sİ kızıl bayrak 11-04 / ocak

32

Upload: kizilbayrak

Post on 24-Feb-2016

227 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2010-04 / Ocak

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERAğır saldırı zayıf eylemlerle

göğüslenemez!….. . . . . . . . . . . . . . . . . . 3

Sermayenin ‘torba’sı mecliste

emekçiler sokakta . . . . . . . . . . . . . . . . 4-5

Kıdem tazminatının

gasbı için hazırlıklar . . . . . . . . . . . . . . . . 6

KESK kölelik yasasına

karşı alanlarda.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7

Çürüme ve bürokratikleşmede

son nokta! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8

Belediye işçisi örgütlülüğüne

sahip çıkıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

İş Bankası Kuleleri önünde direnen

Nemtrans işçileri ile konuştuk..… . 10-11

PTT işçileri baskı ve

tehditlere karşı direniyor . . . . . . . . . . . 12

İzmir’de işçi kurultayı çağrısı . . . . . . . 13

Öztiryakiler işçisi direnişte... . . . . . . . . 14

Art’de patron ve uşaklarından

faşist saldırı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15

Torba yasa ve metal işçilerinin

grev kararlılığı. . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

Metal işçileri kararlı! . . . . . . . . . . . . . . 18

Cahit Atalay serbest bırakılsın! . . . . . . 19

Gençliğe “iğrenç” saldırı.... . . . . . . . . . 20

Genç-Sen’liler uğurlandı.... . . . . . . . . . 21

Emperyalistler silahsızlanma değil

egemenlik peşinde! r..... . . . . . . . . . . . . 22

Almanya’da Afganistan işgaline protesto

eylemleri..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23

Tunus’ta emekçi halkın

isyanı devam ediyor . . . . . . . . . . . . . . 24

Arnavutluk'ta sosyal öfke

kabından taştı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

Lübnan halkları gerici

güçlerin hedefinde. . . . . . . . . . . . . . . . 27

Dünyadan.....…. . . . . . . . . . . . . . . . 28-29

Kapitalizmin Dilovası felaketi......…. . 29

Tecrit derinleştiriliyor…. . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/04 * 28 Ocak 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Tunus'ta işçi ve emekçilerin patlayan öfkesi,diktatörü devirirken çevre ülkelerinden başlayaraksarsıcı etkiler yaratmış bulunuyor. Öyle ki Tunuslukardeşlerinin izinden giden Mısırlı işçi ve emekçilerde ayağa kalktılar. Militan gösterilerin aralıksızsürdüğü ülkede gerici Mübarek rejiminin bastırmagirişimleri ise bir işe yaramıyor.

Tunuslu emekçilerin isyanı Mısır'dan başkapatlama noktasına gelmiş olan emekçi halklarınöfkesinin açığa çıkmasını tetikliyor.

Emekçiler on yıllar boyunca en koyusundan birsömürü ve kölelik düzeni altında inim inim inlerken,şimdi Tunus'taki emekçi ayaklanmasıyla birliktegüçlerinin farkına varıyor ve sokağa iniyorlar. Buaşamadan sonra ise büyük polis ve asker ordularıylayarattıkları korku duvarlarıyla kendilerini korumayaalmış olan gerici burjuva rejimleri kurduklarısaltanatların kumdan kaleler üzerinde yükseldiğinigörüyor ve telaşa kapılıyorlar. Bu ölçüde deemperyalist şefleriyle birlikte düzeni yeniden kurmakiçin seferber oluyorlar.

Ayaklanarak diktatörü deviren Tunusluemekçilerin bundan sonra ne yapacağı isebelirsizliğini koruyor. Bu aşamada ya diktatörü kovanemekçiler sonuna kadar gidecek, yani burjuvadiktatörlüğünü yerlebir edip yerine kendi iktidarlarınıkuracaklar. Ya da burjuvazi birtakım tavizler vererekdüzenini yeniden kuracak. Bu mücadele hala da birsonuca bağlanmış değil. Ancak görünen tablo o ki,henüz Tunuslu emekçiler iktidarı alabilecekaraçlardan yoksun bulunuyor.

Bu araçlar büyük devrimlerin gösterdiği gibi,devrimci bir partinin önderliği ile bir işçi-emekçiiktidarının temel yönetim mekanizmalarınıoluşturacak Sovyetler türünden özyönetimorganlarıdır.

Ancak yokluğu açıkça hissedilen bu araçların,özellikle de ikincisinin yaratılması da devrimcisarsıntıların içerisinde nispeten daha kolaydır.

Yine de her şeye rağmen Tunuslu emekçilerbaşarısız olsalar da, bir sosyal mücadeleler veayaklanmalar dönemi içerisinde bulunduğumuzu kesin

biçimde göstermişlerdir. Önemli olan yaşanandeneyimlerden de hareketle ihtiyaç olanı karşılamaküzere kesin ve kararlı bir biçimde devrim içinhazırlanmaktır. Bunun için ise kesintisiz bir sınıfçalışması içerisinde devrimci sınıf partisinigüçlendirmek en hayati görev durumundadır. Tunusemekçilerinin mücadelesinden çıkarmamız gereken enönemli ders de budur.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

İşçi ve emekçilere yönelik kapsamlı saldırınınyeni adı olan “Torba Yasa” meclis gündemine gelmişbulunuyor. AKP hükümeti burjuvazinin talepleridoğrultusunda hazırlanan bu saldırı paketiniyasalaştırmak için varını yoğunu ortaya koyuyor.Böylece seçim sürecinden önce başını ağrıtabilecekolan bu gündemi bir an önce geride bırakmayıamaçlıyor. 26 Ocak günü mecliste görüşülmeyebaşlanan saldırı paketinin 10 Şubat’a kadaryasalaştırılması hedefleniyor.

Sermaye ve hükümet cephesi bu derece gemiazıya almışken, işçi sınıfı ve emekçiler cephesindeise durum pek içaçıcı değil. Mevcut mücadele sürecihenüz düzen güçlerini zorlayabilecek bir düzeydençok uzak.

“Torba Yasa” saldırısına karşı bir dizi kentte işçive emekçiler alanlara çıkarak tepkilerini ortayakoyuyorlar. Ancak halihazırdaki eylemler yaygınolmakla birlikte son derece zayıftır. İşçi sınıfının birdizi önemli hakkını ortadan kaldıracak, onbinlerceişçi ve emekçiyi güvencesiz ve kölece çalışmaşartlarına mahkum edecek bu ölçekteki bir saldırıyasasına karşı yapılan eylemlerin en büyüğü, neyazık ki birkaç bin kişinin katılımını geçmiyor. Bu,eylemlere katılanların işçi ve emekçilerin en ileri vepolitik kesimleriyle sınırlı kaldığını gösteriyor.

Bu koşullarda sendikalar cephesinden “geneldireniş” gibi iddialı açıklamalar gelse de, ortayaçıkan pratik bu iddiayla karşılaştırılamayacak kadargeridir. Birçok örnekten görüleceği üzere, iddialıaçıklamalarda bulunanlar, bu tabloyu değiştirmeküzere tabanı örgütlemek doğrultusunda dişe dokunurbir çaba içerisinde değildir. Bunun en çarpıcıörneklerinden biri 26 Ocak günü İstanbul’dagerçekleştirilen eylemde açıkça görülmüştür.Eylemin örgütleyicilerinin DİSK ve Türk-İş’inİstanbul Şubeleri ile meslek odaları olmasına karşınkatılım 2 bin civarında kalmıştır. Bu katılımınağırlığını da Türk-İş’in birkaç sendikasıoluşturmuştur. Gerisi eyleme ya katılmamış ya datemsilci düzeyinde bir katılım göstermiştir.

Bu, sendikaların içerisine düşürüldüğü içler acısıdurumu ortaya koymaktadır. İşçi sınıfının sermayeyekarşı öz savunma örgütleri olma işlevini yerinegetirmesi gereken sendikalar, sendika bürokratlarıtarafından işlemez hale getirilmiştir. Özellikle enbüyük işçi sendikaları konfederasyonu olan Türk-İş’in merkez yönetimi gündemdeki kapsamlı saldırıprogramı karşısında tam bir kayıtsızlık içerisindedir.4 Ocak günü “eylem kararları almak” gündemiyletoplanan Başkanlar Kurulu’nu, Başbakanla yapılanson dakika görüşmesinde verilen boş bir vaadigerekçe göstererek karar almadan dağıtan bu ihanetşebekesi, aradan haftalar geçmesine rağmensuskunluğunu korumaktadır.

Kuşkusuz Türk-İş bürokratlarının bu suskunluğuboşuna değildir. Çünkü bu ağalar göstermelikeylemlerin dahi işçi sınıfı içerisinde biriken tepkinindışa vurması için tetikleyici bir rol oynayabileceğiniiyi bilmektedirler. TEKEL direnişi sırasındayaşadıkları sıkıntılı günler akıllarından çıkmışdeğildir. Bu nedenle ne yapıp edip mücadelealanlarından uzak durmaya çalışmakta, işçilerin ileri

eylem talepleriyle kapılarına dayanmasının önünegeçmek istemektedirler.

Türk-İş bürokratları bunu yaparken ciddiye alınırbir tepki de görmemektedirler. Çünkü işçi sınıfıcephesinden örgütlü ve güçlü bir taban hareketisözkonusu değildir. Bu koşullarda Türk-İş merkezyönetimindeki çürüme ve sınıfa yabancılık bukonfederasyonun hemen tüm kademelerine yayılmışdurumdadır. Birkaç mücadeleci sendikal odakdışında hemen tüm sendikal kademelerde aynıdurum sözkonusudur.

Bu bakımdan en çarpıcı örnek Belediye-işcephesinden verilmektedir. Gündemdeki saldırıpaketinin sivri ucunun hedefinde olan belediyeişçilerinin örgütlü olduğu bu sendikanın yönetimiderin bir bunalım ve kavga içerisindedir. Türk-İşmerkez yönetimine karşı muhalefet yapan Belediye-İş merkez yönetimi, kendisine muhalif şubeyönetimlerini tasfiye etmeye, bu şubeyönetimlerinden bazıları da sendikal ayrıcalıklarınıkaybetmemek uğruna Hizmet-İş gibi sendikalarınbünyesine geçmeye çalışmaktadırlar. Ortada gericibir sendikal rekabet vardır ve ne yazık ki devrimcilikiddiası taşıyan mücadeleci bazı sendikal güçler debu kavganın içerisinde kaybolmuşlardır.

Sendikal çürüme ve yozlaşma tablosu Türk-İş’lesınırlı değildir. KESK’teki taciz olayı ile ayyukaçıkan çürüme tablosu da gözler önündedir. Yakınzamana kadar ileri ve mücadeleci sendikal odakolarak öne çıkan KESK’in düşürüldüğü bu durum,reformizm eliyle hareketsiz bırakılan ve sınıfmücadelesinin ihtiyaçlarından koparılarak siyasalrant kavgası alanı haline getirilen bir sendikal yapıiçin kaçınılmaz bir akıbettir. Çünkü mücadeleyleyaratılan ancak mücadeleyle korunabilir. Sınıfmücadelesi pratiğinden kopmuş, örgütlü tabandinamiği boğulmuş bir sendikal bünye çürür ve

tükenir.Bu son nokta, sendikaları içerisine düşürüldükleri

çürüme ve tükenme durumundan çıkararak, yenidenmücadelenin hizmetine koşmanın yolunun neredengeçtiğini de göstermektedir. İhtiyaç, örgütlü birtaban dinamiği ile sınıf mücadelesini büyütmek vebu mücadele içerisinde her türden bürokratikyozlaşmanın kökünü kazımaktır.

Sendikal cephedeki tüm olumsuz tabloya rağmenbunu gerçekleştirebilmenin imkanları çoğalmaktadır.İşçi sınıfının ana gövdesini oluşturan örgütsüzkesimlerin örgütlenme arayışı ile birlikte, bir bütünolarak işçi ve emekçilerin yaygın mücadele isteğibüyümektedir. Ayrıca metal işçilerinin grev yönündeortaya koydukları irade de, mücadelenin geleceğibakımından önemli bir olanaktır. Hedeflerine “TorbaYasa”yı da koyan metal işçilerinin bu çıkışı devameder ve greve evrilirse, işçi sınıfınıntoparlanmasında önemli bir rol oynayabilecektir.

Kuşkusuz tek başına bu olanakların varlığısorunu çözmeyecektir. Gerekli olan, bu olanaklarıçözüm yönünde değerlendirebilmektir. Bunun içinöncelikle mücadele isteği taşıyanları örgütlemek,ortak mücadele-örgütlenme zeminlerinde birarayagetirebilmek gerekiyor. Bu başarılabildiğikoşullarda, “Torba Yasa” geçse dahi, önümüzdekidaha zorlu günlere hazırlık yapılmış olacaktır. Zirahükümet seçimlerin hemen ardından kıdemtazminatı gibi işçi sınıfı cephesinden grev nedenisayılan saldırıları hayata geçirmeyi planlamaktadır.

Dolayısıyla, uzun soluklu fakat enerjik birçabayla, sınıfın tabandan başlayarak birliğiniyaratmak üzere hareket etmeliyiz. “Haklarımız vegeleceğimiz için örgütlü mücadeleye!” şiarlıkampanya çerçevesinde gündeme getirilen işçikurultaylarının önemli gündemlerinden biri de busoruna müdahale etmek olmalıdır.

Ağır saldırı zayıf eylemlerlegöğüslenemez!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

DİSK “‘Torba Yasa’ya karşı genel direniş” şiarıyla20 Ocak günü ülke genelinde eylemler gerçekleştirdi.DİSK üyelerine diğer konfederasyonlara bağlısendikalar da destek verdi.

Eylemlerin İstanbul ayağında DİSK GenelMerkezi’nin bulunduğu Şişli’den Taksim Gezi Parkı’nabir yürüyüş gerçekleştirildi.

Şişli’deki DİSK binası önünde toplanan kitleTaksim’e doğru yürüyüşe geçti. Yolun tek şeridinitrafiğe kapatarak yürüyen kitle sloganlarla saldırıyasasını protesto etti. Yürüyüş sırasında bazısendikaların yolun tamamını kapatmaları girişimi DİSKBaşkanı Süleyman Çelebi tarafından engellendi.

Eylemde en önde DİSK’in ambleminin olduğusembolik bir pankart, arkasından ise “‘Torba Yasa’ylahaklarımız çalınıyor izin vermeyeceğiz” yazılı birpankart açıldı.

“İşçi-memur el ele genel greve!”

Birleşik Metal ve Genel-İş’in pankart açtığıyürüyüşte Nakliyat-İş üyesi Nemtrans işçileri de yeraldılar.

Yürüyüş kolunu Gezi Parkı’nda Türk-İş pankartıarkasında Türk Metal ve Tek Gıda-İş üyesi işçilerkarşıladılar. Karşılama sırasında kitleden “Yaşasınişçilerin birliği!” sloganı yükseltildi.

Ortak mücadele vurgusu

Burada ilk sözü alan Türk-İş Genel TeşkilatlandırmaSekreteri Cemail Bakındı, “‘Torba Yasası’na karşı dahagüçlü olarak hep birlikte karşı durmamız gerekiyor”diye konuştu. Bakındı ayrıca Türk-İş’in TemsilcilerKurulu’nun eylem kararları alacağını duyurdu.

Ardından konuşan Süleyman Çelebi ise, “Bumücadelede saldırılara karşı emekten ve demokrasidenyana bütün güçlerin desteğini bekliyoruz” derken “Bizo çuvala girmeyeceğiz” ve “ortak mücadele”vurgularıyla sözlerini tamamladı.

Çelebi’nin konuşması sırasında sıklıkla “Genelgrev, genel direniş!” sloganı atıldı.

Eyleme KESK ve TMMOB temsili düzeydekatılırken, BDSP, TKP, EHP ve TİB-DER de destekverdiler. Eyleme yaklaşık 600 kişi katıldı.

İzmir’de kitlesel yürüyüşİzmir’de Basmane Meydanı’nda toplanmaya

başlayan DİSK üyesi işçiler ve ilerici, devrimcikurumlar AKP İzmir İl Başkanlığı önüne doğruyürüyüşe geçtiler. En önde DİSK imzalı “Torba yasa ilehaklarımız çalınıyor İZİN VERMEYECEĞİZ!”pankartı ve DİSK flamaları taşındı.

DİSK pankartının ardında yer alan Genel-İş 3 NoluŞube pankartı arkasında Genel-İş üyeleri yürüdü.Coşkulu sloganların atıldığı kitlesel kortejde, kadroyaalınarak sendikalaşan Park Bahçe işçileri ağırlığıoluşturmaktaydı.

Genel-İş’in ardından ise eylemin en kitlesel ikincikortejini Birleşik Metal-İş Sendikası oluşturdu.“Birleşik Metal-İş İzmir Şubesi” pankartı açan metalişçileri flamaları ve coşkulu sloganları ile torba yasayakarşı öfkelerini ortaya koydular.

Emekli Sen Konak, Buca ve Karşıyaka şubeleri deyürüyüşe katılım sağladılar. Emekli Sen üyeleri, yolunkenarında bekleyerek eylemi izleyen yaşlılara dönük deajitasyon konuşmalarıyla yürüyüşe katılım çağrısıyaptılar.

Bu üç sendika dışında diğer şubeler sınırlı birkatılımla yürüyüşte yer alırken ayrı ayrı pankartlaraçmadılar. Mitinge BDSP’liler de flamalarıylakatıldılar.

Yürüyüş boyunca ses aracından kitleye seslenenHacay Yılmaz sermaye iktidarını hedefleyen sloganlarve ajitason konuşmaları ile kitlenin motivasyonunu vecoşkusunu arttırdı.

AKP önüne gelindiğinde kortejler polis barikatınınönünde toplandı ve mitinge geçildi. Ses

aracından attırılan “Yaşasın halkların kardeşliği!” ve“Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganlarının ardındanTürk-İş Ege Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı’yasöz verildi. Kundakçı birlikte mücadelenin önemindenbahsettikten ve yasayı eleştirdikten sonra DİSK veTürk-İş’in ortak eylemler yapması gerektiğini ifade etti.

Kundakçı’nın ardından DİSK Ege Bölge TemsilcisiAli Çeltek söz aldı ve katılımcıları selamladıktan sonraDİSK adına merkezi açıklamayı okudu. Açıklamanınardından Çeltek, Buca direnişinin bitişini olumlayan birkonuşma yaptı ve yeni CHP başkanının sorunuçözdüğünü iddia etti.

Mitingin sonuna doğru bir grup öğrencininkürsünün arkasındaki polis barikatına yumurta atmasıkısa süreli bir gerginliğe neden oldu. Miting atılan

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Sermayenin ‘torba’sı mecliste emekçiler sokakta

Gebze’de kitleseleylem

Birleşik Metal-İş ile Petrol-İş sendikalarıtarafından 20 Ocak akşamı Gebze’de gerçekleştirilenkitlesel eylem için fabrikalardan çıkan yüzlerce işçişehir merkezinde buluştu.

Fabrikalardan alanlara

Canlı ve coşkulu bir atmosferde gerçekleşeneyleme yaklaşık 2000 işçi katıldı. Saat 16.30’da çeşitliyönlerden gelen fabrika servislerinden inen BirleşikMetal-İş Gebze Şube üyesi metal işçileri ile Petrol-İşüyesi petro-kimya işçileri kortejler oluşturarak“Torba Yasa’ya hayır! İşverenlerin kölesiolmayacağız! DİSK/ Birleşik Metal-İş- Petrol-İş”pankartı arkasında Gebze Cumhuriyet Meydanı’nayürüdü.

Yürüyüşe Birleşik Metal’in örgütlü olduğuKroman Çelik, Yücel Boru, Areva, Bosal Mimaysan,Çayırova Boru, Dostel Makine, Sarkuyanfabrikalarından; Petrol-İş’in örgütlü olduğu CombroÖzay, Megaplas, Tekno Kauçuk, Alpla, Süperlas,Bayer, DYO, Enplas fabrikalarının yanısıra direniştekiBERICAP işçileri de kitlesel katılım sağladılar.

Lastik-İş üyesi Türk Henkel işçilerinin de katıldığı

eylemde Eğitim Sen Gebze Şubesi, direniştekiKonveyör işçileri, İleri Elektro-kimya işçileri, Çelik-İşüyesi Fen-İş Alüminyum işçileri, Mutaş işçileri, BDSP,UİD-DER, EMEP, ÖDP ve ESP de yer aldı.

Metal işçileri attıkları sloganlarla MESSdayatmalarına karşı tepkilerini dile getirdiler. Arevaişçilerinin kitlesel katılım sağladığı Birleşik Metalkortejinde Bosal Mimaysan işçileri canlılıklarıyladikkat çekti.

Petrol-İş kortejinin en önünde BERICAP işçileriyer aldılar.

Kazanılmış haklar geri alınıyor

Yürüyüş kolunun Cumhuriyet Meydanı’nagirmesinin ardından Birleşik Metal-İş GebzeŞube Başkanı Erdoğan Özer konuya ilişkin ortakbasın açıklamasını okudu. Birleşik Metal’in grup

TİS sürecine yönelik anlaşma teklifini reddetmegerekçelerinin de sıralandığı açıklamada, teklifinreddedilme gerekçesinin sadece ücret kalemiolmadığı, meclis gündemindeki ‘torba yasa’ ilekazanılmış hakların geri alınmasına yönelikdüzenlemeler olduğunu söyledi.

“Bugün gelinen noktada ne kadar haklıolduğumuz bir kez daha tescillendi” denilenaçıklamada, henüz yasal düzenlemeler ortayaçıkmadan işverenlerin pervasızca saldırılarınayenilerini eklediği hatırlatılarak ‘torba yasa’ylahedeflenen yeni saldırılar sıralandı. Açıklamadametaldeki TİS sürecine ilişkin bilgilendirmedebulunuldu. Resmi arabulucu aşamasının sona erdiğisöylendi.

Açıklama birlik ve beraberlik vurgularıyla sonaerdi.

“Metal işçileri ile kimse oynamasın”

Basın açıklamasının ardından kitleye seslenenBirleşik Metal-İş Genel Sekreteri Selçuk Göktaşanayasanın işçilerin değil işverenlerin anayasasıolduğunu ifade ederek hükümetin yasaları ayaklarıaltında çiğnediğini, binlerce metal işçisinin yoksayıldığını, görmezden gelindiğini belirtti.

Eyleme katılan işçilere Metal İşçileri Bülteni veGebze İşçi Bülteni’nin son sayısı ulaştırıldı.

Kızıl Bayrak / Gebze

20 Ocak 2011 / Gebze

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

sloganlarla son buldu.

Adana’da eylemlerAdana’da 5 Ocak Meydanı’nda biraraya gelen kitle

Çakmak Caddesi boyunca yürüyerek İnönü Parkı’naulaştı.

Yaklaşık 200 işçi ve emekçinin katıldığı eylemeGenel-İş üyeleri yoğun katılım sağladı. BDSP veSİDER çalışanlarının da katıldığı eyleme çeşitlikurumlar da destek verdi. Eylemde Adana İşçiBülteni’nin dağıtımı yapıldı.

KESK, DİSK ve TTB tarafından “torba yasa”yakarşı 25 Ocak günü bir eylem gerçekleştirildi.

AKP İl binasına iki koldan yürüyüş gerçekleştirenemek ve meslek örgütleri sloganlarla torba yasayıprotesto etti.

Büyükşehir Belediyesi önünde Eğitim Sen, DİSKve TTB, Numune Hastanesi önünde ise Numuneişçileri, Dev Sağlık-İş ve SES biraraya geldi. AKP ilbinası önüne gelindikten sonra burada yapılanaçıklamada torba yasanın getireceği hak gasplarıanlatıldı ve yasaya kaşı mücadelenin devam edeceğivurgulandı. Yaklaşık 300 kişinin katıldığı eylemdeayrıca Adana İşçi Bülteni’nin dağıtımı yapıldı.

Ankara’da eylem KESK Ankara Şubeler Platformu ve Türk-İş Ankara

Şubeler Platformu torba yasaya karşı eylemdeydi. Tüm Bel Sen, Petrol-İş, TÜMTİS ve Tez-Koop-İş’e

üye işçiler Türk-İş binası önünden Sakarya Caddesi’neyürüyüş gerçekleştirdi.

Petrol-İş Ankara Şube Başkanı Mustafa Özgen’inokuduğu basın açıklamasında AKP hükümetinin görevegeldiği günden bugüne özelleştirme saldırılarınıhızlandırdığı söylendi. Özgen emek karşıtı politikalarakarşı birleşme çağrısında bulundu. EmekPlatformu’nun biraraya gelerek ortak bir mücadeleprogramı oluşturmasına her zamankinden daha çokihtiyaç olduğuna dikkat çekti.

2011 yılının Kamu Toplu İş Sözleşme sürecininbaşladığı bir yıl olduğunu söyleyen Özgen, Türk-İşbünyesinde oluşturulacak Koordinasyon Kurulu’nun biran önce toplanarak üyelerin taleplerinin belirlenmesi vemücadele programının işçilere sunulmasını talep etti.

Türk-İş yönetiminin sessiz kalmasını eleştirenÖzgen, böylesi bir süreçte sessiz kalan işçi sınıfınınyine yenilgiye uğrayacağını vurguladı. Özgen’inkonuşması, “İşçiyi satanı biz de satarız” sloganıylakarşılandı. Türk-İş’in bu tutumuna rağmen Petrol-İş’inüzerine düşen görevi yerine getireceğini sözlerineekleyen Özgen, işçi sınıfına yönelik saldırılara karşıortak mücadele edilmesi gerektiğinin altını bir kez dahaçizdi.

Kayseri’de torba yasa eylemiKayseri Emek ve Demokrasi Platformu

gerçekleştirdiği eylemle torba yasayı protesto etti.Kayseri Eğitim Sen binası önünde toplanan kitlemeydana doğru yürüyüşe geçti.

Basın açıklamasını okuyan KESK Kayseri ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü Orhan Karakaya, AKPhükümetinin yalnızca sermaye sınıfının istediği yasalarıbir an önce tek taraflı olarak çıkarmak istediğini belirtti.

AKP’nin yeni yasaklara ve baskılara imza attığınıbelirten Karakaya, torba yasa tasarısının bununtezahürü olduğunu belirtti. Bununla emekçilere yönelikyeni bir saldırı planı daha ortaya koyulduğunuvurgulayarak, attığı her adımda halkı daha dayoksullaştıran AKP’nin emekçi düşmanı olduğunun butasarı ile bir kez daha ortaya çıktığını belirtti. Eyleme,BDSP, DHF, EĞİT-DER ve EMEP destek verdi.

Bursa’da eylem Bursa’da DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin

örgütlediği yürüyüş Fomara Meydanı’nda başladı.

Yürüyüş kortejinin AKP İl binası önüne ulaşmasınınardından DİSK Güney Marmara Bölge Temsilcisi veBileşik Metal-İş Bursa Şube Başkanı Ayhan Ekincibasın açıklamasını okudu.

Emeğin haklarına yönelik yeni bir saldırı ile karşıkarşıya bulunulduğunu belirten Ekinci, “Torba yasa”adı verilen bu saldırının içeriğinin karışık olduğunubelirtti.

Yasanın “öğrenciye af, emekliye zam, borçluyaindirim” gibi süslü laflarla allanıp pullanmayaçalışıldığını vurgulayarak yasa ile yapılması öngörülendeğişikliklerin gerçekte ne ifade ettiklerini belirtti.

Ekinci, mücadelenin devam edeceğini, istediklerininyapılmaması halinde emekçilerin ellerinin hükümetinyakasından düşmeyeceğini söyleyerek basınaçıklamasını bitirdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - İzmir – Adana – Bursa-Ankara - Kayseri

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Taksim’de emekçileryürüdü

İstanbul’da sendika ve meslek örgütleri, devrimcive ilerici güçlerin katılımıyla 26 Ocak akşamıTaksim’de meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi.

İstanbul’da Türk-İş’e bağlı sendikalar saat 18.00’deTaksim Tünel Meydanı’nda toplanmaya başladılar.Destekçi kurumlarla beraber Galatasaray Lisesi’nedoğru yürüyüşe geçtiler.

Türk-İş’e bağlı sendikalardan işçilerin flama veşapkalarıyla yer aldığı yaklaşık bin kişilik kitleiçerisinde, Türk Metal ve Belediye-İş kitleselkatılımıyla öne çıktı. Petrol-İş, Harb-İş gibi birçoksendika ise eyleme katılım göstermedi. Eylemlereilişkin mevcut dağınıklık ve parçalılık Türk-İş içindede kendini gösterdi. KESK üyeleri de Türk-İşkortejinin arkasında flamalarla yer aldı.

Aralarında BDSP, ESP, Mücadele Birliği, TÜM-İGD,Devrimci Hareket, EMEP ve DHF’nin bulunduğudevrimci ve ilerici güçler ise Türk-İş’e bağlısendikaların hemen arkasında yer aldılar. Ankara’da 5öğrencinin tutuklanmasını protesto etmek için eylemgerçekleştiren öğrenciler “Başkaldırıyoruz -Tutuklamalar, baskılar, gözaltılar bizi yıldıramaz! /Devrimci, Demokrat, Yurtsever Öğrenciler” pankartıile Tünel’e gelerek kotejdeki yerlerini aldılar.Mehmetçik Lisesi Öğrencileri de pankartları vecoşkulu sloganları ile yürüyüşe katıldılar.

BDSP’liler döviz ve flamalarla yürüyüş kortejindeyerlerini alırken, dövizlerdeki talepler eksenindekisloganları öne çıkardılar.

İşten atılan PTT taşeron işçileri ise “Haklarımıza vegeleceğimize sahip çıkıyoruz! İşimizi geri istiyoruz!”şiarlı pankartlarıyla yürüyüşe katılım sağladılar.

Devrimci güçler tarafından öne çıkarılan “Genelgrev-genel direniş!”, “Sendikalar göreve genel greve!”gibi sloganlar da işçilerin büyük bir kısmı tarafındanatıldı.

Eylemler birleşti

DİSK İstanbul Merkez Temsilciliği, İstanbul MeslekOdaları Koordinasyonu (TMMOB İstanbul İKK,İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Tabip Odası,İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Veteriner HekimlerOdası, İstanbul Barosu) tarafından çağrısı yapılan vebirçok siyasal kurumun da imzacı olduğu Taksim’dekidiğer eylem için katılımcılar Galatasaray Lisesi önünde18.30’dan itibaren toplanmaya başladılar.

Bileşenlerin sayısı, imzacılar düşünüldüğündeoldukça sınırlıydı. DİSK ve bağlı sendikalardanneredeyse hiçbir katılım olmazken, İMOK bileşenleride temsili bir katılım gösterdiler.

“Torba yasa işsizlik, güvencesizlik, kuralsız

çalıştırma demektir - Sessiz Kalmayacağız –Güvenli Gelecek Birleşik Mücadeleyle Mümkündür!”pankartı arkasında, aralarında Halk Cephesi, Kaldıraç,DSB, + İvme, EHP, SDP, ÖDP, Halkevleri’nin bulunduğuilerici ve devrimci güçler döviz ve flamalarıyla yeraldılar. Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformubileşenlerinin bir kısmının da yer aldığı GalatasarayLisesi önünde, açılan ortak pankartın arkasındaİstanbul Eczacılar Odası da pankart açtı.

Tünel’den yürümeye başlayan Türk-İş ve destekçikurumların buraya ulaşmasının ardından eylemlerbirleştirilerek meşalelerle Taksim Tramvay Durağı’nayüründü.

Konuşmaların başlamasından hemen önce eylemalanında büyük bir dağınıklık yaşandı ve kitleninyarıya yakını alandan ayrıldı. Konuşmalarınbaşlamasıyla birlikte işçilerin çıkışları da devam etti.İkinci konuşmayla birlikte alanda çok büyük ölçüdesiyasal kurumlar kalmış oldu.

Eylemde konuşan Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi FarukBüyükkucak, Türk-İş ve diğer emek örgütlerinin bütünitirazlarına rağmen AKP hükümetinin torba yasadaısrarcı olduğunu belirtti.

Büyükkucak’ın konuşması sırasında BDSP’lilerinyönlendirmesiyle “Sendikalar göreve genel greve!”,“Genel grev-genel direniş!”, “Hak verilmez alınır zafersokakta kazanılır!” ve “Torba yasayı sokaktaparçalayacağız!” sloganları atıldı.

İkinci konuşmayı ise “Güvenli Gelecek İçin BirleşikMücadeleye” şiarıyla biraraya gelen bileşenler adınaDİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Önder Atay yaptı. Atayda torba yasayla emekçilerin karşı karşıya kaldığıkapsamlı saldırılara dair bilgilendirmede bulunarak“Biz karşı çıkarsak, torba yasa meclisten geçemez!”dedi. Atay, daha önce okunacağı söylenmesinerağmen imzacı bileşenleri sıralamadı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

26 Ocak 2011 / Taksim

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Kıdem tazminatı yeniden gündemde. AKPhükümeti “Torba Yasa” ile başlattığı saldırılara şimdide kıdem tazminatının kaldırılmasını eklemek istiyor.DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin yaptığıaçıklama ile yeniden gündeme taşınan kıdemtazminatın kaldırılması konusunda hükümetcephesinden de açıklamalar birbiri ardına geldi.Tarafların açıklamalarına göre kıdem tazminatınınkaldırılıp yerine ne getirileceği henüz belli olmazken,“3 alternatifli çözüm önerisi” tartışılıyor.

Bu “alternatif”lerden birincisi kıdem tazminatıyerine “İşsizlik Bankası”nın oluşturulmasıdır. Bunagöre her işçi için, çalışırken aldığı maaş tutarındanyapılacak kesintilerin aktarılacağı bir fonoluşturulacak. İşçi işsiz kaldığında bir süre için bufondan belli bir miktar aylık alabilecek. Bu, mevcutişsizlik sigortasının kapsamının genişletilmesindenbaşka bir sonuç yaratmayacaktır. Böylelikle de aslındasermaye için yeni bir yağma olanağı doğmaktadır.

İkinci “alternatif” ise, her işçi için yatırılanprimlerin ortak bir fonda toplanması ve işçilerinbiriken para miktarı kadar kıdem tazminatı almasınıiçeriyor.

‘Katılımlı Fon’ denilen üçüncü “alternatif”te ise,işçilerin bireysel hesaplarından izlenereknemalandırmaya gidilmesidir. Bu kapsamda patronun,işçiye kıdem tazminatı ödemek yerine, her ay işçininfondaki hesabına, ücretin belirli bir oranında (yüzde 3-5) prim yatırması, işçinin de işten ayrıldığında fondabiriken parayı nemasıyla alması öngörülüyor. Böyleceişçi-patron arasındaki kıdem tazminatına artık devletinde karışması öngörülüyor.

Kıdem tazminatı üzerine haberlerin birbiriniizlemesi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik BakanıÖmer Dinçer yeniden bir açıklama yaptı. Kıdemtazminatının kaldırmasının gündemlerinde olduğunufakat kıdem tazminatı yerine “fon” oluşturulacağıyönünde bir açıklama yapmadığını söyledi. AyrıcaTürkiye’deki çalışma hayatını düzenleyen “yeni biryaklaşımla” kendine özgü bir yapı oluşturacaklarını vebunun oluşmasında tüm taraflarla “uzlaşma” yolunagidilmesi çağrısında da bulundu.

Uzun zamandır gündemde olan torba yasayla işçive emekçilerin esnek çalışma koşullarına mecburedilmesi söz konusudur. Kıdem tazminatının hangibiçimde olursa olsun gasbedilmesi ise esnek çalışmadüzeninin çok daha rahat uygulanması anlamınagelmektedir. Çünkü patronlar açısından kıdemtazminatı vermemek işçiyi istediği anda kapı önünekoymak demektir. Dün kıdem tazminatına güvenerek

işten çıkmayı ya da çıkarılmayı göze alanların dahailkel koşullara mecbur edilmesi demektir. Zaten ÖmerDinçer de muhtemelen ne dediğini bilmeden işçilerinkıdem tazminatı yüzünden işten çıkamadığınısöylüyor. Böyle söyleyerek gerçek niyetini ortayakoyuyor.

Düzenlemelerin bir başka yanı da işçinin haklısebeple işten ayrılmak istemesi durumunda dabirikmiş kıdem tazminatı talep edemeyecek olmasıdır.Böylece işçinin haklı gerekçeyle işten ayrılmasınınönü de fiilen kesilecektir. Üstelik oluşturulacak havuzya da kurulacak kıdem tazminatı bankasının dadenetimi büyük ihtimalle patronlar ve hükümetlerdeolacaktır. İşsizlik fonu, deprem vergileri veemekçilerin cebinden alınarak oluşturulan başka fonlargibi iç edilecektir. Gündeme gelen modellerde bukonuda herhangi bir güvencenin tartışılmaması dabunu ayrıca doğrulamaktadır.

“Torba Yasa” ve şimdi de kıdem tazminatlarınınkaldırılmasıyla AKP hükümeti emperyalistlerinbuyruklarının gereğini yapıyor. Bakan Dinçeraçıklamalarının arasına “IMF ve DB gibi malikurumlar bizim sistemimizden şikayetçi” diyerek bugerçeği de itiraf ediyor.

Zaten “Torba Yasa” içerisinde yer alan çalışmahayatına yönelik düzenlemeler daha önce deemperyalistlerin mali kuruluşları tarafından “tavsiye”edilmişti. Örneğin, 2010 yılında OECD GenelSekreteri Gurria, Türkiye’deki asgari ücretin yüksekolduğunu ve kıdem tazminatlarının büyük sorun teşkilettiğini söylemekteydi. Bu görüşe AKP hükümetininEkonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı AliBabacan da katılarak, bu konularda düzenlemeyapacaklarının sinyallerini vermişti. Daha öncesindeise 2005 yılında IMF’nin Türkiye raporunda daOECD’nin görüşleri temel mantığıyla vardı. IMFraporunda Türkiye’deki asgari ücretin “çok yüksek”olduğu iddia edilerek düşürülmesi “tavsiye” edilmişti.Emperyalistlerin bu görüşlerine sımsıkı sarılan AKPhükümeti şimdi yeni düzenlemelerle işçi ve emekçilerüzerindeki yıkım projelerinin altına imza atıyor.

AKP hükümetinin genel seçimlerden önce sonyıkım projesi olan “Torba Yasa”ya karşı eylemlerşimdilik hükümet cephesini çok etkilemiş gibigözükmemektedir. Bu nedenle de gündeme kıdemtazminatının kaldırılması alınmıştır. Fakat kıdemtazminatı işçi ve emekçilerin en hassas olduğualanlardan biri oldu hep. Göstermelik bile olsa hainsendika bürokratları bu hakkın gaspını genel grevnedeni saydı. Hükümet de yıllardır cesaret edip busaldırıyı gerçekleştiremedi.

AKP seçim öncesi riskine rağmen böyle bir adımatmayı düşünebilmektedir. Bunu hem toplumunnabzını ölçmek hem de öfke kabardığı ölçüde geriçekip kendini parlatmak istemektedir. Her şeyerağmen AKP böylesi cesur manevraları sınıfhareketinin zayıflığından dolayı dile getirmektedir. Buzayıflıkların başlıca sebebi de sendikal koruculardır.Fakat kıdem tazminatı konusunda onların da manevraşansı pek yoktur. Çünkü kıdem tazminatı üzerindenatıp tutanlar şimdi emekçilere neler yapacaklarınıgöstermekle karşı karşıya kalacaklardır.

İşçi sınıfı ve emekçiler bir kez daha sendikalihanete ve ayak oyunlarına gelmemek için tabanıniradesi ve inisiyatifine dayalı bir mücadeleörgütlemekle karşı karşıyadırlar.

Kıdem tazminatının gasbıiçin hazırlıklar

‘Torba Yasa’ya zincirliprotesto

“Torba Yasa”ya karşı öfke büyüyor. Busaldırıdan en çok etkilenen kesimlerin başındagelen belediye işçilerinden bir grup, İzmir’dezincirli eylem yaptılar. İzmir Alsancak’ta, Genel-İşüyesi 10 işçi, kendilerini trafik ışığı direğinezincirlediler.

Eylem saat 17.00’de Alsancak Kıbrıs ŞehitleriCaddesi’nde gerçekleşti. İzmir’in en işlek caddesiolan Alsancak yolunda Genel-İş Sendikası üye vetemsilcileri kendilerini 21 Ocak günü yolazincirlediler. “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganıylabaşlayan eylem yaklaşık 40 dakika sürdü. 11 işçiyolun iki tarafını tutarak “Torba yasası geri çekilsin/ DİSK - Genel-İş Sendikası” yazılı pankartlarıaçtılar. İşçiler, eylem yapma amaçlarını şucümlelerle ifade ettiler:

“ Bizler, çocuklarımızın geleceği için buradayız.Tayyip’in çıkardığı yasaya karşı onurlu bir direnişsergileyeceğiz. AKP hükümetinin uyguladığıpolitikalara ve işçiye dönük saldırılarına karşıburadayız. Hak gasplarına karşı olduğumuz içinburadayız. Torba yasa geri çekilsin. Belediyeçalışanlarına karşı yapılan ve torba yasada geçensaldırılara karşıyız ve karşı olmaya devamedeceğiz. Asgari ücrete yaptığınız zamla işçileriaçlığa mahkum ettiniz biz de buna karşılık diyoruzki ‘Tayyip 630 lirayla sen yaşa! Torba yasa geriçekilinceye kadar mücadelemiz sürecek.”

Eylem yerine ilk önce sivil polisler geldi.İşçileri ikna etmeye çalıştılar bu olmayınca destekekip istediler ve zincirleri kırmak için makasıngelmesini beklediler. Daha sonra olay yerine polisgeldi. İlk önce yolun bir kısmını trafiğe açan polisdiğer kısmı açmak için çevik kuvveti bekledi vepolisin müdahalesiyle işçiler gözaltına alındılar veeylem bitirildi. Eyleme çeşitli belediyelerde çalışanişçiler de katıldı.

Halkın işçileri sahiplenmesi alkışlarla destekolması ve atılan sloganlara katılması oldukçaanlamlıydı. Yolun trafiğe kapatıldığı süre boyuncaarabalarda kornalarla eyleme destek oldular.

Zincirleme eylemi boyunca “Tayyip yasanı, albaşına çal!”, “Korkma Tayyip, kavga daha yenibaşlıyor!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”,“Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!”,“Tayyip sen yaşa 630 lirayla!”, “İşçiye uzanan ellerkırılsın!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

21 Ocak 2011 / Gebze

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Mecliste görüşülen “Torba Yasa”ya karşı KESKüyesi kamu emekçileri 25 Ocak günü alanlara çıktı.

Ankara’da polis barikatıEmekli Sandığı önünde bir araya gelen KESK

üyeleri ve ilerici devrimci güçler buradan TBMMbinasına yürüyüş başlattılar. BDSP, DP, DDSB, DHF,TÜM-İGD, PSAKD Ankara Şubesi, EHP, EED,Kaldıraç, SDP, SP, SGPG, TÖP, 78’liler-Girişimieyleme katılım sağlarken, toplanma alanında sadeceKESK flamalarının taşınması üzerine bir “uyarı”yapıldı. Fakat bileşenler kendi flama ve sloganlarıylaeyleme katıldılar.

Kızılay’dan Bakanlıklar’daki TBMM binasınayürümek isteyen kitle Milli Müdafaa Caddesi’negeldiğinde burada yolu kapadı. Bunun üzerine kitleninönü polis barikatıyla kesildi. Devletin provakatiftutumuna karşın kitle kısa bir süre sloganlarlabekledikten sonra barikata yüklendi ancak barikataçılmadı. Birkez daha yüklenilmesine rağmen kitleninçabası sonuç vermedi. Ardından KESK bileşenlerikendi aralarında kısa bir görüşme yaparak eylemibitirme kararı aldılar. Basına yapılan açıklamadaiktidarın baskıcı ve anti-demokratik tutumu teşhiredildi. Bundan kaynaklı açıklamanıngerçekleştirilemediği belirtildi.

İstanbul Bakırköy’de yürüyüş Eylemlerin İstanbul ayağında ise KESK üyeleri

Bakırköy Meydanı’nda toplandı. AKP Bakırköy İlçeBaşkanlığı’na yürüyen KESK’liler eylem sırasındaAnkara’daki saldırı haberinin ulaşması üzerine polissaldırısını protesto ettiler. KESK’liler “Torba yasakölelik yasasıdır - İzin vermeyeceğiz / KESK İstanbulŞubeler Platformu” pankartı arkasında yürüdüler.

Eylem AKP binası önünde yapılan basınaçıklamasıyla devam etti. KESK İstanbul ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü Ali Gün tarafındanokunan basın açıklamasında Torba Yasa’nın içeriğinedair bilgilendirmede bulunuldu. Yasayla beraberortaya çıkacak hak gasplarına değinildi.

Eylemde Türk-İş adına konuşan Tez-Koop-İş 2Nolu Şube Başkanı Rabia Özkaraca ise ortakmücadelenin önemine dikkat çekti. Mücadeleyiortaklaştırma çağrısı yapan Özkaraca AKP’ye karşıdaha güçlü eylemler yapılması çağrısında bulundu.

DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Önder Atay daKESK’e yönelik Ankara’daki polis saldırısını kınadı.İki aydır işçilere, emekçilere ve kamuoyuna torbayasayı anlattıklarını söyleyen Atay, torba yasayı “karaçuval”a benzetti.

Balıkesir Balıkesir’de yapılan eylem için AKP Balıkesir

Teşkilatı önünde toplanan KESK üyeri basınaçıklaması gerçekleştirdiler.

Türk-İş ve bağlı şubelerin de destek verdiğieylemde polis ablukası dikkat çekti. Açıklamada “İştesendika işte KESK!”, “Sözleşmeli köle olmayacağız!”dövizleri taşındı.

İzmir KESK İzmir Şubeler Platformu tarafından Eski

Sümerbank önünden AKP il binasına meşaleli biryürüyüş gerçekleştirildi. DİSK ve Belediye-İşSendikası, Türk Harb-İş Sendikası’nın destek verdiğieylem saat 18.30’da başladı. Eylemde, Ankara’dayaşanan polis saldırısı kınandı.

AKP önüne gelindiğinde basın açıklamasınıKESK İzmir Şubeler Platformu adına Cevat Düzciokudu. Açıklamada, AKP’nin her gün yeni yasaklarave baskılara imza attığını, torba yasanın dabunlardan biri olduğu vurgulandı.

Açıklamanın ardından DİSK Ege BölgeTemsilcisi Ali Çeltek konuştu. Konuşmasında AKPhükümeti ve işbirlikçilerinin ayrım yapmadansaldırdığını söyleyerek başladığı konuşmasınıbirlikte mücadele etme çağrısıyla bitirdi.

Malatya Malatya’da AKP il binası önünde yapılan

basın açıklamasını KESK Malatya ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü ve BTS MalatyaŞube Başkanı Kasım Otur gerçekleştirdi. Torbayasa tasarısının geri çekilmesini istediklerinibelirten Otur, yasanın yaratacağı sonuçlaradikkat çekti.

Kızıl Bayrak / Ankara - İstanbul - İzmir

KESK kölelik yasasına karşı alanlarda

25 Ocak 2011 / Bakırköy

Ankara’da Torba Yasapaneli

BDSP, Çalış-Der, DDSB, DHF, Devrimci Proletarya,Eğitim Emekçileri Derneği, EHP, Kaldıraç, SosyalistParti, Petrol-İş Ankara Şube, PSAKD Ankara Şube,SDP, Sosyalist Gelecek, TÖP, Tüm-İGD ve 78’lilerGirişimi tarafından Petrol-İş Ankara Şubesi’nde‘Torba Yasa’ ile ilgili panel-forum gerçekleştirildi.

İki bölümden oluşan etkinliğin panel kısmındaÇağdaş Hukukçular Derneği Sosyal ve EkonomikHaklar Komisyonu üyesi Saliha Şahin sunum yaptı.Şahin, mesleki eğitim, stajyer ve çırakların sigortakapsamına alındığını ama bu kişilerin bakmaklayükümlü olduğu kişilerin sigortadanfaydalanamadığını dile getirdi. Torba Yasa ileberaber aylık pirim ve hizmet belgesinin işyerineasılma zorunluluğunun ortadan kaldırıldığını, işsizliksigortası fonunun patronlara açıldığını belirtti.

Panelde konuşan Tüm Bel Sen Eğitim UzmanıEvren Ergin, ‘Torba Yasa’nın kamu emekçileriniilgilendiren bölümüne değindi. Bu yasa ile sözleşmeliçalışmanın önünün açıldığını, bununla beraberABD’de olduğu gibi kamunun sadece ordu, emniyetgibi bölümlerden ibaret kalacağını belirtti. Kamuemekçilerinin 4/C saldırısı ile karşı karşıya kaldığınıbelirtti. Yanısıra performansa dayalı çalışmanınyasallaşması, disiplin cezalarının devam etmesi,kamu yararı adı altında (örneğin bir kadıncezaevinde kadın bir gardiyan olmaması halindekadın bir öğretmenin üst aramak için cezaevinegönderilebilmesi) uygulamaya sokulmak istenensaldırılardan bahsetti.

Etkinliğin forum bölümünde direnişteki PTT işçisiKoray Türedi söz aldı. Sendikal faaliyetten kaynaklıişten atıldığını belirten Türedi, üç arkadaşı iledirenişte olduğunu, İstanbul’daki arkadaşları ileiletişime geçtiğini ve beraber hareket edeceğinisöyledi.

Haber-Sen Ankara Şube Örgütlenme Sekreteriise devrimcilerin sendikalarda etkin bir güçolabilmesi gerektiğini ifade etti. Tabandan basınçyapıp sendikaların devrimcileştirilebilmesigerektiğini sözlerine ekledi. Bu sayede birleşikhareketin önünün açılabileceğini vurguladı.

Sincan’da panel-forum hazırlıklarını yürüten

BDSP’lilere yönelik faşist saldırının da teşhir edildiğietkinlikte birçok katılımcı söz aldı. Etkinliğe 100 kişikatıldı.

Sincan OSB’defaşist saldırı

Ankara Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde 21Ocak günü Cuma namazı çıkışı bildiri dağıtan üç sınıfdevrimcisi sivil faşistler ve OSB’nin özel güvenlikbirimlerinin saldırısına uğradı.

Panel-forumun çağrı bildirilerini işçilere ulaştıranBDSP’liler özel güvenlik engeliyle karşılaştılar.Dağıtıma müdahale etmek isteyen özel güvenliğinengelleme çabalarına karşısında kararlı bir duruşsergileyen BDSP’liler engelleme çabalarını boşaçıkararak bildiri dağıtımına devam ettiler.

BDSP’lilerin gerçekleştirdiği bildiri dağıtımıgüvenlik ablukası altında devam ederken bir grupOSB işçisi güvenliğin tüm engelleme çabasınarağmen bildirileri alarak dağıtımı sahiplendi.

İşçilerin tamamının camiden çıkmasının ardındandağıtımı sonlandıran BDSP’liler OSB kapısındançıkmalarının ardından güvenliğin yönlendirdiği belliolan sivil faşistlerin saldırısına uğradılar.

Saldırı sürerken koşarak gelen OSB güvenliği detekme ve yumruklarla BDSP’lilere saldırdı. Saldırısonucunda bir BDSP’linin burnu kırılırken diğer ikiBDSP çalışanıysa çeşitli yerlerine yumruk ve tekmedarbeleri aldı. Saldırıyı gerçekleştiren sivil faşistlereve özel güvenliğe aynı şekilde karşılık verildi.

Saldırının ardından yazılı açıklama yapan SincanBDSP, gözdağı amaçlı yapılan bu saldırıların sonuçvermeyeceğini ifade etti.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Sermayeuşakları sayısız kez bu tür saldırılara başvurarakdevrimci faaliyeti engellemeye çalıştı. Bu kimi zamanfaşist, ÖGB ve polis saldırısı oldu. Kimi zaman dagözaltı ve tutuklama saldırısı oldu. Ama herseferinde saldırıları boşa çıkarıldı ve devrimci faaliyetdevam etti.

İşçi emekçilerin hak arama mücadelesi karşısındasermayeye uşaklık eden sınıfın öncülerine saldırandüşkünler takımı şunu çok iyi bilmelidir kisaldırılarının hesabı mutlaka sorulacaktır”

Kızıl Bayrak / Ankara

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Sermayenin sosyal yıkım ve kölelik saldırılarıaltında ezilen işçi sınıfı ve emekçileri “Torba Yasa”ylabirlikte daha katmerli sömürü ve sefalet bekliyor.Esnek çalışma uygulamalarından güvencesizçalışmaya kadar bir dizi ağır kölelik dayatması içerenbu yasanın ardından işçi sınıfının temelkazanımlarından biri olan kıdem tazminatı da sermayeve onun uşağı AKP hükümetinin gündeminde olacak.Daha şimdiden, kıdem tazminatının kaldırılmasınailişkin hükümet cephesinden yeni senaryolar yazılıyor.Özcesi, önümüzdeki süreçte işçi sınıfı ve emekçileridaha zor günler bekliyor.

Sendikal bürokrasi susuyor

Peki, sömürücü asalaklar asli görevlerini yerinegetirirken yani daha fazla kölelik ve yıkım içinçalışırken işçi sınıfının öz örgütlülükleri olansendikalar ne yapıyor? Emekçilerin elindeki sonkırıntı hakların da ellerinden alınmak istendiği birsüreçte göstermelik açıklamalar ve cılız eylemlerdışında işçi ve memur konfederasyonları cephesindenkaydadeğer bir tepki görünmüyor.Dahası sosyal yıkım saldırılarıyla atbaşı gidenözelleştirme saldırılarına karşı ses çıkarmayan sendikabürokratları kendi üyelerinin de tasfiye edilmesineonay veriyorlar.

Bu kapsamda son dönemde yaşanan ibretlikörnekler belediye işkolunda örgütlü sendikalarcephesinde görülüyor. Torba yasanın en çok vurduğukesim olan belediye işçileri, 50 bini aşkın kişinintasfiyesini öngören torba yasa saldırısının gündemdeolduğu bir süreçte sendikal ihanet ve it dalaşınınkurbanı oluyorlar. Sendikasızlaştırma ve güvencesizçalışma anlamına gelen bu yasaya karşı güçlü birmücadeleyi örgütlemeyen sendika yönetimleri kendiaralarındaki rant kavgalarına işçileri alet ediyorlar.Öyle ki belediye işkolunda örgütlü sendikalardamücadeleden ziyade belediyelerde yaşanacak tasfiyesüreci sonrasında şubelerin nasıl düzenleneceği, hangişubelerin kapatılıp hangi şubelerle birleştirileceğiplanları yapılıyor. Tüm planlar, “örgütlülüklerimizi vehaklarımızı nasıl koruruz” üzerine değil “günü nasılkurtarabiliriz” üzerinde dönüyor.

AKP-Hizmet-İş ittifakı saldırıyor

Özellikle son süreçte Türk-İş’e bağlı Belediye-İşSendikası üzerinden kamuoyuna yansıyan sendika içigerilimler ve bunun sonucu olarak ortaya çıkangelişmeler süreçle ilgili bazı hatırlatmalar yapmayı,işçi sınıfı hareketinin önündeki birtakım engelleredikkat çekmeyi zorunlu kılıyor. Belediyelerde yaşanansürecin ayaklardan birini, sermaye hükümeti AKP vebelediye yönetimlerinin tam desteğini arkasına alanHak-İş’e bağlı Hizmet-İş’in, Belediye-İş ve Genel-İş’in örgütlülüklerine saldırması oluşturuyor. Hak-İşağaları yeni bir “sendika” adı altında belediye işçisinesendikasızlaştırmayı dayatıyorlar. İmzalanan toplusözleşmelerden belediyelerde yaşanan bir dizi hakgaspına kadar bu hainlerin sessiz kalması Hizmet-İş’inoynadığı rolü özetliyor. Bu süreç, kaba bir biçimdesadece AKP/Hizmet-İş ittifakının saldırılarıyla sınırlıkalmıyor. Belediyelerdeki ilerici, öncü, devrimciişçilerin tasfiyesinin de önünü açıyor. Toplu sözleşmedönemleri veya daha genel mücadele süreçlerindeeylemlerde başı çeken öncü işçiler bu kirli ittifakın

saldırılarıyla beraber etkisizleştirilmek ve biçilmekisteniyor.

Alt kademe bürokratlarının maskesi düştü

Tablonun ikinci ayağında ise sermayenin truvaatları olan sendika bürokratlarının alt kademesindenüst kademesine varıncaya dek işçi sınıfı hareketiönünde nasıl bir engele dönüştüğü gerçeği ortayaçıkıyor. Belediye-İş Sendikası İstanbul Şubeleri’ndeyaşanan istifalar ve Hizmet-İş’e geçişler bu anlamdaadeta turnusol işlevi görüyor.

Türk-İş’teki Genel Eğitim Sekreterliği görevindensüslü ve “mücadeleci” cümlelerle istifa eden Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul’un şubelere yönelikbürokratik ve antidemokratik uygulamaları sonrasındaortaya çıkan yeni gelişmeler bu kopuşun samimi veilkelere dayalı olmadığını teyit ettiği bir süreçte“muhalefet” adı altında ortaya çıkan alt kademesendika bürokratlarının da maskesi düştü.

“Değişim”in sonu ihanet oldu

Belediye-İş’in Kuşadası’nda gerçekleştirdiği işçikurultayı toplantısı sonrasında Yurdakul ve ekibinindayatmalarına karşı “sendikal hareketin tıkanıklığınıaşmak” iddiasıyla başlatılan “Değişim Hareketi”bileşeni iki şubenin başkanları bir grup işçiyle berabergeçtiğimiz günlerde Hizmet-İş’e geçti. Belediye-İş’inson genel kurulunda “Değişim Hareketi”nin genelbaşkan adayı olan İstanbul 5 Nolu Şube Başkanı NihatAltaş ve “değişim” iddiasıyla bu hareket içerisinde yeralan Serdar Cafer Özkul’un Hizmet-İş’e geçişlerisendikalardaki çürümenin ve alçalmanın en açıkörneklerinden biri olarak hak ettiği yeri aldı.

Fiili-meşru mücadele çizgisine dayanmayan,tabanın söz, yetki ve karar hakkını yok sayan bubürokratların üç gün önce protesto ettikleri Hizmet-İş’e kapağı atmaları bu alandaki “mücadele”çizgilerinin ne kadar silikleştiğinin en çarpıcı örneğiniortaya çıkarmakla birlikte bu hainleri Yurdakulçizgisiyle aynı yerde buluşturdu.

Çapa temizlik ve itfaiye işçilerinin aylar sürendirenişlerini ortada bırakan bu hainlerin “değişim”iddiasıyla ortaya çıkıp “mücadeleyi temsil ettiklerini”söylemeleri, sendikal alanda yapılan plan vegöstermelik mücadele söylemlerinin ilkesiz ittifaklarve günlük çıkar kavgaları üzerine kurulduğunun ençarpıcı örneği haline geldi. Sendikalardaki çürüme vebürokratikleşmenin ulaştığı boyutu göstermesiaçısından Belediye-İş örneği turnusol görevi gördü.

Yine, Değişim Hareketi bileşenlerinden Belediye-İş İstanbul 6 Nolu Şube’den Genel-İş ve Hizmet-İş’egeçişler de aynı sürecin bir başka ayağını oluşturuyor.Sendika değiştirme tercihi ise, tabanın söz ve kararhakkı üzerinden demokratik kanallar işletilerek değiltepeden bir biçimde hangi belediyenin hangi partideolduğuna göre değişiyor.

Belediye-İş’teki istifalar ve Hizmet-İş’e geçişlerinişaret ettiği bir diğer nokta ise “Değişim Hareketi”ninortaya çıkışı ve pratiği üzerinden ortaya konan“mücadeleci bir sendika yönetimi” hayallerininçökmesi oldu. Gerçekten mücadeleci bir sendikalyönetimin tabanın söz ve karar hakkınıngeliştirilmesiyle mümkün olacağı unutulduğundasürecin nerelere varacağı Belediye-İş örneğindegörüldü.

Her şeye rağmen, AKP’nin desteğini arkasına alanHizmet-İş ağaları ve Belediye-İş hainlerinin ayakoyunlarına karşı belediye işçilerinin örgütlülüklerinesahip çıkma yönünde attıkları adımlar aslolanın birkez daha sokaktaki mücadele olduğunu gösteriyor.Hakların ancak fiili, meşru ve militan bir mücadeleçizgisiyle kazanılıp savunulacağı gerçeği bugündünden daha acil bir biçimde sınıf bölükleri içerisindehayata geçirilmeyi bekliyor.

Sermayenin o ya da bu kliğine yaslanarak değildevrimci temellerde bir sınıf sendikacılığı anlayışınıete kemiğe büründürmek, sınıf bölüklerinin tekkurtuluş yoludur. Bu eksende yürütülecek mücadele,işçi sınıfı mücadelesiönünde bir engeledönüşen sendikalbürokrasiyi deortadankaldırabilecektir.

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Belediye-İş’te ibretlik sendikal rant kavgası...

Çürüme ve bürokratikleşmede son nokta!

DenizcilerDökümcülük’te dağıtım

Çiğli Organize’de asgari ücretin belirlenmesiyleberaber bütün işçilerde yılbaşı zamlarına dairbeklenti ve tartışmalar da artmış durumda. ÇiğliOrganize patronlarının ne kadar örgütlü olduğunuişçiler gayet iyi bilir. Her hafta düzenli olaraktoplanan organize patronları tam bir mutabakathalinde, zamlara yönelik hiçbir açıklama yapmışdeğiller.

Metal İşçileri Birliği bu kapsamda çalışmalarınısürdürüyor. İşçilerin tepkisini açığa çıkartmayaçalışan MİB çalışanları, organizede en ağır ve ensağlıksız çalışma koşullarına sahip, asgari ücretingeçerli olduğu Denizciler Dökümcülük fabrikasınaseslenen özel bildiri dağıtımı gerçekleştirdi.Fabrikanın çalışma koşullarının ve sorunlarınınanlatıldığı bildiride düşük ücretlere karşı birlik veörgütlenme çağrısı yapıldı.

Dağıtım sırasında işçiler, yazılanların hepsinindoğru olduğunu belirterek bildiri için “Ben deyazılanlara katılıyorum, benim düşüncelerimi ifadeetmiş” dediler. Buna karşı bir şey yapmayakalktıkları durumda işten atılacakları kaygısınıtaşıyan işçilere birlik olma çağrısı yapıldı.

Bir başka işçi de daha önce sendika çalışmasıyürütenlerin olduğunu sonra onların iştençıkarıldığını söyledi. İçerde tekrardan böyle birçalışmanın işten atmayla sonuçlanacağını söyledi.

Ayrıca bildiriyi almak istemeyen bazı işçilerbildirinin kendi fabrikalarıyla ilgili olduğunuöğrenince bildiriyi aldılar.

Bildirilerin işçiler tarafından ilgiyle okunmasıdikkat çekti.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Kendi sendikalarının genel merkez yönetimi veAKP destekli Hizmet-İş kıskacındaki belediye işçileriörgütlülüklerine sahip çıkıyor.

Belediye-İş Sendikası İstanbul 1 ve 5 Nolu Şubebaşkanları ile bir grup işçinin Hizmet-İş Sendikası’nageçtiklerini açıklamalarının ardından İstanbulBüyükşehir Belediyesi’ne bağlı iştiraklerde çalışanişçiler sendikadan istifa baskısına karşı 24 Ocak günüSaraçhane’deki İBB binası önüne yürüdüler.Büyükşehir Belediyesi tarafından himaye edilenHizmet-İş Sendikası’nı protesto eden Belediye-İşüyeleri bina içerisinde bulunan noterin belediyeyiterketmesini istediler.

Öğle saatlerinde Aksaray’daki sendika binasıönünde toplanan yüzlerce işçi “Sendikasız çalışmakistemiyoruz”, “İşyerinde varolan sendikamızı Saray’dateslim alamazsınız”, “İşveren Hizmet(İş)’cisi sendikaistemiyoruz” pankartlarını açtılar.

İşçiler istifa zorlanıyor

Belediye binası önünde bilgilendirmede bulunanBelediye-İş İstanbul 2 Nolu Şube Başkanı HasanGülüm, Büyükşehir Belediyesi ve Hizmet-İş eliylesendikal örgütlenmelerinin dağıtılmak istendiğinisöyledi. Üyeleri üzerindeki istifa baskısının sürdüğünüifade eden Gülüm, belediye araçları ile taşınan sendikaüyesi işçilerin binaya getirilerek noter kanalıylaistifaya zorlandığını dile getirdi. Belediye-İş’in songenel kurulunda Değişim Hareketi’nin adayı 5 NoluŞube Başkanı Nihat Altaş ve 1 Nolu Şube BaşkanıSerdar Cafer Özkul’un Hizmet-İş’e geçtiklerinisöyleyen Gülüm, “Sendikamız dışında başka birseçeneği tercih etmeyiz. İşverenlerin büyüttüğü birsendikaya geçmeyiz. Sendikamıza sahip çıkacağız”diye konuştu. Gülüm’ün konuşması sırasında “Hainler işçiye hesapverecek!”, “Çadırları kurarız hesap sorarız!”, “Noterdışarı!” sloganları atıldı.

İşçiler uyardı

Belediye-İş İstanbul Şubeleri adına basınaçıklamasını okuyan İsfeldiyal Ekşi ise belediyeyönetimini ve Hizmet-İş’i uyardı. Hizmet-İş’e geçenve “demokrat” olduklarını iddia eden şubebaşkanlarının foyasının ortaya çıktığını belirten Ekşi,Altaş ve Özkul’un Hizmet-İş’in taşeronluğunasoyunduğunu vurguladı. Hizmet-İş’in misyonunun,İstanbul işçisini sendika adı altındasendikasızlaştırmak olduğunu ifade eden Ekşi, bununen somut örneğinin geride kalan TİS süreci olduğunuhatırlattı. Büyükşehir İdari İşler Daire Başkanı MevlütBulut başta olmak üzere İBB yetkililerinin belediyeninimkanlarını sendikadan istifalar için kullandıklarınısöyleyen Ekşi “ayaklarını denk alsınlar” diyerek İBByönetimini uyardı. Meşru ve hukuki yollarla haklarınıarayacaklarını vurgulayan Ekşi, Belediye-İş üyeleriolarak buna sessiz kalmayacaklarının altını çizdi.

Noter arka kapıdan çıkarıldı

Açıklamanın ardından Belediye-İş üyesi işçiler“Noter dışarı” sloganlarıyla belediye binası önündekiçevik kuvvet barikatı önüne yürüdüler. Noter’in binaiçerisinde bulunmasının yasal olmadığını söyleyenişçiler binaya girmek istediler. Polisle yapılanpazarlıklar sonucunda işçiler içerisinden seçilen 3kişilik bir heyet binaya girerek noterin içeride bulunupbulunmadığını kontrol etti. Bir süre sonra dışarıyaçıkan işçiler, içeriye girmelerinin ardından noterin,binanın arka kapısından çıkarıldığı bilgisini verdiler.Polis barikatı önünde açıklama yapan Belediye-İş 2Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm, sürecin takipçisiolduklarını, noterin binaya girdiği haberini aldıklarıanda İBB önünde olacaklarını söyledi. Belediye-İşüyeleri, atılan sloganların ardından eylemlerine sonverdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Belediye işçisi örgütlülüğüne sahip çıkıyor

Tuzla’da ‘iş kazası’

Kuralsızlığın hüküm sürdüğü Tuzla tersanelercehenneminde bir geminin direğine merdivenleçıkarak boya yapmaya çalışırken düşen 2 işçiyaralandı.

Sedef Tersanesi’nde 20 Ocak günü boya yapmakamacıyla bir geminin direğine merdiven dayayarakçıkan işçiler Selamettin Erdem (38) ve Fesih Bartek(28), merdivenin devrilmesi sonucu düştü.

Çeşitli yerlerinden yaralanan ve hayatitehlikelerinin bulunmadığı öğrenilen işçiler, olayyerine gelen ambulansla tersane patronlarınınörgütü GİSBİR’in hastanesine kaldırıldılar.

İşçilerin payına ölüm düştü

Ankara’nın Beypazarı İlçesi yakınlarındamevsimlik tarım işçilerini taşıyan minibüsün TIR ileçarpışması sonucu 10 kişi öldü, 7 kişi yaralandı.

Kaza, bu sabah saat 07.35’te Beypazarı-Çayırhan karayolunun 5’inci kilometresindemeydana geldi. Mardin’in Mazıdağı İlçesi’ndenhavuç toplamak üzere Beypazarı’na gidenmevsimlik tarım işçilerini taşıyan minibüs, karşıistikametten gelen TIR’la çarpıştı.

Tarım işçilerini taşıyan minibüs, çarpmanınetkisiyle halen yapımı devam eden duble yolunkarşısına fırladı. Kazada 10 kişi öldü, 7 kişi deyaralandı.

Ölenler ve yaralılar Beypazarı DevletHastanesi’ne taşındı. Tedavi altına alınan 7yaralıdan hayati tehlikesi bulunan 2’si Ankara’yasevk edildi.

Kölece çalışma koşulları karşısında örgütsüzoldukları için paylarına ölüm düşen mevsimlikişçilerin Mardin’den başlayan yolculuğuBeypazarı’nda sona erdi. Çoğu zaman tarımişçilerinin kamyon kasasında balık istifi yaptığıyolculuklar ölümle sonuçlanırken, son ölümlerinminibüsün hatalı sollama yapması sonucugerçekleşmesi bunun “kaza” olduğu anlamınagelmiyor. Mevsimlik işçiler “yaşamak için” azgınsömürü koşullarına razı gelerek güvencesizçalışmak zorunda kalıyorlar. Üç kuruş içinmemleketlerinden kilometrelerce uzağa yolculukyapıyorlar. İş güvenliği önlemlerinin alınmadığı bukoşullar altında yaşanan her “kaza” bir cinayetedönüşüyor.

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

- Çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz? Sizisendikalaşmaya iten nedenler neydi?

- CemalettinGüzel: Ben ve 14arkadaşım uzun yolşoförüydük. Çalışmasaatlerindenşikayetçiydik. Sabah05.00’te başlıyorduk,geceye varıncayakadar çalışıyorduk.Ben yaklaşık 5 yıldırorada çalışıyorum ama8 yıldır aynı

harcırahtan çalışılıyor. Biz 2008’de bazı haklaristemiştik. Yemeğimizi paraya çevirip harcırahlarayansıtmışlardı. 2009’da yönetim değiştikten sonrabunların hepsi gitti. Hem yemek hakkımız gitti hem dealdığımız yemek parası gitti. Erzak yardımı gitti vb.Böylece süreç başlamış oldu. Arkadaşların arasındaücretlerini yetiştiremeyenler oldu. Aydan aya içeriyegirmeye başladık. Ben 2006’nın 1. ayında 590milyonla işe başladım. İşten çıktığım zaman 680 TLnet maaşım vardı. Yani 5 senede yaklaşık 90 TL zamyapıldı. Sürekli içeri girmeye başladık. Sıkıntılarımızıdile getirdiğimiz zaman bizi dinleyen kimse olmadı.İşlerimiz sürekli arttı ama maaş ve harcırahlar aynıkaldı. İşte böylelikle arkadaşlarla biraraya geldik.

Önce mesailerimizi istedik. Çalışma saatlerimizindüzenlenmesini istedik. Bana bordroda 7.5 saatgösteriyorlar. “O saat üzerinden çalışalım” dedik. Bizesiz şoförsünüz, şoförün mesaisi olmaz dediler. Bundansonra gerginlikler yaşanmaya başladı. Bizim şirkettefarklı kısımlar var. Mesela liman içinde çalışantelvekler (konteynırların gemi ve saha arasındataşınmasını sağlayan işçiler) var. Telvekler 22 kişi. Buarkadaşlar 2009’un birinci ayından 2010’un 8. ve 9.aylarına kadar 12 saat çalışıyorlar fakat mesai ücretleriödenmiyor. Onlar da 7.5 saatten gösteriliyor. Bir de 6-7kişilik kademe grubumuz var. Onlar da mesailerinialamıyorlar. Onların da erzak yardımları kesildi.Güvenlikler de benzer sorunları yaşıyor. Onlarıgörevlerinin dışında çadır çekmeye, yıkamayagötürüyorlar, şoförlüğe veriyorlar. Kendi iş alanıolmayan yerlere dağıtıyorlar. Fazla mesai yapamayabaşladılar. Fazla mesailer de eksik gösteriliyor. Meselaadam 50 saat mesai yapmış ama 15-20 saatgösteriliyor. Bu süreç bizi biraraya getirdi. 12 arkadaşmahkemeye verdik, ondan sonra da 46 kişi sendikayaüye olduk.

- İşçiler neden alanları dışında çalıştırılıyorlar?- Cemalettin Güzel: Çünkü işçi sayısı yeterli değil.

İş Bankası Nemtrans’a 68 kişilik kota koymuş, dahafazla işçi almıyorlar. Böylece 1 kişinin üstüne 3 kişininişi biniyor. 18 tane arabamız var, 6 taneoperasyoncumuz var. Biz çalıştık, onlar kazandılar.Bizim sırtımızdan para kazandılar ama mağdur olangene bizdik. 2008’de çalışırken ayda ortalama 300-350 tane iş yapıyorduk. 2009’dan sonra bu 1300-1400’e çıktı. Eskişehir’e iki sefer attığımı

hatırlıyorum. Bir günde 14-16 saat araba kullandım.Geliyorsun şirkete yemeğe gidemiyorsun. Neden?Krizdeyiz! Yani benim yemeğimle mi krizden çıktınsen şimdi. Bu nedenlerle biraraya geldik. Sendikayaüye olduk. Şu an buradayız.

- MehmetGülgör: Emek verenbiziz, sırtımızdangeçinen onlar. Bir deüstelik yemekvermiyorlar. Hangiadalete sığar bu?Hakkımızı aradık,kapıyı gösterdiler.Neymiş? Krizvarmış! İki de birkapıyı göstermeleribardağı taşıran son damla oldu. “Bir kişi çıksın 5 kişigelir” diyerek bize müracaat edilen dosyalarıgösteriyorlar.

Burada iki tane şirket var. İkisi de İş Bankası’nın.Biz Nemtrans olarak çalışıyoruz. Bir de limandaçalışan Gemport var. İkisi de birbirine bağlı. Nemtranslojistik olarak Gemport’a hizmet veriyor. Bizi taşeronolarak görüyorlar. Limanda saha operatörü olarakçalışan 22 kişinin tşaeronda çalıştığını söylüyorlar.Gemport’ta sendika olarak Liman-İş var. Üye olmakistedik kabul etmediler. Bize taşeronsunuz dediler.Nemtrans’ın yüzde 98’i İş Bankası’na ait, yüzde ikisiiştirakçiye. Gemport’un yüzde 51’i İş Bankası’na ait,yüze 49’u iştirakçiye.

8 saat 3 vardiya çalışıyorduk. İki vardiyayadüşürdüler. Öbür vardiyaların da yükünü orada kalankişilere yüklediler. Önceden mesai veriyorlardı,mesaimizi kestiler. Zarar ettiklerini söylüyorlar. Zatenzor geçiniyoruz. Biz de bunlara isyan ettik. Daha önceLiman-İş’e almıyorlardı bizi. Nakliyat-İş’e üye olduk,işten attılar bizi; şimdi gelin Liman-İş’e üye olun,Gemport bünyesine geçin sizi işe alalım diyorlar.

Bunlar bizi çileden çıkardı. Birleşmeye kararverdik. Hakkımızı aramaya karar verdik. Başka yolukalmamıştı. Sonuna kadar direneceğiz. Ölmek vardönmek yok.

- Nedendirenişinizi İşBankası önünetaşıdınız?

- Ali Akkaya:Bütün müdürlerburada olduğuiçinburayı tercih ettik.Biz sonuç almak içingeldik. Buradan başkabir yerden sonuçalamazdık. Bizi

Gemlik’te dinleyecek kimse yoktu. Bizim işverenimizİş Bankası, biz İş Bankası’nın elemanıyız.

Biz sesimizi duyurmak için Gemlik’ten burayayürüyerek geldik. İki günde 90 km yol yürüdük. Ama

medya sesimizi duyurmuyor, bizi görmüyor. - Mehmet Gülgör: Onlar para babası olduğu için

bizi susturdular. İş Bankası Genel Müdürlüğü buradaolduğu için geldik. Söz buranın. Onlar da görsünler,utansınlar diye geldik. 50 kişiyi besleyemiyorsa, İşBankası yerin dibine batsın.

- Direnişinize yönelik tepkiler nasıl? Sesinizikamuoyuna nasıl duyurmayı düşünüyorsunuz?

- Ali Akkaya: Yakın illerden gelenler oldu. ŞişeCam’dan işçiler geldi.

Burada bize destek vermeleri zor. Çünkü hep takipediliyorlar. İş Bankası’nda çalışıp da gizli gizligelenler var çadıra. Biz sabah ve akşam giriş çıkışlardakapı önüne gidiyoruz. Orada birşey diyemeyenler gizligizli çadıra gelerek kusura bakmayın diyorlar. Bizihaklı bulduklarını söylüyorlar. Dışarıdan halktangelenler var.

- Ahmet Kocak:Yılbaşını buradageçirdik, ateş yaktık.Onlar lüks yerlerdeeğlenirken biz buradadirenişe devam ettik.Sonuna kadar dadevam edeceğiz.

- CemalettinGüzel: Geçtiğimizgün (23 Ocak)Kılıçdaroğlu gelmişti, ona ulaşmaya çalıştık.Çadırımıza davet ettik gelmedi. Biz uğraşıyoruz amaonlar çok güçlüler. Yanı başımızda Show TV var, ATVvar ama büyük kanallara ulaşmak çok zor. İş Bankasıhepsine reklam veriyor, onların haber yapmasınıengelliyor. Kılıçdaroğlu gelmiş olsaydı, yanında basınordusu vardı belki sesimizi duyurabilirdik amagelmedi. Zaten İş Bankası Yönetim Kurulu’nda da 4CHP’li var.

- İş Bankası ile yapılan görüşmeler nasıl gidiyor?

- Cemalettin Güzel: Önceki görüşmelerde bizi yaniİş Bankası’nı mahkemeye veren 12 kişiyiistemediklerini söylemişlerdi. Şimdi bizi kabul ettiler.Ama Liman-İş’e gelin diyorlar. Ama biz DİSK’legirmek istiyoruz.

- Ayhan Ermiş:Öncelikle KızılBayrak’tanarkadaşlara teşekkürediyorum. Gemlik’tenberi bizimleberaberler. Bizedestek sundular. KızılBayrak’ın gün ve gündirenişin haberlerineyer verdiğininfarkındayız.

Röportaj10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

İş Bankası Kuleleri önünde direnen Nemtrans işçileri ile konuştuk...

“Yel değirmenlerine karşı savaşıyorgözüksek de kazanacağız!”

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Bağış “taşeronlaştırmayı”savundu

Sermayeye açtığı rant alanlarının yanısıra kamualanındaki tüm sektörlerde taşeronlaştırmayı teşvikeden sermaye devletinin bakanlarından EgemenBağış “taşeron” itirafında bulundu.

CHP Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’üntaşeronlaşma ile ilgili soru önergesini yanıtlayanBağış, taşeron sisteminin gerçek yüzünü de açığavurdu.

Bakanlığına ait birimlerde hizmet alımı yoluylaçalışan personel konusunda bilgi veren Bağış,“Değinilen hizmetlerin hizmet alımı yoluylagördürülmesi daimi personel istihdamına göre dahaekonomiktir” değerlendirmesinde bulundu. Taşeronsistemini savundu.

Hizmet alımları kapsamında çalışanların 4/Bkapsamında istihdamları konusunda şu anda birçalışmanın olmadığını belirten Bağış, “Kaldı ki buyöndeki bir çalışma yasal düzenlemegerektirmektedir” dedi.

Hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunukapsamında yapıldığına dikkat çeken Bağış,yüklenicilerin ne kadar kâr elde ettiklerinin idarecenet olarak bilinmediğini de söyledi. Yani “Taşeronfirmalar bünyesinde çalışanların ne kadarsömürüldüğünü bilmiyoruz” dedi.

Buca direnişi sona erdiİzmir'de Buca Belediyesi'nde taşeronlaştırmaya

karşı mücadele eden işçilerden 7'sinin iştenatılmasının ardından belediye önünde başlayandireniş sona erdi.

Atılan işçilerin işe geri dönmesi,taşeronlaştırmanın kaldırılması ve sendikaçalışmalarının önündeki engellerin kaldırılmasıtalebiyle süren direniş süreç içerisinde CHPyönetiminin çözüm vaatleri sonucu bekleyişedönüştü. Önce Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'nın5 işçiyi başka belediyelerde işe başlatacağı, kalan 2işçi ile de CHP İzmir yönetiminin ilgileneceğidillendirildi. Bu çözüm vaadi ile haftalarca oyalananişçilere son teklif 56. günde getirildi. 56. gününsonunda ise bir gün önce yeni görevine başlayanİzmir CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır'ın işçileriişe alacağı yönlü sözü üzerine 6 direnişçi işçininaldığı kararla direniş sonlandırıldı. Sadece bir işçi,ancak 7 işçinin de işbaşı yapması koşuluyla çadırıntoplanabileceğini belirterek bu kararı kabul etmedi vedireniş alanını terk etti.

Buca Belediyesi önünde açıklama yapan CHPİzmir İl Başkanı Tacettin Bayır, işçileri bir hafta ongün içinde sendikalı olarak işe aldıracağı sözünüverdi. Basın açıklamasının ardından "kutlama"yapıldı. Baklava ikramları eşliğinde çadır söküldü.

Kızıl Bayrak / İzmir

Röportaj Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Dünyadaki krizi bahane eden Türkiye’deki finanskapitaller öncelikle işyerimizde daralmaya gittiler. 56kişinin yaptığı işi 21 kişi yapmaya başladık.Vardiyaları azalttılar. Uzun yol şoförüarkadaşlarımızın harcırahlarını kestiler. Yemeklerinivermemeye başladılar vb. Gemport’ta da benzer birsüreç yaşandı. Onları da kısa çalışma ödeneği adıaltında 20 gün çalıştırıp 10 gün çalıştırmadılar. Kısaçalışma ödeneği üzeriden ödeme yaptılar. Bir senesonra Gemport sendikalı olduğu için normale döndüama Nemtrans’ta düzelme yerine şartlar kötüleşti.Defalarca görüşme talebinde bulunduk fakat biziciddiye almadılar. Gücümüzü hafife aldılar. Şoförarkadaşlar da sıkıntıları dile getirince onlara kapıyıgösterdiler. Onlar dava açmaya karar vermişlerdi. Bizçekici grubu olarak omuz omuza verdik. “Sizmahkeme kararıyla geriye dönük haklarınızıalabilirsiniz ama geleceğiniz ne olacak?” diye sordukGaranti altına alma imkanınız var mı? Yok! Bununyolu sendikalaşmaktan geçiyor.

Bunun üzerine çok kısa bir süre içerisindesendikalaştık. Nakliyat-İş’i aradık, ertesi gün DİSKÖrgütlenme Sekreteri geldi.

15 gün Gemlik’te direnişi sürdürdük. Ama gördükki asıl odak İş Bankası Genel Müdürülüğü. Bundaniki ay öncesine kadar İş Bankası içerisinde lojistikgrup başkanlığı oluşturuldu. Nemtrans, Gemport veNemtaş şirketi var. Merkezin burası olduğunugördüğümüzde buraya yöneldik. Eylemimizi deburada başlattık. Yeni yıla da burada girdik amasosyalist basın dışında sesimizi duyuramadık.Gemlik’e döndük. Oradaki direnişimizin de sonuçvermeyeceğini anlayınca uzun yürüyüş başlattık veGemlik’ten yürüyerek buraya geldik. Çadırlarıkurduk, direnişe devam ediyoruz. Bana göre 36 tanecengaver Türkiye’nin en büyük para babalarınınkulelerinin önünde savaşıyor. Yel değirmenlerine karşısavaşıyor gibi gözüksek de kazanabiliriz. Bizşimdiden kazandık sayılır. Onlar çok tedirginler. İşBankası tarihinde, bankaya dava açıp da tekrar işealınması düşünülen kimse yok. Bunun bir zaferolduğunu düşünüyorum. Sonuç ne olursa olsun bizkazandık. Şu an onlar geri adım attılar.Görüşmelerimiz sürüyor. Onlar tıkandılar amatükürdüklerini yalamak istemiyorlar.

Şunun da farkındalar, DİSK’in buradaki başarısıbir kıvılcım işlevini görecek. Kendi kendine alev

alacak. Bu kıvılcımın yayılacağını bildikleri içindertleri artık işçiler değil, sendika! ÇünküYenişehir’den Kristal-İş üyesi Şişe Cam işçileri geldi,parça parça da olsa BASİSEN üyeleri gelerek bizeerzak vb. yardımında bulunuyorlar. Bunlar onları çokrahatsız etti.

Sendikanın söylediği şey ise “Bu arkadaşları işealın isterseniz Gemport’ta çalışsınlar ister Nemtrans’taama yetki çıkana, yargı süreci tamamlanana kadarbizim üyemiz olarak kalsınlar sonra yargı ne derse oolsun. Ondan sonra oturup değerlendiririz. Çünkübiliyorlar ki yetkiyi alacağız.

Biz kararlılığımızı sürdürdüğümüz sürecekazanacağımıza inanıyorum. Çünkü biz gücümüzühaklılığımızdan alıyoruz. İlk günlerde ürkmüştük amaşimdi doğru yolda olduğumuzu biliyoruz. Bu işibecereceğiz.

İş Bankası’nda örgütlü BASİSEN Sendikası GenelBaşkanı Metin Tiryakioğlu’ndan işçiler adına randevuistedik. Kendisi aynı zamanda İş Bankası yönetimkurulunda. Ersin Özince’den sonra ikinci adamdiyebiliriz. Sendikacı kimliğiyle biz ondan işçileradına bir talepte bulunduk. Bize cevap vermezse yarınöbür gün BASİSEN Genel Merkezi önüne gidebiliriz.Buradaki gücümüzü ikiye bölüp bir kısmımız daorada durabiliriz.

O da olmazsa yani hala sesimizi duyuramazsakaçlık grevi mi yaparız, ölüm orucuna mı gireriz bu işbitene kadar mücadele ne gerektiriyorsa onuyapacağız. Çünkü artıkgemileri yaktık bunun geridönüşü yok. Biz kazanacağız!

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kölece çalışma koşullarına Nakliyat-İş’teörgütlendikleri için işten atılan işçiler direnişlerininbirinci ayını geride bıraktılar.

Genel müdürlük önüne kurdukları çadırdageceli-gündüzlü kalan işçiler direnişlerinin sesiniduyurmaya çalışıyor. Fakat burjuva medya işçileresansür uygulayarak İş Bankası’nın uyguladığısömürü koşullarını gizlemeye çalışıyor.

Ağırlıklı olarak İş Bankası bünyesindekişirketlerin nakliye işlerini yapan işçiler kuleleringirişinde ve çadırda bekleyişlerine devam ediyorlar.İşçiler çadırda ziyarete gelenleri karşılarken giriş-çıkış kapısında da duyarlılık çağrısı yaparakdirenişlerini anlatmaya çalışıyorlar.

İş giriş-çıkış saatlerinde sloganlarlakararlılıklarını dile getiren işçiler, sivil polislerin vegüvenliklerin gözlerinin sürekli üzerlerindeolduğunu bu yüzden kulelerde çalışanların da baskıaltında olduğunu belirtiyorlar. İstisnalar dışında İşBankası çalışanlarının bundan kaynaklı kendilerinedestek olmadıklarını söylüyorlar.

İş Bankası ile sendika avukatlarının görüşmelerisürerken İş Bankası ayak oyunlarıyla direnişi

bitirmeye çalışıyor. İşten atılan işçileri Nemport’taörgütlü olan Türk-İş’e bağlı Liman-İş Sendikası’nageçmeleri durumunda işe alacağını belirten patron,DİSK’i devre dışı bırakmaya çalışıyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Nemtrans’ta direniş birinci ayında

25 Ocak 2011 / Nemtrnas

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

PTT Genel Müdürlüğü bünyesindeki taşeronfirmalarda işten atılan işçiler oluşturdukları eylemtakvimi çerçevesinde mücadelelerine devamediyorlar.PTT işçileri 20 Ocak günü İstanbul Sirkeci’dekiBüyük Postane önünde oturma eylemi gerçekleştirdi.

Topkapı AVPİM ve Sarıyer Posta DağıtımMerkezi önünde direnişlerini sürdüren işçiler, eylemsırasında PTT Genel Müdürü Osman Tural tarafındantehdit edildiler.

Öğle saatlerinde Sirkeci Tramvay Durağı’ndatoplanan PTT işçileri ve destek veren güçler SirkeciPostanesi önüne yürüdü. Terörle Mücadele Şubesi’nebağlı sivil polislerin eyleme yönelik müdahalesiniboşa düşüren işçiler direniş süreçlerini ve PTT’deyaşanan baskıları çevrede bulunanlara anlattılar.Sirkeci Postanesi önünde PTT işçisi Cafer Kalağtarafından okunan basın açıklamasının ardından,“plan bütçe görüşmeleri” için binada bulunan PTTGenel Müdürü Osman Tural toplantıyı yarıdabırakarak yanındaki bürokratlarla birlikte işçilerinyanına indi. “İşçilerin toplantıyı engellediklerini” önesüren Sirkeci PTT yöneticileri eylemin sonaerdirilmesini istediler. Ancak işçiler eylemlerine sonvermeyeceklerini söylediler.

PTT Genel Müdürü’nden işçilere tehdit

PTT işçilerine, “Siz kimsiniz, neredeçalışıyorsunuz?” diyen Tural, PTT’de iştenatıldıklarını söyleyen işçilerin çalıştığı taşeronfirmaların adlarını dahi hatırlamadı. PTT işçilerine,“Bizimle ilginiz yok” diyen Tural’a, direnişçi işçiler“PTT’de posta dağıtırken PTT işçisiydik. Şimdifarklı mı olduk” diyerek yanıt verdiler.

PTT’deki işten atma saldırısı ve baskıları anlatanişçileri Tural bu kez “Bir daha bu kapıdan içerigiremeyeceksiniz” diyerek tehdit etti.

PTT Genel Müdürü’nün tehditlerine karşı, haklarıve gelecekleri için direnişte olduklarını söyleyen PTTişçileri, tehdit ve baskıların mücadeleleriniengelleyemeyeceğini ifade ettiler. PTT yönetiminiprotesto ettiler.

Tural’ın postane önünden ayrılmasının ardındanoturma eylemi bir süre daha devam etti. BDSP veHalkevleri’nin de destek verdiği eylemde 29 OcakCumartesi günü Topkapı’daki Posta DağıtımMerkezi’nde gerçekleştirilecek basın açıklamasınakatılım çağrısı yapıldı.

PTT direnişine ziyaretlerPTT direnişinin 17. gününde direniş çadırında

imza standı açıldı. Topkapılı işçi ve emekçileretaşeronlaştırmaya karşı mücadele çağrısı yapıldı.

İşçi ve emekçilerin yoğun ilgi gösterdiği stantçalışması boyunca PTT’nin sermayeye peşkeşçekilmek istendiği ve bu yüzden kurumun işlemezhale getirilmeye çalışıldığı anlatıldı.

Direniş ziyaretlerle güçleniyor

Gün boyu Topkapı’da çalışan işçilerin ziyaretederek destek verdiği direnişe, ilerici ve devrimcikurumlar da ilgi gösteriyor. Direnişin 17. gününde ilkziyareti OSB-İMES İşçi Derneği Emekçi KadınKomisyonu gerçekleştirdi.

Direnişçi işçilere poğaça, kek vb. getiren EKK,direnişçi işçilerle birlikte sabah kahvaltısı yaptı.Kahvaltının ardından PTT direnişi üzerine sohbetlergerçekleştirildi. Ziyaret, çekilen halaylarla son buldu.

Öğleden sonra ise Emek Partisi Güngören İlçeÖrgütü üyeleri direniş alanına ziyaretgerçekleştirdiler. Ziyaretçilerin getirdiği kek vebörekler çay eşliğinde yenilirken direniş üzerinesohbetler gerçekleştirildi.

Gün içerisinde birçok PTT işçisi, direnişçiişçilerin yanına gelerek Sirkeci’deki eylem üzerinesohbetler gerçekleştirdiler. Sirkeci’de genel müdürekarşı net tutum sergileyen arkadaşlarını tebrik edenişçiler sonuna kadar direnişin yanında olduklarınıvurguladılar.

Küçükçekmece KHK’dan ziyaret

Direniş alanı, 22 Ocak günü Küçükçekmece’den

işçileri ağırladı. Küçükçekmece İşçi KurultayıHazırlık Komitesi PTT işçilerini ziyaret etti.Sloganlarla çadıra gelen Hazırlık Komitesi, direnişçiişçiler tarafından sloganlarla karşılandı.

Ziyaret direnişçi PTT işçilerinin süreçlerinianlatmasıyla başladı. PTT işçileri “işimizi geri alanakadar direneceğiz” diyerek kararlılıklarınıvurguladılar.

Ardından Hazırlık Komitesi adına bir işçikonuşma yaparak, KHK adına direnişçi işçileriselamladı. Patronların saldırılarının arttığı birdönemde olunduğunu vurgulayan işçi,Küçükçekmece’de de DESA işçilerinin direndiğini vediğer fabrikalarda çalışan işçilerin de yapılacaksaldırılara karşı direniş bayrağını yükselteceğinivurguladı. “Bu saldırılara karşı örgütlülüğümüzükurmak için haklarımız ve geleceğimiz için bizler dekurultay hazırlıklarını sürdürüyoruz. ‘Direnişinizdirenişimizdir’ bilinciyle hareket ediyoruz” diyerekkonuşmasını sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / Topkapı

PTT işçileri baskı ve tehditlere karşı direniyor

PTT işçileriyledayanışma

TİB-DER üyesi tersane işçileri dağıttıklarıbildirilerle PTT direnişinin sesisini Tuzlatersanelerine taşıdılar.

Sabah işe giriş saatinde Tuzla Gemi tersanesiönünde bildiri dağıtımına başlayan TİB-DERüyeleri “Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleye – Atılan işçiler geri alınsın – İştenatılan PTT işçileri” imzalı bildirileri tersaneişçilerine ulaştırdılar.

PTT işçilerinin haklı ve meşru mücadelesinitersane işçilerine anlatan TİB-DER’liler dayanışmaçağrısında bulundular. TİB-DER üyeleri ayrıcaakşam iş çıkış saatlerinde Aydıntepe İstasyonu’ndaPTT işçileriyle dayanışma çağrısı yaptılar.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

İzmir’de geçtiğimiz haftalarda karar altına alınanİzmir İşçi Kurultayı, 20 Ocak günü Eğitim Senİzmir 1 Nolu Şube’de gerçekleştirilen basın toplantısıile ilan edildi. Kurultay Hazırlık Komiteleri adınayapılan basın toplantısında kurultayın amaç vehedefleri açıklandı. İşçi ve emekçilere mücadeleçağrısı yapıldı.

9 Ocak Pazar günü İzmir’in farklı bölgelerindeçalışan çeşitli sektörlerden işçiler biraraya gelereksınıf hareketinin mevcut durumunu tartışmış vekurultay çalışması başlatma kararı almıştı.Toplantının ardından oluşturulan genel kurultayyürütmesi ve sektörlere dayalı kurultay hazırlıkkomiteleri toplantılar gerçekleştirerek kurultayfikrini somut bir planlamaya konu etti.

Kurultay deklarasyonu açıklandı

Gerçekleştirilen toplantılarda çok sayıda kararalınarak kurultay yürüyüşünün ne şekilde başlayacağıve süreceği kararlaştırıldı. Alınan kararlardoğrultusunda kurultay faaliyetinin amaçlarınınaçıklanacağı bir basın toplantısı gerçekleştirilmesi dekararlaştırıldı.

Kurultay Hazırlık Komiteleri tarafındandüzenlenen basın toplantısında salona “Gücümüzbirliğimizde! / İzmir İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!”şiarlı ozalit asıldı. Giriş konuşmasının ardındanTekstil İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesi’ndenbir kişi kurultay deklarasyonunu okudu.

Deklarasyonda sınıf hareketinin genel tablosu vesınıfın örgütlenme arayışından bahsedildikten sonrakurultayın esas olarak örgütlenme hedefi ilegerçekleştirildiği anlatıldı. Kurultay şu sözlerletanımlandı: “İzmir İşçi Kurultayı her şeyden önceişçi sınıfının sermayenin saldırılarına karşı direnişgöstermesi ve örgütlülüğe adım atmasının biraracıdır. Kurultay, tabii ki sınıf hareketinin temelsorunlarını, esas olarak da örgütlenme sorununutartışacak, örgütlenmenin önündeki engelleri,hareketin dağınık tablosunun aşılmasının yol veolanaklarını masaya yatıracaktır. Bunun ötesinde önsüreci ile birlikte ayları bulan kapsamlı bir çalışma

yürütülecektir. Kurultay esas olarak sınıfın örgütlenme

ihtiyacının sonucu olarak doğmuştur ve örgütlülükdüzeyini yükseltmeyi amaçlar. Bu haliyle çok yönlübir “örgütlenme seferberliği” çağrısıdır.“Gücümüz birliğimizde!” şiarı da bu örgütlenmeçağrısının ifadesidir.”

Kurultayın örgütleniş biçiminin ise hazırlıkkomiteleri aracılığı ile tabana doğru yayılan birçalışmayı hedeflediği, işçi ve emekçilerinkomitelerde özgürce yer alarak sürecin öznesihaline gelebileceği vurgulandı.

Kurultayın temel hedefinin ise “örgütlenme”olduğu belirtilerek taban örgütlülükleri ve işyerikomiteleri aracılığı ile örgütlülüğe adım atılması,sendikalaşmanın önünün açılması hedefi vurgulandı.

Kurultay çalışmasının bildiri, afiş, bülten, duvargazetesi gibi çok sayıda materyalin yanısıra eğitimseminerleri, sendikal tanıtım toplantıları gibi çokyönlü biçimler altında süreceği de ifade edildi.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Bizler farklı sektörlerden öncü işçiler olarak bu

süre zarfında bir adım öne çıkmaya ve sınıfhareketini ileriye taşımak için azami çabayıgöstermeye kararlıyız. Fabrikalarımızda,havzalarımızda, mahallelerimizde işçi sınıfınıntaleplerini haykıracak, örgütlenme çağrımızı tüm işçikardeşlerimize ulaştıracağız. İşçi sınıfınınsermayenin saldırılarına yönelik tepkisini örgütlenmehedefi ile birleştirecek ve kurultayı adım adımöreceğiz. Tüm öncü işçi ve emekçileri, sınıfmücadelesini yükseltme kaygısı duyan sendikaları,işçi sınıfının haklı mücadelesini destekleyenkurumları kurultay çalışmasını sahiplenmeyeçağırıyoruz.”

Kurultay parçalılığa yanıt olacak

Metal İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesi adınayapılan konuşmada ise önce İzmir genelinde sonyıllarda yaşanan sendikalaşma deneyimleri aktarıldı.Ardından ise bu örgütlenme eğilimine yanıt verecekve dağınık süren çabaları birleştirecek bir

örgütlülüğün bulunmadığı vurgulandı. İşçilerin yan fabrikalarında ne olduğundan dahi

habersiz biçimde örgütlendiğini anlatan metal işçisi,kurultayın bu parçalılığa da yanıt olmak istediğinianlattı. Metal sektörünün özgün sorunlarına dadeğinilerek kurultay çalışmasının hangi bakış vearaçlar ile sürdürülmesinin hedeflendiğini aktardı.

Basın toplantısı kurultay çalışmalarını sahiplenmeve destek olma çağrısı ile son buldu.

Kızıl Bayrak / İzmir

İzmir’de işçi kurultayı çağrısı

Tuzla’da bildiridağıtımı

Tersanelerde yaşanan ağır çalışma ve sömürükoşullarına karşı TİB-DER’li işçiler faaliyetleriniyoğunlaştırıyor. TİB-DER’liler sabah işe girişsaatlerinde bildiri dağıtımı gerçekleştirerek işçilericehennem ve kölece yaşam koşullarına karşıdernek saflarında örgütlenmeye çağırıyor.

“Haklarımız ve geleceğimiz için derneğimizdeörgütlenelim!” başlıklı bildiriyi ilk olarak TuzlaGemi tersanesi önünde dağıtan TİB-DER’liler,daha sonraki dağıtımı İçmeler Birinci Köprü veAydıntepe İstasyonu’nda gerçekleştirdiler

BDSP tarafından başlatılan “Haklarımız vegeleceğimiz için örgütlü mücadeleye!” çalışmasıçerçevesinde Tuzla ve Pendik bölgesinde etkin birfaaliyet örgütleniyor.

Geçtiğimiz günlerde Pendik Esenyalı, AhmetYesevi ve Orhangazi mahallelerinde afişlemeçalışması yapan BDSP’liler, 24 Ocak günü deTuzla tersanelerinde afişleme çalışmalarına devamettiler.

“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleye! İşyeri komitelerine, sendikalara!-BDSP” yazılı afişler E-5 karayolu üzerindebulunan İçmeler Köprüsü’ne asıldı.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Ocak 2011 / Tuzla

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

İşten atılan 7 Konveyör işçisinin direnişi,patronun tüm saldırganlığına rağmen sürüyor.Fabrika önünde bekleyen 7 işçi 17 Ocak Pazartesigünü Konveyör patronunun uşakları tarafındansaldırıya uğradı. Saldırıya gereken yanıtı verenişçiler, daha sonra Tuzla Emniyeti’ne şikayettebulundu. Bu saldırı sonrası direnişin kararlılıkladevam edeceğini vurgulamak amacıyla 21 OcakCuma günü saat 18.00’de fabrika kapısı önündebasın açıklaması gerçekleştirildi.

Açıklamayı Konveyör işçisi Hacer Hızgerçekleştirdi. Hız açıklamasında şunları söyledi:“İstediğini işten atan, işçileri keyfine göre ücretsizizne çıkartan, işçilere ‘it gibi’ davranan patron veadamları, bizi yıldırmak için her yolu deniyor.Önce bizim için ‘terörist’ dediler, ‘cahil’olduğumuzu söylediler. Aleyhimizde kullanmaküzere bazı işçi kardeşlerimizi zorla yalancı şahityapmaya kalktılar. Bize yakın gördükleri işçilerisorguya çektiler ve işten atmakla tehdit ettiler. Bubaskıların ve yalanların para etmediğini görenKonveyör patronu, bir mektup yazarak tüm işçileredağıttı. O mektupta kendisinin ‘68 kuşağından’olduğunu, işçilerin ‘dostu, babası”‘olduğunu yazdı.Bizler için de, ‘Onlar sapla, samanı bile ayırtedemezler, kadir kıymet bilmezler, cahildirler’ dedi.Ancak bu sözlerinin ne kadar sahte, kendisinin nekadar iki yüzlü olduğu, ‘İşçileri ne kadar sevdiği’

bir kez daha ortaya çıktı”Tüm bunlara rağmen işçilerin, direnişçi işçilere

sahip çıktığını vurgulayan Hız, direnişi kıramayanve içerideki hoşnutsuzluğu bastıramayan Konveyörpatronunun kendilerine saldırdığını ifade etti.

Sloganlarla sık sık kesilen açıklamaya Deri-İşTuzla Şube yöneticileri, DİSK/Emekli-Sen KartalŞubesi, UİD-DER, BDSP, TİB-DER katıldı. Eylemesnasında destekçi kurumlara da söz verildi. TİB-DER’liler eyleme dövizleriyle katıldılar.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Öztiryakiler işçileriyledayanışmayıyükseltelim!

Yıllardır düşük ücretle, birçok haktan mahrumçalışan, yeri geldiğinde günlerce eve gitmeyerekmesailere bırakılan Öztiryakiler işçileri işten atmasaldırısına karşı direniyor. Yıllardır Öztiryakilerpatronunun sınırsız sömürüsüne maruz kalmış, emeğive alınteri çalınmış, birçok sosyal hakkı gaspedilmişişçiler şimdi de işsizlik bataklığınasürüklenmektedirler.

Basına boy boy demeç veren, kâr rekorlarıaçıklayan, dünya üçüncüsü olmakla övünenÖztiryakiler patronu tam bir aymazlık örneğisergileyerek işten atmaların gerekçesi olarak “işdaralmasını” göstermektedir. Öztiryakiler’de çalışanişçilerin işçi kıyımının yaşandığı gün dahi mesailerekalmaları, fabrikanın halen çift vardiya ile çalışmasıbu gerekçenin ne kadar da uydurma olduğunukanıtlamaktadır.

İşten atmaların diğer önemli bir yanı ise; iki işkazası geçirmiş ve vücutlarında çeşitli kalıcı hasarlarıbulunan arkadaşların durumudur. İş kazasıgeçirdiklerinde el üstünde tutulan, ilgigösteriliyormuş izlenimi yaratılan bu işçiler deÖztiryakiler patronunun gözü dönmüş kâr hırsınınkurbanı olmaktan kurtulamamışlar, işten atılmışlardır.Tazminatları ödenmediği gibi bir de hastanemasrafları vs. örnek gösterilerek fabrikaya borçluçıkartılmışlardır.

Öztiryakiler’de yaşanan bu süreç sermayenin işçisınıfı ve emekçilere dönük saldırılarını güncel ve tümçıplaklığıyla gözler önüne seriyor. İşçileri bir çırpıdakapı önüne koyarak hiçbir kural tanımayanÖztiryakiler patronu sağlam olarak fabrikadaçalışmaya başlayan iki genç işçiyi, hiçbir iş güvenliğiönlemi almadığı için önce sakat bırakmış, ardındanişsizliğe mahkum etmiştir.

İşten atılmaların ardından direniş bayrağınıellerine alarak haklarını ve geleceklerini isteyenişçiler, patronun kural tanımaz saldırıları karşısındayılmayacaklarını haykırıyorlar.

Metal İşçileri Birliği olarak Öztiryakilerişçilerinin bu onurlu direnişini selamlıyor, yanlarındaolduğumuzu belirtiyoruz. İşçileri, emekçileri ve tümsınıf dostlarını bu direnişi sahiplenmeye, dayanışmayıyükseltmeye çağırıyoruz.

Atılan işçiler geri alınsın!Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Metal işçileri Birliği25.01.11

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

İstanbul Büyükçekmece’de kurulu Öztiryakilerfabrikasında “daralma” bahanesiyle yaşanan iştenatma saldırısına sessiz kalmayan işçiler 21 Ocakgünü fabrika önünde eylemdeydi. İşçiler hakları vegelecekleri için direnişe başladılar.

Fabrika önündeki eyleme Birleşik Metal-İşSendikası İstanbul 2 Nolu Şube Başkanı YılmazBayram ve şubenin örgütlü olduğu çeşitlifabrikalardan işyeri temsilcileri destek verdi. BDSP,Metal İşçileri Birliği (MİB), Öztiryakiler fabrikasınınyanında kurulu Rose Tekstil’den işçiler, UİD-DER,ÖDP, SODAP ve EMEP de atılan işçileri yalnızbırakmadı.

Fabrikada sıkıyönetim

Sektöründe dünya üçüncülüğü ve karlılığıylaövünen Öztiryakiler patronu eylem nedeniylefabrikada sıkıyönetim ilan etti. Öğlen paydosundakiişçilere binadan çıkma yasağı koyan patron işçilerineyleme destek vermesini engellemeye çalıştı. Yoğunpolis ablukası ile de gözdağı verilmeye çalışıldı.

“Haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkıyoruz...İşimizi geri istiyoruz” pankartı açan işten atılanişçiler adına yapılan açıklamada işten atılan işçilerin,yıllardır asgari ücretle, gece gündüz, birçok haktanyoksun olarak çalıştıkları söylendi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:“Bizim yoksulluk ve sefalet içinde kölece

çalışmamız sayesinde Öztiryakiler patronu TahsinÖztiryaki servetine servet katıyor. İşten atılmamızıngerekçesi olarak üretim daralmasını gösteriyorlar,yalan söylüyorlar. Geçtiğimiz ay birçok işçi işealındı. İşçiler hala fazla mesaiye kalıyor, fabrikagece gündüz vardiyalı çalışıyor. Yasalara göre işdaralmasını kanıtlamak daralma geçtikten sonraöncelikle işten çıkarılan işçileri geri almakmecburidir, ancak yasa tanımayan Öztiryakiler içinbu sürecin böyle işlemediği açık.”

“Köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz!”,“İnsanca çalışmak istiyoruz!”, “Direne direnekazanacağız!” sloganlarının atıldığı eylemin ardındaniş çıkış saati olan 18.00’e kadar fabrika önündeoturma eylemi gerçekleştirildi.

Oturma eyleminin ilk saatlerinde Öztiryakilerpatronlarından Yusuf Öztiryaki, polisin etten duvarıeşliğinde fabrikadan çıkarıldı. Direnişçi işçiler ıslık,alkış ve sloganlarla patronu protesto etti. “İş kazası”geçiren işçilerden biri patrona seslenerek şunlarısöyledi: “Bizi bu fabrikaya sağlam aldınız, sakatyaptınız. Bir de böylece kapının önüne koydunuz.Yatağınızda rahat uyuyabileceğinizi misanıyorsunuz?”

Mesai bitiminde işten çıkan işçiler sloganlarlakarşılandı. İşçilere direnişe destek verme veörgütlenme çağrısı yapıldı. Dinlemek için bekleyenişçileri polis durdurmayarak servislere yönlendirdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Öztiryakiler işçisi direnişte!

Konveyör işçilerinden mücadele kararlılığı

21 Ocak 2011 / Tuzla

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

İstanbul Rami’de kurulu Art MobilyaAksesuarları fabrikasında çalışan işçilere 25 Ocakgünü iş çıkışında Metal İşçileri Bülteni’nin Ocaksayısını ulaştıran Metal İşçileri Birliği çalışanları,patron ve uşaklarının faşist saldırısına uğradı.İşçilere dayatılan kölece çalışma koşullarına karşıörgütlü mücadele çağrısı yapan MİB çalışanları,asalak patrona ve onun kemik yalayıcılarınaanladıkları dilden gereken cevabı verdiler.

Art patronundan ‘sınıf refleksi’

300’ün üzerinde işçinin adeta cehennemi andırankölelik ve sefalet koşullarında çalıştırılmayazorlandığı Art Mobilya’da işçilerin bilinçlenmesi vehaklarına sahip çıkmasından korkan Art patronu,uşaklarını MİB çalışanlarının üzerine saldı.

MİB çalışanları, işçilerin asgari ücretin dahialtında sigortasız olarak çalıştırıldıkları, işçi servisigibi haklardan bile yararlanamadıkları Art Mobilyaönünde iş çıkış saati olan 19.00’da toplandılar. Metalİşçileri Bülteni’nin Ocak sayısını ajitasyonkonuşmaları eşliğinde fabrikadan çıkış yapanişçilere ulaştırmaya başladılar.

Ajitasyon konuşmalarında fabrikadaki köleceçalışma koşullarından bahsedilerek iş yasalarındakigüdük hakları dahi keyfi biçimde yok sayanpatronun sefalet dayatmaları teşhir edildi. Hak eldeetmek için örgütlü mücadelenin gerekliliğine vurguyapılarak, işçilere Metal İşçileri Birliği saflarınakatılma çağrısı yapıldı.

Faşist saldırganlar püskürtüldü

İşçilerin ajitasyon konuşmalarına ve bültenlereilgi göstermesi patron uşaklarını harekete geçirdi.Fabrika giriş kapısı önüne gelerek dağıtım yapanMİB çalışanlarını “Sıkıysa içeride dağıtın!” gibisözlerle provoke etmeye yeltenen personel müdürü,diğer patron yalakalarının da toparlanmasını bekledi.Ardından MİB çalışanlarına omuz atan çapulcusürüsünün hazımsızlığı kısa sürede saldırıyadönüştü. MİB çalışanları, patron tarafındanüzerlerine salınan uşak takımına anladıkları dildenyanıt verdiler.

Yaşanan çatışma sırasında yol trafiğe kapanırken,patron uşaklarını geri püskürten MİB çalışanlarıçevrede bulunan işçilere seslendiler. Patron veuşaklarının böylesi bir saldırıyı gerçekleştirmesininarkasında yatan nedenin, işçilerin bilinçlenmesindenduyulan korku olduğunu vurguladılar. MİBçalışanları konuşmalarını çapulcu sürüsünün suratına“Kahrolsun patron uşakları!”, “Yaşasın Metal İşçileriBirliği!” sloganlarını haykırarak sürdürdüler.

Bu sırada personel müdürünün ve diğer faşistsaldırganların çevrede bulunan işçileri MİBçalışanlarının üzerine kışkırtma girişmeleri dekarşılık bulmadı. Saldırgan grup, patronun “öncüuşaklarıyla” sınırlı kalmış oldu.

MİB çalışanlarının ajitasyon konuşmalarınınsürdüğü sırada alana gelen polis aracı patronuşaklarınca durduruldu. Polise yalvarır tarzdaşikayette bulunan uşak takımı, polisin oradanuzaklaşmasının ardından fabrika önündebekleyişlerine devam ettiler.

Tehditlere ve saldırılara boyun eğmeyeceklerinivurgulayan MİB çalışanları, asalak patronlara veuşaklarına geçit vermemeyi sürdürecekleriniçevredeki işçilere duyurarak alandan çıkmayabaşladılar. Bu durumu fırsat bilen uşak takımıyeniden ellerindeki demir levhalar ve sopalarlasaldırıya geçti. Ancak MİB çalışanları bir kez dahafaşist saldırganlara anladıkları dilden yanıt verdiler.

Saldırganları püskürten MİB çalışanları,“Kahrolsun patron uşakları!” ve “Yaşasın Metalİşçileri Birliği!” sloganlarını haykırarak alandanayrıldılar.

Patron ve uşaklarının saldırısı ilk değil

Asalak Art patronu MİB çalışanlarının 30 Aralıkgünkü bülten dağıtımı sırasında da tehditlersavurmuştu. Patron yalakası işçileri devreye sokarak

dağıtımı engellemeye çalışan Art patronu, ardındanpolis çağırma tehdidinde bulunmuştu. Tüm çabalararağmen bülten dağıtımını engelleyemeyen ARTpatronu, işçilerin bültenleri almasıyla daha daöfkelenerek provokasyona başvurmuş, çevredetoplanan işçileri “beni tehdit ediyorlar, devlete küfürettiler” diyerek kışkırtmaya çalışmıştı.

Patronun tüm oyunları MİB çalışanlarının kararlıtutumuyla boşa düşürülmüştü.

MİB çalışanlarına önceki birçok dağıtımda datehditler savuran Art patronu, Birleşik Metal İşçileriSendikası 2 Nolu Şube tarafından yakın zamandagerçekleştirilen bildiri dağıtımından da büyükrahatsızlık duymuştu.

MİB çalışanları, ART patronunu teşhir etmeye veişçileri kölelik dayatmalarına karşı hakları vegelecekleri için mücadele etmeye çağırmayısürdürecekler.

Kızıl Bayrak / Gaziosmanpaşa

Sınıf hareketiSayı: 2011/04* 28 Ocak 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

Deri-İş Sendikası 22 Ocak günü Taksim'degerçekleştirdiği yürüyüşle üyelerine dönük iştenatma saldırılarını protesto etti. Yeşil Kundura, GrupSuni Deri ve DESA Deri'deki sendikal mücadeleyeolan tahammülsüzlüğü teşhir etti.

Taksim Tramvay Durağı'nda biraraya gelen Deri-İş üyeleri “Sendika anayasal haktır – Sendikahakkımız engellenemez” pankartı ile DESA'nınİstiklal Caddesi üzerindeki mağazasının önüneyürüdüler. Yürüyüşte atılan sloganlarla sendikadüşmanlığı protesto edildi.

Burada basın açıklamasını Deri-İş SendikasıGenel Başkanı Musa Servi gerçekleştirdi. YeşilKundura, DESA Deri ve Grup Suni Deri'dekisendikal mücadele ve patronların saldırılarıhakkında bilgi verdi. Torba yasanın neden olacağı

hak gasplarına da değinen Musa Servi'nin ardındanTürk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak sözaldı. Ardından sendikalaştığı için işten atılan DESAişçisi örgütlenme ve mücadele çağrısı yaptı.

Yoğun polis ablukasının olduğu eylem sonderece canlı ve coşkuluydu. Yaklaşık 400 kişininkatıldığı eyleme DESA Deri, Grup Suni Deri işçilerive Yeşil Kundura işçilerinin yanısıra Hava-İş, TezKoop-İş, Genel-İş 1. Nolu Şube Başkanı Şahanİlsever, DDSB, BDSP, TİB- DER, Tüm İGD veGenç-Sen destek verdi. TİB-DER'liler eyleme"Konveyör, DESA, PTT, Öztiryaki, Bericap...Direne Direne kazanacağız" yazılı dövizleriylekatıldılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

DESA önünde eylem

Art’de patron ve uşaklarından faşist saldırı

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

“Torba Yasa”nın meclis alt komisyonlarındagörüşülmesi geçtiğimiz günlerde tamamlandı.Komisyonlarda onaylanan haliyle tasarının meclis genelkurulunda görüşülmesine ise 26 Ocak günü başlandı.

24 Ocak kararlarının 31. yıldönümünde meclisgündemine gelen “Torba Yasa” mevcut hali ile işçisınıfına yönelik birçok hak gaspını içeriyor. Farklıkonulardaki birçok düzenleme ile iç içe geçirilen bukapsamlı saldırı paketine karşı güçlü bir yanıtverebilmek ise sınıf hareketi adına özel bir önem taşıyor.

Aylardır gündemde olan bu kapsamlı saldırı paketinekarşı işçi sınıfı cephesinden gelişen tepkiler ise halenciddi bir sınırlılık taşıyor. Sendikal bürokrasi, ancakaylar sonra yasa tasarısının meclis genel kurulunagelmesi ile birlikte çeşitli adımlar atmaya başladı. Buadımlarda ise üretimden gelen gücün kullanılmasınınadı bile geçmezken sendika ağaları bir kez dahagöstermelik eylemlerle işçi sınıfında biriken öfkeyiyatıştırmaya çalışıyorlar.

“Torba Yasa” ve metal işçileri

“Torba Yasa”dan doğrudan etkilenmekte olanbelediye işçilerini dışta tutarsak şu ana kadar bu saldırıpaketine tepki gösteren asıl işçi bölüğünü metal işçilerioluşturuyor. MESS Grup TİS görüşmeleri başladığıgünden beri bu cepheden “Torba Yasa” ve bu yasa ilehayata geçirilmeye çalışılan uygulamalar derinden önplana çıkıyor.

Bilindiği gibi MESS, grup TİS görüşmelerinde birkez daha çalışma hayatını daha da esnekleştireceksaldırı planları ile metal işçilerinin karşısına çıkmıştı.

Bir yandan bu planlara karşı işçilerin öfkesi nedeniyle,ama daha da önemlisi bu planların “Torba Yasa” vegündeme getirilecek diğer yasal değişikliklerle güvencealtına alınacak olması nedeniyle MESS geri adımatmıştı. Türk Metal çetesi oynanan orta oyunun birparçası olarak MESS’in elini rahatlatırken BirleşikMetal üyesi işçiler ise “mücadeleye devam” dediler.Genel yasal düzenlemeler sayesinde toplu sözleşmedede birçok hak gaspının yaşanacağının bilinci ile MESSdayatmalarına ve sermayenin saldırılarına karşımücadele yolunu seçtiler, grev kararlılıklarını dilegetirdiler.

Zira, torba yasa tasarısı ile 4857 Sayılı yasadayapılması planlanan değişikliklere karşı metal işçilerininönemli duyarlılıkları bulunuyor. Zaten ağır bir işkolundave ağır çalışma koşulları altında çalışan, bununkarşılığında ise kölece bir yaşam sürmek zorundabırakılan metal işçileri çalışma yaşamını daha daesnekleştirecek girişimlere karşı ciddi bir duyarlılıktaşıyorlar. Bugün için seçim sonrasına bırakıldığıaçıklansa da kıdem tazminatının gasbedilmesi hedefleride bu duyarlılığı arttıran başka bir unsur olarak ön planaçıkıyor.

Mücadele kararlılığı “Torba Yasa”yı da aştı

Metal işçilerinin “Torba Yasa” ile birlikte gündemegetirdikleri grev kararlılıkları ise bugün bu sınırları daaşmış bulunmaktadır. Hazırlanan taslakta atılan kısmigeri adımlara rağmen metal işçilerinin en önemli talebihalen mevcut yasal düzenlemelerle saldırıya uğrayanhakların sabit düzenlemelerle toplu sözleşmelere

geçmesidir. Bunun bir yanı haftalık çalışma süreleri vediğer yanı esnek çalışmayı engelleyici hükümler iken,diğer bir yanı da kıdem tazminatı hakkının güvencealtına alınmasıdır.

Bu taleplerin kendisi ise MESS ile yıllardır kurulandengelerin bütünüyle değişmesi, toplu sözleşmelerdeköklü değişikliklerin yaşanması anlamına gelmektedir.Birleşik Metal yönetiminin de dile getirdiği gibi 21 yılsonra ilk kez grev metal işkolunda işyerlerininkapısından içeri girmek üzeredir. Bunun doğal sonucuise MESS-Türk Metal kirli ittifakı ile dayatılan kölelikkoşullarına karşı artık hiçbir şeyin eskisi gibiolmayacağıdır. Metal işçilerinin gösterdiği bukararlılıkla birlikte MESS’in Türk Metal çetesiylebirlikte yazdığı satış geleneği bozulmak üzeredir. Metalişçilerinin grev yoluna çıkması ile birlikte bu etkisini,sektörde ve tüm işçi hareketinde etkisini çok daha güçlübir şekilde hissettirecektir.

Metal işçileri yol gösteriyor!

Metal grup TİS’lerinin geldiği aşama ile birlikteBirleşik Metal üyesi işçiler bir öncü gibi işçi sınıfına yolgöstermiştir. “Torba Yasa” ile artan duyarlılık onu daaşan bir şekilde MESS’in 30 yıllık saltanatına karşı birmeydan okuma aşamasına gelmiştir. Tersinden bukararlılığın torba yasa gündeminde de kendisinihissettirmesi sektörde yaşanacak grevin kendi sınırlarınıda aşması için önemli bir imkan yaratacak, birleşik birsınıf hareketi için ciddi bir zemin oluşturacaktır.

Bu kararlılığın başka bir önemi ise torba yasa gibikapsamlı bir saldırı dalgasına karşı göstermelikeylemlerle günü geçiştirmeye çalışan sendikalbürokrasiyi köşeye sıkıştıran tutumdur. Tek tekişyerlerinde ve sektörlerde olduğu gibi sınıfa yönelikgenel saldırılarda da sermaye sınıfına cevap vermeninen temel yolu üretimden gelen gücün etkin bir şekildekullanılmasındadır. 2008’deki TİS sürecinde yönetimkademesinin kararsızlığı ile birlikte bu önemli kozlarınıyitiren metal işçileri, bu kez gündemdeki saldırıdalgasına karşı bu en önemli silaha başvurmak üzeredir.

Zayıflıkları aşıp grev yoluna çıkalım!

Grev silahının kullanımı için süre her geçen gündaha da kısalmaktadır. 17 Ocak ile birlikte resmiarabulucu süreci de sona ermiştir. Arabulucununraporunun taraflara ulaşmasının ardından Şubat ayıiçinde resmi grev kararı da alınacak ve fabrikakapılarına asılacaktır.

O zamana kadar grev hazırlıklarını daha dagüçlendirmek, halen mücadeleyi sekteye uğratma riskinitaşıyan zayıflıkları aşarak grev kararlılığını kuşanmakbugün önümüzde duran en önemli görevdir. Bu görevise sadece Birleşik Metal üyelerinin değil, başta TürkMetal üyeleri olmak üzere tüm metal işçilerinin vedahası tüm işçi sınıfının omuzlarında yükselmektedir.

CMYK

Torba yasa ve m grev ka

Torba yasa ve metal iş 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

CMYK

metal işçilerinin ararlılığı

şçilerinin grev kararlılığı Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011 * Kızıl Bayrak * 17

Birleşik Metal-İş’in İstanbul, Bursa, Ankara,Kocaeli ve Gebze’de örgütlü olduğu MESS üyesi çeşitlifabrikaların işyeri temsilcilerine sürece yönelikhazırlıkları sorduk. Bulundukları alanda yürütülenhazırlıkları aktaran işyeri temsilcileri grevkararlılıklarını dile getirdiler.

Ferdi Bayram (SCM İşyeri Baştemsilcisi /Bursa): Şu anda sendikamızın aldığı eylem kararlarıvar. Cuma yürüyüşleri ve basın açıklamaları yapılıyor.Bunun dışında fabrikanın durumuna göre eylemleryapılıyor. Sanayinin girişinde araçlardan inerekyürüyüşler yapıyoruz. Toplu giriş-çıkışları alkış vesloganlarla yapıyoruz. Çalışırken Birleşik Metalşapkalarımızı takıyoruz. Kokart eylemimiz debaşlayacak. Torba yasayla ilgili eylemler yapılıyor.Bunlara katılıyoruz. Grev kararı alınmadan öncebaşlatılan grev fonu var. Arkadaşlarımız grevkonusunda kararlılar. Bulunduğumuz sanayi bölgesinde100 bin işçi çalışıyor ve tek örgütlü yer biziz.Eylemlerimiz bu yüzden büyük ilgi görüyor. Ben bugrevin sonuna kadar götürülmesi taraftarıyım. Bizeylem ve etkinliklerimize fabrika içinden değil fabrikadışından da arkadaşlarımızı katıyoruz. SCM olarakböyle bir hava yakaladık. İşler de çok yoğun. İşverenfabrikayı ya kapatır gider ya da işgaller olur. Son olarakDİSK’in Bursa’daki toplantısına katıldık. Birlik çağrısıyapıldı. Torba yasayla ilgili Türkiye genelinde eylemolacak. O yüzden AKP önünü her gün aşındıralım.Bursa diğer illere göre eylem ve etkinliği zayıf bir il.Uyuyanları uyandırmaya çalışıyoruz. Türk Metal’inMESS grubunda Bursa’da 40 bin üyesi var. Elimizdengelenin en iyisini yapıyoruz. Biz eğer 500 kişi olsaydıkBursa’da ortalığı ayağa kaldırırdık. Hedefimiz hepmücadele etmektir. Masa başında değil sokaktakazanmak istiyoruz.

Gökhan Aydın (Pyrsmian İşyeri Temsilcisi /Bursa): Örgütümüzün aldığı kararlar bütün fabrikalardaolduğu gibi bizim işletmemizde de uygulanıyor. Basını,kamuoyunu aydınlatmak amacıyla vardiya çıkışlarındayürüyüşler ve basın açıklamaları yapıyoruz. Şubat ayıgibi grev kararı gelecek. MESS’in tavrına göre greveçıkıp çıkmayacağımız netlik kazanacak. İşçiarkadaşlarımıza grev sürecinde yaşayacağımızzorlukları anlatıyoruz. Onları motive etmeyeçalışıyoruz. Toplu iş sözleşmesini hazırlarkenoluşturduğumuz TİS komisyonu uyuşmazlığın ardındangrev komitesine dönüştü. Bunlar ileriki süreçte grevkomitesi olacak. İşyeri komiteleri bizim kurullarımızdaönceden beri vardır. İleriki süreçte üzerine düşen rolüoynayacaktır.

Rıfat Codura (Paksan İşyeri Baştemsilcisi /Birleşik Metal İstanbul 2 Nolu Şube Sekreteri):Sendikamızın 6 Kasım’dan itibaren aldığı eylemlilikkararını yerine getiriyoruz. Fabrika önündeki basınaçıklamaları eksiksiz sürüyor. Mesai eylemi sürüyor.Arabulucu raporu tutulduktan sonra ortam biraz dahagerildi. MESS 27 Ocak’ta sendikamızın örgütlü olduğuMESS üyesi fabrikaların yöneticilerini toplantıyaçağırdı. Biz işyerlerinde grev komitelerimizi oluşturduk.Grev sandığımızı oluşturduk. Geçtiğimiz cuma günüsendikamızın önlüklerini giydik, şapkalarını taktık. Soniki haftadır emek dostları yanımızdaydı. Sendikamızınörgütlü olduğu Güven Elektrik’ten işçiler destek verdi.Destek gittikçe çoğalıyor. Çadırlar tozlanmıştı, geriyeçadırlarımızı kurmak kaldı.

Bayram Dilek (RSA İşyeri Baştemsilcisi /İstanbul 2 Nolu Şube): Greve hazırlık yapıyoruz. Grevfonuna aktarmak amacıyla önlemler alıyoruz. Zeytininyarısını paylaşmaya başladık. Her cuma eylemlerimizoluyor. Grevle ilgili toplantılar yapıyoruz. Sözleşmeninbu şekilde imzalanmayacağını söyledik ve bukararımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.

Mustafa Tozkoparan (Sarkuysan İşyeriTemsilcisi / Gebze): Sendikamızın aldığı kararlarfabrikamızda uygulanıyor. Sarkuysan işçisi de grevehazır. Şu anda yasal sürecin tamamlanmasınıbekliyoruz. Bunun dışında rutin çalışmamızısürdürüyoruz. Süreçle ilgili Sarkuysan işçisi üzerinedüşeni yerine getiriyor. Sendikamızın merkezi kararlarıhayata geçiriliyor. Yapılan eylemler işçiyi yanyanagetiriyor. Kokart takma eylemi fabrikamızda devamediyor. Sabah yürüyüşü bu hafta kaldırıldı. Onun yerine,işveren temsilcileriyle grev ve toplu sözleşmeyle ilgilikonuşmama kararı aldık. Bu karar uygulanıyor.Önümüzdeki süreçle ilgili alınacak kararlaruygulanacak.

Yusuf Rişvan (Bosal Mimaysan İşyeriBaştemsilcisi / Gebze): Bu hafta itibariyle kokart takmaeylemleri başladı. Şu anda buna devam ediyoruz. Grevkomitileri biraraya geliyor ve eğitimler devam ediyor.11 Aralık’ta Merkez TİS Komisyonu bir karar verdi.MESS ayrı bir teklif yapmadığı sürece biz grevsilahımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu kararlılıklayürüyoruz.

Kahraman Aynacı (Bekaert İşyeri Baştemsilcisi /Kocaeli): Bu işin sonu greve doğru gidiyor.Hazırlıklarımızı bu yönde yapıyoruz. Karşı tarafta bir

değişiklik olmazsa, bizim taleplerimiz karşısında aynıtutumlarını sürdürürlerse bu yolun sonu grevdir. Biz şuanda işyerinde eylemlerimize devam ediyoruz. Giriş-çıkışları toplu yapıyoruz. Çaylara, yemeklere geç vetoplu olarak gidiyoruz. Üretimi yavaşlatmayaçalışıyoruz. Vardiyalarda grev komiteleri kurduk.MESS’in tavrının değişmesini bekliyoruz. Bizim birtaslağımız var. Torba yasaya karşı mücadelekararlılığımız var. Torba yasanın işçileri zararauğratacağını anlatıyoruz. Sadece bizimle bitmiyor bu iş.Diğer sendikaların da buna karşı olması gerekir.

Murat Gür (Süsler Doruk İşyeri Baştemsilcisi /Birleşik Metal Eskişehir Şube): Grev sürecine girdik.Bu saatten sonra pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.Bugün (26 Ocak) Renta’da grev kararını astık.Elimizden geldiği kadarıyla arkadaşlarımızıbilgilendiriyoruz. Şu anda kapı önündeki eylemlerimizdevam ediyor. MESS bizi dinlemezse dinletmek içinelimizden gelen her şeyi yaparız. Gerekirse üretimdengelen gücümüzü kullanırız. Merkez TİSKomisyonu’muzun aldığı kararları uyguluyoruz. Kokarteylemimiz başlayacak. Yemeklere alkışlarla gidiyoruz.Fabrikaya alkışlar ve sloganlarla girip çıkıyoruz.

Ragıp İmrenk (Başöz Enerji İşyeri Temsilcisi /Birleşik Metal Anadolu Şube): Şu anda greveodaklandık. Kendimizi ve arkadaşlarımızı maddi-manevi olarak greve hazırlıyoruz. Gözümüzü kapattıkartık. Grev sürecine girdik sayılır. TİS komisyonumuzugrev komisyonuna çevirdik. Şu anda mesai eylemisürüyor. Yemeklere toplu olarak gidiyoruz. Basınaçıklamaları yapıyoruz. Bulunduğumuz bölge yeniyapılanan bir bölge olduğu için sıkıntılar yaşanıyor. Şuanda düzenli olarak mesai eylemlerimize devamediyoruz.

Murat Yılmaz (Dudullu ABB İşyeri Temsilcisi /Birleşik Metal İstanbul 1 Nolu Şube): Arabulucusürecinde anlaşma sağlanamadı. Bunun üzerine merkezörgütümüz karar aldı ve yeni bir eylem süreci geliştirdi.Cuma sabahları işe girişlerde ve akşam çıkışlardayürüyüş yapılıyordu. Bunun yerine sabahları hergün işegirişlerde sloganlarla, alkışlarla giriş yapıldı. Öğleyemeğine ise alkış ve sloganlarla gidiliyor. Yarım saatlikyemek arasında yemekhanede oturuyoruz ve alkış,sloganlarla kalkıyoruz. Biz de bu kararları hayatageçirmeye çalışıyoruz. Yeni gönderilen “greve hazırız”kokartlarını iki gündür takıyoruz. Torba yasayla ilgiliçay saatlerinde arkadaşlarla bilgilendirme toplantılarıyapıyoruz. Genel olarak fabrikadaki hava çok iyi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Greve hazırlanıyoruz”

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Birleşik Metal-İş Sendikası Grup TİS sürecinde grevedoğru ilerliyor. Sendika, örgütlü olduğu fabrikalardageçtiğimiz hafta eylemler gerçekleştirdi.

Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No’lu Şube’ye bağlıPaksan Makina ve RSA fabrikalarında çalışan işçilerinMESS eylemleri devam ediyor.

21 Ocak günü 07.30’dan itibaren fabrika önündetoplanmaya başlayarak “MESS dayatmalarına hayır! / 120günlük ikramiye / Tazminatlarımıza dokundurmayacağız!”ve “MESS dayatmalarına hayır! / Denkleştirmeyeesnekliğe hayır!” pankartlarını açan işçiler gecevardiyasından çıkan işçileri beklediler. Orta vardiyadaçalışan işçilerin de katıldığı eyleme, yine aynı şubedeörgütlü bulunan Güven Elektrik işçileri de destek verdi.Metal İşçileri Birliği de fabrika önündeydi. Eylem alanınaalkışlarla gelen Güven Elektrik işçileri “Yaşasın sınıfdayanışması!” sloganıyla karşılandı.

Metal işçileri kararlı Saat 08.00’de gece vardiyasından çıkan işçiler de

fabrika içerisinde coşkulu bir yürüyüş gerçekleştirerekgeldiler. Fabrika kapısı önünde buluşan işçilerpankartlarını fabrikaya doğru çevirerek açıklamayageçtiler. İşçiler adına açıklama yapan Paksan BaştemsilcisiRıfat Codura bir kez daha grev kararlılıklarını ifade etti.21 yıldır MESS süreçlerinde grev yaşanmadığını ifadeeden Codura, patronların tüm karalama ve aşağılamaçabalarına karşı kararlı bir şekilde mücadele edecekleriniifade etti.

Türk Metal’in ihanetinin ardından kararlı duruşlarınısürdürdüklerini ve artık grev zamanının yaklaştığınısöyleyen Codura, torba yasanın da önemli mücadelegündemlerinden biri olarak karşılarında durduğunu ifade

etti. DİSK’in mücadele kararlılığını hatırlatan baştemsilci,torba yasayla işçilerin karşısına çıkacak saldırılara değindi.

MESS’e karşı kararlılıklarını haykırmaya devamedeceklerini ifade eden Codura, eylemlerine destekverenlere teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.

RSA’da yürüyüş Gaziosmanpaşa Elmabahçesi’nde kurulu RSA

fabrikasında da Birleşik Metal-İş üyesi işçiler MESS’inkölelik dayatmalarına karşı eylemdeydi. Fabrikaya hayliuzak bir mesafede servislerden inen RSA işçileri yolun tekşeridini kapatarak fabrika giriş kapısına kadar yürüdüler.Fabrika önünde işçilere seslenen Birleşik Metal-İş İstanbul2 Nolu Şube Başkanı Yılmaz Bayram, Grup TİSsürecinde gelinen noktaya ilişkin bilgilendirmede bulundu.

Dudullu ABB işçisi greve hazırDudullu Organize Sanayi bölgesinde kurulu ABB

Metal fabrikası işçileri mesai saatlerinde taktıklarıkokartlarla ve düzenli olarak gerçekleştirdikleri eylemlerleMESS patronlarının saldırılarına cevap veriyorlar.

İşçiler grev kararlılığının bir göstergesi olarak BirleşikMetal-İş imzalı “Greve hazırız” yazılı kokart takarken işegiriş ve çıkışlarında slogan atıyorlar. ABB işçileri attıklarısloganlarda bu yolda geri dönüş olmadığını vurguluyorlar.

Metal İşçileri Birliği de işçilere seslenerek mücadeleninbüyütülmesi gerektiğini belirtiyor. 21 Ocak günü vardiyadeğişiminde, kapağında grev çağrısı bulunan Metal İşçileriBülteni’nin dağıtımı gerçekleştirildi. Bültene işçiler yoğunilgi gösterdi. Ayrıca işçiler, ABB patronunun bueylemlerden hoşnut olmadığını belirttiğini ve kendilerineuyarıda bulunduğunu söylediler.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece-Ümraniye

Sınıf hareketi18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Metal işçileri kararlı! Renta’da grevkararı

Birleşik Metal-İş Sendikası EskişehirŞubesi’ne bağlı MESS üyesi Rentafabrikasında grev kararı asıldı.

Toplu iş sözleşme görüşmelerininuyuşmazlıkla sonuçlanması ve resmiarabulucu sürecinin de tamamlanmasınınardından 26 Ocak tarihinde asılmak üzerealınan grev kararı işyerinde ilan edildi.Birleşik Metal-İş Eskişehir Şube BaşkanıBayram Kavak’ın da katılımıyla fabrikaiçinde toplanan sendika üyesi işçiler grevkararını astılar.

TİS görüşmeleri kapsamında sendikaüyesi 70’i aşkın işçi bulunuyor.

Fabrikalarda TİSgörüşmeleri

Birleşik Metal-İş Sendikası, tekilsözleşme imzaladığı fabrikalarda TİSgörüşmelerini sürdürüyor.

İzmir Şube’ye bağlı Delphi OtomotivSistemleri fabrikasında sürmekte olansözleşme görüşmeleri kapsamında anlaşmasağlanamayan toplam 29 madde üzerindegörüşmeler sürüyor. Bu maddelerin birbölümünü idari maddeler, bir bölümünü iseücret ile yan ve sosyal haklara ilişkinmaddeler oluşturuyor. 17 Ocak’ta yapılantoplantıda, patron tarafının ücret ve sosyalhakları yönelik teklifi tartışıldı, ancak biranlaşma sağlanmadı.

İzmir Şube’ye bağlı Titan Jantsa işyeri ilesözleşme görüşmeleri 20 Ocak günü başladı.Bu toplantıda, işyerinin durumu üzerinegenel değerlendirmeler yapıldı ve idarimaddelerin bir bölümü kabul edildi.

İzmir Şube’ye bağlı FTB Lisi’de sözleşmegörüşmelerine 25 Ocak günü devam edildi.Bu görüşmede anlaşma sağlanmayan bazıidari maddeler ile ücret ve sosyal haklarailişkin olarak patron tarafı yeni bir teklifsundu. Teklif üzerine genel değerlendirmeyapıldı ancak herhangi bir maddedeanlaşma sağlanamadı. Patronun teklifi 9Şubat günü yapılacak toplantıdadeğerlendirilecek.

İzmir Şube’ye bağlı ZF Lemförder’desözleşme görüşmelerine 25 Ocak günüdevam edildi. Bu toplantıda idarimaddelerin görüşülmesine devam edildi ve2 madde daha kabul edildi. Kalan idarimaddeler 8 Şubat günü yapılacak toplantıdagörüşülecek.

İstanbul 2 Nolu Şube’ye bağlı Gimsan’datoplu sözleşme görüşmelerinin sonuncusu19 Ocak’ta yapıldı. İşyerinin iflas ertelemesürecinde bulunması nedeniyle görüşmeyekayyum da katıldı. Ücret ile yan ve sosyalhaklarla ilgili maddelerin görüşüldüğütoplantıda herhangi bir anlaşmasağlanamadı.

2 Nolu Şube’ye bağlı Pancar Motor’daise sözleşme görüşmelerine 18 Ocak günüdevam edildi. Bu toplantıda patronun ücretve sosyal haklara yönelik teklifi tartışıldı,ancak bir anlaşma sağlanamadı.Görüşmelere 31 Ocak günü devam edilecek.

Metal İşçileri Birliği çalışanı Fatih Çağlayan trafikkazasında hayatını kaybetti.

Öncü bir metal işçisi ve aynı zamanda Metal İşçileriBirliği çalışanı, mücadele arkadaşımız Fatih Çağlayan’ı24 Ocak Pazartesi günü geçirdiği bir trafik kazasındakaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz.

Gebze’de kurulu Feniş fabrikasında çalışan bir metalişçisi idi Fatih. Sermayenin işçi ve emekçilere yöneliksaldırılarına kayıtsız kalmayan, gerek kendi fabrikasındagerekse yaşamın diğer alanlarında sınıf bilinci ile hareketeden, tüm çabası ile sınıfın örgütlü mücadelesiniyükseltmeye çalışan, özetle “elini taşın altına sokan”öncü bir metal işçisi idi Fatih.

Dün yanı başımızda “yaklaşan grevi nasıl zaferetaşırız?” diye soruyordu, biz ise maalesef bugün onunüzücü ölüm haberini yazıyoruz. İşçi sınıfına yönelikpeşisıra saldırıların hayata geçirildiği bir dönemde, Fatihgibi onuruna, emeğine, haklarına ve geleceğine sahipçıkan nice öncü işçilere ihtiyaç varken, bizler, maalesefFatih’in ölümünün büyük üzüntüsünü yaşıyoruz. Ancakbizler, mücadele arkadaşları olarak onun anısını yineonun ideallerinde yaşatacağımıza söz veriyoruz.

Ailesinin acısını paylaşıyor, anısı önünde saygı ileeğiliyoruz.

Gebze Metal İşçileri Birliği 25.01.11

Metal işçisi Fatih Çağlayan’ı trafik kazasında kaybettik...

MESS dayatmalarına karşı grev kararlılığı ilemücadelelerini sürdüren Birleşik Metal üyesi işçileredönük saldırı, baskı ve tehditler artarak devam ediyor.

Birleşik Metal İstanbul 2 Nolu Şube’nin örgütlüolduğu Paksan’da da patronun açık baskıları başladı.İşçileri toplayan Paksan patronu yaptığı konuşmaylasendikayla işçilerin bütünlüğünü bozmaya çalıştı.Tofaş’taki sendikayı (Türk Metal) istediğini belirtenPaksan patronu, Birleşik Metal’in patron düşmanıolduğunu söyledi. Kapı önünde gerçekleştirileneylemlere destek sunanların da “terörist” olduğunu vesendikanın bunlarla hareket ettiğini ifade ederekişçilerde kafa karışıklığı yaratmaya çalıştı.

Konuyla ilgili gazetemize konuşan Birleşik Metal-İş 2Nolu Şube Başkanı Yılmaz Bayram şunları ifade etti. “Buhamle tek başına Paksan patronunun hamlesi değil.

Birleşik Metal sendikası grev yolunda ilerlerken, MESStarafından devreye sokulan bir müdahale. Bölgemizdemünferit olarak sözleşme imzaladığımız Balıkçıoğlu veGimsan’da da buna benzer tepkilerle karşılaştık.Görüldüğü gibi patronlar sınıfı çok yönlü olarak grevsürecine hazırlanıyor. Bu süreçte ise MESS’in sadık dostuTürk Metal’le ortak hareket ediyor. Bu saldırılara karşıBirleşik Metal kararlılıkla sürece yüklenecektir”

İşçileri açıktan işbirlikçi sendikaya davet edenpatrona karşı yemekhanede işçilere konuşma yapanBayram, patronu ve ona uşaklık yapan mühendis veustabaşlarını teşhir etti. Grev kararlılığı ilemücadelelerini devam ettireceklerini ifade edenBayram, diğer vardiyalarda da toplantı yapacağını ifadeetti.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

MESS baskıları arttrıyor!

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

BDSP çalışanı Cahit Atalay’ın 6-7 Ekim 2009tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen IMF-DBzirvesini protesto eylemlerine katıldığı gerekçesiyle21 Ocak günü tutuklanması 22 Ocak günüTaksim’de yapılan eylemle protesto edildi. BDSPtarafından yapılan eylemde baskıların, gözaltılarınve tutuklamaların devrimci sınıf mücadelesiniboğamayacağı haykırıldı. Eylem boyunca atılanöfkeli sloganlarla mücadele kararlılığı sergilendi.

Taksim Tramvay Durağı’nda yapılan eylemde“Emperyalist haydutlar IMF-DB şeflerini protestoetmek meşrudur! Baskılar, gözaltılar, tutuklamalarbizleri yıldıramaz! / BDSP” pankartı açıldı. Sınıfdevrimcileri BDSP flamaları ve taleplerinin yeraldığı dövizler taşıdılar.

Sloganlarla başlayan basın açıklamasında,emperyalist haydutların zirvesini protestoeylemlerine azgınca saldıran sermaye devletinin,bugüne kadar farklı tarihlerde gözaltına aldığıdevrimci ve ilericilerden 9’unu tutukladığıhatırlatıldı. Emperyalizmin mali şeflerine İstanbul’udar eden protestolar sonrasında devreye sokulangözaltı ve tutuklama terörünün son hedefinin isesınıf devrimcisi Cahit Atalay olduğu belirtildi.Atalay’ın tutuklanarak Metris Cezaevi’negönderildiği söyledi.

Açıklamada IMF-DB Zirvesi protestolarına dairhatırlatmalar yapılarak, dünya çapında milyonlarakan kusturan IMF-DB haydutlarının, İstanbul’daişçi ve emekçilerin, devrimci ve ilerici güçlerinöfkesinden payına düşeni aldığı vurgulandı. “Dünyaişçileri, emekçileri ve ezilen halkları için baskı vesömürünün adı olan bu haydutlar, onlara ‘saygıdakusur’ etmeyen işbirlikçi Türk sermaye devletininyoğun baskı ve terörüne rağmen protestoedilmekten kurtulamadılar. Kitlesel gösteriler vemilitan sokak eylemleriyle dünya işçi veemekçilerinin sesini İstanbul sokaklarına taşıyanantiemperyalistler, aynı zamanda yerin yedi kataltına kaçan emperyalist güçlerin veişbirlikçilerinin korkularını bir kez dahabüyüttüler” denildi.

Burjuva devletler terör estiriyor

Tunus’tan Arnavutluk’a, Fransa’danYunanistan’a kadar kapitalist sömürü düzenininyarattığı yıkıma karşı öfkenin dünya çapındagiderek büyüdüğüne işaret edilen açıklamada, buöfkenin yansıması olan kitlesel ve militaneylemlerin burjuva devletlerin açıktan saldırılarıylakarşı karşıya kaldığı belirtildi.

Gemi azıya alarak saldıran düzen güçlerininçabasının nafile olduğu söylendi.

Basın açıklamasının ardından kısa bir konuşmayapıldı ve eyleme destek verenlere teşekkür edildi.Emekli Sen 3 Nolu Şube, direnişçi PTT işçileri,Sosyalist Parti, PDD, Ürün Sosyalist Dergi veTÜM-İGD eyleme destek verirken “Yaşasındevrimci dayanışma!” sloganıyla desteğe gelenlerselamlandı.

Kartal’da protesto Tutuklama terörü 23 Ocak günü İstanbul

Kartal’da gerçekleştirilen yürüyüşle protesto edildi.Citibank önünde toplanan BDSP’liler Bankalar

Caddesi üzerinden Kartal Meydanı’na yürüdüler. Yürüyüş boyunca yapılan oturma eylemi ve

ajitasyon konuşmalarıyla tutuklama terörünü teşhireden BDSP’liler işçi ve emekçileri fiili meşrumücadeleye çağırdılar. Meydanda okunan basınaçıklamasında ise işbirlikçi düzenin IMF-DBprotestolarına yönelik tahammülsüzlüğünedeğinildi.

Açıklamanın ardından tekrar BankalarCaddesi’ne dönülerek tutuklama terörü teşhir edildive Atalay’la dayanışma çağrısı yapıldı.

Şair Hüseyin Şenel’in, Nazım’ın “Yanıt” şiiriniokuduğu eylem Kartal İşçi Kültür Evi önünde birsüre devam eden oturma eylemiyle sona erdi.Oturma eylemi sırasında Çav Bella marşı söylendi.

İtiraz reddedildi Hakkında “Kamu malına zarar”, “Kamu

personeline mukavemet”, “2911 sayılı Toplantı veGösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhafelet”suçlamalarıyla savcılık soruşturması başlatılanAtalay’a dönük tutuklama kararına avukatlarıtarafından 24 Ocak günü yapılan itiraz aynı gün “jethızıyla” reddedildi. Üst mahkeme konumundakiilgili Asliye Ceza Mahkemesi hakimleri“görevlerini” yerine getirerek, tutuklama kararınınuygulanmasına devam edilmesi yönünde kararverdiler.

Avukatlar hukuksal prosedür içerisindetutuklama terörüne dönük itirazlarına devamedecekler.

Devlet terörü Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Tutuklama terörü protesto edildi!

Cahit Atalay serbest bırakılsın!Hrant Dink anmaları

EskişehirHrant Dink katledilişinin 4. yılında Eskişehir’de

gerçekleştirilen yürüyüşle anıldı. Hamamyolu girişindeki Yapı Kredi Bankası önünde

toplanan kitle “Katili tanıyoruz adalet istiyoruz / Unutmadıkunutturmayacağız” ve “Dün Hrant bugün Şerzan”pankartlarını açarak Adalar Migros önüne yürüdü. Yüzlercekişinin katıldığı yürüyüşte Şerzan Kurt’un fotoğrafları dataşındı.

Kitlenin Adalar Migros önüne gelmesiyle basınaçıklamasına geçildi. Basın açıklamasında Hrant’ı vuranların4 yıl boyunca cezalandırılmadığı ve bunun devletin yetkiliorganlarınca istenmediği vurgulandı.

ÖDP, TKP, EMEP, Halkevleri, EHP’nin örgütlediği eylemeBDSP, SDP, BDP, ESP ve DHF de destek verdi.

ÇiğliÇiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği’nin ayda bir

düzenlediği çay sohbetlerinde bu ay Hrant Dink’inöldürülüşünün 4. yılı olması vesilesiyle Hrant Dink’in anısınabelgesel gösterimi yapıldı.

Etkinliğe katılanlarla birlikte çay içildikten sonrasohbetler gerçekleştirildi. Sohbetlerde özellikle Hrant’ıneşinin mektubundaki “bir bebekten katil yaratan karanlığın”sorgulanması gerekir” sözüne dikkat çekilerek ırkçılığın birdevlet politikası olduğuna vurgu yapıldı. Ogün Samastgibilerin bu cinayetleri işlettirenlerin yalnızca bir maşasıolduğu ifade edildi. Sohbetin devamında ırkçılığa veşovenizme karşı mücadelenin ancak işçi ve emekçilerinbirlikte mücadelesiyle olabileceği söylendi. Konuşmalarındevamında Ocak ayının katliamlar ayı olduğu söylenerekaynı devletin Mustafa Suphileri, Alaattin Karadağ’ıkatlettiğine değinildi.

NürnbergHrant Dink, 19 Ocak akşamı Almanya’nın Nürnberg

kentinde gerçekleştirilen bir anmayla anıldı. Anmaya 100’ünüzerinde kişi katıldı. Etkinlik Hrant Dink anısına dikilenağacın önünde yapılan kısa açılış konuşması ile başlatıldı.Ardından, program için salona geçildi.

Etkinlikte ilk sözü, araştırmacı ve Özgür Politika yazarıMetin Ayçiçek aldı. Ayçiçek şöyle konuştu:

“Hrant Dink Ermeni ulusunun mensubu gerçek biraydındı. Aydınlıktan yanaydı. Bu nedenle de, o özellikleAnadolu’nun mazlum halklarına ait tümgerçeğin/gerçeklerin bilinmesini istiyordu. Tüm yaşamıboyunca hep bunun için mücadele etti. Bu nedenle herzaman dikkat çekti”

Dink davasında bir arpa boyu yol alınamadığını hatırlattı.Ayçiçek’in ardından, “100 yıl önce Ermeniler” başlıklı

sunumunu yapmak üzere, araştırmacı-yazar Osman Kökersöz aldı. Köker’in sunumu çok yeni ve ilginç bilgileriçeriyordu ve aydınlatıcıydı. Bu nedenle de belirgin bir ilgiyledinlendi. Etkinlik müzik dinletisinin ardından sona erdi.

BerlinHrant Dink, Berlin`de yaklaşık 300 kişinin katıldığı bir

mitingle anıldı. Miting Türkiyeliler’in yoğun olarak oturduğuKreuzberg semtinde yapıldı. Miting alanında Hrant’ınresminin bulunduğu, mumlar ve karanfillerle süslenmiş birmasa kuruldu. Ermenice müzikler çalındı.

Anma saygı duruşuyla başladı. Ardından mitingi organizeeden “Hrant’ın Dostları Komitesi” adına, Hrant’ınkatledilmesini kınayan, suçluların yargılanmasını talep eden,Ermeni ve Kürt sorununa değinen, halkların kardeşliğinevurgu yapan konuşma metni okundu.

Konuşmadan sonra kısa dönem öncesine kadarTürkiye’de tutuklu bulunan Doğan Akhanlı bir konuşmayaptı.

Eylem atılan sloganlar ve Ermenice çalınan müziklerlesona erdi.

Atalay’la devrimci

dayanışmayı yükseltelim

Sermaye devletinin tutuklama

saldırısıyla karşılaşan sınıf devrimcisi Cahit

Atalay Metris Hapishanesi’nde T2/A11

numaralı koğuşa yerleştirildi.

Devrimci ve ilerici güçlerin Cahit

Atalay ile dayanışmayı yükseltmek

amacıyla kullanabileceği iletişim bilgileri

şöyle: Cahit Atalay

Metris Cezaevi T2/A11 koğuşu

Metris / İstanbul

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Gençlik20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Gençlik hareketi devletin sistematik baskı vezorbalığına rağmen ayağa kalkma mücadelesiverirken, düzen cephesi de tüm olanaklarını kullanarakhareketi bastırmaya ve boğmaya çalışıyor.

Bunun için de tüm düzen güçleri elbirliği yapmışbulunuyorlar. Hükümet, YÖK, polis ve medyaorganize biçimde hareket ediyorlar.

Hedefte ise devrimci gençlik özneleri var. Çünküdevrimci gençlik güçlerini ezmek yoluyla gençlikhareketini bastırmak istiyorlar.

Bu doğrultuda başlatılan saldırıların startını verenhükümet oldu. Tayyip Erdoğan eylem yapan gençleriTÜSİAD'ın huzurunda Marksist-Leninist olmaklaitham ederek, böylelikle her türlü baskı ve teröremeşruluk kazandırmaya çalıştı. Tayyip Erdoğan'ınardından ise polis operasyonları tezgahlanmayabaşlandı. Geçtiğimiz günlerde Ankara'da yapılan polisoperasyonu bu kapsamda gerçekleştirildi. Çeşitlidevrimci gençlik grupları içerisinde yer alan 5 öğrencievlerinden gözaltına alındı. Arkasından daçıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandılar.

Ancak her şey burada bitmedi. Ardından polistarafından yazıldığı belli olan bir haber medyaya

servis edildi. Burjuva medya da bu polis senaryosunuballandıra ballandıra işlemeye başladı. Böyleliklegençlik eylemlerine ve bu eylemlerdeki belirgindevrimci politik eğilime gölge düşürülmeye çalışıldı.

Her satırında açık bir politik saldırganlık taşıyanhaberde, “PKK, DHKP-C, THKP-C, TKEP-L, TKİPve MKP gibi örgütlerin, üniversitelerde kaos ortamıyaratmak için eylem birliği yaptığı belirlendi”ği iddiaedildi. Yandaş gazetelerin tipik argümanlarınınkullanıldığı haberde, “operasyonda ele geçen bilgi vebelgeler ile zanlıların sorgusundan yasadışı örgütlerin,karşıt görüşlü öğrenci liderlerine saldırı düzenleyereküniversiteleri karıştırmayı planladığı” öne sürüldü.

Burjuva medyanın hararetle işlediği bir başkanokta ise, güya devimci öğrencilerden birinin türbantakarak istihbarat topladığı yalanı oldu.

Düzen güçleri, gençliğin hakları için verdiğimücadeleye engel olmak için işte böylesine kirli vepervasızca saldırıyor, hareketi marjinalleştirmeye vegençliğin öfkesini bastırmaya çalışıyor.

Bu alçakça saldırganlığa karşı mücadele edengençliğe sahip çıkmak ve dayanışma içerisinde olmakise büyük önem taşıyor.

Gençliğe “iğrenç” saldırı Polis “gereğini yaptı”Erdoğan Dolmabahçe’deki rektörler toplantısı

sırasında gerçekleştirilen protestolarla ilgili olarak“Emniyet teşkilatımız gereğini yapmıştır” dedi.

Dolmabahçe’nin ardından AnkaraÜniversitesi’ndeki yumurta atma eylemleri üzerineöğrencilerin meşru eylemlerine yönelik bir saldırıdalgası başladı. Öğrenci eylemlerinin etkisinizayıflatmak için AKP bürokratları demagoji vemanipülasyona boğulmuş demeçlerle öğrencilerihedef aldı. Böylece polisin sokakta estirdiği teröreAKP tarafından kürsüden omuz verildi. Son olarakErdoğan da polisin gereğini yaptığını savunaraköğrenci eylemlerini karalamaya çalıştı.

Erdoğan Cumhurbaşkanı Gül ve YÖK BaşkanıYusuf Ziya Özcan’ın öğrenci konseyi başkanları ileyaptığı görüşme sırasında da protestolar olduğunubelirterek görüşülen öğrencilerin seçimle işbaşınageldiğini iddia etti ve onların gençliğin sorunlarınıdile getirdiğini belirtti.

AKP bürokratları tarafından hemen her günöğrenci eylemlerini karalayan açıklamalar yapılırkenaçıklamaların ortak vurgusunu eylemlerin “ideolojik”olması oluşturuyor. Öğrencilerin mücadelesinin birideolojinin ürünü olduğu doğrudur. Erdoğan’ın dakendi ideolojisinin bir gereği olarak öğrencileresaldırmayı ve saldırtmayı seçtiği gibi. Polisin azgıncamüdahalesi sonucu hamile bir öğrencinin bebeğinikaybetmesinin bir ideoloji sonucunda olması gibi...

Çankaya sofrasında yer alan, YÖK Başkanı’ylabuluşan jaguarlı öğrencilerin eşit, parasız, bilimsel,anadilde eğitim talebini dillendiren öğrencilerintemsilcisi olamayacağı gibi, söz-yetki-karar hakkınınesamesinin okunmadığı üniversitelerde nasıl birdemokrasinin hakim olduğu da aşikardır.

Tutuklama terörüneprotesto

Ankara’da öğrencilere yönelik tutuklama terörü24 Ocak günü Yüksel Caddesi’nde yapılan basınaçıklaması ile protesto edildi.

“Faşist baskılar, saldırılar, tutuklamalar biziyıldıramaz” ozalitinin açıldığı eylemdeüniversitelerdeki polis, ÖGB ve YÖK üçgenine sonsüreçte tırmandırılan devlet terörünün de eklendiğisöylendi.

“Üniversitede karşıt görüşlü öğrenciler kavgaedecek, istihbaratımız var” yalanıyla öğrencileringözaltına alındığı hatırlatılarak herhangi bir delilbulamayınca da bu öğrencilerin evlerinin basıldığıbelirtildi. Herkesin bulabileceği gazete ve kitapları“yasadışı” ilan edip öğrencilerin tutuklanmasınınmeşrulaştırılmaya çalışılması teşhir edildi.

Basın açıklamasının ardından İstanbul'da IMF-DB protestolarına katıldığı için Cahit Atalay’ıntutuklandığına dikkat çekildi. Bunun son dönemdeartan devlet terörünün bir yansıması olduğunadeğinildi ve bu durumun bir kez daha kınandığıbelirtildi.

DHF, Gençlik Federasyonu, Mücadele Birliği veYDG’nin örgütlediği basın açıklamasına BDSP, DP,TÖP ve Ankara Anarşi İnisiyatifi de destek verdi.

Eğitim Sen’den eylemEğitim Sen’liler 26 Ocak günü Hacattepe

Üniversitesi’nde gerçekleştirdikleri eylemlesoruşturma ve ceza terörünü protesto ettiler.

Beytepe Kampüsü Kütüphanesi önünde toplananeğitim ve bilim emekçileri, kendilerine destekvermek için Ankara’nın çeşitli üniversitelerindengelen Eğitim Sen üyelerinin ve HacettepeÜniversitesi Hastanesi’nde çalışan SES üyelerininkampüse alınmaması üzerine kampüs girişine gittiler.

Kampüs girişinde bekleyen yaklaşık 100 kişi deüniversiteye girmelerinin engellenemeyeceğinibelirterek içeri girmek istedi. ÖGB barikatı ilekarşılaşan kitle buna rağmen girmeye çalışıncaÖGB’nin saldırısına maruz kaldı. Kısa süreli birarbedenin ardından barikatı aşarak kampüse girenemekçiler, kendilerini karşılamak üzere kütüphaneönünden gelenlerle birleşerek rektörlüğe yürüdü.Yürüyüşe ÖGB barikatını aşmanın coşkusu hakimdi.

Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç buradabir konuşma yaptı. Kılıç şunları söyledi: “Sonolarak, Eğitim-Sen üyesi on bir çalışan hakkında,yürüttükleri sendikal faaliyet gerekçe gösterilereksoruşturma açıldı. On bir eğitim ve bilim emekçisi‘Eğitim-Sen adına izinsiz olarak tanıtım masası açıp,‘Öğrencime Dokunma ve Asistan Kıyımına Hayır’başlıklı el ilanlarını dağıtmak’la suç(!)lanıyor” Çoksayıda Hacettepe Üniversitesi öğrencisi hakkında da“İzinsiz Eğitim Sen standına destek vermek”gerekçesiyle soruşturma açıldığını belirtti.

200 kişinin katıldığı eylem soruşturma karşıtımücadeleyi büyütme çağrısıyla son buldu. Eylemeöğrenciler de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Urfa’da açlık greviHarran Üniversitesi’nde öğrenciler soruşturma-

ceza terörüne karşı açlık grevine başladı. Urfa’da Harran Üniversitesi Öğrenci Derneği

(HÖDER) öncülüğünde öğrenciler, 78 öğrenci

hakkındaaçılan soruşturmaları protesto etmek içinsüresiz açlık grevi başlattı.

Osmanbey Kampüsü giriş kapısı yanına çadırkuran yaklaşık yüz öğrenci “Yarınlar bizimdir, bizsizyarınları sizleştiririz” pankartını açarak “Tüccarrektör ceza yetmez as bizi!”, “Baskılar biziyıldıramaz!” sloganlarını attı. Eylemde “Aydın’larölmesin dedik uzaklaştırma yedik”‘, “Biziuzaklaştırma sabrımızı taşırma”, “Soruşturma,uzaklaştırma terörüne son”, “Halil İbrahim sofrada,öğrenciler soruşturmada” dövizleri de taşındı.

Yapılan açıklamada HÖDER sözcüsü KadirKurnaz, 18 Mayıs 2010 tarihinde ülkücü bir grubunbıçaklı, silahlı saldırısına uğradıklarını, kendilerinisavunan 78 öğrenciye soruşturma açıldığını belirtti.Ardından 30 öğrencinin yurttan atıldığı, birçoköğrenciye de 1 ve 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırmacezaları verildiği söylendi. Kendilerine verilencezaların bir an önce kaldırılmasını istedi. Açlıkgrevinin cezalar geri çekilinceye kadar devamedeceğini söyledi.

Açıklamanın ardından bir süre alkışlar eşliğindeüniversite girişi önünde oturma eylemi yapanöğrenciler, daha sonra halaylar eşliğinde açlıkgrevine başladı.

Soruşturma-ceza terörü protesto edildi

26 Ocak 2011 / Hacettepe Üniversitesi

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

İstanbul Genç-Sen Erzurum’a gidecek öğrenciler için

uğurlama eylemi gerçekleştirdi. 25 Ocak günü Taksim Tramvay Durağı’nda

buluşan Genç-Sen’liler burada basın açıklamasıgerçekleştirdiler. Açıklamada, toplantıya katılacakÖTK’ların hiç bir meşruiyetinin olmadığı belirtildi.Öğrenci gençliğin gerçek temsilcilerinin “söz, yetki,karar hakkı” için mücadele eden öğrenciler olduğusöylendi.

Eskişehir Adalar Migros önünde yapılan eylemde önce

ajitasyon konuşmalarıyla toplantının Erzurum’aalınmasının, düzenin ve temsilcilerinin öğrencigençliğin mücadelesinden duyduğu korkunun biryansıması olduğu belirtildi.

Basın açıklamasında ÖTK’ların düzensavunucusu kimliği teşhir edilerek, öğrenci gençliğitemsil etmediği ifade edildi. Erzurum’da ÖTK’larlagörüşecek olan Erdoğan’ın, diğer düzen temsilcilerigibi gerçek öğrenci temsilcileriyle görüşmeyi gözealamadığı söylendi.

AnkaraErzurum’a giden Genç-Sen’liler Sakarya

Caddesi’nden Yüksel Caddesi’ne yapılan biryürüyüşle uğurlandı.

Sakarya Caddesi’nde Heykel önünde buluşanöğrenciler “YÖK’ü kaldıralım, söz hakkımızıalalım! 27 Ocak’ta temsilciler Erzurum’da öğrencigençlik Ankara’da / Genç-Sen” pankartı arkasındayürüyüşe geçti. Yoğun sivil ve çevik polis ablukasıaltında Yüksel Caddesi’ne yürüyen Genç-Senlilerburada basın açıklaması yaptı. Açıklamada“Öğrenci gençliğin gerçek temsilcileriüniversitelerde söz, yetki, karar hakkı için mücadeleeden ve üniversiteler bizimdir diyen örgütlüöğrencilerdir. Hükümet kafasını kuma gömüpsaklanmaya çalışsa da öğrenci gençliğin meşrutaleplerinden kaçamaz. Demokrasicilik oynayanAKP gerçek demokrasinin kurallarını koyamaz.Bugün üniversitelerde demokrasiden bahsetmekisteyenler, öğrencilerin gerçek taleplerini dilegetiren gerçek temsilcileri dinlemek zorundadır”denildi. Eyleme 100’e yakın öğrenci katıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir – İstanbul - Ankara

Gençlik Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Genç-Sen’liler uğurlandı DLB’den paneller...DLB’nin “Zorunlu Din Dersleri Kaldırılsın,

Anadilde Eğitim İstiyoruz” şiarıyla yürüttüğükampanya çalışmaları kapsamında Esenyurt veKartal’da seminerler yapıldı.

Esenyurt20 Ocak Perşembe günü yapılan seminerde

Eğitim Sen üyesi ve Kürt Dili Araştırma VakfıYöneticisi Fehmi Işık, TÖB-DER üyesi ŞerefCanbay ve Ekim Gençliği temsilcisi yer aldı.

Seminerde ilk olarak Ekim Gençliği tarafından birsunum yapıldı. Liselerde yaşanan saldırılara dikkatçekilen sunumda, aynı saldırıların üniversitelerde debenzer biçimleriyle sürdüğü ifade edildi.

Ardından Fehmi Işık, anadilde eğitim hakkıüzerine bir konuşma yaptı. Konuşmasındacumhuriyetin temel felsefesinin farklı kimlikleri vemezhepleri yok etmek olduğunu dile getirdi. Egemenideolojinin tek tip bireyler yaratarak varlığınısürdürmeye çalıştığını ifade etti. Anadilde eğitiminbilimsel temelli bir hak olduğunu vurgulayan Işıkkonuşmasını “Sizin gibi mücadele eden gençlerolduğu sürece, inanıyorum ki haklarımızı alacağız”sözleriyle tamamlandı.

Ardından TÖB-DER üyesi Şeref Canbay zorunludin dersi dayatmasına yönelik bir konuşma yaptı.Eğitim sisteminin düşünmeyen, araştırmayanöğrenciler yaratarak tek tipleştirmeyi hedeflediğini,zorunlu din dersi dayatmasının da bu hedefin birparçası olduğuna değindi. Canbay konuşmasındaDiyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bütçenin,içerisinde MEB’in de olduğu 6 bakanlığınbütçesinden yüksek olmasına dikkat çekerek,“Diyanet İşleri Müdürlüğü’nün kapatılması”,“Zorunlu din derslerinin kaldırılması” ve “Gericieğitim müfredatının kaldırılması” talepleri içindevrimci bir mücadelenin verilmesi gerektiğini ifadeetti. Seminer sunumların ardından yapılan sohbetlerleson buldu.

KartalKartal’da yapılan panelde konuşmacı olarak

PSAKD Kartal Şube Başkanı Rahim Noz yeraldı.

Zorunlu din derslerine karşı hukuki süreci veAlevilerin buna karşı mücadelesini anlatan Noz,Aleviliğin kültürel değerlerinin geçmişten günümüzehep baskı ve katliamlarla yok edilmeye çalışıldığınıdile getirdi. Sorunun Alevi olmakla sınırlıolmadığını, sınıfsal bir içeriğinin olduğunu vurguladı.Sorularla süren anlatımda Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi’nin kararının ardından yaşanan süreç veKartal bölgesinde yaşanan sorunlara değinildi.Mahkeme kararına dayanarak bireysel çözümünüretilebileceği ama sorunun esasının ortadankalmadığı belirterek, birlikte hareket edilecek birsüreç örülmesi gerektiği söyledi. Hukuken kazanılsada sistemin korku psikolojisini devreye soktuğunu vekazanılmış hakların da korunamadığını belirtti.

Daha sonra sözü DLB temsilcisi aldı. Liseligençliğin özgürlük mücadelesinin taleplerinden biriolan “zorunlu din derslerinin kaldırılması” ve“anadilde eğitim hakkının tanınması” gibi taleplerinmuhatabının işçi ve emekçilerle, gençlik olduğunuvurguladı. Liseli gençliğe derin bir geleceksizliktenbaşka bir şey sunamayan sistemin, baskımekanizmalarıyla ayakta durabildiğini ifade etti.

Söz alan liseliler de yaşadıkları sorunlarkarşısında somut adımlar atılması gerektiğinibelirttiler.

DLB / Esenyurt - Kartal

Ankara’da ilköğretim okullarında baskılar hergeçen gün artıyor. Her cuma okul çıkışı vepazartesi günleri okul girişinde okunan “İstiklalMarşı” ve her sabah okula girişte okunan“Öğrenci Andı”nın kaldırılmasının konuşulduğubugünlerde Tınaz Tepe İlköğretim Okulu’ndaKürt öğrenciler ırkçı-şoven uygulamalara maruzkalıyor.

Fişlenen Krüt öğrencilerin “İstiklal Marşı” ve“Öğrenci Andı”nı okuyup okumadıklarıöğretmenler ve okul idaresi tarafından takipediliyor.

Törenlere gelmeyen veya geç kalan öğrencilerise faşist idare tarafından “okuldan atarız” tehdidiile karşı karşıya bırakılarak “İstiklal Marşı” ve“Öğrenci Andı”nı okumaya zorlanıyorlar.

Okuldaki diğer öğrencilerin önünde aşağılananKürt öğrenciler sadece öğretmenler ve idaretarafından değil sınıf arkadaşları tarafından datecrit edilmek isteniyorlar. İdareninyönlendirmesiyle devreye sokulan ırkçı-şovenuygulamalara karşı bir süre sonra tepki gelişti vetüm tehditlere rağmen öğrenciler toplu bir şekildetörenlere katılmıyorlar.

Ayrıca Kurtuluş İlköğretim Okulu’ndaki birsınıfta öğretmenin, öğrencilerden meyvelerüzerine bir şiir istemesine bir öğrenci sistemi deteşhir eden bir şiir yazarak yanıt verdi. Buöğrenci, öğretmeninden yediği dayak yetmezmişgibi bir de okuldan uzaklaştırıldı. Buna tepkigösteren bir ilköğretim öğrencisi ise disiplincezası ile karşı karşıya kaldı.

İlköğretimde ilk ders ırkçılık

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Dünya22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri (ABD,İngiltere, Fransa, Rusya, Çin) ve Almanya’dan oluşanemperyalist blok ile İran arasında gerçekleştirilennükleer müzakerelerin son toplantısı İstanbul’dayapıldı. “Etkin taşeron” olma çabasını yoğunlaştıranTürk devletinin ev sahipliğinde gerçekleştirilentoplantıdan, anlaşma yönünde bir sonuç çıkmadı.

ABD ile AB emperyalistleri İran rejimini dizegetirmeye çalışırken, Rusya-Çin ikilisi çıkarlarınıkorumayı esas alan bir duruş sergiledi. Emperyalistlerleçatışmaktan uzak durmaya çalışan İran yönetimi ise,müzakere yolunu açık tutarak, dayatmalara karşıdurmaya çalıştı.

Altı emperyalist devletin temsilcileri ve AvrupaBirliği Dış Politika ve Güvenlik Yüksek TemsilcisiCatherine Ashton ile İran Milli Güvenlik YüksekKurulu Genel Sekreteri ve İran’ın NükleerBaşmüzakerecisi Said Celili başkanlığındaki heyetarasındaki görüşmelerden somut bir sonuç eldeedilmedi.

Bölge halkları üzerinde egemenlik kurma çabaları

İran’ın nükleer programını bahane edenemperyalist-siyonist güçlerin amacı tehdit, şantaj,rüşvet vb. yollarla İran yönetimini teslim olmayazorlamaktır. Zira ABD-İsrail ikilisi ile bölgedekiişbirlikçileri, ne pahasına olursa olsun İran’ın denetimaltına alınması ve “rahatsız edici” durumuna sonverilmesini istiyorlar.

İran’ın yakın gelecekte nükleer silah üretmeolanağından yoksun olduğu bizzat emperyalist-siyonistgüçler tarafından da kabul edilmektedir. Hal böyleyken,nükleer program bahane edilerek İran’a yaptırım vebaskı uygulanması, esas sorunun nükleer programınınötesinde olduğuna işaret ediyor.

Nükleer silah depolarını el altında bulunduranemperyalist-siyonist güçlerin korkusu, rejim dizegetirilmeden İran’ın nükleer silah üretebilecekolanaklara kavuşmasıdır. Yoksa emperyalist-siyonistgüçlerle işbirliği yapan bir yönetim olsaydı, İran’ınnükleer silah üretmesi destek bile görürdü. Nitekimfaşist Şah rejimi devrilmeden önce ABD ile diğeremperyalist güçler, İran’ın nükleer silah üretmesi içinhazırlıklara başlamışlardı bile.

İsrail’in nükleer silah depolamasını destekleyen,

Hindistan, Pakistan gibi rejimlerin nükleer bombaüretmesine ses çıkarmayan, Türkiye topraklarınayüzlerce atom bombası stoklayan emperyalist güçlerintutumu, İran söz konusu olunca değişiyor. Yıllardanberi Tahran yönetimini taciz etmeleri, BirleşmişMilletler’i paravan olarak kullanıp yaptırımlaruygulamaları, halen İran’a hakim olmamalarındankaynaklanıyor.

ABD-İsrail ikilisinin yanısıra Mısır, SuudiArabistan, Ürdün gibi Amerikancı Arap rejimleri de,İran’ın kontrol altına alınması için Pentagon’daki savaşbaronları nezdinde girişimlerde bulunuyorlar. ZiraABD-İsrail ikilisiyle işbirliği yapan bu rejimler, İran’ınbölgedeki ektisinin güçlenmesinden rahatsızlıkduyuyorlar.

Emperyalist-siyonist güçlerin kopardıklarıgürültülerin sebebi, İran’ın dize gelmek bir yana,bölgedeki etkisinin artma eğiliminde olmasıdır.Lübnan, Suriye, Irak ve kısmen Filistin’de bugözlenmektedir. Emperyalist-siyonist güçlerinicraatları, İran’ı şimdiden dize getirip, ABD-İsrailişbirlikçisi durumuna düşürmeyi hedefliyor. Buuğursuz plan, emperyalist güçlerin bölge halklarınıegemenlik altına alma ve sefil çıkarlarını korumayıesas alıyor.

İran yönetimi konumunu korumaya çalışıyor

İran’ın nükleer programını kontrol altına almak,bunu İran üzerinde hakimiyet kurmanın olanağınadönüştürmek, böylece bölgede denetim dışı güçbırakmamak... Bunlar, emperyalist-siyonist güçlerinİran’la görüşmelerde temel aldıkları önceliklerdir.

Nükleer silahsızlanmayı öne çıkartan İran ise,barışçıl amaçlı olduğunu savunarak, nükleerprogramını sürdürme ısrarını koruyor. Emperyalistlerlekarşı karşıya gelmekten kaçınan, ABD-İngiltere ikilisidışındaki güçlerle işbirliği yapan Tahran yönetimi,İsrail’in stokladığı nükleer silahları da gündemetaşıyor.

Emperyalist-siyonist güçlerin basıncına rağmen,ekonomik, siyasi, askeri, diplomatik alanlardakietkisini yayma çabasını sürdüren Tahran’daki mollarejimi, Ortadoğu’nun etkin güçlerinden biri olmayönünde çaba harcıyor. Bu konumunu baltalama çabasıolmadığı sürece, emperyalist güçlerle de iyi geçinmeyehazır olduğunu her fırsatta dile getiren İran, aynı

zamanda emperyalist-siyonist güçlerin basıncını dasavuşturmaya çalışıyor.

Ekonomik yaptırımlara maruz bırakılan İran, ABDile İsrail’deki savaş baronlarının tehdidine de maruzkalıyor. Bu tehdit, sadece İran’ı değil, tüm bölgehalklarını yakından ilgilendirmektedir. Zira İran’adönük ABD-İsrail kaynaklı olası bir askeri saldırının,bölgeyi savaş alanına çevirme ihtimali yüksektir.

Ankara’daki işbirlikçilerin gerici hesapları

Görüşmelere ev sahipliği yapan Türk burjuvazisiyleonun devleti, hem sürecin yarattığı sorunlarla başetmek hem “bölgesel aktör” olduğunu ispatlamakderdindedir. “Tüm taraflarla görüşebilen tek güçbenim” havalarında olan Ankara’daki işbirlikçi takımı,emperyalist-siyonist güçlerin biçeceği rolü oynamayahazır olsa da, bunu yaparken bazı çıkarlarını korumayıda esas alıyor.

Hevesle işe sarılmasına rağmen İstanbul’dakigörüşme masasında yer bulamayan işbirlikçi sermayeiktidarı, bu defa ev sahibi olarak hizmet etmekleyetinmek durumunda kaldı. İran’la emperyalistler arasıilişkileri rahatlatma çabası harcayan AKP hükümeti,“aktif dış politika” yürütme iddiası taşısa da, atacağıher adımda Washington’daki efendilerin onayını almakdurumunda.

ABD-İsrail ikilisi ile sıkı işbirliğine devam ederken,İran’la da ilişkileri sürdürmek isteyen sermaye devleti,sefil çıkarlarının dikkate alınması karşılığında her işiyapmaya hazır görünüyor. Irak’ta ABD adına bekçilikyapmak, bölge genelinde etkili olmaya çalışan İran’akarşı “dengeleyici güç” olmak, belli bir paykarşılığında emperyalist güçlerin bölgedekizenginlikleri yağmalamalarına yardım etmek vb...Bunlar, Türk devletinin üstlenmeye hazır olduğualçaltıcı rollerin bazılarıdır.

Görüldüğü üzere “nükleer müzakereler” bölgeninsilahsızlandırılmasıyla ilgili değildir. Zira ne İsrail’dekine Türkiye’deki kitle imha silahlarına dokunan var.Geriye emperyalist-siyonist güçlerin bölge ve dünyaüzerindeki etkilerini koruma çabası ile Türk devletininbu güçler adına “etkin taşeronluk” emellerine ulaşmaçabası kalıyor. Bu girişimler Ortadoğu halklarınıngeleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bölgenin nükleer silahlardan arındırılması ancakhalkların emperyalist-siyonist güçler ile işbirlikçilerinekarşı örecekleri birleşik direnişiyle sağlanabilir.

İran’la nükleer müzakereler…

Emperyalistler silahsızlanma değilegemenlik peşinde!

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Alman emperyalizminin NATO bünyesindeAfganistan’da işgalci birlikler bulundurmasınınüzerinden 10 yıl geçti. Afganistan’daki askeri birliklerkonusu Almanya’da siyasetin sürekli tartışmakonularından birisi. Sistemin sahipleri, bu birliklerinişgalci olmadığını, aksine “altyapı ve lojistik” hizmetigördüklerini iddia etseler de, kamuoyunda budemagojiye inanmayanların sayısı da az değil. Nitekimbazı kamuoyu araştırmaları, Almanya’da,Afganistan’da asker bulundurmaya karşı olanların%70 civarında olduğunu göstermektedir.

28 Ocak’ta Afganistan’daki Alman askerlerinindurumu Federal Parlamento’da bir kez dahagörüşülecek ve buradaki birliklerin süresi büyükihtimalle bir kez daha uzatılacak. Gerek parlamentodaele alınacak bu sıcak gündemden dolayı gerekse de, 5Şubat’ta Münih’te yapılacak NATO Zirvesi’ninyaklaşıyor oluşu, Almanya’daki savaş karşıtımuhalefet tarafından yeni protesto kararları alınmasınıberaberinde getirdi. Almanya’nın özellikle belli başlıkentlerinde işgal ve savaş karşıtı eylemlergerçekleştirildi.

Köln22 Ocak Cumartesi günü Köln’de Dom Kilisesi

önünde başlayan eyleme katılım oldukça sınırlıydı.İçerisinde bazı Türkiyeli ve yerli sol grupların da yeraldığı, otonom anti-faşist gruplar tarafından organizeedilen eylem için, “Köln savaşa karşı” imzasıkullanıldı. Eylem öncesinde, üzerinde “NATO’ya,savaşa ve kapitalizme hayır!” sloganının yazılı olduğuafişler kullanıldı. Fakat afişlerin altındaki imzanın birinternet adresi şeklinde yazılması, eylemorganizasyonu konusunda soru işaretleri yaratırkeneylemin saati konusundaki belirsizlik de katılımıolumsuz etkileyen bir diğer etkendi.

Eylemin ön hazırlığı ve organizasyonu konusundayaşanan zayıflıklar eylem alanına da yansıdı. Sescihazının kurulması uzayınca insanlar soğuk havadauzun süre beklemek zorunda kaldılar. Bu arada geleninsanların bir kısmı, daha miting başlamadan alandanayrıldılar. Nihayet ses düzeni kurulduktan sonra,Alman devletinin savaş politikalarını teşhir eden vebirliklerin Afganistan’dan çekilmesini talep edenkonuşmalar yapıldı.

Eylemde, DKP’nin gençlik örgütü SDAJ imzalı

“Alman ordusu Afganistan’dan ve suçlardan eliniçek!” pankartı ile BİR-KAR imzalı “Savaş ve terörörgütü NATO dağıtılsın!” yazılı iki pankart taşındı.Yine BİR-KAR imzalı, “Bütün emperyalist işgalorduları Afganistan’dan defolsun!” başlıklı bildirilerdağıtıldı. Türkiyeli gruplardan AGIF ve ATIK deeyleme katıldı.

Stuttgart Schloss Platz Saray Meydanı’nda açılan

bilgilendirme masasında emperyalist işgal ordularınınAfganistan halkına yaşattığı vahşet fotoğraflarlasergilendi. Burada yapılan konuşmalarda Almandevletinin Afganistan’dan “çekilme” süresini uzatmasıprotesto edildi. Alman devletinin barış söylemlerininsahte olduğu dile getirildi.

BİR-KAR imzalı “Tüm emperyalist işgal ordularıAfganistan`dan defolsun!” başlıklı bildiri dağıtımıgerçekleştirildi. Konuşmalar “Yaşasın enternasyonaldayanışma!” sloganıyla bitirildi.

EssenAfganistan işgali 22 Ocak günü değişik parti ve

gençlik örgütleri (DKP, MLPD, Rote ANTİ-FA, SDJ..)tarafından Essen şehrinde gerçekleştirilen eylemleprotesto edildi. Etkinlik, şehir merkezinde işlek biralanda yapılan açılış konuşması ile başladı. Dahasonra etkinliği örgütleyen kurum ve partiler adınakonuşmalar yapıldı.

Konuşmalarda ağırlıklı olarak, işgalci Almanordularının Afganistan’dan geri çekilmesi, ayrıcasavaşa ve silahlanmaya yapılan ödeneklerindurdurulması istendi.

BİR-KAR Essen’in “Kapitalizm sömürü ve savaşdemektir!” yazılı pankartla katıldığı eylemde ayrıca,“Emperyalist işgal orduları Afganistan’dan defolun!”başlıklı BİR-KAR bildirisinin dağıtımı yapıldı.Etkinlikte BİR-KAR adına içerik olarak güçlü birkonuşma yapıldı. 60 kişinin katıldığı eylem katılımyönünden hayli zayıftı.

Bu kadar önemli ve toplumun gündeminde olan birsorun ile ilgili olarak düzenlenen etkinliğin, hiçbir önçalışmasının (bildiri, afiş, çağrı metinleri) olmaması dabu ciddiyetsizliği ortaya koydu.

Kızıl Bayrak / Almanya

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Asimilasyona karşıbinler yürüdü

Dersim’de asimilasyona ve gericiliğe karşı22 Ocak günü miting gerçekleştirildi.

“Zorunlu din dersi asimilasyondur - Hertürden asimilasyona hayır” sloganıylaörgütlenen mitingde “zorunlu din derslerikaldırılsın”, “inançlar üzerindeki baskılar sonbulsun”, “anadilde eğitim hakkı tanınsınanayasal güvenceye alınsın”, “Diyanet İşleriBaşkanlığı kaldırılsın”, “Cemaatçiörgütlenmelere hayır”, “asimilasyona son”talepleri dile getirildi.

Seyit Rıza Meydanı’nda yapılan mitingeBDP Milletvekili Şerafettin Halis, BelediyeBaşkanı Edibe Şahin, Dersimli sanatçılardanFerhat Tunç, Metin Kahraman ve Alevikurumlarının temsilcileri de katıldı.

Çevre illerden ve Dersim’in ilçelerinden dekatılımların olduğu miting için Devlet Hastanesiönünde toplanan kitle, “Zorunlu din dersikaldırılsın anadilde eğitim istiyoruz” pankartıile “Em zimanêxe perwerdeyi duxwazin”, “Bêziman jiyan nabe” ve “Zimanême rumetameye”yazılı dövizler taşıdı.

Seyit Rıza Meydanı’nda toplanan kitleyeseslenen BDP Milletvekili Şerafettin Halis,Alevi toplumunun katliamlarla bitirilmediğinisöyledi. Kürt halkına “tek dil, tek bayrak ve tekmillet” dayatan AKP hükümetinin sonununTunus olacağını belirten Halis, “BaşbakanTunus’tan ders çıkartsın. Tunus’un 27 yıllıkdiktatör hükümeti 27 günde al aşağı edildi. EğerKürtlerin, Alevilerin haklarını hapsetmeyedevam ederlerse bizim ona gücümüz var. Onunhükümetini al aşağı ederiz. Onun için 30 yıllıkverilen Kürt mücadelesini göz önündebulundurarak Kürt halkının temsilcileriniderhal serbest bırakmalı, anadilde eğitimönündeki tüm engelleri kaldırmalı ve Aleviinancına saygı gösterilmelidir” dedi.

Alanda toplanan kalabalığa Kürtçe seslenenABF Eğitim ve Bilim Sekreteri Kemal Bülbül,Mazlum Doğanların, Beselerin ve SeyitRızaların toprağına, diline ve inancınasaldıranlara karşı dim dik duracaklarını ifadeetti.

Miting programı, Ferhat Tunç ile MetinKahraman’ın Kürtçe’nin Zazaki ve Kurmancilehçelerinde seslendirdiği şarkılarla sona erdi.

Almanya’da Afganistanişgaline protesto eylemleri

22 Ocak 2011 /Dersim

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Dünya24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Diktatör ve yakın çevresinin ülkeden kaçmasınaneden olan halk ayaklanması, halen durulmuş değil.Başkent Tunus başta olmak üzere, Tunus’un birçokkentinde eylemler yapan işçi ve emekçiler,taleplerinin yerine getirilmesi konusunda ısrarlılar.

Diktatörlüğün tüm izleri yönetimden silinene,talepler kabul edilene kadar mücadeleye devamedeceklerini vurgulayan emekçiler, geçmişle tümbağların koparılmasını istiyorlar.

Rejimi kurtarmak için geçici hükümet kuran eskirejimin kalıntıları ile bazı burjuva partilerinin, bugirişimlerinde başarılı zor görünüyor. Zira sürekli geriadım atsalar da, diktatör Bin Ali’nin suç ortaklarını iyitanıyan halk, onların içinde yer aldığı bu hükümetikabul etmeme konusunda kararlılık gösteriyor.

Hükümet binaları, halen eylem yapan emekçilerekarşı polis ve ordu tarafından oluşturulan barikatlakorunurken, ülkenin kırsal kesimlerinden başkentegelen “Kurtuluş Kervanı” üyesi emekçiler, taleplerikabul edilene kadar eylem alanını terketmeyeceklerini ilan ettiler.

Seçimlerden sonra görevinden ayrılma sözü verenbaşbakan Muhammed Gannuşi ile diğer diktatörlükkalıntılarının hükümetten temizlenmesini talep edenemekçiler, Tunus Genel İşçiler Sendikası, öğrencilerve öğretmenler tarafından da destekleniyor.

Zeynel Abidin Bin Ali diktatörlüğünün suçortakları ise, işleri eskisi gibi sürdürmenin imkansızolduğunu anlamış görünüyorlar. Sürekli geri adımlaratmak zorunda kalan diktatörlüğün suç ortaklarınınyönetimdeki etkisi halen tam olarak kırılmış değil. Buzorbalar, “ehlileşmek” zorunda kalsalar da,diktatörlüğün devamı oldukları gerçeğini halktansaklayamıyorlar.

Zihniyetleri değişmese de, hareket tarzlarınıdeğiştiren diktatörlüğün uzantıları hem iktidarnimetlerinden yoksun kalmamak hem eski suçlarındandolayı hesap vermekten kurtulmak için yönetimin enazından bazı mevkilerini elde tutmaya çalışıyorlar. Buyöndeki son manevraları, suç ortaklığı yaptıklarıdiktatör Bin Ali’nin tutuklanması için Interpol’denyardım talep etmek oldu. Bin Ali’yi yargılamakistediklerini göstermeye çalışan bu güçler,diktatörlüğün devamı olmadıklarını kanıtlamaderdindeler. Bu arada genel siyasi af ilan eden geçicihükümet, tüm siyasal parti ve örgütlerin yasal kabuledileceğini açıkladılar.

Göründüğü kadarıyla, diktatörlük kalıntısıgüçlerin planları, paçayı kurtarmaya ve yönetiminnimetlerinden yararlanmaya endekslenmiş durumda.Ancak ayaklanma ile bilinç sıçraması yaşayan vehalen eylem halinde olan Tunus halkını bu konudakandırmak kolay değil; dolayısıyla diktatörlükkalıntıları, henüz hesap vermekten kurtulabilmişdeğiller.

Bin Ali döneminde baskıya maruz kalan bazıburjuva partiler ise, ayaklanmanın yarattığı nispiözgürlük ortamını iktidara ortak olmanın olanağınaçevirmek için ellerini çabuk tuttular. Bin Ali’ninAnayasal Birlik Partisi’nin eski şefleriyle (ziraGannuşi ile bakanları bu partiden istifa ettiler)işbirliğine girişen bu partiler, ayaklanmanındurdurulması ve düzenin yeniden tesisi için çabaharcıyorlar.

Halk hareketinin devam etmesi, bu partileri de

rahatsız ediyor. Zira onların kapitalizmle bir sorunlarıyok, tersine, ayaklanmanın sarstığı kokuşmuşsistemin güçlendirilmesi, esas öncelikleridurumundadır. Bunu ayaklanan halkın istekleriylebağlantı içinde göstermeye çalışsalar da, işin özüdeğişmiyor.

Bu manevranın farkında olan Tunuslu emekçilerise, sokakları terketmeyi reddediyor.

Eski ile tüm bağların kesilmesi ve ekonomik,demokratik, sosyal/siyasal taleplerinin kabuledilmesini, dahası bu yönde somut icraatlarabaşlanmasını talep eden işçi ve emekçiler, butalepleri kazanmanın kolay olmadığının farkınavarmış görünüyorlar. Zira somut icraat olmadıktansonra bir talebin söylemde kabul edilmesininhiçbir anlamının olmayacağının farkına varmış birhalk söz konusu.

Neoliberal yıkıma karşı başlayan ayaklanmada önesürülen talepler, sistemi zorlayacak kapsamdadır. Herne kadar anti-kapitalist bir programın ürünü olarakgündeme gelmeseler de, talepler, sermayeegemenliğini sıkıştıracak niteliktedir. Eyleme devameden emekçilerin, yükseltilen taleplerin arkasındadurması, geçici hükümetin işini ayrıca zorlaştırıyor.

Kapitalist üretim ilişkilerinin kaçınılmaz sonucuolan işsizler ordusunun istikrarlı bir şekildekalabalıklaşmasını önlemek, dahası işçi sınıfının gençkuşaklarına istihdam alanları yaratmak gibi temeltalepleri karşılamak, sömürü ve köleliğe dayalı budüzenin harcı değildir. Oysa bunlar, ayaklanan işsizgençliğin temel talepleridir.

Aslında gençlik, kapitalist sistemin karşılamaktanaciz olduğu talepler yükseltiyor. Bu taleplerekonomik-demokratik nitelikte olsa da, sisteminbunları karşılama yeteneğinden yoksun olması,emekçi halk hareketinin devamı için nesnel zeminoluşturuyor. Dolayısıyla, ancak temel taleplerinkarşılanmasıyla sonuçlanabilecek bir çatışmadır sözkonusu olan. Başka bir ifadeyle bu çatışma, kapitalistsistemin yıkılmasıyla çözülebilecek niteliktedir.Emekçi halk hareketinin, nihai sonuca götürecek yoluaçmak için devrimci siyasal önderliği yaratmakdışında bir alternatifi bulunmuyor. Elbette ki, bazı

engellere takılan hareket, yolunu açmasını dabilecektir.

Tunus’ta emekçi halkın isyanı devam ediyor

Fransız Bakan’aGazze’de protesto

Fransa Dışişleri Bakanı Michele Alliot-Marie’in20 Ocak günü İsrail ziyareti sırasında, Haziran2006’da esir alınan ve halen Gazze’de tutulan İsrailliasker Gilad Şalit’in ailesini Kudüs’te kurduklarıçadırda ziyaret etmesi Gazzeliler tarafındanprotesto edildi.

Filistinli tutukluların aileleri Michele Alliot-Marie’yi “hoş gelmedin” diyerek karşılayarak FransızBakan’ın aracına ayakkabı fırlattıklar. Bazıgöstericiler yola yatarak bakanın konvoyunungeçişine en az 10 dakika süreyle engel oldular.

Daha sonra Hamaslı güvenlik kuvvetlerinintutuklu yakınlarını uzaklaştırarak konvoya yolu açtı.

İsrail radyosu, Alliot-Marie’nin, Şalit’in anne-babası Aviva ve Noam Şalit’e destek verip, “AvrupaBirliği’nin görevi, Hamas’ın savaş suçlarınıkınamaktır” dediğini belirtmişti.

Ocak 2011 / Tunus

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011..

Yoksulluğa karşı, demokrasi ve toplumsal adalettalebiyle eyleme geçen Mısırlı emekçilerin gençkuşakları, Tunuslu kardeşlerinin izinden gitme eğilimindeolduklarını ilk günden beri hissettirdiler.

Tunus’ta emekçi halkın diktatörlüğe karşıayaklanmasını tetikleyen Buazizi’nin kendini yakması,Mısır’da da yankısını bulmuş, bir hafta içinde dört kişidevlet kurumları önünde kendini yakmıştı.

Bu eylemlerin Tunus’taki ile bir ilgisinin olmadığınısavunan Mısır rejiminin şefleri, Tunus halkınınayaklanmasından duydukları korkuyu dile getirmişlerdi.Korkunun ecele faydasının olmayacağını öğrenmeleriiçin çok beklemeleri gerekmedi. Nitekim hafta başındaKahire, İskenderiye gibi büyük kentlerin yansıra,Mısır’ın birçok kentinde gençler sokaklara döküldü.Daha önce tekstil işçilerinin militan eylemlerine tanıkolan Mahalla’da, son iki günde de kitlesel/militangösteriler yapıldığı bildirildi.

Tunus’taki kardeşlerini örnek alan Mısırlı gençlerişsizlik ve yoksulluğa karşı, demokrasi ve sosyal adalettalepleriyle sokakları doldurdu.

Daha ilk günden Hüsnü Mübarek başkanlığındakizorba yönetimi de hedef alan eylemciler, taleplerininkarşılanması için, derhal köklü reformlar yapılmasınıistiyor.

Tavizsiz devlet terörü ile eylemleri bastırmaya çalışanAmerikancı zorba rejim, daha ilk günde cinayet işlemeyebaşladı.

İki günde 5 kişiyi katleden kolluk kuvvetleri, onlarcakişiyi de yaraladılar. Tutuklananların sayısı yüzleribulurken, başkent Kahire’de eylem yapan gazeteci veavukatlara da saldıran polis, sekiz muhalif gazeteciği detutukladı.

Bilinmeyen yerlerde tutulan göstericilere, avukatlarınulaşamadığı bildirilirken, rejim şefleri ciddi bir panikiçinde görünüyorlar.

Kolluk kuvvetlerinin ayrım gözetmeden eylem yapanherkese saldıracağını ilan eden Kahire’deki Amerikancırejim, Tunus halkının ayaklanmasının Mısır’asıçramasından duyduğu derin korkuyu dile getiriyor.

Dinci gerici akımlar harekete soğuk

Daha önce gerçekleşen işçi eylemlerine uzak duran,hatta eleştiren Müslüman Kardeşler, bu defa eylemelerekatıldıklarını açıkladılar. Ancak bu katılım, hareketiyönlendiren düzeyde değil. Zira yoksulluk ve toplumsaleşitsizliğin kaynağı olan kapitalist sistemi savunanMüslüman Kardeşler, “yoksulluğa karşı, demokrasi vetoplumsal adalet” istemiyle ayağa kalkan hareketeyabancı.

İşsizlik, yoksulluk, sefillik üreten kapitalist sistem

yıkılmadığı sürece toplumsal adaletin tesis edilmesimümkün değildi. Oysa Müslüman Kardeşler, bu sisteminorganik bir parçasıdır.

Bununla birlikte, kitle eylemlerinin dışındakalmamaya özen gösteren Müslüman Kardeşler,Amerikancı rejimin eyleme geçen kitleler içindekiuzantısı konumundadır. Zira düzene entegre olanMüslüman Kardeşler, işbaşındaki yönetimin düzen içi tekalternatifi olarak kabul ediliyor.

Bu konumundan dolayı hem Mısır burjuvazisinin birkesimi hem emperyalist güçler tarafından kabul görenMüslüman Kardeşler, hareketi geliştirmeye değil,yapabilirse, iktidar yolunu açacak bir araca dönüştürüp,yozlaştırmaya çalışıyor.

Kitle desteği bulunmasına rağmen, bu gerici akımınhalk hareketini yolundan saptırması kolay görünmüyor.Zira yönetime muhalefet eden Müslüman Kardeşler,hiçbir zaman emekçilerin temel sorunları olan işsizlik veyoksulluğa karşı sesini çıkarmamıştır.

Emperyalistler korku içinde

Tunus’ta halk ayaklanmasına dönüşen eylemlerhakkında yorum yapmaktan kaçınan emperyalist güçlerise, bu defa olaylara “yakın ilgi” gösterdiler. ABD,Almanya, Fransa gibi emperyalist rejimlerin bizzatDışişleri Bakanları tarafından peş peşe yapılanaçıklamalar, Mısır’daki eylemlerin Tunus’ta olduğu gibibir halk ayaklanmasına dönüşmesinden duyulan korkuyugözler önüne serdi.

Zira Ortadoğu’nun kalbinde bulunan Mısır, bölgedekien etkili Arap ülkesidir. ABD-İsrail işbirlikçisi olan burejim, bu konumundan dolayı da, emperyalistler nezdindeözel bir önem taşıyor.

Mısır halkının eylem yapma hakkını “savunan”emperyalistler, Hüsnü Mübarek rejimini şiddetten uzakdurması konusunda uyardılar. Elbette emperyalistlerinderdi, yoksulluğa karşı başkaldıran gençliğin haklarınısavunmak değil. Onlar, devlet terörünün ters tepipeylemlerin halk ayaklanmasına dönüşmesinden büyük birkorku duymaktadırlar. Rejime uyarı üstüne uyarıyapmaları bundandır.

ABD başta olmak üzere emperyalistler, kadimuşakları Hüsnü Mübarek ile suç ortaklarındanvazgeçmeye olduğu gibi, Müslüman Kardeşler’le işbirliğiyapmaya da hazırlar. Dahası bunun için epeydir zeminhazırlayan emperyalistler, olası bir halk ayaklanmasınıengelleyebilmek için, iktidarı Müslüman Kardeşler’evermekten de kaçınmayacaklardır.

Emperyalistlerin korkusu boşuna değil. ZiraMısır’daki eylemlerin Tunus’ta olduğu gibi bir halkayaklanmasına sıçraması -ki bu ihtimal mevcuttur-,Ortadoğu’yu tutuşturan bir kıvılcım işlevi görebilir. Buise, emperyalist siyonist güçlerle, bölgedekiişbirlikçilerinin en son isteyeceği şeydir.

Ortadoğu halkları kapitalist sömürüden,emperyalist/siyonist güçlerin katliamlardan, Amerikancırejimlerin zorbalığından bıkmış bulunuyor. Tunus’tabaşlayıp yayılan toplumsal başkaldırılar, tahammülgücünün sınırlarına dayandığına işaret ediyor.

Sorunların köklü, yaygın ve kapitalist sisteminüstesinden gelemeyeceği nitelikte olması, yayılanhareketin, bölgede toplumsal devrimlerin yolunu açmayaaday olduğuna işaret ediyor.

Tunus’tan sonra Mısır…

Emekçiler yoksulluğa vebaskılara karşı ayakta!

“Barış” adı altındakirli işbirliği

El Cezire 10 yıldan beri süren İsrail-Filistinmüzakerelerine ait elde ettiği bin 600’denfazla belgeyi açıkladı. Belgelere göre “barış”ve “çözüm” iddiasıyla yapılan görüşmeleringerisinde Filistin halkına yönelik kirli birişbirliği var. Öyle ki masaya Filistin halkı adınaoturan Filistin Yönetimi, İsrail siyonistleriyledirenişçi hareketlere karşı tam bir işbirliğiyapmış ve sefil bazı kırıntılar karşılığındaFilistin halkının geleceğini pazarlık konusuetmiştir.

Örneğin belgelerde, Filistin Yönetimi’ninİsrail devleti ile sürdürdüğü müzakerelerdeİsrail’e Doğu Kudüs’ün en önemli kısımlarınıvermeyi teklif ettiği, Filistin Devlet Başkanıadına görüşmelere katılan Saeb Erekat’ın“Size tarihin en büyük Kudüs’ünü teklifediyoruz” dediği açığa çıktı.

El Cezire’nin yayınladığı belgelerde ayrıcaFilistinliler’in anavatanlarına geri dönmesihakkında vermeye hazırlandığı tavizler de yeralıyor. Belgelere göre Filistin Yönetimi’ninsayıları 5 milyonu bulan Filistinlimültecilerden sadece 10 bininin İsrail’edönmelerini önerdiği anlaşılıyor. 2009 Marttarihli belgeye göre Filistin Lideri Abbas,“mülteci sayısıyla ilgili olarak İsrail’in 5 milyonveya 1 milyon mülteciyi almasını istemekmantıksızlık. Bu İsrail’in sonu demek”ifadesini kullanıyor. Abbas’ın bu sefilliğindencesaret alan Rice ise daha da ileri giderekFilistinli mültecilerin Güney Amerika’yagönderilmesini teklif ediyor.

Dahası Filistin Yönetimi’nin İsraildevletiyle işbirliği yaparak direnişçiFilistinliler’i yokettiği de belgeleniyor.Örneğin bu tür belgeler içerisinde, El Fetih’insilahlı kanadı El Aksa Şehitleri Tugayı’nın öndegelen isimlerinden Hasan El-Medhun’un2005’te öldürülmesi öncesinde, döneminIsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz ile FilistinYönetimi’nin İçişleri Bakanı Nasır Yusufarasındaki konuşmalara ait olduğu iddiaedilen bir belge de var.

Bu kirli işbirliğinin örneklerinden biri deİsrail zindanlarında tutulan Filistinli tutsaklarayönelik ortaya konuluyor. Buna göreMahmud Abbas yönetimine bağlı milislergözaltına aldıkları Filistinliler’intelefonlarından İsrail zindanlarındakitutsakların yanında bulunan cep telefonukartları hakkında bilgi temin edip siyonistlereaktardılar.

Belgeler, emperyalistler ve siyonistlerle“barış” adı altında sürdürülen pazarlıklarıngerçekte nasıl bir kirli işbirliği üzerine binaedildiğini böylelikle tescillemiş oluyor.İşbirlikçi Filistin Yönetimi ABD’ye ve İsrail’eFilistin topraklarını boylu boyunca açmış,Filistin halkının geleceğini kendi sefil çıkarlarıiçin pazarlamıştır. Bu belgeler,emperyalistlerin “barış”ının gerçektehalkların en beterinden bir köleliğe mahkumedilmesinden başka bir anlam taşımadığınıkanıtlamaktadır. Filistin halkının bu acıdeneyiminden Kürt halkı başta olmak üzere,özgürlükleri uğruna mücadele eden tümezilen halklar tarafından ders çıkarması büyükönem taşımaktadır.

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Dünya26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Son aylarda farklı ülkelerde baş gösteren halkhareketlerinden biri de Arnavutluk'ta yaşanıyor.Geçtiğimiz haftalarda Arnavutluk Parlamentosu’nunetrafı sarıldı ve halkla polis arasında yoğun çatışmalaryaşandı. Yaşanan çatışmalarda bir göstericinin dahayaşamını kaybetmesiyle ölenlerin sayısı 4'e yükseldi.Ölen göstericilerin yanısıra yüzü aşkın eylemcinindaha yaralı olduğu ifade ediliyor.

Arnavutluk’ta yaşanan son eylemlere daha önceolduğu gibi yine hükümetin bakan vemilletvekillerinin yolsuzluklarının açığa çıkmasıneden oldu. Eski Ekonomi Bakanı Drigan PriftiBaşbakan Yardımcısı İlir Meta ile aralarında geçen birihale pazarlığının görüntülerini basına sızdırdı. Eskibakanın, kovulmasının intikamını almak için bunuyaptığı ileri sürülüyor. Basında yayınlanan kasetinmontaj olduğu vb. iddiaları üzerine ise bakan Priftielinde daha çok görüntünün olduğunu söyleyerek, 13dakikalık daha net görüntüleri yayınlattı. Elinde olandiğer görüntüleri yayınlayacağını ve ayrıca her şeyekendisinin de şahit olduğunu belirtti. Bu gelişmelerinardından muhalefetteki Sosyalist Parti, hükümet partisiolan Demokrat Parti'yi sıkıştırmak ve bir erken seçimemecbur etmek için kendi taraftarlarını eyleme geçirdi.Fakat eylemler Sosyalist Parti'nin denetiminden deçıkarak militan ve kitlesel bir muhteva kazandı.Doğrudan kirlenmişliğin sembolü olan devletkurumlarına yöneldi.

Geçmişinde devrimci bir mirasa sahip olanArnavutluk'ta şu günlerde emekçilerin öfkesine yolaçan sorunlar kapitalist restorasyonun egemen olduğuson yirmi yılın birikiminin ürünüdür. Arnavutlukyozlaşmış revizyonist bloğun çözülen son kalesiydi.Çözülmeden sonra hızla emperyalistler eliylekapitalist restorasyon çalışmalarına girildi.Emperyalist şirketler ülkeye hücum etti, temel kamuişletmeleri özelleştirildi, elektrik, enerji, iletişim veulaştırma gibi stratejik sektörler emperyalist şirketlerineline geçti. Arnavutluk Emek Partisi dağıtıldı ve ondanbugünkü adları Demokrat Parti ve Sosyalist Parti olaniki ayrı odak yaratıldı. Burjuva demokrasisi adınatoplum emperyalizmin işbirlikçisi bu iki partiarasında kutuplaştırıldı ve buna bir de toplumunmezhepsel olarak ayrıştırılması eklendi. Bugünbirbirlerine girmiş olan başbakan Sali BerişaDemokrat Parti'nin, Edi Rama ise Sosyalist Parti'ninbaşkanlığını yapıyorlar.

Eski Doğu Bloğu ülkelerinin içinde ekonomikbakımdan en zayıf olanı Arnavutluk'tu. Süreklizorluklarla boğuşmak zorunda kalmakla birlikte birdönem Sovyetler Birliği ve Çin’in desteğiyle toplumekonomik olarak belli bir düzeyde yaşayabilmişti.Fakat kapitalist restorasyon ülkedeki sosyal sorunlarışimdiye kadar olmadığı biçimde büyüttü. Kamuişletmelerinin özelleştirilmesi yoğun bir işsizlikyarattı. Genelleşen işsizlik ve bununla bağlantılıolarak sistemleştirilen düşük ücret uygulamasıemekçilerin yaşadığı sorunların başında geliyor.Arnavutluk’un devrimci geçmişinin birikimi olantoplumsal kaynaklar bürokrasinin yozlaşmışyöneticileri tarafından iç edildi ve kişisel servetedönüştürüldü. Eski Komünist parti genel sekreterişimdiki başbakan Sali Barişa ve çocukları ise bunlarınbaşında geliyor. Birçok kaynak ülkede rüşvet vekomisyon dendiğinde akla ilk gelenlerin Berişa, kızıArgita ve oğlu Shkelzen olduğunu ifade ediyor.Hükümet ortağı olan Sosyalist EntegrasyonHareketi’nin yöneticileri de yolsuzluğun içindeyüzüyorlar. Keza bu hareketin bakanı da kendisine

rüşvet, komisyon ve diğer yolsuzluklardan payverilmeyeceği için eski suç ortaklarını ifşa etmeyolunu tuttu.

Geçtiğimiz hafta boyunca yaşanan gelişmelerArnavutluk'un emperyalist dünya düzenine entegreedilmesinden bu yana geçirdiği üçüncü sarsıntı oluyor.İlki '97 yılında yine Sali Berişa’nın başbakanlığınıyaptığı hükümet döneminde yaşanan yolsuzluklarınortaya çıkması üzerine gelişmişti. Arnavutluk halkınınyoğun öfkesine konu olan yolsuzluklar Berişahükümetini götürmüştü. Diğeri ise 2009 seçimlerindeSali Berişa’nın Demokrat Partisi'nin hile yapmasıüzerine muhalefet günlerce süren eylemlerdüzenlenmiş ve seçimleri tanımamıştı. Ülkede 2009seçimlerinin oluşturduğu gergin atmosfer iki yıldırdevam ediyordu. Bu gerginliğin üzerine son yolsuzlukhaberlerinin ortalığa saçılması eklenince halkın öfkesibir kez daha ve daha kitlesel biçimde sokağa taştı.

Burjuva basın organlarında ise sorun iki parti ve bupartilerin başkanlarının arasında yaşanan bir sorunmuşgibi yansıtılıyor. Muhalefet partisinin “anlaşılabilir”protestosunun provoke edildiği söyleniyor. Fakathalkın kökleşmiş sorunlarından dolayı duyduğuöfkeye bir nebze olsun değinilmiyor. Arnavutluk'tayaşanan işsizlik kroniktir, emekçiler düşük ücretleçalışıyor ve genel olarak son derece yoksul bir yaşamsürdürüyor. Emekçiler böylesine çile çekiyorkenburjuva siyasetçilerinin yolsuzlukları diz boyudur veartık kurumsallaşmıştır. Bütün devlet kurumları vebürokrat takımı bu pisliğin içindedir. Onlar açısındanrüşvet ve yolsuzluk meşru bir geçim kapısınadönüşmüş durumdadır. Arnavutluk'ta hiç kimse rüşvetvermeden bir işe giremiyor, her türlü ihale bakanlar,milletvekilleri ve onların yakınları tarafından kişiselvurgunlara dönüştürülüyor. Son bir haftadır ortayaçıkan toplumsal öfkenin temelinde de işte bu tabloyaduyulan öfke yatıyor.

Sosyalist Parti'nin muhalefet gösterisi olarakdüşünülen Tiran'daki eylemler hızla devletkurumlarına yöneldi. Çeşitli devlet ve hükümetbinaları molotoflandı, polis arabaları yakıldı ve militansokak çatışmaları yaşandı. Eylemlerde hükümetinkitlenin üzerine saldığı polisin kurşunuyla dört kişikatledildi. Halk ise bunun üzerine daha da öfkelendive başbakanlık binasını hedefleyen eylemler daha daşiddetlendi. Burjuva basının verdiği bilgilere göre

yirmi binin üzerinde kişi başbakanlığa yürüdü.Yolsuzluğun ve rüşvetin sorumlusu olan hükümetintümden istifası istendi.

Birkaç gündür gelişmeleri izleyen ve olaylarınalacağı yöne göre tutum takınmak isteyen emperyalistgüçler de son günlerde devreye girdi. ABD DışişleriBakanı Hilary Clinton'dan AB temsilcilerine veAGİT’e kadar bu gerici koronun birleştiği veonaylamadığı tek şey kitlenin devlet kurumlarını dakapsayan militan tutumudur. Onları sevindiren şey iseArnavutluk'ta yaşanan eylemliliğin “sosyalist tandanslıbir muhalefet” tarafından gerçekleştiriliyor olmasıdır.Edi Rama önderliğindeki sosyalist muhalefet deemperyalizmin uşağı sağcı Sali Berişa gibiemperyalizmle uyumludur, AB'ci ve NATO’cudur.Emperyalist şeflerin kendilerine hatırlattığı üzereyolsuzluk konusunda onların da geçmişi pek temizdeğildir.

Halkın muhalefet partisinin sınırlarını aşan militantutumu hem hükümeti hem de muhalefeti giderek dahada zora sokuyor. Başbakan Sali Berişa gösterileriSosyalist Parti'nin üzerine yıkarak Tunus'tagerçekleştirilenin Arnavutluk'tagerçekleştirilemeyeceğini ve istifa etmeyeceklerinisöylüyor. Muhalefetteki Sosyalist Parti'nin başkanı veaynı zamanda başkent Tiran’ın belediye başkanı olanEdi Rama ise ortaya saçılan yolsuzlukları gerekçegöstererek hükümetin istifasını istiyor vemilitanlığıyla kendini bir hayli zorlayan sokağındenetimini kaybetmemeye çalışıyor. Başbakanlıkbinasını hedefleyen gösteriler son bulmuş ve sokakeylemleri şimdilik azalmış olsa da, Arnavutluk'takihareketin nasıl seyredeceği 28 Ocak günü katledilenleriçin düzenlenecek gösteri ve 29 Ocak'ta SaliBerişa’nın kendi yandaşlarıyla yapacağı gösteridensonra belli olacak.

Arnavutluk'ta gelişen harekete karşı Başbakantarafından Edi Rama ve sokağa çıkanlar şahsında“Tunus diktatörü” ve “Tunus'taki darbe” gibi akılsızbir propaganda yapılıyordu. Bir süre önce iseeylemlerdeki şiddeti ve soruşturma bahanesiyleBaşbakan, ordu komutanları, polis ve diğer güvenlikbirimi temsilcileriyle yaptığı görüşmelerle sıkıyönetimilan etmenin hazırlıklarına girişti.

Emperyalist devlet ve kurumlarının erteletmeyeçalıştıkları Cuma günü gerçekleşecek anma gösterisieğer bir kez daha militan sokak çatışmalarına sahneolursa o zaman Demokrat Parti'den desteklerinikolayından çekecekler ve bir başka işbirlikçi olanSosyalist Parti'yle yollarına devam etmeyidüşüneceklerdir. Böylece halk bir kez daha tuzağadüşürülmüş olacak ve mevcut öfke kapitalizminsınırları içine hapsedilecektir. Bir kısım kirlenmişburjuva politikacının tavsiye edilmesi dışındaemekçilerin yaşamında esasa dair bir değişiklikolmayacaktır. Fakat bugün belli ölçülerde muhalefettarafından denetim altında tutuluyor olsa daArnavutluk halkı şimdi yaşadığı deneyimi daha öncede yaşamıştı. Teşhir olmuş yiyicilerin bir kısmınıntasfiyesi ya da göstermelik kırıntılar bu sefer halkınöfkesini ancak bir süreliğine dindirebilir. FakatArnavutluk emekçileri kapitalizmin işsizlik, düşükücret boyunduruğu ve yolsuzluk bataklığındançıkabilecekse eğer bu kendi özgücü sayesindeolabilecektir. Bu ise devrimci iktidar ufkuna veiddiasına sahip bir parti ve bu parti etrafındakenetlenmiş kapitalizmi yıkmaya yönelmiş bir kitleeylemi demektir. Arnavutluk emekçi halkının tekgerçek çıkışı da budur.

Arnavutluk'ta sosyal öfke kabından taştı

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Eski başbakanlardan Refik Hariri’ninöldürülmesini araştırmak gerekçesiyle, ABD’ninemriyle Birleşmiş Milletler tarafından kurulanmahkeme, Lübnan halklarına karşı üstlendiği uğursuzrolü oynuyor.

Halkları birbirine karşı kışkırtıp güçten düşürmekve böylece emperyalist/siyonist güçlerin Lübnanüzerindeki tahakkümlerinin tam tesisi için çalışanmahkemenin, Hariri’ye suikast yapan katilleribulmakla herhangi bir ilgisi bulunmuyor. Zira buyönde ciddi bir çaba harcasaydı, asıl katillerin bizzatmahkemeyi kuranlar olduğunu bulmakta güçlükçekmezdi. Zaten CIA’nin paravan kurumu gibi çalışanbir mahkemenin gerçekleri açığa çıkartmak içinçalışması da beklenemez. Nitekim Hariri suikastınınİsrail tarafından gerçekleştirildiğine dair güçlükanıtlar sunan Hizbullah’ı dikkate almayan mahkeme,kimden yana olduğunu baştan göstermişti. Dahası,Hariri suikastını soruşturmakla görevli birinci savcı,İsrail istihbaratıyla işbirliği yaptığının ortayaçıkmasından sonra istifa etmek zorunda kalmıştı.Ancak bu istifanın, mahkemenin niteliğinde herhangibir değişikliğe yol açtığına dair hiçbir veribulunmuyor.

Paravan mahkeme, öncelikle Suriye’nin Lübnanüzerindeki etkisini kırmayı esas aldı. Hariri’ninöldürülmesinden Suriye yönetimini sorumlu tutanmahkeme, Beşar Esad yönetimini Lübnan’da bulunanaskeri güçlerini çekmek zorunda bıraktı. Ancak Esadyönetiminin ABD ile işbirliğine girmesi üzerine,Suriye’yi hedef alan suçlamaları geri plana itenmahkeme, bu sefer namluları Lübnan Hizbullahı’naçevirdi.

Salt bu örnek bile, söz konusu mahkemeninHariri’nin öldürülmesiyle ilgili olmadığını ortayakoymaya yeter. Fakat dahası da var. Bu mahkemeninCIA ajanlarını tanık olarak dinlediği, bir takımdüşkünlerden para karşılığında ifade sipariş ettiğidaha önce ortaya çıkmıştı.

Türk devletinin de desteği ile kurulan ve hırsızları,düşkünleri, ajanları tanık tayin eden mahkemeninhangi güçlere hizmet ettiği, kimse için bir sır değil.

Lübnan halkının açığa çıkan tepkisi ve emperyalistgüçlerin basıncı altında kalan Beşar Esad yönetimininLübnan’dan çekilmesine katkıda bulunan mahkeme,bu sefer Lübnan’ın iç dengelerinde Hizbullah’ızayıflatıp, ABD-İsrail işbirlikçilerini güçlendirmeçabasına girişti.

Göründüğü kadarıyla mahkemeyi paravan olarakkullanan emperyalist/siyonist güçler, bu defa baltayıtaşa vurdular. Zira Hizbullah’ı zor durumda bırakacakbir karar almaya hazırlanan mahkeme, oğul SaadHariri liderliğindeki ABD-İsrail işbirlikçilerini,güçlendirmek bir yana zayıflatmış görünüyor.

Saad Hariri hükümetine mahkemeyle işbirliğiyapmaya son verme çağrısında bulunan Hizbullah,olumlu yanıt alamayınca, on bakanını çekerek Hariribaşkanlığındaki hükümetin düşmesini sağladı.

Hizbullah’ın manevrası, emperyalist/siyonistgüçlerle bölgedeki işbirlikçilerini tedirgin etti.Türkiye, Katar, Mısır, Suudi Arabistan gibi Amerikanişbirlikçisi rejimlerin, “Lübnan krizi”ne çözümbulmak üzere seferber olmalarına yol açan gelişmeler,bu ülkede ABD-İsrail adına at koşturmanın eskisi

kadar kolay olmadığını gösterdi. Hükümetin yıkılmasından sonra baş gösteren

krizin uzaması, Amerikancı rejimlere, Hizbullahtarafından önerilen çözümleri, -en azından şimdilik-kabul etmek zorunda bıraktı.

BM mahkemesinin Lübnan hükümeti tarafındandikkate alınmaması ve Saad Hariri’nin başbakanolmaması şeklinde özetlenen Hizbullah’ın taleplerikabul edilince, Haririler’den sonra Sünniburjuvazisinin önde gelen temsilcilerinden NecibMikati, hükümeti kurmakla görevlendirildi.

Bu karara muhalefet eden tek taraf, Saad Haririliderliğindeki 14 Martçılar oldu. Ancak destekçilerinisokaklara salan Hariri, umduğu sonuçları alamadı.Yollara barikatlar kuran ve lastik yakan Hariridestekçileri, Hizbullah’ı darbe yapmakla suçluyor.Ancak bu çıkışın bir sonuç yaratma gücünden yoksunolduğu anlaşılınca, Hariri destekçileri sokakları terketti.

Hariri’nin destekçisi olan Suudi Arabistan ise,vatandaşlarını Lübnan’a gitmemeleri konusundauyararak, dolaylı tepki gösterdi.

Hariri destekçileri dışındaki güçlerin Mikati’yedestek vermesi, ABD-İsrail ikilisini de rahatsız etti.Hizbullah’ı “terör örgütü” olarak niteleyen gericilikodağı ikilinin, olağan yollarla amaçlarına ulaşmasımümkün görünmüyor. Zira Mikati’nin hükümetikurması durumunda, Hizbullah’ın Lübnan siyasiyaşamındaki etkisi daha da artacak.

Halkları vesayet altına almaya çalışan ABD ile suçortakları, Lübnan Hizbullah’ını hedef alarak İran’ı dataciz ediyor. Son gelişmelerle Hizbullah’ın yenikurulacak hükümette daha etkin bir konum eldeedecek olması, emperyalist/siyonist güçleri desaldırganlaştıracaktır. Bu durumda ABD-İsrail ikilisiile Lübnan’daki işbirlikçilerinin, provokasyonlara

başvurma olasılığı yükselmiş oldu. Hizbullah’ı zayıflatıp manevra alanlarını

genişletmeye çalışan 14 Martçı Amerikancılar, utançverici bir duruma düştüler. Zira Dürzi lider VelidCanbolat’ın da Hizbullah’ı desteklemeye başlaması,ABD-Suudi Arabistan işbirlikçisi 14 Martçılar’ın dahada köşeye sıkışmasına yol açtı.

Lübnan’da kritik gelişmeler yaşanırken, bu ülkeyegiden Türk Dışişleri Bakan’ı Ahmet Davutoğlu’nun,“tüm taraflar ile yakın diyalog içindeyiz, çözüm içinetkili bir rol oynayacağız” türünden açıklamalaryapması, görüntüyü kurtarma çabasından öte biranlam taşımıyor. Nitekim Lübnan’daki taraflarıntemsilcileriyle görüştükten sonra Ankara’ya dönenAhmet Davutoğlu’nun, iddialı söylemlerden uzakdurması dikkat çekti.

Aynı günlerde hem Lübnan krizine müdahaleetmeye çalışan hem İran’la yapılan nükleermüzakerelere ev sahipliği yapan AKP iktidarı, her ikiolayda da “etkisiz eleman” durumuna düşmektenkurtulamadı. “Etkin taşeronluk” açısından iyi bir fırsatsayılan her iki olayda yaşanan başarısızlık,Ankara’daki işbirlikçilerin etkin taşeronluk emellerineulaşabilmeleri için henüz erken olduğunu, “etkintetikçilik” gibi alçaltıcı bir misyona devam etmekzorunda olduklarını bir kez daha gözler önüne sermişoldu.

Mikati’nin hükümeti kurması durumunda, krizgeçici bir şekilde aşılmış olacak; tabi Hariri kliğiortalığı karıştırmazsa…

Belirtmek gerekiyor ki, bu kadarı, çatışmapotansiyeli taşıyan Lübnan’daki kronik sorunlarıortadan kaldırmayacaktır. Kalıcı bir çözümeulaşabilmek için, Lübnan’daki halkları birleştirendemokratik, anti-emperyalist/anti-siyonist biryönetimin kurulmasından başka yol yoktur.

Lübnan halkları gerici güçlerin hedefinde

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Dünya28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

BBC, çalışanlarına kapıyıgösteriyor

BBC harcamalarında kesintiye giderek bazıdepartmanlarını kapatacak. Bu kararın faturası iseçalışanlara kesiliyor. BBC Dünya Servisi, 5 dilservisini tamamen kapatırken, çalışanlarının dörttebirini de işten çıkartıyor. Yani BBC DünyaServisi’nin 2400 çalışanından yaklaşık 650’si iştençıkarılacak.

Kesintilerin gerekçesi ise İngiltere hükümetinindevlet bütçesinde yapacağı dev kesinti. BBC DünyaServisi’nin Dışişleri Bakanlığı’ndan hibe adıylaaldığı fonlarda yüzde yirmi oranında kesintiyegidilmesinin bu kararın alınmasına yol açtığıbildiriliyor. Kamu harcamalarını tırpanlayan devletinpolitikaları emekçileri vururken, sendikalar planı“vahşi kesintiler’’ olarak niteledi.

Çin’de işçiler polisle çatıştı Çin’in Hubei eyaletinin başkenti olan Wuhan

kentinde, işçiler saatlerce polisle çatıştı. İşçiler,ücretlerini ödemeksizin polisin yardımıyla kaçmayaçalışan şirket patronunun kaçmasını engellemeyeçalışıyordu.

Çin Halk Ordusu için üniforma üreten Wuhan3541 Genel Giysi Fabrikası 2007 yılında iflasagitmiş, 4 bin işçi işten çıkartılmıştı. Wuhan fabrikasıişçileri o tarihten beri patronun sözleşme gereğiödemesi gereken ücretleri ödemesini bekliyor.

19 Ocak günü fabrika etrafındaki yolları blokeederek patronun fabrikadan kaçmasını engellemeyeçalışan işçiler ile patronu kaçırmaya çalışan polisarasında çıkan ve saatlerce süren çatışmada, en az 5kişinin yaralandığı bildiriliyor.

İspanya’da işsizlik zinciriİspanya’da işsizlik yardımının azaltılması insan

zinciriyle protesto edilecek. Madrid’de başbakanlık ile parlamento arasında 5

kilometre uzunluğunda “işsizlik zinciri”oluşturulması hedefleniyor.

Avrupa’daki en yüksek işsizlik oranına sahipİspanya’da 4 milyon işsiz bulunuyor. İşsizler 2 yılboyunca işsizlik maaşı alabilirken, 2009’da getirilenve bu süre sonunda da aylıkların devamını öngörendüzenleme hükümetin bütçe açığını kapamagerekçesiyle askıya alındı.

Fransa’da liman işçilerinden grevEmeklilik yaşını yükselten emeklilik

“reformunun” yarattığı hak gasplarına karşı işçi vepatron sendikası arasında imzalanan sözleşme

koşullarının yerine getirilmemesine karşı limenişçileri greve çıktı. İşçiler hükümetin sözleşmeyionaylamasını talep ediyor.

Grev nedeniyle limanlarda mal indirme veyükleme işlemlerinin tamamen felce uğrarken,sendika greve katılımın başta Marsilya olmak üzereönemli liman kentlerinde yoğun olduğunu açıkladı.

Ekim ayında işçi ve patron sendikalarınınimzaladığı sözleşme uyarınca, zor koşullarda çalışan5- 6 bin liman işçisinin normal yasal zamandan beşyıl önce emekli olmasını sağlayacak mutabakatınhükümet tarafından onaylanması talep ediliyor.Hükümet ise varılan uzlaşmayla ilgili yenidengörüşmelerin başlamasını dayatıyor.

Boeing işçi kıyımına hazırlanıyorDünyanın önde gelen uçak üreticilerinden ABD

merkezli Boeing şirketi kitlesel işçi kıyımınahazırlanıyor.

“C-17 askeri kargo uçaklarına olan talebindüşmesi” gerekçesiyle ABD’deki fabrikalarında1100 çalışanın işine son verecek olan Boeing iştençıkarılacak personelin orta seviyede idareci,muhasebeciler, mühendisler, araştırmacılar vemontaj üretim hattında çalışan işçilerden oluşacağını,gelecek yılın sonuna kadar 900 kişinin California’daLong Beach bölgesindeki fabrikadan, 200 kişinin iseArizona eyaletindeki Mesa ve Georgia eyaletindekiMacon fabrikalarından çıkarılacağını açıkladı.

Kolombiya’da maden kazasıKolombiya’nın kuzeybatısındaki Sardinata’da bir

kömür madeninde grizu patlaması meydana geldi.Patlama sonucu 30 madenci göçük altında kaldı.

Patlama gaz birikmesi sonucu meydana gelirkenyetkililer, göçük altındaki işçilerin canlı çıkmalarıolasılığının çok az olduğunu bildirdi.

Aynı madende ekim ayında grizu patlamasımeydana gelmiş 6 işçi iş cinayetine kurban gitmişti.

Dünyanın beşinci kömür üreticisi Kolombiya’da,işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı içingeçen yıl meydana gelen “kazalarda” yüzden fazlaişçi hayatını kaybetti.

Hollanda’da öğrenci öfkesi Avrupa’da öğrencilerin eylem dalgasının yeni

adresi Hollanda. Hollanda’da 21 Ocak günü alanlaraçıkan 10 binden fazla öğrenci hükümetin eğitimalanında yapmayı planladığı kesintiler ve paralıeğitim uygulamalarına tepki gösterdi.

Son yılların en büyük eylemi olarakdeğerlendirilen eylem, Lahey’deki MalieveldMeydanı’nda düzenlendi. Ülke genelinden gelenbinlerce öğrenci ve öğretim üyesinin katıldığıgösteride hükümetten kısıtlama planındanvazgeçmesi istendi.

Eylem öğrenci sendikaları ve bazı sendikalarınöncülüğünde düzenlendi.

Eyleme Eğitimden Sorumlu Devlet SekreteriHalbe Zijlstra da katılarak hükümetin kısıntı planınıgerekçelendirmeye çalıştı. Ancak Zijlstraöğrencilerin büyük protestosuyla karşılaştı. Büyüktepki görmesi üzerine alanı apar topar terk etti.

Öğrencilerin en büyük tepkisi okullarınızamanında bitirmeyenlerden yıllık 3 bin avro eköğrenim harcı alınması yönündeki tasarı oldu. Butasarının geri çekilmesi için geçtiğimiz günlerdebaşlatılan imza kampanyası çerçevesinde 250 binimza toplandı.

Dünyadan... Biz Osman’a ağlarken, Kübra öldü!

Açlıktan ölmüş. Böyle şeyler sadece Afrika’da olursanıyorduk. Sadece kara kıtada ölür çocuklar yeterlibeslenememekten diye biliyorduk. Yanı başımızda oldu.Ama bir infial yaşamadık. O sırada biz Osman’ı izliyorduk. Odenizde çırpınırken gözümüzden akan yaşları saklıyorduk.Belli etmeden burnumuzu kolumuza silip, bunun sadecebir film olduğunu içimizden tekrarlıyorduk. Gerçek hayattaböyle şeylerin olmazına inanıyorduk. Kübra’danbihaberdik. Biz Osman’ı çok seviyorduk. Ölmesin diye, hadibirisi görsün de çıkarıversin denizden diye sayıklıyorduk.Araya giren reklamlar gerçek hayata döndürmeyeyetmiyordu işte. Biz o sırada kafamızdan senaryolaryazıyorduk. Olan olmuştu yine, katharsisimizi sonuna kadaryaşayıp, gelecek bölümü iple çekiyorduk.

Osman kim?

Osman küçücük bir çocuk. Osman bir çocuk oyuncu.Birçoğumuzun 4-5 ayda kazandığını bir haftada kazananailesinin göz bebeği. Osman çok güzel bir çocuk. İyi biroyuncu. Yolda görsek yanaklarını kocaman sıkıp, suratımızaastığımız anlamsız bir gülümsemeyle sevgi göstereceğimiztüm diğer çocuklar gibi işte. Yalansız, farkındasız, 5 yaşında.Osman, işten gelip yığıldığımız koltukta bizi de farkındasızyapan bir dizinin karakteri. Hayatlarımıza afyon olan birsenaryonun gereği. Osman çok güzel bir çocuk. Sadece 5yaşında.

Kübra kim?

Kübra bir bebekTİ. Yoksul bir ailenin 3 çocuğundanbiriyDİ. Yeterli beslenemeDİ. Sürekli ağlıyorDU. Ya altııslakTI ya da açTI. Otopsi yapılDI. Midesi boşTU. Kübra 2,5aylıkTI. Tüm bebekler gibi elbet o da güzelDİ. YaşasayDI veanlatabilseyDİ, büyüyünce ya doktor olacakTI ya daöğretmen. Sonra “Kübra açlıktan mı öldü?” diye sordu birgazeteci. “Bebeğin ebeveynleri, çocuğun bir hafta önce 3yaşındaki kardeşi tarafından yere düşürüldüğü ve çocuğunkafa bölgesinde yaralanma olduğunu belirtmiş. Yaniçocukta düşmekten kaynaklanan bir darp var. Anne,çocuğun bu düşme hadisesinin ardından beslenmedenkesildiğini ifadesinde belirtiyor. Kesin sonuç, otopsiraporunun ardından belli olacak” diye yanıtladı kaymakambey. . Otopsi yapılDI. İşte midesi boşTU. Kübra sessizceölDÜ. Kübra’nın babası geçirdiği iş kazası sebebiyleengelliyDİ. SigortasızDI. Kübra -di’li geçmiş zamanda kalDI.Biz şimdiki zamandayız ya, yaşıyoruz işte, şimdilik.

Yaşıyoruz da biz, kent yoksulları çığ gibi büyüyor. Yaşıyoruz da hani farkındasız, Noel Baba’nın

torbasından bahtımıza 103 maddelik bir yasa çıkıyor. Yaşıyoruz da, daha çok sessiz sessiz. Yaşamayalım mı, yaşayalım elbet. Ama çocuklarımız

açlıktan ölmeden, sevdiklerimiz hastane köşelerindesürünmeden, gençlerimiz işsizlikten kendilerini yakmadan,kadınlarımız cinayet silahı resmiyetine ulaşmayanbıçaklarla öldürülmeden, insanlarımız iş kazalarına kurbangitmeden, köle pazarlarına mal olmadan yaşayalımdiyoruz.

Sonra bu sayıklamalarımızın gölgesinde şairin şudizelerine takılıyoruz; “Ve insanlar, ah, benim insanlarım,yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmeklebeslenmeye muhtaçsınız”. Cevap verelim o vakit şaire; bizyaşayacağız, en çok da yaşatmak için çocukları. HemOsmanlar’ı hem Kübralar’ı. Ne açlıktan ölecekler ne dekaderleri olacak sıtma. Güzel yaşayacağız. Muhtaç olmadanarsıza, uğursuza ve yalana.

Sonu gelmişken sözümüzün, şimdilik, kısa cümlelerkuralım. Ailesine oluk oluk yardım yağıyormuş Kübra’nın.Sadaka kültürü ya reva görülen, boyun eğdirilen, elaçtırılan. Artık buzdolapları dolu olacak Bakırcı Ailesi’nin.Ama hatırlatalım, Kübra gitti.

21 Ocak 2011 / Hollanda

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Kapitalizmin neden olduğu çevre kirliliğininetkisiyle canlı yaşamı büyük bir tehdit altındadır.Sermaye devleti ise çevre sağlığını gözeten bir üretim,kentleşme, enerji ve ulaşım politikası izlemediği gibi,bunun sonuçlarını da haliyle umursamıyor. Böylelikledoğal yaşamın yıkımıyla beraber insan sağlığı da hiçesayılıyor.

Dünyada ve ülkemizde kapitalistleşmenin bir “lütfu”olarak karşımıza çıkan çevre tahribatındaki hızlı artış,geri dönülemez sonuçlar yaratıyor. Geçmişin mirasıolan bu sorunların önlem alınmazsa insanlığı karanlıkbir geleceğe sürükleyeceğini söylemeye gerek bile yok.Hal böyleyken kapitalist efendiler tatlı karlarındanvazgeçmemek uğruna insan ve çevre sağlığınıyoketmeye devam ediyor.

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde yaşananlarkapitalizmin neden olduğu çevre tahribatının boyutlarıhakkında çarpıcı bir örnektir.

Konuya dikkat çekmek üzere Kocaeli ÜniversitesiTıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı BaşkanıProf. Dr. Onur Hamzaoğlu tarafından yapılan biraraştırma sanayi atıklarına bağlı çevre kirliliğinin insanyaşamını ne derece olumsuz etkilediğini ortayaçıkarıyor.

Araştırma sonucunda hazırlanan raporda,Dilovası’nda kanser vakalarının dünya ortalamasının30 kat üzerinde olduğu, insan sağlığına zararlı olan ağırmetallerin hamile kadınların ve bebeklerin vücutlarındatespit edildiği belirtilmektedir.

Hamzaoğlu ise, araştırma ile ilgili olarak şöyledemektedir: “Dilovası bölgesindeki kanserdenölümlerin hem Türkiye’de, hem de dünyaya oranladaha fazla sıklıkta olduğunu tespit ettik. Hava kirliliğiile ilgisini araştırdık. Kandıra ve Dilovası’nda her ayhava ölçümleri yaparak ağır metal analizlerini yaptık.Kandıra ve Dilovası’nda araştırmaya katılmayı kabuleden hamile kadınların hamileliklerini araştırdık.Doğumdan sonra da annenin sütünden ve bebeğinkakasından ilk örnekleri aldık. Araştırmalarımız şuanda devam ediyor. Sonuç beklentilerimizi doğrularşekilde çıktı”

Buna rağmen Kocaeli Valisi de “elde bilimsel veriyok” diyerek raporu yok saymakta, konuya dair ayrıcakirli bir propaganda yürütülmektedir. Oysa bu konudaha önceki yıllarda gündeme geldiğinde kurulan kısaömürlü TBMM Dilovası Araştırma Komisyonu,yayınladığı bir raporda sanayi kuruluşlarının kapasiteartışının durdurulması gerektiğini tespit etmişti. Oysabölgedeki fabrikalar kapasite oranlarını giderekartırmıştır. Örneğin demir çelik üretimi yapanfabrikaların 50 tonluk metal eritme potalarını 250 tonaçıkarttıkları yine Hamzaoğlu’nun açıklamalarında yeralmaktadır.

Hamzaoğlu’na sert tepki gösteren bir diğer isim dehaliyle Dilovası Organize Sanayi Bölgesi YönetimKurulu Başkanı Mustafa Türker oldu. Hamzaoğlu’nu“Dilovası’nı kaşıyarak belli mihraklara mesaj vermegayretinde” olmakla suçlayan Türker, 2006’ dan beriçok şey değiştiğini söyleyerek bu araştırmanın eskidiğiyalanına başvuruyor. Ayrıca Dilovası’nda havakirliliğinin sadece sanayi ile özdeşleştirilmesine deitiraz eden Türker, “kışın soğutmadan çıkan buharlarvar. Onlar duman değil buhar. Bunun dışında kesinlikle

sanayiden kaynaklanan hava kirliliği yok” diyerekkendisinin ne kadar bilimsel saiklerle konuştuğunu dagöstermiş oluyor. Görüldüğü üzere sermaye vedevletinin sözcüleri işlerine geleni kabul etmekte,işlerine gelmediğini ise yok saymaktadır.

Kocaeli gibi sanayinin yoğun olduğu ve özellikledemir çelik, kimya, petrol, otomotiv ve lastik sektörügibi 400’ün üzerinde büyük ölçekli sanayi kuruluşubulunan bir bölgede ve özellikle Dilovası gibi konutalanlarının sanayi ile iç içe olduğu yerlerde çevrekirliliğinin yoğun olması şaşırtıcı değildir. Fabrikaatıklarının neden olduğu kirlilik havayı, suyu, toprağıdoğrudan etkilemekte, buradan da insan sağlığı riskegirmektedir. Solunum yolu hastalıklarının ve kansergibi ölümcül bir hastalığın bu bölgede sık görülmesikaçınılmaz bir sonuçtur.

Şu da unutulmamalıdır ki, fabrikalardan çıkan ağırmetal ve insan sağlığına zararlı diğer toksin maddelerinetkileri uzun vadede görülmektedir. Şimdi öncekiyıllardaki kirliliğin sonuçlarıyla karşılaşılmaktadır. Bumaddelerin hala çevreye verildiğini düşünürsekönümüzdeki yıllarda böylesi vakalarla daha sıkkarşılaşılacağı da bir diğer gerçektir.

Gerek organize sanayi bölgesi yetkililerinin ifadelerigerekse TBMM’nin bu konuya dair kısa ömürlükomisyon çalışması sermaye ve devletinin işinçözümüne değil, görüntüyü kurtarma sınırlarında bir“önlem” aldıklarını göstermektedir. Kirlilikten etkilenenişçi ve emekçilerin talepleri doğrultusunda değil

sermayenin çıkarları doğrultusunda hareketedilmektedir. Bu nedenle organize sanayi odası başkanışahsında kapitalistler,yeni doğmuş bebeklerde insanvücudunda normal şartlarda olmayan kadmiyum,alüminyum gibi metaller olmasından hiç mi hiçrahatsızlık duymamaktadır.

Kuşkusuz örgütlü tepkilerle çevre ve insansağlığının tahribatının önüne geçmek mümkündür.Ancak kapitalizmin işleyiş yasaları bu sorunukaçınılmaz olarak döne döne üretecektir. Çünkü hepdaha fazla kar elde etme hırsı insan ve çevre sağlığınınyıkımını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle temizbir çevre ve yaşanabilir kentler için tek seçeneksosyalizmdir. Çünkü ancak sosyalizmle, kapitalizmdenmiras çevre tahribatından kurtulmak için çevre vetoplum sağlığını gözeten bir üretim, kentleşme, enerjive ulaşım politikası izlenebilir ve bu toplum sağlığınınvazgeçilmez koşulu sayılabilir.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011 Çevre

4-8 Mart 2011 tarihlerinde Venezuela’nınbaşkenti Caracas’ta toplanacak olan Dünya KadınKonferansı’na çağrı amacıyla Almanya’nınStuttgart şehrinde etkinlik düzenlendi.

22 Ocak Cumartesi günü SolidariteInternasyonal (SI) tarafından organize edilenetkinliğe 300’ü aşkın kişi katıldı. Etkinlikte,bilgilendirme stantları açıldı. İşçilerin BirliğiHalkların Kardeşliği Platformu’nun (BİR-KAR) dadestek verdiği etkinlikte konferansa ilişkinbilgilendirmede bulunuldu.

Değişik uluslardan emekçi kadınlarınmücadelecisini anlatan dia gösteriminin yapıldığıetkinlikte farklı uluslardan kadın komisyonlarının

mesajları okundu. Programın ikinci bölümünde enternasyonal

müzikler eşliğinde halaylar çekildi. BİR-KARKadın Komisyonu’nun geceye gönderdiği mesajşöyle:

“2011 Dünya Kadın Konferansı’nınbaşarısının, biz mücadeleci kadınların önhazırlıkları olduğunu biliyoruz. 4-8 Mart 2011tarihleri arasında Karakas / Venezuela’dagerçekleştirecek olan Dünya Kadın Konferansı’nıdesteklemek için yaptığınız etkinlikte başarılardiler, BİR -KAR Kadın Komisyonu olarak sizleriselamlıyoruz”

Stuttgart’ta konferans çağrısı

Kapitalizmin Dilovası felaketi...

Temiz çevre ve insanca bir yaşam içinmücadeleyi büyütelim!

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu(HSGGP) İstanbul Gazi Mahallesi’nde sağlıktayıkım ve aile hekimliği üzerine halk toplantısıgerçekleştirdi.

“Güvenli gelecek için birleşik mücadeledenvazgeçmeyeceğiz” başlıklığıyla Sultan DüğünSalonu’nda gerçekleştirilen toplantıya TTB MerkezKonseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen ve HSGGPtemsilcisi konuşmacı olarak katıldı.

Demirdizen sağlıkta yıkım ve aile hekimliği

uygulamalarını anlatan geniş bir sunumgerçekleştirdi. Toplantı, sunumun ardından sorucevap bölümüyle devam etti.HSGGP temsilcisi isetoplantıda yaptığı konuşmada sağlıkta yıkımyasalarına ve uygulamalarına karşı mücadeleninönemine dikkat çekti.

Toplantı hazırlıkları çerçevesinde GaziMahallesi’nde ozalitler ve bildiri dağıtımları yapıldı.Emekçilerin evleri ziyaret edilerek toplantıyakatılım çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / GOP

Gazi’de sağlıkta yıkım toplantısı

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

Hapishanelerde yaşanan hak İhlalleriniinceleyen Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD)İstanbul Şubesi “2010 Cezaevleri Hak İhlalleriRaporu”nu 24 Ocak günü İstanbul Barosu’ndadüzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

“Ali Suat Ertosun’dan Haydar Ali Ak’a F tipindeişkence sürüyor / Çağdaş Hukukçular Derneğiİstanbul Şube” pankartının asıldığı toplantıya ÇHDİstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi GülvinAydın, Oya Aslan ve Kandıra F TipiHapishanesi’nden tahliye olan Hüseyin Durmazkatıldı.

Hüseyin Durmaz, 19 Aralık katliamıyla birlikteF Tipi hücrelere geçişin yaşandığını ve 13 yılboyunca tutuklu yargılandığını belirtti. 19 Aralıkkatliamıyla asıl olarak işçi ve emekçilerin baskıaltında tutulmak istendiğini belirten Durmaz, F tipihücrelerin ve sistematik olarak uygulanan baskılarındevrimcileri inançlarından soyutlamak içinyapıldığını ifade etti. F tiplerinde saldırıların devamettiğini vurgulayan Durmaz, F tipi sistemininyıkılması gerektiğini söyledi. Durmaz, “Bütündevrimci tutsaklar bırakılmayana kadar toplumözgür olmayacak” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Ardından söz alan Av. Oya Aslan ise yılboyunca gezdikleri hapishanelerde tespit ettiklerihak ihlallerine değindi. Tekirdağ Hapishanesi’ndeuygulanan “Süngerli Oda işkencesi”ni aktaranAslan, bunun dışında hücre cezaları, disiplincezaları, sağlık sorunları, ilaçların verilmemesi veağırlaştırılmış müebbet gibi sorunlara değindi. Sonolarak Gülvin Aydın söz alarak genel tespitlerini veönerilerini sıraladı.

Üç ana bölümden oluşan ÇHD raporunda F TipiHapishanelerde yaşanan sorunlar ‘sohbet hakkı’,‘Ağırlaştırılmış hapis hükümlüleri’, ‘sağlık hakkı’,‘üst arama’, ‘dilekçe hakkı’, ‘nakil ve sevk’, ‘aramaişlemi’, ‘infaz hakimliği’, ‘yayın hakkı’, ‘disiplinsoruşturmaları’, ‘kötü muamele ve işkenceuygulamaları’ ile ‘sürgün ve sevkler’ incelendi.

Tecrit derinleştiriliyor

Raporun ikinci bölümünde ise tecrit ve tretmanmodelinin özel bir uygulaması olarak Tekirdağ 1 ve2 Nolu F Tipi Hapishaneleri incelendi. Bu bölümde,‘sohbet hakkı’, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapishükümlüleri’, ‘sağlık hakkı’, ‘üst arama’, ‘dilekçehakkı’, ‘nakil ve sevk’, ‘arama işlemi’, ‘infazhakimliği’, ‘yayın hakkı’, ‘disiplin soruşturmaları’,‘kötü muamele ve işkence uygulamaları’ ile ‘sürgünve sevk’ uygulamaları incelendi.

Raporun sonuç bölümünde ise genel tespitler veöneriler sıralandı. Raporda, 45/1 sayılı genelgeninsohbet hakkını düzenleyen bölümününuygulanmadığı, tecrit sistemine bağlı olarak hastatutuklu ve hükümlülerin sayısının her geçen günarttığı, haksız ve keyfi uygulamalara itirazlarınincelenmediği, disiplin soruşturmalarının İnfazKoruma memurları tarafından tutulan tutanaklaradayandırıldığı, kötü muamele ve işkenceye dayalısuç duyurularının tümünün takipsizliklesonuçlandığı da raporun genel tespitler bölümündeyer alan maddeler arasındaydı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Zindanlar30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/04* 28 Ocak 2011

Tecrit derinleştiriliyor

İHD’den kayıp eylemiİHD İzmir Şubesi 22 Ocak günü Eski

Sümerbank önünde Serdar Tanış ile EbubekirDeniz’in akıbetini sordu. Kayıp resimlerinintaşındığı eylemde “Kayıplar belli, failler nerede /İHD İzmir Şube” pankartı açıldı. Serdar Tanış veEbubekir Deniz’in 10 yıldır kayıp olduklarısöylenerek kayboluş öyküleri anlatıldı.

Basın açıklamasını İHD Yöntim Kurulu adınaMeryem Çağ okudu. Bitlis ve Diyarbakır İHDtarafından yapılan çalışmaların sonucundaMutki’de 12 kişilik mezar açıldığını ve 8 kişininkemiklerine ulaşıldığını söyleyen Çağ,mezarlardan çıkan 12 insanın infaz edildiğinigösteren belirtiler olduğuna dikkat çekti. Böylemezarların çok olduğunu vurguladı.

Basın açıklamasının ardından 5 dakikalık

oturma eylemi gerçekleştirildi.

Bursa’dan açıklamaBursa İHD üçüncüsünü gerçekleştirdiği

cumartesi eylemlerinde bu kez “Anadilde eğitimhaktır, engellenemez!” dedi. Nalbantoğlu girişindeyapılan açıklamada önce BDP adına bir konuşmayapıldı.

Kürtçe olarak yapılan konuşmada anadildeeğitimin bir hak olduğu, fakat geçmişten beri butalebin baskı ve cezalarla karşılandığı ifade edildi.Açıklama ile Bursa’da yürütülecek imzakampanyasının startının verildiği de belirtildi.

Ardından İHD Bursa Şube Başkanı MustafaYağcı bir açıklama yaptı.

Kızıl Bayrak / İzmir - Bursa

Türk Telekom Arena Stadı'nın açılış törenindeTayyip Erdoğan’a yönelik ıslıklı protestoyusahiplenen taraftar grupları 22 Ocak günü Erdoğan’ıve hükümeti protesto etti.

Ağırlıklı olarak Galatasaray, Fenerbahçe veBeşiktaş taraftarlarından oluşan yaklaşık bin kişiTaksim Meydanı'ndan Galatasaray Meydanı'nayürüdü.

İstiklal Caddesi boyunca süren yürüyüş sırasındarenkli görüntüler ortaya çıktı. Taraftarlar, TTArena'nın açılışında yaşanan protestonun ardındanTayyip Erdoğan ve bakanların tutumuna tepkigösterdi. Eylem sırasında yanlarında taşıdıklarıkırmızı kartları havaya kaldırarak hükümeti protestoeden taraftar gruplarına farklı takımların dataraftarlarının destek vermesi dikkat çekti. DİSK’ebağlı Türkiye Devrimci Spor Emekçileri

Sendikası’nın (Spor Sen) çağrısıyla düzenleneneylemde “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” pankartıtaşındı. Davul-zurna ve vuvuzella çalarak yürüyenkitle, Galatasaray Meydanı'nda basın açıklamasıyaptı.

Taraftarlar adına konuşan Spor Sen GenelBaşkanı Metin Kurt, stadyum açılışında gösterilentepkinin haklı olduğunu söyledi. Kurt, "Bu protestokadar önemli olduğunu düşündüğümüz protestosonrası yaşanan gelişmelerdir. Şiddet içermeyen budemokratik tepki karşısında koskoca bir camianıntaraftarlarına ağza alınmayacak hakaretler bakan vebürokratların ağzından kamuoyuna yansımıştır"dedi.

Rakip takım taraftarlarının birbirlerinikucaklayarak destek verdikleri eylem sloganlarlasona erdi.

İHD’den eylemler...

Taraftarlardan Tayyip protestosu

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak

İşçi olarak haklarımızı savunmak çok önemli, amabunu haksızlıklar karşımıza gelmeden önce yaparsakhepimiz için en doğrusu olacaktır. Belki başımızagelmeden anlamıyor olabiliriz. Ama o zaman daanladıktan sonra bu hakkımızı savunmalıyız.

MC Donalds'ta çalıştım ama hiçbir zaman nekendimi, ne de arkadaşlarımı ezdirmedim.Arkadaşlarım diyorum çünkü haklarını savunamayanbirçok arkadaşım vardı. Bazıları yıllardır çalışmışinsanlar, ama haklarını savunamıyorlar. Ben de çokkötü koşullarda çalıştım ama farkına vardığım andaişçinin köle olmadığını göstermeye çalıştım. Hergün 10saat çalıştırıldım, bazen 2 gün evime gitmediğim oldu.Bunun karşılığında ise hakkımın çalındığını gördüm.Bunun üzerine onlara köle olmadığımı gösterdim.

Bunun için elimden gelen her şeyi yaptım,

susmadım. Bunları çalışırken yaptım ve yaptıklarımınişe yaradığını gördüm. Tabi ki bu safhaya gelene kadarçok zorluk çektim. Kadın kimliğime hakarete varanuygulamalarla karşılaştım.

Herkes bilir ki bir işçi sigortalıysa bir yıl çalıştıktansonra patronlar tazminat ödememek için işçiyiyıldırmaya çalışır. Ama ben ona da izin vermedim.Çünkü emek verdim ve emeğimin karşılığını aldım.

Şunu söyleyebilirim ki, para alamasam da enazından kendimi savunabildim. Para kazanmasam dainsanlığımı kazandım.

Şunu biliyorum ki eğer biz böyle davranmazsakhem hakkımız hem de insanlığımız elimizdengidecektir. Birlikte olalım ki herkes işçi sınıfının nekadar güçlü olduğu anlasın.

Bir işçi kadın / Adana

CMYK

Bir endişeli bekleyiş içindebugün gökyüzüher an, her şeye hazır.Ağaçların düşmüşbirer birer süngüsükatliama uğramış

yapraklardan belli.Bir rüzgar, sinsicesızlatıyor kemiklerimi

dinlemek istiyorum oysa,çiseleyen yağmurun ahengindeuğuldayan rüzgarı sessizcene ki savruluyor rüzgardaserpintisi suyun gözlerime.Şu iskele işçileri,bir hummalı faaliyet içindetepelerinde ötüşen kuşlarınsenfonik orkestrası ile.İnsanlık manzarası tuhaf,bakın şurda iki büklüm duran adamafırlatarak şapkasını yerleretek tüfek bir isyan örgütlüyorekseninden kaymış dengesiyle,ve kavgası,kara bir kütle gibiyaprakların arasındaumarsız akaninsan selinin kendisiyle.Ve hangi maksatla olduğubelli olmayan bir iyi niyetkollarından tuttuğu bu adamaadeta yalvararak,ve ağlayanın kendisinden çokyerde yatan şapkasına yanarak,yani gerçeğin yerinegörüntüyü kullanarakzamanın nabzınıbarbarlığın akrebiyle buluşturuyor.Ve sefil bir güç gösterisiyleağlayan adamçaresizliğin suratınatokat gibi patlayarakkırıyor, yağmurlaşangöz damlacıklarınızalimin, tehditkapasitesine aldırmayarak.

H. Coşkunel

Sabahın dördünde saatimin ziliyle uyanıyorum.Otobüsün kalkmasına yarım saatim var. Aceleylehazırlanıp yola çıkıyorum. Daha önümde, bir otobüsdurağı bir de tren garı var. Her sabah yaşadığım buyolculuğun en ilginç yeri tren garı. Normal saatlerde bugarda kimseyi bulamazsınız. Burası sadece sabahınerken saatlerinde işçilerin kullandığı bir yer. Yüzlerceişçi burada otobüslere, trenlere binerek işlerinegidiyorlar. İnsanlar bir koşuşturma ve telaş içindeler.Bir de son günlerde yaygın olan işe geç kalmakorkusu... İşsizliğin çok yoğun olduğu dönemlerde herişçinin yaşadığı bir korkudur bu. İşe geç kalırsa işarkadaşları hoş karşılamayacak, kısım şefi sorguyaçekecek, bir daha işe geç kalırsa, ihtar bile yiyecek...Kurulan fabrika çarkı seni zamanında makineninbaşında olmanı, saniye geçirmeksizin üretmeni istiyor!İş kartı herbir dakika geciktiğinde 15 dakikanı kesiyor,bu bir fabrika yasası...

Bu tren garında insanların umutlarını, heyecanlarını,bekleyişlerini yüzünden okuyorum. Kimileri çok değerbiçtiği Bild gazetesini büyük bir heyecanla okumayadalıyor. Kimi de sabırsız bir şekilde trenin bir an evvelgelmesini bekliyor. Henüz çok genç olan, işçilerordusuna yeni katılan genç soğuk merdiven üzerindeuykunun tadını çıkartmaya çalışıyor. Buradan başkadüşüncelere gidiyorum... Bizim gördüğümüz kentler,yüksek binalar, hiç durmadan üreten fabrikalar şu erkensaatte uyanan insanların sırtından dönüyor.

Çalıştıkça, ömür tükettikçe yoksullaşıyorlar... Kimibüyük bir umutsuzluk, çaresizlik ve gelecek korkusuyaşıyor. Bundan bir 20 yıl önce her şey daha başkaydı...İşçi sınıfının belli sosyal hakları vardı, Doğu Bloğu’nunyıkılmasından sonra her şey değişti. İşçilerin birçokhakları elinden alındı. İzin parası, Weihnachts parasıödenmemeye başlandı. İşyeri Teşkilat Kanunudeğiştirilerek 100 binlerce kiralık işçi firmasının önüaçıldı. 100 binlerce genç düşük ücrete çalışmayazorlandı. Her türlü haktan mahrum bırakıldı. Aynıfabrikada aynı işte çalışan işçilerin ücretleri farklılaştı...Eski işçilerin saat ücreti 15 Euro ise, yeni gelen gençişçiler 7 Euro’ya çalşmaya mahkum ediliyor... Eşit işeeşit ücret ödenmiyor. Birçok sosyal haktan mahrum

bırakıldığı gibi her an işten atılabiliyor. Kriz öncesiAlmanya’da kiralık işçi firmalarında çalışan işçilerinsayısı 700 bine ulaşmıştı. Krizle birlikte 100 binlerceişçiyi kapıdışarı ettiler.

Tüm bunları düşünürken fabrikanın kapısınayaklaştığımı farkediyorum.

Sema ve arkadaşları dert yanıyorlar. “Bu kiralık işçifirması işi çok zor abi, dün akşam geç saatlerdetelefonla beni işe çağırdılar. Telefonumukapatamıyorum. Yaptığımız iş anlaşmasında telefonumuhep açık tutmamı istiyorlar. Yanımda çalışan bayanbenim iki katım para alıyor. Benim 15 gün izin hakkınvar. Onunsa 30 gün. Halbuki, aynı makinada aynı işiyapıyoruz. Bu çok büyük bir haksızlık abi. İki yıldırben böyle çalışıyorum.”

Sema 23 yaşında genç bir kız. Okulda pek başarılıolamayınca, İş ve İşçi bulma Kurumu’na gidiyor. Bukurumda Sema’yı kiralık işçi firmasına gönderiyor.Sema bu fabrikada sabah, öğle ve gece çalışıyor. Eline1100 Euro geçmiyor. Nişanlandığı halde ailesininyanından taşınamıyor. Aldığı aylık kendisine yetmiyor.Evinden taşınırsa kirayı, elektriği, ısınma parasını nasılödeyeceğini düşünüyor.

Sema’nın anlattıkları aklımdan gitmiyor... Sema gibiyaşları çok genç olan (23-24 yaş arası) 300 bininüzerinde genç işçi bu kiralık işçi firmalarında çalışıyor,hiçbir hakka ve hukuka sahip değiller. Gerekliolmadıkları zaman rahatlıkla kapının önünekonuluyorlar. Bu kapitalist sistem her şeye boyun eğenhiçbir hak ve hukuka sahip olmayan modern kölelikistiyor. Ama nereye kadar? Tüm bu hayaller içinde, bende makinamın başına geçiyorum. Sema’ya işçi sınıfınıntarihini ve mücadelesini anlatan romanlar vermeyekarar veriyorum. Öğle molasında Sema’nın yanınagidiyorum: “Sema sana sürprizim var” diyerekAymasan işçilerinin direnişini anlatan kitabıuzatıyorum. Bu Sema’yla ilk ciddi iletişimimiz oluyor.Artık Sema gibi genç işçileri devrimcileştirme zamanı...Kendi hakları için, daha iyi bir dünya için onlarıörgütleme zamanı. Sizin de yanıbaşınızda mutlakaSema gibi insanlar vardır!

Frankfurt’tan bir işçi

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit /KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Fabrika yolunda...

Bir işçi kadın mücadelesini anlatıyor

Görüntü ve

gerçek

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-04 / Ocak