İsam kütüphanesi - islam ilimleri enstitÜsÜ...
TRANSCRIPT
ANKARA VNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi İSLAM İLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YAYINLARI - SAYI : 2
iSLAM iLiMLERi ENSTiTÜSÜ DERGiSi
II
Müdür
Prof. Dr. Neşet ÇAGATAY
ENSTİTÜ YÖNETİM KURULU
Müdür
Prof. Dr. Neşet ÇAGATAY
c Genel Sekrc:ıter '
Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU
Üyeler
Prof. Dr. Mehmet TAPLAMACIOGLU
Prof. Dr Hüseyin ATAY
Doç. Dr. Mehmet HATİBOGLU
ANKARA ÜNiVERSiTESi BASlMEVi ANKARA . 1975
YUNAN VE İSLAM FELSEFESiNDE ARİSTOCU ZAMAN GÖRUŞÜNE. TEPKiLER
Dr. Mehmet DAG
Aristocu zaman görüşünün hakim unsuru, bilindiği gibi, zamanın izafl bir tabiata sahip oluşudur. Zaman, hareketle ö~el bir ilişkisi olmakla birlikte, hareketten farklıdır. Zamarn ancak .hareketle kavrıyahiliriz. Bu sebeple, Aristoculara göre, hoş rnekarn tasavvur etmek imkansız olduğu için, içerisinde hareket olmayan hoş zaman da, ayın derecede tasavvuru imkansız bir şeydir1 • Alemin ötesinde ne hoşluk ne de zaman vardır. Zamanın ezeliliği, alemin ezeliliği ile birlikte yürümektedir. Aristo'nun görüşüne göre, nasıl kişfuirı_haylltı, yarlığının bütün zamamın _kapsarsa, ezell olan alemin hay;~· da bütün zamany~ -s~;;~~LI!Iı:;:TÇi~e-;ı;Z:-JŞıe ~~ist~, za~~ ezele bu şekild~ bağlamaktadır. Burada ezel, İbn Sma'nın ta.hiriyle, dehr ( ezell ll!i:r'~) ile ayİndır. İbn Sma'ya göre; dehr (ezell sfue), geçici şe;ylere nispetle düşünüldüğünde, zaman adım alır. F~kat devamlı ııeylere nispetk düşünüldüğünde, ona zaman adı verilemez3• Zamaula dehr arasındaki bu ayırıma, genellikle Aris~ tocuların zamarn harekete bağlamaları ve onu hareketin bir arazı (ilintisi) saymaları sebep olmuştur:
Aristocu zaman görüşünün bir başka yönü . de zamanın, birbirini takip eden "~~:':: meydana gelıniş olmasıdır. Zaman, "an" ile hareketteki önce ve sonraya tekabül eden geçmiş ve geleceğe ayrıldığı ölçüde, hareketin sayısıdır.
Zaman1a ilgili olarak Aristocular tarafından ileri sürülen bu iki yön, çeşitli çevrelerin şiddetli hücumlarına sahne oldu. Daha sonra göreceğimiz gibi, bu hücumJar ve Aristocu zaman tarnnıının yeniden ifadesi, zamanın süre ve aralıkla ayın sayılmasına zemin hazırladı.
1) Aristo, Fizik, VIII, 1. 251b, 10; E. Zeller, Aristotle and the Earlier Peripatetics, ing. ter.: B. F. C. Castelloe and J. H. Muirhead, (Londra 189.7), c. I, s. 435.
2) Aristo, De Caelo, 279a, 23-28; F. Solmsen, Aristotle's System of the Physical World, (Ithaca-New York 1960), s. 158.
3) Bak., Dr. Mehmet Dağ, İslam Felsefesinde Aristocu Zaman Görüşü, İlahi.yat Fak. Der., c. XIX, s. lll.
72 l\IEHJ.\IET DAG
I. Eski Yunan Filozofları:
Lampsacuslu Strato (öl. tak. 270).
Gerçek hakkındaki bilgimizi inkar eden ve böyle yaparken de agnosti
cisme (bilemezciliğe) ulaşan Şüphecileri bir yana bırakırsa k, Aristocu görüşü
ilk olarak eleştiren, Aristo'nun öğrencisi Lampsacuslu Strato idi4• Onun eleş
tirisi her bakımdan haklı görülememekle birl.ik-te, Aristocu zaman görüşün
deki zayıf noktaya dikkati çekmektedir. Önce o, zamanın, hareketin sayısı. şeklinde tarnınını ele alır. Ona göre, sayı süreksiz bir nicelik olduğu halde,
zaman ve hareket sürekli niceliklerdir. Zaman sürekli olarak başlamakta ve
bitmektedir; sayıda ise durum böyle değildir. Öte yandan, herhangi bir sa
yının parçaları ayııı anda mevcuttur; oysa zamanın parçaları sürekli olarak
birbirini takip etmektedir. Aristo ve onu takip eden daha sonraki filozoflar,
mesela, el-Kindi ve İbn Sina5 da aslında sayıdan süreksiz değil, sürekli nice,
liğin anl~şılması gerektiği üzerinde dururlar. Daha sonra .Strato, zamanı s.a
dece hareket_e bağlamaya itiraz etmektedir; çünkü, onca, önce ve sonra aynı
zamanda sükuna da uygulanmaktadır. Öyleyse zaman neden sükunu da ölç,
mesin? Sükı1nun, burada, izafi ıni yoksa mutlak anlamda ını kulla;nıldığı
hakkında bilgiıniz yoktur. Eğer izafi anlamda kullanılıyorsa, bu eleştiri ye,·
rinde değildir; çiffi.k~ Aristoculara göre de, zaman, sükundan, harekete kabi
liyeti olan bir şey anlaşıldığı takdirde, ancak arazi olarak sükunu ölçmekte~.
dir. Eğer sükundan mutlak sükun anlaşılıyorsa, onun eleştirisi geçerlidir ..
Strato, zamanı her fiil ve harekette bulunan ölçü veya ıniktar, hareket
ve sükun halinde bulunan her şeyin ölçüsü veya ıniktarı şeklinde tanınıla
maktadır. Üstelik o, zamanla zamanda olan şeyi de ayırdetmektedir. Onca,
her şeyin zamanda olduğunu söylediğiınizde, ölçünün her şeye, oluşan ve
var olan her şeye, uygun olduğunu söylemek istemekteyiz. Strato, bunun bir
sonucu olarak, günler, aylar, mevsinıler veya yıllarm zamanın parçaları ol
duğunu reddetmektcdir; onlar daha çok gerçek ve belli olaylara tekabül eder,
zaman ise bll olaylarm sadece süresidir. Bu görüşte herhangi bir dış nesneyle
ilişkisi olmaksızın akıp giden zaman fikri gizlidir, fakat Strato'nun bunun
bilincinde .olduğu şüpheli bir husustur.
Stoalılar
Strato'nun etkisi altmda Stoalılar6, zaman tanımlarına, süreklilik fikrine
4) E. Zetler, adı geçen eser, c. II, ss. 461-464; Anton-Heril).ann Chroust, The Meaning of
Time in the Ancient World, the New Scholasticism, c. XXI, (Ocak 1947), ss. 37.,-39; S. Sam
bursky, Physics of the Stoics, (Londra. 1959), ss. 100-101 "e 102. 5) Bak., Dr. :M:elımet Dağ, adı geçen makale, ilahiyat Fak. Der., c. XIX, ss. 104-'105.
6) Stoalılar için ~ak., Chroust, adı geçeumakale, ss. 39-42; S. Sambursky, adı geçen .eser, ss. 99-107.
YUNAN VE İSLAl\1 FELSEFESi 73. .)_
daha uygun olan "aralık" sözünü yerleştirdiler. Böylece Zenon, zamaı:ıı, "ça
bukluk ve yavaşlığın ölçüsüne sahip olan hareket aralığı"; Chrysippos ise
"bazan çabukluk ve yavaşlığın ölçüsü adının da verildiği bir anlamda,"hare
ket aralığı" ya da "evrenin hareketine mahsus. aralık" şeklinde tanımlamak
tadır. Chry~ippos'a göre, "her şey zamanda hareket eder ve var olur". Chry
sippos, bir yandan zamanın soruuluğuna işaret ederken, öte yandan _da son
suzluğunu iddia etmektedir. Çünkü, Stoalılara göre, alem ya da evren umumi
bir alevlenme sonunda devresel süreler içinde haEıl olur ve yok olur. -Bu He
raclituscu görüş, zamana ikili bir anlam tevcih ederek, Chrysippos'un görüşünün
temelini teşkil etme1..-ıedir. Alemin, içinde var olduğu bir alem süresi gözö
nüne alınınca, zaman sonludur; alemin sürekli olarak tekerrür eden devresel
ve süresel var olup yok olınası gözönüne alındığı takdirde ise, sonsuzdu.İ'.
Eflatun7 ve daha yumuşatılmış bir şekilde Aristo'da, zamanın bu devresel
mahiyeti üzerinde ısrar edilıniştir: Eflaturı.:~ gör!iş~~g~re,_~_ll_:ıl:l.~vi_()i~im.lerin · hareketleri zamanın var olm:asına ·sebep olur; zaman, bu hareketlerin '\...---- -....,__.-- ----------·-- -· ~- --~- ----- - " -~ ·-- --- - - --zamanının süresinden başka bir şey değildir. Tam bir alem zamanı veya ka-
mil yıl, bütün gök kürelerinin dönüşlerinin sonunda, yola çıktıkları sabit
yıldızlar feleğine ulaştıkları zaman geçip gitmiştir. Aynı görüşler Doğu'nun
felsefi-dini sisteınlerinde bulunmaktadır8•
Zamanın sonsuzluğu aynı zamanda- Stoalıların, zamamu hem geçmişte
hem de gelecekte sonsuz olduğunu, söylemelerinden de açıkça anlaşılmakta
cJ.ır!l.
Stoalılar, zamanın, sürekli bir şey olduğu hususundan sonsuzca bölüne
bileceği sonucunu çıkarırlar. Nasıl yer veya denizin her parçası yine yer ve
denizse, zamanın her parçası da yine zamandır. Stoalılar, bunun sonucu ola
rak, zamanın uzamsız "anlar" derecesine indirilemiyeceğine inanırlar. Şim
diki "an" kısmen gelecek, kısmen de geçmiştir10 • Bu sebeple, onlara göre,
geçen zaman bir dairenin yayı ile ölçülebilir11•
7) F. M. Cornford, Plato's Cosmology, (Londra 1937), s. ll6; Eflatun Timeaus, 39d;· E. Zetler, Plato and the Older Academy, (Londra 1888), ss. 382-383; Chroust, adı geçen makale, . ss. 27-28; · J. F. Callahan, Fo ur Views of Time in Ancient Philosophy, (Ciınıh. Mass., 1948), s. 18.
8) Bak., R. C. Zaehner, Zurvan, A Zoroastrian Dilemma, (Oxford 1955); H. Corbin, Cyclical Time in Mazdaisİn and Ismailism, Man and Time (Papers from the Eranos Yearbooks),_ neşr.: J. Campbell, (Londra 1958), ss. 120-121.
9) Chroust, adı geçen makele, s. 41; Samhursh.-y, adı geçen eser, s. ·102.
10) Siınıhursky, adı geçen eser, s. 102.
ll) Aynı eser, s. 103.
14 lllEHMET DAG
Chaeronaelı Plutarch ve Calinus (Galen)
Eklektik (derleyici) bir Eflatuncu olan Chaeronaelı Plutarch12, Eflatun':u
şu şekilde yorumlamıştır: Alem kaos halindeki maddeden yaratıldı; zaman
(!.a böylece onunla bi:ı~likte yaratılmış oldu. Onca, zaman, al~min tek, düzenli,
ahenkli, sayıya göre ~lan hareketidir. Bu sebeple, o, alemin zaman bakıınİn~ dan başlangıcını ve zaı:ııanın sonluluğunu kabul ederken, Aristo'dan ayrıldı.
Daha sonra göreceğimiz gibi, İslamda Ebu Bekr Zekeriyya er-Razi13, alemin,
zamanda bir başlangıcı olduğuna inanırken, onu izlemiştiJ:. Razi'ye göre,
alem ezeli maddeden meydana getirilmiştir.
M. X. yüzyılda yazılımş bir kaynağa göre, Calinus (Galen), hareketiii
bize zamarn hasıl etmediğini ileri sürmüştür; hareket ancak günleri, ayları
ve yılları hasıl eder. Calinus'a göre, zaman kendiliğinden mevcuttur ve hare·
kete bağlı değildir. Ayın kaynak, İskender'e dayanarak, bunun ayın zaman-·
da Eflatun'un da görüşü olduğunu ileri sürer. Böylece bu kaynaktan ulaşa'
cağıınız netice şudur: Zamanın süre ile ayın ve mutlak surette hareketten
bağımsız olması görüşü, Ebu Bekr er-Razi tarafından hellimsenıniştir136,
Plotinus
Plotinus, Aristocu görüşü tenkit ederken, Strata'dan ve zamanın gerçek
liğine karşı daha çok menfi bir tavır takınan Şüphecilerden esinlemniş (mül
hem} olabilir. Plotinus, zamanın hareket ve gök küresinin (feleğin) kendisi
olduğu görüşünü eleştirdikten sonra13\ zamanın önce ve sonraya göre hare
ketin ölçüsü olduğu şeklindeki Aristocu tamını ele almaktadır. Ona göre,
hareketi bir bütün olarak düşünürsek, düzensiz ve tek cinsten olmayan ha
reketi nasıl sayıya vurabiliriz? Ne gibi bir sayı ve ölçü mevcut olacaktır?
Ölçüriün birimi ne olacaktır? Zaman, her çeşit hareketin sayısı ise, atları ve
öküzleri sayan bir sayı ya da sıvı ve katı şeylerin ölçüsü olacaktır. Bu
bize zamanın ne olduğunu değil, sadece zamanın neyi ölçtüğünü anlatır.
Zaman sadece bir sayıdan·iharetse, soyut bir sayıdan nasıl ayrılabiJir? Eğer
o, sürekli bir ;ncelik ise, cetvel gibi bir niceliğe sahip olacaktır; o zaman tı:ı;ıJ.:ı hareketle bİ!likte yürüyen çizgi gibi bir miktar olacaktır. Fakat birlikte
12) Plutarch için hak., Chroust, adı geçen makele, s. 58; R. Walzer, Greek into Arabic, (Oxford 1963), s. 187; Eflatun'un görüşü için hak., eş-Şehristani, K. el-Milel ve'n-Nihal, neşr.: Cureton, (Londra 1846), s. 288.
13) R. Walzer, adı geçen eı;er, s. 187; S. Pines, Same Prohlems of Islamic Philosophy, Islamic Culture, c. XI, no. 1, (Haydarahad 1937), s. 76.
13a) S. Pines, A Tenth Century _Philosophical Correspondence, the Proceedings of the American Academy for Jewish Research, c. XXV, (New York 1955), ss. 111~113._
._ 13h) Potinus, Enneads, III, 8. 1-20; Callaban, adı geçen eser, ss. 98-İ02; W. R. Inge, The Philosophy of Plotinus, c. I, (Londra 1918), ss. 170-171.
. YUNAN VE İSLAM FELSEFESi 75
yi.irüdüğü hareketi o nasıl ölçecektir? Niçin onlardan biri ölçü olsun da öteki
olmasın? Ayrıca, ölçüyü, birlikte bulunduğu hareketin ölçüsü olarak düşün
_mek, genel olarak hareketin ölçüsü olarak düşünmekten daha doğrudur.
Farzedelim ki, harekete refakat eden bu miktar, genel olarak hareketle değil
de, birlikte yi.irüdüğü hareketle ilgili olarak, düşünülsün; o zaman bu hare
ketin sürekli ve tek cinsten, yani alemin hareketi olması gerekecektir. Fakat
yine de niçin birinin diğerinden daha ziyade ölçü olması gerektiğini anlamak
güçtür14•
Aristo ve Aristo'yu izleyenler, tanunlarındaki bu kısır döngünün (dev
rin) farkındadırlar; çünkü "biz hareketi zamanla, zamanı da hareketle öl
çeriz" demektedirler15•
Plotinus devam ederek, zamanın hareketten bağımsız mı yoksa hareke
te bağlı mı olduğunu araştırır. Zaman sadece ölçülen bir hareketle birlikte
ele alınırsa, hareket, o zaman, ölçülen şey olacak ve yine bir çeşit miktar,
ölçme işini görecektir. Bu ise üç ihtimal ortaya koymal-tadır:. a) Zaman ya
·ıniktarla ölçüldüğü düşünülen hareket, ya h) ölçmeyi yapan miktar, yahut
da c) hareketin niceliğini ölçmek için miktarı kullanan şey olacaktır. Uk ih
timal hareketin kendi kendisini ölçtüğünü söylemekten başka bir şey değildir.
Gerçekte hareket, ölçülmek için sürekli bir ölçüye muhtaçtır. Fakat bu ölç
meyi yapan miktar da, o zaman; hareketin kendisinde belirli bir niceliği bu
lunan bir ölçüyle ölçülmesi için, bir çeşit ölçüyü gerektirecektir. Zaman, sü
rekli olduğu için, bir şey ona bir ölçü teınin etmedikçe ve onuiı. kesintisiz sü
rekliliğini bölmedikçe, hiçbir şeyi ölçemez. Bu takdirde, zaman, hareketle
bulunan ıniktar değil, hem hareke"\in hem de harekete refakat eden bu mik
tarın tahminini sağlayan sayı değeri olacal-ıır. Plotinus, bu soyut sayının,
· hareketin ölçülmesiiri sağlayan ölçü hiriınlerine ayırmak için, hareketle
birlikte bulunan sürekli mil-ı arı nasıl ölçehileceğini merak etmektedir16•
Bu soyut say-ınııı ölçebilmesi için bir yol bulsak hile, zamanı ölçen ola•
rak değil, zamandan farklı bir şey olan, sadece zamanın belli bir ınikt~rını
ortaya koyarız. Zaman sadece bir sayısal ölçü temin etme fonksiyonu değil· dirl7.
Bir kimse diyebilir ki, zaman atların ve ineklerin sayılmasırida,_ kendi
lerinde bulunmaksızın uygulanan onlar, yirmiler gibi, dışardan ölçen bir sa
yıdır. Fakat bu da bize zamanın, ölçmeden önce zatında ne olduğunu, on
14) Plotinus, Enneads, III, 9. 1-23; Inge, adı geçen eser, s. 171. 15) The Philosophy of T.ime, neşr.: R. M. Gale, (Londra 1968), s. 3. 16) Plotinus, Enneads, III, 9. 23-43; Callahan, adı geçen eser, ss. 109-111. 17) Plotinus, Enneads, III, 9. 44-46; Callahan, adı geçen eser, s. lll.
76 l\IEH!tiET DAG
sayısının kendine has tabiatının ne olduğunu söyleyehileceğimiz tarzda, ifade
etmemektedir18•
Bundan sonra Plotinus şu soruyu soruyor: Zaman hareketle birlikte bu
lunan; önce ve sonraya göre onu ölçen bir şey midir? Bu mümküıi değildir.
çünkü biz hala önce ve sonraya göre ölçen bu şeyin ne olduğunu sormakta
yız. "Öte yandan, önce ve sonraya göre ölçen şey, zamana göre ölçmelidir.
Bu nedenle, önce ve sonrayla hareketi ölçen bu şey, bir bakıma, ölçmek için,·
zamana iliştirilmiş ve onunla irtihat halinde olmalıdır18a.
Plotinus sözlerine devamla şöyle diyor: Önce, belirli bir "an" da sona
eren zamandır; sonra ise, bir "an" dan itibaren başlayan zamandır. Bu se
beple, ister genel olarak hareket, isterse düzenli hareket olsun, önce ve son
raya göre hareketi ölçen sayı, zamandan başka bir şeydir. Böylece de biz
henüz zamarnn ne olduğu sorusuna cevap vermiş olmayız19•
Plotinus, daha sonra, şu soruyu soruyor: Bir sayının sadece varlığı bize
zamarn niçin versin? İster zamanla ölçülen, isterse ölçen bir şey şeklinde te
lakki edilsin, farketmez; çünkü o ya biridir ya da ötekidir. Sayıyı zaman
için lüzumlu kılmak, bir miktarın, biri tarafından ölçülmedikçe, tam niceli
ğine sahip olınadığım söylemeye benzer. Zamamn bir parçasım alarak, onun
_sayıs:ım ifade etmek, zamamn, sayı ona uygulanmadan önce hile, varoldu
duğunu gösterir2°.
Yine Plotinus, zaman sonsuz olduğu için, sayının zamana nasıl uygula
nabileceğini merak etmektedir21 •
Plotinus, Aristoculara karşı, zamamn, zamarn ölçen nefsten veya zihin
den önce, niçin mevcut olamıyacağırn sormak suretiyle, delil getirmektedir;
çünkü herhangi bir şeyin ölçmesi zamamn varlığı için gerekli değildir. Bu,
ancak ondan, zamamn haşlangıcım nefsten aldığım anlarsak, doğru olacak
tır. Zaman, ölçüise de ölçülmese de, varlığının tam uzantısına sahiptir22•
Plotinus, bütün eleştirisi boyunca, zamamn her çeşit sayı ve hareket
ten bağımsız olduğu hususu üzerinde ısrar eder. Zaman hareketi ölçmez, fa
kat hareketle ölçülür; subjektif değil, gerçektir23•
18) Plotinus, Enneads, III, 9. 47-51; Callahan, adı geçen eser, ss. Ui-112. lSa) Plotinus, Enneads, III, 9. 55-60. 19) Aym eser, III, 9. 64 vd .. 20) Aym eser, III, 9. 68 vd .. 21) Aym eser,. III, 9. 75 vd .. 22) Aym eser, III, 9. 78 vd.; Callahan adı geçen eser, s. 115.
· 23) Plotinus, Enneads, III, 9. 11-12; In ge, adı geçen eser, s. 1 71; The Philosophy of Time,
s. 2.
YUNAN VE İSLAlii FELSEFESi 77\
Plot:İ!tus, kendi zaman görüşünde, zamarn ezele bağlamaktadır. Burada o, genellikle, zamanın, ezelin hareket eden sureti, olduğunu belirten Efla~un'u takip etmektedir24
• Hem Eflatun'da hem de Plotinus'da ideler alemi ile duyular alem dichotomy'si görülmektedir. Ezel, ideler alemine aittir; ideler alemine ait olduğu jçin de, zamanı şekillendiren ilk örnek veya model
dir.
Ezeli ele alırken Plotinus onu ideler Alemi, ideler Alemindeki sükunla aynı sayan görüşü kabule şayan görmez25
• Birinci görüşe karşı, Akli ilke'nin cüz'i şeyleri, kendisinin parçaları olarak ihtiva ettiğjni, halbuki ezelin onları birleşmiş bir bütün olarak içine aldığını iddia eder. İkinci görüşü ise, sükunun aslında ezelin hususiyeıleri olan. birlik fikri ile uzamdan yoksuniuğu
ifade etmediğini ileri sür.erek geçersiz kılar.
Plotinus'a göre, Akıledilir Alem bir bakımdan birliğe sahiptir, öteki bakımdan ise farklılıktan meydana gelmiştir. Ona, farklılık açısından, mevzu (yer, dayanak) olduğu için, varlık; hayata sahip olduğu için, hareket ve bu bir kaç şey birlik teşkil ettiği için de, sükun diyebiliriz. Ezel, ideler alemi ile görülen alem arasındaki bir ilişkinin teme~ teşkil eden bütün bu farklı unsurlarm birliğinde tezahür eder26• Plotinus, ezeli, varlığa bir anlık, tam ve daima mevcut bütün süreklilikten iharet olan varlık kisvesini giydiren gerçek bir varlığın hali şeklinde tarif etmektedir27 Ezel, hiçbir zaman değişmeyen şimdiki anda bütün gerçekliğine sahip olan İdeler Aleminin hayatıdır. Hiçbir şekilde akıledilir zata arizi olarak vuku bulınaz; daha· ziyade başlangıcını ondan alır ve onunla birlikte var olur28•
Ezel burada soıısuzlukla değil, ezeli "an"la aynı sayılniıştır. Plotinus'a göre, ezel sonsuz zaman olamaz; çünkü zaman, sonsuz olsa da, yine zamandır29.
Plotinus, aynı zamanda, ezeli, onu tefekkür eden bir kimsenin açısından da ele alır. İnsan, kendisindeki ezeli bir ilke ile ezeli tefekkür etmek suretiyle, onun gihi ezeli olur30• Plotinus'un felsefesindeki mistik unsur, doğu
24) Eflatun, Timeaus, 37d, 6 vd.; Plotinus, Enneads, III, I. I. 25) Plotinns, Enneads, III, 2. 1 vd.; Callahan, adı geçen eser, ss. 89-90; P. V. Pistorius,
Plotinus and Neo-Platonism, (Cambridge 1952), s. 152. 26) Callahan, adı geçen eser, ss. 90 vd.; Pistorius, adı geçen eser, ss. 152-153. 27) Clıroust, adı geçen makale, s. 65; Plotinus, Enneads, III, 7. 3. 28) Plotirius, Enneads, Iii, 4. I. 29) Plotinus, Enneads, III, 7. 6; Helene Weiss, An Interpretative Note on a passage in
Plotinus' on Eternity and Time, the Classical Plıilology, c. JL~:X:VI, (1941), ss. 230-239; Pisto· rius, adı geçen eser, s. 153.
30) Plotinus, Enneads, IV, 5. 1 vd ..
78 1\IEH!IIET DAG
İslam Dünyasında daha sonra -ortaya çıkan Sufiliğin temelini teşkil etmiş olabifu31•
Uzamsız şimdiki an olarak ezel, genel olarak İslam filozoflarını etk"le· yen Plotinus'un sudılı (feyz} nazariyesi ile yakından ilgilidir. Bu sudılı nazari· yes:nde zamanın yeri yoktur. Plotinus'a göre, ilk uknum olan Bjr'de ezell tabiat temerkiiz eder. Bir ile Nefs (Külli Nefs) arasında ik:inci uknumu teşkil eden akıledilir zat ise, Bir'in merkez teşkil ettiği hareket etmeyen bir daire .
sayılabifu32•
Ona göre, zaman Nefsin hükümran olduğu sahada ortaya çıkar. Bu se· beple, Bir ve Akıl ondan öncedir; fakat onun sonra olması, bir başlangıcının
olması anlamına gelmez. O, sonradır; çüıık-ü varlığın daha aşağı bir derece·
sine aittir ve akılediili varlığa bağlıdır33 •
Kendisindeki farklılığı ortaya koyma arzusunda olan Nefs harekete geçince, zaman da harekete başlamıştır. Zaman, bu şekilde, ezelin bir sureti olarak, teşekkül etmiştir34• Nasıl ezel Yüceler Yücesinin hayatı ise, zaman da, bii fiilleşme merhalesinden ötekine geçtiği için, Nefsin hayatıdır35• Nefs· teki her yeni düşünce, şeylerin yeniden sürekli bir şekilde birbirini izlemesini hasıl etmiştir. İşte Nefsin hayatının bu uzanıı, zamanın var olmasına sebep olmuştur; bu hayatın sürelcli ilerlemesi daima yenilenen zamana sahiptir.
Yukarıdaki bilgilerden, Nefsin hayatının bir sıraya göre düzenlendiği ve zamanda olduğu anlaşılmamalıdır. Sıra düzeni sadece Nefsin ürünlerinde mevcuttur. Dolayısıyla zaman, zatında değil, alem için hayat ve hareket il· kesi olduğu ölçüde, Nefsin hayatıdır36• Bu manada zaman, belirsiz ve sürek· liliği kesintiye uğramanıış bir şeküde Nefsle Alem arasında bulunur. Zamanın bu belirsiz ve kesintisiz sürekliliği, Nefsin hayatının sürekli irtihatını en iyi şekilde ortaya koyan feleğin (gök küresinin) hareketi ile tayin edilir. Plotinus, Aristo'nun aksine, zamanın hareketin ölçüsü olmadığını, fakat aslında hare· . ~
31) Allahın güzelliğini tefekkür ederken, Siifi için zamanın her şekli kaybolur. Cezhe ha· linde onda değişmekte olan "an" (vakt) Allah'ın ezeli sühutnndaki hayatta sağlamlaşır. Bak._ The Keşf el-Mahcnh, ing. çev.: Nicholson, (Leyden 1911), ss. 367 vd.; hak., gene, E. H. Palmer, Oriental Mysticism, (Londra 1969), ss. 23-24.
32) Poltinus, Enneads, IV. 4. 16; · Chroust, adı geçen makale, s. 63.
33) Plotinus, Enneads, III, ll. 1 vd ..
34) Ayru eser, III, ll. 8 vd., ve IV, 4. 15; Inge, adı geçen eser, ss. 172-173.
35) Pistorius, adı geçen eser, ss. 153 ve 155-156; Inge, adı geçen eser, s. 173; Callahan, adı geçen eser, s. 129; Plotinus, Enneads, III, 7. ll.
-36) Plotinus, Enneads, III, 7. 12; IV, 4. 1; IV, 4. 15-16; Inge, adı geçen eser, s. 173; Cal·
lahan, adı geçen eser, s. 120.
· YUNAN VE İSLAl\1 FELSEFESİ 79
ketin zamanın ölçüsü olduğunu ve zamanın varlığının sebebi olınadığını he·
lirtir37•
Plotinus'un ezel ile zamanı ele alışında metafizik ve ahlaki düşünceler
önemli rol oynamaktadır. Ezel, Aklın hayatı olduğu için, Nefsin hayatı olan
ve sürekli akışı içinde ezele benzeyen zamandau daha yüksek bir varlık de·
recesine aittir. Zamanla ezel arasındaki bu ayırım, onun görüşünü, İslam felsefesinde Ebu Bekr Zekeriyya er-Razı ile Ebu'I-Berekat el-Bağdadı ve
Yahudi felsefesinde Crescas'ın dah~ sonraki görüşlerinden ayırıİı.aktadır.
Bununla birlikte, Plotinus'un zaman görüşünde, öteki kaynaklarla bir
likte, yukarıda sözünü ettiğimiz filozofların hareket noktası olahilecek olan
önemli unsurlar hulmaktayız. Gördüğümüz gibi, Plotinus zamanı hareket~ ten ayırmaktadır. Onca, zama·n "kendine has bir tür", "kendi zatındaki bir
şey"dir. Ancak arazı olarak hareketin miktarlarını gösterir38• Nefsin hayatı
nın uzaını olduğu ve alemin hareketiyle tayin edilmediği sürece helirsizdir.
Bu sebeple zaman, arızı olarak düzenli ve tek ciiısten bir hareketle ölçülür
ve bu şekilde bize, böyle bir gök küresinin hareketiyle görünür. Gök küresi
nin hareketi ·sükuna varsa da, bu sükun bir başka çeşit hareketle, yani nefsin
faaliyeti ile ölçülür39• Ar!sto'da olduğu gibi, sükun burada izafl anlamda kııllanılınıştır. Plotinüs'a göre, sükunun uzantısı hizi zamanın idrakinden çok,
hareketin idrakine iletehilir40• Öte yandan Plotinus, bir çeşit hareket olan
nefsinfaaliyetini zamanla hirleştirmekle, Arsito'dan temelli bir şekilde ayrıl
mamaktadır. Gerçekte bu göstermektedir ki, Plotinus hala Aristo'nun büyük
etkisi altında bulunmaktadır.
Gördüğümüz gibi, Plotinus, Arsito'yu tenkidinde, zamamu suhjective
olınadığını ileri sürmektedir; şu anlamda ki, zamanın varlığı bizim onu bil·
menıize bağlı değildir. Plotinus'a göre, bilincinde olınadığınıız zaman hile,
İıefsleriınizin hayatında bir süreye salıihiz. Bundan başka, zaman gök küre·
sinin düzenli hareketiyle bize görünınektedir.
Iamblicus
Genel hatlarıyla Plotinus'u izleyen Ianıhlicus41, Nefsi zamanın kaynağı;
başka deyişle, rıılıaııl alemin bir halden diğerine değişen tahü varlığa akset·
mesi olarak düşünür. Zaman oluş işlemini ölçen şeydir. Bu bakımdan nasıl
37) Plotinus, Enneads, III, 7. ıı-ı2; H.A. Wolfson, Crescas' Critique of Aristotle, (Camb.
Mass. ı929), ss. 654-655; Inge, adı geçen eser, s. ı 73. 38) Plotinus, Enneads, III, ı2. 52 vd .. 39) Aynı eser, III, ı2. ı vd .. 40) Aynı eser, III, ı3, ı vd .. 4ı) Iamblicus için hak., Chroust, adı geçen makale, ss. 67-68.
80 l\IEHliiET DAG
:varlık oluşa bağlı ise, o da harekete bağlıdır. Iamblicus iki çeşit zaman ayrr
maktadır: Biri, alemden çıkarılan zaman; diğeri ise "tabü zaman"; başka deyişle, biri soyut, diğeri somut zamandır. Soyut zaman mutlak varlık ale
mine aittir. Tabii ya da somut zaman ise, duyulur oluş aleminde hareketin ölçüsü olarak soyut zamandan hasıl olur.
II. İsHim Filozofları:
a) Süre (müddet) olarak Zaman
Aristocu zaman görüşündeki güçlüklerden biri, zamanın sonlu zamanlardan terekküp ederek sonsuz olmasıydı. Öte yanda;;::-.Arı.-;tocula;-her ne
kadarzamıiiı_ve }ı~reketın:-~~~zf~ğunu kab~et~şlerse de, bı:;~gzl~ğu !fieka~ı:;." y~ cism~ verm~nıİşlerdir. İşt~ b~ ~çık çelişki, ilk-İslam filozoflarından el-Kindi'nin (tak. 185/801-260 /873) dikkatini çekti. Onun Aristocu görüşe karşı takındığı tavır, M:u'tezili eğilimini de belirlemektedir42• Zama
nının kelamcılar~ (mütekellinılerini) izleyerek, zanı:anın hareket ve ni~kanla birlikte sonlu olduğunu ileri sürdü ve alemin sonradan yaratıldığı hakkındaki delillerini43 zaman, mekan ve hareketin sonluluğu üzerine temellendirdi. Kindi, madde, mcl;_:;;_;:-~ ~~;;~ bölünemeyen cüzlerden meydana geldiği görüşiip.ü reddederken, . Kelamcılardan da ayrıldı44•
Kindi'ye göre, ~de,. s~et~ mekan, harek~t ve z~an her tabü cisimde bulunan beş cevherqir45• Zaİnan, cisim (cirm) ve hareket hep birbirine bağlı
ve birbiriyle münasebettedir; biri diğerinden önce gelmez. Zaman, cismin varlığının süresidir, zira onun bağımsız bir varlığı yoktur. Aynı şekilde, ha
reket d~ cisme aittir ve bağımsız bir varlığı yoktur. Kindi hareketten, var oluş ve yok olu§ (kevn ve fesad)'daki cevheri (zamansız) hareket dahil, bütün hareket cinslerini aulamaktadır. Bu alemdeki cisim, değiŞme (tebeddill)
türlerinden birine göre, değişmeye tabidir. Her hareket, cismin süresinin sa
yısını gösterdiği için, ancak z.amanı olana bağlı olarak va:ı; olabilir. Bu sebeple, hareket, z"orunlu olarak, cismin varlığıyla birlikte var olmalıdır; çünkü
cisim sükun.halinden sonra hareket edemez46• Burada iki ihtimal ortaya çık-
42) Kinıli'nin Il!u'tezill eğilimi için bak., R. Walzer, adı geçen eser, ss. 176-187.
43) O da, Mu'tezilller gibi, yoktan yaratmaya (ibda) inanmaktadır. Onca Allalun filleri iıısanlannkiyle kıyaslanamaz, çünkü insaniann sınırlı k"lldretlerinde Allalun h."Udretine denk olan hiçbir şey yoktur. Alemi yaratmak içirı Allalun hiçbir zaman süresine ihtiyacı yoktur. Allah yoktan yaratır {ca'ale huve min la hııve), çünkü O'nun yoktan yaratma h."Udreti vardır. Fakat insan, madde {tine) olmadığı zaman iş göremez. Resa'il el-Kindi el-Felsefiyye, neşr.: Ebu Ride, c. I, (Kalıire 1950), s. 165.
44) R. Walzer, adı geçen eser, s. 184 .
.45) Resa'il el-Kindi el-Felsefiyye, c. II, {Kalıire 1953), s. 14. 46) Aynı eser, c. I, ss. 1.17-118.
YUNAN -VE İSLA.1\I FELSEFESi 81
maktadır: a). illemin cismi ya zamanda yaratılmı~tır (hadistir), ya da h) ezelldir (kadimdir}. Eğer zamanda yaratılmışsa, onun yokluktan varlığı "oluş;' tur. "Oluş" da -hareket türlerinden biri olduğu için~ sonuç olarak d~nehilir. ki, illemin cisminin sonradan yaratılması (hudfısu) harekettir, zira sonradan. yaratılma ve hareket, birbirinden ayrılmaz şeylerdir (lazım). Fakat illemin cismi, ezelden beri sükun halinde olsaydı, onun hareketi mümkün olurdu. Bu ise, ezeli şeyin değiştiğini belirtmek demektir. Fakat ezeli olanın değişmesi mümkün değildir47 • Dolayısıyla cisim hareketsiz olınaz; hareket ise za~ manın varlığının esaslı şartıdır. Zaman, sayı hakımından hareketle tayin edilen süredir, ve hareketin sayısıdır. Cismin zamam, varlığının süresi ile ayındır. Kindi'nin belirttiğine göre, zaman, cismin varlığa .(hu'\Tine, enniyye) sahip olduğu süre~ir48• Bütün bunlardan elde edilecek zaruri sonuç şudur: Cisim, hareket ve zaman ayın zamanda var olur; hiçbiri ötekine tekaddüm etmez. Kindi alemin sonradan yaratıldığı hakkında, zamanın sonsuz olamıyacağı, dolayısıyla illemin varlığının süresinin soıılu olduğu esasından hareketle delil getirir,_
Yukarıda verdiğimiz bilgilerden açıkça anlaşılmaktadır ki, Aristo ile Kindi arasındaki esaslı fark, Kindi'nin "olu_ş'~ :u hareketle aynı sayıııası,
fakat Aristo'nnn49, "oll1ş::.'l!!l _!ıareket olınadığını s~yğye_rek, hnnu inkar et
mesinde yatmaktadır.-
Zamanın soııluluğu ile ilgili olarak Kindi, sonsuzluğnn fiilen değil, ancak hilkuvve (kuvve halinde) gerçekleşehileceğini ileri sürer. Eğer sonsuzluk fiilen var olsaydı, sonsuzluktan yola çıkan tasav"YUrdaki bir zaman noktasına asla ulaşamazdı50 • İkinci bir delil, daha· düzenli :bii- şekilde Gazili'nin Tehafüt el-Felasife"sinde hulumnaktadır51 • Kindi ve Gazali bu delili belki de İskenderiyeli filozof John Philop~!l:!l:s'dan alınışlardır52 •
--·-- -Aristo ve onu izleyeııler, bilindiği üzere, zamarn hareketin sayısı olarak
düşündüler. Kindi, sayıyı süreksiz değil, sürekli bir nicelik (kemmiyyet) kabul ederek, bu taruma katılır53 • Öte yandan zaman, bir- şeyin, var olduğu sürece varlığının süresidir. Eğer bu şeyin varlığı kaldırılırsa, zaman da or-
47) Aynı eser, c. I, ss. 113-114 ve 118-119. 48) Aynı eser, c. I, ss. 119 ve 205. 49) Axisto, Fizik, IV, 225a, 20-32. 50) Resa'il el-Kindi .. , c. I, ss. 121 vd .. 51) Averroes, Tehiifüt et-Tehafüt, ing. çev.: S. van den Bergh, c. I, (Oxford 1954), Intro
duction, ss. XIX-XX. 52) Aynı yer; J, Philoponus ileel-Kindi arasındaki ilişki için bak., R. Walzer, adı geçen
eser, ss. 190-196. 53) Resa'il el-Kindi .. , c. II, s. 32.
82 lllEHMET DAG
tadan kaldırılacaktır. Bu süre hareketle ölçüldüğü içindir ki, biz, zamana
hareketin sayısı diyoruz54•
Daha sonraki felsefi eserlerde zamanın süre veya uzam olarak tanımlan·
ması iyice yerleşti. İlıvan es-Safa tarafından verilen tarnınlar arasında bir
tanesi vardır ki, buna göre, _zaman gök küres!:giıı_l;ı_ı~!:e~e:tiyle sayılan süredir ..
(müddet ta <udduha harekat el-felek)55 • Et-Tevhidi, el-Mukahasat56 adlı ese·
rinde zamanın bir uzam (imtidad) olduğu şeklindeki tarifinden söz etmektedir.·
El-Harezm! de Mefatih el- 'Ulfım'unda zamanın, gök kürelerinin ve hareket
halindeki diğer şeylerin hareketiyle olduğu gibi, hareketlerle sayılan, yani
ölçülen bir süre, olduğu şeklinde tammlandığını hildirmektedir57 Nihayet
Gazill, Mekasıd el-Felıisife'sinde, Aristocular adına, zamanın hareketin sü
resi, yani uzamını gösteren ibare (ez-zaman 'ibaret <an müddet el-hareke·
ey:'aıi imtidad el-hareke) olduğunu nakleder58• Benzeri bir zaman tarifi Şeh
riS~aİıi tarafından İbn Sina'ya da isnad edilmektedir: "Dolayısıyla burada
hareketler için ve hareketlere tekabül eden bir ölçü mevcuttur; hareketlere
tekabül eden İıer şeyin süresi vardır ve bu süre, kendisinin sürekli bir yeni
lenmesini ifade etmektedir ki, işte biz buna zaman diyoruz"59• Yahudi filo·
zofu Narboni, Kavanot'a yazdığı şerhinde İbn Sina'nın görüşünü Aristo'·
nunkinden ayırmaktadır. Narboni diyor ki: "Bunuııla birlikte Gazili ve İbn Sina, AriHo'nun kullandığı 'sayı' kelinıesini, hareketin parçaları aıılamına
değil, ilk kemalin tabiatı olan sürenin sayısı aıılamına alır. İbn Sina böylece.
der ki, sfuenin zatı, zamamu zatılle ayındır, yani oıılar, ortak bir mev~u'a (yani hareke~e) işaret etmeksizin cins hakınırndan bir ayınlık gösterirler; bu
ise zamamu mahiyetinin hem tamm hem de mevzu bakımından hareketin·
kinden farklı olduğu görüşünün bir neticesidir. Hareketin zamaııla bir ilişkisi
olsa da, onun bir parçası değildir"60 Gerçekten de bu yorumu teyid eden kuv·
vetli deliller hem Necat'da hem de Şifa'da bıılmınıaktadır. İbn Sina'ya göre,
mekandaki süreklilik (ittisal), harekete de ait olduğu için, zatıyla sürekli
veya sürekliliğin kendisi olan zamamu varlığının sebebidir; zamanın sürekli
oluşunun sebebi değildir61 • Bu sebeple süreklilik zamanın zatım teşkil eder.
54) Aynı eser, c. I, ss. 120 vd., ve 205 vd., ve 167. 55) Resii'il İlıvan es-Safa, (Beyrut 1376/1957), c. II, s. 17. 56) Et-Tevhldl, :Mukiihasat, (Kahire 1929), s. 278. 57). El-Harezınl, :Mefatih el-Ulıim, neşr.: van Vloten, (Leyden 1895), ss. 137-138.
58) El-Gaziill, 1\Iekasıd el-Felasife, (Kahire 1936), c. III, s. 106.
59) Eş-Şelıristfuıi, K. el-l\Iilel ve'n-Nihal, neşr.: Cureton, (Londra 1846), s. 401; kar., İbn Sina, en-Necat, neşr.: Kürdl, (Kahire 1938), ss. 115-116.
60) Wolfsoıı, Note on Crescas' Definition of Time, Je,vish Quarterly Review, c. X, (1919-
1920), ss. 14-15. 61) İbn Sina, eş-Şifa, c. I, (Tahran, 1303/1886), s. 80.
YUNAN v-:E İSLAi\f FELSEFESi 83
Kelamcılar (mütekellimfı.n)62, Aristo'nun kategorilerini ikiye indirdiler: a) Cevher ve h) Araz (İlinti). Nicelik, mekan, zaman v.h. kategorileri, bilen
kişinin zihninde var olan izafl bir takım hususiyetlerden başka bir şey değildir. Cevheri atanıla (hölünmeyen cüz=cevher el-ferd) bir görürler. Cevhe:ı;
arazlarından ayrılaı:n:adığı için, onun da, araz gibi, bir aıılık varlığı vardır. Sadece maddenin değil, mekan, hareket ve zamanın da atanılardan müteşekkil olduğunu kabul ederler. İbn Meymı1n'a (Maimonides'e) göre, kelamcılar
bu görüşü Aristo'nun Fizik'indeki mekan, zaman ve hareketin birbirine bağlı kavranılar olduğu ve dolayısıyla birbirlerine belli bir nispette tekabül
ettiği iddiasından çıkarırlar. Görüldüğü gibi, el-Kindi de, ayııı yoldan giderek, mekan, zaman ve hareketin sonlu olduğu ve dolayısıyla alemin zamanda
yaratıldığı (hadis olduğu) sonucuna varnııştı. Kelamcılar~ göre, cevher, sadece heka arazının katılmasıyla süreklilik kazanır; fakat heka arazının (sı
fatmm) da, öteki arazlar gibi, iki aıılık bir süresi yoktur. Zamanın, biri
tasavvurda öteki ise bilinen iki olayın vukuuna işaret eden an, (vakt) şeklindeki tanımı bu görüşle uygunluk halindedir. Bu tanım, İbn Sina'nın Şifa' smda63, Kuşeyri'nin (öl. 465 /1072) Risale'sinde64, el-Merzılki'nin Kitah el
ezmine ve'l-emkine'sinde65, ve el-Curcani'nin Kitab et-Ta 'Tifat'mda66 nak
ledilmektedir.
Mu 'i:ezililerden Ehı1'l-Huzeyl el-Allaf, bazı arazların sürekliliği (hekası)
olabileceği görüşünden hareketle, zamanı birbirinden ay-rı fiiller ( efcal) ara
smdaki fasıla (fark veya meza) şeklinde tanımlar67 • Bu görüş Stoalılarınki ile uyum halindedir. EJ-Merzılki, Ehı1'l-Huzeyl'in görüşünün İskender'inkine
(muhtemelen Aphrodisiaslı İskender) pek yakın huJur. Merzılki, Huıieyn h. İshak'tan şu bilgileri nakletmektedir: İskender, zamanı gök 1.-üresinin (feleğin) hareketine tekaddüm eden süre olarak tanınılamaktadır. Zamanın say
masını sağlayan harekettir. Zaman ise, gerçekte birdir, çok değildir. O, ancak
tasavvurda çoktur; çünkü sadece kuvve halinde bir çokluğa sahiptir68•
62) Keliimcılann görüşleri için hak., l\f. Falıri, Islamic Occasionalism, (Londra 1958); Maimoııides, The Guide for· the Perplexed, ing. çev.: S. Piııes, (Chicago-Londra 1963), chapter
73, ss. 196 vd.; D. B. Mac Donald, Contiııuous Re-creation and Atomic Time in Muslim Scholastic Theology, Isis, c. IX, (Camb. Mass. 1925), ss. 326 vd ..
63) Bak., benim makalem, ilahiyat Fak. Der., c. XIX, s. 100.
64) L. Massignon, Time in Islaıııic Thought, Man and Time (Papers from the Eranos Year-hooks}, neşr.: J. Campbell, (Londra 1958}, s. lll.
65) El-Merzıiki, K. el-Ezmiııe ve'l-Emkine, c. I, (Haydarahad 1332 h.), s. 139. 66) El-Curciinl, K. et-Ta'rifıit, neşr.: Flügel (1845), s. 119.
67) El-Eş'ari, Makı1lı1t el-İslıiıııiyyin, neşr.: H. Ritter, (İstanbul 1930}, s. 443; el-Merzıiki, adı geçen eser, c. I, ss. 139 ve 141.
68) El-Merzıiki, adı geçen eser, c. I, ss. 140-141.
84 1\IEHl\IET DAG
El-Gazali, Tehafüt el-Felasife adlı eserinde Kelaincılarm görüşünü sa
vunlırken, zamanın subjectiveliği üzerinde durduğu görülmek-tedir. Ona gö
re, gelecek ve geçmiş bize göredir69• Aynı görüşler Hellenistik felsefede de
bulunmaktadır. Proclus, Eflatun'un Timeaus adlı eserine yazdığı şerhin bir
parçasında, Stoalılar ve Aristoculardan bir çoğunun zamanı sadece düşün,
cenin bir ürünü saydıklarını söylüyor70• Zamanın suhjectiveliği ile ilgili en
kuvvetli ifadelerden biri Aphrodisiaslı İskender'de bulunmaktadır. Ona göre,
zamanı yaratan insandır71 • El-Gazıili'nin zamanın suhjective olduğu husu
sundaki görüşü de, Hellenistik felsefede olduğu gibi, ihtiyatla karşılanmalı,
dır, zira yer yer zamanın sonradan olduğunu, yaratıldığını; bundan önce
zamanın olınadığını ileri siirmektedir72• Böyle bir görüş zamanın gerçekliğini
ve alemin yaratılmasıyla yaratıldığını önermektedir. Gazali'ye göre, alem
zamanda yaratılmış; zaman da alenıle birli.1..-ıe var olınuştur. Zaman da,
mekan gibi, sonludur ve başlangıcı vardır. Gazıili, zamanın sonsuzluğunu,
hayalgücümüzün bir şeyin başlangıcını, öncesi olmaksızın, tasavvur ede:ı;ni
yeceği gerçeğine bağlamaktadır73•
İbn Rüşd'le73a birlikte tekrar Aristo'nun görüşüne dönüyoruz. Ona göre,
hareket zamanda vuku bulabilir. Biz bir hareketi tasavvur ettiğimiz zaman,
onunla birlikte onu ölçen bir uzanıla karşılaşıyoruz. Zaman hareket olınaksı·
zm anlaşılamaz. Zamanın harekete bağhlığı, tıpkı sayının sayılan şeye bağ
lılığı gibidir. Nasıl sayı sayılan şeyin taşahhusu ile taşahhus etmez, onun çok·
luğu ile çok olınazsa, aynı münasebet zamanla hareket arasmda da bulun
maktadır. Dolayısıyla zaman, her hareket ve hareket eden her şey için tektir
ve her yerde mevcuttur. Bu sebeple insanlarm gençliklerinden itibaren yer·
yüzündeki bir mağarada mahsur kaldıklarını farzedecek olursak, bu alemde
idrak edilen hareketlerden hiçbirini idrak etmeseler dahi, zamanı idrak ede
ceklerine muhakkak nazarıyla bakabiliriz. El-Gazıili ve diğerlerinde daha·
önce de karşılaştığımız kaypak nokta, yani zamanın suhjectiveliği, İbn Rüşd'de böylece tekrar kendini göstermektedir. Burada İbn Rüşd'ün anlatmak .
istediği şudur: ·zaman, nefslerin harekette inşa ettiği bir şeydir, veya zaman,
zilınin harekette idrak ettiği uzamdan (imtidad) başka bir şey değildir. Bu
69) Gazall'nin zamanın subjective olduğu görüşü Için bak, Averroes, adı geçen eser, c. I, ss. 13 ve 41.
70) Averroes, adı geçen eser, c. II, Notes, s. 31.
71) The Cambridge History of Later Greek and Early Medieval Philosophy, neşr. Armst·
rong, (Cambridge 1967), s. 116. 72) Averroes, adı geçen eser, c. I, s. 38.
73) Aynı eser, c. I, ss. 41-42. 73a) İbn Rüşd'ün görüşü için bak., Hanna el-Fiihfıri ve Halil el-Curr, Ta'rih el-Felsefet
el-Arabiyye, c. II, (Beyrut 1958), s. 420.
/ 1
YUNAN VE İSLAM FELSEFESİ 85
nedenledir ki, diyor İbn Rüşd, Aristo, hareketlerin zamanda varlığının, tıpkı sayılan şeylerin sayıda varlığına benzediğini düşünmüştür.
Zamanın bulunduğu belli bir yer olınadığı gibi, eş-zariıaiılı bir bütün de
teşkil etmez. ·Harekete tabi olan şeyler zamandan ayrılamaz. Zaman ancak
harekete tabi olınayan şeylerde kaldırılır74• Ne Allah ne de O'nun fiilieri za
manın kapsamına girer, ne de şınırlı bir süre ile ölçülebilir. Allah ancak za
manın- olmadığı ezeli sürede (dehr) mevcuttur75 •
İbn Rüşd, "an"ı geçmişle geleceğin zorunlu olarak ortasında bulunan
hal (şimdiki zaman) şeklinde tarif eder. Yahut da "an" geçmişin sonu, gele
ceğin ıie başlangıcıdır. Geçmişin tekaddüm etmediği bir şimdiki zaman tasav
vur etmek saçmadır. Üstelik "an" da hiçbir şey olamaz, dolayısıyla onun
yokluğu var olduğu "an" dan başka bir "an" da olmalıdır; her iki an arasında
ise zaman mevcuttur, çünkü "an", "an"la sürekli değildir. Bu nedenle, hare
ketin vuku bulduğu "an"dan önce, zorunlu olarak bir zaman bulunmalıdır,
çünkü biz gerçekte iki "an" tasavvur ettiğimizde, onlar arasında zorunlu
olarak zaman bulunmalıdır:: İbn Rüşd, bu yolu takip. ederek, zaman ve ha
reketin sonsuzluğunu ve nihayet alemin öncesizliğiııi (kıdemini) ispat eder.
Yukarıda verdiğimiz bilgilerden açıkça görülüyor ki, el-Kindi ile bir
li~te, hareketin yandaşı veya ölçüsü şeklindeki idrakimize ait olan zaman
(perceptual time), yerini yavaş yavaş, hareketle ölçüldüğü halde, ondan ba
ğımsız olan bir süre şeklindeki tasavvurumuza ait olan zamana ( conceptual
time) bırakmıştır. Eş-Şehristani, el-Gaziili ve onun Yahu di ş ari hi N arboni,
İbn Sina'da da tasavvurumuza ait olan zaman görüşünün izlerini bulmak-ta
dır. Her ne kadar İbn Sina, süreklilik ya da sürenin, zamanın zatını meydana
getirdiğini zaman zaman ileri sürerse de, düzenli bir şekilde ifade ettiği zaman
tarifinde, Aristo'nun görüşüne sıkı sıkıya bağlı kalmaktadır. Öte yand!ln,
Kelamcılarda tamamıyla subjective bir zaman görüşünü buluyor ve zama
nın bölünmez "an" la aynı sayıldığını görüyoruz. Onlar, böyle yapmakla,
zaman, hareket ve mekanın sürekliliğini ortadan kaldırmışlardır. Bu, onları
iilemde nedenselliğin inkarına götürmüş; bunun neticesi olarak, Allah'ı bii
tün kilinatın Mutlak Hükümranı olarak görmüşlerdir.
El-Gaziili, Kelamcıların atom görüşüne bağlanıruyarak, mekan, zaman
ve hareketin karşılıklı münasebetinden, zamanın sonlu bir süresi olduğu _:ve
sonrııdan yarıı.ti!_dığı __sonJlCUn_!! _çık_ardı_: Arist()culara )tirazlarında ise, subjectiye zaman görlişünden y~rarlandı. İbıı:-lüişa'fe kisto'nıin gÖ~üşü tenar
ele alındı.
74) Averroes, adı geçen eser, c. I, ss. 42 vd .. 75) A·ynı eser, c. I, s. 70. 76) Aynı eser, c. I, s. 44.
86 1\IEHl\IET DAG
b) lVIutlak ve Sınırlı Zaman
Zaman düşüncesinin doğurduğu güçlükleri ele alırken, İbn Sina, zamamu zorunlu olarak kendi zatıyla var olan bir cevher olduğu görüşünden söz et
mektedir. Biı görüş İslam felsefesinde el-İranşehri ve öğrencisi Ebu Bekr
Zekeriyya er-Razi'ye kadar gitmektedir. Bir M. X. yüzyıl kaynağından elde ettiğimiz bilgilere göre, bu görüş Hellenistik felsefede Calinus (Galen) tara· fından benimsemniştir. Yine bu kaynakta ve daha sonra İslam dünyasında görülen felsefi eserlerde bu görüş garip bir şekilde Eflatun'a atfedilmiştir77:
El-İranşehri ve Eb ıl Bekr Zekeriyya er-Razi, beş cevherin77a, yani. AQah, Külli Nefs, İlk Madde (Heyfrla), Mutlak Mekan ve Mutlak Zamanın ezelili
ğini kabul etti. İbn Hazm ve İbn Teymiyye78, bu görüşle İranlı Mecusilerin görüşleri arasında bir yakınlık kurarlar. Onlara göre, Meclisiler de· Hürmüz,
Ehrimen, Madde, Zaman ve Mekan diye 5 ilke (mebde) kabul etmişlerdir.
Gerçekten de, ezeli saydıkları şeylerin listesi tamamıyla birbirine uymasa da, er-Razi ile Mecilsiler arasında bir bağ mevcuttur. Bu ezeli olan 5 şey, dinin hikmeti olan Yaratıcı Hürmüz, maddenin dayanağı (mahalli) olan mekan, ve Hürmüz'ün ezeliliği olan zamandır. Onların da, Razi gibi, Zurvan Kani!.:
rakamand (Sınırlı Zaman) ve Zurvan Akanarak (Sonsuz Zaman) arasmda bir ayırım yapmaları hayret vericidir79• Belli bir "an" da sonlu ımınan sonsuz zamandan meydana geldi, ve başlangıcına dönüp, sonsuz zamanda kaybolun
caya kadar bir daire içinde seyretmektedir.
El-İranşehri ve er-Razi, zamanı belirsiz ve hareketle bağlantısı alınayan
süre ile ayın sayarlar. Fakat hareketten dolap ona sayı uygulandığı takdirde, sınırlı hale gelir80• Beş ezeli şeyden ikisi canlıdır ve faaldir; bunlar AHalı ve Nefs'tir. Bir taneo-i edilgindir ve canlı değildir; bu ise bütün cisimlerin ken
disinden yapıldı~ maddedir. İkisi ne canlıdır ne faaldir ne de edilgindir; bunlar da boşluk, süre veya zamandır81 Bildirildiğine göre, bu görüş Harran
(Harnan) Sabi 'ilerinin de görüşüydü ve Razi'nin bunlarla irtibatı vardı82•
77) S. Pines, ATenth Century Philosophical Correspondence, s. 112; OperaPhilosophica,
neşr.: P. Kra,us, c. I, (Kahire 1939), s. 27B.
77 a) Bu görüş için bak., Opera Philosophica, c. I, ss. 190-216; eş-Şehristfuıi, adı geçen eser, s. 241; S. Pines, Beitrage zur Islamisehen Atomenlehre, (Berlin 1939), ss. 6B ve 60-62.
7B) İbn Teymiyye, Minhac es-Sünne, (Mısır 1321/1903), c. I, s. 97; İbn Hazm'm verdiği bilgiler için bak., Opera Philosophica, ss. 1B3 vd ..
79) R. c: Zaehner, adı geçen eser, ss. 106 vd.; H. Corbin, adı geçen makale, ss. 117 vd ..
BO) Opera Philosophica, s. 195; bak., gene, A History of Muslim Philosophy,' neşr.: M. M.
Shıırif, c. I (Wiesbaden 1963), ss. 441-445; S. Pines, Some Problems .. , s. '75.
Bl) El-Merzılki, adı geçen eser, c. I, s. 144.
B2) Opera Philosophica, s. 213.
YUNAN VE İSLAJII FELSEFESi 87 i
Zaman akış halinde ezeli bir ceviie';dir ( cevher yecri). El-İranşehri ve Razi, zamarn harekete bağlayanları (yani Aristocuları) eleştirmektedir. On· lara göre, zaman hareketin sayısı olsaydı, hareket halindeki iki şeyin aynı zamanda farklı iki sayı ile hareketi imkansız olurdn83•
İranşehri'ye göre, zaman, dehr ve süre bir ve ayın cevhere işaret eden isimlerden ibarettir. İranşehri, beş ezeli c~vheri kelam açısından ele almakta· dır. Onca zaman, Allah'ın bilgisinin delilidir; nitekim mekan da Allah'ın kudretinin, O'nun fiilinin hareketinin ve kudretinin cisminin delilidir. Bunlar· dan her biri soıısuz ve ezelidir84. Daha sonraları İbn el-Arahi de85 dehrin Allah'm sıfatlarından biri olduğunu ileri sürmüştür. İslamda Hz. Peygamberin "dehri kötülemeyin, çünkü dehr Allah'tır" şeklindeki hadisinin bu görüşle bir -münaseheti olmuş olabilir.
Benzeri görüşler M. XVII. yüzyıl Metafiziğinde de bulunmaktadır. Mesela H. More, mekanın mahiyetini ruhanileştirmektedir. Zamanın ilahi bir tabiatı olduğu Belçikalı ınistik J, B. von Helmout tarafından ileri sürülmüştür86. Newton, mutlak mekan ve mutlak zamarn Allah'ın his (duyu) merkezi (seıısorium) ve O'nun ayrılmaz sıfatları sayınıştır87.
Fahruddin er-Razi, zamanın zatıyla kaim (zatıyla duran) bir cevher olduğu görüşünü bir kısım kudemaya (eski filozoflara) atfederek, itirazlar karşısında onların ileri sürdükleri fikirleri nakletmektedir88.
İtiraz: Zaman varlığı hakımından sürekli akış halinde ve daima değişen bir şeydir. Böyle olan bir şeyin zatıyla kıiim bir cevher olması mümkün değildir.
Cevap: Zamanın, zatı ve mahiyeti hakımından akış halinde olduğu, devamlı değiştiği ve sona erdiği kabul edilemez. Onun ezeli hem de ehedi olarak duran bir cevher olması niçin cıi.iz (mümkün) olınasın? Aslında, süreidi akış ve değişme zamanın zat ve cevherinde vuku bulmaz; ancak, zaman birbirini takip eden olaylara bağlandığı takdirde, bu şeyler vuku bulabilir.
Zamanın cevher olduğunu ileri sürenler, ayrıca, şöyle bir delil ileri sürrüyorlar: Zamanın ne zatında ne de varlığında gök küresi ve onun hareketiyle bir irtihatı vardır. Tıpkı kum saatinin, çeşitli durnınları dolayısıyla, gün ve gecenin hölüınlerini ölçtüğü gibi, gök küresi de hareketiyle sadece kendi
83) Aynı eser, s. 266. 84) Aynı eser, ss. 266 vd .. 85) A. E. Affifi, The Mystical Philosophy ofMuhyid Din Ibn ul-Arabi, (Lahore 1964), s. 44. 86) W. von Leyden, Seventeenth Century Metaphysics, (Londra 1968), ss. 229 vd .. 87) Aynı eser, s. 241. 88) Opera Philosophica, s. 278.
l\IEHliiET DAG
parçalarını ölçer. Eğer zatıyla duran bu cevherde bir .çeşit hareket gerçekleşir ve ·onun süi-esinin uzaını bu hareketle ölçülürse, ona zaman denir. Fakat hareketle hiçbir irtibatı olmaz ve onda hiçbir değişme bulunmazsa, dehr,
ezel ve sermed adını alır.
Ebu Bekr er-Razi'de Mutlak ve Sınırlı zamana tekabül eden bu son ayı
rım İbn Sina'da da bulunmaktadır. İbn Sina'ya göre, zaman, dehr ve sermed
çeşitli varlık sahalarına aittir. Dehr zamamn; sermed de dehrin üzerinde yer alır. o
İbn Slıı.a89, dehrin sükunun süresi veya hareketle sayılmayan bir zaman
olduğu görüşünü reddet~ektedir. Diyor ki: Ezeli Süre (deıı;) ve zaman zatlarmda önce ve sonra bulunmaksızın tasavvur edilemezler. Eğer önce ~e sonra bulunursa, o takdirde, sürekli bir hal değişmesi vardır ve hareketten yok
sun değildir, Sükunda da önce ve sonra mevcuttur.
İbıi Sina'ya göre, dehr zamanla birlikte vardır ve zamarn içine alır, fa
kat zaman değildir. Her değişme kabul etmeyen varlıkla ilişkisi vardır. Bun
dan dolayı dehr, zamana benzemekle birlikte, hakiki zaman değildir.
Bir başka yerdeİbn Sina, dehri, sürekli varlıklarla Nefs, yani Külli Nefs 'arasındaki münasebetten her zaman akılla idrak edilen hareket şeklinde tamınlamaktadır90. Nefs, zamanın varlığının sebebidir91 • Plotinus ve bazı değişikliklerle Proclus'un "Elements of Theology"92 sinden alman bazı parçaları ihtiva eden Kitab el-Hayr el-1\'Iahz'dan alman bu fikir İslamfelsefesinde genel
likle kabul ed!}nıiştir.
Nasır-ı Hüsrev, zamamn ezeli ve kendi zatıyla duran (kaim olan) bir
cevher olduğunu sananlarm görüşünü naklederken, şunları anlatmaktadır: Dehr (ezeli süre) zaman değildir; tersine zaman yaşayan ölüınlülerin h,ayatı
olduğu gibi, dehr de yaşayan ölümsüz şeylerin hayatıdır. Bu nedenle, "zaman" deyimi ruhani şeylere verilemez93 Bu görüşün, İsma 'lli kozmogoniniiı teşkilinde büyük etkisi olmuştur94•
Dehr ile ·zaman arasındaki bu ayırım, "Ma el-fasl beyn ed-dehr ve'z
.zaman" (Dehr ile zaman arasmda ne gibi bir ayrılık vardır) adlı bir ri~alede
89) İbn . Sma, eş-Şifa, c. I, s. 81.
90) İbn Sma Risille fi'l-Hudıid, Tis'a Resa'il, (Mısır 1326 /1908), s. 92. 91) İbn Sma, Uyıln el-Hikme, neşr.: A. Bedevi, (Kahire 1954), s. 29. 92) Proclus zamanı Nefsin üzerine, ezeli de Sırf Aklın üzerine yerleştirir. Onca, ezel, ilıtiva
ettiği zilıinden daha başka bir şey olduğu gibi, zaman da nefsten daha başka bir şeydir. Bak., .Proclus, The Elements ofTheology, neşr. ve çev.: E. R. Dodds, (Oxford 1963), props. 52-55, ss. 51-55; hak., gene, T. Whittaker, The Neo-Platonists, (Cambridge 1928), s. 283.
93) Opera Philosophica, s. 270. 94) H. Corhin, adı geçen makale, ss. 144 vd ..
YUNAN VE İSLAM FELSEFESİ 89
de ele alınmaktadll': Dehr sürekli şeylerin, zaman ise geçici şeylerin sayısıdır. Her iki sayı da sadece hayat ve hareketi sayar. Sayan. şeyler ya parçaları birbiri ardısll'a ya da bir defada bütünü sayar. Dolayısıyla biz, bütünü sayan
şeyin dehr, parçaları birbiri ardısll'a sayan şeyin de zaman olduğunu söyleriz. Böylece açıkça anlaşılmaktadll' ki, sayı iki çeşittir. Bunlardan biri, sürekli ruhani şeyleri saymakta ve dehr adını almaktadır; diğeri ise zamana tabi olan cüz'i şeyleri saymaktadır ve gök küresinin hareketinin sayısıd:ır95• ElCürcani, Kitah et-Ta 'rifat96 adlı eserinde dehrin şu tanımııiı vermektedir: Dehr ilahi varlığın uzaınıdır; zamanın esası olduğu gibi, zatmda ezel ve sürekliliği içermektedir. Yeni-Eflatuncu kaynaklardan alman bu görüşler, İslamda daha sonraki Sufiliğin gelişmesinde önemli bir rol oynaınıştll'.
El-İranşehri ve er-Razi'ye göre, bu .kılı kll'k yaran ayımnlar yüzeyde kalmaktadır ve zamanın zatıyla irtihatı yoktur. Zaman, süre ve dehr hep ayın cevheri, yani mutlak zamanı gösterirler.
Ayrıca, Axistocu zaman görüşüne karşıt görüşlerin teşekkülünde önemli bir yer işgal etmesi dolayısıyla, Razi'nin şu hususa da özellikle dikkati çektiği görülmektedir: Bizim zaman hakkındaki bilginriz açık ve seçiktir, hiç bir delile ihtiyacı yoktur. Hem halk tabakası hem de bilgin kimseler zamarn her şeyden önce ( evvell olarak) bilirler97•
95) Opera Philosophica, s. 270. 96) Curcaru, adı geçen eser, s. lll. 97) Opera Philosophica, ss. 264 ve 272 vd.; el-Merzfıkl, adı geçen eser, s. 148.