sÖzlÜ sunum Özetlerİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/tÜm... ·...

223
Sayfa 1 / 223 SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Upload: others

Post on 22-Sep-2020

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 1 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Page 2: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 2 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS001 OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDA RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ TEDAVİNİN ETKİNLİĞİ Ali Çift1, Can Benlioğlu1 1Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ad Amaç: Böbrek taşlarının tedavisinde amaç en az morbidite ile taşsızlık sağlamaktır. Bu nedenle minimal invaziv yöntemler gün geçtikçe daha çok tercih edilmektedir. Günümüzde tedavide hem erişkinlerde hem de çocuklarda açık cerrahinin yerini ekstrakorporeal şok dalga lithotripsi (ESWL), perkütan nefrolitotomi (PNL), retrograd intrarenal cerrahi (RİRC), laparoskopik taş cerrahisi gibi minimal invaziv girişimler almıştır.

Bu çalışmada okul öncesi çocuklarda kliniğimizde böbrek taşı nedeniyle retrograd intrarenal cerrahi (RİRC) uygulanan olguların sonuçlarını değerlendirmiyi amaçladık.

Gereç ve Yöntemler: Haziran 2016 - Ekim 2019 tarihleri arasında kliniğimizde okul öncesi çocuklarda (0-6 yaş) RİRC yapılan 21 hastanın sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik verileri, taşın yeri ve boyutu, ameliyat öncesi ve sonrası stent kullanımı, ameliyat ve hastanede kalış zamanı, komplikasyon ve taşsızlık oranı incelendi.

Tüm ameliyatlar 7,95 FR OLYMPUS URF-P6 ve 8,5 FR Karl Storz digital uretersocope Flex-X esnek üreteroskoplar kullanılarak yapıldı. Akses sheet olarak çocuklar için 9,5-11,5 fr 20 cm ve 28 cm Cook medical üreteral Access sheet kullanıldı. Holmium yag lazer olarak dornier medilas H30 16 mAmps 50/60 Hz kullanıldı.

Hastalara litotomi pozisyonunda sistoskopi yapıldı ve üretere hidrofilik uçlu kılavuz tel ilerletildi. Hem üreteral patolojileri ve taşı dışlamak hem de dilatasyon yapmak amacıyla bu kılavuz tel üzerinden semirijit üreterorenoskopi (7,5 Fr Karl Storz Endoscopy) yardımıyla kontrol üreteroskopi yapıldı. Sonrasında kılavuz tel üzerinden erişim kılıfı (Access sheat) skopi altında proksimal üretere kadar ilerletildi. Erişim kılıfı içinden veya kılıf yerleştirilemeyenlerde kılavuz tel üzerinden fleksibl üreterorenoskop ile böbrek pelvisine ulaşıldı. Holmium YAG lazer ile taşlar fragmanlara ayrıldı. Darlık nedeniyle böbreğe ulaşım sağlanamadığında üretere double J stent yerleştirilip 4 hafta sonra işlem tekrarlandı. Taşlar spontan düşebilecek boyuta gelene kadar fragmente edildi. İşlem sonunda gereklilik halinde hastalara 4,8 Fr double J üreteral stent yerleştirildi.

Bulgular: RİRC uygulanan toplam 21 hastanın (13 erkek / 8 kız) ortalama yaşı 4.52 (3-6) yıl, ortalama taş boyutu 13.66 (10-16) mm idi. Operasyon hastaların tamamında genel anestezi altında uygulandı. Operasyon süresi ortalama 56.19 (40-75) dk, taş parçalanma süresi ortalama 44.33(28-65) dk idi. Hastaların 13’ünde (%61,90) darlık nedeniyle böbreğe ulaşım sağlanamadığından üretere double J stent yerleştirildi ve 2. seansta RIRC uygulandı. RIRC Hastaların tamamına operasyon sonunda üretere double J stent yerleştirildi. Hastanede kalış süresi ortalama 1.47 (1-3) gün idi. Taşsızlık oranı %80,96 idi. Rezidü taşı kalan hastalara ek girişim olarak 1’ine (%4,76) ESWL, 1’ine (%4,76) URS uygulandı. 2 hasta (%9,52) ek girişim uygulanmadan takip edildi. Modifiye Clavien sınıflamasına göre 8 hastada (% 38,08) komplikasyon izlendi. Bu komplikasyonların %33,32’si grade1 (ateş, yan ağrısı, hafif hematuri, minimal mukozal yaralnma), %4,76’sı grade 2 (double J stent migrasyonu) idi.

Sonuç: Okul öncesi çocuklarda RİRC işlemi yeterli donanım ve deneyim varlığında, böbrek taşı tedavisinde minimal morbititeye sahip etkili, güvenli ve başarı oranı yüksek, komplikasyon oranı düşük bir tedavi prosedürüdür.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, pediatrik hasta, retrograd intrarenal cerrahi, fleksibl üreteroskopi

Page 3: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 3 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Hastalara ait operasyon öncesi klinik ve demografik veriler

(n=21) %

Yaş (yıl) 4.52 (3-6)

Cinsiyet; Erkek / Kız 13 / 8 61,90/38,10

Taraf; Sağ / Sol 12 / 9 57,14 / 42,85

Anestezi tipi; Genel 21 100

Taş boyutu (mm) 13.66 (10-16)

Taş lokalizasyonu Orta pol/ Pelvis/ Üst pol 2 / 80 /1 14.28 / 80,96 / 4,76

Ortalama Hounsfield Unite değeri(HU) 838,42 (474-1190)

Preop DJ stent, 13 61,90

Preop hidronefroz 1/2/3 4 / 9 / 8 19,05 / 42,86 / 38,09

Table 2. Operasyon ait klinik ve demografik veriler

(n=21) %

Operasyon zamanı (dk) 56.19 (40-75)

Taş parçalanma zamanı (dk) 44.33(28-65)

DJ stent takılması 21 100

Üretral erişim kılıfı; Evet / Hayır 14 / 7 66,67 / 33,33

Hastanede kalış süresi (gün) 1.47 (1-3)

Ek girişim; Takip / ESWL / URS 2 / 1 / 1 9,52 / 4,76 / 4,76

Taşsızlık oranı; Hayır / Evet 4 / 17 19,04 80,96

Table 3.Modifiye Clavien sınıflamasına göre komplikasyonlar

(n=21) %

Toplam komplikasyon 8 38,08

Grade I; Ateş / Yan ağrısı / Hafif hematüri / Minimal mukozal yaralanma 1 / 2 / 2 / 2 4,76 / 9,52 / 9,52 / 9,52

Grade II; Double J stent migrasyonu 1 4,76

Page 4: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 4 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS002 OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUKLARININ BÖBREK TAŞLARININ TEDAVİSİNDE RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ Murat Can Kiremit1, Ersin Köseoğlu2, Kayhan Tarım1, Abdullah Erdem Canda1, Yakup Kordan1, Tarık Esen1, 3 1Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye 2Koç Üniversitesi Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul, Türkiye; 3Vkv Amerikan Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul Türkiye

Amaç: Okul öncesi dönem çocuklarının böbrek taşlarının tedavisinde retrograd intrarenal cerrahinin (RIRC) etkinliğini değerlendirmek.

Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında kliniğimizde böbrek taşı için RIRS yapılan hastaların dosyaları tarandı ve pediyatrik yaş grubunda opere edilmiş18 hasta-19 renal ünitenin verilerine ulaşıldı. Bu hastalardan okul öncesi dönemdeki 12 hasta-13 renal ünitenin verileri değerlendirildi.

Bulgular: Hastaların 6’sı (%50) kız çocuğu idi. Ortalama hasta yaşı 3.1 ± 1.5 (1.5-7) ve vücut kitle indeksi 15.5 ± 1.6 (12.9-18.5) olarak bulundu. Preoperatif değerlendirmede 11 hastada non-kontrast abdominopelvik bilgisayarlı tomografi, 1 hastada ise üriner ultrasonografi (USG) + Direkt Üriner Sistem Grafisi (DÜSG) kullanılmıştı. Taş özelliklerine bakıldığında; taş boyutu 21 ± 9.3 (7-35) mm, 2.1 ± 1.6 (0.3 – 5.2) cm2, maksimum taş dansitesi 750.3 ± 330.5 (200-1350) HU, 7 renal ünitede soliter taş kalan 6 renal ünitede ise multipl kalkül olduğu görüldü.

Hastaların yarısına definitif işlem öncesi double-J (D-J) stent takılmıştı. 4 hastada (% 30,8) üreteral erişim kılıfı kullanılmadı. 12 renal ünitenin tedavisinde Storz marka Flex-X2 model konvansiyonel üreterorenoskop bir renal ünitede ise Pusen marka Uscope 3022A model tek kullanımlık dijital üreterorenoskop kullanıldı. Operasyon süresi medyanı 80 (50-180) dk, floroskopi süresi medyanı ise 8 (3-70) sn olarak bulundu.

Tüm hastalarda cerrahi sonunda D-J stent konularak 2-4 hafta sonunda çıkarıldı.

Preop dönemde idrar yolu enfeksiyonu saptanarak medical tedavi ile operasyona alınan 4 hastadan (%33.3) 2’sinde (%16.7) postoperatif (her ikisi de yüksek ateş) komplikasyon gelişti. Hastaların medyan hastanede kalış süreleri 1 (1-10) gün olarak saptandı.

Taşsızlık değerlendirmesi D-J stent çıkarıldıktan 1 ay sonra USG+DÜSG ile yapıldı ve herhangi bir kalkül varlığı başarısızlık olarak kabul edildi.

İlk seans sonunda taşsızlık oranı % 76.9 olarak saptanırken rezidü kalkül tespit edilen 3 renal üniteden ikisine ikincil işlem (her üçüne de RIRC) yapılarak taşsızlık sağlandı. 1 hasta ise 3 mm rezidü kalkül için takip protokolüne alındı.

Taş analizi sonucunda birer tane (%7.7) whewellite, weddellite, strüvit ve ürik asit, 3’ünde (%23.1) sistin, 6’sında ise (%46.1) mikst tip taş saptandı.

Sonuç: Okul öncesi dönem çocuklarındaki böbrek taşlarının tedavisinde RIRC; güvenli ve etkin bir tedavi modalitesidir.

Anahtar Kelimeler : Taş hastalığı, preschool age, Retrograd intrarenal surgery

Page 5: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 5 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS003 ÜRETEROSKOPİK TAŞ TEDAVİSİ DENEYİMLERİMİZ Cemil Aydın1, Musa Ekici1 1Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.d Amaç

Kliniğimizde yapılan üreterorenoskopik taş tedavisi sonuçlarımızı değerlendirdik.

Yöntem

Kliniğimizde Eylül 2017-Ocak 2020 yıllar arasında üreterorenoskopi yaptığımız 1236 hastanın sonuçları retrospektif olarak incelendi. Üreterorenoskopi işlemi 8 ve 9,5 FR çaplı semirijid üreterorenoskop ile yapıldı.

Bulgular

Renal kolik veya lomber ağrı nedeniyle polikliniğe veya acil servise başvuran 1236 taş hastası retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların 437’si (%35,35)kadın, 799’u (%64,64)erkekti. Hastaların 547’ sinde (%44,25) taş sol üreterde, 587’sinde (%47,49) sağ üreterde, 102’sinde (%8,25) ise bilateral taş mevcuttu. 566 (%45,79) hastada taş distal üreterde, 489 (%39,56) hastada orta üreterde ve 181 (%14,6) hastada proksimal üreterde idi. Yaş ortalaması 48,8 (6-78) olarak bulundu. Taşların tedavisinde semirijid üreterorenoskop kullanıldı. Taş fragmantasyonu için LASER kullanıldı. Taşın ekstraksiyonu için üreterorenoskopi forsepsi kullanıldı. Hastaların 1164’ünde (%94,17) tam taşsızlık sağlandı. 667 (%53,96) hastaya (taşın böbreğe push back olduğu durumlarda, ESWL gibi ek işlem gereken durumlarda, mukoza hasarı varlığında, üreter dilatasyonu yapılan olgularda, karşı böbreğin afonksiyone veya hipofonksiyone olduğu durumlarda ve uzun süreli hidronefroz olgularında) DJ stent takıldı. Ortalama operasyon süresi 28 dakika ve hastanede ortalama kalış süresi 1,8 gün olarak bulundu. Hospitalizasyon gerektiren İYE 14 (%1,13) hastada görüldü.

Sonuçlar

Günlük üroloji pratiğimizde, minimal invaziv bir yöntem olan üreterorenoskopik litotripsi düşük komplikasyon oranları, daha kısa hastanede kalış süresi, uygun taşlarda yüksek taşsızlık oranları ile güvenli ve etkin bir şekilde uygulanabilmektedir.

Anahtar Kelimeler : Üreterorenoskopi, Üreter taşı, LASER

Page 6: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 6 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo1: Olguların demografik özellikleri, operasyon verileri ve yatış süreleri ortalamaları

Hasta sayısı (n) 1236

Ortalama yaş (yıl) 48,8 (6-78)

Kadın 437 (%35,35)

Erkek 799 (%64,64)

Ortalama operasyon süresi (dk) 28

Ortalama yatış süresi (gün) 1.8

Sol üreter taşı 547 (%44,25)

Sağ üreter taşı 587 (%47,49)

Bilateral üreter taşı 102 (%8,25)

Distal üreter taşı 566 (%45,79)

Orta üreter taşı 489 (%39,56)

Proksimal üreter taşı 181 (%14,6)

Rezidü taş/push-back 72 (%5,82)

DJ stent 667 (%53,96)

Page 7: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 7 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS004 COMPARISON OF THE EFFICACY OF SPINAL AND GENERAL ANESTHESIA IN RETROGRADE INTRARENAL SURGERY Mehmet Ozgur Yucel1, Ali Çift1, Can Benlioğlu1, Murat Gezer2, Bedreddin Kalyenci1, Sait Sever1, Mehmet Duran3 1Adiyaman University, Faculty Of Medicine, Department Of Urology, Adiyaman, Turkey 2Adiyaman Education End Research Hospital, Department Of Urology, Adiyaman, Turkey 3Adiyaman University, Faculty Of Medicine, Department Of Anesthesia And Reanimation, Adiyaman, Turkey Objective: RIRS is usually performed with general anesthesia (GA) to reduce respiratory-induced kidney movements. However, in patients with cardiac and pulmonary comorbidities, the application of GA results in increased morbidity; thus, patients and surgeons may approach even minimally invasive procedures, such as RIRS with reservations due to the use of GA. The quality of a minimally invasive surgical procedure can be improved usinga minimally invasive anesthesia method.

A regional anesthesia approach is more reliable in elderly patients with high comorbidities and is therefore preferred by anesthesiologists and patients. Among these applications, spinal anesthesia (SA) is prominent due to their low postoperative pain, short hospital stay, and less anesthetic use (3).Another advantage of SA is that it has much lower cost than GA. Our experience in ureterorenoscopy using SA has led us to consider that in cases of proximal ureteral stone migration into the kidney, successful operations using flexible instruments can be undertaken efficiently and reliably using RIRS.

In this study, we aimed to compare SA and GA applications in terms of their success rate, efficacy, reliability, and cost in patients that underwent RIRS for renal stones.

Patients and Method: Between June 2016 and April 2018, 76 patients that underwent RIRS in our clinic with the diagnosis of kidney stones were retrospectively evaluated. The groups were compared in terms of operative time, stone fragmentation time, intra-operative double-J stent requirement, length of hospital stay, requirement of additional procedures, stone-free rate, incidence of complications, and the cost of anesthesia.

RESULTS

Table 1 presents the comparison of the patients in terms of demographic and clinical characteristics showing that the mean age and ASA stage of the patients in the SA group were statistically higher compared to the GA group (p = 0.009 and p = 0.024, respectively). There was no statistically significant difference between the groups in terms of gender distribution, body mass index, stone side, size, localization and density (Hounsfield Unit, HU), comorbidities, preoperative DJ stent requirement, and preoperative hydronephrosis degree (p > 0.05).

The comparison of clinical outcomes by groups is given in Table 2. No statistically significant difference was observed between the groups in relation to operative time, stone fragmentation time, intra-operative DJ stent requirement, length of hospital stay, requirement of additional procedures, and stone-free rate (p > 0.05). The cost of anesthesia in the SA group was statistically lower (p < 0.001) (Figure 1).

Table 3 shows the comparison of the incidence of complications between the SA and GA groups. There was no statistically significant difference between the groups in terms of the incidence of complications (p> 0.05).

CONCLUSION

RIRS with SA is a viable and effective treatment option in the treatment of renal stones. The success, stone-free and complication rates are similar to those of GA-administered RIRS. We prefer SA forpatients with comorbidities, and we consider that it can be performed safely and successfully with both lower morbidity rates and much lower cost.

Anahtar Kelimeler : renal stone; retrograde intrarenal surgery;spinal anesthesia, general anesthesia

Page 8: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 8 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Figure 1. Comparison of cost between the general anesthesia (GA) and spinal anesthesia (SA) groups

Page 9: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 9 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Table 1. Demographic data and preoperative clinical characteristics of the patients

GA (n=35) SA (n=41) p-value

Age (year) 42.4±10.1 50.6±16.3 0.009a

Male/female, (n) 12/23 22/19 0.144b

BMI (kg/m2) 25.3±2.76 26.2±3.37 0.224a

Stone side (right/left), (n) 18/17 19/22 0.832b

ASA status, [n (%)] 0.024c

I 22 (62.9) 15 (36.6)

II 11 (31.4) 21 (51.2)

III 2 (5.7) 5 (12.2)

Stone size (mm) 15 (8-30) 13 (5-30) 0.186c

Stone location, [n (%)]

Lower pole 4 (11.4) 2 (4.9) 0.405d

Mid pole 1 (2.9) 0 (0.0) -

Pelvis 29 (82.9) 39 (95.1) 0.133d

Upper pole 1 (2.9) 0 (0.0) -

Hounsfield unit (HU) values of stones 893.8±283.72 897.4±281.55 0.956a

Comorbidities, [n (%)] 2 (5.7) 10 (24.4) 0.056b

CAD 1 (2.9) 7 (17.1) 0.063d

DM 1 (2.9) 3 (7.3) 0.620d

Preoperative DJ stent, [n (%)] 9 (25.7) 9 (22.0) 0.909b

a Student’s t-test, b Continuity-corrected chi-square test, cMann-Whitney U test, d Fisher’s exact test.

Table 2. Comparison ofclinical outcomes between the two anesthesia groups

GA (n=35) SA (n=41) p-value

Operative time (min) 65 (35-110) 65 (30-115) 0.962a

Stone fragmentation time (min) 45 (25-95) 48 (15-105) 0.726a

Intra-operative double-J stent, [n (%)] 34 (97.1) 39 (95.1) >0.999b

Anesthetic cost($) 25.2 (16.4-35.2) 4.5 (3.75-6.5) <0.001a

Stone-free status, [n (%)] 0.995c

No 11 (31.4) 14 (34.1)

Yes 24 (68.6) 27 (65.9)

aMann-Whitney U test, bFisher’s exact test, c Continuity-corrected chi-square test.

Page 10: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 10 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Table 3.Comparison ofcomplications between the spinal anesthesia (SA) and general anesthesia (GA) groups according to the modified Clavien classification

GA (n=35) SA (n=41) p-value

Total number of complications 5 (14.3%) 6 (14.6%) >0.999a

Grade I

Fever 1 (2.9%) 0 (0.0%) -

Flank pain 2 (5.7%) 1 (2.4%) 0.592b

Mild hematuria 1 (2.9%) 3 (7.3%) 0.620b

Minimal mucosal injury 1 (2.9%) 1 (2.4%) -

Grade II

Double-J stent migration 0 (0.0%) 1 (2.4%) -

a Continuity-corrected chi-square test, b Fisher’s exact test.

Page 11: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 11 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS005 BÖBREK TAŞLARININ FLEKSİBLE ÜRETERORENOSKOPİK TEDAVİSİNDE ÜRETERAL GİRİŞ KILIF ÇAPLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Cemil Aydın1, Ramazan Topaktaş2 1Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Çorum 2Haydarpaşa Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, İstanbul AMAÇ: Piyasada değişik uzunluklarda ve çaplarda satılan üreter giriş kılıfları vardır. Böbrek taşlarının tedavisinde fleksible üreterorenoskopi (f-URS) sırasında 9.5/11.5F ve 11/13F üreter giriş kılıflarının etkinlik ve güvenliğini karşılaştırmayı amaçladık.

YÖNTEM: Haziran 2013 ile Haziran 2016 tarihleri arasında f-URS yapılan 98 hastanın ameliyat öncesi ve sonrası verileri ve tıbbi kayıtları hastanenin elektronik yönetim sisteminden alınarak retrospektif olarak incelenmiştir. Hastalar kullanılan üreteral kılıf boyutuna göre iki gruba ayrıldı: 9.5/11.5F (Grup 1) ve 11/13F (Grup 2). Operasyondan iki-üç hafta önce hastalara üreteral stent yerleştirildi. Ameliyat öncesi demografik veriler, ameliyat süresi, hastanede yatış zamanı, taşsızlık durumu, peroperatif ve postoperatif komplikasyonlar karşılaştırıldı. Hastalara Double-J stent yerleştirildi ve işlemden yaklaşık iki hafta sonra çıkarıldı. Taşsızlık durumu postoperatif bilgisayarlı tomografide 4 mm'den fazla rezidüel fragman kalmaması olarak belirlendi. Kategorik değişkenler için Ki kare ve Fisher testleri kullanılırken, sürekli veriler için Student t testi uygulandı.

BULGULAR: Toplamda f-URS yapılan 98 hasta çalışmaya dahil edildi. Grup 1'de 53 (% 54) hasta ve grup 2'de ise 45 (% 45,9) hasta vardı. Her iki grup arasında cinsiyet, yaş, vücut kitle indeksi gibi demografik özellikler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (sırasıyla p= 0.721, p =0.616, p=0.211). Grup 1 ve grup 2'deki ortalama taş boyutları benzerdi (p: 0.552) ve sırasıyla 15.6mm ± 1.9 (aralık 11-19mm) ve 16.8mm ± 2.1 (aralık 10.6-2.1mm) olarak hesaplandı. Her iki grup böbrek içi taş lokalizasyonları açısından benzerdi (p = 0.756). Her iki grubun, ortalama skopi süreleri (1.9- 1.7 dakika, p = 0.122) ve hastanede kalış süreleri (18.7 - 22.1 saat p = 0.097) benzerdi. Grup 2'de operasyon süresi istatistiksel olarak anlamlı kısa idi (62.5 vs 71.7 dakika; p = 0.023). Gruplar arasında peroperatif (p = 0.454) ve postoperatif komplikasyonlar açısından anlamlı fark bulunamadı (p = 0.432). Gruplar arasında taşsızlık oranı açısından istatistiksel anlamlı fark yoktu ve grup 1'de 46 (% 86.7) hastada, grup 2'de 40 (% 88.8) hastada taşsızlık saptandı (p = 0.569).

SONUÇ: Bulgularımıza göre, fleksible üreteroskopik litotripsi operasyonu sırasında 11/13F üreteral kılıf kullanımı, 9.5/11.5F ile karşılaştırıldığında komplikasyonları arttırmadan benzer taşsızlık oranı sağlar ve ameliyat süresini önemli ölçüde azaltır.

Anahtar Kelimeler : Fleksible üreteroskopi, Böbrek taşı, Üreteral giriş kılıfı, Cerrahi aletler

Page 12: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 12 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS006 İKİ CM DEN KÜÇÜK BÖBREK TAŞLARININ TEDAVİSİNDE RIRS İLE SMP KARŞILAŞTIRILMASI. Recep Eryılmaz1 1Van Yuzuncu Yil GİRİŞ:

Son yıllarda üriner sistem taş hastalığının prevalansı %1-20 arasında olduğu bildirilmektedir. Üriner sistem taş hastalığının büyük bir kısmını böbrek taşları oluşturmaktadır.Böbrek taşlarının tedavisinde daha ,güvenli ve uygun maliyetli tedavi yöntemini belirlemek için RIRS ve SMP yi karşılaştırmayı amaçladık.

MATERYAL METOT:

Ocak 2018- ocak 2020 tarihleri arasında böbrek taşı nedeniyle toplam 104 hastaya RIRS ve SMP yapıldı.RIRS işlemi distal ucu 6.6 fr ,dış çapı8,7 fr Hawk marka cihazla yapıldı.SMP ,storz marka 14fr nefroskopla yapıldı. Postoperatif drenaj için 5fr üreter kateteri veya 26-4,7 DJ stent kulanıldı.

BULGULAR:

Bu hastaların 55 erkek 49 u kadındı.56 hastaya RIRS ,48 hastaya da SMP yapıldı.Hastaların demografik özellikleri birbirine benzerdi.RIRS yapılan hastaların ortalama yaşı 53,7±5,32. SMP yapılan hastaların ortalama yaşı 47,3±6,11 idi.RIRS grubunda ortalama taş boyutu 13,44±3,97,SMP grubunda ortalama taş boyutu 15,3±4,32. Hastaların operatif , postoperatif ve maliyet analizi ile ilgili bulguları tablo 1 detaylandırılmıştır.

SONUÇ:

2cm den küçük böbrek taşlarında SMP ,RIRS a alternatif olabilecek minimal invaziv ve RIRS a göre maliyeti daha az olan bir tedavi yöntemidir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı,RIRS,SMP,Tedavi

Page 13: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 13 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : operatif ve postoperatif bulgular

Variable RIRS Süper Mini PCNL P value

Operative time (min) 80±25,15 65,32±21,53 P=0,038

Stone free 56,4% 81,3% P=0,023

<4mm residue 17,9% 14,33% P>0,05

>4mm residue 22,6% 4,27% P=0,017

Catheter status (%)

DJ catheter 74,4% 35,2% P=0,015

Ureter catheter 25,6% 64,8% P=0,022

Hospital stay (day) 1,59± 2,03 2,3±1,55 P>0,05

No. of Clavien complications

Grade 0 39 33 P>0,05

Grade I 2 2 P>0,05

Grade II 1 0 P=0,042

Grade III 1 0 P=0,042

Grade IV/V 0 0 P>0,05

Preoperative Hb (g/dL) 14,76± 1,75 13,57±1,23 P>0,05

Postoperative Hb (g/dL) 14,57± 1,74 13,25±1,11 P>0,05

Cost $801.52 ± 25,32 $703,13±62 p=0,011

Page 14: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 14 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS007 RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİDE ÜRETERAL GİRİŞ KILIFI KULLANIMININ ÜRETER HASARINA ETKİSİ;POST-ÜRETEROSKOPİK LESİON SCALE Mustafa Aydın1, Emrah Küçük1, Lokman İrkılata1, Hakan Yıldız1, Reha Ordulu1, Abdülkerim Türk1, Mustafa Kemal Atilla1, Kemal Bala1 1S.b.ü Samsun Eğitim Ve Araştırma Hastanesi AMAÇ: Retrograd intrarenal cerrahide RIRS üreteral giriş kılıfı kullanımının üreter hasarına olan etkisini; post-üreteroskopik lesion scale PULS ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM-GEREÇLER: Çalışmaya Kliniğimizde Mayıs 2018 ile Mayıs 2019 tarihleri arasında 30 üreteral giriş kılıfı Sheath kullanılan ve 30 Sheath kullanılmayan böbrek taşı sebebiyle RIRS hastalar dahil edildi. Daha önce DJ stent takılmış olan veya ilk girişimde Sheath yerleştirme başarısız olan ve balon dilatasyonu veya pasif dilatasyonu olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Kılıf kullanılan tüm hastalara Floroskopi altında klavuz tel vasıtasıyla 9,5/11,5 Fr Sheath yerleştirildi. Sheath çıkarıldıktan sonra ve Sheath kullanılmayanlarda flexıble Üreterorenoskop (URS) çıkarıldıktan sonra semi-rijit URS ile üreter görünümü kıdemli asistan doktor ve uzman doktor tarafından PULS'a göre değerlendirildi. Verilerin tanımlayıcı istatistiklerinde ortalama, standart sapma, ortanca, minimum-maksimum, oran ve frekans değerleri kullanılmıştır. Ayrıca t testi korelasyon uygunluk analizi için kullanılmıştır. BULGULAR: Sheath kullanılanların %40'ında ve Sheath kullanılmayanların %66'sında PULS derecelendirmesine göre lezyon yoktu. Sheath kullanılanların %47'sinde ve Sheath kullanılmayanların %27'sinde PULS grade 1 lezyon mevcuttu. Sheath kullanılanların %13'ünde ve Sheath kullanılmayanların %7'sinde PULS grade 2 lezyon mevcuttu. Grade 3 ve üzeri lezyon görülmedi. Sheath kullanılanlarda en sık yaralanma üreter orta kısımda ve proksimal kısımda, Sheath kullanılmayanlarda ise distal üreterde görüldü. SONUÇ: Çalışmamızda Sheath kullanılanlarda PULS'a göre daha fazla üreteral lezyon izlense de bunların hepsi minimal lezyonlardı (Grade 1-2). Sheath kullanımına ek olarak semi-rijit URS gibi ekipmanların kullanımının her aşamasında üreter yaralanması açısından dikkatli olunmalıdır. Bu çerçevede PULS derecelendirme sistemi kullanılmasının intraoperetarif ve postoperatif olarak Ürologlara deneyim açısından katkı sağlayacaktır.

Anahtar Kelimeler : Access sheath, böbrek taşı, PULS, RIRS

Page 15: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 15 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: PULS;Grade

Page 16: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 16 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Post-Ureteroscopic Lesion Scale (PULS)

PULS Grade Açıklama

0 Lezyon yok

1 Yüzeysel mukozal lezyon ve / veya önemli mukozal ödem / hematom

2 Submukozal lezyon

3 %50'den az kısmi transeksiyon ile perforasyon

4 %50'den fazla kısmi transeksiyon

5 Komple transeksiyon

Page 17: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 17 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS008 RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ 3 CM'DEN BÜYÜK TAŞLARDA ETKİN VE GÜVENİLİR Mİ ? Faruk Yencilek1, Murat Kuru1, Murat Gezer1 1Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Giriş ve Amaç: Fleksibl üreterorenoskopi, teknolojideki gelişmeler ve artan cerrahi deneyime bağlı olarak böbrek taşlarının tedavisi

nde oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Bu çalışmada; 3 cm’den büyük böbrek taşlarının tedavisinde fleksibl üreterolitotripsinin etkinliğini ve güvenilirliğini araştırmayı

amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza Aralık / 2010 ile Mart / 2019 tarihleri arasında; 3 cm’den büyük ve 1000 Hounsfield birimden küçük

böbrek taşı nedeniyle retrograd intrarenal cerrahi yapılan uygun intrarenal anatomiye sahip 300 hasta dahil edildi. Hastalar taş boy

utuna göre iki gruba ayrıldı. Birinci grubu 3-4 cm arası taşı olan hastalar oluştururken ikinci grubu 4 cm’den büyük taşı olanlar oluşt

urdu. Birinci grupta 226 hasta, ikinci grupta 74 hasta mevcuttu. Uygun intrarenal anatomi – infundibulo-pelvik açı >45, infundibula

r uzunluk <3cm ve infundibular genişlik >5 mm- olarak tanımlandı. Ortalama hasta yaşı 52,6±3,5 olarak hesaplandı.

Tüm hastalara operasyon öncesinde kontrastsız bilgisayarlı tomografi yapıldı.Ortalama taş boyutu birinci grupta 34,61±2,2 m

m iken ikinci grupta 47,11±4,09 mm ölçüldü.

Bulgular: Bütün operasyonlar tek merkezde uygulandı ve hepsinde üreteral erişim kılıfı kullanıldı. Ortalama operasyon süresi birinci

grupta 78,2±17 dakika, ikinci grupta 102,4±15 dakika hesaplandı. Bütün hastalara operasyonun sonunda üreteral double-j stent ko

nuldu. Ortalama hastanede kalış süresi birinci grupta 1,1±0,5 gün, ikinci grupta 1,2±0,4 gündü.

Postoperatif dönemde hastalarda major komplikasyon gözlenmedi. Birinci gruptakilerin stentleri ortalama 24,1±5,7 gün sonra,

ikinci gruptakilerinki ise ortalama 36,3±3,1 gün sonra çıkartıldı ve kontrol üreterorenoskopi sırasında rezidü fragmanlara holmiu

m lazer litotripsi ile müdahele edildi. Birinci grubun; birinci, ikinci ve üçüncü seans operasyonları sonunda taşsızlık oranları sırasıyla,

%80,9 , %94,7 ve %99,1 olarak hesaplanırken ikinci grubun aynı sırayla taşsızlık oranları %68,9 , %89 ve %95,9 olarak hesaplandı.

Sonuç: Deneyimli endoürologlarca uygulanan retrograd intrarenal cerrahi; uygun intrarenal anatomiye sahip hastalarda, dansitesi 1000 hounsfield birimden az olan böbrek taşlarının tedavisinde etkin ve güvenilirdir.

Anahtar Kelimeler : Retrograd İntrarenal Cerrahi, Böbrek taşı, Lazer litotripsi

Page 18: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 18 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS009 PROKSİMAL ÜRETER TAŞI TEDAVİSİNDE SABİT İLE DEĞİŞTİRİLEN LAZER AYARININ KARŞILAŞTIRILMASI: PROSPEKTİF RANDOMİZE ÇALIŞMA Nurullah Hamidi1 1Ankara Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği Giriş: Güncel kılavuzlara göre tedavinin endike olduğu proksimal üreter (PÜ) taşlarının tedavisinde önerilen tedavi seçeneklerinden biri Üreteroskopi (URS) eşliğinde yapılan taş kırma işlemidir. Ancak PÜ taşlarının URS ile tedavisi sırasında taş fragmanlarının renal pelvis ve kalikslere migrasyonu sıklıkla karşılaşılabilen problemlerden biridir. Özellikler taş fragmanlarının proksimale migrasyonunu önleyici endoskopik enstrümanların (Stone ConeTM, N- Trap®) ve flexible üreterorenoskopinin bulunmadığı merkezlerde rezidü taş ve komplikasyon oranları artabilmektedir. Taş migrasyonunu önleyici endoskopik enstrüman ve flexible üreterorenoskopinin bulunmadığı kliniğimizde lazer ile taş fragmentasyonu sırasında lazer ayarlarının değiştirilmesinin taş fragmanlarının migrasyonu ve komplikasyon oranları üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve yöntem: Ocak 2019- Ocak 2020 tarihleri arasında aktif taş tedavisinin endike olduğu proksimal üreter taşı nedeniyle başvuran ve URS-lazer ile taş fragmentasyonu uygulanılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Toplam 74 hasta sıralı randomizasyon metodu ile iki gruba (A grubu:Lazer ayarlarının URS boyunca sabit olduğu hastalar, B grubu:Lazer ayarlarının değiştirildiği hastalar) ayrıldı. A grubunda taş fragmantasyonu 12Hz- 1J (12W) enerji ile yapıldı. B grubunda ise taş fragmantasyonu 12Hz- 1J enerji ayarı ile başlarken operasyonun ilerleyen dönemlerinde migrasyonu önlemek için lazer ayarı 8Hz- 0.5J (4W) enerjiye kadar indirildi. Tüm operasyonlarda DORNIER HSOLVO(MedTech Europe GmbH) 30W Holmium:YAG lazer ve 270μm lazer fiberi kullanıldı. Operasyonun ertesi gününde radyolojik yöntemler (DÜSG veya BT) ile >2mm rezidü fragmanının saptanması anlamlı olarak kabul edildi. Rezidü fragmanı olan hastalar 2-4 hafta sonra radyolojik görüntüleme yöntemleri ile tekrar değerlendirildi. Operasyondan sonra planlanan kontrol tarihinden önce acile servise veya üroloji servisine tekrar başvuran hastalar kaydedildi. Bulgular: Demografik veriler, taş büyüklüğü, taş sertliği (Housfield unit), hidronefroz varlığı, taş impaksiyonu gibi özellikler açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık izlenmedi. URS’den 1 gün sonra rezidü fragman oranının A grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek idi (%29.7 vs %8.1, p=0.017). URS sonrası ağrı ve hastaların tekrar başvurma oranları açısından anlamlı farklılık izlenmedi (p=0.69). Tüm karşılaştırmalar tablo 1’de verildi. Sonuç: Lazer ayarlarında değişiklik yapılması taş fragmantasyonu sırasında taş fragmanlarının renal pelvise ve kalikslere olan migrasyonu oranını dolayısıyla rezidü taş oranlarını azaltmaktadır.

Anahtar Kelimeler : Lazer, Taş, Taşsızlık oranı, Üreter, Ürolitiazis Kaynakça : Lazer, Taş, Taşsızlık oranı, Üreter, Ürolitiazis

Page 19: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 19 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Genel veriler ve grupların karşılaştırılması

Page 20: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 20 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS010 İMPAKTE ÜRETER TAŞLARINDA POSTOPERATİF ÜRETER DARLIĞI ÖNGÖRÜLEBİLİR Mİ? Şenol Tonyalı1, Mazhar Ortaç1 1İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul Amaç:İmpakte üreter taşı nedeniyle flexible ya da semi-rigid üreterorenoskopi (URS) yapılan hastalarda üreter darlığını predikte eden faktörleri ortaya koymak.

Materyal ve Metod: Kliniğimizde tek cerrah tarafından Nisan 2019- Aralık 2019 tarihleri arasında impakte üreter taşı nedeniyle fURS ya da semi-rigid URS operasyonu geçiren hastalar çalışmaya dahil edildi. Üreter taşı yanında böbrek taşı olan ve bu taşa da müdahale edilen hastalar çalışmadan dışlandı. Hastaların demografik özellikleri, taş yerleşimi ve boyutu, URS öncesi nefrostomi olup olmaması, semptom süresi, postoperatif DJS kalış süresi ve intraoperatif üreter mukoza görünümü değerlendirilen parametreler idi.

Bulgular:Çalışmaya 11’i erkek, 9’ü kadın olmak üzere toplam 20 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalamaları 47.1± 11.8 yıl idi. Hastalardan 3’ünün taşı üst üreterde, 6’sininki orta üreterde, 9’ununki distal üreterde, 2 tanesininki ise tüm üreter boyunca yerleşmiş idi. Hastaların ikisinde multiple taş mevcuttu. Hastaların 19’unda (%95) ortalama 1.1±0.5 seansta taşsızlık elde edildi. Ortalama 147.5 gün takipte 6 (%30) hastada üreter darlığı saptandı. Darlıkların beş tanesi endoürolojik yöntemlerle yönetilirken bir hasta nefrostomi ile takip edildi. Proksimal üreter taşlarının darlık oluşturma oranı diğerlerinden anlamlı olarak yüksekti, p=0.016. İşlem öncesi nefrostomi ile takip edilmiş olan hastalarda darlık oranı daha yüksekti, p=0.004. Yapılan çok değişkenli regresyon analizinde taş lokalizasyonu, taş boyutu, taşa bağlı pyelonefrit hikayesi, semptom süresi, nefrostomi varlığı, işlem sonrası DJS kalış süresi parametrelerinden hiç biri impakte üreter taşlarında postoperatif darlık oluşumunu predikte edemedi; sırasıyla p=0.83, p=0.27, p=0.99, p=0.27, p= 1.0, p=0.54.

Sonuç: İmpakte üreter taşlarının tedavisi sonrası meydana gelebilecek olan üreter darlığına taş ve hasta kaynaklı pek çok faktör neden olabilir. Cerrahi teknik yanında üriner sistem anatomisi ve yapısı ile hastanın doku iyileşmesi belirleyici faktörler olabilir.

Anahtar Kelimeler : üreter taşı, impakte, üreter darlığı

Page 21: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 21 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS011 FLOROSKOPİSİZ RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİNİN SONUÇLARI VE BAŞARIYI ÖNGÖREN FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Hüseyin Koçakgöl1, Hasan Rıza Aydın1, Ahmet Özgür Güçtaş1, Çağrı Akın Şekerci2, Hamit Zafer Aksoy1, Deniz Öztürk Koçakgöl3, Yılören Tanıdır2 1Trabzon Kanuni Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji 2Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji 3Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Amaç: Çalışmamız floroskopisiz retrograd intrarenal cerrahi (RİRC) uyguladığımız hastaların sonuçlarını değerlendirmeyi ve bu hasta grubunda cerrahi başarıyı etkileyebilecek unsurları araştırmayı hedeflemiştir.

Materyal ve Metot:Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği’nde Ocak 2017 ve Ağustos 2019 yılları arasında floroskopisiz RİRC uygulanan böbrek taşı hastalarının verileri retrospektif olarak toplandı. Bu hasta grubunda preoperatif görüntülemesi eksik olan ve böbrek anomalisi olan çalışma dışı bırakıldı. Hastaların demografik olarak yaş, cinsiyet, taş boyutu, taş lokalizasyonu, taş dansitesi, cerrahi tarafı; peroperatif bulgu olarak operasyon süresi ve komplikasyonları, postoperatif olarak taşsızlık oranı, ek cerrahi gereksinimi ve kompikasyonları değerlendirildi.

Bulgular:

Çalışmaya alınan 102 hastanın 44’ü (43.1%) kadın, 58’i (56.8%) erkekti. Hastaların yaş ortalaması 48,4±14,4 yıldı.Rezidü olmayan hastaların yaş ortalaması 48,3±14,4 yıl, olanların ise 48,5±14,7 yıl (p=0,950). Tek seans RİRC tedavisi sonrası taşsızlık sağlamada taş lokalizasyonunun (p=0,003), taş yükü olarak hacmin (p=0,005), taş yoğunluğunun (HU) (p=0,008) başarıyı öngörücü etkileri olduğu saptandı (Tablo 1). Toplam 7 kadın, 1 erkek hastada komplikasyon gelişti (p=0,011). Hiçbir hastada üreter yaralanması ve avülzüyonu gibi major komplikasyon gelişmedi. Operasyon süresi üzerinde taş boyutunun (p=0,005) ve cinsiyetin (p=0,044) etkili olduğu saptandı. Tüm hastalar içerisinde 13 (%1,26) hastaya ek girişim yapılması gerekti. Ek girişim gereken hastaların gerektirmeyenlere kıyasla değerlendirilen preoperatif özelliklerinde istatistiksel fark saptanmadı. Başarısızlığın özellikle çoklu kaliks taşlarında ve taş yükü 520 mm3üzerinde olanlar taşlarda daha yüksek olduğu gözlendi.

Sonuç: Çalışmamızda floroskopisiz RİRC ile taş tedavisi uygulanan hastalarda taşa ait faktörlerden dansite, boyut ve lokalizasyonun tedavi başarısını etkileyen etkilediği gözlendi. Başarısızlığın yüksek olduğu çoklu kaliks taşları ve taş yükü 520 mm3üzerinde olan hastalarda floroskopinin rezidüleri daha net anlamaya ve başarıyı artırabilmeye katkı sağlayabileceği ön görüldü

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, retrograd intrarenal cerrahi, floroskopi, litotripsi

Page 22: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 22 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Demografik Özellikler

Toplam Hasta Taşsız Hasta P değeri

Yaş (yıl) 48,4±14,4 48,3±14,4 0,950

Cinsiyet 0,121

Kadın 44(43,1%) 33(75%)

Erkek 58(56,8%) 36(62,1)

Taraf

Sağ 58(56,8%) 42(72,4%)

Sol 44(43,1%) 27(61,4%)

Taş Lokalizasyonu 0,003

Üst Pol 7(0,68%) 3(42,9%)

Orta Pol 19(18,6%) 14(73,7%)

Pelvis 55(53,9%) 43(78,2%)

Alt Pol 13(12,7%) 8(61,5%)

Multipl 8(0,78%) 1(12,5%)

Taş Hacmi 0,005

<520 mm³ 77(75,4%) 58(75,3%)

>520 mm³ 25(24,6%) 11(44%)

Taş Yoğunluğu 0,008

<1000 HU 53(%51,9) 42(79,2%)

>1000 HU 49(%48) 27(55,1%)

Page 23: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 23 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS012 RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİDE ÜRETERAL GİRİŞ KILIFI KULLANIMININ BÖBREK HASARINA ETKİSİ Emrah Küçük1, Mustafa Aydın1, Alper Bitkin2, Hakan Yıldız1, Reha Ordulu1, Kemal Bala1, Mustafa Kemal Atilla1, Lokman İrkılata1 1S.b.ü. Samsun Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 2S.b.ü. Van Eğitim Ve Araştırma Hastanesi GİRİŞ: Avrupa Üroloji Derneği kılavuzlarında büyüklüğü 1,5 cm’ye kadar olan böbrek taşlarında Retrograd İntrarenal Cerrahi (RIRS) önerilir. Literatürde sheath kullanımının ameliyat sonrası taşsızlık (başarı) oranlarını artırması ile alakalı çelişkili sonuçlar vardır. Sheath kullanımı;taşların dışarı atılmasını, flexible üreterenoskopun giriş kolaylığını ve böbrek içi basıncın düşük kalmasını sağlar. Sheath kullanımı üreter hasarı ve kanama riskini artırmadığı gibi;böbrek içi basıncı azaltarak enfektif komplikasyonları (ateş-sepsis-üriner sistem enfeksiyonu) da azaltır. Fakat sheath yerleştirilmesi sırasında gelişebilecek üreter avulsiyonu (komplet ayrılma) ve üreter perforasyonu gibi ciddi morbiditesi olan komplikasyonlar göz önünde bulundurulmalıdır. Ameliyat sonrası başarıda (taşsızlık) sheath kullanımının direkt etkisi yoktur. Literatüre göre KIM-1 (Kidney İnjury Molecule-1) ve NGAL ( Neutrophil Gelatinase Associated Lipocalin) böbrek Hasarı erken döneminde yükselen mevcut en değerli idrar biyomarkerları arasındadır. Akut Böbrek Hasarında KIM-1 ve NGAL yükselişi beklenen kreatinin yükselişinden çok daha öncedir. Bu çalışmadan beklentimiz sheath kullanılan grupta postop böbrek hasarının; sheath kullanılmayan gruba göre daha az olmasını göstermektir.

AMAÇ: Böbrek taşı sebebi ile Retrograd İntrarenal Cerrahi (RIRS) yapılan hastalarda sheath kullanım tercihinin;cerrahi sonrası erken dönem böbrek hasarı oluşumuna etkisini değerlendirmek.

YÖNTEM-GEREÇLER: Çalışmaya Kliniğimizde Mayıs 2018 ile Mayıs 2019 tarihleri arasında 30 Sheath kullanılan,30 Sheath kullanılmayan böbrek taşı sebebiyle RIRS yapılan hastalar ve 30 sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Cerrahi sırasında üreteral giriş kılıfı (Sheath) kullanılan ve kullanılmayan iki grup karşılaştırıldı. Böbrek taşı sebebi ile RIRS yapılan hastalarda preop ve postop böbrek hasarı idrar biyomarkerlarından KIM-1 ve NGAL değerlerine bakılmıştır. Hasta gruplarında preop; postop 4.saat ve postop 24.saat idrar KIM-1 VE NGAL bakıldı. Sağlıklı ve üriner taş hastalığı olmayan kontrol grubunda ise bir kez aynı biyomarkerlar değerlendirildi. Alınan idrar örnekleri 20 dakika içinde; 10.000 devirde 1 dakika süre ile santrifüj edilip, elde edilen idrar supernatantları analize kadar -20/-80 derecede muhafaza edildi; takiben 6 ay içinde ELISA yöntemi ile KIM-1 VE NGAL ölçümü yapıldı. Ayrıca hasta grubunda preop, postop 4.saat ve 24.saat İdrar kreatinin değerlerine bakıldı. KIM-1 ve NGAL değerlerinin idrar kreatinine oranlarına bakıldı. İstatistiksel olarak verilerin hesaplanmasında Shapiro Wilk testi,Kolmogorov Smirnov testi,Bağımlı Örneklem T testi (Paired T testi),Wilcoxon testi,Student T testi ve Mann Whitney U testi kullanıldı.

BULGULAR: Sheath kullanılan grupta preop KIM-1 ve NGAL değerleri ile postop 24.saat KIM-1 ve NGAL değerleri arasında anlamlı fark yoktur (p>0,05). Sheath kullanılmayan grupta preop KIM-1 ve NGAL değerleri ile postop 24.saat KIM-1 ve NGAL değerleri arasında anlamlı fark saptanmıştır (p<0,05). Sheath kullanılmayan grupta Sheath kullanılan gruba göre postop 24.saat KIM-1 ve NGAL değerleri daha yüksek bulundu. KIM-1 ve NGAL değerlerinin idrar kreatinine oranları;Sheath kullanılan ve kullanılmayan grupta preop ve postop anlamlı fark bulunmadı (p>0,05).

SONUÇ: Çalışmamızda sheath kullanılmayan grupta sheath kullanılan gruba göre daha fazla böbrek hasarı geliştiği ortaya konmuştur. Bu sebeple RIRS operasyonunda sheath kullanımı; gelişebilecek böbrek hasarını önlemesi açısından önemlidir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, KIM-1, NGAL, üreteral giriş kılıfı, RIRS

Page 24: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 24 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Demografik veriler ve operasyon bilgileri

Page 25: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 25 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS013 PROXİMAL ÜRETER TAŞI CERRAHİ TEDAVİSİNDE FLEKSİBL ÜRETERORENOSKOPİ İLE SEMİRİJİD ÜRETERORENOSKOPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Güçlü Gürlen1, Ergün Alma1, Kadir Karkin1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Hastanesi Proximal Üreter Taşının Endoskopik Tedavisinde Fleksibl Üreterorenoskopi ile Semirijid Üreterorenoskopinin Karşılaştırılması: Tek Merkez Deneyimi

Güçlü Gürlen, Ergün Alma, Kadir Karkin

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Hastanesi

AMAÇ: Semirijid üreterorenoskopi(URS) ve fleksibl üreterorenoskopi (f-URS) ile yapılan proksimal üreter taşı tedavisindeki komplikasyon oranlarını ve taşsızlık düzeylerini karşılaştırmak.

GEREÇ ve YÖNTEMLER: Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Hastanesi, Üroloji kliniğinde Nisan- 2017 ve Eylül-2019 yılları arasında radyoopak proksimal üreter taşı nedeniyle opere edilen 91 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Bu hastalardan semirijid URS ile opere edilenler grup 1, f-URS yapılan hastalar ise grup 2 olarak sınıflandırıldı. Her iki grupta yer alan hastalar için yaş, operasyon tarafı, post operatif 1. Gün ve 1. Aydaki taşsızlık oranları, operasyon süreleri, üreteral stent yerleştirilme oranları ve gelişen intraoperatif ve post operatif komplikasyonlar kayıt edildi. Komplikasyonlar modifiye Clavien’s Dindo klasifikasyon sistemine göre sınıflandırıldı.

BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması grup 1 de 42,6 ±14,9 ve grup 2 de 42,1±13,6 idi(P:0,87). Grup 1 de 44 erkek ve 14 kadın, grup 2 de ise 24 erkek ve 9 kadın hasta yer almaktaydı(P:0,93). Grup 1 de 32 sol ve 26 sağ taraf opere edilirken, bu oranlar grup 2 de 18 sol ve 15 sağ idi(P:0,87). Operasyon süresi grup 1 de 35,6±10,5 iken grup 2 de 47±10,7 idi(P<0,0001). Post operatif 1. Gün başarı oranı grup 1 de % 60,3 grup 2 de %84,8 idi(P:0,063). Post operatif 1. ayda başarı oranı grup 1 de %74,1 ve grup 2 de %90,9 idi(P:0,097). Grup 1 de üreteral stent yerleştirilme oranları %82,7 ve grup 2 de %87,8 idi(P:0,72). Hiçbir hastamızda sınıflandırma sistemine göre grade 4 -5 komplikasyon izlenmedi. Grup 1 de 1 hastada üreteropelvik bileşke altında üreteral perforasyon izlendi(Grade 3B) ve üreteral stent yerleştirilerek konservatif tedavi edildi. Grup 1 de postoperatif ateş 6 hastada(%10,3) ve grup 2 de 3 (%9,09) hastada izlendi(P:0,86). Transfüzyon gerektirmeyen geçici kanama (Grade 1) grup 1 de 4(%6,8) ve grup 2 de 2 (%6,06) hastada izlendi(P:0,77). Üreteral yaralanma(Grade 1) grup 1 de 6(%10,3) hastada izlenirken grup 2 de 2(%6,06) hastada izlendi(P:0,75).

TARTIŞMA ve SONUÇ: Proksimal üreter taşlarının endoskopik tedavisinde bizim sonuçlarımıza göre f-URS semirijid URS ye göre daha yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranları ile etkin bir tedavi yöntemi olarak görünmektedir

Anahtar Kelimeler : Proksimal üreter taşı, Semirijid üreterorenoskopi, Fleksible üreterorenoskopi

Page 26: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 26 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : TABLO-1

GRUP-1(SEMİRİJİD URS) GRUP-2(FLEKSİBLE URS) P-DEĞERİ

CİNSİYET E/K 44/14 24/19 P:0,93

YAŞ 42,6±14,9 42,1±13,6 P:0,87

TARAF SOL/SAĞ 32/26 18/15 P:0,87

OPERASYON SÜRESİ 35,6±10,5 47±10,7 P<0,0001

POST OPERATİF 1.GÜN BAŞARI ORANI 35/58 (%60,3) 28/33 (%84,8) P:0,063

POST OPERATİF 1. AY BAŞARI ORANI 43/58 (%74,1) 30/33 (%90,9) P:0,097

ÜRETERAL STENT KULLANIMI 48/58 (%82,7) 29/33 (%87,8) P:0,72

ATEŞ 6/58 (%10,3) 3/33 (%9,09) P:0,86

KANAMA 4/58 (%6,8) 2/33 (%6,06) P:0,77

ÜRETERAL YARALANMA 6/58 (%10,3) 2/33 (%6,06) P:0,75

Page 27: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 27 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS014 THE EFFECT OF IRRIGANT FLOW ON MORTALITY AND MORBIDITY DURING RETROGRADE INTRARENAL SURGERY Tzevat Tefik1, Rıfat Burak Ergül1, Serdar Turan1, Selçuk Erdem1, Öner Şanlı1, Faruk Özcan1, İsmet Nane1 1Istanbul University, Istanbul Faculty Of Medicine, Department Of Urology AIM

In this study we aimed evaluate the impact of high vs standard height irrigant flow during retrograde intrarenal surgery (RIRS) for kidney stone disease (KSD) on postoperative complications. We also analysed whether the high irrigant flow is related to mortality of a patient following RIRS.

PATIENT AND METHODS

Two groups of patients who underwent RIRS for KSD, Group 1 with intraoperative standard 40 cmH2O irrigant flow height and Group 2 with 100cm H2O irrigant flow height, were evaluated retrospectively. Demographic data, stone burden, peroperative data and postoperative outcomes were compared among groups. All interventions were performed or supervised by the same surgeon using fiberoptic flexible ureteroscopes (FlexX2 or FlexX2s, Karl Storz SE & Co KG, Tuttlingen, Germany). Ureteral access sheaths (UAS) were used in all cases.

RESULTS

There were 16 and 17 patients in Group 1 and 2, respectively. No statistical significance was found in demographic data, age, body mass index, ASA score, gender, laterality, stone volume, multiple vs single stones, stone attenuation and preoperative presence of JJ stent or ureteral stricture among groups. Lower pole stones were significantly more in the second group [Group 1(n=4) vs Group 2 (n=11)]. All patients had sterile urine cultures before the procedures and only a patient in Group 2 had positive stone culture who developed fever postoperatively requiring broad spectrum antibiotic regimen. Intraoperative data, operation time, technique (dusting, basketing, pop-dusting), basket usage, size of UAS, bleeding and minor and major complications were similar in both groups. There was one minor and one major complications in Group 1 and three minor and one major complications in Group 2. A 61-year-old male patient (ASA score 2) having a lower pole stone of volume 2767mm3, and 40 minutes of operative time in Group 1 was diagnosed with urosepsis and went to intensive care unit (ICU) with single organ dysfunction. The patient recovered following administration of broad-spectrum antibiotics for 14 days. Whereas a 78-year-old female patient (ASA score 3) having pelvic stone of volume 52mm3 and 30 minutes of operative time in Group 2 died on postoperative day 5 in ICU with multiple organ dysfunction. Preoperative cultures were negative and postoperative urine cultures revealed E.Coli in both patients. Hemorrhage without affecting vision was noted in both procedures.

CONCLUSION

High irrigant flow height of 100cmH2O does not seem to have impact on postoperative complications and mortality in patients undergoing RIRS for KSD. Prospective studies are awaited to make proper conclusions.

Anahtar Kelimeler : ureteroscopy, mortality, irrigation

Page 28: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 28 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS015 BÖBREK TAŞI TEDAVİSİNDE RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ (RIRS) : GENÇLERDE Mİ YAŞLILARDA MI? Musa Ekici1, Mehmet Murat Baykam1, Emre Demir1 1T.c Hitit Üniversitesi Amaç: <60 yaş ve >60 yaş böbrek taşı tanısı alan hastalarda , RIRS’ın etkinlik ve güvenilirliğini değerlendirmek.

Materyal-Metod: Nisan2019-ocak 2020 tarihleri arasında Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji kliniğinde , tek cerrah tarafından RIRS yapılan 53 hasta çalışmaya alındı. 30 hasta 60 yaş altında, 23 hasta 60 yaş üstünde idi. Hastaların yaş ortalaması 53,09± 11,824 idi. Hastaların 20 ‘si kadın ve 33’ü erkek idi. Hastaların demografik özellikleri, ASA (American Society of Anesthesiologists) skorları, Stone free oranları, komplikasyon oranları ve operasyon süreleri kayıt edildi. 60 yaş altı ve üstü olarak iki gruba ayrıldı. Taş tanısı CT (computerize tomogtrafi) ile konuldu. Taş parametreleri: Taşın boyutu, yeri ,sayısı ve tarafı kayıt edildi.Cerrahi öncesi tüm hastaların idrar kültürünün temiz olduğu görüldü. Kültürde üremesi olan hastalar uygun antibiyotik tedavisi sonrası temiz idrar kültürü sağlandıktan sonra cerrahiye alındı. Operasyonlar genel anestezi altında litotomi pozisyonunda yapıldı.Access sheat cerrahın tercihine göre, double j katater ise postoperatif rutin her hastaya takıldı. Komplikasyonlar (ateş, hematüri,üreteral injuri), Preoperatif ve postoperatif creatinin ve hematokrit değerleri kayıt edildi.Operasyondan1 ay sonra çekilen CT’de 2mm den küçük taş gözlenmesi taşsızlık olarak tanımlandı.

Bulgular:

Yaş grupları arasında ASA Skor dağılımları (oranları) istatistiksel olarak benzerdi (p=0,065). ASA skorları ile Yaş grupları arasında komplikasyon dağılımları (oranları) istatistiksel olarak benzerdi (p=0,154). Yaş grupları arasında StoneFree dağılımları (oranları) istatistiksel olarak benzerdi (p=1,000).Fisher kesin testi sonuçlarına göre yaş grupları arasında Seans dağılımları (oranları) istatistiksel olarak benzerdi ( p=1,000).Mann Whitney U test sonuçlarına göre yaş gruplarına göre 60 yaş altı ve 60 yaş üstü bireylerin operasyon süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı (p=0,663). Bağımlı gruplarda t-testi sonuçlarına göre 60 yaş altı grupta creatinin değeri preoperatif ve postoperatif ölçümler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunamaz (p=0613), iken 60 yaş üzeri grupta anlamlı bulundu( p=0,008).

Sonuç:

Retrograd intrarenal cerrahi genç hastalar ile karşılaştırıldığında yaşlı hastalarda da yüksek taşsızlık ve düşük komplikasyon oranları ile güvenli ve etkin bir yöntemdir. Ancak, komorbitesi olan yaşlı hastalarda postoperatif kreatinin değerleri dikkatle izlenmelidir. Bu konu ile ilgili daha fazla merkez ve hasta ile yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler : Retrograde Intrarenal Surgery, Treatment, Kıdney Stone Tables : yaş grupları arasında Komplikasyon dağılımları

komplikasyon olan komplikasyon olmayan total sayı p değeri

60 yaş altı 1(%3.3) 29 (%96.7) 30 0.154

60 yaş üstü 4 (%17.4) 19 (%82.6) 23 0.154

total 5 (%9.4) 48(%90.6) 53 0.154

Taşsızlık Oranları

taşsızlık rezüdü taş kalan total p değeri

60 yaş altı 29(%96.7) 1(%3.3) 30 1,000

60 yaş üstü 22(%95.7) 1(%4.3) 23 1,000

total 51(%96.2) 2(%3.8) 53 1,000

Page 29: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 29 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS016 RETROPERİTONEAL FİBROZİS HASTALARINA CERRAHİ YAKLAŞIMIMIZ Fahri Yavuz İlki1, Emre Bülbül2, Çetin Demirdağ2, Bülent Önal2 1Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 2İstanbul Üniversitesi-cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi AMAÇ: Retroperitoneal fibrozis; retroperitoneal dokularda kronik inflamasyon ve sonrasında fibrozis gelişimi ile karakterize bir hastalıktır. Retroperitoneal fibrozis tanısı alan hastaların tedavi modaliteleri başta romatoloji bölümü olmak üzere multidisipliner yaklaşım ile yürütülmektedir. Bu çalışma kliniğimize retroperitoneal fibrozis tanısı ile yönlendirilen renal fonksiyonlarında bozulma olan hastalara cerrahi yaklaşımımızı ve sonuçlarını göstermektedir.

GEREÇ VE YÖNTEMLER: İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği’nde Ocak 2004 ile Haziran 2019 tarihleri arasında RPF tanısı konulan hastaların kayıtlı olan dosyaları incelendi. İncelenen her hastanın demografik özellikleri, renal fonksiyonlarındaki değişiklikler, üreteral stent ile takip süreleri, cerrahi uygulamalar ve sonuçları kaydedildi. Elde edilen veriler uygun istatistiksel yöntemlerle analiz edildi.

BULGULAR: Üreterolizis uygulanan hastaların 2’si kadın 10’ u erkektir.12 hastanın tamamı üreterolizis cerrahisi öncesi ortalama 19.66±13.85 ay (Max 53, min 6) üreteral stent ile takip edildi. Hastaların 5’ine (%%41) cerrahi öncesi patolojik tanı amacıyla biyopsi yapıldı. Hastaların 5 tanesine açık üreterolizis (%41) , 7’ sine laparoskopik üreterolizis cerrahisi (%59) uygulandı. Uygulanan cerrahi teknikler göz önüne alındığında 12 hastanın 9’una omental wrap (%75), 10’una da deperitonizasyon uygulandı(%83). Post op ortalama üreteral stent kalması süreci 42.66±15.45 (Max 67, min 20) gündür. 12 hastanın tamamında üreterolizis sonrası üreteral stent ihtiyacı kalmamıştır ve takiplerinde renal fonksiyonlarında bozulma görülmemiştir. Operasyon öncesi bakılan kreatinin değerlerinin ortalaması 1.51±0.76 (Max 3.70, min 0.75)’dır. Post operatif kreatinin değerlerinin ortalaması 1.17±0.46 (Max 2.40, min 0.57) olarak bulundu.

SONUÇ:Retroperitoneal fibrozis tanısı olan ve renal fonksiyonlarında bozulma olan hastalara ürolojik olarak uygulanan cerrahi teknikler ve sonuçlarını göstermektedir. Tedavi seçimi ve takip süresi her hastaya özel olmalı ve diğer bölümlerle multidisipliner yaklaşım sergilenmelidir.

Anahtar Kelimeler : Üreterolizis, omental wrap, deperitonizasyon, retroperitoneal fibrozis

Page 30: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 30 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS017 SİSTOSKOPİK GİRİŞİMLERDE İNTRAKAVİTER LEVOBUPİVAKAİN’İN AĞRI KONTROLÜNDEKİ ETKİNLİĞİ İLE İLGİLİ RANDOMİZE ÇALIŞMA Mehmet Pehlivanoğlu1, Hasan Hüseyin Tavukçu1, İlker Çömez2, Serkan Yenigürbüz1, Oktay Akça3 1İstanbul Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği 2Memorıal Bahçelievler Hastanesi, Üroloji Kliniği 3İstanbul Kartal Dr. Lürfi Kırdar Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği Bu çalışmada, lokal uygulanan izotonik ile dilüe edilmiş intrakaviter levobupivakain infüzyonunun sistoskopideki ağrı kontrolünün değerlendirilmesi amaçlandı.

Çalışmaya, daha önce mesane tümörü nedeniyle transüretral tümör rezeksiyon operasyonu olan ve sistoskopi ile takip edilen 100 olgu dahil edildi. Hastalar 20 kişilik 5 gruba randomize edilerek ayrıldı; 1. gruba 4 ml (5,0 mg/ml levobupivacaine HCl) , 2. gruba 6 ml (5,0 mg/ml levobupivacaine HCl), 3.gruba 8 ml (5,0 mg/ml levobupivacaine HCl), 4. gruba 10 ml (5,0 mg/ml levobupivacaine HCl) toplam 30 ml olacak şekilde izotonik ile seyreltilerek uygulandı. Sistoskopik girişimler 17,5 F rijid sistoskop ve 0-30-70 derece lens ile uygulandı. Kontrol grubu olarak sadece lidokain içeren jel ‘%2 lidokain’ (Lidokain 25 mg) preparatı instile edildi. Sistoskopi esnasında ve işlemden 30 dakika sonra Visual Analog Skala (VAS) ile ağrı değerlendirmesi yapıldı ve hasta memnuniyeti sorgulandı.

Çalışmamızda sistoskopi işlemi sırasında ve sonrasındaki VAS skoru ortalaması Levobupivakain gruplarında lidokain grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha az tespit edildi. (Grafik 1) Ayrıca Levobupivakain gruplarında hasta memnuniyeti lidokain grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek saptandı. Tüm gruplarda ilaca bağlı yan etki gözlenmedi. (Grafik 2)

Çalışma bulgularına göre sistoskopi işleminde girişiminde ağrı kontrolünde levobupivakain lidokaine göre daha etkili bir seçenek oluşturmaktadır. Bu yöntemin genel anestezi gerekliliğini ortadan kaldırarak genel anestezinin olası komplikasyonlarını önleyebileceğini ve maliyet açısından avantajlı olduğunu düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler : Ağrı, ağrı düzeyi, lokal analjezi, sistoskopi

Page 31: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 31 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: GRAFİK 1: A; Gruplara göre sistoskopi işlemi esnasındaki VAS skoru ortalaması, B; Gruplara göre sistoskopi işlemi sonrasındaki VAS skoru ortalaması. (VAS:Visual Analog Skala)

Page 32: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 32 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: GRAFİK 2: Gruplara göre hasta memnuniyeti

Page 33: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 33 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS018 SPONTAN RÜPTÜRE RENAL ANJİYOMYOLİPOMLARDA ENDOVASKÜLER TEDAVİNİN YERİ Alperen Kayalı1, Serkan Özler2 1Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı 2Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı Giriş: Anjiomyolipom (AML) damar, düz kas ve yağ dokusundan oluşan benign tümörlerdir. İnsidansının %0.3 civarında olduğu çeşitli yayınlarda bildirilmiştir. Daha sıklıkla orta yaş kadınlarda izlenir. Genellikle asemtomatik olup başka nedenlerden dolayı yapılan abdominal görüntülemelerde rastlantısal olarak tanısı koyulmaktadır. Asemptomatik hastaların tedavi endikasyonu net ortaya koyulamamıştır. Ancak kanama ile gelen hastalarda nefrektomi, nefron koruyucu cerrahi veya endovasküler embolizasyon tedavi seçenekleridir. Biz de çalışmamızda AML rüptürene bağlı kanama ile başvuran ve endovasküler embolizasyon ile tedavi olan hastaları araştırmayı planladık.

MATERYAL ve METOD: Çalışmamıza 2014-2018 yılları arasında spontan AML rüptürüne bağlı akut kanaması olan ve endovasküler embolizasyon ile tedavi edilen 4 hasta dahil edildi. Bütün hastalara süperselektif embolizasyon işlemi uygulandı. Hastaların demografik bilgileri, işlem öncesi lezyon boyutları ve lezyon lokalizasyonları incelendi. Embolizasyonda kullanılan maddeler sınıflandırıldı.

BULGULAR: En genç hasta 34 yaşında, en yaşlı hasta ise 52 yaşında idi (ortalam yaş 46.5). Tüm hastaların kadın cinsiyetten olduğu tepit edildi. En büyük kitle boyutu 82 mm, en küçük kitle boyutunun ise 10 mm olduğu tespit edildi (ortalama 57mm). Bütün hastalardaki AML’ler sporadik olup tüberoskleroz ile ilişki saptanmadı. Üç hastada AML’ ler sol böbrekte yerleşşimli iken bir hastamızda AML sağ böbrek yerleşimliydi. Bütün hastalarda embolizasyon ile kanama kontrolü sağlandı. İşlem sırasında anjiyo görüntülerinde tam embolizasyon izlendi. Embolizasyonda tüm hastalarda partiküler (3 hastada polimetilmetakrilat partikülleri (Embozene™) 1 hasta da lipiodol ™ ) embolizan ajanlar kullanıldı. Üç hastada partiküler embolizan ajan ile beraber koil de kullanıldı. İşlem sonrası takip kan tetkiklerinde kanama ile ilgili bulgu saptanmadı. Hastaların demografik yapıları, kullanılan embolizasyon yöntemleri tablo 1’ de özetlenmiştir.

SONUÇ: Asemptomatik AML’lerin tedavisi konusunda görüş ayrılıkları mevcuttur. Asemptomatik hastalarda tümör boyutunun 4cm’ den büyük olması, görüntüleme yöntemleri ile anevrizma tespiti, uzun dönem antikoagülan gereksinimi, gebelik düşünen kadın hastalarda veya olası rüptürde medikal desteğe geç ulaşabilecek olan hastalarda tedavi önerilmektedir. Asemptomatik AML hastalarına güncel yaklaşımlarda biri de yakın takiple izlemdir. Semptomatik hastalarda cerrahi tedavi veya endovasküler embolizasyon yöntemleri uygulanabilir. Tümörün tamamn çıkarılması, patolojik incelemeye olanak sağlaması ve çoğunlukla tekrardan girişimsel işleme gerek kalmaması cerrahi tedavinin vantajları arasında sayılabilir. Endovasküler embolizasyonun avantajlarında bir tanesi de uygun teknikler sayesinde olabilecek en az nefron kaybının sağlanmasıdır. Retroperitoneal kanama, zor lokalizasyon gibi durumlarda nefron koruyucu cerrahi mümkün olmayabilir.

Literaratürde rüptüre AML’nin endovasküler embolizasyon tedavisi hakkında kısıtlı hasta sayısı içeren çalışmalar bulunmaktadır. Bizim de hasta sayımız sınırlı olup tüm hastalarda akut kanama endovasküler embolizasyon yöntemi ile sonlandırılmıştır. Akut kanama ile gelen AML olgularında endovasküler embolizasyon yönteminin ilk tercih edilebilecek tedavi yöntemi olabilir.

Anahtar Kelimeler : Renal Anjiomyolipom , Kanama, Endovasküler Embolizasyon

Page 34: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 34 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Kaynakça : 1) Lin L, Wang C, Pei R, Guan H, Wang J, Yang M, Tong X, Zou Y. Prophylactic selective arterial embolization for renal angiomyolipomas: efficacy and evaluation of predictive factors of significant shrinkage. Int Urol Nephrol. 2018 Oct;50(10):1765-1770. 2) Planché O, Correas JM, Mader B, Joly D, Méjean A, Hélénon O. Prophylactic embolization of renal angiomyolipomas: evaluation of therapeutic response using CT 3D volume calculation and density histograms. J Vasc Interv Radiol. 2011 Oct;22(10):1388-95. 3) Hocquelet A, Cornelis F, Le Bras Y, Meyer M, Tricaud E, Lasserre AS, Ferrière JM, Robert G, Grenier N. Long-term results of preventive embolization of renal angiomyolipomas: evaluation of predictive factors of volume decrease. Eur Radiol. 2014 Aug;24(8):1785-93. 4) Nelson CP, Sanda MG. Contemporary diagnosis and management of renal angiomyolipoma. J Urol 2002;168(4 Pt 1):1315-25. 5) Schwartz MJ, Smith EB, Trost DW and Vaughan ED, Jr. Renal artery embolization: clinical indications and experience from over 100 cases. BJU Int. 2007; 99:881-6. 6) Murray TE, Doyle F, Lee M. Transarterial embolization of angiomyolipoma: a systematic review. J Urol. 2015;194(3):635–9.

Tables : Tablo 1: Hastaların demografik yapıları, lezyon lokalizasyonu, boyutları ve embolizasyon yöntemlerinin özeti

Hasta Yaş/cinsiyet Lokalizasyon Boyut Kullanılan Malzeme

1 49y/K sağ üst pol 60x40 mm 400µ pmma + koil

2 51y/K sol orta kesim 10x80 mm 100µ pmma

3 52y/K sol alt pol 81x82 mm 400µ pmma + koil

4 34y/K sol alt pol 76x70 mm lipiodol + koil

Page 35: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 35 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS019 INTRAVESICAL PLATELET RICH PLASMA INJECTIONS IN TREATMENT OF INTERSTITIAL CYSTITIS REFRACTORY TO CONVENTIONAL TREATMENT cumhur yesildal1, ahmet tevfik albayrak2, Abdullah hizir yavuzsan2, Musab Ilgi3, Sinan Levent kirecci1 1Universty Of Heath And Science Sultan Abdulhamid Han Training And Research Hospital Istanbul Turkiye 2Universty Of Health And Science Sisli Hamidiye Etfal Training And Research Hospital Istanbul Turkiye, Urology 3Hopa State Hospital Hopa/artvin Introduction & Objective:

Current treatments for interstitial cystitis are usually unsuccessful in achieving long-term irritable symptom improvement. Therefore, in this study, we aim to investigate the clinical efficacy of platelet-rich plasma (PRP) intravesical injections on interstitial cystitis patients, who refractory to conventional therapies.

Methods:

30 patients, who applied to our clinic between 2015-2019, received one intravesical injections of 10 mL autologous PRP extracted from 50 mL of whole blood. The primary end-point was Global Response Assessment (GRA) at the first month after the PRP injection. Secondary endpoints included changes in O'Leary-Sant symptom score (OSS), daily frequency, nocturia, post-void residual volume (PVR) from baseline the to first month after the PRP injection.

Results: All 30 patients (all of them are women) completed the first injections and first month follow-up visits. GRA improved after the PRP injection, and the success rate was 85%. OSS also decreased (mean 32 to 20 p< 0.05) (Tabel 1) . The PVR did not change. Frequency, and nocturia were decreased after the PRP injection. Urinary tract infections or voiding difficulties were not seen. Conclusions: The study demonstrated that intravesical injections of autologous PRP can provide interstitial cystitis symptom improvement. Autologous PRP injection is safe and effective in selected patients.

Anahtar Kelimeler : interstitial cystitis, platelet-rich plasma, intravesical treatment

Page 36: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 36 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS020 SİSTOSKOPİ YAPILMA ZAMANININ, İŞLEME BAĞLI GÖRÜLEBİLEN KAYGI, ANKSİYETE VE AĞRI DÜZEYLERİNE ETKİSİ İsmail Selvi1, Erdem Öztürk2 1Karabük Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği, Karabük, Türkiye 2Sbü Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği, Ankara, Türkiye Giriş: Ofis şartlarında yapılan fleksibl sistoskopi günlük üroloji pratiğinde yaygın uygulanan günübürlik bir işlem olmasına rağmen, ilk sistoskopi seansı esnasında yaşanan ağrı ve anksiyete, hastaların tekrarlayan takip sistoskopilerine katılmayı reddetmesine neden olabilmektedir. Çalışmamızda başvuru gününde yapılan sistoskopi ile üç gün sonrasına randevu verilerek yapılan sistoskopi işlemleri arasında, anksiyete ve ağrı yönetimi açısından bir fark olup olmadığını gözlemlemeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Kasım 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında, ağrısız makroskopik hematüri nedeniyle üroloji polikliniğine başvuran ve fleksibl sistoskopi yapılması planlanan 160 hasta iki gruba randomize edilerek prospektif olarak değerlendirildi. Grup I: başvurudan üç gün sonrasına sistoskopi randevusu verilen 40 erkek ve 40 kadın hasta. Grup II: başvuru günü sistoskopi yapılan 40 erkek ve 40 kadın hasta. Tüm hastalara işlem hakkında detaylı bilgi verildi. İşlemden 5 dakika önce %2 lidokain içerikli lubrikan madde üretraya uygulanarak, işlem aynı ürolog tarafından gerçekleştirildi. Sistoskopi öncesinde yapılan STAI TX-I anketiyle durumluk kaygı düzeyi, STAI TX-II anketiyle sürekli kaygı düzeyi, Beck Anxiety Inventory anketiyle anksiyete düzeyi değerlendirildi. Sistoskopi esnasında hissedilen ağrı düzeyini belirlemek içinse, işlemi takiben Visual Analog Skala (VAS) kullanıldı.

Bulgular: Erkek ve kadın hastalar kendi içlerinde ayrı ayrı değerlendirildiğinde, demografik veriler açısından gruplar arasında anlamlı bir fark gözlenmedi (Tablo 1). Erkek hastalarda randevulu sistoskopi yapılan grupta anlık kaygı düzeyi, anksiyete düzeyi ve sistoskopi esnasında hissedilen ağrı düzeyi anlamlı olarak daha az bulunurken; sürekli kaygı düzeyi açısından gruplara arasında fark saptanmadı (Tablo 2). Kadın hastalarda ise, randevulu sistoskopi yapılan grupta tüm değerler anlamlı olarak daha düşük gözlendi (Tablo 2). Sistoskopi esnasında hissedilen ağrı düzeyinin, anlık kaygı düzeyi (r:0.560, p<0.001), sürekli kaygı düzeyi (r:0.259, p=0.001) ve anksiyete düzeyiyle (r:0.656, p<0.001) pozitif korelasyon gösterdiği saptandı.

Sonuç: Randevu verilerek başka bir günde sistoskopi yapmanın, işlem öncesi hastaların hissettiği anlık kaygı ve anksiyete düzeyini, işleme bağlı hissedilen ağrı şiddetini azalttığını gözlemledik. Her hastaya sistoskopi planlandığı zaman yapılan detaylı bilgilendirme sonrasında, randevu gününe kadar geçen sürede, hastaların işlem hakkında daha fazla bilgi edinmiş olabileceğinin, bu sonucu oluşturduğunu düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler : Ağrı, anksiyete, durumluk ve sürekli kaygı düzeyi, sistoskopi, sistoskopi yapılma zamanı

Page 37: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 37 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1: Hastalara ait demografik veriler

Page 38: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 38 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Tablo 2: Hastaların kaygı, anksiyete ve ağrı düzeylerine ait veriler

Page 39: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 39 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS022 MESANE TAŞLARININ TEDAVİSİNDE PERKÜTAN SİSTOLİTOTRİPSİ DENEYİMİMİZ Çağdaş Şenel1, Sezer Çizmeci1, Şakir Ongün1, Emre Tüzel1 1Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.d. Amaç: Mesane taşları üriner sistem taşlarının %5’ini oluşturur. Günümüzde mesane taşlarının cerrahi tedavisinde endoskopik, perkütan ve açık cerrahi seçenekleri mevcuttur. Bu çalışmada kliniğimizdeki perkütan sistolitotripsi (PCSL) deneyimimizi sunmayı amaçladık.

Gereç-Yöntem: Kasım 2017- Ekim 2019 tarihleri arasında kliniğimizde mesane taşı nedeni ile PCSL yapılan 17 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, tıbbi öyküleri ve operasyon süreleri kayıt edildi. Preoperatif görüntüleme yöntemleri ile taş boyutu ve sayısı kayıt altına alındı. PCSL işlemi sistoüretroskopi sonrasında, sistoskop ile direk görüş altında suprapubik 18G perkütan giriş iğnesi ile mesaneye girildi, giriş iğnesinin içerisinden 0.035 inç kılavuz tel gönderildikten sonra Amplatz dilatatör set ile 30F’e kadar dilatasyon sağlanarak mesane içerisine 30F Amplatz kılıf yerleştirildi. Ardından 26F nefroskop ile mesaneye girilerek taş ultrasonik litotriptör ile fragmente edildi. Tüm hastalara üretral katater ve perkütan sistostomi yerleştirildi. Taşsızlık değerlendirilmesi postoperatif 1. ve 30. günlerde görüntüleme yöntemleri ile yapıldı.

Bulgular: Çalışmadaki hastaların yaş ortalaması 69.6±11.8 (38 - 85) yıl idi. Hastaların tamamı erkek idi. Opere edilen hastaların ortalama taş boyutları 21.4±10.8 (10 – 50) mm idi. Tüm hastalarda mutlak taşsızlık sağlandı. Ortalama operasyon süresi 15.2±8.3 (5 -35) dakika idi. Üretral kataterin ortalama kalış süresi 2.5±0.9 (2 -5) gün idi. Hastaların hepsinde perkütan sistostomi postoperatif 24. saatte alındı. Hiçbir hastada modifiye Clavien-Dindo sınıflamasına göre >grade 2 komplikasyon izlenmedi.

Sonuç: Günümüzde mesane taşlarının tedavisinde çoğunlukla transüretral girişim tercih edilmektedir. Ancak diğer transüretral cerrahi yaklaşımlarda olduğu gibi, bu yaklaşımın üretral hasar ve sonrasında darlık oluşturma riski vardır. Özellikle büyük veya çok sayıda mesane taşı olan hastalarda cerrahi süresinin uzaması veya üretral kan akımını bozacak şekilde geniş lümenli şaft ve endoskopların kullanılması bu riski artırır. Bu durum orta ve uzun dönemde üretral darlığa ve sekonder mesane taşlarına yol açabilir. Bu durumu engellemek ve üretral hasarı asgariye indirmek için mesane taşının cerrahi tedavisinde kısa operasyon süresi ve düşük komplikasyon oranları ile perkütan yaklaşım uygulanabilir ve güvenilir bir yöntem olarak gözükmektedir.

Anahtar Kelimeler : perkütan, sistolitotripsi, mesane taşı.

SS023 ROBOTİK VE AÇIK RADİKAL PROSTATEKTOMİ SONRASI PREOPERATİF VE POSTOPERATİF SİSTEMİK ENFLAMATUAR YANITIN KARŞILAŞTIRILMASI Bayram Aliyev1, Macit Hakverdiyev1, Serdar Mustafa Kalemci1, Fuat Kızılay1, Adnan Şimşir1 1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı Giriş ve amaç: Prostat kanseri tüm dünyada erkeklerde görülen ikinci en sık kanser olmasından dolayı önemli bir sağlık problemidir. Bu çalışmanın amacı, yüksek hacimli bir merkezde yapılan robot-yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi (RYLP) ile açık radikal prostatektomi (ARP) sonrası sistemik enflamatuar yanıtın karşılaştırılarak değerlendirilmesidir.

Metod: Ocak 2006'dan Ocak 2020'ye kadar hastanemizde yapılan radikal prostatektomi vakaları retrospektif değerlendirildi. ARP ve RYLP arasındaki preoperatif ve postoperatif sistemik enflamatuar yanıt karşılaştırıldı. Sistemik enflamatuar yanıt belirteçleri olarak preoperatif ve postoperatif kan serum nötrofil (N), lenfosit (L) değerleri ve nötrofil/lenfosit oranı (NLO) belirlendi.

Bulgular: Preoperatif sonuçlar karşılaştırıldığında, ARP’de nötrofil değeri 4.40 (1.30;17.90) 103/µL, RYLP’de 4.48 (1.59;22.52) 103/µL, ARP’de lenfosit değeri 2.0 (0.57;7.0) 103/µL, RYLP’de 2.24 (0.93;4.33) 103/µL, ARP’de nötrofil/lenfosit oranı 2.25 (0.66;22.95), RYLP’de 2.1 (0.85;23.96) olarak saptandı. Postoperatif verilere bakıldığında ise ARP’de nötrofil değeri 9.1 (3.0;18.0) 103/µL, RYLP’de 9.06 (2.91;15.98) 103/µL, ARP’de lenfosit değeri 2.0 (0.57;7.0) 103/µ, RYLP’de 1.4 (0.25;2.78) 103/µL, ARP’de nötrofil/lenfosit oranı 2.25 (0.66;22.95), RYLP’de 6.18 (2.13;30.08) olarak izlendi.

Page 40: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 40 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tartışma: Bilindiği üzre kanser hücreleri mikroçevresindeki enflamatuar hücreleri aktivasyonu ile iltihabı tetiklemektedir ve bu hücrelerin infiltrasyonu kötü prognoz ve tümör agresifliği ile ilişkilidir. Kan serumundaki nötrofil, lenfosit düzeyi ve nötrofil lenfosit oranı kanser prognozunda etkili role sahiptir. Bizim çalışmamızda nötrofil düzeyinin preoperatif ve postoperatif değişimi artış yönünde olup (p=0,947), her iki grupta istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p<0,0001), fakat grup arasında ister preoperatif, isterse de postoperatif istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p=0,248). Lenfosit düzeyine baktığımızda, preoperatif ve postoperatif değişim azalış yönünde olup, RYLP grubunda daha fazla düşüş gözlenmiştir (p=0,0248) ve her iki grupta istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p<0,0001). Aynı zamanda gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p=0,012). Nötrofil/Lenfosit oranı değerinin preoperatif ve postoperatif değişimi artış yönünde olup (p=0,124), her iki grupta istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p<0,0001), fakat grup arasında ister preoperatif, isterse de postoperatif istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p=0,065).

Sonuç: Sonuç olarak, RYLP’nin de ARP gibi sistemik enflamatuar yanıt oluşturduğu ve bu yanıtın ARP ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görüldü.

Anahtar Kelimeler : Anahtar kelimeler: robot-yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi, prostat kanseri, sistemik infalamtuar yanıt, nötrofil/lenfosit oranı Resimler : Resim Açıklaması: nötrofil

Page 41: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 41 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: lenfosit

Page 42: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 42 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: nötrofil/lenfosit oranı

Tables : Sistemik enflamatuar yanıt sonuçları

Preoperatif Postoperatif p

Nötrofil (103/µL) ARP 4.40 (1.30;17.90), RYLP 4.48 (1.59;22.52) ARP 9.1 (3.0;18.0), RYLP 9.06 (2.91;15.98) 0,248

Lenfosit (103/µL) ARP 2.0 (0.57;7.0), RYLP 2.24 (0.93;4.33) ARP 1.3 (0.4;54.0), RYLP 1.4 (0.25;2.78) 0,012

Nötrofil/Lenfosit oranı ARP 2.25 (0.66;22.95), RYLP 2.1 (0.85;23.96) ARP 7.19 (0.2;30.0), RYLP 6.18 (2.13;30.08) 0,065

Page 43: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 43 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS024 BUNDLE KORUYUCU ROBOTİK RADİKAL PROSTATEKTOMİDE KLİPSİZ-ATERMAL PEDİKÜL KONTROLÜ SAĞLAYAN SELEKTİF SÜTÜRASYON TEKNİĞİ Mustafa Bilal Tuna1, Tünkut Doğanca2, Ömer Burak Argun3, İlter Tüfek3, Can Öbek3, Ali Rıza Kural3 1Acıbadem Maslak Hastanesi, Üroloji 2Acıbadem Taksim Hastanesi, Üroloji 3Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, Üroloji Abd Amaç: Robot yardımlı radikal prostatektomi operasyonu sırasında pedikül kontrolü; cerrahi klipler ve/veya farklı enerji kaynakları kullanılarak yapılabilmektedir. Cerrahi kliplerin migrasyonu; mesane boynu kontraktürüne ve mesane taşı oluşumuna sebep olabilmektedir. Diğer taraftan; pedikülün ayrılması sırasında kullanılan farklı enerji kaynakları, potensin düzelmesinde kritik role sahip sinirlerde termal hasara yol açabilmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için; nörovasküler bundle koruyucu robot yardımlı radikal prostatektomide; klipsiz ve atermal pedikül kontrolü sağlayan selektif bir sütürasyon tekniği tanımladık.

Teknik: Robot yardımlı radikal prostatektomi(RYRP) transperitoneal olarak antergrad şekilde gerçekleştirildi. Mesane boynu insizyonunu takiben; prostat pedikülü ayrıldı. Öncelikle prostatın sağ pedikülü serbestlendi ve kesildi. Kanama kontinü şekilde atılan V-Loc dikişlerle kontrol edildi. Nörovasküler bundle, prostat kapsülünden basis bölümünde başlanıp apekse doğru ilerleyecek şekildi nazikçe ayrıldı. Aynı işlem prostatın sol pedikülü için de gerçekleştirildi. Prostatektomi aşamasını takiben, yüzeyel kanamalar titiz bir şekilde , separe 5-0 polifilaman dikişlerle kontrol edildi. Bu teknik; Mart 2018 ve Mayıs 2019 tarihleri arasında 29 hastada uygulandı. Bilateral sinir koruyucu yaklaşım tüm vakalarda gerçekleştirildi. Ortalama pre-operatif PSA 8,1±2,1 ng/ml, ortalama hasta yaşı 60,8±6,5 , ortalama takip süresi ise 13,6±9,9 aydı. Ortalama konsol zamanı, intraoperatif kan kaybı ve prostatektomi spesimen ağırlığı sırasıyla 201±45 dakika, 237±97 ml. and 59±29 gr. olarak hesaplandı. Komplikasyonlar Clavien-Dindo sınıflamasına gore değerlendirildi. Clavien Derece 2, 3a and 3b komplikasyonlara sırasıyla 1,2 ve 1 hastada karşılaşıldı. Cerrahi sınırlar pozitifliği 5 hastada saptandı(%17,2). Post-operatif birinci ayda 29 hastanın 28’i kontinandı. PDE5 inhibitörü ile potens oranı ise %66’ydı.

Sonuç: RYRP(Robot yardımlı radikal prostatektomi)’de klipsiz pedikül kontrolü; intraoperatif kan kaybını etkilemeksizin uygulanabilir bir yöntem olarak gözükmektedir.

Anahtar Kelimeler : prostat kanseri, robotik prostatektomi, sinir koruyucu

Page 44: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 44 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS025 ROBOTİK VE AÇIK RADİKAL PROSTATEKTOMİ İLK 100 VAKA KARŞILAŞTIRILMASI, TEK CERRAH DENEYİMİ Adnan Şimşir1, Fuat Kızılay1, Bayram Aliyev1, Serdar Kalemci1 1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı Giriş ve amaç: İleri yaş erkekler arasında, prostat kanseri en yaygın malignitedir ve toplumun geri kalanına kıyasla daha yüksek insidansa sahiptir. Bu çalışmada, yüksek hacimli bir merkezdeki tek cerrahın ilk 100 vakasında, robot-yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi (RYLP) ile açık radikal prostatektomi (ARP) etkinliğinin karşılaştırması amaçlanmıştır.

Metod: Ocak 2006'dan Ocak 2020'ye kadar hastanemizde tek bir cerrah tarafından yapılan radikal prostatektomi vakaları retrospektif değerlendirildi. ARP ve RYLP arasındaki perioperatif ve onkolojik sonuçlar karşılaştırıldı. İkincil sonlanım noktası fonksiyonel sonuçları içermekteydi. Erektojenik ilaçlarla veya bu ilaçlar olmadan penetrasyon için yeterli olan ve hasta tarafından bildirilen ereksiyonlar ve ayrıca hastalar tarafından bildirilen günlük kullanılan idrar pedi sayısı kaydedildi. Komplikasyonların sınıflandırılması için Clavien sınıflandırılması kullanıldı: (I) tedavi gerektirmeyen normdan hafif sapma, (II) farmakolojik tedavi gerektiren normdan hafif sapma, (IIIa) genel anestezi gerektirmeyen invazif müdahale, (IIIb) genel anestezi altında invazif müdahale. İdrar kaçağı, sıvı kreatininin serum seviyesinin beş katı drenajı ve drenajsız hastalarda idrar kaçağının klinik veya radyolojik kanıtı ile tanımlanan veziko-üretral anastomozdan idrar kaçağı olarak tanımlandı.

Bulgular: Yapılan ilk 100 ARP ve RYLP karşılaştırıldığında, RYLP, kan transfüzyonlarında (12 vs. 2, p =0.021), ortalama hastanede kalış süresi [5.4 gün (3-12) ve 3.1 gün (2-5), p <0.001], Clavien derece >2 komplikasyon (18 vs. 3, p =0.018), idrar kaçağı (11 vs. 2, p =0.033] ve yeniden operasyon gereksinimi [6 vs. 0, p =0.001], ortalama kan kaybı [328 mL (41-3280) vs 150 mL (38-1810), p <0.001), açısından ARP’ye göre daha olumlu sonuçlar sağladı. Ancak ARP ile daha kısa ortalama ameliyat süresi elde edildi [117 dakika (94-251) vs 188 (130-319), p <0.001). Pozitif marjin durumunda (21 vs. 29, p=0.590) ve 12. aydaki erektil fonksiyon durumunda (52 vs. 62, p=0.214) anlamlı fark yoktu. Öteyandan, günde birden fazla ped kullanımı olarak tanımlanan 12. aydaki inkontinans oranında RYLP lehine sonuçlar gözlendi (67 vs. 85, p =0.002).

Sonuç: Tek bir cerrahın ilk 100 radikal prostatektomi operasyonu sonucunda, RYLP, ARP ile karşılaştırıldığında daha iyi perioperatif sonuçlar sağladı. Kontinans sonuçları RYRP lehine saptanırken, erektil fonksiyon açısından anlamlı farklılık yoktu. Onkolojik sonuçları öngörebilen pozitif marjin durumu, RYLP lehineydi. RYLP, onkolojik ve fonksiyonel sonuçlardan ödün vermeden daha güvenli perioperatif sonuçlar sağlayabilir. RYLP’nin kısa öğrenme eğrisi gözönüne alındığında, tecrübe arttıkça bu farkın daha belirgin olması beklenebilir.

Anahtar Kelimeler : robot-yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi, prostat kanseri, onkolojik sonuçlar, fonksiyonel sonuçlar

Page 45: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 45 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Hastaların demografik verileri

Değişkenler Açık (n=100) Robotik (n=100) P değeri

Yaş 62.8 (48-76) 64.6 (47-79) 0.519

DRM 0.480

Non-palpabıl 71 73

Palpabıl 29 27

Tanı anındaki PSA değeri (ng/mL) 7.82 (5.1-17.1) 7.20 (4.8-16.9) 0.683

Biyopsi Gleason skoru 0.112

3+3 18 22

3+4 36 38

4+3 28 26

8 12 10

9-10 6 4

Patolojik Gleason skoru 0.061

3+3 15 17

3+4 40 42

4+3 31 30

8 11 8

9-10 3 3

Preoperatif hemoglobin değeri 12.9 (11.2-14.9) 13.2 (11.8-14.2) 0.721

Preoperatif erektil fonksiyon 0.089

İlişki için yeterli 83 78

İlişki için yeterli değil 17 22

Page 46: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 46 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2. Robotik ve Açık Radikal Prostatektomi için Perioperatif ve Fonksiyonel Sonuçlar

Değişkenler Açık (n=100) Robotik (n=100) P değeri

Operasyon süresi (dakika) 117 (94-251) 188 (130-319) <0.001

Tahmini kan kaybı (mL) 328 (41-3280) 150 (38-1810) <0.001

Kan transfüzyonu 12 2 0.021

Hastanede kalış süresi (gün) 5.4 (3-12) 3.1 (2-5) <0.001

Clavien komplikasyon 0.018

Yok 63 84

Clavien I 13 5

Clavien II 11 8

Clavien IIIa 10 3

Clavien IIIb 3 -

İdrar kaçağı 11 2 0.033

Yeniden operasyon gereksinimi 6 0 0.001

Cerrahi marjin 0.590

Negatif 71 79

Pozitif 29 21

12. aydaki günlük ped kullanımı 0.002

0 67 85

>1 33 15

12. aydaki erektil fonksiyon 0.214

Yeterli 52 62

Yetersiz 48 38

Page 47: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 47 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS026 ‘TRIFECTA’ OUTCOMES OF ROBOT-ASSISTED PARTIAL NEPHRECTOMY: RESULTS OF THE ‘LOW VOLUME’ SURGEON Haluk Akpınar2, Cem Başataç1 1Istanbul Bilim University, Department Of Urology, Istanbul/turkey 2Gayrettepe, Florence Nıghtıngale Hospital Objective: Trifecta is defined as negative surgical margins, warm ischemia time of < 20 minutes, and no perioperative complications after robot-assisted partial nephrectomy (RAPN). In this study, we aimed to analyze the trifecta outcomes of patients who underwent RAPN by a single surgeon (HA).

Materials and Methods: Between 2012 and 2018, 39 patients who underwent RAPN were included in this study. Patient demographics, RENAL nephrometry score, mean operation time, estimated blood loss, warm ischemia time, length of hospital stay, pre- and postoperative renal functions and oncological outcomes were enrolled in our database prospectively and analyzed retrospectively. Complications were graded based on the modified Clavien-Dindo classification system.

Results: The median RENAL nephrometry score was 6 (4-10). RAPN was successfully performed in all but one patient. Median operation time was 180 (90-240) minutes. Warm ischemia was performed only by selective segmental renal artery control in 35 and, by main renal artery control in 3 patients. The off-clamp technique was used in 2 patients. Median WIT was 16 (0-31) minutes. Although WIT was longer than 20 minutes in 7 patients, segmental artery control had been used in all. Four Clavien greater than 1 complications were observed in three patients. Positive surgical margin reported in one patient on the final pathology. As a result, the trifecta is achieved in 35 of the 39 patients (%89).

Conclusion: RAPN seems to be a safe and effective method for treatment of T1 renal tumors. High trifecta rates can be achieved even by the low volume surgeons.

Anahtar Kelimeler : Partial nephrectomy, robotic surgery, surgeon volume, trifecta

Page 48: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 48 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS027 TEK MERKEZDE LAPAROSKOPİK PYELOLİTOTOMİ DENEYİMİ Necmi Bayraktar1, Yaşar Uğurlu1, İsmet Başar1 1Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Giriş

Üriner sistem taşları, akdeniz ülkelerinde yaygın olarak görülmekte olup, ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Çok sayıda tedavi yöntemi tanımlanmış olmasına rağmen, bizim deneyimlerimize göre hiçbir yöntem tam olarak gelişimini tamamlayamamıştır. Doğru tedavi yöntemi cerrahın deneyimine ve hastanın beklentilerine göre şekillendirilmelidir.

Amaç

Biz bu çalışmada tek merkez ve tek cerrah üzerinden laparoskopik pyelolitotomi deneyimimizi paylaşmayı amaçladık.

Metod

2014-2018 yılları arasında, 33 laparoskopik pyeloliyotomi yapılmış hasta çalışmaya alındı. Hastaların tamamında taşlar 2 cm den büyük ve anatomik olarak ekstrarenal pelvis vardı. Hastaların ikisi çocuk, geri kalanı erişkin yaştaydı. ortalama hasta yaşı 48(8-78). Hidronefroz, geçirilmiş İYE, geçirilmiş batın içi cerrahi ve obezite dışlanma kriteri olarak kabul edilmedi. 26/33 hasta da taş soliterken, geri kalan 7 hastada pelviste büyük taş olmak üzere birkaç adet taş (<0,5mm) vardı. Ortalama taş yükü 3.4 cm2. 21/33 hasta da sağ lap. pyelolitotomi, 12/33 hasta da sol lap.pyelolitotomi yapıldı. ortalama operasyon süresi, ilk trokar konulmasını takiben 73(55-127)dakika olarak hesaplandı. Hastaların tamamına laparoskopi öncesi DJS konulup, mesane 250 ml izotonikle dolduruldu. Hastaların 24/33 3 trokar ile operasyon tamamlanırken, 9/33 hasta da ek bir trokar daha konuldu. 13 hastada manipülasyonu kolaylaştırmak için renal pelvisten, abdomen ön duvarına askı suturu konuldu. Tüm renal pelvisler 4.0 vycril kullanılarak primer onarıldı. Renal kalislerdeki ek <1 cm taşlar flexible sistoskop veya irrigasyon yardımıyla alındı. Tüm laparaskopik prosedürlerde transperitoneal yol kullanıldı. Hastaların tamamında üretral kataterler postoperatif 1. gün, dren ise postoperatif 3. gün çekildi.

Sonuç

Daha önce birden çok açık operasyon geçiren bir hasta da, açık ameliyata geçildi. Laparoskopik üst sistem yaklaşımlarında,retroperitoneal fibrozis açıkça diseksiyonu zorlaştırmakta ve operasyon süresinin uzamasına sebep olmaktadır. 8 yaşında 0.5 cm2 rezidü taş dışında, tam olarak taşsızlık sağlanabildi. Kanama, ürinom, idrar kaçağı ve enfeksiyon gibi komplikasyonlar ne peroperatif ne de postoperatif gözlenmedi.

Tartışma

Laparaskopik pyelolitotomi başarısını ve süresini belirleyen en önemli faktörler, orta ve ileri düzey laparaskopi becerisi, uygun enstrumanlara sahip olunulması ve eşlik eden ekibin deneyimi olarak değerlendirilebilir. Ekstrarenal pelvis, DJS kullanımı ve yüksek çözünürlüklü görüntü altında çalışmak, ameliyatı kolaylaştıran etkenlerdir. Uygun şartların sağlanmasını takiben Laparoskopik pyelolitotomi özellikle pelvisin tek taşlarında etkin ve güvenilir bir tedavi yöntemidir.

Anahtar Kelimeler : laparoskopik pyelolitotomi, böbrek taşı, üriner sistem taş hastalığı

Page 49: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 49 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS028 LAPAROSKOPİK SAKROKOLPOPEKSİ: POSTOPERATİF BEL AĞRISI İLİŞKİSİ Necmi Bayraktar1, Yasar Uğurlu1, İsmet Başar1 1Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi

Giriş

Vajinal kaf prolapsusu onarımında sakrokolpopeksi güvenli ve etkin bir cerrahidir. Maalesef, her cerrahi de olduğu gibi, bir takım komplikasyonlar, hasta ve hekimler açısından cerrahinin başarısını gölgelemektedir. Biz laparoskopik sakrokolpopeksi operasyonu sonrası görülebilen bel ağrısını azaltmak ve sebeplerini tanımlamak için ardışık opere edilen hastalarımızı değerlendirdik.

Amaç

Biz bu çalışma da, tek merkez ve tek cerrah üzerinden deneyimimizi paylaşmayı amaçladık.

Metod

2015-2019 yılları arasında ardışık 33 hasta değerlendirmeye alındı. Ortalama yaş 63(56-78). Peroperatif iki parametre, postoperatif de novo bel ağrısı sebebi olarak ( mesh gerginliği ve mesh fiksasyon yöntemi ) tanımlandı. Mesh gerginliği operasyon esnasında gergin veya esnek şeklinde tanımlandı. Esnek mesh >1 ve <3 cm esneklik payı bırakılarak sağlandı. Ayrıca hastalar promontoriuma sutur konularak veya tacker fiksasyonu yapılan şeklinde iki gruba ayrıldı.

Sonuçlar

Tüm hastalarımıza Y mesh peroperatif hazırlanarak kullanıldı.13 hasta da tacker fiksasyonu kullanılırken, 20 hasta da poliester (no:0) sutur kullanıldı. 11 hasta da mesh gergin bırakıldı, geri kalan hastalar da mesh esnek bırakıldı. Ameliyat sonrası hastalar visual ağrı skalasıyla 15. 45. Ve 90. Günlerde değerlendirildi. Meshin gergin bırakıldığı hastaların altısında (6/11) 45 güne kadar anlamlı ortalama 7(5-9) ağrı tanımlandı. Ağrı 90. gün kontrollerinde anlamlı olarak kayboldu. Meshin esnek bırakıldığı hastaların üçünde(3/22) anlamlı ağrı ortalama 6(4-8) tanımlandı. Fiksasyon yöntemi ile ağrı arasında istatistiksel ilişki gösterilemedi.

Tartışma

Laparoskopik sakrokolpopeksi ameliyatı hem minimal invaziv bir yöntem olması hemde başarılı sonuçları nedeniyle giderek yaygınlaşmakta ve komplikasyonları ile de daha sık karşılaşılmaktadır. Biz çalışmamız da postoperatif bel ağrısı için en önemli faktörün mesh gerginliği olduğunu ve kullanılan fiksasyon yöntemiyle ilişkisi olmadığını saptadık. Ancak örnek sayısının kısıtlı olması ve tek merkez de yürütülmüş olması, çalışmanın zayıf yanlarınını oluşturmaktadır. Aynı zaman da, çok merkezli ve daha çok parametrenin değerlendirildiği çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler : laparoskopik kolpopeksi, bel ağrısı, mesh fiksasyonu, mesh gerginliği, ağrı, sırt ağrısı

Page 50: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 50 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS029 KLİNİĞİMİZDE LAPAROSKOPİK NEFREKTOMİDE LİTERATÜRÜN NERESİNDEYİZ ? Mehmet Salih Boğa1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi Amaç:

• Laparoskopik nefrektomi uyguladığımız T1a/ T1b evre böbrek tümörü hastaların demografik, operatif ve postoperatif

verilerinin literature eşliğinde sunulmasıdır.

Materyal ve metod:

• Çalışma için Mayıs 2015-Ekim 208 tarihleri arasında parsiyel nefrektomi uyguladığımız toplam 60 hastanın dosya verileri

retrospektif olarak incelendi.

• Hastaların yaş, cinsiyet ve diabet, HT, KAH gibi renal fonksiyonları etkileyebilecek ek hastalıklar, tumor taraf, boyut, sayısı ve

RENAL skorları kaydedildi.

• RENAL skor; tumor boyut, lokasyonu, endofitik-ekzofitik, toplayıcı sisteme yakınlık derecesine gore hesaplandı [Kutikov A,

2009].

• Renal kitle değerlendirmesi için kontrastlı bilgisayarlı tomografi veya MR kullanıldı.

• Soliter böbrekli, zero iskemik PN veya retroperitoneal PN uygulanan, multiple tümörü olan ve 3 aydan daha kısa takipli

hastalar çalışma dışı bırakıldı.

• Operatif veriler olarak ortalama sıcak iskemi süresi, operasyon süresi, kan kaybı miktarları kaydedildi.

• Postoperatif veri olarakta patoloji sonuçları (TNM) ve komplikasyonlar (Clavien-Dindo) kaydedildi.

• Ortalama takip 21.02 (± 13.26) ay idi.

Sonuç- tartışma:

• Toplam 42 hasta çalışmaya dahil edildi.

• Ortalama yaş, tumor boyutu ve RENAL skor;

o 60.52 (± 10.51) yıl,

o 3.58 (± 1.55) cm

o 6.548 (± 1.17) şeklindeydi.

• İdeal bir PN den beklenen 3 önemli kriter;

o cerrahi sınır negatifliği,

o renal fonksiyonlarda minimal bozulma ve

o komplikasyon olmaması olarak tariflenmiştir [Khalifeh A, 2013; Carneiro A, 2015].

• Çalışmamızda cerrahi sınır pozitiflik oranı 2 (4.76%) idi.

o Cerrahi sınır pozitifliği literatürde 1.5-5 % arasında bildirilmiştir [Ng AM et al 2017, Review].

• Çalışmamızda komplikasyon oranı 4.76% olarak 2 hastada görüldü.

o Literatürde komplikasyon oranı 2.5-24 % arasında bildirildi [Shiroki, R 2016, Gong EM et al, 2008].

• Çalışmamızda sıcak iskemi süresi 26,88 (± 6,27) dakikaydı. Literatürde sıcak iskemi süresiyle ilgili tartışmalar olsada, 20-25 dk

dan kısa tutulması önerilmektedir [Thompson RH, 2010]. Ancak literatürde bu süre;

Page 51: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 51 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

o Pavan ve ark. 19.7- 35.3 dk [Pavan N, 2017 Review].

o Gill ve ark. (771 vaka ); 30.7 dk [2010],

o Marszalek ve ark. (100) ; 31 dk [2009],

o Gong ve ark. (76) ; 32.8 dk [2008],

o Benvay ve ark. (118) ; 28.4dk [2009],

o Kural ve ark. (20); 35.8 dk [2009] olarak bildirdiler.

• Çalışmamızda preoperative ve postoperatif üçüncü ay estimated glomerular filtration oranı (eGFR); 76.83 (± 18.36) ve 71.93

(± 20,12) mL/min/1.73 m2 şeklindeydi. eGFR düşüşü 4.9 (6.38%) mL/min/1.73 m2 idi.

o Literatürde PN de 3. ay eGFR düşüşü; 8.45% (71 ± 14 mL/min/1.73 m2 to 65 ± 14 mL/min/1.73 m2) şeklinde rapor edildi.

[Tachibana, 2018].

• Ortalama operasyon süresi, kan kaybı; 162.26 (± 38.97) dk, 166.79 (± 98.32) mL idi.

o Literatürde ortalama operasyon süresi ve kanama miktarı sırasıyla 115.6-241 dk. ve 112.5-322 mL olarak bildirildi [Wang

AJ, 2009, Pavan N, 2017].

• Hastanede kalış süresi çalışmamızda 3.45 (± 0.89) gün olarak tesbit edildi.

o Literatürde hastanede kalış süresi 2.5-5 gün olarak bildirildi [Wang ve ark, 2009].

• Kliniğimizde T1a/ T1b evre böbrek tümörlerinde laparoskopik nefrektomi, kabul edilebilir komplikasyon ve sıcak iskemi

süreleriyle başarıyla uygulanmaktadır.

Sonuç

• LPN her nekadar öğrenme eğrisi uzun ve zor olsada seçilmiş vakalarda kabul edilebilir komplikasyon oranlarıyla mükemmel

onkolojik ve fonksiyonel sonuçlar alınabilmektedir.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopik parsiyel nefrektomi, minimal invaziv cerrahi, renal tümör, sıcak iskemi süresi

Page 52: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 52 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Hasta ve preoperatif tümör özellikleri

Değişkenler Ortalama (± SD / %)

Kadın / Erkek 11 (26,2%) / 31 (73,8%)

Yaş 60,52 (± 10,51)

Komorbiditeler (HT, DM, KAH) 18 (42.86%)

Preop. eGFR (mL/min/1.73 m2) 76,83 (± 18,36)

Tümör çapı (cm) 3,58 (± 1,55)

Tümörün bulunduğu böbrek Sol / Sağ 14 (33,3%) / 28 (66,7%)

RENAL skor 6,548 (± 1,17)

Takip süresi ( ay) 21,02 (± 13,26)

Tablo 2. Perioperatif ve postoperatif veriler

Değişkenler Ortalama (± SD / %)

Sıcak iskemi süresi (dakika) 26,88 (± 6,27)

Operasyon süresi (dakika) 162,26 (± 38,97)

Tahmini kan kaybı miktarı (mL) 166,79 (± 98,32)

Loj dren süresi (gün) 2,52 (±0 ,67)

Hastanede kalış süresi ( gün) 3,45 (± 0 ,89)

Pozitif cerrahi sınır oranı 2 (4.76%)

Transfüzyon oranı 4 (9.5%)

Açığa dönme oranı 2 (4.76%)

Postoperatif eGFR (mL/min/1.73 m2) 71,93 (± 20,12)

3. ay eGFR değişimi (mL/min/1.73 m2) 4.9 (6.38%)

Yeni başlangıçlı grade 3/ 4 renal yetmezlik oranı 0 (0%)

Clear cell carcinoma / Chromophobe cell carcinoma / Papillary cell carcinoma / Angiomyolipoma / Cystic cell carcinoma / Mixt (CCC+ Eozinofilic)

24 (57,1%) / 8 (19,0%) / 5 (11,9%) / 3 (7,1%) / 1 (2,4%) / 1(2,4%)

Patolojik grade Grade 1 / Grade 2 / Grade 3 5(11,9%) / 22(52,4%) / 15(35,7%)

Patolojik evre T1a / T1b 28 (66,7%) / 14 (33,3%)

Komplikasyon Clavien 1-2 / Clavien 3-5 2 (4.76%) / 0 (0%)

Page 53: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 53 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS030 BİR TAŞRA ÜNİVERSİTESİNİN LAPAROSKOPİK CERRAHİ EVRİMİ : 172 OLGU Cemil Aydın1, Mustafa Sungur2 1Hitit Ünıversıtesı Tıp Fakültesı, Ürolojı Anabılım Dalı, Çorum 2T.c. Erol Olçok Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Ürolojı Anabılım Dalı, Çorum AMAÇ

Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği’ndeki 2016-2017 ve 2018-2019 yıllarındaki laparoskopik operasyonlarımızı 2 ayrı grup olarak karşılaştırıp, hastaların özellikleri ile onkolojik ve fonksiyonel sonuçlarının retrospektif değerlendirilmesini amaçladık.

YÖNTEM

Kliniğimizde Ocak 2016-Aralık 2017 ile Ocak 2018-Aralık 2019 arasında laparoskopik operasyon yapılan toplam 172 olgu demografik özellikler, hastanede kalış suresi, intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlar, operasyon zamanı, kan kaybı açısından değerlendirildi. Hastaların 66’sına böbrek kisti nedeni ile laparoskopik böbrek kisti eksizyonu (LBK), 45’ine non-fonksiyone böbrek tanısıyla laparoskopik basit nefrektomi (LBN), 27 böbrek tümörü tanılı hastaya laparoskopik radikal nefrektomi (LRN), 4 hastaya pelvis renalis tümörü nedeniyle laparoskopik radikal nefroüreterektomi (LRNÜ), 8 böbrek tümörü tanılı hastaya laparoskopik parsiyel nefrektomi (LPN), 5 üreteropelvik darlık tanılı hastaya laparoskopik pyeloplasti (LP) ve 17 üreter taşı olan hastaya laparoskopik üreterolitotomi (LÜ) ameliyatı yapılmıştır. Olguların hepsi transperitoneal olarak yapıldı. Diseksiyon için hem ultrasonik enerji kaynağı (Harmonic-Scalper-Ethicon) hem de termal enerji kaynağı (Ligasure-Covidien) kullanıldı. Vasküler yapıların ligasyonu için Hem-o-Lock klip (Weck Closure Systems; Research Triangle park, NC) kullanıldı. Karbondioksit basıncı 4-6 mmHg basınca düşürüldü kanama kontrolü yapılarak işlem sonlandırıldı. Ameliyat süresi port yerleşimi başlangıcından, portların çıkartılmasına kadar geçen süre olarak kaydedildi. Postoperatif hemovak dren konuldu. Nefrektomi materyalleri, vücut dışına endobag veya mini insizyon yardımı ile alındı. Tüm hastalar postop 1. günde mobilize edildi.

BULGULAR

Laparoskopik operasyon uygulanan hastaların demografik özellikleri, kanama, operasyon süresi, hastanede kalış süresi Tablo 1’ de gösterilmektedir. 13 hastada daha önce geçirilmiş batın cerrahisi öyküsü vardı. Şekil 1’de bu operasyon süresi ve kanama miktarının değişimi grafik olarak görmekteyiz. İlk 2 yıl LPN olgularının operasyon sürelerinin uzun olduğunu görmekteyiz; bunun nedeni parsiyel nefrektomi olarak başlanan ve diseksiyon sırasında kanaması olan 1 hastanın ameliyat süresi oldukça uzun ve 2016-2017 yılında LPN yapılan olguların ikisi de T1b idi. 2016-2017 yılındaki LPN hastaların ortalama tümör çapı 54.26, 2018-2019 yılındakilerin ise 34.8 idi. LPN yapılan 8 hastanın hiç birisinde cerrahi sınır pozitifliği saptanmadı. LBK operasyonu yapılan hastaların kist çapları ortalama 79.42 mm (±12.22) idi. Olguların post-op komplikasyonlarını Modifiye Clavien klasifikasyonuna göre sınıflandırdığımızda; (Tablo 2) 120 hastada (%71,85) komplikasyon izlenmedi. Her iki yıl grubunda da geçici kreatinin yükselmesi 3’er hastada oldu. İki grupta ateş ve subileus sayıları 4’er hasta idi. Kan transfüzyonu 2016-2017’de 2, 2018-2019’da 2 hastaya uygulandı. LRN yapılan 1 hastada pankreastan 10 gün şilöz mai geldi, konservatif izlemle düzeldi. Takip süresi ortalama 30,3 ay olup bu süre içerisinde hiçbir hastada lokal veya sistemik metastaza ayrıca port yeri metastazına rastlanmamıştır.

SONUÇ

Bizler de yeni kurulan Hitit Üniversitesi bünyesinde çalışan Üroloji kliniğimiz olarak güncel teknolojik gelişmeleri takip etmekte ve uygulamaktayız. 2016 Ocak ayında ilk olarak laparoskopi deneyimi olan hekim ile başladığımız serimizde, şu anda kliniğimizdeki bütün hekimler laparoskopik vakalar yapabilmektedir.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopi, Deneyim, Nefrektomi

Page 54: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 54 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Şekil 1: Laparoskopik vakaların operasyon süresi ve kanama zamanları açısından değerlendirilmesi.

Page 55: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 55 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo1: Olguların demografik özellikleri, operasyon verileri ve yatış süreleri ortalamaları

LBK LBN LRN LRNÜ LPN LÜ LP

Yaş 63.48 52.70 64.75 56.2 63.5 54.17 28.8

Kadın 24 25 12 2 4 3 1

Erkek 42 20 15 2 4 14 4

Hasta sayısı (n) 66 45 27 4 8 17 5

Operasyon Süresi (dk) 2016-2017 51.5 96.2 110.6 162.9 221.6 77.5 -

Operasyon Süresi (dk 2018-2019 35.2 78.3 90.2 148.3 195.8 65.6 126

Kan kaybı (ml) 2016-2017 - 68.6 100.1 105.6 265.5 - -

Kan kaybı (ml) 2018-2019 - 60.2 80.1 95.6 185.2 - -

Sıcak iskemi süresi (dk) 25.2

Sıcak iskemi süresi (dk) 19.9

Yatış süresi (gün) 1.68 3.2 4.5 5 6.8 2.6 4.2

Tablo 2: Komplikasyonlar (Modifiye Clavien klasifikasyonuna göre)

Sayı (n) Yüzde

Komplikasyon izlenmeyen 120 %71,85

Sınıf 1

Bulantı-Kusma 2016-2017 3 %3.29

Bulantı-Kusma 2018-2019 2 %2.63

Geçici kreatinin yükselmesi 2016-2017 3 %3.29

Geçici kreatinin yükselmesi 2018-2019 3 %3.94

Ateş 2016-2017 4 %4.39

Ateş 2018-2019 4 %5.26

Sub ileus 2016-2017 4 %4.39

Sub ileus 2018-2019 4 %5.26

Sınıf 2

Kan transfüzyonu 2016-2017 2 %2.19

Kan transfüzyonu 2018-2019 2 %2.63

Pankreatik şilöz mai drenajı 2018-2019 1 %1.31

Sınıf 3

Açık cerrahiye geçiş 2016-2017 3 %3.29

Açık cerrahiye geçiş 2018-2019 3 %3.94

Sınıf 4 0 0

Sınıf 5 0 0

Page 56: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 56 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS031 LAPAROSKOPİK BÖBREK CERRAHİSİ SONRASI TESTİKÜLER HASTALIKLAR Bahadır Topuz1, Murat Zor1, Serdar Yalçın1, Engin Kaya1, Doğucan Nuri Uğur1, Adem Emrah Coğuplugil1, Selahattin Bedir1, Mesut Gürdal1 1Gülhane Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Giriş: Cerrahi olarak uygun olan böbrek hastalıklarına laparoskopik yaklaşım artık standart yaklaşım haline gelmiştir. Ancak merkezimizde bazı laparoskopik yaklaşımlardan sonra hastaların testis ağrısı ve şişliği tariflemesi dikkatimizi çekmiştir. Amacımız bu hastalıkların sıklığını ve klinik özelliklerini anlatmaktır.

Gereç ve Yöntemler: Ocak 2016 ve Aralık 2019 tarihleri arasında laparoskopik yaklaşım ile tedavi edilen hastaların verilerini ameliyat sonrası retrospektif olarak inceledik. Bu yaklaşımlar arasında laparoskopik radikal, parsiyel, hemi ve basit nefrektomi, laparoskopi yardımlı robotik parsiyel nefrektomi, laparoskopik böbrek kist dekortikasyonu, laparoskopik pyelolitotomi ve laparoskopik radikal nefroüreterektomi var idi.

Bulgular: Çalışmamızda toplam 100 erkek hastadan 39’unun laparoskopik yardımlı yaklaşım ile tedavi edildiği belirlendi. Otuz dokuz hastanın 9’unda (%23) testiküler hastalık saptandı. Hastalardan geçirdiği böbrek cerrahisi ile ipsilateral olarak 4’ünde (%10,2) orkiyalji, 4’ünde hidrosel (%10,2) ve 1’inde (%2,6) epididimoorşit tespit edildi. Ortalama hidrosel boyutu 27 mm (20-36 mm) idi. Laparoskopik yaklaşım olan hastaların tanılarının alt grup dağılımı Tablo 1’de görülmektedir. Tablo 2’de testiküler hastalıkların hangi laparoskopik yaklaşım sonrası ortaya çıktığını görmekteyiz. İpsilateral testiküler hastalıklar laparoskopik yaklaşımlardan radikal nefrektomide daha sık saptanmıştır.

Sonuç: Laproskopik böbrek cerrahisi sonrası testiküler hastalıklar literatürde nadiren bildirilmiştir. Olası nedenler arasında periüreteral dokunun diseksiyonu sırasında gonadal venin ligasyonu ve lenfatiklerin zarar görmesi sayılabilir.

Anahtar Kelimeler : hidrosel, laparoskopi, orkiyalji, testis Tables :

Laparoskopik yaklaşımlar n

Laparoskopik radikal nefrektomi 13

Laparoskopik parsiyel nefrektomi 1

Laparoskopik basit nefrektomi 7

Laparoskopik yardımlı robotik parsiyel nefrektomi 5

Laparoskopik böbrek kist dekortikasyonu 6

Laparoskopik pyelolitotomi 2

Laparoskopik radikal nefroüreteroktomi 4

Laparoskopik heminefrektomi 1

Toplam 39

Testiküler hastalıklar

Orkiyalji Hidrosel Epididimoorşit

n 4 4 1

Laparoskopik yaklaşımlar

Laparoskopik radikal nefrektomi (n:4)

Laparoskopik radikal nefrektomi (n:3) ve Laparoskopik böbrek kist dekortikasyonu (n:1)

Laparoskopik radikal nefrektomi (n:1)

Page 57: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 57 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS032 ELE GELMEYEN TESTİS OLGULARINDA ERKEN DÖNEM LAPAROSKOPİ DENEYİMLERİMİZ Gül Doğan1, Hülya İpek1, Çağatay Evrim Afşarlar1, Musa Ekici2 1Hitit Üniversitesi,çocuk Cerrahi Abd. 2Hitit Üniversitesi ,üroloji Abd Amaç

Ele gelmeyen testisler tüm inmemiş testislerin yaklaşık %25’ini oluşturur. Ele gelmeyen testislerin %18’i anestezi altında tekrarlanan muayenede internal halka düzeyinde palpe edilebilmektedir. Geri kalan hastalar karın içi testis, nubin testis veya inguinal kanalda atrofik testis tanıları almaktadır. Günümüzde ultrason veya MRI görüntüleme düşük duyarlılıkları nedeniyle yerini laparoskopik eksplorasyona bırakmıştır. Laparoskopik yöntem hem tanı hem de tedavi amacıyla klavuzlarda birinci sırada önerilen yöntem olmuştur. Bu çalışmada kliniğimizde ele gelmeyen testis tanısı ile laparoskopik eksplorasyon yapılan hastaların bulguları ve yapılan cerrahi işlemler değerlendirilmiştir.

Yöntem

Çalışmaya Ocak 2017 ve Aralık 2018 tarihleri arasında ele gelmeyen testis nedeniyle kliniğimize başvuran 17 erkek hasta dahil edilmiştir. Başvuru muayenelerinde inguinal kanal, skrotum ve olası ektopik yerleşim yerlerinde testis palpe edilemeyen hastaların hepsine laparoskopik eksplorasyon yapılmıştır.

Bulgular

Hastaların yaş ortalaması 1,3(0,5-12) yıldı. Hastaların %41’i sağ taraf, %59’u sol taraf ele gelmeyen testis idi. Hastaların 7’sinde atrofik testis saptanmış olup, 6 hastaya laparoskopik eksplorasyonu takiben inguinal orşiektomi, 1 hastaya laparoskopik orşiektomi uygulandı. On hastaya orşiopeksi uygulandı. Bu hastaların 7’sine iki aşamalı Laproskopik Fowler-Stephens orşiopeksi, 1 hastaya tek seans laparoskopik orşiopeksi ve 2 hastaya laparoskopik explorasyonda testisi inguinal kanal proximalinde izlenmesi üzerine inguinal orşiopeksi uygulandı. Orşiopeksi uygulanan hastaların peroperatif ölçümleri ile saptanan testis hacim ortalaması 58,5±60,8mm3 iken 6. ay skrotal ultrasonografi kontrolünde 80,5 ±83,7mm3 olarak bulundu ve testis hacim artışı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p= 0.005). Laparoskopik eksplorasyon ile orşiektomi veya Fowler-Stephans 1. aşama yapılan hastaların ortalama operasyon süresi 33,4 ±18,2 (17-75) dakika, Fowler-Stephans 2. aşama yapılan hastaların ise 60,4±5,9 (52 – 70) dakika bulundu. Orşiopeksi yapılan hastaların postoperatif takip süresi 27,7±11,5 (6 – 40,3) ay olup, hiçbirinde testis volüm kaybı izlenmedi.

Sonuç

Ele gelemeyen testisler gelişmiş görüntüleme yöntemlerine rağmen halen tanısal bir sorun oluştururlar. Laparoskopik eksplorasyon testisin varlığı hakkında doğru karar verilmesi ve tek seansta veya iki seansta hastaların tedavi edilebilmesini sağlayan güvenilir minimal invaziv bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler : ele gelmeyen testis,çocuk,laparoskopi

Page 58: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 58 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS033 2020 YILINDA DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NDE ÜROLOJİDE LAPAROSKOPİK VE ENDOÜROLOJİK GİRİŞİMLERE ULAŞILABİLİRLİK DURUMU Engin Denizhan Demirkıran1 1Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği Giriş ve Amaç: Günümüzde üroloji pratiğinin büyük kısmını endoürolojik ve laparoskopik girişimler oluşturmaktadır. Hastalar için de bu girişimlerin uygulanabildiği hastanelere ulaşabilmek önem arz etmektedir. Biz de bu çalışmamızda Doğu Anadolu bölgesinde ürolojide laparoskopik ve endoürolojik girişimlerin uygulanabilirliği, mevcut hastane imkanları ve nüfusa göre üroloji hekimi sayısı ile ürolojik özellikli girişimlere ulaşılabilirlik durumunu araştırmayı amaçladık.

Yöntem: 13-17 Ocak 2020 tarihleri arasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde hizmet vermekte olan 79’u 2. Basamak devlet hastanesi, 21’i özel hastane ve 9’u 3. Basamak hastane olmak üzere toplam 109 hastane tek tek telefonla arandı. Üroloji uzmanı mevcut olan 48 hastanenin 45’inde çalışmakta olan üroloji uzmanları ile telefonda görüşme sağlanarak anket soruları dolduruldu. Hekimlere hastanedeki üroloji uzmanı sayısı, laparoskopik cerrahi ekipman varlığı, laparoskopik cerrahi uygulanma durumu, bölgede açılacak olası laparoskopik eğitim sonrasında bu cerrahileri uygulama yönündeki tercihleri, TUR, RIRC ve PNL ekipman varlığı ve uygulama durumları hakkında sorular soruldu. İllerin nüfusları verilere eklenerek Jamovi v1.1.9 paket program ile analiz edildi.

Bulgular: Toplam 49(%45) hastanede 1 ya da 1den fazla olmak üzere bölgede toplam 127 üroloji uzmanı çalıştığı saptandı. 60(%55) hastanede ise üroloji uzmanı mevcut değildi (53 devlet, 7 özel). Laparoskopik ürolojik cerrahi 23(%50) hastanede uygulanmıyor, 19(%41.4) hastanede ise sadece renal cerrahi uygulanıyor iken yalnızca 4(%8.7) 3. Basamak merkezde prostat cerrahisi de uygulanabilmekte olduğu saptandı.

Laparoskopi yapılmayan kliniklerden 10’unda malzeme eksikliğinden, 13’ünde ise eğitim eksikliğinden yapılmadığını ifade edilirken, yapılacak olası bir laparoskopi eğitimi sonrası 13 klinikten 9’u bu girişimleri uygulamayı düşünebileceğini belirtti. Buna karşılık 4 klinikte hastane ekip ve imkan yetersizliği nedenli eğitim sonrası dahi uygulanamayacağı öğrenildi.

Sadece renal laparoskopik cerrahi uygulayan 19 klinikten 11’i eğitim eksikliği, 4’ü ise ekip yetersizliği nedeniyle prostat cerrahisi uygulamadığını iletirken bu grupta da olası bir eğitim sonrası 8 klinik bu girişimi deneyebileceğini bildirdi. Diğer kliniklerin ise 6’sı hastane ve ekip imkanları yetersizliği ve yalnızca 1’i ise mentör eksikliği nedenli uygulamayacağını belirtti.

İmkan bakımından endoskopi uygulayabilen 44(%95.7) klinik mevcut iken 2(%4.3) klinikte endoskopi uygulayacak ekipman bulunmamaktaydı. Bu kliniklerden TUR uygulayabilen 43(%93.5), imkan yetersizliği nedenli uygulayamayan ise 3 klinik bulunmaktaydı. RIRS girişimi açısından ise toplam 19(%41.3) klinik uygulamayı yapabilirken geri kalan 27(%58.7) kliniğin tamamı malzeme yokluğu nedenli olarak RIRS uygulamadığını belirtti. PNL uygulaması sorgulandığında ise 28(%60.9) klinik PNL uygularken, PNL uygulayamayan 18(%39.1) klinikten 14(%30.4)’ü malzeme eksikliğinden, 4(%8.7)’ü ise eğitim eksikliği nedenli olarak PNL uygulayamadığını belirtti.

Nüfusa göre üroloji uzmanı ve laparoskopik cerrahi uygulanan klinik verileri ise Tablo 1 ve 2 de verilmiştir.

Sonuç: Doğu Anadolu bölgesi hastanelerinde üroloji uzmanı, ekipmanları ve uygulanan cerrahi çeşitliliği yönünden belirgin farklar mevcuttur. Bu durumun detaylı ortaya konması personel, ekipman ve eğitim planlamalarına yol göstermenin yanında hastaların ilgili hastanelere kısa sürede yönlendirilebilmesi için de fayda sağlayacaktır.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopi, Endoüroloji, Üroloji uzmanı

Page 59: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 59 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Nüfusa göre üroloji uzmanı oranı

Page 60: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 60 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Nüfusa göre ürolojik laparoskopik cerrahi yapılan klinik sayısı

Page 61: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 61 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS034 ÜROLOJİK LAPAROSKOPİK CERRAHİDE HIZLI VE KOMPLİKASYONSUZ GİRİŞ İÇİN:VİSİPORT Aşkın Eroğlu1, Rahmi Gökhan Ekin 2 1Başkent Üniversitesi Üroloji Ana Bilim Dalı 2Urla Devlet Hastanesi GİRİŞ:

İnsanda ilk laparoskopi 1910 yılında İsveçte Jacobeus tarafından uygulandı.Laparoskopik cerrahi de o günden bugüne teknolojik açıdan çok şey değişti.Ürolojide bu değişimden en çok etkilenen alanlardan biri oldu.Geçmişte açık olarak yaptığımız ameliyatların neredeyse hepsini laparoskopik olarak yapıyoruz.

Minimal invaziv cerrahide amaç teleskop ve ensturmanlar yardımı ile insan vucüduna erişmektir.Laparoskopik cerrahide komplikasyonların %20 si ilk erişim sırasında meydana gelmektedir.Laparoskopik cerrahlar için ilk erişim becerisini geliştirmek önemlidir.

Açık ve kapalı olmak üzere iki teknik ile ilk giriş sağlanmaktadır.Kapalı girişde en sık veress iğnesi kullanılmaktadır.Biz daha az kullanılan ve güvenli bir yöntem olduğunu düşündüğümüz visiport tecrübemizi paylaşmak istedik.

MATERYAL VE METHOD:

2017 ve 2019 yılları arasında visiport giriş ile laparoskopik radikal nefrektomi iki merkezde iki cerrah tarafından yapılan 44 hastayı değerlendirdik.Herhangi bir hastalık nedeni ile antikoagülan ve antiagregan kullananlar ve daha öncesinde batrın cerrahisi geçirenler çalışmaya alınmadı.Hastalarda batına giriş zamanı ve komplikasyonlar değerlendirildi.

SONUÇ:

Batına giriş zamanın ortalama 41.7 sn gibi çok hızlı bir sürede olduğu görüldü.44 hastadan 3 ünde komplikasyon görüldü.Bunlar iki hastada subkutanöz amfizem ve bir hastada küçük damar yaralanmasıydı.Öğrenme eğrisinin düşük olması , az komplikasyon görülmesi ve hızlı bir giriş için iy bir yöntem olduğu düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopi, Üroloji, Visiport

Page 62: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 62 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS035 MİNİMAL İNVAZİV VE AÇIK PARSİYEL NEFREKTOMİNİN PERİOPERATİF BULGULARININ KARŞILAŞTIRMASI Mert Kılıç1, Ersin Köseoğlu2, Kayhan Tarım2, Murat Can Kiremit2, Yakup Kordan2, Fadimana Bozkurt Türkkalan3, Ömer Acar2, Tarık Esen1, 2 1Vkv Amerikan Hastanesi, Üroloji Bölümü 2Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi , Üroloji Anabilim Dalı 3Vkv Amerikan Hastanesi, Hemşirelik Hizmetleri Bölümü Amaç: Bu çalışmada açık ve minimal invaziv nefron koruyucu cerrahi yapılan hastaların perioperatif bulgularını karşılaştırmayı amaçladık.

Materyal-Metod: Bu çalışma için 2010’dan itibaren, açık ve minimal invaziv (Mİ) nefron koruyucu cerrahi (NKC) yapılan hastaların kayıtları retrospektif olarak tarandı. Mİ-NKC (Robotik ve laparoskopik ) ve açık NKC ile tedavi edilen hastaların demografik verileri, tümör karakteristikleri ve perioperatif sonuçları karşılaştırıldı (Tablo1).

Bulgular: Toplamda 346 hastaya NKC yapıldı. Açık, robotik ve laparoskopik yöntemle yapılan hastaların sayısı sırasıyla 173, 158 ve 15 idi. Açık NKC yapılan hastaların ortalama tümör çapı 48.7± 21 mm iken Mİ-NKC yapılan hastalarda 33.5± 18 mm olarak bulundu (p <0.05). RENAL ve PADUA skorları açık cerrahi lehine daha yüksekti (p <0.05). Patoloji sonucuna göre benign tümör yüzdeleri açık ve Mİ NKC için sırasıyla %20 ve % 17 idi (p=0.345). Cerrahi sınır pozitifliği açık NKC için %6.9 Mİ NKC için ise %8 olarak hesaplandı (p=0.16). Operasyon süreleri açık ve Mİ NKC için sırasıyla 105 ve 150 dk idi (p<0.05). İntraoperatif kan kaybı açık NKC için ortalama 184 ml iken Mİ NKC için 227 ml olarak gözlendi (p= 0.13). Hiler klempleme açık NKC yapılan hastaların 112’sinde ( %64.7), Mİ NKC yapılan hastaların ise 95’inde (%54.9) uygulanırken(p=0.06) , sıcak iskemi yapılan hastaların ortalama iskemi süreleri sırasıyla 16.2 ± 1,25 vs 22.7 ± 0,87 dk ( p < 0.05) idi. Glomerüler filtrasyon hızı (eGFR) düşüşü (3. ay) her iki grupta benzerdi ( 8.2 vs 7.1 mL/min/1.73m² , p=0.36) .

Sonuç:

Minimal invaziv tekniğin, açık yöntemle karşılaştırıldığında benzer ve kabul edilebilir major komplikasyon oranları ve cerrahi sınır pozitifliğine sahip olduğu görülmektedir. Minimal invaziv NKC sırasında uygulanan sıcak iskemi süresi, açık yönteme göre daha uzun gözükse de, ortalamanın 25 dakika altında kalması sayesinde bu fark GFR değişimine yansımamaktadır.

Minimal invaziv cerrahinin böbrek tümörleri için güvenilir ve etkili bir yöntem olduğu gözlenmektedir ancak artan tecrübemize rağmen halen açık cerrahiye göre daha küçük ve morfometrik skorları daha düşük böbrek tümörlerini tercih etmekte olduğumuzu gözlemlemekteyiz.

Anahtar Kelimeler : parsiyel nefrektomi, böbrek tümörü, PADUA, RENAL, morfometri

Page 63: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 63 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Açık ve minimal invaziv nefron koruyucu cerrahi (NKC) yapılan hastaların demografik veri, tümör karakteristikleri ve perioperatif sonuçlarının karşılaştırılması

Açık NKC (n=173) Minimal İnvaziv NKC (n=173) p değeri

Yaş (yıl) 53.1 (25-86) 53.6 0.84

ASA skoru ≥3 21 (%12) 12 (%6.9) 0.09

Tümör çapı (mm) 48.7 (± 21 ) 33.5 (±18) <0.05

R.E.N.A.L skor 7.9 6.1 <0.05

PADUA skor 9 7.6 <0.05

Operasyon süresi (dk) 106 150 <0.05

İntraoperatif kan kaybı (ml) 184 227 0.13

Transfüzyon (%) 8 (%4) 9 (%5) 0.82

Hiler klempleme (%) 112 (%64.7) 95 (%54.9) 0.06

Sıcak iskemi süresi (dk) 16.2 ± 1,25 22.7± 0.87 <0.05

eGFR düşüşü ˠ (mL/min/1.73m²) 8.2 7.1 0.36

Hastanede kalış süresi (Median ) 4 (3-20) 4(2-15) 0.4

Clavien ≥ 3 komplikasyon 9 ( %5) 12 (%6.9) 0.46

Cerrahi sınır pozitifliği 12 (%6.9) 14 (% 8) 0.16

Page 64: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 64 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS036 UNUTULMUŞ VE TAŞLAŞMIŞ ÇİFT-J ÜRETERAL STENTLERİN ENDOÜROLOJİK OLARAK TEK SEANSTA ÇIKARTILMASI Volkan Ülker1, Orçun Çelik1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Hastalar ve Metod: Unutulan veya çekilemeyen üreteral çift-J stentler ciddi komplikasyonlara neden olabilir. İleri derecede taşlaşmış bir unutulan stentin çıkarılması oldukça zor olabilir. Bu çalışmada yoğun taşlaşma meydana gelmiş çift-J stentlerin çıkarılması ile ilgili deneyimlerimizi sunmak ve endoürolojik tedavi seçeneklerinin yanı sıra etkinliklerini tartışmayı amaçladık. 2013-2018 yılları arasında kliniğimizde sistoskopik olarak stenti çıkarılamayan 18 erkek ve 6 kadın (ortalama 48.58 ± 14.48 yaş) hastada taşlaşmış unutulmuş stent (ortalama süre 16.4 ± 13.25 ay) tedavi edildi. Tüm hastalar negatif İdrar kültürü sağlandıktan sonra operasyona alındı. Tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelendi ve stenti çıkarmak için gereken girişim sayısı, ameliyat süresi, komplikasyonlar, hastanede kalış süresi ve taşsızlık oranı açısından sonuçlar analiz edildi.

Bulgular: Forgotten-Encrusted-Calcified (FECal) sınıflamasına göre, stent taşlaşmasının en yaygın şekli derece III (% 64.7) idi ve stentlerin % 17.6'sı spontan olarak bölünmüştü. 17 hastanın dördü başlangıçta ekstrakorporeal şok dalgası litotripsi (SWL) ile tedavi edildi. Hastalarda taşlaşmış stentin çıkarılması için ortalama 2 endoskopik müdahaleye ihtiyaç duyuldu ve tüm stentler, tek seansta endoskopik olarak çıkarılabildi. Ortalama operasyon süresi 63.3 ± 41.8 dakika olarak bulundu. En sık uygulanan girişim (% 41.1) sistolitotripsi ve ardından üreteroskopi idi. Peroperatif ve postoperatif olarak 17 hastanın ikisinde Clavien derece I, ikisinde derece II ve birinde derece IIIb komplikasyon görüldü. Hastanede kalış süresi ortalama 1.3 ± 0.99 gündü. Stent çıkarıldıktan bir ay sonra tüm hastalar tamamen taşsız idi.

Sonuç: Unutulmuş ve taşlaşmış çift-J stentlerin endoürolojik olarak tek bir seansta çıkartılması, minimal bir morbidite ile uygulanabilir ve etkili bir yöntemdir. Tedavideki ana strateji müdahale sayısını en aza indirmek olmalıdır.

Anahtar Kelimeler : Unutulmuş üreteral stent, Ekstrakorporeal şok dalgası litotripsisi, Perkütan nefrolitotomi, Üreteroskopi

Page 65: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 65 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tedavi algoritması

Page 66: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 66 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS037 DOUBLE J STENT İLE İLİŞKİLİ SEMPTOMLARIN TEDAVİSİNDE MİRABEGRON'UN ETKİNLİĞİ; İLK BULGULARIMIZ (ÜCD-EGE ÇALIŞMA GRUBU) Önder Çinar1, Yılören Tanıdır2, Selçuk Özer3, Sezer Çizmeci4, Oğuzcan Erbatu5, Turan Özdemir6, Reha Girgin1, Şakir Ongün4, Oktay Üçer5, Fuat Kızılay6, Volkan Şen7, Bora İrer8, Ozan Bozkurt3 1Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 2Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı 3Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 4Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 5Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 6Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 7Manisa Şehir Hastanesi 8İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi Üroloji Kliniği GİRİŞ-AMAÇ: Üreteral stentler obstrüksiyonla ilişkili komplikasyonların giderilmesi ve postoperatif idrar kaçağının önlenmesi amacıyla kullanılırlar. Bununla birlikte, idrar yaparken yanma, aniden idrara sıkışma ve sık idrara gitme gibi çeşitli semptomlara neden olurlar.

MATERYAL-METOD: Bu çalışmada, peroperatif DJS takılmış, postoperatif 10.günde kontrol muayenesi yapılan, semptomları Üreteral Stent Semptom Anketi (USSQ) ile değerlendirilen ve bu semptomlar nedeniyle farklı oral medikal tedavi seçeneklerden biri başlanmış hastalardan postopoperatif 4-6 hafta sonra kontrol muayenesine gelen hastalar, retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Çalışma grubu içerisinde, mirabegron tedavisi kullanmış olan 85 hastanın alt grup analizi yapılmıştır.

BULGULAR: Çalışmaya 58 erkek 27 kadın hasta dahil edildi. Hastaların ortalama yaşı 46 yıl, vücut kitle indeksi 26,9 kg/m2 idi. Ortalama taş boyutu 11,0 x 9,0 mm idi. Hastaların DJS takıldıktan 1 hafta sonraki ve mirabegron kullandıktan sonraki USSQ skorları Tablo-1 de özetlenmiştir.

SONUÇ: Double J stent üroloji pratiğinde oldukça yaygın kullanılmakla birlikte; ağrı, hematüri ve cinsel disfonksiyon gibi yan etkilere neden olmaktadır. Mirabegron tedavisi Beta-3 agonistik etkisiyle hastaların üriner semptomlarında ve ağrısında belirgin azalma sağlamaktadır.

Anahtar Kelimeler : ağrı, cinsel disfonksiyon, double j stent, mirabegron, üreteral stent semptom anketi Tables : DJS'İN NEDEN OLDUĞU SEMPTOMLARIN TEDAVİSİNDE MİRABEGRON ETKİNLİĞİ

MİRABEGRON ÖNCESİ (N=85) MİRABEGRON SONRASI (n=85)

ÜRİNER SEMPTOMLAR (ortalama +/- SD) 30,65 +/- 3,76 24,86 +/- 2,98

AĞRI (ortalama +/- SD) 18,53 +/- 3,44 9,17 +/- 2,03

GENEL SAĞLIK DURUMU (ortalama +/- SD) 10,79 +/- 1,88 10,38 +/- 1,45

İŞ PERFORMANSI (ortalama +/- SD) 5,23 +/- 1,63 4,22 +/- 1,17

SEKSÜEL SORUNLAR (ortalama +/- SD) 4,93 +/- 1,22 2,43 +/- 0,98

EK PROBLEMLER (ortalama +/- SD) 6,03 +/- 1,47 5,54 +/- 1,77

Page 67: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 67 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS038 EFFICACY OF MIRABEGRON IN RELIEF OF STENT RELATED DISCOMFORT Mete Özkıdık1--2 1Yerköy State Hospital 2Şanlıurfa Research And Training Hospital Objective: Ureteral stent is required in some cases after ureteroscopic stone removal due to inflammation or edema of ureteral mucosa. However, stent related pain and LUTS might be challenging in some individuals. α1 selective adrenergic receptor blockers, particularly alfuzosin¹ is recommended for relief of these symptoms. Tae et al concluded the efficacy of mirabegron in this indication.² In this study, we aimed to compare the efficacy of mirabegron with alfuzosin in relief of stent related symptoms.

Material&Methods: The patient registrations of Şanlıurfa Research & Training Hospital and Yerköy State Hospital were retrospectively scanned to obtain the relevant data. 83 patients/88 renal units who underwent ureteroscopy or RIRS for symptomatic stones and needed a JJ stent were enrolled. STORZ 9.5 Fr/43 cm rigid, FLEX-X2 flexible uretero-renoscopes and GEOTEK 4.8 Fr/28 cm ureteral stents were used in the interventions. 47 of the participants received alfuzosin 10 mg/day (group 1) and 36 patients were administered mirabegron 50 mg/day (group 2) to relieve stent related symptoms. Two groups were compared in terms of mean suprapubic pain scores (VAS), IPSS, mean number of hospital visits for additional analgesic administration and number of UTIs confirmed by urine culture. Statistical Analysis: SPSS version 20.0 (IBM Corp, Armonk, NY, US) was used for statistical analysis. Unpaired t test was applied to compare the normally distributed independent variables and a p value of ≤0.05 was considered statistically significant.

Results: Mean age was 34.2±5.6 years. 45%(38/83) of the study population was female and 18% (15/83) of the patients was of Syrian origin.(Table 1) Stone-free status (no detectable fragments of any mm on ultrasonographic examination) was achieved in 74 (89%) patients/78 (88%) renal units. The mean duration of ureteral stent was 9.3±2.4 days. Mean VAS scores were 7.4±1.8 vs 5.08±1.2 (p:0.039), mean number of hospital visits 4.3±0.9 vs 1.9±0.4 (p:0.027), mean IPSS 14.2±1.9 vs 14.4±1.8 (p:0.91), mean number of UTIs 2.3±0.7 vs 3.1±0.9 (p:0.62) for group 1 and 2 respectively.(Table 1) No significant difference was observed between two groups in terms of side effect rates due to the medical treatments applied (Table 1) except higher rate of orthostatic hypotension reported in alfuzosin group as anticipated. (p:0.016,19%, 9/47)

Conclusion: Mirabegron provided better stent related relief of discomfort and pain alleviation, also led to less hospital visits for analgesic administration compared to alfuzosin though UTI rates and IPSS were similar in two groups. Besides, mirabegron would be more tolerable in patients with a history of orthostatic hypotension. Retrospective design, small sample size and failure to apply Turkish validation of USSQ may be regarded as conspicuous limitations of the study. Prospective, randomized and larger scale comparative studies should be conducted to draw definitive conclusions on efficacy of mirabegron in relief of ureteral stent related discomfort.

Anahtar Kelimeler : alfuzosin, hospital visit, mirabegron, ureteral stent, VAS score Kaynakça : References 1. He F, Man LB, Li GZ, Liu N. Efficacy of α-blocker in improving ureteral stent related symptoms: a meta-analysis of both direct and indirect comparison. Drug Des Devel Ther 2016;10:1783-93. 2. Tae BS, Cho S, Jeon BJ, Choi H, Park JY, Cho SY, Lee KC, Bae JH. Does mirabegron relieve ureteric stent-related discomfort? A prospective, randomized, multicentre study. BJU Int 2018;122:866-872.

Page 68: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 68 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Table 1: General characteristics of the study population, results of the comparison between group 1and 2, the rates of side effects in both groups.

Parameters Group 1 Alfuzosin 10 mg/day Group 2 Mirabegron 50 mg/day Total p value

Number of patients 47 36 83 -

Mean age (years) 33.4±5.5 35.2±5.7 34.2±5.6 0.36

Gender (Female/Total) 44% (21/47) 47% (17/36) 45% (38/83) 0.28

Ethnicity (Syrian/Total) 19% (9/47) 16% (6/36) 18% (15/83) 0.23

Stone-free ratio 89% (42/47) 88% (32/36) 89% (74/83) 0.53

Duration of stent (days) 8.9±2.2 9.8±2.6 9.3±2.4 0.59

Mean VAS score 7.4±1.8 5.08±1.2 6.3±1.5 0.039

Mean number of hospital visits 4.3±0.9 1.9±0.4 3.2±0.6 0.027

Mean IPSS 14.2±1.9 14.4±1.8 14.2±1.8 0.91

Mean number of UTIs 2.3±0.7 3.1±0.9 2.6±0.7 0.62

Headache 10% (5/47) 8% (3/36) 9% (8/83) 0.44

Sinusitis 4% (2/47) 5% (2/36) 4% (4/83) 0.51

Nasopharyngitis 6% (3/47) 8% (3/36) 7% (6/83) 0.41

Backache 4% (2/47) 5% (2/36) 4% (4/83) 0.52

Orthostatic hypotension 19% (9/47) 5% (2/36) 13% (11/83) 0.016

New onset or unregulated hypertension 2% (1/47) 5% (2/36) 3% (3/83) 0.19

Abnormal ejaculation 7% (2/26) 0% (0/19) 4% (2/45) 0.13

Cardiac arrhythmia 4% (2/47) 8% (3/36) 6% (5/83) 0.18

Page 69: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 69 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS039 ÜRETERAL TAŞLAR HİDRONEFROZA NEDEN OLMADAN RENAL KOLİĞE NEDEN OLABİLİRLER Mİ? Ali Furkan Batur1, Mehmet Kaynar1, Mehmet Yıldız1, Özcan Kılıç1, Serdar Göktaş1 1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Amaç: Üreterolitiazis tanısında taş protokollü kontrastsız abdominal bilgisayarlı tomografi(BT) altın standart tanı yöntemi olmasına karşın üriner sisteme yönelik ultrasonografi(USG) daha ucuz ve yaygın olması ve radyasyon maruziyetine neden olmadığından dolayı daha çok tercih edilmektedir. Bu çalışmada üreter taşı olan hastalarda hidronefroza neden olmadan renal kolik yapma oranının ve buna etki eden taş ile ilgili verilerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Metotlar: Renal kolik ile hastanemiz üroloji polikliniğine ve acil servisine başvuran ve BT ile üreter taşı saptanan hastaların dosyaları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Hastaların demografik verilerinin yanında tomografiler taş boyutu, taş lokalizasyonu ve hidronefroz derecesi açısından değerlendirilmiştir.

Sonuçlar: Renal kolik ile hastanemize başvuran 1175 hastadan toplam 346 hastanın verileri değerlendirilmeye alınmıştır. BT çekilmemiş olanların, bilateral üreter taşı olanların, aynı üreterde birden fazla taşı olanların ve aynı taş için son 15 gün içinde tekrar başvurmuş olanların verileri değerlendirme dışı bırakılmıştır. Yaş ve cinsiyetin hidronefroz derecesi ile istatistiksel anlamlı ilişkisi tespit edilmemiştir. Taş boyutunun -aksiyel boyut ve koronal kraniyokaudal uzunlukların ikisi için de geçerli olmak üzere- hidronefroz derecesi ile istatistiksel anlamlı olarak ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Hidronefroz olanlarda aksiyel çap ortalama 5.635mm, olmayanlarda 5.031mm bulunmuştur ve arada ki fark istatistiksel olarak anlamlı olarak hesaplanmıştır (p=0.045) Hidronefroz olanlarda kraniyokaudal taş uzunluğu ortalama 8.012mm iken bu değer hidronefroz olmayanlarda 6.654mm olarak bulunmuştur ve arada ki fark anlamlı bulunmuştur (p=0.033). Tüm lokalizasyonlara bakıldığında hidronefroz olma bakımından taş lokalizasyonları arasında fark vardır ve distal üreter taşlarında diğer bölgelere göre daha az hidronefroz oluşmaktadır (Tablo).

Tartışma: Üreter taşlarının bir kısmı hidronefroz yapmadan renal koliğe neden olabilirler ve renal kolik ile başvuran ve sadece USG ile değerlendirilen hastalarda üreter taşının tanısı atlanılabilir. Bu yüzden bu hastaların kontrastsız BT ile değerlendirilmesi önerilmelidir.

Anahtar Kelimeler : Üreterolitiazis, Üreter taşı, Bilgisayarlı tomografi, Hidronefroz, Renal kolik Tables : Taş lokalizasyonuna göre hidronefroz olup olmama oranları

Taş lokasyonu Sayı HİDRONEFROZ (VAR) HİDRONEFROZ (YOK) P DEĞERİ

Üreteropelvik bileşke 39 4 (%10,3) 35 (%89,7) .618

Proksimal üreter 95 6 (%6.3) 89 (%93.7) .016

Orta Üreter 71 5 (%7) 66 (%93) .082

Distal Üreter 85 25 (%29.4) 60 (%70.6) .000

Üreterovezikal bileşke 56 9 (%16.1) 47 (%83.9) .082

Toplam 346 49 (%14.2) 297 (%85.8) .000 (Distal üreter)

Page 70: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 70 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS040 BÖBREK TAŞI ESWL İŞLEMİNDE YAŞ VE CİNSİYETE GÖRE AĞRI SKORLAMASI Taha Numan Yıkılmaz1, Selçuk Altın1, Erdem Öztürk2 1Kahramanmaraş Şehir Hastanesi 2Ankara Onkoloji Hastanesi Amaç: Yirmi milimetreden büyük renal pelvis taşlarına yönelik ESWL işlemi uyguladığımız olgularda yaş ve cinsiyetin işlem sırasındaki ağrı ile ilişkisi değerlendirildi.

Materyal ve metot: Çalışma Haziran 2014 ile Eylül 2019 tarihleri arasında 20 mm’den büyük renal pelvis taşı olan 124 olgu ile gerçekleştirildi. Olgular yaş, cinsiyet, işlem sayısı, taş boyutu, ağrı puanına göre değerlendirildi. Olguların tamamına işlem öncesi intramuskuler 75mg diklofenak sodyum uygulandı. Olgulardan işlem sırasında oluşan ağrı durumunu vizüel ağrı skalası (VAS) skorlaması kullanılarak 1 ile 10 arası puan verilmesi istendi. Ağrı olmaması 0 puan iken dayanılmaz ağrı 10 puan aldı. Olgular cinsiyet durumlarına göre 2 gruba ayrılarak veriler karşılaştırıldı.

Bulgular: Çalışmaya alınan 124 olgunun yaş ortalaması 55.8 (19-77 yıl) iken cinsiyet durumları E/K: 70/54 şeklindedir. Olguların yaş, cinsiyet, taş boyutu, seans sayısı, vuruş sayısı ve taşsızlık oranları değerlendirildi. Cinsiyetler arasında ağrı skorlamasında istatistiksel olarak fark bulunmazken alt grup analizi yaptığımızda genç kadınlarda ağrının daha fazla olduğu gözlendi (Tablo 1)

Sonuç: ESWL işlemi böbrek taşlarına yönelik yapılan etkili bir tedavi yöntemidir. Çoğu klinikte bu işlem ayaktan tedavi hizmeti olarak sunulmakta iken olgularda ağrıya bağlı işlemin başarısının düştüğü ve yeterli analjezi uygulanmaması nedeniyle tekrarlayan işlemlere bağlı maliyetin arttığı unutulmamalıdır. Özellikler kadın olgularda ağrının daha fazla olması nedeniyle olgularda bilgilendirmenin iyi yapılmış olması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, ESWL, anksiyete, ağrı

Page 71: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 71 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS041 TEKİRDAĞ İLİNDEKİ TAŞ ANALİZ VE METABOLİK DEĞERLENDİRME: TEK MERKEZ SONUÇLARIMIZ Mehmet Fatih Şahin1, Murat Akgül1, Cenk Murat Yazıcı1 1Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı GİRİŞ:

Üriner sistem taş hastalığı (ÜSTH) coğrafyamız açısından endemik bir durumdur. Taş analizinin ardından metabolik değerlendirme ve medikal tedavi taş nüksünü önleme açısından son derece önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Tekirdağ ilinde ÜSTH olan ve cerrahi ile taş ekstraksiyonu yapılan hastaların taş analizi - metabolik değerlendirme sonuçlarının sunulması amaçlanmıştır.

MATERYAL-METOD:

Tekirdağ ilindeki Ağustos 2018 - Aralık 2019 tarihleri arasında cerrahi sonrası taş ekstraksiyonu yapılan toplam 190 hasta çalışmaya dâhil edildi. Bu hastaların üst üriner sistemin herhangi bir lokalizasyonunda taşı mevcuttu. Taş analizleri Spektroskopi yöntemi (FT/IR-4600 FT-IR Spectrometer cihazı) ile elde edildi. Taş analizi elde edilen toplam 89 yüksek riskli hastaya metabolik değerlendirme yapıldı. Yüksek riskli olmayan, üriner diversiyon materyali (DJ stent, üreter katateri, nefrostomi) olan ve hasta uyumsuzluğu nedeniyle diğer hastalara metabolik değerlendirme yapılmadı.

BULGULAR:

Taş analizi yapılan hastaların yaş ortalaması 49,72±16,4 (min:3, max:85) olup 109’u erkek, 81’i kadın idi. Hastaların %81,4’ünde kalsiyum içeriği, %9,8’inde ürik asit ana komponenti tespit edilmiştir. Sistin taş oranı %1 olarak, diğer taş komponentleri ise %7,8 oranında bulunmuştur. Hastaların taş analizi sonuçları Şekil 1’de gösterilmiştir.

Metabolik değerlendirme yapılan hastaların yaş ortalaması 50,7±17,1 (min:5, max:80) olup 48’i erkek, 41’i kadındı. 24 saatlik idrarda yapılan metabolik değerlendirme sonuçlarına göre 18(%20,2) hastada hipersistinüri (>40 mg/gün), 45(%50,6) hastada hipositratüri (<320mg/gün), 29(%32,5) hastada hiperokzalüri (>40 mg/gün) saptandı. Hastaların 41 (%46) tanesinde hiperkalsiüri (>200 mg/gün) ve 40 (%44,9) tanesinde hiperürikozüri (>600 mg/gün) tespit edildi (Şekil 2).

SONUÇLAR:

Taş analizi ve metabolik değerlendirme yapmak taş oluşumunu açıklayabilecek predispozan faktörler ve altta yatan etyolojilerin tespitinde yol göstericidir. Çalışmamızdaki hastaların %50,6’sında hipositratüri ve %16,1’inde ürik asit taş komponenti izlenmiş olup bu hastalara metafilaksi başlanmıştır. Taş analizi ve metabolik değerlendirme ile elde edilecek verilerin değerlendirilmesi metafilaksi açısından son derece önem taşımaktadır. Bu sebepten taş analizi ve metabolik değerlendirmeyi teşvik edici, kolaylaştırıcı adımların atılması ve hekim-hasta bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler : üriner sistem taş hastalığı, taş analizi, metabolik değerlendirme

Page 72: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 72 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Şekil 1: Taş Analizi Sonuçları

Page 73: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 73 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Şekil 2: Metabolik Değerlendirme Sonuçları

Page 74: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 74 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS042 TÜRKİYE’DE TAŞ ÇEŞİTLİLİĞİNDE İKLİM VE CİNSİYETİN ETKİSİ Ahmet Güdeloğlu1, Hakan Bahadır Haberal1, Müge Aydanal2, Ahmet Aşcı1, Cenk Yücel Bilen1 1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 2Maden Tetkik Ve Arama Genel Müdürlüğü, Mineraloji-petrografi Birimi AMAÇ: Türkiye’de taş çeşitliliğinin belirlenip; cinsiyet ve iklimsel farklılığın taş çeşitliliğine etkisini belirlemeyi amaçladık.

YÖNTEM: Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’nde analiz edilmiş 24768 taş analizinin sonuçları değerlendirilmiştir. Taş analizinde X ışını kristalografisi kullanılmıştır. Şehirlerin iklim özelliklerinin değerlendirilmesinde Köppen-Trewartha sınıflaması kullanılmıştır. Sınıflama sonrasında şehirler, karasal iklim olanlar ve olmayanlar olarak iki gruba ayrılmıştır.

BULGULAR: Kadın/erkek oranı 1/2.2 olarak bulunmuştur. Taş analizi sonucunda hastaların %53.7’sinde saf, %46.3’ünde mikst taş olduğu görülmüştür. En sık olarak görülen taş çeşitleri sırasıyla saf whewellite taşı (%40.1), mikst kalsiyum oksalat taşları (%27.5) ve mikst kalsiyum oksalat – kalsiyum fosfat taşlarıdır (%7.9) (Grafik 1). Yıllar içerisinde analiz edilen taş sayısında artış olduğu görülmüştür. Sistin ve ürik asit taşları karasal iklimin görüldüğü bölgelerde; kalsiyum oksalat, whewellite ve strüvit taşları diğer bölgelerde daha yaygın olarak görülmektedir (p=0.005, p<0.001, p<0.001, p=0.002, p=0.002, sırasıyla) (Tablo 1). Kalsiyum oksalat, whewellite ve weddelite taşları erkeklerde; sistin, strüvit ve kalsiyum fosfat taşları kadınlarda daha yaygındır (p=<0.001, p<0.001, p<0.001, p=0.003, p<0.001, p<0.001, sırasıyla) (Tablo 2).

SONUÇ: En sık olarak saptanan taş çeşidi kalsiyum oksalat taşlarıdır. Erkeklerde kalsiyum oksalat taşı, kadınlarda kalsiyum fosfat, sistin ve strüvit taşı daha sık olarak görülmektedir. Karasal iklimin görüldüğü bölgelerde sistin ve ürik asit taşları daha yaygın olarak izlenmektedir.

Anahtar Kelimeler : epidemiyoloji, taş analizi, nefrolitiazis, kristalografi Resimler : Resim Açıklaması: Grafik 1. Saf ve mikst taş çeşitlerinin sıklık dağılımı.

Page 75: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 75 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. İklim özelliğinin taş çeşidi üzerine etkisi.

Karasal İklim (%) Karasal İklimin Görülmediği Bölgeler (%) p

Taş Çeşidi Saf 54.5 53.2 0.057

Mikst 45.5 46.8

Kalsiyum Oksalat Mevcut 88.3 89.7 <0.001

Mevcut Değil 11.7 10.3

Whewellite Mevcut 83.4 84.9 0.002

Mevcut Değil 16.6 15.1

Weddelite Mevcut 37.5 38.6 0.079

Mevcut Değil 62.5 61.4

Kalsiyum Fosfat Mevcut 8.6 11.1 <0.001

Mevcut Değil 91.4 88.9

Ürik Asit Mevcut 13.4 11.4 <0.001

Mevcut Değil 86.6 88.6

Sistin Mevcut 3.1 2.5 0.005

Mevcut Değil 96.9 97.5

Strüvit Mevcut 2.6 3.3 0.002

Mevcut Değil 97.4 96.7

Page 76: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 76 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2. Cinsiyetin taş çeşidi üzerine etkisi.

Kadın (%) Erkek (%) p

Taş Çeşidi Saf 55.3 53 0.001

Mikst 44.7 47

Kalsiyum Oksalat Mevcut 86.9 90.1 <0.001

Mevcut Değil 13.1 9.9

Whewellite Mevcut 82.7 85 <0.001

Mevcut Değil 17.3 15

Weddelite Mevcut 34 40 <0.001

Mevcut Değil 66 60

Kalsiyum Fosfat Mevcut 12.3 9.1 <0.001

Mevcut Değil 87.7 90.9

Ürik Asit Mevcut 12.6 12 0.160

Mevcut Değil 87.4 88

Sistin Mevcut 3.2 2.5 0.003

Mevcut Değil 96.8 97.5

Strüvit Mevcut 4.1 2.6 <0.001

Mevcut Değil 95.9 97.4

Page 77: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 77 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS043 YAN AĞRISI NEDENİYLE ACİLE BAŞVURAN HASTALARIN KLİNİK ÖZELLİKLERİ Tuncay Toprak1, Eda Tokat2 1Fatih Sultan Mehmet Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 2Ankara Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Amaç: Yan ağrısı nedeniyle birçok hasta acil servise başvurmakta ve üroloji konsültasyonu istenmektedir. Bu çalışmada acillerde yan ağrısı nedeniyle değerlendirilen hastaların klinik özelliklerininbelirlenmesi amaçlanmaktadır.

Materyal-metod: 2018-2019 yılları arasında acil servise yan ağrısı şikayeti ile başvurup tarafımızdan değerlendirilen hastalar çalışmaya alınmıştır. 287 hastanın kayıtlarına ulaşılmış, hastalar yaş, cinsiyet, idrar tetkiki ve görüntüleme bulguları yönünden araştırıldı.

Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 42,46±12,6 idi. Hastaların %66.5’i erkek, %34.5’i kadındı. Hastaların % 70 ine acil serviste tanısal amaçlı bilgisayarlı tomografi, % 30’una tüm abdomen ultrasonu yapılmıştı. 213 (%74.2) hastaya ürolitiyasis tanısı kondu. 232 (%80.8) hastanın idrar tahlilinde hematürisi mevcuttu. Hastaların 143 (%67.1)’ünün sol, 70 (%32.8)’inin sağ renal ünitede taşı mevcuttu. Hastaların 27 (%12.6) sinin taşı böbrek içerisinde, 72 (%33,8) inin taşı üst üreterde, 41 (%19,2) inin taşı orta üreterde ve 73 (%34.2) ünün taşı alt üreterde izlendi. Taş tanısı konulan hastaların %81.6 sında hidronefroz izlendi.

Sonuç: Yan ağrısı nedeniyle acil servise başvuran hastaların klinik özellikleri hakkında bilgi sahibi olunmuş ancak bilgisayarlı tomografi kullanımı yüksek bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler : Yan ağrısı, acil servis, ürolitiyasis

Page 78: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 78 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS044 ERİŞKİN BÖBREK TAŞLARINDA ŞOK DALGA LİTOTRİPSİ TEDAVİSİNİN KLİNİK SONUÇLARININ FARKLI YAŞ GRUPLARINDA KARŞILAŞTIRILMASI Cevahir Özer1, Mehmet İlteriş Tekin1 1Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ad Amaç: Böbrek taşlarının tedavisinde şok dalga litotripsi (SWL) tedavisi güvenli ve etkin bir tedavi seçeneği olarak kullanılmaktadır (1). Bu çalışmada, böbrek taşı olan erişkin hastalarda SWL tedavisinin etkinlik ve güvenliğinin farklı yaş gruplarına göre karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Üniversitemize bağlı üç merkezde üriner sistem taş hastalığı nedeniyle SWL tedavisi uygulanan toplam 3,024 hastaya ait veriler retrospektif olarak değerlendirildi. Tek böbrek taşı nedeniyle tedavi edilen erişkin yaş grubundaki (18 yaş ve üzeri) 1433 hasta çalışmaya dahil edildi.

Taş kırma işlemi için üç merkezde de elektromanyetik bir litotriptör olan Lithostar Modularis Uro-plus (Siemens Medical Systems, Erlangen, Almanya) kullanıldı. İşlem tüm hastalara sedoanaljezi altında uygulandı.

Hastalar yaşlarına göre 18-40 yaş, 41-64 yaş ve 65 yaş ve üzeri olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Hastaların demografik verileri, taş parametreleri, taşsızlık ve klinik olarak önemsiz rezidü fragman (KÖRF) oranları, SWL seans sayısı ve komplikasyon oranı yaş gruplarına göre analiz edildi.

Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 47.38 ± 13.24 yıldı. 18-40 yaş aralığında taş boyutu diğer gruplara göre anlamlı düşüktü (p= 0.000), ve bu yaş grubunda taşlar daha çok sağ taraf yerleşimli idi (p= 0.007). Yaş gruplarına ile cinsiyet, taş lokalizasyonu ve SWL sayısı arasında anlamlı ilişki yoktu (Tablo 1).

Genel taşsızlık oranı sırasıyla %66,4 idi. 65 yaş ve üzeri hasta grubunda taşsızlık oranı daha düşük (sırasıyla %61.4) ve birden fazla seans uygulama oranı (%27.2) daha yüksek bulunsa da, yaş grupları arasında taşsızlık, KÖRF, ek seans ihtiyacı ve komplikasyon oranları arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu (Tablo 1).

Sonuç: Sonuçlarımız SWL tedavisinin klinik sonuçları ile yaşlanma arasında ilişki olmadığını düşündürmektedir. Klinik sonuçları benzer olan SWL tedavisi, böbrek taşı olan geriatrik hasta grubunda tedavi seçeneği olarak göz ardı edilmemelidir.

Anahtar Kelimeler : böbrek taşı, şok dalga tedavisi, yaş grupları Kaynakça : 1. Lee SM, Collin N, Wiseman H, Philip J. Optimisation of shock wave lithotripsy: a systematic review of technical aspects to improve outcomes. Transl Androl Urol. 2019 Sep;8(Suppl 4):S389-S397.

Page 79: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 79 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo1. Hastaların karakteristik özellikleri ve klinik sonuçları.

Total 18 - 40 yaş 41 – 64 yaş 65 yaş ve üzeri p

Sayı (n, %) 1433 (100) 448 (31.3) 827 (57.7) 158 (11.0)

Cinsiyet (n, %) 2.77

- Erkek 882 (61.5) 286 (63.8) 506 (61.2) 90 (57)

- Kadın 551 (38.5) 162 (36.2) 321 (38.8) 68 (43)

Taş boyutu (mm) 11.99 ± 5.52 10.88 ± 5.00 12.43 ± 5.66 12.80 ± 5.78 0.000

Taraf (n, %) 0.007

- Sağ 693 (48.3) 244 (54.5) 377 (45.5) 72 (45.6)

- Sol 740 (51.7) 204 (45.5) 450 (55.5) 86 (55.4)

Lokalizasyon (n, %) 0.688

- Üst pol 171 (11.9) 61 (13.6) 90 (10.9) 20 (12.7)

- Orta kaliks 166 (11.6) 50 (11.2) 94 (11.4) 22 (14.0)

- Alt pol 375 (26.2) 110 (24.6) 226 (27.3) 39 (24.8)

- Pelvis 721 (50.3) 227 (50.6) 417 (50.4) 77 (48.5)

Seans sayısı (n, %) 0.065

- 1 1119 (78.1) 364 (81.3) 640 (77.4) 115 (72.8)

- 2 ve üzeri 314 (21.9) 84 (18.7) 187 (22.6) 43 (27.2)

Sonuç (n, %)

- Taşsızlık 951 (66.4) 306 (68.3) 548 (66.3) 97 (61.4) 0.285

- KÖRF 297 (20.7) 92 (20.5) 172 (20.8) 33 (20.9) 0.674

Komplikasyon (n, %) 29 (2.0) 9 (2.0) 17 (2.1) 3 (1.9) 0.991

Page 80: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 80 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS045 MİKROSKOPİK HEMATÜRİ VE RENAL KOLİKLİ HASTALARDA BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİNİN İLK TERCİH GÖRÜNTÜLEME OLARAK KULLANIMI Volkan Şen1, Şakir Ongün2, Mehmet Oğuz Şahin1, Bora İrer3, Onur Kizer4, Bayram Doğan5, Güner Yıldız6 1Manisa Şehir Hastanesi 2Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi 3İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi 4Özel Medifema Hastanesi 5Bezmialem Vakıf Üniversitesi 6Dr Suat Seren Göğüs Hastalıkları Ve Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Amaç: Renal kolik ve mikroskopik hematuria ile başvuran hastalarda bilgisayarlı tomografinin (BT) ilk görüntüleme tercihi olarak kullanımını değerlendirmeyi amaçladık.

Metod: Ocak 2017 ve Ocak 2018 tarihleri arasında 6 merkezin acil servisine renal kolik ile başvuran ve idrar tetkikinde mikroskopik hematüri saptanan hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Sadece ilk görüntüleme tetkiki olarak BT kullanılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastalar taş olup olmamasına göre iki gruba ayrıldı (taş+, taş-) ve gruplar hastaların demografik verileri ve klinik karakteristikleri açısından karşılaştırıldı.

Bulgular: Toplamda 834 hasta çalışmaya dahil edildi ve 711’inde (%85.3) taş hastalığı tanısı konuldu. BT ile 26 (%3.1) hastada ek hastalık saptandı. Taş (+) ve taş (-) hastalarının karşılaştırılması Tablo 1’ de verilmiştir. Erkek hastalarda taş saptanma oranı kadın hastalara göre anlamlı derecede fazla idi (%89.5 vs. %75.2; p<0.001) ve vücut kitle indeksi değerleri erkek hastalarda kadınlarla karşılaştırıldığında daha yüksek idi (27.0±2.1 vs. 25.0±4.0, p<0.001) (Tablo 2). Sağ yan ağrısı kadınlarda, sol yan ağrısı ise erkeklerde anlamlı derecede fazla olarak saptandı. Taş hastalığı tanısı konulan erkek hastalarda kadın hastalara göre daha fazla tedavi gereksinimi saptandı (p=0.005).

Sonuç: Taş hastalığı tanısında yüksek duyarlılık ve özgüllük değerleri, kolay uygulanabilirliği ve hızlı sonuçları nedeniyle BT, renal kolik ve mikroskobik hematüri tanısında ilk görüntüleme yöntemi olarak güvenle kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler : bilgisayarlı tomografi, hematüri, mikroskopik hematuri, taş, taş hastalığı Kaynakça : 1. Jeremy B. Diagnostic and treatment patterns for renal colic in US Emergency Departments. Int Urol Nephrol 2006;38:87-92. 2. Thakore S, Mc Guan EA, Morrison W. Emergency ambulance dispatch: is there a case for triage? J R Soc Med 2002;95:126-129. 3. Lammers R, Roth BA, Utech T. Comparison of ambulance dispatch protocols for nontraumatic abdominal pain. Ann Emerg Med 1995;26:579-585. 4. Ather MH, Jafri AH, Sulaiman MN. Diagnostic accuracy of ultrasonography compared to unenhanced CT for stone and obstruction in patients with renal failure. BMC Med Imaging 2004;4:2. 5. Abdel-Gawad M, Kadasne R, Anjikar C, Elsobky E. Value of Color Doppler ultrasound, kub and urinalysis in diagnosis of renal colic due to ureteral stones. Int Braz J Urol 2014;40:513-9. 6. Chan VO, Buckley O, Persaud T, Torreggiani WC. Urolithiasis: how accurate are plain radiographs? Can Assoc Radiol J 2008;59:131-4.

Page 81: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 81 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 2: Hastaların demografik ve klinik özelliklerinin cinsiyete göre karşılaştırılması

Page 82: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 82 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Kontrastsız bilgisayarlı tomografide taş varlığına göre hastaların karakteristik özelliklerinin karşılaştırılması

Page 83: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 83 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS046 ÜRETER TAŞINA BAĞLI OBSTRÜKSİYONDA SÜRE İLE BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ DANSİTE DEĞERLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILMASI Özkan Özen1, Murat Uçar2 1Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Ad. 2Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ad. ÖZET

Giriş: Üriner sistem taşı ve taşa bağlı üriner obstrüksiyon oldukça yaygın görülen bir klinik durumdur. Taşa bağlı üriner obstrüksiyonda obstrüksiyonun ne zaman başladığını bilmek tedavi yönetimi açısından önemlidir. Bu çalışmada üreter taşına bağlı üriner obstrüksiyonda bilgisayarlı tomografide (BT) böbrek parankim-perirenal dansite ve obstrüksiyona neden olan taşın dansite-volüm değerlerinin obstrüksiyon zamanı ile olan ilişkisini araştırmayı amaçladık.

Gereç ve yöntemler: Çalışmamızda üriner sistem taşına yönelik kontrastsız abdomen BT çekilen ve taşa bağlı unilateral üreter obstrüksiyonu olan 83 hasta incelendi. Hastalardan alınan anamneze göre ağrının başlama zamanı obstrüksiyonun başlangıcı kabul edildi. Obstrüksiyon başlangıcı ile BT çekimi arası süre 7 gün altı olan hastalar akut, 7 gün ve üzeri olan hastalar kronik obstrüksiyon olarak kabul edildi. BT’ de tüm hastalarda; bilateral böbrek parankim/perirenal yağ doku dansiteleri, obstrüksiyona neden olan taşın 3 plandaki boyutu ve dansitesi ölçüldü. Taşın 3 plandaki boyutu ile elipsoid formülüne göre taşın hacmi hesaplandı. Tüm bu sayısal değerler akut/kronik obstrüksiyonlu hastalarda istatistiksel olarak değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmamızda 53 hastada akut, 30 hastada kronik obstrüksiyon saptanmış olup hastaların yaş ortalaması 36.9 (SD 10.3) olarak bulundu. Obstrüktif ve nonobstrüktif böbreklerde median böbrek parankim dansiteleri sırası ile 33 ve 37 hounsfield unit (HU) , median perirenal dansiteler ise sırasıyla -99 ve -108 HU olarak bulundu ve bu değerler istatistiksel olarak anlamlı saptandı. (her 2 p değeri de: <0.001). Akut obstrüksiyonda ortalama taş dansitesi 783.7 HU (SD 337.6), median taş hacmi 421.8, median perirenal dansite -96 HU iken, kronik obstrüksiyonda ortalama taş dansitesi 973.5 HU (SD 338), median taş hacmi 701.4, median perirenal dansite -104.5 HU olup iki grupta da bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p değeri < 0.005). Akut ve kronik obstrüksiyonda böbrek parankim dansite değerleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p değeri 0.871).

Tartışma-sonuç: Literatürde üriner sistem taşları için BT HU değerleri ile yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Fakat üriner obstruksiyon zamanı ile BT HU arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışma yoktur. Bu bağlamda bizim çalışmamız üriner obstruksiyon zamanı ile BT HU arasındaki ilişkiyi araştıran ilk çalışmadır. Çalışmamızın sonuçlarına göre; obstrüksiyona neden olan taş dansitesi ve taş hacminin / boyutlarının yüksek oluşu üriner obstrüksiyon süresinin uzayacağının bir göstergesidir. Ayrıca perirenal dansitenin düşük değerde oluşu obstrüksiyon süresinin 7 gün ve üzerinde olduğuna işaret eder. Sadece BT’ de perirenal dansiteye bakarak kabaca hastanın ağrısının akut mu kronik mi olduğunu kanısına varabiliriz.

Anahtar Kelimeler : Bilgisayarlı tomografi, böbrek, dansite, taş, üreter Kaynakça : • Kim DW, Yoon SK, Ha DH, Kang MJ, Lee JH, Choi S. CT-based assessment of renal function impairment in patients with acute unilateral ureteral obstruction by urinary stones. Abdominal imaging. 2015;40(7):2446-52. • Chou YH, Chou WP, Liu ME, Li WM, Li CC, Liu CC, et al. Comparison of secondary signs as shown by unenhanced helical computed tomography in patients with uric acid or calcium ureteral stones. The Kaohsiung journal of medical sciences. 2012;28(6):322-6. • Huang CC, Wong YC, Wang LJ, Chiu TF, Ng CJ, Chen JC. Decreased renal parenchymal density on unenhanced helical computed tomography for diagnosis of ureteral stone disease in emergent patients with acute flank pain. Chang Gung medical journal. 2008;31(2):182-9.

Page 84: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 84 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS047 ALT POL BÖBREK TAŞLARININ TEDAVİSİNDE (10-20 MM) SWL VE RIRS ETKİNLİĞİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Emre Karabay1 1Sağlık Bakanlığı Üniversitesi, Haydarpaşa Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Amaç: Alt pol böbrek taşlarında (10-20 mm) şok dalga litotripsi (SWL) ve retrograd intrarenal cerrahi (RİRC) etkinliğinin karşılaştırılması.

Materyal ve Metod: Aralık 2017 / Ocak 2019 tarihleri arasında alt pol böbrek taşı nedeniyle SWL ya da RİRC tedavisi uygulanan 79 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Gruplar demografik özellikler, taş özellikleri ve taşsızlık oranları açısından istatistiksel olarak karşılaştırıldı.

Bulgular: Toplamda 55 (% 69,6 )’i erkek, 24 (% 30,4 )’ü kadın olmak üzere 79 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların 37 (%46,8)’sinin taşı sağ böbrekte, 42 (%53,2)’sinin taşı sol böbrekte idi. SWL grubunda 38 (%48,1), RİRC grubunda ise 41 (%51,9) hasta vardı. Taşsızlık oranları SWL ve RİRC grupları için sırasıyla %44,7 ve %68,2 olarak hesaplandı. RİRC grubunda, SWL grubuna göre taş yükü daha fazla olmasına karşın taşsızlık oranının daha yüksek oranda olduğu gözlendi (sırasıyla, p=0,002 ve p=0,035)(Tablo 1).

Sonuç: SWL ile karşılaştırıldığında RİRC ile 10-20 mm arasında alt pol taşlarında daha az seans sayısı ile daha yüksek taşsızlık oranı elde edilebilir.

Anahtar Kelimeler : böbrek taşı, şok dalga litotripsi, retrograd intrarenal cerrahi

Page 85: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 85 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1

Page 86: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 86 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS048 EVALUATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN HYDRONEPHROSIS AND INFLAMMATORY MARKERS AND URETERAL STONE SIZE. Mahmut Taha ÖLÇÜCÜ1 1Agri State Hospital, Department Of Urology, Agri, Turkey Method: Patients were retrospectively scanned between March 2015 and February 2018 who applied to Agri State Hospital with renal colic pain due to ureteral stone. Patients’ age, gender, HD, USS, white blood cell (WBC) count, C- Reactive protein (CRP) levels, neutrophil to lymphocyte ratio (NLR) were evaluated. HD, USS and IM were demonstrated by computed tomography and laboratory tests, respectively. The correlation between HN and IM and USS were compared. Results were statistically analyzed.

Results: A total of 62 patients were evaluated. HD were named 0 to 4. Mean age(year) : 25± 7.4 , gender ratio (M/F): 0.77 (27/35) , mean WBC (x103/µl): 12.77 ± 3.82 , mean CRP (mg/dl) : 9.24 ± 3.74 , NLR: 2.26 ± 0.91 mean USS (mm): 8.61 ± 1.64 . The correlation between HD and IM and USS were shown Table 1.

Conclusion: HD has a positive high correlation with USS, positive moderate correlation with NLR and positive weak correlation with WBC and CRP. These findings should be kept in mind when evaluate the patients who applied to hospital due to ureteral stone . IM of these patients can show different correlation degrees. NLR may help to show the significance of HD.

Anahtar Kelimeler : C-Reactive Protein, Hydronephrosis, Neutrophil to Lymphocyte ratio, Ureteral Stone , White blood cell Tables : Table 1: Demonstration of the correlation between hydronephrosis and inflammatory markers and ureteral stone size. (HD : Hydronephrosis degree, WBC: White blood cell, CRP: C- Reactive protein, NLR: Neutrophil to lymphocyte ratio, USS: ureteral stone size)

r value p value

HD-WBC 0.378 <0.001

HD-CRP 0.296 <0.001

HD-NLR 0.423 <0.001

HD -USS 0.659 <0.001

Page 87: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 87 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS049 MULTİPARAMETRİK PROSTAT MRI’DA PIRADS V2 SKORU İLE PROSTAT KARSİNOMU SAPTAMA ORANI VE İSUP GRADE’İ ARTIYOR MU? Yunus Emre Göger1, Muzaffer Tansel Kılınç1, Gökhan Ecer1, Mehmet Mesut Pişkin1, Giray Karalezli1 1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi GİRİŞ VE AMAÇ:

Multiparametrik Manyetik Rezonans Görüntüleme (mpMRI), prostatın tanısal bir görüntüleme tekniği olup “Prostat görüntüleme - raporlama ve veri sistemi” (PI-RADS v2) ile standart hale getirilmiş değerlendirme yöntemidir.

Prostat kanseri şüphesi olan hastaların değerlendirilmesinde multiparametrik MRI kullanılmasının tanı doğruluğunu artırabileceği gösterilmiştir.

Çalışmamızda biyopsi öncesi prostat multiparametrik MRI çekilip transrektal usg kılavuzluğunda prostat biyopsisi alınan hastalarda yüksek PI-RADS v2 skorunun kanser saptama oranı ve kanser saptanan olgularda ISUP Grade’i ile artış gösterip göstermediğini araştırmayı amaçladık.

MATERYAL VE YÖNTEM:

1 Ocak 2018 ve 1 Eylül 2019 tarihleri arasında kliniğimizde yüksek PSA değeri ve/veya şüpheli prostat muayenesi nedeniyle transrektal usg kılavuzluğunda 12 kor prostat biyopsisi alınan 320 hastanın verileri retrospektif olarak tarandı. Hastaların tamamına biyopsi öncesi multiparametrik MRI ile prostat görüntülemesi yapıldı ve sonuçlar PI-RADS v2 sistemi ile skorlandı. Hastalarda PI-RADS v2 skorunun değeri ile transrektal usg kılavuzluğunda prostat biyopsisi sonucunda prostat kanseri saptama oranı ve kanser saptanan hastalardaki İSUP Grade’i kıyaslandı. Biyopsi sonucu “Rektum adenokarsinom infiltrasyonu” olarak raporlanan 2 hasta çalışma dışı bırakıldı.

BULGULAR:

1 Ocak 2018 ve 1 Eylül 2019 tarihleri arasında transrektal usg kılavuzluğunda 12 kor prostat biyopsisi alınan 320 hasta değerlendirildi. Hastaların ortalama yaşı 66.9 (42-95) idi. Patoloji sonucu; 182 hastada Benign Prostat Hiperplazisi, 14 hastada Prostatit, 2 hastada Rektum adenokarsinom infiltrasyonu, 122 hastada Prostat adenokarsinomu olarak raporlandı. 42 hastada İSUP grade grup 1, 24 hastada grup 2, 10 hastada grup 3, 14 hastada grup 4, 32 hastada grup 5 prostat kanseri saptandı. Biyopsi sonucu “Rektum adenokarsinom infiltrasyonu” olarak raporlanan 2 hasta çalışma dışı bırakıldı.

PI-RADS v2 skoru 1 olan 20 hastanın 2’sinde (%10), PI-RADS v2 skoru 2 olan 104 hastanın 12’sinde (%11,5), PI-RADS v2 skoru 3 olan 76 hastanın 22 ’Sinde (%28,9), PI-RADS v2 skoru 4 olan 72 hastanın 46’sında (%63,8), PI-RADS v2 skoru 5 olan 46 hastanın 40’ ında (%86,9) prostat kanseri saptandı.

SONUÇ:

Çalışmamız PI-RADS v2 skoru ile Prostat adenokarsinomu saptanma oranının artış gösterdiğini, kanser saptanan olgularda İSUP Grade’i nin PI-RADS v2 skoru ile genel anlamda artış gösterdiğini belirtmektedir. Ayrıca çalışmamızda PSA değeri artışının İSUP Grade’i ve PIRADS v2 skorundaki artışla paralel olduğu saptanmıştır.

Anahtar Kelimeler : PIRADS v2, Multiparametrik Prostat MR, İSUP Grade

Page 88: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 88 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables :

Toplam PIRADS 1 PIRADS 2 PIRADS 3 PIRADS 4 PIRADS 5

SAYI 318 20 104 76 72 46

YAŞ (yıl) 42-95 (66,9) 50-75 (67,3) 50-89 (66,1) 42-95 (66,5) 47-86 (68,1) 48-87 (68,4)

PSA (ng/ml) 0,6-677 (23,55) 5,4-77 (13,2) 1,1-44 (8,26) 0,6-28 (7,73) 2,5-531 (43,6) 4,1-677 (59,3)

PATOLOJİ

BPH 182 18 86 46 26 6

PROSTATİT 14 6 8

PROSTAT ADENO CA 122 2 (% 10) 12 (% 11,5) 22 (% 28,9) 46 (% 63,8) 40 ( % 86,9)

İSUP GRADE

1 42 2 (% 4,7) 8 ( % 19) 8 ( % 19) 18 ( % 42,85) 6 ( % 14,2)

2 24 4 ( % 16,6) 4 ( % 16,6 ) 6 ( % 25 ) 10 ( % 41,6 )

3 10 2 ( % 20 ) 4 ( % 40 ) 4 ( % 40 )

4 14 2 ( % 14,2 ) 8 ( % 57,1) 4 ( % 28,5)

5 32 6 ( % 18,75 ) 10 ( % 31,25 ) 16 ( % 50 )

Page 89: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 89 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS050 DOES THE USE OF BIPOLAR ENERGY FOR TRANSURETHRAL RESECTION OF PROSTATE COMPROMISE INCIDENTAL PROSTATE CANCER DETECTION? Ali Kemal Uslubaş1, Önder Kara1, Kerem Teke1, Enes Malik Akdaş1, Büşra Yaprak Bayrak2, Mehmet Esat Kösem1, Nazım Mutlu1, Özdal Dillioğlugil1 1Kocaeli Unversity, Dept. Of Urology, Kocaeli 2Kocaeli Unversity, Dept. Of Pathology, Kocaeli Abstract:

Background and Objective: T1a, T1b tumors are also called as incidental prostate cancer (PCa) found in the specimens of men undergoing surgery for benign prostatic hyperplasia (BPH). The purpose of this study was to define the preoperative and intraoperative predictors of the presence of incidental PCa.

Patients and Methods: We retrospectively reviewed 776 consecutive cases that underwent transurethral resection of prostate (TURP) for BPH at a single academic tertiary center between 2012 and 2019. TURP patients previously diagnosed with PCa, those who received pelvic radiotherapy for any reason, and those who had prostate specific antigen (PSA) level more than 10ng/dL were excluded from the study. In these 776 cases, data on 41 incidentally detected PCa, and 735 pathologically confirmed BPH cases were analysed as separate groups, and patients’ characteristics and pathological outcomes were compared between the groups.

Results: Results showed that 41 (5.2%) patients had incidental PCa. Apart from a lower volume of prostate among incidental PCa cases (51.4 cc vs. 65.9 cc, p=0.01), demographic and clinical characteristics were similar between the groups. No statistically significant differences were seen in PSA levels (p=0.21), age (p=0,12) or resected volume (p=0.33) between the groups. The incidental PCa rate in patients that underwent TUR(P) with unipolar energy was higher than those who had bipolar TUR(P) (7% vs. 2.6%, p=0.001). On multivariable logistic regression model predicting the presence of incidental PCa adjusting for prostate volume, age, and electrocautery type (monopolar vs. bipolar), prostate volume (p=0,029), and electrocautery type (p=0.026) were found to be the independently significant predictors of incidental PCa.

Conclusion: Preoperative PSA, and patient age did not influence the rate of overall incidental PCa detection. We showed that PCa had higher incidence in the monopolar TUR(P) group rather than the bipolar TUR(P) group. Type of electrocautery and prostate volume were the independently significant predictors of incidental PCa. High energy in bipolar TUR(P) can lead to cautery artifacts and cause pathological misinterpretation.

Anahtar Kelimeler : Transurethral resection, prostate, prostatic hyperplasia, prostatic neoplasms

Page 90: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 90 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Univariate analysis

Resim Açıklaması: Multivariate analysis

Page 91: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 91 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS052 TRUSG EŞLİĞİNDE BİYOPSİNİN AYNI SEANSTA YAPILAN TRANSÜRETRAL PROSTAT YA DA MESANE REZEKSİYONU ÜZERİNE ETKİLERİ Engin Denizhan Demirkıran1 1Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği Giriş: Yüksek serum prostat spesifik antijen (PSA) seviyeleri mevcut hastalarda eşlik eden retansiyon ya da mesane tümörü durumunda tedavi konusunda fikir birliği bulunmamaktadır. Çoğu zaman bu hastalardaki PSA yüksekliğinin sebebini belirlemek ve tedavi planına karar vermek zor olmaktadır.

Amaç: Bu çalışmada transrektal ultrason (TRUS) eşliğinde biyopsinin aynı seansta yapılan transüretral prostat ya da mesane rezeksiyonu üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Ocak 2016 – Haziran 2016 tarihleri arasında retansiyon nedeniyle başvuran 55 hastanın verileri incelendi. Hastaların yaş, kreatinin, operasyondan önceki hemoglobin, operasyondan sonraki hemoglobin, PSA, serbest PSA, sonda alım günü, prostat hacimleri ve patoloji sonuçları not edildi. Ardından hastalar uygulanan cerrahi türüne göre 3 gruba ayrılarak karşılaştırmalı olarak analiz edildi.

Bulgular: 55 hastanın 28(%51)ine retansiyon nedeniyle sadece TUR-P (Grup1), 16(%29)sına retansiyon ve eşlik eden PSA yüksekliği nedeniyle TRUS eşliğinde biyopsi (Grup 2) ve Tur-P, 11(%20)ine de PSA yüksekliği ve eşlik eden mesane içerisinde şüpheli oluşum nedeniyle TRUS eşliğinde biyopsi ve TUR-M (Grup 3) uygulandı. Gruplar arasında PSA değerleri ve PSA yüzdeleri bakımından anlamlı fark izlendi. Biyopsi uygulanan grupların PSA yüzdelerinin biyopsi uygulanmayan gruba göre anlamlı olarak düşük olduğu görüldü (p<0,000 ve p<0,000). Operasyona sekonder hemoglobin düşüşü bakımından istatistik olarak anlamlı fark izlenmemekle birlikte Grup 2 ve 3 ’teki düşüşün sırasıyla 1,2 ve 1,1 g/dl ile Grup 1’de görülen 0,6 g/dl’lik düşüşün yaklaşık 2 katı olduğu görüldü. Grup 1 ve 2 arasında Tur-P patolojileri kıyaslandığında 2. Grubun anlamlı olarak daha fazla malign patoloji gösterdiği izlendi (p:0,031). Operasyon sonrası sonda alım günleri arasında ise fark olmadığı saptandı.

Sonuç: Retansiyon nedenli başvuran hastalarda TUR-P’ye biyopsi eklenmesi kararı verirken PSA yüzdesinin belirleyici olduğu görülmektedir. PSA yüksekliğine eşlik eden retansiyon ve mesane içerisinde şüpheli oluşum mevcudiyeti durumlarında aynı seansta TRUS eşliğinde biyopsi ve transüretral rezeksiyon uygulanmasının sonda alınması ve hastanede kalış süresini değiştirmediği görülmüştür. Ancak biyopsiyi takip eden rezeksiyonlarda cerrahi ilişkili kan kaybı açısından dikkatli olunması gerekliliği akılda tutulmalıdır.

Anahtar Kelimeler : PSA, TRUS eşliğinde biyopsi, TUR-P, TUR-M

Page 92: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 92 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Verilerin gruplarla karşılaştırmalı ilişkisi

Page 93: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 93 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS053 PIRADS 3-5 İNDEKS LEZYON BİYOPSİSİ GG1 PROSTAT KANSERİ OLAN HASTALARDA TÜMÖR DERECESİ RADİKAL PROSTATEKTOMİDE ARTACAKTIR Arif Özkan1, Mert Kılıç2, Ersin Köseoğlu1, Dilek Ertoy Baydar4, İbrahim Kulaç4, Emre Altınmakas5, Yakup Kordan3, Tarık Esen2, 3 1Koç Üniversitesi Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul, Türkiye 2Vkv Amerikan Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul, Türkiye 3Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye 4Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye 5Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye Amaç: Grade grup 1 (GG 1) prostat kanserinin tedavi planlamasında, multiparametrik prostat manyetik rezonans incelemesi (mpMRI), in-bore ve füzyon biyopsinin yerinin değerlendirilmesi.

Gereç ve Yöntem: Mart 2014 ve Ocak 2020 arasında biyopsi öncesi mpMRI yapılmış ve bunun sonucuyla füzyon ya da in-bore biyopsi yapılarak indeks lezyonu GG 1 prostat kanseri olarak sonuçlanan ve alt üriner sistem semptomları, hasta isteği, odak sayısı ve aile öyküsü gibi nedenlerden dolayı radikal prostatektomi yapılan 30 hasta çalışmaya alındı. Hastaların yaş, ameliyat öncesi serum total PSA, lezyon PI-RADS skorları, mpMRI lezyonlarının lokalizasyonları, füzyon veya in-bore ve beraberinde yapıldıysa sistematik biyopsi sonuçları kaydedildi. Bu veriler; radikal prostatektomi (RP) spesmenlerin histopatolojik incelemesiyle tespit edilen grade grupları ve dominant tümör odakları ile karşılaştırıldı.

Bulgular: Hastaların ortalama PSA değeri 6,37 ng/ml, ortalama hasta yaşı 62,1 idi. mpMRI’da tüm hastaların tek indeks lezyonu mevcut idi. Saptanan bu lezyonlar değerlendirildiğinde 8 lezyon PI-RADS 5 (%26,67), 15 lezyon PI-RADS 4 (%50)ve 7 lezyon (%23,33) ise PI-RADS 3 olarak raporlanmıştı. Tüm mpMRI’ lar 2 farklı radyolog tarafından tekrar değerlendirildi. 21 hastaya füzyon biyopsi (software veya kognitif) yapılırken, 9 hasta tanıyı in-bore biyopsi ile almıştı. In-bore biyopsi yapılan hastalar dışında 21 füzyon hastasının tümüne eş zamanlı 12 kor standart sistematik biyopsi yapıldı. Sistematik biyopsisinde indeks lezyondakinden daha yüksek dereceli tümör saptanan 3 hasta (2 si PIRADS 3, 1 i PIRADS 4 lezyonlu) dışarda bırakıldığında ve “mapping” li RP histopatolojik değerlendirmesi sonucu 8 PI-RADS 5 indeks lezyonun tümünün (%100), 14 PI-RADS 4 lezyonun 12’si (%86), 5 PI-RADS 3 lezyonun ise 4 ünün (%80) ≥ GG2 prostat kanserine yükseldiği ve “derece artışının” yapılan biopsi yönteminden bağımsız olduğu saptandı (Tablo). PI-RADS 4-5 lezyonlar birlikte değerlendirildiğinde 22 lezyonun 20’sinde (%91) GG artışı gözlendi.

Sonuç: Bulgularımız izole PI-RADS 4-5 lezyonları biopsilenerek GG 1 prostat kanseri tanısı almış hastalarda tümörün daha yüksek dereceli olma olasılığının oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Bu hastalarda özellikle aktif izlem kararı dikkatle verilmelidir. Serimizde, PIRADS 3 lezyonlardaki GG 1 tümörlerin ise sistematik biopsilerde saptanan çok odaklı ve enaz GG 1 tümör varlığında derece artışına uğradığı gözlenmiştir..

Anahtar Kelimeler : PI-RADS,Muliparametrik prostat MR, klinik önemsiz prostat kanseri, in-bore biyopsi, füzyon biyopsi Tables : Hastaların yaş, PSA, mpMRI bilgileri, patoloji sonuçları

Füzyon GG 1 hastalar

Toplam Hasta (n)

In Bore (n)

Füzyon (n)

Sistematik biyopsi GG2 (n)

Sistematik biyopsi GG3 (n)

Sistematik biyopside farklı odak

RP GG1 (n)

RP GG 2 (n)

RP GG 3 (n)

RP GG 5 (n)

Yaş (ort) PSA (ng/ml) (ort)

PI-RADS 3 7 1 6 1 1 1 1 5 1 -

PI-RADS 4 15 3 12 1 - 3 3 8 3 1

PI-RADS 5 8 5 3 - - - - 7 1 -

Toplam 30 9 21 2 1 4 4 20 5 1 62,1±6,5 6,37±1,99

Page 94: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 94 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS054 DÜŞÜK VE ORTA RİSKLİ LOKALİZE PROSTAT KANSERİNDE FOKAL HIFU TEDAVİSİ: İLK SONUÇLARIMIZ Faruk Yencilek1, Murat Gezer1, Murat Kuru1 1Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Giriş

Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason (HIFU) lokalize prostat kanseri tedavisinde uygulanan, kısa ve orta vadede onkolojik olarak yeterli kontrol sağlayan ve düşük genitoüriner yan etkileri olan bir tedavidir. Bu çalışmamızda düşük ve orta riskli lokalize prostat kanseri hastalarında fokal HIFU tedavisinin onkolojik ve fonksiyonel sonuçlarını sunmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem

2012-2019 yılları arasında toplam 58 hastaya fokal HIFU tedavisi uygulandı. Bu hastalardan 5’i uzun dönem sonuçları olmadığı için çalışma dışı bırakıldı. Prostat kanseri tanısı Multiparametrik Prostat MR hedefli ve rutin sistematik prostat biyopsi ile konuldu. Orta riskli prostat kanseri olgularında metastatik hastalık varlığı tüm vücut kemik sintigrafisi ve son yıllarda Ga-68 PSMA PET ile ekarte edildi. HIFU tedavisi öncesi aynı seansta her hastaya TUR-P uygulandı. HIFU tedavisi tümörün lokalizasyonuna göre kuadran veya hemiablasyon şeklinde uygulandı. Erektil fonksiyon IIEF sorgulama formu ile sorgulandı ve kontinans değerlendirmesi için ped kullanıp kullanmadığına bakıldı.

Bulgular

53 hastanın 41’ine (%77,3) TRUS bİyopsi, 12 ‘sine (%22,6) Füzyon biyopsi uygulandı.Hastaların ortalama yaşı 66,4±7,1 yıl olarak hesaplandı. Ortalama preoperatif PSA ve takip süresi sırasıyla 8,3 ng/dl ve 35,3 aydı. HIFU tedavisine alınan hastaların 37’sinde (%69,8) düşük risk, 16 ‘sında (%30,2) orta riskli prostat kanseri saptandı. 21 hastaya takipleri sırasında trus-bx yapıldı ve yalnızca 2 hastada “de novo” hastalık saptandı (DFS: %90.5). Bu hastaların bir tanesine RRP diğerine ise re-HIFU uygulandı. Toplam survi (OS) %100 ‘dü. Takiplerde 50 hasta (%94,3) pedsiz kontinan olarak saptandı. İnkontinası olan hastaların (3) hiçbirinin kontinans cerrahisi ihtiyacı olmadı. Preoperatif değerlendirmede potansı olan 41 hastanın 36’sı (%87,8) HIFU tedavisi sonrası PDE-5 inhibitörü ihtiyacı olmadan erektil fonksiyonunu korudu. Hiçbir hastada Klavien III komplikasyon gelişmedi.

Sonuç

Fokal HIFU tedavisi düşük-orta riskli lokalize prostat kanseri tedavisinde kabul edillebilir kanser kontrolü sağlayan ve düşük fonksiyonel yan etkileri olan minimal invaziv bir tedavidir.

Anahtar Kelimeler : HIFU, Prostat kanseri, Fokal tedavi

Page 95: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 95 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS055 PROSTAT BİYOPSİSİNDE YENİ TANIMLANMIŞ OLAN INFLATE TEKNİĞİ UYGULAMASININ FONKSİYONEL VE HİSTOPATOLOJİK BULGULARA ETKİSİ. Mustafa Suat Bolat1, Önder Cinar2 1Gazi Devlet Hastanesi, Samsun 2Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak Giriş: Prostat biyopsinde uygulanan ve ilave lokal anestezik infiltrasyonu gerektirmeyen INFLATE tekniği uygulamasının biyopsi sonrası fonksiyonel ve histopatolojik sonuçlara etkisini araştırmak istedik.

Gereç ve Yöntem: Prostat spesifik antijen düzeyleri yüksekliği ve/veya anormal dijital rektal muayene bulguları olan toplam 298 erkek hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların 113'üne intrarektal 60 mg lidokain jel uygulamasını takiben iki elektrotlu iki kanallı TENStem eko-basic cihazı kullanılarak INFLATE tekniği, 185'ine ise transrektal ultrason eşliğinde 5 mL% 2 prilokain + 5 mL% 0.25 bupivakain infiltrasyonuna ek olarak intrarektal 60 mg lidokain jel ile lokal anestezik infiltrasyonuyla sinir blokajı (TRUS-PNB) uygulandı. Olgular, yaş, vücut kitle indeksi (VKİ), PSA düzeyleri, multiparametrik prostat manyetik rezonans (MP-MR) görüntüleme, Beck depresyon skoru, biyopsi süresi, prostat volümü ve vizüel ağrı skalası (VAS) bakımından istatistiksel olarak karşılaştırıldı.

Bulgular: İki grup arasında ortalama yaş, VKİ, prostat hacmi ve PSA düzeyleri, Beck depresyon skorları benzerdi (p> 0.05). Gruplar arasında biyopsiden hemen önce TRUS probu girişi sırasındaki, biyopsi işlemi sırasındaki ve biyopsiden 15 dakika sonraki ağrı skorları her iki grupta benzer bulundu (P>0,05). Biyopsi süresi INFLATE grubunda TRUS-PNB grubuna göre uzun olsa da istatistiksel olarak fark saptanmadı (p=0,08). INFLATE grubunda prostat adenokarsinomu yakalama oranı %34,1; TRUS-PNB grubunda ise %33,1 olarak bulundu.

Sonuç: Çalışmanın sonuçları, TENS cihazı kullanılarak yapılan INFLATE tekniğinin, önemli komplikasyonlarda artışa neden olmaksızın, etkin ağrı kontrolü sağlayarak TRUS-PNB yöntemiyle benzer oranlarda kanser saptanmsında güvenli ve etkin bir yöntem olduğunu göstermiştir.

Anahtar Kelimeler : INFLATE tekniği, prostat biyopsisi, transrektal ultrason, Beckdepresyon ölçeği, vizüel ağrı skoru

Page 96: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 96 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Grupların demografik, klinik ve histopatolojik özellikleri

INFLATE Grubu (n=113)

Control Grubu (n=185)

p

Yaş (Ortalama±SD) 65,5±8,4 64,8±8,2 0,51

VKİ* (Ortalama±SD) 27,0±4,6 27,4±3,9 0,50

Beck Depresyon Skoru (Ortalama±SD)

İşlem Öncesi 12,3±8,2 11,5±7,9 0,56

İşlem sonrası 10,4±7,2 9,2±6,1 0,55

Toplam Biyopsi Süresi (sn) (Ortalama±SD) 883±66,3 818±80,8 0,08

Serum Prostat Spesifik Antijen (PSA, ng/mL) (Ortalama±SD) Total PSA Free PSA Free/Total PSA

Total PSA 11,9±17,0 10,5±15,2 0,48

Free PSA 6,2±16,4 2,4±5,2 0,01

Free/Total PSA 0,24±0,2 0,2±1,1 0,01

Prostat volümü (mL) (Ortalama±SD) 59,1±45,8 62,3±42,9 0,65

MP-MR olan olgular**

Benign 11 (12,1) 14 (9,3)

Şüpheli 2 (2,2) 4 (2,4)

Malign 22 (24,2) 42 (27,8)

MP-MR olmayan olgular**

Benign 42 (46,2) 69 (45,7)

Şüpheli 5 (5,5) 16 (10,6)

Malign 9 (9,9) 8 (5,3)

Malignensi yakalama (n, %) 31 (34,1) 50 (33.1)

MP-MR olan olgular 22 (24,2) 42 (27,8)

MP-MR olmayan olgular 9 (9,9) 8 (5,3)

Vizüel Analog Skoru

Prob girişi 0,96±1,1 0,89±1,3 0,67

Biyopsi sırasında 1,7±1,3 2,1±2,1 0,4

Biyopsi sonrası 15. Dakika 0,3±0,6 0,32±0,62 0,13

Page 97: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 97 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS056 EVALUATION OF CRP FOR DETERMINING ANTIBIOTIC USE IN PATIENTS WITH ELEVATED PSA VALUES Mahmut Taha ÖLÇÜCÜ1 1Agri State Hospital, Department Of Urology Aim: To evaluate CRP as a marker for determining antibiotic use in patients with high PSA values

Methods: Between July 2016 and February 2018, patients admitted to Ağrı State Hospital Urology polyclinics with high PSA values were evaluated. Patients with abnormal full urinanalysis and culture, with malign, inflammatory or infectious diseases in other systems were excluded. Patients with high levels of PSA, with or without elevated CRP, were treated with antibiotic therapy after a mean of 2 weeks and were evaluated for control PSA and CRP. Sixty-nine patients were eligible for the study. Of these patients, only with high PSA levels were considered as Group 1 (n = 42) and those with both high PSA and high CRP levels were considered as Group 2 (n = 27). The normal values were for PSA <4 ng / dl and for CRP <0.5 mg / dl. Age, baseline PSA mean, PSA decreasing rates after antibiotic use, and CRP values before and after antibiotic use were compared. P < 0.05 is considered significant.

Findings: The mean age of Group 1 and Group 2 (63.16 ± 6.53 vs 61.29 ± 8.92 year, p = 0.319) and the mean initial PSA (10.83 ± 6.63 vs. 12.04 ± 7.49 ng / dl, p = 0.483) were not statistically significant. After antibiotic use, PSA levels of 10 patients (10/42, 23.80%) in Group 1 and 6 patients (6/27, 22.22%) in Group 2 returned to normal. No significant difference was found between the groups in terms of PSA decreasing rates (22.16 ± 19.48 % vs. 18.94 ± 18.90 %, p = 0.5) (Table 1). In addition, CRP levels in Group 2 were significantly decreased before and after antibiotic use (12.16 ± 7.24 vs. 0.22 ± 0.15 mg / dl, p <0.001).

.

Conclusion: We believe that CRP elevation will not be a criterion for using antibiotics to decrease PSA in patient with elevated PSA.

Anahtar Kelimeler : Antibiotic usage, C-reactive protein, prostate spesific antigen. Tables : Comparison of age, baseline PSA and PSA decreasing rates after using antibiotic between the groups.

Only PSA elevation (Grup 1) n=42

Both PSA and CRP elevation (Grup 2 ) n=27

P value

Mean of Age (year) 63.16± 6.53 61.29±8.92 0.319

Baseline PSA mean (ng/ml) 10.83±6.63 12.04±7.49 0.483

PSA decreasing rates after using antibiotic (%)

22.16±19.48 18.94±18.90 0.5

Page 98: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 98 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS057 MONOPOLAR TUR-P'NİN KANAMA KONTROLÜ ETKİNLİĞİ VE GÜVENLİĞİ: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN HALEN İYİ BİR ALTERNATİF MİDİR? Serkan Akan1, Caner Ediz1, Eymen Özer1, Mehmet Pehlivanoğlu1, Hasan Hüseyin Tavukçu1, Kazım Kıymaz1, Ömer Yılmaz1 1S.b.ü. Sultan Abdulhamid Han Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Amaç: Benign prostatik hiperplazi (BPH) tedavisinde, monopolar sistem kullanılarak yapılan prostat transüretral rezeksiyon (TUR-P) ile kanama kontrolü güvenilirliğini, transfüzyon ihtiyacı ve ameliyat öncesi transfüzyon hazırlığı gereksinimini değerlendirmektir.

Metod: Ocak 2017 - Aralık 2019 tarihleri arasında medikal tedaviye dirençli BPH tanısıyla, monopolar TUR-P uygulanmış 379 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik verileri, 5α-reduktaz inhibitörü kullanımları, postoperatif hemoglobin (Hb), hematokrit (Hct) ve platelet (PLT) değişimleri, transfüzyon oranları ve bunları etkileyen faktörler incelendi.

Bulgular: Hastalarımızın yaş aralığı 43 ile 79 olmakla birlikte, yaş ortalaması 67.44±7.74 idi. Transrektal ultrasonografi ile ölçülen prostat volüm aralığı 30 ile 95 olmakla birlikte, ortalaması 53.42±18.12 olarak hesaplandı. Hastalarımızın 99’unun (%26.1) en az 3 ay süre ile 5α-reduktaz inhibitörü kullanımı mevcuttu. Operasyon öncesi ile postoperatif 48. saat değerlendirilen hemogram parametreleri karşılaştırıldığında, hemoglobin kaybı ortalaması 0.99±0.87 gr/dl idi. Tüm hastalarımızın sadece 9’una (%2.4) kan ürünleri transfüzyonu yapıldı (Tablo 1). Preoperatif olarak değerlendirilen hemoglobin değeri ile postoperatif hemoglobin kaybı ve transfüzyon yapılması arasında istatistiksel olarak anlamlı ters yönde ilişki tespit edildi (p<0.05). Preoperatif 5α-reduktaz inhibitörü kullanımı ile postoperatif hemoglobin kaybı ve transfüzyon yapılması arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki tespit edilmedi. TUR-P sonrası anlamlı hemoglobin düşüşü ve transfüzyon gereksinimini öngören preoperatif hemoglobin değeri için tespit edilen cut-off noktası <12.45 gr/dl’dir. Bu değerin duyarlılığı %86.8, özgüllüğü %77.8 olarak hesaplanmıştır (Resim 1).

Sonuç: Bazı potansiyel risklere rağmen monopolar TUR-P, BPH tedavisinde gelişmekte olan ülkeler için halen güvenli ve etkili bir tedavi alternatifidir. Monopolar TUR-P öncesinde klinik gereklilik olmadığı takdirde rutin transfüzyon hazırlığı önermiyoruz.

Anahtar Kelimeler : benign prostatik hiperplazi, prostatın transüretral rezeksiyonu, kanama kontrolü, transfüzyon

Page 99: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 99 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Resim 1

Page 100: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 100 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Tablo 1

Page 101: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 101 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS058 BPH'LI HASTALARDA BİR ALTERNATİF TEDAVİ YÖNTEMİNİN HASTANEMİZDEKİ İLK SONUÇLARI Coskun Kaya1 1Eskişehir Şehir Hastanesi Üroloji Bölümü Amaç: BPH'lı hastalar için bir tedavi alternatif yöntemi olan Prostat Termoterapi uygulamasının 100 hastalık serimizin ilk sonuçlarımızı sunmak istedik.

Materyal-Metod: Haziran 2019- Şubat 2020 tarihleri arasında Eskişehir Şehir Hastanesi'ne BPH nedeni ile başvuran 100 erkek hastaya bu işlem yapıldı. 100 hastadan 19 'unu ( %19) BPH'ı olup çeşitli nedenlerden dolayı ( yüksek anestezi ve morbidite riski ; kesilemeyen antikoagülan kullanımı) ameliyat olamayıp devamlı sondalı hastalardan (Grup 1); geri kalan 81 hasta ise düzenli alfa bloker kullanmasına rağmen AÜSS olan hastalardan (Grup 2) oluşmaktaydı.

Tüm hastalara işlem öncesi TİT,idrar kültürü,PSA ölçümü,üroflowmetri ve prostatik üretra ölçümü yapıldı. 1 saatlik termoterapi işlemi sonrası tüm hastalara rutin sonda takıldı ve alfa blokör, antibiyotik, anitinflamatuar tedavi başlandı. Grup 1'deki hastaların sondası 7 gün, grup 2'deki hastaların sondası ise 3 gün sonra çıkartıldı.

Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların ortalama yaşları 72.1 ( 57-83) yaş olup ortalama takip süresi ise 82 (50-140) gündür. Grup 1'deki 19 hastanın 1 hafta sonra sondası çıkarılınca 9 tanesi (%47.3) spontan idrar yaptı. İdrarının yapamayanlara yeniden sonda takıldı ve 15 gün daha beklendi. Daha sonra yeniden sondaları çekildi ve 4 tanesi (%21) daha spontan idrarını yaptı. Grup 1'deki toplam 13 hasta (%68) foleyin den kurtulmuş oldu. Düzenli alfa blokör kullanmasına rağmen AÜSS olup cerrahi tedavi istemeyen 81 hastya da bu tedavi yapılmış , işelm sonrası farklı bir alfa blokör tedavi uygulanmıştır. 3gün sonra sondaları çekilen ve 1 ay sonra kontrole çağrılan hastaların 52'sinde (%64) işlem sonrası IPSS semptom skorlarında düşme ve Qmax'larında artış saptanmıştır. 100 hastanın sadece 1'inde akut prostatit gelişmiştir.

Sonuç: Prostat termoterapi ilk sonuçlarımıza göre ameliyat olamayan veya ameliyat olmak istemeyen BPH'lı hastalar için güvenilir bir minimal invaziv yöntem olup başarıyı etkileyen faktöler geniş çalışmalarla ortaya konmalıdır.

Anahtar Kelimeler : benign prostat hiperplazisi, minimal invaziv tedavi, termoterapi

Page 102: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 102 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS059 THE EFFECT OF PLATELET-RICH PLASMA INJECTION ON POST-INTERNAL URETHROTOMY STRICTURE RECURRENCE: A PROSPECTIVE STUDY abdullh hizir yavuzsan2,ahmet tevfik albayrak2,cumhur yesildal1,musab ilgi3,sinan levent kirecci2 1Universty of Heath and Science Sultan Abdulhamid Han Training and Research Hospital Istanbul Turkiye 2Universty of Health and Science Sisli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital Istanbul Turkiye, Urology 3Hopa state hospital hopa/artvin Introduction & Objective:

Local injection of platelet-rich plasma (PRP) works by delivering growth factors to the injection site. Thus, enhance the recovery process starts. In this study, we aimed to investigate the effect of local submucosal PRP injections. We applied PRP along with urethrotomy, on the post-internal urethrotomy stricture. Then compared the recurrence rate.

Methods: 30 male patients with symptomatic bulbar urethral stricture (diagnosed by retrograde urethrography) enrolled to the study. Internal urethrotomy with submucosal autologous platelet-rich plasma injection applied to the patients. Functional bladder capacity (FBC), maximum and average flow rate, voided volume, post-void residual volume (PVR) of the patients were evaluated from baseline to 1, 3 and 6 months after the PRP injection. We planned to follow our patient at 3 months intervals for 5 years after internal urethrotomy or until urethral stricture recurrence. Results:

For now, sixth month follow ups were done and recurrence rates were 0. We are planning to follow our patient at 3 months intervals for 5 years after internal urethrotomy or until urethral stricture recurrence.

Conclusions: In this study, submucosal PRP injection at the site of internal urethrotomy, decreased the rate of stricture recurrence at 6 months after the intervention. However, we need more time to evaluate this protective effect duration.

Anahtar Kelimeler : Platelet-Rich Plasma, Internal Urethrotomy, Recuurent urethral stricture

Page 103: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 103 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS060 YÜZEYEL MESANE TÜMÖRÜ TEDAVİSİNDE UYGULANAN İNTRA VEZİKAL TEDAVİ SONRASI ÜRETRAL DARLIK GELİŞİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Rahmi Aslan1 1Van Yüzüncu Yil Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.d AMAÇ Tekrarlayan üretral kataterizasyon üretral darlıkların önemli bir nedenidir. Bu çalışmada yüzeyel mesane tümörü nedeniyle intrakaviter tedavi alan hastalarda üretral darlık oranları araştırıldı.

METOD

Kliniğimizde primer mesane tümörü nedeni ile TUR Tm yapılan erkek hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı. Daha önce üriner sistem endoskopik cerrahi geçirenler ve bilinen üretral darlık öyküsü olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Ayrıca kadın hastalar da çalışma dışı bırakıldı. Hastalar intrakaviter tedavi alanlar ve almayanlar olarak iki gruba alındı. Bu iki gruptaki hastaların demografik ve klinik verileri, takip süreleri, nüks oranları, uygulanan intrakaviter tedavilerin sayısı ve çeşidi kayıt altına alındı. Üretral darlık tanısı tümör takibi için yapılan rutin sistoskopiler ile konuldu. BULGULAR Ocak 2016- Ocak 2019 tarihleri arasında primer mesane tümörü nedeni ile opere edilen toplam162 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların en az 6 kür intrakaviter tedavi alan 101'i grup 1'e, hiç intra kaviter tedavi almayan 61 hasta ise grub 2 ye alındı. Her iki grup için ortalama yaş, cinsiyet, ortalama takip süresi, ortalama sististoskopi ve TUR Tm girişim sayısı arasında istatiksel anlamlı farklılık bulunmadı. (Tablo 1) grup-1 de 101 hastanın 14ünde (%13.8) üretral darlık ( 3 ‘ü üretral mea, 2 penil üretra, 7 si membranöz üretra 2 si prostatik üretra düzeyinde ) grup-2 de ise 61 hastanın 6 sında (%9.8) ( 1’i eksternal urtral mea 2 si penil üretra 3 ü membranöz üretra) üretral darlık tesbit edildi. Grup 1 de daha yüksek oranda darlık geliştiği görülsede her iki grup arasında istatiksel anlamlı fark görülmedi (p=0,589)

SONUÇ Verilerimiz mesane tümörü nedeniyle uygulanan intrakaviter tedavinin üretral darlık gelişmesini etkilemediğini göstermektedir. Ancak bu konuda hasta sayısının daha faza olduğu randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler : mesane tümörü, intravezikal tedaviler, üretra darlığı Tables : İntavezikal tedavi uygulanan ve uygulanmayan hastaların demografif ve klinik verileri

Grup 1 n=101 Grup 2 N=61 P değeri

Ort. Yaş (yıl) 62±8,36 63±11,3 0,689

Ort. sistoskopi sayısı 3,3±089 2,9±0,85 =0,789

Ort. TUR-Tm sayısı 2,8±045 2,65±,025 =0,758

Üretral darlık n (%) 14 (%13,8) 6 (%9,8) =0,589

Page 104: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 104 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS061 EFFICACY OF HOLMIUM LASER ENUCLEATION OF THE PROSTATE IN MEN WITH IMPAIRED BLADDER CONTRACTILITY: A REVIEW Mahmoud Abuelnaga1--2 1Bedford Hospital Nhs Trust 2Anglia Ruskin University Cambridge Introduction: Since Holmium laser enucleation of the prostate(HoLEP) was introduced in the 1990s as an endoscopic deobstructing modality for BPH, several reports have concluded that HoLEP has compared favourably to TURP in relieving Bladder Outlet Obstruction (BOO) .However, there has been no consensus regarding the efficacy of surgical management of men with Detrusor Underactivity(DU) and BOO. Recently, there have been a number of reports suggesting HoLEP may be effective treatment option for this cohort of patients..

Methods: We performed a literature search of PubMed, Google scholar, Scopus, and Web of Science databases. All studies that provided data on the effectiveness of HoLEP in men with BOO and DU were assessed. Data collected included number of patients, median follow-up, IPSS, Qmax, PVR and catheter dependency pre and post-intervention.

Results: Nine studies were identified in the literature with a follow-up range between 6 and 72 months. Only one prospective study was identified where investigators performed urodynamic studies(UDS) before and after the intervention. In addition to a significant improvement of voiding parameters, they reported partial recovery of detrusor muscle contractility in approximately 80% of patients. Only two out of the nine studies reported on the number of patients who achieved catheter-free status following the intervention. In the first study, 95% of patients were voiding spontaneously following HoLEP without the need to do clean intermittent self-catheterization (CIC) while investigators in the second study found that only 73% of patients achieved catheter-free status following HoLEP and the remaining patients needed to do CIC for high post-void residuals .Furthermore, all other studies reported an improvement in all outcome parameters and proved the efficacy of HoLEP in patients with DU and BOO.

Conclusion: The current literature underpins the efficacy of HoLEP in patients with impaired bladder contractility. However, current research is limited and the majority of the published data are retrospective in nature. Therefore, more well-conducted prospective randomized studies are needed to reinforce high-level evidence for this hypothesis.

Anahtar Kelimeler : Holmium laser enucleation of the prostate, HoLEP , Underactive Bladder, Impaired bladder contractility Kaynakça : NA

Page 105: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 105 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Overview of studies on the Efficacy of Holmium Laser Enucleation of the Prostate in Patients With impaired bladder contractility

Page 106: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 106 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS063 SUPİN PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ SONUÇLARI: BAŞLANGIÇ TECRÜBESİ Tarık Emre Şener1, Yılören Tanıdır2 1Marmara Üniversitesi Hastanesi, Üroloji Kliniği 2Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı Giriş

Perkütan nefrolitotomi (PNL), Avrupa Üroloji Derneği, Ürolitiazis Kılavuzları tarafından her boyuttan üst üriner sistem taşlarının tedavisi için önerilen, yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranları ile uygulanan bir ameliyattır. Komplike bir cerrahi işlem olmasından dolayı PNL ameliyatlarının öğrenim eğrisi için 45-60 vaka arası bir tecrübe gerekmektedir.

Bu çalışmada yüksek yoğunluklu üriner sistem taş cerrahisi uygulanan bir merkezde, tek cerrah tarafından öğrenim sürecinin ilk 1,5 senesi içerisinde uygulanan PNL ameliyatları ile ilgili tecrübe paylaşılmıştır.

Materyal & Metod

Haziran 2018 – Aralık 2019 tarihleri arasında PNL ameliyatı endikasyonu konularak tek bir cerrah tarafından ameliyat edilen hastalar çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalar ameliyat öncesi kontrastsız tüm batın tomografisi, üriner sistem grafisi ve rutin kan tahlilleri ile değerlendirildi. Ameliyat edilen taşların boyutu ve hacmi 3D-Doctor programı ile 3 boyutlu rekonstrüksiyon yapılarak ölçüldü. Hastaların peri- ve post-operatif değerlendirmesine ilişkin veriler prospektif olarak toplandı.

Bulgular

Çalışmaya 70 hasta dahil edildi. Hastaların demografik verileri ile ameliyat öncesi bulguları tablo 1’de verildi.

40 hastada multiple, 19 hastada tek taş, 9 hastada semistaghorn, 2 hastada staghorn taş saptandı. 34 hastada birden fazla kaliks içerisinde, 18 hastada ise renal pelviste tek taş şeklinde lokalizeydi. Ortanca taş sayısı 2 (min 1, maks 13), ortanca total taş hacmi 2595,269 mm3 (min 295,066, maks 16776,322), ortanca taş yüzey alanı 1282,640 mm2 (min 235,165, maks 5667,8) saptandı. Tüm ameliyatlar supin pozisyonda yapıldı. 17 hastada (%24,3) endoskopik kombine girişim (“ECIRS”), 53 hastada (%75,7) supin PNL uygulandı. 47 hastada (%67,1) mini-PNL (16-20 Fr), 23 hastada ise (%32,9) standart-PNL (22-30 Fr) uygulandı. 20-24 Fr arası akses 10 hastada (%14,3) yapıldı. Çalışmamızdaki hastaların 32 tanesinde fleksible nefroskop veya üreteroskop kullanılmadı. 22 hastada (%31,4) fleksibl nefroskopi yapıldı ve bunların 11’inde (bu hastaların %50’sinde) taş saptanarak tedavisine katkı sağladı. 14 hastada fleksible üreteroskop kullanıldı ve bu hastaların 4’ünde (bu hastaların %28,4’ünde) taş saptanarak tedavisine katkı sağladı. Ameliyat sonunda 32 hastaya (%45,7) nefrostomi, 26 hastaya (%37,1) DJ stent, 12 hastaya (%17,1) hem nefrostomi hem DJ stent takıldı. Ameliyatlara ait veriler tablo 2'de verildi.

70 hastanın postoperatif 1. gününde %22,9’unda (14 hasta) ortalama 4,6 +/- 3,2 mm boyutunda, postoperatif 1. ayında ise %20’sinde (16 hasta) 5,8 +/- 2 mm boyutunda rezidü taş saptandı.

Clavien Dindo sınıflamasına göre 10 hastada (%14,3) 2. derece, 1 hastada (%1,4) 3. derece komplikasyon gelişti. Gelişen 3. Derece komplikasyon kanamaya bağlı anjiyoembolizasyon ihtiyacı olmasıydı. Clavien Dindo 2. Derece komplikasyonlar ise 3 hastada postoperatif ateş, 3 hastada idrar yolu enfeksiyonu ve 1 hastada kardiak komplikasyona bağlı yoğun bakım ihtiyacının gelişmesiydi. 1 hastada (%1,4) PNL sonrasında rezidü taşı için tekrar girişim uygulandı ve fleksibl üreteroskopi yapılarak kalan taşı temizlendi. Postoperatif döneme ait bulgular tablo 3’de verildi.

Sonuç

Tek cerrah tarafından ilk 1,5 sene tecrübesi olarak bildirilen bu sonuçlarla supin PNL ameliyatı öğrenme eğrisinin literatürde pron PNL için bildirilen süreye benzer olduğu, yüksek taşsızlık oranları ve düşük komplikasyon yüzdesi ile uygulandığı, aynı zamanda radyasyon maruziyetinin de düşük olduğu gösterilmiştir.

Anahtar Kelimeler : Nephrolithotomy, Percutaneous; supine position; Learning Curve

Page 107: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 107 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Hastaların demografik verileri ile ameliyat öncesi bulgular

Yaş (ortalama +/- standart deviasyon) 46,9 +/- 13,7

Vücut Kitle İndeksi (ortalama +/- standart deviasyon)

29,2 +/- 5,8

Cinsiyet (n/%) Erkek 38 (%54,3)

Kadın 32 (%45,7)

Renal anomali (n/%) Yok 59 (%84,3)

Var Atnalı Böbrek 1 (%1,4)

Malrotasyon 2 (%2,9)

Multiple kist 3 (%4,3)

Ekstrarenal pelvis

5 (%7,1)

Taraf Sağ / Sol 34 (%48,6) / 36 (%51,4)

Taş özellikleri (n) Tek taş 19

Multiple taşlar 40

Semistaghorn taş 9

Staghorn taş 2

Taş yerleşimi Birden fazla kaliks içerisinde

34

Renal pelviste tek taş 18

Taş sayısı (n) (median, minimum, maksimum) 2 (min 1, maks 13)

Total taş hacmi (mm3) (median, minimum, maksimum)

2595,269 (min 295,066 maks 16776,322)

Total taş yüzey alanı (mm2) (median, minimum, maksimum)

1282,640 (min 235,165 maks 5667,8)

Maksimum Hounsfield Ünitesi (median, minimum, maksimum)

1360 (min 542 maks 1755)

Ortalama Hounsfield Ünitesi (median, minimum, maksimum)

922 (min 415 max 1422)

Page 108: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 108 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2. Ameliyata ait bulgular

Cerrahi modalite (n/%) Supin PNL 53 (%75,7)

ECIRS 17 (%24,3)

Perkütan akses yöntemi Floroskopik 10 (%14,3)

Floroskopik + ultrasonografik

60 (%85,7)

Tek akses /Multi akses 65 (%92,9) / 5 (%7,1)

Perkütan giriş kalibresi (n/%) Standart PNL (22-30 Fr) 23 (%32,9)

Mini PNL (16-20 Fr) 47 (%67,1)

Post-operatif drenaj (n/%) Nefrostomi 32 (%45,7)

DJ stent 26 (%37,1)

Nefrostomi + DJ stent 12 (%17,1)

Perioperatif komplikasyon (n/%) Yok 64 (%91,4)

Var Toplayıcı sistem perforasyonu 2 (%2,9)

Kanama 1 (%1,4)

İlk girişte toplayıcı sisteme ulaşılamaması

3 (%4,3)

Floroskopi bilgileri (median, minimum, maksimum)

Floroskopi süresi (sn) 82,2 (min 24, maks 353)

Total floroskopi dozu (mGy)

35,8 (min 5,4, maks 212)

DAP (Gy*cm2) 6,7 (min 1,0, maks 40,2)

Ameliyat süresi (dk) (median, minimum, maksimum)

82,5 (min 40, maks 240)

Page 109: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 109 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 3. Postoperatif bulgular

Rezidü taş olan hasta sayısı (n/%) Postoperatif 1. gün 14 (%22,9)

Postoperatif 1. ay 16 (%20)

Rezidü taş boyutu (ortalama +/- standart deviasyon) Postoperatif 1. gün 4,6 +/- 3,2

Postoperatif 1. ay 5,8 +/- 2

Clavien Dindo Komplikasyonlar 2. derece 10 (%14,3)

3. derece 1 (%1,4)

Hemoglobin seviyesi (ortalama +/- standart deviasyon) Preoperatif 13,99 +/- 1,4

Erken postoperatif 13,16 +/- 1,67

Postoperatif 1. gün 12,31 +/- 1,68

Hematocrit seviyesi (ortalama +/- standart deviasyon) Preoperatif 40,45 +/- 5

Erken postoperatif 39,29 +/- 4,8

Postoperatif 1. gün 36,45 +/- 5

Kreatinin seviyesi (ortalama +/- standart deviasyon) Preoperatif 0,82 +/- 0,25

Erken postoperatif 0,90 +/- 0,4

Postoperatif 1. gün 0,90 +/- 0,5

CRP seviyesi (ortalama +/- standart deviasyon) Erken postoperatif 9,05 +/- 23,62

Postoperatif 1. gün 28,6 +/- 40,98

Prokalsitonin seviyesi (ortalama +/- standart deviasyon) Erken postoperatif 0,08 +/- 0,33

Postoperatif 1. gün 0,36 +/- 1,2

Hastane kalış süresi (ortalama standart deviasyon) 3,79 +/- 2,66

Tekrar girişim ihtiyacı 1 (%1,4)

Page 110: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 110 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS064 PERCUTANEOUS NEPHROLITHOTOMY IN SUPINE POSITION: A SINGLE CENTER EXPERIENCE Erdem Öztürk1, Nurullah Hamidi1, Taha Numan Yıkılmaz2, Halil Başar1 1Ankara Dr. Abdurrahman Yurtaslan Oncology Training And Research Hospital 2Kahramanmaraş City Hospital

Introduction

Percutaneous nephrolithotomy (PNL) is a widely used treatment choice for renal stones. Usually, PNL has been performed in prone position but due to some disadvantages of this pozisiton supine PNL has been described. In this study, we aimed to present the outcomes of PNL applied in supine position in our clinic.

Material & Methods

Retrospective data was collected on 196 patients underwent PNL in supine position between November 2016 and December 2019. Patients’ demographics, stone size, operation time, fluoroscopy time, hospitalization time, stone free rates and complications were collected.

Results

One hundred twenty five male and seventy one female patients underwent supine PNL with a mean stone size of 2.9±0.81 cm. The mean age of the patients were 54±22.2 years. The mean operation, fluoroscopy and hospitalization time were 49.3±16.21 min, 2.81±1.05 min and 2.5 (1-6) days, respectively. The stone free rates among 74 patients was 88.59%. During the follow-up period, the total complication rate was 3.2%.

Conclusion

For treatment of kidney stone supine PNL is a safe and effective procedure with high stone free rates. Supine position can be preferred in terms of patient and surgeon comfort, allowing urethral Access during the surgery and acceptable anesthetic risks.

Anahtar Kelimeler : Supine, Percutaneous Nephrolithotomy

Page 111: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 111 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS065 MİNİ-PNL (PERKÜTAN NEFROLİTOTRİPSİ) YAPILAN HASTALARDA LAZER VE PNÖMOTİK LİTOTRİPTÖRÜN ETKİNLİK AÇIDAN KARŞILAŞTIRILMASI Abdulmecit Yavuz1, Göksel Bayar2 1İskenderun Özel Gelişim Hastanesi 2Mardin Devlet Hastanesi Amaç: Bu çalışmaki amacımız, mini perkütan nefrolitotomi (mPNL) operasyonu yapılan böbrek taşı hastalarında lazer ve pnömotik litotriptör enerji kaynaklarının etkinlik açısından karşılaştırılmasıdır.

Hasta ve yöntemler:Temmuz 2013'ten Ocak 2016'e kadar mPNL operasyonu geçiren 127 hastanın tıbbi kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Pnömotik litotriptör 57 hastada (Grup 1), lazer litotriptör 62 hastada (Grup 2) kullanıldı. İki grup total operasyon süresi, klinik anlamsız rest, modifiye Clavien sınıflamasına göre komplikasyonlar, floroskopi zamanı, hemoglobin düşüşü, hastanede kalış süresi yönünden karşılaştırıldı. Bulgular:Toplam operasyon süresi (p =0.251) ve floroskopi zamanı (p = 0.188) iki grup arasında anlamlı olarak farklı değildi. Lazer grubunda hemoglobin düşüşü (0.62±0.36) pnömotik grubuna göre (0.82±0.77) daha az idi ancak istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0.067). Hastanede yatış süresi Lazer grubunda (34±11 saat) Pnömotik grubuna (42.6±30.2 saat) göre anlamlı olarak düşüktü (p=0.039). Klinik anlamlı rest açısından karşılaştırmada Lazer grubu (3.2%) Pnömotik grubuna (14%) göre anlamlı olarak üstündü (p=0.034). Sonuç:mPNL operasyonlarında Lazer litotripsi Pnömotik litotripsiye göre hastanede yatış ve klinik anlamlı rest açısından daha avantajlı görülmektedir ancak bu bulguları doğrulamak için daha fazla sayıda hasta ile çalışma yapılmalıdır.

Amaç: Bu çalışmaki amacımız, mini perkütan nefrolitotomi (mPNL) operasyonu yapılan böbrek taşı hastalarında lazer ve pnömotik litotriptör enerji kaynaklarının etkinlik açısından karşılaştırılmasıdır.

Hasta ve yöntemler:Temmuz 2013'ten Ocak 2016'e kadar mPNL operasyonu geçiren 127 hastanın tıbbi kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Pnömotik litotriptör 57 hastada (Grup 1), lazer litotriptör 62 hastada (Grup 2) kullanıldı. İki grup total operasyon süresi, klinik anlamsız rest, modifiye Clavien sınıflamasına göre komplikasyonlar, floroskopi zamanı, hemoglobin düşüşü, hastanede kalış süresi yönünden karşılaştırıldı. Bulgular:Toplam operasyon süresi (p =0.251) ve floroskopi zamanı (p = 0.188) iki grup arasında anlamlı olarak farklı değildi. Lazer grubunda hemoglobin düşüşü (0.62±0.36) pnömotik grubuna göre (0.82±0.77) daha az idi ancak istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0.067). Hastanede yatış süresi Lazer grubunda (34±11 saat) Pnömotik grubuna (42.6±30.2 saat) göre anlamlı olarak düşüktü (p=0.039). Klinik anlamlı rest açısından karşılaştırmada Lazer grubu (3.2%) Pnömotik grubuna (14%) göre anlamlı olarak üstündü (p=0.034). Sonuç:mPNL operasyonlarında Lazer litotripsi Pnömotik litotripsiye göre hastanede yatış ve klinik anlamlı rest açısından daha avantajlı görülmektedir ancak bu bulguları doğrulamak için daha fazla sayıda hasta ile çalışma yapılmalıdır.

Anahtar Kelimeler : perkütan, Böbrek Taşı, Lazer, Pnömotik Mini Perkütan Kaynakça : Perkütan Nefrolitotripsi,

Page 112: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 112 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS066 BÖBREK TAŞLARINDA BİLATERAL SİMULTANE ENDOSKOPİK TAŞ CERRAHİSİNİN ETKİNLİK VE GÜVENLİK PROFİLİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Günal Özgür1, Tarık Emre Şener1, Yılören Tanıdır1 1Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Giriş ve Amaç: Teknoloji ve endoüroloji alanındaki gelişmeler, bizi çoklu operasyonlardan kaçınmak için iki taraflı cerrahi müdahalelere yönlendirmiştir. Bu çalışma, supin perkütan nefrolitotomi (PNL) ve kontralateral retrograd intrarenal cerrahinin (RİRC) bir kombinasyonu olarak böbrek taşlarında eşzamanlı bilateral simultane endoskopik cerrahinin (SBEC) sonuçlarını değerlendirmektedir.

Yöntemler: EAU kılavuzlarına göre PNL ve eş zamanlı kontralateral RİRC yapılabilecek tüm hastalar prospektif olarak kaydedildi . Her hastada işlemden önce kontrastsız bilgisayarlı tomografi (NCCT) taraması ve böbrek-üreter-mesane (KUB) röntgeni mevcuttu. Taş yükleri 3D-Doctor yazılımı ile hesaplandı. SBEC’ nin güvenilirliği ve etkinliği, ameliyat bulguları, taşsızlık durumu ve komplikasyonlar ile değerlendirildi. Postoperatif erken taşsız durum kararı hem endoskopik görüntüye hem de KUB X-ray ile postoperatif görüntülemeye göre yapıldı. Taşsızlık 3 mm'den küçük parçalara sahip olarak tanımlandı.

Bulgular: Ağustos 2017 ile Mayıs 2019 arasında ortalama yaşı 51,7 (–14,1) yıl olan toplam 27 hasta (erkek / kadın = 2,9) ameliyat edildi. PNL ve RİRC taraflarındaki medyan taş yükü 3021 mm3 (min 728, maks 11848) - 554mm3 (en az 68,3, en fazla 5026) olarak bulundu. Ortalama operasyon süresi ve floroskopi dozu sırasıyla 180 dakika (min. 100, maks. 300) ve 53 mGy (min. 14, maks. 223) olarak bulundu. PNL ile tedavi edilen böbreklerdeki (n = 8) residü fragmanların ortalama boyutu 4,5 mm (–2,8 mm) ve FURS ile tedavi edilen böbreklerdeki (n = 5) residü fragmanların ortalama büyüklüğü 7 mm (–3,5 mm) olarak bulundu. PNL ve FURS taraflarındaki taşsızlık oranları sırasıyla %81,5 (n = 22) ve %85,2 (n = 23) olarak bulundu. Ameliyattan sonra öncesine göre 1,0 gr / dL'lik bir medyan hemoglobin düşüğü olduğu tespit edildi (p <0,001; 0,4-9 gr / dL). Ateş (n = 5; %18,5) ve transfüzyon (n = 4; %14,8) en sık görülen komplikasyonlar olarak bulundu. Çalışmadaki hastaların 11'inde (%40,7) antibiyotik tedavisi uygulandı. Üç hasta, hipotansiyon (n = 2) ve ürosepsis (n = 1) nedeniyle yoğun bakım ünitesine transfer edildi. Modifiye Clavien Dindo Derecelendirme Sistemine göre toplam 18 hastada (%66,8) komplikasyon gözlenmedi. Ancak 1 hastada (% 3,7) derece 1, 7 hastada (% 25,9) derece 2 ve 1 hastada (% 3.7) derece 4 komplikasyon gözlendi. Komplikasyonlu ve komplikasyonsuz hastaların medyan hastanede kalış süreleri sırasıyla 3 gün (min 1, maks 7) ve 7 gün (min 2, maks14) olarak bulundu.

Sonuç: Böbrek taşlarındaki SBEC'nin komplikasyon ve başarı oranları PNL ve RİRC ile benzer görünmektedir. Prosedürün majör dezavantajları, işlem için kendisini adamış ve deneyimli 2 cerrahı gerektirmesi ile iyi donanımlı olan üçüncü basamak bir hastanesi gerektirmesi olarak gözlendi.

Anahtar Kelimeler : Bilateral Simultane Endoskopik Cerrahi, Böbrek Taşı, Perkütan Nefrolitotomi, Retrograd İntrarenal Cerrahi

Page 113: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 113 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS067 BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ İLE BÖBREK TAŞI HASTALARININ KEMİK MİNERAL YOĞUNLUĞUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ Onur Can Özkan1, Tarık Emre Şener1, Yılören Tanıdır1, Betül Timuroğlu2, Begüm Dölek2, İlayda Büşra Sarı2, Nazmi Alperen Gül2 1Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 2Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencisi Giriş ve Amaç: Kalsiyum içeren böbrek taşı olan hastalarda en sık görülen metabolik anormallik hiperkalsiüri olarak bilinmektedir. Hiperkalsiürik hastalarda azalmış kemik mineral yoğunluğu (KMY) görülür, ancak diğer taş tipleri için konuyla ilgili çok fazla şey bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı yüksek taş böbrek taşı yükü olan hastalarda kontrastsız bilgisayarlı tomografi (BT) ile kemik mineral yoğunluğunu belirlemek ve içlerindeki osteoporoz oranını belirlemek ve karşılaştırmaktır.

Yöntemler: Haziran 2014 - Haziran 2008 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı'nda perkütan nefrolitotomi (PNL) uygulanan ardışık hastalar belirlendi. Tıbbi kayıt ile cerrahi ile ilgili bilgileri, cerrahin sonuçları ve BT bulguları gözden geçirildi ve detayları toplandı. BT'ler 3D-Doctor yazılımı ile değerlendirildi. Taş özellikleri kaydedildi ve L1 omurlarının KMY'si Perry J. Pickhardt’ın yöntemine göre (pKMY) değerlendirildi. 160 Hounsfield Birimi (HU) altında KMY ölçümü olan herhangi bir hasta osteoporotik olarak kabul edildi. Vertebral kırıklar için Genant'ın yarı kantitatif derecelendirme skalasına göre lezyon derecesi 2 veya daha fazla olan hastalar ve / veya 18 yaşından küçük hastalar çalışma dışı bırakıldı.

Bulgular: 379 operasyonun verileri gözden geçirildi ve çalışma grubu olarak 248 hasta (erkek / kadın oranı = 1,6) belirlendi. Ortalama yaş 46,9 – 13,3 yıl, ortalama pKMY değeri 184,3-46,8 HU olarak bulundu. Erkeklerde, kadınlarda ve tüm çalışma grubunda osteoporoz oranı sırasıyla %32,9 (n = 81), % 33,3 (n = 49) ve % 32,7 (n = 32) olarak bulundu (p = 0,511). Çeşitli yaş gruplarının alt analizlerinde KMY ve osteoporoz oranı açısından istatistiksel bir fark tespit edilmedi. Kalsiyum taşı oluşturan (KTO) hastalar ve KTO (-) olan hastalar benzer pKMY değerlerine sahipti. 50 yaşın üzerindeki hastaların ortalama pKMY'si, hem KTO (+) hastalarda (154,2 +/- 42,9 HU) hem de KTO (-) hastalarda (127 +/- 38,0 HU), osteoporozu göstermekteydi. İlginçtir ki, alt analiz KTO (+) hastalarının 50 yaşından büyükken KTO (-) hastalara göre daha yüksek pKMY değerlerine sahip olduğunu ortaya koymuştur (p = 0,049). Osteoporotik ve osteoporotik olmayan hastalar arasında taş sayısı, hacmi ve yoğunluğu açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Ancak taş yüzey alanının osteoporozlu hastalarda osteoporotik olmayanlara göre daha yüksek olduğu bulundu (p = 0,045).

Sonuç: Hasta grubumuzun osteoporoz oranı bilinenden 3 kat daha yüksek olarak bulunmuştur. Her ne kadar KTO (+) ve KTO (-) hasta gruplarının arasında pKMY açısından anlamlı bir fark bulunmasa da, KTO (-) grubun düşük pKMY'ye eğilimi olduğu görülmüştür. Bu nedenle, KMY' nin yüksek böbrek taşı yükünde BT ile fırsatçı taranması, daha iyi sağlık hizmeti sunmamıza yardımcı olabilir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, kemik mineral yoğunluğu, bilgisayarlı tomografi

Page 114: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 114 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS068 TAŞ TİPLERİNİN İN VİTRO TOMOGRAFİ İLE BELİRLENMESİ VE İN VİVO DEĞERLERLE KARŞILAŞTIRILMASI Fahri Yavuz İlki1, Emre Bülbül2, Çetin Demirdağ2, Bülent Önal2 1Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 2İstanbul Üniversitesi-cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Amaç:

Üriner sistem taş hastalığında taşın cinsine göre uygulanacak olan tedavinin şekli değişmektedir. Ayrıca bazı taş cinslerinde koruyucu tedaviler önemli derecede rol almaktadır. Biz bu çalışma ile klasik bilgisayarlı tomografi (BT) ve hounsfield ünitesi değerlerini kullanarak taşın cinsi konusunda tespitlerde bulunabilmeyi amaçladık.

Gereç ve yöntem:

Bu çalışmamızda 2016 ve 2019 yılları arasında, kliniğimize üriner sistem taş hastalığı nedeni ile başvuran ve perkütan nefrolitotomi (PCNL) operasyonu yapılan hastalar dahil edilmiştir. Hastaların epidemiyolojik ve demografik özellikleri incelendi. Operasyon öncesi bilgisayarlı tomografi görüntülerinden taşların hounsfield üniteleri hesaplandı. Operasyon sonrası elde edilen taş numunelerinin de bilgisayarlı tomografide görüntüleri alındı ve bu taşların yoğunlukları da ayrı ayrı hesaplanarak operasyon öncesi değerler ile karşılaştırıldı.

Bulgular:

Çalışmaya alınan 100 hastanın 74 (%74)’ü erkek, 26 (%26)’sı kadındı. Tüm hastaların ortalama yaşı 47.66 ±17.11 olarak hesaplandı. Kadınların ortalama yaşı 49.23 iken erkeklerin 47.10 idi. Perkütan nefrolitotomi sonrası taş analiz merkezinden dönen sonuçlara göre hastaların 10 (%10)’u sistin taşı, 44 (%44)’ü whewellite taşı, 23 (%23)’ü whewellite+whedellite taşı, 11 (%11)’i ürik asit taşı, 4 (%4)’ü strüvit taşı,7 (%7)’si karbonat apatit taşı ve 1 (%1)’i brushite taşı olarak sonuçlandı. Çalışma kapsamında operasyon öncesi BT görüntülerinden, operasyon sonrası da elde edilen taş numunelerinin bilgisayarlı tomografi görüntülerinden in vitro olarak hounsfield ünitesi (HU) ölçümlerini yapıldı. İn vivo ölçümlere göre sistin taşı hastalarının ortalama HU değeri 686.80±105.70 iken in vitro ölçümlerde 787.40±90.85 olarak hesaplandı. Whewellite taşlarına bakıldığında ise in vivo değer 1109.68±150.93 iken in vitro değer 1622.70±232.90 olarak sonuçlandı. Whewellite+whedellite karışımı olan taşlarda in vivo değer 1146.56±221.44, in vitro değer ise 1472.13±308.99 olarak ölçüldü. Ürik asit taşı tanılı hastalarda ise ölçümlere göre in vivo değer 440.81±50.21 iken in vitro değer 553.72±217.34 idi. Karbonat apatit tanılı hastalarda ise in vivo değer 1060.14±92.29 iken, in vitro değer ise 1392±310.86 olarak ölçüldü. Çalışmamızda elde edilen veriler ışığında yapılan istatistiksel analizlere göre ürik asit taşlarının hem in vivo hem de in vitro olarak bilgisayarlı tomografi HU değerleri whewellite, whewellite+whedellite ve karbonat apatit taşlarına göre anlamlı derecede daha düşüktür. Yine Sistin taşlarının hem in vivo hem de invitro olarak BT HU değerleri ise whewellite ve whewellite+whedellite taşlarına göre anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur.

Sonuç:

Sonuçlarımız, BT Hounsfield değerleri ile hem in vitro hem de in vivo olarak, kalsiyum taşlarını ve ürik asit taşlarını anlamlı olarak diğer taş tiplerinden ayırt edebildi. Cut-off değerler kullanılarak yapılan analizlerde kalsiyum taşlarında in vivo ortamda %89, in vitro ortamda ise %91 doğruluk oranı saptanmıştır. Ürik asit taşlarında ise bu yöntemle in vivo ortamda %96, in vitro ortamda ise %95’lik doğruluk oranı saptanmıştır. Bu sonuçlar bize cerrahi girişimlere gerek duyulmadan kemolizis ile tedavi edebileceğimiz taşları yüksek bir doğruluk oranı ile tespit edebileceğimizi gösterdi.

Anahtar Kelimeler : Hounsfield ünitesi, PCNL, in vivo, in vitro

Page 115: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 115 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS069 TÜPSÜZ PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ OLGULARIMIZIN HEMATOLOJİK, BİYOKİMYASAL, AĞRI SKORLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ Cemil Aydın1 1Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.d AMAÇ

Bu çalışmanın amacı, tamamen tüpsüz perkütan nefrolitotomi (PNL) operasyonu uygulanan hastaları hematolojik, biyokimyasal sonuçlar ve postoperatif ağrı skorları açısından retrospektif olarak değerlendirmektir.

YÖNTEM

Ekim 2009–Ekim 2011 tarihleri arasında 35 hastaya tam tüpsüz PNL uygulandı. Taşlar pnömatik litotriptor ile kırıldı. Olguların, operasyon süreleri, laboratuar sonuçları, hastanede kalış süreleri, postoperatif ağrı skorları ve analjezik ihtiyacı, başarı oranları, kan kaybı ve perioperatif komplikasyonlar incelendi.

BULGULAR

Tam tüpsüz PNL yapılan hastaların yaş ortalaması 43,17±14,362 (7-69) yıl idi. Hastaların 18‘i (%51,4) erkek, 17‘si (%48,6) kadındı. Ortalama operasyon süresi, hazırlık dönemi hariç 34,73±21,446 (5-90) dakika ve ortalama skopi süresi 6,04±4,155 (1-17) idi. Biyokimyasal ve hematolojik parametreler Tablo 2’de gösterildi. Vizüel ağrı skoru (VAS), 1.saat ortalaması 5,8±1,5 iken, 6.saat VAS ortalaması 3,8±1,22 idi. Hastalara uygulanan analjezik doz sayısı ortalaması 1,2±0,7 idi. Hiçbir hastada postoperatif 1. günde yapılan ultrasonografi ve direk üriner sistem grafisinde, ürinom, kanama ya da rezidü taş saptanmadı. Ortalama hastanede kalış süresi 1,27±0,364 (1-2) gündü. Bir hastada postoperatif 3. haftada anemi (HGB:9gr/dl) ve 8x8 cm boyutta perirenal kolleksiyon izlendi, hasta konservatif izlem ve kan transfüzyonuyla stabil hale getirilip taburcu edildi.

ÇIKARIMLAR

Tam tüpsüz PNL’nin belirgin hidronefrozu olmayan, tercihen karşı böbreğin sağlam olduğu, hafif-orta taş yükü olan basit böbrek taşlarının tedavisinde, taş temizliğini takiben işlemin sorunsuz olarak sonlandırılacağı olgularda uygulanabileceğini düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler : Tüpsüz PNL, PNL, Böbrek taşı

Page 116: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 116 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1: Demografik, peroperatif- postoperatif veriler.

Değişkenler n (35)

Ortalama yaş 43,17±14,362 (7-69)

Cinsiyet

Kadın 17 (%48,6)

Erkek 18 (%51,4)

ESWL öyküsü 22 (%62,8)

ESWL seans sayısı 3,3

Geçirilmiş renal cerrahi

primer 24 (%68,5)

seconder 10 (%28,5)

tersiyer 1 (%2,85)

Ortalama taş boyutu ( cm²)

sağ 0,9680±0,20278 (0,64-1,2)

sol 1,01± 0,321 (0,4-2)

Ektazi derecesi

yok 24 (%68,6)

hafif 1 (%2,9)

orta-ileri 10 (%28,6)

Opasite Opak (%100)

Operasyon süresi (dk) 34,73±21,446 (5-90)

Skopi süresi (dk) 6,04±4,155 (1-17)

Hastanede yatış süresi (gün) 1,27±0,364 (1-2)

Başarı (taştan tam temizlenme+klinik önemsiz rezidü) KÖR %100

Analjezik doz sayısı 1.2±0,7

Vizüel ağrı skoru (VAS)

1. saat 5.8±1,5

3. saat 4,88±1,34

6. saat 3.8±1.22

24. saat 3,1± 2,3

Page 117: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 117 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2: Hastaların Preop. ve Postop. BUN, Cr ve HGB değerlerinin karşılaştırma t sonuçları

Değişkenler Preop X± SD Postop X± SD t p

BUN 28,00±5,391 32,73± 7,498 5,447 <0.001

Cr ,794±,159 ,959±,174 8,717 <0.001

HGB 13,32±1,191 12,38±1,292 10,399 <0.001

Page 118: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 118 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS071 PEDİATRİK BÖBREK TAŞI HASTALARINDA GUYS’S STONE SKORUNUN PREDİKTİF DEĞERİ İbrahim Atilla Arıdoğan1, Volkan İzol1, Mutlu Değer1, İbrahim Halil Şükür1, Mübariz Aydemirov1, Nihat Satar1 1Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Amaç:

Bu çalışmamızda böbrek taşı olan pediatrik hastalarda Guy’s stone skorunun (GSS) perkütan nefrolitotomi (PNL) öncesi taşsızlık oranı ve komplikasyonlar üzerine prediktif önemini belirlemeyi amaçladık

Hastalar ve Metod:

Aralık 2010- Aralık 2018 tarihlerinde PNL yapılan 259 çocuk hasta (≤16) çalışmaya dahil edildi. Hastalar GSS’ye göre dört gruba ayrıldı. Demografik, intraoperatif, postoperatif veriler ve komplikasyonları değerlendirildi.

Bulgular:

Hastaların 147’si erkek (%56.75), 112’si kızdı (%43.25). Ortalama yaşları 6.50±4.71 idi. Ortalama VKI 18.40± 5.88 kg/cm2 idi. Hastaların 135’i (%52.13) sol, 124’ü (%48.13) sağ böbrek taşı nedeniyle opere edildi. Gruplar arasında taş boyutları sırasıyla 119.0± 47.5, 162.7± 94.0, 295.4± 209.4 ve 629.4± 408.1 idi (p<0,001). Ortalama operasyon süresi sırasıyla 54.1± 26.9, 57.5±30.6, 71.7± 29.9 ve 98.1± 44.3 idi ve bu istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0,001). Taşssızlık oranı sırasıyla %100, %96.1, %95.2, %82.3 idi ve istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,025)

Postoperatif uzun süren idrar kaçağı nedeniyle GSS-1 grubunda 1, GGS-2 grubunda 3, GGS-3 grubunda 2 ve GSS-4 grubunda 1 hastaya DJ stent konuldu. Hematüri nedeniyle GSS-2 ve GSS-3 gruplarında birer hastaya anjioembolizasyon yapıldı. GSS-4 grubunda bir hastada müdahale gerektirmeyen bir perirenal hematom nedeniyle kan transfüzyonu yapıldı.

Sonuç:

Böbrek taşı olan pediatrik hastalarda Guys’s Stone Skoru, operasyon sürelerini ve postoperatif taşsızlık oranlarını öngörmede prediktif değere sahip olabilir.

Anahtar Kelimeler : Guy's stone skoru; GSS; Pediatrik PNL; Perkütan nefrolitotomi Tables : Tablo 1: Demografik, Operatif ve Postoperatif veriler

GSS -1 GSS -2 GSS -3 GSS - 4 p değeri

Hasta sayısı (n) 47 106 88 18

Ortalama Yaş (yıl) 3.1±2.6 7.5±4.7 6.2±4.3 10.5±5.7 <0.001

Ortalama Vücut Kitle İndeksi kg/m2 19.0±6.6 17.9±5.0 18.6±6.5 18.5±5.2 =0.744

Ortalama Taş Boyutu (mm2) 119.0±47.5 162.7±94.0 295.4±86.1 629.4±408. <0.001

Ortalama Operasyon Süresi (dk) 54.1±26.9 57.5±30.6 71.7±29.9 98.1±44.3 <0.001

Ortalama Nefrostomi çekilme süresi(gün) 2.40±0.654 2.29±0.807 2.45± 0.911 2.81±1.377 0,146

Taşsızlık oranı n (%) (Stone Free ) %100 %96,1 %95,2 %82,3 0,025

Page 119: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 119 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2: Komplikasyonlar

Komplikasyonlar GSS-1 GSS-2 GSS-3 GSS-4

Clavien 2 - - - 1

Clavien 3 2 4 3 1

Clavien 4 - - - -

Clavien 5 - - - -

Page 120: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 120 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS072 GERİATRİ HASTALARINDA PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ SONUÇLARIMIZ Mutlu Değer1, Volkan İzol1, İbrahim Halil Şükür1, Samir Cafergliyev1, Yılıdırım Bayazıt1, Nihat Satar1, İbrahim Atilla Arıdoğan1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı Amaç:

Böbrek taşı olan geriatri hastalarında (≥65 yaş) perkütan nefrolitotomi (PNL) operasyonunun etkinliğini ve güvenirliliğini araştırmak.

Gereç ve Yöntemler:

2007 – 2020 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı'nda böbrek taşı nedeniyle PNL operasyonu uygulan ≥65 yaş hastalar retrospektif olarak incelendi. Demografik, operasyon verileri, taşsızlık oranları ve komplikasyonları değerlendirildi.

Bulgular

2007-2020 tarihleri arasında, ≥65 yaş 216 hastaya PNL işlemi yapıldı. Hastaların yaş ortalaması 70,68 ± 6,63 (66-87) yıl olarak hesaplandı. Hastaların 120’si (%55,5) erkek ve 96’sı (%44,4) kadın idi. Ortalama taş boyutu 528,48 ± 611,497 (min:5 max: ) mm2 idi. Hastaların 134’üne (%62,03) alt kaliks, 56’sına (%26,92) orta kaliks, 7’sine (%3,2) üst kaliks ve 19’una (%8,7) multipl kaliks girişi yapıldı. Operasyonların ortalama süresi 84,64 ± 48,56 dk, skopi süresi 10,56 ± 7,85dk idi. Nefrostomi kateteri ortalama 3,57 ± 2,31 günde çekilen hastaların ortalama hastanede kalış süresi 3,97± 2,56 gün olarak hesaplandı. Taşsızlık oranı %82,4 idi klinik önemsiz taşları dahil ettiğimizde bu oran %93.0 oldu. Hastaların 12’sında (%5,5) transfüzyon gerektiren kanama, 6 (%2,7) hastada ise DJ takılmasını gerektiren nefrostomi traktından sızdırması meydana geldi.1 hastaya hematüri nedeniyle anjioembolizasyon uygulandı. Bir hastada postoperatif 1.günde kanama üzerine nefrektomi yapıldı ve takiplerinde postoperatif 29.günde ürosepsise bağlı exitus oldu.

Sonuç

Böbrek taşı olan geriatri hastalarında minimal invaziv bir yöntem olan PNL güvenli ve etkili bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler : Perkütan nefrolitotomi, Böbrek taşı, Geriatri, PNL Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1: Demografik, Operatif ve Postoperatif veriler

Page 121: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 121 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS073

PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİDE SUPRAKOSTAL GİRİŞİM GÜVENLİ BİR SEÇENEK Mİ? Hakan Bahadır Haberal1, Alp Kısıklı2, Kadir Emre Baltacı2, Turan Mammadaliyev2, Burak Çıtamak3, Mesut Altan2, Ahmet Güdeloğlu2, Cenk Yücel Bilen2 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Keçiören Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 3Dr. Halil İbrahim Özsoy Bolvadin Devlet Hastanesi, Üroloji AMAÇ: Erişkin hastalarda perkütan nefrolitotomide (PCNL) suprakostal girişimin etkinlik ve güvenlik üzerine etkisini belirlemeyi amaçladık.

YÖNTEM: Haziran 1998 - Kasım 2019 tarihleri arasında PCNL yapılan 2503 renal ünitenin verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Hastalar PCNL esnasında girişim özelliğine göre suprakostal ve infrakostal olarak iki gruba ayrılmıştır. Hastalar demografik verileri, böbrek taşı özellikleri, gelişen komplikasyonlar, yatış süresi ve başarı açısından değerlendirilmiştir. Başarı kriteri olarak tam taşsızlık kabul edilmiştir. Komplikasyonların değerlendirilmesinde Clavien-Dindo sınıflaması kullanılmıştır.

BULGULAR: İki grubun cinsiyet dağılımı, taş yükü ve yaş ortalamalarının benzer olduğu görülmüştür (p=0.762, p=0.608, p=0.249, sırasıyla). Suprakostal grupta taşsızlık oranı %75.7; infrakostal grupta ise %79.4 olarak belirlenmiştir (p=0.304). Operasyon süresinin suprakostal grupta belirgin olarak daha uzun olduğu belirlenmiştir (p<0.001). Suprakostal girişim yapılan grupta kan transfüzyonu, postoperatif pulmoner komplikasyonlar, komplikasyon gelişimi ve >Clavien-Dindo 3. Derece komplikasyon gelişimi oranları anlamlı olarak yüksektir (p=0.005, p<0.001, p<0.001, p=0.001, sırasıyla). Suprakostal grupta komplikasyonlar daha sık olarak izlenmesine rağmen, hospitalizasyon süresi her iki grupta benzerdir (p=0.185).

SONUÇ: Suprakostal girişim, infrakostal girişimle benzer başarı oranları sağlamakla birlikte; komplikasyon oranı anlamlı derecede yüksektir. Bu nedenle infrakostal girişim ilk seçenek olarak tercih edilmelidir. Suprakostal girişim yapıldığında komplikasyon gelişim ihtimalinin daha yüksek olduğu göz önünde bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, Perkütan nefrolitotomi, Suprakostal, Clavien-Dindo

Page 122: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 122 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Girişim çeşidine göre gruplar arasında demografik, intraoperatif ve postoperatif verilerin karşılaştırılması.

Suprakostal Girişim (136, %5.4) İnfrakostal Girişim (2367, %94.6) p

Yaş (yıl) (Ortalama+SS) 44.69±12.51 46.04±13.28 0.249

Taş Yükü (cm2) (Ortalama+SS) 7.02±4.67 6.57±5.14 0.608

Operasyon Süresi (dk) (Median) 120 (30-300) 90 (30-510) <0.001

Yatış Süresi (gün) (Ortalama+SS) 5.48±3.25 5.08±3.45 0.185

Cinsiyet (%) Kadın 33.8 32.6 0.762

Erkek 66.2 67.4

Başarı (%) Başarılı 75.7 79.4 0.304

Rezidü 24.3 20.6

Komplikasyon (%) Var 27.9 14.8 <0.001

Yok 72.1 85.2

Transfüzyon (%) Var 14 6.4 0.005

Yok 86 93.6

Komplikasyon (%) Clavien 0-1-2 90.4 96.2 0.001

Clavien 3-4 9.6 3.8

Postoperatif Pulmoner Komplikasyon Var 8.8 0.5 <0.001

Yok 91.2 99.5

Page 123: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 123 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS074 GALDAKO‐ MODİFİYE VALDİVİA SUPİN POZİSYONU İLE YAPILAN MİNİ-PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ SONUÇLARI Nurullah Hamidi1, Erdem Öztürk1 1Ankara Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Ankara, Türkiye AMAÇ: Bu çalışmada kliniğimizde Galdako‐ modifiye Valdivia supin pozisyonu ile mini-perkütan Nefrolitotomi (PNL) yapılan hastaların sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEM: Ocak 2019-Ocak 2020 tarihleri arasında ESWL ve/veya retrograd intrarenal cerrahiye uygun olmayan 1.5cm’den büyük taş nedeniyle supin pozisyonda mini- PNL yapılan 28 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Mini-PNL 14F Medikasis marka rigid nefroskop ile 400μm lazer fiberi kullanıldı. Tüm hastalara operasyondan sonra 4 hafta içerisinde rezidü taş açısından görüntüleme yöntemleri ile değerlendirildi. >2mm boyutunda taş fragmanı varlığı rezidü olarak kabul edildi.

BULGULAR: Hastaların ortalama yaşı 41±13(28-55), ortalama Vücut-Kitle-İndeksi 27.1±4 kg/m2, ortalama taş boyutu 18±4 mm (16-23), ortalama operasyon süresi 64±23 dk(46-82), ortalama fluroskopi süresi 1.4±0.8(0.6-3.2) dk ve ortalama hastanede yatış süresi 1.4±1(1-4) gün olarak hesaplandı. Hastalarımızda taşsızlık oranı %92.8 (n=26) olarak saptandı. Operasyon sonrası dönemde hastaların birinde (%3.6) grade 1, üçünde (%10.7) ise grade 2 komplikasyon izlendi. Major komplikasyon (Grade 3 ve üzeri) izlenmedi. Tüm veriler tablo 1’de ayrıntılı olarak verildi.

SONUÇ: Böbrek taşı tedavisinde supin pozisyonda yapılan mini-PNL yüksek taşsızlık ve kabul edilebilir komplikasyon oranları ile etkin ve güvenilir bir tedavi seçeneğidir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, Clavien, Mini, Nefrolitotomi, Perkütan, Supin

Page 124: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 124 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Hastaların demografik verileri, taş özellikleri ve postoperatif sonuçları

Page 125: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 125 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS075 BÜYÜK MESANE TAŞLARINA (>2 CM) MİNİ-PERKUTAN SİSTOLİTOTRPİSİ DENEYİMLERİMİZ Rahmi Aslan1 1Van Yüzüncü Yil Üniversitesi Üroloji A.d. Amaç: Bu çalışmada mini-nefroskop ile perkutan sistolitotripsi uyguladığımız 2 cm den büyük mesane taşı olan hastaların verilerini paylaşmayı amaçladık.

Materyal Metot: Eylül 2015 - Ekim 2018 tarihleri arasında mini-nefroskop ile peruktan sistolitotripsi uygulanan 16 hastanın dosyaları retrospektif olarak tarandı. Çalışmaya alınan toplam 16 hastanın Demografik, operatif ve postoperatif veriler kaydedildi. Bütün hastalara spinal anestezi altında litotomi pozisyonunda önce sistoskopi yapılarak üretra ve mesane değerlendirildi. Taş görüldü. Daha sonra mesane maksimum kapasiteye kadar izotonık ile dolduruldu. Sistoskopik görüş altında Peruktan giriş iğnesi ile göbek altı orta hatta, pubik kemiğin 2 cm yukarısında mesaneye girildi. Rehber tel üzerinden gerekli dilatasyon yapıldıktan sonra 14 Fr. trokar mesaneye yerleştirildi 12 Fr. nefroskop ile mesane girildi taş pnömotik litotriptör ile parçalandı. Parçalar taş forsepsi ile temizlendi. 16- 18 fr üretral katater yerleştirildi. Suprapubik insizyon primer sütür ile kapatıldı.

Bulgular: çalışmaya alınan 16 hastanın 11 (%69) erkek 5 (%31) kadındı ortalama yaş 35.1 ± 8.6, ortalama taş boyutu 22 ± 3.2 mm (20– 32 mm). Ortalama ameliyat süresi 27± 5,2 (22-46 dk) dakika ortalama hastanede kalış süresi 1,2 (1-3) gün bütün hastalarda postoperatrif 2. gün çekilen ultrasonografi veya pelvik grafi ile taşın tamamen temizlediği görüldü. Hiçbir hastada Peroperatif ve postoperatif komplikasyon gelişmedi. Bütün hastaların üreteral katateri postop 2. Günde çekildi. Ortalama 22 (5-36 ay) aylık takip süresince hiç bir hastada üretral darlık ve taş nüksü görülmedi.

Sonuç: 2 cm büyük mesane taşlarında mini- peruktan sistolitotripsi kolay uygulanan, kısa ameliyat süresi ve üretral darlık riskini minimuma indiren etkili ve güvenilir bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler : mesane taşı, Perkütan sistolitotripsi, Mini-Perkütan sistolitotripsi Tables : Hastaların klinik ve demografik özellikleri

Ort. Yaş (yıl) 35.1 ± 8.6,

Erkek cinsiyet 11 (%69)

Ort. Taş boyutu (mm) (min- max) 22 ± 3.2 mm (20– 32 mm).

Ort. Amelyat süresi (dk) (min- max) 27± 5,2 (22-46 dk)

Ort. Hastanede kalış süresi (Gün) 1,2 (1-3)

Page 126: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 126 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS076 PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİDE NEFROSTOMİ SEÇİMİ: MALEKOT RE-ENTRY VE MODİFİYE RE-ENTRY KARŞILAŞTIRMASI. Onur Karslı1, Deniz Abat2 1Kocaeli Derince Suam 2İskenderun Devlet Hastanesi GİRİŞ: PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ (PCNL), 20 MM’DEN BÜYÜK BÖBREK TAŞLARININ TEDAVİSİNDE İLK SIRADA ÖNERİLEN TEDAVİ YÖNTEMİDİR (1). PCNL YAPILAN HASTADA İDRAR EKSTRAVAZASYONU, ÜRETERAL DARLIK, ÖNEMLİ REZİDÜ FRAGMAN VARLIĞI, CİDDİ KANAMA, SOLİTER BÖBREK GİBİ DURUMLARDA AVRUPA ÜROLOJİ KILAVUZU BÖBREĞE NEFROSTOMİ TÜPÜ KOYULMASINI ÖNERMEKTEDİR (2). BİZ BU ÇALIŞMAMIZDA NEFROSTOMİ GEREKTİREN HASTA GRUBUNDA STANDART MALEKOT RE-ENTRY KATETER VE NELATON TÜP İLE YAPTIĞIMIZ MODİFİYE RE-ENTRY KATETER KONULAN HASTALARDAKİ SONUÇLARIMIZI KARŞILAŞTIRDIK.

GEREÇ VE YÖNTEM: İKİ AYRI KLİNİKTE KASIM 2015 İLE OCAK 2020 YILLARI ARASINDA BÖBREK TAŞI NEDENİYLE PCNL YAPILAN VE OPERASYON BİTİMİNDE NEFROSTOMİ TÜPÜ KONULAN 149 HASTA ÇALIŞMAYA DAHİL EDİLDİ. RANDOMİZE ŞEKİLDE 2 GRUBA AYRILAN HASTALARDAN 1. GRUBA OPERASYON BİTİMİNDE NEFROSTOMİ OLARAK MALEKOT RE-ENTRY KONULDU. İKİNCİ GRUPTA İSE 5 F ÜRETER KATETERİ BÖBREK DIŞINA ALINDI. KATETER ÜZERİNDEN 14 F NELATON TÜP BÖBREK PELVİSİNE İLERLETİLDİ. İKİ GRUP OPERASYON SÜRESİ, FLOROSKOPİ SÜRESİ, POSTOPERATİF KOMPLİKASYON, NEFROSTOMİ ÇEKİLME SÜRESİ, ISLATMA SÜRESİ, TABURCULUK ZAMANI AÇISINDAN İSTATİSTİKSEL OLARAK KARŞILAŞTIRILDI.

BULGULAR: ÇALIŞMAYA ALINAN 149 HASTADAN 74’Ü 1. GRUPTA, 75’İ 2. GRUPTA İDİ. MALEKOT RE-ENTRY VE MODİFİYE RE-ENTRY GRUBUNDA ORTALAMA NEFROSTOMİ ÇEKİLME ZAMANI SIRASIYLA 2.51 ± 0.74 (1-4) DK VE 2.08 ± 0.7 (1-5) DK OLARAK BULUNDU. ISLATMA KESİLME SÜRESİ MALEKOT GRUBUNDA 16.28 ± 14.68 (6-72) SAAT VE MODİFİYE RE-ENTRY GRUBUNDA 7.5 ± 1.9 (4-12) SAAT OLARAK BULUNDU. BİRİNCİ GRUPTA ORTALAMA TABURCULUK SÜRESİ 3.8 ± 0.89 (2-7) GÜN VE 2. GRUPTA 2.36 ±0.68 (2-5) GÜN OLARAK BULUNDU. ISLATMA KESİLME VE TABURCULUK SÜRELERİ AÇISINDAN ARADAKİ FARK İSTATİSTİKSEL OLARAK ANLAMLIYDI.

TARTIŞMA: EKSTERNALİZE ÜRETER KATETERİNİ TAKLİT EDEN MODİFİYE RE-ENTRY TEKNİĞİ (3), TÜP ÇEKİLDİKTEN SONRA GİRİŞ TRAKTININ KAPANMASINA VE ORİFİS OBSTRÜKSİYONUNU ENGELLEDİĞİ İÇİN DE ISLATMANIN ÇABUK KESİLMESİNE YARDIMCI OLUR. MALEKOT RE-ENTRY’NİN GENİŞ AĞZI NEFROSTOMİ ÇEKİLMESİ SIRASINDA KANAMAYA NEDEN OLABİLİRKEN NELATON TÜPTE BU RİSK DAHA AZDIR (2). AYNI ZAMANA NELATON TÜP ÇEKİLİRKEN HASTALARDA DAHA AZ AĞRI GÖZLENMİŞTİR. BİZİM ÇALIŞMAMIZDA DA MALEKOT GRUBUNDA 2 HASTADA NEFROSTOMİ ÇEKİLİRKEN CİDDİ KANAMA GÖZLENMİŞTİR. MODİFİYE RE-ENTRY MALİYET AÇISINDAN DA ANLAMLI OLARAK AVANTAJLIDIR.

SONUÇ: MODİFİYE RE-ENTRY, PCNL SONRASI TÜP KONULMASI GEREKEN HASTALARDA İYİ BİR ALTERNATİF OLABİLİR.

Anahtar Kelimeler : BÖBREK TAŞI, PCNL, NEFROSTOMİ Kaynakça : 1. Turk C, Knoll T, Petrik A, Sarica K, Straub M, Seitz C (2012) Guidelines on urolithiasis. Eur Assoc Urol. http://www. uroweb.org/guidelines/online-guidelines. Accessed December 2012 2.Lee, J.Y., et al. Intraoperative and postoperative feasibility and safety of total tubeless, tubeless, small-bore tube, and standard percutaneous nephrolithotomy: a systematic review and network meta-analysis of 16 randomized controlled trials. BMC Urol, 2017. 17: 48. 3.Gonen M, Ozturk B, Ozkardes H (2009) Double-j stenting compared with one night externalized ureteral catheter placement in tubeless percutaneous nephrolithotomy. J Endourol 23(1):27–31

Page 127: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 127 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS077 ERİŞKİN HASTALARDA MİNİ PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ DENEYİMLERİMİZ Ramazan Topaktaş1, Cemil Aydın2 1Haydarpaşa Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Çorum AMAÇ: Böbrek taşı nedeniyle kliniğimizde Mini-PCNL operasyonu uyguladığımız erişkin hastaların postoperatif erken dönem sonuçlarını sunmayı amaçladık.

YÖNTEM VE GEREÇLER: Ocak 2013 ile Ocak 2017 tarihleri arasında kliğimizde Mini-PCNL yaptığımız toplam 82 erişkin hastanın dosyaları ve bilgisayar kayıtları retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik verileri, ateş, üriner kaçak, üreteral stent takılması, transfüzyon ve anjioembolizasyon gereksinimleri, akciğer veya ek organ yaralanması ve taşsızlık durumları açısından bilgileri toplandı. Semptomsuz ve 4mm den küçük taşlar klinik önemsiz rezidüel fragman olarak değerlendirildi. Postoperatif komplikasyonlar Clavien komplikasyon sistemine göre sınıflandırıldı. Postoperatif 1.ayda tomografide taşsızlık saptanan ya da klinik olarak önemsiz rezidüel taşı olan hastalar başarılı olarak kabul edildi.

BULGULAR: Hastaların ortalama yaşı ve vücut kitle indeksi sırasıyla 39.4±10.3 yıl ve 26,1±2.5 kg/m2 olarak hesaplandı. Toplam 2 (%2,4) soliter böbrekli hasta bulunmaktaydı. Taşların büyük kısmı (%52,8) multipl kaliks yerleşimli ve ortalama taş boyutu 19,6±2,5 mm idi. Ortalama operasyon ve skopi süreleri sırasıyla 104,3±18.1 dk ve 5,3±2.8 dk olarak hesaplandı. Hastalarda 16-20 Fr giriş kılıfı tercih edildi. Perkütan giriş %87(n:72) hastada alt kaliksten yapılırken, %93,9 (n:77) hastada tek giriş yapıldı. Operasyon sonunda toplam 15 (%18,2) hastaya üreteral Double J kateter takıldı. Ortalama hemoglobin düşüşü ve hastanede kalış süresi sırasıyla 1,1±0.4 g/dl ve 2,4±1.1 (2-5) gün olarak hesaplandı. Hiçbir hastaya kan transfüzyonu ve anjioembolizasyon yapılmadı. Dört hastada postoperatif ateş (Clavien grade 1) saptanırken, bir hastada postoperatif dördüncü gün üretere düşen rezidü taş nedeniyle üreterorenoskopi yapıldı (Clavien grade 3b). Başarı oranı %88.4 olarak hesaplandı.

SONUÇ: Mini-PCNL operasyonu seçilmiş erişkin hastalarda standart PCNL ye alternatif olabilecek güvenli ve etkili bir teknik gibi görünmektedir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, Mini perkütan, Tedavi

Page 128: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 128 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS078 KRONİK ANTİKOAGULAN TEDAVİ ALAN HASTALARDA PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ ETKİNLİĞİ VE GÜVENİLİRLİĞİ Cemil Aydın1, Ali Akkoç2 1Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi 2Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Giriş: Günümüzde üroloji kliniklerinde böbrek taşı cerrahisinde minimal invaziv bir yöntem olan perkütan nefrolitotomi (PNL) yaygın olarak kulanılmaktadır. Bu çalışmada kronik antikoagulan/antitrombosit (AK/AT) ilaç kullanımının PNL ameliyatı sonrası, cerrahi sonuçlara ve komplikasyonlara etkisini değerlendirilmeyi amaçladık.

Yöntem: Ekim 2011- Ağustos 2017 yılları arasında, 18 yaş üstü, PNL operasyonu uyguladığımız 288 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Kronik AK/AT tedavisi alan 34 hasta saptandı. Hastaları kronik AK/AT tedavi altında olanlar (grup1) ve olmayanları (grup2) olarak 2 gruba ayırdık. Takip edildikleri kliniklerden antikoagülan tedaviyi düzenleyen öneriler alındı. Bu öneriler doğrultusunda kronik antikoagulan (rivaroksaban) tedavisi altındaki hastaların ilacı operasyondan 3 gün önce kesildi, operasyon döneminde düşük molekül ağırlıklı heparin ile köprülenme tedavisi yapıldı ve operasyon sonrası 5.günde tekrar başlandı. Kronik antitrombosit (aspirin, klopidogrel, silostazol) tedavisi altındaki hastaların ilaçları operasyondan 3-7 gün önce kesildi, operasyon sonrası 5.günde tekrar başlandı. Kronik AK/AT tedavi alan hastalar ile kullanmayan hastaların PNL sırasındaki ve sonrasındaki komplikasyonları ve sonuçları karşılaştırıldı.

Bulgular: Kronik AK/AT kullanan hasta sayısı 34 (%), kullanmayan hasta sayısı 254 (%8) idi. Hastaların yaş ortalaması (65.6 vs. 59.7) ve kompleks taş oranı (%68,6 vs. %58,7) Grup 1’de daha yüksek saptandı. ASA3 (Amerikan Anestezi Derneği) skorlu hasta oranı, kronik AK/AT grubunda daha yüksek (%40,4 vs %6,3, p<0.001) belirlendi. Kronik AK/AT tedavisi alan grup ile almayan grup karşılaştırıldığında, kanama, tam taşsızlık oranı ve enfeksiyon komplikasyonları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.845, p>0.05, sırasıyla).

Sonuç: Uzun dönem antikoagulan alan hastalarda dikkatli bir düzenleme ile PNL düşük komplikasyon oranları ile böbrek taşlarının tedavisinde güvenli ve etkin bir şekilde uygulanabilir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, Perkütan nefrolitotomi, Antikoagulan Tedavi Tables : Tablo: Hastaların demografik özellikleri, operasyon sırasındaki ve sonrasındaki sonuçlar

Grup 1(n=34) Grup 2 (n=254) p

Yaş Ort.±SS 65.6±6.694 59.7±16.162 <0.001a

Erkek/Kadın 22/12 167/87 0.831b

Taş Boyutu(mm2) Ort.±SS 556.1±516.3 461.63±377.1 0.332a

Sağ/Sol 14/20 104/150 0.977b

Kompleks/Nonkompleks Taş Oranı %68,6 %58,7 0.016b

Operasyon Süresi Ort.±SS 99.87±32.8 91.23±32.5 0.211a

Hgb Değişiklik Ort.±SS 1.79±1.41 1.63±1.17 0.341a

Akses Sayısı Ort.±SS 1.33±0.54 1.26±0.34 0.057a

Hastane Yatış Süresi Ort.±SS 2.84±1.54 3.15±1.69 0.223a

Tam Taşsızlık Oranı (%) %76,47 (26/34) %72,44 (184/254) 0.854b

Kan Transfüzyonu (%) %5,8 (2/34) %7,8 (20/254) >0.05c

İdrar Yolu Enfeksiyonu (%) %5,8 (2/34) %5,9 (15/254) >0.05c

a:Mann-Whitney U Test b:Perason Chi-Square Test c: Fisher’s Exact Test

Page 129: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 129 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS079 STAGHORN TAŞLARDA MODİFİYE CLAVİEN DERECELENDİRME SİSTEMİ İLE SINIFLANDIRILAN PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ KOMPLİKASYONLARI Doğan Müslim Değer1, Anil Öcal2, Ozan Bozkurt2, Ömer Demir2, İlhan Çelebi2 1Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi 2Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Giriş ve amaç:

Renal pelvis ve kalikslerin tamamını dolduran staghorn taşlar toplayıcı sistemi büyük oranda ya da tamamen tıkamaktadır. Klavuzlarda bu hastalar için PCNL operasyonu ilk sırada önerilmektedir. Çalışmamızda staghorn taş nedeni ile PCNL yapılan hastaların operasyon sonuçlarını ve komplikasyonları modifiye Clavien Derecelendirme Sistemi İle sunmayı amaçladık.

Yöntem:

Ocak 2005 ile haziran 2019 arasında kliniğimize başvuran 99 yetişkin hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Operasyon endikasyonları AUA ve EAU klavuzlarına göre değerlendirildi. Preoperatif temiz idrar kültürü tüm hastalarda görüldü. Clavien derecelendirme sistemi 5 gruba ayrıldı. Derece 1: tedavi edilmezse kendiliğinden düzelecek veya yatak istirahatine ihtiyaç duyan tüm olayları tanımlamıştır. Derece 2: antibiyotikler ve kan transfüzyonu da dahil olmak üzere spesifik ilaçların gerektiği durumları tanımlamıştır. Derece 3: cerrahi, endoskopik veya radyolojik müdahaleyi gerektiren komplikasyonları tanımlamıştır. Derece 4: komşu organ yaralanmaları ve organ kayıpları olarak tanımlanmıştır. Derece 5: ölüm olarak tanımlanmıştır.

Bulgular:

Hastaların 39’u kadın, 60’ı erkekti olmak üzere toplam 99 hasta tarandı. Hastaların ortanca yaşı 55,5 idi(18-84). Post-op ortalama hematokrit kaybı %4,5 oldu. Operasyon süresi ortalama 118 dakika oldu. Hastanede yatış süresi ortalama 5,1 gün oldu. 62 hastada alt polden, 36 hastada orta kısımdan, 1 hastada üst polden akses yapıldı. 37 hastada amplatz 62 hastada balon dilatatör kullanıldı. Taşlar 13 hastada pnomotik ve 86 hastada ultrasonik ile kırıldı. Perop 8 hastada kanama 3 hastada ekstravazasyon oldu. 59 hastada rezidü taş kaldı, 44’ünün takiplerinde sorun olmadı, 7’sine DJ uygulandı, 2’sine Eswl yapıldı, 5’i reopere edildi. Clavien komplikasyon skoru sırası ile 61/19/5/12/2/0 oldu. Tablo.1 de hastaların genel bilgileri sunuldu. Yapılan analizlerde preop HB, operasyon süresi, yatış süresi ve Pcn çekim süresi ile Clavien derecelendirme skorları arasında istatiksel olarak anlamlı sonuçlar bulundu ve Tablo.2 de sunuldu. Clavien derecelendirme sistemine göre komplikasyonlar Tablo.2 de sunuldu.

Sonuç

Operasyon öncesi uygun HB, kısa operasyon zamanı ve pelvikalisyel sisteme az manipülasyon komplikasyonları azaltmaktadır. Hastaneye yatışın kısa tutulması ve Pcn kataterin uygun erken dönemde çekilmesi enfektif komplikasyonları azaltmaktadır. Staghorn taşlar için taşsızlık oranı tüm Pcnl operasyonlarına oranla daha düşük olsa da ek girişim genelde gerektirmez. Modifiye Clavien Derecelendirme Sistemi Pcnl komplikasyonları için uygun bir sınıfılandırma sağlar.

Anahtar Kelimeler : Nephrolithotomy, Percutaneous, Staghorn Calculi, Clavien grading system

Page 130: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 130 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: genel bilgiler

Resim Açıklaması: istatistik

Page 131: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 131 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS080 İMPAKTE ÜST ÜRETER TAŞLARININ CERRAHİ TEDAVİSİNDE ANTEGRAD PERKÜTAN YAKLAŞIM İLE ÜRETERORENOSKOPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Çağdaş Şenel1, Sezer Çizmeci1, Şakir Ongün1, Emre Tüzel1 1Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.d. Amaç: İmpakte taşlar, üreteral duvarda artmış ödem, doku hipertrofisi ve adheziv eksudanın sekresyonu ile ilişkilidir. Bu patolojik değişiklikler taşa erişimi zorlaştırmakla birlikte kanama ve perforasyon gibi komplikasyonların gelişme riskini arttırmaktadır. İmpakte üreter üst uç taşların tedavisinde vücut dışı şok dalgaları ile taş kırma ve üreterorenoskopi (URS) gibi ilk basamak tedavi yöntemleri başarısız olabilmektedir. Bu tip taşların tedavisinde açık cerrahi, laparoskopik üreterolitotomi ve antegrad perkütan yaklaşım (APY) uygulanan diğer yöntemlerdir. Bu çalışmada impakte üreter üst uç taşların tedavisinde URS ve APY’yi karşılaştırmayı amaçladık.

Gereç-Yöntem: Kasım 2017- Ekim 2019 tarihleri arasında kliniğimizde impakte üreter üst uç taşı nedeni ile opere edilen 31 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar; URS yapılanlar Grup 1 (n=20) ve APY ile tedavi edilenler Grup 2 (n=11) olmak üzere tedavi yöntemine göre iki gruba ayrıldı. Hastaların demografik özellikleri, preoperatif taş boyutları ve komplikasyonlar kayıt altına alındı. Komplikasyonların değerlendirilmesinde modifiye Clavien-Dindo sınıflaması kullanıldı. Taşsızlık durumu postoperatif 3.ayda yapılan görüntüleme yöntemleri ile değerlendirildi. < 3mm rezidü taşı olan hastalar “taşsız” olarak kabul edildi. İstatistiksel yöntem olarak T-test kullanıldı.

Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların ortalama yaşı 50.9±14 (22-82) yıl idi. Hastaların 17’si erkek (%54.8), 14’ü kadın (%45.2) idi. Ortalama preoperatif taş boyutu 12.9±6.3 (5-26) mm idi. Toplam taşsızlık oranı %77.4 olarak bulundu. Klinik anlamlı rezidü taş izlenen hastalardan sadece URS grubundaki bir hastaya ikinci müdahale gereksinimi duyuldu. Her iki grupta da > grade 2 komplikasyon izlenmedi. Gruplara göre hastaların bilgileri Tablo 1’de gösterilmiştir.

Sonuç: İmpakte üreter üst uç taşlarının tedavisinde yüksek taşsızlık ve düşük komplikasyon oranları ile APY güvenilir ve uygulanabilir bir yöntem olarak gözükmektedir.

Anahtar Kelimeler : Üreter üst uç taşları, impakte taş, tedavi Tables : Tablo 1. Hastaların demografik ve cerrahi verileri.

Parametre Grup 1 (n=20) Grup 2 (n=11) p değeri

Ortalama yaş, yıl (min-max) 50.9±14.5 (22-72) 51±13.8 (34-82) 0.985

Cinsiyet, n (%)

Erkek 10 (%50) 7 (%63.6)

Kadın 10 (%50) 4 (%36.4)

Ortalama taş boyutu, mm (min-max) 10.1±3.7 (5-20) 18±7 (9-26) 0.004*

Komplikasyon, n (%)

Grade 1 10 (%50) 6 (%54.5)

Grade 2 4 (%20) 2 (%18.2)

Taşsızlık oranı, n (%) 14 (%70) 10 (%90.9) 0.183

Page 132: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 132 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS081 ANOMALİLİ BÖBREKLERDE PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ DENEYİMİMİZ Hakan Bahadır Haberal1, Ahmet Aşcı2, Alp Kısıklı2, Berk Hazır2, Burak Çıtamak3, Mesut Altan2, Ahmet Güdeloğlu2, Cenk Yücel Bilen2 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 3Dr. Halil İbrahim Özsoy Bolvadin Devlet Hastanesi AMAÇ: Anomalili böbreği olan hastalarda perkütan nefrolitotominin (PCNL) başarı ve komplikasyon oranlarını değerlendirerek klinik deneyimimizi paylaşmayı amaçladık.

YÖNTEM: Haziran 1998 - Kasım 2019 tarihleri arasında PCNL yapılan 2446 renal ünitenin verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Anomalili böbreğine PCNL yapılan 64 hasta (67 renal ünite) çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalar demografik verileri, renal anomali tipleri, böbrek taşı özellikleri, gelişen komplikasyonlar ve başarı açısından değerlendirilmiştir. Başarı kriteri olarak tam taşsızlık kabul edilmiştir. Komplikasyonların değerlendirilmesinde Clavien-Dindo sınıflaması kullanılmıştır.

BULGULAR: Kadın/erkek oranı 16/51 ve ortanca yaş 42 (20-72) yıl olarak bulunmuştur. Atnalı, rotasyon anomalisi, pelvik böbrek ve çapraz ektopik böbreğe sahip hasta oranlarının sırasıyla 48 (%71.6), 15 (%22.4), 2 (%3) ve 2 (%3) olduğu görülmüştür (Tablo 1). Hastaların ortalama taş yükünün 4.72±1.07 cm2, yatış süresinin 5.2±2.7 gün ve ameliyat süresinin 95±45 dakika olduğu belirlenmiştir. Başarı oranı %74.6 olarak bulunmuştur. Komplikasyon oranı %16.4 olarak bulunmuştur. Clavien-Dindo sınıflamasına göre 2 hastada (%3) grade 3a, 8 hastada (%11.9) grade 2 ve 1 hastada (%1.5) grade 1 komplikasyon izlenmiştir (Tablo 2). Toplamda 5 hastaya (%7.5) kan transfüzyonu yapılmıştır. İki hastaya (%3) arteriovenöz fistül gelişimi sonrasında embolizasyon yapılmıştır.

SONUÇ: Anomalili böbreği olan hastalarda PCNL deneyimli merkezlerde yüksek başarı ve kabul edilebilir komplikasyon oranları ile efektif bir tedavi yöntemidir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, Perkütan nefrolitotomi, Atnalı böbrek, Çapraz ektopik böbrek

Page 133: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 133 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1. Anomali tiplerine göre sonuçların değerlendirilmesi.

Atnalı Böbrek (48, %71.6) Diğer Anomalili Böbrekler (19, %28.4) p

Yaş (yıl) (Ortalama+SS) 43.13±12.80 42.26±15.02 0.814

En Uzun Taş Boyutu (mm) (Median) 14 (9-30) 13(7-18) 0.341

Taş Yükü (cm2) (Ortalama+SS) 4.57±3.63 5.08±3.19 0.835

Yatış Süresi (gün) (Ortalama+SS) 5.37±2.88 5±2.4 0.618

Cinsiyet (%) Kadın 20.8 31.6 0.352

Erkek 79.2 68.4

Operasyon Tarafı (%) Sağ 29.2 47.4 0.157

Sol 70.8 52.6

Başarı (%) Başarılı 75 73.7 0.911

Rezidü 25 26.3

Komplikasyon (%) Var 14.6 21.1 0.519

Yok 85.4 78.9

Transfüzyon (%) Var 6.3 14.3 0.331

Yok 93.7 85.7

Taş Lokasyonu (%) Pelvis ve Kaliks 91.6 79 0.351

Staghorn 4.2 10.5

Multiple 4.2 10.5

Tablo 2. Komplikasyonların Clavien-Dindo sınıflamasına göre değerlendirilmesi.

Komplikasyon N (%)

Grade 1 Ateş 1 (%1.5)

Grade 2 Kan Transfüzyonu Gerektiren Hematüri 3 (%4.5)

Antibiyotik Tedavisi Gerektiren İdrar Yolu Enfeksiyonu 5 (%7.5)

Grade 3 Kan Transfüzyonu ve Embolizasyon Gerektiren Hematüri 2 (%3)

Page 134: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 134 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS082 PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİDE TAŞSIZLIK ORANINA VE KANAMA MİKTARINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER Gökhan Çeker1, Reha Girgin1 1Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı GİRİŞ

2 cm'in üzerindeki böbrek taşlarının tedavisinde altın standart tedavi yöntemi perkütan nefrolitotomidir (PNL). Çalışmamızda son 4 yılda yapmış olduğumuz 30 F ile dilate edilmiş, tek aksesle girişimi tamamlanmış olan, erişkin yaş grubundaki 254 vakayı retrospektif olarak değerlendirdik.

GEREÇ ve YÖNTEM

Vakalar preoperatif ve postoperatif olarak kontrastsız abdominal tomografi ile değerlendirildi. Kemik penceresinde taşın ortalama HU değeri hesaplandı. Akses sağlanan kaliks için abdomen penceresinde; kaliks-deri mesafesi (KDM) ve parankim kalınlığı ölçüldü. Preoperatif hidronefroz düzeyi ölçüldü. Peroperatif tam kan sayımı ile takip edildi. Preopetif Hgb değeri, Postoperatif 1. gün Hgb değerinden çıkarılarak Hgb düşüş miktarı ve yüzdesi hesaplandı. Eritrosit süspansiyonu replasmanı yapıldıysa 1 ünite başına 1 birim Hgb düşülerek olası değer hesaplandı. Tüm istatistiki hesaplamalarda p< 0,05 anlamlı olarak kabul edildi.

SONUÇLAR

Vakaların ortalama yaşı erkeklerde (n:133) 49,24 kadınlarda (n:121) 50,31 ve genel olarak 49,74 idi. 124 kişiye sağ PNL, 130 kişiye sol PNL uygulanmıştır. Ortalama Hgb düşüşü 1,749 g/dL iken düşüş yüzdesi 12,8'dir. Ortalama taş boyutu 5,93 cm2, HU değeri 961,11 , operasyon süresi 121 dakika, KDM 8,3 cm, parankim kalınlığı 2,19 cm'dir. Ortalama hospitalizasyon 3,7 gündür. Hastaların % 26'sında diyabetes mellitus, %18,9'unda hipertansiyon görülmüştür.

Hidronefrozu olan hastalardaki (n:231) taşsızlık (stone free) oranı %62,8 iken, hidronefrozu olmayanlarda (n:23) taşsızlık oranı %34,8'dir. (p:0,09)

ESWL öyküsü ile Hgb düşüşü (p:0,017) ve düşüş yüzdesi (p:0,014) ilişkili bulunmuştur. ESWL almışlarda ortalama Hgb düşüşü 1,52 g/dL, düşüş yüzdesi %11,13 iken ESWL almamışlarda sırasıyla 1,86 g/dL ve %13,68.

Taşsızlık oranıyla taşların ortalama HU değerleri veya ESWL öyküsünün varlığı arasında istatistiki anlamlı ilişki saptanmadı.

Kan transfüzyonu gereksinimi ile taşların ortalama HU değerleri arasında istatistiki anlamlı ilişki saptanmadı.

Renal parankim kalınlığı ile ortalama Hgb düşüşü (p:0,275), Hgb düşüş yüzdesi (p:0,161), kan transfüzyonu gereksinimi (p:0,078), stone free oranı (p:0,08) arasında ilişki saptanmadı. Parankim kalınlığı 2,19 cm'in altındakilerde ortalama Hgb düşüşü 1,88 g/dL, düşüş yüzdesi %13,83; üzerindekilerde ortalama Hgb düşüşü 1,65 g/dL, düşüş yüzdesi %12,12.

KDM ile kan transfüzyonu (p:0,025), Hgb düşüşü (p:0,005) ve düşüş yüzdesi (p:0,007) arasında anlamlı ilişki vardır. Transfüzyon gereksinimi olan hastaların %76'sında (n:19) KDM 8,3 cm'in altında olup, % 24 'ünde (n:6) ise üzerindedir. KDM 8,3 cm'in altındakilerde; ortalama Hgb düşüşü 1,92 g/dL, düşüş yüzdesi 14,06 iken üzerindekilerde sırayla 1,56 g/dL ve % 11,49'dur.

Parankim kalınlığı 2,19 cm'in altındakilerde ortalama hospitalizasyon 3,93 gün iken, 2,19'un üzerindekilerde 3,53 gündür. (p:0,024)

Operasyon süresi ile KDM (p:0,263) ve parankim kalınlığı (p:0,453) arasında istatistiki anlamlı ilişki saptanmadı.

Hastada PNL veya açık cerrahi öyküsünün varlığı ile taşsızlık oranı, Hgb düşüşü veya düşüş yüzdesi arasında istatistiki bir ilişki saptanmadı.

60 yaş altı hastalarda (n:173) ortalama HU değeri 1003,04 iken, 60 yaş üstü hastalarda (n:62) 813,5'dir. (p:0,02)

Toplam taş boyutu 5,9 cm2 altında olanlarda stone free oranı %67,7 iken; üzerinde olanlarda %46,5'tur. Stone free hastaların % 73,5'inin toplam taş boyutu 5,9 cm2'nin altındadır. (p:0,001)

Page 135: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 135 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Anahtar Kelimeler : Perkütan Nefrolitotomi, PNL, Stone free Tables : Taşsızlık Oranı İstatistikleri

Hgb düşüşü Hgb Düşüş Yüzdesi Operasyon Süresi KDM Parankim Kalınlığı Hospitalizasyon (Gün)

Mann-Whitney U 6558,000 6602,000 6378,500 5719,000 6031,000 6562,000

Wilcoxon W 18339,000 18383,000 18159,500 10375,000 10687,000 18343,000

Z -2,040 -1,962 -2,374 -2,342 -1,754 -2,120

Asymp. Sig. (2-tailed) (p) ,041 ,050 ,018 ,019 ,080 ,034

Stone Free olan hasta istatistikleri

N Minimum Maximum Mean Std. Deviation

Hgb Düşüşü 153 ,0 4,4 1,573 ,9638

Hgb Düşüş Yüzdesi 153 0 34 11,64 7,128

Hospitalizasyon (Gün) 153 1 7 3,57 1,134

KDM (cm) 153 4,15 15,2 8,507 2,092

Parankim Kalınlığı (cm) 153 ,34 4,53 2,24 ,638

Op. süresi (dak.) 153 30 230 116,9 34,27

Stone Free olamayan hasta istatistikleri

N Minimum Maximum Mean Std. Deviation

Hgb Düşüşü 101 ,0 7,0 2,017 1,41

Hgb Düşüş Yüzdesi 101 0 41 14,57 9,626

Hospitalizasyon (Gün) 101 2 8 3,89 1,272

KDM (cm) 101 4,19 15,8 8,01 2,38

Parankim Kalınlığı (cm) 101 ,6 4,0 2,1155 ,657

Op. süresi (dak.) 101 60 225 127,43 36,672

Page 136: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 136 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS083 HOUNSFIELD UNIT VALUE AS A NEW PREDICTIVE FACTOR FOR URINARY LEAKAGE AFTER PERCUTANEOUS NEPHROLITHOTOMY Erdem Öztürk1, İsmail Selvi2, Funda Ulu Öztürk3, Taha Numan Yıkılmaz4, Nurullah Hamidi1 1Department Of Urology, Health Science University Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Oncology Training And Research Hospital, Ankara, Turkey 2Department Of Urology, Karabük University Training And Research Hospital, Karabük, Turkey 3Department Of Radiology, Başkent University School Of Medicine, Ankara, Turkey 4Department Of Urology, Kahramanmaraş Necip Fazıl City Hospital, Kahramanmaraş, Turkey Introduction: We aimed to evaluate the predictive factors of urinary leakage (UL) following percutaneous nephrolithotomy (PCNL) and to investigate the relationship between Hounsfield unit (HU) values and UL.

Material and Methods: Between January 2012 and January 2017, 728 patients were retrospectively analyzed. In total, 396 patients were included in the study. Patients’ demographics, renal factors, stone properties and operative details were collected. The associations between these variables and UL were assessed by statistical analysis.

Results: There were no differences between groups in terms of age, body mass index and presence of hypertension according to UL status. The rates of diabetes mellitus (DM) were higher in patients with UL (p<0.001). Kidney related factors such as paranchymal thickness (p<0.001), hydronephrosis (HN) grade (p<0.001), previous stone treatment (p=0.001) and stone related factors such as stone surface area (p<0.001), stone burden(p=0.003), stone localization(p<0.001) and HU value of stone (p<0.001) were found to be significantly different in the patients with and without UL (Table 1). Operation time, fluoroscopy time, stone-free status, double j stent use, percutaneous nephrostomy (PCN) catheter stay time and the hospitalization time had also significantly effects on UL (p<0.001) (Table 2). Multivariate analysis showed that presence of DM, parenchymal thickness, HU values, HN grade, fluoroscopy time, double j stent use and PCN catheter stay time were independently related with UL following PCNL (Table 3). Moreover, we determined that a HU cut-off value of 933 had 84.9% sensitivity and 67.1% specificity for predicting UL.

Conclusion: According to our preliminary results, HU value of stone can be used as a prediction tool for estimating UL after PCN catheter removal.

Anahtar Kelimeler : Hounsfield unit, kidney stone, percutaneous nephrolithotomy, percutaneous nephrostomy catheter, urinary leakage

Page 137: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 137 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Impact of patient, kidney and stone related factors on urinary leakage

Page 138: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 138 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Impact of surgery related factors on urinary leakage

Page 139: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 139 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Predicting factors associated with urinary leakage following the percutaneous nephrolithotomy

Page 140: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 140 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS084 FACTORS AFFECTING FAILURE OF ONE-SHOT DILATATION METHOD IN PERCUTANEOUS NEPHROLITHOTOMY: A PROSPECTIVE, RANDOMIZED TRIAL İsmail Basmacı1, Ertugrul Sefik 1, Anil Eker 1, Serdar Celik 1, Ibrahim Halil Bozkurt 1 1Hsu Izmır Bozyaka Traınıng And Research Hospıtal Abstract

Purpose: To compare the results of AD (Amplatz Dilatation) and OSD (One-shot dilatation) techniques and to evaluate the factors affecting failure of OSD.

Materials and Methods: The patients were randomized into two groups according to the tract dilatation type. Group 1 consisted of patients who underwent OSD and Group 2 consisted of patients who underwent tract dilatation with AD. Patient demographics, stone localization, stone burden, duration of operation, duration of fluoroscopy, hemoglobin drop, length of hospital stay were recorded.

Results: A total of 230 patients who underwent percutaneousnephrolithotomy (PCNL) operations between January 2018 and March 2019 were included. There were 101 patients in Group 1 and 112 patients in Group 2. Dilation time (4.2 ±0.5 for Group 1, 6.6 ± 0.3 for Group 2, p<0.001) and mean fluoroscopy time (27.2 ± 5.5 for Group 1 and 49.8±23.7 for Group 2, p<0.001) were significantly lower in Group 1. Among patients there were 17 patients who underwent AD after failed OSD. The majority of patients (15/17, 88.2%) with failed OSD had upper or lower calyceal access. In cases with OSD failure, Hb drop, prolonged operation and fluoroscopy time detected more commonly compared to primary serial Amplatz fascial dilatation.

Conclusion: OSD may fail in patients who have only one calyceal stone and require access to the lower or upper calyx. OSD can be performed safely and effectively for middle calyceal access, regardless of stone localization and stone burden

Anahtar Kelimeler : one-shot dilatation; percutaneous nephrolithotomy; urinary calculi

Page 141: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 141 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Table 1. Demographics and operational findings of two groups

Variations, mean±SD (min-max) OSD (Group 1) (n=101) AD (Group 2) (n=112) p

Age (years) 41.4±14.7 (21-72) 42.8±10.4 (20-70) 0.075

Gender, n (%) Male 61(60.4) 57 (50.9) 0.164

Female 40 (39.6) 55 (49.1)

Dilatation time (min) 4.2±0.5 (3-5.1) 6.6±0.3 (5.2-7.1) <0.001

Operation time (min) 59.9±7.4 (45-80) 87.4±21.6 (40-180) <0.001

Fluoroscopy time (sec) 27.2±5.5 (10-39) 49.8±23.7 (10-188) <0.001

Calyceal Access, n (%) Upper 19 (18.8) 26 (23.2) <0.001

Middle 58 (57.4) 27 (24.1)

Lower 24 (23.8) 59 (52.7)

Stone site, n (%) Staghorn 9 (8.9) 16 (14.3) 0.224

Non-Staghorn 25.7±4.6 (19-50) 96 (85.7)

Stone burden (mm2) 25.7±4.6 (19-50) 27.8±8 (15-52) 0.061

Stone free rate, n (%) 97 (96) 103 (92) 0.170

Hgb drop (g\dl) 1.1±0.5 (0.3-3) 1.2±0.7 (0-4) 0.316

Blood transfusion, n (%) 0 (0) 2 (1.8) 0.275

Length of hospital stay (days) 3.1±1 (2-9) 3.2±1.1 (2-9) 0.471

Number of Access, n (%) 1 99 (98) 106 (94.6) 0.176

2 2 (2) 6 (5.4)

Preoperative hydronephrosis grade, n (%) No 29 (28.7) 25 (22.3) 0.338

Grade 1 24 (23.8) 39 (34.8)

Grade 2 38 (37.6) 37 (33)

Grade 3 10 (9.9) 11 (9.8)

Complication, n (%) No 88 (87.1) 99 (88.4) 0.571

Extravasation 13 (12.9) 12 (10.7)

Pleural injury 0 (0) 1 (0.9)

Previous history, n (%) Open renal surgery 7 (6.9) 7 (6.2) 0.821

PCNL 18 (17.8) 19 (17) 0.895

SWL 31 (30.7) 35 (31.3) 0.883

Page 142: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 142 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Table 2. Comparison of preoperative and operational findings of successfull and failed OSD patients

Variation, mean±SD (min-max) Successfull OSD n=101 Failed OSD n=17 p

Age (years) 41.4±14.7 (21-72) 57.9±8.7 (34-68) <0.001

Gender, n (%) Male 61(60.4) 9 (52.9) 0.563

Female 40 (39.6) 8 (47.1)

Dilatation time (min) 4.2±0.5 (3-5.1) 4.5±0.4 (3.4-4.9) 0.042

Operation time (min) 59.9±7.4 (45-80) 94.9±17.9 (54-120) <0.001

Fluoroscopy time (sec) 27.2±5.5 (10-39) 44.7±10 (21-60) <0.001

Calyceal Access, n (%) Upper 19 (18.8) 8 (47.1) 0.002

Middle 58 (57.4) 2 (11.8)

Lower 24 (23.8) 7 (41.2)

Stone site, n (%) Staghorn 9 (8.9) 1 (5.9) 0.678

Non-staghorn 92 (91.1) 16 (94.1)

Stone burden (mm2) 25.7±4.6 (19-50) 27.2±4.4 (20-34) 0.129

Stone free rate, n (%) 97 (96) 16 (94.1) 0.716

Hgb drop (g\dl) 1.1±0.5 (0.3-3) 1.5±0.4 (0.8-2.2) <0.001

Blood transfusion, n (%) 0 (0) 0 (0) -

Length of hospital stay (days) 3.1±1 (2-9) 3.1±0.2 (3-4) 0.677

Page 143: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 143 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS085 PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ AMELİYATLARI ÖNCESİNDE RETRORENAL KOLON SAPTANMASI KOLON YARALANMASI OLASILIĞINI AZALTMAZ. Oğuz Özden Cebeci1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kocaeli Derince Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği Perkütan Nefrolitotomi Ameliyatları Öncesinde Retrorenal Kolon Saptanması Kolon Yaralanması Olasılığını Azaltmaz. Giriş: Avrupa Üroloji kılavuzuna göre; büyük, multiple ya da alt pol kaliksi yerleşimli böbrek taşlarında birinci basamak tedavi yöntemi perkütan nefrolitotomidir (PNL). Kolon yaralanması; PNL’nin nadir görülen ancak ciddi bir komplikasyonudur. Kolon yaralanmasında erken tanı ve uygun tedavi yaşamsal önem taşımaktadır. Tedavi edilmez ise ; entero-kutanöz ve entero-üriner fistüle ve sepsise neden olabilir. Kadın cinsiyet, ileri yaş, düşük vücut kitle indeksi, atnalı böbrek, geçirilmiş, renal cerrahi ve skolyoz gibi kemik deformiteleri PNL esnasında kolon yaralanması için risk faktörü olarak bildirilmiştir. Retrorenal kolon varlığını da PNL sonrası kolon yaralanması için risk faktörü olarak bildiren çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmada; preoperatif radyolojik incelemede retrorenal kolon saptanan ve PNL sonrası kolon yaralanması olan olgular retrospektif olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Ocak 2015- Aralık 2017 tarihleri arasında böbrek taşı tanısı ile perkütan nefrolitotomi yapılan 192 hastanın kayıtları geriye dönük incelendi. Abdominal tomografi görüntülerine ulaşılmayan 7 hasta çalışma dışı bırakıldı. 185 hasta çalışmaya dahil edildi. PNL öncesi böbrek anatomisi, taş yapısı ve retrorenal kolon araştırılması için hastalara supin pozisyonda taş protokollü tomografi görüntülemeleri yapıldı. Hastaların hepsine floroskopi eşliğinde, 24 french Karl Stroz marka nefroskop ile standart PNL cerrahisi uygulandı. Tüm renal girişler alt pol kaliksine yapıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların %66.49’u (n=124/185) erkek, % 33.51’i (62/185) kadın idi. Hastaların yaş ortalaması 46.27 ( 12-78 yaş) idi. % 51.35 (n=95) hastada sağ böbreğe, %48.64 (n=90) hastada sol böbreğe PNL yapıldı. Retrorenal kolon oranı %5.4 (n=10/185) olarak saptandı. Üç hastada sağ, beş hastada sol ve iki hastada bilateral retrorenal kolon saptandı. Çalışmaya alınan hastaların ortalama VKİ 25.56 (±2.63) idi. Tüm hastalarda saptanan kolon yaralanması %1.08 (n=3/185) idi. Kolon yaralanması olan hastaların tamamında preoperatif dönemde yapılan tomografi görüntülemesinde retrorenal kolon varlığı saptanmıştı (n=3/10). Yaş, cinsiyet, geçirilmiş abdominal cerrahi öyküsü, taşın bulunduğu taraf, VKİ verilerinin değerlendirilmesi sonucunda; yaş ve düşük VKİ retrorenal kolon için risk faktörü olarak saptandı (tablo 1). Retrorenal kolon; kolon yaralanması için istatistiksel anlamlı risk faktörü olarak saptandı (p<0.001) ( tablo1). Retrorenal kolon saptanmayan hiçbir hastada kolon yaralanması kolon yaralanması gözlenmedi. Kolon yaralanması üç hastada da ekstraperitoneal yaralanma olarak sınıflandı (Clavien-Dindo derece 3b) ve PNL işlemi sonlandırıldı . PNL yapılan taraf üretere double j stent yerleştirildi ve retroperitoneal alana nefrostomi traktından 18 french nelaton sonda dren olarak yerleştirildi. 72 saat parenteral beslenme ve antibiyotik tedavisi sonrası takipte hastalarda ek komplikasyon gelişmedi. Tartışma ve Sonuç: Kolon yaralanması; PNL’nin nadir görülen ancak ciddi bir komplikasyonudur. Retrorenal kolon varlığı; PNL operasyonu sırasında kolon yaralanması için risk faktörüdür. Preoperatif abdominal tomografide retrorenal kolon saptansa bile, PNL esnasında iatrojenik kolon yaralanması görülebilir. Bu nedenle özellikle VKİ’si düşük hastalarda, PNL sonrası kolon yaralanması olabileceği akılda tutulmalıdır.

Anahtar Kelimeler : Perkütan nefrolitotomi, retrorenal kolon, kolon yaralanması

Page 144: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 144 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo:1 Retrorenal kolon durumuna göre hastaların demografik ve klinik verileri

Retrorenal Kolon Var (n=10) Retrorenal Kolon Yok (n=175) p

Yaş, Yıl (Ortalama SD) 36.8 (21.13) 46.81 (13.07) 0.002

Cinsiyet, % (n) 0.256

Kadın 50(5) 32.57 (57)

Erkek 50(5) 67.42 (118)

Cerrahi öyküsü, % (n) 0.177

Var 30 (3) 14.28 (25)

Yok 70 (7) 87.51 (150)

Taraf, % (n) 0.460

Sağ 40 (4) 48 (84)

Sol 60 (6) 52 (91)

VKİ, kg/m2 22.80 25.72 <0.001

Kolon Yaralanması, %(n) <0.001

Var 30 (3) 0

Yok 70 (7) 100 (175)

Page 145: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 145 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS086 GALDAKAO MODİFİYE SUPİN VALDİVİA POZİSYONUNDA ARDIŞIK 830 PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ OLGUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ Vahit Talha Solak1, Murat Can Karaburun1, Muammer Babayiğit1, Ezel Aydoğ1, Utku Baklacı1, Alkan Oktar1, Sümer Baltacı1, Ömer Gülpınar1, Mehmet İlker Gökçe1 1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı

Giriş: Perkütan nefrolitotomi (PNL) >2 cm böbrek taşlarının tedavisinde altın standart cerrahi yöntemdir. PNL cerrahisi pron ya da supin pozisyonlarda yapılabilmektedir. Supin pozisyonun cerrahi süresinde kısalma ve anestezi açısından avantajları mevcuttur. Bu çalışmada kliniğimizde tek bir cerrah tarafından prone pozisyona dönülmeksizin ardışık olarak yapılan supin PNL vakalarının sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Materyal metod: Kliniğimizde Eylül 2016 – Kasım 2019 tarihleri arasında supin pozisyonda PNL operasyonu yapılan 830 hastanın verileri prospektif olarak kaydedilmiş ve verilerin sonuçları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Hastaların demografik özellikleri, taşa ait veriler ve cerrahi sonuçları tanımlayıcı istatistikler ile belirtilmiştir.

Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 49.4±8.8 olup 398 hasta (47.9%) kadındır. Ortalama taş boyutu 29.8±8.2 mm’dir. Hastaların 766’sında (%92.3) tam taşsızlık elde edilmiştir. Mini-PNL 648 hastada (%78.1) uygulanmıştır ve 16 ve 18 Fr çaplı kılıflar kullanılmıştır. Endoskopi kombine intrarenal cerrahi 552 (66.5%) hastada uygulanmıştır. Standart PNL için 24 ve 26 Fr çaplı kılıflar kullanılmıştır. Ortalama cerrahi süresi 52.3±28.2 dakikadır. Hastaların ortanca hastanede kalış süresi 1 (1-7) gündür. Ortalama hemoglobin düşüşü 0.6mg/dl dir. Tüm seride transfüzyon ihtiyacı 11 (%1.3) hastada gerekli olmuştur. İki hastada Clavien derece III komplikasyon olarak pseudoanevrizma görülmüştür ve selektif embolizasyon ile tedavi edilmiştir. Clavien derece II komplikasyon ise 31 (%3.7) hastada izlenmiştir ve en sık olarak ateşe nedeniyle uzamış antibiyotik tedavisi verilmiştir.

Sonuç: Supin pozisyon PNL sırasında güvenli ve etkin bir pozisyondur. Hastada pozisyon değişikliği gerektirmemesi, anestezi işlemlerinin daha kolay olması ve kombine cerrahi için daha elverişli olması nedeniyle PNL sırasında kliniğimizde en sık uygulanılan pozisyondur.

Anahtar Kelimeler : nefrolitiazis, böbrek taşı, perkütan nefrolitotomi, supin, galdakao modifiye supin valdivia,

Page 146: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 146 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS087 ÜST POL TAŞLARINDA ETKİLİ VE GÜVENLİ BİR TEDAVİ SEÇENEĞİ OLARAK SUPİN POZİSYONDA PNL SONUÇLARIMIZ Adem Sancı1, Ezel Aydoğ1, Efe Semetey Oğuz1, Utku Baklacı1, Khaled Obaid1, Çağatay Göğüş1, Evren Süer1, Mehmet İlker Gökçe1 1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Giriş: Perkütan nefrolitotomi (PNL) >2 cm böbrek taşlarının tedavisinde altın standart cerrahi yöntemdir. PNL cerrahisi pron ya da supin pozisyonlarda yapılabilmektedir. Supin pozisyonun cerrahi süresinde kısalma ve anestezi açısından avantajları mevcuttur. Ancak bu pozisyona atfedilen önemli bir dezavantaj üst pol girişlerinin zor olmasıdır. Bu çalışmada kliniğimizde tek bir cerrah tarafından üst pol giriş yapılan supin PNL vakalarının sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Materyal metod: Kliniğimizde Eylül 2016 – Kasım 2019 tarihleri arasında supin pozisyonda PNL operasyonu yapılan 830 hastanın verileri prospektif olarak kaydedilmiştir ve üst pol giriş yapılan 176 hastanın sonuçları değerlendirilmiştir. Hastaların tamamı işlem öncesi taş protokolü BT ile değerlendirilmiştir. İşlem sırasında pozisyon verildikten sonra tüm hastalarda ultrasonografi ile giriş hattı değerlendirilmiştir. Üst polde ulaşılmak istenen kaliks için açık bir pencere görülememesi durumunda solunumsal manevralar yapılmış, başarısızlık durumunda da bir iğne ya da dilatatör yardımı ile böbreğin aşağı çekilmesi manevrası uygulanmıştır (şekil 1).

Bulgular: Değerlendirmeye alınan 176 hastanın 74’ü (42.1%) kadındır. Hastaların ortalama yaşı 45.4±6.5’dir. Bu hastaların 58’ inde izole üst pol giriş yapılırken 118 hastada orta ya da alt pol girişi ile birlikte üst pol giriş yapılmıştır. Hastaların tamamında başarılı bir şekilde üst pol giriş yapılabilmiştir. Giriş sırasında ultrasonografi ve floroskopi kombine olarak 144 hastada kullanılmıştır. Tam taşsızlık 156 (88.6%) hastada elde edilmiştir. Hiçbir hastada torasik komplikasyon, karaciğer, dalak ya da bağırsak yaralanması izlenmemiştir. Bir hastada transfüzyon gerektiren kanama izlenmiştir.

Sonuç: Üst pol girişler supin pozisyonda güvenle ve etkili bir şekilde yapılabilmektedir. İşlem öncesinde mutlaka BT ile değerlendirme yapılmalı, giriş hattı işlem öncesinde ve sırasında mutlaka ultrasonografi ile değerlendirilmelidir. Giriş için gerekli durumlarda solunum manevraları yapılmalı, güvenli bir pencere bulunamaması durumunda böbrek iğne ya da renal dilatatör yardımı ile aşağı çekilmelidir.

Anahtar Kelimeler : Nefrolitiazis, böbrek taşı, perkütan nefrolitotomi, supin, üst pol, floroskopi Resimler : Resim Açıklaması: Giriş öncesi floroskopik değerlendirme

Page 147: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 147 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS088 ÇOKLU KALİKS İÇEREN BÖBREK TAŞLARINDA ÇOK GİRİŞLİ PNL İLE ECIRS KARŞILAŞTIRILMASI Murat Can Karaburun1, Muammer Babayiğit1, Ezel Aydoğ1, Eralp Kubilay1, Adem Sancı1, Khaled Obaid1, Arif İbiş1, Mehmet İlker Gökçe1 1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Giriş: PNL >2 cm böbrek taşlarının tedavisinde altın standart cerrahi yöntemdir. Birden fazla kalikste taş bulunan olgularda çoklu perkütan girişler yapılması gerekebilmekte ve buna bağlı olarak komplikasyon oranlarında artış olabilmektedir. ECIRS uygulanması ile tek bir perkütan giriş yapılarak, farklı kalikslerdeki taşlarında FURS yardımı ile tedavi edilebilmesi mümkündür. Bu çalışmada çoklu giriş yapılan PNL olguları ile ECIRS yapılan olguların sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Materyal ve Metod: Kliniğimizde Haziran 2013 – Kasım 2019 tarihleri arasında PNL operasyonu yapılan hastaların verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Çoklu kaliks taşı nedeniyle ECIRS uygulanan 435 hastanın verileri toplanmış ve hastalar taş boyut ve lokalizasyona, ve yapılan dilatasyon çapına göre eşleştirilerek çoklu giriş yapılan 435 hastanın sonuçları ile karşılaştırılmıştır.

Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 45.4±8.5 olup ortalama taş boyutu 38.8±5.9 mm’dir. ECIRS grubunda çoklu giriş yapılması 102 hastada gerekli olmuştur. Tam taşsızlık oranları ECIRS grubunda anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (%92.6 vs. %87.5, p=0.01). Cerrahi sonrası ortalama hemoglobin düşüşü (0.8 g/dl vs. 1.5g/dl, p=0.007) ECIRS grubunda anlamlı düzeyde düşük saptanmıştır. Transfüzyon ihtiyacı ECIRS grubunda 2 hastada olurken, PNL grubunda ise 6 hastada gerekli olmuştur.

Sonuç: Çoklu kaliks taşları nedeniyle tedavi edilecek olgularda ECIRS tercih edilmesi gereksiz girişleri engelleyerek kanamaya bağlı komplikasyonlarda azalma sağlamaktadır. Ayrıca toplayıcı sistemin tamamının endoskopik değerlendirilmesi mümkün olduğundan taşsızlık oranlarına da katkı yapmaktadır. Bu nedenle ECIRS çoklu kaliks taşı nedeniyle opere edilecek hastaların tedavisinde ilk seçenek olarak yer almalıdır.

Anahtar Kelimeler : nefrolitiazis, böbrek taşı, perkütan nefrolitotomi, endoskopi kombine intrarenal cerrahi, çoklu kaliks taşı

Page 148: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 148 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS089 ÖNCESİNDE PRON POZİSYONDA PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ YAPILMIŞ HASTALARDA SUPİN PERKÜTAN NEFROİTOTOMİ SONUÇLARIMIZ Erdem Öztürk1, Nurullah Hamidi1 1Ankara Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Giriş

Perkütan nefrolitotomi (PCNL) operasyonu, 2 cm üzerindeki böbrek taşları, alt pol kaliks taşları ve endoskopik şok dalga taş kırmaya (ESWL) dirençli böbrek taşlarında tercih edilecek ilk tedavi yöntemi haline gelmiştir.1 PNL genellikle pron pozisyonda yapılamasına rağmen bazı dezavantajlar göz önüne alınarak supin pozisyonda PNL planlanmıştır.

Genel olarak toplumda %10 oranında gözükmektedir. Tedavi edilmeyen hastalarda tekrarlama olasılığı yılda %7 iken; tedavi edilmiş, edilmemiş tüm hastaların %50’sinde 10 yıl içinde tekrarlayabilmektedir.2

Bu çalışmada daha öncesinde böbrek taşı nedeniyle pron PCNL yapılmış hastalarda tekrarlayan taşa bağlı yapılan supin PCNL sonuçlarımızın sunulması hedeflenmiştir.

Yöntem ve Gereç

Kliniğimizde Kasım 2016- Aralık 2019 tarihleri arasında böbrek taşı nedeniyle supin pozisyonda PNL yapılan 196 hastanın verileri retrospektif olarak tarandı. Hastaların yaş, cinsiyet, ortalama taş boyutu, operasyon süresi, floroskopi süresi, hospitalizasyon süresi, taşsızlık oranları ve cerrahi sonrası komplikasyonlar kaydedildi.

Bulgular

Kasım 2016-Aralık 2019 tarihleri arasında kliniğimizde böbrek taşı nedeniyle supin PCNL yapılmış 196 hasta değerlendirildi. Daha öncesinde pron PCNL hikayesi olan 38 hasta çalışmaya alındı. Hastaların ortalama yaşı 46.5±12.4 olarak hesaplandı. Ortalam taş boyutu 2.6±0.48’di. Ortalama operasyon süresi 52.6±21.4 dk, ortalama skopi süresi 3.2±1.2 dk, ortalama hospitalizayon süresi 2.5 (1-5) gün olarak hesaplandı. Hasta serimizde taşsızlık oranı %81.43’tü. Takiplerde komplikasyon izlenme oranı ise %6.2 olarak bulundu.

Sonuçlar

Böbrek taşı tedavisinde supin PNL daha öncesinde pron PCNL hikayesi olan hastalarda da yüksek taşsızlık oranları ile etkin ve güvenilir bir tedavi seçeneğidir.

Anahtar Kelimeler : Pron Perkütan Nefrolithotomi, supin perkütan nefrolitotomi Kaynakça : 1. Tiselius HG, Ackerman D, Alken P, Buck C, Conort P, Galluci M. EAU Guidelines on urolithiasis. Eur Urol 2001;40:362-71. 2. Menon M, Resnick MI. Urinary lithiasis: etiology, diagnosis, and medical management. In: WalshPC, RetikAB, Vaughan ED, editors. Campbell's Urology Philadelphia: WB Saunders; p: 2002;3229-3305

Page 149: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 149 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS090 YÜKSEK DANSİTELİ TAŞLARIN MİNİ-PNL İLE TEDAVİSİNDE LAZER, BALİSTİK VE KOMBİNE LİTOTRİPSİ YÖNTEMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Adem Sancı1, Utku Baklacı1, Ezel Aydoğ1, Muammer Babayiğit1, Murat Can Karaburun1, Eralp Kubilay1, Çağatay Göğüş1, Çağrı Akpınar1, Mehmet İlker Gökçe1 1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Giriş: Perkütan nefrolitotomi (PNL) 2 cm den büyük böbrek taşlarının tedavisinde altın standart tedavi yöntemidir. Mini-PNL minimal invaziv bir yöntem olarak giderek artan sıklıkta uygulanmaktadır. Bu çalışmada mini-PNL sırasında taş kırılması için lazer, balistik ve bu iki metodun kombine olarak kullanılmasının karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Materyal ve Method: Hounsfield Unit >1000 olan ve mini-PNL uygulanan 312 hastanın verisi retrospektif olarak incelenmiştir. Kombine balisitik ve lazer litotripsi yapılan 104 hastanın verisi propensite skorlama sistemine göre gruplar oluşturularak lazer ve balistik litotiripsi yapılan hastalar ile karşılaştırılmıştır. Gruplar taş bıyutu, dansitesi ve Guy’s Stone Score parametrelerine göre eşleştirilmiştir. Taşsızlık ve komplikasyon oranları ve ameliyat süreleri karşılaştırılmıştır.

Bulgular: hastaların ortalama yaşı 49.4±6.1, taş boyutu 24.6±6.3 mm ve taş dansitesi 1215±89 HU olarak bulunmuştur. Gruplar yaş taş boyutu, taş dansitesi ve Guy’s stone score parametreleri açısından benzer bulunmuştur. Taşsızlık oranları(92.3% vs.91.3% vs. 91.3%, p=0.95) komplikasyon oranları açısıdan fark bulunmazken ameliyat süresi kombine litotripsi grubunda anlamlı oranda kısa bulunmuştur (46.1±6.3 vs. 54.5±6.6 vs. 57.2±6.9 dk)

Sonuç: Mini-PNL operasyonu sırasında hem lazer hem de balistik litotripsi etkin ve güvenli yöntemlerdir. Ancak bu iki yöntemin kombine kullanımı ile ameliyat süresinde kısalma elde edilmesi mümkündür. Özellikle sert taşların tedavisinde kombine litotripsi metodu bir seçenek olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler : nefrolitiazis, böbrek taşı, perkütan nefrolitotomi, lazer litotripsi, balistik litotripsi, kombine litotripsi

Page 150: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 150 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS091 SUPİN POZİSYONDA PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ İLE 14 VAKALIK BAŞLANGIÇ DENEYİMLERİMİZ Mehmet Altan1, Görkem Özenç1, Fatih Sandıkçı1, Alihan Kokurcan1, Fahrettin Şamil Uysal1, Alper Gök1, Azmi Levent Sağnak1, Can Tuygun1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Suam, Üroloji Kliniği Amaç: Geleneksel olarak perkütan nefrolitotomi (PCNL) operasyonları prone pozisyonda yapılmaktadır. Son yıllarda, supin pozisyonda yapılan PCNL operasyonların da sayısı gittikçe artmaktadır. Burada, başlangıç seviyesindeki supin PCNL yönteminin etkinlik ve güvenirlilik sonuçlarını bildirmeyi amaçladık.

Metod: Eylül 2019 - Aralık 2019 tarihleri arasında, PCNL uyguladığımız hastalar arasından supin pozisyonda PCNL uyguladığımız 14 hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. İğne girişleri, Galdakao-modified Valdivia pozisyonunda alt pol lokalizasyonundan yapıldı ve hastaların peroperatif bulguları değerlendirildi. Yan etkileri analizinde clavien skorlaması kullanıldı. Taşsızlık, DÜSG, USG ve/veya BT ile belirlendi. Taşı olmayan veya 4 mm altında taşları olanlar taşsız olarak kabul edildi. Residü taşı olanlarda ek tedavi (fleksibil URS veya ESWL) sonrası toplam taşsızlık oranları belirlendi.

Bulgular: Taş lokalizasyonları, 14 hastanın 4’ünde sağ, 9’unda sol böbrek, 1’inde bilateral yerleşimli idi. İki hastada soliter böbrekte taş mevcuttu. Hastaların, 8’inde (%58) önceden geçirilmiş cerrahi (PCNL, RIRS veya açık cerrahi) vardı ve 8’inde pelvis taşı (%58), 5’inde multipl (%36), 1’inde staghorn taş mevcuttu. Bir hastada supin PCNL ile eş zamanlı sistolitotripsi ile tedavi edilen mesane taşları mevcuttu. Hastaların ort. yaşı: 50 yıl (21-81 yıl), ort. taş hacmi: 40 mm³ (15-70 mm³), ort. operasyon süresi: 87 dk (36 -120 dk) ve ort. skopi süresi: 3.5 dk (1-4 dk) idi. Hastaların hepsinde alt pol girişi ile taşa erişim sağlandı. Hiçbir hastada transfüzyon gerekli olmadı. Hastaların, 2’sinde DJ yerleştirilmesi ile düzelen uzamış ekstravazasyon, 1’inde medikal tedaviyle düzelen ateş olmak üzere, toplam 3 hastada (%21) Clavien І yan etki görüldü. Hastaların ort. taburcu süresi 4 gün (3-6 gün) idi. Tek seans supin PCNL sonrası 14 hastanın 7’sinde (%50) ile taşsızlık elde edilirken, mulitpl ve staghorn taşı olan 5 hasta ve pelvis taşı olan 1 hastanın residü taşları FURS tedavisi sonrası tam taşsız hale geldiler. Geri kalan 1 hasta takip dışı kaldı. Toplam 14 hastanın 13’ünde (%93) tam taşsızlık sağlanmış oldu.

Sonuçlar: Başlangıç deneyimlerimiz, supin pozisyonda yapılan PCNL operasyonlarının etkin ve güvenilir olduğunu göstermektedir. FURS ile residü taşların ek tedavisi, supin PCNL işleminin başarı oranlarını arttırmakla birlikte özellikle eş zamanlı olarak kombine cerrahi girişimler şeklinde yapıldığında taşsızlık oranlarının artması beklenmelidir.

Anahtar Kelimeler : Perkütan nefrolitotomi, supin, taş

Page 151: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 151 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS092 YÜKSEK RİSKLİ PROSTAT KANSERLİ HASTALARDA RETROPUBİK VE LAPAROSKOPİK RADİKAL PROSTATEKTOMİ SONUÇLARININ KARŞILAŞTRILMASI Volkan İzol1, Mutlu Değer1, Elnur Ziyadov1, Tunahan Ateş1, Yıldırım Bayazıt1, Mustafa Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji A.b.d Amaç:

Yüksek riskli prostat kanseri nedeniyle retropubik radikal prostatektomi (RRP) ve laparoskopik radikal prostatektomi (LRP) uygulanan hastalarının perioperatif ve postoperatif sonuçlarını karşılaştırmak.

Hastalar ve Metod:

Ekim 2011 – Ocak 2020 tarihleri arasında kliniğimizde prostat kanseri nedeniyle radikal prostatektomi uygulan 417 hasta retrospektif olarak incelendi. PSA > 20 ve/veya Gleason skoru ³ 8 ve/veya patolojik evre ³ T2c olan yüksek riskli 97 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar operasyon yöntemine göre RRP ve LRP olmak üzere iki gruba ayrıldı. Gruplar demografik, intraoperatif ve postoperatif veriler, komplikasyon ve onkolojik sonuçlar açısından karşılaştırıldı.

Bulgular:

Çalışmaya dahil edilen ortalama yaşı 64.8±7,6 yıl idi. 32 (%33) hastaya RRP, 65 (%67) hastaya ise LRP uygulandı. Ortalama PSA değerleri RRP grubunda 19,5±4,5 ng/ml, LRP grubunda 25,3±9,4 ng/ml idi. RRP ve LRP uygulanan hastaların ortalama operasyon süreleri sırasıyla 234,6±37,6 dk ve 323±120,3 dk idi ve istatiksel olarak anlamlıydı (p=0,01). Kan transfüzyon gereksinimi olan hasta oranı sırasıyla %28.0 ve %3,1 idi (p=0,001) ve ortalama hastanede yatış süresi sırasıyla 107,6±27,4 ve 140,2±77,7 saat idi (p=0,03). Kan transfüzyonu ve ortalama hastanede yatış süresi istatiksel olarak anlamlıydı. Cerrahi sınır pozitifliği, lenf nodu tutulumu pozitifliği açısından gruplar arası anlamlı bir fark görülmedi (Tablo 1). Postoperatif dönemde RRP grubunda 6 (%18,8), LRP’de ise 2 (%3) hastada Clavien 2 komplikasyon görüldü ve istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,001). Biyokimyasal nüks RRP’de 7(%21,9) ve LRP’de ise 10 (%15,4) hastada görüldü (p=0,585). RRP grubunda 7(%21,9) ve LRP’de ise 25 (%38,5) hastaya adjuvant hormonterapi uygulandı. Adjuvant radyoterapi RRP’de 10(%31,2), LRP’de ise 30(%46,2) hastaya uygulandı (p=0,001) ve adjuvant kemoterapi ise sırasıyla 1 (%3,1) ve 6(%9,2) uygulandı (p=0292). RRP’de 19 (%59,3) ve LRP’ de ise 31 (%47,6) hastaya postoperatif ek tedaviye ihtiyaç duyulmadı.

Sonuç

Son yıllarda yüksek riskli prostat kanserli hastalarda multimodal tedaviye yönelim artmakla birlikte kombinasyon tedavisinin radikal prostatektomiye üstünlüğü hala ispatlanmamıştır. Radikal prostatektomi önemli bir kısmında tek başına yeterli olmakla birlikte ek tedavi ihtiyacını büyük oranda azaltmaktadır. Sonuç olarak hem retropubik hem laparoskopik radikal prostatektomi yüksek riskli hastalarda güvenle uygulanabilen etkin bir tedavi yöntemidir.

Anahtar Kelimeler : PROSTAT KANSERİ, YÜKSEK RİSKLİ PROSTAT KANSERİ, LAPAROSKOPİK RAİKAL PROSTATEKTOMİ, AÇIK RADİKAL PROSTATEKTOMİ

Page 152: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 152 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1: Demografik, cerrahi ve onkolojik veriler

RRP LRP p değeri

PSA (ng/ml) 19.5±4.5 25.3±9.4

Hasta Sayısı (n) 32 (%33) 65(%67)

Operasyon Süresi, dk 230.4±34.6 322.6±103.6 0.01

Kan Transfüzyon n(%) 9(%28) 2(%3.1) 0.01

Yatış Süresi, saat 107.6±27.4 140.2±77.7 0.033

Cerrahi Sınır Pozitifliği n(%) 18(%35.3) 33(%64.7) 0.386

Çıkarılan Lenf Nodu Sayısı 11.5±5.1 26.1±18.8 0.001

Lenf Nodu Tutulumuu n(%) 7(%21.9) 22 (%33.8) 0.165

Postoperatif Komplikasyon n(%) 6 (%18.8) 2(%3) 0.001

Adjuvant HT n(%) 7(%21.9) 25(%38.5) 0.001

Adjuvan RT n(%) 10(%31.2) 30(%46.2) 0.001

Ajuvan KT n(%) 1(%3.1) 6(%9.2) 0.292

Biyokimyasal Nüks Olan n(%) 7(%21.9) 10(%15.4) 0.585

Maliyet, TL 3441±765.8 7471.7±4982.7 0.001

Page 153: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 153 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS093 YILLAR İÇİNDE LAPAROSKOPİK PARSİYEL NEFREKTOMİ Murat Gülşen1, Ender Özden1, Mesut Şengül1, Yakup Bostancı1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Ali Faik Yılmaz1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun Amaç: Kliniğimizde uygulanan laparoskopik parsiyel nefrektomi(LPN) verilerini sunmayı amaçladık.

Gereç-Yöntem: Kasım 2009 – Ocak 2020 tarihleri arasında böbrek tümörü ön tanısıyla 481 hastada 490 laparoskopik parsiyel nefrektomi operasyonu uygulandı. Tüm olgular için R.E.N.A.L nefrometri skoru hesaplandı. eGFR değerleri CKD-EPİ formülüne göre hesaplandı. Hastalarımızda çoğunlukla transperitoneal yaklaşım olmakla birlite retroepritoneal yaklaşım da tercih edildi. 2014 yılından sonra uygun vakalarda laparoskopik peroperatif USG kullanıldı. LPN yapılan vakalar kronolojik göre; birinci, ikinci ve üçüncü 120, dördüncü ise 130 vaka olmak üzere 4 gruba ayrıldı.

Bulgular: Tüm hastaların demografik ve operatif verileri tablo 1 ’de gösterilmektedir. 16 hastada soliter böbrek, 4 hastada atnalı böbrek mevcuttu. 9 hastada bilateral kitle mevcuttu ve farklı seanslarda bilateral parsiyel nefrektomi yapıldı.

İlk grupta USG kullanımı öncesinde 5 hastada cerrahi sınırlar inflame perinefritik yağ dokusu nedeniyle net değerlendirilemediği için elektif şartlarda açığa geçildi ve parsiyel nefrektomi tamamlandı. Toplamda 17 olguda peroperatif vasküler yaralanma meydana geldi ve hepsi peroperatif onarıldı ve hiçbirinde transfüzyon ihtiyacı olmadı. Postoperatif dönemde 5 hastada kan transfüzyon ihtiyacı oldu. Toplamda 10 olguda hematüri gözlendi ve ve iki olguda pulmoner emboli gözlendi. Postoperatif makroskobik hematüri ile başvuran 5 hastanın yapılan tetkiklerinde psödoanevrizma izlendi ve anjioembolizasyon yapıldı. Postoperatif dönemde idrar ekstravazasyonu olması üzerine 2 hastaya, akut böbrek yetmezliği gelişmesi sebebiyle de 2 hastaya postoperatif üreteral J stent yerleştirildi. Üst pol kitlesi olan bir hastada postoperatif pnömotoraks gelişti ve göğüs tüpü takıldı.

Patolojik olarak hastaların 276 tanesinde klasik şeffaf hücreli tip RCC, 70 tanesinde papiller tip RCC, 33 tanesinde kromofob tip RCC, 36 tane onkositom, 26 tane anjiomyolipom tespit edildi. Bütün patolojilere baktığımızda diğer benign patolojileri de aldığımızda(Kist hidatik, metanefrik adenom vb.) toplam 90 tane benign patoloji mevcuttu(%18,3). Cerrahi sınır pozitifliği olan 10 hastadan biri 1 yıl içerisinde metastatik oldu ve 24 ay içerisinde exitus olurken, patolojisi PEComa olarak raporlanan 1 hastanın 6. yılında operasyon lojunda nüks izlenmesi nedeniyle radikal nefrektomi yapıldı. Diğer 8 hastanın takiplerinde nüks veya metastaz izlenmedi. Takiplerde 6 hastada metastaz izlendi ve bunlardan 4 tanesi 24 ay içerisinde exitus oldu. Nüks izlenen 4 hastanın birine renal vende trombüs olması sebebiyle radikal nefrektomi, diğer üçüne ise sekonder parsiyel nefrektomi yapıldı.

Tablo 2’de belirtildiği gibi hastaları sayılara göre ayırdığımızda, yıllar içerisinde hasta sayımızın arttığı, kitle boyutunun benzer kalmakla birlikte kitle kompleksitesinin artmasına karşın iskemi ve operasyon süresinin anlamlı olarak daha düşük olduğu, yatış süresinin anlamlı olmasa da giderek kısaldığı, komplikasyon oranlarının ise gruplar arasında benzer olduğu görüldü.

Sonuç: Laparoskopik parsiyel nefrektomi, uygun böbrek tümörlerinin tedavisinde yüksek volümlü merkezlerde başarılı operatif, postoperatif ve onkolojik sonuçlar ile gerçekleştirilmektedir.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopik parsiyel nefrektomi,nefron koruyucu cerrahi,noniskemi,RENAL skoru,Trifecta,RCC,onkositom

Page 154: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 154 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Tüm hastaların demografik ve operatif verileri

Page 155: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 155 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Tablo 2. Hastaların Yıllara Göre Karşılaştırmalı verileri

Page 156: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 156 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS094 BÖBREK TÜMÖRÜNDE LAPAROSKOPİK RADİKAL NEFREKTOMİ Murat Gülşen1, Ender Özden1, Mesut Şengül1, Yakup Bostancı1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Ali Faik Yılmaz1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun Amaç: Günümüzde böbrek tümörü tanısıyla radikal nefrektomi planlanan hastalarda laparoskopik yaklaşım standart yöntem olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada laparoskopik radikal nefrektomi deneyimizi sunmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde Eylül 2009 ve Ocak 2020 tarihleri arasında böbrek tümörü nedeni ile laparoskopik radikal nefrektomi uygulanan 281 olgu değerlendirmeye alındı. Hastaların demografik verileri, radyolojik, operatif ve postoperatif verileri ile patolojik verileri retrospektif olarak elde edildi. eGFR değerleri CKD-EPİ formülüne göre hesaplandı. Komplikasyonlar Clavien-Dindo sınıflamasına göre sınıflandırıldı.

Bulgular: Hastaların demografik ve operatif verileri tablo 1’de verilmiştir. Sol laparoskopik radikal nefrektomi yapılan hastalardan birine eş zamanlı olarak açık karaciğer metastazektomi yapıldı. Toplamda 51 hastaya nefrektomi ile beraber adrenalektomi de yapıldı. Olguların üçüne eş zamanlı kontralateral laparoskopik adrenalektomi yapıldı. Laparoskopi deneyiminin ilk yılında vaka içerisinde hiler lenf nodları, üst polde yapışıklık ve vena kavada yaralanma nedeniyle dört hastada elektif şartlarda açık yönteme geçildi. Toplam 10 (%3,55) olguda peroperatif, 21 (%7,47) olguda postoperatif komplikasyon izlendi. 2 hasta postoperatif erken dönemde ARDS ve septik şok nedeniyle exitus oldu. Hastaların patolojik verileri tablo 2’de verilmiştir. Tüm hastalarda cerrahi sınır negatifti. 14 hastada metastatik hiler lenf nodu, 14 hastada renal ven, 3 hastada vena kava invazyonu raporlandı. Hastaların ortalama takip süresi 31,4 (21) ay idi. Olguların 28’i preoperatif dönemde metastatikti ve bu olguların 14 tanesi ortalama 15,9 (ortanca:10) aylık takiplerde exitus oldu. Preoperatif dönemde metastatik olmayan 29 hastanın(%10,3) takiplerinde metastaz gelişti ve 11 olgu(%3,9) ortalama 39,36 (ortanca:45) aylık takiplerinde exitus oldu.

Sonuç: Radikal nefrektomide laparoskopik yöntem kısa yatış süresi, düşük komplikasyon oranı ve onkolojik sonuçları ile güvenilir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler : Radikal nefrektomi, laparoskopi, RCC

Page 157: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 157 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Hastaların demografik ve operatif verileri

Resim Açıklaması: Tablo 2. Hastaların patolojik bulguları

Page 158: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 158 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS095 LAPAROSKOPİK RADİKAL PROSTATEKTOMİDE 10 YIL Murat Gülşen1, Ender Özden1, Ertuğrul Köse1, Yakup Bostancı1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Ali Faik Yılmaz1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun Amaç: Bu çalışmamızda kliniğimizde prostat kanseri sebebiyle gerçekleştirdiğimiz laparoskopik radikal prostatektomi deneyimimizde yıllar içerisinde preoperatif ve postoperatif sonuçlarımızı karşılaştırmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Ağustos 2009 ve Aralık 2019 yılları arasında toplam 410 hastaya laparoskopik radikal prostatektomi uygulandı. Hastaların demografik, operatif, patolojik verileri, takipleri ile ilgili veriler retrospektif olarak elde edildi. Hastaların preoperatif riski D’Amico sınıflama, postoperatif komplikasyonlar ise Clavien-Dindo sınıflandırma sistemine göre değerlendirildi. Postoperatif patolojik verileri ile hastalar NCCN kılavuzlarına göre değerlendirildi ve sınıflandırıldı. Hastalar kronolojik olarak sırasıyla ilk 140, ikinci 140 ve son 130 hasta olmak üzere 3 graba ayrıldı. Operasyonların hepsi 5 port kullanılarak desendan teknik ile gerçekleştirildi. Dorsal ven 2/0 V-Loc sütur ile kontrol edildi. Prostatın rezeksiyonu sonrasında rektum bütünlüğü rektal tüpten hava verilerek kontrol edildi. Üretrovezikal anostomoz 3/0 17 mm absorbable monofilaman sütur kullanılarak, Van Velthoven yöntemi ile gerçekleştirildi. Üretral kateter postoperatif 7.gün sistogram kontrolü ile çekildi.

Bulgular: Hastaların demografi,operatif ve postoperatif sonuçları karşılaştırmalı olarak tablo 1’de verilmiştir. 12 hastaya lokal ileri veya oligometastatik prostat adenokanseri tanısı ile neoadjuvan kemo-hormonoterapi sonrası bilateral genişletilmiş lenf nodu disseksiyonu ile birlikte gerçekleştirildi. Prostatik rabdomyosarkom tanısı ile 2 yaşındaki 1 hastaya neoadjuvan kemoterapi sonrasında radikal prostatektomi uygulandı. Vakaların hiçbirinde açığa geçiş olmadı, gelişen intraoperatif komplikasyonlar laparoskopik olarak onarıldı. Postoperatif Clavien grade 4 veya 5 komplikasyon gelişmedi.

Tablo 1’de de görüldüğü gibi yıllar içerisinde daha yüksek riskli ve daha büyük prostat volümlü hastaların opere edilmesine karşın cerrahi süre, kan kaybı, cerrahi sınır pozitifliğinin daha düşük olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bunların yanında komplikasyon oranları ve fonksiyonel sonuçlar gruplar arası benzer görülmüştür.

Sonuç: Laparoskopik radikal prostatektomi artan tecrübe ile daha yüksek riskli hastalarda güvenilir olarak uygulanabilir.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopik radikal prostatektomi, Van velthoven, Prostat adenokanseri, oligometastatik

Page 159: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 159 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Hastaların gruplar arası demografik, operatif ve postoperatif sonuçlarının karşılaştırmalı verileri

Page 160: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 160 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS096 MALİGN ADRENAL LEZYONLARIN YÖNETİMİNDE LAPAROSKOPİK ADRENALEKTOMİ Ender Özden1, Murat Gülşen1, Onur Kalaycı1, Yakup Bostancı1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun Amaç: Kliniğimizde malign lezyonlar nedeniyle laparoskopik adrenalektomi uygulanan olguların sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve yöntemler: Aralık 2008 ve Ocak 2020 tarihleri arasında 139 hastaya 144 laparoskopik adrenalektomi operasyonu uygulandı. 19 hastaya adrenokortikal karsinom ön tanısı veya adrenal dışı malignitelerin izole adrenal metastazları sebebiyle 20 laparoskopik adrenalektomi uygulandı. Hastaların demografik, operatif, patolojik verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların tümüne 90 derece lateral dekubit pozisyonunda transperitoneal yaklaşım tercih edildi.

Bulgular: Hastaların demografik ve operatif verileri tablo 1’ de gösterilmiştir. Vakaların hiçbirinde peroperatif veya postoperatif komplikasyon izlenmedi. Hastaların patoloji sonuçları; 5 adrenokortikal karsinom, 3 renal hücreli karsinom metastazı, 3 malign melanom metastazı, 3 küçük hücreli akciğer kanseri, 2 meme kanseri, 2 kolorektal kanser, 1 hastada lenfoma, 1 malign soliter fibröz tümör olarak raporlandı. Patoloji sonuçları invaziv duktal karsinom metastazı ve adrenokortikal karsinom olan 2 hastada cerrahi sınırları 1 alanda pozitif gelmiş olup, sırasıyla 9. ve 12. ay takiplerinde nüks veya metastaza rastlanmadı. Patolojisi RCC, soliter fibröz tümör, küçük hücreli akciğer kanseri ve lenfoma gelen 4 hasta sırasıyla 61, 19, 8, 6 ay takip süreleri sonrasında exitus oldu.

Sonuç: Metastatik veya primer malign adrenal lezyonların tedavisinde laparoskopik adrenalektomi tecrübeli merkezlerde, dikkatli hasta seçimi ile alternatif bir yöntem olarak değerlendirilebilir.

Anahtar Kelimeler : Adrenokortikal karsinom, Adrenal metastaz, laparoskopik adrenalektomi Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Hastaların demografik ve operatif verileri

Page 161: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 161 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS097 LAPAROSKOPİK PARSİYEL NEFREKTOMİDE CT1 BÖBREK TÜMÖRÜNDE TRİFEKTA VE PENTAFEKTA SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Mehmet Necmettin Mercimek2, Ender Özden1, Murat Gülşen1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Yakup Bostancı1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun 2Liv Hospital Samsun, Üroloji Kliniği Amaç: Bu çalışmanın amacı klinik T1N0M0 renal tümörleri olan hastalarda laparoskopik parsiyel nefrektomi (LPN) sonuçlarının trifakta ve pentafekta ile değerlendirilmesi ve LPN başarısına etki eden faktörlerin tanımlanmasıdır.

Gereç –Yöntem:Kasım 2009-Ağustos 2018 tarihleri arasında global iskemi tekniği ile LPN yapılan ve fonksiyonel karşı taraf böbreği olan toplam 292 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar klinik tümör boyutuna göre hastalar iki gruba ayrıldı; T1a (≤ 40 mm, n = 215), T1b (41-70 mm, n = 77). Demografik özellikler, klinik tümör özellikleri, intraoperatif ve postoperatif sonuçlar analiz edildi. Trifekta sonuçlarına için; negatif cerrahi sınır, sıcak iskemi süresi <20 dk ve postoperatif majör komplikasyon (Clavien-Dindo ≥ derece 3) olmaması kabul edilmedi. Pentafecta, trifekta kriterlerinin yanında; glomerüler filtrasyon hızının (eGFR) >% 90'ının korunması ve LPN' den 12 ay sonra KBH evresi artışı olmaması kriterleri ile tanımlandı. Trifekta ve pentafekta başarısını öngören faktörleri tanımlamak için tek değişkenli ve çok değişkenli analizler kullanılmıştır.

Bulgular: T1a ve T1b grupları; yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, ASA skoru, bazal böbrek fonksiyonları gibi ameliyat öncesi değişkenler benzerdi. sıcak iskemi süresi (13. 4 vs 15. 9 dakika, p = 0.001). Pozitif cerrahi sınır (% 0.9' vs % 2.6, p = 0.284) ve majör komplikasyon oranı (% 3.3 vs % 2.6, p = 0.548) idi. Trifekta T1a grubunda % 88.4 olguda elde edilirken, T1b grubunda % 75.3 olguda elde edildi (p = 0.006). Pentafekta oranı T1a ve T1b gruplarında sırası ile % 72.6 ve % 42.9 (p = 0.001) idi. Çok değişkenli analiz sıcak iskemi süresinin trifekta ve pentafekta sonuçlarına ulaşmada bağımsız bir belirleyici olduğunu tespit edildi. OR 0.66; % 95 Cl (0.56-0.76), (p <0.001).

Sonuç: LPN, T1b böbrek tümörleri için de etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Trifekta ve pentafekta sonuçlarını öngörmede tek bağımsız parametre sıcak iskemi süresidir.

Anahtar Kelimeler : RCC, Laparoskopik parsiyel nefrektomi, Kitle boyutu,Sıcak iskemi süresi

Page 162: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 162 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1: İntraoperatif ve postoperatif değişkenler

Page 163: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 163 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: T1a ve T1b grubunda ortalama GFR dağılımları: Grupların zaman içerisindeki GFR değişimleri iki yönlü ANOVA ile değerlendirilmiş ve istatistiksel olarak benzer bulunmuştur (grup*zaman etkileşimi için p=0.79)

Page 164: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 164 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS098 YÜKSEK RENAL NEFROMETRİ SKORLU HASTALARDA LAPAROSKOPİK PARSİYEL VE RADİKAL NEFREKTOMİ SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Mehmet Necmettin Mercimek2, Ender Özden1, Murat Gülşen1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Yakup Bostancı1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun 2Liv Hospital Samsun, Üroloji Kliniği Amaç: Bu çalışmada, laparoskopik parsiyel nefrektomi (LPN) veya laparoskopik radikal nefrektomi (LRN) uygulanan yüksek RENAL skorlu böbrek tümörü olan hastaların onkolojik ve fonksiyonel sonuçlarını karşılaştırmayı amaçladık.

Gereç –Yöntem: Kasım 2009 - Ekim 2018 tarihleri arasında 399 hastaya LPN ve 307 hastaya LRN uygulandı. En az bir yıllık eksiksiz veri kayıtları olan, RENAL nefrometri skoru ≥ 10 olan 41 hasta LPN kohortuna, 265 hasta da LRN kohortuna dahil edildi. Seçim yanlılığını azalmak için; yaş, cinsiyet, klinik tümör evresi, tümör boyutu, bazal böbrek fonksiyonu, ASA skoru ve DM, HT ve KAH gibi komorbidit özelliklerine göre 1: 1 propensity-score matched(PSM) analizi uygulandı. LRN grubunda 39 ve LRN grubunda 39 hasta olmak üzere toplam 78 hasta son analize dahil edildi. İki grup arasında fonksiyonel ve onkolojik sonuçlar karşılaştırıldı. Ayrıca LPN grubunda cerrahi ve fonksiyonel sonuçların değerlendirilmesi için pentafekta kriterleri kullanıldı.

Bulgular: PSM analizi sonrası LPN ve LRN gruplarının sonuçları tablo 1 de özetlenmiştir. Hem onkolojik hem de fonksiyonel sonuçların LPN grubunda daha iyi olduğu tespit edildi. LPN uygulanan hastalarda negatif cerrahi sınır (% 97.4), majör komplikasyon olmaması (% 89.7), sıcak iskemi süresi ≤ 20 dak (% 66.7) ve genel trifekta başarı (% 56.4) oranları saptandı. Ayrıca, aynı kohortta KBH evre artışı (% 38.5), > % 90 eGFR korunması (% 48.5) ve genel pentafekta başarısı (% 28.2) olarak bulundu.

Sonuç: LPN yüksek RENAL nefrometri skorlu hastalarda etkin ve güvenli bir tedavi yöntemidir. Ancak komplikasyon oranlarının standart LPN vakalarına göre daha yüksek olması bu hastaların postoperatif dönemde yakın izlenmesi gerekir.

Anahtar Kelimeler : Propensity-score match, RENAL nefrometri skoru, Parsiyel nefrektomi

Page 165: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 165 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1: PSM analizi sonrası LPN ve LRN gruplarının karşılaştırılması

Page 166: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 166 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS099 T1B RENAL HÜCRELİ KARSİNOMDA PARSİYEL VE RADİKAL NEFREKTOMİNİN TAHMİNİ GLOMERÜLER FİLTRASYON HIZINA ETKİSİ Volkan İzol1, Mutlu Değer1, Mübariz Aydemirov1, Mehmet Zubaroğlu1, Yıldırım Bayazıt1, Mustafa Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, Üroloji Anabilim Dalı Amaç: T1a tümörlerde parsiyel nefrektomi (PN) sık uygulanan cerrahi tedavi yöntemidir, ancak T1b tümörlerde parsiyel nefrektominin yeri hala tartışmalıdır. Biz T1b renal kitle nedeniyle parsiyel ve radikal nefrektomi (RN) ameliyatı uygulanan hastalarda postoperatif böbrek fonksiyonu üzerinde olan değişiklikleri değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntemler: Şubat 2011- Ekim 2019 tarihleri arasında T1b renal kitle nedeniyle ameliyat yapılan hastaları inceledik. Hastalar PN ve RN olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastaların preoperatif, postoperatif birinci gün ve postoperatif birinci yıl tahmini glomerüler filtrasyon hızı (tGFH) değerlerini karşılaştırdık. Ayrıca gruplar demografik, cerrahi ve onkolojik sonuçlar açısından karşılaştırıldı.

Bulgular: Yaş ortalaması 59.2 ± 13,8 yıl olan 63 (%67,0) erkek, 31 (%33)’ i kadın olmak üzere toplam 94 hasta çalışmaya dahil edildi. Demografik veriler, cerrahi ve histopatolojik sonuçlar Tablo 1’de özetlendi. PN grubunda ortalama preoperatif tGFH 100.5±27.1, postoperatif 1. gün tGFH 69.7±21.5, postoperatif 1. yıl tGFH 92.3±20.3 ml/min/1.73 m2 idi. RN grubunda ise ortalama preoperatif tGFH 93.3±20.4, postoperatif 1. gün tGFH 68.4±19.9, postoperatif 1. yıl tGFH 71.4±19.2 ml/min/1.73 m2 idi. PN ve RN grupları arasında preoperatif ve postoperatif 1. gün ortalama tGFH fark görülmezken, postoperatif 1. yıl tGFH’nın RN grubunda istatistiksel anlamlı derecede düştüğü görüldü (p=0,001). Alt grup çalışmalarda açık ve laparoskopik radikal nefrektomi gruplarında preoperatif ve postoperatif 1. gün ve postoperatif 1. yıl ortalama tGFH arasında anlamlı fark görülmedi (p>0,05). Açık ve laparoskopik parsiyel nefrektomi preoperatif ve postoperatif 1. gün ve postoperatif 1. yıl ortalama tGFH arasında anlamlı fark görülmedi (p>0,05).

SONUÇ: T1b renal hücreli karsinomlu hastalarda parsiyel nefrektomi karşılaştırıldığında radikal nefrektomi operasyonu uzun dönem tGFH olumsuz etkilemektedir. Hem parsiyel hem radikal nefrektomi yapılan hastalarda erken ve uzun dönem tGFH üzerine açık ve laparoskopik yöntemlerin seçilmesinin birbirlerinin üzerine üstünlüğü yoktur.

Anahtar Kelimeler : Renal Hücreli Karsinom, Parsiyel nefrektomi, Radikal Nefrektomi, Tahmini Glomerüler Filtrasyon Hızı, T1b Tables : Tablo-1: Demografik veriler, Cerrahi ve Histopatolojik sonuçlar

PN RN p değeri

Hasta sayısı (n): 40(%42.5) 54(%57.5) 0.460

Cinsiyet n(%) Erkek Kadın 27(%67.5) 13(%32.5) 36(%66.7) 18(%33.3)

DM n(%) 9(%22.5) 8(%14.8) 0.338

HT n(%) 15(%37.5) 17(%31.5) 0.543

Ortalama Vücut Kitle İndeksi (kg/m2) 28.4±4.4 29.7±6.0 0.328

Operasyon süresi (dk) 201.6±55.5 137.5±46.2 0.000

Peroperatif kanama (cc) 425.8±474.8 301.5±494.4 0.310

Postoperatif komplikasyon Clavien 1(%) Clavien 2(%) Clavien 3(%) 32(%80) 4(%10) 4(%10 46(%85.2) 8(%14.8) 0 0.053

Taburculuk süresi (saat) 130.5±102.5 79±43.6 0.002

Histopatoloji: Şeffaf hücreli Papiller Kromofob 21 12 7 37 6 5 0.190

Pozitif cerrahi sınır n(%) 1(%2.5) 0 0.351

Fuhrman nükleer derecesi: Grade 1 Grade 2 Grade 3 Grade 4 0 18 2 1 1 26 11 0 0.156

Page 167: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 167 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2: Parsiyel ve Radikal Nefrektomi hastalarında tahmini GFH

PN RN p değeri

Preoperatif tGFH 100.5±27.1 93.3±20.4 0.152

Postoperatif 1. Gün tGFH 69.7±21.5 68.4±19.9 0.755

Postoperatif 1. Yıl tGFH 92.3±20.3 71.4±19.2 0.001

Tablo 3: Açık ve Laparoskopik Radikal Nefrektomi hastalarında tahmini GFH

ARN LRN p değeri

Preoperatif tGFH 94.8±21.6 91.3±19.1 0.530

Postoperatif 1. Gün tGFH 72.0±22.5 63.5±14.9 0.123

Postoperatif 1. Yıl tGFH 74.7±22.5 65.5±9.8 0.257

Page 168: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 168 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS100 LAPAROSKOPİK RADİKAL PROSTATEKTOMİ DENEYİMLERİMİZ Serdar Madendere1, Mustafa Ozan Ataçer1, Müslim Doğan Değer2, Ersan Arda1, Hakan Akdere1, Tevfik Aktoz1 1Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 2Edirne Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği Giriş ve amaç:

Laparoskopik radikal prostatektomi (LRP) günümüzde deneyimli hastanelerde açık radikal prostatektomiye (ARP) daha az invaziv olması ve postop komplikasyonların daha az izlenmesi nedeniyle alternatif olmuştur. Her iki yöntemin de onkolojik sonuçları benzerdir. Çalışmamızda kliniğimizin LRP verilerini sunmayı amaçladık.

Gereç ve yöntemler:

Eylül 2017-Aralık 2019 tarihleri arasında kliniğimizde LRP yapılan 40 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Olguların operasyon öncesi biopsi (bx) patoloji bilgileri, metabolik değerlendirmesi, perop ve postop değerlendirmeleri, nüks ve ek tedavi verileri incelendi. Vücut kitle indeksinin (VKİ) yatış süresine etkisi istatistiksel olarak incelendi. Anormal parmakla rektal muayene (PRM) ve cerrahi sınır pozitifliği (CSP) ilişkisi istatistiksel olarak incelendi.

Bulgular:

Olguların tümü retroperitoneal yöntemle yapıldı. Hastaların ortalama yaşı 63,8 (50-74) yıl, ortalama preop serum PSA değeri 10,6 (4,1-36) ng/ml, ortalama VKİ 27,1 (22-34) kg/m2 olarak tespit edildi. Ortalama ameliyat süresi 210,2 (140-300) dk oldu. 2017’de yapılan vakalarda ortalama ameliyat süresi 222 dk, 2018’de 213 dk, 2019’da 206 dk oldu. Ortalama üretrovezikal anastomoz süresi 47,6 dakika oldu. Hastaların %63’üne (n:25) pelvik lenfadenektomi,%30’una sinir koruyucu cerrahi uygulandı. Ortalama Hemoglobin (Hb) düşüşü 2,3 (0,3-4,6) gr/dl oldu. 1 hastada kanama nedeniyle açık cerrahiye geçildi. Ortalama hastanede kalış süresi 7,1 (3-19) gün olup, ortalama toplam drenaj miktarı 153,6 (0-1975) cc oldu. Patolojik evrelerin tamamının T2 ya da T3 olduğu görüldü. 40 hastanın 25’inde cerrahi sınır negatif geldi. 8 hasta adjuvan radyoterapi (RT), 10 hasta kurtarma RT aldı. Perop- postop komplikasyonlar, genel bilgiler ile birlikte Tablo 1'de verildi. VKİ ile hastanede yatış süresi arasındaki ilişki ve anormal PRM bulgusu ile CSP ilişkisi Tablo 2’de verildi.

Sonuç:

LRP cerrahisi güvenli ve etkin bir yöntemdir. Diğer cerrahilerde olduğu gibi tecrübe arttıkça operasyon süresinde ve perioperatif morbiditede azalma olmaktadır. Çalışmamızda görüldü ki VKİ yüksekliği hastanede yatış süresinin uzamasıyla ilişkilidir. Yine çalışmamızda anormal PRM bulgusunun CSP öngörüsünde prediktif olabileceği görüldü.

Anahtar Kelimeler : Prostat kanseri, radikal prostatektomi, laparoskopik

Page 169: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 169 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo 1: Genel Bilgiler

Yaş (yıl) 63,8(50-74) Patolojik Evre

VKİ (kg/m2) 27,1(22-34) pT2a 16(%40)

PSA (ng/ml) 10,6(4,1-36) pT2b 2(%5)

Prostat Bx ISUP Hasta Sayısı pT2c 7(%17,5)

Grade 1 18(%45) pT3a 13(%32,5)

Grade 2 18(%45) pT3b 2(%5)

Grade 3 2(%5) pT4a 0(%0)

Grade 4 2(%5) pT4b 0(%0)

Grade5 0(%0) CSP

Klinik Evre Toplam 15(%37,5)

T1b 1(%2,5) pT2 evresinde 8(%20)

T1c 26(%65) pT3 evresinde 7(%17,5)

T2a 8(%20) RP ISUP Grade Hasta Sayısı

T2b 3(%7,5) 1 9(%22,5)

T2c 2(%5) 2 25(%62,5)

Preop hb (gr/dl) 14,6(10,6-18) 3 2(%5)

Postop hb (gr/dl) 12,3(8,3-15,6) 4 3(%7,5)

Hb düşüşü ( gr/dl) 2,3(0,3-4,6) 5 1(%2,5)

Toplam drenaj (cc) 153,6(0-1975) Postop RT alan hasta

Ameliyat süresi (dk) 210,2(140-300) Toplam 18(%45)

Üretrovezikal Anastomoz Süresi (dk) 47,6(29-76) Kurtarma 10(%25)

Sinir Koruyucu Cerrahi yapılan hasta sayısı 12(%30) Adjuvan 8 (%20)

Pelvik lenfadenektomi yapılan hasta sayısı 25(%62,5) 3.ayda biyokimyasal nüks 10(%25)

Perop açık cerrahiye geçiş 1 (%2,5) Tedavi Hormon Tedavisi ve RT

Hastanede kalış süresi (gün) 7,1(3-19) Tedavi Yanıtı

Perop Komplikasyon Kür 9(%90)

Kanama 7(%17,5) Progresyon 1(%10)

Erken Postop Komplikasyon

Toplam 4(%10) Geç Komplikasyon 3.Ay 6.Ay

Epididimit 3(%7,5) Kontinans %55 %82,5

İdrar Yolu Enfeksiyonu 1(%2,5) Potens %40 %67,5

Page 170: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 170 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tablo 2: İstatistiksel Analizler

VKİ 20-25 (n=15) VKİ>25 (n=25) P Değeri

Hastanede kalış süresi gün (Ort.) 6,1 7,7 0,04

CS – (n=25) CS + (n=15)

PRM bulgusu n (%) n (%)

Negatif 20 (%50) 7 (%17,5) 0,02

Pozitif 5 (%12,5) 8 (%20)

Page 171: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 171 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS101 LAPAROSKOPİK NEFREKTOMİDE TEK MERKEZ DENEYİMLERİMİZ Kadir Karkin1, Faruk Kuyucu1 1Adana Şehir Eğitim Araştırma Hastanesi Giriş:

Günümüzde böbrek tümörü tedavisinde cerrahi altın standart tedavi seçeneğidir. Böbrek tümörü cerrahisi, açık radikal nefrektomi, açık parsiyel nefrektomi, laparoskopik/robotik radikal nefrektomi veya laparoskopik/robotik parsiyel nefrektomi şeklinde yapılabilmektedir. Çalışmamızda, kliniğimizde uygulanan benign veya malign nedenli yapılan laparoskopik nefrektomilerle ilişkili klinik deneyimlerimizi paylaşmak amaçlanmıştır.

Materyal ve Metod :

Ocak 2011 ile Şubat 2018 tarihleri arasında laparoskopik nefrektomi yapılmış 208 hastanın verileri hasta datalarından retrospektif olarak elde edilip değerlendirilmiştir. Hastaların demografik karakteristikleri, operasyon süresi, açık cerrahiye dönüş, post op transfüzyon ihtiyacı ve hastanede yatış süresi değerlendirildi.

BULGULAR: Çalışmamıza dahil edilen hastaların 106’sı kadın 92’i erkek olup yaş ortalaması 47.7±16.3 yıl idi. Ortalama operasyon süresi 187.7±49.9 dakika olup, ortalama taburculuk süresi 3.1±1 gün olarak tespit edildi. 10 hastada kanamaya bağlı açık cerrahiye dönülürken, 32 hastaya radikal nefrektomi ve post op 4 hastaya kan transfüzyonu yapıldı.

SONUÇ:

Laparoskopik cerrahi; öğrenme eğrisi uzun olan ancak tecrübeli merkezlerde çok iyi fonksiyonel sonuçlar veren minimal invaziv cerrahi yöntemlerden birisi olarak kliniğimizde de başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

Anahtar Kelimeler : laparoskopi, nefrektomi

Page 172: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 172 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS102 MARDİN DEVLET HASTANESİNDE LAPAROSKOPİK ÜROLOJİK CERRAHİ: BAŞLANGIÇ DENEYİMLERİ Çağlar Yıldırım1 1Mardin Devlet Hastanesi Amaç: Periferde bir devlet hastanesinde laparoskopik ürolojik cerrahi girişimlerde başlangıç deneyimlerimizi değerlendirmek.

Gereç ve Yöntem: Temmuz 2018 ve Aralık 2019 tarihleri arasında uyguladığımız laparoskopik ürolojik cerrahiler geriye dönük olarak incelendi. 46 (22 erkek, 24 kadın) hastaya aynı cerrah tarafından kliniğimizde laparoskopik ürolojik cerrahi uygulandı.

Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 39,43 (4-70) idi. Tüm laparoskopik cerrahi girişimler transperitoneal olarak gerçekleştirildi. 21 hastaya basit nefrektomi, 7 hastaya piyeloplasti, 6 hastaya renal kist rezeksiyonu, 4 hastaya radikal nefrektomi, 3 hastaya üreterolitotomi, 2 hastaya nefroüreterektomi, 1 hastaya adrenalektomi, 1 hastaya kriptoorşidizm (tanısal) ve 1 hastaya indirekt inguinal herni onarımı yapıldı. Operasyonların zorluk dereceleri European Scoring System (ESS)’ye göre kolay, biraz zor, zor ve oldukça zor olarak tanımlandı(1). Operasyonların ortalama süreleri dakika olarak; basit nefrektomi için 82,38 (55-190), piyeloplasti için 101,42 (70-140), renal kist rezeksiyonu için 37,5 (30-45), radikal nefrektomi için 118,75 (95-140), üreterolitotomi için 88,33 (70-125), nefroüreterektomi için 120 (90-150), adrenalektomi için 90, kriptoorşidizm (tanısal) için 60 ve indirekt inguinal herni onarımı için 40 dakikaydı. Toplamda 6 hastada açık cerrahiye geçildi. Bu hastalarda açık cerrahiye geçiş nedenleri yaygın yapışıklıklar, hiperkapni veya kontrol edilemeyen kanamalardı. 2 hastada peroperatif dönemde kan transfüzyonu yapıldı. 2 hastada yara yeri enfeksiyonu, 1 hastada da postoperatif dönemde cerrahi lojda abse gelişti. Hastaların ortalama hastanede yatış süreleri 3,41 (1 –15) gündü. Tüm vakalarda 3 veya 4 port kullanıldı. Hiçbir hastada Clavien-Dindo sınıflamasına göre grade 3b ve üstü komplikasyon gelişmedi ve hiç mortalite izlenmedi(2).

Sonuç: Laparoskopik cerrahi; öğrenme eğrisi uzun olan, cerrahın yeteneğine ve tecrübesine bağlı olarak iyi fonksiyonel sonuçlar veren minimal invaziv cerrahi yöntemlerden birisidir. ‘’Hands-on training, canlı hayvan modelleri ve step by step laparoskopi’’ eğitimi alan her üroloji asistanı sonrasında laparoskopik cerrahiyi perifer hastanelerde güvenle uygulayabilir. Bizim de kliniğimizde uygulanan ilk 46 ürolojik laparoskopik operasyonun sonuçları, başarı ve komplikasyon oranları bu çalışma ile paylaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler : Laparoskopi, Üroloji Kaynakça : 1. Guillonneau B, Abbou CC, Doublet JD, Gaston R, Janetschek G, Mandressi A, et al. Proposal for a “European scoring system for laparoscopic operations in urology” Eur Urol. 2001;40:2–6. 2. Dindo D, Demartines N, Clavien PA. Classification of surgical complications: A new proposal with evaluation in a cohort of 6336 patients and results of a survey. Ann Surg. 2004;240:205–13.

Page 173: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 173 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Laparoskopik cerrahi girişim sayısı, operasyon verileri ve European Scoring System (ESS)’ye göre zorluk dereceleri

Operasyon Hasta Sayısı Operasyon Süresi (ortalama/ dakika) Yatış Süresi (ortalama/ gün) ESS skorları

Basit Nefrektomi 21 82,38 3,33 Oldukça Zor

Piyeloplasti 7 101,42 4,28 Zor

Renal kist rezeksiyonu 6 37,5 1,33 Kolay

Radikal nefrektomi 4 118,75 4,25 Zor

Üreterolitotomi 3 88,33 3,66 Biraz Zor

Nefroüreterektomi 2 120 8 Zor

Adrenalektomi 1 90 3 Oldukça Zor

Kriptoorşidizm (tanısal) 1 60 1 Biraz Zor

İndirekt inguinal herni onarımı 1 40 1 Biraz Zor

Clavien-Dindo sınıflamasına göre gelişen komplikasyonlar ve komplikasyonların tanımı

Clavien-Dindo derecesi Yapılan ameliyat (n) Komplikasyon tanımı

1 Nefroüreterektomi (1) Basit nefrektomi (1) Yatak başı açılan yara yeri enfeksiyonu

2 Basit nefrektomi (1) Nefroüreterektomi (1) Peroperatif kan transfüzyonu

3a Basit nefrektomi (1) Postoperatif renal lojdan perkütan abse drenajı

Toplam sayı: 5 / Komplikasyon oranı: 10,86

Page 174: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 174 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS103 LAPAROSKOPİK ADRENALEKTOMİDE ORGAN KORUYUCU YAKLAŞIM Murat Gülşen1, Ender Özden1, Onur Kalaycı1, Elif Tutku Durmuş2, Şaban Sarıkaya1, Ali Faik Yılmaz1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun 2Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji Ve Met. Has., Samsun Amaç: Kliniğimizde adrenal lezyonların cerrahi tedavisinde uyguladığımız laparoskopik parsiyel adrenalektomi deneyimlerimizin sonuçlarını sunmayı amaçladık.

Gereç ve yöntemler: Aralık 2008 ve Ocak 2020 tarihleri arasında 139 hastaya 144 laparoskopik adrenalektomi operasyonu uygulandı. Bu hastalardan 8 tanesine parsiyel adrenalektomi uygulandı. Cerrahi endikasyon olarak, herediter hastalıklar nedeniyle bilateral adrenal kitlesi olan, hormon olarak aktif olup 4 cm’ den küçük veya 4 cm’ den büyük, hormon aktif olup anatomik olarak uygun olan ve non-fonksiyone kitleler belirlendi. Hastaların hepsine preoperatif metabolik değerlendirme yapıldı ve uygun premedikasyonlar sağlandı. Cerrahi olarak transperitoneal yaklaşım tercih edilirken kitle oryantasyonu ve rezeksiyonu sırasında laparoskopik intraoperatif ultrason(USG) kullanıldı.

Bulgular: 8 hastanın ayrı ayrı demografik, operatif verileri ve patolojik verileri tablo 1’ de verilmiştir. Hormon aktif olmayan 1 hastada eş zamanlı olarak böbrekteki kitleye parsiyel nefrektomi uygulandı. Adrenal bez patolojisi adenom ve böbrek patolojisi RCC, şeffaf hücreli, Fuhrman grade 2 olarak raporlandı. Hastaların birinde Von Hippel Lindau sendromu, kardeş olan 2 hastada da familiyal MEN 2A sendromu olup bilateral adrenal kitle nedeniyle bir tarafa total, karşı tarafa ise parsiyel adrenalektomi uygulandı. Soliter adrenal bezleri olan bu 3 hastanın takipleri “steroid free” olarak devam etmektedir. Hastaların hepsinde cerrahi sınır negatifti. Hiçbirinde perop veya postoperatif komplikasyon yaşanmadı.

Sonuç: Uygun adrenal lezyonların cerrahi tedavisinde parsiyel adrenalektomi, özellikle soliter adrenal bezi olan hastalarda güvenilir sonuçlarla uygulanabilen ve tedavi seçeneği olarak akılda tutulması gereken bir yaklaşımdır.

Anahtar Kelimeler : Adrenalektomi, laparoskopi, parsiyel adrenalektomi, feokromasitoma, Conn sendromu Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Hastaların demografik ve operatif verileri

Page 175: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 175 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS104 TOTAL RETROPERİTONEOSKOPİK DÖNOR NEFREKTOMİDE ÖĞRENME EĞRİSİNİN CUMULATİVE SUM ANALİZİ İLE HESAPLANMASI Mehmet Necmettin Mercimek2, Ender Özden1, Murat Gülşen1, Onur Kalaycı1, Yarkın Kamil Yakupoğlu1, Yakup Bostancı1, Şaban Sarıkaya1 1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Samsun 2Liv Hospital Samsun, Üroloji Kliniği Amaç: Retroperitoneoskopik donör nefrektomi (RDN) dünya genelinde canlı böbrek donörlerinin yaklaşık % 4’üne yapılmaktadır. Bu çalışmada amaç total RDN de öğrenme eğrisinin belirlenerek tekniğin yaygınlaşmasına katkı sağlamaktır.

Gereç –Yöntem: Ocak 2010- Temmuz 2019 tarihleri arasında pür RDN uygulanan 172 olgu çalışmaya dâhil edildi. Olguların Prospektif olarak kayıt edilen; demografik özellikler, intraoperatif ve postoperatif bulgular, komplikasyonlar ve graft fonksiyonları geriye dönük olarak değerlendirildi. Cerrahi süre için test istatistiği yöntemi olarak CUSUM (cumulative sum) analizi uygulandı. İstatistiksel olarak anlamlı değişim noktalarını belirlemek için R programında “changepoint” paketi ve BinSeg yöntemleri kullanılarak tüm kohort üç gruba ayrıldı. Grup 1; öğrenme eğrisinin başladığı ilk 10 olgu, Grup 2: ara dönem olarak kabul edilen 11 ile 48. Olguları içeren ardışık 38 olgu, Grup 3: tecrübe dönemi olarak kabul edilen son 124 olgudan oluşturuldu. Sürekli değişkenler tek yönlü ANOVA, kategorik veriler ise Ki-kare testi kullanılarak değerlendirildi.

Bulgular: Demografik, intraoperatif ve postoperatif veriler tablo 1 de özetlenmiştir. Her üç grup; yaş, cinsiyet ve preoperatif serum kreatinin değerleri açısından benzerdir. 39 (% 22,7) olguda sağ RDN, 133 (%77,3) olguda da sol RDN yapıldı. Sadece öğrenme eğrisinin başladığı grup 1 de sağ RDN yapılan 8. hastada vena kava yaralanması nedeni ile açık cerrahiye geçildi. RDN de tecrübenin artması ile birlikte cerrahi süre (p <0,001), sıcak iskemi süresi (p=0,006) ve tahmini kanama miktarında (p<0,001) istatistiksel olarak anlamlı derecede azalma olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç: Retroperitoneoskopik cerrahi tecrübenin olması durumunda yaklaşık 10 RDN vakası yapılması başlangıç tecrübesin elde edilebilmesi için yeterlidir ancak RDN de yetkin olabilmek için yaklaşık olarak 50 RDN vakasının tamamlanması gereklidir.

Anahtar Kelimeler : retroperitoneoskopi, donör nefrektomi, öğrenme eğrisi Resimler : Resim Açıklaması: Tablo1: Total Retroperitoneoskopik Donör Nefrektomi Öğrenme Eğrisin Değerlendirilmesi

Page 176: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 176 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: İki değişim noktası olarak olgu ID sırasına göre 10. ve 48. cerrahi süresi ölçümleri değişim noktası olarak elde edilmiştir. Cerrahi süreleri için test istatistiği olarak “CUSUM” yöntemi kullanılmıştır.

Page 177: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 177 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS105 RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ TEDAVİSİ : TEK MERKEZ SONUÇLARI Rıdvan Özcan1, Murat Akgül1, Anıl Keleş1, Serkan Şeramet1, Cenk Murat Yazıcı1 1Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı AMAÇ:

Retrograd intrarenal cerrahisi (RIRC) üriner sistem taş tedavisinde proksimal üreter taşları ve 2 cm’den küçük böbrek taşları için etkinliği ve güvenilirliği ispatlanmış tedavi seçeneğidir. Çalışmamızda RIRC operasyonu uygulanan hastaların sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi.

YÖNTEM:

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji KliniğindeŞubat 2016 ile Ocak 2020 tarihleri arasında üriner sistem taş hastalığı nedeniyle RIRC uygulanan toplam 357 hastanın pre-operatif, per-operatif, post-operatif sonuçları ve komplikasyonları değerlendirildi.

BULGULAR:

Hastaların yaş ortalaması 49(min14-max80) olup, 203(%56,9)’ü erkek, 154(%43,1)’ü kadın idi. Taşların lokalizasyonları 185(%51,8) hastada sol, 172 (%48,2) hastada sağ üriner sistemdeydi. Hastaların 101(%28,3)’inde preoperatif DJstent mevcut idi. Hastaların böbrek taş lokalizasyonları Tablo 1’de gösterilmiştir. Cerrahi yapılan hastaların 10(%2,8)‘unda soliter böbrek, 8 (%2,2)‘inde atnalı böbrek mevcut idi. Ortalama ameliyat süresi 67,1 dk, ortalama floroskopi süresi 2,4 saniye idi. Operasyonların 345(%96,7)’inde çalışma kılıfı kullanılırken, 12(%3,3)’sinde çalışma kılıfı kullanılmadı. Ortalama taş boyutu 11,6mm(5mm-35 mm) olup; olguların 353 tanesine (%98,9) işlem sonrası DJstent takıldı. Hastaların 327(%91,6) tanesinde taş ekstraksiyonu yapılarak taş analizi için örnek alındı. Ortalama hospitalizasyon süresi 1,1(min1-max10) gün idi. Olguların post-operatif 1.ay kontrollerinde 326(%91,3)’sının ‘stone-free’ olduğu görülürken, 31(%8,7)’inde rezidu taş saptandı (Grafik 1). Hastaların 24 (%6,7)’ünde DJstent migrasyonu izlendi. Hastalarda postoperatif gelişen komplikasyonlar Tablo-2‘de gösterilmiştir. Hastalardan 1(%0,3)’inde postoperatif dönemde cerrahi stresin provake ettiği hemofagositer sendrom gelişmiş ve hasta exitus olmuştur.

SONUÇ:

Retrograd intrarenal cerrahi (RIRS), böbrek taş tedavisinde son 10 yıl içerisinde yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranlarıyla birçok Üroloji kliniği tarafından etkili ve güvenli kullanılan cerrahi yöntemdir.

Anahtar Kelimeler : Retrograd intrarenal cerrahi, üriner sistem taş hastalığı

Page 178: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 178 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Retrograd İntrarenal Cerrahi Başarı Oranımız

Resim Açıklaması: Retrograd İntrarenal Cerrahi Uygulanan Hastaların Ana Taş Lokalizasyonları

Page 179: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 179 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Retrograd İntrarenal Cerrahi Sonrası Postoperatif Komplikasyonlar

Page 180: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 180 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS106 SPİNAL ANESTEZİ İLE ÜRETER ÜST UÇ VE RENAL PELVİS TAŞLARINDA SEMİRİJİT ÜRETEERORENOSKOP İLE HOLMİUM LAZER LİTOTRİPSİ Okan Alkış1, Bekir Aras1, Şahin Kabay3, Mehmet Sevim2, Oğuzhan Yusuf Sönmez1, Halil İbrahim İvelik1 1Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi 2Şanlıurfa Viranşehir Devlet Hastanesi 3İstanbul Altınbaş Üniversitesi Giriş

Üriner sistem taş hastalığı oldukça sık görülmekte ve tedavisi, ürolojik cerrahilerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Böbrek taşlarının tedavisinde günümüzde shockwave litotripsi (SWL), RIRS ve PNL önerilmektedir (1). Üreter üst uç taşlarında ise SWL, rijit ve flexibl üreterorenoskopi (URS) önerilmektedir (1). Tedavi yöntemi seçimi taşın lokalizasyonuna, büyüklüğüne, hastanın genel sağlık durumuna, hastanın isteğine, cerrahın deneyimine ve eldeki uygun ekipmana bağlı olarak belirlenir. Her tedavi yönteminin avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.

Taş hastalığı sıklıkla dördüncü ve altıncı dekat arasında pik yapmaktadır (2). Bu yaş grubundaki hastalarda komorbiditeler sıklıkla izlenmektedir. Ek hastalıkları olan hastalarda taş cerrahisi sırasında anesteziye bağlı komplikasyon riski artmaktadır. Anestezi riski yüksek olan hastalarda rejyonel anestezi daha güvenli olarak uygulanmaktadır (3). Ancak PNL, RIRS gibi üst üriner sistem taşlarına yönelik cerrahilerde çoğunlukla genel anestezi uygulanmaktadır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda ise özellikle genel anestezinin riskli olduğu olgularda böbrek taşı cerrahisinde de rejyonel anestezinin güvenle uygulanabileceği gösterilmiştir (4-5). Biz de çalışmamızda üreter üst uç ve renal pelvis taşlarının rejyonel anestezi altında semirijit üreterorenoskopla lazer litotripsi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceğini göstermeyi amaçladık.

Materyal-metod

Çalışmamızda 2014-2019 tarihleri arasında üreter üst uç ve renal pelviste taş nedeniyle spinal anestezi altında semirijit üreterorenoskopla holmium lazer litotripsi uygulanan 293 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Operasyonlar birbirine yakın deneyime sahip iki cerrah tarafından yapıldı. Operasyon esnasında Karl Storz marka 8/12 Fr semirijit üreterorenoskop ve Laserscope Stonelight marka 15 watt holmium yag laser kullanıldı. Hastaların demografik verileri, taş lokalizayonları ve boyutları kayıt edildi. Rezidü taş varlığı, rezidü taşlara uygulanan ek tedaviler, taşa ulaşılamama durumu, perop ve postop komplikasyonlar not edildi.

Bulgular

293 hastanın 212’si erkek (%72,6), 80’i kadın (%27,4) idi. Yaş ortalaması 50,77 (±14,5) yıl olarak saptandı. 153 hastanın (%52,4) taşları sol tarafta, 139 hastanın (%47,6) ise sağda olduğu tespit edildi. Hastaların 191’inde (% 65,4) taş üreter üst uçta iken, 101’inde (%34,6) renal pelviste olduğu saptandı. 257 hastada (%88) tek taş görülürken, 35 hastada (%12) iki taş izlendi. Ortalama taş uzunluğu 1,06±0,27 cm idi.

Tüm hastaların operasyon öncesi idrar kültürü temiz olduğu görülerek işleme alındı alındı. 225 hastada (%76,8) ilk operasyonda taşa ulaşıldı. 68 hastada (%23,2) ilk operasyonda üreter üst uca çıkılamayınca d-j stent takıldı. İkinci operasyon 3 hafta sonra yapıldı. 213 hastada (%72,6) operasyon sonrası rezidü taş izlenmezken, 80 hastada (%27,4) rezidü taş görüldü. Ortalama rezidü taş boyutu 4,8±0,27mm idi. Rezidü taşları olan hastalara eswl yapıldı. Hiçbir hastada perop komplikasyon görülmedi. Postop 3 hastada transfüzyon gerektirmeyen ve takip ile gerileyen hematüri görüldü. 27 hastada (%9,2) ateş yüksekliği izlendi. Bu hastaların 4’ünde sepsis izlendi ve 1 hasta sepsis nedeniyle kaybedildi. Hastaların ortalama yatış gün sayısı 2,03±1,00 idi.

Sonuç

Sonuç olarak üreter üst uç ve renal pelvis taşlarının genel anestezinin riskli olduğu olgularda rejyonel anestezi altında semirijit üreterorenoskopla lazer litotripsi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceğini düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler : semirijit üreterorenoskop, renal pelvis taşı, holmium yag lazer

Page 181: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 181 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Kaynakça : 1. Türk C, Skolarikos A, Neisius A, Petrik A, Seitz C, et al. Urolithiasis, EAU guidelines 2019. 2. Wein AJ , Kavoussi LR , Partin AV, CA Peters. Campbell-Walsh Urology, 11th edition 2016. 3. Rodgers A, Walker N, Schug S, McKee A, Kehlet H, et al. Reduction of postoperative mortality and morbidity with epidural or spinal anaesthesia: Results from overview of randomised trials. BMJ 2000;321:1493–1505. 4. Zeng G, Zhao Z, Yang F, Zhong W, Wu W et al. Retrograde intrarenal surgery with combined spinal-epidural vs general anesthesia: a prospective randomized controlled trial. J Endourol 2015;29:401-405. 5. Liu X, Huang G, Zhong R, Hu S, Deng R. Comparison of Percutaneous Nephrolithotomy Under Regional versus General Anesthesia: A Meta-Analysis of Randomized Controlled Trials. Urol Int 2018;101:132-142. Tables : Demografik veriler ve taş özellikleri

Cinsiyet 212 erkek (%72,6) 80 kadın (%27,4)

Taş lokalizasyonu üreter üst uç 191 (% 65,4) renal pelvis 101 (%34,6)

Yaş ortalaması 50,77 (±14,5) yıl

Ortalama taş uzunluğu 1,06±0,27 (0,5-1,7) cm

Page 182: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 182 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS107 RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ’DE BÖBREK PELVİS İÇİ BASINÇ ÖLÇÜMÜ VE SHEAT KULANIMININ PELVİS İÇİ BASINCA ETKİSİ Burak Elmaağaç1, 3, Ali Barbaros Başeskioğlu1, 2 1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ad 2Acıbadem Eskişehir Hastanesi 3Mersin Mut Devlet Hastanesi Amaç: Flexibl üreterorenoskop (F-URS) ile üst üriner sistem taş tedavilerinde böbrek içi basınç artışı bugüne kadar kadavra modellerinde incelenmiştir. Çalışmamızda bu çalışmalar çerçevesinde hastaların operasyon öncesi ve sonrası pelvis içi basınç ölçümleri yapılmıştır. 9,5 Fr sheet kullanımının basınç değişimine etkisi araştırılmıştır.

Metot: Çalışmamızda basınç ölçümleri su sistemli basınç ölçüm cihazı ile yapılmıştır. Toplam 36 hastada yapılan çalışmada 14 hastada 9,5 Fr üreteral akses sheat kullanılırken, 22 hastada sheat kullanılmamıştır. Operasyon başlangıcında F-URS pelvise ulaştığında ilk ölçüm yapılmıştır. Operasyon bittikten sonra tekrar basınç ölçüm katateri ile pelvis içi basınç ölçülmüştür.

Bulgular: 36 hastanın geneline bakıldığında preop basınçların median değeri 10 cm_H2O iken postop 23 cm_H20’ya yükselmiştir. Sheat kullanılan hastalarda preop ve postop basınçlar sırasıyla; 7,6 - 20,8 cm_H2O olarak ölçülürken Sheat kullanılmayan hastalarda; 12,5 – 24,5 cm_H2O olarak ölçülmüştür. Preop DJS’li hastalarda yine preop/postop değerler 11,2 – 25 cm_H2O ölçülmüştür. Proximal üreter ve U-P bileşkede ciddi obstrüksiyona yol açan taşı olan 3 hastada postop pelvis içi basınç azalmıştır. Diğer tüm hastalarda pelvis içi basınç artışı tespit edilmiştir.

Sonuç: 9,5 Fr Üreteral Akses Sheat kullanımı F-URS operasyonlarında böbrek içi basıncı düşürmede etkili değildir. Böbrek içi basınç değişimini etkileyen tek bir faktör olmamakla beraber taş boyutu istatiksel olarak en yakın etkiye sahiptir (P=0,5). Böbrek içi pelvis basınç artışı; operasyon sonrası komplikasyonlarla da istatiksel olarak ilişki saptanamamıştır.

Anahtar Kelimeler : kidney pelvic pressure, renal stone, retrograd intrarenal surgery

Page 183: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 183 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS108 BT’DE ÖLÇÜLEN TAŞ DANSİTE HOUNSFİELD DEĞERİNİN RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ’DE REZİDÜ TAŞ KALMASINA ETKİSİ Burak Elmaağaç1, 3, Ali Barbaros Başeskioğlu1, 2 1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ad 2Acıbadem Eskişehir Hastanesi 3Mersin Mut Devlet Hastanesi Amaç: Flexibl üreterorenoskop (F-URS) ile üst üriner sistem taş tedavilerinde Perkütan Nefrolitotomi operasyonlarında kullanılan skorlamalar olmamasında ötürü rezidü taş kalma olasılığı operasyon öncesi tahmin edilememektedir. Bu amaçla BT’de taş dansitesini ölçen Hounsfield değerinin rezidü taş kalmasına etkisi araştırılmıştır.

Metot: Çalışmamızda F-URS operasyonu yaptığımız ve preoperatif bilgisayarlı tomografi tetkiki olan hastalar çalışmaya alındı. Preoperatif Hounsfield skoru ölçülen hastaların postoperatif filmleri ve ameliyat notları incelenerek kıyaslama yapıldı. Çalışmadaki hastaların taşları üst, orta, alt kaliks, pelvis, üreteropelvik bileşke ve üreter olmak üzere 6 gruba ayrıldı. Her grubun taş dansite ölçümleri ayrı olarak değerlendirildi. Rezidü kalan ve kalmayan şekilde de tekrar 2 gruba ayrılarak bu 2 grup arasındaki taş dansite değerleri karşılaştırıldı. Multipl taşı olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi.

Bulgular: Çalışmaya 96 hasta alınmış olup hastaların taşları 34’ünde alt kaliks, 8’inde orta kaliks, 2’sinde üst kaliks, 37’sinde pelvis, 6’sında U-P ve 9’unda proximal üreter yerleşmiş bulunmaktaydı. 67 hastada operasyon sonunda rezidü kalmazken 27 hastada rezidü taş kalmıştır. Rezidü kalanların Hounsfield değeri ortalama 529 iken rezidü kalmayanların 518 olarak ölçüldü. Gerek genel olarak gerekse her taş yerleşim alanı için ayrı ayrı istatiksel çalışma yapıldığında anlamlı fark bulunamadı.

Sonuç: Hounsfield taş dansitesi ölçümü tek başına retrograd intrarenal cerrahide rezidü taş kalmasını etkilememektedir. Taş kalma olasılığını belirlemek için geliştirebilecek skorlama sistemlerinde kullanılması açısından daha detaylı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Anahtar Kelimeler : Hounsfield unit, kidney stone, retrograd intrarenal surgery

Page 184: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 184 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS109 NADİR BİR RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ KOMPLİKASYONU: HEMOFAGOSİTİK SENDROM OLGU SUNUMU Hüseyin Ateş1, Murat Akgül1, Enes Altın1, Burhan Turgut2, Cenk Murat Yazıcı1 1Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği 2Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Kliniği Giriş:

Hemofagositik sendrom (HS) histiositoz grubu hastalıklar içinde makrofajla ilişkili grupta yer alan hematolojik bir hastalıktır. HS tek bir hastalığı değil, farklı durumların aynı tipte inflamatuvar yanıt fenotipini oluşturduğu bir klinik sendromu temsil eder. Makrofaj ve T-lenfositlerin aktivasyonu, proinflamatuvar sitokinlerin aşırı üretimi ve hemofagositoz gelişir. Bunun sonucu ateş, hepatosplenomegali ve sitopeni ile karekterize şiddetli hiperinflamasyon ve çoklu organ yetmezliği oluşur. Edinsel HS etyolojilerinden biri de cerrahi strestir. Çalışmamızda Retrograd İntrarenal Cerrahi (RIRC) sonrası ateş, ilerleyici pansitopeni ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma tespit edilen hastada gelişen HS olgusu sunulmuştur.

Olgu:

Komorbiditesi olmayan 39 yaşında erkek hasta, sol yan ağrısı şikayeti ile Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Üroloji Kliniğine başvurdu. Hastanın kontrastsız tüm batın tomografisinde sol böbrek üst polde 1 cm taş tespit edilmesi üzerine hastaya RIRC operasyonu uygulandı. Hastanın pre-operatif idrar kültürü sterildi. Hastada per-operatif herhangi bir komplikasyon yaşanmadı. Post-operatif 2.günü itibariyle hastanın 38.5°C geçen ateşi gelişti. Laboratuvar tetkiklerinde CRP:200 mg/L Procalcitonin:4,11 ng/ml olması üzerine hasta enfeksiyon hastalıklarına konsülte edildi. Hastanın idrar ve kan kültürleri alınarak Piperasilin+Tazobaktam 4x4,5 gr/gün tedavisi başlandı. Tedavinin 2.gününde pansitopeni gelişti (Hgb:11,3 g/dL WBC:1,63 PLT:77000), ateş yüksekliğinin devam etmesi üzerine antibiyoterapisi Meropenem 3x1 gr/gün olarak değiştirildi. Hastanın kan ve idrar kültürlerinde üreme saptanmadı ve ateş yüksekliği antibiyoterapi altında devam etmekteydi. Post-op 4.günde bakılan kan biyokimyasal değerlerinde karaciğer fonksiyon testlerinde yükselme izlendi. Hasta kliniğinin kötüleşmesi ve ateş yüksekliğinin devam etmesi üzerine Yoğun Bakım Ünitesinde (YBÜ) takibe alındı. Hastanın belirli aralıkla alınan kan ve idrar kültürleri steril tespit edildi. YBÜ’de multidisipliner olarak değerlendirilen hastadan post-operatif 7.günde kemik iliği biyopsisi alındı (Şekil 1). Hastanın kemik iliği materyali ve diğer parametreleri incelendiğinde tanısının HS ile uyumlu olduğu görüldü. Hastaya Deksametazon ve Etoposid başlandı fakat klinik cevap alınamadı. Hasta HS kliniğine bağlı gelişen multi-organ yetmezliği sonucu post operatif 23. günde exitus oldu.

Tartışma:

RIRC operasyonu tüm dünyada kabul görmüş ve son yıllarda kullanımı yaygınlaşan cerrahi bir operasyondur. PCNL'ye göre daha az komplikasyon oranına, ESWL' ye göre ise daha yüksek taşsızlık oranlarına sahip olması bu yöntemin sık kullanılmasının en önemli etkenlerindendir. İlk kez Risdall tarafından tanımlanan HS genetik ve edinsel olmak üzere iki farklı gruba ayrılır (Tablo 1). HS tanısı konulabilmesi için gerekli tanı kriterleri Tablo 2’de gösterilmiştir. Enfeksiyon hastalıkların yanı sıra malignite, altın tuzları, metabolik hastalıklar, immün yetmezlik, kollajen doku hastalıkları, metotreksat ve radikal stres HS etiyolojisinden sorumlu olabilir. Olgumuzdaki HS etyolojisinin diğer etken faktörlerin dışlanması nedeniyle cerrahi strese bağlı geliştiği düşünülmüştür.

Sonuç:

Hemofagositer sendrom RIRC sonrası post-operatif inatçı seyreden ateş + pansitopeni gelişen ve mikrobiyolojik etmen gösterilemeyen hastalarda akılda tutulması gerekli nadir bir tablodur. HS tanısının erken dönemde konulması hastalığın fatal seyrini olumlu yönde etkileyecektir.

Anahtar Kelimeler : Hemofagositik sendrom, retrograd intrarenal cerrahi

Page 185: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 185 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Hemofagositik Sendromun Sınıflandırılması

Resim Açıklaması: Tablo 2. Hemofagositik Sendrom Tanısı Konulabilmesi İçin Gerekli Tanı Kriterleri

Page 186: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 186 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Şekil 1. Kemik İliği Biyopsisinde Makrofajlar Tarafından Hemofagositoza Uğrayan Eritrositlerin Görünümü

Page 187: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 187 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS110 ÇOK İLERİ YAŞLI HASTALARDA (75 YAŞ VE ÜZERİ) RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ Taha Numan Yıkılmaz1, Erdem Öztürk2 1Kahramanmaraş Şehir Hastanesi 2Ankara Onkoloji Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Amaç: Günümüzde böbrek taşı tedavisinde perkütan nefrolitotomi (PNL), retrograd intrarenal cerrahi (RIRC) ve ekstrakorporeal litotripsi (ESWL) tedavisi uygulanmaktadır. Her tedavinin de birbirine üstünlükleri bulunmasına rağmen taş boyutu, yeri ve hasta özelliklerine göre farklı yöntemleri tercih etmekteyiz. Özellikle ileri yaş grubunda (75 yaş üstü) hastaların komorbiditeleri artması ve anestezik sıkıntılar göz önünde bulundurularak en az invaziv yöntem tercih edilmelidir. Bu çalışmada kliniğimizde 75 yaş üzeri olgularda RIRC tedavisinin etkinliği araştırılmıştır.

Yöntemler: Çalışmaya Ekim 2018 ile Aralık 2019 tarihleri arasında böbrek taşı nedeniyle RIRC uyguladığımız 42 ileri yaş olgu alınmıştır. Operasyonların tamamı genel anestezi altında uygulandı. Üretere giriş kılavuz tel eşliğinde ilk başta rijit üreteroskoplar ile yapılarak intramuraldeki darlıkların mekanik dilatasyonu sağlandı. Kılavuz tel bırakılarak skopi eşliğinde üreteral giriş kılıfı yerleştirilerek operasyonlar gerçekleştirildi. İşlem sonunda tüm olgulara double j stent yerleştirildi.

Bulgular: Olguların yaş ortalaması 77.42 (75-81) yıl cinsiyet dağılımları ise E/K: 16/26 olarak belirlendi. Ortalama taş boyutu 212±94 mm² olarak hesaplandi. Olguların 10 tanesinde üreter üst uç taşı böbreğe geri kaçması nedeniyle RIRC işlemi uygulanmıştır. Olguların 27 tanesinde (%64) üreteral akses kılıf yerleştirilmeden cerrahi uygulandı ve 16 olguda (%38) da üreteral alt uç darlığı ilk seansta dilate edilememesi nedeniyle DJS takılarak işlem ortalama 2 hafta sonra gerçekleştirildi. Olguların 8 tanesi (%19) preoperatif anestezik risklerinden dolayı operasyon sonrası 1 gün yoğun bakımda takip edildi, 3 olguda (%7) cerrahi sonrası ateş yüksekliği izlenirken sadece 1 olguda (%2) ürinom gözlendi. Başarı olarak postop 1.ayda yapılan görüntüleme ile 4mm altı taş varlığı taşsızlık kabul edildi ve 31 olguda (%74) taşsızlık sağlandı.

Sonuç: Teknolojinin gelişmesiyle fleksibl üreteroskopların incelmesi ve lazer teknolojisinin ilerlemesi ile RIRC operasyonlarının efektivitesi artmıştır. Bu çalışma ile de ileri yaşlı olgularda üst üriner sistem taşlarında RIRC’ın etkili ve güvenli bir tercih olabileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler : Fleksibl üreterorenoskopi, Retrograd intrarenal taş cerrahisi, Yaşlı hasta

Page 188: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 188 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS111 RIRS BAŞARISINDA 2 CM TAŞ BOYUTU SINIR KABUL EDİLMELİ Mİ? 1065 VAKALIK SERİMİZ Özer Baran1, Aykut Aykaç1 1Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi GİRİŞ: Üriner sistem taşları yüksek rekürrens oranları ile seyreden ve dünya nüfusunun yaklaşık olarak %10’unu etkileyen kronik bir hastalıktır.(1,2) Güncel klavuzlarda <2cm renal taşlarda SWL, RIRS ve PNL bir tedavi seçeneği olarak tavsiye edilirken >2 cm taşlarda ise PNL ilk tedavi seçeneğidir.3 Son yıllarda >2 cm böbrek taşlarında birden fazla RIRS seanslarıyla yüksek taşsızlık oranları rapor edilmeye başlanmıştır.4 Çalışmamızda; >2 cm üst üriner sistem taşlarında RIRS etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık.

MATERYAL-METOD: Kliniğimizde Temmuz 2014 - Ocak 2020 yılları arasında üst üriner sistem taşı taşı nedeniyle RIRS yapılan 1065 hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik verileri, taş lokalizasyonu/sayısı/boyutu ve dansitesi, yatış süreleri, komplikasyon varlığı ve taşsızlık oranları incelendi. Komplikasyon oranları Modifiye Clavien sistemi ile değerlendirildi. Hastalar taş boyutlarına göre; 0-20 mm(Grup 1) ve >2 cm (Grup 2) olarak 2 gruba ayrıldı. Taşsızlık ve komplikasyon oranları gruplar arasında karşılaştırıldı.

Tüm hastalara işlem hakkında ayrıntılı bilgi verilerek yazılı onamları alındı. Spinal veya genel anestezi ile tüm hastalara RIRS öncesi rijid üreterorenoskopi uygulanarak hem üreter dilatasyonu sağlandı hem de üreteral patoloji varlığı değerlendirildi. Sonrası üreteral girişim klavuzu yerleştirilerek fleksible üreterorenoskop ile taş/taşlar holmium lazer ile kırıldı. Taş yükü fazla olan hastalara DJ stent yerleştirilerek işlem sonlandırıldı. Operasyondan 1 ay sonra çekilen bilgisayarlı tomografi ile taşsızlık oranları değerlendirildi. >2 mm taş varlığı, klinik anlamlı rezidüel taş olarak kabul edildi.

BULGULAR: Çalışmaya 351 kadın, 714 erkek toplam 1065 hasta dahil edildi. Grup1’de 835, Grup 2’de 230 hasta mevcuttu. Demografik ve cerrahi veriler Tablo 1’de verilmiştir. Grup 1’de ortalama taş boyutu 10.67 mm, Grup 2’de ise 24 mm olarak saptandı (P<0.001). Ortalama cerrahi süresi Grup 1’de 37.86 dk iken Grup 2’de 55.28 olarak bulundu (p<0.001). Tek seans sonrası Grup 1’de %92, Grup 2’de %63.5 oranında taşsızlık oranları elde edildi (p<0.001). Grup 2’de rezidü taşlara uygulanan RIRS uygulamalarıyla (ortalama 1.3 seans) taşsızlık oranları %78.4 olduğu izlendi. Clavien 1-2 komplikasyon oranları Grup 1’de %6.2, Grup 2’de %12.6 olarak bulunurken (p=0.001), Clavien 3-4 komplikasyon gelişimi her iki grupta benzer oranda saptandı (p=0.973). Hastanede kalış süresi Grup 1’de 1.17 (1-12) gün, Grup 2’de 1.29 (1-7) gün olduğu görüldü (p=0.002).

SONUÇ: Üst üriner sistemin 2cm> taşlarında RIRS ile yüksek taşsızlık oranları elde edilebilirken taş boyutu arttıkça taşsızlık oranları azalmakta ve komplikasyon oranları artmaktadır. EAU klavuzlarında >2cm böbrek taşlarında PNL ilk tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat RIRS’a oranla daha invaziv olması nedeniyle seçilmiş hasta gruplarında RIRS >2 cm taşlarda alternatif tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda yüksek hacimli taşlarda çoklu seans RIRS ile daha yüksek taşsızlık oranları elde edilen çalışmalar mevcuttur. Çalışmamızda >2cm üst üriner sistem taşlarında; majör komplikasyonlarda artış olmaması ve çoklu seans RIRS uygulamaları sonrası tatminkar taşsızlık oranlarına ulaşılabilmesi nedeniyle, RIRS’ın bir tedavi seçeneği olabileceği düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler : Retrograde intrarenal cerrahi, RIRS, üriner taş cerrahisi, böbrek taşı Kaynakça : 1. Scales CD Jr, Smith AC, Hanley JM, et al. Prevalence of kidney stones in the United States. Eur Urol 2012; 62: 160–165. 2. Pearle MS, Calhoun EA and Curhan GC. Urologic diseases in America project: urolithiasis. J Urol 2005; 173: 848–857. 3. C. Türk, A. Skolarikos, A. Neisius, A. Petřík, C. Seitz, K. Thomas. EAU Guıdelınes on Urolithiasis 2019. 4. Geraghty, R., et al. Evidence for Ureterorenoscopy and Laser Fragmentation (URSL) for Large Renal Stones in the Modern Era. Curr Urol Rep, 2015. 16: 54

Page 189: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 189 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1

Page 190: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 190 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS112 SKOPİSİZ RIRS TAŞSIZLIK VE KOMPLİKASYON ORANLARIMIZ; 482 VAKALIK DENEYİMİMİZ Özer Baran1 1Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi GİRİŞ

Son yıllarda böbrek taşlarının cerrahi tedavisinde retrograd intrarenal cerrahi (RIRS) yaygın olarak kullanılmaktadır (1). Böbrek taşlarının tanı ve takibi sırasında başvurulan görüntüleme yöntemlerinde hastalar radyasyona sıklıkla maruz kalmaktadırlar. Taş hastalığının kronik bir hastalık olmasından dolayı, hastalar için radyasyonun kümülatif etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır (2). Hasta ve cerrahı gereksiz radyasyon maruziyetinden korumak amaçlı skopi kullanılmadan yaptığımız RIRS verilerini sunmayı amaçladık.

MATERYAL-METOD

Nisan 2014 ve Temmuz 2019 tarihleri arasında, Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Araştırma Hastanesi’nde <2 cm böbrek taşı nedeniyle, skopi kullanılmadan RIRS uygulanan hastaların verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalara RIRS tekniği hakkında bilgi verilerek operasyon öncesi bilgilendirilmiş yazılı onamları alındı.

Hastaların demografik verileri, vücut kitle endeksleri (BMI), ASA, taş lokalizasyonu/sayısı/boyutu, taşsızlık ve komplikasyon oranları, hastanede kalış süreleri incelendi. Komplikasyonlar Modifiye Clavien sınıflaması ile değerlendirildi.

Hastalara genel/spinal anestezi altında hastalara litotomi pozisyonu verilerek uygun saha temizliği ve örtümü yapıldı. Aynı taraf üretere 6.5 F ve 9 F semi-rijid üreterorenoskop ile girilerek 0.035 hidrofilik klavuz tel böbreğe kadar ilerletildi. Semi-rijid üreterorenoskop ile üreteropelvik bileşkeye kadar çıkılarak üreteral patoloji olup olmadığı değerlendirildi ve sonrasında klavuz tel üzerinden üreteral erişim kılıfı direkt görüş altında üreter yerleştirildi. Sonrası fleksibl üreterorenoskop (FURS) ile renal toplayıcı sisteme ulaşıldı. Taş kırma işlemi öncesi taş/taşlar lokalize edilerek Holmium lazer ile taşlar fragmante edildi. Taş kırma işlemi sonrası tüm kaliks grubları FURS ile tarandı ve taş yükü fazla olan hastalara DJ stent takılarak işlem sonlandırıldı. Post operatif birinci ayda opaksız tüm abdomen BT ile taşsızlık oranları incelendi. <2 mm taşlar klinik anlamsız rezidü taş olarak değerlendirildi.

BULGULAR

Çalışmamızda 304(%63.1) erkek, 178(%36.9) kadın toplam 482 hasta değerlendirmeye alındı. Hastaların ortalama yaşı 45.84±14.19 olarak saptandı. Çalışmada ortalama taş boyutu 11.66±3.53 mm (5-19) bulundu. Ortalama cerrahi süresi 40±14.7 dk olduğu izlendi. Hastanede kalış süresi 1.12±0.55 gün olarak saptandı. 441 (%91.5) hastada taşsızlık izlenirken, 41 (%8.5) hastada rezidü taş varlığı saptandı. Subgrub analizinde <10 mm taşlarda %98.7, 10-20 mm taşlarda ise %85 oranında taşsızlık elde edildi. 24 (%5) hastada Clavien 1-2, 3 (%0.6) hastada Clavien 3-4 komplikasyon gelişirken hiçbir hastada Clavien 5 komplikasyon izlenmedi. Demografik veriler, taş ve cerrahi özellikler Tablo 1’de izlenmektedir.

SONUÇ

Hem hastaların hem de cerrahi ekibin radyasyona maruz kalmaması için, yüksek taşsızlık ve düşük komplikasyon oranları ile skopi kullanılmadan RIRS uygulamaları güvenle yapılabilir.

Anahtar Kelimeler : RIRS, SKOPİ, BÖBREK TAŞI Kaynakça : 1. Oberlin DT, Flum AS, Bachrach L, Matulewicz RS, Flury SC. Contemporary surgical trends in the management of upper tract calculi. J Urol. 2015;193(3):880-4. 2. Elkoushy MA, Andonian S. Lifetime Radiation Exposure in Patients with Recurrent Nephrolithiasis. Curr Urol Rep. 2017;18(11):85.

Page 191: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 191 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1

Page 192: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 192 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS113 RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİSİNDE OPERASYON SÜRESİ UZADIKÇA CERRAHTA REAKSİYON ZAMANI VE DİKKAT AZALMASININ İNCELENMESİ Enes Altın1, Murat Akgül1, Anıl Keleş1, Serkan Şeramet1, Cenk Murat Yazıcı1 1Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği AMAÇ:

RIRS (Retrograd intrarenal surgery); fleksible üreteroskop, lazer litotriptör ve bunların ekipmanları kullanılarak uygulanan yüksek maliyetli bir cerrahi seçenektir. Cihazın daha fazla sayıda operasyonda kullanılması maliyet-cerrahi etkinlik açısından önem arzetmektedir. Çalışmamızda RIRS cerrahi sürelerinin uzamasıyla cerrahın reaksiyon zamanında (RZ) meydana gelen değişikliğin incelenmesi amaçlanmıştır.

METOD:

RIRS cerrahisi endikasyonu konulmuş operasyonlarda ameliyat öncesi ve 10 dakikalık aralıklar ile primer operasyonu yapan cerrahın RZ ‘Reflex Test’ isimli 2.2.4 sürümlü ücretsiz akıllı telefon aplikasyonu kullanılarak ölçüldü. RZ’ının; dokunmatik telefondaki renk değiştiren görsele tepki olarak uygulayıcının işaret parmağıyla aplikasyondaki kare şeklindeki dokunma noktasına/görsele temasıyla gerçekleştirilen sürenin ölçülmesi ile elde edildi.

BULGULAR:

Çalışmaya Kasım 2018 - Ocak 2020 arasında RIRS cerrahisi yapılan toplam 69 hasta dahil edildi. Hastaların ortalama yaşı 49,78 olup ortalama taş boyutu 13,78mm idi. Taşların 25’i pelvis, 11’i alt pol, 18’i orta pol, 3’ü üst pol, 12’i ise proksimal üreter yerleşimliydi. Cerrahların ortalama RZ Tablo 1’de belirtilmiştir. Her 10 dakikada bir yapılan ölçümlerde cerrahların RZ istatiksel olarak anlamlı şekilde artmıştır.(p<0,001)

SONUÇ:

RIRS cerrahisinde operasyon süresi uzadıkça cerrahların RZ uzadığı tespit edildi. Bu RZ uzaması istatiksel olarak anlamlı bulundu(p<0,001).Bu durum cerrahın cihaz güvenliğini korumada hata yapabileceğini ve olası dikkat eksikliği nedeniyle cerrahi süresi uzadıkça cihazın işlevselliğini bozabileceğini göstermektedir. RIRS gibi maliyeti yüksek bir operasyonda hastaya zarar vermemek ve cihaz kullanılabilirliği artırmak için eğer mümkünse iki farklı deneyimli cerrahla dönüşümlü çalışılması önerilir.

Anahtar Kelimeler : Retrograde intrarenal cerrahi, reaksiyon zamanı

Page 193: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 193 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 1. Cerrahların Operasyon süresince ortalama Reaksiyon Zamanı (RZ) Değişimi

Page 194: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 194 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS114 LEARNING RETROGRADE INTRARENAL SURGERY AS A SHEATHLESS AND RADIATION-FREE TECHNIQUE Sinan ERDAL1, Oktay ÖZMAN2 1Bayrampaşa State Hospital, Urology Clinic 2Health Sciences University, Gaziosmanpaşa Education And Research Hospital, Urology Clinic Introduction: The aim of this study was to evaluate the learning curve of the surgeon who performed 70 RIRS as access sheatless and radiationfree. In addition, the effect of clinical parameters on the unfavorable results (residual stone or complications) of the first 70 cases was also investigated.

Material and Method: Results of retrograde intrarenal surgeries performed by a single surgeon were evaluated retrospectively. Operating time and cumulative stone free rates were taken as the primary outcome for the learning curve. Also, patients were divided into two groups according to postoperative results (Group 1: favourable results, Group 2: unfavourable results). Multivariable logistic regression was used to analyze the predictors of unfavourable results.

Results: Stone free rate was 74% (52/70). The learning curve constructed with moving average of cumulative stone free rates is showed that learning curve of sheathless and radiation-free RIRS consisted of three phases; rapid ascent (0-15: phase 1), slight decline (16-35: phase 2) and plateau (36-70: phase 3). The number of case necessary to obtain a final plateau in stone free rates was about 35. Fragmentation efficacy reached a plateau after 50 cases in CUSUM analysis. Stone area was found as an independent factor to predict favourable results (stone free without any complication) of RIRS according to the results of logistic regression analysis (95%CI 1.0432- 1.0036; H-L p= 0.02).

Conclusions: We first showed the learning curve of access sheatless and radiation-free RIRS reached plateau phase after 35 cases in the literature. Stone area was an independent factor to predict favourable (stone free without any complication) results.

Anahtar Kelimeler : Laser, Renal Stone, Ureteroscopy, Urolithiasis

Page 195: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 195 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Learning curve constructed with moving average of cumulative stone free rates

Page 196: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 196 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: CUSUM analysis for fragmentation efficacy

Page 197: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 197 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Change in Patient Preoperative Characteristics According to Results

Characteristic Favourable Result Unfavourable Result p value

Number 49 21

Age (year, mean) 45.2±11.4 45.3±14.2 0.98

(median, range) 45 (21-64) 46 (21-70)

Gender 0.75

Male 27/49 (55%) 10/21 (47.6%)

Female 22/49 (45%) 11/21 (52.4%)

Side 0.67

Right 19/49 (39%) 10/21 (47.6%)

Left 30/49 (61%) 11/21 (52.4%)

Stone Burden

Max. diameter (mm) 12.0±5.5 19.6±19.1 0.01

Stone area (mm2) 106.3±74.5 215.7±202.4 0.001

Hunsfield Unit (mean) 920±316.3 1021±345.8 0.85

Localisation 0.44

Lower Calyx 9/49 (18%) 3/21 (14%)

Other Calyces 5/49 (10%) 4/21 (19%)

Pelvis 7/49 (14%) 6/21 (29%)

Proks. Ureter 15/49 (31%) 4/21 (19%)

Multipl 13/49 (27%) 4/21 (19%)

Hydronephrosis 22/49 (44%) 12/21 (57%) 0.49

Previous Stone Surgery 34/49 (69%) 13/21 (62%) 0.74

Preoperative Double J Stent 22/49 (44.8%) 3/21 (14.3%) 0.015

Page 198: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 198 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS115 VISUAL CLARITY OF IRRIGANTS USED DURING FLEXIBLE URETERORENOSCOPY: AN IN VITRO COMPARISON Volkan Ülker1, Orçun Çelik1, Zeki Gülerçe2, Özgür Çakmak1, Cem Yücel1, Ertan Can1, Burak Turna3 1Health Sciences University Tepecik Training And Research Hospital 2Bornova Türkan Özilhan State Hospital 3Ege University Medical School Objectives: to compare the visual clarities of various irrigants used during flexible ureterorenoscopy in vitro.

Methods: An in vitro model consisting of an irrigant-filled container and a fiberoptic flexible ureteroscope was designed. A 1951 USAF resolution test target and a color checker within irrigants were used to evaluate the clarity of vision. Using of screen resolution and color contrast, the visual clarities were compared for 0.9% isotonic saline, sterile distilled water and 5% mannitol solution. The tests were repeated after adding of human blood (2/400ml) and contrast (20/400ml) to the irrigants.

Results: There was no significant difference in resolution properties of three plain irrigants at a distance of 10mm. However, when blood was added to the irrigant, a better resolution of 29.3% for water and 20.6% for mannitol was achieved compared to saline. At 20mm of distance, It was observed that the difference was more pronounced in irrigants with blood. Water and mannitol had 55.6% and 37.1% better resolution than saline, respectively. In color reproduction test, there was no significant difference in three plain irrigants, however, water had better color contrast compared to the others.

Conclusions: Distilled water and 5% mannitol did not provide a significant image clarity advantage compared to isotonic saline with a fiberoptic scope. However, when blood was added to the irrigation fluids, distilled water provided significantly better visual clarity compared to isotonic saline. The use of sterile distilled water during various clinical scenarios in flexible URS should be further investigated.

Anahtar Kelimeler : ureteroscopy, flexible ureterorenoscope, saline solution, sterile water, quality of vision Resimler : Resim Açıklaması: 1951 USAF Resolution target

Page 199: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 199 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Gretag-Macbeth color checker

Page 200: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 200 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS116 BÜYÜK BÖBREK TAŞLARINDA FLEKSİBLE ÜRETERORENOSKOPİK LAZER LİTOTRİPSİ SONUÇLARIMIZ Yalçın Kızılkan1, Samet Şenel1, Cüneyt Özden1, Binhan Kağan Aktaş1, Süleyman Bulut1, Cevdet Serkan Gökkaya1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ankara Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği Amaç: Bu çalışmada 2 cm’den büyük böbrek taşlarına uygulanan fleksible üreterorenoskopi (F-URS) ile holmium lazer litotripsi sonuçlarımızın bildirilmesi amaçlanmıştır.

Materyal metod: Ocak 2014 ile Mart 2019 yılları arası böbrek taşlarına F-URS ile holmiyum litotripsi uygulanmış toplam 114 (71 Erkek, 43 Kadın) hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların hepsine genel anestezi uygulandı. Postoperatif 1. ayda hastalar direkt üriner sistem grafisi veya kontrastsız bilgisayarlı tomografi ile incelendi. İnceleme sonucu 4 mm’den büyük taşlar rezidü taş olarak değerlendirildi.

Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 49.2 ±15.4 (18- 87) yıl idi. Ortalama taş boyutu 2.3 ± 0.5 cm (2-5 cm) ve ortalama taş yükü 477 ± 245 mm² idi. Hastaların 50 (%43.9)’sının taşı renal pelviste, 27 (%23.7)’sının taşı alt polde, 15 (%13.2)’sının taşı üst polde, 4 (%3.5)’ünün taşı böbrek orta kesimde ve 18 (%15.8)’sının taşı multiple lokalizasyonluydu. Ortalama operasyon süresi 66.3 ± 19.1 (40-150) dk. idi. 24 hastada hematüri gözlemlenirken, 17 hastada düşük dereceli mukozal laserasyon meydana geldi. Yüksek dereceli laserasyon ya da üreteral avülsiyon hiçbir hastada izlenmedi. 18 hastada postoperatif taş yolu izlendi. Ortalama yatış süresi 2.7 ± 7.8 (1-75) gündü. Tüm hastalara üreteral stent takıldı ve ortalama 35.2 gün sonra stentleri çekildi. Kontrollerde 31(%27.2) hastada rezidü taş saptanmadı. İkinci seanslar sonrası rezidü taşı kalmayan hasta sayısı 75 (%65.8) idi.

Sonuç: Minimal invaziv cerrahi yöntemlerinin daha çok tercih edilmesiyle birlikte böbrek taşlarında F-URS endikasyon sınırı zorlanmaktadır. Düşük morbidite, hospitalizasyon süresi ve ağrı nedeniyle F-URS hastalar ve hekimler tarafından daha çok tercih edilmeye başlanmıştır. Büyük böbrek taşlarında seçili hastalarda F-URS güvenle uygulanabilecek bir cerrahi yöntemdir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, Holmium lazer, Minimal invaziv cerrahi.

Page 201: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 201 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS117 PROKSİMAL ÜRETER TAŞLARININ ÜRETERORENOSKOPİK TEDAVİSİNDE KOMPLİKASYON GELİŞMESİNDE POTANSİYEL RİSK FAKTÖRLERİ Volkan Sen1, Bora İrer2, Oğuzcan Erbatu3, Alperen Yıldız4, Şakir Ongün5, Önder Çınar6, Ahmet Cihan7, Mehmet Şahin8, Mehmet Oğuz Şahin1, Oktay Üçer3, Fuat Kızılay8, Ozan Bozkurt4 1Manisa Şehir Hastanesi 2İzmir Eşrefpaşa Hastanesi 3Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi 4Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 5Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi 6Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi 7Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesi 8Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Amaç: Proksimal üreter taşlarının üreterorenoskopi (URS) ile tedavisinde komplikasyon gelişmesinde rol alan potansiyel risk faktörlerini değerlendirmek.

Materyal ve metod: Proksimal üreter taşı nedeni ile 8 farklı referans merkezde üreterorenoskopi yapılan toplamda 638 hastanın verileri retrospektif olarak tarandı. Hastalar komplikasyon olup olmamasına göre 2 gruba ayrıldı. Gruplar; hastaların demografik ve klinik verilerine ve operasyon sonuçlarına göre karşılaştırıldı. Univariate analizde potansiyel risk faktörü olarak çıkan veriler multivariate analiz yapılarak değerlendirildi.

Bulgular: Toplamda URS başarısı %82.6 ve genel komplikasyon oranı ise %8.1 idi. Hastaların ortalama yaşı 44.8±14.4 yaş, vücut kitle indeksi 26.2±3.5 kg/m2 iken ortalama ameliyat süresi 45.1±19.1 olarak hesaplandı. Komplikasyonlar Clavien Dindo sınıflamasına göre sınıflandırıldığında; %69.2’si sınıf 1, %11.6’sı sınıf 2, %9.6’sı sınıf 3 ve %9.6’sı sınıf 4 olarak saptandı. Yapılan univariate analizde komplikasyon gelişmesi için potansiyel risk faktörleri hasta yaşı, sistemik hastalık varlığı, impakte taş varlığı ve ameliyat süresi olarak saptandı (sırasıyla; p=0.029, p=0.002, p<0.001, p<0.001) (Tablo 1). Yapılan multivariate analizde ise sistemik hastalık varlığı ve ameliyat süresi komplikasyon gelişmesi için bağımsız risk faktörleri olarak saptandı (sırasıyla p=0.040, p<0.001) (Tablo 2).

Sonuç: Proksimal üreter taşlarının URS ile tedavisinde hastalarda sistemik hastalık varlığı ve operasyon süresinin uzun olması komplikasyon gelişmesi için bağımsız risk faktörleri olarak saptandı. Özellikle önüne geçebileceğimiz risk faktörü olan operasyon süresinin olabildiğince kısa tutulması postoperatif komplikasyonların azaltılmasına yardımcı olacaktır.

Anahtar Kelimeler : proksimal üreter taşı, taş hastalığı, komplikasyon, üreterorenoskopi, risk faktörü Kaynakça : 1. Türk C, Petřík A, Sarica K, Seitz C, Skolarikos A, Straub M, Knoll T (2016) EAU Guidelines on Interventional Treatment for Urolithiasis. Eur Urol 69:475-82. 2. Zumstein V, Betschart P, Abt D, Schmid HP, Panje CM, Putora PM (2018) Surgical management of urolithiasis - a systematic analysis of available guidelines. BMC Urol 18:25. 3. Wu T, Duan X, Chen S, Yang X, Tang T, Cui S (2017) Ureteroscopic litotripsy versus laparoscopic ureterolithotomy or percutaneous nefrolithotomy in the management of large proximal ureteral stones: a systematic review and meta-analysis. Urol Int 99:308-319. 4. Wang Q, Guo J, Hu H, Lu Y, Zhang J, Qin B, Wang Y, Zhang Z, Wang S (2017) Rigid ureteroscopic lithotripsy versus percutaneous nephrolithotomy for large proximal ureteral stones: A meta-analysis. PLoS One 12:e0171478.

Page 202: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 202 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Tablo 2: Komplikasyon gelişiminde rol alabilecek potansiyel risk faktörlerinin çoklu regresyon analizi ile değerlendirilmesi.

Page 203: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 203 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: Tablo 1: Komplikasyon olup ve olmamasına göre hastaların demografik verilerinin, klinik özelliklerinin ve operasyon sonuçlarının karşılaştırılması.

Page 204: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 204 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS118 THE COMPARISON OF FLEXIBLE URETERORENOSCOPY AND PERCUTANEOUS NEPHROLITHOTOMY IN 20 - 40 MM IN KIDNEY STONES ahmet tevfik albayrak1, mais allahverdiyev4, cumhur yesildal2, abdullah hizir yavuzsan1, musab ilgi3, sinan levent kirecci1 1Universty Of Health And Science Sisli Hamidiye Etfal Training And Research Hospital Istanbul Turkiye, Urology Halaskargazi Cad. Etfal Sk. 34371 Şişli/istanbul. 2Universty Of Heath And Science Sultan Abdulhamid Han Training And Research Hospital Istanbul Turkiye 3Hopa State Hospital Hopa/artvin 4Derman Hospital Luleburgaz/kirklareli Introduction & Objective:

Retrograde Intrarenal Surgery and Percutaneous Nephrolithotomy are two important treatment modalities in 20-40 mm kidney stones. The aim of our study is to compare retrograde intrarenal surgery and percutaneous nephrolithotomy in 20-40mm kidney stones.

Methods:

A total of 800 patients, who applied to Urology Polyclinic of Etfal Training and Research Hospital of Şişli Hamidiye University of Health Sciences between May 2017 and June 2018 due to urinary system stone disease, were evaluated retrospectively. 282 patients, who have renal stones between 20 mm and 40 mm in size were included to the study. The demographic data of the patients are given in Table 1. Patients were randomized into two treatment groups: flexible ureterorenoscopy and percutaneous nephrolithotomy.

Results: The stone-free rate of the patients, who were applied one session of flexible ureterorenoscopy, was statistically significantly lower than the percutaneous nephrolithotomy group (p=0,005) (Table2). There was a statistically significant difference in the complication rates of the groups (p< 0,001). The complication rate of the flexible ureterorenoscopy group was lower. Conclusions:

Although percutaneous nephrolithotomy is the gold standard in the treatment of renal stones larger than 20 mm, it should be remembered that the similar success rate can be achieved with retrograde intrarenal surgical procedure with more than one session and greater than 20 mm.

Anahtar Kelimeler : PNL, FURS, Larger stones, Comparison

Page 205: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 205 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS119 TEK KULLANIMLIK İKİ FARKLI FLEKSİBİL ÜRETEROSKOPUN ETKİNLİK VE GÜVENLİK AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI Çağlar Yıldırım1, Göksel Bayar1 1Mardin Devlet Hastanesi, Üroloji Kliniği, Mardin, Türkiye Amaç: Böbrek taşlarının tedavisinde tek kullanımlık fleksibil üreteroskopların PU3022 (Pusen™, Çin) ile US31B-12 (AnQIng™, Çin) etkinliğini ve güvenliğini karşılaştırmayı amaçladık.

Hastalar-Metod: Böbrekte 2 cm’nin altında taş için retrograd intrarenal cerrahi (RIRC) yapılan hastalar prospektif randomize olarak çalışmaya dahil edildi. Öncesinde taş cerrahisi geçirip rest taş için RIRC yapılanlar, çocuklar, öncesinde enfeksiyon nedeniyle double-j stent yada nefrostomi koyulmuş olanlar hariç tutuldu. Randomizasyon için www.randomization.com sitesinde birinci jenerasyon randomizasyon şeması kullanıldı. Hastalar iki gruba ayrıldı: birinci gruptakiler PU3022 (9,5 Fr Pusen™, Çin) ikinci gruptakiler U531B-14 (9,3 Fr AnQIng™, Çin) kullanılarak opere edildi. Tüm hastalara akses kılıf yerleştirilmeye çalışıldı. Çalışma kılıfı yerleştirilemezse operasyona devam edilmedi, çünkü aletin rijiditesi kılavuz tel üzerinden akses sağlamaya yeterli değildi. Zebra® (Boston Scientific™, ABD) kılavuz tel rijid ureteroskop ile üretere yerleştirildikten sonra orta üretere kadar rijit üreteroskopla çıkılarak intramural üreter dilate edildi, ardından kılavuz tel üzerinden çalışma kılıfı yerleştirilmeye çalışıldı. Çalışma kılıfı 10-12 F ReTrace® (Coloplast™, Danimarka) kullanıldı. İlk operasyonda akses sağlanamayıp; sadece double-j stent konursa seans sayılmadı ancak öncesinde double-j stent var diye belirtildi. Tamamen taşsızlık yada klinik anlamsız en büyük 4 mm taş kalması başarı sayıldı. Operasyon süresi rijid ureteroskopla üretral meadan girişten operasyon sonunda double-j stent yerleştirilmesine kadar geçen süre kabul edildi. Tüm operasyonlar fleksibil üreteroskopi tecrübesi olan tek ürolog tarafından gerçekleştirildi. Komplikasyonlar Clavien’e göre sınıflandırıldı, evre 2 ve üzeri olanlar kaydedildi.

Hastaların yaşı, cinsiyeti, taşı tarafı ve yüzey alanı, operasyon süresi, seans sayısı, başarı ve komplikasyonlar kaydedildi. İstatistiksel analiz için ki-kare ve student-t testleri kullanıldı, p değerinin 0,05’den küçük olması anlamlı kabul edildi.

Bulgular: Çalışmaya her iki grupta 60’ar olmak üzere 120 hasta dahil edildi. İki grup arasında yaş farkı olmasına rağmen bunun sonuca etki edecek bir fark olmadığını düşündük. Taş lokalizasyonun dağılımı ve ortalama yüzey alanı iki grupta benzerdi. Ortalama seans sayısı (1,21’e karşı 1,31 p=0,304) ve başarı oranı benzerdi (%86’e karşı %82 p=0,585). Toplam 19 (%15,8) hastada evre-2 ve üzeri komplikasyon gelişti. Bunların 9’u infeksiyon dışı ateş, 6’sı sepsis olmadan ateşli idrar yolu infeksiyonu ve 4’ü sepsisti. Her iki grupta komplikasyon gelişmesi açısından fark yoktu.

Sonuç: Böbrekte 2 cm’nin altındaki taşların tedavisinde yapılan retrograd intrarenal cerrahide tek kullanımlık PU3022 ve US31B-12 model üreteroskopların başarısı ve güvenliği benzerdir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek taşı, fleksibil üreteroskop, tek kullanımlık.

Page 206: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 206 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Tables : Tablo-1: Verilerin karşılaştırması.

PU3022 US31B-12 p değeri

Sayı 60 60

Ortalama yaş (yıl) ±ss 47,8±12,5 40±16,7 0,04

Cinsiyet (k/e) 38/22 32/28 0,267

Taraf (sağ/sol) 31/29 26/34 0,361

Ortalama taş yüzey alanı (mm²)±ss 120,4±64,5 107,3±45 0,2

Lokalizasyon (Pelvis/ üst/ orta/ alt kalis) 25/2/11/22 30/2/13/15 0,584

Öncesinde double-j var mı? (var/yok) 15/45 23/37 0,116

Ortalama operasyon süresi±ss 52,3±21,6 47,4±10,2 0,115

Ortalama seans sayısı±ss 1,21±0,5 1,31±0,5 0,304

Başarı (%) 49 (%81,7) 48 (%80) 0,817

Komplikasyon (%) 7 (%11,7) 12 (%20) 0,211

Page 207: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 207 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS120 AMELİYAT ÖNCESİ TAMSULOSİN KULLANIMININ SEMİRİGİD VE FLEKSİBLE URS SONUÇLARINA OLAN ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Aykut Akıncı1, Adem Sancı1, Muammer Babayiğit1, Mehmet Çağatay Göğüş1 1Ankara Üniversitesi Tıp Fakülesi Üroloji Anabilimdalı Amaç

Çalışmamızın amacı semirigid veya fleksible ureterorenoskopi operasyonu öncesi alfa bloker kullanımının operasyon sonrası taşsızlık ve komplikasyon oranlarına olan etkisinin incelenmesidir.

Materyal Metod

Çalışmaya ocak 2010 – ocak 2017 arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilimdalında semirigid ve fleksible ureteroskopi yapılmış hastalar dahil edildi. Hastaların verileri retrospektif olarak toplandı. Rigid urs uygulanan 1554 hasta ve fleksible urs uygulanan 476 hastanın verileri ayrı ayrı değerlendirildi. Hastalar alfa bloker kullanma durumuna göre sınıflandı. Semirigid urs operasyonu yapılan hastalardan 296’sı alfa bloker kullanırken fleksible urs operasyonu yapılan hastalardan 90’ı alfa bloker kullanmaktaydı. Hastalar alfa bloker kullanıp kullanılmamasına göre ve alfa bloker kullanılıyorsa alfa bloker alt tipine göre dilatasyon yapılma durumu, Access sheat uygulama durumu, taşa ulaşabilme, taşsızlık durumu ve komplikasyon oranları açısından; ayrı ayrı karşılaştırıldı. Verilerin karşılaştırılması için ki-kare ve student t testi kullanıldı.

Bulgular

Semirigid urs uygulanan hastaların ve fleksible urs uygulanan hastaların verileri ayrı ayrı değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, taş boyutu, taş lokalizasyonu açısından gruplar arasında anlamlı farklılık bulunmadı. Semirigid urs uygulanan ve alfa bloker kullanan hastalarda daha az dilatasyon gerektiği (p=0,002) taşa ulaşma başarısının daha yüksek olduğu (p=0,004) ve taşsızlık oranının daha yüksek olduğu (p=0,001) görüldü, bu hastalar daha az komplikasyon oranlarına(p=0,023) sahipti. Alfa bloker tiplerine göre tekrar değerlendirildiğinde tamsulosin veya silodosin kullanımında daha az dilatasyon gerektiği (p=0,011) taşa ulaşma başarısının daha yüksek olduğu (p=0,038) taşsızlık oranının daha yüksek olduğu (0,001) tespit edildi. Fleksible urs uygulanan ve alfa bloker kullanan hastalarda access sheat takılamama başarısızlığının daha az olduğu (p=0,005) taşa ulaşma başarısının daha yüksek olduğu (p=0,007) taşsızlık oranının daha yüksek oluğu (p=0,009) ve daha az komplikasyon geliştiği (p=0,022) tespit edilmiştir. Alfa bloker tiplerine göre tekrar değerlendirildiğinde tamsulosin veya silodosin kullanımının daha yüksek taşsızlık oranı ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. (p=0,037)

Sonuç

Semirigid veya fleksible URS operasyonu öncesi alfa bloker kullanımı komplikasyon oranını düşürmekte ve taşsızlık oranını arttırmaktadır. Özellikle silodosin ve tamsulosin diğer alfa blokerlere göre taşsızlık oranı açısından daha yüksek başarıya sahiptir.

Anahtar Kelimeler : Ureterorenoskopi, alfa bloker, taşsızlık oranı, komplikasyon oranı

Page 208: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 208 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Kaynakça : 1. Low, R. and S. Das, The evolution and progress of ureteroscopy. The Urologic clinics of North America, 2004. 31(1): p. 5-13. 2. Basillote, J.B., et al., Ureteroscopes: flexible, rigid, and semirigid. The Urologic clinics of North America, 2004. 31(1): p. 21-32. 3. Somani, B., et al., Complications associated with ureterorenoscopy (URS) related to treatment of urolithiasis: the Clinical Research Office of Endourological Society URS Global study. World journal of urology, 2017. 35(4): p. 675-681. 4. Türk, C., et al., EAU guidelines on interventional treatment for urolithiasis. European urology, 2016. 69(3): p. 475-482. 5. Riley, J.M., L. Stearman, and S. Troxel, Retrograde ureteroscopy for renal stones larger than 2.5 cm. Journal of endourology, 2009. 23(9): p. 1395-1398. 6. Türk, C., et al., Urolithiasis. 2017. 7. Assimos, D., et al., Surgical management of stones: american urological association/endourological society guideline, Part I. The Journal of urology, 2016. 196(4): p. 1153-1160. 8. MALIN Jr, J.M., R.F. DEANE, and S. Boyarsky, CHARACTERISATION OF ADRENERGIC RECEPTORS IN HUMAN URETER 1. British journal of urology, 1970. 42(2): p. 171-174. 9. Ahmed, A.-f.A.-m. and A.-y.S. Al-sayed, Tamsulosin versus alfuzosin in the treatment of patients with distal ureteral stones: prospective, randomized, comparative study. Korean journal of urology, 2010. 51(3): p. 193-197.

Page 209: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 209 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS121 2-4 CM BÖBREK TAŞLARININ TEDAVİSİNDE KULLANILAN RIRC VE PNL’NİN AĞRI VE ANALJEZİK İHTİYACI AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI Mehmet Çağlar Çakıcı1, Nihat Karakoyunlu2, Sercan Sarı3, Hakkı Uğur Özok2, Volkan Selmi3, İbrahim Güven Kartal2, İsmail Nalbant2, Levent Sağnak2, Hamit Ersoy2 1İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği 3Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı Amaç: 2-4 cm böbrek taşlarının tedavisinde RİRC veya PNL yöntemlerinin postoperatif ağrı üzerine etkisini ve postoperatif analjezi ihtiyacı açısından farkını karşılaştırmaktır.

Gereç ve Yöntem: 2015-2017 yılları arasında en uzun boyutu 2-4 cm olan böbrek taşına randomizasyon sonrası RİRC veya PNL uygulanan 132 hastadan çalışma kriterlerini karşılayan 50’şer hastanın verileri prospektif olarak değerlendirildi. Çalışmamızın ulusal klinik araştırma numarası NCT02430168’dir. Katılımcılar hastanemizin yerel etik kurulundan (IRB18-14) onay alındıktan sonra değerlendirildi. Postoperatif VAS değerleri ve uygulanan analjezik tedavileri kaydedildi.

Bulgular: Hasta grupları demografik özellikleri açısından karşılaştırıldığında gruplar arasında yaş, cinsiyet, VKİ ve ASA skorları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmedi. Her iki grup karşılaştırılmasında taş yönü açısından benzer olduğu; taş sayısı, taş yükü, operasyon süresi, floroskopi süresi ve hospitalizasyon süresi bakımından PNL grubunda istatistiksel olarak anlamlı olacak düzeyde daha fazla olduğu sonucuna varıldı. Grup I de 37 (%74) hastada, Grup II de ise 45 (%90) hastada ilk seans sonrası taşsızlık sağlandı (Resim 1). Clavien Dindo sınıflamasına göre komplikasyon dereceleri ayrı ayrı kıyaslandığında da iki grup arasında benzer sonuçlar bulundu. Postoperatif 8. saatteki VAS ortalamasına bakıldığında Grup I de 3,34 (±2,0), Grup II de ise 4,74 (±2,1) idi. Her iki grubun postoperatif 8. saatteki VAS değerleri karşılaştırıldığında PNL grubunda istatistiksel olarak anlamlı biçimde daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,001). Postoperatif 24. saatteki VAS değerleri ise iki grup arasında benzerdi. Grup I de ağrı yönetiminde sadece deksketoprofen trometamol yapılan 32 hasta iken Grup II de 27 hasta idi. Deksketoprofen trometamol + Tramadol hidroklorür ihtiyacı olan ise Grup I de 18 hasta, Grup II de ise 23 hasta idi. İki grup postoperatif analjezik ihtiyaçları açısından karşılaştırıldığında ise istatistiksel olarak benzer olduğu saptandı (p=0,309) (Resim 2).

Sonuç ve Öneriler: Taş hastalığı tedavisinde hem en yüksek oranda taşsızlığın sağlandığı hem de hasta için en konforlu ve en az risk içeren yöntemin seçimi önem taşımaktadır. Çalışmamızdaki veriler neticesinde PNL uygulanan hastalarda erken postoperatif ağrı skalaları yüksek olmasına rağmen; iki yöntem sonrasında da uygulanan standart antiinflamatuar ve analjezik tedavi ile istatistiksel bir fark olmaksızın hasta konforunun sağlanmış olduğunu tespit ettik. Bu yüzden; komplikasyon oranlarındaki ve analjezik ihtiyacındaki istatistiksel benzer sonuçları ile birlikte, işlem sonrası taşsızlıktaki üstünlüğüyle de, PNL tedavisi 2-4 cm böbrek taşı tedavisinde hala öncelikli tedavi seçeneği olmayı sürdürmektedir.

Anahtar Kelimeler : Ağrı, Analjezi, PNL, Postoperatif, RİRC, VAS

Page 210: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 210 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: Gruplara göre olguların demografik ve klinik verileri

Resim Açıklaması: Postoperatif ağrı skalası ve analjezik gereksinimi

Page 211: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 211 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS122 ÜST ÜRİNER SİSTEM TAŞLARININ TEDAVİSİNDE TEK KULLANIMLIK FLEXİBL ÜRETEROSKOPUN YERİ Murat Can Kiremit1, Ersin Köseoğlu2, Mert Kılıç3, Ahmet Furkan Sarıkaya1, Abdullah Erdem Canda1, Yakup Kordan1, Tarık Esen1 1Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye 2Koç Üniversitesi Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul, Türkiye 3Vkv Ameirkan Hastanesi, İstanbul, Türkiye Giriş: Üst üriner sistem taşlarının tedavisinde retrograd intrarenal cerrahi, son yıllarda giderek artan merkezde ve sıklıkta kullanılmaktadır. Bununla birlikte yeniden kullanılabilir flexibl üreterorenoskopların yüksek maliyetleri yanında, kolayca hasar görmeleri, zaman içerisinde defleksiyon kapasitelerinde azalmaya bağlı performans düşüklüğü, belli sayıda kullanımdan sonra tamir veya değiştirilmek zorunda kalmaları, temizlik ve sterilizasyon için olan maliyetler ve tüm önlemlere rağmen enfeksiyon riski de göz önüne alınarak birçok marka ve model tek kullanımlık flexibl üreterorenoskoplar piyasaya sürülmüştür. Bu çalışmada, tek kullanımlık flexibl üreterorenoskop ile yeniden kullanılabilir flexibl üreterorenoskopun cerrahi sonuçlarını eşleştirme yaparak karşılaştırmayı amaçladık.

Materyal ve Metot: Mart 2019 ile Ocak 2020 tarih aralığında tek kullanımlık flexibl üreterorenoskop (Pusen 3022A) ile üst üriner sistem taş hastalığı tedavisi yapılan 22 hastanın sonuçları; yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi (VKİ), ASA skoru, taş sayısı, lokalizasyonu, boyutu, dansitesi (Hounsfield ünitesi), önceden Double-J stent varlığı parametreleri açısından eşleştirilerek konvansiyonel yeniden kullanılabilir flexibl üreterorenoskop (Storz Flex-X2S) ile tedavi edilen aynı sayıda hastanın sonuçları ile karşılaştırıldı.

Bulgular: Hastaların demografik verileri Tablo 1’de özetlendi. Tek kullanımlık flexibl üreterorenoskopi ile tedavi edilen hastaların ameliyat, endoskopi ve lazer uygulama süreleri yeniden kullanılabilir cihazlarla opere edilen hastalara kıyasla daha kısaydı. Fakat bu fark istatistiki anlamlı değildi. Ayrıca tek kullanımlık flexibl üreterorenoskop grubunda hiç komplikasyon ile karşılaşılmazken yeniden kullanılabilir grubunda iki hastada (%18,2) ateş geliştiği için hastanede kalış süreleri uzamıştı. Tek seans sonunda taşsızlık açısından da tek kullanımlık üreterorenoskop daha avantajlı olsa da fark anlamlı olarak bulunmadı. Karşılaştırmalı sonuçlar da Tablo 2’de özetlenmiştir.

Sonuç: Tek kullanımlık flexibl üreterorenoskop ile üst üriner sistem taş hastalığının tedavisi yeniden kullanılabilir flexibl üreterorenoskopa göre her ne kadar istatistiki anlamlı olmasa da daha hızlı, güvenli ve etkin şekilde yapılabilmektedir. Bu farkın daha anlamlı ortaya konulabilmesi için daha geniş kohort içeren verilere ihtiyaç vardır.

Page 212: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 212 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: 1

Page 213: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 213 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: 2

Page 214: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 214 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS123 SEMİRİGİT URS İLE YAPILAN OPTİK DİLATASYONUN RIRS SONUÇLARINA ETKİSİ: ÇOK MERKEZLİ ÇALIŞMA SONUÇLARIMIZ Eyüp Burak Sancak1, Cem Başataç2, Hacı Murat Akgül3, Önder Çınar4, Oktay Özman5, Cenk Murat Yazıcı3, Haluk Akpınar2 1Çanakkale Onsekiz Mart Universitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Kliniği, Çanakkale/türkiye 2Grup Florence Nightingale Hastaneleri, Üroloji Kliniği, İstanbul/türkiye; 3Tekirdağ Namık Kemal Universitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Kliniği, Tekirdağ/türkiye 4Zonguldak Bulent Ecevit Universitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Kliniği, Zonguldak/türkiye 5İstanbul Gaziosmanpaşa Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul/türkiye Amaç: Kılavuzlarda flexible URS öncesinde yapılacak optik dilatasyonun faydalı olabileceği ile ilgili bilgiler yer almakla birlikte bu konu ile ilgili literatürde çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmanın amacı; semirigit URS ile yapılan optik dilatasyonun cerrahi başarı ve komplikasyonlar üzerine etkisini araştırmaktır.

Method: 4 Merkezde RIRS yapılan toplan 515 hastanın verileri değerlendirmeye alındı. Operasyon öncesi D-J takılıp pasif dilatasyon yapılan 94 hasta çalışma dışında tutuldu. RIRS cerrahisi hemen öncesinde semirigit URS yapılan hastalar ile yapılmayan hastaların verileri kıyaslandı. Yapılan kontrollerde 2 mm’den küçük rezidü taşı olan ve ikincil tedavi gereksinimi olmayan hastalar cerrahi başarı olarak değerlendirildi.

Bulgular: Hastaların genel demografik verileri tablo 1 de sunulmuştur. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda semirigit URS yapılan grubun cerrahi başarı oranlarının yapılmayan gruba kıyasla daha yüksek olduğu gözlenmiştir (p=0.014). Semirigit URS grubunda akses kılıf yerleştirilememe oranının %3 iken diğer grupta %8 oldyğu izlenmiştir (p=0.037). Peroperatif komplikasyon oranı semirigit URS yapılan grupta % 0.8, yapılmayan grupta % 4.2 olduğu görülmüştür (%0.047). Ancak operasyon süresinin semirigit URS grubunda daha uzun olduğu saptanmıştır (87.11 ± 36,76’dk ve 68.41 ± 27.50dk; p<0.001).

Sonuç: Kılavuzlarda belirtildiği gibi RIRS cerrahisi başlangıcında yapılan semirigit URS’nin; operasyon süresini uzatmakla birlikte akses kılıf yerleştirilmesini kolaylaştırdığı, perop. komplikasyonu azaltarak cerrahi başarı şansını artırdığı gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler : Retrograd intrarenal cerrahi, Optik dilatasyon, semirigit üreterorenoskopi, URS

Page 215: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 215 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: 1

Page 216: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 216 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: 2

Page 217: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 217 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS124 NAKİL BÖBREK ALICISINDA ROBOT YARDIMLI LAPAROSKOPİK RADİKAL PROSTATEKTOMİ VİDEO TEKNİĞİ Mustafa Sertaç Yazıcı1, Hakan Bahadır Haberal1, Ahmet Güdeloğlu1, Cenk Yücel Bilen1 1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı Amaç

Solid organ naklinden sonra tanı konulan prostat kanserlerinin çoğunda hastalığın organa sınırlı olduğu bilinmektedir. Nakil böbrek alıcılarında nakil işlemine bağlı uzamış sağ kalım beklendiği için prostat kanserinin küratif tedavi alternatifleri bu hastalar için de bir seçenektir. Bu çalışmada nakil böbrek alıcısı bir hastada organa sınırlı prostat kanseri nedeniyle yapılan robot yardımlı laparoskopik prostatektomi (RYLRP) ameliyatının video tekniği sunulmaktadır.

Materyal ve Metot

Böbrek taşı nedeniyle kronik böbrek yetmezliği sürecine giren ve 2013 yılında kadavradan böbrek nakli yapılan 60 yaşında erkek hastaya seri olarak bakılan kan değerlerinde PSA yüksekliği (total PSA: 8.1/6.8/7.1 ng/dl) saptanması nedeniyle çekilen prostat MR’ında sol posterolateral periferik zonda 14x6 mm PIRADS 4 olarak tanımlanan bir lezyon tespit edilmiştir. Hastanın yapılan füzyon biyopsisinde toplam 5 korda Gleason 7 (3+4) prostat kanseri saptanması üzerine hastaya RYLRP ameliyatı önerilmiştir. 4 adet 8 mm robot trokarı, 1 adet 5 mm ve 1 adet 12 mm asistan trokarı olmak üzere toplam 6 trokar nakil böbreği riske atmayacak şekilde kontrollü olarak ve modifiye lokalizyonlara yerleştirilmiş ve ameliyat gerçekleştirilmiştir (Şekil 1).

Bulgular

Hasta pozisyonu, trokar yerleşimi ve robotun kurulması yaklaşık 30 dk süren ameliyat 160 dk konsol süresi ve toplamda 220 dk anestezi süresi ve ortalama 13 mm Hg intraabdominal basınçta başarı ile gerçekleştirilmiştir. Ameliyat süresince 100 ml’den az kanama gerçekleşen hastanın postoperatif dönemde kreatin düzeylerinde bir artış gözlenmemiştir. Post-op 2. gün dreni çekilen hasta post-op 5. gün gelişen hematoglobu spontan olarak kaybolmuş ve post-op 14. günde sondası çıkarılmıştır. Patoloji sonucunda total prostat dokusun %5’ini işgal eden Gleason 7 (3+4) prostat kanseri tespit edilen hastada cerrahi sınır negatif olarak rapor edilmiştir. Ameliyat sonrası 3. ay kontrolünde inkontinans izlenmeyen hastanın PSA değeri 0.008 saptanmıştır.

Sonuç

Nakil böbrek alıcılarında organa sınırlı prostat kanseri saptandığında RYLRP ameliyatı güvenli ve etkin bir şekilde gerçekleştirilebilir. Bu hasta grubunda RYLRP ameliyatının standart tedavi haline gelebilmesi için fazla sayıda hasta ile yapılan karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Page 218: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 218 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: 1

Page 219: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 219 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS125 RIRS'DA TEK KULLANIMLIK VE YENİDEN KULLANILABİLİR FLEKSİBL URS CİHAZLARININ MALİYET AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI Ahmet Aşcı1, Tural Balayev1, Hakan Bahadır Haberal1, Ahmet Güdeloğlu1, Cenk Yücel Bilen1 1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı Giriş

Böbrek taşı cerrahisinde günümüzde minimal invaziv yöntemler tercih edilmektedir. Özellikle 20mm’den küçük taşlarda ESWL ile birlikte retrograd intrarenal cerrahi (RIRS) ilk seçenek olarak önerilmektedir. RIRS için kullanılan fleksibl üreterorenoskoplar (f-URS) ileri teknoloji sağlamakla birlikte; sağlık sistemi üzerine belirgin maddi yük getirmektedir. Biz bu çalışmada, yeniden kullanılabilir Karl Storz Flex-X2TM f-URS ile tek kullanımlık Pusen UscopeTM f-URS’yi maliyet açısından kıyaslamayı amaçladık.

Yöntem

Kliniğimizde Mayıs 2017- Ocak 2020 tarihleri arasında f-URS ile RIRS yapılmış olan toplamda 83 hasta çalışmaya dahil edildi. Karl Storz Flex-X2TM ile RIRS yapılan 71 hasta ile Pusen UscopeTM ile RIRS yapılan 12 hasta iki gruba ayrıldı. Kasım 2018 tarihinde arızalanan Karl Storz Flex-X2TM f-URS’nin sıfırının güncel fiyatı ve tamir masrafları belirlendi. Hasta başına düşen maliyet hesaplandı. Gruplar arasında hasta başına cerrahi maliyeti açısından karşılaştırma yapıldı.

Bulgular

71 RIRS cerrahisi gerçekleştirilmiş olan sonrası Karl Storz Flex-X2TM cihazının hastanemiz için güncel maaliyeti 78000 TLi, tamir maliyeti 47000 TL olarak belirlenmiştir. Karl Storz Flex-X2TM f-URS için hasta başına düşen maliyet sıfır cihaz alındığında yaklaşık 1100TL, tamir edildiğinde ise 661TL olarak hesaplanmıştır. Tek kullanımlık Pusen UscopeTM f-URS ile yapılan 12 vakada ortalama kullanım süresi vaka başına 44.6 dakika olarak belirlenmiştir. 4 saatlik kullanım hakkı için 7000 TL masrafı olan tek kullanımlık Pusen UscopeTM f-URS’nin hasta başına düşen maliyeti 1300 TL olarak hesaplanmıştır (Tablo-1).

Sonuç

Tek kullanımlık Pusen UscopeTM f-URS’nin yeniden kullanılabilir Karl Storz Flex-X2TM f-URS’ye kıyasla hasta başı maliyetinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Ancak bu bulgu değerlendirilirken, yeniden kullanılabilir f-URS’nin tamir süresinin uzayabilmesi nedeniyle belirli bir dönem ameliyat yapılamaması, dijital sistem olan tek kullanımlık f-URS’ye kıyasla yeniden kullanılabilir Karl Storz Flex-X2TM f-URS’nin analog sistem olması nedeniyle daha ağır olması ve bu nedenli kullanım zorluğu handikapları göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun yanında, yeniden kullanılabilir f-URS tekrarlayan kullanımlar sonrasında fleksiyon-defleksiyon özelliğini kaybetmekte ve görüntü kalitesi bozulmaktadır. Tüm bu bulgular ışığında tek kullanımlık f-URS daha fazla maliyetine rağmen yeniden kullanılabilir f-URS’ye alternatif etkin ve güvenli bir yöntem gibi durmaktadır.

Page 220: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 220 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: 1

Page 221: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 221 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

SS126 PREDICTION OF POSSIBLE FACTORS THAT AFFECT STONE FREE RATE AFTER RETROGRADE INTRARENAL SURGERY; A MULTICENTER STUDY Oktay ÖZMAN1, Cem Başataç2, Hacı Murat Akgül3, Önder Çınar4, Eyüp Burak Sancak5, Cenk Murat Yazıcı3, Haluk Akpınar2 1Istanbul Gaziosmanpasa Teaching Hospital, Department Of Urology, Istanbul/turkey 2Group Florence Nightingale Hospitals, Department Of Urology, Istanbul/turkey 3Tekirdağ Namık Kemal University, School Of Medicine, Department Of Urology, Tekirdağ/turkey 4Zonguldak Bulent Ecevit University, School Of Medicine, Department Of Urology, Zonguldak/turkey 5Çanakkale Onsekiz Mart University, School Of Medicine, Department Of Urology, Çanakkale/turkey Abstract

Purpose: We aim to evaluate possible factors predicting stone-free status after retrograde intrarenal surgery for renal stones.

Methods: A retrospective multicenter study was performed using data from 513 patients treated between February 2016 and January 2020 at four referral centers in Turkey. The patients were divided into two groups whether they had no residual stone over 2 mm (Group 1) or not (Group 2). Patients’ characteristics and operative parameters were compared in both groups (Table 1). Univariate and multivariate analyses were performed to identify any factors affecting the stone-free rate (Table 2). All statistical analyses were performed using the SPSS Statistics version 24 (IBM, Armonk, NY, USA) software, and a P < 0.05 was considered as statistically significant.

Results: Overall stone-free rate was 88.5% (454/513). Lower calyx stones and multiple stones were significantly higher in Group 2 (p=0.006, p=0.02, respectively). Also access sheathless procedure rate was significantly higher and the basket catheter usage rate was significantly lower in Group 2 (p=0.04, p<0.00001, respectively) (Table 1). Multiple stone presence and basket catheter usage during the procedure were found as independent factors to predict the stone-free status of RIRS according to the results of logistic regression analysis (95%CI 3.3577-0.9999; H-L p= 0.05 and 95%CI 0.4442-0.1290; H-L p= 0.00001, respectively) (Table 2).

Conclusion: The presence of multiple stones and the use of basket catheters are independent factors predicting stone-free status in RIRS. The presence of multiple stones increases the probability of residual stones after the procedure while the use of basket catheters is to reduce this possibility.

Page 222: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 222 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resimler : Resim Açıklaması: 1

Page 223: SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİminimalinvazivurolojikongresi.org/wp-content/uploads/2020/03/TÜM... · SÖZLÜ SUNUM ÖZETLER ... Materyal-Metod: Aralık 2015 ve Kasım 2019 tarihleri arasında

Sayfa 223 / 223

SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ

Resim Açıklaması: 2