t.c. istanbul Üniversitesi sosyal bilimler enstitÜsÜ...

186
T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ HALKLA ILISKILER ve TANITIM ANABILIM DALI KÜLTÜRLER ve ÖTEKIIMGESI : Frantz Fanon`un Siyah Deri Beyaz Maskeler i ve Günter Wallraff ‘in En Alttakiler i üzerine elestirel bir yaklasim ( Doktora Tezi ) Taner Yüzsüren 2502960032 Tez Danismani Doç. Dr. Murat ÖZGEN Istanbul, 2005

Upload: others

Post on 23-Mar-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ HALKLA ILISKILER ve TANITIM ANABILIM DALI KÜLTÜRLER ve “ÖTEKI” IMGESI : Frantz Fanon`un “Siyah Deri Beyaz Maskeler ” ‘i ve Günter Wallraff ‘in “En Alttakiler” ‘i üzerine elestirel bir yaklasim ( Doktora Tezi ) Taner Yüzsüren 2502960032

Tez Danismani Doç. Dr. Murat ÖZGEN

Istanbul, 2005

Page 2: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

i

ÖZ

Çalismamin amaci Bati’nin farkli kültürler hakkinda ürettigi imgelerin, söylemlerin çogunun abartili, gerçekten uzak, karsitlik tasiyan kurmaca imgelerden olustugunu, temellerinin geçmise dayali emperyal ve sömürgeci yapilara kadar uzandigini, edebi, siyasi, tarihsel metinlerle, bilimsel kuramlarla desteklendigini göstermek. Bu olumsuz imgeler, sömürgeci ve emperyalist devletlerin Dogu, az gelismis ve bagimli diye niteledigi toplumlar, halklar üzerine kurdugu hegemonyanin güçlenmesini saglamak amacini tasirlar. Bati emperyalizmini ve sömürgeciligini hakli çikarmak için sömürdügü, isgal ettigi halklari kendi kendilerini yönetemeyecek kadar yeteneksiz, bagimli, irksal olarak asagi göstermis, bu yargilarini olumsuz imgeler, kliseler ve irkçi düsüncelerle güçlendirmeye çalismistir. Çalismamda örnekler vermeye çalistigim Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki olaylar ve saptanan sonuçlar emperyal ve sömürgeci gerçeklerle ve küresel olarak yayilan, her seyi çikara indirgeyen kapitalist anlayis ile örtüsmektedir. Küresel olarak egemen hale gelen, çikarci, insani dislayan kapitalist sistem çok farkli kültürleri, bilinçleri de biçimlendirmekte, insanlarin kendilerini pazardaki degerlerine göre algilayan bir nesneye dönüstürmektedir. Sonuç olarak, kültürler, küresellesmeye karsi milliyetçi kimliklerine sarilsalar da, yasam biçimleri ve tüketim tarzlari aynilesmekte, kültürel farkliliklari kapitalist çikarci mantik içinde yok olmaktadir. Gücü ele geçiren hemen hemen hangi kültür, toplum veya kurum olursa olsun kendi dogrularini savunmakta, kendinden daha güçsüz, çaresiz olani tanimlamaya, biçimlendirmeye, sömürmeye yönelmektedir. ABSTRACT

The aim of my work is to show that the most of the images and the discourses about other cultures that The Western colonialist countries have produced are far from the reality and are composed of fictive and opposite images, and that the origins of these negative images and discourses go back to imperialist and colonialist structures. These images are supported by many political, historical and literary texts. These negative images aim to power the hegemony of the colonialist and imperialist countries over the East, over the undeveloped societies and their peoples. In order to justify its colonialism and imperialism, the West tries to show that the cultures which are occupied and exploited by the West are dependent and racially inferior, and strengthen these judgements with the negative images and clichés and racist thoughts. In my work the events and the conclusions in the books, “Black Skin and White Masks” and “At the Very Bottom” from which I give examples, demonstrate these imperialist and colonialist realities and the global capitalist mentality that reduced everything to opportunism. Unfortunately, the global opportunist capitalist system that forms many different cultures and consciences, and that alienates man from himself, reduces man to an object that perceives himself and the people according to the values of the economic system. In conclusion, even if many different cultures hold their nationalist identities, their life styles and manner of consuming are becoming similar and their cultural differences are disappearing in the opportunist capitalist menatlity. Any culture, society or organization that holds power, tries to define, shape and exploit the weak and helpless.

Page 3: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

ii

ÖNSÖZ

Tarihte halklarin, kültürlerin birbirleri hakkinda ürettigi imgeler, sürekli

tekrarladiklari olumsuz söylemler gerçek ve sabitmis gibi algilanmis, beyinlerde

degismesi zor imgelere dönüsmüstür. Daha çok sömürüyü, emperyalizmi

mesrulastirmak için farkli toplumlar bagimli halklar olarak gösterilmis, asagilanmis,

biyolojik olarak farkli, kafataslarinin sekillerine, derilerinin renklerine göre üstün

veya asagi olarak çesitli siniflara tikistirilmaya çalisilmistir. Kanitlarin güçlenmesi

için irksal esitsizligin bilimsel temelleri aranmis, ilkel irklardan tabi irklara ve üstün

irklara dogru giden çesitli evrim semalari olusturulmustur. Bu ayrimci, irkçi

düsüncelere pek çok düsünür de katilmis, farkli yönde ilerleyen bu toplumlar ve

kültürler hakkinda yazilirken çesitli önyargilarla, irksal olarak yetersiz, gelisemeyen,

bagimli halklar kliseleri kullanilarak yazilmistir. Sömürgeci ve emperyalist yapilarin

da ürettigi, kurguladigi klise imgeler pek çok yazar ve düsünür tarafindan da

desteklenerek siyasi, tarihi, edebi yapitlarla da güçlendir ilmekte, ötekine biçilen

roller silinmesi imkansiz basmakalip imgelere dönüsmektedir. Günümüzde de pek

degisen bir sey yoktur, güçlünün dogrularinin önemli oldugu, adaletsizligin, siddetin

ve ayrimciligin sürdügü bir dünyada “insan” yok olmamaya çalismaktadir.

Çalismamda ortaya çikan sikintilarin çözümünde gösterdikleri ilgi ve yardimlarindan

dolayi hocalarim Prof. Dr. Suat Gezgin’e, Prof. Dr. Nilüfer Tapan’a ve Doç. Dr.

Murat Özgen’e tesekkür borçlu oldugumu ifade etmek isterim.

Çalismamda sorumlu oldugum hatalar ve eksikliklerden dolayi bana yardimci

olacaklara simdiden tesekkür ederim.

Taner Yüzsüren

Page 4: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

iii

IÇINDEKILER

Öz ............................................................................................................................... i

Önsöz .......................................................................................................................... ii

Içindekiler .................................................................................................................. iii

Kisaltmalar Listesi ..................................................................................................... iv

Giris ............................................................................................................................ 1

Birinci Bölüm: Öteki Imgesi

1. Kültürler ve Öteki Imgesi ................................................................................... 7

1.1. Toplumsal Karakterler ............................................................................... 17

1.1.1. Kültürel Kimlikler .................................................................................. 21

1.1.2. Imgebilim................................................................................................. 25

1.2. Bati ve Öteki .................................................................................................... 27

1.2.1. Bati ve Dinsel Kimlikler ......................................................................... 42

1.3. Sarkiyatçilik ve Edward Said ........................................................................... 45

1.3.1. Yöntembilimsel Sorun ............................................................................ 51

1.3.2. Bugünkü Sarkiyatçilik ............................................................................. 56

Ikinci Bölüm : Sömürgecilik ve Öteki

2.1 Sömürgecilik ve Öteki ....................................................................................... 62

2.1.1. Kültürel Sömürgecilik ............................................................................. 72

2.1.2. Sömürgecilik Sonrasi Sorunlar ve Fanon ................................................ 76

2.2. Irkçilik ve Öteki ................................................................................................82

2.2.1. Bazi Taninmis Düsünürler ve Irkçi Düsünceleri.......................................91

2.2.2. Günümüzde Irkçilik ................................................................................. 94

2.3. Frantz Fanon ve Siyah Deri Beyaz Maskeler ................................................... 96

Page 5: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

iv

2.3.1 Zenci ve Dil .............................................................................................102

2..3.2. Siyah Kadin ve Siyah Erkek ..................................................................107

2.3.3. Sömürge Insaninin Sözde Bagimlilik Kompleksi Üzerine ................... 111

2.3.4. Fanon’un Mannoni’nin Rüya Yorumlarina Elestirisi ............................118

2.3.5. Fanon ve Son Söz ...................................................................................119

Üçüncü Bölüm : Küresellesme ve Öteki

3.1. Küresellesme ve Öteki ..................................................................................... 134

3.1.1. Küresellesme ve Kültürel Kimlikler ....................................................... 139

3.1.2.Küresellesme, Öteki ve Yabancilasma .....................................................143

3.2. Günter Wallraff ve “En Alttakiler” ................................................................150

Sonuç ...................................................................................................................... 167

Kaynakça ................................................................................................................170

Özgeçmis ................................................................................................................176

Page 6: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

v

Kisaltmalar

Ayni eser/yer a.e

Çok yazarli eserlerde ilk yazardan v.d.

sonrakiler

Sayfa/ sayfalar s.

Editör/yayina hazirlayan Ed.

Çeviren Çev.

Page 7: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

1

GIRIS

Diger halklar, kültürler tanimlanirken, yani Ötekiler olusturulurken zitliklardan,

abartilardan degil de, gerçeklere dayali kaynaklardan, nesnel gözlemlerden yararlanildigi

söylenir. Modern düsünceyi, modern bir yasami üretenler, Aklin bulunmadigi, modern

olmayan toplumlar diye niteledigi kültürleri kendi modern saydigi ölçütlere göre

yargilarlar. Ötekilestirilen bu kültürlerin olumsuz yönleri, tarihe bir katkilarinin olmayisi

Batililarin daha üstün olduklarini gösteren nedenlerdendir. Emperyalizmin ve

sömürgeciligin sürdürülmesi, hakli çikarilmasi için öteki halklar bagimli, kendi

kendilerini yönetemeyecek kadar ilkel gösterilir. Öteki kavrami da sömürgeci ve

emperyalist söylemlerde sömürüle n kültürleri, halklari degersizlestirmek, dislamak,

karakterlerine olumsuz anlamlar katmak için kullanilir hale gelmistir. Bu yüzden Öteki

kavrami genelde olumsuz bir “farklilik”, “bizden olmama”, “yabanci” “akildisi”, “ilkel”,

“barbar”, “ezik”, “tehdit edici”, “düsman” gibi olumsuz anlamlar çagristirir hale

getirilmistir. Bugünkü Bati’nin Dogu ve azgelismis diye niteledigi ülkelere olan olumsuz

bakis açisi, temellerini sömürgeci ve emperyalist geçmisinden, pek çok Batili düsünürün

asagilayici düsüncelerinden ve irkçi kuramlarindan alir. Bu imgelerin olusumu

sömürgeci ve emperyal dönemleri de kapsayacak sekilde çok genis bir zamana yayilir.

Sömürgeci ülkeler, sömürüyü mesrulastirmak için kendi kendilerini yönetemeyecek

kadar yeteneksiz, bagimli ve asagi halklarin yönetilmesi gerektigini savunmuslar, diger

yandan, döktükleri kanlardan, uyguladiklari insanlik disi sistemlerden söz

etmememislerdir.

18. yüzyilin sonlarina dogru ve 19. yüzyilda ulus-devletlerin belirmesiyle milliyetçi

kimliklerin ve milli tarihlerin ne kadar önemli oldugu vurgulanmis, diger toplumlarin

tarihleri, kültürleri degersiz ve asagi gösterilmeye çalisilmistir. Kapitalist rekabetin

artmasiyla beraber birbirlerini daha çok tehdit olarak görmeye baslayan toplumlar

birbirleri üzerinde pek çok olumsuz ve gerçek disi imgeler yaratmislardir. Öteki

kültürler demek önceden beyinlere yer etmis belli imgeler, kliseler, önyargilar demektir.

Page 8: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

2

Bu imgelerin çogu abartili ve gerçek olmayan türden imgelerdir. Uzun bir süreç içinde,

daha çok savas ve karsitlik durumlarinda üretilmis olan bu olumsuz imgeler, gerçekten

uzak, belli görüsleri yerlestirmek, insanlari sartlamak amacini tasirlar. Zihinlere hayali

ve abartili bir sekilde yansiyan bu imgeleri sorgulamak, diger kültürleri nesnel olarak

görmeye çalismada ve anlamada önemli bir yer tutar. Ama çogu toplumun ve kisinin pek

yapamadigi bir seydir bu. Çünkü, hepimiz kendi kültürümüzce yogrulmus, bilinçlerimiz

çesitli önyargilarla doldurulmustur. Bu etkilerin ve sartlamalarin disina çikabilen

insanlar diger kültürlere ve dünyaya daha farkli açilardan bakarak toplumunun yükledigi

bazi önyargilardan kurtulabilirler. Bati’nin diger kültürler hakkinda ürettigi kliseler,

olumsuz yargilar maalesef pek çok kültürün insanlari tarafindan da kullanilmakta, kendi

toplumunu, kendilerini bile bu kliseleri kullanarak asagilamakta ve elestirmektedirler.

Edward Said, Sarkiyatçilik adli eserinde Bati emperyalizminin ve sömürgeciliginin

büyük bir arastirmaci yazar ve düsünür grubu tarafindan desteklendigini, yazilanlarla

emperyalist yayilmaciligin örtüstügünü anlatir. Bati’nin öteki ülkeler üzerine ürettigi

olumsuz imgelerin, metinlerin emperyalist ve sömürgeci yapilarla ne kadar baglantili

oldugu daha da belirgin hale gelir. Bundan sonra Dogu, Islamiyet ve az gelismis halklar

üzerine yazilan metinlerin, eserlerin emperyalist ve sömürgeci baglantilarinin olup

olmadigi sorgulanarak incelenmeye ve elestirilmeye baslanir. Edward Said, metinleri

analiz ederken “baglantililik” kavramini kullanir. Amaci metinlerin içinde sakli olan

Devletin ve iktidarin biçimlendirdigi kültürel iliskileri ortaya çikarmaktir. Kültürün,

kültürel olusumlarin büyük ölçüde Devletin neredeyse mutlak iktidariyla kurulan

iliskilerin olusturdugu bir ag sayesinde varoldugunu söyler. Said için yapitlar ne kadar

saf görünse de etkilendikleri ve yansitmaya çalistiklari fikirler, biçimler ve hedefler

vardir. Baglantililik bir yanda biçimler, önermeler ve diger estetik islemler ile öte yanda

kurumlar, failler, siniflar ve sekilsiz toplumsal güçler arasindaki kültürel iliskilerden

olusan örtük agdir. Said için baglantililik bir metnin analizi için dikkate alinmasi

gereken noktadir. Örtük baglantililigi incelemek; metinler ile dünya arasindaki baglari,

uzmanlasmanin ve edebiyat kuramlarinin tamamen sildigi baglari incelemek ve yeniden

yaratmak demektir. Bu yüzden baglanti agini yeniden yaratmak demek, metni topluma,

Page 9: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

3

yazara ve kültüre baglayan ipleri görünür kilmak, onlara maddiliklerini geri vermek

demektir. Batili ve Bati tarafindan deger verilen düsünürler ve yapitlar sömürülen ve

gelismekte olan ülkelerde çogu insan ve otorite tarafindan da sorgulanmadan, tam

okunmadan ve arkasinda hangi asagilayici, irkçi yargilar içerdigi görülmeden bas yapit

olarak degerlendirilmekte ve öyle kabul edilmektedir. Çünkü Bati üretmistir onlari. Bu

yapitlarin içeriginde bu kültürlere karsi hakaretler, asagilamalar, önyargilar bulunmasina

ragmen, gereken elestiriler yapilmaz ve cevaplar verilmez. Çogu düsünür ve yazar bazi

moda kavramlari kullanarak ünlü yazarlardan, düsünürlerden alintilar yaparak bu

düsüncelerin otomatik olarak elestirilemezler sinifina girecegini düsünür. Otorite olarak

kabul edilen yazarlarin kötü seyler, yanlis seyler yapmayacaklari veya yapsalar bile

onlar zaten birer simge haline geldikleri için sorun yaratmayacagi düsünülür. Insan

Haklari, demokrasi, esitlik gibi kavramlar çogu kisinin baskalarina baski kurmak için

kullandigi kavramlar haline gelmis, gerçekligin görülmesi daha da bulaniklastirilmistir.

Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki olaylar ve yazarlarin

vardigi sonuçlar emperyal ve sömürgeci gerçeklerle, ve küresel olarak yayilan ekonomik

aklin ürettigi her seyi çikara indirgeyen anlayis ile örtüsmektedir. Amacim, üretilen

olumsuz imgelerin ve söylemlerin sömürgecilikle, emperyalizmle ve küresel kapitalist

sistemle beslendigini, Kant, Hegel, Herder, Hume, Locke, James Mill, Dante, Marx,

Engels, Schelling ve daha pek çok düsünürün irkçi ve ayrimci düsünceleriyle

örtüstügünü göstermektir. Bati’yi üstün gösteren, diger halklari degersiz ve bagimli

kalmaya mahkum eden düsünürlerin kuramlari ve düsünceleri günümüze kadar ulasan

ve neredeyse silinmesi imkansiz hale gelen olumsuz imgelerin temelini olusturmaktadir.

Günümüzde de bu önyargilarin güçlenmesine ekonomik dünya sistemi de yardim

etmektedir. Kaynaklari tararken binlerce eserden yalnizca irkçi ve ayrimci düsüncelerle

dolu, dünyayi etkileyen bazi yapitlarin ve düsünürlerin görüslerine yer verebildim.

Sayisiz eser ve düsünürün irkçi, ayrimci yazilarinin pek bilinmemesi konunun halen

arastirilmasi gereken çok genis bir alana yayildigini göstermektedir.

Page 10: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

4

Birinci bölümde, Bati’nin tarih boyunca emperyal ve sömürgeci baglari oldugu kültürler

hakkinda ürettigi olumsuz imgelerle kendini tanimlamaya çalistigi düsüncelere yer

verilmeye ve Bati’nin kendinden farkli toplumlari yetersiz, asagi, bagimli toplumlar diye

yargiladigi düsüncelerin kitaplara, romanlara, çesitli siyasi, tarihi metinlere nasil

yansidigi, olumsuz imgelere dönüstügü gösterilmeye çalisilmaktadir. Edward Said’in

inceledigi Batili düsünürlerin ve kitaplarinin içerikleriyle örtüsen Bati’nin sömürgeci

tutumu arasindaki baglari görünür kilmasinin önemini, sömürgeciligin ve emperyalizmin

nasil sistemli bir sekilde diger toplumlari boyunduruk altina almaya çalistigini ve bunu

kültürel emperyalizmiyle de destekledigini gösteren görüslerine yer vermek istiyorum.

Ikinci bölümde, sömürgeciligin, üretilen irkçi kuramlarin ve irkçiligin dünyaya verdigi

acilari ve halen irkçi kuramlarin dogru yargilarmis gibi insanlarin beyinlerinde

günümüzde de varligini sürdürdügü üzerinde durulmaktadir. Fanon, Siyah Deri Beyaz

Maskeler adli eserinde sömürgeci Beyaz adamin, Siyah insanin dünyasini isgal

etmesiyle, onu sömürmeye ve asagilamaya baslamasiyla Siyah insanin yabancilasmasini,

asagilik duygusuna kapilisini ve nevrotik hale gelisini çarpici örnekler vererek anlatir.

Fanon, Zenci insanin bu durumunu Beyaz adamin sömürgede kurdugu sistemin acimasiz

yapisini çözümleyerek açiklamaya çalisir. Bu durum sömürülen, isgale ugrayan diger

toplumlarda da görülebilecek türden sorunlardandir.

Üçüncü bölümde, küresellesen dünyada ekonomik Aklin her yere yayildigi, insanlar

arasindaki iliskilerin ve bilinçlerinin bu çikarci ekonomik sisteme göre olustugu, insanin

kendisini ve öteki insanlari pazardaki degerlerine göre algiladigi ve kendinden

yabancilastigi gösterilmek istenmektedir. En Alltakiler adli eserde, insanlarin ölümlerine

yol açabilecek islerde hiçbir kaygi duyulmadan çalistirilmasi, bir nesne gibi

kullanilmasi, hayatlarinin hiçe sayilmasi, ayni zamanda yasadiklari toplum tarafindan

dislanmalari günümüz sisteminin insani yok sayan anlayisini göstermektedir. Alman

toplumunun belleginde kötü imgelere dönüsen, yapacak bir seyleri olmayan bu çaresiz

insanlarin sömürülmeleri ve irksal nefretin arttigi toplumdan dislanmalari yalnizca

Page 11: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

5

Almanya’da degil, çikarci kapitalist degerleri benimsemis her toplumda yasanmasi olasi

bir gerçek olarak karsimiza çikmaktadir.

Çalismamin amaci tarih boyunca belli ve kritik dönemlerde çesitli önyargilar ve

dayatmalarla üretilen imgelerin büyük bir yazar ve düsünür grubunun da düsünceleriyle

desteklendigini, bilinçlerimizin ve bilinçdisilarimizin bu disimizdaki kurumlarla,

egemen kültürün degerleriyle dolduruldugunu göstermek ve bugün de sürmekte olan

güçlünün dogrularinin dogru oldugu dünyanin ve degerlerinin tekrar sorgulanmasini

saglamak. Kaynak tarama yönteminden yararlanarak seçtigim kitaplar ve yazarlarin

görüsleri sömürgeci ve emperyalist yayilmaciligin etkilerini göstermeye yöneliktir.

Page 12: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

6

BIRINCI BÖLÜM : ÖTEKI IMGESI

Page 13: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

7

1. Kültürler ve Öteki Imgesi

Belli bir kültürün veya bir ülkenin veya bir yörenin insanlarindan bahsedildigi zaman

hemen ardindan ne tür insanlar oldugunu çagristiran basma kalip fikirler, imgeler,

önyargilar akillarda beliriverir. Genelde uzun bir geçmise sahip olan, sürekli tekrarlanan

bu basmakalip düsünceler hemen hemen kasitli ve önyargili yakistirmalardan olusur.

Farkli kültürlerin birbirlerini gerçekten tanimadan tek tarafli ve önyargili bir sekilde

birbirleri hakkinda bu tür olumsuz yargilara ve imgelere sahip olmasi iletisimsizlige ve

düsmanliga neden olmaktadir. Genelde güçlünün güçsüzü sömürdügü, tanimladigi,

olumsuz imgelere mahkum ettigi bir dünyada, sesini duyuramayan kültürler yeterince

kendilerine yapilan bu haksizliga karsi kendilerini savunamamaktadirlar. Bati’nin

ölçütlerine göre az gelismis diye kabul edilen toplumlara yakistirilan tanimlar ve imgeler

sürekli küresel medyanin da yardimiyla tekrarlanmakta ve standartlastirilmaktadir.

Bati’nin tek boyuta indirgedigi ve beyinlere yerlestirdigi olumsuz Dogu imgesi ve içine

dahil edilen Türk imgesi tarih boyunca pek çok gerçek disi yargilarla ve yakistirmalarla

da süslenmistir. Bati’nin yüzyillar boyunca geri kalmis diye niteledigi toplumlar ve

kültürler hakkinda ürettigi olumsuz imgelerin temeli, sömürgecilik, emperyalizm, irkçi

kuramlar ve pek çok ünlü düsünürün ayrimci düsüncelerinden beslenmektedir.

Kapitalizmin küresel olarak yayilmasiyla beraber zaten varolan bu olumsuz imgeler

dünyaya yayilmakta, degistirilmesi imkansiz imgelere dönüsmektedirler. Kültürler de

birbirlerini bu önyargilar ile görmeye devam etmekte, ayrimci düsüncelerden

kurtulamamaktadir.

Kültür terimi çesitli anlamlar tasiyan, farkli kullanimlari, tanimlari olan bir kavramdir.

Raymond Williams kavrama ne gibi anlamlar yüklenildigini söyle siralar: “Bir isleme

süreci’nin adi olarak baslangiçta –ürün yetistirimi (cultivation) ya da hayvan yetistirimi

(çobanlik ve besicilik) ve zihin yetistirimine (etkin cultivation’a) dogru anlamini

genisleterek- özellikle Almanca ve Ingilizce’de 17. yüzyilin sonlarinda belirli bir halkin

Page 14: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

8

“bütün bir yasam biçimi” demek olan bir “tin” konfigürasyonu’nun ya da genellemesinin

adi oldu.” 1

Mike featherstone kelimenin içerdigi anlamlari “bir halkin tüm yasami” seklinde

kullanildigina vurgu yaparak kavrami söyle açiklar: “Kültür terimi çesitli sekillerde

normlara, düsüncelere, inançlara, degerlere, simgelere, dillere ve kodlara deginmek

üzere kullanilmistir. Kültür terimi, ayrica kisinin tinsel ve entelektüel gelisim sürecine

ya da uzman entelektüel ve sanatsal çevrelere ve pratiklere, kültürel alana ya da

toplumun bütün bir hayat tarzina (antropolojik görüs) isaret edebilir.”2

Williams, kavramin antropolojik ve genis sosyolojik kullaniminin, ayri bir halkin ya da

baska bir toplumsal grubun “bütün bir yasam biçimi” ni kastettigini, kavramin Herder

tarafindan her çesit tekil anlamindan ya da bugün söyledigimiz sekliyle “uygarlik” in

tek çizgili (unilinear) anlami olmaktan kurtararak, bilinçli bir ayrimla, anlamli bir

çogulluk, “kültürler” i kastetmek üzere kullandigini söyler. 3

Said, kültürün zamanla saldirgan bir biçimde, ulusla ya da devletle birlikte anilmaya

basladigini; bu durumun her zaman biraz yabanci düsmanligi içererek “biz”i “onlar”dan

farklilastirdigini, bir kimlik kaynagi oldugunu söyler.4 Sorunlardan biri, insanlarin kendi

kültürlerinin diger kültürlerden üstün olduguna inanmasi ve tapinilacak degerler olarak

algilamasidir. Sömürgecilerin sömürdükleri toplumlara dayatmaya çalistigi

düsüncelerden birisi de kendi kültürel degerlerinin üstünlügü ve yerli kültürünün

degersizligidir. Sömürgecilik ve emperyalizmin hismina ugramis kültürler genelde

ezilmis, asagilanmis, sinirli anlamlara, olumsuz imgelere mahkum edilmis, dünyada

böyle taninmislardir. Yeryüzündeki çok farkli kültürler, yasam tarzlari bir yerde insan

türünün bir zenginligi olarak görülmesi gerekirken genelde belli çikarlar yüzünden

1 Raymond Williams, Kültür , çev: Suavi Aydin, Imge Kitapevi, Ankara, 1993, s. 9. 2 Mike Featherstone, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, çev: Mehmet Küçük, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1996, s. 212 . 3 Raymond Williams, a.e., s. 9. 4 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, çev : Necmiye Alpay, Hil Yayinlari, Istanbul, 1998, s. 14

Page 15: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

9

birbirleriyle kiyaslanarak asagi, üstün, gelismis, az gelismis gibi siniflamalar yapilarak

ayrimcilik yapilmaktadir. Bu yargilamalari genelde sömürgecilik ve emperyalizmle

birlikte gücü elinde bulunduran kültürler, ülkeler kendi kültürlerini üstün göstermek ve

sömürgeciliklerini sürdürmek amaciyla, bilimsel denilen kanitlar da sunarak

desteklemeye çalismaktadirlar. Toplumlar, devletler kendilerini de tanimlamak, güçlü,

üstün bir kimlige bürünebilmek için öteki dedikleri kültürlerin farkliliklarina, daha çok

olumsuz diye niteledikleri özelliklerine vurgu yaparak kendilerini ayricalikli bir konuma

koymak isterler. Avrupa kültürünün ve kimliginin tanimlanmasinda, öteki denilen

Avrupali olmayanlarin kültürü ve olumsuz gösterilen özellikleri önemli rol oynar. Tarih

boyunca süregelen yakistirmalar, kliseler, önyargilar günümüzde de etkisini

sürdürmekte, yazili metinlerde, edebiyatta varligini sürdürmekte, varolan ayrimciligi

daha da güçlendirmektedir. Larrain, Bati’da gelisen araççil akil kavrami ile isleyen

kuramlarin bakis açilarini, öteki’nin kaotik ve akildisi yöntemleri ile kiyaslayarak Akil’a

yapilan vurgulamayi ve diger kültürlerin niçin asagi görüldügünü söyle anlatir: “Akil

insanligi mutsuzluktan kurtaracaktir. Bilgi ve bilimin yeterince gelismedigi Avrupa

disindaki dünyanin, bir mutsuzluklar dünyasi olarak görülmesi sasirtici olmamaktadir.”5

Avrupa disinda gelisim gösteren bir toplum yoktur. Diger toplumlar kendi baslarina

bunu basaramamis, mutsuz ve fakirlik içinde yasamlarina devam etmektedirler. Bu

durumda Avrupa’ya da bir görev düsmektedir; bu toplumlari uygarlastirmak ve

gelistirmek. Etienne Balibar, Ingiliz, Fransiz, Hollandali, Po rtekiz gibi farkli

tabiyetlerden sömürgeci kastlarin, uygarligi vahsilere karsi savunma hedefi ile bir

“beyaz” üstünlügü düsüncesini ortaklasa uydurduklarini, bu tasvirin, “beyaz adamin

omuzlarindaki görev” klisesinin Avrupali ya da Batili kimligi kavraminin

olusturulmasina önemli bir katkida bulundugunu söyler.6 Larrain bu yalana

sömürgeciligi gizlemek için her zaman basvuruldugunu, gerçek amacin baska oldugunu,

bu durumun baska bir sekilde de açiklanabilecegini, amacin uzak ülkelerin

hammaddelerini ve yeni pazarlarini sömürmek oldugunu, bunun incelikle gizlenmis bir

5 Jorge Larrain, Ideoloji ve Kültürel Kimlik, çev :Nese Nur Domaniç, Sarmal Yayinevi, Istanbul, 1995, s. 195. 6 Etienne Balibar, v.d., Irk Ulus Sinif, çev: Nazli Ökten, Metis Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 57.

Page 16: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

10

ekonomik çikar olarak degerlendirmenin mümkün oldugunu söyler.7 Pierre Clastres,

Batili gözlemcilerin ilkel dedigi toplumlar karsisindaki tutum ve aliskanliklarini yansitan

geçim ekonomisi kavraminin “bilimsel” açidan koflugunu vurgular. Bu toplumlarin

teknolojik hatta kültürel yetersizlikleri yüzünden artideger üretebilecek durumda

olmadiklarini söylendigini ama bundan daha yaygin ve daha yanlis bir degerlendirmenin

gösterilemeyecegini, geçim ekonomisi fikrinin modern Bati ideolojisinin bir bulusu

oldugunu, bilimsel bir kavramla uzaktan yakindan ilgisinin olmadigini, etnolojinin,

sanayilesmis uluslarin azgelismis denen dünyaya karsi izledikleri stratejisinin

olusturulmasina alet edildigini ve durumun ütkütücü oldugunu söyler. 8 Levi-Strauss,

insan topluluklarinin kimini “ilkel” kimini “daha uygar” diye siralayip

siralayamacagimizi sorar. Teknik ilerlemenin derecesinin, üretim hacminin, nüfus

oranini vb. saptanabilinecegini, ve bunu baska toplumlar için yaptigimiz siniflamalarla

karsilastirabildigimizi, son derece kendimizden emin olarak bunu nesnel bir siniflamaya

soktugumuzu söyler. Ama sorun bu kadar basit degildir. Ister en ilkel olsun ister en

uygar olsun, toplumlari belirleyen ince ayrintilar oldugunu, bir toplumu içeriden bilip,

diger toplumlarla birlikte disardan siniflandiramayacagimizi, zorlugun burada oldugunu

söyler.9 Toplumlarin zaman içinde pek çok tesadüf ve dis etkenlerin sonucu olarak da

belli yönlere dogru gittigini, herhangi bir toplumun mutlaka belli, hiç degismeyen,

önceden belirlenmis bir yönde gidecegini söylemenin olanaksiz oldugunu söyler:

“Diyelim, en karmasik birlesimin –Bati uygarligi- olusmasi için birkaç yüz bin yil

gerekti. Insanlik bu birlesimi daha önce de basarabilirdi, çok daha sonra da; fakat

gerçek, onun tam da o öznel anda basarildigidir ve neden böyle oldugunun açiklamasi

yoktur, böyle olmustur yalnizca.”10

Batili devletler teknolojik olarak ilerleyince kendilerini dünyanin merkezinde görmeye,

diger ülkeleri hegemonya altina almaya, kendi isteklerini dayatmaya çalismaktadirlar.

7 Jorge Larrain, a.e. , s. 196. 8 Pierre Clastres, Devlete Karsi Toplum, çev: Mehmet Sert, Nedim Demirtas, Ayrinti Yayinlari, Istanbul 1991, s. 15 . 9 Claude Lévi-Strauss Irk, Tarih ve Kültür, çev: Haldun Bayri, Metis Yayinlari, Istanbul, 1997, s. 103. 10 A.e., s. 105.

Page 17: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

11

Jorge Larrain Bati’nin diger kültürler hakkindaki bencil ve kendini merkezde gören

bakis açisini söyle yorumlar: “Bati’da Aklin teknik boyutunun üstün kilinmasi

nedeniyle, diger kültürleri yalnizca bu bilgiye dayali araçsal boyutu etkin kullanimlari

açisindan degerlendirme egilimi vardir. Bazi az gelismis toplumlarin bu açidan görece

geri olmalari, onlarin kültürel kazanimlarinin kolaylikla negatif olarak

degerlendirilmesinin temeli olarak islev görür.” 11 Kültürel farkliliklarin, degerlerin pek

bir önemi yoktur teknik ilerlemenin yaninda. Eger teknoloji yoksa gelisme de yoktur.

Gelisemeyen yetersiz kültürler vardir Bati için. Bu bir yerde Bati’nin isini de

kolaylastirir, çünkü teknolojik üstünlügünü kullanarak bu kültürleri istedigi yöne

sürükleyebilir, kültürel emperyalizmini sürdürebilir. Iktisadi Aklin dogrultusunda insani

degerler de kullanilacak araçlara dönüsür sadece.

Loomba, genelde sömürgecilikle beraber yabanci kültürler ve halklar hakkinda yazilan

hakaret içeren kitaplarin, asagi türden irklara mensup olduklarina iliskin düsüncelerin,

kliselerin ortaya çiktigini, bu tür inançlarin güçlendigini söyler: “Avrupali-olmayan ülke

ver halklara iliskin “enformasyon” toplanmasi ve bunlarin çesitli yollardan

“siniflandirma” si, bu ülke ve halklari denetleme stratejilerini belirledi. “Mülayim

Hindu”, “savasçi Zulu”, “barbar Türk”, “Yeni Dünya Yamyami” ya da “siyah irz

düsmani” seklinde farkli kliseler tikel kolonyal durumlarda ortaya çikti ve farkli

kolonyal politikalara uygun olarak kesilip biçildi”12

Kapitalist sistemin yayilarak küresel bir güç haline gelmesi her seyi rekabet içine

sokarak, kültürleri de kendi çikarci mantigina göre degerli, degersiz gibi yargilamalar

yapmaya sürüklemekte, kültürlerin birbirlerini rakip ve düsman olarak görmesine neden

olmaktadir. Levi-Strauss kültürlerin de bir büyüklenme kaynagi olarak kullanildigini,

kimi zaman, her kültürün kendini tek hakiki ve yasanmaya deger kültür olarak

11 Jorge Larrain, a.e., s. 191. 12 Ania Loomba, Kolonyalizm ve Postkolonyalizm, çev : Mehmet Küçük, Ayrinti Yayinlari, Istanbul 2000, s. 121.

Page 18: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

12

gördügünü, diger kültürleri tanimamazliktan geldigini, hatta onlarin kültür oldugunu bile

inkar ettigini söyler.13 Larrain, kültürel kimligin diger gruplara karsiymis gibi

tanimlandigini böylece “onlara” veya “baskalarina” karsi “biz” fikrinin savunuldugunu

ve farkliliklarin abartildigini söyler. Sonuç olarak, bir yandan belirli kültürel özelliklerin

ulusal karakterin içinde dogal olarak mevcutmus gibi sunulurken, diger yandan

dogallastirma sürecinin ortaya çiktigini belirtir.14 Diger kültürlerin algilanmasinda

böylece devlet ve içinde yasanilan toplumun da önyargilari insanlari yönlendirir ve

dogru diye sunulan degerler aslinda yasanilan toplumun yargilarindan baska bir sey

degildir.

Bati yayilmaciligi ve sömürgeciligi sirasinda ele geçirilen kültürler ve halklar üzerinde

yaratilan olumsuz imgeler, söylemler Bati’nin kültürel kimligini tanimlamasinda önemli

yer turar . Bu söylemlerin, kliselerin çok büyük bir bölümü ünlü düsünürlerin, yazarlarin

eserlerinde de yer alir. Larrain, on altinci yüzyildan beri Avrupali kültürel kimligin

olusumunda Avrupali olmayan ötekinin varliginin bulundugunu ve bunun çok önemli

oldugunu, Amerika’nin fethinin kapitalizmin baslangici ve Avrupa’da ulus-devletlerin

biçimlenmesiyle çakistigi için özellikle çok önemli rol oynadigini söyler.15 Avrupali

olmayanin özellikleri ne kadar asagilanmissa Avrupalinin da özellikleri o kadar

yüceltilmistir. Her zaman Bati’nin degerlerine göre bir kiyaslama ve siniflandirma söz

konusu olmustur. Bu söylemlerin çogu Bati emperyalizmini hakli çikarabilmek için bu

kültürleri bagimli ve yönetilmesi gereken kültürler olarak göstermekte, edebi eserlerde

bile bu halklara biçilen roller sömürgeci bakis açisiyla örtüsmektedir. Bati

sömürgeciligini yayarken, elegeçirdigi toplumlari daha iyi yönetebilmek için sadece

kaba gücün yeterli olamayacagini, bu toplumlari kültürel olarak da dönüstürülmesinin ve

kendi kültürünün üstün oldugununun beyinlere kazinmasi gerektigini düsünür. Said

Bati’nin bu hegemonyaciligini ve niyetini söyle anlatir: “Bati’da en azindan 18. yüzyil

13 Claude Lévi-Strauss, a.e., s. 70. 14 George Larrain, a.e., s. 225. 15 A.e., s. 197.

Page 19: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

13

sonlarindan bu yana edinilen deneyimin özünde, yalnizca uzak yerlerde hegemonya

kurup bunu perçinlemek degil, ayni zamanda kültürle deneyim alanlarini görünüste ayri

kilmak da yatar. Irk ve ulus gibi varliklar, Ingilizlik ya da Oryantalizm gibi özler, Asya

tipi ya da Bati tipi üretim tarzlari: bence tüm bunlar, dünyanin her yerinde gerçeklesen

emperyal toprak birikimin epey ötesinde kültürel karsiliklari bulunan bir ideolojiye

taniklik etmektedir. ”16

Emperyalist yayilmaciligi olumlayan ve bu ülkelerin gelismesi ve özgürlesmesi için

sömürgeciligin bir yerde zorunlu oldugunu göstermeye çalisan pek çok tarihi, edebi,

siyasi metin bulunmaktadir. Bu metinler tek boyutlu düsünceler, keyfi yargilar, irksal ve

kültürel asagilamalarla doludur. Seyyahlarin, tarihçilerin, yazarlarin çogu bu kültürler

hakkinda yazarken emperyalist ideolojinin görevlisi olarak kalemlerini kullanmislar,

zihinlerde silinmesi zor olumsuz imgeler ve önyargilar yaratmislardir. Yaratilan kliseler,

olumsuz imgeler, asagilamalar, uydurulan kahramanlarla edebiyatta da yerini almis ve

desteklenmistir. Ania Loomba yazilanlarin ne kadar tek tarafli ve kendi merkezci

görüslerini yansittigini, Avrupali seyyahlarin karsilastiklari engin yeni dünyalari kendi

kültürleri ve toplumlarinin sagladigi ideolojik filtreler ya da görme tarzlari yoluyla

yorumlamis oldugunu söyler. 17

Sömürgecilik ve edebiyat arasindaki iliskilerin, ne gibi baglantilarin in oldugunun

incelenmeye alinmasi gerekir Dogu hakkinda yazilan kitaplarin temelde ayni kliselerle

dolu oldugu ve sömürgeci zihniyetin buralara kadar sizdigi açiktir. Said, sömürgeci

kuramlarin edebiyat söylemleriyle de ayni olumsuzluklari paylastigini, desteklendigini,

dolasima sokuldugunu, yirminci yüzyilda kurtarici bir statü kazanmis olan bu “dünya

edebiyati” anlayisinin, sömürge cografyasi kuramcilarinin vurguladiklariyla

örtüstügünü, yazilanlarin çogunun belli bir iddiaya, ideolojiye veya kurama bagli

oldugunun açik oldugunu söyler.”18 Yazilan pek çok eserde de Avrupaliya biçilen roller

hep üstün, kibar aklin yolundan giden, merhametli gibi olumlu özellikler tasiyan 16 Edward Said, Kültür ve Em peryalizm, s. 110. 17 Ania Loomba, a.e., s. 93-94. 18 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 96.

Page 20: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

14

karakterleri içerir. Yerliye, Ötekine biçilen rol ise kimliksiz, merhametsiz, hemen kaba

kuvvete basvuran, aklini kullanamayan karakterlerden olusur. Nedret Kuran, Alman

edebiyatinda Dogu imgesini biçimlendiren yazarlarin basinda gelen Karl May’in

Bagdat’tan Istanbul’a adli eserini incelerken, “Avrupali imgesi”ni “Türk imgesi” ile

tarihsel-uzamsal baglamlari üzerinde durarak karsilastirir. Genelde Avrupali ile Türk’ün

karsilastirildigi bölümlerde ortaya çikan görece eksiklikler ve farklarin olumsuzluk etkisi

yarattigini söyler.19 Avrupali’nin deger yargilari, Türk’ün deger yargilarindan farklidir.

Örnegin, bir Avrupali kolay kolay insan öldüremez, merhametlidir. Ancak kendi hayati

tehdit altinda ise baska bir insanin hayatina kiyabilir. Türkün karsisindakini öldürmek

için hiç tereddüt etmeyecegi kötü durumlarin çogunda bir Avrupali kendine hakim

olabilir ve düsmani öldürmek yerine cezalandirma yoluna gider; unutamayacagi bir

ahlak dersi vermeyi öldürmeye yegler. Avrupali zayiflarin hakkini korur. Kitaptaki

Alman kahraman Osmanli Imparatorlugu’ndaki etnik gruplara ve fakirlere sefkatle,

babacan bir tavirla yaklasmakta, onlarin koruyucu melekligini yapmaktadir. 20 Fransiz

edebiyatinda Türk imgesini ve nasil yansidigini inceleyen Ali Özçelebi de 19. yüzyilin

Chateaubriand’in ve Hugo’nun egemen oldugu ilk otuz yillarda betimlenen Türklerin

acimasiz, kiyici, savasçi, bagnaz ve hosgörüsüz oldugunu söyler. Çok ge çmeden de bir

Hiristiyan-Müslüman, Bati-Dogu, uygarlik-barbarlik çatismasi gibi sunulan Türk-Yunan

Savasi’nin bu imgelerin yeniden canlanmasina katkida bulundugunu söyler.21

Genelde ötekilere biçilen roller bu yönde olusturulur. Dogu veya sömürgeci halklar

üzerine yazanlar hep belli kliselerle, belli önyargilarla bu halklari sinirli ve asagi bir

kimlige, karakterlere mahkum ederler. Kaleme alinan konu özellikle belli bir kültür veya

irklar üzerineyse, bunun ne kadar zor ve tehlikeli bir is oldugunu, isin isine nelerin

karisacagini, tarihsel iliskilerin, çikarlarin, önyargilarin girecegini unutmamak gerekir.

Yasananlar ve yasanmakta olan olaylar bize bu hatalara ne kadar çok düsüldügünü,

19 Nedret Kuran, ”Karl May’da Türk Imgesi,” Kuram Dergisi, Kitap 6, Kur Yayincilik, Istanbul, Eylül 1994, s. 24. 20 A.e., s. 24. 21 Ali Özçelebi, Romantik Fransiz Yazininda Türkiye Imgesi (1830-1855) , Atatürk Üniveristesi Fen ed. Fakültesi, Bati Dilleri ve Edebiyatlari Bölümü, Erzurum, 1983, s. 142 (doçentlik tezi)

Page 21: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

15

ötekiler hakkinda fazla düsünülmeden yargida bulunuldugunu göstermekte. Loomba bu

yazilanlarin amacinin, nelere hizmet ettigini ve neleri dönüstürdügünü, bu metinlerin

egemen ideolojilerin zihniyetini de yansittigini söyler: “Edebi metinler yalnizca içsel

degerleri yüzünden degil, pazar ya da egitim sistemi gibi öbür kurumlarin bir parçasi

olduklari için de toplumda dolasima girer. Edebi metinler bu kurumlar araciligiyla,

kolonyalistlerin hem kendi metropollerinde hem de kolonilerde kültürel bir otoriteye

sahip olmalari konusunda hayati bir rol oynar.”22

Said, yazarlarin ve elestirmenlerin çogunun tutumlarini elestirerek, kendi varoluslarinin

önemli toplumsal ve ekonomik gerçekleri olan sömürgecilik ve emperyalizm konusunun

niçin bu kadar az sayida “büyük” romancinin dogrudan dogruya ele aldigini ve roman

elestirmenlerinin neden bu kayda deger sessizlige saygi göstermeyi sürdürmüs oldugunu

sorgular.23 Kültürün ve Devletle olan iliskilerinin sorgulanmasinin bir yana birakildigini,

emperyalist ve sömürgeci geçmislerinin unutularak metinlerin bu bakis açisindan uzakta

tutuldugunu, elestirmenlerin ve romancilarin bu gerçekle yüz yüze gelmekten

kaçindiklarini belirtir. Egemen kültürün neleri sakladigini ve sinirladigini, yarattigi

düsünce ve hayal gücündeki tek düzeligi sorgular: “Kültür binasi, nasil olup da hayal

gücünü bazi açilardan sinirlarken bazi açilardan genisletecek sekilde insa edilmistir ?

Hayal gücü, nasil bir bag kurmaktadir resmi bilginin düsleri, kurgulari ve hirslariyla,

icraat bilgisiyle, yönetim bilgisiyle ?”24

Bu yüzden, sömürgecilik sonrasi elestireler ve sorular bir yerden sonra duyulmamis, bu

konuda pek bir sorun yokmus gibi gösterilmis, beklenilen cevaplar verilmemistir. Ele

geçirilen topraklara giden pek çok seyyah, yazar, düsünür bu halklar ve kültürler

hakkinda abartili, keyfi yakistirmalarla dolu imgeler üretmis, bu kültürleri oldugundan

farkli ve asagi göstermislerdir. Yapitlarin bu yönünden, toplumsal gerçeklikleri

çarpitmaya, abartmaya, tek tarafli görüsleri yerlestirmeye çalisma larindan pek

22 Ania Loomba, a.e., s. 93. 23 Edward Said, Kis Ruhu, çev: Tuncay Birkan, Metis Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 188. 24 A.e., s. 188.

Page 22: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

16

sözedilmez. Sömürgeci ülkelerin yazarlari genelde kitleleri kosullandirmaya, yogurmaya

yönelik düsüncelerle yazmislardir. Berna Moran, pek çok elestirmenin toplumsal

elestirinin baslangicini Vico’nun La Scienza Nuova (1725) adli kitabinda buldugunu,

Vico’nun Homeros’u psikolojik ve sosyal açidan yorumlamaya çalistigini söyler.25

Diger halklar üzerine yazma, fiziksel ve ruhsal olarak betimleme sanilandan çok daha

eskilere kadar gitmektedir. Yazanin da bilincinin ister istemez yasadigi çagdan,

toplumdan ve deger yargilarindan belli bir yerden sonra kaçamayacagi dogrudur.

Edward Said edebiyatin da belli bir yerden sonra toplumsal yasamin etkilerinden

kaçamayacagini söyler: “.. yapit ne denli estetik ya da eglendirici olursa olsun, pesinden

gelen çikarlar, iktidarlar, tutkular, hazlar, devletin etkileri- edebiyat dedigimiz seyin bir

parçasidir.”26 Said’in Sarkiyatçilik adli yapiti yayimlandiktan sonra sömürgeci,

emperyalist, irkçi ideolojinin her yere sizabilecegi görülür, metinler, söylemler, sanat

eserleri, bu gerçekler ve baglantilar gözönünde tutularak incelenmeye baslanir. Çok

sayida önemli yapitin nasil tek tarafli düsüncelerden olustugu, Bati sömürgeciligi ve

emperyalizmiyle örtüstügü ve bunlari onaylayan görüsler sundugu gerçegi ortaya çikar.

Frantz Fanon da bu zihniyetin dile, edebiyata, yasam biçimine ve hatta caddelerdeki

heykellere kadar yayildigini, her yerde minnettarligini gösteren zenci ile efendisinin

pozlariyla dolduruldugunu, asagilamalarin günlük yasama kadar girdigini söyler: “Siyah

insanin, beyaz insana karsi besledigi minnet duygusundan sikayeti yok; bunun en güçlü

ifadesi, Fransa’nin her yerinde ve kolonilerde meydanlara dikilen ve zincirlerinden

kurtulmus sempatik zencilerle onlarin baslarini oksayan beyaz efendilerin birlikte

kompoze edildigi o etkileyici heykellerde görülür.”27

Bu kültürde yasayan insanlar, kültürlerinin onlara yükledigi, bilinçlerine yazdigi

fikirleri, deger yargilarini içsellestirerek, kendilerinin bir parçasiymis gibi kabul ederler.

Bu heykellerin amaci da sömürgeci efendiler sayesinde Zencilerin medeniyete, daha iyi

25 Berna Moran, Edebiyat Kuramlari ve Elestiri, Iletisim yayinlari, Istanbul, 2002, s. 83. 26 Edward W. Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 462. 27 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler, çev: Mustafa Haksöz, Sosyalist Yayinlar, Istanbul, 1996, s. 205.

Page 23: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

17

bir yasama kavustugunu göstermektir. Çogu kisi de bu ifadelerin ne anlama geldigini

sorgulamadan, sömürgeciligin gerçek yüzünün saklandigini düsünmeden kabul eder.

Minnettar olunacak bir is yapmistir efendisi, onu bu üstün medeniyetle tanistirmis, bu

medeniyette yasayabilmesi için onu egitmeye çalismis, vahsi hayatindan kurtarmis ayni

masada yemek yemesine izin vermistir. Zencinin anlamasi ve hiçbir zaman unutmamasi

gereken budur.

1.1. Öteki’nin algilanisi ve “Toplumsal Karakterler”

Kültürlerin içerdigi deger yargilari süphesiz belli süreçlerde ortaya çikmis, toplumlarin

gelisimlerine, ilerledigi yönlere göre olusmus tur. Her kültürün deger yargilari, kurallari,

kuralsizliklari diger kültürlere göre yanlis ve mantiksiz görülebilir. Bu degerlerin

evrensel oldugunu düsünmek diger kültürleri anlamakta büyük bir engel olusturur. Bu

konuda Fromm’un “toplumsal karakterler” kavrami kültürel degerlerin, davranis ve

düsünce biçimlerinin olusumunu açiklamak için yararli ve yol gösterici bir kavram olma

özelligi tasiyor. Erich Fromm, “toplumsal karakter” kavramini kullanarak o toplumda

yasayan insanlarin içinde bulundugu tarihsel ve rastlantisal sinirlamalarindan ve

bilinçlerinin yasadigi toplum tarafindan nasil dolduruldugundan bahseder. Toplumlar

varliklarini sürdürebilmek için üyele rini kendi istekleri ve deger yargilarina göre

kosullandirir ve sekillendirirler: “Düsünce sistemi toplumsal gelisimin olusturdugu bir

sey. Her toplumun yasama çabasi içinde, yasam biçimine bagimli olarak bir duygulanma

ve algilama yolu gelistirmis olmasi, nelerin bilince ulasacagini, nelerin bilince

ulasmayacagini belirleyen bir kategoriler sisteminin olusmasina neden oluyor. Bu sistem

sanki toplumun kosulladigi bir süzgeç gibi görev yapiyor; bu süzgeçten geçemeyen

yasantilar bilince ulasmiyor.”28

Bu durumda bilincin ve bilinçdisinin da toplumca kosullandigini söyler Fromm.

Her kültürün deger yargilarini olusturan kurallar, duygulanma ve algilama biçimleri

28 Erich Fromm, Psikanaliz ve Zen Budizm, çev: ilhan Güngören, Onur basimevi, Istanbul, 1981, s.48.

Page 24: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

18

diger kültürlere göre çok farkli olabilir. Diger kültürlerin de kendileri gibi algilama ve

duygulanma sekline sahip oldugunu düsünmeleri sorun olusturur. Kültürlerin kendilerini

merkezde görmeleri, degerlerinin evrensel oldugunu düsünmeleri diger kültürleri

anlamakta büyük bir engel olusturur. Fromm, bilinç ve bilinçdisinin tanimini yaparken,

bilinçdisi denilen kismin yalnizca bastirilmis kötü yanlari olan bir yer olarak degil de

yasanan toplumun kosulladigi, bilinç düzeyine çikmasina izin vermedigi duygulari,

yasantilari barindirdigini söyler. Bilinç ve bilinç disindan, kisiligin her birinin kendine

özgü içerigi olan bölümleri olarak degil de fark edip ayirt etme ya da fark etmeyip ayirt

edememe durumlari olarak kabul ettigini söyler.29 Bilinçte olan her seyin ne kadar

dogruyu veya ne kadar gerçegi yansittigini sorgular. Bilinç toplumun yükledigi pek çok

yanlis algilama yollariyla da doldurulmus, gerçekleri görmeyi ve saglikli düsünmeyi

engelleyen, sinirlamalarla, günahlarla olusabilir: “Aslina bakarsaniz insanlarin bilinçli

zihinlerinin çogu uydurma seylerle dolu, yanilgiyla dolu. Bunun böyle olmasi insanlarin

gerçegi görüp tanimaktaki yetersizliklerinden gelmiyor, toplumun islevsel düzeninden

geliyor. Eger bazi ilkel toplumlari disarida birakirsak, insanlik tarihinin baslica özelligi

bir küçük azinligin çogunluk üzerinde egemenlik kurarak onlari sömürmesidir. ”30

Toplum kendi çikarlarini ve devamini saglayabilmek için geçmisten gelen pek çok

insani olmayan davranis biçimlerini edinmis olabilir ve bunlarin yanlis oldugunu kabul

etmekte direnebilir. Toplumlar yasamlarini sürdürmek için, insancil amaç lari hiçe

sayiyor, insanlarin insanca yasamasina izin vermeyip, çikarlari dogrultusunda yanlislari

da kabul edebiliyorlar: “Bu insancil amaçlarla toplumsal amaçlar arasindaki çeliski de

çesit çesit yalanlarin, uydurma inançlarin üretilmesine neden oluyor. Simdi burada

belirtmek istedigim sey bilincimizin içindekilerin çogunun toplumun kafamiza

doldurdugu gerçege uymayan kavramlardan, uydurma seylerden olusturulmus olan

“düzmece bilinç” oldugudur. ”31

29 A.e, s. 44. 30 A.e., s. 45. 31 A.e., s . 46.

Page 25: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

19

Bu yüzden kültürler birbirleri hakkinda yargiya varirken kendi kültürünün, toplumunun

önceden sahip oldugu önyargilari, olumsuz düsüncelerin etkisinden kurtulamiyor. Bu

toplumlarda yasayan insanlar, bu deger yargilarini, düsünce biçimlerini içsellestirerek,

kisiliklerinin bir parçasi olarak ediniyorlar. Fromm, toplumunun etkisinin yalnizca bir

huniyle bilincimize uydurma seylerin doldurmasiyla bitmedigini, bir yandan da gerçegi

fark etmemizi, gerçegin ayirdinda olmamizi önledigini söylüyor.32 Bu yüzden insanlarin

yasam biçimleri ve yasadigi toplumlar düsünce yapilarinin olusumunda da etkili oluyor

ve bunu belirliyor. Erich Fromm, toplumlarin, kültürlerin sahip olduklari mantigin,

dillerin, toplumsal tabularin yapisinin bir sonucu olarak insanlarin bilincine nelerin

ulasacagina ve nelerin bastirilacaginin nedenlerini olusturdugunu belirtiyor.33 : “Ancak

toplumun kosulladigi üç tabakali süzgeçten, yani dilin, mantigin ve toplumsal tabularin

süzgecinden geçebilen düsünceler ve duygularin ayirdinda olabiliyorum. Bu süzgeçten

geçemeyen yasantilar bilince ulasamiyor; bilinçdisinda kaliyor.”34

Fromm, yasanilan toplumdaki düsünce biçimlerinin, dilin içerdigi sözcüklerin,

anlamlarin, toplumsal inanislarin kisiligin olusumunda ne kadar önemli oldugunu ve

kisiyi belirledigini söyler. Ama çogu kisi mantigin ve dillerdeki sözcüklerin hemen

hemen her yerde ayni anlamlari ve duygulari yansittigini düsünüyor. Toplumlar çogu

konuda kendi yasam biçimlerine, mantik yapisina göre farkli düsüncelere ve dogrulara

sahip olabilirler : “Tipki insanlarin çogunun dillerini dogal bir seymis gibi kabul edip

yalnizca baska dillerin ayni seyleri söylemek için degisik sözcükler kullandiklarini

sanmalari gibi, insanlarin çogu, dogru düsünmenin kurallarini belirleyen mantigin da

dogal ve evrensel oldugunu saniyorlar; yani onlara göre bir kültürde mantiksiz olan sey

baska kültürlerde de mantiksizdir. ”35

32 A.e., s. 46. 33 A.e., s. 50. 34 A.e., s. 54. 35 A.e., s. 50.

Page 26: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

20

Bu yüzden, Bati’nin diger toplumlari, kültürleri yargilarken kendi degerlerine ve

ölçülerine göre bir görüse varmasi her zaman o toplumlari yeterince anlamadan,

disaridan verilmis bir yargiya varmis olmasi demektir. Fromm, her toplumun

düsünülmesine, hissedilmesine ve söze dökülmesine izin vermedigi düsüncelerin ve

duygularin oldugunu, bu yüzden insanlarin yasadiklari toplum tarafindan bir yerde

biçimlendirildiklerini ve düsünme tarzlarinin olusturuldugunu söyler.36

Tabii ki insanlar toplumun ona yükledigi ve sinirini çizdigi düsünme tarzlarini asabilirler

ama genelde çogu kimsenin yapamadigi bir seydir bu. Fromm, bir kimsenin vicdaninin

dogrultusunda davranabilme yeteneginin o kimsenin kendi toplumunun koydugu

sinirlari asip bir dünya vatandasi, bir kozmopolit olabilmesine bagli oldugunu söyler.37

Bu yüzden farkli kültürlerdeki insanlar birbirleri hakkinda düsünürken, toplumlarinin

kendilerine yükledigi bakis açilariyla düsünüyor, çogu gerçek olmayan, abartili

düsüncelerle yargida bulunuyorlar. Fromm, toplumun insani kosulladigini ve bilincini

nasil sekillendirdigini söyle anlatiyor: “Birey kendi kültürünün örnekledigi kaliplarla

bagdasmayan düsünce ve duygularin bilincine ulasmasina izin veremez. Bu nedenle de

bunlari baski altinda tutmaya zorunludur. Konuya biçimsel açidan bakinca bilinçli olan

ve bilinçdisi olan seyler (bireysel ve aile kosullamalariyla ve insanci vicdanin etkileriyle

birlikte) toplumun yapisina ve o toplumun örnekledigi düsünce ve duygulanma

kaliplarina göre sekil almis oluyor.”38

Küresel olarak tek boyuta indirgenmeye çalisilan tüketim ve tüketimi özendirici deger

yargilari kültürleri dönüstürmekte, düsünüs ve yasam biçimlerini aynilestirmeye dogru

yöneltmektedir. Kültürel farkliliklar bu yönden kapitalist çikarci mantik içinde yok

olmaktadir. Kisilerde bu ugurda kimliklerini edinmeye, yeteneklerini pazarin istekleri

dogrultusunda gelistirmeye çalismaktadirlar.

36 A.e., s. 50. 37 A.e., s. 56. 38 A.e., s. 56-57.

Page 27: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

21

1.1.1 Kültürel Kimlikler

Stuart Hall kimligin hem bir kaliplasmis davranis biçimi oldugunu hem de olmadigini

söyler. Ona göre kimlikler asla tamamlanmaz, asla bitmezler; öznellik olarak daima insa

halindedir. Bu yüzden kimlik daima olusum halindedir.39 Kisi kendini özdeslestirdigi

kimliklerle sürekli sorunlar yasar, özdeslesmenin yapisi belirsizliklerle, çatlaklarla dolu

olarak insa edilmektedir: “Bu biri öteki arasindaki bir yarilmadir. Ötekini evrenin diger

yanina sürme çabasi daima ask ve arzu iliskileriyle bütünlesmistir. Bu, kendisinden

tümüyle farkli olan Ötekilerin dilinden –hep oldugu üzere- farkli bir dildir. ..... Ben,

Ötekinin bakisinda yazilidir. Ve bu, içerisi, disarisi arasindaki, ait olanlarla olmayanlar

arasindaki, tarihleri yazili olanlarla bagimli ve konusulamayan bir tarihe sahip olanlar

arasindaki sinirlari alasagi eden bir anlayistir. ”40 Stuart Jamaika’da nüfusun yüzde

98’inin Siyahlar ve degisik renk insanlardan olusmasina ragmen, onlarin ne

kendilerinden, ne de baskalarindan bahsederken “Siyah” diye sözettiklerini duymadigini

söyler. Siyah, sözcügünün siyasal, tarihsel, kültürel bir kategori oldugunu söyler.41 Bu

sözcügü sömürgeciligin yikilmasi ve miliyetçi mücadeleler sirasinda duydugunu, belirli

simgesel ve ideolojik mücadelelerin bir sonucu olarak yaratildigini söyler.42 Bu süreç

içerisinde Siyah insanin kendisini yeniden tanidigini, bazi seylerin farkina vardigini

belirtir: “Tam da bu mücadele içerisinde gerçeklesen sey, bir bilinç degismesi, kendini

tanimada bir degisme, yeni bir kimlik kazanma süreci, yeni bir öznenin görünürlük

kazanmasidir. Bu özne her zaman oradaydi, ama tarihsel olarak henüz kafasini

uzatmamisti. ”43

39 Stuart Hall, v.d., “Eski ve Yeni Kimlikler, Eski ve Yeni Etkinlikler”, Kültür, Küresellesme ve Dünya sistemi , Ed., Anthony D. King, çev: Gülcan Seçkin, Ümit Hüsrev Yolsal, Bilim ve Sanat Yayinlari, Ankara, 1998, s. 71. 40 A.e., s. 71. 41 A.e., s. 77. 42 A.e., s. 78. 43 A.e., s. 78.

Page 28: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

22

Siyahlar kendilerini kendi toplumlarinin disinda, sömürgeci efendisinin ülkesine varinca,

onlarin gözünde ne olduklarini, degerlerini daha iyi kavrarlar. Siyah oldugunun bilincine

tam olarak varir. Fanon’un da saptadigi gibi Antilli Zenci kendisinin Fransa’ya gidene

kadar beyaz hissettigini, Zencilerin ise Madagasgarlilar ve ya digerleri oldugunu

sandigini bu gerçekle Fransa’da karsilastigi zaman sok geçirdigini söyler. Kültürel

kimliklerin tanimlanmasi sürekli Öteki olarak görülen kimliklerin nitelikleri, özellikleri,

farkli ve daha çok olumsuz kisimlari abartilarak yapilir. Toplumlarin kimlikleri de

küresellesen, her seyi kendi çikarci mantigina, tek boyuta indirgeyen ekonomik

gerçeklik karsisinda zayiflamis, sorunsal hale gelmeye baslamistir. Larrain, On

dokuzuncu yüzyilda ortaya çikan ve halen geçerli olan kültürel kimliklerin olusumunu

etkileyen en önemli ayrimin merkez, çevre ayrimi oldugunu, Bati’nin kendisini merkeze

yerlestirip öteki toplumlari da kendine yakin ve uzak, asagi, gelismemis diye niteledigini

söyler. 44 Merkeze yakin olmaya, benzemeye çalisan kültürler vardir Bati’nin gözünde.

Bu bakis açisi da günümüzde sorunlar yaratmakta, farkli kimliklerin, farkli kültürlerin

azinlik old uklari yerde dislanmaya, varliklari yadsinmaya çalisilmaktadir. David Morley

bugün Avrupa’nin Avrupa’da yasayan farkli kimliklerle ve yabancilarla büyük bir sorun

yasadigini söylemektedir: “Avro-kimlik, su anda Avrupa’da yasayan, yerinden

yurdundan olmus büyük sayidaki göçmen gruplara fazla yer tanimamaktadir. Bu kadar

çok insan kendini dislanmis hissettigi sürece bu Avrupa fikri neye yarar ? Avrupa

kimligi, görünürdeki bütün özgüvenine ragmen, fazla hassas ve endise verici bir

fenomendir ve gittikçe artan bir biçimde gerici beyaz pan-Avrupa irkçiligi ile ifade

etmektedir kendisini.”45

Avrupa bir yandan diger kültürleri degistirmek, kendisine yakin olmasini istemekte,

diger yandan da hiçbir zaman bu kültürlerin Batili gibi olamayacagini da söylemektedir.

David Morley’e göre Avrupa toplulugu da bazen kendini tek bir dine bagli ülkelerin

olusturdugu bir birlik olarak görmekte, kimi zaman yalnizca Roma-Grek kültüründen 44 George Larrain, a.e., s. 216. 45 David Morley, v.d. Kevin Robins, Kimlik Mekanlari, çev :Nese Nur Domaniç, Sarmal Yayinevi, Istanbul, 1995, s. 21.

Page 29: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

23

gelen kültürüyle sinirli oldugunu savunmakta ve kendini böyle tanimlamaktadir. Ama

Avrupa’nin içinde bunlarin disinda çok farkli kültürler, kimlikler, dinler de yasamis ve

yasamaya devam etmektedir. Bu durumda Avrupa ötekileriyle iliskilerini tekrar gözden

geçirmeli, kendini tanimlarken içinde barindirdigi farkli kültürlerin, kimliklerin farkina

varmalidir.46

Kültürler yüzyillar boyu çok çesitli sekillerde karsilasmis, bir araya gelmis, etkilesim

içine girmis ve degismislerdir. Bir kültürün tek parça oldugunu düsünmek, hiç

degismeden, baska kültürlerden etkilenmedigini iddia etmek pek dogru bir kani olmasa

gerek. Said’e göre kültürler içlerinde ayni zamanda çok farkli ve yabanci olgulari da

tasirlar. Kültürlerin gerçekte tekli, tek parça ya da özerk olmalari bir yana, bilinçli olarak

disladiklarindan çok daha fazla “yabanci”, karsit ve farkli ögeyi bünyesine kabul

ettiklerini belirtir.47 Said, Bati kültürünün de kendini tanimlarken içerdigi ve tarihte

etkilendigi pek çok farkli kültürü yokmus gibi gösterdigini söyler: “Bu çerçevede,

Bernal’a göre, Yunan uygarliginin köklerinin Misirli, Sami ve daha baska güneyli ve

dogulu kültürlerde yattigi bilinirken, on dokuzuncu yüzyila gelindiginde bu uygarlik

“Ari” olarak yeniden adlandirilmis, Sami ve Afrikali kökleri ise ya etkin bir biçimde

ayiklanmis ya da gözlerden gizlenmistir.”48

Yüzyillar boyu birbirleriyle karsilasan farkli kültürler birbirlerinden pek çok seyi alarak

yeni olusumlara gitmislerdir. Bir kültürün hiçbir seyden etkilenmeyip kendisi

kalabildigini söylemek çok güçtür. Ama kültürlerarasi etkilesim genelde yadsinmaya

çalisilir. Kültürler birbirlerini rakip olarak görmeye ne yazik ki devam etmekte, farkli

kültürlerin kabulü, gösterilmesi gereken saygi gösterilmemekte, çogu zaman bu dostça

yaklasimlar yalnizca soguk kagitlar ve resmi belgelerde kalmaktadir. Insanlarin farkli

olana saygi göstermesi, birlikte yasayabilmesi gerekir. Fakat bu daha da zorlasmakta, 46 A.e., s. 21. 47 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 53. 48 A.e., s. 54.

Page 30: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

24

insanlar küresel hale gelen dünyada kimliklerine daha da sarilarak kaybolmakta olan bir

yere ait olma duygularini kazanmaya çalismaktadirlar. Habermas, farkli olanlara,

insanlarin birbirlerine, yani herkese gösterilmesi gereken es-saygidan sözeder: “Herkese

es-saygi, soydaslara degil, ötekine, yani farkli olusu nedeniyle digerine gösterilme

kosulunu temel alir. Ötekine karsi, bizlerden biri olarak dayanisma göstermek de, tözsel

olan her seye direnen ve gözenekli sinirlarini sürekli daha da öteye tasiyan bir topluluga

ait esnek “Biz”i kapsar.”49

Bu anlayis karsilikli benimsenmeyi kapsar, toplum kendi türünü zorla kabul ettiren

tektip üyelerden olusan bir topluluk degildir. Habermas, benimsemenin, kendi içine

kapatmak ve ötekine karsi kapanmak olmadigini, “Ötekini benimsemenin” , toplumsal

sinirlarin herkese – hatta ve özellikle de, birbirine yabanci olan ve birbirine karsi

yabanci kalmak isteyenlere – açik olmasi demek oldugunu söyler.50

Stua rt Hall, kültürlerin etkilesim içinde oldugundan, küresel kitle kültürünün

özelliklerinden bahseder ve özellikle ikisi üzerinde durur: “Birincisi, Bati merkezli

olmaya devam etmektedir. Yani, Bati teknolojisi, sermayenin yogunlasmasi

(tekellesmesi), teknik lerin yogunlasmasi, Bati toplumlarinda gelismis emegin

yogunlasmasi ve Bati toplumlarinin öyküleri ve görselligi: Bunlar, bu küresel kitle

kültürünün de yönlendirici güç kaynagi olmayi sürdürüyor. Bu anlamda, küresel kitle

kültürü Bati merkezlidir ve daima Ingilizce konusur.”51 Ikinci özelliginin de kendine

özgü türdeslestirme biçimi oldugunu söyler. Bu kültür türdeslestirici bir kültürel temsil

biçimidir, bu türdeslestirme asla tamamlanmamistir ve bunun için çaba göstermez :

Farkliliklari özümseyerek daha büyük, her seyi kapsayan ve aslinda Amerikan tarzi bir

anlayisi olan çerçevenin içine ötekileri yerlestirmek istemektedir.52 Küresellesen

49 Jurgen Habermas, “Öteki” Olmak, “Öteki”yle Yasamak , çev: Ilknur Aka, YKY, Istanbul, 2002, s. 9. 50 A.e., s. 9. 51 Stuart Hall, a.e., s. 49 . 52 A.e., s. 51.

Page 31: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

25

dünyada baska bir sorun kültürlerin bu durumda nasil hareket edecegi, ne gibi

degisimlere ugrayacagi veya yok olacagi sorunudur. Küresellesme bir yandan kültürleri

aynilestirirken, bu aynilesmeye karsi direnen kültürleri de harekete geçirmistir. Küresel

kültürün standartlastirmaya çalistigi insanlar ve tüketim aliskanliklari, ayni zamanda her

kültürü benzer ürünleri kullanir hale getirip, farkli düsündügünü sanan ama ayni

düsünen insanlar yaratip daha fazla bir kitleye ulasma çabasindadir. Said, Bati ekonomik

piyasa sisteminin her yere yayildigini, deger yargilarini yaydigini, insanlarin begeni

duygularini da istedigi sekilde yönlendirdigini, Arap ve Islam dünyasini da kendi içine

kattigini söyler: “Bölgede yaygin bir begeni tektiplesmesi görülüyor; transistorlu

radyolarin, kot pantolonlarin, Coco Cola’nin yani sira, Amerikan kitle iletisim araçlari

tarafindan saglanan, televizyon izleyicisi tarafindan düsünülmeden tüketilen Sark

imgeleri de bu tektiplesmenin birer simgesidir. Bir Arabin kendini Hollywood’un imal

ettigi türden bir “Arap” olarak görmesi gibi çeliskili bir durum, dile getirdigim seyin en

yalin sonucudur.”53

Amerikan film sanayince yaratilan pek çok irk tiplemelerinden biri olan “Arap” imgesi

gerçekten tüm dünyaya yayilmis ve artik gerçekmis gibi algilanmaktadir. Said’in de

ifade ettigi gibi, en kötüsü de bir Arabin bile kendisini bu uydurulmus, abartilmis

imgelerle görmesidir. Bu yaratilan tipler aslinda azgelismis ve sömürge durumuna

getirlimis pek çok ülke insani için de geçerlidir. Insanlar kendilerini Amerika

medyasinin ürettigi tiplere bakarak tanimlamakta, bu tiplerden ve kendilerini olusturan

degerlerden nefret edip cicilestirilmis, her türlü üstün degerlerle donatilmis Amerikali,

Avrupali tiplere özenmekte, onlar gibi olmaya çalismaktadirlar.

1.1.2. Imgebilim

Imgebilim veya imagolojinin amaci ülkelerin, kültürlerin birbirleri hakkinda yarattigi,

olusturdugu imgeleri, önyargilari incelemek, olusum nedenleri üzerine yorum ve 53 Edward Said, Sarkiyatçilik, çev : Berna Ünler, Metis Yayinlari, Istanbul, 2001, s. 339.

Page 32: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

26

açiklama getirerek toplumlarin birbirlerini daha iyi anlamalarini saglamaktir. Tabii ayni

olaylarin yorumlarinin yazarlara, düsünürlere göre çok farkliliklar içermesi insanlarin

kendi toplumuna ve kültürüne bagli bakis açilarinin etkisinde de kaldigini, bunlardan

kolay kurtulamadigini göstermektedir. Yüzyillar boyunca, çesitli sartlarda ülkeler,

halklar hakkinda yazilan metinler, kitaplar büyük bir inceleme konusu olusturur.

Imgebilim bilimsel yöntemler gelistirerek bu metinleri incelemeye çalisir. Ne kadar

bilimsel oldugu da ayri bir sorundur veya buna gerek var midir diye de sorabiliriz.

Sonuçlara, yargilara varilirken, ne kadar nesnel kalindigi, yazan kisinin kaçamayacagi

önyargilarin da oldugunu düsünmek her zaman ayri birer sorudur. Kisinin görüs açisi,

içinde dogdugu toplum ve ona yükledigi kültürel degerler, düsünüs biçimleri, kisisel

özellikleri de önemli yer tutacaktir. Kendi deger yargilari, dogru olduguna inandigi

düsünceler, dünyanin bilincine nasil yansidigi ayri ayri sorunlardir. Belki bunlar bir

yerde tartismalari da doguracak, tek yönlü bir bakisin olusumuna engel olacaktir. Nedret

Kuran kavrami tarihsel gelisimiyle söyle açiklar: “Bu kavram bilimsel anlamda ilk defa

1920’lerde Jean Marie Carré ve Guyard gibi Fransiz karsilastirmali yazinbilimciler

tarafindan, bu bilim dalinin alt kolunu adlandirmak üzere ortaya atilmistir. Bu dal, o

yillarda, uluslarin, toplumlarin birbirleri hakkindaki izlenimlerinin imgeye dönüsüp

yazina yansimasini, imgelerin olusum sürecini ve imgelerin insanlar üzerindeki etkilerini

inceleyen bir arastirma alaniydi. ” 54

Imgebilim zamanla karsilastirmali edebiyatin disina da çikarak görsel, isitsel

göstergelerin yer aldigi pek çok alani da inceleme alanina katar. Ama incelemelerde

daha çok milliyetçiligin izleri, egemen kültürün deger yargilari ve etkileri görülür. Bu

yüzden elestiren veya arastiran kisinin kendi görüsleri ve dünyaya bakis açisi da önemli

bir yer tutar. Günümüzde imaj bilim veya imagoloji çok farkli anlamlarda ve amaçlar

için kullanilmaya baslanmistir. Ilgilendigi ve yorumladigi alanlar giderek çogalmis,

sanat yapitlari, seyahat yazilari, günlükler, reklamlar, resim, sinema, fotograf gibi alanlar

da arastirma alanina dahil olmustur. Nedret Kuran, bu genislemeden dolayi, imge

54 Nedret Kuran, Imagoloji Nedir ? , Bogaziçi Üniversitesi’nden Haber Dergisi, Sayi 1, Ocak 1994, s. 5.

Page 33: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

27

bilimcinin arastirma alaninin, yazinbilimcinin, dilbilimcinin, toplumbilimcinin,

budunbilimcinin, ruhbilimcinin, dilbilimcinin, felsefecinin, göstergebilimcinin, yorum

bilimcinin, tarihçinin ve kültür tarihçesinin arastirma alanlariyla kesistigini ya da

örtüstügünü söyler.55 Belirli bir kitleye veya halka begendirilmek için imajlar

yaratilmaya, insanlar, politikacilar, sanatçilar, bir ambalajlanmis paket gibi düsünülerek

hazirlanmakta ve topluma sunulmaktadirlar. Sonuçta, hedeflenen kitlenin ilgisini ve

begenisini çekecek sekillere sokulmaktadir bu insanlar. Imgeler incelenirken,

inceleyenlerin kendi kültürünün etkilerinden ve ulusunun önyargilarindan kurtulmasi,

bunlarin bilincinde olarak yargilara varmasi beklenir. Ama bu düsünceler gerçekten de

tamamen silinemeyecek bir seydir.Yargilara milliyetçi duygular, olumsuz genellemeler,

toplumun kosulladigi deger yargilari da karisabilir. Arastiranin nesnel olacagini da

düsünmek bu yüzden bir bakima zordur. Ama bir yerde bu yaklasim karsilikli elestiriyi

ve tartismayi da getirir.

1.2. Bati ve Öteki

Avrupa’nin kendi disinda gördügü, ötekiler diye tanimladigi diger toplumlarla iliskileri

çesitli asamalardan geçmis, hemen hemen her zaman karsitliklar, çekismeler, savaslar

yasanmistir. Çogu zaman, Bati bu halklari asagi ve tabi halklar olarak göstermis,

hegemonyasi altinda tutmaya çalismistir. Bu toplumlara yakistirilan olumsuz imgeler,

Bati’nin sömürgeciligi, emperyalizmi sirasinda daha da güçlenmis, pek çok kuram ve

düsünür tarafindan da bu tek tarafli yargilamalar desteklenmistir. Bati yayilmaciligi

sirasinda diger kültürlerle olan karsilasmasinda kendini tekrar tanimis, bu kültürleri

kendine baktigi aynalara benzetmistir. 17. ve 18. yüzyillarda Batili olmayan kültürlere,

ülkelere karsi ilgi daha çok artmis, geziler yapilmaya, seyyahlar, yazarlar gözlemlerini

hayal güçlerini de katarak abartili bir sekilde yazmaya baslamislardir. Bu yazilar ve

betimlemelerin çogu anlatanin kendi bakis açisi ve görmek istedigi seyi görme çabasi ve

önceden varolan önyargilarin etkisini tasir. Bu tarihlerde Batili olmayan kültürlerin,

55 A.e., s. 5.

Page 34: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

28

ülkelerin yasam biçimleri, deger yargilari, gelenekleri üzerine tartismalar yogunlasmis,

gerçek olandan çok daha farkli, olumsuzluklar dolu görüsler yayginlik kazanmistir.

Fontana, teknik gelismeyle beraber, diger ülkeler, kültürler hakkinda yazilarin

çogaldigini, bunlarin imgelerle ve resimlerle tasvir edilmesinin 16. yüzyil ortalarinda

basladigini, 17. ve 18. yüzyillarda yayginlastigini söyler.56 Bu kültürler hakkinda

binlerce kitap yazilmis, genelde bu halklardan, insanlardan acayip yaratiklar olarak

bahsedilmis, ansiklopedilerde tanimlanirken asagi ve degersiz olduklarini belirten

kelimeler, ifadeler kullanilmistir. Sömürülen ha lklar üzerindeki irkçi ve küçümseyici

görüslerin olusmasinda batili büyük felsefecilerin, düsünürlerin de payi yüksektir. Farkli

türden toplumlar ve kültürler oldugunu düsünmek yerine asagi, yeteneksiz, bagimli

halklar gibi küçültücü yargilara vararak, kendi baslarina kendilerini yönetemeyeceklerini

savunarak sömürgeciligi hakli çikarmaya çalismislardir. Fontana Bati’nin kendisini dinin

disinda da öteki toplumlardan giderek çok farkli özellikleri oldugunu varsayarak

tanimlamaya basladigini söyler: “Bu imajin gelistirilmesi için ve dayanilan temel :

Avrupali olmayan halklarin daha düsük bir yaradilista oldugu düsüncesiydi. Gelgelelim

kendilerini tanimlamak için baktiklari aynanin iki yüzü vardi. Bu yüzeylerin birinde

irksal farkliliklar ve vahsi insanin yüzü görülmekte; Avrupa merkezli bir tarihsel bakis

açisini yansitan öbüründe ise ilkel insan belirmekteydi. Ilkinden jenosit ve köle ticareti,

ikincisinden de emperyalizm dogdu. ”57

Edgar Morin Avrupa’nin düsünce yapisini ve diger ülkelere karsi tutumunu anlatirken,

Avrupa’nin ezdigi halklara karsi olan kendini begenmis, küçümseyici tavrina, Italyan

Spengler’in Uygarligin Çöküsü adli kitabini okuduktan sonra çok üzüldügünü söyler:

“Burada beni inciten, yalnizca fatihlerin siddeti, vahseti ve yagmalari degildi, bunlarin

yani sira ve hatta bunlardan daha çok, irksal, düsünsel, maddi ve manevi üstünlügünden

emin beyaz Avrupalinin fethettiklerine karsi besledigi küçümsemesiydi. ”58

56 A.e., s. 129. 57 A.e., s. 130-131. 58 Edgar Morin, Avrupa’yi düsünmek , çev: Sirin Tekeli, Afa Yayinlari, Istanbul, 1995, s. 11-12.

Page 35: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

29

Genelde kültürler birbirlerinin farkli ve olumsuz yanlarina vurgu yaparak kendilerini

öteki toplumlardan ayirma yoluna gitmis, kendi halklarinin bilinçlerini bu yargilarla,

ürettigi degerlerle doldurmaya çalismislardir. Avrupa binlerce yildir, kendi kültürünü,

bilimini diger baski kurdugu, ele geçirdigi ülkelerin, toplumlarin durumuyla

karsilastirmis, kendi deger yargilarina göre kendini üst bir yere tasimistir. Avrupa’nin

teknolojik üstünlügü, emperyalist yayilmaciligini daha da kolaylastirmis, dünyanin

büyük bir bölümünü acilara ve felaketlere bogmustur. Avrupa her zaman

sömürgeciligini ve uyguladigi emperyalizmini hakli çikarmak için pek çok düsünürün ve

kuramin da destegiyle, bu sömürülen toplumlarin gelisimi için bunu bir zorunluluk

olarak göstermeye çalismistir. Edgar Morin’in gözünde Avrupa’nin geçmisi su sekilde

belirir: “Yasli Avrupa benim gözümde demokrasi ve özgürlügün degil, emperyalizmin

ve egemenligin besigiydi. Avrupa’nin demokrasi, Akil ve hümanizma üzerine

söylemlerinin gerçekliginden çok, yalani dikkatimi çekiyordu: Meksika ve Peru’yu ele

geçiren fatihlerin ürkütücü vahseti, kölelestirilen ve sömürülen Afrika, Alman

Reich’inin yikici gücü bu yalanin kanitlariydi. ”59

Bugün de ayni geçmiste oldugu gibi Batili sirketlerin silah satislari, silah endüstrisi

canliligini sürdürmekte, uygulanan siddet, baski, isgaller pek çok yalan ve uydurulan

bahanelerin arkasina saklanilmaya çalisilmaktadir. Amerika’nin özellikle Ortadogu’ya

yerlesme, dünyayi ele geçirme çabalari siddetle devam etmekte, insanlari acilara,

ölümlere sürüklemektedir. Böylece bölgedeki insanlar daha çok siddete ve iç karisikliga

dogru yöneltilmektedir.

Fontana, Avrupa ne zaman dogdu diye sordugumuz zaman, bu sorunun belirsiz

oldugunu söyler: “Çünkü bugün Avrupa olarak adlandirdigimiz cografi mekandaki ilk

insan yerlesimini mi, kendine özgü kültürel yapilarin ortaya çikisini mi, yoksa söz

59 A.e., s. 11.

Page 36: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

30

konusu mekana, içinde yasayan insanlara ve onlarin kültürüne zamanla simdiki adini

veren kolektif bir bilincin yükselisini mi ifade ettigini gösterecek bir ayrim içermiyor.”60

Tarihsel olarak çok farkli topluluklarin gelip yerlestigi bir yer olan Avrupa kendini, çok

daha eski zamanlardan beri olumsuz imgelerle kiyaslayarak tanimlamaya baslamistir.

Fontana, Avrupa’nin kendisine baktigi aynalar yarattigini, bu aynalar içinde kendi

kimligini olusturmaya, yapilandirmaya çalis tigini söyler: “Bu bakis açisi, bir karsitlik

islevini görmek üzere özellikle uydurulmus bir karsi figür olan Asyali barbarin tuttugu

çarpitilmis aynaya bakarken ve ayni zamanda kendi kimligini mesrulastiracak bir tarih

insa ederken, Yunanlilarin kendileriyle ilgili olarak özenle isledikleri imajla dogdu. 18.

yüzyil sonlari ile 19. yüzyil baslarinda kendilerini “ilkellik” ve “vahsilik”le karsitlik

içinde tanimlamaya merakli olan Avrupalilar, bu imaji yeniden ele aldi. ”61

Insanlarin, toplumlarin kendilerini ötekiler diye tanimladigi insanlardan, halklardan

sürekli ayricalikli, farkli, daha üstün görme egilimlerinin çok eskilere kadar gittigini

görüyoruz. Tarihte olan savaslar, katliamlar, insanin siddet kullanarak kendinden

güçsüz olanlari baski altina almasi, yok etmeye çalismasi insan denilen canlinin ne

oldugu sorusunu tekrar gündeme getirmektedir. Çesitli kiliflarin altinda siddet ve

öldürmeler bugün de devam etmekte, insana yarasir bir dünya özlemi uzaklarda

kalmaktadir. Toplumlarin birbirlerinin olumsuz özelliklerine göre yaptigi kimlik

tanimlamalari, halklari birbirleri hakkinda hep olumsuz düsünmeye ve bu

olumsuzluklari abartmaya yöneltmektedir. Fontana, Avrupa’nin farkli halklari

disladigini, bunu Avrupa’yi üstün gösteren fikirleri yaratarak ve Avrupa’nin içinde

varolan bazi kültürleri yok sayarak yaptigini söyler: “Avrupa merkezli bakis açisinin

Avrupali olmayan halklari kendi tarihlerinden yoksun birakmis olmasi degildir.

Gözetilen en önemli hedef kesinlikle bizzat Avrupa halklarinin büyük bölümünü kendi

60 Joseph Fontana, Avrupa’nin Yeniden Yorumlanmasi, çev: Nurettin Elhüseyni, Afa Yayincilik, Istanbul, 1995, s. 11. 61 A.e., s. 13.

Page 37: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

31

tarihlerinden koparmak ve böylece resmi tarih çerçevesinde yüceltilenin disinda da

yasanmis geçmisler bulundugu gerçegini onlardan gizlemektir.”62

Böyle yapilarak diger halklar, tarihi olmayan ve tarihe hiçbir katki saglayamayan

kültürler olarak yansitilmakta, varliklarinin önemsiz oldugu vurgulanmak istenmektedir.

Bu durumda, bu halklar bir sey üretemeyen dislanan, ayni zamanda uygarliktan uzak

olan halklar olarak tanimlanirlar. Edgar Morin, Avrupa’yi anlatirken Avrupa’nin

kimligini olusturan pek çok özelligin aslinda Avrupa’dan çok önce varoldugunu,

Asya’dan gelen Hiristiyanligin da çok seneler sonra yayildigini ve Avrupa’da

benimsenildigini söyler: “Eski Yunan ve Latin uygarliklari ve onlarin temelindeki ilkeler

Avrupa’nin kenarina aittir ve Avrupa’dan eskidirler; Hiristiyanlik ilkesi ise Asya’dan

gelmistir ve Avrupa’da yayilabilmesi ancak bininci yilin sonunda mümkün olmustur.”63

Kültürlerin farkli kültürlerle, dinlerle karsilasmalari kaçinilmaz olarak etkilesimde

bulunmayi da beraberinde getirmekte, bu kültürleri sabit ve degismezmis gibi

kabullenmesini olanaksiz kilmaktadir. Bati kültürü de içerdigi pek çok kurallari,

degerleri öteki dedigi kültürlerden almis, ama bu gerçegi fazla gündeme getirmemeye

çalismis ve çalismaya da devam etmektedir.

Yüceltilen kültüre ait olmak, kapitalist sistemde daha da abartilarak çok önemli hale

getirilmis, diger az gelismis ve degersiz kültür diye gösterilen kültürlere ait olmak

anlamsizlastirilmistir. Bu asagi sayilan kültürlere ait olmak yetersiz, gelisim

gösteremeyen ve degersiz irklara mensup olmak demektir ayni zamanda. Bati,

sömürgeciligi ve emperyalizmiyle beraber kendisini dünyanin merkezi olarak görmeye

ve asagi saydigi toplumlara uygarlik götürmek için sömürgeciligin de bir yerde gerekli

oldugunu savunmaya baslar. Pek çok düsünür ve bilimadami da bu tezleri destekleyerek

Öteki saydigi toplumlari asagi, yeteneksiz, irksal özellikler açisindan Batililarinin çok

gerisinde olarak gösterir ve öyle kabul eder. Bati kendi deger yargilarina ve ölçütlerine

62 A.e., s. 179. 63 Edgar Morin, a.e., s. 43.

Page 38: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

32

göre üstünlügünü göstermek ve diger farkli yönde giden ülkelerin niçin Bati tarzinda

gelisemedigini açiklamak için irka ve biyolojik nedenlere dayali pek çok kuramdan

yararlanir. Ama bu kuramlar inandirici açiklamalar, nesnel görüsler, akilci yorumlar

sunamamistir. Zamanla bu kuramlarin yalnizca Bati emperyalizmini ve sömürgeciligini

mesrulastirmaya, haksizlikari gizlemeye çalismaktan baska bir sey olmadigi

anlasilmistir. Avrupa sömürgeci ve emperyalist tarihi içinde öteki’ni yaratmis, her farkli

dönemde, karsilasmalarda farkli olumsuzluklar eklemistir. David Morley Avrupa’nin bir

bölge olmasindan daha çok, çesitli baglamlar içeren bir fikir oldugunu söyler: “Avrupa

sadece cografi bir bölge degil, ayni zamanda bir fikirdir: Bati medeniyetinin

söylemleriyle koparilmaz bagi olan sömürge konumundaki Ötekiler ile ürkütücü

karsilasmalari dolayisiyla utanilasi bir biçimde sekillenmis bir fikirdir.”64

Avrupalilar tarafindan üretilen imgeler, klise haline getirilen söylemler Dogu’yu ve az

gelismis diye niteledigi kültürleri giderek irksal olarak asagi ve bagimli bir durumda

gösterme egilimine girer. Emperyalist baskilar ve sömürgeci uygulamalar bu toplumlarin

kendi yönlerinde, kendi dogalliginda gelismelerini de engellemis, bu toplumlari çok

farkli yönlere, karisikliga, kendi içlerinde siddete ve iç savaslara sürüklemistir. Batili

düsünürlerin ve felsefelerinin tarih boyunca diger kültürler ve insanlar hakkindaki

yargilamalari, irksal farkliliklara yapilan olumsuz vurgular, bilimsel kanit diye sunulan

keyfi yakistirmalar bugünkü önyargili ve asagilayici bakis açilarinin ve tutumlarinin

temelini olusturmuslardir. Lévi-Strauss, bize yabanci olan yasam, inanis, düsünce

biçimleriyle karsilastigimiz zaman bunu tepkiyle karsiladigimizi, “bu bizden degil“ gibi

ürperti ve tiksinti dile getiren yargilara vardigimizi söyler. Bu tür düsüncelerin daha Ilk

çagda Yunan dünyasinda basladigini, Yunan kültürünün içinde yer almayan her seyi

“barbar” adi altinda toplandigini ; Bati uygarliginin daha sonra yaban deyimini ayni

anlamda kullandigini söyler.65

64 David Morley, a.e., s. 23. 65 Claude Lévi-Strauss, a.e., s. 25.

Page 39: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

33

Bati’nin üstün oldugu iddiasi sömürgecilik ve emperyalizmle daha da kuvvetlenmis,

çesitli varsayimlarin ve kanitlarin üzerine oturtulmaya çalisilmistir. Bu varsayimlar daha

sonra pek çok Batili bilimadamini ve üstünlük sevdasinda kosanlari bilimsel kanitlar

aramaya kadar götürecektir. Jack Goody’e göre bunun nedenleri ve nasil olustugu

söyledir: “Avrupalilarin “neredeyse baska türden varliklar ” oldugu fikri, savunmaci bir

narsisizmin sebep oldugu basit bir etnik merke zciligi degildir; bu fikir, Rönesans’in

Bilimsel Devrim’in ve Aydinlanma’nin basarilarina dayanmaktadir. Baska bir deyisle,

tarihsel ve özgül olan bir avantaj, uzun süre geçerli olan, kalici ve neredeyse biyolojik

bir üstünlük olarak genellestirilmistir. ”66

Kevin Robins, kitabinin amacinin kimliklerin yeniden biçimlenmesinde iletisim

araçlarinin rolü ve baglanti kurulan Avrupa’nin Ötekileri üzerine bir irdeleme oldugunu,

Avrupa’nin barindirdigi farkli kültürleri ve buna karsi tutumunu incelemek oldugunu

söyler. Avrupa’nin kimliginin geçmiste ve bugün tanimlanirken gönderme yapilan

önemli Ötekilerini, Amerika, Islam, Japonya, ve Dogu- arasindaki iliskileri irdeledigini

belirtir.67 Ama, Avrupa kendisini tanimlarken hataya düser ve içinde varolan kimlikleri

ve kültürleri görmezden gelir. Avrupa’nin bu kendine düskün narsist kimligini, (kendine

özgü varsayilan) Yahudi-Hristiyan ve Grek-Roma gelenek ve mirasina dayandirdigini

ama diger etkileri, özellikle Bati Islamiyet’inin kolektif hafizadan çikarildigini, Avrupa

kültürünün olumlulugunu, “Avrupali olmayanin” olumsuz imajina karsi tanimlandigini

söyler.68 Ama bu Avrupa kimligini açiklamak için yeterli degildir, çünkü içinde

barindirdigi ve etkilendigi diger kimlikler ve kültürler de vardir. Bu içinde yasayan farkli

kültürleri bir yerde dislayan, katkisi olmayan bir konuma dogru iter. Edgar Morin

Avrupa’nin açik seçik bir kimligi olmadigini, Avrupa düsüncesini bölünmelere,

aykiriliklara, çeliskilere oturtulmasi gerektigini söyler: “Nitekim, Avrupa kültürünün

birligini yaratan sey, Yahudi –Hiristiyan –Yunan- Roma sentezi degildir, her biri kendi

66 Jack Goody, Bati’daki Dogu, çev: Burhan Mert Angili, Ismail Mert Bezgin, Dost Kitapevi, Ankara, 2002, s. 13. 67 David Morley, v.d. Kevin Robins, a.e., s. 17. 68 A.e., s. 14.

Page 40: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

34

mantigina sahip olan bu kertelerin yalniz tamamlayicilik degil, bunun yani sira rekabet

ve aykirilik iliskileri içinde bulunmalaridir; diyalojik dedigimiz sey de budur.” 69

Avrupa’daki gelismeler belli bir zamanda olsa bile sonsuza kadar böyle sürecegi ve

bunun nedeninin biyolojik olarak üstünlükten kaynaklandigi görüsü uzun bir süre

geçerliligini sürdürmüstür. Bugün bile bu görüsü savunanlar vardir. Bati’nin teknolojik

olarak üstün hale gelmesi yayilmaciligini kolaylastirmis, çok farkli yönde giden, farkli

kültürde yasayan halklari egemenligi altina alarak bu toplumlari sömürmüstür. Avrupa

kendisini tanimlarken kendi disinda tuttugu kültürleri, toplumlari ötekilestirerek tanimlar

ve kendinden çok uzak yerlere koyarak bu kültürleri dislar. Ziyaüddin Serdar

Avrupa’nin bu yola basvurmasini ve tutumunu söyle yorumlar: “Öteki medeniyetler

korkusu sinirsel bir güvensizlik ve korku ifadesiyle tanimlanan Bati’nin algi biçimi, her

zaman dis açilimi gerekli kilmistir. Bu sorunun cevabiysa Ötekini seytanlastirarak

verilmistir. Öteki sadece farkli degil ayni zamanda dogal olarak da muhaliftir. Gerçekten

de Öteki, Bati‘ ya karsidir.”70

Genelde pek çok toplum kendini tanimlarken diger toplumlarla kendini kiyaslama

yoluna gider ve farkliliklari abartir ve bunlari degersiz kilmaya çalisir. Zygmunt

Bauman toplumlarin, tüm toplumlarin yabancilar yarattigini ama her toplumun kendi

yabanci türünü ve kendine has yollarla yarattigini söyler.71

Toplumsal degisim kuramlari pek çok görüs bildirmis fakat Avrupa merkezli görüsler

disina pek çikilamamistir. Yayginlik kazanan Darwin’in düsünceleri toplumlarin canli

organizmalara benzetilmesine neden olmus Bati gibi çesitli gelisim asamalarindan

geçemeyen toplumlar asagi, yeteneksiz, bagimli kabul edilerek çesitli siniflara

sokulmus, bu yüzden sömürgeciligin gerekliligi savunulmustur. Marc Ferro, sinif

69 Edgar Morin, a.e., s. 30-31. 70 Ziyaüddin Serdar, Postmodernizm ve Öteki , çev : Gökçe Kaçmaz, Söylem Yayinlari, Istanbul, s. 114. 71 Zygmunt Bauman, Postmodernlik ve Hosnutsuzluklari, çev: Ismail Türkmen, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 29.

Page 41: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

35

mücadelesinin, Darwin tarafindan irdelenen türlerin mücadelesinin insani versiyonu

olarak algilandigini söyler: “Sömürgelestirmeye gelince, bu bilimsel düsüncenin üçüncü

versiyonu gibidir: Iyiligi yüzünden, beyaz adam asagi türleri tahrip etmez, onlari egitir;

yeter ki “insanlik disi” olmasinlar –Busmanlar ya da isim vermeye bile degmeyen

Aborjinler gibi- , aksi halde yok edilirler.”72

Gerçekten biyolojik olarak üstün olduguna inanan Avrupa, kendisini en yetenekli insan

irki olarak görür. On dokuzuncu yüzyilda, Darwin’in görüsleri ve biyolojik evrim

kurami pek çok toplumbilimciyi de etkilemis, toplumlari da canli bir organizmaya

benzeterek açiklamaya çalismislardir. Genelde Avrupa’nin gelisimi ve ulastigi nokta

varilacak son nokta olarak görülmüstür. Richard Appelbaum, tek yönlü ilerleme

kuramlarinin hepsinin (Comte: Spencer, toplumsal Darwinciler), çagdaslasma

kuramcilarinin hepsinin ve bütün sistem kuramcilarinin, Bati’nin endüstrilesmis ve

kentlesmis toplumuna (son derece karmasik, uzmanlasmis, farklilasmis ve iç bagimliligi

olan) bir bakima evrimin son ürünü olarak baktiklarini söyler.73 Evrimci

toplumbilimciler de toplumlarin belli bir yol izleyerek giderek uygarlasacaklarini

düsünüyorlardi. Tabii ki Bati, toplumlari degerlendirirken kendi deger yargilari ve

ölçütlerine dayanarak bazi toplumlari “ilkel” bazi toplumlari “ilerlemis” ya da uygarliga

yakin diye siniflara sokuyordu. Uygar olan, en tepede olan, tabii ki Bati ve onun

degerleriydi. Evrensel ve tarihselci kuramlar ülkelerin gelismelerini açiklayabilmek için

farkli ve tartismali kuramlar gelistirmislerdir. Jorge Larrain bu kuramlarin içerdigi

önyargilari, bakis açilarinin yetersizligini, gelismis, az gelismis diye yaptiklari

vurgularin nedenlerine getirdikleri açiklamalarinin ögretici ve düsündürücü oldugunu

söyler: “Modernizme özgü evrensel kuramlarin önemli karakteristigi de, temel engeller

bir kez yik ildiginda hiçbir ulusun evrensel gelismenin yolundan kaçamayacagidir.

Evrensel normlardan uzaklasan zor olaylarla karsilasildiginda ise, bu kuramlardan

bazilari, özellikle 19. yüzyila ait olanlar, bu olaylari çözememis, ya bunlari dislamis ya

72 Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi , çev: Muna Cedden, Imge Kitabevi, Ankara, 2002, s. 52. 73 Richard P. Appelbaum, Toplumsal degisme kuramlari , çev: Türker Aklan, Türkiye Is Bankasi, Kültür Yayinlari, Ankara, 1970, s. 18.

Page 42: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

36

da bu olaylar in kendilerine has özelliklerini açiklamak için irkçiliga dayali görüsler

olusturmuslardir.” 74

Düsünceleri ile tüm dünyada taninmis pek çok düsünür, yazar, felsefeci bile toplumlar

üzerine yazarken irkçiliga dayali görüsler sunmaktan öteye gidememisler, içinden

çikilmaz, sinifçi, ayrimci bir tutum içine girmislerdir. Dünyanin farkli yerlerinde, çok

farkli halklar, kültürler Bati’nin teknolojik üstünlügüne göre degerlendirilip asagi kültür

olarak görülmüs, irksal olarak yetersizliklere mahkum edilmistir. Hegel , Tarih Felsefesi

Üzerine Dersler adli yapitinda Güney Amerika`daki insanlari tanimlarken “geri zekali”

ve “yetersiz” terimlerini kullanmis, hayvanlarin bile insanlarla ayni kalitesizligi

gösterdigi bir yer olarak betimlemistir. Onun için Zencilerde bulunabilecek, insanlik ile

ilgili bir tip özellik yoktur. Afrika’nin da insanlik tarihi içinde bulunabilecek belli bir

gelisimi ve tarihi yoktur. Misir da Afrika’dadir fakat bu Afrika ruhuna ait degildir,

Afrika denildigi zaman tarihsiz, gelismeyen ruh ve doga sartlarinda gelisen, dünya

tarihinin yalnizca esiginde diye bilinen bir yer gelir akillara.75 Evet biraz gelisme, farkli

özellikler gösteren bir kültür görüldügü zaman çok kolaylikla Afrika’dan koparilmakta,

Bati’ya yaklastirilmakta, ayrimci kuramlarin sürmesi için çesitli türden nedenler ortaya

atilmaktadir. Tarih boyunca bu tür önyargilar çok farkli yönde gelisen toplumlarin

özelliklerinin görülmemesine neden olmus, bu kültürler önemsiz bir konuma

itilmislerdir. Bati’nin üstün oldugu görüsünü destekleyen tezleri çürüten veya yikan

sonuçlar görüldügü zaman, keyfi olarak pek çok kanit ileri sürülmekte, tekrar bu sözde

üstünlüklerini sürdürücü yanitlar verilmeye devam edilmektedir. Kendi degerlerine,

yasam biçimlerine göre yasarken isgale ugrayan, gelismesi engellenen pek çok toplum

sömürüldükten sonra kendi hallerine birakilmis, iç çatismalara, karisikliklara

sürüklenmistir. Genelde, emperyalizmin, sömürgeciligin kültürleri, toplumlari

parçalamasindan, insanlari yok edisinden pek sözedilmez.

74 Jorge Larrain, a.e., s. 33. 75 George Hegel, The Philosophy of History , (Çevrimiçi) http://www.umass.edu/afroam/aa254_hegel.htmel , 4 Nisan 2004.

Page 43: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

37

Levis-Strauss, Mit ve Anlam adli yapitinda antropolojik arastirmalarin sonuçlarinin

insan zihninin her yerde bir ve ayni yetilere sahip oldugunu gösterdigini, ama bu

yetilerin yalnizca küçük bir bölümünün kullanilabilecegini ve dogal olarak bu bölümün

her kültürde farkli kullanildigini söyler. Bu yüzden ayri ayri kültürler ve deger yargilari

vardir. Bu nedenle gelecek birkaç yüz veya bin yil içinde kültürlerin hangi yöne dogru

gelisecegini, yok olacagini veya nasil bir duruma düsecegini tahmin etmek imkansiz gibi

bir seydir. Yüzyillar veya daha uzun yillar göz önüne alindiginda, toplumlar kimi zaman

duragan bir yapi içinde, kimi zaman hizli bir gelisim içinde, kimi zaman çöküs ve

dagilmalar içinde olmuslardir. Toplumlarin sürekli gelisen bir yapi içinde

yasayacaklarini iddia etmenin pek bir geçerli yani olmadigi açiktir.

Batili pek çok düsünür Bati’yi farklilastirmak ve yüceltmek için sürekli çesitli sorular

sormus, önyargili cevaplar, kuramlar hazirlamislardir. Goody, Weber’in amacinin

Bati’nin farkliligini, özellikle modern Bati akilciligini kavramak ve onu genetik olarak

açiklamak oldugunu, Çin’de ve Hindistan’da niçin böyle gelismelerin olmadigini

sorarak bunu kanitlamak istedigini söyler.76 Weber, ekonomik olarak ileri giden Bati’yi

çok ayri ve üstün bir yere koyar. Diger bu yönde gelisemeyen toplumlari belli siniflara

sokarak incelemeye çalisir. Fontana, Avrupalilarin kendilerinin üstün olduklarini

açiklayabilmek ve bunu bir nedene baglayabilmek için çesitli fikirler ortaya attiklarini,

gösterilen nedenlerden birisinin, ilk Avrupalilarin basarisini üstün bir insan irkinin

niteliklerine baglamak oldugunu söyler.77 Bu fiziki farkliliklarin da üstün özellikler

tasimasi, bu irkin güzel olmasi gerekiyordu. Beyaz tenli, mavi gözlü ve sarisin

insanlardan geliyordu kökenleri, çünkü renkler irklarin üstünlügünü gösteriyordu onlar

için. Fontana, tarihteki bu açiklamalari ve inançlari söyle yorumlar: “Günümüzde zarif

görünmedigi için kullanimdan kalkmis “Ari” sözcügüyle ayni anlami tasiyan Hint-

Avrupa efsanesi, 19. yüzyil baslarinda Almanya’da ortaya çikti. Bu efsaneye göre beyaz

tenli, sarisin ve mavi gözlü insanlar, Rosenberg’in deyisiyle “Kuzey Insancilligi düsü”nü

76 Jack Goody, a.e., s. 23. 77 Joseph Fontana, a.e., s. 181.

Page 44: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

38

Hellas’ta yaratmak üzere Himalayalar’dan ya da Orta Asya’nin ovalarindan

gelmislerdi. ”78

Bati’nin gelisimi, Ingiltere’nin sanayi devrimi pek çok klasik iktisatçiyi da irkçi

görüslere dogru itmis, Karl Marx da Asya tipi toplumlari ayirarak sömürgeciligin

zorunlu oldugunu savunmustur. Avrupa tipi üretimi gerçeklestiremeyecek olan

toplumlar bir yerde asagi, yeteneksiz olarak görülmüs. Sonunda etnik merkezcilik en çok

kullanilan ve savunulan kavram haline gelmistir. Hegel, Lock, Hume, Gobineau, Weber,

Herder, James Mill, Marx, Engels ve daha pek çok düsünür irklari yeteneklerine,

renklerine göre ayirmis, Bati gibi gelisim gösteremeyen toplumlari alt siniflara

yerlestirmeye çalismislardir. Bu toplumlara Bati gibi olmalari ögütlenir ama ayni

zamanda da asagi sayilan bu toplumlar hiçbir zaman Bati’nin degerlerine ve seviyesine

ulasamayacaklardir da. Bu siniflandirma günümüzde de yapilmakta ve maalesef çogu

insan bu yargilari kabullenir görünmektedir. Kendini Batili gibi olmaya, Batili

otoritelerden onay alma zorunlulugunda hisseden çogu öteki dünya insanlari, aydinlari

bu çikmaza sikisip kalmis durumdadir. Bati’nin üstün oldugunu sorgulamadan kabul

eden pek çok düsünür de tezlerini Bati’yi merkez alan düsünürlerden yardim alarak

güçlendirmek ister. Goody, bu gibi hatalarin Bati’li düsünürlerin oldugu kadar Dogulu

düsünürlerin de içine düstügü bir hata oldugunu söyler: “Bu gibi yanlislar, aralarinda

Dogulular da olmak üzere bazi uzmanlar tarafindan yapilmaktadir; fakat, ayni hataya,

“mucizevi” biriciklikleri çalismalarinin temel varsayimini olusturan Batili tarihçiler,

hümanistler ve sosyal bilimciler daha yaygin düsmektedirler.”79

Sömürülen ülkelerdeki pek çok aydin ve düsünür de Bati degerlerini tek ve ulasilmasi

gereken hedefler olarak görmekte ve toplumuna bu degerleri kazanilacak, ulasilacak

degerler olarak göstermeye çalismaktadir. Öteki toplumlar üzerinde yaratilan kliseler de

bu halklarin çogu tarafindan sorgulanmadan kullanir ve öyle kabul edilir. Çogu yazar ve

78 A.e., s. 181. 79 Jack Goody, a.e., s. 15.

Page 45: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

39

insan Bati söylemlerini içsellestirir ve Bati’nin ürettigi bu deger yargilariyla kendi

toplumlarini elestirir ve yargilarlar.

Kapitalizmin gelismesi Avrupa’yi Akilci, yetenekli ve üstün olarak göstermis, ekonomik

sistemin ve teknolojinin gelisemedigi öteki ülkelerdeki halklari da duragan ve asagi bir

sinifa indirgemistir. Goody de bu siniflamanin kiyaslamayla yapildigini, ama gerçegi

her alanda yansitmadigin i söyler: “Dogu’nun yerel, iktisadi, dinsel ve siyasal

kurumlarini kabul edilemez yollarla, en azindan erken modern Avrupa’nin kurumlariyla

karsilastirarak ilkellestirmistir. Ezeli üstünlük açiklamalarina dayanan savlar Ortaçag’da

Dogu’nun birçok alanda Bati’dan daha üstün oldugu gerçegini göz ardi etmektedir.”80

Durkheim, toplumlari arastirirken ve bunlari kiyaslarken bu toplumlarin ayni tür toplum

olmalari gerektigini, tüm toplumlari kapsayacak sekilde genelleme yapmanin mümkün

olmadigini, tarihçinin ve felsefecinin toplumlara bakis açilarinin çok farkli oldugunu

söyler: “Bir tarihçi için her toplum heterojendir ve bu bakimdan kiyaslanmaya elverisli

olmayan bir tekillige sahiptir. Yani, tarihçiler için, tarih birbirlerinin tekrari olmayan

fakat birbirlerine bagli olan olaylarin olusturdugu bir zincir iken, filozoflar için bu

olaylar ancak insanin yapisina içkin olan ve bütün tarihsel ilerlemeyi biçimlendiren

genel birtakim yasalarin uzantilari olarak deger ve önem tasirlar. Tarihçiler açisindan bir

toplum için iyi olarak addedilen bir seyin baska toplumlara uyarlanmasi mümkün

olmayabilir.”81 Ama pek çok tarihçi, felsefeci Bati’nin deger yargilarini temel ve genel

dogrular olarak almis, diger toplumlari bu dogrulara ve ölçülere göre degerlendirmistir.

Genelde bu toplumlar hakkinda yazilanlar, hem edebi olsun hem bilimsel oldugu iddia

edilen metinler olsun, ayni bakis açisini tasiyarak bu toplumlarin asagi olduklari

konusunda fikir birligi içindedirler. Toplumsal olaylar, olgular Bati’nin degerleri

yönünden incelenir. Durkheim toplumlari ve toplumsal olgulari incelerken bunlari

degerlendirmenin ancak ayni tür toplumlar içinde mümkün olacagini söyler: “Bir

80 A.e., s. 16. 81 Emil Durkheim, Sosyolojik Yöntemin Kurallari, çev: Cenk Saraçoglu, Bordo Siyah Yayinlari, Istanbul, 2003, s. 169-170.

Page 46: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

40

toplumsal olgunun normal olup olmadigina, ancak o toplumun gelisiminin hangi evrede

olduguna bakilarak karar verilebilir. Yani toplumsal olgunun normal nitelemesini hak

edip etmedigini anlayabilmek için bu toplumsal olgunun ayni tür içindeki toplumlarin

çogunda, hangi biçimde görüldügüne bakmak yetmez, ayni zamanda ayni evrim safhasi

içindeki toplumlar içinde nasil bir biçim aldigini da dikkatli bir sekilde gözlemlememiz

gerekir.”82

Bu durumda, toplumsal olaylari disaridan degerlendirmenin, onlara normal veya

anormal demenin ne kadar güç ve dikkate alinmasi gereken noktalarin ne kadar önemli

oldugu ortadadir. Bu noktalarin pek çok düsünür tarafindan pek dikkate alindigi

söylenemez. Genelde belli bir zihniyetin, egemen güçlerin görüsleri ve çikarlari

dogrultusunda yargida bulunulmakta, toplumlar birbirlerini rakip ve tehdit olarak

görmeye, farkliliklari olumsuz ve abartili bir sekilde ortaya koymaya devam etmektedir.

Fukuyama da Bati’yi ve degerlerini yücelterek tarihin bittigini vurgular ve Dogu ve

Dogulu halklar üzerine olumsuz genellemeler yapar. Said, Fukuyama’yi Bati’nin tarihe

son damgayi vurdugunu ve tarihin sonu dedigi açiklamasini elestirir ve geri kalan

dünyayi duragan ve gelisim gösteremeyen, Bati’ya her zaman muhtaç bir durumda

gösterdigi için yanilgisini söyle belirtir: “Son iki yüzyilin büyük emperyal deneyimi,

küresel ve evrensel deneyimdir; yerküresinin her kösesini, sömürgesiyle ve

sömürgecisiyle isin içine katmistir. Bati, dünyaya hükmettigi için ve Francis

Fukuyama’nin sözleriyle ”tarihin sonu” nu getirerek yolunu tamamlamis göründügü için

, Batililar da kültürel bas yapitlarinin, bilimsel çalismalarinin, söylem dünyalarinin

bütünsel ve dokunulmaz oldugunu varsayageldiler; dünyanin geri kalan tarafi, dikkat

çekmeye çalisan ricacilar olarak penceremizin önüne dikilmektedir.”83

Fukuyama, tarihin sonuna Bati’nin damgasini vurmasini istemektedir. Bu yüzden su

anki durumu böyle degerlendirmek ve bir an önce Bati’nin üstünlük belgesini sonsuza

82 A.e., s. 139. 83 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 384.

Page 47: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

41

kadar tescilletmek için medeniyetler üzerindeki tartismayi kapatmak istemektedir.

Medeniyetler arasindaki farkliliklara vurgu yapan Huntington da Bati’yi diger

toplumlardan çok ayri ve üstün bir yere koyar. Dünyadaki mücadelenin ve büyük

bölünmelerin asil kaynaginin ideolojik ve ekonomik olmayacagini, kültürel olacagini

söylemektedir.84 Günümüzdeki durum ise tam tersidir, ekonomik sartlar ve kapitalist

yapi her tür lü degeri ve yapiyi kendi mantigi içinde eritmekte, kültürleri, toplumlari

aynilesmeye sürüklemektedir. Huntington’in gözünde Bati üstündür ve söyle ifade

edilir: “Bati, bugün, diger medeniyetlerle iliskisi açisindan olaganüstü bir kudretin

zirvesindedir. Süper güce sahip rakibi haritadan silinmistir. Batili devletler arasindaki

askeri mücadele (çikmasi) düsünebilecek bir sey degildir ve Bati’nin askeri gücü

rakipsizdir. Bati, Japonya hariç her hangi bir ekonomik meydan okumayla karsi karsiya

degildir.”85 Bati’nin diger dünya toplumlarindan çok ayri oldugunu, tarihin de

böylelikle tamamlandigini söyleyen düsünürler diger toplumlarin pek çok özelligini

bilmeden, anlamadan iktisadi Akil dogrultusunda teknolojik gelisim seviyesini en

önemli ölçüt alarak tezlerini kurmaya çalismaktadirlar. Oysa dünya bir degisim içindedir

ve medeniyetler sürekli ayni gelisim içinde veya daha da hizlanarak yollarina devam

edemezler. Örnegin, dünya tarihi içinde çok kisa bir zaman süresi olan elli veya yüz yil

içinde kültürlerin , dünyanin nasil bir hal alacagini kestirmek, önceden bir seyler

söyleyebilmek bile çok zordur. Mestrovic, eylemin ortaya çikmasi için bilginin yeterli

olmadigini savunur. Eylem duygular ve akil arasinda bir baglantiyi varsayar, bu

baglantinin duyguötesi toplumlarda koptugunu söyler.86 Baudriallard’i da olaylari kendi

tarafindan gördügü, nihilistik ve acimasiz oldugu için elestirir :

“Baudriallard, gerçekligin katli olarak “kusursuz cinayet” hakkinda yaziyor ve

konusuyor; ama hiçbir zaman Hirvatistan, Kosova ve Bosna’nin da gerçekte, kusursuz

84 Samuel P. Huntington, v.d., “Medeniyetler Çatismasi Mi ?”,Medeniyetler Çatismasi, Ed. Murat Yilma z, Vadi Yayinlari, Ankara, 2001, s. 22. 85 A.e., s. 39. 86 A.e., s. 52.

Page 48: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

42

cinayetler olabileceginin, çünkü masum insanlarin hiper-gerçek, simüle edilmis davalar

adina katledildiklerinin ve suçlularin cezasiz kaldiklarinin sözünü bile etmiyor.”87

Bugün insanligin daha ne kadar ilkel oldugu ve sahip olmasi gereken insani degerlerden

ne kadar uzak kaldigi ortadadir. Savaslar, açlik, hastaliklar, bebek ölümleri, doganin yok

edilisi sürmekte, sürdürülen sistem yeterli olamamakta, güçlülerin güçsüzleri ezmesi

devam etmektedir. Bati’nin gücü elinde bulundurmasi da dünyadaki sorunlari

çözememekte, daha da artirmaktadir. Sorun aslinda Dogu’nun veya Bati’nin veya baska

bir yerin egemenliginden çok daha farkli gözükmekte, her seyde maddi çikar arayan ve

bunun pesinde kosan açgözlü insan tipini yaratan çikarci ekonomik sistemin içinde

görünmekte, sonunda “açgözlü insan”in dünyayi yok edecegi kaygisi giderek

artmaktadir.

1.2.1. Bati ve Dinsel Kimlikler

Toplumlar kendilerini tanimlarken en çok basvurdugu özelliklerden birisi de dinleri ve

inançlaridir. Bu yüzden din ve inanç ugruna savaslar, katliamlar, dislamalar insanlari

tutsak etmekte, asiri dinsel fanatizm milliyetçi fanatizmde de oldugu gibi gerçegin

görülmesini bulaniklastirmaktadir. William Connolly, Hiristiyanligin kendi ötekilerini

yarattigini, ya bunlari disladigini ya da dönüstürmek istedigini, Ortaçag Hiristiyanliginin

temelinde yatan düsüncenin dissal ötekilerini yarattigini ve onlara paganlar, vahsiler,

ilkeller, masumlar, ya da barbarlar dedigini söyler.88 Emperyalizm ve sömürgecilikte

elegeçirilen yerlerdeki halklarin dinleri sindirilmeye, degistirilmeye veya yok edilmeye

çalis mis, tüm yasam biçimleri sömürgeci kültürün deger yargilariyla biçimlendirimeye

çalisilmistir. Connolly, bu durumda ötekine karsi iki ayri bakis açisindan sözeder; bu

87 Mestrovic, Stjepan G. Mestroviç, Duyguötesi Toplum, çev: Abdullah Yilmaz, Ayrinti Yayinlari, 1999, Istanbul, s. 31. 88 William E. Connolly, Kimlik ve Farklilik , çev : Ferma Lekesizalin, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1995, s. 65.

Page 49: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

43

kültürleri fethetmek yani din degistirmelerini saglamak ya da yok etmek. Bu durumda bu

halklarin kültürleri, haklari, özellikleri hiçe sayilir. Onlar artik insan degildirler:

“Fethetme ve din degistirme ötekilige gösterilmesine izin verilen iki tepki oldugu halde,

bunlarin hiçbirisi ötekiligin giziyle ugrasmaz. Ikisi de daha üstün insanlarin daha asagi

gördükleri insanlari hakimiyetleri altina alarak kendilerine olan güvenlerini

sürdürmelerini saglayan, çatisan ve birbirini tamamlayan stratejiler olarak islev

görürler.”89

Sömürgelerdeki Beyaz adam kendi dinini yüceltir ve ona göre hiçbir zaman yerli halk bu

dinin üyesi olmayi hakedemez. Fanon, sömürgelerdeki Hiristiyanligin hangi amaçlar için

kullanildigini söyle anlatir: “Incil’in yayginlastirilmasi sari hummanin gerilemesi

gibidir. Misyonlarin muzaffer bildirileri, aslinda, sömürge halka zerk edilmis olan

yabancilastirma mayalarinin önemini (ya da yararini) vurgular. Hiristiyan dininden

sözediyorum ve kimsenin buna sasirmaya hakki yok. Sömürgelerdeki kilise beyaz halkin

kilisesidir, yabancilarin kilisesidir. Bu kilise yerliyi Allahin yoluna degil, fakat beyaz

adamin, efendinin, ezenin yoluna çagirir. Ve bilindigi gibi, bu sekilde çok insan çagirilir,

fakat çok az insan seçilir.”90

Yerli halk Hiristiyan olursa, din karsisinda herkes esit sayilacagi için sömürgeciligin

sürdürülmesinde sorunlar yaratacagi düsünülmüs, köle hale getirilen yerli halklarin

Hiristiyan olmalari tartismalar yaratmistir. Yirminci yüzyilda bile bu bir ayricalik olarak

görülmektedir. Günter Wallraff da Almanya’da bir Türk isçisi kiligina girer ve

Hiristiyan olmak ister. Ama bu öyle her aklina gelenin yapacagi bir is degildir, hele

yabanci bir isçinin ise hiç degil. Kapilar bir bir yüzüne kapanir, Wallraff da Isa’nin da

kimsesiz oldugunu, dislandigini, fakirlerin yaninda oldugunu, felsefesini bu kisilere

anlatir durur ama bunlar bosunadir. Fontana, Avrupa kimliginde önemli bir rol oynayan

89 A.e., s. 66. 90 Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, çev : Lütfi Fevzi Topaçoglu, Avesta Yayinlari, Istanbul, 2001, s. 39.

Page 50: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

44

Hiristiyanligin yayilarak 4.yüzyilda Roma imparatorlugunun dini haline gelmis

oldugunu, Avrupa’nin kendini tanimlamada en çok kullandigi ve farkliligi için

basvurdugu bir gerçeklik oldugunu söyler.91 Müslümanlik dini ise Avrupa’nin kendini

tanimlamasinda düsman olarak gösterilmis, degersiz kilinmaya çalisilmistir. Fontana bu

haksizligi söyle anlatir : “Hiristiyanlik Islam’i “yanlis bir din” olarak mahkum ediyor ve

Muhammed’i seytanin temsilcisi sayiyordu; buna karsilik Kuran’da “Isa Peygamber”

den saygiyla sözediliyor, Meryem’in bir bakire olarak ona gebe kaldigi kabul ediliyor,

cizye ödemeleri ve itaat etmeler i kosuluyla “kitapli halklar” a hosgörülü davranmak

gerektigini onayliyordu. ”92

J. Fontana’ya göre 1000 yilinda meydana gelen toplumsal ve dinsel çatisma yeni

sinirlarin çizilmesine yol açmistir: “Bir yandan Avrupa’yi Müslümanlardan ve Dogu

Hiristiyanlarindan ayiracak olan dis sinirlar, bir yandan da bizzat Avrupa toplumunun

bir kesimini kusatacak olan iç sinirlar. Avrupa’nin bu sekilde kendi kabuguna

çekilmesini hakli göstermek için, dislanmasi ve mücadele edilmesi gereken yeni bir

“öteki” imaji yaratild i. Bu “öteki” artik barbar ya da pagan degil, ayni yüzün iki ayri

adini olusturan heretik ve kafirdi. Kastedilen yüz ise iki tezahürün arkasinda duran

seytandi. Bunun sonuncunda ise seytanin yandaslarina karsi mücadele Haçli seferleri ve

Engizisyon araciligiyla yürütüldü; bunun için sistematik iskenceye basvuruldu ve azinlik

gruplara karsi ayrimcilik getirilen kurallar kondu. ”93

Dinler herkese saygidan, güçsüzlere, fakirlere gösterilmesi gereken yardimdan

bahsederler. Ama dinler de çogu zaman insanlarin dini duygularindan çikar saglamak

için kullanilir ha le getirilmislerdir. Her seyde oldugu gibi, din konusunda da diger

dinlere karsi karsitlik yaratilmis, dinler rekabet içine sokulmustur.

91 Joseph Fontana, a.e., s. 31. 92 A.e., s. 68. 93 A.e., s. 67.

Page 51: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

45

1.3. Sarkiyatçilik ve Edward Said

Said, Sarkiyatçilik adli yapitiyla Batili yazarlarin, Dogu hakkindaki önyargilarini ve

çesitli türde metinlerin satirlarina kadar sizan emperyalist ve sömürgeci düsüncelerini

ortaya çikarir. Iktidar ve egemenlik iliskileri içinde Bati’nin Sark’i nasil isgal ettigini,

sömürdügünü, irksal olarak sinirlayip asagi bir yere koydugunu, Bati’nin karsit imgesine

dönüstürüp tanimladigini, pek çok yazili metne bunlarin yansidigini gösterir. Bu

elestiriler Batili yazarlarin tepkisine yol açar. Sarkiyatçilik, Sark’a egemen olarak Sark’i

yeniden yapilandirmakta, Sark üzerinde bir yetke haline gelmektedir. Sarkiyatçiligin

anlasilabilmesi için Said, Foucault’nun söylem kavraminin ise yarayacagini söyler:

“Savim su : Sarkiyatçilik bir söylem olarak incelenmedikçe, Aydinlanma sonrasinda

Avrupa kültürünün Sark’i siyasal, sosyolojik, askeri, ideolojik, bilimsel, imgesel olarak

çekip çevirebilmesini –hatta üretebilmesini- saglayan o müthis sistemli disiplinin

anlasilmasi olanaksizdir.”94

Sömürgeci ve emperyal kurumlarin görüsleri sarkiyatçilarin eserlerine de yansimis,

üretilen metinler, romanlar bu söylemleri, önyargilari sürekli tekrarlamis ve

savunmustur. Sömürgecilik ve sömürgecilik sonrasi sorunlar üzerine yazan Ania

Loomba, Said’in bu eserini ve etkilerini söyle anlatir: “Sarkiyatçilik’in

yayimlanmasindan bu yana kolonyal söylem çalismalari, sanat eserleri, atlaslar, sinema,

bilimsel sistemler, müzeler, egitim kurumlari, reklamlar, psikiyatrik pratiklerle öbür

tibbi pratikler, jeoloji, giyim kusam örüntüleri, güzellik konusundaki fikirler gibi çok

kapsamli bir metinler silsilesini analiz etti. ” 95

Said, Sark hakkinda yazan, düsünen kisilerin Sarkiyatçiligin düsünce ve eyleme

dayattigi sinirlamalari hesaba katmadan yazamayacagini, yani Sark’in Sarkiyatçilik

yüzünden bagimsiz bir düsünme ya da eyleme nesnesi olamadigini, hala da bu durumun

94 Edward Said, Sarkiyatçilik, s. 13 . 95 Ania Loomba, a.e., s. 68.

Page 52: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

46

böyle sürdügünü söyler. 96 Bu yüzden Sark hakkinda önceden yaratilan belli önyargilar,

söylemler Sark hakkinda yazmak isteyen yazarlari daha yazmaya baslamadan önce etkisi

altina alir. Bati’nin tarihsel olarak etkilesimde bulundugu, kültürel, siyasal, ekonomik

olarak iliskilere girdigi, sömürdügü bir yerdir Sark : “Sark, Avrupa’nin sadece komsusu

degildir; Avrupa’nin en büyük, en zengin, en eski sömürgelerinin mekani, uygarliklari

ile dillerinin kaynagi, kültürel rakibi, en derin, en sik yenilenen Öteki imgelerinden

biridir. Ayrica Sark, onun karsit imgesi, düsüncesi, kimligi, deneyimi olarak Avrupa’nin

(ya da Bati’nin) tanimlanmasina yardimci olmustur.”97

Sarkiyatçilik hem akademik arastirmalarla, hem düsünürlerin, seyyahlarin yazdiklariyla,

Islam’i ve Dogu’yu bir dizi basmakalip tanimlara, imgelere, mahkum etmis, duragan,

degisemeyen bir yapida oldugunu tekrarlamistir. Bu olumsuz imgelerin olusumu genelde

Bati’nin emperyalist yayilmaciligi ve sömürgec iligiyle daha da belirginlesmis ve bu

yapilarla beslenmistir. Dogu’nun asagi ve tabi halklardan olustuguna dair olumsuz

düsünceler pek çok iktisadi, edebi, tarihi metinde oldugu gibi sarkiyatçi yapitlarda da yer

alir. Sonuçta Sark, Bati’nin kendi kendine tanimladigi, yargiladigi, irksal olarak

asagiladigi, kendi hakkinda bir sey söyletilmeyen bir yer haline gelmistir. Sark hakkinda

yazilanlar, söylenenler, üretilen kliseler sanildigindan çok daha fazladir. Said, 1800 ile

1950 yillari arasinda Yakin Sark’i ele alan altmis bin civarinda kitap yazildigini fakat

Bati hakkinda yazilanlarin bu sayiyla karsilastirilamayacak kadar az oldugunu ve

1850’lerde Avrupa’da pek çok büyük üniversitede Sarkiyatçi disiplinin tam anlamiyla

oturmus bir müfredati oldugunu söyler.98 Said’in Sarkiyatçilik adli yapiti Bati’nin yillar

boyu Dogu ve Islam hakkinda olusturdugu önyargilarin, olumsuz düsüncelerin,

kliselerin hangi kosullarda, nasil ortaya çiktigini ve Sark’in nasil ince ayrintilarla

incelendigini açiklamaya yöneliktir. Said, Sark bilgisinin genel basligi altinda ve – on

sekizinci yüzyilin sonlarinda baslayan- Sark üzerindeki Bati hegemonyasinin

gölgesinde, üniversitede arastirilabilecek, müzede sergilenebilecek, sömürge

96 Edward Said, Sarkiyatçilik, s. 13. 97 A.e. , s. 11. 98 A.e., s. 203.

Page 53: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

47

yönetimince yeniden yapilandirabilecek, insanla evrene iliskin antropoloji, biyoloji,

dilbilim, irk ve tarihi kuramlarla açiklanabilecek, gelismeye, devrime, kültürel kisilige,

ulusal ya da dinsel karaktere iliskin iktisadi ve sosyolojik kuramlara elverisli, karmasik

bir Sark’in ortaya çiktigini söyler. 99

Hemen hemen her bilim dalinin ve kültürel çalismalarin ele aldigi, üzerine bir seyler

söyledigi Sark, gerçek varolandan çok daha farkli, Bati egemenliginin çikarlarina,

isteklerine göre sekillendirilmis, olumsuz anlamlar yüklenilen bir yer haline getirilmistir.

Dogu imgeleri Bati’nin bilincinde, zihninde abartilarak olusturulur. Bu imgelerin,

kliselerin bazilarini Said söyle siralar: “Zira ”Sark” sözcülügüyle üretilen deyimler sik

kullanilan deyimler haline gelmis, Avrupa söylemine iyice yerlesmisti. Deyimlerin

altinda, Sark’a ilisk in ögretinin yer aldigi bir katman vardi; bu ögreti, Sark kisiligi, Sark

zorbaligi, Sark sehveti gibi Sark’in temel veçheleri söz konusu oldugunda ayni noktada

birlesen pek çok Avrupalinin deneyimleriyle biçimlenmisti. ”100

Dogu hakkinda yazilanlarin içerdigi önyargilar, olumsuz imgeler insanlarin,

Avrupalilarin beyinlerinde yer etmis ve bugün bile bu olumsuz yakistirmalarin

beyinlerden silinmesi neredeyse imkansiz hale gelmistir. Sarkiyatçilik bu yarattigi

olumsuz imgeleri kullanir ve yayar. Bu olumsuz karakterler yazilan eserlerde de sürekli

Sarklilara oynatilir. Sarkçiligin yetkesi diger Sark hakkinda yazanlari da etkisi altina alir.

Turner, Sarkiyatçiligin resmi olarak nasil ve ne için kuruldugunu söyle anlatir:

“Oryantalizm, ilk olarak on dördüncü yüzyil in baslarinda Viyana Kilise Konseyi

tarafindan oryantal dillerin ve kültürlerin anlasilmasini tesvik etmek için bir dizi

üniversitede kürsü kurulmasiyla birlikte ortaya çikan bir bilim dalidir.”101 Turner,

Sarkiyatçiligi tesvik eden ana itici gücün, ticaret, rekabet ve askeri çatismadan

99 A.e., s. 17. 100 A.e., s. 216. 101 Bryan S. Turner, Oryantalizm, Postmodernizm ve Globalizm, çev: Ibrahim Kapaklikaya, Anka Yayinlari, Istanbul, 2002, s. 67.

Page 54: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

48

kaynaklandigini, bu yüzden Avrupa’nin Orta Dogu ve Asya’ya yayilma tarihinden ayri

tutulamayacagini söyler. 102

Bu nedenle Sarkiyatçilik, Bati emperyalizmi ve sömürgeciligi ile iç içe geçmis, çikarlari

ve fikirleri örtüsmüstür. Said’e göre Sark, Avrupa’nin maddi uygarligi ile kültürünün

bütünleyici bir parçasidir. Sarkiyatçilik da bunu gerçeklestirir ve dayatir. Sömürgecilikle

beraber Bati kurumlarini, zihniyetini, kültürünü de oraya yerlestirmeye baslar:

“Sarkiyatçilik bu bütünleyici parçayi, kültür hatta ideoloji düzleminde, bir söylem biçimi

olarak- bu söylemi destekleyen kurumlarla, sözcük dagarcigiyla, arastirmalarla, imge

dagarciligiyla, ögretilerle, hatta sömürge bürokrasileri ve sömürge biçemleriyle birlikte –

dile getirir, temsil eder.”103

Kitabinin girisinde Said, Fransiz bir gazetecinin Beyrut’taki iç savas sirasinda yerle bir

olmus sehir merkezinden aktardigi duygularini, Batilinin Sark’a hangi gözle ve yalnizca

kendini, kendi kültürünü düsünerek baktigini bize anlatir : Bu gazetecinin “burasi bir

zamanlar Chateaubriand ile Nerval’in Sark’ina …… aitmis gibi görünürdü. ” diye yana

yikila anlatisini yazar. Burasinin yalnizca kendileri için varolmus oldugunu, ve oysa

orada yasayanlarin çektiklerinden, acilarindan hiçbir zaman bahsedilmeye gerek

görülmedigini, yerli halkin bir öneminin olmadigini, yokmus gibi davranildigini

anlatir.104 Sark’a gidenler burasini nostaljik bir yer olarak görüyor, orada yasayanlar ise

degersiz, asagi, pek önemi olmayan, efendilerine muhtaç insanlar olarak

degerlendiriliyordu. Kitaplara da yansiyanlar zaten bu tarz görüslerin disinda baska

görüsler degildi.

Said, sömürgeciligin yayilmasiyla beraber, Sarkiyatçi arastirmalarin emperyal ve

sömürgeci güçlerle iliski içine girdigini, emperyal amaçlar dogrultusunda hareket

ettigini söyler: “Ondokuzuncu yüzyil ile yirminci yüzyilda Sarkiyatçilarin sayisinda

102 Edward Said, Sarkiyatçilik, s. 67. 103 A.e., s. 12. 104 A.e., s. 11.

Page 55: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

49

ciddi bir artis oldu; çünkü, bu arada imgesel ve gerçek cografyanin erimi küçülmüs; Sark

Avrupa iliskisi, piyasa, kaynak, sömürge arayisindaki önleneme z Avrupa yayilmaciligi

tarafindan belirlenmis; Sarkiyatçilik bir arastirma söyleminden emperyal bir kuruma

dönüsmekle kendi baskalasimini tamamlamisti. ”105

Said Bati’nin Dogu hakkinda ürettigi kliseleri, olumsuz söylemleri iktidar, baski ve

sömürü içinde olustugunu, silinmesi zor imgelere dönüstürüldügünü anlatir. Said,

Sarkiyatçi söylemlerin kolayca kaldirilamayacagini, siyasi, kültürel yapilarla iç içe

geçtigini ve her yere yayildigini, Sarkiyatçiligin uçuk bir hülya olmadigini, nesillerdir

büyük parasal yatirimlarin yapildigi, yaratilmis bir kuram ve uygulama bütünü oldugunu

söyler:106 “Sarkiyatçiligin yapisinin, asli astari anlatilsa kolayca dagilip gidecek-

yalanlarla, söylemlerle kurulmus bir yapi oldugu sanilmamali. Anlamamiz gereken sey,

sarkiyatçi söylemin kenetleyici gücü, onu olanakli kilan toplumsal- iktisadi ve siyasal

kurumlara yakin iliskileri, sarsilmaz dayanikliligi.”107

Said, Sark dünyasinin dogusunun bir arzu, baski, yatirim, yansitma öbegince de

yönlendirilen ayrintili bir mantiga göre olusturuldugundan ve düsünce öbeginden

bahseder. Bu düsünce öbegi; degismez soyutlama olarak gören dogmatik anlayislarla,

Avrupa’nin üstünlügüne dair ögretilerle, türlü irkçilik biçimleriyle, emperyalizmle

bezenmislerdir.108 Bu irkçi söylemler maalesef çok sayida edebi eseri, yazili metinleri de

kapsar ve bu halklari asagilar. Said, Sarkiyatçiligin gelismesini ve düsünce kaliplarinin

Avrupa’da dolasimda olmasinin nedenini, siyasal ve sivil toplumun önemini ve

farkliliklarini Gramsci’ye dayanarak, kültürel öncüllük biçimini hegemonya kavramiyla

açiklar. Said’e göre kültürün islerlik kazandigi yer sivil toplumdur. Bu isleyiste,

düsüncelerin, kurumlarin, baska insanlarin etkisinin, egemenlik araciligiyla degil,

Gramsci’nin riza dedigi sey araciligiyla olustugunu söyler. Bugüne kadar etkisini

105 A.e., s. 106. 106 A.e., s. 16. 107 A.e., s. 16. 108 A.e., s. 18.

Page 56: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

50

sürdürmesinin, kaliciliginin nedeninin hegemonya oldugunu, ya da daha çok mevcut,

isleyen kültürel hegemonyanin sonuçlari oldugunu söyler.109

Said, sivil toplumdaki belirli düsüncelerin diger düsüncelerden daha etkili oldugu gibi,

belirli kültürel biçimlerin de diger biçimlere egemen oldugunu, Gramsci’nin de bu

kültürel öncülük biçimine hegemonya dedigini söyler.110 Bati’nin üstün oldugunu,

Dogu’nun geri oldugunu her yerde tekrarlayan, yayan bir kültürel hegemonya vardir.

Bu da Sarkiyatçiligin dayandigi düsüncelerin kültürel iliskilerle sürekliligini korumasini,

yayilmasini saglar. Said, saf bilgi ve siyasal bilgi arasindaki ayrimi vurgular ve

Sarkiyatçiligin belli bir iktidar ve hegemonya etkisinde oldugunu söyler. Üretilen

söylemler, iktidar ve siyasi ideoloji ile iliski ve baglanti içindedir. Said, bilginin her ne

kadar nesnel oldugu söylense de yazan kisinin ve elde edenin sartlandigi tarihsel zaman

ve kosullar oldugunu, bu durumdan etkilenecegini, kisiliginin parçalarini, özelliklerini

olusturacagini söyler: “ABD de üretilen çogu bilgide “siyasal olmama” nin belirleyici

damga olmasi istenir. Ama uygulama, kuram düzeyinden çok daha karmasiktir. Said’e

göre; arastirmaciyi, yasam kosullarindan, bir sinifa, bir inanç öbegine, bir toplu msal

konuma –bilinçli ya da bilinçsiz – baglanmisligindan ya da sirf toplumun bir üyesi

olarak hareket etmekten uzak tutacak bir yöntem henüz gelistirilebilmis degildir.” 111

Bu durumda her yazanin, düsünenin bilincinde bulunan pek çok sey içinde yasadigi

toplum tarafindan yüklenmis düsüncelerden, deger yargilarindan olusur. Bunun etkisi

düsünme ve duygulanma biçimine de yansiyacaktir. Tarafsiz bilginin de aslinda ne

oldugunu ve Sarkiyatçilarin tarafsiz olduklarini söyleseler bile bunun nereye kadar

dogru olabilecegini sorgular: “Daha tarafsiz bir “bilgi” diye bir sey vardir. Yine de bu

tarafsizlik bilgiyi kendiliginden siyaset disi kilmaz. Nesnel bilimsel arastirma kavrami, o

bilgileri üreten yazarin bir insan öznesi olarak içinde yasadigi kosullarla ilgisinin gözardi

edilemeyecegi, yadsinamayacagi dogrudur. Bati’nin üstün oldugunu, Dogu’nun geri

109 A.e., s. 16. 110 A.e., s. 16. 111 A.e., s. 19.

Page 57: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

51

oldugunu her yerde tekrarlayan, yayan bir kültürel hegemonyanin varligi da bunu

kanitlamaktadir.

Sark’a olan ilginin bir bakima siyasal oldugunu, iktisadi, askeri mantiklarla birlikte is

gördügünü, itici güç olarak ise katilanin da kültür oldugunu, kültür gibi her yere sinen

hegemonya dizgelerinin saglamligini yazilanlarin ayrintilari, biçeminden, zekice, dahice

ayrintilardan kaynaklandigini söyler.112 Böylece üretilen söylemler her yerdedir, her

yerde Sark’a yakistirilan imgelerin ve tanimlarin dogrulugunu ispatlamaya çalisan

görüsler bulunur. Said, Sarkiyatçilik gibi emperyalist gelenegin olusturulmasina hangi

düsünsel, estetik, bilimsel, kültürel kuvvetler eslik ettigini sorar. Bu kadar etkili ve güçlü

olmasinin nedeni pek çok kurumla olan iliskileridir: “Filoloji, sözlükbilim, tarih,

biyoloji, siyaset ile iktisat kurami, romancilik ve ozanlik, Sarkiyatçiligin genel

çizgileriyle emperyalist olan dünya görüsünün hizmetine nasil girdi.?”113

Iktidarini kurmak isteyen Bati, siyasal ve egemenlik iliskisi içinde Sark’i biçimlemek,

ona istedigi gibi hükmetmek istemektedir. Aralarindaki iliski iktidar, egemenlik ve

sömürü iliskisidir. Kültürel olarak da bu sömürünün sürdürülmesi gereklidir. Bu yüzden

bu isgal için çesitli kurumlar da buna destek verir.

1.3.1. Yöntembilimsel Sorun

Said, yöntembilimsel sorunlardan, arastirmasindaki zorluklardan ve nasil bir yol

izlemesi gerektiginden bahseder. Ele aldigi çalismalarin tarihsel kosullarini, siyasal

iktidar, emperyal güçler ile ne gibi baglantilari oldugunu ortaya koymak ister.

Sarkiyatçiligin bir söylem olarak incelenmesi gerektigini, Sarkiyatçiligin ayni zamanda

Sark’in bagimsiz olarak düsünülmesine de izin vermeyen bir yetke ha line getirildigini

söyler. Bu nedenle Sarkiyatçilik, Sark’i belirleyen ve belli önyargilar ve kurallar koyan

112 A.e., s. 21. 113 A.e., s. 24.

Page 58: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

52

bir yetke olarak çikar karsimiza. Sark hakkinda yazanlarin çogu bu yetkeye, geçmisten

gelen önyargilara, söylemlere bagimli kalarak yazmayi sürdürürler.

Said, kitabini yazarken bir yerlerde bizi bekleyen hazir baslangiç noktalarinin

olmadigini, baslangicin, her bir tasari için, söylenecekleri olanakli kilacak biçimde

üretilmesi gerektigini söyler. Bu yüzden bu çalismaya yarayacak belirli metinlerin,

yazarlarin, dönemlerinin seçilme zorlugu vardir. Sarkiyatçilik tarihini ansiklopedik bir

anlatiyla ele almanin saçma olacagini düsündügünü ve önemli olanin “düsünsel düzen”

in taslagini çikarabilmek oldugunu söyler.114 Metinde stratejik konumlanmadan

bahseder. Stratejik konumlandirma bir metinde yazarin konumunu, hakkinda yazdigi

Sark malzemesi bakimindan betimlemenin bir yoludur: “Metin öbeklerinin, metin

çesitlerinin, hatta metin türlerinin, kendi aralarinda, ardindan da genis ölçekte kültürde

hacim, yogunluk, gönderim gücü kazanma biçimleri ile metinler arasindaki iliskiyi

çözümlemenin bir yolu olan stratejik biçimlendirme. ”115 Strateji kavramini niçin ve ne

amaçla kullandigini söyle açiklar: “Strateji kavrami, sirf Sark’la ugrasan her yazarin

karsilastigi sorunu – “nereden yakalamali, nasil yaklasmali; çetrefilligi, etkinlik alani,

korkunç boyutlari karsisinda bozguna ugramaktan, ezilmekten nasil kaçinmali”

sorununu- belirlemek için kullaniyorum.”116

Sark hakkinda yazilan kitaplarda belli söylem biçimleri, önyargilar, kullanilan ifadeler

çogu zaman ortak yargilar, biçimler tasir: “Benimsenen anlati biçimini, kurulan yapi

çesidini, metne yayilan imge, izlek, motif türlerini içerir – tüm bunlar, ölçüle biçile

tasarlanmis okura seslenme, Sark’i çerçeveleme, son olarak da Sark’i temsil etme ya da

onun adina konusma biçimlerini olusturur.”117 Sark anlatilirken, önceden varolan, kabul

edilen belli bilgilerden, belli yargilardan yola çikilir. Hangi yönde gidilecegi bellidir.

Yazarlarin kendi kisisel farkliliklarinin disinda yargilamalar ayni yönde olusur hep:

114 A.e., s. 25. 115 A.e., s. 29. 116 A.e., s. 29. 117 A.e., s. 29-30.

Page 59: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

53

“Sarkla ugrasan her yazar (Homeros bile), gönderme yapacagi, dayanacagi, kendine göre

eski bir Sark’i geçmisteki bir Sark bilgisini temel alir. Temsilin dissalligi her zaman,

“Sark kendini temsil edebilseydi ederdi zaten” türünden bir beylik düsünce tarafindan

belirlenir.”118

Sark hakkinda yorum yapma, Sarkli hakkinda yargida bulunma sürekli belli bir yetkeden

izin alinip ayni seyleri tekrar etmek gibidir. Sanki bu kliseler belli bir güç odagi

tarafindan yaratilmis ve sabitlenmistir. Bunun disina çikilarak yazilirsa dogru

olmayacagi düsünülerek yazilir. Said, Sarkiyatçilikta, yetke kavramini açiklamak ve

çözümlemek ister. Onun için ilk basta toplumda kabul görmüs, dogru diye yüceltilmis

düsünceler ve fikirlerden olusan bir yetke vardir: “Yetke, gizemli ya da dogal bir sey

degildir. Olusturulmus, yayilmis, saçilmistir; araçsaldir; ikna edicidir; toplumda bir yeri

vardir, begeni ve deger kurallari getirir; dogru diye yücelttigi belirli fikirlerden

olusturdugu, aktardigi yeniden ürettigi geleneklerden, algilayislardan, yargilardan ayirt

edilemez gerçekte.”119

Said, bu yetkenin çözümlenmesi gerektigini, yaptigi isin, Sarkiyatçiligin hem tarihsel

yetkesini hem de yetkelerini – kisileri- betimlemek oldugunu söyler. 120 Said, Sark

üzerine yazilan her türlü siyasi, edebi, kuramsal yazilari ele alirken emperyalist

dünyanin nasil hizmetine girdigini açiklayabilmek için hem siyasal hem kültürel

olgularin incelenmesi gerektigini söyler. Çok genis bir inceleme alani vardir önünde.

Sarkiyatçiligin yararlandigi bilimler, kuramlar, düsünceler öbegi vardir. Said bunlarin

neler oldugu, ne tür bilgiler, söylemler içerdigini ortaya koymak ister. Bu yazili yargilar,

ifadeler gerçek Sark’i disarida birakir: “Sarkiyatçiligin kültüre hakim olan “güçlü”

fikirlerden, ögretilerden, egilimlerden neler ödünç aldigini, bunlarin Sarkiyatçiliga nasil

118 A.e., s. 30. 119 A.e., s. 29. 120 A.e., s. 29.

Page 60: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

54

adim basi veri tasidigini da açiklamaya çalisiyorum. Bu iliskiler sayesinde dilbilimin

Sark’i, Freud’un Sark’i, irkçiligin Sark’i vb. var oldu, var olmakta.”121

Sarkiyatçilik Sark hakkindaki iddialarini güçlendirmek için pek çok kuram ve

düsünceden de veri toplar. Bu yüzden pek çok bilim dali ve düsünür Bati

sömürgeciligini hakli çikaracak nedenleri siralayarak, Dogu’nun tabi ve kendini

yönetemeyen halklardan olustugunu mesrulastirmak için bilimsel kanitlar sunmaya

çalisir durur. Edebi eserlerde de Doguluya biçilen rollerin çogu bu sinirlarin ötesine

geçemez, genelde bu önyargilarin esiridirler. Said, Sarkiyatçiligin ayni zamanda maddi

bir etkisi oldugu için baska düsüncelerden ayrildigini, bu yüzden her türlü yazilari

inceleyerek arastirmaya basladigini söyler: “Bundan ötürü, yalniz arastirmaya dayali

yapitlari degil, yazinsal yapitlari, siyasal yazilari, gazetecilerin metinlerini, gezi

kitaplarini, din ve filo loji çalismalarini incelemekle basladim ise. Türden türe, dönemden

döneme degisen biçimlerde – dünyevi ve kosullara bagli olduguna inandigim için, melez

bakis açim, genelde tarihsel ve “antropolojik” bir nitelik tasir.”122

Yazilanlar sonuçta, Sarkliyi belli, sinirli tanimlara mahkum eder. Bu çogu zaman irksal,

biyolojik sinirlamalar da içerir. Dogu’daki halklar, kültürel ve teknolojik olarak gelisim

gösteremeyen, duragan halklar olarak degerlendirilirler. Sömürgecilik ve siddetle

dagilan, bozulan toplumlarda, bu ortamdan yaralanmak isteyen yagmaci gruplar, partiler

ortaya çikar ve bu toplumlar giderek daha fazla iç çatismalara sürüklenirler. Gelisim

gösterebilmesi bir yerde engellenir.

Said, birinci bölümde “Sarkiyatçiligin Etkinlik Alani”nin hem büyük bir etkinlik alani

oldugunu, hem tarihsel akis ile deneyimlere göre hem de felsefi, siyasal izleklere göre

konuyu tüm boyutlariyla kusatan genis bir çerçeve içerdigini anlatir. Ikinci bölümde ise,

Sarkiyatçi yapilar ile yeniden yapilandirmalar, modern Sarkiyatçiligin gelisimini,

121 A.e., s. 32. 122 A.e., s. 32.

Page 61: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

55

kapsamli bir zaman dizimsel betimleme yaparak ele alir. Ayrica önemli ozanlarin,

sanatçilarin, arastirmacilarin yapitlarini inceler ve Sarkiyatçi zihniyetle nasil örtüstügünü

gösterir. Üçüncü bölümde, 1870’ten baslar, sömürgeciligin en çok yayildigi dönemi ele

alir ve Ikinci Dünya Savasiyla biter. Ingiliz ve Fransiz hakimiyetinden Amerikan

hakimiyetine geçisini inceler ve simdiki düsünsel ve toplumsal durumu ana hatlariyla

anlatir.123 Said, bu kitabi yazarken geçmisinin ve çocukluk döneminin etkisini vurgular :

“Bu çalismadaki kisisel yönelimlerin çogu, iki Ingiliz sömürgesinde geçmis

çocuklugumdan kalma bir “Sarklilik” bilincinden gelir.”124

Gizemli ve egzotik Sark imgesinin giderek ekonomik, siyasal çikarlar yüzünden kültürel

kliselere boguldugunu söyler: “Akademik Sark arastirmalari ulusal siyasetin bir dali

haline geldi, geleneksel egzotikligin yaninda, stratejik ve iktisadi önemi, tek tiplesme ile

kültürel kliseler, 19. yy akademik ve imgesel “gizemli Sark” hurafeciliginin etkisi

yogunlastirdi.”125 Batili metinlerin parçasi olduklari emperyal süreçlerle baglantilarini

ortaya koyar ve bu metinlerdeki, önemsiz, farkli renklerdeki insanlardan nasil

bahsedildiginden örnekler verir. Conrad’in Nostromo eserinden bir alintiyi aktarir :

“Kimin iyi yerli kimin kötü yerli oldugunu biz batililar kararlastiririz, çünkü tüm yerliler

bizim tanimamiz sayesinde varoluyor. Yerlileri biz yarattik, konusmayi ve düsünmeyi

ögrettik; isyan ettiklerinde, olsa olsa, bazi batili efendileri tarafindan aldatilan aptal

çocuklar olduklari konusunda bizi dogrulamis oluyorlar.”126 Bu buyurgan ve despot

tutum Bati’nin nasil uygarlik götürdügünü, bu halklara insanlik disi uygulamalar

yaptigini göstermekte. Çogu yazarda bulunan bu asagilayici düsünceler ve yargilar genel

olarak Sarkiyatçilarin Sark’a ve yerli halka hangi gözle baktiklarini, sömürgeci

zihniyetin her yere yayildigini ve kuramlarla, düsüncelerle beslendigini göstermektedir.

Said, kültürün olumlu deger yükledigi ve mesrulastirdigi hümanizmi, otoriteyi korudugu

için elestirir. Hümanist ideolojinin özü kendi çalisma alanlarini edebiyat diye bir seyle

123 A.e., s. 34. 124 A.e., s. 34. 125 A.e., s. 35-36. 126 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 21.

Page 62: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

56

sinirli tutan edebiyat uzmanlari üretir. Edebiyatin bilesenlerine epistemolojik, ahlaki,

ontolojik öncelik verir. Edebiyat elestirmenleri bu kisitlamalari pekistiren toplumu ve

kültürü sorgulamadan ve elestirmeden onaylar: “Edebi-estetik yapitlarin biçimsel, sinirli

analizi kültürü geçerli kilar, kültür hümanisti geçerli kilar, hümanist elestirmeni; ve

bütün bunlar da Devlet’i geçerli kilar. Böylece otorite kültürel süreç sayesinde

korunur.”127

Ania Loomba da bu görüse katilir: Hümanist edebiyat incelemelerinin, edebiyatin (ya da

hiç degilse iyi edebiyatin) politikanin zehirleyemeyecegi kadar öznel, bireysel ve kisisel

ya da evrensel ve askin oldugu gerekçesiyle, edebiyatin politikayla iliskilendirme fikrine

uzun süre karsi koydugunu belirtir.128 Said, yazilan romanlarin, hikayelerin çogunda

sarklilarin efendiler tarafindan konusturulduklarini, konusma haklarinin bile emperyalist

düsünce biçimlerine hizmet etmek için efendiler tarafindan yapildigini söyler. Bu

durumda Bati her iki taraf için de kendi konusup, kendi istekleriyle öteki’nin adina

yargilarda bulunur. Iki tarafi da oynayan, bir tarafi asagi bir yere koyan, diger tarafi

yücelten bir oyuncu olmustur.

1.3.2. Bugünkü Sarkiyatçilik

Said, Sarkiyatçiligin, düsünsel, kültürel, siyasal bir tarih zemininde biçimlenisini,

gelisimini ve kurumlarini anlatir. Bilgiye dayali olsalar da bu yazilar temelde belli

önyargilarin ve toplumsal sinirlamalarin etkisi altindadir. Nesnel olmalarini düsünmek

yanilgi demektir: “Bilgiye dayali yazilar da imgelem ürünü yazilar da asla özgür

degildirler, imge dagarciklari, kabulleri, yönelimleri bakimindan sinirlidirlar; son olarak,

akademik biçimiyle Sarkiyatçilik gibi bir “bilim”in gerçeklestirdigi ilerlemeler,

genellikle düsündügümüzden daha alt düzeyde kalan bir nesnel dogruluga sahiptir.”129

127 Edward Said, Kis Ruhu, s. 186. 128 Ania Loomba, a.e., s. 92. 129 Edward Said, Sarkiyatçilik, s. 214.

Page 63: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

57

Bu yüzden çogu yazarin kendisini ait hissettigi kültürün yükledigi deger yargilari,

düsünce biçimleri, önyargilari ve kliseleri dogrultusunda yargilamalarda bulunacaklari,

daha basindan kendi kültürünü merkezde gören bakis açisiyla yazacaklari, elestirecekleri

ortadadir. Said, Sarkiyatçiligin çok genis bir alana yayildigini, ilimlerle, kamu

kuruluslariyla, edebiyatla iliski içinde oldugu için güçlü bir yapisi oldugunu söyler :

“Sarkiyatçilik gibi bir alanin birikime, ortaklasmaya dayanan bir kimligi vardir;

geleneksel ilimlerle (klasiklerle, Kutsal Kitap’la, filolojiyle), kamusal kuruluslarla

(hükümetlerle, ticaret sirketleriyle, cografya dernekleriyle, üniversitelerle) belirli yazim

türleriyle (seyahat, kesif kitaplariyla, fantezilerle, egzotik betimlemelerle) kurdugu

birliklerden ötürü özellikle güçlü bir kimliktir bu. ” 130 Bu yüzden hemen hemen Sark

hakkindaki yargilar, her yere yayilmis, ayni görüsleri savunan ifadeler, önyargilar

eserlerin temelini olusturmustur. Yazmis olanlar ve daha sonra yazanlar da belli önerme

türleri, belli yapit türleri üzerine kurmustur yapitlarini:“Sark birtakim ayrimlasmis

usullerle ögretilir, arastirilir, yönetilir, hükme baglanir. Dolayisiyla Sarkiyatçilikla

ortaya çikan Sark, Sark’i Bati bilgisine, Bati bilincine, sonra da Bati egemenligine

tasiyan bir güçler öbegi bütünü tarafindan sekillendirilmis bir temsil biçimleri

dizgesidir.”131 Bundan dolayi, Sark hakkinda düsünen Batili kurumlar çikarlarini

koruyacak bir sekilde emperyal bir bakis açisiyla, ayni düsünce kaliplariyla, egemen

siyasal yapilarin ürünü olarak ortaya çikarlar: “Eger bu Sarkiyatçilik tanimi her seyden

önce siyasal bir tanim gibi görünüyorsa, bu sadece Sarkiyatçiligin kendisinin de belirli

siyasal güçler ile etkinliklerin bir ürünü oldugunu düsünmemden ileri geliyor.

Sarkiyatçilik, uygarliklariyla, halklari ve yerlesimleriyle birlikte Sark’i malzeme edinmis

bir yorum okuludur.”132 Bu okulun kullandigi metinler, sayisiz arastirmacilar da

vardir.Yalnizca üniversitede arastirilan bir sey degildir Sarkiyatçilik. Siyasi, askeri,

ticari, kültürel çikarlar dogrultusunda yazilmis binlerce kitaptan, tek tarafli görüslerden

faydalanmakta, çok genis bir alanda etkisini ve üretimini sürdürmektedir: “Yani

Sarkiyatçilik, tarihin her hangi bir aninda Bati’da varolan, Sark’a iliskin olgusal bir

130 A.e., s. 214. 131 A.e., s. 215. 132 A.e., s. 215.

Page 64: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

58

ögreti degildir sadece; ayni zamanda etkili bir akademik gelenek olmanin yani sira,

seyyahlar, ticari girisimler, yönetimler, askeri seferler, roman ve egzotik macera

hikayesi okurlari, doga tarihçileri ve Sark’i özel mekanlar, halklar, uygarliklar

hakkindaki özel bir bilgi türü olarak gören hacilar tarafindan belirlenmis bir ilgi alanidir

da.”133

Said, Sarkiyatçiligin Avrupa ve Asya arasinda zaten varolan farklilik duygusunu daha da

kati kilmaya yönelik genel kültürel baskilara yardimci oldugunu, Bati’dan güçsüz

oldugu için temelde Sark’a kararli bir biçimde dayatilmis olan siyasal bir ögreti

oldugunu da söyler134 Sarkiyatçilarin, istedigi gibi yazip yargilamasi karsisinda ona

cevap ve karsilik verecek kisilerin ve kurumlarin olmayisi Sarkiyatçilarin kendi

dediklerinin dogru oldugu kanisina kaptirmalarina neden olmustur. Said bu durumu

söyle yorumlar: “Bir kültürel düzenek olarak Sarkiyatçil ik, bastan sona, saldirganlik,

etkinlik, yargilama, hakikat istenci, bilgi demektir. Batili arastirmacilarin çalismalarina

güç veren pek çok kurum ve araci kurulus olmasina karsit, Sark’ta bunlara karsi hiçbir

kurum bulunmuyordu. ” 135 Bati’da Sark hakkinda binlerce kitap, yazilar yazilmis olmasi

giderek Sark’in Batililarin tanimladigi ve batililardan ögrenilen bir yer haline gelmesine

neden olmustur. Sark’ta bu yargilamalara, hakaretlere yanit verecek pek bir kurum ve

yazar olmamasi Sarkiyatçiligi ve dayattigi olumsuz yakistirmalari daha da

güçlendirmistir. Said, örtük ve açik Sarkiyatçiliktan bahseder ve Sark bilgisindeki tüm

degisikliklerin, neredeyse sadece açik Sarkiyatçilikla gerçeklestigini; örtük

Sarkiyatçiliktaki degismeyen, sabit kalan yargilarin, tanimlamalarin bulundugunu,

oybirliginin, istikrarin, süregenligin büyük ölçüde degismeden kaldigini söyler.136

Sonuçta tüm bunlar, Sark’a yapilan olumsuz vurgular, önyargilar onu daha da asagi bir

yere iter. Irksal kökenli ayrimcilik mesrulastirilmak istenir ve Said bunu örtük

Sarkiyatçilarin destekledigini söyler: “19. yüzyillarda ortak olan görüs Sark’in geriligi,

133 A.e. s. 215. 134 A.e., s. 216. 135 A.e., s. 217. 136 A.e., s. 218.

Page 65: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

59

yozlugu, asagiligi üzerine yazanlarin çogunun birlestikleri görüs, irksal esitsizligin

biyolojik temellerine iliskin olmasiydi. Irksal siniflamalar örtük Sarkiyatçilikta gönüllü

yoldaslar bulur.” 137

Bu durumda Dogulu irklarin tasidigi yetersizlikler Sarklilari degismez bir gerilige

mahkum etmektedir. Bilimsel çalismalar da Bati’nin asagiladigi bu halklarin geriligini

ve irksal yetersizliklerini mesrulastirmak için bir araç haline getirilir. Irksal ve biyolojik

olarak çogu halkin geri oldugunu savunan pek çok kuram üretilmis ve bu görüsler

yayginlik kazanmistir: “Bu fikirlere, irklarin gelismis ve geri irklara ya da Avrupali-Ari

ve Sarkli-Afrikali irklara bölünmesinin “bilimsel” geçerliligini ön plana çikarmis gibi

görünen bir Darwincilik türevi de eklendi. ”138 Emperyalizm ve sömürgeciligin

kendilerini gizlemek için kullandigi, yararlanmaya çalistigi irkçi kuramlar,

sömürgecilerin her zaman basvurdugu klise bir kaynak olmustur. Sömürülen halklarin

bagimli ve kendini yönetemeyen halklar olduklari için Bati’ya muhtaç olduklari

bahanesi diger yerlerde oldugu gibi Sark’ta da kendini gösterir. Said, Sark’in da dahil

edildigi bu tanimi söyle yorumlar: “Farkli biçimlerde geri, yoz, uygarlasmamis,

gecikmeli diye nitelenen diger tüm halklarla birlikte Sark halklarina da, biyolojik

belirlenimcilik ile ahlaki-siyasal ögütlerden olusmus bir çerçevede bakiyordu. Böylece

Sarkli, Bati toplumunun, ortak kimlikleri en iyi “acinasi yaban” diye tanimlanabilecek

ögelerine (suçlulara, delilere, kadinlara, yoksullara) baglanmis oldu.”139

Said, Sarklinin bagimli bir irkin üyesi olarak görüldügünü, Sarkiyatçiligin erkeklere

özgü bir inceleme alani oldugunu, erkeklerin de cinsiyetçi at gözlükleriyle baktiklarini

söyler. Bu durum özellikle seyyahlarla romancilarin yazilarinda açikça görülür:

Kadinlar, eril bir hayal gücünden çikma yaratiklardir çogu zaman. Sinirsiz sehvetin

ifadesidirler, eni konu aptaldirlar, hepsinden önemlisi isteklidirler. Said, ilk örnekler

137 A.e., s. 218. 138 A.e., s. 219. 139 A.e., s. 219.

Page 66: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

60

olarak Flaubert’in Küçük Hanim’ini, Pierre Louys’in Aphrodite’ini verir.140 Sark

tartismalarinda Sark’in olmadigini, Sarkiyatçinin varligini mümkün kilan seyin de bu,

Sark’in fiili yoklugu oldugunu söyler.141 Meyda Yegenoglu, Dogu’nun

dogululastirilmasi sürecinin onun kadinsilastirilmasiyla iç içe geçen bir süreç oldugunu,

Batili kadin yazarlarin da erkek yazarlarin ulasamadiklari, yerlere, hareme, peçeli

kadinlarin dünyasina girmelerinin istendigini, erkek yazarlarin anlatilarini

tamamladiklarini söyler:142 “Batili kadinin harem ve Dogulu kadin hakkinda sagladigi

bilgi, tam da Batili öznenin eksigini giderdigi için esas metinden daha az bir seydir;

kendi basina, bagimsiz bir tanimi yoktur; ancak erkegin yazdigiyla bir tamamlama

iliskisi içinde oldugu sürece bir sey olabilmektedir.”143

Bu farkli konumlar aslinda sarkiyatçiligin yaptigindan, düsündügünden farkli bir söylem

yaratmaz, sarkiyatçi söylemleri daha da güçlendirir. Sarkiyatçilar sonuçta kendilerinin

yargiladigi, yaratip ambalajladigi bir Sark üretirler. Said’in bu eseri yayimlandiktan

sonra, Bati’nin sömürgeci, emperyalist zihniyeti her yere, romanlara, kitaplara, gazete

yazilarina, çesitli metinlere kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsiz yerlestigi, sindigi

görülmüstür. Yüzyillar boyu genelde tek yönlü olarak okunan, okutulan, yorumlanan

klasik haline gelmis yazarlar ve eserlerinin emperyalist ve sömürgeci yapilarla olan

baglari daha belirginlesmistir. Edilgen hale getirilen halklarin belirli olumsuz imgelere

indirgenmesi düs ünülmesi ve tekrar yorumlanmasi gereken ciddi bir konu olarak ortaya

çikmistir.

140 A.e., s 220. 141 A.e., s. 221. 142 Meyda Yegenoglu, Sömürgeci Fantaziler, Metis Yayinlari, Istanbul, 2003 s. 99-103. 143 A.e., s. 106.

Page 67: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

61

Page 68: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

61

IKINCI BÖLÜM : SÖMÜRGECILIK VE ÖTEKI

Page 69: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

62

2.1. Sömürgecilik ve Öteki

Sömürgecilik insanlari insanlik disina iten, kölelestiren, kimliklerini silen, gerekirse

insanlari ölüme yollayan acimasiz bir sistemdir. Sömürgeciler ise çok farkli

sömürgecilik sistemleri oldugunu, amaçlarinin medeniyet götürmek oldugunu

söyleyerek yaptiklarini hakli çikarmaya çalisirlar. Sonuçta sömürü ve emperyalizm

insanlari esir etmis, yasamlarina el koymustur. Said sömürgeciligi emperyalizmin bir

sonucu olarak görür: “ “emperyalizm” terimi, uzak topraklara tahakküm eden egemen

metropolün uygulama, kuram ve tavirlari anlamina geliyor; hemen her zaman

emperyalizmin sonucu olarak ortaya çikan “sömürgecilik” ise uzak topraklarda yerlesim

yerleri kurulmasi demek.”1

Sömürgecilik, sürekli yerli halkin gelisimi için yapildigi aldatmacasi adi altinda

mesrulastirilmaya çalisilmis, uygulanan siddet, baskilar, insanlarin öldürülmesi

saklanmaya çalisilmistir. Sartre sömürgeciligin bir sistem oldugunu söyler ve yeni-

sömürgecilerin iyi ve kötü sömürgeciler diye ayrim yapmasina karsi insanlari uyarir.

Yeni- sömürgeciler, sömürgelerdeki durumun kötüye gitmesinin nedeninin kötü

sömürgecilerin isledigi suçlar oldugunu iddia ederler2 : “ “Sömürgecilik sistemi”

diyorum, bu dogru anlasilmali: Söz konusu olan soyut bir mekanizma degildir. Sistem

yasiyor, isliyor; bir seytan dairesi olan sömürgecilik gerçektir. Bu gerçek, bir milyon

sömürgeci, sömürgeciligin sekillendirdigi, sömürgecilik sistemi ilkeleriyle düsünen,

konusan ve davranan sömürgecilerin ogullari ve torunlarinda ete kemige bürünmektedir.

Çünkü sömürgeci de yerli gibi bir üründür: onu islevi ve çikarlari yaratmistir.”3

Sömürgeciligin uyguladigi siddeti, sonuçlarini inceleyen, gizli kalan ayrintilari görünür

kilan ve çarpici bir dille elestiren Frantz Fanon’nun, Yeryüzünün Lanetlileri adli

kitabinin önsözünü yazan Sartre’in, Avrupa’nin kendini üstün gören bakis açisini ve 1 Edward Said, Emperyalizm ve Kültür , çev : Necmiye Alpay, Hil Yayinlari, Istanbul, 1998, s. 45. 2 Jean Paul Sartre, Hepimiz Katiliz, çev: Süheyla N. Kara, Belge Yayinlari, Istanbul, 1999, s. 15. 3 A.e., s. 27.

Page 70: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

63

uyguladigi sömürgeciligi üzerine su sözleri söyler: “Çok uzun olmayan bir zaman önce

yeryüzünde iki milyar insan vardi, bunlarin bes yüz milyonu insandi, bir milyar bes yüz

bini de yerliydi. Sözü birinciler söylüyor, ötekiler de ögrenince taklit ediyorlardi…

Avrupali elit bir yerli elit olusturmaya giristi, ergenlik çagindaki gençler seçiliyordu,

bunlarin alinlarina kizgin demir ile Bati kültürünün ilkelerinin damgasi basiliyordu,

agizlarina ses çikartmayi engellemeyen tikaçlar, dislere yapisan ve dili hamur çignemis

gibi yapiskan kilan büyük sözcükler tikiliyordu. Bu sona erdi. Agizlar kendi baslarina

açildilar, sari ve siyah sesler yine insancilliktan söz ediyorlardi fakat konu bizim insancil

olmayisimizdi. Biz bu sevimli sert elestirileri hosnutsuzluk duymadan dinliyorduk. Bu

önce, bizde gururlu bir hayranlik dogurdu. “Nasil, görüyor musunuz! Kendi baslarina

konusuyorlar! Bakin onlari nasil adam ettik! Ideallerimizi kabul edecek olduklarindan

kuskumuz yoktu, degil mi ki bizi o ideallere sadik olmamakla suçluyorlardi”;bir kezlik,

Avrupa kendi misyonuna inandi. Asyalilari Helenlestirmisti, su yeni, türü Greko-Latin

Zencileri, yaratmisti. Tamamen kendi aramizda hemen ekliyorduk, birakalim ötsünler,

bu onlari rahatlatir. Havlayan köpek isirmaz.”4

Sartre’in bu sözleri sömürgecil ik döneminde ve sonrasinda sömürülen halklarin,

insanlarin basina neler geldigini, sömürgeci beyinlerin nasil çalistigini, Bati’nin kendini

nasil kibirli bir sekilde dünyanin merkezi sandigini, kültürel olarak degerlerinin essiz

oldugunu düsündügünü çok iyi anlatmakta ve insanlari tekrar sömürgecilik hakkinda

düsündürmeye yöneltmektedir.

Bati sömürgeciligi ve emperyalizmi sürekli yayilarak dünyanin çok büyük bir bölümünü

etkisi altina almistir. Sömürgeciligin neden oldugu savaslar, yok ettigi, parçaladigi

kültürler, uyguladigi siddet ve baskilar büyük acilara neden olmustur. Sömürgecilik,

sömürü, siddet günümüzde de farkli boyutlarda, farkli biçimlerde varligini

sürdürmektedir. Diger toplumlarin kaynaklarinin, emeklerinin sömürülmesi Bati’da

4 Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri , çev: Lütfi Fevzi Topaçoglu, Avesta Yayinlari, Istanbul, 2001, s. 8.

Page 71: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

64

kapitalizmin gelismesine katkida bulunmus, ayni zamanda bu sömürülen halklarin

yalnizca maddi çikarlara göre kullanilmalarina, insanlik disi muamelelere maruz

kalmalarina neden olmustur. Sömürgeci ülkeler için bu toplumlar, üretim yapamayan,

tabi olan, yönetilmeye muhtaç olan toplumlardir. Bu mesrulastirmayi güçlendirmek için

bilimsel kanitlardan, irksal kuramlardan destek bulunmaya çalisilmis, gerçekler

saklanmaya çalisilmistir. Ania Loomba’ya göre sömürgelestirme yeni topraklarda orada

yasayan topluluklari bozma, yeniden olusturma süreci anlamina gelir. Ticaret, pazarlik,

savas, soykirim, kölelestirme ve isyanlar dahil olmak üzere kapsamli pratikler silsilesini

içerir. O nedenle, kolonyalizm, baska insanlarin topraklari ve mallarinin fethedilmesi ve

denetlenmesi olarak tanimlanabilir.5 Loomba sömürgeciligi ve neden oldugu acilari

kisaca böyle yorumlar. Çogunlukla sömürgecilerin isgal etmelerinin nedeni ve bahanesi,

asagi halklar diye nitelenen halklarin gelismelerine yardim etmek, onlara bir seyler

ögretmektir. Ama diger yandan da bu halklarin hiçbir zaman kendileri gibi bir

medeniyete ulasamayacaklari, her zaman Bati’ya tabi kalacaklari da iddia edilir.

Loomba bu çeliskiyi söyle anlatir : “Kolonyalizmin en çarpici çeliskilerinden biri, hem

kendi “ötekileri” ni “medenilestirmeye ” hem de bunlari kalici bir “ötekilik” konumuna

mihlayip sabitlestirmeye ihtiyaç duymasidir. ”6

Albert Memmi, sömürgeciligin sömürülenin tarihsel ve toplumsal dünyasini silmeye

odaklandigini, sömürgecilik desteklendigi sürece, yerli için mümkün olan tek seçenegin

sindirilmek veya duyarliligini yitirmesi oldugunu söyler. Sömürülenlerin köle olmalari

da yeterli degildir, ayni zamanda bunu kabul de etmelidirler.7 Her konuda üstün

oldugunu söyleyen Bati, öteki halklari degismez, asagi bir konuma indirgemek,

biyolojik olarak da sinirlamak ister. Renat Zahar, Fanon’u inceledigi eserinde, siddet

üzerine bina edilen sömürge sistemini ayakta tutan seyin “irk” ve “irkçilik ” faktörü

oldugunu, sömürgelerin empoze ettikleri “beyazlarin üstünlügü” fikrinin, daha sonra 5 Ania Loomba, Kolonyalizm ve Postkolonyalizm, çev : Mehmet Küçük, Ayrinti Yayinlari, Istanbul 2000, s. 19. 6 A.e., s. 199. 7 Albert Memmi, Portrait du Colonisé, (Çevrimiçi) http://www.mef.qc.ca/portrait%20du%20colonise.htm , 6 Mart 2005.

Page 72: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

65

yerlilerin “asagi irk” yargisi ile pekistirildigini ve kendiliginden yabancilasma sürecine

girildigini söyler.8

Yüzyillar süren Bati yayilmaciligi, 1914 yilina gelindiginde yeryüzünün asagi yukari

yüzde 85’lik kismini sömürge, himaye altindaki ülk e, bagimli ülke, dominyon ve federe

devlet biçimleri altinda elinde bulunduruyordu. 9 Bu durumun sürdürebilmesi için

beyinlerin de bir yerde zincire vurulmasi, kültürel olarak da bu halklarin bagimli hale

getirilmesi gerekiyordu. Bu yüzden, ele geçen topraklarda hakimiyetin korunmasi ve

kültürel emperyalizmin sürdürebilmesi için dil ve edebiyat da önemli yer tutacaktir.

Ayni zamanda pek çok kuramin ve düsünürün sömürgeciligi bir zorunluluk olarak

göstermesi ve desteklemesi sömürgecilerin isini daha da kolaylastirmistir. Kendini

yönetemeyecek kadar beceriksiz olan bu toplumlarin gelisimi için sömürgeciligin

zorunlu oldugu sürekli tekrarlanir durulur. Degersiz, asagi ve tabi halklar olarak

nitelenen ve yönetilmesi gereken bu toplumlara teknoloji ve özgürlük götürmek Bati’nin

görevidir. Sömürgeciligin gerçek yüzü her zaman kullanilan bu klise bahanelerle

maskelenir. Ülkelerin isgalleri, yeni kazanilan topraklar, boyunduruk altina alinan

halklar, insanlarin acilara bogulmasi, öldürülmeleri pek konusulmayan konulardir.

Sömürgeci ülkelerin bu acimasiz uygulamalari ve tutumu pek çok soruyu da beraberinde

getirir. Said, bu durumun pek göz önüne alinmadigini, Bati’nin uyguladigi siddet ve

sömürünün ört pas edildigini, geçistirildigini anlatir: “Yüzyillar boyu ugradiklari

yargisiz infazlara, bitmek bilmez iktisadi sömürülere, toplumsal ve kisisel yasamlarinin

çarpitilmasina ve degismez Avrupa üstünlügünün gerektirdigi itiraz götürmez bas

egmeye katlanmis, yikima ugratilmis sömürge halklari akillardan çikmis ya da

unutulmustur. ”10

8 Renat Zahar, Sömürgecilik ve Yabancilasma , çev: Bayram Doktor, Insan yayinlari, Istanbul, 1999, s. 26. 9 Edward Said, Emperyalizm ve Kültür , s. 46. 10 A.e., s. 63.

Page 73: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

66

Burada yasayan insanlarin da kendilerine daha asagi oldugu, muhtaç ve bagimli

olduklari beyinlerine islenmekte ve beyinleri zincire vurulmaktadir. Yerli halkin kendi

kültürü degersiz ve asagi gösterildigi için, halk kendi kültürüne yabanci ve sömürgeci

kültüre hayranlik duyar hale getirilir. Sömürgeci güçlerin hismina ugramis ülkelerdeki

sorunlar ve yasayan halklarin ugradigi felaketler çogu zaman geçistirilmis, yapilan

elestiriler dikkate alinmamistir. Toplumlara sürekli kendi baslarina birakild iklari zaman

durumlarinin her zaman kötüye gidecegi ve Bati’ya muhtaç olduklari, Bati olmadan

yapamayacaklari anlatilir. Said sömürgeci dönemin özelligi olan yerli halkin aslinda bir

hiç oldugu görüsünün beyinlere sokulmasindan ve kendilerine yabancilastirma

çabalarindan bahseder. Sömürgeciligin bilinçli olarak olusturmak istedigi etkinin,

sömürgenin kafasina sömürgeciler giderse barbarliga, hayvanliga ve bayagiliga

gömülecekleri düsüncesini sokmak oldugunu söyler.11 René Guénon, Bati devletlerinin

isgal ve sömürgecilik için gelisini ve bunu çesitli bahanelerle saklamak isteyislerini

söyle yorumlar: “Bir Avrupa devleti herhangi bir ülkeyi isgal ettiginde, bu ülke

gerçekten barbar kabilelerin ülkesi de olsa, bizi, maliyeti agir böyle bir seferi ve

sonrasinda bir yigin etkinligi, bu zavalli insanlari “uygarlastirmak” –kendileri böyle bir

seyi istememistir- zevk ve serefini tasimak için yaptiklarina inandiramazlar; esas

nedenin baska, daha elle tutulur çikarlar saglamak oldugunu görmemek için saf olmak

gerekir.”12

Frantz Fanon, Beyaz adamin gelisiyle beraber, Zencinin nasil yabancilasma içine

girdigini, sürekli kendini Beyaz adama ve kültürüne onaylatma ihtiyaci içinde

hissettigini söyler. Ziyaüddin Serdar da, sömürgeciligin yarattigi etkileri ve Bati’nin

dayattigi degerleri söyle açiklar:“Sömürgecilik, Batili olmayan kültürlerin bakislarini

Avrupa’ya dogru çevirdi ve onlara Bati gibi olmayi dayatti. Hem sömürgecilik hem de

Hiristiyanlik “medenilesme misyonunun” araçlari gibi görüldü.”13

11 A.e., s. 195. 12 René Guénon, Dogu ve Bati , çev : Fahrettin Aslan, Hece yayinlari, Ankara, 2004, s. 92. 13 Ziyaüddin Serdar, Postmodernizm ve Öteki , çev : Gökçe Kaçmaz, Söylem Yayinlari, Istanbul, 200, s. 49.

Page 74: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

67

Bu halklardan bahsedilirken kullanilan tanimlar, kelimeler, kavramlar bu halklara hangi

gözlerle bakildigini gözler önüne serer. Said, klasik ondokuzuncu yüzyil emperyal kültür

dagarcigini olusturan bazi kelimeleri söyle siralar: “ “asagi” ya da “tabi irklar”, “ikincil

halklar”, “bagimlilik”, “yayilma”, ve “otorite” gibi sözcük ve kavramlarla doludur.”14

Bugün bile Bati’nin bakis açisinda pek bir degisiklik görülmemekte, belki bazen daha

kibar bir asagilama yolu seçilmektedir. Halen gücü elinde bulunduranlar, kimin iyi,

kimin kötü olduguna, kimin tehditkar olduguna istedigi gibi karar verebilmekte, kendi

istedigi tanimlari dayatmaya çalismaktadir. 1992’de Amerika kitasinin kesfi kutlamalari

sirasinda Chomsky ile bir söyleside, Heinz Dieterich, Chomsky’e “Amerikanin kesfi” ve

“Iki kültürün bulusmasi” seklinde kullanilan ifadelerin uygun olup olmadigini sorar.

Chomsky bir yerin kesfedilebilmesi için, o yerde hiç kimsenin yasamiyor olmasi ve

sahiplerinin bulunmamasi gerektigini, oysa Amerika kitasinda milyonlarca yerlinin ve

farkli halklarin oldugunu, bunun Amerika’nin yabanci bir kültür tarafindan isgali

oldugunu söyler.15 Chomsky, bugünün önemli bir gün oldugunu çünkü korkunç

sonuçlari olan bir tarihin baslangici oldugunu belirtir :“Yalnizca istatiski veriler

açisindan bakacak olursak, ki genelde dogruyu söylemezler, fetihten sonra bir buçuk

yüzyil içinde 100 milyon civarinda insan yok edilmisti.” 16 Heinz, söylesiye devam eder

ve Colomb’un buraya geldigi zaman ve karsilastigi yerlileri “Hintli” olarak

adlandirdigini, bes yüzyil sonra bile, hala bu insanlara niçin Hintli dendigini sorar. 17

Chomsky, bu halklari küçük görmenin bir yansimasi olarak degerlendirir bunu: “Bu

halklarin 70’lere kadar, alaninda sivrilmis bir çok antropolojistin açikça bu halklarin

yerlesik insanlar olduguna ve onlarin kendi ifadesiyle göreli gelismis uygarliklar

oldugunu gösteren arkeolojik ve belgelenmis kanitlara inanmamaniz gerektigini

söylüyorlardi. ”18 Bunun nedeni ise: “Sorun orada yasayan insanlarin, toprak üzerinde

hiçbir haklarinin olmadigini, yalnizca avlanmak için üzerinde dolastiklarini herkese

14 Edward Said, Kültür ve Empreyalizm, s. 45. 15 Noam Chomsky, Sömürgecilikten Küresellesmeye , çev: M. Erdem Sakinç, Ütopya Yayinevi, Ankara, 2001, s. 18-19. 16 A.e., s. 18. 17 A.e., s. 18-19. 18 A.e., s. 19.

Page 75: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

68

kabul ettirmek, bunu bir ilke haline getirmek sorunuydu; ve bu nedenle, Avrupalilar için

yerlilerin topraklarini ellerinden almanin ahlaki veya yasal bir problemi yoktu. Eger

toprak üzerinde hiçbir haklari yoksa, kim olduklari veya Hindistan’dan ya da baska bir

yerden gelmis olduklari önemli degildi.”19 Ellerinden alinan topraklari ve canlari

yaninda kim olduklarinin da gerçekten bir anlami kalmiyordu. Günümüzde ise

Amerika’nin kesfi ve farkli kültürlerin karsilasmasi adi altinda bu cinayetler

saklanmakta, yapilan kötülükler unutturulmaya çalisilmaktadir. Raimando Luraghi,

Amerika kitasinin kesfinde hiçbir kötülük düsünmeyen, yalnizca iyilik düsünen

yerlilerin, kendilerine uygulanacak olan siddetin ve zulmün o zamanda farkinda

olmadiklarini söyler: “Ne yazik ki, çaginin adami olan Kolomb bile, özellikle iyilikleri

ve ruhlarinin soylulugu yüzünden bu adamlari kölelige sürüklemenin ne kadar kolay

olacagini daha o zaman düsünmeye baslamisti. Ve, Ispanyol istilasinin kasirgasinda, bu

tatli ve iyilik sever irk sonunda tümüyle yok olacakti.”20

Genelde Amerika’nin kesfi günümüzde büyük bir cosku içinde ve masum zaferler

kazanilmis gibi kutlanir. Yok ettigi halklardan, yapilan katliamlardan bahsedilmez, bu

gerçek acilar gündeme bile gelmez. Sömürgecilerin uyguladigi acimasiz siddet, kimi

zaman bir halkin tamamiyla yok olmasiyla sonuçlanmistir. Luraghi Hispaniola halkinin

nasil siddete maruz kaldigini ve yok edildigini söyle anlatir: “Vermekle yükümlü

olduklari altin miktari çok büyüktü ve bu yöntemin sonuçlari çok korkunç olmustu.

Hayvanlarin isini görmeye zorlanmis olan bu zavallilardan yüzlercesi birden ölüyordu.

Baskaldiranlara iskence yapiliyor ve öldürülüyordu. Bir bölümü de öldürülmekten

kurtulmak için zehir içiyordu. 1494 ve 1498 arasinda toplam üç yüz bin kisilik

Hispaniola halkinin yüz bini öldürülmüstü. 1508’de altmis bin kisi, 1548’de bes yüz kisi

kalmisti. Bugün adanin ilk yerlilerinden halen tek kisi yoktur.”21 Daha sonra bu

katliamlar kitanin diger yerlerine de yayilir. Yerli halk öyle acimasizca yok edilmeye

19 A.e., s. 19. 20 Raimondo Luraghi, Sömürgecilik Tarihi , çev: Halim Inal, E Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 48. 21 A.e., s. 49.

Page 76: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

69

baslanir ki, is yaptirilacak yerli kalmaz. Bu yüzden Afrika’dan köleler getirilmeye, yani

böylece köle ticareti yapilmaya baslanir. Çünkü kitadaki yerli halk acimasizca

çalistirilmaktan ve kötü muameleye maruz kald iklari için ölmeye baslar ve bu yüzden

çalistirilacak insan kalmaz. Luraghi bu insanlik disi olayi söyle anlatir : “Ölesiye

çalistirilan Amerikan yerlileri bu zulme dayanamiyor, ölüyor ve yeni daha güçlü

kölelere ihtiyaç duyuluyordu. Zavalli kizilderili ye rlilerin hizla yok edilmeleri öylesine

korkunç boyutlara ulasmisti ki, sömürgeciler Afrika’dan siyah irktan köle getirmek

zorunda kaldilar. Böylece, 1501’de tarihin en karanlik sayfalarindan biri daha

açiliyordu: bu da zenci ticaretiydi. ”22

Korkunç sartlarda kitaya tasinan bu insanlarin çektigi acilar da unutulmasi ve saklanmasi

gereken gerçeklerdir sömürgeciler için. Luraghi, köylerine gidilerek avlanan ve zenci

tasiyan gemilere balik istifi gibi yerlestirilen Afrikalilarin, kamçilar altinda ezildiklerini,

uzak bir ülkeye köle olarak gönderildigini anlatir.23 Çok ileri ve farkli Aztek

uygarliginin ve kitaplarinin yok edilisi Bati’nin nasil uygarlik götürdügünün bir baska

kaniti olarak gösterilir: “Ne yazik ki, “uygar ” Avrupa insanlarinin bagnazligi ve cehaleti

bu varligin sadece küllerini birakacakti: Meksika’nin ilk Ispanyol piskoposu Juan de

Zumarrage, elde edebildigi bütün Aztek kitaplarini ve el yazmalarini toplatti, Tlaltelolco

alaninda büyük bir piramit yaptirarak yaktirdi. Bu igrenç ve barbarca kiyim

Meksika’nin her tarafinda tekrarlanacakti. Böylece Aztek uygarligi, hemen hemen

tümüyle yok edildi.”24

Sömürgeciligin her yeri yakip yikan, halklari acilara sefalete iten yanlari dünyanin her

yerinde görülüyordu. Siddet ve yok etmenin disinda baska bir sey görünmüyordu.

Yalnizca elegeçirme ve sahip olma istegi vardi sömürgecilikte. Sömürgeciligi hakli

göstermek için üstün ve asagi irk kavramlarindan da yararlanilir. Pek çok düsünür bu 22 A.e., s. 58. 23 A.e., s. 59. 24 A.e., s. 70.

Page 77: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

70

konulari tartisma konusu bile yapmaz. Insanlar, halklar belirli özellik lere göre, üstün,

asagi, belli bir gelisim gösteremeyenler olarak ayri ayri siniflara indirgenirler.

Sömürgeciligi onaylayan düsünürlerin çogu da sömürünün kalkmasini tartismamakta,

belli edilmeden yapilmasini istemektelerdir. Said, bu konuya sömürgecilige karsi olan

düsünürlerin bile nasil önyargili sekilde yaklastigini anlatir: “Baska türlü söylersek,

liberal görüslü sömürgecilik karsitlari, sömürgelerin ve kölelerin fazla sert

yönetilmemesi gerektigi biçimde bir insancil tavir aliyor, ancak –Aydinlanma filozoflari

örneginde batilinin, bazi örneklerde ise beyaz irkin temeldeki üstünlügünü tartisma

konusu etmiyorlardi. ”25

Insanlarin sahip oldugu farkli renkler de irklar arasindaki ayrimciligi kolayca yaratmak

için keyfi yargilarla kullanilmaya baslanir. Afrika’dan getirilen insanlar, yalnizca

çalistirilmak ve her iste kullanilmak için yaratilmislardir sanki. Köle ticaretinin

baslamasiyla, Afrika’da siddet ve kelle avciligi, aile içine kadar girer, herkes birbirini,

güçlüler güçsüzleri yakalayip satmaya girisir. Sömürgeciligin bitmek tükenmek

bilmeyen açgözlülügü insanlarin da hayvanlar gibi kullanilmasina neden olur. Afrika da

insan köleligi için iyi bir kaynak olarak görülür. Lurgahi, insan avciligina dönüsen

köleciligin Afrika’yi sarmasini söyle anlatir: “Yalniz daha güçlüler daha zayiflari

satmakla kalmiyor, aile iliskileri de bununla beraber kendiliginden çözülüyordu. Analar

babalar, degersiz esya gibi çocuklarini, çocuklar da ana babalarini Portekizlilere satmaya

koyuldular. Portekizliler de bu köleleri koyunlar gibi kizgin demirle damgaladilar.”26

Köle avciligi Afrika’da insanlari, açliga, acilara ve siddete sürekler. Bu insanlik disi

durum maalesef çok uzun yillar sürecektir. Luraghi, köle avciliginin insanlari ne hale

soktugunu, daha da ilkellestirdigini, tüm yapilari bozdugunu anlatir. Otuz yil degil üç

yüz elli yillik köle ticaretinin Afrika’yi karanliklara gömdügünü, insanlari ormanlara ya

25 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 360. 26 Raimondo Luraghi a.e., s. 215.

Page 78: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

71

da çöllere sürükledigini, onlari ilkel hayata indirgeyip yamyamliga sürükledigini ve

bunun için saskinlik duymamamiz gerektigini söyler.27 Bu sömürgecilik düzeni ve siddet

Afrika’yi içinden çikilmaz bir gerilige, savaslara gömecektir. Z. Serdar, sömürgeciligin

Afrika’yi çok derinden etkiledigini ve çok farkli yönlere sürükledigini, hazir olmayan

Afrika’yi bu vahsi uygulamalarla kapitalist sistemin sömürgesi durumuna soktugunu

söyler : “Ulus devlet fikrinin empoze edilmesi Afrika’yi derinden etkilemistir. Yerel

toplumsal yapilanmalari bozulmus, cemaatler, seflikler ve akrabalik iliskileri yikima

ugramistir. Beyaz adam mevcut kurumlari, organik kurumlarla, bürokrasi, mahkemeler,

politik partiler, ve süphesiz orduyla degistirmistir.”28

Afrika’nin alisik olmadigi, Bati’nin kurdugu kurumlarla kölelik ve bagimlilik durumu

daha da kötü bir hale dönüsür. Luraghi, Bati’nin farkli yönde ilerleyen toplumlari kendi

çikarlari ve sömürü ugruna dönüstürdügünü, yok etmeye çalistigini söyler. Bu toplumlar

kendi yönlerinde ilerleyen toplumlardir aslinda ama onlara baska bir yasam sekli ve

sömürü dayatilir: “Baglanti kurduklari uygarliklarin kendi uygarliklarindan “daha

asagi” degil, sadece degisik oldugu bu adamlarin aklina bile gelmiyordu. Hayir, bunlar

sadece barbar ve boyunduruk altina alinmaya layik kisilerdi. Üstelik, yeni teknik

Avrupalilara korkunç bir askeri güç de sagliyordu. ”29.

Luraghi, sömürgecilerin bir yerde komünizmden korktuklari için bu isgalden vazgeçmek

zorunda da kaldiklarini, komünizmin yayilmasina karsi olan uluslarin, sömürgelerinin

tümüyle Sovyet yanlisi egilimlerin eline düsmelerinden korktuklari için, buralardan

vazgeçmek zorunda olduklarini söyler.30 Emperyalizm ve sömürgecilik bu halklarin

gerilemesine, iç karisiklik yasamalarina, kendi yönlerinde gelisememelerine neden

olmus, fakir ve disa bagimli hale getirmistir. Çogu Batili yazar, düsünür de bu süreçte bu

27 A.e., s. 215. 28 Ziyaüddin Serdar, a.e., s. 94. 29 Raimondo Luraghi, a.e. , s. 17. 30 A.e. , s. 21.

Page 79: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

72

halklari önyargili, abartili imgelerle tanitmislar, olumsuz, asagi karakterlere mahkum

ederek kalemleri ile sömürgecilige hizmet etmislerdir.

2.1.1. Kültürel Sömürgecilik

Sömürgeciligin baskisi ve insanlik disi uygulamalariyla beraber kültürler, tüketim

tarzlari, düsünceler de degisime ugrar. Bilinçli olarak sömürülen halklarin asagi ve

bagimli olduklari kendilerine telkin edilir ve içsellestirilmesi saglanir. Bilimsel oldugu

öne sürülen keyfi yargilar ve dayatmalarla bu sömürü ve görüsler kabul ettirilmeye

çalisilir. Loomba bu görüsün nasil yayginlik kazandigini, sömürgelestirilen halklarin bile

bunu gerçek gibi kabul ettiklerini belirtir: “Ondokuzuncu ve yirminci yüzyilda bir çok

arastirmaci ve düsünür, Avrupa kolonyalizminin ilerlemesini bilim ve aklin hurafeler

karsisinda zaferiyle esitledi; aslina bakilirsa, kolonilestirilmis halklarin birçogu da böyle

bir görüsü benimsedi. ”31

Sömürülen halklar, büyük güç sandiklari sömürgeci efendilerinin gerçek yüzünü

zamanla daha iyi anlamaya baslarlar. Aslinda Bati kendini farkli yönde ilerleyen halklar

karsisinda üstün olarak degerlendirir, bu gerçegi bilimsel olarak mesrulastirmak ister.

Bati sömürgeciligini hakli çikarmak için, gerçeklerin bir yüzünü göstererek bilimsel

kanitlarla kendini savunmaya çalisir. Loomba, Bati biliminin tüm dünyada egemenlik

dürtüsüyle, diger bilgi sistemleriyle bütünleserek saldirgan bir biçimde onlarin yerine

geçerek gelistigini söyler: “Gözlem ve bilimin ”nesnelligi” ne basvurularak Avrupa’nin

baska ülkelere sizmasi mesrulastirilir. Bu yüzden dogal tarih, dogal dünyada önceden

zaten bulunan seylerin kesfedilmesi oldugu kadar, ayni zamanda bir yazma ve

temsil/tasavvur biçimidir.”32

31 Ania Loomba, a.e., s. 40. 32 A.e., s. 83.

Page 80: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

73

Sömürge okullarinda, üniversitelerinde bu tür kültürel yüklemeler yapilmakta, yerli

seçkinler de sömürgeci efendilerine benzeyebildikleri ölçüde mutluluk duyar hale

getirilmektedir. Istenilen sey efendiler tarafindan onaylanmak ve onlarin konustuklari,

tartistiklari konularda bilgili olmaktir. Bu da ne kadar onur verici bir seydir. Frantz

Fanon, Beyaz efendiye benzemeye çalisan Zencinin nasil kendinden ve toplumundan

yabancilastigini, kendisini, önünde bir güç olarak egildigi Beyaz adamin deger

yargilarina göre uyarladigi ölçüde degerli olarak algiladigini yazar. Efendinin önemi ve

gerekliligi her zaman tehditkar bir sekilde hatirlatilir. Sürekli sömürülen halklara ayni

klise sözler söylenmis, sömürgecilerin üstün oldugu tekrarlanmistir. Said bu durumu

söyle yorumlar: “Gerçekte durumunuzun nedeni biziz, biz gidersek yine acinasi halinize

dönersiniz; bunu bilin yoksa hiçbir sey bilemeyeceksiniz, çünkü simdiki zamanda

emperyalizm konusunda bilinip de size ya da bize yarari dokunacak bir sey yok”33

Sömürgecilik sonrasi elestiri, sömürgeciligin yarattigi adaletsizligi, uyguladigi siddeti

Öteki’ne yakistirilan olumsuz imgeleri, kliseleri sorgular ve bu sorunlari gündeme

getirmeye çalisir. Bu elestiriler, güce ve siddete dayali sömürgeciligin merkezci ve

evrensel oldugunu iddia edisini, Avrupa merkezciligini sorgular ve onu yargilar. Fuat

Keyman, Bu sorgulamanin gerisindeki amacin, sömürgeci modernitenin, öteki’ni

susturan ve marjinallestiren kismini ortaya çikarmak ve Modernizasyon, Us ve

Ilerlemeden olusan anlam yaratici sistemlerini sorgulamak oldugunu söyler.34 Bu

elestirileri yapanlarin basinda gelen Frantz Fanon Bati’nin bu iki yüzlülügünü, yarattigi

esitsizligi, sömürgeci Beyaz adamin siyahlari nasil gördügünü, siyahlarin da sömürgeci

beyaz adamin baskisi altinda neye dönüstügünü, yabancilastigini çarpici bir dille anlatir.

Halkini sömürgelestirilen, kisiligi ezilen, efendisinin dilini konusmanin ne kadar onur

verici olduguna, onlar gibi güzel konusabildigi ve sömürgeci efendisinin kültürel

degerlerini kazanabildigi oranda beyazlasabilecegine inanan ve böylece kendine

33 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 80-81. 34 Fuat Keyman, v.d., “Farkliliga Direnmek” Oryantalizm, Hegemonya ve Kültürel Fark , Ed. Fuat Keyman, v.d., Iletisim Yayinlari, Istanbul, 1999, s. 100.

Page 81: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

74

yabancilasan bir halk, bir “öteki” olarak tanimlar.35 Bu yüzden Zenciyi sürekli kendini

beyaz adama ispatlamaya çalisan, ben’ligini olusturamayan nevrotik biri olarak görür.

Said’in Sarkiyatçilik adli eseri, Bati emperyalizmiyle beraber sömürgecilik sürecinde

ortaya çikan metinleri, emperyal ve sömürgeci yapilarla nasil baglantili oldugunu,

içerdigi tek boyutlu, olumsuz Dogu ve Islam imgelerini iktidarla iliskilerini ortaya koyar

ve bunlari sorgular. Sarkiyatçilik yayimlanmasindan sonra sömürülen, asagi görülen

halklar üzerine yaratilan söylemler, çesitli türde metinler daha çok elestirel bir bakis

açisiyla incelenmeye alinir. Bu yargilarin baglantili oldugu irkçi ve önyargili görüsler

ortaya çikarilmaya çalisilir. Bu elestiri ve bakis açisi, yazilanlarin toplumsal ve tarihsel

kosullariyla, iktidar ve emperyal güçlerle iliskilerinin incelenmesini içerir. Amaç

söylemlerin maskesini düsürmek, egemen kültürün devletle, dünyadaki emperyalist

güçlerle ne gibi iliskiler içinde oldugunu ortaya koyabilmektir. Bu yüzden, Said, söylem

analizinin, iktidarin nasil gündelik hayatlarimizi düzenleyen dil, edebiyat, kültür ve

kurumlar araciligiyla isledigimizi görmemize izin verdigini söyler. Iktidarin, egemen

kültürün içerigi tüm bu yapilarla insanlarin karsisina çikar ve farkinda olmadan

insanlarin içsellestirmes ini, bir parçalariymis gibi algilamalarini saglar. Edward Said,

Sarkiyatçilik, Kültür ve Emperyalizm adli yapitlarinda sömürü ve kültürel

emperyalizmin bir ürünü olarak ortaya çikan Sarkiyatçi bakis açisini ve iktidarla

iliskilerini ortaya çikarir. Sömürgeci zihniyetin ve bu zihniyeti tasiyan yazarlarin,

seyyahlarin Orta-Doguluyu ve Islam’i nasil kendi amaçlarina uygun imgelerle

doldurdugunu, belli anlamlara mahkum ettigini, akademik çalismalari da bu yöne

sürükledigini gösterir. Yaratilan bu imgelerin aslinda sömürgecilik ve irkçilik

kosullarinda önyargilarla üretildigini ve daha sonra da buna devam edildigini, bu çok

farkli toplumlarin Bati’nin degerlerine, keyfine göre yargilandigini ve tanimlandigini

anlatir. Tarihi yazan ve kendini merkeze koyan Bati, küçümsedigi, sömürdügü ülkelerin

kültürlerini alt ve asagi bir konuma indirgeyerek bunun nesnel ve bilimsel olarak

35 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler, çev: Mustafa Haksöz, Sosyalist Yayinlar, Istanbul, 1996, s. 20.

Page 82: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

75

yapildigini iddia eder. Said, kültürleri katkisi olan veya olmayan, degersiz, asagi olarak

degerlendiren bilimsel çalismalari söyle yorumlar : “Bu çerçevede, Avrupa ve ABD’deki

antropoloji, tarih ve kültür incelemelerinin egilimi, kendi tarihsellestirici ve

bilimsellestirici gücü sayesinde dünya sayesinde dünya tarihinin bütününü, tarihi

“bulunmayan” halklar ve kültürler için ya tarih eksilten ya da – sömürgecilik sonrasi

dönemde – tarih kuran bir tür batili üstün-özne tarafindan görülebilen bir tarih olarak ele

almaktadir.” 36

Genelde elestirel bakan düsünürler bile, tarihin Bati merkezli oldugunu, Bati’nin

yarattigi, görmek istedigi seylerden olusturuldugunu düsünürler. Pauline Marie Rosenau,

post-modern antropologlarin her türlü modern antropolojik hakikat ve teoriyi

reddettiklerini, antropolojik hakikatin sürekli yeniden uyduruldugunu düsündüklerini

söyler.37 Kültürel olarak da üstünlük kurma çabalari sömürgeciligi saglamlastirmaya

çalismanin önemli bir yanidir. Kültürel emperyalizm ve tek yönlü egitim yerli halkin

sekillendirilmesi ve beyinlerinin istenilen yöne çevrilmesini saglamaya çalismaktadir.

Ania Loomba, edebiyat incelemelerinin, Batili degerlerin yerlilere kazandirilmasi,

Avrupa kültürünün üstün bir kültür ve insani degerlerin ölçüsü olarak kurulmasinda ve

böylelikle sömürgeci egemenligin korumasi girisimi esnasinda anahtar bir rol oynadigini

söyler.38 Said, Ingilizlerin ve Fransizlarin amaçlarinin elegeçen halklara üstün bir tarihe

sahip olduklarini göstermek ve bu gerçegi kabul ettirmek, sömürgeci egitimin

amaçlarindan birinin Fransa’nin ya da Ingiltere’nin tarihini tanitmak ve yerli tarihi

gözden düsürmek oldugunu söyler.39 Sömürgecilerin tarihi ve kültürü üstündür ve bunun

sürekli anlatilmasi, kafalara kazinmasi gerekir. Sömürülenler ise eksik yaratilisli, asagi

pek önemli bir tarihe sahip olmayanlar olarak gösterilir. Halk sömürgecinin deger

yargilarini zamanla içsellestirir, onaylar ve giderek kendi kültüründen uzaklasmaya,

36 Edward Said , Kültür ve Emperyalizm, s. 80. 37 Pauline Marie Rosenau, Post-Modernizm ve Toplum Bilimleri, çev : Tuncay Birkan, Bilim ve Sanat/Ark Yayinlari, Ankara, 1998, s. 149. 38Ania Loomba, a.e., s. 109. 39 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 335.

Page 83: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

76

kendi kültürünü degersiz bulmaya baslar. Sömürgeciligi elestiren pek çok aydinin

düsüncelerinde bile Bati kültürünün üstünlügünü kabul edisinin izleri bulunabilir.

Loomba bu konuda söyle der : “Kolonyal ideolojilerle arasinda mesafe bulunan ya da bu

ideolojilere elestirel bakan edebi metinler bile, yerli edebiyatini degersizlestiren egitim

sistemleri yoluyla ve belli birtakim batili metinlerin daha üstün bir kültür ve degerin

isaretleyicisi olarak sunan Avrupa-merkezli elestirel pratikler araciligiyla, kolonyal

çikarlara hizmet etmeye elverisli hale getirilebilir.” 40

Batili efendinin kültürünün ve dilinin yüceltilmesi, ögrenmeye çalisanlarin kendilerini

ayricalikli görmelerine ve efendilerine benzemeye çalismalarina neden olmaktadir. Bu

da insanlarin kendi kültürlerinden uzaklasmasina ve bu kültürlere tapinmasina yol

açmaktadir. Fanon sömürgeci kültürün deger yargilarinin edinilmesinin bir yerli için

nasil abartildigini, kendini üstün görmek ve gösterebilmek için ç irpinip durusunu anlatir.

Bu durumda sürekli onay alma ve endise içinde yasamina devam eder. Kendi

kültüründen, kendinden kaçtigi için, kimligini hiçbir zaman olusturamaz.

2.1.2 Sömürgecilik Sonrasi Sorunlar ve Fanon

Emperyalizm ile elele giden sömürgecilik, sömürgeci yapilar ve bunu uygulayan Batili

ülkeler belli bir noktadan sonra sorgulanmaya baslanir. Sömürgeciligin insani hiçe sayan

bir sistem olusu sömürgecilige sicak bakan düsünürlerin her zaman kaçindigi bir

gerçektir. Fanon, ülkesinin ve halkinin basina Beyaz sömürgeci adamin gelisiyle neler

geldigini ve Beyaz adamin kovulmasindan sonra neler yasandigini ayrintili olarak

inceler. Sömürgecilerin çekilmelerinden sonraki süreci ve tehlikelerini yasadigi

dönemden örnekler vererek anlatir. Gerçekten de sömürgecilik sonrasi da sömürgecilik

zamanlarinda oldugu gibi toplumlari bekleyen pek çok tehlike ve tuzak vardir. Çünkü

ülkede esitçe yasamak istemeyen, halkini sömürmek isteyen yerel güçler de vardir.

40 Ania Loomba, a.e., s. 108.

Page 84: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

77

Kargasa içindeki ülkede bir anda iktidari ele geçiren yerel güçler bundan yararlanmak

isterler. Ayni zamanda sömürgecilerinki gibi bir hayat sürmek ve bu olanaklardan

faydalanmak isterler. Marc Ferro da özgürlüge kavusan halklarin yeni bir düzen

dogacagini sandiklarini ama maalesef bunun gerçeklesmedigini, zaferin kahramanlari

olan askerlerin ve subaylarin siddet duygularinin, gururlarinin, güce kavusma

istahlarinin, sonunda iktidarin askerilesmesine neden oldugunu, eski esitsizliklerin

yerine baska esitsizliklerin dogdugunu söyler.41

Efendiyle mücadele sirasinda çekilen acilar, verilen sözler bir anda yerini kisisel

çikarlara birakir. Fanon, ulusçuluk ve milliyetçilik adi altinda, iktidar partilerinin ve ileri

gelen yönetici kesimin halktan yabancilastigini ve ihanet içine düstüklerini anlatir.

Halkin ve ülkenin önünü tikadiklarini, gelismesini önlediklerini, ülkeyi daha da

karisikliga dogru sürüklediklerini görür. Ülkeyi yönetenler, halki sömürülecek ötekilere

dönüstürürler. Sömürgeler yavas yavas sömürgeci isgalden kurtulmaya basladiklari

zaman iktidar kavgasi ve milliyetçi partilerin baskilari ve ulusalcilik adina yapilan

gösteriler ve istekler halkin esitligi ve refahi için büyük tehlikeler tasir.42 Sömürgecilerin

gitmesi, sömürünün bitmesi anlamina gelmez. Özgürlük, esitlik ve halkçilik bir yana

birakilarak, belli bir devlet ideolojisine, devlet baskiciligina, belli dini veya bölgesel

güçlerin lehine isleyen bir sisteme dogru gidilebilir. Iktidardakiler, küresel kapitalizmin

ve emperyalizmin zihniyeti dogrultusunda hareket ederler. Ülkeyi yönetenler kapitalist

güçlerin, isteklerini, emirlerini yerine getiren çikarcilar olurlar. Emperyalizme ve

Sömürgecilige karsi büyük savas veren Fanon, ulusçu, milliyetçi fanatizmin tehlikelerini

gören ve bunlari cesaretle elestiren bir düsünürdür. Said, Fanon’u söyle anlatir: “Fanon,

Ortodoks ulusçulugun izledigi yolun, otoriteyi ulusal burjuvaziye birakiyor gözükürken

gerçekte kendi hegemonyasini uzatan emperyalizmin açtigi yol oldugunu kavrayan ilk

büyük anti-emperyalizm kuramcisidir: Basit bir ulusal öykü anlatmak demek, yeni

emperyalizm biçimleri yaratmak, yinelemek, uzatmak demektir. Ulusçuluk,

41 Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi , çev: Muna Cedden, Imge Kitabevi, Ankara, 2002, s. 563. 42 Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, s. 150.

Page 85: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

78

bagimsizliktan sonra kendi basina birakildiginda, kendi iç bos kabugunda çesitli

bölgecilikler halinde ufalanir.”43

Sömürgecilikten sonra ülkeye adaletsiz bir paylasim büyük bir yikimla gelir. Sömürge

sonrasi burjuva kendi diktatörlügünü kurar. Sömürgecilik döneminden önceki eski

anlasmazliklar, eski irksal nefretler tekrar ortaya çikar. Yabancilarin gitmesiyle bosalan

yerleri kapma kavgasi baslar. Said, Ikbal ahmed’in sözcükleriyle yeni iktidar patolojisi,

ulusal güvenlikçi devletlere, diktatörlüklere, oligarsilere, tek partili sistemlere yol

açtigini söyler.44 Fanon, ülkede egemenligi ele geçiren güçlerin iktidara geldikleri

zaman yavas yavas halkindan uzaklastigini ve sömürgecilerin sürdügü yasam tarzlarini

benimsemeye, lükse ve tüketime yöneldiklerini söyler: “Sömürge seçkinleri ile

sömürgeci burjuvazinin çikarlarinin kendilerininkilerle ayni oldugunu ve dolayisiyla

ortak huzur için bir anlasmaya varmanin zorunlu ve acil oldugunu ifade eder.”45

Direnis sirasinda, vatan ve milliyet üzerine pek çok sey anlatilmis, yüceltilmis ve bunun

için fedakarlik yapilmasi gerektigi anlatilmistir. Simdi de tekrar bir seyler vermesi,

fedakarlik yapmasi gereken yine halktir. Siyasal yönetici her zaman korku içinde su :

“Kendimizi biraz sikintiya sokalim ve çalisalim.”46 cümlesini tekrarlar durur. Bu

sloganlar her zaman vardir. Ilerlemek için Avrupa devletleri, sömürgeci ülkelerin

modelleri örnek alinir ve benzemeye çalisilir. Fakat bu gerçeklestirilmesi çok zor ve her

ülkeye uygulanabilir bir yöntem degildir. Fanon, genelde tüketim kisminin örnek

alindigini, azgelismis ülkelerin evrim sorununun böyle çözülemeyecegini, bunun dogru

ve mantikli bir yol olmadigini söyler.47 Fanon bu sorunun benzemeye çalisilmakla,

yalnizca tüketim kismina özenilmekle asilamayacagini, emperyal ülkelere bagimliligin

daha da çok artacagini, kölesi kalmaya devam edilecegini söyler. Sömürgecilik sonrasi

ortaya çikan tehlikeleri ve sorunlari analiz eden Fanon, ülkede gücü elegeçirenlerin de

43 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 402. 44 A. e., s. 392. 45 Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, s. 57. 46 A.e., s. 89. 47 A.e., s. 90.

Page 86: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

79

en az sömürgeciler kadar tehlikeli ve esitligi kisitlayici bir duruma dogru yöneldiklerini

görür. Sömürgecilik sonrasinda, önceden abartilan, yüceltilen, tapinasi hale getirilen

degerlerden ve kisilerden kurtulunmasi gerektigini, baskentin, resmi kültürün, atanmis

önderin kutsal ve gizemli olmaktan çikarilmasi gerektigini söyler.48 Said, sömürgecilik

sonrasi elestirmenlerinden Fanon’un da üzerinde durdugu “ulusçu bilincin tuzaklari” adli

bölümünde olaylarin nerelere vardigini, ve gerçek tehlikeleri vurguladigini anlatir.

Fanon’un anlayisina göre ulusal bilinç, basarili zamanlarinda bir toplumsal, siyasal

bilince dönüsmedigi sürece, gelecekte kurtulusu degil, emperyalizmin yayilmasini

barindiracagini söyler.49 Fanon, sömürgecilikten sonraki iktidar ve halk arasindaki

iliskileri çözümler ve yönetenlerin halktan uzaklastigini, yabancilastigini, çikarlarin

önplana çikarildigini görür. Bunun nedeni ise kendi çikarlari için kitleleri milliyetçi

duygularla oyalamak, kör bir görüs açisina dogru itmektir. Kendileri de iktidar

olanaklarindan olabildigince yararlanmak hevesi içinde iktidarda kalmaya çalisirlar.

Ülkedeki yönetenler ve yönetilenler arasinda ulusalci parti kadrolari ile kitleler

arasindaki farklilik ve zitlik giderek artar. Isgal sirasinda ön plana çikarilan milliyetçilik

ve pek çok deger, iktidar ele geçince unutulur, çikarlar her seyin önüne geçer. Said,

Fanon’un üzerinde durdugu sömürgecilik sonrasi ulusçu, milliyetçi burjuvazinin iktidara

gelisiyle sömürünün el degistirmesi görüsüne kat ilir: “Ulusçuluk insanlari beyaz

efendilere karsi sokaga döktügünde, bu girisimin öncülügünü genellikle, kismen

sömürgeci güç tarafindan egitilmis ve bir dereceye kadar da o gücün ürünü olan

avukatlar, doktorlar ve yazarlar yapiyordu. Fanon’un iyiden iyiye kötüleyerek söz ettigi

ulusal burjuvazilerle onlarin uzmanlasmis seçkinleri, gerçekten de, sömürgeci gücün

yerine, eski sömürgeci yapilari yeni bir çerçevede çogaltan, sinif temeline dayali ve son

kertede sömürücü bir yeni güç koyma egiliminde olmustur.”50 Fanon, ülkede ortaya

çikan adaletsizligi, birbirinden yabancilasan ve ayri yasayan kesimlerin karsitliklarini,

olumsuzluklarini söyle siralar: “Köylülerin kente göçü, gecekondularin olusumu,

kentlilerin Avrupa tarzi bir yasama yönelmesi, bu iki kesim arasinda meydana gelen

48 A.e., s. 90. 49 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 395. 50 A.e., s. 335.

Page 87: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

80

çatismalar. Sözü edilen karsitlik sömürgeciligin avantajlarindan dislanan sömürge ile

sömürgeci sistemden yararlanmayi basaran sömürge arasindakidir.”51 Bu olaylara,

Bati’ya öykünen az gelismis ve gelismekte olan ülkelerde sik sik rastlanabilmektedir.

Fanon, bu arada iktidara gelenlerin kendi çikarlarinin pesine düstüklerini, yönetilenler

ile aralarindaki karsitligin ve bölünmenin arttigini söyler. Çok geçmeden, ulusal

burjuvazi sömürgecinin kullandigi baski araçlarini devreye sokar: “Ulusal burjuvazi,

eski sömürgecilik geleneklerine yönelerek, asker ve polis güçleriyle gövde gösterisi

yapar, sendikalar ise kitlesel gösteriler düzenler ve onbinlerce üyesini harekete

geçirir.”52

Fanon, azgelismis ülkelerde Bati’daki gibi bir burjuvazinin olamayacagini, burjuva

asamasinin neredeyse olanaksiz oldugunu ve Bati tarzinda olmayan bu ulusal

burjuvazinin yapabilecegi tek seyin sömürgeciler ile isbirligi yapmak, bagimliliga

devam etmek ve kendi çikarlari dogrultusunda hareket etmek oldugunu söyler. 53 Ülkede

gücü elinde bulunduranlarin sömürgecilerin biçtigi rolün disina çikamazlar: “Ulusal

burjuvazi Bati burjuvazisinin subesi olmak rolüyle yetinecek ve rolünü sonuna dek

onurlu bir biçimde hiçbir kompleks tasimadan oynayacaktir.”54 Bu olusan sistemde, ha lk

giderek daha da fakirler, zitlik ve adaletsizlik giderek artar: “Sömürge ülkelerde zevk ve

sefaya düskünlük egilimi burjuvaziye egemendir. Bunun nedeni de, psikolojik alanda,

ulusal burjuvazinin kendisini, düzeyine ulasmamis oldugu Bati burjuvazisiyle

özdeslestirmesidir.” 55 Bati tarzi yasama ve lükse özenen burjuvazi, üretmeye özenmez,

tüketmeye, taklit etmeye özenir. Batili efendilerinki gibi bir yasam pesinde kosar.

Genelde tüketim yönü örnek alinir, üretmeye, çalisma ya önem vermeyen, gününü gün

etmek isteyen bir seçkinler grubu olusur. Fanon, Bati burjuvazisinin gerçeklestirmis

oldugu ilk atilim ve bulus asamalarina ulasmis olmaksizin, onun olumsuz ve çürümüs

51 Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, s. 107. 52 A.e., s. 117. 53 A.e., s. 163. 54 A.e., s. 145. 55 A.e., s. 145.

Page 88: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

81

yönünün örnek alindigini söyler.56 Çürümüslük, soygun devam eder, ülke için her türlü

fedakarligi isteyen yönetenler çaldigi paralari dis ülkelerde saklarlar. Özellikle

bagimsizliktan hemen sonraki yillarda, burjuvazi yerli topragindan elde ettigi kazançlari

yabanci bankalara yatirdiklarini söyler. ”57

Esitsizligin sürdügü toplumlarda sik sik yapilan, ülkeyi daha da kötü duruma sokan, borç

batagina saplayan bu yolsuzluklardir. Böylelikle, ülke bir kaç kisinin çikari ve

açgözlülügü yüzünden dis güçlere daha da bagimli hale getirilir. Dis ülkelerde ise bu

durum ve ülkenin bu imaji alay konusu edilir. Öteki durumuna düsürülen, hep zor

durumda olan, kendini savunamayacak olan , güçsüz olan halktir. Çikarlar sözkonusu

oldugu zaman vatanseverlik, milliyetçilik, esitlik, özgürlük gibi degerler bir yana

birakilir ve o atesli görüsler silinir gider. Olusturulan sistem ve devlet belli kisilerin

çikarlari için çalisir hale getirilir: “Kurulan devlet güven vermeyen, sürekli düsmanlik ve

zorlamalarla isteklerini dayatan bir sistemi yerlestirir. Gücü ve tutarliligiyla herkese

güven vermesi, silahlandirmasi ve rahatlatmasi gereken devlet, tersine kendisini

gösterisli yöntemlerle dayatir, halki itip kakar, ezer ve böylece de yurttasta kendisinin

her an tehlikede oldugu hissini uyandirir. Tek parti, burjuva diktatörlügünün maskesiz,

boyasiz ve sinsi olan modern tarzidir.” 58 Fanon, devleti yönetenlerin ihanetini vurgular

ve bunun sonucu meydana gelen baskici ve yasaklayici devlet düzeninden, Latin-

Amerika’da basari kazanmis olan fasizmin, bagimsizlik döneminde yari sömürge olan

devletlerin diyalektik sonucu oldugundan bahseder.”59 Ulusçu düsünceler ve iktidara

gelenlerin yarattigi baskici ve esitligi yok eden yönetim tarzlari pek çok umudu da yok

eder. Said bu konuda söyle söyler : “Devrimleri desteklemenin ne denli bosuna, iktidara

gelen yeni rejimlerin ne denli barbar old ugunu ve – asiri bir uç olarak da –

56 A.e., s. 145. 57 A.e., s. 147. 58 A.e., s. 155. 59 A.e., s. 161.

Page 89: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

82

sömürgelikten çikisin “dünya komünizmi” ne yaradigini isitmeye ve okumaya

basliyorduk.”60

Direnis sirasinda ugruna savasilan degerlerin yerini Bati’nin degerleri alir. Sömürgeci

ülkeler model olarak alinir ve uzmanlar da genellikle bu ülkelerden Bati’nin sistemini

kurmak için gelir. Ülkeyi yönetenler Bati tarzi lüks yasama özenerek kaynaklari kendi

çikarlari yönünde kullanmaya yönelirler. Yoksulluk ve esitsizlik bu durumda daha da

artar. Fanon çözümün savasmakla olacagin i, siddet uygulayan sömürgecinin karsisina

baska türlü çikilamayacagini, siddetin ancak kendisinden daha büyük bir siddet

karsisinda egilecegini söyler ve bu yüzden elestirilir. Ama sömürgecilerin siddeti ve

katliamlari pek anlatilmaz. Ülkeyi isgal eden sömürgecinin amaci bu topraklarin sahibi

olmak ve yerli halki ezerek yasamaktir. Fanon’un siddete dayali çözümden yana

olmasinin nedenlerinden birisi de sömürgecinin uyguladigi siddet yüzündendir. Ama bu

üzeri kapatilan bir gerçektir. Sömürgeciligin kanla yazilmis tarihi de unutturulmaya

çalisilan bir gerçektir.

2.2. Irkçilik ve Öteki

Baudrillard, irkçiligin, farkli olanin yakinlastigi, bir tehdit olarak hissedildigi zaman

ortaya çiktigini söyler : “Öteki öteki oldugu, yabanci kaldigi sürece irkçilik yoktur.

Öteki farkli hale geldiginde, yani tehlikeli biçimde yakinlastiginda irkçilik ortaya

çikmaya baslar. Ötekini uzakta tutma meraki da bu noktada uyanir.”61

Insanlar arasinda türlü biçimlerde ayrimciligin yapilmasi için mutlaka “irk” kavraminin

kullanilmasi gerekmez. Insanlarin farkli, asagi, bagimli, üstün oldugu kabul edilerek

siniflandirilmasi, bilimsel denilen yasalarla sinirlandirilmasi günümüze kadar gelmis ve

etkilerini sürdürmeye, olumsuz sonuçlara yol açmaya devam etmektedir. Irklari

60 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 69. 61 Jean Baudrillard, Kötülügün Seffafligi, çev: Isik Ergüden, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 2004, s. 131.

Page 90: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

83

degismez kurallarla sinirlandirmak, belli yetersizliklere mahkum etmek için üretilen

kuramlarin ne kadar keyfi, önyargili ve bos olduklari ortaya çiksa bile beyinlerde

olusturdugu önyargilar bugün bile silinmemistir. Insanlarin, irklarin birbirlerine düsman

kalmalarina neden olmaya devam etmektedir. Halklar arasinda ayrim yapmak, onlari

dislamak, irksal özelliklere göre yeteneklerin olustugunu iddia etmek günümüzde de

kültürler arasindaki sorunlarin basinda gelmektedir. Irklari asagi veya üstün gibi bir

siraya sokmaya çalisan çesitli kuramlarin bugün bile etkisini sürdürmesi, ayrimcilik

yapanlarin çoklugu, konunun hala ne kadar tehlikeli ve sorunsal oldugunu

göstermektedir. Loomba, irk ayriminin yalnizca fiziki nedenlerden dolayi olmadigini, bu

ayrimciligin her türlü farkliliga kadar uzandigini söyler: “Irksal kimligin birincil

gösterenin ten rengi oldugu düsünülse de, gerçekte irksal kimlik dinsel, etnik, dilsel,

ulusal, cinsiyet ve farkliliklar konusundaki algilar tarafindan sekillendirilir.”62

Lévi-Strauss, irk ya da uygarlik farki gözetmeksizin, insan türünün tüm biçimlerini

kapsayan insanlik kavraminin çok geç ortaya çiktigini ve yayilmasinin sinirli oldugunu

söyler.63 Kendisini diger halklardan üstün gören toplumlar tek bir baslik altinda,

“insanlik” basligi altinda tanimlanmak ve görülmek istemezler. Çünkü mutlaka

biyolojik olarak da bir farkliliga, bir üstünlüge sahip olmalari gerekir. Bu yüzden,

üstünlüklerini mesrulastirmak, biyolojik farkli özelliklerin var oldugunu göstermek için

bilimsel kanitlar bulmaya çalisirlar. R. Bernasconi “irk” teriminin ilk defa çagdas

anlamiyla on yedinci yüzyilin sonunda kullanildigini, üzerinde genelde uzlasilmis

oldugunu ve 1864 yilinda yayimlanan ve bugün genellikle François Bernier’e atfedilen

anonim bir kitapta dört ya da bes degisik insan tipinin var oldugunun kabul edildigini

söyler.64 Lévi-Strauss, “irk” kavraminin kullaniminin pek çok sorun içerdigini, çok

62 Ania Loomba, a.e., s. 146. 63 Claude Lévi-Strauss, Irk, Tarih ve Kültür, çev: Haldun Bayri, Istanbul, Metis Yayinlari, 1997. s. 43. 64 Robert Bernasconi, Irk Kavramini Kim Icat Etti ?, çev: Zeynep Direk, Metis Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 35-36.

Page 91: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

84

sayida antropologun bu kavrami kullanmayi açik ve kesin olarak reddetmesinde sasirtici

bir sey olmadigini söyler.65

Toplumlarin olusum ve gelisim süreçlerini inceleyen bilimler, genelde Bati’yi merkez ve

olmasi gereken model olarak ele almislardir. Bati’nin deger yargilari ve ölçütleriyle,

Bati’dan farkli yönde ve hizda gelisen, farkli özellikler tasiyan kültürlere, toplumlara

önyargiyla yaklasmislar, bizden asagi ve yeteneksiz gibi ifadeler kullanarak toplumlari

bu sekilde açiklamaya ve siniflandirmaya çalismislardir. Bu yüzden pek çok bilim adami

ve kuram irklarin üstünlügüne ve asagiligina inanmis, toplumlari bu ölçütlerle

açiklamaya çalismislardir. Bu azgelismis diye saydiklari toplumlari gelistirmek,

uygarlastirmak Batili ülkelerin görevi olarak görülmüs, Bati sömürgeciligine ve

emperyalizmine bir bahane olarak gösterilerek destek verilmistir. Pek çok bilim adami

ve düsünür de bu emperyalist ve sömürgeci yayilmaciligi, uyguladigi siddeti

elestirmemis, görmemezlikten gelmistir. Asil amacin çikar ve sömürü oldugu hep

saklanmaya çalisilmistir. Said irk kuramlarini ve sömürgecilikle iliskisini söyle

yorumlar: “Irk kurami, ilkel kökenlere ve ilkel dönem siniflamalarina dair görüsler,

modern yozlasma, uygarligin ilerlemesi, beyaz (ya da Ari) irklarin kaderi, sömürge

topraklarinin gerekliligi: Tüm bunlar özel bir bilim-siyaset-kültür bilesiminin

ögeleriydiler; bu bilesimin yöneldigi hedef, neredeyse istisnasizcasina, Avrupa’nin ya da

bir Avrupa irkinin, insanligin Avrupali olmayan kesimleri üzerinde egemenlik kurmasini

saglamakti hep.”66.

Bilimsel ve siyasi olarak desteklenen Avrupa sömürgeciliginin gerekliligi sömürülen

halklara da benimsetilmeye, inandirilmaya çalisilir. Siyasal, kültürel ve bilimsel olarak

Avrupalinin üstün oldugu iddiasi, daha kolay egemenlik kurmak için yayilmaya çalisilir.

Irkçi düsünceler ve söylemler pek çok ünlü düsünürün, bilim adaminin bilimsel sayilan

eserlerinde yer alir ve keyfi sayilacak yargilariyla desteklenir. Çogu düsünür, bilim

65 Claude Lévi-Strauss, a.e., s. 67. 66 Edward Said, Sarkiyatçilik, s. 244.

Page 92: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

85

adami bu kültürler arasindaki farkliliklari açiklayabilmek ve kendi bagli bulundugu

kültürü üstün göstermek için irkçi, ayrimci yargilara yönelir. Gaston, ilkellerin

incelenmesinin sosyal bilimler için önemini ilkin Thuydides ve Vico’nun gösterdigini,

17. ve 18. yüzyilda gezi hikayeleri ve ülkeler halklarinin töreleriyle ilgili tartismalarin

büyük bir yayginlik kazandigini, Afrika, Amerika, sonra da Okyanusya ilkellerinin

Ortaçag’da ve 16. yüzyilda önce korku ve tiksintiyle anlatildigini söyler. 67 Degersiz ve

asagi gösterilen bu halklar, çesitli kurumlar tarafindan da onaylanir ve desteklenir.

Iktisat bilimi, tarih, antropoloji, dilbilim ve daha pek çok bilim dali bilimsel olarak

gösterdigi kanitlarla öteki’nin olumsuz özelliklerini sabit hale getirirler. Ania Loomba,

antropolojik çalismalarin Avrupali olmayan halklarin geri, ilkel, ilgi uyandiran, hatta

kimileyin “soylu” insanlar olduklari ama yine de Bati medeniyetinin ürünlerinden daima

farkli olduklari varsayimina yaslandigini söyler.68 Said için bu çalismalar üstünlük

kurma ve çarpitma yönündedir: “Bu çerçevede, Avrupa ve ABD’deki antropoloji, tarih

ve kültür incelemelerinin egilimi, kendi tarihsellestirici ve bilimsellestirici gücü

sayesinde dünya tarihinin bütününü, tarihi “bulunmayan” halklar ve kültürler için ya

tarih eksilten ya da – sömürgecilik sonrasi dönemde – tarih kuran bir tür batili üstün-

özne tarafindan görülebilen bir tarih olarak ele almaktadir.”69

Pek çok tarihçi ve antropolog bu görüsün disinda pek bir sey söylememis, olumsuz

genellemelerine devam etmistir. Lévi-Strauss, Bati’nin ötekileri tanimlamak,

siniflandirmak, belli kliselere mahkum etmek için ugrasini ve antropoloji dalinin

hatalarini söyle anlatir: “Ancak, antropolojinin ilk günahi, salt biyolojik olan irk

kavramini (bu sinirli alanda olsa bile nesnellik iddiasinda bulunabilen söz konusu karsi

modern genetigin itirazini gözönüne almak gerekir.) ile kültürlerin sosyolojik ve

psikolojik olusumlarini birbirine karistirmakta yatar.”70

67 Gaston Bouthoul, Sosyoloji Tarihi , çev: Afsar Timuçin, Gelisim Yayinlari, Istanbul, 1975, s. 95. 68 Ania Loomba, a.e., s. 68-9. 69 Edward Said , Kültür ve Emperyalizm, s. 80. 70 Claude Lévi-Strauss, a.e. , s. 20.

Page 93: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

86

Hume, Locke, Ernast Renan, Hegel, Kant, Herder, Marx, Engels, James Mill ve daha

pek çok düsünür halklarin asagiliklarini anlatirken onlarin degismez ruhsal kötü

özelliklerinden bahsetmekten de geri kalmazlar. Halklarin yeteneksizliginden, ruhsal

olarak kötülüklerinden bahsederler ve bunu irksal özelliklere indirgerler. Loomba, irk

farkliliklari ideolojilerinin, bilimin söylemine dahil edilmeleriyle birlikte sorunun

arttigini, bilimin, her insan grubunun biyolojik özelliklerinin, bu grubun psikolojik ve

toplumsal niteliklerini belirledigini kanitlama iddiasinda oldugunu söyler. 71

Bati kendini üstün göstermek için kültürel, teknolojik ayni zamanda biyolojik olarak

göze çarpan ne varsa ön plana çikarmis, irklari birbirinden ayirabilmek, kendi irkini üst

bir yere tasiyabilmek için biyolojik temeller, özellikler arayip durmustur. Ania Loomba

bilimin de bu önyargi ve kliseleri olumlamak için nasil kullanildigini söyle anlatir :

“Bilim, irksal karakteristikleri kafatasi ve beynin büyüklügü ya da yüz açilari ve genler

gibi biyolojik farkliliklara atfederek ve bu etkenler ile toplumsal ve kültürel nitelikler

arasindaki baglantilar üzerinde israrla durarak “yabanillik” ve “medeniyet”i sabit ve

süreklilik arz eden kosullara dönüstürdü.”72 Lévi-Strauss kültürler arasinda farkliliklar

olabilecegini, ama bunun nedeninin fiziki veya anatomik yapilardan kaynaklanmadigini

söyler : “Eger böylesi bir özgünlük varsa- ki varligi süphe götürmez – bu, siyah, sari ya

da beyazlarin fizyolojik veya anatomik yapilarina bagli yeteneklerinden degil,

sosyolojik, tarihsel ve cografik kosullardan ileri gelmektedir.”73 Insanlarin yasadigi

cografi kosullar da toplumsal kosullari, yasam biçimini etkiler. Levi-Strauss, belli bir

irkin yalnizca belli bir kültürü üretebilecegi kanisinin önyargilardan baska bir sey

olmadigini belirtir. Yapilan en büyük yanlislardan birisi de, belli irklarin yalnizca belli

kültürler üretebilecegi görüsüdür. Ayni irk çok farkli kültürler, yasam sekilleri üretebilir.

Lévi-Strauss, irklarin ve kültürlerin birbiriyle karsilastirilamayacagini, çok farkli

kültürlerin ayni irk sinifinin içinde görülebildigini söyler: “Kültürlerin sayisi irklara

oranla çok daha fazladir; birisi binlerle, digeriyse yalnizca birimlerle ölçülür; ayni irktan

71 Ania Loomba, a.e., s. 140. 72 A.e., s. 142. 73 Claude Lévi-Strauss, a.e., s. 20.

Page 94: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

87

insanlarin yogurdugu iki kültür, irk olarak birbirinden uzak iki toplulugun kültürleriyle

ayni oranda, hatta daha da farkli olabilir.”74

Bati’nin dünyanin diger bölgelerine olan üstünlügünü anlatan ve bunu perçinlemeye

çalisan önyargili ve irksal özelliklerin üstünlügüne dayanan çesitli görüsler, bilimsel

görüslerle, kuramlarla da desteklenir. Evrensel ve tarihselci kuramlar Bati ile öteki

ülkelerin bu farkliliklarini açiklayabilmek için kendilerine göre çesitli görüsler sunar.

Pek çok kuram bu çeliskili dur umlara farkli yorumlar getirir. Jorge Larrain bu kuramlari

belli yönlerden sakincali ve tarafli bulur. Sonuçta bu kuramlarin farkliliklari abarttigini,

Bati disindaki diger kültürlerin hiçbir zaman Bati’ya ulasamayacaklarini, kendi yönünde

geliseceklerini ya da öteki’ni asagilayarak degersiz ve tabi kildiklarini belirtir:

“Modernizmin evrensel kuramlari Öteki’ne Avrupali akilci özne açisindan bakar ve tüm

farkli kültürleri kendi birligine indirger, tarihselci kuramlar da “öteki”ne kendi tek ve

özgün kültürel yapisi açisindan bakmis ve farklilik ile bölünmüslügü öne çikartmistir.”75

Modernizmin kökeninde bulunan Akil ile ideolojinin yakinliginin diger kültürlerin ele

alinisini ve öteki’nin olusumunu dogrudan etkiledigini ve özeli genele indirgeyerek

farkliliklari yok saydigini söyler. Tarihselci kuramlarin da farkliliklari çok abarttigini ve

insani açidan daha asagi olarak tanimladigini söyler: “Evrensel kuramlar “öteki” nin

farkliliklarini anlayamadiklari için onu kabul etmeyebilirler, tarihsici kuramlar is e,

ötekini ayri, asagi bir olusum olarak degerlendirdikleri için gözardi edebilirler.” 76

Pek çok düsünür ve iktisatçi bazi toplumlarin niçin geride kaldigini, Bati’nin niçin bu

kadar ilerledigini açiklayabilmek için irksal özellikleri ön plana çikararak kuramlarinin

temelini olustururlar. Bu kuramlar ve yazilar Öteki saydiklari sömürgeleri asagi,

yeteneksiz, irksal özellikler açisindan Avrupa irkinin çok gerisinde olarak kabul ederler.

74 A.e., s. 21. 75 Jorge Larrain, a.e., s. 196. 76 A.e., s. 18.

Page 95: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

88

Bagimli ve kendi baslarina gelisemez diye nitelenen bu halklarin gelisebilmesi ve

uygarlasabilmesi için sömürgeciligin bir yerde zorunlu oldugu savunulur. Bu görüsler

Ötekiler’in degersiz ve bagimli oldugu konusunda büyük bir kaynak olusturur. Said,

Dogu ve Islam hakkindaki bu söylemlerin her yere yayildigini ve çok güçlü olumsuz

imgelerle dolduruldugunu, irkçilikla, kültürel kliselerle, siyasal emperyalizmle,

Araplarin ya da Müslümanlarin maruz kaldiklari insandan sayilmama ideolojisiyle

olusan agin gerçekten çok güçlü oldugunu söyler.77

Irklarin ayrimina renklerin farklilig i ve üstünlügü de katilir.Çünkü herkesin çok kolayca

görebilecegi ve ayrim yapabilecegi bir seydir bu. Renkler ayni zamanda o irkin

üstünlügünü gösteren bir isarettir sanki. Ania loomba da “irk” kavraminin on sekizinci

yüzyilda Batili bilimin ürünü olarak ortaya çiktigini, Avrupa’da yüzyillarca deri

rengindeki farkliliklarin ve nedenlerinin tartisildigini söyler.78 Gobineau da insanlarin

derilerinin renklerinin aslinda her seyi yansittigini söyler ve gelismelerinin ya da geri

kalmalarinin nedenlerini buna baglar. Insanlari renklerine göre asagi veya üstün diye

siniflandirir ve irkçiliga yönelir. Loomba, Gobineau’nun irk ile ulus arasindaki

baglantilari nereye kadar götürdügünü söyle belirtir: “Bilimsel irkçilik, kültürel

olusumun ve tarihsel gelisimin arkasinda yatan nedenin irk oldugunu bildiren varsayimi

on sekizinci yüzyildan itibaren saglamlastirdi. Bu artyöre çerçevesinde, uluslar

genellikle biyolojik ve irksal yüklemlerin disavurumu olarak görülür. Irk ile ulusun

birlestirilmesi, fasist ögretileri dile getiren Gobineau ve baska yazarlarin eserlerinde

bilhassa güçlüydü. ”79 1853’te Gobineau, Insan Irklarinin Esitsizligi Üzerine Deneme

adli kitabinda irklari çesitli nedenlere göre ayirir ve siniflandirmaya çalisir. Toplumlarin

ilerlemesinin veya geri kalmasinin nedenlerini bu irksal özelliklere baglar. Ona göre

üstün ve asagi irklar vardir ve toplumlarin ilerlemesinin veya geri kalmasinin nedeni bu

irksal özelliklerdir. Irklarin melezlesirse giderek çökecegine inanir. Irklari beyaz, sari,

siyah diye üçe ayirir. Siyah irk en alt basamakta yer alir, düsünme yetenegi sinirli, 77 Edward Said , Sarkitayçilik, s. 36. 78 Ania Loomba, a.e., s. 84. 79 A.e., s. 143.

Page 96: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

89

hemen hemen sifir olan bir irktir. Sonra Sari irk, en tepede de Beyaz irk vardir. Beyaz

insanin üstünlügü Akildan, güzellikten ve güçlülükten gelir. Diger irklarda olmayan

Beyaz insanin medenilestirici bir özelligi vardir. Uygarlasmaya ancak Beyaz insan

yeteneklidir, digerleri pek ilerleyip gelisim gösteremezler.80 Bu asagi irklarin ruhsal

olarak özelliklerini belirtmekten ve bunu genellemekten de geri kalmaz Gobineau. Bu

görüsler daha sonra pek çok irkçi düsünceye ve ayrimci eyleme de kaynaklik edecektir.

Bu konuda Gasthon’un açikladigi görüsler ilginçtir: “Gobineau’nun kuramlari, kuram

düzeyinden siyasi ögreti düzeyine geçerek dünyayi kana bulayan abartmalarin çikis

noktasi oldu ve Gobineau’nun çömezi Vacher de Lapouge’a su peygamberce sözleri

söyletti : “On bes yirmi yil sonra milyonlarca insan kafa ölçütlerindeki küçücük

ayriliklardan giderek birbirini bogazlayacak ” 1900’da bu öngörüye gülüp geçtiler...”81

Loomba, irksal olarak üstünlük iddiasinda olan kuramlarinin çogunda bazi islerin

yalnizca belli irklara mahsus oldugu fikrini ve yalnizca bu irklarin basarabilecegini

dayattigini söyler: “Bir kolonyalist beyaz irklarin üstünlügünün açikça siyahlarin

sonsuza dek ucuz emek ve köle olarak kalmalari gerektigini ima ettigi’ni savunmustur.

Böylelikle insanlarin belli kesimleri irk bakimindan dogal isçi siniflari olarak

tanimlandi.”82

Fiziki antropolojinin babasi kabul edilen Johann F. Blumenbach (1752-1840) kafatasi

kuramini bilime tanistirmistir. Ilk defa ”Kazak” terimini kullanmis, insanlari hem fiziki

kabiliyetlerine göre hem de ahlaki niteliklerine göre irksal bir siralamaya sokmustur.

Insanligi bes ayri sinifa ayirmis, en tepeye Beyazlari, en asagiya Siyahlari koymustur.

19. yüzyilda irk bilimcileri “Kazak” terimini Avrupalilar için esanlamlisi olarak

kullanmislardir.83 Üstün bir irkin varoldugunu bilimsel olarak kanitlamak için uzun bir

süre dolikosefal kafatasi yapisi brakisefal kafatasi yapisina oranla üstün gösterilmeye

80 Gobineau , Essai sur l’inégalité des Races, (Çevrimiçi) http://www.Sosracisme35.free.fr/documents/doctrines _racialistes.doc 24 Nisan 2003. 81 Gasthon Bouthoul, a. e., s. 88. 82 Ania Loomba, a.e. s. 151. 83 Johann F. Blumenbach, On the natural variety of Mankind in the Anthropological Treaties , (Çevrimiçi) http://www.geocities.com/ru00ru00/racismhistory/intropage.html, 12 Temmuz 2004.

Page 97: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

90

çalisilmis, çesitli kuramlar üretilmistir. Bu ayrim özellikle kara derililerin arasinda da

pek çok dolikosefal kafatasi yapisi varoldugu anlasilana kadar sürmüstür: “Bazilari

irklari ayirmak için kesin bir belirti öne sürdüler: bu, ünlü dolikosefal ve brakisefal

insanlar ayrimidir; bu ayirim, kuzey irkinin disinda, özellikle karaderililer arasinda

birçok dolikosefalin bulundugu anlasilana kadar çok tuttu. ”84 Fakat irklarin, kültürlerin

üstünlügü ve asagiligi konusunda sanilandan çok daha fazla kuram yazilmis, çesitli

kanitlar aranmis, her türlü yola basvurulmustur. Gustave Le Bon da halklarin

evrimlerindeki kurallardan bahseder ve çesitli sinirlamalar getirerek çogu halki bagimli

hale getirir. Levis-Strauss Mit ve Anlam adli yapitinda antropolojik arastirmalarin

sonuçlarinin insan zihninin her yerde bir ve ayni yetilere sahip oldugunu gösterdigini ,

ama bu yetilerin yalnizca küçük bir bölümünün kullanilabilecegini ve dogal olarak bu

bölümün her kültürde farkli olacagini, bu yüzden ayri ayri kültürler ve deger yargilari

varoldugunu söyler. Irklarin birbirinden biyolojik olarak asagi ve yetersiz oldugunu

göstermek ve bunu mesrulastirmak üstünlük kurma rüyalarini daha da kolaylastiriyordu.

Diger halklarin geriligini bilimsel bir temele oturttuktan sonra geriye yaslanip oturmak

ve ayni kliseleri tekrarlamak çok büyük bir kolaylik saglayacakti. Ötekilere, sizin böyle

olmakta suçunuz yok çünkü biyolojik olarak dogustan sinirli ve yetersizsiniz, bir gelisim

gösterebilmeniz imkansiz denecekti. Said bu noktada uzlasmaya varildigini söyler: “On

dokuzuncu yüzyil baslarinda, Sark’in geriligine, yozluguna, Bati’nin esiti olmadigina

dair tezlerin en kolay bütünlestikleri fikirler, irksal esitsizligin biyolojik temellerine

iliskin fikirlerdi. Bu fikirlere, irklarin gelismis ve geri irklara ya da Avrupali-Ari ve

Sarkli-Afrikali irklara bölünmesinin “bilimsel” geçerliligini ön plana çikarmis gibi

görünen bir Darwincilik türevi eklendi. ”85

Evrimci kuramlar da toplumlari ayni yollardan geçerek ilerleyeceklerini, “ilkel”

durumdan “uygar” duruma dogru gideceklerini söylüyorlardi. Bati da ulasilmasi gereken

“uygar” konumu temsil ediyordu hep. Bu konuda, irkçiligi ve üstün oldugunu savunan

84 Gasthon Bouthol, a.e., s. 89. 85 Edward Said, Sarkiyatçilik, a.e., s. 218.

Page 98: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

91

Bati’nin Sark’a bakis açisini söyle anlatir Said : “Farkli biçimlerde geri, yoz,

uygarlasmamis, gecikmeli diye nitelenen diger tüm haklarla birlikte sark halklarina da,

biyolojik belirlenimcilik ile ahlaki-siyasal ögütlerden olusmus bir çerçevede bakiliyordu.

Böylece Sarkli, Bati toplumunun, ortak kimlikleri en iyi “acinasi yaban” diye

tanimlanabilecek ögelerine (suçlulara, delilere, kadinlara, yoksullara) baglanmis

oldu.”86

Bati disindaki halklar hakkindaki olumsuz ve irkçi görüsleri olumlamak için kanit

toplaniyor ve asagilayaci söylemler yayginlastirilmaya çalisiliyordu. Görüldügü gibi

insanin çesitli irklara bölünmeleri ve bu irksal farkliliklara yapilan abartili yakistirmalar

güçlünün güçlüyü ezmesi ve sömürmesi için bir araca dönüstürülmüstür. Ania Loomba,

algilanan ya da kurulmus irk farkliliklarinin, kolonyalist ve/veya irkçi rejimler ve

ideolojiler tarafindan çok gerçek esitsizliklere dönüstürüldügünü söyler.87 Amaç

üstünlük kurma, elegeçirme, kontrol altinda tutma oldugu için her türlü yöntem, baski,

siddet uygulanabiliyordu. Baudrillard, diger kültürlerin kendi halinde yasarken Bati gibi

merkezci bir iddialarinin olmadigini söyler: “Diger kültürler ne evrensellik ne de

farklilik iddiasinda bulundular (en azindan bir tür kültürel afyon savasi içinde bu onlara

asilanmadan önce böyleydi). Onlar özgünlükleriyle, ayriksiliklariyla, ayinlerinin,

degerlerinin indirge nemezligiyle yasarlar.” 88 Bati’nin degerleriyle tanismadan ve etkisi

içine girmeden önce pek çok toplum kendi yönünde gitmekte ve kendi degerlerini

yasmaktaydi. Emperyalist ve sömürgeci müdahale bu toplumlarin da yapisini bozdu ve

onlara Bati gibi olmayi dayatti.

2.2.1. Bazi Taninmis Düsünürler ve Irkçi Düsünceleri

Batili pek çok düsünür, aydinlanmis diye saydiklari uluslari üstün bir irka sahip olanlar,

Bati’ya göre gelisim gösteremeyen uluslari da barbar, asagi bir irka sahip olanlar diye 86 A.e., s.219. 87 Ania Loomba, a.e., s. 148. 88 Jean Baudrillard, Kötülügün Seffafligi, çev: Isik Ergüden, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 2004. s. 135.

Page 99: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

92

ayirir. Bu asagi toplumlarda yasayan insanlar, tembellige egilimli, pasif, kendi baslarina

gelisemeyen, irksal olarak da asagi türden insanlardir. Avrupa ülkelerinin de görevi bu

barbar toplumlarin uygarliga ulasmalarina yardim etmektir. Iskoçyali filozof ve tarihçi

David Hume, halklari bir biriyle karsilastirir ve Bati’nin ve Beyaz adamin ne kadar ileri

gittigini irksal özelliklerle iliskilendirerek açiklamaya çalisir. Zencileri ve diger tüm

insan türlerini Beyaz insanin asagisinda görür. Beyazlardan baska herhangi bir toplumda

uygar bir ulusun olmadigini, ne eylem olarak ne de düsünebilme yetisi olarak seçkin bir

bireyin bile olmadigini söyler. Bu irklarin ne sanatta ne de bilimde yaraticiliklari yoktur.

Koloniler disina çikmis, Avrupa’ya yayilmis Zenci köleler oldugunu ama hiçbirisinin

yaraticilik belirtisi gösteremedigini söyler.89

Montesquieu de insanlarin esitligine inanir ama despotizmin sicak ülkelerde daha fazla

oldugunu, Kuzey ve Güneydeki insanlar arasinda ayrimcilik yaparak açiklamak ister.

Kuzey iklimlerinde çok az kötülük, pek çok erdem ve saygi bulunacagini, Güneye dogru

gidildikçe ahlaktan uzaklasildigini söyler. Tutkular giderek daha da kötülesir ve pek çok

suça dönüsür. Asiri sicaktan vücut tamamen güçsüz kalir. Bu yüzden, boyun egme ruha

geçer ve insanlari ilgisiz olmaya sürükler ve soylu girisimler için isteksiz birakir.90

Voltaire de uluslarin bir siniflamasinin sonucu olarak, Zencilerin diger insanlarin kölesi

oldugunu söyler. Kendi çocugunu satan bir kisinin alan kisiden daha çok kinanacak kisi

oldugunu, bu ticaretin beyazlarin, yani Avrupalinin daha üstün oldugunu gösterdigini

söyler.91

Marx ve Engels ezilen halklarin üzerine pek çok sey yazmalarina ragmen, Bati’yi

merkez alarak, üstün tutarak Bati disindaki gelisemeyen toplumlari asagi bir konuma

indirgeyerek yazmaktan geri kalmamislardir. Said, Engels’in de diger halklar hakkinda

89 David Hume, Of national characters. in Essays: Moral, Political and Literary, (Çevrimiçi) http://www.engl.virginia.edu/~enec981/dictionary/03humeK1.html, 10 Nisan 2004. 90 Charles de Secondat, Baron de Montesquieu, De l'esprit, 2, p.562] (Çevrimiçi) http://www.lawmart.com/library/lb -spirit.shtml , 10 Nisan 2004. 91 François Marie Arouet Voltaire, Essai sur les moeurs (An Essay on Universal History)] (Çevrimiçi) http://www.geocities.com/ru00ru00/racismhistory/intropage.html, 12 Nisan 2004.

Page 100: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

93

söylediklerinin sömürgeci Fransiz söylemlerinden pek farkli olmadigini gösterir :

“Engels, 17 eylül 1857’de Cezayir Magriplerinden, ezilmis olduklari için “utangaç”,

ancak “bir yandan törel özellik açisindan çok asagida, bir yandan acimasizlik ve kincilik

özelliklerine yine de koruyan bir “irk” diye söz ederken sömürgeci Fransiz ögretisini

yinelemekten baska bir sey yapmadigini söyler. 92 Onur Bilge Kula, Bati düsününde

Türk ve Islam Imgesi adli kitabinda Marx ve Engels’in Türkler hakkinda yazdiklarini

inceler ve bu söylemleri yorumlar. Yazilanlar genelde Türkiye ve Türkler hakkinda belli

önyargilar ve düsmanlik içerir. Engels, yazilarinda sürekli akil veren bir üslupla

yazmakta, asagilayici kelimeler kullanmaktan kaçinmayarak üstün bir irkin

mensubuymus gibi konusmaktadir. Kitaptan birkaç cümle ve yorum söyledir: “Marx ve

Engels’in savi uyarinca, Bizans/Yunan “Bati uygarligi” ile; Osmanli/Türk “Dogu

barbarligi” ile özdestir. …. Her iki yazar için Avrupa “denetimlilik, akillilik,

süreklilik ve ereklik; buna karsin Asya “denetimsizlik, akilsizlik, süreksizlik ve

ereksizlik ” demektir.”93

Pek çok düsünür diger halklar için olumsuz olarak genelleme yapmaktan kaçinmamis,

bu yargilari sabit hale getirmislerdir. Robert Bernasconi, dogal haklar ve özgürlük gibi

modern kavramlarin sekillendigi bir çagda, sirf Locke degil. Neredeyse bütün bir

toplumun Afrikalilarin kölelestirilmesini sorgusuz sualsiz, açikça onayladigini söyler ve

bir kültürü yasatanlarin, geriye bakildiginda kendi kültürlerine atfettikleri en derin

degerlerle açikça çelisen bir pratige girismis olduklari gerçeginin gözardi

edebilmelerinin nasil mümkün oldugunu sorar:94 “On altinci ve on yedinci yüzyillarda

insanlik kavraminin genislemesinin tartisildigi, sonradan unutulmus baglami saglayan

sey, fethetme, kölelestirme ve vaftiz etme itkisidir. Bu da Locke’un , belli basli örnekleri

olarak budalalar, geri zekalilar, hilkat garibeleri, zalimler ve yabanilerin olusturdugu uç

92 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 259. 93 Onur Bilge Kula, Bati Düsününde Türk ve Islam Imgesi, Büke Yayinlari, Istanbul, 2002, s. 15. 94 Robert Bernasconi, a.e., s. 16.

Page 101: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

94

vakalara yer verdigi Insan Anligi Üzerine Bir Deneme adli eserine dönerek açikça

sergilenebilir.”95

James Mill, Ingiliz Hindistan’in Tarihi adli yapitinda Hintlileri ve Çinlileri yalanciliga,

tembellige, ikiyüzlülüge ve hainlige yatkin kisiler olarak tanimlar.96 Nobel edebiyat

ödülünü kazanan George Bernard Shaw Yahudiler hakkinda çok olumsuz yargilarda

bulunur. Shaw için bu gerçek bir düsmandir, Dogu’dan gelen istilaci, Dürzi, gaddar,

dogulu parazit; tek kelime ile Yahudi’dir bu. Irksal dejenerasyonun belirtisi oldugunu,

Yahudiler’in kendi insanlarindan daha kötü oldugunu söyler. Hala seçilmis irk olmayi

isteyen Yahudiler’in Filistine gidip kendi yemeklerini yapmalarini, geri kalanlarin da

Yahudi olmayi birakip insan olmaya baslamalarini söyler.97 Düsünceleriyle dünyada

etkili olmus pek çok düsünürün, yazarin, felsefecinin kültürel farkliliklari

açiklayabilmek için ne kadar önyargili davrandigini, zamanlarinin kisir, önyargili

görüslerini asamadigini, irkçiliga dayali tezler öne sürerek bir sonuca varmaya

çalistiklarini görmek düsündürücüdür.

2.2.2. Günümüzde Irkçilik

Etienne Balibar, esas gücünü sahte-biyolojik bir irk kavramindan almayan bir irkçiligin

her zaman varoldugunu ve bunun ilk örnegi olarak antisemitizmi gösterir.98 Alain

Touraine günümüzdeki irkçiligin daha çok kültürel temellere dayandigini söyler : “Artik

bir toplumsal hareket karsiti olarak niteleyebilecegimiz irkçiligin yeni görünümü iste

böyledir. Dirimsel temellere degil, ekinsel temellere (Ötekininkilere benzemeyecek

töreler ve inanislara) dayanir; farklilik izlegine asagilik izleginden daha çok basvurur;

95 A.e., s. 16-17. 96 James Mill, Ingiliz Hindistan’inin Tarihi, (Çevrimiçi) http: www.psa.ac.uk/cps/, 4 Ekim 2004. 97 George Bernard Shaw, Literary Digest, October 12,1932, (Çevrimiçi) http://www.greeninformation.com/httpdocs/Enlightment.htm/ 4 Ekim 2004 98 Etienne Balibar, v.d., Irk Ulus Sinif, çev: Nazli Ökten, Metis Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 34.

Page 102: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

95

üretim baglari ya da sömürgeci egemenlik izlegine ekinlerin yasadigi sarsintilar

izleginden daha çok basvurur.” 99

Günümüzde ise güçlünün güçlüyü ezmesi, tanimlamasi, pek çok kurali, siyasi, kültürel

baskilari dayatmasi sürmektedir. Toplumlar yine eskiden oldugu gibi bir birlerine

üstünlük kurma çabasi içindedirler. Lévi-Strauss bugünü söyle anlatir : “Irkçi

önyargilarin hafifledigini gösteren hiçbir sey yoktur ; ve kisa süreli yöresel yatisma

dönemlerinin ardindan baska yerlerde keskin bir siddetle yeniden ortaya çiktiklarini

düsündürecek çok sey vardir. ”100 Jean Baudrillard, Fransa ve Amerika arasinda derin bir

irksal, etnik nitelik farki oldugunu, Amerika’da, bir çok Avrupali ulus topluluklarinin,

sonra distan gelen irklarin siddetli bir biçimde birbirine karisimi oldugunu, özgün bir

durumun ortaya çiktigini belirtir:101 “Bu çok irklilik ülkeyi degistirip onun karakteristik

karmasikligini yaratmistir. Fransa’da ne özgün karisim ne gerçek ayrisma ne de etnik

gruplar arasinda birbirine meydan okuma olmustur. Sömürgelerle ilgili durum yalnizca

özgün baglaminin disina, metropole (sömürgelere göre anayurt) aktarilmistir.”102

Baudriallard, Fransa’ya geri döndügü zaman, özellikle bayagi bir irkçiligin, herkes için

rahatsiz edici, utanç verici bir durumun igrenç izlenimi ile karsilastigini, sömürgelerle

ilgili durumun kötü sonucu olarak böyle bir durumda sömürgelestirilen ülkenin insani ile

sömürgelestirilmis ülkenin insaninin kötü niyetinin sürüp gittigini söyler.103 Avrupa

kültürünü, evrensel olan seyler üzerine bahse girmis bir kültür olarak tanimlar. Bu

kültürü tehdit eden tehlike ise evrensel olan seyler yüzündendir. Buna yalnizca pazar

kavraminin, parasal iliskilerin, sanayi mallari üretiminin yayilmasi degil, kültür

düsüncesi emperyalizmi de dahildir.104

99 Alaine Touraine, Birlikte Yasayabilecek Miyiz ? çev: Olcay Kunal, Yapi Kredi Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 160. 100 Levi-Strauss, a.e. , s. 88. 101 Jean Baudrillard, Amerika, çev: Yas ar Avunç, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1996, s. 99. 102 A.e., s. 99. 103 A.e., s. 99. 104 A.e., s. 99-100.

Page 103: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

96

Yasanan siyasi olaylar, liderlerin, partilerin takindiklari tavirlar bu karsitligi daha da

siddetlendirmekte, düsmanligi artirmaktadir. Günümüzdeki ekonomik kriz, giderek

nüfusun büyük bir bölümünün is dünyasindan dislanmasi insanlar arasindaki kiskançligi,

çekismeyi daha da artirmakta, kültürel olarak da farkliliklari olumsuz olarak ortaya

çikarmaktadir. Amerika’nin Irak isgali, uyguladigi siddet, süren iç çatismalar, Islam,

Hiristiyan, Yahudi karsitligina yapilan vurgular düsmanliklari daha da artirmakta,

ayrimciligi, masum insanlardan öç alma duygusunu giderek körüklemektedir.

2.3. Frantz Fanon ve Siyah Deri Beyaz Maskeler

Bati’nin sömürgeci, emperyalist, irkçi yüzünü gözler önüne seren Fanon,

sömürgelestirilen ülkesindeki Siyah adamin ben’liginin nasil yok edildigini ve

yabancilastirildigini anlatir. Fransiz sömürgelerinin birinde, Martinique’te dogan, tip ve

psikiyatri ögrenimi gören Fanon ülkesinde ve Fransa’da yasami boyunca Beyazlarin

Siyahlara karsi uyguladigi siddeti ve ayrimciligi yasar. Cezayir’in Fransa’ya karsi

bagimsizlik savasi sirasinda Fransa’nin uyguladigi siddet ve haksizlik karsisinda

Cezayirlilere destek verir. Yapitlarinda sömürgeciligin uyguladigi siddeti, döktügü

kanlari, insanlari acilara sürükleyen yapisini çözümlemeye çalisir. Sömürgeciligin

yabancilastirdigi ve nevrotik bir duruma sürükledigi halkini ruhbilimsel olarak inceler ve

çarpici yorumlar getirir. Yapitlari sömürgecilik sonrasi elestirinin basyapitlari arasina

giren Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler adli eserinde, sömürgeci Beyaz adamin, Siyah

insanin dünyasini nasil isgal ettigini ve açtigi yaralari anlatir. Siyah insanin sorununun,

sömürgeci Beyaz adamin Siyah insanin dünyasini istila etmesiyle, onu sömürmeye ve

asagilamaya baslamasiyla ortaya çiktigini söyler. Fanon, Zenci insanin bu durumunu

Beyaz adamin sömürgede kurdugu sistemin acimasiz yapisini da çözümleyerek

açiklamaya çalisir. Antil toplumunun nevrotik hale geldigini, sürekli kendini Beyaz

adamdan onay almak zorunda hisseden ve kendini Beyazlarla kiyaslayarak ayakta

kalabilecegine inanan bir topluma dönüstügünü anlatir. Siyah insanin sorunu yalnizca

Beyazlarla yasadigi bir dünyada degildir, ayni zamanda bu dünyada onun ezilmesi ve

Page 104: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

97

horlanmasidir: “Siyah insanin problemi, sirf beyazlar arasinda yasayan zencilerin

problemi olarak degil, beyazlarin hükümran oldugu sömürgeci, kapitalist bir toplum

tarafindan ezilen, kölelestirilen ve küçük görülen zencilerin problemi olarak ele alinip

çözümlenebilir.”105

Ania Loomba, Fanon’un ortaya koydugu düsüncelerinin, biyolojik ve psikolojik gelisim

konusundaki irkçi teorilere dogrudan dogruya müdahale ettigini, kolonilestirilenlerin

psisesini yerinden çikartan ve çarpitanin tek basina modernlesme degil, sömürgecilik

oldugunu savunarak “modernlesme”nin yerlilerin delirmesine yol açtigini bildiren

görüsün mantiksal sonucuna vardirdigini söyler.”106

Bu durumda, sömürgelestirilen, ezilen toplum ruhsal olarak hasta hale gelir. Zenci

burada ben’ligi ezilen, insan oldugunu unutan, Beyaz adamin degerlerini yücelten,

onayini almaya çalisarak kendini degerli kilmaya, insan olmaya çalisan biri haline gelir.

Siyah insan Beyaz insanin sömürgeci dünyasina çekildikçe, kendisine ve dogasina

yabancilasmaya baslar. Siyah insanin ruhu beyaz adamin elleriyle sekillendirilir ve

zincire vurulur. Ayni zamanda bu sorun adaletsiz, esitlikten uzak kapitalist ve baskici

sistemden de beslenir. Siyah insanin tek isteginin insan olarak yasayabilmesi ve

renginden dolayi asagilanmamasidir. Fakat bunun, Zenciyi yüceltmekle, Beyazlara kin

beslemekle, Beyazlara benzemeye çalismakla basarilamayacagini, bunun Siyah insani

yabancilastirmaktan baska bir ise yaramayacagini söyler. Fanon, kitabina Siyah adami

da elestirerek baslar. Sömürgeci Beyaz efendisine benzemek isteyen Siyah adami ve

Siyah irki üstün gören insanlari da suçlar ve elestirir. Insanlari esit görmeyen, kendi

toplumunu, irkini, rengini üstün görenleri kendilerine yabancilasmis, insanliktan uzak,

hasta olarak tanimlar: “Ilk fatihlere acimayacagiz; ama Zenci’ye hayranlik duyan

kimsenin de en az ondan tiksinen kadar “hasta” oldugunu akildan çikarmayacagiz.

Beyazlara kin ögütleyen kimse ne kadar zavalliysa, irkini beyazlastirmayi düsünen kara

105 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 187 106 Ania Loomba, a.e., s. 168

Page 105: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

98

adam da o kadar zavallidir.” 107 Böyle davranmakla, kendi rengini yüceltmekle veya

kendi renginden utanmakla Siyah insan hastalikli bir durum içine girer ve Siyah insan

kendine daha çok yabancilasir. Çünkü kendine verdigi deger disaridakilerin, yani

Beyazlarin deger yargilarina, onlarin degisip duran keyfi onayin a baglidir. Hiçbir zaman

kendine olan güvenini elde edemeyecektir Siyah adam bu durumda. Çünkü kendine

verdigi deger kendi ben’liginin özelliklerinden kaynaklanmaz. Onay almak, Beyaz

adamin deger yargilarina göre kendini uyarlamaya çalismak onu giderek ben’liginden

uzaklastirir ve kendi benligini siler.

Beyaz adamin siddet ve baskiyla Siyah insanin dünyasini isgal etmesiyle, Siyah insanin

kendi bilincinde, kendini nasil yabancilasmis olarak algiladigini ve kendini yeniden

tanidigini anlatir. Beyaz insanin gözündeyse Siyah insan her zaman degismez, sabit bir

yapida durur. Siyah adamin kendini renginden dolayi asagi görmesinin ve irkini beyaza

dönüstürmeye kalkismasinin Siyah insani ne kadar acinasi duruma düsürdügünü anlatir.

Güçlüye benzemeye çalismasi, dilini, yasam tarzini, hareketlerini, ten rengini

degistirmek istemesi, efendiyi kopya etmeye çalismasi utanilasi bir durumdur. Beyazlar

tarafindan asagi görülen, degersizlestirilen Siyah adam kendini Beyaz adam karsisinda

kendini her yönden kanitlamasi gereken biri olarak algilar ve kendini ispatlamanin

yollarini arar. Beyaz insanin deger verdigi seyleri elde edebilirse ve kültürel degerlerini

edinebilirse Beyazlar gibi olacagina, beyazlasacagina, bu asagi durumdan kurtulacagini

inanir. Beyaz adam ise uyguladigi köleci düzeniyle daha yüksek bir insanlik düzeyine

ulasmak ister: “Bir gerçek var ortada: Beyazlar kendilerini siyahlardan üstün görüyorlar.

Bir baska gerçek de su: Siyahlar, her ne pahasina olursa olsun düsünce zenginliklerini

göstermek istiyorlar beyazlara; akil ve zekaca onlardan geri kalmadiklarini ispat etmeye

heves ediyorlar.”108 Siyah insan için çikar yol olarak görülen bu yol, ne yazik ki Fanon

için insani insanliktan çikaran, ben’ligin yok olmasina neden olan aci bir gerçektir:

“Kabul edilmesi benim için son derece aci veren bir gerçek olsa da, ifade etmek

107 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 11. 108 A.e., s. 12-13.

Page 106: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

99

zorundayim ki : Siyah insan için bir tek alin yazisi var; ona, pesinden kendini

tüketircesine kosma coskusu veren bir tek kader: Beyaz olmak.”109

Insan iliskilerini çarpitan, Siyah insani benlik duygusundan yoksun birakan sömürgeci

yapida Fanon, Siyah insanda ortaya çikan bu asagilik kompleksini psikolojik olarak

inceler ve bu asagilik kompleksinin iki sürecin ürünü oldugunu saptar: “Giristigim analiz

psikolojik bir analizdir ... asagilik kompleksi sözkonusu ise bu iki sürecin ürünüdür .

Ekonomik sürecin.- ikinci dereceden de, bu asagilik duygusunun içe-atilmasi,

içsellestirilmesi sürecinin, ya da daha iyi bir deyimle, tensellestirilmesi, ten rengiyle

özdeslestirilmesi sürecinin ürünü.”110

Ekonomik süreç ve ürettigi çikarci deger yargilari, deri renginin neden oldugu asagilik

duygusu Siyah insani ele geçirir ve asagilik duygusuna mahkum eder. Siyah insan ten

renginden kurtulmak istemektedir. Bu durumdaki çatisma kendisiyledir, ten rengi ona

sürekli beyaz adamdan daha asagi oldugu hissini vermektedir. Kendinden nefret etmeye,

uzaklasmaya daha da yabancilasmaya baslar. Bu sorun onun yalnizca bireysel bir sorunu

degildir; Beyaz insanin Siyah insanin dünyasini isgal etmesi sonucu ortaya çikan

baskici, sömürgeci, asagilayici iliskilerin sonuçlaridir. Ben’ligi silinen, sömürülen Siyah

adamdir çünkü : “....siyah insanin yabancilasma sorunu bireysel bir sorun degildir. Onun

kara çehresinin ardindaki bulanik ruhun yogrulmasinda Phylogeny ve Ontogeny yaninda

bir de Sosyogeny is görmektedir.”111 Soylarin olusumu, bireyin olusumu, toplumsal

olusum. Bu olusumlar sömürgecilikle beraber bagimli ve benliksiz kisiler üretir hale

gelir. Çünkü sömürgecilerin elindedir bu yapilar ve Siyah insan kendini ona benlik

duygusu vermeyen ve irkini asagilayan sömürgeci bir toplum içinde bulur. Fanon, bu

incelemesinde Zencinin beyaz damgali medeniyetle temasi sirasinda benimsedigi tutum

ve davranis biçimlerini tespit ve kesfe çalisacagini söyler.112 Ve bu iki irkin beraber

109 A.e., s. 13. 110 A.e., s. 13-14. 111 A.e., s. 14. 112 A.e., s. 15.

Page 107: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

100

yasamasinin neden oldugu ruhsal bir kompleks olduguna, beyaz ve siyah irklarin

yanyana yasamalari olgusunun kütlevi, ayristirilmaz bir psiko-existential kompleks

yarattigina inandigini belirtir.113 Fanon, Beyaz damgali medeniyetle Avrupa kültürünün

Zenciyi bir varolussal sapmaya sürükledigini, kendine yabancilastirdigini, hastalikli bir

duruma soktugunu, Zenci insanin ruhunun Beyaz adamin elleriyle sekillendirildigini

anlatir: “Bir baska yerde gösterecegiz ki; çok zaman zenci ruhu diye adlandirdigimiz

sey, aslinda beyaz adamin marangoz kalemiyle yontulmus bir tahta-kukladan, bir

pinokyodan baska bir sey degildir. ”114

Beyaz adamla karsilasmasinda Siyah adam kendini asagi, bagimli hissedecegi sorunlu

bir yöne dogru sürüklenir. Beyaz adamin yarattigi, kendisini mahkum ettigi sinirli bir

dünyaya, olumsuz bir kimlige dogru itilir. Fanon, kendi ülkesinde bile yabanci haline

gelen Zencinin, sömürgeci ülkeye gittigi zaman kendisini daha da zor durumlarda

buldugunu anlatir. Siyah adam, efendisinin ülkesine gitmesiy le daha baska sorunlar

ortaya çikar, kendisine verdigi deger daha da azalir. Kendisini daha da küçük hissetmeye

baslar ve asagilik kompleksi yakasini birakmaz. Zenci Beyaz adamla tanistiktan sonra

ben’ligi de ikiye bölünür kendi irkindan olanlarla iliskileri baska, Beyaz adamla olan

iliskileri çok daha baskadir. Sömürgeci Beyaz adam tam anlamiyla silmistir Siyah

adamin ben’ligini. Siyah adam da Beyaz adama benzeyebildigi, beyaz kültürden onay

aldigi, degerlerini edinebildigi oranda degerli hisseder kendini: “Siyah insanin iki boyutu

vardir. Biri hemcinslerine iliskin olani, digeri de beyaz insana iliskin olani. Beyaz insana

karsi davranisiyla baska bir zenciye karsi davranisi farklidir zencinin. Bu benlik

bölünmesinin dogrudan dogruya sömürgeci baskinin bir sonucu oldugunu ayrica

belirtmeye gerek yok .....”115

Bu yabanci Beyaz kültür, baskilar sonucu kendisini Siyah adama, tapinilasi ve ulasilmasi

imkansiz bir güç olarak gösterir. Bu kültürden biri olabilmek, onay alabilmek ulasilacak

113 A.e., s. 15. 114 A.e., s. 17. 115 A.e., s. 19.

Page 108: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

101

en büyük deger haline ge lir Siyah insan için. Bunun ugruna kendi ben’ligini siler ve bu

degerlerle yeni bir ben’lik olusturmaya çalisir. Onlar gibi konusmak, gittikleri okula

gitmek, bahsettikleri konulardan bahsetmek ona Beyaz olma hissi verir. Sömürgeci

kültür sürekli yüceltilir durulur. O da onlar gibi olmakta bulur çözümü. Ama bos ve

yapay bir çözümdür bu: “Sömürge insani artik ana ülkenin, metropolün kültürel

standartlarini benimseyebildigi oranda yükselecektir, cangila özgü o ilkel, yaban

statünün üstüne. Yüzünün ve dünyasinin siyahligindan, cangilin los kültüründen

siyrilabildigi oranda beyazlasacak ve adamdan sayilacaktir. ”116 Fanon, bu yüzden

Zencinin geçmisini unutmak istedigini, sanki orada, efendisinin ülkesinden biriymis gibi

olarak kendini algilamaya basladigini söyler. Efendisinin ülkesinde egitilmesiyle Siyah

adam iyice baskalasir, kendi ben’ligini kaybeder, kendine ve kendi toplumuna karsi da

yabancilasir. Artik degismis, yücelmistir kendince. Fanon, egitim görmüs Zencinin,

kozmik ve spontane Zenci mitinin bu budala figürünün, belli bir noktadan sonra irkinin

artik onu anlayamadigi hissine kapildigini, bu kadar yabancilastigini saptar.”117 Çünkü

halkinin anlayamadigi seyleri ögrenmis, ileri gitmis, Beyazlara yakinlasmis, kendi

halkina tepeden bakmasi için nedenleri olmustur. Bu yüzden o da farkli ve yukaridan

bakar halkina. Fanon, aslinda bu durumda, belki de Zencinin bizzat kendisinin irkini

artik anlayamayan oldugunu söyler.118 Kendi ülkesini daha asagi gören ve bunu

içsellestiren kisi, kisiligini de bu üstün gördügü ülkelerin deger yargilarina

uyarlayabildigi ölçüde kendini yüceltir. Aslinda bu durumda tamamen kendinden

yabancilasir, üstün gördügü kültürün deger yargilarini ve onayladigi davranis kaliplarini

edinebildigi kadar kendisini insandan sayar. Bu ülkelere gittigi zaman bunu diger kendi

insanlarinin üzerinde baski kurabilmek, ayricalikli biri oldugunu gösterebilmek için

kullanir durur. Bu deger yargilari, takindigi davranislar ayni zamanda kapitalist sistemin

de mantigidir. Eger bu kisiler sömürgeci ülkenin insani olsalardi nasil bir tutum içine

gireceklerini, bu egemenlik kurduklari ülke halkina nasil davranacaklarini düsünmek

ürkütücü olacaktir. Ana ülkeden sömürge ülkeye gitmek ve orada yasamak onur verici

116 A.e., s. 20-21. 117 A.e., s. 17. 118 A.e., s. 17.

Page 109: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

102

ve deger yükleyici bir seydir Siyah insan için. Bu degisimi ve bambaska insan haline

dönüsen Siyah insanin yabancilasmasini ve davranislarini söyle anlatir Fanon :

“Fransa’da bir süre kaldiktan sonra yurduna dönen siyah adamin tepeden tirnaga

degismis oldugunu ayrica belirtmeye gerek yok. Bu degisikligi genetik terimlerle ifade

edecek olursak, yurduna dönen siyah adamin fenotipinin tam ve mutlak bir mutasyona

ugradigini söyleyebiliriz.”119 Fanon, söylenilen bazi sözlerden ve olusan zihniyetten

örnekler verir: “... Lyon’lu bir ögrenciyi düsünelim Paris’te, öve öve bitiremez, “Paris’i

gör, sonra öl … ” ”120 Bu kisi ülkesinde de büyük bir ilgiyle karsilanir. Çünkü O, Beyaz

medeniyetin ortasina gitmis ve orada bulunmanin onuruna erismis, Beyaz kültürün ona

yükledigi degerlerle kusanmis, Beyaz kültüre karismistir artik. Ana-ülkeyi gören

Zencinin kendi ülkesinde bir yari tanri haline geldigini söyler Fanon. 121

2.3.1. Zenci ve Dil

Fanon, Antilli Zenci’nin dil saplantisini, Fransizlardan onay alabilmek ugruna bu dili

ögrenmek için çirpinip durusunu anlatir. Fransizca’ya hakim olabildigi oranda

beyazlasacagini, kisiligini yüceltebilecegini, Fransizlara benzeyebilecegini düsündügünü

anlatir ve bunu sorgular: “Antil Zencisi, Fransiz dilini kullanmadaki becerisiyle dogru

orantili olarak, giderek beyazlasacak, yani gerçek, sahici bir insan olma asamasina

giderek daha bir yaklasacak mi ?”122 Fanon, Antilli Zencinin her zaman bir dil sorunuyla

karsi karsiya oldugunu ve bu sorunun her türlü sömürge insanini içine alacak sekilde

genisletmek istedigini söyler.123 Bu sorun sömürge ülkeye gidilip asagilik kompleksine

daha derinlemesine girildikten sonra daha da büyür. Siyah adam sömürgeci ülkenin

kültürel degerlerini edinebildigi oranda insan sayilacagi yanilsamasi içine girer.

Yabancilasmis bir sekilde ülkesine dönen Ze nci artik bambaska biridir Selam verisi,

119 A.e., s. 41. 120 A.e., s. 21. 121 A.e., s. 21. 122 A.e., s. 20. 123 A.e., s. 20.

Page 110: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

103

sesi bile bir baska, kendi kültürünün degerlerine o kadar uzak ve yabancidir artik. Kendi

dilini kullanmak giderek basit bir insan haline gelmek demektir. Bu dili konusanlar

eskiden tanidigi, ait oldugu basit halkidir. Sömürgeci düzen ilk önce kendi

kültürlerinden ve dillerinden utanilmasi gerektigini ögretir. Fanon, Martinikli çocuklarin

okulda önce kendi lehçelerini horgörmeyi ögrendiklerini, Creolizm’in orada kazinip

atilacak bir sey oldugunu, bazi ailelerde Creolce konusmanin tamamen asagi bir sey

oldugunu söyler.124 Fanon, efendinin dilinin Siyah insan için belli bir yere gelmek,

Beyaz toplum tarafindan onaylanabilmek için ne kadar önemli oldugunu ama ayni

zamanda da Siyah insanin ben’liginin bu süreçte yok oldugunu söyler. Efendinin dilini

daha iyi konusabildikçe o kadar beyazlasabilecegine inanan Antilli insanin

yabancilasmasini ve kendi ben’liginden uzaklasmasini anlatir. Bu yabanci dili

kullanmasi, kendi diline sirt çevirmesi onu daha da yabancilastirir ve kend i kültüründen

kopmasina neden olur: “Bir dili konusmak, bir dünyayi, bir kültürü kusanmak demektir.

Beyaz olmak, beyazlasmak isteyen Antilli Zenci, genel anlamda kültürel bir araç ve

teçhizat olarak dile hakim olabildigi oranda beyazlasacaktir.”125 Sömürgecinin ülkesine

giden yerli artik ülkesindeki çogu kisinin önüne geçmis, yerli halkini geride birakmistir.

Tamamen halkindan uzaklasmis, sanki kendi ülkesinde hiç yasamamis, orayi hiç

görmemis, sanki oraya çok uzaklardan gelmis gibidir. Fanon, Fransa’ya giden Zencinin

degismekte oldugunu, çünkü bu ülkenin bir kutsal belde, bir tapinma yeri imaji vermekte

oldugunu söyler ve evine dönen bir zencinin davranislarindan örnek verir: “Bu yeni

gelen, yeni bir insan oldugunu göstermekte hiç vakit kaybetmiyor; sorulara yalniz

Fransizca’yla cevap veriyor çünkü ve nasilsa Creolca’yi anlamiyor artik.”126

Oktay Sinanoglu, azgelismis ve gelismekte olan ülkelerdeki bilim adamlarinin da ayni

asagilik duygusuna kapildigini söyler ve kendi dilini bile bilmeyen, yabanci dile

hayranlik duyar hale gelen bilim adamini elestirir : “Ha, ya o bilimci kendi dilini bilmez,

ülkesinin dilini sevmez ve hatta, bazi eski veya yeni usul sömürgelerde görülen

124 A.e., s. 22. 125 A.e., s. 41. 126 A.e., s. 26.

Page 111: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

104

sömürgelesmis, asagilik duygusuna kapilmis kafayla, kendi dilini, kültürünü küçümser

ise, iste o zaman, bir bilim + gönül adaminda olmasi gereken sorumlulugu hissetmez,

hatta adeta düsmanca bir tavirla yabanci kelimeleri kullanmakla övünür, büyüklük taslar,

halkinin dilini param-parça ederken yüregi sizlamaz.”127

Michel Foucault’nun Kelimeler ve Seyler eserini Fransizca’dan Türkçe’ye çeviren

Mehmet Ali Kiliçbay Türk dilini ve toplumunu söyle yargilar : “Bu olaganüstü

güçlükteki ve derinlikteki kitabi, felsefesiz ve bu yüzden de “dilsiz” bir toplumun diline

çevirmeye kalkismanin en mükemmelinden bir saçmalik oldugunu biliyorum;

ama Las Meninas o kadar büyüleyici ki ...”128

Bir bilim adaminin üstünlügünü hissettigi yabanciya ve onun diline hayranlik duymasi

kendisini çikmaza sürükler. Bir seyler üretebilmek, gerçekleri ortaya koyalabilmek için

her seyden önce, asagilik duygularindan arinmis, belli korkulari asmis, önyargilarindan

kurtulmus olmasi gerekmektedir. Ama kendisini bagimli bir duruma düsürmesi özgürce

düsünmesini ve ögrencilerinle olan iliskilerini de olumsuz etkileyecektir.

Siyah insanda da bu sorun vardir. Fanon, onlar gibi olabilmek, onlara benzeyebilmek ve

onlara yaklasabilmek için kazanmaya çalistigi sahte kimligin ve yasadigi acili degisimin

Siyah insani nasil yabancilastirdigini anlatir. Fanon, bu durumda tam bir baskalasim

içinde yurduna dönen garip bir tiple karsi karsiya kaldigimizi söyler: “Yurdunda

konusulan lehçeyi artik anlamayan, olsa olsa kiyisindan bucagindan haberdar oldugu

baleden, operadan bahis açan ve her seyden önemlisi de kendi memleketinin insanlarina,

hemserilerine karsi yukardan tavirlar atan bir tiple. “Ben Paris’teyken ...” diye söze

baslarlar genelde ve gerisi gelir konusmanin büyük bir yabancilasmayla. Efendinin

ülkesinden gelen Siyah adamin artik her seyi degismistir, davranislari, sözleri klise

127 Oktay Sinanoglu, Bye Bye Türkçe, Otopsi yayinevi, Istanbul, 2002, s. 21-22 128 Michel Foucault, Kelimeler ve Seyler, çev: Mehmet Ali Kiliçbay, Imge Kitabevi, Istanbul, 2001, s. 10

Page 112: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

105

halinde dökülür.129 Genelde Bati’ya özenmis ülke insanlarinda, sömürülen toplumlarda

ayni tip davranislar, düsünce biçimleri, kendi kültürlerini asagilayici, diger özendigi

kültürü yüceltici davranis biçimleri görmek olasidir. Fanon, Siyah adamin Fransa’ya

gelisinden sonra, sömürgedeki yasamin da unutulmasi gereken bir geçmis olarak

algilandigini söyler. Beyazlara benzemeye çalismakla mesgul olan Siyah insan

geçmisinin de unutulmasini ister. Eski arkadasliklar bozulur, kiskançlik artar. Bir

tartisma aninda birbirlerine hemen Antilli olduklari hatirlatilarak birbirlerini asagilarlar.

Fransa’da okuyan Siyah adam Zenci degildir artik, o artik baskalasmis, saygideger bir

konuma ulasmistir, ögrenci olmustur çünkü. Ögrenci olmak vahsilikten uzaklasmak,

medeniyete dogru yaklasmak demektir. Onlara Zenci gözüyle bakilmaz. 130 Bu vahsi

durumdan uzaklasan ve medeni bir konuma gelen Zenci artik biraz da olsa bir rahatlik

hisseder: “Derinin rengi hiçbir sekilde bir eksiklik, bir kusur olarak görülmemelidir.

Avrupalinin empoze ettigi Zenc i-Beyaz ayrimini kabul ettigi andan itibaren, Zenci için

artik rahat nefes alma imkani yoktur.”131

Fanon, Zenciyle konusulurken ona pek önem verilmedigini bunun nedeninin onun

önemli bir insan olarak görülmemesinden dolayi oldugunu, çünkü ona deger

verilmedigini söyler. Zencilerle, Araplarla paldir küldür konusulur. Uzun cümlelere

gerek yoktur, kelimelere özen gösterilmez. Fanon bunun nedenini söyle açiklar: “Ama

burada, Zenciyle, Zenci agzi konusmanin ona su sinyali vermek anlamina geldigini

simdiden söyleyebiliriz: “sakin ola ki, kendi yerini unutmayasin !” ”132 Klise haline

gelmis çok basit bir asagilama cümlesidir bu. Bu sürekli yüzlere vurulan bir gerçektir.

Sömürgeci Beyaz insanin gözünde deger kazanabilmek, insan olarak kabul edilebilmek

için sömürgeci ülkenin degerlerine, kurallarina, kültürüne kendini uyarlayabildigi ölçüde

insan yerine konulabilecegine inandirilmis ve bunu tek yol olarak gören halkinin bu

dramatik yabancilasmasini anlatir Fanon. Sömürgeci ülkenin degerleri

129 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 26. 130 A.e., s. 69. 131 A.e., s. 80. 132 A.e., s. 37.

Page 113: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

106

benimsenmesinden sonra Antiller’de orta sinifin Creolce konusmadigini, yalnizca bunu

hizmetkarlara seslenmek için kullanildigini söyler. Çünkü kendini daha üstün gören bu

sinif, bu dili konusmayi kendine yakistiramamaktadir. Bazi Senegalliler de Antilliler’e

benzeyebilmek ve kendilerini onlara daha yakin hissedebilmek için Creolce ögrenir:

“Senagalli bir Zenci, kendini Antilli bir yerliymis gibi göstermek için Creolce ögrenir:

Buna yabancilasma diyorum ben. ”133 Siyah insanlarin da Fransizca konusarak Beyaz

insan gibi olmaya çalismalari da ayni seydir. Ama Beyaz adam için bu bir taklit ve onay

alma çabasidir sadece. Hiçbir zaman Beyaz adam kendinden biri olarak görmeyecektir

Siyah adami. O istedigi kadar kültürel degerleri içsellestirsin, ortada bir gerçek vardir; o

bir Siyahtir çünkü. Bir Senegalli için de Antili olmak daha bir üst kategoridir.

Senegalliler de Creolce ögrenip kendilerini Antillilere benzetmeye çalisirlar. Beyaz

adamin Siyah adama yaptigini Antilliler de bu adama yaparlar: “Isin aslini bilen Antilli

Zenciler Senegalli bu biçareyle alay etmekten asla geri durmazlar: Buna da kavrayis ve

degerlendirme geriligi diyorum.”134 Antilli Zenciler de bunu bildikleri için alaya alirlar

bu kisileri, fakat ayni duruma kendileri de düser Beyaz adamin karsisinda. Çünkü Siyah

insan üstünlügüne inandigi efendisinin dilinin ona farklilik, ve Beyaz insana benzeme

sansi verdigini düsünür.

Zenciyi tanimlayan Beyaz adamdir, Zenci ise kendini ispat etmeye çalisip duran kisidir

sadece. Resimli çocuk dergilerinde ve filmlerdeki zenci rollerinde de bu durum böyle

sürüp gider: “Zenci ister istesin, ister istemesin, Beyaz adamin kendisi için biçtigi

üniformayi giymek zorundadir. Bunu anlamak için, resimli çocuk dergilerine bir göz

atmak yeter: Bu dergilerin sayfalarinda açilan her zenci agzindan su mahut “peki patron

.. Ta’amm , patron ..” sözleri dökülmektedir.”135 Filmlerde hep ayni argoyla

konusturulan ve akilli olmayan bir tiple çikar ortaya Siyah adam. Fanon bu durumun

nedeninin, olsa olsa, Zenciyi hep belli bir tipoloji içinde vermek ve nihayet Zenciye her

133 A.e. , s. 41. 134 A.e., s. 41. 135 A.e., s. 37.

Page 114: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

107

firsatta yerini hatirlatmak kaygisinin rol oynuyor olabilecegini söyler.136 Siyah

adamdan, büyük kisilerden, ciddi konulardan, felsefelerden sözetmesi beklenmez, eger

ederlerse alaya alinir, boyundan büyük islere kalkistigi ve durmasi gereken noktada

kalmasi gerektigi hatirlatilir: “Bir Zenci tutup da Marx’tan sözedecek olsa, ilk tepki her

zaman su yolda olur: “Biz sizi kendi seviyemize çikaralim, sonra siz kalkin

velinimetimizin aleyhine isler karistirin haa! Sizi nankörler sizi! Sizin gibilerden ne

beklenir ki zaten. ” 137

Siyah insan için Beyazlarin dünyasina kabul edilip, edilmeme sorunu vardir. Ben’ligini

bütünlestirecegine inandigi Beyaz olma ve Beyazlardan onay alma sorunu. Ama seçilen

yol yanlistir. Insan yerine koyulma beklentisi disindaki insanlarin ona verecegi degere,

tutumlarina bagladir. Ikinci bir sorun ise kendini onaylatmaya ihtiyaci oldugunu

hissetmesidir. Bu durumda bagimli olarak yasayacak, acilari ve kendisiyle ilgili iç

çatismalari dinmeyecektir. Beyaz olmak da insan olabilmek için yeterli bir sey degildir,

çünkü siyah gibi beyaz da bir renktir sadece.

2.3.2 Siyah Kadin ve Siyah Erkek

Siyah kadinin ve Siyah erkegin sevgi arayisinda ne kadar kendilerinden uzaklastigini,

yabancilastigini, sevgi denilen seyin ne kadar farkli anlamlara kaydirildigini, kompleks

içine düsüldügünü anlatir Fanon. Bu durumda Siyah kadinin içinde bulundugu asagilik

komplekslerinden bahseder. Gerçek sevgiden ne kadar uzak kalindigini “Je suis

Martiniquaise” adli kitaptan örnekler vererek açiklamaya çalisir. Mayotte Capecia’ nin

iç dünyasindan örnekler verir. Siyah kadinin da beyazlik kompleksini ve beyaz erkek

tarafindan sevilmek, onaylanmak zorunda hissettigini, bunu benligini yok ederek, Beyaz

adama tapinmaya yönelerek yaptigini anlatir: “Ister geçici bir flört iliskisinde olsun,

isterse daha ciddi bir yakinlik kurma niyetiyle olsun, erkeklerin en az siyah olanini

136 A.e., s. 38. 137 A.e., s. 38-39.

Page 115: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

108

seçmek kararindadir Antilli her kadin. ”138 Bu durumda ne kadar sevdigi, ne kadar

sevildigi önemli degildir. Karsisindaki insanin rengidir onu ilgilendiren, kisiligi,

karakteri önemli degildir. Büyük bir yabancilasma ve kompleks içinde olan Siyah kadin

yalnizca üstünlügünü hissettigi beyaz rengi tasiyan adam tarafindan sevilmek

istemektedir. Fanon kisiligin hangi temellere oturdugunun önemini belirtir : “Diger bir

deyisle, problem “temel kisiligin” degismez esaslar üzerinde mi, yoksa degisken esaslar

üzerinde mi kurulu oldugu hususudur.” 139 Bu durumda kisiligin saglam temeller üzerine

oturmasi, belli bir felsefe, dogruluk tasimasi imkansizdir. Siyah kadinin da Beyaz bir

erkek tarafindan sevilmesi Beyazlara layik oldugunu kanitlamasi gerekir. Siyah kadin

Siyah olarak degil, Beyaz olarak bilinmek, taninmak istemektedir. Bu Siyah erkek için

de geçerlidir. Bu ruhsal durumu ve Siyah insanin tutumunun nedenini söyle açiklar

Fanon: “Simdi, böyle bir varolus hevesini – Hegel’in bile hiçbir yerde adindan

sözetmedigi bir olumlamayla kim olumlayabilir; eger bir Beyaz kadin degilse bu

olumlamayi kim yapacak olan ? Beni severek, benim bir Beyazin sevgisine layik

oldugumu kanitlar Beyaz kadin. Beyaz bir erkek kadar seviliyorum. “O halde ben bir

Beyazim.” ” 140

Renat Zahar, Fanon’un suur süreci yoluyla ferdi nevrozlari iyilestirmeye çalismayip,

öncelikle bunlarin sebeplerini inceleyerek kolektif nevrozun meydana ge lis nedenlerini

bulmaya çalistigini söyler. Adler’in kisi psikolojisi tamamiyle toplumsal nitelikte olan

sömürge insaninin problemlerine yeterli cevap veremez bu durumda. Fanon’un sömürge

insanlarinin cinsel tutumlarini tahlil ederken Adler’in teorisini bu yönde degistirdigini

söyler.141

Beyazlar kadar deger tasidigini hissetmek, kendini onlarin arasinda görmek ona geçici

olarak rahatlama hissi verir. Beyazla evlenip onay alarak, Beyazin dünyasinda kabul

138 A.e., s. 50. 139 A.e., s. 51. 140 A.e., s. 63. 141 Renat Zahar, Sömürgecilik ve Yabancilasma , çev: Bayram Doktor, Insan yayinlari, Istanbul, 1999, s. 51

Page 116: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

109

görerek ne kadar degerli oldugunu kendine ispat etmis olur böylelikle. Çünkü Beyaz

olmak demek sorgulanmadan yücelik, degerlilik ve güç demektir : “Beyaz kadinla

evlenecegim, beyaz kültürle, harikulade beyazla, beyazin beyazligiyla

evlenecegim....”142 Bu evlenme isteginin arkasinda yatan ruhsal bozukluklari ve

nedenlerini söyle açiklar Fanon : “Kendi memleketini, kendi anasini inkar edecek kadar

ileri giden nispeten açik tenli olanlar da dahil, onlarin çogu, Avrupali kadinla, sevdikleri

için degil, daha çok onun efendisi olmak için evlenmek istemektedirler. Burada sevgiden

çok Avrupali karsisinda duyulan mukabil gururun rolü var. ” 143

Beyaz bir kadinla evlenince çevresindekiler ve diger Siyahlar tarafindan da büyük saygi

ve ilgi görecegine inanir. Basarisi ve saygi görmesi sevgiden degil, hastalikli düsünceleri

ve takintilari olan insanlarin komplekslerinden kaynaklanir. Olusan saygi ve deger

yargilari çürümüs temellerin üzerindedir ve her an uçup gidebilir. Kabul edilen deger

yargilarin aslinda ne kadar saplantili hale geldigini, ben’liklerin yok oldugunu,

bilinçlerin nasil yanlis, insana yakismayacak düsüncelerle dolduruldugunu bu anlayis

göstermektedir. Avrupali ile evlenmek istemenin temelinde yatan asagilik duygusunun

nedenine, sömürgeci yapinin neden oldugunu söyler Fanon : “Onun bembeyaz

varliginda, ürkek ellerimle tutup oksadigim ve sahip oldugum beyaz uygarliktir, beyaz

onur, beyaz öz saygi.” 144 Küçüklük duygusunun Siyah adami ne hale getirdigini, fobik

davranislara sokan çarpintili bir duygunun var oldugunu ve sürekli bu duygunun

varligindan bahseder : “Küçüklük duygusunun, siyah adamin hayatini bir fobik

davranislar karmasasi haline sokan bu çarpintili duygunun, siyah adam için alt edilebilir

olup olmadigini görmemiz gerekli. Tesir Zenciye siddetlenerek ulasir hep, öfke doludur,

çünkü kendisini küçük hissetmektedir, kendini tüm insan iliskileri içinde ham ve yetersiz

bulmaktadir; bütün bunlar da onu çekilmez bir dar görüslülügün tutsagi haline

getirir.”145 Insan iliskilerinde kendisini yetersiz, basarisiz, asagilanmis hisseder. Bu

142 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 63. 143 A.e., s. 69. 144 A.e., s. 63. 145 A.e., s. 53.

Page 117: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

110

ugurda kendini ispatlamak için ugrasir durur. Fanon, Siyah insanin bikip usanmadan

Beyaz adamin dikkatini çekmeye ugrasmasinin, Beyaz adam gibi güçlü olmak için

çirpinip durmasinin, savunmaci yöntem ve silahlar gelistirmek için gösterdigi kararli,

bilinçli çabasinin; kisacasi: bir ego kompozisyonu içine girmek ve sahip olmak

istemesinin boyutunda ne varsa her seyin buradan kaynaklandigini söyler.146 Fanon,

Zencinin, Beyazlar tapinagina kabul edilme çabasinin bilinçli bir istekten dogdugunu, bu

yüzden içine kapanik bir kisilige sahip olmadigini belirtir. Onaylanmak için sürekli

hareket halinde ve kendini ispat etme çabasi içindedir, bu yüzden içine kapanma

mekanizmasini seçmez. Bunun içindir ki basarili bir savunma mekanizmasi olarak içe

kapanmanin Zencinin isine yaramayacagini, beyaz bir onaylanmaya ihtiyaci oldugunu

söyler.147 Bu yüzden kendini kanitlamaya çalisirken sürekli eylem içinde, bir seyler

yapiyor görüntüsü içinde olmasi gerekmektedir.

Büyüklük ve küçüklük duygusunun sonuçlari Siyah kadini da çikmaza sürükler. Zenci

kadinin kendisini kabul ettirmesi ve bu ugurda savasmasi onu kendi ben’liginin disina

çikarir. Kendi benligi erir gider: “Biliyoruz ki, Zenci kadin aslinda kendisini küçük

gördügü için bu kadar çok istemektedir beyazlarin dünyasinda kabul görmeyi. Bu

çabasinda Zenci kadin bizim affektif eretizm (duygusal çoskunluk ya da duygusal

kiskirtma) dedigimiz olgudan yardim umar.”148

Incelemelerinin yöntemini ve önemli noktalarini, Zencinin asagilik duygularinin,

Beyazin üstünlük duygularinin hastalikli bir durum oldugunu söyle açiklar Fanon: “Bu

inceleme yedi yildir deney ve gözlemlerin bir sonucu olarak ortaya çikti; Inceledigimiz

alana girsin ya da girmesin, gözlemlerin içinden en çok bir sey dikkatimi çekti:

Küçüklük duygusunun tutsagi Zenci ve büyüklük saplantisinin tutsagi Beyaz, bu her iki

insan da, nevrotik bir yönelisin (orientation) ritmine göre davranmaktadir. Bunun içindir

ki; her iki insandaki yabancilasmayi da psikoanalizin tanimlarina basvurarak ele almak

146 A.e., s. 53. 147 A.e., s. 53. 148 A.e., s. 60.

Page 118: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

111

yoluna gitmistik.”149 Bu yabancilasmayi çözümlemeye, sorunun baglantilarini,

nedenlerini göstermeye çalisir Fanon. Siyah insanin kendi benliginden kaçisini ve

hosnutsuzlugunu saptar. Iki insanin bir araya gelmesi sonucu nevrotiklesen iliskileri

inceler. Siyah insanda bir kendi bireyselliginden kaçma, kendi benligini yok sayma

çabasinin oldugunu, Siyah insanin bir karsi koyma tavri ortaya koydugu zaman, ayni

zamanda bir yabancilasma da sergiledigini saptar.150 Küçüklük ve asagilik duygusu

kendi varligina, hareketlerine de yansir, kendine güveni yok olur. Kendini begenmeyen,

suçlayan Siyah insan güvensizlige, umutsuzluga kapilir. Bu durumda, kendinden

utandirilmis Zenci, asiri ölçülere varan kendini suçlama duygusuyla küçültücü bir

kendine güvensizlikten baslayarak ümitsizlige kadar itildigini saptar Fanon. 151 Kötü

olan ve Siyah insanin yasamini çözümsüzlüge götüren sey; Siyah insanin da Beyaz

adamin Siyah insan için ürettigi asagilayici, dislayici kliselere inanmis olmasi ve bu

yüzden sürekli kendini güvensiz, mutsuz hissetmesi ve Beyaz insana bagimli oldugunu

kabul etmesidir.

2.3.3. Sömürge Insaninin Sözde Bagimlilik Kompleksi Üzerine

Fanon, sömürge çevresinde her iki uçta da yasamis olan Mannoni’nin düsüncelerini,

vardigi sonuçlarin ve saptamalarinin ne kadar yanlis, yetersiz ve tarafli oldugunu açik lar.

Yerli ve sömürgeci iliskisini belirleyen psikolojik fenomenler hakkinda çok detaylara

inmesine ve oldukça uzun bir kitap yazmasina ragmen, gerçekligi gözden kaçirdigini

söyler.152 Mannoni, irklar arasindaki farkliliklarin, özelliklerin irklari ayirdigini, bu

yüzden bazi halklarin bagimli ve yönetilmeleri gerektigini savunur. Fanon,

sömürgeciligin yok edici ve insanliktan çikarici yönünü vurgulayarak, Mannoni’yi

bunlari görmemezlikten geldigini söyleyerek Mannoni’yi elestirir. Fanon, Mannoni’nin

ele aldigi olgunun gerçek boyutlarini kavrayamadigini göstermeye çalisir ve birbirine

149 A.e., s. 60. 150 A.e., s. 61. 151 A.e., s. 61. 152 A.e., s. 81.

Page 119: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

112

tamamen karsit iki farkli insan grubunu anlamaya yönelik bir incelemenin iki kat daha

fazla önem verilmesi gerektigini söyler. Yerlinin ve sömürgecinin psikolojisinin altinda

yatan etkileri ve nedenleri üzerine yazar ve gerçeklerin gözden kaçirildigini belirtir.

Mannoni’nin Madagaskarli için yaptigi ruhsal tanimlamalarina katilmaz. Madagaskarli

bir yetiskinin kolayca asagilik duygusuna kapilacagini ve bunun nedenlerinin,

çocuklugundan beri içinde tasidigini iddia etmesine karsi çikar Fanon. 153 Mannoni’nin

bu görüsüne karsi uygar insanlarla ilkellerin karsilamasi sonucu ortaya çikan asagilik

duygusundan bahseder. Ve Fanon Mannoni’nin bu düsüncesini diger düsüncesiyle

çatistigi için elestirir. Bay Mannoni’nin çikis noktasi madem bu olduguna göre, o halde

asagilik kompleksinin varligini neden sömürgecilik öncesi psikolojik arka planda

aradigini sorar.154 Beyaz adamin adaya ayak basmasi ve Madagasgarliyi ezmesi,

asagilamasi, sömürmesi sonucu ortaya çik mistir bu ruhsal rahatsizliklar.

Fanon bir toplumun ya irkçi ya da olmadigini bunun ortasinin olamayacagini ve bunun

pek çok sorunu çözebilmek için sart oldugunu söyler. Fransa’daki irkçi yapinin yalnizca

belli gruplara ait oldugunu söylemenin, ya da irkçiligin toplumun asagi katmanlarina

özgü bir olgu oldugunu ve dolayisiyla seçkinler sinifini pek baglamadigini söylemenin,

Fransa’nin irkçiliga yüz vermeyen ülkelerin basinda geldigini iddia etmenin, dogru

düsünme yetisinin sinirli insanlarin harci oldugunu söyler.155

Edward Said Kültür ve Emperyalizm adli eserinde Fanon’un sömürgecilerin tarihi

fethetmesiyle, emperyalizmin Bati kültüründeki büyük mitlere dayanak olan hakikat

sistemini birbirine bagladigindan sözeder. Sömürgecinin kendisini göklere çikaran,

giderse her seyin daha kötüye gidecegini anlatan yalanlarindan örnekler verir. Ama

Fanon’un da burada Bati hümanizminin ayakta kalamayacagini gösterdigini söyler.156

153 A.e., s. 82. 154 A.e., s. 83. 155 A.e., s. 83. 156 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 396-397

Page 120: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

113

Irkçilik ve sömürgecilik konusunda hakli nedenler aramaya çalisir Mannoni, ama

sonuçta ortada hos olmayan, siddete maruz kalan, aç kalan, itilip kakilan insanlar vardir.

Fanon, ekonomik açidan yargilara varan Mannoni’nin görüslerine katilmaz ve olaya bu

kadar dar yaklasilamayacagini belirtir. Bu iki farkli yapiyi bir biriyle karsilastiran

Mannoni’nin, sömürgecilik gibi karmasik bir olguyu çözümlemeye girisen birinin,

ortada insanlikdisi olmak gibi ciddi ve ortak özellikleri olan bir durum varken iki ayri

planda ya da iki ayri sinifin eliyle sahneye konan zulmün ne bakimdan birbirinden farkli

oldugunu arastirmanin ütopik bir zihin çabasi olmaktan ileri gitmeyecegini bilmesi

gerektigini söyler.157 Aslinda Siyah adamin acisinin çok daha farkli oldugunu söyler

Fanon ve Mannoni’nin, Zencinin Beyaz’in karsisinda kapildigi umutsuzlugu ta derinden

hissetmeye hiç çalismadigini söyler. Kendisini bu kitapta Siyah adamin yarasina, en

zayif yanina dokunmaya azmetmis gördügünü, olaylari incelerken objektif olmak gibi

bir iddiasinin da olmadigini ve zaten bunun da mümkün olamayacagini söyler. 158 Fanon,

irkçiligin içerdigi olumsuzlularin her türlü irkçilikta varoldugunu, irkçiligin sonuçta

insani yok sayan bir tutum içerdigini söyler: “Su ya da bu tür irkçilikla bir baskasi

arasinda bir fark var midir gerçekte ? Insan için hepsinde de ayni düsüs, ayni yozlasma

sözkonusu degil midir ?”159

Fanon, irkçiligin sinifsal bir sorun olmadigini, toplumun her yerine yayildigini belirtir.

Sonuçta Güney Afrika’ya Beyaz adam gelmis, sömürgeci sistemini yerlestirip, yerli

halki boyunduruk altina almistir. Güney Afrika’daki irkçilik olayinin nedeninin aslinda

bölgede irkçi bir yapilanma olmasi yüzündedir. Ve yoksul Beyazlarin nefret sebebini

açiklar: “Nedir Güney Afrika ? 2.530.300 Beyazin 13.000.000 Siyahi sopa zoruyla

tiktigi bir kazan. Güney Afrika’da eger yoksul beyazlar Zencilerden nefret ediyorlarsa,

bunun sebebi hiç de M. Mannoni’nin bizi inandirmaya çalistigi gibi, irkçiligin, çok

çalisip çirpindiklari halde fazla basari kaydedemeyen küçük tüccar ve memurlarin eseri

olmadigini, tersine, bunun sebebinin Güney Afrika’nin düpedüz irkçi bir yapilanma

157 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 83 -84. 158 A.e., s. 84. 159 A.e., s. 84.

Page 121: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

114

içinde olmasi oldugunu söyler.”160 Çünkü sömürgeciligi yaratan üç, bes kisi degildir,

arkalarinda devletler, uygarliklar vardir. Mannoni’nin söylediginin tam tersine, yani

tüccarlarin, az kazananlarin ve kolonyalistlerin ürettigi bir irkçilik degildir sömürge

irkçiliginin sorumlusu, Avrupa uygarliginin irkçi yapisi ve onun en ileri gelenleridir

sorumlu olanlar.161 Irkçilik, ekonomik olarak zor durumda olan, az kazanan insanlarin

besledigi kin ve nefretten olusan bir sorun olsaydi, çözümü de daha kolay olacakti. Daha

farkli, güçlü nedenleri olan, toplumlari birbirine düsüren düsmanca duygulara dayanan

bir gerçekliktir irkçilik. Mannonni, Fransa dünyada irkçiligin en az hissedildigi ülke

demesine karsin Fanon su yaniti verir: “Hayir, Fransa su katilmamis irkçi bir ülkedir,

çünkü asagilik -zenci, pasakli-Zenci motifi orada da toplumun kollektif bilinçaltinin bir

parçasidir.” 162

Farkli kültürlerin sömürgeci bir yapilanma içinde karsilasmalari, sonuçta çatismalari,

karsilikli düsmanliklari da doguracaktir. Çünkü ülkeye gelen sömürgeci güç, siddetle ve

zorla gelmis, ülkenin kaynaklarini ve yerli halkin özgürlügünü istemektedir. Çatisma,

düsmanlik, direnis kaçinilmazdir. Mannoni yine tezini güçlendirmek, Zencinin derisinin

renginden dolayi olusan asagilik duygusunun kaynaginin sömürgecilikten ve irkçiliktan

gelmedigini göstermek için örnekler vermeye devam eder. Fanon, Beyaz adamin adaya

gelmesinden önce böyle bir sorunun olmadigini, Beyaz adamin siddeti ve asagilamasi

sonucu Zencinin asagilik duygusuna kapildigini söyler: “Sömürge insaninin asagilik

duygusu sadece ve sadece Avrupalinin yükseklik duygusunun bir sonucudur. Asagilik

duygusunun irkçi kibirinin eseri oldugunu haykirmak için fazla cesur olmak

gerekmez.”163

Beyaz adam adaya gelmeden önce böyle bir sorun yoktur, çünkü onu sürekli ezmeye,

asagilamaya, renginden dolayi sinirli, alt bir sinifa sokmaya çalisan sömürgeci Beyaz

160 A.e., s. 85. 161 A.e., s. 87. 162 A.e., s. 89. 163 A.e., s. 90.

Page 122: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

115

adam Zenciyi asagilik duygusu duymaya itmistir. Fanon, kurulan düzenin ve Zenciye

biçilen rolün sömürgecilerle belirlenip sinirlandigini, asildigi takdirde durulmasi gereken

çizginin sürekli hatirlatildigini söyler: “Bagimli tutum ve davranislarini sürdürdügü

sürece pek mesele çikmaz, her sey iyi gitmektedir, ama ne yazik ki, bu tip kendi yerini

unutur ve Avrupaliyla boy ölçüsmeye kalkar, iste o zaman Avrupali denen üstün

yaradilisli varlik çileden çikar ve bu çizmeyi asan Zenciye karsi veto hakkini kullanir;

iste bu istisnai haldir ki, bagimliliga karsi tavrinin bir bedeli olarak, asagilik

kompleksine sürüklenir; boyundan büyük islere kalkisan Zenci. ”164 Zenci asagi

görüldügü için, Beyazlarin yaptigi yetenek isteyen isleri yapmaya kalkismasi, onlar gibi

davranmasi gelecek için bir tehdit olarak algilanir. Fazla düsünmeleri, Beyazlar gibi

olmalari istenmez. Farkli ve asagi kaldigi sürece sorun yoktur. Fanon, Mannoni’nin

Madagasgarli yerliyi belirli ve sinirli bir kimlige mahkum ettigini, onu köseye

sikistirdigini söyler: “Mannoni, Madagasgarli yerliyi önce kendi adet ve geleneklerinin

mahkumu bir tip olarak çiziyor. Madagasgarlinin dünya görüsünün tek yanli bir

çözümlemesini yapiyor, onu kapali bir çevre içinde, atalarinin devraldigi degerlere ve

kabilevi unsurlara siki sikiya bagli bir karakter tasidigini söylüyor, sonra da objektif

olmanin asgari sartini bile hiçe sayarak, vardigi sonuçlari iki karakterli –ayni zamanda

hem yerel ve hem de sömürgecinin empoze ettigi degerlere bagimli- bir topluma

uygulamaya kalkiyor.”165

Madagasgarliyi, hem kendi dünyasina mahkum ve sinirli, hem de sömürgecinin

yükledigi degerlerden öteye gidemeyen bir tip olarak çiziyor. Fanon, çizilen bu

sinirlilkla Madagaskarli yerlinin köseye sikistirildigini, kendisine yalnizca iki seçenek

içinde birakildigini, ya asagilik kompleksinin ya da bagimliligin öngörüldügünü ve bu

iki çözümün disinda baska kurtulus yolu yokmus gibi davranildigini söyler. 166 Fanon

Madagasgarli yerlinin artik varolmadigini, Madagaskara ayak basan, Madagaskar’a el

koyan Beyaz adamin, Madagaskarlinin psikolojisini biçimlendiren yerli unsurlari ve

164 A.e.; s. 90. 165 A.e., s. 91. 166 A.e., s. 90.

Page 123: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

116

mekanizmalari altüst ettigini, isgal edilisinden bu yana kendine özgü sosyal ve kültürel

yapisini temelden sarsan büyük bir tahribata maruz kaldigini söyler.167

Kültürel olarak da degisime ugratilmak istenen sömürgelestirilen halklarin beyinlerine

sömürgecilerin her konuda üstün olduklari islenmeye çalisilmis, egitim sistemlerine

kadar sizilmistir. Renat Zahar, Jahoda’nin Ganali çocuklar için çogunlukla Avrupalilarca

yazilan ders kitaplarini inceledigini, kitaplarin içinde Avrupalilarin “lütuflari ve ihsanlari

bol insanlar” olarak karsimiza çiktiklarini, sahip olduklari niteliklerinin de Afrikalilar’da

olmayan üstün nitelikler oldugunu söyler.168

Sömürgecilerin gelisiyle beraber her sey karisikliga, insanlarin hayati kölelige dogru

yönelir. Eskisi gibi bir hayata ve degerler sistemine dönülemeyecek kadar bu toplumlar

tahribata ugratilir. Fanon isgal edilen ve sömürülen bu adada yasayan insanlarin da bir

daha eskisi gibi olamayacagi kadar acilara ve sefalete itildigini söyler: “Madagaskar’a

ayak basan Beyaz adam, kapanmasi imkansiz bir yara açmistir bu adanin kültür ve

yasama biçiminde. Bu Avrupai satasma, müdahale ve saldirinin yol açtigi yikim, bilinç

ve sosyal baglam arasindaki belirleyici baglanti herkesçe bilindigine göre, sadece

psikolojik planda kalmamistir.”169

Fanon yerliyi bagimli duruma sokan, kis iligini, insanligini yok eden bu durumun

sömürgeci Beyaz adamin Zencinin dünyasini istila etmesiyle basladigini,

Madagaskarlinin eger tarihinin bir döneminde bir insan olup olmadigi sorusuyla karsi

karsiya birakilmissa, bunun ona insan olma onuru çok görüldügü için oldugunu

söyler.170 Beyaz adamin sömürgeci olarak karsisina çikisi, tüm yasamina müdahale

etmesi ve onu kendi çikarlari için bir araç olarak kullanmasi, insanlik disi uygulamalari

Zencinin degerlerini ve kisiligini silmistir. Fanon, Siyah adamin ruhsal olarak hastalikli

167 A.e., s. 93. 168 Renat Zahar, a.e., s. 47 169 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 94. 170 A.e., s. 95.

Page 124: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

117

bir duruma düsürüldügünü, derisinin renginden ve irkindan dolayi ona insan olma

hakkinin tanimadigini söyler: “Baska bir deyisle, Beyaz adamin bir irk ve deger ayrimi

empoze eden bir üstün insan örnegi olarak karsima çiktigi, beni sömürgelestirilmis bir

tipe dönüstürdügü, tüm özgün degerlerimi, tüm zenginliklerimi talan ettigi, benim bu

dünyada bir parazitten baska bir sey olmadigimi ve bu yüzden kendimi süratle

beyazlarin dünyasina adamam, beyazlarin dünyasina uyarlanmam gerektigini haykirdigi,

”benim vahsi bir hayvan oldugumu, benim ve halkimin iyi cins pamuk ve seker kamisi

tarlalarini bereketlendiren uyurgezer gübre yiginlari oldugumuzu ve dünyada bundan

baska da yapacak bir seyimizin olmadigini söyledigi günden beri bir Beyaz olmamanin

acisini çekiyorum.”171 Fanon’un ve Aime César’in bu çarpici cümleleri Siyah adamin

nasil ezildigini ve Beyaz adami taklit etmeye sartlandirildigini çok iyi anlatmakta.

Mannoni’nin sömürgeciligi hakli çikartmaya, bunun gerekli oldugunu vurgulamaya

yönelik düsünceleri onun irkçiliga ne kadar yaklastigini gösteriyor: “Her halk degil,

yalniz buna derinden yatkinlik tasiyan ve ihtiyaç duyan halklar sömürgelestirebilirler.”

diyor ve biraz daha ilerde. “Avrupalilarin, ele aldigimiz türden koloniler kurdugu her

yerde, denebilir ki. Gelecegin sömürge halki bilinçdisi bir arzu ve hevesle böyle bir seyi

beklemektedir zaten....” 172 Fanon bu durumu, Mannoni’nin ihtiyaç duyan halklarin

yalnizca sömürgelestirilerek gelisebilecegini savunmasini söyle yorumlar: “Görüldügü

gibi Beyaz adam bir liderlik ve otorite kompleksine, Madagaskarli yerli de asagilik

kompleksine tutsaklik etmektedir. Durumdan herkes hosnuttur böylece.” 173 Yerli

sömürülmek ve asagilanmak istemektedir çünkü. Genelde sömürgeciligi hakli çikarma

çabalarinda en çok görülen yalanlardan biri de, bu halklara medeniyet götürme, bagimli

olan bu halklarin elinden tutup kalkindirma bahaneleri görülmektedir. Uygulanan siddet

ve katliamlardan, ülke kaynaklarina el konulup sömürülmesinden pek sözedilmez.

Toplumlarin kendi kendine yasama hakki ellerinden alinir. Yasamlarini isgal etme ve

düzenleme hakkini sömürgeci güç kendinde görür. Insan hayati korunmasi gereken en

önemli deger olarak görülmesi yerine, daha iyi yasam sloganlari bu durumda komik

171 A.e., s. 95. 172 A.e., s. 95. 173 A.e., s. 95.

Page 125: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

118

kaçmaktadir. Insanlar öldürüldükten, tutsak edildikten sonra hala bu halklarin gelisimi

için bu sömürgeciligin yapildigi nasil savunulabilir ki ?

2.3.4. Fanon’ un Mannoni’nin Rüya Yorumlarina Elestirisi

Fanon, Mannoni’nin Madagasgarlinin bilinç altina girmek için yedi rüya analizi

yaptigini ve bu yedi rüyanin altisinda egemen konunun siddet oldugunu, ve bu siddetin

de Siyahlardan kaynaklandigini gösteren simgelerin varoldugunu iddia etmesini elestirir:

“Alti çocuk ve bir yetiskin, hepsi de anlattiklari rüyalarda korku, kabus ve kaçma telasi

içinde çikiyorlar karsimiza. ”174 Rüyalardaki korkularin nedeni hep siyah renkle ve

Senegalli askerlerin varligi ile ilgilidir. Sömürgeci güç, Siyah insanin kendi hakkini

aramasini engellemek ve bastirmak için Siyah insanin karsisina yine Siyah insani diker.

Korkuyu veren kisilerin sömürgecilerin kiraladiklari Siyahlar olarak görünmesi, Beyaz

adamin arka planda saklanmasi gerçekleri gizlemektedir. Bu yüzden Mannoni suçu yine

Siyahlara dogru yöneltmektedir. Fanon, farkli irklarin arasinda ayrimcilik yaparak,

birbirlerine karsi düsman olmalarini saglamaya çalisan Bati’nin taktiginden bahseder:

“Bütün davacilarla teker teker yüz yüze gelmeye vakti ve gücü olmayan Beyaz adam,

sorumlulugunu baskalarina devretme yolunu seçer. Suçun irklara dagitilmasi taktigi

diyorum ben buna. ” 175 Irklar arasinda siniflandirma yapan Bati, ayirdigi irklarin da

birbirine karsi ayrimcilik yapmasini ister ve onlari da bu yöne sürükler. Araplarla,

Zencilerle, Yahudilerle baska baska konusulur ve kendilerine digerlerinden daha üstün

oldugu yönünde imalarda bulunulur. Digerlerinin kötü yanlari hatirlatilarak kiyaslamalar

yapilir ve bir adim önde olduklari söylenir. Sömürgeci Beyaz adam, bu ayrimci ve

çikarci zihniyeti diger irklarin da beyinlerine sokar. Fanon, herhangi bir direnis hareketi

oldugu zaman askeri otoritenin de hemen ön saflara Siyah askerler sürdügünü ve

böylece ayni irklari birbirinin düsmani yapildigini, “derisi renkli insanlar” in özgürlük

174 A.e., s. 97. 175 A.e., s. 99.

Page 126: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

119

mücadelesini bozguna ugratanin yine “derisi renkli insanlar” oldugunu söyler.176

Rüyalar bireyin içinde yasadigi kültür ve toplumun sartlarina göre de degisir. Fanon, bu

insanlarin uykularinda beliren olaylarin günlük hayatin reel fantezileri olarak yorumlar.

Hastalik derecesine varan olaylarda, Siyah adamin renk sorunu nasil çözülebilir diye

sorar Fanon. Bu durumda, asagilik duygusundan kaçarak kurtulunamayacagini, bunlarla

yüzlesilmesi, kaynaginin, toplumsal baglantilarinin, nedenlerinin bulunmasi gerektigini

söyler: “Baska bir deyisle, eger toplum derisinin renginden ötürü onun önüne bir takim

engeller koyuyor ve ben de onun rüyalarinda renk degistirme yönünde bilinçalti bir

tutkunun izini yakaliyorsam, benim görevim onu bu tutkudan vazgeçirip bu tür

duygulardan uzak durmayi tavsiye etmekle bitmiyor, tam tersine, benim görevim,

aradigim dürtüleri bir kere bulduktan sonra onlari kisirlastirmak degil, fakat

iççatismalarin asil kaynagina, toplumsal iliskiler agina karsi bilinçli tepkilere, bilinçli

aksiyona dönüstürmek.”177

Bati kültüründe insanlarin beyinlerinde Siyah insan her zaman olumsuz imgeler ve kötü

anlamlar çagristirir. Bu kültürde yetisen insanlar çocukluklarindan beri bu olumsuz

kültürel yüklemeleri dogal ve gerçekmis gibi algilar ve beyinlerinde degismesi zor

imgeler halinde kalirlar.

2.3.5. Fanon ve Son Söz

Fanon, Siyah insanin da diger insanlar gibi insan olmak istedigini fakat buna izin

verilmedigini, bu dünyanin disinda tutulmaya çalisildigini, sürekli dislanmaya ve

asagilanmaya maruz kaldigini söyler: “Istedigim, öteki insanlar arasinda bir insan

olmakti hepsi hepsi. Istedigim bizim olan ve kurulmasinda hepimizin payi bulunan bir

dünyaya genç ve pürüssüz, boguntusuz gelmis olmakti.”178

176 A.e., s. 100. 177 A.e., s. 97. 178 A.e., s. 109.

Page 127: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

120

Fanon sürekli duydugu, maruz kaldigi, yüzüne söylenen asagilayici cümlelerin bazilarini

söyle siralar: “ “Bir Martinikli, su “bizim” eski koloniden.” , “Zenciye bak. Anne,

zenciye ! .... Hiist, simdi kizacak ! Ah, kusura bakmayin bayim, sizin de bizim gibi

medeni bir insan oldugunuzu bilmiyor... Bir hayvan türüdür Zenci, asagilik, alçak bir

yaratiktir o, bir Zenciden daha çirkini düsünülemez; Zenciye bak, Zenciye !”179 Fanon,

nasil bir ruhsal duruma düstügünü, neler hissettigini, çektigi acilari ve yabancilasmasini

söyle anlatir: “Her yandan beyaz adamla çevriliyim, yukarida gök yariliyor orta

yerinden, ayaklarimin altinda yer sarsiliyor ve bir yerlerde beyaz bir sarki, her yerde

beyaz bir sarki çaliniyor. Beyaz, beyazlik, beyaz, beni öfkeden kireç gibi agartan, kireç

gibi yakan beyazlik ... ”180 Fanon için, Siyah adamin sinirli ve belli bir kapasitesi

oldugunu unutmamasi gerekir. Onun bu duragan yapisi gelismeye pek elverisli degildir

ve o bunu hiçbir zaman unutmamalidir. Çünkü Beyaz adam böyle istemektedir :

“Insandan insan gibi davranmasi isteniyordu; benden istenense, bir Siyah adam gibi

davranmam. Ben dünyaya seslenmek, dünyayla bütünlesmek istiyordum, ama sevkimi

kiriyor, hevesimi kursagimda koyuyordu dünya. Oldugum yerde kalmam, haddimi

bilmem isteniyordu benden. Bu kadar haksizliga ugrayan, siddete maruz kalan Siyah

adamdi ama Beyaz adam yine pek sorumlu görünmüyordu bundan. Kölelik ise kötü bir

aniydi ve Kölelik sisteminin yaptigi kötülükler, çektirdigi acilar, iskencelerden

utanilmasi gerekiyordu. Ama beyaz adam yine ön siradaydi, asagilanan, suçlanan yine

Siyah adamdi.”181

Aimé Césaire, bugün ciddi olarak Avrupa’nin ahlaksal ve düsünsel olarak

savunulamayacak oldugunu, Avrupa’yi yalnizca Avrupa’da milyonlarca yiginlarin

suçlamadigini, tüm dünyada on milyonlarca insanin bagira bagira suçlama eylemine

katildigini, kölelikten yargiç olarak ayaga kalktiklarini söyler.182 Ama kölelik yillari,

179 A.e., s. 109-110. 180 A.e., s. 110. 181 A.e., s. 111. 182 Aimé Césaire, Discours sur le colonialisme , (Çevrimiçi) http://happy.joueb.com/news/110.shtml , 22 Mayis 2005

Page 128: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

121

sömürgeciligin siddetle sürdügü dönemler insanlar kendi durumlarini bile dile

getiremiyorlardi. Sömürülen insanlarin hakli olduklarini haykirma hakki bile ellerinden

alinmisti. Karsilarinda pismanlik duymayan, özür dilemeyen sömürgeci Beyaz adamlar

vardi. Sömürgeciler, bu insanlarin beyinlerine irk olarak sinirli ve asagi olduklarini

sürekli kazimisti. Bu durumun böyle olmadigini kanitlamaliydi Siyah adam, sürekli

kendini ispat pesinde kosmaliydi. Pek çok düsünürün sinirli irk diye tanimladigi Siyah

irk, irklarin en alt basamaginda gösterildi hep. Yüzyillar boyu bu kliseler her yerde

kullanildi, günümüzde ise bu kliselerin kayboldugunu gösteren pek bir iz yoktur.

Küresel hale gelen dünyada varolan kliselerin, önyargilarin yayilmasi daha da

kolaylasmistir. Insanlar da bu siniflama isine katilmakta, pek çok önyargiyi

içsellestirmekte, bu söylemleri tekrarlamaktadir. Fanon, fiziki görünüsün nasil

algilandigini anlatmaya devam eder: “Hiçbir sans taninmaz bana. Sasmaz bir biçimde

disardan, fiziki varligima, derimin rengine bakilarak karara baglanmistir benim ne-

oldugum. Ben, baskalarinin benim için yarattiklari imajin degil, kendi görünüsümün

tutsagiyim.”183

Sartre’in da Amerika’ya gidisinde gördügü bir gerçektir Beyaz adamin tehdit edici,

asagilayici bakisi, Siyahlarin bakislariyla hiçbir zaman bulusmaz bu bakislar, her zaman

fark edilmemis gibi yapilir. Sartre Amerika’da bir Beyaz oldugunu daha çok hissetmeye

baslar. Bu durum kaçinilmazdir ve orada Beyaz olmak zorundadir. Irkçi bir kültürde o

da hemen irkçilarin görüntüsüne bürünmüstür istese de istemese de. Irkçiligin daha da

siddetlenmesini ekonomik sömürü sistemiyle ve sömürgecilikle açiklamaya çalisir

Sartre. Robert Bernasconi, bu durumu ve Sartre’in görüsünü söyle yorumlar: “Sartre,

“Beyaz adamin üç bin yildir görülmeden görmenin ayricaligini yasadigini” gözlemledi.

… Siyahlarin Beyazlara görünmezliginden de daha derin olan sey, Sartre’in kendisinin

de Birlesik Devletler’de gözlemledigi gibi, Beyazlarla Siyahlarin birbirine bakmamalari

pratigi ya da gelenegi sayesinde korunmus olan Beyazlarin kendilerini görüldükleri gibi

183 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 112.

Page 129: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

122

görememeleridir.”184 Fanon, Beyaz adamin hangi gözle baktigini, ve bakislarinin

anlamini söyle yorumlar : “Korka çekine geldim bu dünyaya, gözden irak durmaya

alisik. Sürünerek ilerliyorum. Ama beyaz insanin, gerçek insanin bakislari beni

açimlamakta hiç de gecikmedi. Ne mal oldugum çikti ortaya. Nesterini ustaca kullanarak

uygun parçalara ayirdi realitemi. Beyaz adam. Gizlim saklim kalmadi, böylece, büyü

bozuldu. Bunun içindir ki, simdi beyaz adamin bakislarinda yeni bir insan olarak degil,

yeni bir tür, bir hilkat garibesi olarak görüyorum kendimi. Bir Zenci olup olacagi !”185

Fanon, toplumda sürüp giden yakistirmalarin, her durumda deri rengine yapilan

vurgularin ve bunlarin neler hissettirdigini, nasil sürekli tedirginlik içinde olduklarini

anlatir. Yasadigi toplumda insanlarin beyinlerinde bulunan bu tür yargilari yok etmesi

imkansizdir. Bir hata yapsalar, bu hata aslinda onlarin Siyah olmalarinin, beceriksiz bir

irk olmalarinin nedenidir. Bu konuda da hosgörü yoktur: “Zenci profesör, zenci doktor

dediler mi, dikkatime dokunur, alarm durumuna geçer duyargalarim. Çünkü bilirim ki,

sözgelimi, bu doktor bir hata yapacak olsa, isi bitmistir; bu, onun da, onun gibi derisinin

rengi siyah olan öteki doktorlarin da sonu demektir.”186 Yaptigi hatanin onun Zenci

olmasindan, asagi bir irka ait olmasindan kaynaklandigi düsünülür hep. O farkli ve

degersiz bir irktandir ve her zaman süpheli gözlerle ne tür beceriksizlik yapacak diye

bakilir. Yüzyillar boyu insan yerine koyulmayan, horlanan bir irktan gelmektedir. Siyah

irka karsi kati ve önyargili tutum bir kere yerlesmistir. Siyah insanin karsi karsiya

kaldigi sey kin, nefret ve bütün bir irkin önyargili tutumudur: “Irklar arasi nefret üstüne

çok sey okumustum. Sinir çizgilerini dikenli tellerle çizen unsurun nefret oldugunu

görüyordum; nefret ediliyor, asagilaniyor, küçük görülüyordum; karsi yakadaki komsu

ya da anne tarafindan kuzenim degildi, bütün bir irkti karsimdaki bu asik suratli hasim.

Ele avuca gelmez, akildisi bin düsmanla kavgaya tutusmustum. Küçük çocuklar için

rasyonel olanla karsilasmaktan daha yaralayici, daha zorlayici bir sey olmadigini

söylüyor psikanalistler. Bense, akildan baska silahi olmayan kisi için akildisi olanla

184 Robert Bernasconi, a.e., s. 124. 185 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler, s. 112. 186 A.e., s. 113.

Page 130: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

123

karsilasmaktan daha nevrotik bir sey olamayacagini söylüyorum, kisisel deneyimlerime

dayanarak.”187

Hiristiyan yapilmak istenen köleler, yerliler sürekli sorun olusturmus, esitlik sorunu

dogmasindan korkulmustur. Dinin herkesi kucaklayan felsefesi bir yerde isine gelindigi

zaman unutulmaya, istenildigi zaman hatirlanacak bir seye dönüstürülmüstür. Fanon da

dinlerin nasil egemen güç tarafindan kullanildigini, insan odakli olmaktan çok çikar

amaçli olduklarini gösterir. Zaman içinde, Katolik dininin, köleligi ve irk ayrimini önce

olumladigini, sonra da mahkum ettigini söyler. 188 Sömürgeci bir düzende, sömürülen

insanlara hepimiz esitiz, dinimiz bunu emrediyor denemeyecegi için ve bu esitlik fikri

beyinlerden uzak tutulmaya çalisilir. Yerlilerin Hiristiyan olmalarina süpheyle bakilir.

Fanon, yüzyillar boyu biyolojik ve fiziki açidan Zenci irkin çok farkli ve asagi oldugunu

ispatlamaya çalisan bilimin ve sayisiz kuramin çabalarinin bosa çiktigini ama

ayrimciligin yine de sürdügünü görür: “Uzun karasizliklardan sonra, Zencinin de insan

oldugunu, insan türünden oldugunu kabul etmek zorunda kalmislardi bilim adamlari ; in

vivo ve in vitro, hayatta ve deney sartlarinda zencinin, Beyaz adamin bir benzeri oldugu

görülmüstü, hem morfolojisiyle, hem de histolojisiyle ... Akil, her alanda zaferinden

emindi. Evet, bütün bunlari hurcumda topladim, onlardan alinacak dersi aldim, ama

bütün bunlardan apayri bir hava tutturmam gerektigini farketmekte de gecikmedim. ”189

Köken ve biyolojik olarak da kanitlar araniyor, asagi irk oldugu sabit hale getirilmeye

çalisiliyordu Siyah insanin. Bu gibi iddialar Bati disinda diger halklar ve derisi renkli

insanlar için de geçerliydi. Kafatasi yapilari, deri renkleri sömürgeciligi olumlamak için

kullanilmaya baslanmisti. Bilimin karsisinda Siyah insanin ne oldugunu ve nasil bir yere

konuldugunu, bilimsel kanitlarla hayvana yakin bir tür olarak gösterilmeye çalisildigini

anlatir Fanon: “Baskalari beni tarihin derinliklerinden çikardiklari zaman, yamyamlik

devrinin kalintilarini gözönünde biraktilar, çiktigim damari sik sik hatirlayayim diye.

187 A.e., s. 114. 188 A.e., s. 115. 189 A.e., s. 116.

Page 131: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

124

Bununla da kalmadilar, üzerinde, yamyamligi simgeleyen az çok bastirilmis (rescessive)

genlerin de yeraldigi ayri bir kromozom semasi çikardilar benim için. Türel kökenimin

yaninda, irksal kökenimi de kesfetmislerdi simdi bilim adamlari. Ne menem bir bilimse

bu !... ”190

Bilimsel olarak bugün bu kuramlarin bir önemi kalmasa da, ürettikleri söylemler,

önyargilar varliklarini sürdürmektedirler. Beyinlerde yer etmis olan ayrimciligin,

irkçiligin silinmesi o kadar kolay degildir. Günlük yasamda yine de çok kolayca kabul

edilebilecek bir sey degildir Siyah adamin da Beyaz adam gibi bir insan oldugu:

“Düsünce planinda, zenci de bir insandi, tamam. Yani, diye hemen açiklama getiriyordu

bu fikre gönülsüz katilanlar, yani zenci de bizim gibi gögsünde bir yürek tasiyor. Ve

böylece, belli bazi noktalarda yine yanina yaklasilmaz olarak kaliyordu Beyaz adam. ”191

Fanon, baska bir yanilsamayi, kendini onlardan, Beyazlardan biri olarak sanmaya

baslayan Zencinin Fransa’ya gidince yedigi soku anlatir. Antilli ülkesinde kendini

giderek Beyaz zannetmeye baslar, sanki beyazmis gibi hisseder. Aldigi egitim, ögrendigi

dil efendisinin, tapindigi ülkenin kültüründendir. Siyah adam gerçekte diger irktandir ve

bu gerçegi Fransa’ya gidince hemen anlayacaktir. Orada Beyaz adam gibi olmadigi

kendisine güzelce hatirlatilir: “Insan, genç Antiller’de gittikçe beyaza dönen düsünme ve

görme tarzini, gittikçe beyaz aslina yaklasan bir suret halindeki davranis biçimini,

gelisme ve kristallesme seyri içinde rahatlikla izleyebilir. Okul yillarinda, beyazlarin

yazdigi kitaplardan “vahsi” denince hep Senegalliler gelir aklina.” 192 Bu “vahsi”

kavramini Antilliler de tartisirlar ama kendilerini disarida tutarak, aslinda kendilerini de

kandirdiklari bir durumdur bu. Antilli kendini bir Zenci olarak görmez çünkü, sadece bir

Antillidir O. Bunun böyle olmadigini çok geçmeden ögrenir : “Siyah insan efendisinin

ülkesine gittigi zaman “vahsi” nin kendisini de içerdigini anlar. Ama bu gerçek, ancak

Avrupa’ya varinca ögrenilecek türden bir gerçektir bu; orada zencilerden bahis açildigi

190 A.e., s. 116. 191 A.e., s. 116. 192 A.e., s. 143.

Page 132: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

125

zaman, bu bahsin Senegalliler kadar kendisini de içine aldigini hemen farkedecektir

Antilli”193 Beyaz adamin dünyasinda yasamaya baslar baslamaz kendisinin onlardan biri

olamayacagini, bu gerçegi ve renginin ona getirdigi sinirliligi, mahkum ettigi yeri

anlayiverir bir anda: “Kendi halkinin arasinda kaldigi sürece, bu mitin farkinda degildir

zenci; ama beyaz adamin ilk bakisiyla birlikte, kendi siyahliginin yükünü hissetmeye

baslayacaktir hemen. “194

Ania Loomba da Fanon’un görüsüne katilarak, kolonilestirilmis öznenin, arzuladigi

beyazliga hiçbir zaman ulasamayacagini ya da kendini degersizliestiren siyahliktan asla

kurtulamayacagini anladigi anda ruhsal travmanin ortaya çiktigini söyler.195 Sömürgeci

Beyaz adamin Siyah insanin dünyasini isgal etmesiyle ortaya çikan bir sorundur bu.

Beyaz adam da Siyah insani kötülügü çagristiran bir imgeye dönüstürür. Beyazlarin

dünyasinda Siyah adamin varligi ve rengi Beyazlara korku ve endise veren bir seydir.

Fanon Zencinin, derisi siyah olmayan çogu insana fobi veren (phobogene) bir obje,

anksiyete veren bir obje oldugunu söyler.196 Fanon ruhsal olarak yasanan bu durumun

bedende yarattigi hastaligi ve duygusal bozuklugu söyle anlatiyor: “Zenciler beyazlarin

dünyasiyla temas haline geçtikleri, bu dünyaya girdikleri zaman dokunakli bir sey,

duygulari harekete geçiren bir aksiyon ortaya çikmaktadir. Eger fiziki yapiya iliskin bir

eksiklik, bir zayiflik duygusu varsa, benligin çöküsü, egonun geri çekilmesi olarak

yasamaktadir insan bunu. Ya da baska bir deyisle, aksiyomun amaci, Beyaz adam

görünümü altinda, “Baskasi” olmaktadir artik. Çünkü ona deger biçecek olan bu

“baskasi”dir bundan böyle. Etik planda, kendine deger biçme formunun ta kendisidir

bu.”197 Zencinin yasadigi bu ruhsal çöküntü, Beyazin dünyasi ona kendisini kendisine

yeniden tanitir. Beyaz bakislar içinde degersiz ve asagi biri olarak görüldügünü, ayni

zamanda korku ve kaygi veren bir nesne oldugunu anlar Zenci. Korku veren bir insan

oldugunu anlamasi onu ruhsal olarak rahatsiz eder, kendisine bir kez daha yabancilasir.

193 A.e., s. 143. 194 A.e., s. 145. 195 Ania Loomba, a.e., s. 202 196 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 146. 197 A.e., s. 147.

Page 133: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

126

Fanon fobik insani, içinde bulundugu ruhsal durumu söyle anlatir: “Fobik insan, her

türlü rasyonel düsünceyi hiçe sayan bu fobik etki altindadir. Fobik insan, görüldügü gibi,

rasyonel mantik öncesi, duygusal mantik öncesi yasalara boyun egen bireydir : düsünce

ve duyma süreçleri onda, güvenligini sarsan kritik bir olayin gerçeklestigi zamana ait

düsünce ve duygu süreçleridir. Fobi de korku ve endise veren bir seydir. Fobi denen sey,

belli bir ortamda ve belli sartlar altinda sujede belli bir ön-etki birakan nesnedir.”198

Fanon, Siyah insanin Avrupa’nin kolektif bilincinde kötü bir sey olarak algilandigini ve

bunun nedeninin yüzyillardir varolan olumsuz imgeler, kliseler, önyargili tanimlar

oldugunu söyler. Siyah insan fobik bir sey olarak Bati’nin kolektif bilincinde yeralir.

Fanon, kolektif bilinçaltini söyle açiklar: “Jung, kolektif bilinçaltini geçmisten

devralinan beyinsel cevherlerle baglamakta. Ama, bize kalirsa genetik yapiya

basvurmadan diyebiliriz ki, bir grubun fikri sabitlerinin, önyargilarinin, mitlerinin ve

kolektif tutumlarinin toplamidir kolektif bilinçalti. ”199

Erich Fromm, toplumsal kisilikten, o kültürde yasayan insanlarca paylasilan

degerlerden, önyargilardan bahseder. Toplumsal kisiligin islevi, Fromm’a göre belli bir

toplumdaki insanin enerjisini, o toplumun sürekli isleyebilmesi amaciyla kaliplamak ve

yönlendirmektir.200 Bu durumda bu toplumda yasamak zorunda olan insanlar belli

degerleri, davranis ve düsünüs sekillerini edinmek zorundadirlar. Bir tür kültürel

yüklemeye maruz kalirlar. Fanon, Avrupa’da yasayan Siyah insanin da Avrupalinin

kolektif bilinçaltiyla zihnen ve psikolojik olarak bütünlesebilecegini ve Siyah insanin

nasil algilandigini ve neyi simgeledigini, Siyah insanin da kendini bu yargilarla kabul

ettigini açiklar : “Avrupa kültüründe zenci, kisiligin kötü ve olumsuz yanini

simgelemektedir. Meselenin bu yüzü yeterince anlasilmadan, siyah olmak fenomeni

üzerinde konusmak fazla anlamli olmayacaktir.”201

198 A.e., s. 148. 199 A.e., s. 173. 200 Erich Fromm, Saglikli Toplum, s. 93. 201 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 174.

Page 134: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

127

Sömürgecilikle beraber yerlilere yakistirilan roller, imgeler beyinlerde belli bir yer etmis

ve degismesi hemen hemen imkansiz hale gelmistir. Geçmisten gelen bu olumsuz

yargilar halen varliklarini sürdürmektedir. Fanon, Avrupa uygarliginin siyah dünyayla,

vahsi halklarla temasa geçtigi zaman üzerinde herkesin hemfikir oldugu, “Zenci

kötülüklerin anasidir.” diye bir önyarginin ortaya çiktigini söyler.202 Zencinin Avrupa’da

nasil algilandigini ve kötülükle nasil esdeger görüldügünü, Avrupa’nin kolektif

bilinçaltinda nasil bir yere sahip oldugunu söyle anlatir Fanon: “Avrupa’da bir

fonksiyonu vardir zencinin: asagilik duygusunu, bayagi egilimleri, kisacasi ruhun

karanlik yüzünü simgeler Avrupa’da zenci, onun fonksiyonu budur. Zenci ya da daha

uygun bir deyimle siyah renk, Batili insan (Homo Occidental) in kolektif bilinçaltinda

kötülügün, günahin, sefaletin, savasin ve kitligin sembolü durumundadir. Les yiyen

kuslarin hepsi siyahtir. Ne anlamli tesadüf degil mi ?” 203

Kolektif bilinçaltini içinde yasanilan toplumun genel degerleri, önyargilari, düsünme ve

duygulanma yollari olusturur. Fanon, kolektif bilinçaltinin, beynin fiziksel yapisiyla

birlikte nesilden nesile aktarilan bir miras olmadigini; kültürün disa yansimayan

yüklemelerinden olustugunu, bu yüzden Antilli’nin de içine sokuldugu bu kültürün

düsünce tarzlarini, yargilarini içsellestirdigini, Antilli’nin de bir Avrupaliyla ayni

kolektif bilinçaltini paylastigini söyler. Ve Bu nedenle, Antilli de bir negrofobtur.204 Bu

çok ilginç bir saptamadir, çünkü Siyah insan da kendisini korku veren bir sey olarak

algilar ve Avrupalinin kendisi ile ilgili bu önyargisini paylasir: “Bir zenci düsmanidir

yani. Ana agaca sonradan asilanmis bir dal gibi Avrupalinin kolektif bilinçaltindan

beslenen Antilli, bu bilinçaltinin barindirdigi arketiplerin tümünü az çok kendine

maletmek zorunda kalmistir.”205

202 A.e., s. 175. 203 A.e., s. 175. 204 A.e., s. 176. 205 A.e., s. 176.

Page 135: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

128

Kendini sevmekten uzaklastirilan Siyah insan, Beyazlardan onay almadikça kendisini

degersiz hisseder. Beyazlarin sevdigi, yücelttigi, deger verdigi seyleri sevmek, onlarin

düsüncelerine katilmak ve desteklemek onlardan biri olabilmek için seve seve yapilan

davranislardir. Bu durumda pek çok Batili önyargilar, düsmanliklar da farkinda olmadan

beyinlere yer eder. Bu yönde, Bati kültürünün yükledigi, doldurdugu, bir bilinç olusur.

Fanon, nasil yetistirildiklerini ve nasil Fransiz zihniyetiyle büyütüldüklerini anlatir:

“Çocuklugumda annem, güftelerinde zencinin gölgesinde bile yer vermeyen Fransizca

sarkilarla, Fransizca romanslarla doldurdu kulaklarimi. Ona itaatsizlik yaptigim zaman,

bir zenci gibi davranmamam gerektigini söyleyip dururdu bana.”206 Üstünlügünü

hissettigi Beyaz kültürün egemenligi altinda kendi kültürlerine yabanci, Beyazlarin

kültürel degerlerine göre yetiserek Beyazlarin sahip oldugu önyargilari, düsmanca

fikirleri de edinerek büyürler: “Sonralari beyaz kitaplar okumaya basladik, beyaz

kitaplari yiyip yutarak büyüdük ya da büyütüldük.; tabii bu kitaplarla birlikte Avrupa

kökenli pek çok önyargiyi, miti ve hurafeyi de midemize indirmis olduk.”207

Fanon, Antiller’de belli bir takim önyargilarin da olmadigini da söyler. Ama Beyaz

insanin Siyah insanin ülkesine gelerek isgal etmesiyle, kültürel olarak yerli halki

sömürmesiyle bu Batili önyargilarin kurbani olurlar. Bu önyargilari da Beyaz insanin

dünyasinda yasayarak edinirler. Fanon, Zencinin Beyaz uygarligin bir kurbani oldugunu,

psikopatolojik ifadelerle anlatarak, son derece ileri nevrotik belirsizlik, bir kimlik

bunalimi yasamakta oldugunu söyler.208 Zencinin de gözünde Beyazlar olumlu nitelikler

tasir hep, örnek alinmasi gereken özelliklerdir bunlar. Beyaz adama benzemeye

çalisilarak Beyaz kültürde bir yer edinilecegine inanilir. Ancak Zenci belli bir yasa

gelince anlar bir Zenci oldugunu: “Antilli 20 yasina gelinceye kadar, zenci oldugunun

pek farkina varmaz. –pek tabii kolektif bilinçaltinin marifetiyle- insanin kötü, pasakli,

sefih ve içgüdülerinin tutsagi oldugu oranda zenci oldugunu, zencilestigini hisseder. Bu

degerlendirme örgüsü içinde, zenciyi zenci olmayanin gözünde zenci yapan ne varsa

206 A.e., s. 176. 207 A.e., s. 177 208 A.e., s. 177

Page 136: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

129

siyah, bunlarin disinda kalan tüm olumlu nitelikler de beyazdir. Antilinin zenci fobisinin

temelinde yatan çarpik degerlendirme tarzi budur iste. ”209

Beyaz kültürde algilama bu yönde olusmus ve diger pek çok halklara da oldugu gibi

Siyah insan da bu yakistirmalardan ve olumsuz tanimlamalardan nasibini almistir.

Fanon, kolektif bilinçaltinin verdigi sinyallere göre zenci demenin, kötü, çirkin,

günahkar, ahlakdisi ve türedi demek oldugunu, bunun tabii ki tersinin de dogru

oldugunu, yani kötü, çirkin, ve ahlakdisi olan ne varsa, bunlarin zenci oldugunu, Kendi

kültüründe bile “zenci ruhlu” deyiminin kötü bir anlam tasidigini ve her zaman bunun

kullanildigini söyler. 210 Bu durum gerçekten de Siyah insanin kültürel yabancilasmasini,

kendi kültürünü, irkini ne kadar asagi olarak algiladigini, sömürgeciligin bu olumsuz

etkilerini, asagilamlarini Siyah insanin sorgulamadan içsellestirdigini göstermektedir:

“Eger hayatimi ahlak sahibi biri olarak düzenlemeyi basarabilmissem, o zaman kendimi

bir zenci olarak görmemeye hakkim var demektir. Bunun içindir ki, Martinik’te kötü

huylu beyazlar için “zenci ruhlu” deyiminin kullanilmasi adet halini almistir.”211 Bu

durumda Beyaz adamlar da siyah olabilirler, tabii kötü huyluysalar : “Renk degildir

önemli olan; öyleyse aynaya bakarken de dikkat ettigim bir sey yüzümün rengi degil,

bilincimin ariligi, açikligi, ruhumun beyazligidir. Içim rahat, vicdanim temizse “kar gibi

beyaz” sayabilirim kendimi”212

Zencinin Beyaz kültürde yetismesi, kültürel degerleri içsellestirmesi Beyazlarla olan

iliskilerini düzeltemez, çünkü rengi siya htir onun. Sorun ayni zamanda fobik bir irktan

gelmis olmasidir Zencinin: “Yani sonuç olarak su gerçekle yüz yüzeyiz: Bir Antilli önce

kolektif bilinçaltiyla, sonra kisisel bilinçaltinin kismi azamisiyle kendini tam bir beyaz

olarak hissetmektedir. Ama buna ragmen ortada Jung’un hiç temas etmedigi bir vaka

209 A.e., s. 177 210 A.e., s. 177. 211 A.e., s. 178. 212 A.e., s. 178.

Page 137: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

130

var: Antillinin derisi siyahtir ve siyah olarak da kalacaktir. Meselenin bulanik yani da

iste burasi. ”213

Sonuçta kendi kültürünü dislamis, kendisinin olmayan, üstünlügünü hissettigi bir

kültürün degerlerini içsellestirmeye çalisan bir Siyah insan vardir. Zencinin bu

sorununun nasil çözümlenebilecegini sorar Fanon. Siyah insanin probleminin sirf

Beyazlar arasinda yasayan zencilerin problemi olarak degil, beyazlarin hükümran

oldugu sömürgeci, kapitalist bir toplum tarafindan ezilen, kölelestirilen ve küçük

görülen zencilerin problemi olarak ele alinip çözümlenebilecegini söyler. 214 Zenciler de

kapitalist bir toplumda, her seyi ekonomik çikarlarla ölçen Beyazlarin dünyasinda

yasarlar. Bu arada Zenciler, Beyazlarin deger yargilarina da uyarlarlar kendilerini. Fanon

Siyah insanin pek bir seyinin kalmadigini, Antilli’nin kendine özgü, bagimsiz bir öz-

deger duygusundan yoksun kaldigini söyler.215 Bu durumda, disindaki güçlere bagimli

olusu, küçük görülme korkusu Zenciyi, kendini ötekilerle kiyaslama, ölçme yoluna

sürükler: “Kendini gerçeklestirme, bir özgüven kazanma yolunda ortaya koydugu her

çaba baskasina bagimli iliskilerde baskasini küçültme duygusuna, baskasina göre

ölçünme kaygisina dayanarak sürdürebilecegi bir çaba durumundadir.”216

Fanon, Antil toplumunu kendi kendine güveni olmayan nevrotik bir toplum, kendini

sürekli baskalariyla kiyaslayarak ayakta kalabilecegine inanan bir topluma dönüstügünü

söyler.”217 Renat Zahar, bunun nedeninin Antilli Zencinin özgürlügünü elde etmek için

çabalamadigini, özgürlügünün kendisine efendisi tarafindan verildigini, özgürlügü için

savas veren Amerikali Zencilerden çok farkli bir durumda oldugunu belirtir. Bunun yani

sira kurtulus yolu olarak da kendi benliginden kaçarak Beyaz efendisine benzeme

yolunu seçtigini söyler.218

213 A.e., s. 178. 214 A.e., s. 187. 215 A.e., s. 196. 216 A.e., s. 196. 217 A.e., s. 198. 218 Renat Zahar, a.e., s. 26

Page 138: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

131

Insan olarak varolma ve kendine deger verme sorununun çözümü hep Beyaz adamin

onayina ve sistemine baglidir. Bu da hiçbir zaman çözüm getirmeyecek bir yoldur Zenci

için: “Beyaz’a benzemek onun gibi olmak istiyor Siyah insan. Bir tek yol var, bir tek

kader var Siyah insanin önünde: beyaz olmak. Siyah insan uzunca bir süreden beri

Beyaz’in tartisilmaz üstünlügünü kabul etmis durumda; böyle oldugu için de, bütün

gayretiyle beyaz insanin degerler örgüsüyle yogrulmus bir varolus hamlesi

gerçeklestirmek egiliminde.” 219 Deri renklerini birbirine kiyaslayarak üstünlük kurma

çabalari, insanlik disi ve insanca degerlere karsi bir tutumdur. Fanon, derisi renkli bir

insan olarak, kendi irkinin baska bir irka göre hangi bakimdan yüksek ya da alçak

oldugunu bulup çikarmaya hakkinin olmadigini, Beyaz bir dünyanin da olmadigini,

beyaz bir etigin de olmadigini, olsa olsa Beyaz bir zihniyetin varoldugunu söyler.220

Fanon, bu köleci, sömürgeci geçmisin kinini tutmayacagini, onyedinci yüzyilin köle

gemilerinin he sabini tutup yirminci yüzyilin Beyaz adamindan hesabini soramayacagini,

ruhlarla okkali bir suçluluk duygusu yaratmak için her çareye basvurmasinin

gerekmedigini ve atalarini insanliktan çikaran köleligin kölesi olmadigini söyler.221 Bu

durumda Fanon, kendi kültürünün ve Afrika kültürünün de yüceltilmesine karsi çikar.

Ania Loomba Fanon’un Afrika kültürünü kayitsiz kosulsuz onaylamayi aliskanlik

edinen yerli entellektüellerin yanlis yolda oldugunu, çünkü bunun kolonyal kliseleri

basitçe tersine çevirmekten baska bir seye yaramadigini saptadigini söyler.222

Fanon, Siyah insanin ve Beyaz insanin kötü kaderinden bahseder ama bunlar tamamen

farkli seylerdir. Siyah insanin bir vakitler kölelestirilmis olmasi, Beyaz insanin da bir

yerlerde cana kiymis olmasindadir bu kötü kader. 223

219 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 214. 220 A.e., s. 215. 221 A.e., s. 216 222 Ania Loomba, a.e., s. 240 223 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler , s. 216

Page 139: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

132

Fanon, nasil bir dünya ve insan iliskileri istedigini söyle ifade eder: “Ben derisi kara

adam, sadece sunu istiyorum: Hiçbir araç insana hakim olmasin. Insanin insana kullugu

son bulsun. Yani ne ben baskasinin kulu olayim, ne de baskasini kulluga zorlayayim.

Nerede olursa olsun, hangi görünüs içinde olursa olsun insani kesfetmeme ve onu

sevmeme izin verilsin.” 224

Ne yazik ki, insanin merhametine, kendi keyfine birakilan diger insanlarin kaderi her

zaman insanligi acilara, çikmazlara dogru sürüklemistir. Gücü elinde bulunduran

insanlarin ne kadar esitlik ve adalet istedigi günümüzde de görülmekte, bu güçler diger

insanlar üzerinde baski ve egemenlik kurmaya devam etmektedirler. Sömürü, renk,

cinsiyet, irk, din gibi kavramlari da kullanarak yayilmasina devam etmekte, insanin

insana siddet uygulamasi durmamaktadir. Sartre Fransa’nin yedi yil Cezayir’de

yaptiklarini bugün herkesin bildigini, yoksul insanlardan olusan bir halki, dizlerinin

üstüne çökmesi için mahvettiklerini, açliga terkettiklerini, ve katlettiklerini bildigini

söyler: “Ve bu halk diz çökmedi. Ama ne pahasina ! Delegasyonlarin isi bitirdikleri

anda, insanlarin yavas yavas öldükleri kamplarda 2.400.000 Cezayirli bulunuyordu; bir

milyondan fazla Cezayirliyi ise öldürmüstük. Tarlalar bombos, köyler bombalarla yerle

bir edilmis, tüm hayvanlari, köylülerin son derece sinirli varliklari yokolmustu.”225

Sartre’in bahsettigi bu olaylar sömürgeciligin gerçek yüzünü göstermekte ve bugün

insan haklari üzerine konustukça konusan Batili sömürgeci, emperyalist ülkelerin neler

yaptiklarini gözler önüne sermektedir. Atom bombasini kullanmaktan çekinmeyen

Amerika Birlesik Devletleri’nin bugün Irak’ta yaptiklari da ayri bir insanlik dramini

yasatmaktadir. Dünyadaki siddet sürerken toplumlarin birbirle rine bakis açilari

daralmakta, birbirlerini yalnizca rakip olarak, yenilmesi gereken bir düsman olarak

görmeye yönelmektedirler.

224 A.e., s. 217 225 Sartre, Hepimiz Katiliz, s. 130.

Page 140: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

133

Page 141: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

133

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : KÜRESELLESME VE ÖTEKI

Page 142: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

134

3.1. Küresellesme ve Öteki Stuart Hall, küresellesmenin çok uzun bir tarihin içinde olustugunu söyler ve küreseli

söyle açiklar:“Küresel” diye adlandirdigimiz seyin her zama n eklemlenmis tikelliklerden

olustugunu düsünüyorum. Küreselin, egemen tikelin kendi kendisini temsil etmesi

oldugunu düsünüyorum. Küresel, egemen tikelin kendisini konumlandirmasinin,

dogallastirmasinin ve diger azinliklarla iliskilendirmesinin bir yoludur.”1

Kapitalizm küresel olarak yayilmakta, diger farkli sistemleri de etkilemekte, kendi

mantigina göre toplumlarin yasam biçimlerini dönüstürmektedir. Foucault, dünya

tarihinde emegin, yani ekonomik faaliyetin, insanlarin topragin kendiliginden

verdikleriyle doyamayacak kadar kalabaliklastiklari gün ortaya çiktigini, geçimlilik

bulamayan bazi insanlarin öldügünü, topragi islemeselerdi daha pek çogunun ölecegini,

bu yüzden tarim alanlarinin açildigini, yayilmanin basladigini söyler. Insanligin artik

tarihinin her aninda ölüm tehdidi altinda çalismakta oldugunu, her halkin eger yeni

kaynaklar bulamazsa yol olmaya mahkum oldugunu söyler.2 Habermas, kapitalizmin

dünya tarihinde kendi düzenledigi ekonomik gelismeyi kurumsallastiran ilk üretim tarzi

oldugunu söyler.3 Böylelikle toplumlari kendi lehine daha iyi isleyebilmesi için

dönüstürmeyi basarmis, insani degerleri de çikar ve kar edilmesi gereken araçlara

çevirmistir. Kapitalizmin yayilmasi kültürleri, özellikle kitle kültürlerini de

aynilastirmaya ve ayni zamanda da kültürlerin farkliliklarini ön plana çikarmalarina

neden olmus, neden olmaya da devam etmektedir. Kapitalizm tarih boyunca yeni

pazarlar, ucuz isgücü, yeni hammadde kaynaklari pesinde kosmus, sonuçta insanlari

kosullandiran küresel kontrolsüz bir güç haline gelmistir. Gücü elinde bulunduran pek

çok ülke diger güçsüz durumdaki ülkeleri isgal etmis, ekonomik ve kültürel olarak

boyunduruk altina almistir. Bugün de emperyalizm ve sömürgecilik farkli biçimlerde

1 Stuart Hall, v.d., ”Eski ve Yeni Etkinlikler” Kültür, Küresellesme ve Dünya Sistemi, Ed., Anthony D. King, çev: Gülcan Seçkin, Ümit Hüsrev Yolsal, Bilim ve Sanat Yayinlari, Ankara, 1998, s. 94. 2 Michel Foucault, Kelimeler ve Seyler, çev: Mehmet Ali Kiliçbay, Imge Kitabevi, Istanbul, 2001, s. 360. 3 Jurgen Habermas, Ideoloji olarak Teknik ve Bilim, çev: Mustafa Tüzel, Yapi Kredi Yayinlari, Istanbul, 1997, s. 46.

Page 143: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

135

kendini göstermekte, insanin insani sömürüsü devam etmektedir. André Gorz,

günümüzdeki krizin modernligin krizi olmadigini, her seyi iktisadi çikar ve akla

indirgeyen anlayisin krizi oldugunu, uygulanmis olan akilcilastirmanin (rationalisation)

artik bariz hale gelmis olan akildisi güdülerin krizi oldugunu söyler.4 Uluslarin hemen

hemen ayni evrensel ilerlemenin yolundan gidecegini savunan pek çok iktisatçi ve

düsünür bu gelismeleri bazi toplumlarda göremedikleri zaman, kendi tanimlarina

uymayan bu toplumlari, o kültürde ve o toplumda yasayan insanlarin yeteneksizliklerine

ve irksal geriliklerine vurgu yaparak açiklamaya çalismislardir. Bu kültürlerin her zaman

bagimli, baskalari tarafindan yönetilmeye muhtaç olduklari belirtilmistir. Larrain, Akil

kavraminin abartilmasini, Akil ile her seyin, mutlulugun bile mümkün olabilecegini

savunan Avrupa’yi söyle elestirir: "Akil insanligi mutsuzluktan kurtaracaktir. Bilgi ve

bilim egitim ve ilerlemenin anahtaridir. O zaman araççil aklin ve bilimin yeterince

gelismedigi Avrupa disindaki dünyanin, bir mutsuzluklar dünyasi olarak görülmesi

sasirtici olmamaktadir."5

Bu durumda Bati yönünde ilerlemeyen toplumlar, öteki ülkeler gelisemeyecekler,

mutluluktan uzaklasacaklar, her zaman Bati’ya muhtaç yasayacaklardir. André Gorz,

iktisadi akilsalligin kapitalizme özgü tekboyutlu indirgemeciligi, iktisadi açidan akildisi

bütün degerleri ve amaçlari kökünden silip atmasiyla ve bireyler arasinda sadece para

iliskileri, siniflar arasinda sadece güç iliskileri, insanla doga arasinda sadece araçsal bir

iliski birakmasiyla, birbirinin yerine geçebilecek bir isgücü olmaya indirgenen

savunacak hiçbir özel çikarlari olmayan bir isçi-proleter sinifin da dogdugunu anlatir.6

Horkheimer, Platon’un ve Aristoteles’in felsefelerinin skolastik düsünce ve Alman

idealizminin gibi büyük felsefi sistemlerin nesnel bir akil teorisi üzerine kuruldugunu,

her seyin ölçütünün bu evrensel rasyonellikten çikarilmasi gerektigine, nesnel akla göre

4 André Gorz, Iktisadi Aklin Elestirisi, çev: Isik Ergüden, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1995, s. 13-14. 5Jorge Larrain, Ideoloji ve Kültürel Kimlik, çev :Nese Nur Domaniç, Sarmal Yayinevi, Istanbul, 1995, s. 195. 6 André Gorz, Iktisadi Aklin Elestirisi, s. 33.

Page 144: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

136

yasayan insanin basarili ve mutlu bir hayat sürecegine inandiklarini söyler.7 Horkheimer,

aklin bütünüyle toplumsal sürece boyun egdirildigini, aklin araçsal degerinin, doga ve

insan üzerinde egemenlik kurulmasinda oynadigi rolün tek ölçüt oldugunu belirtir. Bu

durumda insanin degeri, insani degerlerinin disinda, toplumsal yapida sahip oldugu yere,

ekonomik gücüne göre belirlenir. Said, bizzat Avrupa’da on dokuzuncu yüzyil

sonlarinda emperyal olgularin dokunmadigi yasam parçasinin kalmadigini, ekonomilerin

denizasiri Pazar, hammadde, ucuz emek ve büyük kar saglayacak topraklarin açligi

içinde oldugunu söyle r.8

George Larrain, 19. yüzyilda ortaya çikan ve halen geçerli olan kültürel kimliklerin

olusumunu etkileyen en önemli ayrimin merkez, çevre ayrimi oldugunu, ekonomik

ayrimin ulusal kimliklerin olusumunda temel teskil ettigini söyler:9 “Küresellesme

sürecinin öncü gücü olarak bu sürecin merkezinde bulunan ülkeler, kendi ulusal

kimliklerini merkezi, egemen bir sekilde olusturmuslar, diger kültürlerin tümünü çevre

ve asagi olarak niteleme misyonuna sahip olduklarini düsünmüslerdir.”10

Teknolojik olarak öne geçen Bati kendi degerlerini ulasilmasi gereken ideal nokta olarak

göstermekte, bu bilinç ve düsünceyi küresel olarak yaymaya çalismaktadir. Bryan S.

Turner küresellesmenin ne gibi sorunlar ürettigini, Dogu’nun nasil asagi olarak

yüzyillardir tanimlandigini söyle anlatir: “Kültürel küresellesmenin kültürel baskisi ayni

zamanda yerel karsitlik, muhalefet, köktenci dinsel ve milliyetçi duygularin asiri

tepkisine de yol açti. Dogu akildisi, duragan, gelisemeyen, despotik, “Oryantal

duraganlik kuraminin kökenini Aristo’nun Politics’ine, Montesquieu’nun Lettres

Persanes’ine ve De L’esprit des Lois’ine, Adam Smith’in An Inquiry into the Nature and

Causes of The Wealth of Nations’una ve Hegel’in The Philosophy of History’sine kadar

7 Max Horkheimer, Akil Tutulmasi, çev: Orhan Koçak, Metis Yayinlari, Istanbul, 2002, s. 56. 8 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, çev : Necmiye Alpay, Hil Yayin, Istanbul, 1998. s. 43. 9 Jorge Larrain, a.e., s. 216. 10 A.e., s. 216.

Page 145: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

137

izledi.”11 Dogu’nun ve az gelismis ülkelerin asagi, bagimli oldugu çok gerilere kadar

gitmekte pek çok düsünürün düsüncelerinde, eserlerinde yer almakta, desteklenmekte,

insanlarin beyinlerine de sokulmaya çalisilmaktadir. Bu söylemler, asagi görülen bu

halklarin insanlarinin çogu tarafindan da kullanir hale gelmis, sorgulanmasi

unutulmustur. Bu insanlarin büyük bir bölümü de maalesef Bati tarzi yasami ve tüketimi

benimsemis duruma gelmis, bu degerleri ulasilmasi gereken hedefler olarak

belirlemistir.

Üretimin, teknoloji sayesinde daha kolay hale gelmesiyle refahin herkes için artacagi

iddia edilmis, ama yalnizca belirli ülkeler daha zengin ve daha çok tüketir hale gelmis,

üçüncü dünya ülkeleri giderek daha çok fakirlesmis, büyük bir borç batagi içine

sürüklenmislerdir. Bauman, dünyadaki adaletsiz ekonomik ve siyasal yapinin

adaletsizligini rakamsal örnekler vererek yoksul ülkelerin nasil daha da bagimli bir

duruma ve bir çikmaza sürüklendigini gösterir: “Tavandaki % 20 dünya enerjisinin %

70’ini, metallerin % 75’ini ve agaçlarin % 85’ini tüketiyordu. Öte yandan “üçüncü

dünya” nin ekonomik olarak zayif ülkelerinin borcu 1970’te yaklasik 200 milyar dolar

civarinda geziniyordu. Yirmi yil içinde bu rakam tam 10 katina çikti ve bugün insanin

hayal gücünü zorlayan 2.000 milyar dolar sinirina dayandi.” 12 Rakamlar, insanligin

büyük bir bölümünün ne kadar zor bir durumda oldugunu, giderek bu halklarin yasamin

disina dogru itildigini göstermektedir. Dünyadaki varolan sistemin insanligi iyi yöne

dogru götürmedigi, fakir toplumlari yoksulluktan ve açliktan kurtaramadigi aci bir

gerçektir. Giderek adaletsizligin arttigi bu dünyada fakirlik artmakta, borç batagina itilen

ülkeler ve insanlari kölelesmeye dogru gitmektedir. Küresel olarak genisleyen kapitalist

sistem ve zihniyet farkli kültürleri de isgal etmekte, insanlari istekleri ve tüketimleri

konusunda aynilestirmeye dogru yöneltmektedir. Toplumlar da varliklarini bu küresel

ortama uyarlayarak sürdürmek, dünya pazarlarina girebilmek için üretim ve kültürel

11 Bryan S. Turner, Oryantalizm, Postmodernizm ve Globalizm, çev: Ibrahim Kapaklikaya, Anka Yayinlari, Istanbul, 2002, s. 150. 12 Zygmunt Bauman, Postmodernlik ve Hosnutsuzluklari, çev: Ismail Türkmen, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 83.

Page 146: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

138

yapilarini degistirmeye çalismaktadirlar. Zygmunt Bauman, günümüzün bu kriz içindeki

dünyasini söyle degerlendirir: “Bugün zengin fakat endiseli ve güvensiz yirmi kadar

ülke dünyanin geri kalani ile karsi karsiyadir. Ve bu geri kalanlar artik bunlarin ilerleme

ve mutluluk tanimlarina itibar etmiyor, fakat kendi çaba ve kaynaklariyla edindikleri

mutlulugu ya da sadece yasamlarini devam ettirebilmek için her geçen gün biraz daha

bunlara bagimli hale geliyorlar.”13

Habermas, içinde yasanilan refah toplumlarinda yerli halkin yabanci olan her seye karsi

gösterdigi etnosentrik tepkilerin oldugunu, yabanci isçilere, farkli inanç sahiplerine,

derisi farkli renkte olanlara, toplumdan dislanmis gruplara, sakatlara, Yahudilere karsi

gösterilen siddet ve nefretin arttigini söyler.14 Said günümüz dünyasini söyle yorumlar:

“Dünyanin genel hali, hem insani karasizliga düsüren kiskirticiligini hem de ideolojik

yükünü, kaypakligini gerilimini, degiskenligini, hatta ölümcüllügünü koruyor. Bir

zamanlar romantik, hatta duygusal bir deyisle Üçüncü Dünya diye anilan Güney yarim

küre, bir borç tuzagina yakalanmis, düzinelerce derme çatma ya da rabitasiz parçaya

bölünmüs, son on-bes yilda giderek artan yoksulluk, hastalik, azgelismislik sorunlarina

bogulmus durumda.”15Gerçekçi olarak bakildiginda dünyadaki sorunlar ve krizler

sürmekte, büyük bir çogunluk giderek köleye dönüstürülmektedir. Kapitalizmin gerçek

sorunlarini, krizlerini saklayan iktisadi akli ve kuramlarini elestiren André Gorz,

küresellesen uluslararasi sirketleri kendi ülkelerine çekmeye çalisan devletlerin aslinda

bu sirketleri daha da güçlendirdigini, bu yüzden disariya daha da bagimli hale

geldiklerini belirtir. Küresellesen sermayenin karsi konulmaz gücünün, her seyden önce

devletlerin birbirlerine karsi kiskirtilmayi hep birlikte reddetmek yerine, sermayeye

tanidiklari ayricaliklarla, sermayeyi kendilerine çekmek amaciyla birbirlerine karsi

giristikleri rekabetten dogdugunu söyler.16

13 A.e., s. 36. 14 Jurgen Habermas, Küresellesme ve Milli Devletlerin Akibeti , çev: Medeni Beyaztas, Bakis Yayinlari, Istanbul, 2002, s. 92. 15 Edward Said, Kültür ve Emperyalizm, s. 362. 16 André Gorz, Yasadigimiz Sefalet, çev : Nilgün Tutal, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 2001, s. 28.

Page 147: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

139

Çin’e dogru giden Bati sermayesi sonuçta bu bölgede ucuz isgücü bulmus ve kendi

dogasini kirletmek yerine bu bölgedeki dogayi yoketmeye, kirletmeye baslamistir.

Dünyanin en kirli on kentinden besinin Çin’de bulundugunu, ayrica Çin’in ciddi bir su

kitligi çektigini; akarsularin yarisinin endüstriyel atiklarla kisirlastirildigini ve bu

akarsularda balik yasamadigini; Pekin’de sise suyunun fiyatinin sütten daha pahali

oldugunu; oksijen dükkanlarinin tüketicilere oksijen sattigini söyle yerek durumun ne

kadar zor oldugunu gösterir.17 Iktisadi aklin, insani insanliktan çikardigini belirten

André Gorz, uluslararasi sirketlerin rekabet kapasitelerinin artirabilmesi için insanlardan

pek çok seyi feragat etmesini istedigini, bu durumun reel ücretlerin düsürülmesine,

sosyal güvencelerin yok olmasina, issizligin artmasina, çalisma kosullarinin

kötülesmesine, istikrarsizlasmasina, sonuçta çalisanlarin daha çok sey kaybetmelerine

neden oldugunu söyler.18

Sonuçta küresellesme zor durumda olanlari daha zor duruma sokmus, yanlarina

yenilerini eklemis, gücü elinde bulunduran belirli bir azinligin daha iyi yasamasina

yarayan bir sistem haline gelmistir. Bu sistem iktisadi aklin mantigina göre çalismakta

her seyi, insani degerleri de çikar elde edilebilecek araçlara dönüstürmektedir.

3.1.1. Küresellesme ve Kültürel Kimlikler

Stuart Hall, insanin kimlik sorununa ve kim olduguna verdigi yaniti, baskala rinin

olduklarinin disinda biri olarak verdigini söyler: “Tüm dünyayi dolasirsin: Senin

disindaki herkesin ne oldugunu ögrendiginde, sen onlarin olmadigisin demektir. Bu

anlamiyla kimlik daima, kendi olumlusunu sadece olumsuzun dar bakisiyla elde

edebilen yapilanmis bir temsildir. Kendini insa edebilmesi için, kimligin ötekinin igne

deliginden geçmesi gerekir. Kimlik oldukça aykiri bir karsitliklar kümesi üretir.”19

17 A.e., s. 40. 18 A.e., s. 28. 19 Stuart Hall, a.e., s. 41.

Page 148: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

140

Kapitalist zihniyetin küresel hale gelmesi kültürel kimlikleri rahatsiz etmis, ulusal

kimlik ler degerlerini, farkliliklarini, kim olduklarini daha çok sorgular ve tanimlar hale

gelmistir. Larrain, ulusal devletin gözden düsmesinin, küresellesmenin hizlanmasinin ve

zaman-mekan sikismasi süreçlerinin, ulusal baglari ve kimlikleri kesinlikle etkiled igini

söyler.20 Stuart Hall küresellesmeyle birlikte ulus-devletler çaginin geriledigini, ulusal

kimligin saldirgan irkçilik tarafindan yönlendirilen çok savunmaci ve çok tehlikeli bir

biçime dönüstügünü söyler.21 Farkli ve rakip kültürler bu yüzden diger kültürlerin kötü

özelliklerine, olumsuzluklarina daha çok vurgu yaparak kendilerini tanimlar hale

gelmislerdir. Tarih boyunca zaten varolan kültürlerin birbirleri hakkindaki olumsuz

yakistirmalari, önyargilari daha da abartili bir hal almistir. Kendi milli degerlerini ön

plana çikaran toplumlar, ister istemez bu konuda da kendilerini rekabet içine

sokmuslardir. Toplumlarin ortak degerleri, kültürel kimliklerinin olusumu için temel

olusturur. Ama küresellesen tüketim kültürü bu degerleri de yerinden oynatmaktadir.

Stuart Hall kimliklerin hem kaliplasmis oldugunu hem de olmadigini, sürekli degisim

içinde olduklarini söyler ve büyük kolektif kimliklerden bahseder: “Büyük kolektif

kimlikler, dünyada önceden üretilmis degismezlikler ve bütünlükler degildir.

Bütünlükler gibi islemezler. Kimliklerimizle kültürel ya da bireysel bir iliskileri varsa

bile, artik onlara iliskin konumlarimizin toplamini ortaya koyarak ne oldugumuzu

bilebilecegimiz birlestirici, yapilandirici ya da saglamlastirici bir güce sahip degiller. Bu

büyük kolektif kimliklerin artik geçmiste verdikleri gibi bir kimlik kodu veremediklerini

düsünüyorum.”22 Kimlik olusturma süreçlerinin ve etkileyen nedenlerin çok karisik

oldugunu, kimlik olusumunda sabit bir yapinin olmadigini, bunun çok kirilgan bir yapi

oldugunu söyler. Ingiltere’de birlik mitinden ve Commonwealth’in birlesmis kimliginin

kirilmasindan bahseder: “Kirk farkli tarihten kirk farkli insan, hepsi sermayenin

adaletsiz küresel ilerleyisi karsisinda degisik konumlarda, modern Britanya

Imparator lugu’nun dogusuyla belli bir noktaya sigdirlilmis – tüm bunlar tek bir yere

toplanmis ve toptan bir kimlikle damgalanmisti. Hepiniz tek bir sistemin içinde

20 Gorge Larrain, a.e., s. 212. 21 Stuart Hall, a.e., s. 47. 22 A.e., s. 68.

Page 149: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

141

olacaksiniz, tek bir sisteme katkida bulunacaksiniz. Sistem bu farkliliklarin yok

sayilmasiydi. Ama simdi sistem merkez zayiflamaya basladikça, farkliliklar ayrismaya

basladi.”23

Küresellesme kültürel kimliklerin zayiflamasina da neden olmus, ne olduklari sorusunu

beyinlerine sokarak, aynilasma ve silinip yokolma korkusunu kültürlere yaymistir.

Küresellesme karsisinda devletler, kültürel kimligi olusturdugunu düsündügü sinif, irk,

din, etnik köken, cinsiyet, ve milliyet gibi özellikleri ön plana çikarmaya baslamislardir.

Küresellesmenin getirdigi sorunlar karsisinda devletler kendi kültürlerini yüceleterek

çesitli tavirlar almaya çalismakta ama bu tutumlar baska sorunlara neden olmakta, pek

bir ise yariyor görünmemektedir. Alain Touraine bu durumu söyle yorumlar: “Ya ulusal

toplum kendisini ekonominin küresellesmesine karsi savunmak için saldirgan bir

ulusçuluga dönüsmüstür, ya da o, ekonomik modernlesmeye ortak kimliklerin

denetimini elinde tutmaya çalisirken özel kimlikler küresellesmeye ondan daha etkin bir

biçimde direnmistir.”24 Habermas, küresellesme ile ortaya çikan sorunlarin, özellikle

siyasi açidan medeni haklari kullanma yeterliginin uluslar-üstü düzeyde yapilandirilmasi

ve kurumsallastirilmasi gerektigini, bu sorunlari devletlerin kendi basina çözemeyecegi

duruma geldigini söyler:25 “Iliskilerdeki ve iletisimdeki küresellesme, ekonomik

üretimin ve parasal kaynaklarin küresellesmesi, teknoloji ve silah transferinde, özellikle

de ekolojik ve askeri risklerde küresellesme artik bizleri, bir ulus-devlet çerçevesi

içerisinde ya da daha önce alisagelmis yollarla egemen devletlerin birleserek

çözemeyecegi sorunlarla karsi karsiya birakmaktadir.”26

Sorunlar, ülkelerin kendi içlerine kapanarak çözemeyecekleri boyuta ulasmis

görünmektedir. Ülkelerin birbirleriyle iliskileri daha da artmis, ekonomik olarak fakir ve

gelisemeyen ülkeler daha da köseye sikismis, kendilerini bu küresel ekonomi karsisinda 23 A.e., s . 58-59. 24 Alain Touraine, Birlikte Yasayabilecek Miyiz ? çev: Olcay Kunal, Yapi Kredi Yayinlari, Istanbul, 2000, s. 217. 25 Jurgen Habermas, Küresellesme ve Milli Devletlerin Akibeti, s. 15. 26 A.e., s. 15.

Page 150: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

142

savunamayacak duruma gelmislerdir. Bu insanlarin çogu her ne kadar Bati karsiti

olurlarsa olsunlar, Bati tarzi yasama özenmekte, onlarin ürettikleri nesnelerin,

teknolojilerinin, davranis kaliplarinin tüketicisi haline gelmektedirler. Said , bu konuda

bir bütün olarak Arap ve Islam dünyasinin, Bati’nin piyasa sisteminin oltasina

yakalanmis durumda oldugunu söyler. 27 Said ülkenin en önemli kaynagi olan petrolün

de Amerika’nin iktisadi sistemine aktigini, Arap petrol gelirlerinin burada toplandigini

söyler ve söyle devam eder: “Bu durum, petrol zengini Araplari Amerikan ihraç

ürünlerinin büyük bir tüketicisi haline getirmistir. Körfez devletleri kadar Libya, Irak ve

Cezayir gibi radikal devletler için de geçerlidir bu. Benim üzerinde durdugum sey,

bunun tek yönlü bir iliski olmasidir; bu iliskide ABD, pek az ürün (temelde petrol ile

ucuz insan gücü) alan seçici bir müsteridir, Araplar ise, ABD’nin zengin maddi ve

ideolojik ürün yelpazesinin büyük bir çesitlenme gösteren tüketicileridir.”28

Küresellesen kapitalist sistem de güçlünün güçsüzü egemenligi altina almasina, bagimli

hale getirmesine ve sekillendirmesine daha fazla olanak tanimaktadir. Asagilanan

halklarin olumsuz imgeleri tüm dünyaya daha hizli bir sekilde yayilmakta, ve daha çok

olumsuzluklar eklenerek tekrar olusmaktadirlar. Pek çok halklar da farkinda olmadan

birbirleri ve hatta kendileri için olusturulan bu olumsuz imgeleri benimsemekte ve öyle

kabul eder hale gelmektedirler. Maalesef pek çok aydin diye taninan kisiler de bu

dege rleri böyle kabul eder hale gelmistir. Kendi toplumunu, insanlarini elestirirken,

Sarkiyatçi söylemler gibi diger halklar için üretilmis kliseleri de, yakistirmalari da

kullanmaktan geri kalmazlar. Örnegin “Sark kurnazligi” en çok dolasimda olan

kliselerden biridir. Sarkiyatçilar bu kavrami, Dogulularin kendine özgü bir sinsilik ve

uyaniklik tasidigi anlamini vermek için kullanir. Bu durumda Bati hiç kurnaz degildir,

her zaman dürüst ve kibardir. Bu ülkeleri isgal edip sömürmek, siddet uygulayip

toplumlarin kaynaklarina el koymak ve bunu sayisiz bahanelerle mesrulastirmaya

çalismak da bir dürüstlüktür Bati için. Çünkü Bati akilli olmayi yalnizca kendine

27 Edward Said, Sarkiyatçilik, s. 338. 28 A.e., s. 339.

Page 151: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

143

yakistirir. Çesitli hilelere basvuran ise Sark’tir, kurnaz öteki’dir yani. Bati merkezdir,

uygar bir konumdadir ve örnek alinmasi gereken ileri bir yerdedir ötekiler için. Bati akli

ön plana çikardigi için, duygulardan yoksun olan bir aklin eksik kalacagini söyleyen

Stjepan G. Mestrovic, sosyolojik teorilestirmelerin çogunda kayip olan malzemenin

duygularin rolü oldugunu söyler ve alternatif olarak “duyguötecilik” kavramini önerir:

“Bana gore, çagdas Bati toplumlari, sentetik sanki-duygularin, benlik, ötekiler ve bir

bütün olarak kültür endüstrisi tarafindan genis çapta manipülasyonunun temeli haline

geldigi yeni bir gelisme safhasina giriyor.”29

Degerlerin, çagin tüketim mantigina göre olusturuldugu, tüketime yöneltildigi, kültür

endüstrisi tarafindan belirlendigi bir dünyada giderek duygular yok olmakta, markalar

kimliklerin en önemli parçalarini olusturmak tadirlar.

3.1.3. Küresellesme, Öteki ve Yabancilasma

Freud, bu dünyada insanin mutlu olabilme olanaklarinin sinirli oldugunu söyler.

Nedenlerden birincisi; çürümeye ve çözülmeye maruz kalan, aci ve kayginin üstesinden

gelemeyen vücudumuzdur. Insanin mutlu olabilmesini engelleyen diger nedenler ise; en

güçlü ve yikici güçlerle bize saldrian bir dis dünyadan ve son olarak da diger insanlarla

olan iliskilerimizden kaynaklanir. Freud, öteki insanlarla olan iliskilerimizden

kaynaklanan mutsuzlukta belki de digerlerinden daha fazla aci çektigimizi söyler.30

Insanlar ileri bir uygarliga sahip olduklarini düsünseler bile, insanin insana çektirdigi

acilar siddetini sürdürmektedir. Fromm, insanlik tarihinin kanla yazildigini, siddetin

sasmaz bir biçimde uygulandigini söyler.31 Insanlara yine en büyük felaketler diger

insanlar tarafindan gelmektedir.

29 Stjepan G. Mestrovic, Duyguötesi Toplum, çev: Abdullah Yilmaz, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1999, s. 51. 30 Freud Sigmund, Civilization and its Discontents, çev : Joan Rivier, New York , J. Cope and H. Smith, 1930, s. 28. 31 Erich Fromm, Sevginin ve Siddetin Kaynagi, çev: Yurdanur Salman, Nalan Içten, Payel Yayinlari, Istanbul, 1990, s. 14..

Page 152: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

144

Sartre, insanin kendisini tanimasinin yalnizca ötekinin varligi ile, bakisi ve

yargilamasiyla oldugunu, öteki’nin belirmesi ve bakisiyla ben’in bakilmis olarak

yabancilasmasini, ben’in düzenledigi dünyanin baskasi tarafindan yeniden

düzenlendigini ve kisinin bu dünyadan ve kendinden yabancilastigini anlatir.32

Amerika’ya gittigi zaman Siyahlarin durumunu daha iyi anlar ve ayrimci bakislari,

kendisinin de bir Beyaz olarak tekrar tanidigini anlatir. Fanon, sömürgeci Beyaz adamin

Zencinin dünyasini isgal etmesiyle Zencinin yabancilasmasini ve ruhsal olarak

gerilemesini anlatir : “Zencinin, kendini irksal baglardan soyutlayarak Avrupa kültürünü

benimsemeye zorladigi andan itibaren baslamaktadir yabancilasma. Öte yandan, bir irkin

baska bir irki sömürmesini öngören sistemlerin kurbani durumundaki insanlarin

sorunudur yabancilasma. Daha üstün oldugunu ileri süren bir uygarligin baska bir

dünyaya bakis, dünyayi yorumlayis formu üzerindeki horgörüsüne hedef olan insanlarin

sorunudur yabancilasma.”33

Simone de Beauvoir, erkeklerin yarattigi deger yargilarindan olusan adaletsiz bir

dünyada kadinin konumunu anlatir. Erkek, “Özne” rolünde kadin ise “Öteki”

konumundadir. Ikinci Cins adli eseriyle dünyada erkekler tarafindan yaratilan tek

boyutlu kadin imgesini yikmaya çalisir. Bilincin Öteki ile iliskisi sorununu ele alir.

Ikilem Özne ve Öteki arasindadir. Öteki’nin Özne için varoldugunu, alt bir yere

konuldugunu, sessizligi ve pasifligi oynadigini gözlemler. Kadinin biyolojik yapisi

nedeniyle, sosyo-ekonomik dünyanin disinda tutulamayacagini, alt bir siraya

yerlestirilemeyecegini savunur. Cinsellik kavramini, kadinin hormonlari ve içgüdüleri

ile belirlenmedigini, iliskilerinin kendinden çok digerlerinin hareketleri, erkeklerin

yönettigi bir dünyada olustugunu, degistigini söyler: “Kimi zaman “kadin dünyasi”

erkek dünyasiyla karsilastirilir, oysa bir kez belirtmek gerekir ki, kadinlar hiçbir vakit

özerk ve kapali bir toplum kuramamislardir; erkeklerin yönettigi bir topluluga

32 Jean Paul Sartre, L’Etre et Le Néant, Editions Gallimard, Paris, 1992, s. 309. 33 Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maskeler, çev: Mustafa Haksöz, Sosyalist Yayinlar, Istanbul, 1996 s. 210.

Page 153: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

145

karismislardir ve burada ikinci derecede bir yerleri vardir ….” 34 Kadinlarin ikinci

derecede varliklar oldugu üzerine yazan ve bunu destekleyen yazilar tarih boyunca da

pek çok yazar tarafindan ele alinmistir. Günümüzde reklamlarda, müzik kliplerinde,

filmlerde, çogu dergilerde kadinlar da sürekli cinsel bir nesne olarak sunulmaya devam

etmekte, elestirilere yanit olarak, çesitli bahanelere, nedenlere basvurularak savunmaya

çalisilmaktadir. Kadinlarin algilanis biçimi, insanlarin iliskileri insani olmayan bir boyut

kazanir. Toplumsal degerler, davranis biçimleri sonuçta birilerinin çikarlari

dogrultusunda olusur. André Gorz, yasadigi toplumda ve bu tür toplumlardaki sosyal

iliskilerin kimsenin kendini açmadigi soguk, kodlanmis, hukuksal, mekanik iliskiler

oldugunu ve bu nedenle kisisel varolusla toplumsal varolus arasinda bir bosluk oldugunu

söyler.35

Küresel olarak yayilan kapitalist ekonomik sistem insan iliskilerini de belirlemekte,

tüketimle, markalarla mutlu olabilecegini, kisiligini yüceltebilecegini sanan insanlari

çogaltmaktadir. Insani degerler bile kar edilecek araçlar olarak görülmekte, eger bunlar

kazanca dönüsmüyorlarsa anlamlarini yitirmektedirler. Paranin ve nesnelerin insanlari

kontrol ettigi bir dünyada insan da bir nesneye dönüsmekte, kendinden ve türsel

özelliginden giderek yabancilasmaktadir. Markalar ve tüketimleri özendirilmekte,

insanlarin diger insanlara deger verisi, onlara bakisi bu nesnelere ulasabilme oranina

göre olusmaktadir. Para ve ekonomik çikarlar tarafindan sekillenmeye baslayan insanlar

sonuçta kisisel özelliklerini de pazarda kendilerini en iyi sekilde sunabilecekleri hale

getirmek için gelistirmektedirler. Marx insanin kapitalist sistemde nasil yabancilastigini

ve yabancilasmis emegin insani türsel özelliginden yabancilastirdigini anlatir. Insani

diger canlilardan ayiran bir özelligi de insanin türsel özelligidir. Bilinçli dirimsel etkinlik

biçimi, insani, hayvanin dirimsel etkinliginden dogrudan dogruya ayirir.36 Marx’a göre,

insan bu türsel özelligini üretim yaparak gösterir. Hayvanlar da üretir, ama yalnizca

34 Simone de Beauvoir, Kadin, Ikinci Cins 3. cilt. çev: Bertan Onaran, Payel Yayinevi, Istanbul, 1993, s. 7. 35 André Gorz, v.d., ”Kisi, Toplum Devlet” Post Modernist Burjuva Liberalizmi, çev : Yavuz Alogan, Sarmal Yayinevi, Istanbul, 1995, s. 139. 36 Karl Marx, 1844 El Yazmalari, çev: Kenan Soner, Sol Yayinlari, Ankara, 1976, s. 162 -163.

Page 154: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

146

kendi bazi ihtiyaçlarini saglamak için basit araçlar yapabilirler: “Hayvan sadece kendi

türünün ölçü ve gereksinmelerine göre yapar, oysa insan her türün ölçüsüne göre üretir

ve nesneye her yerde kendi iç dogasini uygulamasini bilir; demek ki insan güzellik

yasalarina göre de üretir.”37 Ama insan kapitalist toplumda giderek ürettigi nesneden

yabancilasir hale gelmektedir. Insanlar çogu iste önceden belirlenmis belli hareketleri

tekrarlayarak, monoton bir sekilde üretim yapar. Ürettigi nesne kendisinin degil, kendi

disinda olan bir güce aittir. Ürettigi nesneye kendi yaraticiligini, duygularini koyamaz.

Üretim sürecinde kendine ve dogasina yabancilasir. Insanin türsel özelligine

yabancilasmasi, insanin insana yabancilasmasini da dogrurur : “Insan kendi kendisinin

karsisinda iken, onun karsisinda olan ötekidir. Insanin kendi emegine, kendi emek

ürününe ve kendi kendine iliskisi için dogru olan sey, insanin öbür insana, ve onun emek

ve emek nesnesine iliskisi için de dogrudur.”38 Insanligindan yabancilasan ve bu türsel

özelligini kaybeden insan bu durumda diger insanlarla olan iliskilerinde de yabancilasma

içine girer. Iliskileri çikar iliskilerine dönüsür. Marx, paranin gücünü ve neleri

dönüstürebilecegini söyle açiklar: “Paranin tüm insanal ve dogal nitelikleri bozup

karistirmasi, olanaksizliklari bagdastirmasi –tanrisal güç- onun, insanlarin

yabancilasmis, yabancilastiran ve yabancilasan türsel özü olarak özünde içerilmislerdir.

Insanligin yabancilasmis erkligidir o.”39

Fromm, kapitalist toplumu ve toplumun dayattigi yasam biçimini, insanlarin çikarci,

birbirlerini kullanmaya hedefleyen iliskilerini inceler ve çagdas toplumun nasil bencil

bireylerden olustugunu söyle açiklar: “Çagdas toplum, (“birey” sözcügünün Yunanca’si

olan ) “atomlar” dan, birbirine yabancilasmis, gene de bencil çikarlarla, birbirini

kullanma gereksinimiyle birbirinden kopamayan küçük parçaciklardan olusuyor.”40

Fromm, çagdas toplumsal kisiligi çözümlerken, yabancilasma kavramini kullanir ve

niçin bu kavrama agirlik verdigini söyle anlatir: “Bunun bir nedeni, bence bu kavramin

37 A.e., s. 161. 38 A.e., s. 162-163. 39 A.e., s. 232. 40 Erich Fromm, Saglikli Toplum, çev :Yurdanur Salman, Payel Yayinevi, Istanbul, 1990, s. 154.

Page 155: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

147

çagdas kisiligin en derinlerindeki noktalarina dek ulasmasidir; baska bir neden de,

çagdas toplumsal-ekonomik yapiyla siradan bireyin kisilik yapisi arasindaki etkilesmeye

egildigimizde, bu kavramin en uygun düsen kavram olmasidir.”41

Nesnelerin ve paranin egemen oldugu bir sistemde giderek kar ve çikarlara indirgenen

iliskiler, üretim sürecindeki yaraticiligin ortadan kalkmasi, insanin kendi dogasina,

kendisine, kendi türüne olan yabancilasmasini da getirir. Bu tür yasamla insanlar, kendi

ben’liklerini olusturamaz, ben’liklerini olusturabilmek için toplum ve kültürleri

tarafindan onaylanmayi beklerler, veya bunun yanilsamasi içine girerler. Onaylanmak

demek egemen ekonomik ve toplumsal degerlere olabildigince kendilerini

uyarlayabilmek demektir. Insanin böyle bir toplumda kendisini algilamasi da bu

degerleri edinebilmesine baglidir. Çevresi ile olan iliskilerini bu degerler belirleyecektir.

Fromm böyle bir kapitalist sistemde insanin kendisini nasil algiladigini ve insan olarak

nasil algilamasi gerektigini söyle belirtir: “Kendini ancak söyle algilayabilir insan :

Sevgi, korku, inanç ve kusku duyabilen bir birey olarak degil de, toplumsal düzen içinde

belli bir islevi yerine getiren, gerçek yaradilisindan yabancilasmis bir soyutlama olarak.

Degerlilik duygusu basarisina, kendini pahaliya satip satamadigina, ise basladigi

zamankine göre daha iyi bir durumda olup olmadigina, isinde basari kazanip

kazanmadigina baglidir. Bedeni, kafasi ve ruhu anamallaridir onun; yasamdaki görevi de

bunlari kazançli bir biçimde isletmek, kendisinden kar saglamaktir.” 42

Insanlar kendi niteliklerini bu sistemin zorunluklarina uyarlayabilmek için çabalayip

durmakta, sunulan bu yasam tarzinda kendi isteklerini yapiyormus yanilsamasi içinde

yasamaktadirlar. Herbert Marcuse, kapitalizmi, ürettigi tüketim toplumunu, sundugu

yasam biçimini elestirir ve insanlari yabancilastirdigini söyler. Bireyler kendilerini,

dayatilan varolus ile özdeslestirdikleri ve onda kendi gelisim ve doyumlarini bulduklari

zaman bunun sorgulanmasi gerektigini ve bunun daha ilerleyici bir yabancilasma

41 Erich Fromm, a.e., s. 124. 42 A.e., s. 156.

Page 156: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

148

evresini olusturdugunu söyler: “Yabancilasma tamamiyla nesnel hale gelir,

yabancilasmis özne yabancilasmis varolusu tarafindan yutulur. Salt bir boyut vardir, ve

her yerde ve tüm biçimlerdedir. Ilerlemenin basarimlari ideolojik aklamayi oldugu gibi

suçlamayi da püskürtür; bunlarin mahkemeleri önünde, ussalliklarinin “yanlis bilinci”

gerçek bilinç olur.”43 Yabanc ilasmis degerler, istekler artik normalmis gibi algilanmaya

baslanir. Insana yabanci, insani duygulari yok eden pek çok davranis farkinda olmadan

benimsenir, içsellestirilirler ve yasama dahil edilirler. Ekonomik gerçeklik sonuçta

insanlari kullanir ve yabancilastirir. Para ve çikarlar, kisiler arasindaki iliskileri yönetir

ve yasamin her yönüne bu çikarci düsünceleri sokar. Insanlar da birbirlerini

kullanacaklari bir araç, bir öteki olarak görmeye baslar ve birbirlerini tüketmeye

çalisirlar. Insanlar tüketim yaparak yasamayi ruhsal bir doyum olarak görmekte, belirli

nesneleri, markalari tüketemezlerse, onlari alamazlarsa aci çeker hale gelmektedirler.

Herbert Marcuse, yanlis ve gerçek ihtiyaçlari ayirt edebilecegimizi söyler. Yanlis

ihtiyaçlar toplumsal çikarlar tarafindan yukaridan insana dayatilanlardir: bu ihtiyaçlar,

zorlugu, saldirganligi, sikinti ve adaletsizligi dogururlar. Reklamlarla uyum içinde

dinlenme, eglenme, davranma ve tüketme, baskalarinin sevdiklerini sevme ve nefret

ettiklerinden nefret etme gibi yürürlükteki ihtiyaçlarin çogu bu yanlis ihtiyaçlar sinifina

girerler.44 Horkheimer, günümüzde lüks mal ve hizmetlerin ya kitleler tarafindan

zorunlu tüketim olarak benimsenmekte ya da rahatlama yolu olarak görülmekte

oldugunu söyler.45 Erich Fromm giderek tüketimlerimizin sürekli arttigini, nesneleri elde

etme yoluyla onlari kullanma yolu arasindaki kopukluktan bahseder. Markalarin

tasinmasi, pahali olan nesnelere sahip olunmasi kisilerin toplum içindeki üstün yerlerinin

göstergesi olarak görüldügünü söyler.46 Guy Debord, modern tüketimin dayattigi sahte

ihtiyaçlardan ve toplumsal yasamin tahrif edilmesinden bahseder. Ona göre, tüketim

sayesinde mutlu bir sekilde birlesmis toplum imajinda, gerçek bölünmeye ancak bir

43 Herbert Marcuse, Tek Boyutlu Insan, çev : Aziz Yardimli, Idea Yayinevi, Istanbul, 1997, s. 22. 44 A.e., s. 18. 45 Max Horkheimer, a.e., s. 82. 46 Erich Fromm, Saglikli Toplum, s. 146-147.

Page 157: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

149

sonraki tüketim basarisizligina kadar ara verilmistir sadece. 47 Tüketim toplumunda

yapay ihtiyaçlar, insanlara kendi ihtiyaçlariymis gibi sunulur. Küresel ekonomik sistem,

isteklerini hemen doyurmak isteyen, tüketime yatkin, markalari kisiliginin parçasi olarak

gören, onlara bagimli yasayan insanlar ister. Marcuse toplumda meydana gelen

yabancilasmayi ve kisinin durumunu söyle açiklar: “Insanlar kendilerini metalarinda

tanirlar ; ruhlarini otomobillerinde, müzik setlerinde, içten-katli evlerinde, mutfak

donatiminda bulurlar. Bireyi toplumuna baglayan düzenegin kendisi degismis ve

toplumsal denetim ürettigi yeni gereksinimlerde demirlemistir.”48

Fromm yirminci yüzyil kapitalist insan tipinin, daha çok tüketmek isteyen, kaliplasmis,

kolayca etkilenmeye açik, önceden belirlenebilen, kendini özgür ve bagimsiz hisseden,

herhangi bir yetkeye, ilkeye ya da vicdana boyun egmedigini sanan insan oldugunu

söyler.49 Herbert Marcuse, kapitalist toplumda tek boyuta indirgenen iliskileri ve bilinci

elestirir. Baskici bir bütünün yönetimi altinda özgürlügün güçlü bir egemenlik aracina

dönüstürülebilecegini söyler. Efendilerin özgürce seçimi efendileri ya da köleleri

ortadan kaldirmaz. Genis bir mallar ve hizmetler çesitliligi içersinde özgür seçim

yapmak da özgürlük anlamina gelmez., bu mallar ve hizmetler yasam üzerindeki

toplumsal denetimleri destekliyorlarsa, dayatmayi ve sahte ihtiyaçlari içeriyorsa

yabancilasmayi artirir. 50

Küresel hale gelen kapitalist ekonomik sistem ve deger yargilari sonuçta farkli kültürleri

ve özelliklerini de yok etmekte, her seyi tüketime sunarak insanlari, kültürleri bir örnek

yapma egilimindedir. Ekonomik sistem kendi dogrulariyla, kitleleri yönlendirmekte,

tüketime yönelik davranis kaliplarinin herkes ve her kültür tarafindan edinilmesini

saglamaktadir. Insanlar küresel ekonomik sistemin degerleriyle kusatilmis, sikistirilmis

durumda kalmislardir. Bu sikistirilma çogu insan tarafindan farkedilmez ve tek dogru

47 Guy Debord, Gösteri Toplumu, çev : Aysen Ekmekçi, Oksan Taskent, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1996 , s. 39. 48 Herbert Marcuse, a.e., s. 20. 49 Erich Fromm, Saglikli Toplum, s. 123. 50 Herbert Marcuse, a.e. , s. 19.

Page 158: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

150

olanin bu oldugu kabul edilerek yasanir. Ekonomik savas her seyi tek boyutlu bir yöne

ve acimasiz bir dünyaya dogru sürükle mektedir. Her seyin tüketim nesnesi haline

gelmesi kültürleri de tüketilmesi gereken markalara indirgemistir. Bati kültürüne ait

olmak, Batili olmak, Dogulu olmak gibi olgular çesitli anlamlar tasir hale gelmistir.

Küresel ekonomik zihniyetin degerleriyle kusatilan, sikistirilan toplumlar da varliklarini

bu küresel ortama uyarlayarak sürdürmeye çalismakta, dünya pazarlarina girebilmek için

kendilerine biçilen rolü oynamaktadirlar. Ötekiler Bati’nin taklitçileri olarak görülmek

istenmektedir. Bati’nin ve Batili degerlerin dogal ve nesnel ölçüler olarak algilanmasini

saglayan tek yönlü bir bilgi akisi ve tutum küresel hale gelen dünyada daha da hizli

yayilmaktadir. Küresel hale gelen dünyada ise pek çok kültür ve toplum Bati gibi olmak

ve onlar gibi tüketmek istemektedir.

3.2. En Alttakiler

Ikinci dünya savasindan sonra enkaz haline gelen pek çok ülke yeniden yapilanmak,

savasta yikilan ülkelerini tekrar onarabilmek için kapilarini yabancilara, yabanci isçilere

açmaya baslar. Genellikle daha fakir ülkelerden gelen bu isçiler belki de

düsündüklerinden çok daha zor sartlarla karsilasmis, farkli bir kültüre gelmenin ve o

kültürce dislanmanin, asagilanmanin acisini yasamislardir. Almanya’daki isçilerin,

özellikle yabanci isçilerin yasam ve çalisma kosullarini, maruz kaldiklari insanlik disi

muameleleri gören Günter, bu yasananlari yalnizca onlardan birisi olabilirsem daha iyi

hissedebilir ve anlayabilirim der ve bir Türk isçisi kiligina girerek bu acimasiz hayata

baslar. Yani toplumunda ötekilestirilen, dislanan, çaresiz bir yabanci isçi olur. Günlerini

en kötü sartlarda yabanci isçilerle beraber bir Türk isçisi olarak geçiren Günter, yabanci

isçilerin sagliksiz ve tehlikeli sartlarda bazen ölümle sonuçlanabilecek islerde

çalistirildiklarini görür. Her seyin kar etmek için bir araca dönüstürüldügü, insanlarin

hayatlarinin hiçe sayildigi bir sistemde özellikle yabanci isçilerin insani insanliktan

çikaran is kosullarindaki dramatik yasamlarini görür. Yalnizca ekonomik çikarlar için

isleyen bir sistemde insanlarin kullanilip birer çöp gibi atildigini, yabanci ve muhtaç

Page 159: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

151

durumda olduklari için her türlü asagilamaya maruz kaldiklarini, insan yerine

konulmadiklarini yasayarak onlari anlamaya çalisir. Kaçak olarak gelen ve kaçak

çalismak zorunda olan insanlarin nasil sömürüldüklerini, her geçen gün bozulan

sagliklarini, vücutlarinin çöküslerini, güçlerinin tükenislerini, ölüme biraz daha

yaklastiklarini görür.

Almanlarin bu ülkede yasayan yabancilara karsi takindiklari tavirlar ve davranislar

Günter’i rahatsiz eder. Kendi ülkelerinde issiz ve yoksul bir çaresiz kalan insanlarin

ülkelerine getirilip kullanilmalarini, ölüme kadar götüren, kansere yol açan çalisma

kosullarini anlatir. Bu kitaptaki olaylar ve benzerleri tabii ki yalnizca Almanya’da olan

olaylar degildir. Insani degerleri bir yana birakan, ekonomik çikarlar için insanin yasam

hakkina önem vermeyen, onlari kullanilacak bir nesne ve bir araç gibi gören tüm

sistemlerde, toplumlarda böyle olaylar yasanmaktadir. Ikinci Dünya savasindan sonra

hizla gelismek isteyen Almanya, ülkesine pek çok yabanci isçi almaya baslar.

Asagilamalara maruz kalinan yabanci bir ülkede, bu agir sartlarda yabanci bir isçi olarak

yasamak katlanilmasi zor bir çiledir. Isçilerin hayat ve çalisma sartlarini izleyen Günter,

yabancilarin ne kadar aci çektigini, zor durumda oldugunu görür. Yabanci bir Türk isçisi

olarak bu olaylari hissetmek ve yasamak ister. Ali Levent kimligini alarak ufak birkaç

makyajdan sonra kendisi de bir Türk isçisi haline gelir. Çalisma sartlarinin gittikçe

kötülestigini, yabancilara karsi yapilan uygulamalarin, yasalarin giderek sertlestigini ve

tüm bunlarin yabancilarin ruhsal olarak da rahatsiz olmalarina neden oldugunu söyler

Günter : “Almanya’daki yabanci gençlerin hemen yarisinin ruhsal bozukluklar içinde

olduklarini biliyordum. Kendilerine reva görülen uygulamalari artik kaldiramiyorlardi.

Bunlari disardan ben de görebiliyordum. Ama bu durumda olanlar, kendileri neler

duyuyorlar, bunlara nasil katlanabiliyorlardi ?”51 Tüm bu çekilen acilari ve neler

hissettiklerini anlamak isteyen Günter, bu ezilen ve dislanan insanlardan, ötekilerden biri

olmak ister. Çogu insanin yapamayacagi, göze alamayacagi bir ise kalkisir. Genelde bu

insanlardan, yabanci isçilerden uzak durulmasi gerekir, onlarin duygularinin, çektikleri

51 Günter Wallraff, En Alttakiler, çev : Osman Okkan Milliyet Yayinlari, Köln, 1986, s. 15.

Page 160: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

152

acinin bir önemi yoktur. Günter yasadigi toplum tarafindan dislanan, ezilen bir insanin

neler hissettigini anlamak için o dislanan ve yabancilasan kisi olmayi ister ve bir Türk

isçisi olur. Bu rol hiç de kolay olmayacaktir, çünkü fiziki olarak yipranmasi, ruhsal

olarak da pek çok sikintiya, baskiya maruz kalmasi demektir bu rol onun için :

“Toplumun disladigi bir azinliktan, “En alttakiler” den biri olmak için fazla çaba

göstermeme bile gerek yoktu. Evet, bir Türk degildim. Ama toplumun maskesini

indirmek için maske takmak zorunlu oluyor.”52 Yasadigi sistemin ne kadar demokratik

oldugunu ve insanlar arasinda yapilan ayrimciligi, yasayarak sorgulamaya baslar:

“Bizim demokrasi olarak adlandirdigimiz bu sistemde bir irk ayrimciligi yasaniyor.

Gördüklerim, yasadiklar im, düsünebildiklerimi kat kat asti: olumsuz açidan. Federal

Almanya’nin göbeginde, 19. yüzyili anlatan kitaplarinda dile getirilen kosullarda

yasiyordum.”53 Çogu insanin hem fiziksel hem de ruhsal olarak dayanamayacagi türden

islerde çalisir. Tüm olumsuzluklara, yipranmasina ragmen, bir seyler ögrendigini,

gelistigini söyler : “Evet, son derece kirli islerde; insani yipratici, tüketici kosullarda

çalistim: Sevgisizligin, horlanmanin en tüyler ürpertici türlerini yasadim. Ama bu

çalisma beni yalnizca vücutça yipratabildi. Ruhsal açidan ise saglamlastirdi bile

diyebilirim.”54

Türk kiligina girmek için birkaç degisiklik yapar ve is aramaya koyulur. Gazeteye söyle

bir ilan verir : ”Saglam yapili yabanci isçi is ariyor.

Agir ve pis islerde çalisabilirim.

Ücret önemli degil. Basvuru için

358458”55

Ilk isi Köln’de bir villada bulur. Bir gün alarm sistemi bozulur ve ilk süpheyi çeken ve

polisin ilk kuskulandigi kisi o olur. Çünkü o yabanci bir isçidir. Düsmanlik duygularinin

52 A.e., s. 16. 53 A.e., s. 17. 54 A.e., s. 17. 55 A.e., s. 15.

Page 161: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

153

artmasi üzerine bu ise daha fazla devam edemez. 56 Daha sonra Dogu Almanya ’dan

gelmis bir anayla kizinin yanina girer. Orada da Türk oldugunun duyulmamasi gerekir.

Yasli anne ve kizinin kendisini komsulardan sakladiklarini çünkü hemen, “Türk

çiftligine dönmüs orasi! ” diye yakistirmalarin baslayacagini söyler.57

Bir sene boyunca pek çok ayak islerinde çalisir. Laterna çalarak para toplamaya çalisir:

“Saatlerce dikilip durdum; bana misin diyen olmadi. Buna pek fazla sastigimi da

söyleyemem. Her gün karsilasilan yabanci düsmanligi yenilik degerini yitirdi. Olsa olsa

düsmanca olmayan bir davranis ilginç geliyordu insana. Önünde, “11 yildir

Almanya’dayim. Türküm ve issizim. Burada kalmak istiyorum. Sagol.”, yazili bir tabela

bulunan bu garip laternaciya yalnizca çocuklar çok cana yakin davraniyorlardi. O da

anne ya da babalari onlari zorla ellerinden çekip götürünceye kadar.”58 Bu toplumda

yetisen çocuklar da sartlanarak, üretilen önyargilar ile beraber yetistirmektedir.

Fanon’un da dedigi gibi insanlar yasadiklari toplum tarafindan kültürel yüklemelerle

büyümekte ve bu yargilar sorgulanmasi gerekmeyen dogrular olarak kabul

edilebilmektedir. Içsellestirilen bu önyargilar ve kliseler toplumun hemen hemen tüm

üyelerinde görülebilmektedir.

Regensburg’da karnaval sirasinda bir birahanede Almanlarin satasmasina ugrar : “Tam

ortalik yatismisti ki, ilerideki bir masada olayla ilgilenmiyormus gibi oturan bir adam

yavasça kalkti, bira tezgahina yaklasti ve cebinden çikardigi bir biçagi tezgaha

saplayiverdi: “Çekil git buradan, Türk domuzu! ” Bu beyin, çevrenin önemli yerel

politikacilarindan biri oldugu sonradan ortaya çik ti.”59

Yabancilara olan düsmanca tutum her yerde kendini gösterir. Kin ve nefret duygulari

yaratildi mi, bir daha silinmesi neredeyse imkansiz hale gelir. Bu tür düsmanliklar tüm

56 A.e., s. 20. 57 A.e., s. 22. 58 A.e., s. 23. 59 A.e., s. 24.

Page 162: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

154

kültürlerde görülebilir. Ayni toplumda yasayan birbirinden farkli kültürler, azinliklar,

birbirlerini dislayip horgörebilir. Bu insanlara yasamin her aninda yabanci olduklari,

degersiz bir sey olduklari kendilerine hatirlatilir. Günter de yabanci bir isçi olmanin,

toplumun içinde böyle dolasmanin ezikligini yasar: “Ama her gün, hemen her yerde

karsilastigim soguk asagilama, en az bu tür saldirilar kadar aci vermekteydi bana. Tiklim

tiklim dolu bir otobüste, yanindaki yerin bos kalmasi insanin içini sizlatiyor. ”60

Almanya Türk iye maçina gider, yanina kirmizi beyaz sapka ve Türk bayragi alir. Ancak

neo-nazi grubunun tam ortasina düsünce, bunlari saklayiverir. Burada sikintili anlar

yasar ve isin ciddiyetini anlar: “Ali Levent” kimligimi ilk ve son kez bu maç sirasinda

reddetmek zorunda kaldim.Yine de aslinda Alman olduguma inanmadilar. Beni bir

yabanci yerine koydular. Saçlarima sigaralarini sokanlar, basimdan asagi bira bosaltanlar

eksik olmadi.”61 Almanya’da sürekli tekrarlanan, her yere yayilmis Türkler aleyhindeki

sloganlardan örnekler verir: “Hitler zamaninda kalma “Zafer kutsaldir!”-“Kahrolsun

kizil cephe!” gibi bagirtilar girla gidiyordu. Sürekli tempo tutularak bagirilan “Türkler

Disari!” “Almanya Almanlarindir!”gibi sloganlarin ardi arkasi kesilmiyordu. ” 62

Çalistigi yerlerde ücretin düsüklügü yaninda insan yerine koyulmama, horlanma, dalga

geçilme, her zaman maruz kalinan kötü muameleler eksik olmamaktadir. Daha sonra bir

insaat firmasinda is bulur, buradan daha farkli yerlere çalistirilmak için götürülür.

Günter, çalistirilan kaçak isçilerin sayisinin 200 bin ve çogunlugunun Türk oldugunu,

köle tacirligine karsi da pek bir sey yapilmadigini söylüyor.63 Yasadiklarindan ve sürekli

ezilen, horlanan insanlarin maruz kaldiklari hakaretlerden bir baska örnek daha verir:

“Elimde kova, kürek ve bezlerle tuvaletleri temizlerken, helalara giren çikanlar da

oluyor. Genç bir Alman takiliyor: “Sonunda kendimize bir temizleyici kadin bulduk

iste” Iki orta yasli adam, bir heladan ötekine lafliyorlar: “Diskiyla çisten daha kötü

60 A.e., s. 23. 61 A.e., s. 26. 62 A.e., s. 26. 63 A.e., s. 48.

Page 163: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

155

kokan nedir, biliyor musun ? “Çalismak herhalde !” ““diyor arkadasi. Öteki, tuvaletin

kapisindan gürlüyor: “ Yo, Türkler!” ”64

Tehlikeli kazalar atlatir. Kazada ölüp gitmesi degersiz bir esyanin kaybolmasindan farkli

olmayacaktir. Ali, herkesi kucaklayan, yoksullarin, kimsesizlerin sigindigi Isa’ya

siginmak, Hiristiyanlik dinine kabul edilmek ister. Sansini bir de katolik kilisesinde

denemeye karar verir. Ali Alman kiz arkadasi ile evlenmek istemektedir ama kizin ailesi

Ali’nin Hiristiyan olmasini ister. Ali’nin durumu kisaca söyledir: ”Nereden duymussa

duymus, Isa’nin da yetistigi topraklardan kovuldugunu, o zamanin istenmeyen, horlanan

yandaslariyla birlikte yasadigini, bu yüzden agir baskilara, saldirilara gögüs germek

zorunda kaldigini ögrenmis. Tek bir istegi var: Hiristiyan olmak için gereken vaftizi

yaptirmak!”65

Artik günümüzde herkes istedigi gibi istedigi dini seçemez tabii, bürokratik ve seçkinci

kurumlar ise karisirlar. Bu konuda da bazi kurumlar devreye girmekte, Tanri ve kul

arasindaki iliskinin düzenlenebilmesi için belgeler, bazi sartlar istemektedir. Tanrinin

istemedigi belgeleri, sartlari, bu insanlar isteyip kendi çikarlari dogrultusunda dini

düzenlemeye çalismaktadirlar. Tarih boyunca da dinleri tekeline almaya çalisan

kurumlar ve kisiler sürekli insanlara acilar çektirip sömürmeye çalismislardir. Ilk

görüsme için seçkin bir semtte bir papaza gider. Papaz, onu ilk basta para yardimi

isteyen biri sanir. Oysa Ali’nin istegi çok farklidir, Isa’yi sevdigi için Hiristiyan olmak

isteyen bir Müslüman’dir. Ama bu o kadar kolay olacak bir sey degildir. Genelde

sömürgelerde de yerli halkin Hiristiyan olmasi büyük sorun yaratmis, insanlarin esit

olmasi sömürgeciligin ruhuna ters düsmüstür. Yoksullari, kimsesizleri korumasi altina

alan Isa’nin felsefesi ile sömürgeciligin insani dislayan, yokeden tutumu zitlik içine

girmistir. Böylece yerli halkin sömürülmesini, çalistirilmasini engelleyici bir sonuç

çikiyordu ortaya. Öteki olarak gördükleri insanlari tanimlarken kendilerine ait olan

64 A.e., s. 48-49. 65 A.e., s. 55.

Page 164: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

156

dinsel bir kimligi bu insanlara yakistiramiyorlardi. Çünkü kimliklerinin bir parçasi olan

din olumsuz bir tanimlamayi da engelleyecekti. Bu durumda da rahip kendisine su

soruyu sorar: “Hem önce siz bana polisten kayitli oldugunuzu gösterir bir belge getirin

bakalim.66 Ve Ali, Isa’nin durumunu ve basina gelenleri örnek vererek kendi durumunu

açiklamaya çalisir. Isa da toplumdan dislanmis fakir bir insandir. Kendisi de ayni

durumdadir ve Isa’nin felesefesinden ne kadar uzaklasildigini anlatir: “Ama

biliyorsunuz, diyorum, Isa’nin da öyle barinacak yeri falan yoktu.!” 67 Ve kapi hizla

yüzüne kapanir. Sansini baska daha fakir bir mahallede denemeye karar verir. Bir

Türk’ün kapilarini çalip Hiristiyan olmak istemesi çok sasilacak bir seydir: “Türküm

ben; vaftiz edilip hiristiyan olmak istiyorum. Seytan çarpmis gibi bakakaliyor:

- Olmaz öyle sey! Imkani yok, öyle bir sey yapamam.! Yo, katiyen! Hele kardinalin izni

olmadan bu isi hiç yapamam.

- Ben de saniyordum ki, her rahip vaftiz görevini yerine getirebilir.

- Bunun için Köln Baspiskoposundan izin almam gerekir.”68

Kurumun yüksek makamindan izin alinmasi gerektigi kendisine söylenir. Belirli

kurumlarin istekleri yerine getirilince dine ulasilabiliyor. Isa’nin dini kapitalist dünyada

çesitli kurumlarin izin verecegi, çesitli sartlari yerine getirenin, belgeleri hazirlayanin

dini olabiliyordu ancak. Sinif ve ayrimcilik yaratici davranislar rahibi rahatsiz etmiyor:

“Rahip (iyice küçümseyici bir ifade beliriyor yüzünde): “Sizin gibi birisini yanina bile

sokmazlar piskopos.”69 Bunun üzerine Hazreti Isa’nin felsefesini anlatir ve insanlara

nasil davrandigini anlatir : “-Hazreti Isa, kiliseye girmemis insanlari da sevdigini

söylüyor. Hatta Hiristiyanlara düsmanlarini da sevmelerini buyuruyor ama, Türkleri pek

sevmiyorlar nedense. Isa da hep horlananlardan yana. Bizde de benzer uygulamalarla

karsilasanlar var. Isa da onlarin yaninda olsa gerek.”70 Sonunda Ali, insanlarin dini kendi

çikarlari için, diger insanlari dislamak için kullandigini, dinin özünden yabancilasildigini

66 A.e., s. 56-57. 67 A.e., s. 57. 68 A.e., s. 58. 69 A.e., s. 70. 70 A.e., s. 71.

Page 165: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

157

anlatir: “Kurumlasmis –resmi- kilisedeki kendini begenmis, kireçlesmis, doygun –

müminlerin- arasinda yabancilara yer yok.” 71

Bir kaç deneme daha yapiyor ama olmuyor. En sonunda uzakta yoksul bir kasabada bir

kilisede Polonya’dan göç etmis bir papaz her türlü kolayligi gösteriyor ona. Insanlar

Isa’nin yaptiklarini, iyiliklerini, kisiligin i yüceltmekte, ama kendi davranislarina ve

insanligina gelince, bu degerleri yansitmamakta, belli bir sorumluluk

hissetmemektedirler. Dinin de bir çikar aracina dönüstürüldügü görür. Sahip olduklari

deger yargilari da kendi çikarlarini koruyacak yönde olusmakta ve din de kapitalist bir

kuruma dönüsmektedir. Toplumda baska tarikatlara, kurumlara da girmeye çalisir ama

her yerde oldugu gibi buralarda da yapilar hep çikar aglari ile örülmüstür. Bu yüzden

kapilar bir bir kapanir.

Sagliga en zararli bölümlerde Türklerin çalistigi asbest isleyen bir fabrikada is bulmaya

çalisir. Burada da isçilerin oradan oraya kiralandigi için, ücretlerinin giderek azaldigini,

komisyoncularin açgözlülügünü anlatir: “Adler bizi Remmert’e satiyor, o da Thyssen’e !

Thyssen’in ise ve kirlilik oranina göre isçi basina 35 ile 80 mark arasinda degisen çok

yüksek bir saat ücreti ödedigini ögreniyoruz. Bunun aslan payi bu ortaklarin cebine

kaliyor. Adler ise sadaka niyetine bes mark ile on mark arasinda degisen bir saat ücreti

ödüyor yanindaki isçilere.” 72

Bir ara bir Türk genci nereli oldugunu merak edip sorar. Yunanistan’daki fasist cunta

döneminde iki buçuk ay burada hapishanede kalan Günter olayi söyle anlatir: “20

yaslarinda bir Türk, benim de Türk olup olmadigini soruyor. Almanca ”Milliyetim

Türk” diyorum. Ama Yunanistan’da Pire’deki annemin yaninda büyümüsüm: “Babam

Türk’müs; annemden ayrildiginda bir yasindaymisim. Annemle yalniz kalmisiz.” Iste o

yüzden de pek Türkçe konusamiyorum.“73

71 A.e., s. 71. 72 A.e., s. 91. 73 A.e., s. 93.

Page 166: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

158

Genelde yabancilara karsi takinilan tavirlar soguk ve kabadir. Herhangi önemsiz bir olay

bile, yabanciyi asagilamak için kullanilir. Herhangi bir olay yoksa da yaratilir.

Yabancilara pek tahammül yoktur : “Karti damga makinesine sokarken biraz güçlük

çekiyorum ilk seferinde. Arkamda bir kaç saniye beklemek zorunda kalan Alman isçi

bagiriyor: “Sizin Afrika’da damgayi tepenize mi vuruyorlardi. ?”74 Tüm bu hakaretler

karsisinda insanlar çaresizdir, kimsenin bir sey söyleyemedigini, en agir küfürlerin bile

duymamazliktan gelindigini, bunlari içine attiklarini söyler.75 Çalistiklari sartlarda bir

insanin hasta olmadan yasayabilmesi neredeyse imkansizdir. Psikolojik olarak baskinin

yaninda, fiziki sartlar da vücutlarini yipratmaya devam eder: “Soguk, eksi on derece,

kesici bir ayaz. Öldürücü sogukta biraz isinabilmek için korkunç bir tempo tutturuyoruz

kendiligimizden. ”76

Türklerin genelde kendi aralarinda kaldiklari zaman bile kendi dilerini konusmaya

çekindiklerini, her an bir hakarete ugrama korkusu içinde yasad iklarini yazar. Bu

hakaretlerle sindirilmeye, kendilerine olan güven ve saygiyi yok edilmeye çalisilir :

“Molalarda da genellikle Almanlardan ayri oturuyorlar. Aralarinda Türkçe konusmaya

da çekiniyorlar. Ya oldukça kötü bir Almanca ile konusuyor, ya da ya nlarinda verip

veristiren Almanlari susarak dinliyorlar. ”77 Türkçe konusmalarina sinirlenen bir

Alman’in asagilayici sözlerinden örnek verir : “Bir keresinde Alman isçilerin

elebaslarindan birinin, Alfred’in Türk arkadaslar aralarinda Türkçe bir seyler konustular

diye öfkelenip bagirmasina tanik oluyorum: “Almanca konussaniza be! Burasi Almanya,

bu ülkede Almanca konusulur, anlasildi mi ! O allahin belasi dilinizi de insallah yakinda

gider, o Allahin belasi ülkenizde konusursunuz!.”78 Yabancilarin kendi dillerinde

konusulmasi pek istenmez ve hos karsilanmaz, çogu yerde buna kisitlama getirilir.

Günter, belediyeye bagli bir gençlik merkezinde yabancilarin uyulmasi gereken

kurallardan bazi örnekler verir :“Alman konuklar varsa, en azindan Almanlar hakkinda

74 A.e., s. 95. 75 A.e., s. 95. 76 A.e., s. 96. 77 A.e., s. 97. 78 A.e., s. 99.

Page 167: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

159

bir seyler söylüyorsaniz, Almanca konusmaniz gerekir. Buna benzer kurallar yok

Thyssen’de; ancak Almanlarin çogu, Türk isçilerden benzer bir davranis içinde

olmalarini bekliyorlar.”79 Istemedikleri kadar issizlerin olmasi, bu insanlara istedikleri

gibi kötü davranmalarini, ezmelerini kolaylastiriyordu. Tasaron firmalardan gelenler için

insan olarak kabul edilmeleri için pek bir sans yoktur. Çalisirken, maske, eldiven gibi

seyler onlardan çok daha degerlidir, bu yüzden onlardan bu gibi esyalar her zaman

esirgenir: “Is eldivenlerini çöp tenekelerinden, molozlarin atildigi vagonlardan arayip

çikariyorduk. Bulduklarimiz da Thyssen isçilerinin, isletme yenilerini verince çöpe

attiklari, yirtik, yagli eldivenler oluyordu.”80

Kendini giderek oynadigi roldeki Ali gibi hissettigini, ona benzedigini, onu anlamaya

basladigini anlatir : “Ali’nin durumunu daha iyi kavrayabilmek , ona iyice yaklasmak

istiyorum. Yalniz “isyerlerinde çalisan bir Türk” degil, günümüzün Almanya’sinda

yasayan herhangi bir Türk isçisi olmak istiyorum. Zamanla “Ali” ile iyiden iyiye

özdeslesmeye basliyorum. Geceleri uyurken bile kirik -dökük bir Almanca ile

konusuyorum artik. ”81

Günter, burada insanlarin inanilmaz sürelerde çalistirildigini, bir insanin dayanmasinin

imkansiz oldugunu, çalisan bir hayvan gibi davranildigini söyler.”82

Her yere yayilan ve yazilan yabanci düsmanligini gösteren yazilardan örnekler

verir: “Thyssen isletmelerinde helalarin çogu yabanci düsmani karamalarla dolu.

“IÇINE ÇÖP SOKULMUS DISKI = TAHTA BACAKLI BIR TÜRK

Yakindaki kantinin duvarinda bir yazi:

“TÜRKLER DISARI! ALMANYA ALMANLARINDIR!

79 A.e., s. 99-100. 80 A.e., s. 103. 81 A.e., s. 105. 82 A.e., s. 106.

Page 168: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

160

Bu yazinin yanina hayvansever birisi, bir panda resmi yapistirmis. Üzerinde “Yok

olmaya yüz tutmus hayvan türlerini koruyalim!” yazili. Yirmi metre ötede yine kocaman

bir yazi: “BÜTÜN TÜRKLERE ÖLÜM.”

“MAHZENINDE BIR TÜRK KALACAGINA, YATAGINDA BIR TANE FARE

OLSUN. ”83

Yasadiklari toplumda sürekli asagilanan, dislanan bu insanlarin durumu gerçekten

zordur. Emeklerinden haksizca faydalanilmak istenir. Sonra da dislanirr bu çaresiz

insanla r. Toplum içinde yasayan farkli kültürler, farkli ülkelerden insanlarin birbirlerine

bu derece düsman hale gelmesi bir yerde yasanilan toplum yapisinin sürekli düsmanlik

duygulari yaratmasina neden olan sagliksiz bir yapi içermesindendir. Fromm toplumun

kisinin ruhsal gelisiminde oynadigi rol üzerinde durur ve toplumlarin da sagliksiz yapilar

içerebilecegini, bireyin saglikli düsünebilmesinin öncelikle bireysel bir sorun olmadigini

söyler: “Saglikli bir toplum, insanin öteki insanlari sevme yetisini, yaratici bir biçimde

çalisma, aklini ve nesnelligini gelistirme, kendi üretici güçlerini tanimasina dayanan bir

benlik duygusu elde etme yetisini artirir. Sagliksiz bir toplumsa, karsilikli düsmanlik ve

güvensizlik duygulari yaratan, insani baskalarinin kullanacagi ve sömürecegi bir araca

dönüstüren, baskalarina boyun egmedigi ya da otomatlasmadigi sürece onu benlik

duygusundan yoksun birakan bir toplumdur.” 84 Bu durumda insanlar birbirlerine karsi

sürekli kin ve nefret duyuyorlarsa, içinde yasadiklari kültürlerin, toplumlarin onlara

olumsuz degerler yükledigini, aralarinda düsmanlik duygularina yol açtigini kabul etmek

gerekir. Insanlarin da bunlari düsünmeden kabul etmeleri baska bir sorundur.

Kaza geçiren, sakatlanan, bir daha çalisamayacak hale gelen isçiler için ne bir yardim ne

de bir gelir oldugunu, isterlerse bu sakat veya hasta halleriyle tekrar gelip

çalisabileceklerinin söylendigini anlatir Günter: “Yikilan duvar Mehmet’in sol omzuna

bindirmis oldugu gibi. Doktor, parçalanan kemikleri röntgende görünce, Mehmet’te

83 A.e., s. 113. 84 Erich Fromm, Saglikli Toplum, s. 86-87.

Page 169: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

161

yüzde 46 oraninda is maluliyeti olduguna dair bir belge vermis. Remmert’ten ne bir

tazminat almis, ne de bir maluliyet maasi. Köle Taciri Remmert, bu agir kazaya karsin,

Thyssen’de isterse çalisabilecegini müjdelemis Mehmet’e”85

Çalisma sürele ri de oldukça fazladir ve genelde söz verilen bu düsük ücretler de çogu

zaman verilmemektedir. Yabanci isçileri isten çikarmanin baska bir yolu da yabanci dil

sinavi yaparak bu insanlari elemek tir :“Pek çok Alman, yabancilar bir an önce gitseler,

demeye basladi. Türkler giderse, belki isletmede çirak olarak çalisan kendi çocuklari

saglam bir is yerine kavusabileceklerdi. Isletme yillardir orada çalisan yasli basli

Türkleri agir bir dil sinavindan geçirdi. Böylece bu isçilerin, isletmede çalismaya devam

edebilecek nitelikte olmadiklari “kanitlanmis” oldu.”86

Her zaman isçilerin paralarini vermemek ve eksik vermek için türlü yalanlara basvuran

kisilerden örnekler verir: “Adler’in adamlarini basindan savmak için hep kullandigi

belirli birkaç söz var: “Simdi buna kafa yoramam.” - “Kimsenin bir saat bile hakkini

yemem ben. ”- “Çek defterim yanimda degil, nakit para zaten bulundurmam.” –“Kaç

gündür pesinde kosuyorum. Pazartesiye gel, ücretini hesaplamis oluruz”(Yalan, hesap

hiçbir zaman hazir degildir.)”87

Çalistik lari sartlarin ne kadar kötü oldugunu anlatan Ali, ayni zamanda kimyasal olarak

insan sagligina zararli maddelerin varligindan sözeder. Çok yakinda bu isçilerin çogu

pek çok amansiz hastaliga yakalanacaklardir. Bu toz bulutlarinin içinde yüksek miktarda

kursun ve civanin da bulundugu en az yirmi bes zararli madde vardir. Bremen

üniversitesi bu konuda sunlari belirtir: “Kursun, kendi kendine artma egilimi olan bir

zehirdir. Küçük miktarlarda vücüda girdikten sonra, vücutta kendi kendine çogalabilir.

Bu çogalma sonucu, kronik bir kursun zehirlenmesi ortaya çikabilir … Kisilik yapisinda

degisim, ruhsal bozukluklar, felç halleri ve sonraki kusaklari etkileyecek kalitsal

85 Günter Wallraff, a.e., s. 120. 86 A.e., s. 126. 87 A.e., s. 136.

Page 170: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

162

bozukluklar görülebilir. Civa zehirlenmesinin ilk belirtileri, duygu merkezinde görülür

ve ellerin, ayaklarin karincalanmasi ve uyusmasi, agiz bölümünün duyarsizlasmasi

biçiminde ortaya çikar……. Beyin yüzde otuz bes küçülür” 88 Civa ve kursunun insana

verdigi zarar raporda da belirtildigi gibi olumsuz sonuçlara ve ölüme yol açacak

tehlikeler de doludur. Burada da kat kat fazlasi bulunmakta ne yazik ki. Insanlarin ilaç

sanayinde, deneme laboratuarlarinda hayvan gibi kullanildiklarini, kendilerine de bu isin

ne kadar ciddi ve tehlikeli oldugunun söylenmedigini belirtir. Kendisi de adresi alarak,

Neu Ulm’daki LAB adli enstitüye gider: “Önceki yillarda çok Türk “denek” gelirmis.

Ama son yillarda geri dönenler çogaldigi için sayilari giderek azalmis. Enstitü, Türk

“denek” lerden çok memnunmus; aciya katlanmasini bilirlermis, ötekiler gibi “canlari

çok kiymetli degilmis.” 89 Bu zor ve yipratici olan kobaylik isini denedikten sonra

bitirmeden birakmak zorunda kalir, çünkü devam ederse yogun bakima girmesi

gerekecektir.

Ali artik giderek yorulmaktadir, ne kadar azap dolu bir is ve yasamdir bu, ama buna

istese de istemese de katlanmak zorunda olan insanlar vardir: “Thyssen’deki isi artik

yürütemeyecegim. Öylesine bitmis, öylesine yorgun hissediyorum kendimi. Oysa

hastalansalar da, bir is kazasi geçirmis olsalar da, çogu arkadasin Adler’in yanindaki

islerine devam ettiklerini biliyorum.”90 Adler Ali ile konusurken söyle diyor: “Türkler

gelip en agir isleri üstlenince, Almanlar her seye burun kivirmaya basladilar. Bu tür

islere tenezzül etmiyorlar. Bu kafa bugün de böyle sürüp gidiyor.”91

Genelde insanlarin yapacak pek bir seyleri yoktur. Yapilan haksizliklara karsi çiksalar

da bir sey degismez veya degisen tek sey islerini kaybetmeleri olur. Günter, bazen

Alman isçilere de ayni sekilde , köle gibi davranildigini söylüyor:“Ama Adler, yaninda

sanki köle çalistiriyor. Onlarin hem bedenlerine, hem de zamanlarina hükmedebiliyor!

88 A.e., s. 151-152. 89 A.e., s. 59. 90 A.e., s. 170. 91 A.e. s. 43.

Page 171: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

163

Alman isçilerden Walter Recht’e de kabaca çikisiyor:“Sen de öyle! Ya dogru dürüst her

gün ise gelirsin, veya çeker gidersin!”92

Radyoaktif isinlarina maruz kalinacak isler de vardir. Bu, sonuçta insanlarin kanser

olmalarina, ölümlerine yol açabilecek çok tehlikeli bir istir. Kanserle sonuçlanacak bu

gibi islerde genelde taseron firmalardan gönderilen isçiler kullanilmaktadir: “Tehlikelice

olan isler için, taseron firmalar araciligiyla her seferinde yeni isçi alip çalistirmayi uygun

görüyorlar. Bu geçici isçlerin, bazan bir kaç gün, bazan bir kaç saat içinde, bazan de bir

iki saniye içinde yilda bir insanin kaldirabilecegi en yüksek doz olan 5000 miliremi

(radyoaktif isinlama birimi) yedikleri oluyor.”93 Eskiden atom santrallerinde çalismis bir

isçinin anlattiklarini bize aktarir: ” -Bir ariza oldu mu, is Türklere düser. “Acil kuvvet”

olarak isinlanmis bölgeye yollanir ve bes bin miliremi yiyinceye kadar orada

çalistirilirlar. ”94 Günter, bu isi de denemek ister ama sagligi için büyük bir risk vardir.

Çünkü Thyssen’in toz cehenneminde çalisirken kaptigi bronsitin müzminlestigini,

“kobay” olarak geçirdigi sürede aldigi ilaçlarin vücudunu iyice yipratmis oldugunu,

doktor arkadasinin söyledigine göre, “isinlanma” ’nin kalici bir zarar verebilecegini

söyledigini anlatir: “Röntgen uzmani arkadasim “Üstüne bir de bu eklenirse, isin

bitiktir,” demisti. Evet itiraf ediyorum: Elimdeki ayricaliklardan yararlanip bu isten

kaçtim.”95

Yabanci isçilerin çogu bu tehlikelerden habersizdir. Bu iste kullanilan kisilerin ceplerine

biraz para konarak hemen ülkelerine gönderilmeye çalisilir. Çünkü kaçinilmaz son onlari

beklemektedir. Islerin aksamamasi için bu gerçeklerin duyulup bir sorun çik masi

istenmez. Radyoaktif isinini ölçen aletlerin tasinmasi zorunlulugu vardir, bu aletler gün

boyu isçinin yedigi radyoaktif isin oranini gösterir. Ama bu radyoaktif isin oranini ölçen

92 A.e., s. 149. 93 A.e., s. 210. 94 A.e., s. 211. 95 A.e., s. 212.

Page 172: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

164

aletlerinin çogunun dogruyu göstermedigini, üzerinde tahrifler yapildigini söyler. 96

Radyoaktifi yiyen isçilerin durumunu anlatan Günter’in sözleri yasanan drami

anlatmaktadir: “Bizde çalisan bir dolu Türk de var. Türkiye’den kisa bir süre için

uçaklarla buraya getirilmisler. Maksimal dozu yiyinceye kadar kaynakçi olarak

çalistiriyorlar. Radyoaktif isin olan bölümde yapilacak kaynak isleri varsa, saatte yayilan

isin dozu diyelim 1000 milirem ise, o zaman iki saat çalistirilip eve yollaniyorlar.

Yerlerine yenileri geliyor. Onlar da iki saat çalistirilip 2000 miliremi yiyince geri

gönderiliyor.”97

Sonuçlarinin ne olacaginin önceden bilinmesine ragmen, bu isi yapan isçilerin nasil

ölüme gönderildigini anlatir Günter : “Taksitle cinayet degil mi bu ? Gizlice, kimse

görmeden, tanigi, kaniti olmayan, yiginlarin kurban gittigi bir cinayet.”98 Insan hayatinin

hiçe sayildigi, daha sonra bu insanlarin maruz kalacaklari ölümcül hastaliklarin bir

öneminin olmadigi bir sistemdir bu. Bu isi yapanlarin sayisinin ne kadar çok oldugunu,

hastaliklarin belirtileri baslamadan önce hepsinin ülkelerine gönderildigini anlatir:

“(Yalniz Würgassen’de bir yil içinde “sicak bölge”ye gönderilen isçlerin sayisi bes bin

dolayinda) Bunlarin yarisini yabancilar olusturuyor. Onlarin da çogu, isinlanmanin

olumsuz etkileri daha bas göstermeden, çoktan ülkelerine dönmüs oluyorlar.”99

Würgassen Atom Santrali’nde de Adler’in adamlarinin çalistigini ögrenir Günter.

Isçilere isin ne kadar tehlikeli oldugu söylenmeyecegi ve isten hemen sonra isçilerin

ülkelerine gönderilecegi gizli görevi söyle anlatir : “Würgassen Atom Santrali, teknik bir

ariza nedeniyle elektrik akimi sistemine baglanamiyor. Milyonlarca marklik bir zarar söz

konusu. Santral, tehlikeli bölgeye inip arizayi giderebilecek Türk isçileri ariyor. Bu

isçilerin son derece agir hastaliklara yol açabilecek yogunlukta radyoaktif isin yemeleri

96 A.e., s. 213. 97 A.e., s. 214. 98 A.e., s. 217-219. 99 A.e., s. 219.

Page 173: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

165

olasiligi büyük. Bunun sonucu kansere yakalanmalari söz konusu.”100 Maalesef bunu hiç

suçu olmayan, ailesi ve çocuklarina bir kaç kurus gönderebilmek isteyen, gelecekte kisa

süre de olsa mutlu olabilmeyi umut eden isçiler acilar içinde ölerek hayatlariyla

ödeyeceklerdir. Günter söyle devam eder: “Çok hosuna gitmis olmali ki, bu tarzda

konusarak ölüme yolladigi insanlarla alay ettigini saklamaya çalisiyor: Bir defa orada

çalisan insanlara hiçbir sey olmayacagi açik ! Dedim ya, korunma önlemleri son derece

siki. Atom santrali dedigin, elbette çalismadigi zaman bile isin yayar çevresine.” 101

Sonuçta, insanlarin kar etme hevesi diger insanlari bile bile ölüme göndermelerine kadar

varmakta. Insanlar sakatlansalar da, hastalansalar da son anina kadar onlardan

yararlanmaktan, sömürmekten çekinmeyen insanlar böyle köleci bir düzeni

yasatmaktadirlar. Bu ezilen insanlar ayni zamanda toplumdan dislanan, horgörülen,

yapacak bir seyi olmayan çaresiz insanlardir. Bu olumsuzluklarin açiklanmasina gelince,

en kolay yol olan insanlarin milliyetine, irkina, nereli olduguna baglanarak açiklanmaya

çalisilmis, kültürlerin asagi veya üstün oldugu iddia edilerek irkçiliga varan görüsler

sunulmustur. Tüm bunlar kültürlerin birbirlerine düsmanca bakmalarina neden olmakta,

gerçek sorunlarin, sistemin insanlari kontrol eden, insanliktan çikaran yapisini

sorgulamaktan alikoymaktadir. Yillar geçse de belli imgeler, önyargilar bugün bile

beyinlerde yerlerini korumaya devam etmekte, kültürler birbirlerine uzak

durmaktadirlar. Avrupa’da yasayan yabancilar sorunu da halen toplumsal yasami

rahatsiz eden önemli bir sorundur. Zygmunt Bauman yabancilarin yarattigi karisik

duygulari açiklamak için, kisinin kendisini kaybolmus, kafasi karismis, güçsüz hissettigi

durumlardan hoslanmamasini belirtmek için “proteofobi” kavramini kullanir:

“Yabancilarin –yeterince tanimlanmayan, yeterince belirlenmeyen, ne komsu ne de

yaratik olan ama potansiyel olarak (tutarsiz bir sekilde) ikisi de olan ötekilerin-

mevcudiyetinin yarattigi karisik, müphem duygulari proteofobi olarak adlandirmayi

öneriyorum.” 102

100 A.e., s. 222. 101 A.e., s. 241. 102 Zygmunt Bauman, Postmodern Etik, çev: Alev Türker, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1998, s.200-1

Page 174: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

166

Yabancilarin korkulacak ve dislanmasi gereken insanlar olarak algilanmasi, yasam

biçimlerinin, degerlerinin farkli oldugu, bu yüzden tehlike tasidigi varsayilir. Slavoj

Zizek, ulus-devlet olgusunda her zaman ulusun öznelerinin ulusal mitlerle

düzenlendigini, ötekilerin “gürültülü” sarki ve danslarinin, acayip davranislarinin, is

karsisindaki tavirlarinin hayat tarzlarimizi bozdugunu, keyfimizi kaçirdigini, “öteki” nin

ya isimizi çalan bir iskolik, ya da bizim emegimizle yasayan bir aylak olarak

algilandigini söyler.103

Bu kitapta yasanan olaylar, yalnizca Almanya’da degil, ekonomik çikarlarin insan

hayatinin hiçe sayildigi her toplumda görülecegini göstermektedir. Fanon’un da belirttigi

gibi sorun bireysel degil, çikarci, insani kullanmaya yönelik, sisteme yaramadigi zaman

onu dislayan sistemin sorunudur. Kendi ülkelerinde is bulamayan yoksul insanlarin

Almanya’ya gelip sagliksiz ve acimasiz sartlarda kullanilmalari ve ezilmeleri Wallraff’i

bir insan olarak tedirgin eder. Sömürü çarkinin, kaçak isçileri nasil dislileri arasina

aldigini belgelerle de kanitlar. Amaci ezilenlerin sorunlarini tekrar gündeme

getirebilmek ve dokunulmaz sanilan devlerin maskelerini indirmektir. Wallraff, bu

gerçeklerle beraber yeni bir dostlugun olusabilecegini, bu gerçekleri gören Almanlarin

daha hosgörülü ve daha anlayisli davranabilecegini düsünür. Günter Wallraff yasadigi

olaylarin ve gerçeklerin isiginda yazar ve kötü olaylara elinden geldigince müdahale

etmeye çalisir. Fanon da çok daha kötü sartlarda, sömürgeci ve emperyalist güçlere karsi

verdigi savasta yasadigi olaylari bir düsünür ve bir psikanalist olarak inceler ve sonuçlar

çikarir. Yazdiklari ve saptadigi sonuçlar ve nedenleri sömürgecilik -sonrasi elestirilere

isik tutar.

s. 200-201. 103 Slovaj Zizek, Yamuk Bakmak, çev: Tuncay Birkan, Metis Yayinlari, Istanbul, 2004, s. 220.

Page 175: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

167

Sonuç

Sömürgeci ve emperyalist ülkelerin Dogu ve azgelismis diye niteledigi halklar üzerine

ürettigi olumsuz imgelerin pek çok Batili düsünür ve bilim adaminin irkçi kuramlari ve

asagilayici düsünceleriyle de desteklenmesi bize üzerinde tekrar düsünmeyi gerektiren

bir konu olarak belirmektedir. Dünyaca taninan pek çok düsünürün, filozofun Kant,

Hegel, Herder, Hume, Locke, James Mill, Dante, Marx, Engels, Schelling gibi Öteki

kültürler, halklar üzerine ürettigi irkçi söylemlerin, olumsuz imgelerin de emperyalist ve

sömürgeci emellerle baglantili oldugunu görmek, pek çok yazarin ve eserinin zorunlu

olarak tekrar bu noktalar göze alinarak okunmasi ve incelenmesi geregini ortaya

koymaktadir. Taninmis çogu düsünürlerin seçilmis yazilarini degil, ayni zamanda

ayrimci ve diger halklari asagilayci yazilarini da okumak, incelemek ve yorumlamak,

varolan yerlesmis önyargilari sorgulamak gerekecektir. Bize sunulan düsüncelerin,

yazarlarin ve eserlerinin yalnizca bell i kurumlarca yüceltilmis olmalari beyinlerimizde

belli önyargilar olusturmamalidir. Bu eserlerin sorgusuzca, düsünmeden, baskalarinin

yerimize düsünmesine izin vererek elestirilemezler statüsüne koymamamiz geregi

ortadadir. Sarkiyatçiligin sundugu irkçi, ideolojik emperyalist söylemler Batili pek çok

kurumla desteklenmekte, edebi, tarihi siyasi yazilarla ve bilimsel kuramlarca da

desteklenmektedir. Bu eserler bir yerde farkli açilardan düsünmemizi engellemeye

çalismaktadir.

Batili sömürgeci, emperyalist ülkeler isgallerini olumlamak için sömürdügü halklari

kendi kendilerini yönetemeyecek kadar beceriksiz ve bagimli olduklarini iddia ederek bu

halklari irksal olarak belli yetersizliklere mahkum etmeleri de üzerinde düsünülmesi

gereken bir konudur. Bir halkin toplumsal, kültürel, psikolojik özellikleri irksal ve

biyolojik özelliklerine baglanmak istenmesi, kafataslarinin sekillerine, derilerinin

renklerine göre vahsi ve bagimli olduklari ve böyle kalacaklarinin iddia edilmesi,

bilimsel kanitlar aranmasi niyetin çok daha kötü ve tehlikeli oldugunu göstermektedir.

Günümüzde de Bati’nin üstün oldugunu, Dogu’nun ve gelisemeyen toplumlarin degersiz

Page 176: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

168

olduklarini her yerde tekrarlayan, yayan bir kültürel hegemonyanin varligi maalesef

bilinçleri de sekillendirmekte, bu asagilayici söylemleri, klisleri kitaplara, çok farkli

metinlere ve günlük yasama kadar sokmaktadir. Insanlarin imgelemlerine kadar uzanan

ve onlari yaratan emperyalist ve sömürgeci hegemonya ekonomik sistemin de

yardimiyla kültürel yapilara kadar sizmakta, insanlari ve toplumlari kendi istedigi yöne

dogru sürüklemektedir. Sömürülen ve asagilanan insanlarin çogu bile bu önyargilari,

olumsuz tanimlari sorgulamadan kabul ederek kendisini, kendi halkini bu klislerle

tanimlar ve elestirir hale gelmistir. Fanon’un da saptadigi gibi sömürgeci ülkede yasayan

Zencinin de sömürgeci Beyaz kültürün kültürel yüklemeleriyle giderek negrofob haline

gelmesi, yani Zenciden, kendinden nefret eder hale gelmesi gibi. Bu tutum kendilerini

üstünlügüne inandigi kültürün degerlerine, yasam tarzina uyarlamaya çalisan insanlarda

da sik sik görülebilen bir algilama biçimidir. Ulasilmak istenilen, benzemeye çalisilan

kültürün yasam biçimi, kültürel degerleri, yaygin olan davranis tarzlari taklit edilmeye

çalisilir. Fanon, bu asagilik duygusunun diger sömürülen halklarda da çesitli sekillerde

ortaya çikabilecegini, efendiye benzemeye çalisan ve degerlerine tapan insanlarin

kisiliklerini yitirecegini, disa bagimli, onay alma ihtiyaci içinde çaresizlige düseceklerini

belirtir. Bu durumda kimlik sorunu daha da büyür ve farkli kültürün onayina bagimli,

kendine güveni olmayan insanlar çogalir. Bu insanlar kendilerini üstünlügünü hissettigi

kültürün degerlerine uyarlayarak kendilerini bu kültüre yakinlasmis ve yücelmis

hissetmeye çalisirlar. Kendi kültürlerini, kendi insanlarini elestirirken bile kullanilan

kliseler, olumsuz söylemler Bati’nin, Sarkiyatçiligin ürettigi asagilayici söylem

dagarcigindan olusur.

Tarih boyunca toprak ve çikar kavgalari milyarlarca insanin ölümüne, toplumlarin

birbirlerine karsi acimasizca, siddetle saldirmalarina, insanlik tarihinin kanla

yazilmasina neden olmustur. Günümüzde de emperyalist ve sömürgeci yapilar farkli

biçimlerde varliklarini sürdürmekte, savaslar, siddet, adaletsizlik dünyada varolmaya

devam etmektedir. Küresel bir güç haline gelen kapitalizm insanlar arasindaki

adaletsizligi daha da artirmaya, insanlari, toplumlari acimasiz bir rekabetin içine itmeye,

Page 177: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

169

insanlari duyarsizlastirmaya yöneltmektedir. Teknolojik gelisimi ve zenginligi ile Bati,

kendisini neyin dogru neyin yanlis olduguna karar verme tekeline sahip olarak

görmekte, çok farkli toplumlari kendi degerlerine göre tanimlamakta ve yaptirimlarda

bulunabilmektedir. Baskici ülkeler diger toplumlarda da siddetin artmasina,

huzursuzlugun, fakirligin sürmesine neden olmaktadir.

Her seyi tüketim nesnesine dönüstüren kapitalizm farkli kültürleri de kendi mantigi

içinde eritip tek biçime indirgemekte, yalnizca çikarlari dogrultusunda hareket eden,

birbirlerine yabancilasmis insanlar üretmektedir. Tüketim ve üretim konusunda

aynilesmeye dogru giden çok farkli kültürler, sonuçta ekonomik basarinin her sey,

insanin hiçbir sey oldugunu savunan, insani dislayan acimasiz kapitalist ekonomik

sisteme kendilerini uyarlamaya çalismaktadirlar. Günter Wallraff’in da tanik oldugu

gibi, insanin kendini sisteme uyarlayamadigi sürece, çaresiz ve dislanmis kalacaktir.

Kültürlerin de birbirlerine olan bakis açilari bu zihniyet içinde olusmakta, sesini

duyuramayan, kendileri adina konusmalarina izin verilmeyen halklar emperyalist

iktidarlarin ürettigi, biçimlendirdigi irkçi, ideolojik, klise imgelerle dünyaya sunulmaya

devam edilecektir. Hiristiyan kültürünü ve Bati uygarligini essiz bir kimlik olarak

kullanmak isteyenler, Dogu ve Islam imgelerini olumsuzlastirarak iki ayri dünya

arasindaki sinirlari daha da kalinlastirmaya devam etmektedir.

Page 178: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

170

Page 179: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

170

Kaynakça Appelbaum, Richard P.: (1970) Toplumsal degisme kuramlari, çev: Türker Aklan, Türkiye Is Bankasi, Kültür Yayinlari, Ankara. Balibar, Etienne : (2000) Irk Ulus Sinif, çev: Nazli Ökten, Metis Yayinlari, Istanbul. Baudrillard, Jean : (2004) Kötülügün Seffafligi, çev :Isik Ergüden, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Baudrillard, Jean : (1996) Amerika, çev: Yasar Avunç, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Bauman, Zygmunt : (2000) Postmodernlik ve Hosnutsuzluklari, çev: Ismail Türkmen, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Bauman , Zygmunt : (1998) Postmodern Etik, çev: Alev Türker, Ayrinti Yayinlari, Istanbul Beauvoir, Simone de : (1993) Kadin, Ikinci Cins 3. cilt. çev: Bertan Onaran, Paye l Yayinevi, Istanbul Bernasconi, Robert : (2000) Irk Kavramini Kim Icat Etti ?, çev: Zeynep Direk, Metis Yayinlari, Istanbul. Blumenbach , Johann F. : (2004) On the natural variety of Mankind in the Anthropological Treaties, (Çevrimiçi) http://www.geocities.com/ru00ru00/racismhistory/intropage.html, 12 Temmuz 2004 Bouthoul, Gaston : (1975) Sosyoloji Tarihi, çev : Afsar Timuçin, Gelisim Yayinlari, Istanbul. Césaire, Aimé : (1955) Discours sur le colonialisme, (Çevrimiçi), http://happy.joueb.com/news/110.shtml, 22 Mayis 2005 Chomsky, Noam : (2001) Sömürgecilikten Küresellesmeye , çev: M. Erdem Sakinç, Ütopya Yayinevi, Ankara. Clastres, Pierre : (1991) Devlete Karsi Toplum, çev: Mehmet Sert, Nedim Demirtas, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Connolly, William E. : (1995) Kimlik ve Farklilik, çev : Ferma Lekesizalin, Ayrinti Yayinlari, Istanbul.

Page 180: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

171

Durkheim, Emil : (2003) Sosyolojik Yöntemin Kurallari, çev: Cenk Saraçoglu, Bordo Siyah Yayinlari, Istanbul. Fanon, Frantz : ( 1996) Siyah Deri Beyaz Maske , çev: Mustafa Haksöz, Sosyalist Yayinlar, Istanbul. Fanon, Frantz : (2001) Yeryüzünün Lanetlileri , çev : Lütfi Fevzi Topaçoglu, Avesta Yayinlari, Istanbul. Foucault, Michel : (2001) Kelimeler ve Seyler, çev: Mehmet Ali Kiliçbay, Imge Kitabevi, Istanbul. Featherstone, Mike : (1996) Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, çev: Mehmet Küçük, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Ferro, Marc : (2002) Sömürgecilik Tarihi, çev: Muna Cedden, Imge Kitabevi, Ankara. Fontana, Joseph : (1995) Avrupa’nin Yeniden Yorumlamak, çev: Nurettin Elhüseyni, Afa Yayincilik, Istanbul. Fromm, Erich : (1981) Psikanaliz ve Zen Budizm, çev: ilhan Güngören, Onur basimevi, Istanbul. Fromm,Erich : (1990) Sevginin ve Siddetin Kaynagi, çev: Yurdanur Salman, Nalan Içten, Payel Yayinlari, Istanbul Fromm, Erich : (1990) Saglikli Toplum, çev :Yurdanur Salman, Payel Yayinevi, Istanbul. Gobineau , F. (2003) Essai sur l’inégalité des Races, http://www.Sosracisme35.free.fr/documents/doctrines _racialistes.doc , 24 Nisan 2003 Goody, Jack : ( 2002) Batidaki Dogu, çev: Burhan Mert Angili, Ismail Mert Bezgin, Dost Kitapevi, Ankara Gorz, André : (1995) Iktisadi Aklin Elestirisi, çev: Isik Ergüden, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Gorz, André : (2001) Yasadigimiz Sefalet, çev : Nilgün Tutal, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Gorz, André : (1995) Post Modernist Burjuva Liberalizmi, Kisi, Toplum Devlet, çev : Yavuz Alogan, Sarmal Yayinevi, Istanbul.

Page 181: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

172

Guénon, René : (2004) Dogu ve Bati, çev : Fahrettin Aslan, Hece yayinlari, Ankara. Guy, Debord : (1996) Gösteri toplumu, çev : Aysen Ekmekçi, Oksan Taskent, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Habermas, Jurgen : (1997) “Ideoloji” olarak Teknik ve Bilim, çev: Mustafa Tüzel, Yapi Kredi Yayinlari, Istanbul. Habermas, Jurgen : (2002) “Öteki” Olmak, “Öteki”yle Yasamak, çev: Ilknur Aka, YKY, Istanbul. Habermas, Jurgen : (2002) Küresellesme ve Milli Devletlerin Akibeti, çev: Medeni Beyaztas, Bakis Yayinlari, Istanbul. Hall, Stuart v.d.: (1998) “Eski ve Yeni Kimlikler, Eski ve Yeni Etkinlikler” Kültür, Küresellesme ve Dünya sistemi, der.: Anthony D. King, , çev: Gülcan Seçkin, Ümit Hüsrev Yolsal, Bilim ve Sanat Yayinlari, Ankara. Hegel, George : (2004) The Philosophy of History , (Çevrimiçi) http://www.umass.edu/afroam/aa254_hegel.htmel 4 Nisan, 2004. Horkheimer, Max : (2002) Akil Tutulmasi, çev: Orhan Koçak, Metis Yayinlari, Istanbul.

Hume, David : (2004) Of national characters . in Essays: Moral, Political and Literary, (Çevrimiçi) http://www.engl.virginia.edu/~enec981/dictionary/03humeK1.html, 12 Nisan 2004

Huntington , Samuel P., v.d.: (2001) Medeniyetler Çatismasi, der. Murat Yilmaz, Vadi Yayinlari, Ankara. Keyman, Fuat, v.d. : (1999) Oryantalizm, Hegemonya ve Kültürel Fark , der: Fuat Keyman, Iletisim Yayinlari, Istanbul, 1999 Kula, Onur Bilge : (2002) Bati Düsününde Türk ve Islam Imgesi, Büke Yayinlari, Istanbul. Kuran, Nedret : (1994) Kuram Dergisi, Kitap 6, “Karl May’da Türk Imgesi,” Kur Yayincilik, Istanbul, Eylül 1994. Kuran, Nedret : (1994) Imagoloji Nedir ? , Bogaziçi Üniversitesi’nden Haber Dergisi, Sayi 1, Ocak 1994

Page 182: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

173

Larrain, Jorge : (1995) Ideoloji ve Kültürel Kimlik, çev :Nese Nur Domaniç, Sarmal Yayinevi, Istanbul. Lévi-Strauss, Claude : (1997) Irk, Tarih ve Kültür, çev: Haldun Bayri, Istanbul, Metis Yayinlari. Loomba, Ania : (2000) Kolonyalizm ve Postkolonyalizm, çev : Mehmet Küçük, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Luraghi, Raimondo: (2000) Sömürgecilik Tarihi, çev: Halim Inal, E Yayinlari, Istanbul. Marcuse, Herbert : (1997) Tek boyutlu Insan, çev : Aziz Yardimli, Idea Yayinevi, Istanbul. Marx, Karl : (1976) 1844 El Yazmalari, çev: Kenan Soner, Sol Yayinlari, Ankara. Memmi, Albert : (2005) Portrait du Colonisé, (Çevrimiçi) http://www.mef.qc.ca/portrait%20du%20colonise.htm , 6 Mart 2005 Mestrovic, Stjepan G. : (1999) Duyguötesi Toplum, çev: Abdullah Yilmaz, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Mike Featherstone, Mike: ( 1996) Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, çev: Mehmet Küçük, Ayrinti Yayinlari, Istanbul. Mill, James (2004) Ingiliz Hindistan’inin Tarihi, http://www.psa.ac.uk/cps/, 4 Ekim, 2004. Montesquieu , Charles de Secondat, Baron de : (2004, Nisan) De l'esprit, 2, p.562] (Çevrimiçi) http://www.lawmart.com/library/lb-spirit.shtml , 12 Nisan 2004 Moran, Berna : ( 2002) Edebiyat Kuramlari ve Elestiri, Iletisim yayinlari, Istanbul. Morin, Edgar : (1995) Avrupa’yi düsünmek, çev: Sirin Tekeli, Afa Yayinlari, Istanbul. Morley, David ve Robins, Kevin : ( 1995) Kimlik Mekanlari, çev :Nese Nur Domaniç, Sarmal Yayinevi, Istanbul. Özçelebi, Ali : (1893) Romantik Fransiz Yazininda Türkiye Imgesi (1830-1855) , Atatürk Üniveristesi Fen ed. Fakültesi, Bati Dilleri ve Edebiyatlari Bölümü, Erzurum, Docentlik tezi.

Page 183: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

174

Rosenau, Pauline Marie : (1998) Post-Modernizm ve Toplum Bilimleri , çev : Tuncay Birkan, Bilim ve Sanat/Ark Yayinlari, Ankara. Said, Edward : (2000) Kis Ruhu, çev: Tuncay Birkan, Metis Yayinlari, Istanbul. Said, Edward: (1998) Kültür ve Emperyalizm, çev: Necmiye Alpay, Hil Yayinlari, Istanbul. Said, Edward : (2001) Sarkiyatçilik, çev: Berna Ünler, Metis Yayinlari, Istanbul. Sartre, Jean Paul : (1992) Sartre, L’Etre et Le Néant, Editions Gallimard, Paris. Sartre, Jean Paul : (1999) Hepimiz Katiliz, çev: Süheyla N. Kara, Belge Yayinlari, Istanbul. Serdar, Ziyaüddin : (2001) Postmodernizm ve Öteki , çev : Gökçe Kaçmaz, Söylem Yayinlari, Istanbul. Shaw, George Bernard : (2004) Shaw, Literary Digest, October 12,1932, (Çevrimiçi) http://www.geocities.com/ru00ru00/racismhistory/intropage.html, 4 Ekim, 2004. Sigmund, Freud : (1930) Civilization and its Discontents, çev : Joan Rivier, New York , J. Cope and H. Smith. Sinanoglu, Oktay : (2002) Bye Bye Türkçe , Otopsi yayinevi, Istanbul. Touraine, Alaine : (2000) Birlikte Yasayabilecek Miyiz ? çev: Olcay Kunal, Yapi Kredi Yayinlari, Istanbul. Turner, Bryan S. : (2002) Oryantalizm, Postmodernizm ve Globalizm, çev: Ibrahim Kapaklikaya, Anka Yayinlari, Istanbul. Voltaire, François Marie Arouet : (2004) Essai sur les moeurs (An Essay on Unive rsal History)] (Çevrimiçi) http://www.geocities.com/ru00ru00/racismhistory/intropage.html, 12 Nisan 2004. Wallraff, Günter : (1986) En Alttakiler, çev : Osman Okkan Milliyet Yayinlari, Köln. Williams, Raymond : (1993) Kültür, çev: Suavi Aydin, Imge Kitapevi, Ankara. Yegenoglu, Meyda : (2003) Sömürgeci Fantaziler, Metis Yayinlari, Istanbul. Zahar, Renat : (1999) Sömürgecilik ve Yabancilasma , çev: Bayram Doktor, Insan yayinlari, Istanbul.

Page 184: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

175

Zizek, Slovaj : (2004) Yamuk Bakmak, çev: Tuncay Birkan, Metis Yayinlari, Istanbul.

Page 185: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

176

ÖZGEÇMIS TANER YÜZSÜREN Tel : 0532 284 12 16 e-mail : [email protected] Dogum Tarihi : 11 Ocak 1964, Istanbul Medeni Hali : Bekar Yabanci Dil : Fransizca, Ingilizce EGITIM : Lisans 1985-1990: Istanbul Üniversitesi, Ed. Fak. Fransizca Anabilim Dali Yüksek Lisans 1992-1995: Istanbul Üniversitesi, Avrupa Toplulugu. Bogaziçi Üniversitesi, Comparative Cultural Studies Tez konusu : Yabancilasma Konusunda Iki Uygulama : Dostoyevski’nin Insanciklar’i ve Richard Bach’in Marti’si üzerine Elestirel Bir Deneme Doktora 1997-2005 : Istanbul Üniversitesi, Iletisim Fak. Tanitim ve Halkla Iliskiler Ana Bilim Dali. Tez Konusu : KÜLTÜRLER ve “ÖTEKI” IMGESI : Frantz Fanon`un “Siyah Deri Beyaz Maskeler ” ‘ i ve Günter Wallraff’ in “En Alttakiler” ‘i üzerine elestirel bir yaklasim

Is Hayati 1990-2005 : Fransizca dil egitimi ve Yabancilara yönelik Türkçe egitimi

Page 186: T.C. ISTANBUL ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40904.pdf · 2008. 8. 26. · Siyah Deri Beyaz Maskeler ve En Alttakiler adli kitaplardaki

177