İstanbul Ünİversİtesybgames.yolasite.com/resources/roma tarİhİ ii (1-7.hafta).pdf ·...

122
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ T k iç

Upload: others

Post on 27-Feb-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tkiç

Page 2: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 17

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 3: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 17

1. HAFTA DERS NOTU

Page 4: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 17

İÇİNDEKİLER

1. İMPARATOR BÜYÜK KONSTANTINOS ve HALEFLERİ

1.1. İmparator Büyük Konstantinos Dönemi (306-337)

1.2. İmparator Büyük Konstantinos ve Halefleri

1.3. İmparator Büyük Konstantinos ve Halefleri

Page 5: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 17

ÖZET

Doğu Roma veya Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun yani IMPERIUM

ROMANUM’un devamı olup Roma tarihinin yeni bir dönemini teşkil eder. Sonraki

dönemlerde araştırmacılar tarafından bu devleti ifade etmek için kullanılan “Bizans” tabiri ne

imparatorluk tarafından ne de dönemindeki diğer devletlerce hiçbir zaman kullanılmamış,

imparatorluk son gününe kadar kendisini Roma İmparatorluğu’nun devamı olarak görmüş ve

bu sebeple Imperium Romanum adını kullanmıştır. İmparatorları da bundan dolayı kendilerini

Roma imparatorları olarak kabul etmişlerdir. Halkı ise Romaio (Romalı) olarak adlandırılmış

ve farklı etnik kökenlere sahip unsurlar Romalılık fikri sayesinde bir arada tutulmaya

çalışılmıştır.

Roma İmparatorluğu’nu 324-337 arasında tek başına idare eden İmparator Büyük

Konstantinos oldu. İmparatorun yaptığı işlerden en önemlisi Byzantion’u yani İstanbul’u

başkent yapmasıydı. Konstantinos, Roma’nın artık eskisi gibi başkentlik görevini

yapamadığını düşündüğünden yeni bir arayışa girişti. Aradığı bu yeni şehir doğudan ve

batıdan gelebilecek dış saldırılara karşı hemen müdahale edebileceği bir yer olmalıydı.

İmparator aralarında Dioclatianus’un başkenti İzmit olmak üzere Niş, Sofya ve Selanik’i

düşündü. Hatta Truva’da bir şehir plânladı. Üstelik bu şehrin sınırlarını bizzat kendisi çizdi.

Fakat gördüğü bir rüya üzerine burayı bırakmak zorunda kalarak coğrafi konumu kadar siyasî,

askerî ve ticarî bakımdan merkez olma özelliğine sahip Asya ile Avrupa’nın birleştiği yerde

bulunan Byzantion’u seçti. Yeni başkente saray, senato binası, hipodrom ve Forum yapıldı.

Birbirinden hoş pek çok sanat eseriyle süslenen şehir 11 Mayıs 330’da kırk gün süren

eğlenceler sonunda resmen açıldı. Başkent, Yeni Roma (Nea Roma), İkinci Roma (Secunda

Roma) veya kurucusuna izafeten Konstantinopolis olarak adlandırıldı.

İmparator Konstantinos vasiyetname ile devletini 3 oğlu II. Konstantinos, Konstantios ve

Konstans arasında paylaştırdı. Ancak bu oğullar babalarının ölümünden sonra anlaşamadılar

ikisinin erken ölümleri ile iktidar büyük oğul Konstantios’a kaldı. İmparatorluğun batı

tarafında kendisini imparator ilan eden Magnentius isimli bir asiyi 351 yılında yenilgiye

uğratan Konstantios döneminde doğuda İranlılar, batıda germenler imparatorluğu tehdit etti.

Halefi Iulianus zamanında da bu tehdit sürdü. İmparator Valens zamanındaki en önemli dış

sorun ise Gotlardı ve imparator bunlarla mücadelesi esnasında hayatını kaybetti.

Page 6: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 17

1. İMPARATOR BÜYÜK KONSTANTINOS ve HALEFLERİ 1.1.İmparator Diocletianus’tan Büyük Konstantinos’a Roma İmparatorluğu

Doğu Roma veya Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun yani IMPERIUM

ROMANUM’un devamı olup Roma tarihinin yeni bir dönemini teşkil eder. Sonraki

dönemlerde araştırmacılar tarafından bu devleti ifade etmek için kullanılan “Bizans” tabiri ne

imparatorluk tarafından ne de dönemindeki diğer devletlerce hiçbir zaman kullanılmamış,

imparatorluk son gününe kadar kendisini Roma İmparatorluğu’nun devamı olarak görmüş ve

bu sebeple Imperium Romanum adını kullanmıştır. İmparatorları da bundan dolayı kendilerini

Roma imparatorları olarak kabul etmişlerdir. Halkı ise Romaio (Romalı) olarak adlandırılmış

ve farklı etnik kökenlere sahip unsurlar Romalılık fikri sayesinde bir arada tutulmaya

çalışılmıştır.

Roma İmparatorluğu MS 3. yüzyılda siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan çok zor günler

yaşamaya başlamış, doğuda İran, batıda germen kavimleri bu durumu daha da ağırlaştırmıştı.

Bu güç dönemde imparatorluğun başına bir asker olan Diocletianus (284-305) geçti.

İmparator krize son vermek için çalışmalar başlattı ve bu sayede yeni bir dönemin

başlamasına zemin hazırladı. Diocletianus, son derece geniş bu toprakların artık bir elden

idaresinin mümkün olmadığını gördü ve ülkeyi düştüğü bu kötü durumdan kurtarmak için

geniş kapsamlı bir reform hareketine girişti. İlk olarak Roma imparatorluğunun hâkimiyet

merkezini doğuya İzmit’e (Nikomedia) nakleden imparator ayrıca imparatorluğu 285 yılından

sonra 2 Augustus ve 2 Caesar idaresinde 4 parçaya ayırdı (TETRARKHİA/ Dörtlü yönetim)

Kendisi İzmit’ten, diğeri yani Maximianus Milano’dan ülkeyi yönetecekti. Bunların her

birinin emrinde de ayrı bölgeleri idare edecek birer Caesar bulunacaktı. Aslında devlet

görünüşte 4 parçaya bölünmüştü fakat devletin bütünlüğü fikrinden asla vazgeçilmedi. Mesela

bir imparatorun çıkardığı yasa bütün ülkede geçerliydi ve her bir yönetici diğerine danışmak

ve işbirliği yapmak zorundaydı. Augustuslar 20 yıl sonra kendi arzularıyla idareden çekildi ve

yerlerine Caesarlar Doğuda Galerius, batıda ise Konstantius Khlorus Augustus oldu.

Diocletianus döneminde Hristiyanlar bir kez daha takibata uğradı. Hatta imparator

Hristiyanlığı seçenlerin ve din adamlarının kontrolü ile kiliselerin yakılmasını içeren

fermanlar yayınladı. Yönetim ve orduda görev yapan Hristiyanların kovulmasını isteyen

imparator aynı zamanda onların tutuklanması, işkenceler yapılarak öldürülmesini emretti.

Page 7: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 17

1.2. İmparator Büyük Konstantinos Dönemi (306-337)

Konstantius Khlorus’un 306 yılında birdenbire ölümünden sonra yerine askerler tarafından

oğlu Konstantinos imparator olarak seçildi. Niş doğumlu olan Konstantinos’un askerin tercihi

ile gelişi herkesi rahatsız ettiğinden Konstantinos uzun süre muhalifleri ile uğraşmak

durumunda kaldı. Bu muhaliflerden biri olan Licinius’u 324 yılında yapılan Chrysopolis

(Üsküdar) Savaşı’nda yenilgiye uğratan Konstantinos bundan sonra 324-337 yılları arasında

Roma İmparatorluğu’nu tek başına idare etti. Büyük Konstantinos’un yaptığı işlerden en

önemlisi Byzantion’u yani İstanbul’u başkent yapmasıydı. Konstantinos, Roma’nın artık

eskisi gibi başkentlik görevini yapamadığını düşündüğünden yeni bir arayışa girişti. Aradığı

bu yeni şehir doğudan ve batıdan gelebilecek dış saldırılara karşı hemen müdahale edebileceği

bir yer olmalıydı. İmparator aralarında Dioclatianus’un başkenti İzmit olmak üzere Niş, Sofya

ve Selanik’i düşündü. Hatta Truva’da bir şehir plânladı. Üstelik bu şehrin sınırlarını bizzat

kendisi çizdi. Fakat gördüğü bir rüya üzerine burayı bırakmak zorunda kalarak coğrafi

konumu kadar siyasî, askerî ve ticarî bakımdan merkez olma özelliğine sahip Asya ile

Avrupa’nın birleştiği yerde bulunan Byzantion’u seçti.

Konstantinos’un beğendiği ve seçtiği bu şehir o zamanlarda büyük bir ihtimalle 20.000

kişinin yaşayacağı büyüklükte bir yerleşim yeriydi. Şehrin inşasına muhtemelen 324 yılında

başlandı ve alanı öncekinden 4 kat daha genişletildi. Pek çok işçi, usta, kalfa ve mimar şehrin

imarı için çalıştı. Hatta imparatorun bu şehrin inşasında 40 bin Got askerini işçi olarak

çalıştırdığından bahsedilmektedir.

Konstantinos, şehri düşmanlara karşı korumak için kara tarafını Marmara’dan Haliç’e kadar

uzanan bir surla çevirtti. Yeni başkente saray, senato binası, hipodrom ve Forum yapıldı.

Birbirinden hoş pek çok sanat eseriyle süslenen şehir 11 Mayıs 330’da kırk gün süren

eğlenceler sonunda resmen açıldı. Başkent, Yeni Roma (Nea Roma), İkinci Roma (Secunda

Roma) veya kurucusuna izafeten Konstantinopolis olarak adlandırıldı.

İmparator az olan nüfusu artırmak için senatör ailelerinin Roma’dan İstanbul’a gelmesini

sağlarken, başka şehirlerden insanların da buraya gelmesini emretti. Şehirde bulunanlara ve

gelenlere yiyecek tedarikinde bulundu. Konstantinopolis’in yönetim biçimi de zamanla

Roma’ya benzetildi. Şehir aynen Roma’da olduğu gibi “praefectus (vali)” tarafından idare

edildi. Bu valiler yani Konstantinopolis ve Roma valileri, imparatorluk valileri olan

Page 8: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 17

“Praefectus praetorio’lardan sonra tüm devlet memurları içindeki en yüksek dereceli

görevlilerdi. Yeni başkentin valisi sonraları eparkhos adını alarak şehrin hayatında önemli rol

oynayacaktı. Konstantinopolis’in adalet mekanizması ona teslim edilmiş; asayişin temini de

onun emrine verilmişti. Ayrıca şehre ait ekonomik ve ticari hayat da valinin kontrolü altında

bulunuyordu.

İmparator tarafından yaptırılan ve Palatium Magnum olarak adlandırılan Büyük Saray I.

bölgede inşa edilmiş olup, bugün Sultanahmet Camii’nin bulunduğu yerden Marmara kıyısına

kadar yaklaşık 100.000 m² lik bir alanı içine almaktaydı. Etrafı duvarlarla çevrili bu alanın

içinde çeşitli binalar, bahçeler, hamamlar, kütüphaneler, kiliseler, yönetim mekânları,

hapishane ve sütunlu revaklar bulunduğundan başlı başına bir şehir görünümü vermekteydi.

Bu kompleksin ilk binaları olan Daphne, Magnaura ve Khalke ile 19 Divanlı Triklinos, Büyük

Konstantinos tarafından yaptırılmıştı ve her gelen imparatorun ilave binalarıyla büyümeye

devam etti. Büyük Saray imparatorluğun debdebesini ve görkemini gösteren en büyük

yapılardan biri olarak varlığını XI. yüzyılın sonlarına kadar devam ettirdi. Bu tarihten sonra

önemini kaybeden Büyük Saray’ın yerine genelde Komnenos hanedanı zamanında Blakhernai

Sarayı tercih edildi.

Septimus Severus zamanında yapımına başlanan ancak bitirilemeyen Hipodrom ise Büyük

Konstantinos tarafından yeniden ele alındı ve daha da genişletilerek kapasitesi 20.000’den

80.000’e çıkarıldı. Büyük Saray’ın kuzeybatısında inşa edilen Hipodromun uzunluğu takriben

500, genişliği ise 117 m. olup, basamak basamak yükselen sıralara sahipti. İlk başlarda ahşap

olarak yapılan oturma sıraları daha sonra mermerden inşa edildi. Hipodromda atların ahırları

ile gösteriler için malzemelerin saklandığı yerler bulunmakta, altında ise özel olarak yapılmış

bölümler yer almaktaydı. Buralarda görevliler ile başka yerlerden getirilen hayvanlar

kalmaktaydı. İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi.

Hipodromun ortasında uzunlamasına duran duvar spina olarak adlandırılmaktaydı ve bu spina

dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş sanat eserleri ile süslenmişti. Mesela Yılanlı Sütun,

Örme Sütun ile Dikilitaş (Obelisk) bunlardan bir kaçıydı. İmparator Büyük Konstantinos

tarafından hipodromda kathisma denilen imparatorluk locası yaptırıldı ve bu loca spiral bir

merdivenle Büyük Saray’a çıkabilmekteydi. Hipodrom çok yönlü kullanılabilen bir alan

olmakla beraber en çok atlı araba yarışları ile tiyatro gösterileri için kullanılmaktaydı. Girişin

serbest olduğu hipodromda oyunlar, imparatorun elinde tuttuğu beyaz bir mendili yere atması

ile başlamaktaydı. Atlı araba yarışları Mavi, Yeşil, Kırmızı ve Beyaz denen gruplar tarafından

Page 9: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 17

gerçekleştirilmekteydi; ancak zaman içinde bu gruplardan sadece Mavi ve Yeşiller kaldı. Bu

iki grup ilerleyen dönemlerde siyasi bir hüviyet kazanarak halkın dinî, siyasi ve sosyal

anlamda duygularının tercümanı oldu. Bu iki grubun kavgaları yüzünden başkent kimi zaman

büyük sıkıntılar yaşamıştı. Hipodrom bu yarışlar dışında zamanla törenlerin tertip edildiği ve

siyasi olayların yaşandığı bir yer olmaya başladı. Halk yönetime karşı tavrını en fazla

hipodromda gösterebilmekte, yeni imparatorun tahta çıkışını burada toplanarak onaylamakta

veya imparatorun tavrına buradan itiraz edebilmekteydi. Hipodrom en şiddetli vahşeti

İmparator Iustinianos zamanında Nika isyanı sırasında gördü. 532 yılındaki bu isyanda

kaynaklara göre 30.000-40.000 arasındaki isyancı hipodroma kapatılarak katledildi.

Hipodrom, ayrıca imparatorluğa sorun olmuş dış devlet başkanlarının yenilgisi ve sonrasında

esir alınarak başkente getirilmesinde halka teşhir için de kullanılmaktaydı. Mesela İmparator

Iustinianos zamanında 533 yılında Kuzey Afrika’daki Vandal krallığına karşı yapılan seferde

Belisarios komutasında başarılı olan imparatorluk ordusu Vandal Kralı Gelimer’i esir almış

ve kral ile birlikte başkent İstanbul’a dönmüştü. Bu zaferi kutlamak için hipodromda yapılan

gösteriler esnasında Gelimer halka burada gösterilmişti.

İmparator Konstantinos tarafından yaptırılan ve Mese caddesinin sonunda bulunan

Konstantinos Forumu bugünkü Çemberlitaş’ta bulunmaktaydı. Forum, zemini mermerle

kaplanmış iki sıra sütunlu revaklar ve doğu-batı yönlerinde iki mermer kemerle

biçimlendirilmişti. Forumda Helana’nın heykelinden başka fil, aslan ve domuz heykelleri

bulunmaktaydı. Büyük Konstantinos Forum’un orta yerine Roma Apollon Tapınağı’ndan 50

m. yüksekliğindeki porfir sütunu getirtmiş ve bunun üzerine heykelini koydurmuştu.

İmparator, Ayasofya’nın önünde bulunan meydanı yeniden düzenlemiş ve annesi Helena

adına buraya bir heykel diktirmişti. Bundan dolayı burası Augusteion Meydanı olarak

anılmaya başlandı. Sonraki dönemde buraya İmparator Iustinianos’un yaldızlanmış bronzdan

yapılmış atlı bir heykeli dikildi.

Başkentin kuruluşu sırasında İmparator Konstantinos şehir halkının su ihtiyacını karşılamak

için, Istranca Dağları’ndan, Byzantion’a kadar uzanan takriben 250 km. uzunluğunda bir su

kemeri yaptırmaya başlamıştı. Ancak bu su kemerinin tamamlanışı onun ölümünden 36 yıl

sonra, İmparator Valens (364-378) döneminde 373 yılında gerçekleşti. Günümüzde

“Bozdoğan Kemeri” olarak bilinen bu su kemeri o dönemlerde “Valens Kemeri olarak

adlandırılmıştı.

Page 10: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 17

Licinius ile birlikte 313 yılında ilan ettikleri Milano Fermanı ile Konstantinos, Hristiyanlığa

serbestlik tanımış, Hristiyanlığa girmek isteyenlere dokunulmayacağını, önceden el konmuş

ev ve kiliselerinin hiçbir tazminat gerekmeksizin ve kendilerine zorluk çıkartmaksızın geri

verileceği ifade edilmişti. İmparator Konstantinos ayrıca 325 yılında İznik’te toplanan I.

Genel Konsil ile Hristiyanlığa yeni bir güç kazandırdı. İmparator doğunun ve batının bütün

piskoposlarını bu konsile davet etmişti. Konsil 20 Mayıs 325’te 300 piskopos ve din adamının

katılımı ile gerçekleşti. Papa Silvester’in katılmadığı ancak temsilcilerini gönderdiği konsilde

İskenderiyeli bir din adamı olan Arius’un görüşü reddedilerek Baba ile Oğul’un aynı olduğu

fikrine varıldı ve Hristiyanlığın iman esasları ilk kez bu konsil ile ortaya çıkmış oldu.

İmparator konsilde alınan kararlarda etkili olmuş, hristiyanlığı kabul etmemiş olsa bile

kilisenin başkanı konumunda kalmıştır.

İmparator Konstantinos, Diocletianus tarafından başlatılan reform sistemini geliştirerek

tamamladı. Devlet merkezileştirildi ve devlet ile kilise arasındaki bağlılık sonuna kadar

devam etti. İmparator sadece devletin ve ordunun değil aynı zamanda kilisenin de hâkimiydi.

Sivil ve askeri, merkezi ve eyalet idarelerinin yetkileri birbirine karşı sınırlandırılırken

imparator en büyük otorite olarak varlığını sürdürdü. Eyaletlerin sivil idaresi eyalet valisinin

(prokonsül), askeri idaresi ise bir veya birkaç eyaleti yöneten kumandanların emrine verildi.

İmparator solidus denen altın parayı kullanıma sundu ki uzun yüzyıllar hem imparatorluğun

benimsediği hem de dünya genelinde özellikle ticari alanda geçerliliği korunan bir para oldu.

İmparator Konstantinos’un trajik bir aile hayatı oldu. İlk eşi Minervina’dan Crispus adında bir

oğlu dünyaya gelmişti. İmparator Minervina’dan ayrıldıktan sonra Maximianus’un kızı Fausta

ile evlendi. 326 yılında Fausta üvey oğlu Crispus’u kendisine uygun olmayan davranışta

bulunmakla suçladı. İmparator bunun üzerine Crispus’u pek çok başarısına ve kendisinden

sonra tahta çıkacak olmasına bakmaksızın idam ettirdi. Konstantinos’un annesi Helena ise

Fausta’nın doğru söylemediğini ifade ederek onunla ilgili hoş olmayan açıklamalarda

bulundu. Rivayete göre bir süre sonra imparator duyduklarının etkisiyle Fausta’yı öldürttü.

1.3. İmparator Büyük Konstantinos ve Halefleri

İmparator Konstantinos dış güçlere karşı mücadeleyi elden bırakmadı. 332 yılında Gotlara

karşı başarı kazanırken, 337 yılında da İran hükümdarı II. Şapur (309-380)’un imparatorluğun

Page 11: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 17

Mezopotamia bölgesine saldırması nedeniyle İran üzerine sefere çıktı. İmparator bu sefer

esnasında İzmit yakınlarında hastalandı ve 22 Mayıs 337 tarihinde İzmit’teki sarayda vefat

etti. Daha sonra imparatorun cenazesi İstanbul’a getirilerek Havariyun Kilisesi’ne gömüldü.

İmparator vasiyetname ile devletini 3 oğlu II. Konstantinos, Konstantios ve Konstans arasında

paylaştırdı. Zaten bu üç oğul daha babalarının zamanında Caesar olmuşlardı ve babalarının

yönetimi altında kendilerine verilen bölgelerde deneyim kazanmışlardı. Ancak bu oğullar

babalarının ölümünden sonra anlaşamadılar ikisinin erken ölümleri ile iktidar büyük oğul

Konstantios’a kaldı. İmparatorluğun batı tarafında kendisini imparator ilan eden Magnentius

isimli bir asiyi 351 yılında yenilgiye uğratan Konstantios döneminde doğuda İranlılar, batıda

germenler imparatorluğu tehdit etti. Kendisinin hiç çocuğu olmadığı için babasının üvey

kardeşi Iulius’un oğlu Gallus’u yardımcı olarak seçti. Ayrıca onu kızkardeşi Konstantia ile

evlendirerek 347 yılında Caesar unvanı verip Doğu’nun idaresi ile görevlendirdi ve

Antakya’ya gönderdi. İmparatorun bundaki amacı kendisi batıda meşgulken onun doğuda

güvenliği sağlamasını temin etmesi olacaktı. Ancak Gallus’un hırslı ve geçimsiz tavrı ve

kendisini Augustus ilan etmesi Konstantios’u çok sinirlendirdi ve onun bu davranışını 354

yılında ölümle cezalandırdı. Gallus’un kardeşi Iulianus’u ise Atina’ya sürgün etti. Ancak bir

süre sonra devleti Iulianus’a bırakmayı düşündü. Bunun için öncelikle Iulianus’u 355 yılı

Kasım ayında caesar ilan etti ve tecrübe kazanması maksadıyla Galya bölgesinin idaresine

verdi. Iulianus Galia’ya gittiği zaman Rhein bölgesindeki imparatorluk şehirlerinin tahrip

edildiğini gördü ve her şeyden önemlisi Romalı askerî birliklerin tamamen disiplinsiz

olduklarını fark etti. Iulianus daha önceden hiçbir askeri tecrübesi olmamasına ve zamanının

büyük bir kısmını okumakla geçirmiş olmasına rağmen kısa sürede germen kavimlerine karşı

büyük başarılar kazandı. Iulianus bu bölgede mücadele ederken Konstantios’ta Sirmium’da

bulunmakta, Quad, Sarmat ve Suevilerle uğraşmaktaydı. Iulianus’a karşı sürekli kuşkulu

yaklaşan, güvenmeyen Konstantios bir süre sonra ona karşı harekete geçme kararı aldı ancak

361 yılı Kasım ayında ölümü buna fırsat vermedi. Aryanist olan Konstantios zamanında

Ayasofya Kilisesi’nin ilk inşası tamamlandı.

Iulianus, Konstantios’un ölümünden sonra Aralık 361’de başkent İstanbul’da imparator ilan

edildi. İmparatorluğun batısını huzura kavuşturduğunu düşünen imparator doğusunda İran’a

karşı da aynısını gerçekleştirmeyi istedi ve 363 yılında Sasani İmparatorluğu’na karşı bir sefer

düzenledi. Ancak Iulianus birliklerini topladığı bir sırada nereden geldiği belli olmayan bir

mızrakla vurularak öldü. Henüz 32 yaşındaydı ve onun ölümüyle Konstantinos hanedanı sona

Page 12: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 17

ermiş oldu. Iulianus döneminde eski ilahlar kültü yani putperestlik yeniden canlanmış,

Hristiyanları resmi kurumlardan ve ordudan uzaklaştırırken yerlerine paganları getirmişti.

İmparator ayrıca tapınakların açılmasını ve ilahlara kurbanlar kesilmesini emretmişti.

Iulianus’un ölümünden sonra muhafız kuvvetleri kumandanı Iovianus imparator seçildi (363-

364). Bu dönemin en önemli özelliği Sasanilerle imparatorluğun aleyhine çok aşağılayıcı

şartlarla bir antlaşma imzalanması oldu. Bu anlaşma ile Nisibis (Nusaybin) ve Dicle’nin

ötesindeki bütün topraklar İranlılara bırakıldı. Ayrıca imparatorluk Armenia bölgesinin

himayesinden de vazgeçti üstelik Sasanilere yüklü miktarda altın ödemeyi kabul etti. Bu

Roma için kesin yenilgi demekti. İmparatorluk güçte olsa bunu kabul etti. Ancak imparator

anlaşmayı imzalayan elçilerin beceriksiz ve yeteneksiz olduklarına hükmederek onları kınadı.

Çünkü şartlar ne olursa olsun bir elçi imparatorluk çıkarlarını her şeyin üstünde tutmalıydı.

Iovianus İznik Konsili görüşlerini desteklemekteydi. Döneminde hristiyanlık yeniden

güçlendi ama putperestleri korkutacak herhangi bir davranışta bulunmadı.

Iovianus 364 yılında birdenbire ölünce yerine kumandan Valentianus imparator seçildi (364-

375) Valentianus kısa süre sonra kardeşi Valens’i augustus unvanıyla müşterek imparator ilan

etti (364-378) ve onu Tuna’dan Van bölgesine kadar imparatorluğun doğu yarısının idaresi ile

görevlendirdi. Kendisi de batı yarısının idaresini üzerine aldı. Valentianus İznik Konsili

taraftarıydı kardeşi Valens ise aryanistti. Bu yüzden Valens hristiyanlara hoşgörü ile bakmadı

ve döneminde imparatorluğun doğusunda karışıklılar hiç bitmedi. I. Valentianus 375 yılında

Macaristan’daki karargâhında bulunurken germen kavmi Quadların gönderdiği bir elçi

heyetine öfkelendi ve muhtemelen geçirdiği beyin kanaması sebebiyle birkaç gün içinde öldü.

Yerine oğlu Gratianus geçti.

Valens ise yönetiminin başından beri germen kavimleri ile uğraşmaktaydı. İmparatorluğun

Gotlarla mücadele ettiği bu dönemlerde Türk asıllı Hunların bölgeye geldikleri görüldü.

Hazar-Aral Gölü ile Don Irmağı arasında hüküm süren Alanları; ardından Don Irmağı ile

Dinyester arasındaki bölgede yerleşmiş olan Ostrogotları yenilgiye uğratan Hunlar bu tarihten

itibaren Batı Gotları olarak bilinen ve Romanya civarında yaşayan Vizigotlarla da uğraştı ve

kralları olan Athanarik’i yenilgiye uğratarak Macaristan taraflarına sürdü. Athanarik ile

gitmek istemeyen Vizigotlar ise rakibi Fritigern komutasında hareket etmeyi uygun buldu

fakat onlarda Hunlara yenilmekten kurtulamadı.

Page 13: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 17

Hunlara yenilen Fritigern komutasındaki Vizigotlar 376 yılı bahar aylarında imparatorluk

topraklarına sığınmak için izin istedi. Valens devlet ileri gelenleri ile istişare sonucu

Vizigotların imparatorluk topraklarına yerleşmelerine müsaade etti. İmparatorluk özellikle

tarım alanlarında ve orduda Vizigotlardan istifade etmeyi düşünmüş, Hunlardan veya başka

kavimlerden gelebilecek tehlike için onların tampon görevi üstlenebileceğini plânlamıştı. Bu

sebeple Vizigotları iyi karşıladı ve imparatorluğun Balkan topraklarında iskân edilmelerini

istedi. Fakat zamanla sayıları artınca durum değişti. Zira sayılarının 200 bin ve üzeri olduğu

sanılmaktaydı. Bu nedenle imparatorluk Marcianopolis’in güneyine doğru ilerlemelerini

emretti. Zaten Vizigotlar da kısa sürede imparatorluktan rahatsız olmaya başlamışlardı. Çünkü

yeterince yiyecek bulamamakta, temin edebildiklerini de çok yüksek fiyatlarla satın almak

durumunda kalmaktaydılar. 377 yılında Marcianopolis şehrinde iki taraf arasında çıkan

tartışma büyüyerek Vizigotların isyan etmesine sebep oldu. Kuzey Balkanlardan başlayarak

imparatorluğu ele geçirmeye niyetlendiler. Kızgın bir şekilde civardaki köylere, şehirlere

saldıran, her tarafı yakıp yıkan Gotları imparatorluk Sasanilerle mücadeleye gönderdiği

ordunun bir kısmını bölgeye nakletmek suretiyle önlemeye çalıştı. Bu sayede Gotları Balkan

Dağları ile Tuna nehri arasında yok etmeyi düşünmekteydi ancak imparatorluk Fritigern

yüzünden bunu başaramadı. Zira Vizigot lideri Fritigern, imparatorluk ile mücadele

edebilmek için Hun ve Alanlarla anlaşmıştı. Üstelik aynı sıralarda Ostrogotların çocuk yaştaki

kralı Viderik de Makedonya ve Trakya’da bulunan Hunlardan kaçmak sureti ile Tuna

bölgesine gelmişti. Bu yeni gelen gruba imparatorluğun yerleşme izni vermemesi Fritigern ile

birleşmesine sebep oldu. Böylece hem Vizigotlar hem de Ostrogotlar 377 yılı sonlarına doğru

tüm Trakya’yı işgal ve tahrip etti. Valens bu yaşananlar yüzünden zor durumdaydı üstelik

savunma zafiyeti gösterdiği için hipodromda halkı tarafından eleştirilmişti. İmparator bu

duruma son verebilmek için Valentianus’un halefi olan yeğeni Gratianus (375-383) ile

birleşip Vizigotlara karşı ortak bir sefer yapmaya karar verdi. Fakat bu savaş Gratianus’un

Alemanlar üzerine hazırladığı sefer yüzünden gecikti. Sonunda Valens yeğenini beklemeden

Vizigotlar ile savaşı göze aldı. Edirne yakınlarında 9 Ağustos 378 günü yapılan çok şiddetli

savaşta 30.000 kişi olduğu söylenen imparatorluk ordusu müthiş bir yenilgiye uğradı.

Ordunun üçte ikisi kılıçtan geçirilirken, Valens de savaş alanında öldü. Vizigotlar önem

arzeden şehirleri başta İstanbul olmak üzere ele geçirememişlerdi.

Page 14: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 17

ÇALIŞMA SORULARI

1- İmparator Diocletianus dönemindeki yönetim sistemi hakkında bilgi veriniz.

2- Büyük Konstantinos tarafından İstanbul’un başkent seçilmesini anlatınız.

3- Başkent İstanbul hangi tarihte resmen açıldı?

4- Büyük Konstantinos’un halefi aşağıdakilerden hangisidir?

a- Valens

b- Konstans

c- Konstantios

d- Iulianus

e- Diocletianus

5- Milano Fermanı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a- Hristiyanların takip edilmesini sağladı.

b- Hristiyanların özgürlüğünü kısıtladı.

c- Hristiyanlara eziyet ve zulüm edilmesine sebep oldu.

d- Hristiyanlara ait kiliselerin yakılmasını sağladı.

e- Hristiyanlara dinlerini yaşama konusunda serbestlik tanıdı.

CEVAPLAR

1- İmparator Diocletianus çok geniş olan Roma topraklarının tek bir elden idaresinin mümkün

olmadığını gördü ve ülkeyi düştüğü bu kötü durumdan kurtarmak için geniş kapsamlı bir

reform hareketine girişti. İlk olarak Roma imparatorluğunun hâkimiyet merkezini doğuya

İzmit’e (Nikomedia) nakleden imparator ayrıca imparatorluğu 285 yılından sonra 2 Augustus

ve 2 Caesar idaresinde 4 parçaya ayırdı (TETRARKHİA/ Dörtlü yönetim). Kendisi İzmit’ten,

diğeri yani Maximianus Milano’dan ülkeyi yönetecekti. Bunların her birinin emrinde de ayrı

bölgeleri idare edecek birer Caesar bulunacaktı. Aslında devlet görünüşte 4 parçaya

bölünmüştü fakat devletin bütünlüğü fikrinden asla vazgeçilmedi. Mesela bir imparatorun

çıkardığı yasa bütün ülkede geçerliydi ve her bir yönetici diğerine danışmak ve işbirliği

Page 15: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 17

yapmak zorundaydı. Augustuslar 20 yıl sonra kendi arzularıyla idareden çekildi ve yerlerine

Caesarlar Doğuda Galerius, batıda ise Konstantius Khlorus Augustus oldu.

2- Büyük Konstantinos’un yaptığı işlerden en önemlisi Byzantion’u yani İstanbul’u başkent

yapmasıydı. Konstantinos, Roma’nın artık eskisi gibi başkentlik görevini yapamadığını

düşündüğünden yeni bir arayışa girişti. Aradığı bu yeni şehir doğudan ve batıdan gelebilecek

dış saldırılara karşı hemen müdahale edebileceği bir yer olmalıydı. İmparator aralarında

Dioclatianus’un başkenti İzmit olmak üzere Niş, Sofya ve Selanik’i düşündü. Hatta Truva’da

bir şehir plânladı. Üstelik bu şehrin sınırlarını bizzat kendisi çizdi. Fakat gördüğü bir rüya

üzerine burayı bırakmak zorunda kalarak coğrafi konumu kadar siyasî, askerî ve ticarî

bakımdan merkez olma özelliğine sahip Asya ile Avrupa’nın birleştiği yerde bulunan

Byzantion’u seçti.

3- Yeni başkent İstanbul 11 Mayıs 330’da kırk gün süren eğlenceler sonunda resmen açıldı.

Yeni Roma (Nea Roma), İkinci Roma (Secunda Roma) veya kurucusuna izafeten

Konstantinopolis olarak adlandırıldı.

4- c

5- e

Page 16: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

16 / 17

KAYNAKLAR

Akşit, O. (1985). Roma İmparatorluk Tarihi, İstanbul.

Bailly, A.(2006), Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev. H. Şaman) İstanbul.

Barnes, T.D. (1982). The New Empire of Diocletian and Constantine, Cambridge.

Brown, P.(2000). Geç Antikçağda Roma ve Bizans Dünyası, (Çev. T. Kaçar) İstanbul.

Bury, J. B.(1958). History of the Later Roman Empire, New-York.

Chronicon Paschale, 284-628, (Çev. Michael Whitby-Mary Whitby) Liverpool.

Diehl C. (2006). Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev. A. Göke Bozkurt) İstanbul.

Dikici, R. (2007). Şu Bizim Bizans, İstanbul.

Gregory, T. E. (2008). Bizans Tarihi, (Çev. E. Ermert) İstanbul.

Kaçar, T. (2004). “Üsküdar Savaşı ve Bizans’ın Temelleri”, Üsküdar Sempozyumu I, 23-25

Mayıs 2003, Bildiriler (C. I, s. 21-22) İstanbul.

Küçüksipahioğlu, B. (2010). “Osmanlı Öncesi İstanbul Tarihi”, Akademik Araştırmalar

Dergisi,( I, s. 1-15) İstanbul.

Küçüksipahioğlu, B. (Şubat, 2005). “İstanbul Nasıl Başkent oldu?”, Popüler Tarih, (54, ss.

18-23).

Küçüksipahioğlu, B. (Haziran 2005). “Hristiyan Dünyasında İlk Ayrılıklar”, Popüler Tarih,

(58, s. 34-40).

Page 17: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

17 / 17

Küçüksipahioğlu, B. (2013). “Bizans İmparatorluğu Zamanında Hipodrom”, İstanbul’un

Kitabı Fatih II, Eminönü-I, Fatih Güldal (Ed.), İstanbul, s. 635 vd.

Ostrogorsky, G. (1991). Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Sayar, M. (2009). “Geç Antik Devir”, Doğu Batı, (49, s. 235-261).

Tekin, O. (2011). Helen ve Roma Tarihi, Anadolu Üniversitesi Yayını, Eskişehir.

Vasiliev, A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türkçe (Çev. A. Müfit Mansel) Ankara.

Yalçın, A.B. (2000). Bizans Büyük Saray Yapıları ve Kurumları, (Basılmamış Doktora Tezi),

İstanbul.

Page 18: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 19: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 19

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 20: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 19

2. HAFTA DERS NOTU

Page 21: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 19

İÇİNDEKİLER

2. İMPARATOR I.THEODOSİOS VE HALEFLERİ

2.1. İmparator I. Theodosios Dönemi (379-395)

2.2. İmparator Arkadios ve Dönemi (395-408)

2.3. İmparator II. Theodosios ve Dönemi (408-450)

2.4. İmparator II. Theodosios ve Halefleri

Page 22: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 19

ÖZET

İmparator I. Theodosios dönemindeki en büyük tehlike yine Gotlardı ve imparatorun bu

sebeple ilk siyasi faaliyetlerinden biri Balkanlarda asayişi sağlamak oldu. İmparator Gotları

savaş ile yenemeyeceğini bildiğinden onları Roma medeniyetine alıştırmanın ve orduya ilgi

duymalarını sağlamanın başka bir yolu olması gerektiğini düşündü. Sonunda Theodosios,

Gotlarla 3 Ekim 382’de bir antlaşma imzaladı (Foedus yani tabilik anlaşması). Bu antlaşma

ile Gotlar, imparatorluğa bağlı olarak Roma topraklarında oturma izni almakta neredeyse

Romalılarla aynı haklara sahip olmakta ve millet olarak varlıklarını devam ettirebilmekteydi.

Böylelikle hem barış sağlanırken hem de orduya alınan Gotlarla ordunun sayısı ve gücü arttı.

Büyük Theodosios zamanında ikinci ekümenik genel konsil başkent İstanbul’da toplandı ve

bu konsille Hristiyanlık resmen devlet dini olarak kabul edildi. İmparator bu din dışındaki her

tür siyasi akım ve görüşe hoşgörü ile bakmadı. Büyük Theodosios’un 395 yılında Milano’da

ölümü ile devlet, oğulları Arkadios ve Honarios arasında babalarının isteği üzerine idari

bakımdan ikiye ayrıldı. Honarios ülkenin batısı ile ilgilenirken, Arkadios Doğusu ile

ilgilenecekti. Bu imparatorluğun iki ayrı toprak parçası veya iki devlet şeklinde bölünmesi

demek değildi. Sadece idari bakımdan ikiye ayrılmış ve devletin bütünlüğü düşüncesinden

kesinlikle vazgeçilmemişti.

İmparator Arkadios zamanında Gotlar gerek Anadolu’da gerekse Balkanlarda sorun olurken,

halefleri II. Theodosios, Markianos ve Leon zamanında da Hunlar imparatorluk için ciddi

sorun teşkil etti. İmparator Zenon döneminde ise Ostrogotlar önemli bir problemdi ve

imparatorluk onları batıya göndermekle rahatlayabildi. Bu süreçte imparatorluğun batı tarafı

Odovakar tarafından sona erdirildi ve İmparator Zenon bu duruma tepkisiz kalmakla suçlandı.

Page 23: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 19

2. İMPARATOR I.THEODOSİOS VE HALEFLERİ

2.1. İmparator I. Theodosios Dönemi (379-395)

Valens’in ölümü üzerine Gratianus bir asker olan Theodosios’u imparatorluğun doğu tarafının

idaresiyle görevlendirdi. 379’da Sirmium’da imparatorluğa yükseltilen Theodosios,

Gratianus’un ölümü ile birlikte imparatorluğun batısını da idare edecek ve imparatorluğun

hem doğusunda hem de batısında hüküm süren son imparator olarak kayıtlara geçecekti.

Tarihin “büyük” olarak kendisinden bahsettiği Theodosios dönemindeki en büyük tehlike yine

Gotlardı ve imparatorun bu sebeple ilk siyasi faaliyetlerinden biri Balkanlar da asayişi

sağlamak oldu. İmparator Gotları savaş ile yenemeyeceğini bildiğinden onları Roma

medeniyetine alıştırmanın ve orduya ilgi duymalarını sağlamanın başka bir yolu olması

gerektiğini düşündü. Sonunda Theodosios, Gotlarla 3 Ekim 382’de bir antlaşma imzaladı

(Foedus yani tabilik anlaşması). Bu antlaşma ile Gotlar, imparatorluğa bağlı olarak Roma

topraklarında oturma izni almakta neredeyse Romalılarla aynı haklara sahip olmakta ve millet

olarak varlıklarını devam ettirebilmekteydi. Böylelikle hem barış sağlanırken hem de orduya

alınan Gotlarla ordunun sayısı ve gücü arttı. Ostrogotlar, Pannonia ve Moesia’nun yukarı

taraflarında; Fritigern komutasındaki Vizigotlar ise Trakya’nın kuzey kesimlerine, Dacia’ya

ve Moesia’nın aşağı kısımlarına yerleştirildi. Bunlara özgürlük, vergi kolaylığı ve orduda

asker olarak en yüksek ücretler verileceği belirtildi ayrıca kendilerine yiyecek yardımının da

yapılacağı bildirildi. Gotların bir kısmı ise imparatorun hizmetinde kalmayı tercih etti. Yine

Theodosios döneminde Magnus Maximus isminde bir asker isyan hareketinde bulundu.

İmparatorun arkadaşı da olan Maximus kendisini imparator olarak ilan etti. İmparatorluğun

batı yakasını idare eden Gratianus’u katleden, Valens’in oğlu II. Valentianus’u annesi ile

birlikte Sirmium’a kaçmaya zorlayan Maximus’a karşı Theodosios ciddi hazırlıklar yaptıktan

sonra mücadeleye başladı ve onu Sava Nehri kenarında büyük bir yenilgiye uğrattı. Kısa süre

sonra Maximus askerler tarafından öldürüldü. Maximus’a karşı kazanılan bu başarıyı

ebedileştirmek için imparator başkent İstanbul’daki hipodroma Obelisk’in (dikilitaş)

dikilmesini emretti. Obelisk, bir mermer kaide üzerinde olup, bu mermer kaidede imparator

ve ailesi ile ilgili kabartmalar, saray ve hipodroma dair sahneler ve değişik oyunlar tasvir

edilmiş, hipodromda yapılan araba yarışlarını, dans figürlerini gösteren kabartmalar ile

birlikte itaate alınan devletlerin elçilerinin hediyeler verişi betimlenmişti.

Page 24: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 19

İmparator, şimdiki Bayezıt Meydanı’nın olduğu yere Forum Tauri olarak bilinen forumu

yaptırdı. Bu yapı büyük bir ihtimalle Gotlara karşı kazanılan zaferden sonra inşa edilmeye

başlanmıştı. Forumda yer alan ve 393 yılında dikildiği sanılan sütunun üzerinde imparatorun

gümüş kaplama tunç bir heykeli yer almaktaydı.

Theodosios, Konstantinos gibi bir hanedanlık kurmayı istemişti. Bu düşüncenin oluşmasında

ilk eşi Aelia Flaccilla’nın da payı olduğu ifade edilmekteydi. Theodosios 376 yılında bu

bayanla evlenmiş ve aralarında Arkadios ile Honorios’un da bulunduğu 3 çocuk bu hanımdan

dünyaya gelmişti. 385 veya 386 yılında birdenbire vefat ettiği belirtilen Flaccilla’nın resmi,

paralara darb edilmiş ve Flaccilla, paraların üzerinde resmi olan ilk imparatoriçe olarak

kayıtlara geçmişti.

Büyük Theodosios zamanında ikinci ekümenik genel konsil başkent İstanbul’da toplandı ve

bu konsille Hristiyanlık resmen devlet dini olarak kabul edildi. İmparator bu din dışındaki her

tür siyasi akım ve görüşe hoşgörü ile bakmadı. Üstelik imparator zamanla pagan tapınakların

kapatılmasını ve kurban törenlerinin yasaklanmasını emrederken bununla da yetinmeyerek

pagan tapınakların yıkılmasını sağladı. Hatta 392 yılında çıkarttığı bir kanunla bunu

yasalaştırdı. Büyük Theodosios’un 395 yılında Milano’da ölümü ile devlet, oğulları Arkadios

ve Honarios arasında babalarının isteği üzerine idari bakımdan ikiye ayrıldı. Honarios ülkenin

batısı ile ilgilenirken, Arkadios Doğusu ile ilgilenecekti. Bu imparatorluğun iki ayrı toprak

parçası veya iki devlet şeklinde bölünmesi demek değildi. Sadece idari bakımdan ikiye

ayrılmış ve devletin bütünlüğü düşüncesinden kesinlikle vazgeçilmemişti. Bu yönetimde

kanunlar her iki imparator adına çıkarılmakta ve bir imparator tarafından çıkarılan kanunlar

yayınlanmak üzere diğer imparatora gönderilerek her iki devlet yarısında da geçerli olması

sağlanmaktaydı. Bir imparatorun vefatı hâlinde onun yerine birini atamak diğer tarafın

imparatoru tarafından yapılmaktaydı. Bununla birlikte bu kesin bir ayrılık oldu ve devlet

hiçbir zaman birleşemedi.

2.2. İmparator Arkadios ve Dönemi (395-408)

18 yaşında imparatorluğun doğu tarafının yönetimine getirilen Arkadios, ilk başlarda hocası

Rufinus’un yardımıyla devleti idare etmeye çalıştı. Dönemin en dikkat çekici kişisi 398

yılında İstanbul Patriği olarak seçilen Ioannes Khrysostomos oldu. Kararlı ve sert yapısı,

inandığını savunması ve özellikle yanlış gördüğü her şeyi söylemesi ile bilinen patriğin bu

Page 25: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 19

hâli aralarında İmparatoriçe Eudokia’nın da bulunduğu bir kesimin ona karşı muhalif bir

duruş sergilemesine yol açtı. Bu muhalif kesime başkaları da dâhil olunca patrik 403 yılında

görevden alınarak sürgüne yollandı. Ancak halkın ona olan sevgisi ve lehine gösteriler

yapması sonucu patrik yeniden görevinin başına getirildi. Fakat yine eski bildik tavrını devam

ettirince tekrar sürgünle cezalandırıldı ve 404 yılında başkentten ayrılmak zorunda kaldı. Bu

dönemde Balkanlarda, Anadolu’da ve başkent İstanbul’da Gotlar imparatorluğun en büyük

sorunlarından birini teşkil etti.

Arkadios döneminin en önemli olayı Fritigern’in ölümü üzerine Vizigotların başına geçen

liderleri Alarich’in 395 yılında imparatorluk topraklarına girerek Romanya, Trakya ve

Makedonya bölgelerini istila ile Yunanistan’ı yağma etmesi oldu. Bunun sebebi olarak

İmparator Arkadios’un Got paralı askerlerine ücretlerini ödememesi gösterildi. Alarich bunu

bahane ederek isyan etti ve kendisine katılan çok sayıda Got ile birlikte adı geçen bölgeleri

yağmalamaya başladı. İmparatorluk Alarich tehlikesini onu lllyricum orduları başkumandanı

(magister militum per lllyricum) yaparak kurtulmaya çalıştı. Üstelik Gotların lllyricum

bölgesinde yerleşmesine izin verdi.

Got tehdidi sadece Balkan yarımadasında hissedilmekle kalmadı. Gotlar Theodosios

döneminden beri ordunun en yüksek mevkiilerini ve birçok sivil makamı ellerine

geçirmişlerdi. İmparator Arkadios zamanında da ilk başlarda bu üstünlüklerini devam

ettirdikleri görüldü. Hatta başlarında imparatorluk askerlerinin en ünlüsü ve magister militum

praesentalis unvanına sahip Got asıllı Gainas bulunmaktaydı. Arianist olan Gotların

Anadolu’da imparatorluğa karşı başlattıkları isyan ve bu isyanı bastırmak için gönderilen

Gainas’ın belli etmeden onların yanında yer alması imparatorluğun yenilgisiyle sonuçlandı.

Bu başkentteki Gotları ve özellikle reisleri Gainas’ı cesaretlendirdi ve imparatorluğa karşı

tavır takınmaya ve sonrasında da İmparator Arkadios’tan taleplerde bulunmaya itti. Arkadios,

Gainas’tan çekindiği için onun her isteğini yerine getirmek zorunda kaldı. İmparatorun

Gotlara verdiği bu taviz halkı endişelendirdi ve onlara karşı büyük bir kıyım başlatıldı. Gainas

Trakya’ya sığınmak zorunda kaldı ve Hun Hakanı Uldız onun kafasını keserek dostluk

göstergesi olarak İmparator Arkadios’a yolladı. Bu şekilde Gotlar Arkadios döneminde

nüfuzlarını kaybetti.

Lllyricum bölgesinde bulunan Alarich, Gainas’ın başına gelenlerden çekindiği için 401

yılında yönünü batıya çevirerek İtalya’ya yöneldi. Niyeti imparatorluktan kesin olarak

Page 26: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 19

yerleşebileceği topraklara sahip olmaktı. Ancak Batı Roma onun bu isteğini şiddetle reddetti.

Bunun üzerine Alarich uzun uğraşlar sonucu 410 yılında Roma şehrini ele geçirmeyi başardı.

2.3. İmparator II. Theodosios ve Dönemi (408-450)

Arkadios’un 408’de ölümü sonrası yerine 7 yaş civarında olduğu ifade edilen oğlu II.

Theodosios tahta çıktı. Ancak yaşı sebebiyle devleti yönetemeyeceğinden 408-415 yılları

arasında senato kararı ile üst düzey bir görevli olan Anthemius imparatorluğu idare etti.

Theodosios döneminin en önemli olayı hiç şüphesiz Hunlar oldu. 355-370’li yıllarda Alanlar,

Ostrogotlar ve Vizigotları yenilgiye uğratmış ve bulundukları coğrafyalardaki kavimlerin göç

etmelerine neden olmuş Hunlar, imparatorluğu da tedirgin etmişlerdi.

Theodosios döneminde Hun Hakanı Uldız, Doğu Roma İmparatorluğu’na bir akında

bulunarak Olt Nehri’nden Demirkapı’ya kadar olan yerleri ele geçirdi. Moesia bölgesinde

bulunan ve imparatorluğa ait olan Castra Martis Kalesi’ni zaptetti. Doğu Roma bu durumu

barışçıl yollardan çözmeye çalıştı ve Trakya magister militumunu elçi olarak Uldız’a yolladı

ancak Uldız, Castra Martis’in ve sınır boylarındaki kalelerin boşaltılması ve oldukça ağır

vergi talebi karşılığında anlaşma yapabileceğini ifade etti. Hatta gökyüzünü göstererek

“güneşin aydınlattığı her yeri zabtederim” dedi. Fakat imparatorluk Uldız’ın teklifini kabul

etmedi ve Castra Martis’e yeniden sahip oldu.

Uldız’ın haleflerinden Rua döneminde Doğu Roma ile mücadeleye devam edildi ve Hunlar

422 yılında Makedonya ve Trakya’ya girdi. Zaten uzun süreden beri Tuna civarında

görünmemişlerdi. Rua’nın böyle bir harekette bulunmasının sebebi Bizans’ın Hunlara bağlı

kavimleri onlardan ayırma çabaları, Hun ordusunu isyana teşvik etmesi ve bu gaye ile Hun

topraklarında casusluk faaliyetlerine girişmesi idi. Bu durumu öğrenen Rua tepkisiz kalamadı

ve Makedonya ile Trakya’yı içine alan Balkan seferine çıktı. Bu saldırı karşısında Doğu

Roma barış istemek zorunda kaldı ve muhtemelen aynı yıl yapılan anlaşma sonucu

İmparatorluk Hunlara 350 libre altın (25.000 solidus) vermeyi kabul etti.

422 yılından sonra Hunların ağırlık merkezi Orta Tuna bölgesi oldu. Zira Doğu ve Batı Roma

İmparatorluğu’nun sınırlarına yakın, yolların kesiştiği ve savunma yapabilecekleri bir yer

olmasına özen gösterilmişti. İmparatorluğun Doğu tarafı onların bu bölgede bulunmalarından

rahatsız oldu ve hemen savunma tedbirleri almaya başladı. Bu tedbirlerin başında gerek

Page 27: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 19

doğuya gerekse batıya açılan kapı olarak görülen ve Batı Roma’nın payına düşmüş olan

Sirmium’un 427 yılında ele geçirilmesi oldu. Ancak bu durum Batı Roma tarafından ancak 10

yıl sonra kabul edilebildi.

II. Theodosios Rua ile 422 yılında 350 libre altın karşılığında anlaşmış olmasına rağmen Hun

idaresinde bulunan kavimleri kışkırtmaktan geri durmamaktaydı. Bu nedenle Rua Bizans’ın

Hun topraklarından ücretli asker toplamasını ve Doğu Romalı veya Bizanslı tacirlerin Hun

topraklarında alış veriş yapmalarını yasakladı. Hiçbir Bizanslının ülkesinde serbestçe

dolaşmasına müsaade etmedi. Bizans’a sığınmış Hunların önde gelenlerinden Mama ile

Atakam’ın ve diğer Hun kaçaklarının iadesi için Esla’yı başkent İstanbul’a elçi olarak yolladı.

Eğer iade söz konusu olmazsa imparatorluğa savaş açılacaktı. Rua da ordusuyla birlikte

Tuna’ya doğru harekete geçti. Sonunda Theodosios büyük panik içinde Hunlarla anlaşmak

için elçi heyeti göndermeye karar verdi. Trakya’dan consül Plinthas ve Skytia’dan ordu

kumandanı Dionysius’u elçilik vazifesiyle Hunlara yolladı. Elçiler Illyricum bölgesinde

Morova’da bulunan Margus (Dubravica) şehrine geldiklerinde Rua’nın hayatını kaybettiğini,

yerine Attila ile kardeşi Bleda’nın geçtiğini öğrendiler.

Doğu Roma’nın gönderdiği bu elçilik heyetini Attila karşıladı ve “daimi olacaktır” diye ifade

edilen Margus anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma, Romalıların, Hunların hâkimiyeti altındaki

kabilelerle anlaşma yapmamalarını, esir olanlar ve mültecileri kurtarmak için Hunlara belirli

bir ücret ödemelerini, Hunlardan Doğu Roma’ya ve Doğu Roma’dan Hunlara sığınmak

isteyenlerin kabul edilmemesini, Romalıların Hunlara ödedikleri 350 libre verginin

arttırılması ve 700 libre olması gibi şartları içermekteydi. İmparatorluk aralarında Mama ve

Atacam’ın olduğu kaçakları geri yolladı ve bu ikisi Carsus’ta (Hırsova, Bulgaristan) herkesin

gözü önünde çarmıha gerilerek öldürüldü.

Margus anlaşmasının yapıldığı tarihten 441 yılına kadar Hunların başında bulunan Attila’nın

Doğu Roma ile görüldüğü kadar herhangi bir sorunu olmadı. Ancak bu yılda Margus

piskoposunun Hun topraklarına girerek onlara ait olan ve kutsal addedilen mezarları soyması

Attila’yı çok sinirlendirdi. Ayrıca İmparator II. Theodosios, Hunlardan Bizans’a sığınanları

göndermek istemiyor hatta onlardan bazılarına önemli makamlar vererek kendi yanlarında

kalmasını sağlıyordu. Hepsi bir araya gelince Attila derhal Doğu Roma’ya elçi göndererek

Margus anlaşması hükümlerince mezarlarını soyan piskoposun kendilerine verilmesini istedi.

Ancak Doğu Roma böyle bir olayın olmadığını söyleyip reddedince Attila Doğu Roma’ya

Page 28: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 19

yönelik Birinci Balkan Seferi’ne çıktı (441-442). Attila ordusunun başında Viminacium’u

(Kostolaç) ele geçirdikten sonra Tuna’yı geçti ve Belgrad (Singidunum), Sirmium, lllyricum

ve Niş’i ele geçirdi. Bu sefere çıkmasındaki en önemli sebep olan Margus piskoposunun

kendi tarafına geçmesi ile onun da yardımını alarak Margus şehrine sahip oldu. Bu gelişmeler

Bizans’ı ciddi şekilde zora soktu çünkü kendileri için mühim olan yollar Hunların eline

geçmişti. Artık Hunlara İstanbul yolu açılmıştı. Hemen Batı Roma araya girdi ve önde gelen

devlet adamlarından Aetius’u Attila’ya göndererek barış yapmak istediklerini bildirdi. Bu

isteği kabul eden Attila, Roma ile Margus anlaşması uyarınca yıllık verginin ödenmesi,

kendilerine sığınan kaçakları Hunlara iade etme gibi şartlarla 442 yılında barış yaptı.

Anlaşmayı Doğu Roma adına consül Nomus imzalamış, İmparator II. Theodosios’ta 443’te

onaylamıştı. 441-442 seferi ile Bizans için önem arzeden şehir ve kaleler Hunların eline

geçmiş ve Hunları durdurması muhtemel Tuna sınır hattı ortadan kaldırılmıştı.

447 yılına kadar Attila’nın Doğu Roma ile ciddi bir çatışmaya girmediği ama bu tarihten

sonra ona karşı tutumunu ağırlaştırdığı görülmektedir. Bunda II. Theodosios’un Hun

tehlikesini daha önemsemesi ve bu gaye ile Hunlara karşı bir savunma hattı oluşturmasının

etkisi vardı. Zira imparator Balkanlarda Hunları engelleyebilmek için yeni bir sınır tanzimine

girişmişti. İkinci kez imparatorluğa karşı harekete geçen Attila’nın niyeti Doğu Roma’yı ele

geçirmek ve ardından Batı Roma’ya yönelmekti. Bu sebeple kaçakların iade edilmemesini ve

yıllık verginin ödenmemesini bahane ederek Doğu Roma’ya karşı İkinci Balkan Seferi’ne

(447) çıktı. Hunlar, Bulgaristan’a girerek imparatorluk orduları ile burada yapılan savaşı

kazandı. Ardından Attila, Hunların bir kısmını Niğbolu (Nikopolis) taraflarına gönderirken bir

kısmını da Tuna civarına yolladı. Kendisi ise esas Hun ordusu ile güneye doğru ilerleyerek

Sofya ve Filibe’yi ele geçirip Edirne’yi kuşattı. Bu kuşatma sürerken yanındaki birlikleriyle

birlikte Silistre, Markianopolis, Lüleburgaz (Arkadiopolis) ve Gelibolu (Kallipolis)’yu

zabtetti ve İstanbul Büyükçekmece’ye (Athyra) kadar gelerek imparatorluğu tehdit etti. Bu

tehdit karşısında Doğu Roma her zaman olduğu gibi anlaşma isteğini ön plana çıkarmış ve

Doğu orduları komutanı Anatolius başkanlığındaki bir elçi heyetini Attila’ya göndermişti.

Muhtemelen Büyükçekmece’de yapılan görüşmeler sonucunda Doğu Roma’ya sığınan

Hunların geri gönderilmesi ve bir daha kaçanların Doğu Roma topraklarına alınmaması, yıllık

verginin de 700 libreden 2100 libreye yani 3 katına çıkarılması gibi şartlarla anlaşma yapıldı.

Anatolius adı verilen bu anlaşmasının şartları görüldüğü üzere öncekiler gibi ağır değildi.

Attila’nın bu Balkan Seferleri sonucunda Doğu Roma’nın Tuna bölgesindeki savunma hatları

ağır yara aldı.

Page 29: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 19

İmparatorluğun anlaşma gereği Hunlara ödemesi gereken vergide zorlandığı ifade

edilmektedir. Hatta Hunlara elçi olarak gönderilen ve bu sayede bilgi sahibi olmamızı

sağlayan Priskos’un kaydına göre imparatorluk halktan zor kullanarak ve haksız yere vergi

almaya başlamış, toprak vergisi ödememesi gerekenlerden bile istemiş hatta zenginler

eşlerinin süs eşyaları ve kıymetli mallarını satarak verginin ödenmesinde yardımcı olmaya

çalışmışlardı. II. Theodosios döneminde imparatorluk Attila’dan ona yapacakları bir suikast

ile kurtulmayı denedi fakat başaramadı.

İmparatorluk hem Hun korkusu yüzünden hem de uzun süredir duyulan ihtiyaç sebebiyle

surların yapımına başladı. Bu işi Prefektus Antemius üstlendi. 413 yılında yapımına

başlandığı ifade edilen surlar muhtemelen 447’deki Attila’nın Balkan Seferi’nden önce

bitirildi. Ancak 26 Ocak 447’de meydana gelen korkunç depremde yeni surlar büyük bir

hasara uğradı ve yıkıldı. Attila’nın tehdidi devam ettiği için imparatorluk bir an önce tedbir

aldı ve muhafız kuvvetleri komutanı Kontantinos Cyrus 2 ay içinde surun yıkılan yerlerini

onarmayı başardı. 5650 metre uzunluğunda olan ve Marmara’dan Haliç’e kadar uzanan Kara

surları üzerindeki en önemli kapılardan bazıları, Belgrat Kapı, Yaldızlı Kapı (Porta Aurea

veya Altın Kapı), Topkapı, Edirne Kapı ve Eğri Kapı’dır. Bunların içinde şüphesiz en çok

bilineni Yaldızlı Kapı veya Altın Kapı oldu. Zira bu kapı kapıların en büyüğü idi ve batıdan

gelen Via Egnatia (Draç-Okhrida-Vodena-Selânik-Silivri’den geçerek İstanbul’a giden yol)

yoluna açılmaktaydı. Üç kemerli olarak inşa edilen kapı mermer bloklu iki kule arasında yer

almakta ve ortadaki giriş kısmı altın yaldızla kaplanmaktaydı. Surun günlük geçişe mahsus

olan diğer kapılarına mukabil bu Yaldızlı Kapı sadece askeri ve dini törenlerde, imparatorun

ve ordunun zafer alayları ile şehre girişinde kullanılırdı.

II. Theodosios devrinin diğer bir olayı da İmparator Büyük Konstantinos zamanından beri var

olan üniversitenin imparatorun 27 Mart 425’de yayınladığı ferman ile genişletilerek yeniden

düzenlenmesi oldu. Üniversite muhtemelen Theodosios Forumu’na yakın bir yerde

bulunmaktaydı. Bu yüksekokulda 31 profesör ders vermekteydi. 20 yaşına kadar olan tahsil

süresi sonunda okulu bitirenlere diploma verilirdi. Burada görev yapan Profesörlerin özel ders

vermeye hakları yoktu. Bunlar bütün çalışmalarını ve zamanlarını dersleri için

harcayacaklardı. Hocaların maaşları devlet tarafından ödenmekteydi. Bunların mal ve

mülkleri vergiden muaftı. Ayrıca mahkeme huzuruna da çıkarılamazlardı. Üniversite kısa

zamanda bütün imparatorluğun ilim merkezi hâline geldi. Yine bu dönemde kanun mecmuası

Codex neşrolundu. Bu kanunlar, Büyük Konstantinos’dan II. Theodosios dönemine kadar

Page 30: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 19

uzanan ve Hristiyan imparatorlar tarafından çıkarılmış olan kanunları içine almaktaydı.

Theodosios tarafından kurulan bir komisyon 8 yıllık bir çalışmadan sonra Latince olarak

yazılmış “Codex Theodosiani”yi meydana getirmiş ve bu 438 yılında neşrolunmuştu.

İmparator II. Theodosios zamanında başkent İstanbul’da şiddetli depremler yaşandı.

Bunlardan biri 25 Eylül 437 tarihinde görüldü. Üç veya dört ay sürdüğü belirtilen deprem

yüzünden şehir halkının büyük bir bölümü surlar dışında toplanmış, İmparator Theodosios ve

din adamlarının da hazır bulunduğu bu yerde hep birlikte dua edilmişti. 447 yılının Ocak

ayında daha önce söylendiği gibi deprem olmuş, surların büyük bir kısmı yıkılırken,

Theodosios Forumu’ndaki heykel ile farklı bölgelerde bulunan çok sayıdaki heykel de sarsıntı

yüzünden düşerek parçalanmıştı. 447 depreminin ardından 26 Ocak 450’de yaşanan şiddetli

depremde İmparator II. Theodosios senato ve din adamları ile birlikte çıplak ayak halkın

okuduğu dualara iştirak etmişti.

2.4. İmparator II. Theodosios ve Halefleri

İmparator II. Theodosios’un 450 yılında ölümünden sonra yerine ablası Pulcheria ile evlenen

Markianos (450-457) geçmiş ve ifade edildiğine göre imparatorluğun kaybolduğu söylenen

prestijini yeniden kazandırmaya çalışmıştı. İmparator Hunlara ödenen verginin

ödenmeyeceğini belirterek tepkileri üzerine çekti. Attila bu esnada imparatorluğun batı tarafı

ile uğraştığından duruma sert tepki vermedi. 453 yılında ölümü ile de imparatorluk Hun

tehlikesinden kurtulmuş oldu.

Markianos döneminde 451 yılında Kadıköy’de IV. Genel Konsil toplandı. Papa’nın gelmediği

ancak legatlerini gönderdiği bu konsilde İsa’nın 2 tam teşekkül etmiş birbirinden ayrılmaz,

fakat birbirine karıştırılamaz düşüncesi kabul edilerek Monofizitlik ve Nasturîlik reddedildi.

Ayrıca bu konsilde Roma ve İstanbul piskoposlarının birbirine eşit olduğu belirtilerek İstanbul

Kilisesi’nin, Roma Kilisesi’nin yanında ikinci kilise olması benimsendi. Bu durum sonraki

yıllarda iki kilise arasındaki rekabetinde başlangıcı oldu.

Markianos döneminden günümüze gelen eser bugün Fatih’te bulunan Markianos Sütunu veya

Kıztaşı adıyla bilinen anıttır. Granitten yapılmış olan bu sütun 3 basamaklı bir kaide üzerinde

yükselir. Yüksekliği 10 m olup kitabesine göre İstanbul Valisi Tatianus tarafından

imparatorun şerefine dikilmiştir. Sütunun üzerinde Korent uslubunda büyük bir başlık ve

Page 31: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 19

başlığın üzerinde de melek tasvirleri vardır. Fakat heykel kaybolmuştur. Heykelin Dördüncü

Haçlı Seferi esnasında Lâtinlerin İstanbul’u yağmalaması esnasında çalındığı ve İtalya’ya

götürüldüğü sanılmaktadır.

Markianos’un 457 yılında ölümü ile I. Theodosios hanedanı sona erdi. Çocuğu olmadığı için

yerine bir asker olan Leon geçti. Şubat 457’de Hebdemon Sarayı’nda İstanbul Patriği

Anatolios tarafından taçlandırılan Leon, patrik eliyle taçlandırılan ilk imparatordu. Bu

döneme Attila’nın ölümü sonrası yaşananlar damgasını vurdu. Zira Attila’nın üç oğlundan biri

olan İlek’in 454 yılında ölümü üzerine kardeşleri Dengizik ve İrnek Tuna Nehri’nin doğusuna

doğru çekilerek Dobruca ile Beserabya bölgesi civarına geldi. 460 yılından itibaren ise

toparlanma gayreti göstererek Tuna’nın aşağılarında görünmeye başladılar. Hatta 466 yılında

Bizans İmparatoru Leon’a dost olmak istediklerini ve bunun için bir anlaşma yapmayı

düşündüklerini belirterek Hun tüccarlarının tekrar Tuna sahillerinde ticaret yapmalarına

müsaade edilmesi için elçiler gönderdiler. Fakat imparatorluk böyle bir ticarete izin

vermeyince Dengizik Doğu Roma’ya saldırmayı plânladı ancak kardeşi İrnek buna karşı çıktı.

Dengizik 466/467 kış aylarında askerleri ile Tuna’yı geçerek Transilvanya’nın batı taraflarına

yöneldi. Buradan bir elçilik heyetini tekrar imparator Leon’a göndererek toprak ve vergi

talebinde bulundu. Dengizik’in bu tavrı ilk başlarda imparatoru endişelendirmiş fakat sonra

önemsiz olduğunu düşünmüştü. Dengizik imparatorlukla yaptığı mücadelede 469 yılında

hayatını kaybetti.

Dengizik’in ölümü üzerine Hunlar, iç mücadelelerle tamamen dağılmaya başladılar. Bir kısmı

imparatorluk topraklarına yerleşirken bir kısmı da arkalarından gelen Türk boylarının

içerisinde yer aldı. İrnek ve beraberindekiler ise Karadeniz’in kuzeybatı taraflarına geldi ve

burada karşılaştıkları Türk grupları ile birleşerek yeni bir toplum oluşturdu ve böylece

İrnek’in liderliğinde Bulgar adı altında yeni bir toplum ortaya çıktı.

Leon’un 3 Şubat 474 yılında ölümü üzerine yerine önce torunu II. Leon ancak onun ölümü

üzerine Leon’un damadı ve ölen çocuğun babası Zenon (476-491) imparatorluğun başına

geçti. Bu dönemde Batı Roma germen asıllı Odovakar tarafından son imparatorları Romulus

zamanında 476 yılında yıkılırken Doğu Roma yoluna devam etti. Zenon Batı Roma’nın

yıkılışına tepki göstermemekle suçlandı. Trakya’da Theodorich Strabon ile Moesia’da

Theodorich komutasında Ostrogot birlikleri imparatorluk için sorun oluşturmaktaydı.

Page 32: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 19

İmparatorluk Theodorich Strabon’un 481’de ölümü ile ondan kurtulurken diğer Theodorich’i

batıya Odavakar’ın hükmettiği İtalya’ya gitmeye zorladı. Theodorich gerçekten İtalya’ya

geldi ve Odovakar ile mücadelesi sonucu 493’te Ravenna’yı ele geçirerek İtalya’ya sahip oldu

ve burada Ostrogot Krallığı’nı kurmayı başardı. Bu sayede Balkanlar Ostrogot tehlikesinden

kurtuldu.

Zenon zamanında Henetikon denilen birlik fermanı yayımlandı. İmparator bu sayede ülkenin

doğusunda yaşayan ve devlete kin duyan Monofizit ve Nasturileri Ortodoks inançla

uzlaştırmaya çalıştı fakat başarılı olamadığı gibi kimseyi de memnun edemedi. Papa da

Henetikon’u reddederek İstanbul patriğini aforoz etti. Bunun üzerine İstanbul Patriği de

papanın adını listelerden silerek tepki gösterdi. Böylece Doğu ve Batı Kiliseleri arasındaki ilk

ayrılık (Schisma) ortaya çıkmış oldu.

Zenon’un Nisan 491’de ölümü üzerine yerine memur olan Anastasios getirildi.

Page 33: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

16 / 19

ÇALIŞMA SORULARI

1-Dikilitaş’ın (Obelisk) İmparator Theodosios döneminde hipodroma dikilmesi hakkında bilgi

veriniz.

2-Büyük Theodosios’un ölümü sonrası yaşananlar nelerdir? Anlatınız.

3- II. Theodosios zamanında yapılan surlar hakkında bilgi veriniz.

4-II. Ekümenik konsilin toplandığı dönem ve yer aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak

verilmiştir?

a- Büyük Konstantinos-İznik

b- Konstantios-Sirmium

c- Iulianus-Sofya

d- I. Theodosios-İstanbul

e- Markianos-İstanbul

5- İmparator I. Leon dönemi ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?

a- Attila’nın çocukları ile mücadele etmesi

b- İmparatorluğun batı tarafının onun döneminde yıkılması

c- Henetikon adı verilen birlik fermanı çıkarması

d- IV. İstanbul Konsili’nin İstanbul’da toplanması

e- İstanbul Patriği Ioannes Khrysostomos ile mücadele etmesi

CEVAPLAR

1- Theodosios döneminde Magnus Maximus isminde bir askerin isyan etmesi ve ona karşı

yapılan kapsamlı mücadele sonrası başarı kazanılması üzerine İmparator Theodosios

Maximus’a karşı kazanılan bu başarıyı ebedileştirmek için başkent İstanbul’daki hipodroma

obeliskin (dikilitaş) dikilmesini emretti. Obelisk, bir mermer kaide üzerinde olup, bu mermer

kaidede imparator ve ailesi ile ilgili kabartmalar, saray ve hipodroma dair sahneler ve değişik

oyunlar tasvir edilmiş, hipodromda yapılan araba yarışlarını, dans figürlerini gösteren

kabartmalar ile birlikte itaate alınan devletlerin elçilerinin hediyeler verişi betimlenmişti.

Page 34: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

17 / 19

2- Büyük Theodosios’un 395 yılında Milano’da ölümü ile devlet, oğulları Arkadios ve

Honarios arasında babalarının isteği üzerine idari bakımdan ikiye ayrıldı. Honarios ülkenin

batısı ile ilgilenirken, Arkadios doğusu ile ilgilenecekti. Bu imparatorluğun iki ayrı toprak

parçası veya iki devlet şeklinde bölünmesi demek değildi. Sadece idari bakımdan ikiye

ayrılmış ve devletin bütünlüğü düşüncesinden kesinlikle vazgeçilmemişti. Bu yönetimde

kanunlar her iki imparator adına çıkarılmakta ve bir imparator tarafından çıkarılan kanunlar

yayınlanmak üzere diğer imparatora gönderilerek her iki devlet yarısında da geçerli olması

sağlanmaktaydı. Bir imparatorun vefatı hâlinde onun yerine birini atamak diğer tarafın

imparatoru tarafından yapılmaktaydı. Bununla birlikte bu kesin bir ayrılık oldu ve devlet

hiçbir zaman birleşemedi.

3- İmparatorluk hem Hun korkusu yüzünden hem de uzun süredir duyulan ihtiyaç sebebiyle

surların yapımına başladı. Bu işi Prefektus Antemius üstlendi. 413 yılında yapımına

başlandığı ifade edilen surlar muhtemelen 447’deki Attila’nın Balkan Seferi’nden önce

bitirildi. Ancak 26 Ocak 447’de meydana gelen korkunç depremde yeni surlar büyük bir

hasara uğradı ve yıkıldı. Attila’nın tehdidi devam ettiği için imparatorluk bir an önce tedbir

aldı ve muhafız kuvvetleri komutanı Kontantinos Cyrus 2 ay içinde surun yıkılan yerlerini

onarmayı başardı. 5650 metre uzunluğunda olan ve Marmara’dan Haliç’e kadar uzanan Kara

surları üzerindeki en önemli kapılardan bazıları, Belgrat Kapı, Yaldızlı Kapı (Porta Aurea

veya Altın Kapı), Topkapı, Edirne Kapı ve Eğri Kapı’dır. Bunların içinde şüphesiz en çok

bilineni Yaldızlı Kapı oldu. Zira bu kapı kapıların en büyüğü idi ve batıdan gelen Via Egnatia

(Draç-Okhrida-Vodena-Selânik-Silivri’den geçerek İstanbul’a giden yol) yoluna

açılmaktaydı. Üç kemerli olarak inşa edilen kapı mermer bloklu iki kule arasında yer almakta

ve ortadaki giriş kısmı altın yaldızla kaplanmaktaydı. Surun günlük geçişe mahsus olan diğer

kapılarına mukabil bu Yaldızlı Kapı sadece askeri ve dini törenlerde, imparatorun ve ordunun

zafer alayları ile şehre girişinde kullanılırdı.

4- d

5- a

Page 35: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

18 / 19

KAYNAKLAR

Ahmetbeyoğlu, A. (2001). Avrupa Hun İmparatorluğu, Ankara.

Ahmetbeyoğlu, A. (Aralık, 2012). “Attila’nın Oğlu Dengizik’in Devleti İhya Mücadelesi”,

Tarih İncelemeleri Dergisi, (2, C. XXVII, s. 301-314).

Bailly, A. (2006). Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev. H. Şaman) İstanbul.

Brown, P. (2000). Geç Antikçağda Roma ve Bizans Dünyası, (Çev. T. Kaçar) İstanbul.

Bury, J. B. (1958). History of the Later Roman Empire. New-York.

Chronicon Paschale, 284-628, (1989). (Çev. Michael Whitby-Mary Whitby) Liverpool.

Diehl, C.(2006). Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev.A. Göke Bozkurt) İstanbul.

Gregory, T. E.(2008). Bizans Tarihi, (Çev. E. Ermert) İstanbul.

Kelly, C. (2011). Attila. Hunlar ve Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü, (Çev.. T. Kaçar)

İstanbul.

Küçüksipahioğlu, B. (2010). “Osmanlı Öncesi İstanbul Tarihi”, Akademik Araştırmalar

Dergisi, (I, s. 1-15) İstanbul.

Küçüksipahioğlu, B. (Şubat 2005). “İstanbul Nasıl Başkent oldu?”, Popüler Tarih, (54 s. 18-

23).

Küçüksipahioğlu, B. (Haziran 2005). “Hristiyan Dünyasında İlk Ayrılıklar”, Popüler Tarih,

(58, s. 34-40).

Küçüksipahioğlu, B. (2009). “IV-VII. Yüzyıllarda İstanbul’da Doğal Afetler”, Afetlerin

Gölgesinde İstanbul, (ss. 15-42) S. Öztürk (Ed.), İstanbul , ss. 15-42.

Page 36: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

19 / 19

Küçüksipahioğlu, B. (2013). “Bizans İmparatorluğu Zamanında Hipodrom”, İstanbul’un

Kitabı Fatih II, Eminönü-I, F. Güldal (Ed.), İstanbul, s. 635 vd.

Ostrogorsky, G. (1991). Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Priskos (1995). Grek Seyyahı Priskos (V.Asır)’a Göre Avrupa Hunları, (Çev. A.

Ahmetbeyoğlu) İstanbul.

Theophanes, Chronographia,(1997) (İng. Çev. The Chronicle of Theophanes Confessor A.D.

284-813,(Çev.. Cyril Mango-Roger Scoth), New York.

Thompson E.A. (1948). A History of Attila and the Huns, Oxford.

Vaczy P. (1996). “Avrupa’da Hunlar”, Hunlar ve Tanrıların Kırbacı Attila, hazırlayan, G.

Nemeth, (Çev. T. Demirkan) İstanbul.

Vasiliev A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türkçe (Çev. A. Müfit Mansel) Ankara.

Page 37: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 38: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 18

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 39: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 18

3. HAFTA DERS NOTU

Page 40: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 18

İÇİNDEKİLER

3. İMPARATOR ANASTASIOS ve HALEFLERİ

3.1.İmparator Anastasios Dönemi (491-518)

3.2.İmparator Iustinos Dönemi (518-527)

3.3.İmparator Iustinianos Dönemi (527-565)

Page 41: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 18

ÖZET

491 yılında imparatorluğun başına geçen Anastasios mali alanda yaptığı reformlarla anılan bir

imparator oldu. Vergi toplamayı düzenli ve adaletli bir şekle dönüştüren imparator aynı

zamanda ilk başlarda bütün meslek gruplarından alınan ancak daha sonra neredeyse halkın

tümüne yayılan ve bu yüzden insanları sıkıntıya sokan Hrisargiros vergisini 498 Mayıs ayında

kaldırdı. Anastasius ekonomiye çok dikkat ederek izlediği ciddi politika ile hazinenin

dolmasını sağladı. Ayrıca para reformunda bulunarak 498 yılında 40 sesterce değerinde bakır

para “follis”i çıkarttı. 518 yılında hayatını kaybeden Anastasios’un yerine Iustinos imparator

oldu ama bütün işleri yeğeni olan Iustinianos gerçekleştirdi. Zira imparator bütün yetkileri ona

vermiş hatta sağlığında yeğenini müşterek imparator ilan etmişti.

527 yılında Iustinos’un ölümüyle tahta çıkan Iustinianos en değişik ve çekici imparatorlardan

biri olarak kayıtlara geçti. Evrensel imparatorluk iddiasıyla ortaya çıkan imparator bir

zamanlar imparatorluğa ait olan fakat o an için kaybedilmiş bulunan toprakların yeniden

kazandırılması için çalışmalar başlattı. Bunun için batıda Vizigot, Ostrogot ve Kuzey

Afrika’da Vandallarla uğraştı ve başarılar elde etti. Bu sayede kaybedilmiş toprakların

yeniden ele geçirilmesi sağlandı. İmparator Balkanlarda da Avar, Bulgar ve Slavlarla, doğuda

ise Sasanilerle uğraştı. Nika isyanı sadece o dönemin değil tüm imparatorluk tarihinin en

önemli olaylarından biriydi. Siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerin etkisiyle Ocak 532’de

çıkan bu isyan esnasında başkent her taraftan ateşe verildi ve şehirde büyük yangınlar çıktı.

Ayasofya Kilisesi’nin olduğu bölgeden başlayan yangın süratle etrafa yayıldı. Senato binası,

Zeuxippos Hamamı, Augusteion Meydanı, Hagia Eirene Kilisesi (Aya İrini) mevkii, Million,

Sampson Hastanesi, Hipodrom, deri dükkânlarının olduğu kısım ve Konstantinos Forumu kısa

sürede yanarken imparatorluk sarayı olan Büyük Saray’ın büyük bir kısmı da bundan payını

aldı. Iustinianos bu zor durum karşısında maiyeti ile birlikte Hipodrom’a giderek halkla

konuşmaya ve onları yatıştırmaya çalıştı. Ancak başarılı olamayınca kaçmayı düşündü fakat

eşi Theodora’nın etkisiyle bu düşüncesinden vazgeçti. Sonunda imparator Belisarios’un

kumandanlığında isyanın bastırılması emrini verdi ve 30.000-40.000 asi hipodroma

kapatılarak katledildi. 6 gün süren, imparatorluk başkentini alt üst eden ve binlerce kişinin

ölümü ile neticelenen isyan böylece bastırılmış oldu.

Page 42: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 18

3.İMPARATOR ANASTASIOS ve HALEFLERİ

3.1. İmparator Anastasios Dönemi (491-518)

Zenon’un ölümü üzerine eşi Ariadne’nin isteği, senatonun onayı ile dürüst hayatı ile bilinen

Draç doğumlu saray memuru Anastasios’un imparator olması sağlandı. Monofizit olması

sebebiyle İstanbul Patriğinin karşı çıktığı bu seçim patriğin, Anastasios’un taç giymeden önce

Ortodoks yemini etmesini ve kilisede herhangi bir değişiklik yapmayacağına dair belge

imzalamasını istemesiyle çözümlendi. Bundan sonra Anastasios 491 Nisan ayında patrik

tarafından taçlandırılarak imparator ilan edildi ve ardından Ariadne ile evlendi.

Anastasios mali alanda yaptığı reformlarla anılan bir imparator oldu. Vergi toplamayı düzenli

ve adaletli bir şekle dönüştüren imparator aynı zamanda ilk başlarda bütün meslek

gruplarından alınan ancak daha sonra neredeyse halkın tümüne yayılan ve bu yüzden insanları

sıkıntıya sokan Hrisargiros vergisini 498 Mayıs ayında kaldırdı. Halk bu verginin

kaldırılmasını sevinçle karşıladı ve bu sebeple imparatora minnet duydu. Konuyla ilgili bir

kaynak Urfa da geçen kutlamalara dair bilgiler aktarmakta ve bütün şehrin neşe içinde

olduğunu, her yaştan insanın beyaz elbiseler giyip, meşaleler ellerinde ilahiler okuyarak

Tanrı’ya şükrettiklerini, şehirde bir hafta bayram yapıldığını ve bu bayramın her yıl

kutlanmasının istendiğini ifade etmektedir.

Anastasius ekonomiye çok dikkat etti ve izlediği ciddi politika ile hazinenin dolmasını

sağladı. Onun bu hâli üst düzey bazı görevliler ile asilleri rahatsız ettiğinden imparatoru

cimrilikle suçlamalarına neden oldu. Fakat Anastasios buna aldırış etmeyerek devletin mali

yapısını güçlendirmeye devam etti. Ayrıca para reformunda bulunarak 498 yılında 40 sesterce

değerinde bakır para “follis”i çıkarttı. Anastasios’un yaptığı bir diğer önemli iş hipodromda

insanlarla vahşi hayvanların mücadelesini yasaklaması oldu.

İmparator Monofizit inancını sürdürdüğünden ve zamanla Monofizitleri yani Yeşilleri

desteklediğinden ona karşı başkent halkının özellikle Mavilerin tepkileri oldu. Bu yüzden 4

Kasım 512 Pazar gününden başlayarak İstanbul’da karışıklıklar yaşandı. Halk Konstantinos

Forumu’nda toplanarak imparatoru protesto etti ve heykellerini kırdı. Anastasios bu

yaşananlar karşısında tahtını bırakabileceğini söyleyip tacını çıkarmış bir hâlde hipodromda

Page 43: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 18

halkın karşısında çıktı. Onlardan özür dileyerek yaşananlar için affını talep etti. İmparatorun

bu konuşması halkta öylesine tesir bıraktı ki kendisinden görevine devam etmesi ve tacını

başına takması istendi. Bununla birlikte, Monofizit inancı ve aldığı ekonomik önlemler

yüzünden Anastasios, tebaasının çeşitli sınıflarında sevilmedi ve onu tahttan indirmeye

yönelik girişimler oldu. 513 yılında Vitalianus adlı bir askerin isyanı buna bir örnekti. Bulgar

ve Slavlardan oluşturduğu ordu ve donanma ile İstanbul’a gelen Vitalianus’un gayesi

Anastasios’u tahttan indirerek onun yerine geçmekti fakat bunu açıkça söyleyemediğinden

Ortodoks düşünceyi savunmak iddiasıyla ortaya çıktı. Bu şekilde halkın kendisini

destekleyeceğine inanmaktaydı. İmparatorluk yönetimi Vitalianus’a karşı gerekli önlemleri

aldı ve onun söylemlerinin doğruluk payı olmadığını belirtti. Ayrıca şehrin kapılarına

yönetimin görüşlerini yansıtan yazılar astı. Bu ilk gelişinde Vitalianus başarılı olamayarak

geri çekildi. Ancak 514 yılında iki kez yine İstanbul önlerinde görüldü. 514’teki ilk gelişinde

yapılan görüşme ve verilen tavizlerle uzaklaştırılan asi aynı yılın sonbaharında geldiğinde

ordugâhını Galata’da kurdu. Anastasios için durum zor gibi görünse de imparatorluk güçleri

kısa sürede asiye karşı başarı sağladı. Haliç önlerinde yapılan savaşta Vitalianus’un

donanması imha edildi. İmparatorluk birlikleri Galata’ya çıkarak Boğaziçi’ne kadar ilerleyip

yakaladıkları asileri öldürdü. Vitalianus ise kaçmayı başardı. Böylece uzun ve kanlı bir

mücadeleden sonra nihayet isyan bastırılmış oldu.

Anastasios, İtalya’da Ostrogot Kralı olan Theodorich’i tanırken, Galia’da kurulan Frank

Krallığı’nın yöneticisi Clodwig’e konsüllük payesi vererek Galia üzerindeki hâkimiyetini

kabul etmiş oldu. Böylece bu iki devlet imparatorluğu yüksek hâkimleri olarak görmeye

devam etti. Bu süreçte doğuda Sasanilerle başlayan savaş imparatorluğun yenilgisiyle

sonuçlandığından 506 yılında iki taraf arasında yeniden anlaşma imzalandı. İmparator

Anastasios döneminde Balkanlar bölgesi ve dolayısıyla devlet en çok Türk asıllı Bulgarlarla

mücadele etmek durumunda kaldı. Dokuz Ogur Bulgarlarının 493, 499, 502 ve 506 yıllarında

Bizans’a karşı saldırıları olmuş, özellikle 499 yılındaki saldırıda 15.000 kişilik Bizans ordusu

hezimete uğrayarak Trakya’ya kadar ilerlemişti. İmparator Bulgar tehlikesini bertaraf

edebilmek için 497 yılında Silivri’den başlayıp Karadeniz’e uzanan Uzun Sur’un yapılması

emrini verdi. Ayrıca bu dönemde Slavlar imparatorluk topraklarına yavaş yavaş girerek

Balkan bölgesinde ve özellikle de Tuna’nın kuzeyinde görünmeye başlamışlardı.

515 yılında eşi Ariadne’yi kaybeden imparator 518’de öldü. Kendisi çok fazla sevilmese de

imparatorluk lehine çabası olmuş, bu sayede ülke ekonomisini düzeltebilmişti. Anastasios’un

Page 44: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 18

çocuğu olmadığı için yerine muhafız kuvvetleri komutanı Iustinos imparator olmayı

başarabildi.

3.2. İmparator Iustinos Dönemi (518-527)

518-527 yılları arasında hüküm süren I. Iustinos’un 450-452 yılları arasında Makedonya

Üsküp’te doğduğu ifade edilmekte, çocukluğu ve gençlik yıllarının fakirlik içinde geçtiği, 470

yılında memleketini terk ederek İstanbul’a geldiği ve orduya yazıldığı kaydedilmektedir. I.

Leon zamanında muhafız kıtasına alınan Iustinos, Anastasios’un hükümdarlığı esnasında hem

Sasanilerle yapılan savaşlara hem de asi Vitalianus’a karşı mücadeleye katılmış ve başarısıyla

öne çıkmıştı. Anastasios’un ölümü ile senato tarafından imparator seçilerek ordu ve halkın

onayını aldıktan sonra İstanbul patriğinin Temmuz 518’de taçlandırmasıyla resmen imparator

ilan edildi.

İmparator olduğunda 70 yaş civarında olduğu bilinen ve okuma yazması olmadığı söylenen

Iustinos dönemine yeğeni Iustinianos damgasını vurdu ve bu süreçte imparatorluğu yöneten

aslında Iustinianos oldu. Bununla birlikte Iustinos’un Balkanlarda Slavlarla mücadele ettiği,

imparatorluğun doğu bölgelerinde Monofizitleri takip ettirdiği ve papalıkla arasını düzelttiği

kaydedildi. 527 bahar aylarında rahatsızlanan Iustinos ölmeden önce yeğeni Iustinianos’u

müşterek imparator ilan etti ve Ağustos 527’de hayatını kaybetti. Ölümünden sonra yerine

yeğeni Iustinianos geçti.

3.3. İmparator Iustinianos Dönemi (527-565)

Bizans İmparatorluğu’nun en değişik ve ilgi çekici imparatorlarından olan Iustinianos amcası

Iustinos tarafından İstanbul’a getirilmiş, evlatlık edinilerek burada iyi bir eğitim alması

sağlanmıştı. Iustinos, imparator olduğu zaman 35 yaşında olduğu ifade edilen Iustinianos’a

tüm unvanları bahşederek yönetimde söz sahibi olmasını sağladı. Üstelik son zamanlarında

onu müşterek imparatoru ilan etti. Iustinianos amcasının sağlığında eşi olacak Theodora ile

karşılamış ve etkisinde kalarak evlenmek istemişti. Ancak Theodora’nın gençliğinde yaşadığı

serbest hayat sebebiyle bir senatör ile evlenmesi mümkün olmadığından Iustinianos, amcasını

ikna etmek suretiyle bu kanunun yumuşatılmasını sağlayarak 524 yılında Theodora ile

evlenebildi. İmparator olduğunda da ona tüm yetkileri ve unvanları bahşedip kendisine

müşterek imparator yaptı.

Page 45: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 18

527-565 yılları arasında hüküm süren Iustinianos döneminin en önemli olayı tüm zamanların

en ciddi isyan hareketlerinden biri olan Nika İsyanı’nın yaşanmasıydı. Siyasi, sosyal ve

ekonomik sebeplerin etkisiyle Ocak 532’de çıkan bu isyan esnasında başkent her taraftan

ateşe verildi ve şehirde büyük yangınlar çıktı. Ayasofya Kilisesi’nin olduğu bölgeden

başlayan yangın süratle etrafa yayıldı. Senato binası, Probus’un evinin olduğu bölge,

Zeuxippos Hamamı, Augusteion Meydanı, Hagia Eirene Kilisesi (Aya İrini) mevkii, Million,

Sampson Hastanesi, Hipodrom, deri dükkânlarının olduğu kısım ve Konstantinos Forumu kısa

sürede yanarken imparatorluk sarayı olan Büyük Saray’ın büyük bir kısmı da bundan payını

aldı. Iustinianos bu zor durum karşısında maiyeti ile birlikte Hipodrom’a giderek halkla

konuşmaya ve onları yatıştırmaya çalıştı. Hatta hepsini affettiğini, hiç kimsenin

yakalanmaması için emir verdiğini söyledi. Ancak bu vaadler sonuçsuz kaldı ve imparator çok

sert bir tepki ile karşılaştı. Sonunda durumun ümitsiz olduğunu gören imparator sarayın arka

kapısından deniz yolu ile kaçmayı düşündü. Fakat eşi Theodora’nın etkileyici konuşmasıyla

cesaretlenerek bundan vazgeçti ve isyanın bastırılması için tedbirler almaya başladı. Önemli

kumandanlarını Belisarios başta olmak üzere bu isyanı bastırmakla görevlendirdi. 30.000-

40.000 asi hipodroma kapatılarak katledildi. 6 gün süren, imparatorluk başkentini alt üst eden

ve binlerce kişinin ölümü ile neticelenen isyan bastırılmış oldu. İsyanın bastırılmasından

sonra şehir sessizliğe bürünmüş ve hiç kimse dışarı çıkmaya cesaret edememişti. Başkent

günlerce ticari faaliyetlerden yoksun kalmış, şehirde sadece ekmek ve yiyecek satılan

dükkânlar açık kalmıştı.

İmparator Iustinianos bundan sonra süratle başkentin imar edilmesi için uğraştı. Yangın

sırasında tahrip olan Million ve civarı ile katliamın yapıldığı Hipodrom imparatorluk locası

kathisma dâhil yeniden onarıldı. Hatta bu nedenle oyunlar birkaç yıl ertelenmek zorunda

kaldı. İmparator bundan başka Zeuksippos Hamamı’nı, Senato’yu ve Büyük Saray’ın bir

kısmını onarttı. Augusteion Meydanı’nın da yeniden düzenlenmesini istedi ve zeminin

mermerlerle kaplanmasını, meydanın çevresinin de mermer sütunlarla çevrilmesini emretti.

İmparatorun bronzdan yapılmış büyük atlı heykeli Augusteion Meydanı’nda yüksek bir sütun

üzerinde durmaktaydı. İsyanda çok zarar gören Hagia Eirene Kilisesi’ni de yeniden ve daha

büyük olarak yaptırdı. Yine Nika isyanı sırasında yok olan ve Ayasofya ile Hagia Eirene

arasında olduğu ifade edilen Sampson sağlık tesisleri de yeniden ve daha geniş bir şekilde

inşa ettirildi.

Page 46: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 18

İsyan sırasında Ayasofya da yandığından İmparator Iustinianos çok geçmeden elinde bulunan

bütün imkânları kullanarak ve hiçbir masraftan çekinmeyerek Ayasofya’nın yeniden

yapılması emrini verdi. Dönemin en iyi iki mimarı Trallesli Anthemios ve Miletli Isidoros

tarafından 532-537 yılları arasında inşa edilen Ayasofya 26 Aralık 537’de açıldı. Rivayete

göre, Iustinianos, binanın kilise olarak takdis günü olan bugün İmparator Kapısı’ndan

girdikten sonra muazzam kubbenin altına kadar “Ey Süleyman, seni mağlup ettim” diye

bağırarak koşmuştu. Ayasofya günümüze kadar gelmeyi başarabilmiş nadir yapılardan biridir.

Iustianinos, evrensel imparatorluk iddiasıyla ortaya çıktığı için bir zamanlar imparatorluğa ait

olan fakat o an için kaybedilmiş bulunan toprakların yeniden kazandırılması için çalışmalar

başlattı. Bunun için önceliği bir germen kavmi olan Vandalların işgal ettiği Kuzey Afrika’ya

verdi. Belisarios komutasında 18.000 kişilik bir ordu 533’te bölgeye gönderilerek başarılar

kazanıldı. Vandal Kralı Gelimer esir edilerek 534 yılında İstanbul’a getirildi ve hipodromda

halka gösterildi. İmparator İtalya’da kurulan Ostrogot Krallığı’na karşı da benzer harekette

bulundu. Ancak buradaki mücadele daha uzun ve zorlu oldu. Yine Belisarios komutasında

gönderilen ordu 536 yılında İtalya’ya girerek Napoli ve Roma’yı ele geçirip, 540 yılında

Ravenna’yı zapt etse de Totila ile güçlenen Ostrogotların imparatorluğa karşı mücadelesi

devam etti. 544 yılında yeniden bölgeye gönderilen Belisarios üst üste yenilgiye uğradı ve

548’de geri döndü. İtalya’dan aldığı haberlerle dehşete düşen Iustinianos sonunda Narses

komutasında 35.000 kişilik orduyla 552 yılında yeniden harekete geçti. Ostrogotların büyük

yenilgiye uğradığı mücadele de Totila hayatını kaybetti. Bu tarihten sonra Ostrogotların

devlet ve millet olarak varlıklarını kaybettiği iddia edilmektedir. 555 yılında tüm İtalya

imparatorluğun eline geçmiş oldu. İmparator bu başarılardan aldığı güçle Vizigotların elinde

bulunan İspanya’ya yönelmeyi de ihmal etmedi. 554 yılında Cordoba ve Malaga ele

geçirilerek Kuzey Afrika valisinin yönetimine verildi. Böylece imparatorun istediği Imperium

Romanum yeniden kurulmuş görünmekteydi.

Iustinianos zamanında Sasanilerle mücadele yine devam etti. Her ne kadar imparatorluk 532

yılında “ebedi barış” anlaşması yapsa da 540 yılında bu anlaşma bozuldu ve aralarında savaş

yine başladı. İmparator yüksek vergi karşılığında onlarla yeniden anlaşma yaparak barışı

sağlayabildi. Bu dönemde Slavların Balkanlarda faaliyetleri artarak devam etti. İmparator

onların bu hâlini takip etmekle birlikte Slavları bölgeden uzaklaştıracak herhangi bir girişimde

bulunmakta zorlanmaktaydı. Her ne kadar bölgede sınır güçlendirmesi yaparak duruma

müdahil olmaya çalışsa da yeterli olamıyordu. İmparatorluğun germen kavimleri ile

Page 47: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 18

mücadelesi Slavları daha cüretkâr yaptı ve onlar Balkanların güneyine doğru ilerleyerek

Korinth Boğazı’na kadar geldi, Adriyatik Denizi ve Ege Denizi kıyılarına ve sonraları

Dalmaçya’ya kadar geniş bir alana yayıldı. Bu bölgeleri tahrip edip yağmalayan Slavlar

bundan sonra hızla Tuna’nın ötesine çekildi. Onların bu ilerlemelerinde Avarların da etkisi

olmakta, kimi zaman müşterek hareket ederek kimi zaman ise Avarların teşviki ile

Balkanlarda siyasi olaylarda yer aldıkları görülmekteydi. Selanik’in Slavlar ve Avarlarla

birlikte birkaç kez kuşatılması buna bir örnekti.

Iustinianos zamanında Avarlar 558 yılında Güney-Rusya düzlüklerinde iken Bizans

İmparatorluğu ile temasa geçmişlerdi. Ogur ve Alanların da bulunduğu boyları itaat altına

aldıktan sonra Bizans İmparatorluğu’na elçi göndererek kendilerine yaşamaları için toprak

verilmesini istemişlerdi. Avarların Bizans ile ilişki kurmasını sağlayan muhtemelen Alanların

reisi Sarosius’tu. Avarlar 558 yılında Kandik isimli bir elçiyi başkent İstanbul’a gönderdi.

Kandik burada kendi kavminin çok üstün ve kudretli bir kavim olduğunu ve onun karşısında

hiçbir gücün duramayacağını ifade ederek kendi kavmini tanıttı. İmparatorluk bu esnada

Kutrigur Bulgarları ile uğraşmak zorunda kaldığından Avarları reddetmemiş ve Kutrigurlara

karşı onları kullanabileceğini düşünmüştü. Bu nedenle elçiye iyi davranmış ve ona ipekli

elbiseler ve altından süs eşyaları vererek memnun bir şekilde geri göndermişti. Ayrıca

imparatorlukta bu elçiye mukabil Valentinianus adlı elçisini Avarlara gönderdi. Bu karşılıklı

elçi teatisinden sonra iki taraf arasında 558 yılında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre

imparatorluk düşmanları olan Slav ve Bulgarlar ile savaşmada kendisine yardım ederse

Avarlara her yıl vergi vereceğini belirtti.

Avarlar bu tarihten sonra bölgedeki Türk kavimlerini Onogur, Utrigur ve Kutrigurları itaatleri

altına alarak hızlı bir şekilde genişlerken; Slavlara ait Antlar ve diğer Slav boylarını da

kendilerine boyun eğdirmeye çalıştı. Avarlar rivayete göre 559 yılında başkent İstanbul’a yine

bir elçi heyeti göndermiş ve bu heyet özellikle uzun saçları ve kıyafetleriyle dikkat çekmişti.

Bu ziyaret neticesinde iki taraf arasında bir anlaşmanın olduğu ve imparatorluğun onların

Dobruca bölgesinde kalmalarına müsaade ettiği ifade edilmekteydi. Ayrıca Avar hanına para

vermeyi kabul eden imparatorluk karşılığında ise onlardan Bulgar ve Slavlara karşı yardım

sözü aldı. Bu sayede Avarlar 560 yılı civarında Dinyeper ve Dinyester arasındaki bölgeye

hâkim oldukları gibi genişleme ve büyüme sonucunda Aşağı Tuna kıyılarına kadar dayandı.

Bu esnada başlarında Bayan isminde bir hakanları vardı ve 561 yılında onun liderliğinde

Pannonia bölgesine gelmişlerdi. Avarlar 562 yılında yine İmparator Iustinianos zamanında

Page 48: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 18

Bizans’a başvurarak kendilerine imparatorluk arazisinde daima yaşayabilecekleri topraklar

verilmesini istedi. Ancak Iustinianos bu teklife sıcak bakmadı ve onların Tuna’nın güneyine

inmelerine de karşı çıktı. Rivayete göre bu esnada Avarlar, Dobruca ve Aşağı Tuna

bölgesinde bulunan toprakları işgal etmişlerdi ve burayı imparatordan talep ediyorlardı.

Ancak imparator onların çok yakınına gelmesini istemediği için karşı çıktı ve Bayan’a Aşağı

Pannonia bölgesindeki toprakları teklif etti. Fakat Bayan bunu reddederek kuzey batıya

çekildi ve Franklarla mücadeleye girişti. İmparatorlukta onların Tuna’yı geçmemesi için tüm

önlemleri aldı.

Iustinianos zamanında Bulgarlar Bizans ile mücadele etmeye devam etti. 528 veya 529 yılında

iki kumandanları liderliğinde Scythia ve Moesia bölgelerine akınlarda bulunan Bulgarlar daha

sonra Trakya’ya kadar ilerledi. İmparatorluk bu akınlara karşı koymaya çalıştı ve ilk başlarda

başarı da kazandı. Ancak Bulgarlar takviye güç alarak Bizans ordusuna arkadan saldırıya

geçince Bizans yenilmekten kurtulamadı. Yine İrnek’ten sonra Bulgarların başına geçen

Mundo (veya Mundos) İmparator Iustinianos’a elçiler göndererek onun himayesine girmek

istediğini bildirdi. İmparator bu isteğe olumlu yaklaştı, hatta onu “magister militum per

Illyricum” olarak görevlendirdi. Ancak Mundo’nun bu göreve getirilmesi kendi halkını

rahatsız etti. Öyle ki, Mundo Illyricum topraklarına geldiği zaman Bulgarların saldırısına

uğradı ve mukabil bir saldırıyla onlara karşılık vermek zorunda kaldı. Sonuçta Bulgarları

mağlup etmeyi başaran Mundo onlardan aldığı ganimeti samimiyetinin bir ifadesi olarak

imparatora gönderdi. Mundo’nun bu davranışı himayeden ziyade müttefik sıfatıyla

Mundo’nun Bizans’ın yanında yer almış olabileceği ihtimalini düşündürmektedir. Bulgarların

Bizans’la birlikte hareket etmelerine ve müttefik sıfatıyla seferlere katılmalarına rağmen

zaman zaman imparatorluğa karşı gelmekten geri durmadıkları görülmektedir. Mesela

Bulgarların yine Iustinianos devrinde Bizans’a saldırıları oldu. Bunun üzerine bölgedeki

kumandanlar bu saldırıya hemen karşılık vermek istedi. Ancak İmparator Iustinianos’un

göndermiş olduğu bir mektup kumandanların bu girişimini engelledi. Zira mektupta imparator

Bulgarlara saldırmayı kesin bir dille yasaklamakta ve onları düşmanları olan Gotlara ve

diğerlerine karşı müttefik olarak gördüğünü belirtmekteydi. Buna rağmen Bulgarların

imparatorluğa yaklaşımları ve imparatorluk karşısındaki başarıları onların hiç de kolay

durdurulabilecek bir kavim olmadığını gösterdi. Bunun için imparator tedbirler almaya

başladı ve Tuna boyunca kaleler yaptırdı. Ancak bu tedbirlerin ne kadar yetersiz olduğu

Dokuz Ogur Bulgarlarının Bizans’a karşı 552 yılında saldırıya geçmeleri ile ortaya çıktı.

Dokuz Ogurlar liderleri Kinal idaresinde Balkanlara kadar ilerleyerek etrafı tahrip etmeye

Page 49: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 18

başladı. Durumun ciddiyetini kavrayan imparator geleneksel politikalarından birini, yani aynı

kandan gelenleri birbirine düşürme ve onları birbirine kırdırma politikasını uygulamaya karar

verdi. Bu sebeple hemen Otuz Ogurların (Utrigur) lideri Sandil’e elçiler göndererek Dokuz

Ogurlara saldırmasını istedi ve karşılığında Dokuz Ogurlara ödemesi gereken vergiyi

vereceğini belirtti. Ancak Sandil kardeşlerini öldüremeyeceğini çünkü dillerinin, kültürlerinin,

giyimlerinin kısaca her şeylerinin aynı olduğunu ve bundan dolayı karşı koyamayacağını

belirtti. Iustinianos o kadar baskı yaptı ki sonunda Sandil, Dokuz Ogur Bulgarlarına saldırmak

zorunda kaldı ve onların topraklarına girdi. Sonuçta Iustinianos’un iki kardeşi birbirine

düşürme politikası başarıya ulaşmış oldu. Bununla birlikte Zabergan (veya Zaberhan)

liderliğindeki Dokuz Ogur Bulgarlarının 558 yılında üç ordu hâlinde tekrar Bizans’a karşı

harekete geçtiği ve Bizans’ın bu defa kumandan Belisarios sayesinde kurtulmayı başardığı

görülmektedir. Ayrıca imparatorun elçilerini Sandil’e göndererek onu daha önce olduğu gibi

yine Dokuz Ogurlar üzerine sefer yapmaya ikna ettiği ve hemen hemen aynı taktiklerle onları

bertaraf etmeye çalıştığı söylenmektedir. Sonuçta Bizans’ın hilesi ile zor durumda kalan

Dokuz Ogurlardan bir kısmı Orta Avrupa’ya Macaristan’a doğru giderek Avarların hükmü

altına girerken; bir kısmı da Bizans’a iltica etmek sureti ile Trakya’ya yerleştirildi.

Başkent İstanbul, tarih boyunca görülen en tehlikeli veba salgınlarından birisini İmparator

Iustinianos zamanında 542 yılında yaşadı. O günkü dünyayı etkileyen ve pandemi yani kıtalar

arası salgın olarak görülen bu tehlike 541 yılı Temmuz ayı ortalarına doğru Mısır’da bulunan

Pelusium’da ortaya çıkmış ve buradan tüm dünyaya yayılarak 542 yılının ilkbahar aylarında

muhtemelen mart sonu veya nisan başlarında başkente ulaşmıştı. Vebanın yıkıcı etkisi

başkentte özellikle ilk üç ayda kendini göstermiş, ilk başlarda ölenlerin sayısı günde 5. 000

iken sonraları 10.000 olmuştu. Şehirde ölenler çok fazla olduğu için mezarlıklar yetersiz

kalmış ve bu nedenle İstanbul surları dışında mezarlar kazılmaya başlanmıştı. Hatta Galata

bölgesinde nöbetçi kuleleri rastgele atılmış cesetlerle dolmuş ve mezarlık hâline getirilmişti.

Bu durum karşısında İmparator Iustinianos önlemler almak sureti ile düzenin yürümesini

sağlamış ve sosyal hizmet kurumlarının daha aktif çalışmasını emretmişti. Üstelik salgın

esnasında şehri teftişe çıkan imparatorun kendisi de hastalanmış aylarca hasta yatmıştı. Bu

yüzden bu salgın Iustinianos Vebası olarak ta bilinmekteydi. İmparator uzun uğraşlar sonucu

hatta biraz da mucizevi olarak hastalığı atlatmayı başarabildi.

Bu dönemde özellikle başkent İstanbul’da deprem, yangın ve kıtlık gibi olağan üstü durumlar

yaşandı. Mesela 16 Ağustos 542 tarihinde yaşanan depremde şehir çok zarar görürken,

Page 50: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 18

surların bir kısmında çökme oldu. Binaların, kiliselerin yıkıldığı depremde can kaybı oldukça

fazlaydı. Yine 554 yılı Ağustos ayındaki depremin en korkunç olanlardan biri olduğu

söylenmekteydi. Zira sabahın erken saatlerinde şiddetli bir gürültü ve sarsıntı ile başlayan

deprem çok sayıda ev, bina, kilise ve surların yıkılmasına yol açmıştı. Aşağı yukarı 40 gün

devam ettiği ifade edilen depremden İzmit de etkilenmiş ve şehir büyük bir zarara uğramıştı.

Bizans tarih yazarı Theophanes, insanların deprem sonrasında pişmanlık duyarak Tanrı’ya

dua ettiklerini, kiliseleri ziyaret ederek Tanrı’nın merhametini dilediklerini belirtmekteydi.

557 yılında görülen ve fasılalarla uzun bir süre devam eden deprem en korkunç olanlarından

biriydi. Şehirdeki çoğu ev, kilise, kamu binası yıkılmış, surların büyük bir kısmı da zarar

görmüştü. İmparator Iustinianos bu felaket yüzünden 40 gün tacını takmamıştı. İmparatorun

yönetimi esnasında başkentte görülen yangınlarda dikkat çekiciydi. Halk organizasyonu olan

Mavi ve Yeşiller yüzünden 548 yılında çıkan yangın da insanların büyük bir kısmı hayatını

kaybederken; 561 yılının Ekim ayında İmparatorluk sarayının bulunduğu bölgede çıkan

yangında tüm evler, işyerleri, öksüzler yurdu, Bovis Forumu ve Theodosios Forumu yanmıştı.

Bu süreçte başkentte görülen kıtlıklarda önemliydi. 556 yılının Mayıs ayında ekmekte

yaşanan kıtlık yüzünden halk sıkıntı yaşamış ve imparatora kendilerine yiyecek bulması için

tepki göstermişlerdi. 3 ay sürdüğü belirtilen bu kıtlıktan sonra 560 yılında imparatorun öldüğü

söylentileri üzerine halkın olabilecek muhtemelen bir kaos sebebiyle ekmek dükkânlarında ve

fırınlardaki ekmeklere saldırdıkları ve bu yüzden üç saat içinde koca şehirde ekmeğin

kalmadığı kaydedilmişti.

İmparator Iustinianos zamanında başkent İstanbul’da ticaret çok gelişmiş, ihracat ve ithalat

yapılan bir yer durumuna gelmişti. Üstelik bu dönemde keşiş kılığındaki casuslar sayesinde

Çin’den ipek böceği kaçırılmış ve ipek endüstrisi kurulması için uğraşılmıştı. Bu çalışmalar

başarılı da oldu ve kısa zamanda İstanbul başta olmak üzere Antakya, Beyrut, İskenderiye ve

Thebai gibi merkezlerde ipek ile uğraşan atölyeler kuruldu.

İmparator Iustinianos Kasım 565’te hayatını kaybetti. Hiç kimseyi sağlığında müşterek

imparator yapmadığı gibi kendisinden sonra kimin tahta geçeceği konusunda da bir şey

söylememişti. Bu yüzden ölümünden sonra senato hemen Iustinianos’un yeğeni Iustinos’u

imparator seçti ve böylece 565-578 yılları arasında imparatorlukta II. Iustinos hüküm sürdü.

Page 51: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 18

ÇALIŞMA SORULARI

1- İmparator Anastasios’un ekonomik politikaları hakkında bilgi veriniz.

2- İmparator Iustinianos zamanında görülen Nika isyanının genel olarak sebepleri nelerdir?

Belirtiniz.

3- İmparator Iustinianos’un dış politikası neyi hedeflemekteydi? Anlatınız.

4- Aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

a- İmparator Anastasios zamanında Vitalianus’un isyanı görüldü.

b- İmparator Anastasios Monofizit eğitimliydi.

c- İmparator Iustinos’un hiç okuma yazması yoktu.

d- İmparator Anastasios’tan sonra Iustinianos tahta geçti.

e- İmparator Iustinianos döneminde başkentte depremler yaşandı.

5- Aşağıdakilerden hangisi İmparator Iustinianos zamanında imparatorluğun batıdaki

sorunlarından biri değildir?

a- Vizigotlar

b- Sasaniler

c- Ostrogotlar

d- Slavlar

e- Bulgarlar

CEVAPLAR

1- Anastasios mali alanda yaptığı reformlarla anılan bir imparator oldu. Vergi toplamayı

düzenli ve adaletli bir şekle dönüştüren imparator aynı zamanda ilk başlarda bütün meslek

gruplarından alınan ancak daha sonra neredeyse halkın tümüne yayılan ve bu yüzden insanları

sıkıntıya sokan Hrisargiros vergisini 498 Mayıs ayında kaldırdı. Halk bu verginin

kaldırılmasını sevinçle karşıladı ve bu sebeple imparatora minnet duydu. İmparator

ekonomiye çok dikkat etti ve izlediği ciddi politika ile hazinenin dolmasını sağladı. Onun bu

hâli üst düzey bazı görevliler ile asilleri rahatsız ettiğinden imparatoru cimrilikle

Page 52: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

16 / 18

suçlamalarına neden oldu. Fakat Anastasios buna aldırış etmeyerek devletin mali yapısını

güçlendirmeye devam etti. Ayrıca para reformunda bulunarak 498 yılında 40 sesterce

değerinde bakır para “follis”i çıkarttı.

2- Iustinianos döneminin en önemli olayı tüm zamanların en ciddi isyan hareketlerinden biri

olan Nika İsyanı’nın yaşanmasıydı. Siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerin etkisiyle Ocak

532’de çıkan bu isyan esnasında başkent her taraftan ateşe verildi ve şehirde büyük yangınlar

çıktı.

3- Iustianinos, evrensel imparatorluk iddiasıyla ortaya çıktığı için bir zamanlar imparatorluğa

ait olan fakat o an için kaybedilmiş bulunan toprakların yeniden kazandırılması için

çalışmalar başlattı. Bunun için Vandallar, Vizigotlar ve Ostrogotlarla mücadele etti.

4- d

5- b

Page 53: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

17 / 18

KAYNAKLAR

Browning, R.(1975). Byzantium and Bulgaria. London.

Bury, B.(1958). History of the Later Roman Empire. New-York.

Herak, E. Avarlar: Etnik Yaradılış ve Tarihlerine Bir Bakış. Türkler (C. II, Ss. 641-657).

Kafesoğlu, İ. (1988). Türk Milli Kültürü. İstanbul.

Karatay, O. (2013). “Avar Hâkimiyeti ve Balkanların Slavlaşması”, Balkanlar El Kitabı,

(2.bsk, s. 91-98) Ankara.

Kurat, A.N. (2002). IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve

Devletleri, Ankara.

Küçüksipahioğlu, B. (2008). “Ankhialos Savaşı’nın Sonuna Kadar Bizans-Bulgar İlişkileri”,

Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, (14, s. 209-226).

Küçüksipahioğlu, B. (2009). “IV-VII. Yüzyıllarda İstanbul’da Doğal Afetler”, Afetlerin

Gölgesinde İstanbul, (ss. 15-42.) S. Öztürk (Ed.), İstanbul.

Küçüksipahioğlu, B. (2011). “Bizans İmparatoru Iustinianos Döneminde (527-565) İstanbul”,

Tarih İçinde İstanbul Uluslararası Sempozyumu, 11-17 Aralık 2010, Bildiriler, ss. 157 vd.

İstanbul.

Küçüksipahioğlu, B. (2013). “Bizans İmparatorluğu Zamanında Hipodrom”, İstanbul’un

Kitabı Fatih II, Eminönü-I, F. Güldal (Ed.), s. 635 vd. İstanbul.

Levtchenko, M.V. (1999). Kuruluşundan Yıkılışına Kadar Bizans Tarihi, (Çev. M. Selen), İstanbul. Malalas, I. (1986). The Chronicle of John Malalas, (İng. çev. E. Jeffreys, M. Jeffreys, R.

Scott) Melbourne.

Page 54: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

18 / 18

Ostrogorsky, G. (1991). Bizans Devleti Tarihi. Ankara.

Prokopios, Bizans’ın Gizli Tarihi, (2001). (Türkçe Çev. O. Duru) İstanbul.

Theophanes, Chronographia, İng.çev. The Chronicle of Theophanes Confessor A.D. 284-813,

(1997). (Çev. Cyril Mango-Roger Scoth) New York.

Treadgold, W. (1997). A History of the Byzantine State and Society, California.

Runciman, S. (1930). A History of the First Bulgarian Empire, London.

Vasiliev A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türkçe trc. A. Müfit Mansel, Ankara, I.

Page 55: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 56: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 15

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 57: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 15

4. HAFTA DERS NOTU

Page 58: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 15

İÇİNDEKİLER

4. 565-610 YILLARI ARASINDA BİZANS İMPARATORLUĞU

4.1. İmparator II. Iustinos Dönemi (565-578)

4.2. İmparator Tiberios Dönemi (578-582)

4.3. İmparator Mavrikios Dönemi (582-602)

4.4. İmparator Phokas Dönemi (602-610)

Page 59: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 15

ÖZET

565-578 yılları arasında hüküm süren İmparator II. Iustinos dönemini Kuzey İtalya’yı Avar

korkusu yüzünden istila eden Lombardlar ile batıda Avar ve doğuda siyasi ve diplomatik

düzeyde ilişki başlattıkları Göktürkler belirledi. İmparatorluk İran tehlikesi ve ipek meselesi

sebebiyle doğuda ki Göktürk Hakanlığı ile diplomatik ve siyasi ilişkiler kurdu. 567 yılı

sonlarında ipek taciri ve diplomat Maniakh başkanlığında bir heyet Bizans’a gelirken,

imparatorlukta daha ayrıntılı görüşmeler yapılması için Zemerkhos başkanlığında bir heyeti

568 veya 569 yılı başlarında Göktürklere yolladı. Bu dostluk, imparatorluğun Göktürklerin

düşmanı olan kavimlerle dost olması yüzünden bozulunca devlet bu kırgınlığa son vermek

için Valentianos başkanlığında bir heyetini Göktürklere yolladı.

Avarlar II. Iustinos döneminde Kutrigur ve Utrigurların mirasçısı olduklarını söyleyerek

toprak istedi. Ancak Avarların bu isteğine olumlu yanıt verilmedi. Tiberios zamanında Avar

Hakanı Bayan’ın Sirmium’u ele geçirmesi imparatorluğu derinden etkiledi. Çünkü aralarında

başkent İstanbul’un da olduğu devletin batısı Avar akınlarıyla karşı karşıya kaldı. Sirmium’un

düşmesinden sonra iki taraf arasında Ağustos 582 yılında bir anlaşma imzalandı. Fakat bu

anlaşma esnasında İmparator Tiberios ölmüş ve yerine Mavrikios geçmişti. Mavrikios

zamanında imparatorluk Avarlara karşı savunmadan taarruza geçmiş ve İran ile anlaşma

hâlinde olduğu için bu bölgedeki ordularını da Balkanlara kaydırmıştı. Avarlara karşı

mücadelenin zorlu ve yorucu olması yüzünden imparatora karşı oluşan tepkiler Phokas

isminde bir askerin isyanı ile sonuçlandı. Kendisini imparator ilan eden Phokas’ın dönemi

kaos ve kargaşa dönemi olarak kayıtlara geçti. İmparator Mavrikios ve ailesine karşı

gerçekleştirdiği katliam ile yetinmeyen Phokas, pek çok üst düzey görevliye de aynı zulmü

reva gördü. Onun bu acımasız tavrına karşı tepkiler olmuş hatta onu ortadan kaldırmak için

suikastlar bile tertip edilmişti. Ama sonuç alınamadı. Phokas’ın inanılmaz zulümleri ve

dayanılmaz işkencelerine seyirci kalamayacağını anlayan Kartaca exzarkh’ı Herakleios, oğlu

Herakleios kumandasında bir filoyu Phokas’ın yönetimine son vermek için İstanbul’a

gönderdi. Yakalanan Phokas yaptığı zulümler gibi en ağır şekilde cezalandırılarak öldürüldü

ve yerine onu tahtından eden Herakleios çıktı.

Page 60: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 15

4. 565-610 YILLARI ARASINDA BİZANS İMPARATORLUĞU

4.1. İmparator II. Iustinos Dönemi (565-578)

II. Iustinos döneminin en önemli olayı Kuzey İtalya’nın Lombardlar tarafından istilası oldu.

Avarlar yüzünden gerçekleştiği ifade edilen bu hareket imparatorluğun aleyhine bir gelişme

olarak kayıtlara geçti. Yine bu dönemde Vizigotların imparatorluğa yönelik isyan girişimleri

görüldü. Iustinianos tarafından zapt edilen Cordoba 584 yılında Vizigotlar tarafından alındı ve

zamanla imparatorluk bölgeden ayrılmak zorunda kaldı.

II. Iustinos zamanında Avarlar Kutrigur ve Utrigurların mirasçısı olduklarını söyleyerek

toprak talebinde bulunmak için imparatorluğa elçi gönderdi. Ama imparatorluk onların bu

isteğini görmezden geldi. Üstelik Iustinianos’un ödediği yıllık vergiyi de vermeyeceğini

belirtti. 568 yılında Lombardların muhtemelen Avar korkusu sebebiyle kuzey İtalya bölgesine

gitmelerinden sonra Panonia’nın da aralarında olduğu geniş bir coğrafya Avarların hâkimiyeti

altına girdi. Yani Sava ile Tuna Nehirlerinin kuzeyi artık Avarlara aitti. Böylece Orta

Avrupa’da Bayan liderliğinde büyük bir devlet kurulmuş oldu.

568 yılında Bayan, imparatorluk için önemli bir şehir olan Sirmium ve çevresini ele geçirmek

istedi. Bunun için hakan başkent İstanbul’a elçiler gönderdi ve Sirmium’un kendisine

verilmesini ve yıllık vergi ödenmesini talep etti. İmparator II. Iustinos bu isteği reddettiği gibi

önemli devlet adamlarından Bonos’a Avarlara karşı hazırlıklar yapmasını ve onların Tuna’yı

geçmemelerinin sağlanmasını emretti. Bayan Hakan bu esnada Sirmium’u alamadı fakat

şehirden de vazgeçmedi.

Bu dönemde Sasanilerle sorunlar devam etti ve imparatorluk ödediği vergiyi kestiği için iki

taraf arasında yine savaş başladı. 531 yılından beri İran’ın başında olan Hüsrev Anuşirvan 573

yılında Dârâ Kalesi’ni ele geçirdikten sonra Anadolu ve Suriye’ye girdi. İmparatorluk prestij

ve toprak kaybını göze alıp güçlükle barış yapmak durumunda kaldı. İmparatorluk İran

tehlikesi ve ipek meselesi sebebiyle doğuda ki Göktürk Hakanlığı ile diplomatik ve siyasi

ilişkiler kurdu. 567 yılı sonlarında ipek taciri ve diplomat Maniakh başkanlığında bir heyet

Bizans’a geldi. İmparator tarafından ilgi ile karşılanan bu heyete hakanları ve ülkeleri ile ilgili

sorular soran Iustinos Göktürk Hakanı İstemi’nin Türkçe yazdığı mektubunda okunmasını

sağladı. Burada yapılan görüşmelerden sonra imparatorluk ipek meselesi ve Sasaniler

Page 61: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 15

konusunda Göktürkler ile anlaşarak resmen ikili müzakereleri başlatıp birbirleri ile dost oldu.

Ardından imparator daha ayrıntılı görüşmeler yapılması için Zemerkhos başkanlığında bir

heyeti 568 veya 569 yılı başlarında Göktürklere yolladı. Elçi heyeti İstemi’nin huzuruna

varınca Türk töresine göre hakanı selamladıktan sonra hediyelerini sundu ve ardından

Zemakhos bir konuşma yaptı. İstemi’de aynı şekilde karşılık verdi. Bundan sonra iki taraf

arasında görüşmeler yeniden başladı ve İstemi heyeti son derece şık ve ihtişamlı otağlarda

misafir etti.

II. Iustinos 578’de öldü. Sağlığında kendisinden sonra devleti yönetmesi için asker olan

Tiberios’u müşterek imparator yapmıştı. Bu sebeple ölümü sonrası herhangi bir karışıklık

yaşanmaksızın Tiberios imparator oldu.

4.2. İmparator Tiberios Dönemi (578-582)

II. Iustinos’un halefi olan Tiberios’un düzgün ve disiplinli bir imparator olduğu ifade

edilmekteydi. 4 yıl süren yönetimi esnasında Lombardlara karşı imparatorluğun ciddi bir

mukavemette bulunmadığı bilinmekle birlikte Frankları onlara karşı kışkırttığı

söylenmekteydi. Ama istenen sonuç alınamadı. Iustinianos’un evrensel imparatorluk

düşüncesi sebebiyle ele geçirdiği topraklar yavaş yavaş elden çıkmaya başlamıştı. Bu

dönemde Balear Adaları dışında İspanya’da elde edilen bütün topraklar kaybedilirken, doğuda

İran ile savaş yine devam etti. Balkanlarda Avarların imparatorluğa yönelik hareketleri ise bu

süreçte sürdü. Bayan Hakan Sirmium’un savaş yapılmadan kendisine verilmesini

istemekteydi. Tiberios bunu reddedince Bayan zorlu bir mücadeleden sonra şehri zabtetti.

Sirmium’un kaybı imparatorluğu derinden etkiledi. Çünkü aralarında başkent İstanbul’un da

olduğu devletin batısı Avar akınlarıyla karşı karşıya kalmış oluyordu. Sirmium’un

düşmesinden sonra iki taraf arasında Ağustos 582 yılında bir anlaşma imzalandı. Ancak bu

anlaşma esnasında İmparator Tiberios ölmüş ve yerine Mavrikios (582-602) geçmişti. Slavlar

ise artık Balkanlarda yerleşmeye başlamıştı.

Tiberios zamanında Göktürklerle ilişkilerde sorunlar yaşanmaya başladı. Bu duruma

gelinmesinde imparatorluğun Göktürklerin düşmanı olan kavimlerle dost olması yatmaktaydı.

İmparatorluk bu kırgınlığa son vermek için Valentianos başkanlığında bir heyeti Göktürklere

gönderdi. Heyet gemi ile Sinop üzerinden Kırım’a oradan da aşılması zor ormanlardan,

dağlardan ve bataklıklardan geçerek Türkşad’ın (Turksanthos) topraklarına geldi. Valantianos

Page 62: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 15

kendini karşılayan Türk-Şad’a yeni Bizans İmparatoru Tiberios’tan bahsetti ve onun

selamlarını ileterek Tiberios’un iktidara geldiğini bildirdi. Elçi iki ülke arasındaki dostluğun

devam etmesini ve İstemi ile Iustinos arasındaki anlaşmanın yürürlükte kalmasını temenni

etti. Ancak Türk-Şad Bizans’ın yaptıklarından haberdar olduğu için heyete çok ağır sözler

sarfetti.

Tiberios, kendisinden sonra bir asker olan ve Sasanilere karşı başarı ile mücadele etmiş

Mavrikios’u müşterek imparator ilan etti ve kızı Konstantina ile evlendirdi. 582 yılında

hayatını kaybeden Tiberios’tan sonra Mavrikios imparatorluğun başına geçti.

4.3. İmparator Mavrikios Dönemi (582-602)

İmparatorluk tarihinin en önemli imparatorlarından biri olarak kabul edilen Mavrikios zamanı

yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Asker olması ve yıllar boyu doğuda

Sasanilere, batıda Avar ve Slavlara yönelik mücadelesi sebebiyle savaş meydanlarını iyi

tanıması, Avar, Slav ve İranlılar ile birlikte diğer milletler hakkındaki tecrübeleri

Mavrikios’un “Strategion” adlı eseri kaleme almasına neden olmuştur

İmparatorluğun doğuda İran ile mücadelesi bu dönemde devam etse de farklı bir boyut

kazandı. Zira Hüsrev Anuşirvan’ın 579 yılında ölümü ile yerine geçen oğlu IV. Hürmüzd

(579-590) ölümüne kadar imparatorlukla mücadele etti. Hatta bu mücadele sırasında Bizans’a

yenildiği için kumandanı Behram Çupin’i ağır hakaretlerle görevinden azletti. Bu davranışı

içine sindiremeyen Behram Çupin, Hürmüzd’e isyan ederek hakkını almaya çalıştı. İkisi

arasındaki bu mücadeleden IV. Hürmüzd’ün oğlu II. Hüsrev Perviz yararlanarak Sasani

imparatoru ilan edildi. Üstelik II. Hüsrev’in babasının ölümünde rolü olduğu rivayet

edilmekteydi. II. Hüsrev, babasının görevden azlettiği Behram Çupin ile mücadeleye devam

etse de yenildi ve İmparator Mavrikios’a mektup yazarak yardım istedi. Bu isteğe olumlu

yaklaşan imparator verdiği destekle Hüsrev’in yeniden imparator olmasını sağlarken aynı

zamanda iki ülke arasında dostluğun oluşmasına yol açtı. Bu sayede iki taraf arasında 591

yılında barış yapıldı. İran Armenia’sının büyük bir kısmı ile Mezapotamya’nın bir bölümü ve

Dara Bizans’a verilirken; Iustinianos tarafından kabul edilmiş verginin kaldırılması istendi.

Mavrikios imparatorluğun batıda kalan topraklarının uzun zaman muhafaza altında kalmasını

sağlamak için tedbirler aldı. Bunun için karakol diyebileceğimiz iki Exarkhlık kurdu. Bu

exarklıklardan birisi İtalya Ravenna’da; diğeri Kuzey Afrika Kartaca’da idi. Bunlar askerî

Page 63: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 15

teşkilat olup bütün sivil idare buraya tayin olunan askeri kumandanların yani Exarkların eline

verildi. Exarklar, imparator naibi gibi hareket etmekte sadece idari değil dinî konularda da söz

sahibi olmaya çalışmaktaydı.

Mavrikios zamanında Balkanlarda Avarlarla mücadele yine devam etti. Avarlar tarafından

584 yılında Viminacium ve ardından Singidinum ele geçirildi ve artık imparatorluk Avar

tehdidine doğrudan açık hâle geldi. Hatta Avarların Uzun Sur’un önlerine kadar gelerek

imparatorluğa korku dolu anlar yaşattıkları görüldü. Bunun üzerine Mavrikios aynı yıl

verginin artırılması koşuluyla Avarlarla anlaşma yapmayı tercih etti. Kaynakların ifadesine

göre bu olaydan sonra Avar Hakanı Ankhialos şehrini kuşattı. Muhtemelen yine aynı

dönemlerde (584) Avarlar Slavlar ile birlikte Teselya, Attika’ya akında bulunup Peloponnes’e

gitti. Selanik ilk defa bu akın esnasında Slavlar tarafından kuşatıldı. Slavlar bu andan itibaren

artık sadece yağma ile yetinmeyerek Bizans arazisine resmen yerleşmeye başladı ve

Balkanları yurt edindi.

584 yılında yapılan anlaşma 1 yıl kadar sürdükten sonra bozuldu ve 585’ten itibaren Avarların

Trakya bölgesine akınları başladı. Hatta 586 yılında Slavlar ile birlikte 100 bin kişilik orduyla

Selanik kuşatıldı. İmparatorluk her ne kadar Avarlarla mücadele etse de Tuna ila Balkan

Dağları arasındaki bölgeyi kaybetmiş durumdaydı. Yine 588 yılında Avarlar Slavlarla hareket

ederek Trakya’ya akında bulundu.

591 yılında imparatorluk doğuda Sasanilerle savaşı bitirerek anlaşma yaptığından bölgedeki

ordularının bir kısmını Avarlarla mücadele için Balkanlara çekti. Çünkü İmparator Mavrikios

tahta çıktığından beri savunma durumundaydı ve bu tarihten sonra tüm gücüyle Tuna

bölgesinde Avar ve Slavlara karşı mücadele etmeye başladı. 593 yılında hakan kendisine

ödenen yıllık verginin artırılmasını talep edince imparator Mavrikios buna itiraz etti. Bu

sebeple Avarlar Singidunum’a akında bulundu fakat bir hafta içinde buradan ayrılmak

durumunda kaldı. İmparator Mavrikios kumandanlarından Priskus’u 594 yılında Aşağı Tuna

bölgesinde yerleşmiş olan Slavların üzerine göndermesi Avarlar tarafından anlaşmaya aykırı

bulundu. Bu yüzden Avar hakanı 596 yılında Belgrad’a yöneldi fakat imparatorluğun

müdahalesi olunca bölgeyi terk ederek Dalmaçya’ya gitti. Üstelik aynı sıralarda Slavlarla

birlikte yine Selanik’i kuşattı. İmparatorluk 599 yılında Köstence’ye (Tomis) akında bulunan

ardından Edirne’den İstanbul’a kadar olan alan içinde önemli mevkileri ele geçiren Avarlarla

Tuna’nın aralarında sınır olması ve yıllık ödenen verginin 120 bin altına çıkarılması

Page 64: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 15

hususunda anlaşma yaptı. Ancak imparatorluk büyük bir ihtimalle 601 yılında bu anlaşmayı

hiçe sayarak Avarların üzerine yürüdü ve onları Tisa Nehri civarında büyük bir yenilgiye

uğrattı. Hakanın dört oğlunu bu mücadele esnasında kaybettiği ifade edilir. İmparator

Mavrikios’un Phokas isminde bir askerin 602 yılında isyan ederek imparatorluğu ele

geçirmesi sonucu hayatını kaybetmesiyle Avarlarla mücadele başka boyutlarda ilerleyen

dönemlerde yine devam etti.

4.4. İmparator Phokas Dönemi (602-610)

Phokas 602-610 yılları arasında imparatorluğu idare etti. Dönemi, kaos, kargaşa ve karanlık

bir dönemdi. İmparator Mavrikios ve ailesine karşı gerçekleştirdiği katliam ile yetinmeyen

Phokas, pek çok üst düzey görevliye de aynı zulmü reva gördü. Onun bu acımasız tavrına

karşı tepkiler olmuş hatta onu ortadan kaldırmak için suikastlar bile tertip edilmişti. Ama

sonuç alınamadı. Bu zor yıllarda İmparator Büyük Konstantinos tarafından kurulan, daha

sonra 425 yılında İmparator II. Theodosios tarafından genişletilerek yeniden şekillendirilen ve

o ana kadar eğitimine kesintisiz devam eden Üniversite kapanmış ve Phokas bunun açılması

için hiçbir şey yapmamıştı.

İşkence ve zulüm kokan iktidarı döneminde Doğuda İran ve batıda Avarlar ile mücadele

etmesi kendisinden çok fazla beklenmese de özellikle İran’ın saldırıları karşısında Phokas’ın

tepki vermek zorunda kaldığı görüldü. Ancak çok fazla başarılı olamadı. Bizans tarih yazarı

Theophanes’in kaydına göre Hüsrev, Narses’in kışkırtması ile harekete geçse de aslında o,

çok önceden İmparator Mavrikios’un intikamcısı olduğunu söyleyerek ayağa kalkmış, üstelik

Mavrikios’un kaçtığı rivayet edilen oğlu Theodosios’un kendi yanında olduğu ve onu Bizans

imparatoru yapacağını söyleyerek Phokas’a gözdağı vermişti. Phokas ona karşı ılımlı

davranmaya çalıştıysa da Hüsrev’in hareketlerine ve kendisine aşağılayıcı tarzda mektuplar

yazmasına engel olamamıştı. Sonuçta Hüsrev ordusu ile pek çok kere imparatorluğa saldırmış

ve her defasında Bizans için önem arz eden yerleri ele geçirmeyi başarmıştı. 605 yılında

Dara’nın düşmesi ile Sâsânîler Anadolu’ya kadar gelerek Kayseri’yi ele geçirmiş, hatta bir

birlik Kadıköy’e kadar ilerlemişti. Bizans ise buna karşılık hiçbir şey yapamamıştı. Sâsânîler

ile mücadele etmek için görevlendirilen General Germanos da bu saldırılardan birinde ağır

şekilde yaralanmış, daha sonra da hayatını kaybetmişti. Üstelik Phokas, İran ile daha iyi

mücadele edebilmek için 604 yılında Avar hakanı ile anlaşmayı tercih etmiş ve ona verdiği

Page 65: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 15

haracı artırma yoluna giderek batıdaki askerlerini doğuya kaydırabilmişti. Ne yazık ki bu

tedbir bile İran karşısında pek fazla etkili olamadı.

603 yılında İmparator Phokas döneminde ayaklanma sonrasında çıkan yangında, Mese

caddesinden Lausus Sarayı’na kadar olan bölge ile Konstantinos Forumu tahrip oldu.

Phokas’ın inanılmaz zulümleri ve dayanılmaz işkencelerine seyirci kalamayacağını anlayan

Kartaca exzarkh’ı Herakleios, oğlu Herakleios kumandasında bir filoyu Phokas’ın yönetimine

son vermek için İstanbul’a gönderdi. Yakalanan Phokas yaptığı zulümler gibi en ağır şekilde

cezalandırılarak öldürüldü ve yerine onu tahtından eden Herakleios çıktı.

İmparatorluğun İslamiyet’ten önce Araplarla ilişkileri görülmekte ve ittifak anlaşması yaparak

düşmanlarına karşı onlardan tampon devlet oluşturmakta aynı zamanda onlardan gelebilecek

tehlikenin önüne geçmeyi hedeflenmekteydi. Ayrıca bu devletçik ve kabileler ekonomik

olarak da imparatorluktan çıkar sağlamaktaydı. Üstelik Bizans, müttefiki olan bu kabile ve

devlet başkanlarını, idari ve askeri kadrosu içinde görerek onlara patrikios, philarkhos gibi

unvanlar vermekteydi. Bu kabile ve devletçikler IV. yüzyılda Tenûhiler, V. yüzyılda Selîhîler,

VII. yüzyılın başlarına kadar Gassaniler olurken, Kinde, Cüzam, Amile, Kelb, Iyad gibi

kabilelerde bu grup içinde değerlendirildi. Gassaniler VI. Yüzyılda özellikle İmparator

Anastasios zamanında imparatorluğun en güçlü vassal devleti durumundaydı. Anastasios’un

502 yılında Gassani reisi Haris b. Sa’lebe ve Kinde reisi Haris b. Amr ile imzaladığı anlaşma

önemli olup, iki taraf arasındaki ilişkilerin temelini oluşturmaktaydı. İmparatorluğun başta

Sasaniler olmak üzere yaptığı savaşlarda Gassaniler imparatorluğun yanında yer aldı. Bununla

birlikte II. Iustinos, Tiberios ve Mavrikios zamanlarında Gassaniler ile sorunların yaşandığı

oldu. Hatta II. Iustinos, Gassani lideri Münzir b. Haris’in öldürülmesini istemiş ancak daha

sonra bundan vazgeçilmişti. Münzir 580 yılında imparatorluk için zaferler kazandığında

İmparator Tiberios tarafından taç giydirilerek ödüllendirilmişti. Fakat Münzir İmparator

Mavrikios döneminde yakalanarak hapse atılırken bir süre sonra da Sicilya’ya sürgün edildi.

Phokas’ın ise bu sürgün cezasına son verdiği ifade edilmekteydi.

Page 66: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 15

ÇALIŞMA SORULARI

1- İmparator II. Iustinos’un Göktürklerle olan siyasi ve diplomatik ilişkileri nasıl başlamıştır?

Anlatınız.

2- İmparator Mavrikios zamanında batı topraklarında uygulanan idari düzenleme hakkında

bilgi veriniz.

3- İmparator Phokas döneminde Sasanilerle ilişkiler hakkında bir değerlendirme yapınız.

4- Aşağıdakilerden hangisi Tiberios döneminin olayları arasında yer almaz?

a- Lombardlarla sorunların olması

b- Avarlar ile mücadele

c- Göktürklere elçi heyeti gönderilmesi

d- Mavrikios’u müşterek imparator yapması

e- İmparatora karşı Phokas isimli bir askerin isyan etmesi

5- Tiberios döneminde Göktürklere gönderilen elçinin adı aşağıdakilerden hangisidir?

a- Maniakh

b- Zemerkhos

c- Valentianos

d- Germanos

e- Herakleios

CEVAPLAR

1- İmparatorluk İran tehlikesi ve ipek meselesi sebebiyle doğuda ki Göktürk Hakanlığı ile

diplomatik ve siyasi ilişkiler kurdu. 567 yılı sonlarında ipek taciri ve diplomat Maniakh

başkanlığında bir heyet Bizans’a geldi. Burada yapılan görüşmelerden sonra imparatorluk

ipek meselesi ve Sasaniler konusunda Göktürkler ile anlaşarak resmen ikili müzakereleri

başlatıp birbirleri ile dost oldu. Ardından imparator daha ayrıntılı görüşmeler yapılması için

Zemerkhos başkanlığında bir heyeti 568 veya 569 yılı başlarında Göktürklere yolladı.

Page 67: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 15

2- Mavrikios imparatorluğun batıda kalan topraklarının uzun zaman muhafaza altında

kalmasını sağlamak için tedbirler aldı. Bunun için karakol diyebileceğimiz iki exarkhlık

kurdu. Bu exarkhlıklardan birisi İtalya Ravenna’da; diğeri Kuzey Afrika Kartaca’da idi.

Bunlar askerî teşkilat olup bütün sivil idare buraya tayin olunan askeri kumandanların yani

exarkhların eline verildi. Exarkhlar, imparator naibi gibi hareket etmekte sadece idari değil

dinî konularda da söz sahibi olmaya çalışmaktaydı.

3- İran hükümdarı Hüsrev, Narses’in kışkırtması ile harekete geçse de aslında o, çok önceden

İmparator Mavrikios’un intikamcısı olduğunu söyleyerek ayağa kalkmış, üstelik

Mavrikios’un kaçtığı rivayet edilen oğlu Theodosios’un kendi yanında olduğu ve onu Bizans

imparatoru yapacağını söyleyerek Phokas’a gözdağı vermişti. Phokas ona karşı ılımlı

davranmaya çalıştıysa da Hüsrev’in hareketlerine ve kendisine aşağılayıcı tarzda mektuplar

yazmasına engel olamamıştı. Sonuçta Hüsrev ordusu ile pek çok kere imparatorluğa saldırmış

ve her defasında Bizans için önem arz eden yerleri ele geçirmeyi başarmıştı. 605 yılında

Dara’nın düşmesi ile Sâsânîler Anadolu’ya kadar gelerek Kayseri’yi ele geçirmişler, hatta bir

birlik Kadıköy’e kadar ilerlemişti. Bizans ise buna karşılık hiçbir şey yapamamıştı. Sâsânîler

ile mücadele etmek için görevlendirilen General Germanos da bu saldırılardan birinde ağır

şekilde yaralanmış, daha sonra da hayatını kaybetmişti. Üstelik Phokas, İran ile daha iyi

mücadele edebilmek için 604 yılında Avar hakanı ile anlaşmayı tercih etmiş ve ona verdiği

haracı artırma yoluna giderek batıdaki askerlerini doğuya kaydırabilmişti. Ne yazık ki bu

tedbir bile İran karşısında pek fazla etkili olamadı.

4- e

5- c

Page 68: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 15

KAYNAKLAR

Avcı, C. (2003). İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul.

Bury, B. (1958). History of the Later Roman Empire, New-York.

Chronicon Paschale, 284-628, (1989). (Çev. Michael Whitby-Mary Whitby) Liverpool.

Herak, E. “Avarlar: Etnik Yaradılış ve Tarihlerine Bir Bakış”, Türkler, (C. II, ss. 641-657).

Kafesoğlu, İ. (1988). Türk Milli Kültürü, İstanbul.

Karatay, O. (2013). “Avar Hâkimiyeti ve Balkanların Slavlaşması”, Balkanlar El Kitabı,

(2.bsk, s. 91-98) Ankara.

Kurat, A.N. (2002). IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve

Devletleri, Ankara.

Küçüksipahioğlu B. (2008). “Bizans’ın Karanlık Günleri: İmparator Phokas Dönemi (602-

610)”, Prof. Dr. Işın Demirkent’e Armağan, (ss. 189-195) İstanbul.

Malalas, I. (1986). The Chronicle of John Malalas, İng. çev. E. Jeffreys, M. Jeffreys, R. Scott,

Melbourne.

Mavrikios, Strategion, (1984). İng. Çev. George T. Dennis, Maurice’s Strategion,

Philadelphia.

Ostrogorsky, G. (1991). Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Theophanes, Chronographia, (1997). İng. çev. The Chronicle of Theophanes Confessor A.D.

284-813, çev. Cyril Mango-Roger Scoth, New York.

Page 69: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 15

Theophylactus Simocatta, Historia, (1986). İng. çev. Michael and Mary Whitby, The History

of

Theophylact Simocatta. An English Translation with Introduction and Notes, Oxford.

Treadgold W. (1997). A History of the Byzantine State and Society, California.

Vasiliev A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Türkçe çev. A. Müfit Mansel), Ankara,

I.

Page 70: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 71: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 18

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 72: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 18

5. HAFTA DERS NOTU

Page 73: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 18

İÇİNDEKİLER

5. VII. YÜZYILDA BİZANS İMPARATORLUĞU

5.1. VII. Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’na Bakış ve İmparator Herakleios (610-641)

5.2. İmparator Herakleios ve İran

5.3. İmparator Herakleios ve Avarlar

5.4. İmparator Herakleios ve Bulgarlar

5.5. İmparator Herakleios ve Müslüman Araplar

Page 74: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 18

ÖZET

610-641 yılları arasında Bizans İmparatorluğu’nu Herakleios idare etti. O yönetimi ele

aldığında devlet idari, iktisadi ve mali bakımdan çok zor günler geçirirken, doğuda Sasaniler,

batıda Avar ve Slavlar ülkeyi tehdit etmekteydi. İran, Dımaşk’ı ardından 615’te Kudüs’ü ele

geçirdi. Büyük Konstantinos tarafından inşa ettirilmiş olan Kutsal Mezar Kilisesi yakılırken;

İsa’nın gerildiği haç Sasaniler tarafından başkentleri Ktesiphon (Medayin)’a götürüldü. 615

yılında Anadolu’ya yeni akınlara başlayan Sasaniler Boğaziçi’ne kadar ulaştı ve 619 yılı

baharında Mısır’a girdi. Buranın kaybı imparatorluk için çok ağır oldu. Zira Mısır

imparatorluğun tahıl ambarı durumundaydı ve özellikle başkent İstanbul’un buğday ihtiyacı

buradan sağlanmaktaydı. Batıda da Avar ve Slavların imparatorluğu tedirgin eden hareketleri

sürmekteydi.

Herakleios böylesi ağır bir durumdan reform hareketiyle kurtulmaya çalıştı. İmparator henüz

işgale uğramamış Anadolu topraklarını thema adı verilen 4 askeri bölgeye ayırdı. Bu themalar

Armeniakon, Anatolikon, Opsikion ve Kibyraioton themalarıydı. Özellikle İran’a karşı sefere

çıkmadan önce bu themalarda askerlerine talim yaptıran imparator 622 yılı itibarıyla İran’a

yönelik seferlerine başladı ve 627 Ninova Savaşı ile onlara ağır bir yenilgi yaşattı. Bu sayede

imparatorluğun kaybolan prestijini yeniden kazandırırken aynı zamanda İran’a bırakmış

olduğu topraklarını geri alabildi.

Sasanilere karşı başarılı olan imparator Müslüman Araplar karşısında aynı başarıyı

gösteremedi ve ard arda aldığı yenilgilerle Suriye ve Filistin bölgesini Müslümanlara

bırakmak durumunda kaldı. Hz. Muhammed’in İslama davet mektubu yolladığı devlet

hükümdarlarından biri olan Herakleios bu mektubu kabul etmiş ancak Müslüman olmamıştı.

641 yılı Şubat ayında vefat eden Herakleios dönemi Bizans devrinin başladığı dönem olarak

kabul görmekte ve sadece askerî değil, siyasi, dinî ve kültürel bakımdan da imparatorluk için

dönüm noktası kabul edilmektedir. Herakleios’tan önce devletin resmî dili Latince iken

onunla birlikte Grekçe olmuş, unvanlar bile Latince yerine Grekçe olarak söylenmeye

başlamıştı.

Page 75: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 18

5. VII. YÜZYILDA BİZANS İMPARATORLUĞU

5.1. VII. Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’na Bakış ve İmparator Herakleios (610-641)

610-641 yılları arasında Bizans İmparatorluğu’nu Herakleios idare etti. O yönetimi ele

aldığında devlet idari, iktisadi ve mali bakımdan çok zor günler geçirirken doğuda Sasaniler,

batıda Avar ve Slavlar ülkeyi tehdit etmekteydi. İran, Dımaşk’ı ardından 615’te Kudüs’ü ele

geçirirken Büyük Konstantinos tarafından inşa ettirilmiş olan Kutsal Mezar Kilisesi’ni

yakmış, İsa’nın gerildiği haçı da başkentleri Ktesiphon (Medayin)’a götürmüşlerdi. 615

yılında Anadolu’ya yeni akınlara başlayan Sasaniler Boğaziçi’ne kadar ulaştı ve 619 yılı

baharında Mısır’a girdi. Buranın kaybı imparatorluk için çok ağır oldu. Zira Mısır

imparatorluğun tahıl ambarı durumundaydı ve özellikle başkent İstanbul’un buğday ihtiyacı

buradan sağlanmaktaydı. İmparatorluğun en kıymetli bölgelerinin İran’ın eline geçmesi,

batıda Avar ve Slavların hareketleri imparatoru 619 yılında başkenti Kartaca’ya nakletmeye

sevketti. Ancak İstanbul halkı ve Patrik Sergios onu bu düşüncesinden vazgeçirdi. Rivayete

göre Herakleios hazinelerinin gemilere yüklenmesini emretmiş kendisi de gemiye binmeye

hazırlanmıştı ki patriğin yakarışlarıyla karşılaştı. İmparator hem bu yakarışlar hem de halkın

beklentisi üzerine gitmekten vazgeçti. Sergios imparatoru Ayasofya’da dua etmeye zorlayarak

başkenti terk etmeyeceğine dair yemin ettirdi.

Herakleios böylesi ağır bir durumdan reform hareketiyle kurtulmaya çalıştı. İmparator henüz

işgale uğramamış Anadolu topraklarını thema adı verilen 4 askeri bölgeye ayırdı. Bu themalar

Armeniakon, Anatolikon, Opsikion ve Kibyraioton themalarıydı. Armeniakon theması,

günümüzde Sinop’tan başlayıp Hopa’ya kadar uzayan ve güneye doğru bir üçgen şeklinde

daralan araziyi kapsamaktaydı. Sinop, Amasya, Trabzon, Sivas, Kayseri ve Niğde bu themaya

bağlıydı. Anatolikon theması, Ege Denizi sahilleri boyunca uzanan ve içeriye doğru Konya

bölgesini de içine alan bir alandan oluşmakta, İzmir, Efes, Afyon ve Konya bu themada yer

almaktaydı. Opsikion theması, Batı Karadeniz sahilleri ve Marmara bölgesini ihtiva etmekte,

Çanakkale, İznik, İzmit, Eskişehir ve Ankara burada bulunmaktaydı. Kibyraioton theması ise

Antalya ve Alanya bölgesi ile Adaları kapsamakta Deniz Theması olarak ta anılmaktaydı. Bu

themalar strategos’lar tarafından idare edildi ve bunlar sebebiyle eyaletler kaldırılmayarak

themalar içinde varlıklarını sürdürmeye devam etti. Strategosların yanında eyalet idaresinin

Page 76: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 18

yani sivil idarenin başında bulunan prokonsül’ler önceden olduğu gibi görevlerini aynen

devam ettirdi. Ancak her thema birkaç eyaleti içine aldığı için strategosun mevkii

prokonsülün mevkiinden daha üstün görüldü. Themaların özelliği askerî birliklerin

Anadolu’da iskân edilmiş olmasıydı ve babadan oğula geçebilmekteydi. Themalar sayesinde

imparatorluk ücretli asker istihdamından kurtulmuş ve kendi ordusunu yetiştirmeye

başlamıştı. Bu süreçte Avar ve Slav tehlikesi yüzünden Balkanlarda ve İran sebebiyle de

doğuda themalar kurulmadı ama ilerleyen dönemlerde bu bölgelerde de themaların kurulduğu

gözlendi.

5.2. İmparator Herakleios ve İran

İmparator Herakleios themaların oluşumu sonrası plânlarını gerçekleştirmeye başladı.

Önceliği İran’a Sasanilere veren imparator 622 yılı baharında İstanbul’dan ayrıldı. Yaz ayları

boyunca ordusuyla birlikte Anadolu’da yeni kurulan themalarda talim yaptıktan sonra

sonbaharda sefere başladı. İran’ı önce Armenia bölgesinde yenilgiye uğratan Herakleios

ardından 623 yılında Gence’yi ele geçirdi. 624, 625 ve 626 yıllarında İran ile mücadele devam

etse de imparator kesin darbeyi indiremedi. Hatta 626’da İran’ın imparatorluğa karşı harekete

geçtiği görüldü. İran kumandanı Şahrbârâz Kadıköy-Üsküdar civarına kadar gelerek Avarlarla

birlikte İstanbul’u kuşattı. Ancak bu kuşatma başarılı olmayınca Sasaniler bölgeden ayrılmak

durumunda kaldı. İmparator 627 yılının Sonbaharında İran’a karşı son büyük seferine

başladı. Ninova önlerinde yapılan savaşı Bizans kazandı. 628 yılında Hüsrev Perviz’in tahttan

indirilerek öldürülmesi sonucu yerine geçen oğlu Şîrûye Bizanslılarla anlaşma yolunu seçti.

Buna göre, önceden Bizans’a ait toprakların Armenia, Roma Mezopotamyası, Suriye, Filistin

ve Mısır’ın Bizans imparatoruna verilmesi kararlaştırıldı. Hatta Şîrûye ölümüne yakın Bizans

imparatorunu oğluna vâsi tayin etti ve kendi oğlunu neredeyse Bizans hükümdarının kölesi

olarak tanımladı.

Bizans İmparatorluğu ile Sasaniler arasında meydana gelen bu savaşlarda Müslümanlar ehl-i

kitap oldukları için Bizans’ı, Müslüman olmayan Araplar da Mecûsi Sasanileri

desteklemekteydi. İlk başlarda kaybeden Bizans’a üzülen Müslümanlar er-Rûm suresi ile

teselli buldu. Zira bu surenin ilk ayetlerinde Bizanslıların yenilgiye uğradıkları ancak bu

yenilgilerden sonra üç ila dokuz sene içinde başarılı olacakları söylenmekte, Müslümanların

da Allah’ın yardımıyla sevinecekleri belirtilmekteydi. Hakikaten görüldüğü üzere

Page 77: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 18

imparatorluk Sasaniler karşısında zaferler kazanmış ve Müslümanlarda bu duruma çok

sevinmişlerdi.

5.3. İmparator Herakleios ve Avarlar

İmparator Heraklios zamanında Avar ve Slavların hareketleri Balkanların geneline yayılmış,

batıda Adriyatik sahillerine, doğu ve güneyde ise Ege sahillerine kadar ulaşmışlardı. Bunlar

imparatorluk topraklarını tahrip ettikten sonra hızla Tuna’nın gerisine çekilmekteydi. Ancak

Slavların bölgeyi istilası Avarlar gibi olmamakta ve onlar kalıcı bir şekilde Balkanlara uzun

zamandır yerleşmekteydi. Bu da imparatorluğun Balkanlardaki varlığını tehlikeye

düşürüyordu. Hatta bazen Avar ve Slavların müşterek hareketleri de olmaktaydı. 614 yılında

Dalmaçya bölgesinde bulunan Salona ile birlikte Belgrad, Viminacium, Sofya ve Niş tahrip

edilirken; 617’de Avarlar yine Slavlarla birlikte, Teselya, Epiros ve Trakya’ya girerek

Selanik’e saldırmışlardı. Hatta imparatorun esir düşmekten son anda kurtulduğu ifade

ediliyordu. Rivayete göre, Avar hakanı ona bir haberci vasıtasıyla barış teklifinde bulunmuş

ve imparatorda hakan ile ayrıntıları görüşmek üzere Marmara Ereğlisi’ne gitmişti. Ayrıca

hakana vermek üzere yanında son derece kıymetli hediyeler de bulunmaktaydı. Hatta

yapacakları anlaşmayı eğlencelerle kutlamak için atlı arabalar, yarış atları ve tiyatrocuları da

beraberinde götürmüştü. Burada imparator Avarlar tarafından yakalanmak istenmiş fakat

kaçarak kurtulmayı başarabilmişti. Söylendiğine göre imparatorun kaçarken tanınmamak için

kıyafetlerini değiştirdiği ve sıradan bir insan gibi uzaklaştığı ifade edilmekteydi. Avarlar

imparatorun kaçtığını fark edince onu yakalamak için peşinden gitmiş, İstanbul surları önüne

kadar gelerek etrafı tahrip etmişlerdi.

Herakleios, Doğu’da Sasaniler ile mücadele edebilmek için harekete geçmeden önce Avar

Hakanı ile 619 yılında bir anlaşma yaptı ve bu şekilde imparatorluğun batı tarafını güvence

altına aldı. Üstelik bu bölgedeki birliklerinin bir kısmını doğuya kaydırdı. İmparator İran ile

mücadele ederken Avarların akını sebebiyle 622 yılında anlaşmayı bir kez daha yeniledi.

Söylendiğine göre Avarlar imparatorluktan 200 bin altın ve aralarında Herakleios’un

oğullarından birinin de bulunduğu üst düzey esirler almışlardı. Yapılan bu barışa rağmen

Avarlar imparatorun Sasaniler ile mücadelesi sırasında başkent İstanbul’da olmadığı bir

zamanda şehri kuşattı. 626 yılında gerçekleşen bu kuşatmanın bir özelliği Sasaniler ile

müşterek olmasıydı. Rivayete göre Avarların İstanbul üzerine doğru yürümesi hususunda

Sasanilerin teşviki söz konusuydu. Bu sayede doğuda yoğun bir şekilde Sasanilerle mücadele

Page 78: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 18

içinde olan Herakleios’un buradan ayrılmasını ve süratle başkent İstanbul’a geri dönmesini

sağlayarak bu tehlikeden kurtulmayı düşünüyorlardı. Sasani İmparatoru II. Hüsrev’in emri ile

Şahbaraz komutasında büyük bir ordu Boğaziçi sahillerine kadar gelerek 626 yılı Haziran ayı

başlarında Kadıköy ile Üsküdar arasında karargâh kurdu.

Bizans İmparatoru bu esnada şehirde olmadığından şehrin savunmasını oğlu III. Konstantinos,

Patrik Sergios ve diğer devlet görevlileri yapmaktaydı. Bunlar surların tahkimi, erzak temini

gibi işlerle uğraşırken Patrik Sergius da şehrin savunması hususunda halkı teşvik etmekte,

yapmaları gerekenleri anlatmaya çalışmaktaydı. Sergius’un bizzat Ayasofya ve hipodromda

halka konuşmalar yaptığı ve onları cesaretlendirdiği söylenmekte; Hz. İsa ve Meryem

tasvirlerinin surlar üzerinde dolaştırılmasını emrederek Avarlara korku verilmesini istediği

belirtilmekteydi.

Haziran sonlarında 30.000 kişiden oluşan Avarların öncü birlikleri Uzun Sur civarına kadar

gelerek bir keşif seferinde bulunurken, Temmuz ayı başında da İstanbul’a 20-25 km. yaklaşıp

geri çekildikleri gözlendi. Bununla birlikte aynı tarihlerde 1000 kişiden oluşan bir Avar birliği

Galata civarına giderek Üsküdar-Kadıköy arasında karargâh kurmuş olan Sasanilerle uzaktan

anlaşmaya çalışmışlardı. İmparatorluk durumun ciddiyeti üzerine Edirne civarında

beklemekte olduğu ifade edilen Avar hakanına anlaşma yapmak için senatör Athanasius

liderliğinde bir elçi heyeti göndermeye karar verdi. Bu heyete hakan, karşılanması mümkün

olmayan isteklerde bulundu ve kendisini ikna etmeleri için yapmaları gerekenleri bildirdi.

Hiçbir başarı sağlayamadan Avar karargâhından ayrılan Athanasius ikinci kez elçi olarak

hakana gönderildiğinde ise çok ağır muamele ile karşılaştı. Bu heyetin dönmesinden sonra

Avar hakanı içlerinde Slavların da olduğu 80.000 kişilik ordusu ile Temmuz sonlarında

İstanbul surları önüne geldi ve 31 Temmuz’dan itibaren şehri kuşatmaya başladı.

İmparatorluk elindeki imkânlarla karşı koymaya çalışırken ayrıca diplomasiyi kullanarak

kuşatmayı kaldırdığı takdirde hakana yüksek miktarda vergi vereceklerini söyleyerek barış

talebinde bulundu. Ancak Avarlar tarafından bu reddedildi. Hatta barışı temin için hakanla

görüşmeye giden aralarında Patrik Sergius, Patricus Bonos ile İmparator Herakleios’un oğlu

Konstantinos’un da bulunduğu 5 kişilik heyet de eli boş geri gönderildi. Hakana göre şehri

savunmak sonucu olmayan bir hareketti. Bu sebeple bir an önce teslim edilmesi gerektiğine

inanmaktaydı. Aksi hâlde şehri yerle bir edeceğine yemin etmekte ve halkı öldüreceğini

söylemekteydi. Bundan sonra şehre hücumlarını daha da artıran hakan Sasanilerden de yardım

almaya çalıştı. Ağustos’un ilk haftası denizden ve karadan şehre yönelik hücumlarını

Page 79: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 18

sıklaştıran Avar hakanı ne yazık ki tüm gayretine ve başkentte imparatorun olmamasına

rağmen şehri ele geçiremedi. Söylendiğinin aksine Avarlar imparatorluktan para koparmak

için bu kuşatmayı gerçekleştirmemişlerdi. Onların niyeti doğrudan başkent İstanbul’u zapt

etmek ve böylece imparatorluğa hâkim olabilmekti.

Askerleri ile birlikte geri çekilen hakan bu davranışıyla imparatorlukta büyük sevinç

yaşanmasına neden oldu. İmparatorluk Avarlardan kurtuluşu her yıl bayram olarak kutlama

kararı aldı. Avarların geri çekilmesinden sonra Sasaniler de bulundukları bölgeden ayrılmak

durumunda kaldılar. Bu kuşatmanın sonucu Avarları derinden etkiledi. Onlara tabi olan birçok

kavim özellikle de Slavlar Avarlardan kurtulmak için çaba sarfetti. Avar ülkesi siyasi otorite

boşluğu ve huzursuzlukla yüz yüze geldi. Hakan’ın 630 yılındaki ölümünden sonra bu çöküş

daha da hızlı oldu.

Avar tehlikesinin bertaraf edilmesinden sonra Balkanlarda bu seferde Sırplar ve Hırvatlar

göründü. Bölgenin kuzey batı kısmına Hırvatlar, güney batı taraflarına ise Sırplar yerleşti.

Hırvatların İmparator Herakleios ile anlaşarak Dalmaçya civarına geldikleri ve zaman içinde

Avarları uzaklaştırarak bölgeye hâkim oldukları söylenmekteydi. İlk siyasi oluşumlarını

burada meydana getiren Hırvatlar zamanla Slavlaşırken, VII. Yüzyılda da Hristiyanlığı kabul

etti.

5.4. İmparator Herakleios ve Bulgarlar

Iustinianos döneminde Bulgarlarla yaşanan gelişmeler sonrası neler olduğu hakkında çok

ayrıntılı bilgi bulunmamakla birlikte Herakleios zamanında Bulgarların ama bu sefer Onogur

Bulgarlarının lideri Orkhan veya Orhan’ın 619 yılında maiyeti ile birlikte İstanbul’a geldiği

görülmektedir. İmparator tarafından memnuniyetle karşılanan Orkhan’ın bu ziyaret esnasında

vaftiz edildiği rivayet edilmektedir. İmparator Herakleios tarafından çok iyi ağırlanan

Orkhan’a hediyeler verilmiş, “patrikios” unvanı tevcih edilmişti. Orkhan’ın yeğeni Kubrat ile

birlikte dağınık boylar hâlinde yaşamlarını sürdüren Bulgarlar 635 yılında bir devlet kurdu.

Bizans kaynakları tarafından “Büyük Bulgarya” (Magna Bulgaria) olarak isimlendirilen bu

devlet aşağı yukarı Kafkasların kuzeyi ile Azak Denizi ve civarını kapsamaktaydı. 635-665

yılları arasında hüküm süren Kubrat zamanında imparatorluğun başında yine Herakleios

bulunmaktaydı. Kubrat sınır komşusu ve dönemin en büyük imparatorluklarından biri olan

Bizans İmparatorluğu ile dostane ilişkiler kurmanın önemini anladığından İmparator

Page 80: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 18

Herakleios’a bir elçi göndererek anlaşma yapmak istediğini bildirdi. Bizans Tarih yazarı

Nikephoros’un kaydına göre Kubrat’ın bu isteği imparator tarafından kabul edildi ve iki taraf

arasında hayatlarının sonuna kadar süreceği ifade edilen bir anlaşma yapıldı. Üstelik

imparator bununla yetinmeyerek Kubrat’a pek çok hediye ile birlikte “patrikios” unvanını

bahşetti ve bu şekilde Bizans-Bulgar ilişkileri yeni bir mahiyet kazandı. Hatta İmparator

Herakleios’un ölümünden sonra Kubrat’ın Herakleios’un eşi Martina ve çocuklarına özellikle

tahtta çıkması istenen Heraklonas’a yardım ettiği ve imparatorun diğer eşinden olan

çocuklarına karşı Martina’yı ve evlatlarını desteklediği rivayet edilmekteydi. Ayrıca

Martina’nın Heraklonas’un ilk eşinden olan üvey oğlu III. Konstantinos’a karşı kurduğu ve

onun ölümüyle sonuçlanan komploya Kubrat’ın da karıştığına dair halkın kuşkusu olduğu

ifade edilmekteydi.

Kubrat’ın kurduğu bu devlet uzun süreli olmadı. Onun 665 yılında ölümü üzerine beş oğlu

rivayete göre babalarının isteği üzerine ülkeyi yönetmeye başladı. Ancak kardeşler arasında

sorunlar çıkınca birbirlerinden ayrıldılar ve her biri kendilerine bağlı gruplarla bir tarafa gitti.

Bunlardan sadece en büyükleri olan Bayan, baba topraklarında kalmayı tercih etti, fakat

ilerleyen dönemde Hazarlar’ın hâkimiyetini benimsemek zorunda kaldı. Kubrat’ın üçüncü

oğlu Asparuh (veya Esperüh) Dinyeper ve Dinyester nehirlerini Hazarlar’ın baskısı sonucu

geçerek Tuna Nehri civarına geldi ve bu bölgede yaşamaya başladı. Burası çok iyi bir

seçimdi, çünkü az ilerisinde geniş bir bataklık bulunmaktaydı ve bu bataklık savunma

açısından düşmanlarına karşı onlara kolaylık sağlayacaktı.

5.5. İmparator Herakleios ve Müslüman Araplar

İmparatorluğun Müslüman Araplarla ilk ilişkisi ismi İslam kaynaklarında “Hiraki” şeklinde

geçen ve diğer Bizans imparatorları gibi “kayser”, kayserü’r-Rûm”, “azimü’r-Rûm”,

“melikü’r-Rûm” unvanlarıyla anılan Herakleios döneminde başladı. Hazreti Muhammed, pek

çok devlet liderine İslama davet mektupları gönderdiği gibi İmparator Herakleios’a da davet

mektubu yolladı. Hudeybiye antlaşmasından sonra 628 yılında gönderilen bu mektubu

imparatora Suriye bölgesini iyi bilen Dihye b. Halife el-Kelbî getirdi. Bu sırada Herakleios,

İran’a karşı Ninova’da kazandığı başarıdan sonra İranlılardan geri aldığı kutsal haçı dikmek

için Kudüs’e gelmişti. İmparator Busra valisi aracılığıyla Dihye’yi kabul etti ve onu iyi

karşıladı.

 

Page 81: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 18

Herakleios mektubu kabul etmiş hatta Suriye’ye ticaret için gitmiş Ebu Sufyan ve arkadaşları

ile de görüşerek Hz. Muhammed hakkında bilgi almıştı. Ancak imparator İslamiyeti kabul

etmedi. Üstelik 630 yılındaki Tebük Seferi sırasında yeniden gönderilen İslama davet

mektubuna da olumlu yanıt vermedi. Hatta Müslümanlarla savaşmayı tercih etti. Nitekim

Müslümanlarla Bizans orduları ilk kez 629 yılında Mute’de karşı karşıya geldi. Savaşın sebebi

Hz. Muhammed’in Bursa valisini İslam’a davet etmek üzere görevlendirdiği elçisi Haris b.

Umeyr el-Ezdi’nin Hristiyan Gassani emiri Şurahbil b. Amr’ın topraklarından geçerken adı

geçen emir tarafından öldürülmesiydi. Hz. Muhammed elçisinin dokunulmazlığının hiçe

sayılması üzerine 3000 kişilik bir ordu hazırlayarak Zeyd b. Harise komutasında Bizans’a

gönderdi. Müslümanların savaş hazırlıkları hakkında bilgi edinen kumandan Theodoros,

Şurahbil b. Amr’ın kumandasında bölgedeki hristiyan Arap kabilelerinin de katıldığı 100.000

veya 200.000 kişiden oluştuğu rivayet edilen Bizans ordusu ile birlikte İslam ordusunun

karşısına çıktı. Zeyd b. Harise ile birlikte 3 kumandanını kaybeden İslam ordusu Halid b.

Velid’in taktikleri ile geri çekildi.

630 yılında Herakleios’un büyük bir ordu hazırladığı haberi üzerine Hz. Peygamber kuraklık

ve kıtlığın hüküm sürmesine rağmen 30.000 kişilik bir ordu hazırladı ve hedefin Bizans

olduğunu açıkladı. Hz. Peygamber’in bizzat kumanda ettiği İslam ordusu Medine’nin 700 km.

kuzeyinde Suriye yolu üzerine Tebük’te konakladı. 15-20 gün burada kalındıktan sonra

Bizans ordusuna rastlanmadığı için geri dönüldü. Bu arada çevredeki kabileleri İslam’a davet

etmek için birlikler gönderildiği gibi belirtildiği üzere imparatora da davet mektubu yollandı.

Müslüman Arapların Herakleios ile ilişkileri Hz. Ebubekir zamanında da devam etti. Rivayete

göre Hz. Ebubekir İslama davet için bir heyeti Herakleios’a göndermiş, imparator da

Müslümanların inanç, ibadet ve adetleri hakkında elçilerden bilgi aldıktan sonra onları 3 gün

ağırlamış ardından hediyelerle yolcu etmişti.

Ridde Savaşlarından sonra iç huzuru sağlayan halife bundan sonra Suriye, Filistin ve Ürdün’e

ordular göndererek Herakleios’a zor anlar yaşattı. Herakleios, İslam ordularının Bizans

topraklarına girmeye başlamasını ilk zamanlar, Araplar’ın yüzyıllardan beri Suriye sınırlarına

yaptıkları akınların bir devamı olarak düşünmüştü. Fakat bunun böyle olmadığını anlaması

uzun sürmedi. Nitekim Arapların Suriye’nin güneyine yaptığı hücumları engellemek ve onları

Bizans topraklarından çıkarmak için kardeşi Theodoros kumandasındaki bir orduyu güneye

gönderdi. İmparatorluk ordusu, Halid b. Velid kumandasındaki İslam orduları ile 30 Temmuz

Page 82: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 18

634 tarihinde Ecnadeyn’de yaptığı savaşta ağır bir yenilgiye uğradı. Bu savaşla Suriye ve

Filistin kapıları Müslümanlara açıldı. Bu savaşı Hz. Ömer zamanında Ocak 635’te Busra’nın

elden çıkmasına neden olacak Fihl Savaşı takip etti. Ardından 25 Şubat 635’te Bizans

birliklerinin Mercüssuffer’deki yenilgisinden sonra 635 yılı Eylül ayında Dımaşk

Müslümanlara teslim oldu. Aynı yıl Bizans ordusu Mercürrum Savaşı’nda ağır kayıplar verdi

ve Ba’lebek, Humus ve Hama Müslümanların eline geçti.

İmparator Herakleios, ard arda gelen bu yenilgilere son vermek ve zafer kazanmak için

Suriyeli Hristiyan Arapların katıldığı 50-100.000 kişilik bir orduyu Theodoros kumandasında

Müslümanlara karşı yolladı. Bundan haberdar olan Halid b. Velid, Humus ve Dımaşk’taki

kuvvetlerini geri çekerek 25.000 kişilik birliği ile Yermük Vadisi’ne geldi. 20 Ağustos 636 da

meydana gelen savaşta imparatorluk ordusu ağır bir yenilgiye uğradı. Theodoros’un öldüğü

bu savaşta Suriye Bizans’ın elinden çıkmış oldu. Bundan sonra Antakya, Halep ve bölgenin

diğer önemli şehirleri Müslümanların eline geçerken, Kudüs 638 yılı Şubat ayında Patrik

Sophronios tarafından Halife Ömer’e bizzat teslim edildi. Bunu 640 yılında Kaysariye’nin

641 veya 642 yılında Mısır’ın fethi izledi.

İran’a karşı başarı kazanan Herakleios’un Araplara yenilmesi moralini çok bozdu. Suriye’den

döndükten sonra uzun bir süre Anadolu yakasında Hieria sarayında kaldı. Daha sonra boğazı

geçerek İstanbul’a geldi. Bir süre sonra rahatsızlandı ve 11 Şubat 641’de vefat etti.

Herakleios’un aile hayatının trajik olduğu ifade edilmekteydi. Çünkü 610 yılında taç giydiği

gün Fabia-Eudokia ile evlenmiş ve bu hanımdan bir kızı ile bir oğlu olmuştu. Fakat Fabia-

Eudokia’nın rahatsız olması ve 612 yılında oğlunun doğumundan kısa bir süre sonra ölmesi

üzerine imparator rivayete göre yeğeni Martina ile evlendi. Bununla birlikte bu evlilik kilise

ve halk nezdinde hoş karşılanmadı. Zaten Martina’dan dünyaya gelen 9 çocuktan 4 tanesinin

çok erken ölmesi, ilk 2 oğlunun dünyaya sakat gelmesi Tanrı’nın bu evliliğe iyi bakmadığı

şeklinde algılandı. Ayrıca Martina, Eudokia’nın oğlu Konstantinos’un yerine kendi

çocuklarına imparatorluğu bırakmaya çalışmaktaydı. Bu da halkın ona duyduğu nefreti daha

da artırdı.

Herakleios dönemi Bizans devrinin başladığı dönem olarak kabul görmekte ve sadece askerî

değil, siyasi, dinî ve kültürel bakımdan da imparatorluk için dönüm noktası kabul

Page 83: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 18

edilmektedir. Herakleios’tan önce devletin resmi dili Latince iken onunla birlikte Grekçe

olmuş, unvanlar bile Latince yerine Grekçe olarak söylenmeye başlamıştı.

Herakleios zamanında başkent İstanbul doğal afetlerle karşılaştı. 618 yılı Nisan ayının ilk

günü yağdığı söylenen şiddetli yağmur yüzünden şehirde bulunan evler sular altında kalırken,

başkent gündüz vakti gece karanlığı veren bir havaya bürünmüştü. Yine bu dönemde Mısır’ın

Sasaniler tarafından alınması bölgenin imparatorluk için tahıl ambarı olması sebebiyle tam bir

felaket oldu. Çünkü tahılın kesilmesi başkentin hem aç kalması hem de ekonomik olarak

zorlanması demekti. Ancak imparator 627 yılında İran’ı yenilgiye uğratarak kaybettiği

toprakları yeniden kazanabildi. Fakat kısa süre sonra bu toprakların Müslüman Arapların eline

geçmesi imparatorluk için çok ağır oldu. Devlet bundan sonra gıda ihtiyacını farklı

bölgelerden temin etmeye çalıştı ve zaman zaman da zorlandığı görüldü.

Page 84: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 18

ÇALIŞMA SORULARI

1- İmparator Herakleios zamanında İran ile olan ilişkileri anlatınız.

2- 626 yılında gerçekleşen Avarların İstanbul kuşatmasının önemi hakkında bilgi veriniz.

3- İmparator Herakleios döneminde devlette görülen değişiklikler nelerdir? Belirtiniz.

4- İmparator Herakleios dönemi ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

a- Kartaca ve Ravenna exarklıklarının kurulması

b- Themaların kurulması

c- Avarlarla mücadele edilmesi

d- İran’ı yenilgiye uğratması

e- Müslüman Araplarla mücadele etmesi

5- İmparator Herakleios’un Müslüman Araplarla yaptığı mücadele esnasında Suriye bölgesini

kaybettiği savaş aşağıdakilerden hangisidir?

a- Ninova

b-Yermuk

c- Fihl

d- Mercüssuffer

e- Mercürrum

CEVAPLAR

1- İmparator Herakleios 622 yılı baharında İstanbul’dan ayrıldıktan sonra yaz ayları boyunca

ordusuyla birlikte Anadolu’da yeni kurulan themalarda talim yaptı ve sonbaharda İran’a karşı

sefere başladı. Sasanileri önce Armenia bölgesinde yenilgiye uğratan Herakleios ardından 623

yılında Gence’yi ele geçirdi. 624, 625 ve 626 yıllarında İran ile mücadele devam etse de

imparator kesin darbeyi indiremedi. Hatta 626’da İran’ın imparatorluğa karşı harekete geçtiği

görüldü. İran kumandanı Şahrbârâz Kadıköy-Üsküdar civarına kadar gelerek Avarlarla

birlikte İstanbul’u kuşattı. Ancak bu kuşatma başarılı olmayınca Sasaniler bölgeden ayrılmak

durumunda kaldı. İmparator 627 yılının Sonbaharında İran’a karşı son büyük seferine

Page 85: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

16 / 18

başladı. Ninova önlerinde yapılan savaşı Bizans kazandı. 628 yılında Hüsrev Perviz’in tahttan

indirilerek öldürülmesi sonucu yerine geçen oğlu Şîrûye Bizanslılarla anlaşma yolunu seçti.

Buna göre, önceden Bizans’a ait toprakların Armenia, Roma Mezopotamyası, Suriye, Filistin

ve Mısır’ın Bizans imparatoruna verilmesi kararlaştırıldı. Hatta Şîrûye ölümüne yakın Bizans

imparatorunu oğluna vâsi tayin etti ve kendi oğlunu neredeyse Bizans hükümdarının kölesi

olarak tanımladı.

2- Avarlar başkent İstanbul’u zapt etmek ve böylece imparatorluğa hâkim olmayı istemişlerdi.

Sasanilerle birlikte gerçekleştirilen bu kuşatma istenen sonucu veremedi ve hakan askerleri ile

birlikte geri çekildi. Avarların bu geri çekilmesi imparatorlukta büyük sevinç yaşanmasına

neden oldu ve imparatorluk Avarlardan kurtuluşu her yıl bayram olarak kutlama kararı aldı.

Bu kuşatmanın sonucu Avarları derinden etkiledi. Onlara tabi olan birçok kavim özellikle de

Slavlar Avarlardan kurtulmak için çaba sarfetti. Avar ülkesi siyasi otorite boşluğu ve

huzursuzlukla yüz yüze geldi. Hakan’ın 630 yılındaki ölümünden sonra bu çöküş daha da

hızlı oldu.

3- Herakleios dönemi Bizans devrinin başladığı dönem olarak kabul görmekte ve sadece

askerî değil, siyasi, dinî ve kültürel bakımdan da imparatorluk için dönüm noktası kabul

edilmektedir. Herakleios’tan önce devletin resmi dili Lâtince iken onunla birlikte Grekçe

olmuş, unvanlar bile Latince yerine Grekçe olarak söylenmeye başlamıştı.

4- a

5- b

Page 86: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

17 / 18

KAYNAKLAR

Avcı, C. (2003). İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul.

Bailly, A. (2006). Bizans İmparatorluğu Tarihi, trc. Haluk Şaman, İstanbul.

Barisic, F. (1954). “Le Siége De Constantinople Par Les Avares et Les Slaves En 626”,

Byzantion, Tome XXIV ss. 378 vd.

Baynes, N. (1912). “The Date of the Avar Suprise”, BZ, (XXI, s. 110 vd).

Chronicon Paschale, 284-628, (1989). Çev. Michael Whitby-Mary Whitby, Liverpool.

Demirkent I. (1916). “Herakleios”, DİA, The Chronicle of John, Bishop of Nikiu, İng. çev.

R.H. Charles, Oxford.

Kafesoğlu, İ. (1988). Türk Milli Kültürü, İstanbul.

Kafesoğlu, İ.(1957). “XII. Asra Kadar İstanbul’un Türkler Tarafından Muhasaraları”, İstanbul

Enstitüsü Dergisi, (III, s. 7) İstanbul.

Karatay, O. (2013). “Avar Hakimiyeti ve Balkanların Slavlaşması”, Balkanlar El Kitabı,

Bilgehan A. Gökdağ-Osman Karatay (Ed.), (I, s. 91-98) Ankara.

Küçüksipahioğlu, B. (2008). “Ankhialos Savaşı’nın Sonuna Kadar Bizans-Bulgar İlişkileri”,

Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, (14, s. 209-226).

Küçüksipahioğlu, B. (2009). IV-VII. Yüzyıllarda İstanbul’da Doğal Afetler”, Afetlerin

Gölgesinde İstanbul, Sait Öztürk (Ed), (ss. 15-42) İstanbul,.

Ostrogorsky G.(1991). Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Stratos A. (1968). Byzantium in the Seventh Century, (çev. M. Ogilvie-Grant) Amsterdam.

Page 87: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

18 / 18

Stratos A.(1967). “The Avar’s Attack on Byzantium in the year 626”, BF,(II, s. 370 vd.)

Theophanes, Chronographia, (1997). İng. trc. The Chronicle of Theophanes Confessor A.D.

284-813, Çev. Cyril Mango-Roger Scoth, New York.

Treadgold, W. (1997). A History of the Byzantine State and Society, California.

Vasiliev, A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Türkçe Çev. A. Müfit Mansel). Ankara.

Page 88: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 89: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 18

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 90: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 18

6. HAFTA DERS NOTU

Page 91: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 18

İÇİNDEKİLER

6. İMPARATOR HERAKLEİOS ve HALEFLERİ

6.1. İmparator Konstans Dönemi (641-668)

6.2. İmparator IV. Konstantinos Dönemi (668-685)

6.3. İmparator II. Iustinianos Dönemi (685-695;705-711)

Page 92: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 18

ÖZET

Herakleios’un 641 yılında ölümü üzerine yerine torunu Konstans geçti. (641-668). Bu

dönemde Müslümanlar Amr b.el As kumandasında Nisan 641’de Babilon’u, Eylül 642’de

İskenderiye’yi ardından 643’te Trablus’u ele geçirmiş, 647 yılında Ifrıkiyye’nin (Tunus ve

civarı) fethine başlanmıştı. Müslüman Araplarla imparatorluğun ilk deniz savaşı da bu

dönemde yapıldı. 655 yılında Finike civarında yapılan ve Zât-üs-Savârî Savaşı (Direkler

Harbi) olarak kayıtlara geçen savaş esnasında Müslümanlar büyük başarı kazanmış,

İmparator Konstans bile güçlükle ve kılık değiştirerek kaçabilmişti. Rivayete göre

Müslümanlar imparatorluk gemileriyle kendi gemilerini birbirine bağlayarak hücuma geçmiş

ve böylece alışkın olmadıkları deniz savaşını adeta kara savaşına dönüştürerek büyük bir zafer

kazanmışlardı. Müslümanların bu başarısı ile Bizans İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz

hâkimiyeti sona erdi. Konstans izlediği kilise siyaseti ve kardeşini öldürtmesi yüzünden kilise

ve halk nezdinde tepkiyle karşılandı. Bu yüzden başkent İstanbul’da kalmayarak batıya

Syrakuza’ya gitti ve burada uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.

Konstans’ın oğlu olan IV. Konstantinos (668-685) zamanında Müslüman Arapların 668-669

ve 674-678 yıllarında yapılan iki İstanbul kuşatması yaşandı. Açlık, salgın hastalık ve Grek

ateşinin kullanılması gibi nedenler yüzünden bu kuşatmalar başarılı olamadı. Bu dönemde

imparatorluğun Balkan topraklarında Bulgarların Asparuh liderliğinde Tuna Bulgar Devleti’ni

kurdukları görüldü.

IV. Konstantinos’un 685 yılında ölümü üzerine yerine oğlu II. Iustinianos geçti (685-695;705-

711). İki dönem imparatorluk yapan Iustinianos ilk yönetimi sırasında tahtan indirilerek

Kırım’a sürgün edildi ve buradan Hazar hakanının yanına sığınmayı başardı. Bulgar Hanı

Tervel’in yardımıyla ikinci kez imparatorluğun başına geçebildi.

Page 93: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 18

6. İMPARATOR HERAKLEİOS ve HALEFLERİ

6.1. İmparator Konstans Dönemi (641-668)

Herakleios’un 641 yılında ölümü aile için de sorunları beraberinde getirdi. İlk eşinden

dünyaya gelen oğlu III. Konstantinos’un imparator olmasını isteyen ancak ikinci eşi

Martina’dan dünyaya gelen oğlu Heraklonas’ı da müşterek imparator yapan Herakleios aynı

zamanda eşi Martina’nın da devlet yönetiminde nüfuz sağlamasının önünü açmıştı. Ancak

Martina’nın yönetimde olması istenmediğinden III. Konstantinos taraftarları ile Martina ve

oğlunu destekleyenler arasında gruplaşmalar görüldü. Hatta Bulgar Hanı Kubrat’ın da

Martina’nın yanında olduğu ifade edilmekteydi. Olaylar bu şekilde devam ederken III.

Konstantinos’un babasından hemen sonra hayatını kaybetmesi şüpheli bir olay olarak kabul

edildi ve sorumlusu Martina gösterildi. İmparatorluk idaresini eline alan Martina’ya karşı bir

muhalefet oluştu ve kısa sürede Martina ile oğlu idareden uzaklaştırılarak yönetimin III.

Konstantinos’un oğlu ve Herakleios’un torunu Konstans’a geçmesi sağlandı. Bu esnada

senato kararı gereğince Martina ve Heraklenos azledildi. Henüz 11 yaşında bir çocuk olan

Konstans devleti yönetebilecek yaşa gelene kadar senato desteği aldı. Bu dönem yine

Müslümanlarla mücadelenin çok yoğun olarak yaşandığı bir süreç olarak kayıtlara geçti.

Müslümanlar Hz. Ömer zamanında, Amr b.el As kumandasında Nisan 641’de Babilon’u,

Eylül 642’de İskenderiye’yi ardından 643’te Trablus’u ele geçirdi. Hz. Osman zamanında

Mısır’a vali tayin edilen Abdullah b. Sa’d b. Ebu Serh ile 647 yılında Ifrıkiyye’nin (Tunus ve

civarı) fethine çıkıldı. Trablusgarb’tan Ifrıkiyye’ye kadar ilerleyen Abdullah Sübeytıla’da

yapılan savaşta imparatorluğa isyan etmiş olan Kartaca ekzarkı Gregorius’u yenilgiye

uğratarak büyük bir başarı kazandı. Suriye Valisi Muaviye’nin liderliğinde aynı dönemde

Armenia bölgesine akında bulunulurken, 647 yılında Muaviye bizzat Anadolu’ya girdi ve

Kayseri’yi işgal etti. Yine Muaviye’nin tavsiyesi ile oluşturulan donanma ile ilk deniz seferi

Kıbrıs üzerine gerçekleştirilerek adanın merkezi Kostantia ele geçirildi. İmparatorluk

Müslümanlarla 3 yıllık anlaşma imzalamak durumunda kaldı. Bundan sonra Muaviye 654

yılında Rodos adasını tahrip ederken Kos adasını da zabt etti. Müslüman Araplarla

imparatorluğun ilk deniz savaşı da bu dönemde yapıldı. 655 yılında Finike civarında yapılan

ve Zât-üs-Savârî Savaşı (Direkler Harbi) olarak kayıtlara geçen savaş esnasında Müslümanlar

büyük başarı kazanmış, İmparator Konstans bile güçlükle ve kılık değiştirerek kaçabilmişti.

Rivayete göre Müslümanlar imparatorluk gemileriyle kendi gemilerini birbirine bağlayarak

hücuma geçmiş ve böylece alışkın olmadıkları deniz savaşını adeta kara savaşına

Page 94: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 18

dönüştürerek büyük bir zafer kazanmışlardı. Müslümanların bu başarısı ile Bizans

İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz hâkimiyeti sona erdi.

Konstans uzun süredir imparatorluk halkından farklı bir kilise siyaseti üzerinde durmakta ve

bu yüzden halkın tepkisini çekmekteydi. Bu siyaset, İsa’da bir tek tabiatın olduğunu ileri

süren Monotheletismus denilen görüştü ve Mısır ile Suriye Monofizitlerinin Ortodoks inançla

uzlaşmasını sağlamak için ortaya atılmıştı. İmparator Herakleios’tan beri de sürdüğü

bilinmekteydi. Bu yüzden Roma ile Kuzey Afrika’daki kiliselerde dinî kavgalar yaşandı.

İmparator yaşananlar üzerine dinî bütünleşmeyi sağlayacak adımlar atmayı düşündü ve

“typos” adını verdiği bir görüş ortaya koydu. Fakat typosu ne Ortodokslar ne de

Monotheletismus görüşünü savunanlar kabul etti. Hatta Papa Martinus’ta buna karşı çıktı.

Papanın bu hareketine kızan imparator onun yakalanarak İstanbul’a getirilmesini istedi ve 653

yılı Aralık ayında senato önüne çıkarılmasını sağladı. Papa önce ölüme mahkûm edildi ancak

daha sonra hasta olduğu için halkın önünde dövüldükten ve yarı çıplak vaziyette zincire

vurulup sokaklarda dolaştırıldıktan sonra Kırım’a sürüldü. 655 veya 656 yılında çok güç

şartlarda burada hayatını kaybetti. İmparator dinî tutumuna itiraz eden Ortodoks din bilgini

Maximos Konfessor’a da benzer muamelede bulundu. İstanbul’a getirilen Maximos’un dili ve

sağ kolu kesildikten sonra sürgüne gönderildi. Bu yaşananlar halk ve kilise nezdinde

Konstans’ın durumunu sarstı. Ayrıca imparatorun kardeşine yönelik davranışları durumu daha

da ağırlaştırdı. Zira Konstans’ın müşterek imparator olmak isteyen kardeşi Theodosios’u

öldürtmesi tepkilere yol açtı. Çünkü Theodosios halkın da çok sevdiği bir isimdi. İmparatorun

kardeşi ile arasındaki bu anlaşmazlık ve ona reva gördüğü muamele ordu ve halk nezdinde

büyük tepki uyandırdı. Halk büyük bir kinle imparatordan nefret etmeye ve hatta kardeşine

yaptıklarından dolayı ona “Kâbil” demeye başladı. Bu yaşadığı olaylar yüzünden Konstans

İstanbul’u terk ederek 663 yılında Sicilya Syrakuza’ya gitti ve başkenti buraya nakletmeyi

düşündü. Çünkü burasını hem çok sevmiş hem de buradan Langobardtlar’a ve Araplar’a karşı

daha etkili mücadele edebileceğini düşünmüştü. İmparator karısını ve çocuklarını da buraya

getirtmek isteyerek ne kadar kararlı olduğunu ispatlamaya çalıştı. Ancak İstanbul halkı

imparatorun başkent İstanbul’u bırakacağı düşüncesine sert tepki göstererek buna asla

müsaade etmeyeceklerini belirtti. Konstans oldukça uzun süre batıda Syrakuza’da ikamet etti

ve onun olmadığı bu süreç içinde başkent, müşterek imparator olan oğlu Konstantinos

tarafından idare edildi. İmparatorun başkentten uzak kalması devletin geleceği için aslında bir

sorun teşkil etmekte; hem içteki hem de dıştaki düşmanlarına fırsat vermekteydi. Nitekim 668

yılında Armeniakon theması strategosu Saborios’un imparatorluğa karşı isyanı imparatorun

Page 95: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 18

başkentte olmadığı bu zamana denk geldi ve böylesi zor bir durumla oğlu Konstantinos

ilgilenmek zorunda kaldı. Bu esnada Saborios’un Emevi Halifesi Muaviye’den yardım

talebinde bulunduğu, Muaviye’nin onun yanında yer alarak Fedâle b. Ubeyd komutasında 668

yılında bir ordu gönderdiği görüldü. Bu ordu Saborios’un ölüm haberi üzerine geri

dönmeyerek İstanbul’a yöneldi ve Kadıköy’e geldi. Bu esnada muhtemelen Konstans

Syrakuza’da suikast sonucu hayatını kaybetmiş ve yerine müşterek imparator olan oğlu IV.

Konstantinos geçmişti. Müslüman Arapların 668-669 İstanbul kuşatması imparatorlukta

böylesi siyasi bir kaos ortamında cereyan etti. Fedâle b. Ubeyd kuşatma esnasında

Muaviye’den yardım istemiş ve kendisine önce Süfyan b. Avf ardından oğlu Yezid

komutasında bir ordu ile Yezid b. Şecere komutasında bir donanma gönderilmişti.

Muaviyenin oğlu Yezid komutasındaki orduda Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas,

Abdullah b. Zübeyr ve Ebu Eyyub el-Ensari gibi sahabelerde bulunmaktaydı. Ancak kuşatma

erzakın tükenmesi, açlığın baş göstermesi ve salgın hastalıklar yüzünden başarılı olamadı ve

669 yaz aylarında kuşatma kaldırıldı. Müslümanlar bu kuşatma da aralarında Ebu Eyyub el-

Ensari’nin de olduğu pek çok şehit verdi.

Konstans zamanında Balkanlar’da Slav hâkimiyeti söz konusuydu ve imparatorun bölgeye

yönelik 658 yılında bir seferi oldu. Belirtildiğine göre imparator bu sefer ile özellikle

Makedonya taraflarında bulunan Slavlara imparatorluğun gücünü göstermiş ve onları

imparatorluğun hâkimiyetine boyun eğdirmişti. Bu sefer Mavrikios döneminden bu tarafa

Slavlara karşı yapılan en ciddi saldırıydı. Zira seferden sonra imparator çok sayıda Slavı

Anadolu’ya getirerek iskân ettirdi.

6.2. İmparator IV. Konstantinos Dönemi (668-685)

IV. Konstantinos dönemi Bizans-Arap mücadelesinin en yoğun olarak yaşandığı yıllardı. Bu

dönemde Müslümanlar Bizans’a karşı mücadeleyi sürdürmeye devam etti ve 670 yılında

Kapıdağ Yarımadası’nı (Kyzikos) ele geçirerek İstanbul’a karşı yapacakları sefer için önemli

bir üs elde etti. Müslümanlar 674 yılında Bizans başkentine karşı ciddi sayılabilecek harekâta

başladılar ve muazzam bir donanma ile İstanbul surları önüne gelerek şehri kuşattılar. 678

yılına kadar süren bu kuşatma başarılı olamadı ve Müslümanlar geri çekilmek zorunda kaldı.

Ancak donanma geri dönerken Pamphlia’da (Antalya) fırtınaya tutularak büyük kayıplar

verdi. Sefer sonunda İslam dünyasında ortaya çıkan karışıklıklar yüzünden Muâviye barış

istedi. Sonuçta 30 yıl geçerli bir anlaşma yapıldı. Anlaşmaya göre Muâviye imparatora yıllık

Page 96: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 18

3000 dinar, 50 savaş esiri ve 50 Arap atı vermeyi kabul etti. Bu başarısızlığın altında

Bizans’ın sahip olduğu Grek ateşi etkili olmuştu.

IV. Konstantinos da babası gibi ailesi ile sorunlar yaşadı. Zira daha babası Konstans

zamanında 659 yılında müşterek imparator olarak taçlandırılmış olan kardeşlerinin

imparatorluk haklarını ellerinden almak ve onları tahttan uzaklaştırmak kararını verdi.

İmparatorun bu kararına ordu ve senato itiraz etse de sonuç değişmedi. Halk, kardeşlerine

gösterdiği bu davranışın babasının kardeşi Theodosios’a yapılan davranıştan bir farkı

olmadığını düşünmekteydi. Fakat imparator kardeşlerine yönelik düşüncesinden vazgeçmedi.

Kuşatmadan dört yıl önce yaşanan ve kardeşlerine yaptıklarından dolayı halkın sevgisini

kaybeden imparator, aynı şekilde babası zamanından beri devam eden dinî düşünce sebebiyle

de halkını kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü bu görüş yani Monotheletismus gerek

imparatorlukta gerekse Batı dünyasında karışıkların yaşanmasına sebep olmuş ve imparator

bu kilise siyasetine devam etmesi yüzünden halkın sert tepkisi ile karşılaşmıştı. Bu inanç

meselesi ancak kuşatmanın bitiminden sonra çözüme kavuştu ve imparatorun desteği ile 7

Kasım 680-16 Eylül 681 tarihleri arasında İstanbul’da VI. Ekümenik konsil toplandı. Bu

konsilde Monotheletismus mahkûm edilerek Kadıköy Konsili kararlarına dönüldü. Bu görüşü

savunan eski papa ve patrikler de aforoz edildi.

İmparator IV. Konstantinos devrinde Azak Denizi’nin batısında yaşayan Asparuh

liderliğindeki Bulgarlar Hazarların baskısıyla, bulundukları toprakları bırakmak zorunda

kalarak batıya doğru ilerledi ve muhtemelen 670’li yıllardan itibaren Tuna nehri civarında

görünmeye başladı. İmparator IV. Konstantinos, bu kadar kalabalık bir topluluğun gelişinden

haberdardı ve bunların ileride ciddi sorunlar çıkarabileceği düşüncesiyle kendi sınırlarında

bulunmasından rahatsız oldu. Ancak ilk başlarda doğrudan bir müdahaleye gidemedi. Çünkü

Araplar tarafından 674-678 yıllarında İstanbul kuşatılmıştı ve imparatorluk bütün gücüyle

buraya odaklanmıştı. İmparator ancak Arapların bu başarısız İstanbul kuşatmasından sonra

gözünü batıya çevirebildi. Zaten bu sıralarda Bulgarların imparatorluğa ait topraklara

saldırılarda bulunması ve Tuna’nın güneyine doğru ilerleyerek Dobruca’ya girmesi hem

imparatorun ne kadar isabetli bir zamanda harekete geçtiğini hem de Bulgarlara karşı

tedirginlik duymakta ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarmış oldu. Bulgarların saldırılarını

cezasız bırakmamak ve onları bulundukları topraklardan sürüp çıkarmak için hemen ordu ve

takviye güç olarak bir filo hazırlanmasını emreden imparator 680 yılında büyük bir orduyu

Trakya’ya sevk ederken bizzat başında bulunduğu filo ile Tuna’nın kuzeyinden Bulgar

Page 97: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 18

topraklarına girdi. Bulgarlar bu muazzam güç karşısında hiçbir şey yapmadan beklemeyi

düşünmüşlerdi. Ancak imparatorluk ordularının bulundukları toprakların sulu ve bataklık

olması yüzünden savaşamadıklarını görünce cesaretlendikleri görüldü. Hakikaten arazinin

güçlüğü Bizans’ın ilerleyişini zorlaştırmakta ve savaşma gücünü yok etmekteydi. Buna bir de

imparatorun gut hastalığının artması yüzünden 5 savaş gemisi ve kendisine bağlı adamlarla

Mesembria’ya gitmesi eklenince mevcut durum daha da ağırlaştı. Üstelik bu ayrılışın, geride

bıraktığı orduda imparatorun kaçtığı şeklinde yayılması infiale yol açtı. Oysa imparator daha

Mesembria’ya gitmeden önce arkasında bırakacağı kumandanlarına ve adamlarına Bulgarları

bulundukları yerlerden dışarı çekmek için uğraşmalarını, dışarı çıktıklarında ise onlara

saldırmalarını emretmişti. Fakat şimdi imparatorun kaçtığına inanan orduda çözülmeler olmuş

ve geriye dönme sesleri yükselmeye başlamıştı. Bu durum Bulgarların bulundukları yerden

dışarı çıkıp Bizans’a saldırıya geçmelerine imkân verdi. Bulgarlar süratle Bizans ordusuna

saldırarak neredeyse darmadağın ettiler. Çok sayıda Bizans askeri öldürülürken birçoğu da

yaralandı. Bulgarlar kaçabilen askerlerin peşinden giderek onları Tuna Nehri’nin ötesine

Varna’ya kadar takip etmeye başladı. Böylece Bizans bu seferden hiçbir başarı elde

edemeden, üstelik prestiji tamamen sarsılmış olarak geri dönmek zorunda kaldı.

Bulgarların bu başarı sonrası 681 yılında Tuna Nehri ile Balkan Dağları arasındaki yerde

Tuna Bulgar Devleti’ni kurmaları ve yine Bizans ait olan şehir ve kasabaları alarak

devletlerini genişletmeye çalışmaları imparatorluk için endişe verici bir gelişmeydi. Çünkü

kendi sınırlarında bir devlet kurulmuştu ve bunu kabullenmesi mümkün değildi. Fakat o an

içinde bulunduğu şartlar ve Bulgarlar karşısında aldığı ağır hezimet, istemeden de olsa

Bizans’ı bu devleti kabul etmeye zorladı. Ayrıca imparatorun yaşanan bu gelişmelerden sonra

Bulgarlarla anlaşma yapması ve onlara yıllık vergi ödemeye söz vermesi de Bizans için ağır

bir darbe oldu. Oysa daha yeni ortaya çıkmış bir devletin köklü bir geçmişe sahip olan

Bizans’tan vergi alması asla düşünülemezdi. Zaten Bizans tarih yazarı Theophanes de

Bulgarlar karşısında yaşanan yenilgiden ötürü Bizans’ın perişan olduğunu söylemekte, kabile

ve kavimleri kendisine tebâ haline getiren imparatorun böyle bir kavme yenilmesine herkesin

şaşırdığını ifade etmektedir. Bir süre sonra Bulgarlar karşısında aldığı hezimet ve kendisine

yönelik eleştiriler karşısında Bizans İmparatoru IV. Konstantinos’un Bulgarlara karşı daha iyi

savunma yapabilmek için Balkanlar bölgesinde Trakya themasını oluşturduğu görülmektedir.

Page 98: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 18

6.3. İmparator II. Iustinianos Dönemi (685-695; 705-711)

IV. Konstantinos’un ölümü üzerine yerine oğlu II. Iustinianos tahta çıktı. İki dönem

imparatorluk yapan Iustinianos zamanında imparatorun İslam dünyasındaki karışıklıklardan

istifade ederek Suriye’ye bir ordu yolladığı görüldü. Antakya’nın işgal edildiği bu süreçte

Müslümanlar elçi göndererek anlaşma talebinde bulundu. Emevi Halifesi Abdülmelik b.

Mervan (685-705) zamanında yapılan anlaşma Müslümanların imparatorluğa ödedikleri

parayı devam ettirmelerini, Armenia, Gürcistan ve Kıbrıs’ın gelirlerinin iki taraf arasında pay

edilmesini içermekteydi. İmparator bu anlaşmayı yaptıktan sonra Balkan topraklarına

yönelebildi.

IV. Konstantinos’un Bulgarlarla imzaladığı barış anlaşması İmparator II. Iustinianos devrinde

bozulmuş ve taraflar arasında ufak çaplı çatışmalar görülmüştü. İmparatorun bu esnadaki

hedefi Slavlar oldu ve oldukça kalabalık bir orduyu Anadolu’dan Trakya’ya geçirerek 688-

689 yıllarında Slavlara karşı harekete geçti. Bu sırada Selanik civarında Bulgarlarla çatışmaya

girdi. Ancak esas gayesi Slavlara yönelik olduğu için bütün gücüyle onlara yöneldi ve geri

püskürtmeyi başararak pek çok esir aldı. Tehcir ve iskân politikası, takip eden imparator bu

esirler ile birlikte rivayete göre Balkanlardaki Slavların bir kısmını da Opsikion themasına

göndererek yerleşmelerini sağladı. Bu sayede Anadolu’daki nüfusu artırmayı düşündü. Bu

başarıdan sonra ordusu ile birlikte geri dönerken Bulgarların saldırısına uğradı. Bir dağ

geçidinin dar yerinde sıkıştırılan imparator ve ordusu oldukça zor anlar yaşamış ancak güç de

olsa bu durumdan kurtulmayı başarmıştı.

Slavları Opsikion themasına yerleştiren imparator Toros ve Amanos bölgesinde yaşayan

Mardaitleri de Pamphylia bölgesine yerleştirdi. Ayrıca Kıbrıs halkının bir kısmının da

Kyzikos (Kapıdağ) bölgesinde oturmasını sağladı. Bu duruma Emevi Halifesi Abdülmelik b.

Mervan itiraz edince imparator kendisine ödenen Kıbrıs haracının üzerlerinde haç yerine

Kuran ayetleri bulunan yeni darp edilmiş Arap sikkeleri ile ödenmesini kabul etmediğini

belirtti. Bu yüzden iki taraf arasında 692-693 yılında Sivas civarında yapılan savaşı

imparatorluk kaybetti. İmparatorun inat ve ısrarla sürdürdüğü tehcir politikası tüm hızıyla

devam etti. Bu sayede imparatorun askeri birliklerini güçlendirdiği ve sayı olarak artırdığı,

ekonomik açıdan devleti iyi konuma getirdiği ve köylü sınıfının desteklendiği bildirildi.

Ancak bu politika asalet ve aristokrat sınıfını rahatsız ettiğinden başka bahanelerde

bulunularak 695 yılında imparatora isyan girişimi oldu. Hellas theması Strategos’u Leontios

Page 99: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 18

(695-698) imparatorluk tahtına çıkarılırken; II. Iustinianos’un burnu kesilerek Kırım’a

sürgüne gönderildi.

II. Iustinianos’un sürgüne gönderilmesinden sonra imparatorluk bir kargaşa döneminde girdi.

697 yılında Araplar imparatorluğa ait olan Kartaca’yı zapt ederken imparatorun Araplara karşı

gönderdiği filo isyan ederek Kibyration deniz themasının drungariosu olan Apsimar’ı II.

Tiberios (698-705) unvanıyla imparatorluğa yükseltti. Tiberios, Arapların Afrika’daki

ilerlemeleri karşısında aciz kaldı.

Kırım’a sürgüne giden II. Iustinianos buradan Hazar Hakanı’nın yanına sığındı. Ancak

başkentin Hakan üzerindeki baskıları sonucu Hazar ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak

Kırım üzerinden Karadeniz’in batı taraflarına gelmeyi başarabildi. Buradan Bulgar Hanı

Asparuh’un 702’de ölümü üzerine yerine geçen oğlu Tervel (Terbelis) ile temasa geçen

Iustinianos, tekrar Bizans tahtına çıkabilmek için ondan yardım istedi. Bu yardıma karşılık

Tervel’e pek çok hediye ile birlikte kendi kızını eş olarak vereceği vaadinde bulundu. Bu

teklifi kabul eden Tervel onunla iş birliği yapacağına ve yardımda bulunacağına yemin

ettikten sonra bizzat kumanda ettiği ordu ile birlikte yanında II. Iustinianos da olduğu halde

705 yılında İstanbul’a geldi. Surlar önünde karargâh kuran ordu aşılmaz surlar karşısında

hiçbir şey yapılamayacağını anlamakta gecikmedi. Iustinianos, Bizans askerleri ile konuşup

onları ikna etmeye çalışsa da askerler tarafından aşağılanarak geri çevrildi. Sonunda

Iustinianos güvendiği birkaç adamla birlikte şehre su sağlayan boruların birinden başkente

girmeyi başardı ve yeniden tahtını elde etti. İmparator kendisine tekrar tahtı elde etmesini

sağlayan Tervel’e “Caesar” unvanını bahşederek ona verdiği değeri göstermeye çalıştı. Bu

unvan en önemli şeref unvanı idi ve bir yabancı hükümdara ilk kez verilmekteydi. Tervel’e bu

unvandan başka pek çok hediye de verildi ve imparatorun yanında tahtta oturma şerefine nail

oldu. Bu durum onun değerini gerek ülkesinde gerekse dış dünyada artırdığı gibi imparator,

Balkan Dağları’nın doğusundaki bölgeyi de ona bıraktı. Ayrıca II. Iustinianos, IV.

Konstantinos zamanında Bulgarlara ödenen vergiyi vermeyi de kabul etti.

İmparator Iustinianos’un ikinci yönetiminde Müslümanlar yine imparatorluğa karşı akınlarını

devam ettirdi. Emevi Halifesi Velid b. Abdülmelik döneminde Bizans ile mücadeleye tayin

edilen Mesleme b. Abdülmelik 707 ve 708 yıllarında iki kez Bizans İmparatorluğu’nu mağlup

ederek Pozantı, Tyana ve Ammuriye’yi fethetti.

Page 100: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 18

Bizans- Bulgar ilişkileri 708 veya 709 yılında birdenbire bozuldu. İmparator Iustinianos

büyükçe bir ordu ve donanma ile Tervel’in vergi isteğini bahane ederek Bulgarlara karşı

harekete geçti. Donanmanın Karadeniz’in batı sahilinde bulunan Ankhialos’ta demirlemesini

emreden imparator ordusuna da iç kısımlara giderek karargâh kurmak için araştırma yapmaya

gönderdi. Bizans askerlerinin hem iyi bir yer hem de yiyecek bulmak için etrafta dolaşmaları

Bulgarların gözünden kaçmadı ve hızla Bizanslılara saldırma fırsatı verdi. Bulgarlar pek çok

Bizans askerini öldürürken çoğunu da esir aldı. Iustinianos ve yanındakiler Ankhialos’a

sığınarak şehrin kapılarını kapattılar. Buradan çıkmanın çok zor olduğunu bilen imparator,

şehrin surlarına yiyecek koydurarak gizlice gemiye binmeyi başardı ve İstanbul’a doğru yola

koyularak perişan olmuş bir şekilde başkente geldi. Tervel ise imparatorun aksine, kazandığı

bu zaferin sonuçlarından istifade bile etmediği gibi Iustinianos’a olan sadakatini sonuna kadar

gösterdi. Hatta imparatora Kırım üzerine yapacağı sefer için yardım amacıyla 3000 Bulgar

askeri göndermekten de geri durmadı.

II. Iustinianos 711 yılında kendisine karşı başlatılan bir isyan hareketi sonucu öldürüldü ve

başı teşhir edilmek üzere Ravenna ve Roma’ya gönderildi. Hazar prensesi ile yaptığı

evlilikten doğan oğlu Tiberios’ta katledildi. Böylece Herakleios hanedanı sona erdi.

II. Iustinianos’un 711 yılında bir darbe ile öldürülmesinden sonra tahtta çıkan İmparator

Philippikos devrinde (711-713) Tervel, Iustinianos’un intikamcısı olarak ortaya çıktı ve

Bizans’a savaş açtı. Altın Kapı’ya kadar gelerek şehrin civarını tahrip etti. Çaresiz kalan

Philippikos, Opsikion theması birliklerinin Tervel’e karşı mücadele için Trakya’ya

geçirilmesini emretti. Ancak bu birlikler İmparator Philippikos’a karşı ayaklanarak onu

tahttan indirip yerine II. Anastasios’u (713-715) getirdiler. II. Anastasios’un tahttan

indirilmesi ve yerine III. Theodosios’un geçmesi (715-717) ile başlayan süreçte Anastasios’un

tekrar tahtı elde etmek için çalışmalar yaptığı görüldü. Hatta Anastasios Bulgarlardan yardım

istedi. Bu teklifi kabul eden Bulgarlar Anastasios ile birlikte hareket ederek Selanik’e kadar

geldi. Ancak İmparator III. Theodosios durumun ciddiyetini anlayarak hemen Bulgarlara

haber gönderdi ve barış yapmalarını ayrıca düşmanlarını kendisine teslim etmelerini istedi.

Bulgarlar bu durum karşısında yaptıklarının yanlış olduğunu anladılar ve imparatordan

bağışlanmalarını isteyerek barış sözü verdiler. Ayrıca onlar imparatorun istediği esirleri

göndereceklerini de kabul ettiler ve Anastasios ile birlikte Selanikli din adamlarının da

aralarında olduğu pek çok esiri imparatora gönderdiler.

Page 101: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 18

Bizans’ın Tervel ile anlaşma yapmak istemesinde imparatorun hâkimiyetini devam ettirme

isteği olduğu gibi, herhâlde Araplarla olan mücadelenin başlayacak olmasının da etkisi

bulunmaktadır. Bu nedenle Bizans Tervel ile anlaşma yapmayı uygun gördü. Buna göre

İmparatorluk Tervel’e yıllık vergi vermeyi kabul ederken, değerli hediyelerle birlikte 30 libre

altın göndermeyi, iki ülke arasındaki pazarların serbest bırakılmasını, esir ve mülteci

değişimini ve iki ülke tüccarlarının serbest ticaret yapmaları gibi bir takım maddeleri kabul

etti. İmparator III. Theodosios bu anlaşmayı yapmayı istemiş olsa bile kabule pek yanaşmadı.

Ancak kendisinden sonra gelen imparator III. Leon bu anlaşmayı kabul etti.

Page 102: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 18

ÇALIŞMA SORULARI

1- İmparator Konstans’ın Syrakuza’yı başkent olarak düşünme nedenleri nelerdir?

Açıklayınız.

2- İmparator IV. Konstantinos döneminde yapılan Müslüman Arapların ikinci İstanbul

kuşatmasının sonuçları hakkında bilgi veriniz.

3- II. Iustinianos’un ikinci hükümdarlığı zamanında Arapların Anadolu seferlerini anlatınız.

4- İmparator IV. Konstantinos dönemi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a- İmparator Konstans’ın oğlu olması

b- Bulgar Hanı Tervel’den yardım istemesi

c- Arapların ikinci İstanbul kuşatması

d- Kardeşleri ile yaşadığı sorun

e- VI. Ekümenik konsilin toplanması

5- İmparator Konstans’ın Syrakuza’ya gittiğinde yerine bıraktığı kişi aşağıdakilerden

hangisidir?

a- II. Iustinianos

b- III. Theodosios

c- II. Anastasios

d- IV. Konstantinos

e- III. Konstantinos

CEVAPLAR

1- İzlediği kilise siyasetinin ruhani çevrelerce ve halk tarafından benimsenmemesi ve ayrıca

kardeşi Theodosios’u öldürtmesi yüzünden tepki çeken Konstans daha fazla başkent

İstanbul’da kalamayacağını düşündüğünden Syrakuza’ya gitmiş ve beğendiği bu şehri başkent

yapmayı düşünmüştü. Ayrıca buradan Langobartlar ve Araplarla daha iyi mücadele edeceğine

inanmıştı.

Page 103: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

16 / 18

2- 674-678 ikinci İstanbul kuşatması başarılı olamadı ve Müslümanlar geri çekilmek zorunda

kaldı. Ancak donanma geri dönerken Pamphlia’da (Antalya) fırtınaya tutularak büyük

kayıplar verdi. Sefer sonunda İslam dünyasında ortaya çıkan karışıklıklar yüzünden Muâviye

barış istedi. Sonuçta 30 yıl geçerli bir anlaşma yapıldı. Anlaşmaya göre Muâviye imparatora

yıllık 3000 dinar, 50 savaş esiri ve 50 Arap atı vermeyi kabul etti. Bu başarısızlığın altında

Bizans’ın sahip olduğu Grek ateşi etkili olmuştu.

3- İmparator Iustinianos’un ikinci yönetiminde Müslümanlar yine imparatorluğa karşı

akınlarını devam ettirdi. Emevi Halifesi Velid b. Abdülmelik döneminde Bizans ile

mücadeleye tayin edilen Mesleme b. Abdülmelik 707 ve 708 yıllarında iki kez Bizans

İmparatorluğu’nu mağlup ederek Pozantı, Tyana ve Ammuriye’yi fethetti.

4- b

5- d

Page 104: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

17 / 18

KAYNAKLAR

Avcı, C. (2003). İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul.

Avcı, C. (2007). “Müslüman Arapların İstanbul Seferleri”, 2005-2006 Fatih Sempozyumları I-

II Tebliğler, (ss. 108-115) İstanbul.

Browning, R.(1975). Byzantium and Bulgaria, London.

Canard, M. (1956). “Tarih ve Efsaneye Göre Araplar’ın İstanbul Seferleri”, (Çev. İsmail

Hami Danişmend) İstanbul Enstitüsü Dergisi, (II, s. 213-259).

Feher, G. (1984). Bulgar Türkleri Tarihi, Ankara.

Kafesoğlu, İ. (1988). Türk Milli Kültürü, İstanbul.

Kafesoğlu, İ. Türk-Bulgar’ların Tarih ve Kültürüne Kısa Bir Bakış”, Güney-Doğu Avrupa

Araştırmaları Dergisi, (S. 10-11, s. 91-122).

Kayapınar, A. (2013). “Bulgarların Balkanlara Göçü ve Tuna Bulgar Devleti”, Balkanlar El

Kitabı, Bilgehan A. Gökdağ-Osman Karatay (Ed.), (I, s. 109-131) Ankara.

Küçüksipahioğlu, B. (2008). “Ankhialos Savaşı’nın Sonuna Kadar Bizans-Bulgar İlişkileri”,

Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, (14, s. 209-226).

Küçüksipahioğlu, B. (2012). “Emevilerin İstanbul’u Kuşatmaları Esnasında Bizans

İmparatorluğu’nun Durumu”, Beşinci Uluslar Arası Ortadoğu Semineri, İslamiyetin

Doğuşundan Osmanlı İdaresine Kadar Orta Doğu (Şam 2-4 Kasım 2010), Bildiriler, , (ss. 77-

87) Elazığ.

Ostrogorsky, G. (1991). Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Page 105: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

18 / 18

Nikephoros, (1990) Patriarch of Constantinople, Short History, İng. çev C. Mango,

Washington D. C.

Runciman, S. (1930). A History of the First Bulgarian Empire, London.

Stratos, A.N. (1972). Byzantium in the Seventh Century, Amsterdam.

Theophanes, (1982). The Chronicle of Theophanes, İng. Çev. H. Turtledove, Philadelphia.

Treadgold, W. (1997). A History of the Byzantine State and Society, California.

Uçar Ş. (1990). Anadolu’da İslâm-Bizans Mücadelesi, İstanbul.

Vasiliev A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türkçe Çev. A. Müfit Mansel, Ankara, I.

Page 106: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM

FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 107: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

2 / 17

BÖLÜM: TARİH

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): BAHAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI: ROMA TARİHİ II

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI: DOÇ. DR. BİRSEL KÜÇÜKSİPAHİOĞLU

Page 108: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

3 / 17

7. HAFTA DERS NOTU

Page 109: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

4 / 17

İÇİNDEKİLER

7. İMPARATOR III. LEON ve HALEFLERİ DÖNEMİNDE İMPARATORLUK

7.1. İmparator III. Leon ve Dönemi (717-741)

7.2. İmparator V. Konstantinos Dönemi (741-775)

7.3. İmparator V. Konstantinos ve Halefleri

7.4. İmparator Nikephoras Phokas Dönemi (802-811)

Page 110: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

5 / 17

ÖZET

717-741 yılları arasında imparatorluğu III. Leon idare etti. Bu döneme Müslüman Arapların

Üçüncü İstanbul kuşatması ile Tasvir Kırıcılık hareketi damgasını vurdu. Müslüman Araplar,

Mesleme b. Abdülmelik komutasında 120.000 kişilik asker ile Ömer b. Hubeyre komutasında

1.000 gemiden meydana gelen donanma ile 717 yılı yaz aylarında şehri kuşattı. İmparatorluk

çok önceden Arapların İstanbul’a yönelik sefer hazırlıklarından haberdar olmuş ve önlemler

almaya başlamıştı. Araplar bir yıl boyunca şehri kuşatma altında tuttu. Ancak Müslüman

gemilerinin Bizans askerleri tarafından Grek ateşi ile yakılması, kış mevsiminin çok sert

geçmesi, gemilerin tahrip edilmesi yüzünden kıtlık ve açlığın baş göstermesi ve güçlü surların

da etkisiyle sefer başarılı olamadı.

Leon zamanında görülen “tasvir kırıcılık (İkonoklazma)” hareketi önemliydi. Zira III. Leon

uzun süredir halkının tasvirler önünde yani Hz. İsa, Hz. Meryem ve Hristiyanlarca kutsal

kabul edilen aziz resimleri önünde ibadet ettiğini izlemekte ve din adamlarının bunu teşvik

ederek kendi çıkarları için istismar ettiklerini görmekteydi. Bu sebeple 726 yılında Ekloga adı

verilen tasvir kırıcı bir ferman yayınlayarak tasvirlere ibadetin yasaklanmasını ve tasvirlerin

yok edilmesini istedi. İmparatorun oğlu V. Konstantinos zamanında bu hareket daha da

şiddetlendi. İmparatorun bu politikasından en çok rahipler etkilendi ve en ağır zulümlere onlar

maruz kaldı. Hipodromda kamçılananlar, başkent sokaklarında işkence edilerek öldürülenler,

canlı canlı gömülenler, sürülenler ve kör edilenler oldu. Manastırlar kapatılarak kışla, hamam

gibi kamu kurumlarına çevrildi. V. Konstantinos döneminde Bulgarlar ilk kez imparatorluktan

ağır darbe aldı. 30 Haziran 763 tarihinde Bulgar Hanı Teletz ile imparatorluk arasında

başlayan savaş tüm gün sürdü ve Bulgarların neredeyse yok olmaları ile sonuçlandı. Hem

karada hem de denizde aldığı mağlubiyet sonrası Teletz kaçmak zorunda kalırken geride

Bizanslılar tarafından öldürülmüş ve esir alınmış çok sayıda Bulgar bıraktı. Bununla birlikte

bu savaş Bulgar sorununu tamamen halleden bir savaş olmadı. Zira İmparator Nikephoros

Phokas zamanında Bulgarlar Krum Han ile güçlenerek imparatorlukla yine mücadele etti ve

bu mücadele esnasında Nikephoros Phokas hayatını kaybetti.

Page 111: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

6 / 17

7. İMPARATOR III. LEON ve HALEFLERİ DÖNEMİNDE İMPARATORLUK

7.1. İmparator III. Leon ve Dönemi (717-741)

717-741 yılları arasında imparatorluğu III. Leon idare etti. II. Iustinianos’un imparatorluğu

esnasında ailesiyle birlikte Trakya’ya sürgüne gönderilen Leon, imparatorun 705 yılında tahtı

ele geçirebilmek için Tervel ile birlikte İstanbul’a yürüdüğü zaman Trakya’dan geçerken çok

sayıda hayvanı imparatora takdim etmesi ve bu sayede imparatorun gözüne girerek hizmetine

alınmasıyla dikkatleri çekmişti. Hızla yükselen Leon en son Anatolikon theması strategosu

iken isyan etmiş ve sonuçta da imparator olmayı başarmıştı. Leon döneminde uzun süredir

hazırlık içinde olan Müslüman Arapların üçüncü kez İstanbul’u kuşatmaları gerçekleşti.

Halife Velid b. Abdülmelik (705-715) zamanında başlayan hazırlıklar onun ölümüyle halefi

ve kardeşi Süleyman b. Abdülmelik (715-717) tarafından devam ettirildi ve sonunda Mesleme

b. Abdülmelik komutasında 120.000 kişilik asker ile Ömer b. Hubeyre komutasında 1000

gemiden meydana gelen donanma 717 yılı yaz aylarında şehri kuşattı. İmparatorluk çok

önceden Arapların İstanbul’a yönelik sefer hazırlıklarından haberdar olmuş ve önlemler

almaya başlamıştı. Halktan üç yıl yetecek kadar yiyecek hazırlamalarını bunu yapamayanların

şehri derhal terk etmesi gerektiğini belirten devlet surların güçlendirilmesi, savaş gemilerinin

inşası ve Grek ateşi imalini de talep etmişti. Dönemin Bizans İmparatoru III. Leon,

Mesleme’ye barış teklifinde bulunduysa da Mesleme tarafından bu teklif kabul edilmedi.

Araplar bir yıl boyunca şehri kuşatma altında tuttu. Ancak Müslüman gemilerinin Bizans

askerleri tarafından Grek ateşi ile yakılması, kış mevsiminin çok sert geçmesi, gemilerin

tahrip edilmesi yüzünden kıtlık ve açlığın baş göstermesi ve güçlü surların da etkisiyle sefer

başarılı olamadı. Bu esnada halifenin ölümü üzerine yerine geçen Ömer b. Abdülaziz’in (717-

720) emriyle 718 yılında kuşatma kaldırıldı. Böylece Arapların üçüncü İstanbul kuşatması da

sonuçsuz kalmış oldu.

III. Leon’un bu kuşatma sonrası Müslüman Araplarla ilişkileri Emevi Halifesi Ömer b.

Abdülaziz ile dinî konularda mektuplaşma yoluyla devam etti.

717-718’deki başarısız İstanbul seferi Arapların Anadolu içlerinde ilerlemesini engellemedi.

Halife Hişâm b. Abdülmelik (724-744) zamanında Konya ve Kemah’ı zapteden Araplar 726

yılından itibaren her yıl düzenli olarak Anadolu’ya akınlarda bulundu. İmparator bu

Page 112: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

7 / 17

yaşananlar karşısında tedirgin olunca Hazarlarla anlaştı ve onlardan aldığı yardımla 740

yılında Akroinon (Afyon) bölgesinde Müslümanlara ağır bir darbe indirdi. Bu sayede

Arapların Anadolu’dan geri çekilmesi sağlanmış oldu.

Leon zamanı imparatorluğu uzun süre meşgul edecek “tasvir kırıcılık (İkonoklazma)”

hareketinin başladığı bir süreç olarak kayıtlara geçti. Zira III. Leon uzun süredir halkının

tasvirler önünde yani Hz. İsa, Hz. Meryem ve Hristiyanlarca kutsal kabul edilen aziz resimleri

önünde ibadet ettiğini izlemekte ve din adamlarının bunu teşvik ederek kendi çıkarları için

istismar ettiklerini görmekteydi. İmparator bu duruma son vermek için çareler ararken Girit

civarındaki Theras ve Therasias adalarında volkanik bir patlama oldu. Leon bu olayı tasvirlere

yapılan ibadeti Tanrı’nın cezası olarak kabul etti. Bu sebeple 726 yılında Ekloga adı verilen

tasvir kırıcı bir ferman yayınlayarak tasvirlere ibadetin yasaklanmasını ve tasvirlerin yok

edilmesini istedi. Ancak tepkileri de beraberinde getirdi. Hellas theması başta olmak üzere

bazı bölgelerde isyanlar çıktı. Fakat imparator vazgeçmedi. III. Leon başta Papa olmak üzere

kendi yanına destekçiler aradı. Ancak ne Papa II. Gregorios’un (715-731) ne de İstanbul

patriği Germanos’un (715-730) onaylarını alabildi. Bunun üzerine Leon İstanbul Patriği

Germanos’u aforoz ederek yerine Anastasios’u patrik tayin etti ve bu şekilde tasvir kırıcı

fermanın onaylanmasını sağladı.

7.2. İmparator V. Konstantinos Dönemi (741-775)

III. Leon’un ölümünden sonra yerine geçen oğlu V. Konstantinos taht iddiacısı kayınbiraderi

Artabasdos ile mücadelesi esnasında Müslüman Araplarla iyi geçinme yolunu aradı. Hatta

Emevi Halifesi II. Velid’in (743-744) dostluğunu kazanmaya çalıştı. Ancak Halife II. Mervan

zamanında (744-750) Müslüman topraklarına girerek Maraş (Germanikeia)’ı zabt edip çok

sayıda esiri Trakya’ya yerleştirdi. Emevilerin yıkılıp Abbasilerin ortaya çıktığı dönem V.

Konstantinos dönemine denk geldiğinden imparator artık mücadelesini bundan sonra

Abbasilerle sürdürdü. Üstelik bu süreçte imparatorluğun Müslümanlar karşısında daha aktif

olduğu kaydedildi. Fakat zabt edilen yerler çok kısada sürede el değiştirmekteydi. Mesela

imparator Abbâsîler’in ilk halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffah (750-754) dönemine denk gelen

süreçte 752 yılında Armenia ve Mezopotamya bölgelerine yaptığı seferlerde başarılı olarak

sınır kaleleri olan Erzurum (Theodosiopolis) ve Malatya (Melitene)’yı ele geçirdi, aldığı

esirleri de Trakya bölgesine yerleştirdi.

Page 113: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

8 / 17

V. Konstantinos babasının başlattığı tasvir kırıcılık hareketini devlet politikası hâline getirdi.

İmparator tasvir karşıtı görüşlerini 13 dinî makale yazarak dile getirdi. Ayrıca tasvir kırıcılığı

savunan 338 piskoposun katıldığı bir konsil tertip etti. 10 Şubat-8 Ağustos 754 tarihleri

arasında İstanbul’da yapılan konsil, aziz tasvirleri ile her türlü tasvirin yasaklanması kararını

aldı. Bundan sonra konsil kararları uygulanmaya başlanarak bütün dinî resimler yok edildi ve

yerlerine dinî olmayan av, araba yarışları gibi resimler ile bitki ve hayvan motifleri kullanıldı.

İmparatorun bu politikasından en çok rahipler etkilendi ve en ağır zulümlere onlar maruz

kaldı. Hipodromda kamçılananlar, başkent sokaklarında işkence edilerek öldürülenler, canlı

canlı gömülenler, sürülenler ve kör edilenler oldu. Manastırlar kapatılarak kışla, hamam gibi

kamu kurumlarına çevrildi.

V. Konstantinos döneminde 751 yılında Langobardların Bizans’ın kuzey ve orta İtalya’daki

hâkimiyetini yıktığı ve bunun sonucunda İtalya’daki Ravenna Ekzarklığı’nın ortadan

kaldırdığı görüldü. Bundan sonra artık papa imparatorluktan değil de Karolenjiyen

İmparatorluğu’ndan yardım almaya çalışacaktı.

İmparator V. Konstantinos devrinde Bulgarlarla savaş devam etti ve imparator onlara karşı 9

büyük sefer yaptı. Bulgarlar bu süreçte imparatorluğa yönelik akınlarda bulunmuş aynı

zamanda imparatorun Malatya ve Erzurum’dan tehcir ettirdiği insanları Trakya’ya

yerleştirmek için bu bölgelerde kasaba ve şehirler inşa ettirmeye başlamasından rahatsız

olmuşlardı. Bizans tarih yazarı Theophanes’in kaydına göre 755 veya 756’da gerçekleşen bu

olayda Bulgarlar Tervel’in 718 yılında ölümünden sonra haleflerinden biri olan hanları

muhtemelen Kormişos liderliğinde imparatorluğun bu şehirleri yaptırmak için çok parası

olduğunu düşündüklerinden haraç istemeye başlamışlardı. İmparator onların gösterdikleri bu

tavra çok sinirlendi ve haraç istemek için gönderilen elçileri aşağılayarak huzurundan kovdu.

Bulgarlar da imparatorun onur kırıcı bu davranışından duydukları kızgınlıkla Uzun Sur’un

olduğu bölgeye, hatta başkentin önlerine kadar gelerek etrafı tahrip ettikten ve pek çok

Bizanslıyı esir aldıktan sonra geri çekildi. İmparatorun buna tepkisi ağır oldu ve ordusu ile

birlikte üzerlerine yürüyerek pek çoğunu öldürdü. Hatta bununla da yetinmedi ve onlara karşı

hem karadan hem de denizden saldırıya geçti. Donanmayı Karadeniz yoluyla Tuna Nehri

civarına gönderirken ordu da Bulgar topraklarına girdi. İmparatorluk orduları her tarafı ateşe

vererek talan ettiler. İmparator Bulgarlarla Markellai olarak adlandırılan yerde savaşa tutuştu

ve galip gelerek onlardan pek çok esir aldı. Bu yaşananlar karşısında Bulgarlar barış istemek

zorunda kaldılar ve kendi çocukları arasından seçtikleri rehineleri imparatora gönderdiler.

Page 114: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

9 / 17

Aldıkları bu yenilgiyi hiç unutamayan Bulgarlar üç yıl sonra 759 veya 760 yılında tekrar

saldırıda bulunarak imparatoru çok zor durumda bıraktılar. Üstelik imparatorun önemli

görevlerde bulunan adamlarından bazılarını öldürerek büyük başarılar kazandılar. Sonuçta

imparatorluk orduları onur kırıcı ve perişan bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldı.

Bulgarlara karşı gerçekleştirdiği bu seferlerden bir sonuç alamayan Bizans’a 762 yılında bir

fırsat doğdu. Kaynakların bildirdiğine göre Bulgar tahtına 30 yaş civarında olduğu belirtilen

Teletz seçildi. İmparatorluğa karşı düşmanca tutumunu hemen belli eden ve Trakya bölgesine

saldırılarda bulunan Teletz’in bu davranışı uzun süredir Bulgar meselesini tamamen halletmek

isteyen imparatorluğu harekete geçirdi. Bizzat imparatorun başında olduğu büyükçe bir ordu

Trakya’ya intikâl ettirilirken 800 savaş gemisinden meydana geldiği belirtilen filo da

Karadeniz üzerinden yola çıkarıldı. Teletz etraftan topladığı 20.000 askeri en stratejik

bölgelere yerleştirerek bir güvenlik zinciri oluşturmaya çalışmıştı. İmparator Konstantinos

daha önceden II. Iustinianos zamanında yine Bulgarlarla savaşın yapıldığı Ankhialos’a kadar

geldi. Teletz ve ordusu da imparatorun bulunduğu yere gelerek beklemeye başladı. 30 Haziran

763’te iki taraf arasında başlayan savaş tüm gün sürdü ve Bulgarların neredeyse yok olmaları

ile sonuçlandı. Hem karada hem de denizde aldığı mağlubiyet sonrası Teletz kaçmak zorunda

kalırken geride Bizanslılar tarafından öldürülmüş ve esir alınmış çok sayıda Bulgar bıraktı.

Esirlerle birlikte başkent İstanbul’a dönen imparator kazandığı zaferden ötürü halkı tarafından

büyük sevinç gösterileri ile karşılandı. İmparator yanında getirdiği esirlerin işkence aletleri ile

sürüklendikten sonra öldürülmesini emretti. Bulgarlar karşısında elde ettiği bu başarı Bizans’a

büyük moral verdi. Bulgarlar ise başlarına gelen bu felaketi bir türlü içlerine sindiremedi ve

bu yenilginin Teletz yüzünden başlarına geldiğini düşündü. Sonuçta Teletz bir ayaklanmaya

kurban gitti ve adamları tarafından öldürüldü. Bundan sonra Bulgar tahtında belirsizlik

yaşanmaya başladı. Ancak kısa süre sonra eski hanlarından muhtemelen Kormişos’un damadı

Sabinos’u tahta geçirdiler. Sabinos’un imparatorluğa barış için elçi göndermesi halkını

memnun etmedi. Bulgarlar Sabinos’un Bizans ile barışma isteğine karşı çıktılar. Kısa süre

sonra çıkan isyan sonucu Sabinos tahtından indirildi ve perişan hâlde Mesembria’ya kaçmak

zorunda kaldı. Buradan da Bizans İmparatoru V. Kontantinos’a sığındı ve imparator

tarafından memnuniyetle kabul edildi.

770 yılında Telerig Bulgarların başına geçince imparatorluğa yönelik mücadeleye devam etti.

Ülkesini Bizans’a karşı günden güne güçlendirmeye çalışan Telerig’e karşı V. Konstantinos

773 yılında bir sefer düzenleyerek hanı anlaşma yapmaya zorladı. İmparator bundan sonra da

Page 115: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

10 / 17

Bulgarlarla mücadelesini sürdürdü ve onlara karşı 775 yılında çıktığı bir seferde hayatını

kaybetti. Rivayete göre bu sefer esnasında imparatorun ateşi yükselmiş, ayakları şişmeye

başlamış ve doktorlar çaresizlik içinde teşhis koymakta zorlanmışlardı. Böylesi zor bir anda

orduya geri dön çağrısının yapıldığı ve imparatorun Silivri’ye kadar yatakta ağır bir vaziyete

getirildiği buradan da gemiye bindirilerek İstanbul’a taşındığı kısa süre içinde de öldüğü ifade

edilmekteydi. Bu olaydan sonra Bulgarlar arasında da sorunlar başladı ve ülkede bir kaos

görüldü. Hatta bu zor günlerde Telerig’in de imparatorluğa sığındığı ifade edildi.

Bulgarlar görüldüğü üzere gerçekleştirdikleri akınlarla imparatorluğu oldukça tedirgin etti.

Bulgarlara karşı imparatorluk çok mücadele etmişse de 763 yılındaki Ankhialos Savaşı’na

kadar onlara karşı ciddi bir başarı kazanamadı. Ancak bu da Bizans açısından Bulgar

sorununu kökten halleden sonuç olmadı.

7.3. İmparator V. Konstantinos ve Halefleri

V. Konstantinos’un 775 yılında ölümünden sonra yerine Hazar prensesi Çiçek ile evliliğinden

olan oğlu IV. Leon imparatorluğa yükseldi. Beş yıl süren hükümdarlığı süresinde çok aktif bir

duruş sergileyemeyen IV. Leon zamanında tasvirlere ibadet edenlere sert bir tutum

sergilenmedi. Bunda Atina kökenli eşi Irene’nin etkisi bulunmaktaydı. IV. Leon, 780 yılında

hayatını kaybedince yerine daha sağlığında veliaht ilan ettiği on yaşındaki oğlu VI.

Konstantinos geçti. Ancak yaşı küçük olduğu için annesi Irene kendisine vekâlet edecekti.

Konstantinos devleti yönetecek yaşa geldiği zaman annesi ona yönetimi vermek istemedi. Bu

yüzden ana oğul arasında kavga başladı ve Armeniakon theması askerlerinin yardımıyla

Konstantinos 790 yılında müstakil olarak imparator olmayı başarabildi. Fakat Irene kısa

sürede oğlu üzerinde otorite oluşturmayı başardı ve yeniden imparatorluğu VI. Konstantinos

ile paylaşmaya başladı. Ancak çok ihtiraslı bir kadın olduğu için yönetimde tek olmanın

hayalini kurduğundan 797 yılında oğlunun kör edilmesini sağlamak suretiyle bu müşterek

yönetimden kurtuldu. Bundan sonra müstakil olarak ve hiçbir Bizans imparatoriçesinin

kullanmadığı şekilde imparator unvanını kullanarak devleti beş yıl süreyle yönetmeye başladı

ve 802 yılında azledilmesine kadar iktidarı bu şekilde devam etti.

VI. Konstantinos ile annesi Irene’nin müşterek imparatorlukları döneminde Müslümanların

dördüncü ve son İstanbul seferi gerçekleşti. Abbasi Halifesi Mehdi Billah’ın (775-785) oğlu

Harun Reşid komutasında bir ordu 781-782 yılında Üsküdar’a geldi. İmparatorluk hemen

Page 116: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

11 / 17

barış talebinde bulunarak ortamı normalleştirmeye çalıştı ve Harun Reşid ile anlaşma zemini

bulmayı istedi. 3 yıllığına imzalanan anlaşma ile Irene, Abbasilere anlaşma süresi boyunca

yılda iki kez 70.000 dinar ödemeyi, Abbasi ordusunun geri dönüşü sırasında ihtiyaçlarını

karşılayabilmeleri için pazarlar kurmayı ve rehber temininde bulunmayı kabul etti. Bundan

sonra Müslümanların geri çekildiği görüldü.

İmparatorluktaki sorunlara rağmen Müslümanlara karşı seferler devam etti. Aynı şekilde

Müslümanların da her yıl düzenli olarak sefer düzenledikleri görüldü. Halife Harun Reşid

dönemine denk gelen bu süreçte Avâsım ve Sugûr adı verilen sınır bölgeleri tahkîm edilerek

Bizans’ın saldırılarının önüne geçilmeye çalışıldı. Bundan sonra Müslümanların Anadolu

seferlerine başladıkları ve Ankara’ya kadar geldikleri tespit edildi. Bunun üzerine Irene barış

istedi. Halife, Hazarların hilafeti tehdit eden akınları üzerine 798 yılında bu isteği kabul etti.

Irene tasvir yanlısı düşünceye sahip olduğundan İznik’te topladığı VII. İznik Konsili ile tasvir

kırıcılığa son vererek tasvirlere ibadetin önünü açmış oldu. Ancak bu tasvir kırıcılığın

tamamen bittiği anlamına gelmemeliydi. Sadece hareketin ilk dönemi sona ermişti. Çünkü

hareket V. Leon ile yeniden başlayacaktı.

VI. Konstantinos zamanında Balkanlar bölgesinde yine Bulgarlarla mücadeleye devam edildi.

Bu esnada Bulgarların başında Kardam Han (777-802) bulunmaktaydı. Bizzat imparatorun

başında bulunduğu ordu 792 yılı Temmuz ayında Bulgarlara karşı sefere çıktı. Hazırlıksız

olduğu ifade edilen ordu Markellai yakınlarında Bulgarlarla yaptığı savaşta ağır bir yenilgi

aldı. İmparatorun kaçtığı bu sefer sonrası savaş alanında bırakılan tüm malzemeler,

yiyecekler, atlar, kıymetli eşyalar hatta imparatorun çadırı bile Bulgarların eline geçti ve

imparatorluk yüksek miktarda vergi ödemek suretiyle Bulgarlara karşı durumunu korumaya

çalıştı.

İmparatorluğun batıdaki durumu da bu süreçte iyi değildi. Büyük Karl (771-814) ile

Karolenjiyen Frank Krallığı önemli bir nüfuz kazanmış ve Franklar Langobardları yenerek

Avarların hâkimiyetine son vermişlerdi. Bu süreçte papalık Karolenjiyen Frank devletinin

yanındaydı ve Papa III. Leo (795-816), 25 Aralık 800 tarihinde Roma’da Karl’a imparatorluk

tacı giydirerek imparatorluğa adeta meydan okudu. Bu durum ise imparatorluk için

kabullenilmesi çok ağır bir gelişmeydi. Çünkü kendisini yüzyıllardır yeryüzünün meşru tek

imparatorluğu olarak görmekteydi. Büyük Karl, Bizans tarafından imparator olarak

Page 117: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

12 / 17

tanınmasını istediğinden 802 yılında elçilerini başkent İstanbul’a gönderdi. Ancak bu süreçte

Irene’nin tahttan düşürülmesi onun bu isteklerine darbe indirdi. Yeni imparator Nikephoros da

Karl’ın isteklerine olumlu cevap vermedi.

7.4. İmparator Nikephoras Phokas Dönemi (802-811)

Nikephoros Phokas, Irene’nin mali işleri ile ilgilenen bir görevliyken imparator oldu. İzlediği

ekonomik politika ile devletin durumunu düzeltmeye çalışan Phokas, Müslüman Araplarla

sorunlar yaşadı. Zira o Irene tarafından Araplara ödenmekte olan vergiyi durdurdu. Üstelik

halifeye çok ağır bir mektup yazarak Irene’nin halifeyi şah, kendisini piyon yerine koyduğunu

bu sebeple devleti küçük düşürücü anlaşmalara imza attığını ifade etti. İmparatorun bu

tehditkâr tavrına çok sinirlenen Harun Reşid aynı sertlikte bir mektupla kendisine karşılık

verdikten sonra 806 yılında büyük bir ordu ile gelerek Ereğli ve Tuvâne’yi zabt etti. Bunun

üzerine Nikephoros derhâl elçiler göndererek anlaşma talebinde bulundu. Buna göre

imparator 30.000 dinar vergi ödediği gibi kendisi için dört, oğlu ve üst düzey devlet adamları

için ikişer dinar olmak üzere halifeye cizye vermeyi de kabul ettiğini belirtti.

Bulgarların Balkanlardaki faaliyetleri ve imparatorluğa karşı düşmanca tavırları İmparator I.

Nikephoros döneminde de sürdü. Bu esnada Bulgarların başında Krum isminde mücadeleci

bir hükümdar bulunmaktaydı. Avarların Franklar tarafından ortadan kaldırılmasından sonra

daha serbest hareket eden Bulgarlar Krum ile birlikte dahili sorunlarını çözdükten sonra

Bizans ile mücadeleye başlamışlardı. Krum’un niyeti Bulgarları birleştirmek ve sınırlarını

genişletmekti. Bu esnada Bulgarların sınırları tahminen batıda Belgrad, güneyde Selanik ve

kuzeyde Erdel’e uzanmış ve Tisa Nehri Karolenjiyen Frank Devleti ile arasında sınır

oluşturmuştu. İmparatorluk Krum’a karşı Burgaz (Develtos), Edirne, Filibe ve Sofya’dan

meydana gelen güçlü bir savunma hattı oluşturarak durumu kendi lehine çevirmeye çalıştı.

Ancak çok hırslı olan Krum 809 yılında Sofya’ya girmek suretiyle bu hattı geçersiz kıldı ve

garnizon ile birlikte sivil halktan 6000 kişiyi katlederek şehre hâkim oldu. Nikephoros buna

karşılık vermek için Bulgarların başkenti Piliska üzerinden Sofya’ya yöneldi ancak istediği

sonucu alamadı. Bununla birlikte bölgede güçlendirme çalışmalarında bulundu. Ayrıca

Krum’un Slavları birleştirme politikasının önünü kesmek için Anadolu’dan getirdiği halkı

Balkanlardaki Slav bölgelerine yerleştirdi. Çünkü bu sıralarda Peloponnes bölgesinde yaşayan

Slavların imparatorluğa karşı isyanı olmuş, güçlükle bastırılan bu isyan sonrası

Makedonya’da bulunan Slavlarda da hareketlenme başlamıştı. Hatta bu bölge Slavlarının

Page 118: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

13 / 17

Bulgarlardan yardım istediği söylenmekteydi. Bu sebeple Krum’un Slavları birleştirme

politikası imparatorluğu tedirgin etmiş olabilirdi. İmparator mücadelesini bırakmadan iki yıl

süren ciddi hazırlıklardan sonra 811 yılında tekrar Krum’un karşısına çıktı. Pliska’yı tahrip

edip, Krum’un sarayını yıkarak Bulgar topraklarında hızla ilerledi. İmparatorun bu kararlı

tutumu karşısında Krum barış teklifinde bulundu. Ancak Nikephoros bu teklifi kabul etmedi

çünkü Bulgar meselesini kesin olarak halletme niyetindeydi. İmparatorluk ordusu Bulgar

topraklarında yürürken Bulgarlar dağlara sığınarak Bizans ordusunu izlemeye çalışmaktaydı.

Hatta Krum’un dağlarda pusuya yattığı bile ifade edilmekteydi. Gerçekten Nikephoros ve

ordusu dağ geçitlerindeyken Krum’un ani saldırısıyla karşılaştı ve imparatorluk ordusu 811

yılı Temmuz ayında Krum tarafından imha edildi. Kafası kesilen imparatorun kafatasının

Bulgarlar tarafından şarap kadehi olarak kullanıldığı rivayet edilmektedir. Bu yenilgi

imparatorluğu derinden etkiledi ve itibarına ağır bir darbe vurdu. Krum bu başarı sonrası

ülkesinin topraklarının güneybatıya doğru genişlemeyi başardı.

Page 119: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

14 / 17

ÇALIŞMA SORULARI

1- İmparator III. Leon dönemindeki Tasvir Kırıcılık hakkında bilgi veriniz.

2- İmparator V. Konstantinos zamanında Müslüman Araplarla yaşanan siyasi gelişmeleri

anlatınız.

3- Irene döneminde Müslüman Arapların İstanbul seferini anlatınız.

4- İmparator Nikephoros Phokas dönemi ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?

a- İmparatorluğu ekonomik açıdan zor bir duruma getirmesi

b- Thema strategosu iken imparatorluğa karşı isyan ederek tahta geçmesi

c- Müslüman Araplarla yapılan anlaşmaya itiraz etmesi

d- Tasvir Kırıcılığı çok sert şekilde sürdürmesi

e- Arapların Üçüncü İstanbul kuşatmasının onun döneminde olması

5- İmparator Nikephoras Phokas’ın ölümüne neden olan Bulgar Hanı aşağıdakilerden

hangisidir?

a- Tervel

b- Kardam

c- Orkhan

d- Asparuh

e- Krum

CEVAPLAR

1- Leon zamanı imparatorluğu uzun süre meşgul edecek “tasvir kırıcılık (İkonoklazma)”

hareketinin başladığı bir süreç olarak kayıtlara geçti. Zira III. Leon uzun süredir halkının

tasvirler önünde yani Hz. İsa, Hz. Meryem ve Hristiyanlarca kutsal kabul edilen aziz resimleri

önünde ibadet ettiğini izlemekte ve din adamlarının bunu teşvik ederek kendi çıkarları için

istismar ettiklerini görmekteydi. İmparator bu duruma son vermek için çareler ararken Girit

civarındaki Theras ve Therasias adalarında volkanik bir patlama oldu. Leon bu olayı tasvirlere

yapılan ibadeti Tanrı’nın cezası olarak kabul etti. Bu sebeple 726 yılında Ekloga adı verilen

Page 120: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

15 / 17

tasvir kırıcı bir ferman yayınlayarak tasvirlere ibadetin yasaklanmasını ve tasvirlerin yok

edilmesini istedi. Ancak tepkileri de beraberinde getirdi. Hellas theması başta olmak üzere

bazı bölgelerde isyanlar çıktı. Fakat imparator vazgeçmedi. III. Leon başta Papa olmak üzere

kendi yanına destekçiler aradı. Ancak ne Papa II. Gregorios’un (715-731) ne de İstanbul

patriği Germanos’un (715-730) onaylarını alabildi. Bunun üzerine Leon İstanbul Patriği

Germanos’u aforoz ederek yerine Anastasios’u patrik tayin etti ve bu şekilde tasvir kırıcı

fermanın onaylanmasını sağladı.

2- V. Konstantinos taht iddiacısı kayınbiraderi Artabasdos ile mücadelesi esnasında

Müslüman Araplarla iyi geçinme yolunu aradı. Hatta Emevi Halifesi II. Velid’in (743-744)

dostluğunu kazanmaya çalıştı. Ancak Halife II. Mervan zamanında (744-750) Müslüman

topraklarına girerek Maraş (Germanikeia)’ı zabt edip çok sayıda esiri Trakya’ya yerleştirdi.

Emevilerin yıkılıp Abbasilerin ortaya çıktığı dönem V. Konstantinos dönemine denk

geldiğinden imparator artık mücadelesini bundan sonra Abbasilerle sürdürdü. Üstelik bu

süreçte imparatorluğun Müslümanlar karşısında daha aktif olduğu kaydedildi. Fakat zapt

edilen yerler çok kısada sürede el değiştirmekteydi. Mesela imparator Abbâsîler’in ilk halifesi

Ebü’l-Abbas es-Seffah (750-754) dönemine denk gelen süreçte 752 yılında Armenia ve

Mezopotamya bölgelerine yaptığı seferlerde başarılı olarak sınır kaleleri olan Erzurum

(Theodosiopolis) ve Malatya (Melitene)’yı ele geçirdi, aldığı esirleri de Trakya bölgesine

yerleştirdi.

3- VI. Konstantinos ile annesi Irene’nin müşterek imparatorlukları döneminde Müslümanların

dördüncü ve son İstanbul seferi gerçekleşti. Abbasi Halifesi Mehdi Billah’ın (775-785) oğlu

Harun Reşid komutasında bir ordu 781-782 yılında Üsküdar’a geldi. İmparatorluk hemen

barış talebinde bulunarak ortamı normalleştirmeye çalıştı ve Harun Reşid ile anlaşma zemini

bulmayı istedi. 3 yıllığına imzalanan anlaşma ile Irene, Abbasilere anlaşma süresi boyunca

yılda iki kez 70.000 dinar ödemeyi, Abbasi ordusunun geri dönüşü sırasında ihtiyaçlarını

karşılayabilmeleri için pazarlar kurmayı ve rehber temininde bulunmayı kabul etti. Bundan

sonra Müslümanların geri çekildiği görüldü.

4- c

5- e

Page 121: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

16 / 17

KAYNAKLAR

Avcı, C. (2003). İslâm-Bizans İlişkileri. İstanbul.

Bailly, A. (2006). Bizans İmparatorluğu Tarihi. trc. Haluk Şaman, İstanbul.

Demirkent, I. (2005). “14. Yüzyıla Kadar Balkan Yarımadasında Bizans Hakimiyeti”, Bizans

Tarihi Yazıları, (ss. 17-30) İstanbul.

Diehl, C. (2006). Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev. A. Göke Bozkurt) İstanbul.

Dikici R. (2007). Şu Bizim Bizans, İstanbul.

Kafesoğlu, İ. (1988). Türk Milli Kültürü, İstanbul.

Kafesoğlu, İ. (1957). “XII. Asra Kadar İstanbul’un Türkler Tarafından Muhasaraları”,

İstanbul Enstitüsü Dergisi, (III, s. 1-16) İstanbul.

Kafesoğlu, İ. Türk-Bulgar’ların Tarih ve Kültürüne Kısa Bir Bakış”, Güney-Doğu Avrupa

Araştırmaları Dergisi, (S. 10-11, s. 91-122).

Kayapınar, A. “Bulgarların Balkanlara Göçü ve Tuna Bulgar Devleti”, Balkanlar El Kitabı,

ed. Bilgehan A. Gökdağ-Osman Karatay, Ankara 2013, I, s. 109-131.

Küçüksipahioğlu, B. (2008). “Ankhialos Savaşı’nın Sonuna Kadar Bizans-Bulgar İlişkileri”,

Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, (14, s. 209-226).

Küçüksipahioğlu, B. (2012). “Emevilerin İstanbul’u Kuşatmaları Esnasında Bizans

İmparatorluğu’nun Durumu”, Beşinci Uluslar Arası Ortadoğu Semineri, İslamiyetin

Doğuşundan Osmanlı İdaresine Kadar Orta Doğu (Şam 2-4 Kasım 2010), Bildiriler, s. 77-87

Elazığ.

Page 122: İSTANBUL ÜNİVERSİTESybgames.yolasite.com/resources/ROMA TARİHİ II (1-7.HAFTA).pdf · İstanbul’daki hipodromda Roma’da uygulanan vahşet görülmemekteydi. Hipodromun ortasında

17 / 17

Nikephoros (1990). Patriarch of Constantinople, Short History, İng. Çev. C. Mango,

Washington D. C..

Ostrogorsky, G. (1991), Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Runciman, S. (1930). A History of the First Bulgarian Empire, London.

Theophanes (1982). The Chronicle of Theophanes, İng. trc. H. Turtledove, Philadelphia.

Treadgold, W. (1997). A History of the Byzantine State and Society, California.

Vasiliev, A.A. (1943). Bizans İmparatorluğu Tarihi, Türkçe trc. A. Müfit Mansel, Ankara. I.