sinekli bakkal

7
B- ROMANDAKİ OLAYIN İNCELENMESİ 1- Romanın Özeti: İmam’ın kızı Emine ile Tevfik çocukluktan beri birbirlerine aşıktırlar. Emine sonunda Tevfik’e kaçar ve İmam Emine’yi evlatlıktan reddeder. Fakat bir süre sonra araları bozulur. Emine bir gece Tevfik’i arkadaşlarına kendi taklidini yaptığını görünce terk eder.. Tevfik bir süre sonra yaptığına pişman olur ve Emine’nin kapısında dolanmaya, derdini mahalleli kadınlara anlatmaya başlar. Mahalleli Tevfik’i komisere şikayet eder. Şikayet padişaha kadar gider. Tevfik Gelibolu’ya sürülür. Emine hamiledir. Tevfik ve Emine’nin bir kızları olur. Adını Rabia koyarlar. İmam ve Emine Rabia’nın sesinin çok güzel olduğunu fark eder. İmam, torununu hafız yapmaya karar verir. Rabia’nın ünü çabuk yayılır. Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı Sabiha Hanım Rabia’yı dinlemek ister ve kandilde Kuran okuması için çağırır. Selim Paşa, Sabiha Hanım’dan kendisi gibi bir erkek evlat ister. Oğlu Hilmi ise çelimsiz, peltek bir oğlandır. Ayrıca Hilmi ileride babasının hiç tasvip etmediği bir şekilde Jön Türkler’e katılır. Sabiha Hanım başka çocuk doğurmayınca Paşa da gizlice bir buğday tüccarının kızıyla evlenir. Fakat ikinci karısı da Hilmi’den daha çelimsiz bir kız doğuruken ölür. Selim Paşa daha bu durumu karısıa anlatamadan Sabiha Hanım her şeyi bildiğini söyler. Selim Paşa’nın anasız kalan kızını da yanına alıp büyütmeyi teklif eder. Sabiha Hanım, Rabia’nın eğitiminin kendi konaklarında devam etmesini ister. İmam da bu teklifi kabul eder. Bir gün Rabia, Selim Paşa’nın uşağı Şevket Ağa’yla İmam’ın evine dönerken, Tevfik’in evinde ışık görür. Rabia babasının döndüğünü anlar. Öğleden sonraları konak yerine Tevfik’in evine gitmeye başlar. Bu durum fark edilince Emine konağa gider. Selim Paşa, İmam ve Emine’ye çocuğun seçme hakkı olduğunu söyler. Rabia Tevfik’le yaşamayı tercih eder. İmam tüm kazancını Rabia’dan elde ettiği için bu durumu kabul etmez. Tevfik, İmam’a Rabia’nın tüm gelirini vermeyi teklif eder. İmam bu durumda Rabia’nın gitmesini kabul eder. Aylar sonra mahalle kadınları Tevfik’e Emine’nin kötü durumda olduğunu, Emine ile Rabia’yı barıştırmak gerektiğini anlatırlar. Tevfik, Rabia’yı Emine’ye gönderir. Bunu zaten istemeyen Rabia, Emine’nin evinde hiç iyi karşılanmaz. Emine onu istemediğini söyler ve evinden kovar. Bu Rabia ile annesinin son görüşmesi olur. Selim Paşa’nın bahçıvanının yeğeni Bilal, Manastır’dan İstanbul’a gelir. Bir gün Sinekli Bakkal’dan geçerken Rabia’yı görür. Onunla tanışmak ister. Fakat Rabia ona pek iyi davranmaz ama sonra araları düzelir. Tevfik haftada üç gün mahalle kıraathanesinde Karagöz oynatmaya başlamıştır. Bu arada Rabia büyümüş, güzel, genç bir kız olmuştur. Etrafındakiler de bunun farkındadırlar. Rabia ile Bilal yakınlaşmaya başlar. Bilal hep gelecekte nasıl büyük ve zengin bir insan olacağından bahsetmektedir. En büyük hayali ise Selim Paşa gibi bir zorba olmaktır. Rabia bu durumu

Upload: elin

Post on 25-Dec-2015

13 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

Page 1: sinekli bakkal

B- ROMANDAKİ OLAYIN İNCELENMESİ

1-   Romanın  Özeti:

İmam’ın kızı Emine ile Tevfik çocukluktan beri birbirlerine aşıktırlar. Emine sonunda

Tevfik’e kaçar ve İmam Emine’yi evlatlıktan reddeder. Fakat bir süre sonra araları bozulur.

Emine bir gece Tevfik’i arkadaşlarına kendi taklidini yaptığını görünce terk eder.. Tevfik bir

süre sonra yaptığına pişman olur ve Emine’nin kapısında dolanmaya, derdini mahalleli

kadınlara anlatmaya başlar. Mahalleli Tevfik’i komisere şikayet eder. Şikayet padişaha kadar

gider. Tevfik Gelibolu’ya sürülür.

Emine hamiledir. Tevfik ve Emine’nin bir kızları olur. Adını Rabia koyarlar. İmam ve

Emine Rabia’nın sesinin çok güzel olduğunu fark eder. İmam, torununu hafız yapmaya karar

verir. Rabia’nın ünü çabuk yayılır. Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı Sabiha Hanım Rabia’yı

dinlemek ister ve kandilde Kuran okuması için çağırır.

Selim Paşa, Sabiha Hanım’dan kendisi gibi bir erkek evlat ister. Oğlu Hilmi ise çelimsiz,

peltek bir oğlandır. Ayrıca Hilmi ileride babasının hiç tasvip etmediği bir şekilde Jön Türkler’e

katılır. Sabiha Hanım başka çocuk doğurmayınca Paşa da gizlice bir buğday tüccarının kızıyla

evlenir. Fakat ikinci karısı da Hilmi’den daha çelimsiz bir kız doğuruken ölür. Selim Paşa daha

bu durumu karısıa anlatamadan Sabiha Hanım her şeyi bildiğini söyler. Selim Paşa’nın anasız

kalan kızını da yanına alıp büyütmeyi teklif eder.

Sabiha Hanım, Rabia’nın eğitiminin kendi konaklarında devam etmesini ister. İmam da

bu teklifi kabul eder. Bir gün Rabia, Selim Paşa’nın uşağı Şevket Ağa’yla İmam’ın evine

dönerken, Tevfik’in evinde ışık görür. Rabia babasının döndüğünü anlar. Öğleden sonraları

konak yerine Tevfik’in evine gitmeye başlar. Bu durum fark edilince Emine konağa gider. Selim

Paşa, İmam ve Emine’ye çocuğun seçme hakkı olduğunu söyler. Rabia Tevfik’le yaşamayı

tercih eder. İmam tüm kazancını Rabia’dan elde ettiği için bu durumu kabul etmez. Tevfik,

İmam’a Rabia’nın tüm gelirini vermeyi teklif eder. İmam bu durumda Rabia’nın gitmesini kabul

eder. Aylar sonra mahalle kadınları Tevfik’e Emine’nin kötü durumda olduğunu, Emine ile

Rabia’yı barıştırmak gerektiğini anlatırlar. Tevfik, Rabia’yı Emine’ye gönderir. Bunu zaten

istemeyen Rabia, Emine’nin evinde hiç iyi karşılanmaz. Emine onu istemediğini söyler ve

evinden kovar. Bu Rabia ile annesinin son görüşmesi olur.

Selim Paşa’nın bahçıvanının yeğeni Bilal, Manastır’dan İstanbul’a gelir. Bir gün Sinekli

Bakkal’dan geçerken Rabia’yı görür. Onunla tanışmak ister. Fakat Rabia ona pek iyi

davranmaz ama sonra araları düzelir.

Tevfik haftada üç gün mahalle kıraathanesinde Karagöz oynatmaya başlamıştır. Bu

arada Rabia büyümüş, güzel, genç bir kız olmuştur. Etrafındakiler de bunun farkındadırlar.

Rabia ile Bilal yakınlaşmaya başlar. Bilal hep gelecekte nasıl büyük ve zengin bir insan

olacağından bahsetmektedir. En büyük hayali ise Selim Paşa gibi bir zorba olmaktır. Rabia bu

durumu öğrenince Bilal’e küser. Bilal de Rabia’nın kendisini kıskanması için Selim Paşa’nın kızı

Mihri’yle evlenmeye karar verir. Fakat amacına ulaşamayacaktır.

Tevfik hastalanmıştır. Bu sırada Rabia hutbe okumaya gitmediği için İmam’a para

gitmez. Emine yoksulluk içinde ölür.

Tevfik ortaoyunlarındaki Mirasyedi karakterini değiştirmiş, gizliden gizliye onun yerine

Dahiliye Nazırı Zati Bey’i oynatmaktadır. Zati Bey bu durumu bir şekilde duyar ve Tevfik’i

konağına çağırıp uyarır. Bu arada Selim Paşa padişahın gözünde gittikçe düşmekte Zati Bey

ise gittikçe yükselmektedir. Padişah, Selim Paşa’ya Hilmi ve arkadaşlarını araştırması

Page 2: sinekli bakkal

vazifesini verir. Hilmi Beyrut’a gider. Selim Paşa Hilmi’nin peşine adam gönderir. Beyrut’tan

gelen haberler olumsuz değildir. Hilmi’nin hiçbir yabancı evrak almadığı ve hiçbir olaya

karışmadığı haberi gelir.

Bir gece Tevfik kadın kılığında Fransız Postane’sine gider. Çıkışta yakalanır ve Selim

Paşa’nın karşısına çıkarılır. Şam’a sürülecektir. Bu arada Hilmi de Şam Vali Muavinliğine atanır.

Peregrini’nin annesi ölür ve Peregrini ülkesine döner. Bir sene kadar sonra dönünce

Rabia’ya evlenme teklifi eder. Müslümanlığı kabul eder. Yeni adı Osman olur.

Rabia ile Osman evlenir. Fakat evlilikleri bekledikleri kadar mutlu sürmez. Aksine Vehbi

Dede’nin söylediği gibi kültürler arası fark ortaya çıkar. Mutsuzluk dışında kavgalar da başlar.

Fakat ettikleri kavgalar hiçbir zaman uzun sürmez. Çünkü birbirlerini hala sevmektedirler.

Rabia hamiledir. Doktorlar, bebeğin sezeryanla alınması gerektiğini bunun az da olsa

tehlikeli olduğunu söylerler. Osman bebeği aldırmak ister. Rabia’yı kaybetmek istemiyordur.

Rabia ise bebeğini doğurmak istemektedir. Rabia doğumu sağ salim atlatır.

Bu arada 1908 ihtilali olmuş, padişah devrilmiştir. Tüm sürgünler evlerine geri dönerler.

Bunların içinde Tevfik de vardır. Tevfik ve diğer sürgünler bir anda halkın kahramanı

olmuşlardır. Torun sahibi olduğunu Tevfik damadından öğrenir. Gözlerinden iki yaş yanaklarına

damlar.

2-   Karakterler (Asıl ve Yardımcı Karakterler) Karakterlerin Ruhsal ve Fiziksel

Özellikleri:

Asıl Karakterler

RABİA: Çocukluğu dedesi İmam ve annesi Emine’nin terbiyesinde geçmiştir.

Çocukluğunu yaşayamamıştır. Dedesi tarafından sürekli olarak cehennem tasvirleriyle

büyütülmüştür. On bir yaşında hıfzını dedesine dinletmiştir. İstanbul’un en küçük, fakat

üslubuyla ve sesiyle en meşhur hafızı olmuştur. On bir-on iki yaşlarında Vehbi Dede’den ders

almaya başlar; kısa sürede tef, ud, kanun gibi alaturka sazları süratle ve kabiliyetle öğrenir.

Alaturka pek çok şarkıyı da güzel bir şekilde söyleyebilmektedir. Daha sonra Peregrini’den de

batı müziği dersleri almaya başlar ve bunda da başarılı olur. Hatta doğu ve batı müziğini kendi

üslubuyla birleştirir. Babasıyla kalmaya başladıktan sonra ise neşeli ve sanatkar yönü daha

baskın bir şekilde ortaya çıkar.

Karar verdi mi peşini bırakmayan; kendisine ihtiyacı olanlara yardımseverdir. Sinekli

Bakkal’a her şeyiyle bağlıdır. Aynı zamanda “giydiği her kıyafete şahsiyetinden bir şeyler

katan” bir özelliği vardır. Uyuşamadığı noktalarda, tartışma esnasında, inatçı ve kesinlikle

cevap vermeyen bir yapıya sahip; aynı zamanda kabullenmediği şeyleri asla yapmayacak

kadar inatçı ve güçlüdür. Açıklayamadığı ve gücünün yetmediği konularda kadere, alınyazısına

son derece bağlıdır. Olumlu özelliklerin çoğunu kendinde toplamış bir kadın tiplemesidir.

Eserde diğer bütün hayatlar onun hayatı etrafında ortak bir şekilde anlatılmaktadır.

PEREGRİNİ, OSMAN: Peregrini, Batı müziğinin üstadı olan, kulağı çok hassas bir müzik

hocası. Ateşli ve heyecanlı bir yapıya sahip. Felsefeyi, fikri tartışmaları ve konuşmayı çok

seviyor. Gençlik döneminde ise zevklerin hepsini tatmış olarak, yirmi dört yaşında manastıra

çekilir. Buradan usanınca dinini bırakarak tekrar dünya hayatına döner. Daha sonra Osmanlı

milliyetine geçer, ismini değiştirir ve müzik hocalığı yapmaya başlar. Kendisinin üç şahsiyeti

olduğuna inanır; birincisi dimağı, ikincisi ruhu, üçüncüsü de kalbi.

Rabia’yı tanıştıklarından itibaren en çok tahlil eden kişi. Sürekli soru soran ve

öğrenmeye hevesli bir yapısı var. Rabia’yı gerçekten seviyor ve ona saygı duyuyor; çok zengin

ve asil bir aileden olsa bile sırf bu sevgisinden dolayı her şeyi geride bırakıp Rabia’nın istediği

hayatı kabul ediyor. Zaman zaman alıştığı yaşantının çok dışındaki bu hayattan dolayı sıkıntı

Page 3: sinekli bakkal

çekse de Rabia’ya olan bağlılığıyla ve çevresindekilerin ona gösterdiği alaka ile bu yeni

hayatına uyum sağlıyor. Yeni evlerine taşındıktan sonra ancak kendine özel bir çalışma odası

ayırıp,orada yapmak istediği beste ile uğraşabiliyor. “Tılsımlı kuyu” operası da aynı zamanda

Rabia ile Osman sentezinin canlı bir göstergesi oluyor. 

VEHBİ DEDE: Romanın hemen hemen her anında karşımıza çözüm olarak çıkıyor. Rabia

onun sayesinde yumuşayıp, kendini her yönde geliştirir. Peregrini’nin Osman’a dönmesinde alt

yapı olarak onun katkısı çok büyüktür. İnsani özelliklerden soyutlanmış bir karakter değildir.

Aksine hayatın her alanında olan bir karakterdir. Felsefenin dışında pek çok telli saz ve neyi

kullanabilen bir alaturka musiki hocasıdır. İnsanların kızını, bütün ailesini güvenerek teslim

ettiği, emanet ettiği bir güven kapısıdır. Ayrıca insanların rahatlıkla sırlarını, dertlerini de

paylaştığı bir kişidir. Her olaya daima yumuşak bir tavırla yaklaşır. İnsana huzur veren bir

yapısı vardır; hem iç alemiyle hem de dış görünüşüyle. Sakin ve telaşsız bir yapıya sahiptir

 TEVFİK: Karagöz ve Ortaoyunu sanatçısı. Çocukluğundan itibaren hem fiziki

özellikleriyle hem de sanatçı yönüyle ön planda olmuş. Çocukluğu yeğeni olduğu İstanbul

Bakkaliyesi sahibi Mustafa Efendi’nin yanında geçiyor. Paraya önem vermiyor ve mahallenin

daha ziyade fakirleriyle arkadaş. Tembel ve çocuk ruhlu, neşeli, oyunu seviyor. Elleri kağıt

parçalarına can veren bir çevikliğe sahip. Sesini, mimiklerini kullanma da oldukça usta.

Tevfik’in dinle ilgisi ve bağlantısı yok; içki içen, ilk sürgününde eğlence hayatını yaşamış birisi.

Paraya hiç kıymet vermiyor. Sevdiği kişi,arkadaşı,dostu için cezaya ve canını bile vermeye razı

olacak kadar sadık ve cesaretli bir yapıya sahip.

 İMAM: Mahallenin imamı. Mahalle sakinleri tarafından pinti ve çıkarcı olarak biliniyor.

Paraya düşkün; para için ispiyonculuk yapabilen biri. Görünüşünde ve konuşmasında heybet

var. Vaazlarında cehennemi daha parlak ve canlı olarak anlatıyor. Eğlenceye ve sevince karşı

bitmeyen bir kin ve düşmanlığı herkese öğretmeye çalışıyor. Hiç gülmeyen biri. Yeni olan

şeylere karşı. Bütün katılığına rağmen Vehbi Dede’ye evliya olarak bakıyor; ona saygı duyuyor.

Kinci ve inatçı. Yaşlılığında bile rahmet, şefaat vadeden surelere bile kinini, insanları hiç

affetmeyen nefretini karıştırıyor. Bütün mahalle halkını “cehennemlik” olarak görüyor. İmam

karakteri olarak olumsuz ve korkutucu bir tip.

 EMİNE: İmam’ın kızı, Tevfik’in karısı ve Rabia’nın annesi. Çocukluğundan itibaren

hamarat, titiz, mahalle çocuklarıyla oynamaya tenezzül etmeyen biri. Suratsız ve gülmeyen bir

kişi. On yedi yaşında Tevfik’e kaçıyor; Tevfik’e oyunculuğu bırakacağına dair söz verdirttiği için

onunla evleniyor. Kalbi kuru, kafası dar ve dilinin zehir gibi olmasının yanında kinci ve gururlu.

İdeal olarak babasını düşünüyor. O da babası gibi paraya önem veriyor. Kendine göre olan

namus anlayışı çok önemli. Tevfik’ten ayrıldıktan sonra ona sürekli beddua eden ve onu

kötüleyen biri. Tevfik’ten ne kadar nefret etse de onu kendi malı gibi görüyor ve ona

döneceğini düşünüyor. Asla affetmiyor. Kini ve üzüntüsüyle günden güne çöküp vefat ediyor.

 SELİM PAŞA: Hükümdarın Zaptiye Nazırı. İyi bir aile babası ve karısına bağlı.

Paşa,tamamen eski zaman adamı. Samimi ve kendi ölçüleriyle namuskar.

 SABİHA HANIM: Selim Paşa’nın karısı. Bir yönüyle hayır sahibi, merhametli, bağış

seven; sağ elinin verdiğini sol elinin duymadığı biri; diğer yönüyle de saza söze düşkün, bir

dalda durmayan bir kadın.  Hükmeden, meraklı; emri altındaki her ferdin ne yaptığını, ne

düşündüğünü öğrenmezse içi rahat etmez. Bunların yanında sır saklayan, ağzı sıkı biri. Ailesine

düşkün; eşinin ikinci bir hanımı ve ondan çocuğu olduğunu bildiği halde bunu saklamış, hanım

ölünce de kızlarına bakmış. Bunun yanında oğlunu çok seven bir anne.

HİLMİ: Selim Paşa ile Sabiha Hanım’ın oğlu. Jön Türk. Genç ve devrimci aydınları temsil

ediyor. Giyimine dikkat eder ve zevkinde diğer “paşazade” çocuklarından onu ayıran bir

Page 4: sinekli bakkal

başkalık, durgunluk vardır. Gözleri ve bakışının manası ile ağzı ve dudaklarının ifadesi onun

ince düşünceli bir mizaca sahip olduğu havasını vermektedir. Annesine derin bir sevgi ve

hürmeti vardır; bunu davranışlarıyla da gösterir.

RAKIM AMCA, CÜCE: Tevfik’in oyuncu arkadaşlarından. Rabia’ya sözünü geçirebilen,

çıkışabilen yegane kişilerden biri.

 Neşeli, taklit yeteneği olan bir oyuncu. Dindar değil, zaman zaman içki içiyor;

Ramazan’da oruç tutmuyor ve namaz kılmıyor; Vehbi Dede’ye ve dindarlara saygılı.

Yardımcı Karakterler

BİLAL: Rumelili Bahçıvan Ramazan Ağa’nın yeğeni. Tokattan,tekmeden kaçan; başını

her halden kurtarabilen biri. Yaşlıları bile ürküten bakışlara sahip. İş yapmayı sevmiyor. Selim

Paşa tarafından görünüşü ve gözlerindeki kudreti fark edilerek okutuluyor. Rabia’yı tutkulu bir

şekilde seviyor. Rabia ise ilk kendi yaşlarında bir karşı cins olarak ondan hoşlanıyor; fakat

Selim Paşa’nın dile getirdiği evlenme teklifini kesin olarak reddediyor. Bundan sonra

Bilal,Paşa’nın damadı olma yolunda ilerliyor. Bilal, Vehbi Dede ve Peregrini’yi çalgıcı olarak;

Hilmi ve arkadaşlarını ise birer züppe olarak görüyor. Paşa’yı beğeniyor ve her haliyle onun

gibi olmak istiyor. Rabia’nın evleneceğini öğrendiğinde bile onu sevdiğini fark ediyor.

TULUMBACI BAŞI SABİT BEYAĞABEY: Mahallenin Tulumbacı başlarından en hatırı

sayılırı. Kendine mahsus bir babayiğitliği, namus ölçüsü vardı; ama bunun yanında

külhanbeyliğin verdiği bir kabadayılığı, sert ve yakışıksız davranışları vardı. Rabia’ya göz dağı

vermek için gidip bunu başaramayınca, bu olaydan sonra Rabia’dan korkar, ona saygı gösterir.

Kendisiyle birlikte bütün tulumbacılar Rabia ile bağlantısı olan herkese saygı gösterirler. Rabia

Osman ile evlendikten sonra da Osman ile iyi diyalog kuran biri olur.

ÇİNGENE PENBE: Batıl inançları bol olan bir çingene. Tevfik ile ilgilenirken Rabia’nın

ikazıyla bundan vazgeçmiştir. Onlarla kalmaya başladıktan sonra Rabia’ya ev işlerinde yardım

eden,onun “teyze” diye hitap ettiği biri olur.

KANARYA: Sabiha Hanım’ın alıp yetiştirdiği bir güzel Çerkes kızı. Daha sonra saraya

Kadın Hanım’a verilen böylece saraya giren birisi. Sarayda sultanın yeğeniyle evlendirilir;

bundan sonra Nejat Bey’in eşi olarak karşımıza çıkar. Abdülhamit’ten korkar ve onu sevmez.

Nejat Bey’in eşi olduktan sonra da aslını unutmaz ve Sabiha Hanımlara saygıda kusur etmez.

Rabia’nın düğün hazırlıklarında yardım ediyor ve sık sık görüşüyorlar. En son Rabia’nın

hamileliği esnasında karşımıza çıkıyor. Yardımsever birisi.

NEJAT BEY: Padişahın yeğeni. Saray içinde yetişmiş,bundan dolayı halkın yaşantısı

ona ilginç ve gizemli geliyor. Rabia’ya sanatkarlığının dışında bu yönünden dolayı bir yakınlık

duyuyor. Batı müziğini ve piyano çalmayı biliyor. Vehbi Dede ve Peregrini ile her hafta

toplanıyorlar. Babası da kendisi de çocuk tabiatlı olduğu için hiçbir entrikaya karışmazlar.

Onun için saray çevresinin en rahat ailesidirler.

SAFVET BEY: İkinci Mabeyinci. Hiç evlenmemiş. Yeğenlerini büyütüp, eğitimini

sağlamış. 

         DÜRNEV: Selim Paşa’ların gelini; Hilmi’nin eşi. Sabiha Hanım tarafından küçükken alınıp

yetiştirilmiş, terbiye edilmiş,iyi bir tahsil verilmiş ve oğluyla evlendirilmiş bir Çerkes kızı. Fakat

Sabiha Hanım romatizmaya yakalanıp yatağa bağlandıktan sonra cesaretlenip kendi başına

hareket etmeye başlar. Aşırı süslü, karışık ve abartılı makyaja ve giyinişe sahip. Ama sürgünde

yaşadığı zorluklardan sonra biraz daha olumlu hale gelmiş birisi.

GALİP: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından. Annesi ölmüş,zengin bir babanın oğlu. İleri

ki dönemlerde Rabia’yı istiyor; fakat Rabia kabul etmiyor.

Page 5: sinekli bakkal

 ŞEVKİ: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından. Vehbi Dede’nin İmam’dan daha tehlikeli

olduğunu düşünüyor. Konuşkan, taklitçi ve düşüncesine ateşli bir şekilde bağlı.

ZATİ BEY: Yeni Dahiliye Nazırı. Dilediği ferdi asmak, boğdurmak kudretine sahip olmak

için ömrünün on senesini fedaya hazır. Evi o zamanın alafrangalığına özenilerek dekor edilmiş;

hizmetlileriyle, eşyasıyla ve kendi giyimiyle özentili birisi. Menfaatine düşkün. Dinle hiçbir

alışverişi olmayan bir adam.

BAYRAM AĞA: Selim Paşa’nın bahçıvanı. Rumelili. Kendine ve yetiştiği ortama has

kural ve prensipleri var.

BEHİRE HANIM: Safvet Bey’in kız kardeşinin kızı. Mürebbiyelerle büyütülen kibar

kızlara kendi kültürleri,kendi klasiklerinin de öğretildiği devirde yetişmiş. Kocası sadece

Avrupa’da yapmış olduğu için kendi kızlarını Fransız mürebbiyeler elinde yetiştirmiş;

Avrupa’dan gelen her şeyi gökten inmiş bir emir kabul eden biriydi. Hayatları serbest ve mesut

olsa da Behire Hanım ananelere bağlı; bundan dolayı da dayısının yanına sık geliyor.

         ARİF: Safvet Bey’in yetim yeğeni. Safvet Bey tarafından büyütülmüş ve onunla birlikte

kalıyor. Nejat Bey’den sonra en iyi Türk piyanist. Tembel olduğu için ve müzikten para

kazanılması adet olmadığından çalışmıyor; canı istediği zaman Robert Koleji’ne kaydoluyor,bir

müddet devam edip çıkıyor. 

         MUAVİN RANA BEY: Selim Paşa’nın yardımcısı.

GÖZPATLATAN MUZAFFER: Tehlikeli,siyasi sanıkları sorgulamayla memur. Görünüş

olarak eski pehlivanlara benziyor. Yardımsever, vazifesini yerine getiren bir adam imajı var.

1908 ihtilalinden sonra ise Meşrutiyet hatibi olur.

MİSİS HOPKİNS: Robert Koleji’nin İngilizce hocasının madamı. Kanarya’nın arkadaşı;

ondan hayatı hakkında pek çok şeyi öğreniyor.

EBE ZEHRA HANIM: Mahallenin ebesi.

KAHYA ŞÜKRİYE HANIM: Sabiha Hanım’ın kahyası. Konaktaki her şeyi hanımına

haber veren, kendisine verilen görevleri yapan biri.

UŞAK ŞEVKET AĞA: Selim Paşa’nın uşağı. On beş yıldır Paşa’ya hizmet ediyor.

ESKİCİ FEHMİ EFENDİ: Sinekli Bakkal’ın umumi ve içtimai hayatına,her vesileyle

karışan; ihtiyar heyetinin hatırı sayılır üyelerinden. Osman’a da yakınlık gösteren komşulardan.

Mahallenin muhafazakar kısmını idare ediyor.

BEKÇİ RAMAZAN AĞA: Sinekli Bakkal bekçisi.

DOKTOR KASIM: Dahiliyeci. Türk tıbbına Alman fennini,biraz da katılığını getiren

meşhur simalardan. Rabia’nın doktorlarından. Hastaların dimağlarına etki ederek tedavi etme

fikrini İstanbul’da yayan ilk doktor olarak geçiyor. Çoluk çocuğu olmadığı için biraz daha sert

yaklaştığı belirtiliyor. 

         DOKTOR SALİM: Jinekolog. Türk tıbbına Alman fennini ve katılığını sokan diğer meşhur

sima. Rabia’nın doktoru. İlk sezeryan uygulayacağı hastası olduğu için Rabia ile çok ilgilenir.

Daha yumuşak tabiatlı.

İKBAL HANIM: İkinci Mabeyinci Safvet Beyin süt ninesi ve yalının hanımı.

İhtiyar,kendine göre bir sevimliliği olan, Çerkes asıllı. Elli beş senedir İstanbul’da olmasına

rağmen Türkçe’yi tam öğrenememiş. Şiddetli taassupla dindar; fakat bu dindarlığının içi dolu

değil. Vehbi Dede’ye ve Rabia’ya hürmeti çok. Çileli bir gençliği var; bunu daha sonra Rabia ile

paylaşıyor.

ELENİ: Osman’ın aşçısı.

BAKKAL MUSTAFA EFENDİ: İstanbul Bakkaliyesi’nin sahibi, Tevfik’in dayısı. Tiryaki

bir mahalle bakkalı.

Page 6: sinekli bakkal

MİHRİ: Selim Paşa’nın kızı.

3-   Olayın Geçtiği Yerler:

Romanın esas mekanı Sinekli Bakkal sokağı ve mahallesidir. Sinekli Bakkal Sokağı,

Aksaray civarında dar bir sokaktır. Sinekli Bakkal; bakkalıyla, kahvesiyle, ahşap evleriyle,

çeşmesiyle tam anlamıyla halka ait bir yerdir. İstanbul’un bu mekanı halkı ve halk kültürünü

temsil etmektedir. Ayrıca mekanda da romanda olduğu gibi doğu-batı; eski-yeni meselesiyle

karşılaşıyoruz. Rabia’nın mekandaki güzellik anlayışı; genişlik, ışık, açıklık, sadelik ile

anlatılırken, Osman’ınki ise daha karışık, daha zıt unsurların birleşmesiyle oluşan bir güzellik

anlayışıdır.

4-   Olayın Meydana Geldiği Zaman:

Bu roman II.Abdülhamit zamanında geçiyor. Roman, Sinekli Bakkal’ın tanıtımı ve Emine

ile Tevfik’in çocukluklarıyla başlar. Çocuklukları gibi evlilik dönemi de kısaca anlatılır. Bu

dönemi yaklaşık olarak 15-20 sene kadar düşünebiliriz. Rabia’nın doğumuyla birlikte onun

hayatı çevresinde diğer hayatlar da anlatılıyor. Rabia’nın hayatını zamanı hesaplamak için

düşünecek olursak; kitapta geçen zaman yaklaşık 40-50 yıllık bir zaman.

5-   Romanın Dil ve Anlatım Özellikleri:

Roman iki ana kısımdan oluşuyor. Birinci kısım kendi içinde yirmi yedi bölüm

halindedir. İkinci kısım ise kendi içinde yirmi üç bölümden oluşuyor.

Romanın geneli göz önüne alınırsa siyasal, toplumsal ve duygusal sorunlar dikkati

çeker. II.Abdülhamit dönemi anlatılmaktadır. Ama sadece bir dönemin anlatıldığı bir roman

değildir. Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır. Romanın ilk bölümünde daha

çok olaylar birbiri ardınca anlatılıyor; bu bölüm çözülecek olan bir düğüm şeklinde son buluyor.

İkinci bölümde olay daha özele iniyor; daha yavaş bir şekilde Rabia’nın hayatı anlatılıyor.

Romanın sonu hızlı bir şekilde ve çözüme ulaşarak bitiyor.

Dil özelliklerine bakıldığı zaman Halide Edib’in yer yer devrik cümleler kullandığını

görüyoruz. Olaylar da birbirlerine iyi bağlanmış. Konu ve olay örgüsü akıcı ve okuyucuyu

sıkmıyor.

6-   Romanın Ana Fikri:

Halide Edib, bu romanında doğu-batı, eski-yeni, aşk-mantık, kalp-akıl gibi zıtlıkları

işlemiştir. Romanda güzel sanatların birçok dalı bulunmaktadır. Ama en çok öne çıkanı

musikidir. Kısaca Halide Edib romanda bir kadının kendi ruh çatışmalarının yanı sıra din

etkisiyle kalbi ve aklı arasında karar verişini anlatıyor.