optisyeninsesi e-dergi (optik sektörünün online dergisi)

82
1 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 2014 Optik Magazin Dergisi Metin Turanlı Emecikli Ömer Tıp Tarihi / Dr. Ahmet Ataman Topkapı Saray Hastaneleri Sağlık / Göz Sağğı için Vitamin Şart Yolname / Mustafa Küreli Küllerinden doğan şehir: Batum Moda / 2014 Yazı Güneş gözlük trendleri O PT İ SYEN İ N S ES İ E-DERGİ MAYIS 2014

Upload: optisyeninsesi

Post on 10-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

9.Sayi (Mayıs 2014) Turk Gozluk sektorunun ilk online dergisi, .

TRANSCRIPT

Page 1: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

1OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Optik Magazin Dergisi

Metin Turanlı Emecikli Ömer

Tıp Tarihi / Dr. Ahmet Ataman Topkapı Saray HastaneleriSağlık / Göz Sağlığı için Vitamin Şart

Yolname / Mustafa KüreliKüllerinden doğan şehir: Batum

Moda / 2014 Yazı Güneş gözlük trendleri

OPTİSYENİN SESİE-DERGİ

MAYIS 2014

Page 2: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 20142

Page 3: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

3OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 4: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 20144

Page 5: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

5OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 6: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 20146

için

deki

ler MAYIS 2014

EDİTÖRDEN 9 SEKTÖRDEN VE DÜNYADAN HABERLER 1410 HABERTurkuaz Optik’ten yeni modeller

14 KÖŞE YAZISIOptisyenin Sesi Ajans Pres’in takibinde

16 SAĞLIK Ispanak Sarı Noktaya karşı gözleri koruyor

18 AKTÜALİTESiracüddin ÇAĞLAR / Hasankeyf ve Kurthan

30 SAĞLIKGöz sağlığı için vitamin şart

34 SAĞLIKSağlığın ve halk sağlığının felsefesi

DOSYA KONULARIMODA 2014 İlkbahar/Yaz Güneş Gözlükleri Trendi 40SİZİN KALEMİNİZDEN Metin Turanlı / Emecikli Ömer 48 EĞİTİM Taylan Küçüker / Polarizasyon 50RÖPORTAJ Gözlükçülüğün dünü ve bugünü 54PLASİYER GÖZÜYLE Mesut Bahtiyar Şahin / Rakamlarla gözlük sektörü 62

FIRTINA FIRTINA ÖNCESİ Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu / Bisiklette sessiz devrim 64

Page 7: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

7OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

TIP TARİHİAhmet Doğan Ataman, “Topkapı Sarayı Hastaneleri”ni yazdı 28

YOLNAMEMustafa Küreli’nin kaleminden;Küllerinden doğan şehir: Batum 66

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİAyda bir yayınlanır

Mayıs 2014

www.optisyeninsesi.com Adınaİmtiyaz SahibiOrhan Küreli

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Ozan Küreli

Yazı Kurulu ÜyeleriMustafa Küreli, Llm. Av. Oğuz Ünal

Hakan Hürsever, Prof. Dr. Miktad KadıoğluDr. Ahmet Doğan Ataman, Mehmet Can

Şahin

Görsel YönetmenMustafa Küreli

Grafi k Tasarım-Uygulama ve Editöryal Çalışma Tuna Yıldırım / CLINART Str. Arş.

Sağ. Dan. Org. Yay. Ltd. Şti. (0 212 291 54 83)

Reklam Pazarlama 0 535 586 05 93

[email protected]

Fotoğraf Editörü Cesur Erol

E-Posta: [email protected]@optisyeninsesi.com

Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam

verene aittir. Dergide yayımlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir. Optisyenin Sesi günlük

ortalama raytingi 3000 olan www.optisyeninsesi.com internet sitesinde

yayımlanmaktadır.

Bu dergi Meayıs 2014 tarihinde internetten online olarak izlenebilmiştir.

402014 İLKBAHAR / YAZ GÜNEŞ GÖZLÜKLERİ TRENDİ

Page 8: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 20148

Page 9: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

9OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

evsim meyveleri bir biri ardına tezgâhlarda görülmeye başladı. Tüm canlık yaza hazırlarken bizleri, kışlıklarda çıktı. Kışlık hazırlıkları Nane’yle başlar. Unutulmaya başlasa da eski toprak

dediğimiz büyüklerimiz kışın kullanmak üzere Mayıs Nane’si kuruturlardı. Hala bu alışkanlıklarını devam ettirenler var. Bu güzel alışkanlığı hatırlarken, Mayıs ayı potansiyellerini de bu mantıkla benzeştirelim. Optisyen adaylarımızın mezuniyet gecesi ve Anneler Günü derken dopdolu bir Mayıs ayını karşılıyoruz! OptisyeninSesi e-dergi, 9.sayısıyla okurlarıyla buluşuyor. Her sayfası güncel haberler, seçkin kişilerle söyleşi, eğitim, moda, kültür-sanat, gezi, yaşam ve stil gibi yaşamın tüm renklerini içinde barındıran OptisyeninSesi e-dergi, Sektöre dair ne varsa meslektaşlarıyla paylaşmaya devam ediyor. Sektör olarak durgun bir dönem yaşarken, Mayıs ayı ile birlikte tüm meslektaşlarımıza hayırlı işler diliyorum.

Mayıs naneleri

ORHAN KÜRELİ

Editör ’den

Her yerde bahar hissediliyor. Sokaklar, caddeler çiçek dolu. Her yanı, laleler, sümbüller çeşitli kokular sardı. Renk, ahenk içinde doğa.

M

Page 10: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201410

Türkiye’de Turkuaz Optik tarafından dağıtımı üstlenilen Hally and Son, 2014 yazında vintage esinlenmeleri modern dokunuşlar ile yeniden yorumlayarak, gösterişli

öğelerle süslenen bir romantizm ortaya koyuyor. Gözlükte “farklı ve sofistike” tasarımların yanı sıra çarpıcı detayların peşinde olanlar, yuvarlak şekilli modellerin göze çarptığı

Hally and Son koleksiyonunda tam aradıklarını bulacaklar… 2014 İlkbahar-yaz sezonunun ön plana çıkan trendlerinden yuvarlak şekilli modeller, güçlü bir

duruşun da altını çiziyor…

YAZIN YÜKSELEN TRENDİ: YUVARLAK HALLY & SON

MODELLERİ

HABER

Hally & Son mod. HS516V02 - TYPE 26 - REAL HORN

Hally & Son mod. HS521S04 - TYPE 53

Hally & Son mod. HS518S03 - TYPE 44

Hally & Son mod. HS527V05 - TYPE 9

Hally & Son mod. HS50501 - TYPE 12

Page 11: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

11OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Asi, bağımsız ve çekici İtalyan tarzını tüm dünyaya benimseten Italia Independent, maceraperest yaklaşımı ile ortaya koyduğu modellerle fark yaratmaya devam ediyor! 2014

yazı gözlük trendlerinde, dinamik, benzersiz ve özgün bir hayat tarzını ifade eden Italia Independent’ın neon renkleri ve animalier desenleri ön plana çıkıyor…

Italia Independent’ın 2014 yazı için bizlere önerisi çarpıcı neon renkler, animal print modeller, cüretkar desenler ve her zamanki gibi daha fazla eğlence! Denenmiş her

türlü detayı rafa kaldıran Italia Independent’ın benzersiz modellerinin her biri sezonun hip parçalarından olmaya aday…

ITALIA INDEPENDENT İLE BU YAZ HER ZAMANKİNDEN

DAHA RENKLİ!

0090.ZEB.001

Page 12: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201412

HABER

1952 yılında Fransız girişimci Rene Ramillon tarafından Grenoble yakınlarında kurulan Moncler markası, gözlüklerini bundan böyle Türkiye’de

Turkuaz Optik çatısı altında satışa sunacak. Zamansız, yenilikçi ve benzersiz ürün algısı ile zihinlere kazınan Moncler’in dünyada ilk ve tek gözlük distribütörü olarak büyük bir başarıya imza atan Turkuaz Optik, aynı zamanda Tom Ford, Balenciaga, Dsquared2, Hally and Son, Vuarnet ve Italia Independent gibi dünyaca ünlü markaların da distribütörlüğünü yürütüyor.Dünyanın kaz tüyü denince en hit markalarından biri olan Moncler, çarpıcı ve yenilikçi yaklaşımı ile yarattığı kullanışlı, şık ve estetik ürünleri ile bir yaşam tarzını ifade ediyor. İlk başlarda dağ sporuna yönelik giysiler üreten Moncler, zamanla sadece sporcuların

giydiği bir marka olmaktan çıkarak, Hollywood ünlülerinin tercih ettiği bir marka haline geldi. 2003 yılında İtalyan girişimci, aynı zamanda markanın hayranlarından biri olan Remo Ruffini tarafından satın alınan Moncler, satış noktaları seçimindeki titizliği ile de biliniyor.Sürekli gündemde olmasına rağmen modasının hiç geçmemesi ile ayrışan Moncler, sadelik ve fonksiyonelliği şıklık ile kusursuz bir şekilde harmanlaması ile de lüks markalar arasında farkını ortaya koyuyor. Üst düzey spor stilinin ayrılmaz parçası olan Moncler, önemli tasarımcılarla gerçekleştirdiği işbirlikleri ile de stil tartışmalarının çok ötesine geçen markaların başında geliyor. Derin gelenekleri temel alan ve köklü marka mirasıyla dikkat çeken Moncler, ortaya koyduğu gözlük koleksiyonları ile de zamanın ruhunu yansıtan benzersiz stilini

TURKUAZ OPTİK MONCLER GÖZLÜKLERİNİN DÜNYADA İLK VE

TEK DİSTRİBÜTÖRÜ OLDU!Turkuaz Optik, Hollywood ünlülerinin tercihi Moncler markasının dünyada ilk ve

tek gözlük distribütörü olarak büyük bir başarıya imza attı! Ürünlerinde zamanın

ötesinde bir şıklık sunan, 60 yılı aşkın köklü mirasıyla benzersizliğini ortaya koyan

Moncler’in Türkiye’de tercihi, dünyaca ünlü gözlük markalarının distribütörlüğünü

yürüten Turkuaz Optik oldu.

Page 13: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

13OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Pürüzsüz ve akıcı çizgisi ile bizleri sofistike görünümlere ulaştıran Tom Ford, gözlük modasına yön vermeye devam ediyor. Sıradışı ve benzersiz tasarımlarıyla fark yaratan Tom Ford, sezonun vazgeçilmezi pastel tonlarını “kusursuzluk” ile buluşturarak ustalığını ortaya

koyuyor. 2014 yazında gözlükten ayakkabıya her yerde karşımıza çıkacak olan sofistike tonlar, Tom Ford yorumu ile mükemmeliyetçi bir çizgide bizlere sunuluyor…

YAZIN RENGİ: TOM FORD PASTELİ

FT 5270_020

FT 0268-25f

FT 0326-25b

FT 5270_074

FT 0320-32f

Page 14: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201414

Çağımızın en büyük buluşu Internet sayesinde online ortamda yayın yapan yeni bir mecra doğmuş oldu.

Erişim alanı “Tüm Dünya” olan haber sitelerinin gücü gittikçe artarken, basılı çıkan yayınların tirajları düşmeye başladı. Krizlere dayanamayan Dünya devi gazetelerden işten çıkarma, kapanma haberleri gelmeye başladı.

Internet mecrasının yükselen grafiği, bilgi çağında yaşayan insana daha hızlı haber sağlamaya başladı.

Oysa gazetelerde ertesi günü, televizyonlarda programın yayın günü ya da saatini, dergilerde hafta ya da ay başını beklemek zorundasınız.

Sektörün tüm haberlerini sizlere en hızlı bir şekilde ileten OptisyeninSesi artık Ajans Press’in takibinde..

Ajans Press yetkilileri ile yaptığımız görüşme neticesinde; Ajans Press, OptisyeninSesi e-dergi için bir künye oluşturduklarını ve e-dergimizin Ajans Press müşterileri tarafından görünür hale getirip bir nevi sektörümüz ile ilgili tüm Ajans Press müşterilerinin görmesini sağlamışlardır. Sadece sektörümüz tarafından değil, diğer sektörlere deOptisyeninSesi e-dergisi haberlerini sunmaktadır.

Artık OptisyeninSesi e-dergi, Medyanın lider takipçisi Ajans Press tarafından takip edilmektedir.

Ajans Press’in takibindeOptisyeninSesi

HABER

OptisyeninSesi e-dergi, Medyanın lider takipçisi

Ajans Press tarafından takip edilmektedir.

AJANS PRESS KISA TANITIMMedya takibinin öncü ve lider şirketi AJANS PRESS, “Medyadaki Gözünüz” sloganıyla, kurulduğu 1953 yılından bu yana birçok kuruluş ve şahısa hizmet vermektedir. Basın, televizyon, radyo, internet – sosyal medya takibi ve medya analiz hizmetlerinin yanı sıra haber ajansı takibi, sektörel gündem ve kamuoyu araştırma hizmetleri de sunmaktadır. İnternet ve Sosyal Medya mecralarında itibar yönetimi ve dijital pazarlama alanlarında A.B.D merkezli RUBBİT ve RHINO RUNNER firmaları ile ortak çalışmalar yürütmektedir. Ajans Press aynı zamanda Digitürk 540. Interaktif kanalından yayın yapmaktadır. Uluslar arası platformlarda da FIBEP ve AMEC üyesidir.

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201414

Page 15: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

15OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 16: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201416

Ispanak ‘sarı nokta’ya karşı gözleri koruyor.

HABER

İngiltere’nin ünlü üniversitesi Manchester’da yapılan son araştırma, ıspanak yemenin körlüğe neden olan sarı nokta hastalığına karşı gözleri koruyabildiğini ortaya koydu. Temel Reis ile özdeşleşen, ona doğaüstü güçler sağlayan ıspanağın gözler üzerindeki etkisini ölçen araştırmacılar, ıspanağın lutein adlı kimyasal bakımından zengin olduğunu ve ‘sarı nokta’ hastalığından koruduğunu belirledi.

KARA LAHANA DA ETKİLİManchester Üniversitesi Yaşam Bilimleri fakültesinden Dr. Murray ve ekibinin,

Tinsley Ophtalmic İnstrument ortaklığı ile gerçekleştirdiği araştırmada lutein ve zeaksantin seviyeleri ölçülerek makular pigment seviyesindeki düşmenin görme bozukluğu ile ilişkisine bakıldı.Makula olarak da bilinen retinanın merkezinde yer alan ve sarı Nokta hastalığına karşı gözü koruyan Makular Pigmentin eksik olduğu durumlarda, bu eksikliği lutein ile zeaksantin bakımından zengin, başta ıspanak olmak üzere tatlı mısır, brokoli ve kara lahana gibi sebzelerin giderip gideremeyeceği incelendi.

Manchester Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada

Temel Reis çizgi film karakterinin bize sevdirdiği

ıspanağın gözlerde körlüğe neden olan ‘sarı nokta’

hastalığını engellediği açıklandı.

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201416

Page 17: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

17OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

ÖZEL VİTAMİNLER ÜRETİLEBİLİRBileşenleri yüksek seviyede lutein ve zeaksantin içeren yiyecekler yendiğinde makular pigmentin artıp dejenerasyon sürecini yavaşlatıp yavaşlatmadığını test etmeyi amaçlayan araştırma, bu sebzelerin sarı noktaya karşı koruma sağladığını gösterse de, her gün yeterli miktarda lutein içeren meyve ve sebze tüketilmesinin zor olduğu biliniyor. Çünkü yeterli miktarı almak için belirtilen besinlerden günlük olarak çok fazla miktarda (günlük 1,2 kg mısır veya 48 adet yumurta gibi)

tüketmek gerekiyor. Bu nedenle sarı nokta hastalığı için geliştirilmiş özel göz vitaminlerini tüketerek, antioksidan açığı tamamlanabiliyor. İçeriğinde göz için yararlı olacak bütün vitamin ve antioksidanları bulunduran mikronutrisyon ürünleri hastalığın ileri evreye geçme riskini azaltabiliyor.

17OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 18: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201418

Merhaba Sevgili okurlar,Yine çıktık yollara, gezmeye

görmeye, hemde ticaret yapmaya. Bakalım bu ay nereyi sizin için gezelim nereyi size anlatalım diye düşünürken, gerçekten çok güzel bir hikayenin ortasına düştüm. Yolum Batman’a düşmüştü ki, Şeyhmus Amcanın dükkanına girdiğimde harika bir hikayeyle karşılaştım.Torunu Emir Aliye Hasankeyf’i anlatıyordu Şeyhmus Amca. Şimdi sessizce onlara kulak verelim ve Hasankeyf’i dinleyelim.

KurtAy babası gibi at üzerinde gezmeye, atlarla oynamaya bayılır, ama her defasında annesi Rehnüma Hatun’un sert bakışlarıyla karşı

HASANKEYF VE KURTHAN

İstanbul’dan yola çıkıp, 20 den fazla il ve ilçeye uğramak için

yolculuğumun başladığında;görünüşte çantalarım ve içerisine

tıkıştırılmış yüzlerce çerçevelerimle beraber yola çıkıyorum.

optikçilere uğrayıp, çerçevelerimi satıyor ve hızla geri dönüyorum.

Gerçekte ise durum bambaşka...

AKTÜALİTE

karşıya kalırdı. Ama bu sefer şanslıydı. Çünkü babası Kurthan gelmiş ve atın üzerinden inmeden kocaman elleri ve upuzun kollarıyla oğlu KurtAy’ı kolundan tuttuğu gibi havaya fırlatmıştı. KurtAy kahkahalarla havada bir tur atarken, babası oğlunu havada yakalayıp atın üzerine oturtturmuştu bile. Rehnüma hatun korkudan yüreği ağzına gelse de belli etmeden gülümseyerek KurtAy’a ve ilk günden beri kalbi onun için çarpan eşi Kurthan’a el salladı.

KurtAy çok şanslıydı. Babası Kurthan Abbasilerin Hasankeyf’teki tüm yol geçişlerini kontrol eden, güvenlikten sorumlu komutan

ve çok sevilen saygın bir askerdi. Kurthan sürekli at üzerindeydi. O nun için derlerdi ki <Kurthan ata binmekle kalmaz, at üzerinde ikamet eder>. Dedikleri aslında çokta yanlış değildi. Kurthan bir bakarsın Kale üzerinde, bir bakarsın köprü kontrolünde, bir bakarsın şehrin diğer ucundaydı.

Ama bugün oğlunu da yanına alıp zarif, narin ve muhteşem taş kapılarıyla meşhur Kalenin tepesine çıkmıştı. Kalenin içerisinde biri küçük diğeri de büyük olmak üzere iki adet Saray vardı. Küçük sarayı Eyyübi’lerin yaptırdığını üzerindeki kitabeden anlamak mümkündü. Büyük saray ise , karşısında bağımsız

Siracüddin ÇAĞLAR / Efor Optik Kurumsal Pazarlama

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201418

Page 19: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

19OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

girişli dikdörtgen şeklinde bir kulenin oluşu tamamen şehrin güvenliği içindi. Kurthan kaleye hakim olan bu kuleden etrafı kontrol ederdi. Bu gün oğlu KurtAy’ı da buraya getirmiş ve taşlardan oyarak yaptığı Atlı araba’yı oğluna hediye etmek istiyordu.

KurtAy atlı arabasını görünce çok sevinmiş ve adeta ne yapacağını şaşırmıştı. Sürekli babasına sarılıyor ve onunla gurur duyuyordu. Kurthan oğlunun bu kadar Mutlu olduğunu görünce, Rabbine şükretmişti. Sevgili eşi Rehnüma Hatun’a ve Hasankeyf’e dua ederek oğlunuda yanına aldı ve gizli yollardan nehre doğru indi.

KurtAy’ın iyi bir at binicisi olmasını

istediği kadar, iyi bir yüzücü olmasını da istediğinden oğluyla beraber, nehrin sularında biraz yüzdükten sonra KurtAy’ı annesi Rehnüma Hatuna bıraktı.

Sonra hızla köprüye doğru yöneldi. Hasankeyf köprüsü ortaçağda yapılmış olan köprülerin en büyüğüydü. Ortadaki büyük kemeri taşıyan iki orta ayağının arası kırk metreydi. ve büyük kemerin ortası ahşaptandı. Kurt han güvenlik nedeniyle genelde bu ahşap kısmı hep açık tutardı ki ne bir düşman askeri nede habersiz bir ticari konvoy asla buradan geçemezdi. Köprünün bu gün tahrip olmuş ve şekil olarak ne ifade ettiği belli olmayan, ama o

zaman çok net ifadelerle on iki burcu simgeleyen figürleri vardı.

Bu burçlar sayesinde diye anlatmaya devam ederken Gözlükçü Şeyhmus amca; Emir Ali onu dikkatle adeta hiç nefes almadan dinliyordu. Hatta yüz ifadesinden o kadar belliydi ki şu an hayal dünyasında KurtAy’la beraber atlı arabacılık oynadığı. Sonra çizdiği resimler geldi aklına. Aslında dedesinden ilk defa Hasankeyf’i dinlemesine rağmen çizdiği resimleri KurtAy’a göstermek istedi Emir Ali. Gizli tünellerden geçip, o muhteşem tarihi köprünün tahtayla açılıp kapanan bölümünü seyretmek ve orda oynamak istiyordu. Belli ki

19OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 20: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201420

babasının Doğum gününde aldığı akülü araba bile KurtAy’ın atlı araba oyuncağı kadar gözünde değildi. Şu an tek düşündüğü zamanında o kadar muhteşem bir Şehir olan Hasankeyf’in tarihi zenginliğiydi. Ve dayanamadı.

- Dede. Diye seslendi Gözlükçü şeyhmus Amcaya.

-Efendim güzel torunum. Diye cevap verdi dedesi.

Emir Ali’nin gözleri çakmak çakmaktı. Zeki bir çocuk olduğu her halinden belliydi. Taktığı rengarenk gözlükte, gerçekten ayrı bir hava vermişti Emir Aliye.

-Dedeciğim dedi yutkunarak. Sende bana oyuncak atlı araba yaparmısın? Şeymus amca gülümsedi, torunun

yanağına bir öpücük kondurdu ve tabii ki evladım. Belki taştan yapamayız ama tahtadan yaparız bizde dedi. Sonrada bana doğru yönelerek;

- Evladım Emir Ali bak bu amca, senin taktığın o güzel renkli gözlük çerçeveleri bize getiren amcan. Hadi sen Annenin elini bırakmadan doğru eve giderken bizde misafirimize bir Hoşgeldin diyelim. Diyerek Dostane bir edayla,

-Hoşgeldin evladım. Nasılsın? Dedi.

Biran Emir Alinin kurduğu hayallere ben daldım. Kendimi Şeyhmus amcanın kırk yıllık Aile Dostu gibi hissettim. Tabii bu keyifli sohbetin üzerine gelmek bana o kadar iyi gelmişti ki, kimse bana dönüp hoşgeldin bile demese bir köşede bu tarihi sohbeti saatlerce dinlemeye razıydım ben. Bu Tarih dolu adamı bulmuşken hiç bırakmak istemedim. Ben sordum o anlattı.

Hasan keyfin bölgedeki stratejik öneminden dolayı uzun yıllar başkent olarak hizmet ettiğini Milattan önceki dönemlerde

AKTÜALİTE

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201420

Page 21: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

21OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

kimlerin yaşadığının tam olarak bilinmediğini lakin, Mezapotomya bölgesine hakim olan kavimlerin en gözdesi olduğunu uzun uzun anlattı bana. Bizans döneminde ise bölgenin Kaleyi kullanmaya başladığını, zaman zaman Sasaniler’le savaşmalarına rağmen Bizanslıların uzun yıllar bölgeye hakim olduğunu, taaki Miladi 4.asrın ortalarından 6.asrın sonuna kadar hüküm sürdüklerini anlattı. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz zamanında şehri fethetmek için zaman zaman akınlar yapılsa da. 2.ci Halife Hz.Ömer (R.A) zamanında 638.ci yılında Hasankeyf

Müslümanların eline geçmiş, Daha sonra sırası ile Emevi’ ler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyübiler ve Osmanlılar hüküm sürmüştü Hasankeyf’te.

Hasankeyf en önemli gelişimlerini Artuklular ve Eyyübiler zamanında yaşamış. Gerçi 1232 de Moğollar şehri yerle bir etsede Eyyübiler tekrar Şehri imar etmişler, taki 1515 te Osmanlı Hakimiyeti altına alınana kadar hüküm sürmüşlerdi. Osmanlılar Şehri tekrar imar edip, günümüze kadar koruyarak getirse de, Tarihi önemini kaybetmiş diye anlattı Şeyhmuz amca. İşte iş için bile olsa, diyar diyar gezmeyi

bunun için seviyorum. Dolu dolu sohbetlerle karşılaştığım gibi, Tarih dolu Memleketleri gezme fırsatını da buluyorum. Şeyhmuz amcanın anlatımından sonra Batman’dan yola çıkınca hüzünle gezdim Hasankeyf’i. Gözümde Kurthan KurtAy ve hatta Rehnüma Hatun canlandı Hasankeyf sokaklarında. Sanki KurtAy gözümün önünde Babasının taştan elleriyle yaptığı atlı arabası ile oynuyor, Kurthan At üzerinde bir aşağı, bir yukarı koşturuyordu. Emir Ali ise nehrin kenarına kurulmuş, resim çizmeye devam ediyordu.

Yeni bir Gezide buluşmak ümidiyle hoşça kalın.

21OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 22: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201422

Page 23: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

23OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

EYEDENTIFY YOURSELF

Page 24: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201424

www.optisyeninsesi.com

BU GURUR HEPİMİZİN!

05 Nisan 2005 tarihinde yayın hayatına başlamış olan OptisyeninSesi web sitemiz www.optisyeninsesi.com, bu yıl

dokuzuncu yılını tamamlamaktadır.

Web sitemizin yayınını sürdürmesinde teşvik unsuru olan siz izleyenlerimize teşekkür ederiz.

Bir web sitesinin güncelliğini ve izlenebilirliğini sürdürebilmesi için yoğun bir emek ve çaba gerektirdiğini takdir edersiniz.

Bu uğraşı, bilgiyi paylaşmanın verdiği duyguyla yorucu olmaktan çıkmakta, aksine bizlere, sizlerle paylaşmanın mutluluğunu

yaşatmaktadır.

Birkaç gün sonra altıncı sayısını yayınlayacağımız OptisyeninSesi e-dergimizin de http://dergi.optisyeninsesi.com adresinde ilgiyle

izlenmesini aldığımız raporlarda görünce doğru karar verdiğimizi görüyoruz ve mutluluğumuz bir kat daha artıyor.

“Sektörün gören gözü, duyan kulağı”

Page 25: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

25OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

www.optisyeninsesi.com

“Sektörün gören gözü, duyan kulağı”

Page 26: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201426

Microfiber temizlik bezi alanında 2008 yılından bu yana Bursa’da faaliyet gösteren AYTI TEKSTİL Microfiber Cleaners Marka ile kaliteli üretim parolasıyla Türkiye çapındaki dev şirketlere ve Ortadoğu başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.

Microfiber Cleaners gözlük-cam-havlu-araba temizlik bezleri ürünleri başta olmak bu özelliği taşıyan her türlü ürünü tamamen müşteri odaklı yaklaşımla istenilen kriterlerde, kalite anlayışını ilke edinerek imal eden AYTI TEKSTİL, kurulduğu günden bu kaliteye ağırlıklı satışı gerçekleştirdi. Müşteri portföyünün ağırlıklı olarak optik-hastane-cep telefonu-saat ve otel firmaları oluştuğunu belirten AYTI Tekstil İşletme Sahibi Ahmet AYTI, 2013’de ağırlıklı Almanya’ya ürün gönderdiklerini söyledi. Geçtiğimiz yıl cironun yüzde 60’ını ihracattan elde ettiklerini belirten AYTI, “Mısır,İran ve Irak dahil Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere, Almanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Kıbrıs’a düzenli olarak ihracat yapıyoruz. Geçen yıl da ihracat listemize Kazakistan ve İngiltere’yi aldık” dedi.

Hedef yüzde 40 büyümekGeçen yıl ihracat ağırlıklı çalışmalara yönelerek

yüzde 20 büyüdüklerini aktaran AYTI, “Yurtdışındaki pazar payımız her geçen gün artıyor. Bu yıl yüzde 40 büyüme öngörüyoruz. Bu büyüme de ağırlıklı ihracat kanalıyla olacak. İhracatta yeni pazar arayışlarımızı da sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

AYTI, özellikle optik sektöründe gözlük temizleyici ürünleri Türkiye’nin her yerine 3 günde teslim etmeyi ilke edindiklerini de sözlerine ekledi.

Çin malı ürünlerin piyasadaki kaliteyi son derece düşürdüğüne de dikkat çeken AYTI “MİCROFİBER olarak imal ettiğimiz gözlük temizleme bezi, havlu temizleme bezi, cam temizleme bezi, saç kurutma havlusu ve LCD plazma temizleme bez ürünlerimiz Rohs Testi, Formaldehid Testi, Pentaklorofenol (PCP), Azo Boyarmaddeler, DMF Testi,Tubitak gibi AB normlarına uyumlu olan kalite testlerinden geçmiştir. Ürün verdiğimiz ulusal ve uluslararası düzeydeki kaliteli firmaların kalite arayışı kendimizi geliştirme noktasında bize güç verdi” diye konuştu.

AYTI TEKSTİLkalite anlayışında lider

SAĞLIK

AYTI Tekstil, kaliteli üretim parolasıyla Türkiye çapındaki dev şirketlere ve Ortadoğu başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.

Page 27: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

27OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

İzmir Şifa Üniversitesi Optisyenlik Bölümü öğrencileri Aklens fabrikasını ziyaret ettiler.İzmir Şifa Üniversitesi Optisyenlik Bölümü öğrencileri 22 Nisan salı günü, Öğr.Gör.Fatih TANRISEVEN ve Öğr.Gör.Fatih ÇOBAN önderliğinde Aklens fabrikasını ziyaret ettiler.Ziyaret programı ürün sunumları, dijital yüzey işlemeli ürünlerin avantajları, ve üretim hataları gezisi ile devam etmiştir. Öğrencilerin edindikleri teorik bilgileri, üretim hataları da bizzat görerek değerlendirme fırsatı bulmuşlardır.

AKLENS CAMfabrikada öğrenci ziyareti

SAĞLIK

Page 28: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201428

Topkapı Sarayı Hastaneleri

TIP TARİHİDr. Ahmet Doğan [email protected]

Osmanlı’nın idari merkezi olarak asırlarca kullanılan Topkapı Sarayı adeta bir şehir gibidir. Sarayın etrafını kuşatan

hasbahçeler içinde günümüze ulaşmayan çok sayıda köşk ve kasrın yanı sıra saray hastane olduğu bilinmektedir.

Topkapı Sarayı’nda 15. yüzyılda enderûn mensupları için kurulan ve 1856’da meydana gelen bir yangında yanarak ortadan kalkan Hastalar Odası adı verilen bir hastane vardı. 16. yüzyıla ait önemli bir eser olan ve içinde birbirinden güzel minyatürler bulunan Hünernâme’de bu bina yine Hastalar Odası şeklinde geçer. Hünernâme’de yer alan bir minyatürde siyah hadımağası, hastane görevlileri ve hasta arabası resmedilmiştir. 17. ile 19. yüzyıllara ait tasvirler bu binanın Bâb-ı Hümâyûn’un sağında, iç avlu etrafında bir grup bina arasında olduğunu gösterir. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için hastane üçüncü avludan uzağa inşa edilir.

Polonyalı olan ve 17. yüzyılda esir alınıp, uzun

yıllar enderûnda müzik talebesi olan Ali Ufki Bey (Albertus Bobovius) yazdığı İtalyanca eserinde saray hastanesini çizmiştir. Bu plâna göre, hastanede hiyerarşik bir düzen içinde her iç oğlan grubu için ayrı bir koğuş bulunmaktaydı. Hastanenin suyu, çamaşırhanesi, perhiz mutfağı, hamamı vardı. 1675’de Topkapı Sarayı’nı gezen Tavernier’e göre zamanla hastane gizlice içkinin sokulduğu, sevgililerin birbiriyle sohbet ettikleri alem yerine döner. Oryantalistlerin gözüyle anlatılan ya da resmedilen saray bir masal dünyası şeklinde abartılar ve hurafeler ile doludur. Tavernier’in anlatımı da hakikatleri yansıtmamaktadır.

Hasta iç oğlanları, üçüncü avludaki yerlerinden iç avludaki hastaneye kırmızı perdeli bir hasta arabası

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201428

Page 29: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

29OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

ile taşınırdı. Pâdişah bile bu araba geçerken yol verirdi. Hasta iç oğlanı ailesi ve arkadaşları ile sohbet ederken, iki içoğlanı arabayı çekerdi.

Bostancılar, yani sarayın muhafız kıtası için de sarayın Marmara’ya bakan tarafında bir hastane vardı. Melling’in 19. yüzyıla ait bir gravürü hastanenin bir görünümünü resmeder.

Önceleri Eski Saray’da tedavi edilen harem mensupları için hastane 16. yüzyılın sonunda kurulmuştur. Haremin en uzak köşesine inşa edilmiş Cariyeler Hastanesi, Kırklar adı verilen, elli üç (53) basamakla inilen iki katlı bir binadır. Kadın görevlilere ile cariyelere ayrılmış koğuşlar ve eczane bulunurdu. Ayrıca, mutfağı, külhanlı hamamı, sarnıcı, çamaşırhanesi ve helâları vardı. Ölen hastanın cesedi yıkandıktan sonra, meyyit kapısından çıkarılırdı.

Topkapı Sarayı arşivinde 1798-99 tarihli ücret defterlerinde Eski Saray’da görevli kadın sağlık görevlilerinin unvanları ve kıdeme göre belirlenmiş mâaşları kayıtlıdır. Yavuz dönemine ait 1518 tarihli bir defterden ise Eski Saray hizmetlileri

arasında Ramazan, Sinan, Yahudi, Hekime Karı’nın görev yaptığını öğreniyoruz. Başlarında “Hastalar Kethüdası Kadın” bulunurdu. Diğer kadın sağlık görevlileri, Hastalar Ustası ve Kadın Hekim idi. Hekimbaşı gerektiğinde hasta tedavi etmek üzere dışardan saraya kadın hekim çağırırdı.

Sarayda ebeler de istihdam edilirdi. Dışarıdan ebe çağrılırdı. Ebelik bir aile mesleği idi. Doğumda beceriklilik, temizlik, ahlak, iffet, görgü gibi şartlar aranırdı. Çocuk düşürtmek mutlak surette yasaklanmış olmasına rağmen, özellikle 19. yüzyılda yasadışı olsa da, zaman zaman yapılırdı.

Doğumda erkek hekim bulunmazdı, ancak bu kural 19. yüzyılda bozulmaya başladı. Pâdişahın izni ile Müslüman ve yabancı erkek hekimler hareme çağırılmaya başlandı.

Hareme girerken hekime siyah bir hadımağası eşlik ederdi. Hasta beyaz bir ipek kumaş ile örtülürdü. Cerrahlara da, “zarûret yasağı mübah kılar” düşüncesiyle, müsâade edilirdi. Bununla beraber 19. yüzyılın ilk yarısında haremde bir erkek hekimin, bir cerrahın ve bir yardımcısının maaşla istihdam edildiği kayıtlıdır.

29OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 30: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201430

SAĞLIK

vitamin şartGöz sağlığı için

Page 31: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

31OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Besinler, göz sağlığımız için büyük önem taşıyor. Araştırmalar da doğru beslenme ile gözümüzü birçok hastalığa karşı koruyacağımızı, hatta hastalıkların ilerlemesini yavaşlatabileceğimizi ortaya koyuyor.

Havucun içerdiği A vitamini nedeniyle göze iyi geldiğini bilmeyen yoktur. Ancak göz sağlığı için faydalı tek besin havuç değil. Gözün doğal olarak ihtiyaç duyduğu vitaminlerin başında A, E, C ve B2 vitaminlerinin geliyor. Omega 3 ve 6 yağ asitleri ile çinko ve magnezyum gibi minerallerin de göz sağlığına faydası var.

A VİTAMİNİ GECE KÖRLÜĞÜNÜ ÖNLÜYOR

Gözlerimizin karanlıkta normal olarak görmesine ve alacakaranlığa alışmasına yardım eden A vitamini, yetersiz alındığında gözün üç bölümünü birden etkiliyor. Retinadaki rod hücrelerinin A vitamini yetersizliğine karşı hassas olduğunu söyleyen Dr. Yalçın, A vitamini eksikliğinin gözün bölümlerinde kuruluğa neden olarak görmeyi olumsuz etkilediğini belirtti.

Dr. Yalçın, A vitamininin yeterli miktarda tüketilmesinin başta gece körlüğü, olmak üzere makuladejenerasyonu ve katarakt oluşumunu geciktirdiğini vurguluyor.

A vitamini genellikle hayvansal gıdalarda buluyor. Yumurta ve süt ürünleri yemeyen vejeteryan kişilerde A vitamini eksikliği görülebiliyor. Balıkyağı ve karaciğer, böbrek, süt, yumurta sarısı, buğday, havuç, mantar, baklagiller, fıstık, ceviz ve domates, A vitaminini bol bulunduran besin maddelerinin başında geliyor.

B2 EKSİKLİĞİ KAŞINMA VE YANMA YAPIYOR

Enerji üretimi, cilt, saç, tırnak ve göz sağlığı için önemli, deri ve göz sağlığı için gerekli olan B2 vitamini,göz yorgunluğunu azaltıyor. Dr. Yalçın, B2 vitamini eksikliğinde gözlerde yanma, kaşıntı, ışığa karşı hassasiyet ve kornea hastalıkları gibi göz rahatsızlıklarının oluşabileceğine işaret ediyor. Karaciğer, yağsız süt, yoğurt, peynir, ısırgan otu, adaçayı, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzelerle balık, baklagiller ve tahıllarda bol bulunan B2’nin yeterli alınması gözlerde katarakt oluşumunu önlüyor.

Page 32: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201432

E VİTAMİNİ RETİNAYI KORUYOR

Yağda eriyen ve güçlü bir antioksidan olan E vitamini, kalp, damar, beyin ve sinir fonksiyonlarını düzenlemenin yanı sıra kronik göz hastalıklarından korunmada da fayda sağlayabiliyor. Zeytinyağı, ayçiçekyağı, ceviz, badem, tereyağı, kırmızı et, brokoli, ıspanak gibi yeşil yapraklı bitkiler ile kivi, mango ve muzda bol bulunan E vitamini, retina dejenerasyonunu önlemede faydalı olabiliyor.

C VİTAMİNİ DİYABETİK RETİNOPATİYE KARŞI

Vücut ve göz sağlığı için en gerekli vitaminlerden biri olan C vitamininin gözleri katarakt ve makula dejenerasyonuna kaşı koruduğunu belirten Dr. Yalçın, diyabet hastalarının gözlerini korumak için düzenli olarak C vitamini almalarını öneriyor. Zira C vitamini, diyabet hastalarında şekerin sinir ve damarlarda yaptığı hasarı önlüyor. Bu da C vitamininin diyabetik retinopatiyi önlediği anlamına geliyor.

OMEGA, GÖZ KURULUĞUNU ÖNLÜYOR

Araştırmalar, beyin ve göz sinirlerinin gelişiminde büyük önem taşıyan Omega 3 ve 6 yağ asitlerinin, göz kuruluğunu azalttığını ortaya koyuyor. Balık, ceviz ve keten tohumundan önemli miktarda Omega 3, mısırözü, soya ve ayçiçeği yağındanda Omega 6 yağ asitleri alınabiliyor.

ISPANAK VE KABAK GÖZE BİRE BİR

Dr. Yalçın, göz sağlığını destekleyen diğer gıda maddelerini şöyle sıralıyor: “Üzüm çekirdeğin içinde çok kuvvetli bir antioksidan vardır. Bazen makula dejenerasyonunda ve diyabet hastalığında oluşan damar ve sinir hasarından korunmak için alınır. Mısır, “Zeaksantin” adlı bir bitkisel bileşim içerir. Bu madde yaşa bağlı olarak gelişen görme bozukluklarını azaltır. Ispanak ve kabak, göz sağlığı için bire birdir. İçerdikleri lutein, ışığın zararlı etkisini önler, zeaksantin ve mesozeaksantin göz dibindeki makula bölgesinde bulunan bir pigmenti oluştururlar. Makuladejenerasyonu yani halk arasında sarı nokta diye bilinen göz hastalığı ve katarakt, ıspanak ve kabağı bol tüketenlerde daha az görülüyor.”

SAĞLIK

Page 33: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

33OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 34: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201434

Sağlığın ve halk sağlığının felsefesi: 21. yüzyılda gelinen nokta

SAĞLIK

Alerjinin tedavisinde en önemli yapılması gereken şey alerjen madde tespit edilebiliyorsa mümkün olduğu sürece ondan kaçınmaktır. Gözdeki şikayetlerin

rahatlatılması açısından soğuk uygulama ve suni göz yaşı ilaçları faydalı olabilir. Çoğunlukla da antihistaminik ilaçlara, damarları büzen ilaçlara, alerjik şikayetleri ortaya çıkaran hücreleri dengeleyici ilaçlara, iltihap giderici ilaçlara ve kortizonlu

ilaçlara ihtiyaç duyulur.

Yirminci yüzyılda sağlık alanındaki gelişmeler insanlığın bundan önceki binlerce yılının hepsinin toplamından daha büyük olmuştur. Bu gelişmelerin elde edilmesinde hane halkı gelirlerinin ve eğitim düzeylerinin artışı yanında beslenmenin iyiye götürülmesi, kontaseptif kullanımının belli bir düzeye ulaşmış olması, barınma-sağlıklı su-hijyen koşullarının iyileştirilmesi gibi etkenlerin rolü olmuştur. Bu etkenlerin bahsettiğimiz gelişmelere katkıda bulunabilmesi ancak sağlıkla ilgili riskler, sorunların ve hastalıkların sebepleri, önleme mekanizmaları, hastalıkların tedavisi, etkili politikaların uygulamaya konulması ile gerçekleşebilmiştir.

Yukarıda sayılan etkenlerin, çözümlenmesi son derece zor etkileşimleri ile nihai bir çıktı olarak ortaya çıkan sonuçlar, insanlık adına büyük kazanımlar olmuştur. Doğumda beklenen ortalama yaşam süresi, bütün bölgeler için ortalama 25 yıllık bir artış göstermiştir. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede kazanılan bilgi ve deneyimler, eradike edilmiş hastalıklar, erken teşhis ve tedavi olanaklarının yaygınlaşması, sağlık hizmetlerine erişimin çok daha kolaylaşması gibi başarılar bu genel sonuca katkı sağlamıştır.

Ancak hala beklenen yaşam sürelerinin ve sağlık durumuyla ilgili iyileşmelerin bütün insanlığa eşit şekilde yansıtılamadığı bir noktadayız. 17. yüzyıldan beri gelir düzeyi ve sağlık arasındaki ilişki ortaya konulmuş durumdadır. Villerme, 1820’lerde Fransa’da Paris’in mahallelerinde refah ve sağlık

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201434

Page 35: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

35OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

(wealth and health) arasında bir ilişki belirledi. Engels de İngiltere’de 1845’te bir rapor yazdı ve Manchester’da çalışan işçilerin gittikçe kötüleşen yaşam koşullarını ortaya koydu. 1980’lerde İngiltere’de yayımlanan Kara Rapor adında (The Black Report) bir rapor vardır. Bu rapor, İngiltere’de sınıf eğimleri diye çevirebileceğimiz (class gradient) sosyal fenomene dikkat çekmektedir. Bu eğimler çok karmaşık sebep-sonuç ilişkileri sonucunda oluşmuştur. Sözgelişi vasıfsız el emekçileri, profesyoneller denilen gruba göre daha kötü sağlık düzeyindedir.

Sağlıkta sosyal katmanlar arasında beliren farklılaşmalar çok keskindir. Bu farklılıklar müdahalelere çok dirençlidir ve bunları düzeltmek yüzyıllar sürer. Sınıflar arasında süregelen sağlık farklılıkları bize aşağıdaki hususları göstermektedir:

• Küçük siyah kare Zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasında farklılaşmalar.

• Küçük siyah kare Sağlık sistemlerinin başarısızlıkları.

• Küçük siyah kare Sağlığı daha kötü olanların hizmetlere erişimini daha kolay hale getirmede teknik sıkıntılarımızın olduğunu.

• Küçük siyah kare Yaşam tarzı, etnik ve sosyoekonomik gruplar arasında kültür ve davranış farklılığı bulunduğunu ve bunların sağlık eğitimi ve geliştirme ile üstesinden gelinebileceğini.

• Küçük siyah kare Hem zengin hem de yoksul ülkelerde ortaya çıktığını, yani evrensel ekonomik, eğitimsel ve çevresel farklılıkların bir sonucu olduğunu.

Sorunlara bu bilinçle yaklaştığımız zaman meselenin sadece sağlık sistemini iyileştirmekle çözülemeyeceğini, toplumsal düzeyde müdahalelerle yıllar içinde azaltılarak eritilebileceğini de anlamış oluruz.

Sağlık sorunlarının ve hakkaniyetsizliklerin mekanizmaları karmaşık, birden çok düzeyde ele alınması gereken ve zaman içinde değişim gösteren karakterdedir ama bir kaç sosyal açıklama ileri sürülerek açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu açıklamalar;

1. Psikososyal

2. Yeni maddeci (Neo-material)

3. İstatistiksel gölge (Statistical artifact)

4. Sağlık Seçimi (Health selection) olarak 4 grupta ele alınabilir.

35OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 36: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201436

Psikososyal açıklamalar

Mikro-düzey (sosyal statü): Gelir eşitsizliği “vicdansız” bir sosyal hiyerarşi ile sonuçlanır ve bu hiyerarşide, sosyal karşılaştırmalar alttakiler üzerinde giderek sağlık bozukluğuna neden olacak stres yaratır.

Makro-düzey (sosyal uyum): Gelir eşitsizliği, kişilerin bir arada çalışmalarını sağlayan sosyal bağları aşındırır. Sosyal kaynakları azaltır, güven ve sosyal katılımı yok eder, suç ortamı vb sağlıksız haller oluşturur.

Yeni-Maddeci Açıklamalar

Mikro-Düzey (bireysel gelir): Gelir eşitsizlikleri demek, en yoksulların en az ekonomik kaynağı oluyor demektir. Bu da riskleri önlemede, hastalık veya yaralanmayı iyileştirmede ve sağlığın bozulmasını önlemede yetersiz kalmak anlamına

gelir.

Makro-Düzey (sosyal yatırımda tıkanma): Gelir eşitsizliği, sosyal ve çevresel koşullara daha az yatırımla sonuçlanır (güvenli evler, iyi okullar, kanalizasyon sisteminin iyileştirilmesi vb.) olanaklar herkesin ulaşabildiği noktadan uzak kalır.

İstatistiksel gölge (artifact) açıklamaları

Her toplumda en yoksul grubu en hasta olanlar oluşturur. Bir toplumda gelir eşitsizliği büyük uçurum gibiyse çok sayıda çok yoksul vardır ve bu da çok sayıda hasta demektir.

Sağlığın seleksiyonu açıklamaları

“İnsanlar yoksul olduğu için daha çok hastalanıyor” demek yanlıştır. Doğrusu, “sağlığın bozulması insanın

Alerjik göz hastalıklarının tanısı hastadan alınacak bilgiler üzerine yapılacak muayene ve laboratuvar incelemeleri ile konur. Doğru tanı için iyi bir göz

muayenesi gerekir. Muayenede göz kapakları, göz yüzeyini örten konjunktiva isimli zar, bezlerin açıldığı bölümler, kirpikler ve kornea dikkatle incelenir.

SAĞLIK

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201436

Page 37: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

37OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

gelirini ve gelir elde etme potansiyelini azaltır” şeklinde yargıya gitmektir. Ancak bu sebep-sonuç ilişkisinde sebepler sonuç, sonuçlar da sebep pozisyonuna geçerek olumsuzluklar döngü haline gelir.

Sağlık kavramı

Dünya Sağlık Örgütü’nün, sağlığı, “yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlamasının altında yatan, toplumları oluşturan bütün bireylerin sosyal ve ekonomik olarak üretken bir yaşam sürmesinin temel felsefe haline getirilmesidir. Bu yeni felsefeye göre:

• Sağlık temel bir insanlık hakkıdır.

• Sağlık üretken bir yaşamın vazgeçilmez koşuludur.

• Sağlık tıbbi hizmetlere yapılan ve giderek artan harcamaların bir çıktısı değildir.

• Sağlık kalkınmanın ana bileşenlerinden (integrallerinden) biridir.

• Sağlık bireysel, ulusal ve uluslararası sorumlulukları kapsar.

• Sağlık ve bunun sürdürülmesi majör bir yatırım alanıdır.

• Sağlık dünya çapında bir amaçtır.

Bir kişiyi sağlıklı kılan nedir? Şüphesiz sadece uygun egzersizleri yapmaktan ve doğru beslenmekten daha fazla bir boyutla karşı karşıyayız. Birinden sağlıklı diye bahsederken, “bu kişinin fiziksel olarak fit (yine dilimize yapışan yabancı kelime belası), görünüşte “zinde” veya hiçbir rahatsızlığı ya da hastalığı olmadığını kastettik” dersek ifadeyi çok daraltmış oluruz. Sağlıklı olmak halini (Azerbaycan Türkçesi’nde bu durum bizim ifademizden daha yakışıklı olarak sağlamlık diye ifade ediliyor) anlamaya ve anlatmaya başlamanın güzel bir çıkış noktası, fiziksel görüntü şeklinde konuya girmektir. Ama mesele burada bitmemekte hatta yeni başlamaktadır. Bir kişinin sağlıklı olduğu sonucuna ulaşabilmek için onun hayatına her yönüyle bir bakmak gerekecektir. Birincisi, ruhsal durumuna bakmalıdır çünkü şaşılacak derecede kişinin sağlık durumu bu temele dayanmaktadır. Kişinin ruhsal durumunun elverişli olması ona çevre ve arkadaş kazandıracak, dengeli ortamlarda yer bulmasının olanağını verecektir. İkincisi, ruhsal durumla çok yakından ilişkili ve birçok noktada iç içe geçmiş olan duygusal duruma eğilmelidir. Bu, özellikle kişinin ne tür bir gruba ait olmaya istekli olduğunu belirleyendir. Kendisine sağlıklı olma yolunu açacak

bir grup dinamiği oluşturacak kişilere meyletmekle kişi derinden derine bir ölçüde sağlığının düzeyini belirlemiş olmaktadır. Tabii ki bunun tersi de doğrudur. Aslında halim selim, kişilikli birinin sürekli şiddete eğilimli kişilerle vakit geçirmesi onu şiddet eğilimine sokar. Kolayca mutlu olmaya uygun olmayan kişi de hayatı güzelce yaşayan ve neşeli günler geçiren kişilerle bir arada olursa mutlu zamanlar yaşar. Üçüncüsü, neredeyse hiç şaşmaz şekilde kişinin başkalarına ne şekilde davrandığı, onun sosyal çevresini ve giderek sosyal sağlığını belirlemektedir. Nihayet bir kişinin fiziksel sağlığı onun genel iyilik halini belirleyen olarak önem taşımaktadır. Bütüncül yaklaşım (holistic approach), bu kısmi bileşenlerin hepsini kabul eder ve genel anlamda sağlık düzeyinin belirlenmesinde bunların tek tek katkısını da ele alır. Ancak sağlığı bunların sadece birine indirgemek (sıklıkla bunu beden sağlığı gibi anlamak) büyük hatadır.

Halk sağlığı disiplini

Halk sağlığı; “organize çabalarla ve toplumun, örgütlerin, tüzel ve özel kişiliklerin, bireylerin bilgilendirilmesi sonucu yapılan tercihlere dayanarak hastalıkları önleme, yaşamı uzatma ve sağlığı geliştirme bilim ve sanatıdır” diye tanımlanmaktadır (CEA Winslow, 1920). Daha basit ifadeyle söylersek, toplumun sağlığıyla bir bütün olarak ilgilenen tıp yaklaşımına halk sağlığı denmektedir. Halk sağlığı bir yörede yaşayanların toplamının sağlığını koruyacak, geliştirecek ve kaybedilen sağlığı kazandıracak organize çabalardan biridir. Bu çaba bütün insanların sağlığını geliştirmek ve sürdürmek anlamında değişik bilim dallarının, becerilerin ve inanışların bir kombinasyonu olarak karşımıza çıkar. Sağlık hizmeti hepimizin hayatı boyunca bazı durumlarda yaşamsal önem taşır (olup olmaması ölüm-kalımı belirler) ama halk sağlığı hepimizin bütün hayatı boyunca yaşamsal önem taşır durur (Surgeon General C. Everett Koop, MD). Tıbbın bu branşının mensupları, bir toplumda, örgütte, sağlık kuruluşunda, muayene ofisinde veya programda söz konusu topluluğun sağlık hedeflerine ulaşmasına rehberlik etmek için görev alırlar. Bugüne kadar dünyanın çeşitli yerlerinde halkın sağlık sorunlarını azaltacak veya çevrenin kirlenmesinin önüne geçecek sayısız halk sağlığı çalışması ortaya konulmuştur.

Halk sağlığı uygulamaları ne zaman gündeme gelir?

Halk sağlıkçıları, işini güzel yaptığı ve olağanüstü bir durum söz konusu olmadığı sürece gündeme

37OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 38: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201438

gelmez. Görünmez bir yerlerde her şey yolunda gider. Ne zaman yokluğu fark edilirse, ortada ciddi bir sağlık sorunu varsa veya sistemde başarısızlık ortaya çıkarsa halk sağlığı gündeme gelir. Yirminci yüzyıl halk sağlığı uygulamalarında büyük başarıların ortaya konulduğu bir dönem olarak dikkat çekmektedir. ABD’de kurulmuş olan ve hem ulusal hem de uluslararası halk sağlığı çalışmalarının öncü kuruluşları arasında yer alan CDC, bu yüzyılın 10 temel başarısını şöyle listelemektedir:

1. İçme sularının florlanması

2. Bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınması

3. Motorlu araçların kullanımında güvenliğin sağlanması

4. İşyeri güvenliğinde gelişme sağlanması

5. Güvenli ve sağlıklı beslenme

6. Anne-çocuk sağlığında gelişmeler

7. Tütün kullanımının sağlığa zararlarının belirlenmesi

8. Aile planlaması

9. Koroner kalp hastalığı ve felçlerden kaynaklı ölüm ve hastalıkların kontrol edilmesi

10. Bağışıklama

Halk sağlığı uygulamalarının kendine göre zorlukları bulunmaktadır. En önemli zorlukları arasında; bilim, politika ve mesleki uygulama arasındaki gerilimin hiç de kolay olmayan şekilde yönetilmesi sorunu bulunmaktadır. Bu üç güçlü odak, üç ayrı açıdan konuya yaklaşmakta ve bunları aynı düzlemde buluşturmak zor olduğu kadar da önem taşımaktadır. Yeni akım olarak dikkatimizin toplandığı bir nokta da hazırlıklı olmak (afetlere, krizlere salgınlara vb.) sorunudur. Gelmeden önce olumsuz bir duruma organize şekilde hazırlıklı olmak büyük bir birikim ve bilinç gerektirmektedir. Ülkelerin birçoğunda bu bilinç henüz oluşmuş değildir.

Yeni akım ve yaklaşımların halk sağlığına uyarlanması ve adapte olma güçlükleri, ele alınan konuların zaten halk sağlığı ve çevre konuları olarak birbirine karmaşık şekilde sarılmış olması, işleri zorlaştırmaktadır. Doğası gereği halk sağlığının küresel boyutu olması (bulaşıcı hastalıklar, küresel ısınma, seyahatler ve turist sağlığı vb.) ve görüş açısının da çok geniş olması onun uygulanabilirliğinin sektörler arası ve disiplinler arası işbirliğine bağımlı hale getirmektedir. Zamanla hastalıkların sebepleri ve kontrol yöntemleri anlaşıldıkça (epidemiyoloji ve epidemiyolojik birikim) halk sağlığı önlemlerinin de

SAĞLIK

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201438

Page 39: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

39OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

etkililiği büyük ölçüde artmıştır. Halk sağlığı tarihi boyunca iki majör etken sorunların çözümünde belirleyici olmuştur:

1. Bilimsel ve teknik bilginin düzeyi

2. Toplumun değerleri ve popüler görüşler (bunlar nihayet politik iradeyi de belirleyendir)

Yoksulluk ve hastalık kişisel olduğu kadar toplumsal bir sorun olarak algılanınca, toplumsal sorunlara hükümetlerin eğilmeye başlamasıyla, hastalığa karşı kolektif tavır yaklaşımı büyük ölçüde kabul görmüştür. Böylece sağlık kişisel olduğu kadar toplumsal bir sorumluluk konusu sayılmış, sonuçta halk sağlığı herkesin yarar sağlayacağı işleri yapan, hastalığı önleyen ve toplumu eğiten bir role bürünmüştür. Ancak bu geniş anlamlı ve kabul gören saptamaların ne gibi uygulamalarla yaşama aktarılacağı konusunda görüş birliğine ulaşılamamış ve her ülkede başka bir uygulama ortaya çıkmıştır. ABD’de Tıp Enstitüsü-IOM- (belki de ABD’nin Sağlık Bakanlığı demek daha doğru olur) halk sağlığının misyonunu ve hükümetlerin rolünü şu şekilde açıklamaktadır.

Halk sağlığının misyonu

• Bireylerin sağlıklı olabileceği ortamın gerektirdiği koşulları sağlayarak toplumun isteğine cevap vermek.

• Hastalığı önlemek ve sağlığı geliştirmek için bilimsel ve teknik bilgiyi uygulayarak organize şekilde toplum çabası oluşturmak.

• Bu misyonun yerine getirilmesi için kamu kuruluşlarının olduğu kadar özel kuruluşların ve bireylerin katılımını sağlamak.

• Devletin sağlık politikası yetkililerinin en önemli işi hayati önem taşıyan elementlerin yerli yerine oturmuş olduğunu belirlemek ve bunu güvence altına almak olmalıdır.

Halk sağlığında hükümetin rolü

Her düzeydeki kamu sağlık görevlilerinin temel işlevi; izleme ve değerlendirme, politika geliştirme ve güvence altına almadır. Resmi kurum ve kuruluşların halk sağlığı çalışmaları açısından değerlendirme, politika belirleme ve güvence altına alma konusunda sorumlulukları bulunmaktadır. Bütün halk sağlığı kuruluşları düzenli ve sistematik olarak toplumun sağlığıyla ilgili enformasyon toplar, değerlendirir, analiz eder, akılcı çözümler üretir. Bu çabaların içine istatistiklerin incelenmesi, sağlık ihtiyaçlarının belirlenmesi, sağlık sorunlarıyla ilgili epidemiyolojik çalışmalar girer. İzleme

ve değerlendirme sorumluluğu bu işlevleri kapsamaktadır.

Politika geliştirme ise; halk sağlığı çalışmalarının ilgi alanına giren konularda toplumun tercihlerinin belirlenmesi ve buna uygun bilimsel ve uygulanabilir çözüm önerilerinin oluşturularak belirli stratejilerin, politikaların ve programların ortaya konulmasıdır. Burada bilimsel ve teknolojik bilgi ve toplumun tercihleri olmak üzere çifte kaynaktan beslenilmektedir. Güvence altına alma işlevi de üzerinde uzlaşma sağlanan hedeflere ulaşmak için gereken bütün faaliyetlerin ortaya konulmasını, planlama yapılmasını, ilgili aktörlerin ve paydaşların bu amaçlara yönelik bilinçlendirilmesini ve harekete geçirilmesini, gereken mevzuat düzenlemelerinin yapılmasını ve gereğinde hizmetlerin kamu eliyle doğrudan verilmesini içermektedir.

Halk sağlığıyla kimler ilgilenir?

Halk sağlığı birçok meslekten kişilerin bir araya geldiği interdisipliner bir anabilim dalıdır. Bu alanda bazı uğraş alanları da alt disiplin olarak yapılanmış durumdadır. Sonuç olarak toplumun sağlığını korumayı ve geliştirmeyi iş edinen herkesin bir araya geldiği bir çatıdan söz etmekteyiz. Halk sağlığını oluşturan meslek, uzmanlık, uğraş alanlarından ortaya çıkmış bu geniş yelpazeyi aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

• Epidemiyologlar ve biyo istatistikçiler

• Biyomedikal bilimciler (biyolog, mikrobiyolog, bakteriyolog, virolog, eczacı, hekim, hemşire)

• Çevre sağlığı bilimcileri ve teknisyenleri

• Sosyal bilimciler ve davranış bilimcileri

• Sağlık politikacıları ve yöneticileri

• Diğer halk sağlıkçılar (mühendisler, hukukçular, beslenmeciler, öğretmenler)

• Diğer mesleklerden kişiler (teknisyenler, kanalizasyon ve su profesyonelleri vb.)

ABD’de ulusal halk sağlığı çalışmalarının amiral gemisi olan ve aynı zamanda uluslararası öncülüğü üstlenen Bulaşıcı Hastalıkların Kontrol Merkezi (CDC), bu geniş alanı daha iyi anlamamızı sağlayabilecek bir şekil ile durumu açıklamıştır (Şekil 1). Şekil 1’de sağlık kuruluşlarının ve sağlık profesyonellerinin rollerinin yanında polis, itfaiye, sivil toplum örgütü, park ve bahçeler gibi kuruluşların da rollerine vurgu yapılmaktadır. CDC’nin halk sağlığı çalışmalarının kesintisiz olarak ve sürekli bir döngü şeklinde sürdürülmesine dikkat çektiği bir şekil, çalışmaların kesintisiz sürdürülmesinin önemini anlatmaktadır.

39OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 40: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201440

MODA

2014 İlkbahar/Yaz Güneş Gözlükleri Trendi

kedi gözlükler

Güneş gözlüklerine en ihtiyacımız olan günlere merhaba dedik. Gözlerimizi ve göz çevremizi güneşten koruyan aynı zamanda stilimizi de tamamlayan güneş gözlükleri, yeni sezonda birbirinden güzel modellerle bizleri bekliyor. 2014 İlkbahar/Yaz güneş gözlüğü trendlerini mercek altına almaya ne dersiniz?

Kedi Gözlükler

50’li ve 60’lı yılların bizlere hediyesi olan kedi gözlükler, 2014 yaz sezonunun en popüler gözlük

modellerinden biri... Kareli ve köşeleri belirgin yüz hatlarınız

varsa kedi gözlükleri yüz hatlarınızı yumuşatmak için kullanabilirsiniz.

Retro tarzdan hoşlanıyorsanız, kedi gözlükler stilinizin en önemli

tamamlayıcılarından olacak.

Page 41: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

41OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Aynalı Güneş Gözlükleri

Aynalı Güneş Gözlükleri

80’lerden kopup gelen aynalı güneş gözlükleri iki yıldır popüler

olan modellerden... 2014 yaz sezonunda popülerliğini

sürdürecek olan aynalı güneş gözlükleri, renkleri ve dikkat

çekmeyi sevenlerin favorisi olacak.

Page 42: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201442

MODA

Beyaz Çerçeveli

2014 İlkbahar/Yaz Güneş Gözlükleri Trendi

Beyaz Çerçeveli Gözlükler

Beyaz renk bu yazın da favori renklerinden... Bu sebepten

güneş gözlüklerini etkilemesine şaşırmamak lazım. Beyaz çerçeveler 2014 ilkbahar/

yaz sezonunda büyük güneş gözlüklerinde dikkat çekiyor.

Page 43: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

43OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Clip-on/Flip-up

Aynalı Güneş Gözlükleri

Numaralı gözlükleri güneş gözlükleriyle kullanmak için

tasarlananan Vintage modellerden ilham alınmış Clip-on gözlükler

sezonun favorisi. Clip-on gözlüklerin üst kısmında metal bir

tel bulunuyor.

Page 44: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201444

MODA

Aviator / Pilot

2014 İlkbahar/Yaz Güneş Gözlükleri Trendi

Aviator / Pilot Gözlüğü

Nam-ı diğer damla gözlükler sezonun bir diğer favori modeli...

Zamansız klasik damla gözlüklerde aynalı cam kullanımı da görülüyor.

Page 45: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

45OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Yuvarlak çerçeveli

Yuvarlak Çerçeveli Gözlükler

Yuvarlak çerçeveli retro gözlüklerin bu sezon da popüler olduğunu

söyleyelim. 1970’lerin esintisini taşıyan modellerde büyük ve

desenli çerçeveler dikkat çekiyor.

Page 46: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201446

Aydın Üniversitesi’ndeKahvaltı ve PlaketAydın Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu’ nun programları içerisinde yer alan bölüm öğretim görevlileri ve sektör temsilcileri, 18Nisan 2014 tarihinde üniversitede düzenlenen sabah kahvaltısında bir araya geldiler.

TÖREN

“Mesleki ve teknik eğitimle; İş piyasasının ihtiyaç ve beklentilerine uygun, personel yetiştiren Aydın üniversitesi SMYO, Sanayi ve hizmet sektörlerinin önde gelen temsilcileri ile Üniversitenin öğretim görevlilerinin bir araya geldiği kahvaltıda sektör temsilcileri, kendi beklenti ve ihtiyaçlarına yönelik yetişen bu gençler arasından gelecekte birlikte çalışmayı düşündüklerini ve bu açıdan eğitimin ne denli önemli olduğunu vurguladılar.

Kahvaltı sonrası Optisyenlik Bölümü Laboratuvarını da gezen, Beta Optik adına Yönetim kurulu

üyesi Sn. Erdal Özkavak’a, İstanbul Ticaret Odası, Gözlükçülük Meslek Komitesi başkanı ve Optisyenin Sesi Haber imtiyaz sahibi Sn. Orhan Küreli’ye,

Opak Lens adına pazarlama müdürü Sn. Hülya Şenyüz ve İş Geliştirme ve Eğitim uzmanı Fatma Küçüktaş’a, Uğur Optik Makine adına, genel müdür Sn. Ercan Turgut’a, Aydın üniversitesi SMYO öğretim görevlisi Sn. Turgut Çakar, Üniversitenin Plaket ve Teşekkür Belgesini sektör temsilcilerine takdim etmiştir.

Sn. Erdal Özkavak, plaketini alırken...

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201446

Page 47: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

47OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Sn. Orhan Küreli, plaketini alırken...

Sn. Fatma Küçüktaş, plaketini alırken...

Sn. Ercan Turgut, plaketini alırken...

47OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 48: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201448

Emecikli Ömer

SİZİN KALEMİNİZDENMetin TURANLI / Optisyen / [email protected]

Datça’dan 15 km ötede oturduğumdan, seyrek dolmuş saatlerini kaçırmamak için erkenden İsa’nın yol üstü bakkaliyesinde oluyorum.

Hem yağmurdan, rüzgârdan korunup hem de kahvaltı sonrası ilk çayımı orada yudumluyorum.

Değişik tiplerle karşılaşıyorum. Perili köşkün yanındaki motel inşaatında çalışan işçilerin, Kızlan ve Aktur şoförlerinin, Emecik, Karaincir gibi yakın civar yerleşimlerinin de mekânı burası.

Bir süre sonra bazı ihtiyaçlarımı geceye denk getirip gece de gider oldum Gülhan Market’e. Bir gece geç saatte biralarımızı yudumlarken tanıştım Deli Ömer’le. Nasıl yürüdüğüne şaşırılacak kadar eski bir kamyonetle yaklaştığı Market’in önüne park etti. Bombeli, aynalı bir gözlükle karşımıza çıktı. Ve anlaşılması güç bir dille, İsa’ya seslendi:

– Len bizim oğlan, nele edip durusunuz?İsa, gülerek çağırdı.– Zifleniyoz be Ömer. Sana da açıverim mi?– Sen ayra çağırmazsın ya, getirve bakem bi bira.Buraya kadar pek bir tuhaflık yok. Bildiğimiz

yöre insanı işte. Ne zaman ki kabanını çıkardı göğsünde kordonlarla asılı gözlükler ortaya çıktı, bir tuhaflık olduğunu anladım. Her biri farklı renklerde kordonlara asılı 6 adet gözlük. 2’si güneş, 4 tane de hazır yakın gözlükler. Bir tane de yüzünde bombeli ucuz bir gözlük. Anlatıyor:

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201448

Page 49: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

49OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

- Yok, dedim.Kamyonetin yanına gitti. Kasasından bir Şok

naylonu içinde 10 tane kadar gözlük daha getirdi. 4 tanesini bana verdi. Kiminin sapı kırık, kiminin vidası düşmüş. Bunları yaparsam bana bu dağların en güzel ve en büyük mantarlarından getirecekmiş.Sonra aklına bir şey gelmiş gibi:

– Hadi bakeyim, hoşçadurun argadeşler, dedi ve gitti.

Ardından İsa, anlatmaya başladı. Meğer gözlük tek merakı değilmiş. Evvelinde saat ve ip merakı da varmış ya, koleksiyon tarzında değil. Ara ara bir şeylere kafayı takar, herkesten fazla bir şeylere sahip olmanın gururunu yaşarmış. Eski,yeni olması önemli değil. Bir ara da evi top’tan geçilmez olmuş. Büyüklü-küçüklü yüzlerce top. 3 yıldır da bu gözlük merakı başlamış.

Yeni bir hobi geliştirdiğinde eski biriktirdiği tüm eşyaları dere kenarına atıyormuş. İsa,daha da anlatacaktı ya Şerif Ali tavla oynamaya geldi. Dünün intikamını alacakmış. Ömer de arada kaynadı, gitti. Elimde gözlüklerle eve dönüyorum.İnternette mantar yemekleri tarifine bakışımda

sırf meraktan. Bir şey beklediğimden falan değil.

– Te hurda, (şurda demek oluyor) derenin ustunde bir sürü yabancı araba gelipduru. Dağda mantar bırakmadılar…

45-50 yaşlarında kirli sakallı, eski siyah bir eşofman (paçaları çoraplara sokulu) üzerinde balıkçı kazak ve avcı yelek. Fazlaca dikkatle süzmüş olmalıyım ki;

– Kim bu arkideş? diye beni gösteriyor. İsa da, “Datça da gözlükçü. Yeni geldi,” diyerek beni tanıştırdı.

Önce bir şaşkınlık gördüm yüzünde. Sonra maden bulmuş gibi gözlüklerini göstermeye başladı. Ben sadece boynunda asılı olanları gösterecek zannederken, o iç cebinden 2 gözlük daha çıkardı. Biri eski bir Carrera güneş, diğeri isimsiz bir bombeli gözlük daha. Kazağını yukarı çekti. Kemerine takılı kılıf içinde sarı camlı bir metal gözlük daha.Arada kemer kılıfı eskimiş. Yeni bir tane verebilir miymişim? Sonra,

- Morismorel va mı siz de? dedi. Ve şöyle sürdürdü:

- Benim bi tane Morismorelim vadı. Aktur’da ki İngiliz duktur vermişti. Beş yıl önce. Muula’ya gediverirkene cebimde kırılıvedi.

49OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 50: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201450

Öncelikle ışık nedir? Sorusunun cevaplandırılması gerekmektedir. Bu soruya ilk bilimsel cevabı 1666 yılında İngiliz fizikçi Isaac Newton vermiştir. Newton’a göre ışık, ışık kaynaklarının etrafa saldıkları sonsuz küçük taneciklerden oluşuyordu. Bu tanecikler saydam ortamlarda çok büyük bir hızla doğru yolla yayılmaktaydılar. Newton’un tanecik teorisi ışığın doğru yolla hareket, yansıma ve kırılma özelliklerini açıklıyordu.

1678 yılında Hollandalı fizikçi Christian Huygens ise ışığın bir titreşim hareketi olduğunu, ışık kaynaklarının saniyede milyarlarca defa titreştiklerini ve bu titreşimlerin saydam ortamlarda dalgalar halinde yayıldıklarını bildirerek dalga teorisini ortaya attı.

1801 ‘de İngiliz bilim adamı Thomas Young değişik renklerin dalga boylarına olduğunu gösterdi ve ilk kez interferans (girişim) deneyini gerçekleştirdi. Bu buluş Huygens’in dalga teorisini destekledi.1856 yılında İskoç matematikçi Maqwell ışığın bir elektoromagnetik dalga olduğunu ilk kez ortaya koydu. Bugün biliyoruz ki ışık çok geniş bir elektromanyetik spektrumun 400–700 nanometreler arasındaki görülebilir bir bölümünü oluşturmaktadır. Tüm elektromagnetik dalgalarda olduğu gibi ışık dalgasının yayılması sırasında birbirlerine ve dalganın ilerleme yönüne dik, elektriksel ve magnetik alan ortaya çıkmaktadır.

19. yüzyılda dalga teorisini destekleyen bu

gelişmelerden sonra, 20.asrın başında Newton’un tanecik teorisi yeniden gündeme geldi. 1900’de Alman fizikçi Max Planck “quantum teorisini” ortaya attı ve elektromagnetik enerjinin foton adı verilen bölünmeyen parçacıklar şeklinde yayıldığını ve absorblandığını öne sürdü.1905’de Albert Einstein plank’ın teorisini destekledi ve her fotonun enerjisinin ışığın frekansı ile orantılı olduğunun gösterdi

1924 yılında Fransız fizikçi Loui de Broglie ışığın tanecik ve dalga teorilerini birleştirdi. Işığın dalga şeklinde yayılan fotonlardan meydana gelmiş olduğunu kabul etti ve böylece ışığın tüm özelliklerini açıkladı.

Günümüzde ışığın havada, boşlukta veya diğer saydam ortamlarda yayılırken dalga şeklinde davrandığını, bir kaynaktan üretildiğinde veya absorbe edildiğinde ise foton özelliği gösterdiği kabul edilmektedir.

Bu bilgiler ışığında polarizasyonu şöyle tanımlayabiliriz;

Işık kendi doğrultusunda giderken aşağı yukarı, sağa sola hareket eder. Polarize eden, yani kutuplaştıran filtreler ise ışığın sadece bir yönde titreşen dalgalarının geçmesine izin verir. Işığın böyle tek yönlü titreştirilmesine polarizasyon (kutuplaştırma) adı verilir.

Güneş ışığı yatay bir yüzeyden yansıdığında çoğu kez son derece rahatsız edici bir parlama (Glare)meydana gelir. Bu tür parlamalara uzun süre bakmanın bazı göz rahatsızlıklarına özellikle

POLARİZASYON

EĞİTİMTaylan KÜÇÜKER / Eczacı Gözlükçü / Gözlükçüler ve Optisyenler Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyesi

Bilgilerimizin çoğunun görme duyusu yoluyla ediniriz. Tarihin başlangıcından bu yana insanoğlu, gözlerimize etki eden ışığın yapısını anlamaya çalışmıştır.

Page 51: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

51OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

katarakt’a yol açtığı da saptanmıştır. Tüm güneş gözlükleri parlamaları belli

oranda azaltır. Ancak sadece yüksek kaliteli polarizasyon filtresi sayesinde seçici geçirgenliği sonucu parlamaları engelleyip yararlı ışığın göze ulaşmasını sağlar.

1938’de Edwin.H.Land polaroid olarak adlandırdığı maddeyi bulmuştur. Bu madde yönlendirilmiş moleküllerin seçici soğurmasıyla ışığı polarize eder. Bu madde, uzun zincirli

ince hidrokarbon tabakaları (levhalar) halinde üretilir. (Polivinil alkol gibi). Tabakalar, üretim esnasında uzun zincir moleküllerinin sıralanmaları için gerilirler. İyot içeren çözeltiye tabaka daldırıldıktan sonra moleküller iletken olurlar. Ancak iletim öncelikle hidrokarbon zincirleri boyunca meydana gelir. Çünkü moleküllerin valans elektronları (Valans elektronlar: Serbest hareket eden ve iletken içerisinde her an hareket edebilen elektronlardır.)yalnız zincir boyunca

Işığın polarizasyonu

Polarize özelliği olmayan güneş gözlüğü ile görüntü

Polarize güneş gözlüğü ile görüntü

Page 52: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 20145252

EĞİTİM

kolayca hareket edebilir. Sonuçta moleküller, elektrik alan vektörleri molekül uzunluğuna paralel olan ışığı kolayca soğurur; bu uzunluklara dik olan elektrik alan vektörlü ışığı geçirirler. Moleküller zincirlere dik doğrultuya genellikle geçirme ekseni yahut geçirgen eksen denir.

Polarize filtre, sadece bir düzlem yönündeki ışık dalgasının geçmesine izin verir. Eğer iki polarize filtre birbirine dik açılı olacak şekilde çakıştırılırsa ışık geçirmeyecektir

Genellikle ince film şeklinde iki cam arasına veya renkli plastik cama yapıştırma ve sıkıştırma suretiyle elde edilen güneş camlarıdır.

POLARİZE LENSLER NE ZAMAN KULLANILMALIDIR?• Otomobil kullanımında yorgunluğu azaltır.

Geniş kaldırım ve asfalttan yansıyan parlak ışık polarize olduğundan gündüz yoğun araç kullananlar için polarize lensler yararlı olacaktır. Yansımanın en zararlı ve tehlikeli olduğu durum araç kullanımı sırasında gözlenmektedir. Sürücüler geleneksel yansıma kaynaklarına ilave olarak ön konsolun ön camdaki yansımasına da tahammül etmek zorundadırlar. Çeşitli araştırmalar bu yansımanın sürücü görüşünü %30 ‘lara varan oranda düşürdüğünü tespit etmiştir. Polarize güneş camları bu problemi ortadan kaldırmaktadır.

• Balıkçılar Su yüzeyinden yansıyan ışık suya bakan

kişiyi su yüzeyinin altını görmesini engeller. Polarize lens kullanılması yansıyan parlak ışığı azalttığı gibi aynı zamanda kullanıcının su yüzeyinin altını da görmesine imkân verir.

• Plajda görüş konforunun artırır. Kum ve sudan yansıyan parlak ışığı azaltır.

Görüşü uygun hale getirir.• Renklerin ağarması Yansıyan polarize ışığın ürettiği peçeli bir

parlak ışık renklerin parlak görünmesine sebep olur. Parlak ışık kaybolduğunda renk eski haline gelir.

• Karlı günlerde göz kırpması olmaz Karda yansıma oranı yüksektir. Kar içerisinde

çalışan araba kullananlar için polarize lensleri parlak ışığı azalttığı için yararlı olacaktır.

• Polarize lensler UV radyasyonunun tutarlar.

Parlak ışığın bilinen sebepleri sudan, kardan, karayollarından ve metalik yüzeylerden yansımalardır. Polarize lensler güneş gözlüğüne güzel bir alternatiftir.

Ayrıca çok yakından tanıyıp her zaman kullandığımız hesap makinelerinde da polarize filtre tekniği kullanılmıştır. Bu teknikte sıvı kristal gösterge kapalı iken (alarm verilmeden önce) polarize ışığı bükerek arka filtreden geçmesini sağlar. Aynadan yansıyan ışık ikinci kez kristalden geçerken tekrar bükülür. Bükülen ışık öndeki polarizatörden geçer ve gösterge beyaz görünür. Bir düğmeye basılarak kristalin belli bölgelerine de elektrik akımı gönderilir. Bu bölgelerde polarize ışık kristal tarafından bükülmez ve arka polarizatörde önlenir. Aynadan yansıyacak ışık olmadığı için etkilenmiş bölgeler göstergede siyah görünür.

Page 53: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

53OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Sesimizin tonu, vücut dilini kullanma şeklimiz ve göz teması daha önce oluşturduğumuz izlenimi sağlamlaştırabilir de yerle bir edebilir de.

‘Siz söylediklerinizin fiziksel görüntünüzden daha önemli olduğunu düşünebilirsiniz ama gerçek şu ki insanlar sizi daha ceketinizi çıkarırken tartmaya başlıyor’, diyor konuşma koçu ve ‘Hoşsohbet kadın’ ın yazarı Christine K. Jahnke. İnsanlar sizi kıyafetlerinizdeki renk seçiminden, ceketinizin üzerinize nasıl oturduğundan, saç şeklinizden hatta tırnaklarınızın uzunluğundan fark edebilirler. Görünüşünüzle ilgili hiçbir şeyin dikkat dağıtıcı olmasını ya da iletmek istediğiniz asıl mesajı engellemesini istemezsiniz.İşte daha iyi bir izlenim için ipuçları:Göz teması kurun: Leonardo Davinci’

nin ünlü sözünde dediği gibi ‘gözler ruhun aynasıdır’ . Elbette aşırıya kaçmayın, bütün bir toplantı boyunca göz göze bakamazsınız ya da dik dik bakmak istemezsiniz. Hedef kişiyle ilk tanıştığınızda ve en önemli cümlelerinizi iletirken göz teması kurmayı unutmayın. Konuşmadaki suskunluk anlarında tavana bakmayın, cevaplar ı

tavanda aradınığınız düşünülebilir. Bunun yerine etrafa bakabilirsiniz.

Duruşunuza dikkat edin : Anneniz size dik durmanızı söylerken çok haklıydı. Omuzlarınız dik olsun ve asla kollarınızı önünüzde bağlamayın. Oturduğunuzda hafif öne eğilebilirsiniz ; arkanıza yaslanmanız düşmenize neden olabilir.

Ellere dikkat: Toplantılar el sıkışmayla başlar. Yarım elle sıkışmak yerine (soğuk bir izlenim verecektir) , elinizin tamamını kullanın. Samimi olsun ama asla çok uzun yada fazla sıkı değil.Sonra ne yaptığınız oldukça önemli. Ellerinizi masada ya da kucağınızda kenetlemek gergin olduğunuzu gösterir. Bunun yerine ellrinizi ayrı tutun ya da serbestçe birini diğerinin üzerine koyun.

Mizahı akıllıca kullanın: Gülümseme sizi kendine güvenli ve rahat gösterir. Günlük hayattan bir şaka kendinizi çok ciddiye almadığınız mesajını iletir , buzları kırar ve karşı tarafı rahatlatır. ‘Mizahı ancak söylediklerinizi açıklayıcı bir amaca hizmet ediyorsa kullanın ve elbette kültürü dikkate alın. Kahkahalarınıza dikkat edin. Her söylediğinden sonra gülen biriyle ne kadar iletişim kurabilirsiniz?’ diyor Jahnke.

İş Görüşmesinde Etkili İzlenim

Bırakmanın Yolları

HABER

Çoğunlukla iş bağlantılarımızı önce e-mail yada Twitter gibi sosyal medya yoluyla yapıyoruz. İlk izlenimi yazdıklarımız yoluyla gerçekleşse de, kalıcı

bir izlenimi ancak yüzyüze iletebildiğimiz hislerle sağlıyoruz.

Page 54: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201454

GÖZLÜKÇÜLÜĞÜN DÜNÜ ve BUGÜNÜ

misafiri oluyorsunuz Yusuf Cangüler’in...Ve Sektörün Saygın isimlerinden Yusuf Cangüler’le

keyifli bir sohbete başlıyoruz, medine gülü ve ıhlamurdan yapılmış çay eşliğinde

Gözlükçülük mesleğine nasıl başladınız?Ortaokulda okurken yaz tatillerinde babam beni marangoz, terzi ve saatçi de çalıştırdı. En uzun süre saatçide çalıştım. Çocukluktan beri saate karşı bir merakım vardı. Sonra okulu bıraktım ve saatçide çalışmaya devam ettim. Birkaç yıl sonra Sirkeci’de hem saat hem de gözlük işi yapan Nafiz Beynan ve Fevzi Ortaçlıgil’in yanında çalışmaya başladım. İlk önce saat bölümünde çalışmaya başladım. Aynı yerde gözlük de yapıldığı için gözlük de dikkatimi çekmeye başladı. Gözlük de aynı saat gibi insanlara faydası olan bir şeydi; iyi görebilmek kadar zamanı bilmek de önemliydi. Öyle ki biz hem işlerimizi yapıyor hem de fayda yarattığımız için insanlardan dua alıyorduk. İnsanların gözünde itibarlı bir meslek sahibiydik.

Ben saat bölümünde çalışırken, gözlük bölümünde de sektörümüzün bilinen isimlerinden Fahri Kuz çalışıyordu ve kendisi askere gideceği için yerine gözlük kalfası aranıyordu. Kalfalar geliyor birkaç hafta çalışıp gidiyordu. Bir akşam patronum bana gözlük yapmayı öğrenip gözlük bölümünde çalışmamı teklif etti. “Tamam” dedim. Zaten oldukça ilgimi çeken bir işti. Akşamları gözlük işini öğrenmeye başladım. Tabi o zaman otomatik cam kesme makineleri yok. Organik cam yok. El taşında çalışıyoruz ve küçük çaplarda mineral camlar kullanıyoruz. Çerçeveler de şimdiki gibi çeşitli değil. Belirli markaların belirli modellerinin farklı ekartmanları var. Müşterinin yüzü büyükse büyük ekartmanı, yüzü ince ise aynı modelin küçük

Bahariye caddesinin kendine has bir dokusu ve ruhu var. Adımınızı attığınız an ayaklarınızda Arnavut kaldırımı taşlarını hissederek başlıyor bahariyeyi yaşamak. Her adımda trafik gürültüsünü arkada bırakıyor, insan seslerine eşlik eden kuş sesleri ve mağazalardan gelen hoş melodilerle her mevsimde baharı yaşıyorsunuz Bahariyede... İstiklal Caddesinin, Anadolu yakasında ikamet eden kız kardeşi sanki Bahariye...

Ve Bahariye caddesin kalbinde bir dükkan ; Ahum Optik... İçeri adım attığınızda Bahariyenin size kendinizi özel hissettiren enerjisi burada da devam ediyor. Yılların deneyimi mağazaya da yansımış; dekoru, ışığı, enerjisi de güzel ve özel. Sizi, size özel bir gülümseme ile karşılıyorlar ve müşterisi olmadan

Sağlık sektörü bütün ülkelerde devlet tarafından düzenlenir ve denetlenir.

RÖPORTAJRöportaj: Serap Akbulut, Teknik Destek: Ali KoyunEditör: Erdoğan Özdemir

Page 55: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

55OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

ekartmanını yapıyorduk. Elmasla çizmek, pensle kesmek, el taşı ile şekil vermek maharet gerektiren işlerdi. İlk başlarda birkaç camdan fazla kırdığımda camların parasını cebimden verirdim. Elmas taşlı el taşları yoktu o zamanlar. Seramik dediğimiz kum taşları vardı. Eskiden camcılar kullanırdı, şimdi camcılar da kullanmıyor. Büyük sıkıştırılmış kumdan yapılan taşlardı. Kum taşı çabuk aşınırdı iki veya üç haftada bir çelik uç ile taşı düzeltmemiz gerekirdi. Fokometreler, bugün de mevcut olan manuel fokometrelerle aynıydı. Otomatik kesme makineleri öncesi gözlükçülük için işçiliğin çok daha zor olduğu bir dönemdi.

El taşından otomatik kesme makinelerine ne zaman geçildi?1968-1970’lerde Almanya’da camı çok daha kolay şekillendiren elmas tozlu el taşları olduğunu duyardık. 1975-1980’’ler de otomatik kesme makineleri duyulmaya başlandı. 1980’den sonra gözlükçülükte makineleşme başladı. İlk kez Türkiye’de bir fuar oldu o yıllarda. Daha önce resimlerde gördüğümüz o makineleri ilk kez o fuarda gördük. Böylece otomatik kesme makineleri Türkiye’ye girmiş oldu.

Saatçilikten gözlükçülüğe geçtiniz ve sonrasında neler oldu?Gözlükçülüğü tam olarak öğrendim ve Fahri Kuz askerden dönene kadar iki yıl kadar gözlükçülük yaptım. Ama tabi bu arada yaşımız da ilerliyordu. Her işi biz yapıyorduk. Öyle ki patronlarımız 15 gün Avrupa seyahatine çıkardı ve dükkanı her şeyle biz idare ederdik.O dönemde işinizde kendinizi geliştirseniz ve deneyiminizi artırsanız da bunun aldığınız ücrete yansıması çok kolay

olmuyordu. Ücretinizde ciddi bir artış ancak çalıştığınız yeri değiştirdiğinizde oluyordu. Ben patronum Fevzi Bey’e haftalık aldığım ücretimi artırmasını talep ettim. Haftalık 100 Lira alıyordum. O hafta bana 110 Lira verdi. %10’luk bir artış yapmıştı. Ben de esprili bir şekilde “Fazla para verdiniz” dedim. O da hayır “maaşına zam yaptım” dedi... Ayrıca bana “sen karşıda oturuyorsun gidiş gelişin zor, bak Fahri Sultanahmet’te oturuyor sen de evini bu tarafa, yakına taşı” dedi. Ben de yine espirili bir şekilde “kısmet, ya evi buraya taşırım ya da işi karşıya taşırım. “dedim. Ve nitekim iş aramaya başladım. Kadıköy’de bir iş buldum. Yeni işimde haftalığım 150 Lira oldu. Gözlük dükkanıydı ama bir tarafta saat diğer tarafta gözlük yazıyordu. Yeni patronum aynı zamanda adaşım olan Yusuf Bey’e daha önce dükkanda saat işi de yapıp yapmadıklarını sordum. “Evet” dedi. Benim saatçiliğimin de olduğunu söylediğimde; “yap öyleyse “ dedi. Böylece yeni işimde hem gözlük hem de saat yapmaya başladım. Evde bir tezgahım vardı saatleri akşam evde tamir ediyordum. Güzel günlerimiz geçti orada ve güzel de para kazandım. Daha sonra üçüncü olarak Necati Öner’in (eski Ozan Optiğin sahibi; dükkanını Atasun’a sattı Fahri Kuz’da aynısını yaptı. Ne hikmetse beraber çalıştığımız arkadaşlar müesseslerini zincir mağazalara sattılar; biz o kadar uzağı görememişiz. :)İşte Necati geldi bir gözlükçü dükkanı açacağını

söyledi. “Piyasaya sordum, bu işi kim iyi yapar dedim, seni tavsiye ettiler.” dedi. O mağazaya 1.000 lira maaşla (ilk kez aylık maaşa geçmiştim) işe başladım. Aslında onlar kitap işi yapıyorlardı. Bana aylık ne kadar ciro yapabileceğimizi sordu. 20.000 lira yaparız dedim. 20.000 lira üzerine % 5 pirim vereceğini söyledi. Biz de yaptık. Derken

Page 56: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201456

yuvarlak camlara uyan, yuvarlak çerçeveler vardı. Bu çerçevelerle aynı çapta camlarla montaj yapılıyordu. Astigmat uygulanmıyordu o dönemlerde ve çoğunlukla hipermetrop okuma gözlükleri yapılıyordu.

Selüloid çerçeveler uzun ömürlüydü fakat ısıya ve aleve karşı çok hassastı. Sonra asetat çerçeveler çıktı. Asetat çerçeveler gözlük ustası için çok güzel bir konfordu. Çünkü; selüloid çerçeveler gibi hemen yamulmuyor, çok güzel şekil alıyor ve ustanın ufak tefek kesim hatalarını da kaldırıyordu. Cam biraz fazla ya da az kesilmiş önemli olmuyor ısıtılan çerçeve camın şeklini alıyordu. Çerçeve modellerine gelince farklı tarzda modeller sadece belli başlı gözlükçülerde oluyordu.

Organik camlar çıkmadan önce mineral camlar vardı. Ben mineral cama delik delip faset gözlük yapardım. Tabi bu biraz daha uğraş gerektiren bir işti. Vidalar dışarda kalıyordu ve camın içine yerleşsin diye havşa açarak montaj yapıyordum.

Siz saatçilikteki ustalığınızı gözlükçülüğe taşımışsınız.Evet doğru saatçilikteki ince işçiliği, yaptığım gözlükler içinde özenle kullandım. Nitekim sadece gözlük yapımında değil gözlük tamirinde de ustalaştık zamanla. O zamanlar çerçeveler menteşesinden kırılırdı ve yedek parça olmadığından kaynak yapardık. Sirkecide çalıştığım dönemde alt katımızda altınlara kulp yapan bir usta vardı ve biz kırılan çerçeveleri ona kaynak yaptırırdık. Şalöme ile kaynak yapardı.

Ben Kadıköy’e geçtiğim zaman Kadıköy’de gözlük tamiri yapan bir yer yoktu. Birkaç kez tamir için gelen gözlükleri Sirkeci’ye götürdüm. Daha sonra Altıyol’da gümüş tamiri yapan bir Remzi usta vardı ben kırık gözlükleri ona götürüp kaynak yaptırmaya başladım ve diğer meslektaşlarıma da söyledim; onlar da gözlük kaynak işlerini Remzi ustaya götürmeye başladılar. Ancak birgün kendi dükkanım için gereken kaynak işlerini de kendim yapmaya başladım; bu durum da şöyle gelişti: Hakim bir müşterime yaptığım metal bir gözlüğü bir gün bir adliye mübaşiri bana getirdi. Hakim Kadıköy adliyesinden Sultanahmet adliyesine tayin olmuştu. Gözlüğün plaketi kırılmıştı. Gözlüğün aynısından bir tane daha dükkanda olsa direk gözlüğü değiştirecektim ancak yoktu, kaynak yapılması gerekiyordu. Aldım gözlüğü Remzi ustaya götürdüm. Remzi usta yoktu, oğlu vardı. Kaynak yapmadan plaketin plastik kısmının sökülmesi gerekiyordu ve sıkışmıştı sökülmüyordu. Remzi ustanın oğlu “kaynak yapılmaz yanar bu

6 ay sonra pirimle birlikte benim maaşım 5.000 liraya ulaştı. O günlerde gözlükçülük böyleydi. Çok güzel oldu bu deneyim benim için. Gözlükçülüğün yanında kitap ve kırtasiye işi de birlikte olduğu için ufkumuz açıldı. Dükkan da aşağı yukarı 8-10 kişi çalışıyordu. Benim gözlükçülük dışında kalan zamanlarda dükkandaki diğer çocuklarla da ilgilendiğimi görünce; patron beni dükkanın sorumlusu yaptı. Personel izinleri, maaşlar vs. Dükkanın yöneticisi olarak çalışmaya devam ettim. Orada 5 yıl kadar çalıştım. Sonra bir gün Necati Bey’e, “ Bu dükkanın sahibi sensin, neden gözlükçülük işini öğrenmiyorsun?” dedim. Necati Bey’in çok iyi şoförlüğü vardı. Ben o günlerde henüz araba kullanmayı bilmiyordum. O da bana “ Ben sana şoförlüğü öğreteceğim, sen de bana gözlükçülüğü öğret o zaman.” dedi. Neticede Necati Bey’e ve kardeşine gözlükçülük işini öğrettim ve yanlarından ayrıldım. 1977 yılında bir arkadaşımla ortak kendi dükkanımızı açtık. O günden bu güne Bahariye’ deyim. Tabi o arada da farklı deneyimlerimiz, ticari iniş çıkışlarımız oldu; malum ticarette karla zarar ortaktır, kardeştir. Bugün kendi dükkanımız da oğlum Burak’la gözlükçülüğe devam ediyoruz.

O günlerle bu günleri karşılaştırdığımızda gözlük çerçevelerindeki değişiklikler nelerdir?O günlerde bir faset, bir nilör gözlüğü yapabilmek ayrıca bir ustalık gerektiriyordu. Herkesin yapabildiği işler değildi. Çerçeve çeşitlerine değinecek olursak; ilk başta metal ve selüloid tamamen yuvarlak çerçeveler vardı. Camı kesmek, tıraşlama, yontmak gibi imkanlar yokken; yuvarlak cam alınır, bir mangalda veya ısıtıcıda genleştirilip direk çerçeveye takılıyordu. 40, 46, 48 çaplarda

RÖPORTAJ

Page 57: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

57OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

plaket” dedi. Ben de “ Baban ıslak pamuk koyup yapıyor” dedim. Oda bana “ Çok biliyorsan kendin yap” dedi . !! “aaaa ben hiç bunu düşünmemiştim” deyip çıktım ordan. Gözlüğün aynısını bir başka arkadaşımın dükkanında bulup, hakimin gözlüğünü yapıp mübaşirle gönderdim. Bu işi çözmüştüm ama kaynak işini de çözmem gerekiyordu. Hem kuyumcu hem de saatçi olan ustama gittim. “Bana kaynak yapmayı öğret.” dedim. O da bana eski kullanmadığı şelömeyi verdi. O gün ustanın verdiği o şelömeyi eve götürüp denemeler yapmaya başladım. Parmağımı yaktım, pantolonumu yaktım ama kaynak yapmayı öğrendim. Remzi ustanın oğlunun o lafı ile kaynak yapmayı da öğrenmiş oldum. 40 yıldır hala dükkanımda aynı Şalömeyi kullanıyor ve o günden beri de gerektiğinde kaynak tamirini kendimiz yapıyoruz.

Dükkanımızda gözlükle ilgili her şeyi biz burada kendimiz yapıyoruz.

Eskiden Beyoğlu’nda babadan gelen mesleği yapan çok iyi ustalar vardı. Ama eskiden ithalat serbest değildi. 1970’lerde toptancıların çoğu yabancı uyruklu idi. İnönü hükümeti döneminde Yunanistan’la aramızda bir itilaf oldu o güne kadar Yunan vatandaşı olup Türkiye’de çalışan toptancılar vardı. İnönü hükümeti bir kararla yabancı uyrukluların Türkiye’de ticaret yapamayacağı kanuni düzenlemeler yapınca bu kişiler toptancılık işini Türklere devrettiler. 1980’den sonra gözlükçülük sektörünün önü açıldı, bu benim görüşüm.

1980’den sonra 70 sente muhtaç olduğumuz günler geride kalmıştı. İthalatın önü açılınca bu işi bilenler ithalata soyundular ve kaliteli ve güzel ürünler Türkiye’ye gelmeye başladı. Ondan önce İtalya’nın ihraç fazlası, defolu

ürünleri geliyordu. Makina parkuru da bundan sonra gelişmeye başladı. Makineleşmenin kötü tarafı ise; patronların, elemanın ustalık değerini bir tarafa bırakmaları oldu. Yani bir nevi “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu. Otomatik makineler sektörde yaygınlaşmaya başlayınca; ustanın çok becerikli olmasına gerek olmadığı, bir lise mezununun 15 gün de makinayı kullanmayı öğrenip işi yapabileceği gibi bir düşünceye kapılıp gözlük ustalarını bir makine operatörüne indirgeyen işyeri sahipleri oldu ki bu hatalı bir görüştür. Gözlükçülük bir ustalıktır, bir meslektir. Birebir bir iştir. Biz dükkanımızda bu titizlikte ve özende çalışırız. Mesela Burak, müşteriye gözlüğü beğendirir, makinede kesimi kendi yapar, müşterinin yüzüne göre gerekli ayarlamaları yapar ve müşteriye bizzat teslim eder. Bu butik bir iştir. Bugün özellikle zincir müesseselerde satışı başkası yapıyor, montajı başkası yapıyor dükkan yetkilisi de montajı onaylıyor.

Siz üniversite olarak okulda teorik ve pratik bilgiler verirken bunlara çok dikkat etmelisiniz. Mesela çerçeve seçimi ayrı bir ders olmalı. Doğru çerçeve seçimi ve çerçevenin müşteriye göre ayarlarının yapılması çok önemlidir. Ben dışarda, vapurda gözlüklü insanlara bakıyorum. Gözlüğün sapı arkaya doğru yelken gibi açılmış görünce meslek güdüsüyle rahatsız oluyor, düzeltme ihtiyacı duyuyorum.

O günlerle bu günleri karşılaştırdığınızda müşteri profilinde ne gibi farklar görüyorsunuz?O günlerde de bilinçli müşteri vardı ama şimdiki gibi bilgiye çok kolay ulaşılabilen günler değildi. Şimdi müşteri modele ve fiyata çok kolay ulaşabiliyor. O günlerde müşterinin mesleğe saygısı

Page 58: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201458

gayrimüslim sanatkarlardan öğrendik. Gençler bu işi yapacaklarsa öğrenirken de kıymetini bilerek öğrensinler. Ekmek teknemizi kollamamız lazım bunu tüm gözlükçü meslektaşlarım için söylüyorum. Bu meslekten ekmek yedik, çocuklarımızı okuttuk ama biz bu mesleğe ne verdik? Bu mesleğin bir adım daha ileri gitmesi için ne yaptık? Eski kazançlar da yok; meslek deşifre oldu ve makineleşme ile birlikte kazancın sanat ve ustalık payı azaldı.

Eleman ustasından ne görürse onu yapar. Size bir anımı anlatmak isterim: Abdullah Aydın ve bazı meslektaşlarımızla Çanakkale’deki meslektaşlarımızı ziyarete gitmiştik. Bir gözlükçü bir başka gözlükçünün yaptığı işleri şikayet edip duruyordu. “Kimdir bu?” dedim. “Karşıdaki dükkan, benim eski elemanım açtı.” dedi. “Onu kim yetiştirdi? Dedim....

Bu iş güzel bir iş insan yaşadığı müddetçe gözlük olacaktır. Lazer ameliyatlar, kontak lensler olsa da yine de gözlük olacaktır. Dünyada refraksiyon kusuru diye bir şey kalmasa da; gözü korumak için bir cam bir çerçeve olacak ve gözlük daima insanlar için olacaktır.

Bizler hem gözlükçüyüz hem de sanat danışmanıyız, stil danışmanıyız. Müşteriye bir gözlük verdiğimiz zaman müşteri onu taktığında mutlu olmalı veya arkadaşları ona gözlüğünün yakıştığını söylediğinde mutlu olmalı. Çünkü gözlük aynı zamanda önemli bir aksesuardır. Müşteriye tavsiye veren uygun çerçeveyi ve camı önerenler bizleriz. Müşteri marketteki raftan ürün seçer gibi gözlük seçmemeli. Bu terzi yapımı elbise ile fabrikasyon üretim elbise gibidir. Müşteri bir stil danışmanının “bu sizin için iyi olur” demesini bekler. İlgi bekler ve ilgiyi hak eder müşteri. Montaj aşamasındaki ustalık kadar, satış aşamasındaki danışmanlık da çok önemlidir. Her çerçeveye her cam olmaz, her cam da her müşteriye olmaz. Az önce şahit olduğunuz örneği açacak olursak. O müşterimiz buzdolabı tamircisi. İşi gereği sürekli toz toprak içerinde ve bu sebeple çizilmeye karşı dayanıklı olan mineral camlar veriyoruz. Bu tespiti biz yapıyor ve müşteriye uygun ürünü biz öneriyoruz. Bu konuda bir başka anımı size örnek olarak anlatmak isterim. Bir müşteriye güzel bir gözlük yaptım ve o dönem organik camlar yeni çıkmıştı, gözlüğü organik camla yapıp müşteriye teslim ettim. 15 gün kadar sonra camları çizik içinde gözlük geldi, camları değiştirdik ama bir süre sonra camlar yine çizik içerisinde gözlük yine geldi. Müşterinin şikayetinin dozu yükselmişti gözlüğü masaya vurarak tepkisini gösterdi. Bu durumda ben de

vardı. Çünkü ustalık gerektiren bir işti ve müşteri bunun kıymetini bilirdi. Hala da bilen müşteriler var. Örneğin bize Çorlu’dan gelen müşterimiz vardır. Müşterilerimizle güzel bağlar kurmuşuzdur. Şimdi şöyle düşünün; 3 çeşit yemek 5 lira desem bu nasıl iyi yemek olabilir. Eski dönemlerde öyle %50 indirim, 1 öde 2 al gibi uygulamalar yoktu. Bunların bizim dükkanımızda olması durumunda ustalığımızı, sanatımızı yok saymış oluruz. Lise mezunu biri öyle 3 ayda 6 ayda gözlükçü olamaz. Üniversitelerdeki 2 yıllık eğitimin yanında yoğun bir staj ve uygulama dönemi olmalı. Size bir müşterim aynı zaman da arkadaşımın yaşadığı bir şeyi anlatayım. Kendisi iktisat fakültesini bitirdi, diplomayı aldı ve mali müşavirlik yapmaya karar vermiş. Önce biraz deneyim sahibi olmak için bir muhasebe bürosunda bir dönem çalışmak istemiş. Diplomasını alıp “üniversiteyi bitirdim, staj yapmak istiyorum.” diye yaptığı başvurulara hep elemana ihtiyacımız yok cevabı almış. Sonra “ben lise mezunuyum ve iş öğrenmek istiyorum diyerek yaptığı başvuru kabul edilmiş ve işe başlamış. Bir yıl çalıştıktan sonra gerçeği söyleyebilmiş. Yani üniversiteden mezun olanında eksiği oluyor, olacaktır da. İşte bu sebeple; gözlükçülerle üniversitelerin işbirliği şarttır.

Optisyenliği geleceğin meslekleri arasında görmeyenler var. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?İnsanlar en çok sevdikleri eşyalarını bile gözden çıkardığı zaman onun artık kıymeti yoktur. Biz gözlükçüyüz ve bunu çok kolay öğrenmedik. Ufak bir işi bile ancak ustanın arkasından bakarak öğrenirdik. Aralardan derelerden izleyerek öğrenirdik. Kimse bizi karşısına alıp detaylarını anlatarak işi öğretmedi. Bu işi bizler kopara kopara

RÖPORTAJ

Page 59: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

59OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

artık şüpheci baktım. Bir yerde bir yanlış vardı. Müşteriye mesleğinin ne olduğunu sordum. Kuyumcu olduğunu ve imalatta çalıştığını söyledi. Altın tozları çiziyordu camları. Müşteriden gözlüğün kılıfını istedim ve beyaz bir kağıda kılıfı birkaç kez vurarak silkeledim. Beyaz kağıdın üzerine altın tozları döküldü. Müşteriye mesleğini sormadan gözlük ve cam seçimi yapmamalıydık. Yani bizim bu müşteriye ilk başta organik değil mineral cam ile gözlük yapmamız gerekiyordu.

Tüm röportajımız boyunca çok önemli bilgiler ve mesajlar verdiniz. Ben de bir optisyen adayı olarak sizinle yaptığımız bu görüşmeyi çok değerli bir fırsat olarak görüyorum. Genç optisyenlere neler tavsiye edersiniz?Gözlükçülük mesleğinde 1992’den 2005’e kadar üniversitelerde optisyenlik okuyanlar dükkan açma belgesi alamadılar. Abdullah Aydın’la birlikte derneğe ilk girdiğimizde; ilk toplantıda Abdullah Aydın çok önemli bir şey söylemişti. “Arkadaşlar, gözlükçülük bitti, bundan sonra optisyenlik var. Biz öncelikle 1992’den beri dükkan açma hakları olmayan optisyenlerin hakkı için mücadele edeceğiz.” O vakit Amasya’da optisyenler bir dernek kurmuşlardı. Onlarla irtibata geçip ilk toplantımıza onları da davet ederek bundan sonra beraber çalışacağız dedik. Ama o çocuklar olayın ciddiyetini

anlayamadılar.2006’da meslek kanunu çıktı ve optisyenler artık dükkan açma hakkına sahip oldular ama o güne kadar geçen sürede bir çok optisyen dükkan açamadığı için başka işlere başlayıp kendilerine başka yönler çizmişlerdi. Yani bugün 31 üniversitede okunan optisyenlik bölümleri çok kolay oluşmadı. Bu günkü düzenlemelerin arkasında ciddi bir emek var. Bugün optisyenlerin çok güzel iş imkanları var; aletler, edevatlar, makineler var, eksikte olsa kitaplar, kaynaklar var. 2004’e kadar bu mesleğin kitapları da yoktu. Sadece ders notları vardı. Optisyenlik öğrencileri şikayet etmesinler daha önce ablaları ve abileri eğitim alırken bu günkü imkanlara da sahip değillerdi. Biz müessese olarak hem gönlümüzü hem de dükkanımızın kapılarını öğrencilere açtık. Her türlü desteği veriyoruz.

Bu meslek çok güzel bir meslek ve bu mesleğin arkasında çok emek vermiş insanlar var; gençlerimiz mesleklerine bu gözle baksınlar, değerini bilsinler ve katkı vererek yaşatsınlar....

Usta Gözlükçü Yusuf Cangüler 40 yıl önce açtığı müessesinde, bugün oğlu Okan Üniversitesi Optisyenlik programı öğrencisi Burak Cangülerle birlikte çalışıyor. Sektörün geçirdiği değişime uyum sağlamış bir müesse Ahum Optik. Öte yandan, bu müessesede, değişmeden devam edecek bazı değeler hep olacak ; müşteri odaklı yaklaşım, ustalık ve candan güler yüzlü bir hizmet... Teşekkürler Yusuf Cangüler...

Page 60: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201460

Elegance Optik “EOS” Eğitimlerine hız

kesmeden devam ediyor.

Sektörde önemli bir fark yaratmayı planlayan Eos Elegance Optik İç Eğitmeni Kubilay Gümüş; Optik perakende de en önemli unsur, kaliteli ve eğitime açık bir yapı ile çalışanlarının bilgi ve becerilerini ön planda tutarak en iyi hizmeti mağazalarında müşterilerine sunmayı hedeflediklerini belitti.

2.Dönem eğitimlerini ise Satış ve Müşteri ilişkileri yönetimi ile verecek olan Eos Elegance Optik katılımın çok yüksek oluşu ve pozitif bir ortamda gerçekleştirdikleri eğitimler ile Eos Elegance Optiğin eğitime verdiği önemin altını çizerek çalışmalarına devem edeceklerini bildirdi.

Profesyonel satış danışmanlarına her yıl iki aşamada verdiği eğitimler ile Optik perakende sektöründe fark yaratan Eos Elegance Optik , 7-8-9-10 Nisan da İstanbul , Trakya , Adapazarı (Marmara) bayii çalışanlarına Göz Anatomisi, Optik Camlar ve Prograssive camlar hakkında eğitimler vererek Optik sektöründe eğitimin önemi ve Optik camlardaki son gelişmeleri çalışanları ile paylaşarak daha verimli ve kaliteden ödün vermeden müşterilerine hizmet konusunda fark yaratmayı hedefliyor.

Nisan ve Mayıs aylarında 5 İlde yaklaşık 150 çalışanına eğitimler vererek Optik Perakende

Türkiye de 31 ilde 73 mağazası ile Optik perakende sektöründe hizmet veren Eos Elegance Optik mağaza çalışanları eğitimlerine

hız kesmeden devam ediyor.

TANITIM

Page 61: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

61OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 62: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201462

Mesut Bahtiyar ŞAHİN

Rakamlarla

gözlük sektörü

kullanmadan devam ettiğini göstermektedir. Günlük yaşamda görme kusurlu olduğu halde

gözlük kullanmamak ne gibi sorunlar ortaya çıkarır. Bunu bir düşünün.

Bu rakamların içerisinde hassas mesleklerde olanlardan tutun, insanların canlarını emanet ettiği şoförlük mesleği de dahildir.

Yani, psikoteknik açıdan teste tabi tutulduğunda görme kusurlu olduğunu öğrenen şoförün gözlük kullanması gerektiği halde kullanmama yönündeki ısrarcı tutumu sanırım sadece bizim ülkemize özgü bir durumdur.

Ticari araç kullananlar için yeni çıkarılan bir yasa ile ‘Psikoteknik Rapor’ mecburi kılınmıştır. Umarım faydası olur.

Yıllık olarak 7-10 Milyon adetlerde tüketilen çerçevelerin de büyük bir kısmının hala yasadışı yollardan tüketiciyle buluşuyor olması da beni üzen diğer bir konu.

Yasal yollardan ithal edilen çerçeveler ile diğer yollarla bir şekilde ülkemize giriş yaparak tüketiciyle buluşan çerçevelerin rekabet koşullarında büyük bir adaletsizlik olduğu aşikar.

Fiyat avantajı olarak sunulan ucuz ürünlerin perakendeci meslektaşlarımız tarafından da tercih ediliyor olması ayrı bir konu.

Bunu, aynı zamanda güneş gözlükleri için de düşünebiliriz. Tüketicilerin de ucuz güneş gözlüklerini tercih ediyor olmasını da anlayamıyorum. İlk bakışta görüntü olarak sanki hiçbir farkı

yokmuş gibi algılanabilir. Ancak; aklı başında herkesin rahatlıkla anlayabileceği tarzdan

Gözlük Kullanım Oranı : % 15Yıllık Çerçeve Tüketimi : 7-10 Milyon AdetYıllık Güneş Gözlüğü Tüketimi : 3-4 Milyon AdetYıllık Görme Kusuru Test İhtiyacı : 30 Milyon Kişi/Yıl (yaklaşık) Kaynak: İTO / Müge BULUT

Değerli meslektaşlarım; bu verileri hepimizin üç aşağı-beş yukarı bildiğini tahmin ediyorum. Bu rakamlar mesleğimizin reçetesidir.

Önceki yazılarımda da kısmen değindiğim ve beni rahatsız eden ciddi bir durum olarak gördüğüm için kafayı takmış durumdayım.

Ülkemizde gözlük kullanım oranı % 15 ler seviyesindedir. Buna karşılık görme kusuru test ihtiyacı 30 Milyon kişi olarak bilinmektedir.

Bunu nasıl okumalıyız_?Demek oluyor ki; ülkemizde gözlük kullanım

oranı % 35-40 düzeyinde olması gerekirken bu oran % 15 ler seviyesinde seyretmektedir.

Buna göre ülkemiz nüfusunun %15-20 sinin görme kusurlu olarak yaşamlarına gözlük

Tüketici nezdinde negatif bir algı yaratılmış. Oysa ki; aldığı herhangi bir kıyafet için bunu söylemiyor. Onun kalitesini tartışmıyor, karlılığı kendisini

ilgilendirmiyor. Beğeniyor ve parasını ödeyip alıp gidiyor.

PLASİYER GÖZÜYLE

Page 63: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

63OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

büyük kalite farklılıkları vardır. Özellikle güneş camlarında bu fark bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bu konuyla ilgili olarak bir meslektaşımın bakış açısı ‘ucuz güneş gözlüğü satmak istiyorum, bu şekilde ucuz müşteri kitlesine de hitap ederek ciro ve karlılığımı artırırım’ diyor.

Katılırsınız ve katılmazsınız. Günümüzde ciro ve karlılık endişesi taşıyan meslektaşlarımın kaygısını anlıyorum. Ancak; bu yol doğru bir yol değil.

Önceleri ucuz güneş gözlükleri gözlükçülerde satılmaz. Ulu-orta tezgahlarda satılır, diye müşteriyi yönlendiriyorduk. Peki şimdi ne diyeceğiz_?

Güneş gözlüklerinin kozmetik sınıfında yer alması beraberinde denetimsizliği de getirmektedir. Tüketicilerin bilinçlendirilmesi ile herkese büyük görevler düşmektedir. İlk sorulan; ‘ama gözlükçü de güneş gözlüğü çok

pahalı’ Tüketici nezdinde negatif bir algı yaratılmış.

Oysa ki; aldığı herhangi bir kıyafet için bunu söylemiyor. Onun kalitesini tartışmıyor, karlılığı kendisini ilgilendirmiyor. Beğeniyor ve parasını ödeyip alıp gidiyor.

Tüketici nezdinde güvensizliği yine sektör olarak bizler yapmaktayız. Marka ve model bazında fiyat farklılığının olması en büyük negatif algıyı yaratmaktadır. Oysa ki; her markanın ‘Tavsiye Edilen Satış Fiyat Listesi’ bulunmaktadır.

Rekabet koşullarında listelere dahi uyulmamaktadır. Daha müşteri talep etmeden yapılan büyük iskontolar, fiyatların büyük

ölçüde şişirilip sonra tekrar düşürülmesi gibi anlaşılmaktadır.

Kurumsallaşma sanki bu olumsuzlukların önüne geçecekmiş gibi görünüyor. Tüketici kurumsal optik mağazasından almış olduğu ürünün fiyatını, kalitesini ve garantisini sorgulamıyor. Sadece kurumsallığına güveniyor. Aynı şartlarda kurumsal olmayan diğer optik mağazalarından alırken güvenmediği için her şeyi sorguluyor.

Büyük rakamlı alış-verişler yapılırken kurumsallığı olmayan mağazaların tek güven veren yapısı patronun tanıdık olmasıdır. Diğer şekilde yüzer-gezer müşteri profili tanımadığı optik müessesinden alışveriş yapmıyor.

Her zaman söylüyorum: Bizim mesleğimiz insan odaklıdır, diye.

Satıcı sesinin tonuyla dahi müşteriye güven vermeli. Oysa ki; diğer sektörlerde durum böyle değildir. Herhangi bir giyim mağazasında tüketici beğendiği ürünü raftan kendisi alır, dener ve parasını öder, gider. Tezgahtara dahi ihtiyaç duymaz.

Satıcı, sattığı ürünün özelliklerini, kalitesini vs anlatmadan kolay yolu seçerek hemen fiyatla oynamaktadır. Bu çok ucuz bir tekniktir. Bizim meslekte itibar görmez.

Umarım ‘bindiğimiz dalı kestiğimizin’ farkında oluruz.

Esasında ele aldığım bu konular herkes tarafından bilinmektedir.

Herkes üzerine düşen sorumluluğun bilince olarak hareket etse hiçbir sorun kalmak diye düşünüyorum. İşinizin ve aşınızın bol olması temennisiyle…

Page 64: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201464 OPTOPTOPPOOOPOPTOOOO İSYİSSYİSYS ENİENENİENİİN SN SSN SN SESİESİESİESESİ E-E- EE- E-E-DERDERRDERRRRDERRDERGİGGİGİİGG MMMayMayMayayayyıs ııs ıs ss 2020120201201201222012012202002 44444444444444446464646646

Bisiklette sessiz devrim

Bisiklet ya da popüler olmayan adıyla velespit, insan gücü yani güneş enerjisiyle çalışan bir ulaşım aracı. Ülkemizde de ulaşım ve eğlencenin yanı sıra bisiklet sporunda da kullanılır, diğer bir deyişle kullanılmalıdır...Buna rağmen 9 Mart 2014’te Eskişehir Osmangazi ve Anadolu Üniversitesi Enerji Kulüpleri öğrencilerinin ortaklaşa düzenlediği 1. Eskişehir Enerji ve Çevre Konferansı’nda bisikletten ne kadar uzak olduğumuzu da gördüm. Bisikletliler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Suyabatmaz salondakilere “Bisiklet sürmeyi biliyor musunuz? Bisiklet sürmeyi seviyor musunuz?” diye sorunca hemen hemen herkes “evet” derken, “Bu konferansa bisikletle kimler geldi?” sorusuna “evet” diyenlerin sayısı bir elin parmakları kadar bile değildi.

Getirisi yüksekHalbuki hem dünyada hem de ülkemizde bisiklet kullanımı konusunda şu an sessiz bir devrim yaşanıyor. Öyle ki Murat Bey’in anlattığına göre Avrupa Birliği’nin gelecek 10 yıllık hedeflerinde, kent içi ulaşımında bisikletli ulaşımın payının yüzde 25 olması amaçlanmış. Ülkemizde de son dönemde Çevre Kanunu kapsamına alınan bisiklet yolu inşaatları için belediyelere bütçe desteği verilmekte. Kentsel dönüşüm projelerinde, toplu konut projelerinde de bisiklet yolu zorunluluk haline gelmiş. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı orta öğretime bisiklet dersini eklemiş...Şüphesiz ülkemizde bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması bizim için büyük önem taşıyor.Ülke ekonomisi için yıllık 100 milyar dolar kadar tasarruf yaratabilir. İnanılmaz bir rakam ama küresel iklim değişikliğine karşı karbon salınımını azaltmak, sürdürülebilir yaşam ortamlarını ve toplumda fiziksel hareketliliği artırmak gibi gerekçeleri görünce bisikletli yaşamın katma değerinin böylesine yüksek olacağını anlıyorsunuz.Ulaşımda bisiklet 6 kilometreye kadarlık kısa mesafelerde kullanılabilir. Bunun ulaşım yatırımı ve işletme gideri tasarrufu, sağlık yatırımı ve gideri tasarrufu, spor yatırımı ve işletme gideri tasarrufu ve istihdamı artırıcı etkileriyle

Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

Hem dünyada hem ülkemizde bisiklet kullanımı konusunda sessiz bir devrim yaşanıyor. Kuşkusuz bu yaygınlaşma bizim için büyük önem taşıyor.

FIRTINA ÖNCESİ

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201464

Page 65: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

65OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014 6565656565656566655OPTOPTOPTOPTOPTPTTTOPOPTOPTOPOOOOOO İSYSYSYYİSYYYİ YENİENİENİENİENİNEEE İEE N SN SN SNN SSN ESİESİESİESİSESİSİSİSSSİİESİSS E E-E-EE-E-EE-E-E-EE--E DERDDEDERDEDDEDERDEDDERRDDDEDERRRRRGİGİGİGGGGGayMayMayMayMayMayMaMayMMayMMayMayıs ıs sıssısııssısıs 20222201201001120001444444444444

birçok ekonomik getirisi var.Trafik yoğunluğunun azaltılması, kent içi ulaşım verimliğinin artırılması, ölümlü kazaların azaltılması, park sorununun azaltılması, trafik kültürünün gelişimi ve toplu taşımaya entegrasyonuyla bisiklet, hava ve gürültü kirliğini de azaltarak sağlıklı bir çevre oluşturmaya katkı sağlar. Düzenli olarak bisiklet sürmek insanların bağışıklık sistemini güçlendiriyor; diyabet, kalp, kolesterol, astım, kanser oranlarında düşüş sağlıyor. Bir de stresi azaltıyor.Bisiklet çocuklara uygulamalı temel trafik eğitim imkanı da sağlar. Çocukların fiziksel gelişimine destek veren bisiklet ayrıca onlarda enerji verimliği bilincinin oluşması için olumlu katkılar sağlar.Üniversitede benim bir tane yedek bisikletim de var. Afet yönetimi uzmanı olarak üniversitedeki odama bisiklet koymak zorundaydım. İstanbul’da beklenen deprem tüm ailenin bir arada olduğu gece yarısı meydana gelmeyebilir. Gündüz işteyken olabilecek bir depremde İstanbul’da evime sadece bisikletle gidebilirim.

Afetlerde de işe yarıyorHem normal hayatta hem de afetlerde bisiklet kullanımı Japonya’da çok yaygın. Özellikle afetlerden sonraki “Altın Saatler” olarak bilinen ilk 72 saatte Japon halkının tek ulaşım aracı bisiklettir. Çünkü bu kritik saatlerde arama kurtarma ekiplerinin ihtiyaç duyduğu sessizliği ancak bisiklet sağlayabilir. Dibi görünen sel sularında gidebilen tek ulaşım aracı da bisiklettir. Ülkemizde de afetin ilk üç gününde afet bölgesinde halkın bisiklet dışında ulaşım aracı kullanması engellenmelidir. Afet ve acil durum merkezlerinde çalışanya da afet sonrası bu merkezlerde görev alacak olanların, merkezlere en fazla yürüyerek 30 dakikada, bisikletle 20 dakikada ulaşabileceği uzaklıkta oturması zorunlu tutulmalıdır.Bisikletliler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Suyabatmaz’a göre “Sigara ile savaş kampanyasından sonra ülkemizde başlatılması gereken en önemli kampanyalardan biri bisikletli yaşam kampanyasıdır”.

65OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 66: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201466

YOLNAMEYazı ve Fotoğraflar: Mustafa KÜRELİ [email protected]

Page 67: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

67OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Küllerinden doğan şehir, Batum

Page 68: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201468

YOLNAME“Ben giderim Batum’a, Batum’un batağına / Pencereden içeri, Al beni otağına…”

Fırtına Deresi’nden yola çıktığımız otobüsümüzün motor homurtuları arasından kulağıma ulaşan bu ses eminim otobüsteki herkesin neşesini yerine getiriyor. Dönüp bakıyorum, bir arkadaşın diline takılmış bu türkü, ikinci mısradan sonra baştan başlıyor.

Bir saat kadar daha yol aldıktan sonra Sarp sınır kapısına dayanıyoruz. Pasaport gerekmiyor. Nüfus kâğıtlarımızı ve otobüste dağıtılan mini formları hazırlıyor, otobüsten iniyoruz. Türk polisinden geçip, yürüyerek Gürcistan tarafına ulaşıyoruz. Gürcistan’ın Adjara özerk cumhuriyetine giriyoruz. Tipik bir doğulu ülke gümrük sahasındayız. Bir karmaşa, bir keşmekeş hüküm sürüyor. Öyle ki sebze, meyve satan seyyar

satıcılar, Türk Lirasını “Gürcü parası Lari’ye çevirmek isteyen karaborsacılar, boş boş gezinen insanlar, canlarının istediği yere park eden araç sürücüleri.

Fazla zaman harcamadan otobüsümüze dolup yola çıkıyoruz. Yola çıkıyoruz çıkmasına da çok kısa bir zaman sonra duruyoruz. Yolun deniz tarafında iki hanım var. Akşamdan kalma olduğu her halinden belli yorgun, bitkin. Sanki dünya ile ilişkisini kesmiş.

Biz yüzümüzü yolun sağına çeviriyoruz. Gürül gürül akan küçük bir şelalenin yanında Aziz Matthias’ın anısına yapılmış büyük bir heykel görüyoruz. Ayaküstü bilgi alınıp, fotoğraflar çekildikten sonra yeniden yola koyuluyoruz. Kilometrelerce uzanan Doğu Karadeniz’in en büyük kumsalı olan Gonio Plajlarını seyrederek yol alıyoruz. Çoruh Nehrinin, Karadeniz’e döküldüğü noktada kurulan küçük bir sahil kasabası Gonio yakınlarında Gonio-

Page 69: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

69OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Apsaros kalesinde duruyoruz.

Önemli bir tarihi kale burası. İsa’nın 12 havarisinden, Aziz Matthias’ın anıt mezarı burada. Roma döneminden kalma bir kale. Sırasıyla, Bizans ve Arap egemenliğinde kalan kale; 1478 yılında, Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş. Aziz Matthias’ın anıt mezarı dışında, burada Osmanlı hamamı ve mezarlığı var. Hıristiyanlığı ilk kabul eden devlet olmakla övünen Gürcüler için bu kalenin önemi çok büyük.

Kalenin içinde kivi, mandalina ve palmiye ağaçlarıyla süslü bir yürüyüş parkuru var. Bunun dışında kalan yerlere üzüm, mısır, lahana gibi sebze ve meyve ekilmiş. Bir yandan da arkeolojik çalışmalar sürdürülüyor. Kale girişindeki tabelada, kaledeki arkeolojik kazılarda bulunmuş Helenistik döneme ait altın at heykelinin, Batum Müzesinde sergilendiği yazılı.

Bir benzincide bulunan “Change Office” de Liralarımızı verip, Gürcü parası “Lari” alıyoruz. 80 Lari, 100 Türk Lirası (1 Lari= 1,25 TL). Yani Gürcü parası Türk lirasından bizden biraz daha değerli. 1995 yılından bu yana Lari (GEL) kullanılıyor. 1 Lari, 100 tetri yapıyor.

Batum’a giderken yanınıza Dolar, Euro veya Türk Lirası götürebiliyorsunuz.

Page 70: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201470

YOLNAME

Page 71: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

71OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Birçok yerde döviz bürosu var ve paranızı Lari’ye çevirebiliyorsunuz. Bir bozdurmadık ama Dolar kurunun daha iyi olduğu söyleniyor. Batum’da çoğu yerde Amerikan Doları ve Türk Lirası da kullanılabiliyor. Şehrin birçok yerinde ATM var. Kredi kartları birçok otel ve mağazalarda geçerli.

Zaten Sarp sınır kapımızdan 22 kilometre olan yolumuz, yemyeşil dağlara, Çoruh nehrine, kilometrelerce uzayıp giden kumsallara bakarak bitiyor. Geniş bir düzlükte kurulmuş küllerinden yeniden doğmaya çalışan, birçok dinde yeniden varoluşun, dirilişin sembolü olarak benimsenmiş Zümrüd-ü Anka kuşu gibi bir şehir.

İşte Batum…

Gürcistan’ın özerk bölgelerinden Adjara Cumhuriyeti’nin başkenti olan Batum’dayız, güzel doğasıyla dağ ve denizi buluşturan sevimli, küçük bir

şehir. Gürcistan’ın birçok şehrinden daha kısa bir tarihi olmasına rağmen, çekiciliği, mimarisi, huzurlu atmosferi, restoranları ve gece hayatı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Adjara ve Abhazya özerk bölgelerinden başka on adet idari bölgeden oluşan Gürcistan, SSCB sonrası yüzünü batıya çevirmiş, yeniden var olmaya çalışıyor.

Batum subtropikal iklime sahip

Page 72: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201472

YOLNAME

bir şehir. Yani kışları ılık, yazları ise serin. Yıl boyunca Karadeniz’den gelen sıcak ve nemli havanın etkisi altındaki Batum’da nemli bir tropik deniz iklimi egemen. Oysa Gürcistan’ın Doğu kesimlerinde hafif nemlilikten kuraklığa kadar değişen farklı özelliklerde iklim kuşakları görülüyor. Adeta Akdeniz iklimi hüküm sürüyor. Tarih boyunca hep bir tatil bölgesi olmuş. Çarlık döneminde Rus generallerinin yazlık villalarına ev sahipliği yapmış. Sovyetler döneminde de bu ilgi devam etmiş. Bizim Karadeniz sahil şeridinden çok farklı olarak geniş düzlüklere ve upuzun plajlara sahip Batum, deniz turizmi için de bölgenin ilgi merkezi durumda. En sıcak aylar olan Temmuz ve Ağustos aylarında hava sıcaklıkları 22-24 °C civarında seyrediyor. Kış aylarında ise sıcaklık 4-6 °C arasında seyrediyor.

Batum, 1564 te Kanuni Sultan

Süleyman döneminde Osmanlılar tarafından fethedilerek, 314 yıl süreyle Lazistan Sancağının merkezi oluyor. 1877-1878 yılları arasında süren Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle Rusya’nın işgaline uğruyor. Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile şehir Rusya’ya bırakılıyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’nın bölgeden çekilmesiyle şehir Brest-Litovsk Antlaşması uyarınca tekrar Osmanlı Devleti’ne geri veriliyor ve bağımsız bir sancak oluyor.

Mondros Mütarekesi sonrasında ise önce İngilizlere, sonra Gürcistan’a bırakılıyor. Daha sonra da 1918 yılında kurulan Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kalıyor ve 16 Temmuz 1921 de kurulan (Adjara) Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi oluyor.

Page 73: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

73OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Batum’un büyüyüp, gelişmesi 19. yüzyılı buluyor. Azerbaycan’ın Bakü şehrinden Batum limanına kadar uzayan demiryolu, o dönemde dünya petrolünün beşte birini sağlıyor. Nobel ödülü ile tanıdığımız İsveçli Alfred Nobel’in kardeşi Ludwig Nobel tarafından yapılan petrol boru hattı ve rafineri ile birlikte, serbest liman özelliği kazanan Batum, Avrupa ve Asya arasında köprü olması özelliği ile hızla büyümeye başlıyor.

Şehir, 2004 yılında yapılan bir plan dâhilinde yeniden yapılandırılıp, yenileme çalışmalarına hız veriliyor. Buradaki inşaatların çoğunu Türk şirketleri yapıyor. Şehrin merkezinde kumarhanesi de olan uluslararası otel zincirlerinin dev otellerine, yenilerinin

eklenmesi ile yakın gelecekte bölgenin Las Vegas’ı olmayı hedefliyorlar. Pırıl pırıl, iyi organize edilmiş ve tam da bir sayfiye şehri havası sergileyen Batum, yenileme çalışmaları ile yakın gelecekte yepyeni ve cezbeden bir yüze sahip olacağı kesin gibi görünüyor.

Batum şehir merkezindeki birçok gezilecek ve görülecek yere yürüyerek ulaşmak mümkün. Şehir içerisinde çalışan ve halk arasında Marshutka denilen dolmuşlar 0.5 Lari’ye yolcu taşıyor. Batum’da taksi, Türkiye ile kıyaslanmayacak derecede ucuz. Birçok yere ulaşabilmek için 5 Lari fazla bile. Biraz daha uzak mesafeler için 10 Lari yeterli. Ancak şehrin ölçülerine bakınca, bir turist olarak her yere yürüyerek gitmek daha cazip geliyor bize. Deniz

Şehir, 2004 yılında yapılan bir plan dâhilinde yeniden yapılandırılıp, yenileme çalışmalarına hız veriliyor.

Page 74: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201474

kıyısında kurulmuş olan ve büyük turistik gemilerin rotasında olması nedeniyle her yıl çok sayıda turist ağırlayan Batum, tam bir liman kenti.

Şehre girer girmez yönümüzü Batum Katedraline çeviriyoruz. Asıl adı Virgin Mary Kilisesi olan yapı, şehrin katedrali durumunda. En büyük ve en gösterişli kilise bu. 19. yüzyılda yapılmış, güzel bir yapı. Kilisenin büyük renkli vitray camlarında, pek çok dini sahne sergilenmiş. Paskalya bayramı yakın olduğu için kilise oldukça kalabalık. Bahçesinde okul çocukları, yaşlı kadınlar ve erkekler ağaç gölgelerine oturmuş dua ediyorlar.

Batum şehir merkezinden 9 kilometre kadar uzaklıkta bulunan Mtsvane

Kontskhi bölgesindeki botanik parka doğru yola çıkıyoruz. Burası dünyanın ikinci büyük botanik parkı. Park, toplam, 111 hektarlık bir alan üzerine kurulu. İçinde, binlerce bitki ve ağaç türü bulunuyor. Yaklaşık 70 yıllık bir geçmişe sahip. Dünyanın her tarafından getirilmiş ağaçlar ve çiçeklerle bezenmiş.

Tepenin üstündeki kapıdan girip alt kapıdan çıkacağız. Park; her biri ayrı kategoride olmak üzere 9 bölüme ayrılmış. Yaklaşık 120 botanikçi çalışıyor. Özellikle manolya ağaçlarına bayılıyoruz. Önce parkın büyüklüğü gözümüzü korkutuyor ama güzellikler içinde zamanın nasıl geçtiğini unutuyor, yaklaşık bir saatte parkın alt tarafındaki çıkış kapısına ulaşıyoruz.

YOLNAME

Page 75: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

75OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 76: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201476

YOLNAME

Acıktık! Hızla otobüsümüze doluşup şehre doğru yola çıkıyor, deniz kenarındaki Gürcü yemekleriyle ünlü “Riviera” isimli bir lokantaya gidiyoruz. Gürcüler şarapları ile övünüyorlar. İsteyenlere önce sürahilerle şarap servis ediliyor. Armut suyundan yapılma hafif ve serinletici gazlı bir içecek ikram ediyorlar. Yemek servisi başlıyor. Önce; adına “Khachapuri” dedikleri bol peynirli börek benzeri bir yemekle başlıyoruz. Nefis Gürcü peyniri ile doldurulmuş ve elde incecik açılmış yufka tam puan alıyor. Herkes çok beğeniyor. Kimimiz Harço çorbasının tadını merak ediyor. En çok beğeni toplayan ise Gürcü’lerin gurur kaynağı “sulguni” peyniri oluyor ve tekrar tekrar sipariş ediliyor.

Ardından kuzu etli bir yemek servis ediliyor. Hafif yağlı kuzu eti domates salçası ve biraz sarımsakla birlikte

patateslerle beslenmiş toprak güvecin içerisinde pişirilmiş, servis edilmeden hemen önce de üstüne kuru soğan ve kişniş yaprağı konulmuş.

Oldukça çok çeşidi olan bir mutfağı var Gürcistan’ın. Yemeye, içmeye oldukça düşkünler. Sofra’ya Gürcüce “supra” diyorlar. Kalabalık olarak yemek yemeyi seven Gürcüler, sofra kültürü ve adabı konusunda çok hassaslar. Saygıyla uydukları bir ritüelleri var. Her sofranın en güzel konuşanı sofranın “Tamada”sı oluyor ve sofranın yöneticisi olarak geleneklerin uygulanmasından sorumlu tutuluyor. Tamada’nın konuştuğu sofrada herkes susup onu dinlemek zorunda. Kaldırılan her kadeh mutlaka bir şeyler söylenip içiliyor.

Zamanımızı verimli geçirmek için şehir merkezinde yapacağımız yürüyüşü planladığımız gibi gerçekleştirmek için

Page 77: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

77OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

harekete geçiyoruz. Batum Bulvarına çıkıyoruz. Şehir merkezindeki plaja paralel uzanan 7 km uzunluğunda palmiyelerle süslü bulvardaki kafeleri, çeşmeleri, heykelleri ve park alanları ile dikkat çekiyor. Piazza Meydanı (Piazza Square), Batum’un en güzel yerlerinden biri olan bu meydan Avrupa şehirlerinin meydanlarını anımsatıyor. Altın renkli Poseidon Heykeli ile şehrin renkli meydanlarından biri olan Tiyatro Meydanı ise görülmeye değer.

Inturist otelinin arkasında bulunan Medea Heykeli’nin de üzerinde olduğu bulvar üzerinde yer alan, Astronomik Saat, Eski National Bank of Georgia binasının üzerinde bulunuyor. Şehrin eski bölgesi olarak bilinen Liman bölgesi ve çevresinde bulunan bazı eski ve yeni

eserler, Batum’da gezilecek yerlerin başında yer alıyor. İzmir Konak Saat Kulesi’nin bir kopyası olan Chacha Tower, 21 metre yüksekliğindeki Batum Feneri, Ali Nino Heykeli olarak bilinen Aşk Heykeli, 55 metre yüksekliğinde 250 kişilik büyük dönme dolap Ferris Wheel, 130 metre uzunluğundaki Alfabe Kulesi görülebilir.

Batum’u keşfetmenin en güzel yollarından biri de bisiklet. 2011’de hizmete sunulan kiralık bisikletler ile Batum Bulvarı ve şehrin eski bölümlerini keşfetmek daha kolay olacaktır. Bisiklet terminalleri 24 saat kullanıma açık. Turizm ofislerinden 20 Lari’ye satılan Batumvelo Kartı ile bisikletler kiralanabiliyor. Saatlik ücret ise 2 Lari.

Batum’u keşfetmenin en güzel yollarından biri de bisiklet. Bisiklet terminalleri 24 saat kullanıma açık.

Page 78: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201478

YOLNAME

Page 79: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

79OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Batum’un ayakta kalan tek camisi olan Orta Cami, 1880’li yıllarda diğer 2 cami arasına yapıldığından Orta Camii olarak adlandırılmış. Avlusuna girdiğimizde 15-20 Kişilik bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Namaz saati yakın, insanlar abdest alıyor, avluda sohbet ederek namaz saatini bekliyor.

Caddelerde, sokaklarda yürüyoruz, aramızda yaptığımız konuşmalarda bizim şehirlerimize ne kadar benzediğinden söz ediyoruz. Bazı şehirler vardır hiç yabancılık hissetmezsiniz. Sizi hemen içine alıverir, sarar sarmalar. Sokağın taşlarına, bir evin avlusuna, bir caddenin kuytusuna sinmiştir size aşina gelen bir şeyler. Batum’da da aynı Üsküp’te olduğu gibi bizden bir şeyler var. Somut olarak

hiçbir şey görmeseniz de hissedersiniz. Yılmaz Karakoyunlu’nun “Mum kokulu kadınlar” romanında anlattığı evler, sokaklar geçiyor aklımdan. O kadar tanıdık ki…

Meydanları, parkları, iyi korunmuş tarihi binaları ile bir Avrupa şehri görünümünde olan şehir, ormanlarla kaplı dağları, yeşil vadileri, nehir ve şelaleleri ile nefes kesici manzaralar sunuyor.

Batum’u Karadeniz bölgesinin cazibe merkezi haline dönüştürmeyi amaçlayan Gürcü hükümeti, özellikle de son seçimlerde iktidarı kaybeden Saakasvili, bu konuda çok emek harcamıştı. Ülkesini yolsuzluk sıralamasında 51 nci sıraya kadar gerileten Saakasvili artık yok. Koltuğunu Giorgi Margvelaşvili’ye

Meydanları, parkları, iyi korunmuş tarihi binaları ile bir Avrupa şehri görünümünde olan şehir, ormanlarla kaplı dağları, yeşil vadileri, nehir ve şelaleleri ile nefes kesici manzaralar sunuyor.

Page 80: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Mayıs 201480

YOLNAME

devretmiş. Margvelaşvili de son birkaç yıldır bu konuda çok yoğun çalışmış gibi görünüyor. Her geçen yıl daha da büyüyüp, gelişen şehirde eski binalar dokusuna sadık kalınarak onarılıyor, ya da yerlerine, mimari açıdan dikkat çeken ve genellikle bir Avrupa ülkesindeki yapıların kopyaları yapılıyor. Roma’nın Colosseum’u, New York’un Chraysler building’ini, Pisa kulesini, Prag’taki astronomi saatini ve daha birçok ünlü yapının taklidini yapmışlar.

Gürcü, Ermeni, Rus, Azeri, Acar, Abhaz, Osetyalı ve diğer etnik gruplarla birlikte 180,000 nüfuslu bir şehir olarak milletler mozaiği görünümü sergiliyor. Nüfusun %60’ını Hristiyan Ortodokslar, %35’i Müslümanlar ve %5’ini de diğer dinler oluşturuyor.

Batum, birçok Avrupa ülkesinden daha güvenli olduğu söylenebilir.

Nadiren bildirilen yankesicilik olayları ise en güvenilir şehirlerde olan seviyede. Batumlular genellikle dost canlısı ve misafirperver insanlar olarak biliniyor. Gürültülü sohbet ve tartışmalara girseler de pek kavgacı oldukları söylenemez. Turizm şehirde önemli bir gelir kaynağı ve herkes de bunun farkında olduğundan, turistlere karşı genelde saygılılar.

Kısacası; yaşanılan birçok eksiğe, yetersizliğe rağmen Batum Gürcistan’ın parlayan yıldızı olarak öne çıkıyor ve bunu sonuna kadar hak ediyor. Karadeniz’in kıyısında, doğayla iç içe, şirin Batum sadece zengin yerel lezzetleri için bile gitmeye, görmeye değer bir şehir.

Gezenlere, gezmek isteyenlere, gezmesini bilenlere bitmeyen yolculuklar diliyorum.

Page 81: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

81OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Page 82: OptisyeninSesi e-dergi (Optik Sektörünün online dergisi)

1OPTİSYENİN SESİ E-DERGİMayıs 2014

Optik Magazin Dergisi

Metin Turanlı Emecikli Ömer

Tıp Tarihi / Dr. Ahmet Ataman Topkapı Saray HastaneleriSağlık / Göz Sağlığı için Vitamin Şart

Yolname / Mustafa KüreliKüllerinden doğan şehir: Batum

Moda / 2014 Yazı Güneş gözlük trendleri

OPTİSYENİN SESİE-DERGİ

MAYIS 2014