Ötekilerin pesinde ahmet yaŞar ocak'a...

18
Ö TE KiLE RiN PESiNDE AHMET OCAK'A ARMAGAN IN PURSUIT OF THE OTHERS Festschrift in Honor of Ahmet Ocak ALA POURSUITE DES AUTRES Melanges en l' honneur d'Ahmet Ocak HAZlRLAYANLAR Mehmet Öz Fatih Dem. No: . .35b Tas. No: o c A . ô

Upload: others

Post on 03-Feb-2021

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ÖTEKiLERiN PESiNDE AHMET YAŞAR OCAK'A ARMAGAN

    IN PURSUIT OF THE OTHERS Festschrift in Honor of

    Ahmet Yaşar Ocak

    ALA POURSUITE DES AUTRES Melanges en l' honneur

    d' Ahmet Yaşar Ocak

    HAZlRLAYANLAR Mehmet Öz

    Fatih Yeşil

    Dem. No: . ~ .35b

    Tas. No: o c A . ô

  • ÖTEKİLERiN PEŞiNDE

    AHMETYAŞAR OCAK' A ARMAGAN

    TİMA.Ş YAYINLARI 13803

    Tarih İnceleme Araştırma Dizisi 175

    EDITÖR

    Adem Koçal Zeynep Berktaş

    KAJ'AK TASARlM

    Ravı.a Kızılruğ

    IÇ DÜZEN

    Serhar Küçük

    1. BASKJ

    Mayıs 2015, İstanbul

    ISBN

    TİMA.Ş YAYINLARI

    Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, No: 5, Fatih/lstanbul

    Telefon: (0212) 511 24 24 P.K. 50 Sirkeci 1 İsranbul

    cimas.com.tr [email protected]

    facebook.com/cimasyayingrubu ı:wi[{er.com/ti~asyayingrubu

    Kültür Bakanlığı Yayıncılık $ertifika No: 12364

    BASKJ VE Ctı.T Si.sıcm Maıb:ıacılık

    Yılanlı Ayazma Sok. No: 8 Oa'lllrpaşa-Topkapı/İsıanbul Telefon: (0212) 482 ll Ol Maıbaa Sertifika No: 16086

    YAl'IN HAIO.ARI

    © Eserin her hakkı anlaşmalı olarak Timaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi'ne aittir.

    İzinsiz yayınlanama Kaynak gösıerilerek alınu yapılabilir.

  • Mütarek~ Dönemi'nde Cemaat-ı İslamiye Teşkilalı'nın Kurulması Çalışmaları

    Giriş: Devlet, Din ve Cemaat Uzerine

    Esra YAKUT*

    Kemal YAKUT**

    Ulema, Osmanlı Devleti tarih salınesinde kaldığı süre boyunca devlet yapısında eğitim, adalet ve fetva görevlerini üstlenmişti. Bu alanlarda adeta

    ·devletle bütünleşmişti. Bunun doğal sonucu olarak, Ş. Mardin'in ifadesiyle, "Osmanlı yönetimi hem İslami hem de bürokratik" bir niteliğe bürünmüşmı. Devlet dininin İslam olması ve sultan-halifenin asli rolünün gereği ola-rak İslam toplumunun lideri olarak görülmesi, yönetimin "İslami" biçintini daha da perçinlemişti. Öte yandan Osmanlı memurlaruun devleti korumaya yönelik refleksleri açısından da "bürokratik" yapı güçlerımişti. Osmanlı bü-rokratlaruun siyaset-din ikilisine bakışları, devletin bütünlüğünün korun-ması ve İslamın yüceltilmesi gibi hassas n oktalarda toplanmıştı. "Din ü dev- · let" kavramuun özünde, dinin korunabilmesi için devletin devamlılığuun zorunlu olduğu inancı vardı2. Bu bağlamda devlette dini işleri yürütmekle ·yükümlü olan ulema sınıfı, bir yandan hukuk, eğitim ve ifta işleri ile ilgili görevlerini sürdürürken, diğer yandan da devlet işleri ile ilgili alınan karar-ların şeriata uygun olup olmadığını denetleyen bir mekanizmanın asli unsu-ru oldular. Fakat bu denetim mekanizması hiçbir zaman tam bir hukuksal denetim işlevi olamamışh. Padişahın yasama ve yürütme alanında almış ol-duğu kararlar, "şeri'i maslahat değildir, nasıl emredilmişse öyle ola" ş~klindeki fetvalarla değişikliğe uğratılmadan meşrulaşhnlrruşlardı. Öte yandan dini ve manevi ağırlığı olan makamlar siyasi işlerden uzak tutulmaya çalışılmıştı. Bu bağlamda şeyhülislam olan kişiler Divan-ı Hümayun' urı asli üyeleri arasına alınmamışlardı3.

    Fetva verme açısından devlet içinde tartışmasız en yetkili kişiler olan şeyhülislamıarın siyasi kararlar içinde yer almaya başlamaları, XVII. Yüzyılda Divan-ı Hümayun'un gücünü yitirmesi ile birlikte toplanmaya başlayan Meşveret Meclislerinde bir üye olarak bulunmalarıyla başlamıştı. Dinsel makamların siyasi işlerin aktörü olarak sivrilmeleri, 1908 Devrimi'nden son-ra daha çok belirginleşmişti. II. Meşrutiyet dönemi olarak da adlandırılan bu süreçte, dini makam sahipleri siyasi tartışmaların odağında yer alırpşlardı.

    *Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi. **Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 1 Şerif Mardin, Türkiye'de Di11 ve Siyaset, (Der: Mümtaz'er Türköne-Tuncay Önder), İstanbul, 1991, s.42. ı Mardin, a.g.e., s. 117. J Esra Yakut, Şeylıiilisliimlık. Yeııileşme Dönemillde Devlet ve Din, İstanbul, 2005, s. 174 vd.

  • 734 Esrn Yakut-Kemal Yakut

    Nitekim şeyhülislamlann Meclis-i Mebusan' daki tartışmalara katılmaları, taraf olmaları çeşitli kesimler tarafından şiddetle eleştirilmişti. Elbette bu tu-tumu tetikleyen~faktörlerin başında, Meşrutiyet döneminde dinin, devlet ve siyaset işlerinden ayrılıp ayrılamayacağı problematiğinin ortaya konulması ve tartışılması.nıİı büyük payı vardır4.

    Osmanlı Devleti'nde dinin rolüne değinilirken ÜZerinde durulması ge-rekli hususlardan biri devlet kururnlarıysa, diğer husus da halktır.

    Nüfusun büyük bölümünü oluşturan Müslüman halk, ymyıllarca pek çok iş ve meslek alanında hayatlarını sürdürmüşlerdi. Sürekli kazanılan za-ferler, devletin iyiden iyiye zenginleşmesi, halkın kendine ve devlete olan güvenini arttırmıştı. Osmanlı Devleti'nde kurumsal bozulmaların yaşandığı, savaşlarda yenilgilerin alınmaya başlandığı ve sosyo-ekonomik yapının çök-tüğü yüzyıllarda Müslüman halkın ağır darbeler aldığı aşikardır. Çünkü sa-vaşlar için Müslüman halkın askere alınması ve vergilerin öncelikle bu un-surlardan toplanması bu geniş halk kesimlerini etkilemişti. Yükümlülükleri-ni arttırmıştıs. ·

    Osmanlı Devleti' nde yer alan insan ögesinin diğer kanadını ise zimmi topluluklar oluşturmuştu. Zimmiler, ziınmet aketi ile Osmanlı Devleti'ne bağlanmış olan ehl-i kitap kişilerdi. Osmanlılar, feth ettikleri bölgelerde ya-şayan gayr-i Müslim halkı, doğrudan cizye vergisi ödemekle yükümlü kılıp, eski yaşantılarını sürdürmelerine izin vermişlerdi. Osmanlı yönetimi tara-fından mezhep ve dinlerine göre gruplandırılan bu topluluklara (Rum, Er-meni, Yahudiler) "millet" adı verilmişti6 .

    . Her milletin başında kendi cemaatlerince seçilen ve devlet tarafından onaylanan birer "dini şef" bulunmuştu. Osmanlı yönetimi, şefin seçimini ta-kiben birer berat göndererek, seçilen kişinin din! ve hukuki yetkilerini be-lirtmişti. Nitekim, Hristiyan toplulukların dini şefleri olan patrikler, cemaat-terin mallarını idarede, ayin ve din ile ilgili konularda tam bir serbestiyet içinde olmuşlardı.

    Cemaate bağlı olanların evlenme, boşanma, miras gibi özel hukukla ilgili her türlü işi, patrikler ya da onun seçtiği din adamları tarafından, mensup oldukları hukuk kurallarına göre çözüml!'!nmişti. Patrikler ayrıca dini, hu-kuki ve mali konulardaki giderleri karşılamak ÜZere cemaatlerinden vergi toplanuşlardı; eğitim, hastane, vakıf gibi kurumları tamamen özgürce idare etmişlerdi7.

    • Yakut a.g.e., s. 46-48; 193-197 5 Abdullar Saydam, Osmanlı Medeniyen Tari1ıi, Trabzon, 1999, s. 182-190; GUlniha.l Bozkurt, Alman-İııgiliz Belgelenniıı ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Alhııda Gayrimuslim Osmanlı Vatnııdnşlanmıı Hııkııki Dıınmııı (1839-1914), Ankara, 1989, s.9. 6 Bozkurt, n.g.e., s. 9-10. 7 Zimmi topluJ~ann hukuki. statüleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Yavuz Ercan, Osmaıılı Yönetiminde Gayriıııiislimler. Kımıluştmı Tnıızimnt'a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hııkııkf Durum/an,

  • Mütnreke Döııemi'ııde Cemant-ı İsliimiye Teşkil nh 735

    Osmanlı Devleti'nde zimmilere tanınan bu hukuki ve kazai özel statü, yüzyıllar l:ioyunca devletlerarası bir anlaşmanın değil, bir iç hukuk düzep.-lemesinin sonucu olarak devam etmişti. Bununla beraber, Tanzimat dönemi ile birlikte, zi.mm.ilere tanınan bu hak ve imtiyazlar gittikçe daha fazla ulus-lararası ilişkilerin konusu olmuşlardı. Isiahat Fermanı, zi.mm.ilere taıunan hakların zirveye ulaşbğı bir sürece tekabül etmiştirs.

    1869 tarihli Tabiyyet-i Osmaniyye Kanunnamesi'nde yer alan, din, ırk ve dil ayırmu gözetilmeksizin herkesin "Osmanlı" tabir olunacağı ilkesi, 1876 Kanun-ı Esasi'nin 8. Maddesi ile anayasal bir hüküm haline getirilmişti9. Kanun-ı Esasi'nin mimarlarından biri olan Mithat Paşa, anayasal düzene ge-çişten sonra zimmi ruhani liderlerini ziyaret ederek, reformların gerçekleşti-

    , rilmesi sırasında gösterdikleri yardımdan dolayı te.şekkür etm.iştir10.

    1878 Berlin Antiaşması ile zi.mm.ilerin imtiyazlan daha da arttırılauşb. İmtiyazların uluslararası bir antlaşmaya dahil edilmesi, zimmilere tanınan hakların suiistimal edilmesine yol açmış b. 23 Temmuz 1908' de Kanun-ı Esa-si'nin ikinci kez yürürlüğe konulmasıyla ittihad-ı anasır (Osmanlıcılık ideo-lojisi) konsolide edilmiş ve yeni yönetimin eşitlik, adalet, hürriyet ile uhuv;-vet ilkeleriyle hareket edeceği açıklanmıştı.. Fakat yöne~deki iç çekişmeler, uğrarulan başarısızlıklar ile İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkeziyetçi-

    . Türkçü politikalan zimmi unsurların ba~ızlık arzularını tekrar alevlen-dirmişti. Zimmi liderlerden kamuoyuna yönelik açıklamalar yapılmaya başlanmışb. Nitekim, Rum Patriği, Ekim 1909' da gazetelere verdiği demeçlerde, Şeyhülislam'ın Meclis-i Vükela'da yer almaması, her türlü siyasi vasıflarından sıynlarak sadece dini işlerle ilgilenmesi koşulu ile kendilerinin de siyasi hayatla ilgilenmeyeceklerini belirtm.iştin.

    Aynı dönemde Nisan 1909'daki Adana Vak'ası nedeniyle Ermenilerle uz-laşma olanakları azalnu.ş, Girit sorununa çözüm bulunamaması sonucunda da başlang1çta Yunanlılara uygulanan boykot, Osmanlı uyruğu Rum vatan-daşiara da sirayet ettirilmişti. Bu gelişmeler İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Türkçü politikalarıyla birleşince gayr-i Müslimlerin devlete bağlılıkları bir hayli azaldığı gözlemlenmişti.

    İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin toplum ve devletin dokusunu değiştirmeye yönelik arayışı sırasında, bazı devletlerin ve Osmanlı uyruğu gayr-i Müslimlerin eğitim ile dirU kurumları etkilenmişti. İttihat ve Terakki Cemi-

    . Ankara, 2001, s.173-2SO; Bozkurt, a.g.e., s. 14-23; M. Macit Kenanoğlu, Osmnıılı Millet Sistemi. Mit ve Gerçek, İstanbul, 2004, s. 149 vd. s Tanzimat ve Isiahat Fermanlan sonucu zimmilere tanınan haklarla ilgili detaylı bilgi için bkz. l3ozkurt, n.g.e., s. 40-110; Bilal Eryılmaz, Osmmılı Devleti'ııde Gnyrimiislim Teb'nmıı Yöııetimi, İstanbul, 1990, s.91 vd. 9 Cihan Osmanoğlu, Tnıızimnt Dönemi İtibnnyln Osmnıı/ı Tiibiyyetiııin (Vntnııdnşlığımıı) Gelişimi, İstanbul, 2004, s. 273. ıo l3ozkurt, n.g.e., s. 84. n Yusuf Hikmet l3ayux, Tiirk İııkıliibı Tnrilıi, C. 1, Ankara, 1983, s. 305.

  • 736 Esra Ynkııt - Kemal Ynkııt

    yeti'nin 1913 tarihli kongresinde kabul edilen siyasi programda, hiçbir WlSU-run dil, inanç ve edebiyatma kanşı.lmayacağı açıklanınakla birlikte, hüküme-tin her cemaatin okullan ü zerinde teftiş ve nezarette bulunacağı belirtilmişti (Madde 41)12• Birinci Dünya Savaşı sırasında da yabancıların eğitim ve sağlık işlerini yürüten dini kurumlarına da önemli sırurlandırmalar getirilmişti. Öte yandan asıl amacın dinsel öğretim yerine laik öğretim olduğu ve bu bağlamda hiçbir dinsel cemaatin okul açmasına izin verilmeyeceği açıklanrruşh13.

    İttihat ve Terakki Cemiyeti/Partisi Hükümeti, bir yandan dinsel cemaat-terin eğitim alaıl.Uldaki yetkilerini sınırlamaya çalışırken diğer yandan da cemaatterin adaletle ilgili yetkilerini ortadan kaldırmak için uğraşrruştı. Ni-tekim 1916 tarihli İttihat ve Terakki Partisi Kongresi'nde Meşihat Makarru'na bağlı çalışmalarıru sürdüren şeriyye mahkemelerinin Adiiye Nezareti'ne bağlanması ön~rilmişti14. Böylece hem Müslüman halka yönelik hem de zimmilere yöneJik din ve adaletle ilgili işler birbirinden ayrılabilecekti. Daha da ötesi, zimmilerin, Patriklerin yetki alanlarında olan özel hukukla ilgili her türlü anlaşmazlıkları Adiiye Nezareti'ne bağlı mahkemelerde çözüme ka-vuşturulacaktı. Uolayısıyla zimıni cemaatler bir yandan kapitülasyonlarla elde etmiş oldukları hakları, kapitülasyonların tek taraflı kaldırılmasıyla (7 Eylül 1914) yitirirken, diğer yandan da devlet içinde yüzyıllardır ellerinde tuttuklan özel hukukla ilgili yetkilerini kaybedeceklerdir.

    İttihat ve Terakki Cemiyeti/Partisi'nin kongrede laikleşme yönünde al-dıığı kararlar, dönemin İttihatçı yayın organlarından biri olarak gösterilen İslam Mecmuası'nda etraflıca ele alınrruştı. Bu yazıların birinde, İttihat ve Terak.ki Partisi Kongresi'nde Tanzimatçıların İslclmiyet'in çağdaş uygarlıkla hiçbir şekilde bağdaşamayacağına ilişkin görüşlerinin eleştirildiği belirti!-

    : dikten sonra, Parti'nin çağdaş bir devletin aynı zamanda İslami devlet esas-larına dayanabileceğine yönelik yaklaşırrunın olduğu açıklanrruştı. Tanzi-matçıların eleştirildiği bir diğer nokta da, Hilafet-i İslamiyye ile Devlet-i İslaıniyye'nin ayrı şeyler olduğu yolundaki görüşleriydi. Bu noktada, İslclmiyette hilafetin, papalık makamına benzetilerek, şeyhülislamı bu makamın mutlak vekili saymanın şeriat bakınundan çok yanlış olduğu ileri sürülmüştü15. Aynı yazıda İttihatçılar tarafından Tanzimatçıların, Hilafet ve Saltanatın ayrı ayrı yargı hakları olduğu görüşlerine de eleştiri getirildiği vurgulanmıştı. İttihatçılar bu husustaki eleştirilerine İslclmiyet'te iki çeşit yargının olma-masuu dayanak göstermişlerdi. Yargı hakkı sadece Halifenindi ve onun mutlak vekili yalnız sadrazamdı. Bu nedenle kadılar, sadece Sadrazarnın in-hasıyla Halife tarafından atanırlardı. Müftüler ise dinsel bilgiler konusunda

    u Tank Zafer Tunaycf; Tıirkiye'de Siynsnl Partiler, C. 1, İstanbul, 1988, s. 109-110. 13 Bayur, n.g.e., C. 3, Kısım: 3, s. 474-477. ı.ı lttilınt ve Terakki Cemiyeti (1332 Seııesi Kongresi Miiznkernhyln Bu Bnbdn Ynzılnıı Mnknlnh Mu/ı levi Risnledir), İstanbul, 1332, s. 57-61. · 15 "İ ttihad ve Terruoo Kongresi", İsitim Mecmımsı, Sayı: 48, (27 Teşrin-i evvel1332), s. 977-978.

  • Miilareke Dönemi'nde Cemntit-ı isliimiye Teşkilatı· 737

    halkı aydınlatmakla görevli olan kişilerdi. Fıkıh, "di yani" ve "kaza1' olarak . iki· kısma a:Yrılacak olursa, müftüler, Tanrı'ya karşı sorumlulukları nedeni ile "diyani" işlerden sorumlu kişilerdi. Kadılar ise Halife'nin vekili olmaları nedeni ile "kazai'' işlerden sorumlu idilerı6.

    İttihatçılara göre kadılar dünyevi işleri düzenlemek zorunda oldukları için yaşantının getirdiği çeşitli gerekliliklere uymak durumundaydılar. Ni-tekim, faiz ve içki gibi diyanet bakımından caiz sayılmayan bazı uygulama-lar, davranışlar sosyal zorunluluklar nedeni ile kadı tarafından kabul gör-mekteydi. Bu dururnda ifta ile kaza işlerinin birleştirilip, şeriyye mahkeme-lerinin ilamlarının Meşihat' a bağlı Fetva Emanet'ine onay lahlmasının sakın-

    .. caları ortaya çıkmaktaydı. Çünkü · yargı bakımından göz yumulan veya uy-gulanan çeşitli işler, halkın gözünde diyanet bakımından da caiz işler oldu-ğu algısı oluşturmuş tu. İttihatçılara göre, şeriyye mahkemelerinin Meşihat' a bağlanmasının diyanet işleri bakımından en acı sonucu halkta oluşan bu al-gıydı. Bu sonuç, Osmanlı Devleti'ni bir İslam devleti olmaktan çıkarmışhı7•

    İttihat ve Terakki Cemiyeti/Partisi Kongresi'nde Tanzimatçılara getirilen bir diğer önemli eleştiri de, sefarethanelerin ve patrikhanelerin elinde bul u- . nan yargı yetkisinin bu makamların uhdesinde bulunmaya devam etmesiy-di. İttihatçılara göre, bir teşkilahn devlet içerisindeki egemenliğinin en önemli göstergesi yargı hakkıydı. Hangi zümrenin yargı hakkı varsa, onun ayru zamanda egemenliği yani bir devlet niteliği var demektL Tanzimat'tan önce sefarethanelerde ve patrikhanelerde bulunan yargı hakkı, bir başka de-yişle, bir çeşit devlet olma niteliği, Tanzirnatçılar tarafından hoşgörü ile kar-şılanmış, hatta Müslümarılar için ayru uygulama tatbik edilerek hareketin devamlılığı sağlanmışhıs.

    İslam Mecmuası'nda 30 Kasım 1916' da yayınlanan "İttihad ve Terakki Kongresi" adlı makalede, Tanzimat ricalinin devletin cemaatlerden oluşan bir yapısının olduğu biçimindeki görüşü sert biçimde eleştirilmişti. Makale-de, Tanzimat ricaJ.i.ni.n Osmanlı Devleti'nin "kişilerden değil, cemaatlerden oluşan bir devlet" olduğu tespitinden hareketle Halife'nin başkarılığında "Cemaat-ı İslarniyye" adıyla ayrı bir isıarnı örgütlenmenin gerekliliğinin or-taya atıldığı vurgulanmışh. Buna göre ortaya çıkan "Cemaatler Konfederas-yonu" içinde her cemaat kendini temsil edebilecekti. Sultan bu konfederas-yonun "suzeran"'ı olacak, Halife ile birlikte patrik ve sefirler onun "vas-sal"ları gibi bulunacakh. Tanzimat ricaline göre, Sultan ayru zamanda Halife olduğu için İslam cemaatinin öbür cemaatler üzerinde üstünlüğü sağlanmış olacakhı9. Öte yandan tasavvur edilen "Cemaatler Konfederasyonu"İıa din-lerin özgürlüğüne duyulan saygı gerekçe gösterilmişti.

    16 Y.a,g,m., s. 978. 17 "İttihad ve Terakki Kongresi", İsitim Mecmııası, Sayı: 49, (17 Teşrin-isani 1332), s. 987-988. ıs Y.a.g.m., s. 989. 19 Y.n.g.m.,s. 990.

  • 738 Esra Ynkııt- Kemal Ynkut

    Cemaat-ı İslfimiyelerin İlk Örnekleri

    1877-1878 O&.manlı-Rus Savaşı'nın ağır bir yenilgiyle sonuçlanması bü-yük miktarda Müslüman nüfusun sınırların dışında kalmasına yol açrruşh. Bununla birlikte .Berlin Antlaşmasıyla i, mümtaz bir vilayet" haline getirilen Doğu Rumeli, siyasi ve askeri bakımdan Osmanlı Devleti'ne bağlı olmakla birlikte, Hristiyan bir vali tarafından yönetilecekti2D. Vilayetin teşkilatma ilişkin hazırlanan Dahili Nizamnamede, vilayet yönetimince resmen tanınan mezhep ahalisinin birer cemaat oluşturmaları kararlaştınlmışh. Buna göre, İslam ahalisine ait evkaf, eytam ve bu doğrultudaki çeşitli sorunların çözül-mesi amaayla hey sancakta birer cemaat meclisi oluşturulacakh. Bu meclisin başkanlığını sancağın müftüsü üstlenecekti ve üyeleri sancağın cemaati tara-fından seçilecekti. Meşihat Makamı, "Rumeli-i Şarki' de Kain Cihat-ı İslamiyyenin Terciliab Hakkında Talimat" hazırlayarak bu meclisin görevlerini belirlemiştiıı. Atıcak Doğu Rumeli Vilayeti yönetimi bu talimatnamenin bazı maddelerinin ı;rtedeni hukuka ve siyasete ilişkin olması nedeniyle uygulan-masına karşı çıİoruş ve uygulamasını yasaklamışh. Osmanlı Hükümeti ülke-nin her yarıında din ve mezhep serbestiyeti olduğunu belirterek, talimatna-menin uygulanmasında ısrarcı olduğunu ll Mart 1883' de Vali Aleko Pa-şa'ya bildirmişti. Mahir Aydın arşiv belgelerinden yola çıkarak İslirniye, Ta-tarpazarcığı ve Filibe Sancaklarında İslam Cemaat Meclislerinin kurulduğunu belirtmektedir22. Bu Cemaat Meclislerinin vakıf, eytam ve maarif işlerine bakhğını öne sürmektedir. Bununla birlikte Berlin Antiaşması'ndan sonar Yunanistan, Romanya, Sırhistan ve Karadağ' da da Cemaat-ı İslfuniyelerin kurulduğu görülmektedir. Meşihat Makamı bu Cemaatlerin bir düzene ka-vuşturulabilmesi için 1885'te aynnblı bir nizarnname yayınlamışhrn.

    Ülkede zimmi cemaatlerin yanında İsi~ ahalisinin eytam ve evkaf gibi işlerini yürütmek üzere 1881'de Edirne'de de bir "Cemaat-ı İslamiye" açılrnışh. Bu teşkilat Eski Edirne Valisi Kadri Paşa tarafından kurulmuştu24.

    1876 tarihli Kanun-ı Esasi'nin lll. Maddesi Cemaat-i İslfuniye Teşkilah'nın kuruluşuna olanak vermekteydi. Bu madde, "Musakkafat ve müsta-gillat ve nukud-u mevkufe hasılatıııırı şuruhı vaktiyesi ve teamülü kadirni veçhile meşrutun lehine ve hayrat ve müberrata sarfolunmak üzere vasiyet edilen emvalin vasiyetnamelerinden muharrer olduğu üzere musalehine sarfına ve emval-i eytarrun nizarnname-i mahsusu veçhile suret-i idaresine

    :ıo Nihat Erim, Devletleramsz Hııkııkıı ve Siyasi Tari/ı Metinleri (Osmnıılı İmpnrnlorlıığıı Aııdlaşmalnn), C. 1, Ankara, 1953, s. 412. ıı Mahir Aydın, Şnrki Rumeli Vilayeti, Ankara, 1992, s. 19, 205. ıı Ayd.ın, a.g.e., s. 205. 23 Ayd.ın, n.g.e., s. 205; Ayşe Zi.şan Furat, "Berlin Antiaşması Soruasında Balkanlar'da Cemaat-ı İslamiyelerin Teşekl

  • Mıitareke Dönemi'nde Cemaiıt-ı İslamiye Teşkilatı 739

    nezaret e~ek üzere her kazada her milletin bir cemaat meclisi bulunacak ve · bti meclisler tanzim edilecek nizarnat-ı mahsusası veçhile her milletin mün-tehab efiadından mürekkep olacaktır. Ve mecalis-i mezkı1re mahalleri hü-kümetlerini ve Yilayat Mecalis-i Umumiyesini kendillerine merd bilecek-tir"25 şeklindeydi. Nitekim bu maddeye dayanılarak 1876 yılından itibaren gayr-i müslimler arasında her millet kendi cemaat örgütlenmesi içinde vak.ıflarla ilgili işlemlere nezaret etmeye başlamış, hatta bununla da yetinmeyerek bu doğrultuda ciddi örgütlenmeler içine girmişlerdir. Müslümanlar arasındaki girişim de böyle bir çabanın sonucudur. Fakat çabalar ülke genelinde bir yaygınlık sağlayamamış, başka vilayetlerde yeni cemaat-ı İslarruyye olu-

    . şumlarına rastlanmamıştır.

    Mütareke Dönemi'nde Cemaat-ı İslamiye Teşkilatı'nın Kurulması Çalışmalan

    Mondros Ateşkes Antıaşması (30 Ekim 1918), ülkenin işgal edilmesine kapı aralamakla birlikte, altı yüz yıldan fazla bir süredir tarih sahnesinde boy gösteren Osmanlı Devleti'nin siyasi ömrünün de tamamlanmak üzere olduğunu göstermişti. Devletin asil unsuru olan Müslüman-Türk topluluğu· geleceğinden emin değildi. Sahipsizlik, parçalanmışlık, güvensizlik ve trav-ma duyguları bu unsuru sarsmıştı. Mütareke döneminde devlet yetmezliği ·her açıdan hissedilmiş, iktidar boşluğu halk üzerinde giderilmesi güç algıların oluşmasına yol açmıştı26.

    Sivil ve asker aydınlar, ülkenin yüz yüze kaldığı bu çıkmaz karşısında çe-şitli kurtuluş reçeteleri önermişlerdi. Manda, bölgesel kurtuluş ve ulusal ba-ğımsızlıkçı arayışlar öne çıkanlardı.

    Bu kaos ortamında devlet bürokrasisinde ve uluslararası platfoimda Müslüman ahalinin haklarını savunabilecek bir örgütlenmenin olmayışı eleştirildi. Nitekim İkdam gazetesi imtiyaz sahibi Ahmet Cevdet, Lozan' da yazdığı bir makalede, konuyu irdelemiş ve Meşihat Makamı ile Hariciye Nezareti'nden Bem Sefaretinde bir imarnın neden bulunmadığını sormuştu. Dinin dünya için gerekli olduğunu ileri süren yazar, Meşihat Makamı'nın "siyaset-i diniyye" ile ilgilenmediğini belirtti. Oysa Atina Metropolit'inin Rum Cemaatı için dini teşkilatlar oluşturmak amacıyla ABD'ye gittiğini;· bu-na karşılık yurt dışında Türkler için ne din adamı ne de ibadethane olduğu açıkladı27.

    Cumhuriyet döneminde laik dünya görüşüyle tanınacak olan Ahmet . Emin (Yalman) Müslümanların kendi haklarını savunabilecek bir teşkilata

    ı; Suna KiJi- A. Şeref Gözübüyük, Tiirk Anayasa Metin/eri. "Sened-i İttifaktan Giiııiimiize", Ankara, 1985, s. 43. 26 Mütareke döneminin özellikleri için bkz. Tank Zafer Tunaya, Tıirl.."iye'de Siyasal Gelişmeler. (1876-1938) (İkiııci Kitap) Miitareke, Cımı/wriyet ve Atah"irk (1918-1938), İstanbul, 2002, s. 3-29. 27 Ahmet Cevdet'in yazısı Sebilürreşad tarafından iktihas edilmişti. Bkz. "Dini Teşkilata İhtiyaç", SebiWrreşa~, C. XV, S. 329, (12 Eylül1334), s. 95-96.

  • 740 Esrıı Yakut - Kemal Ya!.:ııt

    sahip olmamalarının en önemli nedeninin, şeyhülislamıardan kaynaklandığını vurgulanuşq._Şeyhülislamlık makamı, kabine içinde görev yapan "na-zırlık pozisyonu" nedeni ile Müslümanların haklarını devlet bürokrasisinde savunan bir makcım olmaktan çıkıp, icra kuvvetinin en kötü icraatlarını bile elinde bulundurdugu dini yetkileriyle destekleyen bir kuruma dönüştüğünü iddia etmişti2B.

    Ahmet Emin, ülkede Müslüman halkın kalkınması için önlerinde iki yol olduğunu ileri sürdü. Birincisi devleti büsbütün elini bir şekle koymaklı. Eğer bu tarz bir yol izlenirsedevlet yönetiminde Meşihat Makamı'nın etkisi artacaklı ve okullar "mekatib-i diniyye", kanunlar da "kavanin-i diniyye" şekline dönüştürülmesi gerekecekti. Bu tercih, Tanzimat'tan sonra Avru-pa' dan Osmanlı'ya aktarılan pek çok şeyin terkedilmesi anlamına gelecekti. Öte yandan dine dayalı bir yönetimin, gelişen ve değişen bir dünyada sürek-liliği de olanaksızdı. Ahmet Emin' e göre, ikinci seçenek olan ça~daş devlet fikrini kabul et1nek daha makuldü. Ancak devlet dışında ise güçlü bir ce-maat hayalı oluşturmak zorunluydu. Bu yönde ahlınası gereken en büyük adım, Meşihat M~amını ve Evkaf Nezaretini siyasi birer makam olmaktan 9}

  • Miilnreke Dönemi'nde Cemant-ı İs/ıimiye Teşkilatı 741

    ·MüslÜman halkın aleyhine idi. Osmanlı Devleti'nde zimmi topluluklarla, . Müslüman halkın ayru gelişmişlik dÜZeyine ulaşarak uyum içinde yaşamaları, bu teşkilahn varlığına bağlıydı. A yru zamanda savaşın yıkıcı etkisi de giderilebilirdi32_ Hatta Müslüman halk, medeni halklar nezdinde imrenilecek bir hale gelecekti ve hilafet ile saltanat makamlarına da prestij sağlanac~h. Vatarun iman olanaklı olabileceği gibi her türlü tehlikeden de korunabile-cekti33.

    2 Ekim 1919' da şeyhülislamlığa getirilen Ha ydarizade İbrahim Efendi, Cemaat-ı İslamiye Teşkilah'run kuruluşuna destek verdi ve toplumun buna ihtiyacı olduğunu belirtti34. Ancak Evkaf Nezareti'nin müdüriyete dönüştü-

    ·- rülerek, Meşihat Makamına bağlanması konusundaki kanun Iayihasırun Şura-yı Devletçe incelemelerinin tamamlanamaması ve kanunlaşma sürecinin gecikmesi, teşkilahn kuruluşunu geciktirdi. Şeyhülislam Haydarizade İbrahim Efendi bundan rahatsızdı35.

    Basın tarafından (özellikle Vakit ve Yeni Tasvir-i Efkar gazeteleri) konu gündemde tutuldu ve gayr-i Müslimlerin ticarette, sanayide ve eğitimde ilerlemelerinin sahip oldukları cemaatlerden kaynaklandığı ifade edildi . . Osmanlı Devleti'nin çöküşe sürüklenmeşinin nedenleri?den biri olarak Müslümanların bu tür bir cemaat teşkilahna sahip olmamalarından kaynak--landığı öne sürüldü.

    Cemaat teşkilatlarının devletin üstünde bir güç olmadığı, tam aksine devletin yetişemediği içti.mai ve mahalli işlerde, onun yükünü hafifleten ku-rumlar oldukları belirtildi. Damat Ferid Paşa Hükümeti ve bu hükümette şeyhülislfunlık görevinde bulunan Mustafa Sabri Efendi'nin d.inl ve milli her türlü girişimin aleyhtarı oldukları için cemaat örgütlenmelerine önem ver-medikleri özellikle dile getirildi. Ali Rıza Paşa Hükümeti ve Şeyhülislam Haydarizade İbrahim Efendi'ye bu teşkilata verdikleri önem nedeniyle te-şekkür edildi. Milliyetçilik akımlarının son derece kuvvetli olduğu bir za-manda, böyle milli ve dini bir teşkilata duyulan gereldilik ÜZerinde önemle duruldu. Özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda uğranılan yenilgi nedeni ile çok güç şartlar alhnda bir anlaşma imzalanacağı düşünülecek olursa, Cemaat teşkilatlarına duyulan ihtiyacın daha da fazla hissedilebileceği belirtildi36. Nitekim, siyasi terbiye, her konuda düşünce birliği, milli gelişim, eğitimin gelişimi, milli ve d.inl kuvvetlerin devletin gelişimi için iyi yönde kullanılması, milli ticaret ve iktisadın ortaya çıkması ve geliştirilmesi, ahlaki değer-

    32 M," Cemaat-ı İslfuniyye Teşkilatı- 3", Vakit, 16 Kanun-ı evvel 1335, No: 758, s. 2. 33 M.," Cemaat-ı İslAmiye Teşkilatı- 4", Vakit, 20 Kanun-ı evvel1335, No: 762, s. 3. 31 "Şeyhülislam Efeneti Hazı-etleriyle Mül§kat" Yeni Tasvir-i Ejkiir, 8 Kanun-ı evvel 1335, No:2925, s. 1. 35 "Şeyhülislam Efeneti Hazı-etleriyle Mül§kat'' Yeni Tasvir-i Efkar, 14 Kanun-ı evvel 1335, No:2931, s. 1. 36 Ebuzziya-zade, "Cemaat-ı İslfuniyye Teşkilatı", Yeni Tasvir-i Ejkiir, 9 Kanun-ı evvel1335, No: 2926,s.l.

  • 742 Esra Yakııt- Kemal Yakut

    lerin korunması, birlik ve beraberlik hislerinin güçlendirilmesi, milli mesele-lerde kime karşı olursa olsun hukukun müdafaası gibi pekçok konuda bu örgütlenmenin varlığı gerekli görülmekteydi. Hatta Cemaat Teşkilatlarının, 1919 yılına gelinceye kadar eksikliği tamamlanamadığı söylenen devlet teşkilatının bile temel taşı olabileceği belirtilmekteydi. Bu amaçla, mahallelerde vücuda getirilecek cemaat teşkilatlarında başarılı olunursa, millete ne gibi değerlere sahip olduğu anlatılacak ve buna karşılık ne gibi görevleri olduğu ö,ğretilecekti. Halk eğer hükümetin haksızlıklarına, memurların suiistimalle-rine uğrarsa, bu teşkilata itiraz edebilecekti. Böylece parti ayrılıkları, tarhşmalan en az düzeye inecek, Müslümanlar arasındaki kardeş kavgalan belki büsbütün ortadan kalkacak, kısacası millet medeni ve olgun bir seviyeye ulaşmak için gerekli olan bütün zorunluluklan yerine getirmiş olacakh. Hat-ta nihai bir hedef olarak, bir "Teavün-i İctimai Fırkası'"nın kuruluşu dahi dlüşünülmekteydi37.

    Kısaca özefl.emek gerekirse, Cemaat-i İslamiyyelerin görevleri maddi ve manevi olmak: üzere ikiye ayrılmaktaydı. Manevi görevleri, c:lin1 esaslarla ilgili hükümlerin korunması için çalışmak; Müslümanların aralarındaki ni-fak, huzursuzlıık: muhalefet gibi anlaşmazlıkları ortadan kaldırarak kardeşçe yaşamalarını t~min etmek; camilerin, tekkelerin, türbelerin ve kabristanla-rın muhafazasına çalışmak; mübarek günlerde hatm-i şerif, mevlid-i şerif okutmak; yağmur duasına çıkmak; İslam halkının beş vakit camiye devam-larını sağlamak ve dini duygularını uyandırmakh. Maddi görevleri, vakıflan,. carnileri, tekkeleri, türbeleri, İslami binaları, mektepleri muhafaza ve ta-mir etmek; özel mektepler kurup idare etmek; Müslümanlan himaye etmek; evliliklerini teşvik ve tertip etmek, boşanmalan engelleyerek aileler arasında iyi ilişkileri temin etmek; her mahalle ve köy ahalisi arasında kardeşliği ihlal eden olayları ortadan kaldırmak; yetimlerin hukuki haklarını ve mallarını korumak ve nezaret etmek; Müslüman tüccar ve esnafla işbirliği yaparak işsizlere ve yetimlere yer bulmak; nikah, çeyiz ve düğünlerdeki israfın önüne geçmek; mevcut arazi, akar, emlak ve nakitin muhafaza ve idaresi ile uğraşmak; verilecek her nevi hibeyi kabul etmek; mahalle ve köylerdeki Müs-lüman halkın durumuna ilişkin imam ve muhtarlardan her ay bilgi talep etmek, mahalle ve köylerde seçilecek kişile:rle ilgili tahkikat yaphrmak38.

    Cemaat-ı İslamiye Teşkilalı'nın kurulmasında hayati önem taşıyan dü-zenleme, Evkaf Nezareti'nin Müdüriyete dönüştürülerek Meşihat Makarnına bağlanmasıydı. Buna itirazlar da vardı. Galip Ata, cemaat teşkilatlannın mahallelerde imam ve muhtar başkanlığında oluşturulacağından, siyasi par-tilerin müdahalelerine açık olacağı endişesini taşımışh. Bunu engellemek için özellikle şeh!-rlerin içme ve kullanma sularını, mezarlıklan, hastaneleri,

    37 Ebuzziya-ziide, "Yine Cemaat-i İslamiyye Teşkilah", Yeııi Tasvir-i Ejkiir, 14 Kanım-ı evvel 1335,~o:2931,~1. 38 "Ce.maat-i İsl~yye Bahsi", Vakit, 3 Kanun-ıSani 1336, ~o: 776, s. 2.

  • Miitareke Dönemi'nde Cematit-z İsliimiye Teşkilall 743

    imarethanel~ri gibi genel sağlık hizmetlerini ilgilendiren alt teşkilat birimle--rini Evkaf Müdüriyeti'nden ayırarak, bu hizmetleri başka teşkilatlara bırakmak elzemdi. örneğin bir beldedeki sağlık.la ilgili işleri belediyelere devret-mek daha uygundu39.

    Cemaat-ı İslamiye Teşkilah'run kuruluş sürecinde bu teşkilahn sivil bir inisiyatifle mi yoksa devlet eksenli bir çalışmarun sonucu olarak mı kurul-ması tarhşması önemli bir yer tutmuştu. Milletin eğitim düzeyinin yükselti-lerek, bu teşkilahn millet tarafından oluşturulmasınİ uygun görenler olduğu gibi40, hükümet üzerinde etkin bir kamuoyu baskısı kurularak gerçekleştirilmesini isteyenler de vardı. İkincisini savunanlara göre, işleyişin hızlandırılması ve hükümet tarafından bir kanun tasarısının hazırlanarak Meclis-i ~ebusan'a sunulması daha kolay olacakh41.

    Bu süreçte Hükümet cephesinde isteksizlik olduğuna yönelik masajlar vardı. Maarif Nazırı ve EvkM Nazırı Vekili Said Bey verdiği demeçte, asıl meselenin evkafın siyasi bir müessese olmaktan çıkarhlıp dini bir müessese haline dönüştürülmesi olduğunu belirtti42. Nitekim Hükümet, Evkaf Neza-reti'nin Müdüriyet-i Umumiye'ye dönüştürülmesine dair düzenlemenin aci- · liyeti olan konulardan biri olduğuna ilişkin genel bir kanaat olmasına rağmen, işlemi kararname şeklinde değil, Meclis-i Mebusan'ın açıldıktan soma kanun çıkartılarak yapılmasına karar verdi43.

    Evkaf Nezareti'nin çalışmalarından duyulan hoşnutsuzluk ve Cemaat-ı İslamiye Teşkilatlarının kurulması ısran, Mart 1920' de Ev kM Nezareti'nin geçici bütçe kanunun görüşülmesi sırasında iyiden iyiye kendini hissettirdi. Meclis-i Mebusan' da Encümen Mazbata Muha:rriri İzmit Mebusu Ali Bey, gerek İstanbul' da gerek taşrada bulunan vakıfların günden güne harap ol-duğunu belirterek, İstanbul' daki çeşmelerin kuruduğunu, sebillerin harap ve işlemez hale geldiğini, imarethanelerden yalnızca iki tanesinin açık oldu-ğunu, kütüphanelerin dağıldığını ve camllerin duvarlarının harap hale gel-diğini ileri sürdü44. Sinop Mebusu Rıza Nur Bey ise vakıfların perişanlığından Ev kM Nezareti'ni sorumlu tuttu ve bu teşkilahn memurlarını "abidat-ı İslamiyye üzerinde, o cevarni-i şerife üzerinde onları kemiren birer haşerat" olduğunu belirtti45. İstanbul'un işgalinden hemen önce Meclis-i Mebusan'da Evkaf Nezareti'nin yapısal sorunlan üzerinde durularak, Müslüman halkın ibadet, sosyal ve sağlık sorunlarının çözümü için yeni arayışlara girişildL

    39 Galip Ata," Cemaat-ı İslamiye Teşkilatı: Evk.af ve Sılılıat-ı Umumiye", Vakit, 13 Kanun-ı evvel 1335,~o:755,s.3. 40 M. D., ''Cemaat-ı İslamiye Teşkilatı", Yeni Tasvir-i Ejkflr, 14 Kanun-ı evvel1335, ~o: 2931, s.2. 4ı M.," Cemaat-ı İslamiye Teşkilatı- 5", Vakit, 26 Kanun-ı evvel1335, No: 768, s. 3. · 42 "Evkaf Nezareti'nin Müdüriyet-i Umumiye'ye Tahvili", Vakit, 28 Kanun-ı evvel1335, No: 770, s. ı. 43 "Evkaf~ezareti'nin Müdüriyet-i Umumiye'ye Tahvili", Vakit, 9 Kanun-ısani 1336, No: 782, s. 2. 44 Meclis-i Mebusaıı Zabzt Ceridesi, Devre: 4, İçtima Senesi: 1, C. 1, Ankara, 1992, s. 416. 45 Y.a.g.e., s .. 417.

  • 744 Esra Yakut- Kemal Yakut

    Kırkkilise Mebusu Bahaeddin Efendi ile Denizli Mebusu Me!vnet Emin Bey, Evkaf Nezareti'p.in Müdüriyete dönüştürülerek, Cemaat-ı İsla.miyye idaresi-nin kurulmasını önerdiler46. Evkaf Müdüriyeti, Cemaat-i İslamiye Teşkilalı içine alınarak başta vakıflar olmak üzere birçok müessesenin verimli olması sa~lanacaklı. Ancak İstanbul'un 16 Mart 1920'de işgal edilmesi ve ardından Meclis-i Mebusan'ın çalışmalanna son verilmesi, parlamentodaki vakıflara yönelik çözüm arayışlarına sekte vurdu. Tarhşmalar basın üzerinden yürü-tüldü.

    Suçlamalann odağında olan Evkaf Nezareti, 1920 yılı boyunca hep gün-demde tutuldu"7. Bu arada Cemaat-i İsla.miyye örgütlenmesi ile ilgili tarhşmalar da sürdürüldü.

    Ülkenin işgal edilmiş olması, Müslüman halkın geri kalnuşlığı, azınlıkların cemaat örgütlenmesi içinde siyasi ve kültürel varlıklarını korumaları ve geliştirmeleri,_:cemaat-i İslamiyeleri bir kurtuluş yolu olarak öne çıkarmışh. Bu teşkilattan ·beklenen üç önemli icraat vardı:

    1- İçtimaiyYat-ı diniyye 2- İktisadiyjat-ı milliye 3- Evkaf-ı İsla.miyye'nin Cemaat-ı Müsl.iminin idare ve denetimine ve-

    rilmesi48.

    Cemaat-ı İslamiye'yi kurmak, halk ve hükümet nezdinde gerekli çalışmalan yapmak üzere eski şeyhülislamlardan Haydarizade İbrahim Efendi'nin başkanlığında "Cemaat-ı İslamiye Teşkilalı İhzar Cemiyeti" kuruldu. Bu C~yet ilk olarak" Cemaat-ı İslamiye Teşkilah Kanun Layihası" ve ilk üye-lerinin seçimi için gerekli olan nizarnname layiliası hazırlayarak Hükümete sundu. Bu adım Hükümetin Cemaat-ı İslamiyyelerin oluşum sürecinde atlığı ciddi bir adım olarak nitelendirildi.

    Cemaat-ı İslamiye Teşkilalı Kanun Tasarısının gerekçesinde, Müslüman-ların son dönemlerde şeriata itaat ve dini hislerde zayıflık gösterdikleri belir-tilerek, şeriata ba~lı toplum vücuda getirilmesi gerektiği dile getirildi. Ayrıca vakıfların düzeltilmesi de temel amaçlar arasında sayıldı. Böyle bir kuru-luşa Kanun-ı Esasi'nin cevaz verdiği ve Hükümet ile halkın bu tasarıyı haya-ta geçirme konusunda istekli olduğu vurgulandı. Kanun tasansında teşkilalın görevleri ve yapısı ayrıntılı bir biçimde yazılnuşh. Cemaat-ı İslamiye Teşkilah'nın görevi dini, içtimai, i.lınl ve iktisadi olmak özere dörde ayrılacakh (Madde 1). Her kazada birer Cemaat-ı İslamiye Meclisi bulunacaktı ve Kaza Meclislerinin ihtiyaç duyduğu yerlerde şubeleri açılacaklı (Madde 2). Meclis üyeleri kendi bölgelerinde yirmi yaşını tamamlamış Müslümanlar ta-

    46 Mebuslann eleştirileri ve önerileri için bkz. Y.a.g.e., s. 417-420. 47 Burhan Cahid, "Vakıflar, Haberler: Evkaf İşleri ve Cemaat Teşkilab", Vakit, 16 Teşrin-i evvel 1336, No: 1025.•s. 3; "Evkaf Vekaleti" Vakit, ll Kanun-ı evvel 1336, No: 1079, s. 2 . .ıs" Cemaat Teşkiıab", Vakit, 2 Mart 1337, No: 1160, s. 2.

  • Miitareke Döııemi'ııde Cemaat-ı İslamiye Teşkilah 745

    rabndan sesileeekti (Madde 3). Meclis üyeliğine seçilebilmek için "makam · ve"hu.kuk medeniyyeye sahip ve otuz beş yaşını doldurmuş olmak gerekliy-di (Madde 4). Cemaat Meclisleri her seçim devresinde seçilen yirmi üyeden oluşacaktı ve bu yirmi kişi kendi aralarında bir idare heyeti seçeceklerdi (Madde 5). Meclis üyeliği için iki yılda bir seçim yapılacaktı ve seçilen aday-lar tekrar aday olabileceklerdi (Madde 6).

    Kaza Meclislerinin görevleri; cemaate ait işlerin idaresi, "Divan-ı İslam"ca kabul edilen kararların uygulanması, talimatnarnelerin düzenlen-mesi ile meclisierin kendi araştırmalan sonucunda ortaya koydukları yerel

    _ ihtiyaçların her yıl "Divan-ı İslam" a bildirilmesi olarak belirlenmişti (Madde 7). Divan-ı İslam'ların oluşumu da şu şekilde olacaktı: Kaza Cemaati-ı İslaJil.İYelerin üyeleri arasından seçilen üçer kişiden olacaktı ve sancak merkez-lerinde bulunacaktı. İstanbul' da da ayrıca "Divan-ı İslam" teşkil edilecekti. Bu divanların toplantı süreleri en fazla iki ay olacaktı (Madde 8). Görevleri ise; sorumluluk bölgelerine ait genel sorunlar hakkında toplantılar yaparak, kararlar almak ve Divan-ı İslam Encümeni'nin yıllık raporunu ele alıp ince-lemek ve onaylamaktı (Madde 9). Divan-ı İslam toplantılarını tamamlayıp . tatile girdiği dönemde, ortaya çıkacak sorunları çözmek üz!'!re mevcut üyele-ri arasından, o yıla mahsus olmak üzere bir "Encümen-i Daimi" tayin ede-cekti (Madde 10). Ayrıca sancaklarda bulunan Divan-ı İslam'da yer alan üyelerden seçilecek ikişer üyenin bir araya gelmesiyle bir "Şura-yı İslam" kurulacaktı ve İstanbul' da toplanacaktı (Madde 11).

    Şura-yı İslam'ın görevi; dini, i.lmi, ictimai ve iktisadi esaslar hakkında ge-nel kanunlar hazırlamak ve talimatnameler düzenlemekti (Madde 12). Öte yandan Şura-yı İslam yıllık toplantısını tamamladıktan sonra Divan-ı İslam'lardan gelecek sorulan yanıtlamak ve tatil süresince ortaya çıkan so-runları çözmek amacı ile üyeleri arasından o yıla mahsus bir "Encümen-i Daimi" seçecekti (Madde 13). Cemaatler in masraflarını ·karşılamak üzere her nevi gelirin tespit edilmesi, yeni kaynakların bulunması, bağlı bulunulan heyetler tarafından gerçekleştirilecekti (Madde 14). Kanun tasansında yer almayan hususlar, Şura-yı İslam'ın ilk toplantısında bir nizarnname ile sap-tanacaktı (Madde 15). Şura-yı İslam, hilafete olan maruzatını, Meşihat Ma-kanu aracılığıyla yapacaktı (Madde 16)49.

    Cemaat-ı İslamiye Teşkilatı'na yönelik kanun tasansı hazırlandıktan son-ra, teşkilatın kurulması için planlanan ilk seçimin gerçekleştirilmesi için bir de nizarnname taslağı hazırlandı. Taslak on altı maddeden oluşmuştu. Se-çimlerde, Kaza Cemaat-ı İslamiyyelerin esas kabul edileceği ve seçime luzla buradan başlanacağı belirtilmişti (Madde 1). Ayrıca seçimlerin tek dereceli olup, gizli oylama ile gerçekleştitileceği (Madde 2); seçimleri yürütmek için her kaza veya belediye dairesinde bir "Encü.men-i İntihab ve Teftiş" in teşkil edileceği (Madde 3); bu encümenin her mahalle veya köy heyetlerince se-

    ~9 "Cemaat-~ İslamiyye Teşkilatı", Vakit, 3 Haziran 1337, No: 1253, s. 1.

  • 746 Esrn Yakut- Kemal Yakut

    çimsiz gönderilen birer delegeden oluşacağı (Madde 4); bu delegelerin için-de bir heyetin seçileceği (Madde S); bu heyetin kazaların kaç seçim bölgesine ayrılacağı, seçim sandıkları ve pusulaları ile ilgili aynnb.ların tespit edilmesi gibi noktalarda çalışmalarda bulunaca·ğı (Madde 6) hükme bağlandı.

    Ayrıca mahalle ve köylerde bulunan murahhasların bağlı oldukları ma-hallerde, oy verme hakkına sahip olan Müslüman erkekleri gösteren defter-ler düzenleyerek bu heyete sunacakları (Madde 7), sandıklarda teftiş görevi-ni üstlenecekleri de (Madde 8) belirtildi. Seçmeillerin matbu ve mühürlü pu-sulalar üzerine tercihlerini yazmaları, oy pusulaların da her türlü suüstimale engel olmak için seçim sandıklarının yanında bulundurulması ve oy kulla-ruldıktan sonra yine sandıklara teslim edilmesi kararlaşllrıldı. Böylece seç-menierin fazla pusula almaları vb. usulsüzlüklerine engel olunabilecekti (Madde 9). Oy sandıkları oy kullanılmaya başlanmadan önce boş oldukları kontrol edile~ekti; daha sonra dışarıdan oy kullanılmasına engel olacak şekilde iki kilitle kilitlenecekti (Madde 10). Hangi gürı ve saatlerde oy kullanılacağı önceden ilan edilecek ve seçmenler nüfus cüzdanlarıyla sandık başlarına gelecekti. Seçmenierin isimleri sandık defterlerine kaydedilerek kendi-lerine oy pusulaları verilecek, oyları kendileri veya vekalet verdikleri kişiler yazabilecek ama oy pusulaları seçmeillerin kendileri tarafından sandığa ah-lacakb (Madde 11). Kanun tasarısı ve nizamnamesi IS Ocak 1922' de Meclis-i Vükela' da tarbŞıldı ve evkafla ilgili işleri gözden geçirmek üzere oluşturulan komisyona havale edildi SO.

    Cemaat-ı İslamiyye Teşkilah'run Kanun Tasarısı ve Nizarnname taslağını İ.I1celediğimizde, Müslüman ahalinin sosyal, iktisadi, kültürel, eğitim vb. so-runlarına çözüm bulunması ve geri kalmışlıktan kurtarılması öncelikli bir yer tutmuştur. Öte yandan tabandan başlayarak bir örgütlenme modeli esas alınmışhr. İslami bir toplumda demokrasi uygulamasına örnek teşkil etmek-tedir.

    Cemaat-i İslamiyye Teşkilatları ile ilgili hazırlanan kanun tasarısının ar-dından 1922 yılının Şubat ayında, Bab-ı Ali' deki bir komisyonca hazırlanan Evkaf Nezareti ile ilgili düzenlemeleri içeren bir başka kanun tasarısı da sa-darete sunuldu. Bu tasarıya göre; vakıflarla ilgili işlerin yürütülmesi görevi Meclis-i Vükela'ya dahil bir nazıra verilecekti. Ayrıca Heyet-i Ayan, Şura-yı Devlet, Meşihat, Maarif ve mütevellilerden birer kişi ile eski eserler, hukuki işler ve iktisadi işler üzerine ihtisas yapıruş birer kişi ve Meclis-i Vükela ile Cemaat-i İslamiyye' den üçer kişinin (toplam on bir aza) kab.lııruyla "Meclis-i Kebir-i Evkaf" adıyla bir meclis oluşturulacakt:ı. Azaların memuriyet süreleri üç yıl ile sırıırlanacakb. Üst üste üç kez mazeret bildirmeksizin toplantıya kablmayanların azalık görevi sona erecekti. Meclis-iKebir-i Evkaf'ın görevi-nin ne olacağr:ise şöyle sıralanıruştı: Bütçenin tetkik ve kabulü, vakıflara ait

    so "Cemaat-i ~lfuniyye Teşkilabı', Vakit, 5 Haziran 1337, No:1255, s. 2; B.O.A, Medis-i Vıikeln Mazbatalan, Dosya No: 283, Gömlek Sıra No. 18.

  • Miitnreke Döııemi'ııde Cemant-ı İslamiye Teşkilatı 747

    kanun, nizarnname ve talimatnarnelerin tetkik, tanzim ve tadili; evkaf me-·mı.irlarırun tayini ve azli; taşra evkafına ait olup ~orunları mahalli meclis-i umumilerce hal edilemeyen problemierin çözümü. Meclis haftada bir kere toplanacak, ancak üyelerin çoğunlukla yerecegi kararla toplantı sayıları art-tırılabilecekti. Vakıflarla ilgili hesaplar, evkaf memurlanyla şer'i hakimler tarafından incelenecek, evkaf memurlan olmayan mahallelerde şer'i hakim-ler tarafından incelenerek mahalli Cemaat-i İsldıniyye'nin görüşü alındıktan sonra onaylanacaktı51.

    Evkaf Nezareti'ne ait düzenlemeleri içeren kanun tasarısının saclarete . sunulmasının ardından Cemaat-i İslam.iyye TeşkiUıtı'na ait kanun tasansı da saclarete ait bir komisyonda son düzenlemeleri yapılıp, eksikleri giderildi. Tasarının son şeklinde, her kaza merkezinde mebusluk seçimlerine ait hü-kümlerce seçilen, on birer azadan oluşan, birer Cemaat-i İslam.iyye Heyeti bulunacağı ve bu heyetin vakıflarla ilgili işlere nezaret edeceği belirtilmişti. Heyet bu görevini, gerek vakıf mütevellilerinden gerekse evkaf memurla-rından defterlerini alıp, inceleyerek gerçekleştirecekti. Bir yerin vakıf olup olmadığı yolundaki anlaşmazlıklar mahkemeye intikal ettirilerek çözülecek- · ti. Cemaat-i İslanuyye Meclisleri, Emval-i Eytam'ın idarelerine de nezaret edecekti. Sınırdaş kazalardaki vakıflar hakkında, Cemaat-i İslanuyye Meclis-leri birbirleriyle haberleşerek görevlerini gerçekleştireceklerdi, çeşitli konu-larda ihtilafların ortaya çıkması halinde mahalli yönetimlere danışacaklardı. Olay mahalli yönetimlerce de çözülemezse vilayetlerdeki "Meclis-i Umu-rni"lere aktanlacaktı. Meclis-i Umumilerin de hal edemedigi konular, Evkaf kanun tasansında oluşumu öngörülen "Meclis-i Kebir-i Evkaf'"a iletilecek-ti52.

    Eksikleri giderilen ve kanuniaşması için beklenen Cemaat-i İslarniyye Teşkilatı ve Evkaf Teşkilatı'na ait kanun tasarıları, ülkenin işgallerden kurta-nlması, Milli Mücadele'nin başarıya kavuşturulması ve Osmanlı Devleti'nirı siyasi ve hukukl açıdan sona ermesi üzerine hayata geçirilemedi.

    Kısa Bir Değerlendinne

    Cemaat-ı İslamiye Teşkilatı, d.inl, ictimai, ilmi ve iktisadi alanlarda dü-zenlemeler yapmak ve karşılaşılan sorunlara çözüm bulmak amacıyla ku-rulntası planlanmıştı. Gayr-i Müslimlerin yüzyıllar boyunca cemaat halinde örgütlenmeleri nedeniyle dini ve kültürel kimliklerini korudukları, eğitim başta olmak üzere birçok alanda sürekli gelişme gösterdikleri algısından ha-reketle Müslümanların da bu tarz bir örgütlenmeye gitmeleri önerilrnişti. Vakıf, eğitim ve eytam gibi toplum açısından hayati önem taşıyan kı.irumla-

    sı "Evkaf Ne.zareti İçin Hazırlanan Teşkilat", Vakit, 19 Şubat 1338, No: 1506, s. 2. sı "Cemaat-i İslam.iyye Teşkiliib Uyihası", Vakit, 1 Mart 1338, No: 1516, s. 3; "Cemaat-i İslam.iyye Teşkiliib", Vakit, 9 Mart 1338, No:1524, s. 2.

  • 748 Esra Ynkııt-Kemnl Ynkııt

    rm Cemaat-ı İslamiyeler üzerinden ıslah edilerek toplumun geri kalmışlıktan kwtanlması..sürekli gündeme getirilmişti.

    Cemaat-ı İslfuniyelerin kuruluşu aşağıdan yukarıya dogru şekillendirilmek istenmişti. Halk oyuna· ve seçime dayalı bir mekanizma söz konusu edilmiştir. Kaza Cemaat-ı İslfuniyelerin oluşturulması ve üst organların be-lirlenmesi devlet eksenli olmayıp, sivil inisiyatifin ağırlıklı olduğu bir zemi-ne oturtulmak istendiği görülmektedir. Çöküşü luzlanmış devletin ve geri kalmış Müslüman ahalinin kurtuluşu için umut ba~lanılan bir girişim ol-muştur. Ancak 1 Kasım 1922' de Saltanat Makamı' mn kaldırılmasıyla Os-manlı Devleti hukuki olarak da sona ermiştir. Cemaat-ı İslamiye girişimi de rafa kaldırılmıştır.

    Button2: Button1: Button3: Button21: Button5: Button22: Button23: Button24: Button25: Button26: Button27: Button28: Button29: