rgerekir. ancak imam tayin edilen kişi hak tan ayrılır ve insanlara zulmetmeye baş larsa onu...

2
MUHAKEMETÜ' I-LUGATEYN 1 Milletler Muhô.kemetü'l-lugateyn'i Arminius Vambery, dayana- rak Macarca'ya ("Muhakemet-ül-lugetejn Mir 'Ali-SirJNevajiJ csagataj-törökjeb61", Nyelvtudmany Közlemenyek, I [ Pesten I862J, s. 112-130), Turhan Geneel Farsça'- ya '1-lugateyn, Tahran 1327 h Robert Devereux önce iki makale ha- linde al-lughatain", MW. LIV/4 J 0ctober 1964J, s. 270-287; LV/I [)a- nuary 19651. s. 28-45). kitap ola- rak (Muhakamat al-Lug_/]atain, Leiden I 966, Türkçes i metniyle birlik- te). ve A. Malexovoy Rusça'ya ( serdets, Sujdenie o dvu.x X, I970, s. 107-139) çe- : Ali Nevai, iki Dilin Muhakemesi (haz. F. Sema Barutçu Özönder). Ankara 1996; Köprülü. s. 257 -266; Suzan "Türk- çe ile Farsça Mukayese Eden iki Eser", Kay - seri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi (12-13 Nisan 2001), Bildiriler( haz . Mus- tafa Kayseri 2001, ll, 703-706; Cevat Heyet, iki Dilin (Türkçe-Farsça) (Mukayesetü'l-lügateyn), (çeviren Mür- sel Öztürk). Ankara 2003; A. Vambery. "Muha- kemet-ü1-1ugetejn. Mir 'Ali-Sir (Nevaji) csaga- taj-törökjeb61", Ny.K, (1862). s. 112-130; A. K. Borovkov, "Özbek Dilinin Kurucusu Ali Nevai" (çeviren Rasime Uygun) , TDAY Bel- leten, ll ( 1954). s. 59-96 ; TDI., Ali ir Neva1 özel XV /173 ( 1966). s. 285-316; iristay Kuç- kartayev, "Ali Neva!' nin Dil a.e. (aktaran Ertan Çevik). sy. 522 ( 1995). s. 667- 673; Abdurop Polat, "Ali Nevayi ve hur Eseri· Muhakemetü'l-lugateyn' (aktaran Fatma Özkan). TK, XXXIV/396 (1996). s. 206-212; Neva- yi'nin 'Muhakemetü'1-lugateyn' isimli Eseri Türk Lehçeleri ve Der- gisi, Ali Nevayi özel sy.13, Ankara 1997, s. 21-23. liJ A. AzMi BiLGiN r MUHAKKAK -, (Jko) Sülüs kalemi harf düzümsü ve sittel biri (bk. L _j r MUHAKKIK -, (bk. HiLLi, L _j r MUHAKKIK-1 -, (bk. KEREKi, Sani). L _j 398 r MUHAKKIK-1 -, (bk. L _j r -, (bk. HARiciLER). L _j r ÜLA -, Hükmün sadece Allah'a ait Hz. Ali'ye ilk Hariciler'e verilen ad . L _j (37/657) Ali b. Ebu Talib, Muaviye cephesini yenilgiye üzere iken Amr b. tekli- fiyle askerler ucuna mushaf ordusunu davet etti (Din eve- ri, s. I 89). Hz. Ali'ni n, bunun bir hile oldu- söyleyip et- kili gibi kendisi de ölümle tehdit edildi. Askerlerinin bulunan ve "kurra" diye tutucu grubun hali- feyi kabul etmeye (Ta beri. V, 48-51) ve lar yüzünden durduran Hz. Ali, Mu- aviye ile yapmaya ve hakem ta - yinine göstermek mecburiyetinde kal- metni için bk. Dlneverl, s. 194- I 95; Tabert. V 53-54) Hz. Ali, Küfe'de- ki Kindeliler'in reisi as b. Ebu Musa hakem ilan etti, Muaviye'nin hakemi ise Amr b. Hakemierin üzerine as b. Kays kimseye dan metnini askerler okumaya Temlm kabilesinden Urve b. Üdeyye, hüküm vermesi gereken hususlarda karar ala- söyledi ve "la hükme illa Iii- lah" (hüküm ancak Allah'a aittir) diyerekya- birlikte (Taberl, V, 55) . Böylece "la hükme illa Iiiiah" ifadesini ilk defa slogan olarak kul- lanan ve daha sonra bu konuda onlara tabi olan Hariciler Muhakkime-i Ota (ilk tahk!mciler) diye ve hakemiere konusunda olan bu grup daha sonra herhalde olarak mücadelede galipken duruma ve eder hale Bu sebeple hüküm ver- mesi dayanan bozma- yahut tövbe ederek tahkimi reddet- mesi hususunda halifeyi ikna etmeye ça- da bu mümkün Ali ordu- su Küfe'ye döndükten sonra birkaç bin bir grup ordudan rak Küfe Harura mevkiine çe- kildi, bunlar Harüriyye maya Burada b. Rib 'l et- Temlml'yi askeri kumandan, Abdullah b. Kewa' namaz için imam seçen bu grup, emir bi'l- ma' rüf nehiy ani'l-münker faaliyetini dini yoluyla yürütüle- ilan etti. Attab b. A'ver, Abdullah b. Vehb er-Rasibl, Urve b. Cerlr. Yezld b. Ebu ei-Muhariblve Hurküs b. Züheyr gibi ileri gelen kimselerin de grubu ikna etmek ve gidermek Hz. Ali önce Abdullah b. Harura'ya gönderdi, bizzat kendisi kadar gidip onlarla ve vaad- lerde bulunarak hepsini Küfe'ye dönmeye ikna etti. Fakat tah- kimin halen devam ve hakemlerin, ilki Dümetülcendel'de olmak üzere kendi birkaç lindeki haber ikinci bir ortaya Bu defaki yeri Nehre- Nehrevan yolunda, Hz. Ali yer alan ve dönen Abdullah b. Habbab b. Eret'e rastlayan, kendisine ba- sorular sorduktan sonra onu birlikte öldüren (Müberred, III, I 134- I 135). 12.000 söylenen Harici burada Abdullah b. Vehb er-Rasibl ile Hurküs b. Züheyr'i imam seç- ti. Nehrevan'a intikal eden Hariciler'le ir- sürdüren Hz. Ali, ler sonunda bir yeniden Küfe'ye getirmeyi geride kalan- tarla münazaralardan bir netice onlarla zorunda s. 78-80). Nehrevan sava- Hariciler'in katle- dildL Harici hareketinin Ali devrindeki ilk olarak kabul edilen. tahkimle Harura ve Nehrevan de- vam eden olaylar zinciri, sonraki Harici hareket tir. Kaynaklarda Muhakkime-i Ota'ya nis- bet edilen en önemli biri imamet, tahkim konusundaki dü- Bu göre imarnet Ku- kabilesine ait bir hak olarak lemez, birinin de imam caizdir. Kendi uygun olarak tayin ve halka adil davranan herkes imam Böy- le bir imama isyan edenlerle

Upload: others

Post on 20-Oct-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • MUHAKEMETÜ'I-LUGATEYN

    1 Milletler NeşriyatıJ) tarafından neşredilmiştir.

    Muhô.kemetü'l-lugateyn'i Arminius Vambery, Budapeşte yazmasına dayana-rak Macarca'ya ("Muhakemet-ül-lugetejn Mir 'Ali-SirJNevajiJ csagataj-törökjeb61", Nyelvtudmany Közlemenyek, I [ Pesten I862J, s. 112-130), Turhan Geneel Farsça'-ya (Muf:ıakemetü '1-lugateyn, Tahran 1327 h ş . ) , Robert Devereux önce iki makale ha-linde ("MuJ:ıakamat al-lughatain", MW. LIV/4 J0ctober 1964J, s. 270-287; LV/I [)a-nuary 19651. s. 28-45). ardından kitap ola-rak (Muhakamat al-Lug_/]atain, Leiden I 966, Çağatay Türkçes i metniyle birlik-te). İngilizce'ye ve A. Malexovoy Rusça'ya ( Vozlyublennıy serdets, Sujdenie o dvu.x yazıkax, X, Taşkent I970, s. 107-139) çe-virmiştir.

    BİBLİYOGRAFYA :

    Ali Şir Nevai, iki Dilin Muhakemesi (haz. F. Sema Barutçu Özönder). Ankara 1996; Köprülü. Araştırmalar; s. 257 -266; Suzan Tokatlı . "Türk-çe ile Farsça 'yı Mukayese Eden iki Eser", Kay-seri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni (12-13 Nisan 2001), Bildiriler( haz. Mus-tafa Argunşah v. dğr.). Kayseri 2001, ll, 703-706; Cevat Heyet, iki Dilin (Türkçe-Farsça) Karşılaştırması (Mukayesetü'l-lügateyn), (çeviren Mür-sel Öztürk). Ankara 2003; A. Vambery. "Muha-kemet-ü1-1ugetejn. Mir 'Ali-Sir (Nevaji) csaga-taj-törökjeb61", Ny.K, ı (1862). s. 112-130; A. K. Borovkov, "Özbek Yazı Dilinin Kurucusu Ali Şir Nevai" (çeviren Rasime Uygun) , TDAY Bel-leten, ll ( 1954). s. 59-96; TDI., Ali Ş ir Neva1 özel sayısı, XV /173 ( 1966). s. 285-316; iristay Kuç-kartayev, "Ali Şir N eva!' nin Dil Dünyası" , a.e. (aktaran Ertan Çevik). sy. 522 ( 1995). s. 667-673; Abdurop Polat, "Ali Şir Nevayi ve Meşhur Eseri· Muhakemetü'l-lugateyn' Hakkında" (aktaran Fatma Özkan). TK, XXXIV/396 (1996). s. 206-212; İbrahim Yoldaşev, "Ali-Ş!r Neva-yi'nin 'Muhakemetü'1-lugateyn' isimli Eseri Hakkında", Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Der-gisi, Ali Şlr Nevayi özel sayıs ı , sy.13, Ankara 1997, s. 21-23. liJ A. AzMi BiLGiN r

    MUHAKKAK -,

    (Jko)

    Sülüs kalemi kalınlığında, harf çanakları düzümsü ve geniş, altı çeşit yazıdan (akla.m-ı sittel biri

    (bk. AKLAM-ı SİTTE). L _j

    r MUHAKKIK el-HİLLİ

    -,

    (bk. HiLLi, Muhakkık). L _j

    r MUHAKKIK-1 SANİ

    -,

    (bk. KEREKi, Muhakkık-ı Sani). L _j

    398

    r MUHAKKIK-1 TİRMİZİ

    -,

    (bk. SEYYİD BURHANEDDİN). L _j

    r MUHAKKİME

    -,

    (bk. HARiciLER). L _j

    r MUHAKKİME-i ÜLA

    -,

    (~,YI~I)

    Hükmün sadece Allah'a ait olduğu sloganıyla Hz. Ali'ye karşı çıkan

    ilk Hariciler'e verilen ad. L _j

    Sıffin Savaşı sırasında (37/657) Ali b. Ebu Talib, Muaviye cephesini yenilgiye uğratmak üzere iken Amr b. As'ın tekli-fiyle askerler mızraklarının ucuna mushaf sayfaları bağlayarakAli ordusunu Allah'ın kitabının hakemliğine davet etti (Din eve-ri, s. I 89). Hz. Ali'ni n, bunun bir hile oldu-ğunu söyleyip taraftarlarını uyarması et-kili olmadığı gibi kendisi de ölümle tehdit edildi. Askerlerinin arasında bulunan ve "kurra" diye anılan tutucu grubun hali-feyi Kur'an'ın hakemliğini kabul etmeye zorlaması (Ta beri. V, 48-51) ve diğer baskılar yüzünden savaşı durduran Hz. Ali, Mu-aviye ile antlaşma yapmaya ve hakem ta-yinine rıza göstermek mecburiyetinde kal-dı (antlaşma metni için bk. Dlneverl, s. 194- I 95; Tabert. V 53-54) Hz. Ali, Küfe'de-ki Kindeliler'in reisi sayılan Eş' as b. Kays'ın zorlamasıyla Ebu Musa ei-Eş'arl'yi hakem ilan etti, Muaviye'nin hakemi ise Amr b. As'tı. Hakemierin antlaşmayı imzalaması üzerine Eş' as b. Kays kimseye danışmadan antlaşma metnini askerler arasında okumaya başladı . Temlm kabilesinden Urve b. Üdeyye, Allah'ın hüküm vermesi gereken hususlarda insanların karar ala-mayacağını söyledi ve "la hükme illa Iii-lah" (hüküm ancak Allah'a aittir) diyerekya-nındakilerle birlikte antlaşmaya karşı çıktı (Taberl, V, 55) . Böylece "la hükme illa Iiiiah" ifadesini ilk defa slogan olarak kul-lanan ve daha sonra bu konuda onlara tabi olan Hariciler Muhakkime-i Ota (ilk tahk!mciler) diye anıldı.

    Başlangıçta savaşın durdurulması ve hakemiere başvurulması konusunda ısrarlı olan bu grup daha sonra herhalde pişmanlık duymuş, haklı olarak girdiği mücadelede galipken mağlüp duruma düşmüş ve haklılığından şüphe eder hale gelmişti. Bu sebeple kişilerin hüküm ver-mesi esasına dayanan antlaşmayı bozma-sı yahut tövbe ederek tahkimi reddet-

    mesi hususunda halifeyi ikna etmeye ça-lıştılarsa da bu mümkün olmadı. Ali ordu-su Sıffin'den Küfe'ye döndükten sonra birkaç bin kişilik bir grup ordudan ayrılarak Küfe yakınındaki Harura mevkiine çe-kildi , bunlar artık Harüriyye adıyla anılmaya başlandı . Burada Şebes b. Rib'l et-Temlml'yi askeri kumandan, Abdullah b. Kewa' ei-Yeşkürl'yi namaz kıldırmak için imam seçen bu ayrılıkçı grup, emir bi'l-ma'rüf nehiy ani'l-münker faaliyetini başlatıp dini hususların şura yoluyla yürütüle-ceğini ilan etti. Aralarında Attab b. A'ver, Abdullah b. Vehb er-Rasibl, Urve b. Cerlr. Yezld b. Ebu Asım ei-Muhariblve Hurküs b. Züheyr gibi ileri gelen kimselerin de bulunduğu grubu ikna etmek ve anlaşmazlığı gidermek amacıyla Hz. Ali önce Abdullah b. Abbas'ı Harura'ya gönderdi, ardından bizzat kendisi karargahiarına kadar gidip onlarla görüştü ve bazı vaad-lerde bulunarak hepsini Küfe'ye dönmeye ikna etti. Fakat uzlaşmaya rağmen tah-kimin halen devam ettiği ve hakemlerin, ilki Dümetülcendel'de olmak üzere kendi aralarında birkaç görüşme yaptığı şeklindeki haber yayılınca ikinci bir ayrılma ortaya çıktı. Bu defaki ayrılış yeri Nehre-van'dı. Nehrevan yolunda, Hz. Ali safında yer alan ve Sıffin'den dönen Abdullah b. Habbab b. Eret'e rastlayan, kendisine ba-zı sorular sorduktan sonra onu karısıyla birlikte öldüren (Müberred, III, I 134- I 135). sayıları 12.000 civarında olduğu söylenen Harici topluluğu burada Abdullah b. Vehb er-Rasibl ile Hurküs b. Züheyr'i imam seç-ti. Nehrevan'a intikal eden Hariciler'le ir-tibatını sürdüren Hz. Ali, bazı teşebbüsler sonunda bunların bir kısmını yeniden Küfe'ye getirmeyi başardı, geride kalan-tarla yaptığı münazaralardan bir netice alamayınca onlarla savaşmak zorunda kaldı (Bağdadl, s. 78-80). Nehrevan sava-şında Hariciler'in tamamına yakını katle-dildL Harici hareketinin Ali devrindeki ilk safhası olarak kabul edilen. tahkimle başlayıp Harura ve Nehrevan savaşıyla de-vam eden olaylar zinciri, sonraki Harici fırkalarının hareket noktasını teşkil etmiştir.

    Kaynaklarda Muhakkime-i Ota'ya nis-bet edilen en önemli görüşlerden biri imamet, diğeri tahkim konusundaki dü-şünceleridir. Bu fırkaya göre imarnet Ku-reyş kabilesine ait bir hak olarak düşünülemez, Kureyş dışından birinin de imam olması caizdir. Kendi görüşlerine uygun olarak tayin edilmiş ve halka karşı adil davranan herkes meşru imam sayılır. Böy-le bir imama isyan edenlerle savaşmak

  • gerekir. Ancak imam tayin edilen kişi hak-tan ayrılır ve insanlara zulmetmeye başlarsa onu seçen topluluk tarafından azie-dilir ya da öldürülür. İmam tayin edilme-mesi veya imarnın bulunmaması durumu-nu da meşru sayan bu gruba göre ihti-yaç duyulduğunda herhangi bir kimse-nin imam oiması sahihtir. Yine bu fırkaya göre Hz. Ali tahkim konusunda hatalı hareket etmiştir; zira insanlar arasında ortaya çıkan ihtilaflarda Kur'an'ın hakem olması gerekirken Ali kişilerin hakem ola-rak hükmetınesini ve onların verdiği hük-me uymayı kabul etmiştir. Halbuki Hz. Ali'yi tahkime kendileri zorlamış ve tah-kim hususunda kendileri hüküm ortaya koymuştu . Bu sebeple Hz. Ali onların, "Hüküm ancak Allah'a aittir" sloganını "batıla alet edilmiş doğru bir söz" diye nitelem iştir. Önceleri Hz. Ali'yi sadece ha-talı kabul eden bu grup daha sonra onu tekfir etmeye yönelmiştir. Ali'nin Cemel Vak'ası'ndan sonra muhaliflerinin maila-rına ganimet olarak el koymadığını, kadın ve çocuklarına dokunmadığını , Sıffin 'de de aynı yöntemi uygulayıp tahkime rıza gösterdiğini , halbuki Nehrevan savaşında mallarını aldığını ve çocuklarını esir ettiğini ileri sürerek onu lanetlemişlerdir. Bunun dışında Hz. Osman'ı, Cemel Vak-'ası'na katılanları, Muaviye ve taraftarla-rını. hakemleri, tahkime razı olanları , gü-nah ve suç işleyenleri tekfir etmek Mu-hakkime-i Ola 'nın genel kabulleri arasında görülmektedir. Mezhepler tarihiyle ilgili eserlerde (mesela bk. Şehristani, 1, 115) bu fırka mensuplarının zühd ve ibadete düşkün olduğu belirtilir, ancak onların şuursuz bir imana sahip bulundukları yo-lunda Hz. Peygamber'den nakledilen ha-disler de aktarılır.

    BİBLİYOGRAFYA :

    Dineveri, el-AI]biirü Hwal, s.189-198; Mü-berred, el-Kamil (nşr. M. Ahmed ed-Dali), Bey· rut 1406/1986, 111 ,1097-1101, 1130-1135; Ta-beri, Tarf/](Ebü 'l-Fazl). V, 48-63, 64 -66, 72-93; Eş' ari. Makalat (Ritter). s. 127 -128; Bağdadi. el-Fark !Abdülhamid). s. 74-82; Şehristani, el-Mi-le/ (KIIan!), ı, 115-118; ibnü'I-Esir. el-Kamil, lll, 316-322, 341-346; W. Montgomery Watt, Isla-mic Political Thought, Edinburgh 1968, s. 54-55; a.mlf., İslam Düşüncesinin Teşekkül Dev-ri(trc. Ethem Ruhi Fığlalı). Ankara 1981, s. 14-18; M. Rıza Hasan ed-Düceyli, Fırkatü'l-Ezari· ka, Necef 1393/1973, s. 19-28; J. Wellhausen, el-Ijavaric ve'ş-Şi'a (tre. Abdurrahman Bedevl), Küveyt 1978, s. 25-27, 35-40; Selim en-Naimi. "Z:uhılrü'l-tıavaric", MMİ!r., xv ( 1967). s. 18-32; L. Veecia Vaglieri, "tıarüra'", E/2 (İng .). lll, 235-236 ; G. Levi Della Vida. "KhariQjites", a.e.,IV, 107 4; Ethem Ruhi Fığlalı. "Haricller", DİA, XVI, 169-170. liJ MusTAFA Öz

    L

    L

    MUHAL (JL:ı...ı.l f)

    "Yokluğu zatının gereği olan" veya "konunun özü itibariyle

    yokluğunu gerektiren" anlamında kelam ve mantık terimi

    (bk. HÜKÜM).

    MUHALEA (4.T.lı;;....tf)

    Karı -kocanın anlaşmasıyla

    evliliğe son verilmesi anlamında fıkıh terimi.

    _j

    _j

    Sözlükte "elbiseyi çıkarmak. soyunmak; ayırmak" gibi anlamlara gelen hul'. fıkıhta kadının belli bir bedel vermesi karşıhğında kocanın ayrılmaya razı olması üze-rine evlilik bağından kurtulmasını ifade eder. Karşılıklı anlaşmayla gerçekleşmesi sebebiyle bu işleme muhalea adı verilir.

    Kur'an -ı Kerim'de bir taraftan evlilik teşvik edilmiş (en-N Or 24/32). diğer taraf-tan ömür boyu birlikte yaşamaya karar veren eşler arasında karşılıklı sevgi ve saygının zamanla daha da büyüyüp arta-cağı vurgulanmıştır (er-ROm 30/21 ). Eşierin birbiri için elbise konumunda olduğu belirtilerek ( ei-Bakara 2/187) evlilik ilişkisi mecazi anlatımla ortak bir elbiseye benze-tilm iş. hul' 1 muhalea terimi de bu ayet-ten istifade ile geliştirilmiştir. Yine Kur-'an'da eşierin karşılıklı anlayış ve feda-karlık içinde evlilik hayatını sürdürmele-ri, birbirlerinin haklarına saygılı olmaları, birbirlerine güzel davranmaları ve yü-kümlülüklerini yerine getirmeleri, haya-tın sevinçleri yanında sıkıntılarını da pay-laşmaları istenmiştir (en-Nisa 4/19, 21). Hz. Peygamber'in hadislerinde de evlilik teşvik edildiğ i gibi eşierin dini. ekonomik ve sosyal konum bakımından denk olma-sının önemine dikkat çekilerek evliliğin ömür boyu sürmesinin hedeflenınesi ge-rektiği belirtilmiş. haklı bir sebep olma-dan eşierin evlilik birliğinin bozulmasına yönelik tasarruf ve taleplerinin hoş kar-şılanmadığı ifade edilmiştir (EbO DavOd, "Tala~". 3. ı 8; Tirmizi, "Tala~". ı o. 11 ı Bununla birlikte bazı çiftler arasında ge-çimsizliklerin ortaya çıkması ve geri dönü-lemez bir noktaya gelinmesi mümkün-dür. Evlilik hayatının çekilmez hale geldi-ği ve evlilikten beklenen amaçların ger-çekleşmesinin çok zor olduğu bu gibi du-rumlarda eşler arasında nikah bağının sona erdirilmesi gündeme gelir (en-Nisa

    MUHALEA

    4/ı 30). Bu durumda koca veya kendisine talak yetkisi verilmiş kadın tek taraflı ira-desiyle evlilik ilişkisini sona erdi re bilir (b k. TALAK). Kendisine bu yetki verilmeyen kadın ise muhalea yoluyla veya mahkeme kararıyla eşinden ayrılabilir (bk. TEFRİK) .

    Aynı kökten bazı kelimeler sözlük an-lamıyla yer alsa da Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde hul' ve muhalea kelimeleri geç-memektedir. Muhaleanın naslardaki başlıca dayanağı , " .. . Karı ve kocanın Allah'ın sınırlarını hakkıyla muhafaza edememe-lerinden korkarsanız kadının evlilikten kurtulmak için -erkeğe- bir meblağ ver-mesinde tarafiara vebal yoktur" mealin-deki ayetle (ei-Bakara 2/229) konuya ilişkin bazı hadislerdir. Bu ayette geçen "fid-ye 1 bir meblağ verme" anlamındaki fiilin öznesi kadın olmakla birlikte ifadenin bağlamını. ayetteki diğer unsurları, Re-sulullah'ın tatbikatı yanında Kur'an ve Sünnet'teki aile hukukuna ilişkin hüküm-lerio örgüsünü dikkate alan isıarn alim-leri, hul'un kadının tek taraflı iradesiyle değil karşılıklı anlaşmayla gerçekleşen

    bir işlem olduğu sonucuna varmışlardır. Kocanın verdiği m ehri ancak karısının rızasıyla geri alabileceğini bildiren (en-Ni-sa 4/4), erkeğin, talak yetkisini verdiği mehri ve hediyeleri geri almak için baskı aracı olarak kullanmasını yasaklayan (en-Nisa 4119-20) ve evliliğin yürürneyeceği anlaşıldığında bile eşiere öncelikle anlaşma yolunu seçmelerini öğütleyen , bütün bu yollar denendikten sonra ayrılma ha-linde Allah'ın onları lutfundan yararlandıracağını ifade eden (en-Nisa 4/128-130) ayetler de karşılıklı hakları gözeterek sağlanacak mutabakata dayalı ayrılmanın meşru bir yöntem olduğunu dalaylı bi-çimde destekleyen delillerdendir.

    Hz. Peygamber. haklı bir sebep bulun-maksızın talak yoluyla karısından ayrılan bir erkeğin uhrevi sorumluluğuna dikkat çektiği gibi (EbO DavOd, "Tala~". 3) kadının da haklı bir sebep olmaksızın kocasından kendisini boşaması için talepte bu-lunmasını hoş karşılamamış ve böyle bir davranışın uhrevi sorumluluğunun ağır olduğunu belirtmiştir (Müsned, lll, 414; Tirmizi, "Tala~", ı o. ı ı; Nesa!, "Tala~", 34 ). Sahabeden Sabit b . Kays b. Şemmas'ın karısı kocasının çirkinliğinden, başka bir rivayette kendisini dövdüğünden şikayetle Hz. Peygamber' e gelir ve kocasından ayrılmayı talep eder. Resul-i Ekrem kadınamehir olarak aldığı bahçeyi Sabit' e geri vermesini söyler; kadın ayrıca başka mal vermeyi teklif ederse de Resulullah,

    399