paul cleave - avcı
TRANSCRIPT
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
1/364
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
2/364
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
3/364
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
4/364
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
5/364
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
6/364
AVCI
yüzden Christchurch'ün bazı iyi insanları benim de aynı onun
gibi olup olmayacağımı merak ediyordu. Babam o kadar ustaca
davranmıştı ki hiç kimse Christchurch'te bir seri katil olduğunu
anlamamıştı. Babam bu gerçeği reklam etmemiş, büyük bir pislik
çıkarmadan sadece işini yapmış, cesetler bazen bulunmuş, bazen
bulu nam am ış , bulunmayanlar da hiç ra por ed il me mi şt i. Ba ba m
bi zi seven, b i z i m iç in her şeyi yap an bir ail e ad am ıy dı . Anneme,
bana ya da kı z ka rd eş im e bir kere bil e el ka ld ır ma mı ş; eve ekmek getirmek ve onun büyürken sahip olduğu hayattan daha iyi
hayatlarımız olması için çok çalışmıştı. İçindeki canavar eve asla
gelmemiş, öldürdüklerinin kanı ve etiyle birl ikt e karanlıkta kalmıştı
ama babam bazen -en azından itiraf ettiği on bir seferde- dışarı
çıkıp canavarla buluşmuştu. O anlarda babam değildi, başka bir
şeydi. Ne olduğunu hiç sormadım. Başta soramadım. Başta onu
görmeme iz in ver ilm edi , sonra ken di kararlarımı verebileceğim
yaşa geldiğimde de ben istemedim.
Dava başladığında ben on yaşındaydım. Bir sirk gib iy di etra
fım. Annem hâlâ hayattaydı ama ablam ve ben büyük mücadele
ver iyo rdu k. An ne m ayıkken bize hep bağırıyor, sarhoşken ağlı
yo rd u ve o anda bu ik i du ru m un hangisi geçerliyse öteki hal ini
diliyorduk. Kısa süre içinde haplar ve içki etkisini göstermeye
ba şl ad ı ama on un istediği ka da r hızlı b ir şeki lde deği l. Bunl ar
etki etmeyince jilet kullandı. Ne kadar süre kan kaybettiğini bil
miyorum. Onu bulduğumuzda belki de hâlâ hayattaydı. Ablamın
elin i tu tt um , artık bağrışlan ve ağlamaları bitmiş olan annemin
solgun bede nini seyrettik.
Annemin ailesi bizi istemiyordu ama babamın ailesi bizi
aldı. Okuldaki çocuklar benimle dalga geçiyor, beni dövüyor,
haftada en az bir kez çantamı çalıp tuvalete falan sokuyorlardı.
Psikiyatrlar birkaç ayda bir testler ve sorularla birlikte geliyor
lardı. Fotoğrafım ara sıra gazetede çıkıyordu. Gazetede görünme
. 6 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
7/364
PAUL CLEAVE
sıklığım azalmaya başlasa da hâlâ aynı fotoğraf kullanılıyordu.
Neredeyse ünlü olmuştum. Ayrıca bir seri katilin oğluydum - ve
Christchurch'teki iyi insanlardan bazıları benim onun adımlarınıtakip edeceğimi düşünüyordu.
Ablam Belinda babamın kurbanlarının yolundan gitti. On
dört yaşında para için erkeklerle yatmaya başladı. On altı ya
şında bağımlı olmuştu: ucuz olan sıvıları alıp damarlarına zerk
edi yor du. On dokuzu na gelmeden öldü. Ailem den geriye bir tek
be n ka ld ım - ba ba mı n ca na va rı hepsin i almışt ı.
Tabii ki küçük Eddie büyüdü, artık benim de bir ailem var.
Bir karım. Bir çocuğum. Tanıştıktan kısa bir süre sonra karıma
kim olduğumu anlatmıştım. Başta bu onu korkutmuştu. Neyse ki ben i ta nı ma ya ba şl adı. Beni m iç imde canavar ol ma dı ğı nı gö rdü.
Bazıları babamdaki şeyin gen olduğunu ve onu bana aktar
dığına inanıyordu. "Bu insanlar benim de kan adamı olacağıma
inanıyor," diyerek yolcu koltuğunda yana devrilmiş, kanı kol
tuğa sızan kadına baktım. "Aynı kanın ikimizin damarlarında da
dolaştığını düşünüyorlar. Yanılıyorlar," dedim ve arabayı saatte
seksen mil hızla duvara sürdüm.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
8/364
Y E D İ GÜ N ÖN C E
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
9/364
Noe l tatili nden önceki cuma sabahı beni uyandıran alarm saatinin
sesi, özel efektler bütçesinin prodüksiyon şirketinin masrafını
yüz papel artırdığı eski bir bi li mk ur gu f il mi nd ek i lazer ateşinin
sesine benz iyo rdu . Gözlerimi yarıya kadar açmayı başardım. Yıllardır içki içmememe rağmen akşamdan kalma gibiydim. Uzanıp
alarmı kapattım, Jodie beni arkamdan dürttüğünde neredeyse
tekrar uykuya dalıyordum. Noel Baba bu yıl bana hiç gürültü
çıkarmayan bir saat getirse iy i olu rd u.
"Kalkmak zorundasın," dedi Jodie.
Sözlerine odaklanmam birkaç saniye sürdükten sonra bu söz
lerin de benimle birlikte karanlık uyku deliğine süzülmelerine
izin verdim. "İstemiyorum," dedim.
"Zorundasın. Kalkıp beni yat aktan sürüklemek senin görevin."
"Sıranın sende olduğunu sanıyordum." Ona doğru döndüm.
Perdelerin arkasındaki güneş çok parlaktı, ışık huzmeleri tavana
yansıyordu. Onları görmemek için gözlerimi kapadım. Gözlerimi
sıkıca yumup yeniden geceymiş gibi yaptım. "Beş dakika daha.
Söz veriyorum."
"Alarmı ilk kapattığın beş dakika önce de aynı şeyi söyle
miştin."
"İlk sefer mi vardı?""Hadi. Bugün cuma. Önümüzde bir hafta sonu var."
. 11 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
10/364
AVCI
"Noel geldi," dedim. "Önümüzde iki hafta var."
"Henüz değil," diye hatırlatıp beni tekrar itti.
Yatağın kenarına oturup on saniye esnedikten sonra ellerini
tutup onu da kaldırmaya çalıştım. Bu yataktan kalkma kâbusunu
tek başıma yaşamak istem iyo rdu m. Örtülerin altına gir ip kıkır
dadı. Sam odaya girdi ve o da gülmeye başladı.
"Annem hayalet olmuş," deyip annesinin üstüne atladı.
Örtülerin altından bir "ıhh" sesi geldi, ardından biraz daha
kıkırtı. Onları bırakıp duşa girdim. Sıcak su beni kendime ge
tirdi. İşim neredeyse bitmiş ve tıraşın yarısına gelmişken Jodie
yanıma girdi.
"Sadece dört iş günü daha," dedi esneyerek.
"Bil iyorum."
"Neredeyse hafta sonu geldi. Sonra üç gün daha var. Hatta
o kadar bile değil. Son gün en kısasıdır."
"Toplamayı biliyor gibisin.""Bu mesleki bir ikramiye."
Mesleki ikramiye Jodie'nin muhasebeci olmasından kaynak
lanıyordu. Bir muhasebeciyle evli olmak dünyanın sonu değildi
ama muhtemelen bunun nedeni benim de muhasebeci olmamdı.
Tabii ki bu yüzden tanışmıştık. Muhasebeciler hakkında binlerce
fıkra vardır ve biz im ilişkimiz de bu klişelere katkıda bulu nab ili r
- bi lmiyorum.
Jodie pe ng ue n şe kl inde ki ban yo radyosunu açtı . Bi r yüzg e
cini oynayıp düzgün bir kanal buldu. Öteki yüzgeciyle de sesiayarladı. Paul Simon'ın sevgiliyi bırakmanın elli yolunu anlatan
şarkısını onun la birli kt e söylemeye başladı. İçimdeki muhasebeci
Paul Simon'ın bu rakama nereden ulaştığını, kaç tanesini denedi
ğini merak ett i. Babamın, sevg ilile rini terk etmek için kendine ait
. 12 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
11/364
PAUL CLEAVE
yollan vardı -eminim bunlar Paul Simon'ın hiç hesaba katmadığı
yollardı- bileğini kestim, Chris. Jodie şarkının bütün sözlerini bil
mi yo rd u ve boşlukları yüksek mırıltılarla do ld ur uy or du .
Gi yi ni p salona gi tt im . Oyuncakla r ve kita plar yere saçılmıştı.
Televizyonda gey görünümlü çizgi film karakterleri dans ediyordu.
Sam televizyon seyrederken ödevini yapıyor, ev ödevinin yalnızca
pastel boya ve keçeli kalemlerle -bir sürü renkli pislik yapan
b ir sü rü renkli şeyle- ya pı ldığ ı bu hassas yaşt a aynı anda pe k
çok iş yapma becerisini geliştiriyordu. Salon küçüktü, özellikle
de Noel ağacı bütün bir köşeyi kaplarken. Bütün ev sıkış tepiş
olmuştu. Bu yüzden yeni bir ev alıyorduk. Bugün Sam'in ocak
sonuna kadar okuldaki son günüydü ve kafeini yeni keşfetmiş
bir çocuk gibi da vr an ıy or du .
Perdeleri açtım, oturma odasına ve mutfağa dolan gün ışığı
bü tü n me ta l yü ze yl er de n ya ns ıy ıp gü ne şi n bi tişi ktek i kom şum
kadar yakın görünmesine neden oldu. Sokakta sıralanan kavak
ağaçları sıcağa yenilmiş, yanan yaprakları sarkmış, güneşin iyice
hırpaladığı ön bahçeler kahverengiye dönmüştü. Klimalar aşırıçalışıyor, dış dünyayla içeriyi on dereceyle birbirinden ayırıyordu.
Sam'in tatili yedi saat sonra başlıyordu. Onun heyecan seviyesi
yüksekti, benim de stres seviyem; Jodie'ninkiyse her ikisi birden.
Em in im ev in içinde bir peri yaşıyordu; geceleri gelip hiçbir yerde
düz bir çizgi kalmaması için elinden geleni yapıyordu.
Kahve kokusu alarak mutfağa girdim. Mutfağımız çoğu ellili
yıllarda modayken şimdi yeniden moda olan, hepsi paslanmaz
çelikten ve bol kıvrımlardan oluşan modern aletlerle doluydu.
Sam'e bir kâse mısır gevreği doldurdum, yemeye başladı. Benikinci kızarmış ekmeğimi yerken Jodie salona girdi. Omuzlarına
dökülen koy u renk saçları hâlâ neml iy di , teni ise vücut şampuanı
kokuyordu. Eğilip beni yanağımdan öptü, kızarmış ekmeğimin
geri kalanını çaldı.
13
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
12/364
AVCI
"Öpücüğün karşılığı," diye fısıldayıp göz kırptı.
"Krep yapmalıydım. Sana çok daha pahalıya patlardı."
Ked imi z Mog o, Jodie'nin ayaklarının altında dolaşıp masaya
atladı, bana baktı. Mogo fazla kişilikli ve sabırsız bir tekir kediydi.
Bazen onun da yıllar önce babamın sahip olduğu düşünceleri
paylaştığını düşünüyordum. Ben ona yemek verdiğimde asla
yemez, onunla ilgile nmes i için hep Jodie'yi bekl erdi. Hiç ben im
etrafımda dolaşmaz ya da onu okşamamı istemezdi -ama zatenhiçbir ked i bana yaklaş mazdı- bende kedi ler in hoşlanmadığı bir
şey vardı. Köpeklerin de.
Kahvaltıyı bitirip eşyalarımızı topladık. Jodie evrak çantasını,
Sam sırt çantasını, ben omuz çantamı aldım. Gitme zamanı gel
mişti. Saat 8:30'du. Paul Simon şarkısı kafamda çalmaya devam
edi yor du . Dışarı çıkmak ısıdan bir duva ra yürümek gi biy di. Sam'i
okula bırakma sırası Jodie'deydi. Öpüşmeler, kucaklaşmaların
ardından herkes arabasına bindi, motorlar çalıştı, ayrı yönlere
doğru yola koyulduk. Arabamın içi fırın gibiydi. Çocuklarınıokula gönderen komşular bize el salladı. Bazı komşular hava
iyice ısınmadan yürüyüşe çıkmış, bazıları bahçede uğraşıyordu.
Mahalled eki evlerin önünde belediyenin koyduğu geri dönüşüm
çöp kutuları vardı. Sokaklarda sıralanan sarı kapaklı yeşil çöp
kutuları haftalık boşaltıma hazırdı. Kasabaya giderken yolun
kenarında minibüsler gördüm - insanlar şezlonglara oturmuş
dergi okuyup Noel ağacı ve zambağı satıyordu.
Şehir merkezi banliyölerden devasa bir ku tu oluşturan dört uz un
bulvarla ayrı lıyordu. Bu k u tu n u n iç inde uza na n pa ra le l c addelersatranç tahtası tarzında yapılmış, aralarında yükselen binal ar ik i
tip te n biri ne gi ri yo rd u; yüzyıl önce inşa edile n çirkin binalar ve o
zamandan beri inşa edilen daha az çirkin binalar. Manzara alınıp
Sherlock Holmes kitaplarına konabili r, bu nu Holm es'ün kendi si
. 14.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
13/364
PAUL CLEAVE
hariç kimse fark etmezdi. O da Baker Street'in neden birdenbire
yankesicilerin ve eroin bağımlılarının oyalanma yerinden çete
üyelerinin ve tinerci yerine dönüştüğünü merak ederdi.
Noel yaklaştıkça şehirde araba kullanma rutini normalin
dışına çıkıyordu. Trafik dünden daha yoğundu ama yarından
daha rahattı. Kasabanın köşelerinde sabahın erken saatinde işe
başlamış -ya da gece aşır ı derecede geç saatlere kadar ça lı şa n-
bi rk aç fahişe va rdı; ön leri nden ge çe rk en yü zl er in de sahte gü
lümsemeler, uzun gecenin ardından bozulmuş makyajları, egzoz
kokan kısa giysileri ve cansız gözleriyle beni izliyorlardı. Saba
hın bu saatinde kimsenin durup bu fahişelerden birini aldığını
görmemiştim - bu Zombi filminden fırlamış birini becermek gibi
bir şey olurdu. Fahişelerin tatil ya pıp ya pmadığın ı, Noel ' in on
lar için mutlu zamanlar olup olmadığını, eve gidip Noel Baba
şapkası takıp Noel şarkıları dinleyip dinlemediklerini, süsleme
yapıp yapmadıklarını merak et tim .
Radyoyu açıp dört kanal geçtim, DJTerin son yirmi yıldır
anlattığı eskimiş seks fıkralarına gülmeyen bir çift DJ bulana kadarkanalları dolaştım. Bulduğum kanal sıcaklığın şimdiden yirmi
yedi derece olduğunu ve daha da ısınacağını söylüyordu. Kanal,
su kesintilerinin yaklaştığını, küresel ısınmanın yakın olduğunu,
Noel'e sadece yedi gün kaldığını da söyledi.
Yolda neredeyse bütün kırmızı ışıklara rastladım. Sıcaklık
yükselirken insanlar arabalarında oturup pişiyordu. Bütün o
Christch urch Noe l'ine has traf ik öfkesinden kurtulmayı başarıp
yirmi beş dakika sonra katlı otoparka ulaştım. Katlar arasında
kıvrılarak yükselen, bazı şoförlerin benden daha yavaş çıktığı, ba zı larını n yarış p ist i g ibi gö rd üğü ram palardan sek iz in ci ka ta
çıküm. Merdiven lerden aşağı inip ter içinde kaldım. Merdiv enle rin
dibinde Henry adındaki evsiz adama rastladım. Ona birkaç papel
verince benim bir aziz olduğumu söyledi. Henry'nin elinde bir
. 15.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
14/364
AVCI
İncil vardı. Belki de böyle şeyleri gerçekten görebiliyordu veya
bu n un ne de ni öteki el indeki ucu z votk ay dı . Ora dan iş ye ri me
yalnızca iki dakika vardı. Yollar önlerindeki güne teslim olmuş
nemrut suratlı insanlarla doluydu. Kimileri ofis binalarında, ki
mileri dükkânlarda, kimileri de parklardaki bankların altlarında
uy uy or du . Bazıları Noe l'i bekl iyo rdu , bazıları heyecanlıydı, ba
zıları muhtemelen Noel'in yaklaştığının farkında bile değildi.
Güneş tırmanmaya devam ediyordu. Gökyüzü masmaviydi. Buyıl bulut görmeyeceğimiz hissi boğucuydu.
Muhasebe firmasında neredeyse elli kişi çalışıyordu ve şehir
deki daha büyük ve kesinlikle daha pahalı firmalardan biriydi.
Kulağa önemli gelen ortak isimleriyle -Good vvin, Devre ux&Bar clay-
ve şehre yukarıdan bakan kolayca görünür mevkisiyle prestiji
daha belirgin hale geliyordu. Burası daha modern görünümlü
Christchurch binalarından biriydi. Binada ayrıca avukatlar ve
sigorta firmaları yer alıyordu. Şirketimiz on beş katın son üçünü
kaplıyordu, binad aki en büyük şirket biz im ki yd i. K limala r girişe
soğuk hava üflüyordu, insanlar asansörün önünde kuyruk ol
muştu. Havanın ağırlaştığı merdivenlerden çıkmayı tercih edip
bir az da ha ter ledim.
Ben on üçüncü katta çalışıyordum. Buranın manzarası üst
kattaki patronlarınki kadar iyi değildi ama aşağıdaki avukat-
larınkinden daha iyiydi. Katıma ulaştıktan sonra birkaç kişiyle
merhabalaştım. Yılın bu zamanında bu iş daha uzun sürüyordu
çünkü insanlar başkalarının Noel'de ne yaptığını çok merak edi
yordu. En çok soranlar da en büyük planları olanlardı.
Çoğumuz kendi odamız olduğu için şanslıydık, çok az kişi
böl med e çalışı yo rdu. Ben şa nslı lardan b i r i y d i m , üstelik odam
koridorun sonunda olduğu için fazla trafik olmuyordu. Burada
vergilerle uğraşıyordum, insanlarla değil. Çantamı masama koyup
sandalyeme oturdum, nemlenen gömleğimi çekiştirdim. Odam
. 16.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
15/364
PAUL CLEAVE
yalnızca bir masa ve iki tarafına birer kişi alacak büyüklükteydi.
Bütün kattaki boş duvarların çoğu anne babaların getirdiği ço
cuklarının çizimleriyle doluydu -mor Noel ağaçları, yedi bacaklı
köpekler bize buradan başka bir yerde olmayı tercih ettiğimizi
hatırlatıyordu- benim odam da aynı durumdaydı. Üzerinde ça
lıştığım dosyaya dalmadan önce biraz rahatlamak için Sam'in
yaptığı birkaç resme baktım. Bir şişe suyu firması olan McClintosh
Spring Water bizim firmayı tutmuştu, onlar için vergi indirim
lerini araştırıyorduk. Bu şirket geçen yıl reklam kampanyasında
İsa'nın resmini kullanıp bir sürü para kazanmıştı.
12:30'da öğle yemeği için The Strip adındaki kafenin önünde
Jodie'yle bu lu şt um . Bu kaf e/bar gecel eri gece ku lübü ol ar ak çalı
şıyor, masaları yola taşıyordu. Bana şimdi "efendim" diyorlardı
çünkü otuz yaşındaydım ama buraya gece gelsem çok yaşlıyım
diye içeri almazlardı. Kafelerin yüzde doksanı do lu yd u. Bazı in
sanlar güneşte kızarıyor, bazıları devasa şemsiyelerin gölgelerinde
otur uyor , yemek ve parfüm kokusu havayı ağırlaştınyordu. Garson
kızlar dar siyah tişörtler giymişlerdi. Çoğu saçlarını atkuyruğuylageride toplamıştı, yürüdükçe atkuyrukları hopluyordu. Yolun
diğer tarafındaki Avon Nehri neredeyse hareketsizdi, durgun
nehir yosunlarının ve karın üstü yüzen ölü yılan balıklarının
kok usu sine kleri çekiyordu.
Yemek yerken konuşuyorduk ama tek konumuz satın al
maya çalıştığımız evd i. Jodie ta vu kl u salatasını did ik li yo rd u fakat
muhtemelen tavuk sadece salatanın adında vardı, içinde hiç et
görünmüyordu. Ben bir tabak nacho yedim. Harika olmasa da
fena değildi ama fiyatı sanki şehrin en iyisiymiş gibiydi. Belki
dar tişörtlü garsonları seyrettiğimiz için prim ödüyorduk.
Yeni evde benim bilardo masası koyabileceğim büyüklükte
bo ş bir oda va rdı. Jodie de ae robi k ek ip ma nı is t iyordu. Muhte
melen ikisini de kullanamayacaktık ama şu anda en eğlenceli
17
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
16/364
AVCI
kısmı hayal etmekti. Yeni ev Sam için de heyecan vericiydi. Ama
ondan önce Noel heyecanını atlatmamız gerekiyordu. Sam Noel
için harika bir yaştaydı - Noel Baba'ya hâlâ inanıyordu.
Garson ikimizin de ağzı doluyken gelip yemeklerin nasıl
olduğunu sordu, ik im iz de cevap veremedik. Bu nu iyi ye alamet
olarak görüp sonraki masaya geçti. Saat bir civarında sıcaklık ne
redeyse otuz beş dereceyi bulmuştu. Garson kız sıcaktan erimek,
şemsiyeler de alev almak üzereymiş gibi görünüyordu. Hesabı
ödedik, garson bize lanetli gibi gülümsedi.
Bankaya yalnızca beş dakika mesafedeydik. Yolun bir tarafı
gölge ve serin, diğer tarafı neredeyse akkor sıcaktı. Yollar erimiş
çikletlerle ve kaykay yapan çocuklarla kaplıydı. Çocukların üze
rindeki bol giysiler ve kapüşonlar bugünlerde çocukların bayıldığı
ve giysi tasarımcılarının milyonlar kazandığı tecavüzcü imajını
mükemm el hale getir iyo rdu . Kapüşonlarını çıkarmaları için hava
nın daha ne kadar ısınması gerektiğini merak ediyordum. Birkaç
yüz metrede bir balinaları kurtar mak , çevreyi koru mak , dünya
daki açlık sorununu çözmek için bizi imza vermeye ikna etmeyeçalışan insanlar tarafından du rd ur ul uy or du k. Sokak lambalarına
ve binalara teller asılmış, Noel ağaçları süslenmiş, vitrinlerin ze
minlerine yapay kar atılmış ve her yere plastik Noel BabaTar
ile ren geyikleri konmuştu. İnsanlar öğle yemeği molalarında
bir dü kk ân a gire bilm ek için ko şt ur up duruyor , bazıları he di ye
paketlerini taşıyor, bazıları yüzlerinde kaybolmuş ifadelerle do
laşıp dur uyo rdu .
Banka binası şehrin ortasında birdenbire bitmişti. Giriş ka
tında halka açık bankanın olduğu yüksek binanın üst katlarında
ne olduğunu kimse bilmiyordu. İçeride klima, elli kadar saksı
bi tkisi ve durmadan saatine ba kan bir gü ve nl ik görevl isi vardı.
Erken gelmiştik. Zaman geçirmek için bir grup rahat sandalyeye
yönlendirildik. Kimse bize içecek bir şey teklif etmedi. Yanımız-
. 18.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
17/364
PAUL CLEAVE
daki duvarda banka broşürleriyle dolu bir raf ve faiz oranlarını
gösteren reklam posterleri vardı. Yeni evleri, yeni çocukları, ko
caman gülümsemeleri olan genç aileler seçilen imajdı. Bunun
benim için bir sa kı nc as ı y ok tu . A m a bir po st er i gö rdük ten sonr a
ba kı la ca k fazla bir şey yok tu: da ha fazla fa iz oranı pak etl eri ve
mor^ge'larının kölesi olduğu için sevinen insanların gülümse
meleri görünüyordu sadece. Her yerde yüzdelik sembolleri vardı.
Derken, saat b i r i on üç geçe -mortgage danışmanıyla olan
randevumuza iki dakika kala- tüfekli altı adam sakin bir şekilde
ban kad an içeri g i r d i .
19.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
18/364
Suç artıyordu. Aile içi taciz, masum yayalara çarpan genç yarışçılar,
çalıp öldüren insanlar - bu Christchurch için normaldi, sıradan
şehirlerde olan sıradan olaylar. Her istatistik gib i, enflasy on gib i,
yaşam giderleri gib i suç da petrol fiyatlarıyla, gayri men kul piy a-sasıyla birlikte yükselip azalıyordu. Aynı şey cinayet oranı için
de geçerliydi - bir grafik üzerinde çizilip gösterilebilirdi ama o
da diğer suçlarla aynı çizgide ilerliyordu.
Ama bu. . .
Bunun ne olduğundan bile emin değildi o.
Müfettiş Schroder arabayı durdurdu. Sokağın girişini kapatan
iki işaretsiz polis arabası vardı ama cesedi yine de görebiliyordu.
Dedektif Landry arabalardan birine yaslanmış, adli tabip mümkün
olduğunca el hareketleri ve sözcüklerle ayrıntıları anlatırken not
lar alıyor, ara sıra durup eline öksürüyordu. Schroder arabadan
inip oraya doğru yürüdü.
"Felaket bir gösteri, Cari," dedi Landry.
"Ve benim de gelip bakmak isteyeceğimi düşündün."
"Tabii ki . Temiz hava iy i gelir de di m. "
"Ne temiz hava ama. Kırk derece falan olmalı."
"Bunlar kuzeybatı rüzgârları, ne olduğunu bil mi yo ru m ama
de liy i daha da del irt iyo r," diy e iç çekti adli tabip Sheldon. Gözlü-
. 2 1 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
19/364
AVCI
günü çıkarıp gömleğin ucuna sildi. "Sözlerimi küçümsemeyin,"
diye ekledi. "Bu işi çok uzun zamandır yapıyorum."
"Elimizde ne var?" diye sordu Schroder sokağa girerek. Ceset,
direksiyondayken gördüğünden daha iyi görünmüyordu. Landry
ve adli tabip onu takip etti.
Ölen adamın etrafında bir kan birikintisi oluşmuştu. Kanın
çevre uzunluğu bir metreyi bulduğu için Schroder'ın olay yerini
bo zm ad an geçmesi müm kün değildi; ka nı n üstündeki diğer ayakizleri Sheldon'a aitti. Kurbanın uzuvları çarpılmıştı, özellikle de
ba ca kl ar ı - sol bac ağ ı öne doğr u bü kül müş, diz ekle min de bir
yerler kırılmış, böylece ayak bileği kasıklara doğru kıvrılmıştı.
Ad am a üç tane vantu z takılmıştı; birer tane ellerine, üçüncü sü
sağ dizine. Dördüncüsü cesedin yarım metre uzağındaydı, onun
kayışı adam düşerken kopmuştu.
Sokak caddeden daha serin ve gölgeliydi ama on katlı bina
nın en üstteki dokuz katı direkt güneş ışığı alıyordu. Sokak bu
sıcakta bile küf kokuyordu. Duvarlardan birine geri dönüşüm
kutuları sıralanmıştı, diğerinde kırık tahta paletler ve mukavva
kutular yığılıydı. Christchurch sokakları her zaman bir şeylerle
dolu olurdu - ama normalde cesetlerle değil. Schroder yukarı ba
karken parlak yansımaya karşı gözlerini kıstı, sonra ölen adamın
yüzüne baktı. Vegas tarzı Elvis favorileri olan adamın ezilmiş
yüz hatlarından ve başındaki yaralardan asfalta kan sızıyordu.
"Sana bir gösteri olduğunu söylemiştim," dedi Landry.
"Batman'i bir örtüye sarıp morga götürmekten başka yapılacak
bir şey y ok . "
"Daha çok Örümcek Adam olmaya çalışmış gibi."
"İki şekilde de üzerinde bir trençkot dışında bir şey olmaması
bi ze onun tam bir pis l ik ol du ğu nu sö yl üy or ."
"Olabilir."
. 2 2 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
20/364
PAUL CLEAVE
"Bu da ne demek? Bana kalırsa birisine tecavüz etmeye gidi
yo rd u, " de di Landry. "B öyle giyinmiş - herhalde bedava kabl olu
televizyon seyretmeye çalışmıyordu. Bence hak ettiğini bulmuş."
Schroder başını salladı. Yine de birisinin evini gizlice gözet
lemeye çalışıyorsa bile bunun daha kolay yolları vardı.
Medya minibüsleri aynı anda olay yerine gelince hepsi dönüp
ba kt ı. Ka mera man ve muhabirler aş ağıya at ladı , yak la şm ak iç in
bar iyer lerin et ra fı nd an dolaşt ıla r. Polis me mu rl ar ı onlar ı ge ri yeit ti . Kameralar omuzlara kaldırılırken merceklerind en güneş ışığı
yansıyordu.
"Ve gösteriye seyirciler de geliyor," dedi Landry.
"Üzerini örtmeliyiz," dedi Schroder etraflarındaki diğer yüksek
bi na lara baka rak. Landry h aklıy dı , bu tam bir gösteriydi. İnsanlar
pencerelerde dikilmiş, heyecanlı ifadelerle aşağıya bakıp adamı
işaret ediyordu. Gazeteciler ölen adamın mahremiyetini daha iyi
ihlal edebilecekleri avantajlı noktalar bulmak için etraftaki binaları
inceliyorlardı. Bir polis memuru gelip cesedin üzerini örtmeye ba şl ad ı. Beyaz ka nv as kum aş ma nz ar ay ı gözl er den sa kl ıyor du .
Ama kanın hepsi kurumadığı için bir kısmını kumaş emiyordu.
"Ceplerinde bir şey var mı?" diye sordu Schroder.
"Hiçbir şey yok."
"Benim işim bitti," dedi Sheldon. "Olanlar çok açık ama onu
morga götürdükten sonra daha fazla şey öğreneceğim. Böyle pa
ralandığına göre çok yukarıdan düşmüş olmalı."
"Ben o kadar emin değilim," dedi Schroder. "Bütün bunlar...
mantıksız bir şeyler var."
Landry ve Sheldon cesede, binaya, sonra yeniden cesede,
sonra Schroder'a baktı. "Biraz ayrıntı vermek ister misin Cari?
Biz neyi atlıyoruz? Ellerine emme vantuzları bağlı olan, neredeyse
.23
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
21/364
AVCI
tamamen çıplak bir adam yüzlerce penceresi olan bir binanın
dibinde bulunuyor, bunun nesi mantıksız?"
"Anlamıyorum," dedi Schroder. "Yani sırf pencerelerden
içeri bakmak için çok büyük bir zahmete girmiş. Sorun şu ki
ne kadar çaba gösterirse göstersin bir işe yaramazdı. Bu emme
vantuzları sadece bir mit. Binaya böyle tırmanamazsm. Bunu
yapmak mümkün değil."
Schroder ışığı azaltmak için geri çekildi, binanın yan tarafına
ba kt ı. Hiçbir ka tt a balkon yok tu .
"Bütün bunlar da daha yukarıdan tırmanmaya başladığını
gösteriyor. Belki burada bir dairesi vardır," dedi Landr y. "Altıncı
ya da yedinci kattan tırmanmaya başladı ve altıncı ya da yedinci
kattan düştü. Hadi Cari, seni buraya bizi salak gibi gösteresin
diye çağırmadık, burada bir suç yok."
"Eğer bir suç yoksa beni neden çağırdın?"
Landry omuzlarını geriye itti, konuşurken alnında bir damar
çıktı ve zonklamay a başladı. "İlk kez ku rba n hak eden bi ri olmuş.İlk kez kurban yanlış bir adama gülümsediği için doğranan bir
kız değil. Hadi Cari, bunu kaç kez gördük, ha? Ve bu kez, iyi
adamlar puan aldı."
"Neden onu daha önce başka biri bulmamış?" diye sordu
Schroder.
"Sokağın başına bir araba park etmiş, manzarayı kapamış.
Araba kiracılardan birine ait. Normalde geceleri oraya park edi
yormuş. Yarım saat önce arabayı almaya gelmiş."
"Ölüm saati on iki civarı," dedi Sheldon.
"Söyle bana, dün gece tırmanmak için dışarıya çıktığında,
sence penceresini kapamış mıdır?"
"Ne?" diye sordu Landry.
. 24.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
22/364
PAUL CLEAVE
"Camların hiçbiri açık değil."
Hepsi binanın yan tarafını inceledi. "Kurbanın camdan çık
tıktan sonra camı arkasından kapamaya çalışması mümkün değil.
Emme vantuzları işe yaramamaya başladığında bir metreden fazla
gitmiş olamaz."
"Kah rets in," dedi Land ry. Cebinden bir paket sigara çıkarıp
parmaklarının arasında çevirdi.
"Belki yerden yukarıya kadar tırmanmayı başarmıştır," dedi
Sheldon.
"Bu olamaz," dedi Schroder. "Bir bak. Dene. İstediğini yap
ama bu işe yaramaz."
"Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun?"
"Discovery Channel'da gördüm."
"Be lki çatıya asansörle çıkıp oradan aşağıya in d i, " dedi Land ry.
"Bir daha bak," dedi Schroder. Çatıyla en üstteki daire ara
sında iki metrelik beton vardı. "Bu iş göründüğü gibi değil. Buadam bir şeyin kurbanı."
"Hâlâ anlamadım," dedi Landry sigarasını geri koyarken.
"Söylediklerin mantıklı, bunu anlıyorum ama başka alternatifler
de var."
"N e gibi?" diye sor du Schroder çalan cep telefonuna uzanarak.
"Emme vantuzlarının işe yaraması gibi."
"Ya da birisi onu bu şekilde giydirdi," dedi Schroder. "Ve
çatıdan attı." Telefonu açtı. Hattın diğer tarafındaki kadın hızlı
konuşuyordu. Schroder, otuz saniye sonra arabasına atlayıp hızla ba nk ay a do ğr u il erl er ken aynı yö ne giden gazetecilerle ya rı ş
maktaydı.
• 25.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
23/364
3
Bu bir film sahnesi gibiydi. O kadar inanılmaz ve düşündükle
rimden o kadar uzaktı ki anlayamıyordum bile. Hatta bir saniye
için bakışlarımı dahi kaçırdım, anormal şeylerin olmadığı bu sıra
dan bankadaki sıradan hayat diliminde aile yönelimli posterlere,
havada yüzen faiz oranlarına bakıp karşımda oturan Jodie'ye
döndüm - ve sonra bir şekilde her şey gerçek haline geldi.
Benim ve karım için olduğu gibi bu adamlar için de ayrım
yapmak sızm açılan sürgülü kapılar ya n yana gelince aşırı büyükt ü.
Altı adam ikili üç grup halinde geldi. İlk grup sola, ikincisi sağa,üçüncüsü düz gitti. Her şey Jodie'nin arkasında oluyordu ve onun
bi r şe yden ha ber i y o k tu . Jodie ko nu şu p d u r u y o r d u . Ço ğu in sa n
hâlâ konuşuyordu. Bazıları bir an için adamlara bakıp yaptıkları
işe döndü, sonra gördükleri şey kafalarına dank etti. Yüzlerin-
dek i inanmama ifadesi başka şartlarda ko mi k ola bil ird i. Diğerleri
hemen anladı. Belki de televizyonda bu tür şeyleri çok fazla sey
ret tik ler i için sırada ne olduğun u biliyorlardı. Masaların arkasına
saklandılar. Bütün bunlar olurken adamlar hiç ses çıkarmıyordu.
Jodie b enim yüz ümü seyr edi yor du. He rk esin aynı anda ha y
retle yutkunmasını da duymuştu. Başını çevirip bakınca neler
olduğunu gördü. Bir kadın çığlık attı.
Altı adamın başında kar maskesi vardı. Hepsi siyah kazak
ve siyah kot giymişti. Heavy metal konserinden çıkıp gelmiş ola-
27
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
24/364
AVCI
b i l i r l er di . Sa ki n ama gü çl ü bir şeki lde yü rü yo rl ar dı . Alt ı tüfeğin
verdiği bir kendine güven havasıyla kuşatılmışlardı. Bankanın
sahibiymiş gibi görünüyorlardı. Hayatlarında hiçbir zaman kendi
lerine hayır denmemiş gibi bir görüntüleri vardı. Polis merkezi beş
dakikalık yürüme mesafesindeydi. Bu da zamanın kısıtlı olduğu
anlamına geliyordu. Jodie uzandı, elini tuttum.
"Bir daha kıpırdayanm kafası gider," diye bağırdı bir tanesi.
İnsanların çoğu olduğu yerde kalırken birkaç tanesi koşmaya başladı, bazıları bedenlerini pek örtmeyen şeylerin arkasına saklandı.
Güvenlik görevlisinin yüzü gömleği gibi bembeyazdı. Adam ta
mamen hareketsizdi. Silah olarak kullanabileceği sadece telsizi ve
aklında orada olmak için sadece asgari ücret aldığı bilgisi vardı.
Bu iki şeyin silahlı altı adama karşı ne işe yarayacağını anlamaya
çalışıyordu. Ama bu çabasında fazla ileri gidemedi. Ellerini ha
vaya kaldırdı fakat başını eğmekten başka bir şey yapamadı.
Onun tarafına doğru gelen iki adamdan biri tüfeğini ters çevirip
sertçe çenesine indirdi. Güvenlik görevlisinin başı hastalıklı bir
çatırtıyla geriye büküldü. Adam yere düşerken uzuvları çarpıldı,
b ir yı ğı n hal in de ka ld ı. Bü tü n bunla r olurken ya ln ız ca on beş
saniye geçmişti. Sessiz bir alarma basılmış olabilirdi veya belki
de banka posterlerin anlatıp durduğu rekabetçi faiz oranlarını
teklif edebilmek için bu masrafı da kesmiş olabilirdi. Banka per
sonelinin ağızları ve gözleri kocaman açıktı, bu konuda aldıkları
büt ün eğ it imler uç up gi tm işti . Sa nk i ha ya tı n du r du r dü ğm es in e
ba sı lm ış gibi bir gö rü nt ü va rdı.
"Her şey iyi olacak," dedim Jodie'nin sağ elini sıkarak. Bana
bir şeyin i y i olacağına inan ma dı ğı nı göster ir şeki lde ba kt ı. Reng i
soluk tu ve kor ku yo rdu . Ben de aynı durumdaydım. Öğle yemeği
için hazırlaması daha uzun olan bir şey ısmarlamış olmayı di
liyordum.
• 28.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
25/364
PAUL CLEAVE
Bağıran adam banka memurlarına yaklaştı. "Bankonun bu
tarafindakiler, şuraya geçin/' diyerek bankoların uzak tarafını
işaret etti. Kimse kıpırdamadı. "Hemen! Ve yere eğilin!"
Hepimiz aynı anda harekete geçtik. Ayaklar yerde sürü
nüyordu, sırtlar kamburdu. Herkes Karındeşen Jack'ten kaçan
huzurevindeki yaşlılar gibi tuhaf bir şekilde hareket ediyordu.
Jod ie 'ni n el ini bı ra kmad ım . Yere oturduk. Y i rmi beş kişi ka da r
vardık ve hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk - geçen yıl Noel'intadını daha fazla çıkarmış olmayı.
İkili gruplar halindeki altı adam yanlara yayıldı. Bir tanesi
dönüp silahını kapıya doğrulttu. İçeriye girecek olan yeni müşte
rilere hazırdı. Oysa bankanın cephesi tamamen camdan yapılmıştı
ve dışarıdaki herkes bize bakıyordu.
Emi rle ri veren adam bankoya yaklaştı.
"Sen!" diye bağırdı tüfeğini bankonun arkasındaki kadına
doğrultarak. Dünyanın hiçbir makyajı kadının yüzündeki ger
ginliği gizleyemezdi. "Bunları kasaya götürüp doldur." Kadına bi rkaç çanta fı rlattı . Ça ntal ar ba nko ya dü şt ü ama ka dı n kı pı rda
mıyordu. "Hemen!"
"Ne?"
"Ya bunları doldurursun ya da ölürsün. Seçim senin."
Kadın kalkıp çantaları aldı.
"Ona yardım et," dedi adam, başka bir memura işaret ederek.
"Sen de," dedi üçüncü memura öfkeyle bakarak. "Ve sen de," diye
ekledi tüfeği dördüncü memura doğru sallayarak. "Dördünüz
iki dakika içinde buraya geri gelmezseniz herkesin üstüne ateş
açacağız. Ona göre!"
Dört memur gözden kaybolurken bir ofisin kapısı açıldı.
Hepimiz ona doğru döndük. Pembe kravatlı, gömleğinin kolları
. 2 9 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
26/364
AVCI
kıvrılmış bir adam elle rini havaya kaldırmış, başını yana eğip tüfek
atışından kurtulmaya çalışırmış gibi hafif kamburunu çıkarmıştı.
"Lü...lü...lütfen, ben müdürüm, lütfen kimseye zarar ver
meyin. . . "
Daha fazla şey söyleyemedi. Tüfek çatırdadı, insanlar çığlık
attı. Müdür filmlerdeki gibi geriye savrulmadı. Vurulduğu yerde
kaldı. Başı öne düştü, böylece göğsündeki yarayı, gömleğinde
açan kan çiçeğini gördü. Yerçekimi yüz hatlarını aşağıya doğru
çekerken üzgün görünmesine neden oldu. Sonra belinden bükül-
meye başladı, kalçası geriye gitti, ayakları olduğu yerde kaldı,
yere çarptığında ikiye katlanmış gibiydi; bacakları düz, yüzü
ba ca kl ar ın a doğr u, ko lları i k i yan da. Diki ld iğ i yerin arka sı ndak i
duvarda kan çizgileri oluşmuştu. Kapının yanındaki cam parça
lanmış, küçük saçma taneleri duvara gömülmüştü. Müdür yoga
için ısınma hareketleri yapıyor gib iy di .
"Tanrım," diye fısıldadım. Öteki insanların da aynı şeyi
yaptığını görebiliyordum ama kulaklarım hâlâ çınladığı için bir
şey duyamıyordum. İnsanlar ellerini yüzlerine kaldırdı. Bazı
ları ağlıyordu. Altmış ya da yetmiş yaşlarındaki bir adam altına
yapmıştı. Bir kadın bayılmıştı. Yere bakan yüzü herkesten daha
rahat görünüyordu.
Jodie neredeyse pa rm ak la rı mı kı rıyo rdu.
"Sakin ol," dedim. "Sadece sakin ol."
"Herkes çenesini kapasın!" diye bağırdı adamlardan biri. Bu
kez tavana doğru olmak üzere bir el daha ateş etti. Dökülen sıva
kepek gibi omuzlarına kondu.
Dört kişi kasadan geri geldi. Çantalar parayla dolu ve ağır
görünüyordu. Çantaları bankonun üzerine koymayı başardılar.
30
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
27/364
PAUL CLEAVE
"Çok yavaşsınız," dedi adam, ilk seçtiği memura doğru
konuşarak. Tüfeği pompalayıp kadının göğsüne kaldırdı. "Sen
bi zi ml e geliyorsun."
"Hayır, hayır."
"Durun!"
Herkes sese doğru döndü. Herkesin bana doğru döndüğünü
anlamam bir saniye, bun un neden ini fark etmem biraz daha uz un
sürdü - konuşan bendim. Tüfekli adam bana doğru döndü.
"Ne?" dedi.
"Eddie," dedi Jodie. "Ne yapıyorsun?"
Hiçbir fi kr im yo kt u. İnsanlar bana anormalmişim gib i bakı
yordu. Sanki daha önce bankada konuşan yirmi dokuz yaşında
bir ad am gö rm em iş le rd i. Ön ce d iz l er imin , sonra ay ak la rı mı n
üstüne kalktım. Hafifçe iki yana sallanırken ne yaptığım ya da
neden bağırdığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. "Durun dedim,"
dedim kararlı bir sesle.
"Ne dediğini hepimiz duyduk," dedi. "Sanırım şu anda he
pimiz ne yapmayı planladığını merak ediyoruz."
"İstediğinizi aldınız," dedim. Adamın tüfeği doğrulttuğu kız
bu dikkat da ğı nı kl ığ ında n fa yd alanıp bankonun altına sa kl andı .
Oradaki herkes aynısını yaptı.
Adam kızın olduğu yere baktı. "Hey, buraya gel."
Kız cevap vermedi.
"Lütfen. Kimseye zarar vermek zorunda değilsiniz," dedim.
"Burada emirleri senin verdiğini fark etmemişim," dedi
adam. Bankonun üstünden kızı görmeye çalıştı. Uygun bir açı
yakalayamadı.
"Eddie," dedi Jodie.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
28/364
AVCI
"Sorun yok Jodie."
"Gitmemiz lazım," dedi adamlardan biri. Parmağını kulağına
ba st ır mı ş bir şey d i n l i y o r d u . "P ol is le r i k i dakik a sonra bura da
olur."
"Kahretsin," dedi ilk adam bana bakarak. "Pekâlâ dostum,
sen gönüllü oldun."
"Kimseye zarar vermediğiniz sürece istediğinizi yaparım,"dedim.
Adam kısa, soğuk bir kahkaha attı. "Hayır, yanlış anladın.
Sen kendin için gönüllü olmadın. Yanındaki o küçük, güzel şey
için gönüllü oldun."
"Hayır," dedim. Üzerime gelen adama doğru gidip onu dur
durmak için elimi uzattım. Yavaşlamadı bile. Kolumun etrafından
geçip tüfeğiyle yüzümün yan tarafına beni bayıltmaya yetecek
bi r dar be i ndi r di .
"Eddie..." Jodie çekilerek ayağa kaldırıldı.
Görüntü odağını kaybetmişti. Yana doğru düştüm. Ellerimi
yere koyup kendimi kaldırmaya çalıştım. İki Jodie vardı. On iki
tüfekli adam. Para çantalarını alıp kapıya gittiler. Başka kimse
kıpırdamıyordu. Kimse yardım etmiyordu. On iki adam altı adama
dönüştü, kapıdaydılar ve Jodie'yi de götürüyorlardı. Polis yalnızca
iki dakika uzaktaysa arabayla geliyorlar demekti ve cuma öğle
trafiği yüzünden çok yavaşlamış olmalıydılar.
"Eddie!" diye çığlık attı Jodie. Onu kapıdan çıkarmak içiniki adamın sürüklemesi gerekti. Ayağa kalktım, sağa sola yalpa
ladım. Ayaklarım birbirine dolaştı, yere düştüm. Para çantalarını
bir mi ni bü sü n ar ka sı na atıp iç ine bindile r. Al tınc ı ad am ka rı mı
tutuyordu.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
29/364
PAUL CLEAVE
Dışarı çıktım. Kimse beni ta kip et med i. Sokakta insanlar vardı
«ima hepsi arabaların arkalarına ya da dükkânların girişlerine
saklanmıştı. Noel sahnelerinin boyandığı dükkân vitrinlerine
yüzler yapışmıştı. Kapüşonlu çocuklar motosikletlerinin arka
sına saklanmış, cep telefonlarını bize doğrultmuştu. Siren sesi
du ym uyo r, polis görmüyordum. İki yöndeki arabalar y ir m i metre
uzakta durmuşlardı. Adam Jodie'yi bana doğru i t t i . Jodie bağırıp
sendeledi. Dengesini bulmaya çalıştı, yere düşeceğini, kaldırıma
çarpacağını biliyordum.
Tüfeği kaldırdı. Jodie'ye doğrulttu. Tereddüt bile etmeden
tetiği çekti. Onu sırtından vur, Jack.
"Hayır!" diye bağırdım ama sesim patlama sesinin arasında
kayboldu. Karım yola çarptı. Onu vuran adam minibüse atlayıp
kapıyı kapattı. Sürücü hızlandı, motor gürültüyle bağırdı, lastik
lerden dumanlar çıktı. Minibüs kırmızı ışıklarda köşeyi dönerken
karıma uzandım.
. 33
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
30/364
4
Onu kurtar, Clive.
Neden Jodie'nin bu sabah söylediği şarkıyı, duştan çıkan bu
harı, klasik müzik çalan penguen radyoyu düşünüp durduğumu
b i l mi yor dum . Be lki bu onun söyleyeceği son şarkıydı . Sözler ka -
famdaydı ama bana ait gibi geliniyorlardı, sanki birisi, belki bir
İngilizce öğretmeni ya da kötü bir komedyen uzanıp bir şekilde
o sözleri oraya koymuştu.
O öldü Fred - merak etme, benden yakında haber alacaksın.
Yardım için bağırdım ama gizlendikleri delikten çıkacak ka
dar cesur olan insanların yaptığı tek şey cep telefonlarını bana
doğrultmaktı. Diğerleri de bir yerleri arıyordu. Kanı Jodie'niniçinde tutmaya çalışıyordum ama akmaya devam ediyordu.
"Jodie, ah Tanrım, Jodie, her şey iyi olacak," dedim. Sırtına
ba st ır ma yı sü rd ür ürk en yü zü nü gö re bi lm ek için onu çe vi rd im .
Çok kan vardı. Çok fazla kan. Parmaklarımın arasından sızıyordu.
Su gibi. Daha fazla ele ihtiyacım vardı. Daha fazla yardıma.
Bir mucizeye ihtiyacım vardı.
Jo di e'n in gö zler i aç ıktı . Bana dö nd ü ama benim ar kamda ,
b i n m i l ötedek i bir şe ye od ak la nd ı.
"İyi olacak," dedim. "Söz veriyorum."
. 3 5 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
31/364
AVCI
"Ayaklarım acıyor," diyerek gülümsedi. Bakmaya devam etti.
Ama bir an sonra artık bir şey görmediğini fark ettim.
"Jodie..."
Üzerinde çok fazla delik vardı, hepsini kapatamıyordum.
Düştüğünde kırılıp düzleşen burnu hariç yüzü solgundu. Kan
her yerine bulaşmıştı, dişinin kestiği üst dudağında derin bir
yarık vardı.
"Lütfen, lütfen, Jodie, yapma, bunu yapma," dedim. "Beni
yalnız bırakma."
Ama Jodie bunu yapıyordu.
"Jodie, lütfen," dedim ama artık sesim sadece fısıltı şeklinde
çıkıyordu.
İnsanlar daha iyi görmek, daha iyi fotoğraf çekmek için
yaklaşıyordu. Kimse yardım teklif etmiyordu. Belki bunun bir
anlamı olmadığını görüyorlardı. Bankadan kimse çıkmadı - belki
şoktaydılar, belki de güvenlik görevlisini ve müdürü k urta rmay a
çalışıyorlardı. Uzaklardaki siren sesleri yaklaştı ve az sonra geldiler.
Ambulanslar ve polis arabaları, hepsi çok geç kalmıştı. Onların
getirdiği güvenlik daha fazla seyircinin öne çıkıp bu dramayla
kendinden geçmesine neden oldu. İki sağlık görevlisi hayat kur
tarma çantasıyla birlikte Jodie'ye koştu.
"Yoldan çekilin," dedi birisi.
"O . . . "
"Çekil," diye tekrarladı.
Kenara çekildim. İki adam Jodie'nin yanma çömeldi. Bir tanesimakasla gömleğini kesip yarayı ortaya çıkardı. İfadesi değişmedi.
Daha önce böyle şeyler görmüştü.
"Nabzı yok," dedi öteki. "Şey görünmüyor..."
" B i l i y o r u m , b i l i y o r u m , " d e d i i l k i .
. 3 6 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
32/364
PAUL CLEAVE
Çantasından bir tampon çıkarıp deliği kapamaya çalışıyor
muş gibi yaraya bastırdı. Jodie'yi sırt üstü çevirip bir tanesi suni
solunuma başladı, diğeri defibrilatörü çalıştırdı. Sonra defibri-
latörü bırakıp suni solunuma devam etti ama şu anda hiç işe
yaramıyordu.
" Ş o k v e r , " d e d i i l k i .
İki adam bir an için birbirine baktı, ağızlarından söz çıkmadı
ama ne dediklerini anlıyordum. İkisi de bir anlamı olmadığını
b i l iyordu. İkisi de çok g eç ol du ğu nu düşü nü yordu. Bi r tanesi ben
seyrettiğim için en azından numa ra yapabileceklerini düşünüyordu.
Jo di e'ni n göğsüne mini k yasakları k oydula r ama yavaş, meto -
dik bir şekilde çalışırlarken beden dilleri yenilgiyi itiraf ediyordu.
Elektrik akımı içinden geçerken Jodie'nin bedeni yukarı doğru
kalktı. Sırtındaki delikler küçük menfe zler gib i açılıp kapanırken
altındaki kan gölü gittikçe büyüyordu.
"Bir daha."
Tekrar denediler. Sonra üçüncü kere. Ardından eşyalarını
toplamaya başladılar.
"Üzgünüm," dedi bir tanesi.
"Başka bir şey yapın," dedim.
"Başka bir şey yok."
"Olmalı."
"Yarası çok büyük. Daha erken gelmiş olsak bile yapabile
ceğimiz bir şey olmazdı Tüfek yarası, üzgünüm dostum," dedi
yavaşça başını iki yana sallayarak.
"Böyle ölemez."
"Zaten ölmüş. Vurulduğu andan itibaren ölü sayılır."
"Hayır, hayır, yanılıyorsunuz. Elli yıl sonra ölmesi gereki
yordu. Birlikte yaşlanacaktık."
37
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
33/364
AVCI
"Üzgünüm dostum, keşke yapabileceğimiz bir şey olsaydı."
Ona doğru bir adım attım. Geri çekildi. "Bir şey yapabilir
siniz," dedim. "Onu kurtarabilirsiniz."
Arkadaşı yanıma geldi. Daha önce de böyle durumlarla kar
şılaşmışlardı.
"Ona yardım edin dedim."
"Üzgünüm dostum. Yapabileceğimiz her şeyi yaptık."Silahlı polis memurları caddeyi dolduruyordu. Bir tanesi
bi ze doğr u geldi.
"Lütfen," dedim. "Bir şey olmalı."
"Keşke olsaydı, gerçekten," dedi. Sonra iki sağlık görevlisinin
çıktığı bankaya doğru yürüdü. Sedyede hâlâ hayatta olan güvenlik
görevlisi vardı. Silahlı polis memuru bana doğru gelirken durdu,
olay yerini kordon alüna almaya çalışan başka bir arkadaşına
yardım etmeye karar verdi. Böylece cadde daha renkli, olay yeri
kasabanın Noe l atmosferiyle daha uy um lu hale geldi - sim li teller,
sahte Noel Baha'lar, baston şekerler, sahte kan ve gerçek kan.
Yere oturup karıma sarıldım. Onu kucağımda sallayıp saçla
rını okşadım. Gözlerini kapadım ama tekrar tekrar yarıya kadar
açıldı. Yerdeki kan pıhülaşmıştı, bacağında kanlı bir eldiven vardı.
Takım elbiseli bir adam yanıma gelip çömeldi. "Kaybınız için
üzgünüm," dedi. Kayıp ya da üzgün olmak sözünün anlamını
bi ldiğ inden emin deği ld im. Ki mse anlaya ma zdı. "M in ib üs , pl ak a
numarasını gördünüz mü? Herhangi bir şey gördünüz mü?"
"Onu öldürdüler."
"Lütfen efendim, bu çok önemli. Eğer siz..."
"Gönüllü istiyorlardı. O bankada yirmi beş kişi vardı. Her
hangi bi ri ni a labil irler di ama Jodie'yi aldılar. Yüzde dörtlük bir
. 3 8 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
34/364
PAUL CLEAVE
şans. Zaten ölmüş olan kişiyi de hesaba katarsanız ne eder? Ne?"
Ona baktım. "Ne eder? Söyle bana!" diye bağırdım. "Söyle!"
"Minibüs. Onu gördünüz mü?"
"Bütün görebildiğim Jodie'ydi. Keşke daha fazla şey görseydim.
Keşke bugün buraya hiç gelmeseydik. Keşke..." Ne diyeceğimi
b i lmiyordum.
"Tamam, tam am, ef endim. Şimdi onda n biraz uzaklaşmanız
gerekiyor. Bırakın işimizi yapalım.""Benden uzak dur ," d edi m. Sözler ağzımda tekdüze ve güçlü
bir sesle çı km ış tı . İt iraz etmedi. Ge ri çeki ldi. Ne reye gi tt iğine
ba kmad ım . Bi r sü re kim se ya nı ma ya kla şm ad ı. Öl en ka rı mı gö
rüyorlardı ve onu benim öldürmediğimi biliyorlardı, bu yüzden
beni raha t bırakt ılar. Şe hr in bir yerl erinde mi ni bü sü takip edi
yorlardı. Belki çoktan yakalamışlardı. Bir çatışma olmuş ve altı
soyguncu öldürülmüştü. Belki de hepsi tam şu anda korkunç
tüfek yaralarıyla korkunç şekilde ölüyordu.
O insanların ölmesini ist iyo rdu m. Ölmeleri gerekiyord u. Haberminibüsü hızla sokağa gi ri p kur ul an bariye rler in arkasında sertçe
durdu. Gazeteciler minibüsten yanıyormuş gibi atladı. Düzine
lerce mercek ve yüzlerce göz bana bakıyordu. Eminim bazıları
ba ğl antı kuruyor , beyin hü cr el er i ça lışıyor, dü şü nü yo rl ar dı . Bu
adamı tanıyoruz, bu adamı tanıyoruz. Haber için duydukları
açlık, heyecanla etrafa bakarken kafataslarmdan fırlayacakmış
gibi duran gözlerinden belliydi, etrafı saran polisleri geçme ça
ba larından b el l iydi. O nl ar a doğru gid ip k arımın ka nı m yü zler ine,
ellerine sürmeyi, onları da bu haberin bir parçası yapmayı, ne
hissettiklerini, böyle bir acıyla nasıl gelişebildiklerini sormayıistiyordum.
Buna gücüm yoktu ama olsaydı bile bu yalnızca onların deliliğine
katkıda bulunur, daha fazla para kazanmalarını sağlardı. Bütün
. 3 9 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
35/364
AVCI
yapabildiğim karımı kucağımda sallamak, öfke ve umutsuzluk
etkisini gösterip gözlerimden süzülen yaşlar Jodie'nin yüzüne
damlarken karımın gittikçe bulanık hale gelmesini seyretmekti.
Polis bariyerleri biraz daha geriye i t t i . Sokağı açmaya çalıştı
ama gösteri, insanların kaçıramayacağı kadar iyiydi. Tartışma
lar bağrışmalara dönüştü. Gazetecilerden bazıları bana bağırarak
sorular soruyordu. Sonunda polisin sayısı yetersiz kaldı. Polisin
sayısı her zaman yetersizdir. Çevredeki binaların pencerelerinde
gazeteciler belirdi, bizi üst katlardan çekmeye başladılar.
Bir kadın yanıma gelip omzuma d ok un du , Jodie'yi bırakma
zamanının geldiğini söyledi. Jodie'yi bırakmak istemiyordum ama
bun a me cb ur ol du ğum u b i l i y or d u m .
"Bana bir şey verin," dedim. "Üzerine örtmek için."
"Efendim..."
"Lütfen."
Kalın, beyaz bir çarşafla geri geldi. Bir kenarını kalınlaştırıp
Jod ie 'n in ba şını n altına ya st ık ya pt ım, ka la n kısm ını üs tü ne ör t
tüm. Geri çekildim ama örtünün altında yatan bedenden uzak-
laşamıyordum. Öğle yemeğinin tadı hâlâ ağzımdaydı, bankaya
yürürken elimde olan elini hâlâ hissedi yordu m.
"Biz onunla ilgileneceğiz," dedi kadın ellerini koluma ko
yarken. "Lütfen, içeri gelin," dedi. Beni içeri götürmesine izin
verirken karım bir kanıt parçası olarak dışarıda kalmıştı. Bankaya
girmeden önce birden çömelip kusmaya başladım.
. 4 0 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
36/364
Sirenler acil durumu bildirdiği için bir boşluk bulan arabalar
kenara çekiliyordu. Sorun şu ki her zaman bir boşluk olm uy or du
ve arabalar kavşaklarda sıkışıp kalıyor, cuma öğleden sonraları
kendine ait bir hayatı olan trafikte kapana kısılıyordu. Kenara
çekilmeye çalışan arabalar yolu kapatıyor, paniğe kapılan insanlar
neredeyse kazalara yol açıyordu. Schroder banka soyguncuları
nın çoktan kaçtığını ve kurbanların olduğunu duymuştu. Olay
yerinde bir sürü silahlı polis memuru vardı ama artık çok geçti.
Bütün blok kordon altına alınmıştı. Schroder bariyerlerin
önüne park edip kordonların altından geçip katliam yerine doğru
yürürken Emme V antuz lu Ad am aklından çıkmıştı. Yolun ortasında
üzeri örtülmüş olan bir ceset vardı. Bir kadın. Yüzlerce seyirci
ve düzinelerce medya çalışanı ortalıktaydı. Bunun, bankadaki
insanlar ve sokakta ölü yatan kadın için ne kadar kötü, medya
ve seyirciler için ise ne kadar harika bir gün olduğunu düşündü.
Polisler için kötü olan bir şey altı haberleri için altın değerindeydi.
Birkaç sokak sanatçısı kalabalığın gerisinde durmuş, parlak renkli
nesnelerle hokkabazlık yapıyor, toplanan kalabalıktan para ka
zanmaya çalışıyordu.
Bankadaki insanların rengi solmuş, gözyaşları yüzünden ka
dınların makyajları akmış, gözleri şişmişti. Şaşkın ve kaybolmuş
gibiydiler. Schroder olay yerindeki dördüncü dedektifti. Diğer
.4 1 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
37/364
AVCI
ikisi ona hemen bilgi verdi. Ofisin dışında yatan cesedin üstü
örtülü değildi. Örtülmesi için emir verdi. Bunun tanıkları biraz
sakinleştireceğini umuyordu.
Öldürülen kadının kocası başka bir ofiste otu ru yo rd u.
"Edward Hunter," dedi dedektiflerden bir tanesi onu işaret
ederek.
"Hunter."
"Evet. Neden? Tanıyor musun?"
"Galiba ama çıkaramadım. Onun la konuşan ol du mu ?" diy e
sordu Schroder.
"İçeri yeni girdi. Karısının yanından zor aldık."
Ofiste yeni mob ilyalar, b ir köşede yaprakları tozlanmış kauçuk
bir b i tk i va rdı. Schroder içeri gir ip kapıyı kap adı, Edward H unter
masadan başını kaldırıp kan çanağı olmuş gözlerle ona baktı.
"Burası öncekine göre daha serin," dedi gömleğini bedenin
den çekiştirerek. Gömleği kanla kaplıydı ve üzerine yapışıyordu.
Ofisin dışına daha fazla insan toplanıyor, ifade almak için
ba şk a dedektifle r gel iyordu. Beyaz naylon takımlı ad am la r ol ay
yerinde kanıt arıyordu - sorun şu ki olay yerinde çok fazla insan
dolaşmıştı.
"Adım Cari Schroder," ded i Edw ard 'in karşısına otururk en.
Tokalaşmak için elini uzatmadı. "Bunun zor olduğunu biliyorum.
Şu anda sorulara cevap vermenin yapmak istediğin son şey ol
duğunu biliyorum. Ama..."
"Zor değil," dedi Edward. "İmkânsız."
"Haklısın. İmkânsız." Schroder du rd u, du ru mu n imkânsızlığını
içine çekti. Bugün karısını kaybeden kendisi değildi.
"E vl i misiniz?" diye sordu Edwa rd.
. 4 2 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
38/364
PAUL CLEAVE
"Lütfen, odaklanmamız gerekiyor..."
"Ora da yatan sizin karınız olsaydı nasıl olu rd u hayal etmeye
çalışın."
"Bunu yapan adamların yakalanmasını isterdim"
"Yani onları henüz bulamadınız mı?"
"Üzerinde çalışıyoruz Edward. Edward'dı, değil mi? Jack
değil?"
"Ben size adımı söylemedim."
"Bil iyorum."
"Jack babamın adı, benim değil, artık değil. Bu da beni ta
nıdığınız anlamına geliyor. Herkes beni tanıyor."
"Eh, bunu bilemem."
"Ama doğru. Beni tanıdınız. Bana Jack mi, Edward mı di
yeceğinizi bilemediniz, demek ki bil iyo rdu nuz . Herkes bil iy or."
"Seni tanıdım çünkü babanın tutuklandığı gün oradaydım."
"Öyle mi?"
"Öyle ," d iye cevap verdi . Meslekteki il k yılıydı. Jack Hun ter 'la
konuşmamış, hatta yanına bile yaklaşmamıştı. Arabada yanında
gelen memurlardan b i r i y d i . Küçük Jack Hunter'a, gözyaşları ve
acı içindeki küçük çocuğa iyice bakmıştı.
"Sizi hatırlıyorum," ded i artık Jack olmayan Hunt er. "A ma
o zamandan değil. Sonrasından. Annem öldüğünde gelmiştiniz."
"Evet," dedi Schroder. O zaman da meslekte ikinci yılıydı.
O ve ortağı eve girip kadını küvette bulmuştu. Kadının nasıl
göründüğünü, banyonun ona neler hissettirdiğini, kadının göz
lerindeki boş bakışı hâlâ hatırlıyordu. Edward ve kız kardeşi
ba ny oda ot ur muş , kı z ka rdeşi ko llar ını Edward'a do la mı ş, ik is i
de duvara yaslanmıştı. Edward gözlerini yerden alamıyordu.
43.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
39/364
AVCI
Schroder ve ortağı içeri girip cesedi incelemeden önce çocukları
dışarı çıkarmıştı. Kız kardeş onlara olanları anlatmıştı. Edward
hiçbir şey söylememişti.
"Ailem acı çekerken siz hep oradaydınız," dedi Edward.
Schroder, karşısındaki adamın içinde yıllar öncesindeki o küçük
çocuğu görebiliyordu. "Ve du ru m u hiçbirinde daha iy i hale getir
med iniz. Artık k im olduğumu bildiğinize göre şüpheli miy im ?"
Sesi yükseliyordu. Ve daha öfkeli çıkıyordu.
"Elbette hayır. Neden böyle düşündün?"
"İnsanlar hep böyle tuhaf şeyler düşünüyor. Ben böyle bü
yüdüm."
"Senden odaklanmanı istiyorum Edward. Zor olduğunu
b i l i y o r um , " dedi. " A m a bana en çok şimdi yardım ed eb ilirsin. "
"Bankaya öylece giriv erdi ler, " dedi Ed war d, başını ik i yana
sallayıp elle rini havaya kaldırarak. "Bil irs iniz . Bankanın sahibiymiş
gibi girdiler. Müdürü nasıl vurduklarına bakılırsa umurlarında bi le deği ld i. As lı nd a kimseyi öl dü rm ek zo runda de ği llerdi . Pa
raları falan aldılar ve... Yani bunu neden yaptılar? Neden bunun
için zaman harcadılar? Her şey bittikten sonra Jodie'yi aldılar.
Bunu neden yaptılar?"
"Diğer tanıklardan adamın bir gönüllü istediğini duyduk."
"Beni almalarını istedim."
"Bunu biliyorum. Banka memurlarından birini alınmaktan
kurtardığını, bu sayede belki de onun hayatını kurtardığını da
söylediler."
"Ne?"
"Senin adamlara seslendiğini söylediler. Adamlar memuru
alacakmış ama sen onları durdurmuşsun. Bu çok cesurca bir ha-
. 4 4 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
40/364
PAUL CLEAVE
ı
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
41/364
AVCI
"Bu senin hatan değil."
"O zaman neden bana öyleymiş gibi geliyor?"
"Bunu yapan adamlara odaklanmamız gerekiyor Edward."
"Bil iyorum, bi l iyorum."
"O zaman bana olanları anlatma zamanı geldi. En başından
ba şl a, " de di .
"Tamam," dedi Edward yaşlar yanaklarından süzülürken.
Schroder not defterini çıkarıp her şeyi not aldı.
46
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
42/364
Beni eve bıraktılar. Güneş alçalmaya başlamıştı ve şehir artık
daha karanlık görünüyordu. Yorgun binaların gölgeleri küçük
ama uğursuzdu. Sokaktaki insanlar yenilmiş görünüyordu. Yarıgölgede kalanlar şaşkındı, bahçe şehrini yaratan ağaçlar, çiçekler
ve bitkiler canlılıklarını yitirmişlerdi - dünyanın canı çekiliyordu.
Giysilerimdeki kan kuruyor, parlak kırmızı rengi koyu vişne-
çürüğüne dönüşüyor, lekelerin katılaştığı yerlerim kaşınıyordu.
Her saniye benimle Jodie arasındaki mesafe artıyordu. Onu geri
alma umudum, vurulduğunu gördüğüm anda hissettiğim kedere
geri dönüyordu. Burası benim şehrim, evim, eskiden sevdiğim
ama artık sevmediğim yerdi. Şimdi ne olduğunu bilmiyordum.
Kesinlikle benim evim değildi. Artık değildi. Burası artık karımı
öldüren, kızımın annesini elimd en alan yer di . Burası artık cehen
nemdi ve burada bir gelecek göremiyordum.
Arabayı kullanan memur hiçbir şey söylemedi. Böyle bir
d u ru m için hazırladığı bir konuşması yok tu . Yoğun trafik te yarım
saatlik bir yolculuktu. Dünya yanımdan akıp giderken ben onu
nasıl değiştirebileceğimi merak ediyordum. Polis memuru beni
garaj yoluna bırakırken rahatlamıştı. Bir gerçeklikten diğerine
yolculuk yapmıştım. Yolda yürüyen ya da bahçesinde çalışan
hiç komşu görünmüyordu. Evlerin hepsi kirli, bitkiler ve ağaç
lar fazlasıyla kuru, arabalar eski, patikalar çatlak, her yerdeki
renkler solgun görünüyordu. Dikkatimin dağıldığı ve Jodie'nin
47.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
43/364
AVCI
hâlâ hayatta olduğu kısa anlar -bir saniyeden daha kısa- vardı,
o zaman dünya iyi görünüyordu. Sonra o saniye geçiyor ve ger
çeklik üzerime hücum edip beni eziy ordu .
Saat neredeyse dört olmuştu. Sam'i Jodie'nin anne babası
okuldan almıştı. Bunu dedektiflerden biri ayarlamıştı. Bir ta
nesi benim yerime onları aramıştı. Haberi önce kimin verdiğini
b i l m i y o r d u m , de dekti fle r mi yoks a medya mı ? Bi r ya ba nc ıd an
kızlarının bu öğleden sonra vurulacak kadar, ağzını kapatamayan bir ad am la evli olacak ka da r şa ns sı z ol du ğun u ve torunl ar ını
okuldan almaları gerektiğini öğrenmişlerdi.
Evim bir müze haline gelmişti. İçerideki her şey geçmişimin
b i r ha tı ra sı yd ı. M u t l u anlar toza dö nü şüy or du . Kl im ayı bu sa
bah ka pa tt ığ ım ız iç in evin ha va sı bo ğucu ydu . Jodie öle li üç saat
olmuştu ve ben artık farklı bir yere giriyordum. Ne yapacağımı
bi lmeden evin iç inde do la şt ım. Jo di e' ni n eş ya ları her yerdeydi.
Kendimi bunları toplarken hayal edemiyordum. Kahve fincanı
hâlâ tezgâhtaydı. Yerde ekmek kırıntıları vardı. Tuvalet masa
sındaki makyaj malzemeleri, askıdaki hâlâ nemli olan havlusu...
Jodie ka yı pt ı ama yine de hâ lâ bu ra da yd ı. Evi onun ge lm es in i
bekliyordu, kocası aynı şeyi bekliyordu. Yatakta gi ys il er i du ru
yordu; bir şeyi giymek üzereyken karar değiştirmiş olmalıydı.
Jodie he p öyleydi, son dakik a ka ra r de ği şt ir ir di .. .
Öyleydi. Artık geçmiş zamanda kalmıştı.
"Tanrım," diye fısıldadım yatağın kenarına otururken. Blu
zunu alıp yüzüme bastırdım, ağladım. Elbiselerini ne yapacaktım?
Saklayacak mıydım? Birilerine mi verecektim?
Bu tür şeyleri ne zaman düşünmeye başlamam gerektiğini
b i lm i y or du m . Bunları şimdi dü şü nm em b en i nasıl b ir ins an y ap ı
yordu? Çamaşır yıkayıp elbiselerini asacak mıydım? Önümüzdeki
hafta işe gidecek miy dim ? Jodie'nin giy sil erin i cenaze töreninden
. 4 8 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
44/364
PAUL CLEAVE
sonraya kadar dağınık bırakıp daha sonra mı toplayacaktım? Pat
ron um neler olduğunu bile bi lm iy or du . Öğle yemeğine çıktığımı
ve sonra bir daha dönmediğimi biliyorlardı.
Koridorda ileri geri gidip geldim - bana ne yapacağımı söy
leyecek birisine ihtiyacım vardı.
Giysilerimi çıkarıp Jodie'ninkilerin yanına koydum. Daha
yaratıcı bir adam kan lekelerini inceleyip desenleri, hayvan şe
killerini bulabilirdi ama benim bütün gördüğüm yerde kanlariçinde yatan karımdı. Giysilerim mahvolmuştu. Hepsini bir top
haline getirdim, sonra tamamen hareketsiz kaldım. Bir süre onlara
ba kt ım . Kan en fazla ma nş et le rde va rdı, sonra koll ar da, sonra
da ön tarafta. Düğmelerden biri kayıptı. Arkada hiç kan yoktu.
Gömleğimi düzeltip astım.
Uzun bir duş aldım. Kanlar üzerimden akıp gitti. Penguen
radyo sessizce beni seyrediyordu. Aynaya, yüzümdeki büyük
morluğa baktım. Derim hafifçe sıyrılmıştı, gözlerimden biri tam
olarak açılmıyordu. Bunu şu ana kadar fark etmemiştim bile. Buadamı artık tanımak istemiyordum çünkü bu adam karısının ölü
müne neden olmuştu. Olanları tekrar tekrar hayal ettim. Banka
me mu ru nu , soyg uncun un silahını üzerine doğrultmasını düşün
düm. Daha önce Jodie'nin gönüllü olma olasılığını hesaplarken
bu ld uğu m yüz de dö rt lü k istatist iği düşü ndü m ve bu n un ya nl ış
bir is ta ti sti k ol du ğu nu far k et t im çü nk ü bir olasıl ık y ok t u . Ben
ba ğır ma say dı m olabi l i rd i . Ben sessiz ka ls ay dı m Jod ie 'ni n öl me
ya da yaşama konusunda herkes kadar şansı olabilirdi - ama
be n o olasıl ığı al ıp kes in hale ge ti rmiş ti m. Pe ki, neden? Neden
ba ğı rm ıştı m? Schroder b i r i n i kurtarmak için bağı rdığımı söyl edi.Belki öyleydi. Belki bi r fark yaratabileceğimi sanmıştım. Bildiğim
tek şey benim de herkes kadar şaşırmış olduğumdu - sesim bana
ait değil gibiydi ve bu yapabileceğimi düşünebileceğim bir şey
de değildi. Kimse böyle bir şey yapacağımı düşünmezdi - seri
. 4 9 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
45/364
AVCI
katilin oğlu bir hayat kurtarmaya çalışıyor. Eh, görev tamamlandı.
O kadın kurtuldu, Jodie öldü - bir hayatı ötekiyle değiş tokuş
yaptım. Bu Tanrı'yı oynamak gibi bir şeydi herhalde - ama iyi
bir şey yapma becerisi olmay an bir Tanrı.
İlk arayan bir gazeteci çıktı. İkincisi de öyle. Ve üçüncüsü de.
Telefonu fişten çekmeden önce Nathaniel ve Diana'yı -Jodie'nin
anne babasını- aradım. Nat cevap verdi. Ben fazla bir şey söyle-
yemeden ağlamaya başladı.
"Ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum Eddie," dedi çatlak
bir sesle. O nu n ağladı ğını daha ön ce hiç gör me miş ti m. Sa ğl am ,
bir adam ı ikiye ayır abilecek gü çte, em ek li li ğe yakın bir yaşta
olan Nat telefonda ağlarken sesi bir çocuk gibi çıkıyordu. "Biz
konuşuyorduk da ve düşündük ki, biz düşündük de, ikinizin,
yani Sam ve senin, ee, bu gece bizde kalsanız daha iyi olur, dedik.
Sam yarın da bizde kalır, böylece sen... işleri organize edecek
fırsatı bulabi lir sin. "
"Bilmiyorum. Sanırım ona burada ihtiyacım var. Sadece onasarılıp her şeyin iyi olacağını söylemek istiyorum."
"Hiçbir şey iyi olmayacak."
"Ona ne dememi istersin?" diye sordum. Duygularım yük
seliyor, Nat'e öfkeleniyordum ama o da ne diyeceğini ya da ne
yapacağını bilmiyordu, yine de elinden geleni yapıyordu. "Ha
yatlarımızın mahvolacağını mı?"
Cevap vermedi.
Beş saniye geçti. "Kahretsin, üzgünüm Nat," dedim derin
bir nefes al arak . "Ben şey de mek istemedim. . . yani , ka hr et si n, b i l miyorum."
"Hiçbirimiz bil miyor uz."
"Gelip onu alacağım."
. 5 0 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
46/364
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
47/364
AVCI
hâlâ otoparkın dışında duruyordu. Bir elinde votka şişesi yerine
sandviç, diğerinde İncil vardı.
"Bozukluğun var mı?" diye sordu. Yirmi yıl önce yapılmış
giysiler giymiş, dönüştürülmüş muka vvad an yapılmış bir beyzbol
şapkası takmıştı. Birdenbire daha önce hiç duymadığım bir tiksinti
uyandırdı bende. Onu tekmelemek istedim. Başımı çevirip bu
isteğime teslim olma dan önce oradan hemen ayrıldım. Arabamın
bu lu nd uğ u üst kata ka da r ko şt um.
Arabayı biraz fazla hızlı sürdüğüm için binadan neredeyse
birkaç ara baya ça rparak , neredeyse bi rk aç du va ra sürterek , hatta
birkaç kişiye çarpmaktan kıl payı ku rtul ar ak çıkt ım. Caddeye ç ıktım.
Bankadan iki blok uzaktaydım. Zıt yönde gitmeye başladım. Trafik
yoğundu. Hiçbir yerde tek bir polis arabası bile yok tu . Kenarda ki
çimenlik alanları kâğıt çöpler ve içecek kutularıyla dolu olan
Av on boyunca il erl edi m. Birkaç evsiz, güneşe oturmuş yapıştırıcı
madde çekiyordu. O taraftan gelen esinti karanlık sudan biraz
serinlik alıyordu. Büyük kavşaklardaki trafik ışıklarından bazıları bozuktu. T uru ncu ışıklar yan ıp sönüyor, sü rü cüler y ol v erm ele ri
mi yoksa geçmeleri mi gerektiğine karar vermeye çalışıyordu.
Kayınpederimin evine varmak kırk dakikamı aldı. Berbat
görünüyorlardı. Sanki bir yaratık gelip içlerine uzanmış, sahip
oldukları bütün güzel anıları söküp almıştı. Bana sıkıca sarılıp
b un u at lata cağı mı zı söylediler . Ben de on la ra sa rı ld ım ama bir
şey söylemedim.
Jodi e'nin anne babas ı be ni hiçbir zaman onaylamamışt ı. Yanlış
bir şey yap tı ğı mda n ya da Jodie'ye kötü da vr an dı ğı md an deği l.Babamın geçmişi yüzünden. Beni her zaman dolu bir silah olarak
görüyorlardı. Kızları için korkuyorlardı. Bana karşı iyi davranmaya
çalışıyorlardı ama büyürken başka insanların yüzünde gördüğüm
ko rk uy u hiç gizleyemiyorlardı - şüphe kork usu nu . Babam cina-
. 5 2 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
48/364
PAUL CLEAVE
yetten tutuklanalı yirmi yıl oldu - etrafımdaki insanların Eddie
ne zaman babasının oğlu olacak diye merak ettikleri yirmi yıl.
Eddie neler yapabilirdi? Jodie'nin anne babası, benim Jodie'yi ve
torunlarını yüzlerce parçaya ayırabileceğimi düşünüyordu. Özet
olarak, kızlarının ben im elimd e öleceği kor ku la n gerçek olmuştu.
Sam salondaki kanepede uyuyordu. Jodie'nin küçükken çe
kilmiş yüzlerce fotoğrafını görmüştüm. Şu anda Sam de aynı ona
benziyordu. En sevdiği oy unc ak ayısını çene si ni n altına sıkışt ırmış, koluyla sarılmış, onu sıkıca tutuyordu. Kapıda durup ona
ba kt ım , ka yı nv al idem ve ka yı np ed er im ya nı mda d i k i l i p Sam'e
ba kt ı. Nat 't e b i z im evin anahtarı vardı - oy unc ak ayıyı ve ba şka
şeyleri almak için önce eve uğramış olmalıydılar. Baştan beri
planımız zaten Sam'in o gece orada kalması yönündeydi çünkü
akşam Jodie'yle birlikte işyerimdeki Noel partisine gidecektik.
"Yemek hazırlayayım ," ded i' Diana . Bu sözler du ru ma hiç
uygun değildi ve o da bunu biliyordu. Yemek yemek gibi bir
niyetim yoktu. Muhtemelen hiçbirimizin yoktu. Bir şey yapmakzorundaydı, dehşetin onu kuşatmasına izin vermemek için her
hangi bir şey.
Sam uyandı. Başta yavaş yavaş kendine geldi ama sonra beni
gördü ve yüzü aydınlandı. "Baba!" dedi. Yerinden fırlayıp bana
doğru koştu. Aramızdaki mesafenin yarısını aldı. Altı yaşındaydı
ve korkunç bir şey olduğunu anlaması için bu yaş yeterliydi. Bunu
yüzlerimizden okuyabiliyordu. "Annem nerede?" diye sordu.
Artık dikk atle ge liyo rdu bana doğru.
Gözyaşlarına boğulup durumu ona elimizden geldiğinceaçıkladık.
53
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
49/364
7
Cadde biraz boşalmış, seyirciler heyecan eksikliğinden dolayı
azalmaya başlamıştı. Medya hâlâ oradaydı, gazeteciler kamera-
larıyla biraz daha altın bulmaya çalışıyordu. Cesetler sedyelerekonmuştu . Bankanın zemi ninde k an, cam kırıkları ve sıva parçalan
vardı. Müfettiş Schroder bunların etrafından dolaşıp bankonun
diğer tarafına geçti; South Pacific Banks'in South Island müdürü
Dean Wel ling ton arkasından geldi .
"Bu olanlara hâlâ inanamıyorum," dedi Wellington. Yüzü bu
duyguyla kızarmıştı. "Yani, Tanrım, ne pislik. Onca para, binaya
verilen zarar, istifa etmeye hazır personel ve her şey tam bir
kâbus. İnsanlar bir süre için bu kapılardan girmek istemeyecek
tir. James iyi bir müdürdü, iyi bir adamdı, Noel'den önce onun
yerine koyacak birini bulamayız. Bu zamanlama..."
"İnsanlar öldü," dedi Schroder.
Wellington kravatını düzeltti, düğümü aşağıya doğru çekip
sıktı. "Bunu biliyorum, Tanrım, bilmediğimi mi sanıyorsunuz?
Ama bu banka binlerce ama binlerce insana hizmet veriyor. On
lara karşı sorumluluğumuz var. Sizin sorumluluğunuz da bunları
yapan adamları bul mak . Banka parasını istiyor."
Schroder ona birkaç saniye bakü. "Bana kasayı gösterin sadece."
Kasa alt kattaki bodrumda, bankanın arka tarafmdaydı. Ara
daki i k i kapının açılması için kart kul lan mak gere kiyord u. Met al
55
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
50/364
AVCI
kapı normal bir kapıdan yarım metre daha uzun, yarım metre
daha geniş olup çelikten yapılmıştı. Kasa tek kişilik bir yatak
odası büyüklüğündeydi. Raflara bloklar halinde nakit paralar
konmuştu.
"Bu kasada ne kadar para bulunuyor?"
"Normalde bir milyon dolar döner sermaye bulunur," dedi
Wellington. "Ama yılın bu zamanında daha fazla nakit bulun
duruyoruz. ATM makinelerini dört ya da beş katı daha fazla
dol du rma k zorunda kalıyoruz. İnsanlar durm ada n para çekmek
için geliyor. Noe l hâlâ bir nakit dönemi," de di. "H erk esin kr edi
kartı yok."
"Peki, ne kadar?"
"Beş mil yo n kadar."
"Ne kadarı alınmış?"
"Hâlâ buradakileri toplamamız gerekiyor - ama acele bir
tahmin isterseniz üç milyondan söz edebiliriz."
"Banka soygununda prosedür nedir?"
"Çok basit. Soyguncuların size söylediğini yapars ınız. Sessiz
alarm düğmesine basarsınız, kasaya gelmek zorunda kalırsanız
boya lı pak eti de koymaya dikkat ed ers in iz ."
"Koymuşlar mı?"
"Evet. Şimdiye kadar patlamıştır."
"Nasıl çalışıyor?"
"Manyetikler. Onları kontrol eden manyetik levhanın yanma
koyuyoruz. Oradan alındıklarında zamanlayıcı çalışmaya başlıyor.Yerlerinden oynatıldıktan beş dakika sonra patlıyorlar. Bütün
parayı mahvedip kırmızıya boyuyor. Soyguncular da mürekkebe
bo yan ıy or ."
"Miktarı ne zaman tespit edebilirsiniz?"
. 5 6 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
51/364
PAUL CLEAVE
"Bir saat içinde. En fazla iki."
Geriye kalan nakit paralar turuncu, mavi, yeşil ve mor renk-
teydi - beşlik, onluk, yirmilik ve ellilik. Schroder üç milyon nakit
paranın fiziksel olarak neye benzediğini merak etti. Torbalar ne
kadar ağır olurdu acaba?
"Banka memurları torbaları do ld u rd u, " diye sesli düşündü.
"Evet. Buraya başka kimse gelmedi."
"Soyguncular torbaları kontrol etmedi, değil mi? Tanıklara ve
kamera kayıtlarına göre torbaları ve bir kurbanı alıp gidiyorlar."
"Yani?"
"Torbaları neden yüzlükle dolduruyorsunuz?"
"Ne?"
"Burada hiç kırmızı para göremiyorum - yani yüzlük. Banka
memurları torbaları her türlü parayla doldurabilirlerdi. Torba
lar aynı miktarda para alıyor zaten. Neden beşlik ya da onlukdoldurmamışlar?"
"Belki soyguncuların kontrol edeceğini düşünmüşlerdir?"
"Yine de küçük miktarı dibe koyabilirlerdi. Soyguncular bütün
paraları dökmedikleri takdirde bunu bilemezlerdi."
"Belki korktular ve böyle olması gerektiğini düşündüler?"
"Belki," dedi Schroder.
"Ama bu iyi bir fikir," dedi Wellington. "Tanrı saklasın, bir
daha böyle bir şey olursa diye kull ana bil iri z."
"Kullanın," dedi Schroder. "Ve bana miktarı bildirin." Sonra
sırtını dönüp üst kata çıktı.
57
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
52/364
İlk hayvan öldürme isteğini duyduğumda sekiz yaşındaydım.
Sonunda öldürdüğümde ise dokuz. Babamın götürülmesinden
bi r ay ka da r ön ce yd i. Bu isteği neyin yaratt ığını b i l m i y o r d u m .
Sanırım bu istek başından beri oradaydı, içimin derinliklerinde
uyuyordu - derken bir gün uyandı.
Polis soğuk bir temmuz günü eve geldi. Güneş vardı ama
kışa karşı verdiği savaşı kaybetmişti; hava buz gi bi yd i, nef esinizi
verdiğinizde yüzünüzün önünde oluşan buharı tutup ikiye ayı
rabilirdiniz. Yataktan çıkmak istemeyeceğiniz türde bir gündü.
Ağaçlar çıplaktı, yerdeki yapraklar çamura dönüşmüştü. Ayak
kabılarınıza yapışıp sizinle birlikte eve giriyordu. Çarşamba sa
ba hı yd ı. Ge ne ll ik le ça rş am ba gü nl er in in en heyecan veric i yanı
pazartesi olmamalarıdır. Tabii ki bu çarşamba günü tamamen
farklı başlamıştı. O ku l form amla pencerede dikilmiş, polis araba
larının gelişini seyre diyord um. Ben im için geldiklerine e min di m.
Bir şekilde birisi komşunun köpeğini öldürenin ben olduğumu
anlamıştı. Arabaların durup adamların dışarı dökülmesini seyre
derken kaçmayı düşündüm. Arka kapıdan çıkıp çitlerden atlamayı
istiyor ama nereye gideceğimi bilmiyordum. Hayır, kaçmaktansa
yalan söylerdim.
Polis evi kuşattı. Ön kapıya geldiler. Annem kapıyı açtığında
ağlıyordum. Yatak odama gidip kapının arkasına dikilmiş, titre-
. 59.
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
53/364
AVCİ
yerek konuşmaları dinliyordum. Adamlar içeri gelip babamla
konuştular. Neler olduğunu anlamıyordum, beni m yaptığım bir şey
yüzünden babamı neden götürdüklerini anlamıyordum. Gerçeği
söylemeyi ne kadar denesem de sözcükler ağzımdan çıkmıyordu.
Odamdan çıktığımda babamı kelepçelediklerini gördüm.
Daha fazla ağlamaya başladım. İtiraf etmek istiyordum ama et
medim. O sırada bunu bilmiyordum fakat polis tamamen farklı
bir nedenl e ge lmişti - ba ba mı n ken di si iç in oy duğ u, fahişe lerinlistesini ve özel hobisini içeren nişle ilgiliydi.
O gün okula gitmedim. Annem neler olduğunu anlamak için
karakola giderken Belinda ve bana bakmak için teyzem geldi.
Annem bütün gün yoktu. Bir yıl sonra annem öldüğünde teyzem
be ni ml e ya da Be li nd a' yl a bir i lgis inin olmasını is te me di .
O ay, babam götürülmeden önce ne tür bir köpek öldür
düğümü bilmiyordum. Kesinlikle yeterince büyük, yeterince
karanlık ve çoğunlukla yeterince öfkeliydi. Yaptığı tek şey gü
rültü çıkarmaktı. Ay ışığında uluy or, gün eşte havlıyor, rüzgârda
hırlıyordu. Tiz sesli havlamaları arka arkaya geliyor, tırnak sesi
gibi kafamın içini çiziyordu. Hırlamaları alçak, tehditkâr ve ür
kütücüydü, ulumaları uzun ve acı dolu. Komşumuz onu sus
turmak için bir şey yapmıyordu. Çoğu zaman evde olmuyordu
zaten. Köpeğini bahçedeki paslı bir kazığa zincirliyordu. Köpek
şanslıysa bazen yemek buluyor, eğer ekstra şanslıysa yanında
su da oluyordu. Komşular camlarını ve kapılarını açıp köpeğe
çenesini kapaması için bağırıyorlardı ama yıllar içinde onlar da
vazgeçtikçe bağırmaların sıklığı azaldı. Yazları arka bahçe pişmiş
toprakla sertleşir, üzerinde yapbozu andıran çatlaklar oluşurdu.Kışın çamurla kararır, donla soğurdu. Köpek yazın pişer, kışın
donar, aradaki aylarda da ikisinden birini yaşardı. En çok kimden
nefret etmem gerektiğini bil mi yo rd um , köpekten mi sahibinden
mi? Sonunda ikisinden de eşit derecede nefret eder olmuştum.
. 6 0 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
54/364
PAUL CLEAVE
Köpek her şeye havlamak üzere tasarlanmıştı, komşumuz da
köpeğine kötü davranmak üzere.
İçimdeki istek yavaş yavaş büyüyordu. Bir gün okulda bir
matematik problemine bakıyordum. Birden köpeği düşünmeye
başladım. İkiye ayrı lsa ne kadar güzel olacağım düşünüyordum. Bu
düşünce okuld a birkaç kez aklıma geld i, evde daha sık geliy ordu
ve bu düşünce hiç midemi bulandırmıyordu. Geceleri titriyor,
köpek havladıkça ellerim kaşınıyor, neden babamın gidip birşey yapmadığını merak ediyordum. Tabii ki bunu bilmiyordum
ama babam bu konuda bir şey yapamazdı. Dikkatleri üzerine
çekmemesi gerekiyordu.
İstek gittikçe büyüyordu. Sonunda aklımdan hiç çıkmadığı
bir nok ta ya ul aştı . Ders lerim i e tk i l iy or du. No tl ar ım dü şü yo r,
ödevlerim yetersiz oluyordu - durum değişmezse on beşimde
okuldan ayrılıp hayatımı işsiz ve vasıfsız olma durumu arasında
gidip gelerek geçirecektim. İstediğim hayatı yaşayan benle işsizlik
maaşı alan ben arasında duran şey o köpekmiş gibi geliyordu.Probleme hangi yönden bakarsam bakayım o köpek havladığı
sürece gerçek bir geleceğim olamayacaktı. Bunu düşünmeyi bı
rakmalıydım.
Köpeği ölü görme isteği gece gündüz içimde büyüyor, ha
yatımı yöneten, derinlere yerleşmiş bir ihtiyaç haline geliyordu.
Bu isteğe bi r köpeğin nasıl öldürüleceğini bilmediğimi söyledim.
İstek bir gece bana fısıldadı. Çok kolay olduğunu söyledi.
Her şeyin yolunda gideceğini söyledi. Sonra bana nasıl yapaca
ğımı anlattı.Annem market alışverişi yaparken hazırladığı listeden sapan,
evde bir sürü olsa da özel ürünleri de ekleyen bir kadındı. Dolaplar
dolusu tuvalet kâğıdımız, kilere sığmayan miktarda unumuz ve
kutularca konservemiz vardı. Buzluk ağzına kadar et doluydu.
. 61 •
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave - Avcı
55/364
AVCI
Buzluğun derinliğindeki tam et miktarım bilmek mümkün değildi.
Fark edilmeyeceğinden emin olarak buzluktan et aldım. Okula
gitmeden önce eski bir beze sarıp garajda, vidalı kapağı olan boş
b ir boy a k utusuna sa kl ad ım . Ben okuldayken, kö pek ha vl amay a
deva m ederken et eridi . Eve döndüğümde bifte k yumuşak ve taze
gi biy di. Babam işteydi, annem teyzemle telefonda konuşuyordu. Kız
kardeşim televizyon un önünden ayrılmayı reddedi yord u. Köpek
iki kapı ötede havlayıp duruyordu. Sesi yüksek ve kesintisizdiama aynı zamanda acı doluydu. Neden acı çektiğini anlamayan
fakat başka da bir şey bilmeyen bir köpeğin havlaması.
Eti hazırlamak birkaç dakikamı aldı. Komşunun evine gitmek
yirmi saniyemi. Garaj yoluna gidip kapıya vurdum. Eti naylona
sarıp çantama koymuştum. Kim seni n evde olmadığını bi li yo rd um
ama birisinin evde olma olasılığına karşı dünyanın her yerinde
her gün du yul an, "To pu m bahçenize kaçtı," hikâyesini hazırlamış
tım. Kapıyı açan olmadı. Köpek deli gibi havlıyordu. Yan kapıya
gittim, köpek ileri fırladı, zinciri onu durdurdu. Köpek tekrar
tekrar ileri atılırken boynundaki sıkı zincir iyice gerilip onu geri
çekiyordu. Bazen dengesi boz ulu p de vril iyo r ama vazgeçmeden
ayağa kalkıp ileri atılmaya devam edi yor du .
Eti çantadan çıkarıp köpeğe attım, havada kaptı. Hemen
parçaladı. Birkaç saniye sonra durdu, bir adım geri çekildi, eti
kokladı. Şüphesi, neyin yanlış olduğunu anlamak istercesine çe
nesini oynatmasından anlaşılıyordu. Bu kadar aç olmak köpeğin
şanssızlığıydı. Sonraki yemeğin ne zaman geleceğini bilmediği
için bu eti hemen yemesi gerektiğini söyleyen içgüdüleri de diğer
şanssızlığı. Tekrar ete saldırdı, ağzının kenarındaki kısa tüylerde
kan tomurcukları bel irir ken bile yemeye devam ett i. Biftek birkaç
ısırıkta kayboldu. Sonra köpek daireler çizmeye başladı. Havla
maya devam etti ama kısa süre sonra bu havlamalar azalmaya
başl adı, cıyaklamaya dö nü ştü. Yine de koşm aya de va m ediyordu.
. 6 2 .
KRMZ
-
8/16/2019 Paul Cleave