saat Üzerine İncelemeler - cagatayguven.files.wordpress.com filesaat saat Üzerine kültürel...
TRANSCRIPT
E
şref
Çağ
atay
Gü
ven
SAT2
03
Sa
at
Üze
rin
e İ
nce
lem
ele
r
SAT203 dersi için hazırlanmış dönemlik bitirme projesi.
Saat
Saat Üzerine Kültürel İnceleme
1. Zaman Kavramı Ve Kültürlerin Zamanı Algılayışı
Zaman, ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem, uzaysal boyutu olmayan bir kontinyum1dur.
Zaman kavramı, tarih boyunca felsefenin ilgi alanlarından biri olmasının yanı sıra matematik
ve bilimsel araştırmaların da önemli malzemelerinden biridir. Tarih boyunca çok tartışılmış
bir konudur. Şu an için Albert Einstein'in ifadesi en geçerli teoremdir.
Zaman içinde olduğumuz 3 mekân ve 1 zaman boyutlu uzay-zamanın soyut olan boyutu
olarak da kabul edilir. Zaman olgusu fizikte 't' (Latince zaman anlamına gelen tempus
kelimesinin baş harfi) harfiyle tanımlanır.
Mayalar; son derece kesin astronomik gözlemlerde bulunmuşlar, Ay ve gezegenlerin
hareketlerinin diyagramlarını yapmışlar, Güneş tutulmalarını önceden tahmin
edebilmişlerdir. Diğer Orta Amerika uygarlıkları gibi, Avrupa’da kullanılan Jülyen
takvimininkine kıyasla çok daha kesin bir "güneş yılı"na dayalı bir takvime sahiptiler.
Mayalar’ın zamana ilişkin çalışmalarında esas olarak iki takvimleri vardı: Tzolkin denen
takvim dinsel nitelikliydi, bu takvime “kutsal yıllık”, “büyülü takvim”, “ayin takvimi” de
denirdi.Haab denilen takvim ise güneş takvimiydi. Güneş yılını Mayalar 365,2420 olarak
belirlemişlerdi; modern astronomiye göreyse güneş yılı tam olarak 365,2422 gündür. Yani
dakika ve saniye gibi zaman ölçülerinden yoksun olduğu varsayılan Mayalar’ın hesabı ile
modern astronominin hesabı arasındaki yıllık fark yalnızca 17 saniye idi. Dinsel takvim 260
(20x13), güneş takvimi ise 365 günden (kin) oluşuyordu. 365 günlük güneş yılını 20 günlük 18
ayın sonunda, eski Mısırlılar ve Yunanlılar’daki epagomenayı andırır tarzda, yaptıkları beş
günlük ilaveyle elde ederlerdi ki, buna bu yüzden “muğlak yıl” da denir. Her iki takvim için
18.980 günlük bir periyot sonunda, yani 365 günlük 52 yıl veya 260 günlük 73 yıl sonra bir
çakışma söz konusuydu, bu periyot 52 “muğlak yıl” olarak belirtilir.
Mısırda ise, Thoth, ibiş kuşu başıyla resmedilmiştir ve elinde bir dolmakalem ve her şeyi
kaydettiği parşomenler vardır. Tanrıları içeren neydeyse tüm temel görüntülerde Thoth,
görevli olarak görünürdü ama özellikle ölülerin hükmünde görülüyor. Tanrıların habercisi
olmuş ve Yunanlıların Chronos’u ile eş tutulmuştur. Osirian mitlerine göre Thoth, Osiris in
1 Kontinyum : Art arda gelen elemanların birbirinden bariz şekilde farklı olmadığı, ancak aşırı uçlardaki
elemanların birbirinden çok farklı olduğu sıralı dizi.
veziri olmuştur. O da Khons gibi ay tanrısıdır ve zamanın, büyünün ve yazının tanrısıdır.
Chronos ismi halen İngilizce’de zaman ile ilgili kelimelerde kullanılır; örn. Chronometer.
2. Greenwich Saat Sisteminin Dünya Üzerinde Kabul Görmesi
GMT (Greenwich Mean Time), adını başlangıç meridyeninin geçtiği Londra'nın güney doğu
banliyösü Greenwich'ten alan bir zaman dilimidir.
Burada bulunan rasathanenin üzerinde bulunduğu kabul edilen meridyen, sıfır olarak
alınır. Bu meridyenden doğuya doğru gidildikçe ileri, batıya doğru gidildikçe geri gidilmiş olur.
Her derece arası 4 dakika olduğundan 15 derecelik her dilim bir saat olarak kabul edilmiştir.
Böylece 12 saat doğuda, 12 saat batıda olmak üzere, yeryüzü 24 saat dilimine bölünmüştür.
Dünyadaki saat ayarlaması Greenwich'ten geçen meridyene göre yapılır. Greenwich’e göre
yapılmasının tek nedeni, İngilizlerin meridyenleri icat etmiş olmalarıdır.
Osmanlı devletinde saatleri, Ayasofya'nın kubbesinden geçtiği varsayılan ve Arz-ı Halife
veya Arz-ı İstanbul olarak adlanırılan meridyene göre ayar ederlerdi. 1932'de saat, takvim vb
ölçüm sistemi değişiklikleriyle birlikte, saat diliminde de uluslararası bir standart haline
gelmiş olan GMT sistemi kabul edildi.
Saat Üzerine Teknolojik İnceleme
Antik Kültürlerde Saat Tasarımı
Saat, ilk defa M.Ö. 4000'lerde Mısır'da kullanılmaya başlanmıştır. Mısırlılar, Güneş'in her
gün belirli bir düzende doğup battığını keşfetmişti. Bundan yararlanarak güneş saatini icat
etmeyi başardılar. Bu saat çeşidinde dik duran bir cismin güneşin geliş açısına göre
oluşturduğu gölge boyuna bakılarak saat hesaplanıyordu. Ancak güneş saatinin bir eksikliği
vardı. Geceleri güneş olmadığından dolayı çalışamıyordu. Bunun üzerine Antik Mısırlılar kum
saati2, Çinliler ise ateş saati3 ve su saatini4 icat ettiler.
2 Kum saatleri içine kum doldurulmuş altı üstü geniş, beli ince, eşit miktarda bir sıvının ya da çok ince taneli bir
katının bir delikten geçerken daima aynı zamana ihtiyaç göstereceği ilkesine dayanarak çalışan zaman ölçme
aracıdır.
3 Ateş Saati, (ya da Mum Saati) Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın bölmeli
bir saydam kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre zaman
belirlenen saattir.
4 Su saati, bir kaptaki suyun başka bir kaba akışını birim alan saattir.
1. Temel Çalışma Prensipleri
İlk saatlerde görülüyor ki, öncelikli olarak astronomik olaylar (güneşin doğuşu gibi) mihenk
taşı olarak kabul edilmiş. Hemen ardından gelen süre içerisinde ise kum saati ve su saati gibi
saatlerin çıkmasının ardından, yerçekimi ve ateş saatinde görüldüğü gibi mumun tükenmesi,
yani yanma hızı da metotlar arasına eklenmiştir.
Mekanik saatler için bulunan mekanizma, ağırlığın asılı olduğu ipi ya da zinciri kısa
aralıklarla tutan ve bırakan bir vargel düzenidir ve tüm modern saatlerin de ortak özelliğidir.
Böylece, kısa aralıklarla duran ve inen bir ağırlık, saat mekanizmasını günün uzunluğuna ya da
kısalığına bağlı olmaktan kurtarıyordu.
Bu mekanizmanın en eski türü "kamalı" olarak biliniyor. Ucuna ağırlık bağlı iki yanından
atlamalı olarak tırnaklarla donatılmış bir metal çubuk ve yatay olarak gidip gelen bir milden
oluşan mekanizmada, her gidişte bir tırnak salıveren bir düzen oluşturulmuş ve milin ivmesi
de dış ucuna takılmış bir ağırlıkla kontrol edilmiş. Ağırlık uzağa çekilince salınım hızlanıyor,
yaklaştırılınca da yavaşlıyor. Böylece, başlangıçta dakikaların ve daha sonra da saniyelerin
belirlenmesi mümkün olmuştur.
2. Teknolojinin Gelişimi ve Saatin Çalışma Prensibi Üzerine Etkileri
Gündüz saatlerinin gece saatlerine uymayan saat sistemi, 14. yüzyılda mekanik saatlerin
yapılmasına kadar devam etmiştir. Günü eşit saatler halinde bölen ilk saat, Milan’daki Saint
Gottard kilisesi saatidir. Yüzyılın ortasına doğru büyük Avrupa şehirlerinin kulelerinde
mekanik saatler görülmeye başlanmış ve gittikçe yayılmıştır. Vargel düzeniyle çalışan bu
saatler 300 yıl boyunca devam etmiştir.
1500’lerde Nürnberg’de Peter Heinlein’ın zembereği bulmasıyla, büyük ağırlıklar kalkarak
taşınabilir küçük saatler olanaklı kılınmıştır. İlk saatlerde kadran, akrep ve yelkovan
bulunmuyordu. Okuma yazma oranının düşük olması, saatlere insanların bakıp anlayacağı
yazılar koymak yerine çan sesleri konmasını gerektiriyordu. Süreyi görsel olarak göstermek
için saatlere kadranı ilk olarak kullanan ve 1344’te 24 dilimlik saati yapan Dondi’dir.
Saat gelişiminde atılan başka bir büyük adım da sarkacın bulunmasıdır. Kilisede papazı
dinlerken kürsünün üzerinde sallanan lambanın salınım zamanının sabit olduğunu farkeden
Galileo, sarkacın salınım periyodunun, ağırlığına ya da genişliğine değil, uzunluğuna bağlı
olduğunu bulmuştur. Galileo, ölümüne yakın, sarkaçla çalışan bir saat tasarlasa da bunu
gerçekleştirememiştir. İlk çalışan sarkaçlı saati 1656’da, Galileo’nun ölümünden 14 yıl sonra,
Alman astronom Christian Huygens yapmıştır. Huygens’in saati önceleri günde bir dakikadan
az hata veriyordu. İlk olarak sağlanan bu hassaslığı, Huygens çalışmalarıyla hatayı günde 10
saniyeye düşürerek, artırmıştır.
Sarkacın bulunmasıyla ilk defa olarak saatlere dakika ve saniye kolları
eklenmiştir.1670’lerin ortalarında Huygens’in balans yayını geliştirmesi taşınabilir saatlerin
gerçek bir cep saati haline getirilebilmesini sağlamıştır. Yay mekanizmasının bulunması,
zamanın hem karada hem de denizde aynı doğrulukta ölçülebilmesini sağlamıştır. Balans
yayının geliştirilmesi ile gittikçe küçülen saatler cepte ya da kolda taşınabilmeye başlamış, ilk
ucuz cep saatleri ABD’de üretilmiş, kol saatleri ise 1890’larda ortaya çıkmıştır. Başlangıçta
sadece kadınların kullandığı kol saatleri I. Dünya Savaşı sırasında erkekler arasında da
yaygınlaşmıştır.
Zamanı karada ve denizde aynı olarak ölçebilen bu yeni saatlerle zaman birimlerinin
hassaslığı sorgulanmaya başlanmıştır. Bir saniyenin uzunluğu neydi? Basit bir hesapla saniye
dakikanın 1/60’ı, dakika saatin 1/60’ı ve saat te günün 24’te biri olduğu için bir saniye
ortalama güneş gününün 86 400’de biri olarak ortaya çıkar. 1820’de zaman aralıkları bu
hesaba göre standardize edilmiştir.
3. Günümüzde Kullanılan Saatlerin Teknolojik Olarak İncelenmesi
Kuvarz moleküllerinin titreşimlerine göre çalışan zaman kuvarz saati, ardından ise atom
saati icat edilmiştir. Kuvarz saatler, günümüzde en yaygın kullanılan saatlerdendir. İlk atom
saati 1949'da ABD Ulusal Standartlar Bürosu'nda yapıldı. İlk isabetli atom saatiyse, sezyum-
133 atomunun rezonans ölçümüyle 1955 yılında İngiltere Ulusal Fizik Laboratuvarı’nda Louis
Essen tarafından yapıldı.
Ağustos 2004'te NIST bilim adamları, bilgisayar çipi ölçeğinde ilk atom saatini tanıttılar. Bu
saatler günlük hata payı 10-9 saniyelik sapma ile çalışırlar.
4. Şu Anda Ölçülebilen En küçük Zaman Dilimi ve Kullanım Alanları
Planck zamanı, kuantum fiziğinde kullanılan zaman birimidir. Işığın, bir Plank uzunluğunu5
katetmesinde geçen süreye denir. Kuantum fiziğinde, mekaniğinde ve astronomide kullanılır.
Saat Üzerine İletişimsel İnceleme
1. Modern Toplumda Saniyelerin Kıymeti
İnsanoğlu, hayatta kalabilmek için zamanı ölçebilmek amacıyla çağlardır, çeşitli yöntemler
geliştirmiştir. Önceleri, tarımın keşfi ile birlikte, mevsimleri bilebilmek, alabilecekleri ürüne
göre hayat şartlarının bilinmesinde zamanı ölçme gereksinimi ortaya çıkmıştır. Ardından,
inanma isteği ve din, insanların ibadet edebilmeleri amacıyla gece ve gündüzün ölçülebilmesi
gerekliliğini ortaya koymuştur. Antik Mısır’da piramitlerin yapımında kullanılan kölelerin
çalıştıkları saatleri içeren papirüsler günümüze kalmıştır. Buradan anlıyoruz ki, o dönemde
kullanılan güneş saati aracılığıyla gün parçalara ayrılmış ve insanlar bunu işçilerin mesai
5 Planck uzunluğu : 1.616252(81)×10⁻³⁵metre.
saatlerini ayarlamakta kullanmıştır. Daha sonraları, yayılan Hıristiyanlık sebebiyle, kiliselere
insanları çağırabilmek için, günümüzde kullanılan saatlerin atası olan mekanik saatler icat
edilmiştir.
1800’lerin sonu ve 1900’lerin başı ile insanlık yeni bir çağa girmiştir. Gelişen şehirleşme ve
şehir kültürü, insanın günü 5-6 parçadan fazla bölmesini gerektirmiştir. Sabahları
yataklarından kalkan insanlar, çalıştıkları işyerlerinde ne zaman öğlen arası verileceğini, ne
zaman evlerine döneceklerini bilmek istiyorlardı. Fakat mekanik saatler, o zamanın
ihtiyaçlarını karşılayamamaktaydılar. Bir mekanik saati taşımak, sarkaç sisteminin salınımını
bozduğu için mümkün değildi. Ardından, balans yayının icadı ile bu sorun çözüldü ve saat,
herkesin, her daim ulaşabileceği bir nesne haline geldi.
1950’lerden sonra, metropol yaşantısının, Dünya’nın farklı yerlerinde gelişmesi ve Soğuk
Savaş ile ülkelerin arasında rekabetin yükselmesinden sonra, zaman farklı bir değer
kazanmaya başladı. Artık ülkeler, en hızlı olmaya çalışıyordu. Bunun toplumda, mikro düzeye
inmesi de çok sürmedi. Olimpiyat oyunlarında artık koşucular, saniyenin binde biri
hassasiyetle rekorlar kırmaya başlamıştı. Elektroniğin ve mikroçipin icadıyla bu sefer
bilgisayarları, saniyede yaptıkları milyon işlemlerle (Ghz) değerlendirilmeye başlandı.
Günümüzde ise, metropoller, megapollere dönüştü ve insanlar arası rekabet kalabalıktan
ve yerine her zaman konacak başka birisi bulunduğundan öyle bir düzeye geldi ki, böyle bir
rekabetçi ortamda insanoğlunun kaybedeceği bir dakika bile kalmadı. İnternetin icadı ve
yaygınlaşması sebebiyle dijital ortam, gündelik hayata entegre edildi. Dijital ortamın
hayatımıza bu kadar dahil olmasının sonucu olarak, bilgisayarların hızına yetişmeye çalışan
insan, lugatımıza “stres” kelimesini ekledi.
2. Biyolojik Saat
Fizyolojik ve davranışsal tepkilerin 24 saatlik zaman aralıklarında tekrarlanmasına günlük
döngü denir. Günlük döngünün çok düzenli olması vücut içinde bir biyolojik saatle kontrol
edildiğini gösterir. Bununla birlikte biyolojik saat günlük döngüye göre biraz hızlı ya da yavaş
çalışır. Biyolojik saat, gün ışığı gibi dış(çevresel) bir uyarı tarafından sürekli ayarlanmış
olmalıdır. Örneğin bir böceğin biyolojik saatinin 25 saatte bir tamamlandığını kabul edelim.
Böceğin biyolojik saatinin normal gece-gündüz döngüsüyle aynı fazda kalması için hergün bir
saatlik ayarlama yapılabilir. Fakat böcek uzunca bir süre ışıkta tutulursa, biyolojik saatin
günlük ayarlaması yapılamayacaktır. Böylece böceğin biyolojik saati gerçek gece-gündüz
döngüsüyle aynı fazda olmaktan gittikçe çıkacaktır. Eğer böcek gün ışığında sürekli 10 gün
tutulursa 10. günde biyolojik saatin günlük normal döngüden 10 saat farklılaşmış olduğu
görülecektir. Gün ışığı görmeyen bir odada yapılan başka bir deneyde ise deneklerin, günler
sonrasında kimisi uyurken, kimisinin öğlen saatlerini yaşadığı görülür.
3. Jet Lag
Jet uçaklarının ve güneş sisteminin dışına yapılan uzay yolculuklarının ortaya çıkmasıyla
birlikte, zaman farklarının getirdiği sorunlar da artmıştır. Tokyo-New York kenti arasında jetle
yolculuk 10 saatlik zaman farkına yol açar; bedenin bu yeni gündüz-gece kalıbına uyum
sağlayabilmesi kimi zaman günler sürer. Ayda birkaç kez kıtalararası yolculuk yapan pilotlarda
olduğu gibi, günlük kalıpların çok sık değişmesi zihinsel ve fiziksel yorgunluğa neden olur.
Uçuş öncesi ya da sonrasında uyum sağlamak için, yeni ortamda gerekli olacak uyku
kalıplarını harekete geçirmek üzere eski kalıpları aşamalı olarak değiştirilebilir. Bu da
teknolojinin, günlük yaşantımıza nasıl etki ettiğine dair iyi bir örnektir.
Teşekkürler.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Görsel İletişim ve Tasarım Bölümü Öğrencisi
E. Çağatay GÜVEN
104403008