;t-bedeviyye tacı (İstarıbul belediye müzesi, envanter, nr. 3096/3ı tedir. zilhicce ayının...
TRANSCRIPT
Bedeviyye tacı
(İstarıbul
Belediye
Müzesi,
Envanter,
nr. 3096/ 3ı
tedir. Zilhicce ayının son haftasında Ahmed el-Bedevl için düzenlenen mevlid törenleri yüzyıllardan beri devam etmektedir. Bir panayır şenliği gibi kutlanan bu haftada Mısır'ın çeşitli bölgelerinden ve diğer ülkelerden gelen 1 OO.OOO'lerce insan aynı dini ve mistik havayı teneffüs etmektedir. Zeki Mübarek'in ifadesiyle, birçok Mısırlı sadece bu törenler sebebiyle Kahire ve Kuzey Mısır' ı görebilme fırsatını elde edebilmektedir. Ulema- meşayih tartışmaları bazı dönemlerde bu törenierin yasaklanmasına sebep olmuştur. Mısır'daki Bedeviyye kültürü sadece tasawuf tarihi araştırıcıiarına değil ediplere de bolca malzeme verebilecek bir zenginliğe sahiptir. Abdülhakim Kasım ' ın Eyydmü'l-insdn adlı romanının esas malzemesi bu kültürdür.
Bedeviyye Mısır dışında pek yaygınlık kazanmamıştır. Hatta Kuzeybatı Afrika'da yaygın olan tarikatlar arasında bile görünmemektedir (L Ri n n, s. 55 ı -552).
Aziz Mahmud Hüdayf'nin Vdkı 'dt adlı eserinde Bedevi ile Hacı Bektaş-ı Veli arasında vuku bulan kerametierden bahsetmesi de dikkat çekicidir. Evliya Çelebi Bursa'da bir Bedevi tekkesinin varlığından bahseder. Kocamustafapaşa Bedevi Tekkesi'nin ilk şeyhinin 1739'da vefat ettiği, Kasımpaşa Uzunyol'daki Arapzade Bedevi Tekkesi 'nin 1828'de yapıldığı dikkate alınırsa bu tarikatın Osmanlı topraklarındaki tarihçesi daha kolay anlaşıJmış olur.
Ahmed ei-Bedevf'nin dua ve hizipleriyle tarikatın adab ve erkanını konu alan eser ve menakıbnamelerin en meşhurları şunlardır: 1. Abdüssamed b. Abdullah ei-Mısrf, el-Cevdhirü's -seniyye ii'nnisbe ve'l-kerdmdti'l-Ahmediyye (Mısı r 1288) z. Nureddin b. İbrahim ei-Halebf. en -Nasihatü'l- 'aleviyye ii beydni hüsni't-tari~ati 'l-Ahmediyye (Ezher Ktp., nr. 1540). 3. Zebldf, Rei'u 'n-ni~iib (Tibyan, ı , 47•-52bl 4. Hasan Raşid el-
Meşhedf. en- Neiehdtü '1- Ahmediyye ve'l- cevdhirü'ş-Şameddniyye (M ıs ı r
ı 32 ı ) Bunların dışında bazı kaynaklarda şu eserler de zikredilmektedir: Muhammed b. Selame, el-Ma~iisıdü 'l-Mu
hammediyye ii '1 -mend~ıbi '1-AJ:ımediyye; Ali b. Muhammed AdevT ei-Malikf. Şer]ıu şalavdti Seyyid AJımed el-Bedevi; Mustafa b. Kemaleddin ei-Bekrl, el-Feyzü'l-ehadi'r-rı1mi 'ald salavdti Seyyid Ahmed el-Bedevi; Harlrizade, Fe vd' ihu ezhdri'l-hakii 'ik ve levd 'ihu en vdri ;t- tard 'i~. . . . .
BİBLİYOGRAFYA :
İbn Tağriberdi, en ·f'lücümü'z.zahire, Kahire 1348/ 1929, VII, 252; Süyüti. Nüsnü 'l- muhfidara, 1, 299-300; Şa'rani, et-Tabakat, Kah i re 1317, ı, 155, 214; Keş{ü 'z -zunan, ll, 532; İbnü'I-imad. Şe?erat, V, 345; İbnü'l-Mülakkın, Tabakatü'leuliya', s. 422-423; Zebidi. ithfi{ü 'l-aş{iya', s. 167 ; a.mlf .. 'ik: d, s. 20 ; Haririzade, Tibyan, ı, 41 b- 47 b, 48 b, 50b, 52 b; Muhammed Veffak enNakşibendi. Terceme-i MenakLb -L Seyyid Ahmed Bedevf, Süleymaniye Ktp. , Hasan Hüsnü Paşa, nr. 587; Muhammed Said. ed-Dürrü 'l manzam, Süleymaniye Ktp. , Tahir Ağa , nr. 421 ; Hüseyin Vassaf. Se{ine, 1, 219-226; Hasan Adevi , Meşariku 'l -envar {i nuri ehli'l-i'tibfir, Bulak 1275, s. 1.86; Nedlyyetü'l-'ari{in, ı, 181 , 547; ll , 382, 448; L. Rinn. Marabouts et Khouan, Alger 1884, s. 551-552; Ahmed Emin. [)uf:ıa'l - islam, Beyrut 1351-55 / 1933-36, lll, 246; Zeki Mübarek. et-Tasavvu{ü 'l-islami {i'l- edeb ve 'lal]lak, Kah i re 1356 j 1937, 1, 389 ; Brockelmann, GAL, 1, 450; Suppl., 1, 808; Mahmud Fehmi Abdüllatif. es-Seyyid el-Bedevi ve devletü 'd-deraviş, Kahire 1367 / 1948, s. 46, 61; İbrahim Ahmed Nüreddin. Nayatü's-Seyyid el-Bedevi, Tanta 1369; ZirikiL el-A'lam, 1, 180 ; Kehhale. Mu'cemü 'l-mü'elli{in, 1, 314; Nebhani, Keramatü 'l-evliya' , ı , 309 ; ll , 70 ; Ali Safi Hüseyin. el-Edebü 's -sü{i {i MLsr, Kahire 1964, s. 146 -148; Ahm~d Hicab, el~ 'iza tü ve 'l-i'tibfir, Kahi re 1389, s. 113, 130 ; Said Abdülfettah Aşür. es-Seyyid Ahmed el -Bedevf, Kahire 1389, s. 24, 52 ; J . S. Trimingham. The Su{i Orders in Islam, Oxford 1971, s. 14, 38, 45; F. De Jang, Turuq and Turuq -Linked lnstitutions in f'lineteenth Century in Egypt, Leiden 1978, s. 8, 18 , 28, 36, 45, 157, 178 ; FarukAhmed Mustafa. el -Bina ' ü 'l-ictima 'i li'qarikati'ş-Şiizeliyye {i Mısr, İskenderiye 1980, s. 300; Amir en -Neccar. et -Turuku 's-şü{iyye {i Mısr, Kahire 1983, s. 159- 192; K. Valiers - E. Litmann. "A~ad al-Badawi", E/2 ( İ ng.). 1, 280; Mustafa Kara. "Ahmed el -Bedevi", DiA, il , 47-48.
L
~ MusTAFA KARA
BEDİ'
(~..l.;l l )
Allah'ın isimlerinden (esma-i hüsna) biri.
_j
" Örneği ve benzeri bulunmayan bir şeyi icat etmek. iş yapmak; ilk olmak. eşsiz ve benzersiz olmak" anlamındaki bed' kökünden türeyen bedf', "bir şeyi yok-
B EDi
tan var eden, bir işi ilk defa yapan; benzeri bulunmayan ilk varlık ve yaratılan · şey" manalarına gelir. Yaratılan şeylere bed!' denmesi, geçmiş bir örneği bulunmaması itibariyle olup izafldir. "Dinde sonradan icat edilen her şey" anlamındaki bid'at kelimesi de aynı kökten gelir. Bedlin, "örneksiz olarak yaratmak" anlamındaki ibda' kökünden türeyen mübdi' yerine kullanıldığı kabul edilirse de bedi' kelimesinde mübdiin ihtiva etmediği devam ve sübOt manası da mevcuttur. Bedlin ibtida' kökünden türeyen mübtedi' ile eş anlamlı olduğunu kabul edenler de vardır. Bununla birlikte "dinde bulunmayan bir hususu sonradan ihdas eden (bid'atçı)" manasını taşıyan mübtediin Allah ' ın isimlerinden olan bedf' ile eş anlamlı kabul edilmesi uygun görülmemektedir.
Bedf' Kur'an -ı Kerim'in iki ayetinde "göklerin ve yerin yaratıcısı " anlamında
Allalı · a nisbet edilmekte ve her ikisinde de yüce yaratıcıya oğul veya kız izafe eden yahudi, hıristiyan ve Arap müşriklerinin inancı reddedi lerek Allah ile ka inat arasındaki münasebetin babaevlat münasebeti değil yaratan- yaratılan ilgisinden ibaret olduğu vurgulanmaktadır (bk. ei-Bakara 2/ 116-117 ; eiEn 'iim 6/ 100-101) . Hadislerde ise Allah ' ın
güzel isimleri sayılırken ve kabul edilmesi umulan dualar sırasında söylenmesi gereken isimlerden bahsedilirken bedf' de zikredilmektedir (ibn Mace, "Du'a'", 10 ; Tirmizi, "Da'avat", 82, 99; Müsned, lll , 120)
İslam alimleri bedl' ismini, bütün unsurlarıyla alemi yaratan ve benzeri bulunmayan Allah'ın esrna-i hüsnasından biri olarak kabul etmekle birlikte ifade ettiği anlam konusunda başlıca iki farklı görüş ortaya koymuşlardır: 1. Bedi' , "bütün varlıkları, başka herhangi bir şeyden değil yoktan (la şey') yaratan varlık "
demektir. Başta Ebu Mansur el-MatürldT olmak üzere Ebü'I-Hasan er-Eş'arf, Hallmf. Abdiilkahir ei-Bağdadf. Fahreddin er-Razi gibi pek çok Ehl-i sünnet kelamcısının yanı sıra Mu'tezile alimleri de bu görüşü benimsemiştir. Ebu Zeyd ei-Belhl, "yaratılan şeyler" manasma gelebileceği için bedlin mutlak olarak değil sadece Kur 'an - ı Kerim'de geçtiği şekilde (bedi'u's-semavati ve' l-arz ~gök
lerin ve yerin yaratı cıs ıl bir terkip halinde Allah'a atfedilebileceğini söylemiştir.
Ehl-i sünnet kelamcılarının çoğunluğu ise bedlin esrna-i hüsna hadisinin yanında diğer bazı hadislerde de terkip
3~9
BED['
halinde olmadan Allah'a nisbet edilmesini ve ayrıca cebbar, mütekebbir gibi bazı isimlerin de yaratıklar nezdinde zat-ı ulühiyyetle bağdaşması imkansız birtakım anlamlar taşımalarına rağmen ilahi isimler arasında yer aldıkları noktasında bir ihtilat bu lunmamasını delil göstererek bed!' isminin mutlak olarak Allah'a izafe edilebileceğini söylemişlerdir. "Varlıkları yaratan" anlamına geldiği hususunda kelam alimleriyle aynı görüşü paylaştıkları halde Aristo felsefesinden etkilenen isıarn filozofları ile onların tesirinde kalan bazı bilginler bedlin "yoktan yaratmak" anlamına değil "şekilsiz olarak mevcut olan maddeye şekil verip örneği bulunmayan varlıklar meydana getirmek" manasma geldiğini iddia etmişlerdir (BağdadT. vr. 65a) _ 2. Bed!', "benzeri bulunmayan yegane varlık" demektir. Başta Gazzali olmak üzere bir kısım Sünni alimler bu görüşü benimsemiştir. Bunlara göre bedlin ihtiva ettiği asıl mana Allah'ın zat, sıfat ve fiil açısından benzeri bulunmayan bir varlık oluşudur. Herhangi bir varlık için zat, sıfat ve fiil açısından herhangi bir benzerlik söz konusu edilirse bu o varlığın mutlak olarak bed!' oluşuna engel teşkil eder. Bu bakımdan mutlak bed!' Allah'tır. Ancak ilahi ilham, ilim, fazilet veya sanatta meslektaş veya çağdaşları
arasında sivrilen. yenilikler meydana getiren kişiler için bed!' lakabının izafi olarak kullanılması mümkündür. Arap edebiyatında makame türünün mücidi sayılan Ebü'l- Fazi el-Hemedani (ö 398 / 1008) için "Bediüzzaman" lakabının kullanılması bunun örneklerinden birini teşkil eder.
Öyle görünüyor ki bed!', kelamcılarca benimsenen her iki anlamı da ihtiva etmektedir. Ancak birinci anlamda kabul edilirse kainatla ilgili ilahi bir isim. ikinci anlamda kabul edilirse zatı niteleyen bir isim olur. Kelamcıların bed!' ismine verdikleri birinci anlamın onların kainatın yoktan yaratıldığına ilişkin görüşle- · riyle uyum halindedir. İslam filozoflarının bed!' kavramına verdikleri mana pek isabetli görünmemektedir. Çünkü teistik açıdan yoktan yaratmak mevcuttan (şey' )
yaratmaktan daha tutarlı olduğu gibi aşkın, üstün ve mükemmel bir tanrı anlayışına da daha uygun düşmektedir.
Akıl nazarında yoktan yaratan bir ilah anlayışının mevcuttan yaratan ilah anlayışından daha mükemmel olduğu tartışmasız kabul edilmelidir.
320
BİBLİYOGRAFYA:
Ragıb el-isfahanf, el-Mü{redat, "bd'a" md.; Lisanü'l- 'Arab, "bd'a" md. ; Tehanevf. el-Keşşa{, ubedt" ve uibdacrr md.leri; Wensinck, Muccem,
"bedi'" md.; Mustafavf, et-Tafı~fl~, "bd'a" md.; Müsned, lll, 120, 185 ; İbn Mace, "Du'ii'", 10 ; Tirmizi, "Da'avat", 82, 99; Taberf. Te{sfr (Şiikir). Il, 540-541 ; Matürfdf, Te' vflat ( nş r. Muhammed Mustafizurrahman). Bağdad 1404 / 1983, s. 233; Halfmf, e/-Minhti.c, 1, 192; İbn Fürek, Mücerredü'/-makalat, s. 48; Abdülkahir el-Bağdadf, el-Esma' ve'ş-şı{at, vr. 64'b·65'; Beyhakl. _el-Esma' ve 's-şıfat, s. 37-48; Gazzalf. e/ -Makşadü 'l-esna (Fazluh). s. 158-159; Pahreddin er-Razı. Te{sfr, N, 25; Xlll, 118; a.mlf., Levami'u'l-beyyinat (Sa'd), s. 349-350; Ebü'lBeka, el-Külliyyat, İstanbul 1253, s. 8; M. Reşfd Rıza. Te{sfrü'l -menar, Beyrut, ts . (Diirü'I-Ma'rife ). 1, 437-438; Elmalılı, Hak Dini, lll, 2006, 2008-2009. Iii SUAT YILDIRIM
L
Belagat ilminin ifadeyi güzelleştirme usul
ve kaidelerinden bahseden dalı.
Bed!' kelimesinin sözlük anlamı "örneksiz ve modelsiz olarak bir şey icat eden. örneği ve modeli olmadan yaratılmış olan" demektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, "O göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır" (el-Bakara 2/ 1 17) mealindeki ayette yer alan bed!' bu manayı ifade etmektedir. Bir edebiyat terimi olarak bed!', edebi sanatlarla örülü ifadenin lafız bakımından kusursuz. mana bakımından makul ve aynı zamanda bir ahenge sahip olmasının usul ve kaidelerini inceleyen ilim demektir.
Sözlük anlamıyla ilgili olarak, Beşşar b. Bürd, Külsüm b. Amr el-Attabi vb. ll. (VIII.) yüzyılda yaşamış yeni (muhdes) şairlerin, lafız ve şekle dayanan edebi sanatlarda eski (kadim) şairlerin üslübundan ayrılıp şiire getirdikleri yeniliğe bazı münekkitler "yeni tarz" anlamında bedi' adını verdiler. Cahiz (ö 255 / 869) el Beyan ve't-tebyin'de, bed!' kelimesinin raviler tarafından şiire renk ve güzellik kazandıran her türlü edebi ve belagatla ilgili maharetler için kullanıldığını misallerle anlatır. Aynı zamanda bu kelimenin artık belagatın değişik konularını içine alan ve kapsamı genişleyen bir edebiyat terimi hüviyetini kazanmaya başladığı
na da işaret eder(!, 51; IV, 55-56)
Temellerini Cahiz'in attığı kabul edilen belagat ilminin bir bölümü olan bedli edebi bir sanat olarak ilk inceleyen, prensiplerini açıklayan, ana konularını
tarif eden kimse şair Halife İbnü'l-Mu ' tez'dir (ö 296 / 908-909) Kittibü'l -Bedf adıyla kaleme aldığı, sahasının ilk müstakil eseri olan çalışmasında bedf'in muhdes şairlerin bir icadı olmayıp aksine bunun Kur'an'da. hadiste. eski Arap şiirinde ve hatta bedevTierin konuşma dilinde esasen var olduğunu, ilmi bir terim haline gelmeden önce şairlerin teş
bih, cinas, istiare vb. bediT sanatları. onların tesir ve güzelliklerini idrak ederek kullanageldiklerini bol misal ve delillerle ispat etmeye çalışmıştır. Muhdes şairler bu edebi sanatları sadece daha çok benimseyip işleyerek yaygınlaştırmışlardır. İbnü'l-Mu'tez eserinde, kelimeyi mecazi anlamda kullanmak (istiare), bir kelimeyi iki manada kullanmak (cinas). zıt
anlamlı iki kelimeyi kullanmak (mutabaka), söz veya beyit sonundaki kelimeyi başında da kullanmak (reddü'l-acüz ale'ssadr) ve belagatı temin gayesiyle söze delil getirmek ( el-mezhebü'l-kelamf) adlarıyla tesbit ettiği beş unsur için "bedl"' terimini kullanır (KWibü 'l-Bedr', s. 57). BediT sanatların bunlardan ibaret olduğunu ifade etmekle beraber başkaları
nın buna ilaveler yapabileceğini söyler ve kendisi de "nesir ve nazım güzellikleri" (mehasinü'l -kelam ve'ş -şi'r) başlığı altında on iki sanat daha zikreder (a.g.e., S. 58-75)
IV. (X.) yüzyılda bed!' teriminin şümulü biraz daha genişler. Sonra gelen müelliflere en az İbnü'l - Mu'tez kadar tesir eden Kudame b. Ca'fer, şiir tenkidine bir sistem getirdiği Na~dü'ş-şi cr adlı eserinde bed!' terimini kullanmamakla beraber onun ortaya koyduğu edebi sanat- · !ara yenilerini ilave eder. Ebü'l-Hasan elCürcanl el- Vesata adlı eserinde bed!' terimine yer vererek cinas, istiare, teşbih-i beliğ gibi konular üzerinde ısrarla durur ve bunlara bed!' adı verildiğini söyler (s. 34). Aynı asırda Ebü Hilal el -Askeri, belagat konusunda bir sistem dahilinde kaleme alınmış ilk eser sayılabi
lecek, nesir ve nazım sanatiarına dair Kittibü's-Sına cateyn adlı eserinin dokuzuncu babını otuz beş fasıl halinde bed!' ilmine ayırır. Önceki müelliflerin çalışmalarına altı tür ilave ettiğini söyleyerek sanatları otuz yediye çıkarır. Bakıllani'de bed!' kelimesi eskilerde olduğu gibi umumi bir kavram olma niteliğini muhafaza eder ve ona göre bed!', Kur'an - ı Kerim'in taklidinin imkansızlı
ğını (i'caz) ispat etmeye yetmez, ancak onu anlamaya yardım eder. çünkü bed!'