r. a. salvatore - İblis savaşları 2

406
R. A. Salvatore _ İblis Savaşları Serisi Cilt2 İblis Ruhu BİRİNCİ KISIM YABANDİYAR Korkuyorum, Mather Amca, kendim için değil, dünyanın bütün iyi insanları için. Pony ve ben Barbacan 'dan güneye acıyla ağırlaşmış, ama umut dolu yüreklerle at sürdük. Avelyn, Tuntun ve Yelebekçi yaşamları- nı verdiler, ama dactyli yok ederek, dünyayı karanlıktan kurtardığımıza inanıyordum. Yanılmışım. Senfoui'nin bizi güneye taşıdığı her koşar adım bizi daha konuksever topraklara götürecekti, öyle sanıyordum ve kuşkuları benimkilerden de büyük olan Pony'ye öyle diyordum. Gördüğümüz goblinleri sayamadım bile! Binlerce, Mather Amca, onbinlerce ve aralarında düzinelercefomor- yau devi, yüzlerce zalim poıvrie de vardı. Dundalis yakınlarına ulaşmak Pony'le benim iki haftamızı aldı ve bir düzine savaş vermek zonında kal- dık ve orada sağlamca yerleşmiş, üç kasabadan kalanları kötülüklerini yaymak için üs olarak kullanan daha fazla düşman bulduk. Belster O'Comely ve Barbacan'a gitmeden önce kurduğumuz baskın çetesi git- miş... konuştuğumuz gibi güneye gitmiş olmaları için dua ediyorum. Ama bu toprakları saran karanlık öyle engin ki, hiçbir yerin güvenli ol- mayacağından korkuyorum. Korkuyorum, Mather Amca, ama sana şu anda yemin ediyonım ki, durum ne kadar kötü olursa olsun umudumu yitirmeyeceğim. Bu ne ib- lis dactylin, ne goblinlerin, ne de dünyadaki bütün kötülüklerin elimden alabileceği bir şey. Umut kılıç koluma güç veriyor, ki Fırtına hakkıyla sav- rulabilsin. Umut goblinlerin (tüm çabalarıma rağmen safları hiç de azal- mış görilnmeyen canavarların) yüreklerinde kaybolan oklarımdan yir- mişer yirmişer yapmaya devam etmemi sağlıyor. Umut, Mather Amca, işte sırrım bu. Düşmanlarımın sahip olmadığı- na inandığım bir şey. Onlar, kendilerinden sonra gelecekler için daha iyi günler getireceği umuduyla fedakarlık yapmayı anlamayacak kadar bencil. Ve böyle bir öngörü ve iyimserliğe sahip olmadıkları için, genellik- le kolayca cesaretlerini yitiriyorlar ve savaştan kaçıyorlar. Umudun, kendinden önce başkalarını düşünmek için bir önşart ol- duğunu öğrendim. Umut besleyeceğim ve savaşmaya devam edeceğim ve her savaşla, tav- rımın budalalık olmadığını hatırlayacağım. Pony taş kullanımında güç- leniyor ve çağırdığı büyü güçleri gerçekten de inanılmaz. Ayıtı zamanda, kalabalıklıklarına rağmen düşmanlarımız artık eşgüdüm içinde savaş- mıyor. Onları bağlayan güç, iblis dactylyok oldu ve gobliulerin goblinler- Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Upload: burak-soyhan

Post on 07-Mar-2016

296 views

Category:

Documents


18 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R. A. Salvatore _ İblis Savaşları Serisi Cilt2 İblis Ruhu

BİRİNCİ KISIMYABANDİYAR Korkuyorum, Mather Amca, kendim için değil, dünyanın bütün iyiinsanları için. Pony ve ben Barbacan 'dan güneye acıyla ağırlaşmış, amaumut dolu yüreklerle at sürdük. Avelyn, Tuntun ve Yelebekçi yaşamları-nı verdiler, ama dactyli yok ederek, dünyayı karanlıktan kurtardığımızainanıyordum.Yanılmışım. Senfoui'nin bizi güneye taşıdığı her koşar adım bizi daha konuksevertopraklara götürecekti, öyle sanıyordum ve kuşkuları benimkilerden debüyük olan Pony'ye öyle diyordum. Gördüğümüz goblinleri sayamadımbile! Binlerce, Mather Amca, onbinlerce ve aralarında düzinelercefomor-yau devi, yüzlerce zalim poıvrie de vardı. Dundalis yakınlarına ulaşmakPony'le benim iki haftamızı aldı ve bir düzine savaş vermek zonında kal-dık ve orada sağlamca yerleşmiş, üç kasabadan kalanları kötülükleriniyaymak için üs olarak kullanan daha fazla düşman bulduk. BelsterO'Comely ve Barbacan'a gitmeden önce kurduğumuz baskın çetesi git-miş... konuştuğumuz gibi güneye gitmiş olmaları için dua ediyorum.Ama bu toprakları saran karanlık öyle engin ki, hiçbir yerin güvenli ol-mayacağından korkuyorum. Korkuyorum, Mather Amca, ama sana şu anda yemin ediyonım ki,durum ne kadar kötü olursa olsun umudumu yitirmeyeceğim. Bu ne ib-lis dactylin, ne goblinlerin, ne de dünyadaki bütün kötülüklerin elimdenalabileceği bir şey. Umut kılıç koluma güç veriyor, ki Fırtına hakkıyla sav-rulabilsin. Umut goblinlerin (tüm çabalarıma rağmen safları hiç de azal-mış görilnmeyen canavarların) yüreklerinde kaybolan oklarımdan yir-mişer yirmişer yapmaya devam etmemi sağlıyor. Umut, Mather Amca, işte sırrım bu. Düşmanlarımın sahip olmadığı-na inandığım bir şey. Onlar, kendilerinden sonra gelecekler için daha iyigünler getireceği umuduyla fedakarlık yapmayı anlamayacak kadarbencil. Ve böyle bir öngörü ve iyimserliğe sahip olmadıkları için, genellik- le kolayca cesaretlerini yitiriyorlar ve savaştan kaçıyorlar. Umudun, kendinden önce başkalarını düşünmek için bir önşart ol-duğunu öğrendim. Umut besleyeceğim ve savaşmaya devam edeceğim ve her savaşla, tav-rımın budalalık olmadığını hatırlayacağım. Pony taş kullanımında güç-leniyor ve çağırdığı büyü güçleri gerçekten de inanılmaz. Ayıtı zamanda,kalabalıklıklarına rağmen düşmanlarımız artık eşgüdüm içinde savaş-mıyor. Onları bağlayan güç, iblis dactylyok oldu ve gobliulerin goblinler-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 2: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

le savaştığına ilişkin işaretler gördüm. Karanlık günler yaşıyoruz, Mather Amca, ama bulutların aralanma-sı hâlâ mümkün.ELBRYAN WYNDON

IYENİ BİR GÜN Elbryan Wyndon tahta sandalyesini ve kıymetli aynasını aldı,küçük mağaranın ağzına gitti. Battaniyeyi kenara çektiğinde göz-lerini kırpıştırdı, şafak vaktinin çoktan gelip geçmiş olduğunu gö-rünce şaşırmıştı. Delikten dışarı tırmanmak, bir doksanlık kaslı be-deniyle Elbryan'ın cüssesinde bir adam için kolay iş gibi görün-müyordu, ama kıvrak elflerden senelerce aldığı eğitimin verdiğiçeviklik sayesinde patikayı takip etmekte pek az sorun yaşadı. Yoldaşı Jilseponie'yi, Pony'yi uyanmış, çalışırken buldu. Ya-takları kaldırıp rulo yapıyor, kapkacağı topluyordu. Biraz uzakta,büyük at Senfoni Elbryan'ı görünce kişnedi ve ayağını yere vur-du ve aygırın bu görüntüsü çok erkeği yerinde dondururdu. Sen-foni yüksekti, ama hiç leylek gibi değildi. Güçlü, kaslı bir göğsü,o dalgalanan kasların üzerinde en ufak ışıkla parlayan simsiyah,pürüzsüz bir derisi vardı ve gözleri derin bir zeka yansıtıyordu.Atın başında, zeki gözlerinin üzerinde beyaz, elmas şeklinde birleke vardı. Bunun ve bacaklarındaki küçük beyazlıkların dışındakusursuz, siyah deriyi lekeleyen tek şey turkuaz bir mücevherdi,atın göğsünün ortasına büyü yoluyla yerleştirilmiş olan, Senfo-ni'yle Elbryan arasında bağlantı sağlayan mücevher. Ama onca ihtişama rağmen korucu Senfoni'ye pek dikkat et-medi, çünkü, genellikle olduğu gibi, bakışları Pony'ye dikilmişti.Kadın Elbryan'dan birkaç ay daha küçüktü, çocukluk arkadaşı, 12 R. A. Salvatoreyetişkinliğinde eşiydi. Gür, altın rengi saçları omuzlarının hemenaltına kadar uzamıştı ve senelerdir ilk kez Elbryan'ın açık kahve-rengi saçlarından daha uzundu. Gün biraz bulutluydu, gökyüzügrileşmişti, ama bu Pony'nin iri, mavi gözlerindeki parıltıyı soldu-ramıyordu. Kadın Elbryan'ın gücüydü, korucu bunu biliyordu, ka-ranlık bir dünyadaki parlak noktaydı. Enerjisi sonsuz görünüyor-du, gülümseme yeteneği de öyle. Hiçbir koşul onu yıldıramaz,hiçbir manzara gözünü korkutamazdı; kararlılıkla, yöntemli birşekilde yoluna devam ederdi. "Dünyanın Sonu'nun kuzeyindeki kampı mı arıyoruz?" diyesordu kadın. Soru Elbryan'ı daldığı düşüncelerden sıyırdı. Fikri değerlendirdi. Bölge'de, eskiden Dundalis, Yaban Çayırıve Dünyanın Sonu olan üç kasabaya yerleşmiş daha büyükkamplardan beslenen, özellikle goblin gruplarından oluşan uydukamplar olduğunu fark etmişlerdi. Kasabalar birbirinden birergünlük yürüyüş mesafesiyle ayrıldığından, Dundalis Yaban Çayı-rı'nın, Yaban Çayırı Dünyanın Sonu'nun batısında yer aldığından,bu küçük kamplar bölgeyi yeniden ele geçirmek konusundaanahtar konumdaydı... Ayı-Honce'dan gelecek bir ordu Yabandi-yar sınırlarına ulaşacak olursa. Elbryan ve Pony yoğun ormanlık-lardaki canavarları temizleyebilirse, üç kasaba arasında pek az ile-tişim kalırdı. "Başlamak için başka her yer kadar iyi görünüyor," diye yanıtverdi korucu. "Başlamak mı?" diye sordu Pony inanmazlıkla, Elbryan bunabir omuz silkmeyle yanıt verdi. Gerçekte, ikisi de önlerinde dahaçok, pek çok savaş olduğunu bilmelerine rağmen savaştan bık-mışlardı, t

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 3: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Mather Amca'yla konuştun mu?" diye sordu Pony, başını ay-naya doğru sallayarak. Elbryan Kahin'i, birinin ölülerle konuşabil-diği o gizemli elf törenini ona açıklamıştı. iblis Ruhu

13

"Onunla konuştum," diye yanıt verdi korucu, belkemiğindenbir ürperti geçerken zeytin yeşili gözleri çaktı... ondan önce öl-müş o büyük adamın hayaletini düşünürken hep olduğu gibi."Hiç yanıt verdiği oldu mu?" Elbryan iç geçirdi, Kahin'i daha iyi nasıl açıklayabileceğini dü-şündü. "Ben kendimi yanıtlıyorum," diye başladı. "Mather Am-ca'nın. düşüncelerime rehberlik ettiğine inanıyorum, ama aslındabana yanıt vermiyor." Pony'nin baş sallaması, genç adamın ona söylemeye çalıştığışeyi tamamen anladığını gösteriyordu. Elbryan Mather Amcasınıyaşarken tanımamıştı; ailesi adamı daha Ohvan Wyndon (Mat-her'in kardeşi, Elbryan'ın babası) karısını ve çocuğunu vahşi Ya-bandiyar'a götürmeden önce kaybetmişti. Ama Elbryan gibi Mat-her da Touel'alfar, yani elfler tarafından alınmış, korucu olmasıiçin eğitilmişti. Şimdi, Kahin'de, Elbryan adamın imgesini, kusur-suz korucu imgesini çağırıyordu ve o imgeyle konuşarak kendinikendi yüksek ideallerini sürdürmeye zorluyordu. "Sana Kahin'i öğretsem, belki Avelyn'le konuşabilirsin," dedikorucu ve bunu ilk kez önermiyordu. Günlerdir Pony'ye, belki dekaybettikleri dostlarıyla iletişim kurmaya çalışması gerektiğini imaedip duruyordu, harap Barbacan'dan güneye doğru yola çıktıktaniki gün sonra, Kahin'de Avelyn'in ruhuna ulaşmayı kendisi dene-yip başarısız olduğundan beri. "Buna ihtiyacım yok," dedi Pony yumuşak sesle, sırtını döne-rek ve Elbryan ilk kez kadının saçının başının ne kadar dağınıkolduğunu fark etti. "Törene inanmıyorsun," diyecek oldu, suçlamaktan çok ko-nuşmaya zorlamak için. "Ah, ama inanıyorum," diye çabucak, keskin bir sesle terslen-di kadın, ama sohbetin hangi yöne döneceğinden korkarmış gibiaynı çabuklukla hızını kaybetti. "Ben... ben de aynı şeyi yaşıyor \A

R. A. Salvatore

olabilirim." Elbryan sakin sakin baktı ona, yanıtını düşünmesi için* zamanverdi. Saniyeler geçip dakikalara dönüşürken, "Kahin'i öğrendin mi?"diye sordu. "Hayır," diye yanıt verdi kadın, dönüp adama bakarak. "Senin-kine pek benzemiyor. Ben onu aramıyorum. Daha çok, o beniarıyor.""O mu?" "Avelyn," dedi Pony inançla. "O benimle beraber, hissediyo-rum, bir şekilde benim bir parçam, bana rehberlik ediyor, benigüçlendiriyor." "Benim babam hakkında hissettiklerim gibi," dedi Elbryan."Ve senin kendi baban hakkında hissettiklerin gibi. Hiç kuşkumyok, Ohvan bana..." Kadına baktığında sesi solup gitti, çünkü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 4: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Pony daha o cümlesini bitirmeden başını iki yana sallamaya baş-lamıştı. "Bundan daha güçlü," diye açıkladı. "Avelyn bana taşları kul-lanmayı ilk öğrettiğinde çok kötü yaralanmıştı. Hematit, yani ruhtaşı aracılığıyla ruhlarımız birleşti. Sonuç ikimiz için de o kadaraydınlatıcıydı ki, Avelyn o birleşmeyi takip eden haftalarda dasürdürdü bunu ve bana mücevherlerin sırlarını gösterdi. Bir kısaay içinde, taşlara ilişkin bilgim ve yeteneklerim Aziz Saf-Abel-le'deki bir keşişin beş sene eğitim gördükten sonra olacağındandaha ileri gitmişti." "Ve o tinsel şekilde hâlâ seninle bağlantılı olduğuna inanıyor-sun, öyle mi?" diye sordu Elbryan ve sorusunda şüphecilik yoktu.Genç korucu böyle bir olasılıktan... herhangi bir olasılıktan kuş-ku duymak için, büyülü ya da şeytani, çok fazla şey görmüştü. "Öyle," diye yanıt verdi Pony. "Her sabah uyandığımda taşlarhakkında biraz daha bilgim olduğunu anlıyorum. Belki de dü- iblis Ruhu

15

şümde görüyorum onları ve o düşlerde her taş için yeni kullanım-lar, aralarında yeni kombinasyonlar görüyorum." "O zaman Avelyn değil bu, Pony," diye mantık yürüttü koru-cu. "Hayır, Avelyn," dedi kadın kararlılıkla. "O benimle, içimde,olduğum kişinin bir parçası." Kadın sustu ve Elbryan yanıt vermedi. İkisi sessizlik içinde du-rarak bu keşfi sindirdiler... o âna kadar Pony'nin kendi kendinebile itiraf etmediği bir keşifti bu. Sonra Elbryan'ın yüzüne bir gü-lümseme yayıldı ve bir süre sonra Pony de ona katıldı, ikisi dost-larının, Deli Rahip'in, Aziz Saf-Abelle'den kaçan keşişin hâlâ yan-larında olabileceği fikrinde teselli buldular. "Düşüncen doğruysa, işimiz kolaylaşıyor," dedi Elbryan. Gü-lümsemeye devam etti ve göz kırptı, sonra döndü, Senfoni'ninheybelerini takmaya gitti. Pony yanıt vermedi, aynı yöntemli tavırla kampı toplamayabaşladı. Asla bir yerde bir geceden daha fazla kalmıyorlardı...Elbryan yakında goblin devriyesi olduğuna' karar verirse, yarımgece bile kalmıyorlardı. İşini ilk bitiren korucu oldu ve kadınabaktı, o başını sallayarak onayladı ve genç adam kılıç kemerini çı-karıp uzaklaştı. Pony çabucak işini bitirdi, sonra sessizce adamın peşinden git-ti. Kamp kurmadan hemen önce geçtikleri bir açıklığa gittiğini bi-liyordu ve açıklığın kuzeydoğu ucundaki yoğun çayüzümü çalıla-rının yeterli koruma sağlayacağını da biliyordu. Elbryan'ın öğret-tiği gibi sessizce takip ederek yerine yerleşti. Korucu dansına başlamıştı bile. Sol pazısına bağlanmış yeşilbir kol bağı dışında çıplaktı ve Touel'alfar tarafından amcası Mat-her Wyndon'a verilmiş olan büyük kılıcı Fırtına elindeydi. Elbryanzerafetle kusursuz hareketlerini yapıyor, kasları mükemmel biruyum içinde akıyor, bacakları dönüyor, bedeni kayıyor, hep den- ı6

R. A. Salvatore

gede kalmasını sağlıyordu. Pony, elflerin bi'nelle dasada dediği dansın ve sevgilisinin bi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 5: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

çim mükemmelliğinin büyük güzelliği karşısında büyülenmiş şe-kilde izledi. Elbryan'm (hayır, Elbryan'ın değil, çünkü bu savaşhalinde o Elbryan Wyndon değil, elflerin Gecekuşu dediği kişiy-di) dansını gizlice izlediği her seferinde olduğu gibi, Pony gizlicegözetlediği için vicdan azabına kapılıyordu. Ama burada şehvetya da cinsellik çağrıştıran hiçbir şey yoktu, yalnızca sevgilisiningüçlü kaslarının karşılıklı hareketlerinin güzelliğini ve zerafetinitakdir ediyordu. Dansı öğrenmeyi her şeyden fazla istiyordu, ken-di kılıcını zarif çemberler halinde döndürmeyi, çıplak ayaklarınınaltlarındaki nemli çimenlerle öylesine uyumlu olmasını, ki herotu, toprağın her hattını hissetmeyi. Pony de hafife alınacak bir savaşçı değildi, Kıyı Muhafızla-rında başarıyla görev yapmıştı. Pek çok goblin, powrie, hattadevle savaşmıştı ve pek az kişi karşısında direnebilirdi. Ama Elbr-yan'a, Gecekuşu'na bakarken kendini yalnızca bir amatör gibihissediyordu. O dans, bi'nelle dasada, sanatın mükemmelleşmiş haliydi vesevgilisi bi'nelle dasada'nm mükemmelleşmiş haliydi. Korucu kı-lıcını savurmaya, manevralar örmeye devam etti; ayakları döndü,yana, öne, geriye adım attı, bedeni eğildi, sonra zarif bir akıcılık-la yükseldi. O günlerin geleneksel savaş biçimi buydu, ağır, kes-kin kenarlı kılıçların durmaksızın savrulması. Ama sonra, aniden, korucu duruşunu değiştirdi, topuklarınıbir araya getirdi, ayaklarını birbiriyle dik açı yapacak şekilde yer-leştirdi. Ayakucu-topuk sırasıyla ileriye adım attı ve dengesinibozmadan çöktü, dizleri ayak parmaklarının üzerinde kıvrıldı, ko-lunu kaldırdı, dirseğini indirdi ve arkada kalan kolu da aynı şe-kilde bükülmüştü, yalnız kolunun üst kısmı omzuyla aynı hiza-daydı ve elini kaldırmış, serbestçe sarkıtmıştı. İlerledi, sonra kısa, iblis Ruhu

17

ölçülü, ama imkansız ölçüde hızlı ve dengeli adımlarla geriledi vesonra aniden, böyle bir gerilemeden hemen sonra kolu uzandı veonu da peşinde sürükler göründü. Pony gözünü açıp kapayanakadar olup bitti ve bu sabah, her darbede olduğu gibi, bu da onusersemletti. Gecekuşu aniden ileri atılmış, Fırtına'nın ucu en azaltmış santim ilerlemiş, arkada kalan kolu aşağı dönmüş, böylecetek bir uzun, dengeli çizgi oluşturmuştu. Saldırının aniliği karşısında inanmazlık içinde iri iri açılmış göz-lerle bakarken, o ölümcül kılıcın sağlandığı düşmanı gözlerininönüne getirince Pony'nin belkemiğinden aşağı bir ürperti geçti. Ve sonra korucu yine hızla ve dengeli bir biçimde geriledi(hareket boyunca savunmasında açık vermemişti) ve kılıcını sa-vurmaya geri döndü. Pony hem takdir, hem hayal kırıklığı dolu bir iç çekişle gizli-ce çekildi ve kampı toplama işini bitirmeye döndü. Elbryan birazsonra arkasından geldi. Açıkta kalan kollarında ter vardı, amacanlanmış, yolda geçecek yeni bir günün zahmetlerine hazır gö-rünüyordu. Kısa süre sonra yola çıktılar, büyük aygır, Senfoni ikisini bir-den kolaylıkla taşıyordu. Elbryan atı kuzeye, üç kasabanın çizdi-ği çizgiden uzağa çevirdi, sonra batıya, Dünyanın Sonu'na dön-düler ve öğle olmadan küçük goblin kampını buldular. Bölgeyiçabucak taradıklarında ihtiyaç duydukları bilgiyi edindiler ve Sen-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 6: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

foni'nin yükünü indirmek ve saldırıya hazırlanmak için ormanınderinliklerine çekildiler. Akşamın erken saatlerinde korucu elinde Şahinkanadı, yanielf yapımı yayla ağaçların arasında gizlice ilerliyordu. Kısa süresonra üç goblin nöbetçisine rastladı ve genellikle olduğu gibi,dikkatsiz yaratıklar en iyi nöbet pozisyonunda değildiler. Geniş bir karaağacın çevresine toplanmışlardı, biri ağaca yas-lanmış, diğeri ağacın önünde bir şeyler homurdanarak ileri geri ı8

R. A. Salvatore

adımlıyor, üçüncüsü sırtım ağacın gövdesine vererek oturmuş,uyur görünüyordu. Korucu bu nöbetçilerden birinin yay taşıdığı-nı görünce şaşırdı. Goblinler genelde sopa, kılıç ya da mızraklasavaşırdı ve yay görmek yakınlarda powrie olabileceğini haberverdi ona. Korucu bölgeyi sessizce dolaştı, çevrede başkalarının olmadı-ğından emin oldu, sonra en iyi saldırı açısını buldu. Adını üst ucu-na yerleştirilmiş, kiriş çekildiğinde bir şahinin uzanmış kanadınınucundaki tüylü "parmaklara" benzeyecek şekilde açılan üç tüy-den alan Şahinkanadı kalktı. Elbryan nişan alırken o tüyler genişgeniş açılmıştı. Şahinkanadı tınladı; korucu hemen ikinci okunu çekti ve bı-raktı. O şimdi Gecekuşu'ydu, elflerin eğittiği savaşçı ve adındanbahsedilmesi bile en cesur powrielerin yüreklerini titretiyordu. İlk ok ağaca yaslanan goblini çiviledi. İkincisi, yaratık şaşkınşaşkın bağırmak için zaman bulamadan ileri geri adımlayan arka-daşını indirdi. "Dah?" diye sordu üçüncü, Gecekuşu dürtüklediğinde uyku-sundan uyanarak. Goblin başını kaldırdığı zaman Fırtına'nm indi-ğini gördü, sonra kudretli kılıç yaratığın kafasını ikiye böldü. Korucu oklarını aldı, sonra goblinin sadağından iki tane çıkar-dı. İyi yapılmamışlardı, düz bile sayılmazlardı, ama amacına uyardı. Yürüyerek kampın çevresinde tam bir tur attı. Nöbet bekleyeniki tane daha buldu ve aynı beceriyle onlardan da kurtuldu. Son-ra araziyi daha detaylı keşfederek Pony'yle Senfoni'nin yanınadöndü, saldırı planı çoktan oluşmuştu. Goblin kampı kayalarınarasında, alçak bir yükseltinin üzerindeydi. Yaklaşmaya izin ve-ren iki yer vardı.- biri güneydoğuda, omuz yüksekliğinde taş du-varların arasındaki patika boyunca yukarı tırmanıyor, sonra dokuzmetrelik keskin bir inişle kampa iniyordu; diğeri tepenin batı ta-rafında, daha hafif eğimli bir yamaçtan yukarı tırmanmayı gerek- iblis Ruhu

19

tiren, çimensiz, geniş bir patikaydı. Gecekuşu batı tarafındaki ağaç kümesinde, ok atmak için açıkalan bulabileceği bir yerde pozisyon aldı, Pony ihtiyatla yamaçyüzünün tepesine yollandı. Korucu daha yüksek bir noktaya gitti, Senfoni'nin sırtından birmeşenin alçak dallarından birine tırmandı. Yine de goblin kam-pından daha aşağıdaydı, ama kampın yarısını görebiliyordu.Pony'nin onu bekleyeceğine güveniyordu, bu yüzden ilk hedefi-ni seçmekte acele etmedi, bu devriye kolunun içindeki hiyerarşi-yi anlamaya çalıştı. Birbirine benzeyen iki goblin grubu olmazdı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 7: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

korucu bunu öğrenmişti, çünkü ufak tefek, sarı-yeşil yaratıklar ta-mamen bencildiler ve anlık arzularının tatmininden daha büyükbir amaçları yoktu. İblis dactyl bunu değiştirmişti (karanlığı bu ka-dar mutlak yapan unsur canavarların böyle aniden eşgüdüm için-de hareket etmeye başlamasıydı) ama artık dactyl yok olmuştu vesefil yaratıklar hızla önceki, kaotik mizaçlarına dönüyorlardı. Bu kamp bu gerçeği açıkça yansıtıyordu. Mekan kargaşa için-deydi, itiş kakış, bağırış çağırışlar sürüyordu. "Öldürmek için güneye gidiyoruz!" diye bağırdığını duydu Ge-cekuşu bir yaratığın. "Ben nereye diyorsam oraya gidiyoruz!" diye yanıt verdi, özel-

likle sinsi görünüşlü güdük biri. Goblin standartlarına göre bilekısa, yüz yirmi santimi ancak bulan, sıska kollu, çarpık bacaklı se-filin tekiydi ve burnuyla çenesi o kadar dardı ki çirkin suratındaçıkıntı yapan ok saplan gibi görünüyorlardı. Korucu kısa goblinin önünde duran daha iriyarı yaratığın öf-ke içinde yumruklarını sıktığını gördü, ona en yakın gruptaki üçgoblinin (tiksinti içinde hepsinin yay taşımakta olduğunu fark et-ti) ellerini sadaklarına götürdüğünü fark etti. Gerilim sürdü, sani-yeler boyunca sessiz kaldılar, patlamak üzere görünüyorlardı vesonra başka bir şekil yükseldi, dört buçuk metre, hatta daha faz- ao R. A. Salvatorela boya sahip, bin kiloluk kas ve kemikten oluşan dev bir şekil. Fomoryan gerinerek üzerindeki uykuyu attı ve sallaria sallanakonuşmaların sürdüğü yere yollandı. Dev yaratık tek kelime et-medi, ama sinsi goblinin tam arkasında durdu... koruması yakın-dayken o yaratık sıska göğsünü nasıl da şişirdi! "Güneye," dedi diğeri yine, ama sakin ve tehditkar olmayanbir tavırla. "Güneyde insan öldürmeye." "Burada kalıp nöbet tutmamız söylendi," diye ısrar etti sinsigoblin. "Neye karşı nöbet?" diye sızlandı diğeri. "Ayılara ve yabando-muzlarına karşı mı?" "Ben sıkıldım," dedi diğeri yandan ve birkaç gönülsüz kıkır-dama yükseldi... sinsi goblin amansız bakışlarını şakacıya çevirdi-ğinde hemen ölen gülüşler. Gecekuşu'nun bakış açısına göre, her şey mükemmel biçimdeşekilleniyordu, elbette fomoryan devinin ortaya çıkması dışında.İlk dürtüsü devin suratına bir ok yollamak olmuştu, ama grubungenel dinamiklerini düşünürken başka, daha mantıklı bir planoluşmaya başladı. Tartışma devam etti, ardından sinsi goblinden yüksek sesle sa-vurulmuş birkaç tehdit geldi. Yaratık tam arkasında duran devdencesaret alıyordu. Goblin emirlerine karşı gelen herkese korkunçölüm şekilleri söz vererek bitirdi ve sonra sırtını dönüp uzaklaş-maya başladı. Gecekuşu goblinlerden aldığı oklardan biriyle goblini sırtın-dan şişledi. Oka kampın kenarındaki iki okçunun arasından ge-çecek şekilde açı vermişti. Goblin hızla, kıvranarak ve çığlık ata-rak, acı verici oka ulaşmak için sırtına uzanarak yere düştü ve ya-kında toplananlar patladılar. Birbirlerini ittirip kaktırmaya, suçla-malar ve ölüm sözleri haykırmaya başladılar.Kafası en çok karışanlar üç okçuydu, her biri diğer ikisine ba-

iblis Ruhu

21

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 8: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

giriyor, her biri arkadaşlarının sadaklarındaki okları sayıyordu. Bi-ri önderlerinin sırtındaki oku kontrol etmeleri gerektiğini bağırdı,kendi oklarında özel işaretler olduğunu iddia etti. Ama öfkeli fomoryan bu tür araştırmalara sabır gösterecek du-rumda değildi. Dev uzun adımlarla yaklaştı ve itiraz eden okçu-nun suratına bir yumruk indirdi, yaratığın çimenlik yamaçtan aşa-ğı tepetaklak yuvarlanmasına sebep oldu. Dev ikinci okçuyu ya-kalarken üçüncüsü koşarak kaçtı. Dev elindeki talihsiz yaratığıkaldırdı ve sıkarak canını çıkardı. Kampın geri kalanı, kaçışını su-çun itirafı olarak kabul ederek üçüncü goblinin tepesine üşüştü.Kana susamış bir şekilde, zavallı yaratık kıvranmayı bıraktıktansonra bile yumrukladılar, tekmelediler. İzlemekte olan korucu için manzara, bu sefil yaratıkların do-ğalarının kesinlikle değişmeyeceğinin kanıtıydı. Cinayet çabucaksona erdi, ama ittirip kaktırmalar, suçlamalar dinmedi. Ama koru-cu yeterince görmüştü. Kampta belki bir düzine goblin kalmıştı.Elbette önderleri sayılmazsa, ki onun bir süre herhangi bir sava-şa katılması olası görünmüyordu ve elbette bir de fomoryan var-dı. On üçe karşı, Senfoni de sayılırsa üç kişi.Durum korucunun hoşuna gitmişti. Ağaçtan aşağı, beklemekte olan Senfoni'nin sırtına atladı. Bü-yük aygır kişnedi ve hızla koşarak ağaçlığın arka tarafından çıktı.Gecekuşu'nun istediği son şey goblinleri yamaçtan aşağı, yayıla-bilecekleri bir yere getirmekti. Önce batıya, sonra güneye gitti,sonra doğuya döndü ve uzun, dar patikanın ucunda, pozisyon al-mış olan Pony'yi gördü. Birbirlerine el salladılar ve korucu yenibir avantajlı izleme yeri aradı. Bekleme sırası şimdi ondaydı. Goblin kampı hâlâ hareket halindeydi ve suçlamalar uçuşma-ya devam ediyordu. Yaratıklar önderlerini bir yabancının vurmuşolabileceğinden tamamen habersiz görünüyorlardı. Pony şiddetlesaldırana kadar. 22

R. A. Salvatore

Patikanın ucunda, taş duvara yaslanmış bir goblin belirdi. Me-tal miğferini çıkardı (kaba yaratıklar açısından bu da başka bir tu-haflıktı), saçlarını kaşıdı, miğferi yerine yerleştirdi. Bir yandan daPony'nin görüş alanının dışında kalmış bir başkasıyla konuşmayadevam ediyordu. Pony siyah, kaba kenarlı bir taşı, bir magnetiti,ya da mıknatıs taşını önünde kaldırarak o gobline, miğferineodaklandı. Her şey bulanıklaştı ve puslandı... o tek miğfer dışın-da her şey, miğferin imgesi kristal berraklığında keskinleşmişti.Pony taşın içinde biriken enerjiyi, kendisinin ona verdiği enerjiyi,taşın büyülü özellikleriyle birleşen enerjiyi hissetti. O miğferin çe-kim gücünün gittikçe arttığını, arttığını hissetti. Taş elinden kur-tulmaya çalışıyordu. Enerji zirveye ulaştığında, taş içinde kıpırdanan büyüyle pat-layacak gibi geldiğinde salıverdi. Taş mesafeyi göz açıp kapaya-na dek aştı ve miğfere çarptı. Goblin bir takla attı ve ölü, uzandı.Arkadaşı nasıl da çığlık attı! Fomoryan devi dar patikada, tüm gücüyle koşarak ve öfkeyleböğürerek belirdiği zaman Pony şaşırmadı. Başka bir taş çıkardı,bir malaçit, bir havalanma taşı ve dev daha üç adım atamadanayaklarının artık yere dokunmadığını fark etti. Ama yine de hare-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 9: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ket ediyordu, kendi hızı aniden ağırlıksız kalan şekli düz bir çiz-gi üzerinde itiyordu. Patika hafifçe kıvrıldı ve dev duvara sürtündü. Aşağı uzanma-ya, tutunacak yer bulmaya çalıştı, ama çok geç hareket etmişti veyaratık tepetaklak yuvarlanmaya, kıvrılıp bükülmeye, tutunacakyer bulmak için çılgınca uzanmaya başladı. Pony devi havada tutmak için gereken çabaya inanamıyorduve bunu fazla sürdüremeyeceğini biliyordu. Ama sürdürmek zo-runda değildi. İyice eğildi (dev ona uzanırken daha hızlı dönme-ye başladı) ve yaratığın tepesinden süzülüp geçmesine izin verdi.Sonra, dev yamacın ötesine uçar uçmaz konsantrasyonunu boz- iblis Ruhu

23

du, taşın büyü enerjisini salıverdi ve devin düşmesine izin verdi. Diğer yana baktığı zaman patikanın uzak ucunda bir avuçooblin gördü. Ağızları bir karış açık, ona bakıyorlardı, ama henüzyaklaşmaya cesaret edemiyorlardı. Çabucak üçüncü taşı, grafiti çı-kardı ve biraz daha fazla büyü enerjisi bulmak için taşın derinlik-lerine uzandı. Şimdiden hızla ve peş peşe daha önce yaptığındandaha çok büyü yapmıştı ve şimdiki şimşek büyüsünün fazla güç-lü olacağına çok inancı yoktu. O sırada goblinlerin arkasındaki tepede doğan kargaşada, fer-yatlar ve acı çığlıklarında, yandan fırlayan Senfoni'nin ve korucu-nun ölümcül yayının tınlamasının sesinde umut buldu. Ama aşkı ona yardım edebilmek için zamanında yanında ola-mazdı, biliyordu. Beş goblin bir çizgi halinde, dar patikada koşa-rak ve uluyarak atıldı. Birinin attığı ok genç kadını kılpayı ıskaladı. Pony kararlılıkla durdu. Korkularını aklından çıkardı ve grafi-te, yalnızca grafite odaklandı. Şimşek niyetlendiğinden daha ça-buk geldi, en yakındaki goblin üç adım uzakta ve yaklaşırken his-

settiği büyük aciliyet duygusundan kaynaklanmıştı. Şimşek çarparken Pony sendeledi; harcadığı enerji dayanabi-leceğinden fazlaydı. Dizleri titredi ve Pony içgüdüyle, sallana sal-lana uzaklaştı, arkasına bakarken gözlerini zar zor açabiliyordu.Şimşeğin goblinlerin gerilemesini sağladığını görünce rahatladı.Beş goblinden üçü yerdeydi, kasılarak kıvranıyorlardı. Diğer ikisidengelerini korumak için mücadele ediyordu, kasları şiddetle tit-remekteydi. Tepenin üzerinde Gecekuşu son bir ok fırlattı, yakındaki gob-lini sıska burnundan vurdu, sonra yayı tek elinde çevirdi ve Sen-foni bir başka yaratığın yanından geçerken sopa gibi savurdu. Oyaratığın da işi bitince yayı bıraktı, Fırtına'yı, elf kılıcını, kıymetligümüşsüden yapılmış, elf büyüsünün ve kılıcın kabzasına oturtul-muş mücevherin verdiği enerjiyle çıtırdayan o hafif ve güçlü kılı- R. A. Salvatorecı çekti. Korucu Senfoni'yi arkasına çevirdi ve büyük aygırın birsonraki goblini ezmesine izin verdi ve Senfoni hiç takılmadan ge-çerken kılıcını bir sonrakine savurdu. Bu goblinin elinde metal birkalkan vardı ve bloke etmek için kaldırmıştı, ama Fırtına'nın kab-zasmdaki topa kakılmış mücevher, beyaz ve grilerle bulutlanmışmavi taş güçle alevlendi ve kılıcın keskin kenarı kalkanı yarıpgeçti, onu goblinin koluna tutturan kayışları kopardı, sonra dö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 10: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nen metalin içinden devam ederek yaratığın yüzüne indi. Tepe temizlenmişti, görünürdeki tek goblin çimenlik yamaç-tan aşağı hızla kaçıyordu. Kana susamış korucu takip etmeyi dü-şündü, ama arkasında Pony'nin şimşeğini, gökgürültüsü gibi birpatlama değil kıvılcımlı bir çatırtıyı ve hayatta kalmış goblinlerininlemelerini duyunca fikrini değiştirdi. Eyerden arkaya yuvarlandı ve rahatça ayaklarının üzerinekondu. Senfoni kayarak durdu ve dönüp ona baktı. Gecekuşu dabir an durup aynısını yapmaktan alamadı kendini. Atın siyah de-risi terle parlıyor, güçlü kaslarını vurguluyordu. Senfoni dikkatleyoldaşına baktı ve daha fazla savaşmaya hevesli, hazır, toynakla-rıyla yeri dövdü. Korucu bakışlarını atın zeki gözlerinden göğsüne yerleştirilmişturkuaza, Avelyn'in armağanına, Gecekuşu ile Senfoni arasındakitelepatik bağa çevirdi. Artık Elbryan ata talimat vermek için o ba-ğı kullanıyordu. Senfoni onaylar bir kişnemeyle döndü ve koşarak uzaklaştı.Korucu dar patikada tüm gücüyle koşarak, hızla yayına uzandı. Kenara geldiğinde kayarak tek dizinin üzerine çöktü, Şahinka-nadı'nı kaldırıp çekti. Artık yerde yalnızca tek goblin kalmıştı, iki-si Pony'yi takip etmeye başlamış, ikisi hâlâ dengelerini bulmayaçalışıyordu. Ok fırladı, yakında duran ikisinin arasından ve üçün-cünün başının üzerinden kaydı, öndeki goblinin sırtına saplandı.Yaratık tuhaf bir şekilde sıçradı, birkaç metre uçtu ve yüzüstü iblis Ruhu

25

düştü. Koşmakta olan arkadaşı benzer bir sondan korkarak ulu-du ve yere daldı. Elbryan'ın. ikinci atışı en yakındaki gobünin göğsüne saplandı.Sonra korucu, elinde Fırtına'yla kalktı. Hızla aşağı indi, kılıcı biç-mekten çok gobünin dengesini bozmak için düşünülmüş manev-ralarla ileri geri savruldu. Yaratık hızla akıp geçen kılıca ayak uy-durmaya çalıştı, on vuruşluk hamle sırasında kendi kaba kılıcı Fır-tına'ya birkaç kez çarpıp çınladı. Kısa süre sonra goblin yine sen-deliyordu, atılan kılıca uyarak kıvrılıp bükülmeye çalışırken nere-deyse kendi ayaklarına takılıp düşecekti. Fırtına sola, sonra sağa,sonra yine sağa gitti, sonra Gecekuşu sola çevirecek oldu, amahamlenin ortasında durdu ve imzası olan o atılış geldi. Aniden, oanda, oracıktaydı, kolunu tamamen uzatmış, kılıcının ucu bir anönce olduğu yerden altmış santim daha ilerideydi ve gobünin om-zuna hızla saplanmıştı. Gobünin kolu indi, kılıcı faydasızca yere düştü. Korucu biradım yana kaydı ve şiddetle ayağa kalkmaya çalışmakta olan birgobünin tepesine indi. Sonra yine ortaya geçti ve son gobüninmerhamet dileyen haykırışlarını duymazdan gelerek kılıcını yara-tığın kaburgalarına, ciğerine sapladı. Korucu patikadan aşağı baktı ve kendisi de oldukça yetenek-li bir savaşçı olan Pony'nin bu sefer mücevherlerle değil kılıcıylayaklaştığını, korunmak için yere dalan goblinin işini bitirdiğinigördü. Kadın başını kaldırıp Gecekuşu'na baktı ve başını salladı,sonra korucu irkilerek bağırır, kendini ona doğru atarken gözleriiri iri açıldı. Pony arkadan bir şeyin yaklaşmış olması korkusuyla kılıcınıkaldırarak dönerken o kadının yanından geçti. Gerçekten de, dev

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 11: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dönmüştü, inatla yamaç yüzüne tırmanıyordu. Gecekuşu Fırtına'yısavurarak karşısına dikildiği zaman devin iki eli ve bir omzu ke-nardan yukarıdaydı. Korucu bir kolu, sonra diğerini biçti, sonra 26

R. A. Salvatore

bir daha, bir daha. Bir yandan da devin onu yakalamak için bo-şuna yaptığı hamlelerden kaçınıyordu. Sonunda hamleleri devinsavunmalarını açtı ve yaratığın kavrayışı zayıfladı. Gecekuşu sakinsakin ilerledi ve yaratığın yüzünü tekmeledi. Dev dokuz metrelik yamaca çarpa çarpa düştü. İnatla başınıiki yana salladı ve bir kez daha tırmanmaya niyetlenerek dizleri-nin üzerinde doğruldu. Bir an sonra Pony Elbryan'm yanındaydı. "Buna ihtiyacın ola-bilir," dedi ve Şahinkanadı'nı uzattı. Adamın dördüncü oku devi öldürdü, bu arada Pony patikaboyunca yürüyerek kampa döndü ve yaralı goblinlerin işini bitir-di. Senfoni o sırada dönmüştü ve atın arka ayakları taze goblinkanıyla lekelenmişti.Üç arkadaş biraz sonra toplandılar. "Sıradan bir gün," dedi Pony kuru kuru, korucu başını salla-makla yetindi. Kadının sesinde moralsiz bir tını olduğunu fark etti, ne kadarrahat gitmiş olsa da savaş bir şekilde tatminkar olmamış gibi. 2AZİZ SAF-ABELLE Meşale ışığının düşürdüğü gölgeler yüzünden kırışıkları dahaderin görünüyordu. O yaşlı, yıpranmış yüzde derin yarıklar, çokşey görmüş bir adamın yüzü. Jojonah Efendi'nin tahminine göre,Aziz Saf-Abelle manastırının peder başrahibi Dalebert Markwart,Abellican Tarikatı'nda en yüksek mevkiye sahip kişi, son iki seneiçinde muazzam ölçüde yaşlanmıştı. Kendisi de delikanlı sayılma-yacak şişman Jojonah Markwart'ı dikkatle inceledi. İkisi büyükmanastırın denize bakan duvarında durmuş, Tüm Azizler Koyu'nabakıyorlardı. Peder Başrahip'in bu tıraşsız, gözleri yuvalarındaçökmüş görüntüsünü daha birkaç sene önce, Tanrı'nın 821.Sene-si'nde, hepsi Yelkoparan'm, Aziz Saf-Abelle'in dört biraderini kut-sal taşları toplayabilmeleri için ekvatordaki Pimaninicuit adasınagötüren geminin dönüşünü beklerkenki haliyle karşılaştırdı.O umut ve sevinç günlerinden bu yana her şey çok değişmişti. Görev başarıyla sonuçlanmıştı, muazzam bir mücevher hazi-nesi toplanmış ve gerektiği gibi hazırlanmıştı. Ve meteor yağmu-runda kaybedilen zavallı Thagraine dışındaki üç birader canlıdönmüş, ama Pellimar Birader kısa süre sonra ölmüştü. "Düşen bir taşın Avelyn'in kafasına inmemesi yazık olmuş,"demişti Peder Başrahip Markwart sonraki yıllarda sık sık, çünküKilise tarihinde kutsal taşların hazırlayıcısı olarak büyük yer edi-nen Avelyn değişmiş bir adam olarak dönmüştü ve Markwart'ın 28 ( R. A. Salvatoregözünde Tarikat'a karşı olası en büyük suçu işlemişti. Avelyn mü-cevherlerin bazılarını alıp kaçmıştı ve kaçışı sırasında SihertonEfendi'yi, Jojonah'ın meslektaşı ve Markwart'ın dostu olan adamıöldürmüştü. Peder Başrahip hırsızlığı gözardı etmemişti. Gerçekten de,dört kişilik gruptan kalan tek kişinin, Quintall adlı gürbüz ve ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 12: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ba adamın eğitilmesine rehberlik etmişti. Markwart'ın katı talimat-ları altında Quintall Adalet Birader olmuş, adamı ya da cesedinigeri getirme emirleriyle Avelyn'in peşinden gönderilmşti. Daha geçen ay Quintaü'ın başarısız olduğu ve öldüğü haberikütüphaneye gelmişti. Yine de Markwart'ın Avelyn'in serbest kalmasına izin verme-ye niyeti yoktu. De'Unnero'ya, manastırdaki en iyi savaşçı (ve Jo-jonah'ın fikrine göre hayattaki en vahşi insan) olan Quintall'ın ye-rine bir değil iki Adalet Birader eğitme görevini vermişti. JojonahDe'Unnero'dan hiç hoşlanmıyordu. Adamın mizacı Abellican Kili-sesi'nin biraderlerinden biri olmak için uygun değildi ve bu yüz-den henüz çok genç olan adam Siherton Efendi'nin yerine üstatatandığı zaman hiç memnun olmamıştı. Ve seçilen avcılar da Jo-jonah'ı rahatsız ediyordu, çünkü iki genç keşişin, Youseff ve Dan-delion Biraderlerin Aziz Saf-Abelle'e sırf bu amaç için kabul edil-diğinden kuşkulanıyordu. Kuşkusuz ikisi, reddedilen diğerlerin-den daha nitelikli değillerdi.Ama ikisi de savaşabiliyordu. Yani başrahiplerin ve üstatların en büyük sorumluluğu olan,Tarikat'a kabul edileceklerin seçimi meselesi, Markwart'ıri kendiününü temizleme arzusuna kurban gitmişti. Peder Başrahip o taş-ları geri istiyordu. Çılgınca, diye düşündü Jojonah Efendi, yaşlı Peder Başrahip'inbitkin yüzüne bakarken. Dalebert Markwart ruhu ele geçirilmişbir adamdı artık, hırlayan, vahşi bir şeydi. Markwart başta iblis Ruhu

29

Avelyn'in yakalanmasını ve yargılanmasını istemişse de, artık yal-nızca adamın ölmesini istiyordu... acıyla öldürülmesini, işkenceedilmesini, parçalanmasını, yüreğinin sökülmesini ve Aziz Saf-Abelle'in ön kapısında kazığa çakılmasını. Markwart bugünlerdeölen Siherton'dan pek az bahsediyordu; tamamen taşlara, kıymet-li taşlara odaklanmıştı ve onları geri almaya kararlıydı. Ama o anlığına, Markwart'ın saplantısından daha büyük birgereklilik yüzünden bütün bunlar bir kenara bırakılmıştı, çünküsavaş sonunda Aziz Saf-Abelle'e ulaşmıştı. "Geldiler," dedi Peder Başrahip Markwart, limanın öte yanınıişaret ederek. Jojonah alçak duvarın üzerinden eğildi, gözlerini kısarak ka-ranlığa baktı. İşte orada, kayalık kıyının kuzey çıkıntısını dönen,suyun içinde alçakta durduğu açık olan bir geminin ışıkları görü-nüyordu. "Powrie fıçıteknesi," dedi Markwart tatsız tatsız, gittikçe dahafazla ışık görüş alanına girerken. "Orada bin tanesi var!" Ve kendilerine o kadar güveniyorlar ki ışıklarını söndürmedengörüş alanına girmişler, diye ekledi Jojonah sessizce. Ve sorunlarıbu kadar da değildi, ama üstat manastırın karşı karşıya olduğu, da-ha büyük olabilecek sorunlardan bahsetmeye gerek görmüyordu. "Karadan kaç tane geliyor?" diye dordu Peder Başrahip, Jojo-nah'in aklından geçenleri okumuş gibi. "Yirmi bin mi? Elli? Sankitüm powrie ulusu başımıza üşüştü, sanki Yıpranmış Adalar'ın ta-mamı kapımızın önüne yığıldı!" Şişman Jojonah yine yanıt vermedi. Güvenilir kaynakların ra-porlarına göre, bir yirmilik cücelerden, zalim powrielerden enginbir ordu Aziz Saf-Abelle'den on beş kilometre uzakta kıyıya ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 13: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

naşmıştı. Zalim yaratıklar hiç zaman harcamadan yakındaki köy-leri dümdüz etmiş, kaçamayan tüm insanları katletmişlerdi. Göz-lerinin önüne getirince Jojonah'm belkemiğinden aşağı bir ürper- 30

R. A. Salvarore

ti yayılıyordu. Özellikle işlenmiş berelerini (insan derisinden ya-pılan şapkalarını) öldürdükleri düşmanlarının kanına batırma uy-gulamaları yüzünden powrielere "kanlı bere" de denirdi. O bere-ler ne kadar çok kana batırılırsa, kırmızı rengi o kadar parlakolurdu, fıçı bedenli, sıska kol ve bacaklı cüceler arasında bir mev-ki işareti."Taşlarımız var," dedi Jojonah. Markvvart horgörüyle baktı. "Ve sefil powrielerin saflarını za-yıflatamadan çok önce büyülerimizin hepsini kullanmış oluruz.Bir de buranın güneyinde harekete geçtiği söylenen goblin ordu-su var." "Kuzeyde, uzakta bir patlama olduğu raporlandı," dedi Jojo-nah umutla, Markwart'ın aksi ruh halini iyileştirmek için her yoludeneyerek. Peder Başrahip inkar etmedi; güvenilir kaynaklar Barbacanolarak tanınan, bu istila ordusunu toplayan iblis dactylin toprak-ları olduğu bilinen kuzey topraklarında muazzam bir patlama ol-duğunu fısıldamıştı. Ama o söylentiler savaşın dactylin kendi ka-pısına götürüldüğü gibi uzak bir umut verse de, şu anda Aziz Saf-Abelle'e karşı harekete geçen gücün karşısında pek az umut vaatediyordu, Markwart'ın bir sonraki horgörü dolu bakışıyla vurgu-lanan bir gerçek. "Duvarlarımız kalın, biraderlerimiz savaş sanatları konusundaiyi eğitimli ve mancınık ekiplerimiz Corona'nın tamamında rakip-siz," diye devam etti Jojonah, her sözcükle hız kazanarak. "VeAziz Saf-Abelle bir kuşatmaya dayanmak için Ayı-Honce'daki tümdiğer yapılardan daha uygun," diye ekledi, Markwart'm bir sonra-ki kasvetli yorumunu önceden yanıtlayarak. "Besleyecek bu kadar boğaz olmasa daha uygun olacak," di-ye terslendi Mârkvvart ve Jojonah tokat yemiş gibi irkildi. "Keşkepowrieler daha hızlı olsa!" iblis Ruhu

31

Jojonah Efendi içini çekti ve birkaç adım yana çekildi. Üstü-nün yorucu kötümserliğine, o son yoruma tahammül edememiş-ti; sürü sürü Aziz Saf-Abelle'e doluşan o zavallı kaçakların hedef-lendiği açıktı ve Jojonah'ın fikrine göre günahkarlığın kıyılarındadolaşıyordu. Onlar Kilfse'ycli, sözde sıradan insanın kurtuluşu. VePeder Başrahip, Kilise'nin ruhani lideri, hemen hemen her şeyle-rini kaybetmiş insanlara kucak açmaktan şikayet ediyordu. PederBaşrahip'in mülteci akınına verdiği ilk tepki kıymetli her şeyin, ki-tapların, altın varakların, hatta mürekkep şişelerinin kilit altınaalınmasını emretmek olmuştu. "Her şeyi Avelyn başlattı," diye homurdandı Markwart. "O hır-sız bizim yüreğimizi ve ruhumuzu zayıflattı ve düşmanlarımızaumut verdi!" Jojonah Peder Başrahip'in şikayetlerini duymazdan geldi.Hepsini daha önce de dinlemişti... gerçekten de, Corona'daki tüm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 14: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

manastırlara iblis dactylin uyanmasının ve ardından bu toprakla-rın yaşadığı tüm trajedilerin sorumlusunun Avelyn Desbris oldu-ğu bildirilmişti. Avelyn'in rehberi ve Aziz Saf-Abelle'de geçirdiği yıllardaki başdestekçisi olan Jojonah Efendi yüreğinin içinde, tek kelimesinebile inanamıyordu. Jojonah kırk yıldır manastırda çalışmalarınısürdürüyordu ve onca süre içinde Avelyn Desbris kadar dindartek bir adamla karşılaşmamıştı. Henüz Avelyn'in manastırdaki soneylemlerini (taşların çalınmasını ve Siherton Efendi'nin-öldürül-mesini, eğer bu bir cinayetse) kabullenebilmiş olmasa da, Jojonahhikayede Peder Başrahip'in versiyonundan daha fazlası olduğunutahmin ediyordu. Jojonah Efendi eski öğrencisiyle uzun uzun ko-nuşmayı, adamı neyin güdülediğini, neden kaçtığını ve nedenmücevherleri aldığını anlamayı her şeyden çok istiyordu. Karanlık limanda daha fazla ışık belirdi ve Jojonah'a eldekizorlu duruma odaklanması gerektiğini hatırlattı. Avelyn başka gün 32

R. A. Salvatore

ilgilenilecek bir konuydu; Aziz Saf-Abelle'e savaşın tüm öfkesi sa-bah ışıklarıyla gelecekti.Sonra iki keşiş, güçlerini toplamak için odalarına çekildi. "Tanrı'nın koynunda iyi uyuyun," dedi Jojonah Efendi Mark-wart'a, uygun ve geleneksel gece vedasıyla. Markwart elini dalgın dalgın omzunun üzerinden salladı ve al-çak sesle sefil Avelyn hakkında bir şeyler homurdanarak uzaklaş-tı. Jojonah Efendi gittikçe büyüyen bir sorun olduğunu fark etti,Aziz Saf-Abelle'e ve Tarikat'a ancak kötülük getirebilecek bir sap-lantı. Ama kendi kendine, bu konuda yapabileceği pek az şey ol-duğunu hatırlattı ve özel odasına gitti. Gece dualarına AvelynDesbris için pek çok cümle ekledi, adamın ruhu için umut sözle-ri ve af dilekleri, sonra iyi uyuyamayacağını bilerek yatağına yu-varlandı. Şatafatlı dairesine, dev manastırın zemin katında, diğerlerin-den ayrılmış dört odalık daireye girerken Peder Başrahip Mark-wart da Avelyn hakkında sözler söylüyordu. Öfkeyle tutuşan yaş-lı adam küfür ardına küfür ediyor, Avelyn'in ismini Kilise tarihin-deki en büyük hainler ve sapkınların isimleri arasında tükürüyorve kendisi Tanrı'nın yüzünü görmeye gitmeden önce adamın iş-kence edilerek öldürülmesini seyredeceğine ant içiyordu. Aziz Saf-Abelle'deki hükümdarlığı lekesizdi ve taş yağmurlarıneslinde Tarikat'ı yönetecek kadar şanlı olduğundan, toplananmuazzam taş hazinesi (Pimaninicuit'den o zaman dek alınan enbüyük hazine) tarihte en çok saygı duyulan Peder Başrahiplerarasında yerini sağlamlaştırmış gibiydi. Ama sonra sefil Avelynbunu değiştirmiş, ününe kara bir leke sürmüştü: kutsal taşların birkısmını kaybetme utancını yaşayan ilk Peder Başrahip olarak.Peder Başrahip Markwart sonunda uykuya, Tüm Azizler Ko-

iblis Ruhu

33

yu'na giren istila filosuyla değil, bu karanlık düşüncelerle daldı. Düşleri öfkesi kadar keskindi, tanımadığı uzak topraklara da-ir çıplak, berrak imgeler gösteriyordu. Kalın, şişman ve perişan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 15: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

durumdaki Avelyn'i goblinlere ve powrielere emirler hırlarkengördü. Adamın tek bir kavurucu şimşekle bir devi indirdiğini gör-dü, bu kötücül ırka duyduğu nefretten değil, bu dev ona sorgu-lamadan itaat etmediği için. Arka planda meleksi bir şekil belirdi, kanatlı bir adam, büyükve korkunç. Tanrı'nın gazabının kişileşmiş hali.O zaman Markwart anladı. Savaşın kaynağı bir iblis dactyl miydi? Hayır, bu felaket o ka-ranlık güçten daha da büyük bir şey tarafından yaratılmıştı. Kötü-lüğün asıl itici kuvveti sapkın Avelyn'di! Peder Başrahip ter içinde, titreyerek yatağında doğrulup dim-dik oturdu. Yalnızca bir düştü, diye hatırlattı kendi kendine. Ama o imgelerin içine gömülmüş bir parça gerçeklik yokmuydu? Bitkin, yaşlı adama büyük bir vahiy gibi geldi, o günedek çalmış bütün çanlardan daha yüksek bir uyanma çağrısı. Se-nelerdir tüm sorunların kaynağının Avelyn olduğunu iddia edi-yordu, ama bunun çoğu yalnızca kendi hatalarını örtmek için birsavunma tekniğiydi. Bu gizli gerçeğin hep bilincindeydi... şimdi-ye dek. Markwart şimdi gerçekten de, tüm kuşkuların ötesinde,Avelyn olduğunu fark etmişti. Adamın kutsal olan her şeyi yok et-tiğini, taşları kendi kötücül amaçları için kullanmak üzere çarpıt-tığını, Kilise ve tüm İnsanoğlu'nun aleyhine çalıştığını anlamıştı. Markwart, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde anlamıştı ve buderin bilgi sayesinde, sonunda kendi suçunu tamamen gözardıedebilmişti. Yaşlı adam yataktan kalktı ve sallana sallana çalışma masası-na gidip bir lamba yaktı. Bitkinlik içinde sandalyesine çöktü ve 34

R. A. Salvatore

bir çekmecedeki gizli bölmede sakladığı anahtarı dalgın dalgın çı-kararak başka bir çekmecedeki gizli bölmenin kilidini a*çmak içinkullandrve kendi özel taş hazinesini ortaya çıkardı: yakut, grafit,malaçit, yılantaşı, kaplan pençesi, mıknatıs taşı ve aralarında enkıymetlisi, Aziz Saf-Abelle'deki en güçlü hematit, ruh taşı. Mark-wart ağır gri taşı sayesinde ruhunu kilometrelerce öteye yollaya-

bilir, hatta kıtanın öte yarısındaki meslektaşlarıyla iletişim kurabi-lirdi. Adalet Birader'le iletişim kurmak için bu taşı kullanmıştı...Quintall taşların kullanımında usta olmadığı ve sabitfikirli eğitimiona açılması zor bir zihinsel disiplin verdiği için kolay iş değildibu. Markwart bu taşı Palmaris'in ötesinde, Masur Delaval'ın diğeryanındaki Amvoy'daki bir dostuyla iletişim kurmak için kullan-mıştı ve o dost Adalet Birader'in başarısızlığa uğramış görevi hak-kındaki gerçeği keşfetmişti. Bu kutsal taşlar ne kadar kıymetliydi (Aziz Saf-Abelle keşişle-ri için daha büyük hazine yoktu) ve bazılarını elinden kaçırdığınıbilmek Markwart'ın tahammül edemeyeceği bir şeydi. Şimdi önündeki bir avuç taşa kendi çocuklarıymış gibi bakı-

yordu, sonra daha dik oturdu ve şaşkın şaşkın gözlerini kırpıştır-dı. Çünkü onları şimdi öncekinden daha açık görüyordu, sankibüyük bir gerçek gözlerinin önünde sergilenmiş gibi. Her taşıniçinde gömülü güçleri gördü ve sırf düşünce yoluyla, hiç çaba

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 16: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

harcamadan onlara ulaşabileceğini anladı. Ve aralarından bazılarıneredeyse birbirine karışıyor gibiydi, yaşlı adam değişik taşlarınyeni ve daha güçlü kombinasyonlarını fark etti. Peder Başrahip arkasına yaslandı ve gözlerinden sevinç göz-yaşları akarken haykırdı. Aniden, Avelyn'in karanlık kavrayışın-dan kurtulduğuna inandı, çünkü artık kuşkunun ötesinde anlıyor-du. Ve bu ilhamlarla daha büyük bir bilgi, daha derin bir anlayışgelmişti. Avelyn'in, sapkın olduğunu tahmin ettiği kişinin Kilise iblis Ruhu

35

tarihindeki en güçlü taş kullanıcısı olması Markwart'm yüreğinde-ki bir diken olmuştu hep. Eğer taşlar Tanrı'dan geliyorsa, bu güç-lerinin bir nimet olduğu anlamına geliyordu, ama hırsız AvelynDesbris onları kullanmak konusunda bu kadar ustayken bu nasılgerçek olabilirdi? Avelyn'e gücü iblis dactyl vermişti! İblis dactyl Avelyn'in elle-rindeki taşlan çarpıtmış, ona onları kullanması için gereken kav-rayışı vermişti. Markwart taşlarını sıkı sıkı kavradı ve Tanrı'nın aynı ölçüdebüyük.... hayır, daha büyük bir kavrayış göstererek dactyli yanıt-ladığını düşünerek yatağına döndü. Bu sefer uyuyamadı, sabahkisavaşın beklentisine fazla dalmıştı. Dalebert Markwart, Peder Başrahip, Abellican Kilisesi'nin enyüksek mevkiye sahip üyesi her şeyi ters anlamıştı, iblis dactylinruhunu muazzam ölçüde memnun eden bir düşünce. Bestesbul-zibar bu aç ihtiyarla ne kolay bağ kurmuştu, Markwart'ın var say-dığı gerçekleri ne kadar kolay çarpıtmıştı! Şafaktan önce Aziz Saf-Abelle'in yediyüzden fazla keşişininhemen hemen hepsi deniz duvarında belirdi ve powrie filosununyaklaşmasına hazırlandı. İki dikkate değer eksik olduğunu farketti Jojonah Efendi, çünkü Youseff ve Dandelion Biraderler orta-lıkta yoktu. Markwart onları, kendisinin daha önemli saydığı gö-rev için güvenli bir yere kapatmıştı. Keşişlerin çoğu uzun korkuluklarda dizilmişti, ama diğerleriduvar tepesinin altında kalan odalardaki stratejik pozisyonlarınıalmışlardı. Engin powrie filosu kayalık yamaca doğru yaklaşırkeniki düzine mancınık hazırlanıyordu. Daha da ölümcül olan, dahayaşlı ve daha güçlü keşişler, üstatlar, kıdemliler, yani on sene yada daha fazla manastırda çalışmış keşişler ellerindeki taşları hazır- 3&

R. A, Salvatore

lıyorlardı ve Peder Başrahip de yeni görüşleri ve yükselmiş güç-leriyle aralarındaydı. Markwart keşişlerin çoğunu yapının denize bakan tarafındatutuyordu, ama karşı duvara da, beklenen kara saldırısını gözle-mek üzere yirmiden fazla birader yerleştirmesi gerekmişti. Sonradüzinelerce powrie gemisi kayalık çıkıntıyı dolanıp büyük manas-tırın karşısına dizilirken Aziz Saf-Abelle'in tamamı sustu ve bekle-di. Gemilerin çoğu neredeyse tamamen batmış fıçılara benziyor-du, ama düz, açık güvertelerine mancınıklar yerleştirilmiş gemilerde vardı. Peder Başrahip'in durduğu yerin hemen altındaki pencerele-rin birinden bir mancınık ateşlendi, zift topu yükseğe, uzağa uç-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 17: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tu, ama en yakın geminin berisine düştü. "Bekleyin!" diye bağırdı Markwart öfkeyle aşağıya. "Onlaramenzilimizi göstermek mi istiyorsunuz?" Jojonah Efendi elini Peder Başrahip;in omzuna koydu. "Sinir-liler," dedi, erken atışı mazur göstermek için. "Aptallar!" diye terslendi Peder Başrahip ona, adamın nazik

dokunuşundan çekilerek. "Mancınığı ateşleyeni bul ve yerine baş-kasını koy... ve onu bana getir." Jojonah itiraz edecek oldu, ama bunun boşuna olacağını ça-bucak anladı. Peder Başrahibi biraz daha kızdıracak olursa (vebunu yapmadan adamla konuşmanın bile yolunu göremiyordu)Markwart'ın genç keşişe vereceği ceza daha da sert olacaktı. Herzamanki iç çekişlerinden biriyle (bugünlerde çok fazla yapıyor-muş gibi göründüğü çaresiz bir ifade.) şişman üstat yanında yeri-ni alacak bir ikinci sınıf öğrencisiyle, kusurlu mancınıkçıyı bul-mak üzere uzaklaştı. Görüş alanına daha fazla powrie gemisi girdi, ama en yakın-dakiler mancınık ya da taş büyüsü menziline girmediler."Kara saldırısını bekliyorlar," dedi Francis Delacourt Birader,

iblis Ruhu

37

keskin dili ve daha genç öğrenciler üzerinde uyguladığı katı di-siplinle tanınan bir dokuzuncu sınıf keşişi. Tavırları onu Mark-wart'a beğendirmişti."Batı duvarlarından ne haber var?" diye sordu Markwart. Francis hemen iki keşişe bilgi almaya koşmalarını işaret etti."Başta karadan daha şiddetli saldıracaklar," dedi sonra Mark-wart'a."Bu sonuca varmanı sağlayan mantık?" "Deniz yamacı en az otuz metre yüksekliğinde ve o da en kı-sa bağlantı noktasında," diye mantık yürüttü Francis. "Tekneler-deki o powrieler, batıdan şiddetli bir saldırıyla oyalanmadığımızsürece duvarlarımıza tırmanmak için fazla fırsat bulamazlar. Kara-dan şiddetle saldıracaklar ve sonra, bu duvardaki sayımız azaldı-ğı zaman filo saldıracak." "Powrie taktikleri hakkında ne biliyorsun ki?" dedi Markwartyüksek sesle, yakındaki herkesi ve bu arada dönmüş olan Jojo-nah Efendi'yle kusurlu mancınıkçıyı konuşmaya çekerek. Mark-wart Francis'in ne diyeceğini biliyordu, çünkü tüm diğer, yaşçabüyük keşişler gibi o da eski povvrie saldırılarının kayıtlarını ince-lemişti, ama Francis'in tezinin sağgörülü bir hatırlatıcı olacağınıdüşünüyordu. "İkili powrie saldırısı üzerine pek az örneğimiz var," diye iti-raf etti Francis. "Normalde önce deniz tarafından, inanılmaz hız veşiddetle saldırırlar. Ama Aziz Saf-Abelle'in buna izin vermeyecekkadar zorlu olduğunu düşünüyorum ve onlar bunu biliyor. Batı-dan, karadan saldırarak saflarımızı zayıflatacaklar ve sonra mancı-nıkları sağlam halatlarını duvarlarımızın üzerinden aşıracak." "Biz o halatların tepesinde savunmak üzere hazır beklerkenkaç tanesi bu kadar yükseğe tırmanabilir ki?" diye sordu bir keşişinatla. "Halatları keseriz ya da tırmanan powrielere ok ya da bü-yü fırlatırız." 38

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 18: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R. A. Salvatore

Jojonah Efendi yanıt verecek oldu, ama bu konu üzerine Fran-cis'in söyleyeceklerini dinlemeyi tercih eden Markwarf elini kal-dırarak onu durdurdu, sonra konuşması için dokuzuncu senesin-deki keşişe işaret etti. "Onları hafife almayın!" diye köpürdü Francis ve JojonahMarkwart'ın haftalardır ilk kez gülümsediğini fark etti. "Daha bir-kaç ay önce powrieler Pireth Tulme'ye saldırdı, bizimkinden da-ha alçak olmayan bir yamacın üzerindeki kaleye. Daha garnizo-nun çoğunluğu savunmak üzere duvarlara varamadan avluya gir-diler. Ve Pireth Tulme'nin görünürde savunulabilir duvarlarındayerinde bekleyenlere gelince..." Francis düşünceyi havada bıraktı. Pireth Tulme'nin seçkin Kı-yı Muhafızları'ndan canlı kalan bulunamadığı herkesçe biliniyor-du, bulunan kalıntıların korkunç şekilde parçalanmış olduğu dabiliniyordu. "Onları hafife almayın!" diye bağırdı Francis yine, yakındakiher keşişin dikkatle dinlediğinden emin olmak için dönerek. Jojonah Efendi Francis'i yakından izliyordu. Bu adamdan hiçhoşlanmıyordu. Francis Birader'in hırsının oldukça büyük olduğuaçıktı, Peder Başrahip Markwart'ın mırıldandığı her sözcüğü doğ-rudan Tanrı'dan geliyormuş gibi kabul etme yeteneğinin de öyle.Jojonah Francis Birader'in Markwart'a bağlılığının arkasındaki iti-ci gücün dindarlık olduğuna inanmıyordu; daha çok pragmatikhırstı. Adamın ilgi odağı olmaktan duyduğu zevk bu inancı güç-lendiriyordu. İki keşiş koşarak batı duvarından döndü, ama üstlerinde pekaciliyet duygusu yoktu. "Hiçbir şey yok," diye rapor verdi her bi-ri. "Toplanan ordu işareti yok." "Birkaç dakika önce pek çok köylü geldi," diye ekledi biri,"Aziz Saf-Abelle köyünün batısında, batıya yönelen büyük birpowrie gücü görmüşler." iblis Ruhu

39

Jojonah ve Markwart merakla bakıştılar. "Aldatmaca," diye uyardı Francis Birader. "Batıya, bizden uza-ğa gidiyorlar ki karadan gelecek ani saldırıya karşı hazırlıklı olma-yalım." "Yürüttüğün mantık sağlam," dedi Jojonah Efendi. "Ama aldat-macalarını, eğer bu bir aldatmacaysa, kendilerine karşı kullana-maz mıyız acaba?""Açıkla," dedi Markwart meraklanarak. "Filo gerçekten de kara saldırısını bekliyor olabilir," dedi Jojo-nah. "Ve o saldırı gerçekten de gardımızı indirmemiz için gecikti-rilebilir. Ama limandaki powrie dostlarımız Aziz Saf-Abelle'in ba-tı duvarlarını, ya da onların ötesindeki arazileri göremez.""Savaş seslerini duyarlar," diye mantık yürüttü bir başka keşiş. "Ya da savaş sesleri olduğunu düşündükleri gürültüleri duyar-lar," diye yanıt verdi Jojonah Efendi kurnazca. "Ben hallederim!" diye bağırdı Francis Birader ve Peder Baş-rahip'in onaylamasını beklemeden koşarak uzaklaştı. Markwart duvar boyunca dizilmiş her iki adamdan birine gö-rüş alanından çıkmasını emretti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 19: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Birkaç dakika sonra kargaşa başladı, "Saldırı! Saldırı!" haykırış-ları ve fırlatılan mermilerin hışırtıları duyuldu. Sonra muazzam birpatlama yeri sarstı ve havada bir âteş topu yükseldi, bir yakutunbüyülü patlaması. "Çok gerçekçi," dedi Jojonah Efendi kuru kuru. "Ama hevesliFrancis büyü enerjisini korumalı." "İkna etmesi gereken powrieler var," diye payladı Markwartkeskin bir sesle. "İşte geliyorlar," diye seslendi biri, Jojonah yanıt veremedenve gerçekten de powrie gemileri limanda kaymaya başlamıştı. Ba-tıdaki kargaşa, haykırışlar, patlamalar devam etti, hatta heyecanlıFrancis'ten bir ateş topu daha geldi. Görüntü ve seslerin mahmuz- «o

R. A. Salvatore

ladığı powrieler hızla, fıçıtekneleri hoplayıp zıplayarak yaklaştılar. Markwart yaklaşmalarına izin verilmesi haberini yolladı, amabirden fazla mancınık toplarını zamanından önce fırlattı. Gemilerhızla yaklaşmaya devam etti ve kısa süre sonra menzile girdilerve Peder Başrahip'in hevesli kutsamasıyla, manastırın deniz duva-rındaki iki düzine mancınık, taş ve zift toplan fırlatarak yaylımateşine başladı. Bir powrie mancınığı alevlere boğuldu; bir fıçıtek-ne yuvarlak tarafından darbe aldı, atılan kayanın gücü gemiyi ala-bora etti. Bir başka fıçıtekne pruvasından vuruldu ve ağır taş ge-minin önünü suyun altına çekti, kıç taraf gökyüzüne uzandı, pe-dallarla işletilen pervane faydasızca havada döndü. Kısa süre son-ra kötü cücelerin çoğu suya düşmüş, çığlık atarak çırpınıyordu. Ama manastır duvarındaki tezahüratlar uzun sürmedi, çünkükısa süre sonra öndeki powrie gemileri Peder Başrahip'in hemenaltına, deniz duvarının dibine yanaşmışlardı. Sonra mancınıklarharekete geçti ve ucunda pek çok kancası bulunan, ağırlıklı, dü-ğüm düğüm halatları fırlatmaya başladılar. Kancalı aletler sağanakgibi hedeflenen bölgelere indi ve keşişlerin koşturmasına sebepoldu. Kancalı uçlara pek çok keşiş yakalanmıştı, hepsi çığlıklaratarak duvarlara çekilmişti, kancalar kollarına ya da omuzlarınasaplanmıştı. Yedi son sınıf öğrencisinden bir grup Jojonah'ın sağında, birçember halinde durmuş, aynı anda büyü sözcükleri söylüyor,güçlerini birleştiriyorlardı. Altısı el ele tutuşmuş, yedincisi ortala-rında, elinde bir parça grafitle duruyordu. Limanın üzerinde ma-vi elektrikten bir örtü çatırdadı, powrie mancınıklarının metal ma-nivelaları üzerinde kıvılcımlandı, mavna güvertelerindeki düzine-lerce powrieyi yere yıktı. Ama patlama bir saniye sürdü ve düşen powrielerin yerini al-mak üzere düzinelercesi koşturdu. Halatlara asıldılar, sarktılar,muazzam bir hızla, ellerini kullanarak tırmandılar. iblis Ruhu

V

Keşişler geleneksel yaylar ve mücevherlerle saldırdılar, şim-şekler salıverdiler, parmakuçlarından halatları yakacak ateşler fış-kırttılar, Başkaları ağır çekiçlerle kancalara ya da kılıçlarla halatla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 20: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ra saldırdılar. Düzinelerce halat düştü, powrieleri denize bıraktı,ama yamacın dibine daha fazla gemi doluşurken düzinelercesidaha uçarak geldi. Karadan yaklaşan bir güce dair hâlâ hiçbir işaret olmadığındantüm keşişler deniz duvarına geldiler ve Aziz Saf-Abelle'in gücü-nün tamamı Tüm Azizler Koyu'na doluşmuş olan bin powrie ge-misine odaklandı. Hava büyü enerjilerinin karıncalanmasıyla, ya-nık zift kokusuyla, donan, boğulan powrielerin çığlıklarıyla can-landı. Ve ölen keşişlerin çığlıklarıyla, çünkü halatlar çıkar çıkmazpowrie mancınık mavnaları dev sepetler dolusu çivili toplar, üze-rine sayısız metal, genellikle uçları zehirli çiviler kakılmış, iki bu-çuk santimetre çapında tahta toplar fırlatmaya başladı. Pireth Tulme hakkındaki onca konuşmaya, daha yaşlı, dahaeğitimli keşişlerin tüm uyarılarına rağmen Aziz Saf-Abelle'i savu-nanlar saldırının vahşiliği ve gözüpekliği karşısında gerçekten deşaşkınlık içinde kaldılar. Ve becerikliliği karşısında, çünkü powri-eler dünyadaki en etkili, en disiplinli orduydu. Kara kuvvetleri or-taya çıkmış olsa, Aziz Saf-Abelle'in, Ayı-Honce'un tamamındakien eski ve savunulabilir kalenin düşeceğinden tek bir keşiş, hat-ta inatçı Francis Birader bile kuşku etmiyordu. Kara gücü olmasa bile, Peder Başrahip Markwart tehlikeyi tak-dir ediyordu. "Sen!" diye seslendi ilk mancınığı ateşleyen keşişe. "Kendiniaffettirmek için şimdi bir şansın var!" Peder Başrahip'in gözüne yine girmeye hevesli genç biraderMarkvvart'ın yanına koştu ve uzatılan üç taşı aldı: bir malaçit, biryakut ve bir yılantaşı."Geminin yanına inene kadar malaçiti kullanma," diye açıkla-

42

R. A. Salvatore

di Peder Başrahip telaşla. Amacı anladığı zaman genç peşisin gözleri iri iri açıldı. PederBaşrahip ondan yamaçtan aşağı atlamasını, powrie gemilerininoluşturduğu özellikle büyük bir düğüme dalmasını, havalandırmataşı olan malaçiti ve ateş kalkanı olan yılantaşını harekete geçir-mesini, sonra gemilerin üzerinde bir ateş topu salıvermesini isti-yordu. "Yaklaşamayacak," diye itiraz edecek oldu Jojonah, amaMarkwart ona öyle büyük bir şiddetle döndü ki şişman üstat he-men geriledi. Markwart bu genç keşişi göndermekte haksız, diyedüşündü Jojonah içinden, çünkü üç taş kullanımı daha yaşlı vedaha deneyimli bir keşiş için daha uygundu, en azından bir onun-cu sınıf öğrencisi, hatta bir üstat için. Genç adam zorlu görevi ba-sarsa bile patlama büyük olmazdı, belki bir alev esintisi, powri-eleri engelleyecek bir şey değil. "Başka seçeneğimiz yok," dedi Markwart genç keşişe. "O ge-mi grubunun icabına bakılmalı ve bir an önce yapılmalı, yoksa

duvarlarımız kaybedilir." O konuşurken iki powrie duvarı aştı. Onuncu sınıf öğrencile-ri hemen üstlerine çullandı, savunma pozisyonları alamadan in-dirdiler onları, sonra bölgedeki halatları kestiler. Ama yine deMarkwart'ın söylediklerinin abartılı olduğu açıktı. "Senin gelişini fark etmeyecekler, özellikle de kendi adamla-rından biri tarafından aşağı atıldığını düşünecekleri için," diye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 21: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

açıkladı. "Onlar gerçeği fark edene kadar onlar yanıyor, sen yük-seliyor olacaksın." Keşiş taşları sıkı sıkı kavrayarak başını salladı ve duvarın üze-rine sıçradı. Arkaya bir bakış fırlattı, sonra yükseğe, uzağa atladı,yamaç yüzünden aşağı düşmeye başladı. Markwart, Jojonah vebaşka pek çok kişi inişini izlemek için duvara koşturdu ve mala-çit o dalışı sert bir esintide süzülen bir tüyün nazik düşüşüne dö- iblis Ruhu

13

nüştürünce Peder Başrahip yüksek sesle küfretti... keşiş daha gü-verte seviyesinden metrelerce yukarıdaydı. "Aptal!" diye kükredi Markwart, powrieler adama odaklanır,mızraklar ve çekiçler fırlatır, küçük arbaletlerini kaldırırken. Gençkeşiş yön değiştirip yamaçyukarı süzülmek yerine inmeye devamederek güvenilirliğini gösterdi... ya da belki aniden dehşete düş-mesi sebep olmuştu buna, ya da belki gerekli büyü bilgisine vegücüne sahip olmaması.Bir arbalet yayı koluna saplandı; elinden bir taş düştü."Yılantaşı!" diye haykırdı Jojonah. Genç keşiş kolunu tutarak, kıvranarak ve gittikçe şiddetlenenyaylım ateşinden kaçınmaya çalışarak yukarı süzülmeye çalışıyordu."Hayır!" diye bağırdı Markwart ona. "Ateş topuna karşı kalkanı yok!" diye bağırdı Jojonah PederBaşrahip'e. Genç keşiş kasılmalarla sarsıldı, bir arbalet yayı, hızla, art ar-da bir başkası, sonra bir başkası isabet etti. Genç keşişin büyüenerjisi ve yaşam gücü bedenini terk etti ve gevşek bedeni yolungeri kalanında serbestçe düştü, bir powrie mavnasından sıçradı veTüm Azizler Koyu'nun karanlık sularında kayboldu. "Bana köylü konuklarımızdan birini getirin!" diye bağırdı

Markwart Francis Birader'e. "Yeterince güçlü değildi," dedi Jojonah Peder Başrahip'e. "Bubir çömezin yapacağı iş değildi. Onuncu sınıf öğrencisi bile böy-le bir görevi tamamlayamayabilirdi!" "Seni gönderir ve senden kurtulduğum için memnun olur-dum," diye bağırdı Markwart onun suratına ve Jojonah Efendi'yisersemletip susturdu. "Ama sana ihtiyaç var." Francis Birader genç bir köylüyle döndü, uysal görünüşlü, yir-mi yaşlarında bir adamla. "Yay kullanabilirim," dedi adam, cesurgörünmeye çalışarak. "Geyik avladığım oldu..." M

R. A. Salvatore

"Onun yerine bunu al," dedi Peder Başrahip Markwart, adamabir yakut uzatarak. Adamın gözleri kutsal taşın görüntüsü ve pürüzsüz dokunuşukarşısında irileşti. "Yapamam..." diye kekeledi, anlamayarak. "Ama ben yapabilirim," diye hırladı Markwart ve bir taş dahauzattı, güçlü hematiti, ruh taşını. Adam boş boş ona baktı; köylünün dikkatini çekmesi gerekti-ğini anlayacak kadar bilgisi olan Francis Birader adamın yüzünebir yumruk indirdi ve onu yere yıktı.Jojonah Efendi bakışlarını kaçırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 22: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Francis tekrar vurmaya niyetlenerek adama yaklaştı. "Oldu," diye bildirdi adam ve Francis yumruğunu çekip say-gıyla adamın kalkmasına yardım etti. "Beden ele geçirme," diye tükürdü Jojonah tatsız tatsız. Mark-wart'ın bu pis şeyi yaptığına inanamıyordu, normalde hematitinen karanlık yanı sayılırdı bu. Tüm kurallara göre bir başkasınınbedenine sahip çıkmak kaçınılacak bir eylemdi... gerçekten de,ruh yürüyüşüne çıkan keşişlerin genellikle başka koruyucu taşlarhazırlayarak korunduğu bir eylem. Ve gördüklerini düşününce,Jojonah beden ele geçirmenin, mücevher taşları kullanılarak ya-pılan belki de en zor işin bu kadar kolay tamamlanmasına inana-mıyordu! Köylü bedenindeki Peder Başrahip sakin sakin duvara yürü-dü, kenardan aşağıya bakıp en büyük powrie gemisi grubunubuldu, sonra, bir saniye bile duraksamadan, sakin sakin duvardanaşağı sıçradı. Bu sefer malaçit yoktu, çığlık yoktu, korku yoktu.Peder Başrahip otuz metreden düşerken yakuta odaklandı, taşınenerjisini zirveye getirdi ve güverteye çarpmadan hemen öncemuazzam, sarsıcı bir ateş topu salıverdi. Ruhu köylünün bedeni-ni hemen terk etti, alevlerin içinde uçtu, acıdan uzaklaştı ve de-niz duvarının tepesindeki kendi bekleyen bedenine döndü. iblis Ruhu

«

Adam yorgun gözlerini kırpıştırarak açtı, kendi bedenine alış-tı ve powrie güvertelerine yaklaşırken, ödünç aldığı bedeni büyü-lü ateşlerle kavururken hissettiği anlık, keskin dehşeti üzerindenatmaya çalıştı. Çevresini almış keşişlerin tamamı çılgınca tezahü-rat yapıyordu, ama Jojonah Efendi'nin sessizliği dikkat çekiciydi.Pek çok keşiş duvarın üzerinden yanmakta olan powrie gemileri-nin oluşturduğu yığına bakarak herhangi birinin bu kadar muaz-zam bir ateş topu salıvermesi karşısındaki inanmazlıklarıyla övgü-ler yağdırıyorlardı."Yapılması gerekiyordu,'' dedi Markwart Jojonah'a sertçe.Üstat gözlerini bile kırpmadı. "Başkaları uğruna fedakarlık yapmak Tarikat'ımızın en yüksekilkesidir," diye hatırlattı Markwart."Kendinden fekadarlık yapmak," diye düzeltti Jojonah. "Buradan git, mancınık ekiplerine bak," diye emir verdi tiksin-ti içindeki Markwart kovarcasına. Jojonah taş becerilerine çatıda hâlâ ihtiyaç olduğunu bilmesi-ne rağmen memnunlukla itaat etti. Giderken defalarca dönüpMarkwart'a baktı, çünkü diğerleri büyü gösterisi karşısında huşuiçindeyken, Markwart'ı kırktan fazla senedir tanıyan Jojonah yal-nızca şaşkındı ve epey kuşkulanmıştı. Tüm Azizler Koyu seviyesindeki rıhtım alanından Aziz Saf-Abelle'e yalnızca tek giriş vardı, ama oradaki kapılar o kadar bü-yüktü ki -altmış santim kalınlığında ve metal bantlarla güçlendi-rilmiş, arkasına bir adamın kalçası kadar kalın çivileri olan bir ız-gara yerleştirilmiş, onun ardına dış kapılar kadar kalın ve sağlam,bir başka iner kalkar duvar konulmuştu- hiçbir powrie, hatta irifonıoryan devleri bile bir hafta harcasalar aşamazlardı.Ama ancak kapıların kapalı olduğu varsayılırsa.Yamacın üzerinden kapıları görecek kadar eğilebilseler, o bü-

46

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 23: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R. A. Salvatore

yük kapıların açıldığını ve patlamadan kaçmayı başarıp kendileri-ni kayalık kıyıya çeken powrie gruplarını içeri davet ettiğini gör-mek ne Peder Başrahip Markwart'ı ne de Jojonah Efendi'yi şaşır-tırdı. Aslında, De'Unnero Efendi yer seviyesindeki koruma göre-vine verilmiş on iki kişilik yedek kuvvetin başına kendisinin ge-çirilmesi için gönüllü olduğunda, hatta ısrar ettiğinde iki adamtam olarak bunu beklemişti. O grubun, büyük kapıların iki yanın-da iki dev arbalet vardı, ama menzilleri atış yarıklarının darlığı yü-zünden şiddetle sınırlanmıştı ve Markwart De'Unnero'nun birkaç,genelde etkisiz ok atmakla tatmin olmayacağını çok iyi' biliyordu. Bu yüzden genç ve ateşli üstat kapıları açtırmıştı ve şimdi he-men içerideki koridorda, açıkta duruyor, çılgın gibi gülerek pow-rieleri içeri girmeye kışkırtıyordu. Sonuncu powrie de ızgaranın altından geçtiği zaman ızgarayankılı bir çatırtıyla indi, titreşimleri ta deniz duvarına kadar ma-nastırın her köşesine yayıldı. Şaşıran, ama durmayan kanlı bereler daha da yüksek sesle ba-ğırarak atıldılar. Bir düzine arbalet saflarına döndü, birkaçını in-dirdi, ama saldırıyı yavaşlatamadı. De'Unnero kahkahalar atarak, tek başına duruyordu, sağlamkasları derisinin altında öyle gerilmişti ki yırtıp geçecek gibi gö-rünüyordu. Diğer keşişler, özellikle de Jojonah Efendi De'Unne-ro'nun kalbinin patlayıvereceğine olan inançlarını sık sık dile ge-tirmişlerdi, çünkü genç üstat insan bedeninin sınırlarına sığmaya-cak kadar gergindi. Şimdi o imgeye çok uyuyordu, içsel bir ener-jiyle titriyordu. Powrielerin görebildiği kadarıyla silahı yoktu, yal-nızca tek bir taşı vardı, bir kaplan pençesi, pürüzsüz kahverengi,üzerinde siyah çizgiler olan bir taş. O taşın büyüsünü çağırdı ve ilk powrie yaklaşırken De'Unne-ro'nun kolları dönüşüme uğradı, bir kaplanın kudretli ön bacak-larının şekline büründü. iblis Ruhu

47

"Yahf diye bağırdı öndeki powrie, kendini savunmak için si-lahını kaldırarak. De'Unnero buna izin vermeyecek kadar hızlıydı, avlanan birkedi gibi ileriye sıçadı, sağ kolunu povvrienin yüzüne savurdu vehatlarını yırttı. Sonra üstat çılgına dönmüş gibi göründü, ama aslında tama-men kendine hakimdi, saldırıyı karşılamak için koridorda bir dü-zine başka keşişi bekliyor olmasına rağmen hiçbir powrie yanın-dan geçemesin diye bir yandan diğerine sıçrıyordu. Taş dönüşü-me uğramış elinde kalmış, derisine karışmıştı ve De'Unnero şim-di onun kavrayışında daha da derinlere dalıyordu ve dış görünü-mü daha fazla değişmese de, içteki kaslar bir kedinin kasları gibiolmuştu. Kaplan kolunun bir hamlesi powrie!erden birini havalandırdı;bacaklarının tek bir hareketiyle yana kaydı ve bir çekicin darbe-sinden kaçındı. Sonra ikinci bir kas seyirmesi, daha şaşkın cüceçekicini kaldıramadan onu geriye, saldıran powrienin önüne gö-türdü.Pençeler vahşetle tırmaladı ve o powrienin yüzü de kayboldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 24: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Arkadaki powrieler şimdi geriliyordu, ama De'Unnero'nun sa-vaş susuzluğu daha tatmin olmaktan çok uzaktı. Bacakları seyir-di, onu yedi buçuk metre ileriye fırlattı ve adam cücelerin ortası-na indi. Çırpınan pençelerden, tekmeleyen ayaklardan bir hortu-ma dönüştü. Powrieler hafife alınacak düşman değillerdi, ama buyaratığın karşısında dokuza bir üstün olsalar da, ona bulaşmayıhiç istemiyorlardı. Koşturarak kaçtılar. İkisi hâlâ dışarıda olan ar-kadaşlarına bağırarak ızgaraya döndü, başkaları savaşan De'Un-nero'nun yanından sendeleyerek geçtiler, koridora girdiler ve ora-da ikinci bir arbalet oku yaylımına tutuldular. Bir tanesi dışında tüm keşişler arbaletlerini bıraktılar ve yakındövüş için silahlarını çektiler, bir avuç kadarı cücelerin işlerini 48

R. A. Salvatore

çıplak elleriyle bitirmek için öne atıldılar. Koridorun ucunda De'Unnero önünde kalan son*powrieninbaşını iri pençelerinin arasına almıştı. Pençeleri powrienin kafata-sına daldı ve yaratığı, kaztüyü dolu bir çocuk oyuncağıymş gibirahatlıkla öne arkaya savurdu. Sonra onu bir kenara fırlattı ve ız-garadaki iki tanesine yaklaşmaya başladı. Ötelerinde, bir powrie üfleme kamışını kaldırdı ve fırlattı,De'Unnero'yu karnından, kaburgalarının hemen altından vurdu. Keşiş bir kaplan gibi kükredi, oku yerinden çıkardı, onunlaberaber epey et de yırttı ve kararlı ilerleyişine devam etti. Powriebir ok daha fırlattı; ızgaradaki iki cüce çığlık atarak parmaklıkla-rın arasından geçmeye çalıştı. Sonra iner kalkar kapı yerine düştü, kamışı kırdı ve iki pow-rieyi dümdüz ezdi. Üzerine kan yağarken De'Unnero kayarak durdu. Döndü vetekrar kükredi, savaş haykırışı, askerlerin kalan cücelerin işini ra-hatça bitirdiğini fark edince hayal kırıklığı dolu bir feryada dönüş-tü. Savaş bitmişti. Vahşi üstat insan şekline geri döndü, gösterdiği fiziksel ve bü-yülü çabadan dolayı bitkin düşmüştü. O zaman karnında büyükbir acı, bir yanma, yayılan bir duygu hissetti ve zehirlendiğini farketti. O zehirin, felç edici ve acı verici karışımın çoğu büyülü dö-nüşümlerin büyük enerjisi tarafından altedilmişti, ama kalanı ke-şişi öyle bir titreme krizine soktu ki adam kısa süre sonra tek di-zinin üzerine çöktü.Askerleri endişe içinde çevresine doluştular. "Ârbaletin başına!" diye hırladı onlara ve De'Unnero bir kezdaha tamamen insan olmuş olsa da, sesi avlanan bir kaplanınkükremesi kadar vahşiydi. Genç keşişler itaat etti ve De'UnneroEfendi sırf kararlılığının gücüyle kısa süre sonra onlara katıldı veatışlarına yön göstermeye başladı. iblis Ruhu

49

Powrie teknelerinin büyük kısmı yanarken ve savaş dışı kal-mışken, izleyen keşişler o bölgeden dağıldı ve nerede ihtiyaç du-yuluyorsa, duvar savunmalarını desteklemeye koştu. O uzun,

vahşi sabah boyunca pek çok powrie duvarlara tırmandı, amahiçbiri tutunamadı ve öğlen olduğunda, hâlâ kara kuvvetinin ge-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 25: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

lişine dair işaret olmadığından, artık sonucun nasıl olacağı kuşku-suzdu. Powrieler, hep yaptıkları gibi savaşmaya devam ettiler veelliden fazla keşiş öldürülmüş, kat kat fazlası yaralanmıştı, amapowrie kayıpları sarsıcıydı, bin geminin yandan fazlası Tüm Aziz-ler Koyu'nun dibini boylamıştı ve derin sulara kaçan yüzlercesin-de yalnızca iskelet mürettebat kalmıştı. Akşam ortasında Jojonah Efendi taş kullanımında usta, dahayaşlı keşişlere katıldı ve yaralılarla ilgilendi. Genç biraderler ruhtaşlarının yardımlarının ötesindekiler için gömme işlemlerini çok-tan ayarlamıştı. Çatışmanın kaosu kaybolurken savaş son aşama-sına, temizlik aşamasına geçmişti. Kısa süre sonra pragmatik veetkin biraderlerin disiplini görevleri düzenledi. Ama bir şey Jojo-nah Efendi'ye ilgi çekici geldi. Elinde Aziz Saf-Abelle manastırınınen güçlü taşını bulundurduğunu bildiği Peder Başrahip yaralılarınarasında yürüyor, umut dolu sözler sunuyordu, ama hiçbiriyle il-gilenir görünmüyordu. Sarsıcı ateş topu ve Markwart'm duvar te-pesinden fırlattığı başka birkaç, daha hafif patlama şimdi saatleröncesinde kalmıştı ve bu yüzden Markwart'ın hiç büyü enerjisikalmadığı yorumları mantıklı gelmiyordu. Şişman üstat çaresizce omuzlarını silkmek ve başını sallamakdışında bir şey yapamıyordu. O sırada De'Unnero Efendi duvaravardı, yan tarafı yırtılıp açılmıştı, ama vahşi adam hemen hemenhiç aksamıyordu ve acı hissettiğine dair işaret vermiyordu. Yinede Markwart yaklaştı ve hemen ruh taşıyla yarayı kapattı. Jojonahbu ikisinin arasındaki bağın güçlü olduğunu biliyordu, Peder Baş- 5°

R. A. Salvatore

rahip ile Francis Birader arasındaki kadar güçlü. Her şeyi sindirerek, doğru düzgün, enine boyuna düşünecekzaman bulana kadar bir kenara kaldırarak sessizce işine baktı. "Kendini tehlikeye atmak konusunda ısrar ediyorsun," diyepayladı Markwart De'Unnero'yu, geniş yara hematitin etkisiylekapanırken. "Bir erkek kendi eğlencesini bulmalı," diye yanıt verdi üstatyaramaz bir sırıtışla. "Bana hep reddettiğiniz eğlenceyi." Markwart geriledi ve sertçe adama baktı, şikayeti çok iyi anla-mıştı. "Eğitim nasıl gidiyor?" diye sordu keskin sesle. "Youseff umut vaat ediyor," diye itiraf etti De'Unnero. "Kurnaz .ve zafere ulaşmak için her silahı, her taktiği kullanır.""Ya Dandelion Birader?" "Kudretli bir ayı, kolu güçlü, ama aklı zayıf," dedi De'Unnero."Eylemlerine Youseff rehberlik ettiği sürece amaçlarımıza hizmeteder."Peder Başrahip, memnun görünerek başını salladı. "Ben ikisini birden altedebilirim," dedi De'Unnero, üstününkendinden memnun bakışını yok ederek. "Adalet Birader unvanı-nı taşıyacaklar, ama ben ikisini birden, rahatlıkla ezebilirim. Veben gidip Avelyn'le taşları getirebilirim." Markwart'ın bu iddiaya karşı hazır savı yoktu. "Sen bir üstat-sın ve başka görevlerin var," dedi."Avelyn'in avlanmasından daha mı önemli?" "Aynı ölçüde önemli," dedi Markwart, sesinde nihai bir tonla."Youseff ve Dandelion bu amaca hizmet eder. Eğer MarcaloDe'Unnero Efendi onları doğru düzgün eğitirse." De'Unnero'nun yüzü fena halde kırıştı, gözleri kısıldı, PederBaşrahip'e hayali hançerler fırlattı. Sorgulanmaktan hiç hoşlanmı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 26: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yordu. iblis Ruhu

51

Markwart bakışı tanıdı, çünkü daha önce de sık sık görmüştü.Ama De'Unnero'nun ona direnmeyeceğini biliyordu ve bu bilinir-ken, böyle bir yoğunluk iyi bir işe koşulabilirdi."Bırakın ava ben çıkayım," dedi De'Unnero basitçe. "Sen avcıları eğit," diye karşılık verdi Markwart. "Bana güve-nirsen, çabaların için ödül bulacaksın." Bundan sonra, Peder Baş-rahip yürüyüp gitti. "Bugün cesurca savaştık," dedi De'Unnero Efendi Markwart'ave akşam duasından sonraki toplantıya katılmış diğer üstatlara. "Ama aynı zamanda talihliydik," diye hatırlattı Jojonah Efendiherkese. "Çünkü ne powrie kara kuvvetleri, ne de bölgede sık sıkgörülen goblin ordusu göründü." "Ben şanstan fazlası, derim," diye araya girdi Francis, böyle bir •toplantıda konuşmak adamın haddi olmasa da. Francis dahaonuncu sınıf öğrencisi bile değildi ve toplantıya yalnızca PederBaşrahip'in hizmetkarı olarak katılmıştı. Yine de Markwart onu

susturmak için bir şey yapmadı ve diğer üstatlar ona tahammül et-tiler. "Bu düşmanlarımızdan beklenecek bir şey değildi," diye de-vam etti Francis. "Palmaris'in kuzeyindeki savaş hatları hakkında-ki her hikaye canavar düşmanlarımızın tutarlılık içinde ve rehber-lik altında savaştığına işaret ediyor ve aldatmacalarımızın başarısıo powrie gemilerinin gerçekten de kara ordusunun savaşa girme-sini beklediğini gösteriyor." "O zaman düşmanın kara orduları neredeydi... nerede?" diyesordu Markwart sabırsızlıkla. "Yarın uyandığımızda bir kez dahakuşatıldığımızı mı göreceğiz?" "Filo dönmeyecek," diye karşılık verdi bir başka üstat hemen."Ve canavarlar karadan saldırırsa, savunmalarımızın bizi denizdengelenlere karşı koruyanlardan daha zorlu olduğunu görecekler."O sözler telaffuz edilirken Jojonah tesadüfen De'Unnero'ya

52

R. A. Salvatore

baktı ve adamın neredeyse vahşi gülümsemesini gördüğü zamaniçi tiksinti doldu, Abellican Tarikatı'nın bir üstadına kesinlikle ya-kışmayan bir sırıtıştı o. "Bu gece duvarlardaki nöbetçilerin sayısını üç katma çıkarın,hem kara, hem deniz tarafında," diye karar verdi Peder Başrahip. "Çok kişi savaş yüzünden bitkin," dedi Engress Efendi, nazikbir adamdı ve Jojonah'ın dostuydu. "O zaman köylüleri kullanın," diye terslendi Markwart aniden."Gelip yiyeceklerimizi yediler ve manastır duvarlarını ve birader-lerimizin bedenlerini kalkan olarak kullandılar. Bırakın nöbet tu-tarak bedelini ödesinler. Hem bu gece, hem diğer gecelerde." Engress Jojonah'a ve diğer üstatlara baktı, ama hiçbiri Mark-vvart'ın ses tonunu sorgulamaya cesaret edemedi. "Dediğiniz gibiyapılacak, Peder Başrahip," dedi Engress Efendi alçakgönüllülükle. Peder Başrahip sandalyesini kuvvetle arkaya itti, sandalyenin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 27: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bacakları tahta zeminde gıcırdadı. Ayağa kalktı ve elini önemse-mezce salladı, sonra odadan çıkıp gitti. Toplantı sona ermişti. Markvvart'm düşüncelerine göre, önemli işlerin hepsi halledil-mişti. Adam düşünceleri ve duygularıyla başbaşa kalmak istiyor-du. O duyguların bazıları gerçekten de rahatsız ediciydi. Bugünbir adamı ölümüne yollamıştı, hâlâ biraz haklı gösterilmeye ihti-yaç duyan bir eylem ve savaştan sonraki şifa sürecine pek karış-madığının da farkındaydı. İçinde büyü enerjisi kalmıştı (kendinimazur göstermek için yalan söylerken bile farkındaydı bunun)ama yardım etmek içinden gelmemişti. Bir yaralı keşişin başınagitmişti, deniz duvarına yaslanarak oturmuş biri, kolu kayan birpowrie kancası yüzünden fena yaralanmıştı, ama hematitle adamıiyileştirmek için, yakın bir bağlantı gereken eylem için yaklaşır-ken gerilemişti, hissettiği... neydi?Tiksinti mi? Nefret mi?Markwart'ın hazır yanıtı yoktu, ama içgüdülerine tamamen gü-

iblis Ruhu

53

yeniyordu. Tarikatta gittikçe büyüyen bir sapkınlık, bir zayıflıkolduğunun farkındaydı. Avelyn (hep o pis Avelyn yüzündendi!)çürümeyi başlatmıştı ve şimdi daha önce inandığından daha yay-am görünüyordu. Evet, işte buydu, Peder Başrahip anlıyordu. Gittikçe zayıflıyor-lardı ve o kadar merhamet dolu olmuşlardı ki artık gerçek kötü-lüğü tanıyamıyor, gerektiği gibi icabına bakamıyorlardı. Jojonahve fedakarlığı pek çok hayat kurtaran köylü için hissettiği o ap-talca sempatisi gibi. Ama De'Unnero değil, diye düşündü Markwart ve gülümse-meyi başardı. Adam güçlü ve zekiydi. Belki adamın dileklerine ra-zı olmalı, Avelyn'le mücevherlerin peşinden onu göndermeliydi;Marcalo De'Unnero işe koşulmuşken, başarı hemen hemen kesinsayılırdı. Peder Başrahip, kendi kendine üstat için başka planlan oldu-ğunu hatırlatarak başını iki yana salladı. De'Unnero, önceli gibiyükseklere tırmanacak, diye sessizce yemin etti Peder Başrahip.De'Unnero'nun yaralarını görür görmez Markvvart onlara şifa ver-meyi arzu etmişti, sanki kutsal ruh taşı onu eyleme geçmeye ça-ğırmış, ona gerçeği göstermişti. Peder Başrahip Markwart açısından her şey güzelce düzenegiriyordu. Ateş topunu mümkün kılan köylüye gerektiği gibi birmethiye düzmeyi aklına not etti, hatta belki adamın onuruna birheykel dikilirdi. Sonra yatağa gitti.Derin derin uyudu. Ertesi gün Aziz Saf-Abelle'den izciler çıktı, araziyi taradılar vedöndükleri zaman manastır yakınlarında canavarlardan iz olmadı-ğını raporladılar. Bir hafta içinde durum açıklığa kavuştu; powrieistila gücü gemilerine binip gitmişti... kimse nereye gittiklerini bil-miyordu. Goblin ordusu, ki bölgede gerçekten büyük bir güç var- 54

R. A. Salvatore

di, parçalanmıştı ve çeteler gelişigüzel dolaşıyor, kasabaları yağ-malıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 28: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Kralın Adamları, Ayı-Honce'un ordusu çeteleri teker teker iz-liyor ve yok ediyordu. Aziz Saf-Abelle'de, bu görünürde iyi haberin anlamları dahaderine gidiyordu. "Düşmanımızın düzensizliğinin kaynağını aramalıyız," dediPeder Başrahip Markwart kıdemli keşişlerine. "Barbacan'a ve bah-sedilen patlamaya bakmalıyız." "İblis dactylin yok edildiğine inanıyorsunuz," diye mantık yü-rüttü Jojonah Efendi. "Düşmanımızın başının vurulduğuna inanıyorum," diye yanıtverdi Markwart. "Ama doğruluğundan emin olmalıyız.""Bir keşif kolu," dedi Engress Efendi basitçe. Odadan ilk çıkan Francis Birader oldu, Barbacan'a yapılacakyolculuğun detaylarını halletmeye hevesliydi, her zamanki gibi,Peder Başrahip'i memnun etmeye hevesliydi. 3ROGER LOCKLESS "Orada, içeride," diye inledi yaşlı kadın. "Orada olduğunu bi-liyorum! Ah, zavallı çocuk." "Belki çoktan ölmüştür," dedi bir başkası, yaklaşık otuz kışgörmüş bir adam. "En merhametlisi bu olur. Zavallı çocuk." Eski yuvalarının, Caer Tinella'nın dört yüz metre kuzeyindekibir kayalığın üzerine çökmüş bir düzine köylü powrieleri ve gob-linleri izliyordu. Günün erken saatlerinde kasabada iki de fomor-yan devi görülmüştü, ama şimdi uzaktaydılar, muhtemelen mül-tecileri avlıyorlardı. "Oraya gitmemeliydi ve bunu ona söyledim," dedi yaşlı kadın."Sayıları çok fazla, çok fazla." Yan tarafta Tomas Gingerwart bilgiç bilgiç gülümsedi. Bu in-sanlar Roger denen çocvığu anlamıyorlardı. Onlar için o RogerBillingsbury'di, kasabanın sahiplendiği yetim bir oğlan. Roger'ınannebabası öldüğü zaman, çoğu kişi onu güneye, Palmaris'e gön-dermeyi düşünmüştü, belki Aziz Kıymetli'nin keşişlerine. Amabirbirlerine gerçekten bağlı bir topluluk olan Caer Tinella halkıRoger'ı yanlarında tutmaya karar vermişti, acı ve hastalıklarını at-latmasına hepsi yardımcı olmuştu. Çünkü Roger zavallı, sıska bir çocuktu, bedenen, zayıf olduğuaçıktı. On bir yaşındayken fiziksel gelişimi durmuş, annebabasınıve iki kız kardeşini öldüren aynı humma tarafından engellenmişti. 5&

R. A. Salvatore

Bu seneler önceydi, ama bu endişeli kasabalılar için hemenhemen hiç değişmemiş olan Roger aynı küçük, kayıp 'oğlandı. Tomas gerçeği biliyordu. Çocuğun adı artık Billingsbury değilLockless'ü, Roger Lockless, gerçekten de iyi bir sebepten verilenbir unvan.1 Roger'ın açamayacağı, arasından kayamayacağı, gizli-ce dolanamayacağı hiçbir şey yoktu. Tomas Caer Tinella'ya ba-karken kendi kendine, aslında kendisinin de biraz endişelendiği-ni hatırlattı. Ama yalnızca birazcık. "Bir sıra dolusu," diye güldü yaşlı kadın, ısrarla kasabaya işa-ret ederek. Kadının gözleri keskindi, çünkü gerçekten de bir gob-lin grubu kasaba meydanında ilerliyor, bir dizi sefil görünüşlü in-san tutsağa eşlik ediyordu... yeterince çabuk davranmamış, ya daormanın yeterince derinlerine saklanmamış Caer Tinella ya dakomşu Aşağıdiyar halkından insanlar. Canavarlar artık kasabaları

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 29: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kamp, tutsak insanları köle olarak kullanıyorlardı. Mültecilerin hepsi, powrieler ve goblinler için artık faydalankalmadığında o tutsakları nasıl bir kaderin bekliyor olacağını bi-liyordu. "Onlara bakıyor olmamalısınız," dedi bir ses ve grup hep bir-den dönerek iriyarı bir adamın, Belster O'Comely'nin yaklaştığınıgördü. "Ve korkarım kasabalara fazla yakınız. Hepimizi yakalata-cak mısınız?" En iyi çabalarına rağmen Belster, eskiden Dunda-lis'teki pek saygın Uluyan Shelia'yı işleten neşeli hancı sesine çokkeskin bir tını kazandıramadı. Ormandiyar'daki üç kasabadan,Dundalis, Yaban Çayırı ve Dünyanın Sonu'ndan kaçanlarla birlik-te güneye gelmişti. Belster'ın kuzeyden gelen yoldaşları çok dahafarklı bir gruptu, Caer Tinella'dan ve Aşağıdiyar'dan ve büyük li-man şehri Palmaris'e giden yol üzerindeki bir avuç başka, dahaküçük köyden yeni çıkarılmış insanlara hiç benzemezlerdi. Bels-ter'ın grubu Gecekuşu olarak bilinen gizemli korucu tarafından1) Lockless; Kilitsiz. (ÇN.)

iblis Ruhu

57

eğitilmişti ve acınası olmaktan, korkmaktan çok uzaktılar. Goblin-lerden saklanıyorlardı elbette, ama koşullan lehlerine bulunca av-cı oluyorlardı ve goblinler, powrieler, hatta devlerse av. "Onları kurtarmak için, söz verdiğim gibi bir teşebbüste bulu-nuruz," diye devam etti Belster. "Ama bu kadar çabuk değil. Ah ha-yır. Ölürsek arkadaşlarımıza hiç faydamız dokunmaz! Şimdi gelin.""Yapılacak hiçbir şey yok mu?" dedi yaşlı kadın öfkeyle. "Dua edin, sevgili bayan," diye yanıt verdi Belster tüm içten-liğiyle. "Hepsi için dua edin." Tomas Gingerwart başını sallayarak onayladı. Ve goblinleriçin de dua edin, diye sessizce ekledi, şimdiye dek Roger'ın epeyeğlenmiş olduğunu düşünerek. Belster alaylı gülüşü kaçırmadı ve Tomas'la yalnız konuşmaküzere yaklaştı. "Daha fazlasını yapmamı diliyorsun," dedi şişman hancı ses-sizce, Tomas'ın bakışlarını yanlış yorumlayarak. "Ben de öyle,dostum. Ama sorumluluğum altında yüz elli kişi var." "Caer Tinella ve çevresinden gelenleri de sayarsan, yüz sekse-ne yakın," diye düzeltti Tomas. "Ve savaşmaya uygun, hepsini koruyacak yalnızca otuz kişi,"diye yorum yaptı Belster. "Ucunda bu kadar can varken, savaşçı-larımı bir baskın için nasıl riske atarım?" "Bilgeliğinden kuşkum yok, O'Comely Efendi," dedi Tomas iç-tenlikle. "Zamanı geldiğinde kasabaya baskın düzenlemeye ye-min ettin, ama korkarım uygun zaman bulamayacaksın. Goblin-ler gevşek, ama powrieler değil. Kurnaz bir topluluk, savaş içineğitilmiş. Gardlan asla düşmeyecektir.""O zaman ne yapmalıyım?" diye sordu Belster üzüntü içinde. "Görevine sadık kal," diye yanıt verdi Tomas. "Ve o görevyüz seksen kişiye karşı, şimdiden powrie eline düşmüş olanlarakarşı değil." 58

R. A. Salvatore

Belster uzun süre gözlerini kırpmadan adamı süzdü ve Tomas

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 30: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iyi adamın gözlerindeki acıyı görebiliyordu. Hancı kon.iyr.icu ağın-dan tek bir insanın bile kaymasına izin vermek istemiyordu."Hepsini kurtaramazsın," dedi Tomas basitçe."Ama denemeliyim." Belster sözünü bitirmeden Tomas başını iki yana salladı. "Bu-dalaca bir oyun oynama," diye payladı onu ve Belster ilk defa To-mas'ın önceki gülüşünün küçümser olmadığını, Caer Tinella'yagitme gönülsüzlüğüne bir tepki olmadığını fark etti. "Açık açıksaldırırsan," diye devam etti Tomas, "o zaman bozguna uğrama-ya hazır ol, Ve korkarım powrie ve goblin dostlarımız bununlayetinmezler, hepimiz avlanıp tutsak alınana kadar ormanın tama-mını ararlar... ya da çoğu yerde, faydalı olamayacak kadar yaşlıve küçük olanların yapıldığı gibi, öldürülene kadar." "O zaman yerimizde kalmamız kararımı onaylıyorsun? Hattageri çekilmemiz?" "Gönülsüzce," diye yanıt verdi Tomas. "Senin kadar gönülsüz-ce. Sen vicdan sahibi bir adamsın, Belster O'Comely ve sen vehalkın güneye geldiği için biz Caer Tinellalılar şanslıyız." Belster övgüyü kabul etti; desteğe ihtiyacı vardı. İşgal altında-ki kasabaya bir bakış daha fırlatmaktan alamadı kendini, o zaval-lı tutsakların şimdi çekmekte oldukları işkenceyi düşünmek kal-bini kırıyordu. Goblinler köleleri Caer Tinella'nın kıyısındaki karanlık orma-na sürerken ilgi çekici alayı bir meraklı daha izliyordu. RogerLockless kasabanın nasıl işlediğini başka herkesten daha iyi bilir-di. İstiladan bu yana hemen her gece Caer Tinella'ya gelmiş, göl-geden gölgeye kaymış, goblinlerin ve powrielerin bu bölge içinyaptıkları planları dinlemiş, daha güneyde verilen büyük savaşhakkında konuşulanlara kulak misafiri olmuştu. Becerikli Roger iblis Ruhu

59

Lockless düşmanını başka her şeyden daha iyi tanıyordu ve nere-de zayıf olduklarını da biliyordu. Her gün şafaktan önce kasaba-dan ayrılırken, ince bedeni genellikle yakındaki ağaçlıklarda sak-lanan mültecilere taşıdığı şeylerle dolu oluyordu. Ve hırsızlığını okadar dikkatli yapıyordu ki canavarlar soyulduklarını nadiren farkediyordu. Üç gece önceki işi şimdiye kadarki en parlak işiydi. Bir midil-li çalmıştı, patron powrienin en sevdiği atını ve Roger'ın daha ön-ceki becerikli casusluklarında keşfettiği gibi, tesadüf eseri o gecekendilerine bir atla ziyafet çeken iki goblin nöbetçiye işaret ede-cek şekilde götürmüştü. İki goblin ertesi sabah kasaba meydanında asılmıştı... Rogerbunu da seyretmişti. Bir oğlandan daha büyük olmayan genç adam, bugünün fark-lı olduğunu biliyordu. Bugün goblinler tutsaklarından birini öl-dürmeyi düşünüyordu; şafaktan önce konuşurlarken duymuştuve bu, gün aydınlandığında orada kalmaya teşvik etmişti onu.Goblinler Bayan Kelso'yu ağzına fazladan bir bisküvi tıkarken ya-kalamışlardı ve powrie patron, Kos-kosio Begulne adında son de-'rece nahoş bir adam, diğerlerine örnek olması için kadının sabah-leyin öldürülmesini emretmişti. Kadın orada, zavallı tutsakların kalanıyla birlikte ağaç kesiyor-du ve birkaç saatlik ömrü kaldığından habersizdi. Roger son birkaç hafta içinde pek çok vahşet izlemişti, birgoblin ya da powrienin tipini beğenmemesi dışında hiçbir geçer-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 31: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

li sebep olmadan pek çok insanın katledildiğini görmüştü. Prag-matik, genç hırsız hep başını iki yana sallamış ve başını çevirmiş-ti. "Beni ilgilendirmez," diye hatırlatmıştı kendine sık sık. Bu farklıydı. Bayan Kelso onun dostuydu, daha küçükken, Ca-er Tinella sokaklarında koşturan yetim bir ufaklıkken onu sık sıkdoyuran sevgili bir dost. Delikanlı senelerce kadının ahırında uyu- 6o

R. A. Salvatore

muştu, çünkü kocasının onu pek sevmemesine ve hep gitmesinisöylemesine rağmen Bayan Kelso adamı kenara çekmiş, arkasınabakıp Roger'a göz kırpmış, sonra ahıra doğaı başını sallamıştı. İyi bir kadındı ve Roger bugün başını iki yana sallayıp, "Beniilgilendirmez," demeyi güç buluyordu. Ama ne yapabilirdi? O savaşçı değildi ve öyle olsaydı bile, Ca-er Tinella ve civarında iki fomoryan devi, yüzden fazla goblin, on-ların yarısı kadar powrie vardı ve o sayının muhtemelen on katıkadar canavar ormanda ve komşu köylerde dolanıyorlardı. RogerBayan Kelso'yu şafaktan önce kasabadan çıkarmayı ummuştu,ama kadın hakkındaki korkunç planlan duyduğu zaman tutsaklarçoktan uyandırılmış, sıralanmış, ağır koruma altına alınmıştı. Her seferinde bir sorun, dedi Roger kendi kendine tekrar tek-rar. Tutsaklar birbirlerine ayak bileklerinden zincirlenmişti ve ara-larında bir buçuk metrelik zincir vardı. Herkes iki kişiye zincirliy-di. Fazladan güvenlik sağlamak için, her tutsağın üzerindeki ikipranga birbirinin aynı değildi ve incelikle yapılmışlardı, biri sağın-daki, diğeri solundaki kölenin bacağına zincirlenmişti. Roger ikikilidi açmak için bir tam dakikaya ihtiyacı olacağını hesaplıyorduve bu da ancak Bayan Kelso ve ona bağlı olan iki kişi kıpırdamazve işbirliği yaparsa mümkün olacaktı.Yakında arbaletli powrieler varken bir dakika uzun bir süreydi. "Şaşırtmaca, şaşırtmaca, şaşırtmaca," diye mırıldandı genç hır-

sız tekrar tekrar, işgal altındaki kasabanın çevresinde gölgedengölgeye kayarken. "Silah çağrısı olur mı? Yo yo yo. Yangın?" Roger durdu, düşüncelerini Yosi Hoosier'in ahırının dışındaki,geçen seneden kalma saman yığınının üzerinde dinlenmekte olaniki gobline odakladı. Goblinlerden birinin ağzında bir pipo vardıve pis kokulu dumandan dev halkalar üfürüyordu. "Ah, ama ben yangına bayılırım," diye fısıldadı Roger. Sessiz-\ ce, avlanan bir kedi kadar hızlı, uzaklaştı, ahırın çevresinde geniş iblis Ruhu

bir çember çizdi, arkadaki kırık bir tahtadan yapının içine kaydı...son birkaç senedir sık sık yaptığı gibi. Kısa süre sonra her şeydenhabersiz goblinlerin bir iki metre uzağında, saman yığınının arka-sında çömelmişti. Neredeyse on dakika boyunca sabırla bekledi,ta ki pipo içen piposundaki külü döküp yeni ot doldurmaya baş-layana kadar. Roger yangın çıkarmak konusunda iyiydi... sayısız yetenekle-rinden bir tanesi daha. İşitilmemek için geriledi, sonra birkaç sa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 32: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

man çöpü üzerinde çakmaktaşını çeliğe çaldı. Sonra eski yerine süründü ve samanları dikkatle, pipo içengoblinin piposunun küllerini döktüğü yerin yakınına ittirdi. Sonra, ilk duman iplikçikleri goblinlerin burunlarını gıdıkla-maya başlamadan ahırdan çıktı ve uzaklaştı.Saman dev bir mum gibi alev aldı, goblinler nasıl da uludu! "Saldırı!" diye bağırdı bazıları. "Düşmanlar! Düşmanlar!" diyehaykırdı diğerleri. Ama araştırmaya gittiklerinde ve arkadaşlarınınçılgınca alevleri dövdüğünü gördüklerinde, ki bir tanesinin ağzın-da hâlâ pipo vardı, şarkılarını değiştirdiler. Odun kesmeye giden tutsakların başındaki goblinler yangınlamücadele etmeye gitmediler, ama dikkatleri Roger'ın rahatça gru-bun arkasına dolanıp, Bayan Kelso'nun gönülsüzce kesmekte ol-duğu geniş meşenin arkasında durmasına yetecek kadar dağılmış-tı. Delikanlı ağacın arkasından kafasını uzattığı zaman kadın cıvıl-dadı, ama delikanlı onu ve yakındakileri çabucak susturdu. "Beni dikkatle dinleyin," diye fısıldadı, ağacın gövdesini yarıyarıya dolanarak. Bakışlarını Bayan Kelso'nun gözlerine diktiği sı-rada elleri prangalar üzerinde çalışmaya başlamıştı bile. "Şimdi kı-pırdamadan dur! Seni öldürmeyi düşünüyorlar. Onları duydum." "Onu götüremezsin, yoksa hepimizi öldürürler!" diye şikayetetti bir adam. Sesi goblin nöbetçilerden bir hırlama ve "Çalışın!"emri çekecek kadar yüksekti. 62

R. A. Salvatore

"Hepimizi götürmelisin," dedi bir başkası. "Bunu yapamam," diye yanıt verdi Roger. "Ama sizi öldürme-yecekler, hatta sizi suçlamayacaklar bile." "Ama..." diye başladı ilk adam, ama sonra Roger onu bir ba-kışla susturdu. "Onu kurtardığım zaman, prangaları şu fidana takacağım," di-ye açıkladı. "Uzaklaşmamız için beşe kadar sayın, sonra yapaca-ğınız şu..." "Aptal Grimy Snorts ve o pis kokulu piposu," dedi goblin nö-betçilerden biri, kasabadaki kargaşanın sebebini anlayarak. "Çir-kin Kos-kosio bu gece fazladan yiyecek vermeyecek bize."Diğeri kahkaha attı. "Belki Grimy Snorts'u yeriz!" "İblis!" diyen haykırış goblinleri hızla döndürdü. Tutsaklarınaletlerini yere atmış, kaçmak için çılgınca mücadele etmekte ol-duklarını gördüler. "Bak hele!" diye bağırdı goblinlerden biri, en yakın insana atı-lıp kalkanıyla vurarak. "Bak hele!" "İblis!" diye bağırdı diğer insanlar, tıpkı Roger'm söylediği gi-bi. "İblis dactyl!" "Kadını ağaca.çevirdi!" diye çığlık attı bir kadın. Goblin nöbet-çiler merakla izlediler, hatta sersem sersem kafalarını kaşıdılar,çünkü iki tutsak sırası (ve şimdi iki tane var gibiydi) zincirlerinucunda geriliyorlardı ve ikisi de aynı küçük, ama sağlam fidanabağlıydı."Ağaç mı?" diye gakladı bir goblin."Amanın," dedi diğeri. Kampın dikkati şimdi ahırda sönmekte olan yangından ormankıyısındaki şamataya çekilmişti. Pek çok goblin ve powrie, mer-hametsiz önderleri Kos-kosio Begulne'nin arkasından koşarakgeldiler."Ne gördün?" diye sordu powrie Bayan Kelso'nun sağına zin-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 33: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis R^hu

63

cirlenmiş ve şimdi fidana en yakın duran adama."İblis," diye kekeledi adam. "İblis mi?" diye yankıladı Kos-kosio kuşkuyla. "Peki iblis neyebenziyordu?" "İri ve kara," diye kekeledi adam. "Kocaman kanatlı bir gölge.Ben... ben durup izlemedim. O... zavallı Bayan Kelso'yu ağaca çe-virdi!" "Bayan Kelso?" diye tekrarladı Kos-kosio Begulne iki kez, son-ra kadını ve onun için planladığı sonu hatırladı. Bestesbulzibar,iblis dactyl, karanlık ordunun efendisi geri mi dönmüştü? Budactylden, bir kez daha onunla, Kos-kosio ile beraber olduğu veoperasyonu izlediğine dair bir mesaj mıydı? Çetenin eski önderinin, Gothra adlı goblinin sonunu hatırladı-ğı zaman powrienin belkemiğinden aşağı bir ürperti aktı. Bestes-bulzibar tipik bir öfke krizi esnasında goblinin derisini yüzmüştü.Hem de canlı canlı, kendisi izleyip hissederken. İşte o zamanKos-kosio başa getirilmişti ve powrie daha baştan beri bunun teh-likeli bir görev olduğunu biliyordu. Powrie önceden de orada olup olmadığını hatırlamaya çalışa-rak ağacı dikkatle inceledi, ama başarısız oldu. Bestesbulzibar ?gerçekten döndü mü, yoksa bu bir hile mi? diye merak etti hepkuşkucu powrie. "Bölgeyi arayın!" diye emretti Kos-kosio askerlerine ve hepsiihtiyatla, gözleri oraya buraya kayarak yürümeye başladığındapowrie daha da yüksek bağırdı ve acele etmeyen herkese ölümvaat etti. "Sen de, insan iti," dedi Kos-kosio ağacın en yakınındaki ada-ma. "Pis baltanı kaldır ve Bayan Kelso'yu kes!" Adamın dehşet dolu ifadesi, çirkin powrienin kare çeneli su-ratına bir gülümseme getirecek kadar ikna ediciydi. 6«

R. A. Salvatore

Roger kasabaya dönmekle riske girdiğini biliyordu, ama Ba-yan Kelso güven içinde Tomas ve diğerlerine giderken, eğlence-ye direnememişti. İki aptal goblin tam altında merak içindeykensırtını ağaca vererek rahatça gevşedi. O devriye biraz daha ilerle-diği ve yakında başkaları kalmadığı zaman daha da yaklaştı, Ba-yan Kelso'yu almak için tırmandığı aynı meşeye çıktı. Sonra tatmin içinde izledi. İnsanlar işlerine dönmüşlerdi (Ba-yan Kelso'nun iki yanındaki iki adam şimdi birbirlerine bağlan-mıştı) ve powrieler kasabaya dönmüş, insanlara gözkulak olma-ları için bir avuç goblin bırakmışlardı. O endişeli sefillerden birdüzine kadarı ormanı araştırıyordu. Evet, kesinlikle harika bir durum, diye düşündü Roger, çünkübu genç yaşma kadar hiç bu kadar eğlenmemişti. 4CENNETİN KAPILARINDA Zarif ve güçlü Gecekuşu at dörtnala koşarken Senfoni'nin sır-tından aşağı kaydı. Korucu koşarak yere indi, bir yandan Şahin-kanadı'nın kirişini taktı. Bu arada atın üzerinde, arkasında otur-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 34: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

makta olan Pony ileriye atladı, dizginleri aldı ve Senfoni'nin ko-şusunu düz ve kontrollü tuttu, çünkü çamurlu zemin kaygandı.Atı beceriyle sola çevirdi, geniş bir tümseğin dibinden dolaştırdı.Elbryan sağa gitti. Pony ve Senfoni tümseğin yarısını dolanmadan kovaladıklarıgoblin üçlüsünü gördüler. İkisi çok ileride, bir ağaç kümesine dal-mak için çılgınca koşuyordu, ama üçüncüsü dönmüş, tümseği zıtyönde dolanıyordu. "Hızla yaklaşıyor!" diye bağırdı Pony ve Sen-foni'nin üzerinde iyice eğilip ata tümseğin çevresinde daha kes-kin bir açı verdi. Goblin tümseğin arkasında sendeleyerek, boğazına saplanmışoku tutarak belirdiği zaman Senfoni hız kesti. İkinci ok yaratığıngöğsüne saplandı ve çamura düşmesine sebep oldu. "Ağaçlığa gittiler," dedi Pony korucuya, koşarak belirdiği za-man. "Orada saklanacaklar," diye mantık yürüttü. Korucu yavaşladı ve ağaç kümesine baktı, sonra aynı fikirdegörünerek ölü goblinin başına gitti ve oklarını çıkarmaya başladı.Bu iş bittiği zaman doğruldu ve araziyi taradı. Yakışıklı yüzündenilginç bir ifade geçti. 66

R. A. Salvatore

"Ağaçlığın çevresinden dolanabiliriz," dedi Pony. "İçine giripsaldırmanın en iyi yolunu buluruz."Gecekuşu dinliyor görünmüyordu."Elbryan?" Korucu çevresine bakınmaya devam etti. Şimdi ağzı açılmış,yüzüne bir hayret ifadesi gelmişti."Elbryan?" dedi kadın yine, daha ısrarla. "Burayı biliyorum," diye yanıt verdi adam dalgın dalgın, bakış-ları oradan buraya kayarak. "Batakdiyar'ı mı?" diye sordu Pony inanmazlık içinde. Bu ıssızaraziye bakınırken yüzü tiksinti içinde buruştu. "Nasıl bilebilirsinki?" "Dundalis'e dönerken buradan geçtim," diye açıkladı adam."Elflerin yanından ayrıldığım zaman." Yakındaki dolaşık huşağaçlarına koştu, uzun zaman önce kurduğu kampın hâlâ oradaolmasını bekliyormuş gibi eğildi. "Evet," dedi heyecanla. "Sessizbir gecede işte burada uyudum. Sinekler korkunçtu," diye ekledigülerek. "Ya goblinler?" diye sordu Pony, uzaktaki ağaçlığa doğru ba-şını sallayarak. "Burada birkaç goblin buldum gerçekten, ama daha doğuday-dı, Batakdiyar'ın kıyılarında," diye yanıt verdi Elbryan. "Ben şu goblinlerden bahsediyorum," dedi Pony kararlılıkla,ileriye işaret ederek. Elbryan elini kayıtsızca salladı. O anda goblinler onun içinönemli değildi, uzun zaman önce yolculuk ettiği yol zihninde git-tikçe berraklaşırken değil. Yana koştu, Pony ile Senfoni'nin ya-nından geçti ve benek benek çalıların üzerinden, batıda, uzakta-ki dağların kara siluetlerine uzanan kil tepeliklerine baktı. Dağla-rın hatları alçalan güneşin altında gümüş rengiydi."Goblinleri unut," dedi Elbryan aniden, Senfoni'nin gemini ya-

iblis Ruhu

67

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 35: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kalavıp atı ve binicisini uzaklaştırarak. Yönleri onları ağaç küme-inin yan tarafına, uzaktaki dağları açıkça görebilecekleri bir yeregetirdi."Onları unutmak mı?" diye yankıladı Pony. "O kabileyi otuzkilometredir kovalıyoruz, Batakdiyar'a girdik, hatta yansını aştık.Bedenimin her yanında binlerce sinek ısırığı şişiyor ve bu yerinkokusu bir sene peşimizi bırakmayacak! Ve sen onları unutuver-memi istiyorsun, öyle mi?" "Onlar önemsiz," dedi Elbryan kadına bakmadan. "Otuz kişi-lik gruptan kalan son iki kişi. Yirmi sekiz arkadaşları ölmüşken,daha bir süre Dünyanın Sonu'na döneceklerinden kuşkuluyum.""Goblin pisliklerini hafife alma," diye yanıt verdi Pony."Unut onları," dedi Elbryan yine. Pony başını eğdi ve yumuşak sesle hırladı. Elbryan'ın onu da-ha da batıya, Ormandiyar'dan uzağa götürmesine inanamıyordu.Hem de goblin ikiliyi unutmak için. Ama ona güveniyordu veeğer tahmini doğruysa, Batakdiyar'ın batı ucuna doğu ucundandaha yakındılar. Bu sefil, böcek dolu yerden ne kadar çabuk çı-karlarsa, o kadar sevinecekti. , Kısa bir süre, güneş uzak dağların üzerinde batmaya başlaya-na kadar devam ettiler, sonra Elbryan kampı kurmaya başladı.Hâlâ Batakdiyar'daydılar, hâlâ vızıldayan sineklerin saldırısına uğ-ruyorlardı ve Pony'nin hoşnutsuzlukla fark ettiği gibi, goblinleriniçinde kaybolduğu ağaç kümesine hâlâ çok yakındılar. Bunu yol-daşına da işaret etti, ama o dinlemedi bile. "Kahin'e gitmeliyim,"diye bildirdi. Pony adamın bakışlarını takip ederek geniş bir ağacın dibinigördü. Bir kök yumuşak topraktan çıkarak altında küçük bir boş-luk oluşturmuştu. "Goblinler saldırmaya karar verdiğinde otur-mak için iyi bir yer," diye yanıt verdi ekşi ekşi."Yalnızca iki taneler."

68

R. A. Salvatore

"Bu sefil yerde arkadaş bulacaklarından kuşku mu duyuyor-sun?" diye sordu Pony. "Sessiz bir gece geçirmeyi düşünerekkamp kurabiliriz ve şafak sökmeden tüm goblin ordusunun yarı-sıyla savaşırken bulabiliriz kendimizi." Elbryan yanıt bulamadı. Bir süre yakındaki ağaca ve onu Ka-hin'e davet eden boşluğa bakarak altdudağını çiğnedi. MatherAmca'ya gitmesi gerektiğini hissediyordu, hem de bir an önce, ouzun zaman önce unutulmuş yolun imgeleri düşüncelerinden sol-madan. "Git ve ne yapman gerekiyorsa yap," dedi Pony ona, adamınyüzüne çizilmiş gerçek ikilemi tanıyarak. "Ama kedi gözünü ba-na ver. Senfoni ve ben düşman izi aramak için keşfe çıkacağız." Elbryan halkayı başından çıkarıp kadına verirken gerçektenrahatlamıştı. Bu Avelyn Desbris'den bir armağandı ve ihtiyaç ol-dukça el değiştiriyordu. Zaten Kahin'de kullanamazdı onu; medi-tasyon için gereken ruh halini yok ederdi, çünkü halkanın ön ta-rafına yerleştirilmiş mücevher, bir krisoberil, daha çok kedi gözüolarak bilinen taş halkayı takana en karanlık gecede, hatta en ka-ranlık mağarada açıkça görme yeteneği veriyordu. "Hoşgörüm için bana borçlusun," dedi Pony ona, halkayı gür,sarı saçlarının üzerine yerleştirirken. Ses sonu ve ağzının köşele-rini kaldıran ani sırıtışı korucuya kadının aklında ne olduğunu an-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 36: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

lattı, bir an sonra kadın üzerine atlayıp tutkuyla öptüğü zamanvurgulanan bir fikir."Daha sonra," dedi Pony. "Goblinler ve böcekler tarafından sarılmamışken," diye onay-ladı Elbryan. Pony Senfoni'nin eyerine atladı. Elbryan'a göz kırparak atı çe-virdi ve gittikçe kararan loşluğun içinde koşturarak uzaklaştı. Ke-di gözü yerindeyken, önündeki imgeleri açıkça görebiliyordu.Elbryan derin duygularla ve saygıyla onun uzaklaşmasını izle-

iblis Ruhu

69

.. gu genç korucu için zorlu bir zamandı, fiziksel ve zihinsel tümbecerilerinin her gün mutlak sınavlara tabi tutulduğu bir zaman.Aldığı her karar trajediyle sonuçlanabilirdi; her hareketi düşman-larına avantaj verebilirdi. Onca düşünceli, onca becerikli, oncaeüzel Pony yanında olduğu için ne kadar memnundu. Kadın görüş alanından çıktığı zaman içini çekti, sonra eldekiise döndü: Kahin için gerekli yeri hazırlamak ve Mather Amca'ylabuluşmak. Goblinlerin kovalamacadan vazgeçmediklerini anlamasıPony'nin fazla zamanını almadı. Yaratıklar onun ve Elbryan'ın izi-ni sürmeye başlamışlardı. Ve çember çizerek döndüğü zamankeşfettiği izler iki goblinin gerçekten de bazı dostlar bulduğunugösteriyordu, daha fazla goblin, belki bir düzine kadar. Pony ile-riye, kampın olduğu yere baktı, şimdi ancak bir buçuk kilometreuzakta olan yere. Goblinlerin yanından geçip zamanında Elbr-yan'a ulaşmasının zor olacağını fark etti. « "Kahin," dedi başını iki yana sallayarak ve derin derin içini çe-kerek. Senfoni'nden olduğu yerde kalmasını istedi, sonra malaçi-ti almak için kesesine uzandı. Ayaklarını üzengilerden çıkardı, dü-şüncelerini mücevhere yolladı, gücünü çağırdı. Sonra ağır ağır ge-ce göğüne doğru yükselmeye başladı, karanlığın onu keskin gob-lin gözlerinden koruyacak kadar derinleşmiş olduğunu umdu. Daha altı metre yükselmişken yaratıkları gördü. Durduğu yer-den ancak yüz metre uzaktaki bir başka ağaç kümesinin içinde,iyi gizledikleri küçük bir ateşin çevresine toplanmışlardı. Geceiçin yerleşmiş olmadıklarını anladı, ayaktaydılar ve heyecanlıydı-lar, toprağa bir şeyler çiziyor (muhtemelen yaklaşma ve arama ro-taları), birbirlerini ittirerek tartışıyorlardı. Pony büyü enerjisini fazla harcamak istemiyordu, bu yüzdenmalaçitin havalandırma gücünü yavaş yavaş salıverdi, süzülerek

70 R. A. SalvatoreSenfoni'nin tepesine indi. "Biraz eğlenmeye hazır mısın?" diyesordu ata, malaçiti kesesine koyup farklı iki taş çıkararak. Senfoni yumuşak sesle kişnedi ve Pony onun boynunu okşa-dı. Bu numarayı daha önce hiç denememişti, özellikle de yanın-da at varken, ama güven doluydu. Avelyn ona iyi öğretmişti vemücevherler hakkında yeni bulduğu fikirlerle (şimdiye dek bil-diklerinin ötesine geçen bir anlayıştı) hazır olduğuna tüm yüre-ğiyle inanıyordu. Senfoni'yi goblin kampına doğru yürütmeye başladı, sonra biryılantaşı alıp büyüsünü toparladı. Diğer elinde dizginleri ve yaku-tu tutuyordu, belki de sahip olduğu en güçlü taşı. Pony kedi gözü sayesinde yolunu dikkatle seçebiliyordu, onu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 37: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ve Senfoni'yi hızla götürecek patikayı. Yirmi metre uzakta, Senfo-ni'nin toynak sesleri tartışan goblinlerin gürültüleriyle örtülürken,kadın planını turkuaz yoluyla ata aktardı, sonra güçlü aygırı dört-nala kaldırdı ve kendi düşüncelerinin yılantaşına dalmasına izinvererek kendisiyle atın çevresinde parlak beyaz bir kalkan yarat-tı. O ve Senfoni yapış yapış, süt beyazı bir maddeye düşmüş gibigörünüyorlardı. Pony'nin kalkanı ikisine sarması için yalnızca saniyeleri vardı,sonra dizginleri diğer eline aldı ve yakutu yükseğe kaldırarak mü-cevherin çevresindeki yılantaşı kalkanı kaldırdı, sonra mücevhe-rin altında kalan elini koruyucu kabarcığa sardı.

At ve binicisi gökgürültüsü gibi ortalarına dalarken goblinleruluyarak silahlarına uzandılar, dalıp yuvarlandılar. Çirkin yaratık-lardan biri mızrağını kaldırmış, fırlatmaya hazırlanıyordu. Pony ona dikkat etmedi, yakutun içindeki kırmızı burgaçlar-dan başka hiçbir şey görmüyor, kulaklarmdaki rüzgar dışında hiç-bir şey duymuyor, mücevherin kaynayan, kabaran gücü dışındahiçbir şey hissetmiyordu.Senfoni şaşmadan dümdüz goblinlerin ateşine koştu, sonra

iblis Ruhu

7i

kayarak durdu ve şahlandı. Goblinler bağrıştılar; bazıları saldırdı, diğerleri kaçışmaya de-vam etti.Ama yeterince uzağa değil. Pony yakutun yıkıcı gücünü salıverdi, elinden muazzam, sar-sıcı bir ateş topu patladı, goblinleri ve ağaçları aniden alevlenenbir cehenneme boğdu. Senfoni yine şahlandı ve kişnedi, çılgınca çekiştirmeye başla-dı. Pony tutunarak ata rahatlatıcı sözler söyledi, ama Senfoni'ninyangının muazzam kükremesinin üzerinden kendisini duyabilece-öinden, o kargaşanın içinde sakinleştirici düşüncelerini hissedece-ğinden kuşkuluydu. Çevrede yuvarlanan dumanlar yüzündenPony zar zor görebiliyordu, ama Senfoni'yi ilerlemeye teşvik ettive yılantaşı kalkanı o kadar sağlamdı ki ne o, ne de büyük at ısı-yı hissettiler. Yere düşmüş bir goblinin yanından geçtiler, atmakiçin mızrağını kaldıranın yanından ve Pony tiksinti içinde karar-mış yaratığa, hâlâ sıkı sıkı tuttuğu kömürleşmiş mızrağa baktı.Goblinin aşırı ısınmış göğsü çatırdayarak içine çöktü. Kısa süre sonra at ve binicisi ağaç kümesinden serin geceyeçıktılar ve uzaklaştılar. Bitkinlik içinde öksüren Pony koruyucukalkanı bıraktı. "Kahin," dedi yine ve yangına bakarak yine içiniçekti.O felaketten canlı goblin çıkamayacaktı, biliyordu. Kampa döndüğü zaman Elbryan kampın kıyısında durmuş, yak-laşık bir buçuk kilometre uzakta süren yangına bakarken buldu."Senin işin," dedi, sormaktan çok. "Birinin goblinlerle ilgilenmesi gerekiyordu," diye yanıt verdiPony, hâlâ heyecanlı siyah attan aşağı kayarak. "Ve belki ilgini çe-ker, sayıları artmıştı." Elbryan sevimli bir sırıtış bahşetti ona. "Ne olursa olsun halle-debileceğine güveniyordum," dedi. 72 R. A. Salvatore"Sen Kahincilik oynarken mi?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 38: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Korucunun yüzündeki gülümseme kayboldu ve iğır ağır başı-nı iki yana salladı. "Oyun değil," dedi ciddiyetle. "Bütün dünyayıkurtarabilecek bir arayış.""Bu gece çok gizemli davranıyorsun," dedi Pony. "Hakaretlerini bir dakikalığına kenara bıraksan ve sana Dun-dalis'ten uzak geçirdiğim zaman hakkında anlattığım hikayeleridüşünsen, anlamaya başlayabilirdin." Pony başını yana eğdi ve adama, korucuya, elflerin eğittiği ko-rucuya baktı. "Juraviel mi?" diye sordu aniden nefes nefese, bir zamanlarbildiği bir elfe, Elbryan'ın dostu ve akıl hocası olan elfe atıfta bu-lunarak. "Ve ırktaşları," dedi Elbryan, çenesini batıya doğru sallayarak."Andur'Blough Inninness'e giden yolu hatırladığıma inanıyorum." Andur'Blough Inninness, diye aklından tekrarladı Pony. "Bu-lut Ormanı", Touel'alfar'm, ince, kanatlı Corona elflerinin yuvasıolan Caer'alfar'ın bulunduğu yer. Elbryan ona o büyülü yer hak-kında pek çok hikaye anlatmıştı, ama oraya gitme yakarılarınıhep, hayal kırıklığı içinde yolu hatırlamadığını, elflerin kendisin-den, Gecekuşu adını verdikleri kişiden, yuvalarında eğittikleri ko-rucudan bile sakladıklarını söyleyerek yanıtlamıştı. Eğer şimdihaklıysa, eğer gerçekten de elf yuvasına giden yolu bulabilecek-se, goblin ikilisinin önemsizliği hakkında sözleri aniden daha ik-na edici gelmeye başlamıştı. "Sabah yola çıkarız," diye yanıtladı Elbryan, kadının hevesliifadesini. "Şafaktan önce." "Senfoni yüklenmiş, bekliyor olacak," diye yanıt verdi Pony,mavi gözleri heyecanla ışıldayarak. Elbryan onun elini tuttu ve paylaştıkları çadıra götürdü. "Bö-cekleri kovmak için bir büyün var mı?" diye sordu aniderl. iblis Ruhu

73

Pony bir süre düşündü. "Bir ateş topu kısa süre rahat verme-lerini sağlayabilir," diye yanıt verdi. Elbryan doğuya, hâlâ yanmakta olan, tamamen yok olmayavüz tutmuş ağaç kümesine baktı, sonra yüzünü buruşturarak ba-sını iki yana salladı. Birkaç bin sineğin vereceği rahatsızlığı tercihederdi. Gecenin kalanında onları başka goblin rahatsız etmedi, ne deBatakdiyar'ı batı sınırından terk ettikleri ikinci gün. Zemin katıla-şır katılaşmaz ikisi birden Senfoni'ye bindiler ve Elbryan atı hızlıbir tempoda koşturdu. Turkuaz sayesinde telepatiyle iletişim ku-ran korucu Senfoni'nin hızlı koşmak istediğini, hızlı koşmak içindoğduğunu anladı. Ve bu yüzden hızla ilerlediler, ancak geceninen karanlık saatlerinde, kısa saatler için kamp kurdular ve Elbr-yan'ın ısrarı üzerine goblinlerden, powrielerden ve başka oyala-yıcı şeylerden kaçındılar. Andur'Blough Inninness'e giden gizliyol düşüncelerinde berrakken, adamın artık tek bir amacı vardıve Pony elfleri süren mücadelelerine dahil etme amacının bilgeli-ğine itiraz etmedi. Kadın için bir avantajı daha vardı. Elbryan'm korucu eğitimialdığı günler hakkında anlattığı onca büyüleyici hikayeden sonra,elf ormanını görmeyi gerçekten istiyordu. Savaşa verdikleri arayı bir başka amaç için de kullandı. "Yeni

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 39: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kariyerine başlamaya hazır mısın?" diye sordu parlak bir sabah,Elbryan fazla uyudukları, şafaktan önce yola çıkmış olmaları ge-rektiği hakkında homurdanarak kampı toplarken.Korucu merakla başını yana eğdi. Pony mücevher kesesini kaldırdı ve Elbryan'ın yüz ifadesi ek-şiyince kararlılıkla salladı onu. "Güçlerini gördün," diye itiraz etti. "Ben savaşçıyım, sihirbaz değil," diye yanıt verdi Elbryan."Hele keşiş, hiç!""Peki, ben savaşçı değil miyim?" diye sordu Pony kurnazca.

T*

R. A. Salvatore

"Seni kaç sefer yere serdim?" Elbryan gülmekten kendini alamadı. Dundalis'teld küçüklük-lerinde, goblinler gelmeden önce, o ve Pony defalarca güreşmiş-lerdi ve hep Pony muzaffer çıkmıştı. Bir seferinde, Elbryan saçla-rından yakaladığı zaman kız yüzüne bir yumruk atarak bayıltmış-tı oğlanı. Anılar, hatta bayıltıldığı zaman Elbryan'ın en parlak anı-larıydı, çünkü sonra karanlık zamanlar gelmişti, ilk goblin istilasıve o ve Pony senelerce ayrı düşmüşler, her biri diğerinin öldüğü-nü düşünmüştü. Şimdi o Gecekuşu'ydu, dünyanın en iyi savaşçılarından biri vekadın bir büyü kullanıcısıydı, belki de dünyanın en güçlü büyükullanıcısı olan Avelyn Desbris tarafından kutsal mücevherlerinkullanımında eğitilmiş bir sihirbaz. "Onları öğrenmelisin," diye ısrar etti Pony. "En azından biraz-cık." "Sen kendi başına iyi iş çıkarıyor gibisin," diye yanıt verdiElbryan meydan okurcasına, ama aslında içten içe güçlü mücev-herleri kullanma fikri biraz ilgisini çekmişti. "Taşların bazıları ben-de kalırsa bir savaşçı ekibi olarak zayıflamaz mıyız?" "Duruma bağlı," diye yanıt verdi Pony. "Sen yaralanırsan, benyaralarını onarmak için ruh taşını kullanabilirim, ama ya ben ya-ralanırsam? Beni kim iyileştirecek? Yoksa bir ağaca yaslanıp ölme-me izin mi vereceksin?" Bu düşüncenin yarattığı imge neredeyse Elbryan'ın dizlerininbağını çözecekti. Onun ya da Pony'nin bu olasılığı daha önce dü-şünmüş olmamasına inanamıyordu... en azından bu konuda her-hangi bir şey yapacak kadar düşünmüş olmamalarına. Tüm itiraz-ları yok olmuştu, "Yola çıkmalıyız," dedi. Pony beklediği gibi iti-raz edecek olduğunda elini kaldırdı. "Ama her yemekte ve hermolada ders alacağım, özellikle de ruh taşı konusunda," diyeaçıkladı. "Yani uyanık geçen tüm saatlerimiz yolculuk etmek ve iblis Ruhu

75

öğrenmekle dolu olacak." Pony bir süre bunu düşündü ve başını sallayarak onayladı.Sonra, aniden özlem dolan bir gülümsemeyle Elbryan'a bir adımyaklaştı, parmağını gömleğinin yakasına taktı ve şehvetli dudak-larını büzdü. "Uyanık geçen her an mı?" diye sordu cilveyle. Elbryan yanıt verecek nefesi bulamadı. Bu kadında en sevdi-ği şey buydu; hep dengesini bozabilme yeteneği, onu şaşırtma,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 40: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

en basit cümlelerle, ince imalarla dolu hareketlerle aklını çelmeyeteneği. Ne zaman ayaklarını sıkı sıkı yere bastığını düşünse,Pony ona yerin Batakdiyar'm kayan kum tabakaları gibi kararsızolduğunu hatırlatmanın bir yolunu buluyordu. Yola çıkmakta geç kalmışlardı, korucu biliyordu ve aynı za-manda şimdilik hiçbir yere gitmeyeceklerini de biliyordu. Onları en çok etkileyen dağların saf ihtişamıydı... bunu tasviredecek başka kelime yoktu. Elbryan önde, Pony arkada, kayalıkpatikalarda yürüyerek yolu kontrol ettiler, izleri gözlediler. Arka-da yürüyen Pony Senfoni'nin başlığını tutuyordu, ama bu iki in-sanla kurduğu telepatik bağ sayesinde at zaten takip ederdi. NeElbryan, ne Pony konuşuyordu, çünkü burada konuşma gürültü-sü yersiz kaçacaktı, o sesler muhteşem bir şarkıyla yükselmediğisürece. Çevrelerinde büyük dağlar beyaz kar kaplı zirvelerini gökyü-züne dokunmak için uzatıyordu. Bulutlar, bazen tepelerinden,bazen aşağılarından süzülüyordu ve sık sık gri havanın içinde yü-rüyorlardı. Devamlı rüzgar esiyordu, ama bu yalnızca sesleri da-ha da boğmaya yarıyor, bu muhteşem yere mutlak sessizlik, mut-lak dinginlik kazandırıyordu. Böylece yürüdüler ve izlediler vedo ğanın büyük gücü ve ihtişamı karşısında alçakgönüllülük his-settiler.Elbryan doğru yolda olduğunu biliyordu, hedefine yaklaştığı-

76

R. A. Salvatore

nı hissediyordu. Öylesine güçlü, öylesine etkileyici bu yer, An-dur'Blough Inninness hissi veriyordu. Bir kaya çıkıntısının çevresinde patika yukarı, sola ve aşağı,sağa çatallandı. Elbryan sola döndü ve patikaların biraz sonra bir-leşeceğini tahmin ederek Pony'ye sağa gitmesini işaret etti.Pony'nin haykırdığını duyduğunda hâlâ tırmanıyor, hâlâ sola dö-nüyordu. Patikaların arasındaki kaba zeminde koşarak indi, yolu-na çıkan kayaların üzerinden bir dağ kedisinin güveniyle atladı.Touel'alfar arasında geçirdiği senelerde Gecekuşu bu tür araziler-de ne kadar sık koşmuştu! Pony'nin, yanında Senfoni'yle sakin sakin durduğunu görün-ce yavaşladı. Kadının yanma gidip bakışlarını dik bir iniş boyun-ca takip ettiği zaman anladı. Altlarında bir vadi olduğu belliydi, ama vadi kalın bir sis du-varıyla, aralıksız gri bir battaniyeyle gözlerden gizlenmişti. "Bu doğal olamaz," diye mantık yürüttü Pony. "Gördüğümhiçbir buluta benzemiyor." "Andur'Blough Inninness," diye yanıt verdi Elbryan nefes ne-fese ve cümlesini bitirdiği zaman dudaklarının kenarları geniş birgülümsemeyle kalktı. "Bulut Ormanı," diye ekledi Pony, elf sözcüklerinin sıradantercümesini telaffuz ederek. "Her gün, bütün gün üzerinde bir bulut vardır..." diye açıkla-yacak oldu Elbryan."Neşeli bir yer değil," diye sözünü kesti kadın. Elbryan ona yan yan baktı. "Ama öyle," diye yanıt verdi. "Senöyle olmasını istiyorsan."Şimdi merakla dönüp yoldaşına bakma sırası Pony'ye gelmişti. "Açıklamaya başlayamam bile," diye kekeledi Elbryan. "Bura-dan, yukarıdan gri görünüyor, ama altı öyle değil, hiç değil. Bat-taniye yalnızca bir yanılsama, ama aynı zamanda değil de." '

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 41: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis Ruh"

77

"Bu ne anlama geliyor?" Elbryan derin derin içini çekti ve farklı bir açıdan yaklaşmayıdenedi. "Aşağısı gri ve melankolik, ama güzel bir şekilde," dedi."Ama ancak sen istiyorsan. Çünkü güneş altında bir gün geçirmekisteyenler için epey güneş bulunabilir.""Gri battaniye bütün görünüyor," dedi Pony kuşkuyla. "Touel'alfar söz konusu olduğunda görünüş genellikle gerçek-ten uzaktır." Elflerden bahsederken Elbryan'ın sesinde beliren saygıyı ka-çırmak imkansızdı ve onlardan iki tanesiyle tanıştığından, Ponybu saygıyı anlayabiliyordu... ama onlara o kadar da bayılmıyorduve aslında onları biraz kibirli ve duyarsız buluyordu. Yine de,Elbryan'a şimdi bakarken, onun yüzünün sevinçle parladığını farketti, onu şimdiye dek hiç bu kadar büyülenmiş ve neşeli görme-mişti. Ve o büyünün kaynağının tam altlarında olduğunu biliyordu.Bunun üzerine itiraz etmeyi bıraktı, korucunun sözlerine inandı. "Şu âna kadar Caer'alfar'daki günlerimi ne kadar özlediğiminfarkında değildim," dedi Elbryan sessizce. "Ya da Belli'mar Jura-viel'i, hatta o senelerde hayatımı oldukça güçleştiren Tuntun'u nekadar özlediğimi." Tuntun'dan bahsedilince Pony kasvetle başını salladı. Cesurelf kadını Elbryan'ı ve onu iblis dactylin canavarsı yaratımından,magmayla kaplı bir insan ruhundan kurtarmak için Aida'da canı-nı vermişti.Elbryan gülerek kasvetli havayı dağıttı."Ne oldu?" diye sordu Pony."Süt taşları," diye yanıt verdi korucu. Pony ona merakla baktı; korucu ona elflerle geçirdiği günlerhakkında epey şey anlatmıştı, ama süt taşlarından yalnızca lafıgeçtiğinde bahsetmişti. Her gün, her hafta, genç Elbryan sabahla- 78

R. A. Salvatore

rını taşlarla harcamıştı. Süngersi taşlardı, ama daha sert ve dahakatıydılar. Her gün bir bataklığın içine konuluyor, oradaki sıvıyısoğuruyorlardı. Onları çıkarıp bir tekneye taşımak, sonra sıkarakkokulu suyu çıkarmak Elbryan'ın işiydi. Elfler o suyu tatlı, güçlüşaraplarını yapmak için kullanıyorlardı. "Yemeğimin sıcaklığı o taşları ne kadar hızlı sağdığıma bağlıy-dı," diye devam etti Elbryan. "Bir sepet toplayıp tekneye koşar-dım, tekrar tekrar, ta ki benden istendiği kadarını toplayana ka-dar. Bu arada, elfler yemeğimi sıcacık hazırlarlardı." "Ama yeterince hızlı değildin ve soğuk yemek zorunda kalır-dın," diye takıldı Pony. "Başta," diye itiraf etti Elbryan bütün ciddiliğiyle. "Ama kısasüre sonra yemeğim dilimi yakacak kadar çabuk bitirebiliyordumişimi.""Ve böylece pek çok sıcak yemek yedin." Elbryan başını iki yana salladı ve özlemle gülümsedi "Hayır,"diye yanıt verdi. "Çünkü Tuntun hep oradaydı, tuzaklar kuruyor,beni yavaşlatıyordu. Bazen ben daha becerikli oluyordum ve ye-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 42: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

meğimi sıcak yiyordum. Defalarca, ayaklarım görünmez elf iple-rine dolanmış, çalıların içinde oturakaldım. Hem de yemeğimgözlerimin önündeyken, çorbanın dumanının kaybolmasını izle-yerek." Elbryan şimdi özlemle konuşabiliyordu, geçmişi düşündü-ğü zaman, ToueFalfar'ın verdiği zalim derslerin büyük kıymetinibilirken, onları bilgelik olarak hatırlayabiliyordu. O taşlan sıkar-ken kolları ne kadar güçlenmişti! Tuntun'la uğraşırken ruhu nekadar dayanıklı olmuştu. Şimdi hatırlayıp gülebiliyordu, ama budavranışlar onu defalarca elfle neredeyse yumruk yumruğa getir-mişti, hatta bir seferinde elf kadınla dövüşe zorlamıştı onu... fenahalde yenildiği bir dövüşe. Kaba davranışlara, küçük düşmeye veacıya rağmen Elbryan artık Tuntun'un aslında yalnızca onun iyili-ğini istediğini biliyordu. Kadın onun annesi, çocuğu değildi ve o iblis Ruhu

79

manlarda dostu bile değildi. O eğitmeniydi ve yöntemleri nekadar acı verici olursa olsun, etkililiği inkar edilemezdi. Elbryanelf kadını sever olmuştu.Ve artık Tuntun'dan geriye yalnızca anılar kalmıştı."Mather'in kanı," dedi çarpık bir gülümsemeyle."Ne?" "Bana hep böyle derdi," diye açıkladı Elbryan. "Ve başta hepalayla dolu olurdu. Mather'in kanı." "Ama sen ona yeterince doğru bir unvan olduğunu kanıtla-dın," dedi ezgili bir ses sis perdesinin içinden. İkiliden çok dauzak değildi. Elbryan o sesi tanıyordu; Pony de öyle. "Belli'mar!" diye ses-lendiler ikisi birden. Belli'mar Juraviel o çağrıya yanıt vererek sis battaniyesininiçinden çıktı, ince kanatları dağ yamacındaki dik inişte yolunubulmasına yardım etti. Elfin büyük güzelliği, altın saçları, altıngözleri, köşeli hatları ve kıvrak bedeni iki insanın durup bakma-larına sebep oldu ve bu yerin ihtişamına katkıda bulundu. Elbr-yan ve Pony JuraviePin kısa, sıçrayan adımlarıyla, neredeyse say-dam kanatlarının çırpışıyla müzik duyduklarını sandılar. Elfin ha-reketleri bir ahenk, mükemmel denge dansıydı, Doğa'nm kendi-sine bir övgü gibi. "Dostlarım," diye selamladı elf onları sıcak bir tavırla, ama se-sinde aynı zamanda Elbryan'a yabancı gelen bir tını vardı. Juravi-el Aida yolculuğuna onlarla birlikte, elf ırkının tek temsilcisi ola-rak başlamıştı, ama bir grup perişan durumdaki mülteciye yolgöstermek için yolculuktan vazgeçmişti. Elbryan yanına gidip elfle el sıkıştı, ama korucunun gülümse-mesi yüzünde kalmadı. Juraviel'e dostunun yazgısını anlatmasıgerekecekti, çünkü elfler Tuntun'un grubu takip ettiğini bilmiyor-du. Korucu dönüp yoldaşına baktı, yüz ifadesi rahatsızlığını 8o

R. A. Salvatore

Pony'ye anlattı. "İblis dactylin altedildiğini biliyor musun?" diye sordu Pony,konuyu açmak için. Juraviel başını salladı. "Yine de dünya hâlâ tehlikeli bir yer,"diye yanıt verdi. "Dactyl altedildi, ama şeytanın mirası yaşıyor, si-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 43: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

zin insan ırkınızın medeni topraklarını kasıp kavuran bir canavarordusu şeklinde yaşıyor." "Belki bu karanlık konulardan aşağıda, vadide bahsetmeliyiz,"diye araya girdi Elbryan. "Caer'alfar'ın güzel dallarının altındaumut daima vardır." Yamaçtan aşağı yürüyecek oldu, ama Juravi-el elini uzatıp onu durdurdu. Elfin aniden sertleşen ifadesi bu ko-nuda tartışma kabul etmeyeceğini gösteriyordu."Burada konuşacağız," dedi elf sessizce. Elbryan dimdik durdu ve bir süre dostunu inceleyerek beklen-medik bildirinin arkasındaki duygulan çözmeye çalıştı. Orada acıve biraz da öfke gördü, ama daha fazlasını değil. Tüm diğer elf-ler gibi, Juraviel'in gözleri de o tuhaf ve çelişkili masumluk ve bil-gelik, gençlik ve ihtiyarlık karışımını taşıyordu. Juraviel açık açıksunmadığı sürece Elbryan daha fazlasını öğrenemeyecekti. "Güneye dönerken pek çok goblin, powrie, hatta dev öldür-dük," dedi korucu. "Ama yine de sürülerine karşı pek az ilerlemekaydetmişiz gibi görünüyor." "Dactylin altedilmesi önemsiz bir olay değildi," dedi Juraviel,gülümsemesi geri dönerek. "Üç ırkı birbirine bağlayan Bestesbul-zibar'dı. Düşmanlarımız... düşmanlarınız artık o kadar örgütlü de-ğil ve insanlar kadar birbirleriyle de savaşıyor." Elf düşmanları tamamen Elbryan'ın halkına ait saydıktan son-ra Elbryan cümlenin kalanını duymamıştı bile. O zaman Touel'al-far'm savaştan çıktığını fark etti ve bu dünyanın tahammül ede-meyeceği bir şeydi."Ya eşlik ettiğin mülteciler?" diye sordu Pony.

iblis R^u

"Onları güven içinde Andur'Blough Inninness'e götürdüm,"^ive yanıt verdi Juraviel. "Ama karşımıza iblis dactylin kendisi çık- Leydi Dasslerond şahsen elf yuvasından çıkıp yanımda dur-masa canlı kurtulamayacağımız bir karşılaşma. Güven içinde aştıkve kuşatılmış halk güven içinde güney topraklarına, ırktaşlarınınvanına gönderildi." Juraviel bitirirken aklına gelen düşünceylegülmeyi başardı. "Gerçi yeni anılarının çoğundan yoksun döndü-ler güneye." Elbryan, elflerin kendi üzerinde uyguladıkları, yolları unuttur-mak gibi bazı büyülerini yapmış olabileceklerini anlayarak başınısalladı. Leydi Dasslerond ne pahasına olursa olsun vadinin yerinicrizli tutmak istiyordu. Belki de Juraviel'in onun burada belirmesi-ne kızmasının sebebi buydu; belki geri dönerek, bir elf kuralınıihlal etmişti. "Bugünlerde ne kadar güvende olunabiliyorsa o kadar güveniçinde," diye yorum yaptı Pony. "Kesinlikle," dedi elf. "Ama şimdi öncekine göre daha fazlagüven içinde. Elbryan ve Jilseponie'nin çabalan, atadam Yelebek-çi ve Avelyn Desbris'in fedakarlıkları sayesinde." Durdu, derin birnefes aldı, sonra Elbryan'ın gözlerine baktı. "Ve Caer'alfar'danTuntun'un fedakarlığı," diye bitirdi."Biliyor muydun?" diye sordu korucu. Juraviel başını salladı. Yüzü ciddiydi. "Sayımız çok değil. Hal-kımız ve topluluğumuz siz insanların anlamaya bile başlayamaya-cağı pek çok şekilde bağlıdır. Tuntun'un ölümünü Tuntun fark et-tiğinde öğrendik. Umarım cesurca ölmüştür." "ikimizi de kurtararak," dedi Elbryan çabucak. "Ve amacımızı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 44: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kurtararak. Tuntun olmasaydı Pony ve ben dactylin inine ulaşa-madan ölürdük." Juraviel başını salladı. Yanıt onu tatmin etmiş gibiydi. Güzelhatlarını büyük bir huzur kapladı. "O zaman Tuntun sonsuza dek 82

R. A. Salvatore

şarkılarda yaşayacak," dedi. Elbryan bu duyguyu onaylayarak başını salladı, sonra gözleri-ni kapatü ve elflerin vadide bir açıklıkta toplandıklarını, yıldızlıbir gökyüzü altında Tuntun'un şarkısını söylediklerini hayal etti. "Bana ölümü hakkındaki detayları anlatmalısın," dedi Juraviel."Ama daha sonra," diye ekledi çabucak, Elbryan başlayamadanelini kaldırarak. "Korkarım şimdilik iş daha önemli. Buraya nedengeldiniz?" Sorunun açıklığı, neredeyse suçlayıcı tınısı Elbryan'ın ayakla-rının yere basmasına sebep oldu. Neden mi gelmişti? Bir kez yo-lu hatırlayınca, neden gelmeyecekti ki? Andur'Blough Inninness'e,bildiği tek yuva kabul ettiği yere hoş karşılanmayacağı fikri Elbr-yan'ın aklına hiç gelmemişti. "Burası senin yerin değil, Gecekuşu," diye açıkladı juraviel,dostça, hatta duygudaşlıkla konuşmaya çalışarak, ama telaffuz et-tiği sözcükler bile Elbryan'ı yaralıyordu. "Hem de Leydi Dassle-rond'un izni olmadan buraya onu getiriyorsun..." "İzin mi?" diye sordu korucu. "Paylaştığımız onca şeyden son-ra mı? Halkına verdiğim onca şeyden sonra mı?""Asıl biz sana verdik," diye hemen düzeltti Juraviel. Elbryan durdu ve düşündü. Gerçekten de Touel'alfar ona çokşey vermişti, bir çocukken onu yetiştirmiş, onu bir korucu olarakeğitmişlerdi. Ama cömertlik karşılıklıydı, genç korucu şimdi, ilişki-lerini Juraviel'in tavandaki ciddiyetle düşünürken fark ediyordu.Elfler ona çok şey vermişti, bu kadarı doğruydu, ama o da karşılı-ğında onlara hayatta seçeceği yolu vermişti. "Neden bana böyledavranıyorsun?" diye sordu açık açık. "Dost olduğumuzu sanıyor-dum. Tuntun benim için, görevim için canını verdi. O görevin ba-şarısı insanlar kadar Touel'alfar için de faydalı olmadı mı?"Juraviel'in sert hatlarıyla abartılmış sert ifadesi biraz yumuşadı."Fırtına'yı kullanıyorum," diye devam etti Elbryan, parlak kılı-

iblis R"hu

83

eiflerin gizli gümüşsüsünden dövülmüş silahı çekerek. "Ve Şa-? kanadı'nı," diye ekledi, yayı omzundan çekerek. Şahinkanadıv- raeğreltiden, elflerin yetiştirdiği ve topraktan gümüşsü emen1 itkiden yapılmıştı. "İkisi de Touel'alfar silahı," diye devam ettikorucu. "Bu yayı benim için senin baban yaptı, insan dostu ve oğ-lunun öğrencisi için. Ve Fırtına'yı kendim hak ettim, amcam Mat-her'ın hayaletine başarıyla meydan okuduğum için..." Juraviel söylevi kesmek için elini kaldırdı. "Yeter," diye yalvar-dı. "Sözcüklerin benim açımdan doğru. Hepsi. Ama şu anın de-taylarını değiştirmiyor. Neden geldin, dostum, çağrılmadan, gizlikalması gereken bu yere neden geldin?" "Bu büyük karanlık zamanında halkının benimkine yardımedip etmeyeceğini öğrenmek için geldim," diye yanıt verdi Elbr-yan.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 45: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Belli'mar Juraviel'in yüzünü büyük bir hüzün kapladı. "Acıçektik," diye açıkladı. "İnsanlar da öyle," diye yanıt verdi Elbryan. "Touel'alfar'dançok daha fazla insan öldü. Andur'Blough Inninness'in bütün cif-lerinden daha fazla insan öldü!" "Halkımdan çok kayıp verilmedi," diye itiraf etti Juraviel."Ama ölüm acı çekmenin yalnızca bir şeklidir. İblis dactyl vadimi-ze geldi. Gerçekten de, mültecileri kurtarma görevimde üzerimegeldiğinde pis şeytanın karşısına Leydi Dasslerond'un dikilmesigerekti. İblis uzaklaştırıldı, ama Bestesbulzibar, adına lanet olsun,topraklarımıza bir yara bıraktı, asla iyileşmeyecek, tüm çabaları-mıza rağmen yayılmaya devam eden bir yara." Elbryan Pony'ye baktı. Kadının yüzünde ciddi bir ifade vardı.Bunun ne anlama geldiğini açıklaması gerekmiyordu. "Tüm dünyada bizim için Andur'Blough Inninness'ten başkayer yoktur," diye devam etti Juraviel kasvetle. "Ve çürüme başla-dı. Zamanımız geçecek, dostum ve Touel'alfar bu dünyadan gö- 8«

R. A. Salvatore

çecek, çoğu için bir çocuk masalı, bizi iyi tanıyan, Gecekuşu gi-bilerinin torunları için bir anı olacak." "Her zaman umut vardır," diye yanıt verdi Elbryan, boğazın-daki yumrunun üzerinden. "Her zaman bir yolu vardır." "Ve biz de bir yolunu arayacağız," diye onayladı Juraviel."ama şimdilik sınırlarımız n'Touel'alfar olan herkese kapalı. Bençıkıp size gelmeseydim, yuvamızı perdeleyen o sise inmiş olsay-dınız, sizi boğacak, dağ yamacına ölü bırakacaktı." Pony şaşkın şaşkın inledi. "Bu olamaz," dedi. "Gecekuşu'nuöldürmezdiniz." Ama Elbryan aynı fikirde değildi. Touel'alfar insanlarınkindenfarklı kurallarla yaşardı, pek az insanın anlayabildiği kurallarla.Onlar için, kendi ırklarından olan herhangi biri, hatta korucu ola-rak eğitilmek üzere seçilmiş birkaç kişi bile aşağı sayılırdı. To-uel'alfar dünyadaki en harika müttefikler olabilirdi, bir dostu kur-,tarmak için ölümüne savaşabilir, merhametleri uğruna, tıpkı Jura-viel'in mülteciler konusunda yaptığı gibi her şeyi riske atabilirler-di. Ama tehdit edildikleri zaman elfler asla eğilmezdi ve bu tehli-keli zamanlarda yabancıları topraklarından uzak tutmak için böy-lesine ölümcül bir tuzak kurduklarını öğrenmek Elbryan'ı hiç şa-şırtmamıştı. "Ben n 'Touel'alfar mıyım?" diye sordu korucu cesaretle, Jura-viel'in gözlerine bakarak. Orada acı gördü, elf dostunun içindederin bir hayal kırıklığı. "Fark etmez," dedi Juraviel gönülsüzce. "Sis yalnızca fizikselşekli ayırt eder. Onun için sen insansın, daha fazlası değil. Onuniçin sen kesinlikle n'Touel'alfarsın." Elbryan bu konuda ısrar etmek, dostunun ne hissettiğini işit-

mek istiyordu. Bunun zamanı olmadığına karar verdi. "Gelmek vePony'yi getirmek için izin istememin bir yolu olsaydı, yapardım,"dedi içtenlikle. "Yolu hatırladım ve bu yüzden geldim. O kadar." iblis Buhu

85

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 46: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Turaviel tatmin olarak başını salladı, sonra aniden, sıcak bir??Kimseme belirdi yüzünde. "Ve geldiğin için memnunum," dedişeyle. "Seni bir kez daha görmek güzel, senin... ve senin," di- ekledi Pony'ye bakarak, "Aida'daki sınavlarınızdan canlı çıktı-ğınızı bilmek güzel.""Avelyn ve Yelebekçi'yi biliyor musun?" Juraviel başını salladı. "Bilgi toplamak için yollarımız var," de-di "İki aşın meraklı insanın Andur'Blough Inninness'in korunansınırlarına yaklaştığını böyle öğrendik. Tüm raporlar göre iki şe-kil Gecekuşu ve Pony, harap Barbacan'dan çıkmıştı." "Ne yazık ki Avelyn çıkamadı," dedi Elbryan hüzünle. "Yele-bekçi de." "İyi adamdı Avelyn Desbris," diye onayladı Juraviel. "Ve Yele-bekçi'nin vefatına bütün orman yas tutacak. Şarkısı nazik, ruhuvahşiydi. Sık sık oturup gaydasını dinlerdim, ormana çok yakışanbir ezgiydi." Bu fikirle hem Elbryan, hem Pony başlarını salladılar. Dunda-lis'te çocukken, daha iyi ve daha masum zamanlarda, bazen Ye-lebekçi'nin gaydasının ezgilerinin süzüldüğünü duyarlardı, ama ozamanlarda gaydacının kim olduğu hakkında en ufak fikirleriyoktu. İki Ormandiyar kasabasının, Dundalis ve Yaban Çayın'nın(o zamanlarda Dünyanın Sonu daha yoktu) halkları meçhul gay-dacıya Orman Hayaleti derler ve ondan korkmazlardı, çünkü böy-lesine büyüleyici bir müzik yapan hiçbir varlığın onlara karşı teh-dit olamayacağını anlarlardı. "Ama bu konu yeter," dedi Juraviel aniden, sırtındaki küçükçantayı çekerek. "Yiyecek getirdim... iyi yiyecek! Ve Questelni'Touel." "Batak," diye tercüme etti Elbryan, çünkü Questel ni'Touel süttaşlarından süzülen suyla yapılan elf şarabıydı. Bazen batak adıaltında gizli kanallardan insanlara satılırdı, şarabın ismi hem sıvı- 86 R. A. Salvaıorenm geldiği bataklığa, hem de insanların zihni üzerindeki etkisineatıfta bulunan bir elf şakasıydı. "Gidip kamp kuralım," dedi Juraviel. "Bu rüzgardan uzağa,yaklaşan gecenin soğuğuna karşı korunaklı bir yere. Sonra yemekyeriz ve daha rahat konuşuruz." İki dost hemen onayladı ve ikisi de önceki heyecanlarının yal-nızca büyülü vadiyi aramalarından kaynaklandığını anladılar. An*jdur'Blough Inninness meselesi kararlaştırıldıktan sonra, ikisi de;gevşeyebilirdi, çünkü elf yuvası bu kadar yakınken ikisi de gob-linlerden ya da powrielerden, hatta devlerin yaratacağı sorunlar-dan korkmuyorlardı. Yemek yemeye oturduklarında Elbryan ve Pony Juraviel'in ge-tirdiği yiyeceğin kalitesini hiç de abartmadığını gördüler: tombul,tatlı, Caer'alfar'm nazik dallan altında şişmanlamış meyveler, bi-jrazcık Questel ni'Touel ile tatlandırılmış ekmek. Juraviel yanındafazla yiyecek getirmemişti, ama son derece tatmin ediciydi ve biMkin yolcuların aylardır yedikleri en iyi yemekti gerçekten de. Şarabın da karşılaşmalarındaki rahatsızlığı gidermekte yardımıoldu, Elbryan, Pony ve elfin devam eden savaşın tehlikelerini birsüreliğine bir kenara bırakmalarına, oturup gevşemelerine, dün*|yanın goblinler, powrieler ve devlerle dolu olduğunu unutmaları-na izin verdi. Eskilerden, Elbryan'ın elf vadisindeki eğitiminden,Pony'nin Palmaris'teki yaşamından, Ayı-Honce Kralı'nın ordusun-da görev yaptığı zamanlardan bahsettiler. Gevezeliklerini tasasıztuttular, daha çok eğlendirici anıları anlattılar ve Juraviel'in hika-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 47: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yelerinin çoğu Tuntun'la ilgiliydi. "Evet, onun için planladığım şarkı için epey materyal bulaca-ğım," dedi elf sessizce. "Kışkırtıcı bir savaş şarkısı mı?" diye sordu Elbryan. "Yoksa na-zik ruhu için bir şarkı mı?"Tuntun'un nazik bir ruh olarak tarif edilmesi Juraviel'in bir.

iblis Huhu

87

hkaha patlatmasına sebep oldu. "Ah, Tuntun!" diye haykırdıA amatik bir tavırla, ayağa fırlayıp kollarını gökyüzüne açarak vedoğaçlama bir şarkıya başladı:Ah, nazik elf, ne şiirler yazdın senKendini tasvir etmek için?Gecekuşu 'nun bekleyen kulaklarına hangisözlerfışkırdı dudaklarından?Ama kafasını tekneye soktuğun için,kuşkuluydu işittiği! Bunu duyan Pony kahkahalarla ulumaya başladı, ama Elbryanpis pis dostuna baktı."Seni rahatsız eden nedir, dostum?" diye sordu Juraviel. "Doğru hatırlıyorsam kafamı tekneye sokan Tuntun değil Bel-li'mar Juraviel'di," diye yanıt verdi korucu sertçe. Elf omuzlarını silkti ve gülümsedi. "Korkarım yeni bir şarkıyazmam gerekecek," dedi sakin sakin. Elbryan yüzündeki ciddiyeti koruyamadı ve o da kahkahalaraboğuldu. Batak destekli neşeleri dakikalarca sürdü, sonunda sessiz kı-kırdamalarla ve gülüşlerle soldu. Ardından basit, düşünceli sessiz-lik geldi. Üçü oturuyor, hiçbiri ilk konuşan olmak için bir şeyyapmıyordu. Sonunda Juraviel gidip küçük ateşin başında, Elbryan'in karşı-sında kendini yere attı. "Gündeydoğuya gitmelisiniz," dedi. "Dun-dalis ile Palmaris arasında kalan kasabalara. En çok orada ihtiyaçvar size, en çok orada faydanız dokunur.""Savaş hattı orası mı?" diye sordu Pony. "Savaş hatlarından biri," diye yanıt verdi Juraviel. "Çok dahadoğuda, kıyı boyunca ve yukarıdaki kuzeyde, soğuk Alpinador R. A. Salvatoretopraklarında, kudretli Andacanavar'ın korucu olarak elflerin bah-şettiği bayrağı taşıdığı yerde daha büyük çatışmalar var. Ama kor-karım Elbryan ve Pony oradaki büyük savaşlarda ancak küçükroller oynayabilir, ama yakındaki bölgelerde siz ikiniz durumu in-sanlar lehine çevirebilirsiniz." "Andur'Blough Inninness sınırlarına yakın bölgelerde," dediElbryan kurnazca, elfin amaçlarından kuşkulanarak. "Biz goblin ve powrie saldırılarından korkmuyoruz," diye ya-nıt verdi Juraviel çabucak. "Sınırlarımız o düşmanlara karşı güven-li. Daha derin kötülük, iblis dactylin lekesi..." Durdu, sesi solupgitti, karanlık düşüncelerin havada asılı kalmasına izin verdi. "Ama siz ikiniz o kasabalara gitmelisiniz," dedi sonunda. "Oinsanlar için, Dundalis, Yaban Çayırı ve Dünyanın Sonu halklarıiçin yaptıklarınızı yapın, ki bölgenin tamamı kısa süre sonra iblisdactylin mirasından temizlensin." Elbryan Pony'ye baktı, sonra ikisi birden elfe başlarını salladı-lar. Elbryan ufak tefek dostunu dikkatle inceledi, bütün bunların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 48: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ne kadar önemli olduğuna ilişkin ipucu aradı. Juraviel'i iyi tanı-yordu ve pek çok şeyin elfin söylediği gibi taşa yazılmış olmadı-ğını hissediyordu. "Siz ikiniz resmi olarak evlendiniz mi?" diye sordu Juraviel ani-den, Elbryan'ı hazırlıksız yakalayarak. Pony ve Elbryan bakıştılar. "Yüreklerimizde," diye açıkladı ko-rucu. "Ne zaman, ne fırsat oldu," dedi Pony ve sonra derin derin iççekerek ekledi, "Avelyn'den töreni yapmasını istemeliydik. Böylebir iş için ondan uygunu olabilir miydi?" "Yüreklerinizde evliyseniz, o zaman evlisinizdir," diye kararverdi Juraviel. "Ama bir tören olmalı, açık açık dosta ve kandaşayapılan resmi bir bildiri. Bu yasal bir zorunluluktan fazlasıdır, birkutlamadan fazlasıdır. Açık açık yapılmış bir sadakat, ölümsüz aşk iblis R"hu

89

hldirisidir, tüm dünyaya, bu geçici bedenden daha yüksek bir basit şehvetten daha derin bir aşk olduğunun ilanıdır."şey >"Bir gün," diye söz verdi Elbryan Pony'ye, sevebileceğine'nandığı tek kadına bakarak ve Juraviel'in söylediği her sözcüğüanlayarak. "İki tören!" diye karar verdi Juraviel. "Biri insan dostlarınıziçin, diğeri Touel'alfar için." "TouePalfar'ın neden umrunda olsun ki?" dedi Elbryan, sesin-de bir öfke tınısıyla. Bu iki arkadaşını da şaşırttı."Neden olmasın ki?" diye yanıt verdi Juraviel. "Çünkü Touel'alfar yalnızca TouePalfar'ın işleriyle ilgilenir,"diye mantık yürüttü Elbryan. Juraviel itiraz edecek oldu, ama bunun onu götüreceği tuzağıgördü ve kahkaha atmakla yetindi."Senin umurunda," dedi Elbryan. "Elbette," diye kabul etti Juraviel. "Ve Elbryan ile Jilseponie Ai-da yolculuğundan canlı döndüğü ve birbirlerini bulduğu için hemben, hem Caer'alfar'ın tüm elfleri memnun. Bizim için, sizin aşkı-nız karanlık bir dünyada parlayan ışık gibi.""Ben de işte böyle anladım," dedi Elbryan."Neyi anladın?" diye sordu Juraviel ve Pony birlikte. "Benim... bizim," diye düzeltti, Pony'yi de dahil ederek, "n'To-uel'alfar olmadığımızı. Belli'mar Juraviel'in gözlerinde değil." Elf derin derin, abartılı bir tavırla içini çekti. "İtiraf ediyorum,"dedi. "Teslim oluyorum.""Ve bir şeyi daha anladım," dedi Elbryan, ağzı kulaklarında. "Peki o ne?" diye sordu Juraviel, sahte kayıtsızlık dolu bir ses-le. "Bilge Gecekuşu başka neler biliyor?" "Biz güneydoğuya giderken Belli'mar Juraviel'in bize eşlikedeceğini," diye yanıt verdi Elbryan.Juraviel'in gözleri iri iri açıldı. "Bunu hiç düşünmemiştim!"

90

R. A. Salvatore

"O zaman düşün," dedi Elbryan, "çünkü ilk ışıklarla üçümüz i

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 49: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

birden yola çıkıyoruz." Sonra ateşten geriye yuvarlanarak şiltesi-ne büzüldü. "Artık uyumalıyız," dedi Pony'ye. "Ve dostumuz va-disine geri dönüp Leydi Dasslerond'a bir süre buralarda olmaya-cağını haber vermeli." Şarap ve yolculuktan bitkin düşmüş, yemekle tatmin olmuşPony battaniyelerine sığınmaya dünden razıydı. Juraviel tek söz söylemedi ve bir süre kıpırdamadı. ÖnündeElbryan ve Pony derin, tatmin dolu bir uykunun düzenliliğiyle ne-fes alıyorlardı ve arkasında Senfoni sessiz gecenin içinde sessizcekişniyordu. Sonra elf gitti, sessizce karanlığa karıştı, düşünceleriçinde, leydisine koştu. Ne kadar sessiz olsa da ayrılışı, uykusu rahatsız edici düşlerledolan Pony'yi uyandırdı. Üzerinde Elbryan'ın güçlü kolunun ağır-lığını hissetti, kendisininkine yaslanmış bedeninin sıcaklığını his-setti. O kolların arasındayken tüm dünya sıcak ve mutlu bir yerolmalıydı.Ama değildi. Uzun süre uyanık kaldı ve sonra, sinirliliğini hissetmiş gibiElbryan da uyandı. "Seni rahatsız eden ne?" diye sordu yumuşak sesle, daha ya-kına sokulup kadının ensesini öperek. Pony katılaştı ve korucu bunu hissetti. Geriledi ve doğrulupoturdu ve Pony yıldızlı gökyüzünün önünde onun karanlık silu-etini görebiliyordu. "Yalnızca rahatlatmak istedim," diye özür di-ledi."Biliyorum," diye yanıt verdi kadın."O zaman neden kızdın?" diye sordu. Pony bir süre bunu düşündü. "Kızgın değilim," diye karar ver-di. "Yalnızca korkuyorum."Şimdi durup düşünme sırası korucuya gelmişti. Pony'nin ya-

iblis Ruhu

9i

nda uzandı, sırtüstü yattı ve yıldızlara baktı. Pony'nin korktuğu- hiç görmemişti (en azından evlerinin yağmalandığı günden buvana) ve kadının korkularının powrie ya da devler, hatta iblisdactylden kaynaklanmadığından emindi. Ona dokunduğu zaman-ki gerginliğini düşündü. Ona kızgın değildi, biliyordu, ama..."Juraviel evilikten bahsettiği zaman sessiz kaldın," dedi. "Senin söylemediğin pek az şey kalmıştı," diye yanıt verdiPony, dönüp Elbryan'la yüzleşerek. "Yüreklerimiz ve aklımızdaki-ler aynı.""Ama?"Kadının yüzü bulutlandı. "Hamile kalmaktan korkuyorsun," diye tahmin yürüttü Elbr-yan ve Pony'nin yüzü şaşkın bir ifadeye büründü."Nasıl anladın?" "Yüreklerimizdekilerin aynı olduğunu söyledin," diye yanıtverdi korucu hafifçe gülerek. Pony içini çekti ve kolunu Elbryan'ın göğsüne dolayarak yu-muşakça yanağından öptü. "Biz birlikteyken, tüm dünya harikay-mış gibi hissediyorum," dedi. "Dundalis'teki kaybı, Avelyn, Yele-bekçi ve Tuntun'un kaybını unutuyorum. Dünya o kadar korkunçve karanlık görünmüyor ve tüm canavarlar kaçıyor." "Ama şimdi, burada hamile kalırsan," dedi Elbryan, "o cana-varlar yine çok gerçek olur." "Bir görevimiz var," dedi Pony. "Touel'alfar'ın sana, Avelyn'in

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 50: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bana verdiği yeteneklerle, insanlar için izleyiciden fazlası olmalı-yız. Hamile kalırsam nasıl savaşmaya devam edebilirim? Hem,böyle zamanlarda çocuğumuz nasıl bir hayat yaşar?" "Sen yanımda olmazsan ben nasıl savaşabilirim?" diye sorduElbryan, parmakuçlarını kadının yüzünde dolaştırarak."Seni reddetmek istemiyorum," dedi Pony. "Asla.""O zaman sormayacağım," diye yanıt verdi Elbryan içtenlikle.

92 R. A. Salvatore"Ama her ay, hamile kalma olasılığının düşük olduğu zamanlarolduğunu söylemiştin." "Olasılığı düşük mü?" diye yankıladı Pony kuşkuyla. "Ne ka-dar olasılık kabul edilebilir?" Elbryan biraz düşündü. "Hiç," diye karar verdi. "Bedeli çokyüksek. Şimdi, buracıkta bir anlaşma yapacağız. Önce eldeki işibitirelim ve dünya yoluna konduğu zaman, dikkatimizi ihtiyaçla-rımıza ve ailemize çevirelim." Öylesine basitçe, bunun geçici bir şey olduğu, dünyanın ger-çekten de düzene konacağı konusunda öylesine iyimserlikle söy-lemişti ki, Pony'nin endişeli yüzüne bir gülümseme yayıldı. Kadınona daha da yanaştı, Elbryan'a sarıldı, yüreğinin içinde onun an-laşmaya sadık kalacağını, aşk yapmak için doğru zamanı bekle-yeceklerini biliyordu.Gecenin kalanı boyunca ikisi de rahat uyudu. Pony uyandığı zaman Juraviel küçük kampa dönmüştü ve eş-yaları toplanmış, Senfoni'ye yüklenmişti. Güneş doğmuştu, amadoğu göğünde hâlâ alçakta duruyordu. "Yola çıkmış olmalıydık," dedi Pony uykulu uykulu, esneyipgerinerek. "Bu gece uyumanıza izin verdim," diye yanıt verdi Juraviel,"çünkü yakın zamanda bir fırsat daha bulabileceğinizden kuşku-luyum." Pony hâlâ tatmin içinde uyumakta olan Elbryan'a baktı. Artık,diğer zevkler gibi uzun, dinlendirici uykular da nadir olacaktı. Ama yalnızca kısa bir süre, diye hatırlattı kendi kendine karar-lılıkla. J 5GERÇEĞİ ARAMAK Barbacan'ı saran dağlık halka Aziz Saf-Abelle'den tam bin do-kuz yüz kilometre uzaktaydı, o da kuş uçuşuyla. Bir yolcunun biryol bulacak kadar şanslı olduğu yerlerden, yollardan gidilirse me-safe iki bin altı yüz kilometreye daha yakındı, geleneksel bir ker-vanın aşması için on iki hafta gereken bir yol... o da, kervan tah-min edilemeyen sorunlarla karşılaşmaz, dinlenmek için tek günbile durmazsa. Gerçekte, böyle bir yolculuk planlayan bir tüccarüç ayını ayırır, atlarını defalarca yenileyecek kadar altın taşırdı. Vegerçekte, bu tehlikeli zamanlarda, goblin ve powrie güçleri Ayı-Honce'un normalde ehli bölgelerinde bile başıboş dolanırken,hiçbir tüccar, hatta ünlü, seçkin Tekyürek Tugayı'nın askerleri bi-le böyle bir teşebbüste bulunmazdı. Ama Aziz Saf-Abelle'in keşişleri ne tüccar, ne askerdiler veyolculukta epey zaman kazandıracak, onları potansiyel düşman-larının gözlerinden koruyacak büyülere sahiptiler. Ve goblinler yada başka canavarlarca keşfedilecek olurlarsa, o büyüler onlarıgerçekten de zorlu bir kuvvet kılardı. Böyle bir yolculuk yüzyıl-lar önce manastırda planlanmıştı bile. Aziz Saf-Abelle'in keşişleriAyı-Honce'un ilk haritacılarıydı, hatta Ormandiyar'ı, kuzeydeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 51: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Behren'i, güneydeki Alpinador'u ve Yabandiyar'ın batı uzantıları-nı da onlar haritaya dökmüştü. Uzun zaman önce geçmiş o gün-lerde yolculuk defterleri yolculuk rehberlerine dönüştürülmüş, 94 R. A. Salvatoregereken erzak detaylanmış, büyü taşlan ve en kısa yollar öneril-misti. O rehberler sonra düzenli olarak güncellenmiştt ve bu yüz-den Francis Birader'in powrie saldırısının püskürtülmesinden son-raki en büyük işi doğru rehber kitapları bulmak, önerilen erzakrakamlarını yirmi beş kişilik bir gruba uyarlamaktı. Peder Başra-hip Markwart'ın bu yolculuk için belirlediği birader sayısı buydu. İkinci gün, akşam duasından sonra Francis Birader Peder Baş-rahip'e ve diğer üstatlara listelerinin tamamlandığını, rotanın doğ-rulandığını raporladı. Artık tek yapılması gereken erzakları topla-mak (Francis'in Peder Başrahip'i iki saat içinde halledilebileceğikonusunda temin ettiği bir iş) ve yolculuğa çıkacak keşişleri be-lirlemekti. "Ekibe şahsen önderlik edeceğim," dedi Peder Başrahip onla-ra, Francis ve üstatlardan inlemeler çekerek. Yalnızca baştan beribundan kuşkulanan Jojonah Efendi sessiz kalmıştı. Markwart'ınsaplantılı olduğunu anlıyordu Jojonah ve böyle bir durumda, ver-

diği kararlar son derece kusurluydu. "Ama Peder Başrahip," diye itiraz etti diğer üstatlardan biri,"bu hiç görülmemiş bir şey. Siz Aziz Saf-Abelle'in ve tüm Abelli- |can Kilisesi'nin önderisiniz. Böylesine tehlikeli bir yolculukta gü-venliğinizi riske atmanız..." "Kral'ın kendisini göndersek daha az riske girmiş oluruz!" di-ye itiraz etti bir başka üstat. Peder Başrahip Markwart elini kaldırarak adamları susturdu."Bunu enine boyuna düşündüm," diye yanıt verdi. "Benim git-mem en uygunu... kötülüğün en büyük gücüne karşı savaş ver-mek üzere iyiliğin en büyük gücü." "Ama kuşkusuz kendi bedeninizde değil," dedi Jojonah Efen-di. O da aynı konuda epey düşünmüştü. "Ekibin ilerleyişi konu-sundaki araştırmalarınız için uygun bir taşıyıcı olarak Francis Bi-rader'i önerebilir miyim?" iblis R"hu

95

Markwart uzun uzun, dikkatle Jojonah'a baktı. Peder Başra-, . ,:n j,u son derece mantıklı öneri karşısında hazırlıksız yakalan-, gj aç!ktı. Ruh taşı aracılığıyla gerçekleştirilen, iki beden arasın-daki telepatik bağantı sayesinde, fiziksel mesafenin pek az anlamıolurdu. Peder Başrahip yolculuğa çıkabilir ya da manastırın raha-tını terk etmeden şahsen (ruhu ile) ilerleyişini kontrol edebilirdi. "Böyle bir pozisyondan şeref duyardın, değil mi, Francis Bira-der?" diye devam etti Jojonah Efendi. Francis Birader'in gözleri kurnaz üstada hançerler fırlattı. El-bette böyle bir pozisyondan "şeref" falan duymazdı, hem kendi-si hem de Jojonah bunu çok iyi biliyordu. Beden ele geçirmegerçekten de korkunç bir şeydi ve hiç arzu edilecek gibi değildi.Daha da kötüsü, yolculuk için seçilmesi durumunda, FrancisMarkwaıt için sadece bir taşıyıcı olmanın kendi rolünü dikkatedeğer ölçüde önemsizleştireceğini biliyordu. Hem, kendisi oradabile olmayacakken, Markwart bedenini kullanırken ruhu ve irade-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 52: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

si boşluğa fırlatılacakken nasıl önderlik konumuna yerleştirilebi-lirdi? Francis Birader bakışlarını Jojonah Efendi'den Peder Başra-hip'e, sonra hazır bulunan diğer yedi üstada çevirdi. Hepsi bek-lenti içinde onu izliyordu. Böyle bir öneriyi nasıl reddedebilirdi?Öfkeli bakışları Jojonah'a döndü. Genç keşiş sıktığı dişlerin ardın-dan, "Elbette bu herhangi bir biraderin bekleyebileceği ya da ar-zu edebileceği en yüksek şeref," derken gözlerini kırpmadan üs-tada baktı. "Tamam o zaman," dedi muzaffer Jojonah ellerini çırparak.Tek bir hamlede Markwart'ın kervana önderlik etmesini engelle-miş, o aşırı hırslı Francis Birader'i onun yerine koymuştu. JojonahMarkwart'ı herhangi bir tehlikeden korumak istediği için değildi;tam tersine. Yalnızca, yplculuk başarılı geçerse Markwart'ın sebepolacağı kötülükleri engellemek istiyordu. Birden fazla spekülas- 96

R. A. Salvatore

yon kuzeydeki yıkım sahnesine Avelyn Desbris'i yerleştiriyorduve Jojonah Markwart'ın orada keşfedilecek gerçekleri Avelyn'eduyduğu nefrete uyduracak birkaç hesaplı hikayeyle örtmesindenkorkuyordu. Markwart Barbacan'a ulaşan kervanı kontrolü altındatutarsa, o zaman orada neler olduğunu Markwart belirleyecekti. "Ama korkarım o zaman benim çalışmalarım boşa gidecek,"diye ekledi Francis Birader aniden, Peder Başrahip Markwart ko-nuşacak olduğunda.Tüm gözler genç biradere döndü. "Yolculuğu ben planladım," diye açıkladı Francis... doğaçla-ma, diye fark etti Jojonah ve diğer üstatlar. "Seçilecek yolları ve'jher durakta kalması gereken erzakı ben biliyorum. Aynı zaman-da, taşlar konusunda bilgili ve deneyimliyim, rehber kitaplarınönerdiği üç haftalık programa uyacaksak, gerekli bir özellik." "On iki gün," dedi Peder Başrahip, herkesin bakışlarını üzeri-ne çekerek. Francis Birader inanmazlık içinde inledi. "Programı-mız on iki gün," diye açıkladı Peder Başrahip. "Ama..." diye karşılık verecek oldu Francis Birader, ama yaşlıadamın ses tonu tartışmaya pek az yer bırakmıştı, öfkeli bakışla-rıysa hiç. Genç keşiş bilgece sustu. "Ve Jojonah Efendi haklı ve önerisi bilgece bulunup kabuledilmiştir," diye devam etti Markwart. "Bu yüzden ben gitmeye-ceğim, ekibi Francis Birader'in gönüllü gözleri aracılığıyla düzen-li olarak kontrol edeceğim." Jojonah bu bildiriden memnun olmuştu; inatçı Markwart'ındaha fazla direneceğinden korkmuştu. Taşıyıcı olarak Francisönerisinin kabul edilmesine şaşırmamıştı ama. Hırslı birader yaşlıPeder Başrahip'in Aziz Saf-Abelle'de güvendiği birkaç kişiden bi-riydi. Avelyn Desbris mücevherlerle kaçtığından beri adam gittik-çe daha paranoyak oluyordu."Ben şahsen, en azından fiziksel olarak ekibe önderlik etme-

iblis R^hu

97

eöime göre," diye devam etti Markwart, "siz üstatlardan biri?tmeli" Bakışları odada dolaştı, bir an hevesli De'Unnero'ya ta-kıldı, sonra Jojonah'ta karar kıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 53: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Şişman, yaşlı üstat o bakışlara inanmazlık dolu bir ifadeylekarşılık verdi. Kuşkusuz Markwart beni seçmez, diye dua etti.Aziz Saf-Abelle'deki en yaşlı üstatlardan biriydi ve o uzun, zorluvola fiziksel olarak en hazırlıksız olanıydı. Ama Markwart gerilemedi. "Mantıklı seçim Aziz Saf-Abelle'inkıdemli üstadı Jojonah Efendi," dedi yüksek sesle. "Ve yardımcısıolarak bir kıdemli keşiş seçilecek. Ardından Francis Birader gele-cek. Ayrıca arabalarla ve atlarla ilgilenmek üzere yirmiiki kişi da-ha." Markwart ve diğer üstatlar hangi genç ve güçlü biraderlerinyola en çok uygun olduğunu tartışmaya başlarken Jojonah uzunuzun, dikkatle Peder Başrahip'e baktı. Seçim sürecinde Jojonahöneride bulunmadı, izleyerek, düşünerek, adamdan nefret ederekoturmakla yetindi. Markwart onu pratik bir sebepten seçmemişti,biliyordu. Yaşlı adam tarafından Avelyn'le dostluğu ve akıl hoca-lığı için, manastırın toplum içindeki rolünden mücevherlerin ger-çek değeri hakkındaki felsefi tartışmalara, inançlarının gerçek an-lamına kadar her konuda Markwart'ın pek çok kararına itiraz et-tiği için cezalandırılıyordu. Markwart birden fazla kez Jojonah'akarşı hoşnutsuzluğunu dile getirmiş, hatta bir kez, onun deyişiy-le, "Jojonah'ın gittikçe sapkınlaşan düşünce tarzı"nı tartışmak içinbir Başrahipler Kurulu toplamakla tehdit etmişti. Jojonah böyle bir toplantının yapılmasını ummuştu neredeyse,Çünkü Abellican Kilisesi 'nin diğer başrahiplerinin olayları kendi-sinin açısından göreceğine inanıyordu. Blöfü gördü, Markwart'ında muhtemelen aynı yargıdan korktuğunu anladı. Son birkaç se-ne içinde Markwart bilinçli olarak Aziz Saf-Abelle'in diğer manas-tırlarla ilişkisini azaltmıştı ve yaşlı Peder Başrahip'in istediği son 98

R. A. Salvatore

şey Kilise'nin kalanına karşı felsefi konularda bir kavga çıkarmak-tı. » Buna rağmen Jojonah Efendi Markwart'ın onu cezalandırmakiçin bir yol bulacağından korkuyordu ve sonunda bulmuş gibi gö-rünüyordu. Oniki günde bin dokuz yüz kilometre. Ve o zamanınçoğu kuşkusuz powrie, goblin ve dev saldırılarından kaçınmaklageçecekti. Ve sonra ekip, kitaplara bakılırsa iklim koşullarının iş-kence olduğu, suyun bir yaz gecesi bile donabildiği, engin düş-man sürülerinin ortasında, hatta belki iblis dactylin yakınındakiBarbacan'ın konuksevmez topraklarında, arkada bırakılmış bilme-celeri çözmeye çalışarak haftalar, belki aylar harcayacaktı. Şeyta-nın gerçekten yok edilip edilmediğini de bilmiyorlardı. Bütünbunlar spekülasyondu. Hırslı Francis Birader bu yolculuğu yapmayı çılgınca istiyordu(ama bedenini kendi ruhu kullanırken) ama altmış yaşını aşmış,güç, ihtişam ve macera arayışında olmayan Jojonah Efendi için bugerçekten de bir ceza, hatta büyük olasılıkla bir ölüm fermanıydı. Ama tartışma olmayacaktı. Yirmi iki kişi, fiziksel ve büyüselgüçleri temelinde çabucak seçildi. Çoğu beşinci, altıncı sınıf öğ-rencilerdi, fiziksel yaşamlarının zirvesinde adamlar. Aralarına bironuncu, bir de onikinci sınıf öğrencisi dahil edilmişti."Ya senin seçeceğin yardımcı?" diye sordu Jojonah. Üstat seçeneklerini uzun uzun düşündü. Tamamen bencil birbakış açısından, açık seçim Braumin Herde Birader olurdu, yakınbir dost ve sırdaş. Ama Jojonah daha geniş açıdan düşünmeliydi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 54: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Eğer bu kervan felakete uğrarsa, ki bu çok gerçekçi bir olasılıktı,

Markwart tamamen rakipsiz kalırdı. Engress Birader dışındaki üs-tatlar, adamın güç ve servet tuzaklarına Peder Başrahip'e itiraz bi-le etmeyecek kadar çok dolanmıştı ve büyük öğrenciler, hatta do-kuzuncu sınıf öğrencileri Francis Birader gibi aşırı hırslıydı.Bir tanesi dışında, diye düşündü Jojonah.

iblis B"hu

99

«Kıdemli keşiş mi olmalı?" diye sordu."Başka bir üstadı ayıramam," diye yanıt verdi Peder Başrahipkwart çabucak. Şaşkınlık ve biraz da öfke dolu sesi Jojonah'a,in Braumin Herde'yi seçeceğini beklediğini ve umduğunu an-lattı."Ben Francis Birader'in sınıfından birini düşünüyordum," dedijojonah Efendi. "Bir başka dokuzuncu sınıf öğrencisi mi?" diye sordu Mark-wart kuşkuyla. "Ama yirmi iki kişilik gruba büyük sınıflardan iki kişi seçtik,"diye işaret etti Engress Efendi. "Zaten en baştaki üçüncü kişi ola-rak bir dokuzuncu sınıf öğrencisini seçtiğimiz gerçeğini hoş kar-şılamayacaklar." "Ama söz konusu dokuzuncu sınıf öğrencisi Peder Başrahip'intaşıyıcısı olarak görev yapacağı için kabul edecekler," diye arayagirdi bir başka üstat çabucak ve saygıyla, Markwart'a başını eğe-rek. Jojonah Efendi gidip adamı yumruklama dürtüsüyle mücade-le etti. "Ama ikinci kişi olarak da bir dokuzuncu sınıf öğrencisini ata-mak," diye devam etti Engress Efendi. Amacı tartışmak değildi,çünkü mizacı bu değildi, yalnızca ortamda gerekli olan ayrılıkçıgörüşü seslendiriyordu. Markwart üçüncü olarak Francis'i seçme kararını savunan üs-tada baktı ve hafifçe başını salladı. Jojonah yaşlı adamın bunuyaptığının farkında bile olmadığından emindi ve bu gelecek ka-rarın ne olacağı konusunda ipucu verdi ona. "Kimin ismini vermeyi düşünmüştün?" diye sordu Peder Baş-rahip Markwart. Jojonah Efendi yansızca omuz silkti. Yolculuk söz konusu ol-duğunda tartışmalı bir mesele olacağını fark etti, çünkü Markwart ıoo

R. A. Salvatore

ikinci kişi olarak hiçbir dokuzuncu sınıf öğrencisinin seçilmeye-ceğine çoktan karar vermişti. Peder Başrahip'in şimdi yalnızcayem atmakta olduğunu, Aziz Saf-Abelle'deki astları arasındaki po-tansiyel sorun çıkarıcıları, Jojonah Efendi'nin küçük çetesindekidiğer komplocuları öğrenmeye çalıştığını fark etti. "Bana Braumin Herde Birader'in eşlik edeceğini ummuştum,"dedi Jojonah kayıtsızca. "Dostumdur ve himayem altında sayarımıonu." Peder Başrahip'in yüzü şaşkınlıkla buruştu, güvenli yüz ifade-si kayboldu."O zaman ne..." diye soracak oldu üstatlardan biri.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 55: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Herde Birader benim sınıfımdan değil," diye sözünü kestiFrancis Birader. "O bir kıdemli."Jojonah becerebildiği en şaşkın ifadeyi takındı. "Öyle mi?" Bir sürü üstat aynı anda konuşmaya başladı, çoğu şişman arikadaşlarının göbeğinden başka yerlerinin de yumuşuyor olabile-ceğine dair korkularını dile getiriyordu. "Herde'yi mi istiyordun?" dedi Peder Başrahip Markwart yük-sek sesle, şamatayı sakinleştirerek. Jojonah sırıttı ve uysal uysal başını salladı. "Demek kıdemlikeşiş," diye yanıt verdi üstat, utanmış gibi yaparak. "Yıllar ne ça-buk geçiyor ve hepsi sanki birbirine karışıyor." Masanın çevresindeki baş sallamalar ve gülüşler Jojonah'a sı-dkısık durumdan kurtulmayı başardığını anlattı. Yine de hem ken-ldişinin, hem de Herde Birader'in birlikte Aziz Saf-Abelle'den çolauzaklara, ölümcül tehlikenin bu kadar yakınına gidiyor olduklarıgerçeği onu heyecanlandırmıyordu. Braumin Herde Birader kısa, siyah, kıvırcık saçlı, güçlü hatla-ra sahip yakışıklı bir adamdı. Kara, delici gözleri, ne kadar sık tı-raş olursa olsun hep sakallarla gölgelenen bir yüzü vardı. Uzun iblis Ruhu

101

vlu delildi, ama omuzları geniş, duruşu dikti ve ona sağlam bir"rünüş veriyordu. Otuzlarının başındaydı, hayatının üçte birin-den fazlasını Aziz Saf-Abelle'de geçirmişti ve ilk aşkı Tanrı oldu-5u için bölgedeki pek çok kadın bu kararına ve adanmışlığına ya-zıklanıyordu. Adam manastırın üst katındaki koridorda iki yanına bakındı,sonra odaya gerileyip kapıyı yavaşça arkasından kapattı. "Bu yol-culuğa benim çıkmam gerek," dedi gür, yankılı sesiyle, dönüp Jo-jonah Efendi'yle yüzleşerek. "Çalışmakla geçen seneler bana Bar-bacan'a gidecek kervanda bir yer kazandırdı:' "Benim yanımda mı, Markwart'ın yanında mı?" diye yanıt ver-di Jojonah Efendi. "İkinci kişiyi seçme hakkı sana verildi, hem de benden sonra-ki diğerleri seçildikten ve bana yer verilmedikten sonra," diye ya-nıt verdi Braumin Herde çabucak. "Ve sen beni seçtin, ama baş-ka birini seçmeyi düşündüğünü biliyorum."Jojonah şaşkın şaşkın ona baktı. "Hikayeyi duydum. Kıdemli olduğumu unutmuş olamazsın,çünkü şeref belgesini bana kendin verdin," diye mantık yürüttüBraumin. "Viscenti Birader'i seçmeyi düşünmüştün." Jojonah, toplantı hakkında bu kadar detayın yayılmış olması-na şaşarak topuklarının üzerinde arkaya sallandı. Braumin Her-de'nin yüzünü dikkatle inceledi ve adamın yüzünde hiç bu kadarbüyük bir acı ve öfke görmemişti. Braumin Herde kuvvetli ve fi-ziksel olarak etkileyici bir adamdı, tamamen kıl ve kastan oluşu-yordu ve dev gibi, köşeli bir çenesi vardı. Geniş göğsü bir V çi-zerek dar beline iniyordu, adamda yumuşak hiçbir nokta yoktu;taştan yontulmuş gibi görünüyordu ve Aziz Saf-Abelle'de saf güçkonusunda onunla yarışabilecek pek az kişi vardı. Ama Jojonahtrendi adamı, içsel benliğini, merhametli yüreğini iyi tanıyordu veadamın bir savaşçı olmadığını anlıyordu. Onca gücüne rağmen I102 R. A. SalvatorgBraumin Birader savaş sanatları eğitiminde hiç de olağanüstü ol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 56: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

mamıştı, adamda büyük potansiyel gören De'Unnero Efendi'yi sıksık hayal kırıklığına uğratmış bir gerçek. De'Unnero dehşet için-de, Braumin Birader'in nazik bir ruha sahip olduğunu görmüştüve Jojonah şu anda adamın öfkeyle hareket edeceğinden kork-muyordu. "îlk seçimim sen olurdun," diye yanıt verdi üstat dürüstçe."Ama senin ismini vermenin sonuçlarını düşünmem gerekti. Bar-bacan'a giden yol tehlike dolu ve oraya ulaştığımızda... ulaşırsak,neler bulacağımız hakkında en ufak fikrimiz yok." Braumin derin derin iç çekti ve omuzları biraz çöktü. "Benkorkmuyorum," diye yanıt verdi. "Ama ben korkuyorum," dedi Jojonah. "Biz, ikimizin inandık-ları Yabandiyar yolunda bizimle ölmemeli." Braumin Herde'nin hayal kırıklığı mantığın ve Jojonah'ın açıkendişesinin karşısında direnemedi. "Viscenti Birader ve diğerleri-nin anladığından emin olmalıyız," diye onayladı. Jojonah başını salladı ve ikisi uzun süre sessiz kaldı. Her birigirdikleri tehlikeli yolu düşünüyordu. Peder Başrahip Markwartyüreklerinde sakladıklarının düzeyini öğrenirse, Aziz Saf-Abel-le'deki herkesten öte bu ikisinin önderliğini kusurlu bulduklarını,hatta Abellican Kilisesi'nin seçtiği yolu sorgulamaya başladıkları-nı fark ederse, hiç tereddüt etmeden onları sapkın olarak damga-lar ve halk önünde işkenceyle öldürtürdü... Abellican Kilisesi'ninsık sık zalimleşen tarihinde görülmemiş şey değildi bu. "Ya Avelyn Birader'se?" diye sordu Braumin Herde sonunda."Ya onu orada canlı bulursak?" Jojonah Efendi çaresizce güldü. "Kuşkusuz, aldığımız emirleronu zincirler içinde geri götürmemizi söylüyor," diye yanıt verdi."Peder Başrahip Avelyn'in yaşamasına tahammül edemez, korka-rım ve Avelyn'in aldığı mücevherler Aziz Saf-Abelle'e iade edile- iblis R"hu

103

ne kadar rahat etmeyecek.""Peki onu geri getirecek miyiz?" Yine aynı çaresiz gülüş. "İstesek de Avelyn Birader'i tutsakalabileceğimizden kuşkuluyum," diye yanıt verdi Jojonah. "SenAvelyn Birader'i taşlarla çalışırken izleme zevkini hiç yaşamadın.Gerçekten de kuzeydeki patlamaya onun sebep olduğunu öğre-nirsek, eğer Avelyn dactyli yok etmişse ve hâlâ hayattaysa, onakarşı savaşmaya çalışacak bizlere acımalısın.""Yirmi beş keşiş mi?" diye sordu Braumin Herde kuşkuyla. "Avelyn Birader'i asla hafife alma," diye yanıt verdi üstat kısa-ca "ama her durumda, iş buna gelmeyecek," diye çabucak ekle-di. "Avelyn Birader'i gerçekten bulabilmemiz için dua ediyorum;ah, onu bir kez daha görmeyi ne kadar isterdim!" "Çatışma yaratır," diye mantık yürüttü Herde Birader. "AvelynBirader hayattaysa, o zaman taraf tutmalıyız, ya onun tarafını, yada Peder Başrahip'in tarafını." Jojonah Efendi genç dostunun sözlerindeki gerçekliği farkederek gözlerini kapattı. Jojonah, Herde ve daha az ölçüde de ol-sa Aziz Saf-Abelle'deki başka pek çok kişi Markwart'ın önderliğin-den memnun değildi, ama Peder Başrahip tarafından açıkça sap-kın ilan edilmiş ve sene bitmeden toplanacak olan BaşrahiplerKurulu tarafından büyük olasılıkla sapkın olduğu kararlaştırılacakAvelyn'in tarafını tutacak olurlarsa, birden karşılarında bütün Ki-lise'yi bulabilirlerdi. Konumunun haklılığına inanan Jojonah ülkü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 57: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

süne başka pek çok keşişin (Aziz Saf-Abelle'de, Palmaris'teki AzizKıymetli'de ve tüm diğer manastırlarda) katılacağından kuşkuduymuyordu, ama Kilise'yi bölmeyi gerçekten istiyor muydu? Sa-vaş başlatmak istiyor muydu? Ama, gerçekten de Avelyn Birader'i canlı bulurlarsa, vicdanıona karşı mücadele etmesine, hatta ona karşı başkalarının eylem-lerine sırtını dönmesine izin verecek miydi? Avelyn Birader sap- K><

R. A. Salvatore

kın değildi, Jojonah biliyordu... aslında, tam tersi. Avelyn'in PederBaşrahip'e ve Kilise'nin tamamına karşı işlediği suç onlara aynatutmak, eylemlerinin inançlarının gerçek kuralları karşısında nasılgöründüğünü yansıtmaktı. Ve biraderler o aynadaki imgeyi sev-memişti, hele Markwart hiç. Hiç. "Barbacan'dakinin Avelyn Birader olduğuna inanıyorum," de-di Jojonah güvenle. "İblis dactyle yalnızca o karşı çıkabilirdi. Amahangisi hayatta kaldı, ya da hayatta kalan oldu mu, daha öğrenil-mesi gerek." "Dactylin artık var olmadığına dair kanıtlarımız var," diye ya-nıt verdi Braumin Herde. "Canavar ordusu düzenlerini ve tutarlı-lıklarını kaybetti. Tüm raporlar powrieler ve goblinlerin artık ya-kın müttefikler olmadıklarını söylüyor. Duvarlarımıza düzenledik-leri saldırıda düzensizliklerini kendimiz gördük." "O zaman belki dactyl kötü yaralanmıştır ve bizim gidip işi bi-tirmemiz gerekiyordur," dedi Jojonah. "Ya da belki iblis yok edilmiştir ve Avelyn Birader'i buluruz,")dedi Braumin Herde sertçe. "Dactyl öldüyse ve Barbacan'daki iş böylece bittiyse AvelynBirader'in o lanetli yerden uzun zaman önce ayrılmış olması da-fjha olası." "Öyle umalım," dedi Braumin Herde. "Henüz Peder Başra-hip'e karşı harekete geçmeye hazır değiliz." Son cümle Jojonah'ı hazırlıksız yakaladı ve duraksamasına se-^bep oldu. O ve Herde Peder Başrahip'e karsı harekete geçme ko-!jnusunu hiç konuşmamışlardı. Tüm sohbetleri Kilise'nin nasıl dav-ranması gerektiği konusundaki inançlarına sıkı sıkı bağlı kalacak-ları ve örnek yaşamlar sürme ve kurulda seslendirme yoluyla oinançları başkalarına aktaracakları üzerineydi. Ama Markwart'a yada Kilise'ye "karşı harekete geçme" üzerine hiçbir resmi planı tar-tışmamışlar, hatta ima bile etmemişlerdi. iblis B"hu

105

Sözel olmayan işaretleri yakalayan Braumin Herde, kendi atıl-nhğı yüzünden utanarak biraz geriledi. j0jonah bir kez daha gülerek falsoyu geçiştirdi. Genç olduğuamanları hatırlıyordu, çok daha genç, dünyayı değiştirebileceği-ne inanan Herde gibi bir delifişek olduğu zamanları. Yaşlılığın bil-diği ya da belki yorgunluğu ona aksini öğretmişti. JojonahEfendi dünyayı, hatta Kilise'yi bile değiştirmek istemiyordu, yal-nızca bu iki yerdeki kendine ait köşeleri değiştirmek istiyordu.Markwart'ın dilediğini yapmasına, Kilise'nin diğerlerinin kararverdiği yoldan gitmesine izin verecekti. Ama kendi yüreğine sa-dık kalacak, on seneler önce Aziz Saf-Abelle'deki yeminleri, din-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 58: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

darlık, saygınlık ve fakirlik düsturlarını takip etmeye devam ede-cekti. Gerçeği Braumin Herde ve Viscenti Marlboro gibi dinleme-ye gönüllü genç keşişler arasında yayacaktı, ama Abellican Kilise-si'nin bölündüğünü görmeyi ne planlıyordu, ne diliyordu.Korkusu buydu. Ve bu yüzden Jojonah Efendi, o nazik adam, Avelyn Desb-ris'in gerçek dostu, Avelyn'in ölmüş olduğunu umuyordu. "Sabah yola çıkacağız," dedi Jojonah. "Viscenti Birader'e git veüçümüzün tartıştığı konuları hatırlat. Ondan iyi ve sıkı çalışması-nı, gerçeğe bağlı kalmasını iste. Hem inananlara, hem inanmayan-lara hayırseverlik sunmasını, hem dostların, hem düşmanın ru-hunda ve bedenindeki yaralara şifa vermesini iste. Adaletsizlik veaşırılığa karşı sesini yükseltmesini, ama o sesi şefkatle yumuşat-masını iste. Sonunda iyilik kazanacak, kılıçlarıyla değil sözlerin-deki gerçeklikle, ama o zafer belki de yüzyıllar sonra gelecek." Braumin Herde bir süre bu sözlerdeki bilgeliği düşündü, son-ra saygıyla eğilerek koridora döndü. "Ve kendini yol için iyi hazırla," diye ekledi Jojonah Efendi, okapıyı açmadan. "Francis Birader Peder Başrahip adına konuşu-yor ve grubumuzdaki diğer yirmi iki kişinin sadakatlerinden kuş- ıo6

R. A. Salvatore

ku duyma. Mizacını dizginle, kardeşim, yoksa daha medeni top.;!raklardan ayrılmadan sorun buluruz." Braumin Herde yine saygıyla eğildi ve doğrulurken başını sal-layarak akıl hocasını sözlerine itaat edeceği konusunda temin etti.'j Jojonah Efendi bir an bile kuşku etmemişti, çünkü hem bir de-lifişek, hem de nazik biri olan Herde disiplinli bir adamdı. Bra-|umin Birader'in doğru şeyi yapacağını biliyordu, kendisi de öyleyapacaktı, ama Jojonah Avelyn Desbris Birader'i canlı ve yolda!bulurlarsa doğru şeyin ne olacağından korkuyordu. "Neden şüphelendiğimi, ne beklediğimi biliyorsun," dedi Pe-der Başrahip Markwart keskin bir sesle. "Gönüllü bir taşıyıcıyım, Peder Başrahip," dedi Francis Bira-der, bakışlarını indirerek. "Her dilediğinizde bedenime girebile-ceksiniz." "Sanki beni durdurabilecekmişsin gibi," diye böbürlendi yaşlıBaşrahip. Sözleri boştu, Markwart biliyordu, çünkü taşlar hakkın-daki yeni kavrayışına rağmen beden ele geçirme zor bir işti, he-def büyü konusunda eğitimli bir adam olduğunda daha da güç."Ama bu ondan da fazlası," diye devam etti. "Bu yolculuğun ger-çek amacını anlıyor musun?" "Dactylin yok edilip edilmediğini öğrenmek," diye yanıt verdigenç keşiş tereddüt etmeden. "Ya da bir iblis dactylin hiç var olupolmadığını görmek." "Elbette vardı," diye terslendi sabırsız Markwart. "Ama konubu değil. Barbacan'a iblisin yazgısını öğrenmeye gidiyorsunuz, budoğru, ama daha da önemlisi, Avelyn Desbris'in nerede olduğu-nu öğrenmeye gidiyorsunuz." Francis Birader'in yüzü şaşkınlıkla çarpıldı. Kilise'nin Avelyn'iaradığını biliyordu, kuzeydeki ünlü patlamaya Avelyn'in karışmışolduğundan kuşkulanıldığını biliyordu, ama Peder Başrahip'in iblis Ruhu

107

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 59: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Avelyn'in nerede olduğu konusunu iblis dactylin yazgısından da-ha önemli sayacağını hiç hayal etmemişti. "İblis dactyl binlerce kişinin yaşamını tehdit ediyor," diye ka-bullendi Peder Başrahip. "İblisin ortaya çıkmasının sebep olduğuacılar gerçekten dehşet verici ve üzücü. Ama iblis dactyl daha ön-ce de ortaya çıktı ve yine ortaya çıkacak; İnsanoğlu'nun kaderi acıdöngüsüdür. Ama Avelyn Birader'in oluşturduğu tehdit daha sin-si ve potansiyel olarak daha uzun ömürlü ve daha yıkıcı. Eylem-leri ve baştan çıkarıcı sapkınca görüşleri sevgili Abellican Kili-se'mizin temellerini tehdit ediyor."Francis yine de kuşkulu görünüyordu. "Kaçarkenki eylemlerine ilişkin raporlarına bakarak, Avelynsapkınlığını güzel sözler ve görünürde hayırseverce eylemlerlemaskeliyor," diye devam etti Markwart, kızgınlık içinde sesiniyükselterek. "Kadim geleneklerin önemini reddediyor, hem de ogeleneklerin değerini anlamadan. Ve özellikle de, Kilise ayaktakalacaksa, o geleneklerin mutlak gerekliliğini anlamadan." "Afedersiniz, Peder Başrahip," dedi Francis Birader sessizce,"ama Avelyn'in geleneklere çok bağlı olduğunu sanıyordum... ba-zılarına göre aşırı bağlı. Hatalarının aksi yönde olduğunu, moda-sı geçmiş törenlere öyle bağlı olduğunu ki, çağımız Kilise'siningerçekliklerini göremediğini sanıyordum." Markwart kemikli parmağını salladı ve bu mantık tuzağındankurtulmak için başka yol bulmaya çalışarak, dudağını çiğneyereksırtını döndü. "Bu doğru," diye kabul etti, sonra hırsla dönerekFrancis'i bir adım gerilemeye zorladı. "Bazı konularda, Avelyn öy-le adanmış görünüyordu ki neredeyse insanlığını yitirmişti. Ken-di annesi öldüğü zaman hiç aldırmadığını, tek damla gözyaşı dök-mediğini biliyor musun?"Francis'in gözleri irileşti."Bu doğru," diye devam etti Markwart. "Yeminlerine öyle bü-

ıo8

R. A. Salvatore

yük bir saplantıyla bağlanmıştı ki kendi annesinin vefatı onun içinönemsiz bir konuydu. Ama eylemlerinin gerçek ruhanilikten kay-naklandığını düşünme yanılgısına düşme. Hayır, hayır, onlar hıraürünüydüler. Siherton Efendi'yi öldürdüğü ve mücevherleri alıp]kaçtığı zaman bu kanıtlandı. Avelyn tüm Tarikat için tehlikeli VMilk önceliğimiz iblis dactyl değil Avelyn." Francis Birader bir süre düşündü, sonra başını salladı, "Anlı-yorum, Peder Başrahip." "Gerçekten mi?" diye yanıt verdi Markwart. Ses tonu Francis'inkendinden kuşku etmesine sebep oldu. "Avelyn Desbris'le karşı-jlaşırsan ne yapman gerektiğini anlıyor musun?""Yirmi beş kişiyiz..." diye başladı Francis. "O yirmi beş kişinin desteğine güvenme," diye uyardı Mark-wart. Bu da Francis Birader'i duraksattı. "Yine de," dedi tereddütle,sonunda, "Avelyn'i ele geçirmeye, onu ve mücevherleri Aziz Saf-|Abelle'e geri getirmeye yetecek kadar varız.""Hayır." Markwart'ın yanıtındaki sadelik Francis'i yine geriletti."Ama..." "Avelyn Desbris'le karşılaşırsan," diye açıkladı Markwart sert-çe, "kokusunu bile alacak olursan, bana çalınanları ve Avelyn'innerede öldüğü haberini getireceksin. Mümkünse kellesini de ge-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 60: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tirebilirsin." Francis Birader omuzlarını kaldırdı. O nazik bir adam değildive gönüllü olarak karıştığı kavgalar olmasa muhtemelen sınıfında-ki konumu daha yüksek olurdu. Yine de, Aziz Saf-Abelle'in pe-4der başrahibinden böyle bir emir beklemezdi hiç. Ama Francishırslı ve körlemesine sadık bir keşişti ve emirlere itaat ederkenvicdanının yoluna çıkmasına izin verecek biri değildi. "Bunda ba-şarısız olmayacağım," dedi. "Jojonah Efendi ve ben...""Jojonah'a karşı dikkatli ol," diye sözünü kesti Markwart. "Bra-

iblis Ruh"

109

. Herde Birader'e karşı da. Barbacan'a yapılacak yolculuktaiblis dactylden kurtulunması konusunda ilk ve ikinci yetkili1 rak onlar hizmet ediyor. Avelyn Desbris söz konusu olduğun-

ca e&er Avelyn Desbris söz konusuysa, Peder Başrahip adınaFrancis Birader konuşur ve Peder Başrahip'in sözü sorgulanamazkuraldır." Francis Birader yerlere kadar eğildi ve Peder Başrahip'in elinikovarcasına salladığını görünce dönüp odadan çıktı. Francis Bira-der beklenti doluydu. Olasılıklarla doluydu. Braumin Birader kadim yapının üst katlarında ilerlerken gecederindi. Görevi yaşamsal öneme sahip olsa da (Viscenti Birader'eözel odalarında gelişini beklemesi haberini çoktan göndermişti)dolaylı bir yol seçti, manastırın deniz duvarı boyunca uzanan,Tüm Azizler Koyu'na bakan koridorunda uzun uzun yürüdü. Ya-pının dış duvarlarında ve çok aşağıdaki birkaç rıhtımda hiç meşa-le yanmazken, Braumin gece göğüne ait son derece olağanüstü

bir manzarayla karşı karşıyaydı. Mirianic'in karanlık sularının üze-rinde milyonlarca, milyonlarca yıldız ışıldıyordu. Yüksek, darpencerelerin birinden dışarı bakarken geç doğduğunu düşündü,çünkü Pimaninicuit'e, Aziz Saf-Abelle keşişlerinin kıyılarında kut-sal taşları topladığı o ekvator adasına yapılan yolculuğu kaçırmış-tı. Bu yolculuklar altı nesilde bir, 173 senede bir yapılıyordu. Braumin Herde'nin böyle bir yolculuğun detaylarını bile bilmi-yor olması gerekirdi, çünkü o henüz bir üstat değildi, ama Jojo-nah ona son yolculuğun hikayesini, Avelyn, Thagraine, Pellimarve Quintall Biraderler'in Yelkoparan isimli, kiralanmış bir geminingüvertesinde nasıl adaya gittiklerini anlatmıştı. Jojonah Efendi'ninBraumin'e anlattıklarına göre, Avelyn Birader'i Abellican Kilise-sı'yle asıl çatışmaya götüren olay, görevini tamamlayan Yelkopa-ran'in Aziz Saf-Abelle'den uzaklaşırken keşişler tarafından yok no R. A. Salvatoreedilmesiydi. Şimdi dışarı bakarken, genç keşiş o sahneyi, yelkenaçmış tek bir gemiye yöneltilmiş onca gücü, büyük arbaletleri vemancınıkları, muazzam halka taşı enerjilerini hayal etmeye çalıştı.Powrie istilası sırasında Braumin Aziz Saf-Abelle'in öfkesine tanıkolmuştu; o gücün tek bir gemiye ve bir şeyden kuşkulanmayan |mürettebatına yöneltildiğini düşündüğü zaman ürperiyordu. Ne kadar vahim bir gece olmalı, diye düşündü adam. Avelynyıkımı öğrenmese, Peder Başrahip Markwart'ın sadık ve adanmışhizmetkarı olarak mı kalırdı acaba? Ve eğer, tahmin ettikleri gibi,Avelyn Birader kuzey topraklarında, Ormandiyar'da ve Barba-can'a kadar uzanan topraklardaki büyük olaylarda önemli bir rol

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 61: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

oynamışsa, Avelyn gerçekten de manastırda kalmış olsaydı dün-ya hâlâ nasıl bir karanlığın pençesinde olurdu? Braumin Herde parmaklarını sıkı sıkı kıvrılmış siyah saçlarınıniçinden geçirdi. Her şeyin bir amacı var, derdi annesi ona sık sık.Her şey bir amaç için olur. Avelyn Desbris Birader'in durumun-da, bu sözler çok doğru geliyordu. Pencereden uzaklaştı ve kendi yoluna gitti. Koridor boyuncasessizce, ama hızla ilerledi. Keşişlerin çoğu şimdi uyuyordu...genç keşişler için zorunluluk, daha büyükler için bir tavsiyeydi,ama ilgilenilecek, eski metinleri kopyalamak, ya da (diye düşün-dü Braumin gülerek) Peder Başrahip'e karşı komplo kurmak gibidaha önemli işleri varsa dokuzuncu ve onuncu sınıf öğrencilerikendi uyku saatlerine karar verebiliyorlardı. Braumin de bir anönce yatağına girmek istiyordu; şafaktan önce kalkacaktı ve kısasüre sonra da yola düşecekti, uzun ve tehlikeli bir yola. Viscenti Marlboro'nun kapısının altında solgun bir ışık çizgisigördüğünde başını salladı. Kapıyı hafifçe çaldı; yakındaki odalar-dan kimseyi uyandırmak istemiyordu, bu adamın kapısındaki var-lığına dikkat çekmek de istemiyordu.Kapı açıldı; Braumin içeri kaydı.

iblis RuhuViscenti Marlboro Birader, hızla o yana, bu yana dönen, yıp-yüzünde hep birkaç günlük sakal olan sıska, kısa biri olanA m kapıyı dostunun arkasından çabucak kapattı.Ellerini birbirine sürterek, diye fark etti Braumin. Viscenti Bi-Her tanıştığı belki de en sinirli adamdı. Hep ellerini ovuşturu-birinin tokat atmasını beklermiş gibi hep başını eğiyordu. "İkiniz de gideceksiniz ve ikiniz de öleceksiniz," dedi Viscen-ti aniden keskin bir sesle. Sesindeki ciyaklama bir insandan çokbir gelinciğe ya da sincaba yakışır gibiydi. "Gideceğiz, evet," diye kabul etti Braumin. "Ama en fazla bir,iki aylığına." "Peder Başrahip'in istediği olursa, dönmeyeceksiniz," dedi Vis-centi ve başını eğdi, hızla döndü ve Peder Başrahip Markwart'tanaçık açık bahsetmek korumalarından bir sürüyü kapısına getire-cekmiş gibi kendi büzülmüş dudaklarına parmağını götürdü. Braumin Herde eğlendiğini saklamaya bile çalışmadı. "PederBaşrahip bize karşı açık açık harekete geçmek isteseydi, bunuuzun zaman önce yapardı," dedi. "Hiyerarşi bizden korkmuyor.""Avelyn'den korkuyorlardı," diye işaret etti Viscenti. "Avelyn'den nefret ediyorlardı, çünkü o taşları çaldı," diye dü-zeltti Braumin. "Siherton Efendi'yi öldürmesinden bahsetmiyorumbile. Peder Başrahip taşları alması yüzünden Avelyn'i küçümsü-yordu. Avelyn Markwart'ın ününü de yok etti. Eğer Peder Başra-hip Markwart taşlar geri alınmadan bu dünyadan göçerse, onunyönetimi gelecekteki Abellican keşişleri tarafında bir başarısızlıkdönemi olarak görülecek. Adamın korktuğu bu, Avelyn Birader'igetireceği bir devrim değil." Elbette Viscenti Birader bütün bunları daha önce de dinlemiş-ti ve ellerini teslimiyet içinde havaya fırlattı ve ayak sürüyerek°dayı aşıp masasının başına oturdu.Ama benim ve Jojonah Efendi'nin karşı karşıya kalacağı teh-

ıi2 R. A. Salvatorelikeyi küçük göstermeyeceğim," dedi Braumin Herde ona, Vis-centi'nin yatağının, küçük ve önemsiz bir yatağın kenarına otura-rak. "Ne de, her durumda, senin omuzlarına yüklenecek sorum-luluğu hafife almalıyız, dostum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 62: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Viscenti saf dehşetle baktı."Müttefiklerin var," diye hatırlattı Braumin Herde.Viscenti iç geçirdi. "Bir avuç birinci ve ikinci sınıf çömez." "Büyüyüp dokuzuncu ve onuncu sınıf öğrenciler olacak kişi-1ler," diye yanıt verdi Braumin sertçe. "Eğer yeterince bilge olur-san sen üstat mevkine ulaşırken kıdemli öğrenciler olacak kişiler." "Peder Başrahip Markwart'ın himayesinde," diye karşılık verdiViscenti Birader istihzayla, "ki o da sen ve Jojonah Efencli'yledostluk kurduğumu biliyor." "Mevkiye Peder Başrahip karar vermiyor," diye yanıt verdi.|Braumin Birader. "Tek başına değil. Senin, en azından üstatlığaterfin, çalışmalarına sadık kaldığın sürece şimdiden kesinleşmişbir karar. Peder Başrahip buna karşı çıkacak olursa her manastır-dan ve Aziz Saf-Abelle'in pek çok üstadından fısıldaşmalar davetetmiş olur. Hayır, sana bu konumu reddedemez." "Ama atamalara o karar veriyor," diye itiraz etti Viscenti Bira-der. "Beni Entel'in sıcak kumlarındaki Aziz Rontelmore'a gönde-rebilir, ya da daha da kötüsü, beni Körfez'in ortasındaki ıssız Pi-reth Dancard'ın Kıyı Muhafızlarına papaz olarak atayabilir!" Braumin Herde gözünü bile kırpmadı, bu tür olasılıkların öne-mi yokmuş gibi omuzlarını silkmekle yetindi. "Ve orada inançla-^rina sıkı sıkı sarılacaksın," dedi sessizce. "Orada, Abellican Kilise-si için beslediğin umutları yüreğinde canlı tutacaksın." Viscenti ellerini yine ovuşturdu, ayağa kalktı ve odayı adımla-maya başladı. Dostunun yanıtıyla tatmin olmalıydı, biliyordu,,;çünkü kaderlere karar vermek kendilerine düşmezdi. Şimdi değil.Ama yine de, Viscenti'ye aniden bütün dünya kendisinin ayak uy- iblis R"hu

"3

ayacağı kadar hızlı hareket etmeye başlamış gibi geliyordu, ki olaylar bir sonraki hareketini düşünmesine izin vermedenonU sürükleyip götürüyormuş gibi."Siz dönmezseniz ne yapacağım?" diye sordu tüm ciddiliğiyle.

"Yüreğindeki gerçeği koruyacaksın," diye yanıt verdi BrauminBirader tereddüt etmeden. "İlkelerimizi paylaşan genç keşişlerlekonuşmaya, Tarikat'ta yükseldikçe tanıyacakları uyum gösterme-leri baskısıyla zihinlerinde mücadele etmeye devam edeceksin,jojonah Efendi'nin bizden istediği tek şey hep bu oldu; Avelyn Bi-raderin bizden isteyeceği tek şey bu olurdu." Viscenti Birader adımlamayı bıraktı ve uzun uzun, dikkatleBraumin Herde'ye baktı. Adam haklı, diye düşünüyordu bütünCTÜveniyle, çünkü Braumin Herde Birader gibi, Jojonah Efendi vepek çok başka genç keşiş gibi, o da Avelyn'in ruhunun içinde ol-duğuna inanıyordu. "Dindarlık, saygınlık, fakirlik," diye tekrarladı Braumin Herde,Abellican yeminlerini. Viscenti Birader ona bakıp başını salladığızaman, Avelyn'in çalışmaları ışığında Jojonah Efendi'nin gizliceeklediği düsturu söyledi: "Hayırseverlik." Altı arabalık kervan Aziz Saf-Abelle'in kapılarından çıkarkenhiçbir kutlama, hiçbir genel bildiri yapılmadı. O arabaların dördübeşer keşiş taşıyordu. Erzak dolu bir diğerinde yalnızca iki sürü-cü vardı. İkinci sıradakinde de yalnızca iki keşiş vardı ve JojonahEfendi, haritalar ve yolculuk defterlerini taşıyordu. Dördüncü arabanın arkasındaki dört keşiş, ki Braumin Herde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 63: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ve bir başka kıdemli öğrenci de aralarındaydı, devamlı mücevher-lerle, daha çok kuartzla çalışıyorlardı. Bir başka kıdemli öğrenci-nin elinde bir de hematit vardı. Kuartzı, uzak görüş taşını kerva-nın çevresindeki araziyi keşfetmek için kullanıyorlardı ve kuşku-lu görünen en ufak şey görürlerse, kıdemli öğrenci hematiti kul- 114

R. A. Salvatore

lanarak durumu daha iyi değerlendirmek için ruhunu bölgeyegönderecekti. Bu üç kişi kervanın gözleri ve kulaklanydı, araba-ları sorundan uzak tutacak rehberler ve bunda başarısız olurlarsa,keşişler kesinlikle savaş göreceklerdi, belki de Ayı-Honce'un söz-de medeni topraklarından bile çıkmadan önce. Sabah boyunca yolculuk ettiler, Amvoy'a, büyük Masur Dela-val'ın kıyısında, Palmaris'in karşısındaki küçük limana giden ku-zeybatı yolunu kullandılar. Normalde böyle büyük bir kervan gü-neybatıya, Ursal'a gider ve büyük ırmağın üzerindeki köprülerikullanırdı, çünkü onları bir seferde Palmaris'e götürecek kadarbüyük sal yoktu. Ama keşişlerin kendi yöntemleri vardı; Barba-can'a giden yolları olabildiğince düz olacaktı ve büyü taşlarıyla,epey şey mümkündü. Araba başına iki tane olan atlar kısa süre sonra yoruldu, bazı-ları öyle kuvvetle nefes alıyordu ki ölmek üzere gibi görünüyor-,lardı, çünkü her biri sürücülerin hayvanla iletişim kurmasını, zi-hinsel emirlerle onu sınırlarının ötesinde zorlamasını sağlayan bü«|yülü turkuaz kakmalı bir mücevher taşıyordu. İlk molalarını öğilen verdiler, belirlenmiş bir randevu noktasında, yolun yanındabir tarlada. Keşişlerin yarısı hemen tekerlekler ve arabalarla ilgi-lenmeye, düzeltmeye, sıkmaya başladılar. Diğerleri çabucak yed-mek hazırladılar. Keşif taşlarını kullanan üç kişi iletişim kurmakiçin gözlerini uzağa gönderdiler. Kilise bu yolculuk gibi görevleriçin hazırlıklıydı, çünkü Ayı-Honce'un bütün yollan boyunca müt-:tefikler vardı, küçük cemaatlerin papazları, misyonerler ve ben-jzerleri. Önceki gün, Aziz Saf-Abelle'in üstatlarından pek çok kişi,Francis Birader'in sağladığı haritaları ve yolculuk kütüklerini kul-lanarak, hematit aracılığıyla bu stratejik noktalara yerleştirilmişmüttefiklerle iletişim kurmuş, onlara görevlerini bildirmişti. Öğlen mola verdikten bir saat sonra tarlaya yeni atlar getiril-di. Jojonah Efendi atları getiren rahibi tanıdı, Aziz Saf-Abelle'de »5iblis R"h"... j geçirdikten sonra dünyaya çıkmış bir adam. Jojonah ara-"rtüsünün kanatlarının altından onu izledi ve adamı selamla-k için dışarı çıkmadı, çünkü tanışıklık sorulara yol açardı, bili-rin ne bu rahibin sormaya, ne de Jojonah'ın yanıtlamaya hak-kl olan sorular.Rahip kendisi ve beş yardımcısının atları değiştokuş etmesi? in oereken birkaç dakikadan fazla kalmayarak güvenilirliğiniiçin ogösterdi. Kısa süre sonra atlar bağlanmış, erzaklar yeniden paketlenmiş,kervan yola çıkmış, hızla kilometreleri katediyordu. Akşam orta-sında yoldan ayrıldılar, daha kuzeye döndüler ve kısa süre sonra,şaşırtıcı bir şekilde, büyük Masur Delaval görüş alanına girdi. Yüzon kilometreden fazla mesafeyi arkalarında bırakmışlardı. Güney-de Amvoy vardı ve otuz iki kilometrelik suyun karşısında, görüş

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 64: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

alanının dışında Palmaris şehri, tüm Ayı-Honce'daki en büyükikinci şehir. "Yemeklerinizi iyi yiyin ve gücünüzü toplayın," dedi JojonahEfendi herkese. Keşişler anladı; büyük olasılıkla bu yolculukları-nın en zor ve en yorucu kısmı olacaktı, en azından Ormandiyargeride bırakılana kadar. Bir saat geçti ve Francis Birader'in detaylı programı yalnızcabu kadarlık dinlenmeye izin verdiği halde Jojonah Efendi yolçıka-caklarına ilişkin işaret vermedi. Francis Birader arabasına geldi. "Zamanı geldi," dedi genç ke-ŞİŞ sessizce, ama kararlılıkla."Bir saat daha," diye karşılık verdi Jojonah Efendi. Francis Birader başını iki yana salladı ve bir parşömeni açacak°ldu. Jojonah onu durdurdu."Ne dediğini biliyorum," diye temin etti üstat onu."O zaman biliyorsunuz ki..."O suyun ortasına gelirsek ve içimizden biri zayıflarsa, bir ara-

1)6

R. A. Salvitore

bayı, hatta belki bütün arabaları kaybedeceğimizi biliyorum," di-ye sözünü kesti Jojonah. "Kehribar o kadar yorucu değil," diye itiraz etti Francis Bira-der. "Suyun üzerinde yürüyecek biri için değil," diye kabul etti Jo-jonah. "Ama böyle bir yükü taşımak?""Yirmi beş kişiyiz." "Ve ırmağın batı kıyısından çıkarken yirmi beş kişi kalacak,"dedi Jojonah sertçe. Francis Birader alçak sesle hırladı ve topuklarının üzerindedönerek uzaklaşmaya başladı. "Gece ilerlemeye devam ederiz," dedi Jojonah ona, "yolu ay-dınlatmak için elmasları kullanırız ve burada dinlenerek kaybetti-ğimiz zamanı telafi ederiz." "Ve işaret ateşi yakmış gibi dikkat çekeriz, öyle mi?" diye sor-du Francis ekşi ekşi. "Belki," diye yanıt verdi Jojonah. "Ama benim hesabıma göre,bitkin biraderlerle Masur Delaval'ı geçmeye çalışmaktan daha dü-|şük bir risk." Francis Birader gözlerini kıstı, çenesini çıkardı, sonra dönüpköpürerek uzaklaştı, arabanın arkasındaki basamakları çıkmaktaolan Braumin Herde Birader'i yere yıkacaktı neredeyse. "Onun programına göre hareket etmiyoruz," diye açıkladı Jo-jonah kuru kuru, dostu içeri girdiği zaman. "Peder Başrahip'e raporlayacak, elbette," dedi Braumin Bira-der. "Sanki Peder Başrahip Markvvart yanıbaşımızda," dedi Jojonahiçini çekerek. "Olanca zevkiyle." Ama kaş çatışı bir gülümsemeyle eridi ve sonra Braumin Her-de gülünce bu da bir kahkahaya dönüştü.Arabanın dışında Francis Birader hepsini duydu.

iblis Ruhu "7»Bir saat sonra, ırmak kıyısında uygun bir iniş yeri bulunduk- sonra, güneş batı gökyüzünde alçalırken tekrar harekete geç-1 r Şimdi Jojonah Efendi, en deneyimli ve büyülü taşlar konu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 65: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nda en güçlü kişi önde gidiyordu, yanında iki birinci sınıf çö-ez önde tek bir sürücü vardı. Yirmi beş keşişten araba sürücü-leri ve kuartzla çalışan biri dışındaki on sekiz kişi altı araba ara-sında paylaştırılmıştı. Üçer kişi bir parça büyülü kehribar çevre-sinde el ele tutuşmuş, büyü sözleri söylüyordu. Güçlerini birleş-tirdiler, enerjilerini taşa gönderdiler, büyülü özelliklerini çağırdı-lar. Kehribar suyun üzerinde yürümek için kullanılan taştı ve ara-balar teker teker karadan ırmağa yuvarlanırken batmadı, atlarıntoynakları ve tekerleklerin dipleri sıvı yüzeyinde yalnızca sığ izleryarattılar. On sekiz keşiş derin transa geçti; sürücüler çok çalışıyor, akın-tıya karşı atlarını çevirip duruyorlardı. Ama yolculuğun bu kısmıkolay çıktı. İlerlemeleri çok rahat oldu, arabalar, atlar ve keşişler

için hoş bir ara gibi. İki saatten az zaman sonra Jojonah'ın sürücüsü ilerideki yoluaydınlatmak için elmaslar kullanarak batı kıyısında pürüzsüz verahat bir eğim buldu ve arabaları kuru zemine çıkardı. Sonra üs-tadına bilgi vermeye gitti ve Jojonah transtan çıkarak dışarıdauzun uzun yürüdü ve diğer beş arabanın teker teker kıyıya çık-masını izledi. Güneyde, birkaç kilometre uzakta Palmaris'in ışık-ları görülebiliyordu; kuzey ve batıda yalnızca gecenin karanlığıvardı. "Gece sürüşünde daha yakın gideceğiz," dedi Jojonah Efendionlara, "bir arabanın arkasıyla bir sonrakinin atları arasında bir atboyundan fazla mesafe olmayacak. Turkuaz kullanırken kolaydanahn, dinlenin ve son öğününüzü arabada yeyin. Gece epey yol-culuk edeceğiz, atlar kaldırabildiği sürece, ama rahat bir hız tut-turacağız. Kamp kurmadan önce arkamızda otuz kilometre bırak- ıı8

R. A. Salvator6

mış olmak istiyorum." Sonra, Francis Birader dışında gruptaki herkesi Serbest bırak-tı. "Bir sonraki at değişimi ne zaman?" diye sordu genç keşişe. "Akşamın geç saatlerinde," diye yanıt verdi Francis. "Araba çe.kecek durumda olan altı tanesine karşılık on iki yeni at alabiliriz." "Nasıl olması gerekiyorsa öyle olacak," dedi Jojonah Efendi vezavallı hayvanları bu kadar çok çalıştırdığı için gerçekten üzüle-rek arabasına yöneldi. 6HAFİFE ALINMIŞ Gecenin bu saatinde Caer Tinella'nın eteklerinde powrie nö-betçi bulmanın merak uyandırıcı olduğunu düşündü. Genelde cü-celer ve goblinler günbatımından kısa süre sonra kasabanın içinedönerdi. Özellikle kasaba güvene alınmışken goblinler kötülükle-ri için gecenin örtüsünü tercih ediyor olsa da, normalde bu hare-ketli zamanı kumar oynamak, içmek ve kavga çıkana kadar bir-birlerini ittirip kaktırmak için kullanırlardı. Ama bu Bayan Kelso'nun sözde ağaca döndürülmesinden ön-ceydi, canavarların tanrı figürlerine, iblis dactyle atfettikleri bir ey-lem. Bu yüzden artık daha dikkatli olmaya kararlı görünüyorlar-dı, dactylin işlerini denetlemek için şahsen görünmesi olasılığınakarşılık.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 66: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Roger gülümsedi; küçük oyununun bu sefiller için bu kadarsorun yaratmasından memnundu. Nöbetçilere gelince, o kadar daendişelenmiyordu. Buraya Caer Tinella'ya girmek için gelmişti, buyüzden powrieler onu durdurmak için ne denerlerse denesinlerCaer Tinella'ya girecekti. Ah evet, nöbetçilerin onu yavaşlatacağı-nın farkındaydı, ama öngördükleri bir şekilde değil. iki powrie sakin sakin duruyorlardı, birinin elleri ceplerindey-di, diğeri uzun saplı bir pipoyu çekiyordu. Roger ikisinin şapka-sının loş ışıkta bile kıpkırmızı parladığını fark etti. Bunların dene-yimli askerler olduklarını anladı. Powrie berelerini, deriden, ge- 120 R. A. Salvatorenellikle de insan derisinden yaptıkları şapkalarını düşmanlarımıkanlarına batırma uygulamaları yüzünden "kanlı bere" olarak arıulirdi. Bereler kan rengini korumaları için özel yağlara batırılırdı vçher yeni kurbanın kanı berelerin rengini daha da parlatırdı. Bö^lece, bir powrienin konumu şapkasının rengine bakarak anlaşıla-bilirdi. Roger manzara karşısında ve parlak berelerin ne anlama gel-diğini düşününce tiksindi, ama duraksamadı, tam tersine, bu iki-linin berelerini kanla daha sık ıslatmış olduklarını fark etmek da-ha da kararlılık kazanmasını sağladı. Onun düşüncesine göre buküçük eylem öldürülenlerin intikamını, en azından birazcık ala-caktı. Powrielerin arasında alçak bir ateş yanıyordu ve üç buçukmetre öteye yarım daire şeklinde üç meşale yerleştirmişler, yalnız-ca yakındaki kasabaya giden kısa yolu açıkta bırakmışlardı. Rogerayın önünden kayan bir bulut kadar sessizce o yarım daireninötesine kaydı. Çemberin yanından geçtiği zaman kasaba ona açıkkaldı, ama o döndü, cüce ikilisinin arkasına gitti, birkaç metreuzaktaki çalı çitin arkasına kaydı. Orada birkaç dakika bekleye-rek powrielerin gardlarını indirdiklerinden, yakında başka kimseolmadığından emin oldu. Sonra avına doğru karnının üzerindesürünerek çalıların kenarından kaydı. "Birkaç fırt benim de hoşuma gider," dedi cücelerden biri vebir elini ceketinin cebinden çıkardı. Elinde kendi piposu vardı.Cücenin eli çıkarken Roger'ın parmakları içeri kaydı. "Ot versene," dedi cüce, pipoyu arkadaşına uzatarak. Diğerpowrie pipoyu aldı, bir paket pipo otunu kaldırdı. Bu sırada ilkpowrie elini cebine daldırdı... Roger'ın eli Yıpranmış Adalar'dakullanılan tuhaf, sekiz kenarlı iki altın parayla çıkarken. Cüce piposunu aldığı zaman Roger geniş geniş gülümsedi...diğer eliyle almıştı, böylece ikinci cebini de açmıştı. iblis R"hu"Fmin misin?" diye sordu Belster O'Comely onuncu kez."Onları kendim gördüm," diye yanıt verdi adam, Jansen Brid-"Daha bir saat olmadı.""in mı?"Her biri bir adamı yiyebilir ve karnında karısı için yer kalır,"djye yanıt verdi Jansen. Belster oturduğu ağaç gövdesinden doğruldu ve mülteci çete-si için üs kamp görevi gören küçük açıklığın güney kıyısına yü-rüdü."Kasabaya kaç kişi gitti?" diye sordu Jansen."Yalnızca Roger Lockless," diye yanıt verdi Belster. "Her gece gidiyor," dedi Jansen biraz küçümseme dolu birsesle. Jansen Belster'm grubuyla kuzeyden gelmişti ve Roger

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 67: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Lockless'e bayıldığı söylenemezdi. "Evet ve bu sayede daha iyi yemek yiyoruz!" diye terslendiBelster, dönüp adama bakarak. O zaman Jansen'ın ses tonunun Roger'a yöneltilmiş öfkedençok hayal kırıklığından kaynaklandığını gördü ve bu yüzden na-zik Belster işi oluruna bıraktı. "Yanlarından görülmeden geçebilecek biri varsa, bu Roger Lock-less'tir," diye devam etti Belster, Jansen kadar kendi kendine de. "Biz de öyle umuyoruz," dedi Jansen. "Ama öğrenmek içinbekleyemeyiz. Cücelerle aramıza sekiz kilometre koyalım derim,en azından bu yeni gelenlerin ne kadar tehlikeli olduğunu öğre-nene kadar." Belster düşünceyi bir süre düşündü, sonra başını sallayarakonayladı. "Git Tomas Gingenvart'a söyle," diye talimat verdi. "Bugece yola çıkmamızı onaylıyorsa, grubumuz yürümeye hazır ola-cak." Jansen Bridges başını salladı ve açıklıktan ayrılarak Belster'ıdüşünceleriyle başbaşa bıraktı. 122

R. A. Salvato,

Bütün bunlardan bıkmaya başladığını fark etti Belster. Orman-da saklanmaktan bıkmıştı, powrielerden bıkmıştı. Annebabasıy]agüneyden, Ursal yakınlarından göçtüğünden beri Palmaris'te, beşyaşından beri yuvam dediği bir kasabada başarılı bir meyhaneciy-di. Otuz seneden fazla zaman Masur Delaval kıyısındaki o zenginşehirde yaşamış, ilk önce bir inşaatçı olan babası ile, sonra kendiyarattığı meyhanede çalışmıştı. Sonra annesi huzur içinde ölmüş-tü ve bir seneden az zaman sonra babasını da kaybetmişti. İşte o-zaman Belster babasının bıraktığı borçlan öğrenmişti, bütün ağır-lığıyla adamın tek oğlunun omuzlarına yüklenen bir miras. Belster meyhaneyi kaybetmişti ve yine de öyle borçluydu kiya on sene boyunca kontrat karşılığı alacaklılar için çalışacak, yada gidip benzer bir süre boyunca bir Palmaris hapishanesinde çü-rüyecekti. Belster kendine üçüncü bir seçenek yarattı, kalan birkaç par-ça eşyasını topladı ve yabanıl kuzeye, Ormandiyar'a, Dundalis adıverilen, seneler önce goblin akınlarında yok edilen bir kasabanınyıkıntıları üzerinde yeniden inşa edilen kasabaya kaçtı. Dundalis'te Belster O'Comely yeni bir meyhane, Uluyan She-ila'yı açarak bir yuva ve meslek bulmuştu. Fazla müşteri yoktu.Ormandiyar çok nüfus barındırmıyordu ve oradan geçen tüccaijjkervanlarından başka konuk olmuyordu. Ama Yabandiyar kasa-basının kendi kendine yeterli yaşamı içinde adamın fazla parayaihtiyacı yoktu. Ama sonra goblinler geri dönmüştü ve yanlarında powrie vedev orduları vardı. Ve böylece Belster bir kez daha kaçak olmuş-tu ve bu sefer ucunda çok daha yüksek bir bedel vardı. Karanlık ormana, Caer Tinella'nm olduğu yere baktı. Kasabagörülemeyecek kadar uzaktaydı ve pek çok tepeyle ağacın arka-sındaydı. Kaçak çete Roger Lockless'i kaybetmeye tahammül ede-mezdi, Belster biliyordu. Genç adam kuşatılmış mülteciler için bir iblis R"hLl P olmuştu, bir tür önder, ama nadiren aralarında oluyorduefsane ^ larından biriyle daha da nadiren konuşuyordu. Roger zaval-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 68: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Ravan Kelso'yu kurtardığından beri o statü, eğer bu mümkün- daha da yükselmişti. Eğer Roger yakalanmış ve öldürülmüşse,morallere vuracağı darbe gerçekten de ağır olacaktı. "HİÇ tahmin eder miydin?" dedi biri. Belster döndü ve RestonMeadowsün, Dundalisli kaçaklardan birinin tam arkasında dur-duğunu gördü."Roger kasabada," dedi Belster. "lansen de öyle dedi," diye yanıt verdi Reston sertçe. "Ve bi-ze yeni gelenleri de söyledi. Korkarım Roger'ın ününü fazlasıylahaklı çıkarması gerekecek.""Tomas bu konuda konuştu mu?"Reston başını salladı. "Bir saat içinde yola çıkacağız." Belster kalın çenesini ovaladı. "En iyi izcilerinden iki kişi al veCaer Tinella'ya git," dedi. "Roger Lockless'in başına ne geldiğiniöğrenmeye çalış." "Onu kurtarmak için üçümüzün kasabaya girebileceğini midüşünüyorsun?" diye sordu Reston inanmazlık içinde. Belster duyguyu anladı: kampta pek az kişi Kos-kosio Begul-ne ve zorlu powrielerle karşı karşıya gelmek isterdi. "Yalnızca ba-şına gelenleri öğren, onu kurtarmaya çalışma," diye açıkladı şiş-man adam. "Roger ele geçirilip öldürülmüşse, yokluğu hakkındadaha uygun bir hikaye uydurmamız gerekecek."Reston merakla başını yana eğdi. "Onlar için," diye bitirdi Belster, çenesiyle kampa doğru işaretederek. "Gecekuşu, Pony ve Avelyn Barbacan'a gittiği zaman bubizi yıkmadı, ama onlar öldürülmüş olsaydı yüreklerimiz ne ka-dar ağır olurdu?"Reston anladı. "Roger'a ihtiyaçları var," dedi."Roger'ın özgürlükleri için çalıştığına inanmaya ihtiyaçları

R. A. Salvatoıvar," diye yanıt verdi Belster. Adam yine başını salladı ve iki uygun keşif arkadaşı bulmak,üzere uzaklaştı ve Belster'ı bir kez daha ormana bakmak üzereyalnız bıraktı. Evet, Belster O'Comely bütün bunlardan bıkmıştıözellikle de sorumluluktan. Yüz seksen çocuğun babası gibi his-ısediyordu ve sinirlerini hep ayakta tutan özellikle bir risk severvardı. Belster o tek sorun yaratıcının güven içinde dönmesini içten-,likle umuyordu. Ganimetlerini güvene alan Roger gizlice uzaklaşmaya başladı.Ama çalılara döndüğünde kangal yapılmış bir halat buldu, köle-ler tarafından kütük çekmek için kullanılan bir halat. Roger dire-nemedi. Halatın ortasını sağlam bir ağaç gövdesine doladı, sonraher şeyden habersiz pipo içen iki powrienin yanına dönerken ikiucu yanından götürdü. Kısa süre sonra ormana dönmüştü. Ayrılırken bu yönden ge-lip ikiliyi korkutmaya karar vermişti. Eğer, povvrielerde hep oldu-,ğu gibi, bu arada fazla hareket etmemişlerse, başlarının belayagirdiğini göreceklerdi ve yaratıklar kovalamacaya katıldığı vsayaklarına bağladığı halkalar gerildiği ve dümdüz yere düştüklerizaman Roger biraz eğlenecekti. Hatta yanlarına dönebilir, onlar kendilerini halattan kurtara-madan kıymetli berelerinden birini kapabilirdi. Roger düşünceleri başka zamana sakladı; kasaba şimdi açıkçagörüş alanındaydı, sessiz ve karanlık. İki goblin dolanıyordu, amagenelde kumar için kullanılan merkezi bina bile bu gece sessiz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 69: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

di. Roger bir kez daha dactyl hakkındaki aldatmacasını ve BayanKelso'yu düşündü. Affetmez efendilerinin buralarda olduğunudüşünen canavarlar en iyi tavırlarını takınmışlardı.Bu tetiktelik düşünülünce, Roger Bayan Kelso'nun ortadan

>25iblis R^-1 , „, hakkında başka bir açıklama kullanmış olduğunu di-Içayboii"'1, ecekü neredeyse."Bu konuda endişelenmek için çok geç," dedi genç adam ken-, ncjjne ve kasabaya girdi. Bu gece dikkatli olacaktı; her za-vaptı^ı gibi bina bina gezerek yankesicilik yapmak (ve o ka-, Ja kıymetli olmayan eşyalarını başka canavarların ceplerine, vmaı< ve kavga başlatıp başlatamadığına bakmak) yerine doğ-udan kilere gitti. İyi bir yemek yemeyi ve ormanda saklanan in-sanlara biraz yiyecek götürmeyi düşünüyordu. Kiler kapısı kilitlenmişti, halka tutamaçlarına ağır zincirler do-lanmış, ağır bir asma kilitle bağlanmıştı. Bunu nereden buldular? diye merak etti Roger, çenesini ve ya-naklarını ovarak çevresine bakınarak. Ve neden zahmet ettiler? Roger sıkkın sıkkın içini çekerek kulağının arkasından küçükbir kürdan çıkardı ve asma kilidin deliğine soktu, yaptığı işi dahaiyi duyabilmek için eğildi. İki dönüş ve iki tıkırtı sonra kilit açıl-dı. Roger kilidi kaldırıp yerinden kurtardı ve zinciri çözmeye baş-ladı, ama sonra durdu ve eylemlerini düşündü. Şimdi düşününce,o kadar da aç hissetmiyordu. Çevresine bakındı, sessizliği fark etti, kasabanın ne ölçüde te-

tikte olduğunu ölçmeye çalıştı. Belki bu gece biraz eğlenebilirdi.Sonra dönüp dosüarı için yiyecek toparlayabilirdi.Kilidi ve zinciri aldı ve kapıyı kapalı bıraktı. İki adım atmadan talihin yanında olduğunu fark etti. Arkasın-dan alçak bir hırlama duymuştu. Kapıya koşturdu, eğildi ve kula-ğını ahşaba dayadı. Hırlamalar kapının arkasından geliyordu ve sonra Roger'ıngöz açıp kapayana kadar dimdik doğrulmasına sebep olan yük-sek ve öfkeli bir havlama geldi. Genç adam hızla uzaklaştı, bir başka binanın arkasına kaydı.Zinciri ve kilidi geçitte bulduğu gevşek bir tahtanın arkasına tıktı 126

R. A. Salvatore

(kaçarken fazla gürültü yaparlardı), sonra rahatça ve sessizce İMmanarak çatıya çıktı. Bir powrie her adımında küfrederek kiler kapısının önündekiaçıklığı aştı. "Bah, neden uluyorsunuz?" diye homurdandı taşasürtünen taş gibi sesiyle. Powrie kapıya uzandı, ama bir şeyin ek-sik olduğunu fark ederek durup kafasını kaşıdı. "Lanet," diye mırıldandı Roger, powrienin geldiği yoldan kşarak döndüğünü gördüğü zaman. Roger'ın normal taktikleri ye'rinden kıpırdamamasını söylerdi, ama ensesindeki tüyler dikendiken olmuştu, içgüdüleri hızla uzaklaşmasını söylüyordu. Bina-nın uzak ucundan indi, sonra karanlığın içine koştu. Arkasından,kasabanın her yerinde meşaleler art arda yandı, şamata yükseldi,"Hırsız!" haykırışları gecenin içinde yankılandı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 70: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Roger çatıdan çatıya geçti, bir duvardan inip diğerine tırmandı,sonra parmaklıklı bir çitten aşıp kasabanın kuzeybatı ucundaki ağı-la girdi. Genç adam iyice eğilerek ineklerin arasından yürüdü, on-ları rahatsız etmemeye, onlara yalnızca nazikçe dokunmaya, alçaksesle fısıldayarak sessiz kalmaları için teşvik etmeye çalıştı. Olaysız çıkabilirdi; dinlenen inekler ondan fazla rahatsız ol-mamıştı.Yalnız, hepsi inek değildi. Roger uyanan goblinler ve powrieler için bu kadar endişele-niyor olmasa, bunun Rosin Delaval'ın çiftliği olduğunu fark eder,Rosin'in bir boğası olduğunu hatırlardı, tüm Caer Tinella'daki ensert mizaçlı hayvan. Rosin normalde boğasını ineklerden ayırırdı,çünkü zorba hayvan sık sık onlara zarar verirdi ve adamın gidipsüt sağmasını güçleştirirdi. Ama povvrieler hayvanları ayırmıyor,sığırların yaralanmasıyla eğleniyorlardı. Süt sağmak ya da kesile-cek inek çıkarmak için giren, astları olan goblinlerin komiklikleride epey eğlendiriyordu onları.Önünden çok omzunun üzerinden arkaya bakan Roger inek

I27iblis Ruh"1 rinin oluşturduğu labirentte yürürken nazikçe bir hayvanıittirdi, sonra bir başkasını yumuşakça dürtükledi. Bu hay- Ae dikerlerinden daha sağlam geldiğini hemen fark etti.vanın eıc oHayvan çekilmeye daha az gönülsüzdü. Roser yeniden ittirecek oldu, ama yerinde dondu ve hayvanabakmak için yavaşça kafasını çevirdi. Bo&a bin kiloluk ağırlığının tamamıyla yarı uykudaydı. Hayva-nı bundan yarım kat daha ağır olduğunu düşünen Roger ağıraSır sessizce geriledi. Bir ineğe çarptı ve hayvan inleyerek şika-yet etti.Bo&a burnundan nefes verdi, dev, boynuzlu kafası döndü. Rocer fırladı, dönen boğanın hemen arkasına gitti, sonra yinedönerek arkasında kaldı. Hayvanı döne döne sersemletmekle il-gili kısa süreli bir fantazi kurdu. Gerçekten de kısa sürmüştü, çün-kü hızla hareket etmesine ve yere sağlam basmasına karşın boğaona dönüyor, o ölümcül boynuzlar mesafeyi kapatıyordu.Roger açık görünen tek yolu seçti: boğanın sırtına sıçradı. Mantıksal olarak, çığlık atmaması gerektiğini biliyordu, amayine de atıyordu. Boğa sıçradı, kişnedi, toynakları büyük bir öfke-içinde yeri dövdü. Hayvan döndü, sıçradı, kafasını eğdi ve keskinbir dönüş yaparak Roger'ı omzunun üzerinden fırlatacak oldu. Boğa ağılın uzak ucuna yaklaşırken delikanlı bir şekilde tutun-mayı başardı. Çitin ötesinde yalnızca karanlık orman vardı. Rogerbunun iyi bir şey olduğunu fark etti, çünkü diğer yönde goblinlerve powrieler ortaya dökülmüş, ağıla işaret ederek bağrışıyorlardı. Boğa kısa bir mesafe için hızla koştu, sonra kayarak durdu vehızla sağa, sonra sola döndü. Roger yine tatlı canını kurtarmaklcm tutundu, hatta boğanın boynuzlarından birini yakaladı. İkin-cı dönüşte boğa dengesini yitirdi ve hızlı düşünen Roger şansınıSordu. Bir bacağını altına aldı ve bütün gücüyle boynuzu çeke-rek boğanın başını daha da çevirdi. 128

R. A. Salvatoı

Boğa devrildi ve Roger sıçradı, sendeleyerek yere düştü, son-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 71: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ra tüm gücüyle koşmaya başladı. Kıvranan boğa daha" ayağa kallç.mayı başaramadan çite ulaştı ve göz açıp kapayana kadar üzerin,den aştı. Boğa çitin kenarına koştu. Kasabaya kadar uzanan çitlerin iUİyanında koşturan goblink ri görmesine rağmen Roger, "O şişkoboynunu kırabilirdim," diye şişinecek kadar oyalandı. Boğanınburnunun önünde parmaklarını şıklatarak bitirdi sözlerini.Boğa kişnedi ve yeri dövdü, sonra başını eğdi. Roger'ın ağzı açık kaldı. "Ama sen beni anlayamazsın ki," di-ye itiraz etti.Bu konu tartışmalıydı; boğa çite saldırdı. Roger ormana kaçtı. Boğa vurmaya, tekmelemeye, parmaklık-ları kırmaya, kütükleri havaya fırlatmaya başladı. Sonra kurtuldu, ağılın hemen arkasındaki küçük açıklığa fırla-dı. O sırada goblinler de oraya yaklaşıyordu ve aniden boğa Ro-ger'ın lehine çalışmaya başladı. "AiyeeeeP diye ciyakladı goblinlerden biri. Donuk zekalı arka-daşları arasında hızlı düşünür sayılan goblin en yakındaki arkada-şını yakaladı ve zavallı aptalı boğanın önüne attı. O goblin de kısa süre sonra havaya fırlatıldı, iki tam takla at-tı, sonra hızla yere çakıldı. İnlememeye, boğanın dikkatini çeke-cek herhangi bir şey yapmamaya çalışarak sürünmeye başladı,çünkü öfkeli hayvan kaçan goblinlerin kalanını kovalamaktaydı. Fazla uzakta olmayan bir ağacın üzerinde Roger içten bir eğ-lenti içinde izliyordu. Ama boğa boynuzunu koşturan bir goblininbacağının arkasına taktığı zaman gülüşleri duygudaş bir inlemeyedönüştü. Boynuz yaratığın dizkapağının içinden çıktı. Boğa kafa-sını arkaya attı ve goblini de beraber fırlattı. Goblin çığlık atıp çır-pınarak boğanın dev ensesine düştü. Boğa çılgınca sıçrayarakkoşmaya devam etti. Goblin silkelenip duruyordu, sonunda dizi iblis R"hu

129

boynuzdan kurtuldu ve goblin düştü. Ama boğanın da-mla İŞİ bitmemişti. Hayvan toprak kaldırarak döndü, gob-rtılarakÎiınha on•ürünüp kurtulamadan onu ezdi. Roger ağaçta dalın ucuna, gövdeden uzağa yürüdü ve bir başka- ,n dalma atlayarak kuzeye, kampın bulunduğu yöne ilerledi. "Başka gece," diye söz verdi kendi kendine, zincirle kilidi ha-lavarak. O nesnelerle powrieler için biraz sorun yaratabileceği-i düşünüyordu. Kilere girememiş olmasına ve boğayla karşılaş-masına rağmen her daim iyimser Roger gecenin başarılı geçtiğifikrindeydi. Ağaçtan hafif bir yürek ve dans eden ayaklarla inerekilk iki powrienin olduğu yere yürümeye başladı. Onları uzaktansordu, yere oturmuş, ayak bileklerini halattan kurtarmaya çalışı-yorlardı. Kasabadaki şamata onları harekete geçirmişti ve halatatakılmışlardı. Roger bunu kaçırdığı için üzüldü. Yerde yatan iki pipoyu gö-

rünce, kurbanlarının homurdandığı küfürleri duyunca biraz tat-min hissetti. Bu yüreğini daha da hafifletti, ormanın derinliklerineilerlerken yüzüne yaramaz bir sırıüş yayıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 72: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Ama sonra havlamaları duydu. "Ne?" diye sordu genç adam duraksayarak. Tuhaf sesi dinledi.Av köpekleri hakkında hiç deneyimi yoktu ve iz aradıklarını,onun izini aradıklarını anlamamıştı. Ama devam eden sesten yak-laştıklarını anladı ve bu yüzden diğer ağaçların uzağındaki yük-sek, geniş bir meşeye tırmanarak karanlığın içini gözetledi. Çok güneyde meşalelerin parıltısını gördü. "İnatçı," diye mırıl-dandı başını iki yana sallayarak. Canavarların onu ormanda aslabulamayacağına güveni tamdı. Ağaçtan inecek oldu, ama hırıltılar yaklaşınca hemen geridöndü. Alçak bir daldan dört şekli görebiliyordu. Roger daha ön-ce de köpek görmüştü... Rosin Delaval sürüsünü idare etmek için•Kİ tane besliyordu. Ama onlar küçük ve dost canlısı köpeklerdi, 13°

R. A. Salvatoı

hep kuyruklarını sallarlar, onunla ve başka herkesle oynamaktanhep mutluluk duyarlardı. Bu köpekler Roger'a tamamen farklı birtür gibi geldi. Havlamalarındaki tını dost canhsı değil tehditkardıderin ve yankılı, kabuslara yakışır bir şey. Karanlıkta fazla detaygöremiyordu, ama havlamaların sesinden ve siyah siluetlerden buköpeklerin Rosin'inkilerden çok daha iri olduğunu anladı. "Bunları nereden buldular?" diye mırıldandı genç hırsız, çün-kü köpekler gerçekten de Caer Tinella için yeniydi. Hayvanlardanuzaklaşıp ağaçtan inmenin yolunu arayarak bakındı. Ağaçtan inmenin yenmek anlamına geleceğini hemen kavra-dı. Şansına güvenmek zorundaydı ve köpeklerin onu gözden yi-tirince ilgilerini de yitireceğini umarak meşenin en yüksek dalla-rına tırmandı. Bu hayvanların nasıl eğitildiğini bilmiyordu. Av köpekleri ağa-cın dibinden ayrılmadılar, koklamaya, tırmalamaya, sonra havla-maya devam ettiler. Biri ağacın kabuğunu tırmalayarak yükseğesıçrayıp duruyordu. Roger endişe içinde güneye baktı, meşalelerin şamatayı takip

ederek gittikçe yaklaştığını gördü. Köpekleri susturmak ya da bu-radan uzaklaşmanın bir yolunu bulmak zorundaydı. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Yalnızca tek silah taşıyor-du, küçük bir bıçak, savaşmaktan çok kilit açmaya yarayan bir şeyve yanında kocaman bir kılıç olsaydı bile o köpeklerle yüzleşmedüşüncesi onu korkutuyordu. Kafasını kaşıdı, çevresine bakındı.Neden diğerlerinden o kadar uzak olan bu ağacı seçmişti ki?Çünkü düşmanlarını anlamamıştı. "Onları hafife aldım," diye payladı Roger kendini, powrielermeşenin altındaki açıklığa girerken. Birkaç dakika sonra ağaç za-lim cücelerle çevrildi. Gülümseyen Kos-kosio Begulne de araların-daydı. Roger powrie önderin arkadaşlarının köpekleri edindiği içinonu kutladığını duydu... Craggoth köpekleri, diyorlardı onlara. iblis '3'Ruhu O zaman Roger yenildiğini anladı.. madem," diye bağırdı Kos-kosio Begulne ağaca. "Evet, se-? ivorvız, bu yüzden in aşağı, yoksa andım olsun lanet ağacı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 73: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

, yakıp kül ederim! Ve sonra senden kalanları köpekleri-me yediririm," diye ekledi pis pis. Roeer hırslı Kos-kosio'nun şaka yapmadığını biliyordu. Pes,. ornuzlarını silkerek ağacın en alçak dalına, powrie önderinaçıkça görebileceği bir yere indi."Aşağı!" diye emretti Kos-kosio. Sesi sert ve korkutucuydu.Roger kuşkuyla çılgına dönmüş köpeklere baktı. "Craggoth köpeklerimi beğendin mi?" diye sordu powrie. "Se-

nin gibi sıçanları yakalamak için Juliantheler'de yetiştiririz onları."Kos-kosio Begulne diğerlerine işaret etti ve adamları çabucak kö-peklerin başına gidip boğma zincirler takarak hayvanları kenaraçektiler... köpeklerin ne kadar heyecanlı olduklarına bakarak,önemsiz bir başarı değildi. Roger o zaman, meşale ışığı altındaköpeklere iyi bir baktı ve düşündüğü gibi, bu hayvanların Ro-sin'in köpeklerine hiç benzemediğini gördü. Bu köpeklerin baş-ları ve göğüsleri dev gibiydi, büyük, kaslı bedenleri vardı, incebacaklar üzerinde yüksektiler, kısa kahverengi-siyah kürkleri, or-man gecesinin içinde, cehennem alevleri gibi kıpkırmızı parlayangözleri vardı. O anda tamamen kontrol altına alınmış gibiydiler,ama yine de Roger kendini hareket etmeye ikna edemiyordu."Aşağı!" dedi Kos-kosio Begulne yine. "Son kez söylüyorum." Roger hafifçe powrie önderinin önündeki yere indi. "RogerBillingsbury hizmetinizdedir, iyi cüce," dedi eğilerek."Roger Lockless diyorlar ona," diye araya girdi bir başka powrie. Roger başını salladı ve bunu bir kompliman kabul ederek gü-lümsedi.Kos-kosio Begulne ağır bir yumrukla onu yere indirdi.

7UZUN SAVAŞ GECESİ9 Şimdiye dek yolculukları şaşırtıcı ölçüde olaysız geçmişti.Batakdiyar'ın güney ucunda bir goblin çetesiyle karşılaştılar, amagrubu her zamanki etkinlikleriyle yok ettiler... Juraviel'in yayınınüç atışı, Pony'den bir şimşek ve Elbryan'la Senfoni'nin sonu ge-len ana gruptan kaçmayı başarmış iki tanesini ezmesi. Daha son-ra bölgeyi araştırırken, ikisi de uzman izciler olan korucu ve elfyakınlarda daha büyük bir grup olduğuna dair işaret görmedilerve böylece o an için çatışmalar sona erdi. Hep vahşi Batakdiyar'ı çok arkada bırakıp Ormandiyar'ın he-men güneyindeki Ayı-Honce krallığına girdiklerinde her şey dahada sessizleşti. Ayı-Honce'un kuzeybatı köşesinde fazla nüfus yok-tu ve aslında yol adı verilebilecek tek bir yol vardı ve o da Ya-bandiyar'ın içinden geçip Palmaris'le Yaban Çayırı'nı bağlayananayolla birleşiyordu. Görünüşe göre goblinler ve powrieler yaıkın bölgede yeterince eğlence bulamamıştı, çünkü çevrede cana-var olduğuna ilişkin hiç işaret yoktu. Ama üçlü kısa süre sonra daha da güneye, daha kalabalık böl-gelere inmişti ve çalı çitler ve taş duvarlarla çevrili ekilmiş tarlala-rın arasından, değişik yollardan kendi yollarını seçerek ileriyorlar-dı. Ve o yolların hepsinde bir sürü iz vardı, powrie, goblin ve devizleri ve bir de yüklü arabaların, powrie savaş makinelerinin açtı-ğı derin oyuklar. '33iblis R"hu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 74: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

" divar," dedi Pony, kısa bir tepenin arkasında, uzakta ı hir duman bulutuna işaret ederek. Bu bölgeden yalnız-viikselen uu. ez oeçmişti, ama o kısa geçişlere rağmen buraları yoldaş-, daha iyi tanıyordu. İstilacı canavar ordusu Ormandi-'daki üç kasabaya ilk geldiğinde, Aşağıdiyar'ı ve komşu köyle-klaşan tehlikeye dair uyarmak için güneye inen kişi Pony ol-muştu."Canavarlar tarafından istila edilmiş," diye mantık yürüttükorucu çünkü yollardaki iz sayısına bakarak, kasabada insan kal-mış olması olası gelmiyordu. Ve duman yağmalanan bir yerdenyükselecek, yanan binalara işaret eden öfkeli, yoğun kara duman-lar değil, ocakların basit, gri tutamlarıydı. "Ve büyük olasılıkla yakındaki kasabayı da aynı durumda bu-lacağız," dedi Belli'mar Juraviel. "Düşmanlarımız sağlamca yerleş-miş ve kalmaya kararlı görünüyor." "Caer Tinella," dedi Pony biraz düşündükten sonra. "Bir son-raki kasaba Caer Tinella." Konuşurken geriye, kuzeye baktı, çün-

kü grup Palmaris'le Yaban Çayırı arasında uzanan tek anayoldansapmıştı. Ormanda ilerliyorlardı ve batıdan, Caer Tinella'nın aşa-ğısından gelmişlerdi. Caer Tinella Ayı-Honce'un en kuzeyindekidüzenli kasabaydı ve bu yüzden Ormandiyar'daki üç kasabaya enyakın olanıydı."Ya Caer Tinella'nın ötesinde?" diye sordu Elbryan."Eve dönüş yolu," diye yanıt verdi Pony. "O zaman kuzeye yönelmeliyiz," dedi korucu. "Caer Tinel-la'nın çevresinden dolanıp ne bulacağımıza bakmalıyız. SonraAşağıdiyar'a inip savaşa katılırız." "Muhtemelen o tepenin ötesinde savaşın seni beklediğini gö-receksin," dedi Juraviel. "ilk işimiz, hâlâ bu bölgedelerse, kaçakları bulmak," diye yanıtverdi Elbryan ve bu duyguları ilk defa dile getirmiyordu. Yüksek 134

R. A. Salvat0re

sesle söylemiyordu, ama Belster O'Comely ile Dundalis halkını bubölgede çalışan direniş grupları arasında bulmayı umuyordu. Korucu Pony'ye baktı, güzel yüzündeki gülümsemeyi gördüve kadının, sesindeki aciliyet duygusunun arkasındaki mantığı bil-diğini anladı. Aynı zamanda, aynı fikirde olduğunu anladı. Bir kezdaha güvenilir müttefikler arasında olmak iyi gelecekti. Elbryan'misteği üzerine Pony arkasına, Senfoni'nin geniş sırtına tırmandı."Kasaba yol üzerinde mi?" diye sordu Belli'mar Juraviel. I "İkisi de," diye yanıt verdi Pony. "Aşağıdiyar güneyde, CaerTinella kuzeyde, birkaç kilometre uzakta." "Ama Caer Tinella'nın uzağından dolanıp batıya gideceğiz,"diye açıkladı Elbryan. "Daha kuzeyde kamp kurmuş direniş grup-ları olması mümkün. Orada tarlalar ve yollar daha az ve ormandaha yoğun." "Siz batıya gidin," diye kabul etti Juraviel, kuzey yolunu süze-rek. "Ben Caer Tinella'ya yaklaşıp düşmanımızın gücünü tartıp/tartamayacağıma bakacağım." Ufak tefek arkadaşı için korkan Elbryan itiraz edecek oldu,ama TouePalfar'ın gizli hareket etme yeteneğini düşünerek ken*dini durdurdu. Belli'mar Juraviel en tetikte geyiğe arkadan yakla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 75: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

şıp, daha hayvan onun orada olduğunu fark etmeden sağrısını ikikez okşayabilirdi. Köşeli yüzündeki kurnaz ifadeye bakarak, Juraviel'in zaten iti-raz dinlemeyeceğini anladı, elf Elbryan ve Pony'ye altın gözünükırparak, "Ve düşmanımızın zayıflıklarını," diye eklediği zamaıl)doğrulanan bir gözlem. Sonra elf kayboldu, gölgelerin arasında bir gölge olarak kayıpgitti. "Ben ne bilmek istiyorsam anlatacaksın," dedi Kos-kosio Be-gulne. "35iblis Buhu slkı bağlarının izin verdiğince dik oturdu ve yüzüne se-vimliMr gülümseme oturttu. tf s-kosio Begulne'nin başı hızla öne fırladı, powrienin ke-... jn, Roger'ın burnuna indi ve delikanlıyı geriye devirdi.Roaer tükürerek yuvarlanmaya çalıştı, ama ipler kollarını san-1 enin sırtında tutuyordu ve dönemiyordu. Aniden yanında ikiwrie belirdi ve onu kabaca doğrulttu. "Ah anlatacaksın," diye bildirdi Kos-kosio Begulne. Powriekötü kötü gülümsedi ve boğum boğum ellerinden birini kaldıra-rak parmaklarını şıklattı. Ses zavallı Roger'ı sarstı; küçük odanın kapısı açılır, bir başkapowrie içeri girerken inlemekten başka bir şey gelmedi elinden.İçeri giren powrienin elindeki kısa tasmanın ucunda Roger'ın gör-düğü en büyük, en korkunç köpek vardı. Köpek, powrienin güç-lü çekişine direnerek ona doğru atılmaya çalıştı. Korkunç dişleri-ni çıkardı, hırladı, güçlü çenelerini kapattı. "Craggoth köpekleri çok yiyor," dedi Kos-kosio Begulne sırı-tarak. "Şimdi, evlat, anlatacak bir şeylerin var mı?" Roger derin nefesler alarak sakinleşmeye, paniğe kapılmama-ya çalıştı. Powrieler mülteci kampının yerini öğrenmeye çalışıyor-du, Roger'ın ne işkence çekerse çeksin açıklamamaya kararlı ol-duğu bir şey. "Fazla uzun," dedi Kos-kosio Begulne, parmaklarını yine şık-latarak. Powrie tasmayı bıraktı ve Craggoth köpeği fırlayarak Ro-ger'ın gırtlağına atıldı. Roger kendini geriye attı, ama köpek takip etti, dişleri adamınyanağını çizdi, çene çizgisi üzerine kapandı. "Hayvanın onu öldürmesine daha izin vermeyin," diye talimatverdi Kos-kosio Begulne diğerlerine. "Yalnızca fena yaralasın. Bi-zimle konuşacak, hiç kuşkunuz olmasın." İlgilenilecek başka ko-nular olduğundan, powrie önderi odadan ayrıldı, ama manzara- 136 R. A. Salvat0redan zevk aldığı açıktı.Zavallı Roger için bütün dünya kapanan çeneler ve kan oldu Belster O'Comely yaklaşan meşaleleri Dundalis'ten ayrıldı5ın.dan beri tanıdığı en büyük korkuyla izledi. Geri dönen izcileregöre povvrieler Roger'ı ele geçirmişti ve şimdi ormanda böylesinebüyük bir canavar ordusunun belirmesi ve hatasızca kuzeye iler-lemesi, şişman adamın Roger'ın onları ele vermeye zorlandığınainanmasına sebep oluyordu. Belki Roger'ın gece eğlencelerinihorgörme konusunda Jansen Bridges haklıydı. İçinde pek çok yaşlı ve çocuk olan iki yüz kişilik kaçak gru-

bunu böyle bir güçten uzaklaştırmanın yolu olmadığını biliyordu!

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 76: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Belster ve bu yüzden o ve arkadaşlarının tek bir seçeneği vardı:becerebilenler gidip ormanda powrielerle savaşacak, savaşama-yanlar uzaklaşırken vurkaç taktikleriyle onları oyalayacaktı. Belster bu fikirden büyük heyecan duymuyordu, Tomas'la ka-çak grubunun diğer önderleri de öyle. Düzenli ve hazırlıklı bir ca-navar grubuna saldırmak pahalıya malolacaktı ve muhtemelenbölgedeki direnişin sonu demek olacaktı. Belster bu gece hayJHta kalacak insanların çok daha güneye gitmesi ve Palmaris'e ulaş-1mak için canavar hatlarının çevresinden dolaşmaya çalışmak gibitehlikeli bir manevra denemesi gerekeceğini tahmin ediyordu.Son iki hafta boyunca Belster ve Tomas defalarca bu seçeneği dü-şünmüştü ve her seferinde fazla tehlikeli bularak vazgeçmişlerdi.Palmaris güçleri henüz canavarlara yeterince baskı uygulamıyor-lardi; canavar hatları fazla yoğun ve fazla iyi yerleşmişti. Yine de hancı baştan beri durumun buna geleceğini tahminediyordu ve aslında o ve diğer savaşçılar için birincil görevin sa-vaşmayanları savaş hattından uzaklaştırmak olduğunu biliyordu.Palmaris'e kaçmak tehlikeli olacaktı, ama yaz sonsuza dek sür"mezdi ve yaşlıların ve çocukların çoğu ormanın soğuk gecelerin- iblis

Ruhu

137

dencanh çıkamazdı1 ter derin ve çaresiz bir iç çekişle bütün bu düşünceleri ak-uzaklaştırdı. Eldeki işe, yaklaşan savaşı idare etme işinelaşması gerekiyordu. Okçuları ilerleyen canavar ordusunundoğusuna ve batısına gitmişti bile. "Do&u kanadı saldırmaya hazır," dedi Tomas Gingerwart, han-cıya yaklaşarak."Şiddetle saldırıp hızla çekilecekler," dedi Belster. "Ve canavarlar doğuya döner dönmez batı kanadı şiddetle sal-dırıp hızla çekilecek," diye yanıt verdi Tomas. Belster başını salladı. "Ve sonra bizim sıramız gelecek, Tomas,en kritik olanı. Düşmanımızın gücünü hemen değerlendirmeli vetam cephe saldırı için yeterince zayıf ve düzensiz olup olmadık-larını belirlemeliyiz. Eğer öyleyse, savaşçılarımızı doğrudan üstle-rine yollarız ve bir kurdun çenesi gibi kapanmaları için doğuylabatıya işaret yollarız." "Ve değilse," diye sözünü kesti Tomas, çünkü bütün bunlarıdaha önce de dinlemişti, "batıdakiler ormana kaçacak, doğudaki-ler şiddetle Kos-kosio Begulne'nin dönen hattının arkasına saldı-racak." "Bu arada sen, ben ve arkadaşlarımız diğerlerine gidip uzungüney yolculuğuna başlayacağız," diye bitirdi Belster. Sönük sesibu fikirden hiç hoşlanmadığını gösteriyordu. "Hemen başlamak mı istersin?" diye sordu Tomas, biraz şaşı-rarak. Ormandaki iş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın gecenin sonaermesini ve plan yapmak için gün ışığını bekleyeceklerini düşün-müştü. "Eğer güneye gitmeyi düşünüyorsak ve bu güç tepemize bi-nerse başka seçeneğimiz yok, canavarlar okçularımızla meşgul-den gitmek en iyisi," diye karar verdi Belster."O zaman onlara haber ulaştırmamız gerek," diye yanıt verdi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 77: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

,38

R- A. Salva,,

Tomas. "Sonunda safları bozduklarında, bizi nerede bulacaklarınbilmeliler." Belster bir an bunu düşündü, sonra ciddi bir ifadeyle başmiki yana salladı. "Korkarlarsa doğrudan güneye dönerler, kovala,nırlar ve böylece bizim peşimize de takılmalarına sebep olurlar"dedi. "Saldırı başarısız olursa ormana kaçmaları talimatını aldılarzaten. Nereye gitmeyi seçerlerse seçsinler, oradan yollarını bula-caklardır." Bunlar gerçekten de Belster'ın söylediği en zor sözler-di. Mantığın doğru olduğunu biliyordu, ama yine de yoldaşlarınıterk ediyor gibi hissediyordu. Tomas'ın ilk tepkisi hemen itiraz etmek oldu, ama Belster'ınacılı ifadesini görerek ve bu yüzden daha geniş açıdan düşünmekiçin biraz bekleyerek hemen sustu. Karara katılmak zorunda ol-duğunu gördü, okçular için durum ne kadar güçleşirse güçleşsin,Belster'ın çekilen grubu için daha da zor olacağını anladı, çünküraporlara bakılırsa canavarlarla daha da dolu kilometrelerce ara-ziden geçeceklerdi. O sırada güneyden bir adam koşarak yaklaştı. "Powrielerin vegoblinlerin yanında dört dev var," diye rapor verdi. "Arnesun De-resi'ni henüz geçtiler." Belster gözlerini kapattı, gerçekten de bitkin hissediyordu.Dört dev ve her biri savaşçılarının yarısını dümdüz edebilirdi.- Da-ha da kötüsü, devler ok sağanaklarına dev kayalar ve ağaç göv-desi büyüklüğünde mızraklar fırlatarak karşılık verebiliyordu."Planı değiştirecek miyiz?" diye sordu Tomas. Belster artık çok geç olduğunu biliyordu. "Hayır," dedi kasvet-le. "Doğu kanadını harekete geçir. Tanrı yanlarında olsun." Tomas izciye başını salladı; adam koşarak uzaklaştı ve haberi ilet-ti. On dakika sonra güneydeki orman çığlıklar, kükremeler, fırlayanokların sesi ve devlerin fırlattığı kayaların gümbürtüsüyle patladı.* * *

iblis Baha

139

wrieler, goblinler ve devler," dedi Juraviel Elbryan ve, raer Tinella'nın kuzeybatısında onlara yetiştiği zaman.pony y '»Amaçlılıkla kuzeye 8ider görünen büyük bir güç."Flbrvan ve Pony endişe içinde bakıştılar; o amacın ne olduğu-kolayca tahmin edebiliyorlardı."Yanımıza gel," dedi Elbryan, elini elfe uzatarak. "Senfoni üzerine üç kişi mi?" diye sordu Juraviel kuşkuyla. "Oh ıkınabilecek en iyi at, bundan kuşkum yok, ama üç kişi çok faz-la.""O zaman koş, dostum," dedi Elbryan elfe. "Savaşta kendinebir yer bul." Juraviel göz açıp kapayana kadar kayboldu, ormanda koşma-ya başladı."Ve başını eğmeyi unutma!" diye arkasından seslendi Elbryan."Sen de, Gecekuşu!" diye yanıt verdi elf uzaktan. Korucu Pony'ye döndü ve savaş öncesi bakışıyla baktı, kadı-nın artık çok iyi bildiği, mutlak kararlılık dolu bakışla. "Sen ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 78: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

taş-ların hazır mısınız?" "Daima," diye yanıt verdi Pony sertçe, adamdaki değişime şa-şarak. Birkaç saniye içinde Elbryan'dan Gecekuşu'na dönüşmüş-tü. "Sen hematit hakkında öğrettiklerimi hatırla yeter." Korucu dönerken güldü ve büyük aygırı tekmeleyip dörtnalakaldırdı. Pony bir elmas çıkarmış, yolu aydınlatmak için büyüsü-nü çağırıyordu. At sürerlerken kedi gözü halkasını kafasından çı-karıp yoldaşına taktı. Sonra elmasın ışığının sönmesine izin verdi.Gecekuşu Senfoni'ye yol gösterecekti ve büyülü turkuazın kurdu-ğu telepatik bağlantı sayesinde at onun gözleriyle görüyormuş gi-bi olacaktı. Ama o rehberlik varken bile korucu yolu zorlu buldu,gür çalılıklar, sıkı ağaçlıklarla doluydu ve patikalar onu hep doğ-rudan kuzeye değil batıya götürüyor gibiydi. Bu yüzden savaşı ilkduyan, atlılardan daha düz bir yönde ilerleyen (çevik elf için u,o

R. A. Salvat,

ağaçlar engel değildi) Juraviel oldu. Kısa süre sonra canavarlargördü. Hızla soldan sağa, doğuya koşuyorlardı ve Dirilerini kova-lar gibi görünüyorlardı. "Devler," dedi elf sertçe, dev şekillere işaret ederek. O izler,ken devlerden biri dolaşık ağaçların arasından, dalları kırarak a&trbir taş fırlattı. O ağaçtan bir adam yuvarlandı. Goblinler ve taşı fırlatan devona yöneldi, diğer canavarlar kovalamacaya devam etti. Juraviel Gecekuşu ve Pony'nin geleceğini umarak çevresinebakındı. Yalnız başına böylesine büyük bir güç karşısında ne ya-pabilirdi? Asil elf düşünceleri aklından uzaklaştırdı. Ne yapabiliyorsa,deneyebilirdi; bir adam öldürülürken durup izleyemezdi. Bir ağa-ca tırmandı ve sağlam bir dalda koştu. Düşen adam hâlâ hayattaydı, başı sallanıyor, dudaklarındaninlemeler kaçıyordu. Elinde çivili sopa tutan bir goblin yaklaştı.Juraviel'in ilk oku yaratığın böbreğine saplandı."Amanın!" diye uludu goblin. "Vuruldum!" Juraviel'in ikinci oku boğazına saplandı ve goblin guruldaya-rak, boşuna ölümcül yarayı kavrayarak devrildi. Ama elf devin taktiğini gördükten sonra izlemek için durma-mıştı. Gerçekten de ağır bir taş gelip ağaca, Juraviel'in biraz önceidurduğu yere çarptı. Elf bir başka ağacın diğer yanından yüksek sesle kıkırdadı...devler bundan nefret ederdi. "Ah, iri ve aptal olmak işe yaramı-yor!" diye şakıdı Juraviel ve devin suratının ortasına bir ok yolla-yarak sözlerini vurguladı. Ama böylesine mükemmel bir atışın bile pek az fiziksel etkisioldu, dev minik oku ısırıcı bir böcekten başka bir şey değilmiş gi-bi savurdu. Ama duygusal sonuçlan Juraviel'in pek hoşuna gitti.Dev kükredi, körlemesine saldırdı, goblinlere takip etmelerini iblis R"hu

w

»derek ağaçları yıka döke atıldıÜS:sıçrıyo:

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 79: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

pmredereK *B<»V"- /-süre sonra elf koşuyor, yüksek dalların arasında hafifçeKısatakipçilerini teşvik etmek için sık durarak bir hakaret sa-va da fırsat bulduğunda bir ok fırlatıyordu. Devi öldüre-vuruyor, y sinden, hatta bir goblin indirmek için açık menzil bulabile-&i den kuşkuluydu, ama devi ve yarım düzine goblini peşine, savaş meydanından uzaklaştırmanın gerçek bir katkı oldu-ğunu düşünüyordu. Bir süre sonra elfin keskin kulakları bir kez daha savaş gürül-tüleri yakaladı, ama artık savaş çok kuzeyde kalmıştı, ya da enazından o ve takipçileri çok güneydeydiler, adamın düştüğü yer-den çok Caer Tinella'ya yakındılar. Juraviel gerekirse onları tüm gece, Caer Tinella'nın da ötesine,ta Aşağıdiyar'a kadar koşturmayı düşünüyordu. "Ah, aferin," diye tebrik etti Elbryan ikinci insan okçusu gru-bunun doğuya, canavar ordusunun arkasına geçtiğini görünce.Pony merakla ona baktı. "Bu taktiği biliyorum," diye açıkladı korucu. "Düşmanın kafa-sını karıştırmaya çalışarak iki yandan saldırıyorlar." Komcununyüzünde bir gülümseme genişledi. "Ben de biliyorum," diye onayladı Pony, ruh halini yakalaya-rak. "Hatta o da biliyor..." "Belster O'Comely," diye mantık yürüttü korucu. "Öyle uma-lım." "Ve nerede faydalı olacağımıza bakalım," diye ekledi Pony,Senfoni'nin böğrünü tekmeleyerek. Büyük aygır atıldı, patika bo-yunca gökgürültüsü gibi koştu, Belster'ın ordusunun ikinci dalga-sına yaklaştı. Elbryan Senfoni'yi rakip güçlerin güneyine götürme-ye dikkat etti... bir canavar grubu, Elbryan ve Pony'nin ancak tah-min edebileceği bir sebepten, güneye doğru uzaklaşmıştı. Atı yo- K2

R. A. Salv4tor6

ğun bir çam dizisinin sağladığı korumanın arkasına çeken koru-cu attan aşağı kaydı ve dizginleri Pony'ye verdi. "Güvende kal," diye fısıldadı, uzanıp kadının eline dokunarakŞaşkınlık içinde, Pony'nin küçük elması ona uzattığını gördü."Çok dikkat çekmeden kullanamam," diye açıkladı kadın."Ama fazla yaklaşırlarsa..." diye itiraz edecek oldu Elbryan. "Batakdiyar'daki ağaçlığı hatırlıyor musun?" diye yanıt verdiPony sakin sakin. "O zaman da yakındılar." O kırım imgesi korucunun endişelerini yatıştırdı. CanavarlarPony'ye yaklaşacak olursa, kadına değil onlara acımak gerekirdi. "Sen elması al ve benim için hedefleri işaretle," dedi kadın."Hematiti kullanabiliyorsan, elması da kullanabilirsin. Her taşınbüyüsünü aynı süreçle ara. Powrie çetesini aydınlat, sonra hemenkaç." Elbryan kadının elini sıkı sıkı kavradı, onu yanına çekti veparmakuçlarında yükselerek öptü. "Şans için," dedi ve uzaklaşma-ya başladı. "Daha sonrası için," diye yanıt verdi Pony çarpık bir gülümse-me ile, Elbryan görüş alanından çıkarken. Ama sözleri söylediğianda anlaşmalarını hatırladı ve kızgınlıkla içini çekti. Bu savaşfazla uzamıştı. Elbryan da aynı fikirdeydi. Kedi gözü sayesinde korucu gece-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 80: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nin içinde iyi görüyordu. Yine de Pony'nin yanıtı kulaklarınaulaştığında neredeyse bir kütüğe takılıp düşecekti. Derin bir nefes aldı ve kadının yorumunun yarattığı imgeleribir kenara bırakmaya, kendini şu âna, eldeki işe odaklamaya ça-lıştı. Sonra çatışma seslerini onu eylem noktasına götürecek reh-ber olarak kullanarak koşmaya başladı. Damarlarında adrenalinakıyordu; o transa benzer duruma kavuştu, savaşçı kavramının ci-simleşmiş haline, bi'nelle dasada'da, sabah yaptığı kılıç dansındabulduğu mükemmel dengeye ve bileylenmiş duyulara kavuştu. iblis

Ruhu

• di Gecekuşu'ydu, elflerin eğittiği savaşçı. Adımları bile-i ti sanki, hafifledi, çevikleşti. cı'ıre sonra insan ve canavar savaşçıların hareketlerini gö-K.ısa suık kadar yaklaşmıştı. Kendi kendine, mücevheri kullananH'sinin aksine onların çok ileriyi göremediğini, powrielerin ve... ıerjn meşale ışıklarının küçük halkası dışında kalan herkarşı tamamen kör olduklarını hatırlatmak zorunda kalıyor-, ye meşale taşımayanlar içinde, karanlık ormanda savaşmakrl'smanları görmekten çok el yordamıyla bulmaya dayanıyordu.Korucu durumu tartarak izledi, her şeydeki saçmalığa gülmemekiçin kendini tutması gerekti. İnsanlar ve powrieler üç metre uzak-tan, birbirlerini hiç fark etmeden geçip gidiyordu. Korucu savaştaki yerini bulmanın zamanının geldiğini anladı.Bir ağacın dibine büzülmüş, batıya, son saldırının geldiği yönebakmakta olan iki goblin gördü. İkiliyi açıkça gördü, ama ışıkkaynağı olmadığı için onlar korucuyu göremiyordu. Gecekuşusessizce, hızla onlara doğru koştu, sonra yaklaştı, yaklaştı ve or-talarına atladı. Kudretli Fırtına sola, sonra sağa savruldu, sonraGecekuşu yine sola döndü ve kılıcını bütün gücüyle, bütün ağır-lığıyla saplayarak ilk goblini şişledi. Kılıcı kurtararak diğer yöne döndü ve ilk goblini dizlerinin üze-rine çökmüş buldu. İlk darbeyle düşmüş, karnını tutuyordu. Fırtınakuvvetle, güvenle savruldu ve yaratığın çirkin kafasını uçurdu. Gecekuşu koşmaya devam etti, açık çimenliklerden geçti, za-man zaman çevresinde oynanan sahneyi daha iyi görmek içinağaçlara tırmandı. Hep Pony'nin nerede bekliyor olması gerekti-ğmi, kadının ne yardımda bulunabileceğini bilmeye çalışıyordu. Çamlığın dallarının altında, Senfoni'nin sırtında sessizce otur-makta olan endişeli Pony'ye saniyeler uzun dakikalar gibi geliyor- l«

R. A. Se|VâtQre

du. Sık sık yakında hareket görüyor ya da işitiyordu, ama bir jnsan mı, powrie mi, yoksa savaşın kargaşasından ürkmüş bir geyikmi olduğunu anlayamıyordu. Bir yandan da parmaklarını seçtiği taşlara sürtüyordu: grafit vemagnetit, güçlü yakut, koruyucu yılantaşı ve malaçit. "Acele et, Elbryan," diye fısıldadı, çatışmaya katılmak, ilk dar-beleri indirip bu, her zamanki sinirliliğinden kurtulmak için canatarak. Savaşlar onun için hep böyle başlıyordu (elbette beklen-medik bir biçimde gelenler dışında), midedeki çalkalanma, terdamlacıkları, bir beklenti karıncalanması. Bir darbeyle sinirliliğin,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 81: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

den kurtulacaktı, biliyordu, amaçlılık ve adrenalin bedeninde ka-baracaktı. Yakında bir kargaşa duydu ve bir şekil, dev bir siluet seçti. 0dev yaratığın kimliğini ayırt etmek için Pony'nin elmas ışığına ih-tiyacı yoktu. Grafit, şimşek taşı sahneye çıktı. Pony onu bir kolboyu uzakta tutarak enerjilerini topladı. Biraz daha duraksayarakgücünün yükselmesine izin verdi, devin ve bir avuç müttefikinin

ince ağaçlardan kısa bir inişin ötesindeki sırtta pozisyon almasınaizin verdi. Yine bekledi... şimşeğinin çok yaratık öldüreceğinden kuşku-luydu, devi yok etmeyeceğindense emin. Büyüyü salıverirse ko*|numu açığa çıkardı ve o zaman gerçekten de kendisini çatışma-nın ortasında bulurdu. Belki daha iyi bir fırsat bulurdu. Ama sonra dev kükredi ve batıya, bir grup insanın hızla yak-laşmakta olduğu yere kocaman bir taş fırlattı ve mesele kararlaş-tırıldı. Goblinler ve powrieler, bu küçük grubu pusuya düşürdük-lerini ve çabucak altedeceklerini düşünerek sevinçle uludular. Sonra darbe geldi, ani, sarsıcı, kör edici bir beyaz enerji dal-gası. Pek çok goblin ve iki powrie uçarak yere düştü; dev öylekuvvetle arkaya savruldu ki sendelerken küçük bir ağacı kökledi.Ve Pony'ye göre en önemlisi, insan grubu canavarların farkı-

iblis R«hu

K5

tek parlak anda o bölgeye çökmüş olan düşmanları-na vardı, o >mn güc«nü g°r U'Pony'nin yeri de belli olmuştu. Onunla canavarlar arasın-• küçük vadi ateşlerle pırıldamaya başladı, şimşeğin yardığıı mumlar gibi alev aldı. Yaralanmış olmaktan çok kızmışdev yeni bir kaya çıkarmak için çantasına uzanarak doğru-dan üzerine geldi. Pony bir şimşek daha salıvermeyi düşündü, ama grafit özellik-l bitkin düşürücü bir taştı ve bu sefer daha fazla odaklanması ge-ğirtisini biliyordu. Taşlan karıştırdı; devin kolunun yükseldiğinieördü ve atışının hedefi bulmaması için dua etti. Bir ışık daha belirdi, parlak ve beyaz, elmasın parlaklığı vedev ile müttefiklerini arkadan aydınlattı. Yalnızca bir, iki saniyesürdü ve Pony'nin düşmanını açıkça görmesini sağladı, bir an içindevin dikkatini çekti. Pony'nin ihtiyacı da o kadardı. Magnetit, mıknatıs taşı çıktı.Kadın taşın büyüsüne odaklandı, onun manyetik enerjisinin için-den gördü, çekimi, herhangi bir şeye çekimi gördü. Powrie kılıç-larını, bir cücenin kemer tokasını "gördü." Elmas ışığı altında de-vin imgesi aklına geldi, özellikle de kaldırdığı kollan, kayayı tu-tan büyük elleri.Dev metal bantlı eldivenler giyiyordu. Pony çabucak magnetit enerjisine odaklandı, o tek dev eldi-ven dışındaki bütün metal etkilerini bloke etti. Taşın gücünü pat-lama düzeyine getirdi ve Elbryan'm ölümcül oklarının hızının vegücünün kat kat fazlasıyla salıverdi. Dev arkasındaki ışık çakmasını görmezden geldi ve görünme-yen ışık yayıcının olduğu yöne atmayı düşünerek kayayı yine ba-şının üzerine kaldırdı. Ama aniden sağ bileği kavurucu bir acıylaPatladı ve tüm gücünü kaybetti ve kaya elinden düşerek tek om-zuna çarptı, sonra zararsızca yere yuvarlandı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 82: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ı<6

R. A. Salvit,

Dev omzundaki bereyi neredeyse hiç hissetmedi, çünkü bileği ve eli tamamen parçalanmıştı, metal eldiveninden kalan birka0parça eline batmıştı. İki parmak deri parçalarının ucunda gevşeuçe sallanıyordu; bir başka parmak tamamen yok olmuştu. Dev birkaç uzun adım geriledi. Şaşkınlık ve acı içinde körleş.misti. O zaman yeni bir şimşek çarptı ve canavarı daha geriye sü-

rükledi. Dev inleyerek yere düştü. Baygınlığın sınırında, kalanbirkaç yoldaşının seslerini duydu, hepsi karanlık geceye kaçıyor-du. Pony Senfoni'yi çamların arasından çıkardı ve vadiye yürüttüdolaşık dalların içinden kendine bir yol buldu. Atını sürerken Hlıcını çekti ve kıvranan devin başına geldiğinde direniş bulmadı.Onu çabucak öldürdü. Pony'nin yeteneklerine, yargısına güvenen Gecekuşu elmasışığıyla hedefi işaretledikten sonra yerinde kalmadı. Bir kez dahakaranlığa gömülerek, canavar ve insan hatlarının içinden kuzeyeyollandı. Eğreltiotları arasında sürünen bir insan grubu buldu ve tepe-lerindeki alçak bir dalda zalim mızraklar tutan iki goblin atış ya-pacak açıklık arayarak eğreltiotu yatağına bakıyordu. Şahinkanadı kalktı ve bir saniye sonra goblinlerden biri bütünağırlığıyla daldan düştü. "Ha?" dedi arkadaşı, diğerinin biraz önce durduğu yere dö-nüp, neden aşağı atladığını anlamaya çalışarak. Korucunun ikinci atışı yaratığın şakağına saplandı ve o dadüştü ve yere varmadan öldü. Eğreltiotlarının içindeki adamlar, aralarına neyin düştüğünübilemeyerek kaçıştılar.Gecekuşu hızla hareket ederek mesafeyi kapattı. Yaklaştığını

147iblis Rut"» bir adam yayını kaldırdı, hazırladı. "Ne?" diye sordu inan-, :cjnde ve sonra korucu yanından geçerken bir fısıltıyla ek-j^i, "Gecekuşu." uoeni takip edin," diye talimat verdi korucu. "Karanlık engeldeğil; ben size yol gösteririm.""Bu Gecekuşu," diye ısrar etti bir başka adam."Kim?" diye sordu bir başkası. "Bir dost," diye açıkladı ilki çabucak ve beş erkek ve üç ka-dından oluşan küçük grup korucunun peşine düştü. Kısa süre sonra korucu karanlıkta çökmüş, bekleyen yeni birmüttefik grubu buldu ve kendi grubunu o tarafa yöneltti. Anidenerubu yirmi kişiye yükselmişti ve onları düşman bulmaya götür-dü. Karanlık ormanda gece savaşmanın gerçeklerini ve kedi gö-zünün ona ve grubuna sağladığı büyük avantajı biliyordu. Gru-bun çevresindeki savaş çabucak küçük çığlık ve kızgın küfür cep-lerine dönüştü, oklar körlemesine karanlığa fırlatılıyor, rakipler is-temeden birbirlerine çarpıyor, hatta aynı taraftan olanlar birbirle-rine rastlayıp müttefik olduklarını anlayacak kadar duraksamadansaldırıya geçiyorlardı. Uzakta, geride bir yerde bir haykırış duyul-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 83: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

du, bir powrienin gıcırtılı sesi ve ardından muazzam bir patlamageldi. Gecekuşu bir başka talihsiz düşmanın Pony'ye rastladığınıanladı. Dudağını ısırdı ve oraya koşup aşkının ne durumda olduğunukontrol etme dürtüsüne direndi. Ona güvenmek zorunda olduğu-nu hatırlattı kendi kendine tekrar tekrar, onun gece ya da gündüznasıl savaşılacağını bildiğini, kılıç ustalığına ek olarak mücadele-sine tek başına yardım edebilecek kadar büyü gücü taşıdığını dü-şündü. Karşı yönde, uzakta bir başka çatışma patladı, bir grup goblininsan safından kalanların kuzey ucuna tesadüf etti. Bu sefer so-nuçlar daha az belirliydi, inanlardan ve goblinlerden kaynaklanan ı«8 R. A. Salvat,öfke ve acı çığlıkları havayı yardı. Çatışma daha fazla savaşçı çekti, ormanın tamamı kargaşaya boğulana, canavarlar ve insanlaroraya buraya koşturmaya başlayana kadar yayıldı. Korucu grubu-nu savunma pozisyonuna geçirdi, sonra bir tur atmaya çıktı. Ya-kına gelen bütün insanlar çağrıldı, grubun sayısı kısa sürede otu.zu aştı. Ne zaman düşman yaklaşsa, Gecekuşu çevrelerinden do-lanıyor, okçuların aniden, ölümcül oklarını yağdırması için elmasışığını yakıyordu. Yakın bölge sonunda canavarlardan temizlenmiş göründü-ğünde Gecekuşu grubunu yine harekete geçirdi, birbirlerine do-kunarak rehberlik edebilmeleri için insanları sıkı sıralar halindedizdi. Ormanın derinliklerinde, pek çok yerde meşaleler yandı, ka-ranlıkta birilerinden diğerlerine bağırışlar yöneltildi ve grubun çaJtışmaya girişebileceği açık savaş hatları yoktu. Ama korucununyanındakiler sakinliklerini ve yöntemli arayışlarını sürdürdüler, sı*ki ve düzenli sıralarını korudular, yorulmak bilmez Gecekuşu de-vamlı çevrelerinde çemberler çizerek onlara yol gösterdi. Korucubirden fazla kez çalılarda hareket eden düşmanlar gördü, amagüçlerini açığa çıkarmak istemeyerek onları sessiz tuttu. Zamanıgelmemişti. Kısa süre sonra çatışma sesleri solup gitti, geriye yalnızca ka-ranlık olduğu kadar sessiz orman gecesi kaldı. Uzakta bir meşalecanlandı; Gecekuşu powrieler olduğunu anladı, görünüşe görekendini beğenmiş cüceler savaşın bittiğinden emin olmuşlardı. Enyakın askerine gitti ve adamdan saldırı zamanının yaklaştığını di-ğerlerine iletmesini istedi. Sonra grubu bir kez daha savunma pozisyonuna sokarak tekbaşına ilerledi. Powrie taktiklerini bilen korucu meşale taşıyanla-rın formasyonun çekirdeğini oluşturacaklarını, güçlerinin kalanı-nın bir tekerleğin çubukları gibi çevrelerine dizeceklerini tahmin it,ıi5 R"hu, borucu o çubuklardan birinin ucunu bulduğunda me- . sığı hâlâ altmış metre ötedeydi. İki goblin huş ağaçlarınınŞS rduğu küçük bir kümenin yanında çökmüşlerdi. kuşu büyük beceriyle arkalarına dolandı ve her şeydenrsiz ikiliye arkadan yaklaştı. Okçuları goblinleri vurabilsin di-İmas ışığmı yakmayı düşündü, ama kendisi saldırmayı tercihderek bu taktikten vazgeçti. Ağır ağır, yalnız başına ilerledi. Elini solundaki goblinin ağzına kapattı; kılıcını sağındaki gob-linin ciğerlerine sapladı. Fırtma'nın ölen goblinle birlikte düşme-sine izin verdi ve boş eliyle diğer yaratığın saçlarını kavrayaraksol elini yaratığın çenesine götürdü. Goblin bağıramadan iki ko-lunu bedeni boyunca çapraz, soldan sağa ve sağdan sola götür-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 84: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dü, sonra şiddetle zıt yöne çekti. Goblin ciyaklayacak fırsatı bulamadı ve duyulan tek ses kırı-lan boyun kemiğinin çatırtısıydı... kuru dala basmış bir ayak daolabilirdi. Korucu Fırtına'yı aldı ve daha derine, merkezin daha yakınınagiderek düşman formasyonunu inceledi. Tam da tahmin ettiği gi-biydi. Olabildiğince gerçeğe yakın bir sayı tahmini yaparak, ses-sizce bekleyen grubunun yanına döndü. "Çevrede canavarlar var," diye açıkladı. "O meşale ışığının al-tında üç powrie." "O zaman onları bize göster de bu gecelik işimiz bitsin," dedihevesli bir savaşçı ve sözleri defalarca yankılandı. "Bu bir tuzak," dedi korucu, "karanlıkta daha fazla powrie vegoblin bekliyor ve ağaçların arkasında iki dev var." "Ne yapıyoruz?" diye sordu bir adam. Sesi şimdi daha farklıy-dı, daha alçakgönüllü. Korucu adamlarına baktı ve yüzüne çarpık bir gülümseme ya-yıldı. Düşmanın sayıca üstün olduğunu düşünüyorlardı... ifadele-rinden bu kadarı belliydi. Ama Barbacan'dan buraya kadar cana- '5° R- A. Silv4t0r6varlarla savaşa savaşa gelmiş olan Gecekuşu öyle olmadığını biliyordu. "İlk önce devleri öldürüyoaız," dedi. Belster ve Tomas uzaktaki tepeden izliyor, dinliyordu. Hannellerini endişe içinde tekrar tekrar ovuşturuyor, orada neler oldu-ğunu tahmin etmeye çalışıyordu. Güçlerini geri mi çekmeliydi?Bastırmalı mıydı? Yapabilir miydi? Planlar yapılırken çok mantıklı gelmişti, çolçkolay gerçekleştirilebilir ve gerekirse vazgeçilebilirdi. Ama savaşgerçekte hiç böyle gitmezdi, özellikle de karanlık ve kafa karıştı-rıcı gecenin içinde. Yanında Tomas Gingenvart da aynı ölçüde zor bir ikilemlemücadele ediyordu. Zorlu bir adamdı o, savaşla sertleşmişti, amacanavarlara karşı duyduğu bunca nefrete rağmen Tomas uzamışbir çatışmayı sürdürmenin budalalık olduğunu biliyordu. Ama o da neler olduğuna dair açık bir fikir edinemiyordu. Za-man zaman çığlıklar duyuyor (insanlardan çok canavarların sesle-ri) ve alevlenen ışıkları görüyordu. Parlak ve ani iki ışık çakmasıonun ve Belster'ın dikkatini çekmişti, çünkü bunlar meşale ateşideğildi. Belster büyü şimşeğini pekala tanımıştı. Sorun şuydu ki, ne Belster ne de Tomas'ın büyüyü hangi ta-rafın kullandığına dair fikri vardı. Küçük gaıplannda mücevheryoktu ve olsa da nasıl kullanacaklarını bilemezlerdi, ama aynı şe-kilde, powrieler, goblinler ve devlerin büyü kullandığını da gör-memişlerdi. "Bir an önce karar vermeliyiz," dedi Tomas. Sesi kızgın çıkı-yordu. "Jansen Bridges birazdan döner," diye yanıt verdi Belster. "Bü-yüyü kimin salıverdiğini öğrenmeliyiz." "Uzun süredir görmedik," dedi Tomas. "Boşuna konuşuyorolabiliriz, büyü tükenmiş ya da kullanan ölmüş olabilir." 15'iblis Bahu«Ama kim?"?? ik olasılıkla Roger Lockless," diye yanıt verdi Tomas.„Hep oynayacak bir oyunu vardır."er'ın elinin altında biraz büyüsünün olması fikri hancı için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 85: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

. ımasa da, Belster o kadar emin değildi. Roger hakkındakieler abartılmış olabilirdi, ama kahramanlıkları gerçekten deşaşırtıcıydı-"Onları geri çağır," diye karar verdi Tomas sonra, "işaret ışık-lann) yak ve habercileri gönder. Savaş sona erdi.""Ama Jansen..." "Bekleyecek zaman yok," diye sözünü kesti Tomas kararlılık-la. "Onları geri çağır." Belster omuzlarını silkti, karşı çıkması için sebep yoktu, amao ya da Tomas geri çekilme işaretini veremeden tepenin kenarın-dan koşarak bir adam geldi. "Gecekuşu!" diye bağırdı ikisine. "Gecekuşu ve Avelyn Desb-ris!"Belster adamı karşılamak için aşağı koştu. "Emin misin?" "Gecekuşu'nu kendim gördüm," diye yanıt verdi Jansen, ne-feslenmek için oflayıp poflayarak. "O olmalı, başka kimse o zera-fetle hareket edemez. Onun bir goblini öldürmesini gördüm, ah,hem de ne güzellikle. Kılıcı sağa, sola." Konuşurken hareketi tak-lit ederek kollarını salladı. "Kimden bahsediyor?" diye sordu Tomas, gelip onlara katıla-rak. "Korucudan," diye yanıt verdi Belster. "Ya Avelyn?" diye sor-du Jansen'a. "Avelyn'le konuştun mu?" "O olmalı," diye yanıt verdi Jansen. "Çakan şimşekler, dağılanpowrieler, devrilen devler. Bize geri döndüler!" "Çok şey varsayıyorsun," diye araya girdi pragmatik Tomas,sonra Belster ekledi. "Bu adamın gözlemlerinin doğruya işaret et- 152

R. A. Salv4t

Orç

tiğini umacağız? Yamlmışsa..." "O zaman yine de müttefik bulmuşuz gibi görünüyor, güçlflmüttefikler," diye yanıt verdi Belster. "Ama gerçekten de meşaleleri yakalım. Yeniden toplanalım ve ne kadar güçlenmişiz, baka-lım." Belster hevesle tepeden aşağı indi. İçten içe, Dundalis'telrieski yoldaşlarının gerçekten de ülkülerine yardım etmek için dön.müş olduklarını umuyordu. İfadeleri karışıktı, kimi hevesle, kimi tereddütle başlarını sallı-yor, diğerleri kuşkuyla arkadaşlarına bakıyordu. "Meşale ışığı powrie savunma pozisyonunun çekirdeğini işa-retliyor," diye çabucak açıkladı Gecekuşu. "Yeterince sessiz veakıllı davranırsak yol açık. Şiddetle ve güvenle saldırmalıyız vâçevremizden gelebilecek saldırılara karşı hazırlıklı olmalıyız.""Çekirdek mi?" diye yankıladı bir adam kuşkuyla. "Powrie savunma halkasının merkezi," diye açıkladı korucu."Geniş bir çeperin ortasındaki küçük grup." "Oraya, tam ortaya saldırırsak kuşatılırız," diye yanıt verdiadam ve başka pek çok kişi homurdanarak onayladı. "Merkeze yeterince kuvvetle saldırırsak ve devleri öldürürsek,diğerleri, özellikle de goblinler bize saldırmaya cesaret edemez,"diye karşı çıktı korucu güvenle. "Meşaleler yem olabilir," diye itiraz etti adam sesini yükselte-rek. Korucu ve başka pek çok kişi sesini kısmasını işaret etmekzorunda kaldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 86: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

- "Meşaleler gerçekten de düşmanları içeri getirmek için," diyekabul etti Gecekuşu. "Ama o düşmanların daha çemberin kena-rında tanınıp altedilmesi düşünülüyor. Daha fazla gecikmedenharekete geçersek yol merkeze kadar açık; düşmanlarımız o ka-dar güçlü bir saldırı beklemiyor olacaklar."Adam yine itiraz edecek oldu, ama korucuya duydukları gü-

'53iblis R"hu ^i&erleri o başlayamadan susturdular onu.ven artan cngC11"<; sizce üçer üçer dizilerek gidin," dedi Gecekuşu. "Sonra ? çevresinde sıkı bir halka oluşturun ve destek kuvvet ge-fnerkezın vjemeden öldürün."Yine de bazıları kuşkuyla bakışıyordu. "Avlardır powrielerle savaşıyorum ve bunlar kesinlikle powrietaktikleri," dedi Gecekuşu. Güven dolu sesi yakındakilerin cesaretini artırdı ve onlar dadönüp arkalarındakilere başlarını salladılar. Grup Gecekuşu'nun önderliğinde hemen yola çıktı. Korucuiki goblini öldürdüğü yere gitti ve cesetleri bıraktığı gibi buluncarahatladı. Bölgede başka yeni iz yoktu. Düşmanların sayısı fazladelildi ve savunma halkasının çubuklarında pek az kişi olduğu-nu tahmin ediyordu, çünkü powrielerin kendi meşalelerini rehberolarak kullanarak sağını, solunu araştırdığı zaman başka canavargöremedi. Gecekuşu gücünü doğrudan içeri soktu, sonra powrielerdenyalnızca dokuz metre uzakta yaydı... ve devlerden, diye fark etti,çünkü iki dev hâlâ yerlerindeydi, bedenlerini bir meşenin arkası-na vererek meşalelerin aydınlığından saklanmak için ağacın genişgövdesini kullanıyorlardı. Korucu sessizce ilerledi. Grubu boyunca yürüyerek herkesehazır olmalarını işaret etti ve elması sıkı sıkı yumruğunda tuttu.Solda, üç goblinin uzağında alçak, kalın bir dal buldu. Yavaş ya-vaş oraya gitti, hışırdamaması için ağırlığını yavaşça üzerine ver-di, sonra katı dalın üzerinde dikkatle yürüyerek gövdeye yaklaş-tı.Devlerin yakınına. Gecekuşu taşa yoğunlaştı, enerjisini yükseltti, ama henüz salı-vermedi.Enerji arttı, arttı... elinin tamamı taşın gücüyle karıncalanmaya,

154 R- A. Salvit,güç adeta salıverilmek için yalvarmaya başladı. Gecekuşu dal boyunca koştu; powrieler sesi duyunca başlar,m kaldırdılar. Ve sonra onlar ve devler bakışlarını kaçırdılar, ani ışık patla,ması ile, gündüzden de parlak beyaz ışıkla körleşmişlerdi. Gecekuşu sersemlemiş powrielerin üzerinde fırladı ve başıkendisininkiyle aynı hizada olan devin üzerine atıldı. Fazla darbefırsatı bulamayacağını biliyordu; Fırtına'yı iki eliyle kavradı ve ko-şarak yaklaştı, durup hızının ve gücünün her zerresini o tek aşa-ğı darbeye verdi. Kılıç arkasında parlak elmas ışıltısında zar zor seçilen beyazbir ışık izi bırakarak devin alnına indi, kemiği yardı, beyni parça-ladı ve dev uluyarak başını kavradı ve geriye devrildi.Diğer dev atıldı, ama bir ok yağmuruyla karşılandı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 87: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Gecekuşu yön değiştirerek ağaca tırmandı. Powrieler ve goblinler haykırdılar ve kaçıştılar; okçular okları-nı daha yakındaki hedeflere yöneltmek zorunda kaldılar. Kalan dev ilk salvoyu silkeledi ve yerden sökmeyi, korucuyu,kardeşine ölümcül bir yara veren pis sıçanı ezmeyi düşünerekağacı kavradı. Öfke ve acı içinde kükreyerek başını kaldırdı vesonra tuhaf görünüşlü yayına ok yerleştirmiş olan korucunun onuizlediğini görerek sustu. Gecekuşu Şahinkanadı'nı sonuna dek çekmişti. Kasları gergin,kollan yaya kilitlenmiş, bacakları dala ve gövdeye dolanmış, devtam altına gelene kadar bekledi ve dev başını kaldırıp ona baktı. Sonra korucu okunu salıverdi, ok canavarın yüzüne saplandı,derine gömüldü ve kayboldu. Devin uzattığı kolu çılgınca, çaresizce savruldu ve sonra diz-lerinin üzerine çöktü, kardeşinin yanına yığıldı, kardeşi toprağınüzerinde kıvranırken öldü.Gecekuşu izlemiyordu, bu alçak pozisyonda tehlikeye açık ol-

iblis R"hu

155

fark ederek tırmanmaya başlamıştı. Sonra, daha yüksek. , mücadeleyi izledi, dikkatle nişan alarak yerdeki yol-in göremeyeceği kadar iyi gizlenmiş iki canavarı indirdi,klanın!" diye seslendi korucu ve bir an sonra elmas ışığını... yp bölgeyi karanlığa terk etti. Geriye yerde, ölüm çırpınış-ları içinde tek bir meşale kalmıştı. Cecekuşu gözlerini kapattı, sonra yavaşça açarak yeni ışığa1 smalarına izin verdi, kedi gözünün bir kez daha kontrolü eleİmasına izin verdi. Canavarların henüz yenilmiş olmadıklarınıfark etti hemen, çünkü pek çok grup toparlanıyor, inatla, dahacok güneyden, yaklaşıyorlardı. Bir karar vermek zorundaydı, hemde bir an önce. Sürpriz avantajı sona ermişti ve düşman otuz ki-şilik küçük ekibine karşı epey kalabalıktı. "Kuzeye gidin," diye seslendi, sesini olabildiğince alçak tuta-rak. "Ne pahasına olursa olsun bölünmeyin. Becerebildiğimce ça-buk yanınıza geleceğim." Askerleri çalıların içinde uzaklaşırken korucu dikkatini güne-ye, sayısız canavar grubuna çevirdi. Onları oyalamanın, belki degüneye doğru uzun ve dolambaçlı bir kovalamacaya zorlamanınyolunu düşündü. Ama sonra canavar hatlarının arkasına baktı ve at üzerindekibir kadının mavi mavi parlayan şeklini gördü. "Koşun!" diye bağırdı korucu insanlara. "Canınızı seviyorsanızkoşun!" Ve Gecekuşu çılgınca ağaca tırmanmaya başladı, amakorktuğu bir powrie arbaleti değildi. Pony çalılardan geçmek için Senfoni'nin üstün duyularına gü-venerek atı ilerlemeye teşvik etti. İki şaşkın powrienin yanındangeçti (yaratıklar uluyarak kovalamaya başladılar) ve yılantaşı kal-kanını güçlendirdi. Hepsi çevresine doluşmuştu, koşturuyor, vahşi bir sevinç için-de bağrışıyorlardı. I5&

R. A. Salva„

Ve sonra, bir powrie gözü açılıp kapanana kadar, hepsi yan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 88: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yordu, ağaçlar da öyle. Pony yol göstermesi için ışığı kullanarak yangının içindengeçti, koruyucu kalkanı yerinde tutmak için zorlandı. Ateşlerin Wyısındaki dev bir meşeye yaklaştığı zaman inanmazlık içinde gö?.lerini kırpıştırdı, çünkü Gecekuşu çılgınca daldan dala atlıyordu Pony Senfoni'yi en alçaktaki dalın altına götürdü ve koaicutam önünde yere inip hemen birkaç başıboş alevi boğmak içinyere yuvarlandı. Ayağa kalktı ve uzaklaştı. "Beni uyarabilirdin!"diye terslendi, deri ceketinden dumanlar tüterek. "Gece sıcak," dedi Pony kıkırdayarak. Senfoni'yi adama yak-laştırdı, yandan eğildi ve elini uzattı. Korucu eli yakaladı (parmak-ları dokunur dokunmaz kalkana dahil oldu), arkasına tırmandı vekovalayacak canavar olmadığından emin, uzaklaştılar. "Nerede patladığına dikkat etmen gerek," diye payladı kadınıkorucu. "Nereye saklandığına dikkat etmen gerek," diye karşılık verdiPony. "Mücevherlerden başka seçenekler de var," diye itiraz etti koru-cu. "O zaman bana bi'nelle dasadayı öğret," dedi kadın duraksa-madan. Korucu, Pony söz konusu olduğunda son sözü söylemeyi as-la başaramayacağını bilerek sustu. 8VİCDAN İŞE KARIŞINCA Aşa&ıdiyar'ın birkaç kilometre doğusundaki bir çimenlikte,Aziz Saf-Abelle'den çıkan kervan son kez at değiştirdi. Yeni hay-vanları getiren Rahip Pembleton kervanın önderleri tarafındanpek hoş karşılanmayan haberler de getirdi. "O zaman daha da doğuya gitmeliyiz," dedi Braumin HerdeBirader, bir sürü canavarın üstlerine atılmasını beklermiş gibi ku-zeybatıya bakarak. Francis Birader tehlikeli gözlerle Braumin'e baktı, genç vehırslı keşiş programındaki en ufak değişikliği kendine yapılmış birhakaret olarak kabul ediyordu. "Sakin ol, Francis Birader," dedi Jojonah Efendi, sinirli adamındudağını çiğnediğini görünce. "İyi Rahip Pembleton'ı duydun.Aşağıdiyar ile Yabandiyar arasında kalan her yer düşmanlarımız-la dolu.""Onlardan saklanabiliriz," diye itiraz etti Francis Birader. "Büyüsel bedeli ne olur?" diye sordu Jojonah Efendi. "Ya nekadar gecikiriz?" Jojonah içini çekti ve Francis hırlayarak hızladöndü. Bu, en azından şimdilik konunun kararlaştırılmasını sağ-ladı. Jojonah Rahip Pembleton'a, gür siyah sakallan ve çalı gibikaşları olan geniş, yuvarlak adama döndü. "Lütfen anlat bize, iyiembleton," dedi adama. "Bölgeyi bizden daha iyi tanıyorsun."Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu rahip.

,58 R. A. S4|ViIOrç "Bunu söyleyemem," diye yanıt verdi Jojonah Efendi. "Ormadiyar'dan geçip kuzeye gitmemiz gerektiğini bilmen yeterli." Rahip çalı gibi çenesine elini sürttü. "Sizi kuzeye götürecek Kiyol var, ama başta planladığınız gibi batı topraklarından değil doğu kısımlardan ve Ormandiyar'dan geçiyor. Az kullanılsa da ;v-bir yoldur."

"Peki oradaki powrieler ve goblinlerden ne haber var?" diyesordu Braumin Herde.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 89: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Rahip omuzlarını silkti. "Haber yok," diye itiraf etti. "Canavar-lar kuzeybatıdan gelmiş, Ormandiyar'ı ve Dundalis, Yaban Çaymve Dünyanın Sonu kasabalarını süpürmüş gibiler. Oradan güneyeuzanmışlar, ama duyduğum kadarıyla doğuya yönelmemişler. "Mantıklı bir seçim gibi görünüyor," diye ekledi rahip umutla"çünkü doğuda canavarları eğlendirecek pek az şey var. Hiç ka-saba yok ve pek az ev var, o da varsa."

Genç bir keşiş o sırada gruba katıldı. Rulo yapılmış parşömen-lerle dolu bir çanta taşıyordu. Parşömenlerin ucu deri çantadangörünüyordu. Francis Birader hemen araya girmek için atıldı veçantayı çekip aldı. "Teşekkür ederim, Dellman Birader," dedi Jojonah Efendi sa-kin sakin genç keşişe. Ürkmüş genç adama diğerlerinin yanınagitmesi için nazik bir işaret yaptı. Francis Birader muhtelif ruloları karıştırdı, sonunda bir tanesi-ni seçip çıkardı. Dikkatle açtı, Jojonah Efendi, Braumin Birader veRahip Pembleton çevresine toplanırken bir ağaç kütüğünün üze-rine yaydı. "Yolumuz Yaban Çayırı'nın içinden geçiyordu," dedi FrancisBirader, parmağıyla haritada bir çizgiyi izleyerek. "O zaman her adımınızda çatışmaya hazır olun," diye yanıtverdi Rahip Pembleton içtenlikle. "Tüm raporlara göre YabanÇayırı artık bir powrie karakolu. Bir sürü dev de var." Iblü 159Ruhu

doöu yolu nerede?" diye sordu Jojonah Efendi.• haritaya yaklaştı, kısa süre inceledi, sonra parmağını... konumlarının doğusuna götürdü, sonra Ormandiyar'ın*' - ndan geçen ve Alpinador'un güneyine inen bir çizgide A Hı "Elbette, Ormandiyar'dan çıkmadan batıya dönüp üç ka-banın kuzeyinden dolanabilirsiniz.""Arazi nasıl?" diye sordu Jojonah Efendi. "Hiç o taraflara gittin mi?" "Bir kez," diye yanıt verdi rahip. "Goblin saldırısından sonran mdalis'i ilk inşa ettiklerinde... bu seneler önceydi, elbette. Te-neler üzerinde, tamamen orman kaplıdır. Adını buradan alır." "Orman kaplı ve bu yüzden araba yolculuğuna elverişli değil,"diye araya girdi Braumin Birader. "O kadar kötü değil," diye yanıt verdi rahip. "Eski bir orman-dır, büyük ve karanlık ağaçlar vardır, ama fazla çalı bulunmaz. El-bette rengeyiği yosunu dışında; ona epey rastlayacaksınız." "Rengeyiği yosunu mu?" Tüm gözler soruyu sorana, FrancisBirader'e döndü. Adamın ismi tanımaması diğer keşişleri şaşırt-mıştı. Francis Jojonah'ın meraklı bakışlarına dümdüz karşılık ver-di, genç adam gözlerini tehditkar bir tavırla kıstı. "Defterlerin hiç-biri bundan bahsetmiyordu," diye yanıt verdi üstadın telaffuz edil-memiş sorusuna. "Beyaz, alçak bir çalı," diye açıkladı Rahip Pembleton. "Atları-nız geçmekte sorun yaşamaz, ama tekerleklerinizi yakalayabilir.Bunun dışında, orman çalı yetişmesine izin vermeyecek kadar ka-ranlıktır. Nereye dönerseniz dönün geçersiniz." "ilk planlanan yoldan geçeriz," diye yanıt verdi Francis Bira-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 90: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

der sertçe.'Affına sığınırım, iyi kardeşim," dedi Rahip Pembleton zarif bire§"me üe. "Geçemeyeceğinizi hiç söylemedim. Yalnızca sizi uyar-mak..."Ve bunun için gerçekten minnettarız," dedi Jojonah Efendi

ı6o

R- A. Salvat(

adama, ama konuşurken Francis'e bakıyordu. "Şimdi senin SÖZÜne güvenerek soruyorum. Bu toprakları tanıyan sensin. Sen olsanhangi yolu seçerdin?" Pembleton seçenekleri düşünerek gür sakalını kaşıdı. "Doğuy,giderdim," dedi. "Ve sonra kuzeye, doğrudan Alpinador'a. Pek a*nüfus barındırır, ama yol boyunca yaşayan barbarların yeterincecandan olduğunu göreceksiniz. Yine de fazla yardım etmezler."Jojonah Efendi başını salladı; Francis Birader itiraz edecek oldu "Gidip şimdi sürücülerle konuşur musun? Böylece bu doğuyoluna girerken onlara yol gösterebilirsin," dedi Jojonah rahibe."Bir an önce yola koyulmalıyız."Rahip yine eğildi ve arkasına baka baka uzaklaştı."Peder Başrahip..." diye başladı Francis Birader. "Burada değil," diye sözünü kesti Jojonah Efendi hemen. "Veburada olsaydı, bu yeni yolu kabul ederdi. Gururunu dizginle,kardeşim. Senin eğitimine ve konumuna sahip birine yakışmıyor." Francis Birader itiraz edecek oldu, ama sözcükler ağzından çı-kamadan mutlak öfkesi içinde boğuldu. Hızla parşömenleri top-ladı, kabaca yuvarlarken pek çok yerde kırıştırdı (diğerleri onuü|haritalara böyle davrandığını ilk kez görüyordu) ve fırtına gibiuzaklaştı. "Peder Başrahip'le iletişim kurmaya gidiyor," diye tahmin yü-rüttü Braumin Birader. Jojonah Efendi düşünceye güldü, doğru seçim yaptığına güve-niyordu ve Francis'in öfkesi ve yaralanmış gururu yüzündenolumsuzlukları göremeyecek kadar körleşmiş olduğunu düşünü-yordu. Kısa süre sonra kervan yola çıktı ve olaysızca doğu yolundailerlemeye başladı. Francis Birader bütün gün arabanın arkasın-dan çıkmadı, ama onunla giden keşişler kısa süre sonra arabadaninip ondan uzaklaştılar. Anlatılanlara göre surat asıyordu. ı6ıps RuhUdurumlarda Peder Başrahip Markwart'a güvenilebilir," idadi Jojonah Efendi Braumin Birader'e, kurnazca göz kır-diye nslP keşiş geniş geniş gülümsedi; hırslı Francis'e haddinin?ıd'rilmesi adamı hep heyecanlandırıyordu.Rahip Pembleton'un söylediği gibi, yol rahat ve açıktı. Kuartz-höleeyi tarayan keşişler hiç canavar aktivitesi raporlamadılar,Inızca vahşi ormanlar vardı. Jojonah Efendi istikrarlı ve rahat birh 7 belirledi. Bu atları sınırlarının ötesinde zorlamaya cesaret ede-mezdi, çünkü ta Barbacan'a gidip dönene ve kısa süre önce geri-de bıraktıkları yerde Peder Pembleton'la buluşup adamın ellerinebıraktıkları atlarla değiştirene kadar yeni at bulamayacaklardı. Elbette, Pembleton'm küçük köyünün takip eden birkaç haftaboyunca hayatta kalacağı varsayılırsa. Yalnızca birkaç on kilomet-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 91: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

re ötede canavarlar olduğu raporları düşünülünce, öyle olmasıiçin dua etmekten başka bir şey gelmiyordu keşişlerin elinden. Gecenin geç saatlerine kadar yolculuk ettiler, hatta JojonahEfendi yollarını aydınlatmak için epey elmas ışığı kullanmaya ce-saret etti. Yolun hemen üzerinde kamp kurdular, savunma sağla-ması için arabaları çember halinde dizdiler. Kıymetli atlara büyükilgi gösterildi, toynakları temizlendi ve nalları dikkatle incelendi.Hayvanlar kurulandı ve yakındaki bir çimenlikte otlamaya bırakıl-dı. Araba halkasına konulanlardan daha fazla nöbetçi atların ba-şına kondu. Ertesi gün de yolculuk rahat geçti, ama yeni yolları daha uzunsürecekti ve atları zorlamadan programa uymanın yolu yoktu.Francis Birader Jojonah Efendi'nin arabasının peşinden koştu vetam da bunu anlatmak için içeri tırmandı. 'Ya onları devam edemeyecek hale gelene kadar zorlarsak?"djye itiraz etti üstat.Bir yol var," dedi Francis Birader sakin sakin.

ı6z

R. A. Salvât,

Jojonah Efendi onun neden bahsettiğini biliyordu: eski deft»lerde, Francis bir formüle rastlamıştı, bir hayvanın gücünü alıp ^başkasına vermek için kullanılan bir büyülü taş kombinasyonuJojonah Efendi bu işlemi kesinlikle barbarca buluyordu ve konu.yu tartışmak için bile sebep bulmayacaklarını umuyordu. Ya daen azından, kervanı programa göre ilerletmeyi, böylece Francis'jreddetme imkanı bulabilmeyi umuyordu, çünkü o hevesli ve hırs-lı biraderin, sırf yolculuk güncesine bir dipnot eklemek için bileolsa, bu yeni büyü kombinasyonunu denemeyi kesinlikle isteye-ceğini biliyordu. Şimdi, yolun uzayacağı gerçeğiyle karşı karşıyakalmışken, üstat Braumin Birader'e baktı; keşiş omuzlarını silk-mekle yetindi, çünkü onun da işe yarar bir yanıtı yoktu. Sonun-da Jojonah pes ederek ellerini havaya savurdu. "Sen hallet," dediFrancis Birader'e.Keşiş gülümsemesini saklayamayarak başını salladı ve gitti. Keşişler Francis Birader'in emri altında turkuaz ve hematitikullanarak bir saat içinde ilk birkaç geyiği arabaların yanına ge-tirdiler. Talihsiz yaban hayvanları atların arkasına bağlandı ve birkez daha bir hematit ve turkuaz birleşimi, bu sefer onların yaşamgücünü emip güçlerini atlara aktarmak için kullanıldı. Kısa süre sonra geyikler arkada bırakıldı. İkisi ölmüş, üçüayakta duramayacak kadar bitkin düşmüştü. Jojonah Efendi içtenbir duygudaşlıkla arkasına baktı. Kendi kendine görevlerinin acWliyetini hatırlatmak zorunda kalıyordu. Yanıtlar bulunamazsa vmcanavarlar geri çevrilemezse daha çok, pek çok hayvan ve insanacı çekecekti. Yine de yoldaki bitkin hayvanları görmek onu muazzam ölçü-de üzüyordu. Abellican Tarikatı böyle karanlık şeyler yapmamalı,diye düşündü. Daha fazla geyik getirildi, hatta bir noktada iri bir ayı bulun-du. Telepatik etki altında olduğu için yaratık tehdit oluşturmuyor- .63iblis R"hu n enerjileri devamlı yenilenen adar güneş batmadan.. metreden fazla mesafe katettiler ve yine kervan gecenin1°* aatierine dek ilerlemeye devam etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 92: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

h n hayatı bol ve ortada canavarlar yokken, ne Jojonah, nencis, yolun uzamasına rağmen iki gün içinde programı ya-kalayabüeceklerinden kuşku etmiyordu."Yalnızca goblinler!" diye bildirdi bir adam. Bira kupasını me- masaya öyle kuvvetle vurdu ki metal sap kırıldı ve altın rengivıyı saçtı. Adam dev gibi ve güçlüydü, kaslı kollan ve göğsü, gürsacları ve sakalı vardı. Tol Hengorlu bu otuz yetişkinin arasındahiç de sıradışı durmuyordu. Zorlu bir halktı bu, güney Alpina-dor'un zorlu ikliminde geçen bir yaşamdan sonra hepsi uzunboylu ve güçlüydü. "En az yüz goblin," diye araya girdi bir adam. "Elbette bir ikidev de vardır." "Ve o aptal, küçük cüce şeyler," diye ekledi bir diğeri. "Yaşlıbir itin kıçı kadar çirkin, ama haşlanmış çizme kadar sert!" "Bah! Ama biz onları ezeceğiz, her birini!" diye söz verdi ilkadam, her sözcükle hırlayarak. Kasabanın meyhanesinin kapısı açıldı ve tüm gözler döndü,içeri giren adam Alpinador standartlarına göre bile uzundu. Alt-mıştan fazla kış görmüştü, ama yirmilik bir delikanlı kadar dik du-ruyordu ve kaslarında, duruşunda hiç gevşeklik yoktu. Kasabadave Alpinador'un her yerinde adama "peri büyüsü"nün dokundu-ğu fısıldanıyordu ve bir anlamda doğruydu da. Saçları uzun ve sa-nydı, omuzlarının altına kadar uzanıyordu ve yüzünü iyi biçim-endirilmiş altın rengi bir sakal süslüyor, kuzey gökleri kadar ma-1 ve kıvılcımlı gözlerini vurguluyordu. O anda, tüm böbürlenme-er o büyük adama saygıyla sona erdi.Onları gördün mü?" diye sordu bir adam. Bu adamı, Andaca-

ı6z

R. A. Salvatı

Jojonah Efendi onun neden bahsettiğini biliyordu: eski defter_lerde, Francis bir formüle rastlamıştı, bir hayvanın güoünü alıp hjrbaşkasına vermek için kullanılan bir büyülü taş kombinasyonuJojonah Efendi bu işlemi kesinlikle barbarca buluyordu ve konu.yu tartışmak için bile sebep bulmayacaklarını umuyordu. Ya daen azından, kervanı programa göre ilerletmeyi, böylece Francis'ireddetme imkanı bulabilmeyi umuyordu, çünkü o hevesli ve hırs-lı biraderin, sırf yolculuk güncesine bir dipnot eklemek için bileolsa, bu yeni büyü kombinasyonunu denemeyi kesinlikle isteye-ceğini biliyordu. Şimdi, yolun uzayacağı gerçeğiyle karşı karşıyakalmışken, üstat Braumin Birader'e baktı; keşiş omuzlarını silk-mekle yetindi, çünkü onun da işe yarar bir yanıtı yoktu. Sonun-da Jojonah pes ederek ellerini havaya savurdu. "Sen hallet," dediFrancis Birader'e.Keşiş gülümsemesini saklayamayarak başını salladı ve gitti. Keşişler Francis Birader'in emri altında turkuaz ve hematitikullanarak bir saat içinde ilk birkaç geyiği arabaların yanma ge-tirdiler. Talihsiz yaban hayvanları atların arkasına bağlandı ve birkez daha bir hematit ve turkuaz birleşimi, bu sefer onların yaşamgücünü emip güçlerini atlara aktarmak için kullanıldı. Kısa süre sonra geyikler arkada bırakıldı. İkisi ölmüş, üçüayakta duramayacak kadar bitkin düşmüştü. Jojonah Efendi içtenbir duygudaşlıkla arkasına baktı. Kendi kendine görevlerinin aci-liyetini hatırlatmak zorunda kalıyordu. Yanıtlar bulunamazsa v^{canavarlar geri çevrilemezse daha çok, pek çok hayvan ve insanacı çekecekti. Yine de yoldaki bitkin hayvanları görmek onu muazzam ölçü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 93: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

de üzüyordu. Abellican Tarikatı böyle karanlık şeyler yapmamalı,diye düşündü. Daha fazla geyik getirildi, hatta bir noktada iri bir ayı bulun-du. Telepatik etki altında olduğu için yaratık tehdit oluşturmuyor- iblis R"hu

163

du-yiiZgeçTikenen enerjileri devamlı yenilenen atlar güneş batmadan, j]ornetreden fazla mesafe katettiler ve yine kervan geceninsaatlerine dek ilerlemeye devam etti.Yaban hayatı bol ve ortada canavarlar yokken, ne Jojonah, neFrancis, yolun uzamasına rağmen iki gün içinde programı ya-uyabileceklerinden kuşku etmiyordu."Yalnızca goblinler!" diye bildirdi bir adam. Bira kupasını me- masaya öyle kuvvetle vurdu ki metal sap kırıldı ve altın rengisıvıyı saçtı. Adam dev gibi ve güçlüydü, kaslı kolları ve göğsü, gürsaçları ve sakalı vardı. Tol Hengorlu bu otuz yetişkinin arasındahiç de sıradışı durmuyordu. Zorlu bir halktı bu, güney Alpina-dor'un zorlu ikliminde geçen bir yaşamdan sonra hepsi uzunboylu ve güçlüydü. "En az yüz goblin," diye araya girdi bir adam. "Elbette bir ikidev de vardır." "Ve o aptal, küçük cüce şeyler," diye ekledi bir diğeri. "Yaşlıbir itin kıçı kadar çirkin, ama haşlanmış çizme kadar sert!" "Bah! Ama biz onları ezeceğiz, her birini!" diye söz verdi ilkadam, her sözcükle hırlayarak. Kasabanın meyhanesinin kapısı açıldı ve tüm gözler döndü,içeri giren adam Alpinador standartlarına göre bile uzundu. Alt-mıştan fazla kış görmüştü, ama yirmilik bir delikanlı kadar dik du-ruyordu ve kaslarında, duruşunda hiç gevşeklik yoktu. Kasabadave Alpinador'un her yerinde adama "peri büyüsü"nün dokundu-ğu fısıldanıyordu ve bir anlamda doğruydu da. Saçları uzun ve sa-rıydı, omuzlarının altına kadar uzanıyordu ve yüzünü iyi biçim-lendirilmiş altın rengi bir sakal süslüyor, kuzey gökleri kadar ma-vi ve kıvılcımlı gözlerini vurguluyordu. O anda, tüm böbürlenme-er o büyük adama saygıyla sona erdi.Onları gördün mü?" diye sordu bir adam. Bu adamı, Andaca-

ı6<, R. A. Salvat,navar isimli korucuyu tanıyanların gözünde son derece aptaıCabir soru. Adam uzun masaya yaklaştı ve başını salladı, sonra muazzamkılıcını omzunun üzerinden çekti ve kan lekeli kılıcı masaya ya.tirdi. "Ama bize eğlence kaldı mı?" dedi adam bir kahkaha patlata-rak. Oradaki herkes kahkahaya katıldı.Bir kişi dışında. "Çok fazla eğlence," dedi Andacanavar sertçe ve oda sessiz-leşti."Yalnızca goblin bunlar!" dedi birasını döken adam kararlılıkla."Goblinler, devler ve powrieler," diye düzeltti korucu."Kaç dev?" diye seslendi biri büyük masanın uzak ucundan. "Yedi tane," diye yanıt verdi korucu, parlak kılıcını gözlerininönünde kaldırarak. "Artık beş kaldı."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 94: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Bah, o kadar da çok değil," dedi iki adam aynı anda. "Çok fazla," dedi Andacanavar yine, ısrarla. "Küçük müttefik-leri savaşçılarımızı oyalarken beş dev Tol Hengor'u yok edecek." Endişeli bakışlar öfkeli bakışlarla karşılaştı, gururlu kuzeylilernasıl karşılık vereceklerini bilemediler. Andacanavar'a büyük say-gı duyarlardı... şimdiye dek onları hiç şaşırtmamıştı. Son birkaç ayiçinde, deniz ve kara yoluyla gelen istilacılar yüzünden, Alpina-dor'daki bütün kasabalar fena halde baskı görmüş, çoğu ele ge-çirilmişti. Ama yorulmak bilmez Andacanavar her neredeyse, güç-ler daha eşit oluyordu ve Alpinadorlular iyi iş çıkarıyordu. "O zaman ne yapacağız?" diye sordu Bruinhelde adlı ayı gibi biradam, Tol Hengor'un şefi, masanın üzerinden eğilip korucunun göz-lerine bakarak. Çadırın yanında hizmet etmek üzere bekleyen kadı-na işaret etti, kadın bir bez parçası alıp büyük korucuya yaklaştı. "Halkını batıya götüreceksin," dedi Andacanavar, kılıcını kadı-na uzatarak. Kadın saygıyla kılıcı temizlemeye başladı. iblis R"hü

165

"Ve kadınlar ve çocuklar gibi ormanda saklanacağız, öyle mi?"kükredi bira döken, yerinden fırlayarak. Çok fazla içmişti,esiz ayaklar üzerinde sallandı ve yanındaki adam hemenonu yerine ittirdi. "Ren devlere saldırmaya devam edeceğim," diye açıkladı

rııcu. "Onları altedebilirsem ya da kaçırabilirsem, sen ve savaş-ların kalana saldırıp Tol Hengor'u geri alabilirsiniz." "Ben evimi bırakmak istemiyorum," diye yanıt verdi Bruinhel-He ve sonra durdu. Tüm oda sustu. Bruinhelde önderdi, savaştakazanılmış bir unvan ve Andacanavar ne derse desin kabile onunsözlerini takip ederdi. "Ama sana güveniyorum, dostum," diye ek-ledi ve uzanıp elini korucunun omzuna koydu. "Kuvvetle ve hız-la saldır. Bu pis yaratıklar Tol Hengor'a ayak basmasa daha iyiy-di. Ve eğer basarlarsa, onların hemen çıkmasını dilerim. Bu yaştaaçık havada yaşamak hoşuma gitmeyecek." Sonuncusunu göz kır-parak söyledi, çünkü Andacanavar'dan on beş yaş küçüktü vegezgin korucunun ormanın derinliklerinde yaşadığı biliniyordu. Korucu şefe başım salladı, sonra hepsi toplandı. Adam bezparçasını kadından aldı ve kılıcındaki dev kanını silmeyi bitirdi,sonra parıltısını herkes görsün diye kaldırdı. Bir elf kılıcıydı bu,adı Buzkıran'dı, gümüşsüden yapılmış en büyük nesne. Buzkırançentilmiyor, körelmiyordu ve Andacanavar'ın güçlü ellerinde, tekbir darbeyle küçük ağaçları kesebiliyordu. Korucu kılıcı omzununüzerindeki kına soktu, Bruinhelde'ye başını salladı ve gitti. Jojonah Efendi ve Braumin Herde yüksek sırtın kenarında dur-dular ve geniş, sığ vadiye oturan taş evleriyle küçük köye baktılar. "Düşündüğümüzden daha kuzeye geldik," diye tahmin yürüt-tü keşiş. Alpinador köyü," diye onayladı Jojonah, "ya Ormandiyar'ı aş-lK ya da bu barbarlar kabul edilmiş güney sınırlarının ötesine ı66

R. A. Salvat,

yerleşmiş." "Ben ilki derim," diye yanıt verdi Braumin Birader. "Sekstam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 95: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kullanımında yetenekli olan Baijuis Birader de aynı fikirde." "Vahşi hayvanlar üzerinde kullanılan büyü, ne kadar ahlaksız,ca olursa olsun etkili," dedi üstat kuru kum. Braumin Birader yan yan baktı, yoldaşını inceledi. O da ma-sum vahşi hayvanların yaşam gücünü emmekten hoşnut değildiama Jojonah kadar rahatsız olmuş görünmüyordu. "İnatçı Francis bile uzun yolu seçerek kaybettiğimiz zamanıtelafi ettiğimizi kabul ediyor," diye devam etti Jojonah Efendi,"Gerçi Peder Başrahip Markwart doğu yolunu seçmemizi onayla-yınca bize karşı pek az savı kalmıştı." "Muhalefet ederken Francis Birader'in ne desteğe, ne mantığaihtiyacı oluyor," diye yorum yaptı Braumin, üstünden onaylayanbir gülüş çekerek. "Şimdi yeni yolumuzu planlıyor. Hem de, tu-haftır ama, ilk yolu planlarkenki harareti ile." "O kadar da tuhaf değil," diye yanıt verdi Jojonah Efendi, ikigenç keşişin yaklaştığını fark edince sesini alçaltıp fısıldayarak."Francis Birader Peder Başrahip'i etkilemek için her şeyi yapar." Braumin Birader kıkırdadı, ama dönüp yeni gelenlere bakar-ken gülümsemesini yüzünden sildi ve ciddileşti. "Sözünüzü kestiğimiz için bizi affedin, Jojonah Efendi," dedi bi-ri, Dellman Birader. İki genç keşiş tekrar tekrar eğilmeye başladı. "Evet evet," dedi üstat sabırsızca, çünkü Jojonah bir şeylerin•fena halde yanlış gittiğini anlamıştı. "Ne oldu?" "Bir grup canavar," diye açıkladı Dellman Birader. "Batıda, buköye doğru ilerliyorlar." "Francis Birader onlardan kolayca kaçınabileceğimiz konu-sunda ısrar ediyor," diye araya girdi diğer keşiş. "Bunu yapabili-riz de, ama o zaman o köylüleri katledilmeye bırakacak mıyız?"Jojonah Efendi Braumin'e döndü. Keşiş, hareketin kendisi ona

iblis **u

167

?k acı veriyormuş gibi, başını iki yana sallıyordu. "Pederrahip Markwart'ın talimatları son derece açık ve ihlal edile-JJ » dedi kıdemli öğrenci rahatsız bir tavırla. "Dost ya da düş-hiç kimseyle karşı karşıya gelmeyeceğiz, en azından Barba-n'daki görevimizi tamamlayana kadar." jojonah köye, tembel tembel bacalardan yükselen gri dumantutamlarına baktı. O bulutların kısa süre sonra ne kadar karanlıkolaca&ını hayal etti: yanan evlerden yükselen kara dumanlar; in-sanlar, çocuklar kaçışırken, dehşet ve acı içinde çığlık atarken.Ve sonra korkunç şekilde ölürken. "Yüreğinde ne var, Dellman Birader?" diye sordu üstat beklen-medik şekilde. "Ben Peder Başrahip Markwart'a sadığım," diye yanıt verdigenç keşiş tereddüt etmeden, omuzlarını kararlılıkla gererek. "Karar sana ait olsaydı ne yapardın, diye sormadım," diyeaçıkladı Jojonah Efendi. "Yalnızca yüreğindekinin ne olduğunusordum. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldıklarında Aziz Saf-Abelle'in keşişleri ne yapmalı?" Dellman köy halkının yanında savaşa katılmak lehine yanıtverecek oldu, ama kafası karışarak durdu. Sonra farklı bir tarafayöneldi, daha büyük hedeften, tüm dünyanın iyiliğinden bahse-derek yeniden başladı. Ama sonra yine durdu ve kızgınlık içindehomurdandı. "Abellican Kilisesi'nin kendilerini savunamayanları savunmakgibi eski bir geleneği vardır," diye araya girdi diğer genç keşiş.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 96: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

'Bizim kendi bölgemizde, tehlikeli zamanlarda, karşımızdakipowrie istilası da olsa yaklaşan bir fırtına da, kasabalıları sık sıkmanastırımızın güvenliğine kabul etmişizdir." "Ama ya dünyanın iyiliği?" diye sordu Jojonah Efendi, gençke?İŞ fazla hızlanamadan durdurarak.Yanıt gelmeyince Jojonah farklı bir yön denedi. "Orada kaç ki-

168 R. A. Salvat0lşi olduğunu tahmin ediyorsunuz?" diye sordu. "Otuz," diye yanıt verdi Braumin Birader. "Belki elli kadar var-dır." "Peki elli can bu çok önemli görevi başaramamamıza değermi? Karışırsak alacağımız bir risk bu." Yine sessizlik oldu, iki genç keşiş bakıştılar, her biri doğru ya-nıtı diğerinin aramasını diledi. "Bu konuda Peder Başrahip Markwart'm duruşunu biliyoruz,"dedi Braumin Birader. "Peder Başrahip o köylülerin potansiyel bedele değmeyeceğikonusunda ısrar eder," dedi Jojonah Efendi açıkça. "Ve haklılığı-nı kuvvetle savunur." "Ve biz Peder Başrahip Markwart'a sadığız," dedi Dellman Bi-rader, bu basit gerçek tartışmayı sona erdirirmiş gibi. Ama Jojonah Efendi onu o kadar kolay bırakmayacaktı, Dell-man ve diğerlerinin kararın sorumluluğunu başkalarına terk etme-lerine izin vermeyecekti; Abellican Tarikatı'nın özüne ve Mark-wart'la çatışmasının yüreğine indiğine inandığı bir karardı bu."Biz Kilise'nin ilkelerine sadığız," diye düzeltti. "Kişilere değil." "Peder Başrahip o ilkeleri temsil ediyor," diye itiraz etti Dell-man Birader. "Biz de öyle umuyoruz," diye yanıt verdi üstat. Braumin Her-de'ye bir bakış daha fırlattı. Adamın Jojonah'ın sorgulamasındanrahatsız olduğu açıktı. "Ne diyorsun, Braumin Birader?" diye sordu üstat açık açık."On seneden fazla zamandır Kilise'nin hizmetindesin; AbellicanTarikatı'nın ilkeleri hakkındaki çalışmaların şimdi hangi yolu seç-memizi söylüyor? O ilkelere göre, elli can, yüz can daha büyükbir iyilik uğruna feda edilebilir mi?" Braumin doğruldu, Jojonah Efendi'nin onu konuya çekmesi-ne, yüreğindekileri açık açık söylemeye davet etmesine içtenlikle iblis R"hu

169

,<;n Düşünceleri Aziz Saf-Abelle'deki powrie savasına, Pe-şaşırrn *A Rasrahip'in bedenini ele geçirdiği köylüye ve sonra ölüme at-asına gitti- Daha büyük bir iyilik için (eylem sırasında pek çokje yok edilmişti), ama yine de Braumin'in ağzında pis bir tatyürerecinde soğuk bir karanlık bırakmıştı."Edilebilir mi?" diye ısrar etti Jojonah. "Edilebilir," diye yanıt verdi Braumin içtenlikle. "Bir canı riskeatmaya değer. Önümüzde bu kadar önemli bir görev varken, teh-like aramak için yolumuzdan sapmamalıyız, ama Tanrı onlarıönümüze çıkarmayı seçerse, işe karışmak kutsal bir zorunlulukolur." Sözler karşısında şaşıran iki genç keşiş aynı anda inledi, amaaynı zamanda rahatlamışlardı... Jojonah Efendi'nin özellikle genç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 97: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Dellman Birader'in yüzünde kolayca okuyabildiği bir ifade. "Ya siz ikiniz?" diye sordu Jojonah onlara, "siz seçimimiz hak-kında ne diyorsunuz?" "Biz köyü kurtarmak isteriz," diye yanıt verdi Dellman Bira-der. "Ya da en azından yaklaşan istilacılar hakkında uyarmayı."Diğer keşiş başını sallayarak onayladı. Jojonah riskleri tartarak düşüncelere daldı. "Bölgede başka ca-navar var mı?" diye sordu.İki genç keşiş merakla bakıştılar, sonra omuzlarını silktiler."Gelenler ne kadar güçlü?" diye devam etti Jojonah Efendi.Yine yanıt gelmedi. "Bunlar bir an önce yanıtını bulmamız gereken sorular," dediJojonah Efendi. "Aksi halde Peder Başrahip Markwart'ın emrineitaat edip yolumuza devam etmemiz ve köylüleri kendi kaderle-riyle başbaşa bırakmamız gerekir. Gidin madem," dedi ikisine,başıboş köpeklermiş gibi elleriyle kovalayarak. "Gidin kuartz taş-larınızı alın. Bana yanıtlar bulun ve bir an önce yapın bunu."Genç keşişler hemen eğildiler, döndüler ve hızla uzaklaştılar.

170 R. A. Sa|Vât( "Büyük risk alıyorsun," dedi Braumin Birader, ikili gider o\,mez. "Ve bu görevimizden çok sana yönelik bir risk." "Bunu görmezden gelirsem ruhum nasıl bir risk almış olacak?"diye sordu Jojonah, geçici olarak Braumin Birader'i susturan birsavla."Yine de," dedi genç keşiş sonunda, "eğer Peder Başrahip.,«"Peder Başrahip burada değil," diye hatırlattı Jojonah Efendi"Ama Francis Birader bu canavarlara karşı köye yardım etme-yi planladığını öğrenirse olacak." "Francis Biraderle ben ilgilenirim," diye temin etti onu Jojo-nah Efendi. "Gerçekten de Francis'in bedenine girerse, PederBaşrahip'le de." Ses tonu tartışmanın sona erdiğini söylüyordu veJojonah kararlılıkla önünde yürürken Braumin Herde hakh korku-larına rağmen gülümsüyordu. Üstadının, akıl hocasının ayaklan-dığını anlıyordu Braumin. Bazen, yüreği yeterince yüksek sesleseslenirken, insanın topuklarını yere gömmesi gerekirdi. Gece karanlıktı; dolunay erken doğmuştu, ama kalın, tehdit-kar fırtına bulutları tarafından örtülmüştü. Tol Hengor'a yaklaşancanavar ordusu düşünülünce, uygun bir geceydi. Neredeyse iki-yüz kişilik vahşi çete iki köyü dümdüz etmişti bile ve sıradakinindaha zorlu çıkacağına inanmak için sebep yoktu. Her zamankiyarım daire şeklinde savaş formasyonları içinde vadinin batı ucu-na geldiler. Goblinler önde kalkan çeper oluşturuyordu ve her ikitanesinden biri meşale taşıyordu. Powrieler ve devler ortada top-lanmış, kanatları desteklemeye ya da ileri atılmaya hazır bekliyor-lardı. İki sırt arasındaki alçak, daha zor savunulur zeminde yürü-yor olmalarına rağmen pusudan korkmuyorlardı. Alpinador in-sanları genelde ok kullanmazdı ve bu köyün savaşçıları uzak dö-vüş sanatını mükemmelleştirmiş olsadı bile, sayıları (izciler üç dü-zineden fazla olmadıklarını söylüyordu) fazla sorun yaratacak ka- iblis Buhü

71

cok değildi. Ek olarak, pek çok oka dayanabilen devler kanatIsınlarına yıkıcı taş yaylımıyla karşılık verebilir, pusuyu kuran- n aleyhine çevirebilirdi. Hayır, powrie önderleri Alpinador in-nlarının yakın dövüşte tehlikeli olduklarını, yüz yüze dövüşte

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 98: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

hüvük güçle savaştıklarını biliyorlardı. Ama vur-kaç taktiğinde iyide&illerdi- Ve bu yüzden canavarlar çeteyi daha küçük, daha da-öınık gruplara bölüp sırtların daha kaba zemininde yürüme riski-ne girmektense, bu formasyonu tercih etmişlerdi. Böylece powrieler büyük bir güvenle birleşik güçlerini genişvadide yürüttüler. Hepsi insan kanı tatmak için kaşınıyordu, tümpowrieler berelerinin kırmızı rengini parlatmak istiyordu. Aziz Saf-Abelle keşişleri şeklinde karşılarına çıkan gücü kavra-yamazlardı. Vadinin iki yanında bir düzine keşiş hazır, bekliyordu.Kuzey duvanndakilerin başında Francis Birader vardı, güneydeki-lerin başında Braumin Birader. Jojonah Efendi Braumin'in grubu-nun gerisinde oturuyor, bir hematiti, o en kullanışlı ve çok yönlütaşı yüreğine bastırıyordu. Büyüye ilk dalan o oldu, ruhunu beden-sel bağlardan kurtardı ve gece havasında süzülmeye başladı. İlk görevi yeterince kolaydı. Görünmez ruhunu irade gücüylehızla vadinin batı ucuna götürdü, yaklaşan gücü karşıladı, güçle-rini ve formasyonlarını inceledi. Ruhu geldiği yoldan döndü, ilkönce kuzey sırtına ve Francis Birader'e gitti, sonra Braumin Bira-der'e gidip iki gruba edindiği bilgiyi aktardı. Sonra, Jojonah Efen-di bir düşünceyle yine yaklaşan canavarlara gitti. Şimdi üstadın zor işi başlıyordu; canavar gücüne sızmak. Gö-rünmez ve sessiz bir biçimde öndeki gobiin sırasının yanındanmerkezdeki gruba kaydı, bir powrie bedenine yaklaştı, ama bil-gece düşündü. Eski metinler powrielerin büyüye, özellikle de be-den ele geçirmeye karşı çok dirençli olduklarını söylerdi. Zorlu,Zeki ve güçlü iradelere sahip yaratıklardı.Yine de Jojonah Efendi bir gobiin bedenine girmek istemiyor-

72

R. A. Salvator,

du. Bir goblinin bedeninde epey kötülük yapabilirdi elbette, amaönemli ölçüde değil. Goblinler hep tahmin edilemez ve hain olur-lardı, bu yüzden bir tanesi aniden grubun aleyhine dönse bile*powrieler ve devler çok şaşırmazdı ve kırılgan goblin bedeni, de-ğil bir dev, zorlu powrielerden birine bile fazla zarar veremezdi. Bu, tamamen bilinmeyen topraklara girmek üzere olan Jojo-nah Efendi'ye tek bir seçenek bırakıyordu. Bir devin bedenini elegeçirmek konusunda hiçbir şey okumamıştı ve devler hakkındapek az bilgisi vardı. Tek bildiği kötü huyları olduğu ve savaştamuazzam olduklarıydı. Ruhu ihtiyatla bir fomoryan grubunun arkasına gitti. Özelliklebiri, gerçekten de kocaman olanı grubun idarecisi gibi görünüyor-du ve diğerlerine zorbalık ediyor, hızlı hareket etmeye zorluyordu. Jojonah bu teşebbüste kullanabileceği değişik taktikleri dü-şündü ve diğer devlerden birinin daha iyi bir hedef olabileceğinekarar verdi. Grupta hiçbir dev, hatta görünürdeki önderleri bilefazla zeki görünmüyordu, ama tam aksi izlenimini veren bir yara-tık vardı. İri, sallana sallana yürüyen, kafasını sallayan ve kendikulaklarının çıkardığı sese kıkırdayan bir dev.Jojonah'm ruhu canavarın bilinçaltına girdi.Dah? diye sordu devin iradesi.Bana şeklini ver! diye emretti Jojonah telepatiyle.Dah?Bedenini diye emretti keşişin iradesi. Onu bana ver! Çık dışarı! "Hayır!" diye kükredi dehşete düşmüş dev yüksek sesle ve ira-desi Jojonah'ınkine saldırarak keşişi kovmaya çalıştı. Kim olduğumu biliyor musun? dedi Jojonah, arkadaşları bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 99: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

şeyin yolunda gitmediğini anlayamadan devi sakinleştirmeye ça-lışarak. Anlasaydın, seni aptal, beni reddetmezdin!Dah?Ben senin tamınım, diye ısrar etti Jojonah'm ruhu. Ben Bes-

iblis R"hu

73

i ulzibar'ım, iblis dactyl, insanları katletmenize yardım etmeyeı Hm Taşıyıcım olarak senin bedenini seçtiğim için şeref duy-ödun mu? Dah? diye sordu devin ruhu yine, ama bu seferki telepatik so-ru epey farklı bir tını taşıyordu. Çık dışarı, dedi Jojonah, zayıflığı hissederek, yoksa başka ta-şıyıcı bulurum ve onu kullanarak seni tamamen yok ederim!"Evet, evet, efendim," diye yüksek sesle kekeledi dev.Sessizlik! diye emretti Jojonah."Evet, evet, efendim," diye tekrarladı dev, daha da yüksek sesle. Kısmen yerleşmiş olan Jojonah sözcükleri devin kulaklarındanduyabiliyordu. Diğer devlerin bunun çevresine toplanıp sorularsorduğunu duydu. Dev önder çok konuşan, kafası karışmış deviittirdiğinde dokunduğu kendi omzuymuş gibi hissetti. Onun gerçekten de iblis dactyl olduğuna ikna olan, hedefledi-ği dev itaat etmek için çılgınca uğraşıyordu, ama kendi bedenin-den nasıl çıkacağı hakkında pek az fikri vardı. Jojonah hızlı çalış-ması gerektiğini biliyordu, çünkü taşıyıcı gönüllü olsa bile bedenele geçirmek kolay iş değildi. Hematitin derinliklerine daldı, bü-yüsünü kullanarak-devin beynine, son sinapsma kadar her açıdansızmaya çalıştı. Devin benliği içgüdüyle geriledi ve mücadele etti,ama devin bilinçli iradesi arkasındayken, pek az gücü vardı. En iri dev yeni bedenini yere yıktığı zaman Jojonah darbeyiepey kuvvetle hissetti."Çeneni kapa!" diye emretti iri dev. "Dah, evet, efendim," diye yanıt verdi Jojonah. Gerçekten de,konuşmaya ve yerden kalkmaya çalışırken ağır çeneler ve ağırbacaklar keşişe güç bir deneyim yaşatıyordu. iri dev ona bir daha vurdu ve Jojonah başını uysal uysal eğdi.Sessiz olurum," dedi yumuşak sesle.Bu önderi şimdilik sakinleştirmiş göründü ve grup formasyon-

174 R- A- Salvatoredaki yerlerine döndü. Bu arada aralarına fazladan bir ruh katıldı-ğından habersizdiler. Vadinin iki yanındaki bir düzine keşiş el ele dizilmişti ve hergruptaki dördüncü ve beşinci keşişin elinde bir grafit vardı. Fran-cis Birader, Jojonah'ın adamın öfkesini yatıştırmak için tanıdığıimtiyazla, küçük bir elmas tutuyordu. Francis iki grubun rehberiy-di, zamanı seçecek kişi. Keşişlerin kuvvetle ve hata yapmadansaldırması gerekiyordu; canavarların karşı saldırısı onlar için çokşeye maolabilirdi. Francis yarım çemberin önündeki goblinlerin geçmesine izinverdi. Zaferin anahtarının powrieleri çabucak yok etmek ve dev-leri cesaretlerini kırmaya yetecek kadar yaralamak olduğu konu-sunda anlaşmışlardı. Önderlerin işi bitirilince, korkak goblinlerinsavaşmaya razı olmayacaklarını düşünmüşlerdi. Sırasında gözleri açık olan yalnızca Francis'ti, geri kalanlar ikigrafitin büyüsüne dalmışlardı. Francis goblinlerin yirmi metre öte-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 100: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

den geçişini izledi. Devlerin yüksek siluetlerini seçebiliyordu. De-rin bir nefes aldı ve elmasın gücünü çağırarak karşıda bekleyenBraumin Birader'e kısa bir mesaj çaktı. "Şimdi, kardeşlerim," diye fısıldadı Francis. "Zamanı geldi." Vesonra Francis de ortak büyüye daldı, enerjisini sıra aracılığıylagrafitlere gönderdi. Braumin Birader'in kendi grubuna söylediği sözler de hemenhemen aynıydı. Bir saniye sonra Francis'in sırasındaki dördüncü keşişin elin-den bir şimşek patladı, ardından karşıdan bir patlama geldi, son-ra Francis'in sırasındaki onuncu keşişten, sonra bir daha karşıdan.Şimşekler ileri geri aktılar, sıradaki her keşiş enerjisini birleşik gü-ce akıttı. Genç keşişlerin çoğu taşları kendi başlarına kullanamaz-lardı, ama Francis, Braumin ve daha büyük öğrencilerle kurduk- iblis R"hu

75

'hinsel bağ sayesinde enerjileri kullanılabiliyordu.Vadinin tamamı gümbürtülerle sarsıldı; her kavurucu çakmaede koşturan daha az canavar sergiliyordu.Düşman formasyonunun ortasında, powrieler kaçıştılar ve tek-tekrar yere fırlatıldılar, sendelediler ve sarsıldılar. En büyük, jgfler olan devler daha da fazla darbe aldılar, ama onlar saldı-çok daha iyi direniyordu ve ilk salvo tamamlandığı zamanbes devin dördü hâlâ ayaktaydı ve yalnızca biri devrilmişti... o dabüvülü şimşekler yüzünden değil, düşen bir ağaç yüzünden. Dev grubundaki en iri olanı sıkışmış, çığlık atan arkadaşınıaörmezden gelerek kuzey yamacına işaret etti ve taş yağdırmala-rını emretti. Ama yanındaki dev iri bir kayayı kaldırıp kafasına in-dirdiği zaman niyeti ve yüz ifadesi çabucak değişti. Jojonah Efendi bedenini ele geçirdiği devin ruhunun anidenitiraz etmeye başladığını hissetti. Onu öldüreyim, biz önder olu-ruz! diye doğaçlama yanıt buldu ve bu aptal devi epey sakinleş-irdi. Yine de, devin arka planda kalma ve dactylin bedenini kont-rol etmesine izin verme çabalarına rağmen, bedeni nasıl salıvere-ceğini bilemiyordu. Bu yüzden, Jojonah kollarına dev önderinetekrar tekrar vurmasını emrederken ve sonunda sersemlemiş ya-ratığı yere yıkarken dev daha da yüksek sesle kıkırdıyordu.Kalan iki dev uluyarak onu engellemeye çalıştılar. Jojonah kayayı göğsüne dayadı, sonra en yakındaki saldırga-na fırlatarak devi sendeletti. Ama diğeri uçarak kollarını ona do-ladı ve ikili kalan birkaç powrieyi ezerek yere yıkıldılar. Hey, diye bedeni ele geçirilmiş devin ruhu itiraz etti ve Jojo-nah o aptal yaratığın sonunda olan biteni anlamaya başladığınıhissetti. Hey! Devin iradesi bedenini geri almak için yeniden çabalamayaaŞladı ve Jojonah'a saldırdı. Ve ikinci şimşek yağmuru başladı.Jojonah devin bedenini ayağa kalkmaya ve kavurucu şimşek-

,76 R. A. Salvit0relerin önüne çıkmaya zorladı. Sonra, yakıcı enerji patlamalarıngöğsünde hissedince perişan olmuş bedeni haklı sahibine bırabve ruhu kaçarak boş havada durup sahneyi izledi. Kafasından kan akmakta olan en iri dev bir şekilde, sallanarakayağa kalkmayı başarmıştı... ama sonra bir şimşek daha yedi, son,ra bir tane daha. Dev yine yere yuvarlandı, tüm gücü ve direnci

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 101: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yok olmuştu ve ölümün onu ele geçirmesini bekledi. Şimşekler akmaya devam etti, ama keşişler büyü enerjilerinitüketmek üzere olduklarından her biri bir öncekinden daha zayıf,ti. Buna karşın ciddi bir karşı saldırı olmayacağını fark etti Jojo-nah Efendi, çünkü canavar gücünden geriye kalan yalnızca gob-linlerin yarısından azı, bir düzine powrie ve tek bir devdi ve hep-si fena halde korkmuş, paralanmış ve savaşa devam etmeyi biledüşünemeyecek kadar şaşırmıştı. Dağınık meşaleler batıya, vadi-de geldikleri yöne kaçtıklarını gösterdi. Geri çekilirken canavarlar bir başka sessiz gözlemcinin önün-den geçtiler, formasyonun arkasından sessizce saldırmayı düşüne-rek yaklaşmış bir adam. Farkında olmadan korucuya fazla yakla-şan herkes o dev kılıcın ucunda ölüm bulurdu. Ve Andacanavardevlerden birinin canlı olduğunu görünce, aksayan yaratığa yak-laştı ve dev daha adamın orada olduğunu fark edemeden yere yı-kan bir dizi vahşi darbe indirdi. Sonunda vadi sessizleştiği zaman, Francis Birader keşişlerinisessizce karşıya, arkadaşlarına katılmaya götürdü. Sonra grubuntamamı güney sırtına, arabaların ve Jojonah Efendi'nin yanınadöndü. Orada çabucak kervanlarını toparladılar ve başka cana-varlar ya da Alpinadorlular tarafından keşfedilmeyi istemeyerekyola koyuldular. Andacanavar bütün bunları bir umut ve şaşkınlık kargaşasıiçinde izledi. 9HOŞ KARŞILANAN ESKİ DOSTLAR "Demek doğru!" diye haykırdı şişman adam, Elbryan ilePony'nin dönen okçularla birlikte kampa yürüdüğünü görünce. "Belster, eski dostum," diye karşılık verdi korucu. "İyi olduğu-nu görmek ne kadar güzel." "Gerçekten de iyi!" diye bildirdi Belster. "Gerçi son zamanlar-da tayın azaldı ya!" Konuşurken geniş karnını okşadı. "Sen bunuhalledersin, kuşkusuz." Yorum üzerine hem Pony, hem Elbryan güldü... Belster O'Co-mely'nin öncelikleri asla değişmezdi! "Peki diğer dostum nerede?" diye sordu Belster. "İştahı benim-kiyle boy ölçüşen?" Elbryan'ın yüzünden bir bulut geçti. Daha da üzüntülü görü-nen Pony'ye döndü. "Ama ormandan gelen raporlar taş büyüsünden bahsediyor-du," diye itiraz etti Belster. "Yalnızca Deli Rahip'in fırlatabileceğibüyüler. Bana bu gece öldüğünü söylemeyin! Ah, ne trajedi!" "Avelyn bu yaşamdan göçüp gitti," diye yanıt verdi Elbryankasvetle. "Ama bu gece değil. Aida'da, iblis dactyli yok ederkenöldü." "Ama ormandan gelen raporlar..." diye kekeledi Belster, koru-cunun sözlerine mantıkla karşı çıkmaya çalışır gibi."Savaş hakkındaki raporlar doğruydu, ama Pony'den bahsedi-

178 R. A. Salvat,yordu," diye açıkladı Elbryan, kolunu kadının omuzlarına koyarak. "Taşları o kuvvetle kullanan oydu." Aşkına döndü ve öbtielini kaldırıp gür, altın rengi saçlarını okşadı. "Avelyn ona iyi 5ğ_retti.""Öyle görünüyor," dedi Belster. Korucu kendini kadından uzaklaştırdı ve gözlerini Belster'a di-kerek kararlı bir poz takındı. "Ve Pony Avelyn'in bitirdiği işi de-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 102: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

vam ettirmeye hazır," diye bildirdi. "Dumanlı Aida'nın derinlikle-rinde, Avelyn iblis dactyli öldürdü ve düşmanlarımızı birbirinebağlayan gücü yok ederek bu savaşın yönünü değiştirdi. Şimdi işibitirmek, topraklarımızı o kötü yaratıklardan temizlemek bizim el-lerimizde." Çevresindeki herkese, korucu konuşurken biraz daha uzamışgibi geldi ve Belster O'Comely bilgiç bilgiç gülümsedi. Elbryan'ıncazibesi buydu, Gecekuşu'nun gizemi. Belster korucunun onlarailham vererek savaşta yeni düzeylere çıkartacağını, tek bir karar-lı, odaklanmış güç olarak hepsine rehberlik edeceğini, düşmansaflarındaki her zayıflığa kuvvetle saldıracağını biliyordu. Avelynhakkındaki habere rağmen, kayıp Roger Lockless hakkında gittik-çe büyüyen korkularına rağmen, Belster'a o gece dünya biraz da-ha aydınlık geldi. Kazandıkları zaferi değerlendirince etkilendiler. Orman ölügoblinlerin, powrielerin, pek çok devin leşleriyle doluydu. Altıadam yaralanmıştı ve birinin yarası ağırdı. Üçü kayıptı, öldükleritahmin ediliyordu. Yaralıların en kötü durumda olanını taşıyanlaradamın geceyi çıkartamayacağını düşünüyordu... gerçekten de,ailesine veda edebilmesi ve doğru düzgün gömülebilmesi için ge-tirmişlerdi. Pony hematitle adamın başına gitti, saaderce yorulmak bilme-den çalıştı, kendi enerjisinin her zerresini feda etti."Onu kurtaracak," diye bildirdi Belster Elbryan'a kısa süre

iblis IW«

179

ve Tomas Gingerwart korucuyu Senfoni'yle ilgilenir, atı1' .r, rovnaklarını temizlerken bulunca. "Kurtaracak," diyeladı eski hancı tekrar tekrar, kendi kendini de ikna etmeyeçalışarak."Shamus Tucker iyi bir adamdır," diye ekledi Tomas. "Böylebir sonu hak etmiyor." Konuştuğu süre boyunca Tomas'ın ona suçlarcasına baktığınıf rk etti Elbryan. Elbryan'a, Pony'nin yaralı adamla yaptığı iş To-mas açısından bir tür sınavmış gibi geldi. "Pony ne mümkünse yapacak," diye yanıt verdi korucu basit-ce "Taşlar konusunda güçlüdür, neredeyse Avelyn kadar güçlü,ama korkarım enerjisinin çoğunu savaşta kullandı ve ShamusTucker'a verecek fazla gücü kalmadı. Senfoni'yle işim bittiği za-man gidip yardım edip edemeyeceğime bakacağım." "İlk önce atınla mı ilgileniyorsun?" Tomas Gingerwart'ın sesin-deki açık suçlamayı kaçırmak imkansızdı. "Pony bana ne dediyse onu yapıyorum," diye yanıt verdi ko-rucu sakin sakin. "Şifa sürecini yalnız başlatmak istedi, çünkü yal-nızken daha derin yoğunlaşabiliyor ve böylece yaralı adamla da-ha yakın bir bağ kuruyor. Onun yargısına güveniyorum ve sen deöyle yapmalısın." Tomas başını eğip adama baktı, sonra hafifçe, pek de iknaedici olmayan bir tavırla başını salladı. Endişe içindeki Belster boğazını temizledi ve inatçı arkadaşınıdürttü. "Minnettar olmadığımızı düşünme..." diye özür dileyecekoldu Elbrya n a. Korucunun kahkahası adamı susturdu ve adam şaşakaldı. Öf-kelendiği açıkça belli olan, alay edildiğini düşünen Tomas'a baktı."Kaç zamandır böyle yaşıyoruz?" diye sordu Elbryan Belster'a.armanda savaşarak ve kaçarak kaç ay geçirdik?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 103: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Çok fazla," diye yanıt verdi Belster.

ı8o

R- A- Salvit0re

"Gerçekten de," dedi korucu. "Ve o süre içinde çok şeyi anladım. Neden güvensiz olduğunu anlıyorum, Gingerwart Efendi Idedi sözünü sakınmadan. Senfoni'den dönüp adamın önündedurdu. "Pony ve ben gelmeden önce bu grubun tartışmasız ön.derlerinden biriydin." "Daha önemli olanları göremeyeceğimi mi ima ediyorsun?" di.ye sordu Tomas. "Kendi güç hırsımı diğerlerinin iyiliğinin üzerin-de göreceğimi mi..." "Ben gerçeği söylüyorum," diye sözünü kesti Elbryan. "O ka-dar."Tomas bu bildiriyle neredeyse boğulacaktı. "Şimdi korkuyorsun ve korkmalısın da," diye devam etti koru-cu, atına dönerek. "Ve ne zaman senin gibi büyük sorumluluküstlenmiş biri değişiklik sezse, bu daha iyi yönde bir değişiklik gi-bi bile görünse, ihtiyatlı olmalı. Bedeli çok yüksek." Belster Tomas'ın nasıl değiştiğini izlerken gülümsemesini sak-layamadı. Korucunun basit mantığı, içtenliği ve açık tavırları ger-çekten de güven vericiydi. Tomas'ın heyecanı artık zirvesini aş-mıştı ve adam gözle görülür bir biçimde gevşiyordu. "Ama şunu anla," diye devam etti Elbryan, "ben ve Pony se-nin düşmanların değiliz. Rakibin bile değiliz. Elimizden geldiğiyerde yardım edeceğiz. Senin gibi, bizim hedefimiz de bu toprak-ları dactylin kötü hizmetkarlarından temizlemek. Tıpkı dünyayıiblisin kendisinden kurtardığımız gibi."Tomas, kafası karışmış görünse de, yatışarak başını salladı."Adam yaşayacak mı?" diye sordu Belster. "Pony umutlu," diye yanıt verdi korucu. "Hematitle yaptığı işmucize sınırlarına varıyor.""Umalım da öyle olsun," diye ekledi Tomas içtenlikle. Korucu Senfoni'nin bakımını bitirdi, sonra Pony'yi ve yaralıadamı aradı. Onları bir tentenin altında buldu. Adam rahat rahat

iblis R"hu

181

nrdu nefesleri düzenli ve güçlüydü. Pony de adamın üzerin-vkuya dalmıştı. Bir elinde hâlâ ruh taşını tutuyordu. Elbryanatiti alıp Shamus Tucker üzerinde şifa uygulamayı düşündü,fikrini değiştirdi. En iyi tedavinin uyku olacağını düşündü.Korucu Pony'yi biraz oynatarak rahat ettirmeye çalıştı, sonranlarından ayrıldı. Yatağını orada kurmayı düşünerek Senfo-•>njn yanına döndü ve Belli'mar Juraviel'i orada, kendisini bek-lerken bulunca rahatladı. "Küçük grubu Caer Tinella'ya götürdüm," diye açıkladı elf sertbir sesle "ve orada kovalamacaya katılmak üzere hazır bekleyenyüz powrie, aynı sayıda goblin ve daha da fazla sayıda dev bul-dum." "Daha fazla dev mi?" diye yankıladı korucu inanmazlık içinde,çünkü devlerin bir avuçtan fazla sayılarda toplanması sıradan de-ğildi. Öyle bir gücün yıkım potansiyelini düşünmek Elbryan'ınnefesini kesti. "Palmaris'e yürümeyi planladıklarını mı düşünüyor-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 104: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

sun?" diye sordu. Juraviel başını iki yana salladı. "Kasabaları daha küçük gezileriçin üs olarak kullanıyor olmaları daha olası," dedi. "Ama Caer Ti-nella'yı dikkatle izlemeliyiz. Oradaki önder çok ünlenmiş görü-nen bir powrie; devler bile önünde eğiliyor ve kasabanın gölge-lerinde saklandığım onca zaman içinde aleyhine söylenmiş teksöz duymadım, hatta ormandaki felakete ilişkin raporlar gelmeyebaşladığı zaman bile.""Demek onları fazla yaralayamamışız," diye yorum yaptı korucu. "Onları yaraladık," diye yanıt verdi Juraviel, "ve bu onları da-ha da kızdırmış olabilir. Güney yönünü izlemeliyiz, hem de dik-katle izlemeliyiz. Dostlarını bulmak için gelecek bir sonraki güçy&ıcı olacak, eminim." Elbryan, ağaçlan söke söke gelen bir canavar ordusu görme-W bekliyormuş gibi, içgüdüyle güneye baktı. ı8z

Sâlv*tOr6

"Bir konu daha var," diye devam etti Juraviel, "powrielerin Pıgeçirdiği özel bir tutsak hakkında." "Powrielerin pek çok kasabadan pek çok tutsak aldığım an]yorum," diye yanıt verdi Elbryan. "Bu farklı olabilir," diye açıkladı Juraviel. "Bu ormandaki dostlannı biliyor; gerçekten de, aralarında büyük saygı görüyor, tıpkı senin Dundalis ve diğer Ormandiyar halkları arasında gördüğün gibi" Açıklığın kenarında, bir çam ağacının kalın dallarının koruma-sı altında, Belster O'Comely korucuyu dikkatle izledi. YanındakiTomas daha canlıydı ve ancak şişman hancının daimi dürtükle-mesi adamın ikisini birden ele vermesini engelliyordu. Elbryan kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu, amaBelster sebebini bildiğini tahmin ediyordu. Korucu bir ağacın içi-ne, görünürde boş bir dala bakıyordu ve sözleri seçecek kadaryaklaşamamış olsalar da, sohbet ediyor gibiydi. "Arkadaşın biraz kaçık herhalde," diye fısıldadı Tomas Bels-ter'ın kulağına. Belster kararlılıkla başını iki yana salladı. "Keşke tüm dünyaböyle kaçık olsa," diye yanıt verdi.Fazla yüksek sesle. Elbryan döndü ve başını eğdi ve oyunun sona erdiğini anla-yan Belster Tomas'ı çamın arkasından çıkardı. "Alı, Elbryan," de-di şişman adam. "İşte buradasın. Her yerde seni arıyorduk." "Bulmak o kadar da zor değil," diye yanıt verdi korucu ifade-siz bir sesle, kuşkuyla. "Pony'ye gittim... arkadaşınız dinleniyor veyaşayacak gibi görünüyor. Sonra buraya, Senfoni'ye döndüm." "Senfoni'ye ve..." diye ısrar etti Belster, ağaca doğru başını sal-layarak. Korucu sakin sakin durdu ve yanıt vermedi. Belster elfı ye baş-ka pek çok Touel'alfar'ı kuzeyde Elbryan'la savaşırken görmüştü, iblis R"hu

183

Tomas'm Juraviel'e nasıl tepki vereceğini bilemiyordu."Hadi ama," diye devam etti Belster. "Elbryan'ı iyi tanırım ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 105: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yapayalnız durup kendi kendine konuşmasını beklemem."Renimle Kahin'de oturmalısın, diye düşündü korucu ve hafif-çe güldü."Tahminimde yanılmıyorsam bir dost getirmişsin," dedi Bels-"Özel yetenekleri ben ve arkadaşlarım için iyi haber olan birdost."Elbryan iki adama ağacın yanında kendisine katılmasını işaretetti ve imayı anlayan Belli'mar Juraviel daldan aşağı atladı, koru-cu dostunun yanına yumuşak iniş yapmak için neredeyse saydamkanatlarını çırparak indi. Tomas Gingenvart yerinden sıçrarken neredeyse çizmelerin-den oluyordu. "Bu tuhaf dünyanın büyük karanlık delikleri adı-na, bu da ne?" diye böğürdü."Bu bir elf," diye açıkladı Belster sakin sakin."Touel'alfar," diye ekledi Elbryan. "Belli'mar Juraivel, hizmetinizde," dedi elf, Tomas'ın karşısın-da yerlere kadar eğilerek. İri yarı adam aptal aptal başını salladı. Başıyla beraber dudak-ları da sallanıyordu. "Hadi ama," dedi Belster ona. "Sana Dundalis'te bizimle bera-ber elflerin de savaştığını anlatmıştım. Sana mancınık kervanını,Avelyn Birader'in neredeyse kendini patlatmasını, ağaçlardandüşmanları yaralayan elfleri anlatmıştım."

"Ben... ben... ben düşünmemiştim..." diye kekeledi Tomas. Elbryan tipik reaksiyon karşısında sıkılmış görünen Juraviel'ebaktı.Tomas derin derin içini çekerek sakinleşmeyi başardı."Juraviel Caer Tinella'ya gitti..." diye açıklamaya başladı Elbryan.'Gitmese de ben gitmesini rica ederdim," diye endişe içinde

1Ö4 R. A. Salvat,sözünü kesti Belster. "İçimizden biri için korkuyoruz, adı RogerLockless. Bu gece kasabaya gitti, canavarlar peşimize* düşmedenkısa süre önce." "Bize doğru yürümeye başlamaları ya onu arama amaçlıydı, yada onu ele geçirmişler gibi," diye ekledi Tomas. "İkincisi," diye bildirdi Elbryan. "Juraviel sizin Roger Lockless'jgörmüş." "Canlı mı?" diye sordu iki adam birlikte. "Sesleri içten bir endi-şeyi yansıtıyordu. "Oldukça," diye yanıtladı elf. "Yaralanmış, ama çok kötü de-ğil. Fazla yaklaşamadım; powrieler onu sıkı ve dikkatli gözetimaltında bulunduruyor." "Roger geldikleri günden beri başlarına bela oldu," diye açık-ladı Tomas. Sonra Belster Roger'ın maceralarını, hırsızlığını, arkada bırak-tığı alaycı şakaları, gece baskınları için genelde suçu goblinlerinüzerine yıkmasını ve Bayan Kelso'yu kurtarmasını anlattı. "Roger Lockless'in yerini almayı düşünüyorsan," dedi TomasGingerwart kasvetle, "dolduracak geniş bir yer bulacaksın." "Yerini almak mı?" diye itiraz etti korucu. "Ölmüş gibi konu-şuyorsun." "Kos-kosio Begulne'nin pençelerine geçmişken, ölmüşten far-kı yok," diye yanıt verdi Tomas. Elbryan Jureviel'e baktı, ikisi çarpık gülümsemelerle bakıştılar."Göreceğiz," dedi korucu. Umutları yükselen Belster neredeyse sevinçle hoplayıp zıpla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 106: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

maya başlayacaktı. Ertesi sabah uyandığında Elbryan Pony'yi kalkmış, onu beklerbulunca şaşırdı. Doğu göğü şafağın ışıklarıyla yeni aydınlanmayabaşlamıştı. iblis R"hu

185

ıara harcadığın enerjiden sonra günü uyuyarak geçirece--ini sanırdım," dedi korucu.-Tok önemli bir gün olmasa yapardım," diye yanıt verdi Pony. Fibrvan şaşkın şaşkın baktı, ama Pony'nin duruşuna, kalçasın-, . jy^ç kemerine bakarken bu yalnızca bir an sürdü. "Kılıç dan-öğrenmek istiyorsun," diye tahmin yürüttü."Senin de kabul ettiğin gibi," dedi Pony. Korucunun hevessizliği açıkça belliydi. "İlgilenilmesi gerekenbir sürü mesele var," dedi. "Bu halk için önemli biri olan RogerLockless Caer Tinella'da tutsak edilmiş ve grubu gözden geçiripkim savaşabilir, kim savaşamaz, görmemiz gerek." "Demek bu sabah kendi kılıç dansını yapmayı da düşünmü-yorsun, öyle mi?" diye sordu Pony. Korucu kadının mantıkla onuyakaladığını anladı."Juraviel nerede?" "Ben uyandığımda gitmişti," diye yanıt verdi Pony. "Ama za-ten her sabah gitmiyor mu?" "Büyük olasılıkla kendi kılıç dansına," dedi korucu. "Ve böl-gede keşif yapmaya. Touel'alfar'dan çok kişi günün bu zamanına,şafak öncesini tercih eder." "Ben de öyle," dedi Pony. "Bi'nelle dasada için güzel bir za-man." Elbryan kadının ısrarı karşısında direnemedi. "Gel madem,"dedi. "Başlayacak bir yer bulalım." Onu karanlık ormanın içinden geçirdi, zeminin düz ve çalısızolduğu küçük bir sığlık buldular. "Dövüşmeni gördüm," dedi kadına, "ama stilini incelemek içinfırsat ya da sebep bulamamıştım. Birkaç basit saldırı ve savunmahareketi yeterli olur." Kadına göstermesi için açıklığa gelmesiniişaret etti.Pony onu merakla süzdü. "Giysilerimizi çıkaracak mıyız?" di-

•** R- A. Sâlvat0r6sözünü kesti Belster. "İçimizden biri için korkuyoruz, adı RogerLockless. Bu gece kasabaya gitti, canavarlar peşimize'düşmedenkısa süre önce." "Bize doğru yürümeye başlamaları ya onu arama amaçlıydı, yada onu ele geçirmişler gibi," diye ekledi Tomas. "İkincisi," diye bildirdi Elbryan. "Juraviel sizin Roger Lockless'igörmüş." "Canlı mı?" diye sordu iki adam birlikte. "Sesleri içten bir endi-şeyi yansıtıyordu. "Oldukça," diye yanıtladı elf. "Yaralanmış, ama çok kötü de-ğil. Fazla yaklaşamadım; powrieler onu sıkı ve dikkatli gözetimaltında bulunduruyor." "Roger geldikleri günden beri başlarına bela oldu," diye açık-ladı Tomas. Sonra Belster Roger'ın maceralarını, hırsızlığım, arkada bırak-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 107: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tığı alaycı şakaları, gece baskınları için genelde suçu goblinlerinüzerine yıkmasını ve Bayan Kelso'yu kurtarmasını anlattı. "Roger Lockless'in yerini almayı düşünüyorsan," dedi TomasGingervvart kasvetle, "dolduracak geniş bir yer bulacaksın." "Yerini almak mı?" diye itiraz etti korucu. "Ölmüş gibi konu-şuyorsun." "Kos-kosio Begulne'nin pençelerine geçmişken, ölmüşten far-

kı yok," diye yanıt verdi Tomas. Elbryan Jureviel'e baktı, ikisi çarpık gülümsemelerle bakıştılar."Göreceğiz," dedi korucu. Umutları yükselen Belster neredeyse sevinçle hoplayıp zıpla-maya başlayacaktı. Ertesi sabah uyandığında Elbryan Pony'yi kalkmış, onu beklerbulunca şaşırdı. Doğu göğü şafağın ışıklarıyla yeni aydınlanmayabaşlamıştı. iblis R"hu

185

"Taşlara harcadığın enerjiden sonra günü uyuyarak geçirece-i sanırdım," dedi korucu."Cok önemli bir gün olmasa yapardım," diye yanıt verdi Pony. Elbryan şaşkın şaşkın baktı, ama Pony'nin duruşuna, kalçasın-, ki kılıç kemerine bakarken bu yalnızca bir an sürdü. "Kılıç dan-ını öğrenmek istiyorsun," diye tahmin yürüttü."Senin de kabul ettiğin gibi," dedi Pony. Korucunun hevessizliği açıkça belliydi. "İlgilenilmesi gerekenbir sürü mesele var," dedi. "Bu halk için önemli biri olan RogerLockless Caer Tinella'da tutsak edilmiş ve grubu gözden geçiripkim savaşabilir, kim savaşamaz, görmemiz gerek." "Demek bu sabah kendi kılıç dansını yapmayı da düşünmü-yorsun, öyle mi?" diye sordu Pony. Korucu kadının mantıkla onuyakaladığını anladı."Juraviel nerede?" "Ben uyandığımda gitmişti," diye yanıt verdi Pony. "Ama za-ten her sabah gitmiyor mu?" "Büyük olasılıkla kendi kılıç dansına," dedi korucu. "Ve böl-gede keşif yapmaya. Touel'alfar'dan çok kişi günün bu zamanına,şafak öncesini tercih eder." "Ben de öyle," dedi Pony. "Bi'nelle dasada için güzel bir za-man." Elbryan kadının ısrarı karşısında direnemedi. "Gel madem,"dedi. "Başlayacak bir yer bulalım." Onu karanlık ormanın içinden geçirdi, zeminin düz ve çalısızolduğu küçük bir sığlık buldular. "Dövüşmeni gördüm," dedi kadına, "ama stilini incelemek içinfırsat ya da sebep bulamamıştım. Birkaç basit saldırı ve savunmahareketi yeterli olur." Kadına göstermesi için açıklığa gelmesiniişaret etti.Pony onu merakla süzdü. "Giysilerimizi çıkaracak mıyız?" di-

\6t,

A- Salvat0l

sözünü kesti Belster. "İçimizden biri için korkuyoruz, adı R0gLockless. Bu gece kasabaya gitti, canavarlar peşimize düşmede

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 108: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kısa süre önce." "Bize doğru yürümeye başlamaları ya onu arama amaçlıya vda onu ele geçirmişler gibi," diye ekledi Tomas. "İkincisi," diye bildirdi Elbryan. "Juraviel sizin Roger Lockless'igörmüş." "Canlı mı?" diye sordu iki adam birlikte.'Sesleri içten bir endi-şeyi yansıtıyordu. "Oldukça," diye yamtiadı elf. "Yaralanmış, ama çok kötü de-ğil. Fazla yaklaşamadım; powrieler onu sıkı ve dikkatli gözetimaltında bulunduruyor." "Roger geldikleri günden beri başlarına bela oldu," diye açık-ladı Tomas. Sonra Belster Roger'ın maceralarını, hırsızlığını, arkada bırak-tığı alaycı şakaları, gece baskınları için genelde suçu goblinlerinüzerine yıkmasını ve Bayan Kelso'yu kurtarmasını anlattı. "Roger Lockless'in yerini almayı düşünüyorsan," dedi TomasGingenvart kasvetle, "dolduracak geniş bir yer bulacaksın." "Yerini almak mı?" diye itiraz etti korucu. "Ölmüş gibi konu-şuyorsun." "Kos-kosio Begulne'nin pençelerine geçmişken, ölmüşten far-kı yok," diye yanıt verdi Tomas. Elbryan Jureviel'e baktı, ikisi çarpık gülümsemelerle bakıştılar."Göreceğiz," dedi korucu. Umutları yükselen Belster neredeyse sevinçle hoplayıp zıpla-maya başlayacaktı. Ertesi sabah uyandığında Elbryan Pony'yi kalkmış, onu beklerbulunca şaşırdı. Doğu göğü şafağın ışıklarıyla yeni aydınlanmayabaşlamıştı. iblis ^

,85

|ara harcadığın enerjiden sonra günü uyuyarak geçirece-ği sanırım," dedi korucu.^ "fok önemli bir gün olmasa yapardım," diye yanıt verdi Pony. cibryan şaşkın şaşkın baktı, ama Pony'nin duruşuna, kalçasın-la kılıç kemerine bakarken bu yalnızca bir an sürdü. "Kılıç dan-öğrenmek istiyorsun," diye tahmin yürüttü."Senin de kabul ettiğin gibi," dedi Pony. Korucunun hevessizliği açıkça belliydi. "İlgilenilmesi gerekenbir sürü mesele var," dedi. "Bu halk için önemli biri olan RogerLockless Caer Tinella'da tutsak edilmiş ve grubu gözden geçiripkim savaşabilir, kim savaşamaz, görmemiz gerek." "Demek bu sabah kendi kılıç dansını yapmayı da düşünmü-yorsun, öyle mi?" diye sordu Pony. Korucu kadının mantıkla onuyakaladığını anladı."Juraviel nerede?" "Ben uyandığımda gitmişti," diye yanıt verdi Pony. "Ama za-ten her sabah gitmiyor mu?" "Büyük olasılıkla kendi kılıç dansına," dedi korucu. "Ve böl-gede keşif yapmaya. Touel'alfar'dan çok kişi günün bu zamanına,şafak öncesini tercih eder." "Ben de öyle," dedi Pony. "Bi'nelle dasada için güzel bir za-man." Elbryan kadının ısrarı karşısında direnemedi. "Gel madem,"dedi. "Başlayacak bir yer bulalım." Onu karanlık ormanın içinden geçirdi, zeminin düz ve çalısız

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 109: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

olduğu küçük bir sığlık buldular. "Dövüşmeni gördüm," dedi kadına, "ama stilini incelemek içinfırsat ya da sebep bulamamıştım. Birkaç basit saldırı ve savunmahareketi yeterli olur." Kadına göstermesi için açıklığa gelmesiniişaret etti.Pony onu merakla süzdü. "Giysilerimizi çıkaracak mıyız?" di-

ı86

? A' s»lv*0r,

ye sordu nazlı nazlı. Elbryan kızgınlıkla içini çekti. "Bana sataşmayı sürdürecek m'sin?" diye sordu savunmasızca. "Sataşmak mı?" diye sordu Pony masum masum. "Senin kıl,dansı yapmanı izledim, ve..." "Buraya öğrenmek için mi geldik, yoksa oynamak için m»dedi korucu kararlılıkla. "Sataşmıyordum," diye terslendi Pony aynı ölçüde kararlı birsesle. "Yalnızca bu savaş uzadıkça ilgini ayakta tutmaya kararlı-yım." Sonra açıklığa girdi, kılıcını çekti ve çömeldi. Ama sonra omzu yakalandı, çevrildi ve son derece ciddi birifadeyle gözlerine bakmakta olan Elbryan'ı buldu karşısında."Uzak durmak benim seçimim değildi," dedi adam sessizce, cid-diyetle. "Senin de değildi. Koşulların zorunlu kıldığı bir karardı.Tahammül ettiğim, ama zevk almadığım bir karar. Hiç zevk alma-dığım. İlgimi ayakta tutmak konusunda endişelenmene gerekyok, aşkım. Yüreğim tamamen senin, yalnızca senin." Eğildi veyumuşak şekilde öptü onu, ama bunun daha derin, daha tutkulubir şeye dönüşmesine izin vermedi. "Zamanımız olacak," diye söz verdi Pony, kucaklaşırlarken."Tüm dünyanın daha iyi şartlara kavuşması için hareket etmemizgerekmeyen bir yer ve zaman, senin ve benim için. Senin Gece-kuşu değil Elbryan Wyndon olacağın, aşkımızın bize güven için-de çocuk getirebileceği bir zaman." Uzun süre birbirlerine bakarak, birbirlerinin varlığından zevkalarak ve teselli bularak durdular. Sonunda güneşin ucu doğudabelirdi ve transı bozdu."Göster bana," dedi korucu, gerileyerek. Pony yine çömeldi, sakinleşmek, kendini zihinsel olarak ha-zırlamak için uzun zaman harcadı, sonra kılıcını havada ustacaharekeüerle savurarak bir saldırı ve savunma silsilesine başladı- iblis R"hu

,8/

ordusunda bu manevraları mükemmelleştirmek için sene-h rcamıştı ve kılıç oyunu oldukça etkileyiciydi.Ama çok bilinen bir şeydi, Elbryan biliyordu, ülkedeki sıradanstiliydi, goblinler ve povvrieler tarafından taklit edilen bir.. trer darbeyi ağırlığıyla desteklerken, öne atılır, sonra kendinivunmak için gerilerken Pony'nin kalçaları tekrar tekrar döndü. Bitirdiği zaman döndü. Yüzü gösterdiği çabayla kıpkırmızı ke-silmişti ve gururla gülümsüyordu. Elbryan Fırtına'yı çekerek yanma yürüdü. "Şu dala vur," dediona bir metre uzaktaki alçak bir dalı işaret ederek. Pony hazırlandı, sonra ileri adım attı, bir, iki, kılıcı kalktı, ge-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 110: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

riledi ve sonra öne atıldı. Fırtına yanından geçip dala saplanınca hamlesinin ortasındadurdu. Elbryan daha hareket etmeye başlamadan tam bir adım at-mıştı, ama korucu onu geçip rahatça hedefe ulaşmıştı. "Atılma," diye açıkladı adam duruşunu bozmadan. Bedeni ta-mamen uzanmış, sağ kolunu dümdüz uzatmış, sol kolu arkadakalan omzundan aşağı dönmüştü. Aniden geriledi, bir saniye için-de savunma pozisyonu aldı. "Savurma ve saplama hareketlerinmükemmel, ama atılmayı da eklemelisin, hiçbir powrienin, hiçbirrakibin beklemeyeceği ve savıışturamayacağı o ani, hızlı saplamahareketini." Karşılık olarak Pony korucunun duruşunu taklit etti, dizleriayaklarının üzerinde, bacakları birbirine dik açı oluşturacak şekil-de açılmış, mükemmel bir denge kurdu. Aniden sağ bacağıylaöne adım attı, sol kolu indi, sağ kolu uzandı ve Elbryan'ın hare-ketini hemen hemen aynı şekilde taklit etti. Korucu şaşkınlığını ve onayını saklamayı denemedi bile. "Be-ni inceliyordun," dedi. "Daima," diye yanıt verdi Pony, savunma pozisyonuna döne-rek. ı88

R- A- Salvatorç

"Ve neredeyse doğru yapıyordun," dedi Elbryan, kadının apa-çık gururunu yok ederek."Neredeyse mi?" "Yolu bedenin gösterdi," diye açıkladı korucu. "Ama seni öneçekmesi gereken kılıcın."Pony kuşku içinde kılıcına baktı. "Anlamıyorum." "Anlayacaksın," dedi Elbryan sırıtarak. "Şimdi gel. Bi'nelle da-sada'yı doğru düzgün yapabileceğimiz daha iyi bir yer bulalım." Kısa sürede öyle bir açıklık buldular. Elbryan hazırlanmak içinyana gitti, soyunurken Pony'ye yalnız kalma fırsatı verdi. Sonra si-lahlarıyla açıklıkta buluştular, korucu dansa önderlik etti, Ponyher hareketini taklit etmeye başladı. Bir süre Elbryan kadını izledi, hareketlerinin akıcılığını ve ze-rafetini ölçtü, dansı ne kadar kolay taklit edebildiğine şaştı. Son-ra kendi trans haline, kendi dansına daldı, bi'nelle dasada'nındansının şarkısının bedeninde akmasına izin verdi. Kısa süre için Pony yetişmeye çalıştı, ama bir süre sonra, kas-ların birbirine karşı çalışmasının, devamlı kaymasının ama denge-lerinin asla bozulmamasının güzelliği karşısında hayranlık duya-rak izliyordu. Korucu bitirdiği zaman terle kaplanmıştı. Pony de öyle ve ha-fif rüzgar derilerini gıdıklıyordu. Uzun süre birbirlerine bakarakdurdular ve ikisine de, biraz önce sevişmekten daha sığ olmayanbir yakınlık düzeyine erişmişler gibi geldi. Elbryan uzandı ve sevecenlikle Pony'nin yanağını okşadı."Her sabah," dedi. "Ama Belli'mar Juraviel'in haberinin olmama-sına özen göster.""Tepkisinden mi korkuyorsun?" "Onaylayacağından emin değilim," diye itiraf etti korucu. "BuTouel'alfar'ın en yüksek ayinlerinden biri ve paylaşma hakkı yal-nızca onlara ait." iblis R"hu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 111: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

189

viel senin n'Touel'alfar olmadığını itiraf etti," diye hatır-lattı Pony-„cuHuluk duymuyorum," diye yanıt verdi korucu, biraz ikna j- ; hir tavırla. "Sana öğreteceğim... yalnızca kararın yalnızca ba-edicı vıına ait sayılmasını diliyorum.""Juraviel'i korumak için," diye tahmin yürüttü Pony. "Git, giyin." dedi Elbryan gülümseyerek. "Korkarım uzun vezahmetli bir gün bizi bekliyor." Pony açıklığın yanındaki çalılara döndü. Tamamen bitkin düş-müş olmasına rağmen o sabahın çalışmalarından tatmin olmuştu.Bunca hafta boyunca kılıç dansına başlamayı arzu etmişti ve şim-di onunla ilk deneyimini tamamlamışken, kesinlikle hayal kırıklı-ğı hissetmiyordu. Bir şekilde kılıç dansı büyülü taşlara ilişkin eğitimi gibi gelmiş-ti, bir büyüme, onu potansiyelini gerçekleştirmeye yaklaştıran,onu Tanrı'sına yaklaştıran bir armağan.

İKİNCİ KISIMHİYERARŞİBir kez daha, Mather Amca, çaresiz bir dnnima itilen insanların di-ıci karsısında hayrete düştüm. Dunda/is'te olduğu gibi, burada da sa-asrnaya ve ölmeye hazır bir grup buldum... erkekler ve kadınlar, hattac çocuklar ve günlerini eskiden yaşadıkları maceraları anlatarak ge-çirmesi gereken yaşlılar. Korkunç acılar çekildiğini gördüm, ama henüznek az şikayet duydum... yiyecek eksikliğinden guruldayan mideler dışın-da.Ve sıradan acılarla birlikte gerçekten yürek ısıtan ve ilham veren birözgecilik geliyor. Aslında kendilerine ait olmayan bir savaşta yaşamları-nı veren Paulson, Cric ve Sincap'in yaptığını, kesinlikle başka bir yol seç-miş olabilecek cesur Yelebekçi'nin yaptığını, şimdi Belsteı; Tomas, RogerLockless ve diğerleri yapıyor. Ama korkulanın da var, daha çok ben ve bu grubun önderleri ara-sında çıkabilecek kasıtsız rekabet hakkında. Büyük zaferimizden sonrasavaşçıları ormanda kamplarına götürdüğüm zaman, benim gelişimdensonra orman grubunun önderlerinden biri gibi davranan, belki de ara-larında en güçlü ses olan Tomas Gingerıvart ile aramızda gerçek bir ge-rilini hissettim. Sakin bir sohbet potansiyel kötü hisleri hemen tedavi etti,çünkü Tomas geçen seneler ve yaşadığı deneyimlerle olgunlaşmış. Onunve benim aynı hedef için (sorumluluğu altındaki insanların çıkarı) sa-vaştığımızdan emin olduğu anda rekabet yok oldu. Ama daha karşılaşmadığım, grubun bir başka üyesi olan, Roger adlıatılgan bir gençle aynısı olmayacak korkanın. Belster'm sözlerine bakılır-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 112: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

sa, Roger genç ve gururlu ve kaçaklar arasındaki konumu konusunda"Bp güvensiz, hatta Belster'le kuzeyden gelenleri potansiyel rakip olarakgorıiyor. Pony ve benimle karşılaşınca ne düşünecek? Bize duyulan say-gıyı gördüğünde ne düşünecek, özellikle de bizi kuzeyden tanıyan ya da

ananda önderliğimiz altında savaşan insanlann beslediği saygıyı gö-rünce? ^

İKİNCİ KISIMHİYERARŞİ gir kez daha, Mather Amca, çaresiz bir duruma itilen insanların di-nci karşısında hayrete düştüm. Duudalis'te olduğu gibi, burada da sa-taşmaya ve ölmeye hazır bir grup buldum... erkekler ve kadınlar, hattaoenç çocuklar ve günlerini eskiden yaşadıktan maceraları anlatarak ge-çirmesi gereken yaşlılar. Korkunç acılar çekildiğini gördüm, ama henüzDek az şikayet duydum... yiyecek eksikliğinden guruldayan mideler dışın-da. Ve sıradan acılarla birlikte gerçekten yürek ısıtan ve ilham veren birözgecilik geliyor. Aslında kendilerine ait olmayan bir savaşta yaşamları-nı veren Paulson, Cric ve Sincap'ın yaptığını, kesinlikle başka bir yol seç-miş olabilecek cesur Yelebekçi'nin yaptığını, şimdi Belster, Tomas, RogerLockless ve diğerleri yapıyor. Ama korkularım da var, daha çok ben ve bu grubun önderleri ara-sında çıkabilecek kasıtsız rekabet hakkında. Büyük zaferimizden sonra

savaşçıları ormanda kamplarına götürdüğüm zaman, benim gelişimdensonra orman grubunun önderlerinden biri gibi davranan, belki de ara-larında en güçlü ses olan Tomas Gingerırart ile aramızda gerçek bir ge-rilim hissettim. Sakin bir sohbet potansiyel kötü hisleri hemen tedavi etti,çünkü Tomas geçen seneler ve yaşadığı deneyimlerle olgunlaşmış. Onunve benim aynı hedef için (sorumluluğu altındaki insanların çıkarı) sa-vaştığımızdan emin olduğu anda rekabet yok oldu. Ama daha karşılaşmadığım, grubun bir başka üyesi olan, Roger adlıatılgan bir gençle aynısı olmayacak korkarım. Belster'ın sözlerine bakılır-s®, Roger genç ve gururlu ve kaçaklar arasındaki konumu konusunda"eP güvensiz, hatta Belster'le kuzeyden gelenleri potansiyel rakip olarakgortiyor. Pony ve benimle karşılaşınca ne düşünecek? Bize duyulan say-«'.Vi gördüğünde ne düşünecek, özellikle de bizi kuzeyden tanıyan ya dannanda önderliğimiz altında savaşan insanların beslediği saygıyı gö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 113: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rünce? 192

R- A- Sa|Vatl

Gerçekte, Mather Amca, bıı yerinden yurdundan edilmiş insanlarıbeni kahraman sayması bana ironik geliyor. Çünkü yüzlerine, her bi ?nin yüzüne baktığım zaman hayatları boyunca belki de ilk defa sınan„erkeklerin ve kadınların yüzlerine baktığım zaman gerçek kahramanı fcgörüyorum. Çünkü eğitimin niteliği, silahların niteliğiyle yargılanamayacak birşey bu, Mather Amca. Sırf Tonel'alfar tarafından eğitildim ve yanımdagüçlü silahlar taşıyorum diye, kendini tehlikeyle çocukları arasına atankadından, topluluğunu korumak için saban demirini kılıçla değiştir^,çiftçiden daha kahraman sayılır mıyım? Sırf savaşta kazanma şansınıdaha fazla diye kahraman sayılır mıyım? Sanmıyorum, çünkü kahramanlık yüreğin gücüyle ölçülür, kol gü.cüyle değil. Bilinçli kararların, özgeciliğin, gönüllülüğün, çabaların sa-yesinde seni takip edenlerin daha iyi dununda olacağını bilerek her şey.den fedakarlık etmenin sonucu. Kahramanlık nihai toplumsallık eylemi,bana göre, insanın kendi ölümlü bedeninden daha büyük bir şeye ait ol-ma duygusu. Köklerini inançta bulan bir şey: Tanrı'da, ya da sırf her bi-rey diğerlerini önemserse, iyi insanların tamamının daha güçlü olacağıinancında. Benim için inanılmaz bir şey bu, bu direnç, bu içsel güç, bu insan

ruhu. Ve ona hayranlık duyarken, bu savaşı kaybedemeyeceğimizi, so-nunda, ogüu bin sene sonra gelse bile, muzaffer olacağımızı fark ediyo-rum. Çünkü bizi öldûremezler, Mather Amca. Direnci öldûremezler. İçselgücü öldûremezler.İnsan ruhunu öldûremezler. Erkeklerin ve kadınların, bu tür mücadeleler için çok genç olan ço-cukların, bu tür savaşlar için çok yaşlı olan ihtiyarlatın yüzlerine bakı-yorum ve bunun doğru olduğunu anlıyorum.ELBRYAN WYNDON

ıoEN KUTSAL MEKAN Vadideki savaştan sonraki gün arazi daha da güçleşti. JojonahEfendi yoldaşlarının morallerini yüksek tutmaya çalışıyor, onlarayaptıkları iyilikleri, işe karışarak engelledikleri acıları hatırlatıyor-du. Ama keşişlerin hepsi gece gösterdikleri çabalardan yorulmuş-tu, özellikle de daha fazla büyü kullanmaktan ve zorlu arazi dü-şünülünce, bugün büyünün epey yardımı dokunurdu. Ama ne Jojonah, ne de Francis Birader'in vazgeçmeyeceği tek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 114: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

şey keşif için kullandıkları kuartz taşlarıydı. Ne kadar bitkin olur-larsa olsunlar keşişler gardlarını indirme riskine giremezlerdi, buvahşi bölgede değil. Jojonah Efendi yolculuğu erkenden, dahagüneş batmadan sona erdirdi ve biraderlerine uzun uzun, iyi uyu-malarını, ertesi gün yola daha hevesli koyulabilmek için güçleri-ni toplamalarını söyledi. "Gücümüzü çok daha çabuk toparlayabilirdik," dedi FrancisBirader efendisine her zamanki gibi anlamlı anlamlı, yaşlı adamıgözaltında tutar gibi yanma dikilerek, "eğer bize ait olmayan bir'Şe karışmasaydık." "Canavar gücünün altedilmesi işinden diğer biraderler kadarZevk aldın gibi geldi bana," diye karşılık verdi üstat. "Eylemleri-mizin bilgeliğinden nasıl kuşku duyabilirsin?" 'Tanrı'mın düşmanlarını yok etmekten aldığım zevki inkar et-?fieyeceğim," diye karşılık verdi Francis Birader. 191 R' A' Sa,vâtor6Bu kibirli bildiri Jojonah'm kaşlarının kalkmasına sebep 0U "Ama," diye devam etti Francis Birader, şişman keşiş yanıt veremeden, "Peder Başrahip Markwart'm emirlerini de biliyorum»"Ve önemli olan tek şey bu, öyle mi?""Evet." Jojonah Efendi içten içe biraderin kör inancına homurdandıbugünlerde Abellican Tarikatı'nda çok öne çıkan bir kusur, ken-disinin de seneler boyunca sahip olduğu bir kusur. Aziz Saf-Abel-le'deki tüm diğer üstatlar ve kıdemli keşişler gibi Jojonah Efendide biraderleri Pimaninicuit'e götürmek üzere kiralanan gemininTüm Azizler Koyu'ndan çıkmasına asla izin verilmeyeceğini vegeminin güvertesindeki herkesin öldürüleceğini biliyordu. Tümdiğerleri gibi (Avelyn Desbris dışında) Jojonah da bu kötü sonu-cu iki kötülükten önemsiz olanı olarak kabullenmişti, çünkü ke-şişler Pimaninicuit'in nerede olduğunu bilen herhangi birinin çe-kip gitmesine izin veremezdi. Benzer şekilde, Jojonah Pellimar Bi-rader'in adaya yaptığı yolculukta aldığı yaranın iltihaplanıp ölme-sine izin verildiğini biliyordu (ama daha yaşlı keşişlerin bir ruh ta-şıyla sıkı çalışması onu kurtarabilirdi) çünkü adam bu çok önem-li yolculuk hakkında çenesini tutamamıştı. Ama yine, o zamanlar,Pellimar'ın ölümü Jojonah'a iki kötülükten daha önemsiz olanı gi-bi gelmişti. Kendi kararlan hakkında düşünen Jojonah Efendi, artık fana-tik Francis Birader'i fazla suçlayamıyordu. "Dün gece pek çok ai-le kurtardık," diye hatırlattı. "Ve bunun için üzülemem. Görevi-mizden fedakarlık etmedik." "Afedersiniz, Jojonah Efendi," diye seslendi biri arabanın ya-nından.İki adam döndüğü zaman aralarında Dellman Birader'in de ol-duğu üç genç keşişin ihtiyatla yaklaşmakta olduğunu gördüler.

"Bölgede bir varlık sezdim," diye açıkladı Dellman Birader.

iblis R"hu

195

blin değil, kesinlikle canavar değil," diye çabucak ekledi 1 çis ani ve çılgın tepkiyi görünce. "Her hareketimizi izle-eenÇ Ke* ?'ven bir adam."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 115: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ionah Efendi yerine oturdu. Pek endişeli değildi, daha çok,Ha haberi ileten genç adamı incelemekle ilgileniyordu. Dell-Birader son zamanlarda faydalı olmak için her zamankindenf la caba gösteriyor, kervandaki diğerlerinden daha fazla çalışı-rdu Onda, genç adamın gözlerinde, idealist tavrında gördüğüpotansiyel Jojonah'ın hoşuna gidiyordu. "Bir adam mı?" diye yankıladı Francis Birader, Jojonah Efen-di'nin yanıt vermediğini görünce. "Kilise'den mi? Palmaris'ten mi?Köyden mi?" diye terslendi sabırsızlıkla. Francis de son zamanlar-daki Dellman'ın çalışkanlığını fark etmişti, ama genç keşişi neyinsüdülediğinden emin olamıyordu. "Kim ve nereden gelmiş?" "Alpinadorlu olduğu açık," diye yanıt verdi Dellman Birader."Dev gibi bir adam. Uzun, sarı saçları var." "Kuşkusuz köyden," dedi Francis Birader, yarı yarıya üstadınayönelterek. "Belki de fazla erken konuştunuz, Jojonah Efendi," di-ye ekledi sertçe. "Bir adam," diye itiraz etti yaşlı keşiş. "Yalnızca bir adam.Muhtemelen kim olduğumuzu ve neden köyünü kurtardığımızıöğrenmeye çalışıyor. Onu uzaklaştıracağız ve halletmiş olacağız." "Ya bir öncelse?" dedi Francis Birader. "Zayıflıklarımızı öğren-mek için gönderilmiş bir casussa? Hiçbir Alpinadorlu asla kendi-ni Abellican Kilisesi'nin müttefiki saymamıştır. Fuldebarrow'dakitrajediyi hatırlatmama gerek var mı?" "Hiçbir şey hatırlatmana gerek yok," diye yanıt verdi JojonahErendi sertçe, ama Francis Birader'in anlatmaya çalıştıklarını anla-mıştı. Fuldebarrow bir Alpinador kasabasıydı, önceki gece kurtar-dlklanndan daha büyük ve Kilise, Palmaris'teki Aziz Kıymetli Ma-nastırı oraya misyonerler yerleştirmeye çalışmıştı. Bir sene boyun- 196

A- Salv„^

ca her şey iyi gitmişti, ama sonra, anlaşıldığı kadarıyla, Abellic

misyonerleri Alpinador barbarlarını kızdıracak bir şey söylemiş vv yada yapmışlardı, muhtemelen kuzey halklarının tanrı figürü haı.kında bir hakaret. Keşişler hiç bulunamamıştı... en azından fiziusel olarak. Aziz Kıymetli araştırmalarına yardım etmeleri için AzbSaf-Abelle'e başvurmuştu ve büyü yeteneklerini, ruh taşlarını kul-lanarak ölülerin ruhlarını bulan büyük manastırın üstatları misyo-nerlerin merhametsizce öldürüldüğünü öğrenmişti. Ama o olay yüz sene önce olmuştu ve kafir bölgelere misyo.ner göndermek zaten her zaman tehlikeliydi. "Bu casustan kurtulalım," dedi Francis Birader, ayağa kalka-rak. "Ben..." "Sen hiçbir şey yapmayacaksın," diye araya girdi JojonahEfendi. Francis Birader tokatlanmış gibi sırtını dikleştirdi. "Köydeki sa-vaştan önce Peder Başrahip Markwart1a iletişim kuramamış ol-mam ilgi çekici," dedi. Jojonah'a fırlattığı kurnaz bakışlara baka-rak, ne ima etmeye çalıştığı açıktı. "Hematit söz konusu olduğun-da mesafenin mesele olmaması gerekir." "Belki de taşlar konusunda inandığın kadar güçlü değilsindir,"dedi Jojonah Efendi kuru kuru. Ama iki adam da bunun doğru ol-madığını biliyordu. İkisi de küçük ama etkili bir güneştaşı, eksi-büyü taşı bulunduran Jojonah Efendi'nin Francis Biraderin Alpi-nador köyünü canavarlardan kurtarma girişimine karşı çıkmak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 116: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

için Peder Başrahip'ten yardım isteme teşebbüsünü engellediğinibiliyordu. "O zaman bu baş belası gölgeye karşı ne yapacağız?" diye sor-du Francis."Gerçekten de, ne?" diyebildi Jojonah Efendi yalnızca. "Bizi biliyor ve bu yüzden tehdit oluşturuyor," diye ısrar ettiFrancis Birader. "Eğer inandığımız gibi bir casussa, muhtemelen iblis R"hu

197

büvük bir kuvvet gönderecek ve şimdi yaşamasına izinbize K31* , cömertliğimizin bedelini canlarıyla ödemek zorunda ka-ygj-meK», düzinelerce insan düşünülünce o kadar da merhametli bir r,ihi görünmüyor." Francis Birader durdu. Jojonah bu fikrikarar g^1 » ., ,, öuna çok memnun oldu; adamın yaşamasına izm vermenindaha iyi olacağına şimdi ikna olmuştu. Ama Francis Birader için geçici bir düşünceydi. "Ya da casusA eilse bile," diye devam etti ateşli keşiş, "yine de bir tehdit. Di-lim kj powrieler tarafından ele geçirildi. Sahte merhamet umut-ları içinde, canavarlara bizim hakkımızda bilgi vereceğinden kuş-ku edebilir misiniz?" Jojonah Efendi, gittikçe hararetlenen konuşmalar karşısındaşaşkın ifadeler taşıyan üç genç keşişe baktı. "Belki artık bizi yal-nız bıraksanız iyi olacak," dedi üstat onlara, "ve sen, Dellman Bi-rader, iyi iş basardın. Mücevherlere dönün, bu sefer ruh taşına, kidavetsiz konuğumuzu daha yakından izleyebilesiniz." "Davetsiz ve istenmeyen," dedi Francis Birader alçak sesle, üçgenç keşiş uzaklaşırken ve Francis ile Jojonah'ın yanına gelmek-te olan Braumin Herde'nin yanından geçerken. "Bu Alpinadorluyu hafife almayın," dedi Braumin Birader yak-laşırken. "Ruh taşı olmasa her hareketimizi izlediğini asla öğrene-mezdik. Biz konuşurken kampımızdan elli metre uzakta bile de- "Casuslar taktik konusunda deneyimlidir," dedi Francis Bira-der ve Jojonah ile Braumin'den ekşi bakışlar çekti."Sen ne düşünüyorsun?" diye sordu Jojonah Efendi Braumin'e. "Köyden olduğunu tahmin ediyorum," diye yanıt verdi adam,ama bu fikre biraderimden daha az kötücül bir değer veriyo-rum." Görevimiz gardımızı indirmemize izin vermeyecek kadarönemli," diye itiraz etti Francis. 198

;' A' Sil^t0re

"Gerçekten de öyle," diye kabul etti Jojonah Efendi. DoğrulBraumin Birader'e baktı. "Adamın bedenine hakim ol," diye eretti. "Onu gitmesi gerektiğine ikna et, ya da bu başarısız olursgücünü bedeni buradan çok uzağa yürütmek için kullan. Bırak f-'ziksel bilincini Ormandiyar'ın derinliklerinde kazansın ve yat.zamanda dönemeyecek kadar bitkin düşmüş olsun." Braumin Birader eğildi ve uzaklaşmaya başladı. Beden ele oe.cirme fikri onu sevindirmemişti, ama Francis Birader'in dediği o),madiği için memnun olmuştu. Bunca kilometreyi, bir insanın ci-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 117: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nayetinde rol oynamak için gelmemişti. Braumin Birader ilk önce Dellman'a gitti ve adamdan kuartzaktivitesine son verecekleri haberini iletmesini ve ruh taşıyla yap-tıkları araştırmadan vagzeçmelerini istedi... çevrede bir başka be-densiz ruh dolanmazken de beden ele geçirme yeterince zorlu birişti! Sonra Braumin arabasına gitti ve hazırlandı. Andacanavar çalıların arasında çökmüştü. Yakındaki keşişleringöremeyeceği kadar iyi gizlenmiş olduğundan emindi. En azın-dan görsel olarak, çünkü korucunun, Touel'alfar'ın kullandıklarıdışında büyüyle deneyimi yoktu ve halka taşlarının potansiyelinibilmiyordu. Ama Andacanavar çevresine karşı duyarlıydı, hem de son de-rece duyarlı ve gerçekten de çevresinde bir varlık hissetti, doku-nulamaz bir varlık, izleniyor olduğu duygusu. Braumin Birader'in ruhu korucunun hemen yanına gittiği veadamın içine girmeye çalıştığı zaman o duygu ne kadar da güç-lendi! Andacanavar çevresine bakındı, gözleri her gölgeyi, olası hersaklanma yerini taradı. Yalnız olmadığını biliyordu, ama fizikselduyuları ona bir şey gösteremiyordu.Hiçbir şey.

iblis R^hu

199

. , güçlendi; sağduyusuna rağmen korucu neredeyse bağı-Neredeyse patlayacak olması onu şaşırttı ve bir başka İra

denindi.la saldırdığı gibi dehşet verici ve kaçılmaz bir sonuca var-Andacanavar Touel'alfar'ın genel toplantılarına, tüm elf toplu-nun tek bir ahenk içinde birleştiği toplantılara katılmıştı. O gü-1 bir şeydi, zihinsel bir paylaşım, neredeyse mahrem bir dene-yim. Ama bu...Korucu yine haykıracak oldu; ama kendini engelledi, saldıra-nın muhtemelen bağırıp yerini belli etmesini istediğini düşündü.Korucu elle dokunulur, ayırt edilir bir şey arayarak içini araş-tırdı. Ortak elf şarkısını, bir olmuş yüz sesi, ahenk içinde birleş-miş yüz ruhu hatırladı. Ama bu...Bu tecavüzdü. Korucu yumuşak sesle hırlayarak, aklına gelen tek şekildemücadele ederek yere çöktü. Keskin öfkeden bir duvar, kıpkırmı-zı bir engel koyarak her tür eylemi reddetti. Andacanavar iradesi-ne tamamen, her seviyede hakimdi. Caer'alfar'daki eğitim yılların-da kullanılan bi'nette dasada'mn, kılıç dansının disiplinini kullan-dı. Ve o katı kararlılığın, o büyük irade gücünün içinde, korucutinsel düşmanım ayırt etti, saldırgan iradenin yerini belirledi. An-dacanavar'ın zihninde bir resim oluştu, kendi düşünce sürecininresmi ve o haritanın üzerinde ne zaman bir şey hareket etse, zi-hinsel olarak bir düşman işareti koydu. Düşman, Braumin Biraderin iradesi kısa süre sonra adamakendini gösterdi ve sonra aniden o ve keşiş eşit zemindeydiler,açık bir irade, savaşında, hazırlıksız yakalama avantajı olmadan.Disiplinli ve taşlar konusunda eğitimli Braumin Birader iyi sava-şıyordu, ama korucu çok daha güçlüydü ve keşiş kısa süre sonrakovalandı ve gerilemeye başladı.Bu tuhaf deneyim, bu bilinmeyen büyü Andacanavar'ı gerçek-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 118: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

200

A' S*'vi!ore

ten korkutmuştu, ama her zamanki cesareti ile, bu fırsatın geçmsine izin vermedi. Bir kanal hissetti, ayrılan ruhun bıraktığı bir volve düşüncelerini onunla gönderdi, bedeninden serbest süzülmelerine izin verdi. Kısa süre sonra keşişlerin kampındaydı ve sonra arabalardanbirinin içinde. Saldırının kaynağı orada oturuyordu, bir adam, otuzkadar kış görmüş bir keşiş, bağdaş kurmuş, meditasyona dalmıştı Andacanavar tereddüt etmeden zihinsel yolda devam etti, nı-hu keşişin bedeninin içine kadar takip etti ve savaşı yeniden baş-lattı. Şimdi savaş alanı daha güçtü, düşmanı için daha tanıdık biryer, ama korucu iradesini odaklayarak bastırdı. Tek bir düşünceonu yavaşlattı ve o da geçici olarak: eğer bedeninden ayrılırsakendini yeni saldırılara açık bırakmış olur muydu? Korucunun bilmek için yolu yoktu ve tereddütü neredeysemücadelesini sona erdiriyordu. Ama sonra, Alpinador'un affetmez topraklarında onu buncasene, bunca tehlike içinde hayatta tutan aynı kararlılığı kullana-rak on kat kuvvetle bastırdı, keşişin zihnine girdi, keşişi bulabil-diği her yerden kovdu, ittirdi, ittirdi, her yolu, her köşeyi, herumudu ve korkuyu ele geçirdi. Hoş bir duygu değildi, çok tuhaf ve yersizdi ve asil korucuiçin açıkça yanlıştı. Kendi ruhunu koruduğu düşüncesine ya daona diğer Alpinadorlulara karşı görevini hatırlatan fikirlere karşın,Andacanavar vicdan azabını tam olarak susturamıyordu. Sebep neolursa olsun bir başkasının bedenini ele geçirmek korucunundoğruluk ve yanlışlık inançlarını derinden yaralıyordu. Ama direndi ve tanımadığı elinde tuttuğu küçük, pürüzsüz gritaştan biraz teselli buldu. Kanalın bu taş olduğunu fark etti, ruh-lar arasında bir yol ve o dindeyken, hem fiziksel hem de tinselolarak kendi bedenine giden yolun başkalarına kapandığından 201Ibı,s R"hu 1 1 , Kendini yeni bedenine alıştırarak arabanın arkasınarnin cu..,1 A\ kampı gözetledi, dikkatle geçen konuşmaları dinledi. • P nrada kaldı, diğer keşişler tarafından selamlandı ve kar-gif sure uıerdi ve korucu elflerin ona Ayı-Honce'un dilini öğretme-' hmet etmelerine gerçekten memnun oldu! Sonra, güven ka-rak arabadan çıkmaya cesaret etti, yabancıların arasında açıkaçık yürüdü.Mevkisini anlamakta güçlük yaşamadı; bu grupta, hiyerarşi ya- dayalı görünüyordu ve Andacanavar bir adamın yaşını tahminetmekte daima iyi olmuştu. Bu izlenimler ve diğerlerinin saygılıselamları sayesinde, keşişler arasında yüksek mevkiye sahip biri-nin bedeninde olduğuna olan inancı doğrulandı. "Jojonah Efendi sizinle konuşmak istiyor," dedi genç bir adamve sonra bir başkası doğruladı, ama elbette Andacanavar'ın bu gi-zemli Jojonah Efendi'nin kim olduğunu bilmesinin yolu yoktu. Buyüzden kampta dolaşarak bulabildiği bilgileri toparlamaya devametti. Kısa süre sonra takip edildiğini fark etti... bedensel bir varlık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 119: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tarafından değil, yerinden ettiği ruh tarafından. Bedensiz ruh tekrartekrar içeri girmeye çalıştı, ama Andacanavar saldırıları püskürtsede, bitkin düşmekte olduğunu ve fazla dayanamayacağını anladı. Çok daha yaşlı bir adam gördü ve onun grubun önderi oldu-ğunu tahmin etti, belki de diğerlerinin bahsettiği kişi. Adamın ya-nında, öfkeli bir ifadeye sahip olan ve bedenini ele geçirdiği ke-şişle aynı yaşlarda görünen biri duruyordu. "Şimdiden bitirdin mi?" diye sordu Jojonah Efendi, yanına ge-lerek. "Evet, Jojonah Efendi," diye yanıt verdi adam saygıyla, ses to-nunun ve adamın kimliği hakkındaki tahmininin doğm çıkmasınıumarak.'Casustan kurtulduk mu?" diye sordu diğer keşiş keskin birsesle.

*'0reR. A. Sâ|v,

Andacanavar aksi adamın suratını yumruklama dürtüsüne <trendi. Keşişe uzun uzun, sert sert baktı ve ikilinin daha fazla kigi vermesini umarak soruyu bilinçli olarak duymazdan geldi. "Braumin Birader?" dedi Jojonah Efendi. "Alpinadorlu *mi?" "Ne yapmamı dilerdin?" diye sordu Andacanavar sertçe, sinin,ni ikiliden genç olana yönelterek, çünkü bu adam ve diğerinin iyianlaşmadığı onun için açıktı. "Benim ne dilediğimin önemi yok," diye yanıt verdi FrancisBirader, Jojonah Efendi'ye yan yan, anlamlı bir bakış fırlatarak. "Alpinadorluyu uzağa yürütecek zamanın olmadığına göregitmeye ikna ettiğini varsayıyorum," dedi Jojonah Efendi sakin sa-kin. "Belki onu buraya davet etmeliydik," diye karşılık vermeye cü-ret etti Andacanavar. "Kuşkusuz araziyi tanıyordur ve bize daha iyirehberlik edebilir." Korucu konuşurken yan yan Francis Birader'isüzdü ve orada şekillenmekte olan kuşkuyu fark etti, çünkü ada-mın yüzünde büyük bir şaşkınlık, hatta dehşet ifadesi vardı. "Bunu düşündüm," diye itiraf etti Jojonah Efendi, öfkeli yolda-şının gittikçe artan heyecanını söndürerek. "Ama Peder Başra-hip'in emirlerine bağlı kalmalıyız."Francis Birader iç çekti. "Onu çağırsak sorular sorardı," diye devam etti Jojonah Efen-di, Francis'i tamamen görmezden gelerek. Andacanavar yaşlı ke-şişin bu genç adamın münasebetsizliklerine epey alışık olduğunuanladı. "Yanıtlarını veremeyeceğimiz somlar," diye devam etti Jojo-nah. "Alpinador'dan hemen geçeriz ve yolculuğumuza kuzeylile-ri karıştırmamamız daha iyi olur. Kiliseyle barbarlar arasındaki es-ki yaraları açmamak daha iyi."Andacanavar ısrar etmedi, ama bu güçlü grubun Alpinador

iblis R"hu

203

j düşmanca sebeplerden kuzey topraklarına gelmemişaçısın0larını öğrenmek gerçekten içini rahatlatmıştı.ureri dön ve keşif yapan dostumuza bir bak," diye talimat ver-ionah Efendi ve "adamın önerini takip edip etmediğini gör."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 120: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Ben yaparım," diye sözünü kesti Francis Birader. Korucu bilgece ilk tepkisini kendine sakladı, çünkü o yanıtf 7la keskin ve ısrarlı, hatta ümitsiz olurdu. Bugün bir ruhla dahasavaşmayı arzu etmiyordu. "Bana verilen görevi tamamlayabili-rim, Efendim," dedi adama. Diğer keşişin ifadesi korucuya pot kırdığını gösterdi; o unva-nın yalnızca yaşlı adama ait olduğunu fark etmişti. Francis Bira-derin yüz ifadesi öfkeden kuşkuya, sonra inanmazlığa dönüştü,sözlerini kısarak keşişin bedenindeki korucuya dik dik bakıyor-du. Andacanavar hatasını çabucak yaşlı adama, gerçek efendiyedönerek örtmeye çalıştı, ama Jojonah'ın yüzünde de benzer birkuşku gördü."Lütfen bana taşı ver, kardeşim," dedi Jojonah Efendi. Andacanavar bunun sonuçlarını düşünerek tereddüt etti. O taşolmadan kendi bedenine dönebilir miydi? Efendi onu kullanarakaldatmacasını keşfedebilir miydi? Korucunun ani tereddüdünü sezmiş gibi, bedeninden kovul-muş ruh bir kez daha saldırmak için bu fırsatı kullandı.Korucu gitme zamanının geldiğini anladı. Jojonah Efendi ve Francis Birader, gözleri kırpışır, dizleri bo-şanırken Braumin Birader'in bedenini yakalamak için öne atıldı-lar. Francis Birader hemen hematite uzanarak adamın elinden ko-pardı. Ama Andacanavar'ın ruhu korucunun bedenini bulup içerigirmekte güçlük yaşamadı. Hemen kalkıp harekete geçti, ama di-ğer yandan o meraklı tinsel gözlerden nasıl saklanabileceğini me-rak ediyordu. 204

R' A' Sâ'vâ,0re

Kampta, Braumin Birader kendini topladı, sonra ellerini dbırine dayayıp eğilerek nefeslendi."Ne oldu?" diye sordu Jojonah Efendi.

"Eğitimli bile olmayan birine karşı nasıl başarısız oldun..." A-ye soracak oldu Francis Birader, ama Jojonah dik dik bakarak sözünü kesti. "Güçlü," dedi Braumin Birader kesik kesik nefes alarak, "oadam, o Alpinadorlu güçlü bir iradeye ve hızlı düşünme yetene-ğine sahip.""Bunu söylemen şarttı," dedi Francis Birader kuru kuru. "Ruh taşıyla kendin git de bak," diye terslendi Braumin Bira-der ona. "Biraz alçakgönüllülük bulmak iyi gelir." "Yeter!" dedi Jojonah Efendi. Diğerlerinin toplanmaya başladı-ğını fark edince sesini alçaktı. "Ne öğrendin?" diye sordu Bra-umin'e. Genç keşiş omuzlarını silkti. "Korkarım o benden öğrendi,ben ondan değil.""Harika," dedi Francis alayla."Ne öğrendi?" diye soru Jojonah Efendi. Braumin Birader yine omuzlarını silkmekten başka bir şey ya-pamadı. "Atları hazırlayın," diye talimat verdi Jojonah Efendi. "Buradanuzaklaşmalıyız.""Ben casusu bulurum," dedi Francis Birader. "Onu birlikte ararız," diye düzeltti Jojonah Efendi. "Bu adamBraumin Birader'i altettiyse, senin onunla başedebileceğini dü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 121: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

şünme bile." Francis Birader köpürerek bir yanıt bulmaya çalıştı. Gidecek-miş gibi döndü. "Aramaya katılacak mısın?" diye sordu Jojonah Efendi sözünüsakınmadan. iblis R"hu

205

aerek olduğunu sanmıyorum," dedi yankılı bir ses ve? 1 rin hepsi hep birden dönüp dev Alpinadorlunun güvenA kampa yürüdüğünü, araba halkasını nöbet tutan keşişlereya 5üe zahmet etmeden aştığını gördüler. "Bugün şu ruh-1 düellolardan daha fazlasını yapma havasında değilim. AçıkCık konuşalım, insanlar olarak."loionah Efendi inanmazlık içinde Francis Biraderle bakıştı,a Braumin Birader'e, korucuyla gerçek iletişim kurmuş tek ki-ive döndüğü zaman onun şaşırmadığını gördü. Pek memnun ol-muş da görünmüyordu."O şerefli biri," dedi Jojonah Efendi güvenle. "Onaylar mısın?"Braumin Birader yanıt veremeyecek kadar meşguldü. Alpina-dorluyla gözgöze kilitlenmişti ve ikisi ilkel bir nefretle bakışıyor-lardı. Mahrem bir şekilde savaşmışlar, birbirlerini yalın halde gör-müşlerdi. Andacanavar için bu adam ona tecavüz etmeye çalış-mıştı; Braumin Birader için bu adam kendinden o kadar kişisel birbiçimde güçlü çıkmıştı ki, utanç getirmişti. Bu yüzden durup birbirlerine baktılar ve çevrelerindeki diğer-leri, hatta Francis Birader ihtiyacı sezerek anın sürmesine izin ver-diler. Sonra Braumin Birader içsel kargaşasını aştı ve kendi kendineadamın kendini savunduğunu hatırlattı. Yavaş yavaş keşişin görü-nüşü yumuşadı ve hafifçe başını salladı. "Seni ikna teşebbüsümen güvenli yol gibi görünmüştü," diye özür diledi. "En çok da se-nin için." "Bir dev sürüsünü benim üzerimde denediğin şeyden daha aztehditkar bulurum," diye yanıt verdi Andacanavar, ama o da ba-şını salladı ve affettiğini belirtir bir işaret yaptı, sonra dikkatini Jo-)onah Efendi'ye çevirdi. "Adım Andacanavar," dedi. "Ve ayaklarınızın altındaki benimtopraklarım. Unvanım çoktur, ama kendi amaçlarım için, beni Al- 2o6

A- s*lv*,0|

pinador'un koruyucusu olarak düşünebilirsiniz.""Kibirli bir unvan," diye yorum yaptı Francis Birader. Korucu yoruma aldırmadı. Bedenini çalmaya çalışan kişi olmasına rağmen diğer genç keşişten hoşlanmasını, adama bu k0,nuşandan kesinlikle daha fazla saygı duymasını ilginç buldu"Ben casus değilim," diye başladı, "çünkü amaçlarımda kötücülhiçbir şey yoktu. Vadiden çıkarken sizi takip ettim, çünkü gücü-nüzü gördüm ve bu topraklarda serbestçe yürümenize izin vere-mezdim. Gösterdiğiniz gibi bir güç halkım üzerine felaket yağdı-rabilir." "Biz Alpinadorün düşmanları değiliz," diye yanıt verdi Jojo-nah Efendi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 122: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Ben de bunu öğrendim," dedi Andacanavar. "Ve bu yüzdenaçık açık geldim, kampınıza bir dost, belki bir müttefik olarak, si-lahım sırtımda geldim." "Biz yardım istemedik," dedi Francis Birader sert bir sesle, Jo-jonah Efendi'den sert bakışlar çekerek. "Ben Jojonah Efendi," diye araya girdi yaşlı keşiş çabucak, başbelası Francis'in çenesini kapatmak için, "Aziz Saf-Abelle'den." "Evini biliyorum," dedi korucu. "Hikayelere bakılırsa büyükbir kale." "Hikayeler yalan söylemiyor," dedi Francis Birader sertçe. "Veburada bulunan herkes savaş sanatları konusunda iyi eğitimlidir." "Dediğin gibi olsun," diye kabullendi korucu, dikkatini çokdaha mantıklı bir adama benzeyen Jojonah Efendi'ye çevirerek."Onun bedenini kullanarak yanınıza geldiğimi biliyorsunuz," de-di. "Ve bunu yaparken, topraklarımdan geçip gitmeyi planladığı-nızı öğrendim. Bu konuda size yardım edebilirim. Kimse yolu An-dacanavar'dan daha iyi bilemez." "Alçakgönüllü Andacanavar mı?" diye yorum yaptı Francis Bi-rader. "Bu da unvanlarından biri mi?" iblis R"hu

207

taretlerinde biraz serbest davrandığını biliyorsun," diye rdi korucu. "Belki dikkatli olmalısın, yoksa o dudaklar ko-yanıt vecarılabilir"jrvle bir tehdide tahammül edemeyecek kadar kibirli biriFrancis Birader bakışlarını sertleştirdi ve öne doğru cesur biradım attı.Kesişler bağıracak zaman bulamadan, korucu patlarcasına ha-kete geçti- Kemerindeki küçük baltayı çıkardı, sonra elinin al-ndan fırlatabilmek için yana atıldı. Balta dönerek şaşkın FrancisBirader'in bacaklarının arasından uçtu ve yoluna devam ederekaltı metre uzaktaki bir arabanın yanına saplandı. Sersemlemiş keşiş ve tüm keşişler baltaya bakmak için döndü,sonra Andacanavar'a baktı. Hepsinde aynı büyük saygı ifadesivardı. "Biraz daha yükseğe fırlatabilirdim," dedi korucu göz kırpa-rak. "Ve o zaman sesin biraz daha tiz çıkmaya başlardı." Francis Birader kendini öfke ve korkuyla titremekten alıkoy-mayı başardı. Ama yüzü bembeyaz kesilerek gerçek duygularınıele vermişti. "Gerile, Francis Birader," diye payladı onu Jojonah Efendi, ka-rarlı bir sesle. Francis yaşlı adama baktı, Andacanavar'ın çarpık sırıtışına öf-keli bakışlarla karşılık verdi. Sonra önceki yerine geriledi ve kız-gınmış gibi bakmaya başladı, ama aslında (ve herkes bunu bili-yordu) Jojonah Efendi araya girdiği için memnun olmuştu. "Görüyorsun, ben de sizin savaş sanadarı dediğiniz eğitimdenwaz aldım," dedi korucu. "Ama becerilerimi powrieler, goblinlerve benzerleri için saklamayı umuyorum. Kilise'niz ve halkım dostdeğil ve şu anda bunu değiştirmek için sebep göremiyorum, amadüşmanlarınız powrieyse, o zaman Andacanavar müttefiklerinizbasındadır. Yardımımı isterseniz, bilin ki sizi topraklarımdan en 208

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 123: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Silv4t0|

güvenli ve en hızlı yoldan geçirebilirim. Yardımımı istemiyornız, şimdi söyleyin, gideyim." Braumin Birader'e yan yan baktı vbitirirken güldü. "Ve kendi kendime epey uzağa yürüyebilecekmi, sizin yardımınıza ihtiyacım olmadığını bilin."Genç keşiş kıpkırmızı kesildi. Jojonah iki yoldaşına baktı ve tahmin edileceği gibi, iki farj,|mesaj aldı. Bunun tamamen kendine kalan bir karar olduğunu hılerek iriyarı yabancıya döndü. "Hedefimizi söylemeye iznim yo^ »dedi. "Kim soruyor ki?" diye yanıt verdi Andacanavar sırıtarak. "Ku_zeybatıya gidiyorsunuz ve topraklarımdan çıkmayı planlıyorsu-nuz. Bu yönü koaımayı düşünüyorsanız, size en hızlı ve en ko-lay yolu gösterebilirim." "Ya o yönü korumayı düşünmüyorsak?" diye araya girdi Fran-cis Birader. Konuşurken dik dik Jojonah Efendi'ye baktı ve ya-bancı hakkındaki fikirlerini açıkça belli etti. "Ah, ama düşünüyorsunuz," diye yanıt verdi korucu, sırıtma-ya devam ederek. "Benim tahminime göre Barbacan'a, Aida Da-ğı'na gidiyorsunuz." Korucunun önündeki son derece disiplinli üç keşiş adamınaçık tahmini hakkında hiçbir işaret vermedi, ama genç keşişlerinağızları bir karış açık ifadeleri Andacanavar'in tahminlerini kesin-likle doğruladı. "Bu yalnızca bir tahmin mi?" diye sordu Jojonah Efendi sakinsakin, adamın bunu Braumin Birader'in bedenindeyken öğrendi-ğini düşünerek. Andacanavar'ın aniden tehlikeli biri haline geldi-ğini fark etti yaşlı keşiş ve yazıklandı, çünkü Francis Birader'in di-lediğini yapıp bu asil adamı öldürmesine izin vermek zorunda ka-lacağından korkuyordu. "Yalnızca tahmin?" "Mantık yürüttüm," diye açıkladı Andacanavar. "Anayurdunu-za saldıran canavarlara arkadan saldırmayı düşünseydiniz, bu çoK U «uhu

209

, ,zeydoğuya geldiğiniz anlamına gelirdi. Alpinador'a ayakdan önce batıya dönmeliydiniz. Ama büyüleriniz rehberlik, böyle bir hata yapmazdınız. Ve bu yüzden Barbacan'a"niz benim için çok açık. Oradaki patlama ve bir haftadanI zaman oraları kaplayan büyük gri duman bulutu hakkında. • eCiinmek istiyorsunuz. Benim topraklanma bile bir miktarkül yağdı-"loionah'ın korkuları meraka dönüşmüştü. "Demek gerçektenAe bir patlama oldu?" diye sordu açık açık, çok fazla bilgi vermek-ten korktuğu halde.Yanındaki Francis Birader neredeyse boğulacaktı. "Alı, ben üzerinde bulunduğum sürece dünyada görülen enbüyük patlama!" diye doğruladı korucu. "Yüzlerce kilometreuzakta olmama rağmen ayaklarımın altındaki yerin sarsıldığınıhissettim. Ve bir bulut dağı yükseldi, gökyüzüne uçan tüm bir da-ğın döküntüsü." Jojonah Efendi bilgiyi sindirdi, sonra kendini gerçekten kor-kunç bir ikilemin içinde buldu. Peder Başrahip Markwart'ın bukonudaki emirleri oldukça açıktı, ama Jojonah yüreğinin içindebu adamın düşman olmadığını, gerçekten de büyük yardımı do-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 124: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kunabileceğini biliyordu. Üstat grubundaki herkese baktı (tümkeşişler toplanmıştı), sonunda bakışlarını, elbette en büyük soru-nu yaratacak olan Francis Birader'e kaydırdı. "Yüreğini gördüm," diye araya girdi Braumin Birader uzun, ra-hatsız bir sessizlikten sonra. "Hem de hiç hoşuma gitmeyecek kadar," diye yorum yaptı ko-rucu kuru kuru. Benim de," diye yanıt verdi keşiş, zayıfça gülümsemeyi başa-rarak. Jojonah'a döndü ve adam hakkındaki içsel kargaşasını,mantıksız olduğunu bildiği çatışmayı bir kenara bırakarak, "Bıra-kln bizi Alpinador'dan geçirsin," dedi. 2,0 R' A- Salvât0re"Çok şey biliyor!" diye itiraz etti Francis Birader. "Bizim bildiğimizden daha fazla!" diye aynı şekilde karşıl,uverdi Braumin Birader. "Peder Başrahip..." diye başladı Francis Birader tehditkar hjsesle. "Peder Başrahip bunu öngöremezdi," diye çabucak sözünükesti Braumin Birader. "Andacanavar iyi bir adam, güçlü bir müt-tefik ve yolu bilen biri. Bu zorlu arazide bizim kolayca kaybede-bileceğimiz bir yol," diye ekledi, herkesin duyabilmesi için yük-sek sesle konuşarak. "Bir dağ geçidinde tek yanlış dönüş bizi al-tedebilir, ya da geldiğimiz yoldan geri dönerek bir hafta kaybet-memize sebep olabilir." Francis Birader karşılık verecek oldu, ama Jojonah Efendi eli-ni kaldırarak yeterince dinlediğini belli etti. Gerçekten de çokyaşlı hisseden keşiş elini yüzünden geçirdi, sonra iki yoldaşına vekorucuya baktı. "Bizimle yemek ye, Alpinadorlu Andacanavar,"dedi adama. "Hedefimizi doğrulamayacağım, ama sana gerçektende bu topraklardan kuzeybatı yönünde çıkmamız gerektiğini söy-leyeceğim. Hem de bir an önce.""Bir haftalık hızlı yolculuk," dedi korucu. Büyüleriyle bu zamanı yarı yarıya azaltabileceklerini bildiğihalde Jojonah Efendi başını salladı. Ertesi gün öğle vakti Jojonah Efendi artık Andacanavar'ın ker-vana yol göstermesine izin vermesinin akıllıca olup olmadığı hak-kında kuşku beslemiyordu. Yol hâlâ zorluydu, batı Alpinador ta-lihsiz bir yerdi, kırık taşlar ve çentik çentik 'dağlarla kaplı bir ül-ke, ama korucu yolunu iyi biliyordu, her patikayı, her engeli bi-liyordu. Uzun bir moladan sonra keşişler yollarını büyüyle rahat-lattılar, havalandırıcı malaçitle arabaları hafiflettiler, şimşeklerle iblis R"hu , . Çöküntüleri temizlediler ve elbette vahşi hayvanlar çağır-L,ya devam ettiler.t P numarayı yakalamak Andacanavar'ın biraz zamanını aldı.keşjşlerm avlanmak için ne hile kullandıklarını merak etti,kervan iki geyiği bitkinlikten ölmek üzere yola bıraktığı za-korucu gerçekten allak bullak oldu... ve hiç mutlu değildi.reyiklerin başına gitti ve hayvanları inceledi. "Buna ne diyorsunuz?" diye sordu Braumin Birader'e, keşiş Jo-• nah'ın talimatı üzerine meraklı korucuya katıldığı zaman. "Vahşi hayvanların enerjisini kullanıyoruz," diye açıkladı keşişdürüstlükle. "Atlarımız için yem gibi." "Ve sonra onları ölmeye bırakıyorsunuz, öyle mi?," diye sordukorucu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 125: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Braumin Birader savunmasızca omuzlarını silkti. "Ne yapabili-riz ki?" Korucu öfkesini yatıştırmaya çalışarak derin derin içini çekti.Kemerinin arkasından iri, kalın bir bıçak çekti ve iki geyiği hızlave yöntemlilikle kesti, sonra toprağa diz çöküp ruhlarına dua et-ti. "Onu sen al," dedi Braumin Birader'e, daha iri olan hayvanıtoynaklarından yakalayıp omuzlarına alırken. ikisi kısa sürede arabalara yetişti, Andacanavar geyikleri Jojo-nah'ın atlarının hemen önüne bıraktı. Üstat durmalarını emretti veadamın yanma gitti. "Yaşam enerjilerini alıp onları ölmeye mi bırakıyorsunuz?" di-ye suçladı korucu."Nahoş bir gereklilik," diye itiraf etti Jojonah Efendi. "O kadar da gerekli değil," diye karşılık verdi korucu. "Onla-rı öldürecekseniz bedenlerini kullanın, tamamını, aksi halde hay-vanlara hakaret etmiş olursunuz."Biz avcı değiliz," diye yanıt verdi Jojonah Efendi. Francis Bi-

rader yanlarına gelince yan yan ona baktı. "Onları nasıl yüzüp temizleyeceğinizi gösteririni," dedi Andcanavar."Bunun için zamanımız yok!" diye itiraz etti Francis Birader Jojonah ne diyeceğini bilemeyerek dudağını ısırdı. Francis"paylamak istiyordu (bu çok kıymetli rehberi kaybetmeye tahammül edemezlerdi) ama zararın çoktan verilmiş olduğundan korkuyordu. "Ya yapacak zamanı bulursunuz, ya da hayvanlarımdan dahafazlasını öldüremezsiniz," diye yanıt verdi korucu. "Bunlar senin hayvanların mı?" diye sordu Francis Birader kuş-kuyla. "Benim topraklarım üzerindesiniz, bu kadarını söylemiştim,''diye yanıt verdi korucu. "Ve hayvanların da koruyucusuyum." Jo-jonah'la yüzleşmek üzere döndü. "Şimdi, avlanmanızı engelleme-yeceğim; bunu kendim de yaptım. Ama hayvanları alacaksanız,yolda ölüme bırakamazsınız. Bu bir hakaret ve her tür terbiye öl-çütü açısından, zalimce." "Bir barbardan zalimlik hakkında ders dinliyoruz," dedi Fran-cis Birader iç çekerek. "Derse ihtiyacın varsa, bulabildiğin zaman dinle," diye yanıtverdi Andacanavar hemen. "Yiyeceğe ya da deriye ihtiyacımız yok," dedi Jojonah Efendisakin sakin. "Ama enerji atlarımız için yaşamsal öneme sahip. Buadar bizi hedefimize götürüp geri getiremezse, kısılı kalırız." "Peki hayvanlardan yaşamalarına izin vermeyecek kadar çokalmanız gerekli mi?" diye sordu korucu."Ne zaman duracağımızı nereden bileceğiz?""Diyelim ki adamlarınıza bunu gösterdim?" Jojonah geniş geniş gülümsedi. Masum hayvanları öldürmek-ten zaten hiç hoşlanmamıştı. "Dostum, Andacanavar," dedi, "bize iblis Bah"

213

vi nasıl tamamlayacağımızı söyleyebilirsen, son derecetonettar olurum.", • j-gjç bir ölü hayvan bırakmadan bu yaşamsal öneme sa-11-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 126: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"p k çok geyik de °yle." diye yanıt verdi korucu. "Ve şimdi-, 1^ öldürdüklerinize gelince, bilin ki bu gece iyi yemek yiye-niz ve daha da kuzeye çıktığımızda derileri kullanmanın yo- u da bulacaksınız, çünkü yaz ortasında bile gece rüzgarı ora-da oldukça soğuk eser." Sonra Andacanavar keşişlere geyikleri nasıl yüzüp temizleye-ceklerini gösterdi. Kısa süre sonra kervan bir kez daha hareket et-mişti ve daha fazla geyik getirilmişti. Keşişler enerji transferi ya-parken korucu her hayvanı dikkatle izledi ve hayvanın rahatsızolmaya başladığını görür görmez süreci durdurdu ve sonra bitkin,ama oldukça canlı hayvanın ormana kaçmasına izin verildi. Yalnızca Francis Birader itiraz işaretleri veriyordu ve JojonahEfendi ve Braumin Birader'e, asıksuratlı Francis Birader bile na-hoş uygulamadan vazgeçildiği için rahatlamış gibi geldi. "Doğru yaparsan, güzel bir numara," dedi Andacanavar Jojo-nah Efendi'ye, arabalar ilerlerken. "Ama bir iki mus getirseniz da-ha da güzel olurdu. Bu atlarınızı gerçekten koştururdu!""Mus mu?""İri geyik," diye açıkladı korucu çarpık bir gülümsemeyle. "Birkaç iri geyik getirdik..." diyecek oldu Jojonah Efendi, amaAndacanavar sözünü kesti. "Daha da büyük," dedi ve arabadan aşağı atlayıp çalılıklarınİÇİnde kayboldu. "Oldukça hareketli bir yaşlı adam," diye yorum yaptı BrauminBirader.Korucu bir saat kadar sonra arabalara döndü. "Ruh yürüyüşüyaPan dostlarınıza gidip şu tarafa bakmasını söyleyin," dedi, yo-n batısındaki küçük, sığ bir vadiye işaret ederek. "İri ve kara bir

214

R- A- Salvet0|

şey aramalarını söyleyin. Boynuzlarının genişliği iki adam h^olan bir şey."Jojonah ve Braumin kuşkuyla baktılar. "Siz söyleyin," diye ısrar etti Andacanavar. "O zaman yausöyleyip söylemediğimi görürsünüz." Kısa süre sonra, dev bir erkek mus ruh taşlarının kontrolü al-tında patikaya gelince iki keşiş kuşkuları için sessizce özür dile-di. Yorgun mus yolun kenarında bırakıldığı zaman atlar nasıl dakoştular! Gündüz uzun uzun, hızla arabalarını sürüyorlardı ve geceleritüm keşişler ateşlerinin çevresinde toplanıp korucunun kuzeyhakkındaki hikayelerini dinliyorlardı. Andacanavar'ın neşeli tavır-ları ve heyecanlı hikayeleri tüm keşişlerin, hatta Francis Birader'inbile yüreklerini kazanmıştı. Adam artık şikayet etmek için PederBaşrahip'le iletişim kurma tehditlerini sürdürmüyordu. Ve birlikte yolculuk ettikleri dördüncü gün, kamp kurdukla-rında korucu artık ayrılacağını söylediğinde, kervanın üzerinekasvetli bir hava çöktü. "Bah, o kadar da ümitsiz olmamalısınız," dedi Andacanavaronlara. "Size yolu göstereceğim, Barba..." Durdu ve çarpık bir sı-rıtışla kendine hakim oldu. "Yani, gideceğiniz yer orasıysa," diyeekledi sinsi sindi. "Doğrulayamam," diye araya girdi Jojonah Efendi, ama o dasırıtıyordu. Artık Andacanavar'a tamamen güveniyordu, adamınyüreğini görmüştü ve benzer inançlara sahip olduğunu biliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 127: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbette adam keşişlerin nereye gideceğini biliyordu... Yabandi-yar'ın bu kadar kuzeyinde başka nereye gidilirdi ki? "Düz ve emin bir yol," diye devam etti korucu, "ve yolu tıka-yan powrie ya da dev bulamazsanız, kısa sürede oraya varırsınız."Haritalarımıza bakılırsa, hedefimiz Alpinador'un batı sınırın-

iblis R"hu

215

tlornetrelerce uzakta," dedi Francis Birader. Artık korucuylaurken daha saygılı bir ses tonu kullanıyordu. "Korkarımönümüzde uzun bir yol var." Andacanavar elini uzattı ve Francis Birader parşömeni, yakın... njn haritasını uzattı. Korucu incelerken tek kaşını kaldırdı,•nkü oldukça detaylı ve doğru bir haritaydı. "Haritalarınız doğruyu söylüyor," diye kabul etti Andacanavar."Ama evvelsi gece kamp kurmadan önce batı sınırını arkamızdabıraktık. Bu yüzden cesaretlenin, dostlarım, çünkü varmanıza azkaldı. ?• gerçi iblisin kuluçkaya yattığı yere gidiyor olsam ben ce-saret bulamazdım ya!" Sonra bir parmağının ucunu ısırdı ve ka-nıyla haritanın üzerinde bir çizgi çizdi, Barbacan'a giden bir yolve şimdiki konumlarını işaretleyen bir X'le bitirdi. Haritayı Francis'e geri uzattı ve son bir kez eğildikten sonraAndacanavar yanlarından ayrıldı, kahkahalar atarak çalıların için-de koştu. "Boyu olmasa elf olduğunu düşüneceğim," dedi Braumin Bi-rader. "Elf denen bir yaratık varsa." Andacanavar'ın şimdiki konumları hakkındaki son sözleri ke-şişlerin mükemmel rehberlerini kaybetmelerinden kaynaklananüzüntülerini yok etmişti. Akşam yemeklerini yediler (yine harika

bir geyik etiydi), akşam dualarını ettiler ve iyi uyudular, sonra şa-fak sökmeden, endişe içinde, bir kez daha yola koyuldular. Arazi hâlâ zorluydu... daha az dağlık, ama daha yoğun orman-lık. Yine de, harita üzerindeki kanı rehber olarak kullanan keşiş-ler kısa süre sonra dar bir patika değil, geniş ve açık bir yol bul-dular. Tüm arabalar orada durdu ve kervanın önderleri araştırma-ya gitti. "Bu kısım güneye yürüyen canavar ordusu tarafından kullanıl-mıŞ," diye tahmin yürüttü Jojonah Efendi.'O zaman onu geriye doğru takip etmek bizi canavar ordusu-

216

S*lvit0re

nun kaynağına götürür," dedi Braumin Birader. "Tehlikeli bir yol," dedi Francis Birader, çevresine bakırıar u"Açıkta kaldık." "Ama kuşkusuz hızlı bir yol," diye yanıt verdi Braumin Birder. Jojonah Efendi kısa bir süre düşündü, daha çok neden Andacanavar'ın onları bu yola getirdiğini anlamaya çalıştı. "Ruh izcileruzaklara kadar gitsinler," diye emir verdi. "Hem arabalar, hem deatlar düzgün bir yolda rahatlayabilirler." Francis Birader her kuartzı, her hematiti kullandı, doğrudandüşman kampına gidiyor olmaktan korkarak keşişleri uzaklaragönderdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 128: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

İki gün sonra hâlâ tek bir canavara rastlamamışlardı, ama yüzelli kilometreden fazla yolu arkada bırakmışlardı. Şimdi önlerindeBarbacan'ı çevreleyen yüksek dağlan görüyorlardı ve tüm keşiş-ler arabaları o engellerden geçirmekte korkunç zorluklar yaşaya-caklarından korkuyorlardı. Ama yol dağların dibine kadar devam etti, sonra dağlara tır-mandı, geniş bir geçitten geçti. Orada kamp kurmak oldukça ra-hatsız ediciydi, ama yine onlara meydan okuyacak canavar çık-madı ve kuartz taşı kullanan keşişler de çevrede vahşi yaratık ol-madığını gördüler. Toprak tuhaf şekilde ölü görünüyordu ve tu-haf ölçüde sessiz. Ertesi gün, sabah ortasında dağların sonunugördüler, ötedeki manzara yalnızca tek bir sırtla tıkanıyordu. Jo-jonah Efendi durmalarını emretti, sonra Braumin ve Francis Bira-derlere yanına gelmelerini işaret etti."Oraya Rıhlarımızla gitmeliyiz," dedi Francis Birader. İyi ve tedbirli bir öneriydi, ama Jojonah Efendi yine de başınıiki yana salladı. İleride yatanların inanılmaz ölçüde önemli oldu-ğunu hissediyordu ve fiziksel olarak, hem ruh, hem bedenle gö-rülmesi gerektiği fikrindeydi. İkiliyi yanına çağırdı, diğer kıdemli iblis R"hu

27

?1 den onlara katılmalarını istedi ve tırmanmaya başladı.°£ keşişler biraz arkadan grubu izledi.• nah Efendi son engeli aşıp Barbacan'ın yüreği olan geniş? gördüğü zaman morali hem çöktü, hem yükseldi. Keşişlerrayja sersemleyerek, birbirlerinin hareketlerinin bile farkın- olmadan yayıldılar, çünkü önlerinde uzanan yıkım mutlaktı.. zamanlar bir ormanın durduğu yerde şimdi kömürleşmiş kü-ltlerin saçıldığı gri kül dolu bir alan uzanıyordu. Vadinin tama-mamı gri ve çıplaktı ve havada pis bir sülfür kokusu asılıydı. Hep-sine dünyanın sonuna tanık olmuşlar, ya da Kilise'nin cehennemolarak tasvir ettiği yeri zamanından önce görmüşler gibi geldi. Sır-

ta tırmanan herkesten daha çok sarsılan genç keşişler ümitsizlikiçinde haykırdılar. Ama o ilk ümitsizlik ânı sert bir kabullenişe dönüştü, farklı vedaha olumlu düşünceler akıllarına doluştu. Bu patlamadan her-hangi bir şey canlı kurtulmuş olabilir miydi? Belki kuşkulan,umutlan, "kellesi uçurulmuş" canavar ordusu tahminleri doğruy-du, çünkü eğer, inanıldığı gibi, iblis dactyl Barbacan'a yuvası de-mişse, eğer patlama sırasında iblis dactyl buradaysa, o zaman ib-lis dactyl kesinlikle yok edilmişti. Francis Birader bile uzun, çok uzun zaman konuşamayacakkadar sersemlemişti. Sonunda Jojonah Efendi'nin yanına gitti. "Bu yıkım sahnesini iblis dactylin yok edildiğine dair kanıtolarak kabul edebilir miyiz?" diye sordu üstadı. Francis kül dolu çanağa baktı. Patlamanın kaynağını bulmakZor değildi: kül tarlasının ortasında tek başına duran, düz tepelibir dağ, üzerinde hâlâ ince bir duman tütüyordu. "Bunun doğalbir olay olduğunu sanmıyorum," dedi Francis. "Daha önce de yanardağlar patladı," diye karşı çıktı JojonahEfendi."Ama bu kritik zamanda mı?" diye sordu Francis Birader kuş-

kuyla. "Tam da ihtiyacımız olduğu anda, tam da düşman öndnin olduğu yerde bir yanardağın patladığını ummaya cesaret ed

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 129: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bilir miyiz?" "İlahi müdahaleden kuşku mu ediyorsun?" diye sordu Jojon y,Efendi. Sesi ciddiydi, ama onun da büyük kuşkuları vardı. Ta •kat'da, her olayda Tanrı'nın başparmağının göklerden inip j™se'nin rakiplerini ezmesini bekleyen fanatikler vardı; powrie isti-lası sırasında Aziz Saf-Abelle'in deniz duvarında durup Tanrı'yatekrar tekrar seslenen, o cezalandırıcı başparmağı çağıran genekeşişin hikayesini duymuştu. Jojonah Efendi de Tanrı'nın gücüneinanırdı, ama bunu iyiliğin gücüne dair bir benzetme olarak dü-şünürdü. Her mücadelede, sonunda iyiliğin kazanacağına inanır-dı, çünkü doğası gereği iyilik kötülükten daha kuvvetliydi. Fran-cis'in de bu konu üzerinde benzer duyguları olduğunu tahminediyordu, çünkü kusurlarına rağmen adam bir düşünürdü, birazentelektüeldi ve hep inancını mantıkla süslerdi. Francis şimdi ona yan yan bakıyordu. "Tanrı bizim tarafımız-daydı," dedi. "Yüreklerimizde ve silahlarımıza rehberlik eden güç-teydi ve kesinlikle düşmanlarımızı ezen büyüdeydi. Ama bu..."dedi, harap olmuş vadiyi tararken kollarını dramatik bir şekildeaçarak. "Bu Tanrı'nın işi olabilir, ama kutsal bir adaman eli tara-fından gerçekleştirildi, ya da iblis dactylin toprak büyüsüne aşırıuzanmasının sonucuydu." "Büyük olasılıkla ikincisi," diye yanıt verdi Jojonah Efendi,ama farklı umutlar besliyordu, Avelyn Birader'in bunda rol oyna-mış olduğunu umuyordu. Gelip ikiliye katılan Braumin Birader son yorumlan duydu veuzun uzun, dikkatle Francis Birader'e baktı. Adamın tepkisi onuşaşırtmıştı. Şaşkın ifadesini Jojonah Efendi'ye çevirdi ve üstü gü-lümseyip başını sallamakla yetindi, çünkü o pek şaşırmamıştı. Jo-jonah Efendi o anda Francis Birader'i kurtaracak niletikleri keşfet- iblis R"hu

2ig

adamda hoşuna gidecek bir şeyler olabileceğini anlamış-111 • üre sessiz kalarak Francis Birader'in farklı bir yöne döndü-rüp döndürülemeyeceğini merak etti."Rurada her ne olmuşsa, o dağdan gelmiş," diye mantık yü-.. prancis Birader. "Aida Dağı isimli yerden."Diğer ikisi ona merakla baktı. ..Ajpinadorlu ona bu ismi veriyordu," diye açıkladı Francis Bi-Aer "Ve gerçekten de isim incelediğim eski haritalarda gördük-lerime uyuyor. Aida, halka içindeki yalnız dağ, iblisin ini.""Oraya ulaşmak kolay olmayacak," dedi Braumin Birader."Aksini umabilir miydik?" diye sordu Francis Birader gülerek. İki adam yine bakışıp omuzlarını silkmekle yetindiler. Bu pat-lamanın dünyayı iblis dactylden kurtarmış olabileceğini düşünü-yorlardı ve belki Francis Birader'i de birkaç içsel iblisten kurtar-mıştı. Ama Francis'in iyi ruh halini bir nimet kabul ederek üzerindedurmadılar. Devam etmesini ummaktan başka bir şey gelmiyorduellerinden. Kül tarlalarındaki yolculuk korktukları kadar güç çıkmadı,çünkü gri madde yer yer kalın tabakalar halinde yerleşmiş olsada, pek çok başka yerde rüzgarla temizlenmişti. Dağa yaklaşırkenöndeki sürücü korkunç bir keşif yaptı. Feryadı keşişlerin koşarak oraya gitmesine sebep oldu ve do-lambaçlı yolun kenarında uzanan, külle kaplanmış pek çok be-den buldular.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 130: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Powrieler," dedi Braumin Birader, gidip incelediği zaman."ve bir goblin." "Ve şu da... bir devmiş," dedi bir başka keşiş, yoldaki kül yı-ğınlarından çıkan dev bir bacağa işaret ederek."Demek düşmanlarımız buradaymış," dedi Jojonah Efendi."Buradaydı," diye vurguladı Francis Birader.

R' A- S^vât0re Dağın dibine doğru devam ettiler ve arabaları halka halincıdizdiler. Jojonah Efendi grubun yansına kamp kurmasını, dişyarışma bölgeyi taramaya, özellikle de dağa tırmanmanın ya dgirmenin bir yolunu bulmak için çalışmaya başlamalarını emrettiO gece bir grup keşiş ellerinde meşaleler ve tek bir elmasla, do-lanarak Aida'nın içlerine uzanan bir mağaraya girdiler. Bir saattenaz zaman sonra, tünelin tıkalı olduğu ve yolun katı bir taş duvar-la son bulduğu haberiyle döndüler. "Kuşkusuz patlamadan önce daha ileri gidiyordu," dedi Dell-man Birader Jojonah Efendi'ye. "Bütün tünellerin böyle çökmemiş olduğunu umalım," diyeyanıt verdi Jojonah, umutlu konuşmaya çalışarak. Ama yıkılmışAida'ya bakarken, keşişin iyimserliğini gemlemesi gerekiyordu. Dellman Birader ekibini ikinci bir tünele götürdü ve o da ani-den sona erdiği zaman keşiş yılmayarak bir üçüncüye girdi. "Umut vaat ediyor," diye yorum yaptı Braumin Birader Jojo-nah'a, Dellman üçüncü kez yola çıktığı zaman."Yürekli," diye onayladı Jojonah Efendi. "Ve inançlı," dedi diğeri. "Büyük inanç, aksi halde görevleri-ne böyle kararlılıkla sarılmaz." "Francis Birader'den daha kararlı olan var mı?" diye hatırlattıJojonah Efendi. İki adam bazı parşömenleri işaretleyerek Barbacan'daki küçükdeğişiklikleri not alan Francis'e baktılar. "Francis Birader de inançlı," diye karar verdi Braumin Birader."Yalnızca yanlış yolu takip ediyor, ama belki daha doğru bir yolbulur; şerefli Alpinadorluyla geçirdiği zaman ona yaramış gibi." Jojonah Efendi yanıt vermedi, Francis'e bakarak oturmakla ye-tindi. Gerçekten de Alpinadorlunun neşeli mizacı adama da bu-laşmış gibiydi, ama Jojonah henüz Francis'in döneceğine güven-miyordu. iblis R"hü«Dağın yüreğine açılan tünel bulamazsak nereyi arayacağız?"ordu Braumin Birader. "Ve düz zirvesi bilgi sağlamazsa?"«O zaman hematitle ararız," diye yanıt verdi üstat."İlk önce bunu yapacağımızı düşünmüştüm."îoionah başını salladı, bu yorumu beklemişti, çünkü o da baş- Aida'nm ilk incelemesinin ruh taşı kullanan keşişler tarafındankolayca yapılabileceğini düşünmüştü. Braumin'in Andacanavar'la sadığı deneyimi düşünerek fikrini ve planını değiştirmişti. Jojo-nah iblis dactylin ruhunun buralarda oyalanıyor olmayacağındanemin olamıyordu ve büyü sahibi olmayan Alpinadorlu ortalarınadalmak için böyle tinsel bir bağlantıyı kullanabiliyorsa, iblis dactylneler yapabilirdi? "Zekalarımızı ve bedenlerimizi kullanalım," diye yanıt verdiyaşlı keşiş Braumin'e. "Bu yeterli olmazsa, ruh taşlarımızı kullanı-rız." Jojonah Efendi'ye tamamen güvenen genç adam bununla ye-tindi. "Francis Birader Peder Başrahip'le ne zaman iletişim kura-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 131: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

cak?" diye sordu. "Sabaha kadar beklemesini istedim," dedi Jojonah Efendi. "BuTanrı'nın terk ettiği yerde kanal açmanın güvenli olacağını sanmı-yorum." Bu Braumin Birader'e çok şey anlatıyordu, özellikle de Fran-cis'in iyi ruh hali hakkında ve konuyu kapattı. Jojonah'ın genişomzuna elini koydu, sonra yürüyüp gitti, çünkü daha yapılacakÇok iş vardı. Uç saat sonra kamptaki keşişler Dellman Birader ve onunla gi-den grup için endişelenmeye başladılar. Dört saat tamamlanıncaJojonah Efendi hematitleri kullanıma sokmanın zamanının geldi-ğini düşünmeye başladı. Pes edip bunu yapmaya hazırlanırkenKampın batısında keşif yapan keşişler meşale ışığı gördüklerinibağırdılar. A' S^<0re Jojonah Efendi de kısa süre sonra gördü ışığı, Aida'nm eteklrindeki tünelden çıkan ve tüm gücüyle kampa koşan tek Wadam. "Dellman Birader," dedi Braumin Jojonah'a, adam yaklaşırkenAdam hâlâ yamaçtan aşağı olanca gücüyle koşuyordu, birkaç ke?dengesini kaybedip tepeüstü düşecek oldu. "Toplanın ve düşmanlara karşı hazırlanın!" diye seslendi jojo-nah Efendi. Keşişler önceden çalıştıkları şekilde toplandılar ve taşları doğ-ru kullanıcılara geçirdiler. Diğerleri silahlarını kuşandılar ya da at-ları güvene almaya gittiler.Dellman Birader nefes nefese kampa daldı ve soluklandı."Diğerleri nerede?" diye sordu Jojonah Efendi hemen."Hâlâ... içeride," diye yanıt verdi Dellman."Canlı mı?" Genç keşiş doğruldu, başını arkaya atıp derin derin nefes ala-rak sakinleşti. Yeniden Jojonah'a baktığı zaman üstadın korkulanhiç azalmamıştı. "Canlı, evet," dedi sakin sakin. "Moloz yığınlarıyine kaymazsa orada tehlike yok." "O zaman sen neden dışarıdasın?" diye sordu Jojonah. "Ve ne-den bu kadar heyecanlısın?" "Bir şey bulduk... birini," diye yanıt verdi Dellman Birader."Bir adam, ya da yarım insan, yarım at.""Bir atadam mı?" diye sordu Braumin Birader.Dellman omuzlarını sikti, terimi daha önce hiç duymamıştı. "Bir atadamda bir adamın bedeni, omuzları, kolları ve kafasıvardır," diye açıkladı Francis Birader. "Ama belden aşağı dört ba-caklı bir at bedeni taşır." "Bir atadam," diye onayladı Dellman Birader. "Dağ tepesineindiğinde mağaradaymış. Tonlarca, tonlarca taş.""Kazıp çıkardınız mı?" diye sordu Jojonah Efendi.

iblis ^

223

eden başlayacağımızı bilemedik," diye yanıt verdi Dell-an Birader.«7avallı yaratık," dedi Braumin Birader.«O zaman bırakın, mezarında kalsın," dedi Francis Birader du-7İıkla, eski Francis gibi konuşarak. Ne Braumin, ne de Jojo-1 bunu kaçırdı ve birbirlerine pes etmiş gibi bakarak omuzla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 132: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rlnı silkıüer."Ama Francis Birader," diye itiraz etti Dellman Birader, "ölüdeğil ki!""Ama dedin ki..." diye başladı Jojonah Efendi. "Tonlarca," diye bitirdi Dellman Birader onun yerine. "Ah, öl-müş olmalıydı. Öyle olmalıydı! O yıkımdan hiçbir şey canlı kur-tulamaz. Ve onun da kesinlikle ölmüş olması gerekir gibi görünü-yor, tamamen solmuş ve kırılmış. Ama yaratık canlı. Gözlerini aç-tı ve onu öldürmem için yalvardı!" Üç keşiş ağızlan bir karış açık, bakakaldılar. Çevrelerindekigenç adamlar heyecanla fısıldaşıyordu."Öldürdün mü?" diye sordu Jojonah Efendi sonunda. "Yapamadım," diye yanıt verdi Dellman Birader, bu düşün-ceyle dehşete düşmüş gibi görünerek. "Acısı çok büyük olmalı,hiç kuşkum yok, ama hayatına son veremedim." "Tanrı bize tahammül edemeyeceğimizden fazlasını vermez,"diye alıntı yaptı Francis Birader. Jojonah Efendi yan yan, ekşi ekşi bakü ona. Zaman zaman o

eski dize Kilise önderlerinin sıradan insanlar üzerinde, aynı ön-derler lüks içinde yaşarken yoksulluk içinde yuvarlanan köylülerüzerinde kullandığı bir bahaneden başka bir şey değilmiş gibi ge-lirdi. Ama bu başka zamana ait bir tartışmaydı, Jojonah bunu farketti ve bu yüzden yorum yapmadı. "İyi iş basardın ve doğrusunuyaptın," dedi Dellman'a. "Diğerleri bu atadamın yanında mı?" 224

R' A- S^vit0re

"Yelebekçi," diye yanıt verdi Dellman Birader."Ne?" "Yelebekçi," diye tekrarladı keşiş. "Bu onun... yaratığın adDiğerlerini yanında bıraktım, ellerinden geldiğince rahat ettirmeye çalışıyorlar." "Gidip ne yapabileceğimize bakalım," dedi Jojonah EfendiBraumin Birader'e talimat verdi, "Yedekler dışındaki tüm taşlanyanımıza alacağız. Francis Birader," diye seslendi, herkesin duya-bilmesi için yüksek sesle, "sen arabaların savunmasından sorum-lu olacaksın." Ekşi ekşi bakma sırası şimdi Francis'e gelmişti, ama JojonahEfendi ona dikkat etmiyordu, çoktan Dellman Birader'e geldiSjyoldan dönmesini işaret ediyordu. Bu Yelebekçi denen yaratığıbu bir şekilde ölümsüz görünen yaratığı görmeye gidiyorlardı. Yol uzun değildi ve Dellman hızlı ilerliyordu, bu yüzden di-ğer meşaleleri gördüklerinde Jojonah oflayıp pofluyordu. Jojonahsaygıyla genç keşişlerin yanından geçti, sonra çarpılmış, zayıfla-mış bedenin önünde diz çöktü. "Ölmüş olmalıydın," dedi Jojonah Efendi sıradan bir şey söy-lermiş gibi, dehşetini ve tiksintisini başarıyla saklayarak. Yaratığınyalnızca insan bedeni ve at bedeninin ön kısmı açıktaydı, kalanıalçak koridordan çıkan ve yıkılmış dağa saplanan dev bir kayaparçasının altına gömülmüş, ezilmişti. Yaratık tuhaf şekilde, ken-di üzerine bükülmüştü ve yüzü alt kısmını ezen taşa bakıyordu.

Bir zamanlar güçlü kaslarla boğum boğum görünen kollan şimdisolmuş ve gevşemişti, sanki atadamın bedeni besin eksikliğinden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 133: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kendi kendini tüketiyordu. Jojonah Efendi iyice yaklaştı ve göbe-ğinin izin verdiğince eğildi, inceledi ve duygudaşlık hissetti. "Ah, ama kesinlikle ölmüşüm gibi hissediyorum," diye yanıtverdi Yelebekçi. Acısı normalde yankılı olan, ama şimdi titrek Çi'kan sesine açıkça yansıyordu. "Ya da en azından, o tarafa gidi' iblis ^

225

wm oibi. Acımı asla bilemezsin." Başını çevirip yeni gele-v0rmuşum o &vrnayı başardı ve manzara karşısında başını merakla eğerek. -iyi vakmdan inceledi, sonra acıyla güldü."Ne görüyorsun?" diye sordu üstat."Bir oğlun var mı?" diye sordu Yelebekçi. jojonah Efendi omzunun üzerinden Braumin Birader'e baktı,dam çaresizce ellerini açtı. Bu yaratığın, böyle bir zamanda vehu koşullar altında neden böyle bir soru sorduğu anlayışının öte-sindeydi. "Hayır," diye yanıt verdi Jojonah Efendi basitçe. "Kızım dayok. Yüreğimi Tanrı'ya verdim, bir kadına değil." Atadam güldü. "Ah, ama neler kaçırmışsın," dedi Yelebekçikurnaz bir göz kırpma ile. "Neden bunu sordun?" diye sordu Jojonah Efendi, çünkü ani-den bunun yalnızca tesadüf olup olmadığını merak etmişti. "Bana tanıdığım birini hatırlatıyorsun," diye yanıt verdi Yele-bekçi, sesi eski dostu hakkındaki sevgi dolu anılarını yansıtarak."Bir keşiş mi?" diye ısrar etti Jojonah, daha büyük heyecanla. "Kendi kabul ettiği unvanla, deli rahip," diye yanıt verdi ata-dam. "İçkiye biraz fazla düşkündü, ama iyi bir adamdı... ya da bulanetli yerden çıkmanın bir yolunu bulmuşsa, iyi bir adam.""Peki adını biliyor muydun?" diye sordu Jojonah Efendi. "Kendi kardeşimdi," diye devam etti atadam, diğerlerindençok kendi kendine konuşarak ve uzak bir yerdeymiş gibi, ya dabelki sayıkhyormuş gibi görünerek. "Kanıyla olmasa bile yaptık-larıyla." "Adı?" diye tekrarladı Braumin Birader yüksek sesle, yaklaşıplelebekçi'nin yüzüne doğru eğilerek. Avelyn," diye yanıt verdi atadam sakin sakin. "Avelyn Desb-hs. Mükemmel bir insan."'Ne pahasına olursa olsun kurtarılmalı," dedi bir ses arkaların-

226

A' Sal^0r6

dan. Tüm keşişler döndü ve Francis Birader'i gördü. Elinde birmas parlıyordu ve gruplarının en arkasında duruyordu."Kampı koruman emredildi sana," dedi Jojonah Efendi adam "Ben Jojonah Efendi'den emir almam," dedi Francis ve j0:0nah o zaman Peder Başrahip Markwart'ın Francis'in bedenini elgeçirip yanlarına geldiğini fark etti. "Onu bu yerden çıkarmalıya»diye devam etti, dev kayaya bakarak. "Dağı kaldıracak kadar iri değilsin," dedi Yelebekçi kuru ku-ru. "Ben de dostlarım kaçarken kaldırabilecek kadar iri değildim""Dostun Avelyn mi?" diye sordu Markwart sabırsızca.

"Diğer dostlarım," diye yanıt verdi atadam. "Bilmiyorum..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 134: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Durdu ve yüzünü buruşturdu, çünkü adama bakmak için döndü-ğünde kayanın biraz oynamasına sebep olmvıştu "Hayır, bunukaldıramazsınız," diye inledi."Göreceğiz," dedi Peder Başrahip. "Neden hâlâ hayattasın?""Bilmiyorum." "Ölümsüz bir yaraük değilsen elbette," diye devam etti Mark-wart, alaylı ve suçlar bir sesle. Diğerlerinin yanından geçip Jojo-nah'ın yanında diz çöktü. "İlginç bir düşünce," diye yanıt verdi Yelebekçi. "Hep birazdikbaşlı olduğum söylenirdi. Belki ölmeyi reddetmişimdir."Markwart hiç eğlenmiyordu. "Ama babam öldü," diye devam etti atadam. "Annem de, se-neler önce. Tepesine yıldırım düştü... işte bu ölmenin tuhaf biryolu! Bu yüzden, hayır, ölümsüz olduğumu hiç sanmıyorum." "Ölümsüz bir ruh bedenine girmemişse," diye ısrar etti Mark-wart. "Tüm ruhlar ölümsüz değil midir?" diye araya girmeye cesaretetti Jojonah Efendi. Markwart'ın öfkeli bakışları tartışmayı başlamadan bitirdi. "Ba-zı ruhlar," dedi sakin sakin, Yelebekçi'ye bakarak, ama sözlerini iblis R"hu

227

, , yönelterek, "fiziksel geçiş yapabilir ve ölmüş olsa bile[Tbedeni canlı tutabilir.»genimde kendi ruhumdan başka bir şey yok, belki biraztak vardır," diye temin etti onu atadam gergin bir gülümse-göz kırpmayla. "Ve yanınızda varsa biraz batak acımı azal-tabilir-"Markwart'ın yüzündeki ifade hiç değişmedi. "Neden ölmediğimi bilmiyorum," diye ciddi ciddi açıkladı Ye-I bekçi- "Kaya bacaklarımı bükerek aşağı kaydığı zaman öldüğü-mü sandım. Ve guruldayan midem bir haftadır ölmemi söylüyor,bu kadarı kesin." O sırada Peder Başrahip Markwart dinlemiyordu bile. Eline birbaşka taş almıştı, küçük, ama etkili bir lal taşı, ince büyü izlerinikeşfetmeye yarayan taş ve onu kullanarak kısılı kalmış yaratığı in-celiyordu. Yanıtını hemen buldu."Üzerinde büyü var," diye bildirdi Yelebekçi'ye."O, bir de şans," dedi Jojonah Efendi."Kötü şans," diye yorum yaptı atadam. "Büyü," dedi Peder Başrahip yine, daha büyük kuvvetle. "Sağkolunda." Yelebekçi'nin başını çevirip sağ koluna bakması için büyükçaba harcaması gerekti. "Ah, lanetli dactyl ve tüm kızkardeşleriadına," diye homurdandı kırmızı kol bandını, Elbryan'ın orayabağladığı kumaş parçasını görünce. "Korucu bana iyilik yaptığınısandı. İki ay acı çektim, iki ay açlık çektim ve lanet şey ölmeme'2in vermedi!""O nedir?" diye sordu Jojonah Efendi. "Elflerin şifa kumaşı," diye yanıt verdi Yelebekçi. "Lanet dağbeni yaraladıkça o lanet şey yaralarımı tedavi ediyor anlaşılan! VeVyecek ve su eksikliği beni öldüremiyor!"'Elf mi?" diye inledi Braumin Birader, orada hazır bulunan

^RA S^N

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 135: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

herkesin tepkilerini yansıtarak. Yelebekçi ifadelerini gördü vesırmalarına şaşırdı. "Elflere inanmadığınızı söylemiyorsunuz, değil mi?" dedi. "Mdamlara da inanmıyorsunuzdur herhalde? Ya powrieler ya da u-iki dev?" "Yeter," dedi Peder Başrahip Markwart ona. "Ne demek istdiğini anladık. Ama bu zamana kadar bir elfle, ya da atadarn]karşılaşmadık." "O zaman artık dünyanız daha iyi bir yer oldu," dedi Yelebekçi, bir kez daha göz kırparak, ama ifadesi bir yüz buruşturmaylasona erdi. Markwart ayağa kalktı ve diğerlerine de kendisini takip ede-rek atadamdan uzaklaşmalarını işaret etti. "Onu oradan çıkarmakkolay olmayacak," dedi Yelebekçi'nin işitme sınırından çıktıklarızaman."Ben olsam imkansız derdim," dedi Braumin Birader. "Malaçiti kullanarak taşı havalandırabiliriz," dedi Jojonah Efen-di. "Ama öyle bir engeli kaldırmak için hepimiz güçlerimizi bir-leştirsek de yeterli olmaz, korkarım." "Taşı gerçekten kaldırabilirsek, basıncın azalması yüzündenatadamın elf kol bandının engelleyemeyeceği ve bizim çabaları-mızla telafi edemeyeceğimiz kadar çok kan kaybetmesinden kor-kuyorum," dedi Peder Başrahip."Ama yine de denemeliyiz," dedi Braumin Birader. "Elbette," diye onayladı Markwart. "Çok kıymetli bir tutsak,büyük bir bilgi kaynağı o. Yalnızca burada olan bitenler hakkın-da değil, Avelyn Biraderin yazgısı konusunda da. Ölmesine izinveremeyiz." "Ben daha çok merhametten bahsediyordum," diye eklemeyecesaret etti Braumin."Biliyorum," diye yanıt verdi Markwart duraksamadan. "Ama

229ibüs R"hu..yeneceksin.°v a peder Başrahip fırtına gibi uzaklaştı ve diğerlerine de ta-eleri için işaret etti. Braumin Birader ile Jojonah Efendi ek-iz ' bakıştılar, ama fazla seçenekleri yoktu.Reden sahiplenme deneyiminden bitkin düşen ve dinlenme-'htivaç duyan Markwart'ın emirleri üzerine ertesi günün geçilerine kadar, hepsi dinlenip zihinsel olarak hazırlanmadanrtarma çalışmalarına başlamadılar. O zaman Markwart yineF ancis Birader'in bedenine girdi ve elinde tuttuğu malaçit ve he-matitle alayın başına geçti.Yerleştikleri zaman, kendi elinde de bir hematatit tutan Jojo-nah Efendi dışında, kervandaki tüm keşişler ruh taşının derinlik-lerinde birleştiler, sonra birleşmiş enerjilerini malaçite gönderdilerve o enerji zirvesine ulaştığında Peder Başrahip Markwart enerji-

yi salıvererek Bardwarden'ın üzerindeki kaya parçasına yöneltti.Jojonah Efendi ancak o zaman Markwart'ın ne kadar büyükbir riske girdiğini fark etti... kervandaki keşişler için, kendi bede-ni için değil, çünkü o güven içinde Aziz Saf-Abelle'deydi. Ani ba-sınç azalmasıyla kaya parçası inlerken pek çok küçük taş ve tozbulutları koridora yağdı ve Jojonah tünelin tamamen yıkılmasın-dan korkmaya başladı. Tüneli desteklemek için günler harcama-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 136: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ları gerektiğini fark etti, ama bu hazırlık eksikliği Peder Başra-hip'in Avelyn Desbris'i ne kadar çılgınca aradığını daha da vurgu-lamıştı. Keşişler direndiler ve kaya yine kaydı. Yelebekçi haykırdı vekasılmaya başladı, ama Jojonah hızla yanına gitti, kollarını atada-mm geniş omuzlarının altına kaydırdı ve tüm gücüyle çekti. Dehşet içinde, dev atadamı kıpırdatamadığını gördü. Bu zayıfhalinde bile Yelebekçi iki yüz kilodan fazla çekiyordu. Jojonahmh taşına dalarak, planladıkları gibi atadamın yaralarıyla ilgilen-mek yerine diğer keşişlerin düşüncelerine müdahale etti ve dev 23° R' A' S^,.or,yaratığı çekebilmesi için enerjilerinin bir kısmını atadarna akımalarını diledi. O zaman iş güçleşti ve Jojonah kayanın yine aşağı yuvarlancağından korktu, ama artık taşlar üzerinde büyük gücü o]Markwart keşişleri yöneterek havalandırma gücünün bir kısmınatadarna aktardı. Jojonah onu çekip kurtardı, sonra hematite dalarak hararetleatadanım yaralarıyla ilgilenmeye başladı. Markwart ve diğerlerionu ve Yelebekçi'yi yakalayıp diğer yana sürüklerken, güvensiztünelden çıkarırken hareketin farkında bile değildi. Ve sonra Jojonah Efendi yaratığı kurtarma çabalarında yalnızolmadığını hissetti, çünkü Markwart'un ruhu ve Braumin Biraderve başka pek çok kişi ona katılmış, Yelebekçi'nin yaralarına ba-kıyordu. Beş saatten fazla zaman sonra Jojonah Efendi Aida'nın hemendışında, yerde yatıyordu. Tamamen bitkin düşmüştü. Braumin Bi-rader de yanındaydı. Orada uyudular ve ancak ertesi sabah, geçsaatlerde uyandılar. Francis Birader (gerçekten de Francis'ti) tepe-lerine dikilmişti."Atadam nerede?" diye sordu Jojonah Efendi. "Dinleniyor ve umabileceğimizden daha rahat," diye yanıt ver-di Francis Birader. "Onu besledik... başta çekinerek, ama sonrakilolarca et yedi, geyik eti stokumuzun yarısını ve fıçı fıçı su içti.O kol bandının büyüsü gerçekten büyük olmalı, çünkü şimdidendaha sağlam görünüyor."Jojonah içtenlikle rahatlayarak başını salladı. "Ve dağa çıkan bir yol da bulduk," diye ekledi Francis Bira-der."Hâlâ gerek var mı?" "Küller arasında ne bulduğumuz ilginizi çekecek," dedi Fran-cis Birader sertçe. iblis ***

231

? nah bir sonraki sorusunu kendine sakladı, bunun yerine orl^mı tarttı. Francis'in kaydetmiş gibi göründüğü ilerlemedurup aL"",. tamamen silinmişti... belki Peder Başrahip Markwart'ın zi- . Mrafından. Adamın yüzündeki ifade yine soğuktu; gözlerin-yaretı wlA ki kahkaha kaybolmuştu. Tamamen işle ilgileniyordu. "Korkarım dinlenmem gerekiyor," dedi Jojonah Efendi sonun-, «Bugün Yelebekçi'yle konuşurum; Aida'ya yarın tırmanırız." "Zaman yok," diye yanıt verdi Francis Birader. "Ve Aziz Saf-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 137: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Abelle'e dönene kadar kimse atadamla konuşmayacak." Jojonah Efendi o emrin nereden geldiğini sormadı bile. VeFrancis Birader'in ruh halindeki değişimi açıkça anladı. HarapBarbacan'ı ilk gördüklerinde Francis yıkımın ya kutsal bir adamınişi, ya da iblis dactylin büyüsünü aşırı kullanmasından kaynaklan-dığını söylemişti. Şimdi Avelyn Birader gerçekten de işe karışmışgibi görünüyordu ve Jojonah Efendi Peder Başrahip'in Francis'eAvelyn Birader'in hiç de kutsal bir adam olmadığını söylediğin-den bir an için bile kuşku etmiyordu. "Dağa bugün çıkacağız," diye devam etti Francis Birader. "Sizyapamayacaksanız, yerinize Braumin Birader gider. Görev bittiğizaman yola koyulacağız.""Biz inemeden hava kararır," dedi Braumin Birader. "Aziz Saf-Abelle'e ulaşana kadar gece gündüz yolculuk edece-ğiz," diye yanıt verdi Francis Birader. Bu Jojonah Efendi'ye çok aptalca geldi. Yanıtlar buradaydı el-bette, ya da belki yakındaydı. Aziz Saf-Abelle'e kadar onca yolugitmek mantıklı gelmiyordu... elbette Peder Başrahip Markwart'ınkendisine karşı duyduğu derin güvensizlik hesaba katılmazsa. Birtanık keşfedilmesi her şeyi değiştirmişti ve Markwart bu hassas du-rumu onun kontrolüne almasına izin vermeyecekti. Jojonah Bra-Umin'e baktı, iki adam da Peder Başrahip'e, Kilise'nin kendisinekarşı çıkma zamanının gelip gelmediğini merak ediyordu. 232

R- A s.ivWor,

Jojonah Efendi başını hafifçe iki yana salladı. Kazanarnazlarr1 Arabalara geri döndüğü zaman Yelebekçi'yi zincire vurulmıgörünce şaşırmadı, ama elbette acı duydu. Yine de atadarnın vnilenen enerjisi onu şaşırttı ve umut verdi."En azından gaydamı verebilirdiniz," diye yalvardı atadam. Jojonah Efendi Yelebekçi'nin özlem dolu bakışlarını izleyerekyakındaki arabanın sürücü koltuğunda duran tozlu gaydayı bul-du. Bir şey diyecek oldu, ama Francis Birader sözünü kesti. "Yiyecek alacak, şifa görecek ve başka hiçbir şey verilmeye-cek," dedi keşiş. "Ve tamamen iyileşir iyileşmez kol bandı çıkarı-lacak." "Ah, ama siz hepiniz bir araya gelseniz de Avelyn toplamınız-dan daha iyi bir adamdı," dedi Yelebekçi ve gözlerini kapatıp al-çak sesle bir ezgi mırıldanmaya başladı, bir kez durup yan yanbaktı ve "hırsızlar," diye mırıldandı. Bu süre boyunca Francis Birader'i izleyen Jojonah Efendi gi-dip gaydayı aldı ve atadama uzattı. Yelebekçi saygıyla baktı ona, başını salladı, sonra büyüleyicibir müzik çalmaya başladı. İnatçı Francis dışında bütün keşişlerdikkatle dinlediler. Jojonah Efendi bir şekilde o akşam Francis ile altı keşişi takipederek Aida'ya tırmanacak gücü buldu. Dağın tepesi artık geniş,siyah bir tastı, ama küller ve eriyik taşlar keşişlerin fazla güçlükçekmeden üzerinde yürüyebileceği kadar sertleşmişti. Francis Birader onları doğrudan belirdiği noktaya götürdü: si-yah zeminden çıkan taşlaşmış bir kol, parmakları bir şey tutuyor-muş gibi bükülmüştü. Jojonah Efendi eğilip kolu ve eli inceledi. Onları tanıyordu! Birşekilde, bunun kim olduğunu biliyordu. Bir şekilde bu mekanıniyiliğini, huzur ve tanrısal güç halesini hissedebiliyordu."Avelyn Birader," diye inledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 138: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis R"hu

233

kalarında, Francis dışındaki herkes neredeyse yere devrile-ni-«Bu sizin tahmininiz," diye yanıt verdi Francis Birader. "Anla-Avelyn dactylle müttefik olmuş ve iblis yok edilirken o dasılanölmüş"Bu açık yalan Jojonah Efendi'yi boğdu. Doğrulup hızla Fran-. gjrader'e döndü. Neredeyse adama vuracaktı. Ama Jojonah kendisine hakim oldu. Peder Başrahip Mark-wart'ın Avelyn'e karşı yalan kampanyasında ısrarcı olacağını farketti çünkü Avelyn'in dactyli yok ederken hayatını verdiğini öğre-nilirse, ki Jojonah bunun doğru olduğunu biliyordu, o zamanMarkwart'ın pek çok iddiası ve Kilise'deki konumu tehlikeye dü-şerdi. İşte bu yüzden güven içinde Aziz Saf-Abelle'e, Markwart'ınkontrolü altına dönene kadar atadamla konuşmak yasaklanmıştı. Jojonah Efendi kendini sakinleşmeye zorladı. Bu savaş dahayeni başlıyordu; açık savaşa girişmenin zamanı değildi."Elinde ne vardı sizce?" diye sordu Francis Birader.Jojonah kola baktı ve omuzlarını silkti. "Bu adamda biraz büyü var," dedi Francis Birader. "Belki ikitaş... cesedi çıkardığımız zaman öğreneceğiz... ama Avelyn'in çal-dığı hazine kadar güçlü değil." Cesedi çıkarmak. Fikir Jojonah'a yanlış olduğunu haykırıyor-du. Burası kutsal bir mabet olmalıydı, inancın yenilendiği ve ka-rakter bulunduğu bir yer. Francis'e bağırmak, böylesine günah-karca bir düşünceyi ağzına aldığı için yumruklamak istiyordu.Ama bir kez daha kendine bunun savaş açma zamanı olmadığınıhatırlattı, bu şekilde değil. "Kolun çevresindeki taş katı," dedi. "Patlatmak kolay olmaya-cak.""Grafitimiz var," diye hatırlattı Francis Birader."Ve bedenin altında bir çatiak ya da uçurum varsa, böyle şid-

23< R' A- S^vat0redetli bir iş altımızdaki bütün taşları çökertebilir." Francis Birader'in yüzünden panik dolu bir ifade geçti, "o ,man ne öneriyorsunuz?" diye sordu keskin bir sesle. "Hematit ve lal taşıyla ara," diye yanıt verdi Jojonah Efendi"Adamın üzerinde taş olup olmadığını ve varsa ne olduğunu belirlemek zor iş olmamalı. Kolun çevresindeki çatlağa parlak elmasışığı tut, sonra bırak ruhun oraya girsin." Peder Başrahip Markwart'ın bu potansiyel mabedi yok etmekiçin daha önemli sebepleri olduğunu bilmeyen Francis Biraderbirkaç dakika düşündü, sonra kabul etti. Aynı zamanda, Jojonah Efendi'nin ruhunun da ona eşlik etme-sine izin vermeyi de kabul etti, çünkü Peder Başrahip yakın za-manda bedenine giremeyecek kadar yorulmuştu ve Avelyn Bira-der'i tanıyabilecek tek kişi Jojonah'dı; Francis adamı yalnızca ikikez görmüştü, çünkü Avelyn manastırdan Francis'in girmesindenkısa süre sonra ayrılmıştı. Kısa süre sonra kimliği belirlediler. Aynı zamanda adamın ya-kınında tek bir taş, bir güneştaşı olduğunu gördüler, ama JojonahEfendi bir başka taştan kalan büyü izlerini de ayırt etti, dev ame-tistin izleri. Üstat ametistten Francis'e bahsetmedi ve genç keşişi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 139: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Aziz Saf-Abelle'de bol olan basit bir güneştaşı için bedeni yerin-den çıkarma zahmetine ve riskine girmenin, zaman kaybetmeninanlamsız olduğuna ikna etti.Sonra, Francis önderliğinde Avelyn'in yanından ayrıldılar. Gitmek için son dönen Jojonah Efendi oldu, durup manzara-ya baktı, kendi inancı üzerine düşündü ve farkında olmadan onabu kadar çok şey öğreten genç keşişi hatırladı. Kampa döndüklerinde Jojonah Braumin Birader'in eline bir el-mas sıkıştırdı, yönü tarif etti ve gidip kutsal yeri görmesini istedi."Sen dönene kadar Francis Birader'i oyalarım," dedi.Tam olarak anlayamayan, ama Jojonah'ın sesinden yolculu-

iblis R"hu

235

•nemini kavrayan Braumin Birader başını salladı ve gitmekfçin döndü.* "Ve Braumin Birader," dedi üstat, adamı döndürerek. "Dell-girader'i de yanma al. Bu adamı ve bu yeri o da görmeli."Yola hemen çıkamayacaklarını, çünkü bir şekilde bir arabanınkerinin kırıldığını öğrenince Francis Birader kötü bir ruh halinegirdi.Yine de şafak sökmeden hareket ettiler. Zinde görünen (amaFrancis henüz kol bandını çıkarmaya cesaret edemiyordu) atadamgaydasını çalarak Francis Birader'in arabasının arkasından koştu-ruyordu. Arabaya zincirlerle bağlanmıştı ve pek çok keşiş dikkat-le onu gözlüyordu. Ne Braumin Birader, ne Jojonah Efendi, ne de Dellman Bira-der o gece ve ertesi gün tek kelime etti. Sesleri hayatlarının kala-nı boyunca taşıyacakları bir imge, amaçlan ve inançları hakkındaderin düşüncelerle kesilmişti. IIROGER LOCKLESS, SANIRIM Roger acı içinde irkilerek dişlerinin arasına sıkıştırdığı odunparçasını ısırdı. Gömleğinin kollarından birini yırtmış, bacağına,dizinin hemen altına sıkı sıkı bağlamıştı ve ikinci bir odun parça-sının çevresinde düğümlemişti. Şimdi o odunu döndürerek turni-keyi sıkıştırıyordu. Birden fazla kez bayılacak gibi oldu, bilincini yitirdi, yine ka-zandı. Şimdi bayılırsa kuşkusuz kanamadan öleceğini hatırlattıkendine, çünkü Craggoth köpeğinin ısırığı derindi ve kan fışkırır-casma akıyordu. Sonunda, kan merhamet edip kesildi ve Roger üşüyerek, ya-pış yapış hissederek, deli gibi terleyerek hücresinin toprak duva-rına yaslandı. Burayı iyi biliyordu, köy merkezindeki bir patateskileri ve buradan tek çıkış yolu olduğunu da biliyordu: sarsak tah-ta merdivenin tepesindeki bir kapak. Roger şimdi ona, aradan sı-zan zayıf gün ışığı çizgilerine bakıyordu. Akşamın geç saatleri ol-duğunu fark etti ve ışık gittiği zaman, gecenin örtüsü altında kaç-ması gerektiğini düşündü. Bu fikrin saçmalığını hemen fark etti. Bu gece hiçbir yere git-miyordu, kendini duvardan uzaklaştıracak gücü bile bulamıyor-du. Her şeyin boşunalığına gülerek yere yığıldı ve sonra bütüngece uyudu. Zindanının kapısı çarpılarak açılmasa ve şafağın ışık-ları içeri dolmasa daha saatler boyunca uyurdu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 140: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis R"hl

237

Roger inleyerek doğrulmaya çalıştı. Merdivenin tepesinde bir powrie belirdi, sonra biri daha girdi,• /at Kos-kosio Begulne. Önündeki cüce doğrudan Roger'a yö-İdi ve onu ayağa kaldırıp hızla duvara çarptı.Roaer sallandı, ama dengesini sağlamayı başardı. Düşecek ol- cücenin onu bir kez daha kaldıracağını, muhtemelen daha dakaba davranacağını fark etmişti. "Büyüyü kim kullanıyor?" diye sordu Kos-kosio Begulne. Ro-ger'ın yanına gidip yırtık, kanlı gömleğinin önünü kavrayarak onuaşa5ı çekti. Delikanlının yüzü cücenin köselemsi, kırışık, etkileyi-ci yüzünden iki santim uzaktaydı, öyle yakındı ki Kos-kosio'nunpis nefesi sıcak sıcak Roger'ın yüzüne' esiyordu."Büyü mü?" diye yanıt verdi Roger."Köpekleri getirin!" diye bağırdı Kos-kosio Begulne.Roger havlama sesleriyle yeniden inledi. "Büyüyü kim kullanıyor?" diye sordu powrie önderi. "Kaç ki-şi ve kaç taş?" "Taş mı?" diye yankıladı Roger. "Ben taş falan bilmiyorum, bü-yü de bilmiyorum."Yukarıdan bir havlama daha geldi. "Yemin ederim," diye ekledi Roger çılgın bir sesle. "Yalan söy-leyip sana bir isim verebilirdim, herhangi bir isim ve siz o kişiyibulup konuşana kadar bilemezdiniz. Elbette bulabilirseniz. Amaben büyü falan bilmiyorum. Hem de hiç!" Kos-kosio Begulne Roger'ı bir süre daha yakında tuttu. Cücealçak sesle hırlıyordu... ve Roger vahşi powrienin burnunu ısırıpkoparacağından korktu. Ama sonra Kos-kosio onu hızla duvara it-tirdi ve merdivene döndü. Roger'ın savunmasındaki basit mantık-tan ikna olmuştu. "Onu bağlayın!" diye havladı diğer powrieye.'Boğa düğümü. Konuğumuzun rahat etmesini isteriz."Roger Kos-kosio Begulne'nin aklında ne olduğundan emin

238

S4|Vit0|

değildi, ama diğer powrienin sırıtmasından, kötü yürekliliklevinmesinden, pek de umut vaat eden bir şey olmadığını anlaHCüce ince, kaba kenarlı bir ip çıkardı ve ona yaklaştı. Roger yere yığıldı. Cüce delikanlıyı tekmeleyerek dönmesin'sağladı, sonra kollarını kabaca arkasına çekti. "Hayır, lanet köpekleri götür," diye emretti Kos-kosio Begul-ne, patates kilerinin tepesine gelmiş, kısa bir tasmanın ucunda birCraggoth köpeği getirmiş bir başka povvrieye. "O yalnızca zayıfbir insan ve daha fazla acıyı kaldırmaz." Kos-kosio alçak tutamaç-larda tünediği yerden aşağı baktı ve Roger'ın öfkeli bakışlarıylakarşılaştı. "Ölmesine izin vermeden önce bununla biraz daha eğ-leneceğim." "Aman ne şanslıyım," diye mırıldandı Roger alçak sesle ve buona halatlı cüceden daha da sert bir çekiştirme kazandı. Kos-kosio Begulne'nin "boğma düğümü" dediği şeytani birhalat bükme yöntemi çıktı. Roger'ın kolları sıkı sıkı arkasındanbağlanmış, kolları dirseklerinden, neredeyse ensesine dokunacakşekilde bükülmüştü. Sonra halat omuzlarının üzerinden ve bede-ninin önünden geçirilmiş, acı verecek şekilde bacarakasına dolan-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 141: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

mış, sonra yukarı çekilip Roger'ın boğazına bağlanmıştı. Öylesineuzmanlıkla ve öylesine sıkı sıkı bağlanmıştı ki kollarını azıcık oy-natsa bile bacakarası acı dalgalarına boğuluyordu, ama aynı za-manda nefesini de kesiyordu. "Eh, insan kilit açıcısı, bakalım bunu açabiliyor musun." Pow-rie kahkaha attı, duvardaki yerine bir meşale oturttu, yaktı vemerdivenin tepesine tırmanıp yoldaşlarına seslendi. "Kos-kosiobunun kaçmasını istemiyor!""Çifte kilit mi?" diye sordu yukarıdaki cücelerden biri. "Çifte kilit," diye merdivendeki onayladı. "Ve sonra lanet kö-peği tepesine oturtun! Ve güneş fazla alçalmadan gelip yerimi ala-cak birini ayarlayın. Bu pis kokulu insanı beklerken akşam yeme- iblis R"hu

239

i kaçırmak istemiyorum.£ „r)ırcj1rlanmayı kes," diye yanıt verdi diğer cüce ve ağır kapa-nkılı bir gümlemeyle kapattı. Zincirler ve kilitler kapıdaki 1 rine yerleştirilirken Roger dikkatle dinledi. Merdivendenjnen p0wrieyi inceledi.Bir hata, diye sessizce payladı genç adam Kos-kosio Begul-, j gunun silah taşımasına izin verdin. Powrie doğrudan Roger'a yaklaştı. "Kıpırdamadan yat," diyeemretti ve sonra vurgulamak için Roger'ın kaburgalarını tekmele-di.Roger kıvrandı... ve bu nefesini daha da kesti. Cüce kahkaha atarak karşıya gitti ve yanan meşalenin altınaoturdu. Kötü yaratık kızıl beresini çıkardı, tek parmağında çevire-rek Roger'ın açıkça görmesine izin verdi. Kısa süre sonra onunkanının da rengi canlandıracağına söz verir gibiydi. Sonra powrieboğum boğum ellerini başının arkasına götürdü ve duvara yasla-nıp gözlerini kapattı. Roger çevresini inceleyerek uzun zaman harcadı. Mide bulan-tısı ve acıyla mücadele etü, sonra halatlardan kurtulmanın bir yo-lunu bulmaya çalıştı. Bunun kolay kısım olacağına karar verdi,çünkü serbest kalsa bile, cücenin silahını alıp yaratığı öldürse bi-le, nereye gidecekti ki? Kiler kapağı kilitlenmiş ve zincirlenmiştive üzerinde neyin beklediğinin hatırlatılmasına ihtiyacı yoktu. Önünde bekleyen iş gerçekten de yılgınlık vericiydi, ama Ro-ger sakinleşip yoğunlaşmaya, her şeyi birer adıma bölmeye çalış-tı. Akşamın geç saatlerinde powrie nöbetçiler değişti. Yenisi Ro-ger'ı yedirdi ve içirdi bu arada neredeyse onu boğuyordu ve son-ra önceki nöbetçinin yerine oturdu.Bir saat sonra bu da tatmin içinde horluyordu.Kos-kosio Begulne'nin konuğu olarak bir gece daha geçirme-

240

R- A. Sa|V4tl

meye kararlı olan Roger eylem zamanının geldiğine karar veM'Her seferinde tek adım, diye hatırlattı kendi kendine, omzvm,sert duvara yaslarken. Doğru açıyı vermesi gerekiyordu, böyleceişin çoğunu gücü değil ağırlığı yapacaktı. Yaratığın derin uyudu,ğundan emin olmak için powrie gardiyanına bir bakış fırlattıktansonra gözlerini kapattı ve cesaretini topladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 142: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Sonra aniden, kuvvetle duvara daldı, omzunun önünü vurduve sarsıntı kolunu geriye zorladı. Sonra Roger'ın kasları ve ağınVğı birlikte çalışarak onu ileriye sürükledi. Omzu yerinden çıkarken yüksek bir tıkırtı duydu ve bedenin-den acı dalgaları geçti. Neredeyse yere yıkılacaktı, ama acıyı duy-mazdan gelmeye çalıştı. Kolu bu şekilde çarpılmışken halat om-zunun üzerinden geçecek kadar gevşemişti. Birkaç saniye sonra halattan kurtulmuş, yerde yatıyor, nefesalmaya çalışıyordu. Biraz dinlendikten sonra işe geri döndü, om-zunu diğer yöne ittirerek yerine oturttu... hırsızın seneler içindemükemmelleştirdiği küçük, faydalı bir numara. Bir kez daha, acıdalgalarının geçmesi için biraz zaman harcadı ve sonra halatı top-layıp uyuyan powrieye yaklaştı. "Hey," diye itiraz etti cüce birkaç dakika sonra, uykulu gözle-rini açıp Roger'ı önünde, cücenin kısa kılıcını tutar görünce. "Pe-ki onunla ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu powrie, ayağakalkıp çizmesinden bir hançer çıkararak. Hem cüce, hem de Ro-ger, bu şekilde silahlanmışken bile insanın savaş deneyimli pow-rieye karşı direnemeyeceğini biliyordu. Roger sağlam bacağıyla geri geri sıçradı, uzak duvara yaslan-dı; powrie hırlayarak ve hançerini önünde kaldırarak atıldı. O kol yükselirken, cüce halatın bileğine dolanmış, ucunun cü-cenin oturduğu yerin yakınında, toprak duvardan çıkan bir kökebağlanmış olduğunu fark etti."Ne?" dedi powrie, halka gerilir, takılır, cücenin kolunu aşağı,

iblis R"hu

iV

Harının arasına çekip cüceye takla attırarak hızla sırtüstüdüşmesine sebep olurken. Cüce daha taklasına başlarken Roger duvardan uzaklaştı ve••zükoyun uzanmış yaratığın yanına kaydı.«Ne?" diye böğürdü cüce yine, kısa kılıcın kabzası sert kafası- inerken. Powrie kıvrandı, kolunu kurtarmaya, diğer eliyle Ro-er-ı yakalamaya çalıştı. Roger kabzayı tekrar tekrar indirdi, ta ki sonunda, inatçı cücekıpırtısız kalana kadar. Sonra delikanlı acıyla ve gösterdiği çabay-la yıkılacak oldu, bilinci gidip geldi. "Fazla zaman yok," diye hatırlattı kendi kendine Roger inatla,kendini ayağa kalkmaya zorlayarak.Powrie kıpırdandı; Roger bir daha, sonra bir daha vurdu. "Fazla zaman yok," dedi yine, daha ısrarla, zorlu cücenin da-yanıklılığına başını sallayarak. Şimdi işler daha karmaşık oluyordu; Roger tüm senaryoyu ak-lından geçirdi, her engeli, onları aşmak için gerekecek her nesne-yi düşünmeye çalıştı. Hançeri cücenin elinden aldı, kemeri belin-den çözdü ve yaratığı halatla daha iyi bağladı. Sonra merdivenegitti ve kapağın dayanıklılığını tartmaya çalıştı. Kapağın ortasında,içeri tarafta bir destek kirişi vardı, sağlam bir kütük. Roger ilk ön-ce buna, daha doğrusu üzerindeki tahtaya saldırdı, haladı kirişinçevresine bağlamasına yetecek genişlikte bir boşluk oydu. Sonratahtalarla işe koyuldu, iki uçtaki destekleri yonttu. Bir noktadadikkatli Craggoth köpeğinin hırladığını duydu ve vahşi köpek ya-tışana kadar bir süre beklemesi gerekti. Her seferinde bir çizik, bir kırık kıymık, bir gevşetilmiş çivi.Yine Roger'ın durması gerekti, bu sefer bacağı merdivenin üze-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 143: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rinde kalamayacağı kadar zonkladığı için. Ve sonra yine bekleme-sı gerekti, çünkü powrie ayılıyordu ve bir kez daha kafasına vu-rulması gerekiyordu. Roger inatla işinin başına döndü ve sonun- da ortadaki desteğin iki yanındaki tahtalar gevşedi.Zamanı gelmişti; kritik noktada acıdan bayılmayacağım Urnrı Cücenin başına gitti, daha fazla araç topladı, sonra beklensenaryoyu kafasından geçirmek için bir süre daha harcadı. snbir kez araçlarını kontrol etti... kısa kılıç ve hançer, cücenin kmer tokasının desteği, cücenin çizmelerinin deri bağcıkları ve snolarak pis kokulu çizmelerinden biri. Sonra derin bir nefes aldı vemerdivene döndü. Gevşek tahtaların her birini hafifçe ittirerekköpeğin nerede olabileceğini bulmaya çalıştı. Elbette, birden faz-la köpek varsa, ya da yakında powrieler varsa, oyunun çabucakve büyük olasılıkla acıyla biteceğini fark etti Roger, ama.şansınıdenemesi gerektiğine karar verdi. Ona göre, kaybedecek hiçbirşeyi yoktu, çünkü Kos-kosio Begulne gitmesine asla izin vermez-di ve Roger tutsaklığı hakkında hayaller beslemiyordu: powrieönderi artık faydalı olmadığına karar verir vermez, işkenceyle öl-dürülecekti. Halatı kirişe, sağdan sola sarmıştı bile, ama sonra köpeğin soltarafta olduğunu fark edince yön değiştirdi. Merdivenden indi,baygın powrieyi merdivenin dibine, sol tarafa yerleştirdi. Merdivendeki kapağın altına gitti ve ellerini sinirli sinirli ovuş-turarak kendi kendine tekrar tekrar, zamanlamanın mükemmelolması gerektiğini hatırlattı. Oyduğu tahtanın kıymıklarını kulla-narak ilmeği sağ taraftaki tahtanın hemen altına yerleştirdi. Sonraçizmeyi bir eline aldı, diğerini sıkıca sağ tahtaya, ilmeğin içine da-yadı. Son bir kez derin nefes aldıktan sonra hızla ittirdi ve tahtayıkısmen yerinden oynattı; köpeği tamamen uyandıracak ve saldır-masına yetecek açıklığı verecek kadar. Ve köpek gerçekten de saldırdı, çeneleri Roger'ın suratınauzattığı çizmenin üzerinde kapandı. Köpek yakalar yakalamazRoger çizmenin diğer ucunu iki eliyle tutarak merdivenden atla- iblis R"ha

. tçl köpeği açıklıktan içeri, ilmeğe girmeye zorladı.' T ızak mükemmel çalıştı, düşen köpeğin çevresinde gerildi,• 5in boynuna ve bir omzuna dolandı. Birlikte yuvarlandılarr jçin çok acılı bir yuvarlanmaydı!) ve köpek halatın sonuıene kadar düştü. Aniden çekilen halat diğer uçtaki powrieyiHzleri üzerine kaldırdı ve köpeği havada asılı bıraktı. Arka ayak-larından biri yere sürtünüyordu. Craggoth köpeği çizmeyi hırsla ısırarak başını şiddetle bir yan-dan diğerine sallıyordu. Asılı olduğunun farkında değil gibiydi.Roger bir saniye içinde yanında bitti, fırsatı kullanarak deri ayak-kabı bağını hayvanın kapalı çenelerinin çevresine defalarca dola-dı, sonra bağladı. "Şimdi havla bakalım," diye sataştı ona, sonra köpeğin burnu-na fiske attı. Son kez powrieyi kontrol ettikten ve ne olur ne ol-maz diye kafasına bir darbe daha indirdikten sonra zahmetle mer-diveni tırmandı. Dışarıda her şey sessizdi, ama bacağındaki acı düşülünce, Ro-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 144: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ger kapakta açtığı dar açıklıktan dışarı kayabileceğini pek düşün-müyordu. Ama yine de ellerini dışarı çıkardı ve zincirleri yoklaya-rak iki asma kilidi buldu. Kendi akıllılığından hep memnun kalanRoger gülümseyerek powrienin kemer tokasındaki dar pimi çıkar-dı ve işe koyuldu. Gecekuşu işaret ıslığını bekledi, sonra hızla, sessizce küçükdostunun tünediği ağaca tırmandı. Bu avantajlı noktadan Caer Ti-nella'nın çoğunu görebiliyordu ve Juraviel'in kasabada bulunancanavar sayısı hakkındaki tahmini korucuya pek muhafazakargeldi."Onu nerede tuttukları hakkında bir fikrin var mı?" diye sordu. "Onların delikanlıdan bahsettiklerini duydum, dedim, kendimgörmedim," diye yanıt verdi elf. "Herhangi bir binada olabilir, ya 2«

A- Salv4t0re

da, dün gecenin olayları düşünülünce, ölmüş olabilir." Gecekuşu itiraz etmek istedi, ama dilini tuttu, çünkü Juravieı>karşı çıkmasının mantıklı olmayacağını anlamıştı. Tüm bir o,-geçmişti (o ve elf güpegündüz Caer Tinella'ya gelme riskine »jrpmezlerdi) ve Kos-kosio Begulne'ye ormandaki felaketin detaylarını inceleme ve suçu kıymetli tutsaklarına atması için epey za-man vermişti. "Hemen gelmeliydik," diye devam etti Juraviel. "Çatışma biterbitmez, daha önümüzde iki, üç saat karanlık varken." "Pony yaralılarla ilgilenmek zorundaydı," diye yanıt verdi koru-cu. "Zaten burada değil ki," diye hatırlattı elf. Gecekuşu onun dageleceğini ummuştu, ama fazla büyü kullandığı için Pony hâlâbitkindi. O sabahki kılıç danslarından sonra, günün büyük kısmı-nı uyuyarak geçirmişti ve büyük olasılıkla bu gece de derin derinuyuyacaktı. "Ama bu burada," diye yanıt verdi koaıcu, hematiti kaldırarak."Roger Lockless'in ihtiyacı olabilir." "Büyük olasılıkla Roger Lockless'in gömülmeye ihtiyacı var,"dedi elf kuru kuru. Korucu istihzadan memnun kalmamıştı, ama yine hiçbir şeysöylemedi, yalnızca ileriye işaret ederek Juraviel'e yol gösterme-sini söyledi. Elf bir anda yok oldu ve birkaç saniye sonra yeni bir ıslık ko-rucuyu daha da yakma çağırdı. Bir sonraki pozisyonlarını bir sü-re korudular. Büyük bir powrie ve dev grubu kasabadan çıkarak,kuzeyden çok batıya yöneldiler. "Kasabada ne kadar azı kalırsa, o kadar şansımız olur," dediJuraviel. Şimdi çok yakında oldukları için minik bir fısıltıyla ko-nuşuyordu.Korucu başını salladı ve Juraviel'e ilerlemesini işaret etti. Bir

iblis Bul*

245

ki sıçrayış onları bir ağılın çitine getirdi; bir sonraki kasaba-kuzeydoğu sınırındaki bir ahırın yanına. Şimdi, yayları ellerin-birlikte hareket ediyorlardı. Ahırın içinden gelen sesleri duy-A klarında yerlerinde dondular. Birkaç goblin işlerden şikayetHivordu, biri kırık bir zincir hakkında homurdanıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 145: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"İçeride olabilir," dedi Juraviel yumuşak sesle. Korucu akıllılığıyla ünlü bir powrie önderin böylesine kıymet-li bir tutsağı kasabanın kenarına yerleştirecek aptallığı etmeyece-ğini düşünüyordu, ama zaten Caer Tinella'dan çıkan açık bir yolbırakmak istiyordu ve bu yüzden kirişini hafifçe çekti ve ahırado&ru başını salladı. Juraviel yana doğru başı çekti ve ön köşeye geldi. İneklere sa-man balyaları atmaya yarayan, korucunun baş seviyesinde iki ka-pıdan geçtiler, ama dışında tutamaç yoktu ve bu yüzden kapıyadikkat etmediler... en azından iki kapı dışa savrulana, biri Gece-kuşu'nun omuzlarına çarpana ve onu gerilemeye zorlayana, diğe-ri Juraviel'in başının üzerinden geçene kadar. Kapıları açan zaval-lı goblin kanatlardan birini bloke eden bir insan olduğunu fark et-memişti, hatta dışarıda birinin olduğunu bile fark etmemişti, ta kieğilip kapının altından dönen Juraviel yayını kaldırıp yaratığıngözlerinin arasına bir ok yollayana kadar. Elf kanatlarını çırparakiçeri sıçradı. Hızla ölmekte olan goblini lime lime gömleğininönünden yakaladı ve yerine oturttu. Gecekuşu inledi, homurdandı ve sonunda kapının çevresin-den dolanmayı başardı. Juraviel'in parmağını çılgınca büzdüğüdudaklarına götürdüğünü ve içeriyi işaret ettiğini gördü. Korucu sakinliğini korudu ve açıklığın kenarına yaklaşıp içe-riyi süzdü. Bir blok, palanga ve bir zincirle çalışan bir goblin da-ha gördü. Başkaları da olabilirdi, ahırın içi bölmeler ve balyalar-la, bir araba ve pek çok başka nesneyle öyle doluydu ki, korucuemin olamıyordu. Şahinkanadı'nı duvara yaslayarak Fırtına'yı çek- 246

Salv4»0r6

ti ve goblinin yanına tırmandı, sonra pencerenin içindeki basamğa çıktı. Avlanan bir kedi kadar sessiz, blok ve palangayla çalışgobline arkadan dikkatle yaklaştı."Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordu.Goblin gözlerini iri iri açarak döndü.Fırtına yaratığı doğradı. Ama gerçekten de ahırda bir goblin daha vardı ve hızla yakın-daki bir bölmeden çıkarak korucunun yanından geçmeye çalıştıBir ok saplandığında irkildi ve sendeledi, sonra yine sendeledidizlerinin üzerine çökecek oldu ve Gecekuşu'nun yetişmesine ye-tecek kadar yavaşladı. Güçlü korucu yaratığın kafasını yakaladıelini ağzına kapattı ve yere çekti."Tutsak nerede?" diye fısıldadı kulağına. Goblin kıvrandı ve haykırmaya çalıştı, ama Gecekuşu daha sı-kı kavradı, başını ileri geri iteledi. Sonra Juraviel yanlarında bitti,eff yayını goblinin kafasına tuttu, ok yaratığın alnına dayandı.Goblin epey sakinleşti."Bağırırsan ölürsün," diye söz verdi korucu ve elini çekti. "Canımızı yakıyor! Canımızı yakıyor!" diye inledi goblin ve ikiarkadaş onu suçlayamazdı, çünkü JuraviePin oklarından biri om-zuna, diğeri kalçasına saplanmıştı. Korucu yine de elini bir kezdaha yaratığın ağzına kapattı."Tutsak," dedi yine, elini çekerek. "Tutsak nerede?" "Kos-kosio Begulne'nin pek çok tutsağı vardır," diye karşılıkverdi goblin. "Yeni tutsak," diye 'açıkladı korucu. "Kos-kosio Begulne'ninen çok nefret ettiği."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 146: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Pis elfin pis oku!" "Söyle bana," diye hırladı korucu, "yoksa arkadaşım bir ok da-ha yollayacak!""Toprağın içinde," diye ciyakladı goblin. "Toprağın içindeki

iblis R"hu

247

«römüldü mü?" diye sordu korucu endişe içinde. "Kos-kosioBegulne onu öldürdü mü?" "Gömülmedi," diye yanıt verdi goblin. "Daha ölmedi. Delikte-ki odada." Korucu Juraviel'e baktı. "Yiyecek saklamak için," diye açıkla-A korucu, bilmeceyi çözerek. "Ben küçükken Dundalis'te de ay-nısını yapardık.""Patates kileri," diye onayladı elf ve ikisi tutsaklarına döndü."Bu delik nerede?" diye sordu Gecekuşu, goblini sarsarak. Goblin başını iki yana salladı; korucu daha sıkı kavradı. "Söy-leyeceksin..." diye başladı Gecekuşu, ama ahırın ön kapısının ya-nındaki küçük pencereden dışarı, kasabaya bakan Juraviel sözü-nü kesti."Zaman dar," dedi elf. "Powrieler harekete geçti.""Son şansın," dedi Gecekuşu gobline. "Delik nerede?" Ama goblin Kos-kosio Begulne'den, bu ikisinin yapabileceğiher şeyden daha fazla korkuyordu. Kıvrandı, bağırmaya çalıştı vekorucu elini ağzına kapattığında hemen ısırdı, kurtulmak için çıl-gınca çabaladı. Ama korucunun güçlü ellerinden kurtulamazdı,bu yüzden yine ısırmaya çalıştı ve sesi ne kadar boğuk çıkarsaçıksın yine bağırmaya kalktı. Juraviel'in hançer büyüklüğündeki kılıcının iyi hedeflenmiş birdarbesi buna son verdi; yaratık yere yığıldı ve öldü. "Peki şimdi Roger Lockless'i nasıl bulacağız?" diye sordu Ge-cekuşu. "Bilse bile goblin bize söylemezdi," diye yanıt verdi elf. "Bilgiverir vermez onu öldüreceğimi biliyordu." Korucu merak içinde arkadaşına baktı. "Peki karşılığında ca-nını bağışlamayı önerseydik?""O zaman yalan söylemiş olurduk," diye yanıt verdi Juraviel

2«8 R. A. Salvat,ifadesizce. "Goblinler söz konusu olduğunda bana merhamettenbahsetme, Gecekuşu. Hiçbir goblinin yaşamasına izin verememSen de öyle yapmalısın. Dundalis katliamını, o zamandan bu ya.na gerçekleşen dehşetleri yaşadın." Gecekuşu ölü gobline baktı. Kötü ırk hakkında Juraviel hak-lıydı, elbette, ama goblini tutsak aldıkları ve bilgi istedikleri andabu bir şeyleri değiştirmişti sanki. Goblinler korkunç yaratıklardıkötü ve merhametsizdiler. Yok etmek için yaşarlardı ve dövüşükazanacaklarını düşünürlerse, insanlara görür görmez saldırırlar-dı... özellikle de çocuklara. Korucu onları öldürürken hiç vicdanazabı duymuyordu, ama bu gobline bilgi verirse öldürülmeyece-ği konusunda söz verseydi... Kafa karıştırıcı bir düşünceydi, ama başka zamanı beklemesigerektiğini fark etti korucu, kapının yanındaki pencereye gidip dı-şarı baktığında. Juraviel yalan söylememişti; powrieler ve başkacanavarlardan oluşan büyük bir grup kasabanın içinden geçip ku-zey yönüne gidiyorlardı. Korucu birini aradıkları izlenimine kapıl-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 147: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dı. "Ne yapıyorsun?" diye sordu elfe, dönüp Juraviel'i ahırda koş-turarak meşaleleri ve dayanaklarını toplar görünce. Juraviel yanıt vermeye zahmet etmedi. Halat kullanarak daya-nakları bir tahtaya bağladı, sonra tahtayı ön pencereyle aynı hiza-daki bir kirişe koydu, meşaleleri gevşekçe kalın bir saman batta-niyesinin üzerine yerleştirdi."Çıkış yolu için bir oyalamaca," diye tahmin yürüttü korucu."Bu taraftan çıkmamız gerekirse," diye ekledi elf. Gecekuşu başını sallamakta yetindi ve arkadaşına güvenerekısrar etmedi. Birkaç dakika sonra yola koyuldular, ahıra girerkenkullandıkları aynı saman penceresinden çıktılar, kapıları arkala-rından dikkatle kapattılar. Binanın ön köşesine yaklaşıp arkasın-dan gözetlediler. Çevrede pek çok düşman vardı, daha çok pow- iblis Ruhu

249

? ier ve onların çoğu yanan meşaleler taşıyordu."Çok umut vaat eden bir durum değil," dedi korucu, ama ka-banın ortasına gitmek için bir yol da görüyordu. Bu sefer, kediözünü kullanarak o yol gösterdi. Bir başka binanın yanına gitti-ler sonra o binayla bir başkası arasındaki dar geçitten geçtiler. Birsonraki köşeyi dönünce bir powrieye rastladılar. Fırtına omuza doğru açıyla savruldu ve yaratığın boynunu de-rinlemesine kesti; Juraviel'in kılıcı en alttaki kaburganın altınasaplandı, sonra yaratığın nefesini kesmek için yukarı döndü. Yi-ne de, birlikte yaptıkları mükemmel saldırıya rağmen, cüce ölür-ken boğuk bir çığlık atmayı başardı. Ses üzerine iki arkadaş endişeyle bakıştılar. "Yürü, çabuk ol,"dedi elf dostuna. Korucu hızla, önünden çok yere bakarak, bir patates kilerineişaret edecek kapağı arayarak yürüdü. Juraviel yanında koşturu-yor, yakındaki canavarları gözlemeye çalışıyordu. Tepelerinde birses duyduklarında, normalde tetikte olacak olan Gecekuşu buyüzden şaşırdı."Bir şey mi arıyorsunuz?" diye sordu ses kayıtsızca.Korucunun gözleri ve kılıcı hemen yükseldi, ama konuşanınpowrie, goblin ya da dev değil, bir arka kapının üzerindeki darçıkıntıya yaslanmış sıska ve kısa bir adam olduğunu fark edincedarbesini durdurdu. Korucu şekli hemen taradı, bacağındaki ya-rayı, yüzündeki yara kabuklarını ve bereleri, açıkta kalan tek ko-lu fark etti. Ama acı çektiği açıkça belli olmasına, çıkıntıya tehli-keli bir biçimde tünemiş olmasına rağmen adam rahatça, kayıtsız-ca, bir güven ve kolaylık havasında duruyordu. Bu bilmeceninancak iki yanıtı olabilirdi ve korucuya herhangi bir insanın pow-rielerle müttefik olması imkansız geldi."Roger Lockless, sanırım," dedi Gecekuşu sessizce."Görüyorum ki ünüm epey yayılmış," diye yanıt verdi adam.

250 R. A. Salva,0| "Harekete geçmeliyiz," diye yorum yaptı endişe içindeki Jura-viel, gölgelerden çıkarak. Elfi gören Roger'ın gözleri iri iri açıldıağzı açık kaldı, dengesini yitirdi ve çıkıntıdan yuvarlandı. Hızlayere düşecekken korucu altına koşup yakaladı ve ayağa kaldırdı"O da ne?" diye inledi Roger."Yanıtlar bekleyecek," diye yanıt verdi korucu sertçe. "Çabuk olmalıyız," diye açıkladı Juraviel. "Canavar halkası

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 148: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

çevremizde daralıyor. Kapı kapı arıyorlar.""Beni yakalayamazlardı," dedi Roger olanca güveniyle. "Pek çok powrie," dedi elf, "geceyi gündüz gibi aydınlatanmeşaleleri ile.""Beni yakalayamazlardı," dedi Roger yine."Çatılara bakacak devleri de var," diye ekledi Juraviel. "Beni yakalayamazlardı," diye tekrarladı sarsılmaz hırsız üçün-cü kez, parmaklarını havada şıklatarak.Gece havası bir havlamayla yarıldı."Ve köpekleri var," dedi korucu. "Ah, şu," dedi Roger, hızla sönerek. "Beni bu lanetli yerdengötürün." Üçü geçitte yola koyuldu, ama Roger'ın hızlı hareket edeme-diği, ayakta zor durduğu hemen belli oldu. Gecekuşu hemen ya-nına gitti, adamın kolunu güçlü omuzlarına doladı."Bana bir baston bulun," diye yalvardı Roger. Korucu, bastonun fazla faydası olmayacağını fark ederek ba-şını iki yana salladı. Aniden eğildi, Roger'ın kolunu omuzlarınaçekti ve onu sırtına alıp kaldırdı."Yol göster," dedi Juraviel'e. "Tüm hızınla." Elf bir köşeye koşturdu, ötesini gözetledi, sonra hemen koşa-rak bir sonraki binaya atıldı, sonra bir sonrakine. Bir bağırış duy-dular, bir devin yankılı sesini ve canavarın onlar hakkında bağır-dığından emin olmasalar da Juraviel ve sonra hemen yanında bi- iblis R"hu

251

korucu olanca güçleriyle koşmaya başladılar. Elf koşarken ya-bir ok taktı ve ahıra yaklaşırken yavaşlayarak nişan aldı, yer-rirdi^i gevşek tahtayı kuvvetle vurdu ve yanan meşaleleri sa-rı yatağına düşürdü. Üçü daha ahırın ön köşesini dolanmadan? erideki ışık dramatik şekilde arttı. Onlar diğer yandan çıkıp ağı-l n Çİü boyunca koşmaya başlamadan alevler ön pencereden pat-ladı ve çatıdaki çatlaklardan çıkmaya başladı. A&1İ1 geçtiler ve kısa sürede ormana daldılar, şimdi korucu ön-deydi ve sırtına asılı adama rağmen tüm gücüyle koşuyordu. Ca-er Tinella'daki kargaşayı, çevrede koşturarak emirler yağdıran,ço°u su için bağıran, diğerleri kaçan insanı kovalamalarını söyle-yen powrieleri, goblinleri ve devleri duyabiliyorlardı. Ve sonra,daha anlamlı bir ses duydular, peşlerine düşen pek çok köpeğinulumasını. "Sen doğrudan diğerlerine koş," diye talimat verdi Juraviel."Ben bu başbelası köpeklerden kurtulacağım.""Kolay iş değil," diye inledi Roger, hoplayıp zıplarken."Kanatları olmayan biri için değil," diye yanıt verdi elf göz kır-parak, ama Roger'ın dengesi fark etmesini engelleyecek kadarbozuktu. Sonra Juraviel döndü ve korucu koşmaya devam etti, ormangecesinin içinde kayboldu. Elf biraz bekledi, arkadaşının kaçışınıve yaklaşan köpeklerin seslerini dinledi. Çevresindeki çalılar gö-receli olarak az, yüksek, geniş bir meşe buldu. Çevresinde koşa-rak kokuyu güçlendirdi, sonra kanatlarını kullanarak en alçaktakidalına tırmandı ve tırmanırken ağacın kabuğunda kokusunu bı-rakmaya dikkat etti. Sonra yeni bir dala tırmandı, sonra daha yük-seğe ve öndeki köpek ağacın dibine ulaştığında yüksekliğin yarı-sını tırmanmıştı. Köpek kokladı, inledi, sonra ön pençelerini ağa-cın gövdesine dayayarak doğruldu ve heyecanla uludu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 149: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Juraviel köpeğe seslendi, sataştı ve sonra köpeğin tam yanına,1

252 R. A. Salvjt,yere bir ok sapladı. Sese daha fazla köpek geldi, koklayarak ağacın çevresindedolandılar. Elf daha da yükseğe, ağacın tepesine, onun ince bedenini bi-le zor taşıyan dallara tırmandı. Bir an durup manzaraya, önündeuzanan karanlık ağaç tepelerine baktı. Ve sonra, o köpeklerin ko-kusunu taşıyan ağaca ulumaya devam edeceklerinden emin, ka-natlarının onu bir sonraki ağaca taşımasına izin verdi, bir elf içinuzun bir uçuş. Yine de, yeni tüneğine konar konmaz, durup din-lenemeyeceğini bilen Juraviel sıradaki bir sonraki ağaca, sonra birsonrakine uçtu, ta ki köpeklerin sesleri çok arkasında kalana ka-dar. Sonra kanatlarını dinlendirmek için indi ve hafif ayaklar üze-rinde orman gecesinde koştu. Daha sonra, insan kampının kıyısında, Juraviel Elbryan ile Ro-ger'ın güvenle gelmiş olduklarını gördü. Saatin geç olmasına rağ-men ikilinin çevresine pek çok kişi toplanmıştı ve kurtarma hika-yesini dinliyorlardı... ya da Roger'ın hikayesine bakılırsa, kaçışınhikayesini. İyi tamamlanmış bir işin tatminiyle, Juraviel ormanıniçlerine, bir çam ağacının kalın ve yumuşak dallarına gitti ve ge-ceyi geçirmek için yerleşti. Şafaktan önce uyandığında, Elbryan ve Pony'nin uyanmış,kamptan uzaklaşmış olduklarını görünce şaşırdı. Elf, âşıkların yalnız geçirecekleri biraz zamana ihtiyaçları oldu-ğunu düşünerek gülümsedi. Aslında pek yanılmıyordu, çünlü Elbryan ve Pony gerçektende o sabah pek samimiydiler... ama Juraviel'in hayal ettiği biçim-de değil. Gizli bir açıklıkta, bi'nelle dasada yapıyorlardı. O sabah ve takip eden her sabah, her dans etttiklerinde PonyGecekuşu'nun hareketlerini biraz daha uzun takip etti. Mükem-mel hale gelmesi için, o da gelirse, daha pek çok sene geçmesigerekeceğini biliyordu Pony, ama cesaret kazanıyordu, çünkü her iblis R"hu

253

• sün biraz daha gelişme getiriyordu... her gün atılması birazA ha hızlı, biraz daha uzağa oluyordu, hedeflemesi biraz dahadoğru oluyordu. Günler geçtikçe, korucu dansta bir değişim fark etti, ince, amakesin bir değişim. Başta Pony'ye ders vermenin Touel'alfar'ın özelma5anını çarpıttığından endişeleniyordu, ama sonra o değişik-ijöin nahoş değil harika bir şey olduğunu fark etti. Çünkü her gün0 ve yoldaşı birbirlerine biraz daha uyum kazanıyorlar, her biridi&erinin hareketlerini seziyor, her hamleyi doğru hamleyle des-teklemeyi ve tamamlamayı öğreniyorlardı. Dansları, yüreklerini, ruhlarını ve daha da önemlisi, güvenle-rini paylaşmaları gerçekten de güzeldi. 12BEKLENMEDİK KONUKLAR Bu olamaz! Hiç mantıklı gelmiyor, deyip duruyordu Palrna-ris'teki Aziz Kıymetli Manastırı'nın Başrahibi Dobrinion Calislaskendi kendine, son derece güvenilir keşişlerin ona getirdiği, Abel-lican Kilisesi'nin önderi Peder Başrahip Dalebert Markwart'ın onu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 150: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kendi manastırının şapelinde beklediği haberine rağmen kendiniikna etmeye çalışarak. "Markwart Palmaris'e gelemeyecek kadar yaşlı," dedi BaşrahipDobrinion yüksek sesle, ama duyabilecek kadar yakında kimseyoktu. Özel odalarından dönerek alçalan merdivenden takılarakinerken cüppesini düzeltmeye çalışıyordu. "Ve kuşkusuz bu ziya-reti çok önceden haber verirdi. Bu tür adamlar kırsal bölgelerdegelişigüzel yolculuk etmezler! "Ve bu tür adamlar haber vermeden gelmemeliler!" diye ekle-di Dobrinion. Peder Başrahip Markwart'ın hayranlarından değildi;ikisi seneler önce, Aziz Kıymetli'nin eski keşişlerinden birinin azizmertebesine yükseltilmesi üzerine anlaşmazlığa düşmüştü. AzizSaf-Abelle'den sonra, tarikattaki ikinci en eski manastır olmasınarağmen Aziz Kıymetli hiç aziz çıkaramamıştı, Başrahip Dobrini-on ün düzeltmek için çok çalıştığı bir kusur... ve Peder BaşrahipMarkwart'ın, Allabarnet Birader'in adının telaffuz edildiği andanberi karşı çıktığı bir konu.Çılgın düşünceyi bitirirken Dobrinion'un sesi yükseldi, başra-

iblis Ruhu

255

1 o aynı anda şapelin ağır kapısını açıyordu. Yuvarlak yanakları. zarmıştı, çünkü önünde duran adamın, Peder Başrahip DalebertMarkwart'ın onu duyduğundan korkuyordu. Ve gerçekten de Markwart olduğunu fark etti, Başrahip Dob-rinion, kuşkuya yer bırakmadan. Adamla daha önce bir düzine-den fazla kez karşılaşmıştı ve onu on senedir görmemiş olmasınara&men şimdi tanımıştı. Bir anlam çıkarmaya çalışarak Mark-wart'ın grubunu süzdü. Şapelde yalnızca üç keşiş vardı ve bir ta-nesi Aziz Kıymetli'dendi. Genç olan diğer ikisi, biri ince ve sinir-li diğeri fıçı göğüslü ve güçlü olduğu açık iki adam, Peder Baş-rahip'in yanında benzer pozlarda duruyorlardı: kollan önlerindekavuşturulmuş, birer elleri diğerinin bileğini tutuyor. Bir savunmaduruşu olduğunu fark etti Dobrinion ve ona, ikisinin eşlikçidençok koruma olarak geldiğini düşündürdü. Peder Başrahip'in yol-culuğa çıktığı diğer seferlerde, Markwart da olsa seleflerinden bi-ri de, eşlikçi grubu dev gibi olurdu, en az elli keşişten oluşurduve çoğu üstatlar, hatta başrahipler olurdu. Bu ikisinin ne üstat, nede başrahip olduğunu biliyordu Dobrinion, çünkü daha kıdemliöğrenci olmaları için gereken senelerin yarısını bile tamamlamışolacak kadar yaşlı değillerdi."Peder Başrahip," dedi ciddiyetle, saygıyla eğilerek. "Selamlar, Başrahip Dobrinion," diye yanıt verdi Peder Başra-hip Markvvart burandan gelen sesiyle. "Mükemmel manastırınızadavetsiz gelmemizi affedin.""Yok canım," diyebildi kekeleyen, şaşkın başrahip ancak. "Gerekli oldu," diye devam etti Markwart. "Bu zamanlarda...eh, topraklarımızda bir düşman ordusu yürürken sık sık doğaçla-ma hareket etmemiz gerektiğini anlarsınız." "Kesinlikle," dedi Dobrinion ve son derece aptalca konuştu-ğunu düşünerek kendini çimdiklemek istedi."Burada bir kervanla buluşacağım," diye açıkladı Peder Basra-

256 R- A. Salvatoıhip, "çok az zaman olduğu için Aziz Saf-Abelle'e dönerken yolun-dan çevirdiğim bir kervan." Aziz Saf-Abelle'den bir kervan, bu kadar uzakta, ha? diye dü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 151: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

şündü Dobrinion. Ve ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum! "Başında Jojonah Efendi var," dedi Peder Başrahip Markwart"Jojonah'ı hatırlarsınız; siz ve o birlikte eğitim gördünüz." "Sanırım benden iki, üç yaş küçüktü," diye yanıt verdi Başra-hip Dobrinion. Jojonah ile Kilise toplantılarında sık sık karşılaş-mıştı, hatta bir kez, bir gece adamla ve Siherton adında şahin gi-bi bir üstatla epey içki içmişti. "Bu kervanda başka üstat var mı?" diye sordu. "Belki Siher-ton?" "Siherton Efendi öldü," dedi Peder Başrahip Markwart sakinsakin. "Öldürüldü." "Povvrieler mi?" diye sormaya cesaret etti Dobrinion, amaMarkwart'm ses tonu, adamın detay vermek istemediğini anlatı-yordu. "Hayır," dedi Peder Başrahip kısaca. "Ama o nahoş olaydanbu kadar bahsetmek yeter; uzun zaman önce oldu. Kervandakitek üstat Jojonah, ama yanında üç kıdemli öğrenci var. Yirmi beşkişiler ve yanlarında son derece sıradışı bir tutsak getiriyorlar. Siz-den istediğim mahremiyet, hem kendim, hem Aziz Saf-Abelle'dengelen kardeşlerim ve en önemlisi tutsak için gizlilik.""Elimden geleni yaparım..." diye başladı Başrahip Dobrinion. "Yapacağınızdan eminim," diye sözünü kesti Markwart. "Gü-venilir astlarınızdan biri bu ikisine..." İki yanındaki genç keşişle-re işaret etti. "...kalacağımız yerleri göstersin. Burada fazla kalma-yız herhalde. En fazla bir hafta, tahmin ederim." Yüzü ciddileştive alçak, hatta tehditkar bir sesle konuşarak Dobrinion'a yaklaş-tı. "İşimize karışılmayacağım temin edeceksiniz."Başrahip Dobrinion topuklarının üzerinde sallanarak yaşlı

iblis R"hü

257

jarnı izledi. Bütün bunlar onu şaşırtmıştı. Aziz Saf-Abelle'inDobrinion'un bilgisi ve onayı olmadan bu bölgede iş yapması Ki-,. adabına aykırıydı. Bu gizemli görev de neydi ve neden onau:\oi verilmemişti? Ya bu tutsak? Peder Başrahip hematit kullana-rak onunla daha önce iletişime geçebilirdi kuşkusuz. Başrahip Dobrinion öfkesini bastırmayı başardı. Hem, bu Pe-der Başrahip'ti ve Ayı-Honce ümitsiz bir savaş veriyordu. "Emre-dildiği gibi yapacağız/' diye temin etti üstünü, başını saygıyla eğe-rek. "Aziz Kıymetli emirlerinize amadedir." "Kaldığım süre boyunca sizin odalarınızı kullanacağım," dediPeder Başrahip Markwart. "Astlarım sizin eşyalarınızın başka oda-lara taşımasına yardım edecek." Dobrinion tokatlanmış gibi hissetti. Otuz yıldır Aziz Kıymet-li'nin başrahibiydi ve bu hiç de hafife alınacak bir pozisyon de-ğildi. Aziz Kıymetli, Aziz Saf-Abelle ve Ursal'daki Aziz Honce'dansonra, Abellican Kilisesi'nin üçüncü en büyük manastırıydı. VePalmaris gerçek medeni toprakların sınırında olduğundan, belkide cemaati üzerinde daha etkili bir manastır yoktu. Otuz yıllık hü-kümdarlığı boyunca Başrahip Dobrinion genellikle rahat bırakıl-mıştı... Aziz Saf-Abelle Halka Taşlan ve genel Kilise doktriniylefazla meşguldü ve Aziz Honce Kral'ın politikalarına fazla karış-mıştı. Bu yüzden, Başrahip Dobrinion'un Ayı-Honce'un güç ko-nusunda, geniş kuzey topraklarındaki tek gerçek rakibi Palmaris-li Baron Rochefort Bildeborough'du ve o adam da önceli gibi,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 152: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Dobrinion'un yakın dostu olmasının yanısıra, sessiz ve mütevazıbiriydi. Kişisel lüksleri sağlandığı sürece Rochefort Bildeboroughkolayca yatıştırılabilen bir adamdı. Palmaris'e gelen bu savaş ko-nusunda bile, şehrin savunulması işini şehir muhafızlarının ku-mandanına teslim etmiş, adama Başrahip Dobrinion'a rapor ver-mesini emretmişti ve kendini kale-sarayı Chasewind Malikane-si nde güvene almıştı. 258

R. A. Salvatorç

Bu yüzden, Başrahip Dobrinion böyle amirane tavırlarla ko-nuşulmaya alışık değildi. Ama bir kez daha Abellican hiyerarşisin,deki yerini hatırladı, zirvesine Peder Başrahip'i koyan bir piramit"Emrettiğiniz gibi," diye yanıt verdi alçakgönüllülükle, son bir kezeğilip uzaklaşmaya başlayarak. "Ve belki Allabamet Birader meselesini tartışacak zaman dabuluruz," dedi Peder Başrahip, Başrahip Dobrinion kapıyı kapat-madan hemen önce. Dobrinion, önüne bir lokma, işbirliğine bağlı bir havuç parça-sı fırlatılmış olduğunu fark ederek durdu. İlk düşüncesi o havucuPeder Başrahip'e geri fırlatmak oldu, ama hemen bu fikri kafasın-dan uzaklaştırdı. Başrahip Dobrinion yaşlı bir adamdı ve Mark-wart'dan daha yaşlı olmasa da, adamın kendisinden daha uzunyaşayacağından korkuyordu. Kendi tahminine göre, hayatındabaşarması gereken tek şey olarak, Aziz Kıymetli'nin keşişlerindenolan Allabamet Birader'in aziz ilan edilmesi kalmıştı ve bu iş Pe-der Başrahip Markwart'ın yardımı olmadan kolay olmayacak, hat-ta belki imkansız olacaktı. "Aziz Kıymetli mi?" diye Braumin Birader'in inanmazlık dolusesi Jojonah Efendi'nin duygularını yankıladı, Francis Birader ye-ni hedeflerini bildirdiği zaman. "Peder Başrahip atadamla konuşmadan önce daha fazla za-man kaybetmek istemiyor," diye devam etti Francis Birader. "Bi-zimle Palmaris'te buluşacak. Aslında, benimle iletişim kurduğun-da çoktan oraya doğru yola çıkmıştı ve şimdiye dek çoktan AzizKıymetli'ye yerleşmiş olduğunu tahmin ediyorum." "Bundan emin misin?" diye sordu Jojonah Efendi sakin sakin."Sana bu değişimi haber veren gerçekten Peder Başrahip Mark-wart mıydı?""Zihnime bir şekilde başkalarının girdiğini mi ima ediyorsu-

iblis R"hu

259

uZ?" diye terslendi genç keşiş."İblisin inine girdiğimizi biliyorum," diye açıkladı JojonahFfendi, sesi suçlarmış gibi çıkmasın diye özen göstererek. Gerçek-n de Peder Başrahip Markwart yeni emirlerle Francis Birader'e

elmişse» Jojonah ve tüm diğerlerinin itaat etmekten başka seçe-neği y°ktu-"Peder Başrahip'ti," dedi Francis Birader kararlılıkla. "Onunlabir kez daha iletişim kurmam sizi yatıştırır mıydı? Belki ona bede-nimi ödünç vermeliyim ve size şahsen söylemesini sağlamalıyım." "Yeterli, kardeşim," dedi Jojonah Efendi, elini pes etmiş gibisallayarak. "Yargını sorgulamıyorum; yalnızca emin olmanın ted-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 153: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

birlice olacağını düşündüm.""Ben eminim." "Öyle dedin," diye yanıt verdi Jojonah Efendi. "Ve bu yüzdenhedefimiz Aziz Kıymetli olacak. Yolumuzu belirledin mi?" "Haritalarla çalışmalarını söylediğim keşişler var," diye yanıtverdi Francis Birader. "Manastır çok uzak değil ve Ormandiyar'ıaştıktan sonra yolumuz oldukça rahat." "Canavarlarla dolu bir yol," diye araya girdi Braumin Biraderkuru kuru. "Bu bölgeden gelen raporlar bol bol çatışmadan bah-sediyordu." "Onların bize saldıramayacağı kadar hızla ve sessizlik içindehareket edeceğiz," dedi Francis Birader. Jojonah Efendi başını sallamakla yetindi. Peder Başrahip onla-rı Palmaris'te istiyorsa, ne engel olursa olsun Palmaris'e gidecek-lerdi. Ama Jojonah için en büyük engel onlan yolun sonunda, Da-lebert Markwart'ın kişiliğinde bekliyordu. Francis Birader her zamanki etkinliğiyle planları tamamladı,kervan rotasını düzeltti ve tekerlekler dönmeye başladı. İki gün-de Ormandiyar kasabalarını arkalarında bıraktılar ve yolda ger-çekten de canavar bulsalar da, yaratıklar geçişlerini ya hiç fark et- 26o R' A' Sal^t.medi, ya da hızla ilerleyen alaya yetişmelerine izin vermeyeCeukadar geç fark etti. "Bir keşiş kervanı," dedi Roger Lockless. Genç adam kendiniiyi hissediyordu, çünkü Pony köpek ısırıkları ve başka yaralaniçin hematiti derinlemesine kullanmıştı. Ama delikanlı kadına te-şekkür bile etmemiş, iki saatlik tedaviden sonra homurdanmaklayetinmiş ve yürüyüp gitmişti. Ne Pony, ne de Elbryan o olaydansonraki dört gün boyunca, şimdiye dek Roger'ı görmemişti. "Ke-şişleri tanırım ve eminim!" Elbryan ve Pony sert sert bakıştılar, ikisi de Avelyn Birader'inbu işle bir ilgisi olabileceğini, bu keşişlerin şimdi kendi ellerindeolan taşları arıyor olabileceğini düşünüyordu. "Çok, çok hızlı hareket ediyorlar," diye devam etti Roger, iç-tenlikle etkilenmiş bir biçimde. Bölgede olduklarından Kos-kosioBegulne'nin bile haberi olduğundan kuşkuluyum... ya da, powriegeçişlerini öğrenmişse, bu konuda bir şey yapmasına izin verme-yecek kadar uzaklaşmışlardı. Şimdiye dek Palmaris'e giden yoluyarılamışlardır." Elbryan bunu sorgulayacak oldu, çünkü Roger bu kervanı da-ha iki saat önce görmüştü. Ama korucu düşüncesini kendine sak-ladı, çünkü hız konusundaki tahmini doğru olsa da, olmasa da,Roger'ın söylediği şeye inandığını biliyordu. "Bunu daha önce öğrenmememiz yazık olmuş," diye arayagirdi Belster O'Comely. "Bu Tanrı'nın adamları bize ne yardımlarverebilirdi? Ne teselli verebilirlerdi! En azından, aramızda en acizolanları güneydeki daha güvenli topraklara götürebilirlerdi." "Ben bu kadar dikkatli olmasaydım haberiniz bile olmazdı,diye yanıt verdi Roger öfkeyle, kendini savunurcasına, Belster'ınyorumunu keşif becerilerine hakaret kabul ederek. "Nasıl oldu dabüytik Gecekuşu onları hiç fark etmedi? Ya da büyük bir sihirbaz iblis R"hu

261

lcjuğunu iddia eden kadın?""Yeter, Roger," dedi Elbryan ona. "Belster bir gerçeğe yazıkla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 154: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

vordu, suçlamıyordu. Böylesine güçlü müttefiklerden yardımlamamamız gerçekten yazık, çünkü eğer söylediğin kadar hızlıhareket ediyorlarsa... ki ettiklerinden kuşkum yok," diye ekledibucak, Roger'ın yüzünün ekşidiğini görerek, "büyü konusundada güçlü olmalılar." Ama korucu yalnızca yarı yarıya ciddiydi,çünkü aciz üyelerini Palmaris'e gönderme fikri hoşuna gideceksede bu keşişlerin gerçekten müttefikleri olacağından o kadar emindelildi... en azından kendisi ve Pony için. "İnanamayacağınız kadar hızlı hareket ediyorlardı," diye yanıtverdi Roger. "Gerçek hızlarını tarif bile edemem. Atlarının bacak-ları bulanık görünüyordu; arabanın arkasındaki bir binici o kadarhızlıydı ki gözlerime at ve insan birleşimi gibi geldi." Bu Dundalis bölgesinden gelen herkesin kulaklarını dikmesi-ne sebep oldu, Orman Hayaleti'ni bilen, Yelebekçi'nin yanındasavaşan ve büyüleyici gaydasında teselli bulan herkes. Ama Elbr-yan ve Pony düşünce üzerine başlarını iki yana sallayarak canla-nan ifadelerini soldurdular. Yelebekçi'nin sonunu görmüşlerdi,öyle olduğuna inanıyorlardı. "Bu kervanın ilerlemeye devam ettiğinden emin misin?" diyesordu korucu Roger'a. "Şimdiye dek Palmaris'e giden yolu yarılamışlardır," diye yanıtverdi adam. "O zaman bizi ilgilendirmez," dedi Elbryan, ama sessizce ke-şişlere karşı dikkatli olmaya yemin etti. Eğer bu kervan Avelyn vetaşları aramak için kuzeye geldiyse ve eğer büyü kullanarak bazıyanıtlar elde ettiyse, o ve Pony şimdiden kanun kaçağı sayılıyorolabilirdi.Kervan Aziz Kıymetli'ye şatafatlı karşılamalar, hatta farkına va-

262

Sal^.0re

aldıklarını belli eden hiçbir şey olmadan vardı; onları karşıla™ uüzere Başrahip Dobrinion bile çıkmamıştı. Bu Peder BaşralyMarkwart'ın dileğiydi. İki korumasıyla birlikte, Aziz Saf-Abe]le'den gelen biraderlerini manastırın arka kapısında karşılamışa Jojonah Efendi Markwart'm yolculuk arkadaşlarını görünce şaşırmadı. Youseff ve Dandelion Biraderler, merhum Quintall Bira-der'in yerini almak üzere Adalet Birader olarak eğitiliyorlardı. ]0.jonah Aziz Saf-Abelle'deki genç öğrenciler arasında en az bu iki-sini severdi. Üçüncü sınıf öğrencisi olan Youseff Birader Yourna-neff den, Avelyn'in köyünden gelmişti, ama benzerlik burada so-na eriyordu. Ufak tefek, ince bir adamdı, eğitim alanındaki, ne ka-dar aldatıcı ve nahoş olursa olsun her avantajı bulan vahşi bir sa-vaşçıydı. Arkadaşı Dandelion Birader daha iki senedir manastır-daydı ve fiziksel olarak ufak tefek adamın zıddıydı, her bir koluetli bir kalça kalınlığında, ayı gibi bir adamdı. Boks maçlarında sıksık Dandelion Birader'in dizginlenmesi gerekmişti, çünkü bir kezavantaj elde edince rakibini yaralayana kadar devam ederdi. Ma-nastırdaki sağduyu günlerinde, böyle bir eylem öğrencinin kovul-masına sebep olurdu, ama bu karanlık zamanlarda Markwart Jo-jonah'ın Dandelion Birader hakkındaki şikayetlerini sık sık duy-mazdan gelmiş, Jojonah'ı vahşi adam için uygun bir yer bulacağıkonusunda temin etmişti. Jojonah Birader sık sık Dandelion'un ya da Youseff in manas-tırın eleme sürecinden nasıl geçtiklerini merak etmişti. Her sınıfiçin bin, iki bin öğrenciden yirmi beş kişi seçilirdi ve Jojonah oyüzlerce aday içinde mizaç, zeka ve dindarlık konusunda daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 155: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

uygun pek çok kişi olduğundan emindi. Ama bu iki keşiş Peder Başrahip tarafından bizzat desteklen-mişti. "Sevdiğim bir dostumun oğlu," demişti Markwart Dandeli-on için. Jojonah Efendi öyle olmadığını biliyordu. Dandelion Bi-rader eşsiz fiziksel üstünlükleri için getirilmişti, başka sebepten iblis R"hu

263

*1 Ouintall'ın yerine Markwart'm seçtiği kişiydi, Peder Başra- ,. revresindeki kişisel korumalardan biri.hipın *Youseffe gelince, Markwart Avelyn'in kaybından sonra Yo- neff in Aziz Saf-Abelle'de temsil edilmediğini söylemişti, ma-stır küçük kasabayı sıkı sıkı kontrol etmeyi sürdürmeyi istiyor-sa düzeltilmesi gereken bir durum. Jojonah Efendi'nin elinden başını iki yana sallayıp içini çek-mekten başka bir şey gelmiyordu; her şey kontrolünden çıkıyor-du.Kervan avluya alındı, bütün keşişlere odaları gösterildi ve AzizKıymetli'deki biraderlerden uygun şekilde ayrıldı. Jojonah Efendikendini büyük yapının uzak bir köşesindeki sessiz bir odada,gruptaki herkesten, özellikle de Braumin Biraderden ayrı buldu.Braumin manastırın diğer yanına yerleştirilmişti. Jojonah'ın en ya-kınında Francis vardı... ona gözkulak olması için, üstat biliyordu. Yine de, o gece Jojonah sessizce kaçmayı ve triforyumda, ma-nastırın büyük şapelinin zemininin altı metre üzerindeki süslü çı-kıntıda Braumin Biraderle buluşmayı başardı. "Sanırım alttaki zindanlarda," dedi Jojonah Efendi, ellerini bu-radaki tüm keşişlerin Elmaçekirdeği Birader dediği Allabarnet Bi-raderin heykelinin detayları üzerinde gezdirerek. Jojonah bu ese-re adanan sevgiyi hissedebiliyordu ve bilinçaltında bunun Tan-rı'nm işi olduğunu anlıyordu. "Kuşkusuz zincirler içinde," diye onayladı Braumin Birader."Kahraman atadama kötü davranılırsa Peder Başrahip'in omuzla-rına büyük günah biner." Jojonah elini sallayarak adamı susturdu. Durum ne kadar kö-tü olursa olsun Peder Başrahip'in aleyhine konuşurken yakalan-ma riskine giremezlerdi."Araştırdın mı?" diye sordu Braumin Birader."Peder Başrahip artık bana pek az şey anlatıyor," diye yanıt

264

A- S*lva,0re

verdi Jojonah. "Eylemlerim açıkça ona karşı olmasa da yüreojde ne olduğunu biliyor. Onunla sabah, ilk ışıklarda görüşmeiçin randevu verdi.""Yelebekçi hakkında konuşmak için mi?" Jojonah başını iki yana salladı. "O konunun atlanacağındaneminim," dedi. "Sanırım gidişim hakkında konuşacağız, çünkü Pe-der Başrahip benim kervandan önce yola çıkacağımı ima etti." Braumin Birader Jojonah Efendi'nin sesindeki dehşeti yakala-dı ve düşünceleri hemen Markvvart'ın tehlikeli uşaklarına gitti. Pe-der Başrahip Jojonah'ı yolda öldürtebilir miydi? Düşünce Bra-

umin'in duyarlılıklarını boğdu, son derece saçma göründü. Ama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 156: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ne kadar uğraşırsa uğraşsın düşünceden kurtul amıyordu. Ne deyüksek sesle ifade edebiliyordu, çünkü Jojonah'ın durumun far-kında olduğu açıktı."Benim ne yapmamı istersin?" diye sordu Braumin Birader. Jojonah Efendi güldü ve teslim olmuş gibi ellerini kaldırdı."Yoldan ayrılma, dostum," diye yanıt verdi. "Yüreğinde samimi ol.Önümüzde başka pek az yol görünüyor. Tarikat'ımızın yönünekatılmıyorum, ama Peder Başrahip yalnız değil. Tam tersine, şim-diki yolu takip edenler Kilise'nin yoldan çıktığına inanan bizler-den çok daha fazla." "Sayımız çoğalacak," dedi Braumin Birader kararlılıkla ve ha-rap Aida Dağı'nın zirvesinde bulduğu görüntünün ışığında, söyle-diklerine gerçekten inanıyordu. O görüntü, erimiş kayalardan çı-kan Avelyn'in kolu ve eli, tüm sözleri, Avelyn hakkındaki tüm hi-kayeleri, Kilise'nin yoldan çıktığına dair tüm imaları Braumin içinbirbirine bağlamıştı. Avelyn'in mezarını gördüğü zaman yaşamınınne yön alacağını anlamıştı ve o yön büyük olasılıkla onu Kilise'ninönderleriyle çatışmaya götürecekti... Braumin Birader'in vermeyehazır olduğu bir savaş. Omuzlarını kararlılıkla dikleştirerek bütüngüveniyle, "Çünkü bizim yolumuz en ilahi olanı," diye bitirdi. iblis ^

265

onah Efendi bu cümledeki basit mantığa itiraz edemezdi.nda iyilik ve gerçek üstün gelecekti... buna inanmak zorun-, çünkü inancının en temel öğretisi buydu. Ama Abellicanırl'sesi'ni doğru yola döndürmek için kaç yüzyıl gerekecekti ve• diki yol ne kadar acı yaratacaktı? "Yüreğinde samimi ol," dedi Braumin'e yine. "İnancımızı ses--zce yay, Peder Başrahip ya da diğerlerinin aleyhine konuşma,Avelyn ve benzer yüreklere ve cömert ruhlara sahip olanların le-hine konuş." "Atadam tutsakken bunu ötesine gidebilir," diye mantık yürüt-tü Braumin Birader. "Peder Başrahip ona açık açık karşı çıkma-nız ya da sonsuza dek sessiz kalmamız için elimizi zorlayabilir." "Sessizliğin dereceleri vardır, kardeşim," diye yanıt verdi Jojo-nah Efendi. "Şimdi odana dön ve benim için korkma. Ben huzuriçindeyim." Braumin Birader bu sevgili adama, akıl hocasına uzun uzunbaktı, sonra eğildi, hatta Jojonah'ın elini alıp öptü, sonra döndüve gitti. Jojonah o sessiz triforyumda, eski azizlerin heykellerine veyüzden fazla sene önce, yerleşimciler bolluk bulsun diye elmaağaçları ekerek her yerde gezen Aziz Kıymetli'den Allabarnet Bi-rader'in yeni heykeline bakarak bir saat daha harcadı. Allabar-net'in aziz ilan edilmesi süreci Başrahip Dobrinion tarafından des-tekleniyordu, adam ölmeden önce bu sürecin tamamlandığınıgörmeyi gerçekten istiyordu. Jojonah Efendi iyi Allabarnet hakkındaki hikayeleri iyi biliyor-du ve adamın gerçekten aziz ilan edilmeye layık olduğunu düşü-nüyordu. Ama Kilise'nin içinde bulunduğu koşullar düşülünce, ocömertlik ve fedakarlık hikayeleri muhtemelen adamın aleyhineolacaktı. 266

R' A' Salvat0re

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 157: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Jojonah Efendi'nin Yelebekçi'nin durumu hakkında korkuiatamamen haklıydı, çünkü atadam Aziz Kıymetli'nin alt katlardak'mezar odalarına götürülmüştü ve orada, karanlık ve nem içindeprangalarla duvara bağlanmıştı. Yıkılan dağda yaşadığı korkıinrdeneyim yüzünden hâlâ sersem olan, daha hızlı koşması için onabüyü yapan keşişler eşliğinde güneye yaptığı yolculuk yüzündenbitkin düşen Yelebekçi fiziksel olarak direnecek durumda değildi Zihinsel olarak da; Peder Başrahip Markwart elinde hematitleilk gece yanına geldiğinde Yelebekçi bitkinlik içinde ve hazırlık-sız yakalandı. Peder Başrahip Yelebekçi'ye tek kelime etmeden ruh taşınınderinliklerine gömüldü, zihnini fiziksel bağlarından kurtardı veatadamın düşüncelerini istila etti. Bu çok kişisel saldırıyı hissettiğinde Yelebekçi'nin gözleri iriiri açıldı. Zincirlerle mücadele etti, ama kıramadı. Zihinsel olarakmücadele etti... ya da en azından etmeye çalıştı, çünkü neredenbaşlayacağını bile bilemiyordu.Markwart, bu sefil, yaşlı insan zihinde, anılarını karıştırıyordu. "Bana Avelyn'i anlat," dedi Peder Başrahip yüksek sesle ve Ye-lebekçi'nin yanıt vermeye niyeti olmasa da Avelyn'den bahsedil-mesi adam hakkında imgeler çağırdı, Aida'ya yaptıkları yolculuğu,Pony ve Elbryan'ı, Belli'mar Juraviel'i ve Tuntun'u, Senfoni'yi veDundalis çevresindeki canavarlarla savaşan herkesi hatırladı. Yelebekçi düşüncelerini engellemeyi ve kontrol etmeyi ancakyavaş yavaş keşfetti ve o zamana kadar Peder Başrahip çok şeyöğrenmişti. Avelyn ölmüştü ve taşlar gitmişti, ama bu diğer iki ki-şi, bu Elbryan ile Pony Aida'daki yıkımdan uzaklaşmıştı, ya da enazından atadamın canlı canlı kısılı kaldığı tünelden çıkmıştı. Sor-gulama devam ederken Markwart bu ikisine odaklandı ve Dun-dalis adlı küçük bir Ormandiyar kasabasından geldiklerini, amaömürlerinin çoğunu Dundalis'ten uzakta geçirdiklerini öğrendi. iblis R"hu

267

pony, Jilseponie Ault Palmaris'te yaşamıştı. "Sen sefilin tekisin!" diye köpürdü Yelebekçi, sonunda zihin-sel bağlantı kırıldığı zaman. "Bilgiyi kolay yoldan verebilirdin," diye yanıt verdi Peder Baş-rahip- "Sana mı?" dedi atadam. "Ah, ama Avelyn senin hakkında hak-lıymış, senin o pis Kilise'n hakkında, değil mi?""Bu kadın, Jilseponie Palmaris'te nerede yaşıyordu?" "Kendinize Tanrı'nın adamları diyorsunuz, ama hiçbir iyi Tan-rı işlerinizi onaylamazdı," diye devam etti Yelebekçi. "Benden çal-dın, seni hırsız sefil ve bunu ödediğini göreceğim." "Peki bu küçük yaratıklar?" diye sakin sakin sordu Peder Baş-rahip Markwart. "Touel'alfar?"Yelebekçi adama tükürdü. Markwart bir başka taşı, bir grafiti kaldırdı ve perişan atadamıbir elektrik patlamasıyla taş duvara çarptı. "Kolay yollar var, birde zor yollar var," dedi Peder Başrahip sakin sakin. "Sen banahangi yolu açarsan, oradan yürüyeceğim." Mezar odalarının ana kısmına açılan alçak, açık kemere yönel-di. "Benimle yine konuşacaksın," diye tehdit savurdu. Bu tehdi-din sınırlarının hem Markwart, hem de Yelebekçi farkındaydı.Atadam güçlü bir iradeye sahipti ve bir daha hazırlıksız yakalan-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 158: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

mayacaktı ve Markwart zihnine kolay kolay giremeyecekti. Ama Yelebekçi şimdiden arkadaşları hakkında çok fazla bilgiverdiğinden korkuyordu. "Bunun önemini anlayamazsın bile!" diye kükredi Peder Baş-rahip Dobrinion'a ertesi sabah, iki adam Dobrinion'un çalışmaodasında yalnız kaldığı zaman... Dobrinion'un geniş meşe masa-sının arkasında Peder Başrahip oturuyordu."Palmaris büyük bir şehir," dedi Başrahip Dobrinion sakin sa-

268 R. A. Salvat,kin, adamı yatıştırmaya çalışarak. Markwart ona fazla şey anlatına,mıştı, yalnızca yirmi yaşlarında olabilecek, Pony ya da Jilseponieadıyla bilinen genç bir kadın hakkında bilgiye ihtiyacı olduğunusöylemişti. "Pony adlı hiç kimseyi tanımıyorum... yalnız bu laka-bı kazanan bir seyis var.""O zaman Jilseponie?"Başrahip Dobrinion çaresizce omuzlarını silkti. "Kuzeyden geldi," diye ısrar etti Peder Başrahip Markwart, po-tansiyel olarak tehlikeli bulduğu Dobrinion'a bu kadarını bileaçıklamak istemediği halde. "Bir öksüz." Bu Başrahip'e bir şeyler hatırlattı. "Neye benzediğini söyleye-bilir misiniz?" diye sordu, bir şeyler biliyor olabileceğini belli et-memeye çalışarak. Markwart kadını tarif etti, Yelebekçi istemeden ona çok netbir resim vermişti, gür, altın rengi saçlar, mavi gözler, kalın du-daklar. "Ne oldu?" diye sordu Markvvart, Dobrinion'un tombul yüzün-de bir tanıdıklık çaktığını görünce. "Belki de hiçbir şey," diye itiraf etti başrahip. "Bir kız vardı...Jill, diyorlardı ona... kuzeyden gelmiş, bir goblin saldırısında ök-süz kalmış. Ama bu on sene, belki daha fazla zaman önceydi.""Ne oldu ona?" "Onu Palmaris Baronu'nun yeğeni olan Connor Bildeboro-ugh'la evlendirdim," dedi Başrahip Dobrinion. "Ama evlilik ta-mamlanmadı ve reddettiği için kızın yasaları ihlal ettiği ilan edil-di. Sözleşmeyle Kral'ın Adamları'na bağlandı," dedi Dobrinion,bunun işin sonu olacağını düşünerek, umarak, çünkü Peder Baş-rahip'in eylemleri, adamın çılgınca, sır dolu tavrı hiç hoşuna git-miyordu. Peder Başrahip sırtını döndü ve elini sivri çenesine sürttü, an-cak o zaman günlerdir tıraş olmadığını fark etti. Kadın orduya ka- iblis Buhu

269

Imısti--- t"-1 c'a atac'amın anılarına uyuyordu.parçalar birbirine uyuyordu.Tartışma sona erdiğinde başrahibin çalışma odasında Dobrini- değil Markwart kaldı. Onu görmek için sırada Francis Biraderbekliyordu ve Peder Başrahip'in keşişlere verdiği emirler basit veanlamlıydı: herkesi, hatta Başrahip Dobrinion'u atadamdan uzaktutun ve Yelebekçi'yi bitkin tutun. Günün ilerleyen saatlerinde,sorgulamayı sürdürmek üzere zindanda görüşeceklerdi. Francis çıktı ve Jojonah Efendi girdi. "Atadama karşı davranış-larınızı konuşmalıyız," dedi adam, üstünü resmi bir biçimde se-lamlayı bile ihmal ederek.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 159: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Peder Başrahip Markvvart iç geçirdi. "Atadam seni ilgilendir-mez," diye yanıt verdi kayıtsızca. "Anlaşıldığı kadarıyla Yelebekçi bir kahraman," demeye cesa-ret etti Jojonah Efendi. "Avelyn Desbris'le birlikte o da dactylinyok edilmesinde rol oynamış." "Yanlış anlamışsın," diye terslendi Peder Başrahip, öfkesini se-sine yansıtmamak için çabalayarak. "Avelyn dactyle gitti, bu ka-darı doğru ve Yelebekçi, şu ikisi, Elbryan ile Pony de ona eşliketti. Ama oraya savaşmaya değil, ittifak kurmaya gittiler.""Yıkılan dağ da bunu gösteriyor," dedi Jojonah Efendi alayla. Markvvart yine iç çekti. "Büyü ve mantık sınırlarını aştılar," di-ye bildirdi. "Avelyn'in Aziz Saf-Abelle'den çaldığı kristal ametisteuzandılar ve onunla iblis dactylin şeytani güçleri birleşince, ken-dilerini yok ettiler." Jojonah Efendi yalanı gördü. Avelyn'i, belki de Aziz Saf-Abel-le'deki herkesten daha iyi tanıyordu, Avelyn'in asla kötülüğün ta-rafına geçmeyeceğini biliyordu. Atıp tutan Peder Başrahip'e karşıbu mesajı nasıl aktarabilirdi, bilmiyordu."Senin için bir görevim var," dedi Markwart."Aziz Saf-Abelle'e diğerlerinden önce döneceğimi ima etmişti-

27° R' A- Salvlt0reniz," diye yanıt verdi Jojonah Efendi. Adam bitirmeden Markwart başını iki yana sallıyordu. "Bizdeönce yola çıkacaksın," dedi, "ama Aziz Saf-Abelle'i bizden önegöreceğinden kuşkuluyum. Hayır, sen güneye gidiyorsun, Tjr.sal'daki Aziz Honce'a."Jojonah Efendi yanıt veremeyecek kadar şaşırmıştı. "Aziz Kıymetli'den Allabarnet'in aziz mertebesine çıkarılmasıkonusunu tartışmak üzere Başrahip Je'hovvith'le görüşeceksin"dedi Peder Başrahip. Jojonah Efendi'nin yüz ifadesi tamamen inanmazlık doluyduPeder Başrahip Markwart sürecin en önde gelen muhalifiydi-onun itirazları olmasa Allabarnet çoktan aziz ilan edilmişti! Bu dö-nüş neden? diye merak etti üstat ve Markwart'ın Dobrinion'la bağ-larını güçlendirmeye çalıştığını, onun işine karışmasını engelledi-ğini düşündü. "Bu zor zamanlarda yeni bir aziz tam da Kilise'nin kitleleri ye-niden canlandırmak için ihtiyaç duyduğu şey olabilir," diye de-vam etti Peder Başrahip. Jojonah Efendi böyle bir sürecin nasıl önlerindeki son derecegerçek meselelerden, devam eden savaştan daha önemli olabile-ceğini sormak istedi. Neden bu mesajı Ursal'a daha düşük seviye-den bir keşişin taşımadığını sormak istedi. Markwart'ın neden bukonudaki fikrini değiştirdiğini sormak istedi. Ama bütün bu soruların katı bir duvara çarptığını anladı Jojo-nah. Peder Başrahip Markwart kendi planlarını izliyordu,Avelyn'in çaldığı taşları geri almak ve ne pahasına olursa olsunkaçak keşişin itibarını yok etmekle ilgili olanları. Şimdi adama ba-karken, Markwart sarmallar çizerek alçalıyor, alçalıyor, derin ka-

ranlıklara gömülüyor gibi geldi, çünkü Peder Başrahip söylediğiher sözle Tanrı'nın yolundan daha da uzaklaşıyordu."Gidip eşyalarımı toplayayım," dedi Jojonah Efendi.

iblis R"hu

271

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 160: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

„j0plandı bile," diye yanıt verdi Peder Başrahip Markwart,

J m gitmek için dönerken. "Manastırın arka kapısında seni bek-liyorlar."«O zaman gidip..." "Doğrudan arka kapıya gideceksin," dedi Peder Başrahip sa-kin sakin. "Tüm hazırlıklar yapıldı, tüm erzaklar toplandı.""Büyü taşları?" "Dostum," dedi Markwart, ayağa kalkıp masanın yanından do-laşarak, "medeni topraklarda yolculuk edeceksin. Büyülü yardım-lara ihtiyacın olmayacak." Jojonah Efendi hayatının dönüm noktasında olduğunu hisset-ti. Büyünün yardımı olmadan ta Ursal'a kadar gitmek, hem deaziz ilan etme sürecinin kağıt işleri yüzünden çok karmaşıklaşa-bilecek bir görev için gitmek, ona büyük ihtiyaç duyan Aziz Saf-Abelle'den bir sene, hatta daha fazla zaman uzak tutacaktı. Amabaşka tek seçeneği Markwart'a şimdi, burada karşı çıkmaktı, bel-ki de bunu bir gösteri haline getirmek, adamın inançlarını sorgu-lamak, Avelyn Desbris Birader'in Aida'ya iblis dactylle birlikte ça-lışmaya gittiğini kanıtlamasını talep etmek. Jojonah Efendi müttefiklerinin gerçekten de pek az olduğunufark etti. Braumin Birader arkasında dururdu, hatta belki gençDellman da. Ama ya Başrahip Dobrinion ve Aziz Kıymetli'nin yüzelli keşişi? Hayır, Markwart bu konuda onu altetmişti, Jojonah bunu an-lıyordu. Aziz Kıymetli için çok önemli ve değerli bir konuyu tar-tışmaya gidiyordu, aralarından birinin aziz mertebesine yükselme-sini. Dobrinion Markwart'a karşı çıkmazdı, şimdi değil. Jojonah Efendi bu kırışık, yaşlı adama, artık düşmanı olan bueski akıl hocasına uzun uzun baktı. Ama yanıtları ve seçeneğiyoktu... ya da belki bunun yalnızca cesaret eksikliği olduğundankorkuyordu. O anda ne kadar da yaşlı hissediyordu, eylem gün- 272

A- S*'v4.ore

lerinden ne kadar uzak! Manastırın arka kapısına gitti, sonra Palmaris yollarında yidü, çünkü Markwart bir eşek ya da araba bile vermemişti veney kapısından çıktı. 13YENİ DÜŞMAN Mülteci grubunun içinde geçirdiği onuncu gün, akşamın geçsaatlerinde, Elbryan bir haftadır ilk kez Kahin'i aradı. Keşiş kerva-nının geçişi sinirlerini bozmuştu, ama o sabah öğrendiği yeni birdetay da öyle: Kos-kosio Begulne'nin on beş eski tutsağıyla mül-teci kampına yürüyen Roger Lockless. Keşiflerinde tutsakların Ca-er Tinella'dan Aşağıdiyar'a götürüldüğünü öğrenen genç adam bufırsatı kullanarak daha az koaınan kasabaya girmiş ve adamları çı-karmıştı. Yine de, powrie önderinin tutsakları daha zayıf bir yere götür-me hatasına rağmen, ormanda Roger neredeyse felaketle karşıla-şacaktı, çünkü tutsakların yanında bir başka Craggoth köpeği kal-mıştı ve peşindeydi ve ancak Juraviel'in gelişi Roger ve kaçan tut-sakların güven içinde uzaklaşmasını sağlamıştı. Bu, heyecanlı ve coşkulu bir mülteci kalabalığına önceki ge-cenin olaylarını anlatırken Roger'ın rahatlıkla atladığı bir detaydı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 161: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Korucu burada yeni bir sorun görüyordu, daha derin ve yıkı-cı olma potansiyeli bulunan bir sorun ve bu yüzden düşünceleri-ni düzenlemek için Mather Amcasına gitti. Korktuğum gibi oldu, Mather Amca, diye başladı, hemen he-men karanlık loşluğun içinde, aynada imge belirdiği zaman. Ro-8?r Lockless'le rekabetimiz felakete gidiyor. Daha bu sabah kam-pa on beş kişinin başında girdi, dün gece kurtardığı poıvrie tut- 274

A' S*lvât0rs

saklanyla birlikte. Elbette onları görünce hepimiz sevindik n^.' u<Hcıdaha sonra onlarla konuşunca, Roger'ın ne kadar büyük bir wkegirdiğini, tutsakları kurtarmaya çalışarak kendi canını ve bakalarımnkini ne kadar büyük bir tehlikeye attığını anladımÇünkü hepimiz poıvrielerin bütün tutsaklarını kurtarmak istesekde, şu anda böylesine çılgınca bireyleme ihtiyaç yoktu. Tutsaklaryeterince güvende görünüyordu, en azından şimdilik ve yalnızcakaçışlarını değil, Kos-kosio Begulne'yle kötü çetesinin düşüşünüde sağlayacak daha geniş kapsamlı bir plan yapabilirdik. Ama dün gece Roger'ı kasabaya neyin götürdüğünü biliyo-rum, Pony de biliyor. Hatalı düşüncelerine göre. halkı arasında-ki mevkisini kaybetti. Eskiden onu dinlerlerken, şimdi beni dinle-diklerini görüyor. Korucu durdu ve Rogerin ilk döndüğü zamanki görüşmeyidüşündü. Adamın şişinmesini, konuşurken göğsünü şişirmesini,cesur çabalarını anlatırken özellikle Pony'ye nasıl baktığını dü-şündü. "Pony," dedi Elbryan derin derin içini çekerek. Aynaya baktı, kenarlarındaki hayalet imgesini gördü. Pony, di-ye tekrarladı. Roger ondan hoşlanıyor. Ya da belki onun tepkile-rini kendi kıymetinin en büyük göstergesi sayıyor. Herkesin çokiyi bildiği gibi Pony benim ortağım ve eğer onun onayını kazana-bilirse, belki herkesin onu benim üstümde göreceğine inanıyor. Roger'ın Pony'ye karşı duygularını fark edince, korucu duru-mun kısa sürede ne kadar tehlikeli olabileceğini gördü. Roger,açık yetenekleri ile, gruplarına çok değerli bir ekleme olabilirdi,ama toyluğu yüzünden hepsini felakete de sürükleyebilirdi. "O ve ben savaşacağız," dedi Elbryan alçak sesle. "Korkarımbuna gelecek." Korucu kısa süre sonra odadan çıktı ve gecenin çöktüğünü,kampın ateşlerinin biraz ötede yandığını gördü. Hemen kampagitti ve yaklaşırken yüksek sesler duydu. iblis R"hu

275

"Onlara saldırmalıyız," diyordu Tomas Gingerwart hararetle.etle! Onları topraklarımızdan çıkarmalı, dağdaki karanlıkyüklerine sürmeliyiz."Elbryan ateşin aydınlığına girdiğinde Tomas'ın sözlerinin avla sallanan başlarla karşılandığını gördü. Tomas'ın yanındaturan Pony'nin yüzünde rahatsız bir ifade olduğunu gördü. Sonra tüm konuşmalar korucuya gösterilen saygıyla kesildi,tüm közler, yargısını beklermiş gibi ona döndü. Elbryan ve To-mas °öz göze gelir gelmez ikisi de tartışmanın karşı taraflarındaolacaklarını anladılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 162: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Tutsakları yok," dedi Tomas. "Saldırma zamanı geldi." Elbryan uzun süre sustu, adamın duygularını gerçekten anlı-yordu, kendi duygularını hatırlıyordu, Dundalis yakıp kül edildi-ği zaman o çılgın intikam arzusunu hatırlıyordu. "Anlıyorum..."diyecek oldu. "O zaman savaşçıları hizaya sok," diye hırladı Tomas ona veyanıtı grup içinde defalarca yankılandı. "Ama korkarım düşmanlarımızın gücünü hafife alıyorsunuz,"diye devam etti korucu sakin sakin. "Böyle bir saldırıda kaçımız,kaç dostumuz ölür?" "Buna değer," diye bağırdı bir adam, "Caer Tinella kurtulacak-sa değer!" "Ve Aşağıdiyar!" diye haykırdı bir başkası, daha güneydekiyerleşim biriminden gelen bir kadın. "Ya kurtulmazsa?" diye sakin sakin sordu korucu. "Ya, kork-tuğumuz gibi, püskürtülürsek, savaş meydanında katledilirsek?" "Savaşamayanlara ne olacak?" diye ekledi Pony ve bu basitmantık, o büyük sorumluluğun hatırlatılması pek çok itirazı en-gelledi. Yine de tartışma sürdü ve anlaşmayla değil yorgunluktan so-na erdi. Ama Elbryan ve onun tarafının küçük bir zafer kazandı- 276

Sa|vat0,

ğı söylenebilirdi, çünkü henüz bir savaş planı yapılmaya başlamamıştı. Hepsinin heyecanlı olduğunu fark etti korucu, üç ye •güçlü müttefikin gelişi, orman savaşındaki zafer, Roger Lockless'in sağ salim dönmesi, Roger'ın Kos-kosio'nun kalan tutsakhrını kurtarması yüzünden insanlar evlerini geri almayı ve Caer îjnella'yla Aşağıdiyar'a gelen katil hırsızları cezalandırmayı düşüne-biliyordu. Belki, her şey bir kez daha sakinleştiği zaman duyou_ların yerini mantık alırdı. Pony bu mantığı anlıyor ve ona katılıyordu, bu yüzden daha-sonra, o ve Elbryan kampın biraz güneyindeki çamlıkta Juraviel'lebuluştukları zaman, korucu, "Düşmana kuvvetle saldırma zamanıgeldi," deyince şaşırdı."Daha biraz önce buna karşı çıkıyordun," diye terslendi kadın. "Düşmanlarımız yaralı ve düzensiz," diye devam etti Elbryan,"ve şu anda düzenlenecek şiddetli bir saldırı onları kaçırtabilir." "Belki," dedi Juraviel sertçe. "Ve bize pek çok savaşçıya mal-olabilir.""Tüm varoluşumuz bir risk," diye yanıt verdi korucu. "Belki savaşamayacak kadar aciz olanları güneye, Palmaris'egöndermeli, sonra Caer Tinella ve Aşağıdiyar'a saldırmayı planla-malıyız," dedi elf. "Güney şehirlerinde müttefik bile bulabiliriz." "Güney şehirlerinde müttefiklerimiz var," dedi Elbryan. "Amaonlar kendi sınırları için endişeleniyorlar ve haklılar. Hayır, Kos-kosio Begulne şimdi kuvvetle saldırırsak ve kasabalardan sürer-sek..." "Onları kendi elimizde tutabilmek için mi?" diye araya girdi elfalayla, çünkü bu perişan grubun bir yeri elinde tutması bile gü-lünç bir düşünceydi. Elbryan başını eğdi ve derin derin içini çekti. Juraviel'in bura-da önemli bir muhalefet rolü oynadığını biliyordu, onun cesareti-ni kırmak için değil, fikirlerini düzenlemesine ve incelikli nokta- iblis R"hu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 163: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

277

karmasına yardımcı olmak için, ama Touel'alfarla konuş- 1 ve onların dünyaya pragmatik, ama çekik gözlü bakışları? ?• vıvı insan gözleriyle görenler için biraz cesaret kırıcıydı. Ju- • ] jomas ve diğerlerinin ne kadar kızgın olduğunu anlamıyor-

, Q kızgınlığın ne kadar tehlikeli olabileceğini arılamıyordu. "Kos-kosio Begulne ile powrielerini iki kasabadan çıkarabilir-ek " diye başladı korucu yavaşça, kararlılıkla, "mütteliklerinin co-punun tehlikeli povvrieleri terk etmesi mümkün, hatta kesin. Bel-ki savaştan tamamen vazgeçerler. Ne goblinler ne de devler pow-rielere bayılmıyor (cücelerden en az insanlardan nefret ettiklerikadar çok nefret ediyorlar) ve bence onları tek bir güç olarakbağlayan tek şey powrie önderinin gücü. Ve devlerle goblinleringeçmişte ittifak kurduğu bilinse de, aralarında büyük sevgi oldu-ğu görülmedi. Devlerin zaman zaman goblin yedikleri söylenir.Bu yüzden bu povvrie önderinin, bu bağlayıcı gücün itibarını ze-deleyelim ve neler olacağına bakalım." Şimdi içini çekme sırası Juraviel'e gelmişti. "Hep olası en bü-yük avantaja bakıyorsun," dedi sessizce, pes etmiş gibi bir sesle"Hep kendini ve çevrendekileri sınırlarına dek zorluyorsun." Elbryan incinerek, merak içinde elfe baktı. Juraviel'in onu buşekilde eleştirmesine şaşırmıştı. "Elbette," diye devam etti elf, başını kaldırarak ve köşeli yü-züne çarpık bir gülümseme yayılarak, "Touel'alfar sana tam ola-rak bunu yapmayı öğretti!""O zaman anlaştık mı?" diye sordu Elbryan hevesle."Ben bunu söylemedim," diye yanıt verdi Juraviel. Elbryan sinirle hırladı. "Onlara saldırmazsak, sahip olduğumuzavantajdan faydalanmazsak (ki bunun gelip geçici bir şey olduğu-nu göreceğiz bana göre) o zaman muhtemelen kendimizi zorluk-la kurtulduğumuz aynı çaresiz durumda bulacağız. Kos-kosio Be-gulne güçlerini toplayacak, artıracak ve bize saldıracak, ormanda 278

Salv4t0l

savaşmaya zorlayacak ve eninde sonunda o savaşlardan biri alhimize dönecek. Powrie önderinin ormandaki yenilgisi ve tutsaklarmı kaybetmesi yüzünden çok kızgın olduğu kuşkusuz." "Gecekuşu'nun bölgesine geldiğinden şüpheleniyor bile olabilir," diye ekledi Pony, elf ve korucudan meraklı bakışlar çekerek. "Ben ismi hatırlıyorum ve durup düşünürsen sen de hatırlar-sın," diye açıkladı Pony. "Kos-kosio Begulne bizi Dundalis'ten ha-tırlıyor." Juraviel canavarların bir kez Gecekuşu'na kurduğu pusuyuhatırlayarak başını salladı. Korucuyu ormandan çıkarmak için çoksevdiği bir çamlık vadiyi yok etmişlerdi. Ama o pusu canavarları-nın aleyhine sonuçlanmıştı, korucuyla kurnaz ve güçlü dostlarınakarşı düzenledikleri her tuzak gibi. "Roger'ın bahsettiği keşiş kervanı bir şeyden kaçıyor bile ola-bilir," diye devam etti Elbryan. "Geçici avantajımızı kullanarak kasabaların çevresinden dola-nıp güneye kaçabiliriz," dedi Juraviel. Bu fikir üzerine Pony ile

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 164: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan arasında geçen, neredeyse dehşet dolu bakışmayı gözdenkaçırmadı."Başka ne var?" diye sordu elf açık açık. "Güçlü büyülerine rağmen keşişleri bu şekilde kaçıran bir güçbüyük bir güç olmalı," diye araya girdi Pony, ama sezgileri kuv-vetli elfi ikna edemedi. "Keşişler gibi güneye kaçmamız için daha fazla sebep," diyeısrar etti Juraviel. Yine arkadaşlarının bakışmasını fark etti. "Baş-ka ne var?" diye sordu yine. "Keşişlerin geçişinde daha fazlası var.Seni çok iyi tanıyorum, Gecekuşu." Elbryan bunu kabul ederek güldü. "Pony ve ben bölgede ka-lamayız," diye itiraf etti. "Güneye gitmeyi de göze alamayız.""Avelyn Birader'in taşları," dedi Juraviel.

it,!* R"hu

279

"Roger'ın bahsettiği keşişler bizi arıyor olabilir," dedi Pony.da en azından bendeki taşları arıyor olabilirler. Adalet Bira-A r Avelyn'i ararken, bu taşı kullandı," diye açıkladı, kesesindenrnızı bir lal taşı çıkarıp Juraviel'in görebilmesi için kaldırarak."Ru taş büyü kullanımını seziyor, Avelyn'in büyü güçleri AdaletBirader'i ona çekti." "Ve senin büyü kullanmanın keşişlerin peşine takılmasını sağ-ladığını düşünüyorsun," diye mantık yürüttü Juraviel. Pony başını salladı. "Bu mümkün ve risk almamızı engelleye-cek kadar önemli." "Avelyn Biraderin ölmeden önceki son eylemi kutsal taşlarıbize emanet etmekti," diye araya girdi Elbryan kararlılıkla. "Bukonuda onu hayal kırıklığına uğratmayacağız." "O zaman belki artık üçümüz yola koyulmalıyız," dedi Juraviel."Bu taşlar önderliğini yaptığımız mültecilerden daha mı önemli?" Elbryan Pony'ye baktı, ama kadının verecek yanıtı yoktu. "Ta-rihsel açıdan bakınca, olabilir," dedi korucu. Çalılardan gelen bir hışırtı, bir homurtu, öfkeli bir ses hepsiniayağa kaldırdı. Juraviel hızlı hareket etti, yayını kaldırarak bitkile-rin arasında kayboldu ve biraz sonra, yanında öfkeli Roger Lock-less'le birlikte geri döndü. "Kaya parçalarını önderliğini yaptığınızı söylediğiniz insanlar-dan daha önemli sayıyorsunuz!" diye köpürdü genç adam. Konu-şurken Juraviel'den uzaklaştı, ufak tefek yaratığın yakınında rahathissetmediği açıktı. "Ondan korkmana gerek yok," dedi Pony kuru kuru, onuKos-kosio Begulne'nin zalim ellerinden kurtaran iki kişiden biri-nin yanında bu kadar ürkek davranmasını saçma bularak. Gençadamın Juraviel'i kabullenmekte tereddüt etmesinin korkudanbaşka sebepleri olduğunu fark etmişti. "Belli'mar Juraviel, hattatüm Touel'alfar müttefikimiz." 280

A' S»lv.,0|

"Böylece bu sözcüğe nasıl bir anlam yüklediğini de öğrennyoldum," diye terslendi Roger kadına. Pony karşılık verecek oldu, ama Elbryan kadının önüne adıattı. "Açıklamakta olduğum gibi," dedi duygusuzca, sert sert gen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 165: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

adama bakarak, "bu taşlar insanlar kadar ...""Daha önemli dedin," diye sözünü kesti Roger. "Onların önemini hafife alma!" diye bağırdı Elbryan delikanlı-nın yüzüne. Sonra korucu Juraviel'in onaylamaz ifadesini gördüve kendini sakinleşmeye zorladı. "Taşlar içlerindeki güçten çokdaha fazlasını temsil ediyor," diye devam etti, kontrollü ve sakinbir sesle. "Benim hayatımdan, Pony'nin, senin, grubumuzdaki bü-tün insanların hayatından daha önemli olabilirler." "Bunlar senin aptalca düşüncelerin..." diye bağırarak karşılıkverecek oldu Roger, ama Elbryan elini kaldırarak sözünü kesti.Hareketi o kadar çabuk ve kuvvetliydi ki genç adamın cümlesişaşkın bir homurtu olarak sona erdi. "Her neyse," diye devam etti korucu sakin sakin, "bütün bun-ları, hem de gerçekten inanarak söyledikten sonra, durumu bul-duğum şekilde bırakamam. Bu insanları güven içinde güney top-raklarına götürmeliyim, ya da en azından oraya giden yolun açıkolacağından emin olmalıyım.""Önder olarak kendini öne sürüyorsun," diye suçladı Roger. "Bu yüzden sen Kos-kosio Begulne'ye saldırmak, hem de kuv-vetle saldırmak istiyorsun," diye tahmin yürüttü Juraviel, Roger'ınitirazındaki önemsiz dönüşü duymazdan gelerek. "İki kasabayakuvvetle saldırırsak ve ormana dağılmalarını sağlarsak, bu grubuntamamı, onlara rehberlik edecek Gecekuşu olmadan göreceli gü-venlik içinde güneye kaçabilir." "Çünkü Gecekuşu'nun oraya gitmesi akıllıca olmaz," dediPony. "Ama," diye ekledi, doğrudan sevgilisine bakarak, "birazönce bu seçeneğe karşı çıktın." iblis Rahu

281

'Tıktım," diye onayladı Elbryan. "Ve tüm savaşçıları, hatta yal-a büyük kısmını kasabalara götürecek bir savaşa hâlâ karşı-yjm"pony onun neden bahsettiğini soracak oldu, ama sonra anla-j gibryan Roger'ı kurtarmak için Caer Tinella'ya gireli çok olma-mıştı ve şimdi en güçlü dostları yamndayken geri dönüp güç den-gesini değiştirmeyi düşünüyordu. Juraviel de anlayarak başını salladı. "Bu gece Caer Tinella'yagidip bilgi toplarım," diye onayladı."Ben gidebilirim," dedi Roger. "Juraviel bu iş için daha uygun," diye hemen karşılık verdiElbryan. "Daha iki gece Caer Tinella'da olduğumu unuttun mu?" diyeitiraz etti Roger. "Ve tutsaklarla geri döndüğümü?" Delikanlının birinci tekil şahısı nasıl vurguladığını fark ederekdiğer üçü dikkatle onu izledi. "Tutsaklar hâlâ orada olsaydı, kasabaya saldırmayı düşüne-mezdiniz bile!" diye bitirdi Roger. Elbryan bunu kabul ederek başını salladı. Roger'ın eylemi ger-çekten de ortamı olası bir saldırıya hazırlamıştı. Ama yine de,özellikle kurtulan tutsaklarla konuştuktan ve karanlık ormandakiçılgın kaçışı dinledikten sonra, Elbryan hâlâ iş için Belli'mar Jura-viel'in daha uygun olduğunu düşünüyordu. Juraviel ona en azın-dan o tek köpeğin hâlâ hayatta olduğunu söylemişti ve o yaratıktakip etseydi ne Roger, ne de tutsaklar geri dönebilirdi. "Benimseçimim Juraviel," dedi korucu sakin sakin. Pony genç adamın yüzündeki ifadeyi fark etti ve Elbryan'ın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 166: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Roger'ın konumunu biraz daha düşürdüğünü ve şişkin gururunuincittiğini fark etti. "Köpekler izini koklarken sen ağaç tepesinden ağaç tepesineuçabilir misin?" diye sordu Elbryan kabaca, Roger itiraz edemeden. 282 R A <:,ı Roger alt dudağını çiğnedi; hem Elbryan, hem de Pony nkorucuya saldıracağını düşündü. Ama o ayağını yere vurm uyetindi ve dönüp gidecek oldu. "Dur!" diye bağırdı Pony ve diğer üçünü şaşırttı. Roger'ı animaya başlıyordu ve ondan hoşlanmıyor olmasa da, onun kend'ne faydası olmayacak kadar genç, kibirli ve kendi önemiyle dololduğunu fark etmişti.Roger iri iri açılmış gözlerle, öfkeyle köpürerek hızla döndü Pony delikanlının görmemesi için dikkatle saklayarak bir mü-cevher çıkardı ve önüne dikildi. "Kulak misafiri oldukların kişisel-di," diye açıkladı. "Şimdi de bana emir vermeye mi kalkıyorsun?" diye sordu Ro-ger inanamayarak. "Demek şimdi de kraliçem oldum, ha? Diz co-keyim mi?" "Bu yaşta, bu deneyimsizlikle bile, dostu düşmandan ayırabile-cek kadar bilge olmalıydın," diye payladı onu. Devam etmek, Ro-ger'ın ilişkileriyle ilgili kusurlarını açığa vurmak istiyordu, ama butür derslerin tam olarak takdir edilmesi için açıklanması değil öğ-renilmesi gerektiğini fark etti. "Ama bunu yapamadığını, bir sebep-ten dostun olmadığımıza karar verdiğini görüyorum. Öyle olsun." Kadın kesesine uzandı ve Roger bir adım geriledi. Ama yete-rince uzağa değil, çünkü Pony'nin eli hızla çıktı ve sarı renkli birotla Roger'ın alnına bir X işareti çizdi. Sonra mücevher tutan eli-ni delikanlının önünde kaldırdı ve kadim bir ilahiye çok benze-yen bir dizi cümle söyledi. "Bana ne yaptın?" diye sordu Roger. Gerilerken düşmektenzor kurtuldu. "Bize ihanet etmediğin sürece hiçbir şey," diye yanıt verdiPony sakin sakin. Roger'ın yüzü şaşkınlıkla buruştu. "Sana hiçbir şey borçlu de-ğilim," dedi. iblis f^hu

283

»oen de sana hiçbir şey borçlu değilim," diye yanıt verdi Pony"Böylece ilişkimizi bir kez daha eşitledim. Kulak misafiriken seni ilgilendirmeyen şeyler duydun ve bu yüzden, onla-ınUtmak senin sorumluluğun."£0ger'ın, başını iki yana sallamaktan başka verecek yanıtıyoktu. "Ya da en azından bu konuda sessiz kalmak," diye devam et-ti Pony. "Ama bunu yapamazsan, son derece nahoş sonuçlarlakarşılaşacaksın." "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordu Roger ve Pony kötükötü gülümsediği zaman, genç adam arkasındaki Elbryan'a hitapetti, "Bana ne yaptı?" diye sordu.

Elbryan gerçekten bilmiyordu, bu yüzden omuz silkmesi iç-tendi."Söyle bana!" diye bağırdı Roger Pony'nin yüzüne.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 167: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Roger Pony'ye uzanırken Elbryan gözlerini kapattı. Aşkının buaptal küçük adamı yere sermesini bekliyordu. Ama Roger hareke-tini devam ettirmedi ve kızgınlık içinde yumruklarını sıkarakPony'nin önünde durmakla yetindi. "Üzerine lanet, koydum," dedi Pony sessizce. "Ama şartlı birlanet." "Ne demek istiyorsun?" diye sordu Roger, öfkeli sesinde birkorku tınısıyla. "Demek istediğim şu: doğru şeyi yapıp bilmemen gereken ko-nuda sessiz kalırsan, hiçbir kötülükle karşılaşmayacaksın," diyesakin sakin açıkladı kadın. Aniden yüzündeki ifade değişti, karan-lık ve kötücül oldu ve Roger'la arasındaki mesafeyi kapatarakayaklarının ucunda yükseldi, küçük adamın tepesine dikildi. "Bi-ze ihanet edersen," diye uyardı Elbryan'ın ensesindeki tüyleri di-ken diken eden ve Roger'ı ürperten bir sesle, "sana yaptığım bü-yü beynini eritecek ve kulaklarından akmasını sağlayacak." 284

A' S^t0rç

Roger'ın gözleri irileşti. Büyü hakkında pek az bilgisi varHama gördüğü gösteri kadının tehditlerini gerçekleştireceğine inamasını sağlayacak kadar etkileyiciydi kesinlikle. Geri geri serıdledi, düşecek oldu, sonra döndü ve kaçtı."Pony!" diye payladı Elbryan. "Nasıl böyle bir şey..." "Alnını karahindibayla işaretlemek dışında hiçbir şey yapma-dım," diye yanıt verdi kadın. "Çocukken oynadığımız düğünçiçe-ği oyununda çenene de aynısını yapmıştım.""O zaman..." Elbryan durdu ve güldü, arkadaşına şaşmıştı. "Bu gerçekten gerekli miydi?" diye sordu Belli'mar Juraviel ku-ru kuru. Karşılık olarak başını sallarken Pony'nin yüzündeki ifade sonderece ciddiydi. "Bize ihanet ederdi," diye açıkladı. "Ve AbellicanKilisesi'nin gözünde ikimizin kanun kaçağı olduğunu diğerlerininbilmesini istemiyorum." "Peki sırrımız bu kadar korkunç mu?" diye araya girdi Elbryan."Bu insanlara güvenmeyi uzun zaman önce öğrendim." "Tol Yuganick gibi mi?" diye terslendi Pony, Aida yolculuğun-dan önce ona, Elbryan'a ve tüm Dundalis halkına ihanet edenadama atıfta bulunarak. Elbryan'ın buna verecek yanıtı yoktu, ama sinikliğinin sevgili-sini incittiğini fark ederek devam etti. "Belster, Tomas ve diğerle-rine ben de güveniyorum," diye itiraf etti "ama Roger hikayeyikendi konumunu güçlendirecek şekilde anlatabilirdi ve korkarımbu bizi nahoş bir ışık altında sunardı. İnsanlar güven içinde Palma-ris'e vardığı zamana kadar ne hikayeler uydurulabilirdi, kim bilir?" Roger Lockless'i anlamaya başlayan Elbryan buna itiraz ede-mezdi. "İyi iş basardın," diye karar verdi Juraviel. "Böyle bir riski ala-mayacak kadar kritik bir zamandayız. Genç Roger doğru yolugörmekte güçlük çekmiş olabilir, ama ona oldukça açık bir yol ibüs R^hl

285

eti çizdin bence."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 168: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Flbryan İÇ çekti. "Ve ben de hayatım boyunca ahlakın bir şe- , vicdana bağlı olduğunu düşünüp durdum."gilcie«Öyle de," diye yanıt verdi Pony. ideal durumda," diye ekledi Juraviel. "Ama korkunun gücü-.. hafife alma. Sizin kendi Kilise'niz alev alev kükürt içinde ge- bir ölüm sonrası fikrini kullanarak cemaatini binden fazla se-neclir hizada tutuyor." "Benim Kilise'm değil," diye yanıt verdi Elbryan. "Avelyn'indesteklediği Kilise değil." "Hayır, mücevherleri geri almak kadar radikal fikirlerini desusturmak için kaçak keşişi kovalayan Kilise," diye yanıt verdi Ju-raviel duraksamadan. Elbryan Pony'ye baktı ve onun elfin her sözcüğünü onaylaya-rak başını salladığını gördü. Buna itiraz edemedi ve güldü. "Ponyve beni kovalayan Kilise," dedi. "Gelen keşişler güneye gidiyordu... hem de hızla, dedi Roger,"diye araya girdi Pony. "Lal taşını kullandım, ama bölgede büyü izibulamadım, bu yüzden Roger'm hızlan hakkındaki tahmininindoğru olduğunu düşünüyorum." "Umarım Palmaris'i de geçip gitmişlerdir," diye ekledi Elbryan."Ama her durumda, buradaki zamanımız sınırlı. Ondan en iyi şe-kilde yararlanmayı umuyorum.""Caer Tinella ve Aşağıdiyar," dedi Belli'mar Juraviel. Başını sallar ve yanıt verirken Elbryanin yüzü son derece cid-di, hatta kasvediydi. "Akşam karanlığında seninle burada buluşu-ruz, belki şafaktan önce saldırıya geçmek üzere." "Dilediğin gibi olsun, dostum," dedi elf. "O zaman ben gidipkasabalarda keşif yapayım. Saldırıyı hazırla... ve Roger Lockless'leuzlaş, en azından birazcık. Belster O'Comely'nin anlattıklarına ba-kılırsa bu insanlar için büyük şeyler yapmış ve gururunun onu en- 286

Silv4t0|

gellemesine izin vermezse önünde büyük şeyler beklediğin; H-sunuyorum.""Biz Roger'ın icabına bakarız," diye yanıt verdi Pony. "Yol tabelasını açıkça boya," dedi Juraviel kahkaha atarak vparmaklarını şıklatarak ve sonra gitti, çalıların arasında öyle kusursuzca kayboldu ki Pony gözlerinin onu aldatıp aldatmadıolnmerak ederek gözlerini kırpıştırdı ve ovaladı. Ama Touel'alfar'adaha alışık ve orman içinde nasıl davranıldığı konusunda dahabilgili olan Elbryan şaşırmamıştı. "Bu o," diye ısrar etti Kos-kosio Begulne. "O piçin âdetlerinibiliyorum!" Maiyer Dek, biraz olsun önem taşıyan bir şeyden bahsederkenhep yaptığı gibi sözleri uzun uzun düşündü. Dev fomoryan, ırkıiçinde oldukça etkileyici biriydi, hem fiziksel, hem zihinsel ola-rak. Powrie meslektaşı kadar zeki, eskiden goblinlere hükmedenGothra kadar bilge olmasa da, Maiyer Dek kusurlarını biliyorduve bu yüzden acele etmeden her şeyi yavaş yavaş ve dikkatle in-celedi. Devin sessizliği sinirli Kos-kosio Begulne'nin zaten kötü olanruh halini hiç iyileştirmedi. Powrie büyük ahırda, bir eliyle bur-nunu karıştırarak, diğerini tekrar tekrar kalçasına vurarak ileri ge-ri yürüyordu."Gecekuşu gibi başka insanlar olabilir," dedi dev.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 169: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Kos-kosio Begulne bu fikre güldü. "Öyle olsaydı, bu zamanakadar tekmelene tekmelene Aida'ya kadar kovalanırdık!""O zaman başkası," diye yanıt verdi dev. "Umarım değildir," diye yanıt verdi powrie. "Ve sanmıyorum.Bu o. Piçin kokusunu alabiliyorum. Ziyaretimize gelen Gecekuşu,hiç kuşkun olmasın. Tutsaklarını bana veriyor musun, vermiyormusun?" iblis R"hu

287

'ver Dek yine uzun uzun düşünmeye başladı. O ve ona es-nen diğer üç dev güneyden daha yeni dönmüşlerdi. Orada,ris'in hemen batısında Kralın Adamları'na karşı büyük birvermişlerdi. Savaşta pek çok dev ve çok daha fazla insan-1 üstü ve Maiyer Dek'le hayatta kalan yandaşları bir grup ada-tutsak almıştı. "Yaya yemek," diyordu dev önderi onlara veçekten jg tutsak aldıkları kırk adamdan on tanesi zalim fomor-vanlar Caer Tinella'ya gelene kadar yenmişti. Şimdi Kos-kosio Be-gıılne kalan otuz insanı Gecekuşu için yem olarak kullanmakoüzere istiyordu ve aslında Maiyer Dek insan etine o kadar da ba-yılmıyordu. Ama dev yine de o ve diğer önderlerin Gecekuşu de-nen bu adamı yemlediği son seferde, çamlık vadideki felaketlesonuçlanan savaşı hatırlıyordu. Kos-kosio Begulne gerçekten onuburaya getirmek istiyor muydu? "Onları bana vermelisin," dedi Kos-kosio Begulne aniden."Gecekuşu meselesini şimdi, güçlerin yarısı bizi terk etmeden hal-letmeliyiz. Goblinler şimdiden eve dönmek konusunda söylen-meye başladı ve benimkiler de Yıpranmış Adalar'ı özlüyor." "O zaman hepimiz gideriz," diye yanıt verdi dev. Zaten Ayı-Honce'a gelmek konusunda hiç hevesli olmamıştı. Dactyl uyan-madan önce, Maiyer Dek Barbacan'ın kuzeyindeki dağlarda, sek-sen devden oluşan bir kabilede rahat rahat yaşıyordu, emrineamade yirmi dişiyle birlikte. Ve çevrede avlanmak ve doğru düz-gün yemek yemek için bol bol goblin de vardı. "Daha değil," diye terslendi powrie keskin bir sesle "Lanet Ge-cekuşu yarattığı sorunların bedelini ödemeden olmaz." "Sen Ulg Tik'narn'ı sevmezdin bile," dedi dev, her zamankiarayı vermeden. "Konu o değil!" diye sertçe yanıt verdi Kos-kosio Begulne. "Obir powrie önderiydi ve iyi bir önderdi! Gecekuşu onu öldürdü,°u yüzden ben de Gecekuşu'nu öldüreceğim." 288 R' A ^lvst0re"Sonra gidecek miyiz?" "Sonra gideceğiz," diye onayladı powrie. "Ve insan topraklanı geçince, ben ve halkım goblin pislikleri midenize gitmektekorumayacağız."Maiyer Dek'in duymak istediği tek şey buydu. Juraviel kasabalardan dönene kadar Elbryan ve Pony insanla-rı saldırıyı geciktirmeye ikna etmişti... ormandaki savaşta elde et-tikleri başarı, Roger'm ve diğer tutsakların dönüşünden sonra ko-lay iş değildi. İnsanların hepsi bu macerayı bitirmek ve rahat birortak salonda oturup ateşin yanında hikayelerini abartmak içincan atıyordu ve Caer Tinella ve Aşağıdiyar'dan geçmek kısa süresonra Palmaris'in güvenliğinde olacakları anlamına geliyorsa, sa-vaşa dünden hazırdılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 170: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan çamlığa döndüğünde Pony hâlâ yanlarındaydı, CaerTinella ile Aşağıdiyar saldırılarının başlaması olasılığına karşı de-tayları belirliyordu. Korucu Juraviel'in ağaçtan indiğini görür görmez yolunda git-meyen bir şey olduğunu anladı."Tahkimat yapmışlar," diye tahmin yürüttü korucu. "Kesinlikle," diye yanıt verdi Juraviel başını sallayarak. "Kasa-banın kıyısında, kuzey, güneybatı ve güneydoğuda üç yeni göz-lem kulesi var. Tüm mekanın çevresine çabucak barikat dikmiş-ler, fıçılar, koparılmış duvarlar, bulabilecekleri her şeyle oluştur-dukları bir engel. İnsan boyunda ve yeterince sağlam görünüyor,ama fazla kalın değil.""Bir saldırıyı yavaşlatmaya yeter," dedi korucu. "Belki biraz," diye itiraf etti Juraviel, ama o da tahkimat karşı-sında endişelenmiş ya da etkilenmiş değildi. "Yine de, yeni gelenmüttefiklerle, tahkimat yapma ihtiyacı hissedeceklerinden kuşkuederdim." iblis R"h'

289

ellj bir powrie grubu mu?" diye sordu Elbryan.??Devler," diye yanıt verdi Juraviel. "O iri ve çirkin yaratıkların A-, gördüğüm en iri ve en çirkin dev de yanlarında. Adı Ma-3r3sın ^Dek ve powrieler bile, bizzat Kos-kosio Begulne bile ona bü-'.., çaygı gösteriyor. Korkarım özel bir zırh kullanıyor, hatta bel-iz büyülü» çünkü neredeyse içsel bir ateşle yanıyor gibi."Elbryan başını salladı; benzer zırhlar takmış devlerle savaşmış-ve Maiyer Dek adını Ormandiyar'dan hatırlıyordu. Zırhtakitoprak büyüsüydü, iblis dactyl tarafından seçkin askerleri için dö-vülmüştü. "Bu insanların Caer Tinella'ya saldırmasına izin veremeyiz,"diye devam etti elf. "Gecenin karanlığında kasabanın dışından ge-çebiliriz, ya da garnizonu zorlu görünmeyen Aşağıdiyar'a saldıra-biliriz. Ama hepsi eğitimsiz savaşçılar olan bu insanları devlerle,özellikle de bu canavarla savaşmaya göndermek budalalık olur.Senin kendi savaş planların bile büyük risk içeriyor." Elbryan'ın bu basit mantığa itirazı yoktu. Mutlak felaket olası-lığını anlayacak kadar çok devle savaşmıştı. "Kasabaların çevre-sinden dolanıp kaçarsak, büyük olasılıkla izimizi bulurlar," dedi."Onlardan önce Palmaris'e ulaşmayı başaramayız." "Daha uzaktan geçsek?" diye sordu elf, ama korucuyu ikna et-menin kolay olmayacağını tahmin ediyordu."Onları gönderebiliriz," diye yanıt verdi Elbryan çekinerek."Ama sen yine de kasabaya gidip savaşını vermek istiyorsun,"diye mantık yürüttü Juraviel."Eğer bu dev, Maiyer Dek söylediğin kadar güçlü ve saygı du-yulan biriyse, belki o ve ben konuşmalıyız," dedi korucu."Konuşmak mı?" diye yankıladı Juraviel kuşkuyla."Silahlarla," diye açıkladı Elbryan. "Maiyer Dek ve Kos-kosioBegulne, ikisi de öldürülürse düşmanlarımıza ne kadar büyük birdarbe olur sence?"

29° R- A- S»lv1IOre"Gerçekten de büyük," diye itiraf etti elf. "Bu ikisinin on ıSUÇKJ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 171: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

önderliği olmasa devleri ve goblinleri, hatta powrieleri bir araHtutan ne olurdu, bilmiyorum. Ama yine de, iyi düşün, dostumDev ve powrie önderlerine ulaşmak bile kolay iş olmayacak vbunu basarsan bile, bir şekilde hizmetkarları çevrelerine doluşmadan onlarla savaşmanın yolunu bulsan bile, gücünü aştıklarını g0rebilirsin. Kendi sorunu ters çevir: Onlara önderlik edecek Gece-kuşu olmasa mülteciler ne yapardı?" "Son zamanlara kadar, onlara önderlik edecek Gecekuşu ol-madan pekala yapabiliyorlardı," diye hatırlattı korucu. "Ve Juravi-el'leri de var.""Bu onun işi değil!" "İnsanların yardımına gelmeyi seçti," diye yanıt verdi Elbryançarpık bir sırıtış ile. "Himayesi altındakini, Gecekuşu'nu takip etmeyi seçti. Gençadamın aptallık etmediğinden emin olmak için," diye düzeltti elf,geniş geniş gülümseyerek; ve Elbryan gülümsemeye bakarak Ju-raviel'in yanında olduğunu anladı. "Eğitimine çok fazla sene har-cadım... ve bir elf kılıcıyla babamın yaptığı yayı taşıyorsun. Öldü-rülmene izin veremem.""Bazıları aptalca der, diğerleri cesurca," dedi korucu."Ya da belki aynı kişidir onlar," dedi Juraviel.

Elbryan elfin omzuna bir şaplak attı ve Pony çamlıktan geçiponlara katıldığında hâlâ kahkahalarla gülüyorlardı."Demek kasabalardan gelen haber iyi," dedi."Hayır," dedi Elbryan ve Juraviel aynı anda. Neşeli tavırlarını düşünen Pony şaşkın şaşkın topuklarınınüzerinde sallandı. "Yalnızca Elbryan'ın planlarının budalalılığını tartışıyorduk,"diye açıkladı Juraviel. "Düşman kampının ortasına dalacak ve ikiönderi de öldürecek, ama biri bir powrie, yaşayan en zorlu ve iblis R^u

291

varatık ve diğeri iri ve kudretli bir dev."in ^*«Ve bunu gülünç buluyorsun, öyle mi?" diye sordu Pony Elbr-yan'a."Elbette."Kadın başını salladı. Yaşamlarındaki stresin sonunda yoldaşı-etkilemeye mi başladığını ciddi ciddi merak ediyordu. "Öylesine dalmayacağım," diye düzeltti korucu, gözlerini elfedikerek. "Bir gölge kadar sessiz, ölüm kadar davetsiz, gizlice gi-receğim." "Ve bir odun parçası kadar ölü," diye bitirdi Juraviel ve ikisiyine gülmeye başladı. Gülüşmelerinde bir parça gerçeklik olduğunu anlayan Ponymemnun kalmamıştı. "Bu kadar aptallık yeter," diye payladı onla-rı. "Endişe içinde ileri geri adımlayan, bu gece ölüp ölmeyecek-lerini merak eden ve kararını bekleyen yüz savaşçın var." "Ve benim kararım, ki bu karar üzerinde ısrar edeceğim, yer-lerinde kalmaları," dedi Elbryan ciddi bir sesle. "Dinleyeceklerinden emin değilim," diye itiraf etti Pony, çün-kü korucunun uzak olduğu sürede, konuşmalar yine hararet ka-zanmıştı ve canavarları çok uzaklara sürmekten bahsediliyordu. "Kasabalara saldıramayız," diye açıkladı korucu, "çünkü pow-rieler daha fazla dev müttefik buldular ve aralarında dactylin top-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 172: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rak büyüsüyle yaptığı zırhı kullanan biri var." Pony derin derin iç çekti ve insanların dinleyeceğini umdu. Ozırhı Barbacan'daki savaştan hatırlıyordu ve bu yeni müttefike sal-dıran herkesin çabucak öleceğini anlıyordu. Elbryan'a baktı veyüzündeki tehlikeli ifadeyi tanıdı. "Savaşmadan önce bir iki gün beklemeleri gerektiğini açıkla-mamız yeterli, ta ki yeni düşmanlarımızın gücünü tartana kadar,"dedi Elbryan."Ama sen yine de oraya gidip savaşmak istiyorsun, hem de bu

292

R' A' S^vit0|

gece," diye bildirdi Pony. "Bu devi ve Kos-kosio Begulne'yi yok etmenin bir yolunu Klabilmeyi diliyorum," dedi Elbryan. "Düşmanlarımıza büyük wdarbe olurdu ve kalan canavarları dağıtıp bu insanları Palmaris'götürmemize yardım edecek kadar çok kargaşa yaratırdı." "O zaman bu işi nasıl yapacağımızı bulalım," dedi Pony sakinsakin, Juraviel'in önüne gidip eğilerek. Bir sopa aldı, elfe verdi veönündeki çam iğnelerini temizledi. "Başlangıç olarak, bir harita"diye talimat verdi. Juraviel Elbryan'a baktı, kasabadaki yeni canavarlar düşünü-lünce, normalde korucudan daha muhafazakar olan Pony'nin bukadar kolay kabul etmesine şaşırmışlardı. Ve Juraviel aynı zaman-da, olaylardaki bu değişimin Elbryan'ın düşüncelerini değiştiripdeğiştirmediğini merak ediyordu. Adam sevgilisini bu tehlikeligörevte dahil etmeyi hâlâ istiyor muydu? Korucu sert bir ifade ile, o telaffuz edilmeyen soruya yanıt ola-rak başını salladı. O ve Pony birlikte o kadar çok şey yaşamışlar-dı ki, kadını bu önemli savaşa dahil etmemeyi düşünemezdi bile.Juraviel'i dahil etmemeye kararlıydı (bir elfin küçük silahları dev-lere karşı fazla etkili olmazdı) ama baştan beri saldırıyı Pony'ylebirlikte yapmayı düşünmüştü. O sırada gün ışığı hızla soluyordu, bu yüzden Pony elmasınıçıkardı ve küçük bir ışık küresi yaktı. Kısa süre sonra Juraviel Ca-er Tinella'nm haritasını çizmişti. "Kos-kosio Begulne'nin nerede olacağından emin olamam,"dedi elf. "Ama bir devi barındıracak kadar büyük yalnızca üç bi-na var." Her birini haritada gösterdi. "Ahırlar," eledi. "Ve dev ön-derinin kullanması en olası olanı bu." Sopa kasabanın merkezineyakın geniş bir yapıyı gösterdi. "Anlayabildiğim kadarıyla düzenli savunmaları yok," diye de-vam etti elf. "Barikatlar ve birkaç nöbetçi dışında." İblis Buhu

293

«Normalde powrieler hazırlıklıdır," dedi Pony. "Büyük olası-lıkla, savunmaları gizlenmiştir.""Ama bu grup son zamanlarda sorun yaşamadı," diye yanıtverdi Juraviel."Ormandaki savaş dışında," dedi Elbryan."Ve tutsakların kaçırılması dışında," diye ekledi Pony. "Ama kasabaya gerçek bir saldırı düzenlenmedi," dedi elf. "Vesaldırmayı düşüneceklerin açıkça görebileceği fomoryanlar var-ken bir saldırı bekleyeceklerinden kuşkuluyum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 173: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Ama Roger dilediği zaman kasabaya girme ve ellerinden kaç-ma becerisini gösterdi. Önderler ve özellikle Kos-kosio Begul-ne'nin çevresinde sıkı koruma olabilir," diye tahmin yürüttü Pony. "Ve ben de tam olarak oraya gitmeyi düşünüyorum," diye ek-ledi Elbryan."Kolay iş değil," dedi Juraviel."Hiç olmadı," diye yanıt verdi korucu. "Ama sen yine de gitmeyi düşünüyorsun," diye yorum yaptıelf. Elbryan Pony'ye baktı. "Bu gece," dedi. "İlk önce Belster ileTomas Gingenvart'u bulacağım ve planlarımızı, Pony ve ben ba-sarsak da, başarmasak da ne yapacaklarını anlatacağım.""Ya benim rolüm?" diye sordu elf. "Sen Belster'le irtibatımı sağlayacaksın," dedi Elbryan. "Sava-şın sonucunu çabucak öğrenirsin kuşkusuz ve Belster ne kadarçabuk haber alırsa, o kadar iyi tepki verir." Juraviel uzun uzun, dikkatle Elbryan'a, Touel'alfafdan Gece-kuşu unvanını kazanan adama baktı. Elf kuşkulu Tuntun'un o an-da yanında olduğunu, Elbryan Wyndon, kadının sık sık alayla"Mather'in kanı" dediği adam hakkındaki ilk değerlendirmesindeyanıldığını içtenlikle itiraf ettiğini hissetti. Tuntun Elbryan'ın koru-cu olabileceğine hiç inanmamıştı, onu aptal ve beceriksiz bulmuş- 294

A' S*lvât0re

tu. Ama yanıldığını anlamıştı, öyle ki genç adamı kurtarmak i Igönüllü olarak canını vermişti... ve elfler insanlara karşı pek *geçi davranmazdı! Ve şimdi burada olsa, Elbryan'ın bu inanılmaölçüde tehlikeli savaşa nasıl sakin kararlılıkla ve içten görev duvgusuyla yaklaştığına tanık olsa, ona bir kez daha "Mather'in kanı"derdi, Juraviel biliyordu, ama bu sefer içten bir sevgiyle. "Senin bu savaştaki rolün yalnızca taşlarla ilgili olacak," dediElbryan Pony'ye, yavaş yavaş Caer Tinella'ya giderlerken. Belsterve Tomas daha fazla bilgi toplanması için savaşın ertelenmesinikabul etmişti, ama korucunun kendi savaşını vereceğinden haber-sizdiler.Pony kuşkuyla süzdü onu. "Sıkı çalışıyorum," diye yanıt verdi."Ve iyi çalışıyorsun.""Ama sen kılıçla savaşabileceğime güvenmiyorsun, öyle mi?" O daha sözünü bitiremeden Elbryan başını iki yana sallıyor-du. "Dövüş stilleri arasında kaldın," diye açıkladı. "Kafan bir son-raki doğru hareketi söylüyor, ama bedenin hâlâ önceki tarza eği-timli. Atılacak mısın, savuracak mısın? Ve karar vermen için gere-ken saniye içinde, bir düşman silahı seni bulabilir." Pony mantıklı bir yanıt bulmaya çalışarak dudağını ısırdı. Ar-tık kılıç dansını oldukça iyi yapabiliyordu, ama gerçek bir savaş-tan daha yavaş harekeüerle yapıyordu onu. Her dersin sonunda,Elbryan süreci hızlandırdığı zaman, ayak uyduramıyor, korucu-nun tabiriyle düşünceleriyle kas hafızası arasında kalıyordu. "Yakında," diye söz verdi Elbryan. "Ama o zamana kadar yal-nızca taşlar konusunda etkili ol."Pony itiraz etmedi. İkili Caer Tinella'ya kuzeydoğudan bakan tepenin üzerindeJuraviel'le karşılaştı, o yüksek nokta tüm kasabayı görüyordu.Tıpkı Juraviel'in anlattığı gibi görünüyordu, yeni barikat merkezi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 174: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis R"hü

295

ilan sarıyordu, ama üçü bakışlarının ta diğer tarafta, güneydo-- köşesinde yanan dev ateşe saplandığını gördü.»Ben araştırayım," diye gönüllü oldu elf. £lbryan başını salladı ve Pony'ye baktı. "Onları ruh taşıylaKU1 " dedi kadına, sonra Juraviel'e hitaben ekledi. "Kos-kosio Be-aıılne ve Maiyer Dek ahırdaysa, Pony ve ben oraya gideceğiz. Senkasabadaki ilerleyişimizi izle, sonra Senfoni'yi almak üzere bura-ya dön, çünkü sanırım atı arkada bırakacağım. Ve sonra bekleyipizlemen gerekecek." "Siz bekleyin," diye düzeltti Juraviel ve ses tonu itiraz kabuletmeyeceğini gösteriyordu. "O ateş hiç de sıradan değil; siz kasa-baya girmeden ne anlama geldiğini görsem iyi olur." "Bu ikisine karşı yalnızca tek şans bulabiliriz," dedi Pony Elbr-yan'a, Juraviel'in sözlerine başını sallayarak onaylarken. "Zaman-lamamızın doğru olduğundan emin olalım.""O zaman çabuk olun," dedi hevesli Elbryan ikisine. Juraviel yanıt veremeden, gecenin sessizliği kasabadan yükse-len seslenişle bozuldu. "Alevlere bir tane daha!" diye kükredi bir dev sesi. "İzliyormusun, Gecekuşu? Senin yüzünden ölen insanları görüyor mu-sun?" Üçü uzaklara baktı, alevlere odaklandı. Üç şeklin siluetlerinigördüler, iki powrie ve bir insan gibi görünüyorlardı ve adam ate-şe atılırken dehşet içinde izlediler.Adamın acı dolu çığlıkları havayı yardı. Elbryan öfkeyle hırladı, uzandı ve Pony'yi attan aşağı aldı veaynı akıcı hareket içinde yayını kavradı."Hayır, korucu!" dedi Juraviel ona. "İstedikleri tam olarak bu!" "İstediklerini sandıkları," diye terslendi korucu. "Oklarınla ba-na yol göster, doğrudan duvara!" Topuklarını Senfoni'nin böğrü-ne hızla vurdu ve büyük aygır sıçradı, gökgürültüsü gibi tepeden 296

R- A' S^v„0re

aşağı koştu ve kasabaya doğru atıldı. Juraviel yan koşarak vuçarak peşine düştü ve Pony mücevher değiştirdi, hematitini t

sesine kaldırdı. Gecekuşu dörtnala ağaçların arasından fırladı ve Şahinkanadı'nı kaldırıp hazırlayarak duvarın önündeki küçük açıklığı astıİlk oku habersiz bir goblinin kafasının yanına saplandı ve yaratı-ğı aşağı devirdi. İkincisi, bir mızrak atmak üzere kolunu kaldıranbir başka goblinin göğsüne saplandı. Ama hazırlıksız yakalama fırsatını kaybetmişti ve duvar şimdidüşmanlarıyla, goblinler ve povvrielerle kaynıyordu. Korucu kük-reyerek, farklı bir yol düşünemeyecek kadar öfkeli ve çılgınadönmüş, Senfoni'nin boynunda eğilerek atı mahmuzladı. Sonra at ve binicisi sendeledi, yanıbaşlarında bir yıldırım pat-larken Senfoni neredeyse yere yıkılıyordu. Yıldırım barikata çarp-tı, tahtayı kıymık kıymık parçaladı, goblinleri ve powrieleri çevre-ye saçtı. Korucu ve atı, fazla hız kaybetmeden, hemen kendilerine gel-diler. Büyük aygır tekrar dörtnala kalkarak, toprak sıçratarak bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 175: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

seksen yüksekliğindeki engelin üzerinden sıçradı, ölü ve sersemle-miş canavarların üzerinden süzüldü ve yere inip koşmaya devametti. Atını keskin bir açıyla döndürür, iki binanın arasına atılırkenoklar vızıldayarak korucunun yanından geçti. Hızla bir başka kö-şeyi döndü, önüne daha fazla düşmanın dikildiğini gördü. Bir ge-çitten geçerek kasaba meydanına daldı, ama oradan da gerisingeridöndü, çünkü mekan powrie kaynıyordu. Bir başka geçide girdi. Gecekuşu alçak bir çatıya yaklaşırken Şahinkandı'nı omzunaastı, Fırtına'yı çıkardı ve ayağa kalktı, denge sağlamak için bacak-larını açarak büktü. Atın göğsüne gömülü turkuaz taş aracılığıylaSenfoni'yle iletişim kurdu ve atın koşmaya devam ederek sağda-ki binaya yanaşmasını istedi.Gecekuşu yaklaştığı sırada bir goblin kalkıyordu. Fırtına'nın

iblis R"hu

297

uPSj yaratığın kafasını neredeyse kopartacaktı ve korucu çabu-, ijjjcj çekip kurtardı, sonra uzatarak ikinci bir goblinin çene-sinin altına sapladı. Gecekuşu tekrar oturdu, Fırtına'yı kalçasıyla eyerin arasınakaydırdı ve tekrar yayını hazırlayıp atını sürerken bir ok fırlattı.Yoluna bir powrie atladı ve soldaki çatıda bir başkası vardı. Ge-cekuşu yüksekteki hedefe odaklandı, yaratık mızrağını fırlatırkenokunu göğsüne sapladı. Senfoni yerdeki powrienin icabına bak-tı cüceyi ezdi, sendeledi, ama dengesini korudu. Gecekuşu yayını savurup iyi nişanlanmış mızrağı kısmen sap-tırdı ve bu savunma hareketi kesinlikle hayatını kurtardı, amamızrak yine de omzunu sıyırarak geçti. Gömleği yırtıldı, mızrakkumaşa takıldı ve Gecekuşu hırlayarak uzandı ve atmayı düşüne-

rek çekip kurtardı. Bunun yerine kargı gibi kolunun altına sıkıştırdı ve açık birkapıya yaklaştı. Onu karşılamak üzere bir powrie dışarı fırlıyordu.Powrie kalkanını kaldırdı, ama yeterince çabuk değil ve mızrağınucu yukarıdan kayarak çığlık atan cücenin ağzına isabet etti, diş-lerini kırdı, daha derine battı, kafasının arkasından çıktı ve kapı-nın çerçevesine saplandı. Gecekuşu silahı bıraktı, hatta geri dönüp çıkardığı işi kontroledecek zamanı bile bulamadı.Ayakta kalan powrie seyirerek ölüyordu. Gecekuşu kasabanın kuzeydoğu köşesine yönelerek hızla birköşeyi döndü, sonra bir başkasını. Yeni bir köşeyi dönünce başı-nın belaya girdiğini gördü, çünkü orada, önündeki yolu iki devtıkamıştı, tek bir okun deviremeyeceği ve Senfoni'nin ezemeyece-ği devler. Juraviel yıkılmış barikata ulaştığında canavarlar yoktu, çünkükorucunun saldırısından ve Pony'nin patlamasından canlı kuttu- 298 R' A- Salvi!0relan birkaç yaratık Caer Tinella sokaklarına dağılmış, hızla kr,cSenfoni'yi kovalıyordu. Kanatlarını çırparak duvarı aştı ve bu nolrtada yanyana durduğu binalardan birinin çatısına çıktı. Yolun kaşısında bir goblin durmuş, hoplayıp zıplayarak yerdeki arkadaşlarina hızla koşturan binicinin nerede olduğunu bağırıyordu.

Juraviel elinde yayıyla beş adım yakınma yanaştı. Atışma da-ha iyi açı vermek için tek dizinin üzerine çöktü ve oku goblinin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 176: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ense köküne saplandı. Yaratık çatının kenarından devrildi ve hız-la sırtüstü düştü. Sokağa indiğinde ölmüştü. Arkadan gelen bir hareket elfin, fırlatmaya hazır bir okla hız-la dönmesine sebep oldu. Atışını erteledi ve iyi ki öyle yapmıştıçünkü çatının kenarında beliren şekil bir goblin ya da powrie de-ğildi, ince yapılı, çeviklikle tırmanan bir insana aitti. "Sen burada ne yapıyorsun?" diye fısıldadı elf, Roger gelip ya-nında diz çökerken. "Benim de sana sormam gereken bir soru," diye yanıt verdigenç adam. Bakışları tutsak dizisine yöneldi. "Otuz kişi olmalı,"dedi ve hemen çatının güneydoğu köşesine gitti. Juraviel onun gitmesine izin verdi ve takip etmedi. Canavarla-ra saldıracak daha fazla açı, daha fazla kargaşaya sebep olurdu veaptal Gecekuşu'nun buradan canlı çıkmasına izin verecek tek şeyo kargaşa olabilirdi. Elf kanatlarını çırparak bir başka çatıya uçtu, kasabanın dahaiçlerine, daha kuzeye ve orada daha fazla fırsat buldu. Oklarınıfırlattı, bir, iki, üç, powrie ve devleri vurdu, sonra diğer yanda birpowrie daha, hiçbirini öldürmedi (son oku cüceyi fena yaralamış-tı) ama öfke çığlıkları getirerek, en azından bu yakındaki grupla-rın dikkatlerini dostundan uzaklaştırdı. Juraviel gecenin karanlığında sıçradı, uçuşuna hafif bir eğimvererek bir başka binanın üzerine kondu. Sonra çatının uzak ucu-na koştu, habersiz bir gobline bir ok yolladı, sonra bir başka bi- iblis R"hu

299

„ merkezdeki geniş ahıra süzüldü.naya>Arkasında çığlık atan ve uluyan ve artık korucunun kasabayaİniz çeldiğini düşünmeyen canavarlar bırakıyordu. At keskin bir açıyla dönerken toynakları toprak havalandırdı.Korucu devlerin sağ yanından geçmeye çalışıyordu. En yakında-ki dev sopasını kaldırdı, ama korucu daha hızlıydı, Fırtına'yı eli-ne aldı ve savurarak devin kaldırdığı kolunu, tam dirseğin altın-dan kesti. Dev acıyla kükredi ve saldırıyı yarım bıraktı ve böylece Gece-kuşu'yla atı geçip kurtulmuş göründü. Ama sonra bir başka dev çıkıp yolu tıkadı ve ileride yol dahada dardı ve korucuya kaçacak yer bırakmıyordu. Fırtına'yı kuca-ğına bıraktı ve Şahinkanadı'nı aldı, göz açıp kapayana kadar birok taktı ve kaldırdı.Tek atış hakkı vardı.Mükemmel olmak zorundaydı. Yalnızca dört buçuk metre uzaktan atılan ok devin sağ gözü-ne saplandı ve yaratık nasıl da çığlık attı! Yüzünü tutarak yarı ya-rıya döndü, bağırdı, feryat etti. "Koşmaya devam et!" diye emretti Gecekuşu ata. Fırtına'yı kal-dırdı; korucu güçlü aygırın bedenine sardığı bacaklarını sıktı veSenfoni Gecekuşu'nun komutlarını anlayarak, durumun çaresizli-ğini anlayarak itaat etti ve hiç yavaşlamadan tüm hızıyla deveÇarptı. Korucu aynı anda kılıcını hızla devrilen devin boynuna savur-du. Canavar düştü ve sersemlemiş Senfoni dengesini sağladı, baş-ka iki dev yaklaşırken atı çevirmek için hızla dizginleri çekti. "Şunu dövüşten uzak tut," dedi korucu Senfoni'ye ve sonra kı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 177: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

lıcını yere atıp yayını çıkardı, atın sırtından yuvarlanarak daldı,inerken okunu taktı ve yuvarlanarak ayağa kalkarken bıraktı. Ok 300

Sâ|^ore

devin omzuna saplandı, ama dev hiç fark etmiş görünmedi Korucu kasabanın diğer yanındaki zavallı tutsakları hatırlanpowrie ateşlerinde canlı canlı kızaran adamlar ve o sahnelerde 'Vke buldu ve öfkesinden güç aldı. Fırttna'ya uzandı ve onun sesiz çağrısını duyan büyülü kılıç eline uçup içsel bir güçle alevlendi. Kılıcın görüntüsünü fark edemeyecek kadar odaklanmış olanGecekuşu dümdüz ileri atıldı. Saldırısı devleri şaşırttı ve bu korucunun tek dizinin üzerinedalmasına, bir devin yana savurduğu sopanın altından eğilmesineyetti. Kılıcını savurdu, devin diz kapağını ezdi ve yaratık yarayıkavramak için içgüdüyle bacağını kaldırırken korucu öne koşarakvurmak için ilkinin çevresinden dolanan ikinci devin elinden kur-tuldu. Gecekuşu döndü, vurdu, sonra bir daha vurdu, devin kalçala-rına iki kılıç darbesi indirdi. Yaratık döndü ve tek elinde tuttuğusopasını çılgınca savurdu. Boş elini bir yaralı omzuna, bir dizine,bir kalçasına götürüyordu. Sopa çevik korucuyu vurmaya yaklaşmadı bile. Adam çöme-lerek sopanın başının üzerinden geçmesine izin verdi, sonra hız-la doğruldu, eli kovaladı, kılıcını savurdu ve bir kez daha, devibileğinden yaraladı.Dev uludu; sopa elinden uçtu. Ama bu hareket Gecekuşu'nun ikinci devin karşısında kötüdurumda kalmasına sebep olmuştu ve devin savrulan sopasındantamamen kaçınamadı. Sopa omzuna çarptı ve adamı savurdu. Ko-rucu havada dönerek defalarca takla attı, sonra yere inerken sar-sıntının bir kısmını emmeyi umarak bir takla daha attı. Yuvarlanarak doğruldu ve rakibini inceledi. Bu gerçekten degördüğü en çirkin devdi. Bir dudağı yırtılmıştı ve alnının yarısınıikiye koparılmış kanlı bir goblin dövmesi süslüyordu. Bir kulağıeksikti ve diğerinde geniş, altın bir kulak şapkası vardı. Yaratık iblis R^u

30i

• j<ötü sırıtarak yaralı arkadaşına baktı, dev hâlâ savaşabilece-- • işaret edince başını salladı. Çirkin yaratık ağır ağır yaklaştı.° iki dev, elflerin eğittiği korucu için bile çok fazlaydı. Ama en azından iki tane kalacaklarını fark etti Gecekuşu, Sen-, nj.ye baktığı zaman. Yerdeki dev kalkmaya çalışıyordu, ama attekrar tekrar tepesinde şahlanarak ön toynaklarını kafasına indiri-yordu. Tek gözü körleşmiş dev çaresizce uzandı, sonra Senfoni dö-nerken yine kalkmaya çalıştı. Ama at yalnızca yaratığa bir tekme daha atmak için pozisyonalıyordu ve Senfoni iki ön bacağını savurur, hızla devin suratınaindirirken o daha yarı yarıya bile doğrulmamıştı. Dev dümdüzyattı, kaldı. Sonra at yine tepesine dikildi, ön bacakları düzenli bir şekil-de dövmeye başladı. Gecekuşu son hareketi görmedi, yakındaki devin aniden yağ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 178: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dırmaya başladığı darbelerden, eğilip kurtulunamayacak, tepedenaşağı inen sopalardan kaçmakla meşguldü. Muazzam darbelerleyer sarsılıyordu. Diğer dev sopasını aldı, ama arkadaşına katılmak için acele et-miyor gibiydi. Gecekuşu yine de her yönden yaklaşan canavarları duydu vezamanının daraldığını anladı. Bu sırada Pony boş durmuyordu. Yıldırımı barikatı salladıktanve Elbryan, sonra Juraviel için (kadın bilmese de Roger Locklessiçin de) yolu açtıktan sonra kuzeye dönerek yamaçtan aşağı koş-muştu. Korucunun kasabadaki hareketlerini izlemeye, bağrışancanavarları ve Fırtına çalışırken çınlayan gümüşsüyü takip etme-ye çalışıyordu ve sevgilisinin de kuzey tarafa yöneldiğindenemindi. 3Q2 R. A. Silvato,Pony'nin ilerleyişi kısa koşulara dönüştü, bir saklanma yerin.»den diğerine kaydı, kasabaya bakarak biraz bilgi edinmeye çalış,ti. İki devin kafasını gördü, biri aniden sarsıldı ve acıyla bağırdıve Pony Gecekuşu'nun devlerle savaştığını anladı. Üçüncü devinkafası ve omuzlan belirip alçak binaların tepesinde dikildiği za-man, Pony sevgilisinin başının belada olduğunu anladı. Kadın taş kesesini karıştırarak işe yarayacak bir şey bulmayaçalıştı. Yakutun bir faydası olmazdı, çünkü Elbryan'ın yanına gi-decek zamanı yoktu. Grafiti kullanarak çatıların üzerinden birşimşek savurabilirdi, ama bunun sevgilisine de zarar vereceğin-den korkuyordu, özellikle de yakın dövüşüyorsa. "Malaçit," diye karar verdi kadın, yeşil, halkalı taşı çıkararak.Devlerden birini havalandırır, yükseltir, durumu biraz eşitlerdi. Ama taşı çıkarırken bir başkasını, mıknatıs taşını gördü ve bu-nun daha akıllıca olacağını düşündü. Pony elini kaldırdı ve nişan aldı, mücevherin büyüsünün için-den bakışlarını odakladı, silahını fırlatabileceği metalik bir hedefaradı.. Ama hiçbir şey yok gibiydi; devlerin zırhları yoktu ve tahta so-palar kullanıyorlardı! Pony hırladı ve daha dikkatli baktı ve yine hiçbir şey bulama-dı. Tam fikrini değiştirip malaçite dönecekken (bir başka devindevrildiğini görünce sevindi) sonunda kalan devin kafasının ya-nından, kulağının yakınından hafif bir çekilme hissetti. Gecekuşu ileriye ve yana sıçrayarak bir aşağı darbeden dahakurtuldu. Fırtına savruldu, aniden atıldı, ama dev kocaman bede-nini çoktan çevirmiş, bacaklarını ve bedenini uzanamayacağı biryere çekmişti. Bu devin becerikli olduğunu fark etti korucu. Endişeyle yanabaktı ve diğer devin izlemekte olduğunu fark etti. iblis R"hu

303

Sonra o ve çirkin dev ikinci bir saldırı ve savunma hamlesineladı, yine b'r sonuî çıkmadı, ama bu sefer Gecekuşu küçükdarbe indirebilmişti. Dev yine de ulumakla yetindi (acıyla de--1 kahkahayla) ve arkadaşı cesaretlenmiş ve katılmaya hazır gö-ründü. «Argh, gel buraya!" diye böğürdü çirkin dev, ama sözler ani-den kesildi, devin kafası aniden yana döndü. Canavarın kafası he-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 179: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

men geri çevrildi, ama gözleri artık korucuyu görmüyordu ve ka-ranlıkla perdelenmişti. Dev düşerken kendini korumaya çalışma-dan yüzüstü yere devrildi. Kulak şapkasının eksik olduğunu fark etti Gecekuşu. Hayır,eksik değil, içeri itilmiş, devin kafatasına, beynine saplanmış! Korucu hiç zaman kaybetmeden son deve döndü ve zaferlekükredi ve fomoryan kendi ayaklarına dolaşarak düştü ve kaçma-ya çalışırken köşeyi dönen bir powrieyi ezdi. Korucu bu gizemi açıkça anlamıştı. Gizemin kaynağı olduğu-nu bildiği Pony'ye küçük bir teşekkür etti, sonra Fırtma'yla devinkafasını ikiye böldü ve kanlar içindeki magnetiti çıkardı."Senfoni!" diye bağırdı ve yayını almaya koştu. Büyük at kişneyerek döndü, yalnızca yerdeki devin suratınabir çifte atmak için duraksadı. Senfoni koşturarak Gecekuşu'nayaklaştı ve korucu sıçrayıp eyere çıktı, Fırtına'yı kalçasının altınakaydırdı ve Şahinkanadı'nı tek bir akıcı hareketle hazır etti. Devin ezdiği ve hâlâ inatla ayağa kalkmaya çalışan powrieyivurdu, sonra ne olur ne olmaz diye talihsiz cüceyi Senfoni'yle ez-di, arkasındaki açıklığa çıktı, sonra hızla bir başka geçide döndüve kovalamaca yine başladı. Korucunun aksine Roger Lockless dikkat çekmemek için elin-den geleni yapıyordu. Binalar yakındayken çevik hırsız dikkatleÇatıdan çatıya geçti, ya da yakın değilken bir binanın yanından 304 R. A. Salvat0reinip diğerinin yanından tırmandı. İki kez istemeden kendini Kidüşmanla aynı çatıda buldu, ama ikisinde de sakinliğini korudubir gölge kadar sessizce, fark edilmeden kayıp gitti, çünkü o düş-man, goblin de olsa powrie de, korucunun geçişinin yarattığı kar-gaşaya bakıyordu. Ateş Rogera rehberlik ederek delikanlıyı Caer Tinella'nın için_den geçirdi, ta ki sonunda perişan durumdaki tutsakların en faz-la altı metre ötesindeki bir çatıya tüneyene kadar. Otuz adamayak bileklerinden birbirlerine zincirlenmiş, büyük bir ümitsizlikiçinde yerde oturuyorlardı. Çevrede daha pek çok canavar vardıve özellikle ikisi, Roger'ın gördüğü en büyük devle endişe için-deki Kos-kosio Begulne dikkatini çekti... ve çevredeki tüm diğercanavarların dikkatleri de onların üzerinde gibiydi. "Sonumuz geldi!" diye feryat etti powrie. "Gecekuşu geldi vedünya lanetli bir yer oldu!" Dev iri başını iki yana salladı ve sakin sakin powrieye sessizolmasını söyledi. "Onu buraya getirmek isteyen sen değil miydin?" "Sen bilmiyorsun!" diye terslendi powrie. "O vadide bizi öldü-rürken, o savaşın ortasında bulunmadın sen." "Keşke öldürseydi," dedi dev kuru kuru. Bu Roger'ı duraksat-

tı. Zeki bir dev, ha? Düşüncenin kendisi belkemiğinden aşağı birürperti geçmesine sebep oluyordu; devlerin tek zayıflığı iki kulak-larının arasındakiydi. Genç adam omuzlarını silkerek, ateşin ışığına karşı gölgelerlekorunarak binanın arkasından yere kaydı, sonra ayak uçlarına ba-sa basa insan tutsaklarına gitti, iki çok şaşkın ve fena dayak ye-miş adamın arkasına kayıp oturdu. Adamlar sessiz kalmayı başar-dılar ve Roger maymuncuğunu eline alarak prangalar üzerindeçalışmaya başladı. "Sonumuz geldi diyorum!" diye feryat etti powrie. "İkimizinde!" iblis R"hu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 180: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

305

"Yarı yarıya haklısın," dedi dev sessizce. Maiyer Dek ani bireketle Kos-kosio'yu havaya kaldırdı ve kıvranan powrieyi ate- ıttı Cüce haykırdı ve alevlerden çıktı, ama alevler inatla onukio ederek giysilerine, saçlarına tutundular, etini yemeye devamttilei" cücenin ölen Ulg Tik'narn'dan aldığı büyülü zırh bile Kos-kosio Begulne'yi korkunç bir ölümden kurtaramazdı. O sırada tüm canavarlar kargaşa içindeydi, bazıları tutsaklarınöldürülmesi için bağırıyor, diğerleri (hepsi powrieydi) devlerekarşı isyan çığlıkları atıyordu. Ve her şeyin ortasında, Roger Lockless sakin sakin işine bakı-yor, sıra boyunca adam adam ilerleyerek prangaları açıyor, adam-lara özgür kalana kadar sakin olmalarını söylüyordu. "Beni dinleyin!" diye kükredi Maiyer Dek ve yüz metre dahi-lindeki hiç kimsenin o gürleyen, yankılı sesi duymaması imkan-sızdı. "Bu yalnızca bir insan, bir zayıf insan. Bana Gecekuşu'nunkellesini getirene Kral'ın altınlarından yüz parça ve on tutsak!" Bu canavarları hizaya soktu, hepsi hoplayıp zıplamaya, heye-canla bağırmaya başladı, çoğu savaş bulmaya koşturdu. Roger Lockless kısa bir an için bu canavarların Elbryan'ı yaka-layıp öldürdüğünü hayal etti. Genç adam alçak bir hırlamayla butür şeyleri düşünebildiği için kendini payladı ve buradaki işini bi-tirebilmesi için yarattığı oyalamaca için sessizce korucuya teşek-kür etti. Ve bir sonraki prangayı açarken, Roger Lockless Elbr-yan'ın güvenle kaçabilmesi için dua etti. "Yanındayım, Gecekuşu," dedi bir ses yukarıdan, korucu birbinanın çevresinde döner, canavarlar hemen arkasından kovalar-ken. Sesi memnunlukla karşıladı. Bir elf yayının tınlamasını, son-ra kanat çırpışlarını duydu ve bir an sonra Belli'mar Juraviel elin-de yayıyla arkasında, Senfoni'nin sırtındaydı."Sen öndekileri vur, ben yanları ve arkayı halledeyim," dedi

3°4 R- A. Salvat,inip diğerinin yanından tırmandı. İki kez istemeden kendini Wdüşmanla aynı çatıda buldu, ama ikisinde de sakinliğini korııdıbir gölge kadar sessizce, fark edilmeden kayıp gitti, çünkü o dusman, goblin de olsa powrie de, korucunun geçişinin yarattığı kargaşaya bakıyordu. Ateş Roger'a rehberlik ederek delikanlıyı Caer Tinella'nın için-den geçirdi, ta ki sonunda perişan durumdaki tutsakların en faz-la altı metre ötesindeki bir çatıya tüneyene kadar. Otuz adamayak bileklerinden birbirlerine zincirlenmiş, büyük bir ümitsizlikiçinde yerde oturuyorlardı. Çevrede daha pek çok canavar vardıve özellikle ikisi, Roger'ın gördüğü en büyük devle endişe için-deki Kos-kosio Begulne dikkatini çekti... ve çevredeki tüm diğercanavarların dikkatleri de onların üzerinde gibiydi. "Sonumuz geldi!" diye feryat etti powrie. "Gecekuşu geldi vedünya lanetli bir yer oldu!" Dev iri başını iki yana salladı ve sakin sakin povvrieye sessizolmasını söyledi. "Onu buraya getirmek isteyen sen değil miydin?" "Sen bilmiyorsun!" diye terslendi powrie. "O vadide bizi öldü-rürken, o savaşın ortasında bulunmadın sen." "Keşke öldürseydi," dedi dev kuru kuru. Bu Roger'ı duraksat-tı. Zeki bir dev, ha? Düşüncenin kendisi belkemiğinden aşağı birürperti geçmesine sebep oluyordu; devlerin tek zayıflığı iki kulak-larının arasındakiydi. Genç adam omuzlarını silkerek, ateşin ışığına karşı gölgelerle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 181: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

korunarak binanın arkasından yere kaydı, sonra ayak uçlarına ba-sa basa insan tutsaklarına gitti, iki çok şaşkın ve fena dayak ye-miş adamın arkasına kayıp oturdu. Adamlar sessiz kalmayı başar-dılar ve Roger maymuncuğunu eline alarak prangalar üzerindeçalışmaya başladı. "Sonumuz geldi diyorum!" diye feryat etti powrie. "İkimizinde!" iblis Ruh"

3°5

"Yarı yarıya haklısın," dedi dev sessizce. Maiyer Dek ani birketle Kos-kosio'yu havaya kaldırdı ve kıvranan powrieyi ate- ttl cüce haykırdı ve alevlerden çıktı, ama alevler inatla onukip ederek giysilerine, saçlarına futundular, etini yemeye devamrtiler; cücenin ölen Ulg Tik'narn'dan aldığı büyülü zırh bile Kos-ijosio Begulne'yi korkunç bir ölümden kurtaramazdı. O sırada tüm canavarlar kargaşa içindeydi, bazıları tutsaklarınöldürülmesi için bağırıyor, diğerleri (hepsi powrieydi) devlerekarşı isyan çığlıkları atıyordu. Ve her şeyin ortasında, Roger Lockless sakin sakin işine bakı-yor, sıra boyunca adam adam ilerleyerek prangaları açıyor, adam-lara özgür kalana kadar sakin olmalarını söylüyordu. "Beni dinleyin!" diye kükredi Maiyer Dek ve yüz metre dahi-lindeki hiç kimsenin o gürleyen, yankılı sesi duymaması imkan-sızdı. "Bu yalnızca bir insan, bir zayıf insan. Bana Gecekuşu'nunkellesini getirene Kral'ın altınlarından yüz parça ve on tutsak!" Bu canavarları hizaya soktu, hepsi hoplayıp zıplamaya, heye-canla bağırmaya başladı, çoğu savaş bulmaya koşturdu. Roger Lockless kısa bir an için bu canavarların Elbryan'ı yaka-layıp öldürdüğünü hayal etti. Genç adam alçak bir hırlamayla butür şeyleri düşünebildiği için kendini payladı ve buradaki işini bi-tirebilmesi için yarattığı oyalamaca için sessizce korucuya teşek-kür etti. Ve bir sonraki prangayı açarken, Roger Lockless Elbr-yan'ın güvenle kaçabilmesi için dua etti. "Yanındayım, Gecekuşu," dedi bir ses yukarıdan, korucu birbinanın çevresinde döner, canavarlar hemen arkasından kovalar-ken. Sesi memnunlukla karşıladı. Bir elf yayının tınlamasını, son-ra kanat çırpışlarını duydu ve bir an sonra Belli'mar Juraviel elin-de yayıyla arkasında, Senfoni'nin sırtındaydı."Sen öndekileri vur, ben yanları ve arkayı halledeyim," dedi

3o6 R. A. Saivat,elf, cümlesini bitirirken bir ok daha yollayarak. Oku hedefini buldu, bir devin yüzüne saplandı, ama dev kükredi ve önemsiz darbeyi yana süpürdü. "Ama korkarım tek bir devi öldürmeye çalı-şırken oklarım tükenecek!" diye ekledi Juraviel. Zaten fazla fark etmezdi, çünkü arkadaki canavarların hiçbiriSenfoni'nin hızlı koşusuna yetişemezdi. Aygır başını eğerek, bu-run delikleri kabararak, toprağı altüst ederek koşuyordu ve ataturkuaz aracılığıyla bağlı olan korucunun onu yönetmek için el-lerini kullanmasına gerek kalmıyordu. Önlerine çıkan ya da yol-larını kesecekmiş gibi duran canavarlar Gecekuşu'nun muazzamyayının şimşekleriyle ve Senfoni'nin ezici toynaklarıyla karşılaşı-yorlardı ve yoldaşlar koşmaya devam ettiler, kısa süre sonra bari-katın hemen içinde, Caer Tinella'mn batı tarafı boyunca uzananbir yola geldiler. Senfoni kayarak durdu ve koaıcu bunu tüm yüreğiyle onayla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 182: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dı. "Onlara ulaşamayacağız," dedi Juraviel, korucunun arkasındanateşe bakarak. Önlerindeki yolda düzinelerce canavar vardı.Gecekuşu hırladı ve atın böğrünü tekmeleyecek oldu. "Hayır!" diye payladı onu Juraviel. "Koşun muhteşem ve ce-surcaydı, ama devam etmek saf aptallık. Gecekuşu'nun gözlerininönünde doğrandığını görürlerse o adamlarda ne kadar umut ka-lır? Duvardan aşalım, derim! Tek yol bu!" Gecekuşu önündeki manzarayı inceledi, arkadan ve doğudanyaklaşan canavarları duydu. İtiraz edemezdi ve bu yüzden dizgin-leri sıkı sıkı kavradı, atın başını batıya, barikata ve ötesindeki açıkgeceye çevirdi. Karanlığın içinde, duvardan yalnızca bir, iki metre uzakta,Pony şaşkınlık içinde durmuş, çaresizce yapacak bir şey arıyordu.Korucunun nerede olduğunu tam olarak bilemiyordu, ama kasa- iblis R"hl

307

hanın bu tarafına geldiğinden oldukça emindi ve kuartz ya'da he-matitle bulmaya çalışmak için zamanı yoktu. Bu yüzden, bir şim-şek ya da başka bir büyük büyülü saldırı yollama riskine de gire-miyordu.Ama bu? Elinde bir elmas tutuyordu, bir ışık ve sıcaklık kaynağı. Bumücevherin büyüsünde hassas bir denge olduğunu biliyorduPony, çünkü derinliklerinde ışık ve karanlık mutlak değerler de-şildi, daha çok birbirlerinin tonlarıydı. Bu yüzden bir elmas birparıltı ya da sessiz bir ışıltı getirebilirdi. Ama dengeyi zıt yöne çe-virirse ne olur, diye merak etti Pony. "Deney yapmak için harika bir zaman," diye fısıldadı alayla,ama daha düşünceyi bitirmeden taşın büyüsüne dalıyor, o denge-yi buluyor, onu bir örgü şişinin tepesine tünemiş yuvarlak bir ta-bak gibi hayal ediyordu. O tabağın yakındaki kenarını yukarı çe-virirse, ışık getirecekti.Bunun yerine, o aşağı çevirdi. Büyük ateş loşlaştı; tüm meşaleler titredi ve soldu, sonundahepsi minik ışık noktacıkları oldu. Gecekuşu başta bir rüzgar geç-tiğini düşündü... esintiyi hissetmediğine göre, başının üzerindengeçtiğini tahmin etti. Ama mantıklı gelmiyordu, çünkü hangi rüz-gar o kadar büyük bir ateşi altedebilirdi ki? Sonra karanlık oldu, yalnızca karanlık ve başı hâlâ batı duva-rına dönük olan Senfoni üzerinden sıçrayacağı barikatı göreme-yerek duraksadı. "Jilseponie ve taşları," diye tahmin yürüttü Juraviel, ama elfaksinden korkuyordu, bu karanlığın iblis dactylin işi olduğundankorkuyordu. Juraviel iblisle bir kez karşılaşmıştı, bazı mültecileriAndur'Blough Inninness'in güvenliğine götürmek üzere korucu-nun grubundan ayrıldıktan hemen sonra. Ama buna pek benze- 308

K A' S^vat0rç

miyordu; dactylin karanlığı gözler için ışık yoksunluğundan çokyüreği kaplayan bir ümitsizlik dalgasıydı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 183: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Kör oldular," diye yanıt verdi Gecekuşu, yoldaki canavarlarınçılgınca harekederini fark ederek. Artık onu göremediklerini farketti, ayaklarının altındaki toprağı, önlerindeki duvarları görerni-yorlardı. "Ben de öyle," diye yanıt verdi Juraviel hemen ve bu korucu-yu duraksattı. Pony'nin büyüyü düşmanlarını kör etmek için yap-tığını ummuştu gerçekten, ama o zaman neden Juraviel de etki-leniyordu ve neden kendisi hâlâ görebiliyordu? "Kedi gözü," diye mantık yürüttü, kafasındaki mücevheri yok-layarak. Yanıt bu olmalıydı, ama hangisi olursa olsun, Gecekuşuolaylardaki bu dönüşün boşa harcanmasına izin vermeyecekti.Atıyla iletişim kurdu, Senfoni'ye yine yola dönmesini, ateşe ve tut-saklara yönelmesini söyledi, sonra daha önce sık sık yaptığı gibiturkuazla ata yol gösterdi ve Senfoni'nin kendi gözleriyle "görme-sine" izin verdi. "Sıkı tutun," dedi Gecekuşu elfe ve Juraviel seve seve itaat et-ti, çünkü zaten yayını kullanamazdı. Yoldan aşağı atıldılar, Gecekuşu Senfoni'yi koşturan goblinle-rin ve powrielerin çevresinden dolaştırmaya, binaların çevresindeel yordamıyla yürüyen devlerden uzak tutmaya çalıştı. Aniden,önceden uyarı almaksızın büyülü bölgenin karanlığından çıktılarve kendilerini ateşin önünde buldular. Canavar sürüsünün çoğuarkalarında kalmıştı, ama muazzam Maiyer Dek önlerindeydi, devateşin yanında durmuş, kocaman bir kılıcı bir elinde rahat rahatsallıyordu. Gecekuşu devin arkasına bakmayı başardı ve tutsak dizisininuzak ucunda, hararetle prangalar üzerinde çalışan Roger'ı gördü."Bunu çok uzun süredir bekliyorum," dedi dev sessizce."Ben de öyle," diye yanıt verdi korucu sertçe, bu cesaret gös-

iblis Buhu

309

isiyle devin ve yakınındaki canavarların dikkatini üzerinde tut-maya ihtiyaç duyarak. "Ben de öyle!" diye bir bağırış geldi korucunun arkasından ver ıraviel yana eğilerek Maiyer Dek'in suratına bir ok yolladı. Dev kaçtı, ama aslında buna gerek yoktu, çünkü JuraviePinoku doğrudan hedefine gitse de, son anda saparak zararsızca ya-na uçtu."İmkansız!" dedi elf. Gecekuşu yumuşak sesle homurdandı; anlamıştı, bunu dahaönce görmüştü. Ormanda Ulg Tik'narn'la savaşırken, anlamadığıbir sebepten okları ve darbeleri powrieye isabet etmemişti. Anlaşılan Maiyer Dek'de de benzer bir zırh vardı. Ve dev çıp-lak olsaydı bile, yalnızca ellerini kullanarak epey güçlük yaratır-dı, Gecekuşu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyordu. "Gel hadi, Gecekuşu!" diye kükredi dev ve başını arkaya ata-rak alaylı kahkahalara boğuldu. Ama eğlentisi arkadaşlarının alarm vermesiyle aniden sona er-di. Kalan tutsaklar, aralarında Roger'la sıçrayıp dağılıyor, bazılarıdurup yakındaki düşmanlarını prangaya vuruyor ve silahlarını ka-pıyor, diğerleri bütün güçleriyle koşuyor ya da en yakm engeletırmanıyordu. "Bu nasıl bir hile?" diye kükredi dev, çevresine bakınarak."Onları unutun!" diye uludu, korucuya işaret ederek. "Bunun dı-şında hepsini unutun! Bu Gecekuşu! Kellesini uçuracağım!" Gecekuşu Senfoni'yi tekmeleyerek dörtnala kaldırdı... Maiyer

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 184: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Dek'e doğru değil, çünkü korucu o anda deve bulaşmanın akıllı-ca olacağını düşünmüyordu, bölgenin çevresinden dolanacak biryol seçti, Juraviel'in yayı bir kez daha işe koyulurken Senfoni ca-navarları ezdi, korucu Fırtına'yı savurdu. Durum daha fazla kar-gaşa istiyordu ve iki biniciyle muazzam aygırları bu talebe mü-kemmel şekilde karşılık verdi. îio

R- A' s*lva.ore

Bir powrie çekici altında düşen bir adamı, sonra bir devin spasıyla ezilen bir diğerini gördüğünde Gecekuşu irkildi. Ama ehha fazlası serbestçe koşuyordu, daha fazlası duvarı aşmış, orrnanın korumasına koşuyordu. Gecekuşu ateşin tam karşısındaki du-varın üzerinde Roger'ı gördü. Adam gülümsedi, selam verdi, son-ra gitti. Yoldaki karanlık büyü yok oldu. Gecekuşu Senfoni'yi döndü-rerek atıldı, en yakındaki şaşkın canavarları dağıttı. Sonra atınıkeskin bir açıyla doğuya, kasabanın ortasına çevirdi ve dikkatleriüzerine çevirerek kaçan tutsakların içinde bulunduğu tehlikeyi bi-raz azaltmaya çalıştı. Tekrar tekrar döndüler, Senfoni hep kovalamacanın bir adımönünde kalıyordu... öfke içindeki Maiyer Dek de kovalayanlararasındaydı. Juraviel alaycı bir şarkı söylemeye başladı, her dize-si iyi hedeflenmiş bir ok atışıyla biten bir şarkı. Epey zaman sonra, Senfoni derin derin nefes alırken ve çev-relerindeki canavar çemberi daralırken, korucu akıllılık ederekoyunun sona erdiğine karar verdi. Atı en yakın barikata, doğu du-varına çevirdi ve duvarı aşarak geceye karıştılar. Gecekuşu gü-neydoğuya gitmeyi, uzun süre sonra mülteci kampına dönmeyidüşündü. Tutsakları uzaklaştırmak için Roger ve Pony'ye güven-mek zorundaydı. Ama Maiyer Dek'in kocaman şeklinin güney duvarının üzerin-den aştığını ve ormana koştuğunu görünce planları değişti.Belki de devle dövüşme zamanı gelmişti. "Onları yanıltmalıyız," dedi Juraviel, Senfoni'nin sırtından ha-valanıp yakın bir dala uçarak. "Sen kafalarını karıştır," diye yanıt verdi Gecekuşu. "benimgüneyde acil işim var." "Dev mi?" diye sordu Juraviel inanmazlık içinde. "Üzerindebüyü var!" iblis R"hu

"T)aha önce de büyü gördüm," diye yanıt verdi Gecekuşu. "Venasıl altedeceğimi biliyorum. Benimle savaşmak istiyor ve buyüzden savaşacak!" Turaviel itiraz etmedi ve korucu Senfoni'yi tekmeleyerek dört-nala kaldırdı. Kovalamaca düzenli değildi, yalnızca koşturan canavarlardanoluşan bir güruhtu ve bir yöne gitmek kadar çemberler çizerek dekoşuyorlardı. Kısa süre sonra çoğu kovalamacadan tamamen vaz-geçti, kimi kovaladıklarından emin değildiler ve kendilerini Gece-kuşu'yla başbaşa bulmak istemiyorlardı. Ama inatçı Maiyer Dek dönmedi, gelip kendisiyle yüzleşmesiiçin korucuya seslenerek ilerlemeye devam etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 185: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Gecekuşu o çağrıları izleyerek sorun yaşamadan deve yakla-şıyordu ve canavarlarının kalanının ortalarda görünmediğini, devönderinin öfkesi içinde yapayalnız kaldığını fark edince memnunoldu. Korucu ilk önce Pony'yi aramasının daha iyi olup olmaya-cağını merak etti. "Güneştaşı," diye mırıldandı, Avelyn'in Kos-ko-sio Begulne'nin büyülü savunmalarını nasıl indirdiğini hatırlaya-rak. Aynı zamanda onun ve Pony'nin Avelyn'in hazinesinde öylebir taş bulamadıklarını, güneştaşının Aida yok olurken kayboldu-ğunu hatırladı. Korucu kılıcını kabzasına kakılmış mücevhere baktı. Taş aslın-da pek çok taş çeşidinden büyüyle imal edilmişti ve aralarındagüneştaşı da vardı. İleride fomoryan devi, son çalı ve çam sıralarının arasından birçimenliğe çıkarak görüş alanına girdi. "Benim için çalış, Fırtına," diye fısıldadı korucu ve Senfoni'yibölgeye getirerek devin yarısını aştığı çimenliğin karşı yanındakiağaçların arasından çıktı. Maiyer Dek adamın onunla açık açık yüzleşmeye cesaret et-mesine şaşırarak olduğu yerde durdu. 3'2

A' S*>vat0re

"Buraya benim peşimden geldin," diye açıkladı korucu sak'sakin. "Ve beni buldun. Bitirelim şu işi." "Senin işin bitti!" diye gürledi dev. Maiyer Dek kuşkuyla çevresine bakındı. "Yalnızım," diye temin etti korucu onu. "En azından, bildi5jmkadarıyla. Sen beni takip etmeye çalışıyordun, ama ben seni izle-dim." Sonra Senfoni'ye telepatiyle talimat verdi ve güneştaşı başa-rısız olursa atın yanına gelmeye hazır olmasını istedi. Sonra elin-de Fırtına'yla eyerden aşağı kaydı ve ağır ağır fomoryana doğruyürümeye başladı. Maiyer Dek'in sırıtışı her adımla daha da genişledi. Dev kasa-bada sorun çıkacağını tahmin ediyordu (powrie önderini ateşe at-mıştı) ama elinde Gecekuşu'nun kellesiyle geri dönerse devler,goblinler, hatta inatçı powrieler önünde eğilmez miydi! Ve MaiyerDek'in fikrine göre, kaybetmesi imkansızdı. İblis dactylin armağa-nı olan çivili kol koruyucularını kullanıyordu ve onların büyüsüsayesinde hiçbir silah ona vuramazdı. Bu yüzden, Gecekuşu son dört buçuk metreyi koşarak aştığı,dengeli bir biçimde sektiği ve hızla atılarak kılıcını karnına sapla-dığı zaman devin şaşkınlığı büyük oldu. Fırtına parlayarak giysi-leri, deri kuşağı yardı, kılıcını yarısına kadar Maiyer Dek'in karnı-na gömdü. Gecekuşu kılıcı hemen çekti ve savurarak Maiyer Dek'in dizkapağını yardı. Sonra, devin bacağı açılırken, korucu ağaca ben-zeyen bacakların arasından koştu, sonra yuvarlanarak MaiyerDek'in dev kılıcından kurtuldu. Yarı dönerek bacaklarını altına aldı ve doğruldu, sonra devdönmeye çalışırken geri sıçradı ve bir darbe daha indirdi, bu ye-nisi devin diz arkası kirişlerine gömüldü. Sonra yine devin arka-sındaki açıklığa koştu ve topuklarının üzerinde dönerek MaiyerDekle yüzleşti. iblis R^hu

313

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 186: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Devin kafası karışmıştı ve acı içindeydi, iri ellerinden biriylekanayan karnını tutuyordu. "İblis zırhının saldırılarımı altedeceğine inanıyordun," dedi ko-rucu. "Ve bu yüzden Bestesbulzibar'ın armağanı aleyhine çalıştı,Maiyer Dek, çünkü benim büyüm, iyicil Tanrı'nın büyüsü çok da-ha güçlü!"Maiyer Dek karşılık olarak kükredi ve atıldı. Gecekuşu, saldırıyı bloke etmeyi düşünürmüş gibi kılıcını kal-dırarak ileriye sıçradı. Maiyer Dek'in büyük gücünü kılıç darbe-siyle durdurmayı umamazdı ve bunu biliyordu, bu yüzden sonanda yana sıçradı, sonra kılıcın çizdiği yayın arkasından yine yak-laştı ve yine devin yaralı karnına vurdu. Maiyer Dek kılıcının büyük kabzasını hızla geri getirerek sal-dırıyı kısmen savuşturdu ve sonra akıcı bir hareketle kılıcı tutankolunu açtı, kabzayı eğilen Gecekuşu'nun zaten berelenmiş olanomzuna indirdi ve onu yere yuvarladı. Korucu mükemmel bir denge içinde doğruldu, ama aslındasağ omzu ağır darbeyle zonkluyordu ve buradaki küçük avantajıfark eden Maiyer Dek hızla takip etti, ama bu sefer kılıcı hazırdıve çılgınca savrulmuyordu. Dev kılıcını yavaşça savurarak korucunun savunmasını kont-rol etti. Fırtına kuvvetle dev kılıca çarptı, sonra bir kez daha veonu yana açılmaya zorladı."Sıska kılıcını iyi kullanıyorsun," diye yorum yaptı dev."Senin karnına saplanmadığı sürece,"diye yanıt verdi korucu. Tahmin edilebileceği gibi, Maiyer Dek öfkeyle saldırdı, kılıcıkorucunun kafasını omuzlarından ayıracak yükseklikte savruldu. Ama Gecekuşu artık ayakta değildi, dizlerinin üzerine çök-müştü ve sonra kılıç tepesinden geçtiği zaman doğruldu. Fırtınasola, sağa, sola gitti, sonra dümdüz uzandı, bir daha, sonra üçün-cü kez yine devin karnına doğru. 3'<

R' A' S»lva.ore

Korucu çılgınca yere daldı, dev hamlesini aniden çevirmişti v \bu sefer kılıç o kadar alçaktı ki Gecekuşu'nun dümdüz yere uzanması gerekti. Maiyer Dek dev çizmeli ayağını kaldırarak ileri atıldı ve Gece-kuşu'nu ezip toprağa karıştırmayı düşünerek ayağını indirdi. Korucu yuvarlandı, sonra dev ayağını yere vurmaya devamederken bir daha yuvarlandı. Sonra bir üçüncü kez ve son dönü-şünde tek bacağını altına aldı. Maiyer Dek ayağını kaldırır ve yi-ne dönerken korucu ayağa fırladı, Fırtma'nın kabzasını iki eliylekavradı, göğsüne dayadı ve ayak aşağı inmeye başlamadan kuv-vetle Maiyer Dek'in tabanına sapladı. Kılıç deriyi kağıtmış gibi yırttı ve ete, kemiğe gömüldü. MaiyerDek ayağını çekmeye çalıştı, ama korucu takip ederek kılıcı ittir-meye devam etti. Maiyer Dek arkaya devrilip muazzam bir sarsıntıyla çarptığızaman toprak sallandı. Dev o zaman korucunun kalçasına sıçra-dığını ve göğsünden yukarı koştuğunu hissetti. Boş eliyle uzan-maya çalıştı, ama Fırtına savrularak bir parmağı ele bağlandığıyerden kesti ve diğerlerini yardı. Gecekuşu devin koca göğsüne atladı, sonra ileriye sıçradı vedevin omzunun hemen üzerine inerek Fırtına'yı Maiyer Dek'inboynunun yanına indirdi. Sonra yine sıçradı, geriye yuvarlandı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 187: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ayağa kalktı ve Maiyer Dek'in yana dönerek savurduğu büyük kı-lıçtan zor kaçınarak devden uzaklaştı. Dev sendeleyerek ayağa kalktığında Gecekuşu altı metreuzaktaydı. Korucu Maiyer Dek'in boynunun yanından fışkıran ka-nı fark etti ve sonucun belirlendiğini anladı. "Ah, ama bunun hesabını vereceksin, küçük sıçan!" diye tü-kürdü Maiyer Dek. "Seni ikiye biçeceğim! Seni..." Dev durdu veyaralı elini boynuna götürdü, sonra eli yüzünün önüne getirdi,büyük kan lekesine inanmazlık içinde baktı. Maiyer Dek sersem iblis R"hu

315

bakışlarını korucuya çevirdi, onun Senfoni'ye bindiğini,kılıcını kınına soktuğunu gördü."Sen öldün, Maiyer Dek," diye bildirdi Gecekuşu. "Seni kurta-cak tek şey iyi Tanrı'nm büyüsü ve korkarım o bunca korkunçıc işlemiş sana pek az merhamet gösterecek."Gecekuşu atını çevirdi ve topukladı. jylaiyer Dek takip etmeye çalıştı, ama durdu, yine elini kaldır-dı ve o zaman kanın boynundan fışkırdığını fark ederek yarayı sı-kı sıkı kavradı, akışı durdurmaya, sonra Caer Tinella'ya koşmayaçalıştı. Daha çimenlikten çıkmadan bedenini kaplayan soğuğu hisset-ti, ölümün dokunuşunu hissetti, gözlerinin önünde büyüyen ka-ranlığı gördü. DOĞRU VE YANLIŞ "Ah, ama affınıza sığınırım, efendim," diye kekeledi kadın."Zavallı yaşlı Pettibwa'dan ne istediğinizi anlayamıyorum." Peder Başrahip Markwart kadını kuşkuyla süzdü, onun görün-düğü kadar aptal olmadığını anlamıştı. Mantıklıydı elbette, çünkükadının korktuğu açıktı. O, kocası Graevis ve oğulları Grady Kar-deşlik Yolu'ndan, Palmaris'in fakir mahallelerin deki küçük hanla-rından çekilip çıkarılmıştı. Peder Başrahip kaba yöntemleri hakkında Youseff ve Dande-lion Biraderler ile bir konuşmayı aklına yazdı. İnce ikna yöntem-leri yerine kaba kuvvet ve tehdit kullanarak bu üçünü gardlarınıalmaya zorlamışlardı ve şimdi bilgi almak gerçekten de güç olu-yordu. Aslında, tutuklama işlemine gözkulak olmak için kendisigelmeseydi, Markwart iki aşırı kaba hizmetkarının üçünü ciddi birbiçimde yaralayacağını, hatta oğulu, Grady'yi öldüreceğini düşü-nüyordu. "Sakin olun, Madam Chilichunk," dedi Markwart, sahte bir sı-rıtma ile. "Aramızdan birini arıyoruz, o kadar ve kızınızla beraberolduğunu düşünmek için sebebimiz var." "Kedi mi?" diye sordu kadın aniden, hevesle ve Markwart ka-dının bam teline dokunduğunu anladı, ama bu ":Kedi"nin kim ola-bileceği hakkında en ufak fikri yoktu."Kızınız," dedi yine. "Evlat edindiğiniz, Ormandiyar'da öksüz

iblis R"hu

317

kalan-""Kedi," dedi Pettibwa içtenlikle. "Sokak Kedisi, biz ona öyleferdik, biliyor musunuz?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 188: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Bu adı bilmiyorum," diye itiraf etti Peder Başrahip. "O zaman Jilly," diye açıkladı kadın. "Gerçek adı bu, en azın-dan adının bir kısmı. Ah, ama Jilly'mi bir daha görmeyi gerçektençok isterdim!" Jilly. Markwart ismi aklında dolaştırdı. Jilly... Jilseponie... Pony.Evet, diye karar verdi. Uyuyordu. "Bize yardım ederseniz," dedi hoş bir tavırla, "gerçekten deonu bir daha görebilirsiniz. Onun hayatta ve iyi olduğuna inan-mak için her sebebimiz var.""Ve Kralın Adamları'nın yanında," diye ekledi kadın. Markwart hayal kırıklığını başarıyla sakladı. Pettibwa ve ailesio eski haberden ötesini bilmiyorsa, fazla faydalan dokunmaya-caktı. "Ama diğer rahibe de söyledim, kızımı nereye gönderdikleri-ni bilmiyorum," diye devam etti Pettibwa. "Diğer rahip mi?" diye tekrarladı Peder Başrahip. Adalet Bira-der bu kadını sorguladı mı? diye merak etti ve bunu umdu, çün-kü durum buysa, demek Quintall Avelyn ile Chilichunklar arasın-daki bağlantıyı keşfetmişti. "Bir keşiş mi demek istiyorsunuz? AzizKıymetli'den mi?" "Hayır, Aziz Kıymetli'dekilerin çoğunu tanıyorum... Jilly'm biz-zat Başrahip Dobrinion tarafından evlendirilmişti, biliyor musu-nuz," dedi Pettibvva gururla. "Hayır, bu sizinkiler gibi daha koyukahverengi cüppe giyiyordu ve aksanı doğu yörelerininki gibiydi.Aziz Saf-Abelle'den geldiğini söylediniz ve onun da aynı yerdenolduğunu tahmin ediyorum." Peder Başrahip Markwart hiçbir şeyi belli etmeden bu adamınkimliğini nasıl öğreneceğini düşünüyordu (Quintall olduğunu 318

R' A' S^,0re

tahmin ediyordu.) ki geveze Pettibwa sözlerine devam etti. "Ah ve kocaman, şişman bir adamdı, öyleydi gerçekten!" ddi. "Aziz Saf-Abelle'de onları iyi besliyorsunuz herhalde, arrıa sikendiniz biraz daha şişmanlasanız iyi olurdu, eğer söylememe aldırmazsanız!" Bir an Peder Başrahip Markwart'ın kafası karıştı, çünkü %Adalet Birader'in güçlü kaslarının üzerinde tek gram yağ yoktuAma sonra, aniden anladı ve heyecanını saklayamadı. "Avelyn Bi-rader mi?" dedi nefes nefese. "Aziz Saf-Abelle'den Avelyn DesbrisBirader sizinle konuşmaya mı geldi?" "Avelyn," diye yankıladı Pettibwa, ismi dilinin üzerinde yuvar-layarak. "Evet efendim, bu kulağa doğru geliyor. Avelyn Biradergelip Jilly'mi sordu.""Ve o sizin yamnızdaydı, öyle mi?" "Ah, hayır. Orduya gireli çok olmuştu," diye açıkladı Pettibwa."Ama adam onu aramıyordu; nereden geldiğini, nasıl olup da be-nimle ve Graevis'le yaşadığını soruyordu. Ah, ne kadar iyi ve ne-şeli bir adamdı!""Ve siz de ona anlattınız, öyle mi?" "Ah, elbette," dedi Pettibwa. "Ben Kilise'yi kızdıracak biri de-ğilim." "Bu düşünceyi yüreğinize yakın tutun," dedi Peder Başrahipkuru kuru. Her şeyin yerli yerine oturmaya başladığını fark etti.Avelyn bu kadınla, Pony ya da Jilly ile, powrie istilasından sonra

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 189: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Pireth Tulme'nin dışında karşılaşmıştı ve birlikte Palmaris'ten ge-çip kuzeye gitmişlerdi. Orada atadamla tanışmışlardı. Kadının Ai-da'daki patlamadan canlı kurtulduğuna inanıyordu Markwart vebu diğer gizemli adam, Yelebekçi'nin istemeden tarifini verdiğiGecekuşu da öyle ve şimdi mücevherler onlardaydı. Onları bulmanın kolay olmayacağı açıktı, ama belki MarkwartPony ile Gecekuşu'nu ona getirecek bir yol bulurdu... iblis Ruhu

319

"Size güzel, şişmanlatan bir yahni yapabilirim," diyordu Pettib-Peder Başrahip sohbete geri döndüğü zaman. Elbette hep buY şeylerle ilgileniyor, diye düşündü Markwart, kadının tombulbedenine bakarak. "Ben de sizden tam olarak bunu isteyebilirim," diye yanıt ver-di . "Ama şimdi değil." "Ah hayır, olamaz," diye onayladı Pettibwa. "Ama bu geceYol'a gelin, ya da ne zaman fırsatınız olursa ve sizi bir güzel bes-leyeyim." "Korkarım bugün Yol'a dönmeyeceksiniz," dedi Markwart,Başrahip Dobrinion'un dev masasının arkasındaki koltuğundankalkıp geniş odanın yanındaki gölgelerin içinde bekleyen Dande-lion Birader'e işaret ederek. "Ya da yakın bir zamanda.""Ama..." "Kilise'yi kızdırmak istemediğinizi söylemiştiniz," diye sözünükesti Markwart. "Sözünüzü tutun, Madam Pettibwa Chilichunk.İşimiz son derece acil... açması hanınızın sağlığından daha acil." "Acınası mı?" diye yankıladı Pettibwa, gittikçe endişelenerekve kızarak."Dandelion Birader size eşlik..." "Hiç sanmıyorum," diye terslendi kadın. "Ben Kilise düşmanıdeğilim, Peder Başrahip, ama bir hayatım ve ailem var." Peder Başrahip Markvvart yanıt vermeye zahmet etmedi, aslın-da kadından oldukça sıkılmıştı ve epey hayal kırıklığına uğramış-tı, çünkü kadın yalnızca kendisinin zaten bildiği şeyleri doğrula-mıştı. Dandelion Birader'e yine işaret etti ve adam Pettibwa'nınyanma gelip kalın dirseğini yakaladı."Ah, ama bırak beni!" diye bağırdı kadın ona, kolunu çekerek. Dandelion Markwart'a baktı ve yaşlı keşiş başını salladı. Dan-delion kadını yine, daha büyük kuvvetle yakaladı. Pettibwa kolu-nu çekmeye çalıştı, ama iri adamın kavrayışı demir gibiydi. 32o R. A. Salvatl "Anlayın, Madam Chilichunk," dedi Peder Başrahip Markwason derece ciddi bir sesle ve kırışık, yaşlı yüzünü kadına yaklaştirdi, "ne yöntem kullanması gerekirse gereksin, Dandelion Bira-derle gideceksiniz." "Bir de kendisinize dindar adamlar diyorsunuz, öyle mi?" diyeyanıt verdi Pettibvva, ama öfkesi yok olmuştu, yerine basit korkugelmişti. Kolunu bir daha kurtarmaya çalıştı ve Dandelion Biraderyumruğunu sıkıp alnına vurarak kadını sersemletti. Sonra keşişelini Pettibwa'nın elinin üzerine kapattı, kavrayışı altında parmak-larını büktü ve ittirerek parmaklarını elinin arkasına doğru katla-dı. Kadın acı dalgalarına boğuldu, bacaklarındaki güç kayboldu.Dandelion Birader serbest kolunu kadının omzunun altına taktıve rahatça kendine yaslayarak ayakta tuttu, kadının parmakları

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 190: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

üzerindeki baskıyı attığı her adımda korudu. Markwart kadının acısına aldırmadan masasının arkasına geç-mişti. İkili odadan çıkarken Başrahip Dobrinion girdi. Hiç de mem-nun görünmüyordu. "Cemaatime böyle mi davranıyorsunuz?" diye sordu Mark-wart'a. "Kilise işbirliği yapmayanlara böyle davranıyor," diye yanıtverdi Peder Başrahip serinkanlılıkla. "Yapmayanlara mı?" diye yankıladı Dobrinion kuşkuyla. "Yok-sa yapamayanlar mı? Chilichunk ailesi dürüst ve saygın insanlarolarak bilinir. Araştırmanıza yardımcı olamıyorlarsa..." "Benim araştırmam mı?" diye kükredi Peder Başrahip yanıtolarak, ayağa fırlayıp elini masaya indirerek. "Bunun yalnızca be-nim araştırmam olduğuna mı inanıyorsunuz? Bütün bunların neanlama geldiğini anlayamıyor musunuz?"Markwart köpürürken Başrahip Dobrinion elini havada salla-

iblis f^u

321

k vaşlı adamı sakinleştirmeye çalıştı. Ama o tenezzülkar hare-peder Başrahip'in öfkesini daha da kabarttı."Sapkın Avelyn'i bulduk," diye hırladı Markwart. "Evet, onu lduk, hak ettiği gibi Aida Dağı'nın yıkımı sırasında ölmüş. Bel-, . müttefiki, iblis dactyl aleyhine dönmüştür, ya da belki yalnızcakıymetini ve gücünü gözünde büyütmüştür; kibir hep adamın ku-surlarından biri oldu!" Başrahip Dobrinion yanıt veremezdi, bilgi ve Peder Başra-hip'in o bilgiyi verirken sesinde işitilen büyük öfke karşısında okadar sersemlemişti. "Ve o kadın," diye devam etti Markwart, sıska parmağını Pet-übwa ve Dandelion'un çıktığı kapıya uzatarak, "ve onun sefil ai-lesi taşlarımızın nerede olduğu konusunda yanıtlar saklıyor olabi-lir. Bizim taşlarımız! Aziz Saf-Abelle'e Tanrı'nın lütfü olan ve hır-sız, katil Avelyn Desbris, ismine lanet olsun, tarafından çalınantaşlar! Hem de nasıl bir hazine, Başrahip Dobrinion! O taşlar Ki-lise'nin düşmanlarının ellerine düşerse, daha da büyük ölçekte birsavaşla karşı karşıya kalırız, hiç kuşkunuz olmasın!" Dobrinion Peder Başrahip'in bu konuyu abarttığını tahminediyordu. Taşlarla ilgili olarak Jojonah Efendi'yle konuşmuştu veJojonah Markwart kadar endişeli değildi. Ama Dobrinion da budünyada kalan günleri hızla geçen yaşlı bir adamdı ve şöhret vemirasın önemini anlıyordu. O daha Aziz Kıymetli'yi yönetirkenAllabarnet Birader'in aziz ilan edildiğini görmeyi bu yüzden bukadar istiyordu ve Markwart'ın taşları geri almasının gerektiğinibu yüzden kabullenebiliyordu. Fırsat bulsa bunu söyleyecekti de, ama Peder Başrahip hızınıalmış, Kilise ilkelerini sayıyor, öylesine iyi bir adam olan SihertonEfendi'nin Avelyn tarafından öldürüldüğünü anlatıyor, bu hainkadınla mücevher hazinesine ulaşmak için tek ipucunun Chilic-hunklar olabileceği hakkında atıp tutuyordu. 322

A' S*'vit0re

"Bu konudaki arzumu hafife almayın," diye bitirdi Markwan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 191: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

sesini tehditkar bir tonda alçaltarak. "Herhangi bir şekilde ban'engel olmaya kalkarsanız, bin kat fazlasını ödersiniz." Dobrinion'un yüzü inanmazlıkla buruştu; kendi Tarikatı'ndanbiri tarafından tehdit edilmeye alışık değildi. "Bildiğiniz gibi, Jojonah Efendi Allabarnet Biraderin aziz ilanedilmesi davasını savunmak için Aziz Honce'a gidiyor," dedi Pe-der Başrahip Markwart sakin sakin. "Onu hemen, şu anda geri ça-ğırıp süreci tamamen sona erdirebilirim." Dobrinion ayaklarını sıkı sıkı yere bastı ve omuzlarını gerdi.Onun hesabına göre, yaşlı Peder Başrahip biraz önce son dereceelle tutulur bir sınırı aşmıştı! "Siz Abellican Tarikatı'nın önderisi-niz," diye kabullendi Dobrinion, "ve bu yüzden ellerinizde büyükbir güç tutuyorsunuz. Ama aziz ilan etme süreci daha da önemli-dir ve başrahipleri ilgilendiren bir meseledir, yalnızca Aziz Saf-Abelle'in peder başrahibini değil." Adam daha sözlerini bitirmeden Markwart kahkahalar atmayabaşlamıştı. "Ama Allabarnet Birader hakkında anlatabileceğim hi-kayeler," dedi kötü kötü gülerek. "Aziz Saf-Abelle'in mezar oda-larından çıkarılan, uzun zaman önce unutulmuş hikayeler. Ada-mın doğu topraklarında yaptığı yolculuğun günceleri, şehvet, ka-dın düşkünlüğü, sarhoşluk, hatta adi hırsızlık dolu hikayeler.""İmkansız!" diye haykırdı Dobrinion. "Oldukça mümkün," diye yanıt verdi Markwart sertçe, tered-düt etmeden. "Onları imal etmek ve gerçekmiş gibi görünmesinisağlamak." "Bu yalanlar zamanın sınavına direnemez," diye karşılık verdiDobrinion. "Denizlerin Aziz Gvvendolyn'i hakkında da benzer ya-lanlar söylenmişti, ama aziz ilan etme sürecini altedemediler!" "İki yüz sene ertelediler," diye kabaca hatırlattı Markwart. "Ha-yır, belki yalanlar zamanın sınavına direnemez, ama, dostum, se- iblis R"hu

323

• kemiklerin de direnemezler."Dobrinion durduğu yerde çöktü, dayak yemiş gibi hissediyordu. "Bilgi toplamayı düşünüyorum," dedi Markwart sakinlik için-, "Hangi yöntem gerekirse gereksin. Şu andan itibaren Graevis,Pettibwa ve Grady Chilichunk Kilise ve Tanrı'ya karşı ihanettenşüpheli sayılacaklar. Ve belki, komploya ortak olup olmadığınıanlamak için bu Connor Bildeborough'la da konuşurum." Dobrinion karşılık verecek oldu, ama düşüncelerini kendinesaklamaya karar verdi. Connor Bildeborough Palmaris Baro-nu'nun, oldukça güçlü ve etkili bir adamın sevdiği bir yeğeniydi,aslında bir oğul ve vâris muamelesi görüyordu. Ama Peder Başra-hip Markwart bunu kendi öğrenebilir, diye karar verdi Dobrinion.İhtiyar sefil bu arada son derece güçlü bir düşman edinebilirdi. "Dilediğiniz gibi olsun, Peder Başrahip," diye yanıt verdi AzizKıymetli'nin başrahibi yalnızca ve sertçe eğildi, topuklarının üze-rinde döndü ve odadan çıktı. Kapı Dobrinion'un arkasından kapanırken Markwart adamahaddini bildirdiğini düşünerek horgörüyle burnunu çekti. Dainsey Aucomb gökyüzündeki en parlak ışık değildi, atılgandelikanlı biliyordu, ama gözlem yeteneği yeterince kuvvetliydi.Ve dahası, Connor Bildeborough sık sık onun donuk zekasınıkendi çıkarına kullanabilmişti. Baron'un yeğeni o gece, daha ön-ce sık sık yaptığı gibi Yol'a gelmişti... ama, aslında, Connor'ın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 192: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Jill'le evliliği geçersiz ilan edildikten sonra Connor ile PettibwaChilichunk'ın ilişkisi epey gerginleşmişti. Yine de, Grady Chilic-hunk bu asil adama dost demekten memnundu ve Graevis evlili-ğin başarısızlığı için adamı suçlayamıyordu; JiU adamın kocalıkhaklarını reddetmişti. Ve bu ; tizden Connor Kardeşlik Yolu'na gitmeye devam et-mişti, çünkü o konumda bir adam Palmaris'teki en seçkin meyha- 3W R. A. Salvit0rçnelerde memnunlukla karşılanacak olsa da, Connor o yerlerdyalnızca asil bir adamdı. Kardeşlik Yolu'nun sıradan güruhu arasında, her açıdan önemli, her açıdan üstün hissediyordu. O gece meyhanenin kapalı olduğunu gördüğünde, tüm diğermüşteriler gibi şaşırdı. Yalnızca ikinci kattaki iki konuk odasındamutfakta ve binanın arkasındaki küçük odada, bir zamanlar JiH'eait olan, ama şimdi Dainsey'in kullandığı odada ışık vardı. Connor kapıyı hafifçe vurarak yumuşak sesle kadına seslendi"Lütfen gel de yanıt ver, Dainsey," dedi kadına.Yanıt gelmedi. "Dainsey Aucomb," dedi Connor daha yüksek sesle. "Sokaktasabırsızlanan bir sürü müşteri var. Buna tahammül edemeyiz, de-ğil mi?" "Dainsey burada değil," dedi kadının sesi, ama sesini değiştir-meyi pek becerememişti. Connor o seste işittiği korku tınısına şaşırarak topuklarınınüzerinde sallandı. Burada neler oluyordu? "Dainsey, ben Connor... Bildeborough Efendi, Baron'un yeğe-ni," dedi ısrarla. "Kapının arkasında olduğunu ve her sözümüduyduğunu biliyorum ve benimle konuşmanı talep ediyorum!"Yanıt gelmedi, yalnızca hafif hıçkırıklar duyuldu. Connor heyecanlandı, korktu. Çok tuhaf, belki de çok kor-kunç bir şey olmuştu. "Dainsey!" "Ah, yalvarırım gidin, Bay Bildeborough," diye yalvardı kadın."Ben hiçbir şey yapmadım ve efendi ile hanım Kilise'yi bu kadarkızdıracak ne yaptı, bilmiyorum. Benim kapımda günah yok veyatağımda benden başka kimse yatmadı... ee, siz dışında, hem deyalnızca iki... üç kez." Connor bütün bunları sindirmeye çalıştı. Kilise'ye karşı suçlar?Chilichunklar mı? "İmkansız," dedi yüksek sesle, sonra kapıyavurmak için elini kaldırdı. Ama kendini durdurdu ve ne yapaca- iblis R"hu

325

düşündü. Dainsey korkmuştu ve anlaşılan hakkı da vardı,pöer kadını daha fazla korkutursa, ondan daha fazla bilgi alabile-ceğini sanmıyordu. "Dainsey," dedi yumuşak, rahatlatıcı bir sesle. "Beni tanırsın,Chilichunkların dostu olduğumu bilirsin." "Hanım sizden pek iyi bahsetmiyor," diye yanıt verdi Dainseyaçıksözlülükle. "O hikayeyi biliyorsun," dedi Connor, sesindeki sakinliği ko-rumaya çalışarak. "Ve bana kızdığı için Pettibwa'yı suçlamadığımıda biliyorsun. Yine de hâlâ Yol'a geliyorum, hâlâ burayı yuvamsayıyorum. Ben Chilichunkların düşmanı değilim, Dainsey, seninde.""Siz öyle diyorsunuz." "İstesem içeri girebilirdim, bir düşün," dedi Connor kabaca.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 193: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Yanımda yarım garnizon asker olabilirdi ve o kapı seni koruya-mazdı." "Dainsey burada değil," dedi kadın. "Ben onun kız kardeşiyimve ne dediğinizi anlamıyorum." Connor homurdandı ve alnını kapıya vurdu. "Pekala o za-man," dedi bir an sonra. "Gidiyorum ve şu, yolun aşağısındaki ke-şişler gelmeden sen de gitmelisin." Connor kapının hemen önün-de ayaklarını teker teker kaldırıp çizmelerini tahtaya vurmayabaşladı ve uzaklaşıyormuş izlenimi versin diye her adımda dahada yumuşattı. Tahmin ettiği gibi, birkaç saniye sonra kapı aralan-dı ve genç adam çabucak aralığa ayağını soktu, omzunu tahtayayasladı ve hızla ittirdi. Dainsey enerji dolu bir kızdı ve ağır tepsiler taşımaktan güç-lenmişti ve iyi mücadele etti, ama sonunda adam zorla odaya gir-di ve kapıyı arkasından çabucak kapattı. "Ah, ama bağırırım!" diye uyardı korkmuş kadın, sehpasınınyanından geçerken bir kızartma tavası kapıp gerileyerek ve bu 326 R- A. SalVat0rearada yere yağlı yumurtalar saçarak. "Uzak durun!" diye uyarcjtavayı sallayarak. "Dainsey, sana ne oldu?" diye sordu Connor, bir adım ilerleyerek. Tava sallanmaya başlayınca hemen geriledi ve ellerini aça-rak kaldırdı. "Chilichunklar nerede? Bana söylemelisin." "Zaten biliyorsunuz!" diye suçladı kadın. "Kesin bu işte amca-nızın parmağı vardır!""Hangi işte?" diye sordu Connor. "Tutuklama işinde!" diye bağırdı Dainsey, yumuşak yanakla-rından gözyaşları akarken akarak. "Tutuklama mı?" diye yankıladı Connor. "Tutuklandılar mı? Şe-hir muhafızları tarafından mı?""Hayır," diye açıkladı Dainsey. "Keşişler tarafından." Connor bu bilgi karşısında o kadar şaşırmıştı ki konuşmaktagüçlük çekiyordu. "Tutuklandılar mı?" diye sordu yine. "Bundanemin misin? Önemsiz bir iş için eşlikçilerle Aziz Kıymetliye gitmişolmasınlar?" "Grady Efendi, o itiraz etmeye çalıştı," dedi Dainsey. "Sizindostunuz olduğunu falan söyledi, ama bu onları güldürdü veGrady Efendi kılıcını çekmeye kalkınca keşişlerden biri, sıska biradamdı ama çok hızlıydı, işte o adam hızla vurdu ve Grady'yi ye-re yıktı. Ve sonra yaşlı olanı koşarak girdi ve kriz geçiriyor gibiy-di...""Başrahip Dobrinion mu?" "Hayır, ondan bir inek ömrü kadar daha yaşlıydı," dedi Dain-sey. "Yaşlı, sıska, kırışık, ama Dobrinion gibi bir cüppe giymişti,ama daha süslüydü. Ama, güzel şeydi şu cüppe, yaşlı ve kırışıkbir adamın üzerinde olsa da, hatta yüzündeki çirkin ifadeye rağ-men..." "Dainsey," dedi Connor aniden ve kararlılıkla, kadını konuyadöndürmeye çalışarak. iblis Buhu

327

"O, yaşlı adam, sıska adama bir sürü bağırdı, ama sonra Gradyptendi'ye baktı ve bir daha öyle aptalca bir şey yaparsa iki kolu- da koparttıracağını söyledi," diye devam etti Dainsey. "Ve benAp ona inandım, Grady Efendi de! Bembeyaz oldu ve her yeri tit-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 194: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

remeye başladı." Connor gidip yatağın üzerine oturdu, fena halde sersemlemiş-tj ve anlamaya çalışıyordu. İki sene önce, son derece şişman birkeşiş, Aziz Kıymetli'den değil Aziz Saf-Abelle'den olduğunu duy-duğu adam gelip Pettibwa ile konuştuğunda o da Yol'daydı. Ogörüşme yeterince sakin gitmişti, ama adam Jill'den bahsetmiş,normalde neşeli biri olan kadını altüst etmişti. Yine de, o seferdekeşiş yeterince nazik ve lütufkardı. "Neden geldiklerini söylediler mi?" diye sordu Connor kadına."Chilichunkların neyle suçlandığını söylediler mi? Bana söyleme-lisin, yalvarırım." "Efendiyle hanımın kızlarını sordular, o kadar," diye yanıt ver-di Dainsey. "Başta benim o olduğumu söylediler ve sonra iki gençkeşiş beni yakalamaya kalktı. Ama yaşlı olanı ben olmadığımı

söyledi, efendiyle hanım da öyle dedi." Connor çenesini eline dayadı ve boşu boşuna her şeyi sindir-meye çalıştı. Jill? Jill'i mi arıyorlardı? Ama neden? "Sonra efendiyle hanımın onu sakladığını söylediler ve her ye-ri aradılar, her yeri karıştırdılar," diye devam etti Dainsey. "Vesonra o üçünü götürdüler." Connor Bildeborough güçlü bir adamdı. Arkadaşlarından ve sır-daşlarından oluşan ağ bütün şehri kaplıyor, saraydan manastıra,oradan en ünlü genelev (ve bu yüzden aynı zamanda en güçlü ev-lerden biri) olan Battlebrov/ Evi'ne uzanıyordu. O ağı harekete ge-çirme zamanının geldiğini anladı, bazı yanıtlar elde etme zamanı. Kilise Jill'le ilgili bir konuda Chilichunkların peşine böyle kuv-vetle düşmüşse, o zaman Connor da kendini şüphe altında bula- 328

Şantöre

bilirdi. Hem, tehlikeli zamanlarda yaşıyorlardı ve otuz senesihükümdar sınıfın huzurunda yaşayan Connor entrika oyunlarm,ne kadar tehlikeli olabileceğini çok iyi biliyordu. "Sen burada kal, Dainsey," diye karar verdi. "Ve o kapıyı kapalı tut ve benden başka kimseye açma.""Ama sizin geldiğinizi nasıl anlayacağım?" "Gizli bir sözcüğümüz olacak," dedi Connor gizemli bir tavır-la ve bunun Dainsey'nin dikkatini çektiğini gördü. Kadının yüzüdüşünceyle canlandı, kızartma tavası sehpanın üzerine geri dön-dü ve kadın yatağa gidip adamın yanına oturdu. "Uuu, ama bu çok heyecan verici," dedi mutlu mutlu. "Hangisözcük olacak?" Connor birazcık düşündü. "Amanın," dedi kötü kötü gülümse-yerek. Dainsey'nin yanakları kıpkırmızı oldu. "Bunu hatırlarsın,değil mi?" Dainsey kıkırdadı ve daha fena kızardı. O sözcüğü daha öncede duymuştu, onun ve Connor'in odada yalnız kaldığı zamanlar-da tekrar tekrar söylediği bilinirdi. Connor kızın çenesinin altını gıdıkladı, sonra kalkıp kapıyayöneldi. "Başka kimseyle konuşma," dedi 'çıkarken. "Ve eğer Chi-lichunklar dönerse...""Ah, ama onları içeri alırım!" diye araya girdi Dainsey. "Evet, al," dedi Connor kuru kuru. "Ve sonra Grady'ye benibulmasını söyle. Bunu hatırlayabilirsin, değil mi?"Dainsey hevesle başını salladı."Amanın," dedi Connor göz kırparak, giderken.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 195: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Dainsey uzun süre yatağın üzerinde oturup kıkırdadı. "Bunun oyun olduğunu mu sanıyorsun?" diye çığlık attı Mark-wart, yüzünü zavallı Grady Chilichunk'a yaklaştırarak. Yaşlı ada-mın kanlı gözleri Grady'ninkileri deliyordu adeta. iblis Ruhu

329

Grady bileklerinden duvara zincirlenmişti, kelepçeler o kadariksekteydi ki devamlı ayakuçlannın üzerinde durması gereki-yordu. Ve Aziz Kıymetli'nin bodaımu sıcaktı, yüksek tavanlı, kü-çük odada bir ateş çukuru ve körük vardı. "Ondan hiç hoşlanmamıştım," diye kekeledi tutsak yanıt ola-rak, her sözcükle ter ve tükürük saçarak. "Ben kızkardeş isteme-miştim!""O zaman bana nerede olduğunu söyle!" diye kükredi Mark-wart. "Bilsem söylerdim," diye itiraz etti Grady, daha kontrollü, amahiç de sakin olmayan bir sesle. "Bana inanmalısınız!" Peder Başrahip Markwart onunla zindanlara gelen iki keşişe,

Francis ve Dandelion Biraderlere döndü. İri ve şiddet dolu gençkeşiş başlıklı bir cüppe giymişti, bu karanlık olay için uygun birgiysi."Ona inanıyor musun?" diye sordu Markwart Francis'e. "İçten görünüyor," diye dürüstlükle yanıt verdi Francis Bira-der. Bakış açısının önyargılı olduğunu biliyordu, çünkü bu sorgu-lamayı daha fazla görmek istemiyordu, tanık olduğu kesinlikle enzalim sorguydu. Grady'ye inanıyordu ve Markwart'ın da inanaca-ğını umuyordu. Grady'nin yüzü biraz canlandı, ağzının köşelerine küçük birgülümseme geldi. "Görünüyor mu?" diye ısrar etti Markwart, inanamazmış gibi."Sevgili Francis Birader, bu kadar önemli bir konuda, gerçeğingörünümünün yeterli olacağına mı inanıyorsun?" "Elbette hayır, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Francis Bira-der pes etmiş gibi içini çekerek. Peder Başrahip Markwart Grady'ye döndü. "Nerede o?" diyesordu sakin sakin.Adam bilmediği yanıtı ararken sızlandı.

330 R. A. Sa|vail Markwart başlıklı Dandelion'a başını salladı. "Emin olrrıalıy12 »dedi ve sonra peşinde Francis Biraderle geriledi. Dandelion Birader bir anda Grady'nin önünde bitti, dev yum-ruğu adamın çıplak kaburgalarına indi. "Lütfen," diye kekelediGrady ve sonra bir yumruk daha yedi, bir tane daha, bir daha taki sözleri anlaşılmaz inlemeler halinde çıkmaya başlayana kadar "Ve işin bittiği zaman," dedi Peder Başrahip Markwart Dande-lion'a, "üst katlardaki bir ocağa çık ve bir ocak süngüsü al, sonrabir süre bu odadaki ateşte tut. Bu adamın içtenliğini smamalıyızve ona Kilise'ye itaat konusunda bir ders vermeliyiz." "Hayır!" diye itiraz edecek oldu Grady, ama nefesi ağır biryumrukla kesildi. Markwart arkasına bakmadan odadan çıktı. Francis Birader ta-kip etmeden önce bir an döndü ve manzaraya baktı. Bu odadabir ders verilen tek kişi Grady Chilichunk değildi. Yeni bir yumruk açması bir inleme kopardı ve Francis hızla çı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 196: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

karak Markwart!a yetişmek için koşturdu. "O zavallı aptal üzerinde gerçekten sıcak süngü kullanmaya-caksınız, değil mi?" diye sordu. Markwart'ın bakışları yüzündeki kanın çekilmesine sebep ol-du. "Neyin gerekli olduğuna karar verirsem onu yapacağım," de-di sakin sakin. "Gel, koridorun aşağısmdaki yaşlı adam kırılmaküzere, sanırım. Belki ruh taşıyla bir kez daha düşüncelerine gire-biliriz." Markwart durup genç keşişin yüzündeki ifadeyi inceledi,oraya yazılmış kuşkuları fark etti. "İş ne zaman nahoşlaşsa, tek yapman gereken daha büyük iyi-liği düşünmek," dedi sessizce. "Ama eğer gerçeği söylüyorlarsa..." diye itiraz etmeye cesaretetti Francis. "Yazık, o zaman," diye kabul etti Markwart. "Ama yalan söy-lüyorlarsa ve biz daha derinlemesine araştırmazsak olacağı kadar iblis R"hu

331

, 5jj Daha büyük gerçeklik, Francis Birader. Daha büyük iyilik." Yine de Francis gördüğü manzarayı içine sindirmekte güçlükrekiyordu. Ama hiçbir şey söylemedi ve ruh taşını çıkarıp görev-bilirlikle üstünü takip ederek sıradaki hücreye gitti. Bir saat kadar zaman sonra, Grady ve Graevis için acı dolu birsaatten sonra, Francis ve Markwart manastırın şapeline giden dartaş merdivene açılan ağır kapıdan çıktılar. Üst. basamakta onlarıbekleyen Başrahip Dobrinion'la karşılaştılar. "Orada, aşağıda neler olduğunu söylemenizi talep ediyorum,"diye köpürdü başrahip. "Onlar benim kullarım ve Kilise'ye sadık-lar." "Sadık mı?" diye tükürdü ona Markwart. "Kaçakları barındırı-yorlar.""Bilselerdi..." "Biliyorlar!" diye bağırdı Markwart adamın suratına "Ve mutla^ka bana söyleyecekler!" Sesindeki büyük derinlik, büyük vahşilik Dobrinion'un birkaçadım gerilemesine sebep oldu. Durup, uzun uzun Markwart'abaktı, adamı anlamaya, bütün bunların ne kadar ileri gittiğini bul-maya çalıştı. "Peder Başrahip," dedi sessizce sonunda, kendi taş-kın öfkesini kontrol altına aldığı zaman, "arayışınızın önemindenkuşkum yok, ama boş boş oturup sizin..." "Benim Aziz Kıymetli'den sevgili Allabarnet'in aziz ilan etmesürecini başlatmamı izlemeyecek misiniz?" diye bitirdi Markwart. Dobrinion yine sustu, düşünceleri hızla akıyordu. Hayır, diyekarar verdi, Peder Başrahip'in bu konuyu kendisine karşı kullan-masına izin vermeyecekti, bu kadar önemli bir konuda değil. "Al-labarnet Birader bunu hak ediyor..." diye itiraz edecek oldu. "Sanki bunun önemi varmış gibi," diye tükürdü Markwart."Bunu hak eden kaç yüz kişi var, Başrahip Dobrinion? Ama yal-nızca birkaç seçilmiş kişi aday statüsüne ulaşmayı başarıyor." 332 R. A. SalVat0re Dobrinion her sözcüğe meydan okuyarak başını iki yana salladı. "Hayır," dedi. "Hayır. Allabarnet Biraderle ilgili kararınızı Al_labarnet Birader'in işleri ve yaşamına dayanarak verin, Aziz Kıy-metli'nin şimdiki başrahibinin bu terör seferberliğine katılıp katıl,mamasına dayanarak değil! Bunlar iyi insanlar, hem yüreklerinde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 197: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

hem yaptıkları işlerde." "Sen ne bilirsin ki?" diye patladı Markwart. "Kilise'nin düşman-ları Aziz Kıymetli'yi tepene yıktığı zaman, ya da Kilise'nin içinde-ki çürüme kutsal saydığın duvarların içinde seni yere yıktığı za-man, ya da Palmaris sokaklarında goblinler özgürce yürürken, ozaman Başrahip Dobrinion Peder Başrahip Markwart'ın meselele-ri adil, demirden bir yumrukla idare etmiş olmasını dilemeyecekmi? Çalınmış taş hazinesinin ne anlama geldiğini anlayabiliyormusun? Onların düşmanlarımıza verebileceği gücü anlayabiliyormusun?" Peder Başrahip başını iki yana salladı ve tiksinti içindeelini adama salladı. "Seni eğitmeye çalışmaktan sıkılmaya başlıyorum, aptal Başra-hip Dobrinion," dedi. "Bunun yerine seni uyarayım. Bu konu se-nin karışamayacağın kadar önemli. Eylemlerine dikkat çekilecek." Başrahip omuzlarını dikleştirdi ve doğrudan yaşlı adamın göz-lerine baktı. Gerçekten de, Markwart'ın potansiyel tehlikeler hak-kındaki iddiaları güvenini biraz sarsmıştı, ama yine de yüreği Chi-lichunkların ve atadamın sorgusunun doğru olmadığını söylüyorduona. Ama Markwart'a karşı öne sürebileceği savı yoktu. AbellicanKilisesi'nin hiyerarşisi, basit bir başrahip olarak, kendi manastırınınçatısı altında bile olsa ciddi ciddi Peder Başrahip'in otoritesini sor-gulamasına izin vermiyordu. Sertçe eğildi, sonra dönüp uzaklaştı. "Aziz Kıymetli'de Dobrinion'dan sonra kim geliyor?" diye sor-du Peder Başrahip Markwart Francis Birader'e, diğer adam gidergitmez."Başrahiplik unvanı için mi?" dedi Francis ve sonra Markwart

iblis R"hu

333

khndakinin bu olduğunu doğrulayınca, Francis başını iki yana«Uadı ve omuzlarını silkti. "Önemli biri kesinlikle yok," dedi. "Şuanda Aziz Kıymetli'nin hizmetinde bir üstat bile yok."Markwart'ın yüzü merakla buruştu. "İki üstatları vardı," diye açıkladı Francis Birader. "Biri kuzey-deki savaş meydanında öldürülmüş; diğeri birkaç ay önce kızılhummadan ölmüş.""İlginç bir boşluk," dedi Peder Başrahip Markwart. "Aslında, Aziz Kıymetli'de böyle bir terfiye hazır kimse yok,"diye devam etti Francis Birader. Peder Başrahip düşünceyle kötü kötü gülümsedi. Aziz Saf-Abelle'de böyle bir konum için hazır bir üstat vardı, eli kendisi-ninkinden daha yumuşak olmayan bir adam. "Bu yüzden unvanını elinden almak daha da zor olacak," de-di Francis Birader, Markwart'ın düşüncelerinin nereye gittiğinigördüğünü sanarak. "Ne?" diye sordu Markwart inanmazlıkla, fikir aklından hiçgeçmemiş gibi. "Aziz Kıymetli'de bir halef yokken Başrahipler Kurulu Başra-hip Dobrinion'u manastırından etmez," diye tahmin yürüttü Fran-cis Birader. "Aziz Saf-Abelle'de başrahip rolünü üstlenmeye hazır bir sürüüstat var," diye yanıt verdi Peder Başrahip Markwart. "Aziz Hon-ce'da da." "Ama tarih manastır içinde başrahip unvanını alacak bir baş-kası yokken Kurul'un asla bir başrahibi görevinden almayacağını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 198: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

gösteriyor," diye itiraz etti Francis Birader. Aziz Argraine'de top-lanan Onikinci Kurul tam da böyle bir kararla karşı karşıya kal-mıştı, Üstelik Başrahip Dobrinion'dan daha korkunç suçlar işlemişbir başrahibe karşı."Evet evet, konu hakkındaki fikirlerinden şüphem yok," diye

334

R. A. Salvat,

sözünü kesti Peder Başrahip Markwart, biraz sabırsızlıkla. Basrhip Dobrinion'un gittiği yöne baktı ve yüzünde hâlâ aynı gülümseme vardı. "Yazık," diye mırıldandı.. Sonra uzaklaştı, ama zindanda olduğu gibi Francis Birader ta-kip etmeden önce bir anlığına durdu, biraz daha dikkatli düşü-nünce, Peder Başrahip Markwart'ın bu tür düşünceler beslemesi-ne şaşmıştı. Bir başrahibin suçlanması hiç de hafife alınacak birkonu değildi! Kilise'nin bin senelik tarihi içinde yalnızca yarımdüzine kez denenmişti ve iki tanesinde söz konusu başrahip cid-di suçlar işlemişti, biri bir dizi tecavüzden ve Aziz Gwendolyn'inkadın başrahibine saldırıdan suçluydu, diğeri cinayetten. Dahası,diğer dört suçlama Abellican Tarikatı'nın ilk günlerinde, başrahipunvanının genellikle satıldığı ya da siyasi çıkarlar sonucu verildi-ği zamanlarda yapılmıştı. Francis Birader sinirlerini yatıştırmak için derin derin nefes al-dı ve görevbilirlikle üstünü takip etti. Kendi kendine Kilise'nin,hatta tüm krallığın savaşta olduğunu ve gerçekten de ümitsiz za-manlarda yaşadıklarını hatırlattı. Braumin Herde Birader iyi bir ruh halinde değildi. Alt katlarainmesine izin verilmese de, manastırın zindanlarında neler olupbittiğini biliyordu. Ve daha da kötüsü, Peder Başrahip'e karşı çı-kacak olursa, artık duruşunda yalnız olacağını biliyordu. JojonahEfendi gideli çok olmuştu, yaşlı akıl hocasının tahmin ettiği gibialınıp götürülmüştü. Peder Başrahip Markvvart düşmanlarını tanı-yordu ve üste çıkmıştı, asla vazgeçmeyeceği bir konum. Bu yüzden Braumin Birader, herhangi bir tartışmayı raporla-mak için Markwart'a koşacaklarından korkarak kendi manastırı-nın keşişlerinden kaçınarak zamanını Aziz Kıymetli'deki birader-lerle geçiriyordu. Onların Aziz Saf-Abelle'in ciddi öğrencilerindendaha neşeli bir grup olduklarını keşfetti. Hem de haftalardır ku- iblis R"hu

335

deki savaş gürültülerini dinliyor olmalarına rağmen. Yine de,, sey düşünülünce, Aziz Kıymetli daha canlı bir yerdi. Belki ha-yüzünden, diye düşündü Braumin Birader, çünkü Palmaris ge-elde Tüm Azizler Koyu'ndan daha güneşli bir yerdi, ya da belkiAziz Kıymetli büyük Aziz Saf-Abelle'den daha yüksek bir yere in-şa edildiğinden, daha fazla penceresi, daha esintili balkonları ol-duğundan. Ya da belki bu keşişlerin daha az yalıtılmış, büyük birşehrin ortasında olmasından. Ya da belki, diye düşündü Braumin Birader (ve en olası açık-lamanın bu olduğunu düşünüyordu) Aziz Kıymetli'nin Aziz Saf-Abelle'den daha hafif yürekli olması ilgili başrahiplerin ruh halle-rini yansıtıyordu. Anlatılanlara göre Dobrinion Calislas gülümse-meye alışık bir adamdı; gürültülü kahkahası Palmaris'te tanınıyor-du, şarap sevgisi de öyle (bazıları elf batağı, diyordu) ve paradan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 199: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kaçınılmamış büyük düğünlere katılma sevgisi de. Peder Başrahip Markwart fazla gülümsemezdi, Braumin bili-yordu ve gülümsediği zamanlarda da gözdesi olmayanlar huzur-suz olurdu. O akşam, geç saatlerde Braumin Başrahip Dobrinion'un özelodalarının kapısının önündeki halı kaplı koridorda duruyordu.Kapıyı çalmak için elini defalarca kaldırmıştı, ama sonra sessizceyanına indirmişti. Adamla şimdi konuşmaya giderse, BaşrahipDobrinion'a Markwart'la ilgili korkularını ve Peder Başrahip'e kar-şı kurulan sessiz ittifakı anlatırsa nasıl bir riske girmiş olacağını bi-liyordu Braumin. Diğer yandan, Braumin bu konuda pek az se-çeneği olduğunu hissediyordu. Jojonah Efendi gitmişken ve ouzun yol onu daha pek çok sene Braumin'in hayatının dışında tu-tacakken, Braumin Peder Başrahip Markwart'ın kararlarına karşıhareket etmekte güçsüz kalacaktı, özellikle de baştan Jojonah'ıuzağa gönderen karara karşı. Kendisi de Peder Başrahip'e karşızor zamanlar yaşayan Başrahip Dobrinion'un desteğini kazanmak 336 R. A. Salva,0reiki adamın ellerini büyük ölçüde güçlendirirdi. Ama diğer yandan, Braumin Herde Başrahip Dobriniorı'uözellikle de politikalarını pek de iyi tanımadığını itiraf etmeliydiBelki de Başrahip Dobrinion ve Peder Başrahip Markwart, taşlar,ele geçirmenin zaferini paylaşamadıkları için tutsakları kiminkontrol edeceği hakkında didişip duruyorlardı. Ya da belki Baş-rahip Dobrinion'un itirazları, Markwart'ın Aziz Kıymetli'ye gelipgücünü ele geçirmesinden doğan basit öfkeden kaynaklanıyordu. Braumin Birader o koridorda durarak ve ne yapacağını düşü-nerek yarım saat harcadı. Sonunda Jojonah Efendi'nin bilgecesözleri karar vermesini sağladı. "Haberi sessizce yay," demişti sev-gili akıl hocası, "Peder Başrahip'e ya da başkalarına karşı çıkma,Avelyn ve benzer yüreklere sahip olanları destekle." Sabır, diye karar verdi Braumin Birader. Bu İnsanoğlu'nunuzun savaşıydı, biliyordu, iyi ile kötü arasındaki içsel savaş veonun tarafı, gerçek iyiliğin ve dindarlığın savaşı sonunda kazana-caktı. Buna inanmak zorundaydı. Şimdi perişan ve çok yalnız hissediyordu, ama yüreğindekigerçeğin yüküydü bu ve bu tehlikeli zamanda Başrahip Dobrini-on'a gitmek doğaı yol olmayacaktı. İlerideki haftalarda, Braumin Herde Birader, Başrahip Dobri-nion'un kapısından uzaklaştığı bu âna pişmanlıkla bakacaktı. »5GURUR "Maiyer Dek ve powrie, Kos-kosio," dedi Pony, Caer Tinel-la'daki sonuçtan duyduğu memnunlukla. O, Elbryan, Tomas Gin-genvart ve Belster O'Comely mülteci kampındaki ateşin çevresin-de oturmuş, bu geceki saldırının canavarlar üzerindeki etkisinitam olarak ölçmeye çalışan Roger Lockless'la diğer izcilerin dön-mesini bekliyorlardı. Haberlerin iyi olacağını düşünüyordu hepsi.İki öndere ek olarak başka pek çok canavar öldürülmüştü, amadev önderiyle powrie önderi düşünüldüğünde onlar, hatta üç devfazla önemli değildi... özellikle de Kos-kosio'yu öldürenin MaiyerDek olduğu düşünülünce. Hem de bir sürü powrie müttefikininönünde! İblis dactylin gelişinden önce devler ve powrieler nadi-ren ittifak kurarlardı, aslında birbirlerinden, insanlardan nefret et-tikleri kadar çok nefret ediyorlardı. Bestesbulzibar o kan davası-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 200: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nı durdurmuştu ve iblisin yok edilmesinden sonra ittifak yalnızcagereklilikten devam etmişti, çünkü iki ordu da insan topraklarınınderinliklerindeydi. Ama gergin bir ittifaktı, kan davasına dönüşmek için bahanebekleyen bir ittifak. "Maiyer Dek'i bize katılmaya ikna etsek bile bize bu kadaryardımı dokunmazdı," dedi Elbryan gülerek. "Powrie önderiniateşe attığını gördüğümde umutlarım yükseldi.""Ve Maiyer Dek ile üç dev arkadaşı ölmüşken," diye ekledi

338 R. A. Sa|Vit0rePony, "devlere kızan powrielerin üstünlüğü ele geçirmesini bekleyebiliriz." "Yalnız goblinler kötü cücelerden çok devlere yakın," diye belirtti Tomas Gingerwart. "Devler onları yese bile!" "Bu doğru," diye kabul etti Elbryan. "Belki bu durumda taraf-lar eşit sayılır, çünkü Caer Tinella sefil goblinlerle doluydu. Amasafları arasında bir an önce çok cazip birisini bulamazlarsa, kasa-badaki savaşın baştan başlayacağını tahmin ediyorum." "Birbirlerini son adamına kadar öldüreceklerini umalım," dediBelster O'Comely, bira kupasını kaldırarak (Roger Lockless'eborçlu oldukları bir lüks). Sonra muazzam bir yudumda kupayıboşalttı. "Sonuç olarak onlar zayıfladı ve bizim gücümüz savaşmayahazır yirmi kişi arttı," diye araya girdi Tomas. "Diğerlerinin kasabaları geçip güneye gitmesine yardım etme-ye hazır yirmi kişi," diye düzeltti Elbryan. "Biz, hepimiz yeterincesavaş gördük." "Palmaris'e!" diye kükredi Belster ve yüksek bir geğirtiyle bi-tirdi. Tomas Gingerwart memnun kalmamıştı. "Bir ay önce, hattabir hafta önce, hatta iki gün önce bu beni tatmin ederdi," dedi."Ama Caer Tinella bizim yuvamız ve düşmanlarımız gerçekten za-yıfladıysa, kasabayı tekrar ele geçirmenin zamanı gelmiş olabilir.Plan buydu, değil mi? Düşmanlarımızı tartana kadar bekleyip sal-dıracaktık." Elbryan ve Pony endişe içinde bakıştılar, sonra bakışlarını ka-rarlı adama çevirdiler. Arzularını gerçekten anlıyorlardı. "Bu daha sonra yapılması gereken bir tartışma," dedi korucusakin sakin. "Canavarların Caer Tinella'ya ne kadar kararlılıklayerleştiklerini bilmiyoruz."Tomas içini çekti. "Sen içeri girdin," dedi. "Tüm savaşçılarımız

iblis R"hu

339

tunda savaşıyor olsaydı saldırı ne kadar daha yıkıcı olurdu?" «jki taraf için de yıkıcı, korkarım," diye yanıt verdi Pony. "On-ları hazırlıksız yakalamamız sayesinde canavarları yaraladık vetutsakları kurtardık. Maiyer Dek daha büyük bir gücün yaklaştığı-n, aörseydi tutsakların hepsinin öldürülmesini emredebilirdi veCaer Tinella'nın savunması çok daha inatçı olabilirdi." Tomas olumsuz fikirleri duymak istemeyerek iç geçirdi. Onagöre, eğer Elbryan ve Pony, küçük, görünmeyen dostları Juravielve Roger Lockless böyle bir sonuç elde edebiliyorsa, o ve savaş-çıları işi bitirebilirdi. Elbryan ve Pony yeniden bakıştılar ve sessizce burada bırak-maya karar verdiler. Tomas'ın duygularını anlıyorlardı, yuvasını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 201: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kaybetmediğine inanması gerektiğini biliyorlardı ve kasabanınçevresinden dolaşıp güneye kaçmak daha akıllıca görünürse ada-mın dinleyecek kadar sağduyu göstereceğine güveniyorlardı. Gittikçe artan gerginlikten korkan Belster O'Comely tartışma-yı başka bir yöne çekti, topraklarındaki canavar ordusunun yaz-gısını merak etti. "Eğer biz burada onlara böyle kuvvetle saldırı-yorsak, o zaman bana öyle geliyor ki başkaları da indiriyor onla-rı," dedi. "Ho, iddiaya girerim gelecek bahara Dundalis'teki Ulu-yan Sheila'da olacağım!" diye bitirdi, sonra kupasını doldurup yi-ne başına dikti. "Bu mümkün," dedi korucu içtenlikle. İyimserliği Pony'yi şa-şırttı. "Canavar ordusu dağılırsa, Kral, Ormandiyar'm hemen elegeçirilmesini ister." "Ve Sheila yine ulur!" diye kükredi Belster. Bu sarhoş durum-da, hayatını Palmaris'in güvenliğinde, sessizce yaşama kararınıunutmuştu. Heyecanı kamp ateşine başkalarını da getirdi. Çoğu-nun elinde yiyecekler ve içecekler vardı. O zaman sohbet daha da neşelendi, canavar istilasından ön-ce, daha mutlu zamanlara ait anıların anlatılmasına döndü ve cid- 3«o

Silv«0re

diyet içinde önemli haberlerin beklenmesi, bir tür zafer kutlamsına dönüştü. Elbryan ve Pony pek az konuşuyor, geride durunsık sık bakışarak ve başlarını sallayarak diğerlerinin gevezelikler'ni dinlemeyi tercih ediyorlardı. Şafakta, çamların arasındaki cimenlikte Juraviel'le buluşmaya sözleşmişlerdi ve elfin söyleyecek-lerini dinledikten sonra, düşmanlarının iki kasabadaki güçlerinianladıktan sonra kararlarını verebilirlerdi. Gece derinleşti, ateşler alçaldı ve insanların çoğu yatmaya git-ti. Sonunda, şafaktan bir saat önce, izciler neşeli Roger Locklessönderliğinde döndü. "Tüm devler gitmiş," diye bildirdi gençadam. "Hepsi! Povvrieler tarafından sürülmüş... ve karşı koyma-mışlar bile!" "Zaten buraya gelmek istemiyorlardı," diye tahmin yürüttüPony. "Yabandiyar'ın dik yamaçlarındaki deliklerini tercih ediyor-lar."Tomas Gingenvart zaferle bağırdı. "Ya goblinler?" diye, sordu Elbryan sakinlik içinde, kutlamayıbaşlamadan durdurarak. Roger'm heyecanının baskın çıkmasını veTomas'la diğer mültecileri mutlak yıkıma götürmesini istemiyordu.Devler olmasa bile, kalan povvrieler de çok güçlü olacaktı. "Bir savaş çıktı ve bazıları öldürüldü," diye yanıt verdi Roger,hiç duraksamadan. "Diğerleri ormana dağıldı." "Ama diğerleri povvrielerle kaldı," diye tahmin yürüttü Elbr-yan."Evet, ama..." "Ve pek az powrie öldürüldü, değil mi?" diye ısrar etti koaı-cu. "Kalan goblinler ilk savaş işaretiyle kaçarlar," dedi Roger gü-venle. "Yalnızca kanlı berelerden korktukları için kalıyorlar." "Sırf korku yüzünden savaş kazanan ordular vardır," dediPony kuru kuru. iblis Buh"

341

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 202: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Roger öfkeyle baktı ona. "Öldürülmeye hazırlar," dedi ifadesizce."Öyle bir iddiada bulunmaktan çok uzağız," diye çabucak ya-verdi korucu, konuşurken elini kaldırıp Tomas Gingercvart'ınkonuşmasını engelleyerek. Elbryan ayağa kalkıp Roger'ın önündeHurdu. "Sorumluluklarımız böyle çabucak yargıya varmamıza izinvermeyecek kadar büyük." "Sen yalnız başına Caer Tinella'ya girerken verdiğin gibi mi?"diye tükürdü genç adam. "Ben gerekli olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım," diye yanıtverdi Elbryan sessizce, sakinlik içinde. Pek çok bakışın kendisiy-le Roger'ın üzerine dikildiğini biliyordu ve aralarında çıkacak an-laşmazlığın büyük huzursuzluk yaratacağı kesindi. Bu insanlarona güveniyor, Roger Lockless'i seviyordu ve sürgün günlerindedelikanlı gerçekten de onlar için çok şey yapmıştı. Ama şimdi ya-nılıyorsa, insanları zafere götürme arzusu mantığına üstün geli-yorsa, önceki başarılarının tamamı boşuna olurdu, çünkü o za-man mültecilerin çoğu büyük olasılıkla ölürdü. "Otuz tutsak askeri kurtarırken benim yaptığım gibi!" dedi Ro-ger kuvvetle, yüksek sesle."Kendi başına mı?" diye araya girdi Pony. Elbryan elini kaldırarak Pony'yi susturdu, çevresindeki herke-si susturdu. "Kasabalara saldırma ya da çevrelerinden dolaşma ka-rarını vermek için çok erken," diye bildirdi. "Gün ışığı geldiğindedaha fazlasını, çok daha fazlasını öğreneceğiz." Tartışmanın sonaerdiğini düşünen, uman korucu döndü ve uzaklaşmaya başladı. "Biz Caer Tinella'yı geri alacağız," diye bildirdi Roger Locklessve pek çok ses onaylayarak yükseldi. "Aşağıdiyar'ı da," diye de-vam etti genç adam. "Ve kasabalar bir kez daha bizim elimizdeolduğunda, Palmaris'e haber göndereceğiz ve Kral'ın ordusu ko-numumuzu güçlendirecek.""Kralın Adamları bu kadar kuzeye gelmez," diye itiraz etti

3«2

Si|vato,

Pony. "ya da en azından, tüm varoluşunuzu dayandırabilece&jn-bir şey değil. Henüz değil. Palmaris henüz istila tehdidi altındanken değil.""Sen nereden bilebilirsin ki?" diye sordu Roger sertçe. "Kralın Adamları'nda hizmet ettim," diye itiraf etti Pony. "K;ra_İm Adamları'nda ve Kıyı Muhafızlarında. Önceliklerini biliyorumve sizi temin ederim, Palmaris'in, Ayı-Honce'un ikinci şehri veMasur Delaval'a açılan kapı olan yerin değeriyle karşılaştırılıncaCaer Tinella ve Aşağıdiyar öncelikler arasında bile sayılmaz. Pal-maris düşerse, Kral'ın Ursal'daki tahtına giden yol açık kalır." Bu Rogerın iddialarını biraz söndürdü. Birkaç dakika kıpır-dandı, ters bir cevap aradı, ama o cevabını veremeden TomasGingerwart araya girdi. "Hepimiz yorgunuz," dedi adam yükseksesle, yakındaki herkesin dikkatini çekerek. "İyi haberlerin kötühaberler kadar yorucu olabileceği ve ikisinin de bir haftalık sıkıçalışma kadar yorucu olduğu söylenir.""Ah, bu doğru," diye onayladı Belster O'Comely. "Artık neşemiz yerine geldi ve düşüncelerimiz umut dolu," di-ye devam etti'Tomas. "Ama korucu ve Jilseponie haklı. Karar ver-me zamanı bu değil.""Düşmanlarımız düzensiz ve kararsız," diye itiraz etti Roger. "En azından bir gün daha öyle kalacaklar," diye yanıt verdi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 203: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Tomas. "Zaten kasabalara gün ışığında saldırmayacağız, bu yüz-den artık gidip dinlenelim. Belki sabahleyin her şeyi daha açıkgörebiliriz." Elbryan Tomas'la gözgöze geldi ve başını salladı. Adam man-tıklılıkla durumu kontrol altına aldığı için gerçekten minnettardı.Sonra Pony'ye işaret etti ve ikisi yürüyüp gittiler, çamlara ve çi-menliğe, rakipleri hakkında daha açık bir resme yöneldiler. Roger Lockless kısa bir süre için kampta bekledi, sonra, kim-se ona dikkat etmezken gizlice korucuyla kadının arkasından, iblis R"hu

313

. jj izcilerinin geleceğini bildiği yere doğru uzaklaştı. glbryan ve Pony'ye çamlarla çevrili bir çimenlikte yetişti vekıpkırmızı kesilerek ne yapması gerektiğini düşündü. Adam vekadın kucaklaşmış, tutkuyla öpüşüyordu. İkisi ayrıldığı zaman Ro-aer rahat bir nefes aldı. Duygularını biraz daha yakından ve biraz daha dürüstlükle in-celeyebilseydi, Roger öpüşmenin onu normalden fazla rahatsız et-tiğini, yalnızca bu özel ânı değil, bu güzel kadınla ilgili özel birânı izlemek istemediğini fark ederdi. Ama Roger yeni gelen bu ikikişi söz konusu olduğunda böyle bir bakışı başaramıyordu, he-nüz değil ve bu yüzden, kucaklaşmanın sona erdiğini gördüğün-de, daha da yaklaştı ve yakındaki çamın dallarından ezgili bir sesgeldiğini duyduğunda hiç şaşırmadı. "Bu gece talih bizim yanımızdaydı," dedi Juraviel. "Çünküdevler gitti, hepsi ve epey goblin de. Daha iyi tek senaryo dev-lerle powrieler arasında açık çatışma olabilirdi." "Ama bu olmadı," diye yanıt verdi Elbryan. "Bu yüzden, pow-rie gücünün hâlâ kuvvetli olduğunu varsaymamız gerekir." "Gerçekten de kuvvetli," diye doğruladı Juraviel. "Gerçi ön-derleri kızartıldı!" "İnsanlar Caer Tinella'ya saldırmak ve evlerini geri almak isti-yorlar," diye araya girdi Pony. "Bu doğru, değil mi, Roger Lockless?" diye ekledi Elbryan,genç adamın yakınlarda olduğunu fark ederek.Roger daha da alçaldı, yüzünü otların arasına gömdü. "Bu delikanlının gizli gizli gözetlemesinden gerçekten bıkma-ya başlıyorum," diye yorum yaptı Juraviel, kanatları yardımıylayere inerek. "Eh, dışarı çık madem," dedi Pony. "Ne diyeceğimizi duymakistediysen, en azından sohbete katıl."Roger kendine tekrar tekrar bu üçünün kendisini görmelerinin

344

R- A. Salvat,

yolu olmadığını söyledi. Elbryan ile Pony'nin, onları takip ettiğin•bilmelerinin yolu yoktu kuşkusuz. "O zaman yüzünü çimenlerin içinden çıkarma," dedi Elbryangülerek. "Ben saldırıya karşıyım," dedi Juraviel'e. "Ve iyi sebeplerin var," diye yanıt verdi elf. "Savaş beraberebitseydi bile böyle bir darbe indirmeyi düşünebilirdik. Ama CaerTinella'nın kalan powrieyle birkaç goblin için geçici bir evdenbaşka bir şey olduğundan kuşkuluyum. Eşgüdümlü bir canavargücü için bir malzeme üssü olmadığı kesin. Saldırmakla kazanıla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 204: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

cak hiçbir şey göremiyorum. Kasabayı geri alıp elde tutma düşün-cesi şu anda tamamen budalalık. Ve kaybedecek çok şey var. Cer Tinella'da kalan gücü hafife almayalım." "Bence kasabanın çevresinden dolanıp güneye kaçmak danakıllıca," diye ekledi Elbryan. "Güneye giden yolun Palmaris'e kadar açık olması mümkün,diye yanıt verdi Juraviel. "Ama ne süreyle öyle kalır, bilemiyrum." "Kasabalıları evlerini terk etmeye ikna etmek kolay olmayacak," dedi Pony. "Ama başaracağız," diye onu temin etti Elbryan. Adam konusurken doğrudan Roger Lockless'e bakıyordu. Bu cümlenin so-nunda delikanlıyı saklandığı yerden çıkaracağını düşünüyordu. "Belki siz kendi evinizi sevmiyordunuz!" dedi genç adam, aya-ğa fırlayıp korucuyla yüzleşmek üzere fırtına gibi çimenliğe gele-rek. "Ama biz Caer Tinella'ya sadığız!" "Ve bu yüzden Caer Tinella'ya geri döneceksiniz," dedi Elbr-yan sakin sakin. "Bu savaş fazla sürmez ve Palmaris çevresindekibölge güvene kavuşur kavuşmaz Kral'ın ordusun kuzeye gönde-receğini düşünüyorum." "Peki ne bulacaklar orada?" dedi Roger, kendisinden epey iriolan Elbryan'in önünde dikilerek. "Evlerimizin yanık iskeletlerini mi?" iblis Ruh"

3A5

"Yeniden inşa edin," diye sakinlik içinde yanıt verdi Elbryan.Roger bu fikre alayla güldü. "Bizim kendi yuvamız, Dundalis seneler önce yağmalandı,"? JJ pony. "Sonra Belster ve arkadaşları tarafından yeniden inşaedildi- Ve şimdi yine yağmalandı." "Ve yeniden inşa edilecek," dedi Elbryan kararlılıkla. "Evleryeniden yapılabilir; insanlar sonsuza dek kaybedilir." "Ben ailemi böyle bir saldırıda kaybettim," dedi Pony, nazik-çe genç adamın dirseğini tutarak."Ben de," diye ekledi Elbryan. "Ve tüm dostlarımızı." Pony'ye bakarken Roger'ın gözleri biraz yumuşadı, ama son-ra çekildi, gözleri öfke doldu. "Bana acından bahsetme," diyeterslendi. "Ben aileni ve dostlarını kaybetmenin nasıl bir şey ol-duğunu biliyorum. Ve artık korkmuyorum. Cüceler Caer Tinel-la'da, evimde ve bu yüzden oraya gidip onlardan kurtulacağım,her birinden! Siz bunu geciktirdiniz, ama saldırımızın başarısındansonra artık durduramazsınız. İnsanlar beni takip edecek, Geceku-şu," dedi, parmağını kendi göğsüne yaslayarak. "Sen kendini ön-der sanıyorsun, ama son saldırıda tutsakları kurtaran Roger Lock-less'ti, sen değil, baştan beri insanları besleyen, onları aptal Kos-kosio Begulne'nin koca burnunun dibinden çalıp götüren RogerLockless'ti. Ben!" diye bağırdı, yine parmağını göğsüne götürerek."Ve sen onları Caer Tinella'dan uzaklaştıramayacaksın. Beni takipedecekler." "Ve sonlarına gidecekler," dedi korucu ifadesizce. "Bu CaerTinella hakkında mı, Roger;yoksa kimin önder olduğu hakkındamı?" Roger elini önemsemezce ona doğru salladı. "Daha işimiz bit-medi Gecekuşu," dedi, elf unvanını horgörüyle tükürerek ve dö-nüp çimenlikte yürüdü.Pony öfkeyle gerilmiş bir yüzle takip edecek oldu, ama Elbr-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 205: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

346 R. A. Sa|Vat0rçyan onu durdurmak için kolunu kaldırdı. "Daha genç ve kafaskarışık," dedi korucu. "İnsanlar arasında bir yer edindiğini düşünüyordu ve sonra biz geldik." "Asla resmi olarak grubun önderi olmadı," dedi Juraviel. "Qdaha çok Tomas Gingenvart ve Belster O'Comely'ye düşen bir iş,ti. Roger daha çok grubun sınırlarının dışında çalışıyordu. Seningelişin bu rolü etkilememiş olmalı.""Ona göre, grubun kahramanıydı," dedi Pony."Hâlâ öyle," diye düzeltti Elbryan. "Kabul," dedi Juraviel. "Ama başkaları için yer olduğunu anla-mıyor.""Roger Lockless!" diye seslendi Elbryan yüksek sesle.Çimenliğin uzak ucundaki Roger olduğu yerde durdu ve döndü. "Bu iş hemen, burada halledilmeli," diye seslendi korucu."Tüm insanların iyiliği adına." Ama sözleri kararlılıkla telaffuz et-mesine rağmen, yüz ifadesi endişesini belli ediyordu. "Kılıcını. Ju-raviel'e ver," dedi Pony'ye, bitkin bitkin içini çekerek. Kadın talebi ve sevgilisinin yüzündeki ifadeyi düşündü. "Za-manı değil," diye yanıt verdi. "Olmak zorunda," dedi korucu. "Kılıcını Juraviel'e ver." Dur-du ve bakışlarını Pony'den yaklaşmakta olan Roger'a çevirdi, Ro-ger'ı neyin güdül ediğini daha derinlemesine anlamaya çalıştı. "Veburadan git," diye ekledi Pony'ye hitaben. "Buna tanık olmamalı-sın. Onun hatırı için." Pony bakışlarını Elbryan'dan ayırmadan küçük kılıcını kının-dan çıkardı ve elfe uzattı. "Onu incitirsen..." diye uyardı ve dönüpçamların arasına yürüdü. Pony bir tehdidi yarım bıraktığı zaman endişelenecek kadarakıllıydı Elbryan. "Dikkatli ol," diye uyardı Juraviel. "Adamın vakarını tamamenyok edersen kötü sonuçları olabilir." iblis R"hu

347

"Umarım buna gelmez," dedi Elbryan içtenlikle. "Çünkü ben, s0nuçlanndan korkuyorum. Ama aramızdaki bu bölünme de-«n edemez. Böylesine ümitsiz bir durumdaki insanların benim-le Roger arasında bir seçim yapması istenemez.""Roger'ın seni dinleyeceğini mi düşünüyorsun?""Roger'a kendimi dinleteceğim," diye temin etti Elbryan onu."İnce bir çizgide yürüyorsun, Gecekuşu," dedi elf. "Sen ve Tuntun'un bana çok iyi gösterdiğiniz bir çizgi," diyeyanıt verdi korucu. Juraviel bunu kabul ederek başını salladı. "O başlatsın," diyetavsiye etti elf. "Öyle olacaksa." Elbryan başını salladı ve sonra Roger her zamanki cesaretiylemeydan okurcasına gelip önünde durunca sırtını dikleştirdi. "Bu didişmeden sıkılmaya başlıyorum, grubun önderliği üze-rinde hak iddia eden Roger Lockless," diye seslendi Elbryan. "Ca-er Tinella'ya yapılan son saldırıda birlikte pekala çalışabileceğimi-zi gösterdik." "Benim önceliğimin insanların daha iyi duruma gelmesi oldu-ğunu, ama seninkinin öyle olmadığını gösterdik," diye yanıt ver-di genç adam.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 206: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan arkasındaki kızgınlığı fark ederek hakaretin üzerindedurmadı. "Kasabada ikimiz de kıymetli işlevler üstlendik," dedisessizce, sakinlik içinde. "Sen tutsakları kurtardın ve bunun için,ben dahil herkes minnettar. Ve ben Maiyer Dek'i altettim ve budüşmanlarımızın kolay kolay atlatamayacağı bir darbe." "Ama sen orada olmasan ben işimi çok daha kolay tamamla-yabilirdim!" dedi genç adam suçlarcasına. "Ama bana gelmemi bi-le önerdin mi? Yeteneklerime en çok ihtiyaç duyulan yerde, bü-yük Gecekuşu bu görevle ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu mu?" "Tutsakları olduğunu bilmiyordum bile," diye yanıt verdi ko-rucu dürüstlükle. "Aksi halde planım çok daha farklı olurdu." 348 R. A. Sa[vat0r6 "Senin planın," diye tükürdü Roger. "Sen geldiğinden be ıplanlarından başka hiçbir şey duymadım!""Ve durumumuz daha iyi değil mi?" Roger yine, bu sefer Elbryan'ın ayaklarına tükürdü. "Sana ih-tiyacım yok, Gecekuşu," diye alay etti. "Keşke sen ve o tuhaf, kü-çük dostun ormanda kaybolsa.""Ama Jilseponie değil," diye araya girdi Juraviel. Roger'm yüzü kızardı. "O da!" dedi ikna edici olmayan bir ta-vırla. Elbryan bu hassas konudan uzaklaşılması gerektiğini fark etti."Ama biz gitmiyoruz," dedi. "İnsanlar güven içinde Palmaris'e ula-şana ya da ordu kuzeye yürüyüp kasabaları ele geçirene kadardeğil. Ben senin hayatındaki gerçeklerden biriyim, Roger Lock-less. Ve önderlik konumuna, kuzey topraklarındaki çalışmalarımve deneyimlerin sonucunda kendi kazandığım bir konuma getiril-diysem, bil ki senin aptalca kibirinin hatırı için bu konumdan vaz-geçmeyeceğim." Roger vuracakmış gibi ilerledi, ama öfkesine hakim oldu. Yi-ne de yüzü gittikçe kızarıyordu. "Benim sorumluluğum sana değil onlara karşı," diye sakinlikiçinde açıkladı Elbryan. "Bu grupta sana bir yer var, çok değerlibir yer.""Uşağın olarak mı?" "Ama şunu bil ki," diye devam etti korucu, aptalca yorumuduymazdan gelerek, "şu zamanda Caer Tinella'ya saldırma fikrinekarşı mücadele edeceğim. İnsanlar için en doğrusu bölgeden kaç-mak ve bu kararımı desteklemeni bekliyorum ve talep ediyorum." Roger adamı süzdü, korucunun ona doğrudan emir vermeyecesaret etmesine şaşırdığı açıktı."Senden daha azını kabul etmeyeceğim, Roger Lockless.""Beni tehdit mi ediyorsun? Tıpkı Po... Jilseponie ve aptalca la-

iblis R"hu

349

neti gibi?""Sana gerçeği söylüyorum, o kadar," diye yanıt verdi Elbryan.«Bu Ç°k önemli..." Korucu cümlesini bitiremeden Roger patlarcasına harekete2eçti ve çenesine bir yumruk attı. Hiç şaşırmayan Elbryan eliniyüzünün önüne kaldırdı ve hafifçe yana kaydırdı, Roger'ın yum-rusunun hedefini şaşmasına yetecek kadar. Sonra korucunun açıkeli öne fırladı, Roger'ın yüzüne tokat attı ve geri geri sendeleme-sine sebep oldu. Roger bir hançer çıkardı ve ilerleyecek oldu, ama Fırtına'nın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 207: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

öfkeli parıltısıyla karşı karşıya kalınca kayarak durdu. "Aramızda bir dövüş anlamsız olur," dedi korucu. "Hiç öldür-mediğini kendin itiraf ettin, ama, ne yazık ki, ben uzun, çok uzunzamandır kılıcımla yaşıyorum." Bundan sonra sakin sakin Fırtı-na'yı kınına, soktu."Dövüşebilirim!" diye bağırdı Roger ona. "Bundan kuşkum yok," diye yanıt verdi Elbryan. "Ama gerçek

yeteneğin başka alanda, izcilikte, düşmanımıza zekanla engel ol-makta.""Görünüşe göre önemli kararlarda güvenmediğin bir zeka!"Elbryan başını iki yana salladı. "Bu bir savaş, hırsızlık değil.""Ve ben sıradan bir hırsızdan daha önemli değilim, öyle mi?" "Şu anda şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun," dedi korucu."Bana saldınrsan, beni öldürürsen, ya da ben seni öldürürsem,onlara önderlik etmemiz için bize güvenen insanlar için bedeli neolur?" "Seni öldürmek istemiyorum," diye bildirdi Roger. "Yalnızcayaralamak istiyorum!" Ve hançerini uzatarak yaklaştı. Elbryan'ın sol eli alttan savrulup hançeri tokatladı ve Roger'ınkolunu yakaladı. Genç adam tepki veremeden korucu boş eliniönüne savurdu ve sol eliyle Roger'ın kolunu zıt yöne çekti. Roger 350

" A' S^.ore

elinde bir acı hissetti ve sonra aniden serbest kaldı. Hemen denosini sağladı ve karşı darbe vurmaya çalıştı, ama elinde artık hancolmadığını, hançerin Elbryan'ın sağ elinde durduğunu fark etti Korucunun sol eli uzandı ve Roger'ı art arda üç kez tokatladı"Bir daha denemek ister misin?" diye sordu Elbryan, hançeri çevirip kabzayı Roger'ın çevik eline uzatarak."Vakar," diye fısıldadı Juraviel korucunun arkasından. Aşırıya gidiyor, genç adama hakaret ediyor olabileceğini farkeden Elbryan arkaya uzandı ve Pony'nin kılıcını Juraviel'den aldısonra dönüp Roger'ın ayaklarının dibine sapladı. "Buna devametmek istiyorsan, gerçek bir silah al," dedi. Roger kılıca uzandı, sonra duraksadı ve bakışlarını kaldırıpkorucuyla gözgöze geldi. "Dövüşebilirim," dedi "Ama bunlar se-nin silahların, benim değil. Bana Pony'nin sıradan ve küçük kılı-cını sunuyorsun, ama sen büyülü bir kılıç kullanıyorsun..." O itirazını bitiremeden Elbryan tek bir akıcı hareketle Fırüna'yıçekip Pony'nin kılıcının yanına sapladı, sonra diğer kılıcı eline aldı. "Bu iş şimdi, burada bitecek," dedi ifadesiz bir sesle "savaşma-dan bitmeliydi, ama gereken buysa... "Silahı al, Roger Lockless," dedi Elbryan. "Ya da alma. Amaher durumda, bil ki Caer Tinella konusunda benim kararım ge-çerli olacak. Ve o karar kasabanın ve Aşağıdiyar'ın çevresindendolaşmak ve bu insanları Palmaris'in güvenliğine kavuşturmak." Roger korucunun ilk cümlesinden ötesini dinlememişti. BuCaer Tinella hakkında değildi, bu gurur hakkındaydı. Roger'ınhak ettiğini düşündüğü önderlik konumu hakkındaydı ve bir ka-dın hakkında... Roger o konuya girmeyi istemeyerek düşünce dizisini durdurdu.Elbryan'a kısa bir bakış fırlattı, sonra elini Fırtma'nın işlemeli kabza-sına, mavi deri kaplı gümüşsü kabzaya götürdü. Bunun erkekliğe

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 208: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

geçiş hakkında olduğuna karar verdi, cesareti ya da korkusu hak- iblis R"hl

35'

i kontrol sahibi olmak ya da kontrol altında bulunmak hakkın-j ve Elbryan'ın değil kendi korkaklığının kontrolüydü bu.gjlıcı yerden çekti ve Fırtına elinde, dengeli bir duruşla geriledi."İlk kan mı?" diye sordu. "Biri pes edene kadar," diye açıkladı Juraviel, Roger'ı şaşkın-lık içinde bırakarak. Normal kurallara, kılıç oyunu adabına göreilk kan böyle bir meydan okumaya son verirdi, ama bu sefer Ju-raviel Roger Lockless'in kıymetli bir ders öğrenmesini istiyordu. Elbryan sakinlik içinde olduğu yerde durdu; Roger'ın yüz ifa-desine bakarak ilk saldıranın sabırsız genç adam olacağını, hemde kuvvetle saldıracağını tahmin etti. Tahmin ettiği gibi, Rogeratıldı, kayarak durdu ve Fırtınayı geniş bir yay çizerek savurdu. Elbryan kendi kılıcını bedenine çapraz, aşağı eğimli olarakuzattı. Fırtına temas ettiğinde korucu beceriyle kılıcı "yakaladı" vedarbenin sarsıntısını emmesi için kolunu biraz çekti. Aksi haldeFırtına'nın kendi kılıcını ikiye böleceğinden korkuyordu! Sonrakorucu rahatça kılıcını yukarı çevirdi ve ilerlerken Roger'ın saldı-rısının zararsızca yukarıdan geçmesi için elini kaldırdı. Elbryan o sırada ileri adım atıp kısa bir darbeyle dövüşü sonaerdirebilirdi. Tam da bu hareketi yapacak oldu, ama JuraviePinuyarısını hatırlayarak geriledi. Roger dövüşü çoktan kaybettiğini fark etmeden yaklaştı. Busefer genç adamın kılıç hareketleri aldatıcıydı, Fırtına Elbryan'ayüksekten, sonra alçaktan, sonra yine alçaktan yaklaştı. Yüksekbir yanıltmacadan sonra, üçüncü kez alçaldı. Elbryan ilk saldırıdan kaçınmak için yalnızca başını oynattı vesonraki iki hamleyi karşılamak için kılıca iki kez vurdu, sonra so-nuncusuna karşı sıçradı. Korucu karşı atağa geçerek, hafif sıçrayı-şından sonra yere konar konmaz aniden ilerledi ve kılıcını genişbir yay çizerek savurdu ve genç adama Fırtına'yı uzatıp savuştur-ması için fırsat verdi. 352 R. A. Sâ|Vât0re Elbryan şiddetle, son derece abartılı ve açık hareketlerle favüşüyordu ve çevik Roger her saldırıya kolaylıkla karşılık veriy0rdu. Hatta iki seferinde karşı atağa geçmeyi bile başardı, ilki Elbr-yan'ı şaşırttı ve neredeyse savunmasını aşıp geçecekti. Ama koru-cu hemen kendine geldi, boş eliyle Fırtına'nın düz yanına vurduama bu arada elinin yan tarafını hafifçe çentmeyi başardı."İlk kan deseydik ben kazanmıştım," diye böbürlendi Roger. Korucu gururunu bastırdı ve hakareti duymazdan geldi. Bu türsataşma oyunlarına girişmek için ne zamanı, ne arzusu vardı, çün-kü bu özel dövüşe odaklanması gerekiyordu. Kazanması ya dakaybetmesi değil, bu arada kendisinin ya da Roger'ın yaralanma-sını önlemesi gerekiyordu. Elbryan bunu çok iyi ayarlamalıydı. Bir karşılaşma daha oldu, iki adam kılıçlarını önlerindeki ha-vada defalarca çarpıştırdılar, birbirlerinin darbelerini karşıladılarve Roger yavaş yavaş avantaj kazanıyor, korucu düzenli olarakgeriliyordu. Kazandığı avantajdan cesaret bulan Roger daha dakuvvetle bastırdı, Fırtma'yı büyük darbelerle savurarak istemedensavunmasını açıyordu. Elbryan o açıklıklardan faydalanmadı, yalnızca gerilemeye de-vam etti. Bu arada biraz çökerek ufak tefek adamın tepesinde

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 209: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yükselmesine izin veriyordu. Roger tatminle havladı ve Fırtma'yı aşağı, çapraz savurarakhızla yaklaştı. Korucu yükselerek kılıcını sol eline aldı ve kuvvetle savuştur-du, sonra göz açıp kapayana kadar kılıcını Roger'ın duran kılıcı-nın üzerinden geçirdi, sonra ucunu alta sokarak kılıçları öyle kuv-vetle savurdu ki Fırtına Roger'ın elinden uçtu. Elbryan kendi kılı-cını da salıverdi. Genç adam kılıca doğru daldı; Elbryan hemen önünden dala-rak tam bir takla attı, inerken döndü ve doğruldu. Roger kılıcınauzanırken sağ kolu dirsekten bükülerek arkaya çekildi. Elbryan'ın iblis Baha

353

a kolu altına dalmıştı. Genç adam boş eliyle tepki veremedencibryan'ın sol eli koltuk altına kaydı, sonra yükselip Roger'ın en-esine dolandı. Korucu aynı anda bir bacağını Roger'ın arkasınattl ve yana, dizinin üzerine itti. Hızla düştüler. Elbryan Roger'ıntepesindeydi ve genç adamın kolu çaresizce sırtına mıhlanmıştı."Teslim ol," dedi korucu."Adil değil," diye şikayet etti Roger. Elbryan doğruldu, Roger'ı da kendisiyle beraber ayağa kaldırdı,sonra bıraktı ve ileriye ittirdi. Roger hemen Fırtına'ya doğru atıldı. Elbryan sessizce kılıcı çağıracak oldu ve öyle yapsa kılıç uça-rak eline gelirdi, ama vazgeçerek Roger'ın kılıcı almasına, sonradönüp onunla yüzleşmesine izin verdi. "Adil değil," dedi Roger yine nefes nefese. "Bu bir kılıç dövü-şü, güreş değil." "Yalnızca kılıç oyununun devamıydı," diye yanıt verdi Elbr-yan. "Kılıçla şişlenmeyi tercih mi ederdin?" "Yapamazdın!" diye itiraz etti Roger. "Savuşturman ikimizin desilahlarına maloldu!" Elbryan Juraviel'e döndü ve elfin gerçek durumu fark ettiğini,adaletle kazandığını gördü. Ama elf, "Delikanlı haklı," dedi ve Ro-ger'ın dersini almadığını gören Elbryan anladı ve onayladı. "Yanidövüş sona ermedi.""Git, kılıcını al," dedi Roger Elbryan'a. "Gerek yok," diye araya girdi Juraviel ve ses tonu Elbryan'ınhoşuna gitmeyecek kadar neşeliydi. "Kılıçlarınızı düşürdünüz veilk alan sen oldun. Avantajı kullan, genç Roger!" Elbryan dik dik Juraviel'e baktı, elfin belki de durumu fazlazorladığını düşündü. Roger üç adım attı, kılıcını Elbryan'ın yüzüne uzattı. "Teslimol," dedi genç adam, geniş geniş gülümseyerek."Avantajlı olduğun için mi?" diye yanıt verdi Elbryan. "Hançer-

354

R. A.

'OreSalvaı

le olduğu gibi mi?" Bu acı hatırlatma Roger'ın ileriye sıçramasına sebep oldu, am

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 210: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

korucu da yana sıçradı, Roger'ın yanından geçti, döndü ve genadam daha yön değiştirip yetişemeden kılıcıyla ayağa kalktı. Ama Roger kendi hatasının verdiği kızgınlıkla, kılıcını çılgmCasavurarak atıldı. Metal defalarca metale çarptı, Elbryan her darbe-yi düzgünce karşıladı. Hızla yorulan Roger korucunun numaralarından birini denediFırtına'yı sol eline aldı ve içeri savurdu. Elbryan'ın elinin tersine savuşturmasıyla neredeyse tam birdönüş yaptıracaktı ona ve Roger kendine geldiği zaman Fırtına'yısavunma pozisyonunda önüne kaldırdı ve korucunun orada ol-madığını gördü.Ve sonra kılıcın ucunu ensesinde hissetti."Teslim ol," dedi Elbryan. Roger bir hareket düşünerek gerildi, ama Elbryan kılıcın ucu-nu biraz daha bastırdı ve bu tür düşüncelere son verdi. Roger Fırtına'yı yere fırlattı ve uzaklaşarak öfkeli bakışlarınıkorucuya çevirdi. Elbryan aniden kahkaha atmaya başlayınca da-ha da kararan bakışlar. "İyi dövüştün!" diye tebrik etti korucu. "Kılıç konusunda bukadar güçlü olacağını düşünmemiştim. Anlaşılan pek çok yetene-ği olan bir adamsın, Roger Lockless.""Beni kolayca yendin," diye tükürdü genç adam. Elbryan'ın gülümsemesi kaybolmadı. "İnandığın kadar kolayolmayabilir," dedi ve Juraviel'e baktı. "Gölge dalışı," diye açıkladı.

"Kesinlikle," diye yanıt verdi elf, korucunun atfından işaretalarak ve Elbryan'ın eskrim alanında Tallareyish Issinshine tarafın-dan böyle bir harekede altedildiğini hatırlayarak. "Üç seferin an-cak ikisinde işe yarayan bir harekettir," diye devam etti JuravielRoger'a hitaben. "Ya da en azından, üç teşebbüsün ikisinde, mut- iblis R"hu

355

lak felaket getirmez." Juraviel yine Elbryan'a döndü. "Biz elflerin en yüksek seviye-ı rde eğittiği senin, Gecekuşu, bir çocuğa karşı yenilmemek içinböylesine çaresiz bir manevrayı denediğini görmek yaşlı kalbimimemnun etmiyor!" diye payladı. Elbryan ve elf, iyi iş çıkardıklarını, kasabalar hakkındaki me-selenin ve önderlik sorununun halledildiğini düşünerek Roger'abaktılar. Roger öfkeyle birkaç saniye önce korucuya, sonra elfe baktı,sonra Elbryan'm ayaklarının dibindeki yere tükürdü, döndü ve fır-tına gibi uzaklaştı Elbryan derin derin içini çekti. "İkna etmesi kolay biri değil,"dedi. "Belki de aldatmacanı benim kadar rahat görmüştür," diyetahmin yürüttü Juraviel."Hangi aldatmaca?" "Onu dilediğin an, dilediğin şekilde yenebilirdin," dedi elfaçık açık."Üç seferin ikisi," diye düzeltti korucu. "Belki Tallareyish'le dövüşürken," diye çabucak yanıt verdi Ju-raviel. "Ama o durumda, Tallareyish'in manevrası tamamen ümit-sizlikten kaynaklanmıştı, çünkü senin üste çıktığın açıktı.""Ya bu sefer?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 211: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Bu sefer gölge dalışı yalnızca Roger'ın vakarını kurtarmakiçin düşünülmüş bir taktikti, etkili olacağını düşünmediğim birtaktik." "Ama..." diye itiraz edecek oldu Elbryan, çünkü Juraviel dövüşbaşlamadan hemen önce kendisi istemişti bunu. "Yalnızca verdiğin 'dersin' Roger'da sahte bir beceri hissiuyandırmamasına dikkat et," diye uyardı elf. "Bir powrieyle karşıkarşıya kalırsa, canlı çıkması pek olası değil." âtorç356

R A. Salv.

Elbryan bunu kabul etti ve Roger'ın gittiği yöne baktı. Ama Ksorunlarının en küçüğü gibi görünüyordu, çünkü Roger'ın tavrıbakarak, insanları iki işgal altındaki kasabanın çevresinden dohmaya ikna etmesi kolay olmayacak gibiydi."Git, Pony'ye kılıcını ver," dedi Juraviel. Düşünceleri o anda, Roger'la arasındaki ilişkiyi nasıl düzelte-ceğini bulmaya çalışan Elbryan yanıt bile vermedi, yalnızca Fırtı.na'yı alıp kınına soktu ve gecenin içinde kayboldu. "Ben de gidip Roger Lockless'la bir sohbet edeyim," diye bi-tirdi Juraviel alçak sesle, korucu uzaklaşırken. Elf Roger'ı kısa sürede yakaladı. Geniş, yaygın dallı bir kara-ağacın altındaki kök saçılı açıklıktaydı. "Görgü kuralları ve basit terbiye kazananı kutlamanı talepederdi," dedi Juraviel, genç adamın hemen üstündeki bir dala ko-narak."Defol, elf," diye yanıt verdi Roger. Juraviel genç adamın hemen önüne atladı. "Defol mu?" diyeyankıladı inanmazlıkla."Hemen!" "Tehditlerini kendine sakla, Roger Lockless," diye yanıt verdielf sakin sakin. "Nasıl dövüştüğünü gördüm ve hiç etkilenme-dim.""Harika Gecekuşu'nun hızını kestim." "Seni dilediği an yenebilirdi," diye sözünü kesti elf. "Bunu bi-liyorsun." Roger doğruldu ve insan standartlarına göre uzun boylu olma-sa da, yine de elfe tepeden bakıyordu. "Gecekuşu yaşayan en güçlü insanlardan," diye devam etti elf."Ve Touel'alfar tarafından eğitilmiş biri olarak, kılıcını en hızlı kul-lananlardan. O tam bir savaşçıdır ve istese senin kılıcını senin su-ratına saplardı. Ya da kolunu yakalayıp demir pençesinde ezerdi." iblis Ruh"

357

"Uşağı elf öyle diyor!" diye bağırdı Roger.juraviel yorumun saçmalığıyla alay etti. "İlk dövüşünü unuttunmu?"Roger'ın yüzü merakla çarpıldı. "Gecekuşu'na hançerle saldırdığında ne oldu?" diye sordu elf.«Bu yeterli kanıt değil mi?" Fena kızan Roger Juraviel'e bir yumruk salladı. Elf darbeninönünde geriledi, Roger'm bileğini kavradı, sonra genç adamın ar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 212: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kasına dolandı, kolunu arkasına büktü ve boş eliyle saçlarındanyakaladı. Kolunu ve saçlarını çekip Roger'ı döndürdü ve yüzünükaraağacın gövdesine vurdu. "Ben Gecekuşu değilim," diye uyardı Juraviel. 'Ben insan de-ğilim ve aptallara pek az merhamet beslerim!" Bundan sonra Ju-raviel Roger'ı ağaca bir daha çarptı, sonra adamı döndürüp elinintersiyle attığı bir tokatla yere oturttu. "Gerçeği biliyorsun, Roger Lockless," diye payladı onu. "Ge-cekuşu'nun bu konularda senden üstün olduğunu ve yolumuzhakkındaki yargılarına itaat edilmesi gerektiğini biliyorsun. Amakendi aptal kibirinle gözlerin öyle kör olmuş ki bunu itiraf etmek-tense kendi halkının sonunu hazırlıyorsun!" "Kibir mi?" diye bağırdı Roger. "Caer Tinella'ya gidip insanla-rı kurtaran Roger Lockless değil miydi..." "Peki Roger Lockless Caer Tinella'ya neden gitti?" diye sözü-nü kesti Juraviel. "İki seferde de. Zavallı tutsakların hatırına mı,yoksa bu yeni kahramanın sahne çalacağından korktuğu için mi?" Roger bir yanıt kekelemeye çalıştı, ama Juraviel dinlemiyordu.''Seni dilediği an, dilediği şekilde yenebilirdi," dedi elf yine vesonra döndü, yürüyüp gitti. Perişan durumdaki Roger'ı karaağa-cın altında oturur bıraktı. ı6 PEDER BAŞKEŞİŞ'İMEMNUN EDECEK ŞEKİLDE "Başrahip Dobrinion gittikçe huzursuzlanıyor," dedi FrancisBirader Peder Başrahip Markwart'a. Genç keşiş heyecanlıydı; ağ-zından çıkan her sözcük gergindi, çünkü onları telaffuz ederken,Francis Birader korku ve dehşet arasında kalıyordu. Elbette Baş-rahip Dobrinion huzursuz olur, diye düşündü, çünkü bu kutsalmekanın zindanlarında başrahibin kullan işkence görüyor! "Belki söylemek bana düşmez," diye devam etti Francis, sıksık durarak ve duygularını belli etmeyen Markwart'ın tepkisiniölçmeye çalışarak, "ama korkarım..." "Aziz Kıymetli'nin ülkümüze dostça yaklaşmadığından mı," di-ye bitirdi Peder Başrahip onun yerine."Beni affedin," dedi Francis Birader alçakgönüllülükle. "Affetmek mi?" diye yankıladı Markwart inanmazlık içinde."Algılama gücünün yüksek olmasını mı affedeceğim? İhtiyatlılığı-nı mı? Savaştayız, benim genç aptalım. Bunu daha fark etmedinmi?" "Elbette, Peder Başrahip," dedi Francis, başını eğerek. "Powri-eler ve goblinler..." "Unut onları!" diye sözünü kesti Markwart. "Ve devleri, iblisdactyli de unut. Bu savaş basit canavarları ilgilendiren her konu- iblis R"hu

359

dan daha tehlikeli bir hale geldi." Francis Birader başını kaldırdı ve uzun uzun, dikkatle Mark-Wart'a baktı. "Bu Abellican Kilisesi'nin yüreği için yapılan bir savaş," diyedevam etti Markwart. "Bunu sana tekrar tekrar açıkladım, ama hâ-lâ anlamıyorsun. Bu savaş binlerce yıldır süregelen geleneklerleaaspetme fikirleri, iyi ve kötünün doğasıyla ilgili önemsiz çağdaşinançlar arasında." "Bunlar zamansız kavramlar değil midir?" diye sormaya cesa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 213: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ret etti kafası çok karışan Francis Birader. "Elbette," diye yanıt verdi Markwart sevimli bir gülüşle. "Amaaralarında Jojonah Efendi'nin de bulunduğu bazıları bu terimlerikendi algılarına uyacak şekilde yeniden tanımlayabileceklerinidüşünüyorlar.""Ya Başrahip Dobrinion?""Başrahip Dobrinion'u sen bana anlat," dedi Markwart.Francis Birader durdu, bunun ne anlama geleceğini düşündü.Peder Başrahip'in Dobrinion'u hangi gözle gördüğünden pekemin değildi, ya da başka herhangi birini. Markwart Aziz Saf-Abelle'de De'Unnero Efendi'yle sık sık, şiddetle tartışırdı, ama an-laşmazlıklarına rağmen, De'Unnero'nun Francis'e ek olarak PederBaşrahip'in en yakın danışmanı olduğu sır değildi. "Sapkın Avelyn Birader her soruyu çözümlerdi," diye yorumyaptı Peder Başrahip Markwart. "Yüreğinde ne olduğunu sormak-la yetinmezdi ve korkarım düşüşüne sebep olan da buydu." "Başrahip Dobrinion bizimle savaşacak," dedi Francis Birader."Ona güvenmiyorum ve onun iyi ve kötü tanımlarının JojonahEfendi'ninkilere sizinkinden... bizimkinden daha yakın olduğunudüşünüyorum.""Güçlü sözler," dedi Markwart sinsice.Francis Birader soldu.

36o

A. Sa|Vat0|

"Ama tamaman haksız sayılmaz," diye devam etti Markwart vFrancis daha rahat nefes aldı. "Başrahip Dobrinion hep bir idealistolmuştur, o idealler pragmatizmin yüzünde patladığı zaman bileAllabarnet Birader'in aziz ilan edilmesini istemesinin onu hizayasokmamı sağlayacağını düşünmüştüm, ama anlaşılan inandı5ım,dan daha büyük bir zayıflığın pençesinde." "Bizimle savaşacak," dedi Francis Birader daha büyük kararlı-lıkla. "Biz konuşurken, Başrahip Dobrinion Chilichunkların serbestbırakılması için başvuruda bulunuyor," dedi Markwart. "PalmarisBaronu'na, hatta Kral'a gidecek ve elbette diğer başrahiplere." "Onları tutmaya hakkımız var mı?" diye sormaya cesaret ettiFrancis Birader. "Abellican Tarikatı üç insanın yazgısından daha önemli mi?"diye sertçe yanıt verdi adam. "Evet, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Francis Birader, başı-nı bir kez daha eğerek. Markwart bu şekilde ortaya koyduğu za-man, Francis'in tutsaklara nasıl davranıldığı konusundaki kişiselduygularını bir kenara koyması daha kolay oluyordu. Gerçektende burada çok risk vardı, aptalca merhametinin yoluna çıkmasınaizin veremeyeceği kadar çok. "Peki, o zaman ne yapacağız?" diye sordu Peder Başrahip,Francis Birader yaşlı adamın kararını çoktan verdiğini açıkça gö-rebiliyordu. Francis Birader yine duraksayarak sorunu düşündü. "Bir Baş-rahipler Kurulu," diye başladı, Kilise hiyerarşisinin toplanmasınaatıfta bulunarak. Peder Başrahip Başrahip Dobrinion'dan kurtul-mak istiyorsa gerekli bir süreçti. "Gerçekten de böyle bir toplantı olacak," diye yanıt verdiMarkwart. "Ama Calember'ın ortasına kadar değil."Francis Birader sözleri düşündü. Calember onbirinci aydı, da-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 214: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis Ruhu

361

, dörtten fazla ay uzakta. "O zaman hemen Aziz Kıymetli'denvrllrnalıyız," diye mantık yürüttü sonunda, Peder Başrahip'inkendisine gösterdiği sabrın hızla tükenmekte olduğunu hissede-rek ve bu konuda haklıydı. "Tutsaklarımızı Aziz Saf-Abelle'e gö-türmeliyiz. Orada onlara nasıl davranıldığı konusunda Başrahippobrinion'un söz hakkı olmaz." "İyi söyledin," diye tebrik etti Markwart onu. "Gerçekten de,varın Aziz Kıymetli'den gitmeliyiz, atadamla Chilichunkları da gö-türmeliyiz. Gerekli ayarlamaları yap ve yolumuzu planla.""Düz bir yol," diye temin etti onu Francis Birader. "Ve herkese gideceğimizi ilan et," diye devam etti Peder Baş-rahip. "Ve Connor Bildeborough'nun da yakalanmasını sağla,çünkü bu çok çabuk yayılacak bir haberdir." Francis Birader'in yüzünde kuşkulu bir ifade vardı. "Bu tahtınsorun çıkarmasına davetiye olur." "Ve öyle olursa, onu bırakırız," diye yanıt verdi Markwart. "Buolana kadar, dedikodular aradığımız kadının kulaklarına ulaşabi-lir." "Ama Bildeborough'ya aldırmayabilir," diye tahinim yürüttüFrancis Birader. "Birlikteliklerinin kısa ve nahoş olduğu söyleni-yor." "Ama Chilichunklar için gelecek," dedi Markwart. "Ve o çirkinyarım at yaratığa gelince. Bildeborough Efendi'nin tutuklanmasıancak diğer tutsaklarımız hakkındaki haberin yayılmasını sağlar." Francis Birader bir an mantık yürütmeyi değerlendirdi, sonrabaşını salladı. "Ya Başrahip Dobrinion?" diye sordu. "Senin düşündüğünden daha küçük bir diken," diye yanıt ver-di Markwart çabucak ve Francis'e adamın aklında Aziz Kıymet-li'nin saygıdeğer başrahibi için başka planlar varmış gibi geldi.Connor Bildeborough küçük odayı adımlıyordu... Palmaris'in

362 . R. A. Salvatoreaşağı bölgesinde, kiralanmış bir daireydi. Adam asil kana sahip ol-sa da, rıhtımların ve kaba meyhanelerin heyecanını tercih ediyor-du. Amcasının sarayında bulduğu tek macera zaman zaman düzen-lenen tilki avlarıydı ve bunları aptalca buluyordu, ona göre spor bi-le sayılmayacak, ego şişiren bir egzersiz. Hayır, kıvrak zekalı, hız-lı kılıçlı Connor bir meyhanede iyi bir dövüşü ya da karanlık birsokakta soyguncu müsveddeleriyle takışmayı tercih ediyordu. Aynı sebepten, Palmaris'in kuzeyindeki tarlalarda epey zamangeçiriyor, orada bulunan canavarlarla çatışmalara girerek savaşçıolarak ün kazanmaya çalışıyordu. Amcası savaşın başında onamuazzam bir armağan vermişti, benzersiz bir işçiliğe sahip incebir kılıç. Keskin kenarı ne olduğu belirsiz gümüşsü bir metalleparlıyordu ve altın sepet örmeli kabzasına kakılmış sayısız minik,büyülü magnetit sayesinde silah savuşturmada harika oluyor, ra-kibin kılıcını çekiyordu. Adı Savunucu'ydu ve Connor amcasınınböyle bir kılıcı nereden bulmuş olabileceğini bilemiyordu. Kılıçhakkında pek çok söylenti vardı ve hiçbiri de doğrulanamıyordu.Çoğu, kılıcın Ayı-Honce'un ilk kralının demirhanelerinde dövül-düğü konusunda hemfikirdi... bazıları Yıpranmış Adalar'daki ırk-taşlarını terk eden kurnaz bir powrie tarafından dövüldüğünüsöylüyordu. Başka hikayeler yaratımına gizemli Touel'alfar'ın yar-dım ettiğini iddia ediyordu ve diğerleri iki ırkın da rol oynadığı-nı, o günün en iyi insan silah imalatçıları tarafından yapıldığını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 215: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

söylüyordu. Kılıcın kaynağı hakkındaki gerçek ne olursa olsun, Connor ar-tık elinde son derece sıradışı bir silah olduğunu biliyordu. Savu-nucu elindeyken, daha bir hafta önce Kralın Adamları'ndan birbirliği güçlü devlerden bir sürünün üzerine yürütmüştü ve savaşfelaketle sonuçlansa da (devlerle savaşırken beklenir bir şeydibu) Connor oldukça iyi iş başarmış, hatta kılıcıyla iki dev öldür-müştü. Kuzeyde nasıl bir ihtişam bulmuştu! iblis Buhu

363

Ama şimdi, bu odada, iyi dostu Başrahip Dobrinion'la bera-berken, dikkatini şehrine çevirmesi gerektiğini anlıyordu. "Konu Jill hakkında," diye ısrar etti başrahip. "Peder BaşrahipMarkwart Aziz Saf-Abelle'den çalınan mücevherlerin kadının elin-de olduğuna inanıyor." Jill. İsim Connor'a darbe indirmiş, anılarını canlandırmış, duy-sıılandırmıştı. Aylarca flört etmişti onunla, harika aylar boyunca,ama evlilikleri birkaç saat içinde dağılmıştı. Jill evliliğin verdiğihakları reddettiğinde, Connor onun ölümünü isteyebilirdi. Ama elbette bunu yapamazdı, çünkü bu uçuk, ama sorunlukadını gerçekten sevmişti. Sözleşmeyle KraPın ordusuna bağlan-ması kararıyla yetinmişti ve JiUy Palmaris'ten ayrıldığında kalbinasıl da kırılmıştı! "Çok, çok uzaklarda olduğunu duymuştum," dedi genç asilciddiyetle. "Pireth Tulme'de, ya da Pireth Dancard'da, Kıyı Muha-fızları'nda görev yapıyormuş." "Olabilir de," diye kabul etti Başrahip Dobrinion. "Kim bilebi-lir ki? Peder Başrahip onu arıyor ve kuzeye, Dundalis'e gittiğineinanıyor. Hatta kutsal taşları çalan, Aziz Saf-Abelle'den Avelyn'lebirlikte daha da kuzeye." "Sen bu adamı tanıyor musun?" diye sordu Connor aniden, yi-ne Pettibwa Chilichunk'u ziyaret eden bu ilk keşişi merak ederek."Hiç tanışmadım," diye yanıt verdi Başrahip Dobrinion."Tarifi var mı?" diye ısrar etti Connor. "İri yarı bir adam, iri kemikli ve aynı zamanda iri göbekli ol-duğuna inanıyorlar," diye yanıt verdi başrahip. "Jojonah Efendiöyle dedi." Connor bilgiyi sindirerek başını salladı. Pettibwa'yı ziyaret edenkeşiş gerçekten de iriyarı, iri kemikli ve iri göbekliydi. Jill bu ada-mın yanında Palmaris'e dönmüş olabilir miydi? Jilly, onun JiUy'sibu kadar yakına gelmiş ve o hiç fark etmemiş olabilir miydi? 364 R. A. Salvit0re "Kadının başı dertte, Connor, büyük dertte," dedi BaşrahjDobrinion ciddiyetle. "Ve onun hakkında, nerede olabileceöi v,da taşların gerçekten onda olup olmadığı konusunda herhangi birşey biliyorsan, Peder Başrahip seni de arayacak. Ve sorgulamateknikleri hiç hoş değil." "Jill hakkında nasıl herhangi bir şey bilebilirim ki?" diye yanaverdi Connor inanmazlık içinde "Onu en son mahkemesinde gör-müştüm, Kralîn ordusuna katılmak üzere gönderildiği zaman."Sözler doğruydu Cjill'i en son evliliklerinin geçersiz kılındığı vesözleşmesinin yapıldığı zaman görmüştü) ama Connor son za-manlarda kuzeyde savaşmak ve çoğu kişinin savaşın son günleriolarak gördüğü bu zamanlarda ünlenmek üzere sık sık Palma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 216: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ris'ten çıkmıştı. Kuzeyde, uzakta çalışan bir çete hakkında hika-yeler duymuştu, Caer Tinella ve Aşağıdiyar kasabalarının yakınla-rında savaşan, canavarları perişan etmek için özel taktikler ve bü-yü kullanan bir çete. Jill ile Avelyn adındaki keşiş, çalıntı mücev-herleri ile, o büyünün kaynağı olabilir miydi? Elbette, Connor şüphelerini kendine saklamayı düşünüyordu,Başrahip Dobrinion'a bile söylemeyecekti."Peder Başrahip onu bulmaya kararlı," dedi Dobrinion. "Jill kendi başına daha fazla bela açmışsa, durumu düzeltmekiçin benim yapabileceğim pek az şey var," diye yanıt verdi Connor. "Ama bir zamanlar kadınla evlenmiş olman yüzünden sen dekarıştın," diye uyardı Dobrinion. "Saçma," dedi Connor, ama daha sözcüğü söylerken odanınkapısı çarpılarak açıldı ve dört keşiş, Youseff, Dandelion ve Fran-cis Biraderler ile bizzat Peder Başrahip içeri girdi. Dandelion doğrudan Connor'ın üzerine gitti; adam ince kılıcı-nı çekecek oldu, ama onun kendiliğinden kından çıktığını gördü.Connor kabzaya uzandı, ama kavradığı zaman kolunun yükseğeçekildiğini gördü ve bir an sonra ayakuçlarında yükselmişti ve iblis R^u

365

nca gücüne ve ağırlığına rağmen kılıcı indirip savunma pozisyo-nuna getiremiyordu. Dandelion ona kısa, keskin bir darbe indirdi, sonra elini kılı-cın kabzasından kopardı ve sıkı sıkı sarıldı. Kılıç ağırlıksızca sü-zülüp gitti ve Connor dördüncü keşişin, Francis Birader'in yeşilhalkalı bir mücevher kullandığını fark edene kadar neler olduğu-nu anlamadı. "Direnmeyin, Bay Connor Bildeborough," diye emir verdi Pe-der Başrahip. "Sizinle konuşmak istiyoruz, o kadar. Muazzamönem taşıyan bir konuda, amcanızın mülkünün güvenliği konu-sunda." Connor içgüdüyle ona dolanan kollardan kurtulmaya çalıştı,ama boşuna çabaladığını gördü, çünkü Dandelion ona açık ver-meyecek kadar güçlü ve becerikliydi. Dahası, diğer genç keşiş,Youseff elinde küçük ve ağır bir sopayla hazır bekliyordu."Amcam bunu duyacak," diye uyardı Markwart'ı Connor. "Amcanız kararıma katılacak," diye yanıt verdi Peder Başrahipgüvenle. İki uşağına başını salladı ve Connor'ı sürükleyerek gö-türdüler. "Tehlikeli zeminde yürüyorsunuz," diye uyardı Başrahip Dob-rinion. "Baron Rochefort Bildeborough'nun gücü hafife alınma-malıdır." "Sizi temin ederim, içimizden biri gerçekten tehlikeli zemindeyürüyor," diye sakin sakin yanıt verdi Peder Başrahip. "Connor Bildeborough'yu aradığımızı biliyordunuz," diye suç-ladı Francis Birader, gidip havadaki kılıcı alarak "Ama yine deonu uyarmaya geldiniz, değil mi?" "Onu bulmaya geldim," diye düzeltti başrahip. "Gelip sizinlekonuşması gerektiği, sahip olduğu herhangi bir bilginin (ki hiçyok, sizi temin ederim) savaşı kazanmak konusunda önemli ola-bileceğini söylemek için." 366 R. A. Salvat0rç Peder Başrahip Markwart, Dobrinion'un gönülsüz itirazı bnyunca iğneleyici bir tavırla güldü. "Sözler çok güzel şeyler," diVe

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 217: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yorum yaptı Dobrinion bitirdiği zaman. "Onları gerçeği söylemekiçin, değil ama asıl niyetimizi saklamak için kullanıyoruz.""Benden şüphe mi ediyorsunuz?" diye sordu Dobrinion. "Bu konudaki konumunuzu bana açıkça anlattınız," diye yamrverdi Markwart. "Connor Bildeborough'yu neden aramaya geldi-ğinizi biliyorum. Neyi başarmayı dilediğinizi biliyorum. Aynı za-manda, sizin ve benim hedeflerimizin aynı olmadığını da biliyo-rum." Başrahip Dobrinion karşılık olarak pofladı ve meydan okurca-sına ikilinin yanından geçti. "Baron'a bilgi verilmeli," diye açıkla-dı, kapıya giderek. Francis Birader adamın kolunu kabaca yakaladı ve başrahipgenç adamın yüzsüz davranışına inanamayarak, öfkeyle baktı. Francis o bakışlara katil bakışlarıyla karşılık verdi ve bir aniçin Dobrinion biraderin ona vuracağını sandı. Peder BaşrahipMarkwart'ın bir hareketi gerilimi yok etti ve Francis başrahibi bı-raktı, ama gözlerini ayırmadı. "Nasıl bir tavırla anlattığınız çok önemli," dedi Markwart Dob-rinion'a. "Lütfen Baron'a yeğeninin herhangi bir suçla ya da gü-nahla itham edilmediğini, yalnızca bu çok önemli konuda sorula-rımıza yanıt vermeye gönüllü olduğunu açıklayın."Başrahip Dobrinion fırtına gibi çıktı. "Baron'a verdiği rapor pek iltifatkar olmayacak," diye yorumyaptı Francis Birader, Youseff ile Dandelion Connor'ı sürükleye-rek götürürken."Öyle," diye onayladı Peder Başrahip. "Baron Bildeborough zorlu bir rakip çıkabilir," diye ısrar ettiFrancis Birader.Markwart yine fazla endişeli görünmedi. "Ne olacağını göre-

iblis R"h"

367

»iz " diye yanıt verdi. "Rochefort Bildeborough'ya bilgi verilenekadar, biz Connor'ın neler bildiğini öğrenmiş olacağız ve tutuk-lanmasının duyulması bile bizim varlığımız ve diğer tutsaklarımı- n kimliklerinin bilinmesini sağlayacak. Bundan sonra, bu ada-mın benim için pek az önemi var." Sonra uzaklaşmaya başladı ve Francis Birader, bu görüşmeninsonuçlarını, Markwart ile Dobrinion arasındaki gerginliği ve burekabetin Aziz Kıymetli'nin başrahibi için ne sonuçlar doğurabile-ceğini düşünmek için duraksadıktan sonra, takip etmek için dön-dü. "Palmaris sokaklarında savaşacak mıyız?" diye köpürdü hayalkırıklığı içindeki Francis Birader Başrahip Dobrinion'a. Daha Con-nor Bildeborough'yu sorgulamaya yeni başlamışlardı (nazik vedostça yöntemler kullanıyorlardı) ki Aziz Kıymetli'nin kapılarına birgrup asker gelmiş, adamın serbest bırakılmasını talep etmişlerdi. "Sana Baron Bildeborough'nun yeğeninin tuutklanmasınınönemsiz bir konu olmadığını söylemiştim," diye karşılık verdibaşrahip. "Amcasının güçle tepki vereceğine neden inanmadınız?" "Yeter, yeter, ikiniz de," diye payladı onları Peder BaşrahipMarkwart. "Bana Baron Bildeborough'nun temsilcisini gönderinki bu konuyu halledelim." Hem Dobrinion, hem de Francis Birader kapıya yöneldi, son-ra birbirlerine dik dik bakarak durdular. "Ve siz, Başrahip Dobrinion," diye devam etti Peder Başrahip,adamın dikkatini çekerek ve Francis'e gidip işi yapmasını işaret ede-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 218: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rek. "Atadam konusunda size ihtiyaç var. Sizinle konuşmak istiyor." "Benim yerim burası, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Dobri-nion. "Sizin yeriniz benim gerekli gördüğüm yer," dedi yaşlı adam.'Şu acınası yaratığın yanına gidin." 368

A- S*lvatore

Başrahip Dobrinion sert sert Markwart'a baktı. Hiç memnuolmamıştı. Yelebekçi'yle konuşmak konusunda çekincesi yoktuama atadamın hücresi çok aşağılardaydı, belki manastırda, şimH'bulunduğu yerden en uzak noktada ve oraya inip dönene kadarYelebekçi'yle konuşması birkaç sözcükten ibaret olsa da, Bildebo-rough'nun adamlarıyla yapılacak görüşme çoktan bitmiş olurduAma denileni yaptı, üstüne eğildi ve fırtına gibi çıktı. Bir an sonra Francis Birader içeri girdi. "Youseff Birader tem-silciyi hemen getirecek," dedi. "Ve sen de hemen Connor Bildeborough'ya gideceksin," dediPeder Başrahip Markwart, Francis'e gri bir ruh taşı fırlatarak. "Yada Connor'ın yakınma, ama görülebileceğin bir yere değil. Onailk önce ruhunla git ve nazik ol. Bak bakalım zihninde ne sırlarvarmış. Sonra onu bana getir. Ben Baron'un askerlerini olabildi-ğince oyalarım, ama Connor'ı almadan gitmezler."Francis Birader eğildi ve bir başka adam içeri dalarken çıktı. "Başrahip Dobrinion nerede?" diye sordu kaba asker, YouseffBirader'i itip Peder Başrahip Markvvart'ın önünde durarak. Kaslıbir adamdı, Bildeoborough Evi'nin kartal armasını taşıyan, pul gi-bi dizilmiş deri zırhı giymişti. Bu arma metal kalkanına da işlen-mişti ve kulaklarının üzerine kadar çekilmiş, sıkı sıkı oturan birşey olan parlak miğferinin sorgucuna da. Gözlerinin arasındanburnuna tek bir şerit iniyordu."Ve sen?" diye sordu Markwart. "Baron Bildeborough'nun temsilcisiyim," dedi adam azametle."Yeğeninin serbest bırakılmasını sağlamak için geldim." "Genç Connor tutuklanmış gibi konuşuyorsun," diye yorumyaptı Markwart kayıtsızca. Kaslı asker topuklarının üzerinde sallandı. Markwart'ın sesin-deki işbirliği taraftan tını adamı hazırlıksız yakalamıştı."Baron'un yeğeni yalnızca önceki evliliği hakkında bazı soru-

iblis Ruh!

369

yanıtlaması için Aziz Kıymetli'ye davet edildi," diye devam et-• Markwart. "Elbette dilediği an gitmekte özgürdür; adam devle-re ya da Kilise'ye karşı hiçbir suç işlemedi.""Ama bize denilenler..." "Yanılmışlar, anlaşılan," dedi Peder Başrahip Markwart güle-rek. "Lütfen, otur, biraz şarap al... Başrahip Dobrinion'un özelmahzeninden güzel batak. Connor Efendi'yi getirmesi için biradamımı gönderdim bile. Birkaç dakika sonra bize katılırlar." Asker nasıl tepki vereceğini bilemeden merakla bakındı. Elli-den fazla silahlı ve zırhlı adamla gelmişti. Connor Bildeboro-ugh'yu bu tutsaklıktan kurtarmak için gerekirse savaşmaya hazır-dılar."Otur," dedi Peder Başrahip Markwart yine.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 219: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Asker bir sehpanın yanından sandalye çekti, bu arada Mark-wart odanın yanındaki dolaptan bir şişe batak aldı. "Biz düşmandeğiliz," dedi Peder Başrahip, yine masum bir sesle. "Kilise veKral müttefiktir ve nesillerdir öyle olmuştur. Aziz Kıymetli'nin ka-pılarına bu şekilde silahlı gelme düşüncesizliğini yapmanıza şaş-tım." Şişenin tıpasını açtı ve askerin kadehini cömertçe doldurdu,sonra kendisine birazcık aldı. "Genç Connor'm söz konusu olduğu yerde Baron Bildeboro-ugh hiçbir çabadan kaçınmaz," diye yanıt verdi asker, bir yudumalarak ve güçlü şarabı yutarken defalarca gözlerini kırpıştırarak. "Yine de buraya savaş için geldiniz," diye devam etti PederBaşrahip. "Benim kim olduğumu biliyor musun?"Adam bir yııdum daha aldı (bu sefer daha iri bir yudum) son-ra kırışık, yaşlı adamı süzdü. "Bir başka başrahip," diye yanıt ver-di. "Başka bir manastırdan, Aziz Saf-Abelle ya da öyle bir yerden.""Aziz Saf-Abelle," diye doğruladı Markwart. "Tüm AbellicanKilisesi'nin ana manastırı."Asker kadehini boşalttı ve şişeye uzandı, ama yüzü dramatik

370

A' S*'va.ore

şekilde değişen Markwart şişeyi çekti. "Kilise'nin üyelerinden K'risin, değil mi?" diye sordu keskin bir sesle.Asker birkaç kez gözlerini kırpıştırdı, sonra başını salladı. "O zaman şu anda Abellican Tarikatı'nın peder başrahibininkarşısında olduğunu fark etmiş olmalıydın!" diye bağırdı Mark-wart adama. "Parmaklarımı bir kez şıklatarak aforoz edilmeni sağ-layabilirdim! Kral'ına tek bir sözcük söyleyerek kanun dışı Uaj,edilmeni sağlayabilirdim!""Hangi suç için?" diye itiraz etti adam."Dilediğim suç için!" diye bağırdı Markwart ona. O sırada Francis Birader odaya girdi, Connor Bildeborough datam arkasındaydı. Asil adam biraz tedirgin görünüyordu, ama fi-ziksel zarar görmemişti. "Connor Efendi!" dedi asker. Öyle çabuk kalktı ki arkasındakisandalye devrildi. Peder Başrahip de kalktı ve masanın çevresinden dolanarakgelip gözü korkan askerin tam önünde durdu. "Sana söyledikle-rimi unutma," dedi yaşlı rahip adama. "Tek bir söz bile." "Şimdi de amcamın askerlerini mi tehdit ediyorsunuz?" dediConnor Bildeborough. Varlığı ve sesindeki kuvvet askerin karar-lılığını artırdı, adam sırtını dikleştirdi ve Peder Başrahip Mark-wart'ın gözlerine baktı. "Tehdit mi?" diye yankıladı Markwart ve aynı kahkaha yinegeldi, ama bu sefer kötücül bir tınısı vardı. "Ben tehdit etmiyo-rum, genç aptal Connor. Ama sanırım bu meselelerin anlayışını-zın ötesinde olduğunu bilmek sizin için faydalı olurdu, amcanıziçin faydalı olurdu, amcanızın askerleri için de. Ve müdahale. "Sizin gibi dikbaşlı, öylesine büyük bir gururla dolu genç biradamın kendi öneminin ötesine bakıp şimdiki durumun ciddiye-tini kavramayı başaramamasına şaşırmadım," diye devam ettiMarkwart. "Ama Palmaris Baronu'nun Abellican Tarikatı'nm ön- iblis R"hu

371

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 220: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ıtrine karşı bir alay asker gönderme aptallığını yapmasına şa-şırdım-"«O önderlerin doğru olmayan ve tehlikeli bir şekilde davran-dı ğmı düşündü," diye bildirdi Connor, kendini savunurcasına ko-usrnamak için çaba göstererek. Hem, o yanlış bir şey yapmamış- amcası da öyle. Bütün bunlarda bir suç varsa, önünde duranyaşlı adam tarafından işlenmişti. "O düşündü... sen düşündün," dedi Markwart önemsemezce."Anlaşılan hepiniz kendi yargılarınıza varıyorsunuz ve Tanrı sizeözel bir görme yeteneği vermiş gibi o düşüncelerle hareket edi-yorsunuz." "Gelip beni yakaladığınızı inkar mı ediyorsunuz?" diye sorduConnor inanmazlık içinde. "Gerçekten de yakalandınız," diye yanıt verdi Markwart. "Pekisize kötü davranıldı mı, Bay Bildeborough? İşkence gördünüz mü?"Asker göğsünü çıkardı ve çenesini sıktı. "Hayır," diye itiraf etti Connor ve kaslı adam gevşedi. "Ama yaChilichunklar?" diye sordu. "Onları tutukladığınızı ve hiç de iyidavranmadığınızı inkar mı ediyorsunuz?" "Etmiyorum," diye yanıt verdi Markwart. "Kendi eylemleri so-nucunda Kilise'nin düşmanları oldular.""Saçmalık!""Göreceğiz," diye yanıt verdi Peder Başrahip. "Onları Palmaris'ten götürmeyi planlıyorsunuz," diye suçladıConnor.Yanıt gelmedi."Buna izin vermeyeceğim!" "Bu tür konularda karar hakkınız mı var?" diye sordu PederBaşrahip alayla."Amcam adına konuşuyorum.""Ne kadar iddialı," dedi Markwart gülerek. "Söyleyin bana,

372

A' Salvat0re

Connor Efendi, Palmaris sokaklarında savaşacak mıyız, Kilise ilBaron'un arasının açıldığını tüm şehrin öğrenmesine izin mi verceğiz?" Connor karşılık vermeden önce duraksadı, bunun felakete varabileceğini fark etti. Amcasına büyük saygı duyulurdu, ama Pal-maris'teki ve Ayı-Honce'un diğer şehirlerindeki sıradan insanlarınçoğu Kilise'nin gazabından gerçekten korkuyordu. Ama yine deburada Chilichunkların yazgısı söz konusuydu ve Connor için hiçde önemsenmeyecek bir mesele değildi. "Eğer gerekli olan buy-sa," dedi sertçe.

Markwart kahkahalarla gülmeye devam etti, sinirli titremesi el-lerinin geniş cüppesinin kuşağındaki keseye kaymasını ve birmıknatıs taşı çıkarmasını gizledi. Elini kaldırdı ve bir saniye son-ra magnetit fırlayıp askerin miğferinin burun koruyucusuna çarp-tı. Kaslı adam bağırdı, yüzünü kavradı. Burun deliklerinden kanserbestçe akıyordu ve acı dalgalarına boğulmuştu. Adam tek dizi-nin üzerine çöktü. Aynı anda Youseff Birader öne fırladı, elini bir bıçak gibi ka-tılaştırarak hiçbir şeyden kuşkulanmayan Connor Bildeboro-ugh'nun böbreğine sapladı ve onu da dizlerinin üzerine çökertti. "Bedenini ele geçir," dedi Peder Başrahip Markwart Francis Bi-rader'e. "Onun ağzını kullanarak askerlere geçmemize izin verme-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 221: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

lerini söyle." Youseffe döndü. "Tutsaklar nakledilmeye hazır mı?" "Dandelion Birader kervanı yükletti. Arka avluda hazır bekli-yor," diye yanıt verdi Youseff. "Ama Başrahip Dobrinion zindan-lara gitmeden önce avlunun çevresine nöbetçi koydurdu.""Bizimle savaşmayacaklardır," diye temin etti Markwart onu. Peder Başrahip mıknatıs taşını alırken asker inledi ve kalkma-ya çalıştı. Ama dikkatli bir bekçi köpeği gibi izleyen Youseff ada-mın yanında bitti, adamın yüzüne bir dizi şiddetli yumruk indire-rek onu yere yıktı. iblis R"hu

373

Markwart durup Connor'a bakan, ama eyleme geçmeyenp ancis Birader'e baktı. "Francis Birader," dedi Peder Başrahipsertçe- 'Düşüncelerine girdim," dedi Francis Birader. "Ve değerli ola-bilecek bazı şeyler öğrendim." "Ama..." diye konuşmaya teşvik etti Markwart onu, sesindekitereddüdü tanıyarak. "Ama yalnızca hazırlıksız yakalandığında," diye itiraf etti Fran-cis Birader. "Ve yalnızca bir anlığına. Güçlü bir iradesi var ve na-sıl bir saldırıya maruz kaldığını bilmediği halde beni kovaladı." Peder Başrahip Markwart başını salladı, sonra sersem Con-nor'a yaklaştı. Vahşi bir yumrukla Connor'ın kafasını yana fırlattıve adamı yere yıktı. "Şimdi bedenini ele geçir," dedi Peder Baş-rahip sabırsızlıkla. "Çok zor olmamalı!" "Ama o bu durumdayken hiçbir şey öğrenemem," diye itirazetti Francis Birader. Bu doğruydu; baygın ya da sersemlemiş biradam daha kolay ele geçirilebilirdi, ama yalnızca bedensel olarak,anılar ve arzular görülmeden. Bilinç geri döndüğünde, kontroliçin verilen savaş baştan başlardı. "Bu adamın zihninden daha fazla bilgi almaya ihtiyacımızyok," dedi Markwart. "Yalnızca bedenine ve zihnine ihtiyacımızvar." "Kötü işler," diye fısıldadı Braumin Birader Dellman Birader'inkulağına, ikisi ciddiyet içinde Aziz Kıymetli'nin avlusunda, AzizSaf-Abelle'den kardeşlerinin arasında dururken. Dört tutsak ya-kındaydı. Braumin Birader aniden arabaların hazırlanmasının em-redilmesine şaşırmamıştı, çünkü Peder Başrahip ile uşağı Fran-cis'in Başrahip Dobrinion'la ilişkilerini yakından izliyordu ve AzizKıymetli'de onlara gösterilen misafirperverlik gittikçe azalıyordu.Ama keşişi şaşırtan manastır kapılarında silahlı askerler gör-

374

' A' Sâ|va,0re

mek oldu, onları ve özellikle tutsaklarını kontrol altına almak ü?re gönderilmiş askerler. Keşişler arasında yeni bir tutsak, asil Wadam getirildiği fısıldanıyordu, ama Markwart, Francis Birader vPeder Başrahip'in iki özel koruması dışında kimsenin adama yaWlaşmasına izin verilmiyordu. Yine de, askerlerin görünüşüne vetavırlarına bakarak, Peder Başrahip'in burada haddini aşmış ola-bileceğini anlamak güç değildi. "Neden geldiler?" diye fısıldayarak yanıt verdi Dellman Bira-der. "Bilmiyorum," dedi Braumin, bu umut vaat eden genç keşişj

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 222: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

entrikanın içine fazla çekmek istemediği için. Braumin Birader ove diğer keşişlerin yola çıkacağından korkuyordu ve eğer asker-ler onları durdurmaya kalkarsa, Palmaris şehrin şimdiye dek gör-mediği büyülü bir yıkım görecekti. Ne yapmalıyım? diye merak etti nazik Braumin Birader. PederBaşrahip Markwart askerlerle savaşmalarını emrederse, ne yap-malıydı? "Huzursuz görünüyorsun, kardeşim," dedi Dellman. "Bu as-kerlerin bize saldıracağından mı korkuyorsun?" "Tam tersi," diye yanıt verdi Braumin Birader çileden çıkmış-çasına. Hırladı ve elini arabaya vurdu. Jojonah Efendi'nin buradaolup ona yol göstermesini ne kadar isterdi! "Kardeşim," dedi Dellman, onu sakinleştirmek için elini Bra-umin'in omzuna koyarak. Braumin dönüp genç keşişle yüzleşti, omuzlarını yakaladı vegözlerini gözlerine dikti. "Gelecek olayları dikkatle izle, DellmanBirader," dedi adama.Dellman şaşkın şaşkın baktı ona. Braumin Herde içini çekti ve döndü. Bu genç adamın karşı-sında Peder Başrahip'i açık açık suçlayamazdı. Henüz değil. Elin-de daha fazla kanıt olmadan değil. Böyle bir suçlama, Dellman'ın iblis R^hu

375

kutsal sandığı şeylerin çoğunun yalan olduğunu söylemek adamıyıkabilir ya da teselli bulmak için koşa koşa Peder Başrahip Mark-wart'a gitmesine sebep olabilirdi. O zaman Braumin Herde'nin yüreğinden geçenler öğrenilirdive Jojonah Efendi gibi o da çabucak etkisiz hale getirilirdi. Keşiş o zaman emir gelirse ne yapacağını anladı. Kardeşleriy-le birlikte savaşırdı, ya da en azından savaşıyormuş gibi yapardı.Yüreğinden geçenleri açığa vuramazdı, henüz değil. "Beni affet, Jojonah Efendi," diye mırıldandı alçak sesle vesonra bir dürtüyle ekledi, "Beni affet, Avelyn Birader." Kısa süre sonra Baron Bildeborough'nun sert yüzlü askerlerikurtarmaya geldikleri adamın emirleriyle kenara çekildi ve AzizSaf-Abelle kervanı manastırın arka kapısından çıktı. Bağlanmış veağızları tıkanmış üç Chilichunk arabalardan birinin arkasına kon-muştu ve Youseff Birader tehlikeli bir tavırla başlarında nöbet tu-tuyordu. Dandelion Birader perişan haldeki Yelebekçi'nin sırtın-da oturuyordu. Atadamın insan bedeni battaniyelerle kaplanmış-tı. Keşiş Yelebekçi'yi önündeki arabanın arkasına, yakına bağlan-mıştı ve zalim Dandelion atadamı iyice öne eğilmeye zorlamıştı,öyle ki insan bedeni öndeki arabanın içindeydi. Peder Başrahip Markwart ve Francis Birader de benzer şekil-de gözlerden gizlenmişti. Kilise önderi sıradan askerler tarafındanrahatsız edilmek istemiyordu ve Francis Birader Connor'ın bede-nine hakim olma çabası içindeydi. Kervan güvenle uzaklaştıktansonra, şehrin doğru rıhtım bölgesinde istikrarlı bir hızda ilerleyipsonra kuzeye döndüğünde Francis Connor'ın bedeninden çıkıpkontrolü bıraktı ve adam Markwart'm yumruğu yüzünden hâlâsersem, yere yığıldı. Kervan doğu kapısını değil kuzey kapısını kullanarak şehir-den çıkarken direnişle karşılaşmadı. Sonra Markwart onları he- 376

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 223: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

A- Silva,0re

men doğuya çevirdi ve kısa süre sonra Baron Bildeborough'nuhükümranlık alanından çıktılar. Keşişler yine havalandırma gucv;ne sahip malaçiti kullanarak Masur Delaval'm güçlü akıntılarınınüzerinden geçtiler ve iyi korunan sallarda sorunla karşılaşmaktankaçındılar. Aşağı zindanlara gidip Yelebekçi'nin Markwart'ın adamları ta-rafından bir saat önce götürüldüğünü anladığı anda BaşrahipDobrinion yukarıda sorun çıkacağını anladı. İlk dürtüsü nöbetçi-lere bağırarak taş merdivenleri tırmanmak oldu. Ama pragmatik Dobrinion hemen sakinleşti ve yavaşladı. Neyapabilirim? diye sordu kendi kendine dürüstlükle. Kervan ayrıl-madan avluya çıkmayı basarsa bile, Markwart'm adamlarına karşısavaşacak mıydı? "Evet, başrahibim!" dedi bağırdı genç bir keşiş hevesle kaya-rak yaşlı, yorgun başrahibin önünde dururken. Daha çocukluktanyeni çıkmış ve Dobrinion'un Aziz Kıymetli'ye yeni geldiğini hatır-ladığı biriydi. "Siz emrederseniz." Dobrinion bu genç adamı dumanlar tüttüren bir kabuk, büyü-lü bir ateş topunun arkada bıraktığı kömürleşmiş ceset olarak ha-yal etti. Markwart'ın bu tür taşlar taşıdığını biliyordu. Francis Bi-rader de öyle. Ve o iki genç adam, Youseff ve Dandelion eğitim-li katillerdi, ya da, Kilise'nin bu tür adamlara verdiği isimle, Ada-let Biraderler. Yukarı çıkarsa ve Markwart'ın adamlarının gitmesine izin ver-meyi reddederse Dobrinion'un keşişlerinden kaç düzinesi katle-dilirdi? Ve Aziz Saf-Abelle keşişlerini durdurmayı basarsa bile,sonra ne yapacaktı?Dalebert Markwart Abellican Tarikatı'nın peder başrahibiydi. "Bu boş hücreleri korumaya gerek yok," dedi Dobrinion gençadama sessizce. "Git, biraz dinlen." iblis Ruh" 377"Ben yorgun değilim," diye yanıt verdi keşiş, geniş ve masum

biraülümseme ile. "O zaman benim için dinlen," dedi Dobrinion bütün ciddiliği?ıe ve taş merdivenlerdeki uzun ve ağır yürüyüşüne başladı. ?7YUKARIDAN GELEN EMİRLER Elbryan uzun bir nefes verdi ve çaresizce Pony'ye baktı. Jura-viel'in de onu izlediğini biliyordu, ama elf insan grubunun önder-lerinin toplandığı ateşin aydınlığından uzak duruyordu. "Caer Tinella ile Aşağıdiyar bir kez güvene alınınca," dedi To-mas Gingerwart, kararlı korucuyu yatıştırmaya çalışarak, "sizinönderliğinizde güneye gideceğiz, en azından geride kalıp evleri-mizi savunacak durumda olmayanlar." Elbryan adamı omuzlarından yakalayıp sarsmak istiyordu, ikikasaba ele geçirilse bile savunmak üzere ayakta kalan pek az ki-şi olacağını suratına haykırmak istiyordu. Tömas ve tüm diğerle-rine, kasabalara saldırır ve başarısız olurlarsa ve powrieler onlarıtakip ederse, büyük olasılıkla her şeyi kaybedeceklerini hatırlat-mak istiyordu: tüm savaşçılar, tüm ihtiyarlar ve tüm çocuklar.Ama korucu sessizliğini korudu; bu savı tekrar tekrar öne sürmüş-tü, aklına gelen her şekilde söylemişti ve her seferinde, bir kulak-larından girip ötekinden çıkmıştı. Bu güçsüzlük Elbryan için ne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 224: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kadar acıydı, kendi yuvasına ve kendi ailesine olanların buradatekrarlanmaması için yaptığı onca şeyin aptalca bir kibir yüzün-den boşa çıkacağını düşünmek. Evlerini kurtarmak istedikleriniiddia ediyorlardı, ama bir mekanda güvenlik yoksa, oraya nasıl evdenebilirdi ki?Bu sefer kızgınlığı yanında oturan adamın gözünden kaçma-

iblis R^a

379

, «ona karşı çıkmayacak mısın?" diye sordu Belster O'Comely.Korucu eski dostuna baktı ve ellerini havaya fırlatmakla yetindi. "O zaman savaşımıza katılacaksın," diye tahmin yürüttü To-j^as ve bu fikir toplananları neşelendirdi. "Hayır," dedi Pony sertçe, beklenmedik bir biçimde. Tüm göz-ler, hatta Elbryan'ınkiler ona döndü."Ben gitmiyorum," dedi kadın kararlılıkla.Şaşkın inlemeler öfkeli fısıltılara dönüştü. "Hiçbir savaştan kaçmadım, bunu biliyorsunuz," diye devametti Pony, kollarını kararlılıkla kavuşturarak. "Ama gidip iki kasa-ba için savaşmayı kabul etmek doğru yolu takip ettiğiniz inancı-nı güçlendirecek. Ve doğru yolu takip etmiyorsunuz. Ben bunubiliyorum, Gecekuşu da biliyor. Günlerdir duymazdan geldiğinizaynı savları öne sürmeyeceğim, ama katliam için sıraya da girme-yeceğim. Budalalığınızda size şans diliyorum, ama ben acizlerlekalacağım, powrieler Caer Tinella'dan ormana akın eder, avlanır-ken ve sürülerine karşı duracak kimse kalmamışken ben onlarıbir şekilde güvenliğe kavuşturmaya çalışacağım." Elbryan'a, Pony biraz abartıyormuş gibi geldi, ama güçlü söz-leri pek çok fısıldaşmaya yol açtı, bazıları öfkeliydi, ama diğerle-ri saldırı konusunda kuşkuluydu. Korucu saldırıya katılmayı dü-şünmüştü ve Pony'nin kasabanın dışında durup yıkıcı büyü saldı-rılarıyla destek olacağını düşünmüştü. Kadının katılmama kararlı-lığı (ve bunun blöf olmadığını biliyordu) onu şaşırtmışa. Ama ta-kip eden birkaç saniye içinde düşündü ve kadının ne anlatmayaçalıştığını anladı. "Ben de size katılmayacağım," dedi korucu, daha fazla öfkelive şaşkın yorum çekerek. "Bu yola razı olamam, GingenvartEfendi. Ben Jilseponie'yle acizlerin yanında kalacağım ve eğerpowrieler çıkarsa ben, biz, onları uzak tutmak ve acizleri güven-liğe kavuşturmak için elimizden geleni yapacağız." 380

A- Salvat0l

Tomas Gingenvart Belster O'Comely'ye bakarken titriyordu vyüzünde suçlar bir ifade vardı. "Ne olur tekrar düşün," dedi Belster Elbryan'a. "Ben de bu savaştan bıktım, dostum ve powrielerin çevresinden dolanıp Palrrıaris'e gitmeyi tercih ederim. Ama karar adil oylamayla verildi. Sa-vaşçılar evlerini geri almaya çalışacak ve biz de müttefikleri ola-rak savaşlarına yardım etme sorumluluğuna sahibiz.""Budalalık olsa bile mi?" diye sordu Pony. "Bunu kim söyleyebilir ki?" diye yanıt verdi Belster. "Pek çokkişi kasabalara sizin kendi saldırınızın budalalık olduğunu düşün-dü, ama çok daha iyi sonuçlandı." Elbryan ve Pony bakıştılar, korucu kararlı kadından güç aldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 225: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Pony kararını vermişti ve değiştirmeyecekti ve bu yüzden Elbryanda kararından vazgeçmedi. "Buna katılamam," dedi sakinlik içinde. "Caer Tinella'ya girdi-ğimde eylemlerim savaşamayanlara tehlike getirmedi." Belster Tomas'a baktı. Adam böyle basit bir mantığa karşı savbulamayarak omuzlarını silkti. O sırada Roger Lockless perişan halde kampa girdi. Uzunuzun Elbryan'a baktı ve korucu dahil orada bulunan herkes deli-kanlının bu ânı kullanarak Elbryan'a korkak ya da hain diyeceği-ni düşündü. "Gecekuşu haklı," dedi genç adam aniden. Sersemlemiş Elbr-yan ile Pony'nin yanından geçip toplananlara hitap etti. "Caer Ti-nella'dan şimdi döndüm," dedi yüksek sesle. "Saldıramayız.""Roger..." diye itiraz edecek oldu Tomas. "Powrieler destek kuvvet almış," diye devam etti Roger. "Sayı-ları bizim iki, belki üç katımız ve güçlü, savunulabilir pozisyonlaralmışlar. Aynı zamanda, duvarların arkasına gizledikleri, büyükmızraklar atabilen aletleri var. Saldırırsak, Gecekuşu ve Pony bi-ze katılsa bile katlediliriz." iblis R^u

381

Kötü haber toplananları bir süre susturdu, sonra fısıldaşmalartekrar başladı, ama bunlar ne heyecanlı, ne kızgındı, daha çokkorku dolu fısıltılardı. Yavaş yavaş her erkeğin, her kadının ba-kışları Tomas Gingenvart'a döndü."İzcilerimiz böyle bir şeyden bahsetmedi," dedi adam Roger'a. "Benden önce izcilerin kasabaya girdi mi?" diye yanıt verdiRoger. Tomas yardım arayarak Belster'a ve diğer önderlere baktı,ama hepsi çaresizce başlarını iki yana sallamakla yetindiler. "Savaşmaya karar verirseniz ben de Gecekuşu ve Pony'yle ar-kada kalacağım," diye bitirdi Roger, gerileyip korucunun yanındadurarak.Bu Tomas için, gururlu ve inatçı insanların hepsi için yeterliydi."Bizi Palmaris'e götür," dedi Tomas gönülsüzce Elbryan'a. "İlk ışıklarda kampı topluyoruz," diye yanıt verdi korucu, son-ra Roger'a bakarak, insanlar dağılırken başını sallayarak onayladı-ğını belirtti. Roger bir baş sallama ya da gülümsemeyle yanıt ver-medi; yapması gerekeni yapmıştı, o kadar. Korucuyla gözgözegelmeden, Elbryan ya da Pony'ye tek kelime etmeden yürüyüpgitti. Kısa süre sonra Elbryan ile Pony ateşin başında yalnız kalmış-tı ve Juraviel arkalarındaki ağaçtan inip aralarına katıldı. "Ona ne dedin?" diye sordu korucu, elfin sürprizlerle dolu Ro-ger Lockless'le yalnız görüştüğünü tahmin ederek. "Sen kendi gururunla kör olduğun zaman yalağın başında sa-na söylediğim şeylerin aynısını," diye yanıt verdi Juraviel sinsi birbakışla. Elbryan kıpkırmızı kesildi ve bakışlarını Pony ve elften kaçır-dı. O utanç verici ânı çok iyi hatırlıyordu. Tuntun'la dövüşmüştü(planlı bir boks maçı değil, gerçek bir dövüş) dişi elfi hile yap-

makla ve onu yemeğini soğuk yemeye mahkum etmekle suçla- 382

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 226: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R' A' S^vit0re

mıştı. Tuntun onu altetmişti, ama öfke ve kibirle kör olmuş EJKyan yenilgiyi hazmedememiş, aptalca sözler ve boş tehditler savurmuştu. Belli'mar Juraviel, akıl hocası, o sıralarda Andur'Blough Innin,ness'te dost diyebileceği tek kişi onu dövmüş, defalarca yalakta-ki soğuk suya batırmıştı. "Acı verici bir ders," dedi Juraviel sonunda. "Ama bunca sene-dir unutmadığın bir ders."Elbryan bunun doğruluğunu inkar edemezdi. "Bu genç Roger umut vaat ediyor," diye devam etti elf. "Hak-lı olduğunu bilmesine rağmen, yanına gelip seni desteklemesionun için kolay iş değildi.""Olgunlaşıyor," diye onayladı Pony. Juraviel başını salladı. "Ben bu gece yolumuzu keşfetmeyebaşlayacağım," dedi."Powrielerin uzağından geçeceğiz," dedi Pony.Elf yine başını salladı. "Son bir soru," diye yalvardı Elbryan, her daim sakıngan Jura-viel ağaçlara yürümeye başlarken. Elf dönüp ona baktı. "Powri-eler gerçekten destek kuvvet aldı mı?""Seçimin açısından fark eder miydi?" diye sordu elf."Hayır." Juraviel gülümsedi. "Bildiğim kadarıyla (ve bu konuda o bilgibüyük, kuşkusuz) Roger Lockless bu gece Caer Tinella'nın yakı-nına bile gitmedi." Korucu da bundan şüphelenmişti ve bu doğrulama Roger'ınseçimine daha da büyük hayranlık duymasına sebep oldu. Takip edildiklerine dair işaret yoktu; Peder Başrahip Mark-wart'ın tahmin ettiği gibi, Baron Bildeborough, Başrahip Dobrini-on ve Palmaris'in tamamı Aziz Saf-Abelle keşişlerinden kurtuldu- iblis Buh"

383

- için memnundu. O gece Masur Delaval'ın karşısında kamp. ırcjular. Palmaris'in ışıklarını uzaktan açıkça görüyorlardı. Francis Biraderle konuştuktan ve adamın Connor Bildeboro-

,ah'nun düşüncelerine girdiği kısa zamanda öğrendiklerini dinle-dikten sonra Peder Başrahip uzun süre yalnız başına, ileri geriadımlayarak gittikçe artan endişesini kontrol altına almaya çalıştı.Altı metre uzakta, araba halkasının içinde, ateş alevlerle yanıyor,keşişler mutlu mutlu eve dönmekten bahsediyordu. PederBaşrahip bütün bunları kafasından attı, bu tür önemsiz konular içinzamanı yoktu. Connor Bildeborough kadını aradıklarını biliyorduve dahası, kadının Palmaris'in savaş meydanından çok uzakta ol-mayan bir yerde büyülü taşlan kullandığını düşünüyordu. FrancisConnor'ın düşüncelerine girdiği o kısa anda Caer Tinella ismini ya-kalamıştı ve haritalarına baktığı zaman bunun Ormandiyar yolun-da bir kasaba olduğunu görmüştü, Francis'le kervanın çılgınca Pal-maris'e koşarken içinden geçtikleri bir kasaba. Hedef yakındaydı, çok yakında, Avelyn Desbris'in yarattığı so-runların sonu ve Peder Başrahip Dalebert Markwart'ın AbellicanKilisesi tarihine temiz bir isimle geçmesi. Youseff ve Dandeliongörevi tamamlayıp taşları geri alacaktı ve sonra Markwart'ın yap-ması gereken tek şey sapkın Avelyn'in ismini lanetlemekti. Ai-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 227: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

da'daki patlamanın bedeni yok etmesi gibi, o da efsaneyi yokedecekti.Sonra her şey yoluna girecek, önceden olduğu gibi olacaktı. "Ya da olacak mı acaba?" diye sordu Peder Başrahip yükseksesle kendi kendine. Derin derin iç çekti ve yolculuğun önüneserdiği potansiyel sorunları düşündü. Jojonah müttefiki değildi vebüyük olasılıkla ona karşı çıkacaktı, hatta belki ölü Avelyn hak-kında herkesin önünde olumlu konuşacak kadar ileri gidecekti!Ve Başrahip Dobrinion artık bu konuda tarafsız değildi. AzizKıymetli'nin başrahibi Chilichunklarm tutuklanmasına ve Aziz Saf- 38i,

? A' salvât0]

Abelle keşişlerinin kendine karşı tavırlarına kesinlikle çok kızmti. Özellikle de ikincisi, diye düşündü Peder Başrahip, başrahib;işkence gören kullarından çok kendi incinen gururu için endişelendiğini düşünerek. Ya yeğeni uğruna Kilise'yle savaşmaya hazır olan Baron Bil-deborough? Sorunları kafasında evirdi, çevirdi, her biri Markwart'a büzül-müş, kara birer yaratık gibi göründü ve her biri, her düşünüşün-de büyüdü, yükseldi, ta ki çepeçevre karanlık duvarlarla sarılanave onu boğacakmış, gömecekmiş gibi görünene kadar! Yaşlı adam ayağını yere vurdu ve haykırışını boğdu. Bütündünya, Kilise'nin tamamı aleyhine mi dönecekti? Gerçeği anla-makta yalnız mıydı? O pis Jojonah ve o aptal Dobrinion ne türkomplolar kuruyordu? Kötü Avelyn Desbris'in başlattığı çürüme-den bahsetmiyordu bile! Markwart'ın düşünceleri döndü, o kara duvarlarda delik aradı,karanlıkla mücadele etmenin bir yolunu aradı. Jojonah'ı Ursal yo-lundan geri çağırmak, Aziz Saf-Abelle'e getirtmek, orada adamınher hareketini izlemeliydi. Evet, bu gerekliydi. Ve Youseff ile Dandelion'un hemen yola çıkarmalı, Avelyn'inhazinesi meselesini halletmeli, mücevherleri Aziz Saf-Abelle'dekidoğru yerlerine getirtmeliydi. Evet, bu tedbirlice olurdu. Ve Connor ile Dobrinion sorun olacaktı. İkna edilmeliydiler,ya da... Peder Başrahip araba halkasının dışındaki açıklıkta yerindekalakaldı ve nefeslerini düzenlemeye çalıştı. Şimdi yüreği yinegüçlüydü, mücadele etme, arzu edilen sonuca ulaşmak için negerekirse yapma kararlılığı geri dönmüştü. Yavaş yavaş gözleriniaçmayı başardı ve sonra gergin yumruklarını açtı."Peder Başrahip?"Ses arkasından gelmişti, tanıdık bir ses, bir düşman değil.

iblis R"hu

385

nöndü ve Francis Birader'in endişeyle ona bakmakta olduğunugördü."Peder Başrahip?" dedi adam yine. "Git, Youseff ve Dandelion Biraderlere yanıma gelmesini söy-le " diye emir verdi yaşlı adam. "Ve sonra araba halkasındaki ko-nuşmalara katıl. Kardeşlerimizin ruh halini bilmelisin." "Peki, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Francis. "Ama buradayalnız durmamalısınız, canavarlar..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 228: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Hemen!" diye hırladı Markwart. Francis Birader bir arabanın arkasında kayboldu ve halkanıniçine girdi. Bir an sonra biri iri, diğeri kıvrak, iki şekil belirdi, ses-sizce gelip üstatlarının önünde eğildiler. "Eğitiminizi kullanma zamanınız geldi," dedi Markwart onlara."Artık unvanınız Adalet Birader, her birinizin, bileceğiniz tek isim,birbirinize hitap edeceğiniz tek isim. Bu konunun aciliyetini kav-rayamazsınız; Kilise'nin kaderi önümüzdeki birkaç gündeki ey-lemlerinize bağlı. "Francis Birader çalman mücevherlerin Jilseponie Ault adında-ki kadının ellerinde olduğuna inanıyor. Dostları kadına Jill ya daPony de diyor olabilir," diye devam etti yaşlı adam. "Ve Palma-ris'in kuzeyinde, Ormandiyar yolu üzerindeki Caer Tinella çevre-sindeki bölgede olduğuna inanıyoruz.""Hemen gidiyoruz," diye yanıt verdi Youseff. "Sabah gideceksiniz," diye düzeltti Peder Başrahip Markwart."Kılık değiştirecek, keşiş gibi görünmeyeceksiniz. Salla ırmağınkarşısına geçeceksiniz, sonra Palmaris'e gireceksiniz. Kuzey yol-culuğu için bir gün bekleyeceksiniz." "Peki, Peder Başrahip," dedi ikili aynı anda, yaşlı adam durak-sadığında. "Ya da beş gün," diye devam etti Markwart, "eğer bu kadargerekirse. Bakın, Palmaris'te bir somnumuz var, ortadan kaldır- 386

;' A- Salv«0|

manız gereken bir sorun." Markwart yine, yolunu düşünerek duraksadı. Belki ikiliyi amalıydı. Biri bu konuda başarısız olursa, diğeri yine de taşları albilirdi. Belki Palmaris'i geçip mücevherlere yoğunlaşmahydı vsonra, o konu halledildiği zaman, ikiliyi tekrar gönderebilirdi Hayır, diye düşündü. O zamana kadar kendisine karşı düzenlenen komplo yerleşmiş olurdu, belki sorun çıkaracağını tahminediyorlardı. Daha da kötüsü, Connor kadını tanıyordu, belki onukeşişlerden önce bulurdu. "Connor Bildeborough," dedi aniden. "Benim için, Kilise içinbir sorun halini aldı. Kendi kişisel çıkarı için mücevherleri istiyor "diye yalan söyledi."Sorun ortadan kaldırılacak," dedi Youseff Birader."İz bırakmayın." Uzun bir sessizlikten sonra iki adam eğildi, dönüp uzaklaşma-ya başladılar. Markwart son sözlerini düşünürken o hareketi fark etmedi bi-le. İz bırakmayın. Şüphe dolu Başrahip Dobrinion Palmaris'teyken bu mümkünolur muydu? Dobrinion aptal değildi, sahip olduğu birkaç taş ko-nusunda zayıf da değildi, ki aralarından biri ruh taşıydı. Adamdünyadan uçup gitmeden Connor'ın ruhunu bile bulabilir, ondangerçeği öğrenebilirdi. Ama Dobrinion yalnızdı, yalıtılmıştı. Aziz Kıymetli'de başkaönemli keşiş yoktu, böylesine zor bir işte hematiti kullanabilecekbaşkası da yoktu."Adalet Biraderler," dedi Markwart. İki adam hızla döndü, koşarak gelip üstlerinin önünde durdu-lar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 229: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Sorun Connor Bildeborough'dan daha derine gidiyor, çünkütaşları yıkıcı bir şekilde kullanabilecek bir başkasıyla ittifak halin- iblis Ruh"

387

Ae " dedi Markwart. "Eğer mücevherler bu adamın eline geçerse,Kilise önderliğine soyunur ve Aziz Saf-Abelle'in başına geçer." Hepsi saçmalıkü elbette, ama zihinleri De'Unnero Efendi'ninuzmanca çalışması sonucunda çarpılmış iki adam sözlerini dikkat-le dinledi. "Bu bana çok acı veriyor," diye yalan söyledi Peder Başrahip."Ama başka seçeneğim yok. Palmaris'te iki adam öldürmeksiniz,diğeri Dobrinion Calislas, Aziz Kıymetli'nin başrahibi." Youseff Biraderin tetikte yüzünden ufacık bir şaşkınlık geçti,ama Dandelion Birader emri, Markwart akşam yemeği artıklarınıatmasını söylemiş gibi rahatlıkla kabullendi. "Kaza gibi görünmeli," diye devam etti Markwart. "Ya da bel-ki canavar düşmanlarımızın işi gibi. Hata yapma hakkınız yok.Anlıyor musunuz?" "Evet, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Dandelion Birader he-men. Markwart, yüzünde kötücül bir gülümseme beliren Youseff ebaktı. Adam başını salladı ve Markwart onun durumdan büyükzevk aldığını düşündü. "Ödülünüz Aziz Saf-Abelle'de sizi bekliyor," diye bitirdi Mark-wart. "Ödülümüz, Peder Başrahip, hizmetin kendisi, eylemin kendi-si," diye bildirdi Youseff Birader. Şimdi Peder Başrahip Markwart da kötü kötü gülümsüyordu.Ve kendini çok daha iyi hissediyordu. Aniden, önceki düşüncele-rinde olduğu gibi, her şeyi açıkça görebiliyormuş gibi geldi, sankidaha derin bir konsantrasyon düzeyi bulmuştu ve bu sayede tümdiğer endişeleri bir kenara bırakabilir, tüm oyalamacaları görmez-den gelebilir, sorunları mantıkla ve ileri görüşlülükle çözebilirdi.Jojonah Efendi'yi geri çağırma kararını yeniden düşündü. Bırakadam ölene kadar Ursal'da kalsın, diye düşündü, Dobrinion'un 388

R- A- sâiv4t0re

desteği olmadan Jojonah Efendi gerçek bir tehdit olamazdı. Evet, Adalet Biraderler'in işi yolunda giderse, iki potansiyelsorunun ortadan kaldırılması ve taşların geri getirilmesiyle mese-le halledilir, Abellican Tarikatı tarihindeki yeri sağlama alınmışolurdu. Şimdi Peder Başrahip yine heyecanlanmıştı. Bu gece uyu-yamayacağını biliyordu ve dikkatini dağıtacak bir şey bulmalıydıen çok istediği hedefe ulaşmak için çalıştığına inanmasını sa5la.yacak bir şey. Francis Birader'e gitti, adamdan Grady Chilicluınk'ıalmasını ve araba halkasının dışına getirmesini istedi. Francis iti-raz eden Grady'yi sürükleyerek geldiğinde, Markwart takip etme-sini işaret etti ve ikisini halkanın uzağına götürdü."Güvenli mı?" diye sormaya cesaret etti Francis Birader. "Youseff ve Dandelion Biraderler her hareketi izliyorlar," diyeyalan söyledi Markwart, çünkü canavarlar hakkında endişelenmi-yordu, çevrede pek az canavar olduğunu bir şekilde hissediyor-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 230: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

du. Biraz önce gelen ilhamlar gibi, burada tehlike olmadığını birşekilde biliyordu. En azından kendisi için. Zavallı Grady Chilichunk aynısını id-dia edemezdi. "Seneler boyunca senin kız kardeşin oldu," dedi Markwartadama. "Benim seçimim ya da kan bağı sonucu değil," diye yanıt ver-di Grady, her sözcüğü tiksintiyle tükürerek. "Ama koşullar gereği ve bu da aynı ölçüde lanetleyicidir," de-di Markwart. Grady güldü ve döndü, ama Francis bir anda yanında bitti,adamın başını zorla Markwart'a döndürdü."Tövbekar değilsin," dedi Markwart. Grady yine başını çevirmeye çalıştı ve bu sefer Francis zorlabaşını çevirmekle yetinmedi, şiddetle dizlerinin arkasını tekmele-di ve adamı Peder Başrahip'in önünde diz çökmeye zorladı. Genç iblis R"hu

389

VPSİŞ Grady'nin hemen arkasında kalarak adamı o pozisyondaıttu, saçlarından yakaladı ve gözlerini yaşlı adamdan kaçırmasındiye kafasını çevirdi. "Ben suç işlemedim!" diye itiraz etti Grady. "Annemle babamja öyle. Günahkar olan sizlersiniz!" Grady Chilichunk hiç cesurbir adam olmamıştı. O hep lüksün peşinden gitmiş, hayaü dahakolay olsun diye yüksek konumdaki adamların, özellikle de Con-nor Bildeborough'nun gönüllü uşaklığını yapmıştı. Görevbilir biro&ul da olmamış, annebabasına ve meyhanelerine senelerce sırtı-nı dönmüştü... ona sağladığı paralar dışında. Ama şimdi, zalim veoüçlü keşişlerin yanında, savunmasız ve ümitsizken Grady'de birşey değişmiş, bir sorumluluk hissi duymuştu. O sırada kendi ra-hatını hiç önemsemiyordu, daha çok ebeveynlerinin, annesininböyle kötü muamele görmesine odaklanıyordu. Tüm dünya delir-miş gibi geliyordu ve Grady bir şekilde bütün bu sızlanmaların,yalvarmaların, işbirliği yapmalarının kendisini ve ebeveynlerinisorunlardan kurtarmayacağını anlamıştı. Ümitsizlikle öfke gelmiş-ti ve o öfke Grady'yi eyleme geçirdi... bu korkak adam için nadirbir şey. Markwart'a tükürdü, Peder Başrahip'in yüzüne isabet etti. Markwart aldırmadan kahkaha atmakla yetindi, ama bu sıra-dan köylünün Peder Başrahip'e böyle bir şey yapabilmesi karşı-sında dehşete düşen Francis dirseğini Grady'nin kafasının yanınaindirdi. Adam inledi ve yuvarlandı ve Francis tepesine dikilerekşiddetle yine kafasından tekmeledi, sonra üzerine çökerek adamıkarın üstü çevirdi ve kollarını acı verecek şekilde arkaya çekti. Grady hiçbir şey söylemedi, itiraz bile edemeyecek kadar ser-semlemişti. "Yeter, Francis Birader," dedi Markwart sakin sakin, elini ha-vada sallayarak. "Eylemleri bu adamın sırtını Abellican Kilisesi'neve dünyadaki bütün iyiliklere döndüğünü kanıtlamaktan başkaişe yaramıyor." 390

R- A- Silv4t0re

Grady yine Francis Birader'in altında gevşekçe yatmaklayumuşak sesle inlemekle yetindi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 231: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Eh, bu gece bu adamdan önemli bir şey öğrenemeyeceğiz „:bi görünüyor," diye yorum yaptı Markwart. "Üzgünüm, Peder Başrahip," dedi Francis korku içinde, amaMarkwart şikayet etmiyordu. Harekete geçirdiği olaylar düşünü-lünce, Peder Başrahip herhangi bir şeyin moralini bozmasına izinvermeyecek kadar iyi hissediyordu."Onu geri götür ve yatır," dedi Markwart. Francis Birader Grady'yi ayağa kaldırdı ve uzaklaşmaya başla-dı, ama sonra Markwart'ın takip etmediğini fark ederek durdu. "Ben gecenin huzurunun zevkini çıkaracağım," diye açıkladıPeder Başrahip."Yalnız başınıza mı?" diye sordu Francis. "Burada mı?""Git," dedi Markwart ona. "Burada tehlike yok." Francis emre itaat etmekten başka seçeneği olmadığını anladı.Sık sık arkasına bakarak, yavaşça uzaklaştı ve her seferinde PederBaşrahip'in sakin sakin, korkmadan durduğunu gördü. Çünkü Peder Başrahip Markvvart gerçekten de güvende oldu-ğundan emindi, çünkü o bilmese de, yalnız değildi. Bestesbulzibar'ın ruhu yanındaydı, bu karanlık gece yaptığıseçimlerden zevk alıyor, o kararlara rehberlik ediyordu. Çok daha sonra, Markwart tatmin içinde uyudu, öyle ki Fran-cis şafakta onu uyandırmaya geldiğinde keşişe gitmesini ve diğer-lerinin de uyumasına izin vermesini söyledi. Markvvart saatlersonra uyandı, kampı hareket halinde buldu. Çok endişeli birFrancis Birader her birinde birer Chilichunk bulunan üç arabaarasında ileri geri yürüyordu. "Uyanmıyor," diye açıkladı Markwart'a, adam gelip sorununne olduğuna baktığı zaman."Kim?"

iblis M*

391

"Oğul, Grady," dedi Francis, başını iki yana sallayarak. Ada-bulunduğu arabaya, doğru işaret etti. Markwart içeri girdi,sonra ciddi bir suratla çıktı. "Onu yolun kenarına göm," dedi Peder Başrahip. "Sığ bir me-ar kutsal olmayan bir yer." Ve sıradışı bir şey olmamış gibi, buda sıradan bir emirmiş gibi Francis'in yanından yürüyüp geçti.Birkaç adım ötede durdu ve Francis'e döndü. "Ve diğer tutsakla-rın özellikle de tehlikeli atadanım öğrenmeyeceğinden emin ol,"dedi. "Ve Francis Birader, kervan ayrıldıktan sonra onu kendingöm." Francis'in yüzünde panik dolu bir ifade belirdi, Markwart bunagüldü ve yürüyüp gitti, biraderi vicdan azabıyla başbaşa bıraktı. Francis'in düşünceleri dönüp duruyordu. Bir adam öldürmüş-tü! Önceki gece Grady'ye çok hızlı vurmuş, çok hızlı tekmelemişolmalıydı. Nasıl böyle bir şey yapabildiğini, ya da neyi farklı yapa-bileceğini merak ederek olayları kafasından tekrar tekrar geçirdi.Bu sırada, yüksek sesle haykırmamak için kendini zor tutuyordu. Gözleri bir oraya, bir buraya kayıyor, titriyordu. PederBaşrahip'in tekrar yanına geldiğini gördüğünde alnında ter vardı. "Huzur içinde ol, kardeşim," dedi Markwart. "Talihsiz bir ka-zaydı.""Onu öldürdüm," diye inledi Francis yanıt olarak. "Peder başrahibini savundun," diye yanıt verdi Markwart."Aziz Saf-Abelle'de günahından arındırma törenini ben yapaca-ğım, ama seni temin ederim, tövbekarlık duaların hafif olacak."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 232: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Markwart sırıttığını saklamaya çalışarak adamın yanından ay-rıldı. Francis Birader o kadar kolay sakinleşemiyordu. Markwart'ınsavlarının mantığını anlayabiliyordu... adam Abellican Kilisesi'ninpeder başrahibinin yüzüne tükürmüştü. Ama Francis bunun ger-çekten talihsiz bir kaza olduğunu mantıksal olarak söyleyebilse 392

R- A. Sal

vaton

de, eylemlerini haklı gösterebilse de, yüreğini buna inandıra

üstünyordu. Altındaki zemin yok olmuştu, tüm diğer insanlardanolduğu inancını kaybetmişti. Francis daha önce de hatalar yamıştı elbette ve bunu biliyordu, ama bu kadar aşırısını de&il Ytsamında, tek gerçek insanın kendisi olduğunu, başka herkesinbaşka her şeyin yalnızca bilinç rüyasının bir parçası olduğunu ha-yal ettiği zamanları hatırlıyordu. Şimdi, aniden, diğer insanlar gibi bir insan olduğunu hissedi-yordu, çok büyük bir senaryoda çok küçük bir oyuncu. Sabahın ilerleyen saatlerinde, kervan uzaklaşırken, Francis Bi-rader Grady Chilichunk'ın solgun yüzüne toprak attı. Yüreğininkararmış bir köşesinde, lanetli bir varlık olduğunu biliyordu. O zaman o yürek ve ruh bilinçaltında Peder Başrahip'e koştu,çünkü o adamın gözlerinde hiçbir suç, hiçbir günah işlenmemiş-ti. O adamın dünya görüşüne göre Francis Birader yanılsamaları-na tutunabilirdi. UÇUNCU KISIMİÇİMDEKİ İBLİSAdalet Birader'in ölmesini istedim. Bu gerçek adı değildi elbette. Gerçek adı Quiutall'di; soyadı mı, yok-sa ilk adı mıydı bilmiyorum, hatta başka adı var mıydı, bunu da bilmi-yorum. Yalnızca Quintall. Onu öldürdüğümü düşünmüyorum, Mather Amca... en azından odaha insanken öldürmedim. Bence onun insan bedeni taşıdığı o tuhafbroş yüzünden öldü, Avelyıı 'in o kötücül iblisle arasında büyülü bir bağolduğunu keş/ettiği broş yüzünden. Yine de adam için, benim de önemli bir rol oynadığım ölümü için ağ-ladım. Avelyıı ve Pony'yi, kendimi savunmak için eyleme geçtim ve aynıdununda kalsam aynı tepkiyi vereceğimden, vicdanımın itiraz çığlıkları-nı dinlemeden Adalet Birader'e karşı mücadele edeceğimden kuşkumyok. Yine de, adam için, ölümü için, kaybedilen, boşa harcanan, kötü biryola saptırılan potansiyel için ağladım. Şimdi düşündüğümde, bu gerçekbir hüzün, gerçek bir kayıp, çünkü her birimizin içinde bir umut mumu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 233: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yanıyor, bir fedakarlık ve cemiyet ışığı, dünyanın daha iyi bir dununagelmesi için büyük şeyler yapma potansiyeli. Her birimizin, her erkeğin veher kadının içinde büyüklük olasılığı yatıyor. Avelyn'in manastırının önderleri, onu Adalet Birader denen bu ca-navara dönüştürmek için Quintall denen adama ne korkunç bir şey yap-tılar. Quintall'ın ölümünden sonra, ilk defa, ellerimde kan varmış gibi his-setimi. İnsanlarla yaptığım başka tek savaş üç tuzakçıya karşıydı ve on-lara merhamet gösterdim... ve merhametimin karşılığını ödediler! AmaQuintall için merhamet yoktu; okumdan ve kendi düşüşünden kurtulsada olmazdı, iblis dactyl ve büyülü broş ruhunu maddesel bedenindençalmasa bile olmazdı. Ölümünden başka hiçbir şey Adalet Birader'iAvelyn'i öldürme görevinden vazgeçiremezdi. Amacı başka her şeyi yok 394

R' A- S*lva,0re

etmişti, adamın özgür iradesini çarpıtan, tamamen yok eden, QuintalVkendi vicdanını yok eden ve yüreğini karartan uzun ve zahmetli bir sfreç sonucunda her düşüncesine dağlanmıştı.Belki iblis dactyl onu bu yüzden buldu, bu yüzden kucakladı.Ne yazık, Mather Amca. Nasıl bir potansiyel boşa harcandı. Korucu olarak yaşadığım yıllarda, hatta Dundalis'teki savaştan ön-ce, pek çok yaratık öldürdüm... goblinler, pouTieleı; devler. Ama onlariçin gözyaşı dökmüyorum. Bu gerçeği, Quintall'ın ölümü karşısında his-settiklerimin ışığında uzun uzun, dikkatle düşündüm. Onun için döktü-ğüm gözyaşları kendi ırkımı tüm diğerlerinin üzerine yüceltmekten baş-ka bir şey değil miydi ve eğer öyleyse, bu en kötü kibir türü değil mi? Hayır ve bunu kendime güvenerek söylüyorum, çünkü zalim kaderkılıcımı Touel'alfardan birine karşı kaldırmama sebep olursa ağlanınkuşkusuz. Kuşkusuz bir elfin ölümünü bir insanın ölümü kadar acı vetrajik bulurum.O zaman fark ne? Vicdan meselesine geliyor, sanırım, çünkü insanlarda olduğu gibi,Touel'alfar'da da iyi yolu seçme yeteneği, hatta eğilimi var. Goblinlerdeböyle değil ve kötü pourrielerde hiç değil. Devler hakkında o kadar emindeğilim... belki savaşçıl eylemlerinin getireceği acılan anlayamayacakkadar aptallardır yalnızca. Her dununda, gözyaşı dökmeyeceğim veFırtıua'nın darbesine ya da Şahinkanadı'nm ısınğına kurban düşen bucanavarlar için vicdan azabı duymayacağım. Kendi kötülükleriyleölümlerini çağmyorlar. Onlar dactyliu yaratıkları, bedenleşmiş kötülük,sırf eğlence için insanları (ve sık sık birbirlerini) öldüriiyorlar. Bu tanışmayı Pony'yle yaptım ve ilginç bir senaryo öne sürdü. Bvgoblin bebeği insanlar arasında, ya da AndurBlough Inninness 'in güzel-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 234: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

liği içinde, Touel'alfar'ın arasında yetiştirilse, acaba vahşi ırktaşları ka-dar kötü olur mu? Bu varhklann kötülüğü içsel bir karanlık mı, içlerineişlemiş ve kalıcı mı, yoksa yalnızca yetiştirilmelerinden mi kaynaklanı-yor? Dostum, senin dostun Belli'mar furaviel ona yanıtını verdi, çünkühalkı uzun zaman önce gerçekten de bir goblin çocuğunu büyülü toprak-lanna almışlar ve ırktaşlanymış gibi yetiştinnişler. Olgunlaşırken, goblinuzak dağlann karanlık deliklerinde yetiştirilen ırktaşlanndan daha az Ibüs R"hu

395

• ve nefret dolu, daha az tehlikeli değilmiş. Her daim meraklı elflerseyi bir poıvrie çocuğuyla da denemişler ve sonuçlar daha da kor-kunç olmuş- nu yüzden goblinler, poıvrieler ve devler için ağlamayacağım, MatherAmca dactylin yaratıkları için gözyaşı dökmeyeceğim. Ama kötü yoladüsen Quintall için ağlıyorum. Kaybedilen potansiyel için, onu karanlı-ğa iten tek korkunç seçim için ağlıyorum. Ve sanırım, Mather Amca, Quintall için, zalim kaderin beni öldür-meye zorlayacağı herhangi bir insan ya da elf için ağlarken, kendi in-sanlığımı koruyorum.Bu savaş yarası, korkarım, en kalıcı olacak olanı.ELBRYAN WYNDON

ı8KİLİSENİN DÜŞMANLARI Taşıdıkları tek büyü mücevher kullanımını sezmek için bir laltaşıyla eksi büyü taşı olan güneştaşıydı. Aslında, ikisi de mücev-herler konusunda pek yetenekli değildi, Aziz Saf-Abelle'de geçir-dikleri kısa senelerin çoğunu şiddetli fiziksel eğitimler ve AdaletBirader unvanını kullanmak için gerekli olan zihinsel zayıflatmay-la geçirmişlerdi. O sabah kervan doğuya gitmişti, ama iki keşiş sıradan köylü-ler gibi görünmek için cüppelerini çıkararak güneye, Palmaris sa-lına yönelmişlerdi ve Masur Delaval üzerinde her gün yapılan üçseferden ilkini şafakta yakalamışlardı. Akşam ortası geldiğinde şe-hirdeydiler ve hiç zaman kaybetmeden kuzey taraftan, kapıdandeğil duvardan şehirden çıkmışlardı. Güneş batı ufkunda alçaldı-ğında Youseff ve Dandelion ilk avlarını görmüştü, Palmaris'in onaltı kilometre kadar uzağında, kayalıkların arasında kamp kur-muş, üç powrie ve bir goblinden oluşan dört canavarlık bir çete.Keşişler goblinin köle olduğunu hemen anlamışlardı, çünkü işinçoğunu o yapıyordu ve ne zaman hareketleri yavaşlayacak olsapowrielerden biri kafasının arkasına sert bir tokat atarak hızlan-masını sağlıyordu. Daha da önemlisi, goblinin ayak bileğine bağ-lanmış bir halat vardı, bir tasma. Youseff Dandelion'a döndü ve başını salladı; bundan faydala-nabileceklerdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 235: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

398

A' S4lva,0l

Güneş ufkun altına kayarken goblin, halatın diğer vcundtutup takip eden bir powrieyle birlikte kamptan çıktı. Orrnandgoblin ateş için odun toplamaya başladı, bu arada powrie sessice yakında duruyordu. Youseff ve Dandelion, uzayan göloeıkadar sessiz, pozisyon aldılar. İnce keşiş bir ağaca tırmandı ir-Dandelion gövdeden gövdeye kayarak povvrieye yaklaştı. "Yah, acele et, seni aptal şey!" diye payladı goblini powrieyaprak ve toprak tekmeleyerek. "Arkadaşlarım tavşanın tamamınıyiyecek ve bana kemirecek kemiklerden başkası kalmayacak!" Gerçekten zavallı bir yaratık olan goblin kısa bir bakış fırlattısonra bir odun parçası daha aldı. "Lütfen, efendim," diye sızlan-dı. "Kollarım doldu ve sırtım öyle ağrıyor ki!" "Yah, kapa çeneni!" diye hırladı powrie. "Taşıyabileceğin ka-dar topladın sanıyorsun, ama bu gece yetmez. Ta buraya kadargene gelmemi mi istiyorsun? Derin kıpkırmızı olana kadar kırbaç-larım seni, seni pis kokulu sefil!" Youseff povvrienin hemen yanında yere inerek yaratığı şaşırt-tı ve yaratık daha şaşkın şaşkın bakarken kafasına ağır bir torbageçirdi. Bir an sonra Dandelion hızla koşarak cüceye arkadançarptı, ayı gibi kucaklayarak onu da kaldırdı ve yüzüstü en yakınağaca çarptı. Zorlu powrie yine de mücadele etti ve Dandelion'un gırtlağı-na bir dirsek attı. İri keşiş fark etmedi bile, daha da fazla bastır-makla yetindi ve sonra, arkadaşının yaklaştığını görünce kolunupowrienin kolunun altına geçirdi, kolu kaldırdı ve kaburgalarıaçığa çıkardı. Youseffin hançeri mükemmel bir nişanlamayla gelerek iki ka-burganın arasından geçip inatçı cücenin yüreğine saplandı. Kıvra-nan povvrieyi sıkı sıkı tutan Dandelion bir elini kurtarmayı başar-dı ve yaranın üzerine kapattı. Yaratığın çok fazla kan dökmesiniistemiyordu. iblis R^

399

Burada değil. Bu arada Youseff gobline döndü. "Özgürlük," diye fısıldadıheyecanla, elini sallayarak yaratığa kaçmasını işaret ederek. Çığlık atmak üzere olan goblin merakla insana, sonra bir ku-cak dolusu oduna baktı. Heyecanla titreyerek odunları yere attı,halatı ayak bileğinden çıkardı ve kararmakta olan ormana koştu. "Öldü mü?" diye sordu Youseff, Dandelion gevşek powrieyiyere bırakırken. İri adam başını salladı, sonra yaranın üzerindeki bağlan sıkı-laştırdı. İkili Palmaris'e döndüklerinde kan dökülmemiş olmasışarttı, özellikle de Aziz Kıymetli'ye girerlerken. Youseff powrieninsilahını, kolu kadar uzun ve kalın zalim görünüşlü, testere dişli,çengelli kılıcı aldı ve Dandelion cüceyi kalın, astarlı bir çuvalakoydu. Diğer powrielerin pusuyu haber almadıklarından emin ol-mak için çevreye bakındıktan sonra koşarak güneye doğru yolaçıktılar. Yük güçlü Dandelion'a ağırlık bile yapmıyordu. "Connor Bildeborough için de goblini alsak iyi olmaz mıydı?"diye sordu Dandelion şehir duvarının yakınında yavaşlarken.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 236: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Youseff bir an soruyu düşündü. Aptal arkadaşının bunu şim-di, gobline kaçmasını söyledikten bir saat sonra söylüyor olduğugerçeğine gülmemeye çalışıyordu. "Yalnızca bir tanesine ihtiyacı-mız var," diye temin etti onu Youseff. Peder Başrahip ihtiyaçlarıYouseff Birader'e açıkça anlatmıştı. Başrahip Dobrinion'a yapılanbir suikast ya basit bir kaza olarak görünecek, ya da şüpheleriMarkwart'tan çok uzak bir yöne çekecekti; Aziz Saf-Abelle her-hangi bir açıdan bağlantılı görünürse, Kilise için sonuçları çokciddi olabilirdi. Ama Connor Bildeborough konusunda böyle birsorun yoktu. Eğer amcası, Palmaris Baronu Connor'ın ölümündeKilise'nin parmağı olduğunu düşünürse, manastırlar arasındaki re-kabeti bilmediğinden büyük olasılıkla Aziz Saf-Abelle kadar AzizKıymetli'yi de suçlayabilirdi ve dikkatini Tüm Azizler Koyu'ndaki /;oo

A' Sa'va,0re

manastıra çevirse bile, yapabileceği pek az şey olurdu. Yetenekli katillerin şehir duvarından ve bitkin nöbetçi]e 'dikkatinden kaçması için hiç çaba gerekmedi. Savaş meydauzağa sürülmüştü ve keşişlerin karşılaştığı gibi çeteler hâlâ var olsa da, şehre yerleşen garnizon tarafından pek ciddiye alınmıyorlardı... son günlerde Ursal'dan gelmiş bir tugayla güçlendirilmişbir garnizon. Sonra Dandelion ve Youseff yine kahverengi cüppelerini giy.diler, başlarını alçakgönüllülükle eğdiler ve ciddiyet içinde sokak-larda yürüdüler. Bir kez, dilenen bir adam tarafından rahatsızedildiler ve adam onları rahat bırakmayı reddedince, hatta bir gü-müş para vermezlerse olacaklar hakkında tehdit edince, Dandeli-on Birader sakin sakin adamı bir sokak duvarına fırlattı. Akşam duası zamanını epey geçmişti ve Aziz Kıymetli sessizve karanlıktı, ama keşişler Tarikatlarına mensup adamların uyu-şuk şehir nöbetçilerinden daha tetikte olacağını düşünerek bun-da pek fazla teselli bulmadılar. Ama yine, Peder Başrahip onlarıgerektiği gibi hazırlamıştı. Manastırın güney duvarında, duvarınaslında ana binanın bir parçası olduğu yerde, pencere ya da gö-rünür kapı yoktu. Aslında, manastır mutfağında çalışanların günlük yemeklerinartıklarını çıkarmak için kullandıkları, dikkatle gizlenmiş tek birkapı vardı. Youseff Birader lal taşını çıkararak gizli kapıyı buldu,çünkü kapı büyüyle gizlenmiş olmaya ek olarak, dışarıdan açıl-maya karşı büyüyle kilitlenmişti. Kapı aynı zamanda geleneksel bir kilitle de kilitlenmişti (ya daöyle olmalıydı) ama Aziz Saf-Abelle keşişleri Aziz Kıymetli'denayrılmadan önce Youseff Birader, görünürde erzak almak içinmutfağa inmiş, kapının kilidini bozmuştu. Anlaşılan Peder Başra-hip'in Aziz Kıymetli'ye girmek için sessiz bir yol gerekebileceğinifark etttiğini düşündü Youseff ve üstadının ileri görüşlülüğünden iblis R"hu

401

içtenlikle etkilendi. Youseff güneştaşını kullanarak zayıf büyü kilidini yok etti ve, pjyj dikkatle ittirdi. İçerideki tek insan, buharlar saçan suyladolu bir lavabonun başında, şarkı söyleyerek tencere ovan bir ka-dındı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 237: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Youseff bir anda kadının arkasında bitti. Durdu, tasasız şarkı-yı dinledi, o canlı ezginin kötücül ironisinden zevk aldı.Kadın onun varlığını sezerek şarkı söylemeyi bıraktı. Youseff bir an için kadının korkusunun keyfini çıkardı, sonraonu saçlarından yakaladı ve yüzünü suya batırdı. Kadın mücade-le etti, kıvrandı, ama etkili katile karşı faydası olmadı. Kadın yereyığılırken Youseff gülümsedi. Tutkusuz bir katil olması gerekiyor-du, Peder Başrahip'in iradesi için mekanik bir alet, ama aslındakeşiş öldürmekten zevk aldığını anlıyordu, kurbanın korkusun-dan zevk alıyordu, mutlak güçten zevk alıyordu. Ölü genç kadı-na tepeden bakarak, bir sefer daha yapabilmeyi diledi, ön oyun-ların, ölüme varan dehşetin tadını bir kez daha çıkarabilmeyi di-ledi. İşkenceyle karşılaştırıldığı zaman ölüm son derece tatsız vekolay bir şeydi. Aziz Kıymetli o gece sessizdi. Sanki Peder Başrahip'in ziyare-tinin güçlüklerinden sonra tüm mekan, hatta manastırın kendisigevşemişti. Youseff ile Dandelion, Adalet Biraderler koridorlardayürüdüler. Güçlü Dandelion çuval içindeki powrieyi bir omzununüzerinde taşıyordu. Başrahip Dobrinion'un odasına gidene kadaryalnızca bir keşiş gördüler ve adam onları görmedi. Youseff kapının önünde tek dizinin üzerine çöktü ve küçükbir bıçağı eline aldı. Zayıf kilidi kolaylıkla açabilirdi, ama o yinede kilidin çevresindeki ahşabı kazıdı ve çizdi, yontarak inceltti,kapı zorlanmış gibi görünmesini sağladı.Sonra içeri girdiler ve ilkinden daha az sağlam ve kilitlenme-

402

Sa|Vit0j

miş bir kapıdan geçip Dobrinion'un yatak odasına geldiler Başrahip irkilerek uyandı. Çığlık atmaya başladı, ama ikilibakınca, yüzünden birkaç santim uzakta sataşır gibi sallanan aotestere kenarlı kılıcı, odanın tek penceresinden dökülen yumuşakay ışığı altında parlayan metali görünce tuhaf şekilde sessizlesti"Senin için geleceğimizi biliyordun," diye sataştı Youseff. Dobrinion başını iki yana salladı. "Peder Başrahip'le konuşa-bilirim," diye yalvardı. "Yalnızca bir yanlış anlaşma bu." Youseff parmağını dudaklarına götürdü ve arkasından kötükötü gülümsedi, ama Dobrinion devam etti. "Chilichunklar suçlu... bu çok açık," dedi başrahip ve sözlerisöylerken onlardan nefret etti, korkaklığı için kendinden nefretetti. O zaman Başrahip Dobrinion büyük bir savaş verdi, vicdanıen temel hayatta kalma içgüdüleriyle yarışıyordu. Youseff ve Dandelion işkenceyi izlediler. Kaynağını anlamı-yorlardı, ama Youseff kesinlikle zevk alıyordu. Sonra Dobrinion sakinleşti ve doğrudan Youseffin yüzünebaktı. Aniden korkusunu kaybetmiş gibiydi. "Sizin Markvvart kö-tü bir adam," dedi. "Asla Abellican Kilisesi'nin gerçek Peder Baş-rahibi olmadı. Şu anda, Tarikat'ımızın ciddi yemini adına, dindar-lık, saygınlık ve fakirlik adına sizi bu kötü yoldan dönmeye çağı-rıyorum, bir kez daha ışık bulmak..." Cümlesi bir gurultuyla sona erdi, çünkü bu tür vicdan gıdıkla-yan yakanları bile duyamayacak kadar kendini kaptırmış olan Yo-useff kılıcın testere kenarı ile başrahibin boğazını kesmiş, iyiceaçmıştı. Sonra ikili powrienin başına gittiler ve çuvalı yere koydular.Dandelion çuvalı açtı, yaranın çevresindeki kabukları temizledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 238: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Youseff başrahibin odasını araştırdı. Sonunda mektup açacağı ola-rak kullanılan küçük bir bıçak buldu. Keskin ucu kendi hançerlerikadar geniş değildi, ama hançer powrienin ölümcül yarasına uydu. iblis R"ha

403

"Onu yataktan çıkar," dedi Youseff Dandelion'a. İri yarı adamnobrinion'u masasına doğru sürüklerken Youseff yanında yürü-verek Dobrinion'un cesedinde birkaç küçük yara açtı ve başrahipmiicadele etmiş gibi gösterdi. Sonra iki katil, sessiz ölüm gibi, Aziz Kıymetli'den kara gece-ye akan iki gölge gibi çıktılar. Ertesi sabah başrahibin öldürüldüğü haberi şehirde duyuldu.Çılgın feryatlar tahkimat yapılmış duvarlar boyunca yayıldı, göz-leri yaşlı askerler bir powrienin yanlarından geçmesine izin ver-dikleri için kendilerini suçladılar. Kıyamet fısıltıları meyhanedenmeyhaneye, sokak köşesinden sokak köşesine atladı, her biri söy-lentileri daha da süsleyerek yeniden anlattı. Kötü şöhretli gene-levde, Battlebrow Evi'ndeki bir yatakta uyanan Connor Bildebo-rough hikayeyi duydu. Söylenenlere göre bir powrie ordusu Pal-maris çevresine yerleşmişti, şehre saldırıp yaslı halkını katletmeyi

planlıyorlardı. Connor yarı çıplak evden çıktı, yürürken giyindi, bir arabadurdurdu, sürücüden onu hemen Chasewind Malikanesi'ne, am-casının evine götürmesini istedi. Kapılar kapalıydı; atlar kayarak dururken silahlarını çekmiş birdüzine asker arabayı çevreledi ve hem Connor, hem de zavallı,korkmuş sürücü üstlerinde pek çok okçunun gözlerini hisettiler. Nöbetçiler Connor'ı tanıyarak gevşedi ve asil adamın inmesi-ne yardım ettiler, sonra son derece kararlı seslerle sürücünün he-men uzaklaşmasını emrettiler. "Amcam iyi mi?" diye sordu Connor çılgınca, nöbetçiler eşli-ğinde kapıdan geçerken. "Sinirleri bozuldu, Connor Efendi," diye yanıt verdi bir adam."Bir powrienin savunma hatlarımızı rahatça aşıp Başrahip Dobri-nion'u öldürebildiğini düşünmek! Hem de manastırdaki sorunlar- İ.O/,

? A- Salvat0l

dan hemen sonra gelmesi! Ah, ne karanlık günler yaşıyoruz!" Connor yanıt vermedi, ama adamın sözlerini, arkalarındaki telaffuz edilmemiş, muhtemelen fark edilmemiş anlamlan dikkatledinledi. Sonra hızla malikaneye yürüdü, iyi korunan koridorlar-dan geçti ve amcasının görüşme odasına girdi. Uygun şekilde, Baron Rochefort Bildeborough'nun masasınınarkasında nöbet tutan asker kaslı bir adamdı. Yüzü ağır bandajlaraltındaydı ve burnu bizzat Peder Başrahip Dalebert Markwart ta-rafından büyülü bir saldırıyla kırılmıştı. "Amcamın geldiğimden haberi var mı?" diye sordu Connoradama. "Birazdan bize katılır," diye yanıt verdi nöbetçi. Sözleri peltektelaffuz ediyordu, çünkü büyü saldırısında ağzı da yaralanmıştı. O konuşmayı bitirirken Connor'ın amcası yan kapıdan içerigirdi. Yeğenine bakarken yüzü canlandı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 239: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Tanrı'ya şükürler olsun sağ salim geldin," dedi adam cömert-çe. Connor eskiden beri Rochefort Bildeborough'nun en sevdiğiakrabası olmuştu ve adamın kendi çocuğu olmadığından, Palma-ris'te herkes unvanı Connor'ın miras alacağına inanırdı. "Gelmemeli miydim?" diye sordu Connor her zamanki kayıtsıztavrıyla. "İçeri girip Başrahip Dobrinion'u öldürdüler," diye yanıt verdiRochefort, masanın arkasında, Connor'ın karşısında oturarak. Bu basit eylem için amcasının harcadığı çaba Connor'ın gö-zünden kaçmadı. Rochefort aşırı kiloluydu ve şiddetli eklem ağrı-ları çekiyordu. Önceki yaza kadar adam her gün, hava yağmurluda olsa güneşli de, tarlalarda at binmeye çıkardı, ama bu sene yal-nızca birkaç kez çıkmıştı, üstelik asla iki gün üstüste değil. Roc-hefort'un gözleri de aniden yaşlanmış gibi görünüyordu. Renkle-ri öteden beri griydi, ama şimdi donuklaşmıştı.Connor prestij ve onunla gelen ayrıcalıkların anlamını kavra-

iblis Buhu

405

cak yaşa geldiğinden beri Palmaris Baronu unvanını arzu etmiş-ti ama şimdi, o an yaklaşıyormuş gibi görünürken bekleyebilece-ğini hissediyordu... hem de senelerce. Sevgili amcası, ona babagibi davranan adam hayatta ve sağlıklı kaldığı sürece şimdiki ko-numunu korumayı tercih ederdi. "Canavarlar beni arayacaklarını nereden bilecekler ki?" diyeyanıt verdi Connor sakin sakin. "Başrahip düşmanlarımız için açıkbir hedef, ama ben?""Başrahip ve Baron," diye hatırlattı Rochefort. "Ve bütün önlemleri aldığını görmekten gerçekten çok mem-nun oldum," dedi Connor çabucak. "Sen bir hedef olabilirsin,ama ben değil. Düşmanlarımız açısından ben sıradan bir meyha-ne avcısından başkası değilim." Rochefort başını salladı ve Connor'ın mantığıyla rahatlamışgöründü. Koruyucu bir baba gibi, Connor için hissettiği korkununyarısını kendisi için hissetmiyordu. Ama Connor kendi sözlerine inanmıyordu. Bu gergin zaman-da, o korkunç Peder Başrahip'in gidişinden kısa bir süre sonraAziz Kıymetli'ye bir powrienin sızması ona aşırı münasip gelmiş-ti ve amcasının en önde gelen koruyucusunun harap yüzüne bak-mak huzursuzluğunu daha da artırıyordu. "Chasewind Malikanesi'nde kalmanı istiyorum," dedi Roche-fort. Connor başını iki yana salladı. "Şehirde işim var, Amca," diyeyanıt verdi. "Ve aylardır powrielerle savaşıyorum. Benim içinkorkma." Sözlerini bitirirken rahat rahat kınında duran Savunu-cuyu okşadı. Rochefort uzun uzun, dikkatle güvenli genç adama baktı.Connor'da sevdiği buydu işte, kendine güveni ve kasılması.Gençliğinde o da Connor'a çok benziyordu, meyhane meyhane,genelev genelev gezer, yaşamı dolu dolu yaşar, her ânı hayatın, 406

Sâ|vit0re

tehlikenin sınırlarına dek yaşardı. Ne kadar ironik, diye düşünçünkü şimdi, yaşlanırken, önünde çok daha az zevk, çok daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 240: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

heyecan, daha az yaşam varken, yaşamını korumak için ç0k <->ha fazla çaba harcıyordu. Rochefort'un gençliğine bu kadar ço'benzeyen Connor, kaybedecek çok şeyi olmasına rağmen potansiyel tehlikeleri pek az düşünüyor, ölümsüz ve zarar görmez hissediyordu. Baron kahkaha attı ve Connor'ın Chasewind Malikanesi'ndkalmasını emretme fikrini kafasından çıkardı, çünkü bunun canidelikanlıda sevdiği her şeyi yok edeceğini anladı. "Askerlerimde-birini yanına al," diye önerdi karşılık olarak. Connor yine kararlılıkla başını iki yana salladı. "Bu ancak potansiyel hedef olarak işaretler beni," dedi. "Şehri tanıyorum, am-ca. Nerede bilgi toplayacağımı ve nerede saklanabileceğimi biliyorum." "Çık dışarı! Çık dışarı!" diye haykırdı Baron pes ederek ve kahkaha atarak. "Ama yanında kendi canının sorumluluğundan dahfazlasını taşıdığını bil." Otururken gösterdiğinden çok daha az çaba göstererek kalktı ve masanın çevresinden dolanıp Connor'ıomzuna birkaç sert şaplak attı, sonra iri elini içtenlikle yeğenininensesine koydu. "Yanında yüreğimi taşıyorsun, oğlum," dedi cid-diyetle. "Dobrinion'u buldukları gibi seni de bulurlarsa, o zamanbil ki kırık bir kalple öleceğim." Connor ona, her sözcüğüne inanıyordu. Adama sarıldı, sırtınıokşadı, sonra güvenle odadan çıktı."Kısa süre sonra baronun olacak o," dedi Rochefort askere. Adam keskin bir selam verdi ve başını salladı. Seçimi onayla-dığı açıktı."Aç şunu.""Ama Bildeborough Efendi, ölüyü uykusunda rahatsız etmek

iblis R^hu

W

? in sebep göremiyorum," diye yanıt verdi keşiş. "Tabut en yük-Pk mevkiye sahip keşiş olan Talumus Birader tarafından kutsan-dı ve...""Aç şunu," diye tekrarladı Connor, sert bakışlarını genç adamadikerek.Genç keşiş yine tereddüt etti."Amcamı getirmeli miyim?" Keşiş dudağını ısırdı, ama tehdide teslim oldu ve tahta kapa-ğı kavramak için eğildi. Kararlı görünen Connor'a bir bakış fırlat-tıktan sonra kapağı yana kaydırdı. Kadın oracıkta yatıyordu, yü-zü ölümün tebeşir mavisi rengine boyanmıştı. Keşiş dehşet içinde, Connor'ın uzanıp kadının omzunu kavra-dığını, cesedi kaldırıp çevirdiğini gördü. Adam pis kokuya aldır-madan iyice eğilip kadını dikkatle inceledi. "Yara var mı?" diyesordu. "Yalnızca boğulmuş," diye yanıt verdi keşiş. "Lavaboda. Su sı-cakmış. Yüzü başta kırmızıydı, ama artık tüm kanı, tüm canı çe-kildi." Connor bedeni nazikçe eski yerine yerleştirdi ve geri çekilipkeşişe tabutu kapatabileceğini işaret etti. Elini ağzına götürdü,başparmak tırnağını dişlerinin arasında dolaştırarak bir anlam çı-karmaya çalıştı. Kapılarında belirdiği zaman Aziz Kıymetli keşiş-leri çok yardımcı olmuştu. Hepsi korkmuş ve şaşkındı, biliyorduve Baron Bildeborough'nun bu önemli temsilcisinin varlığı sakin-leşmelerine yardımcı olmuştu. Connor Başrahip Dobrinion'un odasında pek az ipucu bula-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 241: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bilmişti. İki ceset de hâlâ oradaydı, başrahibinki temizlenmiş veelleri kavuşturularak dikkatle yatağa yerleştirilmişti. Powrieninkikeşişlerin bulduğu yerde yatıyordu. İki cesedin kanı, temizlemeteşebbüslerine rağmen hâlâ odanın her yerini lekeliyordu. Con-nor odadaki değişikliklere itiraz ettiğinde keşişler, kendi yorum- «o8

;' A' S^vat0re

ladıkları şekliyle mücadeleyi tüm detaylarıyla tasvir etmek \Abüyük çaba harcamışlardı: başrahip başta, defalarca yaralanrrustmuhtemelen yatakta uyurken hazırlıksız yakalanmıştı. Yaralardanbiri ölümcüldü, boğazda bir yarık, ama yine de cesur Dobrinionodayı aşarak küçük bıçağını almayı başarmıştı. Başrahipleri intikamını alabildiği için Aziz Kıymetli keşişleri nekadar da gurur duyuyordu! Zorlu powrielerle savaşmış olan Connor'a göre, fırlatılan tekbir hançerin bir powrieyi böyle mükemmel bir şekilde öldürebil-mesi, hatta Dobrinion'un gırtlağındaki bu kesikle masasına ulaşa-bilmiş olması kesinlikle imkansızdı. Ama senaryo inanılmayacakölçüde olanaksız değildi, bu yüzden düşüncelerini kendine sak-ladı, tarifleri yorumsuz bir baş sallama ve cesur Dobrinion'u öventek bir sözcükle kabul etti. Daha sonra, powrienin nasıl içeri girmiş olabileceğini araştırır-ken Connor ikinci kurbanı öğrendi, mutfakta pusuya düşürülmüşve boğulmuş zavallı kızı. Keşişler için powrienin içeri nasıl girdi-ği hâlâ bir sırdı, çünkü kapı dışarıdan açılmaması için büyüyle ki-litlenmişti ve manastırın tuğla duvarı üzerinde görünmez olduğuiçin pek az bilinen bir kapıydı. Bulabildikleri tek açıklama aptalkızın powrieyle birlik olduğu, ya da daha büyük olasılıkla pow-rie tarafından kandırıldığı ve cüceyi içeri bıraktığıydı. Biraz zorlama görünmekle birlikte bu da Connor'a kabul edi-lebilir göründü, ama şimdi, hiç yara almamış kıza bakarken, gençasilin korkuları ve şüpheleri epey yükselmişti. Yine de keşişlerehiçbir şey söylemedi, manastırda yetke sahibi tek adamın rehber-liği olmadan kendi başlarına idare edemeyeceklerini anladı. "Zavallı kız," diye mırıldandı, keşiş eşliğinde manastırın mah-zenlerinden çıkarken. Chilichunkların tutsak edildiği yerden yal-nızca iki merdiven yukarıda, diye hatırlatıp duruyordu Connorkendi kendine. iblis Buhu

409

"Amcanız manastırı başka saldırılara karşı korumamız için bi-yardım edecek mi?" diye sordu şapelde bekleyen keşişlerdenbiri- Connor bir parşömen ve tüy kalem istedi, sonra bu yardımı ta-lep eden bir mektup yazdı. "Bunu Chasewind Malikanesi'ne gö-türün/' diye talimat verdi. "Elbette Bildeborough ailesi Aziz Kıy-metlenin güvenliğini sağlamak için elinden gelen her şeyi yapa-caktır." Sonra keşişlere veda etti ve Palmaris sokaklarına, fısıltıların vesöylentilerin yerine, aradığı yanıtları gerçekten bulabileceği yereçıktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 242: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Akşam boyunca sorular ve imgeler peşini bırakmadı. Nedenpowrieler Başrahip Dobrinion'un peşine düşecekti ki? Adam sa-vaşa fazla karışmamıştı bile. Kuzeydeki çatışmalara Aziz Kıymet-li'den yalnızca bir avuç keşiş katılmıştı ve onlar da savaşın gidişi-ni belirleyecek adamlar olmamıştı. Bu ve Aziz Kıymetli'nin savaş-ta daha çok şifa verici rolünü üstlendiği düşünülünce, Dobrini-on'un eylemlerinin powrieleri böyle dramatik bir eyleme sürükle-mesi olası görünmüyordu. Connor'ın düşünebildiği tek açıklama, kuzeyden geldiği söy-lenen Aziz Saf-Abelle keşişlerinin canavarlarla çatışmış, belki pekçoğunu yok etmiş ve böylece, istemeden başrahibi suikastçilerinhedefi olarak belirlemiş olmalarıydı. Ama Markwart'la yaşadığı deneyimlerden sonra, Connor buolası senaryoya inanmıyordu. Ne zaman bir kanıtı ya da mantıklıgelen bir sonucu düşünse, "aşırı münasip" sözleri kafasında yan-kılanıyordu. O gece Connor Kardeşlik Yolu'na gitti. Önceki gece DainseyAucomb'u meyhaneyi yeniden açmaya ikna etmişti ve kadına,meyhaneleri çalıştırılmazsa Palmaris'e döndüklerinde Chilichunk-ların gerçekten parasız kalacaklarını söylemişti. Mekan tıka basa VO

A- ^Ivatore

doluydu, tüm yerliler Başrahip Dobrinion'la Keleigh Leigh'e bnğulan zavallı bulaşıkçı kıza olanlar hakkında dedikodu yapry0rdu. Tartışma boyunca Connor sessiz kaldı, konuşmaktan çok dinlemekle ilgilendi, önemli ve geçerli bilgi sahibi olabilecek birile-rini bulmaya çalıştı... bu söylenti denizinde hiç kolay iş de&ildiÖne çıkmamak için çaba harcamasına rağmen sık sık yanına bi-rileri yanaşıyordu. Sıradan insanlar asil birinin kendilerinden da-ha fazla bilgisi olabileceğini düşünüyordu. Onlar sorularını sorarken Connor gülümseyip başını iki yanasallamakla yetiniyordu. "Yalnızca Yol'a girdiğimden beri duyduk-larımı biliyorum," diye yanıt veriyordu. O ilerleme kaydedemeden gece ilerledi; Connor hayal kırıklı-ğı içinde sırtını duvara verdi ve gözlerini kapattı. Ancak bir ada-mın "yeni gelenlerden" bahsetmesi onu harekete geçirdi. Dahaönce Yol'da görünmeyen insanlar için kullanılan bir laftı bu. Gözlerini odaklaması, bakışlarını kalabalığın içinden kapıyayöneltmesi ve biri iri, diğer ufak tefek ve zayıf, ama eğitimli birsavaşçının mükemmel dengesi ve mutlak tetikteliğiyle yürüyen ikiadamı görmesi için birkaç saniye gerekti. Connor'ın gözleri irileş-ti. Bu adamları tanıyordu ve şimdi üstlerinde olan köylü giysileri-nin uygun olmadığını biliyordu.Cüppeleri neredeydi? Youseff i görmek bile Connor'ın böbreğinin ağrımasına sebepoluyordu ve bu ikisiyle yaptığı son görüşmeyi düşünerek, kalaba-lığa daha fazla karışmayı uygun buldu. İlk önce Dainsey'ye işaretederek tezgahın arkasına, karşısına çağırdı. "Bak bakalım ne istiyorlarmış," dedi kadına, iki yeni geleniişaret ederek. "Ve onlara bir haftadır Yol'a uğramadığımı söyle." Dainsey başını salladı ve diğer yöne gitti. Connor arka duva-ra doğru çekildi. Adamlar tahmin edilebileceği gibi hizmetkar ka-dına yaklaşırken Daînsey'le iki yeni gelen arasındaki konuşmala- iblis R^u duyacak kadar yakın kalmaya çalıştı, ama kalabalık meyhane-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 243: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

in gürültüsü dinlemeyi güçleştiriyordu. Ta ki Dainsey (harika Dainsey!) anlamlı anlamlı sesini yüksel-ip "Neden, bir haftadır uğramadı!" diyene kadar. Connor'ın kuşkuları doğrulanmıştı, keşişler onu arıyordu... venedenini rahatlıkla tahmin edebiliyordu. Ve artık neden KeleighLeign'in boğazının kesilmediğini, neden hiçbir powrienin kadınınkanıyla beresini ıslatmadığını biliyordu. Connor'ın zalim kanlı be-reler hakkında duyduğu her şey, hiçbir powrienin bu fırsattanvazgeçemeyeceğini söylüyordu. Dönüp gizlice Dainsey'e baktı vekadın gözucuyla bakışlarına karşılık verirken "fark etmeden" di-ğer eliyle bluzunun önünü açarak yakındaki bütün erkeklerin, buarada keşişlerin de dikkatini çekti. İyi kız, diye düşündü Connor ve bu oyalamacayı kullanarakkapıya doğru ilerledi. Yol o kadar kalabalıktı ki altı metre gitme-si bir dakikadan fazla sürdü, ama sonra Palmaris'in tuz kokan ha-vasına çıktı. Yukarıda gökyüzü berrak ve temizdi. Dönüp meyhaneye baktı ve biri kapıya ulaşmaya çalışıyormuşgibi kalabalığın sallandığını gördü. Connor kimin dışarı çıktığını görmek için beklemedi; eğer ke-şişler Dainsey'nin hareketinin oyalamaca olduğunu fark ederler-se, sonra nereye dönmeleri gerektiğini anlarlardı. Asil adamYol'un köşesine koştu, sonra köşeyi döndü, durup kapıya baktı.Gerçekten de Youseff ve Dandelion sokağa fırladı. Connor geçitte ilerledi. Düşünceleri karmakarışıktı. Zamanharcamadan olukları kullanarak çatıya tırmandı, sonra karnınınüzerinde uzandı. İki keşiş hemen peşinden köşeyi dönünce başı-nı iki yana salladı. Dönüp sessizce süründü. Burada, gökyüzü bu kadar yakın görünürken, şehrin ışıklarıaltında uzanırken Connor eskileri hatırlamaktan kendini alamadı.Burası Jill'in özel yeriydi, düşünceleriyle başbaşa kalmak için, ki- R. A. Silva,,rılgan zihninin hatırlayamayacağı kadar acı olayları aramak icingelirdi buraya. Metalik bir sürtünme sesi Jill hakkındaki düşüncelerini yok et-ti; keşişlerden biri, büyük olasılıkla Youseff tırmanmaya başlamıştı Connor bir anda uzaklaştı, uzak uçtaki geçidin üzerinden yanbinaya atladı, tepesinden aştı ve aşağı kaydı, döndü, çatının ke-narını yakaladı ve kendini sokağa bıraktı. Korku içinde, Jill'i, kü-çük dünyasına gelen bu deliliği düşünerek koştu. Başrahip Dobrinion ölmüştü. Ölmüş! Ve bunu powrieler yap-mamıştı. Hayır, bu ikisi yapmıştı, Peder Başrahip Dalebert Markwart'ın,Abellican Kilisesinin önderinin uşakları. Markwart Dobrinion'u,başrahibin direnişi yüzünden öldürtmüştü ve şimdi katilleriniConnor'ın peşine takmıştı. Bu mantık silsilesinin muazzamlığı sonunda bir darbe gibi in-di ve neredeyse onu yere yıkacaktı. Ne yapacağını düşündü...Chasewind Malikanesi'nin korumasını aramalı mıydı? Connor amcasını işe karıştırmaktan korkarak bunu aklındançıkardı. Markwart Dobrinion'a ulaşmışsa, herhangi biri, hatta Pal-maris Baronu güvende olabilir miydi? Bunların güçlü düşmanlarolduğunu anlıyordu Connor; Ayı-Honce Kralı'nın bütün alaylarıaleyhine dönse bile, Abellican Kilisesi'nin keşişlerinden daha teh-likeli düşmanlar olmazlardı. Gerçekten de, pek çok standarda gö-re, ki o gizemli ve pek az bilinen büyü güçleri aralarında en kü-çüğü sayılmazdı, Peder Başrahip Kral'dan daha güçlü bir adamdı. Bütün bunların kapsamı, Peder Başrahip'in Dobrinion'un öl-dürülmesini emretmesi (emretmişti!) asil adamın hassas noktaları-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 244: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

na dokundu, Palmaris gecesinde ortadan kaybolurken düşüncele-rini allak bullak etti. Ama yine de, Connor saklanacak yerlerinin tükeneceğini bili-yordu. Bu ikisi ve eğer şehirde başkaları varsa diğerleri, profes- iblis R"hl

4>3

önel katillerdi. Onu bulup öldüreceklerdi. Connor'ın yanıtlara ihtiyacı vardı ve onları nerede bulabilece-ğini bildiğini düşünüyordu. Dahası, burada bir kişi daha tehlike-deydi, Markwart'ın gazabının gerçek hedefi. O zaman ChasewindMalikanesi'ne döndü, dış kapıdan geçip avluya girdi, ama ana bi-naya değil ahırlara döndü. Orada çabucak Boztaş'ı, amcasının ensevdiği av atını eyerledi. Kaslı, ince uzun bacaklı, sarımsı kahve-rengi, yüzünde ve bacaklarında beyazlıklar olan, uzun sarı yeleliaüzel bir attı. Hevesli Boztaş altındayken, daha geceyarısını geç-meden Palmaris'in kuzey kapısından çıktı. w • • ?9YÖN DEGI Yolculuk rahat geçti... ya da geçmeliydi, çünkü Palmaris'in gü-neyinde, Masur Delaval'ın batı kıyısında uzanan yol dünyadaki eniyi yoldu. Ve Jojonah'ın daha ilk günde bulduğu kervan iki güniki gece durmadan ilerledi. Ama Jojonah Efendi yolculuktan keyifalmıyordu. Yaşlı kemikleri çok fena ağrıyordu ve Palmaris'in üçyüz kilometre kadar güneyinde hastalandı, korkunç kramplar vemide bulantısı çekmeye başladı. Alçak bir ateş durmaksızın terle-mesine sebep oluyordu. Kötü yemek, diye tahmin ediyordu ve bütün ciddiliğiyle buyolculuğun ve hastalığın sonunu getirmemesini diliyordu. Ölme-den önce yapmak istediği daha çok şey vardı ve Ursal ile Palma-ris arasındaki yolun yarısında yapayalnız ölmek hiç de çekici gel-miyordu. Bu yüzden, yaşlı üstat her zamanki gibi duygularına tes-lim olmadan, sağlam asasına yaslanarak, göbeğinin bu kadar bü-yümesine izin verdiği için kendi kendini paylayarak kasabadankasabaya ağır ağır yürüdü. "Dindarlık, saygınlık, fakirlik," dedialayla, çünkü kendini hiç saygın hissetmiyordu ve bu fakirlik ye-minini biraz aşırıya götürdüğünü hissediyordu. Dindarlığa gelin-ce... Jojonah bu sözcüğün artık ne anlama geldiğinden emin de-ğildi. Körlemesine Peder Başrahip Markwart'ı takip etmek anlamı-na mı geliyordu? Yoksa yüreğini takip etmesi, Avelyn'in örnek ol-ma yoluyla ona verdiği anlayışı kullanma anlamına mı? iblis R"hu

VS

İkincisi, diye karar verdi, ama gerçekte bu pek az çözüm ge-tiriyordu, çünkü Jojonah dünyada gerçek bir fark yaratmak içinhangi yolu seçmesi gerektiğinden emin değildi. Büyük olasılıklaKilise'deki mevkisi düşürülecek, hatta belki aforoz edilecek, bel-ki bir sapkın olarak yakılacaktı... uzun tarihi boyunca Kilise sap-kın ilan ettiklerinin tepesine defalarca kuzgun gibi çullanmış, butür adamları işkenceyle öldürmüştü. Korkunç bir önsezi gibi ge-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 245: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

len bu düşünce üzerine Jojonah'ın belkemiğinden bir ürperti geç-ti. Evet, Peder Başrahip Markwart son zamanlarda kötü bir ruhhali içindeydi ve biri Avelyn Desbris'in ismini telaffuz ederse çokdaha kötü oluyordu! Böylece üstat, Ursal'a giden uzun yolda ye-ni bir düşman buldu: ümitsizlik. Ama bir ayağını diğerinin önünekoyarak yürümeye devam etti. Altıncı gün uyandığında gökyüzünün kara bulutlarla kaplan-dığını gördü ve sabah ortasında serin bir yağmur başladı. Jojonahbaşta bulutlar gökyüzünü kapladığı için memnun olmuştu, çünküönceki gün çok sıcaktı. Ama ilk damlalar düşmeye başladığında,soğuk su ateşli derisine dokunduğunda gerçekten de çok sefilhissetti, hatta önceki gece uyuduğu kasabaya dönmeyi düşündü. Ama yön değiştirmedi, su birikintileriyle dolu yolda bata çıkailerlemeye devam etti. Dikkatini içine, Avelyn'e ve Markwart'a,Kilise'nin ilerlediği yöne ve o karanlık yolu değiştirmek için ken-disinin ne yapabileceğine çevirmişti. Dakikalar ilerleyip bir saat,sonra iki saat olduğunda üstat o kadar derin düşüncelere dalmış-tı ki hızla arkadan yaklaşan arabayı duymadı. "Yoldan çekil!" diye bağırdı sürücü, sertçe dizginleri çekipsonra yana doğru asılarak. Araba yön değiştirdi, Jojonah'a çarp-maktan kılpayı kurtuldu ve adam şaşkınlık ve dehşet içinde ça-murlu yere yuvarlanırken üzerine sular sıçrattı. Araba yan tarafa giderek çamura saplandı... ve çılgına dönmüşsürücü arabayı kontrol altına almak için çabalarken onu devril- 4i6

R- A. Sa|vatl

mekten yalnızca canlı bir varlık gibi tekerlere yapışmış olanmur kurtardı. Sonunda atlar yavaşladı ve tekerler kayarak durdSürücü hemen aşağı atladı, çamura saplanmış arabasına bir bakfırlattı, sonra hızla yola, Jojonah'ın oturduğu yere gitti. "Afedersin," diye kekeledi keşiş, yirmi yaşlarında yakışıklı biradam olan sürücü sular sıçrata sıçrata yaklaşırken. "Yağmur yü-zünden geldiğini duymadım." "Özre gerek yok," dedi adam hoş bir tavırla, Jojonah'ın aya&akalkmasına ve ıslak cüppelerindeki çamurun bir kısmını silkele-mesine yardım ederek. "Palmaris'ten çıktığımdan beri bundankorkuyordum zaten." "Palmaris," diye yankıladı Jojonah. "Ben de o mükemmel ka-sabadan geldim." Keşiş "mükemmel" sözcüğü üzerine adamın yü-zünün ekşidiğini fark etti ve konuşmayıp dinlemenin daha tedbir-lice olacağını düşünerek sustu. "Eh, ben de hızla oradan geliyorum," diye yanıt verdi adam.Sonra çaresizce arabasına baktı ve ümitsizlik içinde, "Ya da geli-yordum," diye ekledi. "Korkarım arabayı çamurdan çıkarmamız kolay olmayacak,"diye onayladı Jojonah. Adam başını salladı. "Ama yardım edecek köylüler bulurum,"dedi. "Beş kilometre geride bir kasaba var." "Köylüler yardımsever," dedi Jojonah umutla. "Belki de sanaeşlik etmeliyim; hem, Kilise'nin bir rahibine yardımcı olmaktanmemnun olurlar ve dün gece bana çok iyi davrandılar. Geceyiorada geçirdim. Ve sonra, arabanı kurtardıktan sonra, belki benide alırsın. Ursal'a gidiyorum ve korkarım önümde uzun bir yolvar ve bedenim yolculuğu pek iyi karşılamıyor." "Ben de Ursal'a gidiyorum," dedi adam. "Ve mesajım konu-sunda da yardımcı olabilirsin, çünkü senin kendi Kilise'ni ilgilen-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 246: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

diriyor." iblis R"hu

w

gu yorum üzerine Jojonah'ın kulakları dikildi ve tek kaşınıkaldırdı- "Öyle mi?" dedi. "Gerçekten de hüzünlü bir gün," diye devam etti adam. "Öy-le hüzünlü ki Başrahip Dobrinion'un ölümünü görüyor." Jojonah'ın gözleri irileşti, sendeledi, düşmemek için adamınkolunu tuttu. "Dobrinion mu? Nasıl?" "Powrie," diye yanıt verdi adam. "Küçük şeytani sıçan. Gizli-ce kiliseye girmiş ve onu öldürmüş." Jojonah bilgiyi hazmedemiyordu. Zihni dönmeye başladı, amaçok hasta ve çok şaşkındı. Yine plop diye çamurlu yere oturduve yüzünü ellerine eğerek ağlamaya başladı. Başrahip Dobrinioniçin mi, kendisi için mi, yoksa sevgili Kilise'si için mi ağladığın-dan emin değildi.Sürücü teselli edercesine elini omzuna koydu. Birlikte kasabayadöndüler, adam, köylüler arabasını çamurdan çıkarmayı basarsa bi-le orada kalacağına söz verdi. "Ve sen de Ursal'a kadar benimle ge-leceksin," dedi umutlu bir gülümsemeyle. "Seni sıcak tutmak içinbattaniye alırız, Peder ve iyi yiyecek, yol için bir sürü iyi yiyecek."Küçük kasabadaki ailelerden biri Jojonah ve sürücüyü geceyigeçirmeleri için evlerine aldı ve sıcak bir yatak verdi. Keşiş erkenyattı, ama hemen uyuyamadı, çünkü evde bir kalabalık toplanı-yor, sürücünün Başrahip Dobrinion'un ölümü hakkındaki üzücühikayesini dinlemeye geliyorlardı. Jojonah sessizce uzandı veuzun süre onları dinledi, sonra sonunda, titreyerek ve terleyerekuykuya daldı.Youseff ve Dandelion geri dönüş yolculuğuna katılmadı.Jojonah Efendi irkilerek uyandı. Ev sessizdi ve dışarıdaki alçakbulutlar yüzünden karanlıktı. Jojonah gözlerini kısarak çevresinebakındı. "Kim var orada?" diye sordu. Youseff ve Dandelion geri dönüş yolculuğuna katılmadı! diyeduydu yine, daha vurgulu bir şekilde. <ı8

A- Sa'va,0re

Hayır, duymadım, diye düşündü Jojonah, çünkü çatıya düsağır yağmur damlaları dışında ses yoktu. Sözcükleri zihninde hisediyordu ve onları oraya koyan adamı tanıdı."Braumin Birader?" diye sordu. Korkarım Peder Başrahip onları senin peşine taktı, dedi düşünceler. Kaç, dostum, akü hocam. Çok uzakta değilsen Palrna-ris'e, Başrahip Dobrinion'un manastırına kaç ve Youseff veDan-delion Biraderlerin Aziz Kıymetli'ye girmesine izin verme. İletişim zayıftı... Jojonah için anlaşılır bir şeydi, çünkü Bra-umin hematit konusunda pek deneyimli değildi ve büyük olası-lıkla adam taşı ideal koşullar altında kullanmıyordu. Neredesiniz?diye sordu. Aziz Saf-Abelle'de mi? Lütfen, Jojonah Efendi! Sesimi duymak zorundasın. Youseff veDandelion geri dönüş yolculuğuna katılmadı! İletişim zayıflıyordu... Braumin'in yorulmaya başladığını farketti Jojonah. Sonra, aniden tamamen kesildi ve Jojonah belki de

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 247: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Markwart ya da Francis'in Braumin'i yakaladığından korktu. Eğer gerçekten Braumin'se, diye hatırlattı kendi kendine. Ate-şinden kaynaklanan bir sayıklama değilse. "Bilmiyorlar," diye fısıldadı Jojonah, çünkü Braumin'in mesa-jının Dobrinion'dan bahsetmediğini ancak şimdi fark ediyordu.Gösterdiği çabayla inleyerek yataktan çıktı ve sessizce evde iler-ledi. Evin salon zeminine yığılmış battaniyelerin üzerinde uyuyanhanımını fena korkuttu. Kadının onun için kendi yatağından vaz-geçtiğini fark etti ve onu rahatsız etmeyi gerçekten istemiyordu.Ama bazı şeyler bekleyemezdi. "Sürücü?" diye sordu. "Evde mi, yoksa bir başka ailenin yanın-da mı kalıyor?" "Ah, hayır," dedi kadın elinden geldiğince hoş bir tavırla."Odada, benim oğlanlarla uyuyor. Dedikleri gibi, bir halının için-deki böcek kadar rahat." iblis R"hu

419

"Onu getir," dedi Jojonah. "Hemen." "Peki, Peder, sen nasıl istersen," diye yanıt verdi kadın. Batta-jyelerinden sıyrıldı ve odadan yarı yürüyerek, yarı sürünerekçıktı. Birkaç dakika sonra, uykulu sürücüyle geri döndü. "Uyuyor olmalıydın," dedi adam. "Geç saatlere kadar uyanıkkalmak ateşine hiç iyi gelmez." "Bir soru," dedi Jojonah, adamı susturmak ve dinlediğindenemin olmak için elini sallayarak. "Başrahip Dobrinion öldürüldü-ğünde, Aziz Saf-Abelle kervanı neredeydi?"Adam anlamamış gibi başını yana eğdi. "Manastırımdan gelen keşişlerin Aziz Kıymetli'yi ziyaret ettiği-ni biliyorsun," diye ısrar etti Jojonah. "Ah, getirdikleri sorunlara bakılırsa ziyaretten de fazlası," dediadam iç çekerek. "Kesinlikle," diye onayladı Jojonah. "Ama powrie BaşrahipDobrinion'u öldürdüğü zaman neredeydiler?""Gitmişlerdi.""Şehirden de mi?" "Bazıları kuzeyden diyor, ama ben ırmağı geçtiklerini duy-dum. Hem de salla değil," diye yanıt verdi sürücü. "Başrahippowrieye kurban gittiğinde bir buçuk gün uzaktaydılar." Jojonah Efendi topuklarının üzerinde sallanarak çenesini sı-vazladı. Sürücü detaylar anlatmaya başladı, ama keşiş yeterincedinlemişti ve elini kaldırarak onu susturdu. "Yatağınıza dönün,"dedi adamla kadına. "Ben de öyle yapacağım." Karanlık odasında yalnız kaldığında Jojonah Efendi hemenuykuya dalmadı. Tam tersine. Artık Braumin'le kurduğu iletişiminbir düş ya da hayal olmadığına ikna olmuş olan Jojonah'ın düşü-necek çok şeyi vardı. Youseff ve Dandelion peşine düşmüştü.Markwart hedefine çok yakındı, ya da ruhunu iblise satmış adamkatilleri daha fazla geciktiremeyecek kadar yakın olduklarını dü- 420

L A' S»'v4.0r,

sunuyordu. Hayır, Palmaris'in kuzeyine gideceklerdi, güneye Hğil, taşların peşinde savaş meydanına gideceklerdi. Ama anlaşılan yolda kısa bir mola vermişlerdi, Markwart'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 248: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Palmaris'teki sorununu çözmeye yetecek kadar. Jojonah Efendi odanın penceresine koştu, kepenkleri açtı vedışarıdaki çimenliğe kustu. Peder Başrahip'in bir başka başrahibinöldürülmesini emrettiği düşüncesi midesini bulandırmıştı! Bu akıl almaz bir şeydi! Ama, Jojonah'ın öğrendiği her detaykaçınılmaz bir biçimde o yöne yöneltiyordu onu. Acaba kendiyargılarıyla o detayları gölgeliyor muydu? Youseff ve Dandeliongeri dönüş yolculuğuna kattlmadt! Ve Braumin Birader'in, Başrahip Dobrinion'un zamansız birölümle karşı karşıya kaldığına dair en ufak fikri yoktu. Jojonah Efendi gerçekten yanıldığını umuyordu. Korkularınınve ateşin tetiklediği sayıklamalarının başıboş kaldığını, Kilise'sininönderinin böyle bir şey yapmadığını umuyordu. Her durumda, ar-tık önünde tek yol varmış gibi görünüyordu, güneye değil kuze-ye, Aziz Saf-Abelle'e. Sonunda, iki yüz kişi de harekete geçti, önce batıya, sonra gü-neye dönerek hâlâ powrielerin elinde olan iki kasabanın çevre-sinden dolandılar. Yürüyüşe Elbryan önderlik ediyor, keşif kolla-rını kervanın epey ilerisinde tutuyor, en iyi kırk savaşçısını birarada bekletiyordu. Perişan kervanın ancak yarısı zorunlu kalırsasavaşacak durumdaydı, diğer yarısı ya fazla yaşlı, ya fazla genç yada fazla hastaydı. Ama grubun genel sağlık durumu, daha çokPony'yle kıymetli ruh taşının yorulmak bilmez çabalan sayesindeiyiydi. İki kasabadan direnişle karşılaşmadılar ve beşinci günün ak-şamı solmaya başbdığında Palmaris'e giden yolu neredeyse yarı-lamışlardı. iblis R"hu

421

«?Çiftlik ve bir ahır," dedi Roger Lockless, dönüp Elbryan'la gö-üsmeye geldiğinde. "Yalnızca bir buçuk kilometre uzakta. Kuyu5lam ve tavuk sesleri duydum."Yakındaki pek çok kişi taze yumurtaları düşünerek inledi, du-daklarını şapırdattı, iştahlı sesler çıkardı."Ama kimse yok muydu?" diye sordu korucu kuşkuyla."Dışarıda yoktu," diye yanıt verdi Roger ve daha fazlasını öğ-renemediği için utanmış göründü. "Ama sizden çok uzakta değil-dim," diye açıkladı telaşla. "Fazla oyalanırsam yapıların görüş ala-nına gireceğinizden ve içeride canavar varsa, sizi göreceklerindenkorktum." Elbryan başını salladı ve gülümsedi. "İyi iş çıkardın," dedi."Pony ve ben gidip ne öğrenilebiliyorsa öğrenirken sen grubu bu-rada tut." Roger başını salladı ve Pony'nin Senfoni'nin sırtına, korucu-nun arkasına tırmanmasına yardım etti. "Çevreyi, özellikle de kuzey tarafı güçlendir," dedi Elbryangenç adama. "Ve Juraviel'i bul. Ona bizi nerede bulacağını söy-le." Roger emirleri başını sallayarak kabul etti. Senfoni'nin sağrısı-na bir şaplak attı ve at sıçrayarak koşmaya başladı. Roger onlarıngidişini izlemedi bile, çoktan kervandaki insanlara savunma po-zisyonu almalarını söylemeye gitmişti. Korucu binaları rahatça buldu ve sonra Pony işe koyuldu. Ruhtaşını kullanarak ilk önce ahıra, sonra çiftlik evine ruh yürüyüşüyaptı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 249: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Evde powrieler var," dedi kendi bedenine döndüğü zaman."Üç tane, ama biri arka odada uyuyor. Ahırda da goblinler var,ama uyanık değiller." Elbryan gözlerini kapattı, derin bir sükunet aradı, neredeysegözle görünür bir şekilde elf eğitimli kişiliğine dönüştü. Ahırın so- 422

A' S^,0re

kındaki küçük ağaçlığa işaret etti, sonra Senfoni'den aşağı Vve Pony'nin de aynısını yapmasına yardım etti. Atın yanındarılan ikili ihtiyatla ağaçlığın gölgelerine ilerlediler ve sonra kcu yalnız başına devam ederek kesilmiş ağaç gövdelerine biryalağına, onu saklayacak herhangi bir şeye kaydı. Kısa süredçiftlik evine vardı, sırtını bir pencerenin yanında duvara yaslavarak Şahinkanadı'nı kaldırdı. Çevreye bakındı, sonra Pony'nin ta-rafına bakıp başını salladı ve yayına bir ok taktı. Aniden döndü, okunu bıraktı, her şeyden habersiz, sobanınbaşında yemek pişiren powrieyi kafasının arkasından vurduOkun hızıyla yaratığın kafası öne düştü ve yüzü kızartma tavasın-da cızırdayan yağa eğildi. "Ne yapıyorsun?" diye uludu cücenin arkadaşı, sobaya koşa-rak. Ama cüce titreyen ok sapını fark edince kayarak durdu. Dön-düğü zaman hazır bekleyen Gecekuşu ve Fırtına'yla karşılaştı. Powrie silahına uzanırken kudretli kılıç aşağı indi. Kolu bede-ninden kurtulurken uluyan cüce ileri atılıp korucuya çarpmayıdenedi. Fırtma'nın bir darbesi yaratığın yüreğini deldi, atılan korucukılıcı kabzasına kadar sapladı. İki vahşi kasılmadan sonra ölüpowrie yere kaydı. "Yah, beni uyandırdın!" diye bir kükreme geldi yatak odasın-dan. Gecekuşu gülümsedi, bir dakika bekledi ve sessizce kapıyadoğru kaydı. Birkaç dakika daha durdu, cücenin yeniden yerineyerleştiğinden emin oldu, sonra yavaşça kapıyı ittirip açtı.Powrie sırtını ona vermiş, yatakta yatıyordu. Korucu kısa süre sonra evden çıktı ve elini çabucak Pony'yedoğru salladı. Şahinkanadı'nı aldı ve ihtiyatla ahıra ilerlemeyebaşladı. Bir kapısı aralanmış, yere sarkan halatıyla samanlığın bu- iblis Ruhu

«3

i ınduğu üst kat dikkate değerdi. Korucu çevresine bakındı, Pony'nin yeni bir konum aldığınıBördü. Kadın yeni yerinden hem ana kapıyı, hem de samanlığıgörebiliyordu. Korucu böylesine becerikli bir yoldaşı olmasınıngerçekten bir nimet olduğunu biliyordu. Başı belaya girecek olsa,pony hep orada olacaktı. Ve şimdi ikisi de planı anlamıştı. Pony doğrudan ahıra saldı-rabilirdi elbette. Yılantaşını ve yakutu kullanarak mekanı patlata-bilirdi, ama böyle bir ateşin dumanı iyi olmazdı. Bunu yapmakyerine kadın magnetit ve grafiti eline alarak, Gecekuşu'nun yede-ği olarak yerinde kaldı. Ve korucu kadının bu pozisyonu kabullenmesi için gereken di-siplini hafife almıyordu. Her sabah yanında kılıç dansını yapıyor-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 250: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

du ve kılıcı gerçekten muhteşem hareket etmeye başlamıştı. Kadınsavaşmak, Elbryan'ın yanında durmak, şimdi gerçekten dans et-mek istiyordu. Ama Pony gerçekten disiplinli ve sabırlıydı. Korucuonu yeni tekniklerini kullanma fırsatını bulabileceği konusunda te-min etmişti... ikisi de artık neredeyse hazır olduğunu biliyordu.Ama henüz değil. Gecekuşu samanlığa çıkan halatı sınadı, sonra ihtiyatla, sessiz-lik içinde tırmanmaya başladı. Kapının hemen altında durdu, din-ledi, samanlık katına göz attı, sonra Pony'nin görmesi için bir par-mağını havada salladı. Kapı hizasına tırmandı, bir ayağını aralığa dayadı, ama halatatutunmaya devam etti. Hızlı hareket etmesi gerektiğini ve silah çe-kecek zaman bulamayacağını fark etti. Korucu yine derin, sakinleştirici bir nefes aldı, odağını ve ge-rekli sükuneti buldu. Sonra ayağını kapının dibine taktı ve çekipaçtı, kendini samanlığa, içeride kayıtsızca nöbet tutan şaşkın gob-line doğru fırlattı.Goblin haykırdı, korucu güçlü elini ağzına kapatınca sesi he-

42<

Salvat0re

men boğuldu. Korucu diğer elini goblinin silahlı eline doladı rcekuşu elini yaratığın yüzüne kapattı, kuvvetle bastırdı, sonra Wieğini döndürerek goblini dizleri üzerine çökertti.Aşağıdan gelen feryat zamanının tükendiğini anlattı. Gecekuşu ani bir çekişle goblini ayağa kaldırdı, sonra bükünfırlattı, yaratığı açık kapıdan üç metre aşağıdaki yere düşmeye bı-raktı. Yaratık hızla düştü ve inledi, sonra kalkıp seslenmeye çalış-tı. Son anda sakin duran, elini uzatmış olan Pony'yi gördü. Sapan taşından defalarca hızlı uçan bir mıknatıs taşı yaratınınboynundaki metal tılsımı, canını bağışlaması için boşuna yalvaranbir kadından çalman mücevheri delip geçti. Ahırın içinde Gecekuşu Şahinkanadryla işe koyuldu, samanlı-ğa tırmanmaya çalışan goblinleri merdivenden fırlattı. Bir an son-ra korucu şaşkınlık içinde yalnız olmadığını, ikinci bir okçununona katıldığını gördü. "Roger planlarını anlattı," dedi Belli'mar Juraviel. "İyi başlan-gıç!" diye ekledi, görüş alanına girme aptallığını yapan bir gobli-ne bir ok sallayarak. Merdivenden tırmanmanın yolu olmadığını fark eden goblin-ler ana kapıya yöneldiler, kapıyı ittirip gün ışığına koşturdular.Bir şimşek çoğunu yere serdi. Sonra elf samanlık kapısında tepelerine dikildi ve koşmayadevam edenlere ok yağdırdı. Korucu arkadaşına katılmadı, farklı bir tarafa yöneldi, merdi-venden aşağı kaydı. Yuvarlanarak yere indi, bir yaratığın fırlattığımızraktan kaçındı ve dönerek Şahinkanadı'yla bir ok fırlattı, gobli-ni suratından vurdu, sonra kapıya koşarken ikinci yaratığı indirdi. Sonra her şey, en azından içeride sessizleşti, ama Gecekuşuyalnız olmadığını sezdi. Yayınıyere bıraktı ve kılıcını çekerek ya-vaş yavaş, sessizce hareket etmeye başladı.Dışarıda haykırışlar azaldı. Gecekuşu bir saman balyasına gel-

iblis M«

425

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 251: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

,. sırtını ona verdi ve dikkatle dinledi.Nefes sesleri. Aniden balyayı dolandı, darbesini yalnızca hedefin talihsiz birtutsak değil bir goblin olduğunu görecek kadar bekletti, sonra ya-ratı5"1 çirkin kafasını tek bir darbeyle omuzlarından ayırdı. Sonraaün ışığına çıktı, Pony ile Juraviel'in Senfoni'yi ahıra doğru yürüt-tüklerini gördü. İşleri bitmişti. Elf Elbryan'la kalarak yeni çevrelerini güvene alırken Pony ay-gırla dörtnala grubu toplamaya gitti. "Şimdi geri dönemem," diye yanıt verdi sürücü, Jojonah erte-si sabah planlarını ona anlattığı zaman. "Sana yardım etmeyi çokisterdim. Ama işim..." "Önemli. Kesinlikle," diye bitirdi Jojonah onun yerine, adamıaffederek. "En iyi yol gemileri kullanmak olur," diye devam etti sürücü."Çoğu yaz sezonu için kuzeye, açık denizlere gider. Ben de ge-miyle gelirdim, ama bu zamanlarda güneye giden pek az gemibulunur." Jojonah Efendi sakallı çenesini sıvazladı. Parası yoktu, amabelki bir yolunu bulabilirdi. "O zaman en yakın liman?" dedi sü-rücüye. "Güneybatıda," diye yanıt verdi adam. "Adı Bristole. Tekneonarmak ve erzak sağlamak için kurulan bir kasaba. Yolumdançok uzak değil.""Çok memnun olurdum," diye yanıt verdi keşiş. Böylece, iyi köylülerin karşılıksız sağladığı sağlam bir kahval-tıdan sonra yine yola koyuldular. Ancak araba yolda ilerlemeyebaşladığı zaman Jojonah Efendi fiziksel olarak ne kadar iyi hisset-tiğini fark etti. Sarsıntılı yolculuğa rağmen kahvaltısı yerli yerindeduruyordu. Sanki önceki gece aldığı haber, olayların hayal etti- 426

Sa|vat0|

ğinden çok daha karanlık olduğu bilgisi kırılgan bedenine o -vermişti. Şimdi zayıf olamazdı. Bristole Jojonah'ın gördüğü en ufak kasabaydı ve keşişe tuh fşekilde dengesiz geldi. Rıhtım bölgesi büyüktü, on büyük oern-barındıracak uzun iskeleleri vardı. Ama bunun dışında aralarındaiki küçük depo bulunan birkaç binadan fazlası yoktu. Araba evkümesinin arasında durana kadar Jojonah anlamadı. Nehir aşağı ya da yukarı giden gemilerin bu noktada erza&aihtiyacı olmazdı, çünkü Palmaris'ten Ursal'a giden yol uzun değil-di. Ama gemiciler biraz rahatlamak isteyebilirdi ve bu yüzden ge-miler farklı türden bir ihtiyaç için burada duruyorlardı.Bir arada duran yedi binadan ikisi meyhane, ikisi genelevdi. Jojonah kısa bir dua etti, ama fazla endişelenmedi. O her şe-yi kolayca kabullenen bir adamdı, etin zayıflıklarını affetmeye da-ima hazırdı. Hem, önemli olan ruhun güçlü olmasıydı. Bu iyi adama emekleri karşılığında sözlerden daha fazlasınıverebilmiş olmayı dileyerek cömert sürücüye veda etti ve sonraeldeki işe döndü. Rıhtımda üç gemi vardı; bir başkası güneydenyaklaşıyordu. Keşiş ırmak kıyısına indi, sandaletleri geniş iskele-de şapırdadı. "Selam, iyi insanlar," diye seslendi en yakındaki gemiye yak-laşınca. Küpeştede, göremediği bir sorun üzerinde çekiçleriyle ça-lışan iki adam gördü. Jojonah bu geminin kıçını kıyıya uzattığını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 252: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

gördü, bu tuhaftı ve kısa süre sonra yola çıkacağının işareti oldu-ğunu umdu. "Selam, iyi insanlar!" diye bağırdı daha yüksek sesle, dikkatle-rini çekmek için kollarını sallayarak. Çekiçler durdu ve kahverengi, kırışık derisi olan, dişsiz, ihti-yar bir deniz kurdu dönüp keşişe baktı. "Sana da, Peder," dedi. "Kuzeye mi gideceksiniz?" diye sordu Jojonah Efendi. "Palma-ris'e, belki?" iblis Ruh"

«27

"Palmaris'e ve Körfez'e," diye yanıt verdi adam. "Ama yakın7arnanda değil. Tutmayan bir çapa zincirimiz var; zincir bozul-puf" Jojonah geminin neden rıhtıma ters yanaştığını anladı. Çevre-sine bakındı, kasabaya baktı, bu geminin yola çıkmasını sağlaya-cak bir çözüm aradı. Liman adı verilecek herhangi bir yer gerek-li ekipmanı barındırırdı. Aziz Saf-Abelle'in küçük rıhtımı bile zin-cir ve çapa gibi gereçler bulundururdu. Ama Bristole gemilerinonarıldığı bir kasaba değildi, daha çok "mürettebatın onarıldığı"bir yerdi. "Ursal'dan gelen yeni bir gemi var," diye devam etti yaşlı de-nizci. "İki gün içinde burada olur. Gemi yolculuğuna mı çıkacak-sın?""Evet, ama bekleyemem." "Eh, biz seni götürürüz. Kral'ın altınlarından beş parça yeter,"dedi yaşlı adam. "Adil bir fiyat, Peder." "Gerçekten öyle, ama korkarım ödeyecek altınım yok," diyeyanıt verdi Jojonah. "Bekleyecek zamanım da yok.""İki gün de mi?" diye direndi deniz kurdu."Harcayabileceğimden iki gün fazla," diye yanıt verdi Jojonah. "Affına sığınırım, Peder," dedi bir başka ses, yandaki geniş vesağlam gemiden. "Biz bugün kuzeye yelken açıyoruz." Jojonah Efendi arızalı gemideki iki adama elini salladı ve şim-di konuşanı daha iyi görmek için geminin çevresinden dolandı.Adam uzun boylu, ince ve kara deriliydi... güneşten değil kalıtı-mından. Adam Behrenliydi ve deri rengine bakılırsa büyük olası-lıkla güney Behren'den, Kemer ve Toka'nın çok çok güneylerin-den."Korkarım verecek altınım yok," diye yanıt verdi Jojonah. Kara adam inci gibi dişlerini göstererek gülümsedi. "Ama Pe-der," dedi, "neden altına ihtiyacın olsun ki?" «28

A- Salva,0re

"O zaman yolculuğum karşılığında çalışırım," diye öneride Klundu Jojonah. "İyi bir dua gemimdeki herkese iyi gelir, Peder," diye yanrverdi Behrenli adam. "Korkarım burada durduktan sonra daha dafazla. Güverteye çıkın, lütfen. Günün ilerleyen saatlerine kadaryola çıkmayacaktık, ama dışarıda yalnızca bir adamım var ve o dakolayca geri getirilebilir. Aceleniz varsa, bizim de acelemiz vardemektir.""Çok cömertsiniz, sevgili bayım..." "Adım Al'u'met," diye yanıt verdi adam. "Saudi Jacintha adlı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 253: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iyi geminin Kaptanı Al'u'met."Bu ilginç isim karşısında Jojonah başını yana eğdi. "Çöl Mücevheri anlamına gelir," diye açıkladı Al'u'met. "Dal-galara değil çöl tepelerinde koşturan adara binmemi dileyen ba-bamın küçük bir şakası." "Benim babam da dua etmemi değil bira servisi yapmamı isti-yordu," diye gülerek yanıt verdi Jojonah. Ursal'a giden bir gemi-nin başında kara derili bir Behrenli görmek onu epey şaşırtmıştıve adamın Abellican Tarikatı'na bu kadar saygı göstermesi dahafazla şaşırtmıştı. Jojonah'ın Kilise'si güney krallığında çok öne çık-mıyordu; gerçekten de, çölün tahammülsüz rahiplerine (Behrendilinde yatol deniyordu) ilahiyat konusundaki görüşlerini dayat-maya çalıştıkları için misyonerler katledilmişti. Kaptan Al'u'met Jojonah'ın iskele tahtasında attığı son adımayardım etti, sonra mürettebatından iki adamı gidip eksik denizci-yi bulmaları için yolladı. "Güverteye taşınacak çantalarınız varmı?" diye sordu Jojonah'a."Yalnızca taşıdıklarım," diye yanıt verdi keşiş."Peki ne kadar kuzeye gideceksiniz?" "Palmaris'e," diye yanıt verdi Jojonah. "Aslında ırmağın karşı-sına; ama sala binebilirim. Son derece acil bir konuda Aziz Saf- iblis R"hu «9Abelle'de bekleniyorum." "Tüm Azizler Koyu'nun önünden geçebiliriz," dedi KaptanAj'u'met. "Aırıa denizden giderseniz bir hafta kaybedersiniz.""O zaman Palmaris olsun," dedi keşiş. "Tam da bizim gideceğimiz yer," diye yanıt verdi KaptanAİ'u'met ve gülümsemeye devam ederek kıç güvertesine gidenkamara kapısına işaret etti. "İki odam var," dedi. "Herhalde birinibir, iki gün için sizinle paylaşabilirim.""Abellican mısınız?" Al'u'met'in sırıtışı genişledi. "Üç senedir," dedi. "Sizin Tanrı'nı-zı Denizin Aziz Gwendolyn'inde buldum ve Al'u'met'in bulduğuen iyi avdı." "Ama babanız için bir başka hayal kırıklığı," diye tahmin yü-rüttü Jojonah. Aİ'u'met parmağını büzdüğü dudaklarına götürdü. "Bu türşeyleri bilmesi gerekmiyor, Peder," dedi sinsi sinsi. "Mirianic'tefırtınalar şiddetli eser ve dalgalar ön küpeştede iki adam boyun-ca kırılırken, ben kendi Tanrı'mı seçerim. Dahası," diye ekledigöz kırparak, "sizin topraklarınızın Tann'sıyla benimki o kadar dafarklı değil, biliyor musunuz? Bir cüppe değişimi bir rahibi yatolyapabilir." "O zaman din değiştirmeniz daha çok rahatlık içindi," diye ta-kıldı Jojonah.Aİ'u'met omuzlarını silkti. "Kendi Tanrı'mı seçerim." Jojonah başını salladı ve geniş gülümsemeye karşılık verdi,sonra ağır ağır kaptan kamarasına yollandı."Kamarot odanızı gösterir," diye seslendi Aİ'u'met arkasından. Jojonah kapıyı açtığında kamarot odaya sığınmış, zar atıyordu.On yaşından büyük göstermeyen oğlan çılgınca koşturarak zarla-rını topladı. Fena halde suçlu görünüyordu, görevlerinden başkabir şeyle uğraşırken yakalanmıştı, keşiş biliyordu. 43°

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 254: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R- A- S4lv4t0re

"Dostumuzun yerleşmesini sağla, Matthew," diye seslenn-Kaptan Al'u'met. "İhtiyaçlarını karşıla." Jojonah ve Matthew durup birbirlerine baktılar, birbirlerin'tarttılar. Matthew'un giysileri, bir gemide çalışan çoğu kişide ol-duğu gibi lime limeydi. Ama iyi bir kesime sahiptiler, keşişin kar-şılaştığı çoğu gemiciden daha iyi. Ve oğlan çoğu kamarottan da-ha temizdi, güneşle sararmış saçları düzgünce kesilmiş, rengi al-tın rengine dönüşmüştü. Ama tek bir dikkate değer kusuru vardıkolundaki kara leke. Jojonah yarayı tanıdı ve oğlanın hissetmiş olması gereken acı-yı hayal etti. Leke gemilerde bulunan üç "ilaç" sıvısının birindenkalmıştı... rom, katran ve sidik. Rom eninde sonunda yiyecekleresızan kurtları öldürmek, bozuk yiyeceklerin bırakacağı etkiyi yoketmek, uzun, boş saatleri unutmak için kullanılırdı. Sidik yıkan-mak, giysiler ve saçlar için kullanılırdı ve ne kadar iğrenç gelsede, katran kullanımı yanında hiçbir şey değildi. Katran yırtılan de-riyi yamamak için kullanılırdı. Anlaşılan Matthew kolunu kesmiş-ti ve denizciler yarayı kapatmak için katran kullanmıştı."İzin verir misin?" diye sordu Jojonah sessizce, kola uzanarak. Matthew duraksadı, ama itaatsizlik etmeye cesaret edemeye-rek ihtiyatla incelenmesi için kolunu uzattı. İyi iş, diye fark etti keşiş. Katran deriyle hemyüz olacak şekil-de döşenmişti, mükemmel bir kara leke. "Canın acıyor mu?" diyesordu Jojonah.Matthew başını şiddetle iki yana salladı. "O konuşmaz," dedi Kaptan Al'u'met. Adam dikkati başka yer-de olan keşişin arkasına kadar gelmişti."Senin işin mi?" diye sordu Jojonah, kola işaret ederek. "Benim değil, Cody Bellaway'in," diye yanıt verdi Al'u'met."Rıhtımdan uzakken şifacı görevi görür."Jojonah Efendi başını salladı ve konunun kapanmasına izin

iblis R"hu

«31

pnji... en azından görünüşte, çünkü Matthew'un kararmış kokl-un imgesi aklından kolay kolay silinmeyecekti. Aziz Saf-Abel-le'de kaç hematit kilit altına alınmıştı? Beş yüz mü? Bin mi? Sayıbüyüktü, Jojonah biliyordu, çünkü genç bir keşişken o taşın en-vanterini çıkarmıştı, yıllar içinde Pimaninicuit'den getirilen taşlararasında sayısı en fazla olanıydı. O ruh taşlarının çoğu Barbacan'asiden kervanın yanına aldığmdan çok daha az güce sahipti, amaoyine de her gemiye bir tane verilse ve gemideki bir, iki adama şi-fa güçlerini nasıl çağıracakları öğretilse ne kadar faydası olacağı-nı merak ediyordu. Matthew'un yarası büyüktü kuşkusuz, ama Jo-jonah katranla değil büyüyle kolaylıkla kapatabilirdi. Pek az ça-bayla büyük acılardan kaçınılabilirdi. Bu düşünceler üstadın daha büyük ölçeklerde merak etmesi-ne sebep oldu. Neden tüm topluluklara, ya da en azından krallı-ğın her bölgesindeki bir topluluğa birer hematit verilip, seçilen şi-facılara kullanımı öğretilmiyordu ki? Böyle bir şeyi Avelyn'le hiç tartışmamıştı, elbette, ama bir şe-kilde Jojonah Efendi, seçme hakkı olsa Avelyn Desbris'in tered-düt etmeden küçük hematitleri halka dağıtacağını, Aziz Saf-Abel-le'in büyü hazinesini herkesin iyiliği için açacağını, ya da en azın-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 255: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dan küçük hematitlerin çoğunu, beden ele geçirme gibi şeytaniişler için, herhangi bir kötü amaç için kullanılamayacak kadar kü-çük olan taşları dağıtacağını biliyordu. Evet, Jojonah biliyordu, fırsat verilse Avelyn böyle yapardı, amaelbette Peder Başrahip Markwart ona bu fırsatı asla vermezdi! Jojonah Matthew'un sarı saçlarını okşadı ve çocuğa odasınıgöstermesini işaret etti. Al'u'met gemicilerine gemiyi yola çıkmaküzere hazırlamalarını seslenerek yanlarından ayrıldı. Saudi Jacintha kısa süre sonra Bristole'den uzaklaştı. Yelken-leri rüzgarla dolmuş, gemiyi güçlü akıntılara karşı taşıyordu.Al'u'met geldiğinde hızlı yolculuk edeceklerine dair temin etti ke- «o

Silv4t0l

"Dostumuzun yerleşmesini sağla, Matthew," diye sesleKaptan Al'u'met. "İhtiyaçlarını karşıla." Jojonah ve Matthew durup birbirlerine baktılar, birbirleri ıtarttılar. Matthew'un giysileri, bir gemide çalışan çoğu kişide olduğu gibi lime limeydi. Ama iyi bir kesime sahiptiler, keşişin kar-şılaştığı çoğu gemiciden daha iyi. Ve oğlan çoğu kamarottan da-ha temizdi, güneşle sararmış saçları düzgünce kesilmiş, rengi al-tın rengine dönüşmüştü. Ama tek bir dikkate değer kuşum vardıkolundaki kara leke. Jojonah yarayı tanıdı ve oğlanın hissetmiş olması gereken acı-yı hayal etti. Leke gemilerde bulunan üç "ilaç" sıvısının birindenkalmıştı... rom, katran ve sidik. Rom eninde sonunda yiyecekleresızan kurtları öldürmek, bozuk yiyeceklerin bırakacağı etkiyi yoketmek, uzun, boş saatleri unutmak için kullanılırdı. Sidik yıkan-mak, giysiler ve saçlar için kullanılırdı ve ne kadar iğrenç gelsede, katran kullanımı yanında hiçbir şey değildi. Katran yırtılan de-riyi yamamak için kullanılırdı. Anlaşılan Matthew kolunu kesmiş-ti ve denizciler yarayı kapatmak için katran kullanmıştı."İzin verir misin?" diye sordu Jojonah sessizce, kola uzanarak. Matthevv duraksadı, ama itaatsizlik etmeye cesaret edemeye-rek ihtiyatla incelenmesi için kolunu uzattı. İyi iş, diye fark etti keşiş. Katran deriyle hemyüz olacak şekil-de döşenmişti, mükemmel bir kara leke. "Canın acıyor mu?" diyesordu Jojonah.Matthew başını şiddetle iki yana salladı. "O konuşmaz," dedi Kaptan Al'u'met. Adam dikkati başka yer-de olan keşişin arkasına kadar gelmişti."Senin işin mi?" diye sordu Jojonah, kola işaret ederek. "Benim değil, Cody Bellaway'in," diye yanıt verdi Al'u'met."Rıhtımdan uzakken şifacı görevi görür."Jojonah Efendi başını salladı ve konunun kapanmasına izin

iblis Ruhu

«l

verdi.?• en azından görünüşte, çünkü Matthew'un kararmış kolu-nun imgesi aklından kolay kolay silinmeyecekti. Aziz Saf-Abel-ıe'de kaç hematit kilit altına alınmıştı? Beş yüz mü? Bin mi? Sayıbüyüktü, Jojonah biliyordu, çünkü genç bir keşişken o taşın en-vanterini çıkarmıştı, yıllar içinde Pimaninicuit'den getirilen taşlararasında sayısı en fazla olanıydı. O ruh taşlarının çoğu Barbacan'agiden kervanın yanına aldığından çok daha az güce sahipti, ama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 256: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yine de her gemiye bir tane verilse ve gemideki bir, iki adama şi-fa güçlerini nasıl çağıracakları öğretilse ne kadar faydası olacağı-nı merak ediyordu. Matthew'un yarası büyüktü kuşkusuz, ama Jo-jonah katranla değil büyüyle kolaylıkla kapatabilirdi. Pek az ça-bayla büyük acılardan kaçınılabilirdi. Bu düşünceler üstadın daha büyük ölçeklerde merak etmesi-ne sebep oldu. Neden tüm topluluklara, ya da en azından krallı-ğın her bölgesindeki bir topluluğa birer hematit verilip, seçilen şi-facılara kullanımı öğretilmiyordu ki? Böyle bir şeyi Avelyn'le hiç tartışmamıştı, elbette, ama bir şe-kilde Jojonah Efendi, seçme hakkı olsa Avelyn Desbris'in tered-düt etmeden küçük hematitleri halka dağıtacağını, Aziz Saf-Abel-le'in büyü hazinesini herkesin iyiliği için açacağını, ya da en azın-dan küçük hematitlerin çoğunu, beden ele geçirme gibi şeytaniişler için, herhangi bir kötü amaç için kullanılamayacak kadar kü-çük olan taşları dağıtacağını biliyordu. Evet, Jojonah biliyordu, fırsat verilse Avelyn böyle yapardı, amaelbette Peder Başrahip Markwart ona bu fırsatı asla vermezdi! Jojonah Matthew'un sarı saçlarını okşadı ve çocuğa odasınıgöstermesini işaret etti. Al'u'met gemicilerine gemiyi yola çıkmaküzere hazırlamalarını seslenerek yanlarından ayrıldı. SaudiJacintha kısa süre sonra Bristole'den uzaklaştı. Yelken-leri rüzgarla dolmuş, gemiyi güçlü akıntılara karşı taşıyordu.Al'u'met geldiğinde hızlı yolculuk edeceklerine dair temin etti ke- «2

R A' Si'v4t0re

şişi, çünkü güney rüzgarları yüksekti, fırtına işareti yoktu ve Msur Delaval genişlediğinde, suyun çekişi de zayıflamıştı. Keşiş günün çoğunu kamarasında uyuyarak, ihtiyaç duyacaSnı bildiği gücü toplayarak geçirdi. Kısa süre için kalktı ve dostçabir baş sallamayla Matthew'u onunla zar atmaya ikna etti, görev-lerine kısa bir mola verirse kaptanın aldırmayacağı konusundaonu temin etti. Zar atarak geçirdikleri bir saat içinde Jojonah oğlanın konuşa-bilmesini, hatta kahkaha atabilmesini diledi. Çocuğun neredengeldiğini ve bu küçük yaşta kendini nasıl gemide bulduğunu ö&-renmek istiyordu. Büyük olasılıkla, fakirlikten muzdarip annebabası onu satmış-tı, keşiş biliyordu ve bu düşünceyle irkildi. Çoğu gemi kamarot-larını böyle ediniyordu, ama Jojonah oğlanı satın alanın Al'u'metolmadığını umuyordu. Kaptan dindar biri olduğunu iddia ediyor-du ve Tanrı'nın adamları böyle şeyler yapmazdı. Gece hafif bir yağmur yağdı, ama SaudiJacinthdnm ilerleme-sini hiçbir şey engellemedi. Mürettebat eğitimliydi ve büyük ır-maktaki her dönüşü biliyordu. Gemi suları yara yara ilerliyorduve pruvasından saçılan sular ay ışığı altında beyaz beyaz köpürü-yordu. O gece, yağmur durduktan sonra Jojonah Efendi yüreğin-de oluşan gerçekleri o pruvada kabullenmeyi başardı. Karanlıkta,pruvanın şapırtısı, kıyıdaki hayvanların vraklamaları, yelkenlerdeçırpınan rüzgarla başbaşa iken, Jojonah Efendi önündeki yolungittikçe berraklaştığını gördü. Avelyn yanında süzülüyormuş, ona sözde Abellican Tarika-tı'na rehberlik eden üç yemini hatırlatıyormuş gibi geldi. Yalnız-ca boş sözleri değil, arkalarındaki anlamı. Gece boyunca uyanık kaldı ve uykulu Matthew'u gidip ona gü-zel bir yemek getirmeye ikna ettikten sonra, şafak sökmeden yattı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 257: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Akşam yemeği zamanında yine kalktı, kaptan Al'u'met'le ye-

iblis Ruhu

«3

mek yedi. Adam ona ertesi sabah erkenden hedeflerine ulaşacak-larını bildirdi. "Bu gece uyanık kalmayı istemezsiniz," dedi kaptan gülümse-yerek. "Sabah karada olacaksınız ve uyuyakalırsanız fazla uzağaaidemezsiniz, sanırım." Yine de, o akşam geç saatlerde Kaptan Al'u'met Jojonah'ı yi-ne ön küpeştede karanlığa, kendi yüreğine bakarken buldu. "Bir düşünürsünüz," dedi kaptan, keşişe yaklaşırken. "Hoşu-ma gitti." "Sırf burada yalnız durduğuma bakarak anlayabiliyor musu-nuz?" diye yanıt verdi Jojonah. "Hiçbir şey düşünmüyor olabili-rim." "Ön küpeştede değil," dedi Kaptan Al'u'met, öne eğilmiş ke-şişin hemen yanma yerleşerek. "Buranın verdiği ilhamı ben de bi-lirim." "Matthevv'u nereden buldunuz?" diye sordu Jojonah aniden.Sözcükler ağzından düşünmeden çıkmıştı. Al'u'met soruya şaşırarak yan yan ona baktı. Sonra bakışlarınıpruvadan fışkıran sulara çevirdi ve gülümsedi. "Kilise'nize bağlıolan benim onu annebabasından satın aldığımı düşünmek istemi-yorsunuz," diye tahmin yürüttü algı gücü yüksek adam. "Ama al-dım," diye ekledi, sırtını dikleştirerek ve doğrudan keşişe baka-rak. ,Jojonah Efendi bakışlara karşılık vermedi. "Aziz Gwendolyn'in yakınında yaşayan ve Abellican birader-lerinizin önlerine atmaya tenezzül ettikleri artıklarla hayatta kalandilencilerdi," diye devam etti kaptan, gittikçe derinleşen ve ciddi-leşen bir sesle. Jojonah döndü ve sert sert adama baktı. "Ama katılmayı seçti-ğiniz Kilise bu Kilise," dedi."Bu, Kilise doktrinini idare eden herkesle hemfikir olduğum

«W R' A Salva,0lanlamına gelmez," diye sakin sakin yanıt verdi Al'u'met. "Mhew'a gelince, onu satın aldım, hem de iyi bir fiyata, çünkü okendi oğlum gibi kabul ettim. Hep rıhtımlardaydı... ya da en azndan hınçlı babasından kaçabildiği zaman oradaydı. O sırada Matthew daha yedinci doğum gününü görmemiş olmasına ra&meonu sebepsiz yere dövüyordu. Bu yüzden onu satın aldım, dürüsbir iş öğretmek için gemime getirdim." "Zor bir yaşam," dedi Jojonah, ama sesindeki tüm düşmanlfve suçlama tınısı kaybolmuştu. "Gerçekten de öyle," diye onayladı iriyarı Behrenli. "Bazılarının sevdiği, diğerlerinin nefret ettiği bir yaşam. Matthew anlayacak kadar büyüdüğü zaman kendi kararını verecek. Eğer benigibi denizi severse, bir gemide kalmaktan başka seçeneği olmayacak... ve benimle kalacağını umuyorum. Korkarım Saudi Jacintha benden uzun yaşayacak ve işlerimi Matthew'un devam ettirmesi iyi olur." Al'u'met keşişe döndü ve Jojonah doğrudan ona bakana kadar sustu "Ve dalgaların kokusunu ve yuvarlanmasını sevmezsgitmekte özgür olacak," dedi adam içtenlikle. "Ve nerede yaşamayi seçerse seçsin, iyi bir başlangıç yapmasını sağlayacağım. B

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 258: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

konuda size söz veririm, Aziz Saf-Abelle'den Jojonah Efendi." Jojonah ona inandı ve gülümsemesi içtendi. O zamanların kaba denizcileri arasında Kaptan Al'u'met kesinlikle öne çıkıyordu İkisi bakışlarını suya çevirdiler ve bir süre, pruvadan sıçrayasular ve rüzgar dışında sessizlik içinde durdular. "Başrahip Dobrinion'u tanırdım," dedi Kaptan Al'u'met sonun-da. "İyi bir adamdı."Jojonah merakla ona baktı. "Yoldaşınız, araba sürücüsü, siz binecek gemi ararken Bristo-le'de trajik haberi yaymış," diye açıkladı kaptan."Dobrinion gerçekten iyi bir adamdı," diye yanıt verdi Jojo-

iblis R"h'

«5

nah- "^e öldürülmesi Kilise'm için büyük bir kayıp oldu.""Bütün dünya için büyük bir kayıp," diye onayladı Al'u'met."Onu nereden tanırdınız?" "Pek çok Kilise önderi tanırım, çünkü hareketli işim yüzündenpek çok değişik şapele giderim ve Aziz Kıymetli de aralarında." "Hiç Aziz Saf-Abelle'e geldiniz mi?" diye sordu Jojonah, amaAl'u'met'in geldiğini sanmıyordu, çünkü bu adamı hatırlayacağınainanıyordu. "Bir kez yanaştık," diye yanıt verdi Kaptan. "Ama hava dönü-yordu ve gidecek çok yolumuz vardı, bu yüzden rıhtımdan çık-madık. Hem, Aziz Gwendolyn o kadar uzakta değildi."Jojonah gülümsedi. "Ama sizin Peder Başrahip'le tanıştım," diye devam etti Kap-tan. "Yalnızca bir kez. 819 veya 820'ydi; seneler gelip geçerkenbirbirine karışıyor gibi. Peder Başrahip Markwart bir kere açık de-niz gemisi istediği haberini yaydı. Ben aslında bir ırmak gemisi iş-letmiyorum, görüyorsunuz, ama geçen sene zarar gördük (pow-rie fıçıteknesi, sefil cüceler her yere yayılmış gibiydi!) ve bu ba-har limandan çıkmakta geç kaldık." "Peder Başrahip'in çağrısına yanıt verdiniz," diye hatırlattı Jo-jonah. "Evet, ama gemim seçilmedi," diye yanıt verdi Al'u'met kayıt-sızca. "Aslında, sanırım derimin rengiyle ilgili bir şey. Peder Baş-rahip'in Behrenli bir denizciye güvendiğini sanmıyorum, özellik-le de o sırada Kilise'niz tarafından vaftiz edilmemiş birine." Jojonah başını sallayarak onayladı; Pimaninicuit yolculuğu içinMarkwart'ın güneyli birini kabul etmesi imkansızdı. Keşiş, yolcu-

luğun dikkatle planlanmış bir katliamla sona erdiğini hatırlayıncadüşünceyi ironik buldu, hatta gülünç. "Kaptan Adjonas ve Yelkoparan daha iyi bir seçimdi," diye iti-raf etti Al'u'met. "Ben daha kürek çekmeyi öğrenmeden o açık «6

R- A- S^vât0l

Mirianic'te yolculuk ediyordu." "Adjonas'ı tanır mıydınız?" diye sordu Jojonah. " Yelkoparcııtsonunu biliyor musunuz?" "Kayıptan Kırık Kıyı'daki her denizcinin haberi var," diye yanıt verdi Kaptan Al'u'met. "Tüm Azizler Koyu'nun hemen dışmdaolmuş, diyorlar. Biraz zorlu sular, kuşkusuz, ama Adjonas gibi de-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 259: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nizde yıllanmış bir adamın resiflerin bu kadar yakınına sokulmuşolmasına şaştım." Jojonah başını sallamakla yetindi; korkunç gerçeği açıklamakbu adama Adjonas'la mürettebatının Tüm Azizler Koyu'nun koru-naklı sularında, Al'u'met'in özgürce katıldığı dinin kutsal adamla-rı tarafından katlediğini söylemek içinden gelmedi. Şimdi o zama-na dönüp bakınca, Jojonah Efendi plana, bu korkunç geleneğerazı olduğuna inanamıyordu. Kilise'nin ısrar ettiği gibi, hep bu şe-kilde mi olmuştu?"İyi bir gemi ve mürettebattı," diye bitirdi Al'u'met saygıyla. Jojonah başını sallayarak onayladı, ama aslında denizcileri pekaz tanıyordu. Kaptan Adjonas ve Bunkus Smealy ile, hiç hoşlan-madığı bir adamla yalnızca bir kez karşılaşmıştı. "Gidip uyuyun, Peder," dedi Kaptan Al'u'met. "Önünüzde yü-rümekle geçecek zorlu bir gün var." Jojonah da sohbeti kesmek için iyi bir zaman olduğunu düşü-nüyordu. Al'u'met bilmeden ona düşünecek çok şey vermiş, anı-ları geri getirmiş, onlara farklı bir ışık tutmuştu. Bu Kilise doktri-nini idare eden herkesle hemfikir olduğum anlamına gelmez, de-mişti Al'u'met, hayal kırıklığı yaşayan üstada gerçekten çok isa-betli gelen sözlerle. Jojonah o gece iyi uyudu, Palmaris'e ilk geldiği, tüm dünya-nın tepetaklak olduğu günden beri uyuduklarından daha iyi. Onugüneşle birlikte rıhtım ışıkları hakkında bir bağırış uyandırdı veJojonah birkaç eşyasını toparlayıp, Palmaris'in uzun iskelelerini iblis Ruhu

«7

cröreceğini düşünerek güverteye koştu. Tek gördüğü ağır, gri bir battaniye gibi sis tabakasıydı. Tümmürettebat üst güvertedeydi, çoğu küpeştede uzun lambalar tuta-rak, dikkatle loşluğun içine bakarak duruyordu. Rıhtımı, ya dabaşka gemileri arıyorlar, diye düşündü Jojonah ve belkemiği bo-yunca bir ürperti geçti. Ama Kaptan Al'u'met'i görünce sakinleşti,uzun boylu adam sakin sakin, hiç de sıradışı bir durum yokmuşcribi duruyordu. Jojonah gidip ona katıldı. "Rıhtım ışıkları dendiğini sandım," dedi keşiş, "ama bu sisteışık görüldüğünden kuşkuluyum." "Gördük," diye temin etti onu Al'u'met gülümseyerek. "Yakın-dayız ve her geçen saniye daha da yaklaşıyoruz." Jojonah kaptanın bakışlarını takip ederek ön küpeştenin öte-sindeki loşluğu inceledi. Ne olduğunu seçemediği bir şey yersizgeliyordu, sanki içsel yön duygusu çarpılmış gibi. Uzun süre ses-sizce durdu ve anlamaya çalıştı, geminin önündeki grilikte dahaaçık renk bir leke olan güneşin konumunu fark etti. "Doğuya gidiyoruz," dedi aniden, Al'u'met'e dönerek. "AmaPalmaris batı kıyısında." "Kalabalık salda harcayacağınız saatlerden tasarruf etmenizisağlamak istedim," diye açıkladı Al'u'met. "Ama bu siste salı işlet-miyor bile olabilirler.""Kaptan, bunu yapmanız gerekmezdi..." "Sorun değil, dostum," diye yanıt verdi Al'u'met. "Zaten sis çe-kilene kadar Palmaris'e girmemize izin verilmezdi, bu yüzden de-mir atmak yerine Amvoy'a, daha küçük ve daha az kuralı olan birlimana döndük.""Kara ileride," diye seslendi biri yukarıdan.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 260: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Amvoy'un uzun rıhtımı!" diye onayladı bir başka denizci.Jojonah Al'u'met'e baktı. Adam göz kırpıp gülümsemekle yetindi.Kısa süre sonra SaudiJacintha rahatça kayarak Amvoy'un tek

«8

A' S*lvât0re

uzun rıhtımına yanaştı, yetenekli denizciler gemiyi uzmanlıkla vrine bağladı. "İyi dileklerim sizinle, Aziz Saf-Abelle'den Jojonah Efendi" ddi Al'u'met içtenlikle, keşişi iskele tahtasına götürürken. "Umarımiyi Başrahip Dobrinion'un kaybı hepimize güç verir." Jojonah'ınelini sıktı ve keşiş gitmek üzere döndü. İskele tahtasının ucunda durdu. Tedbirle savaşan vicdan ara-sında kalmıştı. "Kaptan Al'u'met," dedi aniden, arkasına dönerek. Çevredekidiğer keşişlerin her sözcüğünü dinlediğini fark etti, ama bu onuengellemedi. "Gelecek aylarda Avelyn Desbris hakkında hikaye-ler duyacaksınız. Eskiden Aziz Saf-Abelle'den olan Avelyn Bira-der.""Bu ismi bilmiyorum," diye yanıt verdi Kaptan AJ'u'met. "Ama öğreneceksiniz," diye temin etti onu Jojonah Efendi."Adam hakkında, ona hırsız, katil, sapkın diyen korkunç hikaye-ler duyacaksınız. Adının cehennemin ateşlerine atıldığını duya-caksınız."Jojonah susar, yutkunurken Kaptan Al'u'met yanıt vermedi. "Size bütün içtenliğimle şunu söylemek istiyorum," diye de-vam etti keşiş, burada çok hassas bir çizgide yürüdüğünü hisse-derek. Yine durdu, yutkundu. "Hikayeler doğru değil, ya da enazından anlatılma tarzları Avelyn Birader'in eylemleri aleyhineçarpıtılmış olacak. Sizi temin ederim, Avelyn Birader hep Tan-rı'nın ilham verdiği vicdanıyla hareket ediyordu." Mürettebattan çok kişi, sözcüklerin onlar için pek az anlam ta-şıdığını düşünerek omuzlarını silktiler, ama Kaptan Al'u'met keşi-şin sesindeki ciddiyeti fark etti ve bunun adam için bir dönümnoktası olduğunu anladı. Jojonah'ın ses tonuna bakarak, Al'u'mettanımadığı bu keşiş hakkındaki hikayelerin onu ve Abellican Ki-lisesi'yle ilişkili herkesi gerçekten etkileyebileceğini anladı. Gü- iblis R"hu

«9

lümsemeden başını salladı. "Abellican Kilisesi Avelyn Desbris'den daha iyi bir adam yetiş-tjrmemiştir," dedi Jojonah kararlılıkla ve dönüp SaudiJacintha'yıterk etti. Girdiği riski anlıyordu, büyük olasılıkla, Saudi Jacint-ha'mn bir gün Aziz Saf-Abelle'e gideceğini ve Kaptan Al'u'met'in,ya da daha büyük olasılıkla kulak misafiri olan mürettebattan bi-rinin belki Peder Başrahip Markwart'la şahsen konuşacağını tah-min ediyordu. Ama bir sebepten, Jojonah hikayeyi değiştirmek yada geri almak için teşebbüste bulunmadı. İşte, açık açık söylemiş-ti. Olması gerektiği gibi. Yine de, Amvoy'a girerken kendi sözleri onu takip etti ve içi-ni kuşkularla doldurdu. Doğuya giden bir arabaya bindi ve sürü-cü Kilise'nin adamlarından olsa da ve Kaptan Al'u'met kadar dostcanlısı ve cömert biri olsa da, üç gün sonra Aziz SafrAbelle'in ka-pılarından birkaç kilometre uzakta ayrılırlarken Jojonah Efendi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 261: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Avelyn hakkındaki hikayesini anlatmadı. Manastırı görebileceği bir yere gelene kadar üstadın kuşkularıkaybolmadı. Aziz Saf-Abelle her açıdan etkileyici bir yerdi, duvar-ları eski ve güçlüydü, dağlık kıyının kalıcı bir parçasıydı. Ne za-man buradan manastıra baksa, Jojonah Kilise'nin uzun, çok uzuntarihini, Markwart'tan önceki gelenekleri, hatta ondan önceki birdüzine peder başrahibi hatırlıyordu. Jojonah'a yine Avelyn'in ru-hu yakınında, içindeymiş gibi geldi ve Tarikat'ın geçmişini araştır-ma, yüzyıllar önce işlerin nasıl olduğunu öğrenme arzusu hisset-ti. Çünkü Jojonah Efendi Kilise'nin şimdiki haliyle baskın bir dinolabileceğine inanamıyordu. Bugünlerde insanlar Kilise'ye ebe-veynlerinden aldıkları miras yüzünden geliyorlardı; ebeveynleri,onlardan önce büyükanne ve babaları, onlardan önce büyük, bü-yük anne ve babalan "inanan" olduğu için inanıyorlardı. Pek azkişinin Al'u'met gibi olduğunu anlıyordu, dine yeni dönmüş in-sanlar, aldıkları miras yüzünden değil yürekleriyle inananlar. «o

R. A.

Salvitore

Başlangıçta böyle olamayacağını tahmin ediyordu JojonahBöylesine büyük ve etkileyici Aziz Saf-Abelle, bugünün Kilise'*'nin öğretilerine yürekleriyle katılan birkaç kişiyle inşa edilernezd' Bu görüşle cesaretlenen Jojonah Efendi Aziz Saf-Abelle'in, ha-yatının üçte ikisinden fazla zamandır yuvam dediği yerin, artıkona yalnızca bir yüzmüş gibi gelen yerin sağlam kapılarına yak-laştı. Henüz manastırın gerçekliğini anlamıyordu, ama Avelyn'inruhu ona rehberlik ederken, öğrenmeye kararlıydı. 20YEMİ TAKİP EDERKEN Connor Bildeborough tanıdık ve şimdiye dek güvenli olanPalmaris sınırlarından çıkarken hiç endişeli hissetmiyordu. Sonaylarda defalarca açık kuzey topraklarına çıkmıştı ve hâlâ oradabulunan büyük canavar sayılarının yaratacağı sorunlardan kaçıra-bileceğinden emindi. Tehlikeli, kaya fırlatma yetenekleriyle dev-ler artık pek az görülüyordu ve goblinlerle powrieler ata binmez-di ve Boztaş'a asla yetişemezdi. O gece, şehrin elli kilometre kadar kuzeyinde kamp kurdu-ğunda bile asil adam fazla endişeli değildi. Nasıl saklanacağını bi-liyordu ve mevsim yaz olduğundan ateşe ihtiyacı yoktu. Çalılıkbir ladinin dalları altına uzandı. Atı yakında yumuşak sesle kişni-yordu. Ertesi gün ve gece de aynı geçti. Connor izlediği yöne paraleluzanan tek gerçek yoldan kaçınıyordu, ama nereye gittiğini bili-yordu ve hızla yol alacak kadar düz ve açık zemin bulabiliyordu. Üçüncü gün, Palmaris'in yüz elliden fazla kilometre uzağında,bir çiftlik evinin ve ahırın yıkıntılarına rastladı ve bölgedeki ayakizleri deneyimli avcıya tam olarak neler olduğunu anlattı; en azyirmi bireylik bir goblin grubu son birkaç gün içinde buraya gel-mişti. Yağmur yağmasından ve izlerin kaybolmasından (gökyüzüağırdı) korkan Connor hemen atına atladı ve izleri rahatça takipetti. Saldıran grubu o akşamın geç saatlerinde, hafif bir yağmur «2

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 262: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R A" Sâlva,0re

yağmaya başlamışken buldu. Connor grubun yalnızca gobliden oluştuğunu görerek memnun oldu, ama sayıları tahmiren az iki katıydı ve savaş için giyinmiş, bir miktar disiplinle |yorlardı. Asil adam yönlerini düşündü, kuzey-kuzeybatı arasındilerliyorlardı ve onları takip etmenin tedbirlice olacağına karaverdi. Tahminleri ve söylentiler doğruysa, bu aptal goblinler on\savaşçı çetesine ve bu bölgede çalışan, büyülü mücevherleri kullanan kişiye götürebilirdi. Gürültücü goblinlerden sekiz yüz metre uzakta dinlendi. Binoktada, gecenin geç saatlerinde, kampa yaklaşmaya cesaret etti... ve normalde aylak tipler olan yaratıkların gösterdiği profesyonellik karşısında bir kez daha etkilendi. Yine de Connor değişi'sohbetlerden birkaç cümle yakalayacak kadar yaklaşmayı başardi, daha çok şikayetler vardı ve devlerin çoğunun evlerine döndüğünü doğruluyordu ve powrieler kendi işleriyle goblinler içiendişelenemeyecek kadar meşguldü. Sonra, iki goblin hedeflerini tartışırken Connor daha büyük ilgiyle dinledi. Biri kuzeye, iki kasabadaki kampa gitmek istiyordu..Caer Tinella ve Aşağıdiyar'dan bahsettiklerini fark etti Connor. İLArghr diye payladı onu diğeri. "Kos-kosio'nun ölüp gittiğibiliyorsun, Maiyer Dek de öyle! Orada o Gecekuşu ve katillerinden başka kimse yok! Kasabalar kaybedildi sayılır, seni aptal vher gün üstlerine ateş toplan yağıyor!" Connor'ın yüzüne bir gülümseme yayıldı. Birkaç saat uyumaiçin kendi kampına ve atma döndü, ama şafaktan önce kalkıp hazırlandı. Ne olur ne olmaz diye, onlarla birlikte batıya gitmeyi düşünerek yine goblin grubunu takip etti. Sonra dönüp Caer Tinella ve Aşağıdiyar yakınlarındaki bölgeyi araştırırdı. Yağmur yine başladı ve bugün daha şiddetliydi, ama Connoraldırmadı bile. iblis R"hu

«3

Binalara sığınarak dinlendiler, kuyuyu kullandılar ve gerçek-ten de taze yumurtalarla taze süt buldular. Aynı zamanda, ahırdabir araba ve onu çekecek bir öküz buldular. Biley taşlarında han-çerlerini bileylediler. Tomas bir devin karnına saplamak için çokuyoun göründüğünü söylediği bir yaba buldu. Ahırın her köşesi-ni araştıran Roger ince, ama sağlam bir halat, sorun yaşamadantaşıyabileceği kadar küçük bir makara sistemi buldu. Bunları, ara-bayı çamurdan kurtarmak dışında ne için kullanabileceği hakkın-da en ufak fikri yoktu, ama yine de yanına aldı. Ve böylece mülteciler aynı gece, geç saatlerde çiftlik evindenayrıldılar. Dinlenmiş, güvenliğe kaçışlarının son aşamasına hazır-dılar. Her zamanki gibi Roger ve Juraviel öndeki yerlerini aldılar, elfçeviklikle ağaçların alçak dallarına tırmanıyor, yorulmak bilmezRoger geniş bir yay üzerinde koşuyor, her daim tetikte, tehlikeişareti arıyordu. "Bugün iyi iş basardın," dedi Juraviel beklenmedik bir biçim-de, Roger'ı hazırlıksız yakalayarak. Genç adam başını kaldırıp merakla elfe baktı. Juraviel'in Ro-ger'ı dövmesinden bu yana, ortak keşif rotaları hakkındaki plan-ları dışında, ikisi fazla konuşmamıştı."Çiftliği ve ahırı gördükten sonra, Gecekuşu'nun sana verdiği

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 263: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

konumu sorgulamadan kabul ettin," diye açıkladı elf."Başka ne yapacaktım ki?" "İtiraz edebilirdin," diye yanıt verdi elf. "Gerçekten de, benimilk tanıdığım Roger Lockless kervanın yanında kalmayı yetenek-lerine hakaret olarak kabul ederdi, homurdanır, şikayet eder, nesöylenirse söylensin yine de koşa koşa çiftliğe giderdi. Aslında,benim ilk tanıdığım Roger Lockless haberle Gecekuşu ve diğerle-rine gelmezdi. İlk önce goblinler ve powrielerle kendisi eğlenme-yi tercih ederdi." w

Selvatore

Roger bir an sözleri düşündü ve bu değerlendirmeye katılmmasının imkansız olduğunu gördü. Çiftlik evini ilk gördüoüman içgüdüleri onu daha iyi görebileceği bir yere gitmeye ve belki biraz eğlenmeye zorlamıştı. Ama bu yol Roger'a çok tehlikeligelmişti, kendisi için değil, çok da arkada olmayan diğerleri içinYakalanmasa bile (ki içeride ne çeşit canavar olursa olsun yaka-lanması olası görünmüyordu) yerinde gizlenip bekleyebilirdi veböylece kervan zamanında uyarılmamış olur ve savaşılması (hemde uygunsuz koşullarda) gerekirdi."Anlıyorsun, elbette," diye devam etti elf."Ne yaptığımı biliyorum," diye ters ters yanıt verdi Roger. "İyi iş çıkardığını da biliyorsun," dedi Juraviel ve sonra sinsibir gülümsemeyle ekledi, "Çabuk öğreniyorsun." Roger gözlerini kısarak öfkeyle elfe baktı; "dersin" hatırlatıl-masına kesinlikle ihtiyacı yoktu. Ama Juraviel'in devam eden gülümsemesi onu altetti ve guru-runu uygun yerine koydu. Roger o zaman onun ve elfin ortak biranlayışa vardıklarını anladı. Ders kalıcı olmuştu, itiraf etmek zo-rundaydı. Bu durumda başarısızlığın bedeli kendi yaşamındanbüyüktü ve bu yüzden kendisinden daha deneyimli olan kişinintalimatlarını kabul etmişti. Öfkeli bakışlarından vazgeçti, hatta ba-şını sallayıp sırıtmayı başardı. Juraviel aniden kulaklarını dikti, gözleri yana kaydı. "Biri yak-laşıyor," dedi ve sonra gözden kayboldu. Bir ağacın arkasına okadar çabuk kaymıştı ki Roger defalarca gözlerini kırpıştırdı. Sonra genç adam da hızlı hareket ederek saklandı. Kısa süresonra yaklaşanı gördü ve gevşedi, keşfe çıkmış, gruptan bir ka-dındı. Ağacın arkasından çıktığında Roger kadını öyle şaşırttı kikadın neredeyse hançerini onun göğsüne saplayacaktı."Bir şey sinirlerini bozmuş," dedi Roger."Bir düşman grubu," diye yanıt verdi kadın. "Batıya gidiyorlar,

iblis F^hu

«5

bizim güneyimizde.""Sayıları ne kadar?""Oldukça az, belki kırk kadar," diye yanıt verdi kadın."Ne tür düşmanlar?" diye bir soru geldi yukarıdaki ağaçlardan. Kadın Gecekuşu'nun her daim sakıngan dostunu göremeyece-ğini bile bile başını yukarı kaldırdı. Keşif izcilerinden pek azı Ju-raviel'i görmüştü, ama zaman zaman ezgili sesini duyuyorlardı."Goblinler," diye yanıt verdi. "Yalnızca goblinler." "O zaman sen kendi yerine dön," dedi elf ona. "Senden son-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 264: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ra geleni bul, o da sonrakini bulsun ve tüm izciler haberi çabu-cak iletsin."Kadın başını salladı ve hızla uzaklaştı. "Geçip gitmelerine izin verebilirdin," dedi Roger, Juraviel al-çak bir dala inip görüş alanına girerken. Elf ona değil uzaklara bakıyordu. "Git, Gecekuşu'na bir sürp-rize hazırlanmasını söyle," dedi Roger'a. "Gecekuşu'nun kendi sözleri, saldırmayacağımızı söylüyor,"diye itiraz etti Roger. "Yalnızca goblinler," diye yanıt verdi Juraviel. "Ve daha büyükbir grubun parçasıysalar, iki yanımızı alıyor olabilirler ve böylecebir an önce altedilmeleri gerekir. Gecekuşu'na saldırmamız konu-sunda ısrar ettiğimi söyle." Roger elfi uzun uzun, dikkatle süzdü ve bir an Juraviel deli-kanlının emri reddedeceğini düşündü. Roger da tam olarak bunudüşünüyordu. Ama genç adam bu yanıttan vazgeçerek başını sal-ladı ve koşarak uzaklaştı. "Roger," diye seslendi Juraviel, onu beş adım gitmeden dur-durarak. Delikanlı dönüp elfe baktı. "Gecekuşu'na bunun senin planın olduğunu söyle," dedi. "Vebenim tamamen onayladığımı. Ona, goblinlere hızla ve şiddetlesaldırmamız gerektiğine inandığını söyle. Plan sana ait." «6

A. Sa|Vat0|

"Bu yalan olur," diye itiraz etti Roger. "Öyle mi?" diye sordu elf. "Goblinleri ilk duyduğunda, ilk düşücen saldırmamız gerektiği olmadı mı? Böyle söylemeni tek encrelıeyen koaıcunun sözlerine itaatsizlik etmek istememen değil miydi?" Genç adam dudaklarını büzerek sözleri, basit doğruluklarınıdüşündü. "İtiraz etmek kötü değildir," diye açıkladı Juraviel. "Bu konu-lardaki fikrinin değerli olduğunu tekrar tekrar kanıtladın ve Gece-kuşu bunu anlıyor, Pony anlıyor, ben de anlıyorum." Roger yine döndü ve hızla uzaklaştı, bu sefer adımları dikka-te değer ölçüde daha hafifti. "Bebeğim!" diye feryat etti kadın. "Ah, ona zarar vermeyin,yalvarırım!" "Dah?" diye sordu bir goblin önderine, beklenmedik ses üze-rine kafasını kaşıyarak. Bu çete Batakdiyar'dan gelmişti ve bu yö-relerin ortak dili konusunda pek bilgili değildiler. Powrielerle iliş-kileri sonucunda, cümlelerin genel anlamını anlayacak kadar söz-cük öğrenmişlerdi. Goblin önder grubundakilerin sinirli sinirli ayak sürüdüklerinigördü. Kana açtılar, ama gerçek bir savaşa katılacak ruh hali için-de değildiler ve şimdi ellerine kolay bir av geçmiş gibi görünü-yordu. Bulutlar sonunda aralanmıştı ve geceyi parlak bir dolunayaydınlatıyordu. "Lütfen," diye devam etti görünmeyen kadın. "Hepsi daha ço-cuk." Goblinler daha fazla dayanamazdı. Daha önderleri emir verme-den fırlayıp ormana daldılar, her biri ilk öldüren olmak istiyordu. Gölgelerden, ama daha yakından bir feryat geldi. Goblinlerkör saldırılarına devam ettiler, çalıları ezerek, köklere takılarak,ama yine dengelerini bularak koştular. Sonunda hepsi arkasına

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 265: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

İblis Ruhu

/

W

kayalar yığılmış, solda çamlarla, sağda aynı ölçüde yoğun meşeve akçaağaçlarla çevrili küçük bir açıklığa geldiler. O çamların arkasından bir yerlerden kadının sesi yükseldi,ama şarkı söylerken o kadar çılgına dönmüş gelmiyordu:Goblinler, goblinler, hızlı koşun,Yetiştirin ozanlara şarkılarını.Çünkü siz budalaca oynamaya geldinizVe bugün gelen her goblin ölecek!"Dalı?" diye sordu goblin yine önderine. Ahenkli ve berrak, bir başka ses, bir elf sesi, meşenin gölge-lerinin içinde bir yerden doğaçlama ezgiyi aldı.Okla ölüyor, kılıçla ölüyor,Örülen büyüyle bedel ödeniyor.Çünkü siz bu topraklarda yürürkenPis ellerinizde can veren her insan için,İntikam alacağız, geceyi arındıracağız,Ki şafak ışıkla parlasın. Başkaları da şarkı söylemeye başlarken şaşkın canavarlar da-ha fazla dize duydu ve bazı dizeler, özellikle de goblinlere haka-ret içerenler kahkahalarla sona erdi. Sonunda yankılı, güçlü birses katıldı, sakin ve ölümcül ölçüde ciddi bir tonda şarkı söyle-meye başladı ve tüm orman sözleri dinlemek için sustu:Kendi kötülüğünüzle getirdiğiniz bu ani,Ve ellerimde ve gücümde bulacaksınız sonunuzu,Merhamet dilenmeyin, çünkü karar verildi,Son adamınıza kadar doğrayacağız sizi.

«8

R- A- Salvat,

Bitirirken adam parlak siyah aygırı üzerinde kayaların arkasdaki gölgelerden goblinlerin açıkça görebileceği bir yere çıktı "Gecekuşu," diye fısıldadı birden fazla yaratık ve hepsi o zaman, her birinin sonunun gerçekten geldiğini anladı. 'Teslim olman için sana bir şans verirdim," dedi korucu ool>Ünlere. "Ama korkarım sizi koyacak yerimiz yok. Zaten pis koku-lu goblinler gibilerine güvenmem de."Goblin önderi silahını sıkı sıkı tutarak cesaretle öne çıktı."Sen bu sefil grubun önderi misin?" diye sordu korucu.Yanıt gelmedi. "Küstah!" diye bağırdı Gecekuşu ve parmağını goblinin miğ-ferli kafasına uzattı. "Öl!" diye emretti. Keskin ses bütün goblinleri yerinde sıçrattı ve sonra onlarinanmazlık içinde seyrederken önderlerinin kafası şiddetle yanadöndü ve mevkisini herkese zorbalık ederek kazanmış olan bugüçlü goblin ölüp düşüverdi!"Evet, şimdi önder kim?" diye sordu korucu uğursuz bir sesle. Goblinler çılgına döndü, her yöne dağıldılar, çoğu dönüp gel-dikleri yoldan kaçmaya çalıştı. Ama o alaycı şarkı sırasında Gece-kuşu'nun grubu boş durmamıştı ve şimdi ormanda, canavarlarınarkasında güçlü bir okçu birliği bekliyordu. Goblinler ağaçlaradönerken bir ok yağmuruyla karşı karşıya kaldılar ve sonra, baş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 266: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ka bir yöne koşturmaya başladıklarında çamların arasından birşimşek cızırdayarak uçtu, hepsini kör etti ve çoğunu öldürdü. Gecekuşu üstlerine geldi, savaşçıları üstlerine geldi, şaşkın vedüzensiz çeteye saldırdılar. Ve elinde Savunucu'yla Connor Bildeborough da geldi. Asiladam yeterince görmüş ve duymuştu ve Jilly'nin ismi dudakların-da, dörtnala koşarak savaşa katıldı. iblis R"hu

449

Gecekuşu en çok ihtiyaç duyulduğu yerde, her yerde gibiydi,aoblinler avantaj kazanmış gibi göründüğü zaman savaşçılarınacesaret veriyordu. Belli'mar Juraviel meşe ağaçlarının arasından, büyük bir nişan-cılık ve göz keskinliği ile, küçük oklarını goblinlerin üzerine yağ-dırıyor, hatta yakın dövüşe karışmış bile olsa bir sürü canavarı ya-ralıyordu. Elfin karşısında Pony büyüsünü bekletiyor, gücünü koruyor-du. Kısa süre sonra şifa veren ruh taşını kullanması gerekeceğinidüşünüyor, bundan korkuyordu. Açıklığa yaklaşana kadar Connor gerçekten etkilenmişti. Buhiç de hırpani bir çete değildi! Şimşek, oklar, pusunun mükem-mel zamanlaması... Kral'ın askerleri de bu kadar eğitimli olsa, busavaşın uzun zaman önce sona ereceğini düşünerek yazıklandı! Açıklığa geldiğinde Jilly'sini bulmayı ummuştu, ama kadın bu-ralarda değildi ve Connor gidip onu arayamazdı. Şimdi kılıcına ih-tiyaç vardı ve bu yüzden Boztaş'ı tekmeleyerek kısa bir mesafekoşturdu, geçerken bir goblini doğradı, sonra bir adamı yere yı-kan ikincisini ezdi. At sendeledi ve Connor eyerinden uçarak hızla yere düştü.Ama fark etmezdi, çünkü kötü yaralanmış değildi ve kılıcı elinde,hemen doğruldu. Ama şans asil adamdan yana değildi, çünkü pek çok goblinkaçış yeri olarak bu noktayı seçmişti ve şimdi ormanla aralarındayalnızca Connor duruyordu. Adam kılıcını kaldırdı ve cesaretlesavunma posizyonu aldı, düşüncelerini magnetitlere gönderdi,çekim büyülerini harekete geçirdi. Bir goblin kılıcı savruldu, ama Savunucu rahatlıkla yoluna çık-tı ve kılıç kılıca çarptı. Goblin silahını çekmeye çalıştığında, kılı-cın bir şekilde asil adamın kılıcına yapıştığını gördü.Connor Savunucu'yu beceriyle döndürüp savurarak magnetit

45°

R' A' Salv„0re

büyüsünü salıverdi ve goblinin kılıcı uçtu. Ama Connor henüz kurtulmamıştı, çünkü diğer goblinler yaklaşıyordu ve pek çoğu metal silahlar değil kalın, tahta sopalar taşıyordu. Connor'ın arkasından küçük bir ok süzülerek bir goblinin gö-züne saplandı. O okun kaynağını seçmek için dönemeden aygı-rın üzerindeki savaşçı yanında bitti, muhteşem kılıcı kendi büyü-lü ışığıyla parlıyordu. Goblinler "Gecekuşu!" ve "Sonumuz geldi!" diye bağırarak ge-risingeri döndüler ve kırk gobline karşı kılıç savuran iki adamdan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 267: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kaçtıklarına aldırıyor gibi görünmediler. Birkaç dakika içinde her şey olup bitti ve yaralılar (çok değil-diler, yalnızca bir, ikisi ciddi şekilde yaralanmış görünüyordu) ça-bucak kuzeye, çam ağaçlarının arasına götürüldü. Connor atına gidip bacaklarını dikkatle inceledi ve güzelim Boz-taş'ın ciddi yara almamış olduğunu görünce rahat bir nefes aldı. "Sen kimsin?" diye sordu aygır üzerindeki adam yaklaşarak.Sesi tehditkar değildi, şüpheli bile değildi. Connor başını kaldırdığı zaman savaşçıların çoğunun çevresi-ne toplanmış, merakla onu süzmekte olduğunu gördü. "Bizi affet, ama daha kalabalık toprakların bu kadar kuzeyin-de fazla müttefik görmedik," diye ekledi korucu sakin sakin. "Ben Palmaris'ten gelen bir dostum," diye yanıt verdi Connor."Goblin avlamaya geldim.""Yalnız mı?""Yalnız at sürmenin avantajları vardır," diye yanıt verdi Connor. "O zaman selamlar ve hoşgeldin," dedi Elbryan, Senfoni'denaşağı kayıp, adamın tam karşısına gelerek. Connor'ın elini tutupsıktı. "Yiyecek ve içeceğimiz var, ama fazla durmayacağız. Yolu-muz bizi Palmaris'e götürüyor ve gece saatlerini çıkarımıza kul-lanmayı düşünüyoruz." iblis fiuhu

«'

"Öyle görünüyor," dedi Connor kuru kuru, ölü goblinlere ba-karak. "Dilersen bize katılabilirsin," dedi Elbryan. "Aslında, bunu bironur ve büyük bir iyilik sayarız." "O kadar da başarılı savaşmadım," diye yorum yaptı Connor."Gecekuşu denilen kişiyle karşılaştırılınca değil," diye ekledi,korucuya gülümseyerek. Elbryan karşılık olarak gülümsemekle yetindi ve uzaklaşmayabaşladı. Connor yanında yürüdü. Korucu ilk öldürdüğü, çeteninönderi olan gobline gitti ve iyice eğilerek yaratığın eğilmiş ve yır-tılmış miğferini yana çekti. "Şehir ne kadar uzakta?" diye sordu genç ve ince yapılı biradam. "Üç gün," diye yanıt verdi Connor. "Sizi yavaşlatacak kişilervarsa dört.""O zaman dört," diye yanıt verdi Roger. Connor bakışlarını ondan korucuya çevirdiği zaman iri ada-mın goblinin ezilmiş kafasından bir mücevher çıkardığını gördü."Demek büyü kullanan sensin," dedi asil adam. "Ben değil," diye yanıt verdi Elbryan. "Taşları küçük ölçüdekuUanabiliyomm, ama gerçek kullanıcılarının yanında oldukçaönemsiz kalıyor.""Bir kadın mı?" diye sordu Connor nefes nefese. Elbryan döndü ve doğruldu, Connor'la yüzleşti ve Connor so-rusunun hassas bir noktaya temas ettiğini, bu adamı bir tehdit ka-dar huzursuz ettiğini anladı. Ne kadar hevesli olursa olsun, Con-nor konuyu şimdilik kapatacak kadar akıllıydı; bu insanlar, enazmdan büyü kullanıcısı Kilise'nin gözlerinde kanun kaçaklarıydıve bunu biliyor olabilirdi, çok fazla soru soran birinden kuşkula-nabilirlerdi."Kadının şarkısını duydum," diye devam etti Connor, gerçek

<52 R- A- Salv410re

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 268: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

niyetini saklayarak. "Ben asil biriyim ve daha önce de büyü OÖdüm, ama böylesine muhteşem bir gösteriye tanık olmamıştım" Elbryan yanıt vermedi, ama yüzü biraz yumuşadı. Çevresinebakındı, mültecilerin henüz ölmemiş goblinlerin acılarına son ver-diklerini, sonra ölü canavarlar arasında dolaşarak bulabildiklerierzakları toplamaya başladıklarını gördü. "Gel," dedi yabancıya"İnsanları yürüyüşe hazırlamalıyım." Peşinde Roger ile, Connor'ı ormana, çalıların o kadar yoğunolmadığı bir bölgeye götürdü. Pek çok ateş yanıyor, işlerinin pe-şinde dolaşan insanlara yol gösteriyordu; ve böyle bir ateşin ya-nında Connor kadını gördü. Jilly, yaralılar üzerinde çalışıyordu. Jilly'si, Palmaris'te, savaş-tan önce, bunca acıdan önce olduğu kadar güzel... hatta daha gü-zel! Sarı saçları şimdi omuzlarına geliyordu ve o kadar gürdü kiiçlerinde kaybolabileceğini hissediyordu. Loş ateş ışığında bilegözleri mavi mavi parlıyor, kıvılcımlanıyordu. Connor'ın yakışıklı yüzündeki kan çekildi ve adam Elbr-yan'dan ayrılarak sersem sersem kadına doğru yürümeye başladı. Korucu bir anda ona yetişti, kolunu yakaladı. "Yaralandın mı?"diye sordu Elbryan. "Onu tanıyorum," diye yanıt verdi Connor nefes nefese. "Onutanıyorum.""Pony'yi mi?""Jilly'yi." Korucu yine de adamı sıkı sıkı yerinde tutmaya devam etti,onu döndürdü ve süzdü. Elbryan Pony'nin Palmaris'te bir asilleevlendiğini ve evliliğinin felakete varan sonuçlarla bittiğini bili-yordu. "Adın, bayım," diye sordu korucu. Adam sırtını dikleştirdi. "Chasewind Malikanesi'nden ConnorBildeborough," diye yanıt verdi cesaretle.Elbryan nasıl tepki vereceğini bilemedi. İçinde bir parça ada-

iblis R^u «3mln yüzünü yumruklamak, yere sermek istiyordu... Pony'yi incit-tiği için mi? Hayır, sebep bu değildi, korucunun itiraf etmesi ge-rekirdi, açık açık olmasa da kendi kendine. Connor'ı sırf kıskanç-la yüzünden yumruklamak istiyordu, en azından bir süreliğinebu adam Pony'nin yüreğine girdiği için. Kadın Connor'ı şimdi onusevdiği gibi sevmemiş olabilirdi, onunla ilişkiye bile girmemişti,ama Connor Bildeborough'yu çok önemsemiş, hatta onunla ev-lenmişti! Korucu kısa bir an için gözlerini kapattı, odağını ve sükuneti-ni buldu. Adamı döverse Pony'nin ne hissedeceğini düşünmekzorundaydı, Connor Bildeborough'yu gördüğü zaman ne hissede-ceğini düşünmek zorundaydı. "Yaralılarla işi bitene kadar bekle-mek daha iyi olacak," dedi sakin sakin. "Onu görmeliyim, onunla konuşmalıyım," diye kekeledi Con-nor. "Onun yanında goblinlerle savaşanların aleyhine olur," dedikorucu kararlılıkla. "Dikkatini dağıtırsın, Bildeborough Efendi vetaşlarla çalışmak mutlak konsantrasyon gerektirir." Connor yine kadına baktı, hatta o tarafa doğru bir adım attı,ama korucu onu hemen geri çekti ve gücü adamı korkuttu. Con-nor yine dönüp Elbryan'la yüzleşti ve Jilly'nin yanma şimdi gide-meyeceğini, bu adamın gerekirse onu sürükleyerek uzaklaştıraca-ğını anladı. "Bir saat içinde biter," dedi Elbryan ona. "Sonra onu görebilir-sin."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 269: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Connor konuşurken korucunun yüzünü inceledi ve ancak ozaman bu adamla bir zamanlar karısı olan kadın arasında dostluk-tan öte bir şeyler olduğunu fark etti. Bu yeni gözlemin ışığı altın-da Elbryan'ı inceledi, yumruk yumruğa gelmeleri olasılığına kar-şılık korucuyu tarttı.Olasılıklar hiç hoşuna gitmedi.

454

R' A- Salva,ore

Bu yüzden korucu harekete geçme hazırlıkları yaparken adamı takip etti. Connor sık sık JilPe bakıyordu, Gecekuşu da öyle veikisi de benzer şeyler düşündüklerinden kuşku duymuyordu. So-nunda Connor korucudan uzaklaştı ve kampın uzak ucuna gide-rek Jill'le arasına olabildiğince çok mesafe ve insan koydu. Onugörmek, bir kez daha yakınında olduğunu bilmek sonunda bu-nun ne anlama geldiğini kavramaya başlamasını sağlamıştı; o hoşanılardan tek korkunç geceye gitti, düğün gecelerine, gönülsüzgelinine neredeyse tecavüz edeceği geceye. Ve sonra evliliğin ge-çersiz kılınması için gereken parayı ödemiş ve kendisini reddetti-ği için kadının suçlanmasını sağlamıştı. Suçlama kadını ailesindenkoparmış, Kral'ın ordusuna katılmaya zorlamıştı. Beni bir kez da-ha gördüğü zaman ne hissedecek? diye merak etti ve endişelen-di, çünkü Connor kadının kendi özlem dolu gülümsemesine kar-şılık vereceğini sanmıyordu. Yola çıktıktan yarım saat sonra, Connor nihayet cesaretini top-ladı ve atını kadının yanına sürdü. Pony Senfoniye binmişti vekorucu yanında yürüyordu. Onun gelişini ilk Elbryan gördü. Başını kaldırıp Pony'ye bak-tı, gözgöze geldiler. "Seni desteklemek üzere yanındayım," dedi."Neye ihtiyacın olursa olsun, bu sizi yalnız bırakmam gerektiğianlamına bile gelse." Pony anlamadan, merakla onu süzdü, sonra toynak sesleriniduydu. Savaşta aralarına bir yabancının katıldığını biliyordu, Pal-maris'ten bir asil, ama Palmaris büyük bir şehirdi ve bu adamın oolabileceğini hiç düşünmemişti...Connor. Adamı görünce Pony neredeyse Senfoni'den aşağı yuvarlana-cakti; kolları ve bacakları zayıfladı, midesi çalkalandı. Hatırladığıacıların kara kanatlan çevresinde çırpındı, onu boğmakla tehditettiler. Bu hayatının hatırlamak istemediği bir kısmıydı, unutulma- iblis R^hu «5s) daha iyi olacak anılar. Acıdan sonra hayatta kalmıştı, hatta acıy-la olgunlaşmıştı, ama onu yeniden yaşamak istemiyordu, özellik-le de şimdi, gelecek bu kadar belirsizken ve tehlikelerle doluy-ken değil. Yine de o imgelerden kaçınamıyordu. Bir hayvan gibi yaka-lanmış, giysileri parçalanmış, kolları ve bacakları tutulmuştu. Vesonra, ona âşık olduğunu söyleyen bu adam işini halledemeyin-ce, kovulmuş, yatak odasından sürüklenerek çıkarılmıştı. Bu bileyeterli olmamıştı, çünkü sonra Connor, bu adam, bakımlı binekatının üzerinde harika görünen, kılıç kemerinde mücevherler taşı-yan, en iyi kumaştan giysiler giyen bu beyefendi görünüşlü adamiki hizmetkar kadına ona zevk vermek üzere yanına gelmeleriniemretmiş, zalimce son dikeni yüreğinin tam ortasına saplamıştı. Ve işte buradaydı, yanıbaşmda, atının üzerinde ve yakışıklı ol-duğu inkar edilemez yüzüne bir gülümseme yayılıyordu. "Jilly,"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 270: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dedi, heyecan dolu bir sesle.

21AZİZ MERE-ABELLE'İNDERİNLİKLERİNDE "Kanun kaçağı üvey kızın için sevgili kocanın işkence görme-sine izin mi vereceksin?" diye sordu. Peder Başrahip Markwart za-vallı kadına. Pettibwa Chilichunk sefil durumdaydı. Gözleri kara-mavi hal-kalarla çevriliydi ve derisi sarkıyor gibi görünüyordu, çünküGrady yolda öldüğünden beri günlerdir birkaç saatten fazla uyu-mamıştı. Petübwa senelerdir şişmandı, ama hep kilolarını zerafet-le, hafif adımlarla taşımıştı. Ama artık değil. Tamamen bitkin dü-şüp yere yığıldığı zamanlarda bile sonunda korkunç kabuslarla yada her tür kabustan daha kötü görünen bu adamlar tarafındanuyandırılıyordu. "İlk önce burnunu keseceğiz," diye devam etti Peder BaşrahipMarkwart. "Tam buradan," diye ekledi, parmağını bir burun deli-ğinin kıyısı boyunca gezdirerek. "Gerçekten de korkunç görünürve zavallı Graevis'in sonsuza dek dışlanmasını sağlar." "Kendinize Tanrı'nm adamları diyorsunuz, neden böyle birşey yapıyorsunuz!" diye haykırdı Pettibwa. Yaşlı adamın yalansöylemediğini, tam da söylediği gibi yapacağını biliyordu. Onudaha birkaç dakika önce yan odada duymuştu. Aziz Saf-Abelle'ingüney mahzenlerinde, eskiden depo olan, ama şimdi iki Chilic-hunk ile Yelebekçi'yi barındırmak üzere değiştirilen yerde tutulu- iblis R^hu 457yorlardı. Markwart ilk önce Graevis'e gitmişti ve Pettibwa acı do-lu çığlıkları toprak duvardan açıkça duymuştu. Şimdi kadın feryatediyor, tekrar tekrar Abellican Tarikatı'nın simgesi olan her daimyeşil yaprak işaretini yapıyordu. Markwart etkilenmemiş, pişman olmamıştı. Aniden, kuvvetleyaklaştı, alaylı alaylı sırıtan yüzünü Pettibwa'nın yüzüne yaklaştır-dı. "Neden, diye soruyorsun!" diye kükredi. "Kızın yüzünden, se-ni aptal kadın! Senin sevgili Jilly'nin sapkın Avelyn'le kurduğu şerittifak dünyanın sonunu getirebileceği için!" "Jilly iyi bir kızdır," diye bağırdı Pettibwa ona. "O asla böylebir şey..." "Ama yaptı!" diye sözünü kesti Markwart, her sözcükle hırla-yarak. "Mücevherleri çaldı ve ben onları geri getirmek için ne ge-rekirse yapacağım... zavallı Graevis! Sonra Pettibwa sakatlanmış,dışlanmış kocasına bakabilir ve onu bu duruma kendi aptallığınınmahkum ettiğini bilebilir. Tıpkı oğlunu mahkum ettiği gibi!" "Onu sen öldürdün!" diye haykırdı Pettibwa, gözyaşları yanak-larından akarak. "Oğlumu öldürdün!" Markwart'ın yüzü buz gibi oldu ve onun taş suratı kadını don-durdu sanki, bakışlarını adammkine kenetledi. "Seni temin ede-rim," dedi Peder Başrahip ifadesiz bir sesle, "kocan, sonra senGrady'ye imreneceksiniz." Kadın feryat etti ve geriledi... Francis Birader arkasından des-tek olmasa yere düşecekti. "Ah, zavallı Pettibvva'dan ne istiyor-sun, Peder," diye haykırdı. "Sana anlatacağım. Sana anlatacağım!" Aptal Graevis'in burnunu kesmeyi gerçekten istiyordu, amayine de Peder Başrahip'in yüzüne kötücül bir gülümseme yayıldı. Aziz Saf-Abelle nöbetçilerle sıkı koaıma altına alınmıştı. Gençkeşişler arbaletleri ile, birkaç daha yaşlı öğrenci güçlü mücevher-lerle, grafit ya da yakutla silahlanmış, duvarın her kısmında dev-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 271: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

«8

A- s*lvai0re

riye geziyordu. Herkes tarafından tanınan ve çoğu tarafından spvilen Jojonah manastıra girmekte hiç sorun yaşamadı. Geliş haberi ondan önce gitmişti ve ana salona girer girmezçok ekşi yüzlü Francis Birader tarafından karşılandı. O salondabaşka pek çok keşiş de vardı ve Jojonah'ın neden döndüğünümerak ediyorlardı. "Peder Başrahip sizinle konuşacak," dedi genç keşiş sertçeseyirciye oynarmış gibi çevresine bakınarak ve onlara hangisininkendisinin mi yoksa Jojonah'ın mı Markwart tarafından daha çoksevildiğini göstererek. "Üstlerine göstermen gereken saygıyı unutmuş görünüyor-sun," diye yanıt verdi Jojonah Efendi hiç gerilemeden. Francis iç çekerek yanıt verecek oldu, ama Jojonah sözünükesti. "Seni uyarıyorum, Francis Birader," dedi ciddiyetle. "Hastayımve uzun yoldan geldim, uzun zamandır yaşam yolundayım. Ken-dini Peder Başrahip Markwart'ın evlat edindiği oğlu sandığını bil-yorum, ama senden daha yüksek mevkiye ulaşmış olanlara karşı,çalışmayla geçen seneler ve basit yaşın getirdiği bilgelikle saygı-nı hak edenlere karşı bu tavrı göstermeye devam edersen, seniBaşrahipler Kurulu'nun önüne çıkarırım. Peder Başrahip Mark-wart seni orada korur belki, ama büyük utanç duyar ve intikamı-nı senden alır." Salona ölüm sessizliği çöktü ve Jojonah Efendi sersemlemişFrancis Birader'i ittirip geçerek salondan çıktı. Markwart'm odası-na gitmek için eşlikçiye ihtiyacı yoktu. Francis Birader uzun süre durdu, salondaki diğer keşişleri,aniden tepeden bakmaya başlayan ifadelerini inceledi. Tehditkarbir bakışla karşılık verdi, ama Jojonah Efendi en azından şimdilikbu köpeğin havlamasındaki tehdidi yok etmişti. Francis, astlarınınbakışlarını üzerinde hissederek fırtına gibi salondan çıktı. iblis Ruhu

459

Jojonah Efendi kapıyı doğru düzgün çalmadan PederBaşrahip'in odasına girdi, kilitsiz kapıyı ittirdi ve yaşlı adamın ma-sasının önüne dikildi.

"Seni önemli bir mesele üzerine yolladım," diye bildirdi PederBaşrahip. "Kuşkusuz Ursal'daki görevini tamamlayıp aramızadönmüş olamazsın." "Ursal'a gitmedim bile," diye itiraf etti Jojonah Efendi. "Çünküyolda hastalandım." "O kadar da hasta görünmüyorsun," dedi Markwart ve sesi hiçde nazik değildi. "Yolda Palmaris'teki trajedinin haberini taşıyan bir adamla kar-şılaştım," dedi Jojonah Efendi. Konuşurken Markwartı dikkatleinceleyerek Peder Başrahip'in farkında olmadan Başrahip Dobri-nion'un ölümünün o kadar da beklenmedik olmadığına dair ipu-cu verip vermeyeceğini görmeye çalıştı. Ama yaşlı adam buna izin vermeyecek kadar sinsiydi. "Pek de

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 272: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

trajedi sayılmaz," diye yanıt verdi. "Baron meselesi iyi bir şekildehalledildi, yeğeni yanına döndü." Jojonah Efendi'nin yüzüne bilgiç bir sırıtış yerleşti. "BenBaşrahip Dobrinion'un ölümünden bahsediyordum," dedi. Markwart'ın gözleri irileşti ve sandalyesinde öne eğildi. "Dob-rinion mu?" "Demek haber Aziz Saf-Abelle'e ulaşmamış," dedi Jojonah, buaçık blöfe ayak uydurarak. "Dönmem iyi olmuş."Francis Birader odaya daldı. "Evet, Peder Başrahip," diye devam etti Jojonah, genç adamıgörmezden gelerek. "Powrieler, ya da en azından tek bir powrieAziz Saf-Abelle Kıymetli'ye girmiş ve Başrahip Dobrinion'u öldür-müş." Arkasında Francis Birader inledi ve Jojonah Efendi haberingenç adam için gerçekten sürpriz olduğunu düşündü. "Duyarduymaz Aziz Saf-Abelle'e döndüm, elbette," diye devam etti. "Bu «6o

A- s*IV4tore

şekilde hazırlıksız yakalanmamız uygun olmaz; düşmanlarımı-,avlarını dikkatle seçmiş gibi görünüyor ve eğer Başrahip Dobrinion hedef olmuşsa, Abellican Kilisesi'nin Peder Başrahibi de.. " "Yeter," diye sözünü kesti Markwart, başını kollarına koyarakMarkwart neler olduğunu anladı, her zaman akıllı biri olan Jojo-nah'ın sahte şaşkınlığını aleyhine kullandığını, bu şekilde AzizSaf-Abelle'e dönüşünü sorgulanamaz bir biçimde haklı çıkardığı-nı anladı. "Aramıza dönmen iyi oldu," dedi Markwart bir an sonra, ada-ma bakarak. "Ve Başrahip Dobrinion'un zamansız ölümü gerçek-ten de bir trajedi. Ama senin buradaki işin bitti, bu yüzden yineyola çıkmak üzere hazırlanmalısın." "Fiziksel durumum Ursal yolculuğunu yapmaya müsait değil,"diye yanıt verdi Jojonah.Markwart onu kuşkuyla süzdü. "Allabarnet Birader'in azizliğini savunan en önemli kişinin ve-fatı düşünülünce, sağduyulu bir hareket olacağını da sanmıyo-rum. Dobrinion'un desteği olmadan süreç senelerce ertelenir."

"Ben sana Aziz Honce'a gitmeni emrediyorsam, Aziz Honce'agideceksin," diye yanıt verdi Markwart, sinirini belli etmeye baş-layarak. Jojonah Efendi yine gerilemedi. "Elbette, Peder Başrahip," di-ye yanıt verdi. "Ve Abellican Tarikatı'nın kurallarına göre, hastabir üstadı krallığın diğer ucuna göndermek için haklı bir sebepgösterebilirseniz, gönüllü olarak gideceğim. Ama şu anda bununiçin haklı sebep yok. Sizi powrielerin yarattığı potansiyel tehlike-ye karşı uyarmak üzere zamanında dönebildiğime memnunolun." Jojonah aniden topuklarının üzerinde döndü ve alaylı yü-zünü Francis Birader'e yaklaştırdı."Kenara çekil, kardeşim," dedi uğursuz bir sesle.Francis onun arkasına, Peder Başrahip Markwart'a baktı.

iblis Ruhu «6» "Bu genç keşiş tehlikeli bir biçimde Başrahipler Kurulu önün-de yargılanmaya yürüyor," dedi Jojonah sakin sakin. Arkasında, Peder Başrahip Markwart Francis Birader'e üstadınönünden çekilmesini işaret etti. Jojonah gittikten sonra, Markwartkızgın genç keşişe kapının yakınına gitmesini işaret etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 273: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Onun tekrar yola düşmesini sağlamalıydınız," diye itiraz etttiFrancis Birader hemen. "Senin rahatın için mi?" diye sordu Markwart alayla. "BenAbellican Tarikatı'nın en büyük diktatörü değilim, yalnızca belirlikurallar çerçevesinde çalışmak zorunda olan atanmış önderiyim.Bir üstadın, özellikle de hasta bir üstadın yola çıkmasını emrede-mem." "Daha önce yaptınız ama," diye araya girmeye cesaret ettigenç keşiş. "Haklı sebeplerle," diye açıkladı Markwart, yerinden kalkıpmasanın çevresinden dolanarak. "Aziz ilan etme süreci çok ger-çekti, ama Jojonah Efendi sürecin en büyük destekçisinin Dobri-nion olduğunu söylerken haklıydı.""Peki Başrahip Dobrinion'un öldüğü doğru mu?" Markwart genç adama ekşi ekşi baktı. "Öyle görünüyor," diyeyanıt verdi. "Ve bu yüzden, Jojonah Efendi Aziz Saf-Abelle'e dön-mekte haklı ve bu zamanda tekrar yola çıkmayı reddetmekte dehaklı." "O kadar da hasta görünmüyordu," diye yorum yaptı Francis

Birader. Markwart onu dinlemiyordu. İşler umduğu gibi gitmemişti;başrahibin ölüm haberini aldığı zaman Jojonah'ın Aziz Ursal'a iyi-ce yerleşmiş olmasını istemişti. Sonra Başrahip Je'howith'e üstadıkendi üstatlarından biri gibi kullanması, Jojonah'a Aziz Honce'dageçici bir görev vermesi için haber gönderecekti... Markwart'ınşişman üstat ölene kadar sürmesini sağlayacağı geçici bir görev. 462

Salv*tor6

Yine de, bu senaryo da ona o kadar korkunç gelmedi. Jojon kayağındaki diken gibiydi, her geçen gün daha da keskinleseuzayan bir diken, ama en azından Jojonah buradayken, gözün ?•'üzerinden ayırmazdı. Dahası, Markwart'ın kızması güçtü. Youseff ve Dandelion gö-revlerinin en azından bir kısmını, hem de Palmaris'teki en tehli-

keli kısmını tamamlamıştı. Jojonah'ın kendi sözlerine bakarak, birpowrie suçlanmıştı. Tehlikeli bir düşman elenmişti ve Markwart'rnişe karıştığı hakkında diğerinin kanıtı yoktu. Peder Başrahip'in ar-tık ihtiyaç duyduğu tek şey çalınan taşların geri getirilmesi ve ko-numunun güvene alınmasıydı. Gerekirse Jojonah'ın işini görebi-lir, adamı ezebilirdi. "Adalet Biraderler'le iletişim kurmaya çalışacağım," diye öne-ride bulundu Francis. "Nasıl ilerlediklerini takip etmeliyiz." "Hayır!" dedi Markwart aniden, keskin bir sesle. "Çalınan taş-ları taşıyan hırsız ihtiyatlı davranıyorsa, böyle bir iletişim sezilebi-lir," diye yalan söyledi, Francis Birader'in sorgu dolu bakışlarınıfark ederek. Aslında, Markwart ruh taşını kendisi kullanıp Youseffve Dandelion'la konuşmayı düşünüyordu; Francis Birader dahilbaşka herhangi birinin onlarla iletişim kurmasını, belki Palmaris'teyaptıklarını öğrenmesini istemiyordu. "Jojonah Efendi'ye her zaman göz kulak ol," diye talimat ver-di Francis'e. "Ve Braumin Herde'ye de dikkat et. Boş zamanların-da kimlerle konuştuklarını bilmek istiyorum, tam bir liste getir." Francis Birader anladığını belli etmek için başını sallamadan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 274: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

önce uzun süre duraksadı. Çevresinde bir sürü şeyin olup bitmek-te olduğunu fark etmişti, hakkında pek az bilgi sahibi olduğu şey-ler. Ama yine, her zamanki gibi, eline Peder Başrahip'i etkilemefırsatı geçtiğini gördü, kişisel büyümeye giden yolu gördü ve ba-şarısız olmamayı kafasına koydu.* * *

jblis Ruhu 463 Haber Peder Başrahip Markwart için Youseff Birader'in kork-man kadar rahatsız edici değildi. Connor Bildeborough kaçmıştıve bulunamıyordu. Yeraltına, şehrin derinliklerine inmişti, belkide kuzeye gitmişti. Mücevherlerin peşine düşün, diye telepatiyle talimat verdiMarkwart genç keşişe ve bundan sonra Jill, Jilly, Pony ve SokakKedisi adlarıyla bilinen kadının net bir resmini gönderdi. O sabahPettibwa epey yardımsever davranmıştı. Baron'unyeğenini unu-tun. Youseff anladığı yanıtını verir vermez bitkin Peder Başrahipiletişimi kesti, ruhunun kendi bedenine dönmesine izin verdi.Ama başka bir şey vardı... Bir başka varlık olduğundan korkuyordu Markvvart, Avelyn'inkoruması altında olan kişinin ruh taşının büyüsünü sezmesi hak-kında Francis Birader'e söylediği yalanda inandığından daha faz-la gerçeklik olduğunu düşündü. Ama hemen gevşedi, çünkü bu varlığın kendi bilinçaltının birbaşka parçası olduğunu fark etti. Keşişler geleneksel olarak ruhtaşlarını en derin meditasyon ve içe bakış şekilleri için kullanırdı,ama o zamanlarda bunu nadiren yaparlardı ve Markwart'a, farkın-da olmadan o yola girmiş gibi geldi. Bu yüzden en derinlerdeki duygularını açığa çıkardığını düşü-nerek, belki de bu durumda ihtiyaç duyduğu saf berraklık anları-nı bulabileceğini düşünerek o hedefe giden yolu takip etti. Düşüncelerinde Jojonah Efendi'yle daha genç bir keşiş olanBraumin Herde Birader'i ona karşı komplo kurarken gördü. El-bette bu Markvvart'ı şaşırtmadı; biraz önce Francis Birader'i onla-ra göz kulak olmaya göndermemiş miydi? Ama sonra sahneye bir başka şey geldi: elinde bir avuç taş tuta-rak bir kapıya yürüyen Jojonah Efendi, Markwart'ın tanıdığı bir kapı-ya, Markwart'ın kendi kapısına. Ve üstadın elinde... bir grafit vardı. (,(><,

R- A- Salvi,0re

Jojonah kapıyı tekmeleyerek açtı ve sessizce sandalyesinioturan Peder Başrahip'e muazzam bir enerji şimşeği gönderdiMarkwart ani akışı, yakıcılığı, şimşeği, yüreğinin çırpınmasını, yasamının akıp gitmesini hissetti... Markwart'ın hayali gerçeklikten ayırması, bunun gerçekteolan bir olay değil yalnızca içe bakış olduğunu fark etmesi içibirkaç acı dolu saniye geçmesi gerekti. Bu aydınlanma anındaönce Jojonahla kötü suç ortaklarının ne kadar tehlikeli olabileceğini hiç hayal etmemişti! Evet, onları yakından izleyecek, gerekirse onlara karşı zalimce ve kararlı bir şekilde harekete geçecekti. Ama güçlenecekler, dedi içsel sesi ona. Savaş biterken, büyü"zafer elde edilirken, Aida Dağı'ndaki hâlâ az bilinen savaş fısıldanmaya, sonra açık açık anlatılmaya başlanacaktı ve Jojonah'ı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 275: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dürtüklemesi sayesinde Avelyn Desbris bir kahraman kabul edilecekti. Markwart bu olasılığa tahammül edemezdi. O hırsızın,katilin anısına karşı hızla harekete geçmesi gerektiğini anladıAvelyn hakkında öyle karanlık bir portre çizecekti ki (onun iblidactylle işbirliği yaptığını söyleyen bir portre.) fısıltılar Aida'dakdüşmanlar arasında talihli bir çatışmadan bahsedecekti, bir kahramanın eylemlerinden değil. Evet, Avelyn'in itibarını tamamen yok etmeli, insanların düşüncelerinde ve Kilise tarihlerinde o sapkını uygun yerine koymalıydı. Markwart aniden transtan çıkarak ruh taşını ne kadar sıkı kavradığını, kırışık, yaşlı parmak boğumlarının gerginlikle beyazladığını fark etti. Böyle yüksek bir konsantrasyon düzeyine çıkabilmesinin akıl-lılığını gösterdiğini düşünerek gülümsedi, sonra taşı masasındakigizli çekmeceye koydu. Kendini çok daha iyi hissediyordu, başbelası Connor'ın kurtulmayı başarmasına hiç aldırış etmiyordu... iblis Ruhu «65zaten adamın bir zararı dokunmazdı. Dobrinion, Palmaris'teki asıltehdit halledilmişti ve Markwart artık Jojonah'la suç ortaklarınıngerçek mizaçlarını anla'mıştı. Adalet Biraderler taşlan getirir getir-mez kendi konumu güvene alınmış olacaktı. Ve böyle güçlü birkonumda, Jojonah'ın getirebileceği her tür sorunla kolaylıkla başedebileceğini biliyordu Markwart. Evet, diye karar verdi, Jojonah'akarşı önleyici darbeyi kısa süre sonra indirecekti. Eski dostu veTarikat'm korunması konusunda kendisi kadar adanmış biri olanje'howith'le konuşacaktı ve Aziz Honce'un başrahibinin etkisi sa-yesinde, diye düşündü Markwart, Kral'ın yardımını alacaktı. Kesilen bağlantının diğer ucunda, Bestesbulzibar'ın, iblisdactylin ruhu tatmin olmuştu. İnsan ırkının sözde ruhani önderiartık avucundaydı, Bestesbulzibar'ın zihnine beslediği yönergele-ri kendi düşünceleri ve inançlanymış gibi kabul ediyordu. İblis Aida'daki yenilgi hakkında, maddesel bedenini kaybet-mesi hakkında hâlâ kızgındı. Henüz o bedeni nasıl yenileyeceği-ni ya da nasıl geri alacağını bulamamıştı. Ama iblisin en büyükdüşmanı olan Abellican Kilisesi'nin peder başrahibiyle oynadığıbu kukla oyununu oldukça hoş buluyordu, Bestesbulzibar'ın ye-nilgisini unutmasını sağlayan bir oyalamaca.Neredeyse unutmasını. "Neden buradayız?" diye sordu Braumin Birader, endişe için-de meşalesinin düşürdüğü titreşen gölgelere bakarak. Tozlu, ka-dim yazmalarla dolu kitaplık sıraları iki adamı sarıyordu ve tavanda üstlerine üstlerine geliyormuş gibi görünüyordu, çünkü çok al-çak ve çok kalındı. "Çünkü aradığım yanıtları burada bulabilirim," diye sakinlikiçinde yanıt verdi Jojonah Efendi, tepesine yığılmış tonlarca taşınfarkında değilmiş gibi. O ve Braumin Birader Aziz Saf-Abelle'in 466

A- s*lvat0re

alt kütüphanesindeydi, manastırın en eski kısmında, sonra insedilen katların altına gömülmüş, neredeyse Tüm Azizler Koyu'nun sularıyla aynı düzeydeydiler. Aslında, manastırın eski gün-lerinde, bu kısımdan kayalık kumsala bir çıkış vardı, bir tünelle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 276: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

De'Unnero Efendi'nin savunduğu ızgaraya açılan bir çıkış, amamanastır yukarı, dağın yamaçlarına taşındığında o kadim geçit ka-patılmıştı. "Başrahip Dobrinion ölmüşken ve aziz ilan etme süreci erte-lenmişken, Peder Başrahip'in beni Aziz Saf-Abelle'den uzaklaştır-mak için bahanesi kalmadı," diye açıkladı Jojonah. "Ama istediğiolursa beni oldukça meşgul tutacak ve kuşkusuz Francis Biraderya da bir başkası her hareketimi dikkatle gözleyecek." "Francis Birader buraya gelmeye pek hevesli olmaz," dediBraumin Birader. "Ah, ama olur," diye yanıt verdi Jojonah Efendi. "Aslında, ye-ni geldi. Bu kadim odalarda Aida yolculuğumuza rehberlik ede-cek haritalar ve metinler buldu. O haritaların bazıları, dostum,Aziz Kıymetli'den Allabarnet Birader tarafından çizilmişti."Braumin Birader tam olarak anlamayarak başını yana eğdi. "Azizlik için Allabarnet Birader'in en büyük destekçisi rolünüüstleneceğim," diye açıkladı Jojonah Efendi. "Bu Peder Başra-hip'in her işime karışmasını bir miktar engelleyecek, çünkü beniherhangi bir yaramazlık yapamayacak kadar meşgul tutmayı he-deflediği kuşkusuz. Allabarnet'i destekleyeceğimi ilan ettiğim za-man, Peder Başrahip ya bana zaman verecek, ya da AzizKıymetli'yi düşman etme riskine girecek ve böylece beni normalgörevlerimden bile kurtaracak." "Günlerini burada geçirebilesin diye mi?" diye sordu BrauminBirader kuşkuyla, çünkü bu mekanda bulunmanın ne faydası ola-cağını anlamıyordu; aslında, buradan hemen kaçmak, gün ışığınaya da en azından üst katlardaki daha aydınlık ve daha konukse- iblis Ruh"

467

ver odalara gitmek istiyordu. Burası bir mezara benziyordu... veaslında yakında, bitişik odaların çoğu mezar odalarıydı! Daha dakötüsü, bu kütüphanenin çok uzak bir köşesinde Kilise'nin ya-sakladığı eski karabüyücülük ve iblis büyüsü kitapları vardı. Bun-lar dışında bulunan kopyalar yakılmıştı. Bunlar, Kilise düşmanla-rının çalışmalarını daha iyi inceleyebilsin diye korunmuştu. Bra-umin hiçbirinin saklanmamış olmasını diliyordu, çünkü bu kadimmetinlerin varlığı bile, soğuk kötülükten elle dokunulabilir bir ha-le gibi ürpertiyordu onu."Burada olmak zorundayım," dedi Jojonah Efendi. Braumin Birader, inanmazlık dolu bir ifadeyle kollarını açtı."Burada ne bulacaksın?" diye sordu ve bilincinde olmadan kor-kunç kitapların bulunduğu rafa baktı. "Hiç bilmiyorum," diye yanıt verdi Jojonah. Braumin'in baktı-ğı yönü fark etti, ama bu konuda düşünmedi, çünkü iblis kitap-larının yakınına gitmeyi bile düşünmüyordu. Braumin'in dikkati-ni çekerek en yakın rafa gitti ve saygıyla dev bir cildi kaldırdı.Sayfalar kapağına tek bir iplikle tutunmuştu. "Ama burada, Kilisetarihinde aradığın yanıtlan bulacağım.""Yanıtlar mı?" "Avelyn'in gördüğü gibi göreceğim," diye açıklamaya çalıştıJojonah. "Sözde kutsal adamların arasında bugünlerde tanık oldu-ğum tavırlar, tarikatımızı kuranların tavırlarıyla aynı olamaz. Binseneden öncesine uzanan gelenekler olmasa kim Markwart'ı ta-kip eder ki? Körlüklerini assalar ve insanların yalnızca insan ol-duklarını, Tann'nın yüksek düzenine bağlılığın silmesi gerekenkusurlarla dolu olduklarını görse, kim Abellican Kilisesi'nin ön-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 277: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

derlerinin ilkelerini takip eder?""Güçlü sözler, Üstat," dedi Braumin Birader sessizce. "Belki de birinin o güçlü sözleri söylemesinin zamanı gelmiştir,"diye yanıt verdi Jojonah. "Avelyn'in yaptıkları kadar güçlü sözler." «68

R- A- Salvât0re

"Avelyn Birader'in yaptıkları onu bir hırsız ve katil olar kdamgaladı," diye hatırlattı genç keşiş. "Ama biz gerçeği biliyoruz," diye hemen yanıt verdi JojonahEski kitaba baktı, lime lime kapağındaki tozu silkeledi. "Ve inanı-yorum ki onlar da bilirdi. Tarikat'ın kurucuları, Tanrı'nın ışığını ilkgören erkekler ve kadınlar da. Onlar da bilirdi." Jojonah sustu ve sözleri sindirmek için uzun zamana ihtiyarduydu. Ama o buradaki rolünü biliyordu, en kötü durum senar-yosunu düşünen kişi rolü ve bu yüzden sordu, "Ya çalışmalarınbilmediklerini, Kilise'nin hep eskiden olduğu gibi yürüdüğünügösterirse?" Sözler Jojonah Efendiye bir darbe gibi indi ve yaşlı adamınyuvarlak omuzları gözle görülür bir biçimde çökünce Braumin Bi-rader irkildi. "O zaman hayatım boşa harcanmış demektir," diye itiraf ettiJojonah. "O zaman kutsal değil insani olanı takip ederek hatayapmışım demektir." "Sapkınlar da böyle sözler söyledi," diye uyardı Braumin Bira-der. Jojonah Efendi döndü ve doğrudan ona baktı, gözleri bu kı-demli öğrencinin normalde neşeli biri olan üstadında gördüğü enderin bakışlarla gözlerine dikildi. "O zaman sapkınların haklı çık-mamasını umalım," dedi Jojonah ciddiyetle. Üstat metinlere döndü ve Braumin yine duraksadı, sözlerin et-kisini göstermesini bekledi. Bu kadar sorgunun yeterli olduğunakarar verdi... Jojonah Efendi geri dönüşü olmayacak bir yola gir-mişti, doğrulamaya ya da ümitsizliğe giden bir aydınlanma yolu-na. "Aziz Kıymetli'ye ayrıldığımızdan beri Dellman Birader bir sü-rü soru soruyor," dedi Braumin Birader, sohbeti hafifletmeye ça-lışarak. iblis R"hu

469

Bu fikir Jojonah Efendi'nin yüzüne bir gülümseme getirdi. "Peder Başrahip'in tutsaklarımız konusundaki eylemleri yersizgörünüyor elbette," diye devam etti Braumin Birader."Tutsaklar mı?" diye sözünü kesti Jojonah. "Onları getirdi mi?" "Chilichunklar ile atadam," diye açıkladı Braumin Birader."Nerede tutulduklarını bilmiyoruz." Jojonah Efendi durdu. Bunu beklemiş olması gerektiğini farketti, ama Başrahip Dobrinion'un ölümünün yarattığı kargaşada,talihsiz tutsakları neredeyse unutmuştu. Aziz Kıymetli, Palmarissakinlerinin götürülmesine itiraz etmedi mi?" diye sordu. "Söylentiler Başrahip Dobrinion'un hiç memnun kalmadığınısöylüyor," diye yanıt verdi Braumin Birader. "Baron Bildeboro-ugh'nun adamları ile, Baron'un yeğeni konusunda karşı karşıya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 278: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

gelinmiş. Adamın bir zamanlar, Avelyn Birader'e eşlik eden ka-dınla evli olduğu söyleniyor. Ve pek çok kişi Peder Başrahip'ekarşı Başrahip Dobrinion'un Baron'la birlik olduğunu söylüyor." Jojonah çaresizce güldü. Çok mantıklı geliyordu, elbette veşimdi Başrahip Dobrinion'u bir powrienin öldürmediğinden dahada fazla emindi. Neredeyse bunu Braumin Birader'e söyleyecek-ti, ama akıllıca dilini tuttu, böyle korkunç bir bilginin adamı yıka-bileceğini ya da onu öldürülmesine yol açacak kadar cüretkar biryola sokabileceğini biliyordu. "Dellman Birader olaylara dikkat etmiş, demek?" dedi. "Çevre-sindeki gerçeklere gözlerini ve kulaklarını tıkamıyor mu?" "Pek çok soru sordu," diye tekrarladı Braumin Birader. "Bazı-ları Peder Başrahip'i açık açık eleştirmeye kadar varıyordu. Ve el-bette, hepimiz Aziz Saf-Abelle'e dönmeyen iki birader hakkındaendişeleniyoruz. Peder Başrahip'in en tuttuğu adamlar olduklarısır değildi ve davranışları genç biraderler arasında hep bir sohbetkonusu oldu.""Peder Başrahip Markwart'ın av köpeklerini yakından izle-

«7°

Sal^tore

mekle hepimiz iyi ederiz," dedi Jojonah Efendi ciddiyetle. "-useff Birader ile Dandelion Birader'e güvenme. Şimdi kendirevlerinin başına git ve haberlerin çok acil olmadığı sürece be 'ziyaret etme. Ben fırsat bulunca seninle iletişim kurarım; Dellma-Birader'in gösterdiği gelişme hakkında bilgi almak isterim. LütfeViscenti Birader'den adamla dostluk kurmasını iste. Dellman'lsohbetleri Peder Başrahip tarafından fark edilmeyecek kadar uzaduruyor Viscenti benden. Ve Braumin Birader, lütfen tutsaklahakkında bilgi edin. Neredeymişler ve nasıl davranılıyorlarmış." Braumin Birader eğildi ve gitmek üzere döndü, ama JojonaEfendi seslenince durdu. "Ve aklından çıkarma, dostum," diye uyardı Jojonah, "FranciBirader ya da başka biri, Peder Başrahip Markwart'ın daha az bilinen av köpeklerinden biri daima yakınlarda olacak." Sonra Jojonah Efendi Abellican Kilisesi'nin eski metinleri, çoğu yüzyıllardır okunmayan parşömenler ve kitaplarla başbaşa kaldi. Ve Jojonah yandaki mezar odalarında yatanların hayaletlerin'hissetti. Şimdi o tarihle başbaşaydı, hayatı boyunca ilahi rehbeolarak kabul ettiği şeyle başbaşaydı.Hayal kırıklığına uğramamak için dua ediyordu.

22JILLY "Jilly," diye tekrarladı Connor, elinden geldiğince yumuşak venazik bir sesle. Kadının yüzündeki bakış büyük bir inanmazlıkla dehşet ara-sında kalmıştı, imkansız ve korkunç koşullarla yüzyüze gelmiş birçocuğun yüzündeki ifade. Başını kaldırmış aşkına bakmakta olan Elbryan o ifadeyi kadı-nın yüzünde daha önce yalnızca bir kez görmüştü, Dundalis'e ba-kan kuzey yamacında, ilk öpücükleri ölmekte olan kasabaların-dan gelen seslerle bölündüğü zaman. Elini kararlılıkla Pony'ninkalçasına koydu ve ona destek oldu, onu yerinde tuttu, çünkü ka-dın Senfoni'nin geniş sırtında sallanıyordu. An geçti; Pony huzursuz edici duyguları kenara itti ve buncasenedir güçlüklerle savaşmasını sağlayan aynı içsel kararlılığı bul-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 279: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

du. "Jilseponie," diye düzeltti. "Adım Jilseponie, Jilseponie Ault."Başını eğip Elbryan'a baktı, onun sonsuz aşkından güç aldı. "As-lında Jilseponie Wyndon," diye düzeltti. "Ve bir zamanlar Jilly Bildeborough'du," dedi Connor sessiz-ce. "Asla," diye tükürdü kadın, niyetlendiğinden daha keskin birsesle. "Sen o ismi şildin, kanunun ve Tanrı'nın önünde hiç var ol-madığını ilan ettin. Şimdi asil Connor için kendi kurtulduğu isimüzerinde hak iddia etmek uygun mu oldu?" 472

Salvatore

Korucu yine kadını sakinleştirmeye çalışarak kararlılıkla okşad Sözler Connor'ı çok incitti, ama hak ettiğini düşünerek kabullendi. "Genç ve aptaldım," diye yanıt verdi. "Düğün gecemiz.. evlemlerin beni incitti, Jilly... Jilseponie," diye düzeltti çabucak, ka-dının yüzünü buruşturduğunu görünce. "Ben..." Pony onu susturmak için elini kaldırdı, sonra başını eğip Elbr-yan'a baktı. Bunun onun için ne kadar acı verici olması gerekti-ğini fark etti. Bir başka adamla evlendiği gecenin anlatıldığını din-leyerek acı çekmesi gerekmiyordu kesinlikle! Ama koaıcu sakin sakin duruyordu, parlak gözleri bu kadarçok sevdiği kadına, karşı duygudaşlıktan başka bir şey göstermi-yordu. O yeşil kürelerin öfkesini, Connor'a karşı kıskanç öfkesiniyansıtmasına bile izin vermiyordu, çünkü bunu yapmanınPony'ye karşı haksızlık olacağını biliyordu. "Siz ikinizin konuşa-cak çok şeyiniz var," dedi. "Ve benim de göz kulak olmam gere-ken bir kervan var." Pony'nin kalçasını bir kez daha okşadı, busefer nazikçe, hatta oyuncu bir tavırla, ona aşklarına güvendiğinigösterdi ve sonra oyuncu bir göz kırpmayla, gerilimi azaltacak birhareketle, yürüyüp gitti. Pony onun uzaklaşmasını izledi, onu daha da çok seviyordu.Sonra çevresine bakındı ve yakında kulak misafiri olabilecek baş-kalarının olduğunu görerek Senfoni'yi tekmeleyip yürüttü. Con-nor ve atı da takip etti. "Sana karşı değildi," diye açıkladı Connor, yalnız kaldıkları za-man. "Seni incitmek istemedim." "O geceyi tartışmayı reddediyorum," dedi Pony kararlılıkla. Ogerçeği biliyordu, Connor'ın onu incitmeye çalıştığını biliyordu,hem de yalnızca onunla sevişmeyi reddetmesi gururunu incittiğiiçin. "Aklından bu kadar kolay çıkarabiliyor musun?" diye sorduadam. iblis Ruhu

«73

"Alternatifi açıklama gerektirmeyen ve acı vermekten başkabir İŞe yaramayacak konuları konuşmaksa, evet," diye yanıt verdikadın. "Geçmişte kalan gelecek olan kadar önemli değildir." "O zaman aklından çıkarırken, affetmeyi de düşün," diye yal-vardı Connor. Pony ona baktı, gri gözlerinin derinliklerine baktı ve o felaketdüğün gecesinden önce, dost ve sırdaş oldukları zamanları hatır-ladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 280: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Tanışmamızı hatırlıyor musun?" diye sordu Connor, onun yü-zündeki ifadeyi okuyarak. "Seni korumak için yan sokağa gelmiş-tim, ama tepeme serseri yağdığını görmüştüm." Pony gülümsemeyi başardı; bazı güzel anılar vardı, acı vericisonun anılarına karışmış pek çok güzel anı. "Asla aşk olmadı,Connor," dedi dürüstlükle.Adam, kadın ona ıslak havluyla tokat atmış gibi baktı. "Geri dönüp Elbryan'ı bulana kadar aşkın ne olduğunu bilmi-yordum," diye devam etti Pony."Çok yakındık," diye itiraz etti adam. "Biz dosttuk," diye yanıt verdi Pony. "Ve biz onu olduğundanbaşka bir şey yapmaya çalışmadan önceki dostluğun anısına hepdeğer vereceğim. Sana söz veririm.""O zaman yine dost olabiliriz," dedi Connor. "Hayır." Pony düşünmeye fırsat bulamadan yanıt yüreğindengelmişti. "Sen farklı biriyle dosttun, nereden geldiğini, nereye git-tiğini bilmeyen kayıp, küçük bir kızla. Ben artık o kız değilim.Jilly değilim, Jilseponie bile değilim, aslında Pony'yim, ElbryanWyndon'ın yoldaşı, sevgilisi, karısı. Yüreğim yalnızca ona ait." "Peki o yürekte Connor için, dostun için hiç mi yer yok?" di-ye sordu adam nazikçe. Pony yine gülümsedi, rahatladı. "Beni tanımıyorsun bile," di-ye yanıt verdi. 474

A salvat0re

"Ama tanıyorum," diye itiraz etti asil adam. "Senin iddiağin gibi kayıp, küçük bir kızken bile o ateş oradaydı. Son dereckırılgan, kayıpken bile, o güzel gözlerinin arkasında çoğu insanınasla tanımayacağı bir güç vardı." Pony bu duyguyu gerçekten takdir ediyordu. Connor'la ilişkisi asla gerektiği gibi çözülmemiş, birlikte geçirdikleri aylara haksizlik eden bir ekşi tatla kalmıştı. Şimdi, adamın basit sözleri ilebir yakınlık, gerçek bir sükunet hissi duydu."Buraya neden geldin?" diye sordu. "Aylardır şehrin kuzeyindeydim," diye yanıt verdi Connor, sesi eski böbürlenme havasını kısmen kazanarak. "Goblin ve powrie avlıyordum... hatta birkaç da dev diyebilirim!" "Neden buraya şimdi geldin?" diye ısrar etti algı yeteneği güçİÜ kadın. Adamın yüzünde görmüştü: Connor onu gördüğündekendisinin onu gördüğünde yansıttığı kadar büyük bir şaşkınlı"göstermemişti. Birbirlerinin nerede olduğu hakkındaki son bilgileri ışığında, adamın yaşadığı şaşkınlık daha büyük olmalıydı. "Biliyordun, değil mi?" "Tahmin ediyordum," diye itiraf etti Connor. "Buradaki canavarlara karşı kullanılan büyü hakkında hikayeler duydum ve büyülü mücevherlerle bağlantın olduğu söyleniyordu."Bu Pony'yi duraksattı. "Şeyi... kocanı geri çağır," dedi Connor. "Eğer söylediğin gibgeçmişi unutmaya ve geleceğe dikkat etmeye hazırsan. Burayagelmemin gerçekten de bir sebebi var, Jill... Pony. Ve seni bir kezdaha görmekten fazlası var, ama sırf bunun için de Ayı-Honce'ubaştan başa katedebilirdim." Pony, o zaman Connor'ın neden orduda olduğu senelerdetam olarak bunu yapmadığını sorma dürtüsünü bastırdı. Bu tür di-dişmelere gerek yoktu, eski yaraların üzerindeki kabuğu kopar-maya gerek yoktu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 281: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis Ruhu 175 Kısa süre sonra hepsi, Connor, Pony ve Elbryan toplandılar,juraviel yakındaki bir ağacın dallarına rahatça yerleşmişti. "Başrahip Dobrinion Calislas'ı hatırlarsın," diye başladı Con-nor, nasıl başlayacağını düşünerek ona bir saat gibi gelen bir sü-re sinirli sinirli ileri geri yürüdükten sonra.Kadın başını salladı. "Aziz Kıymetli'nin başrahibi," dedi. "Öldü," dedi Connor. "Birkaç gece önce, manastırdaki odasın-da öldürüldü." Asil adam durdu, karşısmdakilerin tepkisini ince-ledi ve hiçbiri fazla aldırış etmemiş görününce başta şaşırdı. El-bette, diye fark etti Connor, Dobrinion'u ve iyi yüreğini bilmiyor-lardı; Kilise'yle yaşadıkları deneyimler pek de sevgi uyandırıcı de-ğildi."Bir powrienin yaptığını söylediler," diye devam etti Connor. "Savaşa hazır bir şehrin en güvenli binası olması gereken ye-re bir powrie rahatça girebiliyorsa, gerçekten de karanlık zaman-lar yaşıyoruz," dedi Elbryan. "Ben onun hizmet ettiği Kilise tarafından öldürüldüğünü dü-şünüyorum," dedi Connor açık açık, korucuyu yakından izleye-rek. Elbryan biraz öne eğildi, epey meraklanmış görünüyordu."Aziz Saf-Abelle keşişleri Palmaris'teydi," diye açıkladı Connor."Büyük bir grup, Peder Başrahip de aralarındaydı. Çoğu kuzey-den, Barbacan'dan yeni dönmüştü, öyle söyleniyordu."Şimdi dikkatlerini çekmişti. "Roger Lockless Caer Tinella ve Aşağıdiyar'ın yanından geçen,hızla güneye giden böyle bir kervan gördü," diye hatırlattı Pony. "Seni arıyorlardı," dedi Connor, Pony'ye işaret ederek. "AzizSaf-Abelle'den çalındığını iddia ettikleri mücevherleri arıyorlardı." Pony'nin gözleri irileşti. Birkaç anlaşılmaz söz kekeledi, sonradestek için sevgilisine döndü. "Biz de bundan korkuyorduk," diye itiraf etti Elbryan. "İnsan-ları Palmaris'in güvenliğine getirmek konusunda bu yüzden bu 47°

A- Salvat0re

kadar ısrarlıydık," diye açıkladı Connor'a. "Pony ve ben yanlarında kalamayız... insanlarımız için tehlike çok büyük. Onları güvenlige kavuşturacak, sonra kendi yolumuza gidecektik." "Tehlike düşündüğünüzden daha büyük," diye araya gjrc|iConnor "Peder Başrahip ve arkadaşlarının çoğu gitti, kendi ma-nastırlarına döndüler, ama iki kişiyi, en az iki kişiyi arkada bırak-tılar, öldürmek üzere eğitilmiş adamlar, kuşkusuz. Başrahip Dob-rinion'u öldürenlerin o ikisi olduğuna inanıyorum. Benim peşimede düştüler, çünkü Pony'yle bağlantımı biliyorlar, ama onlardankaçmayı başardım ve şimdi sizi avlıyorlar." "Adalet Biraderler," diye tahmin yürüttü korucu, Quintall gibibiriyle uğraşma fikri üzerine ürpererek... anlaşılan bu sefer iki ki-şiydiler. "Ama neden Başrahip Dobrinion'u öldürsünler?" diye sorduPony. "Ve neden senin peşine bu şekilde düşsünler?" "Çünkü Peder Başrahip'in yöntemlerine karşı çıktık," diye ya-nıt verdi Connor. "Çünkü..." Durdu ve Pony'ye gerçekten duygu-daş bir bakış fırlattı. Bu haber hiç hoşuna gitmeyecekti, ama söy-lenmesi gerekiyordu. "Çünkü Chilichunklara yaptıklarını onayla-madık... bana da yapmayı planladığı, ama amcam olan Baron'unaraya girerek engellediği şeyler."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 282: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Yaptıkları mı?" diye yanıt verdi ayağa fırlayarak. "Ne yaptı?Bu ne anlama geliyor?" "Onları götürdü, Pony," dedi Connor. "Zincirler içinde, AzizSaf-Abelle'e, yanlarında Yelebekçi adında bir atadam da vardı." Şimdi sersemlemiş Elbryan da ayağa fırlamış, Connor'ın önü-ne dikilmişti. Soruyu telaffuz edemeyecek kadar şaşkındı."Yelebekçi öldü," dedi Juraviel sesi ağaçların arasından.Connor o tarafa döndü, ama bir şey görmedi. "Aida'da öldürüldü," diye devam etti elf. "İblis dactylin altedil-mesinden sonra." jblis Ruhu «77 "Öldürülmedi," diye ısrar etti Connor. "Ya da ölmüşse, keşiş-ler onu diriltmenin bir yolunu bulmuş. Onu kendi gözlerimle gör-düm. Perişan durumda, acınası bir yaratıktı, ama son derece can-lıydı." "Ben de onu gördüm," diye araya girdi Roger Lockless, ağaç-ların arasından çıkıp gruba katılarak. Elbryan'm yanına geldi veelini adamın güçlü omzuna koydu. "Kervanın arkasında. Size söy-lemiştim." Elbryan başını salladı, Roger'ın tarifini çok iyi hatırlıyordu, Ro-ger keşişlerin iki kasabadan geçişini anlatırken kendisinin hisset-tiği duyguları hatırlıyordu. Ona bakmakta olan Pony'ye döndü.Kadının parlak gözlerinde aynı ateşler yanıyordu. "Onlara gitmeliyiz," dedi kadın ve korucu başını salladı. Ani-den yolu aydınlanmıştı."Keşişlere mi?" diye sordu Roger anlamayarak. "Zamanı geldiğinde," diye araya girdi Connor. "Ben de sizin-le gelirim." "Bu senin meselen değil," dedi korucu aniden. Sözlerini dahatelaffuz ederken geri almak istedi, bu adamı Pony'den olabildiğin-ce uzaklaştırmak arzusuyla söylenmiş sözlerdi onlar. "Başrahip Dobrinion dostumdu," diye itiraz etti asil adam."Chilichunklar da, üçü birden. Bunu biliyorsun," dedi, destek içinPony'ye bakarak ve kadın başını salladı. "Ama ilk önce biz, siz,katillerin icabına bakmalısınız. Hafife alınacak gibi değiller. Dob-rinion'a ulaştılar ve dikkatleri dağıtmak için bir powrie suikasti gi-bi gösterdiler. Kurnaz ve ölümcül adamlar." "Ve kısa süre sonra ölü olacaklar," dedi korucu. Öyle kararlılık-la konuşmuştu ki kimse kuşkusunu dile getirmeye cesaret edemedi. "Yine görüşeceğiz," diye temin etti Belster O'Comely'yi Elbr-yan, ertesi sabah, erken saatlerde, adamın elini sıkı sıkı kavraya- «78

R- A. Salvat0re

rak. Belster gözyaşlarını tutuyordu, Elbryan biliyordu, çünkü birbirlerini son kez gördüklerini tahmin ediyordu ve Elbryan bunaitiraz edemezdi. "Savaş sona erdiği zaman, sen Ormandiyar'dameyhaneni yine açtığında, bil ki Gecekuşu orada olacak, suyunuiçecek ve müşterilerini korkutup kaçıracak." Belster sıcak bir tavırla gülümsedi, ama canavarlar kısa sürede

geri sürülse bile Dundalis'e döneceğini sanmıyordu. Artık genç biradam değildi ve anılar gerçekten de acı verici olurdu. Belster borç-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 283: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ları yüzünden Palmaris'ten kaçmıştı, yalnızca borçları yüzündenama olan biten onca şeyden sonra o zamanlar yüzyıllar öncesindekalmış gibi görünüyordu ve geçmişi peşinden kovalamadan şehir-de korkusuzca bir meyhane açabileceğinden oldukça emindi. Amabütün bunları korucuya anlatması için bir sebep yoktu. Şimdi de-ğil ve bu yüzden güven verici gülümsemesini sürdürdü. "Onlara iyi önderlik et, Tomas," dedi korucu, Belster'ın yanın-da duran adama. "Yol açık olmalı, ama Palmaris'e varmadan so-runla karşılaşırsanız, onları güvenle geçireceğine güveniyorum." Tomas Gingenvart ciddiyetle başını salladı ve yeni silahını, ya-bayı yere vurdu. "Sana çok şey borçluyuz, Gecekuşu," dedi."Pony'ye ve görünmeyen küçük dostunuza da." "Roger'ı unutma," diye yanıt verdi korucu. "Caer Tinella veAşağıdiyar halkı herkesten çok ona borçlu." "Roger onu unutmamıza asla izin vermez!" dedi Belster ani-den, neşeyle, Elbryan'a Avelyn'i çok hatırlatan bir sesle. Bu herkesi kahkahalara boğdu ve konuşmaya son vermek içinuygun bir hava yarattı. El sıkıştılar ve dost olarak ayrıldılar, To-mas kervanın önüne koşarak yürümeleri için seslendi. Pony, Connor ve Juraviel kısa süre sonra Elbryan'a katılarakkervanın ayrılmasını izledi, ama fazla gitmeden Tomas grubu dur-durdu ve tek bir şekil ayrılarak korucuyla dostlarının yanına koştu."Roger Lockless," dedi Pony şaşırmadan. Delikanlının arkasın-

iblis Ruh" 479da kervan yine güneye doğru yola koyuldu. "Tomas'ın en önemli rehberi olarak görev yapacaktın," dediElbryan Roger aralarına katıldığında. "O rolü üstlenebilecek başkaları var," diye yanıt verdi gençadam.Korucunun bakışları sert ve uzlaşmazdı. "O neden kalıyor?" diye itiraz etti Roger, Connor'a işaret ede-rek. "Palmaris üç gün uzaktayken, siz neden gidiyorsunuz? Elbr-yan ile Pony bu karanlık zamanlarda şehrin garnizonu için büyükbir değer olmaz mıydı?""Senin anlamadığın başka konular var," dedi Elbryan sakin sakin. "Onu ilgilendiren konular mı?" diye sordu Roger, yine Con-nor'a işaret ederek. Connor gidip delikanlıyı yumruklama dürtü-süne direndi. Elbryan ciddiyetle başını salladı. "Onlarla gitmelisin, Roger,"dedi, dostça bir sesle konuşarak. "Biz gidemeyiz, çünkü herhan-gi birimiz yüzümüzü şehirde göstermeden önce halletmemiz ge-reken bir konu var. Ama buradaki tehlikenin senin için Palma-ris'te bulacağın her tür tehlikeden daha büyük olduğunu söyledi-ğimde bana güven. Çabuk o', Tomas ve Belster'ı yakala." Roger başını kararlılıkla iki yana salladı. "Hayır," diye yanıtverdi. "Burada kalıp savaşacaksanız, ben de kalıyorum." "Kanıtlayacak bir şeyin kalmadı," diye araya girdi Pony. "Adınve ünün hakkıyla tanındı." "Adım mı?" diye direndi Roger. "Kısa süre sonra, Palmaris'teyine Roger Billingsbury olacağım. Yalnızca Roger Billingsbury.Bir yetim, bir kimsesiz, toplum dışına itilmiş biri." "Amcam Baron yeteneklerinden birini değerlendirebilir," dediConnor. "O zaman, geri dönüp amcana benden bahsedecek zamanıbulduğunda, sana katılırım," diye çabucak yanıt verdi genç adam «8o

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 284: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

A- Salvj,,

alayla gülerek. Ama o küstah tavır hemen kayboldu ve delika ıElbryan'a ciddi bir bakış fırlattı. "Beni geri dönmeye zorlama " d'ye yalvardı. "Roger Billingsbury olmaya geri dönerhem. Henüz olmaz. Burada, canavarlarla savaşırken, içimde var olduğunu hirbilmediğim bir taraf buldum. O tarafımı seviyorum ve güvenli birşehrin sıradan yaşamında onu kaybetmekten korkuyorum.""O kadar da güvenli değil," dedi Connor alçak sesle. "Yeni kimliğini kaybetmeyeceksin," dedi korucu bütün ciddi-liğiyle. "Köyün istila edilmeden önceki kişiliğe asla dönmeyeceksin. Bunu tahmin edebileceğinden daha iyi biliyorum ve sana dürüştçe söylüyorum, burada ya da Palmaris'te, sen hep Roger Lockless olarak kalacaksın, kuzeyin kahramanı." Pony'ye baktı ve böy-le bir sorumluluğun ağırlığını düşündü, koşullar gereği kendisi vesevgilisinin kabul etmeye zorlandığı cinsellikten kaçınma yemini-ni düşündü ve ekledi, "Bu düşündüğün kadar muhteşem bir şeyolmayabilir, Roger." Genç adam sırtını biraz dikleştirdi ve başını sallamayı başardı,ama kabul edilmek için yalvaran yüz ifadesi değişmedi ve konuyu korucunun omzulanna yükledi.Elbryan Pony'ye baktı, kadın başını salladı. "Pony ve beni arayan iki adam var," diye başladı korucu. "VConnor'i; Palmaris'te onu öldürmeye çalışmışlar ve o da bizi aramak üzere yola düşmüş." "Sizi, ikinizi tanıyor mu?" diye sordu Roger. "Burada olduğunuzu biliyor muydu?""Beni tanıyor," dedi Pony. "Büyü kullanan kişiyi aramaya geldi, ama bunun kim olabile-ceğini bilmiyordu," dedi korucu. "Biz kanun kaçağıyız, Roger,hem Pony, hem ben. Kervan kuzey kasabalarından geçtikten son-ra, biz Juraviel'le konuşurken bu kadarını söylediğimizi duydun.Kilise büyülü taşları geri istiyor, ama dostumuz Avelyn'in mezarı iblis Ruhu

481

üzerine, onları geri vermeyeceğiz. Bu yüzden bizi arayan katillercönderdiler ve korkarım çok uzakta değiller." Sert sözlere rağmenkorucu Roger'a rahatlatıcı bir gülümsemeyle baktı. "Ama RogerLockless bize katılırsa işimiz daha kolay olur."Roger'in sırıtması iri kulaklarına kadar yayıldı. "Aynı zamanda, Kilise'nin gözünde senin de kanun kaçağı sa-yılacağını anlamalısın," dedi Pony. "Ama bu iş bittiği zaman amcam durumu düzeltir," diye çabu-cak ekledi Connor. "Onlardan kaçmayı mı, yoksa onlarla kendi koşullarınız altın-da savaşmayı mı düşünüyorsunuz?" diye sordu Roger kararlılıkla. "Günlerimi omzumun üzerinden bakıp katil arayarak geçirme-yeceğini," diye yanıt verdi korucu. Sesi öyle sertti ki Connor'ınbelkemiğinden aşağı bir ürperti geçti. "Bırak onlar omuzlarınınüzerinden bakıp beni arasın." Pony'nin ruhu gölgeli ormanda yürüdü. Bir koruluğun ortayükseklikte dalları arasında ilerleyen Belli'mar Juraviel'i gördü veona sürtünerek geçti. Sezgileri kuvvetli elf kulaklarını dikti, çün-kü Pony'nin ruhu görünmez ve sessiz olsa da, Juraviel'in keskinsezgileri bir şey hissetmişti. Sonra kadın aşağı, yere indi, rüzgara binmiş gibi uçtu. Altın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 285: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rengi atı üzerinde, küçük kampın çevresinde bir savunma hattıüzerinde ilerleyen Connor'ı buldu. Hatta adamın arkasında, bağ-daş kurup oturmuş kendi bedenini gördü. Ve çok arkada, mad-desel bedeninin arkasında, geniş karaağacı ve dibindeki karanlıkdeliği gördü. Elbryan o delikte, Kahin'deydi ve Pony içeri girip oderin konsantrasyonu bozmaya cesaret edemedi. Bunun yerine düşünceleri Connor'a takıldı, aralarında olan bi-tenlere uzaktan bakmaya çalıştı. Atını onu korumak istercesineyürütmesini rahatlatıcı buldu. Asil adamın onu bulup uyarmak «82

R' A- Salva,0re

için buralara kadar gelmesi onu gerçekten etkilemişti. Adam bastan beri mücevherleri kullananın o olduğunu biliyordu, ya da enazından tahmin ediyordu. Aynı zamanda, Kilise'nin asıl ilgilendi-ği şeyin bu taşlar olduğunu da biliyordu. Katillerden kaçarken gü-

neye, daha kalabalık bölgelere gidebilirdi. Ya da ona ihanet ede-bilir, rahatça Palmariste kalabilirdi, çünkü Kilise onu düşman bi-le saymazdı. Ama bunları yapmamıştı; onu uyarmak için kuzeyegelmişti. Ve dostlarının, Chilichunkların arkasında durmuştu. Pony Connor'dan hiç nefret etmemişti, trajik düğün gecesin-den sonraki sabah bile. Bütün yüreğiyle onun hata yaptığına ina-nıyordu, ama eylemleri kendisinin yarattığı çok gerçek kızgınlık-tan kaynaklanıyordu. Ve o geceyi düşündüğünde, Connor'ın onazorla sahip olamadığını, Pony'yi bunu yapamayacak kadar çokönemsediğini anlıyordu. Bu yüzden Pony onu uzun zaman önce, Kral'ın ordusunda ge-çirdiği ilk günlerde affetmişti. Ama bir zamanlar kocası olan bu adama bakarken şimdi nehissediyordu? Aşk değildi, asla bu olmamıştı, bunu anlıyordu, çünkü Elbr-yan'a baktığı zaman ne hissettiğini biliyordu ve bu bambaşka birşeydi, çok daha özel bir şey. Ama Connori önemsiyordu. Bir dos-ta ihtiyacı varken dostu olmuştu; o flört aylarındaki nezaketi sa-yesinde, hafızasını ve duygusal sağlığını kazanma yoluna girmiş-ti. Düğün gecesinde işler daha iyi olsaydı onunla evli kalırdı, ço-cuklarını doğururdu, hatta... Pony, o düğün gecesi olanlara artık üzülmediğini fark edincebu düşünce dizisi aniden kesildi. İlk defa, korkunç bir deneyimsaydığı olayların faydalarını anladı. O gece, şimdiki kişiliğini edin-me yoluna koymuştu onu, orduya katılmasını sağlamıştı. Ponyorada, doğal savaş yetenekleri konusunda harika bir eğitim ve di-siplin almıştı. Bu deneyim sonunda onu Avelyn'in yanına götür- iblis Ruhu

«83

rrıüş, orada daha derin gerçekleri öğrenmiş, tinselliğini kazanmış-tı ve Palmaris'teki olaylar, nihai olarak, onu Elbryan'a götürmüş-tü. Pony aşklarının ne kadar özel olduğunu ancak şimdi, korucu-ya karşı duygularını bir başka zamanda, bir başka adam için his-settikleriyle karşılaştırdığı zaman anlıyordu. İstilacı canavar ordusuna karşı aylarca savaştıktan, sevgilidostlarını kaybettikten sonra, şimdi onu evlat edinen aile ve bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 286: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

başka dostları tehlikede iken, Pony yine de daha iyi bir alternatifiçin kimliğinden, o andan, o mekandan vazgeçmezdi. Yaşamdakidersler genellikle acıydı, ama gerekli yapı bloklarıydı onlar. Bu yüzden Pony Connor Bildeborough'nun kendisinin... veElbryan'ın çevresinde nöbet tuttuğunu görünce içinin ısındığınıhissetti. O anda geçmişi geçmişte bıraktı. Ama durup sahnenin tadını çıkaramayacağını biliyordu. Buyüzden ruhu yine ormana doğru uzaklaştı, Roger'ı buldu, sonraüzerinde Juraviel'i ve daha ileriye giderek gölgeleri araştırdı, birişaret aradı. Kilise'nin ağırlığından gerçekten korkuyorum, Mather Amca,diye itiraf etti Elbryan, sıkışık mağaranın içinde sırtını bir taşa ve-rip oturarak ve zar zor görünen aynanın derinliklerine bakarak. Okatillerden kaçı peşimizde? Korucu arkasına yaslandı ve içini çekti. Kilise pes etmeyecek-ti, bu kadarı açıktı ve sonunda, uzak bir yerde, bir gün, Pony veo kaybedecekti. Ya da Aziz Saf-Abelle'de, Elbryan'ın Yelebekçi ilePony'nin ailesi olan Chilichunkların hatırına gitmek zorunda ol-dukları yerde kaybedeceklerdi. Ama savaşmaya devam etmeliyim, dedi amcasının hayaletine.Savaşmak zorundayız, Avelyn 'in anısının hatırına, Tarikat'ınınçarpık âdetlerinin içinde bulduğu gerçeğin hatırına. Ve kısa süresonra o savaşı örümceğin kendi ağına götüreceğiz. «8«

R' A- Salvat0re

Ama ilkönce... ah, Mather Amca, bir Adalet Birader dahace neredeyse beızi, Pony'yi ve Avelyn'i altediyordu. Bu tür ikiman katile karşı ne yapacağız? Elbryan gözlerini ovaladı ve aynaya baktı. Kilise'yle verdi&j nı,mücadeleye ait imgeler geldi, Avelyn'in eski sınıf arkadaşı Quin-tall, Adalet Birader unvanı altında bir mağarada onunla savaşmış-tı. Katil ilk önce güneştaşı ile, Elbryan'ın kılıcındaki mücevheri-aynısıyla mağarayı büyüye karşı mühürlemişti. Ve Avelyn'in yerini bulmak için bir lal taşı kullanmıştı, çünküo taş büyüyü seziyordu.Bir lal taşı... Elbryan'ın yüzüne bir gülümseme yerleşti, yanıt önünde berraklaştı. Ayağa fırladı ve kıvrılarak dar mağaradan çıktı, Pony'yekoştu ve onu şiddetle sarstı, transını bozmaya çalıştı. Kadının ruhu maddesel bedeninin rahatsız edildiğini hissederek geriye süzüldü ve birkaç saniye sonra fiziksel gözlerini kırpıştırarak açtı. Elbryan tepesinde dikiliyordu; Connor arkasında atından aşağı kayıyor, kargaşanın sebebini görmeye geliyordu."Artık ruh taşını kullanmayacaksın," dedi korucu. "Ruhum özgür kalmışken diğerlerinden daha uzaklarda keşiyapabilirim," diye itiraz etti kadın. "Ama düşmanlarımız lal taşı kullanıyorsa, büyünün titreşimle-rini hissedebilirler," dedi Elbryan. Pony başını salladı; bu potansiyel sorun hakkında zaten ko-nuşmuşlardı. "Bir lal taşımız var," dedi Elbryan. "Quintall'dan aldığımız. Otaşın daha geniş görüşü varken arayışımız ne kadar etkili olur?""Büyü kullanıyorlarsa," dedi Pony. "Böyle bir yardım olmadan bu engin topraklarda bizi bulma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 287: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yı nasıl umabilirler?" diye karşı çıktı korucu. iblis Ruhu

«85

Pony durdu ve onu uzun uzun inceledi ve Elbryan kadınınyüzündeki meraklı bakışı fark etti."Aniden kendinden çok emin görünmeye başladın," dedi.Elbryan'ın gülümsemesi genişledi. "Quintall ölümcül bir düşmandı," diye hatırlattı Pony. "Tek ba-şına beni, seni ve Avelyn'i altedecekti neredeyse." "Yalnızca savaş meydanını dilediği gibi şekillendirdiği için,"diye yanıt verdi korucu "bizi hazırlıksız yakaladı, hem de kendiseçtiği yerde, kendi hazırladığı koşullar altında. Bu iki savaşçı sa-vaşta zorlu olacaklar, ama onları kendi seçtiğimiz bir yerde hazır-lıksız yakalarsak, savaş çabucak sona erer, bundan kuşkum yok."Pony ikna olmuş görünmüyordu. "Quintall'ın planındaki bir kusur kibirdi," diye açıkladı koru-cu. "Elini erken oynadı, Uluyan Sheila'da, çünkü kendisini üstüngörüyordu, eğitiminin onu savaş konularında tüm diğerlerininüzerine yükselttiğine inanıyordu.""O inançta bir miktar gerçeklik vardı," dedi Pony. "Ama onun ve şimdiki düşmanlarımızın eğitimleri benim To-uel'alfar'ın yanında aldığımla, senin benim ve Avelyn'in yanındaaldıklarınla, ikimizin aylarca savaşarak edindiğimiz bilgilerle boyölçüşemez. Ve yanımızda üç güçlü müttefik var. Hayır, bu durumhakkındaki korkum büyük ölçüde azaldı. Rakiplerimizin izini bul-mak için lal taşını kullanırsan, onları kendi hazırladığımız bir ye-re getirip hazırlıklı olmadıkları bir savaşa çekebiliriz." Pony'ye son derece mantıklı geliyordu ve gerçekten de katil-lerin izini Elbryan'ın söylediği şekilde sürebileceğine inanıyordu.Keşişler büyü sezmek için büyü kullanacaklardı ve böylece Ponyonların büyüsünü sezmek için büyü kullanabilirdi. "Ve onları bulduğumuz zaman, onların da bizi gördüğünü an-layacağız," diye devam.etti korucu. "Hedeflerini bileceğiz, amaonlar bizimki hakkında pek az fikir sahibi olacak." «86

R- A. Salvat0re

"Zamanı ve yeri kendimiz seçebileceğiz," dedi Pony. Herrıeişe koyuldu ve kısa süre sonra büyü kullanıldığını sezdi; muhtemelen lal taşı kullanan keşişler. Ama kısa sürdü ve Pony ikilininkendi büyüsünü sezerek yön değiştirdiğini tahmin etti. "Sanırım güneştaşı kalkanı koydular," dedi kadın Belli'mar Ju-raviel'e, gözlerini açıp elfin gruba katıldığını görerek. "Ama bu da büyü kullanımı değil mi?" diye sordu elf. "Onu dasezemiyor musun?" Pony'nin yüzü bu basit, ama hatalı mantıkla kırıştı. "Aynı de-ğil," diye açıklamaya çalıştı. "Güneştaşı eksibüyüdür. Fırtına'nınkabzasındaki taşı kullanarak ben de böyle bir kalkan koyabilirimve düşmanlarımızın lal taşı etkisiz olur." Juraviel narin başını iki yana salladı. Tek kelimesine bile inan-mamıştı. "Bütün dünya büyüdür, elfler öyle söyler," dedi. "Herbitki, her hayvan büyü enerjisi sahibidir."Pony tartışması anlamsız bularak omuzlarını silkti. "Güneştaşı her tür büyüyü altediyorsa, süreklilikte bir delik

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 288: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

olacak," diye açıkladı Juraviel. "Boş bir nokta, dünyayı dolduranbüyü örtüsünde bir delik.""Ama ben..." diye başladı Pony. "Çünkü dünyayı Touel'alfar'ın gözleriyle görmeyi öğrenme-din," diye sözünü kesti elf. "Bana ruhunla katıl, sen ve Avelyn'inbirleştiğiniz gibi ve birlikte arayalım, deliği ve böylece düşmanla-rımızı bulalım." Pony biraz düşündü. Hematit kullanarak Avelyn'le birleşmesikişisel, özel bir şeydi ve onu inanılmaz ölçüde zarara açık bırak-mıştı, ama elf dostunu düşündüğü zaman, hiç tehdit hissetmiyor-du. Bu konuda Juraviel'in haklı olduğunu düşünmüyordu, onunbakış açısının yalnızca bu olduğunu düşünüyordu, aynı şeye bak-manın farklı bir yolu, ama yine de ruh taşını çıkardı ve sonra iki-si lal taşma daldılar. iblis Ruhu 487 Pony bütün dünyanın ne kadar canlı göründüğüne şaşırdı, herbitkinin, her hayvanın çevresinde bir büyü parıltısı vardı. Kısa sü-rede Juraviel'in tarif ettiği deliği buldular, ikili güneştaşı yerine laltaşı kullanıyormuş gibi ikiliyi kolayca izlediler. Bana rehberlik et, dedi Juraviel ona ve sonra kadın onun fi-ziksel olarak o noktadan ayrıldığını, düşmanlarını karşılamak üze-re izi takip ettiğini hissetti. Üç saat sonra kampa döndüğünde, keşişler hakkındaki rapo-ru Elbryan'ın tüm umutlarını aşıyordu. Elf onları bulmuş, ağaçla-rın dallarına gizlenerek izlemişti. Silahları dikkatini çekmişti, biriki küçük hançer ve yanlarında bulunabilecek büyülü taşlar dışın-da, uzun menzilli silahlan yoktu. Juraviel konuşmalarına kulakmisafiri olmuştu, Pony'yi canlı yakalayıp Peder Başrahip Mark-vvart'a götürmeyi tartışmışlardı. Korucu gülümsedi. Kendi yayları ve Pony'nin mücevherleriy-le, onların saldırılarına karşılık verebilirlerdi ve Pony'yi tutsak al-maktan bahsetmeleri bu ikisinin karşılarına çıkabilecek gücü kav-rayamadıklarını gösteriyordu. "Onları bize getir," dedi Pony'ye."Biz de savaş meydanını hazırlayalım." Küçük düzlük kamp için açık seçim gibi görünüyordu. Tek birgirişi olan kayalık bir yamaçtaki çıkıntının üzerindeydi ve o tekgiriş de dik ve tehlikeli bir biçimde açıktı. Tek bir açık alan var-dı ve orada küçük bir kamp ateşi yanıyordu. Üç yandan daha faz-la kaya, dördüncüden küçük bir ağaçlıkla çevriliydi. Youseff Birader kötü kötü gülümsedi; lal taşı orada, yukarıdabüyü kullanıldığına işaret ediyordu. Taşı kahverengi cüppesininhalat kemerindeki keseye koydu. O ve Dandelion şehirden çık-tıktan sonra yine cüppelere bürünmüşlerdi. Youseff güneştaşınıçıkardı, Dandelion'a, eksibüyü kalkanının daha güçlü olabilmesiiçin elini tutmasını söyledi. <88

Sâ|Vâîo,

"Bize karşı büyü kullanmaya kalkacaklar," dedi Youseff. "vkuşuz en önemli silahları bu, ama o kullanımı altedecek kadgüçlü olursak, bizim eğitimimize karşı geleneksel silahlan faydsız kalır." Fiziksel olarak güçlü ve becerikli olan Dandelion, yumrukyumruğa savaşma fikriyle sırıttı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 289: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"İlk önce kadının arkadaşlarını öldürürüz," dedi Youseff"Sonra onun peşine düşeriz. Onu öldürmek zorunda kalırsak, öl-dürürüz. Aksi halde, onu ve mücevherleri alıp yola koyuluruz." "İlk önce Palmaris'e mi?" diye sordu Dandelion, çünkü Con-nor Bildeborough konusunda bir fırsat daha istiyordu. Görevlerinin bu kısmının ne kadar önemli olduğunu anlayanYouseff başını iki yana salladı. "Şehirden durmadan geçip AzizSaf-Abelle'e döneceğiz," dedi. Diğer eliyle Dandelion'unkini tut-tu. "Yoğunlaş," dedi. Birkaç dakika sonra, eksibüyü kalkanı yerli yerinde ve sağ-lamken, ikili kayalık yamacı rahatça tırmanmaya başladı. Sessizceve güvenle hareket ediyorlardı. Zirveye yaklaştıklarında çıkıntının üzerini gözetlediler ve ikiside kötü kötü gülümsedi, çünkü kadının yanında Connor Bildebo-rough oturuyordu... tüm yumurtalar tek sepette gibi görünüyor-du. Eşgüdümlü hareket etmek için birbirlerine baktıktan sonra ke-şişler kendilerini çıkıntının üzerine çektiler ve zerafetle inerek sa-vunma pozisyonu aldılar. "Hoşgeldiniz!" diye bağırdı Connor hafif bir sesle. Keşişler şa-şırdı. "Beni hatırladınız mı?" Youseff Dandelion'a bir bakış fırlattı, sonra aniden öne adımattı, oturmaya devam eden adamla arasındaki mesafenin üçte iki-sini aştı. Sonra, kalçasının arkasına küçük bir ok saplanıp tendo-nunu kesince irkildi. iblis Ruhu

«89

"Ah, ama dostlarım yaklaşmana izin vermez," dedi Connormutlu mutlu. "Durumunuzun ne kadar ümitsiz olduğunu anlamıyorsunuz,"diye ekledi Roger Lockless, kayaların arasından çıkıp Pony ileConnor'ın arasına girerek. "Tesadüf eseri, Gecekuşu denen kişiy-le tanışmış olabilir misiniz?"İşaret üzerine korucu elinde Şahinkanadı, Senfoni'nin üzerin-de muhteşem görünerek ağaçların arasından çıktı."Ne yapacağız?" diye fısıldadı Dandelion Birader.Youseff öfkeli bakışlarını Connor'a çevirdi. "Amcanın ve aile-nin şerefini iki paralık etin," diye hırladı. "Artık bir kanun kaçağı-sın, arkadaş dediğin bu sefil aptallar gibi bir kanun kaçağı." "Senin konumunda biri için cesur sözler," diye yanıt verdiConnor kayıtsızca."Öyle mi düşünüyorsun?" dedi Youseff, aniden sakinleşerek.Yaralı bacağını kavrayan eliyle Dandelion'a küçük bir işaret verdi.Dandelion aniden, şiddetle arkadaşının yanından fırladı ve

adam doğrulur, kılıcını çekerken Connor'ın üzerine atıldı. Kimsetepki gösterecek zaman bulamadan hareket etmişti. Connor'ın kı-lıcını yana itti, sonra boğazına dirseğini indirerek adamı yere ser-di. Sonra yere düşen Connor'ın üzerinden atlayıp Roger'ı taşlarayaslanmaya zorladı. Youseff sağlam bacağıyla Dandelion'un hemen arkasında atıl-dı. Kadını ele geçirip ölümcül kavrayışıyla çıkış yolu için pazarlıkyapmayı düşünmüştü. Ama ilk saldırıda olduğu gibi, aşırı güven-li keşiş rakibini hafife almıştı, Pony'nin mücevher üzerinde nasıl

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 290: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bir gücü olduğunu takdir edememişti. Eksibüyü kalkanı hâlâ güç-lüydü, ama yaratıcıları başka işlerle meşgulken o kadar da değil.Youseff ile Dandelion güneştaşına odaklanmak dışında hiçbir şeyyapmıyor olsalar bile Pony'nin gücünü altedemezlerdi.Youseff ayağının altından kaydığını hissetti, ama düşmek ye-

49°

• A- Salvat,

rine zararsızca havalandı. Hızı onu ileriye, Pony'ye doğru taşımya devam etti, ama kadının yanına bu yabancı hafiflikte varınc

yarım takla atarak kafaüstü yuvarlandı. Sonra Pony yuvarlanır vetekmelerken arkasında ani bir acı hissetti. İki ayak şiddetle vura-rak Youseff i geldiği yöne, yamacın ötesine gönderdi ve adam sa-vunmasızca havada asılı kaldı. Roger Dandelion diğer yana atılır, kalkmaya çalışan Connor'ayine vurur, sonra tepesine inerek adamı yere mıhlarken saldırıy-la altedilmiş Roger bir şey yapacak durumda değildi. İri adamınkolu kalktı, parmaklar düzleşti ve katılaştı, savunmasız Connor'maçıkta kalan boynuna öldürücü darbeyi indirmeye hazırlandı. Connor hırladı, bağırmaya, kıvranıp kurtulmaya çalıştı. Bir an-lığına gözlerini kapattı. Darbe inmedi, Connor gözlerini açtığı zaman Dandelion'un hâ-lâ tepesinde, darbeyi indirmeye çalıştığını gördü. Bir şeyin kolunuböyle tutabilmesi karşısında, yüzünde inanmaz bir ifade belirmişti.Gecekuşu adamın bileğini sıkı sıkı kavramıştı. Dandelion bu kadar iri biri için şaşırtıcı bir çeviklikle döndüve ayaklarını altına alarak, korucuyu devirmek için omzunu eğdi.Ama Elbryan da hareket ediyordu. Dandelion'un kolunun altın-dan geçerek adamın kolunu şiddetle çekti ve dirseğini eklem ye-rinden çıkardı. Dandelion acıyla uluyarak hızla döndü ve ağır bir yumruk in-dirdi... ama Gecekuşu'na isabet etmeye yaklaşmadı bile, korucuyana kaymış, sonra Dandelion'un yüzüne ve göğsüne bir dizigüçlü yumruk indirerek geri dönmüştü. İri keşiş kolunun acısıyla hırlayarak yaklaştı, Elbryan'a sıkı sıkısarılacak kadar yaklaşabilmek için daha fazla yumruk kabul etti. Korucu, adamı yana çevirmeyi düşünerek bir eliyle Dandeli-on'un çenesini yakaladı, diğeriyle adamın saçlarını kavradı. Amagöğsünde tuhaf bir dürtükleme hissi üzerine durdu. Başta Dande- iblis Ruhu «91lion'un bir şekilde onu aldatıp bir hançerle yaklaştığını düşündü,ama adamın arkasına, arkasında duran Connor Bildeborough'yabaktığı zaman anladı. Connor'ın kılıcı adamın sırtını ve göğsünü delip geçmişti.Dandelion korucunun kollarına yığıldı. "Piç," diye mırıldandı Connor sertçe, ölü Dandelion yere yu-varlanırken kılıcını da götürmemesi için kayarak. Gecekuşu adamın düşmesine izin verdi, sonra Senfoni'ye gi-dip Şahinkanadı'nı aldı, bir ok taktı ve dikkatini Youseffe çevir-di. Yayını doğrulttu ve çekti. Ama tehdit sona ermişti, keşişler altedilmişti ve Elbryan buadamı öldüremezdi. "Yapma," dedi Pony, korucu yay kirişini gevşetirken yaptığınıonaylayarak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 291: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Onu öldüreceğim," dedi Connor sertçe, sonunda kılıcını ağırcesetten kurtararak. "Orada savunmasızca asılı kalmışken mi?" diye sordu Ponykuşkuyla. Connor yeri tekmeledi. "O zaman onu kayaların üzerine bı-rak," dedi, ama ciddi değildi; o da bu savunmasız adamı öldüre-mezdi.Pony buna memnun oldu. "Dostlarımızı bulacağız," dedi korucu Youseffe, "senin pederbaşrahibinin haksızca tutsak ettiği kişileri."Youseff bu iddianın budalalığıyla alay etti. "Ve sen her adımımıza rehberlik edeceksin," diye bitirdi koaı-cu. "Aziz Saf-Abelle'e mi?" diye yanıt verdi keşiş inanamayarak."Aptal. Öyle bir kalenin gücünü anlamaya başlayamazsın bile." "Sizin de bu mekanda size karşı hazırlanan gücü anlayamadı-ğınız gibi," diye yanıt verdi Elbryan sakin sakin. 492

R" A- S*lva.ore

Bu Youseffe darbe gibi indi. Gözlerini tehlikeli bir ifadeylekıstı ve dik dik Elbryan'a baktı. "Beni burada ne kadar tutabilirsi-niz?" diye sordu, ifadesiz, ölüm kadar sakin bir sesle. "Beni şim-di öldürün, aptallar, yoksa size söz veririm, intikamım..." Küçük bir şekil yanından fırlar, onu havada çevirirken şişin-mesi kayboldu. Çırpındı, karşılık vermeye çalıştı ve güneştaşınınelinden kurtulduğunu fark etti. Sonunda doğrulmayı başardığın-da, Youseff kanatlı elfin rahatça çıkıntının üzerine, diğerlerininyanına konduğunu gördü. "Tahmin ettiğin gibi güneştaşı, Gecekuşu," dedi Juraviel, aşır-dığı taşı göstererek. "Lal taşının kemerindeki kesede olduğunutahmin ediyorum. Eğer ölü adamın üzerinde değilse." Juraviel konuşurken Elbryan Youseffi dikkatle izliyordu ve el-

fin sözlerinin de adamın sinirlerini bozduğunu gördü. "Yanında bir de ruh taşı olabilir," diye araya girdi Pony. "Ön-derleriyle iletişim kurmanın bir yolu." "Elbette, onu kullanmasına izin vermeyeceğiz," dedi Connorgülerek. "Ama kararınıza karşı çıkmak zorundayım," dedi korucu-ya "bizi Aziz Saf-Abelle'e götürmeyecek, Aziz Kıymetli'ye götürü-lecek ve Başrahip Dobrinion'u öldürdüğü için hesap verecek. Ro-ger Lockless'le beraber onu kendim götüreceğim ve kilisenin pe-der başrahipleri hakkında gerçeği öğrenmesini sağlayacağım!" Elbryan uzun uzun, dikkatle Connor'a baktı, kendi eylemleri-nin adamın hayatını kurtardığını düşündü. Bir saniye tereddüt et-se, Connor Bildeborough, Pony'ye büyük haksızlık yapan buadam ölmüş olacaktı. Korucu kendi içinde böyle bir zayıflığa izin veremezdi ve buyüzden bu karanlık düşünceleri aklından uzaklaştırdı ve yüreği-nin içinde, Connor'ı ya da yoldaşlarından başka herhangi birinikurtarmanın tek yolu bu olsa, ölümcül keşişin darbesinin önüne

atlayacağını bildi. iblis Ruhu

493

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 292: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Sonra dönüp yine Youseffe baktı ve Connor'ın sözlerindekigerçekliği düşündü. İlk Adalet Birader'in ateşliliğini hatırladı venasıl tehditlere maruz kalırsa kalsın Youseff in gönüllü bir rehberolmayacağını anladı. Ama Connor'ın önerdiğini yapsalar, belkidostlarını serbest bırakma çabalarında yalnız kalmazlardı. Kilisede onlarla hemfikir olmaz mıydı, bu şekilde Peder Başrahip'in iti-barı yok olmaz mıydı? Mantıklı görünüyordu. "Onu buraya getir," diye talimat verdikorucu. Belli'mar Juraviel çıkıntıdan uçtu, havada asılı duran Yo-useff in arkasına geçti. Yayını sopa olarak kullanarak adamı dür-te dürte çıkıntıya getirdi. Başta Youseff direnmedi, ama sonra, çı-kıntının kenarına yaklaşırken, altındaki uçurum o kadar da derindeğilken, aniden döndü ve elfin yayını kavradı. Juraviel akıllıcayayı bıraktı. Ama keşişin dönüşünü durdurmasının yolu yoktu, buyüzden dönmeye devam etti.Ve çıkıntının kenarında, yumruğunu kaldırmış Elbryan'ı gördü. Yumruk Youseff Birader'i tepetaklak çıkıntıdan uzağa uçurduve adamın bilincini kaybetmesine sebep oldu. Bu gülünç manzara karşısında kahkahalar atan Juraviel yayınıaldı ve şimdi gevşekçe sarkan keşişi çıkıntıya doğru dürtükledi. 23DİĞER FRANCIS BİRADER Aziz Saf-Abelle'de genç keşişlere verilen görevler içinde, Dell-man Birader en çok bunu acılı buluyordu. O ve başka iki keşişdev gibi bir çark krankına dayanmış, o şeyi döndürmek için bü-külüyor, homurdanıyor, inliyor, topuklarını yere gömüyorlardı,ama o muazzam ağırlığın altında sık sık kayıyorlardı. Çok, çok aşağıda, ağır zincirlerle taşınan (zincirlerin kendisibeş yüz kilodan fazlaydı.) büyük bir taş bloğu vardı. Aziz Saf-Abelle'in en güney avlusunun hemen içindeki taş ocağından alın-mış iyi, sağlam bir taş. O geniş taş ocağına ilk inşa edilen manas-tırın altındaki tünellerden ulaşılırdı (aslında, alt katlardaki kütüp-hanelerde büzülen Jojonah Efendi bazen taşların yontulduğunuduyardı) ama manastırın üst duvarları için gerekli taşları getirme-nin en iyi yolu bu krankı kullanmaktı. Acı ve mücadele, üstatların ve Peder Başrahip'in görüşlerinegöre genç keşişler için iyiydi. Bir başka gün Dellman Birader bu-na katılabilirdi. Fiziksel yorulma ruh için iyiydi. Ama bugün de-ğil, uzun ve zorlu bir yolculuktan dönmelerinin hemen üzerinedeğil. O iki buçuk metrelik odasına gidip yatağına kıvrılmaktanbaşka bir şey istemiyordu. "İttir, Dellman Birader," diye payladı onu De'Unnero Efendi,keskin sesiyle "bütün işi Callan ve Seumo'nun omuzlarına mı yı-kacaksın?" iblis Ruhu

495

"Hayır, De'Unnero Efendi," diye homurdandı Dellman Bira-der, kranka daha kuvvetle yaslanmak için omuzlarını bükerek veittirerek. Bacaklarındaki ve sırtındaki kaslar geriliyor, ağrıyordu.Gözlerini kapattı ve uzun, kısık bir inleme salıverdi. Ama sonra aniden ağırlık artmış gibi geldi, çark geri dönme-ye çalıştı. Dellman'ın gözleri iri iri açıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 293: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Sıkı tut, birader!" diye bağırdığını duydu Callan'ın. Yerde ya-tan adamı gördü, Seumo'nun dengesini yitirerek yana kaydığınıfark etti. "Çiviyle sabitleyin!" diye bağırdı De'Unnero Efendi, birinin,herhangi birinin kilit çivisini kranka saplamasını kastederek. Zavallı Dellman bütün gücüyle mücadele etti, çarka becerebil-diğince kuvvetle yaslandı. Ama ayakları kaçınılmaz bir biçimdekaymaya başlamıştı. Neden Callan çarka dönmedi? diye merak et-ti. Ve neden Seuma kalkmıyor? Neden bu kadar ağır hareket edi-yorlar? "Çivi!" diye bağırdığını duydu De'Unnero'nun yine, ama baş-ka herkes çok ağır hareket ediyor gibiydi. Ve şimdi çark kazanıyordu, Dellman'ın kasları kopacak kadargerilmişti. Sonra kendini geri geri hareket ederken buldu. Bükülmüş, bü-tün eklemleri yanlış yöne dönmüş gibiydi. Bir kırbacın şaklamasıgibi ani bir ses duydu, bacaklarından biri acılara boğuldu ve ani-den geriye yuvarlandı. Ama kollarından biri krankta kaldı ve devçark onu vahşi bir yolculuğa çıkardı, sonunda uzağa fırlattı. Dell-man bir su yalağına çarptı, yalağın yan tarafını ve kendi omzunuparçaladı. Orada, baygınlığın sınırında yattı, kaldı. Kan ve çamura bulan-mıştı. "Onu benim odalarıma taşıyın," dedi bir ses. De'Unnero'ya aitolduğunu düşündü. 49&

A. Salvatore

Sonra üstat tepesine dikildi, eğildi. Gerçekten endişeli görünü-yordu. "Hiç korkma, Dellman Birader," dedi De'Unnero ve onuteselli etmeye çalışırmış gibi görünse de, sesinde hâlâ aynı kötü-cül tını vardı. "Tanrı benim yanımda ve O'nun gücüyle o kırık be-deni onaracağım." Gallan ve Seumo perişan durumdaki genç keşişi kollarındankaldırırken, acı aniden şiddetlendi. Dellman Birader ızdırap dal-galarına boğuldu, bedenindeki her kasta ateşler patladı. Ve sonrabattı, battı, derin bir karanlığa daldı. Günler birbirine karışmıştı, çünkü geçtiklerini fark etmiyordu.Artık Jojonah Efendi için zamanın anlamı yoktu. Kütüphanedenancak bedeninin fiziksel ihtiyaçları zorunlu kıldığında çıkıyordu.Kitap ve parşömen yığınları arasında faydalı hiçbir şey bulama-mıştı, ama yaklaştığını hissediyordu. Yüreğinde ve ruhunda hisse-diyordu. Sık sık yasak kitapların rafına bakıyor, kötü içeriklerinden do-layı mı, yoksa Abellican Tarikatı'nın şimdiki önderlerini lanetleye-cek bir gerçeği içerdikleri için mi yasaklı olduklarını merak edi-yordu. Bu tür düşüncelerden sonra, bir noktada kalktı ve rafadoğru birkaç adım attı, ama sonra Jojonah Efendi kendi parano-yasına yüksek sesle güldü. O kitapları biliyordu, çünkü kıdemliöğrenci seviyesine ulaşmadan önce onların envanterini çıkarmagörevini üstlenmişti. Orada gizli gerçek falan yoktu; onlar kötülü-ğün kitaplarıydı, dactylin toprak büyüsünü ve kutsal taşların güç-lerini kötü amaçlar için kullanmayı, iblis çağırma ya da cesetleridiriltmeyi, veba salgını çağırma ya da ekinleri kurutmayı anlatı-yordu... savaş zamanlarında bile kabul edilemez uygulamalar. As-lında Jojonah katıldığı gizli bir Üstatlar Toplantısı'nda, o kitaplar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 294: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dan birinin Tann'nın 57. Senesi'nde, Behren ile Ayı-Honce Kemerve Toka sıradağlarındaki geçitlerin kontrolü üzerine büyük bir sa-

iblis Ruhu «97vaşa girişmişken, Behren krallığındaki korkunç ekin kırımının Ki-lise tarafından düzeltilmesini anlattığını öğrenmişti. Kıtlık savaşıngidişini değiştirmişti, ama kaybedilen masum canlar ve süregelendüşmanlıklar, kazanılanların o bedele değmediğini gösteriyordu. Hayır, o alt kütüphanenin karanlık köşesinde saklanan o ki-taplar, geçmişte yapılan korkunç hatalardan öğrenilecek derslerdışında, adalet ve gerçeklik içermiyordu. Ama günler dramatik bir başarı getirmeden akıp giderken Jo-jonah kendi kendine bunu sık sık hatırlatmak zorunda kalıyordu.Ve bir başka şey nazik üstadın duyarlılıklarını dürtüklemeye, için-de büyüyerek dikkatini büyük ölçüde dağıtmaya başlamıştı:Markwart'ın tutsaklarının durumu. Onun burada oyalanıyor olma-sının bedelini ödüyorlardı, belki de nihai bedeli ödemişlerdi bile.Jojonah'm vicdanının büyük bir kısmı gidip o zavallı insanları, ib-lis dactyli altederken Avelyn'in yanında bulunmuşsa gerçekten debir kahraman olan o atadamı görmesini haykırıyordu. Ama Jojonah kütüphaneden çıkamıyordu, henüz değil ve buyüzden tutsaklar hakkındaki endişelerini bastırması gerekiyordu.Belki buradaki çalışmalarının onları kurtaracağını söylüyordukendi kendine, ya da belki gelecekte Kilise'nin bu tür canavarlık-lar yapmasını engelleyecekti. En azından bir miktar ilerleme kaydetmişti. Kütüphane, baştadüşündüğü gibi gelişigüzel düzenlenmemişti. Kısımlara ayrılmıştıve onlar da kabaca kronolojik sıraya göre dizilmişti. Kilise'nin eneski günlerinden kabaca iki yüz sene önceye, yeni kütüphaneleryapılıp burasının bir çalışma alanı değil bir depoya dönüştüğü za-manlara uzanıyordu. Neyse ki, o zamana ait yazmaların çoğu Al-labarnet Biraderle ilgiliydi. En azından Aziz Saf-Abelle dışındantoplananlar burada saklanıyordu. Genel yerleşimi anlar anlamaz Jojonah Efendi en eski kitapla-rı, Tann'nın l.Senesi'nden, Büyük Yortu'dan, Kilise'yi Eski Kilise «98

R- A- S*lv«0re

ve Yeni Kilise olarak ayıran Yenilenme'den önce yazılan kitapları araştırmaya başladı. Jojonah aradığı yanıtların Yenilenme'denönceki zamanlarda bulunabileceğini tahmin ediyordu, düzenli Ki-lise'nin en başlangıcında^, Aziz Abelle zamanında. Orada hiç yanıt bulamadı; kalan birkaç parça (ve aralarındadaha da azı okunabilir durumdaydı) süslü işlerdi, daha çok Tan-rı'nın ihtişamını yücelten şarkılar. Çoğunun yazılı olduğu parşö-menler öyle kırılgandı ki Jojonah onlara dokunmayı bile göze ala-mıyordu ve diğerleri taş tabletler üzerine oyulmuştu. Aziz Abel-le'in yazmaları burada değildi, elbette, üst kütüphanede teşhirediliyordu. Jojonah onları ezbere biliyordu ve arayışına yardımcıolacak hiçbir şey hatırlamıyordu. Öğretiler daha çok genel konu-lardaydı, karşılıklı nezaket hakkında bilgece sözler. Hepsi sayısızyoruma açıktı. Yine de üstat, zamanı olduğunda gidip onları yinegörmeye, onları bu yeni fikirler ile, yeni bir ışık altında okuyupokuyamayacağını, Kilise'sinin gerçek ilkeleri hakkında bir ipucuverip vermeyeceklerini görmeye yemin etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 295: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Jojonah'ın en çok istediği şey, o önemli Büyük Yortu senesin-deki Başrahip'in Oğretisi'ni bulmaktı, ama bunun imkansız oldu-ğunu biliyordu. Abellican Tarikatı'nın en büyük beceriksizliklerin-den biri, Başrahip'in Doktrini'nin yüzyıllar önce kaybedilmesiydi. Bu yüzden üstat elinde olanlarla çalışmaya devam etti ve Ye-ni Kilise'nin yaratımını takip eden senelerdeki yazmalara geçti. Jo-jonah hiçbir şey bulamadı. Hiçbir şey. Daha az şevkli biri bu yıldırıcı işe teslim olurdu, ama pes et-me fikri Jojonah'ın aklına hiç gelmedi. Kronolojik sırayla tarama-ya devam etti, ilk Peder Başrahiplerin yazmaları arasında bazıumut vaat eden imalar buldu, örneğin Markwart'ın söyleyeceğiniasla hayal edemediği bir deyiş. Ve sonra gerçekten de çok ilginç bir kitap buldu, kırmızı cilt-li küçük bir kitap, genç bir keşiş olan Francis Gouliard Birader ta- İblis Ruhu

«99

rafından Tanrı'nın 130.Senesi'nde, Büyük Başlangıç'tan sonra, ilkpimaninicuit yolculuğunun yapıldığı sene yazılmıştı. Büyük bir özenle sayfaları çevirirken Jojonah'ın elleri titriyor-du. Francis Birader (bu isim ne kadar da ironik geliyordu!) o yol-culuğun Hazırlayıcılarından biriydi ve geri dönüp bu hikayeyi ka-leme almıştı! Bu bile tek başına Jojonah'ı çok etkiledi; artık Pimaninicu-jt'den dönen keşişlere, o mekandan konuşmaktan kaçınmalarısöyleniyor, hatta tamamen yasaklanıyordu. Pellimar Birader dön-düğünde çenesini tutamamıştı ve tesadüf olamayacak bir şekilde,fazla yaşamamıştı. Ama Francis Gouliard'ın zamanında, metne gö-re Hazırlayıcılar yolculuklarını anlatmaya cesaretlendiriliyorlardı! Karanlık oda serin olmasına rağmen Jojonah alnında ter dam-lacıkları oluştuğunu hissetti ve narin sayfalara ter damlatmamayaözen gösterdi. Titreyen parmaklarla, dikkatle sayfayı çevirdi veokudu:en küçük gri ve kırmızı taşları bulmak ve böylece Tan-rı'nın şifasını bilinen tüm dünyaya bol bol getirmek için. Jojonah Efendi arkasına yaslandı ve derin, sakinleştirici bir ne-fes aldı. Manastırda neden küçük hematitlerden, küçük gri ve kır-mızı taşlardan büyük bir hazine sakladığını şimdi anlıyordu! Birsonraki pasaj üstadı daha da fazla etkiledi. Francis Gouliard Bira-der yanındaki arkadaşlarından bahsediyordu:Abelle Denizi'nin mürettebatı otuz üç biraderden oluşuyor-du, genç ve güçlü adamlar, iyi eğitilmiş, bizi, iki Hazırlayıcı'yıPimaninicuit'e götürüp geri getirecek güvenilir adamlar. Ve son-ra kalan otuz bir birader (ikisi yolculukta öldü) taşların sınıf-lanması ve hazırlanması sürecine katıldı.

500

R- A. Salvatore

"Biraderler," diye mırıldandı Jojonah alçak sesle. "AbelleDeni-zinde. Keşişleri kullanmışlar." Üstat bir türlü çıkmayan nefesi yü-zünden konuşmayı güç buluyordu. Yelkoparan'm ve talihsiz mü-rettebatının, parayla tutulmuş adamların ve bir kadının kaderleriaklına geldiğinde gözyaşları sel gibi akmaya başladı. Kendini top-layıp okumaya devam etmesi için uzun zaman gerekti. FrancisGouliard'ın anlatım tarzı zordu, sözcüklerin çoğu Jojonah'ın çöze-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 296: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

meyeceği kadar eskiydi ve adam tarih sırasına göre değil, bilinçakışı yöntemiyle yazmıştı. Birkaç sayfa sonra Francis' Aziz Saf-Abelle'den ayrılmalarını ve yolculuğun başlangıcını anlatmayabaşlamıştı. Ve işte, Jojonah'ın önünde, iyi gemiye ve mürettebatına vedakonuşması yapan, Abellican Kilisesi'nin Tanrı'nm sözleriyle birlik-te Tanrı'nın servetini, mücevherleri yaymasını talep eden PederBaşrahip Benuto Concarron'un fermanı vardı.Dindarlık, saygınlık, fakirlik. Gözyaşları serbestçe geldi; işte Jojonah'ın inanabileceği Kilisebuydu, bir adamın içinde Avelyn Desbris'inki gibi saf bir yürekyaratabilen Kilise. Ama ne olmuştu da bu açık yolu değiştirmişti?Neden gri ve kırmızı taşlar hâlâ Aziz Saf-Abelle'deydi? Hayırse-verlik nereye gitmişti? "Ve şimdi nerede?" diye sordu yüksek sesle, bir kez daha za-vallı tutsakları düşünerek. Francis Gouliard Birader ile PederBaşrahip Benuto Concarron'un Kilise'leri nereye gitmişti? "Lanet olsun sana, Markwart," diye fısıldadı Jojonah Efendi veher sözcüğünü kastederek söyledi. Kitabı geniş cüppesinin altınatıktı ve mahzenlerden ayrılıp doğrudan odasına gitti. Braumin Bi-rader'e bir bakmayı düşündü, ama bu işin bekleyebileceğine ka-rar verdi, çünkü günlerdir Jojonah'ın yüreğini ağırlaştıran başkabir iş vardı. iblis Ruhu 501 Kısa süre sonra bir kez daha Aziz Saf-Abelle'in alt katlarınainiyordu, büyük manastırın diğer yanındaki, Peder Başrahipjylarkwart'ın zindana dönüştürdüğü odalara. Nöbet tutan genç birkeşiş yolunu kesince şaşırmadı. "Durup seninle tartışmayacağım, genç kardeşim," dedi Jojo-nah, etkileyici konuşmaya çalışarak. "Gönüllü Izdırabm Çelik El-diveni'nden geceli kaç sene oldu?" Ürkütücü üstat gerçekten de genç biraderi etkilemişti! "Bir se-ne, Üstat," dedi yumuşak sesle. "Ve dört ay." "Bir sene mi?" diye gürledi Jojonah. "Ve benim yolumu kes-meye cüret ediyorsun, öyle mi? Ben üstat mevkisine ulaştığımdasen daha doğmamıştın bile ve şimdi önümde durmuş, geçemeye-ceğimi söylüyorsun.""Peder Başrahip..." Jojonah yeterince dinlemişti. Uzandı, kolunu genç keşişin ya-nına götürdü, zorla geçti ve genç adama dik dik bakarak onu dur-durması için meydan okudu. Genç keşiş birkaç itiraz kekeledi, ama Jojonah merdivendenaşağı yürümeye devam ederken aciz bir kızgınlık içinde ayağınıyere vurmakla yerindi. Merdivenlerin dibinde iki genç keşiş dahaJojonah'ın yolunu kestiler, ama onlarla konuşmaya bile zahmetetmedi, ittirip geçti ve adamlar fiziksel güç kullanarak onu dur-durmaya cesaret edemediler. Ama biri arkasından gelerek her adı-mında yeni şikayetler dile getirdi. Bu arada ikincisi geriye koştu...Peder Başrahip Markwart'a haber vermek için, Jojonah biliyordu. Burada tehlikeli zeminde ilerliyordu, Jojonah biliyordu, belkide Peder Başrahip'i fazla zorluyordu. Ama bulduğu kitap Mark-wart'ın haksızlıklarına karşı çıkmak konusundaki kararlılığım ar-tırmıştı ve sessizce, cezası ne olursa olsun zavallı tutsakları kont-rol etmeden, hayatta olduklarından ve kötü muamele görmedik-lerinden emin olmadan geri döndürülmesine izin vermeyeceğine 502

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 297: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

A' Salvatore

yemin etti. Jojonah çok şeyi riske atıyordu ve mantıksal ola uuzun vadeli iyiliğin sessiz ve arka planda kalmasını gerektirdiö'düşünmeliydi. Ama o yolun zavallı Chilichunklarla kahraman atdama fazla faydası dokunmayacaktı; Jojonah biliyordu ki Markwart gibi adamlar günahkarca ya da korkakça eylemleri haklı çı-karmak için bu savı kullanırlardı. Bu yüzden Markwart'ı öfke sınırlarına dek zorluyor olabilece-ğine bile aldırmadı. Yoluna devam etti, bir kapıyı, nöbet bekle-yen bir başka şaşkın genç keşişi geçti ve bir merdiven daha indi.Sonra durdu. Francis Birader tam önünde duruyordu."Burada olmamalısınız," dedi Francis."Kimin emriyle?" "Peder Başrahip Markwart'ın," diye yanıt verdi Francis tered-düt etmeden. "Yalnızca o, ben ve De'Unnero Efendi'nin alt katmerdivenlerine inmesine izin var." "Çok değerli bir ekip," dedi Jojonah Efendi alayla. "Peki o ne-den, Francis Birader? Zavallı masum tutsaklara rahat rahat işken-ce edebilesiniz diye mi?" Bunu yüksek sesle söyledi ve arkasındaduran genç nöbetçinin huzursuzca ayak değiştirdiğini duyuncatatmin hissetti."Masum mu?" diye yankıladı Francis kuşkuyla. "Eylemlerinizden o kadar mı çok utanıyorsunuz ki burada,tüm meraklı gözlerden uzak yapmak zorunda kalıyorsunuz?" di-ye ısrar etti Jojonah Efendi, konuşurken bir adım daha atarak."Evet, Grady Chilichunk'ın hikayesini duydum.""Yoldaki bir kaza," diye itiraz etti Francis. "Günahlarını sakla, Francis Birader!" diye yanıt verdi Jojonah."Ama yine de günah olarak kalacaklar!" Francis horgörüyle baktı. "Verdiğimiz bu savaşın anlamınıkavrayamazsınız," diye itiraz etti. "Suçlululara merhamet gösteri-yorsunuz, buna karşın masumlar onların Kilise'ye, tüm İnsan ırkı- iblis Ruhu

503

na karşı işlediği suçlar için ağır bedeller ödüyor!" Jojonah Efendi'nin yanıtı bir sol yumruk şeklinde geldi. AmaFrancis Birader tamamen hazırlıksız yakalanmamıştı ve dönerekyumruğun yüzüne sürtünüp geçmesine izin verdi ve JojonahEfendi ıskalaması yüzünden dengesini kaybederken genç keşişarkasına sıçradı, kollarını sıkı sıkı boynuna dolayarak hızla dön-dürdü ve adamın dengesini tamamen yitirmesine sebep oldu. Jojonah Efendi kıvrandı, büküldü, ama yalnızca bir anlığına,çünkü boynuna dolanan kollar kan akışını kesmişti ve aç kalanbeyni hızla bilinçsizliğe kaydı. "Francis Birader!" diye bağırdı genç keşiş paniğe kapılarak vehızla atılarak ikisini ayırmaya çalıştı. Francis kendi isteğiyle bırak-tı ve Jojonah'ın bütün ağırlığıyla yere yıkılmasına izin verdi. Ahşap üzerinde keskin ayak sesleri duydu. Adımlıyor, adımlı-yordu ve o adımların ritmine kapıldı, onunla beraber gitti, onunkendisini yaşayanların dünyasına taşımasına izin verdi. İşık, gün-lerdir yalnızca karanlığı bilen gözlerine sert geldi, ama odağınıbulur bulmaz nerede olduğunu anladı: Peder Başrahip Mark-wart'ın özel odasında bir sandalyeye oturtulmuştu. Markwart ve Francis Birader önünde duruyordu ve ikisi de

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 298: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

çok memnun görünmüyordu. "Bir başka keşişe saldırdın," diye sertçe konuşmaya başladıPeder Başrahip Markwart. "Paylanması gereken dikbaşlı bir ast," diye yanıt verdi JojonahEfendi, bulanıklığı gidermek için gözlerini ovalayarak. "İyi bir da-yağa ihtiyaç duyan bir birader." Markwart kendinden emin bir tavırla duran Francis Biraderebaktı. "Belki," diye onayladı, sırf şişinen genç adamı söndürmekiçin. "Ama yine de," diye devam etti Markwart, dikkatini tamamenJojonah'a çevirerek, "o yalnızca verdiğim talimatları uyguluyordu." 5°4

R- A- Salvat.

Jojonah Efendi kendine hakim olmak için büyük mücade]verdi, çünkü pragmatizm sınırlarını aşmak, Markwart'a, o kötüMarkwart'a o ve yoldan sapmış Kilise'si hakkında ne düşündüöü-nü haykırmak için can atıyordu. Dudağını çiğnedi ve yaşlı adamındevam etmesine izin verdi. "Allabarnet Birader'in azizliğini desteklemekle ilgili görevleri-ni terk ettin," diye köpürdü Peder Başrahip. "Kıymetli bir görevzavallı Başrahip Dobrinion'un yazgısını göz önüne alarak, öyledüşünüyordum, çünkü Aziz Kıymetli'nin keşişleri bu karanlık za-manda biraz morale ihtiyaç duyuyor. Ama sen sana sağladığımboş zamanı kötüye kullanarak kendini manastırın diğer ucundabuluyorsun ve seni ilgilendirmeyen işlere karışıyorsun." "Masum tutsakların zindan duvarlarından asılmasına aldırma-mak mıyım?" diye yanıt verdi Jojonah Efendi, kararlı ve güçlü birsesle. "Hiçbir suç, hiçbir günah işlemeyen insanlar ve gerçektenbir kahraman olabilecek bir atadam bu sözde kutsal sığınağın zin-danlarında zincire vurulmuşken ve işkence görürken ben aldır-mayacak mıyım?" "İşkence mi?" diye alay etti Peder Başrahip. "Sen bu konudahiçbir şey bilmiyorsun." "Bu yüzden de öğrenmeye çalıştım," diye karşı çıktı Jojonah."Ama bana bunu reddediyorsun, tüm gözlere reddediyorsun." Markwart yine alay etti. "Korku içindeki Chilichunkları ve teh-likeli olma potansiyeli taşıyan Yelebekçi'yi başkalarının özel sor-gulamalarına maruz bırakamam. Onlar benim sorumluluğum al-tında.""Senin tutsakların," diye düzeltti Jojonah. Peder Başrahip Markwart sustu ve derin bir nefes aldı. "Tut-saklar," diye yankıladı. "Evet, öyleler. Günah işlemediler, dedin,ama onlar taşları çalan hırsızlarla müttefik. Suç işlemediler dedin,ama atadamın iblis dactylle müttefik olduğuna ve yalnızca Ai- iblis R"hu 505da'nın kaza eseri harap edilmesi yüzünden dünyanın bütün din-dar insanlarına karşı sürdürülen yağmaya katılmadığına inanmakiçin her tür sebebimiz var." "Kaza eseri harap edilmesi," diye yankıladı Jojonah inanmaz-lık içinde, alayla. "Araştırmam sonunda vardığım sonuç bu!" diye bağırdı Mark-wart aniden, oturan üstadın çok yakınına giderek. Jojonah bir anadamın ona vuracağını düşündü. "Bu zamanda sen başka bir yolizlemeyi seçtin." Keşke bunun ne kadar gerçek olduğunu anlayabilsen, diyeyanıt verdi Jojonah sessizce ve tutsaklara ulaşmaya çalışmadan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 299: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

önce eski kitabı odasına sakladığı için memnun oldu. "Ama sen o yolu bile takip edemedin!" diye devam etti Mark-wart. "Ve sen kendi işinle ilgilenirken, mevcut tehlikeler açısın-dan hiçbir önem taşımayan kadim yazmalara gömülmüşken, gençbiraderlerimizden biri neredeyse ölecekti!"Jojonah'ın kulakları dikildi. "Avluda," diye devam etti Markvvart. "Normalde Jojonah Efen-di'nin denetlediği, ama yönettiği başka işlere ek olarak De'Unne-ro Efendi'nin gözkulak olmak zorunda kaldığı işi yaparken. Belkide üç biraderden ikisi çarkı ellerinden kaçırdığı zaman bu yüzdenzamanında tepki veremedi ve üçüncü birader, zavallı Dellman ani-den üzerine binen ağırlıkla neredeyse ikiye bölünüyordu." "Dellman!" diye haykırdı Jojonah, yerinden kalkacak gibi ola-rak ve Markwart'ın bir adım gerilemesine sebep olarak. Panik Jo-jonah'ın beynine süzüldü; aniden günlerdir görmediği BrauminBirader için endişelendi. Kaç "kaza" olmuştu acaba? Ama heyecanı içinde Dellman'm komplo ortaklarından biri ol-duğunu ima ettiğini fark etti ve kendine hakim olmak ve sandal-yesine oturmak için büyük çaba gösterdi. "Aida'ya giderken bizeeşlik eden aynı Dellman Birader mi?" diye sordu. 506

Sa|vatore

"Tek Dellman Birader," diye sertçe yanıt verdi Markwart ıdatmacaya kanmayarak."Yazık," diye yoaım yaptı Jojonah. "Ama hayatta, değil mi?" "Kıl payı farkla ve belki fazla uzun sürmez," diye yanıt verdPeder Başrahip, bir kez daha odayı adımlamaya başlayarak."Onu göreceğim." "Hayır, görmeyeceksin," diye terslendi Peder Başrahip. "De'Unnero Efendi'nin gözetimi altında. Onunla konuşmanı bileyasaklıyorum. Senin özürlerini dinlemeye ihtiyacı yok, JojonahEfendi. Bırak yokluğunun suçluluğu zihnine binsin. Belki bu se-ni gerçek görevlerine ve amacına götürür." Bir şekilde Jojonahin sorumlu olduğu fikri saçmaydı elbette,ama Jojonah arkasındaki ince anlamı anladı. Markwart bunu yal-nızca onu Dellman'dan uzak tutmak için kullanıyordu. BöyleceAvelyn'in peşine bırakılan biraderlerin zihinlerini çarpıtmakta çokusta olan De'Unnero kendi kötülüklerini yaparken, adam üzerin-de etkili olmasını engelleyecekti. "Bu konuda tanığım sensin, Francis Birader," dedi Markwart."Ve seni uyarıyorum, Jojonah Efendi, Dellman Birader'e yaklaştı-ğını bile duyacak olursam, sonuçlar kötü olur. Hem senin için,hem onun için." Markvvart'ın kumlara bu kadar açık bir sınır çizmesi Jojonah'ışaşırttı. Onu neredeyse açık açık tehdit etmişti. İşler Markwart'ındilediği gibi gidiyordu, Jojonah öyle düşündü, o zaman neden bukadar cüretli bir adım atmıştı? Israr etmedi, başını salladı ve odadan çıktı. Markwart'ın sınır-larını yakın zamanda aşmak gibi bir niyeti yoktu. Bir süreliğineDellman'la bütün bağları koparmanın adam için daha iyi olacağı-na karar verdi. Dahası, Jojonah çalışmalarına daha yeni başlıyor-du. Çabucak yemek yedi, odasına gitti ve kitabı yerinde buluncaderin bir nefes aldı. Sonra alt kata geri döndü, gittikçe ilginçleşen (blîs Ruhu 507

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 300: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bulmacanın başka parçalarını bulmak için yine eski kütüphanele-re yöneldi. Kapılar kapanmış, ağır tahta parçalarıyla sürgülenmişti. Gençbir keşiş, Jojonah'm tanımadığı bir adam önünde nöbet tutuyordu."Bütün bunların anlamı nedir?" diye sordu üstat. "Bu zamanda alt kütüphanelere giriş yasak," diye mekanikolarak yanıt verdi adam. "Peder Başrahip'in emriyle..." O cümlesini bitiremeden Jojonah Efendi fırtına gibi fırlayarakbasamakları ikişer ikişer tırmandı. Peder Başrahip Markwart'ı özelodalarında onu beklerken bulunca şaşırmadı. Adam bu sefer yal-nızdı. "Çalışmalarıma son vermek hakkında hiçbir şey söylememiş-tin," diye başladı Jojonah Efendi, bu savaşta yolunu dikkatle se-çerek, çünkü bunun sonucu belirleyebileceğine inanıyordu. "Allabarnet Efendi'nin azizliği için endişelenme zamanı değil,"diye yanıt verdi Peder Başrahip sakin sakin. "Üstatlarımdan biri-nin kıymetli zamanını zindanlarda geçirmesini göze alamam." "İlginç bir sözcük seçimi," diye karşılık verdi Jojonah, "özellik-le en güvenilir biraderlerinden çoğunun başka türden zindanlar-da epey zaman harcadığı düşünülünce." Yaşlı adamın gözlerinde öfke ışıltısını gördü, ama Markvvartifadesine hemen hakim oldu. "Aziz ilan etme süreci savaş bitenekadar bekleyecek," dedi. "Raporlara bakılırsa, çoktan bitmiş olabilir," diye yanıt verdiJojonah çabucak. "Ve Tarikat'ımızın karşı karşıya olduğu tehdit sona erene ka-dar," diye ekledi Markwart. "Başrahip Dobrinion'un yanma birpowrie sokulabiliyorsa, demek hiçbirimiz güvende değiliz. Düş-manlarımız artık bölündü, çünkü onların savaşı kötü gidiyor veönemli önderleri öldürmek için daha büyük bir kampanya başla-tabileceklerine inanmak tedbirlice olur." 508

R- A. SalVat0re

Dilini tutmak için, Markwart'ı oracıkta Dobrinıon'un öldürül-mesini ayarlamakla suçlamamak için Jojonah'ın çok çaba göster-mesi gerekti. Artık kendisi için hiç endişelenmiyordu, orada oanda Markwart'ı açık açık, halk önünde suçlayabilir, büyük olası-lıkla hayatına malolacak bir iç mücadele başlatabilirdi. Ama bunuyapamayacağını söyledi kendi kendine, takip eden birkaç saniyeiçinde. Düşünmesi gereken başkaları vardı... Dellman, BrauminHerde, Marlboro Viscenti ve zavallı tutsaklar. Kendi hatırına olma-sa bile onların hatırına Markwart'a karşı açık savaş başlatamazdı. "Aynı zamanda, süreç çalınan mücevherler geri getirilene ka-dar bekleyecek," diye devam etti Markwart. "Böylece üst katlarda boş boş oturup zaman öldüreceğim," di-ye yorum yapmaya cesaret etti Jojonah. "Hayır, senin için başka planlarım var," diye yanıt verdi Mark-wart. "Daha önemli meseleler. Sağlığını kazandığın açık... bir baş-ka keşişe saldıracak kadar iyisin ve bu yüzden yola çıkmaya ha-zırlanacaksın." "Aziz ilan etme sürecinin bekleyeceğini biraz önce söyledin,"diye karşılık verdi Jojonah. "Öyle," diye yanıt verdi Markwart. "Ama artık hedefin AzizHonce değil. Palmaris'e, Aziz Kıymetli'ye gideceksin ve yeni baş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 301: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rahibin atanmasına tanık olacaksın." Jojonah Efendi şaşkınlığını saklayamadı. O manastırda bu işehazır keşiş yoktu ve bildiği kadarıyla başrahip atanması meselesitarüşılmamıştı bile ve bu senenin ilerleyen zamanlarında toplana-cak Başrahipler Kurulu'nun işiydi. "De'Unnero Efendi," diye yanıt verdi Peder Başrahip Mark-wart, telaffuz edilmeyen soruya yanıt olarak. "De'Unnero mu?" diye yankıladı Jojonah inanmazlık içinde."Aziz Saf-Abelle'deki tüm üstatların en genci, Siherton Efendi'ninölümü üzerine zamansız terfi ettirilen bir adam!" iblis Ruhu

509

"Siherton Efendi'nin Avelyn Desbris tarafından öldürülmesiüzerine," diye hatırlattı Markwart hemen. "Aziz Kıymetli'nin önderi mi olacak?" diye devam etti Jojonah,son sözel dikenin acısını bile hissedemeyecek kadar şaşkın. "Sa-vaş hattına en yakın yer Palmaris olduğu için kuşkusuz o pozis-yon büyük önem taşıyor." "İşte tam bu yüzden De'Unnero'yu seçtim," diye yanıt verdiMarkvvart sakin sakin. "Seçtin mi?" diye yankıladı Jojonah. Bu daha önce hiç görül-memiş bir hareketti; bir başrahibin atanması, söz konusu manas-tırın kendi içinden geliyor olsa bile, önemli bir meseleydi veBaşrahipler Kuaılu'nun tartışması gereken bir konuydu."KuruPu erken toplamak için zaman yok," diye açıkladı Mark-wart. "Calember'daki planlanan toplantıyı da bekleyemeyiz. O za-mana kadar, benim acil saydığım koşullar altında, Dobrinion'unyerine De'Unnero Efendi'yi atadım.""Geçici olarak," dedi Jojonah. "Kalıcı olarak," diye yanıt verdi adam sertçe. "Ve sen, JojonahEfendi, ona eşlik edeceksin." "Daha haftalar süren bir yolculuktan yeni döndüm," diye iti-raz etti Jojonah, ama altediliğini biliyordu, tutsaklara ulaşmaya ça-lışmakla, Markvvart'ı fazla zorlamakla hata ettiğini anlamıştı. Veşimdi bedelini ödeyecekti. Aziz ilan etme sürecini durdurmakMarkwart'ın yetkileri arasındaydı ve Peder Başrahip'in De'Unne-ro'yu başrahip atama kararı Başrahipler Kurulu'nda onaylanacakya da iptal edilecekti, daha önce değil. Jojonah'm bahaneleri vekaçışları tükenmişti."Aziz Kıymetli'de kalacaksın ve De'Unnero Efendi'ye...Başrahip De'Unnero'ya yardımcı olacaksın," diye devam ettiMarkvvart. "O dilerse, Kurul için Aziz Saf-Abelle'e dönebilirsin.""Mevkim ondan üstün."

5io

R- A- Sâlva,0l

"Artık değil," diye yanıt verdi Markwart."Ben... Kurul bunu onaylamaz!" diye itiraz etti Jojonah. "Buna Calember ortasında karar verilecek," diye yanıt verdiMarkwart. "Diğer başrahiplerle oy veren yardımcıları kararımı ip-tal etmeyi uygun bulursa, o zaman belki Jojonah AzizKıymetli'nin başrahibi ilan edilir." O zaman Jojonah Markvvart'ın büyük olasılıkla mücevherleri-ni geri alacağını ve Jojonah'la dost olan, hatta hedeflerine sempa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 302: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ti besleyen tüm keşişlerin Aziz Saf-Abelle'den ayıklanacağını,Dellman Birader'inkine benzer "kaza'lara kurban gideceklerini yada yalanlar ve tehditlerle Markwart gibi düşünmeye zorlanacakla-rını anladı. Ya da, kendisi gibi kararlı biraderler için, Markwartuzak, tehlikeli topraklarda görevler bulacaktı. O âna kadar Jojo-nah yaşlı Peder Başrahip'in ne kadar zorlu bir rakip olabileceğinigerçekten takdir edememişti. "Belki yine karşılaşırız," dedi Markwart, elini kovarcasına sal-layarak. "İkimizin de iç huzuru için, umarım asla olmaz."Demek böyle sona eriyor, diye düşündü Jojonah.

24KARARLILIK Palmaris'in hemen kuzeyine geldiklerinde ev kümelerini veçiftlikleri gördüler ve duvarlarla çevrili şehirden çıkan insanlarınevlerine döndüklerini görünce cesaretlendiler. "Bölge normale dönüyor," dedi Connor. Atının üzerinde otur-muş, Pony'nin yanında sürüyordu onu. Kadın ve Belli'mar Juravi-el Senfoni'ye binmişti, Elbryan ile Roger önde, elleri arkadan sıkısıkı bağlanmış Youseff Birader'in iki yanında yürüyordu. "Bir kezdaha huzur içinde yaşayacağız, hem de kısa süre sonra," diye sözverdi Connor ve bu fikir diğerlerine de olası geldi, çünkü burayagelene kadar hiç canavar görmemişlerdi. "Caer Tinella ve Aşağıdiyar bölgedeki son canavar kaleleriolabilir," diye tahmin yürüttü korucu. "Orada kalan birkaç cana-var Palmaris garnizonu için pek az sorun yaratabilir." Sonra koru-cu durdu, Senfoni'nin başlığını tuttu ve atı durdurdu. İki arkada-şına baktı ve hem Pony, hem Juraviel anladı. "Şehre giremeyiz," dedi Elbryan Connor'a. "Çiftliklerdeki in-sanların görebileceği kadar da yaklaşamayız." Düşünceyi bitirir-ken Youseff Birader'e baktı. "Bizi tanımak bile insanları tehlikeyeatıyor gibi." "Çünkü haklı olarak kanun kaçağı damgası yediğinizi biliyor-sunuz," diye terslendi Youseff Birader keskin bir sesle. "Kilise'ninsizi avlamaktan vazgeçeceğini mi sanıyorsunuz?" Kötü kötü kah- 5'2

R- A- saivat0re

kaha attı, sanki burada tutsak olan o değildi. "Aziz Kıymetli'deki eylemleriniz bilindiği zaman Kiliseninbaşka, daha acil sorunları olabilir," diye araya girdi Connor, Boz-taş'ı keşiş ile korucu arasına sokarak. "Ve bu saçma suçlamalar için kanıtınız var, öyle mi?" diye ça-bucak yanıt verdi Youseff Birader. "Göreceğiz," diye yanıt verdi Connor ve yine Elbryan ile Sen-foni'nin sırtındaki ikisine döndü. "Roger ve ben onu amcama tes-lim edeceğiz," dedi. "Kilise'nin ne kadar büyük bir kısmının buköpekle efendilerinin tarafını tutacağını anlamaya çalışmadan ön-ce laik güç kanallarını kullanacağız." "Küçük bir savaş başlatıyor olabilirsin," dedi Pony, çünkü Ki-lise'nin neredeyse devlet kadar güçlü olduğu iyi biliniyordu... veAziz Saf-Abelle'in büyü güçlerine tanık olan bazıları Kilise'yi da-ha güçlü görürdü. "Eğer böyle bir savaş başlayacaksa, ben ve amcam tarafındandeğil Başrahip Dobrinion'u öldürenler tarafından başlatıldı," diyeyanıt verdi Connor kararlılıkla. "Ben yalnızca o haince eylemden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 303: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

sonra, kendi hayatımı savunmak için gereken doğru yolu izliyo-rum." "Sizden haber bekleyeceğiz," diye araya girdi Elbryan, bu ko-nunun uzamasını istemeyerek. "Roger ve ben mümkün olduğunca erken döneceğiz," diyeonayladı Connor. "Yola çıkmak için sabırsızlandığınızı biliyorum."Düşünceyi burada sonlandırmaya dikkat etti, çünkü tehlikeli ke-şiş tutsağın Elbryan'ın doğrudan Aziz Saf-Abelle'e gitmeyi düşün-düğünü bilmesini istemiyordu. Taş büyüsünün harikaları hakkın-da gördükleri düşünülünce, Connor korucunun Youseffe tutsakdostlarına gideceklerini açık açık bildirmesini aptalca buluyordu.Bu tehlikeli adam ne kadar az bilgi sahibi olursa, hepsi için o ka-dar iyi olurdu. iblis Ruhu 513 Connor Elbryan'a işaret etti ve atını çevirdi. Korucu diğerlerin-den uzaklaşarak onun yanına gitti. "Yanma gelmeyi başaramaz-sam, iyi yolculuklar, Gecekuşu," dedi asil adam bütün içtenliğiile.Elbryan adamın bakışlarını takip ederek Pony'yi buldu. "Seni kıskanmadığımı söylersem yalan olur," diye devam ettiConnor. "Onu ben de sevdim; o güzelliği gördükten sonra, kimâşık olmaz ki?" Elbryan'in verebileceği bir yanıt yoktu, bu yüzden hiçbir şeysöylemedi. "Ama JiU'in... Pony'nin yüreğini kime verdiği açık," diye ekle-di Connor uzun ve huzursuz bir duraklamadan sonra. "O yüreksana ait," dedi, korucunun gözlerine bakarak. "Bize dönmeyi düşünmüyorsun," dedi Elbryan, aniden anlaya-rak. "Keşişi teslim edeceksin, sonra Palmaris'te kalacaksın." Adam yorum yapmadan omuzlarını silkti. "Onu görmek acıveriyor," diye itiraf etti. "Hem acı veriyor, hem de harika. Hangiduygunun baskın geldiğini henüz anlayamadım.""Hoşçakal," diye yanıt verdi Elbryan. "Güle güle," dedi Connor. Pony'ye baktı. "Ona yalnız vedaedebilir miyim?" Elbryan razı olarak gülümsedi... bu kararın kendisine kaldığı-nı düşündüğünden değil. Pony Connor'la yalnız görüşmek ister-se, Elbryan bu konuda ne düşünürse düşünsün görüşürdü. Con-nor'a karşı içten bir duygudaşlık hissederek Pony'nin yanına gittive mesajı ileterek işleri adam için kolaylaştırdı. Pony Juraviel'inSenfoni'den aşağı kaymasını bekledikten sonra atını dürtükledi veadamın yanına gitti."Dönmeyebilirim," dedi Connor. Pony başını salladı, Connor'ın neden geldiğinden hâlâ emindeğildi zaten. 5'<

R- A- Salvatore

"Seni bir kez daha görmek zorundaydım," diye devam etradam, kadının telaffuz edilmemiş sorusunu anlayarak. "İyi oldu&u-nu bilmek zorundaydım. Ben..." Durdu ve derin bir nefes aldı. "Benden ne istiyorsun?" diye sordu Pony açık açık. "Söylen-memiş ne kaldı ki?" "Beni affedebilirsin," dedi Connor ve sonra açıklamaya çalıştı."İncinmiştim... gururum. Seni uzağa göndermek istemedim, amaseni görmeye ve beni sevmediğini bilmeye de dayanamıyordum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 304: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Pony'nin gülümsemesi onu susturdu. "Seni hiç suçlamadım,bu yüzden affedecek bir şey de yok," diye yanıt verdi sessizce."Aramızda olanlar ikimiz için de trajik. Özel bir dostluğumuz var-dı ve buna hep değer vereceğim." "Ama o düğün gecesinde yaptıklarım..." diye itiraz etti Con-nor. "Seni suçlamamamı sağlayan yapmadıkların," dedi Pony. "Ba-na sahip olabilirdin ve bunu yapsaydın, seni asla affetmezdim...seni savaş meydanında yeniden gördüğümde, büyümü kullana-rak öldürebilirdim seni!" Sözler ağzından çıkar çıkmaz yalan söy-lediğini anladı. Connor'a karşı ne hissederse hissetsin, mücevher-leri, Tanrı'nın kutsal armağanlarını intikam için kullanamazdı."Üzgünüm," dedi, Connor içtenlikle. "Ben de," diye yanıt verdi Pony. Uzandı ve adamın yanağınıöptü. "Hoşçakal, Connor Bildeborough," dedi. "Artık düşmanıaçıkça görebiliyorsun. İyi savaş." Ve atını çevirip Elbryan'a döndü. Kısa süre sonra Pony, Elbryan ve Juraviel kuzeye yönelmişler-di. İblis dactylle yüzleşmek üzere Aida'ya yaptıkları yolculuk ka-dar karanlık bir yolculuk için planlar yapıyor olsalar bile, umutladoluydular. Connor'ın işlerinin bir an önce olumlu sonuç verece-ğini umuyorlardı, Kral'ın ve Abellican Tarikatı'nm, eğer kaldıysa,mantıklı ve dindar üyelerinin Yelebekçi'yle Chilichunkları haksızyere tutsak eden bu kötü Peder Başrahip'in aleyhine dönecekleri- iblis Ruhu

515

ni umuyorlardı. Aynı zamanda, onlar daha Aziz Saf-Abelle'e ulaş-madan arkadaşlarını sağlıklı ve özgür bulacaklarını umuyorlardı. Ama gerçekler onlara aksini söylüyordu, çünkü bu tür siyasieylemler aylar, hatta seneler alabilirdi. Yelebekçi ve Chilichunk-lar bekleyemezdi, beklemeyi hak etmiyorlardı ve bu yüzden üçüRoger ve belki Connor onlara döner dönmez Tüm Azizler Ko-yu'ndaki manastıra doğru yola koyulmayı planladılar. Roger ve Connor da Palmaris'e doğru aynı kararlılıkla ilerli-yorlardı. Connor amcası Rochefort'a büyük güven besliyordu. Ço-cukluğundan beri Connor adamı işler başarabilen, şehirdeki ha-yatı şekillendiren büyük biri olarak görüyordu. Connor ne zamanbaşını belaya soksa, amcası Rochefort olayları sessizce ve etkili-likle halletmişti. Youseff Birader adamdaki güveni, hem amcasının neler yapa-bileceğini böbürlene böbürlene anlatmasından, hem de eyerindeşişine şişine oturmasından anlamıştı. "O ikisiyle birlik olmanın sonuçlarını anlamalısın, Bildeboro-ugh Efendi," diye sataştı keşiş."Çeneni kapatmazsan ağzını tıkarım," dedi Connor."Ama amcanın nasıl utanacağını bir düşün!" diye ısrar etti Yo-useff. "Kral Baron Bildeborough'nun yeğeninin kanun kaçaklarıy-la yolculuk ettiğini öğrenince ne eğlence çıkacak ama." "Gerçekten de bir kanun kaçağıyla yolculuk ediyorum," dediConnor adama bakarak. "Şu anda." Yorumu Youseff Birader'in hoşuna gitmemişti. "Suçlaman saç-ma, elbette," dedi. "Ve amcan bu gerçeği anlayacak ve Kilise'denözür dileyecek... belki Kilise özrü kabul etmeye ikna edilebilir veonu aforoz etmez." Connor açık açık güldü, hiç etkilenmemişti ve bu tehlikeli ke-şişin sözlerine kesinlikle inanmamıştı. Ama Connor'ın düşüncele-rine kendisi ve amcası için duyduğu bir korku sızdı. O büyük

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 305: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

5ı6

R' A- Salvat0l

adama, Palmaris Baronu'na duyduğu güvene tutunmaya çahstama kendine tekrar tekrar Kilise'nin gücünü hafife almaması oerektiğini hatırlattı. "Belki siz ikiniz bile affedilebilirsiniz," diye sinsi sinsi devametti Youseff. "Kendimizi savunduğumuz için mi affedileceğiz?" güldü Ro-ger. "İkiniz de işin içinde yoktunuz," diye yanıt verdi Youseff."Yalnızca kız ve diğeri. Ve belki bir de elf... öyle bir yaratık tanı-mıyorduk, bu yüzden kaderi henüz belirli değil." Connor yine güldü. Yol'da onu takip eden, onu yakalamaya,öldürmeye çalışan adamın onun işe karışmamış olduğunu iddiaetmesi son derece saçmaydı. "Ah evet, kız," diye devam etti Youseff Birader, ses tonunudeğiştirerek ve Connor'ın tepkisini ölçmek için gözucuyla baka-rak. "Onu yakalamak ne kadar da tatlı olacak," dedi kabaca. "Bel-ki onu üstlerime sunmadan önce ondan zevk almak için zamanbulurum." Keşiş darbenin geldiğini gördü (kendisi davet etmişti!) ve te-reddüde düşmedi, Connor kafasının arkasına vurmasına izin ver-di. Sert bir darbe değildi, ama Youseff onu kullanarak kendini ye-re attı, sol omzunu hızla yere vurdu ve toprağı ittirdi. Kemik ye-rinden çıkarken plop sesini duydu, her tarafına yayılan acı dalga-larını hissetti ve sözde acıdan, ama aslında kollarını arkasındayaklaştırarak bağlarının açısını değiştirirken hareketlerini sakla-mak için bağırdı. "Neredeyse şehire vardık!" diye payladı Roger. "Ona nedenvurdun?" "Sen de aynı şeyi yapmak istemiyor musun?" diye yanıt verdiConnor ve Roger'ın verecek bir yanıtı yoktu. Roger yerdeki keşişinbaşına gitti. Connor da Boztaş'tan aşağı kayarak aynısını yaptı. iblis Ruhu

5i7

Youseffin bağlarının sıkılığı kollarını arkasında birbirlerinedaha fazla yaklaştıramamasına bağlıydı, ama şimdi, omzu yerin-den çıkmışken, bu artık doğru değildi. Birkaç saniye içinde solelini kurtardı, ama duruşunu değiştirmedi, sol omzundaki uyuştu-rucu acıyı görmezden gelerek ellerini arkada tuttu. Yanına ilk gelen Roger oldu, delikanlı kollarını adama dola-mak için eğildi. Youseff zamanını bekledi... ikili arasında en tehlikeli olanbuydu. Sonra Connor da yanına geldi, Roger'm keşişi ayağa kaldırma-sına yardım etti. İkisinin de fark edemeyeceği kadar hızlı bir şekilde, YouseffBirader ayaklarını altına aldı ve hızla doğruldu. Sağ kolunu açar-ken halatlar uçup gitti. Adam parmaklarını ve başparmağını katıbir C şekline getirdi. O ölümcül kanca Connor'ın boğazına sap-landı, adamı sersemletti, açıktaki derisine çarptı, sonra aşıp geçe-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 306: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rek Connor'ın soluk borusunu kavradı. Adam doğrudan, gözlerini kırpıştırmadan, aldırışsızca asilingözlerine baktı, sonra Connor'ın gırtlağını yırttı. Connor Bildeborough ölümcül yarasını kavrayarak yere düş-tü, gelmeyen nefesleri almak için, çevresinde kızıl bir sis şeklin-de fışkıran kanını durdurmak için boşuna çabalıyordu. Fışkırankan soluk borusundan kabarıp inen ciğerlerine doluyordu.Youseff dönüp vurdu ve sersemlemiş Roger'ı yere yıktı. Genç adam Connor için hiçbir şey yapamayacağını, güçlü ke-şişe karşı yapabileceği pek az şey olduğunu hemen kavradı. Ye-re indiği anda harekete geçti ve Youseff ölmekte olan Connor'asataşmak için döndüğünde Roger ata ulaşmayı başardı. "Sanırım şimdi gidip amcanı öldüreceğim," dedi Youseff, kö-tü kötü sırıtarak.Connor onu duydu, ama çok, çok uzaklardan. Düşüyor gibi

5'8

;- A salvit0re

hissediyordu, karanlığın derinlerine, kendi içindeki derinliklere kayiyordu. Üşüyordu ve yalnız hissediyordu, tüm sesler azalarak hiç-liğe karışıyordu. Görüş alanı daraldı, ışık noktacıklarına dönüştüParlak ve sıcak.Teselli veren, umut veren tek şey buldu: Jill'le barışmıştı. Sonra ışık ve sıcaklık dışında her şey kayboldu ve Connor'ınruhu o ışığa doğru yürüdü. Connor'ın ürken atı yerinden fırlarken Roger sıkı sıkı üzengi-ye tutundu ve atla birlikte sürüklendi. Arkasında keşişin yaklaştı-ğını duydu; Youseff takip ediyordu. Roger acıyla hırlayarak kendini ata doğru çekti ve yanındakoşmaya başladı. Eyeri daha sıkı kavradı, sonra arkaya uzandı veBoztaş'a sert bir şaplak attı, atı daha hızlı koşmaya zorladı. Bunuyaparken arkasına bir bakış fırlatmayı başardı ve Youseff in hızlakoşarak yaklaştığını gördü. Tüm yeteneğini, her gram gücünü kullanarak kendini yukarıçekti. Bir şekilde ayaklarını yerden kaldırmayı başardı ve bu di-renç kaybolunca at koşmakta olan keşişle arasına mesafe koyma-yı başardı. Roger doğru düzgün oturmaya bile çalışmadı, kendini yan yaneyere çekti, başını aşağı sarkıttı ve her sarsınüda acıyla yüzünüburuşturarak tutundu.Güzel at keşişi arkada bıraktı. Youseff Birader kızgınlık içinde yeri tekmeledi. Yolun iki ya-nına baktı ve ne tarafa gideceğini düşündü. Palmaris'e dönebilir-di... Connor ölmüşken, öldürülen başrahiple ilgili suçlamalaramaruz kalmazdı. Kuzeyden gelmiş kanun kaçaklarının sözü Abel-lican Kilisesi'nin suçlanmasına yetmezdi kuşkusuz. Palmaris Baronu ya da Aziz Kıymetli'deki keşişler onu korkut-muyordu, ama Peder Başrahip Markwart'a bu felaketin haberini iblis Ruhu

519

verme fikri Youseff in ensesindeki tüylerin diken diken olmasınasebep oluyordu. Dandelion ölmüştü, ama baş belası Bildeboro-ugh Efendi de ölmüştü. Youseff Roger'ın gittiği yöne, kuzeye baktı. Roger diğerleriyle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 307: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

randevusuna yetişemeden ona ulaşmalıydı, kadının üzerine atla-dığında onları kesinlikle hazırlıksız yakalamalıydı. Ve Youseff ka-dının ve iki arkadaşının peşine düşeceğini biliyordu. İlk seferin-de onu yenmişlerdi, çünkü geleceğini biliyorlardı, ama şimdi...Sonra Peder Başrahip'e rapor verebilirdi. Youseff Birader koşmaya başladı. Bacakları yorulmak bilme-den kalkıp iniyor, onu kilometrelerce öteye taşıyordu. Roger rahatça ve hızla at sürüyordu. Keşişin pes etmediğinitahmin ediyordu, çünkü ikisi de Roger'ın Elbryan ile Pony'nin ya-nma döndüğünü biliyordu ve Youseff buna izin veremezdi. Yinede Roger fazla endişeli değildi, çünkü at üzerinde daha hızlı gi-debilirdi. Ama bir tepenin bir yanına tırmanıp, arkada bıraktığı yolabaktığında uzakta keşişin koşmaya devam ettiğini gördü! "İmkansız," diye mırıldandı Roger, çünkü sekiz kilometre yolkatetmiş olmalıydılar. Ama keşiş, daha kovalamacaya yeni başla-mış gibi hızla geliyordu! Roger atın sırtına tırmandı ve daha hızlı bir tempoda yola çık-tı. Atının yorgun olduğunu ayırt edebiliyordu... altın rengi tüyle-rinin üzerinde ter parlıyordu, ama Boztaş'm yavaşlamasını gözealamazdı. Keşişin atından daha dayanıklı çıkmamasını umarak,bunun için dua ederek defalarca arkasına baktı. Yoldan ayrılma-dan atını sürdü, sürdü, gizlilikten çok hız için endişeleniyordu, nekadar inanılmaz bir adam olsa da keşişin atın hızına ayak uydu-ramayacağını biliyordu.Kısa süre sonra, takipçisini çok geride bıraktığını düşünerek

52 o

R. A. Sâlvatore

yine rahat rahat at sürmeye başlamıştı ve dostlarını bulmanın eniyi yolunu düşünüyordu. On beş kilometre ötedeki terk edilmişbir çiftlik evinde buluşmayı kararlaştırmışlardı. At sendeledi ve yolun kenarında bir metal parıltısı görünceRoger'ın gözleri irileşti. Boztaş aksıyordu, nalını düşürmüştü. Roger hemen yere atladı, koşup nalı aldı, sonra hangi bacak-tan geldiğini görmek için atın yanına döndü. Yaklaşmadan yanı-tını aldı, çünkü at arka, sol bacağını esirgeyerek çok fena topallı-yordu. Roger dikkatle kolunu o bacağa doladı ve dizden büktü. Toynak kötü durumdaydı. Roger atlardan pek anlamazdı, amao nal yerine çakılmazsa bu atın fazla uzağa gidemeyeceğini anla-dı. Ve bunu yapmanın yolu yoktu. "Lanet powrie şansı," diye küfretti genç adam, endişe içindegeldiği yöne bakarak. Gittikçe artan korkularını dizginlemek,kendini açıkça düşünmeye zorlamak ve sorunu değerlendirmekiçin bütün iradesini kullanmak zorunda kaldı. İlk önce koşmayıdüşündü, ama Elbryan'la diğerlerinin yanma varamadan keşişinona yetişip yakalayacağını sezerek bu düşünceyi kafasından çı-kardı. Sonra bu kadar kuzeyde oturulan ev olup olmadığını me-rak etti, belki nalı çakabilecek birini bulabileceğini düşündü, amabir kez daha zamanı olmadığını anladı. "Savaş benim," dedi Roger yüksek sesle, yola bakmaya devamederken sözcükleri işitmeye ihtiyaç duyarak. Sonra eyere gitti,çünkü o ve Connor güneye yaptıkları yolculuk sırasında pek çoknesne toplamışlardı ve ona şimdi yardımcı olacak bir şey, herhan-gi bir şey aradı. Nesnelerin çoğu yolda gerekli olacak basit malzemelerdi; halat-lar ve kanca, küçük bir kürek, tencereler ve tavalar, yedek giysi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 308: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ler, vesaire. Ama bir nesne dikkatini çekti. Son durakta, Elbryan'ladiğerlerinin bekleyeceği çiftlikte Roger balyaları taşımak, hattainatçı boğaları çekmek için kullanılan bir makara sistemi almıştı. iblis Ruhu

521

Roger nesneyi elinde tutarak inceledi, kullanmanın bir yolunudüşünmeye çalıştı. Aklından pek çok imge geçti ve sonunda birtanesine odaklandı, yeteneklerini kullanabileceği bir şeye. Dövüş-meye kalkarsa keşişi altedemezdi, biliyordu, ama adamı zekasıy-la altedebilirdi belki. Youseff Birader o noktaya varana kadar Roger ve atı uzaklaş-mıştı, ama at nalı yerinde, yolun tam ortasında kalmıştı. Keşiş dur-du ve nalı inceledi, sonra doğrularak merakla çevresine bakındı.Genç adamın bu açık izi arkasında bırakabilecek kadar aptal ol-duğunu düşünmemişti. Youseff yolun ilerisini inceledi ve bir düzine adımın ötesindeyeni iz görmedi. Yolun kenarında aksayan atın izlerini kolaycabuldu ve diğer yanda, bir kan izi ve daha hafif izler vardı, hafifbir adamın ayak izleri. Şimdi mantıklı geliyordu. At nalını düşür-müş, sonra adamı yere fırlatmıştı. Keşiş geniş geniş gülümseyerekeğimli zeminde bir ağaç kümesine doğru inmeye başladı. İkincikurbanını orada bulacağını tahmin ediyordu. O ağaçlardan birinin tepesinde Roger Lockless halat, kanca vemakara sistemi elinde, keşişin güvenle yaklaşmasını izliyordu.Ağaçlığa yaklaştığında Youseff yavaşladı, daha büyük ihtiyatlailerlemeye, bir saklanma yerinden diğerine kaymaya başladı. Ağaçlığa girdiğinde Roger keşişi gözden kaybetti. Youseff çokdaha uzakta bir başka noktadan çıktığı zaman yine şaşırdı, çünküadam gür çalıları kıpırdatmadan metrelerce gitmişti. Roger elinde-ki nesnelere, kan izi bırakmak için bilinçli olarak kestiği parma-ğına baktı ve zekasının yeterli olup olmayacağını merak etti. Ama planlarını değiştirmek için çok geçti, çünkü Youseff şim-di ağacın tam dibindeydi, son kan damlasını bulmuştu.Keşişin başı yavaşça yukarı döndü ve yapraklı gölgelerden yu-

522

A- Salvatore

karı baktı. Bakışları sonunda dalların içinde, yüksekte oturmuşağaç gövdesini kucaklayan karanlık şekle dikildi."Aşağı inersen canını bağışlarım," diye seslendi keşiş. Roger bundan kuşkuluydu, ama yine de neredeyse pazarlığagirişecekti. "Seni indirmek için ta oraya kadar tırmanmaya zorlarsan benibil ki ölümün son derece nahoş olacak," diye devam etti Youseff. "Ben senin Kilise'ne karşı hiçbir şey yapmadım!" diye yanıtverdi Roger, korkmuş çocuğu oynayarak. O anda fazla rol yap-ması gerekmiyordu. "İşte bu yüzden canını bağışlayacağım," diye tekrarladı Yo-useff. "Şimdi aşağı in.""Git buradan," diye haykırdı Roger. "Aşağı in!" diye bağırdı Youseff. "Sana son bir şans veriyo-rum." Roger yanıt vermedi, keşişin duyabileceği kadar yüksek seslehıçkırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 309: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Youseff dalların arasında tahmin edilebilir bir yol seçerek tır-manmaya başlarken Roger keşişi dikkatle izledi. Bir halatı yüzün-cü kez çekiştirerek sınadı. Bir ucu sıkı sıkı ağaca bağlanmıştı, di-ğeri makara sisteminin bir ucuna tutturulmuştu. Kancaya tutturul-muş ikinci halat makara sisteminin diğer ucuna bağlanmıştı. Düğümler sağlam ve halatlar gerekli uzunlukta, diye kendikendine hatırlattı Roger, ama yine de planının muazzamlığını,mükemmel zamanlama ve epey de şans gerekmesini düşündü-ğünde bayılacak gibi oluyordu. Youseff ağacın yarısına kadar tırmanmıştı ve yerden altı met-re yüksekteydi."Bir dal daha," diye mırıldandı Roger. Keşiş yükseldi, ayağını ağacın alt yarısının son sağlam dalım-dayadı. Orada durması gerekecekti, Roger biliyordu ve tırmanışın iblis Ruhu

523

geri kalanını düşünecekti, çünkü hazırda dal görünmeyen açık biryerdeydi. Youseff oraya varır varmaz Roger Lockless halatı sıkı sıkı kav-radı ve dışa doğru sıçradı. İki dalın arasından düşerek birkaç pissıyrık edindi. Sonra, gövdeden birkaç metre uzakta planladığı gi-bi bir başka dala geldi, tekmeledi ve ağacın çevresinden dolan-maya başladı. Tekrar tekrar çarptı ve sıçradı, ama çember çizerekaşağı inen yolundan ayrılmadı, şaşkın Yousefften bir kol boyuuzaklıktan geçti. Yoluna devam edebildiği zaman Roger rahat bir nefes aldı,Youseff Birader ona doğru atılamayacak kadar şaşırmıştı. "Lanet olsun sana!" diye haykırdı keşiş. Youseff başta Roger'ınhalatı kullanarak ondan önce yere inmeye çalıştığını düşünmüş-tü, ama aniden, halat çevresinde sıkılaşır, onu gövdeye mıhlarkenve Roger dönerek aşağı salınırken anladı. Son dönüşte halatı tek eline alan Roger diğer halatı yakaladı vekancayı beyaz huş ağaçlarından bir kümeye tutturdu. Sonra, ora-ya takılacağını umarak, gövdenin dibine gelirken ayaklarını uzat-tı. İlk halatın sonuna gelmişti. Sonra, ayaklarını yere dayayarak bü-tün gücüyle halatı çekerek Youseff in çevresinde sıkılaştırdı. Fazla zamanı olmadığını biliyordu, çünkü çekişi engelleyenbir sürü dal varken, halat çevik ve güçlü keşişi uzun süre tutacakkadar gergin değildi.Henüz değil. Roger bir eliyle huş ağaçlarındaki halatı çekti ve diğer eliylemakara sisteminin krankını çekerek gevşekliği biraz aldı. Kanca-nın dolaşık dalların arasında kaydığını hissettiği zaman yükseksesle inledi. Ama sonunda kanca takıldı. Yukarıda, Youseff kahkahalar atarak kendini kurtarmaya çalı-şıyordu. Halatı dirseklerine dek sıyırmıştı ve kısa süre sonra kur-tulacaktı. 524

R. A. Salvatore

Roger halatı son bir kez çekti ve gevşekliğin neredeyse tama-men gittiğini görünce makara sistemine daldı, iki eliyle hızla, kuv-vetle krankı çekti. Youseff tam halatı başının üzerine kaldırmaya yeltenirken ha-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 310: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

lat saklayarak gerildi ve onu ağacın gövdesine çarptı. "Ne?" diyesordu, çünkü o sıska adamın bu kadar kuvvetle çekemeyeceğinibiliyordu. Yakına at gelmediğini bilecek kadar görebiliyordu çev-reyi, bu yüzden inatla halatı ittirmeye devam etti. Aşağıda gerilimin altında kırılan bir dalın çatırtısını duydu vehalat yine sıkı sıkı çekip adamı gövdeye yapıştırmadan önce biranlığına serbest kaldı. Youseff in sol kolu şimdi serbestti ve hala-tın altındaydı, ama halat omzunu çapraz geçerek diğer kolununaltına giriyor ve onu sıkı sıkı yerine mıhlıyordu. Halat daha da ge-rilirken inatla çabalamaya devam etti. Roger yukarı bakmıyordu, yalnızca makara sisteminin krankı-nı bütün gücüyle çekiyordu. Halat artık titremiyordu, düz ve ger-gindi, bu yüzden Roger huş ağaçlarından birini yerinden sökece-ğinden korkarak sonunda durdu. Ağacın altına geldi ve başını kaldırdığı zaman çaresizce kıvra-nan keşişi gördü. Büyük bir rahatlama hissederek gülümsedi."Döneceğim," diye söz verdi. "Arkadaşlarımla. Anlaşılan şimdi he-sabını vereceğin iki cinayetin oldu!" Ve döndü, koşarak uzaklaş-tı. Youseff sözlere önem vermedi, imkansız ölçüde sıkı bağlar-dan kurtulmak için çabalamaya devam etti. Halatın altından kay-mayı düşünerek kıvranıp büküldü. Halat iki santim kayıp boynunun yanını sıyırınca bunun aptal-ca bir hareket olduğunu hemen anladı... ama çok geçti. Ağaçlığa ilk giren, Elbryan, Pony ve Roger'ın önünde hareketeden Belli'mar Juraviel oldu. Güneş gökyüzünde alçalmıştı, dibi iblis Ruhu

525

ufkun ardına kaybolmuştu. Roger yanlarına gelir gelmez grup he-men geri dönmüştü. Tehlikeli keşişi gece çökmeden yakalayıpgüvene almayı düşünüyorlardı. Elbryan ve diğerleri ağaç kümesinin dışında beklediler, koru-cu Pony'yi dikkatle izliyordu. Kadın buraya gelene kadar konuş-mamışti; Connor'ın ölüm haberi onu çok etkilemişti. Tuhaf bir şekilde, kadının yas tutması Elbryan'ın içinde kıs-kançlık duyguları yaratmamıştı, yalnızca onun duygularını anladı-ğını hissediyordu. Pony'yle o asil adam arasındaki duyguları anlı-yordu, gerçekten anlıyordu ve Connor'm ölümüyle kadının birparçasını kaybettiğini, yaşamındaki o iyileşme sürecini kaybettiği-ni anlıyordu. Bu yüzden Elbryan sessizce kendi olumsuz duygu-larını kendine saklayacağına, Pony'nin ihtiyaçlarına odaklanacağı-na yemin etti. Kadın şimdi Senfoni'nin üzerinde dimdik duruyor, solan ışığınönünde metin ve güçlü bir siluet oluşturuyordu. Bunu aşacaktı,tıpkı Dundalis'teki ilk katliamı aştığı gibi, tıpkı acı savaşı ve tümkayıpları, özellikle de Avelyn'in ölümünü aştığı gibi. Korucu birkez daha kendini kadının gücüne ve cesaretine hayranlık duyar-ken buldu.Bu yüzden onu daha çok seviyordu. "Öldü," dedi Juraviel yüksek otların arasında, grubun yanınadönerken. Elf Roger'a bir bakış fırlattı ve bu bakış algı yeteneğikuvvetli Elbryan'ın gözünden kaçmadı. "Yanına vardığımda kur-tulmak üzereydi," diye açıkladı elf. "Tarif ettiğin gibi ağaca yapış-mıştı. Onu öldürmek zorunda kaldım... pek çok ok gerekti." "Öldüğünden emin misin?" diye sordu Roger endişe içinde, oadamla bir daha uğraşmak istemeyerek.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 311: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Öldü," diye temin etti onu Juraviel. "Ve sanırım atın, Con-nor'm atı şurada," diye ekledi, yolun karşısını işaret ederek."Nal düşürdü," diye hatırlattı Roger.

526

R- A. Salvatore

"Bu kolayca telafi edilebilir," diye yanıt verdi Juraviel. "Git ge-tir onu." Roger başını salladı ve uzaklaştı. Elbryan'ın işareti üzerinePony Senfoni'yi tekmeleyerek peşine düştü."Sadağın dolu," dedi korucu, o ve elf yalnız kaldığı zaman."Oklarımı aldım," diye yanıt verdi Juraviel. "Elfler hedefe isabet eden oklarını almaz," dedi korucu. "Du-rum ümitsiz değilse ve madem iki keşiş de öldü, bizim durumu-muz ümitsiz değil.""Ne demek istiyorsun?" diye sordu Juraviel kuru kuru. "Adam sen ağaçlığa girdiğinde ölüydü," diye tahmin yürüttüElbryan. Juraviel başını sallayarak onayladı. "Anlaşılan bağlarından kur-tulmaya çalışırken kendi kendini boğmuş," dedi. "Bizim genç Ro-ger bağları sıkılaştırmakla iyi yapmış ve baştan adamı yakalarkende oldukça akıllıca davranmış. Belki fazla akıllıca." "Adalet Birader denen adamla daha önce de savaştım," dediElbryan. "Ve pusumuzda nasıl fanatikçe davrandıklarını gördün.Bu şekilde, keşişin ölümüyle son bulması gerektiğinden kuşkumu ediyorsun?" "Keşke genç Roger'ın ellerinde ölmeseydi," diye yanıt verdiJuraviel. "Buna hazır olduğunu sanmıyorum." Elbryan yola baktı ve Pony ile Roger'ın Senfoni ve Connor'ınaksayan atlarıyla döndüklerini gördü. "Gerçeği öğrenmeli," diye karar verdi korucu ve itiraz etmesi-ni bekleyerek Juraviel'e baktı. "İyi karşılamayacak," diye uyardı elf, ama korucuya karşı çık-madı. Önlerindeki yol karanlıktı, buna kuşku yoktu ve belki bunahoş meseleyi hemen, şimdi halletmek en iyisiydi. İkili atlarıyla geldiği zaman Juraviel Boztaş'ı aldı ve yaralı toy-nağı inceledikten sonra yaratığı alıp götürdü ve Pony'nin de Sen- iblis Ruhu

527

foni'yi alıp gelmesini işaret etti. "Keşişi Juraviel öldürmedi," dedi Elbryan Roger'a, diğerleri gi-der gitmez. Roger'ın gözleri panikle irileşti ve her an Adalet Biraderinüzerine atlamasını beklermiş gibi çevresine bakındı. Adam Roger'ıbütün diğer düşmanlardan, haua Kos-kosio'dan daha fazla huzur-suz etmişti."Sen öldürdün," diye açıkladı Elbryan. "Onu altedenin ben olduğumu kastediyorsun," diye düzelttiRoger. "Ve bu yüzden Juraviel'in onu öldürmesinin büyük önemiolmadığını." "Onu senin öldürdüğünü kastediyoaım," dedi korucu kararlı-lıkla. "Halatı gerdin ve halat bir şekilde boynuna kayarak onu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 312: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

boğdu." Roger'ın gözleri yine irileşti. "Ama Juraviel dedi ki..." diye iti-raz edecek oldu. "Juraviel senin etkileneceğinden korktu," diye yanıt verdiElbryan. "Böyle bir gerçekliği nasıl kabul edeeğinden emin değil-di ve bu yüzden açık konuşmaktan kaçındı." Roger'ın ağzı oynadı, ama ses çıkmadı. Gerçeğin ağırlığı birdarbe gibi inmişti, Elbryan bunu fark etti ve delikanlının sallandı-ğını görebiliyordu. "Sana söylemek zorundaydım," dedi Elbryan yumuşak sesle."Gerçeği bilmeye hakkın var ve genç omuzlarına yüklenen so-rumlulukları taşıyabileceksen, bunu aşabilmelisin." Roger doğru düzgün dinlemiyordu bile, şimdi daha belirginbir şekilde sallanıyordu ve devriliverecekmiş gibi görünüyordu. "Daha sonra konuşuruz," dedi Elbryan ona, yaklaştı ve eliniteselli etmek istercesine omzuna koydu. Sonra yoluna devam et-ti, gidip Juraviel ve Pony'ye katıldı ve Roger'ı düşünceleriyle haş-haşa bıraktı. 528

R' A- S^IVa,ore

Ve acısıyla başbaşa, çünkü Roger Billingsbury (ve aniden İvkez daha o ismi taşımaya can attı, Roger Lockless unvanı artık antalca ve gösterişçi geliyordu) hiç böyle bir darbe yaşamamıştıGenç hayatı boyunca acıyla çok, pek çok defa karşılaşmıştı, arnao acı farklıydı. O acı kendini bir sehpanın üzerindeymiş gibi gör-mesine, kendini evrenin merkezinde, bir şekilde herkesten üstüngörmesine yardım ediyordu. Roger'ın tanıdığı onca acı, onca kö-tü deneyim içinde, dünya hakkındaki çocuksu, Roger merkezligörüşüne tutunmayı başarmıştı. Şimdi, aniden o sehpa ayaklarının altından alınmıştı. O biradam öldürmüştü.Bir adam öldürmüştü! Roger bilincinde olmadan otların üzerine oturdu. Mantıklı ya-nı çaresizlik içinde vicdanıyla çatıştı. Evet, bir insan öldürmüştü,ama adam ona başka ne seçenek vermişti ki? Keşiş bir katildi, bukadar basit. Keşiş gözlerinin önünde zalimce, kötülükle Connor'ıöldürmüştü. Keşiş, Başrahip Dobrinion'u öldürmüştü! Ama bu gerçekler bile Roger'ın ani vicdan azabını dindiremi-yordu. Hangi haklı gerekçelerle olursa olsun, Adalet Birader'i bi-linçli olarak öldürmüş olmasa bile, adam ölmüştü ve kanı elleri-ne bulaşmıştı. Nefes almaya çabalayarak başını eğdi. Çok genç yaşta yoksunbırakıldığı bütün şeyleri özlüyordu: aile sıcaklığı ve güvenebilece-ği yetişkinlerin mantıklı ve teselli veren sözleri. Bu düşünceyleomzunun üzerinden üç dostuna, sözünü sakınmadan suçunuaçıklayan ve sonra onu yalnız bırakan korucuya baktı. Roger bunun için bir an Elbryan'dan nefret etti. Ama nefretisürmedi; kısa süre sonra korucunun ona saygı duyduğu için, onagüvendiği için açıkladığını, sonra onu yalnız bıraktığını anladı,çünkü bir yetişkinin (Roger artık bir yetişkindi) böyle bir acıyı, enazından kısmen yalnız başına atlatması gerekirdi. iblis Ruhu 529 Biraz sonra Pony geldi, keşişin ölümünden bahsetmedi, ölükeşişi alıp güneye gideceklerini, Connor'ın cesedini bulacaklarını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 313: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

söyledi. Roger sessizlik içinde peşlerine düştü, gözlerini Boztaş'ın sır-tına asılmış Adalet Birader'den bilinçli olarak kaçırıyordu. At şim-di daha iyi yürüyordu, çünkü Juraviel toynağını yontarak düzleş-tirmişti, ama yine de yavaş ilerliyorlardı. Gece çöktü ve yürüme-ye devam ettiler. Leş yiyen yaratıklarca parçalanmadan önce Con-nor'ın cesedini bulmaya kararlıydılar. Adamı bulmakta güçlük çektiler, çünkü gece oldukça karan-lıktı. Cesedin başına ilk giden Pony oldu. Kadın cesedin gözlerinikapattı, sonra uzağa, çok uzağa yürüdü."Onun yanına git," dedi Juraviel Elbryan'a."Onunla ne yapacağını biliyorsun," diye yanıt verdi korucu veelf başını salladı. Sonra Elbryan Roger'a hitaben ekledi, "Güçlü veemin ol. Şimdi belki oynayacağın rol daha da önemli." Ve sonra yürüyüp gitti ve Roger'ı Juraviel'den bir açıklamabeklerken bıraktı. "Connor'ı, keşişi ve atı alıp doğrudan Palmaris'e gideceksin,"dedi elf. Roger istemeden ölü keşişe, kendisi hakkındaki düşünceleriniböylesine sarsan manzaraya baktı. "Manastıra değilBaron'a git," dedi elf. "Ona neler olduğunuanlat. Ona Connor'ın Başrahip Dobrinion'u powrielerin değil bukeşişlerin öldürdüğüne inandığını anlat. Onun da bilmeden Kili-se önderlerinin düşmanı haline geldiğini ve Palmaris'ten kaçma-ya zorlandığını anlat." "Peki sonra ben ne olacağım?" diye sordu genç adam, bu üçü-nü son kez mi gördüğünü merak ederek.Juraviel çevresine bakındı. "Bir at daha işimize yarardı," dedi

«° R' A- Sâtvât0reve ekledi, "bizimle gelmeyi düşünüyorsan iki." "O beni yanında istiyor mu?" diye sordu Roger, uzaktaki Elbryan'a doğru başını sallayarak. "İstemese sana gerçeği anlatır mıydı?" diye yanıt verdi Juravi-el. "Peki ya sen?" diye sordu Roger hemen. "Neden bana yalansöyledin? Beni sorumluluk alamayacak aptal bir çocuk mu sanı-yorsun?" "Seni son haftalarda çok büyümüş bir erkek olarak görüyo-rum," diye yanıt verdi elf dürüstlükle. "Sana söylemedim, çünküGecekuşu'nun (bu grubun tartışmasız, önderi o) senin için neplanladığını bilmiyordum. Seni Palmaris'te, Tomas ve Belster'ınyanında güvende bırakmayı düşünseydik, eğer senin bu savaşta-ki rolünün bittiğini düşünseydik, ellerinde ölü bir adamın kanı ol-duğunu bilmenin sana ne faydası olurdu?" "Gerçek mutlak değil midir?" diye sordu Roger. "Tanrıyı mıoynuyorsun, elf?" "Gerçek yapıcı değilse, daha iyi bir zamanı bekleyebilir," diyeyanıt verdi Juraviel. "Ama madem yolunu kendin belirleyeceksin,şimdi bilmek zorundasın. Yolumuz karanlık olacak, genç dostumve yolumuzda, belki seneler boyunca başka Adalet Biraderler bu-lacağımızdan kuşkum yok." "Ve her yeni öldürme daha kolay oluyor, öyle mi?" diye sor-du Roger alayla. "Öyle olmaması için dua et," diye yanıt verdi Juraviel sert birsesle, gözlerini kırpmadan Roger'a bakarak.Bu tavır genç adamı topuklarının üzerine oturttu. "Gecekuşu senin duygusal olarak gerçeklerle yüzleşebilecek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 314: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kadar güçlü olduğunu düşündü," diye ekledi elf. "Bunu iltifat ka-bul et."Juraviel uzaklaşmaya başladı.

iblis Ruhu

531

"Haklı mı, değil mi bilmiyorum," diye itiraf etti Roger aniden. Elf döndüğü zaman onun başını eğdiğini, omuzlarının, hıçkı-rıklarla sarsıldığını gördü. Yanına gitti ve elini sırtına koydu. "Di-ğer keşiş Gecekuşu'nun öldürdüğü ikinci insandı," dedi. "Bu se-fer ağlamadı, çünkü o gözyaşlarını ilkini, ilk Adalet Birader'i öl-dürdükten sonra döktü." O metin ve güçlü korucunun aynı ölçüde sarsıldığı düşüncesiRoger'ı derinden etkiledi. Gözlerini sildi ve dimdik durarak Jura-viel'e baktı, başını sertçe salladı. Sonra Roger güneye doğru yola çıktı. Oturup gecenin kalanı-nın geçmesini bekleyemeyecek kadar heyecanlıydı. Oldukça ağırhareket etmek zorundaydı, çünkü yaralı Boztaş iki ceset taşıyor-du, ama Roger öğle yemeğinden önce Baron Bildeborough'la ko-nuşmaya kararlıydı.

DÖRDÜNCÜ KİSİMGÖLGELİ YOLDA YÜRÜRKEN Avelyn'in hizmet ettiği Kilise (annemin ve babamın, şimdiye dek tanı-dığım bütün insanların bağlı olduğu Kilise) hakkında daha fazla şey öğ-rendikçe, daha fazla Abellican keşişi tanıdıkça, kötülüğün ne kadar ince-likli bir doğası olabileceğini anlamaya başladım. Bunu daha önce pek azdüşünmüştüm, ama kötülük kötü bir insanın içinden mi gelir? Eylemleri-nin kötü olduğunun farkında mıdır? Onları kötü mü sayar, yoksa bakışaçısını öyle çarpıtmıştır ki doğnı yolda olduğuna mı inanır? Bu zamanlarda, dactylin uyandığı ve dünyanın kaosu yaşadığı bu za-manlarda, pek çok kişi kötülüğün özü meselesini sorgulamaya başlamış gi-bi. Ben kimim, herhangi biri kim, diyebilirler, ki hangi adamın kötü, han-gisinin iyi olduğuna karar vereceğim? Ben, kötülük kötü bir insanın için-den mi gelir, sorumu, pek çok insanın kabul etmeyi reddettiği bir ayrımvarsayımına dayandırıyorum. Onların ahlak fikri göreceli ve pek çok eyle-min ahlaki sonuçları belirli bir duruma bağlı olduğunu kabul etsem de, ge-nel ahlaki ayırım öyle değil. Çünkü o gerçeğin içinde daha büyük bir gerçek tanıyanım. İyilik ile kö-tülük arasında, bireysel bakış açısının ve gerekçelerin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 315: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

değiştirmediği mut-lak bir fark olduğunu biliyorum. Touel'alfar için, ölçüt ortak iyilik... bütünelf toplumunun iyiliği en önde geliyor, ama aynı zamanda tüm diğerleri-nin iyiliği de hesaba katılıyor. Elfler insanlarla iletişim kurmayı pek az is-tese de, yüzyıllardır insanları eğitim altına alıyorlar ve onları korucu ola-rak eğitiyorlar. Hem de AndurBlough Inninness'in çıkarı için değil, çünküo mekan korucuların etki alanlarının dışında. Amaçları dünyanın iyiliği.Elf halkı saldırgan değil, asla değil. Zorunlu oldukları zaman kendilerini

savunmak için ve emperyalizme karşı savaşıyorlar. Goblinler Dundalis'egelmiş olmasa, elfler asla onları arayıp bulmazdı, çünkü goblinleri, pouri-eleri ve devleri hiç sevmeseler de, o üç ırkı dünyaya musallat olmuş bir be-la olarak görseler de, yaşamalarına izin verirlerdi. Dağlara gidip bu cana-varlara saldırmak, elf standartlarına göre, Touel'alfar'ı her şeyden çok kü- çümsedikleri kişilerin düzeyine indirmek demek. Tam tersine, poıvrieler ve goblinler savaşçı ve kötü yaratıklar ola", unı gösterdiler. Buldukları her fırsatta saldırıyorlar ve iblis dactylin hizmetkar olarak bıı ırkları aramasına şaşmamak gerek. Devleri biraz farkh enrüyorum ve kötü bir doğaya mı sahipler, yoksa yalnızca dünyaya farklı biraçıdan mı bakıyorlar, merak ediyorum. Bir dev bir insana baktığı zamanaç bir avcı kedi gibi, bir sonraki yemeğini görebilir. Yine de, poıvrielerde vegoblinlerde olduğu gibi, dev öldürürken de pişmanlık duymuyorum.Hem de hiç. Corona 'daki beş ırk içinde, en gizeme bürünmüş ırk olarak insanlarıgörüyorum. Tüm dünyadaki en iyi insanlardan bazıları (en önde gelen ör-neği Avelyn Birader) insandı ve aynı zamanda, en kötü zalimlerden bazı-ları da insan. Genelde, benim ırkım iyicil bir ırk, ama kesinlikle Touel'al-far kadar öngörillebiHr ve disiplinli değil! Yine de, mizaç ve genel inanışlaraçısından, diğer üç ırktan çok ciflere yakınız.Ama aramızdaki o benzerlikler... O kafa karıştırıcı kötülük kavramı belki de hiçbir yerde Abellican Kili-sesi'nin, insan ırkının çoğunun kabul edilmiş ahlaki önderlerinin safların-da olduğu kadar açık değil. Büyük olasılıkla bugrubun insanların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 316: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ruhla-rını korumak gibi son derece yüksek bir görevin sorumluluğunu almalarıyüzünden., Avelyn'in kanıtladığı gibi, Kilise önderlerinin bakış açılarınınyanlış olması gerçekten de felakete varan bir şey. Avelyn onlar için bir sap-kındı, ama aslında, daha dindar, daha iyiliksever, daha cömert, herkesiniyiliği için her şeyi feda etmeye daha gönüllü biri daha var mı, kuşkulu-yum. Belki Avelyn'in peşinden Adalet Birader'i gönderen Peder Başrahip,herkesin iyiliği için olduğunu iddia ederek'eylemlerini haklı çıkarabilir...en azından kendine. Hem, Avelyn 'in kaçışı sırasında bir üstat öldürülmüş-tü ve Avelyn götürdüğü taşlar üzerinde yasal hak iddia edemezdi. Ama ben Peder Başrahip haksız, diyorum, çünkü Avelyn teknik olarakhırsız damgası yese de, ahlaki açıdan taşlar onundu. İblis dactylden kur-tulmak için kendini feda etmeden önce ve sonra yaptıklarını izlemiş biriolarak, bundan hiç kuşkum yok. Korkarım her bireyin kendi eylemlerini haklı çıkarma yeteneği benihayretten hayrete düşürmeye devam edecek.ELBRYAN WYNDON

25ROGER İÇİN BİR SEÇİM Palmaris şehrinin kuzey kapısına varana kadar Roger Locklessve korkunç yükü epey dikkat çekmişti. Bu tehlikeli zamanlarda obölgede hareket eden her şeye karşı tetikte olan pek çok çiftçi veailesi adamın geçişini fark etmişti ve pek çoğu dışarı çıkıp onu ta-kip etmeye, onu sorularla rahatsız etmeye başlamıştı. Roger kapıya varana kadar pek az açıklama yaptı, "Kuzeydenmi geldin?" ya da "Orada goblin var mı?" gibi genel sorulara ho-murdanarak yanıt vermişti. Çiftçiler belirsiz yanıtları şikayet etme-den kabullenmişti, ama kapıdaki nöbetçiler daha ısrarlı çıktı. Ro-ger yaklaştığında, aksayan atının üzerinde iki insan cesedi taşıdı-ğı anlaşılır anlaşılmaz, iki büyük şehir kapısından biri aralanmış,iki zırhlı asker dışarı fırlayarak yolunu kesmişti. Roger duvarlardan izleyen diğer nöbetçilerin yaylarını çekipkafasına doğrulttuklarının farkındaydı. "Senin işin mi?" diye sordu askerlerden biri, cesetleri incele-mek üzere yaklaşırken. "O değil," diye çabucak yanıt verdi Roger, adam Connor'ın ba-şını kaldırır, gözleri tanıma ve dehşet içinde irileşirken. Diğer asker bir anda Roger'm yanında bitti ve kılıcını çekerekadamın boynuna doğrulttu. "Adamı ben öldürmüş olsam cesedi taşıyarak açık açık Palma-ris'e yürüyeceğimi mi sanıyorsun?" diye sordu Roger sakin sakin, 536

Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 317: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bu askerlerin adamın kimliğini bildiğini anlamasını istever k"Pek çok lakabım oldu, ama aralarında 'aptal' lakabı yoktu Dihası, Connor Bildeborough'yu dostum sayardım. Başka önemli is-lerim olduğu halde işte bu yüzden onun cesedini yolda, goblin-lerin ve akbabaların merhametine bırakamadım." "Ya bu?" diye sordu asker, atın yanında durarak. "O manastır-dan, değil mi?" "Aziz Kıymetli'den değil, hayır," diye yanıt verdi Roger. "AzizSaf-Abelle'den." İki asker tereddütle bakıştılar; Peder Başrahip'le yaşanan so-runlar başladığı zaman Aziz Kıymetli'ye gönderilenler arasındadeğillerdi, ama. ikisi de hikayeleri duymuşlardı ve Roger'ın atınınüzerindeki iki cesede bakarken kuşkuları gerçekten de kötücülbir yöne dönüyordu."Bunu kim öldürdü?" diye sordu asker."Ben öldürdüm," diye yanıt verdi Roger duraksamadan. "Suçunu itiraf mı ediyorsun?" diye çabucak araya girdi diğerasker. "Çünkü ben onu öldürmesem o beni öldürecekti," diye bitirdiRoger sakin sakin, suçlayan askerin gözlerine bakarak. "Bu ikisi-nin kimliği düşünülünce, sanırım bu sohbet Baronun evinde ya-pılsa daha iyi olacak."Askerler ne yapacaklarından emin olamayarak bakıştılar. "Elbette sıradan insanların Connor Bildeborough'yu ellemeyebaşlamasını istemiyorsanız," diye ekledi Roger keskin bir sesle."Belki biri Savunucu için başka bir kullanım bulur, ya da belkisöylentiler Baron'a ya da Aziz Kıymetli'nin başrahibine ulaşır vekim bilir o zaman ne entrikalar dönmeye başlar." "Kapıları açın," diye seslendi atın yanında duran asker duva-rın üzerindeki nöbetçilere. Arkadaşına işaret etti ve adam kılıcınıçekti. "Evlerinize gidin," diye payladı adam heyecanlı, fısıldaşan İblis Ruhu

537

seyircileri ve sonra o ve arkadaşı Roger'ın iki yanına geçerek peş-lerinde korkunç yük, şehre doğru yürümeye başladılar. Kapılar-dan içeri girdikleri zaman durdular, arkalarında başka nöbetçilerbağrışıyordu. Çiftçilerin görüş alanından çıktıkları zaman (bu ya-bancının onların arasında müttefikleri olup olmadığından emindeğildiler) Roger'ı kabaca yakaladılar ve duvara çarparak bedeni-nin her santimini aradılar ve silaha benzeyen her şeyi aldılar. Üçüncü bir nöbetçi cesetleri örtmek için battaniyeler getirdi,sonra atın dizginlerini aldı ve hayvanı yürütmeye başladı. İlk iki-si kabaca Roger'ın dirseklerini kavramış, onu şehir sokaklarındayarı taşıyor, yarı sürüklüyordu. Roger Chasewind Malikanesi'nde, Baron Rochefort Bildeboro-ugh'nun sarayında epey süre yalnız kaldı. Fiziksel olarak yalnızdeğildi, ama başında nöbet tutan iki sert suratlı asker hiç de soh-bet havasında değildi. Bu yüzden oturdu ve bekledi, kendi ken-dine şarkılar söyledi, hatta saatler geçerken ahşap zeminin tahta-larını üç kez saydı. Sonunda Baron geldiği zaman Roger gecikmenin sebebini an-ladı. Adamın yüzü şişmiş, gözleri çökmüştü, üzerinde boş bir ız-dırap görünüşü vardı. Connor'ın ölüm haberi darbe gibi inmişti;anlaşılan Connor amcasıyla ilişkisini abartmamıştı. "Yeğenimi kim öldürdü?" diye sordu Baron Bildeborough, da-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 318: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ha Roger'ın karşısındaki sandalyeye oturmadan."Katili size teslim edildi," diye yanıt verdi Roger. "Keşiş," diye sormak yerine bildirdi Baron Bildeborough, san-ki bu gerçek hiç de şaşırtıcı değilmiş gibi. "Aziz Saf-Abelle'den gelen o adam ve bir diğeri bize saldırdı,"diye başladı Roger."Connor, ben ve..." Roger duraksadı. "Connor hakkındaki hikayene devam et," dedi Baron Bildebo-rough sabırsızca. "Detaylar bekleyecek." 538

;- A- Salvatore

"Mücadelede keşişin arkadaşı öldürüldü," dedi Roger. "Ve buyakalandı. Connor ve ben onu size getiriyorduk (şehrin eteklerin-deydik) ki adam kurtuldu ve parmaklarının tek bir darbesiyle ye-ğeninizi öldürdü." "Şifacım Connor'ın hikayenin düşündürdüğünden daha uzunsüre ölü kaldığını söyledi," diye araya girdi Baron Bildeborouop"eğer sen keşişi şehrin hemen dışında öldürdüysen." "Pek öyle olmadı," diye kekeledi Roger. "Connor hemen öldü.bunu görebiliyordum ve bu yüzden, keşişe karşı koyamayacağım-dan, Connor'ın atını alıp kaçtım.""Boztaş," dedi Rochefort. "Atın adı Boztaş." Roger başını salladı. "Keşiş beni kovalamayı bırakmadı veBoztaş nalını düşürdüğünde yakalanacağımı anladım. Ama gü-cüm onu yenemeyecekken zekamla yendim onu ve onu tutsaketmeyi, böylece geri getirilip suçlan için yargılanmasını sağlama-yı düşündüğüm halde, bu süreçte öldü." "Zeka açısından epey zengin olduğunu duydum, Roger Bil-lingsbury," dedi Baron. "Yoksa Lockless ismini mi tercih edersin?"Sersemlemiş genç adam yanıt veremedi. "Korkma," dedi Baron Bildeborough. "Eski bir arkadaşınla ko-nuştum, sana büyük saygı besleyen biri ve Caer Tinella'da pow-rielere karşı yaptıklarını anlattı." Hâlâ şaşkınlık içinde olan Roger başını sallamaktan ötesini ya-pamadı. "Tesadüf eseri, Bayan Kelso'nun kızı hizmetkarlarım arasın-da," diye açıkladı Rochefort. Roger rahatladı, hatta gülümsemeyi başardı. Baron Bildeboro-ugh Bayan Kelso'ya güveniyorsa, korkacak hiçbir şeyi yoktu. "Connor'ı uyardım... ne dikbaşlı ve kendini beğenmiş bir gençadamdı!" dedi Rochefort alçak sesle, başını eğerek. "PowrielerDobrinion'a ulaşabiliyorsa, hiçbirimiz güvende değiliz, dedim. iblis Ruhu

539

Ama bu düzenbaz keşiş," diye ekledi başını iki yana sallayarak.''Böyle bir katili nasıl öngörebilirdi ki? Hiç mantıklı gelmiyor." "Başrahip Dobrinion'a hiçbir powrie ulaşmadı," diye yanıt ver-di Roger kararlılıkla, adamın dikkatini çekerek. "Ve bu keşiş dü-zenbaz değildi." Şaşırtıcı Roger'a bakarken Baron'un yüzündeki ifade öfkeylekafa karışıklığı arasında kaldı. "İşte bu yüzden Connor ve ben hızla sizi görmeye geliyor-duk," diye açıkladı Roger "Connor Başrahip Dobrinion'u powri-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 319: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

elerin değil keşişlerin öldürdüğünü biliyordu. Bu keşiş elimizdey-ken, gerekli kanıtının olduğunu düşünüyordu." "Dobrinion'u Abellican Kilisesi'nden bir keşiş mi öldürdü?" di-ye sordu Rochefort kuşkuyla. "Bu Başrahip Dobrinion'dan çok daha büyük," diye açıklama-ya çalıştı Roger. Üç arkadaşı hakkında çok fazla bilgi vermemekiçin dikkatli konuşması gerektiğini biliyordu. "Bu çalman mücev-herler ve Kilise güçleri arasındaki bir çatışmayla ilgili. Hepsi beniçok aşıyor," diye itiraf etti. "Benim pek az bilgim olan konularda,çok karmaşık bir mesele. Ama Başrahip Dobrinion'u öldürenler,kuzeyde arkadaşlarıma ve bana saldıran bu iki keşişle aynı kişi-ler. Connor bundan emindi." "Kuzeyde ne işi vardı?" diye sordu Rochefort "Bu olaydan ön-ce onu tanıyor muydun?" "Ben değil, ama arkadaşlarımdan biri tanıyordu," diye itiraf et-ti Roger ve sonra derin bir nefes alıp riske girdi. "Bir zamanlar,kısa süre için Connor'la evliydi.""Jilly," diye nefes verdi Rochefort. "Daha fazlasını söyleyemem ve lütfen, onun hatırı için, benim,hepimizin hatırı için, sormayın," dedi Roger. "Connor bizi uyar-maya geldi, bilmeniz gereken tek şey bu. Ve bizi kurtarırken,kendi hayatından oldu." 54°

R- A. Salvatore

Baron Bildeborough sandalyesinde arkasına yaslandı, duy-duklarını sindirmeye çalıştı, Peder Başrahip ve Aziz Saf-Abel-le'den gelen arkadaşlarının Aziz Kıymetli'de yarattığı sorunlarınışığında tarttı. Uzun süre sonra bakışlarını Roger'a çevirdi ve eliniyanındaki boş sandalyeye koydu. "Gel, bir dost olarak yanımdaotur," dedi içtenlikle. "Connor'ın son günleri hakkında her şeyibilmek istiyorum. Ve Roger Billingsbury hakkındaki her şeyi debilmek istiyorum, ki ikimiz en iyi eylem planını yapabilelim." Roger çekinerek Baron'un yanındaki sandalyeye geçti, Bildebo-rough'nun ikisi bir ekipmiş gibi konuşmasında epey umut buldu. "Bu o," diye ısrar etti Juraviel, keskin gözleriyle tepeden aşa-ğı bakarak. "Eyerde beceriksizce oturmasından anlıyorum." Elf kı-kırdadı. "Roger kadar çevik bir insanın bir atın üzerinde o kadarkaba görünmesi beni hayrete düşürüyor.""Hayvanı anlamıyor," dedi Elbryan."Çünkü anlamamayı seçiyor," diye yanıt verdi elf."Herkes Touel'alfar'dan ders almadı," dedi korucu sırıtarak. "Herkes atının yüreğini okumasını sağlayan bir turkuaz bula-mıyor," diye ekledi Pony, Senfoni'nin boynunu nazikçe okşayarak.At yumuşak sesle kişnedi. Üç arkadaş ve Senfoni, Roger'ın yolunu kesecek bir açıyla te-peden indiler. "İyi gitti!" diye seslendi Roger heyecanla, onları bulduğuna se-vinerek. Atını tekmeleyerek hızlandırdı ve arkasından gelen, ar-kadaşlarının daha önce de gördüğü atın dizginlerini çekerek. "Baron Bildeborough'yu görmüşsün," diye tahmin yürüttüElbryan. "Atları verdi," diye açıkladı Roger. "Savaşçı'yı da," diye ekledi,Rochefort'un en sevdiği at olan hayvanı okşayarak. Baron'un nekadar cömert, neredeyse bir akıl hocası gibi davrandığını fark etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 320: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis Ruhu

511

"Boztaş senin için," dedi Roger Pony'ye, Connor'ın güzelimatını ileriye doğru çekerek. "Baron Bildeborough Connor'ın onusenin, almanı isteyeceğini söyledi. Ve bunu," diye ekledi, bir kılı-cı, Connor'ın muhteşem kılıcı Savunucu'yu eyerin yanından çeke-rek. Pony iri iri açılan gözlerini Elbryan'a çevirdi. Adam omuzları-nı silkti ve sessizce, "Uygun geliyor," dedi. "Ama o zaman Baron'un bizden haberi var," dedi Juraviel da-ha az memnun bir sesle. "Ya da en azından Pony'den." "Ona fazla bilgi vermedim," diye yanıt verdi Roger. "Yeminederim. Ama yanıtlara ihtiyacı vardı... Connor'ı oğlu gibi görüyor-du ve Connor'ı ölü görmek onu neredeyse yıkacaktı." Eylemleri-ni herkesten fazla eleştireceğini düşündüğü Elbryan'a döndü."Baron'dan hoşlandım," dedi. "Ve ona güveniyorum. Bizim düş-manımız olduğunu düşünmüyorum, özellikle de Connor'ın katili-nin kimliği düşünülünce." "Anlaşılan Baron da Roger Lockless'ten hoşlanmış," diye yo-rum yaptı korucu. "Ve ona güvenmiş. Bunlar küçük armağanlardeğil." "Mesajı anladı," diye yanıt verdi Roger. "Ve habercinin niyeti-ni. Baron Bildeborough, kendi gücünü Abellican Kilisesi'ninkiylekarşılaştırdığında, kötü durumda olduğunu anlıyor. Müttefiklerebizim kadar çok ihtiyacı var." "Ona bizden ne kadar bahsettin?" diye sözünü kesti Juravielhâlâ sert bir sesle. "Çok som sormadı," diye sakin sakin yanıt verdi Roger. "Be-nim onu dostu, düşmanlarının düşmanı olduğuma inandı. Kimlik-leriniz hakkında, benim söylediklerim dışında hiçbir şey sorma-dı," diye bitirdi, Pony'ye işaret ederek. "İyi iş basardın," diye karar verdi Elbryan birkaç dakika son-ra. "Şimdi her şey ne durumda?" 542

R- A. Salvat0re

Roger o soruyla yüzleşmekten korkarak omuzlarını silkti. "ga_ron konunun unutulmasına izin vermeyecek, bundan eminim"dedi. "Gerekirse KraPa götüreceğimize söz verdi, ama sanırımtahtla Kilise arasında bir savaş başlatmaktan korkuyor."" 'Biz' mi?" diye sordu Pony, ipucunu yakalayarak. "Benim tanıklık yapmamı istiyor," diye açıkladı Roger. "He-men geri dönmemi istedi. Böylece, Aziz Kıymetli'deki güvenilirkeşişlerle yapacağı özel görüşmeler tatminkar olmazsa, Ursal'a biryolculuk planlayacağız. "Elbette bunu yapamayacağımı söyledim," diye ekledi Roger,meraklı ifadeleri görünce. O ifadeler meraktan onaylamazlığa dönüşünce Roger'ın kafa-sı karıştı. "Aziz Saf-Abelle avucumuzda sayılır, buna inanıyordum," de-di Roger. "Baron Bildeborough mevsim dönmeden Ursal'da ol-mak istiyor, çünkü Başrahipler Kurulu'nun Calember ortasında

toplanacağını öğrendi ve Aziz Honce'taki Başrahip Je'howith ku-zeye gitmeden Kral'la konuşmaya kararlı. Ama sizinle ta Aziz Saf-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 321: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Abelle'e gelmemin, oradaki işi bitirip Baron yola çıkmadan Pal-maris'e dönmemin imkanı yok."İfadeler yine kuşkulu kaldı. "Benim gelmemi istemiyorsunuz!" diye tahmin yürüttü Rogerdehşet içinde."Elbette istiyoruz," diye yanıt verdi Pony. "Ama Baron Bildeborough'nun yanında kalman daha iyi ola-caksa, o zaman orada kalmalısın," diye ekledi Elbryan. Pony veJuraviel başlarını sallayarak onayladılar. "Yanınızdaki yerimi hakkıyla kazandım," diye itiraz etti Roger,bir kez daha çocuksu tavırlarına ve geride bırakılmanın hakaretolduğunu haykıran gururlu düşünüş tarzına dönerek. "Birlikte iyisavaşmayı öğrendik. Adalet Birader'i öldüren bendim!" iblis Ruhu

543

"Söylediğin her şey doğru," diye yanıt verdi Pony, genç ada-mın yanına gidip kolunu ona dolayarak. "Her şey. Yerini kazan-dın ve yanımızda olduğun için memnun ve minnettarız ve AzizSaf-Abelle'e doğru yol alırken özel yeteneklerin sayesinde dahaiyi durumda olacağız.""Ama..." dedi Roger. "Ama kazanabileceğimizi sanmıyoruz," diye yanıt verdi Ponyaçık açık. Açık kalpliliği Roger'ı şaşırttı. "Ama yine de gidiyorsunuz.". "Onlar bizim dostumuz," dedi Elbryan. "Gitmek zorundayız.Yelebekçi ile Chilichunkları Peder Başrahip'in pençelerinden kur-tarmak için mümkün olan her yolu denemeliyiz.""Her yol," diye vurguladı Juraviel. Roger itiraz edecek oldu, ama aniden sustu, bunun ne anlamageldiğini sonunda kavrayarak gözlerini ve dudaklarını sıkı sıkı ka-pattı. "Ve onları güç kullanarak kurtaramazsanız, o zaman tekşansları Kral'ın ya da Peder Başrahip'in kötü etkisi altında olma-yan Kilise güçlerinin araya girmesi," diye tahmin yürüttü. "İstiyorsan bizimle gelebilirsin," dedi Elbryan içtenlikle. "Veyanımızda olduğun için memnun oluruz. Ama Baron Bildeboro-ugh'la yalnızca sen konuştun, ve bu yüzden ancak sen RogerLockless için en önemli yolun hangisi olduğuna karar verebilir-sin." "Yelebekçi ve Chilichunklar için en önemli yolun hangisi ol-duğuna yalnızca ben karar verebilirim," diye düzeltti Roger. Son-ra sustu. Diğerleri de susarak onun düşünmesine izin verdi. Ro-ger Aziz Saf-Abelle'e gitmeyi, bu büyük maceradaki yerini alma-yı çılgınca istiyordu. Ama mantığı o çılgınlığı aştı. Baron Bildeborough'nun onaElbryan, Pony ve Juraviel'den daha fazla ihtiyacı vardı. Juraviel iz-ci olarak kendi yerini doldurabilirdi ve Elbryan'ın kılıcıyla w

A salva,0re

Pony'nin büyüsü varken, çıkabilecek bir savaşa kendi yapacaskatkı pek az olurdu. "Palmaris'ten geçerken beni bulacağınıza söz verin,'' dedigenç adam, her sözcüğü boğulur gibi telaffuz ederek.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 322: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan kahkaha attı. "Bundan kuşku duyabilir misin?" dedihafif yüreklilikle. "Eve dönerken Juraviel'in Palmaris'in içinden yada yakınından geçmesi gerekecek." "Elbryan ve benim de öyle," diye ekledi Pony. "Çünkü bu işbittiği zaman, bir kez daha huzur bulduğumuz zaman evimize,Dundalis'e döneceğiz. Ve yolumuz üzerinde, ailemi Palmaris'tekiKardeşlik Yolu'na götürmeliyim." Pony sessizce gülümsedi veadamı kucaklayarak eyerden çekip alacak oldu. "Ve yolumuz zıtyönde olsa bile, Roger Lockless'i arkada bırakmazdık." Adamınyanağını öptü ve onun kıpkırmızı kesilmesine sebep oldu. "Her birimizin önünde açık görevler var," diye devam ettiPony. "Bir düşmanı yenmek için iki yol. Biz kazanacağız ve son-ra kutlayacağız... birlikte." Roger sersem sersem başını salladı, sözlü yanıt veremeyecekkadar duygulanmıştı. Elbryan yaklaşıp omzunu okşadı ve delikan-lı korucunun arkasına baktığı zaman Juraviel'in onaylayarak başı-nı salladığını gördü. Onları bırakmak istemiyordu! Bildiği ilk ger-çek dostlardan, yeteneklerini övmek kadar kusurlarına işaret et-meye de zahmet eden ilk dostlardan nasıl ayrılabilirdi? Ama, işte tam da bu yüzden, bu gerçek dostların başları güç-lü Abellican Kilisesi'yle büyük belaya girmiş olduğu için, BaronBildeborough'ya dönmesi gerektiğini biliyordu. Roger hayatı bo-yunca pek çok kötü deneyim yaşamıştı, ama daha önce hiç ken-di vicdanı bunca şeyden fedakarlık yapmasını istememişti. Bu se-fer, saldırıya geçen Elbryan'ın arkasında gezine gezine Caer Tinel-la'ya girdiği zamanın aksine, kararını özgecilikle vermişti, kıs-kançlıkla değil, korucunun gölgesinde kalma korkusuyla değil. iblis Ruhu

gu sefer Roger Pony, Elbryan ve Juraviel'e, aralarındaki en açık-sözlü dosta duyduğu sevgiyle hareket ediyordu. Tek söz söylemedi, Elbryan'ın elini tutup sıktı, sonra sarıldı veSavaşçı'nın dizginlerini kaldırarak uzaklaştı."Büyüdü," diye yorum yaptı Belli'mar Juraviel. Pony ve Elbryan sessizce onayladılar; bu veda Roger kadaronları da altüst etmişti. Pony Senfoni'den aşağı kaydı ve Boztaş'agitti; korucu Senfoni'nin başlığını aldı ve atlarını yürüterek küçükkamplarına döndüler. İhtiyaç duydukları birkaç malzemeyi topladılar ve güney yo-luna koyuldular. Juraviel kanatlarını ve silahlarını saklamak içinbir battaniyeye sarınmış ve bir oğlan çocuğuna benzemişti.Pony'nin arkasında, Boztaş'ın sırtında oturuyordu. Doğrudan Pal-maris'e gitmeye, kuzey kapısından girmeye karar verdiler, çünkücanavarlar çekilirken, şehir son zamanlarda daha açık olmuştu vegeçmelerinin engelleneceğini sanmıyorlardı. Şehrin kuzeyinde kalan bölgeleri, çoğu boş olan, ama bazıla-rını barındıran ailelelerin döndüğü evleri geçerken pek az konuş-tular. Defalarca önlerindeki yolda Roger'ı gördüler, ama yalnızgitmesine izin vermenin en iyisi olacağını düşündüler. Roger'laBaron Bildeborough arasında geçenler düşünüldüğü zaman, ka-pılara onunla gitmek, istemedikleri kadar dikkat çekmelerine se-bep olurdu. Öyle ki, Juraviel'in tavsiyesi üzerine o gece şehrin dışındakamp kurmaya, şehir nöbetçilerinin Roger Lockless'i unutmasıiçin bir gün beklemeye karar verdiler. Yine de, aralarında bir sessizlik hüküm sürüyordu. Özellikle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 323: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan kasvetli bir havaya bürünmüştü. "Yelebekçi mi?" diye sordu Pony ona, akşam yemeklerini, Ju-raviel'in vurduğu tavşanlardan güzel bir yahniyi yerlerken.Korucu başını salladı. "Sen dönmeden önce, Dundalis'teki

5^,6

A. Salvatoı

günlerini hatırlıyordum," diye itiraf etti. "Hatta ondan öncesinisen ve ben kuzey yamacında babalarımızın avdan dönmesinibeklerken, Orman Hayaleti'nin müziğini duymamızı." Pony o eski, masum günleri hatırlayarak gülümsedi. Elbr-yan'ın melankolisinin sebebinin basit nostalji olmadığını anladı vesevgilisinin söylediği her sözcükte yankılanan vicdan azabı sancı-larını kendi içinde hissetti. Yan tarafta oturan Juraviel fark etti bunu ve hemen sohbetekatıldı. "Öldüğünü sanıyordunuz," dedi.Pony ve Elbryan dönüp ona baktı. "Kendinizi suçlamanız aptalca olur," diye devam etti Juraviel.'Dağ üzerine yıkıldı, öyle sanıyordunuz. Ne yapacaktınız, çıplakellerinizle kazacak mıydınız? Ve sen, Gecekuşu, kolun yırtılmış vekırılmışken mi?" "Elbette kendimizi suçlamıyoruz," diye itiraz etti Pony, amasözleri kendine bile boş geldi. "Elbette suçluyorsunuz!" diye yanıt verdi Juraviel, alaycı kah-kahalara boğularak. "İnsanlar böyledir işte... ve kendi kendilerinisuçlamaları beni hoşnutsuz edecek kadar sık haklı çıkıyor. Amabu sefer değil, siz ikiniz konusunda değil. Siz elinizden geleni sa-dakatle, cesurca yaptınız. İşittiğiniz onca şeye rağmen, Yelebekçiolabileceğinden kuşku duyuyorsunuz.""Kanıtlar sağlam görünüyor," dedi Elbryan. "Ama atadamın öldüğünü söyleyen kanıtlar da öyle görünü-yordu," diye yanıt verdi Juraviel. "Bunda anlayamadığınız bir şeyvar ve haklısınız, çünkü gerçekten bu Yelebekçi'yse, o zaman si-zin kavrayışınızın ötesinde bir güç onu hayatta tutmuş... ya daölümden döndürmüş. Doğru mu?" Elbryan Pony'ye baktı, sonra ikisi Juraviel'e dönüp başlarınısalladılar."Bu bile tek başına vicdan azabınızı yatıştırmalı," dedi elf, on-

iblis Ruhu 547lan mantık tuzağına düşürerek. "Yelebekçi'in öldüğünden o ka-dar eminseniz, o pis yeri terk ettiğiniz için başkaları ya da kendi-

niz tarafından nasıl suçlanabilirsiniz?" "Yine doğru," diye itiraf etti Elbryan, gülümsemeyi başararak.Touel'alfar'ın bilgeliği yanında olduğu için gerçekten memnundu. "O zaman arkada kalan yola bakmayın," dedi Juraviel. "İleri-de uzanan yola bakın. Eğer o gerçekten Yelebekçi'yse, eğer ger-çekten hayattaysa, şimdi size ihtiyacı var. Ve işimiz bittiği zaman,atadam özgür kaldığı zaman, dünya ne kadar daha iyi olacak." "Ve Dundalis'e onunla dönebiliriz," diye araya girdi Pony. "Veo kasabaya dönüp onu yeniden inşa edenlerin çocukları OrmanHayaleti'nin şarkısının büyüsünü bilecek." Artık içleri rahattı. Bu karanlık yol tükendiği ve arkalarındakaldığı zaman görecekleri günlerden, Ayı-Honce'da bir kez dahabarış hüküm sürdüğü zaman, Ormandiyar yeniden ele geçirildi-ğinde, Kilise'deki işler düzeltildiğinde yapacaklarından bahsede-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 324: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rek yemeklerini bitirdiler. Şafak sökmeden kapılara ulaşmaya yemin ederek, erkendenyattılar. Hem Pony, hem Elbryan huzurla uyudu, elf dostları dik-katle nöbet tutuyordu. 26EN YENİ BASKESİS Hayal kırıklığı içinde ve öfkeli Jojonah Efendi Aziz Saf-Abel-le'in üst katındaki ana koridorda, Tüm Azizler Koyuna bakan ya-maç duvar boyunca uzanan uzun ve ihtişamlı koridorda ayakları-nı sürüyerek yürüyordu. Keşişin sağında bir, iki metrede bir pen-cere vardı ve doğu manzarasına bakıyordu. Soldaki duvara giriftoymalarla süslü tahta kapılar açılmıştı. Her kapı ayrı bir hikaye,Abellican Kilisesi'nin temelini oluşturan masallardan birini anlatı-yordu ve Aziz Saf-Abelle'de geçirdiği onyıllar içinde, o elli kapı-nın ancak yirmisini detaylı olarak incelemiş olan Jojonah Efendigenelde durup bir başka kapının bir kısmına bakardı. Bir saatbaktıktan sonra ancak birkaç santimetrekarelik bir parçayı tama-men incelemiş, tüm gizli anlamlar üzerinde düşünmüş olurdu.Ama bugün, özellikle kötü hissettiğinden ve yoldan sapmış Tari-katı hakkında düşünmek istemediğinden,-başını eğdi ve yükseksesle mırıldanmamak için dudağını çiğneyerek yürümeye devametti. Bir adam yolunu kesince çok şaşırdı. İrkilerek geriye sıçradı,sonra başını kaldırıp Braumin Herde Birader'in gülümseyen yüzü-ne baktı. "Dellman Birader'in durumu iyi," diye bilgi verdi genç keşişona. "Yaşayacağını düşünüyorlar ve çok rahatça olmasa da, yineyürüyebilecek." iblis Ruhu

549

Jojonah Efendi gözlerini kırpmadı, gözleri öfkeli bakışlarınıkorudu ve o bakışları farkında olmadan Braumin Birader'e odak-ladı."Bir sorun mu var?" diye sordu Braumin. "Bana ne?" diye patladı Jojonah bilinçli olarak bir yanıt oluş-turamadan. Hemen kendi kendini payladı, farkında olmadan ver-diği ters cevabı ne kadar öfkeli ve kontrolsüz olduğu konusundakişisel bir ders olarak kullandı. Aynı hayal kırıklığı ve öfke yüzün-den çok fena hata yapmış, Markwart'ı fazla zorlamıştı. ElbetteDellman Birader için endişeleniyordu! Elbette o içten, genç adamiyileştiği için memnundu. Ve elbette Jojonah Efendi öfkesini enyakın dostu olan Braumin Herde Birader'den çıkarmak istemiyor-du. Braumin'in yüzündeki incinmiş ve şaşkın ifadeye baktı ve birözür düşünmeye başladı. Ama Jojonah o yanıtı ağzından çıkmadan yuttu, çünkü aklın-da Braumin Birader hakkında bir başka imge belirmişti, tahta birkutuda cansız yatan bir adamın imgesi. O imge yaşlı adamı çoksarstı, bir babanın çocuklarından biri için hissedeceği kadar bü-yük acı veren bir düşünceydi. "Braumin Birader, çok şeyi düşünmeden kabulleniyorsun," di-ye devam etti Jojonah bunun yerine, keskin ve yüksek bir sesle. Braumin işitileceklerinden korkarak endişe içinde çevresinebakındı, çünkü çok yakında olmasa da gerçekten de koridordabaşka keşişler vardı. "Dellman Birader kötü yaralanmıştı," diye açıkladı Jojonah.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 325: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Kendi aptallığı yüzünden, dendi bana. Eh, insanlar ölür, BrauminBirader. Varoluşumuzun en büyük gerçekliği, tek kaçınılmaz doğ-rusudur. Ve Dellman Birader ölseydi... eh, öyle olsun. Daha iyiadamlar da öldü." "Bu nasıl bir saçmalık?" diye sormaya cüret etti Braumin Bira-der sessizce, sakin sakin. 55°

R- A. Salvat0re

"Kendi kendine atfettiğin önemin saçmalığı," diye terslendi îojonah. "Her insanın tek başına insani olaylarda bir fark, gerçek birfark yaratabileceğine inanma saçmalığı." Üstat iç geçirdi ve elinikovarcasına sallayarak yürümeye başladı. Braumin Birader onuyakalamak için uzandı, ama Jojonah kabaca kolunu ittirdi. "Hayatına devam et, Braumin Birader," diye payladı Jojonah"Dilediğin yerde anlam bul ve bu aşırı büyük dünyadaki kendineait küçük köşeyi güvene al!" Jojonah ayaklarını yere vura vura koridorda uzaklaştı ve zaval-lı Braumin Herde'yi allak bullak ve incinmiş bıraktı. Jojonah da acı içindeydi. Küçük söylevinin ortasında neredey-se ağzından fışkıran ümitsizliğe yenik düşüyordu. Ama hepsi asilbir amaç için, diye hatırlattı kendi kendine, içsel ahenk merkezi-ni bularak, onca şişinmesini ve öfkesinin büyük kısmını büyük,zihinsel bir geğirmeyle atarak. Braumin'i herkesin ortasında yük-sek sesle azarlamıştı, çünkü adamı seviyordu, çünkü adamı ken-dinden uzak tutmak, daha Braumin gittiğini anlamadan De'Unne-ro Efendi'yle epey uzaklaşmış olmak istiyordu. Markvvart'ın kötü ruh hali ve gittikçe artan paranoyası düşü-nüldüğü zaman en güvenli yol buydu, Jojonah biliyordu. Brauminşimdilik dikkat çekmemeliydi, belki çok uzun süre için. DellmanBirader'in kurban gittiği "kaza" düşünüldüğü zaman, Jojonah'mBraumin'i çıkardığı yol, Avelyn, Kilise'nin kusurları, Avelyn'inkutsal mezarına yaptığı ziyaret konusundaki konuşmaları son de-rece bencilce geliyordu. Kendi vicdanı tarafından şiddetle eleşti-rilirken Braumin'in desteğine ihtiyaç duymuştu ve bu yüzden, oümitsizlik içinde, adamı kendi küçük, gizli savaşına çekmişti. Braumin Herde Birader'in başına neler gelebileceğini düşün-mek şimdi Jojonah'ı derinden yaralıyordu. Markvvart kazanmış gi-bi görünüyordu ve o güçlü adamı yenebileceğini düşünerek baş-tan beri aptallık etmişti. iblis Ruhu

551

Ümitsizliğin karanlığı yine üzerine çullanıyordu. Zayıf ve has-ta hissediyordu, Ursal'a giderken hissettiği aynı hastalık, gücü veerdemli kararlılığı akıp gidiyormuş gibi. Aziz Kıymetli'nin büyük kapılarını görecek kadar yaşayacağın-dan kuşkuluydu. Jojonah Efendi'nin zalim tavırları Braumin Biraderi uzun ko-ridorda sersemlemiş bir biçimde dururken bıraktı. Ne olmuştu daüstat bu kadar değişmişti? Braumin Birader'in gözleri irileşti; konuştuğu gerçekten Jojo-nah Efendi miydi, yoksa Markwart, hatta Francis adamın bedeni-

ni ele mi geçirmişti, merak etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 326: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Braumin çabucak sakinleşerek fikri aklından çıkardı. Bedenele geçirme, taşlar konusunda eğitim almamış, habersiz biri üze-rinde bile yeterince güçtü. Jojonah ruh taşını iyi kullanabildiğinegöre, ruhunu böyle bir istilayı önleyecek şekilde kullanmayı ke-sinlikle öğrenmişti. Ama o zaman ne olmuştu? Bunca günden sonra, neden üstatonunla bu kadar öfkeyle, kabaca konuşmuştu? Neden üstat ikisi-nin başarmaya çalıştığı her şeyi, Avelyn'in temsil ettiğini düşün-dükleri her şeyi reddetmişti? Braumin zavallı Dellman'ı ve talihsiz "kaza"yı düşündü. Gençkeşişler arasındaki fısıltılar bunun hiç de kaza olmadığını, De'Un-nero ve Dellman'la birlikte çarkta çalışan diğer iki keşiş tarafın-dan organize edilen bir manevra olduğunu ima ediyordu. Ve dü-şünce çizgisi Braumin'i tek olası yanıta getirdi: belki de Jojonahonu korumaya çalışıyordu. Braumin Herde yeterince akıllıydı ve nazik Jojonah Efendi'yiyeterince iyi tanıyordu. Durumun bu olduğuna inanarak incinmiş-liğini bir kenara bıraktı. Ama yine de hiç mantıklı gelmiyordu. Jo-jonah Efendi neden fikrini değiştirsindi? Bu sessiz isyanın gidece- 552

R. A. Salvatore

ği yolu çoktan tartışmışlardı ve o yol Braumin Birader için büyükrisk taşıyan bir yol değildi. Keşiş hâlâ uzun koridorda durmuş, pencereden dışarı, aşağı-daki soğuk koyun karanlık sularına bakarak olasılıkları düşünü-yordu ki arkadan gelen keskin bir sesle irkildi. Döndü ve FrancisBiraderle yüzyüze geldi ve çevresine bakındığı zaman keşişinbaştan beri çok da uzakta olmadığı duygusuna kapıldı. Belki Jo-jonah Francis'in gözetlediğini biliyordu, diye düşündü Braumin. "Veda mı ediyordunuz?" diye sordu Francis, her sözcükle sırı-tarak. Braumin pencereye baktı. "Kime?" diye sordu. "Ya da neye?Dünyaya mı? Aşağı atlayacağımı mı düşündün? Ya da belki atla-yacağımı umuyordun." Francis Birader kahkaha attı. "Hadi ama, Braumin Birader,"dedi. "Gerçekten de kendi aramızda tartışmamamız gerek. Önü-müzde böyle olasılıklar varken değil." "İtiraf etmeliyim, seni hiç böyle iyi bir ruh hali içinde görme-dim, Francis Birader," diye yanıt verdi Braumin. "Biri mi öldü?" Francis üzerindeki alaycılığın kayıp gitmesine izin verdi."Uzun seneler boyunca beraber çalışmamız olası görünüyor," de-di. "Birinci sınıf öğrencilerin eğitimini koordine edeceksek ger-çekten birbirimiz hakkında daha fazla şey öğrenmeliyiz." "Birinci sınıf öğrencileri mi?" diye yankıladı Braumin. "Buüstatların işidir, kıdemli öğrencilerin..." Kendi sözlerini duyar duy-maz bütün bunların nereye gittiğini gördü ve o yol hiç de hoşu-na gitmedi. "Ne biliyorsun?" diye sordu. "Kısa süre sonra Aziz Saf-Abelle'de iki üstadın yerinin boşala-cağını biliyorum," dedi Francis kendini beğenmiş bir tavırla."Mevcut grupta bu pozisyona uygun pek az kişi olduğundan, Pe-der Başrahip zor kararlarla karşı karşıya kalacak, hatta belki be-nim sınıfımdaki değerli öğrenciler kıdemli öğrenciliğe terfi edene iblis Ruhu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 327: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

553

kadar bekleyecek. En yüksek seviyedeki kıdemli olduğunu ve Ai-da'ya yapılan önemli yolculukta ikinci önemli adam seçildiğinigöz önüne alarak senin üstatlığa terfinin kesin olduğunu düşün-müştüm, ama aslında bana biraz şüpheli geliyor." Yeni bir kahka-hayla bitirdi ve gitmek üzere döndü, ama Braumin onu o kadarkolay bırakmayacaktı. Francis'in omzunu kabaca yakaladı ve dön-dürdü. "Aleyhine bir puan daha mı?" diye sordu Francis, omzundakiele bakarak. "Hangi iki üstat?" diye sordu Braumin. Giden üstatlardan biri-nin Jojonah olacağını kolaylıkla tahmin edebiliyordu. "Akıl hocan sana söylemedi mi?" diye yanıt verdi Francis Bira-der. "Seni onunla konuşurken gördüm, değil mi?" "Hangi iki üstat?" diye sordu Braumin daha büyük bir telaşla,konuşurken Francis'in cüppesini kuvvetle çekiştirerek. "Jojonah," diye yanıt verdi Francis, sırtını dikleştirip omzunukurtararak."Nasıl?" "Yarın Aziz KıymeÜİ'ye doğru yola çıkacak. Yeni başrahip ola-cak De'Unnero Efendi'ye eşlik edecek," diye mutlulukla açıkladıFrancis ve Braumin Birader'in yüzündeki yuvasından düşmüş kuşifadesinden gerçekten zevk aldı. "Yalan söylüyorsun!" diye bağırdı Braumin. Kontrolünü kay-betmemek için mücadele etti, kendi kendine Jojonah'ın gidişineüzüldüğünü belli etmemesini hatırlattı. Ama bu dayanabileceğin-den fazlaydı. "Yalan söylüyorsun!" dedi yine. Francis'i öyle hızlıittirdi ki adam neredeyse yere düşüyordu. "Ah, benim bir ânı diğerine uymayan Kıdemli Braumin Bira-der'im," diye payladı Francis. "Olası terfin aleyine bir puan daha,korkarım."Braumin dinlemiyordu bile. Francis'i ittirip geçti ve koridorda

554

R- A. Salvatore

yürümeye başladı. Önce Jojonah'in gittiği tarafa yönelmişti, amasonra adamla yüzieşemeyecek kadar incinmiş ve şaşkın olduğun-dan, döndü ve kendi odasına doğru hızlı hızlı yürümeye, sonrakoşmaya başladı.Francis Birader her şeyi eğlenerek izliyordu. İtiıazlarına rağmen Braumin Birader Francis'in yalan söyleme-diğini t 'yordu. Peder Başrahip Jojonah Efendiye karşı hareketegeçmiş g "ünüyordu, hem de en az Dellman Biraderin kazası ka-dar etkili bir yöntemle. Jojonah Efendi çok uzaklarda, AzizKıymetlide, saygıdeğer Başrahip Dobrinionün ölümüyle itibarınıepey yitirmiş bir manastırda ve kötü De'Unnero'nun dikkatli gö-zetimi altındayken, Peder Başrahip Markvvart adamı etkisiz halegetirmiş sayılırdı. Braumin Jojonah Efendi'nin koridordaki tavırlarını, başarmayıumdukları her şeyden vazgeçmiş, her şeyi reddetmiş görünmesi-ni şimdi daha iyi anlıyordu. Braumin adamın yenildiğini ve ümit-sizliğe düştüğünü fark etti ve bu yüzden kendi incinmişliğini veöfkesini bir kenara bırakıp Jojonah'ı aradı ve üstadın odasına git-ti. "Buraya gelecek kadar aptal olduğuna inanmayı güç buluyo-rum," diye selamladı Jojonah onu soğuk bir tavırla.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 328: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Bana en çok ihtiyaç duydukları zamanda dostlarımı terk mietmeliyim?" diye sordu Braumin Birader kuşkuyla. "İhtiyaç duymak mı?" diye yankıladı Jojonah inanmazlık için-de. "Yüreğine ve ruhuna karanlık çökmüş," diye ısrar etti Bra-umin. "Acını yüzünde açıkça görebiliyorum, çünkü o yüzü benherkesten daha iyi tanıyorum." "Hiçbir şey bilmiyorsun ve aptal gibi gevezelik ediyorsun," di-ye payladı onu Jojonah ve Braumin'le böyle konuşmak onu ger- iblis Ruhu

555

çekten incitti. Kendi kendine bunun genç keşişin çıkarma oldu-ğunu hatırlattı ve bu yüzden devam etti. "Şimdi git ve görevleri-nin başına dön. Yoksa seni Peder Başrahip'e şikayet ederim ve oda seni terfi listesinde daha da alt sıralara indirir." Braumin Birader durdu ve sözleri dikkatle düşündü ve sonrayeni bir sonuca vardı. Jojonah terfi listesinden ve oradaki yerin-den bahsediyordu ve bunu koridorda karşılaşmalarından öncekison konuşmalarıyla ilişkilendirince, Braumin Birader yaşlı adamınizlediği diğer yolu görebiliyordu. "Ümitsizliğe yenik düştüğünü düşündüm," dedi sessizce. "Sa-na sırf bu yüzden geldim." Ses tonundaki değişim Jojonah'ı derinden etkiledi. "Ümitsizlikdeğil, dostum," dedi güven verircesine. "Yalnızca pragmatizm.Buradaki zamanım sona ermiş gibi görünüyor ve Avelyn Birader'egiden yolum öngöremediğim bir dönemece girdi. O dönemeçyolculuğumu daha da uzatabilir, ama yürümekten vazgeçmeyece-ğim. Her durumda, birlikte yürüdüğümüz zaman sona ermiş gibigörünüyor.""O zaman ben ne yapacağım?" diye sordu Braumin. "Hiçbir şey," diye yanıt verdi Jojonah Efendi ciddiyetle, amatereddüt etmeden, çünkü bu durumu dikkatle, enine boyuna dü-şünmüştü. Braumin Birader inanmazlık, hatta küçümseme dolu bir içgeçirmeyle yanıt verdi. "Durum değişti," diye açıkladı Jojonah Efendi. "Ah, Braumin,dostum, kendimi suçluyorum. Peder Başrahip'in talihsiz tutsakla-rının durumunu öğrendiğim zaman uzak durmayı başaramadım.""Onlara mı gittin?" "Gitmeye çalıştım, ama durduruldum, hem de kabaca," dedi Jo-jonah. "Peder Başrahip'in tepkisini hafife aldım. Budalalığım içinde,sağduyu sınırlarını aştım ve Markwart'ı fazla, çok fazla zorladım." 556

R- A. Salvatoı

"Merhamete asla budalalık denemez," diye hemen araya girn-Braumin Birader. "Ama yine de, eylemlerim Markwart'ı harekete geçmeye zor-ladı," diye yanıt verdi Jojonah. "Peder Başrahip fazla güçlü ve fa^_la sağlam yerleşmiş. Cesaretimi ya da yolumu kaybetmedim, sen;temin ederim ve zamanı geldiğine karar verdiğimde Markwart'akarşı açık açık harekete geçeceğim, ama sen hemen, burada o sa-vaşa katılmayacağına söz vermelisin." "Nasıl böyle bir söz verebilirim ki?" diye kararlılıkla yanıt

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 329: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ver-di Braumin Birader. "Beni seviyorsan, bir yolunu bulacaksın," diye yanıt verdi Jo-jonah Efendi. "Avelyn'in bize mezarından söylediklerine inanıyor-san, bir yolunu bulacaksın. Çünkü sen bu sözü veremezsen, o za-man bil ki yolum sonuna varmıştır, bil ki Markwart'a karşı çıkmayolunu takip etmeyeceğim. Bu yolda yalnız olmalıyım; benim ey-lemlerimden dolayı kimsenin acı çekmeyeceğini bilmeliyim." Uzun bir sessizlik oldu ve sonunda Braumin Birader başınısalladı. "İşe karışmayacağım, ama talebinin saçma olduğunu dü-şünüyorum." "Saçma değil, dostum, pratik," diye yanıt verdi Jojonah Efen-di. "Markwart'a karşı çıkacağım, ama kazanamam. Bunu biliyo-rum ve kendine aşırı güvenmeyi bırakıp dürüstçe düşünürsen sende anlarsın.""Ama kazanamayacaksan, neden savaş başlatıyorsun ki?"Jojonah güldü. "Çünkü bu Markwart'ı zayıflatır," dedi, "ve ka-mu önünde tartışılan konular Tarikat'tan pek çok kişinin yüreğin-de gerçeğin kök salmasına sebep olabilir. Beni Allabarnet Biradergibi düşün, benim artık hayatta olmayacağım günlerde yaşayacakve ayak izlerimden takip edecekler için meyve verecek umut to-humları ekiyorum. Beni Aziz Saf-Abelle'in en başındaki zanaat-karlardan gibi düşün, manastır hakkındaki vizyonlarının tamam-

iblis Ruhu

557

landığını görecek kadar yaşamayacaklarını biliyorlardı, ama yinede kendilerini işlerine adayarak çalışmaya devam ettiler, bazılarıtek bir kapı üzerindeki girift oymalar üzerinde çalışırken ya da bumuazzam yapının ilk temelleri için taş keserek ömürlerini harca-dılar." Şairane sözler Braumin'i derinden etkiledi, ama yalnızca sa-vaşmak değil, aynı zamanda kazanmak arzusunu aşmasına yar-dım etmedi. "Avelyn Birader'in mesajına gerçekten inanıyorsak, ozaman yalnız duramayız," dedi. "Savaşmak.,." "İnanıyoruz ve sonunda kazanacağız," diye sözünü kesti Jojo-nah Efendi, bunun nereye gittiğini görerek ve budalaca bir yol ol-duğunu anlayarak. "Buna inanmalıyım. Ama ikimizin birdenMarkwart'a şimdi karşı çıkması hedefimizi çok, çok erteler, belkiulaşılamayacak kadar uzağa. Ben yaşlı bir adamım ve her geçengün daha da yaşlı hissediyorum, seni temin ederim. Markwart'ave Kilise'nin şimdiki durumuna karşı savaşı başlatacağım ve bel-ki bu Tarikat'ta bir başkasını yöntemlerimize, sözde gelenekleri-mize yeni bir ışık altında bakmaya ikna eder." "Peki bu ümitsiz savaşta benim yerim ne?" diye sordu BrauminBirader, sesinin alaycı çıkmaması için çaba göstererek. "Sen genç bir adamsın ve Dalebert Markwart'tan kesinlikle da-ha uzun yaşayacaksın," diye sakin sakin yanıt verdi Jojonah Efen-di. "Yani, talihsiz bir kaza olmazsa!" Braumin Birader'in kafasın-da nahoş imgeler oluşması için Dellman'ın ismini telaffuz etmesigerekmiyordu. "Ya sonra?" diye sordu Braumin, sesi gittikçe daha kontrollüçıkarak. "Sessizce haberi yayacaksın," diye yanıt verdi Jojonah Efendi."Viscenti Marlboro'ya, Dellman Birader'e, dinleyecek herkese.Benim başarabildiğim pek az şeyi temel alarak, yapabildiğin yer-de müttefikler bulacaksın, ama düşman edinmemeye dikkat ede-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 330: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

558

R- A. Salvat0re

çeksin. Ve her şeyin ötesinde," dedi Jojonah, masasının yanında-ki halının köşesine gidip yerdeki gizli bir bölmeyi aşarak, "bunukoruyacaksın." Kadim metni bölmeden aldı ve gözleri iri iri açıl-mış Braumin'e verdi. "Bu nedir?" diye sordu genç keşiş nefes nefese, büyük önemtaşıyan bir şey tuttuğunu fark ederek, Jojonah Efendi'nin şaşırtıcıkararlarının sebebinin kısmen bu eski kitap olduğunu anlayarak. "Yanıt," diye yanıt verdi Jojonah gizemli bir tavırla. "Sessizce,gizlice oku ve sonra güvenli bir yere sakla ve düşüncelerinden çı-kar. Ama yüreğinden çıkarma," diye ekledi, Braumin'in güçlü om-zunu okşayarak. "Zorunlu kaldığında Peder Başrahip Markwart'ınoyunlarına ayak uydur, hatta hırslı Francis Birader'e ayak uydur."Braumin'in yüzü inanmazlıkla buruştu. "Senin Aziz Saf-Abelle'in üstatlarından biri olacağına güveni-yorum," diye kararlılıkla o bakışa yanıt verdi Jojonah. "Hem de kı-sa süre sonra.... Belki benim yerime. Bu hiç de olanakdışı değil,çünkü Markwart bana karşı açık açık savaşmadığı mesajını ver-mek istiyor ve senin benimle dost olduğun herkesçe biliniyor. Opozisyona ulaşmalı, senelerini seni diğer manastırlardan birininbaşrahibi,. hatta Peder Başrahip'in yerini alacak şekilde harcama-hsın. Yüksekleri hedefle, genç dostum, çünkü olası kazançlar vekayıplar trajik ölçüde yüksek. Senin şöhretin kusursuz ve Mark-wart'ın çevresindekilerden daha etkileyici. Gücünün zirvesineulaştığında, o zirve ne kadar yüksek olursa olsun, dostlarını gü-vence altına al ve Avelyn Birader'in başlattığı savaşı nasıl sürdü-receğine karar ver. Bu kitabı ve düşlerimizi daha genç, güvenilirbir müttefike aktarmak ve benimkine benzer bir yolu izlemek an-lamına gelebilir. Ya da durum senin ve müttefiklerinin Kilise'niniçinde açık açık savaşmasını gerektirebilir. Ancak sen bilebilirsin.""Çok şey istiyorsun.""Kendimden istediklerimden daha fazlasını değil," dedi Jojo-

iblis Ruhu

559

nah alçakgönüllü bir gülüşle. "Ve senin Jojonah'ın olabileceğin-den çok daha iyi bir adam olduğuna inanıyorum!" Braumin Birader bu yorumu küçümsedi, ama Jojonah başınıiki yana salladı ve gerilemeyi reddetti. "Senin şimdiden yüreğinesağlamca yerleştirdiğini benim öğrenmem altmış senemi aldı,'' de-di yaşlı üstat. "Ama benim daha iyi bir öğretmenim vardı," diye yanıt verdiBraumin Birader sırıtarak. Bu düşünce perişan durumdaki Jojonah'ın sarkık yüzüne birgülümseme getirdi. Braumin dikkatini kitaba çevirdi, onu kendisiyle üstadı arasındakaldırdı. "Bana daha fazlasını anlat," diye ısrar etti. 'Burada ne var?" "Avelyn Birader'in yüreği," diye yanıt verdi Jojonah. "Ve birzamanlar tanınan gerçek." Braumin kitabı önüne indirdi ve geniş cüppesinin altına, yü-reğinin yakınına soktu. "Sana Yelkoparaıim. sonu hakkında anlattıklarını hatırla ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 331: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bunu Tarikatımızın eski âdetleriyle karşılaştır," diye açıkladı Jojo-nah. Braumin kitaba daha sıkı sarıldı ve başını ciddiyetle salladı."Elveda, dostum, öğretmenim," dedi Jojonah'a, adamı bir daha hiçgöremeyeceğinden korkarak. "Benim için korkma," diye yanıt verdi Jojonah Efendi. "Çünkübugün ölecek olsam bile, tatmin içinde ölürüm. Yüreğimi ve ger-çeği buldum ve o gerçeği ehil ellere teslim ettim. Sonunda kaza-nacağız." Braumin Birader aniden öne çıktı ve iriyarı adama sarıldı,uzvm, çok uzun zaman öyle kaldı. Sonra aniden döndü, JojonahEfendi'nin gözlerinde beliren nemi görmesini istemedi ve hızlaodadan çıktı.Jojonah da kendi gözlerini sildi ve adamın arkasından kapıyı

560

R- A. Salvatore

sessizce kapattı. O günün ilerleyen saatlerinde, o, De'Unnero vyirmi beş genç eşlikçi Aziz Saf-Abelle'in büyük kapısından çıktıMüstakbel başrahibe büyük bir gücün eşlik ettiğini fark etti Jojo-nah, ağır deri koruyucular giymiş, kılıçlar ve ağır arbaletlerle si-lahlanmış yirmibeş keşiş... dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileriolduklarını fark etti. Yaşlı üstat manzara karşısında içini çekti; bugrubun De'Unnero'yu yolda korumaktan çok müstakbel başrahi-bin Aziz Kıymetli'deki hükümranlığını sağlamak için olduğunuanlıyordu. Ama ne fark ederdi ki? Jojonah içinde savaşma gücünün kal-madığını hissediyordu; Aziz Kıymetli'ye giden yol da yeterincezorlu görünüyordu gözüne. Manastırın kapıları arkasından kapanırken duraksadı, acabageri dönüp Markwart'a açık açık meydan mı okusa, diye düşün-dü. Belki son direnişini hemen, oracıkta yapıp bitirmeliydi, çün-kü bugün çok ölümlü hissediyordu, sanki zamanı daralıyormuşgibi. Ama aynı zamanda hasta ve zayıf hissediyordu ve dönüpMarkwart'ı bulmaya gitmedi. Utanç ve büyük bir bitkinlik içinde başını eğdi ve yavaş yavaşkeskin dilli De'Unnero'nun kendisi dahil herkese vermekte oldu-ğu söyleve odaklandı. Adam nasıl ilerleyecekleri, yürüyüş düze-ni, yoldaki protokol hakkında emirler havlıyor, bundan sonraherkesin, özellikle de Jojonah'ın, çünkü gidip adamın hemenönünde durmuştu, ona Başrahip De'Unnero diye hitap etmesi ge-rektiği konusunda ısrar ediyordu. Unvan Jojonah Efendi'nin sahip olduğu bütün duyarlılıkları ra-hatsız ediyordu. "Daha başrahip olmadın," diye hatırlattı adama. "Ama belki bazılarınızın bana bu unvanla hitap etmek konu-sunda egzersize ihtiyacı vardır," diye terslendi De'Unnero.Adam önünde gittikçe yaklaşırken Jojonah direndi.

iblis Ruhu

56.

"Bu doğrudan Peder Başrahip'ten geliyor," diye bildirdiDe'Unnero, kolunu şiddetle sallayıp bir parşömen rulosunu aça-rak. Üzerinde Markwart'ın en son fermanı yazıyordu ve bundansonra Marcalo De'Unnero Birader'in Başrahip De'Unnero olarak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 332: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tanınacağını ilan ediyordu. "İtiraz edecek başka bir şeyin var mı,Jojonah Efendi?" diye sordu kendini beğenmiş bir tavırla."Hayır.""Yalnızca hayır mı?" Jojonah Efendi gerilemedi, gözlerini kırpmadı, balkışları lanetbelge üzerinde delikler açabilirdi. "Jojonah Efendi?" diye ısrar etti De'Unnero ve sesi neyi bekle-diğini açıklıyordu. Jojonah başını kaldırdı ve o kötücül gülümsemeyi gördü,De'Unnero'nun genç keşişlerin önünde onu sınadığını gördü."Hayır, Başrahip De'Unnero," dedi, her sözcüğünden nefret ede-rek, ama istediği savaşın bu olmadığını fark ederek. Jojonah'a haddini bildirdikten sonra, De'Unnero alayın yolaçıkmasını işaret etti ve kusursuz bir düzen içinde batıya doğru yü-rümeye başladılar.Jojonah Efendi'ye, yol daha da uzamış gibi geliyordu.

27KAÇIŞ "Gittiler mi?" diye sordu Peder Başrahip Markwart Francis Bi-rader'e aynı akşam daha sonra. Yaşlı adam günün çoğunu oda-sında geçirmişti. Patlamanın sınırında olduğunu tahmin ettiği Jo-jonah Efendi'yle yüzleşmek istememişti. Jojonah'ı bilinçli olaraksınırlarına kadar zorlamıştı ve sonra onu yolundan uzaklaştırmış-tı, çünkü Markwart yaşlı üstadın içinde hâlâ savaşma gücü kaldı-ğından korkuyordu ve Markwart herkesin önünde kavga etmeyiistemiyordu. Bırak Jojonah Palmaris'e gitsin ve De'Unnero'ylakavga etsin! "De'Unnero Efendi... Başrahip De'Unnero onları götürdü," de-di Francis Birader. "Artık tutsakların tam anlamıyla sorgulanmasına başlanabilir,"dedi Markwart ve sesinde öyle bir soğukluk vardı ki Francis Bira-derin belkemiğinden aşağı bir ürperti yayıldı. "Atadamdan alınanbüyülü kol bandı sende mi?"Francis Birader cebine uzandı ve elf nesnesini çıkardı. "Güzel," dedi Markwart başını sallayarak. "Bugün hayatta kal-mak için buna ihtiyacı olacak." Kapıya yöneldi ve Francis yetiş-mek için koşturdu. "Diğer tutsakların daha fazlasına ihtiyacı olduğundan korku-yorum," dedi genç keşiş. "Özellikle kadın çok hasta görünüyor.""İhtiyaçları olacak, ama bizim onlara ihtiyacımız yok," dedi

iblis Ruhu

563

Markwart şiddetle, genç adama dönerek. "O zaman belki biri ruh taşıyla onları tedavi edebilir," diye ke-keledi Francis. Markwart'ın kahkahası yüreğini delip geçti. "Beni duymadınmı?" diye sordu adam. "Onlara ihtiyacımız yok." "Ama gitmelerine izin vermeyeceğiz," diye tahmin yürüttüFrancis Birader. "Kesinlikle vereceğiz," diye düzeltti Markwart ve genç adamın

yüzündeki gülümseme genişleme fırsatı bulamadan ekledi, "Tan-n'nın gazabıyla yüzleşmeye gitmelerine izin vereceğiz. Bırak ka-ranlık deliklerinde kalsınlar.""Ama Peder Başrahip..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 333: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Markwart'ın bakışları genç keşişi susturdu. "Tüm Kilise tehli-kedeyken sen bireyler için endişeleniyorsun," diye payladı onuyaşlı adam."Onlara ihtiyacımız yoksa, neden zindanda tutuyoruz?" "Çünkü aradığımız kadın onların elimizde olduğunu düşünür-se, doğrudan kucağımıza düşebilir," diye yanıt verdi Markwart."Kadın hayatta olduklarını düşündüğü sürece, ölü ya da canlı ol-malarının hiç önemi yok.""O zaman neden onları canlı tutmayalım?" "Çünkü tanıklık yapabilirler!" diye hırladı Peder Başrahip, kı-rışık yüzünü Francis Birader'in önüne getirip genç keşişle burunburuna gelerek. "Hikayeleri nasıl algılanabilir? Dinleyenler onla-rın acılarının hizmet ettiği daha büyük iyiliği anlar mı? Peki ya ka-dının oğlunun kaderi? O suçlamaları yanıtlamak ister misin?" Francis Birader derin bir nefes aldı ve kendine hakim oldu, birkez daha yaşlı Peder Başrahip'in saplantısının derinliğini ve ken-disinin bu işe ne kadar çok karıştığını hatırladı. Genç keşiş yinekendini bir yol ayrımında buldu, çünkü Peder Başrahip'e ve Kili-se'ye sadakati ona ne diyor olursa olsun, yüreğinin içinde Chilic- 564

R- A. Salvatore

hunklar ve atadamın gördüğü işkencenin kötü olduğunu biliyor-du. Ama kendisi de o kötü şeyin kaçınılmaz bir parçasıydı veMarkwart başarılı olmazsa suç ortaklığı tüm dünyaya teşhir edilir-di. Kadın hastalanmıştı, çünkü yolda oğlu öldüğü zaman kalbi kı-rılmıştı. "Asıl önemli olan kadının ne algıladığı," diye devam etti Mark-wart. "Annebabasmın gerçekten canlı ya da ölü olmasının birönemi yok." "Canlı ya da öldürülmüş olmalarının," diye düzeltti Francisyüksek sesle, ama bir kez daha merdivenlere yürüyen Peder Baş-rahip'in duyamayacağı kadar alçak sesle. Genç keşiş derin bir ne-fes daha aldı, ama nefesini verdiği zaman yüreğinde titreşen mer-hamet alevi yine kararmıştı. Bu tatsız, pis bir iş, diye karar verdi,ama hepsi iyilik içindi ve Abellican Kilisesi'nin peder başrahibi-nin, tüm dünyada Tanrı'ya en yakın olan adamın emirlerini uygu-luyordu. Francis Birader hızlandı, merdiven boşluğunun kapısını aç-mak için Markvvart'ın önüne geçti. "Pettibwa? Ah, Pettibwa, neden yanıt vermiyorsun?" diye ses-lendi Graevis Chilichunk tekrar tekrar. Önceki gece bitişik hücre-lerinin duvarları aracılığıyla karısıyla konuşmuştu ve mutlak ka-ranlığın içinde onu göremese de, sesi kesinlikle teselli ediciydi. Pettibwa sözlerinin içeriğiyle fazla teselli verebildiğinden de-ğil. Grady'nin ölümü kadının kalbinde ve ruhunda hastalık gibibüyümüştü, Graevis biliyordu ve asıl cezayı kendisi alsa da, peri-

şan ve açlıktan yarı ölü olsa da, yaşlı kemikleri her hareketine is-yan etse de (epey kemiği kırılmıştı, bundan emindi) karısı ondançok daha kötü durumdaydı.Adam tekrar tekrar seslendi, karısına seslendi.Pettibvva onu duyamıyordu, çünkü düşünceleri, tüm duyuları

iblis Ruhu

565

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 334: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

içe dönmüş, uzun bir tünelin ucundaki parlak ışıkta duran ve eli-ni ona uzatan Grady'nin imgesine kilitlenmişti."Onu görüyorum!" diye haykırdı kadın. "Bu Grady, oğlum.""Pettibwa?" diye seslendi Graevis. "Bana yolu gösteriyor!" diye bağırdı Pettibvva, günlerdir bildi-ğinden daha büyük güçle. Graevis neler olduğunu anladı ve gözleri panikle irileşti. Pet-tibwa ölüyordu, onu ve bu korkunç dünyayı kendi isteğiyle terkediyordu! İlk dürtüsü ona haykırmak, onu geri döndürmek, ken-disini terk etmemesi için yalvarmak oldu. Sessiz kaldı; böyle bir şeyin ne kadar bencilce olacağını anla-dı. Pettibwa gitmeye hazırdı ve bu yüzden gitmeliydi, çünkü birsonraki hayat kesinlikle bundan daha iyi olacaktı.

"Ona git, Pettibwa," diye seslendi yaşlı adam titrek bir sesle,donuk gözlerinden yaşlar akarak. "Grady'ye git ve ona sarıl veona benim de onu sevdiğimi söyle."Sonra sustu, tüm dünya susmuş gibi geldi, öyle ki Graevis yanhücredeki kadının nefeslerini duyabiliyordu. "Grady," diye mırıldan-dı kadın bir, iki kez ve sonra büyük bir içe çekiş geldi ve sonra...Sessizlik. Yaşlı adamın kırık bedeni hıçkırıklarla sarsıldı. Zincirlerini tümgücüyle çekti ve sonunda bileklerinden biri ekleminden çıkarakonu acı dalgalarına boğdu ve adam duvara yaslanmak zorundakaldı. Yüzündeki gözyaşlarını ve sümüğü silmek için bir elini yak-laşırdı ve sonra, hâlâ sahip olduğuna inanamadığı bir güçle, dim-dik durdu. Bu son meydan okuması olacaktı, anlıyordu. Yoğunlaşarak, cesaret toplamak için ölü karısının imgesini ça-ğırarak, bütün gücüyle yaralı elini tutan kelepçeyi çeti. Acıyı duy-mazdan gelerek eli kelepçenin içine çekti, sonra biraz daha çek-ti. Kemiğin kırıldığını duymadı bile, vahşi bir hayvan gibi çekme-ye devam ederek derisini yırttı, elini kelepçeye girmeye zorladı. 566

;- A- Salvatore

Sonunda, acı dolu dakikalardan sonra el kurtuldu ve Graevibacaklarının boşandığını hissetti. "Hayır, yapmayacaksın," diye payladı kendini, doğrulup kalanzincir parçasına dönerek. Graevis uzanmış eline doğru sıçradıdöndü, kıvrıldı ve kelepçeli kolunu başının üzerinden öyle »ecir-di ki, tekrar yere konduğu zaman zincir boynuna dolanmıştı. Aya-kuçlarında duruyordu ve boğucu baskıyı gevşek tutabiliyordu. Ama uzun süre değil, bacakları zayıflamaya, bedeni çökmeye,zincir boğazını sıkmaya başladığında anladı. O tüneli bulmak, Pettibvva ile Grady'nin onu çağırmasını gör-mek istiyordu. "Sana onun kötü olduğunu söylemiştim!" diye kükredi PederBaşrahip Markvvart Francis Biradere, asılı adamı buldukları za-man. "Ama anlaşılan ben bile kötülüğünün derinliğini anlamamı-şım. Kendi canını almak! Ne korkaklık!" Francis Birader tüm yüreğiyle katılmak istiyordu, ama vicdanı-nın dırdırcı bir parçası o kadar kolay geçiştirmesine izin vermiyor-du. K-' imi, Pettibwa'yı yan hücrede ölü bulmuşlardı, hem de ken-di eylemi sonucu değil. Francis ancak Graevis'in kadının öldüğü-nü anladığını ve bunun bardağı taşıran son damla olduğunu, ka-rısının ölümünün yaşlı adamın aklını yitirmesine sebep olduğunu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 335: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tahmin edebiliyordu. "Fark etmez," dedi Markvvart önemsemezce, olayın şokunu bi-raz atlattıktan sonra. O ve Francis bu olasılığı konuşmamış mıydı?"Sana yukarıda açıkladığım gibi, ikisinin de bize anlatacak değer-li bir şeyi kalmamıştı.""Nasıl emin olabiliyorsunuz?" diye sormaya cüret etti Francis. "Çünkü onlar zayıf," diye tersledi onu Markwart. "Bunun..."Elini duvardan asılı gevşek şekle doğru salladı "... kanıtladığı gi-bi. Zayıf ve bize anlatacak bir şeyleri daha olsaydı, uzun zaman iblis Ruhu

567

önce sorgulamamızın gerilimi altında anlatırlardı." "Ve şimdi hepsi öldü, üçü birden, Pony denilen kadının birzamanlar bildiği aile," dedi Francis Birader ciddiyetle. "Ama öldüklerini öğrenmediği sürece bizim için faydalı olma-ya devam edecekler," dedi Peder Başrahip vurdumduymazca."Ölümlerinden kimseye bahsetmeyeceksin." "Kimseye mi?" diye yankıladı Francis. "Onları yalnız mı göme-ceğim? Yolda Grady'ye yaptığım gibi mi?" "Grady Chilichunk kendi eylemlerin sonucunda, kendi sorum-luluğundu," diye azarladı Markwart onu.Francis Birader kekeledi, bir yanıt aradı, ama bulamadı. "Onları oldukları yerde bırak," diye ekledi Markwart, genç ke-şişin yeterince kıvrandığına inandığı zaman. "Kurtlar onları top-rakta da yer, burada da." Francis, bu sefer çekinerek itiraz edecek, koku sorununa dik-kat çekecek oldu, ama çevresini düşünerek sustu. Bu bakımsızzindanlarda çürüyen iki cesedin kokusu fark edilmezdi bile ve bumekanın pis havasını kesinlikle değiştirmezdi. Yine de, bu ikisi-ni, özellikle de kendi kendini öldürmemiş olan kadını doğru düz-gün tören olmadan, gömülmeden bırakmak Francis'e darbe gibiiniyordu. Ama o da artık o kutsal sehpada değildi, Francis kendi kendi-ne bunu hatırlattı. Elleri temiz değildi ve bu yüzden, Markwart'ınkoruması altındaki adamı rahatsız eden bütün o tutarsızlıklardaolduğu gibi, omuzlarını silkti, kafasından tamamen çıkardı vemerhamet mumunu yine söndürdü. Markwart kapıya işaret etti ve Francis hareketindeki huzursuz-luğu fark etti. İlk önce Chilichunklara gelmişlerdi ve Markwart'ındüşüncelerine göre daha değerli bir tutsak olan Yelebekçi'nin ha-yatta olup olmadığını göreceklerdi daha. Francis hücreden çıktı,dumanlı toprak ve taş koridorda yürüdü ve Yelebekçi'nin hücre- 568

R. A. Salvetore

sine giderken anahtarları çıkarmaya çalıştı. "Defol, seni köpek! Sana anlatacak hiçbir şeyim yok!" diyemeydan okurcasına bağırdı atadam, çok rahatlamış bir Francisanahtarı kilide sokarken. . "Göreceğiz, atadam," diye mırıldandı Markwart sessizce, kötükötü. Sonra Francis'e sordu, "Kol bandını getirdin mi?"Francis nesneyi cebinden çıkaracak oldu, sonra duraksadı. Ama çok geçti, çünkü Markwart hareketi görmüştü ve uzanıpkol bandını aldı. "Görevimize bakalım," dedi Peder Başrahip, eğ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 336: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

leniyor görünerek. Adamın sesindeki hafiflik Francis Birader'in belkemiğindenaşağı bir ürperti gönderdi, çünkü koluna büyülü bant bağlanmış-ken, atadamın uzun ve korkunç bir zaman yaşayacağını biliyordu. 28GÖREV ÇAĞIRDIĞINDA Elbryan, Pony ve kılık değiştirmiş Juraviel Palmaris'te sala bin-diğinde Masur Delaval'ın geniş svılannın üzerinde soğuk bir rüzgaresiyordu. Juraviel epey meraklı bakış çekiyordu. Ama Pony onuyakında tutuyor, oğluymuş gibi davranıyordu... hasta oğlu ve has-talık Ayı-Honce'da bile çok sık rastlanan ve çok korkulan bir şeyolduğundan, kimse fazla yakına sokulmaya cesaret edemiyordu. Gerçekte Juraviel'in inlemelerinde epey gerçeklik vardı, çün-kü sarındığı ağır battaniye kanatlarını fena büküyordu. Dev yelkenler açıldı ve kare güverteli gemi, tahtaları gıcırda-yarak, dalgalar alçak yanlarına çarparak Palmaris limanından açıl-dı. Geniş ve düz güvertede duran elli yolcu vardı ve mürettebatyöntemli bir şekilde, tembel tembel çalışıyorlardı. Senelerdir, ha-va izin verdiği sürece bu yolculuğu günde iki kere yapıyorlardı. "Salın bilgi toplamak için iyi bir yer olduğu söylenir," diye fı-sıldadı Juraviel Elbryan ile Pony'ye. "Irmağı geçen insanlar genel-de korku içindedir ve korkan insanlar, bir başkasının teselli söz-leri söyleyeceğini umarak kendi korkularını yüksek sesle söyler." "Ben aralarında yürürüm," diye öneride bulundu Elbryan ve"ailesinden" uzaklaştı. "Oğlun hasta mı?" diye bir soru geldi hemen, korucu üç erkekve iki kadından beş yetişkinden oluşan bir gruba yaklaşır yaklaş-maz. Görünüşlerinden balıkçı oldukları anlaşılıyordu. 570

A Salvat0l

"Kuzeydeydik/' dedi korucu. "Evimiz ve tüm köyümüz yar-malandı. Bir aydan fazla zamandır powrielerden ve goblinlerdenkaçıyoruz, bulabildiğimizde bir lokma yemek için çalışıyoruzama daha çok aç geziyoruz. Oğlum, Belli... Belli kötü bir şey ye-di, mantar sanırım ve daha iyileşmedi, belki hiç iyileşmez."Bu, özellikle kadınlardan birkaç duygudaş baş sallama getirdi."Peki nereye gidiyorsunuz?" diye sordu aynı adam. "Doğuya," diye yanıt verdi Elbryan gizemli bir şekilde. "Yasiz?" diye sordu çabucak, adam tekrar soru soramadan. "Yalnızca Amvoy'da," diye yanıt verdi adam, suyun karşısın-daki, salın hedefi olan şehirden bahsederek. "Hepimiz Amvoy'da yaşıyoruz," diye araya girdi kadınlardanbiri. "Madem sakinleşti, Palmaris'teki dostlarımızı ziyaret edelimdedik," diye ekledi adam. Elbryan başını salladı ve bakışlarını geniş sulara, ağır gemigüçlü rüzgarlar bulduktan sonra hızla uzaklaşmaya başlayan Pal-maris rıhtımlarına çevirdi."Amvoy'un ötesine gidiyorsanız dikkat edin," dedi kadın."Öyle.""Aziz Saf-Abelle'e," diye tahmin yürüttü balıkçı adam. Elbryan adama inanamayarak baktı, ama bakışlarını hemenkaçıracak kadar akıllıydı. Hiçbir şey belli etmek istemiyordu. "Oğlum hasta olsa ben oraya giderdim," diye devam etti adamve ne o, ne de arkadaşları korucunun yüzündeki ifadeyi yakala-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 337: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

mamıştı. "O keşişlerin her şeyi tedavi edebildiği söyleniyor, amapek de gönüllü değillermiş!" Bu arkadaşlarını güldürdü, yalnızca konuşan kadın gülmemiş,açık açık korucuya bakıyordu. "Amvoy'un doğusuna gidiyorsanızdikkat edin," dedi yine, daha büyük dikkatle. "Oralarda dolaşanpowrie çeteleri olduğu söyleniyor. Ve o canavarlar hasta oğluna jblis Ruhu

57 >

aldırmaz, hiç kuşkun olmasın.'' "Ve pis bir goblin çetesi varmış," diye ekledi adam. 'Söylenti-lere göre powrieler onları yalnız bırakmış ve şimdi korku içindekaçıyorlarmış." "Korkmuş goblinlerden daha tehlikeli bir şey yoktur," diyearaya girdi bir başka adam. Korucu kadına minnetle gülümsedi. "Seni temin ederim," de-di, "powrieler ve goblinlerle uğraşmak konusunda acemi deği-lim." Sonra eğildi ve güvertede dolaşmaya çıktı. İnsanların yinedoğuda dolaşan çeteler hakkındaki endişelerini duydu, ama fay-dalı bilgi toplayamadı. Sonra Pony ile Juraviel'in yanına döndü. Elf battaniyesine sıkısıkı sarınarak uzanmıştı. Pony atlarla ilgileniyordu, çünkü özellik-le Boztaş kaba sularda kalkıp inen salda epey huzursuzlanmıştı.At ayağını tekrar tekrar yere vuruyor, kişniyor, sızlanıyordu vekaslı boynunda ter damlacıkları parlamaya başlamıştı. Elbryan atın yanma gitti ve başlığını sıkı sıkı tuttu. Kuvvedebaşlığı aşağı çekti ve bu atı bir süreliğine sakinleştirdi. Ama kısasüre sonra Boztaş yine ayağını yere vurmaya, başını sallamayabaşlamıştı. Bu arada Senfoni epey sakinleşmişti ve Elbryan aygıra baka-cak zaman bulduğunda, Pony'nin Senfoni'nin boynuna yaslanıpeğildiğini, yanağını büyülü turkuaza yasladığını gördü ve anladı.Pony Senfoni'yle iletişim kurmuş, ortak bir anlaşmaya varmış,canlı aygıra sakin durması gerektiğini anlatmayı başarmıştı. Boztaş neredeyse Elbryan'ın ayaklarını yerden kesecek birkuvvede çekiştirdi. At şahlanmaya çalıştı, ama korucu topuklarını

yere dayayarak daha hızlı çekti. Pek çok başka insan ve iki gemici hayvanı sakinleştirmesineyardım etmeye geldi, çünkü açık güvertede sinirli bir at gerçek-ten de tehlikeli bir yol arkadaşı olurdu. 572

R- A. Salvatoı

Ama sonra Senfoni durumu kontrol altına aldı, Elbryan'ı ittirinbaşını Boztaş'ın boynunun üzerine koydu. İki at kişnedi, Boztaşgüverteyi yine dövdü, şahlanmaya çalıştı, ama Senfoni buna izinvermedi, daha kuvvetli bastırdı, hatta bir ön bacağını daha ufaktefek olan aygırın sırtına kaldırdı ve onu yerinde tuttu. Sonra, Elbryan ve Pony dahil herkes şaşkın şaşkın izlerkenSenfoni Boztaş'ın sırtından indi, burnunu ata sürttü, kişnedi vebaşını iki yana salladı. Boztaş birkaç itiraz daha etti, ama itirazla-rı gönülsüzdü.Ve sonra iki at sakinleşti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 338: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Güzel at," diye mırıldandı bir adam, Elbryan uzaklaşacak ol-duğunda. Bir başkası Elbryan'a Senfoni'yi satmak isteyip istemeyeceğinisordu. "Avelyn'in taşları arada bir faydalı oluyor," dedi Pony, üç ar-kadaş atlarıyla yalnız kaldığında. "Sen ve Senfoni arasındaki iletişimi anlarım, çünkü bunu iki-miz de daha önce yaptık," dedi korucu. "Ama Senfoni'nin mesa-jını Boztaş'a ilettiğini düşünmekte yanılıyor muyum?" "Öyle bir şey oldu gibi," diye yanıt verdi Pony başını iki yanasallayarak, çünkü başka yanıtı yoktu. "Siz insanlar ne kadar kibirlisiniz," diye yorum yaptı Juraviel,ikisinin bakışlarını çekerek. "Atların, en azından ilkel bir şekilde,birbirleriyle iletişim kurması sizi neden bu kadar şaşırtıyor? Bunuyapamasalar nasıl bunca yüzyıl hayatta kalırlardı?" Bu basit mantıkla altedilen Elbryan ve Pony güldüler ve ko-nuyu burada bırakmaya karar verdiler. Ama korucunun ifadesihemen değişerek ciddileşti. "Krallığın doğu topraklarında dolaşan powrie çetelerinden bah-sediliyor," dedi. "Ve özellikle rahatsız edici bir goblin çetesinden.""Daha azını bekleyebilir miydik?" diye yanıt verdi Juraviel.

iblis Ruhu

573

"Anlayabildiğim kadarıyla, ırmağın doğusundaki düşmanları-mız da benzer bir düzensizlik içinde," diye devam etti korucu."Powrieler goblinleri terk etmiş, söylentiler öyle diyor ve goblin-ler kötücül doğaları kadar korku sonucunda yakıp yıkıyorlar." Juraviel başını salladı, ama Pony çabucak ekledi. "Yani düş-manlarımızın bir kısmının düzensizlik içinde olduğunu kastedi-yorsun. Ve benim fikirlerime göre, şu anda düşmanlarımızın enkötüsü ne goblinler, ne powrieler." Hedefleri ve o mekanda karşı karşıya kalabilecekleri felakethakkındaki o acı verici hatırlatma hepsini susturdu ve üstlerinekasvetli bir hava çöktü. Yolculuğun bir sonraki ve son saatini ses-sizlik içinde, atlarla ilgilenerek geçirdiler ve sal sonunda küçükAmvoy şehrine yanaştığı zaman hepsi memnun oldu. İskele tahtasının başında duran gemi kaptanı inmekte olantüm yolculara goblinler ve powrieler hakkında uyarılar tekrarladı,şehirden çıkacaklarsa çok dikkatli olmalarını istedi. Erzak ihtiyacı olmayan arkadaşlar şehir duvarlarından, doğukapısından çıktı ve orada tekrar ötedeki açık topraklardaki tehli-keler hatırlatıldı. Ama gitmeleri engellenmedi ve böylece o akşamAmvoy'dan çıktılar, atlar kilometreleri hızla arkalarında bıraktı. Buradaki arazi Palmaris'in kuzeyinden daha az ağaçlıktı. Top-rak daha fazla ekilmiş, geniş yollarla enine boyuna kesilmişti vebazıları taşlarla döşenmişti... gerçekte ihtiyaç olduğundan değil,çünkü çimenlik arazide yolculuk yapmak kolaydı. Yolu güvenlibir uzaklıktan takip eden grup aynı gün bir başka kasabayı geçtive kasaba duvarlarla çevrili olmasa da, güvenlik önlemleri alındı-ğını görebiliyorlardı, çatılarda okçular, hatta kasaba meydanındabir mancınık vardı. Dirençle tarlalarda çalışan çiftçiler durup geçmelerini izlediler,hatta birkaçı dostça el salladı ya da bedava yemek önererek ses-lendi. Ama arkadaşlar yollarına devam ettiler ve güneş gökyüzün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 339: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

571

R- A. Salvatore

den alçaldığında ilkinden daha küçük, bir başka kasabaya geldi-ler. Büyük ırmaktan uzaklaştıkça nüfus azalıyordu.

Kasabanın doğusuna dolandılar ve uzaktaki binaların siyah si-luetlerini görebilecekleri bir yerde kamp kurdular. O gece kasa-balılar için nöbet tutmaya karar verdiler. "Daha ne kadar gideceğiz?" diye sordu Juraviel, küçük bir ate-şin çevresinde oturup akşam yemeklerini yerlerken.Elbryan bu bölgede seneler geçiren Pony'ye baktı. "İki gün daha," diye yanıt verdi kadın. "O kadar." Ateşten bir so-pa aldı ve toprağa kaba bir harita çizdi, Masur Delaval ile Tüm Aziz-ler Koyu'nu işaretledi. "Doğru hatırlıyorsam, Aziz Saf-Abelle ırmak-tan ancak yüz altmış kilometre kadar uzakta," dedi ve sonra dahadoğuya doğru çizmeye devam ederek Macomber Köyü'nü ve so-nunda Pireth Tulme'yi işaretledi. "Ben buradaydım, Pireth Tul-me'de, ama Avelyn'le tanıştıktan sonra ırmağa gittik... Aziz Saf-Abel-le'in yakınından değil, manastırın güneyinden geçen bir yoldan." "İki gün," diye mırıldandı Elbryan. "Belki üç. Plan yapmayabaşlamalıyız." "Karar verecek pek az şey var," dedi Juraviel bir şövalye tav-rıyla. "Manastırın kapısına dayanacağız ve arkadaşlarımızı teslimetmelerini talep edeceğiz. Ve eğer hemen teslim etmezlerse, ora-yı yerle bir edeceğiz!" Mizah teşebbüsü sırıtmalar getirdi, ama o kadar, çünkü Jura-viel dahil hepsi işlerinin ne kadar zor olacağını anlamaya başla-mıştı. Aziz Saf-Abelle yüzlerce keşişin yuvasıydı, biliyorlardı veçoğu büyü taşlarının kullanımında ustaydılar. Elbryan, ya da özel-likle Pony fark edilir ve tanınırsa, işleri biterdi."Mücevherleri manastıra götürmemelisin," dedi Elbryan. Pony iri iri açılmış gözlerle ona baktı; en güçlü silahlarındanbiri taş kullanımıydı ve aynı zamanda değerli bir keşif ve içeri sız-ma aracıydılar. iblis Ruhu

575

"Kullanımı sezebilirler,'' diye açıkladı korucu. "Sen kullanma-san bile taşların varlığını sezebilirler.""Tek şansımız sürpriz saldırı," diye onayladı Juraviel. Pony başını sallayarak onayladı. Henüz tartışmaya girişmek is-temiyordu. "Ve eğer fark edilirsek," diye devam etti korucu sert bir sesle,yorumunu doğrudan Pony'ye hitaben yaparak, "sen ve ben tes-lim olmalı, herkesin içinde yüksek sesle değiştokuş önermeliyiz.""Chilichunklar ile Yelebekçi'ye karşı ikimiz," dedi Pony. "Ve sonra Juraviel Avelyn'in taşlarını alacak, onlarla batıya,sonra Yelebekçi'yle Dundalis'e gidecek/' diye devam etti Elbryan.?Sonra taşlan Andur'Blough Inninness'e götüreceksin," diye açık-ladı elfe, "ve Leydi Dasslerond'dan onları sonsuza dek güvendetutmasını isteyeceksin." Elbryan daha sözünü bitirmeden Juraviel başını iki yana salla-maya başlamıştı. "Touel'alfar taşlarla ilgili meselelere karışmaz,"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 340: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dedi."Ama sen zaten karıştın!" diye ısrar etti Pony. "Öyle değil," dedi Juraviel. "Ben arkadaşlarıma yardım ediyo-rum, borçlarımı ödüyorum, o kadar." "O zaman bu konuda bize yardım et," dedi Pony, ama uzakelfleri daha iyi anlayan Elbryan mücadeleyi bırakmıştı bile. "Siyasi olarak karışmamızı istiyorsun," dedi Juraviel. "Bunu ya-pamayız.''"Avelyn'in anısını saklamanı istiyorum," diye itiraz etti Pony. "Bu Kilisenin halletmesi gereken bir mesele," diye yanıt ver-di luraviel çabucak. "İzleyecekleri yola Touel'alfar değil onlar ka-rar vermeli." "Bu insanların halletmesi gereken bir mesele," diye onayladıElbryan, kadını susturmak için elini onu koluna koyarak. Ponydoğrudan korucunun gözlerine baktı ve adam başını yavaşça iki 576

R- A. Salvatore

yana sallayarak bu savın ümitsizliğini anlattı. "Senden taşlan alıp Yelebekçi'ye vermeni istiyorum," dedikorucu elfe. "Onları çok uzaklara götürsün ve derinlere gömsün."Juraviel başını sallayarak kabul etti. "Ve Boztaş'ı Roger'a iade et," diye devam etti Pony. "Ve Sen-foni'yi Dundalis'in ötesindeki ormana, evine götür." Elf yine başını salladı ve uzun bir sessizlik oldu. Sessizlik an-cak Juraviel aniden kahkaha atmaya başlayınca bozuldu. "Ah, ama ne kadar da umut dolu bir grup olduk!" dedi elf."Zaferimizi değil yenilgimizi planlıyoruz. Biz seni böyle mi eğit-tik, Gecekuşu?" Elbryan'ın yüzündeki, üç günlük sakalın gölgelediği gülümse-me genişledi. "Kazanmak için eğitildim," dedi. "Ve Aziz Saf-Abel-le'e girmenin ve keşişler bizim orada olduğumuzu anlamadanYelebekçi ve Chilichunklar'la çıkmanın bir yolunu bulacağız." Yiyeceklerini ve içeceklerini bu düşüncenin şerefine kaldırdı-lar. Sonra yemeklerini bitirdiler ve kampı, savunmalarını düzenle-meye giriştiler. Juraviel gecenin içinde keşif yapmaya çıktı veElbryan ile Pony'yi yalnız bıraktı. "Bundan korkuyorum," diye itiraf etti Pony. "Sanki AvelynDesbris'le ilk karşılaştığımda çıktığım uzun yolculuğun sonuymuşgibi hissediyorum."Önceki cesaret gösterisine rağmen Elbryan itiraz edemedi. Sonra Pony ona yaklaştı ve adam kollarını ona doladı. Kadınbaşını kaldırıp onun gözlerine baktı, ayakuçlarında yükseldi venazikçe onu öptü. Sonra geriledi, gözlerini onunkinden ayırma-dan baktı ve gerilim yükseldi. Pony yine yaklaştı, daha ısrarlı birtavırla öptü ve adam öpücüğüne karşılık verdi, dudaklarını onun-kine dokundurdu, kollarının altındaki güçlü sırtını hissetti, elleri-ni kaslarına bastırdı."Ya anlaşmamız?" diye soracak oldu, ama Pony parmağını

onun dudağına koydu, susturdu, sonra tekrar, tekrar öptü, onukendisiyle birlikte yere çekti.

Elbryan'a, hafif yaz esintisi bedenlerinde dolaşırken, çıplaktenlerini okşarken, onları gıdıklar, serinletirken, koca dünyada,pırıldayan yıldızların altında, yapayalnız kalmışlar gibi geldi. Ertesi gün erkenden yola çıktılar, şafak önlerindeki doğu gö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 341: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ğünü pembeye boyarken atlarını hızla koşturdular. Aziz Saf-Abel-le'e nasıl girecekleri hakkındaki tartışmalar daha başlamadan so-na erdi, çünkü mekanı görene kadar, nasıl korunduğunu, ne ka-dar hazır olduklarını anlayana kadar bilmeleri imkansızdı. Kapıla-rı, yakın kasabalardan gelen mültecileri kabul etmek üzere açıkmıydı, yoksa kapanıp kilitlenmişler miydi, manastır duvarlarındadüzinelerce silahlı nöbetçi bekliyor muydu? Bilemezlerdi ve bu yüzden, dişe dokunur bir şey üretene ka-dar tartışmalarını ertelediler ve ertesi sabah manastıra ulaşmayıhedefleyerek hızlandılar. Ama sonra ağaçlarla kaplı bir sırtın üzerinde iblisin parmakla-rı gibi yükselen dumanı gördüler. Üçü de daha önce böyle du-manlar görmüşlerdi ve bir kamp ateşinden ya da ocaktan gelme-diğini biliyorlardı. İşlerinin aciliyetine rağmen, olası kazancın ya da kayıplarınönemine rağmen, kimse ne yapacaklarını sormadı. Elbryan vePony birlikte atlarını güneye çevirdiler, hızla sırta doğru at sürdü-ler, sonra çimenlik yamacı tırmanıp ağaç sırasına ulaştılar. Ağaç-lara ulaştıkları anda Juraviel, elinde yayı, Boztaş'tan aşağı atladıve bölgeyi daha iyi taramak için yükseğe tırmandı. Elbryan ve Pony yavaşladılar, atlarından indiler, sonra ihtiyat-

la çıkıntının kenarına yürüdüler. Önlerinde, çanak şeklinde birvadinin ortasından geçen anayolda bir araba kervanı uzanıyordu.Arabalar mal doluydu ve savunma hattı oluşturmak için kaba birçember halinde dizilmişlerdi. Arabaların çoğu yanıyordu ve Elbr- 578

R- A. Salvatore

yan ile Pony aşağıdaki adamların su ya da savunmaların hazırlan-masını isteyen bağırışlarını duyabiliyordu. İkisi bir sürü insanınöldüğünü, yaralıların çanaktan dışarı sürünürken attıkları çıtlıkla-rı duyabiliyorlardı."Tüccarlar," dedi korucu. "Onlara gitmeliyiz," dedi Pony. "Ya da en azından ben aıh ta-şını alıp gitmeliyim." Elbryan ona kuşkuyla baktı, Aziz Saf-Abelle'in bu kadar yakı-nında o ya da başka taşın kullanılmasını istemiyordu. "Juraviel'in

dönmesini bekle," dedi ona. "Halkanın çevresinde ölü canavargöremiyorum ve bu yüzden bana savaş daha yeni başlamış gibigeliyor." Yaralıların feryatları ona büyük acı verse de, Pony başını sal-layarak onayladı. Juraviel kısa süre sonra döndü, kanatlarını çırparak başlarınınhemen üzerindeki bir dala kondu. "Manzara hem iyi, hem kötü,"dedi elf. "Birincisi ve en önemlisi, saldıranlar powrieler değil gob-linlerdi, çok daha güçsüz bir düşman. Ama sayıları seksen kadarvar ve ikinci saldırıya hazırlanıyorlar." Vadinin karşısına, güney-deki sırta işaret etti. "Ağaçların ötesinde." Taktik yanı kuvvetli olan ve goblin âdetlerini anlayan Elbryanbölgeyi taradı. "Kendilerine güveniyorlar mı?" diye sordu Juravi-el'e. Elf başını salladı. "Pek az yaralı gördüm ve hiçbiri ikinci saldı-rıya itiraz etmiyordu." "O zaman o sırtın üzerinden doğrudan saldıracaklar," diye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 342: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tahmin yürüttü korucu, "tüccarlara doğru koşularını hızlandırmakiçin aşağı eğimi kullanacaklar. Goblinler asla kendi ölüleri içinendişelenmezler. Daha kapsamlı bir saldırı düzenlemek için za-man ya da çaba harcamayacaklar.""Bunu yapmaları da gerekmeyecek," diye ekledi Juraviel, ara-

iblis Ruhu

579

balara ve acınası savunma teşebbüslerine bakarak. "Tüccarlar vemuhafızları onları uzak tutamaz." "Biz onlara yardım etmezsek," diye çabucak araya girdi Ponyve eli bilinçsizce mücevher kesesine kaydı, Elbryan'ın gözden ka-çırmadığı bir hareket. Adam Pony'nin gözlerine baktı ve başını iki yana salladı."Mutlaka ihtiyacımız olmadığı sürece mücevherleri kullanma," de-di ona."Seksen," dedi Juraviel. "Ama onlar yalnızca goblin," dedi korucu. "Dörtte birini öldü-rebilirsek, kalanı büyük olasılıkla kaçar. Savaş meydanını hazırla-yalım." "Ben gidip goblinleri gözleyeceğim," dedi elf ve öyle çabukgözden kayboldu ki hem Elbryan, hem Pony inanmazlık içindegözlerini kırpıştırdılar. İkisi atlarını vadinin çevresinden dolaştırdılar, yolun karşısınagiderek arabaların görüş alanından çıkülar, sonra ağaç sırasınıngüneyine yöneldiler. "Açlar ve korku içindeler," dedi Elbryan."Tüccarlar mı, goblinler mi?" "Büyük olasılıkla ikisi de," diye yanıt verdi korucu. "Ama bengoblinlerden bahsediyorum. Açlar, korku içindeler ve ümitsizlerve bu onları iki kat tehlikeli kılıyor." "Öyleyse dörtte birini öldürürsek kaçmayacaklar mı?" diye sor-du Pony. Korucu omuzlarını silkti. "Evlerinden çok uzaktalar ve geridönmeleri mümkün görünmüyor. Söylentilerin doğru olduğunu,powrielerin onları burada, düşmanlarla dolu bir bölgede terk et-tiklerini düşünüyorum." Pony ona yan yan baktı. "Merhamet etmeyi mi düşünüyor-sun?" diye sordu.Korucu düşünceyle güldü. "Goblinlere değil," dedi kararlılık-

580

R- A. Salvatore

la. "Dundalis'ten sonra değil. Umarım kaçmazlar, çünkü o zamandaha fazla üzüntü yaratacak kadar yaşayacaklar. Umarım seksenide tepeye tırmanır ve umarım sekseni de ellerimizde ölür." O sırada sırtın zirvesine çıkmışlardı ve goblinler görüş alanınagirmişlerdi. Sırtın güneye doğru sekiz yüz metre uzanan tarafındabüzülmüşlerdi. İki pozisyonla goblinler arasında çok ağaç yoktuama hem Pony, hem Elbryan çabucak onlara doğru ilerleyen Ju-raviel'i bulma fikirlerinden vazgeçti. Bunun yerine, yakındaki sü-rü için ne tür sürprizler hazırlayabileceklerini düşünmek üzereağaç çizgisine döndüler. Pony çalıların arasına girdi ve tuzak yap-maya uygun genç ağaçlar aradı. Korucu sırtın kenarına tehlikelibir biçimde tünemiş büyük ve ölü bir karaağaca odaklandı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 343: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Bunu ortalarına düşürebilirsek, epey kargaşa yaratır," dedikorucu, Pony yanına geldiğinde. "Saban atlarımız olsaydı olabilirdi," diye yanıt verdi Pony alay-la, çünkü ölü ağaç gerçekten de dev gibiydi. Ama Elbryan'ın buna da bir yanıtı vardı. Kesesine uzandı vebir kırmızı jel paketi çıkardı. "Elflerin armağanı," dedi. "ve benceağacın gövdesi bunun işe yarayabileceği kadar çürümüş." Pony başını salladı. Elbryan'ın Aida'da bu jeli kullandığını gör-müştü. Metal bir parmaklığı bu jelle zayıflatmış, sonra kılıcının tekbir darbesiyle parmaklığı kesmişti. "Ben bir tuzak kurdum bile veçok daha fazlası için olasılıklar görüyorum," dedi. "Aynı zaman-da, çalıların içinde birkaç sivriltilmiş sopa epey hasar yaratır." Korucu dalgın dalgın başını salladı, Pony'nin kendi işinin ba-şına döndüğünü fark etmeyecek kadar dalmıştı işine. Elbryan gövdedeki en zayıf noktayı buldu ve genişliğini, es-nemesini ölçtü. Fırtına'nın birkaç güçlü darbesiyle ağacı devirebi-leceğine ikna olmuştu, ama bu yeterli değildi, çünkü bir goblinsürüsünün ortasında asla o zamanı bulamazdı. Ama şimdi gerek-li şekilde hazırlarsa... iblis Ruhu

58ı

Kılıcını aldı ve hafifçe kesti, sonra çökmeye başlayan ağacınçatırtılarını duyunca ihtiyatla geriledi. Yine doğru yeri buldu veağacı kesti, sonra bir kez daha. Sonra paketi çıkardı ve açtı, son-ra kırmızımsı maddeyi (elflerin nesneleri zayıflatmak için kullan-dığı bir karışımdı) yamacın biraz daha aşağısındaki iki ağaçla ay-nı hizada, kritik noktaya sürdü. İşini bitirdiği zaman Pony Boztaş'ın üzerinde yanına döndü."Onlara söylemeliyiz," dedi, tüccar kervanına işaret ederek."Burada biri olduğunu zaten biliyorlar," diye yanıt verdi korucu. "Ama bizim yardım etmeyi planladığımızı bilmeliler," diye ıs-rar etti Pony, "ki tamamlayıcı bir savunma hazırlayabilsinler. Tu-zaklarımız ve kılıçlarımız ne kadar etkili olursa olsun bütün gob-linleri durduramayız." Yamaçtan aşağı, uzun otların üzerinde zarzor görülebilen bir ağaç gövdesine işaret etti. "Burada yamaç dikve öndeki goblinler hızla koşuyor olacaklar ve tüccarlarda bulu-nabilecek yayların menzili dışında olacaklar," diye açıkladı. "Bukritik bir nokta olabilir. Takılmaları için bir ip gerebilirsem, gob-linlerin ilerlemelerini yavaşlatırım ve tüccarlara daha fazla atışyapma imkanı tanırım." "Doksan metre," diye yanıt verdi Elbryan, ağaç gövdesindenen yakın saklanma noktasına olan mesafeyi inceleyerek. "Büyük olasılıkla tüccarların o kadar halatı, hatta daha fazlasıvardır," dedi Pony. Adamın başını sallamasını bekledi, sonra Boz-taş'ı çevirdi ve ihtiyatla yamaçtan aşağı ilerledi. Yolun üçte ikisiniaştığı ve otların arasında açıkta kaldığı zaman ona doğrultulanyayları gördü, ama okçular onun goblin olmadığını fark ettikçegittikçe daha fazlası iniyordu. "Selamlar," dedi, arabaların yanına gidip en iyi kumaştan giy-siler giymiş ağır bir adama hitap ederek. Adam, duruşuna baka-rak, güç durumdaki grubun önderlerinden biri gibi görünüyordu."Ben düşman değil müttefikim." 582

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 344: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R. A. Saivatore

Adam yanıt vermeden ihtiyatla başını salladı. "Goblinler uzağa gitmedi, geri dönmeyi planlıyorlar," dediPony ve dönüp yamacı işaret etti. "Oradan," dedi. "Arkadaşım veben onlar için birkaç numara hazırlıyoruz, ama korkarım onlarıtamamen durduramayacağız.""Bu ne zaman sizin savaşınız oldu?" diye sordu tüccar şüpheyle. "Biz hep goblinlerle savaşırız zaten," diye yanıt verdi kadınduraksamadan. "Elbette siz yardım etmemizi istediğiniz sürece.Ya da belki seksen goblinin tepenize binmesini tercih edersiniz." Bu adamın şişinmesini yok etti. "Güneyden geleceklerini ne-reden biliyorsunuz?" diye sordu. "Goblinleri tanırız," diye yanıt verdi Pony. "Taktiklerini, ya dataktik eksikliklerini biliriz. Güneyde toplanmışlar ve çevrenizi alıpfarklı yönlerden eşgüdümlü bir saldırı düzenleyecek sabırları yok.Avlarını köşeye kıstırılmış ve altedilmiş sayarken değil." "Onlara savaş neymiş göstereceğiz!" diye bildirdi bir okçu, ya-yını havada sallayarak. Hareketi gönülsüzce yay tutan diğer on ki-şi tarafından tekrarlandı. Kervanın en fazla kırk becerikli savaşçıiçerdiğini tahmin etti Pony ve yalnızca yirmi kadar yayları vardıve büyük olasılıkla onlar da deneyimsiz ve eğitimsiz okçular ta-rafından kullanılıyorlardı. Arabalarda yüzyüze savaşa girişmedenönce goblin saldırısında ancak küçük bir çentik açabilirlerdi. Elbr-yan goblinlere karşı üçe bir, hatta dörde bir savaşabilirdi ve mu-zaffer çıkma şansına sahip olurdu, ama sıradan bir erkek ya dakadın için tek bir goblin bile zorlu bir rakipti. Pony bunu biliyordu ve anlaşılan tüccar da biliyordu, çünküomuzları çöktü. "Ne öneriyorsun?" diye sordu."Halatınız var mı?" Tüccar yakındaki bir adama başını salladı ve adam bir araba-ya koşup tentesini kenara çekti ve kangal kangal iyi ip sergiledi.İpler ince ve sağlamdı. Pony adama getirmesini işaret etti. "Şans- iblis Ruhu 583lan eşitlemeye çalışacağız," dedi. "Ve kesik ağaç kütüklerinin ora-da, yay menzilinizin içinde saldırılarını yavaşlatmaya çalışacağız.İyi nişanlayın." Halatı adamdan aidi, eyerde arkasına yerleştirdi ve Boztaş'ıçevirdi."Adın nedir, kadın?" diye sordu tüccar. "Daha sonra bu tür konuşmalar için zamanımız olacak," diyeyanıt verdi Pony, atı tekmeleyip kütüklere doğru eşkin giderek. Tepenin üzerinde Elbryan tuzak dizisine son dokunuşları ya-pıyordu. Bir kement yaptı ve ölü ağacın dallarına, yükseğe fırlat-tı, beceriyle yana geçirdi, sonra Senfoni'nin eyer kaşına bağladı.Sonra atı yanda, uzaktaki yoğun ağaçlığa götürdü ve halatı sakla-ma işine koyuldu. Goblinlere ipucu bırakmak istemiyordu. "Başka dostlarımız var," dedi yukarıdan Juraviel sesi, Elbryanişini bitirirken. Korucu başını kaldırdı, dikkatle baktı ve sonunda elfin kıvrakşeklini seçti. "Doğuda," dedi Juraviel. "Bir grup keşiş, belki bir düzine, ih-tiyatla yaklaşıyorlar.""Savaşa yetişebilirler mi?" Juraviel güneye baktı. "Goblinler çoktan harekete geçti," dedi."Belki acele ederlerse keşişler zamanında gelirler, ama buna dairişaret görmedim. Dumanı görmemiş olamazlar, ama savaşa katıl-maya ne kadar hevesli olduklarını bilemiyorum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 345: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan güldü, nedense şaşırmamışü. "Git, Pony'ye söyle," de-di. "Ona taşları saklamasını ve kullanmamasını söyle." "Durum gerektirirse, büyüsünü kendine saklamayacaktır," de-di Juraviel. "Saklamamalı da." "Ama onları kullanırsa, goblinlerden kurtulur kurtulmaz birdüzine keşişle savaşacağımızı tahmin ediyorum," diye yanıt verdikorucu sertçe. 584

R- A. Salvatore

Elf, aşağıda, çember şeklinde dizilmiş arabalardaki adamlarıngörüş alanına girmemeye dikkat ederek çabucak sırtın kenarı bo-yunca ilerledi. Mesajı Pony'ye iletti, sonra yarı uçarak, yarı tırma-narak (küçük ve kırılgan kanatlan fena halde yoaılmaya başla-mıştı) bir ağaca tırmandı ve pozisyon aldı. Önde koşan goblinleryaklaşmaya başlamıştı bile. Juraviel rahatlayarak, ama şaşırmadangoblinlerin gelişigüzel saflarını fark etti. Savaşa koşan bir güruh-tan farkları yoktu. Üç arkadaşın umduğu gibi, goblinler gerçektende sırtın zirvesinde durmadılar, zirveyi aşıp diğer yandan koşma-ya devam ettiler, avlamaya niyetlendikleri insanların savunmaları-nı keşfetmek için bile zaman ayırmadılar. Ve arkadaşlarından bazılarının başlarına gelen kazaları fark et-mediklerini gördü elf, bir goblin Pony'nin tuzaklarından birine ta-kılır, eğilmiş fidanı serbest bırakırken. Yaratık çığlık attı, ama ar-kadaşlarının savaş haykırışlarının üzerinden duyulmadı bile vegoblin tepetaklak fırlayarak havada döndü ve yerden birkaç met-re yukarıda, savunmasızca asılı kaldı. Yakalanmış goblinin yanından sayısız yaratık, talihsizliğinegülmek dışında hiç önemsemeden geçti. Diğer yanda bir başka goblin, Pony'nin çabucak kazıp sakla-dığı küçük, pis bir hendeğe düşerken şaşkınlık ve acı içinde hay-kırdı. Yaratığın bacağı şiddetle düzleşti, sonra çok ileriye bükül-dü ve kemiği dizin hemen altında kırıldı. Goblin zonklayan baca-ğını tutarak ve uluyarak arkaya devrildi, ama yine arkadaşlarınınona ayıracak zamanı yoktu. Ve sonra bir üçüncüsü acıyla kükreyerek düştü, ayağı dikkat-le gizlenmiş bir kazıkla delinmişti. Goblinlerin dikkatsizliğinden cesaret alan Juraviel küçük yayı-nı çıkardı ve hedef gözeterek fırlatmaya başladı. Talihsiz bir gob-lin elfin ağacının tam dibinde durdu ve nefeslenmek için gövde-sine yaslandı. Juraviel'in oku yaratığın kafatasının tepesine sap- iblis Ruhu

585

landı, onu sersemlettin sonra dizlerinin üzerine çökertti. Yaratığıneli hâlâ ağaç gövdesine dayalıydı ve o pozisyonda öldü. Ama onca çabaya rağmen yirmi goblinden ancak biri yavaşla-mıştı ve öndekiler otlu yamaçtan aşağı koşmaya devam ediyorlar-dı. Juraviel bir ok daha fırlattı ve ağaç çizgisinden fırlayan bir gob-linin diz arkası kirişlerini kesti ve sonra batıya, tepenin biraz da-ha aşağısına, Gecekuşu'nun en büyük sürprizi hazırladığı iki ağa-cın olduğu yere baktı. Korucu bir ağaç perdesinin arkasında tek dizinin üzerine çök-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 346: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

müştü ve yayını gövdelerin arasında doğrultmuştu. Ana grubuvurmayı düşündüğünden öndeki goblinlerin geçmesine izin ver-di. Büyük zarar yaratmaya ek olarak, bunun goblinlerin tüccarla-rın yanına daha da dağınık bir durumda, her seferinde küçükgruplar halinde varmasını sağlayacağını umuyordu. Aynı anda ağaçların arkasından bir düzine goblin çıktı ve ar-kalarında bir düzine daha vardı. Gecekuşu okunu hedefe doğru salıverdi, ama son anda önü-ne bir goblin çıktı ve yaratık oku yan tarafından yedi. Gecekuşuyılmadan, hatta böyle bir şeyin olmasını bekleyerek ikinci okunuçekti ve bu sefer ok kalabalığın arasında sıyrılarak hazırlanangövdeye saplandı. Aynı anda, korucu güvenilir atma bir ıslık çaldı ve Senfoni öneatılarak halatı gerdi. Ölü ağaç bir dizi muazzam çatırtı çıkardı ve pek çok goblinaniden korkuya kapılarak yerlerinde dondu. Ve sonra ağaç aralarına devrildi, tonlarca tahta, düzinelerceuzun, geniş, keskin uçlu dal goblinleri süpürdü. Goblinler sağa, sola daldılar, haykırdılar, koşturdular, amakorucunun zamanlaması mükemmeldi. Üçü hemen ölmüştü vedaha fazlası, on altı tane kadarı parçalanan ağaç tarafından ciddi 586

R- A. Salvatore

şekilde yaralanmış, ya da yere yıkılmış, ya da dalların altında kal-

mıştı. Goblinlerin dörtte biri çoktan tuzak bölgesinin dışına çık-mıştı ve arabalara koşmaya devam ediyorlardı. Düşen ağacın al-tında ya da arkasında kalanlardan çoğu en yeni engelin üzerin-den aşıp geçtiler. İnsan kanına, bunun bir pusu olabileceğini dü-şünemeyecek kadar susamışlardı. Kafası karışmış, ihtiyatlı diğer-leri saklanacak yer arayarak dolanıyordu. Bu kargaşa, tutarlı saf-ların bozulması tam da Gecekuşu'nun umduğu sonuçtu. Korucu bu fırsatı kaçıracak biri değildi, yine Şahinkanadı'nıkaldırdı, fazla yakına sokulan bir gobline bir ok yolladı ve sonrabir ok daha fırlatarak dikenli dalların arasından sıyrılmaya çalışanbir goblini indirdi. Senfoni tepede çekiştirerek halata bağlı ağaç parçasını kurtar-dı. Bir goblin büyük aygırı gizleyen gür çalılıklara yaklaşarak kar-gaşayı incelemeye başladı, ama Gecekuşu onu hemen vurdu. Senfoni ağaçlıktan çıktı, pek çok goblin atı görerek ulumayabaşladılar. Tepenin aşağısında Senfoni yeri dövdü ve korucuyadoğru koştu. Gecekuşu, elinde Fırtına, atı karşılamak üzere koştu, uzandıve halatı büyülü kılıcın tek bir darbesiyle kesti. Kendini eyere çe-kerek Fırtına'yı kucağına yatırdı ve Şahinkanadı'nı yine aldı. Eye-re yerleşirken bir ok taktı. Yayın kendilerine doğrultulduğunu gördükleri zaman en ya-kındaki goblinler nasıl da kaçıştı! Gecekuşu birini fırlattı ve bir meydan okuma kükremesiyleSenfoni'yi tekmeleyerek açığa koşturdu. Koşarlarken korucu birok daha fırlattı ve bir goblini daha indirdi. En yakındaki goblinler kayarak durdular, bazıları mızraklarınıfırlattı, ama Gecekuşu bunun için fazla hızlıydı, Şahinkanadı'nı elin-de çevirerek, sonra sopa gibi savurarak mızrakları savuşturdu.Yay hızla kalktı, sol el sağlamca ortasından tuttu ve sağ el ye-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 347: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

iblis Ruhu

587

ni bir ok taktı. Bir saniye sonra bir başka goblin kıvranarak yeredüşmüştü. Korucu atıldı. Bir atış daha yaptı ve Şahinkanadı'nı eyer kaşı-na yatırıp Fırüna'yı aldı ve üç yaratıktan oluşan bir gruba yanaştı.Son anda Senfoni'yi yana çevirdi, eyerden atladı, yuvarlanarak in-di, kısa mesafe için koştu ve hızım kullanarak savrulan kılıcıylabir goblinin bloke eden sopasını kesti ve yaratığın kafasını yarısı-na kadar yardı. Bileğinin hızlı bir dönüşüyle goblin yana uçtu ve Fırtına ani-den Gecekuşu'nun elinde geri döndü. Kılıç baştaki yerine geldi,hızla atıldı ve ikinci gobline saplandı. Korucu Fırüna'yı kurtardıve üçüncü goblinin savrulan kılıcını bloke etmek için tam zama-nında çevirdi. Bire bir kalmışken goblin Gecekuşu'yla başa çıkamazdı.Korucu bir darbe daha savuşturdu, sonra bir üçüncüsünü ve busefer goblinin kılıcına öyle hızlı vurdu ki kılıç yükseğe fırladı. Ge-cekuşu öne, açıklığa adım attı ve yine Fırüna'yı kullanarak gobli-nin kılıcını başının üzerinde karşıladı ve serbest eliyle yaratığınsıska boynunu kavradı. Korucu ilerlemeye devam ederek goblini geriye büktü. Kolun-daki muazzam kaslar kabardı. Gecekuşu homurdanarak ve ani,şiddetli bir güç patlamasıyla yaratığın boynunu kırdı. Goblin ye-re düştüğünde ölmüştü. Daha fazla goblin çevresini alıyordu; korucu hepsini mem-nunlukla karşıladı. Goblinlerin önde giden grubu çatışmayı duydu, ama arkaları-na bakmaya zahmet etmediler, tüccar kervanının sunduğu görü-nürde kolay ava fazla dikkat ediyorlardı. Tüm hızlarıyla, çılgınca,açgözlülükle uluyarak yamaçaşağı koştular. Kervandan oklar fır-ladı (hatta biri vuruldu) ama bu vahşi saldırıyı yavaşlatamadı. 588

R. A. Salvatore

Ama sonra, aniden, öndekiler kendilerini kollarını ve bacakla-rını sallayarak tepeüstü yere uçtular. Daha fazlası devrildi, tümgrup halata dolaştı ve oldukları yerde kaldılar. Yan tarafta, çalıların içinde Pony Boztaş'ı ilerlemeye teşvikederek, gittikçe daha fazla goblin halata takılırken halatın gergin-liğini korudu. Halatın bir ucunu sağlamca kesik ağaç gövdesinebağlamış, sonra otların arasından bu ağaçlara kadar uzatmıştı. Atçektiği zaman halatın doğru yükseklikte, tam da goblin diz hiza-sına yükseleceğinden emin olmak için açıyı dikkatle ayarlamıştı.Halatın diğer ucunu atına bağlamadan önce, takılan goblinlerinBoztaş'ı doğrudan etkilemesini önlemek için açıktaki bir köke do-lamıştı. Şimdi güçlü aygır öne doğru çekerek halatı gergin tutu-yordu. Aşağıdan kervandaki kırk okçunun, göreceli olarak durağanhedeflerine nişan almak için daha fazla zamanları vardı ve birsonraki atışları daha etkili oldu. Goblinler için daha da kötüsü,ayağa kalkanlar hızlarını kaybetmişlerdi ve okçulardan yirmi met-re uzakta yeniden koşmaya başlamak zorunda kalmışlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 348: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Tüccarlar ve muhafızları, gerçek savaşçılar olmasalar da, aptaldeğildiler ve çoğu oklarını harcamıyor, fazla yakına gelecek gob-linler için saklıyorlardı. Canavarlar kervana panik yaratma gücüolan bir güruh halinde değil dağınık bir biçimde, birer ikişer ulaş-tılar. Böylece okçular açıkça odaklanabildiler ve atışları daha isa-betli oldu. Pony buradaki işinin bittiğini biliyordu. Kılıcıyla arkaya uzan-dı ve Boztaş'ı yerinde tutan halatı kesti, sonra atı çevirdi. İlk ön-ce hâlâ otların arasında doğrulmaya çalışan goblinlerin ortasınaatılmayı düşündü. Ama sonra tepeyukarı baktı ve sevgilisini birbaşka grubun içinde gördü. Büyülü mücevherlerini çıkarma dür-tüsüne direnerek topuklarını Boztaş'ın böğrüne vurdu ve atı sıç-rayarak tepeyukarı fırtına gibi koştu. iblis Ruhu

589

Goblin sürüsünün büyük kısmı arkada birkaç ölü ve yaralı bı-rakmış, sırtın diğer yanında ilerlerken Juraviel atışlarını daha öz-gürce seçebiliyordu. Başta koaıcuyla savaşan yaratıklara yoğunlaş-tı, ama goblinler felaketin kapsamını kavramaya başladıkça dön-meye, kaçmaya başlıyordu. Tepeden yukarı koşarak durmadan,hatta yavaşlamadan elfin durduğu yerin altından geçiyorlardı. Juraviel'in yayı durmadan tınlıyor, korku içinde kaçan canavar-lara ok ardına ok yolluyordu. Elf görebildiği her goblini vuruyorduve bir yaratık kayarak ağacın dibinde durur, heyecanla hoplayıpzıplayarak ona işaret ederken sadağı hemen hemen boşalmıştı. Juraviel hemen yaratığın çirkin suratına bir ok yolladı ve diz çök-müş şekilde ölen arkadaşının yanına yolladı. Sonra goblinin ne hak-kında bağırıp çağırdığına bakmaya gelen iki yaratığı daha vurdu. Juraviel yöntemli bir şekilde sadağına uzandı ve tek bir okukaldığını gördü. Omuzlarını silkerek bir goblini daha vurdu, son-ra yayı daldaki bir çıkıntıya astı, ince kılıcını çekti ve ağacın alt-larına inerek saldırmak için uygun zamanı kolladı. Ama savaşın bitmek üzere olduğunu hemen anladı, tepeninüzerinde yirmiden fazla goblin ölü yatıyordu, yirmisi daha tüccarkervanının yakınında hızla ölmekteydi, çoğu sırtın arkasına kal-mıştı ve bir başka büyük grup hızla yamaçtan aşağı koşuyordu,ama doğuya yönelmişlerdi. Manzara Juraviel'e büyük umut verdi,çünkü bunlar eskiden bildiği, beklenmedik direniş karşısında he-men kafası karışan korkak düşmanlardı. Bunlar, sayıları Coro-na'daki insanlardan ve elflerden fazla olsa da, asla düzenli haki-miyet tehdidi taşımayan goblinlerdi. Goblinlerin açıkta kalmış savaşçıya ulaşma heveslilikleri, Ge-cekuşu'nun parlayan kılıcının karşısında art arda ölmeye devamederlerken hızla soldu. 590

R. A. Salvatore

Beş yaratık tarafından tamamen sarılan korucu kuvvetle saldır-dı. Önündekilerin gerilediklerini gördü ve arkadakilerin pres ya-pacağını anladı ve çabucak yön değiştirdi, kılıcını kuvvetle savu-rarak döndü, bir sopayı ve uzatılan bir mızrağı yana devirdi.Bi'nelle dasada yaparak geçen senelerin verdiği kusursuz den-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 349: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

geyle, arkadaki goblinler atılamadan ayaklan hızla hareket etti veiki yaratık ani değişim karşısında hazırlıksız yakalanmışken, kılı-cını sopalı goblinin göğsüne sapladı. O yaratık fışkıran kanını tutmak için boşuna göğsünü kavra-yarak gerilerken arkadaşı mızrağını arkaya çekti ve fırlattı. İyi nişanlamıştı, tam korucunun kafasına, ama ince bir dönüşve eğiliş ve Fırtına'nın çapraz savrulmasıyla mızrak saparakkorucunun omzunun üzerinden zararsızca uçup gitti... yani Gece-kuşu için zararsızca, çünkü mızrak uçmaya devam etti ve korucu-nun arkasındaki goblinlerin çılgınca kaçışmasına, böylece. ilerle-melerinin yavaşlamasına sebep oldu ve korucuya yeni saldırısıiçin daha fazla zaman tanıdı. Artık silahsız kalmış goblin zayıf bir savunma hareketiyle kol-larını kaldırdı, Fırtına üç kez savruldu, ilk darbe bir kolu kesti,ikincisi diğer kola saplanarak defansın düşmesini sağladı veüçüncüsü doğrudan gırtlağa saplandı. Gecekuşu tam zamanında dönerek kalan üçünün saldırısını al-tetti ve ölen goblinlerin yerini iki yenisi alırken dengeli bir savun-ma pozisyonuna çöktü. Goblinler yine korucuyu sarmışlardı, amabu sefer ilk saldıran olmak için hevesli değildiler. Gecekuşu kendini her açıdan savunmak üzere dönmeye de-vam etti. Fırtına'yı, gerçekten vurmak için değil kılıcın ucundakigoblinleri saldırmaya teşvik etmek için sık sık ölçülü bir hamleyleuzatıyordu. Onların hataları üzerine oynamayı, ilk hareketi onla-ra bırakarak kaçınılmaz olarak yanılmalarını bekliyordu, ama son-ra farklı bir anlayış geldi, yüzünde öyle güvenli bir gülümseme İblis Ruhu

591

belirdi ki goblinler huzursuz oldu. Boztaş ortalarına dalar, hepsini kenara devirirken o memnun-luğun sebebini anladılar. Pony'nin savrulan kılıcı birini, sonra birbaşkasını doğrayarak yere serdi. Kadın başta sevgilisinin yanmaatıldı, hatta atın arkasına atlaması için eğilerek elini uzattı.Ama korucu onun inip eğlenceye katılmasını işaret ediyordu. Pony bacağını eyerin üzerinden aşırdı, yakındaki bacağınıntek üzengide kalması için çabucak ayaklarını çevirdi. Boztaş'ınmuazzam saldırısının önünde iki goblinin daha dalmasını bekle-di, sonra koşmaya devam etmesi için ata bir şaplak atarak sıçradıve yere inerek şiddetle saldırdı. Gecekuşu'yla arasında bir goblin duruyordu ve kılıcını düm-düz uzatmıştı. Pony fazla hızlı koşuyordu. Eğildi ve hızla yükseldi, kılıcı gob-linin silahını yukarı itti, onun ve iki goblin parmağının uçarak git-mesine sebep oldu. Yaratığın yanından koşmaya devam etti, kılı-cını öyle açılandırdı ki geçerken goblinin göğsünü deldi geçti. Goblin ciyakladı ve kılıcın hızıyla döndü, Pony silahını kurtar-dı, kanlı kılıcını önünde sallayarak saldırdı. Gecekuşu da boş durmuyordu, düşmanları sersemleten birşiddetle saldırıyor, yolu açıyor, Pony'nin ona katılabileceği bir po-zisyonda duruyordu. Birkaç saniye sonra sevgililer sırt sırta duru-yordu. "Tüccarlara gözkulak olmak için tepede saklanacağını sanıyor-dum," dedi Gecekuşu, Pony'nin bu tehlikeli durumda yanında ol-masından memnun kalmış görünmeyerek. "Ve ben de bana öğrettiğin bu kılıç dansını denemenin zama-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 350: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nı geldi de geçti diye düşünüyordum," diye kayıtsızca yanıt verdikadın."Taşlar yanında mı?""Onlara ihtiyacımız olmayacak."

592

R- A. Salvatoı

Kadının sesindeki kararlılık korucunun cesaretini artırdı, hattayüzüne bir gülümseme getirdi. Goblinler ikisinin çevresinde dönerek güçlerini tartmaya çalı-şıyordu. Çevrelerinde yatan ölü arkadaşları düşüncesiz saldırılarınsonuçlarını yaratıklara hatırlatıyordu. Yine de Pony ve Geceku-şu'na karşı beşe bir üstün durumdaydılar. Bir yaratık uluyarak atıldı ve Pony'ye bir mızrak fırlattı. Kadı-nın kılıcı son anda savrularak silahı yukarıya, omzunun üzerinesaptırdı ve hızının çoğunu aldı. Pony bağırmamıştı, ama bağırma-sı gerekmiyordu, çünkü kadının kaslarını sırtında hisseden Gece-kuşu hareketi kendisi yapmış gibi açıkça anlamıştı. MızrakPony'nin omzunun üzerinden geçerken yarı döndü ve elini hızlauzatarak yakaladı. Aynı akıcı hareketle goblin mızrağını savurduve fazla yakına gelmiş bir goblinin göğsüne sapladı. "Bunu nasıl yaptın?" diye sordu Pony, hareketi görmek için ar-kasına bakmış olmamasına rağmen. Gecekuşu başını iki yana sallamakla yetindi ve Pony bunu his-setti ve sustu, ikisi rahatça savunma pozisyonlarını aldılar. Arala-rında şaşırtıcı bir uyum hissetmeye başlamışlardı, sanki kasları ara-cılığı ile, konuşurmuş gibi açıkça iletişim kuruyorlardı. Pony Ge-cekuşu'nun duruşundaki her seyirmeyi, her kıvrılışı bekliyordu. Bunu korucu da hissediyordu ve bu yakınlık onu da şaşırtmış-tı. Mantıklı korkularına rağmen Elbryan bi'nelle dasada'mn bu tu-haf uzantısına güveniyordu. Durdu ve elflerin kılıç dansını bu ka-dar ileri götürmeyi bilip bilmediklerini merak etti. Ama düşünce-leri yalnızca bir an sürdü, çünkü goblinler huzursuzlanıyorlardı,bazıları yaklaşmaya, diğerleri mızraklarını fırlatacakmış gibi kal-dırmaya başlamışlardı... gerçi diğer yandaki goblinler, ilk teşebbü-sün nasıl felakete vardığını gördüklerinden, bu fikirden hiç hoş-lanmamışlardı.Pony Gecekuşu'nun onun sola gitmesini istediğini anladı. O

iblis Ruhu

593

tarafa çabucak fırlattığı bakış sebebini belli etti: özellikle cesur birgobline hızlı ve acılı bir ders vermek gerekiyordu. Derin bir ne-fes aldı, tüm kuşkularını düşüncelerinden çıkardı, çünkü kuşku-nun tereddüt, tereddüdün felaket getireceğini biliyordu. Sabah tö-renlerinin asıl anlamının bu olduğunu anladı, sevişmek kadar sa-mimi bir dans ve güvenleri şimdi gerçekten sınanacaktı. Aşkıonun sola gitmesini istiyordu. Gecekuşu kadının sırtındaki gerilimi, sonra ani saldırıyı hisset-ti ve Pony harekete geçerken o da harekete geçti, kadının arka-da kalan ayağının çevresinden dolanıp çepeçevre dönerek açık-lık görerek saldıran iki gobline sürpriz yaptı. Yakındaki goblinmızrağıyla Pony'yi dürtüklemeye çalışırken Fırtına aşağı savrulduve goblinin iki kolunu dirseklerinden kesti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 351: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

İkinci goblin sopasını yoldan çekmeyi başardı, ama korucubloke eden silaha vurarak yolundan çekti ve yaratığı karnındanşişledi. Şimdi Pony hareket ediyor, Gecekuşu'nun yaptığı gibi adamınarkada kalan ayağının çevresinden dolanıyordu. Ve yine, Gece-kuşu'nun hareketinden kaynaklanan açıklığı görüp yaklaşan gob-linler hazırlıksız yakalandı ve Pony'nin kılıcıyla karşı karşıya kal-dı. Biri kesik boğazını tutarak yere düştü, diğer ikisi kısa ve telaş-lı bir geri çekilmeyle sıçradı. Ve Pony ile Gecekuşu yine sırt sırta vererek, kusursuz bir sa-vunma ve mükemmel bir ahenkle dizlerini kırdılar. Senfoni binicisiz Boztaş'ı güvenliğe götürürken Belli'mar Jura-viel ağaç çizgisinden tatmin içinde izledi. Elf Senfoni'nin zekası-na defalarca tanık olmuştu, ama her seferinde, şimdi olduğu gibiheyecanlanmış, hayranlık içinde kalmıştı. İnsan dostlarına baktığı zaman Juraviel'in tanık olduğu man-zarada daha da hayranlık uyandırıcı olan, hareketlerindeki ahenk 594

R- A. Salvatore

ve Pony ile Gecekuşu'nun birbirlerini kusursuzca tamamlamala-rıydı. Touel'alfar için bi'rıelle dasada kişisel bir danstı, bir savaş-çının özel meditasyonu, ama şimdi, bunu izlerken Juraviel Gece-kuşu'nun neden onu Pony'ye öğrettiğini, neden birlikte dans et-tiklerini anlıyordu. Gerçekten de, otlu yamaçtaki o anda (dökülen goblin kanıylahızla kızarmakta olan o yamaçta) Pony ve Gecekuşu tek bir sa-vaşçı gibiydiler. Juraviel yayının boş durmaması gerektiğini, dostlarına yardımetmesi gerektiğini fark etti. Ama buna pek ihtiyaçları yok gibiydi,birbirlerinin hareketlerini öyle akıcı bir şekilde kullanıyorlardı ki,goblin çemberi daralmıyor, genişliyor ve yaratıklar geriledikçe za-yıflıyordu. Juraviel sonunda hayranlığından kurtularak tek bir ok aldı veatışı bir goblinin ensesine, kafatasının hemen altına saplandı. Gecekuşu ile Pony'nin çevresindeki hat epey zayıflamıştı, iki-linin ahenkli dansına kurban gitmektense gittikçe daha çok gob-lin dönüp kaçıyordu. Pony birini öldürdü ve korucu dönen kadı-nın sırtına doğru aptalca bir hamle yapan bir diğerini doğradı,ama sonra her şey durur gibi oldu, canavarların hiçbiri saldırıla-cak kadar yakına gelmiyordu. Gecekuşu gittikçe artan korkuyu ve gerilimi hissetti, goblinle-rin artık önleri kadar arkalarına da baktıklarını gördü. Kaçmak is-tiyorlardı ve savaş en kritik aşamasına girmek üzereydi. BunuPony'ye açıklayacak oldu, ama o daha başlayamadan kadın, "Bi-liyorum," diyerek sözünü kesti. Ve biliyordu da, ayaklarını sağlamca yere basarken, dengesi-ni bulur ve bacaklarının hızla harekete geçmesi için pozisyon alır-ken kaslarının yaptığı ince hareketlere bakarak bunu fark etmiştiGecekuşu. iblis Ruhu

595

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 352: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Mızraklar eşgüdüm olmadan üstlerine geldi; ilk goblin fırlattıdöndü ve kaçtı ve ardından bir mızrak yağmuru takip etti, yara-tıklar kaçışlarını silahlarını fırlatarak perdelemeye çalışmıştı. Gecekuşu ve Ppny dönerek daldılar, kılıçlarını savurarak yük-seldiler, mızrakları karşıladılar. Mızrak yağmurundan yara alma-dan çıkar, her biri en yakındaki goblinin üzerine atılıp doğrar,sonra sıradakine koşarken ne korucu, ne de yoldaşı duraksadı.Artık ikisi birlikte çalışmıyordu, ama goblinler de yapmıyordu bu-nu, bu yüzden her çatışma bireysel bir mücadele oldu. Pony kılı-cını kusursuz kullanıyor, bir açıklık bulana kadar çevresinde sa-vuruyor ve sonra ölçülü bir hamleyle hedefine saplıyor, ikinci yada üçüncü darbesi işi bitiriyordu. Daha güçlü ve daha becerikli olan Gecekuşu daha az incelik-li yöntemler, daha fazla saf güç kullanıyordu. Goblinler bloke et-mek için silahlarını kaldırırken o yalnızca savunmayı ezip geçiyorve genelde aynı ölümcül darbe içinde goblini de şişliyordu. İlerigeri fırlıyor, öne koşuyor, sonra çepeçevre dönüyor, onu bir son-raki kurbanına götürecek her yolu kullanıyordu. Goblinler sakin-leşerek eşgüdümlü bir direniş düzenlemeliydiler, ama onlar aptalyaratıklardı ve korku içindeydiler.Hızla öldüler. Korucunun önünde tepeye, ağaç çizgisine dönmeyi başaran-lar yeni bir düşman buldular, çevik, küçük bir yaratık, ancak birgoblin kadar uzundu ve bir savaş meydanından çok yemek ma-sasına yakışır görünen ince bir kılıç kullanıyordu. Öndeki goblin, bir insan çocuğu olduğunu düşünerek ve onuçabucak öldürmeyi hesaplayarak yeni rakibine döndü. Juraviel'in kılıcı goblinin kılıcının ucuna vurdu, sonra öyle bü-yük hızla üç kez daha vurdu ki yaratık tepki verecek zaman bu-lamadı. Ve her seferinde elf biraz daha ilerliyordu ve böylece so-nunda dördüncü darbesi çınlarken Juraviel şaşkın goblinden an- 596

R. A. Salvaton

cak otuz santim uzaktaydı. Elfin kılıcı yine hızla, art arda bir, iki, üç kez savruldu ve gob-linin göğsünde üç delik açtı. Juraviel atılarak bir sonraki yaratığı karşıladı. Bu goblin mızra-

ğını korucuya fırlattığından silahsızdı. Goblin ellerini kaldırdı. Touel'alfar'dan Belli'mar Juraviel'in goblinlere karşı hiç mer-hameti yoktu. Yamaçtaki bozgun arabalardaki bozgunla aynı anda sona er-di. Goblinlerin öndeki grubu, Pony'nin halatla düşürdükleri sonadamlarına kadar, daha halkaya ulaşamadan ölmüştü. Ama büyükçe bir grup kalmıştı ve yol boyunca doğuya, ça-naktan dışarı koşuyorlardı. Juraviel'i ilk Pony gördü. Sakin sakin tepedeki alçak bir dalaoturmuş, goblin giysilerinden bir paçavrayla kılıcındaki kanı sili-yordu. "Arkama geçen dört tane saydım," diye seslendi elf dostlarına."Hızla sırtın arkasına kaçıyorlardı." Gecekuşu ıslık çaldı, ama o daha ses çıkarmadan Senfoni onadoğru gelmeye başlamıştı bile. "Gecekuşu efsanesini yayacak goblin kalmayacak mı?" diye ta-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 353: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kıldı Pony ona, korucu eyere uzanırken. Kuzeydeki savaşta Ge-cekuşu genellikle, ismini korku içinde fısıldamak üzere bir, iki ca-navarın kaçmasına izin verirdi. "Bu goblinler daha fazla sorun çıkarmaktan fazlasını yapma-yacaklar," dedi korucu, eyere tırmanarak. "Çevrede zarar verebi-lecekleri çok fazla masum var." Pony ona merakla baktı, sonra ona katılıp katılmamayı düşü-nerek bakışlarını Boztaş'a çevirdi. "Sen tüccarlara gözkulak ol," dedi korucu. "Muhtemelen şifayeteneklerine ihtiyaçları olacak." iblis Ruhu

597

"Ölmek üzere birini görürsem ruh taşını kullanırım," dediPony.Korucu onayladı. "Ya onlar?" diye sordu Pony, doğuya kaçmakta olan gruba işa-ret ederek. Orada en az yirmi, belki otuz, hatta daha fazla yara-tık vardı. Korucu gittikleri yönü düşündü ve güldü. "Keşişler sonundaişe karışacak gibi görünüyor," dedi. "Karışmazlarsa, buradaki işi-miz bittiği zaman o grubu da avlarız. Zaten yolumuz doğuya gi-diyor." Pony daha başını sallayıp onaylayamadan yanlarından ayrıldı,Senfoni'yi sırttan yukarı ve sonra diğer yandan aşağı fırtına gibikoşturdu, bir yandan da Şahinkanadı'nı hazırladı. İlk goblini ot-ların arasında koşarken buldu ve aradaki mesafeyi hızla kapattı.Yaratığın yanına gidip kılıcını kullanmayı düşünüyordu. Sonraikinci goblini gördü, bu bambaşka bir yöne koşuyordu; grupdağılmıştı. Fırtına'nın zamanı değil, diye karar verdi korucu ve yayını kal-dırdı.

Yalnızca üç tane kalmıştı.

29SAVAŞ AÇLIĞI "Hep beraber dua edersek, Tanrı'nın şimşeğinin tek darbesihepsini yok edecektir," dedi bir keşiş. Adam Aida yolculuğuna veAlpinador köyünün dışındaki savaşa katılmıştı. De'Unnero Efendi'nin keskin gözleri keşişe ve çevresindeonaylayarak baş sallayanlara bakarken kısıldı. Adamlar kuzeytopraklarındaki büyük zaferin, bir keşiş dizisinden aşağı akarakdüşmanlarını yok eden ateşten parmakların hikayesini duymuştu. Onlara ilham veren bir şey daha olduğunu fark etti De'Unne-ro. Korku. Yaklaşan goblin gücüne karşı temiz ve hızlı bir darbeistiyorlardı, çünkü bu az bilinen yaratıklarla çatışmaya girmektenkorkuyorlardı. Müstakbel başrahip kuvvetle konuşana ilerledi, ba-kışları adamı topuklarının üzerine oturttu, yüzündeki kanın çekil-mesine sebep oldu. "Yalnızca Jojonah Efendi büyü kullanacak,"diye terslendi, herkes yüzündeki ifadeyi görebilsin ve kimse onusorgulayamasın diye başını bir yandan diğerine çevirerek. "O sa-vaşamayacak kadar yaşlı ve aciz." Jojonah sefil adama bakarken, öne fırlayıp yanıldığını kanıtla-ma dürtüsüne zar zor direnebiliyordu. "Kalanımıza gelince," diye devam etti De'Unnero, sözcüklerihavlarcasına söyleyerek, "bu egzersizi değerli bir eğitim olarak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 354: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

düşünelim. Palmaris'teki yeni evimizde başka savaşlar da görebi-liriz." iblis Ruhu

599

"Bu 'eğitim' ölümcül olabilir," diye araya girdi Jojonah Efendive alçak sesindeki sakinlik alaycılığını vurguladı. "Demek daha da değerli olacak," dedi De'Unnero duraksama-dan ve Jojonah'm başını iki yana salladığını görünce fırtına gibigidip adamın önünde durdu ve güçlü kollarını meydan okurcası-na keskiyle oyulmuş gibi görünen göğsünde kavuşturdu. Şimdi değil, diye hatırlattı Jojonah Efendi kendi kendine ses-sizce, adamı utandırmak istemeyerek, çünkü bu De'Unnero'nundaha fazla inat etmesine sebep olmaktan başka işe yaramazdı."Yaklaşan bu grubun işini etkinlikle ve temiz bir şekilde bitirme-miz için yalvarıyorum," dedi. "Onları tek bir birleşik şimşek dar-besiyle patlatalım ve sonra gidip o yükseltinin arkasında kimlerinolduğunu görelim." Sözlerini bitirirken De'Unnero'nun arkasına,tembel tembel yükselen kara dumanlara işaret etti. De'Unnero ona bir grafit parçası uzattı, tek bir taş. "Onu iyikullan, kardeşim," dedi. "Ama çok da iyi değil, çünkü emrim al-tındaki kardeşlerimin savaşın zevkleri konusunda doğru düzgüneğitim almasını istiyorum." "Savaşın zevkleri mi?" diye yankıladı Jojonah, ama alçak seslekonuşmuştu. De'Unnero hızla dönerek biraderlerine arbaletlerinihazırlamalarını söyledi. Yaşlı üstadın elinden başını inanmazlıkiçinde iki yana sallamaktan başka şey gelmiyordu. Avucundakigrafiti ovaladı, goblin grubunu şiddetle ve hızla vurmayı, onlarıöldürmeyi ya da dağıtmayı, böylece genç keşişlerin pek azınıngerçek savaş görmesini sağlamayı düşünüyordu. İlerideki gözetçigoblinlerin yaklaştığını işaret edince ovalaması daha telaşlı bir halaldı, çünkü Jojonah taşın gücünü hissedemiyordu. Üstat kendi içine daldı, o özel büyü yerini aradı... ona göre,Tanrı'nm o özel yeri. De'Unnero hakkındaki düşünceleri aklındançıkardı, bu olumsuzluğun ters etkisi olabileceğine inanıyordu. Vegrafiti parmaklarında ovalayarak her oyuğunu hissetti. 6oo

R- A. Silvatoı

Ama büyüsünü hissedemedi. Jojonah gözlerini açtığı zamankendini yolda yalnız buldu. Paniğe kapılarak çevresine bakındı vesonra De'Unnero'nun diğerlerini yandaki çalılıklara yerleştirdiğinigörünce biraz rahatladı. Öndeki goblinler artık görüş alanına gir-mişti, yoldaki dönemeçte hızla koşuyorlardı. Jojonah inanmazlıkiçinde, ihanete uğramış hissederek grafite baktı. Goblinler yaklaşmaya devam ediyorlardı. Koşuları bir geri çe-kilme koşusundan aç bir saldırıya dönüşmüştü.Jojonah kollarını kaldırdı ve gözlerini kapatarak taşa seslendi. Hiçbir şey, hiçbir şimşek gelmedi, tek bir kıvılcım bile ve gob-linler şimdi daha yakındaydı. Jojonah yine denedi, ama grafitiniçinde büyü kaynağı bulamadı. Sonra gerçeği anladı, bu taş bü-yülü değildi, sıradan bir taştı. Jojonah korkuya kapıldı; De'Unne-ro'nun onu burada, yolda öldürmek için tuzak hazırladığını dü-şündü. O yaşlı bir adamdı ve silahı yoktu, savaşamazdı! Haykırdı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 355: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ve döndü, kalın bacaklarının izin verdiğince koşmaya başladı. Goblinlerin uluyarak yaklaştıklarını duydu. Her an sırtına birmızrak saplanmasını bekliyordu. Ama sonra De'Unnero ile diğer keşişler kuvvetle goblin sürü-süne saldırdılar, keşişler yolun iki yanındaki çalılardan fırlayarakpowrieleri, hatta devleri indirmek için tasarlanmış arbaletleriniateşlediler. Kalın oklar goblin derisini yırttı, ufak tefek yaratıkla-rın bedeninde, hatta kurbanın arkasındaki goblinlerde delikler aç-tı. Goblin sürüsü sıçrıyor, dönüyor, düşüyordu ve goblinlerin sal-dırı haykırışları hızla şaşkınlık ve acı feryatlarına dönüşüyordu. Jojonah yavaşlayıp arkasına bakmaya cesaret etti ve goblinle-rin yarısının yere düştüğünü, bazılarının kıvrandığını, diğerlerininöldüğünü ve De'Unnero Efendi'nin kalanının ortasına, yola atla-dığını gördü. De'Unnero artık mükemmel bir ölüm makinesiydi,sıçrıyor, bükülüyordu. Parmaklarını uzatarak elini kaskatı uzattıve bir goblinin gırtlağına sapladı. Bir başkasına sopasını kafasına İblis Ruhu

601

indirmeye çalışırken döndü. De'Unnero kollarını çaprazlayarakbaşının üzerine kaldırdı ve darbeyi kollarıyla karşıladı. Sonra kol-larını açarak sopayı şaşkın goblinin elinden kopardı, sopa döner-ken onu yakaladı, sonra hızla yaratığın yüzüne indirdi ve sonraelinin tersiyle, daha kuvvetle vurdu. De'Unnero koşmaya devam etti ve sopayı bir mızrağı kenaraitmek için kullandı, sonra yine çevirerek ilk gobline üçüncü kezvurdu (gerçi yaratık ayaklarının üzerinde olmasına rağmen nere-deyse baygındı) ve yaratığı yere devirdi. Tekrar döndü, sopayı mızrak kullanana savurdu, sonra silahınuçuşunu hızlı bir atılmayla takip ederek mızrabın ucuna yaklaştı,kenara ittirdi ve boş eliyle yaratığın yüzüne ve boğazına darbeleryağdırdı. Şimdi diğer keşişler de yoldaydı, goblinleri altediyor, dağıtı-yorlardı. Birkaç canavar sızlanarak yana kaçtılar, ama De'Unneropek çok savaşçısını oldukları yerde bırakmıştı ve o zamana kadaronlar güçlü arbaletlerini hazır etmişti. Ve sonra, goblin sürüsü çoktan dağılmaya başlamışken, belki deen kötü darbe geldi. De'Unnero artık imzası olan mücevhere, kap-lan pençesine daldı, zaten ölümcül olan kollan bir kaplanın kudret-li bacaklarına dönüştü ve yakındaki goblinleri paralamaya başladı.Jojonah Efendi daha arkadaşlarının yanına dönemeden bitmişti. Oflaya poflaya döndüğü zaman De'Unnero'yu heyecanlı, ne-redeyse çılgın bir durumda buldu, adam genç keşişlerin arasındakoşturarak sırtlarına şiddetli şaplaklar atıyor, zaferle neredeysehırlıyordu. Yalnızca birkaç keşiş yerdeydi ve en kötü yaralanan yolun kar-şısından gelen bir arbalet okuna hedef olmuştu, oku fırlatan keşişatışının açısına dikkat etmemişti. Yoldaki pek çok goblin hâlâ ha-yattaydı, ama savaşmaya devam edecek durumda değillerdi ve pekçoğu da kaçmış, hızla yolun iki yanındaki tarlalarda koşuyordu. 602

R. A. Salvatore

De'Unnero aldırmaz görünüyordu. Adam Jojonah'a bile geniş

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 356: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

geniş gülümsedi. "Büyü kullansan bile daha çabuk bitmezdi," dedi müstakbelbaşrahip. "Anlaşılan hiç kullanmayı düşünmediğin bir şeydi, kendi taşındışında," diye yanıt verdi Jojonah keskin bir sesle, faydasız taşıgeri atarak. "Piyon olmayı sevmem, De'Unnero Efendi," diye de-vam etti Jojonah. De'Unnero çevresindeki genç keşişlere bakındı ve Jojonahadamın yüzündeki sinsi sırıtışı kaçırmadı. "Gerekli bir rol oyna-dın," diye itiraz etti De'Unnero, ona Efendi dediği için adamı pay-lamaya zahmet etmeden."Gerçek bir mücevherle daha faydalı olabilirdim." "Hiç değil," dedi De'Unnero. "Şimşeğin birkaçını öldürebilirdi,ama kalanı dağılır, işimizi daha da güçleştirirdi.""Pek çoğu kaçtı," diye hatırlattı Jojonah. De'Unnero elini sallayarak düşünceyi önemsemediğini belirt-ti. "Gerçek bir sorun yaratamayacak kadar azı.""Demek benim korkup kaçmama ihtiyacın vardı.""Onları buraya çekmek için," diye yanıt verdi De'Unnero. "Ben? Aziz Saf-Abelle'in üstatlarından biri?" diye ısrar etti Jojo-nah, çünkü Marcalo De'Unnero'nun ince mantığını anlıyordu.Adam onu genç keşişlerin önünde küçük düşürmüş, böylece ara-larında kendi itibarını sağlamlaştırmıştı; Jojonah korkmuş bir ço-cuk gibi kaçarken, De'Unnero düşmanın ortasına atlamış, bir avuçcanavarı kendi elleriyle öldürmüştü. "Beni affet, kardeşim," dedi De'Unnero samimiyetsiz bir tavır-la. "Goblinleri cezbedecek kadar aciz görünen bir sen varsın. Be-nim gibi daha genç ve daha sağlam birinin karşısında hepsi bir-den kaçardı."Jojonah adama, rakibine dik dik bakarak sustu. Böyle bir ha-

İblis Ruhu

603

reket, bir Abellican üstadının bu şekilde aldatılması yüksek yetki-lilerin önüne götürülebilir, De'Unnero'nun küstahlığı ve onu böy-le utandırması karşılığında şiddetle cezalandırılmasına sebep ola-bilirdi. Ama hangi yüksek yetkiliye başvuracağım? diye merak et-ti Jojonah Efendi. Peder Başrahip Markwart'a mı? Mümkün değil. Bugün De'Unnero galip çıkmıştı, Jojonah bunu kabullendi,ama aynı zamanda, orada, o anda bu kişisel mücadelenin uzun,çok uzun bir savaş olacağına karar verdi. "Hematit, lütfen," dedi De'Unnero'ya. "Yardım bekleyen yara-lılarımız var." De'Unnero çevresine bakındı, yaraların büyüklüğünden peketkilenmiş görünmedi, sonra taşı Jojonah'a fırlattı. "Bir kez dahadeğerini kanıtlıyorsun," dedi.Jojonah ses çıkarmadan döndü. "Ona öğretmişsin," diye bildirdi Juraviel suçlarcasına, ağacınüzerinde otururken, Elbryan sırta döndüğü zaman. Av başarıylasonuçlanmıştı. Korucunun elfe neyden bahsettiğini sormasına gerek yoktu,çünkü Juraviel'in Pony'le dansını izlediğini biliyordu ve hiçbir iki-li bi'nelle dasada olmadan o zerafet ve uyum düzeyine erişemez-di. Elbryan terslenmeden suçlamayı duymazdan geldi. Çemberhalinde dizilmiş arabalara baktı ve Pony'nin tüccarların arasındayürüdüğünü, ihtiyacı olanlara yardım ettiğini gördü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 357: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Juraviel derin derin içini çekti ve sırtım gövdeye yasladı. "İti-raf bile edemiyor musun?" diye sordu. Korucu bu sefer dik dik elfe baktı. "İtiraf etmek mi?" diye tek-rarladı inanmazlık içinde. "Bir suçmuş gibi konuşuyorsun.""Değil mi?" "O buna layık değil mi?" diye ters ters yanıt verdi Elbryan, ko-lunu arabalara ve Pony'ye doğru sallayarak. 6o4

R. A. Salvatore

Bu elfin öfkesini biraz söndürdü, ama yine de ısrar etti. "Vekimin layık, kimin değil olduğuna Elbryan karar verecek, öylemi?" diye itiraz etti. "Elbryan daha dünya gençken bi'nelle dasa-da'yı mükemmelleştiren Touel'alfar'ın yerine öğretmen mi oldu?""Hayır," dedi korucu sertçe. "Elbryan değil, Gecekuşu.""Çok varsayımda bulunuyorsun," dedi Juraviel."Bu unvanı bana siz verdiniz." "Sana hayatını ve daha fazlasını verdik," diye terslendi elf. "Buarmağanları kötüye kullanmamaya dikkat et, Gecekuşu. LeydiDasslerond böyle bir hakarete asla tahammül etmez." "Hakaret mi?" diye yankıladı korucu, fikir tamamen saçmay-mış gibi. "İçinde bulunduğum, bulunduğumuz durumu düşün.Pony ve ben dactyli yeni yok etmiştik ve sırf Dundalis'e ulaşmakiçin savaşarak canavar sürülerinin arasından geçmemiz gerekiyor-du. Ve bu yüzden, evet, armağanımı onunla paylaştım, ikimizinde hatırı için, tıpkı onun Avelyn'in armağanını ikimizin hatırınabenimle paylaştığı gibi.""Sana taşlan kullanmayı öğretti," diye tahmin yürüttü Juraviel."Onun gücüne yaklaşmadım bile," diye itiraf etti korucu."O da senin savaş becerine yaklaşmamış," dedi elf. Elbryan acıtan bir yanıt verecekti, çünkü Pony'ye yapılan böy-le bir hakarete tahammül edemezdi, özellikle de saçma görünenbir hakarete, ama Juraviel konuşmaya devam etti. "Ama, böyle bir zerafetle hareket edebilen, Touel'alfar tarafın-dan eğitilmiş birini böyle harika bir şekilde tamamlayabilen bir in-san gerçekten de nadirdir," diye devam etti elf. "Jilseponie Ca-er'alfar'da seneler harcamış gibi dans ediyor." Bu Elbryan'ın yüzüne bir gülümseme getirdi. "İşin üstadındanders aldı," dedi sırıtarak. Juraviel bu şakayla karışık böbürlenmeye yanıt bile vermedi."İyi iş çıkardınız," diye karar verdi elf. "Ve evet, Jilseponie dansa İblis Ruhu

605

layık, herhangi bir insanın olabildiği kadar layık." Korucu bundan tatmin olarak vadiye, doğuya baktı. "Büyükbir grup o tarafa gitti," dedi."Büyük olasılıkla yaklaşan keşişlere rastlamışlardır." "Keşişler saklanmaya ve goblinlerin geçmesine izin vermeyekarar vermemişse," dedi Elbryan. Juraviel ne demek istediğini anladı. "Arkadaşının yanına git vetüccarlarla ilgilenin," dedi. "Ben doğuya keşfe çıkarım ve goblindostlarımızın başına ne geldiğini öğrenirim." Korucu Senfoni'yi yamaçtan aşağı, arabalara doğru yürüttü.Korkmuş bir adam, yeni geleni uzaklaştırmak ister gibi silahını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 358: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kaldırdı, ama yakındaki bir başkası onun kulağına vurdu. "Seni aptal!" dedi ikinci adam. "O biraz önce senin kokuşmuşcanını kurtardı. Tek başına goblinlerin yarısını öldürdü!" Diğer adam silahını yere bıraktı ve bir dizi aptalca eğilmeylekorucuyu selamlamaya başladı. Elbryan gülümsemekle yetindi veSenfoni'yi adamın yanından halkanın içine yürüttü. Pony'yi he-men gördü ve atından aşağı kayarak dizginleri yardım etmek içinkoşan, daha çocukluktan yeni çıkmış bir genç kıza verdi. "Kötü yaralanmış çok kişi var," dedi Pony ve gerçekten de oanda yaşamayacak gibi görünen bir adamla ilgileniyordu. "Sondeğil ilk savaştan." Elbryan başını kaldırdı ve endişeli bakışlarını doğuya çevirdi."Korkarım keşişler uzakta değil," dedi sessizce. Bakışların indirdi-ği zaman Pony'nin başını kaldırmış onu izlediğini, kalın dudağınıçiğnediğini, mavi gözlerinin iri iri açılarak onu sorguladıklarınıgördü. O ne derse desin kadının ne yapmayı düşündüğünü bili-yordu ve kadının yalnızca bu konudaki fikrini açıklamasını bek-lediğini fark etti. "Ruh taşı konusunda sessiz ol," dedi ona. "Yaraya gelenekselyöntemlerle bakıyormuşsun gibi sar. Ve mücevheri yalnızca..." 6o6

R. A. Salvatore

Pony'nin ifadesindeki değişimi görerek sustu. Kadın ona duydu-ğu saygı sebebiyle fikrini sormuştu, ama emirlerine ihtiyacı yok-tu. Korucu sustu ve onun yargısına saygı duyduğunu göstermekiçin başını salladı. Pony kesesindeki gri taşı çıkarır, sıkı sıkı kavrayarak adamın üze-rine eğilirken korucu izledi. Elbryan da eğildi, bir sargı aldı ve ada-mın yarasına sarmaya başladı. Adamın göğsünün sağ yanındaki ya-ra kaburgaları aşmış, belki ciğere kadar ulaşmıştı. Korucu yarayı sı-kı sıkı sardı... adama daha fazla acı vermek istemiyordu, amaPony'nin gizli işini perdelemesi için biraz bağırmasına ihtiyacı vardı. Adam inledi, Elbryan teselli sözleri söyledi ve sonra, birkaç sa-niye sonra adam gevşedi, korucuya merakla baktı. "Nasıl?" diyesordu nefes nefese. "Yaran göründüğü kadar kötü değildi," diye yalan söylediElbryan. "Kılıç kaburga kemiğini geçememiş." Adamın bakışları kuşkuluydu, ama acının hemen hemen ta-mamen yok olmasıyla ve bir kez daha rahat nefes almasına izinvermesiyle rahatlayarak daha fazla sorgulamadı. Sonra Elbryan ve Pony kampta dolaşarak geleneksel yöntem-lerin tedavi edemeyeceği kadar kötü yaralanmış olanları aradılar.Yalnızca bir tane daha buldular, kafasına darbe almış, gözleri boşboş karşıya bakan, ağzından salya akan yaşlı bir kadın. "Bilincini kaybetti," dedi ona bakan adam. "Benzerini dahaönce de gördüm. Goblin sopası kafasını kırdı. Bu gece, uykusun-da ölecek." Pony eğilip yarayı inceledi. "Hayır," diye yanıt verdi. "Doğrudüzgün sarılırsa ölmez." "Ne?" diye sordu adam kuşkuyla, ama Elbryan ile Pony işe ko-yulurken sustu. Korucu yaşlı kadının kafasını sararken Pony ruhtaşını avucunda gizleyerek, baş sarılırken tutuyormuş gibi yapa-rak ellerini yaraya yaklaştırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 359: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

İblis Ruhu 607 Pony gözlerini kapattı ve taşa daldı, şifa veren büyüyü par-maklarından yaraya yolladı. Acıyı, hassaslığı ve şişkinliği hissetti,ama kuzey topraklarındaki savaşlarda çok daha kötülerine şifavermişti. Bir an sonra transtan çıktı, yara artık ölümcül değildi ve "Yak-laşanlar var! Doğudan!'" haykırışları yükselmişti."Goblinler!" diye bağırdı korkmuş bir tüccar. "Hayır!" diye bağırdı bir başkası. "Keşişler! Aziz Saf-Abelle'denyardımımıza geldiler!" Elbryan endişe içinde Pony'ye baktı, kadın mücevheri çabu-cak cebine attı. "Nasıl yaptın bilmiyorum, ama Timmy'nin hayatını kurtardığınkesin," dedi bir kadın, Elbryan'm peşinden koşarak. Elbryan vePony kadının bakışlarını takip ederek göğsünden yaralanan ada-mı buldular. Adam şimdi ayağa kalkmış, rahatça konuşuyor, hat-ta kahkaha atıyordu."O kadar kötü değildi," dedi Pony. "Ciğerinden almıştı," diye ısrar etti kadın. "Kendim baktım veakşam yemeği çanı çalmadan ölmüş olacağını düşündüm." "Endişeli ve sarsılmıştın," dedi Pony. "Ve acelen vardı, çünkügoblinlerin geri döneceğini biliyordun." Kadının yüzü sevimli bir sırıtmayla canlandı. İkisinden dahayaşlıydı, belki otuzlarının ortalarında ve zorlu ama tatminkar birhayat yaşayan dürüst bir işçinin hoş tavırlarına sahipti. İkiliye,sonra yerde oturan, gözlerinde bir kez daha canlılık izleri görü-len yaşlı kadına baktı. "O kadar da sarsılmış değil," dedi alçak sesle. "Bu son hafta-larda savaşlarda çok şeye tanık oldum ve bir oğul kaybettim, amaTanrı'ya şükürler olsun diğer beş çocuğum güvende. Amvoy'a gi-den bu kervana katılmamı istemelerinin tek sebebi kırılmış insan-ları bir araya getirmekteki becerim." 6o8

R. A. Salvatore

Korucu ve Pony ciddiyetle bakıştılar ve bu kadının gözündenkaçmadı. "Ne sakladığınızı biliyorum," dedi sessizce. "Ama konuşmaya-cağım. Sizi tepede bizim için savaşırken gördüm. Hem de duydu-ğuma göre gruptan tek kişiyi tanımadığınız halde. Sizi ele verme-yeceğim." Göz kırparak bitirdi ve dönüp doğu yolunda yaklaşankeşişleri karşılamak üzere toplanmış kalabalığa karıştı."Oğlumuz nerede?" diye sordu Pony Elbryan'a gülerek. Korucu çevresine bakındı, ama elbette Juraviel görünürlerdeyoktu. "Muhtemelen keşişlerin arkasında," diye yanıt verdi kurukuru. "Ya da birinin cüppesinin altında." Bu keşişleri buraya taş kullanmasının çekmiş olabileceğindenve arayışlarının sona ermesinden korkan Pony espriyi takdir etti.Kolunu sevgilisinin koluna taktı ve onu kalabalığa doğru sürük-ledi. "Ben Başrahip De'Unnero, Aziz Saf-Abelle'den Aziz Kıymet-li'ye gidiyorum," dediğini duydular öndeki keşişin. Adam öyleçok enerjiyle doluydu ki gözleri sanki parlıyordu. "Burada önderkim?" Kimse yanıt veremeden De'Unnero'nun dikkatli gözleriElbryan ile Pony'ye takıldı. Yürüyüşleri ve silahları hemen gözeçarpıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 360: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Müstakbel başrahip dikkatle bakarak yanlarına geldi. "Bu grupta biz de sizin kadar yeniyiz, iyi rahip," dedi korucualçakgönüllülükle. "Ve tesadüf eseri onlara rastladınız, öyle mi?" diye sorduDe'Unnero kuşkuyla. "Dumanları gördük. Doğudan gelirken siz de görmüş olmalı-sınız," diye yanıt verdi Pony. Sesi keskindi ve gözünün korkma-dığını açıkça belli ediyordu. "Ve iyi yürekli insanlar olarak yardı-mımız dokunur mu diye bakmaya koştuk. Geldiğimizde ikinci ça-tışma başlamak üzereydi, bu yüzden biz de savaşa katıldık." İblis Ruhu

609

De'Unnero'nun kara gözleri çaktı ve hem Elbryan, hem Ponyima edilen suçlama için adamın kadına vurmak istediği izlenimialtında kaldı. Pony keşişe neden o ve arkadaşlarının savaşa katıl-mak için acele etmediğini sormuş kadar olmuştu. "Nesk Reaches," diye seslendi parlak giysiler içinde ağır biradam, savaştan önce kervana yaklaştığında Pony'nin konuştuğuilk adam. Tüccar telaşla öne çıkarak sol elini uzattı, çünkü sağ elisargılıydı. "Dillaman kasabasından Nesk Reaches," dedi. "Bu be-nim kervanım ve sizi gördüğümüze memnun olduk." De'Unnero adamın uzattığı elini görmezden geldi, keskin ba-kışları hâlâ Elbryan ve Pony'yi inceliyordu. "De'Unnero Efendi," diye araya girdi şişman, yaşlı bir rahip,öne çıkıp şiddet dolu adamın önünde durarak. "Yaralıları var. Lüt-fen bana ruh taşını verin ki onlara bakabileyim." Elbryan ve Pony De'Unnero'nun köşeli yüzünde çakan öfke-yi kaçırmadılar, adamın bu diğer keşişin açık açık yardım, hem debüyü yardımı önermesinden memnun kalmadığı açıktı. Yine deherkesin gözü onun üzerindeydi ve bu yüzden De'Unnero kese-sine uzandı ve bir hematit çıkarıp uzattı."Başrahip De'Unnero," diye düzeltti. Şişman keşiş eğildi ve adamın yanından geçip grubun içlerineilerlerken Elbryan ile Pony'ye gülümsedi. Pony'nin tahmin ettiği gibi Nesk Reaches hemen şişman rahi-be yaklaştı ve hafifçe yaralanmış elini uzatarak yarasını gösterdi.Pony adamın karakterini doğru değerlendirmişti. Ama De'Unnero tüccar önderinin o kadar kolay kurtulmasınaizin vermeyecekti. Keşiş Reaches'i kabaca omzundan yakaladı veçevirdi. "Bunun senin kervanın olduğunu itiraf mı ediyorsun?" di-ye sordu.Tüccar alçakgönüllülükle başını salladı."Ne tür bir aptal halkını bu tehlikenin içine getirir?" diye pay-

6ıo

R- A. Salvatoı

ladı adamı De'Unnero. "Bu bölgede canavarlar kalabalık, açlar ve

avlanıyorlar. Tüm bölgeler uyarıldı, ama sen yapayalnız, doğrudüzgün koruma almadan gelmişsin." "Lütfen, iyi rahip," diye kekeledi Nesk Reaches. "Erzaka ihti-yacımız vardı. Hiç seçeneğimiz yoktu." "Bence iyi karlara ihtiyacın vardı," diye terslendi De'Unnero."Pek az kervan işlerken ve mallar daha kıymetliyken birkaç par-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 361: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ça altın kazanmak istedin." Kalabalıktan yükselen homurtular Elbryan ve Pony'ye veDe'Unnero'ya mantığının sağlam olduğunu gösterdi. Sonra De'Unnero Nesk Reaches'in gitmesine izin verdi ve şiş-man keşişe seslendi. "Çabuk ol! Zaten çok geç kaldık." Reaches'ehitaben ekledi, "Nereye gidiyorsunuz?""Amvoy," diye kekeledi fena halde gözü korkmuş tüccar. "Kısa süre sonra Aziz Kıymetli'nin başrahibi olarak kutsanaca-ğım," diye açıkladı De'Unnero yüksek sesle. "Aziz Kıymetli mi?" diye yankıladı Nesk Reaches. "Ama Başra:hip Dobrinion..." "Başrahip Dobrinion öldü," diye bildirdi De'Unnero vurdum-duymazca. "Ve onun yerini ben alacağım. Ve tüccar Reaches, ba-na borçlu olduğunuza göre sen ve kervanının törene katılmasınıbekliyorum. Aslında, ısrar ediyorum. Ve sunularınızda cömert ol-manızın akıllıca olacağını hatırlatıyorum." Sonra kendi grubuna döndü ve keşişlere araba çemberindençıkmalarını işaret etti. "Çabuk ol," diye seslendi Jojonah Efendi'ye,hızla dönerek. "Bütün günü bu iş için kaybetmeyeceğiz." Elbryan dikkatlerin dağılmasından faydalanarak atların yanınagitti, Senfoni'nin göğsünde taşıdığı mücevherin Aziz Saf-Abellekeşişleri için oldukça anlamlı olabileceği aklına gelmişti. Bu arada Pony gözlerini yaralananlara sevecenlikle şifa verenkeşişten ayırmıyordu. De'Unnero'nun grubu uzaklaştığı zaman, iblis Ruhu

611

geleneksel tedavi yöntemlerinin kaldırılması, sargıların çıkarılma-sı gibi işlere yardım etmek için adamın yanına gitti. Keşiş onun kılıcına, pantolonuna ve çizmelerine sıçrayan ka-na baktı. "Belki de dinlenmelisin," dedi. "Duyduklarıma bakılırsasen ve arkadaşın bugün iyi iş çıkarmış." "Yorgun değilim," dedi Pony gülümseyerek. Diğer adamdan,De'Unnero'dan ne kadar tiksinmişse bundan da o kadar hoşlanmış-tı. O adamı, görünüşe göre yerini alacağı Başrahip Dobrinion'lakarşılaştırmaktan kendini alamıyordu ve zıtlıklar belkemiğindenaşağı bir ürperti geçmesine sebep oluyordu. Ama acı çekenleri ra-hatlatmak için içtenlikle çalışan bu keşiş Aziz Kıymetli'nin eski baş-rahibine, Pony'nin iki kez karşılaştığı adama daha çok benziyordu.Eğildi ve rahibin ilgilendiği adamın elini tuttu, yaralı elindeki kana-mayı yavaşlatmak üzere doğru noktaya basınç uyguladı. O zaman keşişin kendisine ya da yaralı adama değil Elbryan'laatlara baktığını gördü. "Adın nedir?" diye sordu Pony'ye, gözleri dönüp onu incele-yerek. "Carralee," diye yalan söyledi Pony, Dundalis'teki ilk goblinsaldırısında ölen kuzeninin adını kullanarak. "Ben Jojonah Efendi," diye yanıt verdi keşiş. "İyi bir karşılaş-ma oldu, derim ve bu zavallı insanlar için bizim, özellikle de senve arkadaşının gelmesi iyi oldu!" Pony son sözleri duymadı bile. Dikkatle şişman adama bakı-yordu. Jojonah. Bu ismi biliyordu, Avelyn'in sevgiyle bahsettiğiüstadın adı, Aziz Saf-Abelle'de Avelyn'in kendisini anladığınainandığı tek kişi. Avelyn Pony'ye manastırda meslektaşlarıyla ge-çirdiği zamanları fazla anlatmamıştı, ama bir gece, Avelyn'in içki-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 362: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

sine verdiği isimle, çok fazla "cesaret iksiri" içtikten sonra Jojo-nah'dan bahsetmişti. Sırf bu gerçek bile kadına bu yaşlı adamınAvelyn için ne kadar değerli olduğunu anlatıyordu. 6i2

R- A. Salvatore

"Yaptıklarınız gerçekten hayret verici, Peder," dedi, JojonahEfendi ruh taşını yaralı adam üzerinde kullanırken. Aslında, Ponymücevherler konusunda bu manastır üstadından daha güçlü ol-duğunu anlamıştı, bu gerçek ona Avelyn Desbris'in ne kadar güç-lü olduğunu hatırlatıyordu. "Önemsiz bir şey," diye yanıt verdi Jojonah Efendi, adamın ya-rası iyileştiği zaman. "Benim için değil," dedi adam ve daha çok öksürüğe benze-yen bir kahkaha attı. "Ama böyle bir iş yaptığınız için ne kadar iyi bir adamsınız,"dedi Pony şevkle. Şimdi sırf içgüdüsüyle hareket ediyor, yüreğinitakip ediyordu, ama düşünceleri ihtiyatlı olup çenesini kapatma-sı için haykırıyordu ona. Diğer keşişlerin araba çemberinden çık-tığından emin olmak için endişeyle çevresine bakındı, sonra al-çak sesle devam etti. "Bir zamanlar Kilise'nizden bir başkasınarastlamıştım... Aziz Saf-Abelle'di, değil mi?" "Öyle," diye yanıt verdi Jojonah Efendi dalgın dalgın, şifa ye-teneklerine ihtiyaç duyabilecek başkalarını arayarak."İyi bir adamdı," diye devam etti Pony. "Ah, çok iyi bir adam."Jojonah Efendi nazikçe gülümsedi ve yürüyüp gidecek oldu."Adı Aberly'di, sanırım," dedi Pony. Keşiş aniden durdu ve ona döndü. Yüzündeki ifade nazik ta-hammülden içten meraka dönmüştü. "Hayır, Avenbrook," diye blöf yaptı Pony. "Alı, ismini tam ola-rak hatırlayamıyorum, korkarım'. Seneler önceydi, anlıyor musu-nuz. Ve ismini hatırlayamasam da o keşişi asla unutmayacağım.Palmaris'te zavallı bir sokak dilencisine yardım ederken rastladımona, tıpkı sizin o adama yardım ettiğiniz gibi. Ve zavallı adam onaödeme yapmayı önerip, yırtık pırtık cebinden birkaç madeni pa-ra çıkardığında Aberly ya da Avenbrook, ya da adı her neyse, pa-rayı zerafetle kabul etti, ama sonra parayı ve kendi parasından da- İblis Ruhu

613

ha fazlasını gizlice adama iade etti." "Gerçekten mi," diye mırıldandı Jojonah, kadının her sözüylebaşını sallayarak. "Ona bunu neden yaptığını sordum... para kısmını yani," diyedevam etti Pony. "Para almayı reddedebilirdi, değil mi? Bana za-vallı adamın sağlığı kadar gururunu da korumanın önemli oldu-ğunu söyledi." Geniş bir gülümsemeyle bitirdi. Hikaye doğruydu,ama Palmaris'te değil çok güneydeki minik bir köyde olmuştu. "Biraderin adını hatırlayamadığından emin misin?" dedi Jojo-nah. "Aberly, Aberlyn, öyle bir şeydi," diye yanıt verdi Pony, başı-nı iki yana sallayarak."Avelyn mi?" diye sordu Jojonah. "Olabilir, Peder," diye yanıt verdi Pony, yine çok şey belli et-memeye çalışarak. Ama Jojonah Efendi'nin yüzünde beliren sıcak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 363: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ifadeden cesaret almıştı. "Çabuk ol dedim!" diye bağırdı Aziz Kıymetli'nin yeni başrahi-bi araba halkasının dışından, sertçe. "Avelyn," dedi Jojonah Efendi yine Pony'ye. "Avelyn'di. Bu is-mi asla unutma." Yanından geçerken kadının omzunu okşadı. Pony onun uzaklaşmasını izledi ve anlayamadığı bir sebepten,dünya hakkında kendini biraz daha iyi hissetti. Sonra Elbryan'ınyanma gitti, korucu hâlâ Senfoni'nin yanında durarak mücevherisaklıyordu."Artık gidebilir miyiz?" diye sordu korucu kadına sabırsızlıkla. Pony başını salladı, Boztaş'a tırmandı ve elini tüccarın grubu-na sallayarak atlarını araba halkasından çıkardılar, yamacı tırman-dılar ve batıya doğru yürüyen keşişlerden uzaklaştılar. Sırtın üze-rinde Juraviel Elbryan ile Pony'yi karşıladı ve hızla doğuya yöne-lerek keşişlerle aralarına olabildiğince çok mesafe koydular. 6ı<

R- A. Salvatore

Yaşlı adam diğer keşişlere katılır katılmaz De'Unnero JojonahEfendi'yi paylamaya başladı. Grup vadiden çıktıktan sonra bilesöylevi uzun süre devam etti. Jojonah kulaklarını hemen söyleve tıkadı, düşünceleri hâlâ ya-ralılara bakmasına yardım eden kadındaydı. İçinde bir sıcaklık vesakinlik hissediyordu, Avelyn'in mesajının gerçekten de işitildiğiumudu güçlenmişti. Kadının hikayesi onu çok etkilemiş, Avelynhakkındaki olumlu duygularını güçlendirmiş, ona bir kez dahaKilise'sindeki bütün doğru şeyleri... ya da doğru olabilecek şeyle-ri hatırlatmıştı. Hikayeyi düşünürken yüzünde beliren gülümseme De'Unne-ro'yu daha da kızdırıyordu elbette, ama Jojonah'ın umurunda bi-le değildi. En azından bu söylevle (deliliğin sınırında gibi geliyor-du) De'Unnero daha genç, etkiye açık keşişlere mizacını gösteri-yordu. Adamın savaş becerisi karşısında hayranlık duymuş olabi-lirlerdi (buna Jojonah bile şaşırmıştı) ama yaşlı, duygularını bellietmeyen adama sözlerle saldırması epey mideyi ekşitecekti. Sonunda Jojonah'ın dinginliğinin sarsılmayacak kadar derinolduğunu fark eden heyecanlı üstat geriledi ve alay yoluna de-vam etti. Jojonah Efendi dalgın dalgın sıranın sonundaki yerinedöndü ve Avelyn Birader'in hasta ve fakirlerle ilgilenirkenki im-gelerini aklında canlandırmaya çalıştı. Kadını yine düşündü vememnun oldu, ama hikayesini düşündükçe, onun ve arkadaşınınbu savaşta oynadığı açık rolü düşündükçe, tatmin hissi hızla me-raka dönüştü. Güçlü savaşçılar oldukları belli olan bu adam vekadının Palmaris'ten doğuya gidiyor olmaları mantıklı gelmiyor-du... ve buralardan geçmeye çalışan pek az kervandan birine ko-ruyuculuk da etmiyorlardı. Hem, çoğu kahraman savaş hatlarınındaha belirli olduğu kuzeyde isim ve ün kazanmaya çalışıyordu.Jojonah Efendi'ye, bu dumm daha fazla araştırma istiyormuş gibigeldi. iblis Ruhu

6.5

"Taş!" diye tersledi onu De'Unnero, alayın önünden. Adam ona hiç dikkat etmiyordu, bu yüzden Jojonah eğildi vesessizce benzer ağırlıkta bir taş aldı, sonra hematitin yerine kese-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 364: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ye onu bıraktı. Sonra itaatkar bir tavırla De'Unnero'ya koştu vekeseyi uzattı. Şiddet dolu, kaplan pençesi dışındaki büyülere pekde hayran olmayan üstat keseyi bakmadan kaldırdığı zaman rahatbir nefes aldı. Güneş alçalana kadar yürüdüler, kamp kurmadan önce arka-larında kilometreler bıraktılar. De'Unnero için tek bir çadır kurul-du. Adam yemekten sonra parşömen ve mürekkebiyle içeri girdive başrahip atanması şerefine büyük bir tören planlamaya başla-dı. Jojonah Efendi yoldaşlarıyla pek az konuştu, sessizce bir ke-nara çekildi ve kalın battaniyelerin arasına gömüldü. Tüm kampsessizleşene kadar bekledi ve sonunda biraderlerin çoğu rahat ra-hat horlarken hematiti cebinden çıkardı. Kimsenin onu izlemedi-ğinden emin olmak için kampa son bir bakış fırlattıktan sonra ta-şa daldı, ruhunu büyüye bağladı ve sonra o büyüyü kullanarakruhunun bedeninden çıkmasına izin verdi. Yaşlı ve fazla ağır bedeninin sınırlarından kurtulduğu zamanüstat hızla yol alarak dakikalar içinde kilometreler aştı. Vadide hâ-lâ çember halinde duran tüccar kervanını geçti. Kadın ve arkadaşı orada değildi, bu yüzden Jojonah'ın ruhukalmadı, daha da yükseğe, tepelerin üzerine çıktı. Kuzeyde vedoğuda iki kamp ateşi gördü ve şans eseri ilk önce doğudaki pa-rıltıyı görmeye gitti. Ruh tamamen sessiz ve görünmez halde kayarak yaklaştı. Kı-sa süre sonra iki at gördü, biri büyük, siyah ve aygır, diğeri altınrengi kaslı bir attı ve sonra arkalarında, ateşin çevresine büzül-müş, tanımadığı bir üçüncüsüyle konuşan savaşçıları gördü. İhti-yatla yaklaştı, gruba saygı göstererek grubun üçüncü üyesine 6 İĞ

R- A. Salvatore

bakmak için kampın çevresinden dolaştı. ıMaddesel bedeninde olsa, ince şekli, köşeli yüz hatlarını vesaydam kanatlan gördüğünde ağzından çıkacak inleme kesinlikleişitilir olurdu! Bir elf! TouePalfar! Jojonah Aziz Saf-Abelle'de bu ufak tefekyaratıkların heykellerini ve resimlerini görmüştü, ama manastırdabile Touel'alfar üzerine yazılanlar bu tür varlıkların gerçekten ya-şayıp yaşamadıkları, ya da efsane mi oldukları konusunda karar-sızdı. Powrieler ve goblinlerle karşılaştıktan, fomoryan devlerininhikayelerini dinledikten sonra, Jojonah aslında Touel'alfar'ın ger-çekten var olduğunu görünce şaşırmamalıydı, ama içlerinden bi-rini görmek onu derinden şaşırtmıştı. Uzun süre kampın çevresin-de süzüldü, konuşmaları dinlerken bakışları Juraviel'den hiç ayrıl-madı. Aziz Saf-Abelle'den, Markwart'ın aldığı tutsaklardan, özelliklede atadamdan bahsediyorlardı."Adam hematiti iyi kullanıyordu," diyordu kadın. "Büyü savaşında onu altedebilir miydin?" diye sordu güçlüadam. Kadın güvenle başını salladığında Jojonah'ın gururunu yutma-sı gerekti, ama kadın açıklar açıklamaz duyabileceği her tür kız-gınlık yok olup gitti. "Avelyn bana iyi öğretti, daha önce anladığımdan da iyi," de-di. "Adam bir üstattı, Avelyn'in akıl hocam dediği kişi, Avelyn'inAziz Saf-Abelle'de sevdiği tek adam. Avelyn Jojonah Efendi'denhep övgüyle bahsederdi, ama aslında adamın taşlarla yaptığı iş o

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 365: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kadar güçlü değildi; Avelyn'le, benim yaptıklarımla karşılaştırıldı-ğında değil." Bunu böbürlenerek söylememişti, yalnızca gerçekleri ifade et-mişti ve bu yüzden Jojonah alınmadı. Bunun yerine bütün bunla-rın daha derin, daha zengin anlamlarını düşündü. Kadın Avelyn İblis Ruhu

6,7

tarafından eğitilmişti! Ve onun dersleri ile, daha otuzuncu yaşgü-nüne bile yaklaşmamış görünen bu kadın Aziz Saf-Abelle'in üstat-larından birinden daha güçlüydü. Bu fikir, ki kadının ses tonuonu ikna etmişti, Jojonah'ın Avelyn'e karşı gittikçe artan saygısınıdaha da güçlendirdi. Yakında kalıp dinlemek istiyordu, ama zamanının kısa oldu-ğunu, şafaktan önce epey mesafe katetmesi gerektiğini fark etti.Ruhu bedenine döndüğü zaman, bir kez daha maddesel kabu-ğunda uyandığında, beden dışı uçuşunun fark edilmediğini göre-rek rahat bir nefes aldı. Kamp tamamen sessizdi. Jojonah aıh taşma bakarak ne yapacağını merak etti. Buna ih-tiyacı olabileceğini fark etti, ama onu alırsa, De:Unnero onu avla-mayı Aziz Kıymetli'ye gitmekten daha önemli sayabilirdi. Diğeryandan, ruh taşını bırakırsa, kendisinin bu gece yaptığı gibi, onuaramak için kullanılabilirdi. Jojonah üçüncü bir seçenek buldu. Cüppesinin geniş katman-larının içinden bir parşömen ve mürekkep çıkardı, sonra tüccarkervanına dönüp Palmaris'e kadar onlara eşlik edeceğini söyle-yen bir not yazdı. Ruh taşını aldığını, çünkü tüccarların ona ke-şişlerden çok daha fazla ihtiyacı olduğunu açıkladı, özellikle de(Jojonah bu kısmını abartmaya özen gösterdi) keşişlerin başındaDe'Unnero Efendi, belki de Aziz Saf-Abelle'den çıkan en büyüksavaşçı olduğu için. Aynı zamanda, diye temin etti JojonahDe'Unnero'yu, tüccarların ve toplayabilecekleri diğer insanlarınAziz Kıymetli'deki törene pahalı armağanlar taşıyarak gelmelerinisağlayacaktı. "Vicdanım bu insanları burada yapayalnız bırakmama izin ver-miyor," diye bitirdi notu. "İhtiyaç içinde olanlara yardım etmekKilise'nin görevidir ve bu şekilde yardım dağıtarak, sürümüze gö-nüllü bağış sahipleri getireceğiz."Servet ve güç vurgusunun De'Unnero'nun beklenen şiddet

6ı8

R. A. Salvatore

dolu tepkisini dindireceğini umuyordu. Ama şimdi bunun için ervdişelenemezdi, değer verdiği her şey açısından böylesine önemliolabilecek bu üç kişi bu kadar yakındayken değil. Yalnızca ruhtaşını ve küçük bir bıçak taşıyarak, fark edilmemeye özen göste-rerek kamptan çıktı ve yaşlı bedeninin izin verdiğince hızlı bir şe-kilde, doğuya doğru yola koyuldu. İlk hedefi tüccarların yerleştiği vadiydi, böylece yönünü bula-bilecekti ve aynı zamanda, yaralanmış kervanı kontrol etmek içindürüst bir arzu duyuyordu. Mekana yaklaştığı zaman bir başkakazanç fırsatı buldu. Jojonah Efendi doğaçlama hareket ederekcüppesinin bir kısmını kesti, günler süren yolculuktan sonra ku-maş zaten lime lime olduğundan zor iş değildi. Birkaç alçak dalkırdı ve bir mücadele olmuş gibi ayaklarını yerde sürüdü. Sonra

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 366: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

kendi parmağını kesti, yırtılmış kumaşı dikkatle kanla ıslattı veçevreye biraz daha saçtı. Yarayı hematitle çabucak kapattı, sonra sırtın üzerinden vadi-ye inen yamaca gitti. Kamp huzurlu görünüyordu, iki ateş yanı-yordu, pek çok şekil sakin sakin dolanıyordu, bu yüzden keşişkonumunu tartmak için bir süre durdu, sonra yola çıktı. Şafaktan önce sönmeye yüz tutan kamp ateşini gördü ve giz-lice yaklaştı. Bu insanları şaşırtmak istemiyordu, hele korkutmakhiç, ama en iyi şansının kadının onu tanımasını sağlayacak kadaryaklaşması olduğunu düşündü. Kısa süre sonra küçük kampın çevresindeki çalılardaydı veateşi açıkça görebiliyordu. Sessiz geldiğini sanıyordu ve iki batta-niye rulosunun dolu olduğunu görünce memnun oldu. Onlarıkorkutup eyleme geçirmeden nasıl uyandıracağını düşündü. Şafağa kadar beklemeyi, kendiliklerinden uyanmalarına izinvermeyi düşündü, ama yaklaşık bir saat beklemek üzere yerleşir-ken izlendiğini sezdi.İri bir şekil hızla üzerine atılırken Jojonah Efendi döndü. Jojo-

İblis Ruhu

619

nah Aziz Saf-Abelle'deki tüm diğer keşişler gibi eğitimli bir savaş-çı olsa da, göz açıp kapayana kadar sırtüstü uzanmıştı ve çok gü-zel bir kılıcın kenarı boğazına yaslanmıştı. Güçlü adam tepesinebinmiş, onu yere mıhlamıştı. Jojonah direnmeye kalkışmadı ve adam onu tanıyarak birazgeriledi. "Bölgede başkası yok," dedi ezgili bir ses... elf olduğunu dü-şündü Jojonah. "Jojonah Efendi!" dedi kadın, görüş alanına girerek. Uzandı veelini güçlü korucunun omzuna koydu ve Elbryan ona bakıp ba-şını sallayarak keşişin üzerinden kalktı ve elini uzattı. Jojonah eli tuttu ve adam onu ayağa öyle kolay çekti ki ada-mın inanılmaz çevikliği gibi gücü de keşişi sersemletti."Neden buradasınız?" diye sordu kadın. Jojonah kadının gözlerine baktı, o gözlerin güzelliği ve derin-liği loş ışıkta hiç de solmuş görünmüyordu. "Ya siz?" diye sordu,ses tonundaki anlayış Pony ve Elbryan'ı duraksattı. 30YANIT ARARKEN "Talumus Birader," diye devam etti Baron Bildeborough ya-vaşça, sakinlik içinde. Sesi, yüzeyin hemen altında kaynayan he-yecanı saklamak için boşuna çabalıyordu. "Bana yine Connor'moraya yaptığı ziyareti anlatın, başında durduğu her şeyi, inceledi-ği her şeyi." Genç keşiş şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu, çünkü Ba-ron'a istediği şeyi veremediği açıktı ve bu yüzden öyle hızlı veöyle farklı konularda konuşmaya başladı ki sözleri karmakarışıkçıktı. Adam Baron'un elini sallamasıyla sustu ve derin bir nefesalarak sakinleşti. "İlk önce başrahibin odası," dedi Talumus yavaşça. "Onu te-mizlememizden memnun kalmamıştı, ama ne yapacaktık ki?"Cümlesini bitirirken sesi yine heyecanla yükseldi. "Başrahip hal-kın görebileceği bir durumda olmalıydı... gelenekler talep ediyorbunu! Ve manastırda konuk karşılayacaksak... ah ve sürülerle gel-diler! O zaman odayı kan içinde ve dağınık bırakamazdık."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 367: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Elbette hayır. Elbette hayır," dedi Baron Bildeborough tekrartekrar, keşişi sakinleştirmeye çalışarak. Roger yeni akıl hocasını yakından izliyordu, adamın sabrı, buheyecanlı keşişin konudan ayrılmamasını nasıl sağladığı onu çoketkilemişti. Yine de, Roger Rochefort'un yüzündeki gerilimi göre-biliyordu, çünkü adam da Roger gibi burada pek az yanıt, pek az

İblis Ruhu

621

tatmin alabileceklerini anlamıştı. Aziz Kıymetli, Başrahip Dobrini-on arkasında kıdemli üstatlar bırakmadığından, mutlak kargaşaiçindeydi, keşişler oraya buraya koşturuyordu ve şu ya da bu söy-lentinin tartışılması dua zamanlarına bile taşıyordu. Roger ve Roc-hefort için bir doğrulanmış haber özellikle sinir bozucuydu: kısasüre sonra Aziz Kıymetli'nin yeni bir başrahibi olacaktı, Aziz Saf-Abelle'den bir üstat. Roger ve Rochefort için, bu gerçek Connor'ın cinayetin arka-sında Peder Başrahip'in şahsen bulunduğuna dair kuşkularını da-ha da inanılır kılıyordu. "Ama powrieyi bıraktık," diye devam etti Talumus Birader,"en azından Connor Efendi gidene kadar." "Ve sonra Connor mutfağa gitti, öyle mi?" diye sordu Roche-fort nazikçe. "Keleigh Leigh'ye, evet," diye yanıt verdi Talumus. "Zavallıkız." "Ve boğulması dışında incinmemişti, öyle mi?" diye araya gir-meye cesaret etti Roger, konuşurken doğrudan Rochefort'a baka-rak, ama sorunun Talumus'a hitaben soaılduğu açıktı. Roger da-ha önce Rochefort'a Keleigh Leigh'in açık yaralarının olmaması-nın (bere ıslatmak için) bu suçları powrielerin işlemediğine dairen önemli ipucu olduğunu açıklamıştı."Hayır," diye yanıt verdi Talumus."Hiç kan dökülmemiş miydi?""Hayır." "Git bana onun cesedini ilk bulan kişiyi getir," diye talimatverdi Baron Bildeborough. "Ve çabuk ol." Talumus Birader telaşla ayağa kalktı, selam verdi ve eğildi,sonra koşarak odadan çıktı. "Muhtemelen onu bulan keşişin bize anlatacak pek az şeyiolacak," dedi Roger. Baron'un talebi onu şaşırtmıştı. 622

R. A. Salvatore

"Keşişi unut," dedi Rochefort. "Talumus Birader'i birkaç daki-ka yalnız kalabilmemiz için gönderdim. Hangi yolu izleyeceğimi-ze karar vermeliyiz, dostum, hem de bir an önce." "Onlara Connor'ın şüphelerinden ya da ölümünden bahset-memeliyiz," dedi Roger birkaç saniye sustuktan sonra. O devamederken Baron Bildeborough başinı sallıyordu. "Bu olay karşısın-da çaresiz kalmışlar. En kıdemli keşiş Talumus'sa, burada AzizSaf-Abelle'den gelen üstadın karşısında durabilecek tek kişi yok." "Öyle görünüyor ki Başrahip Dobrinion astlarının yetenekleri-ni geliştirmek konusunda gevşek davranmış," diye onayladı Roc-hefort. İçini çekti. "Gerçi Talumus ve tüm diğerlerine sevgili baş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 368: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rahiplerini Aziz Saf-Abelle'in öldürdüğünü söylediğim zaman çı-kacak kargaşa çok hoşuma giderdi." "Büyük bir mücadele olmazdı," diye araya girdi Roger kurukuru. "Connor'ın bana Kilise hakkında anlattıklarına bakarak,Aziz Saf-Abelle Aziz Kıymetli'deki düzeni çabucak dağıtırdı vesonra Peder Başrahip Palmaris'e, bu yeni keşiş geldiğinde olaca-ğından daha sağlam yerleşmiş olurdu." "Bu doğru," diye itiraf etti Baron Bildeborough içini çekerek.Odaya giren iki sinirli keşişin, Talumus'la ilk tanığın hatırına yü-zündeki ifade canlandı. Sorgulamaya devam, diye karar verdi,ama yalnızca görünüşü kurtarmak için... bu adamdan ya da AzizKıymetli'deki herhangi birinden hiçbir şey öğrenemeyeceklerini oda, Roger da biliyordu. Kısa süre sonra ikisi Chasevvind Malikanesi'ne dönmüşlerdi.Roger Baron'un en sevdiği döşemeli sandalyesinde otururkenRochefort odayı ileri geri adımlıyordu. "Ursal uzak," diyordu Rochefort. "Elbette, seni yanımda iste-yeceğim." "Kralla gerçekten görüşecek miyiz?" diye sordu Roger, bu ola-sılık karşısında biraz heyecanlanarak. İblis Ruhu

623

"Ah, ama Kral Danube Brock Ursal iyi bir dosttur, Roger," di-ye yanıt verdi Baron, "iyi bir dost. Benimle görüşmeyi kabul ede-cek ve kuşkusuz bana inanacak. Kanıt eksikliği göz önüne alının-ca, açık açık harekete geçip geçemeyeceği..." "Ben tanıktım!" diye itiraz etti Roger. "Keşişin Connor'ı öldür-düğünü gördüm.""Belki de yalancı tanıksındır.""Bana inanmıyor musunuz?" "Elbette inanıyorum," diye yanıt verdi Baron, yine tombul eli-ni hava sallayarak. "Gerçekten, evlat, yoksa neden bunca zahme-te gireyim? Neden sana Boztaş'ı ve Savunucu'yu vereyim? Sanagüvenmeseydim, evlat, zincire vurulmuş, ben senin doğru söyle-diğinden emin olana kadar işkence edilmiş olurdun." Baron durdu ve Roger'a daha dikkatle baktı. "Kılıcın nerede?"diye sordu. Roger huzursuz huzursuz kıpırdandı. Adamın güvenini tehlike-ye mi attığını merak etti. "Hem kılıç, hem de at iyi ellerde," dedi."Kimin ellerinde?" diye sordu Baron. "Jilly'nin," diye yanıt verdi Roger çabucak. "Onun yolu henüzkaranlık ve korkarım savaş dolu. Onları Jilly'ye verdim, çünküben ne iyi bir biniciyim, ne de iyi bir kılıç kullanıcısı.""İkisi de öğrenilebilir," diye homurdandı Baron. "Ama zamanımız yok," diye yanıt verdi Roger. "Ve Jilly onla-rın bir kez daha iyi bir şekilde kullanılmasını sağlayabilir. Beceri-sinden kuşku etmeyin..." Roger adamın tepkisini ölçmeye çalışa-rak sustu. "Bir kez daha, senin yargına güveniyorum," dedi Baron so-nunda. "Bu yüzden bir daha bundan bahsetmeyeceğiz. Şimdi asılişimize dönelim. Sana inanıyorum... elbette inanıyorum. Ama Da-nube Brock Ursal kabul ederken daha ihtiyatlı olacak, hiç kuşkunolmasın. İddialarımızın ne anlama geldiğini fark etmiyor musun? 62«

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 369: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R- A. Salvatore

Kral Danube onları kabul etse ve halka açıklasa, Kilise ile devletarasında bir savaş başlatabilir ve bu iki tarafında arzu etmediği birkan banyosu olur." "Ama Aziz Saf-Abelle'in peder başrahibinin başlattığı bir kanbanyosu," diye hatırlattı Roger. Baron Rochefort Bildeborough'nun yüzünden bir bulut geçtive adam Roger'a gerçekten de yaşlı ve bitkin göründü. "Ve buyüzden, güneye gitmemiz gerekirmiş gibi görünüyor," dedi.Kapının çalınması Roger'ın yanıt vermesini engelledi. "Baron," dedi içeri giren hizmetkar, "Aziz Kıymetli'nin yenibaşrahibin geldiği haberini aldık. Adı De'Unnero Efendi." "Onu tanıyor musun?" diye sordu Baron Roger'a. Delikanlı ba-şını iki yana sallamakla yetindi. "Sizinle görüşme talep etti," diye devam etti hizmetkar. "Buakşam, çay zamanı Aziz Kıymetli'de."Bildeborough başını salladı ve hizmetkar odadan çıktı. "Anlaşılan acele etmem gerek," dedi Baron, pencereden dışa-rı, batıya doğru eğilen güneşe bakarak. "Size eşlik edeceğim," dedi Roger, döşemeli sandalyeden kal-karak. "Hayır," diye yanıt verdi Bildeborough. "Gerçi bu adam hak-kındaki izlenimlerini takdir ederdim. Ama eğer bu haince komp-lo korktuğumuz kadar derinse, ben yalnız gitsem daha iyi olacak.Bırak Roger Billingsbury'nin adı ve yüzü Başrahip De'Unnero içinbilinmedik kalsın." Roger itiraz etmek istedi, ama adamın haklı olduğunu biliyor-du. Aynı zamanda, Bildeborough'nun onu götürmemesinin sebep-lerinden yalnızca biri olduğunu anladı. Roger henüz genç ve siya-si konularda deneyimsiz olduğunu biliyordu ve Bildeborough buyeni başrahibin çayları esnasında biraz fazla bilgi koparacağındankorkuyordu... ve Roger'ın bu korkulara hak vermemesi imkansızdı. İblis Ruhu

625

Bu yüzden Roger oturdu ve o akşamın geri kalanı boyuncaChasewind Malikanesi'nde bekledi. Calember ortası o kadar da uzak değildi. Peder Başrahip Mark-wart planladığı o önemli bildiri için yapması gereken hazırlıklarıdüşündüğünde değil. Yaşlı, kırışık adam Aziz Saf-Abelle'deki oda-sını adımlıyor, zaman zaman pencerenin önünden geçerken du-rup yaz yeşilliğine bakıyordu. Son birkaç haftanın olayları, özel-likle de Barbacan'daki keşif ve Palmaris'teki sorunlar Markwart'ıçok konuda düşünce tarzını değiştirmeye, ya da en azından uzunvadeli hedeflerine giden manevraları hızlandırmaya zorlamıştı. Dobrinion gitmişken Başrahipler Kurulu'nun düzeni tamamendeğişmişti. Yeni bir başrahip olmasına rağmen De'Unnero, AzizKıymetli'yi yönetiyor olması gerçeği sayesinde KuruPda daha güç-lü bir sese sahip olacaktı, muhtemelen Markwart ve Aziz Hon-ce'lu Jehowith'den sonra üçüncü en güçlü sese. Bu Markwart'akuvvetli bir darbe indirmesi için büyük güç verecekti. Yaşlı rahip toplantıyı hayal ederken kötü kötü gülümsedi.Başrahipler Kurulu'nda Avelyn Desbris'in itibarını sonsuza dekyok edecek, adama geri dönülemez bir biçimde sapkın damgası-nı vuracaktı. Evet, bu önemli, diye düşündü Markwart, çünküAvelyn'e karşı böyle bir karar geçirmezse, adamın eylemleri yo-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 370: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ruma açık kalırdı. Sapkın damgası resmileşmediği sürece tüm ke-şişler, hatta birinci sınıftaki biraderler bile Avelyn'in ayrılmasıylailgili olayları tartışmakta serbest olacaklardı ve bu tehlikeli bir şey-di. Bazıları adama karşı sempati mi duyardı? Cinayet ve hırsızlıkolarak bilinen sözcüklerin yerini, bu tartışmalarda "kaçış" sözcü-ğü mü alırdı? Evet, sapkınlık bildirisini ne kadar çabuk yaparsa, bildiri Kili-se önderleri tarafından ne kadar çabuk onaylanırsa o kadar iyiolacaktı. Damga resmileştiği zaman Avelyn Desbris'i olumlu ışık 6z6

R. A. Salvatoı

altında gösterecek hiçbir sav manastırlar ya da şapeller tarafındankabul edilmezdi. Avelyn bir kez sapkın ilan edilince, Kilise tarih-çelerine girmesi kesinlikle ve tamamen lanetleyici ışıkta olacaktı. Markwart özlediği o hedefe giden yolu düşünürken derin birnefes verdi. İnatçı Jojonah Efendi'nin ona karşı çıkacağını tahminediyordu... adam o kadar uzun yaşarsa. Markwart yeni bir suikast fikrini aklından çıkardı; bilinen bü-tün düşmanları ölmeye başlarsa, meraklı gözler muhtemelen onadönerdi. Ve dahası, Jojonah'ın inançlarında yalnız olmadığını bi-liyordu. O kadar kuvvetli vuramazdı. Henüz değil. Ama savaşın başlaması ihtimaline karşı hazırlıklı olmalıydı.Avelyn'in sapkınlığı konusundaki savını kanıtlayabilmeliydi, çün-kü Barbacan'daki yıkım kesinlikle yoruma açıktı. Avelyn'in AzizSaf-Abelle'den kaçtığı gece Siherton'ın öldürüldüğü tartışılmaz birgerçekti, ama Jojonah buna karşı da bir sav bulabilirdi. Günahıyalnızca eylem değil niyet de belirlerdi ve ancak gerçek bir gü-nah bir adamı sapkın olarak damgalayabilirdi. Bu yüzden Markwart Avelyn'in taşları çaldığı geceki olaylarhakkında kendi yorumlarından daha fazla kanıt getirmesi gerek-tiğini anlıyordu. O damganın tamamen onaylanmasını sağlamakiçin (Kilise'nin vurmaya can atmayacağı bir damga) Avelyn'in da-ha sonra taşları kötü amaçlar için kullandığını, adamın dejenereolarak tamamen insan doğasının karanlık yanına geçtiğini kanıt-laması gerekiyordu. Ama Jojonah'ı asla susturamayacağını fark et-ti Markwart. Adam Avelyn Desbris konusunda onunla mücadeleetmeye devam edecek, planlarını sonuna dek inkar edecekti.Evet, bunu şimdi görüyordu; Jojonah Başrahipler Kurulu için ge-ri dönecek ve onunla mücadele edecekti. Bu karşılaşmanın zama-nı gelmişti de geçmişti bile. Böylece Markwart yalnızca adamınsavlarını değil, üstadı yok etmesi gerektiğine karar verdi.Markwart bu amaç için, Jojonah'a önleyici bir darbe indirmek

İblis Ruhu

627

için nerede müttefik bulacağını çok iyi biliyordu. Aziz Honce'danBaşrahip Je'howith Kral'ın yakın danışmanlarındandı ve fanatikTekyürek Tugayı şeklinde o güce ulaşabiliyordu. Tek yapmamgereken, diye düşündü Markwart, Je'howith'i gerektiği gibi hazır-lamak ve o merhametsiz savaşçılardan birkaçını getirmesini sağ-lamak... Peder Başrahip tatmin içinde düşüncelerini Avelyn meselesi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 371: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ne çevirdi. Avelyn'in eylemlerine tanık olan tek bir kişi kalmıştı,Yelebekçi, ama atadamı sözle ve ruh taşı aracılığıyla sorgularken,yaratığın irade gücünü tartma imkanı bulmuştu ve ne kadar za-limce işkence ederlerse etsinler Yelebekçi'nin yıkılmayacağındankorkuyordu. Peder Başrahip, aklında bu düşünce ile, masasına gitti veFrancis Birader için, Kurul toplanana kadar durmaksızın atadamüzerinde çalışması notunu yazdı. Yelebekçi'nin yıkılacağına veonların söylemesini istediklerini söyleyeceğine güvenemezlerse,saygıdeğer konukları gelmeden önce atadamın öldürülmesi gere-kiyordu. Markwart o notu yazarken bir sorun daha olduğunu fark etti.Francis daha dokuzuncu sınıftan bir biraderdi, ama ancak dahabüyük, kıdemli keşişler ve başrahipler kurula katılabilirdi. Mark-wart Francis'i orada istiyordu; adamın sınırları vardı, ama yeterin-ce sadıktı.Peder Başrahip parşömenin bir köşesini yırttı, kendisine hatır-latması için üzerine "KFB" yazdı, sonra kağıdı kaldırdı. Savaşınyarattığı acil durumu bahane ederek protokolü ihlal etmiş, De'Un-nero'yu Aziz Kıymetli'nin başrahibi atamış, Jojonah'ı başrahibinyardımcısı olarak Palmaris'e göndermişti ve aynı şekilde FrancisBirader'i kıdemli ilan edecekti.Kıdemli Francis Birader.Markwart'ın kulağına hoş geldi, ona sorgulamadan itaat eden-

628

R. A. Salvatore

lerin gücünü artırma fikri hoşuna gitti. Bu erken atama için açık-laması basit olacaktı ve kesinlikle kabul edilecekti: Aziz Kıymet-li'yi güçlendirmek için iki üstat gönderilmişken, Aziz Saf-Abelle'inüst kademeleri zayıf kalmıştı. Manastırda onlarca kıdemli keşiş ol-sa da, pek azı üstat seviyesine ulaşacak özelliklere sahipti, pek azıöyle bir mevkiye ulaşmak için çabalıyordu ve Barbacan'a gidenkervanda oynadığı yaşamsal rol düşünüldüğünde, Francis o gru-bu epey güçlendirecekti. Evet, diye düşündü Peder Başrahip. Kurul'dan önce Francis'iterfi ettirecekti ve kısa süre sonra, onu... ... De'Unnero'nun değil Jojonah'ın yerine üstat yapacaktı.Çünkü De'Unnero'nun yeri için kıdemlilerden birini arayacaktı,hatta belki Braumin Herde'yi. Akıl hocası seçimi hiç de arzu edi-lecek gibi olmasa da adam bu unvanı hak ediyordu. Yine de, Jo-jonah çok uzaklardayken ve dönme olasılığı yokken (Kurul içinyapacağı üç haftalık ziyaret dışında) Markwart özlenen bu unvan-la baştan çıkararak Braumin Herde'yi daha fazla etkisi altına ala-bileceğini düşünüyordu. Bu sorunların arasında dolanırken, çözümler birbiri ardına or-taya serilince Peder Başrahip'in adımları hafifledi. Bulduğu bu ye-ni bakış açısı, bu yeni içsel rehberlik düzeyi mucizevi geliyordu.Her entrika tabakası uçup gidiyor, geriye kristal berraklığında ya-nıtlar bırakıyordu. Avelyn'in bir an önce damgalanması sorunu dışında, diye ha-tırlattı kendi kendine ve kızgınlık içinde elini masasına vurdu. Ha-yır, Yelebekçi pes etmeyecekti, acı sonuna kadar meydan okuma-ya devam edecekti. Markwart, ilk defa Chilichunklann ölümüneyazıklandı, çünkü onları kontrol etmenin çok daha kolay olacağı-nı biliyordu. O sırada aklına bir imge geldi, Jojonah'ın Allabarnet Birader

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 372: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

hakkında bilgi aradığı küçük kütüphane. Markwart odayı zihnin- İblis Ruhu

629

de açıkça gördü ve nedenini anlamadı... ta ki arka köşede, uzak,kullanılmayan bir raf imgede berraklaşana kadar. Markwart içgüdülerini, içsel rehberliği kullanarak ilk önce ma-sasına gidip bazı mücevherler aldı, sonra ofisinden çıktı ve kadimkütüphaneye giden rutubetli ve karanlık merdivenleri indi. Artıknöbetçi konulmuyordu, çünkü Jojonah artık çok uzaktaydı veMarkwart, parlayan elmas elinde, ihtiyatla kütüphaneye girdi. Do-lap sıralarının arasından arka köşeye, Kilise'nin uzun zaman ön-ce yasakladığı kitaplara gitti. Mantıksal olarak onun, Peder Başra-hip'in bunları arıyor olmaması gerektiğini biliyordu, ama o içselses ikilemine yanıtlar vaat ediyordu. Rafı birkaç dakika inceledi, her kitaba, her parşömenin etike-tine baktı, sonra gözlerini kapattı ve o imgeleri aklından geçirdi. Gözleri kapalı kaldı, ama aradığı kitaba götürüleceğine güve-nerek elini kaldırdı. Nazikçe ama kararlılıkla kavrayarak kitabı ko-lunun altına tıktı ve ayaklarını sürüyerek uzaklaştı. Ofisine varma-dan aldığı kitabı incelemedi-, Karabüyü Ayinleri.

Roger Baron'un gecenin geç saatlerine kadar dönmeyeceğinidüşünüyordu ve adam güneş daha ufka dokunmadan uzun za-man önce dönünce oldukça şaşırdı. Her şeyin iyi gittiğini umarakBildeborough'yu karşılamaya gitti, ama dev adamı, yüzü büyükbir öfkeyle kıpkırmızı kesilmiş, oflayıp poflarken görünce tümumutları uçup gitti. "Yaşadığım onca sene içinde, değil sözde kutsal adamlarınarasında, karşılaştığım tüm insanlar arasında daha nahoş bir ada-ma rastlamadım!" diye köpürdü Rochefort Bildeborough, fuaye-den fırtına gibi geçip görüşme odasına girerek. Çabucak takip eden Roger bu sefer başka bir sandalye seçme-si gerekeceğini düşündü, çünkü Baron pof diye döşemeli sandal-yeye çökmüştü. Ama sonra dev adam hemen ayağa kalktı, sinirli 630

R. A. Sâlvatore

sinirli odayı adımlamaya başladı ve Roger arkasından kayarak hız-la her zamanki sandalyesi olmaya başlayan yere kondu. "Beni uyardı!" diye köpürdü Baron Bildeborough. "Beni! Pal-maris Baronu'nu, Danube Brock Ursal'ın yakın dostunu!""Ne dedi?" "Ah, iyi başladı," dedi Bildeborough, ellerini birbirine vurarak."Pür nezaket, bu De'Unnero denen yaratık Aziz Kıymetli'deki ye-rini alırken geçiş döneminin rahat olmasını diliyormuş. Birlikteçalışabileceğimizi söyledi..." Bildeborough durdu ve önemli birbildirinin geleceğini fark ederek Roger nefesini tuttu. "... yeğeni-min görünen kusurlarına ve suça yönelen davranışlarına rağmen!"diye patladı Baron, ayaklarını yere vurarak ve havayı yumrukla-yarak. Harcadığı enerji onu hemen bitkin düşürdü ve Roger yanı-na koşarak adamın rahat sandalyesine oturmasına yardım etti. "Köpek!" diye devam etti Bildeborough. "Connor'm ölümün-den haberi yok, bundan eminim, ama yakında kesinlikle öğrenir.Connor'ın gelecekte davranışlarına daha dikkat edeceğine söz ve-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 373: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

rirsem onu affetmeyi önerdi. Onu affetmek!" Roger adamı sakinleştirmek için büyük çaba gösterdi, öfkedenölüvereceğinden korkuyordu. Adamın yüzü şişmiş, kanlanmıştı,gözleri iri iri açılmıştı. "Yapabileceğimiz en iyi şey KraPa gitmek," dedi Roger sakin-lik içinde. "Yeni başrahibin altedemeyeceği müttefiklerimiz var.Connor'ın ismini temize çıkarabiliriz... gerçekten de, bütün bu so-runların suçunu ait olduğu kişilerin üzerine atabiliriz." Bu hatırlatma Baron'u epey sakinleştirdi. "Gidiyoruz," dedi."Tüm hızımızla, güneye. Hizmetkarlarıma arabayı hazırlamalarınısöyle." De'Unnero Baron Bildeborough'yu hiç hafife almamıştı. Gö-rüşmedeki azametli tavır adamdan bilgi almak ve Baron'un siyasi İblis Ruhu

631

bilgisini ölçmek için düşünülmüştü ve De'Unnero'nun keskingözlerine göre sohbetleri iki açıdan da son derece başarılı geç-mişti. Bildeborough'nun öfkesi onun da Kilise'nin açık düşmanla-rından olabileceğini, yeğeninden ya da Başrahip Dobrinion'dandaha fazla sorun yaratabileceğini göstermişti. Ve De'Unnero bu sorunların ortadan kaldırılmasının arkasın-daki gerçek suçluyu bilecek kadar akıllıydı. Çünkü, görüşmedeki sözlerine rağmen, De'Unnero ConnorBildeborough'nun ölümünden haberdardı ve aynı zamanda cese-di Palmaris'e genç bir adamın getirdiğini, yanında bir de Abelli-can Kilisesi cüppesi giymiş bir başka adamın cesedi olduğunu bi-liyordu. Öfkeli başrahip yine Peder Başrahip Markwart'ın taşlarıgetirmek gibi önemli bir göreve onu göndermeyerek hata yapma-sına yazıklandı. Avelyn'i aramaya o gitmiş olsaydı bu meseleuzun zaman önce halledilmiş, mücevherler geri alınmış, dostları-nın hepsi ölmüş olacaktı. O zaman Bildeborough o ve Kilise içinne kadar da önemsiz bir sorun olacaktı! Çünkü şimdi Markwart'ın ve Kilise'nin bir sorunu vardı, büyükbir sorun, De'Unnero buna inanıyordu. Aziz Kıymetli'nin çoktangörüştüğü keşişlerine ve Aziz Kıymetli'nin avlusunda neredeysesavaşa varacak olaya tanık olan Aziz Saf-Abelle keşişlerine göre,Baron Bildeborough Connor'ı oğlu gibi görüyordu. Kuşkusuz ci-nayet suçlaması Kilise'nin kapısına bırakılmıştı ve etkisi Palma-ris'ten çok uzaklara yayılan Bildeborough bu konuda sessiz kal-mayacaktı. Bu yüzden yeni astlarından biri, De'Unnero'yla birlikte AzizSaf-Abelle'den gelen genç bir keşiş atandığı gözlem yerinden dö-nüp Chasewind Malikanesi'nden bir araba çıktığını, ırmak boyun-ca uzanan yoldan Palmaris'i terk ettiğini raporlardığında yeni baş-rahip hiç şaşırmamıştı.Yeni başrahibin diğer casusları da kısa süre sonra dönerek hi-

632

R. A. Salvatore

kayeyi doğruladılar, içlerinden biri arabanın içinde bizzat BaronBildeborough'nun olduğu konusunda ısrar ediyordu. De'Unnero duygularını belli etmedi, sakinliğini korudu ve herşey yolundaymış gibi kalan birkaç akşam ayinini tamamladı. Yol-culuktan bitkin düştüğünü söyleyerek, ki son derece makul bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 374: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bahaneydi, erkenden odasına çekildi. "İşte bu konuda sizden daha avantajlıyım, Peder Başrahip," di-ye yorum yaptı Aziz Kıymetli'nin başrahibi, penceresinden dışarı-ya, Palmaris gecesine bakarken. "Benim karanlık işlerimi yapacakuşaklara ihtiyacım yok." Cüppesini çıkardı ve siyah malzemeden bol giysiler giydi,sonra pencerenin ızgarasını açarak dışarı tırmandı ve gölgeleriniçinde kayboldu. Birkaç dakika sonra, en sevdiği mücevher elin-de, bir yan sokakta çöküyordu. De'Unnero taşı hissetti, ellerindeki ve kollarındaki kemikleryeniden şekillenir, bükülürkenki büyük acıyı hissetti. Ve sonra,ava çıkmanın heyecanı ile, sonunda eyleme geçebiliyor olmanınheyecanı ile, taşın daha derinlerine daldı ve arka bacakları da birkaplanınkilere benzerken ayakkabılarını tekmeleyip çıkardı. Ken-dini büyüde kaybediyor, taşla bir oluyor gibi hissediyordu. Tümbedeni sarsılıyor, kasılıyordu. Bir pençesini göğsüne çalarak giy-silerini parçaladı. Sonra dört ayak üzerine indi ve itiraz etmeye çalıştığında, ke-dimsi ağzından büyük bir hırlama çıktı.Hiç bu kadar ileri gitmemişti!Ama bu harikaydı! Güç, ah, o güç! Artık bedensel olarak avlanan bir kaplandı veonca güç mutlak kontrolü altındaydı. Kısa süre sonra pençeleriüzerinde hızla ve sessizce koşuyor, yüksek Palmaris duvarınınüzerine rahatça sıçrıyor, güney yoluna doğru ilerliyordu. İblis Ruhu

633

Daha ilk sayfalarda, kitabın genel tanımında Peder Başrahipanladı. Birkaç ay önce olsa, Peder Başrahip Markwart bu düşün-ce karşısında dehşet içinde kalırdı.Ama o Bestesbulzibar'ın "içsel rehberliğini" bulmadan önceydi. Kitabı saygıyla masasının en alttaki çekmecesine kaldırdı vesıkı sıkı kilitledi. "İlk önceki eldeki iş," dedi yüksek sesle, bir başka çekmece-den temiz bir parşömen ve siyah mürekkep şişesi çıkararak. Par-şömen rulosunu açtı, uçlarına ağırlıklar koydu, sonra en iyi şekil-de nasıl dile dökeceğini düşünerek uzun uzun baktı ona. Başınısallayarak kağıdın başlığını attı:Francis Dellacourt Biraderin Kıdemli Biraderliğe terfisiAziz Saf-Abelle Tarikatı Markwart bu önemli belgeyi hazırlamak için uzun zaman har-cadı, ama nihai kopya üç yüz kelimeden fazla değildi. Bitirdiği za-man gün sona ermek üzereydi, diğer keşişler akşam yemeği içintoplanıyordu. Markwart hızla çalışma odasından çıktı, Aziz Saf-Abelle'in en yeni öğrenciler için konut görevi gören kanadına git-ti. İstediği üç kişiyi buldu ve onları özel odasına çağırdı. "Her biriniz bu belgeden bana beşer kopya çıkaracaksınız,"dedi. Genç biraderlerden biri sinirli sinirli kıpırdandı."Aklından geçen nedir?" diye sordu Markwart ona. "Tezhip sanatında bilgili ya da yetenekli değilim, Peder Başra-hip," diye kekeledi adam başını eğerek. Aslında, üçü de bu talepkarşısında ezilmişti. Aziz Saf-Abelle dünyanın en iyi tezhipçilerinibarındırıyordu. Üstat derecesine ulaşamayacak kıdemlilerden ço-ğu tezhipçilik işini seçmişti. "Yetenekli olup olmadığınızı sormadım," diye yanıt verdiMarkwart hepsine. "Okuyup yazabiliyor musunuz?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 375: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

634

R. A. Salvatore

"Elbette, Peder Başrahip," diye onayladı üçü."O zaman dediğimi yapın," dedi yaşlı adam. "Sorgulamadan.""Peki, Peder Başrahip." Markwart tehlikeli bakışlarını teker teker adamların üzerindegezdirdi, sonra sessizlik içinde dakikalar geçmiş gibi gelen bir sü-renin sonunda bir tehdit savurdu, "Biriniz bu konudan bahseder-se, ya da biriniz bu kağıdın içeriği konusunda başka birine tekkelime ederse, üçünüz birden kazıkta yakılacaksınız." Yine sessizlik oldu, Markwarf genç keşişleri dikkatle inceledi.Birinci sınıf öğrencilerini, özellikle de bu üçünü kullanmaya ka-rar vermişti, çünkü böyle bir tehdidin üstlerinde büyük etkisi ola-cağından emindi. Sonra, peder başrahiplerinin emrine itaatsizliketmeye cesaret edemeyeceklerinden emin, yanlarından ayrıldı. Markwart'ın bir sonraki durağı Francis Birader'in odasıydı.Adam çoktan yemeğe gitmişti, ama bu yaşlı keşişi engellemedi,Yelebekçi'yle ilgili talimatlarını kapının altından attı. Kısa süre sonra, kendi odalarına döndüğünde, yatak odasınınyanındaki pek az kullanılan odada, Peder Başrahip bir sonrakihazırlığına başladı. İlk önce odadaki bütün nesneleri, hatta mobil-yaları çıkardı. Sonra, elinde kadim kitap, bir hançer ve renklimumlarla içeri girdi ve kitapta çok detaylı olarak tarif edilen çoközel bir deseni ahşap zemine çizmeye başladı. Orman Roger'a barış ve sakinlik içinde, sessiz bir yer gibi gel-di. Havadaki bir şey burada, kuzey topraklarından çok farklıydı,bir dinginlik vardı, sanki tüm orman hayvanları, tüm ağaçlar veçiçekler çevrede canavar olmadığını biliyorlardı. Roger küçük kamptan çıktı, arabanın arkasına gitti ve ihtiya-cını giderdi, ama dakikalar geçerken orada, düşünceleri ve yıldız-lı gökyüzüyle başbaşa kaldı. Kral Danube'yle yaklaşan görüşme-sini düşünmemeye çalıştı; söylevini defalarca çalışmıştı. Arkadaş- İblis Ruhu

635

lan için endişelenmemeye çalıştı, ama büyük olasılıkla şimdi AzizSaf-Abelle'e yaklaşmış olduklarını, hatta belki tutsaklar için Kili-se'yle çoktan çatışmış olduklarını tahmin ediyordu. Şimdilik Ro-ger yalnızca dinlenmek, bir yaz gecesinin sakin huzuaınu yaşa-mak istiyordu. Caer Tinella'da, ormanda bir dala kaç sefer uzanmış, sessiz ge-ceyle başbaşa kalmıştı? Havanın uygun olduğu çok gece. BayanKelso onu akşam yemeğinde ve sonra kahvaltıda görürdü ve oanaç kadın onu ahırda rahat rahat kıvrılmış sanarken, Roger ge-nelde ormanda olurdu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın Roger o sakinlik düzeyini bulamı-yordu, o derin, içe bakan dinginliği bulamıyordu. Bilincinin köşele-rine çok fazla endişe sızıyordu; çok şey görmüş, çok şey yaşamıştı. Bir ağaca yaslanarak yıldızlara baktı, masumluğunu yitirmesi-ne yazıklandı. Elbryan, Pony ve Juraviel'le geçirdiği süre boyun-ca, olgunlaştığı için onu alkışlamışlar, kararlan sorumluluğa da-yanmaya başladıkça onaylayarak başlarını sallamışlardı. Ama osorumlulukları kabullenmenin bir bedeli olmuştu, Roger artık an-'lıyordu, çünkü yıldızlar eskisi kadar parlak ışıldamıyordu, çünkü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 376: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

yüreği kesinlikle daha ağırdı. Yine içini çekti ve kendi kendine her şeyin yoluna gireceğini,Kral Danube'un dünyayı yoluna koyacağını, canavarların uzakla-ra sürüleceğini ve Caer Tinella'daki evine, önceki hayatına döne-ceğini söyledi. Ama buna inanmadı. Omuzlarını silkerek arabaya, önemli ko-nular konuşmaya, sorumluluğa dönecek oldu. Ama kampa gelmeden durdu, ensesindeki tüyler diken dikenolmuştu.Orman tuhaf, ürkütücü bir şekilde sessizdi. Sonra Roger'm benzerini daha önce hiç duymadığı alçak, yan-kılı bir hırlama geldi. Genç adam yerinde donarak dikkatle dinle- 636

R. A. Salvatore

di, yönünü kestirmeye çalıştı, ama alçak kükreme havayı doldu-ruyor, sanki her yönden aynı anda geliyor gibiydi. Roger kıpırda-madı, nefes bile almadı. Bir kılıcın çekildiğini duydu, sonra bir kükreme daha, bu da-ha vurguluydu. Sonra aniden, korkunç çığlıklar yükseldi. Şimdikoşuyordu, körlemesine koşuyor, köklere takılıyor, yüzüne dallarçarpıyordu. Kampın ateşinin aydınlığında ileri geri koşturan silu-etler gördü.Ve çığlıklar devam etti, korku ve sonra acı feryatları. Kamp görüş alanına girdiği zaman üç korumanın ateşin çev-resinde, kırık, parçalanmış yattığını gördü. Ama onlara dikkat et-medi, çünkü Baron arabasına yarı yarıya girmiş, kapıyı kapatmakiçin bütün gücüyle mücadele ediyordu. Ama o bunu yapamadan Roger kapının bu yaratığa engel ola-mayacağını anladı. Karşısında dev gibi, turuncu-siyah çizgili birkedi vardı ve pençesini adamın çizmesine dolamıştı. Baron döndü ve tekmeledi ve kaplan adamın içeri girmesineizin verecek kadar bıraktı. Ama adam araba kapısını kapatmayayaklaşamadı bile, çünkü kedi yalnızca arka ayaklarını kıvırıp otur-mak için bırakmıştı ve Bildeborough daha eşikten içeri giremedenkaplan arabanın içine, Baron'un üzerine atladı ve pençelerini sa-vurdu. Araba şiddetle sallandı, Baron çığlık attı ve Roger çaresizcebaktı. Bir silahı vardı, küçük bir kılıç, hançerden biraz daha bü-yük bir silah, ama Bildeborough'nun yanma zamanında ulaşama-yacağını biliyordu ve her durumda bu büyük kediyi değil altet-mek, ciddi bir şekilde yaralayamazdı bile. Döndü ve koştu. Yüzünden aşağı yaşlar akıyordu, nefesi inle-meler halinde zorla çıkıyordu. Bir kez daha olmuştu! Tıpkı Con-nor olayında olduğu gibi! Yine çaresiz bir izleyiciydi, bir dostunölümüne tanık oluyordu. Körlemesine, sendeleyerek, dakikalar İblis Ruhu

637

saatlere dönüşürken çalılar ve dallarca dövülerek koştu. Bitkinlik-ten yere yıkılana kadar koştu ve o zaman bile takip edilip edil-mediğini görmek için arkasına bakmaya korkarak sürünmeye de-vam etti.

3'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 377: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ALTERNATİF YOLLAR Yükselen güneşin önünde, sabah sisiyle perdelenmiş büyükAziz Saf-Abelle kalesi uzakta belirmişti ve Tüm Azizler Koyu'nabakan yamaç boyunca uzanıyordu. Ancak o zaman, mekanın bü-yüklüğü ve kadim gücünü görünce Elbryan, Pony ve Juraviel düş-manlarının gücünü ve işlerinin kapsamını tam olarak takdir ede-bildi. Kamplarına geldiği zaman Jojonah'a planlarını anlatmışlardı.Ve sonra o Pony'ye ağabeyinin öldüğünü bildirmişti. Haber kadına bir darbe indirmişti, çünkü o ve Grady asla ya-kın dostlar olmasalar da, adamın yanında senelerce yaşamıştı. Ogecenin kalanında iyi uyumadı, ama şafakta yola çıkmaya hazırdı,onları buraya, bu görünürde yıkılmaz kaleye, annebabasma vedostları atadama zindanlık yapan bu yere getirecek yola hazırdı.Büyük kapılar sıkı sıkı kapanmıştı, duvarlar yüksek ve kalındı. "Burada kaç kişi yaşıyor?" diye sordu Pony Jojonah'a nefes ne-fese. "Yalnızca biraderler yedi yüzden fazla," diye yanıt verdi adam."Ve geçen bahar gelen en yeni sınıf bile savaş eğitimi aldı. AzizSaf-Abelle'e, arkanızda Kral'ın ordusu olsa bile güç kullanarak gi-remezsiniz. Daha sakin zamanlarda, köylü, ya da belki işçi oldu-ğunuzu söyleyerek girebilirdiniz, ama bu artık mümkün değil." "Ne planlıyorsun?" diye sordu korucu, çünkü herkes JojonahEfendi onları içeri sokamazsa durumlarının ümitsiz olduğunu bi- İblis Ruhu

639

liyordu. Ormanda karşılaştıktan sonra Jojonah onlara yardım et-meye söz vermiş, onları düşman olmadığı, çok değerli bir mütte-fik olduğu konusunda temin etmişti. Ertesi sabah dördü yola ko-yulmuştu, Jojonah doğuya giden yolda rehberlik ederek grubuonyıllardır yuvası olan bu yere getirmişti. "Bu büyüklükte bir yapının daha az dikkat çekici girişleri var-dır," diye yanıt verdi Jojonah. "Ben birini biliyorum." Keşiş onları kuzeye götürdü, dolambaçlı bir yol izleyerek bü-yük yapının kuzey ucuna gittiler, sonra kıvrılıp bükülen, kayalıkbr patikadan dar kumsala indiler. Su kayalara kadar geliyor, sa-yısız yüzyıllardır süren bir dansla dalgalar kayaların dibini yalıyor-du. Yine de kumsal geçilebilir durumdaydı, bu yüzden korucuayağım sokarak suyu sınadı. "Şimdi değil," dedi keşiş. "Sular gelgitle kabaracak ve su fazlayükselmeden geçebilsek de dönecek zamanı bulabileceğimizdenemin değilim. Bugün dalgalar çekildiğinde kıyıdan geçip manas-tırın rıhtımlarına gideriz. Pek az kullanılan ve pek az korunan biryerdir.""O zamana kadar?" diye sordu elf. Jojonah patikadan yukarıya, yanından geçtikleri bir oyuğa işa-ret etti ve yolculukla geçen uzun bir gün ve geceden sonra birazdinlenmenin iyi geleceği konusunda anlaştılar. Soğuk deniz rüz-garından uzakta küçük bir kamp kurdular ve Juraviel yemek ha-zırladı, saatlerdir yedikleri ilk yemek. Bu sefer sohbetleri hafifti, daha çok Pony konuşuyor, hevesliüstada Avelyn'le yaptıkları yolculukları anlatıyor, Jojonah'ın isteğiüzerine bazı kısımları tekrarlıyordu. Adam hikayelere doyamıyor-du sanki, her ufak detaya sıkı sıkı sarılıyor, daha derinlemesineanlatması, gözlemlerine kendi duygularını eklemesi, ona AvelynDesbris hakkında her şeyi anlatması için ısrar ediyordu. Pony so-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 378: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

nunda onun ve Avelyn'in Elbryan'la karşılaştığı zamana geldiğin- 6<o

R. A. Salvatore

de korucu kendi gözlemlerini ekledi ve sonra Dundalis'te cana-varlara karşı savaşlarını, Barbacan'a yaptıkları yolculuğun başları-nı anlatırlarken Juraviel de ekleyecek çok şey buldu. Elf Bestesbulzibar'la karşılaşmasını, sonra Pony ile Elbryan Ai-da Dağı'nın dışındaki savaşı, Tuntun'un ölümünü ve iblis dactyl-le nihai, korkunç karşılaşmalarını anlatırken Jojonah ürperdi. Sonra konuşma sırası Jojonah'a geldi... lokmalar arasında,çünkü elf harika bir yemek hazırlamıştı. Yelebekçi'nin bulunma-sını, atadamın açması durumunu, ama elf kol bandı sayesindeolağanüstü bir iyileşme gösterdiğini anlattı. "Ben bile, Leydi Dasslerond bile o nesnenin güçlerinin derin-liğini bilmiyoruz, tahmin ederim,'' diye itiraf etti Juraviel. "Nadirbir büyü parçasıdır, aksi halde hepimiz birer tane takıyor olur-duk." "Bunun gibi mi?'' dedi Elbryan gülümseyerek ve bedenini solkolunu gösterecek şekilde döndürerek. Yeşil elf bandı kaslarınınüzerine sıkı sıkı bağlanmıştı.Juraviel yanıt olarak yalnızca gülümsedi. "Henüz görmediğim tek şey kaldı,'' diye araya girdi Jojonah,bakışlarını Pony'ye çevirerek. "Avelyn seninle dostluk mu kurdu?""Anlattığım gibi," diye yanıt verdi kadın."Ve ölümü üzerine mücevherleri aldın, öyle mi?"Pony huzursuzca kıpırdandı ve Elbryan'a baktı. "Taşların Avelyn'den alındığını biliyorum," diye devam etti ke-şiş. "Cesedini aradığım zaman...""Onu çıkardınız mı?" diye sordu Elbryan dehşet içinde. "Asla bu değil!" diye yanıt verdi Jojonah. "Ruh taşı ve bu laltaşıyla aradım.""Büyüsünü sezmek için," diye tahmin yürüttü Pony. "Ve üzerinde pek az büyü vardı," dedi Jojonah, "ama orayaönemli bir hazineyle gittiğinden eminim... yolculuk hakkında an- İblis Ruhu

641

lattıklarınız daha da emin olmamı sağladı. Elini neden yukarıuzattığını biliyorum ve onu ilk kimin bulduğunu da biliyorum." Pony yine Elbryan'a baktı ve adamın yüzünde onunki kadarbüyük bir kararsızlık gördü. "Onları görmek isterdim," diye bildirdi Jojonah açık açık. "Bel-ki, eğer mümkünse, yaklaşan mücadelede kullanmak için. Mü-cevher konusunda epey yeteneğim var ve onları iyi şekilde kul-lanırım, sizi temin ederim." "Pony kadar iyi değil," diye yorum yaptı Elbryan ve keşiştenşaşkın bir bakış çekti. Pony buna rağmen kesesine uzandı ve içindeki küçük çanta-yı çıkarıp açtı. Taşları görünce Jojonah'ın gözleri parladı, yakut, grafit, lal ta-şı (Youseff Birader'den almışlardı), yılantaşı ve tüm diğerleri. Ko-lunu onlara uzattı, ama Pony elini uzanamayacağı bir yere çekti. "Avelyn onları bana verdi ve bu yüzden onlar benim yüküm,"diye açıkladı kadın.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 379: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Ya gelecek savaşta onları ben daha iyi kullanabileceksem?" "Yapamazsın," dedi Pony sakin sakin. "Beni bizzat Avelyneğitti.""Ben seneler harcadım..." diye itiraz edecek oldu Jojonah. "Tüccar kervanında çalışmanı gördüm," diye hatırlattı Ponyona. "Yaralar ufaktı, ama onları kapatman muazzam bir çaba ge-rektirdi. Gücünü ölçtüm, Jojonah Efendi ve hakaret etmek ya daböbürlenmek için konuşmuyorum. Ama taşlar konusunda bendaha güçlüyüm, hiç kuşkum yok, çünkü Avelyn ve ben bir bağkurduk, ruhlarımız birleşti ve o bağ yoluyla anladım." "Pony'nin büyü kullanımı beni ve başkalarını tekrar tekrarkurtardı," diye ekledi Elbryan. "Böbürlenmiyor, yalnızca gerçeğisöylüyor."Jojonah birinden diğerine, sonra başını sallayan Juraviel'e baktı.

642

R. A._ SaJvatore

"Tüccar kervanının savaşında onları kullanmadım çünkü çev-rede keşişler olduğunu bilyorduk ve fark edileceğimizden kork-tum," dedi Pony. Jojonah elini kaldırdı, daha fazla açıklamaya gerek olmadığınıbelirten bir hareket; aynı hikayeyi bu üçünü ruhuyla izlerken da-ha önce de duymuştu. "Pekala," diye onayladı. "Ama bence onla-rı Aziz Saf-Abelle'e götürmemelisin... en azından hepsini değil." Pony yine Elbryan'a baktı. Adam omuzlarını silkti, sonra başı-nı salladı. Keşişin düşüncesinin daha önce kendisinin ve Juravi-el'in Pony'ye söyledikleriyle aynı olduğunu ve mantıklı olabilece-ğini düşünüyordu. "Manastırdan çıkabileceğimizden emin değiliz," dedi Juraviel."Ama taşların manastırdaki keşişlerin ellerinde değil de buradagizli olması daha mı iyi?" diye sordu Jojönah'a. Jojonah bu soruya vereceği yanıtı düşünmedi bile. "Evet," de-di kararlılıkla. "Peder Başrahip Markwart'ın ellerine vermektensetaşları denize atmak daha iyi. Bu yüzden yalvarırım, nasıl bu gü-zel atları burada bırakacaksak, onları da burada bırakın.""Göreceğiz," dedi Pony yalnızca. Sonra konuşmalar daha pratik konulara döndü. Korucu deniztarafındaki kapının nasıl korunduğunu sordu. "Orada nöbetçi olacağından kuşkuluyum," diye yanıt verdi Jo-jonah güvenle. Dev kapıyı, arkasındaki büyük ızgarayı, sonraonun arkasındaki diğer dev kapıyı tarif etti ve sonuncusununmuhtemelen açık olacağını söyledi."Bu pek de giriş sağlayacak gibi görünmüyor," dedi Juraviel. "Yakında daha küçük girişler olabilir," diye yanıt verdi Jojo-nah. "Çünkü orası manastırın çok eski bir parçası ve bir zaman-lar rıhtımlar çok kullanılırdı. Büyük kapılar oldukça yeni, iki yüzyıldan daha yaşlı değil, ama bir zamanlar rıhtımlardan yapıya gi-riş sağlayan pek çok başka yol vardı." İblis Ruhu

643

"Ve bu karanlık gecede bu yollardan birini bulmayı umuyor-sun," dedi elf kuşkuyla. "Mücevherlerle büyük kapıları açmam mümkün," dedi Jojo-nah, konuşurken Pony'ye bakarak. "Aziz Saf-Abelle büyü saldırı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 380: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

larına karşı pek az önlem alır. Bir gemi bekliyorlarsa, başarılı taşkullanımına karşı tek engel olan ızgara açık olabilir."Pony yanıt vermedi. "Midelerimiz dolu, ateşimiz sıcak," dedi korucu. "Zamanı ge-lene kadar dinlenelim." Jojonah Sheila'ya, parlak aya baktı ve gelgitle ilgili son duy-duklarını hatırlamaya çalıştı. Ayağa kalktı ve korucudan denizekadar kendisine eşlik etmesini istedi ve oraya indiklerinde suyunçok daha sakin olduğunu, neredeyse kayaların dibine kadar alçal-dığını gördüler. "İki saat," dedi Jojonah. "Sonra Aziz Saf-Abelle'e girip işimizitamamlamak için ihtiyaç duyduğumuz kadar çok zamanımız ola-cak."Her şey çok kolaymış gibi konuştuğunu fark etti Elbryan. "Buraya gelmemelisin," dedi Markvvart Francis Birader'e,adam Peder Başrahip'in özel odalarına, son birkaç haftadır sık sıkuğradığı yere geldiği zaman. "Henüz olmaz." Francis Birader kollarını açtı, bu düşmanca tavır adamı ger-çekten çok şaşırtmıştı. "Dikkatimizi tamamen Başrahipler Kurulu'na çevirmeliyiz," de-di Markwart. "Sen de orada olacaksın, başarılı olursak atadam da." Francis Birader'in yüzü şaşkınlıkla daha da buruştu. "Ben mi?"diye sordu. "Ama ben buna layık değilim, Peder Başrahip. Dahakıdemli bile olmadım ve gelecek bahara kadar bu unvana kavu-şamayacağım. O zaman da tüm başrahipler kendi manastırlarınadönmüş olacak." 6«4

R. A. Salvatore

Peder Başrahip'in kırışık ve yıpranmış yüzüne yayılan sırıtmaneredeyse kulaklarına varıyordu."Ne oldu?" diye sordu Francis Birader, çılgına yakın bir sesle. "Orada olacaksın," dedi Markwart yine. "Kıdemli Francis Bira-der yanımda duruyor olacak." "Ama... ama..." diye kekeledi Francis, tamamen şaşkınlığa bo-ğularak. "Ama daha on senem tamamlanmadı. Kıdemliliğe terfihazırlıklarım sürüyor, sizi temin ederim, ama manastırda on yılgeçirmemiş biri bu unvana..." "Nasıl De'Unnero Efendi çağdaş Kilise'nin en genç başrahibiolduysa, sen de en genç kıdemli birader olacaksın," dedi Mark-wart umursamazca. "Tehlikeli zamanlarda yaşıyoruz ve bazen ku-rallar Kilise'nin ihtiyaçlarını karşılamak üzere esnetilmeli." "Ya sınıfımdaki diğerleri?" diye sordu Francis. "Ya Viscenti Bi-rader?" Markwart fikre güldü. "Pek çoğu yeni unvanlarına planlandı-ğı gibi baharda kavuşacak. Viscenti Birader'e gelince..." Durdu ve

daha da geniş sırıttı. "Eh, sürdürdüğü dostluklar geleceğine kararverecek demekle yetinelim. "Ama senin durumunda," diye devam etti Peder Başrahip, "ge-cikme olamaz. Seni üstat yapmadan önce kıdemliliğe terfi ettirme-liyim. Durum ne olursa olsun bu konuda Kilise ilkeleri kesinlikledeğiştirilemez." Francis sallandı, bayılacak gibi hissetti. Elbette, bu kadarınıdeniz duvarı koridorunda Braumin Herde'yle konuşurken öngör-müştü, ama akıl hocasının bu kadar hızlı hareket edeceğini hiçdüşünmemişti. Ve şimdi bilgiyi sesli olarak duyduğunda, bizzat

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 381: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Peder Başrahip Markwart'tan onu iki boş üstat pozisyonundan bi-rine terfi ettirmeyi düşündüğünü duyduğunda, kesinlikle hayret-ler içinde kalmıştı.Francis Birader Grady Chilichunk'ı öldürerek yok ettiği, kendi

İblis Ruhu

645

üstünlüğü hakkındaki fikrini yeniden inşa ediyormuş gibi hisset-ti. Sanki Tarikat'ta yükselerek yaptıklarını telafi etmişti, hatta tela-fi edecek bir şey yoktu, zaten talihsiz bir kaza değil miydi? "Ama terfi sonuçlanana kadar benden uzak durmalısın," dediMarkwart. "Protokol açısından daha iyi. Zaten senin için çokönemli bir işim var... Yelebekçi'nin iradesinin kırılması. Atadambizim lehimize, Avelyn'in aleyhine, mücevherleri elinde bulundu-ran bu kadının aleyhine konuşacak." Francis Birader başını iki yana salladı. "Onları akrabası gibidüşünüyor," diye itiraz etti. Markwart bu fikri önemsemediğini belirtti. "Her insanın, herhayvanın bir kırılma noktası vardır," diye ısrar etti. "Büyülü kolbandıyla Yelebekçi'ye öyle dehşetler yaşatabilirsin ki ölmek içinyalvarır ve onu daha çabuk öldürme vaadin karşılığında dostları-nı Kilise'nin düşmanları olarak ele verebilir. Yaratıcı ol, kıdemlibirader!" Unvan gerçekten de davetkardı, ama Francis'in yüzü bu tatsızişi düşünürken yine de ekşidi. "Bunda beni hayal kırıklığına uğratma," dedi Markwart sertçe."O sefil hayvan Avelyn aleyhine bildirimizde anahtar olabilir veAbellican Kilisesi'nin hayatta kalması için bu bildirinin yaşamsalöneme sahip olduğundan kuşku duyma."Francis dudağını ısırdı, duygularının darmadağın olduğu açıktı. "Atadamın Avelyn aleyhine doğrulaması olmazsa, JojonahEfendi ve diğerleri bize karşı durur ve o zaman Avelyn Desbris'insapkın ilan edilmesi meselesinin düşünüleceği kararından dahaiyisini aldıramayız," dedi Markwart. "Böyle bir 'düşünme' süreci-nin tamamlanması seneler alır." "Ama o gerçekten sapkmsa... ve öyleydi," diye ekledi Francisçabucak, Peder Başrahip'in gözlerinin öfkeyle irileştiğini görerek,"zaman bizim müttefikimiz. Avelyn'in kendi eylemleri onu lanet- 646

R. A. Saivatore

leyecek, hem Tanrı'nın, hem Kilise'nin gözlerinde." "Aptal!" diye payladı Markwart onu ve Peder Başrahip Fran-cis'i görmeye dayanamıyormuş gibi hızla döndü. Bu davranışgenç keşişi derinden yaraladı. "Mücevherler geri alınamazsa hergeçen gün bizim, benim aleyhime. Ve Avelyn açık açık sapkınilan edilmezse, halk ve Kral'ın ordusu kadını bulup adaletin önü-ne çıkarma çabamıza yardım etmeyecek." Francis mantık dizisini takip etti; sapkın ilan edilen herhangibiri yalnızca Kilise karşısında değil, krallık karşısında da kanunkaçağı sayılırdı. "Ve o mücevherleri ele geçireceğim!" diye devam etti Mark-wart. "Ben genç bir adam değilim. Mezara bu mesele çözülmedengirmemi mi istersin? Aziz Saf-Abelle'deki yönetimimin bu kara le-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 382: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

keyle hatırlanmasını mı istersin?""Elbette hayır, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Francis. "O zaman atadama git," dedi Markwart. Sesi öyle soğuktu kiFrancis'in ensesindeki tüyler diken diken oldu. "Yardım etmesinisağla." Francis Birader sendeleyerek odadan çıktı. Markwart ona vur-muş gibi sarsılmıştı. Elini saçlarından geçirdi ve peder başrahibi-ni hayal kırıklığına uğratmamaya karar vererek zindanlara indi. Markwart kapıya gitti ve kapattı, kilitledi. Yan odanın zemi-nindeki gizli ve anlamlı desen varken, çalışma odasına herkesinserbestçe girmesine izin verdiği için kendi kendini payladı. Son-ra o odaya girip çıkardığı işi hayran hayran seyretti. Pentagrammükemmeldi, tam da kitaptaki gibi, yere kazınmış, sonra oyuklarçok renkli mumla doldurulmuştu. Peder Başrahip bir günden fazladır uyumuyordu, yaptığı iş ve tu-haf kitabın ona aktardığı gizemlere fazla dalmıştı. Belki Chilichunk-lar da Başrahipler Kurulu'na katılırdı. Markwart ruhlarını geri çağırıpbedenlerine döndürecekti ve hematitle doğal çürümeyi giderebilirdi. iblis Ruhu

647

Riskli bir hareketti, biliyordu, ama daha önce görülmemiş de-ğildi. Karabüyü Ayinleri Aziz Gwendolyn'in başrahibesine karşıkullanılan benzer bir aldatmacayı açık açık anlatıyordu. AzizGwendolyn'in üstatlarından ikisi başrahibe aleyhine dönmüş,böyle bir güç konumunu bir kadının elinde tutamayacağını savun-muştu... gerçekten de, Aziz Gwendolyn manastırı dışında, kadın-lar Kilise işlerinde önemsiz roller oynuyordu. O üstatlardan biri di-ğerinin yaşlılıktan öldüğünü görünce durumunun kötü olduğunuanlamıştı, çünkü başrahibeye karşı yalnız savaşamazdı. Ama sağ-duyu göstererek Karabüyü Ayinlerim kullanması sayesinde yal-nız kalmamıştı. Arkadaşının bedenine küçük bir kötücül ruh ça-ğırmış, birlikte bir sene boyunca başrahibeye karşı savaşmışlardı. Markwart masasına gitti, oturup ne yapacağını düşünmesi ge-

rekiyordu. Sahte Chilichunkların KuruPun önünde kısa bir süreiçin görünmesi yeterli olacaktı. Aldatmacanın başarılı olmasımümkündü, çünkü ikilinin öldüğünü yalnızca o ve Francis bili-yordu ve o zaman kadına karşı iki güçlü tanığı olurdu. Ama ya başarısızlığın bedeli? diye merak etti Markwart ve ola-sılıklar gerçekten de korkunç görünüyordu. "Ama canlanmış bedenleri görene kadar bilemeyeceğim," de-di yüksek sesle, başını sallayarak. Bu yolu takip etmeye karar yer-di. Chilichunkları (en azından bedenlerini) kontrol alüna alacaktıve aldatmacanın ne kadar iyi göründüğüne bakacaktı. Sonra, Ye-lebekçi'nin durumunu izleyerek, onları Kurul'a sunup sunmama-ya karar verecekti. Gülümseyerek, ellerini beklenti içinde ovuşturarak kara kitap-la iki mum aldı ve hazırladığı odaya girdi. Mumlan uygun yerlere yerleştirdi, yaktı, sonra elmas büyüsü-nü kullanarak parıltılarını çarpıttı, sarı yerine siyah ışık vermeleri-ni sağladı. Sonra bağdaş kurarak pentagramın içine, mumlarınarasına oturdu. 648

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 383: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

R. A. Salvatore

Bir elinde ruh taşı, diğerinde Kambüyü Ayinleri, Markwartbedeninden çıktı. Oda tuhaf boyutlar almış, tinsel gözlerinin önünde çarpılmış,bükülmüş görünüyordu. Fiziksel çıkışı gördü ve sonra yerde birkapı daha gördü ve arkasında uzun, eğimli bir geçit vardı.Bu karanlık yolu seçti, ruhu alçaldı, alçaldı. Sheila manastırın tam üzerindeydi ve Jojonah korucuyla arka-daşlarını iskelelere ve alt kat kapısına götürürken sular çok, çokçekilmişti. Senfoni ve Boztaş'ı arkada bırakmışlardı, mücevherle-rin çoğunu da öyle, Pony yalnızca gerekli olacağını düşündüğüiki taş almıştı. Şimdi elinde bir malaçit, havalanma ve telekinez ta-şıyla bir mıknatıs taşı tutuyordu. Jojonah iskelelerin önündeki büyük kapılara götürdü onları,sonra kapıları yakından inceledi, hatta korucunun kılıcını alıpyıpranmış bir bölgenin altına soktu. Kılıcı ileri geri oynatırken en-gelleri hissetti... ızgarayı indirmişlerdi. "Yamaç yüzü boyunca güneye doğru araştırmalıyız," dedi Jojo-nah, fısıldayarak ve duvarın üzerinde nöbetçiler olabileceğini işa-ret ederek. Duvar durdukları yerden on metrelerce yükseğe uza-nıyordu. "Daha ulaşılabilir bir kapı bulmamız orada daha olası." "Bu kapının arkasına nöbetçi konmuş olabilir mi?" diye sorduPony. "Gecenin bu saatinde, manastırın ikinci katından aşağıda her-hangi biri olduğundan kuşkuluyum," diye yanıt verdi Jojonah gü-venle. "Belki Markwart'ın tutsakların yanına koyduğu nöbetçiler.dışında.""O zaman bunları deneyelim," diye yanıt verdi Pony. "Izgara indirilmiş," dedi Jojonah, sesindeki umut tınısını boşu-na saklamaya çalışarak.Pony malaçiti kaldırdı, ama keşişin yüzünde kuşkulu bir ifade

iblis Ruhu

649

belirdi. "Çok büyük," dedi. "Belki bin beş yüz kilo. Bu kapının korun-mamasının sebebi bu. Ön kapılar içeri açılıyor, ama ızgara indi-rilmişken açılmazlar. Ve elbette, bu sağlam kapılar kapalıyken in-şa edebileceğimiz hiçbir kaldıraç o ızgaraya ulaşamaz." "Büyüyle ulaşılmaz değil," diye itiraz etti Pony. Üstat itirazedemeden ruh taşını çıkardı ve bedeninden çıkarak ön kapılarınarasındaki çatlaktan geçti ve ızgaraya baktı. Çok fazla enerji har-camak istemediğinden fiziksel bedenine çabucak döndü. "Yolu-muz burası," diye bildirdi. "İç kapılar kapalı değil, ötedeki kori-dorda nöbetçi de görmedim." lojonah söylediklerinden kuşku duymuyordu; potansiyelinibilecek kadar çok ruh yürüyüşü yapmıştı ve karanlık koridorlar-da bile kadının yeterince açık "gördüğünden" emindi.

"Ön kapılar hem sürgülenmiş, hem ızgarayla bloke edilmiş,"dedi Pony. "Bir meşale hazırlayın, gidip dikkatle ızgaranın ve son-ra sürgünün kaldırılmasını dinleyin. Yükseldiğini duyunca çabukgeçin, çünkü ne süreyle tutabilirim, emin değilim." "Kaldıramazsın..." diyecek oldu Jojonah, ama Pony çoktan ma-laçiti tutan elini kaldırmış, yeşilimsi taşın derinliklerine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 384: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

dalmıştı. Elbryan üstadın yanma gitti ve elini omzuna koyarak sessizolup izlemesini istedi."Izgaranın yükseldiğini duyuyorum," diye fısıldadı Juraviel bir-kaç dakika sonra. Elf kulağını geniş kapılardan birine dayamıştı.Elbryan ve sersemlemiş Jojonah ona katılmak için koştu ve keşi-şin bunun imkansız olduğu itirazlarına rağmen gerçekten de bü-yük kapı tavana yükselirken çıkan sürtünme seslerini duyuyordu.Pony muazzam bir gerilim hissediyordu. Daha önce devlerkaldırmıştı, ama hiç bu kadar büyük bir şey kaldırmamıştı. Izgaraimgesine odaklandı ve taşın gücünün çok derinlerine dalarakenerjisini yönlendirdi. Izgaranın yeterince yükseldiğine, kapıların

650

R. A. Salvatore

üzerine çıktığına inandı, ama daha da derinlere uzandı, sürgüyüde yakaladı ve bir şekilde kaldırmaya çalıştı. Şiddetle titriyordu; alnında ter damlacıkları belirmişti ve göz-leri hızla kırpışıyordu. Sürgüyü kafasında canlandırdı, onun zih-nindeki imgesini buldu ve kalan gücünün tamamıyla kavradı. Juraviel kulağını daha fazla bastırdı, sürgünün kaydığını, birucunun kalktığını hissetti. "Şimdi, Gecekuşu!" dedi ve korucu om-zunu büyük kapılara dayayarak tüm gücüyle itti. Sürgü yerindenkurtulup düştü, kapılar açıldı ve Elbryan geçitte tek dizinin üzeri-ne kayarak çabucak meşalesini yakmaya girişti. "Kilit mekanizması sağdaki hücrede," dedi keşiş elfe, Juravielkoşarak Elbryan'ın yanından geçerken. Bir an sonra meşale yandı ve elf ızgaranın kilitlendiğini bildir-di. Pony'nin yanındaki Jojonah kadını kabaca sarsarak transtançıkmasını sağladı. Kadın sallandı, güçsüzlükten yere düşecek oldu. "Şimdiye dek bu güce sahip bir kişi daha gördüm," dedi Jojo-nah, kadını geçide götürürken."O benimle," diye yanıt verdi Pony sakinlik içinde. Üstat gülümsedi, kadının iddiasından kuşku duymuyor, buolasılıkta büyük teselli buluyordu. Sonra sessizce iç kapıları ka-pattı ve koridor denize açık bırakılırsa esintilerin manastırın de-rinliklerinde hissedileceğini açıkladı."Nereye gidiyoruz?" diye sordu korucu. Jojonah bir an düşündü. "Sizi zindanlara götürebilirim," dedi,"ama önce birkaç kat çıkmalı, sonra bir başka noktadan yine in-meliyiz.""Yolu göster," dedi Elbryan. Ama keşiş başını iki yana salladı. "Olasılıklar hoşuma gitmi-yor," dedi. "Biraderlerle karşılaşırsak alarm verilir." Aziz Saf-Abel-le'den biriyle karşılaşabilecekleri fikri Jojonah'ı paniğe boğdu. Bugüçlü üçlü ve görevleri için değil, karşılaşacakları talihsiz birader- İblis Ruhu

651

ler için korkuyordu."Yalvarırım kimseyi öldürmeyin," diye patladı aniden.Elbryan ve Pony merakla bakıştılar. "Biraderleri, demek istiyorum," dedi Jojonah. "Çoğu, en kötü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 385: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

durumda, Markwart'ın kasıtsız piyonları ve ölmeyi hak etmiyor-lar..." "Buraya birilerini öldürmeye gelmedik," diye sözünü kestiElbryan "Ve bu yüzden öldürmeyeceğiz, söz veririm." Pony başını sallayarak onayladı, Juraviel de aynısını yaptı,ama elf korucunun akıllıca konuştuğundan o kadar emin değildi. "Zindanlara gitmenin daha iyi bir yolu olabilir," dedi Jojonah."Yan tarafta eski tüneller var, yalnızca otuz metre içeride. Çoğutıkanmış, ama o engelleri aşabiliriz.""Ve o tünellerde yolu biliyorsun, öyle mi?" diye sordu korucu. "Hayır," diye itiraf etti Jojonah. "Ama hepsi birbirleriyle bağ-lantılı... manastırın en eski kısımları... ve bütün yolların bizi tanı-yacağım bir yere götüreceğinden eminim." Elbryan onay için arkadaşlarına baktı ve ikisi de başlarını sal-ladılar. Onları diğer keşişlerle karşılaşmaya zorlayacak bir yol ye-rine kullanılmayan tünelleri tercih ediyorlardı. İlk önce, Juraviel'inönerisiyle ızgarayı kapattılar. Manastırın güvenlik duvarının aşıldı-ğına ilişkin iz bırakmak istemiyorlardı. Kısa süre sonra eski koridoru buldular ve Jojonah'ın tahminettiği gibi keşişlerin kurduğu engelden geçerken sorun yaşamadı-lar. Kısa süre sonra Aziz Saf-Abelle'in en eski koridorlarından veodalarından, yüzyıllardır kullanılmayan kısımlarından geçiyorlar-dı. Yerler ve duvarlar tamamen kırılmıştı ve taşların düzensiz açı-ları meşale ışığıyla uğursuz gölgeler düşürüyordu. Pek çok yerdesular kalça boyuna yükselmişti ve duvarlarda ve tavanda küçükkertenkeleler dolaşıyordu. Bir noktada Elbryan'ın Fırtına'yı çekipsayısız kalın örümcek ağını kesmesi gerekti. 652

R. A. Salvatore

Burada davetsiz misafirdiler, herhangi bir insanın olacağı gibi,çünkü bu kısımlar kertenkelelere ve örümceklere, neme ve enbüyük düşmana, zamana terk edilmişti. Ama yoldaşlar genellikledaralan, hep kıvrılan koridorlarda, Yelebekçi ve Chilichunklarıdüşünerek ilerlemeye devam ettiler. Tünel karanlık ve detaysızdı, yalızca gri ve siyah, dönen birkütleydi. Sisler Markwart'ın gezinen ruhuna uzanıyordu ve şeklimaddesel olmasa da, bu mekanda o sisin soğuk dokunuşunu his-sediyordu. Markwart uzun, çok uzun süredir ilk kez yaptıklarını düşündüve ışıktan çok mu uzaklaştığını düşündü. Yarım yüzyıl önce, gençbir adam olarak Aziz Saf-Abelle'e ilk girdiği zamanları hatırladı.İdealizm ve inançla öylesine doluydu ve o niteliklerle çok yüksel-miş, Tarikat'a girmesinden on sene sonra kıdemli, üç kısa yıl son-ra üstat olmasını sağlamıştı. Önceki Peder Başrahiplerin aksine,Markwart bir başka manastırın başrahibi olmak üzere Aziz Saf-Abelle'den ayrılmamış, tüm senelerini mücevherlerin yakınında,Abellican evlerinin en kutsalında geçirmişti. Ve şimdi, diye düşünüyordu, mücevherler ona yeni ve dahabüyük bir yol göstermişti. Seleflerinin sınırlarını aşmış, keşfedil-memiş, kullanılmamış bölgelerde geziniyordu. Ve bu yüzden, kı-sa bir kuşku anından sonra, karanlık ve soğuk tüneldeki inişinebüyük bir gurur ile, kendine sarsılmaz bir güven duyarak devametti. Buradaki tehlikeleri anlıyordu, ama bulabildiği her tür kötü-lüğü alıp iyiliğin hatırına kullanabileceğinden emindi. Hedef yolu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 386: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

haklı çıkarırdı. Tünel genişleyerek dönen gri sislerden kara bir düzlük olduve yuvarlanan yığınların ve pis kokulu pusun arasında Markwartbüzülmüş şekiller gördü, karanlığın içinde daha da kara gölgeler,kamburunu çıkarmış, çarpılmış. İblis Ruhu

653

Yakındakiler ruhunu hissetti ve açlıkla, pençelerini uzatarak

yaklaştı. Markwart elini kaldırdı ve gerilemelerini emretti ve tatminiçinde gerçekten de gerilediklerini, çevresinde yarım daire oluş-turduklarını gördü. Kırmızı kırmızı parlayan gözleri açgözlülükleona bakıyordu. "Yaşayanların dünyasını bir kez daha görmek ister misiniz?"diye sordu ruhu en yakındaki iki tanesine.Öne atıldılar, soğuk elleri Markwart'ın bileklerini yakaladı. Peder Başrahip'in ruhunu bir sevinç hissi doldurdu. Ne kadarda kolay! Döndü ve tünelden yukarı çıkmaya başladı, iblis ruhla-rı da peşindeydi. Sonra gözlerini, fiziksel gözlerini açtı, ani mumışığında kırpıştırdı, ikiz alevler çılgınca titreşti. Hâlâ kara kara ya-nıyorlardı, ama uzun sürmedi, çünkü aniden kızardılar ve büyü-düler, küçük mumlardan fışkıran büyük ateşler oldular, sallanıpdans ettiler, odayı kırmızı bir ışıkla doldurup Markwart'ın gözleri-ni yaktılar. Ama o bakışlarını kaçırmıyordu, kaçıramıyordu, o ateşleriniçinde beliren kara, insansı, kamburunu çıkarmış ve çarpılmış şe-killer onu büyülemişti. Yan yana ateşten çıktılar, iki iğrenç şekil, aç, kırmızı kırmızıparlayan gözleri oturan Peder Başrahip'i deliyordu sanki. Arkala-rında mumlar son bir kez parladılar ve normale döndüler. Oda ta-mamen susmuştu. Markwart bu iblis yaratıkların üzerine atlayabileceğini, onuparça parça edebileceğini hissediyordu, ama korkmuyordu. "Gelin," dedi onlara. "Size yeni konaklarınızı göstereceğim."Hematite daldı ve ruhu bir kez daha bedeninden ayrıldı. 32PONY'NİN KABUSU Korucu her kesişimde duvarları dikkatle işaretledi. Bu eski vekullanılmayan labirentte sayısız duvar vardı. Dördü bir saattenfazla yürüdüler, bir noktada bir kapıyı kırarak yollarına devam et-tiler, bir başkasında bir tuğla duvarı söktüler ve sonunda Jojo-nah'a tanıdık gelen bir yer buldular. "Manastırın merkezine yakınız," dedi keşiş. "Güneyde taş oca-ğı, eski mezar odaları ve kütüphaneler var; kuzeyde eskiden bi-raderlerin yaşam alanları olarak hizmet veren, ama artık Mark-wart'ın zindan hücresi olarak kullandığı koridorlar var." Üstatuyarıya ihtiyaç kalmadan, dikkatle ve sessizce yürümeye başladı. Elbryan biraz sonra meşaleyi söndürdü, çünkü ateşin titreşenışığı ileriden görülebilirdi."Hücrelerin bazıları orada," dedi Jojonah."Korunuyor mu?" diye sordu korucu. "Muhtemelen," diye yanıt verdi keşiş. "Ve Peder Başrahip yada güçlü uşaklarından biri yakında, tutsakları sorguluyor olabilir."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 387: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Elbryan Juraviel'in kontrol etmesini işaret etti. Elf koridordailerledi, birkaç dakika sonra dönerek meşale ışığı altında iki gençadamın gerçekten de sakin sakin nöbet tutmakta olduğunu rapor-ladı."Tetikte değiller," dedi Juraviel."Burada sorun beklemezler," dedi Jojonah Efendi güvenle.

iblis Ruhu

655

"Sen burada kal," dedi Elbryan keşişe. "Görülmen akıllıca ol-maz. Pony ve ben yolu açarız."Jojonah elini endişeyle korucunun koluna koydu."Onları öldürmeyeceğiz," diye söz verdi Elbryan. "Onlar eğitimli savaşçılar," diye uyardı Jojonah, ama korucudinliyor gibi görünmüyordu, çoktan ilerlemeye başlamıştı, Ponyve Juraviel de yanındaydı. Bölgeye yaklaşırlarken Elbryan öne geçti, sonra tek dizininüzerinde çökerek toprak bir dönemecin ötesine baktı. İki genç keşiş duruyordu, biri esniyor, geriniyor, diğeri duva-ra yaslanmış, yarı uykuda görünüyordu. Aniden korucu aralarında bitti, dirseği uzanan keşişe indi,adamı hızla duvara çarptı. Elinin tersiyle diğerine vurdu, esneyenkeşiş daha gözlerini iri iri açarken ve itiraz etmeye çalışırken ken-dini yerde buldu. Korucu şimdi duvara daha da yaslanmış olanadöndü, adamı yakaladı, çevirdi ve yüzüstü yere yapıştırdı. Ponyve Juraviel diğerine saldırdılar, adam aldığı ağır darbe yüzündendirenemeyecek kadar sersemlemişti. İnce elf ipleri kullanarakadamları bağladılar, ağızlarını tıkadılar ve kendi keşiş cüppelerinikullanarak gözlerini bağladılar ve korucu adamları koridorun ka-ranlık bir bölgesine sürükledi. Döndüğünde Jojonah grubun yanına gitmişti ve Pony tahta birkapının önünde durmuş, dikkatle ona bakıyordu. Jojonah'ın ha-tırladığı kadarıyla Pettibwa'nın hücresiydi. Pony kapıyı parçalayıpiçeri dalacakmış gibi bakıyordu. Ama yapamıyordu. Pis koku kadına gerçeği anlatıyordu, seneler önce, yakıp yı-kılmış Dundalis'tekiyle aynı. koku. Elbryan hemen kadının yanına gitti, ona destek oldu ve Ponysonunda kilidi kaldırdı ve kapıyı ittirdi. Meşale ışığı pis odaya yayıldı ve orada, kendi pisliğinin için-de Pettibwa yatıyordu, kalın kollarının derisi gevşemiş, sarkıyor- 656

R. A. Salvatore

du, yüzü öylesine solgun ve şişmişti. Pony sendeleyerek yaklaştı,kadının yanında dizlerinin üzerine çöktü ve Pettibwa'nın başınıkucağına almak için eğildi, ama beden bükülmüyordu ve bununyerine o başını Pettibwa'ya eğdi ve omuzları hıçkırıklarla sarsıl-maya başladı. Üvey annesinden sevgiden başka bir şey görmemişti, onu ye-tiştiren, ona yaşam ve aşk hakkında, cömertlik hakkında onca şeyöğreten kadın. O eski günlerde Pettibwa'nın öksüz kalan Pony'yievine alması için hiç sebebi yoktu, ama Pony'yi ailesine kabul et-miş, kıza kendi oğluna gösterdiği kadar çok sevgi ve destek ver-mişti, bu gerçekten de çok demekti. Ve şimdi ölmüştü, hem de büyük oranda o sevgi dolu cömert-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 388: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

lik yüzünden. Pettibwa ölmüştü, çünkü öksüz bir çocuğa iyi dav-ranmıştı, çünkü Kilise'nin kanun kaçağı ilan ettiği kadına annelikyapmıştı. Elbryan Pony'ye sıkı sıkı sarıldı ve duygularını toparlamasınayardım etmeye çalıştı... iç içe geçmiş onca duygu: vicdan azabı veacı, büyük bir hüzün ve kocaman bir boşluk. "Onunla konuşmalıyım," diyordu Pony tekrar tekrar, hıçkırık-lar arasında. "Onunla..." Elbryan onu teselli etmeye çalıştı, sakinliğini korumasını sağ-lamaya çalıştı ve ruh taşına uzandığında kolunu yakaladı."Gideli uzun zaman olmuş," dedi korucu."Ruhunu bulup veda edebilirim," dedi Pony. "Şimdi değil, burada değil," diye yumuşak sesle yanıt verdiElbryan. Pony itiraz edecek oldu, ama sonunda, elleri titreyerek mü-cevheri kesesine koydu... ama elini uzaklaştırmadı. "Onunla konuşmalıyım," dedi daha büyük kararlılıkla ve birkez daha sevgilisinden cesede döndü, iyice eğildi ve ikinci anne-sine veda sözleri fısıldadı. İblis Ruhu

657

Jojonah ve Juraviel kapıdan izliyorlardı. Keşiş dehşet içindey-di, ama kadının Markwart'ın gazabına dayanamamasına kesinlik-le şaşırmamıştı. Tarikat'ından birinin, hatta Tarikat'ınm önderininmasum bir kadına bunu yapmış olmasından dolayı utanıyordu."Diğer insan nerede?" diye sordu Juraviel. Jojonah yandaki hücreye başını salladı ve ikisi çabucak orayagitti... ama Graevis'i hâlâ boynuna sarılı zincirde asılı, ölü buldu-lar."Elinden gelen tek şekilde kaçmış," dedi Jojonah kasvetle. Juraviel hemen cesede gitti, dikkatle zincirden kurtardı. Gra-evis'in kaskatı bedeni, tek kelepçesinin ucunda düşerken tuhafşekilde çarpıldı, ama Pony'nin onu öldüğü şekilde değil bu şekil-de görmesi daha iyi, diye düşündü elf. "Yalnız kalmaya ihtiyacı var," dedi Elbryan, kapıda Jojonah'akatılarak."Acı bir darbe," diye onayladı Juraviel. "Yelebekçi nerede?" diye sordu korucu Jojonah'a. Sesi sertti,vicdan azabı çeken keşişin bir adım gerilemesine sebep oldu.Ama Elbryan keşişin dehşetini hemen fark etti ve elini rahatlatır-casına adamın geniş omzuna koydu. "Hepimiz için zor bir za-man," dedi."Atadam koridorun biraz daha ötesinde," dedi Jojonah."Hâlâ hayattaysa," diye araya girdi Juraviel. "Ona gidelim," dedi korucu elfe, Jojonah'a yol göstermesiniişaret ederek. "Sen Pony'nin yakınında kal. Onu düşmanlardan vekendi iç kargaşasından koru." Juraviel başını salladı ve Elbryan ile Jojonah sessizce koridor-da ilerlerken hücreden çıktı. Juraviel Pony'ye giderek ona nazik-çe Graevis'in de öldüğünü bildirdi, sonra kadın hıçkırıklara boğu-lurken ona sarıldı.Jojonah alçak koridorda korucuyu takip etti, kesişim noktaların-

658

R. A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 389: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

da yumuşak fısıltılarla Elbryan'a yol gösterdi. Son bir dönemeçtengeçerek bir başka gölgeli, meşaleyle aydınlanmış bölgeye geldiler.İki kapı gördüler, biri sol tarafta, diğeri koridorun sonundaydı. "Sona erdiğini düşünüyorsun, ama daha yeni başladı!" diyebağırdığını duydular bir adamın, hemen ardından bir kırbaç şak-laması ve alçak, vahşi bir hırlama geldi."Francis Birader," dedi Jojonah. "Peder Başrahip'in uşağı." Korucu' ilerleyecek oldu, ama hemen durdu ve kapı açılırkenJojonah gölgelere çekildi. Elbryan yaşlarında bir keşiş, elinde kırbaç ve yüzünde çok ek-şi bir ifadeyle koridora çıktı. Elbryan'ı fark edince yerinde dondu,gözleri irileşti. Bu yabancı kıpırdamadan duruyordu, kılıcı hâlâ kı-nındaydı."Nöbetçiler nerede?" diye sordu keşiş. "Ve sen kimsin?" "Avelyn Etesbris'in bir dostu," diye yanıt verdi Elbryan yükseksesle. "Ve Yelebekçi'nin bir dostu." "Ah, tanrılar adına, iyi gösteri!" diye bir haykırma geldi hücre-nin içinden ve atadam dostunun gürleyen sesini duymak Elbr-yan'in yüreğine kesinlikle iyi geldi. "Ah, ama gününü göreceksin,aptal Francis!" "Sessizlik!" diye emretti Francis atadama. Ellerini birbirine sürt-tü ve Elbryan bir adım atarken kırbacı açtı... korucu hâlâ kılıcınıçekmeye zahmet etmemişti. Francis kırbacı tehditkarca kaldırdı. "Kurduğun dostluklar biletek başına kanun kaçağı olduğunu kanıtlıyor," dedi. Sakin görün-meye çalışmasına rağmen sesinde sinirli bir tını vardı. Korucu çabasını fark etti, ama bu adamın kendine güvenipgüvenmemesi umurunda bile değildi. Yelebekçi'nin sesi ve buadamın atadam dostunun üzerinde kırbaç kullandığını anlamakkorucuyu çok kızdırmış, onu savaşçıya dönüştürmüştü. İlerleme-ye devam etti. İblis Ruhu

659

Francis kolunu kaldırıp indirdi, ama kırbacı savurmadı. Huzur-suz huzursuz kıpırdandı, omzunun üzerinden arkaya bakıp duru-yordu. Fırtına hâlâ kalçasındaki kınında, korucu yaklaşmaya devametti. Paniğe kapılan Francis bu sefer kırbacı savurmaya çalıştı, amaGecekuşu hızla ileri adım atarak kırbaç boyunca ilerledi ve onuyana itti. Keşiş silahı ona fırlattı, dönüp koridorun sonundaki ka-pıya koştu. Kulbu tutarak hızla çekti ve kapı otuz santim açılma-dan Gecekuşu'nun eli ona dayanmış, hızını kesmişti.Korucu korkutucu bir güçle kapıyı çarparak kapattı. Korucunun savunmasındaki açıklığı sezen Francis hızla döne-

rek adamın açıktaki kaburgalarına bir yumruk attı. Ama Gecekuşu sağ eli kapıyı ittirirken sol elini gerdi, parmak-larını açtı ve otuz santim önünde, bedenine dik uzattı. Basit, ha-fif, mükemmel zamanlanmış bir kaydırmayla Francis'in elini kena-ra itti ve sonra Francis'in sol yumruğu korucunun kaldırdığı sağkolu tarafından zararsızca çevrildi. Francis yine hızlı bir sol yumruk denedi ve korucu yine onusavuşturdu, aynı blokla kenara itti, ama bu sefer elinin tersini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 390: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Francis'in kolundan ayırmadan takip etti. Francis'e her şey çokyavaş ve çok kolay oluyormuş gibi geldi, ama aniden tempo de-ğişti, Gecekuşu elini hızla Francis'in kolunun üzerinden geçirdi,kuvvetle kavradı ve çaprazlama çekti. Francis'in yumruğunu ya-kaladı, sağ eliyle onu kavradı ve yine o korkunç, inkar edilemezgücüyle, hızla çekti. Francis yana yalpaladı, kolu bedenine çapraz ve aşağı çekil-mişti ve yanına aldığı kısa, düz bir darbeyle nefesi kesilmişti. Ko-rucunun yumruğunun ancak on beş santim yolculuk ettiği düşü-nülünce, inanılmaz ölçüde sarsıcı bir yumruktu. Francis hızla ka-pıdan sekti ve kendine gelmeye çalıştı, ama Gecekuşu keşişin 66o

R. A. Salvatore

yumruğunu sıkı sıkı tutarak kolunu yukarı, Francis'in kolunun al-tında itti ve böylesine tuhaf bir açıdan gelen ani hareket Francis'indirseğinden yüksek, sarsıcı bir pop sesi getirdi. Adam acı dalga-larına boğuldu. Kapıya çarparken kırık kolu yukarı fırlamıştı veiriyarı korucu yaklaşarak adamın midesine sağ yumruğunu indir-di ve Francis'in iki büklüm olmasına sebep oldu. Ardından ada-mın göğsüne bir sol aparkat geldi ve keşişin ayaklarını yerdenkesti. Yumruklar yıkıcı bir hızla takip etti, art arda sol, sağ, Francis'içekiçlemeye, kapıya çarpmaya ya da havaya fırlatmaya devam et-tiler. Başladığı gibi aniden sona erdi, Gecekuşu bir adım geriledi,Francis'i kapıya yaslanmış, öne eğilmiş bıraktı. Keşiş bir eliylekarnını tutuyordu, diğeri gevşekçe sarkıyordu. Başını kaldırıpbaktığında korucunun sol yumruğunun geldiğini gördü. Yumrukçenesinin yanına çarptı, başını hızla yana savurdu ve adamı dön-dürerek sırtüstü yere devirdi. İri şekil tepesine dikilirken tüm dünya dönerek karanlığa çö-küyordu. "Onu öldürme!" dendiğini duydu çok, çok uzaktan. Gecekuşu Jojonah'ı hemen susturdu, sesinin tanınmasını iste-miyordu. Kurbanına yakından baktığı zaman Francis'in baygın ol-duğunu görerek rahatladı. Korucu hızla hareket ederek keşişinkafasına bir çuval geçirdi ve Jojonah'dan onu bağlamasını istedi,sonra koşarak Yelebekçi'nin hücresine gitti."Beni bulman amma uzun sürdü," dttdi atadam neşeyle. Elbryan karşı karşıya kaldığı manzaradan çok etkilenmişti veheyecanlanmıştı, çünkü Yelebekçi gerçekten de olabildiğincecanlıydı ve korucunun umduğundan daha sağlıklı görünüyordu. "Kol bandı," diye açıkladı atadam. "Amma güzel bir büyü par-çasıymış!"Elbryan koşarak yaklaştı ve dostuna sarıldı, sonra zamanlarının

İblis Ruhu

66ı

dar olduğunu hatırlayarak büyük prangalara ve zincirlere gitti. "Anahtarı bulduğunuzu umuyorum," diye yorum yaptı ata-dam. "Onları kıramazsın!" Elbryan kesesine uzandı ve kırmızı jel paketini buldu, istilacıgoblinlere karşı ağaç üzerinde kullandığı aynı maddeyi. Paketi aç-tı, sonra kırmızımsı jeli atadamı tutan dört zincire sürdü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 391: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"Ah, ama Aida'da kullandığın şeyden daha varmış," dedi ata-dam sevinçle. "Çabuk olmalıyız," dedi Jojonah, odaya girerek. Yelebekçionu görünce krize girdi, ama Elbryan ona çabucak keşişin düş-man olmadığını açıkladı. "Beni Aida'dan götürürlerken yanlarındaydı," dedi Yelebekçi."Beni zincire vuranların yanında." "Ve seni bu zincirlerden kurtaracakların yanında," diye çabu-cak ekledi korucu. Yelebekçi'nin yüzü yumuşadı. "Ah, bu doğru," diye kabul et-ti. "Ve o uzun yolda gaydamı bana veren oydu." "Ben senin düşmanın değilim, asil Yelebekçi," dedi Jojonaheğilerek. Atadam başını salladı, sonra başını çevirdi ve sağ kolu duvar-dan kurtulurken merakla gözlerini kırpıştırdı. Elbryan oracıktadurmuş, elinde Fırtına, atadamın sağ arka bacağını tutan zincireindirmeye hazırlanıyordu. "Güzel kılıç," dedi Yelebekçi ve sonra tek bir darbeyle baca-ğı da kurtuldu. "Git Elbryan'a bak," dedi Pony. Hâlâ Pettibwa'nın yanında dizçöküyordu, ama sırtı kararlılıkla dikleşmişti. "Yardıma ihtiyacı olduğundan kuşkuluyum," diye yanıt verdielf.Pony derin bir nefes aldı. "Benim de yok," dedi ve Juraviel

662

R. A. Salvatore

onun yalnız kalmak istediğini anladı. Elinin yine kesesindeki birtaşı kavramakta olduğunu gördü ve bu kesinlikle korkutucuydu,ama Pony'ye güvenmesi gerektiğini biliyordu. Nazikçe kadınınkafasını öptü, sonra uzaklaşarak hücre kapısından çıktı, ama da-ha ileri gitmedi ve sessizce meşale ışığıyla aydınlanan koridordanöbet tutmaya başladı. Pony kontrolünü kaybetmemek için büyük mücadele veriyor-du. Elini Pettibwa'nın şişmiş yüzüne götürdü ve yavaşça, sevgiy-le okşadı ve ölü kadın rahatlamış, ölümün solgun rengi o kadarbelli değilmiş gibi geldi. Sonra Pony bir şey hissetti, bir duygu, bir akış, bir gıdıklama.Kafası karışarak, özlemi içinde Pettibwa'ya uzandığını, bilinçsizceelinde sıkı sıkı tuttuğu ruh taşının gücüne daldığını düşündü.Pony bu yolu takip ederek gözlerini kapattı ve yoğunlaşmaya ça-lıştı. Sonra onları gördü, ya da gördüğünü sandı, biri yaşlı bir ada-ma ait olan üç ruh odada akıyordu.Üç ruh: Pettibwa, Graevis ve Grady mi? Fikir Pony'yi meraklandırdığı kadar şaşırttı da, ama hâlâ anla-mıyordu, korktu ve akıllıca ruh taşıyla iletişimini kopardı. Gözle-rini açtı ve Pettibwa'ya baktı... ve kadının ona baktığını gördü! "Bu nasıl bir büyü?" diye mırıldandı Pony yüksek sesle. Bilinç-sizce ruh taşına büyük kuvvetle uzanmış ve Pettibwa'nın ruhunuyakalamış olabilir miydi? Bu şekilde diriltme mümkün olabilirmiydi? Pettibwa'nın gözleri şeytani alevlerle kırmızı kırmızı çakar, ka-dının yüz çarpılır, açık ağzından gırtlaktan gelen bir hırlama du-yulurken yanıtını aldı. Pony hemen tepki veremeyecek kadar şaşkın, geriye sallandıve dehşet içinde cesedin dişlerinin uzayarak sivrildiğini gördü.Ceset aniden doğrulup oturdu, tombul kollar uzanarak insanüstü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 392: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bir kuvvetle Pony'nin gırtlağını yakaladı. Dehşet içindeki genç ka- İblis Ruhu

663

din şiddetle kıvrandı, cesedin kollarını olası her açıdan kavradı,ama iblisin kuvvetli ellerinden kurtulamadı. Ama sonra Juraviel orada bitti, ince kılıcı Pettibwa'nın şişmişkoluna kuvvetle indi, öyle derin yardı ki kan ve irin aktı. Elbryan Yelebekçi'nin son zincirini kesmek üzereykenPony'nin feryadı kulaklarına geldi. Fırtına'yı hızla indirdi, topuğu-nun üzerinde döndü ve daha zincir yere düşmeden birkaç adımatmıştı. Jojonah hemen peşinden geliyordu. Hızla dönemeci dön-dü, Graevis'in cesedinin bulunduğu hücrede bir kargaşa duyduve kapıyı tekmeleyerek açtı. Ve sonra sersem sersem kalakaldı, çünkü canlanan ceset zin-cirli bileğini ısırıp koparmış, kırmızı kırmızı yanan gözlerle yakla-şıyor, uzattığı kesik kolu kanlar fışkırtarak yol gösteriyordu. Elbryan Pony'ye gitmek istedi (onun yanında olmayı her şey-den çok istiyordu) ama kaçamadı ve Jojonah koşarak Pettib-vva'nın hücresine yönelince biraz rahatladı. Fırtına'yı çekti ve sal-dırdı, fışkıran kanları görmezden gelerek, kılıcını uzanan kollarasavurarak iblis yaratığa saldırdı. "Annem," diyordu Pony tekrar tekrar Juraviel yaratıkla savaşır-ken, geri geri duvara yaklaşarak. Kadın mantıksal olarak Juraviel'inyanına gitmesi gerektiğini, ya da mücevherleri kullanmasını, belkide bu kötü ruhu Pettibwa'nın bedeninden çıkarmak için ruh taşı-na dalması gerektiğini biliyordu. Ama eyleme geçemiyordu, Pettib-wa'yı, üvey annesini bu durumda görmenin dehşetini atamıyordu! Kendini sakinleşmeye zorladı, kendine tekrar tekrar ruh taşı-na girebilirse, bu yaratık hakkındaki gerçeği öğrenebileceğinisöyledi. Ama o hareket edemeden Juraviel kuvvetle saldırdı, uza-nan kolları aşarak kılıcını cesedin yüreğine sapladı ve manzaraPony'nin yerinde donmasına sebep oldu. 66A

R. A. Salvatore

İblis çılgınca kahkaha attı ve elfin elini kılıcın kabzasından ko-pardı, sonra Juraviel'i elinin tersiyle tepetaklak fırlattı. Elf darbeyi kabul etti ve daha darbeyi yemeden harekete geç-miş, etkisini azaltmıştı. Kanatlarını çırparak ve havada dönerekayaklarının üzerine indi ve iblis yaratığa döndü. Kılıcı hâlâ yara-tığın göğsündeydi. Sonra küçük hücreye bir başka şekil daldı ve elfin yanındankoştu. Jojonah yavaşlamadan hızla iblise vurdu, onu muazzamağırlığının altına gömdü ve hızla arka duvara çarptı.Ve sonra Yelebekçi içeri girdi. Hücre nasıl da kalabalıklaşmıştı!"Bütün bunlar de ne?" diye inledi atadam. İblis korkunç bir kükremeyle Jojonah'ı fırlattı, ama Yelebekçiyanıtını almıştı ve yaratık öne atılırken atadam dönerek yaratığabir çifte indirdi ve duvara doğru uçmasına sebep oldu. Yelebek-çi yaratığın hemen önüne dikildi, ön toynakları ve yumruklarıyladövmeye başladı, ani ve zalim darbeler iblise saldıracak zamanbırakmıyordu. "Pony'yi buradan çıkar," dedi Juraviel Jojonah'a. Keşiş Pony'yikollarına alırken elf yayını kaldırdı ve açıklık bekledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 393: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Yelebekçi'nin aylarca çektiklerinin kızgınlığı içinden fışkırdıve sonraki saniyelerde atadam iblis yaratığa darbe üstüne darbeyağdırdı, onu ezdi, şişmiş etlerini parçaladı, kemiklerini ezip pü-reye çevirdi. Yaratığa gerçekten zarar veMyorsa bile hiç belli ol-muyordu, çünkü yaratık bir şekilde onu yakalamaya çalışmayadevam ediyordu. Ama sonra o kırmızı kırmızı parlayan gözlerde bir ok belirdive iblis nasıl da uludu! "Ah, ama bunu sevmedin, öyle mi!" dedi atadam ve bu fırsatıkullanarak dönüp arka ayaklarını iblisin suratına indirdi. Taş du-vara dayanan kafa bir kan yağmuruyla patladı, ama beden savaş-maya, kollar çılgınca sallanmaya devam etti. İblis Ruhu

665

* * *Jojonah Pony'yi koridora çıkardı ve duvara yasladı. "Lanet şey, uzan da öl!" diyordu Elbryan'm sesi yandaki hüc-reden. Keşiş kapıya koştu, sonra yüzünde tiksinti dolu bir ifadeyledöndü ve Pony'ye yerinde kalmasını işaret etti. Hücrede, Elbryan her zamanki eskrim stilini bırakmış, Fırtına'yıkuvvetle savuruyordu. Yaratığı defalarca delmiş, kılıcını etine veorganlarına saplamıştı, ama pek az etki yaratmıştı. Bu yüzden ge-leneksel tarza dönmüş, kudretli kılıcı iki eliyle kavramış, yıkıcı dar-belerle savuruyordu. İblisin kollarından biri dirsekten kesilmişti veFırtına aşağı savrularak diğerini omuzdan kopardı. Yaratık yaklaşmaya devam etti, ama Fırüna'nın çapraz kesiğihızını kesti ve korucuya kılıcını ters yönde savurma zamanı verdi. Jojonah anlayarak bakışlarını kaçırdı ve büyük kılıç çakarakyaratığın başını kopardı. Keşiş yine baktığı zaman daha da çoktiksindi, çünkü duvarın dibinde yatan kafa hâlâ havayı ısırmayaçalışıyor, hâlâ gözlerinde ateşler yanıyordu! Ve beden saldırmayadevam ediyordu. Elbryan yaratığı yumruklayarak geriye devirdi, sonra Fırtına'yıiki eliyle kavradı, çepeçevre döndü, kılıcını alçaktan geçirerek birbacağı kesti. Ceset, bir bacağı kıvranarak, diğeri tekmeleyerek ya-na sendeledi. Başı birkaç santim uzakta hâlâ boşuna havayı ısır-maya çalışıyordu. Ama gözlerdeki ateş hızla azalıyordu ve Elbryan biraz sonrasavaşın sona erdiğini anladı. Jojonah'ın yanından geçerek korido-ra fırladı, hücreden çıkan Yelebekçi ile Juraviel'in yanından geçtive isteriye kapılmış Pony'yi kollarına aldı. "Hâlâ tekmeliyor," dedi Yelebekçi Jojonah'a, keşiş Pettib-wa'nın bedenini gördüğü zaman. Yaratığın kafasının kanlı kalın-tıları omuzlarının çevresinde çırpınıyordu ve duvara dayanmış 666

R. A. Salvatore

kollarını sallıyor, taşı tırmalıyordu. "Ama ne yöne döneceğini bilemiyor," diye ekledi atadam, ka-pıyı kapatarak. Jojonah korucuya ve kadına gitti. Şaşırtıcı şekilde, Pony hızlakendini toparlıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 394: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

"İblis ruhları," dedi keşiş, Pony'nin gözlerine bakarak. "OnlarGraevis ve Pettibwa'nın ruhları değildi." "Onları gördüm," diye kekeledi Pony, nefes nefese, dişleri tit-reyerek. "Geldiklerini gördüm, ama üç taneydiler.""Üç mü?" "İki gölge ve bir yaşlı adam," dedi kadın. "Doğru düzgün gö-remedim, ama Graevis olduğunu sandım." "Markwart," diye nefes verdi Jojonah. "Onları buraya o getir-di. Ve sen onları gördüysen...""O da seni gördü," dedi Elbryan. "Bir an önce buradan çıkmalıyız," diye haykırdı Jojonah."Markwart geliyor, hiç kuşkunuz olmasın ve arkasında bir keşişordusu var!" "Koşun," dedi Elbryan, Jojonah'ı bu lanet yere gelirken kullan-dıkları aynı eski koridorlara iterek. Nöbetçileri bıraktıkları yan ge-çide baktı, sonra Pony'yle birlikte takip etmeye başladılar. Dar vedolambaçlı koridorların izin verdiğince hızla koştular ve kısa sü-rede manastırın rıhtım kapılarına geldiler. Bıraktıkları gibi kapılarkapalı, ızgara inikti. Jojonah Efendi kranka gidecek oldu, ama kendini toplamışolan Pony yüzünde sert bir kararlılıkla onu engelledi. Bir kez da-ha malaçiti çıkardı ve büyüsüne daldı ve bitkinlik içinde, duygu-sal olarak perişan durumda olsa da, bir öfke duvarı yarattı ve ta-şa yönlendirdi. Izgara, neredeyse hiç direnç göstermeden tavan-daki deliklere kaydı.Elbryan büyük kapılara gitti, kilit sürgüsünü kaldırdı ve birini

İblis Ruhu

667

açtı. Sürgüyü kenara bırakacak oldu, ama Pony yine, havalandır-ma büyüsünün sancıları içinde, onu engelledi."Sürgüyü kilidin üzerinde tut," dedi. "Çabuk." Sesindeki korkunç gerilimi duyabiliyorlardı, bu yüzden Yele-bekçi Jojonah'ı açık kapıdan geçirdi, Juraviel Pony'nin arkasınageçti ve onu da nazikçe dışarı yürüttü. Kadın açık kapının veElbryan'ın yanından geçerken magnetiti tutan diğer elini kaldırdı,metal kapının dışına yaklaştırdı ve o büyüye de daldı. Izgara Elbryan'ın başının üzerinde tehlikeli bir biçimde kaydı,ama akıllı kadının ne yapmaya çalıştığını anlayan JojonahPony'nin yanma gidip magnetiti elinden aldı ve mıknatıs çekişinigüçlendirerek kapının öte yanına, metal kilit sürgüsüne gönderdi.Pony bir kez daha tamamen malaçite odaklandı ve Elbryan da dı-şarı çıkana kadar ızgarayı durdurdu. Korucu kapıyı çekip kapattı ve Jojonah mıknatıs büyüsünü salı-verdi, sonra sürgü iki kapının üzerindeki mandallara düşünce tat-minle içini çekti. Sonra Pony yavaş yavaş büyüsünü bıraktı, ızgarayıaşağı kaydırdı ve bu kapılar hiç açılmamış gibi görünmesini sağladı. Döndü ve diğerleri gibi parıltı karşısında gözlerini kırpıştırdı,sabah güneşi önündeki gökyüzünde belirmiş, Tüm Azizler Ko-yu'ndaki sisleri ışınlarıyla deliyordu. Daha dalgalar gelmemişti,ama yoldaydılar ve bu yüzden hemen yola çıkarak hızla kumsal-dan geçtiler, atlarına giden patikayı tırmandılar. Peder Başrahip öfkeyle hırlayarak, çevresinde koşan iki düzi-ne biraderin itirazlarını duymazdan gelerek alt kattaki zindanaaçılan kapılardan içeri dalan ilk kişi oldu. Perişan durumdaki Francis, başlığı hâlâ kafasında, Elbryan'ın al-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 395: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

tettiği diğer iki nöbetçinin yardımıyla ayağa kalkmaya çalışıyordu.Koridorun biraz daha ötesinde, hücre kapılarının hemen içindeChilichunkların parçalanmış cesetleri yatıyordu. İblis ruhu sonuna 668

R. A. Salvatore

dek mücadele ederken, Pettibwa'nm cesedi hâlâ kıvranıyordu. Markwart şaşırmamıştı elbette, çünkü iblis ruhlarına eşlikederken davetsiz misafiri, Pettibwa'nın yanında diz çöken kadınıgörmüştü, ama diğer keşişler böylesine korkunç bir sahne bekle-miyorlardı. Bazıları haykırdı ve uzaklaştı, diğerleri dizlerinin üze-rine çökerek dua etmeye başladı. "Düşmanlarımız bize karşı iblisler getirmiş," diye haykırdıMarkwart, elini tombul kadının cesedine doğru sallayarak. "İyi sa-vaştın, Francis Birader!" Francis diğer genç biraderin yardımıyla sonunda başlığındanve bağlarından kurtulmayı başardı. Pek az savaştığını açıklayacakoldu, ama Markwart dik dik bakınca sustu. Francis burada nelerolduğundan emin değildi, Chilichunkların canlanan cesetlerinigörmemişti ve iblisleri kimin yok ettiğinden emin değildi. Ama birfikri vardı ve bu fikir düşüncelerini epey karıştırıyordu. Elbryan Pony'nin patikada yürümesini izlerken huzursuzlandı,hatta korktu. Büyüyle yaptıklarından sonra kesinlikle bitkin düş-mesi gerekirdi, ama kadının inlemeleri bitkinlikten değil ilkel biröfkedendi. Korucu onun yakınında kaldı, patikanın izin verdiğiher yerde ona dokundu, ama kadın ona bakmıyor, devamlı göz-lerini kırpıştırarak yaşlar akmasını engelliyordu. Çenesini sıkmış,bakışlarını önüne dikmişti. Atların yanına vardıklarında Pony kararlı bir şekilde mücev-herlerinin kalanını aldı. Jojonah, kadın birini ödünç verirse, hematiti Yelebekçi üzerin-de kullanacağını söyledi, ama Pony yanıt veremeden atadam fik-ri reddetti. "Yalnızca biraz yiyeceğe ihtiyacım var," diye ısrar ettive gerçekten de oldukça sağlıklı görünüyordu, yalnızca diğerleri-nin onu son gördükleri sefere göre biraz daha zayıftı. Kırmızı elfkol bandının bağlı olduğu kolunu okşadı. "Bana güzel bir arma- İblis Ruhu

669

ğan vermişsin," dedi Elbryan'a, gözünü kırparak. "Yolumuz uzun olacak ve hızlı gideceğiz," diye uyardı koru-cu, ama Yelebekçi eskisi kadar geniş olmayan karnını okşadı vekahkaha attı. "Göbeğim olmadığından daha da hızlı koşarım," de-di neşeyle. "O zaman gidelim," dedi korucu. "Hemen. Keşişler bizi ara-mak için manastırdan çıkmadan. Ve Jojonah Efendi'yi zamanındaAziz Kıymetli'ye teslim edelim.""Sen Boztaş'a bin," dedi Pony keşişe, dizginleri uzatarak. Jojonah itiraz etmeden kabul etti, çünkü atadamın sırtına ken-disinden çok daha hafif olan kadının tırmanması mantıklı gelmişti. Ama Pony hepsini şaşırtarak Yelebekçi'ye değil Aziz Saf-Abel-le'e döndü, elinde mücevherlerle koşmaya başladı. Elbryan onu yirmi adım uzakta yakaladı ve kadını durdurmakiçin sıkıca kavraması gerekti. Pony şimdi ağlıyor, omuzları hıçkı-rıklarla sarsılıyordu, ama ona karşı şiddetle mücadele etti, intikam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 396: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

almak için kurtulup manastıra dönmeye çalıştı. "Onları yenemezsin," dedi korucu ona, kadını sıkı sıkı tutarak."Sayıları çok fazla ve çok güçlüler. Şimdi olmaz." Pony çabalamaya devam etti, hatta fark etmeden Elbryan'ınyüzünü pençeledi.

"Avelyn'in şerefini bu şekilde lekeleyemezsin," dedi Elbryanona ve bu kadını durdurdu. Nefes nefese, yanaklarında gözyaşla-rı akarak, kuşkuyla adama baktı. "Sana taşları güvende tutman için verdi," dedi Elbryan. "Amamanastıra şimdi dönersen yenilirsin ve mücevherler bizim...Avelyn'in düşmanlarının eline düşer. Chilichunklara bunca karga-şa ve acı getiren kişi tarafından alınırlar. Buna izin verebilir misin?" O zaman kadının tüm gücü akıp gitti ve sevgilisinin kolların-da çökerek yüzünü göğsüne gizledi. Korucu onu nazikçe diğer-lerinin yanma götürdü ve Yelebekçi'nin üzerine yerleştirdi. Jura- 670

R. A. Salvatore

viel, destek olmak için kadının arkasına yerleşti. "Güneştaşını bana ver," dedi korucu kadına ve taşı alıp Jojo-nah'a götürdü, onları bulmak için denenebilecek büyülü çabala-ra karşı bir büyü engeli koyması gerektiğini açıkladı. Jojonah onuböyle bir işin kolay olacağı konusunda temin etti ve korucu Sen-foni'ye giderek grubun önüne geçti. Hızla uzaklaştılar, güneş do-ğu gökyüzünde yükseğe tırmanamadan Aziz Saf-Abelle'i çok, çokarkada bıraktılar. "Onları bulun!" diye köpürdü Peder Başrahip. "Her koridoru,her odayı arayın. Tüm kapıları sürgüleyin ve nöbetçi koyun! He-men! Hemen!" Diğer keşişler koşturmaya başladı, Bazıları kütüphanenin gerikalanını aramak için geldikleri yöne koştular. Markwart arkadaki rıhtım kapılarının açılmamış göründüğü ra-porlarını aldığında, kütüphane içindeki arayış derinleşti ve sabahortası geldiğinde büyük yapının hemen hemen her köşesi taran-mıştı. Öfke içindeki Markwart manastırın dev şapelinde merkeziraporlama alanı kurdu. Çevresini, her biri bir arama grubundansorumlu üstatlar aldı. "Rıhtım kapılarından girip çıkmış olmaları gerekir," diye tah-min yürüttü üstatlardan biri ve bu fikir çok kişi tarafından destek-lendi. Üstadın grubunun önderi geri dönüp manastırın başka hiç-bir kapısında giriş izi bulunamadığını raporlamıştı. "Ama kapılar kapalı ve sürgülü, manastıra dışarıdan girilmişolması imkansız," dedi bir başka üstat."Büyü kullanmamışlarsa," dedi biri. "Ya da manastır içinden biri onları karşılamaya gidip, kapılarıonlar için açıp, sonra arkalarından kapatmamışsa," dedi Markwartve bu düşünce odadaki her adamın huzursuzca kıpırdanmasınasebep oldu. İblis Ruhu

671

Kısa süre sonra, düşmanların uzun zaman önce manastırdançıktığı belli olunca, Markwart keşişlerin yarısına dışarı çıkıp ara-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 397: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

malara katılmalarını, iki düzinesine kuartz ve hematitle aramayakoyulmalarını emretti. Ama çabaların boşuna olacağını biliyordu, çünkü Peder Baş-rahip sonunda gerçek düşmanlarının kurnazlığını ve gücünü tak-dir etmeye başlamıştı. O ümitsizlikle, Markwart'ın şimdiye dekbildiğinden daha derin bir öfke çukuru geldi, onu sonsuza dekboğacağına içtenlikle inandığı bir öfke. Ama o akşam, Francis'le hücrelerin yakınında nöbet tutan ikikeşişi sorguladığı ve Aziz Saf-Abelle'e gelen davetsiz misafirlerhakkında bilgi aldığı zaman rahatladı. İçlerinden biri gerçekten debu mekana yabancı değildi. Belki de atadama ve Chilichunklara ihtiyacı olmayacaktı. Bel-ki suçu, hatta Avelyn'in mücevherleri çalmasının suçunu başkası-na, atabilir, Tarikat içinde büyük bir komplo kurulduğunu iddiaedebilirdi. Artık anlıyordu. Artık, bir günah keçisi vardı. Ve Je'howith yanında Tekyürek Tugayı'ndan bir birlik getire-cekti. Markwart o gece özel odalarında durup pencereden dışarıbaktı. "Göreceğiz," dedi, yüzüne bir sırıtma yayılarak. "Görece-ğiz." "Taşları istemeyecek misin?" dedi Pony, Elbryan ve JojonahEfendi'yle Palmaris sokaklarında dururken. Grup o sabah erkensaatlerinde şehrin kuzeyinde karaya çıkmıştı. Şans eseri hâlâ Am-voy rıhtımında bulunan, Kaptan Al'u'met'in Saudi Jacintha'sı ilebüyük ırmağı geçmişlerdi. Al'u'met Jojonah'ın yardım talebini hiçsorgulamadan kabul etmiş, para talep etmemiş, bu yolculuktankimseye bahsetmemeye söz vermişti.Juraviel ve Yelebekçi hâlâ kuzeydeydiler. Elbryan, Pony ve Jo-

672

R. A. Silvatore

jonah Palmaris'e girmişti. Keşiş Aziz Kıymetli'ye dönecek, diğerikisi eski dostlarına bir bakacaktı. "Kutsal mücevherler iyi ellerde," diye yanıt verdi Jojonah içtenbir gülümseme ile. "Kilisem size çok şey borçlu, ama korkarımPeder Başrahip Markwart gibilerinden adil ödüller alamayacaksı-nız.""Ya sen?" diye sordu Elbryan. "Ben gidip daha az kurnaz, ama eşit ölçüde kötü biriyle başaçıkacağım," dedi Jojonah. "Aziz Kıymetli'nin keşişlerine yazık,Başrahip Dobrinion gibi birini kaybedip Başrahip De'Unnero gi-bi bir önder edindiler." Dostça ayrıldılar, Jojonah manastıra çekildi ve diğer ikisi şehirsokaklarında dolaşarak bilgi toplamaca çalıştı. Şans eseri BelsterO'Comely'le karşılaştılar, adam ikisini de canlı görünce sevinçleuludu."Roger hakkında ne haberler var?" diye sordu korucu."Baron'la güneye gitti," dedi Belster. "Kral'a, öyle duydum." Bu haber onları çok memnun etti ve içlerini umutla doldurdu,çünkü Baron'un vefat haberi daha Palmaris halkına ulaşmamıştı. Peşlerinde Belster, önde Pony, Kardeşlik Yolu'na gittiler, Dun-dalis'in ilk yıkılışından sonraki zor yıllarda Pony'nin yuvası olanmeyhaneye. Mekana bakarken Pony derin acılara boğuldu ve ka-lamadı, Elbryan'a şehirden çıkmaları, ait oldukları kuzey toprak-larına dönmeleri için yalvardı. Korucu kabul etti, ama ilk önce Belster'a döndü. "Yol'a git,"dedi hancıya. "Palmaris'te kalmayı düşünüyordun, bana öyle de-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 398: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

din. Orada işleri doğru düzgün yürütmek için yardıma ihtiyaçlarıolacak. Bu iş için senden daha uygununu düşünemiyorum." Hancı talebi reddetmeden durdu ve korucuyu inceledi, onunbakışlarını takip ederek Pony'yi buldu.O zaman anladı.

İblis Ruhu

673

"Palmaris'teki en iyi meyhaneymiş, öyle duydum," dedi."Öyleydi," diye ekledi Pony sertçe. "Ve yine öyle olacak!" dedi Belster hevesle. Elbryan'ın om-zunu okşadı, Pony'ye sarıldı, sonra meyhaneye doğru yürümeyebaşladı. Adımları fark edilir ölçüde canlanmıştı. Pony onu izledi, hatta gülümsemeyi başardı, sonra başını kal-dırıp Elbryan'a baktı. "Seni seviyorum," dedi sessizce. Korucu gülümsemesine karşılık verdi ve onu nazikçe alnındanöptü. "Gel," dedi, "Caer Tinella yolunda bizi bekleyen dostlarımızvar." SONSOZ Doğudan fışkıran parlak güneş ışığına karşın soğuk bir sabah-tı. Esinti sert değildi, ama Pony yerdeki rengarenk yapraklarınarasında bi'nelle dasada dansını yaparken onu çıplak derisininher santiminde hissediyordu. Bu sabah Elbryan'la değildi, günler-dir onunla dans etmemiş, bir süreliğine yalnız kalmayı tercih et-mişti. Bu derin meditasyon anlarını acısından ve vicdan azabın-dan kaçmak için kullanıyordu. Yaprak yığınları arasında dönerken Pettibwa ve Graevis'i, hat-ta Grady'yi görüyordu. Gençliğindeki günleri hatırlıyor, onlarlayüzleşiyor, daha sonra gelen olayları bir genel çerçeve içine yer-leştirmek için onları kullanıyordu. Çünkü, vicdan azabının ağıryüküne rağmen, Pony mantıksal olarak kendisinin hiçbir yanlışşey yapmadığını, seçme şansı olsa yine seçeceği bir yolda ilerle-diğini anlıyordu. Ve böylece her sabah dans ediyordu ve ağlıyordu ve sonun-da ızdırap yok olmaya, sağduyu vicdan azabını donuklaştırmayabaşladığında geriye kalan yalnızca...Öfkeydi. Abellican Kilisesi'nin önderi düşmanıydı ve başlattığı savaştankaçmaya niyeti yoktu Pony'nin. Avelyn mücevherleri ona vermiş-ti ve bu inanç eylemi sayesinde iyi silahlanmıştı.Döndü ve mükemmel bir denge içinde dönerek hızla attığı

İblis Ruhu

675

adımla bir yaprak yığınını dağıttı. Meditasyonu derin ve güçlüy-dü, mücevherlerin derinlerine daldığı zamankine benzer bir histi.Gittikçe güçleniyordu. O öfke duvarının çevresinden dolanmayı düşünmüyordu; onuyıkıp geçecekti. O sene kış erken geldi ve Calember ortasında Caer Tinella'mnkuzeyindeki göletler çoktan buz parıltısına kavuşmuşlardı ve sa-bahlar genellikle ince, beyaz bir kar tabakasıyla karşılanıyordu. Daha güneyde, Tüm Azizler Koyu'nun üzerinde bulutlar ası-lıydı, kış fırtınaları yaklaşıyor gibiydi. Sular daha karanlıktı, ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 399: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

maçların üzerinde yuvarlanan beyaz şapkalar çıplak bir zıtlık ya-ratıyordu. Aziz Saf-Abelle'de toplanan Kurul'a katılan otuz başra-hipten yalnızca ikisi (Entel'deki Aziz Bondabruce'dan Olin veAziz Gwendolyn'in başrahibesi Delenia) deniz yoluyla gelmişti veikisi de kış boyunca Markwart'ın konukları olarak kalmayı düşü-nüyordu, çünkü senenin o zamanında pek az gemi tehlikeli sula-ra meydan okurdu. Bunca Kilise önderinin toplanmasına ve savaşın neredeyse ta-mamen sona erdiği haberlerine rağmen manastırda mevsim kadarkasvetli bir hava vardı. Başrahiplerin çoğu Başrahip Dobrinion'unyakın dostlarıydı. Aynı zamanda, pek çok fısıltıyla teşvik edilen,bu Kurul'un olaylı geçeceği, hatta Kilise'nin geleceği açısından birdönüm noktası olacağı hissi hakimdi. Peder Başrahip Markwart'ınMarcalo De'Unnero'yu Aziz Kıymetli'nin başına ataması ve dahasonra dokuzuncu sınıftan bir biraderi Kıdemliliğe terfi ettirmesitartışılmayacak, itiraz edilmeyecek meseleler değildi. Ve herkes Kurul'un çevresinde başka "konukların" dolanıyorolacağını biliyordu, Ursal'dan gelen bir birlik asker, şiddet doluTekyürek Tugayı'ndan adamlar, söylenenlere bakılırsa Kral'ın AzizHonce'dan Başrahip Je'howith'e ödünç verdiği bir grup. Böyle bir 676

R. A. Salvatore

güç Kilise'de daha önce görülmemiş değildi, ama hemen hemenher seferinde ciddi sorunlarla karşılaşılacağını işaret ederdi. Gelenekler Kurul'un ayın onbeşinci günü, akşam duasındansonra başlamasını, başrahiplerin ve üstatların günün tamamınısessiz meditasyon içinde geçirerek, kendilerini zihinsel olarak ge-lecek zorluklara hazırlamalarını gerektirirdi. Jojonah Efendi bugörevi yürekten yaptı, ona verilen küçük odaya kapandı, yatağı-nın yanında diz çökerek, ilahi rehberlik bulma umuduyla dua et-ti. Aziz Kıymetli'de, De'Unnero'nun yönetiminde geçirdiği aylarsessiz ve olaysız olmuştu, adam yeni başrahibi kızdıracak hiçbirşey yapmamış, yüreğindeki inanç sarsıntısını ima bile etmemişti.Elbette, yolda De'Unnero'yu terk ettiği için paylanmıştı, ama mer-hametsiz bir yüzleşmeden sonra konu bir daha açılmamıştı...-enazından Jojonah'ın karşısında. Beklediği fırsat gelmişti, biliyordu, belki son fırsat, ama Mark-wart'a karşı açık açık konuşmaya cesaret edebilecek niydi? Kurulprogramı hakkında birkaç şey duymuştu, ama özellikle Aziz Hon-ce'un başrahibine eşlik eden birlik düşünülünce, Markwart'ın bufırsatı Avelyn'e resmi bir leke sürmek için kullanacağını tahminediyordu. Anlaşılan Markwart'ın bu konuda müttefikleri vardı, hem degüçlü müttefikler, ama yine de, Markvvart Avelyn aleyhine bir bil-diri yapacak olursa, Jojonah vicdanının hangi yolu seçmesini em-redeceğini biliyordu.Ama ya bildiriyi yapmazsa? Jojonah'ın öğle yemeği kapısının arkasına bırakıldı ve istediğigibi kapıya bir kez vurularak işaret verildi. Yemeğini almaya git-tiği ve kapıyı açtığında Francis'in koridorda, tepsisini tutarak dur-duğunu görünce şaşırdı. "Demek söylentiler doğru," dedi Jojonah tatsız tatsız "Tebrik-ler, kıdemli birader. Ne kadar da beklenmedik bir olay." Jojonah İblis Ruhu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 400: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

677

tepsiyi aldı. Kapıyı, Francis'in suratına kapatmayı düşünürmüş gi-bi diğer eliyle tutuyordu."Seni duydum," dedi Francis sessizce.Jojonah anlamayarak başını yana eğdi."Zindanlarda," dedi Francis. "Gerçekten de, kardeşim, neyden bahsettiğini hiç anlamıyo-rum," dedi Jojonah nazikçe, bir adım gerileyerek. Kapıyı kapata-cak oldu, ama Francis çabucak odaya girdi."Kapıyı kapat," dedi Francis sessizce. Jojonah'ın ilk dürtüsü bu sonradan görme genç adamı payla-maktı, ama Francis'in iddiasını duymazdan gelemezdi ve bu yüzdenkapıyı nazikçe kapattı, yatağına gitti ve tepsiyi sehpaya bıraktı. "Saldırganlara karşı bize ihanet edenin sen olduğunu biliyo-rum," dedi Francis açıksözlülükle. "Kilise kapılarını size kimin aç-tığını ve sonra arkanızdan kimin kapattığını henüz öğrenemedim.Braumin Herde'nin nerede olduğunu gören tanıklarım var.""Belki onları içeri alan Tanrı'ydı," dedi Jojonah kuru kuru. Francis ona döndü ve espriyi pek takdir etmemiş gibi görünü-yordu. "Sizi içeri alan, demek istiyorsun," dedi kararlılıkla. "Bayılma-dan önce seni duydum ve seni temin ederim, sesini tanıdım." Jojonah'ın yüzündeki gülümseme kayboldu, yerine kararlı ba-kışlar geldi. "Belki de adamın beni öldürmesine izin vermeliydin," dediFrancis. "O zaman senin gibi olurdum," diye sessizce yanıt verdi Jojo-nah. "Ve her cezadan, hatta ölümden de çok korkarım bundan." "Nasıl bilebilirsin ki?" diye sordu Francis, öfkeyle titreyerek veJojonah'a vurmak istermiş gibi bir adım attı."Bilmek mi?" diye yankıladı üstat."Onu öldürdüğümü!" diye patladı Francis, gerileyerek ve de-

678

R. A. Salvatore

rin derin nefes alarak. "Grady Chilichunk'ı. Yolda onu öldüreninben olduğumu nasıl bilebilirsin ki?" "Bilmiyordum," diye yanıt verdi Jojonah tiksinti ve şaşkınlıkiçinde."Ama dedin ki..." diye itiraz edecek oldu Francis. "Ben senin tavırlarından bahsediyordum, belli bir eylemdendeğil," diye sözünü kesti Jojonah. Durup Francis'i inceledi ve ada-mın perişan durumda olduğunu gördü. "Fark etmez," dedi Francis elini sallayarak. "Kazaydı Bilemez-dim." Kıdemli o sözlere bir an bile inanmamıştı. Jojonah bunu anla-dı ve bu yüzden Francis sendeleyerek odadan çıkarken ısrar et-medi. Jojonah yemeğini yemeye zahmet bile etmedi, Francis'in söz-leri adamı o kadar yıkmıştı. Artık ne olacağını biliyordu ve buyüzden yatağına döndü ve rehberlik için değil, sonu gelmiş biradamın itirafları olarak dua etti. O gece, Kurul, değişik başrahipler ve onlara eşlik eden üstat-ların tanıtıldığı uzun ve olaysız bir törenle başladı, tantana ve tö-renin şafağa kadar sürmesi bekleniyordu. Evsahibi manastırın tüm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 401: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

keşişlerinin katıldığı tek olay buydu ve bu yüzden yedi yüzdenfazla kişiyle Başrahip Je'howith'e eşlik eden Tekyürek Tugayı as-kerleri büyük salonda toplanmıştı. Jojonah arka sıralarda, çıkışa yakın yerinden izliyordu. İlk duave selamlardan sonra odanın kenarındaki gölgelere çekilen Mark-wart'ı izlemeye çalışıyordu. Tören sürdü, sürdü ve Jojonah defa-larca kaçmayı düşündü. Markwart ve diğerlerinin gittiğini ne za-man fark edeceklerini merak etti.Gerçekten de, bu daha kolay olurdu. Gecenin olaysız geçmesini bekliyordu, odasında uzun bir gündaha geçirmeyi, dua etmeyi bekliyordu, ama sonra, şafaktan hemen İblis Ruhu

679

önce, Peder Başrahip Markwart sahneye çıkınca nefesini tuttu. "Dağılmadan önce gündeme getirilmesi gereken bir konu da-

ha var," diye başladı Peder Başrahip. "Kurul'dan ayrılmadan öncetüm genç biraderlerimizin açık açık duyması gereken bir konu." Jojonah harekete geçti, sıraların arkasından dolanarak duvarınkenarına gitti ve sahneye yaklaşmaya başladı. Bu yolu seçmişti,çünkü Braumin Herde'nin tam yanından geçeceğini biliyordu. "Dikkatle dinle," dedi kıdemliye, geçerken eğilerek. "Her söz-cüğü hafızana kaydet." "Seneler önce Aziz Saf-Abelle'de, Tarikat'ımızm tamamı açısın-dan çok önemli bir mesele olduğu, çok önemli bir suç işlendiğihiçbiriniz için sır değil. İblis dactylin dirilmesi ve topraklarımızabunca acı, bunca ızdırap getiren bir savaş başlatmasıyla kötülüğü-nün derinliğini gösteren bir suç," diye devam etti Markwart, yük-sek ve dramatik bir sesle. Jojonah salonun önüne doğru ağır ağır ilerlemeye devam etti.Pek çok baş dönüp ona baktı, pek çok kişi arkasında fısıldaşma-ya başladı ve Jojonah şaşırmadı, çünkü Avelyn'e duyduğu sempa-tinin Aziz Saf-Abelle duvarlarının ötesinde bile sır olmadığını an-ladı. Ve Je'howith'in askerlerinin, Markwart'ın uşaklarının yanındatoplandığını, hevesli göründüklerini gördü. "Bu Başrahipler Kurulu'ndan beklenebilecek en önemli bildi-ri," diye bitirdi Peder Başrahip kuvvetle, "adı Avelyn Desbris olanadamın açık açık, resmi olarak, Kilise ve devlet karşısında bir suç-lu olduğunu ilan etmektir." "Bu bir sapkın ilan etme çağrısı mı?" diye sordu Aziz Honce'unön sırada oturan başrahibi Je'howith."Kesinlikle," diye onayladı Markwart. Salonun her köşesinden mırıltılar yükseldi; başlar onay ve inkar-la sallandı, başrahipler ve üstatlar eğilerek gizli konuşmalara girişti. 68o

R. A. Salvatore

Jojonah, bir sonraki adımının onu bir yamaç yüzüne götürebi-leceğini fark ederek yutkundu. "Bu bir zamanlar Abellican Kilise-si'nin en büyük onuru verilen aynı Avelyn Desbris mi?" diye sor-du yüksek sesle, tüm dikkatleri, özellikle de Braumin Herde'nin-kini üzerine çekerek. "Avelyn Desbris'i kutsal taşların Hazırlayıcı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 402: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

sı olarak atayan bizzat Peder Başrahip Dalebert Markwart değilmiydi?" "O başka zamandı," diye yanıt verdi Markwart, sakinliğini veserinkanlılığını koruyarak. "Böylesine düşmesi daha da yazık ol-du." "Gerçekten de büyük bir düşüş," diye terslendi Jojonah, kuv-vetle sahneye çıkıp rakibiyle yüzleşerek. "Ama şerefini kaybedenAvelyn değildi." Odanın arkasında Braumin gülümsemeye ve başını sallamayacesaret etti; yakındakilerin fısıltılarına ve tepkilerine bakarak, Jo-jonah iyi gidiyor gibi geldi ona. "Yalnızca Avelyn değildi, demek istiyorsun!" dedi Markwartaniden, şiddetle. Bu basit cümle Jojonah'ı duraksattı ve Markwart'a bildirisiniyapmasını sağlayacak açıklığı verdi, "Burada, şimdi bilinsin kiAziz Saf-Abelle'in güvenliği bu yaz bir kez daha aşıldı," diye hay-kırdı Peder Başrahip. "Karşınızda Avelyn aleyhine konuşmalarıiçin yakaladığım tutsaklar ellerimden alındı."Seyircilerden artık fısıltılardan çok inlemeler yükseliyordu. "Size Kıdemli Francis Birader'i sunuyorum," diye devam ettiMarkwart. İsim toplananlara yabancı değildi... gerçekten de, dahasonra Kurul'da tartışma yaratması beklenen konulardan biri ada-mın zamanı gelmeden terfi almasıydı. Braumin Herde, Jojonah'ın yüzündeki acıyı fark ederek duda-ğını çiğnedi. Ama sevgili Jojonah'ına verdiği sözü hatırladı, ken-dine tekrar tekrar, bunun tam da Jojonah'ın beklediği senaryo ol- iblis Ruhu

68ı

duğunu söyledi. Jojonah'a duyduğu sevgi ve saygı sessiz kalma-sını söylüyordu, ama bu Kuml'un Jojonah lehine etkileneceğinibilse, koşa koşa gidip adamın yanında dururdu. Ama öyle bir işaret almadı. Francis'i tutsakların kaçışı hakkın-da sorgularken Markvvartm soruları kısa ve anlamlıydı. FrancisElbryan'ı detaylı olarak tarif etti ve Chilichunk çiftinin bedenleri-ne iblis girdiğini doğruladı.Ve sonra Jojonah'ın gözlerine baktı.Ve sonra sustu.lojonah adamın ona ihanet etmediğine inanamıyordu!Ama Markwart biradere teşekkür eder, gidebileceğini söyler-ken hâlâ üstün durumdaydı, çünkü Francis'i yalnızca bir sonrakitanığını, Elbryan'ın altettiği nöbetçilerden birine hazırlık olarak çı-karmıştı. Adam yan koridorda biraz sürünmüş, saldırganları gör-müştü ve Jojonah Efendi'nin suç ortağı olduğuna tanıktı. Jojonah sustu; artık ne kadar yüksek sesle itiraz ederse etsinduyulmayacağını biliyordu. Sonra Başrahip De'Unnero çıktı, yoldaki olayları ve Jojonah'ıngizlice kaçmasını anlattı. Dönene kadar geçen zamanda, üstatgerçekten de Aziz Saf-Abelle'e dönmüş olabilirdi. "Ve tüccarla,Nesk Reaches'le konuştum," diye ısrar etti De'Unnero, "ve Jojo-nah Efendi'nin kamplarına dönmediğini doğruladı." Jojonah tuhaf bir sakinlik hissiyle kaplanmaya başlamıştı, bu-nun kazanamayacağı bir savaş olduğunu kabullenme hissi. Mark-wart hazırlıklı gelmişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 403: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

Fanatik Tekyürek askerlerine baktı ve gülümsedi.Markwart sonra Jojonah'ın Aida'ya giderkenki yol arkadaşla-rından birini çağırdı, toplananlara Jojonah'ın grubu Avelyn'in be-deninden nasıl uzaklaştırdığını anlatacak bir keşiş.Her bilgi aleyhine çizilen manzarayı tamamlıyordu."Yeter!" diye bağırdı Jojonah, sorgulamanın hızını keserek

68o

R. A. Salvatore

Jojonah, bir sonraki adımının onu bir yamaç yüzüne götürebi-leceğini fark ederek yutkundu. "Bu bir zamanlar Abellican Kilise-si'nin en büyük onuru verilen aynı Avelyn Desbris mi?" diye sor-du yüksek sesle, tüm dikkatleri, özellikle de Braumin Herde'nin-kini üzerine çekerek. "Avelyn Desbris'i kutsal taşların Hazırlayıcı-sı olarak atayan bizzat Peder Başrahip Dalebert Markwart değilmiydi?" "O başka zamandı," diye yanıt verdi Markwart, sakinliğini veserinkanlılığını koruyarak. "Böylesine düşmesi daha da yazık ol-du." "Gerçekten de büyük bir düşüş," diye terslendi Jojonah, kuv-vetle sahneye çıkıp rakibiyle yüzleşerek. "Ama şerefini kaybedenAvelyn değildi." Odanın arkasında Braumin gülümsemeye ve başını sallamayacesaret etti; yakındakilerin fısıltılarına ve tepkilerine bakarak, Jo-jonah iyi gidiyor gibi geldi ona. "Yalnızca Avelyn değildi, demek istiyorsun!" dedi Markwartaniden, şiddetle. Bu basit cümle Jojonah'ı duraksattı ve Markwart'a bildirisiniyapmasını sağlayacak açıklığı verdi. "Burada, şimdi bilinsin kiAziz Saf-Abelle'in güvenliği bu yaz bir kez daha aşıldı," diye hay-kırdı Peder Başrahip. "Karşınızda Avelyn aleyhine konuşmalarıiçin yakaladığım tutsaklar ellerimden alındı."Seyircilerden artık fısıltılardan çok inlemeler yükseliyordu. "Size Kıdemli Francis Birader'i sunuyorum," diye devam ettiMarkwart. İsim toplananlara yabancı değildi... gerçekten de, dahasonra Kurul'da tartışma yaratması beklenen konulardan biri ada-mın zamanı gelmeden terfi almasıydı. Braumin Herde, Jojonah'ın yüzündeki acıyı fark ederek duda-ğını çiğnedi. Ama sevgili Jojonah'ına verdiği sözü hatırladı, ken-dine tekrar tekrar, bunun tam da Jojonah'ın beklediği senaryo ol- İblis Ruhu

68ı

duğunu söyledi. Jojonah'a duyduğu sevgi ve saygı sessiz kalma-sını söylüyordu, ama bu Kurul'un Jojonah lehine etkileneceğinibilse, koşa koşa gidip adamın yanında dururdu. Ama öyle bir işaret almadı. Francis'i tutsakların kaçışı hakkın-da sorgularken Markwart'ın soruları kısa ve anlamlıydı. FrancisElbryan'ı detaylı olarak tarif etti ve Chilichunk çiftinin bedenleri-ne iblis girdiğini doğruladı.Ve sonra Jojonah'ın gözlerine baktı.Ve sonra sustu.Jojonah adamın ona ihanet etmediğine inanamıyordu! Ama Markwart biradere teşekkür eder, gidebileceğini söyler-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 404: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

ken hâlâ üstün durumdaydı, çünkü Francis'i yalnızca bir sonrakitanığını, Elbryan'ın altettiği nöbetçilerden birine hazırlık olarak çı-karmıştı. Adam yan koridorda biraz sürünmüş, saldırganları gör-müştü ve Jojonah Efendinin suç ortağı olduğuna tanıktı. Jojonah sustu; artık ne kadar yüksek sesle itiraz ederse etsinduyulmayacağını biliyordu. Sonra Başrahip De'Unnero çıktı, yoldaki olayları ve Jojonah'ıngizlice kaçmasını anlattı. Dönene kadar geçen zamanda, üstatgerçekten de Aziz Saf-Abelle'e dönmüş olabilirdi. "Ve tüccarla,Nesk Reaches'le konuştum," diye ısrar etti De'Unnero, "ve Jojo-nah Efendi'nin kamplarına dönmediğini doğruladı." Jojonah tuhaf bir sakinlik hissiyle kaplanmaya başlamıştı, bu-nun kazanamayacağı bir savaş olduğunu kabullenme hissi. Mark-wart hazırlıklı gelmişti.Fanatik Tekyürek askerlerine baktı ve gülümsedi. Markvvart sonra Jojonah'ın Aida'ya giderkenki yol arkadaşla-rından birini çağırdı, toplananlara Jojonah'ın grubu Avelyn'in be-deninden nasıl uzaklaştırdığını anlatacak bir keşiş.Her bilgi aleyhine çizilen manzarayı tamamlıyordu."Yeter!" diye bağırdı Jojonah, sorgulamanın hızını keserek.

682

R. A. Salvatore

"Yeter. Gerçekten de zindanlarına girdim, kötü Markwart."İnlemeler daha da yükseldi, birkaç da öfke bağırışı eklendi. "Kanunları ihlal ederek ahlaksızca tutukladıklarını kurtarmakiçin," dedi Jojonah. "Kötülüklerine çok seyirci kaldım. Nazik...evet, nazik ve dindar Avelyn'e nasıl bir bedel ödettiğini izledim.Yelkopamn'm sonunda en sert şekilde gördüm." Son cümleden sonra Jojonah Efendi durdu ve yüksek seslekahkaha attı. Bu odadaki her başrahip, her üstat, her kıdemli Yel-koparan'm sonunu biliyor ve onaylıyordu. Bu odadaki her öndercinayetlerin suç ortağıydı. Jojonah sonunun geldiğini anladı. Markwart'a karşı konuşma-ya devam etmek, taşların eskiden nasıl toplandığını anlatan ka-dim metinleri göstermek, taş toplamak için yolculuğa çıkan Pelli-mar Biraderin de bu sözde kutsal Kilise tarafından öldürüldüğü-nü haykırmak istiyordu. Ama bir anlamı yoktu ve gereksiz hiçbir şeyi belli etmek iste-miyordu. Sonra Braumin Herde ye, meşaleyi ondan alacak adamabaktı ve gülümsedi. Markwart bir kez daha, Avelyn'in sapkın ilan etmesi talebinihaykırdı, sonra Jojonah'ın, kendi itiraf ettiği gibi, Kilise'ye ihanetettiğini ekledi. Ve sonra Başrahip Je'howith, Tarikat'taki en güçlü ikinci adamayağa kalktı ve bildiriyi destekledi ve Markwart'ın başını sallama-sı üzerine askerlerine işaret etti. "Kendi sözlerinle Kilise ve Kral'a ihanet ettiğini itiraf ettin," di-ye bildirdi Je'howith, askerler Jojonah'ın çevresini sararken. "Birsavunman var mı?" Sonra toplananlara döndü. "Bu adam lehinekonuşacak var mı?" Jojonah toplananlara, Braumin Herde'ye baktı ve adam görev-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 405: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

bilirlikle sessiz kaldı.Tekyürek askerleri üstadın üzerine çullandı ve Markwart ile

4

iblis Ruhu

68!

Je'howith'in ve pek çok keşişin onayıyla onu döverek sürükledi"ler. Kapıdan çıkarılırken Jojonah Francis Birader'in sessizce duı"dudunu, kargaşaya katılmadığını, huzursuz ve çaresiz göründüğü"nü gördü. "Seni affediyorum," dedi Jojonah adama. "Avelyn de affediy°r>Tanrı da affediyor." Neredeyse Braumin Birader'in de affettiğin1söyleyecekti, ama Francis'e o kadar güvenemezdi. Ve sonra, gittikçe hız kazanan güruhun ortasında sürüklene-rek götürüldü. Pek çok kişi hâlâ yerlerinde, sessizce, sersemlemiş bir biçim-de oturuyordu. Braumin Birader de aralanndaydı. Francis'in onabaktığını gördü, ama karşılık olarak dik dik bakmaktan başka birşey gelmiyordu elinden. O soğuk Calember günü, daha sonra, Jojonah Efendi çırılçıp-lak soyuldu ve bir arabanın arkasındaki açık kafese kapatıldı. Eş-likçileri endişeli köylülere günahlarını ve suçlarını haykırırkenAziz Saf-Abelle köyünün sokaklarında dolaştırıldı. Hakaretler tükürüklere, Jojonah'a fırlatılan taşlara donuştu. Biradam keskin bir sopayla arabanın yanında koştu ve şiddetle ke-şişin karnına sapladı, kötü bir yara açtı. Herde Viscenti ve Dellman Biraderler ve Azız Saf-Abelle'intüm diğer keşişleri, tüm konuk başrahipler ve üstatlar ciddiyetiçinde bazıları dehşet, diğerleri tatminle izlediler. Jojonah bir saat boyunca sokaklarda dolaştırıldı ve TekyUrekaskerleri onu arabadan indirip, bir kazığa bağlarken perişan, kl.„k bir adamdı, baygınlığın sınırlarındaydı. "Kendi eylemlerin sonucun lanetlendin," diye ilan etti Mark-wart heyecanlı kalabalığın gürültüsünün üzerinden. "Tanrı sanamerhamet etsin."Ve Jojonah'ın ayaklarının altındaki odun yığın, ateşe verildi.Jojonah derisini ısıran alevleri hissetti, kanının kaynadığın, his-

68<

R. A. Salvatore

setti, her nefesle ciğerleri kömürleşti. Ama yalnızca bir an için,çünkü sonra gözlerini kapattı ve gördü...Avelyn Birader kollarını ona uzatıyordu...Jojonah hiç haykırmadı.Markwart için günün en büyük hayal kırıklığı buydu. Alevler yükselir, en sevgili dostunu boğarken Braumin Herdeidamın tamamını izledi. Yanında, Viscenti ve Dellman gitmek içindöndü, ama Herde onları yakaladı ve gitmelerine izin vermedi. "Tanık olun," dedi ve o korkunç sahnenin önünden ayrılanson üç kişi onlar oldu. "Gelin," dedi Braumin Herde onlara, sonunda her şey bittiği,alevler söndüğü zaman. "Görmeniz gereken bir kitabım var." Köylülerin kalabalığı içinde Roger Lockless de izliyordu. Pal-maris'in güneyindeki yoldan, Baron Bildeborough'yu öldüren ca-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 406: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 2

navardan kaçışından bu yana çok şey öğrenmişti. Son birkaç sa-at içinde Jojonah-'ı, yarı insan, yarı at tutsağın kurtarılmasını öğ-renmişti ve haber ona umut verse de, bu manzara ancak ümitsiz-lik ve tiksinti getirebiliyordu. Ama izledi ve o zaman Abellican Kilisesi'nin peder başrahibi-nin düşmanı olduğunu anladı. Çok, çok uzaklarda, Palmaris'in kuzeyindeki topraklarda, boşbir tepeciğin üzerinde Elbryan Pony'ye sarılarak Sheila'nın yük-selmesini izledi. Canavarlara karşı verdikleri savaş bitmişti, amaikisi de biliyordu ki, daha büyük bir düşmana karşı verecekleridaha yeni başlıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)