rock magazin nisan 2011

40
Haberler 1

Upload: rock-magazin

Post on 09-Mar-2016

240 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Türkiye'nin Online Rock Müzik Dergisi Nisan 2011 Sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

1

Page 2: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

2

Page 3: Rock Magazin Nisan 2011

3

İçerik

Genel Yayın Yönetmeni:Fatih ÇınaySerhan Avcu

Fotoğraf -Görsel Yönetmen:Serap Yavuz

Editörler:Uğur UluHakan NallarAlper Tüydeş

İletiş[email protected]

20

28

Ozzy ileTürkçe RockAlp Zey

Cemal Hünal

Aylin Aslım

Mert Alkaya14

8

Page 4: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

Geçtiğimiz aylarda “Gamsız” isimli şarkılarıyla müzik listelerinde üst sıralarda yer alan vokalde Can Baydar, gitarda Er-dem Başer, davulda Eren Çilalioğlu, bas gitarda Gökçe Balaban’dan oluşan sevilen rock grubu “Gece” geçtiğimiz günlerde yeni çıkacak albümlerinin sözü ve müziği grubun solisti Can Baydar’a, düzenlemesi “Gece” ve ilk kez bir rock projesine imza atan Efe Bahadır’a ait çıkış şarkısı “Ben Öldüm”ü müzikseverlerle buluşturdu.

Gönenç Uyanık yönetmenliğinde Kemerburgaz’da bir anaokulunda çekimleri yaklaşık yirmi saatte tamamlanan klipte performans görüntüleriyle yer alan Gece’ye yaklaşık 20 çocuk eşlik etti.

4

Page 5: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

5

Page 6: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

6

mor ve ötesi, “Masumiyetin Ziyan Olmaz”ın üçüncü klibini, albümün de üçüncü şarkısı

olan “Sor” için çekti. İşin başında, albümün ilk klibi “Yorma Kendini”nin de yönetmenliğini

yapmış olan Murat Onbul vardı. Görüntü yönetmenliğini Murat Tuncel’in üstlendiği klibin

çekimleri İstanbul’da üç farklı mekanda, 25 kişilik bir set ve 40 kişilik bir cast katkılarıyla,

yaklaşık 24 saatte tamamlandı.

“Sor” videosu, mor ve ötesi’nin bir önceki çok sevilen “Araf” klibindeki sıradışı anlatımın ve

durumun öncesine dolaylı olarak ışık tutuyor. Klipte, Janset’in olağanüstü oyunculuğuyla

canlandırdığı bir dansözün yalnızlığı, işini icra ederken, öncesinde ve sonrasında gününün

içinden kesitlerle eşlenerek yansıtılıyor. mor ve ötesi üyelerinin bu klipteki daha ziyade

“gözleyen” konumları, “Araf” videosunda ellerinde kazma ve küreklerle eyleme geçişin

mayalandığı anları gösteriyor. Klibin sonunda, işini ve gününü tamamlanmış yorgun dansöz

Janset, beyaz örtülü yatağın içine doğru batarken, “Araf” klibinin sonunda grup tarafından

içinden çıkartıldığı çukurdaki masum yalnızlığına gömülüyor.

Mor ve Ötesi

Page 7: Rock Magazin Nisan 2011

Türkiye’nin ilk signature gitarı ESP Metoboy Signature, 6 – 9 Nisan 2011 tarihleri arasında Almanya- Frankfurt’ta düzenlenen dünyanın en geniş katılımlı müzik fuarı MusikMesse’de ESP standında İlk kez dünyaya açılıyor. Slayer, Rammstein gibi dünyaca ünlü isim-lerin hayranlarıyla buluştuğu ESP standında, Türkiye’nin en önemli Rock Gitaristi Metin Türkcan’da signature gitarıyla yer alacak. Metin Türkcan’ın işbirliğiyle gerçekleşen pro-jede, Metin Türkcan’la özdeşleşmiş, gülen surat ve renkli yazılarıyla birçok fanı bulunan efsanevi el yapımı “Me-toboy” gitarı ESP tarafından Metin Türkcan’ın imzasıyla ve yepyeni özellikleriyle yeniden üretilmişti. “ESP Meto-boy Signature”ın bir başka önemli özelliği de tasarımının orjinal Metoboy gitarın yanı sıra, Metin Türkcan’ın kendi el çizimleriyle hayata geçirilmiş olması. “ESP Metoboy Sig-nature”, haziran ayında tüm Pera Musical Instruments şubelerinde 1650 euro satış fiyatıyla Metin Türkcan hayranlarıyla buluşacak. Metin Türkcan, “ESP Me-toboy Signature” gitarıyla ilk kez 9 Mart’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Nilüfer konserinde

hayranlarının karşısına çıktı.

Metin Türkcan “Esp Metoboy” gitarını dünyaya tanıtıyor

Haberler

7

Page 8: Rock Magazin Nisan 2011

Aylin AslımBazı şeyleri tek bir cümle ya da tek bir kelime ile ifade etmek

çok zor ama. Hayatımda olmazsa olmaz diyebileceğim çok

az şeyden biridir müzik.

Aylin Aslım

8

Page 9: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

9

Müziğin hayatındaki yerini tek bir cümle ile ifade etmeni istesek bu cümle ne olurdu?

Bazı şeyleri tek bir cümle ya da tek bir kelime ile ifade etmek çok zor ama. Hayatımda ol-

mazsa olmaz diyebileceğim çok az şeyden biridir müzik.

İlk albümün çıktığı güne dönersek. O dönemde kurduğun hayallerinin neresindesin.

Hımmm. Hatırlamaya çalışıyorum o zamanlar ne hayaller kuruyorum diye. Aslında çok ta

hayal kurmuyordum. İlk albümle ilgili hayaller kuruyordum ki onlarda albümden 6-7 yıl

sonra gerçekleşti. O albümün duyulması epey bir vakit aldı :)

Sahnede söylemekten en çok keyif aldığın şarkılar hangileri?

Albüm albüm gidelim mesela; ilk albümden Dört Gün Gört Gece’yi söylemek keyifli.

Dalgalar ve Zor Günler yine söylemeyi sevdiğim şarkılar. “Gülyabani” albümünden

Gülyabani’yi seviyorum çünkü sahnede bir başka oluyor. “Canını Seven Kaçsın” albümün-

den de, Hoşuna Gitmedi Mi?, İçtim İçtim ve Güzel Günler’i söylemek keyifli...

Page 10: Rock Magazin Nisan 2011

Peki şarkı yazarken en fazla yaşıdıkların mı etkili oluyor? Yoksa gözlemlerin ve yeteneklerin mi daha ön planda?Hepsi için en başta yetenek gerekiyor. Yetenek olmadan yaşadıklarını da yazamazsın. Yarı yarıya diyebilirim, bazıları kendi hayatım üzerine uydurduğum şeyler. Yani bir kısmı gerçek, bir kısmı değil.

Genelde kötü zamanlarda mı yazıyorsun?Evet ama, bir kaç tane iyimser şarkım da var tamamen melankonik değil yani. Etrafımdaki insanların hayatları ile ilgili de şarkılar yazıyorum.

Peki kalbinin en kırık olduğu anda yazdığın şarkı hangisi?Ooo çok var :) çok var yani... Zaten dinleyince anlaşılıyor diye düşünüyorum.

Aylin Aslım

10

Page 11: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

11

Özel bir yere sahip şarkılarını sahnede söy-lerken neler hissediyorsun?Ruh haline göre değişiyor. Yani o şarkı her za-man aynı etkiyi yaratmıyor. O gün hayatınızda başka bir şey olmuş olabiliyor ve o şarkıda ona dair bir şey hatırlıyor ve hissedebiliyorsunuz. O zaman etkileyebiliyor. Mesela Güldünya’da bu uzun süre oldu. Zaman zaman söylerken kendimi kötü hissettim. Şarkıyı yaptıktan sonra 1 - 1,5 yıl hep o kızın yaşadıkları, yüzü ve gazete haberleri gözümün önüne geldi. Gerçekten öyle birinin yaşadığını ve öldüğünü düşündükçe kendimi kötü hissettim.

Rock Magazin okuyucuları da size sorularını iletti. O sorular arasından seçtiklerimi sormak istiyorum. Canan Bostancı’dan gelen bir soru var. Cem Adrian ve müziği hakkında neler düşünüyor? Çok ilginç bir ses. Şarkı yazarı olarak her al-bümde kendini sürekli geliştiriyor. En önem-lisi de yaptıklarını çok severek yapıyor. Müziğe iş gibi bakmıyor ve tamamen duyguları üzeri-ne yoğunlaşıyor. Sezgileri güçlü ve hassas biri. Bunu şarkılarına da yansıtabiliyor. İşin ti-cari kısmından çok duygu bölümünü işlediğini düşünüyorum. O da hoşuma gidiyor.

Rock Müzik yapan çok fazla bayan sanatçı yok. Bunu neye bağlıyorsunuz?Aslında Müzisyen anlamında baktığımızda eskiye göre daha çok bayan müzisyen var. Geçmiş jenerasyonun üzerine albüm yapan çok olmadı ama yeni jenerasyonun artık daha fazla var olacağını düşünüyorum. Gördüğüm pek çok şarkı yazan ve enstrüman çalan genç arkadaşlar var. Bizim dönemimizde böyle bir tablo yoktu. Bizden sonrakiler daha fa-zla ilgilenecektir. Niye Rock müzik yapan bayan bu kadar az, pop müzik yapan daha çok diye sorgulayacak olursak, Pop Müzik ticari kimliğini gizlemeyen bir müzik türü ve kadında erkeğe göre daha ticari bir figür. Erkek sanatçıların şansı biraz daha fazla, çünkü bayanlar bir sanatçıya fan olmaya daha müsait bir yapıya sahipler. Kadınların niye daha çok Pop Müzikte olduğunu bilemiyorum. Belki de nedeni Rock Müziğe göre daha kolay olması ve daha çok kişi tarafından dinlenmesi. Rock Müzikte bir yerlerle gelmek daha zor. Daha fazla fedakarlık yapmak gerektiren bir tür. O yüzden belki de uğraşmak daha zor geliyordur. Pop şarkıcısı olmak her açıdan daha kolay.

Pop Müzik, ticari kimliğini gizlemeyen bir müzik türü ve kadında erkeğe göre daha ticari bir figür.

Page 12: Rock Magazin Nisan 2011

Aylin Aslım

12

Page 13: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

Gökçe Çimen: Hande Yener’e siz şarkısını vererek şaşırttınız. Aylin Aslım şarkılarını önümüzdeki günlerde başka albümlerde görebi-lecek miyiz?

Sadece söz verdim beste değil. Hande Yener Elekronik Müziğe ciddi anlamda bir şeyler katmış yetenekli bir isim. Hande bu müziğe hem çok zaman, hem de emek verdi. Çok seviyor ve röportajlarında çoğu zaman bana teşekkür ediyor. Türkiye’de bu müziğin gelişimi ile ilgili konuşurken benden her zaman bahsedi-yor. Hande anlaşması hiç zor bir insan değil. Görüntüsü hep me-safeli gibi dursada çok sempatik ve sıcak biri. Benden şarkı istedi, farklı şeyler yapmaya çalışıyordu bende kabul ettim. Hande’nin en sevdiğim özelliği sürekli sınırlarını zorlayıp her albümde farklı şeyler deniyor olması. Pek çok sanatçı gibi tamam bu tuttu abi bir on sene böyle devam edelim mantığını taşımıyor. O cesareti ve enerjisi de benim hoşuma gidiyor.

Yakın zamandaki projeler neler?Yeni şarkılar yazılmaya başlandı. Önümüzde bahar şenlikleri var. 29 Nisan’da Adana’da bir konserimiz olacak. 22 Nisan’da İstanbul Hayal’deyiz. 8 Mayıs’ta Gaziantep var. Şuan aklıma gelenler bun-lar.

Çok teşekkürler bu keyifli sohbet için.Aaa bu kadar mıydı? :)) Ben çok teşekkür ederim herkese sevgiler.

Hande Yener pek çok sanatçı gibi bu tuttu abi biz bunu on sene yapalım diyen biri değil...

13

Page 14: Rock Magazin Nisan 2011

Yani o solistin bir ego patlaması vardır yaşadığı şey çok daha farklı oluyor. Onun yaşadığı ruh halini yaşamak isterdim

5 soru 1 müzisyen

14

Page 15: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

15

Page 16: Rock Magazin Nisan 2011

16

5 soru 1 müzisyen

Page 17: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

17

Müziğin hayatındaki yerini hangi cümleyle tanımlarsın?

Müzik çok orta bir noktada yani hayatımın merkezinde herşey onun etrafında oluşuyor zaten. Hayat eşittir müzik ve onun etrafındadiğer bir takım şeyler var. Müzik olmadan da hayatımıza devam ederiz. Yeriz, içeriz başka şeyler yaparız. Müzik diye bir kavram olmasaydı da hayatımız devam ederdi belki ama var ve iyikide var.

Sahnede en çok başına gelmesinden korktuğun şey nedir?

Sahnede pek çok aksilik gelebiliyor yıllar içersinde de mutlaka olmuştur tabi. Ne bi-leyim kick pedalının tokmağa uçmuştur, kırılmıştır ya da hemen sağ ayağımı diğer sol pedala alıp çalmaya devam etmişimdir ya da baget uçar hemen sağdan ya da soldan baget çantasından baget çekersin ama hani olabi-lecek en kötü şey herhalde o daha önceden yaşadıklarım o tokmağın çıkması çünkü parçanın ortasında toparlayacak fırsatın olmuyor tabi zaten tüm önlemlerinizi almış oluyorsunuz. Mesela trampetin derisi patlayabiliyor hani üst deri değil ama alt deri bazen patlayabiliyor konser esnasında o yüzden herzaman bütün konserlere iki tram-petle giderim aslında iki pedalla da gitmek gerektiğini söyleyebilirim:)

İlk ve son aldığın albümler nelerdir?

İlk aldığım albüm AC/DC Who Made Who al-bümü o albüm bende büyük bir yere sahip AC/DC grubuda hayatımda çok önemli biyeresahip onun dışında babamda çok iyi bir müzik dinleyicisiydi annemde öyle. Beatles, Rolling Stones, Queen, Animals gibi plaklar çalardı. Onlar rock müziğe yönelmeme yol açtı diyebi-lirim.

İçerisinde seninde yeralacağın dünyaca ünlü müzisyenlerden oluşan bir grup kurmanı istesek kimlere yer verirdin?

Freddie Mercury ile aynı sahneye çıkmayı çok isterdim gitarist olarak Jimi Hendrix bas gitarist olarakta Marco Mendoza ya da Mick Karn diyebilirim. Klavyede de Rick Wakeman.

Sahnede gruptaki yerini değiştirmek istesek nerde olmak isterdin?

Solistin bir ego patlaması vardır. Yaşadığı şey çok daha farklı oluyor. Onun yaşadığı ruh halini yaşamak isterdim...

Page 18: Rock Magazin Nisan 2011

18

Albüm

Page 19: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

19

Deniz Tuzcuoğlu, Arbak Dal, Burak Kulaksızoğlu ve Alp Tiner’den oluşan dörtxdört grubu “Aylar Geçer”,”Arada Bir” gibi hitlerin bulunduğu ilk albümleri “hayır”dan sonra şimdi de II. albümleri “evet” ile karşımızda.

İlk albümlerinde Türkiye’de kadın veya erkek, insanların ilişkilerinde birbirine “hayır” diye-memesine gönderme yapan dörtxdört, aradan geçen süre içinde asıl altı çizilmesi gerekenin insanların birbirine içtenlikle “evet” demesi gerektiğini düşündükleri ve ilk albümden bu yana geçen zaman içerisinde grubun kendi içinde artarak oluşan pozitif enerjiden dolayı albümün adının “evet” olmasına karar verdi.

Söz ve müziği Deniz Tuzcuoğlu’na, düzenlemesi dörtxdört’e ait olan “Aşk Katili” ile 2010 yazında yeni albümden ilk singleı yayınlayan grup, albümün çıkışında ise ilk video klip şarkısı olarak “Ölmek İçin”i seçti.

“evet” süprizlerle dolu...

Yapımcılığını TMC’ nin yaptığı, müzik direktörlüğünü dörtxdört’ün üstlendiği “evet” albümünde dinleyicileri süprizler bekliyor. Bunlardan biri Türk rock müziğinin güçlü kadın seslerinden Özge Fışkın ile dörtxdört düeti “Aslında”. Ayrıca albümden “Zincir” ve “Bazen” İstanbul Film Festivali’nde ilk gösterimi yapılacak “Film-The Movie” filminin de soundtrackindeki en önemli şarkılar.

Tüm stüdyo kayıt işlemleri İstanbul’da dörtxdört stüdyosunda, mix ve masteringleri ise İlter Kalkancı tarafından Polonya’da yapılan “evet”, TMC etiketiyle raflarda ki yerini aldı.

Page 20: Rock Magazin Nisan 2011

20

Ozzy ile Türkçe Rock

Page 21: Rock Magazin Nisan 2011

21

Ozzy ile Türkçe Rock

Page 22: Rock Magazin Nisan 2011

HaberlerYaptığı dizi müzikleriyle adından sıkça söz ettiren Alp Zey, ilk albümü “Herşeyi Unut” la müzikseverlerle buluştu...

Herşeyi Unut

Alp Zey

22

Page 23: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

23

Önce Alp Zey’in hikayesi dinleyelim. Alp Zey kimdir? Bize Biraz kendinden bahsedebilir misin?

Müzikle ilgili tüm yolculuğum, gelişim süre-cim tamamen Adana’da başladı diyebilirim. Adana doğumluyum ve Çevre Y. Mühendisliği eğitimim bitene kadar neredeyse hep orada yaşadım. Hemen hemen her tür müziği duy-arak ve yaşayarak büyüdüm diyebilirim. Müzik hayatım, herkeste olduğu gibi, 6 yaşındayken, babamın en çok sevdiği Tracy Chapmen kasetlerini dinleyerek başladı. “Baby Can I Hold You” şarkısını tamamen ağız oyunlarıyla söyleme çalışıyordum J. 7 yaşındayken müzik merkezinde flüt çaldığımı hatırlıyorum ve o dönem kardeşimle ilk bestemizi yapmıştık! Şarkının adı “Baklava” J. Bu dönemden sonrasını hızlıca geçiyorum. Daha sonra, Ortaokul yıllarında ailemin hediye ettiği gitar ile müzik yolculuğum günden güne tutku haline dönüşmeye başladı. Lise yıllarında, resme olan yeteneğimden dolayı çeşitli dergi ve gazetelerde karikatür çizerken, bir yan-dan da sesimin farkına varıp çeşitli besteler yapıyordum. 18 yaşına geldiğimde Adana’da ilk Türkçe Rock radyo programını hazırladım ve sundum. Üniversite yıllarında ise bir yan-dan tiyatro eğitimi alırken bir yandan da şan dersleri aldım. Bir çok sanat dalıyla iç içe olmama rağmen, en büyük tutkum müzik olduğundan, 2000 yılında ilk rock gurubumu kurdum ve ilk 3 şarkılık demomu çoğaltıp, tanıyıp tanımadığım herkesle paylaştım. Eğitimim ve iş hayatım devam ederken çeşitli

gruplarla Adana’daki barlarda cover şarkılar söylerek devam ettim.

Yıl 2004 ve artık müzik ve iş için İstanbul’daydım. iş hayatı akıp giderken bir yandan da cover şarkılar çaldığımız rock grupları kurup, İstanbul’da ki bilinen per-formans mekanlarında (Pulp,Bronx, Eksi, Kemancı, Line v.b..) sahne aldım. 2009 yılının ortalarına doğru, sahne çalışmalarıma ara verdim ve yıllardır düşündüğüm ve istediğim solo albüm projem için kolları sıvadım!. Bugüne kadar bestelemiş olduğum 100’ün üzerinde şarkı arasından, söz ve müziği bana ait olan 9 şarkıyı seçtim ve 15 aylık bir süreçte albümü Emre Şen ve Erdem Dağlı eşliğinde tamamladım. “Her Şeyi Unut” adlı albümüm Şubat ayının sonunda raflardaki yerini aldı. Bu süreçler devam ederken bir kaç kısa film ve dizi müziği bestledim, yorumladım (Fox Tv’deki Arka Sıradakiler/ Öğretmen Kemal-Jenerik Müziği...).

Albüm kayıtlarında ve sahnede sana eşlik eden diğer müzisyenler kimler?

Albümün, aranje kayıt ve mixleri, Grizu ve diğer bir çok profesyonel gruptan tanıdığımız Emre Şen ve başarılı müzisyen Erdem Dağlı tarafından yapıldı. Albüm davullarını Teoman ve Feridun Düzağaç’ın ekibinden tanıdığımız, sevgili dostum Meriç Memikoğlu çaldı. Klavyeler ise Nevermind’dan tanıdığımız ve Cem Köksal ile uzun yıllar çalan Koray Alar-slan ve yine bir çok albüme imza atmış

Page 24: Rock Magazin Nisan 2011

24

(Nev, Göksel, Pentagram) ve son zaman-larda “Kaybedenler Kulubü” film müziklerini yapan Erdem Tarabus tarafından kaydedi-ldi. Titizliğimiz yüzünden albüm şarkılarını 2’şer defa, bazı şarkıları ise baştan 3’er defa kaydettik, aslında albüme başlangıç süreci 2009’un Mayıs aylarındaydı ve geçen ay ra-flarda yerini aldı.

Sahne ve konserlerde bana eşlik eden müzisyenler yine sevdiğim arkadaşlarımdan oluşuyor; Gitarda geçen senelerde dağılan Neon grubundan tanıdığımız Özgür Özen, Teleband grubundan Özgür Özvarol, klavye ve trombonda Arda Erboz/ Koray Alarslan, davulda Haluk Oranköylü, bas gitarda Esat Ekincioğlu ve kemanda Suay Doğanay bu-lunmakta.

Herşeyi unut isimli albümün müzik mar-ketlerdeki yerini aldı. Öncelikle hayırlı ol-sun diyelim. Peki albüm ne gibi hikayeleri barındırıyor?

Öncelikle 2 kere Teşekkürler. ..Genelde albümün genel konsepti nedir diye sorulur. Siz hikayeleri sordunuz J.Bugüne kadar yazdığım şarkıların büyük çoğunluğu ayrılık ve aşk şarkıları, bunların dışında yazmış olduğum bir çok sosyal içerikli şarkı da var tabi. “Her Şeyi Unut” albümümde; özlenen sevgilileri, yeni bitmiş/bitirilmiş aşkları yaşamış bir kadın ve adamın güçlü hislerini, aşkın çıplaklığına karşı asil duruşu ve gururu, bizden çaldığı ve ruhumuzda kalan yalnızlığa dair HER ŞEYİ güçlü ve cömert sözlerle anlatmaya

Ozzy ile Türkçe Rock

Page 25: Rock Magazin Nisan 2011

25

çalıştım. Ama şarkı sözleri arasında hikaye bir bağlantı kurmak da zor. İçimden geldiği gibi ne hissettiysem onun bir fazlası!.

Konser takvimin nedir? Seni hangi tarihlerde nerelerde izleyebiliriz?

Nisan ayı için henüz netleşmiş bir konser takvimi yok, bu ay 2. videoyu çekip, Mayıs ayı konser tarihlerini belirleyeceğiz.

2011 için ne gibi planların var?

Elimden gelenin en iyisini yaparak, şarkılarımı paylaşabildiğim kadar izleyici ve dinleyiciyle buluşturmak istiyorum. Din-leyicilerin takdiriyle bu daha da belirgin hale gelecek.

Türk Rock dünyası hakkında düşüncelerin neler?

Türkiye de rock müziğin geldiği yer çok nettir ve oturmuştur diyemem!. Türk Rock mizisyenler genelde dışarıdan hep besle-nen oldu!. Ancak, bu ülkede 60’lı yıllardan günümüze, bir çok başarılı sanatçı gelmiş ,(Erkin Koray, Barış Manço, Cem Karaca, Moğollar , Üç Hürel, MFÖ, Bülent Ortaçgil v.b...) kendine özgü müzikleriyle damgasını vurmuştur. Bu süreç çok seyrek de olsa devam ediyor. 1998 yılında Adana’daki ilk Türkçe Rock radyo programımı sunarken, şanslı biriydim ki 100’ün üzerinde Türkçe rock kaseti vardı elimde! Şu gün hala aklıma kazınmış Türkçe rock şarklarını dinlerken

Ozzy ile Türkçe Rock

Page 26: Rock Magazin Nisan 2011

26

o dönemden bugüne yabancı şarkılardan da beslenmeye devam ediyorum ve benim gibi bir çok müzisyende gelişimini böyle tamamlamıştır. Ama şimdilerde 90 kuşağı gençliğinin büyük çoğunluğu yabancı müzik kültüründen beslenerek Türkçe şarkılarını besteliyorlar. Öte yan-dan, Doğu Balkan ülkelerini gezdiğimde Türkçe rock şarkılarındaki tema ve melodilerin taklit edildiğini ve şarkılarımızdan esinlenildiğini de gördüm!. Yaşamımız artan müzik çeşitliliğinden ve değişiminden etkilenmeye devam ediyor. Müzik devamlı bir etkileşim döngüsü!. Fredy Mer-cury bir Beatles hayranıydı, Türkiye’deki bir çok müzisyen de öyle! Dünyadaki rock müzik kül-türleri değişip geliştikçe, günümüzde yapılan müzikte bu popüler kültürden etkileniyor haliyle. İstisnalar her zamanki gibi var, olmayada devam edecek.

Albümden ilk klip hangi şarkıya çekildi yada çekilecek? Ve biraz klip hakkında bilgi verirmisin?

Albümün ilk video klibi ‘KAL DEDİM’ adlı şarkıya çekildi. Yönetmenliğini Barış Kırımşelioğlu, görüntü yönetmenliğini ise Can Sarcan’ın yaptığı klipte 70 kişi rol aldı.

Alp Zey boş zamanlarını nasıl değerlendirir?

10 yıllık mühendislik hayatıma bir süreliğine ara vermiş durumdayım. Şimdilerde bir creative ajans ve bir prodüksiyon şirketinden arkadaşlarımla çalışmalarıma devam ediyorum. Onun dışında, hayatımın her gününde yaşanmamış bir gün olmaması için müzikleyimJ. Sosyal so-rumluluk üzerine çalıştığım projelerim var. Ara sırada, karikatür eskizleri yapmaya devam ediyorum. Hala zaman kaldıysa, kitap ,sinema, kültür etkinlikleri...:)

Page 27: Rock Magazin Nisan 2011

27

Sporla aran nasıl? Hangi spor aktivitelerini takip edersin? Yada yaptığın bir spor dalı varmı?

Sporla aram aslında, son 4 yıl öncesine kadar gayet iyiydi!. Bugüne kadar bir çok spor dalıyla uğraştım diyebilirim. Adrelanin tutkunu biri olduğumdan hep extreme spor dalları ağır bastı hayatımda. Serbest ve yamaç paraşütü, su altı sporları, dalgıçlık... en çok yaptığım spor dalları oldu. Bunun dışında vakit bulursam basketbol, tenis gibi sporları yapabiliyorum artık, İstanbul‘daki zaman yarışı yüzünden bir de salon sporcusu olduk çıktık!. J

Yerli yada yabancı takip ettiğin müzisyenler varmı?

Müziğin hemen hemen her çeşidinden feyz alabilen ve seven biri olduğumdan aklıma gelen bir kaç grup ve isim : Eskilerden; Pink Floyd, Queen, Dire Straits, Nirvana, Metallica...Yenilerden ise : Muse, Franz Ferdinand, The Killers, Radiohead, U2, Kaiser Ch, Depeche Mode, RHCP, Artic Monkeys, Hoobastank, Chris Cornell ve sayamadığım bir çok isim..Yerli: Barış Manço, MFÖ, Bülent Ortaçgil, Sibel Köse...

Alp Zey’e verdiği bilgilerden dolayı çok teşekkür ediyoruz...

Ben çok teşekkür ediyorum. Yeni konserlerde buluşmak üzere!.

Page 28: Rock Magazin Nisan 2011

Kusun kanadıysaRöportaj ve Fotoğraflar

Alper Tüydeş

Cemal Hünal

28

Page 29: Rock Magazin Nisan 2011

29

Cemal Hünal

Aslında ilk olarak Ulak filminde gördünüz onu. Ama bizi etkileyecek bir karakterde değildi ‘Ulak İbrahim’. Sonra bir anda en çok konuşulan adam oldu. Issız Adam Alper. Herkes kendinde birazcık ıssız adamlık buldu. Ardından Türkiye’de yapılamaz denileni yaptılar ve bu yaptıklarında da Hünal’ı Mert’olarak karşımıza çıkardılar.

Öncelikle şunu söylemeliyim, set dışında ki gündelik hayatında konuşması, hareketleri ve kendindeliği oynadığı karakterle pek zıt değil. Yürüyüşüne kadar hem de. Mütevazi kişiliği sayesinde ona bu gözlemleri yapabilecek ka-dar yakın oldum.. Tanışmamız, onun artık herkes tarafından bilinen at sevdası ile başladı. İçerisinde atların da olduğu bir proje için kendi-siyle görüşmemden sonra sohbetimizi bitirme-meye çalıştım.

İstanbul’da Teşvikiye semtinde bulunan evinden izlenimlerimi anlatacağım ilk olarak. Evine girdiğim anda Cemal Hünal’ın dünyasını da girmiş oldum doğal olarak. Tüm tutkularını evine uyumlu bir şekilde dekore etmiş. Atlara, doğaya ve eskiye yönelik duyduğu ilgisi evin her köşesinde göze çarpıyor. Eskitilmiş görünümlü ahşap mobilyalar. Duvarlarda ki resimler, eşyalar, masasının üstünde açık kalmış kitap-larda doğaya ait fotoğraflar, yazılar. Vitrinin de kaplumbağa kabukları, antika alet edevatlar, geyik, at, ayı kafatasları. Bu kadar uyumlu bir şekilde bir oda da nasıl güzel durduğunu başta garipsedim sonra sevdim. Hatta kendi evimde denedim.

Özellikle atlara olan tutkusunu evine sık bir şekilde işlemiş. Sadece at değil tabiî ki de. Doğaya ve eskiye müthiş bir tutkusu var. Kılıç, yay ve benzeri savaş aletleri de koleksiyonunda mevcut. Ve bunların içinde kendi el emeği ile ortaya çıkardıkları da…

Alman kurdu ve labrador cinsi iki de köpeği evin sakinleri. Konumum onun ki gibi olsaydı diye düşündüğümde ‘ondan farkım olmazdı’ dedim kendi kendime. Evini kesinlikle zevkleri-yle doğru orantıda döşemiş ve yine bu şekilde kullanıyor. Sohbet ederken eşyalarından bazı parçaların hatıralarını anlattı. Gerçek-ten neredeyse evindeki her eşyanın farklı ve bir o kadarda güzel anısı var. Mesela ayı kafatasını arkadaşları ormandayken ayı üze-rine doğru gelince kendilerini kurtarmak için vurmuşlar. Ve öldüğünü kontrol bile etmeden hemen oradan uzaklaşmışlar. Hünal’a olayı anlattıklarında, hemen atını kaptığı gibi vuru-lan ayıyı aramaya başlamış ormanda. Cesarete bakın ki yaralı bir ayıyla karşılamanın teh-likesine aldırış etmeden çıkıyor ormana. Neyse ki ayıyı cansız bir şekilde yatarken bulmuş ve saatlerce uğraştıktan sonra kafatasını bıçağıyla çıkarıp evinde dekor olarak kul-lanmaya başlamış. Yine ok ile gittiği avlarda vurduğu kuşların tüylerini de çeşitli süsler olarak kullanıyor evinde ve arabasında. Fikir-leri kadar yaratıcılığı da muhteşem bu konuda. Bu tip eşyaları ilginç alanlarda süs olarak kullanmasını çok iyi beceriyor O gün misafiri olmamda ki asıl sebep katılacağı bir müsabaka içindi. Atların kondisyonunu sınamak amacıyla yapılan bir yarışa katılacaktı ve bu sebeple

Page 30: Rock Magazin Nisan 2011

30

Cemal Hünal

müthiş bir hevesi vardı. Onu fotoğraflamak için yanındaydım. Bu yüzden evinde biraz zaman geçirdikten sonra Kemerburgaz’a atlarının bulunduğu çiftliğe geçtik. Yolda arkadaşı Deniz Güngör ile tanıştırdı beni. Deniz Güngör’ü tanıdıktan sonra şunu anladım, Hünal’ın yakın çevresinde olmak için at binmeyi becermek ve basit adam olmamak gerekiyor. Basit olan her şeyden uzak çünkü Hünal…

Arkadaşı Deniz Güngör’de müzikle uğraşıyor.. Kıraç – Teoman gibi ünlü isimlerle birlikte çalışıyor. Ve tabiî ki ata binmesini de yine iyi beceriyor. Sevgilisi Lale Cangal ile de tanıştığımızda artık hiç şüphem olmadı. Bu adamın çevreside kendisi kadar özel ve güzel.Lala diye hitap ettiği ve üstüne titrediği Lale Cangal’da mütevazi ve samimi kişiliğiyle hafızama kazındı. Cangal’ın hayattan zevk aldığı noktalar hünal’ın kilerle kesişiyor. Onun da

Maya adında akıllı mı akıllı sevimli bir köpeği var. Ata binmeyi çok seviyor. Aynı zamanda çok güzel keman çalıyor. Ve artık oyunculuğuyla da beyaz perde de boy gösteriyor.

Çiftliğin sahipleri ve çalışanlar Hünal’a ünlü birisine duyulan ilgiden farklı şekilde yaklaşıyorlardı. Daha samimi ve sıcaktı. Aslında Hünal’ı tanıdıktan sonra bu durum beni hiç şaşırtmadı. O bu itibarı hak ediyordu çünkü. Bir at için yapılması ve bilinmesi gereken ne varsa Hünal’da fazlasıyla mevcut.. Hareketlerinde ki içi içine sığmayan telaşı, sabırsızlığını görünce ve sohbetlerinde atlardan bahsederken yüzünde oluşan tebessümü fark edince şu gerçeği bir kez daha anladım Cemal Hünal eşittir atlar. Muhabbetlerde atların hayranlık uyandırıcı enteresan bilgilerini sohbet aralarına serpiştirip kendi hayranlığının adeta sebebini ispatlıyordu. Türklerin tarihinde vazgeçilmezi

Page 31: Rock Magazin Nisan 2011

31

Cemal Hünal

olan ve asilliğin, özgürlüğün simgelerinden olan atları hala vazgeçilmez olarak gören biriyle tanışmak ve ayrıntıları ile atları tanımak emin olun atlara en uzak olanı bile hayran bırakır cinsten. Atlardan konu açmışken Lahib ve Marengo ile tanıştırdı beni. Onun hayatında herhalde sevgilisinden sonra en kıymetlileri. Beklide tahmini sıralamam yanlıştır…Lahib ve Marengo iki güzel arap atı. Onlarla bu kadar ilgilenen ve değer veren Hünal’a ait şanslı iki güzel at.

İlk gün konumuz ve amacımız atlar olsada. Bu telaşeye iki de güzel proje sığdırdık. İstanbulun dışındaydı çiftlik. Gelen telefonla yola koyulduk. Adını tam hatırlayamadığım bir yapım şirketine götürdü bizi. Burada bir film için imza attı. Film-den çok kısa bahsetti ama adını hatırlamıyorum. Sanırım ‘’Romantik Komedi’’ içindi. Çünkü o günden sonra ki ilk filmi o oldu. Çiftlikten çıkıp

geldiğimiz yer bir saatlik mesafe. Çiftlikten onca işi bırakıp apar topar 10 dakikalık bir sürede filme imzayı atıp geri döndük. Bumu yani dedim içimden. Senaryoya göz atıyor, imzayı çakıyor ve sonra dıgıdık demek için hemen geri dönüyoruz.İkinci proje ben oradayken yapım aşamasın-daydı. Geri döndükten sonra çiftlikte bir ara bulup dinlenirken telefonu çaldı. Arayan Çağan Irmak. Yeni bir dizi için kendisini düşündüklerini söyledi. İşin güzel yanı filmde atlar ve çift-lik hayatı var. Başkasını arasalar bulama-zlar zaten. Biçilmiş kaftandı Hünal. Telefonu kapattıktan sonra projenin Bursa’da olacağını söyledi ve ekledi ‘Bursa’dan şansınla geldin Alper. İnşallah olur’ Olduda zaten. Proje Kış Masalı içinmiş. Başrolünü oynadığı filmde. Devam etmiyor dizi ama bence etmesi gerekir-di. Dizinin ilk çekimlerinin çekildiği sıralarda Bursa’da ziyaret ettim bir kez daha kendisini.

Page 32: Rock Magazin Nisan 2011

32

Cemal Hünal

Dizide Hünal’ın evi olarak Hayvanat Bahçe-sinde ki eski Bursa evleri kullanılıyordu. Aman Allahım. Hünal’ın ettiği tüm dualar bir anda kabul oldu herhalde. Dizi çekimlerinde boşta kaldığı tüm zamanları hayvanat bahçesinde geçiriyordu. Dizi için zaman zaman at biniyor, ormanda ava çıkıyordu. Hünal daha ne ister ki…Tekrar İstanbul’a dönelim… İlk gün atları ertesi günkü yarışlar için hazırladık, gerekli takım taklavatı hazır hale getirdik ve günü noktaladık. Ertesi gün sabah beş buçukta ayaktaydık. E malum yarışlar vardı. Yoğun, heyecanlı bir gün bizi bekliyordu… Yarışacak binicilerin buluşacağı ve atlarının da bulunduğu çiftliğe sabahın erken saatlerinde geldik. Sevgilisi Lale Cangal, Hünal’ın diğer atıyla yarışa katılacak

olan Deniz Güngör ve ben. Hünal’ın heyecanı giderek kendisini belli ediyordu. Kuşun kanadıysa Cemal Hünal’ın atı. Gerçekten öyle olmalı yoksa Hünal’ın heyecanını sebebi başka ne olabilirdi ki?

Yarış öncesi atıyla küçük ısınma turları yaptı bu turlarda Cangal’ın köpeği Maya’da peşlerinde dolanıp duruyordu. Bu üçlü bana RedKit’i hatırlattı. Hünal, Arap atı ve alman kurdu.Yarış öncesi bineceği atla baş başaydı süreki. Ve inanın onunla resmen konuştu. Çocuğunu sınava götüren babanın yolda yürürken nasi-hatleri ve bu nasihatlere kulak verdiğini göstermek için başıyla babasını onaylayan çocuk vardı sanki karşımda. At resmen onu

Page 33: Rock Magazin Nisan 2011

33

Cemal Hünal

dinliyordu. Çevrede belli bir süre baş başa dolandı atıyla. Hünal hep söylüyordu. Atlar anlar, iletişim önemli diye.. Ve yarış başlar. Daha önce söylediğim gibi bu bir kondisyon yarışı ve atların hızı değil dayanaklılığı önemli. Parkurlar tamamlandığında atın nabzı yetkili-lerce ölçülüyor. Uygun değerlerde olmayanlar eleniyor. Olanlar ise bir üst müsabakalara katılmaya hak kazanıyor. Yarışçılarla birlikte Hünal ve Güngör’ü uğurladıktan sonra bizde Lale Cangal ile bir kenarda vakit öldürmeye başladık. Daha sonra ben köpeği Maya ile oyun oynamaya başladım. Cangal’da Tomris dergisiyle birlikte bir ağaç gölgesinde ki yerini aldı. Bir ara yarışçıların geçeceği bir noktaya hep birlikte giderek hem fotoğraf çekme hem de onlara destek verme adına bir girişimde bulunduk. Orada da şunu fark ettim. Hünal’la buluştuğumuz günden beri objektifime ba-karak hiç poz vermemişti. Fakat bu sefer böyle olmadı. Atın üstündeydi ve enerjisini, doludizginliğini yüzünde belirterek poz verdi. Atlar ve Hünal dedim ve deklanşörü tetikledim…2-3 saat kadar bir sürenin ardından yarışçılar yavaş yavaş bitiş noktasına dönmeye başladı. Bizim gözler Hünal ve Güngör’de tabi. Birbirleri ardına bitişe geldiler. Hemen atlarından in-dikleri gibi müthiş bi çabuklukla havlu ile atların terini sildiler. Yarıştıkalrı atları serinlettiler ve sonrasında yetkililerin kontrolüne sundular.. Burada beklediğimiz sonuç olmadı. Hünal yarışı geçememişti. Kendisi “önemli değil bu heyecanı yaşamakta güzeldi” desede belliydi herşey. Hevesi gursağında kalmıştı. Öyle önemli olan katılmaktı esprisi de sökmedi. Normal verilen sürenin 45 dakika altında gelmişti. Ve atın nabzı

da öngörülen değerlerin çok az üstündey-di. Sadece yapması gereken bitişe doğru yavaşlayarak belki 10 yada 20 dakika kadar atını dinlendirerek nabzını normale indirme-liydi. Daha zamanı vardı çünkü. Bu sürede atın nabzı düşecek ve kontrollerden geçecekti. Ama o tezcanlı davrandı. Neyse ki sevindirici haber kendi atıyla yarışan arkadaşı Deniz Güngör’den geldi. Nabzı istenilen seviyede çıkmıştı… Yarış sonrası bir yandan eşyaları topar-larken, diğer yandan atların bakımı yapıldı. Unutamayacağım anlardan bir diğeri ise deniz Güngör’ün atlara yaptığı müzik ziyafetiydi. Enstrümanı ile atların odalarının önünde müzik ziyafeti yapıyordu. Ve inanır mısınız at Güngör’ü hayranlıkla dinledi. Oda da bulunan bir aygır penceresinden uzattığı kafasını enstrümanın dibine kadar uzattı. Güngör yavaş ritimlerle atı mayhoş bir hale getiriyor ani ritim değişikliklerinde ise irkiliyor ve adeta “az önce çaldığın güzeldi. Slowdan devam et” der gibi başıyla işaretler yağıyordu. Herkes bu noktada Güngör’ün müzikle kurduğu iletişime hayranlıkla bakıyordu. Bu geziden sonra anlatımlarımı ilk olarak Karacabey’de yerel bir gazetede yazmıştım. Hünal’a da gazetelerden postaladım. An-nesi gazetelerden birini çerçeveletmiş. Bunu duyduğuma hem çok sevindim. Tüm ulusal basında hakkında bir sürü güzel şeyler varken sanıyorum anne Hünal yazdıklarımı daha samimi bulmuş olmalı ki böyle bir şey yapmış. Bu beni çok mutlu etmişti.

Alper Tüydeş

Page 34: Rock Magazin Nisan 2011

Ses telleri normal bir insanın ses tellerinden 3 kat daha uzun olan sanatçı. Sahip olduğu ses itibariyle yalnızTürkiye değil dünya çapında bir yıldız olacağı düşünülmekte...

Fazıl Say’ın Bilkent’te Öğretim Görevlisi olmasından sonra keşfettiği ve özel istekle Bilkent’e öğrenci olarak aldığı aşmış insan...

Bir şişe kırmızı şarap eşliğinde şarkılarını dinlemekten bıkmadığım, bıkmayacağım adam...

Yaptığı her beste sorgulatabildi bana bişileri. Bilmem dediği gibi ‘çocuk’tum bir zamanlar belki de. O her çocuk dediğinde dinledim onu, babam kadar sıcaktı bana çocuk derken ya da. Hatırlıyorum, çocuk’tum ve ağlamıştım..hüzündün ilk başta.. anlattığın yollardaydım evet ! hatırladın mı?

kapılar kapanır, ışıklar söner,sessiz sokaklarda kalırsın, insanlar bilir, insanlar konuşur...yüzüne bakar öyle sen susarsın.anlamı yok sözlerin

Sözlüklerde Hakkında Yazılanlarla

Sözlük

34

Page 35: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

35

01 Mor ve Ötesi - Sor - Rakun Müzik02 Nilüfer & Şebnem Ferah - Erkekler Ağlamaz - DMC03 Duman - Sor Bana Pişman Mıyım - Sony Music04 Ogün Sanlısoy - Avunmak Zor - Pasaj Music 05 Emre Aydın - Son Defa - Sony Music06 Özlem Tekin - Sen Anla - Sony Music07 Kolpa - Son Nefesim - Pasaj Müzik08 Aydilge - Kilit - Dokuzsekiz09 Seksendört - Hayır Olamaz - Poll Production10 Tnk - Yine Yazı Bekleriz - Pasaj Müzik

Page 36: Rock Magazin Nisan 2011

Film

36

Page 37: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

Alternatif kitaplar basan bir yayınevinin sahibi olan Kaan (Nejat İşler) ile Kadıköy’de bar işleten, çok sıkı bir plak ve efemera koleksiyoneri olan Mete (Yiğit Özşener), 90’lı yılların ikinci yarısında, sanki bir yerde oturmuş konuşuyorlarmış ve kimsenin bundan haberi yokmuş gibi bir radyo programı yapmaya başlarlar. Yaptıkları program zaman içinde hem onların hem de dinleyenlerin hayatını değiştirecektir. Programın şöhreti hızla yayılırken Kaan ve Mete eski hayatlarına aynen devam ederler. Her gün başka kadınlarla yalnızlığını giderme-ye çalışan Kaan, aradığı aşkı Zeynep’de (Ahu Türkpençe) bulur ve aralarındaki hayat görüşü farklılığına rağmen bu aşkı tutkuyla yaşamaya çalışır;... Bu arada herkesin ‘kendi kaybını’ bulduğu ‘Kaybedenler Kulübü’, toplumun farklı kesiminden insanları biraraya getirerek ade-ta bir ‘ortak mahalle’ de buluşturur. Kendi yalnızlıklarıyla bile dalga geçen, sisteme her gün başkaldıran, hayatın kıyısında yaşayan Kaan ve Mete’nin renkli hayatlarını yansıtan programın tutkunları, ‘Kaybedenler Kulübü’nün üyeleridir artık…

37

Page 38: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

38

Page 39: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

39

Page 40: Rock Magazin Nisan 2011

Haberler

40