlardan tedirgin oluyor. Dikkatleri dağıtmak için gündemi farklı konularla meşgul etme telaşına düştüler.

Darbeden bir gün evvel askere terör hadiselerine doğrudan müdahale imkânı veren Emniyet-Asa-yiş-Yardımlaşma (EMASYA) protokolünün İl İdaresi Kanunu’na ilave edilmesi bile başlı başına darbe ze-mini için her ayrıntının düşünüldüğünü teyit ediyor.

AKP lideri Erdoğan, ‘askerî vesa-yete karşı atılmış en büyük adım’ diyerek kaldırdığı EMASYA proto-kolünü neye itimat ederek yeni-den cari hale getirdi?

GENERAL VE ALBAYLARIN İFADELERİ AKAR VE FİDAN’I İŞARET EDİYORDevam eden mahkemelerde ge-neral ve albayların ifadeleri, 15 Temmuz’da klasik manada bir darbe teşebbüsü olmadığını gün yüzüne çıkarıyor. Kimine ‘terör ihbarı var’ denilmiş, kimi ne olup bittiğini anlamak için Genelkur-

may Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın çay-kahvesini yudumladığı Akıncı Üssü’ne gitmiş…

Akar’ın günlerce yazılıp çizilen aksine o gece rehin alındığına dair tek ifade bile geçmedi şu ana dek. Müphem noktalar çoğaldığı halde MİT Müsteşarı Ha-kan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Akar ise sükût hallerini hiç değiştirmiyor. Maske takmış bazı as-ker-sivil bürokratlar ile Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın her safhasından haberdar olduğu 15 Tem-muz üzerindeki sis bulutu dağıldıkça esas darbenin 20 Temmuz’dan itibaren siviller eliyle icra olunduğu tebellür edecek.

LİSTELER DARBEDEN EVVEL HAZIRDIHaddi zatında Hizmet Hareketi’ni tasfiye etmek için hazırladıkları listelerin 15 Temmuz’u müteakip birkaç gün içinde hükûmet kararnamelerine ilave edilme-

934 okul, 109 öğrenci yurdu ve 15 üniversiteyi keyfî

kararnameyle kapatan AKP

hükûmeti son üç ayda 1,5 milyar TL’yi 10

yeni hapishane inşa edilmesi için tahsis etti. Bu parayla 24

derslikli 191 ilkokul yapılabilir.

SEMİH ARDIÇ

HABER ANALİZ

[email protected]

Page 3: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

si neyin emaresidir? Erdoğan, o akşam F-16 savaş uçakları daha havadayken, darbe teşhisini koyması ve “Bu bize Allah’ın bir lütfu. Bugüne kadar yapama-dıklarımızı kolaylıkla yapabilme imkânına kavuştuk” derken niye bu kadar rahattı?

Sual çok ve ikna edici makul cevap maalesef yok. 15 Temmuz’a kadar bütün hazırlıkların tamamlandığı aşikâr. Bu kadar dernek, vakıf, sendika, okul, yurt, üni-versite, fabrika, medya kuruluşu, memur, asker, polis, işadamı, gazeteci, öğretmen ve ev hanımının sadece isim ve unvanlarını alt alta yazmak ve tasnif etmek için yürütülecek çalışmanın haftalarca, hatta aylarca sürmesi icap ederdi.

934 OKUL, 109 TALEBE YURDU VE 15 ÜNİVERSİTE KAPATILDIOysa 23 Temmuz’da yayımlanan ilk OHAL kararna-mesi ile 35 hastane, 934 okul, 109 talebe yurdu, 104 vakıf, 1.125 dernek, 15 üniversite ve 19 sendika kapa-tıldı. Türkiye sathında o güne dek devletin verdiği ruhsatla faaliyet gösteren, hatta ekseriyeti akla ziyan iddia ve mahkeme kararlarıyla kayyım idaresine geç-miş bu müesseselerin darbe ile irtibatı birkaç günde nasıl tespit edildi?

O halde en son ana dek şirketlerin başında bulunan kayyımlar niye tevkif olunmadı? Madem böyle bir illiyet tespit edildiyse bu delilleri darbe iddianame-lerinde niçin göremiyoruz? Okul, yurt ve üniversite açmak da herkese nasip olmaz kapatmak da. AKP bunlardan ikincisine nail oldu. Tarihe dershane, okul ve üniversitelerin kapısına kilit vuran, şehir haydutla-rına eğitim yuvalarının tabelasını indirten, cam-çer-çevelerini kırdıran bir iktidar olarak geçtiler. Hayaldi, AKP marifeti ile hakikat oldu.

PARA YOKLUĞUNDA 5,2 MİLYAR LİRA HAPİSHANE İNŞAATINAAynı AKP iktidarı 52 binden fazla masum insanı ha-

pishanelere doldurdu. 15 kişilik koğuşlarda 40-50 kişi gayr-i insani şartlarda hayatta kalma mücadele-si veriyor. İktidar, tutuksuz yargılama, elektronik ke-lepçe ve ev hapsi gibi ceza muhakemesinin verdiği imkânları değerlendirmek yerine yeni hapishaneler inşa ederek insan haysiyetini hiçe sayan bu tabloyu düzeltebileceği zehabına kapıldı.

Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde vaveyla edenler bugün 600’e yakın bebeğin, bir o kadar çocuğun ve 18 bin kadının zindanlarda tutulduğunu bile bile gıkını bile çıkarmıyor. Buradan cesaret alan iktidar da bir se-nedir mahpus olduğu halde iddianamesi bile yazıl-mamış, daha hâkim yüzü görmemiş binlerce insana gadretmekten derin bir haz duyuyor.

YANDAŞ FİRMALARA BİR KIYAK DA BURADANBaskı ve korkuyla kitleleri sindirmenin Adalet Bakan-lığı’nın bütçesine ilave yük getirdiği de ortada. Adalet Bakanlığı yine adrese teslim ihale metodu ile mayıs, temmuz ve ağustos aylarında 10 hapishane inşaatı-na onay verdi. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlü-ğü’nün bütçesinden de 42 hapishane inşa edilecek. Dolayısıyla hapishane inşaatı için en az 5,2 milyar TL harcanacak. Hak edişlerle bu rakamlar da aşılacak.

Bütçede kaynak kalmayınca çalışanların kıdem tazmi-natına, işsizler için toplanmış paralara göz diken AKP, yüzlerce okul, talebe yurdu, hastane ve spor tesisi ya-pabileceği paralarla hapishaneler inşa ediyor. İsminde ‘adalet’ ibaresi bulunun bir siyasî hareket, adaleti ha-pishane sayısını artırarak tesis edeceğini zannediyor.

AKP namına ne hazin bir tablo demek bile geçmiyor içimden.

Okul kapatanların hapishane açmasından daha tabii ne olabilir ki!

14 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ 03 HABER ANALİZ

HAPİSHANE İSMİ TUTARI İHALENİN VERİLDİĞİ FİRMAADANA/SARIÇAM 385 MILYON TL AKAR MÜŞAVIR VE DIY-MAR INŞAATKONYA/EREĞLI 291.5 MILYON TL KUR INŞAAT-SMS INŞAAT

ERZURUM/AZIZIYE 197.8 MILYON TL ALKE INŞ.-SIBAR YAPISAKARYA 186.5 MILYON TL GÜRBAĞ INŞAAT

ANTALYA/ELMALI 103.5 MILYON TL ARAS INŞAATBOLU/GEREDE 94.3 MILYON TL ARITÜRK INŞAAT

VAN/ERCIŞ 89.8 MILYON TL CEMILOĞLU INŞ.- YÖRÜK YAPI INŞ.MUĞLA/BODRUM 83.5 MILYON TL ATAY TAAH. KUYUMCULUK-ÖZBALKAN PETROL

YOZGAT/AKDAĞMADENI 36 MILYON TL ZEN GRUP MÜH.TOKAT/ZILE 35.1 MILYON TL ARIKAN INŞAAT

10 YENİ HAPİSHANEYE 1,5 MİLYAR LİRA HARCANACAK

NOT: TABLODA GÖRÜNMESE DE KKTC ILE IMZALANMIŞ ÖZEL PROTOKOLE GÖRE PAZARLIĞI YAPILMIŞ KKTC CEZAEVI’NI DE 74.4 MILYON TL IHALE BEDELI MUKABILI METRO MÜHENDISLIK ILE ZEN GRUP ALDI.

Page 4: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

Adı Nurettin Veren. 40 yıldan beri Fethullah Gü-len ile birlikte olduğunu, hareketi birlikte kur-duklarını iddia ediyor. Anlattığına göre her şeyin yarısı onun eseri! Ama varsa, Camia ya da Cema-atin günahlarının hiçbirinin ortağı değil kendisi. Hiçbir zaman olmadığı halde, Zaman gazetesi-nin genel müdürü ve ortağıyım diyor. Sadece bir dönem Samanyolu grubunda idareciliği söz ko-nusu olmuş oysa. 2005’te İşçi Partisi’ne kaydo-lup ulusalcı olmaya karar vermiş. 2009’dan son-ra ise tam ters cepheye geçip Akit gazetesi ya-zarlığı yapmaya başlamış. Hem ulusalcı, hem İs-lamcı. Ya da zaten her ikisi iken, Cemaat yapısı-na ‘mütedeyyin gözüküp’ sızıp; vakti geldiğin-de tasını tarağını toplayıp ayrılmış biri.

Kurduğu şirketle çevresini dolandırdığını eşi ve çocukları anlattı yakın zamanda. Cezaevinde ol-masının sebebi, adam yaralamaydı. Ancak ha-vuz medyası ve kendisi başka takdim etmişti olayı. ‘Gülen’i deşifre etti o yüzden hapiste’ ya-lanı uydurulmuştu. O yalan da daha o gün çök-müştü. Veren, H. Dönmez ve Z. Dönmez adlı ki-şileri yaralama suçundan Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kesinleşen hükmü nedeniyle ce-zaevine girmişti.

İftiraları, sonrasında da sürdü. Kendi anlatımla-

rına göre 17-25 Aralık sürecinden sonra defalar-ca savcılıklara gidip tanıklık, yani müfterilik yap-mış. 2006’da Cemaat aleyhine verdiği ifadele-rinin bulunduğu 8 saatlik videosunun kayıp ol-duğundan yakınıyor. 15 Temmuz öncesi her şeyi anlatmış ama onu dinleyen olmamış. Her söyle-diği, yatsıyı görmeyen mum hükmünde. Cema-at paranoyasından pay kapmaya çalışıp ‘perde arkası’ şarlatanlıklar yapıyor.

JEOPOLİTİK EVLİLİKLER KOMPLOSU....En son Can Dündar ve Enis Berberoğlu’nu yaz-dı. İddiasına göre Enis Berberoğlu’nun kızı Di-lara Berberoğlu, Ekrem Dumanlı’nın geliniymiş. Kendi komplolarını kaleme alırken sınır tanıma-yan bir şizofreni yaşıyor anlaşılan. Aynen şunla-rı kaleme aldı:

“Daha önceki yazılarımda FETÖ’nün planladığı jeopolitik evliliklerini anlatmıştım. Örgüt içeri-sindeki jeopolitik evlilikleri tek tek, isim isim, ki-min kızı, kimin oğlu ile evlenecek şekilde plan-layan FETÖ, aynı zamanda örgütün başında-ki üst düzey işadamlarının, devletin içindeki ör-gütten olmasa da, önemli devlet adamlarının, oğullarını, kızlarını tespit ederek, belli yönlen-dirmeler ile ele geçirilecek hedefler gibi takibe alır, fişler dolaylı yollardan planladığı şekilde ev-

NurettiN VereN’iN yalaNları Ve patlayaN soN lastik!

erMaN yalaZ [email protected]

0414 ağustos 2017 paZartesi yoruM

Page 5: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

. SAYFADAN DEVAM

lilikler yaptırarak, ailenin ele geçirilmesini sağ-lar. Mesela Can Dündar’a MİT TIR’ları belgelerini kim vermişti? Tabii ki Enis Berberoğlu. Peki, Enis Berberoğlu’nun kızı kimdir? Ekrem Dumanlı’nın gelini. Bu gelin hanım Büyükada’da ne yapar-ken tutuklandı? Yabancı casuslarla provokasyon toplantısı yaparken. Yani örgütün içinde ve dı-şında kullanılabilecek elemanları, FETÖ hedefi-ne girecek S 400 füzeleri gibi planlar ve yönlen-dirirken.”

BERBEROĞLU’NUN KIZI HİÇ EVLENMEMİŞ Kİ...Halen haksız yere tutuklu bulunan Enis Berberoğlu’nun kızı Avukat Dilara Berberoğlu öğrenimini devlet okullarında tamamladı. Ga-latasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Bırakın evlenmeyi nişanlanmamış bile. Büyüka-dada toplantıda olduğu, tutuklandığı da koca bir yalan. Ekrem Dumanlı’nın oğlu var mı peki? Var ama 4 yaşında. Güler misin ağlar mısın! S 400’ler konusuna girmeye gerek yok sanırım...

Yalan internette ve sosyal medyada patlayınca Akit apar topar, Veren’in yazısı-nın o bölümün kaldırdı ta-mamen. Yazının diğer kısım-ları ne diyor peki? Veren, sa-dece Berberoğlu’na iftira at-makla yetinmemiş. Yazar ve Romancı Elif Şafak ile Refe-rans Gazetesi eski genel ya-yın yönetmeni Eyüp Can’ın evliliğini de cemaatin ‘jeo-politik evlilik’ taktiği olarak takdim edip yeni bir yalan daha üfürmüş. Bu evliliği-nin çocuğu ise Elif Şafak’ın

‘Baba ve Piç’ kitabı imiş. ‘Ermeni soykırımı iddi-alarını meşrulaştıran kitap’ diye takdim ediyor Nurettin Veren bu eseri.

KERİNÇSİZ VE NURETTİN VEREN İTTİFAKIElif Şafak’ı suçlarken Ergenekon ağzını kullanı-yor. Şafak, TCK 301. Maddeden, yani Türklüğe hakaretten yargılandı bu kitabı yüzünden. Be-raat etti. Davanın suç duyurusunu kim yapmıştı peki? Ergenekon sanığı Kemal Kerinçsiz... Aynı Kerinçsiz, Agos gazetesi genel yayın yönetme-ni gazeteci Hrant Dink’i hedef göstermiş ona da dava açılmıştı. Dink bir suikasta kurban gitti. Bugün tarihe ve hukuka sığmayacak aymazlıkla konuyu Cemaate ihale etmeye çalışanlar da aynı yapının elemanları. Dink suikastının ayak izleri-nin Ergenekon’a Kerinçsiz ve Veli Küçük Paşa’ya çıktığını da unutmayalım. Belki de Veren geçmiş dönem Kerinçsiz gibiler ile yaptıkları ittifakları deşifre ediyor bu yazdıklarıyla. Konsorsiyum ar-güman üretmeye devam ediyor anlaşılan.

ELİF ŞAFAK ZATEN AMERİKA’DA YAŞIYORDUVeren, ‘F..ö önce Şafak ile Can evliliğini gerçekleştirdi, son-ra Ermeni tezlerini Türkiye’de kitaplaştırdı’ diyor. Gerçek böyle mi? Değil tabi ki. Şa-fak, 2003-2004 döneminde sanatçı bursuyla Amerika’da Michigan Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak ders veriyor. Orada yaşıyor. Ro-man, o yılların birikimi. İstanbul-Amerika arasında, biri Türk diğeri Ermeni asıl-

0504

14 ağustos 2017 paZartesi yoruM

Page 6: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

. SAYFADAN DEVAM

lı iki aile üzerinden Türk-Ermeni ilişkilerinin 90 yıllık tarihini anlatıyor. Romanın kahramanları hem Ermeni hem Türk tezlerini tartışıyor. Zaten bunları Kasım 2005’te Haluk Şahin ile yaptığı bir programın röportajında anlatıyor Şafak, Netice-de 2006 sonunda beraat etti. Eyüp Can ile 2005 Mayıs ayı sonunda Berlin’de evlendi.

Şimdi bu yazıyı okursa Nurettin Veren, “Hah işte Berlin! Bugün f..ö’cülere dünyada en büyük deste-ği kim veriyor!? Almanya! Bak Berlin’de evlenmiş-ler” deyip yeni bir komp-lo yazabilir. Bu işin sonu yok. Komplo makinesi ça-lışıyor.

NAVAZ ŞERİF DAR-BESİNİ YAPTILAR, ALMANYA’DA DA YAPA-CAKLAR!Veren, Cuma günü Akit TV’de Perde Arkası progra-mında Pakistan’da Navaz Şerif’in görevden alınma-sını ‘F..ö yargı darbesi ile Pakistan Başbakanı Şerif’i görevden aldırdı’ diye an-latıyor. Yetinmiyor. ‘Kırgı-zistan ve Azerbaycan’da da darbe yaptılar’ diyor. ‘Almanya’da darbe ya-pabilirler’ diye ekliyor: “Almanya’ya darbe ya-pacak f..ö’cüler çıkabilir. Meşhur ABD derin dev-letine çuval geçirecek f...ö’cüler çıkacak...” Bir sene önce bunlar CIA, BND ajanı şimdi o ülkele-re darbe yapacaklar diyor. Aklınız kesiyor ve ina-nıyorsanız Veren’in yakın dönem yalanları bun-lar. Daha üç beş ay önce daha büyük bir yalana daha imza attı.

ÇİÇEK VE AKSU DYP YERİNE ANAP’A SIZDI YALANITBMM eski Başkanı Cemil Çiçek ve İçişleri Ba-kanı Abdülkadir Aksu’nun Gülen’in talimatıyla DYP’yerine ANAP’a sızdıklarını iddia etti. 15 Tem-muz Darbe Komisyonu’na anlatmıştı bunları. Çi-çek anında yalanladı konuyu. Tabi sessiz sedasız Veren’in bu ifadeleri de komisyon raporundan çıkarıldı. Aralık ayında ortaya çıkan komisyonun ön taslak raporunda, Nurettin Veren’in kitabın-dan şu kısma yer verilmişti: “Cemil Çiçek, Abdül-kadir Aksu, Ali Coşkun, Ali Talip Özdemir Fethul-lah Gülen’e gelmişler ve ‘Hocam, siz DYP’ye ya-

kınsınız… DYP’ye mi girelim, yoksa ANAP’a mı’ diye sormuşlardı. Bu insanlar, Gülen’in talima-tıyla Tansu Çiller’e rağmen ANAP’a geçtiler.”

ORTADA DYP YOK, NERESİNİ DÜZELTEYİM!Çiçek, iddiayı ‘deli saçması’ olarak nitelendire-rek “ANAP kurulurken, DYP diye bir parti yoktu. Büyük Türkiye Partisi vardı, o zaman da ne Tan-su Çiller ne de Özer Çiller söz konusuydu. Benim

ANAP’ta siyaset yaptığım o yıllarda da Ali Talip Öz-demir ortada yoktu. Nere-sini düzelteyim.” demişti.

AKŞENER İFTİRASIMeral Akşener’e kaset ifti-rasını atan da Latif Erdo-ğan ve Veren’di. En ağır cevapla karşılaştılar. Cum-hurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan bile ara-yıp bu iftira karşısında Akşener’in yanında dur-muştu geçen sene. Ya-lan üstüne yalan söyle-yip, sonra bunlardan çark eden bir karakterle karşı karşıyayız.

‘1 NUMARA OLMA HAS-TALIĞI’

Veren ve Latif Erdoğan, bozacı-şıracı misali. CNN’de geçen sene yayınlanan programda Latif Erdoğan, ‘Nurettin Veren büyük bir yalancıdır’ deyince kıyamet kopmuştu. Veren, TV yayınına bağlandı. ‘Latif haddini aştı’ dedi. Karşılığında ‘Kes lan!’ cevabı alan Veren yüklendi: “Taham-mülsüz ve hazımsız bir numara olma hastalığı olan bir kişiyken muhalefette de 1 numara ola-bilirim hastalığını aşamamış.”

Durum aynen buydu aslında. Kendi ağızlarından aktardıkları gibi Nurettin Veren ve Latif Erdoğan gibi hastalıklı kişiliklerin, üç doğruya ekledik-leri beş yalanla binlerce insan mağdur. Onlarca gazeteci, aydın tutuklu. İşin en acı ve tuhaf yanı ise, daha gününde bazen haftasında yalanlanan bunca iftiraları ciddiye alan bir yargı var. Kirli bir halüsinasyon hukuku işletiliyor. Cemaat her yeri ele geçirmiş. Her yerde darbe yapıyor. Herkesi yönetiyor. Bu ikilinin ‘Mazhar Osmanlık’ olup, en yakın akıl hastalıkları hastanelerinde tedavi gö-recekleri günler yakındır belki de. Bu çıldırmışça süren yalancılığın da bir sonu var elbette.

0615

14 ağustos 2017 paZartesi yoruM

Nurettin Veren, Latif Erdoğan’ın katıldığı, TV yayınına bağlandı. “Ta-hammülsüz ve hazımsız

bir numara olma hastalı-ğı olan bir kişiyken muha-lefette de 1 numara olabili-rim hastalığını aşamamış.”

Durum aynen buydu as-lında. Kendi ağızlarından

aktardıkları gibi Nuret-tin Veren ve Latif Erdoğan

gibi hastalıklı kişilikle-rin, üç doğruya ekledikleri beş yalanla binlerce insan

mağdur.

Page 7: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

DİZİ0714 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ

04

15 TEMMUZ sorularının çoğu Erdoğan’a odaklanı-yor. Rolünü kötü oynuyor, ağzından çok şey kaçırı-yor. “Yalan söyleyenlerin güçlü hafızaya ihtiyaçları vardır” derler ama Erdoğan irticali konuştukça sü-rekli çelişkili şeyler söylüyor, senaryoyu batırıyor.

Darbeyi kendi ifadesiyle “öğleden sonra” veya en kötü ihtimalle 16.30’da öğrenen Erdoğan niye gü-venli bir sığınağa girmeyi, oradan açıklama yapma-yı düşünmedi de “cunta uçaklarının” fırıl fırıl dön-düğü İstanbul’a gelmeye karar verdi?

Erdoğan’ın otelden ayrılarak helikopterle indiği Da-laman Havaalanı aynı zamanda askeri bir havaalanı. Havaalanının yanında Deniz Kuvvetleri’ne ve Hava Kuvvetleri’ne bağlı iki komutanlık bulunmakta. As-keri darbe ile güvenlik tehdidi yaşayan Erdoğan’ın askerlerin de kullandığı bir havaalanı üzerinden İs-tanbul’a gitmesi büyük bir risk değil mi?

Niçin İzmir, Bodrum ve Çıldır’daki uçaklarını tercih etmedi?

Akıncı Üssü darbecilerle kaynıyor ama İstanbul’a gelişte Akıncı Üssü’nden kalkmış bir F-16 uçağı Er-doğan’ın uçağına eşlik ediyor! Ve Erdoğan bu pilo-ta güveniyor!

Darbe olurken ve Atatürk Havalimanı’nın darbeci-ler tarafından işgal edildiği herkesçe biliniyorken İstanbul’a yola çıkmanın açıklaması ne olabilir?

Mutlaka bir yerlere gitmeyi düşündüyse mesela darbecilerin hiç ilgilenmediği ve işgal etmediği An-kara-Esenboğa Havalimanı’na inmeyi niçin düşün-medi?

VEYSEL AYHAN [email protected] @veyhann

4. BÖLÜM: Muz cumhuriyetlerinde

bile önlenirdi

Page 8: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

DİZİ0814 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ

Kendisine suikast yapılmasından korkan, ‘beni ze-hirlerler’ diye Saray’a yemek tahlil laboratuvarı ku-ran Erdoğan, Flightradar24.com’da ne zaman, ne-rede olduğu herkes tarafından rahatça görülebilen bir açık hedefe nasıl binebildi?

Bu, ‘Buyrun beni vurun’ anlamına gelmez miydi?

Tüm bu sorular ve veriler ışığında net olan bir şey varsa o da Erdoğan’ın girişimden haberli ve kontrol altında olduğundan emin olmasıydı.

4 AYRI UÇAKErdoğan, A Haber’e verdiği röportajda, o geceki kaçış planından övgüyle bahsederek, darbecileri şaşırtmak maksadıyla önceden belirlenmiş 4 fark-lı havaalanında (Dalaman, İzmir, Bodrum ve Çıldır/Aydın) 4 farklı uçağın hazır olarak bekletildiğini söylemişti.

Normalde Ankara konuşlu olan bu uçakların dört ayrı meydanda hazır olarak bekletilmesi için epey zaman gerekiyor.

Ankara’daki uçuş ekiplerinin çağrılması 1 saat, mü-rettebatın reaksiyon göstermesi ve havaalanına intikali 3 saat, uçuş için yer hazırlığı ve uçuş önce-si kontroller 1 saat, uçakların Ankara’dan gidilecek meydana intikal süresi 1 saat, gidilen meydanda ya-kıt alınması ve yeniden uçuşa hazırlık 1 saat. Toplam 7 saat.

Erdoğan darbe girişimini çok önceden bilmiyor ol-saydı bu uçaklar o akşam oralarda bekliyor olabilir miydi?

Darbe yapmaya kalkışanların ilk hedefi en üst dü-zey siyasilerdir. Darbeci askerler her nasılsa “Tav-şan kaç, tazı tut” oyunu oynarcasına Erdoğan’ı ya-kalamamak için mücadele veriyorlar!

Uçak bekletmedeki ilginçlik CHP Genel Başkanı Ke-mal Kılıçdaroğlu’nun da dikkatinden kaçmamış ol-malı ki şu sözleri söylüyor:

“Erdoğan darbeyi önceden bilmese, 3 ayrı yerde uçak bekletmezdi. Önceden haberiniz var demek-tir. Darbeyi öğrendiği zaman bu uçaklar hemen kalkıp gelebilir mi? Bilinmeyen çok şey var.”

MARMARİS KOMEDİSİ – TAVŞAN KAÇ TAZI TUTErdoğan’ı alıp Ankara’ya götürmek emrini alan Özel Kuvvetler helikopteri saat 22.00’de İzmir’e iniyor. Kendilerine operasyonun 01.00-01.30 civa-rında olacağı söyleniyor. Hazırlıklar tamamlanıyor. Daha sonra operasyonun iptal edildiği emri geliyor. Ve birlik tam 4 saat burada bekletiliyor.

İptal emri gelmese operasyon hedefe ulaşabilir. Fakat operasyon timi Erdoğan, İstanbul’a hareket edene kadar bekletiliyor. Erdoğan, 00.24’te CNN’e bağlanıyor. Halkı sokağa çağırıyor. Saatler geçiyor. Salalar okunuyor. Herkes Erdoğan’ın İstanbul’a git-

9. SAYFADAN DEVAM

HERKES ERDOĞAN’IN İSTANBUL’A GİTTİĞİNİ BİLİYOR AMA TİMİN BUNLARDAN HABERİ OLMUYOR!

Page 9: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

DİZİ0914 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ

8. SAYFADAN DEVAM

tiğini biliyor ama timin bunlardan haberi olmuyor!

Ne zaman ki Erdoğan’ın uçağı saat 01.43’te Dala-man’dan havalanıyor. Erdoğan’ı alacak askerlere Ankara’dan operasyon emri geliyor.

Başlarında Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmeza-teş’in olduğu birlik Marmaris’teki otelin bulunduğu bölgeye saat 03.30 civarı ulaşıyor. O sırada Erdo-ğan çoktan İstanbul’a inmiş bulunuyor.

İLGİNÇ TALEPCumhurbaşkanına yönelik suikast girişimiyle il-

gili davada konuşan Özel Kuvvetlerde Görevli Yüzbaşı Muammer Gözübüyük şöyle bir talepte bulundu:

“O gece Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü polis-lere ‘Buraya askerler gelecek. Gelmezse sağı solu tarayın çatışma çıkmış görüntüsü verin’ diye ko-nuşmuş. Cumhurbaşkanı’nın Koruma Müdürü’nün de gelip ifade vermesini istiyorum”

Bu ifade doğruysa sadece belli isimler değil tüm cumhurbaşkanlığı kadrosu işin içyüzünü biliyor ama susuyor.

1 TSK’yı uyarır, karşı önlem alabilirdi. Tek bir as-ker kışladan dışarı adım atmaz 249 insan hayatını kaybetmezdi.

2 273 bin kişilik dev polisi teşkilatını harekete geçirebilirdi. Polisi kullanmayı o kadar düşünmü-yor ki İçişleri Bakanı Efkan Ala, darbe girişimini saat 23.00’da MİT Müsteşarı’ndan öğreniyor.

3 15 Temmuz’da da darbe bildirisi okunan ve her darbenin en kritik mekanı olan TRT’yi ve diğer TV kanallarını polis gücüyle erkenden korumaya al-dırabilirdi.

4 6,5 saat beklemeden TV’lere çıkıp darbeyi de-şifre edebilirdi. Halkı uyarabilir, gece 00.24’ü bek-lemeden onları sokağa çağırabilirdi.

Bunların hiç birini yapmadı. Sessizce ‘kontrollü’ darbenin ölü doğum yapmasını bekledi. Kendini sağlama aldı ve sonrasında ‘Cemaate karşı linç’ emri verdi. Şöyle karşılaştırabilir: 12 Eylül darbesi-ni o zamanın başbakanı Süleyman Demirel 9 saat

önce öğrenseydi. Ne olurdu?

Demirel, Erdoğan’ın siyasi gücüne ve medya imkanlarına sahip olsaydı şüphesiz darbeyi ön-lerdi.

Bu konudaki şüpheler gazeteci Fehmi Koru’nun da dikkatinden kaçmadı. Koru’nun sözleri üstü örtülü şekilde her şeyin iç yüzünü açıklıyor:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbenin o gün ya-pılacağından öğle saatlerinde haberi olmuş… MİT’in de daha önce. Haberi erkenden olmuşsa, neden derhal Ankara veya İstanbul’a hareket et-memiş olabilir Cumhurbaşkanı?

Devletin operasyon planı öyle gerektirdiği için olabilir mi? Kuvvet komutanlarının darbe girişi-minin ilk saatlerinden itibaren ortada görünme-mesi, her şey olup bittikten sonra kurtarılmaları da yine operasyon planı gereği idiyse, hiç şaşır-mam. Darbeyi planlayanlar da bunu sonradan galiba fark ettiler, ama çok geç…”

ERDOĞAN’IN YAPMADIĞI 4 ŞEY!

Page 10: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

DİZİ1014 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ

9. SAYFADAN DEVAM

ERDOĞAN, FİDAN’I EL ÜSTÜNDE TUTUYOR.

O ZAMAN BUNUN TEK BİR SONUCU

VAR: MİT MÜSTEŞARI DARBE GİRİŞİMİNİN

BİZZAT İÇİNDE. HATTA MİMARI.

ERDOĞAN’IN BU TEZGAHA NİÇİN İHTİYACI VARDI?Erdoğan, ülkedeki tüm kurumları kontrol altına almıştı. Tek korkusu TSK idi. Kuracağı diktatörlük için tek engel Türk Silahlı Kuvvetleri idi. Kendisine muhalif olan tüm subay ve generalleri yıllar içinde MİT’e fişletti. Ama Anayasaya ve Türk Ceza Kanu-nu’na göre (TCK 135 ve 136) suç işlenerek yapılan fişlemelerle demokratik bir hukuk düzeninde tasfi-ye mümkün değildi.

‘Allah’ın lütfu’ bir ‘kontrollü darbe’ gerekiyordu. Bu gerçekleşince 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal ilan etti. Ve KHK’lar ile tüm tasfiyeleri sorgusuz sualsiz yaptı, muhalifleri yok etti. Yüz binlerce kamu çalışa-nını meslekten ihraç etti.

15 TEMMUZ’UN SIR KÜPÜTüm bu yaşananlarda kilit isim kuşkusuz MİT Müs-teşarı Hakan Fidan.

Denklem çok basit. Hazırlıksız bir darbe girişimi olmaz. Aylar gerek-tiren bir hazırlık söz konusuysa ve Fidan bunu hükümete haber ver-mediyse -ki vermemiş- bu tam bir başarısızlık. Fidan, istihbarat zafiye-tinden dolayı derhal görevden alın-malıydı.

Ama hala görevde.

Binlerce çalışanı olan MİT’in aylarca hazırlık gerektiren 15 Temmuz girişimini bilmemesi mümkün mü? Hayır. Haber aldığı halde hükümet-ten gizlediyse o zaman bu bir ihanet.

Hem görevden alınıp hem de yargılanması gerekir-di.

Erdoğan, ikisini de yapmıyor Fidan’ı el üstünde tu-tuyor. O zaman bu denklemin tek bir sonucu var: MİT Müsteşarı darbe girişiminin bizzat içinde. Hatta mimarı.

12 Eylül 1980 darbesi başarılı olmasaydı, Kenan Ev-ren ve diğer komutanlar idamla yargılanırdı. Peki Demirel kendisine bunu haber vermeyen MİT müs-teşarını ne yapardı? Darbecilerle işbirliği yaptığı için hem emekli ettirir hem de yargılatırdı.

ÖĞLEN ÖĞRENİLMİŞ BİR DARBE MUZ CUMHURİYETLERİNDE BİLE ENGELLENEBİLİRDİSiz MİT müsteşarısınız. Kurumunuza sizin askerler tarafından operasyon yapılarak gece kaçırılacağını-za dair ihbar geliyor. Ne yaparsınız?

Sizi kaçıracakları söylenenlerin kurumuna mı gider-siniz? Hayır. Hakan Fidan ne yapıyor?

Hiç çekinmeden Genelkurmay’a gidiyor? Fidan bu-nun bir darbe habercisi olduğunu anladıysa niye Genelkurmay’a koştu? Normalde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sığınması gerekmez miydi? Ne ma-lum Genelkurmay’ın bütünüyle bu işin içinde olma-dığı?

Bütün hapse giren subay ve generaller darbe girişi-mini emir komuta içinde sanıyor ama bir tek Fidan bunun doğru olmadığını ve bir cunta harekâtı oldu-ğunu biliyor. Ve Genelkurmay’a koşuyor.

FİDAN’IN NORMALDE NE YAPMASI GEREKİRDİ?Hiç olmazsa ‘eniştesinden önce’ olanları Erdoğan’a haber vermesi gerekirdi. Başbakan’a bilgi verme-

si gerekirdi. Ve emniyete sığınma-sı gerekirdi. Ama bunu yapmıyor. Olanları Akar’la bir gece önce gö-rüştüğü için olmalı ki rahatça hare-ket ediyor. Endişelenmiyor.

Çünkü…

Genelkurmay Başkanı Akar ile ile MİT Müsteşarı Fidan 14 Temmuz ak-şamı daha önce yapmadıkları bir işi yapıyorlar ve 3,5 saat özel bir görüş-me yapıyorlar. Ve Fidan ayrıca bir gün sonranın kahramanı ilan edile-

cek olan ÖKK Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı ile de görüşüyor. Bunların açıklaması ne?

Öğlen saatlerinde öğrenilmiş bir darbe muz cum-huriyetlerinde bile engellenebilirdi. Demek ki amaç engellemek değil, kontrollü olarak izin vermek. Veya bizzat organize etmek.

Fidan’ın tutarsızlıkları yandaş medyayı da sarsmış olmalı ki Türkiye Yazarı Fuat Uğur geçenlerde şun-ları yazdı:

“MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Binbaşı O.K.’nın 14.45’teki ihbarından gece saat 22.30’a dek tam 7 saat 10 dakika Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve Başbakan Binali Yıldırım’ı neden arayıp bilgilendir-memiştir?”

Uğur, niçin aramadığını iyi biliyor ama Erdoğan’ın 15 Temmuz’daki en büyük suç ortağının satış zama-nı geldiği için bunları yazabiliyor.

Yarın: 5. Bölüm, TARİHİN EN KOMİK DARBESİ

Page 11: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

“Bu yazıda okuyacağınız kişi ve kurumlar tama-men hayal ürünüdür” diyebilmeyi çok isterdim. Ama ne yazık ki burada anlatılanların hepsi tarih-ten aldığım görüntülerle yaptığım ‘selfie’lerdir. Neden mi selfie? Çünkü hain karelerinin bir kö-şesinde 2017 Türkiyesi’nin ‘haini’ olarak ben de buruk bir şekilde gülümseyeceğim.

Hain kelimesi sözlüklerde ‘zarar vermekten, üz-mekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kim-se) ve kötü niyeti olan’ şeklinde açıklanıyor. Tarih boyunca tüm dünyada iktidarlar, yaptıkları siya-seti eleştiren/onaylamayan kişi ya da toplulukla-ra hain damgası vurarak hem var olan siyasetini ‘ak’lamış hem de kendi bekasını sağlama almış-lar. Bunu halka da inandırmak için bazen milli, bazen dini değerler öne sürülmüş. Bu kirli siya-setin etik ve ahlaka, evrensel değerlere ve insan haklarına uyup uymaması çok da önemli olma-mış. Birkaç yüz bin kişinin ötekileştirilmesi, yüz-lerce kişinin idam edilmesi, neredeyse ülkedeki her aileden en az bir kişinin işsiz kalması, binler-ce insanın yurdunu yuvasını bırakıp vatanını terk etmesi hedefe giden yolun taşları olmuş.

‘DİN’ ADINA ‘HAİN’ İLAN EDİLENLER‘Hainler ve diğerleri’ ayrımının Hristiyan dünya-sında Haçlı seferlerine ve yüzyıllar süren savaş-lara yol açtığını biliriz. Sadece farklı dinler de-ğil, Katolik, Ortodoks, Protestan gibi mezhep-ler de kendi aralarında çatışma halinde olmuş-

lar. Dinimizde de ne yazık ki Sünni-Şii çekişme-sinde ‘hain’ iddialarının revaçta olduğunu görü-yoruz. Yezid de Peygamberimizin ‘gözbebek-lerini’ kendi siyasetini onaylamadıkları ve ken-dine rakip olarak gördüğü için hain ilan ederek zalimce şehit etmemiş miydi? Alimler ve zalim-ler arasında yaşanan, hakikate taraf olmak ya da olmamak hikayesi her dönem isim değiştirerek devam etmişti.

Dört büyük mezhebin kurucusu olan Ahmed Bin Hanbel, İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam-ı Mali-ki ve İmam-ı Şafii’nin de iktidar tarafından ‘dine ihanet’ iddiasıyla zulme maruz kaldıklarını bi-liyoruz. Daha yakın bir tarihe gelecek olursak, Bediüzzaman Said Nursi de dönemin iktidarı ta-rafından ‘hainlik’ iddiasıyla ömrünü baskı, zu-lüm, tehdit altında, sürgünlerde, hapislerde ge-çirmişti. Ancak bu güç şartlara rağmen inancın-dan, azminden, kararlılığından ödün vermemiş-ti. Cesareti, yaşadığı her zorluğa rağmen tevek-külü, sabrı, vicdanı ve ihlasıyla tüm Müslüman-lar için önemli bir örnek olmuştu.

Büyük bir mütefekkir ve İsIam âlimi olan Seyyid Kutup yarınlara nasıl yaşanıp ölüneceğinin izle-rini bırakmıştı. Demokrasiye hayranlık duymuş, Batı’daki gibi hak ve adaletin İslam dünyasında olmayışının ıstırabını çekmişti. Bunun için müca-dele vermiş, hükümet ile Müslüman Kardeşler’in arası bozulunca, o da ‘hainlik’ pastasından pa-yını almış ve hapse atılmıştı. Daha önce başla-

HAİNLER VE ‘HERO’LARSİNEm ÖzdEmİR

1114 AğuStOS 2017 pAzARtESİ kONuk yAzAR

‘Hainler ve diğerleri’ ayrımının Hristiyan dünyasında Haçlı seferlerine ve yüzyıllar süren savaşlara yol açtığını biliriz. Sa-dece farklı dinler değil, Katolik, Ortodoks, Protestan gibi mez-

hepler de kendi aralarında çatışma halinde olmuşlar.

Page 12: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

. SAYFADAN DEVAM

dığı 30 ciltlik tefsirini hapiste tamamlayabildi. Kutup, döneminde çok sevilen, takdir gören bir âlim olsa da Abdülnasır rejimi tarafından ‘hain’ an edilerek idam edilmişti. Seyyid Kutup, kendi-sinden özür dilerse idam kararından vazgeçece-ğini söyleyen Abdülnasır’a şu tarihi sözleri söy-lemişti: “Eğer Allah’ın kanunu ile mahkûm edil-mişsem ben Hakk’ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam, ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıl-dan ve münafıklardan merhamet dilemem.”

HAİNLER VE KAHRAMANLAR İNŞA EDEN DİKTATÖRLERFransız yazar Jacques Laurent “Hain Bir Sözcük: Hain” başlıklı makalesinde kendi tarihinin de ha-inliklerle dolu olduğunu hatırlatır. Hain sözcü-ğünün tavşan gibi her salçaya uyduğunu söyler ve “İhanet, sadece ikiyüzlülük varsa vardır” diye devam eder. Sadece Avrupa’ya değil, bütün in-sanlığa yeni bir ufuk açan Fransız Devrimi’nden ön-ceki 150 yıllık süreçte beş defa restorasyon bunalımı yaşandığı ve bu dönem-lerde otoritenin karşısında olanların daima hain müh-rünü yediklerini hatırlamak lazım.

Aslında hainlerin tarihi, diktatörlerin tarihiyle pa-ralel ilerlemiş. Zira dikta-törlerin ortak özelliği ülkeyi kutuplaştırıp ‘hainler ve kahramanlar’ diye ikiye bölmek ve ‘hainlere’ zulmetmek olmuş. II. Nic-holas, Rusya’da 3 milyondan fazla insanın ölü-müne sebep olurken Saddam Hüseyin’in 2 mil-yon civarında vatandaşını katlettiği ve haya-tı boyunca çatışmaları kışkırttığı söylenir. Kam-boçya Komünist Hareketi Lideri Pol Pot, Etiyop-ya eski Devlet Başkanı Mengistu Haile Mariam ve Alman Nazi Lideri Hitler de ülkelerindeki mil-yonlarca farklı sese soykırım imzalamış. Katletti-ği insan sayısı 50 milyondan fazla olan Zedong, insanlık tarihinin en kanlı diktatörüdür. İktidara geldikten sonra Büyük Temizlik adını verdiği gi-rişimde 10 milyondan fazla insanı öldüren Josef Stalin’in, kendisini ‘32 dişini göstermeden alkış-layan delegeleri’ bile öldürttüğü söylenir.

KONTROLÜ/İKTİDARI KAYBETMEMEK İÇİNPeki merceği yine kendi topraklarımıza ve ya-kın tarihimize çevirdiğimizde yüzümüz kızarmı-

yor mu? 1876’da tahta geçen II. Abdülhamit ku-cağında birbirinden belalı pek çok mesele bul-muştu. Zaten evhamlı olan Padişah, iç sorunla-rın etkisi ve darbe çekincesiyle II. Mahmud dö-neminden beri gündemde olan jurnalciliği legal-leştirdi. “Dış ve iç tehlikelere karşı gereken ted-birleri almak, korkaklık alameti değil, insanlık icabıdır” dedi ve Yıldız Sarayı’na kapandı. Padi-şah taraftarı gibi görünen ve fişleme yapan jur-nalciler yavaş yavaş imparatorluğun altını oyu-yordu. Muhbirliğin ve fişlemenin üstüne kurulan bir idare, aslında iktidarın kedi bindiği dalı kes-mesiydi.

Cumhuriyet kurulurken siyasi iktidarı kapma ya-rışında da hain seçimi için ‘geçmiş rejimle bağ’ damgası kullanıldı. Ankara Meclisi, ‘Hıyanet-i Va-taniye’ kanununu kabul etti ve TBMM’nin meşru-luğuna türlü biçimlerde ayaklanarak muhalefet ve kargaşa çıkarmaya çalışanların vatan haini sa-

yılması yasalaştırıldı. Böy-lece hain damgalamaların-da bir zirve yarışı başlamış oldu. Bu yasa, TBMM’nin meşruluğuna karşı, sözlü, yazılı ya da eylemci muha-lefeti ve fesat çıkarılması-nı vatana ihanet olarak ta-nımlamıştı. Var olan mah-kemeler hain yargılamala-rına yetişemeyince, verdiği cezanın hemen uygulama-sını yapan İstiklal Mahke-

meleri kuruldu. Ve binlerce insan jet hızıyla gö-zaltına alınıp birkaç hafta içinde hüküm giydi ve infaz edildi. Bu mahkemelerde devletin bekası-na tehdit oluşturanların ‘temizlenme’ bilançosu değişik kaynaklarda 30 bin ile 500 bin kişi ara-sında görülüyor.

Bazıları ise İstiklal Mahkemeleri’nin kararı bile beklenmeden aykırı gazetecilerinden Ali Ke-mal gibi halka linç ettirilip öldürüldü. İstanbul Hükümeti için Mustafa Kemal ‘haindi’. İstanbul Divan-ı Harbi önce Mustafa Kemal’i, sonra Fev-zi ve İsmet Paşaları idama mahkûm etti. TBMM ise, aynı dönemde Hıyanet-i Vataniye sebebiy-le Damat Ferit ve arkadaşlarının vatandaşlıktan çıkarılmalarına ve idama mahkumiyetlerine ka-rar verdi. Sevr Antlaşması’nı imzalayan heyet-le Saltanat Şurası’nda müspet oy vermiş olanla-rın hepsi TBMM tarafından vatan haini ilan edil-di. Sakarya Zaferi’yle birlikte Ankara Meclisi rüş-tünü ispat edince Vahdettin, isminin yanında-

1211

14 AğuStOS 2017 pAzARtESİ kONuk yAzAR

Aslında hainlerin tari-hi, diktatörlerin tarihiy-le paralel ilerlemiş. Zira diktatörlerin ortak özel-liği ülkeyi kutuplaştırıp

‘hainler ve kahramanlar’ diye ikiye bölmek ve ‘ha-inlere’ zulmetmek olmuş.

Page 13: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

. SAYFADAN DEVAM

ki ‘hain’ sıfatını valizine koyup ömrünün kalanı-nı İtalya’da San Remo’da tamamlamak zorun-da kalmıştır. Refik Halid Karay’a göre, “Mustafa Kemal’in gösterdiği başarıyı Padişah’ın yapama-ması, onun bunu istememesinden değil mukte-dir olamamasındandır”. Hainlik değil, belki şart-ların farklılığıdır.

1924’te Meclis’ten 150’likler kararı çıkarılır. Mus-tafa Kemal’i ve Millî Mücadele’yi desteklemeyip Padişah’ın yanında yer alan 150 kişi sınır dışı edilir, vatandaşlıktan çıkarılır ve Türkiye’ye gitmelerine izin verilmez. Bu ‘hainlerin’ içinde eski bakanlar, askerler, polisler, gazeteciler ve yazarlar da var-dır. 1938 yılında Mustafa Kemal, Savarona’da has-talığının en zor günlerini geçirirken 14 yılın ardın-dan 150’liklerin affına karar verir. Son zamanları-nı yaşarken Atatürk şöyle söyler: “Biz onları affe-deceğiz ama... Onlar bizi affedecek mi?” (Orhan Koloğlu, Hainname, sf. 138)

‘ADALETİN OLMADIĞI YER VATAN DEĞİLDİR’Tarih boyunca devrimin kısa sürede gerçekleşen bir çözüm olduğunu düşünen ve gündelik çö-zümlere yönelenlerin hain tutkusuna zemin ha-zırlayan görüşler sunmaları kaçınılmazdı. Dev-rim ve dönüşüm yukarıdan aşağıya, zorla, zor-balıkla yapılınca uzun vadede çeşitli nefret suç-ları ve terör örgütlerinin doğmasına sebep oldu. Oysa gerçek dönüşüm devlet eliyle değil aşağı-dan yukarıya, insan eliyle, evrensel değerlerin talep edilmesiyle, insani haklarla mümkün ola-bilirdi.

Düşüncelerimizi ve yaşam tarzımızı üretkenlik ve yeniden inşa üzerine değil de zıtlıklar ve düş-manlıklar üzerine kuruyoruz. Bir fikri destekliyor oluşumuzun sebebi, o fikri desteklemeyen ke-sime olan öfkemiz olmamalı. “Bir topluma olan kininiz sizi yanlış kararlar almaya itmemeli”. Dün hain gördüğün bugün kahramansa, bugün kah-raman gördüklerin de yarın seni pişman edebi-lir. Değerli bilim insanı ve günümüz ‘hainlerin-den’ Prof. Dr. Sedat Laçiner “Adaletin olmadığı yer vatan değildir” derken aslında herkesin bir gün hain addedilmeye aday olduğunu da söy-lemiş oldu. Malından, canından, hürriyetinden

emin olamadığı bir yeri nasıl yurt edinebilir ki insan?

Hain de kahraman da aslında hayatı boyunca yaptıklarından, ürettiklerinden tanınabilir. Va-tanını seven, bunun aksi herhangi bir fiili olma-yan, hayatı boyunca topluma karşı azami ölçü-de fedakarlıklarla faydalı olmuş insanlar ‘hain’ değil, ancak ‘kahraman’ olabilir. Üzerine ‘hero’ yazılı bir tişört giymesi ya da giymemesi, bele-diye mezarlığına değil de ailesine ait bir fındık bahçesine defnedilmiş olması hiçbir şeyi değiş-tirmez. Hakikat ihraç edilemez. Önemli olan fiil-lerdir, sıfatlar değil. Mazruftur, zarf değil. Siret-tir, suret değil. Hakk katında bir insan masumsa, bütün dünya linç edilse de önemi yok.

Bir gecede ülkemiz ‘hainler’ ve ‘kahramanlar’ diye ikiye bölündü. Yüzbinlerce insan işinden atıldı. On binlerce insan tutuklandı. On binlerce insan da vatanını terk etmek zorunda kaldı. O geceden sonra küçücük bebekler bile ‘hain’ ola-rak doğdu, yüzlercesi hayata ‘tutuklu’ başladı. Bu süreçte intihar edenler, aklî melekesini yiti-renler, yuvaları dağılanların her biri ayrı yazı ko-nusu. O gece belki ölen de öldüren de, sivil de asker de -niyetine göre- kahraman oldu. Gerçek hainler takım elbiseleriyle makam araçlarından olanları seyrededursun, aslında bir gecede ger-çek hainler kaybederken, ‘hero’lar niyetiyle ka-zandı. Bugün, hain addedilenlerin kendilerine verecek masum cevapları varsa zaten tarih de onları aklayacaktır. Zira zaman, her niyetin hiç şaşmaz turnusol kağıdıdır. Ancak o gün geldi-ğinde, tıpkı 150’liklerde olduğu gibi belki yeni iktidar onları ‘affedecek’ ama bakalım onlar ‘ik-tidarı’ affedebilecek mi?

1312

14 AğuStOS 2017 pAzARtESİ kONuk yAzAR

Bir gecede ülkemiz ‘hainler’ ve ‘kahramanlar’ diye ikiye bö-lündü. Yüzbinlerce insan işinden atıldı. On binlerce insan tu-

tuklandı. On binlerce insan da vatanını terk etmek zorun-da kaldı. O geceden sonra küçücük bebekler bile ‘hain’ olarak

doğdu, yüzlercesi hayata ‘tutuklu’ başladı.

Page 14: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

Öyle veya böyle Hizmet’e mensup insanlar çe-şitli ülkelere dağıldılar ve bir çoğumuz keşke Türkiye’de zulme doğrudan muhatap kimseleri de çekip alabilsek diye düşünüyoruz. Bu ne ka-dar mümkün, bilemiyorum. Mümkün olması için fiilî ve kavlî dua etmekten başka çaremiz de yok.

Ancak işin bize, yani bir şekilde Türkiye’den çık-mış ve başka bir ülkede yeni bir hayat kurma-ya gayret eden kimselere bakan önemli bir yönü var. Türkiye’de şu aralar ‘mecburî dinlenmeye çe-kilmiş’ Hizmet gönüllüleri, muhtemelen hayata kaldıkları yerden devam etmeye başladıklarında şöyle bir tabloyla karşılaşmak isteyeceklerdir:

Yurt dışına çıkabilenler, gittikleri yerlerde Hizmet işlerine çabucak adapte olmuşlar, bu cebrî göç dal-gası ciddi semereler vermiş ve Türkiye’deki kar-deşleri, dostları için birer iftihar vesilesine dönüş-müşler. Orada ettikleri fiilî dua, Türkiye’de de bel-ki de işlerin hayırla neticelenmesine vesile olmuş.

Elbette herkesin farklı mülahazaları var. Herkes

farklı deneyimlere sahip. Kimisi bu dönemi ‘geçiş-tirmeye’ çalışıyor. ‘Şu işler biter bitmez’ Türkiye’ye dönüp kaldığı yerden devam edeceğine inanıyor. Kimisi bulunduğu ülkenin havasını, suyunu be-ğenmiyor başka ülkelere ya da imkânlara heves ediyor. Kimisi için gerçekten de kapalı bütün ka-pılar ve uzatılacak bir el bekliyor. İnanıyorum bir-çok kimse iç dünyasını dökebileceği insanlar arı-yor; belki bulamıyor, belki çekiniyor.

Bütün bunları, birazdan anlatacaklarım karşısın-da, ‘Şimdi sırası mı yahu?’ dememeniz için yaz-dım. İlk günden beri ‘sırası’ aslında. Hizmet insa-nına düştüğü yerde kalmak değil hemen doğru-lup üstünü başını silkeleyip yürümeye devam et-mek yaraşır, diye düşünüyorum.

TÜRKİYE’DEKİ GİBİ DÜŞÜNMEK ABESHizmet Hareketi, Türkiye’de büyüdü. Haliy-le Türkiye’nin bütün kültürel, sosyal özellikleri-ni içinde barındırıyor. İyisiyle, kötüsüyle. Muh-temelen yıllar evvel yurt dışına giden kimseler

BİZ DÜNYAYA NE VEREBİLİRİZ?

KEMAL [email protected]

1414 AğusTos 2017 pAZARTEsİ YoRuM

Her yerin sosyalleşme biçimi ve sosyalleşme konuları vardır. Bunların iyi tespit edilmesi ve insanlarla konuşmak, tanış-

mak, temsil vazifesini yerine getirmek için bu konulara yatı-rım yapmak herkesin boynunun borcu diye düşünüyorum.

Page 15: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

. SAYFADAN DEVAM

bulundukları yerin havasından da etkilenmiştir. Ancak görebildiğim kadarıyla, çok da ‘yerlileş-mek’ kabil olmamış bu süreçte. Bilhassa Batı’da. Hatta diyebilirim ki Afrika ve Asya ülkelerindeki Hizmet mensupları, bulundukları ülkelerde faz-la Türk göçmen olmamasının nimeti olarak daha sosyal hayatla iç içedirler muhtemelen.

Türkiye’de doğup büyümenin getirdiği bir ‘sos-yalleşme döngüsü’ var. Bilhassa Anadolu’da muhafazakâr aile çocukları olarak büyüdüğü-müz için, bize göre sosyalleşme akşamları bir evde bir araya gelip muhabbet etmek üzerine kurulu. Hizmet’in buna kattığı güzellik, o akşam sosyalleşmesinin Sohbet-i Canan ile taçlanma-sıydı. Türkiye’de ‘evlerin’ misafire hep açık ol-ması, avantajdı. Buna başka bir araya gelme vesileleri eklendi ama işin özü hep buydu.

Bununla birlikte Türkiye’de sosyalleşmenin ‘ko-nuları’ da bir hayli ortalamaydı. Eğitim seviye-siyle mi açıklarsınız, ailelerin yetiştirme tarzıy-la mı bilinmez, sosyal bir ortamda biraz siyaset, biraz futbol, biraz gündelik hayat meseleleri, bi-raz da TV’de şurada burada duyduğunuz şeyler-den bahisler açsanız, insanlarla bir iki saat rahat sohbet edebilirsiniz. ‘Ortak konular’ diyebilece-ğiniz şeyler, genelde TV’den gazeteden sokak-tan iş ortamından öğrenilen şeylerdir.

MUHATABI DOĞRU TANIMAK ŞARTBilhassa Batı’da bu yaklaşımla insanlarla dost-luk kurmak, hele ki genç nesilde çok zor. Bir kere Batı’da insanlar (Amerika’nın bazı eyalet-leri farklıdır muhtemelen) kamusal alanda sos-yalleşmeye daha eğilimli. Evde sosyalleşme pek tercih edilen bir durum değil. Bunun yanı sıra çok çeşitli konularla ilgililer. TV ve gazete dışında dergiler, belgeseller, filmler üzerine bi-raz genel kültür sahibi olmak, insanlarla iletişi-minizi arttıracaktır.

Hobiler edinmek, çeşitli kurslara katılmak, hat-ta bazı akşamlar bir kafeye gidip karı koca soh-betinizi orada yapmak (geçen böyle bir ortam-da tanıştığımız yaşlı bir kadın, eşime numara-sını verdi yardımı dokunursa aramasını söyle-di mesela) bile sizi daha ‘dışa dönük’ bir insan yapacaktır. Konserler, festivaller, kültür sanat gezileri Batı’da insanların ajandasında mutlaka yer alan faaliyetler. Picasso’yu bilmemek ayıp

değil ancak Avrupa’da ‘hizmet edip’ Picasso’yu merak etmemek biraz ayıp.

‘Türkler, Batı’ya kültürel olarak ne sunabilir?’ sorusuyla meşgul olunmuş anladığım kada-rıyla. Bilhassa şu zulüm karşısında memleke-timizdeki suskunluğu görünce, ‘Türkler dün-yaya hiçbir şey sunamaz!’ diye düşünenlerin de olduğunu hesaba katmak lazım. Fakat yine de bulunabilen tek cevap, yeme içme kültürü olmuş. Biraz da Sufizm var. Mevlâna neyse ki tanınmış bir Müslüman. Ancak Türkiye, İslam dünyası sadece bunlardan ibaret değil. Hiz-met mensubu olarak buralarda ‘temsil’ edebi-leceğimiz çok önemli Türkiye ve İslam kültü-rü ürünleri mevcut. Emin olun insanlar bunla-ra çok meraklı. Kolombiya’dan topaç almış gel-miş bir ‘yerli’ ile tanıştım. Topacın hikâyesinden çok etkilenmiş. Topaç deyip geçmeyin, şimdi-lerde moda olan ‘spinner’ların atasıdır.

ORTALAMA BİR ÜLKEDEN GELDİKBatı ile Türkiye arasındaki ‘kültürel’ seviyeyi şöyle özetleyeyim: Büyüdüğüm şehre ilk kez McDonald’s açıldığında, hemen herkes burası-nın ‘zenginler için’ olduğunu düşünmüştü. Tür-kiye arada geçen zamanda biraz zenginleşti de üniversiteye gittiğimde artık McDonald’s’ın bi-raz da ‘ucuzcu’ mekânı olduğunu keşfettik. An-cak bu arada Türkiye kültürel olarak fazla zen-ginleşmiş sayılmaz. Bu yüzden de Batı’daki ‘ge-nel kültür seviyesi’ Türkiye için ‘yüksek kültür’ gibi algılanabilir.

Afrika ve Asya’yı hatta Güney Amerika’yı çok bilmiyorum ancak mutlaka oraların da kendin-ce bir sosyalleşme biçimi ve sosyalleşme konu-ları vardır. Bunların iyi tespit edilmesi ve insan-larla konuşmak, tanışmak, temsil vazifesini ye-rine getirmek için bu konulara yatırım yapmak herkesin boynunun borcu diye düşünüyorum.

Türkiye ‘ortalama’ bir ülkeydi. Evet zengin bir tarihi var, fakat onu pek bilmiyoruz. Tarih bilgi-miz maalesef hurafelerden ibaret. Bilen insan-lara ulaşmak da zor değil. Dahası bu insanla-rı topluluklara konuşturmak suretiyle tarihimi-zi temsil edebilir, daha da merakı olanlarla ya-kınlık kurabilir, diyaloga geçebiliriz.

Evet, Türkiye’nin zengin bir kültürü var. Üstelik

1514

14 AğusTos 2017 pAZARTEsİ YoRuM

Konserler, festivaller, kültür sanat gezileri Batı’da insanların ajandasında mutlaka yer alan faaliyetler. Picasso’yu bilme-mek ayıp değil ancak Avrupa’da ‘hizmet edip’ Picasso’yu me-

rak etmemek biraz ayıp.

Page 16: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

. SAYFADAN DEVAM

tek bir etnik kültür de değil, Türk’ün yanı sıra Türkiyeli Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Kürtler, Çerkezler, Lazlar, Süryaniler gibi pek çok doku-su olan bir ülke Türkiye. Bunların her biri me-rak edilmeyi, dünyaya tanıtılmayı ve böylece yaşatılmayı hak ediyor. Birçoğundan bizim de haberimiz yok. Bu kültür çeşitliliğinden başta bizim istifade etmemiz, akabinde de diyalog-da olduğumuz insanlara fark ettirmemiz, iyi bir temsil olacaktır.

Türkiye’deki hatıralarımızın tamamı kötü de-ğildi. Orada, şimdiki enkazın altında, kurtarıl-maya değer çok şey var. İçimizdeki Türkiye’yi şimdi bulunduğumuz ülkelerde yeniden inşa etmek, yeniden kurmak silkelenmemiz için de faydalı olabilir.

İNSANLARA İLHAM VEREBİLMEK LAZIMBugüne kadar tanıştığım insanların hemen hepsi Türkiye’yi medyadan yakın şekilde ta-kip ediyorlar. Bu insanlara Türkiye’deki duru-mu derinlikli analizlerle, kucaklayıcı ve kapsayıcı bir yorumla anlatmak gibi bir vazifemiz var. Sığ yo-rumlardan, ‘Şu kötü, bun-lar iyi’ gibi kestirip atma-lardan kaçınıyoruzdur in-şallah. Zira bu insanlar za-man içinde daha da me-raklanacak ve sizden Tür-kiye üzerine makale, ki-tap gibi materyaller iste-yecektir. Buna da hazırlıklı olmamız gerekiyor.

1915’te Ermeniler, 1940’lar-da Yahudiler bütün dünyaya yayıldı. Her iki topluluğun da mümeyyiz vasıfları vardı ve bu vasıflar onlara gittikleri yerde tutunma imkânı sağladı. Ermeniler zanaat işlerinde iyiydiler. Terzilik, ayakkabıcılık, demircilik, kuyumcu-luk… Yahudiler de benzer şekilde hem zana-at işlerine yatkındılar hem de mensupları ara-sında çok eğitimli, birden çok dil bilen kimse-ler vardı. Diyeceksiniz ki dinî ve kültürel olarak Batı’ya yakındılar. Belki Avrupa Yahudileri için geçerli olabilir bu dediğiniz ancak bilhassa Er-meniler (ve Rumlar) bize, yani Anadolu insanı-na daha çok benzerlerdi.

Sosyal hayatın içinde olmak, özellikle kamusal-lığı güçlü Batı ülkelerinde ‘sosyal hayata kat-kı yapmak’ şeklinde oluyor çoğunlukla. Eskiden terzi, kasap ya da manav gibi meslek sahiple-

ri gelen giden müşteriyle muhabbet eder, tanı-dık edinirdi. Ancak şimdilerde insanlar iş dışında daha çok sosyalleşiyor. Bunun için de ortak nok-talara hitap edip organizasyonlar yapmak icap ediyor. İnsanları sürekli ‘bizim soframızda’ ağır-lama imkânımız yok. Tabii de değil. Bilakis in-sanlarla tanışmak, etkinliklere katılmak ve son-rasında o sosyal hayatı zenginleştirecek etkin-likler düzenlemek, içinde yaşadığımız topluma bizzat ‘faydalı olma’ anlamlarını taşıyor.

ÖYLE BİR KIVAMA GELMELİ Kİ…Maruf hadis-i şerifte Müslüman’ın nasıl olacağı tarif edilirken, ‘elinden ve dilinden herkesin gü-ven içinde olduğu kimsedir’ deniliyor. Bunu farklı bir yorumla, ‘elinden ve dilinden herkesin bir şe-kilde istifade edeceği kimsedir’ şeklinde düşün-mek mümkün.

Bir vakitler Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kar-şısına aldığı üniversiteye dereceyle yerleşmiş gençlere şu tavsiyede bulunduğunu işitmiştim

(mealen): ‘Öyle bir kesme şeker kıvamı tutturmak la-zım ki, sizi tutup Eğirdir Gölü’ne atsalar, orayı şer-bet hâline getirmelisiniz.’ (Böyle bir şey dememiş olabilir, hatırayı nakleden kişi yanlış nakletmiş ola-bilir lakin Hocaefendi’nin düşünce sistematiğine çok uyduğu kanaatindeyim.)

Bu ‘kıvam’ meselesinin sa-dece dinî yaşayışla ilgili ol-madığını (zira muhatap-larımızın önemli bir kısmı

dinî hayatımızı görmüyor zaten) bilakis dünya hayatındaki hâlimizle ilgili olduğu aşikâr. Ko-nuşmalarımızda, oturup kalkmalarımızda, dün-ya metasına bakışımızda, yaşadığımız evin du-ruluğunda eğer ‘iç zenginliğimizden’ bir şeyler bulamazsa bu insanlar, tanıştığımızda ‘içimize’ dair merak edecek bir yön keşfedemezlerse, o kıvama gelememişiz demektir, sanırım.

Bunun için de ‘yalapşap’ yaşamayı, düşünme-yi, konuşmayı, yazmayı bırakıp, tertemiz de-nizler gibi hem dibindeki çakılı gösterecek ka-dar ‘şeffaf’ hem de enginliğiyle barındırdığı potansiyelle ve sükûnetiyle insanları büyüle-yecek kadar ‘derin’ olmayı başarmaya çalışma-lıyız. Ancak o zaman yaşadığımız bu yeni yer-lerde, insanlara faydamız dokunacak, ‘alan el’ değil ‘veren el’ konumuna geçeceğiz.

1615

14 AğusTos 2017 pAZARTEsİ YoRuM

Eskiden terzi, kasap ya da manav gibi meslek sa-hipleri gelen giden müş-

teriyle muhabbet eder, tanıdık edinirdi. Ancak

şimdilerde insanlar iş dı-şında daha çok sosyalle-şiyor. Bunun için de or-

tak noktalara hitap edip organizasyonlar yapmak

icap ediyor.

Page 17: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

17 SPOR DOSYA

BARCELONA, Sambacı yıldızı Neymar’ı Paris Saint Germain’e 222 milyon Euro bedelle satınca ünlü Messi – Neymar – Suarez forvet hattı bozulmuş oldu. Son yıllarda adeta bir gol makinesi gibi rakip ağları havalandıran bu üçlüden Neymar’ın yerine kimin geleceği merak konusu. 2006’dan bu yana forvet hat-tında değişmeyen tek isim ise Messi. Kimler geldi kimler geçti ama Messi hep oradaydı.

Lionel Messi, 2005’ten itibaren Barcelona A takımı formasını gi-yerken, kadroda yerini 2006-07 sezonundan sonra sağlamlaştırmaya, ilerleyen sezonlarda ise kadro-nun değişmezi hâline gelmeye başladı. Messi’nin 2006-07 sezonunda ilk 11’de 23 maçta sahaya çık-masını baz alarak, bugüne kadar kimlerle forvet hattında beraber oynadığına yakından bakalım.

2006’DAN BU YANA MESSİ FORVETTE2006-07 sezonunda Barcelona forvet hattı, Ro-naldinho, Eto’o ve Messi’den oluşuyordu. Messi’nin daha ‘çaylak’ olduğu o yıllarda takımın tartışmasız yıldızı Brezilyalı Ronaldinho’ydu ve Eto’o da attığı gollerle manşetleri süslüyordu.

Sonraki sezon Barcelona’nın forvet hattına Fransız futbolcu Thierry Henry katıldı. Böylece Ronaldin-ho forvetten orta sahaya kaymış oldu. Bu sezonda

Messi, 23 maçta forma giyerken Messi – Henry – Eto’o forvet üç-lüsü yavaş yavaş oturmaya başla-mıştı.

2008-09 sezonunda Ronaldin-ho’nun Barcelona’dan ayrılıp Mi-lan’a transfer olmasıyla Messi ta-kımın yıldızlığına terfi etmekle kalmıyor, Josep Guardiola yöne-timinde eski günlerine dönüp lig, kupa ve Avrupa’da fırtına gibi esen Katalan kulübü Barcelona’nın ba-şarısında başrole geçiyordu. Messi – Henry – Eto’o forvet hattı tarihin gördüğü en başarılı forvet üçlüsü

olarak rakiplerin korkulu rüyası hâline gelmişti.

Sezon sonu bu kez Samuel Eto’o takımdan ayrılıp İnter’in yolunu tutacaktı. Onun yerine ise forvete İsveç’in efsane golcüsü Zlatan İbrahimoviç katıldı. Messi’nin 34 gol attığı bu sezonda forvet hattını Messi – İbrahimoviç – Henry oluşturdu.

İBRAHİMOVİÇ BİLE ‘YOLCU’ OLMAKTAN KURTULAMADIAncak bu hattın dağılması da uzun sürmedi. Sezon sonunda İbrahimoviç ve Henry takımdan ayrılma kararı aldı. Barcelona özellikle İbrahimoviç’ten bek-lediği verimi alamamıştı. Forvet hattının ‘klası’ bir miktar düşürüldü ve 2010-11 sezonunda Messi’nin yanında David Villa ve Pedro oynamaya başladı. Guardiola’nın Barcelona’daki son sezonunda forvet

14 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ

Lionel Messi, 2005’ten itibaren

Barcelona A takımı formasını

giyerken, kadroda yerini 2006-07

sezonundan sonra sağlamlaştırmaya,

ilerleyen sezonlarda ise kadronun

değişmezi hâline gelmeye başladı.

[email protected]

EFE YİĞİT

AFP

Messi hancı yanındakiler yolcu

Page 18: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

1814 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİ

17. SAYFADAN DEVAMSPOR DOSYA

üçlüsünün yeni ismi Şili’nin parlayan yıldızı Alexis Sanchez oldu. Pedro, yeniden orta sahaya çekilir-ken Villa’nın yanında Messi sezon boyunca toplam-da 50 gol atacaktı.

Guardiola’sız ilk sezon olan 2012-13 sezonunda Mes-si – Sanchez – David Villa üçlüsüne dokunulmadı. Messi 46 golle takımını sırtlamayı sürdürüyordu.

2013-14 sezonunda David Villa Barcelona’ya veda etti. Böylece forvetin yeni ismi Brezilyalı Neymar olmuştu. 88 milyon Euro’ya transfer edilen Neymar, forvette Messi ve Sanchez’le birlikte oynadı. Ancak bu üçlünün ömrü de uzun olmadı. Sezon sonunda Alexis Sanchez takımdan ayrıldı. Onun yerine ise Liverpool’da harika bir sezon geçiren Uruguay-lı Luis Suarez transfer edildi. 3 sezondur birlikte oynayan Messi – Suarez – Neymar üçlüsü ade-ta gol olup yağdı. Birlikte oynadıkları ilk sezonda Barcelona geçmişi yâd edip lig, kupa ve Şampi-yonlar Ligi kupasını müzesine götürdü.

3 SEZONDUR 110 GOLDEN FAZLA ATIYORUzun yıllar dünyanın en iyi forvet hattına sahip olan Barcelona, Messi – Suarez – Neymar üçlü-sünün birlikte oynadığı ilk yılda 110 gol, sonraki sezonda 112 gol ve 2016-17 sezonunda 116 gol atarak rakiplerine zor anlar yaşattı.

Ancak bu sezon da takımdan Neymar ayrıldı. Şu ana kadar Barcelona’ya Neymar kalitesi-ni aratmayacak bir isim transfer edilmedi. Gol yükünün şimdilik Messi ve Suarez’de olması bek-leniyor. 3 fotvetle oynayan Barcelona’da bu hat-ta takviye yapacak 3. ismin kim olacağı ise merak konusu. Liverpool’dan Coutinho’yu takıma kazan-dırmak isteyen Barcelona’nın en büyük engeli Li-verpool yönetimi. Diğer alternatifler arasında Ju-ventus’un yıldızı Dybala, Dortmund’dan Dembele, Monaco’dan Mbappe bulunuyor. Yahut bu sezon Milan’da iyi işler yaparak yeniden Barcelona’ya dö-nen altyapı oyuncusu Gerard Deulefou Messi ve Su-arez’in yanında oynatılabilir.

Bu isimler sürekli değişiyor ancak değişmeyen bir isim var ki o da Messi.

2006’dan bu yana Barcelona’nın forvet hattında değişmeyen tek isim Messi. Kimler geldi kimler geçti ama Messi hep oradaydı.

Page 20: Okul kapatanlar hapishane açıyor...2017/08/14  · Ergenekon ve Balyoz’da hapishanelerin vaziyeti bu-günkü elverişsiz şartlarla mukayese edilemeyecek kadar normal olduğu halde

KÜNYE

Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Selim GÜNDÜZ | [email protected]

HABER DİREKTÖRÜ Sefer CAN | [email protected]

YAYIN KOORDINATÖRÜ Ali Mirza YAZAR | [email protected]

YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

TASARIM Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

SOSYAL MEDYA EDİTÖRÜ Ömer Özdemir | [email protected]

İMTİYAZ SAHİBİ TEMSİLCİSİ VE HUKUK DANIŞMANI Mehmet YILDIZ | [email protected]

REKLAM | [email protected] E-GAZETE | [email protected]

@[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

GÜNLÜK E-GAZETE 14 AĞUSTOS 2017 PAZARTESİSAYI: 257

ARKA SAYFA

SON YILLARDA bütün dünyada tamamlayıcı tıpla birlikte hacamata karşı ilgi gittikçe artıyor. İnsan-lar çoğunluk itibariyle modern tıp uygulamala-rına güvenmekle birlikte, bilimdeki gelişmelerin ve modern tıbbın bütün hastalıklara çare olama-dığı gerçeğini de kabul ediyor. Dolayısıyla mo-dern tıbbın büyük bütçelere rağmen çaresiz ve aciz kaldığı durumlar, insanları hem daha ucuz, yan tesiri çok daha az olabilecek arayışlara itiyor. Hacamat da bu tedavilerden biri.

Çağlayan dergisi yazarı Prof. Dr. Ömer Serranur, bu ayki makalesinde Hacamat konusunda çarpı-cı bilgiler paylaştı: ‘İtiraf etmeliyim ki hacamat konusunda ilk akademik makaleyi okuduğumda çok şaşırmıştım. Deney hayvanlarında yapılan bir çalışma, hacamatın kalp krizine iyi geldiğiyle ilgiliydi. Laboratuvar hayvanlarında kalbin bazı damarlarını bağlayarak krize sebep olmuşlar,

daha sonra bu hayvanlara hacamat uygulamış-lar. Çalışmanın takip ettiği sürecin sonunda kriz geçiren kalbin kas tabakasını incelediklerinde, kriz geçirdikten sonra ölen kalb kası hücrelerine ait sahada büyük oranda bir azalma ve gerileme tespit etmişler. Hatta aynı hayvanlardaki kalb ritmi, hacamat sonrasında düzelmiş. Daha sonra insanlarda yapılan başka bir çalışmada, hacamat uygulamasının kalb ritminde gözle görünür ola-rak düzelmelere sebep olduğunu okuyunca, bu konuya ne kadar yabancı kaldığımı bir kere daha fark etmiştim.’

Böbreklerin atamadığı, karaciğerin parçala-yamadığı toksik ağır metallerin vücuttan atıl-masını sağlayan hacamat tedavisiyle ilgili me-rak ettiğiniz bilgilere Çağlayan dergisindeki bu linkten ulaşabilirsiniz: https://caglayandergisi.com/2017/07/28/hacamat-1/

BİR DE HACAMAT VAR!