t.c. Çukurova Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ ... · the social security system...
TRANSCRIPT
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE ÖZEL SAĞLIK
SİGORTALARININ DURUMU VE AVRUPA BİRLİĞİ’NDEKİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARI İLE BİR KARŞILAŞTIRMA
Özge ARIK
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA, 2010
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARININ DURUMU VE AVRUPA BİRLİĞİ’NDEKİ ÖZEL SAĞLIK
SİGORTASI UYGULAMALARI İLE BİR KARŞILAŞTIRMA
Özge ARIK
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Yelda TEKGÜL
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA,2010
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından İKTİSAT Anabilim Dalında YÜKSEK
LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Yrd. Doç.Dr. Yelda TEKGÜL
(Danışman)
Üye: Prof.Dr. H.Mahir FİSUNOĞLU
Üye:Yrd.Doç.Dr. İsmail GÜNEŞ
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
......./....../.......
Prof. Dr. Azmi YALÇIN
Enstitü Müdürü
Not:Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge,
şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
i
ÖZET
AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARININ DURUMU VE AVRUPA BİRLİĞİ’NDEKİ ÖZEL SAĞLIK
SİGORTASI UYGULAMALARI İLE BİR KARŞILAŞTIRMA
Özge ARIK
Yüksek Lisans Tezi, İktisat Anabilim Dalı Danışman: Yrd. Doç. Dr. Yelda TEKGÜL
Ocak 2010, 135 sayfa
Dünyada, ekonominin en önemli ajanı olan “birey” e verilen değerin ne
derece üst seviyede tutulduğu ülkeler arasındaki sosyo-ekonomik gösterge
farklılıkları ile ölçülmektedir. Sağlık kavramı, hizmet arz ve talebinden,
finansman araçlarına, ilaç endüstrisinden, sağlık politikalarına kadar son yıllarda
en güncel konular içerisinde ilk sıralara oturmuş durumdadır. Sosyal güvenlik
sistemleriyle de desteklenen sağlık uygulamaları , ülkelerin finansman
kaynakları seçimleri bakımından tartışmalara konu olmaktadır. Bu nedenle son
yıllarda kamu ve özel sağlık sigortalarının önemi hızla artmakta ve bu durum
ekonomik büyümede ve gelişmede sağlık alanına yapılan yatırımların üstlendiği
rolün yeniden ele alınmasına zemin oluşturmaktadır.
Bu yüksek lisans tezinde, sağlık sigortaları temel kavramları ile ilgili genel
bilgiler verilmiş, sağlık sigortalarının ekonomideki yeri, tarihsel gelişimi, beşeri
sermaye ve ekonomik büyüme üzerindeki etkisi incelenmiştir. Türkiye’de
mevcut sağlık sigorta sistemleri geçmişten günümüze kadar olan süreçte
uygulamalarıyla analiz edilmiş, Avrupa Birliği’ne hazırlık sürecinde beklenen ve
gerçekleştirilen yapısal değişiklikler, “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” ile birlikte
değerlendirilmiştir. Avrupa Birliği sağlık sigorta uygulamaları ile Türkiye
arasında, uygulama biçimleri bakımından karşılaştırma yapılmıştır.
Yapılan değerlendirmede, Türkiye’deki sağlık sigorta sisteminin mevcut
aksaklıklarını aşabilmesi için “karma model” olarak adlandırdığımız kamu
tarafından temel sağlık sigorta teminatlarının finanse edildiği ve özel sağlık
ii
sigorta şirketleri tarafından tamamlayıcı teminatların finanse edildiği sistemin
uygulanmasının daha etkin olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çerçevede, Türkiye’deki sağlık sigortacılığının sorunlarının tespiti,
nedenleri ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileriyle çalışma
sonuçlandırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Sigorta, Sigorta Sektörü, Sağlık Sigortası, Özel Sağlık
Sigortası, Sağlık politikaları, Avrupa Birliği,Türkiye
iii
ABSTRACT
EUROPEAN UNION ACCESSION PROCESS TO THE PRIVATE HEALTH INSURANCE STATUS OF THE TURKEY AND THE EUROPEAN UNION
PRACTICES IN THE PRIVATE HEALTH INSURANCE, A COMPARISON WITH
Özge ARIK
M.A. Thesis, Deparment of Economics Supervisor:Asst. Prof. Dr. Yelda TEKGUL
Jan 2010, 135 pages
In the worlds economic structure, the most important agent to individuals,
whıch the value given the extent of upper level was kept, between countries
socio-economic indicators was measured with. The economic of health is
effected with the concept of services demand and supply ,financial tools from
the pharmaceutial industry , health policy and the most current issues in the first
order within economic structure on last years. The social security system that
supported health practices, is financial resources of countries in terms of
electoral issues in discussions. Last years, therefore the public and private
health insurance, the importance of rapid increases, and this economic growth
and development in the field of health investments in the role of re-ground to be
addressed constituted.
In this thesis, health insurance and general information about the basic
concept has been granted, heath insurances in the economy of the place, its
historical development, its impact on human capital investment and economic
growth were examined. Available health insurance system from the past Turkey
to the present day practices in the process have been analyzed, The Europen
Union expected and realized what the preparation process of structural change
was assesmented with “Health Transformation Project” and health insurance
applications. The
Europen Union between Turkey and the application forms have been made in
terms of comparison.
iv
Evaluating the health insurance in Turkey, can overcome disruptions
systems “mixed model” as by the public as the basic guarantee of health
insurance and other component health service is financed by insurance
companies of collateral to finance implement of the system will be more
attached to the conclusion was reached.
In thıs framework, in Turkey’s health insurance problems of detection,
causes and solutions for working with these issues has been finalized.
Keywords: Insurance, Insurance Industry, Health Insurance, Private Health
Insurance, Public Health Policy, The European Union, Turkey.
v
TEŞEKKÜR
Çalışmamın hazırlanması aşamasında değerli bilgilerini benimle
paylaşan tez danışmanım Sn.Yrd. Doç. Dr. Yelda Tekgül’ e, değerli hocalarım
Sn.Prof.Dr.H.Mahir Fisunoğlu’na ve Sn.Yrd.Doç Dr. İsmail Güneş’e,
Çalışmanın yürütülmesi aşamasında gereken ilgi ve kolaylığı gösteren,
mensubu olmakla gurur duyduğum Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Güney
Anadolu Bölge Müdürlüğü’nün değerli yöneticileri; Bölge Müdürüm Sayın Nilgün
Ökten’e ve Birim Müdürüm Sayın F.Murat Büyüksarı’ya,
Sosyal Bilimler Enstitüsünün değerli çalışanlarına,
Canım aileme…
En umutsuz anlarımda, destekleri ile yeniden çalışma azmi bulduğum
Biricik Eşim Necati Arık’a,
Manevi desteklerini esirgemeyen Sevgili Kardeşlerim Gözde Canan’a ve
Emre Canan’a,
Varlıklarıyla ve yaptıklarıyla gurur duyduğum, Sevgili Annem Fatma
Canan’a ve Sevgili Babam Emin Canan’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
vi
İÇİNDEKİLER
Sayfa ÖZET……………………………………………………………………………….……i ABSTRACT……………………………………………………………………………iii ÖNSÖZ………………………………………………………………………………….v
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………………xi ŞEKİLLER LİSTESİ………………………………………………………………....xii GRAFİKLER LİSTESİ………………………………………………………………xiii GİRİŞ…………………..……………………..............................……………………1
I.BÖLÜM
SAĞLIK FİNANSMANI MODELLERİ VE SAĞLIK HARCAMALARI
1.1. Sağlık Kavramı Ve Sağlık Harcamalarının Beşeri Sermaye İle İlişkisi ve
Ekonomik Büyümeye Etkisi………....................….…………………………...4
1.1.1. Sağlık Hizmet Talebi ve Sağlık Harcamaları Kavramları......…..…......7
1.1.2. Dünya’da ve Türkiye’de Sağlık Harcamaları .......…………………….11
1.2. Sağlık Sigortasının Tanımı ve Tarihsel Gelişimi.......………………………..21
1.3. Sağlık Harcamaları Finansman Modelleri..…………………………………..23
1.3.1. Bütçeden Finansman............…………………………………………..24
1.3.2. Kamu Ve Özel Sigorta Aracılığı İle Toplanan Primlerle Finansman.25
1.3.3. Hizmeti Kullananların Direkt Ödemeleri Doğrudan Finansman........26
1.4. Sosyal Güvenlik Kavramı Ve Sistemleri......................................................27
1.5. Sağlık Sistemlerinin Sınıflandırılması.........................................................31 1.5.1. Gelişme Süreci..................................................................................32
1.5.1.1. Karl Evang............................................................................32
1.5.1.2. Fulcher Ve Simanis...............................................................33
1.5.1.2.1.Ulusal Sağlık Hizmeti Olan Ülkeler .......................33
1.5.1.2.2.Ulusal Sağlık Sigortası Olan Ülkeler (Sosyal Sağlık
Sistemi) …………………………………..…………..33
vii
1.5.1.2.3.Pazar Ekonomisi Ülkeleri.......................................34
1.5.1.3. Vincent Navarro ....................................................................36
1.5.1.4. Milton Terris..........................................................................36
1.5.1.4.1.Toplumsal Yardım..................................................36
1.5.1.4.2.Sağlık Sigortası.......................................................37
1.5.1.4.3. Ulusal Sağlık Hizmeti (İngiltere Tipi) ....................37
1.5.1.5. Ray H. Elling .......................................................................38
1.5.1.6. Mark G. Field .......................................................................38
1.5.1.7. Paul F. Basch ......................................................................40
1.5.1.8. Barbara Starfield...................................................................40
1.5.2. Milton I. Roemer’ın Sınıflandırmaları................................................41
1.5.2.1.1956 Yılındaki Roemer Sınıflandırması................................41
1.5.2.2.1960 Yılındaki Roemer Sınıflandırması ...............................41
1.5.2.3.1984 Yılındaki Roemer Sınıflandırması ...............................42
1.5.2.4.1991 Yılındaki Roemer Sınıflandırması ...............................42
1.5.2.5.1993 Yılındaki Roemer Önerisi ...........................................45
1.5.3. Sonraki Çalışmalar ………………….................................................45
1.6. Sosyal Sağlık Sigortaları ve Özel Sağlık Sigortalarının Karşılaştırılması...46
II.BÖLÜM
TÜRKİYE’DE UYGULANMAKTA OLAN SAĞLIK SİGORTALARI VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTACILIĞININ YERİ
2.1. Geçmişten Günümüze Sağlık Sistemi Uygulamaları ve Sağlık Hizmetleri
……………………………….........................................................................50
2.1.1. Selçuklular Dönemi……………………...……………………..………..50
2.1.2. Osmanlılar Dönemi…………………………......……………………….51
2.1.3. Cumhuriyet Dönemi……………………………….…………………….52
2.1.3.1. Refik Saydam Dönemi (1923-1942)…….…..…..…………..53
2.1.3.2. Behçet Uz Dönemi (1946-1960) ve 1950’den Sonra DP’nin
Etkisi…………………………………......................………….54
2.1.3.3.Sosyalleştirme Dönemi (1960-1970)……....…….…………..55
2.1.3.4.Aktif Özelleştirme Dönemi (1980 Sonrası)……,.…..............58
viii
2.1.4. Beş Yıllık Planlarda Sağlık Politikalarının Yeri ve Önemi…..….......58
2.1.4.1. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları……………………………….....……………………..58
2.1.4.2. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları…………………………..…….........…………………59
2.1.4.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları………………………………...……………………….59
2.1.4.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları…………………………………………………………60
2.1.4.5. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları……………………………...……….…………………61
2.1.4.6. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları………………………………...……………………….62
2.1.4.7. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları…………………………...…………………………….65
2.1.4.8. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası
Kararları…………………….………......………………………68
2.2. Türkiye’de SGK Dönemi Öncesinde Sağlık Hizmetleri………….….....……70
2.2.1. Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)……………………………………....73
2.2.1.1. Sosyal Sigortalar Kurumu Kapsamında Sağlık Sigortası
Uygulamaları……………………………………………………73
2.2.2. T.C.Emekli Sandığı ……………………..………………………….......75
2.2.2.1. T.C.Emekli Sandığı Kapsamında Sağlık Sigortası
Uygulamaları………………………...…………………….……75
2.2.3. Bağ-Kur …………………………………………….....…………………76
2.2.3.1.Bağ-Kur Kapsamında Sağlık Sigortası Uygulamaları….…...77
2.2.4. Özel Sandıklar………………….………..………………………………77
2.2.5. Yeşil Kart Uygulaması…………………….………………………….…78
2.3. Özel Sağlık Sigortaları……………………...……..…………………………...78
2.4. Türkiye’de Uygulanmakta Olan Özel Sağlık Sigortalarına Genel Bir Bakış
ve SGK Sistemine Geçişin Nedenleri ………...……………………..………81
ix
III. BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE UYGULANMAKTA OLAN SAĞLIK
SİGORTALARI UYGULAMALARI VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTACILIĞININ YERİ
3.1. Genel Görünüm……………....………………………………………………....91
3.2. Refah Yönelimi Tipi Uygulamalı Sistem (Kamu Sağlık Sigortası Ağırlıklı) .96
3.2.1. Almanya………………………………………………………….............96
3.2.1.1. Mevcut Sağlık Sigortacılık Sistemi ve Özel Sağlık
Sigortalarının Durumu……………………………….…..........96
3.2.1.2. Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj
ve Dezavantajları…….....……………………………..……….97
3.2.2. Danimarka ……………………………...........……………….………....98
3.2.2.1. Mevcut Sağlık Sigortacılığı Sistemi ve Özel Sağlık
Sigortalarının Durumu ……..............................…….....….98
3.2.2.2. Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin
Avantaj ve Dezavantajları....................................................99
3.3. Kapsayıcı Sağlık Tipi Uygulamalı Sistem(Sağlık Finansmanının Kamu
Bütçesinden Karşılanması )……………………………..……………..........101
3.3.1. İngiltere…………………….....………………………..……………….101
3.3.1.1. Mevcut Sağlık Sigortacılık Sistemi ve Özel Sağlık
Sigortalarının Durumu…..……………..……..………..........101
3.3.1.2. Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj
ve Dezavantajları…….………………………………..…......102
3.3.2. Fransa…….......………………..………………………………….........103
3.3.2.1. Mevcut Sağlık Sigortacılığı Sistemi ve Özel Sağlık
Sigortalarının Durumu..........................................................103
3.3.2.2. Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin
Avantaj ve Dezavantajları…………………………...............106
3.3. Serbest Piyasa Tipi Uygulamalı Sistem (Özel Sağlık Sigortası
Ağırlıklı/Kamu Sağlık Sigorta Sistemi Dar Kapsamlı)………………… ….107
3.4.1. Hollanda…………….…….…………………………………....……….107
x
3.4.1.1. Mevcut Sağlık Sigortacılığı Sistemi ve Özel Sağlık
Sigortalarının Durumu.......................................................107
3.4.1.2. Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin
Avantaj ve Dezavantajları………..… ………………….......108
3.5. AB Dışındaki Ülkelerde Uygulanan Sağlık Sigorta Sistemlerine İki
Farklı Ülke Örneği : ABD ve Çin………………….…………….……….....109
3.5.1. ABD’de Uygulanan Sağlık Sistemleri……………………..………...109
3.5.1.1.Kar Amaçlı Özel Sigorta Şirketleri…….………...…….........109
3.5.1.2.Blue Cross ve Blue Shield Planları………….……….…......110
3.5.1.3. Bağımsız Sigorta Planları…………………….……………...110
3.5.1.4.Kamu Sigortaları………..………………………...………......110
3.5.2. Çin ‘De Uygulanan Sağlık Sistemleri…………..…….…...…………111
3.5.2.1.Çin’de Kamu Sağlık Sigorta Kuruluşları……....….……….112
3.5.2.2.Hükümet Çalışanları Sigorta Kuruluşları…….….….….…..112
3.5.2.3. İşçi Sigortaları (Laobao Yilao)………….….……….………112
3.5.2.4. Kırsal Sağlık Sistemi Kooperatifleri…………..…….……...112
3.6. AB’ye Hazırlık Sürecinde Üyelik Şartlarının Sağlanması İçin
Yapılması Gereken Düzenlemeler ve 2009 İtibariyle Genel Görünüm ....113
3.7. Türkiye’de Özel Sağlık Sigortalarının Prim ve Teminat Bakımından
Durumu…………………………………………………………………………115
3.8.Türkiye’de ve AB’de Özel Sağlık Sigortacılığının Karşılaştırılması,
Geliştirilmesi ve Etkin Kullanımına Yönelik Öneriler ve Sağlıkta
Dönüşüm Projesi ..................................................…………………...……116
3.8.1. Özel Sağlık Sigortacılığının Etkin Uygulanmasına Yönelik Ön
Şartlar…………………….…………...........…………………………..116
3.8.2. Türkiye’de Özel Sağlık Sigortacılığı’nın Geliştirilmesi ve Etkin
Kullanılması İçin Öneriler………………………………….....……….118
3.8.2.1. Araştırma Bulguları Sunucu Öneriler…..……….………….120
3.8.2.2. Genel Öneriler………………………….……………………..121
SONUÇ............................................................................................................124
KAYNAKÇA…………………………………………………….………………..…128 ÖZGEÇMİŞ...……………………………….……………………………………....135
xi
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa Tablo 1. Devletin Ekonomik Müdahalelerinin Etkinliğini Ölçmeye Yönelik
Uygulamanın Girdi ve Çıktıları…………………………………………….8
Tablo 2. Oecd Ülkeleri Toplam Sağlık Harcamalarının Gsmh ‘ya Oranı
2000-2005 Yılları (%)……...……………………………………………...13
Tablo 3. Oecd Ülkeleri Kişibaşı Sağlık Harcamalarının Miktarı 2000-2005
Yılları (Usd)………………………………………………………………14
Tablo 4. Oecd Ülkeleri Sağlık Harcamalarında Kamunun Payı 2000-2005
Yılları(%) …………………………………………………………………..15
Tablo 5. Sağlık Ekonomik Büyüme İlişkisini Araştırmaya Yönelik Yapılmış
Ampirik Çalışmalar ………………………………………………………. 20
Tablo 6. Milton Terris Sınıflandırması……………………….…………………….38
Tablo 7. Mark G. Field Sınıflandırması…………………………….…………….. 40
Tablo 8. Özel Ve Sosyal Sigortaların Kıyaslanması…………………………….47
Tablo 9. Sağlık Personeli Durumu, 1923-1935 Yılları ………………………….54
Tablo 10. Sağlık Personelinin Durumu,1989 -1994 Yılları………………………63
Tablo 11. Sağlık Verileri,1994 – 2000 Yılları…………………………………….. 67
Tablo 12. Sağlık Verileri, 2005 Yılı…………………………………………….…..69
Tablo 13. Kurumlar Bazına Sigortalı Sayısına Göre Sigortalar Dağılımı…... 72
Tablo 14. Sağlık Sigorta Kapsamı Türüne Göre Sigortalı Birey Sayısı,
2002-2003…………………………………………………………….… 84
Tablo 15. Sağlık Personeli Başına Düşen Kişi Sayısı 1928 -2009. ……………87
Tablo 16. AB Ülkelerinde Hayat Dışı Branşlarda Prim Üretimleri 2006- 2007. 93
Tablo 17. 1998-2009 Yılları Arasında Türkiye’de Özel Sağlık Sigorta Şirketleri
Bilgileri…………………………………………………………………. 115
xii
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa Şekil1. Sağlık Sistemleri ve Sağlık Sistemleri Finansmanı İlişkisi……….…..…71
Şekil 2. Türkiye Sağlık Harcamaları ve Finansmanı, 1992-2004 Yılları……… 71
xiii
GRAFİKLER LİSTESİ
Sayfa Grafik 1. AB Ülkelerinde Sigorta Şirketlerinin Ülkelere Göre Dağılımı…....….. 91
Grafik 2. AB Ülkelerinde Sağlık ve Kaza Sigortası Primleri
(1995-2007 Milyon Euro)………………………………….…..……..…. 93
1
GİRİŞ
Küreselleşme ve her alanda yaşanan hızlı değişim, ülkelerin hem
ekonomik hem de sosyal olarak gelişim göstermelerini zorunlu hale getirmiştir.
Ekonomik gelişmenin gerçekleşmesi, bir toplumun tamamının bütün imkân ve
değerlerinin belirli bir düzende kullanılması ve aynı zamanda sosyal değerlere
yatırım yapmasına bağlı bulunmaktadır. Bu nedenle, son yıllarda bireylerin
kişisel gelişimine yönelik yapılan yatırımlar, “sağlıklı toplumlar sağlıklı
bireylerden oluşur” inancı ile sağlık hizmetleri alanı başta olmak üzere arttırılmış
ve sağlık sigortaları güncel bir konu haline gelmiştir.
Sağlık ekonomisi konusu, gelişmişlik düzeyi farklı olan ülkeleri, giderek
artan derecede ilgilendirmekte ve buna paralel olarak artan ihtiyaçlar ve sağlık
harcamaları, sağlık ekonomisini daha fazla önem verilmesi gereken bir bilim dalı
haline getirmektedir.
Ülkeler, gelişmişlik düzeyleri ile orantılı olarak sağlık hizmetlerine kaynak
aktarmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde, ekonominin en önemli ajanı olan “insan” a
verilen önemin daha fazla olduğu ve sosyal güvenlik sistemleriyle de bu
görüşün desteklendiği görülmüştür. Bu nedenle, son yıllarda sağlık
sigortalarının önemi hızla artmakta ve bu durum ekonomik büyümede ve
gelişmede sağlık alanına yapılan yatırımların üstlendiği rolün yeniden ele
alınmasına neden olmuştur. Özellikle Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’nin
gündeminde; sağlık finansmanı ve sağlık hizmetlerinin sunum yapısındaki
değişiklikler önemli bir yer tutmaktadır. Bu süreçte, sigortacılık sektörüne hızla
giriş yapan yabancı sermayeli sigorta şirketlerinin sayısındaki artış dikkat çekici
niteliktedir. Bu nedenle literatüre farklı bir bakış açısı getirmesi amacıyla;
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde uygulanan sağlık sistemleri ve Avrupa
ülkelerinde özel sağlık sigortacılığının yerinin analizi ve Türkiye’de
uygulanabilirliği, bu çalışmanın temel amaçlarından birisini oluşturmuştur.
Sağlık hizmeti, bireyler için temel gereksinim olup, bu durum sağlık
hizmetinin, sosyal ve kamu hizmeti niteliği kazanmasına yol açmıştır. Son
yıllarda hızla gelişen sağlık teknolojisi, piyasaya sürülen yeni ve pahalı ilaçların
getirdiği maliyetler, diğer taraftan insanların yükselen yaşam beklentileri, sağlık
sistemlerinde giderek çözülmesi zorlaşan problemlere yol açmıştır. Bu
2
çerçevede, sağlık ekonomisi bilimi, özellikle gelişmiş ülkelerde karar alma
mercilerini destekleyen önemli bir araç olarak kullanılmıştır.
Güncelliğini daima koruyan sağlık finansmanı konusu, birçok alandan
bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Sağlık hizmeti arzının ve bu alandaki politika
beklentilerinin insanoğlunun güvenlik ihtiyacı ile ilişkili olması, bu alana duyulan
ilgiyi arttırmıştır. Tarih boyunca kendini güvence altında hissetmeyi isteyen
birey, bu gereksinimini sağlamak için çeşitli önlemler alarak, bireysel veya
toplumun tamamını kapsayan ortak hareketler başlatmıştır. Sosyal güvenlik
kurumlarının ilk adımları da bu sayede atılmıştır. Sosyal politikanın en geniş
kapsamlı aracını oluşturan sosyal güvenlik, diğer bütün politika araçlarından
farklı olarak, bir toplumu oluşturan bütün fertleri, doğumlarından ölümlerine
kadar bütün hayatları süresinde yakından ilgilendirmiştir. Bu nedenle geniş ve
çok yönlü bir ilginin odak noktasını teşkil etmiştir. Bugün sosyal güvenlik
konusu, sosyal açıdan olduğu kadar, iktisadi açıdan da üzerinde tartışılan bir
dinamik haline gelmiştir. Sosyal güvenliğin en yaygın uygulama alanı bulduğu
kollardan bir tanesi de sağlık hizmetlerinin finansmanında üstlendiği rol
olmuştur. Özellikle dünya nüfusunun hızla artması; ülkelerin sağlık
harcamalarına ayırdığı kaynakların daha kısıtlı olmasına yol açmış ve sosyal bir
hak olarak alınması gerekli görülen sağlık hizmeti konusunda sıkıntılar
yaşanmaya başlamıştır. Aynı sıkıntılar Avrupa Birliği üyeliği sürecini yaşayan
Türkiye’de de yaşanmıştır.
Çalışmada Avrupa Birliği sürecinde, Türkiye’de “sağlıkta dönüşüm”
projesi çerçevesinde, bu sorunlara çözüm üretilmeye çalışılacaktır. Bu
değişimler aynı zamanda Türkiye’nin gelecekteki özel sağlık sigortacılık
piyasasının etkinliğini ve derinliğini yakından ilgilendirmektedir. Çalışmanın bir
diğer amacı; Türkiye’nin bu alandaki mevcut sorunlarını incelenip değişim süreci
ile birlikte beklenilen ve yakın zamanda çözüme kavuşturulması öngörülen
sorunları irdelemektir. Avrupa Birliğine giriş sürecinde Türkiye’de özel sağlık sigortalarının
durumu ve Avrupa Birliği’ndeki özel sağlık sigortası uygulamaları ile bir
karşılaştırma” başlıklı çalışma üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde; sağlık finansman modelleri ve sağlık harcamaları
incelenecektir. Sosyal güvenlik sistemleri içerisinde özel sağlık sigortalarının
3
yeri irdelenecektir. Sağlık sistemlerinin özellikleri incelenerek sağlık sigortasının
tarihsel gelişimi hakkında bilgi verilecektir.
İkinci bölümde; Türkiye’de uygulanmakta olan sağlık sigortaları ve özel
sağlık sigortacılığının yeri; tarihsel uygulamalar göz önüne alınarak
değerlendirilecektir. Dönemsel olarak, farklı siyasal akımlardan etkilenen sağlık
sigortaları politikaları ve dünyada yaşanan gelişmelere bağlı olarak gelişen
uygulamalar değerlendirilecektir. Geçmiş dönemlerden günümüze yansımalar
belirtilerek, Türkiye’de sağlık sigortacılık sistemindeki mevcut sorunlar, “sağlıkta
dönüşüm” projesi kapsamında kamu etkinliği ve özel sağlık sigortalarının
gelecekteki yeri anlatılacaktır.
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde uygulanan sağlık sistemleri ve özel sağlık
sigortacılığının yerinin analizi ve Türkiye’de uygulanabilirliği üçüncü bölümde
yer almaktadır. Türkiye’de özel sağlık sigortacılığının etkinliğinin arttırılmasına
yönelik mevcut durum analiz edilecektir, Avrupa Birliği sürecinde özel sağlık
sigortacılığında etkinliğin arttırılması için çözüm önerileri sunulacaktır. Temelde,
özel sağlık sigortacılığının gelişmesine yönelik etkinlik şartlarının belirlendiği ve
beklentilerin sağlanmasına ilişkin çözüm önerileri sunulduğu çalışmada, özel
sağlık sigortalarının olumlu ve olumsuz yönleri de karşılaştırılarak
değerlendirme yapılacaktır.
Çalışma, gerek temel amacı, gerekse analiz ettiği konular bakımından;
Türkiye’de özel sağlık sigortacılığı alanında mevcut ve beklenen gelişmelere
farklı bir bakış açısı getirerek “sağlıkta dönüşüm projesi” kapsamında uygulama
değişikliklerine devam eden Türkiye için sağlık sigortacılığının önemini
vurgulamaya çalışmaktadır.
4
BİRİNCİ BÖLÜM
SAĞLIK FİNASMANI MODELLERİ VE SAĞLIK HARCAMALARI
Sağlık hizmetlerinin maliyeti, hemen hemen bütün ülkelerde giderek
artmakta ve sağlık hizmetleri için yapılan harcamaların yönetilmesi önemli bir
gündem maddesi olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkelerin GSYİH’sından sağlık
harcamalarına ayırdığı pay; ülkenin tarihsel geçmişinde sağlık hizmetlerinin
gelişim şekli, hizmetlerin sunum ve finansman biçimi, sağlık hizmetlerine
ulaşılabilirlik gibi nedenlerle farklılık göstermektedir. 1990’lı yılların başından
itibaren birçok ülkede sağlık harcamalarında yaşanan gelişmeler, bu
harcamaların kontrol altına alınması ya da kaynakların doğru yerlere har-
canmasının sağlanmasına yönelik değişikliklerin yaşanmasına neden olmuştur.
Sürdürülebilir bir sağlık finansman yapısını ortaya koymak ve harcamaları
kontrol altında tutabilmek için ülkeler farklı modeller uygulamışlardır. Diğer
taraftan, sağlıkla ilgili veriler, ülkelerdeki beşeri sermayenin niteliğini ve
ekonomik büyüme ile bağlantısını da ortaya koymaktadır.
1.1.Sağlık Kavramı ve Sağlık Harcamalarının Beşeri Sermaye İle İlişkisi ve Ekonomik Büyümeye Etkisi
Beşeri sermaye kavramı, emek üretim faktörünün sahip olduğu bilgi,
beceri ve deneyim birikimi olarak adlandırılabilir. Kavramsal olarak adı
konulmamış olsa da, beşeri sermaye; emek üretim faktörünün kalitesi olarak ilk
adımda klasik görüşün temsilcileri aracılığıyla ekonomik terimler arasında yerini
almıştır.
Ekonomik teorilerin, içinde bulundukları toplumların sosyal yapısından
etkilenen bir bilim dalı olduğu düşünülürse, beşeri sermaye kavramının önem
kazanmasının neden bu kadar uzun zaman aldığı anlaşılacaktır. Klasik görüşün
etkin olduğu dönemde; insanın, sermaye kavramıyla bütünleştirerek, ekonomik
kavram olarak görülmesi; insanı aşağılayıcı bir yaklaşım olarak algılanmakta idi.
”Alfred Marshall, beşeri sermayenin piyasası olmaması nedeniyle; J.Stuart Mill
de, refahın insanlar için olduğunu ve dolayısıyla da insanın kendisinin refah
kaynağı olarak gösterilmesinin doğru olmayacağını düşünmesi nedeniyle,
5
beşeri sermayeye karşı çıkmışlardır.”(Karagül,2003,81). Daha sonraları
Denison, Schultz ve Becker gibi iktisatçıların, beşeri sermaye kavramının
önemini açığa çıkaran çalışmaları ile beşeri sermaye kavramının bugünkü
temelleri atılmaya başlanmıştır.
Beşeri sermaye kavramı, teorik altyapısı itibariyle son yıllarda ekonomi
teorileri içinde önemli yer tutmaktadır. Çünkü beşeri sermayenin ekonomik
büyümeyi hızlandırması, ekonomik kalkınmaya neden olmaktadır. Neoklasik
yaklaşımla adından bahsedilmeye başlanılan beşeri sermaye, içsel büyüme
teorisi ile ekonomik büyüme alanındaki varlığını pekiştirmiş ve birçok
araştırmaya konu olmuştur. Beşeri sermayenin ülkeler arasında karşılaştırılabilir
olması için ölçülebilir olması da gerekmektedir.1Beşeri sermayenin niceliksel
yönünün yanı sıra, niteliksel yönü de önem kazanmıştır. Sağlık ile ilgili veriler;
beşeri sermayenin etkinliğini, gelişmişliğini ve ülkenin beşeri sermaye düzeyini
yansıtmaktadır. Beşeri sermayenin ekonomik büyüme ile olan bağlantısını da
bu şekilde açıklamak mümkün olacaktır.
Beşeri sermaye kavramı pek çok biçimde tanımlanabilir. Ekonomi
literatüründe her akım ya da her araştırmacı, kendi doğrularını uygun bilimsel
çerçeveye oturtabildiği sürece, kendi görüşünü yansıtan tanımını yapmakta
özgür kalacaktır. Farklı görüşleri yansıtan tanımlara birkaç örnek verecek
olursak: “ Üretime katılan kişinin sahip olduğu ve genel anlamda insanın
niteliğini vurgulayan bilgi, beceri, tecrübe ve dinamizm gibi pozitif değerler
beşeri sermaye olarak kabul edilmektedir.”(Karagül,2003,81). Bir diğeri; ”Beşeri
sermaye kavramı, iktisadi faaliyetlerle ilgili olarak bireylerde oluşan bilgi, beceri
ve diğer nitelikleri kapsamaktadır.”(Yumuşak,2000,82). Bir başka görüş;” Kişinin
sahip olduğu bilgi, beceri ve tecrübesinin üretime yansımasıdır.”
şeklindedir(Taban,2004,3).
Beşeri sermaye tanımlarının tamamında yer alan ana kavram; üretim
faktörü olarak emeğin niteliğidir. Beşeri sermayenin ana kaynağı insan
olduğundan, niteliği ile kastedilen de, bir toplumu oluşturan bireylerin sahip
1 Beşeri sermayenin bir indeks olarak hesaplanabilir olması karşılaştırmalar bakımından önem arz eder. Fakat teorilerde beşeri sermaye kavramının niceliksel yönünden ziyade niteliksel yönü üzerinde durulmaktadır. Türkiye’nin emek faktörünün, AB ülkelerine kıyasla, miktar bakımından fazla olduğu açık biçimde ortadadır. Bunun yanı sıra eğitim ve sağlık verileriyle kıyaslanmaya çalışılan beşeri sermaye oranının Türkiye için ölçülebilmesi AB giriş sürecinde önem taşımaktadır. Açıklamalar göstermektedir ki beşeri sermaye kavramı, eğitim düzeyi, sağlık şartları ve hayat standardını temsi eden bazı verilerle ölçülmektedir.(Dura,2005,14,15)
6
oldukları eğitim seviyesi ve sağlık düzeyleridir. Ekonomik gelişmişlik düzeyi
ifade edilirken; sadece ekonomik göstergelerin olumlu olması değil; eğitim ve
sağlık düzeylerinin yükselmesi, verimlilik artışı, teknolojik gelişme ve yaratıcılık
alanında daha büyük adımlar atabilmeyi de kapsamaktadır. Son yıllarda yapılan
çalışmalarda, ekonomik büyüme niteliksel yönü ile açıklanmaya çalışılarak
beşeri sermaye, teknoloji, AR-GE faaliyetleri ve toplumda bireylerin tümünün
ortak sinerjisi ile oluşacak sosyal sermaye ekonomik büyümenin dinamikleri
olarak kabul edilmektedir. İçsel büyüme teorileri tam bu noktada devreye
girmektedir2(Ercan,2000,130).
İçsel büyüme modelleri, 1980’lerde ekonomik büyüme kavramının
gündeme gelmesiyle ortaya çıkan bir hareket olmuştur. ”P.M.Romer, R.E.Lucas,
S.Rebelo, P.Aghion, P.Howit, E.Helpman, G.M.Grosman, R.G.King, R.J.Barro
gibi ekonomistlerin çalışmalarıyla; fiziksel ve beşeri sermaye, Ar-Ge faktörü,
dışsallıklar ve aksak rekabet konularını gündeme almıştır.”(Ateş,2001,1).İçsel
büyüme teorileri; ekonomik sistemlerin kendi içindeki dinamiklerinin birbiri ile
etkileşimi sonucu ekonomik büyüme sağlanacağını savunur. Bir başka deyişle
Neoklasik teoride yer alan teknoloji ve beşeri sermayenin dışsal olması yerine;
özellikle beşeri sermaye kavramı içselleştirilerek ekonomik büyümeye yeni bir
bakış açısı kazandırılmıştır.
İçsel büyüme teorilerinde ekonomik büyümeye neden olan dinamiklerin,
ekonominin kendi iç güçlerinden kaynaklandığı savunulur. İçsel büyüme
teorilerinin çok fazla görüş ile çevrelenmesine karşın, ekonomik büyümenin ana
dinamiklerini üç ana başlık altında toplayarak, içsel büyümeye destek verenleri
bu alanlara yerleştirebiliriz (Ercan,2000,131).
Bu ana gruplardan birincisi; beşeri sermayeyi ekonomik büyümenin temel
dinamiği kabul eden görüştür. Bu yaklaşıma göre; sağlık sistemlerinin ve
politikalarının yönlendirilmesinde, önemli bir etken olan doğurganlık oranı, içsel
2 Solow’un 1956 yılındaki çalışmasına dayanan Neo klasik büyüme teorileri işgücünün niteliksel yönünün ekonomik büyümeye katkı sağladığının özümsenmeye başladığı ilk yaklaşımdır. Solow modelinde; kapalı bir ekonomi, rekabetçi piyasalar, rasyonel davranan bireyler, üretim faktörleri sermaye ve işgücünün her biri için ölçeğe göre azalan getiriyi üretim fonksiyonu için sabit getiriyi öngören bir üretim teknolojisi oluşturmuştur. Teknolojik değişim ve beşeri sermaye değişimleri modelde dışsal olarak ele alınarak ekonomik büyümeye etkileri incelenmiştir. Modelin artık terimi olarak teknolojik gelişme ve üretkenlik artışının gerçekleşen büyümenin en az %50’sini tek başına açıkladığı, diğer %50’lik katkının sermaye ve işgücündeki artıştan kaynaklandığı sonucuna varmıştır. Bu da beşeri sermaye kavramının daha sistematik olarak incelenmesi gereğini doğurmuştur.(Ercan,2000,130)
7
olarak belirlenen bir ekonomik karardır ve beşeri sermaye stokunun artması
buna bağlıdır. Bir ülkede kadınların çocuk yetiştirmek için harcayacağı zamanın
alternatif maliyeti, o ülkenin nüfus artış hızını etkiler. ”Beşeri sermaye açısından
zengin ülkelerde insana yapılan yatırımın getirisi, çok sayıda çocuk sahibi
olmanın getirisinden fazla olurken, beşeri sermaye açısından göreli fakir
ülkelerde durum tam tersi olmaktadır.”(Ercan,2000,131). Bir diğer ifadeyle;
beşeri sermaye kavramının önemsendiği ülkelerde, sağlık alanındaki veriler
incelendiğinde doğurganlık oranı düşüktür ve genel itibariyle daha az sayıda
fertlerden oluşan küçük aileler toplumu oluşturmaktadır. Çünkü ebeveynlerin
çok çocuk sahibi olmak yerine, sosyal yaşamda harekete geçirebilecekleri
düzeyde eğitim ve beceri potansiyeline sahip olmaları ve gelecek nesillerine de
en az kendilerine yansıtılan kadar beşeri birikim aktarma çabaları, bireyleri
farkında olmadan da olsa bu seçime itmektedir. Beşeri sermaye yatırımını
önemseyen ülkeler için ekonomik büyümenin itici güçlerinden bir tanesi
özümsenmiş demektir. Bu durum sonuçta, eğitim ve sağlık politikaları ile
bütünleşmektedir. Bu çerçevede; beşeri sermayenin gelişimi için ana
etkenlerden olan sağlık kavramının, hükümetlerin ekonomik ve sosyal
politikalarında ne ölçüde yer aldığı ve önemi, ekonomik büyümenin
sürdürülebilir olması için, hangi noktalarda olması gerektiği üzerinde
durulacaktır. Diğer taraftan ülkemizin önemli gündem maddelerinden bir tanesi
olan Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde, Avrupa ülkelerinde uygulanan sağlık
sigortacılığı sistemlerinin Türkiye’ye uygunluğu tartışılarak Türkiye için etkin
sağlık sigorta sistemleri önerileri sunulmaya çalışılacaktır.
1.1.1.Sağlık Hizmet Talebi ve Sağlık Harcamaları Kavramları
Kamunun, bireylerin sosyo-ekonomik isteklerine verecekleri cevaplarda
ne derece etkin olacağı, geçmiş yıllarda getirdiği başarılarla orantılıdır. Güran
ve Cingi (2002,56–89) tarafından bu konuda yapılan çalışmalarından alınan
aşağıdaki tablo kamunun müdahalesinin niceliksel olarak da ölçülebileceğini ve
değerlendirmelerin bu şekilde yapılabileceğini göstermektedir.
8
Tablo 1. Devletin Ekonomik Müdahalelerinin Etkinliğini Ölçmeye Yönelik
Uygulamanın Girdi ve Çıktıları GİRDİLER ÇIKTILAR ÇIKTIYI TEMSİL EDEN
GÖSTERGELER
Merkezi Hükümet
harcamaları/
GSYİH
Ekonomik
Düzenleme
Derecesi
Tahsis İşlevinin
Başarı Düzeyi
Sağlık Hizmetleri
12 Yaş altı çocuklarda karma
aşı
12 Yaş altı çocuklarda kızamık aşısı
Ortalama Ömür
Eğitim Hizmetleri
Yetişkinlerde
okuma yazma
oranı
Toplam
okullulaşma oranı
Altyapı
Hizmetleri
Kişi Başına Kwh
elektrik tüketimi
Asfalt yol aranı
1000 kişiye düşen
telefon hattı sayısı
İstikrar İşlevinin
Başarı Düzeyi
İstikrarsızlık
Endeksi
Enflasyon Endeksi
İşsizlik Endeksi
Büyüme İşlevinin
Başarı Düzeyi
Kişi Başına Gelir Kişi başına GSYİH
Gelir Dağılımı
İşlevinin Başarı
Düzeyi
(1- Q) Gini Katsayısı (Q)
Kaynak: Guran,Cingi;2002,71
Bu tabloda kullanılan yol izlenerek, ülkelerde kamu etkinliği ile ekonomik
büyümede ne oranda başarı sağlandığı hesaplanmıştır.3Bu çalışmada
3 Yapılan çalışmada çıkarılan bazı sonuçlara değinecek olursak; kamu müdahalelerinin başarılı olup olmamasının devletin niteliği ya da benimsediği siyasi görüşe bağlı olmadığı ama genelde küçük ve daha liberal devletlerin daha etkin olduğu ya da müdahale araçlarını daha verimli kullandığı ortaya çıkmaktadır. Bir diğer sonuç kamunun düzenleme aracının harcama aracından daha önemli olmasıdır. Devletin yapmış olduğu düzenlemeler ekonomik faaliyetin hızını ve büyüklüğünü belirlemektedir. Bir diğer dikkat çekici nokta yüksek gelirli ülkelerin müdahale araçlarını daha verimli kullandığıdır. Sayısal analizler yapılarak ülke karşılaştırmaları
9
yukarıdaki tablo ile ilgili olan ana tema; beşeri sermaye, ekonomik büyüme ve
sağlık harcamaları üçlüsünün nasıl bir araya geldiğidir. Çalışmanın ilerleyen
bölümlerinde, sağlık harcamalarının ekonomik büyümeye nasıl yansıdığı ve
etkin sağlık sigortacılığı sistemlerinin, sağlık alanında ne tür yansımalar yarattığı
daha net biçimde açıklanacaktır.
“İçsel büyüme modellerinde, Neo klasik büyüme modelinin dışladığı
devlet, bizzat kendisi AR-GE faaliyeti yaparak, eğitim-öğretim hizmeti sunarak
yeniliğe yönelik özel girişimi, yabancı yatırımı ve üniversite sanayi işbirliğini
teşvik ederek, patent ve mülkiyet haklarını koruyarak yeniden önem
kazanmıştır.”(Demir,2002,12). Sonrasında da, ekonomi literatüründe beşeri
sermaye ile kamu harcamalarında, AR-GE ve sağlık hizmetleri için ayrılan
paylar ekonomik büyümeden bağımsız kılınamamıştır.
Kamunun müdahaleciliğinin ekonomik büyümeye bir diğer etkisi de gelir
dağılımı yolu ile olmaktadır. Gelir dağlımı, ekonomik bir amaç olmanın yanı
sıra, sosyal boyutu da olan bir kavramdır. O halde ekonomik büyümeye etkisi
de, sosyal yapılanma aracılığıyla olacaktır. Gelir dağılımını etkileyen önemli
unsurlardan olan eğitim ve sağlık hizmetleri, aynı zamanda beşeri sermaye
yatırımları olarak adlandırılmaktadır. Bir diğer ifade ile “Beşeri sermaye
yatırımlarının gelir dağılımını etkilemesi, meslek seçimi, mesleki statünün
belirlenmesi ve ebeveynlerin eğitim seviyelerinin çocuklarının alacağı eğitimde
etkin olmasıyla ortaya çıkmaktadır.” (Yumuşak,2000,83). Bir toplumu oluşturan
bireylerin demografik dağılımı, beşeri sermayeyi etkileyecek ve bu da sonuçta
beşeri sermaye yatırımları aracılığı ile gelir dağılımına yansıyacaktır. Beşeri
sermaye yatırımları olarak adlandırılan eğitim ve sağlık harcamaları bir ülkenin
sosyal birikimine katkı sağlamaktadır. Sağlık sigortacılığının ülke için önemi de
bu noktada ortaya çıkmaktadır. Uygulanan sağlık sigorta sistemi ya da
benimsenen sağlık politikası, ülkenin geleceğinin belirleyecek en önemli etken
olan, beşeri sermayeyi direk etkileyecektir(Yumuşak,2000,83).
Klasik iktisat teorilerinde; belirtilen üretim faktörleri, bireylerin kişisel
gelişimlerini ve verimlilik artışında ortaya çıkan değişimlerin üretime
yansımasını çok fazla önemsememişlerdir. Modern ekonomik büyüme teorileri
ile birlikte ekonomi, matematik, siyaset ve sosyoloji alanlarının iç içe çalışması
yapıldığında AB üye ülkelerinde etkinlik skoru %100 iken Türkiye için bu oran %81,15 olarak hesaplanmıştır. (Güran, Cingi,2002,s.79–86).
10
ve karşılıklı bilgi alışverişi sonucu çok farklı tanımlar ortaya çıkmıştır; sosyal
sermaye kavramı da bunlardan bir tanesidir(Karagül,2003,82). Sermaye kavramının, ekonomi literatürüne girişi ile ilk önce anlatılmaya
çalışılan, fiziksel sermaye idi. Üretimin gerçekleşmesi için gerekli olan emek,
sermaye ve doğal kaynaklar karması klasik dönemin ana konusunu
oluşturuyordu. Fiziksel sermaye ile kastedilen; üretim için gerekli olan emek ile
birleştirilerek çıktı yaratan üretim faktörü ya da başka bir ifade ile donanım idi.
Fiziksel sermayeye yatırım yapmak demek; bugün için 1 günde 100 birim çıktı
üretimi varsa teknik donanımın arttırılarak uzun dönemde çıktı miktarının 150
birime çıkartılması demekti. Beşeri sermaye kavramı, ekonomik teorilerde yerini
almaya başlayınca “sermaye” sözcüğünün her iki tanımda da yer alması ister
istemez karşılaştırılmalarına neden olmuştur. Diğer taraftan fiziki ve beşeri
sermaye üretime katılırken birbirlerini tamamlamaktadır(Karagül,2003,84).
Sağlık alanında fiziksel sermayenin önemi oldukça fazladır. Mevcut
sistem ve altyapının etkin bir şekilde kullanılabilmesi için fiziki sermayeyle olan
tamamlayıcılık ilişkisinin iyi kurulması gerekmektedir. Aksi takdirde, ülke sahip
olduğu sistemleri ve altyapıyı yeterince değerlendirememiş olur. Bu durum
sonuçta; sağlık sigortacılığı sektöründe, daha verimli ve daha tatminkâr
çalışabilen, başka ülkelerden gelen yabancı sermayeli özel sağlık sigorta
şirketlerine kayılmasına yol açabilmektedir. Dolayısıyla, ekonomik gelişme
sürecinde ve AB’ye giriş sürecinde ülkemizin de en önemli sorunlarından bir
tanesi olan sağlık hizmetleri ve sağlık sigortacılığı sisteminin geliştirilmesi,
verimli kullanılması için gerekli önlemler alınması ve fiziksel sermayenin
desteklenmesi önem arz etmektedir(Karagül,2003,84).
Beşeri sermayenin gündeme getirdiği bir diğer kavram da sosyal
sermayedir. Sosyal sermaye, farklı tanımları yapılmakla birlikte; bir toplumu
oluşturan bireylerin sahibi oldukları beşeri sermaye birikiminin genel toplamı
olarak kabul edilebilir(Sarı,2009,1). Sosyal sermaye içerisinde, beşeri
sermayenin ana etmenleri olan, eğitimi ve sağlığı barındırır. Çünkü bir toplumun
gelişmişlik seviyesini belirleyen etkenler; eğitim ve sağlık ölçüleridir. Sağlık
sigortaları kavramı, sağlık verilerinin değerlendirilmesinde yön değiştirici bir
varlık göstermektedir. Etkin ve sektör derinliği kazanmış bir sağlık sigorta
sistemine sahip ülkelerde sosyo-ekonomik değerler olan sağlık göstergelerinin
pozitif yönde değiştiği gözle görülür niteliktedir(Karagül,2003,84-85).
11
Sağlık hizmetleri, genellikle sosyal güvenlik sistemi içerisinde sunulmakla
birlikte, sosyal güvenliğin diğer amaçlarına göre daha fazla öneme sahiptir.
Bunun nedeni; sağlık hizmetlerinin talebinin özelliklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu noktada sağlık hizmetlerinin ve talebinin özelliklerinin de incelemek
gerekmektedir.
Sağlık hizmeti, barınma ve beslenme gibi zorunlu bir ihtiyaç olduğundan,
sağlık hizmetlerinin fiyatlarında meydana gelebilecek değişiklikler karşısında
bireylerin talep esneklikleri düşüktür. Yani bireylerin talepleri, sağlık hizmetinin
fiyatının düşmesi nedeniyle artmaz(Tokat,1998,3.).
Diğer taraftan sağlık hizmetine olan talep süreklilik göstermemektedir.
Talep miktarının önceden belirlenememesi bu hizmeti arz eden ya da bu alan
yatırım yapanları belirsizliğe itmekte ve risklerinin artmasına yol açmaktadır. Bu
nedenledir ki ülkeler bu konudaki riski azaltabilmek için önceden prim ödemek
ve risk paylaşımı yapmak suretiyle önlemler almaktadırlar(Tokat,1998,4.).
Sağlık hizmetinin bir diğer özelliği, talebinin hizmeti alan birey tarafından
değil bir uzman tarafından belirlenmesidir. Çünkü; sağlık hizmeti talebinde
bulunan birey, almak istediği ürün hakkında yeterli bilgi donanımına sahip
değildir. Bu konuda karar verirken mutlaka bir uzman görüşünden faydalanır. Bir
başka özellik de, ikamesinin olmamasıdır. Sağlık hizmeti alınırken birey uzman
görüşünden yararlanmaktadır. Örneğin; kalp ameliyatı kararı uzman doktor
tarafından verilmiş olan bir birey için, bu ameliyat yerine farklı bir yöntem ile
iyileşmeyi seçme şansı hemen hiç yoktur. Bu durum, sağlık hizmetinin serbest
piyasa koşullarının oluşmamasına neden olmaktadır (Sargutan,1993,16.).
Sağlık hizmeti yarı kamusal bir hizmettir. Kamu hukukunda kamu
mallarını üretenler ve arz edenler kim olursa olsun, bunların yeterli nitelik, kalite
ve fiyatla mevcut bulundurulmasından ve bunların ihtiyaç sahiplerine en uygun
koşullarda sunulmasından devlet sorumlu tutulmuştur(Sargutan,1993,18.).
1.1.2. Dünya’da ve Türkiye’de Sağlık Harcamaları
Beşeri sermaye kavramını; bireyin sahip olduğu bilgi, beceri düzeyi ve
tecrübelerinin oluşturduğunu belirtmiştik. Hiç kuşkusuz, beşeri sermaye düzeyi
ekonomik büyüme ile yakından ilişkilidir. Ekonomik büyümenin ana
etkenlerinden teknoloji, nitelikli işgücü, fiziksel sermayenin veriminin arttırılması
12
ve toplumsal sosyal gelişmişlik seviyesi beşeri sermaye ile şekillenmektedir.
Beşeri sermaye düzeyi yüksek olan toplumlarda, bilinçli birey sayısı yüksek
olduğundan, her alanda yapılan yatırımlar etkisini daha geniş olarak
hissettirebilmektedir. Beşeri sermayenin ana dinamiklerini eğitim ve sağlık
olarak tanımlamıştık ve bu iki olgunun birbirini tamamladığından bahsetmiştik.
Toplumların beşeri sermaye düzeyleri incelenirken, analiz edilen veriler
arasında, eğitim ile ilgili olanlarla birlikte sağlık sistemleriyle veya sağlık
düzeyleriyle ilgili veriler de temel olarak alınmaktadır. Bunlara örnek verecek
olursak; ortalama yaşam beklentisi, doğurganlık oranı, nüfus artış hızı, canlı
doğumda ölüm oranı, çocuk doğurma yaşı, kişi başına düşen sağlık personel
sayısı, ülkedeki sağlık kurumlarının sayısı ve sağlık harcamalarının gelirin
içindeki payı sayılabilir. Tüm bu veriler, bir toplumun sağlık düzeyi ve ülkenin
vatandaşlarının sağlık düzeyine verdiği önemin belirtisidir. Ekonomik olarak
refah seviyesi dünya ortalamasının üzerinde olan ülkelerde, bireylerin sağlık
harcamaları gelişmekte olan ülkelere göre oldukça fazladır. Bir başka ifade ile
beşeri sermaye düzeyi yüksek olan ülkelerin GSYİH’ları içinde, sağlık
harcamalarına ayrılan payın da yükseldiği görülmektedir.
Tablo 2,3 ve 4; 2000–2008 yılları arasındaki veriler ışığında
hazırlanmıştır.
13
Tablo 2. OECD Ülkeleri, Toplam Sağlık Harcamalarının GSMH ‘ya Oranı 2000–
2008(%)
ÜLKELER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
AVUSTRALYA 8,80 8,90 9,10 9,20 9,50 8,7 8,8 8,9
AVUSTURYA 10,00 10,00 10,10 10,20 10,30 10,50 10,20 10,10
BELÇİKA 8,60 8,70 9,00 10,10 10,20 10,30 10,00 10,20
KANADA 8,80 9,30 9,60 9,80 9,80 9,80 10,00 10,10
ÇEK
CUMHURİYETİ 6,50 6,70 7,10 7,40 7,30 7,20 7,0 6,8
DANİMARKA 8,30 8,60 8,80 9,10 9,20 9,10 9,6 9,8
FİNLANDİYA 6,60 6,70 7,00 7,30 7,40 7,50 8,3 8,2
FRANSA 9,60 9,70 10,00 10,90 11,00 11,10 11,00 11,00
ALMANYA 10,30 10,40 10,60 10,80 10,60 10,70 10,50 10,40
YUNANİSTAN 9,30 9,80 9,70 10,00 9,60 10,10 9,50 9,60
MACARİSTAN 6,90 7,20 7,60 8,30 8,10 8,30 8,10 7,40
İZLANDA 9,30 9,20 10,00 10,30 10,00 9,50 9,10 9,30
İRLANDA 6,30 7,00 7,20 7,30 7,50 7,50 7,10 7,60
İTALYA 8,10 8,20 8,30 8,30 8,70 8,90 9,00 8,70 9,00
JAPONYA 7,70 7,90 8,00 8,10 8,00 8,3 8,10
KORE 4,80 5,40 5,30 5,40 5,50 6,00 6,00 6,30 6,60
LUKSEMBURG 5,80 6,40 6,80 7,60 7,90 7,90 7,30
MEKSİKA 5,60 6,00 6,20 6,30 6,50 6,40 5,80 5,90
HOLLANDA 8,00 8,30 8,90 9,10 9,20 9,80 9,70 9,80
YENİ ZELLANDA 7,70 7,80 8,20 8,00 8,50 9,00 9,20 9,00
NORVEÇ 8,40 8,80 9,80 10,00 9,70 9,10 8,60 8,90 8,6
POLONYA 5,50 5,90 6,30 6,20 6,20 6,20 6,20 6,40
PORTEKİZ 8,80 8,80 9,00 9,70 10,00 10,20 9,90
SLOVAKYA 5,50 5,50 5,60 5,90 7,20 7,10 7,30 7,70
İSPANYA 7,20 7,20 7,30 7,80 8,10 8,30 8,40 8,50
İSVEÇ 8,40 8,70 9,10 9,30 9,10 9,10 9,10 9,10
İSVİÇRE 10,40 10,90 11,10 11,50 11,50 11,60 10,80 10,80
TÜRKİYE 6,60 7,50 7,40 7,60 7,70 7,60 7,70 7,80
İNGİLTERE 7,30 7,50 7,70 7,80 8,10 8,30 8,50 8,40
ABD 13,20 13,90 14,70 15,20 15,20 15,30 15,80 16,00
ORTALAMA 7,90 8,20 8,5 8,80 8,90 9,00 8,93 9,30
Kaynak: Deloitte,2008,Türkiye’de ve Dünya’ da Sağlık Ekonomisi, OECD Health Data 2009
14
Tablo 3. OECD Ülkeleri, Kişibaşı Sağlık Harcamalarının Miktarı 2000-2008
yılları (USD)
ÜLKELER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
AVUSTRALYA 2,397 2,541 2,724 2,892 3,128 2,979 3,167 3,357
AVUSTURYA 2,825 2,898 3,018 3,236 3,418 3,519 3,608 3,763
BELÇİKA 2,301 2,452 2,631 3,080 3,290 3,389 3,356 3,395
KANADA 2,509 2,727 2,867 3,006 3,161 3,326 3,696 3,895
ÇEK CUMHURİYETİ 971 1,055 1,199 1,353 1,413 1,479 1,535 1,626
DANİMARKA 2,381 2,561 2,656 2,793 2972 3,108 3,357 3,512
FİNLANDİYA 1,717 1,861 2,012 2,045 2,202 2,331 2,709 2,840
FRANSA 2,487 2,649 2,795 3,011 3,191 3,374 3,423 3,601
ALMANYA 2,634 2,754 2,886 3,129 3,169 3,287 3,464 3,588
YUNANİSTAN 1,950 2,178 2,364 2,616 2,669 2,981 2,547 2,727
MACARİSTAN 857 977 1,115 1,291 1,337 1,411 1,457 1,388
İZLANDA 2,697 2,775 3,036 3,161 3,331 3,443 3,207 3,319
İRLANDA 1,822 2,151 2,368 2,536 2,742 2,926 3,001 3,424
İTALYA 2,078 2,188 2,278 2,281 2,437 2,532 2,673 2,686
JAPONYA 1,967 2,080 2,138 2,243 2,358 2,474 2,581
KORE 780 932 977 1,051 1,138 1,296 1,491 1,688
LUKSEMBURG 2,984 3,270 3,729 4,611 5,095 5,563 4,021 4,162
MEKSİKA 506 548 578 608 655 675 724 777 823
HOLLANDA 2,258 2,525 2,775 2,910 3,094 3,450 3,611 3,837
YENİ ZELLANDA 1,605 1,709 1,850 1,911 2,122 2,330 2,398 2,454
NORVEÇ 3,082 3,293 3,616 3,872 4,103 4,364 4,507 4,763
POLONYA 590 647 734 754 814 867 920 1,035
PORTEKİZ 1,625 1,685 1,783 1,834 1,935 2,041 2,150
SLOVAKYA 595 642 798 1,061 1,137 1,322 1,555
İSPANYA 1,520 1,617 1,723 1,951 2,101 2,261 2,466 2,671
İSVEÇ 2,272 2,2409 2,593 2,760 2,827 2,918 3,124 3,323
İSVİÇRE 3,181 3,371 3,650 3,861 4,045 4,177 4,165 4,417
TÜRKİYE 451 461 484 514 562 586 625 653
İNGİLTERE 1,859 2,034 2,228 2,328 2,560 2,724 2,885 2,992
ABD 4,569 4,917 5,306 5,684 6,037 6,401 6,933 7,290
ORTALAMA 1,982 2,130 2,294 2,470 2,632 2,809 2,913 3,112
Kaynak: Deloitte,2008,Türkiye’de ve Dünya’ da Sağlık Ekonomisi, OECD Health Data 2009
15
Tablo 4: OECD Ülkeleri, Sağlık Harcamalarında Kamunun Payı 2000–2008
yılları(%)
ÜLKELER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
AVUSTRALYA 68,40 67,50 67,50 67,5 67,5 66,90 66,6 67,5
AVUSTURYA 75,90 75,70 75,40 75,30 75,60 75,70 75,90 76,40
BELÇİKA 76,00 76,60 75,20 71,60 73,10 72,30
KANADA 70,40 70,00 69,60 70,20 70,20 70,30 69,80 70,00
ÇEK
CUMHURİYETİ
90,30 89,80 90,50 89,80 89,20 88,60 86,7 85,2
DANİMARKA 82,40 82,70 82,90 84,20 84,30 84,10 84,1 84,5
FİNLANDİYA 75,10 75,90 76,30 76,20 77,20 77,80 74,6 74,6
FRANSA 78,30 78,30 78,60 79,40 79,40 79,80 79,1 79,0
ALMANYA 79,70 79,30 79,20 78,70 76,90 76,90 76,8 76,9
YUNANİSTAN 44,2 47,40 47,00 46,40 44,60 42,80 62,0 60,3
MACARİSTAN 70,7 69,00 70,20 71,30 70,50 72,30 72,6 70,6
İZLANDA 82,0 81,90 82,70 82,50 82,40 82,50 82,0 82,5
İRLANDA 72,9 7360 75,60 76,70 78,20 78,00 77,5 80,7
İTALYA 72,5 74,60 74,50 74,70 75,80 76,60 76,8 76,5 77,4
JAPONYA 81,3 81,70 81,50 81,50 81,70 81,30 54,6 54,9 52,7
KORE 46,8 53,00 51,60 51,90 52,60 53,00 90,2 90,9
LUKSEMBURG 89,3 87,90 90,30 90,30 90,20 90,70 44,2 45,2
MEKSİKA 44,6 44,90 43,90 44,10 46,40 45,50
HOLLANDA 63,1 62,80 62,50
YENİ ZELLANDA 78,0 76,40 77,90 78,30 77,20 77,40 78,2 78,9
NORVEÇ 82,5 83,60 83,50 83,70 83,60 83,60 83,8 84,1 84,2
POLONYA 70,0 71,90 71,20 69,90 68,60 69,30 69,9 70,8
PORTEKİZ 72,5 71,50 72,20 73,30 72,00 72,30 71,5
SLOVAKYA 89,4 89,30 89,10 88,30 73,80 74,40 68,3 66,8
İSPANYA 71,6 71,20 71,30 70,30 70,90 71,40 71,2 71,8
İSVEÇ 84,9 84,90 85,10 85,40 84,60 84,60 81,6 81,7
İSVİÇRE 55,6 57,10 57,90 58,50 58,50 59,70 59,1 59,3
TÜRKİYE 62,9 68,20 70,40 71,60 72,30 71,40 71,6 72,0
İNGİLTERE 80,9 83,00 83,40 85,60 86,30 87,10 82,0 81,0
ABD 43,7 44,60 44,70 44,50 44,70 45,10 45,2 45,4
ORTALAMA 71,9 72,50 72,70 73,20 72,70 72,70 77,4 72,6
Kaynak: Deloitte,2008,Türkiye’de ve Dünya’ da Sağlık Ekonomisi, OECD Health Data,2009
16
Tablolara göre; ekonomik gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelerin, genel
olarak sağlık harcamalarına; gelişmekte olan ülkelere nazaran, daha fazla pay
ayırdıklarını göstermektedir. OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının GSMH’ ya
oranının ortalamasının %9,30 olduğu 2007 yılında, ortalama üzerinde kalan
ülkeler; ABD, İsviçre, Avusturya, Belçika, Kanada, Fransa, Almanya,
Yunanistan, Danimarka ve Hollanda’dır. Gelişmiş ülkeler olarak
nitelendirebileceğimiz bu ülkeler, Almanya ve Danimarka hariç olmak üzere,
sağlık harcamalarını özel sigortalar ya da karma modeller (kamu ve özel sağlık
sigortaları birlikte) aracılığı ile finanse etmektedir.
ABD ve İsviçre, oldukça büyük bir farkla, dünya ülkelerini yaptığı sağlık
harcamalarının üzerindeki miktarları sağlık harcamalarına aktarırken, bu
ülkelerin özel sağlık sigortacılığı sektörlerinin derinlik ve güçlü sermaye yapısı
yönünden de dünyada sigortacılık alanında önde gelen ülkelerden olması
rastlantısal değildir. Yıllar itibariyle ortalamalar incelendiğinde; Lüksemburg ve
Norveç yüzde oranlar bakımından OECD ortalamasının altında kalsa da, bu
ülkelerin sağlık harcamalarında kişi başına düşen miktar oldukça iyi düzeydedir.
Bu ülkelerin GSMH’ları yüksek olduğundan, GSMH’ dan toplam sağlık
harcamalarına ayrılan pay rakamsal olarak düşük görünmektedir. Tablo 3’te yer
alan ülkeler arasında, en düşük kişi başına harcama Türkiye’de yapılmaktadır.
2000 ve 2002 yılı oranları karşılaştırıldığında İsveç, Norveç ve Lüksemburg
ülkelerinin harcamalarındaki yüzde artış dikkati çekmektedir. Bu artış; ülkelerin
sağlık harcamalarında yarattıkları bu artışla, ekonomik büyümede ölçüt olan
sağlık verilerinde oluşturmak istedikleri pozitif yönlü artışı göstermektedir. Kişibaşı sağlık harcamalarının 2007 yılı için OECD ortalamasının
3.112,00 USD olduğu Tablo 3, 2.992,00 USD ile OECD ortalamasının altında
kalan ülkelerden İngiltere, dikkati çekmektedir. İngiltere, gelişmiş ülkeler
arasında yer alırken, sağlık harcamalarında GSYİH’dan kişi başına düşen
miktarın az olması; devlet yapısı içerisinde bir politika seçimi olarak
yorumlanabilir. İngiltere’de, sağlık hizmetlerinin tamamen ücretsiz olarak devlet
tarafından sunulması ve sağlık sigortası sisteminin düzenli bir biçimde yürümesi
nedeniyle, özel sağlık sigortasına çok fazla talep olmamaktadır. Sistemin
vergiler aracılığı ile finanse edilmesi, bireyleri sisteme katılım açısından soru
işaretlerine sürüklemediği gibi; bireyin tam ve sürekli sağlık hizmeti alacağını
bilmesi, sosyal güvenlik anlamında devlete olan güveninin artmasına da neden
17
olmaktadır. Sistemin mevcut sağlık düzeyini oldukça iyi analiz etmesi nedeniyle
gereksiz ve aşırı harcama kalemlerinin ortaya çıkması engellenmektedir. OECD ülkeleri ile ilgili olarak, 2000–2008 yılları verilerinden hareketle
düzenlenmiş olan Tablo 3 göstermektedir ki; GSMH’ dan sağlık harcamalarına
ayrılan miktarın artışı, ülkelerin ekonomik gelişmişlik seviyeleri ile yakından
ilgilidir. Bir başka ifade ile sağlık harcamalarına ayrılan payların fazla olduğu
ülkeler, gelişmiş ülke olma yolunda ilerleyen ya da gelişmiş olan ülkelerdir.
Çünkü ekonomik gelişmişlik düzeyi artan ülkelerde sağlık harcamalarında
yapılan artışla birlikte, toplumu oluşturan bireylerin sağlık bilinci de
yükselmektedir. Sağlık düzeyi ve bilinci yüksek olan toplumlarda, beşeri
sermayeye kaynaklık eden eğitim, sağlıklı bireylerin eğitilmesi daha olumlu
yansımalar yarattığından, daha uzun dönemli ve etkin geri dönüş
yaşayabilmektedir. Sağlıklı bireylerin eğitilmesi demek; gelecek nesillerin de
daha sağlıklı ortamda gelişebilmesi demektir. Dolayısıyla beşeri sermaye
gelişimi kendine gelişebilecek daha geniş bir ortam bulabilmektedir. Nitelikli
işgücünün kendisine sağlanan eğitim ile sahip olduğu bilgi ve becerileri üretime
aktararak verimliliği arttırabilmesi için sağlıklı olması gerekmektedir. Ayrıca
toplumda eğitimli bireylerin yaşam süresinin uzun olması işgücü verimliliğinin
daha uzun süre bu artışla üretime katılması demektir. ”Sağlık sistemine ilişkin
önemli göstergelerden biri sayılan sağlık harcamalarının ise, ekonomik büyüme
üzerine etkisi çok yönlü ve uzun dönemli olmaktadır. Beşeri sermaye yaklaşımı
kapsamında sağlık hizmetleri bir beşeri sermaye yatırımı olarak ele
alınmaktadır. T.W Shultz başta olmak üzere diğer yazarlar, sağlık hizmetlerini
insanın çalışma yeteneğini koruyup geliştirerek, çalışmanın verimini
arttırmasından dolayı, insana yatırım olarak değerlendirmişlerdir.”(Taban,
2004,5).
18
Yukarıda anlatılanları kısaca aşağıdaki şema ile tanımlayabiliriz:
TOPLUMUN SAĞLIK DÜZEYİNİN YÜKSELMESİ
DAHABAŞARILIEĞİTİM DEMOGRAFİK
TOPLUMUN EĞİTİM OPTİMUM NÜFUSUN
DÜZEYİNİN YÜKSELMESİ SAĞLANMASI
SAĞLIK İÇİN TOPLUM VERİMLİLİK
KALKINMADA KALKINMAYI
TOPLUM REFAH DÜZEYİNİN YÜKSELMESİ
Kaynak : İsmail Mazgit,”Bilgi Toplumu ve Sağlığın Artan Önemi”,I.Uluslararası Bilgi,Ekonomi ve
Yönetim Kongresi,10-11 Mayıs 2002,Hereke Kocaeli,s.412
Sağlık harcamalarının arttırılması ve etkin bir sağlık sigortacılığı
sisteminin kurulması, daha kaliteli sağlık hizmeti alan işgücünün verimliliğini
arttırarak üretime katılmasını sağlayacak ve uzun dönemde bireyin yaşam
süresi beklentisini arttırarak da ekonomik büyümeye pozitif etki yapacaktır. Bu
noktada akıllara şöyle bir soru gelmektedir: “Sağlık harcamaları kimler
tarafından arttırılmalıdır ya da sağlık harcamalarındaki artış nasıl finanse
edilecektir?”. Ülkelerde, politika belirleyicileri uygulanacak iktisadi politikayı
belirlerken; ülkelerinin sosyal ve kültürel yapılarından etkilenirler. Ayrıca, iktisadi
19
politikaların başarılı olabilmeleri için; toplumla bütünleşmesi gerekmektedir.
Küreselleşmenin hız kazandığı günümüzde, özel sektörün ekonomi içerisindeki
payı giderek artmaktadır.
Dünya’daki ülkelerde, birbirinden farklı yönetim biçimleri bulunmaktadır.
Devlet olarak nitelendirdiğimiz bu yapıların, ekonomik ve sosyal sistemler
üzerindeki etkinlikleri, her ülkede o ülkenin sosyo-ekonomik yapısı ve seçilen
politikanın etken uygulanmasına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir.
Bununla birlikte; genel olarak sağlık harcamalarının finans kaynaklarının
benzerlik gösterdiği görülmektedir. Bireylerin, kişisel harcanabilir gelirlerinden
yaptıkları sağlık harcamalarının dışında, sosyal güvenlik fonları sağlık
harcamalarını büyük ölçüde finanse eden devlet kuruluşlarıdır. Sosyal güvenlik
kuruluşlarının temelleri, oldukça eskilere dayanmaktadır. İsim farklılığı olsa da
uygulanmak istenen sistem aynı biçimde işlemektedir. “Sanayi devrimi ile
başlayıp II. Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen sosyal devlet kavramının önemli
bir yönü, vatandaşların yarınlarını güvence altına almak, onları sosyal güvenliğe
kavuşturmaktır.”(Aydın,2000,4). Sağlık harcamaları da bireylerin sosyal
yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli bir sosyal olgudur. Bu nedenle,
halen pek çok ülkede, sağlık giderleri ağırlıklı olarak kamu kurumları
kapsamında değerlendirilmekte hatta sağlık hizmetleri yine kamu kurumları
tarafından sunulmaktadır. Özel sektörün sağlık harcamalarında payını arttırması
için; bireylere, yaşam sürelerince en iyi düzeyde sağlık hizmeti alacaklarının
garantisinin verilebileceği, ekonomik kısıtlamalar nedeniyle hizmetten yoksun
kalmayacaklarının belirtilmesi ve bunu sağlayacak bir sistemin var olacağı
yönünde kesin yanıtlar verilmelidir. Kısa dönemde özel sigorta şirketleri, sağlık
sigortalarında hizmet kalitesini arttırma çabasında olsalar dahi, sosyal güvenlik
fonlarındaki finanse edilebilirlik yetisinin azalmasına rağmen, çok fazla gelişme
kaydedebilecek bir eğilim göstermemektedirler. Nedenleri incelendiğinde; özel
şirketlerin, amaçları kar elde etmek olduğundan, bir takım yasalarla kendilerini
korumaya aldıkları görülmektedir. Bir başka ifadeyle; bazı durumlarda
sözleşmenin karşı tarafı olan bireylere, sağlık harcamalarını finanse
edemeyeceklerini bildirmektedirler. Bu durum, hem bireylerin sigorta şirketlerine
olan güvensizliğini perçinlemektedir, hem de sigorta şirketlerinin mali derinlik
yaratmaktan uzak kalınmasına yol açmaktadır. Özel sektörün tek şansı,
personelinin sağlık harcamalarını finanse eden firmalarla işbirliği yaparak,
20
onlara hizmet sunmaktır. Bu yolla parasal genişleme kaydederek uzun
dönemde, şu an için finanse edilemeyen sağlık harcamalarının da
karşılanabileceği güvencesini bireylere verebilecektir (Anadolu Sigorta Ar-Ge
Bölümü Raporu,2008;3)
Sağlık ekonomisi kavramı, gerek kamusal alanda gerekse özel sektörün
çalışmalarında olsun, toplumu oluşturan bireylerin fiziksel ve ruhsal gelişimleri
için çok önemli bir noktada durmaktadır. Bir toplum, gelişebilmesi için; ekonomik
imkânlarının yanı sıra, sosyal imkânlarında da iyileşme sağlanmalıdır ki,
gelecek için daha başarılı bireyler ve sosyal sermayesi olabilsin. Sağlık
harcamalarına verilen önem ve arttırılması için yapılan çalışmalar, bu bakımdan
önem arz eder. Sağlık ve ekonomi ilişkisini incelemeye yönelik yapılan
çalışmaların çok fazla olmamasına karşılık, bazı deneye dayalı çalışmalar ve
sonuçlarını aşağıda yer almaktadır. Bu çalışmalardan Bloom(2001)’a ait olanlar
literatürde en fazla etkili olan ve kabul görmüş olanlardır.
Tablo 5. Sağlık Ekonomik Büyüme İlişkisini Araştırmaya Yönelik Yapılmış
Ampirik Çalışmalar
YAZAR VEYA
YAZARLAR
UYGULANDIĞI
ÜLKE/ÜLKE
GRUPLARI
KAPSADIĞI
DÖNEM
SAĞLIK
GÖSTERGESİ
YÖNTEM BÜYÜMEYE
ETKİSİ
Bloom ve
diğerleri(2001)
104 ülke 1960–1990 Doğuşta yaşam
beklentisi
EKK POZİTİF
Webber (2002) 46 ülke 1960–1990 Kişi başına alına
kalori
EKK ETKİSİZ
Kelly (1997) 73 ülke 1970–1989 Sağlık
harcamaları
PANEL VERİ ETKİSİZ
Mayer(2001) 18 Latin
Amerika
1950–1990 Doğuşta yaşam
beklentisi
NEDENSELLİK POZİTİF
Chacraborty(20
03)
95 ülke 1970–1990 Doğuşta yaşam
beklentisi
EKK POZİTİF
Brempong ve
Wilson(2003)
21 Alt-Sahra
Afrika ve 23
OECD ülkesi
1975–1994
(Afrika)
1961–1995
(OECD)
Sağlık harcamaları
ve doğuşta yaşam
beklentisi
PANEL VERİ POZİTİF
21
Tablo 5. (Devamı)
Mcdonald ve
Roberts (2002)
77 ülke 1960-1989 Doğuşta yaşam
beklentisi
PANEL VERİ POZİTİF
Ranis ve
diğerleri(2000)
35-76
gelişmekte
olan ülke
1970–1992 Doğuşta yaşam
beklentisi ve
birleşik yaşam
beklentisi
indeksi
EKK POZİTİF
Bloom ve
Sachs(1998)
75 Afrika
ülkesi
Son 25 yıl Doğumda
yaşam
beklentisi,
bebek doğum ve
ölüm oranları
Yatay kesit
veri
POZİTİF
(yaşam
beklentisi)
NEGATİF(a
rtan bebek
doğum ve
artan
bebek ölüm
oranları)
Bahargava ve
diğerleri(2000)
92 ülke 1965–1990 Doğuşta yaşam
beklentisi
PANEL VERİ POZİTİF(d
üşük gelirli
ülkeler için)
Baro(1991) 98 ülke 1960–1985 Toplam
doğurganlık
oranı
Yatay kesit
veri
NEGATİF
Kar ve
Ağır(2003)
Türkiye 1926–1994 Kamu sağlık
harcamaları
NEDENSELLİ
K
ETKİSİ yok
Kaynak: Taban,2001,Türkiye’de Sağlık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nedensellik Testi
1.2. Sağlık Sigortasının Tanımı ve Tarihsel Gelişimi
Sağlık sigortası; hastalık denilen durum ortaya çıktığında bunun
giderilmesi ve bireyin yeniden sağlığına kavuşması için gereken mali yükü
üstlenmek amacını taşıyan bir sigorta türüdür(Babaoğlu,1993,2.).
Sağlık sigortası, hastalık ve kaza sonucu oluşabilecek masraflara ait tüm
riskleri içerisinde barındırır. Sağlık sigortalarının, kişilerin birbirine hastalık ve
kaza hallerinde yardım etme ihtiyacı duyduklarında ortaya çıktığını
söyleyebiliriz. İlk çağlarda dağınık ve düzensiz olarak yapılmaya çalışılan
22
bireysel hareketlerden sonra, orta çağda daha organize yardım amaçlı
derneklerin kurulduğunu ve hastalık veya kaza sonucu maddi manevi sıkıntıya
düşen kişilere destek olunmaya çalışıldığı görülmektedir. Avrupa’da, çeşitli
yerlerde çok dar kapsamlı kurulan bu dernekler, sağlık sigortalarının ilk adımları
olarak algılanabilinir(Özgüç,1996/1997,1).
Ortaçağ Avrupa’sında, zanaatkârlar kendi aralarında kurdukları loncalar
aracılığı ile üyelerinin hastalık nedeniyle sıkıntıya düşmesi sonucu uğrayacağı
mali kaybı destekleriyle en aza indirgemişlerdir. Sanayileşme ile birlikte, hastalık
nedeniyle işçinin gelirinin düşmesi, paylaşılması gerekli bir risk olarak görülmüş
ve 18.yy.ın sonları ile 19.yy. başlarında aynı sanayi ya da yöredeki işçiler ve
küçük çiftçiler hastalık riskine karşılık yardımlaşma sandıkları kurmuşlardır.
Üyeler bu sandığa düzenli katkı sağlayarak sistemi devam
ettirmişlerdir(Özgüç,1996/1997,1).
İlk önceleri bu sandıklar aracılığı ile nakdi yardımlar sağlanmış, daha
sonra loncalar doktorlardan hastalığı belgelemesini istemiş, daha sonra da
üyelerine sunduğu sağlık hizmetini güvence altına almak amacıyla doktorlar ve
hastanelerle sözleşme yapmaya başlamıştır. Bu güvence amacı, daha sonraları
yatırımcı işverenler tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin satın alınması ile
devam etmiştir. Zamanla, sektörlere göre risk beklentileri belirlenerek işçilerinde
katkıda bulunmaları istenmiş ve sosyal sağlık sigorta sistemlerinin gündeme
gelmesiyle zorunlu hale getirilmiştir(Laroque,1994,74).
İlk modern sağlık sigorta poliçesinin, Londra’da demiryolu yolcularının
sigortalanması amacı ile uygulandığı bilinmektedir. 19. yüzyılın sonlarına doğru
devletler de bu konuyla ilgilenmeye başlamış ve 1883 yılında Almanya, endüstri
işçilerini zorunlu olarak sağlık sigortası yapmıştır. Alman hükümeti, belirlenmiş
sanayilerde, belirli bir miktarın altında gelir sağlayan işçilerin bir hastalık fonuna
zorunlu olarak bağlanmalarını ve bu fonun, işçilerin ve onların işverenlerinin
zorunlu olarak ödedikleri primlerle finanse edilmesini öngördüğü bir mevzuatı
kabul etmiştir. Bu mevzuat sosyal sağlık sigortası siteminin başlangıcı
olmuştur(Erdoğan,1996,10–11).
20. yüzyılın başlarında Avusturya(1887), Norveç(1902) ve U.K.(1910) da
gönüllü sağlık sigortaları uygulanmıştır. Fransa ise 1921 yılında sağlık
sigortasına ilişkin mevzuatı kabul etmiş olmasına karşılık 1930 yılında
uygulamaya koymuştur. II. Dünya Savaşı sonrasında ise sağlık sigortası çok
23
daha geniş kitlelere ulaşmıştır. Ulusal sağlık sistemlerine paralel olarak, özel
sağlık sigortaları da yine bu dönemde piyasaya çıkmıştır(Erdoğan,1996,10–11).
1930’lu yılların sonlarından itibaren sosyal politikalarda önemli bir kavram
telaffuz edilmeye başlanmıştır: “sosyal güvenlik”. Bu kavram ile birlikte; sosyal
güvenlik kapsamına alınan toplumsal riskler yeniden gözden geçilerek, reform
niteliğinde kararlar alınmıştır. Bu süreç, sağlık sigortasının sosyal hizmet ve
özel hizmet ayrımı bakımından sosyal hizmete yönelmesine neden
olmuştur(Erdoğan,1996,16). Uluslararası düzeyde, bugün bile halen sosyal
politika kararlarını etkileyen bu süreç, Dünya Çalışma Örgütü(İLO) tarafından
ana hatlarıyla biçimlendirilmiştir.
İLO tarafından 1944 yılında kabul edilen 69 sayılı Tıbbi Bakım Tavsiye
Kararı, hükümetlere; “bireyin tıp mesleği ve bağlantılı mesleklerin üyelerince,
bakım ve tıbbi kurumlarda sağlanan diğer imkânlar için duyduğu ihtiyacın,
bireye sağlığının yeniden kazandırılması, hastalığın daha da gelişmesinin
önlenmesi ve hastalanan kişinin acısının hafifletilmesi amacı ile ve bireyin
sağlığının korunması ve geliştirilmesi anlayışıyla” karşılanması çağrısında
bulunmuştur (Bakanlar Kurulu Kararı,1974). Bu tavsiye kararı ile, tüm dünyada
yeni kararlar alınarak, sağlık hizmet düzeyi ve kalitesi arttırılmaya çalışılmıştır.
Bu uygulama ile her ülke, toplumsal ideolojisine olduğu kadar geleneksel
değerlerine ve ulusal şartlarına uyan bir sosyal güvenlik sistemi geliştirme
yönünde hareket etmiştir. Sağlık hizmeti alanında kurumsal çerçeve, finansman
yönetimi, gider-bölüşüm hükümleri ve hizmet sunma açısından organizasyon
gibi birçok konuda farklı kararlar almıştır. Bu dönemde, sosyo-ekonomik yapıya
bakılmaksızın sağlık hizmeti sağlanması kararı geniş katılım
sağlamıştır(Erdoğan,1996,18).
1.3.Sağlık Harcamaları Finansman Modelleri
Ekonomik ve siyasi yapıları farklı olan ülkelerin, sağlık alanındaki ortak
sorunu yetersiz finansman olmaktadır. Çok fazla finansman yöntemi olmasına
rağmen, zaman zaman farklı yöntemlerin kombinasyon şeklinde kullanıldığı
örnekler de görülmektedir. Sağlık sistemleri, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ilgili
olduğundan, alternatif finansman yöntemlerinin arttırılması yönünde çalışmalar
yapılmaktadır. Finansman yöntemlerinin, sürdürülebilir olması ve kapsamlı
24
ulaşımı daha iyi sağlayabildiği konuları üzerinde yoğunlaşan tartışmalara karşın,
uygulamada karma modellerin tercih edildiği görülmektedir. Son yıllarda,
gelişmekte olan ülkelerin çoğunun ortak sorunu olan, sağlık sigorta finansmanı
konusunda çözüm yaratmak amacıyla kurumların işleyişi ve kaynak tahsisi
bakımından reformlar yapılmaktadır(Yalçın,2001,1).
Sağlık harcamalarının finansmanı ülkenin ekonomik, kültürel ve tarihi
yapısından etkilenir. Genel bir sınıflandırma yaparsak; bütçeden finansman,
kamu-özel sigorta aracılığı ile finansman ve hanehalkı kendi gelirinden yapılan
finansman olmak üzere üç gruba ayırabiliriz.(Tatar,1996,44).
1.3.1.Bütçeden Finansman Sağlanması
Bütçeden, sağlık giderlerinin karşılanması mümkündür. Devlet, tüm
vatandaşlarının sağlık giderlerini, eşitlik içerisinde, topladığı genel vergilerden
karşılar. Sosyal adalete, hakkaniyete uygun bir sistemdir. Modelin bir avantajı
da sağlığa kaynak bulmak üzere ayrı kurum oluşturmanın ve bunun için ek
harcama yapmanın gerekmemesidir. Dolayısıyla sağlığa ayrılan kaynağın tümü,
doğrudan vatandaşa sağlık hizmeti sunumuna dönüştürülebilir. Ancak bu
sistemde hükümetler, sağlığa ayırdıkları payı, diğer sektörler lehine kolayca
küçültme yoluna gidebilmektedirler. Giderek artan sağlık harcamalarına,
bütçeden yeterli kaynak aktarılamayabilir. Merkezi yönetimin getirdiği bürokrasi
ve hantallık sık gözlenen sorunlardır(Yalçın,2001,2).
Beveridge modelinde, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri genel
vergilerden finanse edilerek tüm vatandaşlara eşit şekilde sunulacak biçimde
sistem benimsenmiştir. Bu sistem ülkelerin politik yapılarından etkilenmekte
olup, bu durum zaman zaman sağlık hizmet sunumunda verimliliği ve eşitliği
etkilemektedir. Bu modelde hastalar, aldıkları hizmeti sorgulayacak konumda
olmayıp, verilenle yetinmek durumundadırlar. Ahlaki zaaflardan ötürü, uygun
maliyet ve verimliliği sağlamak güçtür. Ücretsiz denilen sağlık hizmetinin bedeli
de halk tarafından ödenmektedir. Dolaylı vergilendirmenin yaygın olduğu ve
yoksulun da zenginle eşdeğer vergi ödediği (ekmek, süt, benzin, elektrik, su
kullanırken ödenen vergiler) bir ekonomide, zenginlerin sağlık harcamalarının
da genel vergilerden karşılanması, sosyal adaletle pek uyuşmamaktadır
(Yalçın,2001,4).
25
Bu finansman yönteminin olumsuz yanlarından bir tanesi de; politik
baskılardan oldukça fazla etkilenmesidir. Bu baskılar bazen, sağlık hizmet
sunumunda verimliliği eşitliği bozacak yönde olumsuz etkilemektedir
(Sorkin,1986,346)
1.3.2. Kamu ve Özel Sigorta Aracılığı İle Toplanan Primlerle Finansman
Kamu aracılığıyla toplanan primlerle finansmanın sağlanması “sigorta”
kanalı ile olmaktadır. Sigorta; aynı veya benzer riske sahip kişiler topluluğunda,
riskin gerçekleşmesi durumunda, belirli bir prim ödeme karşılığında, zararın
giderilmesine dönük bağımsız talep hakkına sahip olma durumudur
(Yalçın,2001,4).
Sosyal sigorta ise; bir çeşit havuz sistemi olup; sigortalıların, ödedikleri
prim miktarından bağımsız olarak eşit hizmet almaları durumudur. Gelire göre
veya sabit miktarda prim ödenmesi söz konusudur. Yönetim, genellikle kamuya
ait olup, devlet veya işveren gibi taraflar da katkıda bulunabilirler.
Ödeyemeyenlerin pirimi, bütçeden karşılanır. Sağlığa ayrılacak kaynağı
toplamak üzere özel kurumlar oluşturulur ve bunların giderleri de sağlık
bütçesinden karşılanır. Ancak toplanan para, sadece sağlığa harcanır.
Hükümetler, kolayca bu kaynaktan kaydırma yapamazlar. Toplanan kaynak
kapütalizasyon sistemiyle değerlendirilebilir veya doğrudan dağıtımla
kullanılabilir. Sigortalılarla bireysel değil, toplu sözleşme yapılır. Sistemin
başarısı prim toplayabilmeye bağlı olduğundan, işsizliğin, kayıt dışılığın, düşük
gelir düzeyinin ve dengesiz gelir dağılımının olduğu toplumlarda işletimi güçtür.
Prim ödedikleri için hastanın rolü artmıştır(Özlü,2008,379).
Bismark modeli olarak da bilinen kamu sistemi, sigorta anlayışı ile işçiler,
hastalık, yaşlılık ve malullüğe karşı korunmaktadır. Temelleri Almanya’ya
dayanmaktadır. Dayanışma temelli olması, primlerin bireylerin gelirleri ile
orantılı olması, düzenli ve istikrarlı finansman biçimi olması, maliyetlerin düşük
tutulması avantajlarını sağlar. Fakat; idari karmaşıklık, prim toplanmasında
zorlanma gibi sebeplerle sorun teşkil edebilmektedir(Yalçın,2001,4).
Özel sigortalar ise; kâr amaçlı işletmeler olup, ödenen primle orantılı
olarak hizmet alma hakkı sağlarlar. Satın alınan güvence, bireye özgü içeriğe
sahiptir. Tüketici tarafından algılanan kalite, diğer bir deyişle işletme kalitesi
26
yüksek; ancak ürün kalitesi düşüktür. Daha ziyade, tedavi edici hizmet ağırlıklı
işler. Sigorta kurumunun baskın olduğu bir sistem oluşur. Maliyetleri minimize
ve gelirleri maksimize etmeye dönük olarak, iyi eğitim almış profesyoneller
tarafından yönetildikleri ve kişilerin ihtiyaçları olabilecek sağlık hizmetlerini
öngörmelerinin ve verilen hizmeti, çıktıyı ölçmelerinin çok güç olması nedeniyle,
genellikle hastaların aleyhine işler. Yaşlı, kronik hastalığı olan kişilerin
sigortalanamaması; poliçelerde yüksek risklerin dışlanması veya primlerin aşırı
yükselmesi (ulaşılamazlık) ve hasta mahremiyetinin korunamaması gibi ciddi
sorunlar söz konusudur(Özlü,2008,379). Sigortacılık sistemine getirilen önemli
eleştirilerden biri de, risk yönetiminin, sadece riskin paylaşımı değil, riskin
azaltılması çabalarını da kapsaması gerektiğidir(Yalçın,2001,4).
Sigortacılık ve sağlık finansmanının işleyişini aşağıda yer alan şema ile
özetleyebiliriz;
KANUNLAR VE YÖNETMELİKLER
TEDAVİ HİZMETİ
PRİM ÖDEMESİ
TEDAVİ MASRAFLARI
1.3.3. Hizmeti Kullananların Direkt Ödemeleri Doğrudan Finansman
Doğrudan (cepten) ödeme şekli ile varlıklı kişilerin sağlık hizmeti almaları
mümkündür. Doğrudan ödemenin olumlu yanı; “bir gün lazım olur” olasılığıyla,
kişilerin yıllarca ön ödeme yapmalarına gerek olmaması ve ne kadar hizmet
alırlarsa, o kadar ödeme yapmalarıdır. Ne var ki, bu tarzda sunulan bir
hizmetten, sadece ekonomik gücü olan bireyler yararlanabilir. Üstelik varlıklı
kişiler için de riskler söz konusudur. Çünkü; sağlık ihtiyacı ani ve rastlantısal
HASTA/SİGORTALI
KAMU SOSYAL GÜVENLİK KURUMU
/ÖZEL SİGORTA ŞİRKETİ
HASTANE/SAĞLIK MERKEZİ
27
olarak ortaya çıkar, ertelenemez ve yerine başka bir şey ikame edilemez.
Maliyet, öngörülemez ve tahmin edilemez ölçüde yüksek olabilir. Doğrudan
ödeme yönteminin asıl kabul edilemez tarafı, sosyal ve insani boyutunun
olmamasıdır (Yalçın,2001,5).
1.4.Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sistemleri
İnsanın, karşılaşabileceği risklere karşı korunmak ve geleceğinden emin
olmak gereksinimi onu bireysel ya da toplu olarak önlem almaya itmiştir. İlk
çağlarda, sistemli bir yapıdan uzak ve genelde bireysel olarak yürütülen bu
sistemler; 20. yüzyıldan sonra sosyal adaleti ve sosyal refahı sağlamayı
hedefleyen sosyal devletin ortaya çıkmasıyla sosyal güvenlik adı verilen bir
sistem içinde ele alınmaya başlanmıştır(Gerek,2000,2.).
Sosyal sağlık sigortacılığının anlatılabilmesi için, sosyal güvenlik
kavramının merkeze yerleştirilmesi gerekmektedir. Çünkü; sosyal sağlık
sigortacılığı sosyal güvenlik sistemini bir aracıdır. Bu noktada sosyal güvenliğin
birden fazla tanımının yapıldığı göze çarpmaktadır.
Talas sosyal güvenliği;” sosyal güvenlik bir mesleki, fizyolojik ya da
sosyo-ekonomik riskten dolayı geliri sürekli ya da geçici olarak kesilmiş
kimselerin geçinme ve yaşam ihtiyaçlarını karşılayan sistemdir” şeklinde
tanımlamıştır( Talas ,1983,323).
Dilik sosyal güvenliği;”sosyal güvenlik belirli sosyal ilişkilerin yol
açabilecekleri gelir kayıpları ve gider artışlarına karşı, kişilerin korunarak
güvenliklerinin sağlanmasıdır. Bu anlamdaki sosyal güvenlik, hastalık, kazalar,
analık, yaşlılık, malullük, ölüm, işsizlik ve çocuk yetiştirmekten doğan her türlü
gelir kayıpları ile gider artışlarını karşılama amacı taşımaktadır.” şeklinde
literatürde yerini almıştır( Dilik,1980,1).
P.Laroque sosyal güvenliği;”her şeyden önce herkeste bir güvence
duygusu yaratmak, bu güvenceyi bozacak her tehlikeyi önlemek ve bu
tehlikeleri etkili bir biçimde yok edecek durumları sağlamak davasıdır.”şeklinde
tanımlamıştır(Bilginoğlu,1991,3).
Tüm bu tanımlara, daha başkalarını da eklemek ya da yeniden bir tanım
yaratmak mümkündür. Kabul edilen tek bir sosyal güvenlik tanımının
olmamasının nedeni; sosyal güvenlik kavramı ile bu kavramın amacını
28
gerçekleştirmek için uygulanan “sosyal güvenlik politikaları” ve bu politika
kararlarının uygulanabilir hale gelmesi ile oluşturulan hukuki yapı ve kurumları
ifade eden “sosyal güvenlik sistemleri” nin tanımlarının birbirinden ayırt
edilememiş olmasıdır. Ancak yine de, genel hatlarıyla bakacak olursak, tüm
tanımlardaki ortak nokta; bireylerin sosyal risklere karşı korunması ilkesi
doğrultusunda ekonomik ve sosyal olarak güvenceye alınması olarak
tanımlanabilinir.
Tüm tanımlarda yer alan “sosyal risk nedir?” sorusu bu noktada akıllara
takılmaktadır. Sosyal risk; riskin bireyin kendi iradesine bırakılmaktan
çıkarmakta ve kamu politikalarının konusu haline getirmektedir( İLO,1952,102
sayılı sözleşme ). Sosyal riski ortaya çıkış nedenlerine göre; fizyolojik, sosyo-
ekonomik ve mesleki olarak üç ana gruba; sonuçlarına göre de gelir azalmasına
yol açan riskler ve gider artışına yol açan riskler olmak üzere iki ana gruba
ayırabiliriz (Şakar,1996,19). Kısaca risk gruplarını inceleyecek olursak:
Ortaya çıkış nedenlerine göre;
1- Fizyolojik riskler; kişinin kendi bünyesinde meydana gelen ve mesleki
riskler dışında kalan risklerdir(Şakar,1996,19). Bu riskleri; hastalık,
analık, malullük, yaşlılık ve ölüm şeklinde sıralayabiliriz.
2-Sosyo-ekonomik riskler; işsizlik, evlenme, çocuk sahibi olmak ve konut
ihtiyacı olarak belirtilebilir.
3- Mesleki riskler; iş kazaları ve meslek hastalıkları bu kapsamdadır.
Sonuçlarına göre;
1- Gelir Azalmasına yol açan sosyal riskler; iki gruba ayırabiliriz;
a-Kısa süreli olanlar ( iş kazası, meslek hastalıkları, analık ve işsizlik)
b-Sürekli olanlar (sürekli kısmi işgöremezlik, tam işgöremezlik,
yaşlanma ve ölüm)
2-Gider artışına yol açan sosyal riskler; bunlar hem geliri negatif yönde
etkiler hem de öngörülmeyen harcamalara yol açan risklerdir. İş
kazası, meslek hastalıkları, analık, yaşlılık, çocuk sahibi olma, işsizlik
ve ölüm örnek olarak verilebilinir.
Sosyal güvenlik kavramının temel tanımlarını verdikten sonra “sosyal
güvenliğin amacı nedir?” sorusunu yanıtlayabiliriz. Sosyal güvenliğin temel
amacı; her şeyden önce herhangi bir nedenle kısmen veya tamamen çalışamaz
29
duruma düşen ve bu nedenle gelir kaybına uğrayanlara ve muhtaç duruma
düşenlere, insan onuruna yakışır asgari bir hayat sürmeleri için gerekli geliri
sağlamaktır. Sosyal güvenliğin sağlık kavramını içermesi de bu noktada
belirmektedir. Çünkü; sosyal güvenlik, hastalanma ya da sakatlanma nedeniyle
kazanma gücünü kısmen ya da tamamen kaybedenleri iyileştirmek, onlara
sağlık yardımı yapmak, sakatlananların yeniden çalışma hayatına döndürülmesi
için iyileştirme hizmeti vermek(fiziksel ve psikolojik tedavi) ve sakatlanma ve
mesleki hastalıklara yakalanma riskini en aza indirgeyecek önlemleri almak
amacını da içermektedir (Şakar,1996,19).
Sosyal güvenlik, amaçlarını yerine getirirken bir takım araçlar
kullanmaktadır. Bunlar sosyal yardım, sosyal sigorta ve sosyal hizmetlerdir.
Sosyal yardım, amaçların akrabalık, cemaat ilişkileri, örf ve adetler, dini ve
ahlaki duygulardan kaynaklanan bireylerin hareketidir. Düzensiz ve
gelişigüzeldir. Bugünkü sosyal güvenlik amaçları içerisinde çok yetersiz
kalmaktadır (Uğur,2004,3). Sosyal sigorta, bunlara katılım zorunlu olmakla
birlikte en yaygın ve düzenli kullanılan sosyal güvenlik aracıdır. Genelde prim
esasına dayanır. İlk olarak 19. yüzyılın sonlarına doğru kurulmaya
başlanılmıştır.1929 bunalımı sırasında öneminin farkına varılamamış olsa da, II.
Dünya Savaşı’nın ardından çok hızlı bir biçimde gelişme göstermiştir.
Türkiye’de de kabul edilmiş olan sekiz ana faaliyet alanı mevcuttur. Bunlar
(Uğur,2004,4);
Hastalık; çalışanın günlük yaşamında önemli bir risk olan ve kişinin
fizyolojik ve ruhi bakımdan sağlıklı olmama hali olarak belirtilen hastalık, kişinin
çalışma gücünün ve çalışma yeterliliğinin kaybına sebep olduğundan, kişiyi hem
gelir kaybına uğratmakta hem de yeniden çalışma gücünü kazanması için
tedavi edilmesini gerektirmektedir. Sosyal sigortalarda hastalık sigortası,
sadece sigortalının hastalık nedeniyle uğradığı gelir kaybını karşılamayı
amaçlamamaktadır.
Analık; kadınlar için hastalık gibi geçici bir süre iş göremezliğe sebep
olan sosyal risklerindendir. Analık sigortası; doğum öncesi, doğum sırası ve
doğum sonrası tedavi, muayene, sağlık tesislerinde yatma, bebeğin
emzirilmesi,... vb. giderlerle karşılaşan sigortalı kadını veya sigortalı erkeğin
sigortalı olmayan eşini korumakta, ona sağlık yardımları yapmakta, uğranılan
30
gelir kayıplarını karşılamayı ve gider artışlarını önlemeyi, kısaca sigortalıya
ekonomik güvence sağlamayı amaçlamaktadır.
Malullük; çalışma sırasında çalışan kişinin çalışma gücünün kısmen veya
tamamen kaybı ile iş göremezlik halinin süreklilik kazanması ve eski işini bir
daha yapamaz duruma gelmesidir. Günümüz sosyal güvenlik sistemlerinin
koruma altına aldığı sosyal risklerden olan maluliyetin gerektirdiği sağlık ve
bakım hizmetlerinin verilmesini, maluliyet süresince ortaya çıkan gelir
kayıplarının telafisini malullük sigortası karşılamaktadır.
Yaşlılık; çalışma gücünü önemli ölçüde azaltan ve her insan için
kaçınılmaz olan uzun vadeli bir sosyal tehlikedir. Sosyal sigortalarda, yaşlılık
tehlikesinin zararlarına karşı mücadele etmek için; belirli bir süre prim ödeme ve
belirli bir süre sigortalı olma şartı aranmaktadır. Yaşlılık sigortası; yaşlanma
sebebiyle çalışma gücünü kaybeden ve çalışırken elde ettiği gelirden mahrum
olanlara, gelir kaybının telafisi için yaşlılık aylığı bağlamaktadır.
İş kazası; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından
yürütülmekte olan iş dolayısıyla, sigortalının işveren tarafından görev ile başka
bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak
götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya
ruhça arızaya uğratan olaydır. İş kazası ve meslek hastalığı, iş kazasının ani bir
olay sonucu, meslek hastalığının ise yavaş yavaş ortaya çıkması bakımından
birbirinden ayrılmaktadır.
Meslek hastalığı; sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan
bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli
hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir.
Ölüm ve aile yardımları; sigortalı için bir sosyal güvenlik riski olmamakla
beraber bakmakla yükümlü olduğu kişiler açısından çok önemli bir risktir. Riskin
ortaya çıkardığı gelir kaybı ve gider artışlarına karşı, gelir garantisi sağlamak
amacıyla bu sigorta dalı kurulmuştur. Ölüm sigortasının amacı, ölenin
geçindirdiği ve geçindirmekle yükümlü bulunduğu eş, çocuk, ana-baba vb. için
gelir devamlılığına yönelik sosyal güvenliği sağlamaktır.
İşsizlik; çalışma istek ve yeteneğine sahip olup da, mevcut ücret ve
çalışma koşullarına göre emeğini arz ettiği halde, uygun bir iş bulamayan
31
kişilerin durumunu ifade etmektedir. İşsizlik; hastalık, yaşlılık ve malullük halinde
olduğu gibi çalışma gücünü etkilememekle beraber, kişi iradesi dışında gelir
sağlayıcı işte çalışamamakta ve sosyo-ekonomik risklerle karşı karşıya
kalmaktadır. Bu risklerin önüne geçmek amacıyla kurulan işsizlik sigortası;
sigortalıya işsizlikten kaynaklanan gelir kayıplarını belli bir süre ve miktarda
telafi etmeyi garanti etmektedir. İşsizlik sigortası, sosyal sigortaların karşıladığı
en son risklerden olmakla beraber, sosyal güvenlik içinde gittikçe önem
kazanan bir kol haline gelmektedir.
Sağlık hizmetlerinin toplumun her ferdini kapsayacak şekilde bizzat
devlet eliyle yürütülmesine de sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi
denilmektedir. İnsan hakları Evrensel Beyannamesi’nde temel hak olarak geçen
sağlık hakkı Türkiye’de de yasalarla desteklenmiştir. Sağlık hizmetlerinin temel
amaçları, kişilerin hasta olmamalarını sağlamak, bir başka deyişle; onları
hastalıktan korumak, hastalananların tedavilerini yapmak ve hastalık veya kaza
sonucu engelli duruma gelenlerin kendi kendilerine yetebilecek biçimde
yaşamalarına yardımcı olacak fiziksel ve psikolojik desteği sağlamaktır.
Bireylerin hastalanmamasını sağlama amacı; koruyucu sağlık hizmetleri ile
yerine getirilmektedir. Toplumu meydana getiren fertlerin hasta olmalarını
önlemek ve erken dönemde hastalıklarını teşhis etmek için yapılan çalışmalara
koruyucu sağlık hizmetleri denilmektedir. Bağışıklık kazandırma, ilaçla koruma,
erken teşhis, sağlık eğitimi, iyi beslenme, aile planlaması ve okul sağlığı gibi
hizmetler bu kapsamda sayılabilir. Ülkemizde bu hizmetler, genellikle sağlık
ocakları dediğimiz küçük çaptaki sağlık kurumları aracılığı ile yapılmaktadır
(Bodur,1991,7).
1.5. Sağlık Sistemlerinin Sınıflandırılması
Belirli bir ülkede ya da bölgede sağlık hizmetlerinin geçerli ve sistematik
bir şekilde sunulmasına sağlık hizmetleri sistemi denir(Menderes, 1995,57).
Ulusal sağlık sistemi; bir ülkedeki vatandaşlara sunulan sağlık
hizmetlerinin sunumundan; bu hizmetlerin karşılığında ödenecek ücretlerin,
devletin belirlediği ödeme aracılığı ile, karşılanmasına kadar, sağlık sisteminin
bütününü ifade eder. Ulusal sağlık sistemi; sağlık hizmeti kaynaklarının türü,
düzeyi, tıbbi uygulama ve seçilen sağlık sistemi politikası tarafından olduğu
32
kadar mali kaynaklardan da etkilenmektedir. Ulusal sağlık sistemleri konusunda
yapılmış çalışmalarda, genellikle daha iyi sağlık hizmeti vermenin en etkin yolu
aranmıştır. Araştırmacılar, sağlık sistemlerinin coğrafi bölgeler, prim ödenme
biçimi, kişi başına düşen ulusal gelir gibi birçok ayrıma göre sınıflandırmıştır.
Dünya Bankası ise, sağlık sistemlerini, finansman yöntemine göre; kamu sağlık
sigortaları, kar amacı güden özel sağlık sigortaları ve kar amacı gütmeyen özel
sağlık sigortaları olarak sınıflandırmıştır(Kurtulmuş, 1996,84).
Ulusal sağlık sigortaları için, gelişim sürecinden günümüze kadar ki
dönemde yapılmış sınıflandırmalar bu bölümde ayrıntılarıyla yer almaktadır.
1.5.1.Gelişme Süreci
Ulusal sağlık sigorta sistemleri değerlendirmelerinde, II. Dünya
Savaşından sonra uluslararası sağlık sistemlerinin karşılaştırmalı araştırmaları
büyük bir artış gösterdi. Çeşitli kesimlerden araştırmacı ve gazeteciler, savaş
sonrasının ihtiyaçlarının da etkisiyle, bu alanla ilgilendi. Birleşmiş Milletler,
çeşitli organlarının bu alanla doğrudan ilgilenmesi de bu eğilimi artırdı. 1959’da
Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı "First Report on the World Health
Situation: 1954 -1956" adlı kitap, 157 ülkenin sağlık sistemlerini inceleyen ilk
geniş çaplı yayın oldu(Sargutan,2005,87). Daha sonraki yıllarda, ülkelerin sağlık
sistemlerini gruplar halinde sınıflandırarak incelemeyi amaçlayan
araştırmacıların önemli çalışmaları aşağıdaki bölümlerde yer almıştır.
1.5.1.1. Karl Evang
1960, Karl Evang, "Health Services, Society and Medicine" adlı
kitabında, sağlık hizmetleri sistemlerinin başlıca tiplerini dört grupta toplamıştır
(Sargutan,2005,87): 1. Batı Avrupa tipi
2. Amerikan tipi
3. Sovyet Rusya tipi
4. Gelişmemiş ülkeler tip
33
1.5.1.2. Fulcher ve Simanis
Bu sınıflandırma şeklinde; ülkelere göre ayrım yapılmıştır ve sağlık
sistemleri üç gruba ayrılmıştır (Aksakoğlu,1995,4-5.):
1.5.1.2.1.Ulusal Sağlık Hizmeti Olan Ülkeler
Bu sistemin en belirgin özelliği bütün nüfusun kapsanması ve
finansmanının tamamen genel vergilerle sağlanmasıdır.1948 yılında İngiltere’de
Ulusal Sağlık Hizmeti Yasası’nın (USH) kabul edilmesi ile uygulamaya konan bu
sistem 1970 yılından itibaren diğer Avrupa ülkelerinde de benimsenmiştir.
Danimarka, İzlanda, İtalya, Portekiz ve Yunanistan bu modeli benimseyen
ülkeler arasındadır. Sistemin en büyük özelliği olan genel vergilerle
finansmanının sağlanması teknolojinin ilerlemesi ve sağlık hizmet talebinin
giderek artması nedeni ile sistemi uygulayan ülkelerde finansman krizine yol
açmış ve bu ülkeleri sağlık sistemleri üzerinde araştırmalar yapmaya
itmiştir(Tokat,1993,9).
1.5.1.2.2. Ulusal Sağlık Sigortası Olan Ülkeler (Sosyal Sağlık Sistemi)
Bu sistemde; devlet tarafından sağlığın korunması sosyal riskler arasında
kabul edilmektedir. Bu hizmetten faydalanacak olan işçi ve onun işgücünü
kiralayan işveren, bu hizmetin finansmanını da sağlamak zorundadır.
Bismark Sistemi olarak da bilinen bu sisteme, kapsamı oldukça geniş
tutulan sağlık sigortası sitemine gelir sahibi herkes kendisi ve bakmakla
yükümlü olduğu diğer bireyler için katkıda bulunarak katılmak zorundadır.
Sistemde sadece devletin geçimlerinin sağlamakta yükümlü olduğu bireylerin
sağlık hizmet masrafları vergi yolu ile karşılanmaktadır. Bu sistem, istihdamın
kayıt sisteminin çok etkili ve düzenli yapıldığı ülkelerde başarılı olabilmektedir.
Çünkü etkili tahsilât ancak bu şekilde sağlanabilmektedir(Aksakoğlu, 1995,13-
14).
Sosyal sağlık sigortası sistemlerinin, nüfusu giderek artan ülkelerde
sağlık hizmetine kaynak aktarımında yaşanan sorunlar nedeniyle geçerliliği
tartışılmaktadır. Nüfusun artmasına karşın sağlık hizmetine ayrılan kaynaklarda
yeterli artışın sağlanamaması, sunulan sağlık hizmet kalitesinin düşmesine ve
34
devamlılık arz etmesi durumunda toplumun sağlık düzeyinin bozulmasına yol
açmaktadır. Bu durumu göz önünde bulunduran ülkeler sağlık sistemlerinde
bazı yeniliklerle mali destek sağlamaya çalışmaktadır. Örneğin Almanya, ilaç
ödemelerinde %10 katkı payı ile sağlık hizmet masrafının bir kısmını bireylerden
almaktadır. Yine Fransa hastalık giderlerini limitli hale çevirmiştir(TİSK,
Dünyada Sosyal Güvenlik Alanındaki Gelişmeler ve Türkiye,1994,22).
Mali yetersizliklerle ilgili bir diğer sorun da, sağlık hizmet kalitesi arttıkça
insanın yaşam süresinin uzaması ve yaşlı nüfus oranında görülen artış
nedeniyle uzun süreli bakım hizmetlerinde yaşanan artışlardır. Bu durum
maliyetlerde de artışa neden olmaktadır. Çözüm olarak yaşlılık dönemini
kapsayan ve sağlık hizmet düzeyini arttırmaya yönelik ek prim ödemesi şartıyla
hizmet sunumu uygulamalarını gündeme getirmiştir
1.5.1.2.3. Pazar Ekonomisi Ülkeleri
Bu sistemde birey gelecekte karşılaşabileceği hastalık riskine karşılık
tasarruf yapmaktadır. Sağlık hizmetini ya satın alma gücünü kullanarak
sağlamakta ya da özel sağlık sigortaları aracılığı ile bu hizmeti almaktadır. Birey
sağlık hizmeti satın alarak doğrudan harcama yaparken özel sigorta şirketleri
aracılığı ile dolaylı olarak harcama yapmaktadır(Sargutan,2005,85).
Bu sistemde devlet, bireye sağlık hizmeti sağlanmasında ve
finansmanında sorumluluk üstlenmemektedir. Bu sistemde sağlık hizmetinin
kalitesi ve biçimi birey tarafından belirlenebilmektedir. Birey hastalık riski
beklentisine göre tasarruf yapmaktadır. Tasarruflarını mevduatlarda
değerlendirirse faiz geliri elde edeceğini bilir ve böylece cari faiz haddi tasarrufa
etki eder. Bunun yanında tasarrufun kaybolma ve çalınma ihtimaline karşılık
tasarrufun değerlendirilmek amacıyla yatırıldığı banka veya sigorta şirketinin
iflas etme ihtimali de vardır. Bu bireyin yaşadığı ülkenin ekonomik istikrarı ile
ilişkilidir. Ülkenin piyasalarına duyulan güvensizlik özellikle gelişmekte olan
ülkelerde finans piyasalarının mali derinliği olmamasına ve güçsüz sermaye
yapısıyla karşılaşmasına yol açmıştır. Bunun yanı sıra ülkenin enflasyon oranı
da tasarruf eğilimini negatif yönde etkilemektedir. Tüm bunlar özel sağlık
sigortası sistemlerinde bireylerin karşılaşabileceği risklerdir
(Richardson,1970,63–64).
35
Bu noktada akıllara şöyle bir soru gelmektedir; ”toplumu oluşturan
bireylerin tamamının aynı bilince sahip olmadığı düşünülürse yapılacak tasarruf
oranı bireyin karşılaştığı hastalık riskinin getirdiği maliyetten düşük ise ya da
birey sağlık hizmeti almak amacıyla herhangi bir tasarrufta bulunmamış ise
devlet bu duruma kayıtsız mı kalmaktadır?”. Piyasa ekonomisinin hakim olduğu
sağlık sistemlerinin seçildiği ülkelerde devlet, gelir düzeyi yetersiz olan veya
karşılaştığı sağlık riski düzeyinin çok altında tasarrufta bulunmuş olan bireylerin
sağlık hizmeti alabilmeleri için mevcut sisteme ek planlar uygulayarak bu haktan
vatandaşını faydalandırmaktadır. Bu duruma en iyi örnek ABD’nin 1965 yılında
getirdiği reformlardır. Sağlık hizmetlerinin özel sigortaları aracılığı ile
yürütüldüğü durumda, hizmetlerin sunumu sigorta şirketi tarafından yapılabildiği
gibi, sigorta şirketlerinin anlaştığı özel sağlık merkezleri tarafından da
yapılabilmektedir. Özel sağlık sigortası şirketlerinde satın alınacak sağlık
hizmetinin kapsamı çok net ve ayrıntılı şekilde belirlenmekte ve birey sağlık
sigortası satın alırken bu bilgilere sahip olabilmektedir(Aksakoğlu, 1995,13-14).
Özel sağlık sigorta sistemini en geniş çapta uygulayan ülke ABD’dir.
Sağlık hizmetinin kamu malı ve sağlık hakkının da devlet tarafından sağlanması
gereken bir hak olduğunu savunan görüşlerin, özel sağlık sigorta sisteminin
siyasal geçerliliğini tartıştığı bir dönemde ABD, kar amacı gütmeyen
kuruluşlarca hazırlanan sağlık sigortası planları ile sistemi yürütmektedir. 1965
yılında kabul edilen Sosyal Güvenlik Tadilatları mevzuatı ile ABD sağlık
sisteminde reform yoluna giderek, yaşlılar ve yoksullar için federal düzeyde
sağlık sigortası benimsemiş ve Tıbbi Bakım(Medicare), ve Tıbbi Yardım
(Medicaid) programlarını uygulamaya koymuştur. Özel sağlık sigorta sisteminin
temeli; bireyin karşılaşabileceği hastalık riskini göz önüne alarak yaptığı
tasarrufları sigorta şirketlerinden sağlık sigorta poliçesi satın alarak karşılığında
prim olarak ödemesi esasına dayanmaktadır. Bazı durumlarda işveren, işçisinin
sağlık hizmeti hakkını korumak ve işçinin verimini yüksek tutmak amacıyla,
sağlık sigortası primini karşılamakta ya da kısmi katılımda bulunmaktadır. Bu
durum işçinin işverene duyduğu bağlılığı arttırmaktadır (Aksakoğlu, 1995,13-
14).
36
1.5.1.3. Vincent Navarro
Vincent Navarro; 1978’ de "Class Struggle, the State and Medicine: An
Historical and Contemporary Analysis of the Medical Sector in Great Britain" ve
1981’de "Imperialism, Health and Medicine" adlı kitaplarında bir sınıflandırma
yapmamakla beraber, Marksist bir yaklaşımla şunları söyler:
“Sosyal ve tıbbi hukukun ana belirleyicisi, çalışan sınıf ve orta sınıf
arasındaki ilişkiler ile, orta sınıfın üst ve alt bölümlerinden kaynaklanan
gelişmelerdir. Çalışanları temsil eden etkili bir politik parti varsa, toplumun milli
bir sigorta içinde tıbbi hizmet almasını sağlayabilir. Gelişmekte olan ülkelerde,
sağlık sistemi uluslar arası ilişkiler ve emperyalist istismar sebebiyle, güçlük
içindedir. İşçi kuruluşları / sendikaların varlığı, bunu sağlamaya her zaman
yetmeyebilir .” (Sargutan,2005,88).
Navarro makalesinde, Dünya Sağlık Örgütü Raporu’nda yer alan: ‘20.
yüzyıl esnasında yaşam beklentisinde meydana gelen önemli artışta sağlık
sistemleri rol oynamıştır”. ifadesini destekleyecek bir kanıt sunmamıştır. 20.
yüzyılda meydana gelen ölümlerdeki, önemli azalmaların çoğu ve yaşam
beklentisindeki artışlar, tıbbi bakım etkinliğini kanıtlamadan önce olmuştur.
Gerçekte, 20. yüzyılda meydana gelen ölümlerdeki azalmalar, sosyal ve
ekonomik müdahalelerin bir sonucudur (Uğurluoğlu,2005,21).
1.5.1.4. Milton Terris
Terris, sağlık sistemlerini sınıflandırırken ülkelere göre ayrım
yapmıştır(Aksakoğlu,1995,4-5.).
1980'de Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlarında yer alan, "The Three
World System of Medical Care: Trends and Prospects" adlı makalesinde,
Roemer’ın 1960 yılında önerdiği sınıflandırma basitleştirilmiş ve üç gruba
ayrılmıştır (Sargutan,2005,89).
1.5.1.4.1.Toplumsal Yardım
Bu sistemde; ülkede yaşayan tüm insanların sağlık koşullarından devlet
sorumludur. Sosyal sigortalar kapsamında diğer hizmetlerle birlikte sağlık
hizmeti de devlet tarafından sağlanmaktadır. Almanya, Fransa, Belçika,
37
Avusturya ve Japonya bu sistemi uygulamaktadır. Zorunlu sağlık sistemi olarak
da bilinmektedir (T.O.B.B.,Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu
Raporu,1993,267).
1.5.1.4.2. Sağlık Sigortası
Avrupa’da uygulanmakta olan bu modelde; sağlık sistemlerine katılmak
kişinin isteğine bırakılmıştır. İsviçre, bu sistemi uygulayan ülkelerden bir
tanesidir. İsviçre’de isteğe bağlı olmasına karşılık, halkın %97’si sağlık
sigortasına katılmıştır. Bu katılım oranının, ülkenin sosyo-ekonomik gelişmişlik
düzeyi ile yakından ilişkili olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Yine ABD ve
Filipinler bu sistemin geçerli olduğu ülkeler olarak örnek verilebilir(Belek,
1994,93).
1.5.1.4.3. Ulusal Sağlık Hizmeti (İngiltere Tipi)
Bu sistem; herkesi kapsaması ve herkesin prim ödemesini esas alması
şeklinde yürütülmektedir. Kamuya dayalı sistemle çok benzerlik göstermektedir.
Bu sistemde de, gerekli durumlarda sağlık hizmetlerinin finansmanı devlet ya da
işveren tarafından karşılanmaktadır. Sistemin kamuya dayalı sistemden farkı;
kısmi hizmetler için uygulanabilir olmasıdır. Örneğin Kanada, Norveç ve İsveç
bu sistemi tam uygularken Hollanda sadece uzun süre tedavi gerektiren
hastalıklar için bu sistemi kabul etmiştir(T.O.B.B.Sosyal Güvenlik Özel İhtisas
Komisyonu Raporu, 1993,268).
Grupların özellikleri, aşağıdaki Tablo’da gösterildiği gibi sıralanmaktadır:
38
Tablo 6. Milton Terris Sınıflandırması Model Adı Hizmet
Kapsamı Ödeme Biçimi
Hizmetin Özelliği
Örnek Ülkeler
Dünya Nüfus Payı
Toplumsal Yardım (Public Assistance)
Herkese Ulaşmaz
Bütçeden ve Yetersiz
Tedavi Edici (Koruyucu Hizmet Az)
Gelişmekte olan ülkeler: Meksika Şili, Cezayir, Türkiye, Endonezya
%49
Sağlık Sigortası (Health Insurance)
Çoğunluğa Ulaşır
Sigorta Primi + Vergiler
Koruyucu Ve Tedavi Edici
Sanayileşmiş ülkeler: ABD, Kanada, Japonya, Almanya
%18
İngiltere Tipi (National Health Service)
Herkese Ulaşır Bütçeden ve Yeterli
Kapsayıcı Sosyalist ülkeler: SSCB, Küba, Çin, D.Almanya İngiltere
%33
Kaynak: Sargutan,Erdal,Karşılaştırmalı Sağlık Sistemleri Yaklaşımı,Kavram,Metod ve Uygılamalar,2005,89
1.5.1.5. Ray H. Elling
Elling, üç çalışmasında; (1980;1981; 1989) ülkelerin ve sağlık
sistemlerinin, ülkedeki işçi hareketinin gücüne bağlı olarak beş tipte
sınıflandırılabileceğini söylemektedir(Elling’ten aktaran Sargutan,2005,90):
1. Kapitalist özlü: ABD, İsviçre, Eski Batı Almanya
2. Kapitalist özlü, soysal refah:Kanada, Büyük Britanya, İsviçre
3. Sosyalist uyumlu, Dünya’ya kapalı; Çin, Küba, Nikaragua, Tanzanya
4. Endüstrileşmiş sosyalist uyumlu; Eski SSCB, Doğu Almanya, Doğu
Avrupa
5. Diğer
1.5.1.6. Mark G. Field
Mark G. Field’in 1989 yılındaki çalışmasında: sağlık sistemlerinin iki
yöntemle analiz edilebileceğini söyler(Field’den aktaran: Sargutan,2005,90):
39
1) Yatay analiz (cross-national): Sistemlerin her alanı arı olarak karşılaştırılır.
Bu tür bir analizde, iki farklı teorik görüş ileri sürülebilir:
a) Üniversalistik görüş: Tüm ülkeler sanayileştikçe, sosyal yapıları ve sağlık
sistemleri birbirine benzeyecektir. Sanayileşmenin bu evrensel gücüne
yakınsama denir.
a) Partikularistik görüş: Ülkeler arasındaki kültürel farklılıklar en evrensel
kuralların uygulanmasında bile farklılıklar yaratır. Kültürün bu gücüne
uzaklaşma denir. Bu güç, evrensel tıbbı bile yerelleştirebilir. Tıp bilimi
gereklerinden doğan, genel bir benzeşme olabilir, fakat bunun içinde de
kültürel ve ulusal farklılıkların bulunacağı söylenebilir. Bu bir diyalektik
çelişkidir.
2) Dikey Analiz (historical): Her ülkenin sağlık sisteminin, tarihsel gelişimi
incelenir. Field'e göre 20. Yüzyıl başına kadar, ülkelerin farklılaşmış ve
sistemleşmiş sağlık sunumu yoktur. Hekim-hasta ilişkisi şeklinde tabii bir
durum oluşmuştur.
II. Dünya Savaşından sonra, sistemler gelişmeye başladı. Bu gelişmenin
doğurduğu yapılanmanın üç ana yönü: kapitalist örgütlenme, sosyalist
örgütlenme ve gelişmemiş / az gelişmiş ülkelerin yetersiz örgütlenme oldu.Bu
oluşumların sonunda, bugünkü mevcut ulusal sağlık sistemi tiplerini Field Tablo
7’deki şekilde gruplandırmıştır(Sargutan,2005,90).
40
Tablo 7. Mark G. Field Sınıflandırması Tip 1 Az Gelişmiş Veya Yeni Ülkeler Tipi
(Emergent) Tip 2 Korumacı Piyasa Tipi
(Pluralistic) Tip 3 Sigorta Veya Sosyal Güvenlik Tipi
(Insurance / Social Security) Tip 4 Ulusal Sağlık Hizmeti Tipi
(National Health Service) Tip 5 Sosyalize Edilmiş Tip
Genel Tanım Sağlık hizmetleri tümü ile bir tüketim maddesidir.
Sağlık hizmeti genellikle bir tüketim maddesi olarak görülür.
Sağlık hizmeti sigorta garantisi altında olan bir tüketim maddesi olarak görülür.
Sağlık hizmeti devlet garantisi altında olan bir tüketim maddesi olarak görülür.
Hekimin Konumu Tek başına, özel Tek / grup, özel
Tek / grup, özel
Tek / grup, özel
Finansman Özel Özel / kamu Özel / kamu Çoğunlukla kamu
Ödemeler Doğrudan Doğrudan / Dolaylı
Çoğunlukla dolaylı
Dolaylı
Hükümet Rolü Az Dolaylı / zayıf Dolaylı / güçlü
Doğrudan / güçlü
Örnek Yok ABD, İsviçre Kanada, Fransa, Japonya, İspanya,
Yeni Zelanda, Yugoslavya
İngiltere, İskoçya
Kaynak: Sargutan,Erdal,Karşılaştırmalı Sağlık Sistemleri Yaklaşımı,Kavram,Metod ve Uygılamalar,2005,90
1.5.1.7. Paul F. Basch
1990 Paul F. Basch’ın, "Textbook of International Health" (New York) adlı
kitabında yer alan görüş: “Ülkelerde değişik tür sağlık sistemleri yalnız veya bir
arada bulunabilir. Bunlar gelir kaynaklarına göre şu yedi tipte olabilirler; genel
gelirler veya vergiler, özel amaçlı katkılar, işçi ve işveren ödemeleri, işçi ve
işveren katkıları, bağış ve benzerleri, sözleşmeler, ücretler, kişisel ödemelerdir.”
(Sargutan,2005,91).
1.5.1.8 Barbara Starfield
1991 yılında yayınlanan,"Primary Care and Health: A Cross-National
Comparison" başlıklı on batılı ülkeyi inceleyen çalışmasında, üç ölçüte göre
yaptığı kıyaslamayla bir toplam değere (skor) ulaşmaya çalışır
(Sargutan,2005,91):
41
1) Birincil Sağlık Hizmeti Değeri (Skoru)
2) Sağlık Düzeyi Değeri (Skoru)
3) Memnuniyet / Maliyet İndeksi
Daha sonra, Roemer 1991'e benzer bir esas kabul etmiş; ülkeleri arz
yönlü ve talep yönlü olmak üzere: piyasa tipi, refah yönelimli, kapsayıcı,
sosyalist olarak gruplamıştır(Sargutan,2005,91).
1.5.2. Milton I. Roemer’ın Sınıflandırmaları
Milton I. Roemer, ülkelerinin ulusal sağlık sistemleri hakkında çalışmalar
yapan en önemli araştırmacıları içerisinde yer alır. Çalışmaları oldukça geniş
olup uzun tarihsel döneme yayılmıştır(Sargutan,2005,91). Bu çalışmaları beş
farklı dönem halinde inceleyebiliriz.
1.5.2.1. 1956 Yılındaki Roemer Sınıflandırması
1956 da, Dünya Sağlık Örgütü yayınlarında yer alan çalışmasında
ülkelerin sağlık sistemlerini dört tipte sınıflandırmıştır (Sargutan,2005,91):
ü Sağlık hizmetlerinin ağırlıklı olarak özel sağlık personeli ile özel
hasta arasında oluştuğu ülkeler.
ü Ağırlıklı olarak devlet sorumluluğunda olan sağlık hizmetlerini
hastanın bir ödeme yapmadan aldığı ülkeler.
ü Sağlık hizmetlerinin ağırlıklı olarak, kamu-kolektif finansmanıyla,
sigortaların da katkısıyla özel sağlık elemanlarından alındığı
ülkeler.
ü Sağlık hizmetlerinin tümüyle devlet tarafından bir kamu hizmeti
olarak ücretsiz verildiği ülkeler.
1.5.2.2. 1960 Yılındaki Roemer Sınıflandırması
1960 yılında yayımladığı, "Health Services, Society and Medicine'' adlı
kitabında, ülkelerin sağlık sistemlerini şu şekilde sınıflandırmıştır
(Sargutan,2005,91):
ü Hür Teşebbüs (Free Enterprise)
ü Sosyal Sigorta (Social Insurance)
42
ü Toplumsal Yardım (Public Assistance)
ü Kapsayıcı Hizmet (Univeral Service)
1.5.2.3. 1984 Yılındaki Roemer Sınıflandırması
1984’te Milton I. Roemer, Bogdan, M. Kleczkowski ve Albert Van Der
Werff ile birlikte "National Health Systems and Their Reorientation Towards
Health for All: Guidance for Policy–Making” adlı bir kitap yayınladı.Bu kitapta;
ulusal sağlık sistemi modeli, yapısı ve fonksiyonel ilişkileri belirlenmiş ve ''Milli
Sağlık Sistemlerinin, Örgütlenme Derecelerine ve Ekonomik Seviyelere Göre
Başlıca Tipleri/Kategorileri'' grupları oluşturulmuştur(Sargutan,2005,93).
1.5.2.4. 1991 Yılındaki Roemer Sınıflandırması
Milton I. Roemer, 1991’de “National Health Systems of the World” başlıklı
bir çalışma yayımladı. Daha önceki çalışmalarından geliştirilmiş olan, bu iki
ciltlik kitapta yer alan bazı konular, aşağıdaki gibi özetlenebilir
(Sargutan,2005,95-101):
1) Ulusal sağlık sistemi türlerinin belirleyicileri:
a) Ekonomik belirleyiciler; kişi başına GSMH, toplam milli kaynaklardan
sağlık sektörüne düşen toplam pay, mili gelirin ülke fertlerine dağılım
biçimidir.
b) Politik belirleyiciler; ekonomik belirleyiciler etken ve önemli
belirleyicidir. Çünkü; kaynakları ve ekonomik belirleyicileri, politik
belirleyiciler kullanırlar. Toplum dinamikleri ile ilişkili bir oluşumdur.
ABD, Fransız, Rus ihtilalleri, endüstri devrimi, sömürgecilik,
sanayileşme, uluslar arası ilişkiler, sosyal hareketler, toplum
çatışmaları, savaş, ideolojik gelişmeler, işçi hareketleri, büyük
ekonomik olay ve krizler, politik yapı üzerinde belirleyici etkiler
bırakır.
c) Kültürel belirleyiciler; sağlık sistemi üzerinde ekonomik ve politik
güçlerin dışında, diğer sosyal ve çevresel faktörler de etkilidir.
Kültürel terimi ile anlatılmak istenilen; toplumun sosyal kurumları ve
gelenekleridir. Bunlar; teknolojik gelişmeler (genel ve tıbbi), din ve
43
dini organizasyonlar, toplum yapısı, lisan ve kültürel kimlik, aile yapısı
olarak sıralanabilir.
2) Toplumda sağlık sistemi:
Sağlık sistemlerini etkileyen oluşumları Roemer şöyle sıralamaktadır:
ü Sosyal yönelimler ve bunların çarpışması
ü Sağlık sistemi gelişmeleri
ü Sağlık sisteminde kamu / özel dinamikler
ü Sağlık sistemi gelişiminin genel eğilimleri
ü Sağlık sistemleri ve insan sağlığı beklentileri
ü Sağlık hizmetlerinin insan hakları içeriği
4) Ulusal sağlık sistemlerinin temel bileşenleri:
Roemer; gelişmişlik düzeyi farkı gözetilmeden tüm ülkelerin sağlık
sistemlerinin, kendini oluşturan beş temel unsura göre analiz edilebildiğini
belirtmiştir. Bu unsurlar şöylece özetlenebilir:
a)Kaynaklar(kaynakların temini): İnsani ve fiziki olanlar gibi pek çok tipteki
kaynaklar çeşitli yollarla üretilmeli veya temin edilmelidir. Başlıca kaynak
temini konuları şunlardır:
ü İnsan gücü: Doktorlar ve şifacılar, Diğer bağımsız sağlık çalışanları,
Bağımsız sağlık çalışmalarına yardımcı personel (hemşire, hemşire
yardımcıları, ebe, laboratuar, röntgen, diş vb. teknisyenleri, diyetisyen,
beslenmeci, tıbbi arşivci, terapist, eczacı vb.), Gözetim altında
doğrudan hizmet veren personel (toplum sağlıkçısı, halk sağlıkçısı, diş
hemşiresi, sağlık eğitimcileri, sağlık bakım yöneticileri, sağlık
danışmanları, halk sağlığı hemşireleri, ziyaretçi hemşireler vb.)
ü Sağlık yapıları: Hastaneler, genel ayakta sağlık bakımı birimleri, özel
grup klinikleri, uzun süreli bakım yapıları, çevre sağlığı koruma
yapıları, diğer özelleşmiş sağlık birimleri
ü Sağlık teçhizatı ve malzemeleri: İlaçlar ve biyolojik maddeler, tıbbi
gereçler, tıbbi donatım
ü Bilgi
b)Programlar (programların örgütlenmesi / oluşturulması): kaynaklarla,
ülkelere göre değişik büyüklüklerde olabilen sağlık programları
örgütlenir. Programların oluşturulması devletin görevi olup, başlıca
sorumluluklar ve programlar şöylece sıralanabilir:
44
ü Sağlık Bakanlığı koruyucu hizmetler, tedavi hizmetleri, eğitim, diğer
büyük fonksiyonlar (çevre sağlığı, eczacılığın düzenlenmesi, akıl ve
ruh sağlığı, kronik hastalıklar gibi), kurmay fonksiyonlar (finansman,
personel, bütçe, planlama, ulusal- uluslar arası ilişkiler), yerel sağlık
hizmetleriyle ilişkiler gibi.
ü Sağlık fonksiyonları olan diğer devlet kuruluşları: Sosyal güvenlik
programları, sağlık sigortası, iş sağlığı ve güvenliği, Eğitim Bakanlığı,
çevre kuruluşları, Tarım Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, sosyal refah, ulaştırma ve toplum / kamu
hizmetleri, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, milli planlama örgütü
gibi.
ü Gönüllü Organlar: Hastalığa özel gönüllü kuruluşlar, kişi tipine özel
kuruluşlar (çocuk, kadın, yaşlı vb. ), diğer özel sağlık fonksiyonları için
kuruluşlar (acil servisler, Kızılhaç, Kızılay, aile planlaması, ambulans,
kronik hastalıklar gibi), profesyonel sağlık dernekleri (meslek örgütleri),
dini örgütler, yardım fonları, genel amaçlı sosyal organizasyonlar
(kadınlar, işçiler vb.) gibi.
ü Müteşebbisler / İşverenler: Şehirli müteşebbisler (fabrika vb. sahipleri),
kırsal alan müteşebbisleri (tarım vb. işletme sahipleri) gibi.
ü Özel Nitelikli Pazar: Geleneksel şifacılar, özel sigortalar, tabip ve diş
tabipleri, işveren destekli sağlık bakımı, eczacılar ve ilaç satış yerleri,
özel hastaneler gibi.
c) Ekonomik destek: Kaynaklardan elde edilen ekonomik destek, sağlık
kaynaklarının yapılandırılması ve ihtiyaç duyulan hizmetlerin temin
edilmesi için kullanılır. Başlıca kaynaklar şunlardır; kişiler ve aileler,
genel vergi gelirleri, sosyal güvenlik, gönüllü sigorta, işveren, mahalli
idareler, hayır ve bağışlar, dış / yabancı yardım gibi.
d) Yönetim (İdari Usuller): Kamu ve özel çeşitli program örgütlerinin her
ikisi de en verimli hizmetleri sunabilmeleri için yönetime ihtiyaç
duyarlar. Dört madde halinde sıralanmaktadır:
ü Planlama / sağlık planlaması,
ü Yürütme / Yöneltme: Büyük veya küçük bir sağlık programı, şu
süreçleri içerir; kaynakların düzenlenmesi, kadrolama ve bütçeleme,
performans sağlanması, problemlerin çözümlenmesi, ikmal ve
45
cihazlanmanın düzenlenmesi, hukuki düzenleme, kayıt ve raporlama,
koordinasyon, değerlendirme.
ü Düzenleme: Çevresel şartlar, eczacılık, sağlık personeli ve yapıları,
toplumun korunması, kişisel sağlık hizmetleri, kişilerin korunması
gibi.
ü Mevzuat: Kaynak temininin düzenlenmesi, programlara izin verme,
sağlık bakımının sosyal finansmanı, kalite gözetimi, zararlı
davranışların önlenmesi, kişisel hakların korunması gibi
e) Hizmet Sunumu: Halkın tümüne veya hastalar, sağlamlar, çocuklar
gibi çeşitli toplum gruplarına yönelik hizmetlerin sunumudur.
ü Birincil sağlık hizmetleri: Koruyucu hizmetler, tedavi hizmetleri
ü İkincil sağlık hizmetleri: İhtisaslaşmış seyyar sağlık hizmetleri, genel
hastane bakımı, tıbbi olmayan ihtisaslaşmış hizmetler, genel uzun
süreli bakım, hizmetlerin yerelleştirilmesi, kullanım denetimi gibi.
ü Üçüncül sağlık hizmetleri (karmaşık ve çok yüksek maliyetli): CT,
MR, ileri teknoloji, özürlülerin rehabilitasyonu, spinalkord incinmeleri,
ihtisas kuruluşları gibi.
ü Özellikli sağlık hizmetleri: subaylar ve aileleri, erken doğumlar, ana
ve çocuk, sanayi çalışanları, kırsal nüfus, engelliler için programlar,
kronik hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar gibi.
ü Sağlık sistemi dinamikleri; Romer’e göre bir ulusal sağlık sisteminde
sağlık hizmeti sağlayıcıları (hizmet verenler) ve hizmet alanlar
(ödeme) arasında arz ve talep ilişkisi bulunmaktadır.
1.5.2.5.1993 Yılındaki Roemer Önerisi
Roemer yukarıda, 1993 yılında; “National Health Systems Throughout
the World” adlı makalesinde, 1991 yılındaki değerlendirmesini
tekrarlamıştır(Sargutan,2005,100).
1.5.3. Sonraki Çalışmalar
Roemer’in sağlık sigortaları konusunda yaptığı çalışmalar ve sağlık
sigortalarının, önemli bir etkin politika aracı olması nedeniyle, bu alana olan ilgi
artmıştır. Aynı zamanda, tüm dünyada gözlenen sağlık sistemlerinde reform
46
hareketlerinin de kattığı ivmeyle, karşılaştırmalı sağlık sistemlerini konu alan
pek çok çalışma ve yayın yapılmaya devam etmiştir(Sargutan,2005,102). Sınıflandırma yapan kuruluşların ve araştırmacıların sınıflandırma biçimlerini
sıralayacak olursak (Sargutan,2005,104);
ü Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırması; OECD'ye üye ülkelerde 3 modelin
yaygın bulunduğu belirtilmekte ve bunlar şu şekilde sınıflandırılmaktadır;
kapsayıcı, kamu kontratlı ve kamu geri ödemeli
ü Dünya Bankası sınıflandırması; coğrafi bölge esaslı, kişi başına milli
gelire göre,sosyoekonomik yapıya göre,mali kaynağa göre,harcama
yerine göre olmak üzere çeşitli kriterlere göre farklı sınıflandırmalar
yapmıştır.
ü Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü; sağlığın finansmanı
ü Ray H. Elling,1994; ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasal yapılarını esas
alan gruplandırma
ü Marie L. Lassey, William R. Lassey, Martin J. Jinks, 1997; gelişmiş
endüstri ülkeleri, eski komünist ülkeler, gelişen ve modernleşen ülkeler
sınıflandırması
ü Khi V. Thai, Edward T. Wimberley, Sharon M. McManus, 2002; Eski
Sovyet Bloğu Ülkeleri, Kuzey Ve Orta Amerika, Kuzey, Orta Ve Doğu
Avrupa, Akdeniz’e Kıyı ülkeler, Pasifik Çevresi devletler sınıflandırması
ü Bülent Kılıç ve Çiğdem Bumin, 1993; sigorta ağırlıklı (özel, sosyal),
devlet ağırlıklı (İngiliz benzeri, sosyalist) ve diğer (karışık/karmaşık yapılı,
ilkel yapılı) sınıflandırması
ü Gazanfer Aksakoğlu ve Bülent Kılıç, 1994; tümüyle kapitalist ülkeler,
çoğunlukla sosyalist yönelimli kapitalist ülkeler, tümüyle sosyalist
yönelimli kapitalist ülkeler, sosyalist ülkeler, kapitalizme yönelimli
gelişmekte olan ülkeler sınıflandırması
1.6. Sosyal Sağlık Sigortaları ve Özel Sağlık Sigortalarının Karşılaştırılması
Özel sigortalar ve sosyal sigortalar, gerek amaç açısından gerek kapsam
açısından gerekse de uygulama açısından benzerlikler ve önemli farklılıklar
taşımaktadır. Aynı ekonomi sistemini uygulayan ülkelerde bile, özel ve sosyal
sigortaların uygulamaları değişiklikler gösterebilmektedir. Aşağıdaki tabloda,
47
özel ve sosyal sigortalar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar genel olarak
özetlenmektedir.
Tablo 8. Özel ve Sosyal Sigortaların Kıyaslanması
ÖZEL SİGORTALAR SOSYAL SİGORTALAR İstisnalar dışında herkes için gönüllüdür Çalışan herkes için zorunludur Riskler ve faydalar sözleşmelerle tanımlanır, sigorta süresi belirlidir
Riskler ve faydalar yasalarla tanımlanır, sigorta süresi devamlıdır
Özel hukukta düzenlenmiştir Kamu hukukunda düzenlenmiştir Faaliyet ilkesi bireyseldir Faaliyet ilkesi kolektiftir Özel çıkarları gözetir Kamu çıkarlarını gözetir Asıl amaç kar elde etmektir, bu nedenle hizmet kalitesi yüksektir
Asıl amaç kar elde etmek değildir, bu nedenle hizmet kalitesi düşüktür
Yüksek riskleri sigortalamaktan kaçınır veya yüksek prim ister
Riskleri sigortalamaktan kaçınmaz ve herkesten eşit prim alır
Prim ödeyebilecek olanlara hizmet verir Prim ödeyemeyenlere de hizmet verir Primlerle finanse edilir ve primleri birey ödediğinden kendi kendine yardım etmiş olur
Primler dışında devletin genel gelirleriyle de finanse edilir; çalışanın yanında işveren ve devletin katkısı olabilir
Zarara uğrayıp uğramamaya göre, sigortalı sözleşme yenilenirken daha çok veya daha az prim ödeyebilir
Sigortalı zarara uğrasa da uğramasa da prim miktarı değişmez
Fonlama, rekabet ve tercihlilik ilkeleri egemendir
Gelirin yeniden dağılımı, tekellik, tek tiplilik ilkeleri egemendir
Fayda ve katkı oranları, sigorta şirketinin ve sigortalının rızası olmadan değişemez
Fayda ve katkı oranları, çalışanın rızası olmaksızın değişebilir
Nesiller arası dayanışma sağlamaz Nesiller arasında dayanışma sağlar Birden fazla sigorta şirketiyle aynı anda sigortalılık ilişkisi kurulabilir
Birden fazla kurumla aynı anda sigortalılık ilişkisi kurulamaz
Alınan primle sağlanan yardım arasında sıkı bir ilişki vardır
Alınan primle sağlanan yardım arasında sıkı bir ilişki yoktur
Zararların tazmininde sadece sigortalı birey kapsamdadır
Gelir kayıpları telafisinde sigortalının ailesi de kapsamdadır
Sosyal risklerin yanı sıra ekonomik riskleri de kapsamaktadır
Sadece sosyal riskleri
Kaynak: Uğur,Suat,Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emekliliğin Yeri,TİSK,Ankara, 2004 ,6
Sağlık hizmetlerinde bugünkü yaklaşım, sağlanan kapsamlı hizmetin
amacı, bireyin hastalıklara karşı korunması, tedavi gerektiren durumda tıbbi ve
psikolojik desteğin sağlanması şeklindedir. Bu anlayış tıbbi hizmetlerin kendi
içinde sınıflandırılmasına birincil hizmetler olarak bilinen koruyucu hizmetlerin
ön plana çıkmasına yol açmaktadır. Koruyucu hizmetler, toplumdaki bireylerin
karşılaşabilecekleri hastalık risklerine karşılık, doğumdan ölüme kadar bilgi
sahibi olması, gerekli tıbbi önlemi alması ve hastalık için erken teşhis bilincinin
48
yerleştirilmesi şeklinde tanımlanabilir. Sosyal ve özel sağlık sigortaları bu
noktada ilk ayrımı yaşamaktadır. Çünkü özel sağlık sigortalarında bireyin sağlık
sigortası satın almadan önce ortaya çıkmış olan hasatlıkları sağlık güvencesi
dışında tutulmaktadır. Bu hastalık riski gerçekleştiği zaman, masraflar
karşılanmamaktadır. Fakat, sosyal sağlık sigortalarının temel hedefi toplumun
genel sağlık düzeyi olduğundan tüm hastalık riskleri sigorta kapsamın dâhil
edilmiştir(Su,2009,1).
Özel sağlık sigortası ve sosyal sağlık sigortasını karşılaştırdığımızda aynı
riskleri kapsamasına karşın yöntemlerin farklı olduğu göze çarpmaktadır. Özel
sağlık sigortalarında, halk kendi kaynaklarına, şartlarına ve tehlikeye maruz
kalma hususundaki tahminlerine göre daha geniş veya dar güvenceler
isteyebilir ve bu oranda prim öder. Sosyal sağlık sigortalarında ise, daha geniş
halk tabakası kapsama dahil edilir ve risk derecesi gözetmeksizin belirli primler
ödenir. Bu primler özel sağlık sigortalarında genellikle, kişinin kendisi ya da
çalıştığı şirket aracılığı ile ödenirken, sosyal sağlık sigortalarında ödenen prim
işçi, işveren ve devlet tarafından karşılanmaktadır(Uğur,2004,6).
Özel sağlık sigortası isteğe bağlı iken, sosyal sağlık sigortaları kişi
iradesine bırakılmaksızın kamu iradesiyle zorunlu hale getirilir. Özel sağlık
sigortalarında ödenen prim ve taahhüt edilen yardımlar (tazminat veya hasar
ödemeleri) arasında çok yakın bir ilişki varken, sosyal sağlık sigortalarında bu
yakın ilişki korunamamıştır(Uğur,2004,6).
Özel sağlık sigortalarında bireyler, karşılaşabilecekleri sağlık risklerine
göre poliçelerini şekillendirebilirken, sosyal sağlık sigortalarında sosyal riskler
başlığı altında konu edilen sağlık giderleri kapsama alınmaktadır(Uğur,2004,6).
Özel sağlık sigortalarının, sosyal sağlık sigortalarından en büyük farkı;
bireylerin gelir seviyelerini gözetmeksizin aynı risk seviyesinde bulunan daha
yüksek gelirli A ve daha düşük gelirli B kişilerinin aynı primi ödeyerek aynı
haklardan faydalanması sağlanmasıdır. Sosyal sağlık sigortalarında ödenen
prim, bireylerin gelirleri ile ilişkilidir. Fakat kapsamdaki riskler aynı olduğundan
daha yüksek prim ödeyen birey, daha düşük prim ödeyen bireyle aynı hizmeti
almaktadır(Su,2009,1).
Özel sağlık sigortalarının sunduğu hizmetler, birey hastalık sigortası satın
alırken açıkça belirtilmekte ve hakları korunmaktadır. Sosyal sağlık
sigortalarında, birey zorunlu olarak sisteme dâhil edildiğinden ödediği primin
49
karşılığı olarak hangi hizmeti talep edebileceğini dahi kesin olarak
bilememektedir. Çünkü; devlet aracılığı ile sunulan sağlık hizmetinde yapılacak
değişiklikler, yine devlet tarafından verilen kararlar ile değiştirilmektedir.
Alınacak kararlar, sağlık hizmet sisteminin devlete yarattığı mali yükle paralel
olacaktır. Giderek artan nüfus oranına karşılık sağlık hizmetleri için ayrılan
kaynakların artmaması, sağlık hizmet kalitesinin düşmesine ve bireylerin
hoşnutsuzluklarının artmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra, çözüm
arayışı içerisinde yapılan tartışmalarla geçen zaman diliminde toplumun sağlık
düzeyi gerileyebilmektedir(Su,2009,1).
Özel sağlık sigortası sisteminin düzgün işlemesinin koşullarından biri de,
tarafların dürüst bilgi vermesi ve taahhütlerine uymasıdır. Bununla birlikte
sistemin önemli bir sorunu da “ahlaki zaaf”a açıklığıdır. Sisteme girmek isteyen
kişiler sağlık sorunlarını gizleyebilirler. Daha sonra bu sorunlar dolayısıyla
hizmet gereği doğması maliyetleri yukarı iter, dolayısıyla primlerin
yükseltilmesine neden olur. Bu sorunu önlemek amacıyla, sigortanın ön
denetimler ve incelemeler yaptırması da yine maliyetleri ve primleri yukarı iten
etkenler arasındadır(Anadolu Sigorta,Ar-Ge Bölümü Raporu,2007,3).
50
İKİNCİ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE UYGULANMAKTA OLAN SAĞLIK SİGORTALARI VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTACILIĞININ YERİ
2.1. Geçmişten Günümüze Sağlık Sistemi Uygulamaları ve Sağlık Hizmetleri
Türkiye’de uygulanan sağlık sigorta sisteminin temelleri, Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi, eski uygarlıklara dayanmaktadır. Günümüzdeki sağlık
sigorta sistemini incelemeden, önce sağlık hizmetlerinin tarihsel gelişimi
hakkında bilgi sunmak, konunun ilerleyen bölümleri için alt yapı oluşturacaktır.
Bu nedenle Türkiye’de sağlık hizmetlerinin gelişimi Selçuklular, Osmanlılar ve
Cumhuriyet Dönemi olarak üç başlık altında incelenecektir(Tekin, 1987,265).
2.1.1.Selçuklular Dönemi
Türk toplumunun tarihsel gelişimi incelendiğinde, sosyal yardımların ve
yoksulların toplumun gelir düzeyi yüksek kesim tarafından desteklenmesinin
kültürel yapı içerisindeki varlığı göze çarpmaktadır. Bugün dünyada
uygulanmakta olan sosyal güvenlik sistemleri, her ülkenin kendi tarihsel
gelişiminde yer alan siyasal yapıdan etkilenmiş ve bu doğrultuda şekillenmiştir.
Anadolu’da kurulan Türk devletleri incelendiğinde ise; sağlık hizmetinin ve
yoksulların sağlık hizmetinden faydalandırmanın özel bir yeri olduğu
anlaşılmaktadır.
Artukoğullarından Eminüddin tarafından, 1108-1122 yılları arasında
Mardin’ de yaptırılan hastane ile Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev’in
kız kardeşi Gevher Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine, 1205 yılında Kayseri’de
yaptırdığı hastanelerin, yoksullara ücretsiz sağlık hizmeti verdiği ve dönemin
varlıklı aileleri tarafından ekonomik olarak desteklendiği bilinmektedir. Bunların
dışında, İzzettin Keykuvas Şifahanesi Sivas’ta kurulurken, Divriği, Konya,
Çankırı, Tokat, Amasya illerinde Darüşşifa adı verilen ve yoksullar ile yardıma
ihtiyacı olan kişilere sağlık hizmetleri verilen kurumlar kurulmuştur. Selçuklular
Döneminin en büyük özelliği; koruyucu sağlık hizmetlerine önem vermiş
olmalarıdır. O dönemde, usta çırak yöntemi ile doktor yetiştiren şifaiye tıp
51
medreseleri’nin kurulması dikkati çekmektedir. Ayrıca, Anadolu’ya yayılmış
durumda 300’e yakın kaplıca yine aynı tarihlerde sağlık hizmeti
vermektedir(Şakar,1999,38).
2.1.2.Osmanlılar Dönemi
Selçuklular’ın ardından, Osmanlılar’da da sağlık hizmeti konusunda
hizmet ağını yayma ve ihtiyaç sahiplerine karşılıksız hizmet sağlama anlayışı
hâkim olmuştur. Bu dönemde; hastane sayısı arttırılarak sağlık hizmeti her ile
ulaştırılmaya çalışılmıştır. Bunlara örnek teşkil edenler arasında; Bursa’da 1355
yılında kurulan Darüşşifa ve Edirne’de 1421 yılında Kurulan Cüzamhane yer
almaktadır(Tekin, 1987,265).
Osmanlılar’da 15. yüzyılda, hekimbaşı kurumu (Reisul Etibba) adı verilen
ve bugünkü Sağlık Bakanlığı’nın yetkilerine benzer yetkilerle donatılmış bir yapı
ortaya çıkmıştır. İmparatorluk döneminde, monarşinin tüm özellikleri sağlık
politika ve uygulamalarına da yansımıştır. Devlet eliyle yürütülen sağlık
hizmetleri daha çok saraya ve orduya yönelik olmuştur. Devletin sağlık işlerini
düzenleyen, hekim, cerrah ve diğer sağlık personelinin atama yetkisini elinde
bulunduran kurumundan başka, resmi bir örgüt yoktur. Yaygın kitleler, genellikle
serbest çalışan, hekim ve cerrahlardan ücret karşılığında hizmet
almıştır(Akdur,1999,48).
Osmanlıların duraklama döneminde hastane yapılmamıştır. 18.yy’ın
sonlarında, dönemin getirdiği siyasal yapı doğrultusunda, askeri hastanelerin
yapımı hız kazanmıştır. İstanbul’da askeri hastanelerden sonra, Guraba ve
Hamidiye adı verilen kimsesizler ve yoksulların yararlanabileceği hastaneler
kurulmuştur. 1877’de çıkartılan yönetmelikle, sivil hastanelerinin bulunmadığı
yerlerde, sivil halkın askeri hastanelerde muayene olabileceği, bu tarihten sonra
da azınlıklarla yabancıların da aynı hizmetlerden faydalanabileceği karara
bağlanmıştır(Tekin, 1987,265).
Osmanlı döneminde, içme suları ve besin kontrolü, kanalizasyon ve
ölü defni, çeşitli sosyal yardım hizmetleri gibi toplum sağlığını ilgilendiren diğer
bazı konular da devletin sorumluluğundadır(Akdur,1999,48).
19. yüzyılın sonlarına kadar, düzenli bir sağlık sisteminden söz etmek
mümkün olmamıştır. Savaş döneminin başlamasıyla, toplumsal ve ekonomik
52
gelişimi tamamen duraksayan Osmanlı Devleti, 1838 yılında Karantina İdaresi,
1849 yılında Tıp Okulu, 1868 yılında Hicaz Sağlık İdaresi, 1887’de Kuduz
Müessesesi, 1892 yılında Bakteriyolojihane kurumlarını kurarak, siyasal
düzensizliğe rağmen, sağlık hizmetine verdiği önemi vurgulamıştır. 1869
yılında askeri hekimlerin atanması ile oluşturulan Sağlık İşleri Meclisi, 1861
yılında kurulan Tababet-i Belediye Nizamnamesi ve Memleket hekimleri, 1912
yılında ise Sıhhiye Müdüriyeti Umumiyesi kurularak, sağlık hizmeti sunumunda
sistematik bir yapıya kavuşmak istenilmiştir. Bu yapıların kurulmasına karşılık,
dönemin siyasal kargaşasından kaynaklanan denetim eksiklikleri, kurumların
görevlerini tam olarak yerine getirmemesinden kaynaklanan tedavi hizmeti
eksiklikleri ve koruyucu sağlık hizmeti anlayışının geri planda kalması bulaşıcı
hastalıkların artarak, toplumun sağlık düzeyini düşürmesine yol açmıştır. 18.
yüzyılın bazı dönemlerinde, bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin sayıları savaş
nedeniyle hayatını kaybedenlerden fazla olmuştur(Tekin, 1987,266).
2.1.3.Cumhuriyet Dönemi
Sağlık hizmetlerinin bir devlet görevi olarak ele alınması Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin, 3 Mayıs 1920'de “Sıhhiye ve Muavenatı İçtimaiye Vekaleti'ni”
kurması ile başlamıştır. Sağlık hizmetlerini ayrı bir bakanlıkça yürütülen, asli bir
devlet görevi haline getirmiştir. Yasanın kabulünden sonra, TBMM Hükümeti'nin
ilk sağlık bakanı olarak atanan Dr. Adnan Adıvar göreve getirilmiştir. O
dönemde yerleşmemiş bir sistem, sorunlu alt yapı, gereksinimlere yanıt
veremeyecek yasal bir düzenlemeler ile karşı karşıyaydılar ve her şeyin
yeniden kurulması gerekiyordu(Akdur,1999,50).
Savaş döneminin ardından yeniden yapılanma dönemine giren ve yeni
kurulan Türkiye, geçmişte eksikliği nedeniyle toplumsal sağlık düzeyini düşüren
bulaşıcı hastalıkları önlemek ve sağlık hizmeti bilincini geliştirmek amacıyla
birinci basamak sağlık hizmetleri olarak adlandırdığımız koruyucu sağlık
hizmetlerini ön planda tutmuştur. Bu dönemde sağlık hizmetlerinin finansmanı
genel bütçeden sağlanmıştır. Cumhuriyet dönemini önemli düzeyde etkilemiş iki
devlet adamından ve aktif siyasette var oldukları dönemlerden ayrıntılı
bahsetmek, Türkiye’nin sağlık sisteminin alt yapısını anlamamızda yardımcı
olacaktır (Karabulut,2007,154).
53
2.1.3.1. Refik Saydam Dönemi (1925 - 1937)
Refik Saydam’ın sağlık bakanlığı görevini yürüttüğü dönemin politikalarını
anlamak; yeni devletin sağlık alanına verdiği önemi anlamakla birlikte, sonraki
dönemlere yansımasını da anlamak demektir. 2 Mayıs 1920 tarihinde Sağlık
Bakanlığı’nın kuruluşu gerçekleştikten sonra, 1925 yılında Dr. Refik Saydam
Sağlık Bakanlığı görevine gelmiştir. 1937 yılına kadar bu görevde kalan Dr.
Saydam, Türkiye’de sağlık alanının örgütlenmesinde birçok önemli çalışmaya
öncülük etmiştir. Mustafa Kemal, 1925 tarihinde yaptığı meclis açılış
konuşmasında sağlık alanına verilen önemi vurgulamış ve; “…Hükümeti
Cumhuriyetin başlı başına bir esas olarak muvaffakiyetle takip eylediği sıhhat
mücadelesine, gittikçe vesaitini arttıran bir vüsatle (genişlikle) devam olunmak
lazımdır ve mühimdir.” demiştir(Karabulut,2007153).
Sağlık Bakanı Dr. Saydam, döneminde öne çıkan unsurlar; devletin
sağlık örgütünü genişletmek, doktor ve sağlık personeli sayısını arttırmak,
salgın hastalıklarla mücadele etmek, sağlık ve sosyal yardım yasaları yapmak
ve örgütlenmeyi köye kadar götürmek, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzısıhha
Müessesesini kurmak ve Hıfzısıhha Okulunu açmak, ulusal tıp kongreleri
düzenlemek olarak sıralanabilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında sınırlı bir bütçe ile
işe koyulan Refik Saydam ve ekibi, özellikle sağlık personelinin istihdamının
artışı üzerinde durmuştur. Doktorlar, veteriner hekimler, eczacılar, hemşireler,
ebeler ve sağlık memurları yetiştirilmesi konusunda çeşitli çalışmalar
yapılmıştır. Aynı zamanda; sağlık mühendisleri, fizik tedavi uzmanları, sağlık
istatistikçileri, sağlık eğitimcileri, tıbbi teknisyenler, sosyal hizmet uzmanları,
diyet uzmanları, klinik psikologlar gibi çeşitli meslek grupları yetiştirilmesine yine
bu dönemde öncülük edilmiştir. Çalışmalar sonucunda; sağlık personeli
sayısında belirgin bir artış gözlenmiştir. Bu dönemdeki veriler aşağıdaki tabloda
yer almaktadır(Karabulut,2007,154).
54
Tablo 9. Sağlık Personeli Durumu, 1923-1935 Yılları Sağlık
Personeli 1923 1925 1930 1935
Hekim 344 728 1.182 1.625
Kişi Başına
Düşen Hekim
Sayısı
19.860 16.480 12.220 9.270
Eczacı 60 - 127 135
Hemşire - - 202 325
Ebe 136 - 400 451
Sağlık
Teknisyeni
560 - 1.268 1.365
Kaynak: Karabulut, Umut,2007,153
Refik Saydam Dönemi'nde, sağlık hizmetleri devlet görevi ve
sorumluluğu olarak ele alınmıştır. Görevler, devletin çeşitli organları arasında
paylaştırılmış ise de, bunların denetimi ve sağlık personeli atama yetkisi Sağlık
Bakanlığında toplanarak merkeziyetçi yapı devam ettirilmiştir (Akdur,1999,51).
Bu dönemde çıkartılan veya değiştirilen sağlık sigorta sistemlerimiz
hakkında önemli etkiye sahip olan kanunları, şu şekilde sıralayabiliriz; Türk
Kodeksi Kanunu (1926, 767 sayılı kanun); İspençiyari ve Tıbbi Müstehazarlar
Kanunu (1928, 1262 sayılı kanun); Tababet ve Şuabat Mesleklerinin Tarzı
İcrasına Dair Kanun (1928, 1219 sayılı kanun); Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
(1930, 1593 sayılı kanun); Belediye Kanunu (1930, 1590 sayılı kanun); SSYB
Teşkilat Kanunu (1936, 3017 sayılı sıhhat ve içtimai muavenat vekaleti teşkilat
ve memurin kanunu) İş Kanunu (1936, 3008 sayılı kanun, 1967 ve 1971’de)
(Türk Tabipleri Birliği,2008,1).
2.1.3.2. Behçet Uz Dönemi (1946-1960) ve 1950’den Sonra DP’nin Etkisi
1946-1948 yıllarında, Dr.Behçet Uz’un Sağlık Bakanlığı döneminde,
gelişmiş ülkelerdeki gelişmelere paralel olarak, Dr.Refik Saydam’ın koyduğu
esaslardan farklı bir politika izlenmiştir. Hazırlanan plana göre; her 40 köy için
bir sağlık merkezi kurulacaktır, her sağlık merkezinin acil vakalar için 10 yatağı,
iki hekim ve tedavi hizmeti ile koruyucu sağlık hizmetleri bir arada verilecektir.
Behçet Uz döneminde, “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı” hazırlanmış ve
55
köylere sağlık merkezleri kurulması kararlaştırılmıştır. Bu kurumların ana hizmet
amacı; koruyucu sağlık hizmetinin sunulmasıdır. Bu planın, gereği gibi
uygulanmaması ve yeterli mali desteğin sağlanamamış olması nedeniyle, bu
kurumlar küçük hastaneler olarak kalmıştır. 1949 yılında, T.C.Emekli Sandığı
kurulmuş ve 1950 yılında devlet hastaneleri uygulaması ile tedavi hizmetlerinin
tamamı genel bütçeden karşılanmıştır. 1952 yılında Ana Çocuk Sağlığı Teşkilatı
kurularak sağlık sigorta isteminde gelişim devam etmiştir (Tekin, 1987,267).
1954 yılında, 6134 Sayılı Yasa ile, il özel idarelerine belediyelere ve
vakıflara bağlı hastaneler Sağlık Bakanlığı'na bağlanarak, kamuya ait
hastanelerin yönetimi bir yerde toplanmış ve merkezi hükümet görevi ve
sorumluluğu haline getirilmiştir. Dolayısıyla da, bir yandan il ve ilçe
hastanelerinin açılması hız kazanarak, yalnızca büyük kentlerde var olan
hastane hizmetlerinin tüm yurda yayılmasında önemli başarılar kaydedilirken,
bir yandan da var olan hastanelerdeki hizmetlerde iyileşmeler görülmüştür. Bu
tarihten itibaren yönetime hakim olmaya başlayan liberal görüş ve politikalar,
tüm alanlarda olduğu gibi, sağlık alanında da özel sektörün geliştirilmesi
teşviklerini gündeme taşımıştır(Akdur,1999,52).
2.1.3.3.Sosyalleştirme Dönemi (1960-1970)
1960 yılından sonra, planlı dönemlerin tamamında, sağlık sigortası
gelişimi için yapılanma kararları alınmıştır. Kırsal kesimin sağlık hizmetlerinden
faydalanması ve bu konunun çözülmesi üzerinde durulmuştur. 1971 yılında
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu(Bağ-Kur) kurulmuştur. Aynı
dönemde, 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun
yürürlüğe konulmuştur. Bu kanunla; tüm sağlık harcamalarının devlet tarafından
karşılanması ve tüm sağlık hizmetlerinin devlet eli ile sağlanması
öngörülmüştür. Böylece 1961 Anayasası ile de desteklenerek sağlık hizmeti
hakkı sosyal bir hak olarak sosyal güvenlik sisteminin bir parçası haline
gelmiştir(Yıldırım,1994,46).
1960 yılı ve sonrası; ülkemizin idaresinin Milli Birlik Komitesinin elinde
bulunduğu dönemde kabul edilen ‘’224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun’’, sağlık hizmetlerinde çok önemli ve dünya
çapında ileri örnek bir kanundur. Bu kanun, Türkiye’de tüm sağlık hizmetlerinin
56
bir devlet görevi olduğunu, ilk basamak tedavi hizmetini köylere kadar yayarak
herkesin sağlık hizmetinden yararlandırılmasını, koruyucu ve iyileştirici hekimlik
hizmetlerinin bir arada yürütülmesini, kamu sektöründe sağlık hizmetlerinin bir
elden yönetimini, halk ile bütünleşmeyi ve kamu sektöründe hekimlerin tam süre
çalışma ilkesini öngörmektedir. Bu kanunun kabul ettiği başlıca ilkeler; eşit
hizmet, sürekli hizmet, entegre hizmet, kademeli hizmet, öncelikli hizmet,
katılımlı hizmet, ekip hizmeti, denetlenen hizmet, uygun hizmet ve nüfusa göre
hizmettir. 1963 -1965 yıllarında başarı ile uygulanan sosyalleştirme, 1966
yılından başlayarak başarısız bir uygulama şekline dönüşmüştür. Bunun
nedenlerini şu şekilde belirtebiliriz; bazı Sağlık Bakanları ve üst düzey
yöneticiler, kanunun uygulanması gereğine inanmamışlar ve personelin
güvenini sarsmışlardır. Aynı zamanda; hastane ve sağlık ocaklarına yeteri
kadar doktor atanmamıştır, hekim ve diğer sağlık personeli fakülte ve okullarda
hizmetin gerektirdiği şekilde yetiştirilmemiştir, sağlık ocakları ile hastaneler
arasında gerekli işbirliği kurulamamıştır, il düzeyinde sağlık yönetimi yetersizdir,
sağlık ocaklarını denetleyecek sağlık grup başkanlıkları kurulamamıştır, yerel
örgütler, çoğunlukla dağınık çalışmalarına devam etmiştir. Hizmet için verilmesi
kanun gereği olan ödenekler hiçbir zaman yeteri düzeyde verilmemiştir, araç,
gereç ve ilaç sıkıntısı daima büyük sorun olmuştur. Uygulamalar başarısız
olmasına rağmen sistemde sağlık hizmetleri yerine konacak başka bir model
yerine konamamıştır. 1982 ‘den itibaren sağlık hizmetlerinde hareketlenme
olmuş ve Devlet Hizmet Yükümlülüğü Hakkındaki Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu
kanunla ülke düzeyindeki hekim açığı belli bir süre kapatılmıştır
(Akdur,1999,54).
2.1.3.4. Aktif Özelleştirme Dönemi (1980 Sonrası)
1961 Anayasası 12 Eylül Harekâtıyla sona ermiş ve 1982 Anayasası 56.
madde ile “ Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarrufu ve
verimi arttırarak, işbirliğini geliştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden
planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet bu görevini kamu ve özel
57
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek
yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi kanunla
genel sağlık sigortası kurulabilir.” şeklinde açıklamıştır (1982
Anayasası,56.madde).
24 Ocak 1980 Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik dönüm noktalarından
biridir. Sağlık da, tüm sektörler gibi, bu dönemde alınan önemli kararlardan
etkilenmişlerdir. Sağlık sektörünü, açık pazar ekonomisine adapte etme yolunda
ilk girişim; 1987 yılında kabul edilen ‘’Temel Sağlık Hizmetleri Kanunu’’dur.
Kanun, genel bir sağlık sigortası oluşturmanın ilk adımlarını tanımlamıştır. 1987
yılında kabul edilen 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, genel sağlık
sigortasına geçiş için alt yapı oluşturmuştur. 1992 yılında da Ödeme Gücü
olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet
Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun kabul edilmiştir(Alper, 1999,45).
1989’da Türkiye’de, ulusal sağlık politikası geliştirilmesi istenmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatı, 1988 yılında sağlık sektöründeki sorunları ve
alternatif çözümleri belirlemek amacıyla bir “Master Plan” etüdü yapmaya karar
verilip, Türk ve yabancı şirketlerden oluşan bir konsorsiyum tarafından çalışma
yürütülmüş ve 1990 yılında tamamlanmıştır. Rapor, sektörün mevcut durumunu
kapsamlı olarak açıklamış ve sağlık hizmetlerinin acil gereksinimlerini ortaya
koymuştur. Bunlar; mevcut uygulamayı iyileştirmek, serbest pazar stratejisi,
ulusal sağlık hizmeti stratejisi ve bir ara stratejidir. DPT Müsteşarlığı’ nın
başlattığı çalışmanın temelinde, Sağlık Bakanlığı’nın 1985’de Dünya Bankası ile
başlatılan ve 1987 yılında Dünya Bankası’nın Türkiye’deki sağlık durumunu
değerlendiren bir anlaşmanın yapılmış olması yatmaktadır. 1988’de ilk Dünya
Bankası projesinin taslağı hazırlanmış, bir yıl sonra da anlaşma
imzalanmıştır. Bütün bu çalışmalar yapılırken, sağlık alanında milli otorite olan
Sağlık Bakanlığı, sağlık alanında gerçekleştirdiği önemli atılımları Uluslararası
Sağlık Kuruluşlarından sağladığı bilgilerin ışığı altında gerçekleştirmiştir.
Türkiye, 1948 yılında kurulan Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün kurucu üyeleri
arasında yer almıştır. 1950’lerden sonra Türkiye’de yapılan tüm reformlarda
WHO’nun teknik bilgi, uzmanlık ve sistem bilgilerinden yararlanılmıştır. 1978’de
Almaata’da kabul edilen Temel Sağlık Hizmetleri Deklarasyonu çerçevesinde,
1980’lerde WHO Avrupa Bölgesine üye ülkelerin kendi ülke sağlık sistemleri
için uygulamaya koydukları ‘’ 2000 Yılına Kadar Herkes İçin Sağlık Hedefleri –
58
38 Hedef’’’ Türkiye’de 1989 yılında başlatılan çalışmalarla gündemde yerini
almıştır. 1990 yılında herkese sağlık hedeflerini belirleyen ‘’Türkiye Ulusal
Sağlık Politikası’’ belgesi hazırlanarak WHO’ya sunulmuştur. 1991 yılında
genel sağlık sigortası ve yeşil karta dayanan hükümet programı, 1992
“Ekonomik Paketi” ile netlik kazanmıştır. Genel olarak, devletin sağlığa ayıracak
kaynaklarının olmadığını vurgulayan paket; bütçe ve kamu yatırımı boşluğunun
özel sağlık sektörüne verilecek teşviklerle kapatılacağını, yeşil kart uygulaması
ile sosyal sağlık sigortası sisteminin yaygınlaştırılacağını ve sağlık sektörünün
yabancı sermayeye açılacağını duyurmaktadır (Soyer, 2003,311).
2.1.4. Beş Yıllık Planlarda Sağlık Politikalarının Yeri Ve Önemi
1923’ten günümüze kadar farklı görüş ve siyasi kararlardan etkilenen
sağlık sistemi ve harcamaları beş yıllık planlar çerçevesinde her dönemde ele
alınmış, kısa süreli çözümler üretilmiş olsa da istenilen hedefler tam anlamıyla
gerçekleştirilememiştir.
2.1.4.1.Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
1963 -1967 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer
alan sağlık politikaları, 1961 Anayasası’nın etkisinde kalmış ve uzun yıllar sağlık
politikalarını etkileyecek olan “sosyal devlet” kavramından hareketle politika
önerileri getirmiştir. Plan dönemi boyunca, ülkemizde sosyal güvenlik alanında
üç kurum faaliyet göstermiştir: İşçi Sigortaları Kurumu, T.C. Emekli Sandığı ve
Ordu Yardımlaşma Kurumu’dur. İşçi Sigortaları Kurumu sosyal güvenlik
çalışmalarını en geniş anlamıyla uygulayan kurum niteliği taşımaktadır. Aynı
zamanda sosyal güvenlik hareketinin çekirdeğini meydana getirmektedir. I. Plan
döneminde, sosyal güvenlik sisteminin ana esasları oluşturulmaya
çalışılmıştır(Alagöz,2001,441)
Bu planda; sağlık politikası konusunda özellikle Türkiye’nin o dönemdeki
ekonomik ve sosyal yapısından yola çıkarak koruyucu sağlık hizmetlerine
öncelik vermiştir. Koruyucu sağlık hizmetleri ile sağlık ocakları yaygınlaştırılmış
ve sağlık ocakları aracılığı ile birincil sağlık hizmeti olarak adlandırdığımız, aile
hekimliği hizmeti uygulaması gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Planda sağlık
alanında kalifiye eleman eksikliğine dikkat çekilmiş ve mevcut sağlık
59
personelinin bölgeler bazında dengeli dağıtılmasına önem verilmiştir. Yerli ilaç
sanayi ve özel tıp kurumlarının kurulması teşvik edilmeye çalışılmıştır. Bu
planda amaç; ülkenin ihtiyacı olan kalifiye sağlık elemanının sayısını arttırmak
ve hizmet artışı sağlayarak sağlık alanında bir miktar da olsa destek
yaratmaktır. Bunların yanı sıra sosyal devlet anlayışı çerçevesinde tek elden
yürütülecek, merkezi bir sağlık sigorta sistemini kurulması yönünde kararlar
alınmıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma planı; sağlık politikaları bakımından önemli
kararların alındığı ve uygulamalarda büyük ölçüde başarı sağlandığı planlı
dönem olmuştur(DPT, Ankara,1963).
2.1.4.2. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
1968 -1972 yılları arasında uygulanan İkinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı’nda, ana hedefler birinci planla paralellik göstermekle birlikte, ek olarak
ulusal sermayenin kullanılarak ilaç ve sağlık hizmetlerinin sunumunda gelişme
kaydetme sağlanılması öngörülmüştür. Bunlara ek olarak birincil sağlık
hizmetlerinin yaygınlaştırılması, sağlık personelinin ülkede dengeli olarak
dağıtılması, sağlık sigortalarında sosyalizasyon olgusunun öne çıkartılacağı
politikaların uygulanması ve bireylerin sağlık hizmetlerine ulaşımlarının
kolaylaştırılması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması kararları
alınmıştır. Bu planda ilkinden farklı olarak engelliler, çocuklar ve yaşlılar için
özel hizmet grupları oluşturulması, bireylerin sağlık hizmetleri konusunda
eğitilmesi ve ruh ve beden sağlığı ile ilgili sağlık hizmetlerinin sunumu
konusunda yeni projeler geliştirilmiştir(DPT, Ankara,1967).
II. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde; Sosyal Güvenlik Kurulu’nun
oluşturulmuş ve Tarım İş Kanunu’nun çıkarılmıştır. Sosyal güvenlik alanındaki
önemli bir gelişme de, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigorta Kurumunun (BAĞ-KUR) kurulmasıdır. Bu kururumun kurulması
ile; ülkemizde geniş bir kesimi oluşturan bağımsız çalışanların, sosyal güvenlik
çatısı altına alınması sağlanmıştır. (Güven, 1995,162)
2.1.4.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
1973-1977 dönemini kapsayan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda
birinci ve ikinci plandan farklı olarak onbeş yıllık düzenli bir hedefe ulaşmayı
60
sağlayacak politika stratejileri yerine yirmi iki yılı kapsayan bir hedef planı ile
kararlar alınmıştır. Bunun nedeni 1963 yılında Avrupa Birliği’ ne(AET) üye olma
girişiminin 1970 yılında yapılan Katma Protokol ile bir adım daha ilerlemesidir.
Bu gelişme ile sağlık politikaları ile Avrupa standartlarına ulaşma ve hizmet
kalitesini arttırma konusunda karar verilmiştir. Bu anlamda ilk iki planda alınan
kararlardan uygulanmasında sorun yaşanan konular üzerinde durularak
verimlilik ve etkinlik ön plana çıkartılmıştır (DPT, Ankara,1973).
III. Plan döneminde; sigorta programlarından yararlananların oranları
artmıştır. Tarım sektöründe çalışanlar hariç olmak üzere, çalışanlar 1977 yılı
itibari ile %71.3’lik bir oranla toplumsal sigorta kapsamına alınmıştır. Bunun
dışında kalanlardan, Bağ-Kur’da; sigortalanabileceklerin ancak %60’ı sigorta
kapsamına alınabilmiştir. Tarım işçilerinin sigortalanmaları konusunda
uygulama yeterince yaygınlaştırılamamıştır. Dolayısıyla, sosyal yardım ve
hizmetlerin, devlet kurumları tarafından yerine getirilmeye devam edildiği, fakat
dağınık bir sistem olarak işlemesinin ve ayrıca bu hizmetlerin yetersiz
olmasının, temel amaçlara ulaşmada engel niteliği taşıdığı görülmektedir
(Seçer,2003:1)
Bu planda genel olarak sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve aynı
zamanda kalitesini arttırmak amacıyla sağlık hizmetlerinin kontrolünün
sağlanmasına önem verilmiştir. Bu doğrultuda sağlık personelinin yetiştirilmesi
önem kazanırken, sağlık personelinin yurt genelinde adaletli dağılımı
sağlanması problemi tekrar gündeme gelmiştir. Günümüzde halen uygulamaya
geçirilmeye çalışılan tek elden uygulanan sağlık sigorta sisteminin oluşturulması
Üçüncü Kalkınma Planı’nda da yer almıştır. Sağlık politikaları konusunda
Avrupa Birliği’ne giriş sürecinin başlaması dolayısıyla sağlık hizmetlerinin
kalitesinde öngörülen artışın, ilk iki plana göre daha fazla önem kazandığı bu
dönemde, uygulamalarda büyük oranda başarı sağlanmıştır. (DPT,
Ankara,1973).
2.1.4.4.Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
Bu dönemde; diğer planlı dönemlerde sigortalı sayısı arttırılan sosyal
güvenlik kurumlarına kaynak yaratmak amacıyla prim oranları artırılmış ve prim
tahsilatına öncelik verilmesi sağlanmıştır. Erken emeklilik uygulaması
61
kaldırılmıştır. Sosyal Hizmetler Kurumu’nun kurulması bu döneminde
tekrarlanan bir hedefi olmuştur(Alagöz,2001,442)
1979 -1983 yılları arasındaki Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı
döneminde, siyasal ve toplumsal anlamda yaşanan gelişmeler nedeniyle başarı
sağlanamamıştır. 1980 dönemi, tüm politik gelişmelerde olduğu gibi sağlık
politikaları için de dönüm noktası olmuştur. Bu planda; sosyal sağlık sistemi
oluşturma hedefi yinelenmiştir. Sosyal sağlık politikası kararları içerisinde;
toplumun tüm bireylerinin eşit olarak faydalanabilecekleri, her yerde
ulaşabilecekleri ve toplumun genel sağlık düzeyini yükseltici bir sağlık hizmet
sunumu en önde gelmekteydi. Diğer planlarda da yer alan; ilaç üretimi
üzerindeki denetimlerin arttırılması, ana-çocuk sağlığı gibi uzmanlık alanlarında
hizmet veren tıp kurumlarının ve sağlık ocaklarının sayılarının arttırılması,
beslenme konusunda toplumun bilinçlendirilmesi konuları gündeme gelmiştir.
Bu dönemde önemli sayılabilinecek diğer bir karar ise sağlık personellerini
yetiştirilmesinde birincil basamak sağlık hizmetlerine yönelik eğitimin
arttırılmasıdır(Resmi Gazete,1978 16393).
12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında ekonomik ve sosyal
şartlarda meydana gelen gelişmeler dolayısıyla plan uygulanabilirliğini yitirmiş
ve hedeflere ulaşılamamıştır.
2.1.4.5. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
1985 -1989 yılları arasında uygulanan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,
1980 askeri müdahalesi sonrası Türkiye’de oluşan genel değişimle paralellik
göstermiştir. Piyasa ekonomisinin ağırlık kazanmaya başladığı dönemde
hazırlanan plan, genel olarak diğer planlarda yer alan “sağlık hizmetini
sosyalleştirme” hedefinde uzaklaşmıştır. Bu planda; özellikle sağlık personeli
sayısı ve hizmet sunumunda kullanılan cihazların varlığı ile ilgili kararlar
alınmıştır. Sağlık politikası olarak belirlenen, herkese sağlık hizmeti sunma ve
hizmet kalitesini arttırma çabalarına devam edilmektedir. Alınan kararları
sıralayacak olursak; sağlık çalışanlarının sayısının arttırılması, dengeli
dağıtımının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerinin sunumunda kullanılan
araç-gereç ve cihazların eksikliklerinin tamamlanması, yatarak tedavi
hizmetlerinde belirli bir standart oluşturulması, sağlık çalışanlarının eğitim
62
seviyelerinin yükseltilerek daha bilinçli ve verimli çalışmalarını sağlanması,
araştırma ve eğitim hastanelerinin sayılarının arttırılması ve devlet hastaneleri
ile koordineli olarak çalışmalarının sağlanması, sağlık alanındaki teknolojik
gelişmelerin yakından takip edilmesi sayılabilir (DPT, Ankara, 1985).
1986 yılında, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanunu çıkartılarak; ihtiyaç sahibi vatandaşlara yardım etmek, sosyal adaleti
destekleyici tedbirler almak ve sosyal yardımlaşma güçlendirmek amacıyla
Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kurulmuştur
(Alagöz,2001,442).
2.1.4.6. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
1973 yılında yürürlüğe giren, 22 yıllık bir dönemi kapsayan kalkınma
planının son dönemini kapsaması bakımından, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı
önemlidir ve 1990 -1994 yılları arasında uygulanmıştır. 1980 sonrası değişimin
etkilerinin hissedildiği planda yer alan sağlık politikası konusunda kararlarını şu
şekle sıralayabiliriz; sağlık hizmetlerinin kullanımı yaygınlaştırmak, hizmetlere
ulaşılabilirliği arttırmak, sağlık personelinin yurt genelinde dengeli dağılımını
sağlamak, birincil basamak sağlık hizmetlerinin sunumunu yaygınlaştırmak ve
bu alanda hali hazırda hizmet sunan kuruluşların etkinliğini arttırmak, ana-çocuk
sağlığı ve aile planlaması konusunda hizmetleri arttırmak ve bu yollarla sağlık
bilincini oluşturmak, etkin bir sağlık kurumları sevk zinciri oluşturmak ve yataklı
tedavi kurumlarının gereksiz iş yükünü azaltmak, sağlık teknolojisi ve ilaç üretim
alanlarında gelişmeleri takip ederek sağlık hizmet kalitesini arttırmak, özel
sağlık hizmet sunumunu destekleyerek sağlık alanında beşeri sermayeyi
arttırmak. Bu plan dönemi için hedefleri sıralarsak; yaşam süresini 68 yıla
yükseltmek, bebek ölüm oranını %0,5 ‘e düşürmek, 1.011 kişiye bir hekim,
4.845 kişiye bir diş hekimi, 3.655 kişiye bir eczacı, 736 kişiye bir ebe ve
hemşire, 2.838 kişiye bir sağlık teknisyeni ve memuru düşmesini sağlamaktır.
(DPT,1994,289).
Bu plan döneminde, Dünya Bankası desteği ile iki sağlık projesi
uygulamaya koyulmuştur. Birinci sağlık projesi,1991 yılında başlamıştır. Proje;
Ankara, Diyarbakır, İstanbul, Mardin, Muğla, Tokat, Yozgat ve Sivas illerini
kapsamına almıştır. Projenin tüm sorumluluğu, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı’nın
63
başkanı olduğu, YÖK, HDTM, DPT Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan
Koordinasyon Komitesi’ne verilmiştir. Toplam bütçesi 150 milyon dolar olan
proje için, Dünya Bankası 75 milyon dolar kredi vermiştir. Yapılan anlaşmada,
borçlu olarak Başbakanlık HDTM gözükmektedir. Birinci sağlık projesinin
amaçları şu şekilde sıralanabilir; sağlık hizmetlerinin sunumu ve sağlık
sektörünün yönetiminde etkinliği arttıracak önlemler almak, Sağlık Bakanlığı’nın
teknik ve yönetim kapasitesini güçlendirerek, yüksek kalitede ve olabildiği
kadarı ile kendine yeten bir sağlık bakım sistemi kurmak, proje bölgesinde temel
sağlık hizmetlerine ulaşılabilirliği artırmak(DPT, Ankara, 1995).
Altıncı plan döneminde temel sağlık göstergelerinden bazılarını
gerçekleşme oranı aşağıdaki yer almaktadır.
Tablo 10. Sağlık Personelinin Durumu,1989 -1994 Yılları
PERSONEL TANIMI 1989 YILI(KİŞİ) 1994 YILI (KİŞİ)
Bir hekime düşen nüfus 1.190 954
Bir diş hekimine düşen nüfus 5.484 4.630
Bir eczacıya düşen nüfus 3.655 4.630
Bir hemşireye düşen nüfus 1.281 994
Bir ebeye düşen nüfus 1.988 1.540
Bir sağlık memuru ve sağlık
teknisyenine düşen nüfus
2.945 1.600
Kaynak: DPT web sitesi
1989’da yaşam süresi 66 yıl, bebek ölüm hızı oranı binde 62,2 iken, plan
hedefleri doğrultusunda, 1994 yılına gelindiğinde, yaşam süresi 67.7 yıl ve
bebek ölüm hızı oranı binde 46.8 olarak gerçekleşmiştir. Planın, hedeflere
yönelik öngörüleri gerçekleşmiştir. Ancak, sağlık hizmeti sunan kamu kuruluşları
arasında etkili bir bağlantı sağlanamamış ve kaynakların verimsiz kullanımı
diğer plan dönemlerinde olduğu gibi bir sorun olarak devam etmiştir. Sağlık
insan gücü verimli kullanılamamış, sağlık çalışanlarının görev, yetki ve
sorumlulukları tanımlanamamıştır. Sağlık sigortası sistemi yaygınlaştırılmasına
rağmen, tüm nüfusu kapsayacak şekilde genişletilememiş ve var olan sağlık
sigorta sistemleri arasında standardizasyon gerçekleştirilememiştir. Temel
sağlık hizmetlerine, istenilen oranda öncelik verilemediğinden, gerekli insan
64
gücü ve sağlık altyapısı eksiklikleri, altıncı plan sonrasında da devam etmiştir.
Sağlık yatırımlarının yer ve kapasite açısından hatalı belirlenmesi sonucu,
sağlık yatırımları hatalı yerlerde ve hatalı kapasiteler ile kurulmaya başlanmış,
sonuçta bu durum önemli ölçülerde kaynak israfları meydana gelmiştir(DPT,
1994,289).
1989 yılında, toplam 854 olan hastane sayısı 1994 yılında 1.024’e,
131.961 olan yatak sayısı 150.565’e yükseltilmiştir. Hastaneler ve yatak
sayılarında, kamu kesiminin oranı ağırlıktadır. 854 olan hastane sayısında, özel
sektörün payı, 1989 yılında 102 iken, 1994 yılında 133’e yükselmiştir. Yatak
sayısında ise, 3.614 olan özel sektör payı 1994 yılında 5.690 olmuştur. 1989
yılından 1994 yılına kadar geçen sürede, kamu ve özel sektörün hastane ve
yatak sayıları artışlarının karşılaştırması yapıldığında, kamu sektöründe % 20’lik
hastane sayısı artışına karşın, % 14.1’lik yatak sayısı artışı gerçekleştiği, özel
sektörde ise, % 30.3’lük hastane sayısı artışına karşın, % 57.4’lük yatak sayısı
artışı gerçekleştirildiği görülmektedir(DPT, 1994,289).
Yakın ilçelerde, altyapıları hazırlanmadan kurulan aynı nitelikteki
hastanelere makine-teçhizat yönünden yapılan yatırımlar, yeterli kullanım
kapasitesi ve nitelikli insan gücü olmadığından, atıl durumda kalırken; şehirlerde
yüksek sayıda hasta yığılmalarına neden olmaktadır. Bu, hatalı politikaların
sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Bunun yanında, etkin işleyen bir hasta
sevk sisteminin kurulamamış olması, sağlık hizmeti talebinin belirli kent
merkezlerine yönelmesine, buralarda aşırı yığılmalara, hasta dolaşımının
gereksiz yere artmasına ve sağlık insan gücünün belirli kent merkezlerinde
toplanmasına neden olmuştur. Bu hatalı uygulamaların sonucunda ise sağlık
hizmet sunumunda birim maliyetler artmıştır. Altıncı plan döneminde, 2514
sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanun’da
değişiklik yapılarak, pratisyen doktorlar için zorunlu hizmet uygulaması, 1995
yılında kaldırılmıştır. 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine
ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun ile yataklı tedavi kurumlarının işletilmesi haklarının özelleştirilmesi
olanağı getirilmiştir(DPT, 1994,289).
65
2.1.4.7. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
1996 -2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalınma Planı, 1980’li
yıllarda başlayan değişim ve dönüşüm sürecinin, kalkınma planlarındaki en
belirgin yansımasının görüldüğü plandır. Bütün olarak incelendiğinde; ekonomiyi
bir bütün olarak görme yaklaşımından vazgeçildiği, sosyal sektörleri içeren
temel yapısal değişim projelerine daha fazla önem verildiği ve bağlayıcılık
özelliğinden de vazgeçildiği görülür. Kalkınma planlarının kamu sektörü için
bağlayıcı olduğu; özel sektör için ise özendirici, özellik taşıdığı bilinen bir gerçek
olmasına rağmen, bu plan ile kamu sektörü, özel sektör ayrımı yapılmadan plan
tüm sektörler için yol gösterici bir uygulamaya dönüşmüştür. Bunların
sonucunda, geleneksel planlama çizgisinden uzaklaşılmıştır(DPT,
Ankara,2001).
Sağlık Reformu başlığı altında ele alınan sağlık alanında mevcut durum
ile sağlık alanı ile ilgili şu tespitleri yapmaktadır(DPT, Ankara,2001):
• Sağlık hizmeti sunumunda kamu kesiminin ağırlığı halen devam
etmektedir.
• Sağlık alanında, kaynakların kullanılma aşamasında, koordinasyon
eksikliği ve yanlış uygulamalardan kaynaklanan verimsizlik devam
etmektedir.
• Sağlık insan gücü alanında sayısal olarak artış sağlanmasına rağmen, yurt
düzeyinde dengeli dağılım sorunu halen varlığını devam ettirmektedir.
• Sağlık hizmeti sunan kamu kurumları, hedefler belirleme, stratejiler
yürütme gibi temel sağlık politikası uygulamalarının yanında, günlük işlerle
de uğraştığından, her iki uğraş alanında da yetersiz kalmakta ve etkin bir
sağlık sistemi oluşturulamamaktadır.
• Sağlık politikalarının belirlenip uygulanmasında, sürekliliğin
sağlanamaması, alınan kararların ve mevzuatta yapılan düzenlemelerin
zamanında ve etkin olarak uygulamaya geçirilememesi, sağlık hizmetlerinin
istenilen düzeyde gelişmesini engellemektedir.
Yedinci Plan, sağlık alanında mevcut durumu belirttikten sonra
hedeflerini şu şekilde belirlemiştir; sağlıkta kaynakların etkin kullanılması ile
hizmette yaygınlık ve süreklilik sağlanarak, kaliteli sağlık hizmeti temelinde,
finansman, yönetim, organizasyon, insan gücü, hizmet sunumu, mevzuat ve
66
enformasyon boyutları ile sağlık sistemi yeniden yapılandırılacaktır, sağlık
politikalarına süreklilik kazandırılarak, mevzuattaki düzenlemelerin etkin bir
şekilde uygulanması sağlanacaktır. Sağlık hizmeti sunan kamu kurumları
arasında etkin bir işbirliği sağlanarak, yatırımlar koordineli bir şekilde
gerçekleştirilecektir, kamu kuruluşları arasında sağlanacak olan işbirliğinin
sonucu olarak, mevcut alt yapı, insan gücü ve sağlık donanımlarının, belirli
nüfus gruplarının değil, tüm kesimlerin hizmetine açılması sağlanacaktır, sağlık
yatırımlarının objektif kriterlere göre yapılması sağlanacak, özellikle mevcut
kapasitenin tam olarak kullanılamadığı yerlerde yeni yatırımlar yapılmayacak,
mevcut olan tüm sağlık donanımlarının etkin şekilde kullanılması sağlanacaktır,
sağlık örgütlenmesinde yeniden yapılandırma gerçekleştirilerek, benzer
hizmetlerin farklı birimler tarafından sunulması engellenecektir ve buna yönelik,
entegre bir örgütlenme gerçekleştirilecektir, nüfus yoğunluğunun fazla olduğu
şehir merkezlerinde, semt polikliniği uygulamaları yaygınlaştırılacaktır, ilçelerde
var olan Sağlık Grup Başkanlıkları kaldırılarak, İlçe Sağlık Müdürlükleri
kurulacaktır, nüfusu fazla olan il ve ilçe merkezlerinde, eğitim amaçlı sağlık
ocakları oluşturulacak, Sağlık Bakanlığı, halk sağlığını koruyan, standart koyan
bir yapıya kavuşturulacak ve yataklı tedavi hizmeti sunumundaki payı
azaltılacaktır. Bunları sağlamaya yönelik olarak, sağlık hizmetlerinde, merkezi
idarenin görev, yetki ve sorumlulukları yeniden belirlenecek, sağlık hizmeti
sunumunda yerel yönetimlerin rolü arttırılacaktır, sağlık hizmetlerinin tüm
boyutlarında ve hizmetin her aşamasında, toplumun katılımı ve hizmete katkısı
sağlanacaktır, sağlık alanına daha fazla kaynak ayrılarak, koruyucu sağlık
hizmetlerine daha fazla önem vermek ve yataklı tedavi hizmetlerinde kamunun
payı azaltılmak suretiyle kaynakların daha rasyonel kullanımı sağlanacaktır,
birinci basamak sağlık hizmeti olarak adlandırılan ve koruyucu sağlık
hizmetlerini de içeren, sağlık hizmeti sunumunda, sağlık altyapısı
geliştirilecektir. Bu amaca yönelik olarak; bulaşıcı hastalıklarla ve zararlı
alışkanlıklarla etkin mücadele, akıl- ruh sağlığı, özürlü ve yaşlıların sağlığı, evde
hasta bakım hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik programlar oluşturulacaktır.
İnsan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapan her türlü çevresel risk faktörlerini
göz önüne alarak, bunların olumsuz etkilerini en aza indirgemek için, sektörler
arası işbirliği sağlanacaktır. Bu bağlamda, çevreye duyarlılığın artırılmasına ve
çevrenin korunmasına önem verilecektir, özel sektörün sağlık hizmetlerine
67
yönelik etkinlikleri özendirilecektir, sağlık teknolojisi alanında yatırımlar
özendirilecek ve yeni teknolojileri üretebilecek ve kullanabilecek insan gücü
yetiştirilmesi sağlanacaktır, sağlık alanında ve özellikle yataklı tedavi
kurumlarında piyasa koşullarının egemen olmasını amaçlamaktadır. Yedinci
plan döneminde sağlık alanında beklenen bazı sayısal gelişmeler aşağıda yer
almaktadır(DPT, Ankara,2001).
Tablo 11. Sağlık Verileri,1994 – 2000 Yılları
VERİ 1994 YILI (ADET) 2000 YILI (ADET)
Hasta yatağı sayısı 150.565 180.000
Kamu sektörüne ait yatak
sayısı
142.640 168.000
Özel sektöre ait yatak sayısı 7.925 12.000
Yatak başına düşen nüfus 406 307
Yatak kullanım oranı (%) 58 65
Sağlık ocağı sayısı 4.575 5.100
Doktor sayısı 64.000 83.500
Bir doktora düşen nüfus 954 806
Hemşire sayısı 61.500 104.000
Bir hemşireye düşen nüfus 994 647
Kaynak: DPT web sitesi
Yataklı tedavi kurumlarında artış ya da mevcut yataklı tedavi
kurumlarında kapasite artışı anlamına gelen, hasta yatak sayısında beklenen
artışın önemli bir oranının özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi
öngörülmektedir. % 19.5 olan toplam hasta yatak sayısı artışı öngörüsünde,
kamu sektöründe beklenen yatak artışı % 17.7‘de kalırken, özel sektörde
beklenen hasta yatak sayısı artışı % 51.1‘dir. Bu beklentilerin temelinde, sağlık
alanında özel sektör yatırımlarına yönelik teşviklerin arttırılması düşüncesi
vardır. Bu düşünce, kamu sektörünün yataklı tedavi kurumları kurma yerine,
koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik vermesi ve etkin bir şekilde koruyucu
sağlık hizmetlerini yürütmesi sonucunu doğuracaksa, sağlık sisteminin
gelişmesine ve toplumun genel sağlık düzeyinin yükselmesine olumlu katkılar
getirebilir(DPT, Ankara,2001).
68
2.1.4.8.Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Sağlık Politikası Kararları
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci
Beş Yıllık kalkınma Planı” adı ile yayımlanmış ve 2001-2005 yıllarını
kapsayacak şekilde yürürlüğe girmiştir. Sağlık hizmetlerini, eşitlik ve hakkaniyet
içinde halkın gereksinim ve beklentilerine uygun bir yapıya kavuşturmak,
toplumun yaşam kalitesini yükseltmek, bireyi hak ettiği yaşam düzeyine
ulaştırmak, dünya ile bütünleşmeyi sağlamak, Türkiye’nin bölgesinde ve
dünyada daha güçlü, etkin ve saygın bir konuma ulaşmasını sağlamak,
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın temel amaçlarındandır. Sekizinci plan,
sosyal ve kültürel alanda sağlanan gelişmeler başlığında, sağlık alanında şu
saptamaları yapmıştır; sağlık personeli sayısının azlığı, niteliklerinin
geliştirilmesi ve dengeli dağılımlarının sağlanması, önemini koruyan sorunlardır,
temel sağlık göstergelerinde, sayısal ilerlemeler sağlanmış olmakla birlikte,
istenilen düzeye ulaşılamamıştır, sağlık altyapısı ve sağlık insan gücünde
önemli gelişmeler sağlanmış olmakla birlikte, anılan konularla ilgili ülke
düzeyinde dengesiz dağılım sorunu, kuruluşlar ve hizmet basamakları
arasındaki koordinasyon eksikliği devam etmektedir, koruyucu sağlık
hizmetlerine gerekli ve yeterli öncelik verilememiş ve bu hizmetlerin yaygın,
sürekli ve etkin kullanımı sağlanamamıştır, sağlık hizmeti sunan birimler
arasında, etkin bir hasta sevk sistemi kurulamamış ve aile hekimliği sistemine
geçilememiştir, sağlık sigortasına sahip olan bireylere, hasta ve hastane seçme
hakkı sağlanamamıştır, hastaneler idari ve mali yönlerden özerkliğe
kavuşturulamamış ve çağdaş işletmecilik anlayışı ile yönetilmeleri
sağlanamamıştır. Bu saptamalar, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda
öngörülen bazı amaçlara ulaşılamadığı anlamına gelmektedir. Sağlık hizmetleri
ile ilgili olarak, ait olduğu dönem içinde gerçekleştirilmesini öngördüğü
düzenlemelerden bazılarının, planın genel değerlendirmeler kısmında, hala
gerçekleşmemiş konular arasında belirtilmesi bu saptamayı doğrulamaktadır
(DPT, Ankara,2006).
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, sağlık politikaları kararları şu şekilde
sıralanabilir; temel amaç, toplumsal gelişmeyi sağlayarak, sağlıklı yaşam
kalitesini yükseltmektir,sağlık hizmetleri, halkın gereksinimlerine uygun, kaliteli
ve etkin bir şekilde sunulacaktır.Bölgeler ve sosyo-ekonomik gruplar arasındaki
69
sağlık düzeyi farklılıkları azaltılarak, çağdaş yaşamın gereklerine uygun şekilde
sağlık hizmetleri sunumu gerçekleştirilecektir,sağlık hizmetlerinin planlanması,
sunumu ve kaynak kullanımlarında, maliyet unsuruna önem
verilecektir,koruyucu sağlık hizmetleri, birinci basamak sağlık hizmetleri ile
entegre hale getirilerek etkinleştirilecektir,toplumun sağlık durumunun
korunması ve iyileştirilmesi amacıyla sektörler arası işbirliği sağlanacaktır,sağlık
hizmetleri sunumu ve finansmanı birbirinden ayrılarak, herkese, sağlık sigortası
kapsamında sağlık hizmetleri sunumu sağlanacaktır,sağlık hizmeti sunan
basamaklar arasında, etkin işleyen sevk zinciri kurulacaktır,araştırma, eğitim ve
referans hastanelerinin, asli amaçları doğrultusunda işlemeleri
sağlanacaktır,hastaneler idari ve mali yönlerden özerkliğe kavuşturularak, kendi
gelirleri ile giderlerini karşılar hale getirilmek suretiyle çağdaş anlayış ile
yönetilen işletmeler haline gelecektir,yatak kapasitelerinin planlanma
aşamasında, sağlık gereksinimlerinin yoğunlaştığı yerler ve hizmet açığı
bulunan dallar öncelikli olarak göz önünde bulundurulacaktır.,kamu sağlık
personelinin tam gün çalışması özendirilecektir,acil sağlık hizmetlerinin ülke
düzeyinde geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması sağlanacaktır,sağlık bilgi sistemi
oluşturularak, bilimsel temele dayalı çalışmaların,yaygınlaştırılması
sağlanacaktır(DPT, Ankara,2006).
Bu plan dönemi sonunda sağlık göstergeleri aşağıdaki şekilde
belirlenmiştir.
Tablo 12. Sağlık Verileri, 2005 Yılı
VERİ 2005 YILI
Yatak sayısı 200.000
Yatak başına düşen nüfus 351
Yatak kullanım oranı (%) 75
Doğuşta hayatta kalma
ümidi (yıl)
70,30
Bebek ölüm hızı (binde) 28,80
Sağlık ocağı sayısı 6.300
Doktor sayısı 89.000
Bir doktora düşen nüfus 789
Hemşire sayısı 77.100
Kaynak: DPT web sitesi
70
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, sağlık alanında amaçlanan
gelişmelerin sağlanabilmesi için hukuksal ve kurumsal alanda yeni
düzenlemeler yapılmasını öngörmüştür. Bu öngörü, hukuksal ve kurumsal
düzenlemeler gerçekleştirilmeden, sağlık alanında istenilen düzeye
erişilemeyeceği anlamına gelmektedir.
2007-2013 yıllarını arasını kapsayan Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma
Planı’nda yer alan sağlık politikası kararlarına, uygulamalarına ve beklentilerin
ne ölçüde yanıtlandığı konularına ve “sağlıkta dönüşüm” projesine güncel
değerlendirmeler içerisinde üçüncü bölümde yer verilecektir.
2.2. Türkiye’de SGK Dönemi Öncesinde Sağlık Hizmetleri
Türkiye 1982 Anayasası’nda belirtilen; sosyal sağlık hizmeti anlayışı
temelinden hareket ederek sosyal ve özel sağlık sigortaları sistemlerini iç içe
uygulamaktadır. Devlet tarafından yönetilen üç büyük kurum olan SSK,
T.C.Emekli Sandığı ve Bağ-Kur nüfusun büyük bir kısmını sağlık hizmeti
güvencesi altına almaktadır. Bunların dışında kurulmuş olan özel sandıklar ve
özel sağlık sigortaları da sistemde yer almaktadır. Bunların dışında yoksullar ve
bakıma muhtaç olanların sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamayı
amaçlayan Yeşil Kart Uygulaması, sosyal sağlık sigorta sistemi anlayışı
çerçevesinde sağlık hizmetinin genel bütçeden sağlanmasını öngörmektedir.
Çalışmanın bu bölümünde SSK, T.C.Emekli Sandığı, Bağ-Kur, Özel Sandıklar,
Yeşil Kart Uygulaması ve Özel Sağlık Sigortası uygulamaları incelenecektir.
71
Kaynak: Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği,,Dr.Haluk Sarı,İstanbul,Mayıs 2006
Şekil 1. Sağlık Sistemleri ve Sağlık Sistemleri Finansmanı İlişkisi
Şekil1’de Türkiye’de uygulanan sağlık sistemi döngüsü özel biçimde
anlatılmıştır. Bireylere arz edilen sağlık hizmetinin finansmanı bireylerin kendi
gelirlerinden direk yapılan harcamalar hariç olmak üzere, SSK, Bağ-Kur, Emekli
Sandığı ve özel sigortalar tarafından karşılanmaktadır.
1992* 1998* 2000** 2004***
Kamu Sağlık Harcaması (milyar dolar) 4.04 6.85 8.2 11.00
Özel Sağlık Harcaması (milyar dolar) 1.98 2.67 4.87 5.5
Toplam Sağlık Harcaması (milyar dolar) 6.02 9.53 13.13 16.5
Kişi Başına Düşen Sağlık Harcaması (dolar) 103 150 194 286
Toplam Sağlık Harcamaları/GSYİH (yüzde) 3.7 4.8 6,6 7,5
Şekil 2. Türkiye Sağlık Harcamaları ve Finansmanı, 1992-2004 Yılları
Kaynak: Sağlık Bakanlığı, Ulusal Sağlık Hesapları,2000,Maliye Bakanlığı, 2005 (cepten
harcama hariç)Sağlık Harcamalarının kamu ve özel sektör finansmanı bakımından
sınıflandırılması
Sağlık Finansman Kurumları
Emekli Sandığı
SSK-BAĞKUR
Özel Sigortalar
Vatandaş
SigortalıVe
Haksahibi
Yeşil KartSahipleri Sosyal
GüvencesiOlmayanlar
Sağlık Hizmeti
Sağlayıcıları
SağlıkBakanlığı
HastanelerSBSSKMSBDiğer
ÖzelSağlık
KurumlarıEczaneler
Prim
Ödeme
Sağlık Hizmeti
YASAL ALTYAPI
72
Şekil 2, Türkiye’de 1992- ve 2004 yılları arasında baz alınan dört örnek
yıl için kamu ve özel sağlık harcamalarını sıralamıştır. Toplam sağlık
harcamalarında 10 milyar USD artış olmuş ve kişi başına düşen sağlık
harcaması 183 dolar artmıştır. Kamu tarafından finanse edilen kısım olan 11
milyar dolar toplam harcamaların büyük kısmını oluşturmakta ve artış hızı
yüksek olan özel sektör finansmanına karşılık sağlık finansman kaynakları
arasında en önemlisi olarak yerini almaktadır.
TÜSİAD raporunda yer alan aşağıdaki bilgilere; göre ülkemizde 2003 yılı
itibariyle 59.3 milyon kişi sağlık sigortaları kapsamı altında ve bu rakam toplan
nüfusun %90’ı oranında. Aynı zamanda geriye kalan %10’luk kısım içinde yeşil
kart sigortası kapsamında hizmet alındığı bilgisi mevcuttur. Bu noktada özel
sağlık sigortaları %1’lik pay ile en düşük oranlı sağlık sigortası olarak
geçmektedir. Ana nedeni devlet tarafından sağlanan sağlık sigorta hizmetinin ve
sosyal güvenlik sisteminin bireylere tolore edilebilir olmayan ek mali yük
getirmemesi ve özel sağlık sigortacılık sisteminin teminatlarının kamu sağlık
sigorta sistemlerine göre daha kısıtlı olmasıdır.
Tablo 13. Kurumlar Bazına Sigortalı Sayısına Göre Sigortalar Dağılımı
PROGRAM KİŞİ (MİLYON) NÜFUS (%)’Sİ
SSK 34,1 %51
BAĞKUR 15,0 %23
EMEKLİ
SANDIĞI
9,80 %15
ÖZEL SİGORTA 0,70 %1
TOPLAM
SİGORTALI
59,20 %90
YEŞİL KART 6,90 %10
TOPLAM
KAPSANAN
69,30 %100
Kaynak: TÜSİAD Raporu 2003
73
2.2.1.Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)
Sosyal Sigortalar Kurumu, 09.07.1945 tarihinde kabul edilen ve
01.01.1946 tarihinde yürürlüğe giren 4792 sayılı kanunla kurulmuştur. Kanun il
kabul edildiğinde kurumun adı “İşçi Sigortaları Kurumu” olarak belirtilmiş, daha
sonra 01.03.1965 tarihinde 506 sayılı kanunla “ Sosyal Sigortalar Kurumu”
olarak değiştirilmiştir(Gürbüz,1987,16).
Kurumun kuruluş amacı ilgili kanun maddesinde; ”İş hayatında her türlü
hallere karşı ilgili sigorta kanunu hükümlerini uygulamak” olarak belirtilmiştir.
506 sayılı kanunla birleştirilinceye kadar kurum, İş Kazaları Ve Meslek
Hastalıkları ile Analık Sigortası Kanunu, İhtiyarlık sigortası Kanunu, Hastalık ve
analık Sigortası Kanunu ve Malullük, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Kanunu’nu
uygulamaktan sorumluydu. Bunlara ek olarak 1983 yılında; Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunuyla sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar kapsamı genişletilerek
kurumun sorumluluk alanı son şeklini almıştır. SSK iş kazası, meslek
hastalıkları, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm olmak üzere toplumun genel
sosyal risklerine karşılık güvence sağlamaktadır. Çalışmanın konusu gereği
sağlık sigorta sistemleri incelendiğinden kurumun bu görevi üzerinde durularak,
sosyal güvenlik kapsamında sağlanan sosyal yardımlar konuya dâhil
edilmeyecektir.
2.2.1.1.Sosyal Sigortalar Kurumu Kapsamında Sağlık Sigortası Uygulamaları
Sosyal sigortalar açısından hastalık, geçici nitelikte tam iş görmezlik
durumudur. Dolayısıyla hastalık hem sağlık yardımına ihtiyaç duymasına hem
de sigortalının geçici gelir kaybına neden olur. Sosyal Sigortalar Kurumu her iki
durum için de yardımda bulunmaktadır. Kurum tarafından verilen sağlık
sigortası hizmetinden faydalanmak için öncelikle; sigortalının tıbben
hastalanması gerekmektedir. Bir kimsenin, beden ve ruh sağlığının bozulması,
tıbbi bakımdan hastalık hali olarak kabul edilir(Gerek, 2000,194). 1999 yılından
önce, hastalık yardımından yararlanacak olan kişi sigortalı ise, iş ve meslek
hastalığı sigortasında olduğu gibi, belirli bir süre prim ödemiş olma şartı
gerektirmeksizin, işe girdiği ilk günden itibaren hastalık sigortasından
yararlanmakta idi. Bu durum kötü niyetli bireylerin kullanımına açık olmasından
74
dolayı 25.08.1999 tarih 4447 sayılı kanunun 32. maddesine eklenen bir
hükümle değiştirildi. Buna göre; 60 günü hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki 6
ay içinde olmak üzere 120 gün prim ödemiş olma koşulu getirilmiştir. Bunun
yanında, sigortalının işten çıkış bildirimi yapıldıktan sonra 6 ay süresince de
sağlık yardımından faydalanması olanaklı hale getirilmiştir. SSK kapsamında
sağlık sigortası hizmetleri arasında, sigortalının belirli bir süre prim ödemesi
durumunda herhangi bir sosyal güvencesi bulunmayan eşi, öğrenim durumunun
devamlılığına göre 25 yaşına kadar çocukları ve bakmakla yükümlü olması
durumunda anne ve babası da sağlık yardımı alabilmektedir(Gerek 2000,173).
Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık sigortası kapsamında sağlanan sağlık
hizmetlerini şu şekilde sıralayabiliriz; sigortalının doktora muayene olması,
doktorun gerek görmesi halinde sigortalının gerekli tanı işlemi ve tedavilerinin
yapılması, teşhis ve tedavi için gerekirse tıp kurumlarında yatarak tedavisinin
sağlanması, sağlık durumu gerektiriyorsa protez, araç-gereç gibi yardımcı tıbbi
malzemelerin temin edilmesi ya da yenilenmesi ve ilaç giderlerinin ödenmesi.
SSK kapsamında sigortalılar yakın tarihe kadar kurumun kendisine ait
hastanelerden hizmet almakta idi. Son düzenlemelerde amaç tüm sosyal
güvenlik sistemlerinin tek çatı altında toplanması olduğundan bu konuda atılan
bir adımda; tüm sosyal güvenlik kuruluşlarının sigortalılarının devlete ve
kurumlarına ait kamu hastanelerinden yararlanabiliyor olmasıdır. Bir başka
deyişle sigortalı sağlık hizmeti almak üzere devlet eliyle hizmet verilen tüm
kamu hastanelerine ve tıp kurumlarına başvurabilmektedir. Sosyal Sigortalar
Kurumu, sağlık sigortası kapsamında sigortalılar talep ettikleri bazı sağlık
hizmeti karşılığında sağlık masraflarına belirli oranda katkı sağlama zorundadır.
Bu kapsamda; ayakta tedavi giderleri ve aynı tedavinin devamı olan ilaç
masraflarının çalışan sigortalılar %20’sini emekli sigortalılar %10’unu ödemek
zorundadır. Eğer sigortalının hastalığı hayati önem taşıyan bir nitelikte ve bu
devlet hastanelerinde sağlık kurulu kararıyla kabul edilmiş ise katkı payı
ödemeden ilaç alımı yapılabilmektedir. Ayrıca SSK, gerekli görülen hallerde
sigortalıyı tedavi amacıyla yurt içinde herhangi bir yere gönderebilmektedir. Bu
gönderme işleminde kendisi ve refakatçisinin yol giderleri yine kurum tarafından
karşılanmaktadır. Yurt içinde tedavi olanağı olmadığı durumlarda ise,
sigortalının hastalığın belirlendiği tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün
75
hastalık sigortası primi ödemesi durumunda yurt dışına sevki
sağlanabilinmektedir(Özveri,2000,s.66).
Sosyal Sigortalar Kurumu, 1991 yılına kadar kötü niyetli sigortalıların
hareketlerini önlemek amacıyla kendisini korumaya alarak hastalık durumunda
tedavi sürelerinde kısıtlama getirmiştir. Sosyal sağlık sigortalarında temel amaç;
bireyin hastalık süresi sona erip, birey sağlıklı düzeye gelinceye kadar tıbbi
yardımın sağlanmasıdır. 17.01.1991 tarihinde bu durum Anayasa’ya aykırı
bulunarak kaldırılmış ve böylece sağlık sigortası sigortalının hastalığı süresince
zaman sınırlaması olmadan devam etmiştir. SSK, sigortalı sayısının çok fazla
artmasına rağmen prim tahsilâtı konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle sıkıntı
yaşamıştır(Demircioğlu, 2000,2811).
2.2.2.T.C.Emekli Sandığı
Osmanlı imparatorluğu döneminde başlayarak, Cumhuriyet döneminde
devam eden kamu çalışanlarına yönelik emekli sandıkları 01.01.1950 tarihinde
yürürlüğe giren 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile tek çatı altında
toplanmış, devlet memurları ve hizmetlilerinin sosyal güvenliğini sağlamak
amacıyla kurulmuştur(Gürbüz, 1987,218).
T.C. Emekli Sandığı, T.C. uyruğunda olan,18 yaşını bitirmiş,657 sayılı
Devlet Personel Kanununa tabi olanların,926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa tabi olan sivil ve askeri memurların, kanunla kurulan kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan özel kanunlarla T.C. Emekli Sandığına
tabi olacakları belirtilen görevlilerin sosyal güvenliğini sağlamak amacıyla
kurulmuştur(Anadolu Hayat Sigorta A.Ş.,Ar-Ge Bölümü Çalışması, 1993,s.10).
T.C.Emekli Sandığı görev alanı içine, sağlık sigortası hizmeti sağlamak,
emekli aylığı ödemek, görev malullüğü aylığı ödemek, malullük aylığı
ödemek,dul ve yetim aylığı ödemek,emekli ikramiyesi ödemek,ölüm yardımı
yapmak,evlenme ikramiyesi vermek, gibi sosyal güvenlik konulu hizmetler,
girmektedir.
2.2.2.1.T.C.Emekli Sandığı Kapsamında Sağlık Sigortası Uygulamaları
T.C. emekli Sandığı sağlık sisteminden yararlanmaya hak kazanmak
aylık almaya hak kazanmakla aynı tarihte başlamaktadır. T.C. Emekli Sandığı
76
kapsamında sağlık sigortası; doktor muayenesi, laboratuar incelemeleri, gerekli
durumlarda yatarak tedavi hizmeti, tedavi süresince gerekli ilaç ve iyileştirme
vasıtası sayılacak yardımcı tıbbi malzemelerin sağlanması, gerekli durumlarda
sigortalının yurt dışına gönderilmesi yer almaktadır. Sağlık sigortası
kapsamında sigortalı, yurt içinde tedavisi mümkün olmayan hastalık durumunda
tedavi amacıyla yurt dışına gönderilebilir. Fakat bu belirlenmiş mercilerin onayı
ile yapılmakta olup sadece devlet memuruna tanınmış bir haktır. Sigortalı prim
ödeyerek herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan eş, çocuk, anne
ve babasını da güvence altına alabilir fakat yurt dışında tedavi hizmetinden bu
kişiler yararlanamazlar(Şakar, 1996,119).
T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’nce bu sandıktan aylık alanlara ve
bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerine resimli ve müdürlü sağlık karnesi
çıkartılmaktadır. Sigortalı, T.C. Emekli Sandığı sağlık yardımından
faydalanmaya başladığı ilk dönemde sağlık karnesi elinde olmadığından sağlık
hizmet masraflarını kendisi karşılamakta daha sonra kurumdan tahsil
etmektedir. Sigortalılar hastalık riski ile karşılaşmaları durumunda b karne ile
devlet tarından yönetile hastane ve tıp kurumlarına başvurabilmekte ve sağlık
hizmeti talep edebilmektedir. Ayakta tedavi giderlerinin %10’u sigortalı
tarafından karşılanmaktadır. SSK’da olduğu gibi, hastalık hayati önem arz eden
nitelik taşır ise resmi mercilerce onaylanmış rapor doğrultusunda sigortalıdan
katılım payı alınmadan sağlık hizmeti alınabilmektedir(Koç, 1998, 47).
2.2.3.Bağ-Kur
14.09.1971 tarih ve 13956 sayılı 1479 sayılı kanunla, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar sosyal Sigortalar Kurumu, kısa adıyla
Bağ-Kur kurulmuştur (Demircioğlu, 2000,s.93).
Sosyal Sigortalar Kurumu dışında kalan ve bir işverene bağlı olmadan,
kendi adına ve hesabına çalışan, mesleği sürdürebilmesi için kanunla kurulu bir
meslek kuruluşuna girmesi zorunlu bulunan esnaf, zanaatkarlar, kolektif şirket,
limited şirket ortakları, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer
ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları,
donatma şirketi ortakları, anonim şirketlerin kurucu ortakları ve yönetim kurulu
üyesi olan ortakları Bağ-Kur kapsamında sigortalanırlar (Bulut, 2001,35).
77
Bağ-Kur kapsamında malullük sigortası, yaşlılık sigortası, ölüm sigortası
ve sağlık sigortası hizmetleri yer almaktadır.
2.2.3.1.Bağ-Kur Kapsamında Sağlık Sigortası Uygulamaları
Bağ-Kur’da sağlık sigortasından faydalanabilmek için diğer sosyal
güvenlik kurumlarından farklı olarak bazı şartların sağlanmış olması
gerekmektedir. Buna göre; Bağ-Kur sigortalısı olmak, en az sekiz ay sağlık
sigortası primi ödemiş olmak, prim ve gecikme zammı borcu bulunmamak,
çocuklar için öngörülen (yaş ve eğitim süresi) sınırlamasına uymak ve başka bir
sosyal güvenlik kurunsan sağlık yardımı almıyor olmak gerekmektedir
(Demircioğlu, 2000,93).
Bağ-Kur sigortalısı, sigortalılık niteliğini kaybettikten sonra 90 gün süre ile
sağlık sigortasından faydalanabilmektedir. Sigortalılar sağlanan sağlık
hizmetleri devlet eliyle yürütülen hastane ve tıp kurumlarınca yapılmaktadır.
Sigortalılar 1 yıl süre ile geçerli olan sağlık karnesi verilmektedir. Bağ-Kur sağlık
sigortası kapsamına doktor muayenesi, teşhis için gereken tanı işlemleri, gerekli
görülen hallerde yatarak tedavi hizmeti sağlanması ve hastalık süresince ilaç
giderlerinin karşılanmasıyla diş ve gözlük giderleri girmektedir. Ayakta tedavi
giderlerinin aktif sigortalı için %20, pasif (emekli) sigortalı için %10 katılım payı
zorunluluğu vardır. Bu katılım payları yardımcı tıbbi malzeme talep edilmesi
durumunda da geçerlidir.
2.2.4.Özel Sandıklar
1936-1960 yılları arasında “istihsal vasıtası” niteliğinde olmadıkları ve
“servet tevzii” hizmeti ile uğraştıkları gerekçesiyle İş Kanunu kapsamı
dışında;1946-1960 yılları arasında da sosyal güvenlik kanunları kapsamı
dışında kalmış olan bankalar, çalışanlarının sosyal güvenlik anlayışı
kapsamınsa sağlık sigortası güvencelerini sağlamak amacıyla “Özel Emekli
Sandıkları” kurmuşlardır.1939 yılında faaliyete geçen Türkiye İş Bankası
tarafından kurulan sandık en eskisidir(Anadolu Hayat Sigorta A.Ş.,Ar-Ge
Bölümü Çalışması,1993,5-7).
78
1965 yılında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun yürürlüğe girmesi
ile sandıklar genişletilerek bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret
odaları, sanayi odaları, borsalar ve bunların oluşturduğu birliklerin personelinin
malullük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım yapmak üzere kurulan tüm sandıkları
bu kapsama dahil edilmiştir (Anadolu Hayat Sigorta A.Ş.,Ar-Ge Bölümü
Çalışması,1993,5-7).
Bu sandıkların sağladıkları hizmetler asgari SSK kadar olmak zorundadır.
Bu sandıklarda üye ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri sisteme dâhil
olarak hizmet almaktadır. Özel sandıkların kapsamında sağlık hizmetleri doktor
muayenesi, teşhis için gerekli tanı işlemi, gerekli durumda yatarak tedavi, ilaç
desteği, yardımcı tıbbi malzeme temin edilmesi, gebelik ve doğum teminatı, diş
ve gözlük teminatı ve gerekli hallerde tedavi amaçlı yurt dışına sevki ve yol
masrafları karşılanmaktadır.
2.2.5.Yeşil Kart Uygulaması
Yeşil Kart, ödeme gücü olmayan herhangi bir sosyal güvenlik
sisteminden yoksun vatandaşların tedavi masraflarının karşılanması amacıyla
uygulanan sosyal güvenlik ve sosyal sağlık sigortası temelli bir uygulamadır.
Hiçbir sosyal güvenlik kurumu güvencesi altında bulunmayan atlık geliri
veya aile içindeki gelir payı 1475 sayılı İş Kanunu’na gire belirlenen asgari
ücretin vergi ve sosyal primi dışındaki miktarının 1/3’ünden az olan ve
Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının sağlık giderlerinin Genel Sağlık
Sigortası uygulamasına geçilinceye kadar devlet tarafından karşılanması
amacını güden Yeşil Kart Uygulaması, maddi gücü ne olursa olsun tüm
vatandaşlarımızın sağlık hizmet hakkının korunması esasına
dayanmaktadır(Anadolu Hayat Sigorta A.Ş.,Ar-Ge Bölümü,1993,s.5).
2.3.Özel Sağlık Sigortaları
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi sonrasında, siyasal ve toplumsal yapı ile
uyumlu olarak sosyal sağlık sigortası sistemi uygulanmaya başlandı. Temel
amaç; savaş sonrası toplumun sağlık düzeyini yükseltmek ve ekonomik, sosyal
ve kültürel bakımdan ilerleme kaydetmek olmakla beraber özel sağlık
sigortalarının gelişiminin bu nedenle ABD ve Avrupa’ya göre daha yavaş
79
olmasında sebep oldu. Sosyal güvenlik kurumlarının sigortalılara sunmakta
olduğu sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması,uygulanması gereken tedavinin
mali imkanların yetersiz olması nedeniyle ileri tarihlere atılması gibi nedenlerle
sigortalılar özel sağlık kurumlarından hizmet almaya ve masraflarını kendi
bütçesinden ödemeye başladılar.Bu durum hızla artan sağlık giderlerini bir risk
paylaşım kurumu olan sigorta şirketlerinin özel sigorta poliçelerinin gündeme
gelmesine neden oldu(Ulaş,1997,159)
Türkiye’de özel sağlık sigortaları kaza sigorta konusu içerisinde yer
almakta iken, bir süre sonra bu kapsamdan çıkartılarak hastalık sigortası olan
başka bir sigorta türü haline getirilmiştir. Özel sağlık sigortalarının amacı,
bireylerin yaşamları boyunca karşılaşabilecekleri hastalık riskine karşılık, onların
ekonomik zararları paylaşmak ve belirli oranlarda kar elde etmektir. Türkiye’de
özel sağlık sigortalarında serbest tarife uygulanmakta olup teminatlar ve fiyatlar
serbest piyasa koşullarında belirlenmektedir. Uygulamaların genel çerçevesi
olan “Hastalık sigortası genel şartları” devlet tarafından çizilmiştir. Özel sigorta
şirketleri bu şartlara eklemeler yaparak istedikleri sağlık hizmeti teminatını
müşterilerine sunabilmektedirler(Ulaş,1997,160).
Teknik olarak özel sağlık sigortası kapsamındaki kişilere her türlü
teminatın verilmesi mümkündür. Ancak ülkemizde genellikle sigorta şirketleri
sınırlı teminatlarla poliçeler sunmaktadır. Bunun nedeni mali derinliklerinin çok
fazla olmamasından kaynaklanmaktadır. Ayakta ve yatarak tedavi hizmetlerinin
sunulduğu sağlık sigorta poliçelerinde; yardımcı tıbbi malzeme giderleri,
ambulans hizmetleri, kemoterapi, radyoterapi, diyaliz gibi şirketler tarafından
poliçenin cazip hale getirilmesi için sunulan ek hizmetler de yer almaktadır. Bazı
şirketler günlük tazminatlar şeklinde teminatlar verirken bazıları yıllık limitli
poliçeler sunmaktadır. Teminatların pek çoğu kaza ve acil durumlar dışında bazı
bekleme sürelerine tabi olup poliçenin devam etmesi halinde bu şart
aranmamaktadır. Doğum teminatı genellikle bir yıllık bekleme süresine tabidir.
Sigorta şirketleri genellikle sağlık kuruluşları ile anlaşma yaparak sigortalılarının
anlaşmalı kurumlardan hizmet almasını istemektedir. Bu durum sigorta şirketi ile
sağlık kurumu arasında yapılan anlaşmaya bağlı olarak maliyeti düşürmektedir.
Sigorta şirketi sigortalılarının tazminat ödemelerini direkt olarak bu kurumlara
yapmakta bu sayede sigortalı için ödeme konusunda sıkıntı oluşmamaktadır.
Anlaşmalı olmayan kurumlarda sağlık hizmeti alan sigortalılar hizmet karşılığı
80
aldıkları faturaları ve sigorta kurumunun tazminat ödemesi için belirttiği belgeleri
sigorta şirketine teslim etmesi durumunda tazminat ödemesini alabilmektedir.
Sağlık poliçelerinde yurt dışında sağlık giderlerini karşılayanlar da vardır(Hazine
Müsteşarlığı, Sigortacılık Genel Müdürlüğü web sitesi).
Özel sigorta şirketleri tarafından sunulan sağlık sigorta poliçeleri ferdi
nitelik taşıdığından sigortalı kendi için prim ödeyerek bakmakla yükümlü olduğu
aile bireyleri poliçeye dahil edilmemektedir. Sağlık hizmetini özel sigorta şirketi
aracılığı ile almak isteyen aile bireyleri için ayrıca belirlenmiş primleri ödemek
zorundadır. Sigorta şirketinin, sigortalı adayını risk analizi yaparak sistemine
dahil etmeme hakkı vardır. Her sigorta şirketi risk analiz sınırlarını kendisi
belirler ve yaş, boy-kilo oranı, geçirilmiş hastalıklar, cinsiyet ve meslek bilgileri
risk analizini etkilerler. Türkiye’de özel sağlık sigortası sistemine girmek
isteyen sigortalı adayları için en büyük sorun; çifte prim ödeme durumudur.
Ülkemizde sosyal sigorta sistemi uygulanmakta olup gelir sahibi her birey bu
sisteme zorunlu olarak girmek ve prim ödemek zorundadır. Özel sağlık sigortası
aracılığı ile hizmet almayı seçtiği zaman sosyal sigorta sisteminden ayrılmak
gibi bir şansı yoktur ve sisteme prim ödemeye devam eder. Bu durumda sosyal
sağlık sigortasının sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanmamakta ama prim
ödemeye devam etmektedir. Bu özel sağlık sigortası satın almanın maliyetini
yükseltir ve ülkemizde özel sağlık sigortası sistemine katılımı
engellemektedir(Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık Genel Müdürlüğü web sitesi,
sağlık sigortası genel şartları).
Türkiye’de özel sağlık sigortaları kapsamında verilen hizmetleri
aşağıdaki şekilde belirtebiliriz:
ÖZEL SAĞLIK SİGORTA POLİÇESİ TEMİNATLARI
Ayakta tedavi giderleri Yatarak tedavi giderleri
*Doktor muayene giderleri *Ameliyat giderleri
*Reçeteli ilaç giderleri *Hastane/doktor hizmet gid.
*Tanı giderleri *Doğum giderleri
*Diş tedavisi giderleri *Tanı ve ilaç giderleri
*Gözlük Giderleri
*Fizik tedavi giderleri
81
Diğer Teminatlar
*Yardımcı tıbbi malzeme ve suni uzuv giderleri
*Ambulans hizmetleri giderleri
*Evde bakım ve rehabilitasyon giderleri
*Yurt dışı hastalık tedavi giderleri
*Kemoterapi, radyoterapi ve diyaliz giderleri Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık Genel Müdürlüğü web sitesi, sağlık sigortası genel
şartları
Sigorta şirketleri teminat limitlerinin kendi risk analiz
değerlendirmelerine göre belirlemektedir. Bu nedenle piyasada mevcut sigorta
şirketlerinde birbirinden farklı teminat ve dolayısıyla farklı prim seçenekleri
sunulmaktadır.
2.4.Türkiye’de Uygulanmakta Olan Özel Sağlık Sigortalarına Genel Bir
Bakış ve SGK Sistemine Geçişin Nedenleri
21. yüzyıl bilim ve teknoloji alanında insanlığın her gün karşılaştığı
muhteşem gelişmeler ortaya koymaktadır. Bu yüzyılın en önemli özelliği “bilgi
“kavramının ve ancak bilgiye sahip olanların uzun vadede başarılı olacağının
fark edilmiş olmasıdır. Sağlık alanı, bilim dalları içerisinde bilginin en yoğun
şekilde kullanıldığı ve insanlığın geleceğinin kilit noktasında duran bir olgudur.
Ülkeler sağlıklı nesiller yetiştirmek ve sağlık politikaları ile ülkelerinin geleceğini
ve devamlılığını sağlamak istemektedir. Bu çalışma; sağlık politikalarının bir
ülkenin ekonomik ve sosyal gelişiminde ne kadar önemli olduğunun ve bu
alanda uygulamaların sonuçlarının uzun dönemdeki pozitif yansımalarının altını
bir kez daha çizmek amacıyla yapılmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin
ekonomik ve sosyal düzeylerini belirlemekte önemli bir etken olan sağlık,
Türkiye için de ekonomik büyümenin ana dinamikleri içerisinde yer almaktadır.
Türkiye’de cumhuriyetin kurulması ile birlikte Refik Saydam döneminden
itibaren, sağlık hizmetlerinde önemli gelişmeler meydana gelmiştir. İlk
dönemlerde koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilerek, sağlık kurumlarının
mümkün olduğu kadar yaygınlaştırılması yönünde çaba harcanmıştır.
Hizmetlerin yapılanması ve uygulamaların sağlıklı yürütülmesi için devlet
desteği ön planda tutulmuş ve sağlık hizmetlerinin finansmanı genel bütçeden
82
sağlanarak sosyal sağlık sistemi yönünde hareket edilmiştir. Yine aynı dönemde
“Hükümet Tabiplikleri” örgütünün (bugünkü adı Türk Tabipler Birliği’dir) temelleri
atılmıştır(Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Komisyonu, 1991,1).
24 Ocak 1980 Kararları’nın bir sonucu olarak, bu tarihten sonra, sağlık
hizmetlerinin tamamen kamu kesimi tarafından sunulması düşüncesinden
vazgeçilmiştir. Bu doğrultuda sosyalleşme çalışmaları askıya alınarak özel
sektörün sağlık hizmetleri sunması yönünde sistemde düzenlemeler yapılmıştır.
12 Eylül 1980 sonrasında bu kararlar uygulamaya geçirilemeyerek teoride
kalmıştır(Alper, 1999,45).
2000’li yıllara gelindiğinde tekrar kamu finansmanı ile sağlık hizmeti
verilmesi önem kazanmıştır. Bu konu ile ilgili olarak, Genel Sağlık Sigortası
çalışmalarına başlanmış, belirli bir gelir düzeyinin altında kalan ve bakıma
muhtaç olan vatandaşlar için Yeşil Kart Uygulaması getirilmiştir. Sosyal sağlık
sigortası anlayışı benimsenerek bu durumun daha geniş kitlelere yayılmasına
çaba harcanmıştır. Dünyadaki önemine göre, Türkiye’de de sağlık ekonomisi
alanında, gecikmelerle birlikte özellikle 2003 yılından itibaren olmak üzere, son
yıllarda pek çok gelişmeler meydana gelmiştir. Bunların en önemlilerini şöyle
sıralayabiliriz(T.C.Sağlık Bakanlığı web sitesi):
1) 1 Haziran 2003 tarihinden itibaren yürürlüğe giren “Teşhis ve Tedavi
amacıyla Özel Sağlık Kurum ve Kuruluşlarına Hasta Sevkine İlişkin
Usul ve Esaslar Tebliği” ile, kamu çalışanlarının özel sağlık
kuruluşlarında da tedavi olma imkanı doğmuştur.
2) 2004 Yılında çıkarılan “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair
Bakanlar Kurulu Kararı” ile referans fiyat uygulamasına geçilmiş,
böylece çoğunluğu ilaçlardan oluşan beşeri ve tıbbi ürünlerin kaliteden
ödün verilmeden ucuz şekilde temin edilmesi amaçlanmıştır.
3) “Sağlıkta Dönüşüm” reformu çerçevesinde, 1 Ocak 2005’ten itibaren
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) bünyesindeki bütün sağlık hizmet
işletmelerinin yanında kamu kurumlarınca işletilen sağlık tesisleri de
Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Böylece, sağlık hizmetlerinin tek çatı
altında toplanması, uygulama farklılıklarının giderilmesi, hizmetlerin
ortak standartlara bağlanması, kamu sağlık işletmelerindeki
kaynaklardan maksimum düzeyde yararlanılması amaçlanmıştır.
83
4) 1 Ocak 2005’ten itibaren, SSK’ya tabi çalışanların ve emeklilerin reçeteli
ilaçlarını anlaşmalı eczanelerden temin etmeleri mümkün hale
gelmiştir.
5) 2005 yılından itibaren ilaç geri ödeme sisteminde “pozitif liste”
uygulamasına geçilmiştir. Bu uygulama devletin ilaç harcamalarını
kontrol etmesini, toplumun daha geniş bir listeden ilaç temin
edebilmesini mümkün kılmıştır.
6) Sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması çalışmaları
yapılmış, “Emekli Sandığı”, “Sosyal Sigortalar Kurumu” ve “Bağ-kur”
isimleri altında ayrı olarak çalışmakta olan üç ayrı sosyal güvenlik
kurumu, Mayıs 2006’da çıkarılan 5502 sayılı Kanun ile “Sosyal
Güvenlik Kurumu(SGK)” çatısı altında bir araya getirilmiştir.
7) “Genel Sağlık Sigortası Sistemi” ile ilgili mevzuat çalışmaları yapılmış
Kanun’un 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye’de son dönemde, sağlık sisteminde yapılan reformlar nedeniyle,
bir geçiş süreci yaşanmaktadır. Sağlık sektörünün, yıllar itibariyle yaşadığı
sorunların çözümünü sağlamak amacıyla tasarlanan sağlıkta dönüşüm
projesinin gerekliğini anlamak ve SGK’nın oluşturulma nedenini görmek için
öncelikle; 2003’te “sağlıkta dönüşüm projesi” uygulanmadan önce mevcut
sağlık sistemindeki sorunları irdelemek gerekmektedir.
2003 yılı öncesinde; topluma sınırlı sağlık hizmetini ücretsiz sunan ulusal
bir sağlık hizmeti ile kayıtlı sektör çalışanları ve bu kişilerin bakmakla yükümlü
oldukları insanları kapsayan bir dizi sosyal sigorta sisteminin bileşimiydi. Yoksul
ve zayıf gruplar için de, yeşil kart adı altında, bir sosyal destek programı vardı.
2003 yılında, nüfusun yaklaşık %85’i uygulanmakta olan sağlık sigortası
sistemini kapsamında yer almaktaydı. Geri kalan %15’lik kesimin ise; bir sağlık
sigortasına erişimi yoktu ve katkı payı ödemesi yapmıyorlardı. Fakat aynı
zamanda, Sağlık Bakanlığı ağı aracılığıyla sunulan koruyucu hizmetleri, birinci
basamak sağlık hizmetleri ve acil tıbbi bakımları dolaylı olarak
karşılanmaktaydı. Bu durum parçalı ve verimsiz bir sağlık finansmanı ve
sunumu sistemine neden olmaktaydı. Nüfusun %46,3’lük kesimini kapsayan
SSK en büyük sigorta kurumuydu. Bunu nüfusun %22,3’ünü kapsayan Bağ-Kur
izliyordu, daha sonra %15,4’ünü kapsayan Emekli Sandığı geliyordu. Türkiye’de
özel sigortaların kapsamı ise %0,5’den daha düşüktü.(OECD, Türkiye,2009,22).
84
Tablo 14. Sağlık Sigorta Kapsamı Türüne Göre Sigortalı Birey Sayısı, 2002-
2003 SİGORTA KAPSAMI
TÜRÜ DPT 2002 HANE HALKI SAĞLIK
HARCAMALARI ARAŞTIRMASI TOPLAM NÜFUSUN İÇİNDEKİ % TOPLAM NÜFUSUN İÇİNDEKİ %
MEMUR 15,40 -
ÇALIŞAN - 7,40
EMEKLİ - 5,10
SSK 46,30 33,50
BAĞ-KUR 22,30 11,70
ÖZEL FONLAR 0,50 1,40
YEŞİL KART - 8,60
DİĞERLERİ - 0,50
TOPLAM SİGORTALI 84,50 67,2 Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler ve Türkiye Ulusal Sağlık Hesapları Hane Halkı Sağlık Harcamaları Araştırması, 2002-2003
2003 yılında, kamu sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranı %4’e
yükselmiştir(OECD Health Data, 2008). 1999 -2000 yılı Ulusal Sağlık
Hesapları’na göre; Türkiye’deki özel sağlık harcamaları, toplam sağlık
harcamalarının yaklaşık %37’sini oluşturmaktaydı. Kamu harcamalarının
yaklaşık yarısının, hem yataklı hem de ayakta tedaviyi içeren, tedavi edici
bakıma ayrılmış olduğu görülmektedir. Koruyucu sağlık ve halk sağlığı
hizmetlerine tahsis edilen miktar ise oldukça az olup %5 civarındaydı (OECD,
Türkiye,2009,22).
2003 yılında, sağlık hizmetlerine erişim konusunda, bölgesel düzeyde
kırsal ve kentsel eşitsizlikler bulunmaktaydı. Kırsal kesimde sağlık hizmetlerine
erişim daha zor ve pahalıydı. Büyük kamu sağlık kuruluşları ağı kaynak
kısıtlamaları, personelin az eğitimli olması, düşük ücretler, mesleki teşvik ve
merkezlerin azlığı, ikili uygulamaların yarattığı bölünmeden dolayı düşük
performans sergilemekteydi. Ayrıca, personelin coğrafi olarak yanlış dağılımı da
önemli bir husustu(OECD, Türkiye,2009,29).
Sağlık harcamalarının, koruyucu sağlık ve birinci basamak sağlık
hizmetleri yerine, daha masraflı olan yatan hasta ve ayakta tedavi hizmetlerine
tahsis edilmiş olması, sağlık sisteminin harcamalarını yükseltmekteydi. Nüfusun
koruyucu ve birinci basamak sağlık hizmetine talebi, birinci basamak sağlık
85
kuruluşlarındaki hizmet kalitesinin düşük olması nedeniyle oldukça azdı. Bu
durum aynı zamanda, dört kademeli bir sağlık hizmeti sunum sistemi
kurulmasına rağmen, sevk sistemi çalışmasını engelliyordu. Hastalar daha üst
basamaktaki sağlık kuruluşlarından hizmet almak için, birinci basamağı sürekli
atlıyor, sevk zincirine uyulmasına yönelik mali teşviklerin yokluğu ve diğer
faktörler de sorunun katlanarak artmasına neden oluyordu. (OECD,
Türkiye,2009,30).
Aynı dönem incelendiğinde bir diğer sorun da, sağlık sektöründeki kayıt
dışı ödemelerin aşırı boyutlara ulaşmış olması olarak karşımıza çıkmaktaydı. Bu
durum, hakkaniyet, şeffaflık ve sağlık sektörünün finansmanı konusundaki
hesap verebilirlik hususlarına ilişkin endişeleri perçinlemekteydi. Sigorta
finansmanının düşük olması veya sınırlı kapsamda sigorta yapılmasıyla birlikte
kamudaki doktorların özel sektörde de çalışmasına izin verilmesi, böylece
hastaları kamudaki normal çalışma saatleri dışında kendi özel
muayenehanelerine yönlendirme gibi etik olmayan uygulamalarla
karşılaşılmıştı(OECD, Türkiye,2009,22).
2003 yılında sağlıkta dönüşüm projesine geçildiğinde, sağlık sisteminde
hızlı bir değişim yaşandı. Projenin amacı; verimlilik, kullanıcı ve hizmet sunucu
memnuniyeti ile uzun vadeli mali sürdürülebilirliği iyileştirerek sağlık sistemini
daha etkili hale getirmekti. Proje kapsamında kurumsal ve organizasyon
değişiklikleri şunlardır(OECD, Türkiye,2009,36):
ü Sağlık Bakanlığı’’nın kılavuzluk işlevinin güçlendirilmesi amacıyla
yeniden yapılandırılması
ü SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve Yeşil Kart programlarını tek bir
şemsiye (SGK) altında birleştirecek tek bir satın alıcı bünyesinde Genel
Sağlık Sigortası kurulması
ü Kamu hastanelerine özerklik tanımak, aile hekimliği modeline dayalı
güçlü bir koruyucu sağlık ve birinci basamak sağlık hizmetleri sistemi
oluşturmak, etkili bir sevk sistemi kurmak ve sağlık kuruluşlarındaki
hizmet kalitesini iyileştirmek vasıtasıyla sağlık hizmetleri sunumu
sistemlerinin yeniden düzenlenmesi
ü Projenin, sağlık reformu hedeflerinin gerçekleştirilmesi için birbiriyle ilintili
konuların ele alınması. (Hedefler şöyledir: Yeterli bilgi ve becerilere sahip
motive sağlık personelinin olması, sağlık sistemini destekleyecek eğitim
86
ve bilim enstitülerinin güçlendirilmesi ve sağlık sektörü karar alma
süreçlerinde etkili bilgiye erişimin iyileştirilmesi)
2003 yılından bu yana, proje kapsamında yapılan değişikliklerden bir
diğeri de 5502 sayılı Kanun’un 2006’da TBMM’ce kabul edilmesidir. 5510 sayılı
Kanuna (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu) ilave yapması
amaçlanan bu yasanın amacı üç ayrı sosyal güvenlik ve sağlık sigorta sistemini
(SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) tek bir sosyal güvenlik kurumu altında
birleşmiştir. SGK bünyesinde Genel Sağlık Sigortası Fonu bulunmaktadır. Yeşil
kart içinde olmak üzere, tüm sağlık sigorta fonlarının taleplerini işleme almak
üzere ortak bir talep ve kullanım yönetim sistemi kurulmuştur. Bu sisteminin
kurulması, tüm sağlık sigorta fonlarının talep sunma işlemlerini standart hale
getirmiştirm (T.C.Sağlık Bakanlığı,Sağlıkta Dönüşüm Raporları,2008).
Genel Sağlık Sigortası kapsamında, SGK yatan hasta ve ayakta tedavi
hizmetlerinin sunumuna yönelik olarak özel kuruluşlarla sözleşme yapmaktadır.
Özel hastanelerin “ekstra faturalandırma” yapmasına izin verilmesi gibi hizmet
sunuculara ödeme yapılması yöntemleri, özel sektörü SGK ile sözleşme
yapmaya teşvik amacıyla SGK’nın benimsediği bir yöntemdir. 2008 yılı Şubat
ayında Sağlık Bakanlığı tarafından yeni bir düzenleme kabul edilmiştir. Bu
düzenleme; yeni özel ayakta tedavi klinik ve tanı merkezleri için “ihtiyaç ruhsatı”
koşulu uygulamasını getirecektir. Bu düzenlemenin ülke genelindeki kamu
kuruluşları ve özel kuruluşların etkili, daha kaliteli ve ihtiyaç odaklı bir şekilde
işlemesini sağlayarak önemli pozitif bir etkide bulunması
öngörülmektedir(OECD, Türkiye,2009,43).
Gerekli sağlık hizmetlerine erişimde, tüm fertlere eşit ihtiyaç için eşit
tedavi hakkı tanınması, birçok ülkede başlı başına önemli bir hedeftir. Bu
hedefin gerçekleşmesi, ulusun ortalama sağlık durumu üzerinde de kayda
değer sonuçlar yaratacaktır. Genellikle sağlık hizmetlerine erişim eğiliminin,
sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç ile ters orantılı olmasının ana nedeni; düşük
gelirlilerin, genellikle kötü sağlık durumu ile ilişkilendirilmeleridir. Türkiye’de
2006 yılından itibaren, bütün vatandaşların sağlık ocaklarında sağlanan birinci
basamak sağlık hizmetine ve hastanelerdeki acil servis hizmetlerine ücretsiz
erişim hakkı bulunmaktadır. Bazı uzmanlar, sonuç olarak Nisan 2008’de Genel
Sağlık Sigortası kabul edildiğinde sağlık hizmeti ihtiyaçlarına yönelik etkin
kapsamın neredeyse %100’e yaklaştığı görüşündedir.1999 -2003 yılları
87
arasında özel sektör harcamalarına göre; sağlık alanında kamu harcamalarında
meydana gelen artış, bu düzelmelerin kaynağını oluşturmuş olmalıdır(OECD,
Türkiye,2009,65).
OECD Sağlık Verileri 2009’a göre; özel sektör harcamaları, Türkiye’deki
sağlık harcamalarının %28’ini oluşturmaktadır. Özel sağlık sigortasının rolü,
üzerinde durulması gereken bir konudur. Türkiye, genel bir sağlık sigortası
kapsamı geliştirdiğine ve kapsamlı bir teminat sistemine sahip olduğuna göre,
isteğe bağlı özel sağlık sigortası açısından sınırlı bir rol söz konusu olacaktır.
Bu durumda sigorta şirketleri; Genel Sağlık Sigortası kapsamında yer alan
teminatlarda, daha yüksek konfor standartları ve SGK ile anlaşması olmayan
kaliteli ve belirli konularda uzmanlaşmış özel kurumların sunduğu bakım gibi ek
hizmetleri de kapsama almak için tamamlayıcı sigorta poliçeleri geliştirme
yolunda çaba göstereceklerdir(OECD, Türkiye,2009,106).
1923 yılında yorgun ama emin adımlarla kurulan Türkiye, sağlık sigorta
politikaları ve finansmanı konusunda yaşanan sorunları çözmek ve gelişmiş
dünya ülkelerinin düzeyine ulaşmak için çaba göstermektedir. Tablo 13,
cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar sağlık personeli başına düşen
nüfus miktarını göstermektedir.
Tablo 15. Sağlık Personeli Başına Düşen Kişi Sayısı 1928 -2009 Yıl Doktor Diş doktoru Hemşire Sağlık memuru Ebe Eczacı
1928 12 841 - 106 485 13 072 36 719 108 148 1929 12 971 - 86 207 11 891 35 612 107 924 1930 12 217 - 71 485 11 388 36 100 113 701 1931 13 133 - 66 135 12 049 34 378 128 243 1932 12 678 - 69 731 12 088 35 777 129 845 1933 12 703 - 59 856 11 779 38 266 127 132 1934 12 910 - 53 805 12 058 38 041 126 702 1935 12 909 - 49 372 11 755 35 579 128 368 1936 12 706 - 45 804 11 638 34 718 121 126 1937 11 960 - 46 733 11 114 34 233 121 438 1938 12 274 - 41 485 10 552 31 996 118 364 1939 11 512 - 42 614 10 640 31 179 121 881 1940 11 819 - 43 773 11 874 28 779 137 426
88
Tablo 15. (Devam)
Yıl Doktor Diş doktoru Hemşire Sağlık memuru Ebe Eczacı 1941 11 326 - 43 785 12 279 37 794 130 087 1942 10 314 - 43 301 12 087 27 201 130 525 1943 10 526 - 44 616 11 724 26 691 139 977 1944 10 946 - 46 214 11 475 23 578 144 781 1945 9 629 - 45 792 11 476 23 237 161 457 1946 8 746 - 40 326 6 921 17 184 139 226 1947 7 754 - 37 559 6 579 12 018 131 709 1948 7 613 - 30 983 6 781 15 024 173 235 1949 7 780 - 31 663 6 930 15 354 177 035 1950 6 890 - 28 859 5 178 16 192 160 054 1951 3 250 22 404 31 079 7 110 13 462 20 393 1952 3 522 22 725 16 047 4 935 12 660 20 158 1953 3 144 19 506 15 086 6 497 11 598 21 997 1954 3 357 23 726 20 408 7 233 13 359 18 850 1955 3 371 24 903 15 644 6 075 11 923 18 994 1956 3 228 23 551 16 448 5 935 13 251 18 719 1957 3 414 23 576 15 703 7 549 12 850 19 453 1958 3 373 21 296 14 402 8 142 12 360 18 638 1959 3 393 20 772 14 152 7 942 9 403 19 274 1960 2 799 19 718 11 366 7 071 8 799 19 563 1961 3 436 20 649 17 025 7 951 8 769 20 307 1962 3 215 18 605 18 498 8 403 7 758 19 198 1963 2 666 16 257 6 261 5 168 7 268 16 838 1964 3 024 17 180 7 264 5 232 7 921 18 419 1965 2 859 16 123 6 783 6 661 7 179 17 588 1966 2 817 14 923 6 338 6 165 6 450 16 521 1967 2 758 14 581 5 316 5 554 5 826 14 866 1968 2 711 14 106 4 523 5 172 5 031 14 558 1969 2 266 11 386 4 247 3 641 3 360 13 528 1970 2 228 10 885 4 016 3 548 3 120 11 731 1971 2 193 10 297 3 838 3 521 2 974 10 416 1972 2 279 9 800 3 269 3 562 2 844 9 328 1973 2 057 8 898 2 841 3 453 2 806 7 963
89
Tablo 15. (Devam)
Yıl Doktor Diş doktoru Hemşire Sağlık memuru Ebe Eczacı 1974 1 871 9 144 3 088 4 604 3 192 8 279 1975 1 843 7 932 2 703 3 632 3 085 5 716 1976 1 749 7 607 2 470 3 553 2 949 5 227 1977 1 746 7 015 2 103 3 735 2 488 3 951 1978 1 690 6 247 2 034 3 827 2 629 3 780 1979 1 655 6 200 1 829 3 751 2 737 3 669 1980 1 631 6 279 1 653 3 810 2 798 3 685 1981 1 603 6 707 1 546 3 725 3 279 3 922 1982 1 508 6 123 1 597 3 947 3 470 4 085 1983 1 484 6 166 1 633 4 472 3 285 4 152 1984 1 435 6 033 1 622 4 693 3 158 4 235 1985 1 381 6 057 1 630 4 780 2 797 4 336 1986 1 385 6 116 1 588 4 402 2 689 3 998 1987 1 354 6 120 1 508 4 255 2 391 3 846 1988 1 264 5 573 1 381 2 852 2 093 3 687 1989 1 175 5 418 1 266 2 909 1 974 3 611 1990 1 109 5 341 1 248 2 606 1 846 3 556 1991 1 075 5 390 1 205 2 405 1 698 3 578 1992 1 024 5 454 1 157 2 416 1 663 3 518 1993 974 5 375 1 096 2 067 1 641 3 362 1994 921 5290 1077 1967 1702 3300 1995 890 5269 961 1569 1561 3234 1996 886 5068 974 1609 1614 3195 1997 869 5026 952 1614 1591 3114 1998 842 4855 941 1572 1587 3039 1999 809 4660 943 1541 1606 3004 2000 792 4213 942 1449 1621 2898 2001 755 4319 903 1504 1665 2990 2002 731 4070 881 1412 1677 3119 2003 725 3922 862 1405 1717 2983 2004 691 4122 887 1389 1692 2961 2005 672 4389 910 1123 1614 2943 2006 662 4312 825 980 1588 2937
90
Tablo 15. (Devam)
Yıl Doktor Diş doktoru Hemşire Sağlık memuru Ebe Eczacı 2007 647 4185 702 913 1553 2931 2008 625 4029 630 821 1549 2917
Kaynak: T.C. Sağlık Bakanlığı web sitesi, sağlık istatistikleri, Türk Tabipleri Birliği Deneği web
sitesi
Sağlık insan gücü; kamu ya da özel tüm sağlık kesiminde toplumun
ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini üreten personelin tamamı anlamına gelir.
Kaynakların etkin ve verimli kullanılması ile beklenilen sağlık hizmetinin
sunulması için sağlık insan gücü planlamasına gerek vardır.
Özellikle doktor başına düşen kişi sayısındaki azalma, önem arz
etmektedir. Bu oran azaldıkça; ülkede yetişmiş kalifiye sağlık personelinin,
hastasına ayırabileceği zaman artış göstermekte ve hizmet kalitesi
yükselmektedir. Yıllar itibariyle incelendiğinde;1990’larda önemli bir azalma
göze çarpmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki düzeylere ulaşılamamış olsa da,
önemli gelişme kaydedilmiştir.
Diş hekimliği konusunda halen gelişme çabalarının hızla devam
etmesinin nedeni; diğer uzmanlık alanlarına göre daha geç gelişim gösteriyor
olmasıdır. Bunun nedeni; diş sağlığı konusunda yeterli bilincin toplumda yeni
gelişiyor olmasıdır.
Sağlık hizmetlerinde bu refahın sağlanmasında, özel sektörün de katkısı
vardır. Özel hastanelerin hizmet vermesi ile sağlık hizmet hattı genişlemiş ve tıp
alanında yetiştirilmiş eleman sayısında artış sağlanmıştır. Çünkü; sağlık hizmet
sunumu ve bu sektörde çalışanların çalışma koşulları ekonomik ve sosyal
açıdan cazip hale getirilerek ekonomik doygunluk sağlanmıştır.
91
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE UYGULANMAKTA OLAN SAĞLIK SİGORTALARI UYGULAMALARI VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTACILIĞININ
YERİ
3.1.Genel Görünüm
Avrupa’da sigorta şirketlerinin sayısına bakıldığında 15 eski AB üyesi
ülkedeki şirket sayısının son on yılda azaldığı görülmektedir. Son yıllarda
yaşanan küresel ekonomik krizden etkilenmenin ötesinde şirket sayılarındaki
azalmanın nedeni, 1990’lı yılların sonlarında Avrupa Birliği’nde gerçekleşen
serbestleştirme ve deregülasyonun ardından meydana gelen birleşme ve
devralma dalgası olarak görülmektedir. Buna karşılık, yeni ve genişleyen sigorta
piyasalarına sahip 12 AB üyesi ülkede ise, sigorta şirketlerinin giderek arttığı
görülmektedir(CEA İstatistikleri, 2009).
Grafik 1. AB Ülkelerinde Sigorta Şirketlerinin Ülkelere Göre Dağılımı
Kaynak:2007 Yılında Rakamlarla Avrupa Sigorta Piyasası, CEA İstatistikleri, 2009
En eski 15 AB üyesi ülkenin sağlık ve kaza sigortası piyasalarının
Avrupa’daki sağlık ve kaza piyasasının % 94’ünü oluşturduğu görülmektedir.
Buna rağmen, Avrupa sağlık ve kaza sigortası piyasasındaki en büyük payı %
92
58 oranla Hollanda ve Almanya oluşturmaktadır. Buna göre, 2007 yılında
primlerin Hollanda’da % 2,50 Almanya’da ise % 0,7 oranında arttığı
kaydedilmiştir. Buna ek olarak, Avrupa sağlık ve kaza sigortası piyasasındaki en
büyük üçüncü paya sahip Fransa’da (Avrupa sağlık ve kaza sigortası
piyasasında % 12’lik paya sahiptir) primler % 2,4 oranında artmıştır. % 7
oranında paya sahip U.K.’de prim gelirlerinin reel bazda %1,8 oranında düştüğü
görülmektedir(CEA İstatistikleri, 2009).
Avrupa genelinde birleşme ve devralmalar incelendiğinde;
1990–2002 yılları arasında sigorta piyasasında 2.595 birleşme ve devralmanın
gerçekleştiği görülmektedir. Buna göre; alım satım işlemleri hem sınır ötesi hem
de yurtiçinde olmak üzere sektörler arası veya sigorta sektöründe
gerçekleştirilmiştir. Devralma ve sınır ötesi satın alma faaliyetlerinin yansıması,
dünyadaki gelişmelerle paralel olarak, Türkiye’de de görülmüştür. Nitekim 2004
yılından sonra artış kazanan sigorta şirketi satışları ve ortaklıkları, dikkati çeker
niteliktedir. Bu hareketlilik, sigorta piyasalarında mali derinlik sağlama, ürün
yelpazesini arttırma ve rekabetin getirisi olan prim ve teminat oranlarında
değişiklik olarak piyasalara yansımıştır. AB, sağlık politikalarına müdahalede,
üye ülkelerin politikalarını tamamlayıcı rol oynamaktadır. Üye ülkelerin
finansman aşamasında yetmediği ve katma değer yaratabileceğini düşündüğü
alanların var olduğunu düşündüğünde devreye girmektedir. AB’nin konumu,
hem üye hem de aday ülkeler için önemlidir(CEA İstatistikleri, 2009).
Sağlık ve kaza sigortalarının birlikte değerlendirildiği ve 1995-2007 yılları
arasındaki prim artışlarını gösteren Grafik 2’de; toplam prim üretiminin üçte
ikisini sağlık sigortaları oluşturmaktadır. Ocak 2006’dan itibaren Hollanda’da,
yeni sağlık sisteminin uygulanmaya başlanması ile birlikte, sağlık ve kaza
sigortalarının payının yüksek oranda bir artış ile % 30’lara ulaştığı
görülmektedir. 2006 yılında Hollanda’daki düzenleme değişikliği sonucu,
primlerde % 27 oranında artış görülmesinin ardından; 2007 yılında sağlık ve
kaza sigortası primlerinin reel bazda % 1,4 oranında artış göstererek 126 milyar
Euro’ya ulaştığı görülmüştür. Sağlık ve kaza sigortası primlerinin, 2006 yılı
hariç, son beş yıl içerisindeki gelişimine bakıldığında; 2005 yılında toplam
primlerde gözlenen azalmanın 2007 yılında da sürdüğü belirlenmiştir. Buna
rağmen, sağlık ve kaza sigortası piyasasının hayatdışı alandaki en dinamik
piyasalardan olduğu görülmektedir. Buna göre, sağlık sigortası primlerindeki
93
büyüme çizgisinin artan tüketici talebi, yeni ve kapsamlı tıbbi tedaviler ve ilaçlar
ile yaşlanma sonucu sağlık hizmetlerinin daha fazla kullanılmasından
kaynaklandığı dikkat çekmektedir(CEA İstatistikleri, 2009).
Grafik 2. AB Ülkelerinde Sağlık ve Kaza Sigortası Primleri (1995–2007 milyon
Euro) Kaynak: 2007 Yılında Rakamlarla Avrupa Sigorta Piyasası, CEA İstatistikleri, 2009
Tablo 16. AB Ülkelerinde Hayat Dışı Branşlarda Prim Üretimleri 2006- 2007
Kaynak: 2007 Yılında Rakamlarla Avrupa Sigorta Piyasası, Cea İstatistikleri, 2009
94
Küresel krizden etkilenen sigortacılık sektörü, sağlık branşında etkili,
farklı faktörlerin olması nedeniyle, diğer branşlara göre önemli bir reel büyüme
sağlamıştır. Bu durumun temel nedeni; AB ülkelerinde sağlık güvencesi
sistemlerinde yapılan reformlar olmakla beraber, bireylerde sağlık sigortası
hizmeti satın alma isteği ve sigorta için ayrılan kişisel gelir miktarındaki artışın
da bir yansıması olarak kabul edilebilir.
Amsterdam Anlaşması’nın kabulü ve yürürlüğe girmesinden kısa bir süre
önce, “Sağlık ve Tüketicinin Genel Müdürlüğü” (DG SANCO) oluşturulmuştur.
1999 yılında oluşturulmuş olan bu yeni birim; komisyona, AB sağlığı politikası
konularında çalışma yapmaktadır. Öncelikli olarak birim; kan ve kan türevlerinin,
tıbbi tedavilerde kullanılan insan dokularının ve hücrelerinin güvenliği ve kalitesi
gibi konuları kapsayan, tütün reklamlarını sınırlayan ve sigaraların nasıl
üretileceği konusunu, paketlerin ön ve arka yüzlerinde bulunan yüksek
görünürlük seviyesindeki siyah ve beyaz sağlık uyarılarını gerekli kılan
yönetmelikleri düzenleyen ve yasal düzenlemelerin geliştirilmesinde rol alan
küçük ama önemli bir halk sağlığı mevzuatı kurumudur. Anlaşmanın 152.
maddesi; Birliğin, üye ülkelerin halk sağlığı faaliyetleri arasındaki koordinasyonu
teşvik etmesine olanak tanımaktadır. AB halk sağlığı politikasının temel amacı;
AB ülkelerine sağlık konusundaki uzmanlıklarını birleştirme, en iyi uygulamaları
tanımlama ve paylaşma, bulaşıcı hastalık salgınları gibi sağlık tehlikelerine
karşı, AB’nin tepkilerinin koordine edilmesidir. Bu çalışmaların büyük bölümü,
Sağlık stratejisi ve bu stratejiyle ilişkili Halk Sağlığı Programı yoluyla
gerçekleştirilmektedir(CEA verileri, 2009).
Sağlık stratejisi, Komisyon tarafından 2000 yılında kabul edilmiştir.
Öncelikle, üç temel öncelik olan; bütünleşme, sürdürülebilirlik ve HIV ile
bulaşıcı hastalıklar gibi konulara odaklanmaktadır. Avrupa düzeyinde, bir sağlık
politikası yapısal yaklaşımını ilk defa olarak oluşturmaktadır. Bu stratejinin
genel amacı; sağlıkla ilişkili politika konularını sağlık hedeflerine ulaşma
doğrultusunda birlikte çalışır hale getirerek, topluluk seviyesinde sağlık
konularına yönelik ortak bir yaklaşımı sağlamaktır. Komisyon, Sağlık stratejisi
doğrultusunda, Konsey ile Parlamento tarafından 2002 yılı Eylül ayında kabul
edilen bir Avrupa Topluluğu Halk Sağlığı Programı önerisinde bulunmuştur.
Avrupa Topluluğu Halk Sağlığı Programı’nın da üç öncelikli hedefi
bulunmaktadır. Bunlar; halk sağlığının gelişimi için bilgi düzeyinin geliştirilmesi,
95
sağlığa yönelik tehditlere çabuk ve koordineli bir biçimde tepki verebilme
becerisinin geliştirilmesi ve sağlık koşullarının geliştirilmesi ile birlikte tüm
politikalar ve faaliyetler aracılığıyla sağlık konusundaki belirleyici unsurların
tespit edilerek hastalıkların önlenmesidir. Bu programın rolü, iki geniş kapsamlı
çerçeve içerisinde özetlenebilir(Tanrıtanır, 2005, 5)
1) Çok sayıda Avrupa ülkesinden ortakları dâhil eden ve müşterek
finansman olanağından yararlanmakta olan araştırma projeleri
aracılığıyla Avrupa düzeyinde yeni, belirgin araştırma ve verilerin
üretilmesi
2) Ortak nitelikli, sağlık kaynaklı sorunlar konusunda uyumlaştırılmış bir
Avrupa yaklaşımının geliştirilmesi için üye ülkeler arasındaki iyi
uygulamalar konusundaki bilgilerin dolaşımının sağlanması
hususunun kolaylaştırılması
Sağlık Stratejisinin bir amacı da sağlık kaynaklı politika alanlarını diğer
politika konularında yer alan sağlık hedefleriyle bir arada çalıştırmaktır. AB
politikasının sağlık politikası konusundaki etkisine ilişkin tartışmanın da ortaya
koyacağı şekilde, 152. maddenin kapsamı dışındaki çok sayıda politika
alanının, sağlık ve sağlık hizmetlerinin sevkiyatı konularında belirgin etkisi
bulunmaktadır. Avrupa Birliği’nin; Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa
Parlamentosu, Avrupa Komisyonu, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Sayıştayı
gibi birincil kuruluşları ile Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi, Bölgeler
Komitesi, Sayıştay, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa
Ombudsmanı ve Avrupa Veri Koruma Gözetimcisi gibi ikincil kuruluşları, Avrupa
Birliği’nde sağlık yönetimini çeşitli boyutları ile etkilemektedir. Bu etkileme,
mevzuat geliştirilmesi, mevzuatın üye ülkelerde uygulanması, sağlığın
finansmanı, sağlıkta eşitsizliklerin giderilmesi, kötü uygulamaların men edilmesi
şekillerinde olabilmektedir. Avrupa Birliği’nde sağlığı ve yönetimini direkt veya
dolaylı etkileyen ajanslar olarak ise; Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol
Merkezi, Avrupa İlaç Ajansı, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi, Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Kontrol Merkezi, Avrupa İş Sağlığı
ve Güvenliği Ajansı, Avrupa Yaşama ve Çalışma Şartlarını İyileştirme Vakfı,
Avrupa Eğitim Vakfı, Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı, ve
Avrupa Havacılık Güvenliği Ajansı olarak sayılır(Tanrıtanır,2005,14-15).
96
Avrupa Birliği ülkelerinden; Belçika, Avusturya, Finlandiya, Almanya,
Norveç, Fransa, İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın sağlık sigorta uygulamalarına
ve Sağlık Bakanlığı organizasyon yapıları ile olan ilişkileri değerlendirmeye
alındığında (ABSAM web sitesi): 1) Belçika, Avusturya, Almanya ve İtalya’ da Sağlık Sigorta Programlarının
özerk bir yapıda olduğu,
2) Yunanistan ve İspanya, Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışmalarını
sürdürdüğü,
3) Finlandiya, Norveç, İngiltere ve Fransa’da ise Sosyal İşler ve Sağlık
Bakanlığına bağlı olarak çalışmalarını sürdürdüğünü görüyoruz.
AB üyesi ülkeler içerisinde bazılarının sağlık sistemlerini daha yakından
incelemek çalışmanın örneklemesi bakımından avantaj sağlayacaktır.
Örnekleme yapılırken, ülkeler Romer’in sınıflandırmasına göre belirlenmiştir.
Bu sınıflandırma: refah yönelim tipi uygulamalı (kamu sağlık sigortası
ağırlıklı/özel sağlık sigortalanma oranı düşük) - [Almanya-Danimarka]-,
kapsayıcı sağlık sistemi tipi uygulamalı (sağlık finansmanı kamu bütçesinden
karşılanır sistem) -[İngiltere-Fransa]- ve serbest piyasa tipi uygulamalı (özel
sağlık sigortası ağırlıklı/kamu sağlık sigorta sistemi dar kapsamlı) -[Hollanda],
ve olmak üzere yapılmıştır.
3.2.Refah Yönelimi Tipi Uygulamalı Sistem (Kamu Sağlık Sigortası Ağırlıklı)
3.2.1. Almanya 3.2.1.1 Mevcut Sağlık Sigortacılık Sistemi ve Özel Sağlık Sigortalarının Durumu
Almanya 1990 yılında Doğu ve Batı’nın birleşmesinden sonra Avrupa’nın
en büyük ülkelerinden bir tanesi haline gelmiştir. Parlamenter demokrasi ile
yönetilen Almanya, “sosyal sigortalar”ı kuran ilk ülke olma özelliğini
taşımaktadır. Bu sistem zorunluluk esasına dayanan bir modeldir ve özel sigorta
tekniğinden etkilenerek düzenlenmiştir. 1871 tarihine kadar işverenden işçinin
alacağı ücret doğrultusunda prim kesilmiş ve yardım sandıklarında sağlık
hizmeti sağlamak amacıyla kullanılmıştır.1871 yılında Bismark’ın yönetime
geçmesi ile birlikte daha sistemli, zorunlu ve sosyal sigorta esasına dayanan
97
modele geçilmiştir. Bismark, hızla yaygınlaşan ve işçi hareketlerinin temsilcisi
olan Sosyal Demokrat Parti’yi sistem açısından tehdit edici bir unsur olarak
görmüş ve sosyal sağlık sistemi ile ilgili yasaları hızla kabul ettirmiştir. Böylece,
15 Temmuz 1883’te Hastalık sigortası Kanunu yürürlüğe girmiştir
(Erdoğan,1994, 7).
Almanya’da mevcut sağlık sigortası sistemi kapsamında verilen
hizmetleri şu şekilde sıralayabiliriz: hastalıkları önleme ve erken teşhis, diş
sağlığı ile ilgili önlemler, hastane hizmetleri, sürekli bakım hizmeti, evde bakım
hizmeti, ev işleri yardımı, iyileştirme hizmetleri, laboratuar hizmetleri. Sistemde
finansman, sigortalı işveren ve devlet tarafından sağlanmaktadır. Sigortalılar
aylık kazançlarının %6,9’unu, işverenler sigortalıya ödediği ücretin %6,9’unu
prim olarak sisteme ödemektedir. Devlet emekli çiftçilerin ve öğrencilerin sağlık
hizmetlerini karşılamaktadır. Sistemde her bireyin sigorta kartı bulunmaktadır.
Birincil sağlık hizmetleri olarak adlandırılan ve pratisyen doktorlar tarafından
yürütülen aile hekimliği sistemi hâkimdir. Nüfusun %90’ından fazlası sigortalı
olduğundan doktorlar sigorta sistemi ile anlaşma yaparak koruyucu sağlık
hizmeti sunmaktadırlar. Hasta sağlık hizmeti alma sürecinde doktora bu kartı
teslim eder ve 3 ay süre ile ona bağlı kalır. Bu doktora 24 saat ulaşabilmektedir
ve çok geçerli bir sebebi olmadıkça doktorunu değiştirememektedir. Sistemde
hastaneler ayakta tedavi hizmeti vermemektedir. Hastane hizmetleri kamu, özel
sektör ve vakıflar aracılığı ile sunulmaktadır. Pratisyen doktor tarafından
muayenehanede veya poliklinikte muayenesi yapılan birey gerekli görülen halde
hastaneye sevk edilir ve bakım hizmetinden faydalanır(Erdoğan, 1994,19).
3.2.1.2. Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj ve Dezavantajları
Bu sistemin en büyük faydası, toplumun çok büyük bir kısmının sağlık
hizmet hakkını teminat altına almış olmasıdır. Sisteme prim ödeyerek katılan
birey yeterli geliri olmayan birinci derece yakınlarını da prim ödemeksizin
sigortalamaktadır. Sistemde yer alan aile hekimliği uygulaması, toplumda
karşılaşılabilinecek hastalık riskine karşılık önceden önlem alınmasını ve
hastanelerin çalışma sistemleri de maliyetlerin düşürülmesini ve kargaşanın
önlenmesini sağlamaktadır. Sistem gelir elde eden herkesi zorunlu olarak
98
içerisine dâhil ederken, bireyin satın alma hakkını kullanarak özel sağlık
sigortasına dâhil olma isteğini de engellememektedir. Almanya’da özel sağlık
sigortaları, sosyal sağlık sistemi ile bireyler oldukça geniş teminatlarla güvence
altına alınmış olduğundan, “tamamlayıcı sigortalar” şeklindedir. Özel sigortaları
için devletin sağladığı sağlık hizmeti teminatlarının asgari olarak sağlaması şartı
vardır. Amaç sosyal sigorta sistemi dışında daha geniş teminatlarla sağlık
hizmeti güvencesine sahip olmak isteyenlerin, gelirleri prim düzeyini
karşılayabilecek oranda ise, daha geniş teminatlarla sağlık sigortası satın
alması ve hizmetlerinden faydalanmasıdır (Yücel, 1995,17).
3.2.2.Danimarka 3.2.2.1. Mevcut Sağlık Sigortacılığı Sistemi ve Özel Sağlık Sigortalarının Durumu
Danimarka’da sağlık sistemi sorunları, genelde tedavisi veya tıbbî
rehabilitasyonu mümkün olmayan süreğen hasta, özürlü ve ileri yaştaki
insanların varlığından kaynaklanmaktadır. Toplam nüfusu, yaklaşık 6 milyon
olan Danimarka’da, beklenen yaşam süresi 76 yıldır. Danimarka toplumunun
yaklaşık % 16’sı, 65 yaş ve üstündedir. 80 yaş ve üstündekiler, nüfusun %
3,6’sını oluşturmaktadır. Danimarka’da 65 yaş ve üstündeki yaşlı sayısının
gelecek 40 yılda % 50 artacağı öngörülmektedir. Danimarka, hızla yaşlanan
nüfusun ekonomi içerisindeki baskısını, sosyal güvenlik sitemi üzerindeki
etkilerini, sağlık ve bakım hizmetlerinin sağlanabilirliği ile ilgili endişeleri birçok
ülkeden çok daha önceden fark eden, gerekli tedbirleri alan ve bakım güvence
sistemini geliştiren bir ülkedir. Ulusal düzeyde sosyal bakım hizmetlerinden
sorumlu olan Sosyal İşler, Sağlık ve Konut Bakanlığı’nın temel amacı, bakıma
muhtaç kategorisine girenlerin mümkün olabildiğince sağlık hizmeti sağlamak
ve evlerinde kalmasını desteklemektir. Danimarka, Avrupa ülkeleri içinde en
yaygın bir şekilde evde veya sosyal konutta yaşayan bakıma muhtaçlara yönelik
sosyal bakım ve sağlık hizmetlerinin genelde ücretsiz olarak sağlandığı ülkelerin
lideri olarak kabul edilmektedir. Ancak, evde sosyal bakım sisteminin başarısı;
sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik ve özel sosyal konut
politikalarıyla karşılıklı etkileşimin sonucuna bağlı olduğuna da hatırlatmak
gerekmektedir (Colmorten,2003,2).
99
Çok gelişmiş bir sosyal devlet yapısına sahip olan Danimarka’nın sosyal
politikaların finansmanı, vergilerle finanse edilmektedir. Sosyal sistem, sosyal
güvenlik ağıyla tüm Danimarkalıları kapsamaktadır. Tıbbî hizmetler ve sağlık
yardımları, ulusal sağlık sigorta sistemi altında ücretsiz olarak sunulmaktadır.
Danimarka’da sosyal güvenlik sistemi, hem merkezî, hem de yerel yönetimlerin
sorumluluğunda yürütülmektedir. Sağlığın korunması ve sosyal bakım
hizmetlerinin verilme sorumluluğu ise, yerel idarelerin ve belediyelerin
uhdesinde olup bunlar, huzurevi-bakım yurdu ya da kişiye yönelik evde bakım
olarak yerine getirilmektedir. Danimarka’da yaşlı ve özürlü bakımı ve sağlık
hizmeti sunumu, belediyeler düzeyinde bütünleşmiş olmuş; esnek, kişisel bakım
destekli, kişinin gereksinimi ölçüsünde verilebilen bir hizmet olarak dikkati
çekmektedir. Finansman açısından sağlık ve eve dönük sosyal bakım
hizmetleri, % 100 olarak belediye düzeyinde vergiler yoluyla karşılanmaktadır.
Evde sosyal sağlık bakım hizmetlerinden en fazla yaşlılar ve özürlüler
yararlanmaktadır. Sosyal sağlık bakım hizmetleri kapsamında, ev idaresi, tıbbî
bakım ve hemşirelik hizmetleri, rehabilite edici meşguliyet terapisi, aktif bakım
ve sosyal aktiviteler yer almaktadır. Danimarka’da evde sosyal bakım, uzun
süreli ve geçici bakım olmak üzere iki şekilde verilmektedir. Uzun süreli bakım,
ücretsiz olarak sunulurken, geçici bakım için, kişilerin gelirleri oranında birtakım
ödeme yapması gerekmektedir. Hastalar, daha kısa sürede hastanede
tutulmakta, buna mukabil yerel yönetimlerin sağladığı evde bakım hizmetleri ile
kişilerin tedavisinin ve bakımının devamı sağlanmaktadır.(Seyyar,2004,1).
64 yaş ve üstündekilere sunulan, hemşirelik hizmeti ve ev idaresine
yönelik yardımlar için hiçbir ücret alınmamaktadır. Ancak, hizmeti alanlar, özel
yiyecek dağıtımı, günlük bakım, iyileştirme, taşıma, ilaç tedavisi gibi hizmetler
için, gelir seviyelerine göre birtakım ücret ödemesi yapmaları gerekmektedir.
Sağlık ve sosyal bakım hizmetlerini bir bütünlük içinde
yürütmektedirler(Colmorten,2003,3).
3.2.2.2 Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj ve Dezavantajları
Sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinin entegrasyonunun sağlanması ile
birlikte birçok avantaj sağlanmıştır. Şöyle ki (Seyyar,2004,5).;
100
1) Uzun süreli bakım hizmetlerinin kalitesinde artış sağlanmış ve genel
memnuniyet ortaya çıkmıştır
2) Evde 24 saat bakım hizmetlerine ağırlık verilmesinden dolayı, çok
daha pahalı olan kurumsal bakım hizmetlerinde tasarrufa geçilmiş,
sosyal bakım maliyetleri kontrol altında tutulabilmiş, siyasal yapı ile
belediye reformlarıyla sistemin finansmanı ve geliştirilmesi
sağlanmıştır
3) Özel konutlara olan talep, sağlık hizmetlerinin veriliş yönünü
değiştirerek, hastanede kalış gün sayısını ortalama 6 güne indirmiştir.
4) Millî gelirin % 5,2’si tarafından finanse edilen kurumsal olmayan bakım
hizmetlerinin geliştirilmesi ile aynı zamanda, hastaneler, evde bakım
kuruluşları ve hekimler arasında çok yakın işbirliği ve ortaklığın
oluşması (bütünleşmiş bakım) imkânı sağlanmıştır. Yaşlılara ve
özürlülere, hastaneye veya iyileştirme merkezine yatmaksızın,
birbiriyle uyumlu olarak evde bakım hizmetlerinin kişiye özel ve şahsî
ihtiyaçlara göre sunulması sağlanmıştır. Evde bakım hizmetlerinden,
yaşlıların yanında bedensel-zihinsel özürlüler ile alkol ve ilaç bağımlısı
olanlar da yararlanabilmektedir
5) Entegre bakım sayesinde hem insan haysiyetine yakışır bir biçimde
bakım hizmetleri sağlanabilmiş, hem de evde bakım hizmetlerinin
etkinliği artırılabilmiştir. Koordineli bir şekilde yürütülen evde bakım
hizmetleri içinde ev hemşireliği, gündüz bakım merkezlerinde kısmî
veya geçici bakım ve değişik sosyal haklar (yeme-içme, ev yardım
araçları) yer almaktadır. Ayrıca acil çağrı sistemleriyle bakıcı uzman,
hemşire ve diğer çalışanlar aracılığıyla evlerle bağlantı kurulmakta ve
bakıma muhtaçlarla her zaman iletişim sağlanabilmektedir.
101
3.3.Kapsayıcı Sağlık Tipi Uygulamalı Sistem(Sağlık Finansmanının Kamu
Bütçesinden Karşılanması ) 3.3.1.İngiltere 3.3.1.1. Mevcut Sağlık Sigortacılık Sistemi ve Özel Sağlık Sigortalarının Durumu
İngiltere (Birleşik Krallık); İskoçya, Galler, İngiltere ve Kuzey İrlanda’dan
oluşan, anayasal monarşi ile yönetilen bir ülkedir. Nüfusun genel yapısı
yaşlılardan oluşmaktadır. Bu durum sağlık sigorta sistemini etkileyen bir yapıdır.
Bu ülkede sosyal güvenlik sistemi ve sağlık sigorta sistemi birbirinden
ayrılmaktadır. Sağlık hizmeti anlamında tedavi sonrası hizmetler olarak
adlandırdığımız evde bakım, iş görmezlik geliri gibi parasal yardımlar “Sosyal
Güvenlik Bakanlığı” tarafından yapılırken, sağlık yardımları ve hizmetleri Sağlık
Bakanlığı bünyesinde “Ulusal Sağlık Sistemi” (NHS) yöntemi aracılığı ile
yürütülmektedir (Aksakoğlu, 1994,64).
Örgütsel yapı incelendiğinde; primli rejim, primsiz rejim ve ulusal sağlık
sistemi olarak üç ayrı yapı göze çarpmaktadır. Primli rejim, hastalık, analık,
işsizlik, yaşlılık, emeklilik gibi risklere karşı koruma sağlar. Sistemden
yararlanmak için prim ödenmesi esası vardır. Primsiz rejim ise; engelli
vatandaşlara ve bu kişilerin bakımından sorumlu bireylere gelir ve kira desteği
olarak uygulanır. Genel bütçeden ayrılan kaynaklarla finanse edilir. Ulusal
Sağlık Sistemi ise; halkın ücretsiz olarak yararlandığı, diş ve göz giderlerini de
kapsayan sağlık yardımı yapan kuruluştur. Finansmanı genel bütçeden ve
vergilerden sağlanmaktadır(Çetin,2007,3). NSH’ın ortaya çıkışı, küçük işçi sigortalarına ve dostluk derneklerine
dayanmaktadır. 1911 yılında George Lloyd tarafından geliştirilen bu dernekler
belirli gelir düzeyinin altındaki işçilere hastalık riski ile karşılaşması durumunda
dernek tarafından maddi destek sağlamak amacıyla kurulmuştur. 1930’lu
yıllarda Sağlık Bakanlığı aracılığı ile S.S.C.B. ve Doğu Avrupa ülkelerindeki
sistemler incelenmiş, 1942 yılında da Beveridge Raporu ile düzenli bir sağlık
sisteminin yürürlülüğe konulacağı belirtilmişti. Bu raporda yer alan her
vatandaşın sağlık hizmetinden ücretsiz yararlanması ana fikrine dayana NHS
Kanunu 1946 yılında kabul edilerek 1948 yılında yürürlülüğe girmiştir. 1979
yılında Muhafazakâr Parti’nin iş yönetime gelmesi ile sistem daraltılmaya
102
çalışılmış ve özelleştirme istenmiş fakat sistem buna rağmen ana hatlarıyla
devamlılığını sürdürmüştür(Türkiye İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Raporu,
1970,1).
NHS tümüyle genel bütçeden bir başka deyişle halkın verdiği vergilerden
finanse edilmektedir. Sağlık Bakanlığı sorumluluğunda yürütülen 8 Bölge
Ofisi,14 Bölge Sağlık Yönetimi (RHA), 105 Alt Bölge Yönetimi( DHA) ve 90 adet
Aile Sağlık Servisi (FHS) aracılığı ile sistem uygulamaları sağlanmaktadır.
Bunların dışında Yerel Sağlık Yönetimleri (LA) aynı şekilde hizmet etmektedir.
NSH sağlık hizmetini birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri
şeklinde sunmaktadır. Tamamı ücretsiz olan bu hizmet basamakları arasındaki
bağlantı oldukça iyi koordine edilmiştir. Birinci basamak tedavi hizmetlerinde,
birey ilk önce pratisyen doktora başvurmaktadır. Bu hizmet grubunda göz ve diş
doktorları de yer almaktadır. Muayenesi yapılan birey gerekli görülen halde,
ikinci basamak tedavi hizmeti için uzman doktora sevk edilmektedir. Eğer birinci
basamaktaki doktor sevk işlemine karar vermez ise birey uzman hekim
muayenesine gidememektedir. Eğer sevk olmadan birey, kendi kararı ile uzman
doktora başvurur ise tüm masraflarını kendisi karşılamak zorundadır. Üçüncü
basamak hizmetleri içerisinde ise daha fazla uzmanlık ve yatarak tedavi
gerektiren, özel dal hastaneleri ve eğitim hastanelerince yürütülen sağlık
hizmetleri yer almaktadır(Karauçak,1990,179).
3.3.1.2 Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj ve
Dezavantajları
İngiltere’de sağlık harcamalarının tamamen ücretsiz olarak devlet
tarafından karşılanması ve sağlık sigortası sisteminin düzenli olarak yürütülmesi
nedeniyle özel sağlık sigortasına çok fazla talep olmamaktadır. Sistemin vergiler
aracılığı ile finanse edilmesi bireyleri sisteme katılım açısından soru işaretlerine
sürüklemediği gibi tam ve sürekli sağlık hizmeti alacağını bilmesi sosyal
güvenlik anlamında devlete olan güveninin artmasına da neden olmaktadır.
Sistemin tek sorunu, bireyin kişisel risk analizinden kaynaklanan ve tamamen
psikolojik nedenlerle verilen hizmeti yetersiz bulmasından doğan, uzman doktor
muayenesi isteğini kendi kaynaklarıyla finanse etmesidir. Özel sigortaların belirli
muafiyet oranları ile tamamlayıcı sigorta poliçeleri aracılığı ile piyasada yer
103
alması mümkün olmaktadır. Bu durum, kabul görecektir ki, özel sağlık
sigortasının çok fazla gelişmemesi sonucunu doğurmuştur. İngiltere Sağlık
Bakanlığı’nın merkez teşkilat şeması ile T.C. Sağlık Bakanlığı organizasyon
şemasının karşılaştırılması sonucunda; İngiltere’de Türkiye’nin aksine “yatay
yapılanma modelleri” şeklinde yapılandığı ortaya çıkmaktadır. Bu yapılanma
çeşidinin ise, iletişim kanallarının daimi açık tutulması, ortak hedeflere
yönelmede sinerji, yaratması, verimlilik ve etkililik açılarından dikey yapılanma
örgüt modellerine göre daha fazla olumlu hususları bulunması nedenleri ile
tercih edildiği düşünülmektedir (Çetin,2007,5 -6)
3.3.2.Fransa 3.3.2.1. Mevcut Sağlık Sigortacılığı Sistemi ve Özel Sağlık Sigortalarının Durumu
Fransız sağlık sistemi, Haziran 2000 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü
tarafından “dünyanın en iyi sağlık sistemi” olarak sınıflandırılmış olup, liberalizm
ile zorunluluk, denetim ile aşırı hoşgörü, merkeziyetçilik ile özerklik karışımı
sistem, yararlananlarını kaliteden yoksun bırakmamaktadır. Sistem herkese
tedavi olma ve tıbbi araştırmaların son buluşlarından yararlanma olanağı
sunmaktadır. Sağlık verileri incelendiğinde; Fransız kadınları, Japon
kadınlarının ardından, dünyada ikinci sırada yer almaktadırlar; doğumda yaşam
beklentileri 82 yaşın üstünde olup bugün doğanların yarısından fazlası ise yüz
yaşın üzerinde yaşama şansına sahiptirler. Buna karşın, Fransız erkeklerin
sağlıkları o kadar olağan üstü değildir; doğumda yaşam beklentileri 75 yaşın
çok az üzerinde ve bayan vatandaşlarına göre hissedilir bir şekilde düşük
olmakla birlikte, batı ülkeleri arasında 9’uncu sırayı almaktadırlar. Fransa,
Dünyada kadın-erkek arası yaş farkının en yüksek düzeyde olduğu Avrupa
ülkesidir. Fransızların doğumda yaşam beklentileri, her sene 3 aydan fazla
artmaya devam etmektedir(Kervasdoue,2002,1).
Fransızlar, sağlık konusunda, çoğu zaman çeşitlilikleri ve sağladıkları
garantilerin önemi bakımından istisnai sayılacak çok sayıda hakka sahiptirler.
Yasal ikamet hakkına sahip herkes, sağlık sigortasıyla korunmaktadır.
Fransızların %96’dan fazlası için, tedaviler tamamen ücretsizdir veya %100 geri
ödenebilir. Diğer ülkelerin sağlık sistemlerinden en önemli farkı; gelir düzeyleri
104
ne olursa olsun, tüm bireylere tam bir özgürlük içerisinde seçim hakkı
sunmaktadır. Bir gün içerisinde, birkaç pratisyen veya uzman tıp doktoruna
doğrudan gidip muayene olabilirler, bir kamu veya özel hastaneye
başvurabilirler. Cerrahi müdahaleler için bekleme listesi yoktur, maliyeti yüksek
tanı işlemleri için dahi, alınan katkı payı dışında, hiçbir maliyet yoktur.
Fransa’da dayanışma, zenginlerle fakirler arasında olduğu kadar, sosyal
güvenliğin bir dalı olan hastalık sigortası kanalıyla, hastalarla sağlıklı kişiler
arasında da uygulanmaktadır. İlgili dayanışmanın finansmanı, maaşlardan
kesilen aidatlar, doğrudan vergilendirme yolu ve özellikle, emeklilik ve sermaye
gelirleri dâhil olmak üzere, bütün gelirlerden belli bir oranda, ödenen doğrudan
katkılar sayesinde kaynak bulmaktadır. Yapılan tedavi masraflarının hastalık
sigortası sandığı kanalıyla geri ödenmesi, diğer ülkelere oranla, Fransa’da daha
düşük seviyededir. Bununla birlikte, Fransızların %80’den fazlası, kendileri veya
işletmeleri tarafından ödenen ek bir sigortaya sahiptir. Bu orana ek olarak, en
fakir kesimi oluşturan, halkın %10’u için ilgili sigorta ücretsizdir, burada vergiyle
finanse edilen Evrensel Hastalık Kefaleti (CMU) devreye girmektedir. Nihayet,
tedavisi uzun süren bir hastalığa yakalanmış olan insanları %6’sı için de
tedavilerin tamamı geri ödenmektedir(Kervasdoue,2002,3).
Temmuz 2001 tarihinde, “kişileştirilmiş özerklik ödeneği” ile; günlük
hayatın gereksinimlerini tek başlarına karşılayamayacak durumda olan kişilere
ve bu kişilerin ailelerine, yardıma ihtiyaç duyduklarında, yardım götürme olanağı
sağlamaktadır. Mart 2002 tarihinde; her tür tıbbi kaza için bir tazminat
ödenmesini sağlamıştır. Yeni çıkartılan haklar; hamilelik veya hastalık nedeniyle
işi bırakma durumunda günlük tazminat ödemesi, iş yerinde tıbbi müdahale
veya okulda tıbbi müdahalenin ücretsiz olması, ana-çocuk sağlığı koruma
programları, bazı hastalıkların sistematik olarak taranması olarak sıralanabilir.
Bu yardımların maliyetleri çok yüksektir ve finansman sağlanmasını da aynı
oranda artırmaktadır (Kervasdoue,2002,7).
Sağlık harcamalarının finansmanı, sadece hastalık sigortası için, üç
“büyük” rejim arasında paylaştırılmaktadır. Bunlar ücretli çalışanlar ve aileleri
(nüfusun %80’i), tarım kesiminde çalışanlar, zanaatkârlar-tüccarlar-serbest
meslek sahipleridir(Yıldırım,2007,6).
Sağlık sigortası sandığı, tedavi hizmeti veren herkesi, ya “ödemeyi yapan
üçüncü şahıslar” kanalıyla doğrudan, ya da sigortalı tarafından gönderilen
105
tedavi belgelerinin geri ödemesini yaparak dolaylı yoldan finanse ediyorsa da,
yetkileri, devlete ve devletin harici hizmet birimlerine aktarılmasıyla
kısıtlanmıştır. Söz konusu sandıklar, sadece sağlıkla ilgili mesleklerde
çalışanların ücretlerinin belirlenmesi sırasında yapılan görüşmelerde kısmi bir
rol oynamaktadırlar. Özel veya kamu hastaneleri, eczaneler, sadece devletin
himayesi altında olmakla beraber; devlet, temel konularda, hastane sektörünün
himayesi için bölgesel hastane ajanslarını yetkili kılar. Devlet himayecilik
görevini; merkeze bağlı, bölgesel ve vilayetlere bağlı hizmet birimleriyle yerine
getirir. Sağlık Bakanlığına bağlı, birincisi kamu sağlığıyla ilgilenen Sağlık Genel
Müdürlüğü (DGS) ile ikincisi Hastaneler ve Tedavi Organizasyonuyla ilgili
Müdürlüğü (DHOS) olmak üzere, iki büyük müdürlüğün dışında, çok sayıda
önemli yetki, belirlenen “ajanslara” aktarılmıştır. Buna paralel olarak, Avrupa
sağlık mevzuatı, özellikle ilaç ve medikal malzeme alanında gittikçe daha fazla
önem kazanmaktadır. 1960’lı yılların sonundan beri, faaliyette olan doktorların
sayısı, 60.000’den, 21. yüzyılın başında, 185.000’in üzerine çıkmıştır. Fransa’da
1.000 kişiye 3 doktor düşmektedir, diğer batılı ülkelerle karşılaştırıldığında bu
yoğunluk ortalama sınırlar dâhilinde yer almaktadır (İngiltere’de 1’e 8;
Almanya’da 3’e 4, İtalya’da 5’e 9). Hekimlik mesleğine kadınlar gittikçe daha
fazla ilgi göstermektedir: çalışmakta olan doktorların %40’dan fazlası
kadınlardan ve tıp öğrencilerinin %50’den fazlası da kız öğrencilerden
oluşmaktadır(Kervasdoue,2002,9).
Muayenehane açmak konusunda çok fazla kısıtlamam bulunmamaktadır.
Fakat ücretler konusunda, muayene ücretlerini seçme özgürlüğü bulunmayan
doktorlar için, çok sıkı bir kontrol uygulanmaktadır. Fransa’da hekimler, İngiliz
meslektaşları da dâhil olmak üzere, Avrupalı meslektaşlarından daha düşük
ücretle çalışmaktadır. Sağlıkla ilgili meslekler, bu sektörün toplam istihdamının
sadece %10’una tekabül eden tıp mesleğiyle sınırlı değildir. Bu alanda da,
Fransa sunduğu çeşitlilik ile ön plana çıkmaktadır. Sağlık kurumları üç gruba
ayrılmıştır: “kamu hastaneleri, özel klinikler ve gelir amacı gütmeyen tedavi
kurumları”.1985 yılından beri, her kurum, temel olarak, sağlık sigortası sandığı
tarafından finanse edilmektedir. Bilgi sistemlerinin düzenli çalışması ve
kayıtların eksiksiz olması vasıtasıyla, aynı faaliyet için, her kuruma ilişkin
verimliliği hesaplamak ve prensipte, bunun sonucu olarak da finansman
kaynaklarının dağılımını düzenlemek mümkün olmaktadır.
106
Fransa’da özel hastaneler, yani gelir amacı güden kurumlar, günlük ücret ve
hastanın hastanede kalma süresince, yapılan müdahalelerin türünü dikkate alan
bir tarife sistemiyle finanse edilmektedirler. Fransa’da üçüncü tip kurum (yatak
sayısının %14’ü); hastaneye yatanlara verilen kamu hizmetine katılan özel
hastanelerdir (PSPH). Genellikle, dine dayalı kurumlardır. Kamu tarafından
belirlenen tahsisat oranına bağlı olarak, finanse edilirler ve klinikler gibi de özel
hukuka tabidirler (Kervasdoue,2002,9).
3.3.2.2 Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj ve Dezavantajları
Fransa’da mevcut açık ve kaliteli sistem, önümüzdeki yıllarda sistemi
hassaslaştıran üç sorunla mücadele etmek durumunda kalacaktır
(Kervasdoue,2002,9).
1.Tıbbi mesleklerle yeni bir anlaşma metni hazırlamak, hastalar ile
hekimlerin hak ve görevlerini belirlemek, pratisyen hekimler ile uzman
hekimlerin rolünü belirlemek, klinik uygulamaların kontrolünü tam olarak
kimin üstleneceğini belirleme gereği ortaya çıkmıştır.
2.Hastalık sigortasının rolü ve Devlet ile sigorta sandıkları arasında
yetkilerin paylaşımını kapsamaktadır. Bu sistem artık sadece tarihi bir
anlam taşımaktadır, uygulanan rejimlerin çeşitlilik arz etmesinin bugün
herhangi bir açıklaması yoktur.
3.Etkililik, esneklik arayışı ve yenilikler getirilmesi için sürekli bir teşvik
olanağından yoksun, eski çağlardan kalma kurallar altında ezilmiş kamu
hastaneleri reformu çıkmaktadır.
107
3.4.Serbest Piyasa Tipi Uygulamalı Sistem (Özel Sağlık Sigortası
Ağırlıklı/Kamu Sağlık Sigorta Sistemi Dar Kapsamlı) 3.4.1.Hollanda 3.4.1.1. Mevcut Sağlık Sigortacılığı Sistemi ve Özel Sağlık Sigortalarının Durumu
Tarihî süreç içinde şekillenen Hollanda sosyal sigorta sistemi,
günümüzün mevcut sağlık hizmeti sınıflamasına göre üç farklı boyutta gelişim
göstermiştir(Seyyar,2004,2).
1. Akut Tıbbî Bakım (ZFW): Tıbbi bakım hizmetleri, 1966 yılında yürürlüğe
girmiş olan Sağlık Sigortası Kanunu tarafından yönetilmektedir. Sosyal
sigorta kapsamı içinde yer alan tüm kişiler, bu kanun sigortası içinde yer
almaktadır.
2. Bakımı Destekleyen Unsurlar: Özel sağlık sigortası düzenlemeleri
tarafından yerine getirilebilen sosyal bakım hizmetleri.
3. İstisnaî Tıbbî Harcamalar(AWBZ): Uzun dönemli sosyal bakım ve yüksek
maliyetli tıbbî tedavi ve bakım hizmetlerini içermektedir. Bu tür bakım
hizmetleri, 01 Ocak 1968 yılında yürürlüğe konulmuş olan “İstisnaî Tıbbî
Harcamalar Kanunu” (Exceptional Medical Expenses Act) tarafından
karşılanmaktadır. Kanun, uzun dönemli sosyal bakımı ve çeşitli
şekillerdeki yüksek maliyetli tıbbî bakımı da içine alan hizmetleri
kapsamaktaydı. Kanun, 1980 yılında huzurevlerini ve bakım yurtlarını,
1989’da da eve dönük sosyal bakım hizmetlerini uygulama kapsamına
almak suretiyle bakıma muhtaçlık riskine karşı kapsamlı bir sosyal
güvenlik modelini oluşturmuştur.
Sağlık hizmetleri, sağlık sigortasına bağlı hastalık sandığının
koordinasyonu ile sosyal sigorta kapsamında bulunan bütün fertlere
sunulmaktadır. Dolayısıyla, sağlık hizmetlerinin finansmanı, zorunlu olarak
ödenen primlerden karşılanmaktadır Kurumsal sağlık harcamalarının artması
üzerine bu hizmetleri ikame edebilecek sağlık finansman sistemleri arayışlarına
gidilmiş ve bu bağlamda eve dönük sunulan sağlık hizmetlerinin daha az
maliyetli olacağı görüşü ağırlık kazanmıştır. Sağlık bakım hizmetlerinde
alternatif arayışlar veya ikame politikaları, çeşitli deneysel uygulamaların
108
geliştirilmesine yol açmış ve yeni düzenlemelere gidilmiştir. Bunlardan en
önemlileri şunlardır(Seyyar,2004,3).
a.Evde bakım hizmetlerinin genişletilmesi ve yaygınlaştırılması.
b. Ameliyat sonrası hastanın iyileşmesi ve hayatın son günlerini acılı
geçirenler için evde bakım hizmetlerinin arttırılması.
c. Hiçbir kurumsal hizmetten yararlanmayan ve kendi başına
bağımsızlığını sürdürmekte zorlanan kişilere yaşlı-özürlü bakım
evlerindeki sağlık ve bakım imkânlarının artırılması.
d. 1990’a kadar % 5.8 olan sağlık sigortası primi eşit oranlarla
paylaşılarak işçi ve işveren tarafından ödenirken, bu tarihten itibaren
primlerin ödenmesi sadece sigortalı işçilere ait olmaktadır
Hollanda’da sağlık ve bakım hizmetleri, ağırlıklı olarak kamu ve özel
sigorta sistemi tarafından ve ortaklaşa ödeme şeklinde finanse edilmektedir.
Sağlık Bakanlığı tarafından yıllık olarak belirlenmekte olan ortaklaşa ödeme,
bakımın türüne ve kişinin gelir düzeyine göre belirlenmektedir ve %74,8’i sigorta
primlerine dayanmaktadır. Devlet kaynakları yetersiz kalmaktadır. Sigorta
sistemi, sağlık ve bakım hizmetlerinin karşılanmasında aciz kalmakta ve vergi
desteğine ihtiyaç duymaktadır. İşveren, primin büyük bir payını ödemektedir.
Brüt geliri belirlenmiş gelir diliminden düşük olanları işveren ödemekte iken,
gelir dilimi yüksek olanların ödemesinin tamamı çalışana ait olmaktadır (Berg,
2001, 12-34).
3.4.1.2 Uygulanmakta Olan Sağlık Sigortacılığı Sisteminin Avantaj ve Dezavantajları
Hollanda’da 2008 yılı için sağlık harcamalarının GSMH’ya oranı %
9,80’dir. OECD ülkelerinde 2008 yılı verilerine göre ortalama sağlık hizmetleri
harcamaları ise, %9,30 civarındadır. Gerek sağlık, gerekse sosyal bakım
maliyetlerinin yüksek olması ve giderek artması karşısında kamu ve özel
finansman yoluyla sağlık hizmetlerini de içeren karma bir sosyal bakım güvence
sistemine doğru gidilmektedir. Sağlık sigorta sistemi uygulamasını, karma
yapıda kullanan ülkeler, benimsedikleri sosyal güvenlik modellerine göre ya
kamu, ya da özel kaynaklarını oransal olarak daha fazla kullanmaktadır.
109
Hollanda, sağlık sisteminin kaynaklarını ağırlıklı olarak, sigorta primlerinden
karşılamaktadır. Bu nedenle sağlık sigorta sistemleri hizmetleri için gerekli
kaynaklarını arttırmaya çalışmaktadırlar. Sunulan hizmetlere ulaşılabilirliği
artırmak amacıyla da sivil toplum kuruluşlarının yanında kâr amaçlı kuruluşların
da bu pazarda yer almalarını teşvik etmektedirler. Ancak, rekabet anlayışları
fiyattan önce, bakım kalitesi ile sınırlandırılmıştır. Bu politikalarla daha çok
maliyetlerin kontrol altına alınması ve sosyal nitelikli serbest piyasa anlayışına
uygun olarak sektörün oluşturulması düşünülmektedir(Seyyar,2004,2).
3.5. AB Dışındaki Ülkelerde Uygulanan Sağlık Sigorta Sistemlerine İki
Farklı Ülke Örneği: ABD ve Çin 3.5.1.ABD’de Uygulanan Sağlık Sistemleri
ABD’de sağlık hizmeti dört farklı seçenekle sunulmaktadır. Bunlar; kar
amaçlı özel sigorta şirketleri, Blue Cross ve Blue Shield Planları, bağımsız
sigorta planları ve kamu sigortalarıdır(Kılıç,1994,31).
3.5.1.1.Kar Amaçlı Özel Sigorta Şirketleri
ABD’de sigorta şirketleri kar amacı güden ve kar amaçlı olmayan şirketler
olarak ikiye ayrılmaktadır. Kar amaçlı şirketler sistemdeki sigorta şirketlerinin
yarısından fazlasını oluşturur. Bu şirketler içerisinde en büyük olanları Prudental
ve Cigna’dır. Çalışmaları daha çok büyük şirketlere yönelik grup sağlık sigortası
hizmeti sunmaktır. Diğer küçük sigorta şirketleri ise bireysel sağlık sigortalarına
yönelmişlerdir. Herhangi bir iş grubu aracılığı ile sigortalamayarak bireysel
sağlık sigortalarına yönelen kişiler, diğerlerine göre dezavantajlı durumdadır.
Çünkü grup sağlık sigortalarında sigortalanan kişi sayısı fazla olduğundan risk
bu kişiler arasında eşit olarak dağıtılmıştır ve aynı primi ödeyerek daha fazla
sağlık hizmetinden yararlanabilmektedirler. Oysa bireysel satın alınan sağlık
sigortaları bireye daha kısıtlı teminat sağlamaktadır. Son dönemde grup sağlık
sigortalarının hasar prim oranı olarak adlandırılan(bireyin sigorta şirketine
ödediği prim ve sigorta şirketinin sağlık hizmeti karşılığında sigortalıya ödediği
tazminat oranıdır) endekste, sigorta şirketlerinin kar oranlarının düştüğü
gözlenmektedir. Bu durumda kar amacı güden sigorta şirketleri, belirli muafiyet
oranları getirerek kendini korumaya almıştır(Oral,2003,62).
110
3.5.1.2.Blue Cross ve Blue Shield Planları
Bu sistemler kar amacı gütmeyen organizasyonlardır. Blue Cross
hastane masraflarını, Blue Shield ise doktor masraflarını teminat altına
almaktadır. Temeli 1930’lara dayanmakta olan bu sistemlerde yapı doktorların
hastanelerin kontrolü altında olup, özel sigorta şirketleri yerine hastane ve
doktor birliklerine ödenen ücretler karşılığında özel sigorta şirketlerinin sağladığı
sağlık hizmetlerinden daha kapsamlı hizmet sunulmaktadır(Kılıç,1994,32).
Bu sistem tüm eyaletlerde geçerli olmasına karşılık hepsinde aynı güce
sahip değildir. Sistemin en büyük avantajı sağlık hizmetinin sistemi
oluşturanların kendi hastanelerinde verilmesi nedeniyle maliyetinin düşük
olmasıdır(Belek,1994,104).
3.5.1.3.Bağımsız Sigorta Planları
Health Maintenance Organization (HMO) ve Prefered Provider
Organization (PPO) gibi sağlık kuruluşlarının sunduğu sağlık hizmeti planlarıdır.
HMO (Sürekli Sağlığın Kontrolü) planı; önceden belirlenmiş ve düzenli olarak
periyodik olarak primlerin sağlık hizmetini finanse etmesi ve hastalık riskinin
gerçekleşmesi durumunda her türlü tıbbi ihtiyacın karşılanması esasına
dayanmaktadır. İşverenler ve HMO kurucuları arasında yapılan sözleşme ile
hizmet hakkı sağlanmaktadır. Dolayısıyla teminatlar geniş tutulurken sağlık
hizmeti sunan kurumlar konusunda kısıtlama getirilerek sadece sözleşme
yapılan kurumdan bu hizmet talep edilebilmektedir. PPO(Tercih edilmiş Hizmet
Sunucuları) planı ise HMO’ya alternatif olarak 1980’lerde uygulanmaya
başlanmıştır. Bu planda birey sözleşme yaptığı doktorlardan bir tanesini
danışman doktor olarak seçer, eğer uygulanan tedavi yetersiz olursa danışman
doktor bireyi sistemde yer alan diğer doktorlara yönlendirebilir(Kania,1992,1).
3.5.1.4.Kamu Sigortaları
ABD’de 1965 yılına kadar kamu sağlık hizmeti konusunda sorumluluk
almamakta idi. Bu tarihten sonra Medicare ve Medicaid programları ile sosyal
güvenlik içerikli yeni uygulamalar başlatılmıştır. Emeklilik yaşı olan 65 ve
üzerindekilerle, 65 yaşın altında olup malullük nedeniyle gelir elde
111
edemeyenlerin sağlık hizmetlerinin devlet eliyle sağlanmasını amaçlayan
Medicare Programı, yaşlı nüfus için sosyal bir güvence anlamına gelmektedir.
Medicaid Programı ise, ülkedeki yoksul kesime sağlık hizmeti sağlamak
amacıyla uygulanmaktadır. Finansmanı yine devlet tarafından
sağlanmaktadır(Kılıç,1994,31).
3.5.2. Çin ‘de Uygulanan Sağlık Sistemleri
M.Ö. 1211 yılına kadar dayanana kökleriyle Çin, dünyanın en fazla
nüfusa sahip ülkesi olma unvanını taşımaktadır.1912 yılında imparatorluktan
cumhuriyete geçen Çin, 1930’lu yıllarda komünizmin etkisi altında kalmış ve bu
etki 1949 yılında tamamen ülkeye hâkim olarak varlığını sürdürmüştür. 1965 ve
1976 yılları arasında Mao’nun yönetime geçmesi Çin için yeniden doğuş olmuş
ve kültürel gelişimi hız kazanmıştır. Bu gelişme halen hız kaybetmeden devam
etmektedir(Lassey,1997,286).
Çin’in sağlık konusuna verdiği önem ülkelerine özgü tedavi yöntemleri
geliştirme çabalarından da anlaşılmaktadır. Nüfusun fazla olması eski çağlarda
yeterli sağlık sisteminin gelişmemiş olması nedeniyle halkı, akupunktur veya
bitkisel çaylarla tedavi gibi geleneksel yöntemleri uygulamaya yöneltmiştir.1951
yılında ilk Sağlık Sigortası Kanunu çıkartılmıştır. Bu kanun ile kentsel bölgelerde
çalışan işçi ve emekliler sağlık güvencesi altına alınmıştır. Kırsal bölgelere
yönelik ilk sağlık sigortası çalışmaları ise 1978 yılında
başlamıştır(Roemer,1991,594).
Dünyanın en kalabalık ülkesi olmasına karşılık, oldukça iyi düzeyde
sayılabilecek sağlık hizmeti verilmektedir. Bunun temeli birinci basamak sağlık
hizmeti sunumunu oldukça düzenli yürütülmesinden kaynaklanmaktadır. Ülkede
sağlık sitemi Kamu Sağlık Büroları aracılığı ile yürütülmektedir. Ülkedeki siyasal
hiyerarşi sağlık sistemine de yansımıştır ve il, kasaba ve köy sistemi
bulunmaktadır. İllerde hastaneler, kasabalarsa sağlık merkezleri ve köylerde
sağlık istasyonları hizmet vermektedir. Kasaba ve köylerde birinci basamak
sağlık hizmeti sağlanırken illerde uzmanlık gerektiren tedaviler, cerrahi
müdahaleler gibi daha geniş kapsamlı sağlık hizmetleri
verilmektedir(Aviva,1990,94).
112
3.5.2.1.Çin’de Kamu Sağlık Sigorta Kuruluşları
Çin’de kamusal sağlık sigortası üç temel kuruluş tarafından
yürütülmektedir. Bunlar Hükümet Çalışanları Sağlık Sigortası, İşçi Sağlık
Sigortası ve Kırsal Sağlık Sistemi Kooperatifi’dir(Aviva,1990,94).
3.5.2.2.Hükümet Çalışanları Sigorta Kuruluşları
Bu sigortanın kapsamında tüm hükümet çalışanları, siyasi parti
çalışanları, gaziler ve öğrenciler bulunmaktadır. Sistemde sigortalının bakmakla
yükümlüğü olduğu kişiler sağlık sigorta sistemi dışında bırakılmış sadece
çalışanlar güvenceye alınmıştır. Finansmanı tamamen devlet tarafından
karşılanmaktadır. Sigortalı önce sağlık kuruluşuna başvurarak sağlık hizmeti
karşılığında ücret ödemekte daha sonra devlet tarafından bu ücret kendisine
iade edilmektedir(Aviva,1990,94).
3.5.2.3. İşçi Sigortaları (Laobao Yilao)
Bu sistem devlet ya da kolektif işletmelerde sürekli ve sözleşmeli çalışan
işçiler, emekliler ve bağımlıları kapsamaktadır. 100’den fazla işçinin çalıştığı
yerlerde sisteme girmek zorunludur. Sağlanan yardım parasal ve sağlık olmak
üzere ikiye ayrılmaktadır.200’den fazla işçi çalıştıran işyerlerine klinik açma
zorunluluğu getirilmiştir. İşçilerin doktor tedavisi, ilaç yardımı buralarda
yapılmaktadır. Daha kapsamlı hizmetler ise hastaneler tarafından
sağlanmaktadır. Finansmanın yarısı sigortalı yarısı işveren tarafından
sağlanmaktadır. Önemli bir ayrıntı olarak; ülkede nüfusun giderek artması
ekonomik sorunları da beraberinde getirdiğinden; aile planlaması tedavi
hizmetleri ücretsiz devlet tarafından karşılanmaktadır(Aviva,1990,95).
3.5.2.4.Kırsal Sağlık Sistemi Kooperatifleri
Bu sistemde gönüllü sigortalılık esası vardır. Buna rağmen kırsal
kesimde yaşayan nüfusun büyük çoğunluğu belirli katkılar ile sisteme dâhil
olmuştur. Bu sistem köyler ve kasabalarda yer alan sağlık kurumları tarafından
yürütülmektedir. Sigortalı sağlık hizmeti alarak giderleri ödemekte ve daha
sonra sigortası tarafından kendisine iade ödeme yapılmaktadır. Sigortalı kendi
113
bölgesi dışındaki sağlık kuruluşundan hizmet alırsa iade ödeme %40 oranında
kesintiye uğramaktadır(Aviva,1990,95).
3.6. AB’ye Hazırlık Sürecinde Üyelik Şartlarının Sağlanması İçin Yapılması Gereken Düzenlemeler Ve 2009 İtibariyle Genel Görünüm
AB’nin sağlık politikaları ve sağlık hizmetleri alanında yetkileri
genişlemekle birlikte genellikle üstelendiği rol “yerindelik ilkesinden” hareketle;
üye ülkenin politikasını tamamlayıcı yönde olmaktadır. Sağlık harcamalarının
finansmanı üye ülkenin yetki alanında olmakla birlikte, eğer üye ülke, sağlık
harcamalarının finansmanı konusunda sıkıntı yaşıyor ya da AB, üye ülkenin
sağlık sisteminde katma değer yaratacağına inanıyorsa devreye girmektedir.
2005 yılından itibaren AB ile katılım müzakere süreci yaşayan Türkiye de,
AB’nin sağlık alanındaki uygulamalarından etkilenmekte ve diğer alanlarda
olduğu gibi bu alanda da uyum göstermek durumundadır(Yıldırım,2008,1).
Sağlık alanında AB uygulamalarına uyum sağlamak ve Türkiye’de
mevcut sağlık sigorta sistemine ilişkin sorunlara çözüm yaratmak amacıyla bir
dizi reform kararları alınmıştır. AB’nin, üyelik şartlarının sağlanabilmesi için
zorunlu kıldığı reformlar; malların, hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaşımı, gıda
güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası, ,istatistik, sosyal politika ve
istihdam, sağlık ve tüketicinin korunması olarak belirtilebilir. Türkiye’nin kendi
sağlık sisteminde yaşanan sorunlara çözüm yaratmak amacıyla yapmaya
çalıştığı, reformu ise “sağlıkta dönüşüm projesi” başlığı altında
bilinmektedir(Yıldırım,2008,2).
Malların, hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaşımı konusundaki
reformlardan bahsederken, sağlık ekonomisinin bu üç faktörünün ayrı olarak ele
almalıyız. Malların serbest dolaşımı konusunda, ilaç malzemeleri, kimyasallar
ve gıda maddeleri ticareti alanında devam eden teknik engellerin kaldırılması
hedeflenmiştir. Bu alanda yapılacak piyasa gözetimine verilen önem arttırılmalı
ve ek kaynak aktarımı yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın, ilaç izleme sistemi
getirmesi ile sahte ilaç ile mücadelede başarı sağlanmıştır. Kişilerin serbest
dolaşımı konusunda en büyük gelişme, hiç kuşkusuz SGK’nın kurulması ve
desteklenmesidir. SGK’nın kurulması ile birlikte, sağlık sigorta sistemi tek çatı
altında toplanmış ve kurumlar arasındaki prosedür nedeniyle yaşanan hizmet ve
114
zaman kayıpları önlenmiştir. Hizmetlerin serbest dolaşımı konusunda ise
diğerlerine göre daha az yol katedilebilmiştir. Bu alanda yapılacak reform için,
sağlık personelinin standartlarının belirlenmesi ile birlikte, cinsiyet, milliyet ve
ikamet zorunluluğu konularındaki uygulamalarda değişikliğe gidilmelidir(Avrupa
Birliği Türkiye İlerleme Raporu,2009,40-43).
Gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası alanındaki reformlar
sınırlı kalmıştır. Gıda güvenliği konusunda ulusal hızlı uyarı sistemi kurulmuş
fakat kullanımı etkin hale getirilememiştir. Gıda ve yem ürünlerinin piyasaya
sürülmesine ve tarımsal gıda tesislerinin ilişkin AB hijyen koşullarını yerine
getirmesi için yasal düzenlemelerde eksiklik görülmüştür(Avrupa Birliği Türkiye
İlerleme Raporu,2009,55).
Sağlık alanında istihdam konusunda yapılan reformlar başarılıdır. Sağlık
kurumlarındaki hekim ve diğer sağlık personellerinin eğitimleri sağlanmış ve
yeterli eğitim şartını sağlamayan personelin ilgili alanda çalışması
engellenmiştir(Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporu,2009,56).
Sağlık sigortacılığı sistemine yansımaları en çok hissedilecek olan
alan sağlık ve tüketicinin korunması alanında, kamu sağlığı bakımından
önemsenebilir ilerlemeler kaydedilmiştir. Reform sonrasında, 65 yaş üzerindeki
nüfus tarihinin en üst seviyesine çıkmış ve erkekler için ortalama ömür 71,40,
kadınlar için ortalama ömür 75,80 düzeyine ulaşmıştır. Bununla birlikte,
doğurganlık oranı 2008 itibariyle %2,15’e düşmüş ve doğumların %90’ı hastane
ya da sağlık merkezlerinde yapılmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak, sağlık
merkezlerinde gerekli teçhizat sağlanmış ve erken teşhis ile kontrol önlemleri
konusunda kurulan elektronik bilgi sistemi tedavi süreçlerini
hızlandırmıştır(Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporu,2009,85).
Türkiye’nin sağlık alanında yaptığı reformlarda bir miktar ilerleme
kaydetmiş olmasına rağmen, müzakere sürecinde uyum şartlarını sağlaması
bakımında yerine getirmesi gereken ek reformlar bulunmaktadır. Bunları şu
şekilde özetleyebiliriz (Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporu,2009,85):
ü Ulusal Kamu Sağlığı Enstitüsünün kurulması
ü Ulusal Hücre Eşgüdüm Merkezi TÜRKÖK’ün aktif hale getirilmesi
ü Akıl sağlığı eylem planı tamamlanmalı
ü Ulusal Kanser enstitüsü kurulmalı
ü Reform çalışmaları için ek kaynak ve personel desteği verilmelidir.
115
3.7. Türkiye’de Özel Sağlık Sigortalarının Prim ve Teminat Bakımından
Durumu
Ülkemizde özel sağlık sigortacılığının ortaya çıkması 1990’lı yılların
başlarında olmuştur. Gelişmesinin nedeni; insanların sağlık hizmeti almak için
herhangi bir sosyal güvenlik sisteminin içerisinde olmasına rağmen, istedikleri
hız ve kalitede sağlık hizmeti alamamalarıdır. Bu durum; özel şirketlerden sağlık
sigortası poliçesi satın alan tüm kişilerin, hem sosyal güvenlik kurumlarına hem
de özel sigorta şirketlerine prim ödemekte olduğudur. Mükerrer prim ödemesi
nedeniyle ciddi bir kaynak israfı söz konusudur ve bu durumu engellemek için
tamamlayıcı teminatlı özel sağlık sigorta poliçeleri düzenlenmelidir. Özel sağlık
sigortalarında prim oranlarını, sigortalı sayısı ve bu sigortalıların yaş dağılımları
belirler. Ülkemizde toplam sigortalılar içerisinde özel sağlık sigortası olanların
oranı %1 civarındadır. Sigortalı sayısı fazla olmadığından, risk yeterince
dağıtılamamakta ve ödenecek yıllık prim tutarları, ortalama satın alma gücüne
göre yüksek kalmaktadır. Bir diğer önemli nokta da, ödenen yüksek primlere
karşın, özel sağlık sigortası satan şirketlerin tazminat / prim oranları sigorta
şirketleri aleyhinde gerçekleşmektedir(Su,2004,1).
Aşağıdaki tabloda, özel sağlık sigorta sektörü ile ilgili bazı bilgiler yer
almaktadır.
Tablo 17. 1998-2009 Yılları Arasında Türkiye’de Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Bilgileri
YILLAR
ÖZEL SİGORTA ŞİRKETİ SAYISI
ÖZEL SAĞLIK SİGORTASI SATAN ŞİRKET SAYISI
ÖZEL SAĞLIK SİGORTALI KİŞİ SAYISI
SAĞLIK SİGORTASI SATAN ŞİRKETLERİN TOPLADIĞI SAĞLIK SİGORTA PRİMİ (TRİLYON TL )
TOPLAM SİGORTA PRİMİ İÇİNDE SAĞLIK SİGORTASI PRİM ORANI (%)
1998 65 41 599.703 56 10,1 1999 63 40 743.399 107 10,9 2000 63 40 690.363 187 10,5 2001 61 40 655.703 270 10,8 2002 54 34 697.505 410 11,4 2003 54 31 723.826 976 10,80 2004 52 39 843.752 734 10,06 2005 52 32 974,251 799 9,78 2006 46 29 1.186,333 984 10,33 2007 50 28 1.275,839 1.218 11,26 2008 50 32 1.266,049 1.326 11,68 2009 59 36 1.293,890 1,415 13,33
Kaynak: Türkiye Reasürans ve sigorta Şirketleri Birliği, Türkiye İstatistik Kurumu, Hazine
Müsteşarlığı ve SAGMER web siteleri
116
Tabloda yer alan bilgilere göre; 1998 ve 2009 yılları arasındaki 10 yıllık
süreçte özel sağlık sigortasına olan talep artmış ve 2000 yılından önce toplam
sağlık sigortalılar içerisinde özel sağlık sigortalıların payı %1 iken, 2009 yılı
itibariyle %2’nin üzerine çıkmıştır. Sigortalı sayısındaki artış, göze çarpar
oranda olmakla birlikte, büyük oranda grup sağlık sigortalılardan oluşmaktadır.
Bunun nedeni, değişen işgücü piyasası şartlarına paralel olarak, işverenin
çalışanlarının memnuniyetini sağlamaya yönelik özel sağlık sigortaları satın
almasıdır. Bu durum; bireylerin özel sağlık sigortası dolayısıyla aldıkları sağlık
hizmet kalitesinin yükselmesi ve sağlık poliçelerine olan talebin ferdi poliçeler
ayağında da artışı tetiklemektedir. Özel sağlık sigortası sistemine erken yaşta
ve sağlıklı dönemde katılım sağlanmalıdır. Bireyler, herhangi bir sağlık sorunu
ile karşılaştıktan sonra sağlık sigortası düzenletme kararı almaktadır. Bu durum
ferdi poliçe sayısının, grup sağlık poliçesi sayısına göre daha yavaş oranda
artmasına neden olmaktadır(Su,2010,1)
3.8.Türkiye’de ve AB’de Özel Sağlık Sigortacılığının Karşılaştırılması, Geliştirilmesi ve Etkin Kullanımına Yönelik Öneriler ve Sağlıkta Dönüşüm Programı
3.8.1.Özel Sağlık Sigortacılığının Etkin Uygulanmasına Yönelik Ön Şartlar
Türkiye’de özel sağlık sigortacılığı 1983 yılında, primleri işveren
tarafından ödenen ve personelinin kapsandığı, gruplara yönelik olarak başlamış
ve 1988 yılı itibariyle fertlere de sunulmuştur. Genellikle orta ve üst gelir grubu
tarafından tercih edilen özel sağlık sigortası, zaman içerisinde prim, hasar ve
teknik karlılık bakımından deneyim kazanılması nedeniyle, özel sigorta
şirketlerinin önemli ürünleri arasında yerini almıştır(Sevil,1996,2).
Özel sağlık sigortası kullanımını etkileyen faktörleri; sağlık hizmetlerinde
kullanım sıklığı, karşılıklı iyi niyet prensibi, sağlık kuruluşları ve doktorların
tercihi, portföyün büyütülememesi ve istatistiksel veri yetersizliği olarak
sıralayabiliriz. Prim tahsilâtı ile ilgili sorunları ise, sadece fiyatta rekabet, teminat
rekabetinin öncelik olarak algılanmaması ve sosyo - kültürel ve ekonomik yapı
olarak belirtebiliriz. Bu faktörler, ülkelerin yapısal farklılıkları ile değişiklik
göstermekte olup, her ülkenin kendi sosyo-ekonomik yapısı ve ekonomik
ajanların beklentileriyle şekillenmektedir. Genel olarak ele alınacak olursa;
117
denetleme mekanizmasının eksiksiz çalışması, müşteri memnuniyetinin ön
planda tutulduğu sigorta şirketi vizyonu, fiziki sermaye tamamlayıcılığı, yeni ve
gelişmiş teknolojilerin aktif olarak kullanımını öngören sektör tarafından ortak
olarak sunulması gereken teknik destek ve yabancı sigorta şirketleri pazar
payının ne oranda olduğunun takibinin, kamu destekli özerk bir kurum eliyle
düzenlenmesi özel sağlık sigortacılığı sisteminin etkin çalışması için
etkenlerdir(Su,2004,1).
Özel sağlık sigortacılığının etkinliğinin sağlanması için öncelikle sigorta
şirketlerinin üzerine büyük görevler düşmektedir. Yapılması gerekenleri birkaç
madde halinde sıralayacak olursak(Su,2004,2-4):
• Şirket performansını artırmaya yönelik, sigortalıların düşüncelerine önem
vermek,
• Sigortalıların doğru ve rahatlıkla bilgi alabilmelerini sağlamak
• Mevzuat ve sözleşmeler çerçevesinde giderlerin öngörülen sürede
ödenmesini sağlamada süreklilik
• Karşılıklı bilgi alış/verişlerinde sadelik, kolaylık, açıklık sağlamak,
• Şirketin güçlü olmasının her iki tarafa da sağlayacağı yararları
benimsetme, uygulatma
• Aracı kurum, kuruluş ve personelin sağlıklı bilgi ve eğitim donanımlı
olmasını, tanıtımlarında açık, şeffaf ve dürüst davranma politikasını
hayata geçirmek ve sürdürmek,
• Sigortalının beyanlarında doğru, dürüst ve şeffaf olmasını sağlayacak
etkenleri saptayarak uygulanmasını sağlamak
Özel sağlık sigortacılığı sisteminin etkin çalışmasında, sigortalının da
etkisi bulunmaktadır. Etkinliğin sağlanmasında sigortalıdan kaynaklanan
sorunlarında saptanması ve sigorta şirketlerinin bu sorunlu göz önüne alarak
çözüm üretmesi gerekmektedir. Bu sorunları şu şekilde
sıralayabiliriz(Su,2004,2-4):
ü satın alınan poliçenin özel ve genel şartlarının bilinmemesi,
ü satın alınan poliçenin bir sağlık yardımı gibi algılanması,
ü poliçeyi kendisi dışında kişilerce de kullandırılması talebi,
ü yanlış beyan,
118
ü kötü niyet,
ü suistimal
Özel sağlık sigortacılığı sisteminin bir diğer tarafı da sağlık kurumlarıdır.
Sağlık kuruluşundan kaynaklanan sorunları özetlersek(Su,2004,2-4);
– Teknik alt yapı eksikliği
– Personel eksikliği
– Gereksiz tetkiklerin istenmesi, tedavilerin planlanması,
– Suistimal
– Kötü niyetli yaklaşım
– Sözleşmelerin bilinmemesi,
– Uygulayıcılara sürekli ve güncel bilgilerle revize edilmiş eğitimlerin
verilmemesi şeklinde sıralayabiliriz.
3.8.2.Türkiye’de Özel Sağlık Sigortacılığının Geliştirilmesi ve Etkin Kullanılması İçin Öneriler
Sağlık alanında yapılması düşünülen değişikliklerin gerekliliği konusunda
kesin yargı olsa da, olumlu ve olumsuz yönlerinin yaşanacağına yönelik
kuşkular mevcuttur. Önemli olan, reformlar ile sağlanması planlanan sistemin
olumlu yönlerinin ve önceki sisteme göre üstünlüklerinin, olumsuz yönlerinden
fazla olmasıdır. Eğer, “sağlıkta dönüşüm projesi” uygulamaları sonunda, ortaya
çıkan etkilerin olumlu yönlerinin fazla olduğu görülürse, reform çalışmalarının
ilerleyen aşamalarında da başarı sağlanabilinecektir. Projenin başarısını
değerlendirmek için, Türkiye’nin sağlık sisteminin mevcut sorunlarını analiz
etmemiz gerekmektedir(Öztek,2001,20).
SGK öncesi sağlık hizmetlerinin sunumundaki mevcut durumu ve
yaşanan sorunları şu şekilde sıralamak mümkündür(Öztek,2001,10-11):
1. Kamu sağlık hizmeti sunumunda yer alan her üç basamakta,
merkeziyetçi bir yapılanma vardı. Bu yapı, kimi zaman hizmet
gereklerinin belirlenmesinde ve hizmet gereklerine yönelik çözüm
üretmede engelleyici olmaktaydı. Sağlık hizmetlerinin yönetim ve
organizasyonu, gerek taşrada, gerekse merkezde, kişisel
119
yönlendirmelere açıktı. SGK ile üçlü yapı “tek çatı” altında toplanmış
olsa da, benzer sorunlar devam etmektedir.
2.Sağlık kuruluşlarında, yönetim konusunda gerekli ve yeterli düzeyde
eğitim almış yöneticiler ya da profesyonel yöneticiler
bulunmamaktadır. Sağlık yönetiminde bu eksiklik, sağlık hizmeti
sunumunu ve hizmetin zamanın koşullarına göre kendini
dönüştürmesini olumsuz etkilemektedir.
3. Özellikle 1980’lerden sonra, özel sektörün sağlık hizmetlerine olan
ilgisi artmıştır. Bu artan ilgiye paralel olarak, mevzuatta düzenlemeler
yapılamamış ve sağlık çalışanları açısından ekonomik ve sosyal
haklarını koruyucu tarzda yeterli çalışmalar yapılamamıştır.
4. Sağlık hizmeti sunumunda, günün koşullarını gerektirdiği mesleki
risk değerlendirmeleri yapılamamıştır.
5. Sağlık çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarında yeterli gelişme
sağlanamadığı ve yeterli düzeyde eğitim verilemediği için, sağlık
hizmetleri sunumunda olması gereken düzeyde anlayış ve saygı
sağlanamamıştır. Bu eksiklik, özellikle hizmetlerden yararlananlar
açısından bir dezavantaj oluşturmaktadır.
6. Koruyucu sağlık hizmetleri alanında, istenilen ve kalkınma
planlarında öngörülen düzeyde başarı sağlanamamıştır.
7. Sağlık hizmetlerinde gelişen teknolojiye paralel olarak altyapı
düzenlemeleri önemli ölçüde sağlanmış olmakla beraber, ülke
düzeyinde dengeli dağılım gerçekleştirilememiştir.
8. Sağlık hizmetleri sunumuna ilişkin bazı alanlarda, mevzuat
yetersizlikleri bulunmaktadır. Bu yetersizlikler hizmetin etkili ve
verimli olmasını doğrudan etkilemektedir.
9. Sağlık hizmetlerinde kaynak sorunu ve israf aynı oranda artarak
devam etmektedir.
Sağlık alanında yaşanan insan gücü konulu olumsuzluklar şu şekilde
sıralayabiliriz(Öztek,2001,11):
1. Sağlık personeli sayıları ve istihdamı: sağlık insan gücünde yaşanan ana
sorun istihdam biçiminin standartlarının konulamamış olmasıdır. Hekim,
ebe ve hemşirelerin ülke genelindeki dağılımı, hem bölgelere hem de kır-
120
kent özelliklerine göre dengesizlikler göstermektedir. Beslenme ve diyet
uzmanı, psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi elemanların sayısı örgütteki
tüm hizmetlere yetecek düzeyde değildir.
2. Atıl kapasite ve personel yetersizliği: sağlık evlerinin çoğunda ebe yoktur.
Kırsal bölgelerdeki sağlık ocaklarının önemli bir kısmında hekim yokken,
kentlerdeki sağlık ocaklarında gereğinden fazla hekim bulunmaktadır.
3. Eğitime uygun olmayan atamalar: bazı özel alanlarda beceri eğitimi
kazanmış olan personelin önemli bir kısmı aldıkları eğitimlere uygun
olmayan yerlerde çalışmaktadırlar.
4. Hekim eğitimindeki sorunlar: ülkemizde yeterli hekim bulunmakla birlikte,
politik gerekçelerle ve plansız olarak açılan tıp fakülteleri nedeniyle,
gereğinden fazla hekim mezun edilmektedir.
5. Hekim sanayi ilişkileri: ilaç ve tıbbi araç-gereç üretip pazarlayan
şirketlerle hekimler arasındaki ilişkiler dikkat çekecek boyutlara erişmiştir.
Bu ilişkilerin bazılarının yüz kızartıcı şekilde menfaat ilişkisi biçimine
dönüştüğü bir gerçektir.
6. Personelin özlük hakları: sağlık personelinin ücretlendirme ve diğer özlük
hakları ve çalışma koşulları özendirici olmaktan uzaktır.
Sağlık sigorta sisteminin sorunlarını finansman ve insan gücü olmak
üzere iki ana başlık altında değerlendirirsek, tez çalışması bulguları sonuçlarına
ve genel değerlendirmeye göre iki kısımda öneriler getirebiliriz.
3.8.2.1. Araştırma Bulguları Sunucu Öneriler
Sağlık finansmanında yaşanan olumsuzluklar ve sorunların aşılması için
sunulabilecek önerileri şu şekilde sıralayabiliriz(Öztek,2001,12):
1)Sağlık sektöründeki finansal göstergeler, gelişmiş ülkeler düzeyine
yükseltilmelidir. Bütçeden sağlık hizmetlerine ayrılan paylar ve kişi
başına sağlık harcamaları artırılmalıdır. % 1’ler düzeyinde
gerçekleşen koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay oranı, %5’lere
yükseltilerek, tedavi edici sağlık hizmetlerine harcanan kaynaklar
azaltılmalıdır.
121
2) Sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanı farklı kuruluşlar
tarafından yerine getirilmeli ve bu kuruluşlar arasında eşgüdüm
sağlanmalıdır.
3) Sağlık politikaları oluşturma aşamasında, ilgili kamu kuruluşlarının
yanında, sivil toplum örgütlerinin de katılımı sağlanmalıdır. Bu şekilde
oluşturulacak olan bir sağlık politikası, yaşanan sorunları en aza
indirgeyecek ve kaynak savurganlığı önlenebilecektir.
4) Özel sektörün sağlık yatırımları özendirilmelidir. Ancak, bu yapılırken,
hizmetlerin planlaması ve hizmet gereklerinin saptanması Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılmalıdır. Öncelikler ve ulaşılmak istenen
hedefler belirlendikten sonra, özel sektörün saptanan öncelikler
doğrultusunda yatırım yapması teşvik edilmelidir. Bu sağlanamadığı
zaman, kaynak savurganlığını önleyebilmek oldukça zordur.
5) Sağlık kuruluşlarında bütçeler rasyonel şekilde oluşturulmalı ve bütçe
uygulamasının her aşamasında denetim yapılmalıdır.
Sağlık alanında yaşanan insan gücü konulu çözüm önerilerini şu
şekilde sıralayabiliriz(Öztek,2001,11):
1) Sağlık insan gücünde istihdam biçiminin standartlarının belirlenmiş
olması gerekmektedir. Hekim, ebe ve hemşirelerin ülke genelindeki
dağılımı, hem bölgelere hem de kır-kent özelliklerine göre adaletli
biçimde dağıtılmalıdır.
2) Sağlık personelinin ücretlendirme ve diğer özlük hakları ve çalışma
koşulları özendirici duruma getirilmelidir.
3.8.2.2. Genel Öneriler
Sağlık finansmanında yaşanan olumsuzluklar ve sorunların aşılması için
sunulabilecek önerileri şu şekilde sıralayabiliriz(Öztek,2001,12):
1) Sağlık sektörünün finansal yapılanması, eşitlik ve adalet ilkeleri
doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Tüm bireylerin sosyal güvenliğe
kavuşturulması ve temel sağlık hizmetlerine ulaşabilmenin koşullarının
122
tüm bireyler için eşit olması sağlanmalıdır.
3) Sağlık sistemi finansmanında, tüm gelir gruplarını sosyal sigortaya
kavuşturmayı temel alan, genel sağlık sigortası sistemine geçilmelidir.
Özellikle, ödeme gücü olmayan bireylerin sağlık hizmetlerinden eşit
olarak yararlanmasının önü açılmalıdır.
4) Sağlık hizmetlerinin tüm basamaklarına ayrılan kamu paylarında,
objektif kriterler belirlenmeli, israf ve kayırmacılık önlenmelidir.
5) Sağlık hizmetleri sunumunda aşırı merkeziyetçiliği önlemek
suretiyle, kaynakların yerel gereksinimler doğrultusunda ve etkin-verimli
bir şekilde kullanılmasının önü açılmalıdır.
6) Sağlık hizmetleri yönetiminde, ilgili eğitimi almış meslekten bireylerin
veya profesyonel yöneticilerin etkinliği artırılmalıdır. Böylelikle, finansal
konulara ve ilgili mevzuat düzenlemelerine hakim olan ve kendini
günün gerekleri doğrultusunda yenileyebilen yöneticilerin önü
açılacaktır.
7) Sağlık harcamaları tüm boyutları ile denetlenmeli ve denetim sonuçları
kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
8) Sağlık hizmetlerinde fiyatlandırmalar yapılırken, standartlar
oluşturulmalıdır. Bu fiyatlandırmaların maliyet temelli olarak yapılması
esas olmalıdır. Aynı koşullara sahip olan kuruluşlar arasındaki
fiyatlandırma farklarının önüne geçilmelidir.
9) Uzun dönemde, sağlıkla ilgili tüm finansal göstergelerde Avrupa Birliği
normlarına uyum sağlanmalıdır.
Sağlık alanında yaşanan insan gücü konulu çözüm önerilerini şu şekilde
sıralayabiliriz(Öztek,2001,11):
1) Sağlık evlerinin çoğunda yeterli sayıda personel bulunması sağlanmalı
ve kırsal bölgelerdeki sağlık ocaklarının önemli bir kısmında hekim
yokken, kentlerdeki sağlık ocaklarında gereğinden fazla hekim
bulunması sonucunu doğuran dengesiz personel dağılımının önüne
geçilmelidir.
2)Bazı özel alanlarda beceri eğitimi kazanmış olan personelin uzmanlık
alanlarına uygun olmayan yerlerde çalışmalarının neden olduğu
123
körelme ve atıl kalmanın önüne geçilerek, sağlık ekonomisi bütün halde
düşünülmeli ve araştırmanın önü açılmalıdır.
3)Ülkemizde yeterli hekim bulunmakla birlikte, politik gerekçelerle ve
plansız olarak açılan tıp fakülteleri nedeniyle, gereğinden fazla hekim
mezun edilmesi sistemin gelişmeye kapalı kısır döngü içine düşmesine
neden olmaktadır. Bu durumun ortadan kaldırılması için; tıp
fakültelerinin AB düzeyinde yeterli fiziksel sermayeye kavuşturulması
gerekmektedir.
4)İlaç ve tıbbi araç-gereç üretip pazarlayan şirketlerle hekimler arasındaki
ilişkiler dikkat çekecek boyutlara kadar gelmiş olması; yüz kızartıcı
şekilde menfaat ilişkisi biçimine dönüşmesi gerçeğini doğurmuştur. Bu
durumun ortadan kaldırılması için sağlık kurumlarında idari personel
yetiştirilmeli ve maliyet analizi etkin bir biçimde yapılarak kararlar
alınmalıdır.
124
SONUÇ
Türkiye’nin sağlık alanında yapacağı reformlar, AB’nin müzakere
sürecinde zorunluluk şartı olarak gördüğü alanlara paralel olarak, “sağlıkta
dönüşüm projesi” kapsamında yer almaktadır. Bu projeye göre; Sağlık
Bakanlığı idari açıdan yeniden yapılandırılmaktadır, tüm vatandaşlar Genel
Sağlık Sigortası kapsamına alınmaktadır, hastanelerin özerk yapıya
kavuşturulması sağlanmaktadır, sağlık alanına yatırımlarda özel sektör teşvik
edilmektedir, kamu kuruluşlarında alt kademelere yetki verilmektedir. Aynı
zamanda proje kapsamında yer alan; sağlıkta e-dönüşüm projesi, sosyal
güvenlik kurumları tek çatı altında toplanması ve aile hekimliği uygulamasına
geçilmesi adımları büyük oranda tamamlanmıştır (SGK raporları,2009,13).
Aile hekimliği ile ilgili olarak, 24 Kasım 2004 tarihinde 5258 sayılı “Aile
Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun” kabul edilmiş ve uygulamaya
konulmuştur. Bu uygulama ile; ülkede yaşayan herkesin bir aile hekimi olacaktır.
Aile hekimleri, özel statüde çalışanlar olabileceği gibi, sağlık ocağı hekimleri de
olabilecektir ve yalnızca birinci basamak tedavi işlerini yapmaktadırlar. Aile
hekimi olarak çalışmak isteyen sağlık ocağı hekimleri, bir eğitimden geçirilip bu
kişilere “aile doktoru” denilecektir. Hekimler, ev ziyaretleri yapacak, ilk yardım
hizmeti verecektir. Hekimine yardımcı olmak üzere, hemşire veya ebe
mesleğinden seçilmek üzere aile sağlığı elemanı bulunacaktır. Hekimlerin
ücretleri çalıştıkları bölgeye göre farklı olacaktır(Öztek,2001,16).
Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle yürürlüğe
girmiştir. Sağlık sistemimiz, mevcut bütün faktörleriyle birlikte bu yasaya göre
hareket etmektedir(Yıldırım,2008,6). Genel Sağlık Sigortasının kabulü ile sağlık
sistemimizde önemli değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin bazıları aşağıda
incelenmiştir (TTB raporu,2008,1).
Bu değişikliklerden ilki; sevk zinciri zorunlu hale getirilmesidir. Bu sayede;
birinci basamak sağlık hizmeti sunucusunun değerlendirmesi sonrası bireyler
farklı hekimlerle de görüşecek, böylece maliyet kaybı önlenecektir. Aynı
zamanda, sevk kayıt sistemi sayesinde veriler de düzenli olacağından, ülkenin
sağlık sistemi kontrol altında tutulabilecektir(T.C.Sağlık Bakanlığı
Raporu,2009,24). Buna karşılık, iş kazası meslek hastalığı, afet, savaş hali ve
125
acil haller dışında sevk zincirine uyulmaması durumunda sağlık hizmeti bedeli
kurumca karşılanmayacaktır. SGK, Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak, birinci,
ikinci, üçüncü olarak sınıflandırılmış sağlık hizmet sunucuları arasında sevk
zincirini, tanı, ön tanı, hekimlerin ve diş hekimlerinin uzmanlıklarını dikkate
almak suretiyle tüm yurtta veya il ya da ilçe bazında belirlemeye yetkili oldu
(TTB raporu,2008,1).
Bu yasa, bazı istisnalar haricinde, tüm vatandaşlar sağlık sigorta sistemi
kapsamına alınacaktır(T.C.Sağlık Bakanlığı Raporu,2009,24). Bu istisnalar; köy
ve mahalle muhtarları, hizmet akdine bağlı olmaksızın, kendi adına ve hesabına
bağımsız çalışanlar, genel sağlık sigortalısı olmayıp başka bir ülkede sağlık
sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar için sağlık kuruluşuna
başvuru tarihinde 60 günden fazla prim borcu olanlar genel sağlık sigortasından
yararlanamayacak(TTB raporu,2008,1).
Yasa kapsamında, sigortalılardan, kendilerine sunulan hizmet
karşılığında belirli oranlarda katkı payları alınacaktır. Bu durum, tamamen
ücretsiz hizmet sunulan sistemlerdeki mevcut sorun olan maliyet kaybını
ortadan kaldıracak, diğer taraftan belirlenen katkı payı oranı da sigortalının
bütçesini zorlamayacaktır(T.C.sağlık Bakanlığı Raporu,2009,22). Diğer taraftan,
kanun metninde geçen ve “kurum ikinci ve üçüncü basamağa başvurularda bu
katılım payını yarıya kadar azaltmaya ve beş katına kadar artırmaya yetkili
olacak” ifadesi, sistemi kötü niyete açık hale getirmektedir(TTB raporu,2008,1).
Yasa kapsamında, SGK öncesinde üç farklı sosyal güvenlik kurumuna
bağlı hastanelerde hizmet veren öğretim üyesi hekimlerin ücretleri standart
olarak belirlenirken, değişiklinle kamuya ait sağlık kuruluşları ve vakıf
üniversitelerince, öğretim üyeleri tarafından bizzat verilen sağlık hizmetlerinde
tavanı kurum tarafından belirlenecek ek ücret alınabilecek. Bu durum, kamu ve
özel sağlık kurumları arasındaki, hizmet sunumundan kaynaklanacak rekabeti
arttıracağından, sağlık alanında Türkiye’deki hizmet kalitesini
yükseltecektir(T.C.sağlık Bakanlığı Raporu,2009,12). Diğer taraftan, kurumlara
tanınan bu yetki ve özerklik nedeniyle, sağlık hizmeti, ticari kaygılarla yerine
getirilecektir(TTB raporu,2008,1).
Sigorta sisteminin en büyük kamburlarından bir tanesi olan, eski yeşil
kart uygulaması sonlandırılacak. 01.10.2010’a kadar genel sağlık sigortalısı
sayılacak olan yeşil kartlılar muayene ve tedavi ücretleri üzerinden katılım payı
126
ödeyecek, katılım payları ancak başvururlarsa kendilerine iade edilecek. Yeni
yeşil kart başvuruları yeni usule göre değerlendirilecek. Bu durum, sağlık
sisteminin maliyetlerini düşürecek ve tasarruf sağlayacaktır (T.C.sağlık
Bakanlığı Raporu,2009,12). Fakat aynı zamanda, herhangi bir sosyal güvencesi
ve geliri olmayan vatandaşların sistem dışında kalması halini doğuracaktır(TTB
raporu,20091).
Sağlıkta dönüşüm projesi kapsamında yapılan değişiklikler farklı
görüşler çerçevesinde değerlendirilerek eleştirilmektedir. Eleştirilerin
merkezinde de “Türkiye’nin bu şekildeki bir reform hareketine hazır olup
olmadığı” yer almaktadır. Bu konudaki soru işaretlerini yok etmenin yolu;
uygulanmakta olan pilot çalışmaların bağımsız bir kurum tarafından ve bilimsel
esaslara göre değerlendirilmesi olacaktır. Bunu sağlanamaması sonucunda
kamuoyunun reforma olan inancı zedelenecektir. Bu konulardan en önemlisi
belirsizliktir. Bu durum, sağlık hizmeti yatırımcılarının kararsız kalmasına yol
açacaktır. Bir diğeri; karmaşık örgütlenmedir. Eğer, taşradaki sağlık hizmetleri il
özel idarelerine devredilirse sağlık hizmetleri karmaşık bir duruma gelecektir. Bu
yapılanmanın hizmetlerde kaos dönemi başlatacağından endişe edilmektedir.
Bir başka nokta; özelleşme konusudur. 1920’lerden itibaren kamu tarafından
sunulan sağlık hizmetlerinin kamu ve özel kurumlar ortaklığı ile sunulması ve
finanse edilmesi, bu uygulamanın karşıt görüşünü savunanlar tarafından “sağlık
hizmetleri özel sektöre emanet edilemeyecek kadar önemlidir” söylemini
gündeme getirmektedir(Öztek,2001,17).
Dünya sağlık sektöründe yaşanan rekabet koşulları Türkiye’de de
yaşanmaktadır. Sağlık hizmet sunumunun yanı sıra finansman kaynakları,
ülkenin sağlık sigorta sistemini yönlendirecektir. Yapılan reformlarda yer alan
tamamlayıcı sağlık sigortası kavramı, sağlık sisteminin finansmanında özel
sigorta şirketlerini de sisteme dahil etmekte ve kaynak alternatifini
arttırmaktadır. Her ne kadar, bazı çevrelerde, sağlık hizmetinin günümüzde de
kamu malı olarak kabul edildiği bilinse de, çok büyük ticari işleyişin mevcut
olduğu bir ekonomi sektörü halini aldığı açıktır. Bu durumda, Türkiye’de
uygulanması planlanan kamu ve özel sigorta tamamlayıcılığını öngören “karma
model”, sağlık alanında rekabet yaratmak, alternatif finans kaynağı oluşturmak,
düzenli sağlık veri tabanı oluşturmak ve sağlık hizmet sunumunu iyileştirmek
127
bakımından, gelişmiş ülkelerle olan sağlık sistemi farklılarımızın ortadan
kaldırılmasında, olumlu sonuçlar verebilir.
128
KAYNAKÇA
1982 ANAYASASI, 56.Madde.
AKDUR, Recep (1999), Türkiye Cumhuriyetinin 75. Yılında Türkiye’de Sağlık
Politikaları, Tubitak Matbaası, Ankara.
AKSAKOĞLU(1994), “Gazanfer, İngiltere’de Sağlık Sistemi”, Toplum ve Doktor
Dergisi, C.9,S.64, Türk Tabipler Birliği Yayınevi, Ankara.
AKSAKOĞLU (1995), “Gazanfer, Sağlık Sistemlerinin Sınıflandırılmasına İlişkin
Kuramsal Yaklaşımlar”, Toplum ve Doktor Dergisi, C.9.sayı 64–65,
Türk Tabipler Birliği Yayınevi, Ankara.
ALPER, Yusuf (1999), Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, Uludağ
Üniversitesi Güçlendirme Vakfı, Bursa.
ALAGÖZ, Mehmet,; YAPAR, Sinem,(2001),”Kalkınma Planları Çerçevesinde
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sorunu”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Konya.
ANADOLU HAYAT AR-GE RAPORLARI, 1993.
ANADOLU SİGORTA AR-GE RAPORU, 2007, 2008.
AVRUPA BİRLİĞİ SAĞLIK ARAŞTIRMA MERKEZİ, (www.absaglik.com). 07.11.2009
AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE İLERLEME RAPORU, 2009.
AVIVA Ron,Abel Brain,Tamburi Giovanni, (1990), Health Insurance in
Developing Countries,Cenova, 1990, ILO Press.
AYDIN, Ufuk, (2000), Sosyal Güvenlikte Özelleştirme, Anadolu Üniversitesi
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Cmıs Yayınları, Eskişehir .
BABAOĞLU, Ali Nihat, (1993), Sağlık Sigortaları ve Sağlık Sigortacılığı, Kaynak
Yayınları, İstanbul.
BAKANLAR KURULU KARARI, 1974.
BELEK, İlker, (1994), Sosyal Devletin Krizi ve Sağlığın Ekonomi Politiği, Sorun
Yayınları, İstanbul.
BERG Marc & GRINTEN Tom Van Der; (2001), “Priority Setting in Dutch Health
Care”, University Press Draft June-2001,s.11-34.
BİLGİNOĞLU, Doğan, (1991), Topluluğun Sosyal Güvenlik Politikası, A.Ü.
Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi Seminer Notu,
Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.
129
BODUR, Sait, (1991), Aile Sağlığı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları,
Ankara.
BULUT, Musa, (1998), “Bağ-Kur”,Sosyal Güvenlik Dünyası Dergisi, Temmuz-
Eylül 1998,Y.1,S.1.Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Yayınları,
Ankara.
CEA, (www.cea.eu). 06.05.2009
COLMORTEN Cecilia, (2003), Clausen Jochen ve Bengtsson, Health in
Germany.
ÇETİN, Rana,(2007), “İngiltere, Almanya ve Türkiye’de Sosyal Güvenlik
Sistemleri ve Sağlık Reformları”, Emek Dünyası Dergisi, İstanbul.
DELOİTTE, (www.deloitte.com). 05.06.2009
DEMİR, Osman (2002), “Durgun Durum Büyümeden İçsel Büyümeye”,
Cumhuriyet Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, c.3,S.1,s.1–16, Sivas.
DEMİRCİOĞLU, Murat, (2000), Yeni Sosyal Güvenlik Rehberi, Yaklaşım
Yayınevi, İstanbul.
__________,(2000), Sorularla Bağ-Kur Rehberi, Yaklaşım Yayınevi, İstanbul.
DİLİK, Sait , (1980), “Sosyal Sigortalar-İki Anlamlı Bir Terim”, Ankara, Ü.S.B.F.
Dergisi, Ankara Üniversitesi İ.İB.F. Yayınları, Ankara.
DURA Cihan, ATİK Hayriye, TÜRKER Oğuzhan, (2001), “Beşeri Sermaye
Açısından Türkiye’nin Avrupa Birliği Karşısındaki Kalkınma
Seviyesi”, Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Bildiri, Kayseri.
ERCAN, Yener (2000), “İçsel Büyüme Teorisi”, DPT – Stratejik Araştırmalar
Dairesi Başkanı, Türk Tabipler Birliği Yayınevi, Ankara.
ERDOĞAN, Sarper, (1994), “Almanya’da Sağlık Sistemi”, Toplum ve Doktor
Dergisi, Kasım 1994,C.9,S.64. Türk Tabipler Birliği Yayınevi,
Ankara.
__________,(1996), “Ülkemizde Yaşanan Sosyal Güvenlik Krizi Bağlamında Bir
Örnek: Alman Sosyal Güvenlik sistemi”, Toplum ve Doktor Dergisi,
C:11,S.74, Türk Tabipler Birliği Yayınevi, Ankara.
GEREK, Tüvit, (2000), Sosyal Güvenlik Hukuku, Anadolu Üniversitesi Yayınları,
Eskişehir.
GÜRAN Cahit, CİNGİ Selçuk (2002), “Devletin Ekonomik Müdahalelerinin
Etkinliği”, Akdeniz Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, ss.56–89, Antalya.
130
GÜRBÜZ, Ersan, (1987), Türkiye’de Sosyal Güvenlik, Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul.
GÜVEN, Sami, (1995), Türkiye’de Sosyal Planlama, Ezgi Kitapevi Yayınları,
Bursa.
KANİA, H.J.Munich, (1992), “Re Aktüerler Derneği II. Uluslararası Semineri”,
Sağlık Sigortaları Raporu, İstanbul.
KARABULUT, Umut, (2007), Cumhuriyetin İlk Yıllarında Sağlık Hizmetlerine
Toplu Bir Bakış: Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanlığı ve
Hizmetleri, İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü, 151-160, Malatya.
KARAGÜL, Mehmet (2003), “Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeyle İlişkisi
ve Etkin Kullanımı”, Akdeniz Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi,
S.5,ss.79–90, Antalya.
KARAUÇAK, Şebnem, (1990), Avrupa Topluluğu’nda Sosyal Politika ve Sosyal
Güvenlik, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul.
KERVASDOUE, Jane De, (2002), Toward 2020 Visions for Nursing, s.1, France
Public Press.
KILIÇ, Bülent, (1994), “ABD Sağlık Sistemi”, Toplum ve Doktor Dergisi,
C.9,S:64, Türk Tabipler Birliği, Ankara.
KOÇ, Salim, (1998), ”Yasal Çerçevesi ve Parasal Boyutu Açısından Sağlık
Yardımları”, Sosyal Güvenlik Dünyası Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık
1998,Y.1,S.2, Türk Tabipler Birliği, Ankara.
KURTULMUŞ, Sevgi, (1996), “Sağlık Ekonomisi”, Doktora Tezi, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
LAROQUE, Pierce, (1994), 21. Yüzyıla Doğru Sosyal Güvenlik, Çeviren: Yusuf
Alper, İsmail Tatlıoğlu, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Bursa.
LASSEY, Marie L.Health (1997), Care Systems Around The World, Prentice-
Hall, New Jersey Press, New Jersey.
MAZGİT, İsmail, (2002), Bilgi Toplumu ve Sağlığın Artan Önemi”, I.Uluslararası
Bilgi ,Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 10-11 Mayıs 2002s.412,
,Kocaeli.
MENDERES, Münevver, (1995), Genel Sitem Kuramı ve Sağlık Sistemi,
Hastane Sistemi ve Hasta Bakım Alt Sistemi, Hastane
İşletmeciliği, Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:845, Eskişehir.
İLO,1952,102 Sayılı Sözleşme.
131
OECD, (www.oecd.org). 14.10.2009
ORAL, İlhan, (2003), “ABD ve İngiltere Kamu Sağlık Sigortası Programları
Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme” , Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.
ÖZGÜÇ, Feral, (1996), Sigortacılık Programı Hayat Dalı Sağlık Sigortaları Ders
Notları, Türk Sigorta Enstitüsü Vakıf Yayınları, İstanbul.
ÖZLÜ, Tevfik, (2008), ”Sağlıkta finansman modelleri”, Medi Magazin Dergisi,
S.349, Orta Doğu Yayınları, İstanbul.
ÖZTEK, Zafer,(2001), “Aile Hekimleri Uygulamasının Gözle Görülür
Sakıncaları”, Toplum Hekimliği Bülteni Dergisi, Türk Tabipleri
Birliği, Ankara.
ÖZVERİ, Murat, (2000), Yargı Kararları Işığında 506 Sayılı Yasa ve Sosyal
Güvenlik, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara.
RESMİ GAZETE,1978 s:16393.
RICHARDSON, J.Henry, (1970), İktisadi ve Mali Yönüyle Sosyal Güvenlik,
Çeviren:Turan Yazgan, İstanbul Üniversitesi, Yayın no:1524,
Fakülteler Matbaası, İstanbul.
ROEMER, Milton (1991), I.National Health system of the World, Oxford
University Pres, Oxford, England.
SAGMER, (www.sagmer.com). 05.12.2009
SARI, Haluk, (2006), Genel Sağlık Sigortası Kanununda Özel Sigortalar,
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, İstanbul.
SARI, Ramazan, (2001), Gelir Dağılımında Eğitim Faktörü: Kentsel Bazda Bir
Örnek, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Yayınları, Bolu.
SARGUTAN, A. Erdal, (1993), Türk Sigorta Sektörünün Yapısı, Hacettepe
Üniversitesi Yayınları, Ankara.
__________,(2005), ”Karşılaştırmalı Sağlık Sistemleri Yaklaşımı”, Hacettepe
Sağlık İdaresi Dergisi, Ankara , C:8, S:1, s:81.
SEÇER, Şebnem, (2003), “Planlı Dönemde Sosyal Güvenlik Alanında
Gelişmeler”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, İzmir.
132
SEVİL, Güven, (1996), “Özel Sağlık Sigorta Sektöründe Etkinliğin Artırılmasında
Futures Kontratların Uygulanabilirliği”, Eskişehir Sanayi Odası
Dergisi, Eskişehir.
SEYYAR, Ali, (2004), Danimarka ve Hollanda Sosyal Güvenlik Sistemlerinde
Bakım Hizmetleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığı Yayınları, İstanbul.
SORKİN, Alan L., (1986), “Financing Health Development Projects:Some
Macro-economic Considerations”, Social Science and Medicine,
Vol.22,no:3,s:345-349, Londra.
SGK RAPORLARI, 2009.
SİGORTACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, (www.sigortacilik.gov.tr). 15.03.2009
SOYER, Ata,(2003), “1980’den Günümüze Sağlık Politikaları”, Praksis Dergisi,
S.9, İstanbul.
SU, Mustafa, (2010), “Özel Sağlık Sigortası Geleceğe Yapılan Yatırımdır”,
Sigortacı Dergisi, S:1, İstanbul.
__________, (2009), “En Büyük Sorun Bilinç Eksikliği”, Sigortacı Dergisi, s:1,
İstanbul.
__________, (2004), “Özel Sağlık Sigortası Sistemine Giren Kişilerin Sayısında
Önemli Düşüş Olacaktır”, Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu Dergisi, Ankara.
ŞAKAR, A.Yiğit, (1999), Türkiye’de Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Harcamaları,
Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Yayınları, S.22.İstanbul.
ŞAKAR, Müjdat, (1996), Sosyal Sigortalar Uygulaması, Beta Yayınları, İstanbul.
TABAN, Sami, (2001) “Türkiye’de Sağlık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi;
Nedensellik Testi”, Kahramanmaraş Sütçü imam Üniversitesi
İ.İ.B.F. Dergisi, Kahramanmaraş.
TALAS, Cahit, (1983), Sosyal Ekonomi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler
Fakültesi Yayınları, Ankara.
TANRITANIR, Nuray, (2005), “Topluluk Programları ve Ajansları”, DPT
Yayınları Raporu, Ankara.
TATAR, F, (1996), “Sağlık Hizmetlerinin Finansman Kaynaklar”, Toplum ve
Hekim Dergisi, Türk Tabipler Birliği Yayınevi, C.11,S.72, Ankara.
TEKİN, Fazıl, (1987), ”Türkiye’de Sağlık Hizmetleri ve Finansmanı”, Anadolu
Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Haziran, Eskişehir.
TİSK, (1994),Dünyada Sosyal Güvenlik Alanındaki Gelişmeler ve Türkiye.
133
T.C. Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (www.calisma.gov.tr). 05.07.2009
T.C.Başbakanlık Hazine müsteşarlığı ( www.hazine.gov.tr). 15.07.2009
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI, (www.saglik.gov.tr). 20.09.2009
T.O.B.B., Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,1993,s:267-268.
TOKAT, Mehmet, (1996), Sağlık Ekonomisi, Anadolu Üniversitesi Yayınları,
Eskişehir.
__________,(1993), “Türkiye’de Sağlık Sektörünün Finansmanı”, T.C.Sağlık
Bakanlığı Sağlık Projesi Koordinatörlüğü Yayınları, Ankara.
TÜSİAD, (www.tusiad.org). 15.09.2009
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ RAPORLARI, 2008.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ, (www.ttb.org.tr). 01.04.2009
TÜRKİYE BAŞBAKANLIK DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI, (www.dpt.gov.tr). 05.11.2009
TÜRKİYE İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI RAPORU, 1970.
TÜRKİYE SİGORTA VE REASÜRANS ŞİRKETLERİ BİRLİĞİ,
(www.tsrsb.org.tr). 10.05.2009
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU, (www.tuik.gov.tr). 01.04.2009
UĞUR, Suat, (2004) , “Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik
Programlarının Yeri ve Gelişimi”, TİSK Yayınları Raporu, Yayın
No:244, Ankara.
UĞURLUOĞLU, E., Özgen, H., (2004), “Sağlık Hizmetleri Finansmanı ve
Hakkaniyet”, Hacettepe İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sağlık
İdaresi Dergisi, Ankara.
ULAŞ, Işıl, (1997), Uygulamalı Can Sigortası Hukuku, Hayat ve Kişisel Kaza
Sigortaları, Tarhan Kitapevi, Ankara.
YALÇIN, Türkan, (2001), ”Sağlık Hizmetleri Finansmanı”, Yeni Türkiye Dergisi,
Sağlık Özel Sayısı,c.40, İstanbul.
YILDIRIM, Ali, (1994), ”1961 Anayasası’nda Sosyal Devlet ve Sağlık Hakkı”,
Toplum ve Hekim Dergisi, Türk Tabipler Birliği Yayınları, Ankara.
YILDIRIM, H.Hüseyin, (2005), Avrupa Birliği'ne Üye ve Aday Ülke Sağlık
Sistemlerinin Verimlilik Performansı Skorları, Absam, Hacettepe
Üniversitesi Yayınları, Ankara.
__________,(2008), Türk Sağlık Sisteminin Anayasası: Genel Sağlık Sigortası,
Absam, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara.
134
YUMUŞAK, İ.Güran, BİLEN Mahmut (2000), ”Gelir Dağılımı-Beşeri Sermaye
İlişkisi ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme”, Kocaeli Üniversitesi,
İ.İ.B.F. Dergisi, S.1, ss77–96, Kocaeli.
YÜCEL, Ali N. (1995), “Sağlık sigortası Sistemleri ve Özel Sigortanın Yeri”,
Reasürör Dergisi, S.17, Türkiye Reasürans ve Sigorta Şirketleri
Birliği Yayınları, İstanbul.
World Health Organizasion (Dünya Sağlık Örgütü) (www.who.int). 05.07.2009
135
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Adı Soyadı : Özge ARIK
Doğum Tarihi : 14.09.1981
Doğum Yeri : Adana
Medeni Hali : Evli
Telefon : (322) 239 41 96
(535) 668 85 09
Adres : Huzurevleri Mah. 77239 Sk. Pınar Apt. K:7 D:14
Çukurova/ADANA
E_Posta : [email protected]
EĞİTİM DURUMU
(2008-2010) : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Ana Bilim Dalı, Adana.
(1999-2003) : Lisans, Çukurova Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat Bölümü
Adana.
(1995-1999) : Ortaöğretim, Adana Danişmentgazi Lisesi, Adana İŞ DENEYİMİ (2004- ) : Underwriter – Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
Güney Anadolu Bölge Müdürlüğü, Adana.
YABANCI DİL
İngilizce (İyi düzeyde)