suceaddin veli anma etkinlikleri ozel sayısı - mayis 2010

4
Nefsine Ağır Geleni Başkasına Yapma Veliyettin Ulusoy BİLİMLE GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR SÜCAADDİ N VELİ - DOSTLUK ve SEVGİ GÜNÜ - ÖZEL SAYI T ÜRKİYE, büyük ve bulanık bir değişimden ge- çiyor. Küreselleşme adına dünyanın üzerine sis çökertiliyor. Bu gün toplumu en çok etkileyen görsel med- ya, toplumu günlük siyasetten uzaklaştırarak sanal bir dünyaya hapsediliyor. Halkın büyük çoğunluğu kendine benzeyen karakterlerin bu- lunduğu televizyon dizilerine kendini kaptırıyor. Sis bulutlarını dağıtma adına ekrana kuklalar çıkıyor. Bunlar kendisini toplumun bir kısmını temsil ettiğini savunan, aslında temsil etmeyen, ancak reyting sağlayan tiplerle doldu. İslamcıları temsil etmeyen dindar karakterler, Atatürkçüleri temsil etmeyen emekli, öfkeli askerler, Kürtleri temsil etmeyen aşırı Kürt milliyetçileri, Alevileri temsil etmeyen Sünnileşmiş Aleviler, Ermenileri temsil etmeyen bir takım ödül avcıları… Daha önce aynı durumu Yugoslavya’da görmüştük. İslamcılar, Atatürkçüler, Kürtler, Türkler, Er- meniler, Araplar, Çerkezler, Gürcüler kim varsa Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde, açık yüreklilikle tanışmaları, birbirlerinin gerçekle- rine ve değerlerine saygı göstermeleri gerekir. Anadolu binlerce medeniyetin yaşamında yer tutmuş, onlara mekân olmuş bir coğrafyadadır. Bu bakımdan, bu topraklar üzerinde yaşayan in- sanların inanç ve köken yönünden farklı olmaları çok doğaldır. Ancak bu, kişilerin ve toplulukların birbirlerine düşman olmasını gerektirecek bir ne- den olmamalıdır. Eğer kardeşkanı dökülmüşse, idarecilerin ihtirasına alet olmuşlar veya büyük çıkarları olanların kurbanı olmuşlardır. Her çatış- ma da, beraberinde kan, gözyaşı, kin ve nefreti getirmiştir. Bir toplum diğerine karşı ön yargılı, peşin kararlı, anlaşmaz bir tutum içerisine gir- miştir. Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy’dan Sücaaddin Veli Anma, Dostluk ve Sevgi Gününde Tüm Canlara Nefsine Ağır Geleni Başkas ına Yapma sacayak sacayak

Upload: esen-uslu

Post on 22-Mar-2016

235 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Sucaeddin Veli Anma Etkinlikleri, Eskişehir, Mayıs 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Suceaddin Veli Anma Etkinlikleri Ozel Sayısı - Mayis 2010

Nefsine Ağır Geleni Başkasına YapmaVeliyettin Ulusoy

BİLİMLE GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

SÜCAADDİN VELİ - DOSTLUK ve SEVGİ GÜNÜ - ÖZEL SAYI

TÜRKİYE, büyük ve bulanık bir değişimden ge-çiyor. Küreselleşme adına dünyanın üzerine sis

çökertiliyor.Bu gün toplumu en çok etkileyen görsel med-

ya, toplumu günlük siyasetten uzaklaştırarak sanal bir dünyaya hapsediliyor. Halkın büyük çoğunluğu kendine benzeyen karakterlerin bu-lunduğu televizyon dizilerine kendini kaptırıyor.

Sis bulutlarını dağıtma adına ekrana kuklalar çıkıyor. Bunlar kendisini toplumun bir kısmını temsil ettiğini savunan, aslında temsil etmeyen, ancak reyting sağlayan tiplerle doldu. İslamcıları temsil etmeyen dindar karakterler, Atatürkçüleri temsil etmeyen emekli, öfkeli askerler, Kürtleri temsil etmeyen aşırı Kürt milliyetçileri, Alevileri temsil etmeyen Sünnileşmiş Aleviler, Ermenileri temsil etmeyen bir takım ödül avcıları… Daha önce aynı durumu Yugoslavya’da görmüştük.

İslamcılar, Atatürkçüler, Kürtler, Türkler, Er-meniler, Araplar, Çerkezler, Gürcüler kim varsa Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde, açık yüreklilikle tanışmaları, birbirlerinin gerçekle-rine ve değerlerine saygı göstermeleri gerekir. Anadolu binlerce medeniyetin yaşamında yer tutmuş, onlara mekân olmuş bir coğrafyadadır. Bu bakımdan, bu topraklar üzerinde yaşayan in-sanların inanç ve köken yönünden farklı olmaları çok doğaldır. Ancak bu, kişilerin ve toplulukların birbirlerine düşman olmasını gerektirecek bir ne-den olmamalıdır. Eğer kardeşkanı dökülmüşse, idarecilerin ihtirasına alet olmuşlar veya büyük çıkarları olanların kurbanı olmuşlardır. Her çatış-ma da, beraberinde kan, gözyaşı, kin ve nefreti getirmiştir. Bir toplum diğerine karşı ön yargılı, peşin kararlı, anlaşmaz bir tutum içerisine gir-miştir.

Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy’danSücaaddin Veli Anma, Dostluk ve Sevgi Gününde Tüm Canlara

Nefsine Ağır Geleni Başkasına Yapma

sacayaksacayak

Page 2: Suceaddin Veli Anma Etkinlikleri Ozel Sayısı - Mayis 2010

Bütün bu problemlerin çözümü peki nerededir? Hangi değerlerimizi öne çıkartarak bütün bu insan-lar arasında bir bahar havası estirebiliriz? Nedir bu değerler?

Bunlar belli koşullar altında topluluklarının bü-yük bir kesimine aydınlık getiren önderler ve on-ların düşünceleridir. Olağanüstü bir üne ulaştıkları, öğretileriyle arkalarında iz bıraktıkları zaman bu kişilere Peygamber, Nebi, Veli ya da bunlara ben-zer adlar verilmiştir. Bu kişiler olmadan insanlık, ilkel evrenin karanlığından hiçbir zaman kurtula-mazdı.

Toplumlara aydınlık getiren büyük insanlardan birisi de Hacı Bektaş Veli’dir. Kendisi şöyle diyor:

“Arzularınıza hâkim olunuz, Hükmetmek isti-yorsanız önce kendinizi fethedin ki, asıl fatih odur. Aksi halde köle olursunuz. Nefretinizi kontrolden vazgeçmeyin. Birbirinizi sevin, sevgi kavgalarınızı önleyecektir. Birbirinizi öl-dürmek mi, yoksa birbirinize yardım etmek mi daha hayırlıdır. Düşünün karar verin.”

Başka ne diyor bu büyük Veli? “Nefsine ağır geleni başkasına yapma.” Bir düşünün, dünyadaki tüm insanlar bu küçük cümleye sığan sözü hayatla-rına uygulasalar neler olur? En başta bir damla kan dökülmez, insanlar hangi ırktan, cinsten, cinsiyet-ten, inançtan olurlarsa olsunlar birbirlerini kabul edip, birbirlerine saygı duyarlar.

İnsanlık tarihinin insan kanıyla yazıldığı bir gerçek! Bir insan kendi hemcinslerini nasıl öldü-rebilir? İşte burada Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin “Düşmanının bir insan olduğunu unutma!” sözü O’nun yüceliğinin bir seslenişidir. Çünkü vahşet ancak “düşmanın” insan olduğunu unutmakla or-taya çıkabiliyor.

“Düşmanın” da insan olduğunu; bir annesi, bir babası; sevdiği bir çocuğu, kaygıları, korkuları, aşkları olduğunu fark ettiğimizde, artık ona düş-man olamıyoruz. Onu rahatlıkla öldüremiyoruz.

Düşmanımızın bir insan olduğunu kavradığı-mız anda, içimizdeki vahşetle dövüşen bir başka

benliğimiz, belki de gerçek insan yanımız baş kal-dırıyor. Savaş ve cinayet anlamsızlaşıyor.

Zaten bu yüzden dünyadaki bir kısım politika-cılar ve askerler, “Düşmanın” da insan olduğunun söylenmesini istemiyor. Buna karşılık dünyadaki bütün kâmil insanlar “Düşmanın” da insan olduğu-nu anlatmaya çalışıyorlar.

Bir toplumda, “Düşmanın da insan” olduğunu kavrayanların sayısı ne kadar artarsa o toplumun gelişmişliği de o kadar artıyor.

O zaman tarihteki savaşlarla, cinayetlerle övün mü yorsun.

Tarihteki bütün savaşların ve cinayetlerin kur-banlarının “İnsanlar” olduğunu, onların da sana ben zediklerini, senin gibi acı çektiklerini, senin gibi korktuklarını, senin gibi cesur olduklarını, se-nin gibi sevdiklerini fark ediyorsun.

Bunu fark ettiğinde bir “Düşmanı” öldürmek, kendini öldürmek gibi oluyor.

Kendi benzerini öldürmek!Onların da insan olduğunu kavrarsak, düşman-

lığımızı sürdüremeyiz; onlara kinlenemeyiz. Ken-dimizi dünyanın diğer insanlarından ayıramayız. Onlardan daha akıllı, daha cesur, daha kahraman, daha yiğit, daha haklı olduğumuza inanamayız.

“Önce onlar bizim düşman değil, insan oldu-ğumuzu kavrasınlar” diyerek kendi gelişmişliği-mizin önüne başkalarının “düşmanlığını” bir engel olarak koyamayız. İçimizdeki vahşeti daha fazla besleyemeyiz.

O zaman yeni cinayetler işlenmez. Suikastlar düzen lenmez. Sivaslar, Maraşlar, Çorumlar, Ker-belâlar ve insanlığın utanç abideleri tekrarlanmaz.

Her türlü duygudan arınarak, Alevi-Bektaşi yo-lunda “Gönül gözü” dediğimiz gerçeği içinize sin-direrek olaylara bakarsanız bu gerçeği anlarsınız.

İşte o zaman ölen herkes için üzülecek.İşte o zaman içinizdeki gerçek insanla karşıla-

şacaksınız.Aynı, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin

dediği gibi: “Düşmanının da bir insan olduğunu unutma…”

Mayıs 2010

Politikacılar ve askerler, “Düşmanın” da insan olduğunun söylenmesini istemiyor. Buna karşılık dünyadaki bütün kâmil insanlar “Düşmanın” da insan olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

İnsanlık tarihinin insan kanıyla yazıldığı bir gerçek! Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin “Düşmanının bir insan olduğunu unutma!” sözü O’nun yüceliğinin bir seslenişidir. Çünkü vahşet ancak “düşmanın” insan olduğunu unutmakla ortaya çıkabiliyor.

Page 3: Suceaddin Veli Anma Etkinlikleri Ozel Sayısı - Mayis 2010

ANADOLU erenlerin, evli ya la-rın yurdudur dersek abartmış

olmayız. Hemen her ilde bir erenin izine rastlamak mümkündür. Alevi-Bektaşiler bulundukları yörelerde yaşayan ulu kişilerin adlarına anma-lar yaparak inancı, kültürü dinamik tutmaya çalışıyorlar. İl içinde ve il dışında binlerce insan anmanın ya-pıldığı tarihlerde bu bölgelere akın etmektedir. Yapılan anma törenle-rine katılan canlar ruhları arınmış olarak geldikleri yerlere dönerler.

Sucaaddin Veli de Eskişehir böl gesinde yaşayan erenlerimizden biri dir. Eskişehir ve çevre illerde yaşayan canların katı lımı ile adına yıllardır anmalar düzenlenmek-tedir. Diğer veliler gibi Sucaaddin Veli de aynı aşk-la ziyaret edilir, adına kurbanlar kesilir, dilekler dile nir. Gönüller aklanır, ruhlar arınmış olur.

İnanç dediğimiz olgu işte bu. İnançlar, doğa ve toplumsal ilişkiler sonucu insan hayatında önemli yer edinmiştir. Ve on binlerce yıldır insanın mutlu-luk ve kurtuluş araçlarından birisi olmuştur. Ne ya-zık ki, günümüzde de hâlâ önemini korumaktadır.

Dinler insanın, bireyin mutluluğuna hizmet etmesinin yanında insanı köleleştiren, kullaştıran bir vazife de görmüştür. Dinler, devlet erkini elin-de tutanların elinde baskı aracı olmuş, insanın ve toplumların gelişmesini engellemiştir. Bu olgu bu-günde devam etmektedir. İktidarlar elinde bulun-durdukları olanaklarla, kendi menfaatlerine uygun dini yapılanmayla toplumu ezmeye, sömürmeye devam ediyorlar.

Bunun karşısında meselelerin farkına varanlar muhalif dini yapılanmalar oluşturmuşlardır. Bugün adına anmalar yapılan Anadolu Erenleri de bu top-rakların muhalif kimlikleridirler.

Kısacası geçmişten günümüze, insanın öz gür-leş mesi sürecinde önemli mesafeler alınmasına karşın dinler her ne kadar bu toplumsal yönetime direkt olmasa da hâlâ etkindirler.

Bu nedenledir ki, günümüzde inanç temelli ör-gütlenmeler de bir hayli artmıştır. Alevi-Bek taşi zeminde örgütlenmeler federasyonlaşma, konfe-derasyonlaşma düzeyine gelmiştir.

Bu yapılanmalar kuşkusuz Alevi toplumunun demokratik mücadelesinde öncü olmuş, verilen mücadelenin çıtasını yükseltmiştir.

Bu kurumlar son zamanlarda ne yazık ki, yöneticilerin zaafl arından kaynaklı ciddi hatalara sürüklen-mektedir. Alevi-Bektaşi demokratik örgütlülüğü son günlerde içe dönük tartışmaların ve kongrelerin girda-bına kilitlenmiş bir durumda. Kol-tuk sevdası yüzünden ülke günde-minde uzak, toplumun demokratik taleplerinden bihaber haldeler.

Yılların emeğiyle kurulmuş bu örgütler bugün üzerine vazife olma-yan işlere girişmektedirler. Kişisel menfaat ve kariyer için koskoca bir toplumun talepleri görmezden geli-

niyor.Yezide biat etmeyen Hz. Hüseyin, Osmanlı’ya

ser verip kulluk etmeyen Şah Kalender Çelebi ve Pir Sultan Abdal’ın sürdüğü bu yol birilerinin ki-şisel menfaatlerini sağlaması için kurulmamış. On binlerce can feda etmiş bu toplumun inancı, fel-sefesi, kültürü bir çırpıda yok edilebilecek bir şey değildir. Aleviliği özünden kopartıp pazarlamak, Aleviliğe büyük bir ihanettir. Toplum buna müsa-ade etmeyecektir.

Alevi-Bektaşi cephesinde hâl böyle! Devlet ve iktidar cephesinde durum nasıl?

Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Sayın Ve-liyettin Ulusoy “Dün Aleviler fi ziksel olarak yok edildi; bugün Alevilik yok ediliyor” diye bir tes-pitte bulunmuştu. Evet, asıl tehlikeli olan da bu. Devlet, iktidar, diyanet işleri gibi çeşitli kuruluşlar ve ulemaları eliyle Aleviliğin içini boşaltıyor, şekli şemailini tamamen Sünni içtihatlara yakın bir hale getiriyor. Her zaman olduğu gibi insanlara nasıl ve ne şekilde ibadet etmesi gerektiğini söylüyor.

Oysaki, devlet yönetimimiz Anayasa’da “laik-lik” olarak yazılı. Laiklikte olması gereken ise in-sanların inancını, ibadetini istediği şekilde yapma-sıdır. Devlet’in toplumların diniyle ilgilenmemesi ve bunlara fetvalar göndermemesi lazım. Devletin işi bu değil.

İnançların özgürleşmesi ve ülkenin gerçek an-lamda laik olması için demokrasi mücadelesi günü-müzün en temel görevidir. Alevi-Bektaşi toplumu önüne dayatılan sahte gündemlerden uzak durma-sını bilmelidir. Gerçek gündemi, demokrasi müca-delesini bir an önce yükseltmelidir. Aksi halde tela-fi si zor bir hayatla karşı karşıya kalacaktır.

Alevi-Bektaşi Toplumu Sahte Gündemden Uzak DurmalıdırAhmet Koçak

İnançların özgürleşmesi ve ülkenin laik olması için

demokrasi mücadelesi günümüzün en temel

görevidir. Alevi-Bektaşi toplumu

önüne dayatılan sahte gündemlerden

uzak durmasını bilmelidir. Gerçek gündemi,

demokrasi mücadelesini yükseltmektir.

Page 4: Suceaddin Veli Anma Etkinlikleri Ozel Sayısı - Mayis 2010

Er Yarın Hak Divanı’nda Bellolur

Ehl-i zikir olanlar tayip ederlerEr yarın Hak Divanı’nda bellolur

Hak uğruna kardeş kanın verenlerEr yarın Hak Divanı’nda bellolur

Kimisi derviştir, kimisi sofi Sofi isen kardeş kıl kalbin safi

Gönülden çıkmasın Allah’ın havfi Er yarın Hak Divanı’nda bellolur

Ben bilirim deyip kendini övmeBir fakir dervişe kem nazar kılma

Mürşid’in gölünün sen gafi l sanmaEr yarın Hak Divanı’nda bellolur

Sultan Sücah söyler Bektaş Veli’denBiz sizi biliriz kal-û beliden

Hak Muhammed yolu budur Ali’denEr yarın Hak Divanı’nda bellolur.

Sücaaddin Veli

SACAYAK Özel Sayı - Ücretsiz Dağıtılır - Mayıs 2010Özel Sayı - Ücretsiz Dağıtılır - Mayıs 2010

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Genel Ajans B.D.O. Ltd. Şti. adına Ahmet KoçakYönetim Yeri: Sultanahmet, Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik İşhanı 102, Eminönü - İstanbulTel/Faks: +90.(0)212.519 56 35 / E-posta: [email protected] / Baskı Türü: Yerel - SüreliBaskı: Mart Matbaacılık, Burcu Sok. No: 6/1, Nurtepe, Kağıthane, İstanbul - Tel: 0212.321 23 00

SÜCAADDİN VELİ - DOSTLUK ve SEVGİ GÜNÜ - ÖZEL SAYI

idenur Ali’denbellolur.

EE

HaE

SGöE

BBi