trafikte yayalar ve ankara’da...
TRANSCRIPT
Türkiye’de özellikle kent içi yollarda, cadde ve sokaklarda, araç önce-
likli bir trafik düzeninin varlığını sanırım hepimiz her gün gözlemleriz.
Yaya geçitlerinde, hatta ışıklı geçitlerde bile yayalar kendilerine ait
olan geçiş hakkını kullanmakta çekingen davranmaktadır. Araçların
her halükarda önceliği olduğunu baştan kabul edip ona göre davra-
nır, onların geçişini bekler. Nasıl ki kadınlarımızın önemli bir kesimi,
haklarının farkında değildir, erkeğin şiddet kullanmasını bile boynunu
büküp kabul eder; “Kocam değil mi, hem sever hem döver.” yaklaşı-
mıyla kaderine razı bir davranış sergilerse, yayalarımız da kendilerini
daha güçlü olduğunu düşündükleri araçlara yol vermek zorunda kabul
etmektedir. Halbuki ışıklı geçitlerde kendilerine ayrılıp işaretlenmiş
alanda, yayalara yeşil yandığı zaman onlar geçecek, araçlar bekleye-
cektir. Ayrıca ışıklı olmayan ama yatay ve düşey işaretlerle yaya ge-
çidi olarak işaretlenmiş yerlerde kendileri geçene kadar araçlar bek-
lemek, yayalara ilk geçiş hakkını vermek zorundadır. Gerçi yayaların
yaya geçitlerini kullanmak gibi bir alışkanlıkları da yoktur ya… Kızılay
civarında yaya hareketlerini gözlemleyecek olursanız karşınıza çıkan
tablo şudur; yapılan çoğu hilkat garibesi üst geçitler asla kullanılma-
makta, nadiren geçen “saf yayalar” dışında kuşlar tarafından kullanıl-
maktadır. Yaya geçitleri de oldukça tenhadır. Zaten yaya geçitlerinin
çizgileri silinmiş ya da araçlar tarafından işgal edilmiş durumdadır.
Sinyalize kavşaklarda bile araçların arasında köşe kapmaca oynayan
yayaları görebilirsiniz. Kızılay-Kolej arasındaki yol kesiminin hemen
her yerinde yayaların karşıdan karşıya sürüler halinde geçtiğine tanık
olursunuz. Bu yayalar, 65 km hızla giden bir aracın çarptığı yayaların
yüzde 85’inin öldüğünden, geriye kalan yüzde 15’inin de ağır yaralan-
dığından yani çok yüksek risk altında olduğundan habersiz bir şekilde
geçiş yapmaya devam etmektedir.
Bu durumun bir sonucu olarak ülkemizde ve özellikle Ankara’da trafik
kazalarında yaya ölümleri kabul edilebilir sınırların çok üzerindedir.
Son yıllarda tüm kavşakların alt-üst geçişler şeklinde katlı kavşak ha-
line dönüştürülmesinin bir sonucu olarak yaya ölümlerinde yüzde 250
artış meydana gelmektedir. Bunun nedeni bellidir; yayalar hak ve so-
rumluluklarını bilmemekte ya da kullanmamakta, araçlar ise hızlarını
otoyolda oldukları zannıyla ha babam arttırmaktadır. Sonuç; utanç ve-
rici boyutlarda yaya ölümleri, asfaltta üzeri gazete ile örtülmüş ceset
sayısında meydana gelen anormal artışlar…
Belediye, yayaların yaya geçitleri dışından geçmesini önlemek için bazı
tedbirler alıyor Ankara’da. Bunların en yaygını da demir parmaklıklar-
dan oluşan bir bariyerle caddeleri boydan boya kapatmak. Bir başka
uygulama ise bazı yerlerde geçit vermeyecek şekilde çalı türü bitkiler
hatta sık ağaçlarla kaplayıp, kapatmak. Demir parmaklıklara dönecek
olursak; tam bir komedi; daha doğrusu gülünür mü, ağlanır mı türün-
den trajikomik bir durum. Parmaklıklar, Osmanlı motifleri benzeri
ucu sivriltilmiş, oldukça kalın ve çoğu çok kaba ve en önemli özelliği
farelerin bile geçmesine izin vermeyecek kadar sık olması. “Kelebek
konmuş” argo deyimine taş çıkartacak kadar estetikten uzak ve ama-
ca uygun olmayan bu bariyerler yayaların azmini asla kıramıyor; on-
lar bir şekilde bunları aşıyor ama bu durumun birilerinin işine yarıyor
olması gerek. Bu kadar yaygın yapıldığına göre. Düşündüm taşındım
bulamadım. Olsa olsa bu bariyerleri yapan firmalar üç beş kuruş fazla
kazanır diye düşündüm. O kadar ama yapılan bu uygulama insan onu-
runa yakışmıyor. Nasıl ki fareler burunlarının girdiği yere girip çıkabili-
yorsa bizim yayalar da geçer diye düşünüp burunları bile sığmayacak
sıklıkta parmaklıklar yapalım geçemesinler diye düşündüler sanırım
ama faydasız. Çünkü yayalarımız evelallah bu bariyerleri aslanlar gibi
aşıyor! Bari masraf yapmayın. Demirciler nasılsa ekmek parasını bir
şekilde kazanır. Kent caddelerini, sokaklarını çirkinleştirmeyin. Otu-
rup yayaları eğitin, onlar da insan gibi kendilerine yakışacak şekilde
yaya geçitlerini kullansınlar. Bu çağda bu uygulama, hem de başken-
te… Ankara’ya hiç yakışmıyor doğrusu. İlgililerin bilgisine sunulur…
Prof. Dr. Süleyman PAMPALGenel Yayın Yönetmeni
başyazı
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Trafikte yayalar ve Ankara’da bariyerler...
Trafik medeniyet göstergesidirCelal UzUnkAyA
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Başkanı
SAYI 34 / YIL 7 Temmuz - Ağustos - Eylül / 2009
I S S N 1 3 0 4 - 4 8 4 2
Yönetim Yeri ATESTAŞ Ankara Trafik Eğitim ve Sağlık Hizmetleri A.Ş. 8. Cadde 86. Sokak No:2/1 Öveçler - ANKARA Tel: 0312 472 37 37 - 473 04 23 Faks: 0312 473 04 28 www.ankaratrafikvakfi.org
Ankara Trafik Vakfı Dergisi Yayın No: 3304
Yayın Türü Yerel Süreli Yayın
ATESTAŞ adına
İmtiyaz Sahibi Mümtaz Fahri AYKIRI
Genel Yayın Yönetmeni Süleyman PAMPAL
Genel Koordinatör Hüseyin KILAVUZ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hüseyin BEKTAŞ
Yayın Kurulu Ahmet ÇİÇEK Ahmet KUŞGÖZ Timuçin ONURSAN Zeki AYDIN
Yapım/Organizasyon CAST GRAPHIC Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti. Turan Güneş Bulvarı 4. Cad. 90. Sok. 1/3Yıldız - Çankaya/ANKARATel: 0312 440 87 07(Pbx)Faks: 0312 440 12 92 www.tokdemirajans.com
Baskı Evren Yayıncılık ve Basım San. Tic. A.Ş.www.uneryayincilik.com
Ankara Trafik Dergisi, ATESTAŞ adına Cast@Graphic Ajans tarafından yayınlanmaktadır. YÖNETİM YERİ (ATESTAŞ) ÜCRETSİZ
YAYIN ORGANIDIR.
Reklamların sorumluluğu reklam veren
firmaya ait olup, Cast@Graphic Ajans
hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Dergide yayınlanan yazılar
yazarların düşüncelerini kapsamaktadır.
> > içindekilerTrafik kazaları ortopedik yaklaşımProf. Dr. A. Mehmet DEMİRTAŞ
Ankara Üniversitesi Tıp FakültesiOrtopedi ve Travmatoloji Ana Bilimdalı
Çocuk trafik eğitim parklarıAraş. Gör. Ayşegül ERCAN
Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Trafik Planlama ve Uygulaması ABD
Karayolu güvenliğive trafik polisi
Dr. Reha ERHANPolis Akademisi Başkanlığı
Trafik Araştırma Merkezi Müdürü
Sumela (Meryemana)Manastırı
Yurdun pek çok ilinde görev aldınız ve bugün Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı ve Trafik Hizmetleri Başkanlığı görevini ifa ediyorsunuz. Genel bir değerlendirme ile başlarsak; Türkiye’de trafikle ilgili acil çözüm bekleyen konular nelerdir? Trafik Hiz-metleri Başkanlığı’nın yürüttüğü projelerden bahsedebilir mi-siniz?
2007 yılının Aralık ayında Balıkesir Emniyet Müdürlüğü’nden Emni-
yet Genel Müdürü Yardımcılığı’na atandım. O tarihten itibaren Trafik
Hizmetleri Başkanlığı’nı da ifa ediyorum. Trafik; ülkemizin, dünyanın
temel sorunlarından birisi. Trafik kazalarıyla ülkemizde de dünyada da
her yıl binlerce, on binlerce insan hayatını kaybediyor ve milyonlarca
insan da yaralanıyor veya sakat kalıyor. 2008 yılı itibariyle ülkemizde
trafik kazaları sonucu tam olarak 4228 insan hayatını kaybetti ve biz
bir o kadara yakın kişinin de trafik kazaları sonrası tedavi sürecinde
hayatını kaybettiği yönünde değerlendirme yapıyoruz. 184 bin insan
yaralandı ve sakat kaldı. Trafik kazalarının 2008 yılı itibariyle ülkemize
reel maliyetinin 13 ila 15 milyar TL civarında olduğu değerlendirili-
yor. İnsan kaybı, üretim kaybı, diğer pek çok kayıplarla birlikte böyle
büyük bir tablo ortaya çıkıyor. Biz bunu şöyle tanımlıyoruz; her yıl ül-
kemiz, bir ilçe merkez nüfusu kadar insanı trafik kazalarında kaybe-
diyor. Her yıl bir il merkez nüfusu kadar insanı da trafik kazalarında
yaralı veya sakat olarak topluma iade ediyor. Oysa ülkemizde yüzde
12’nin üzerinde bedensel engelli insanımız zaten var. Biz buna her yıl
on binlerce yeni trafik engellilerini de dahil ediyoruz. Dünyada her yıl
1 milyon 250 binin üzerinde insan trafik kazalarında ölmektedir. Yine
Trafik medeniyet göstergesidirEmniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Başkanı Celal UZUNKAYA ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızda trafik kazalarının nedenlerini, sonuçlarını ve yaptırımları konuştuk. UZUNKAYA, istatistiklerden yola çıkarak verdiği bilgilerin yanı sıra gerçekleştirdikleri projelere de değindi. Toplumsal farkındalık yaratmaya yönelik olarak yediden yetmişe kadar herkese ulaşmayı amaçladıklarını ifade eden UZUNKAYA, kurumlar arasında işbirliği sağlamak gerektiğinin altını çizdi.
4
kurum
Celal UzUnkAyAEmniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Başkanı
her yıl 50 milyon civarında insan
yaralanmakta ve sakat kalmak-
tadır. Bu da tabii Dünya Sağlık
Örgütü’nün dünya ölçekli olarak
trafikle ilgili verdiği raporlardan
ortaya çıkıyor. 15-19 yaş grubu
ölümlerde dünyada trafik kazası
sonucu ölümler 1. sırada; 10-14
ve 20-24 yaş grubu ölümlerde de
2. sırada yer alıyor. Sağlık Bakan-
lığı verilerine göre ülkemizde bi-
linen tüm ölüm nedenleri arasın-
da, trafik kazası sonucu ölümler
üçüncü sırada yer alıyor. Bununla
ilgili ülkemizde durum nedir, ne
yapılıyor, ne yapılması gerekir
diye baktığımızda; ülkemizde
Mayıs sonu itibariyle 14 milyon
kayıtlı aracın, 20 milyon civarın-
da da sürücünün bulunduğunu
biliyoruz. 2007-2008 yılları ra-
kamlarıyla ülkemizde her yıl orta-
lama 800 bin ila 1 milyon 200 bin
arasında yeni sürücünün ve yeni
aracın trafiğe çıktığı bir tablo var
önümüzde. Bu tabloya göre gün
ortalaması 2500 civarında. Biz
diyoruz ki bu 2500 aracın hepsini
otomobil varsaysak; bu otomo-
biller trafikte hiç yürütülmeden,
sadece park edilecekleri alanlara
duyulan ihtiyaç miktarı nedir?
Hesapladığımızda en az 3-3,5 m
genişliğinde 12,5 km’lik günlük
alan ihtiyacı olduğu görülüyor.
Oysa günümüzde bırakın her gün
bunların park alanı için 12,5 km
alan kazandırmayı, özellikle büyük
kentlerde her geçen gün daha da
daralan hareket alanlarıyla, trafik
alanlarıyla karşı karşıya bulunu-
yoruz. Ne yazık ki ülkemizde ula-
şım en çok karayolu üzerinden
yapılıyor. Ülkemizde karayolu
taşımasının diğer tüm taşımalarla
birlikte payına baktığımızda; yüz-
de 92 oranında yük taşımasının
ve yüzde 95 oranında da yolcu
taşımasının karayolu üzerinden
yapılmakta olduğunu görüyoruz.
Oysa Avrupa ülkelerinde -özel-
likle Avrupa Birliği ortalamalarına
göz attığımızda- yük taşıması-
nın yüzde 45’i karayolu üzerin-
den, yolcu taşımasının da yüzde
79-82’si karayolu üzerinden ya-
pılıyor. Diğer taşıma sistemleri;
demiryolu, denizyolu ve
havayolu taşımaları
toplam taşıma
içerisinde
y ü z d e
5 0
civarında bir paya sahip Avrupa
ülkelerinde ama bizde bunların
toplam payı yüzde 10’un altında.
Bundan şuraya gelmek lazım; ül-
kemizde ulaşımın hemen hemen
tamamının karayolu üzerinden
yapılması, karayolu taşımasını
ve karayolu trafiğini son derece
önemli kılmaktadır. Son yıllarda
özellikle karayollarımızda bölün-
müş yol olarak tanımlanan -dub-
le yol diye de ifade edilen- yol
ağlarıyla ilgili yoğun yatırımlar ve
çalışmalar sonucu bugün otoyol-
larla birlikte toplam 14 bin 500
km civarında bölünmüş yolumuz
bulunuyor. Devlet karayolları ve
il yolları uzunluğu ile birlikte tü-
münün 64 bin km olduğunu, köy
yollarını da kattığımızda 350 bin
kilometreye yakın bir yol ağına
sahip olduğumuzu görüyoruz.
Oysa bu kadar karayolu ağırlıklı
bir taşımanın olduğu coğrafyada
yol ağımızın -özellikle bölünmüş
yol, oto yol ağımızın- pek çok
alternatif zengin-
likleriyle
5
Her yıl ülkemiz, bir ilçe merkez nüfusu kadar insanı trafik kazalarında kaybediyor. Her yıl bir il merkez nüfusu kadar
insanı da trafik kazalarında yaralı veya sakat olarak topluma iade ediyor.
ve il yolunda ve tüm şehirlerimi-
zin, ilçelerimizin merkezlerinde
trafik görevlilerimiz görev yap-
maktadır. Bunların da bugünkü
sayısı 22.500’dür ve bu hizmetleri
ifa eden 4200 civarında motorize
ekip faaliyet yürütmektedir. Son
dönemde birtakım beldelerin ilçe
olması, yeni yerleşim yerlerinin,
ilçe merkezlerinin Jandarma’dan
Polis’e devredilmesi, yeni emni-
yet birimleri kurulması ve bura-
larda da emniyet ile ilgili trafik
yapılanmalarının getirilmesi ne-
deniyle trafik personeliyle alakalı
artan ihtiyaçlar da göz önünde
bulundurulduğunda şu anda
7000 civarında trafik polisi ihti-
yacımızın olduğunu görüyoruz.
Bu hizmetler ifa edilirken 4000’in
üzerinde trafik personelinin trafik
tescil ve denetleme gibi idari kı-
sımlarda çalıştığını biliyoruz. Bu
idari kısımlarda büro hizmetle-
rinde çalıştırılan personelin de en
kısa zamanda trafiğin denetlen-
mesi için sokağa, trafik alanına
çıkarılması gerektiğini düşünerek
Bakanlık olarak geçtiğimiz yıl
Maliye Bakanlığı, Devlet Perso-
nel Başkanlığı ve DPT ile gerekli
yazışmalar yapılmak suretiyle
2500 civarında sivil personel,
sözleşmeli personel alımıyla il-
gili bir talepte bulunduk. Henüz
o süreci tamamlayamadık. Eğer
2500 civarında sivil, sözleşmeli,
yetişmiş, uzman bilgisayar ve
benzeri kullanım yeteneği yüksek
personel alırsak bugün 4000’in
üzerinde trafik polisi ile ifa edilen
büro hizmetlerini bu personele ifa
ettirmek suretiyle, o hizmetlerde-
ki personelimizi trafiğin denetimi
için dışarıya çıkaracağız. Böyle
bir projemiz ve hedefimiz var.
Bir diğer projemiz Sayın Bakanı-
mızın 2009’un başlarında kamu-
oyuyla da paylaştığı “otoyol trafik
birlikte daha yaygın olması ve
hizmete sunulması gerekmekte-
dir. Üç tarafı denizle çevrili olan
bir ülkede denizyolu taşımasının
yük ve yolcu taşımadaki payının
süratle arttırılması gerekmek-
tedir. Bugün denizyolu taşıma
payının yüzde 1’ler civarında ol-
duğu bir ülkeyiz. Keza havayolu
taşımasının son yıllardaki büyük
açılımlara, yatırımlara rağmen
hala yüzde 2’ler-3’ler civarında
olması, bu alanda da daha çok
mesafe almamız gerektiğini orta-
ya koyuyor. Yine yapımı, konforu
ve güvenliği itibariyle karayoluna
göre çok daha ucuz, çok daha gü-
venli olan demiryolu taşımasının
toplam taşıma payı içerisindeki
oranının arttırılması gerekiyor.
Gerçi son yıllarda özellikle büyük
kentlerimiz arasında -İstanbul-
İzmir, İstanbul-Ankara-Eskişehir
bağlantılı, Bursa bağlantılı gibi-
demiryolu taşımasında, hızlı tren
taşımacılığında oldukça mesa-
feler katedildi. Büyük kentlerde
raylı sistemli taşımalar, kent içi
trafiğinin rahatlatılması, toplu
taşımın güçlendirilmesi, iyileşti-
rilmesi anlamında ilgi alanı haline
geldi ama bugün hala demiryolu
taşıma payının da son derece dü-
şük olduğu bir ülkeyiz. Neticede
demiryolu, denizyolu ve havayolu
paylarının arttırılacağı, karayolu
payının da yüzde 90’lardan yüzde
80’lere-70’lere-60’lara indirile-
ceği bir süreç, ülkemizin orta ve
özellikle de uzun vadede ulaşım
ağıyla ilgili önemli hedefi duru-
mundadır ve çalışmalar da bu
yönde geliştirilmektedir. Bizler
karayolu trafiğini, şehirlerarası
yolları, il yollarını ve tüm kentle-
rimizin, ilçelerimizin merkez tra-
fiğini trafik hizmetleri anlamında
denetliyoruz, tanzim ediyoruz. 32
bin km civarında devlet karayolu
polisi” projesi. Ülkemizde bugün
2010 km otoyolumuz var; yılsonu
itibariyle yapımı devam edenlerle
birlikte otoyol uzunluğumuzun
2336 km olması hedefleniyor.
Bu 2010 km’lik 18 ilin sınırlarıyla
bağlantılı olan otoyollar üzerinde;
günün 24 saati görev yapacak,
tam donanımlı, teknolojinin en
üst düzeyde kullanıldığı; kamera
radar ve benzeri gereçlerin, tab-
let bilgisayarların, kaza inceleme
bilirkişi kitlerinin setlerinin de
bulundurulduğu motorize ekiple-
ri ve bunların özel beceri isteyen
kullanımlarında görevlendirilecek
personelin istihdam edileceği bir
denetim alanı oluşturacağız. Çün-
kü son yıllarda otoyollarımızdaki
kazalarda belli bir artış trendi ol-
duğunu görüyoruz. Özellikle araç-
ların hızlarına bağlı kaza artışları
var; bunun daha düzenli, kesin-
tisiz bir denetimle kontrol altına
alınmasını hedefliyoruz. Bunlarla
ilgili araçların alımı, dizaynı ve
teknoloji donanımları şu anda
yapılma aşamasında. Ayrıca bir
taraftan da görevlendirilecek per-
sonelin özel eğitimlerini yapıyoruz
ve 2009 yılının ikinci yarısında bu
otoyol trafik polisi alanını kontrol
altına alacak çalışmayı başlatmış
olacağız.
2009 ve takip eden yıllar için
düşündüğümüz “Trafik Çocuk
Kulüpleri” projemiz var. Bu pro-
je esasında toplumun trafiğe
hazırlanmasında, trafik kültürü-
ne, trafik yaklaşımlarına, trafik
bilincine ulaştırılmasında uzun
vadede son derece yararlı ola-
cağını düşündüğümüz önemli bir
proje. 4-14 yaş grubu çocukları-
mızı hedef alan, ilk etapta da 15
milyon civarındaki gencimizin bu
eğitim alanı içerisine çekilmesi
planlanan bir proje. Milli Eğitim
Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığımız
ve diğer bakanlıkların da işbirli-
ğiyle 81 ilimizde valiliklerimizde
ve ilçelerimizde belli bir nüfus
payı konularak, her yaş grubu-
na uygun etkinliklerle standart
eğitim, bilinçlendirme etkinlikle-
riyle eğitim programlarıyla trafik
bilinci vermeye çalışacağız. Bu
çocuklarımızın özel kimlik kartları
ve kimlik kartlarının üzerinde de
üye kayıt numaraları olacak; yılın
belli süreli toplantılarına, çalış-
malarına, etkinliklerine katılmala-
rı sağlanacak. İllerde trafikle ilgili
başta üye olan bu çocuklarımız
olmak üzere tüm çocukları da
çekecek, cezbedecek birtakım
etkinliklerle faaliyetlerimizi tüm
Türkiye’ye yayacağız. Ödüllü ya-
rışmalar düzenleyerek iller arası,
bölgeler arası ve ulusal çapta bu
yarışmaları televizyonlarda yayın-
latmak suretiyle trafik konusunu
başta genç dimağlara ve onların
ailelerine, akranlarına ve sonra
da topluma dalga dalga yayma-
yı hedefliyoruz. Trafik Çocuk
Kulüpleri’ne üye olan çocukları-
mızı bu kartları taşıma şartıyla
birtakım hizmetlerden ücretsiz
ve indirimli yararlandırmayı he-
defliyoruz. Giyim, sinema, tiyatro,
ulaşım gibi ihtiyaç alanlarıyla ilgili
diğerlerine göre avantaj sağlaya-
cak birtakım cazibeler oluştura-
cağız ve neticede her çocuğun
o yaş gruplarından geçeceği bir
süreçte geleceğe hazırlanma-
sı anlamında, trafik kültürünün
daha tutarlı, daha derli toplu bir
yaklaşım içerisinde benimsetil-
mesini sağlayacağız.
Bir diğer projemiz… Otoyollarımız
üzerinde sabit radarlar koymak
suretiyle sadece motorize araç-
larla yapılacak denetimlerle yetin-
meyip, belli aralıklarla sabit radar
ekipleri koymak suretiyle hem
araçların belli hız sınırı üzerinde
gitmelerini engellemek hem de
plaka tanıma, okuma sistemle-
riyle çalınan, aranan araçların bu
denetim sistemleriyle tespit edi-
lip yakalanmasını sağlamayı arzu
ediyoruz. Bu donanım için proje
çalışmaları yapıyoruz.
Tüm ekiplerimizin tablet bilgisa-
yarlarla donatılması ile trafikle
ilgili her türlü denetimin, kontro-
lün, sürücü-araç sorgulamasının,
ceza puanı sorgulamasının, fo-
toğraf çekme ve kameraya alma
dahil olmak üzere aynı cihazlar
üzerinde yapılabileceği bir sis-
temi oluşturma çalışmamız var.
Önümüzdeki süreçte yeni Kara-
yolları Trafik Kanunu çalışmasına
paralel olarak sürücü belgelerinin
de birtakım güvenlik donanım-
larıyla yenilenmesi, barkodlu ve
çipli sürücü belgeleri getirilmesi
çalışmamız gündemde. Söz ko-
nusu pda’lar -pda, tablet bilgisa-
yarın küçük boyutlu olanı; büyük
ekranlı cep telefonlarının biraz
daha büyüğü ama çok fonksiyon-
lu- hem sürücü belgesinin barko-
dunu okuyacak, barkot okuyucu
olacak hem çiple bilgi taramasını
yapacak hem sürücü belgesini ve
araç plakasını sorgulayacak hem
de araçla ilgili herhangi bir işlem
yapıldığında onun yazılımını blue-
toothla yanındaki yazıcıdan alabi-
lecek. Bugün ileri teknoloji olarak
yeni yeni kullanılan bu teknolojiyi
biz trafik hizmetlerinde de 2010
yılı ve takip eden yıllarda hayata
geçirmeyi hedefliyoruz.
Bu sene Bakanlığımızın da
gayretleriyle Sayın Genel Mü-
dürümüzün, Sayın İçişleri Ba-
kanımızın, Maliye Bakanımızın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın
destekleriyle trafik hizmetlerinde
kullanılan hizmet araçlarının ye-
nilenmesi konusunda acil ihtiyaç
talebinde bulunduk. Bu çerçeve-
de trafik hizmetlerinde kullanıl-
mak üzere 1100 adet yeni araç
alıyoruz. Bunun 1025’i otomobil,
20’si panelvan araç ve bu araçlar
bilirkişi aracı olacak. Dolayısıy-
la hizmette oldukça etkili olan
araç ve gerecin, teknolojinin ve
günün ihtiyaçlarına uygun olarak
kullanımı sağlanacak. Daha pek
çok ayrıntılı projelerimiz var; bir
trafik okulu açmayı düşünüyoruz.
Ulaştırma Bakanlığımızla ve Kara
Ulaştırma Genel Müdürlüğü ile
bununla ilgili müşterek çalışma-
larımız devam ediyor. Bu Trafik
Okulu’nda öncelikle trafik perso-
nelinin eğitilmesi amacıyla -ulus-
lararası standartları olan Avrupa
ülkelerindeki teknolojilerin de en
üst düzeyde kullanıldığı- trafik
denetleyicilerinin çok daha yete-
nekli, birikimli, bilgili, donanımlı
olmalarını sağlayacak eğitimler
verilecek. Tabii bu proje hemen
bugün ya da bu yıl olabilecek bir
proje değil; birkaç yıllık süreç içe-
risinde hayata geçirmeyi düşün-
düğümüz bir proje.
2008 yılı başında uygulamaya konulan “Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar Hedefler ve Çö-züm Projeleri’nin olumlu so-nuçları alınmaya başlandı mı?
Evet 2008 1 Ocak’ta “Trafik
Güvenliğinde Yeni Açılımlar, He-
defler ve Çözüm Projeleri” adı
altında bir projeyi ülke genelinde
faaliyete geçirdik. 2007 Aralık
ayında Sayın İçişleri Bakanımızın
kamuoyuna duyurduğu bir proje-
dir bu ve yıl içerisinde bu projenin
tüm illerimizde yaygın, etkin ve
sürekli bir şekilde uygulamasını
takip ettik. Valiliklerimiz, Emni-
yet Müdürlüklerimiz, diğer ilgili
kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde bunu yürüttük. Bu pro-
jenin temel altı ayağı var. Eğitim
her şeyde olduğu gibi trafikte de
öncelikli basamak. Onun dışında;
altyapı ile ilgili destek faaliyetleri,
iyileştirilme, çevre faktörlerinin
iyileştirilmesi, iletişim ve motivas-
yon faaliyetleri yani kamuoyunun
bilgilendirilmesi, uyarılması, trafik
denetleyicilerinin motivasyonu,
teşvik edici birtakım unsurların
devreye sokulması, denetim faali-
yetlerini ihtiva ediyor. Mevzuat ve
yasal düzenlemeler olmak üzere
de 6 temel ayağı var bu projenin.
Eğitim faaliyetleri kapsamında
sadece bizim Bakanlığımızın de-
ğil, başta Milli Eğitim Bakanlığı
olmak üzere üniversitelerin, sivil
toplum kuruluşlarının ve toplu-
mun tüm kesimlerinin kesintisiz
yaygın bir eğitimi hedefleniyor.
Ancak onunla ilgili daha çok yol
alınması gerektiğini biliyoruz.
Biz geçtiğimiz yıl Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığı’nın trafik birimleri
olarak 2 milyona yakın yol kulla-
nıcısına birebir eğitim verdik. Bu
rakamın son derece yetersiz ol-
duğunu düşünüyoruz. 70 milyon
nüfusu, 20 milyon sürücüsü olan
bir ülkede bunun 10 milyonlarla
ifade edilen bir rakama çıkarılma-
sı lazım. Denetimle ilgili bizim en
çok geçen yıl ağırlık verdiğimiz
belli kriterleri de baz alarak ge-
liştirdiğimiz denetim faaliyetleri,
yaygın bir şekilde daha çok be-
lirli trafik kural ihlallerine yönelik
olarak geliştirildi ve her il için ayrı
ayrı hedefler konuldu. Bunları
yaparken de illerde önceki yıllar-
da hangi trafik kural ihlallerinin
daha çok işlendiği ve kaza ne-
deni olduğu baz alınarak bu de-
netimler yapıldı ve denetimlerle
ilgili toplamda yüzde 50 civarında
artış sağlandı. 64-65 milyon ayrı
konuda denetim yapıldı ülke ge-
nelinde ve buna bağlı olarak da
sonuçları itibariyle cezalarda bir
Aslolan insanların
kusur işlememeleri,
trafik kazasına sebebiyet vermemeleri, insanların ölümüne
yaralanmalarına
yol açmamalarıdır.
Bunu sağlayacak
temel çizgi de toplumun trafik
bilincinin, trafik
kültürünün, trafik
yaklaşımlarının,
algılamasının yükseltilmesi, duyarlılığının arttırılmasıdır.
6
kurum
ve il yolunda ve tüm şehirlerimi-
zin, ilçelerimizin merkezlerinde
trafik görevlilerimiz görev yap-
maktadır. Bunların da bugünkü
sayısı 22.500’dür ve bu hizmetleri
ifa eden 4200 civarında motorize
ekip faaliyet yürütmektedir. Son
dönemde birtakım beldelerin ilçe
olması, yeni yerleşim yerlerinin,
ilçe merkezlerinin Jandarma’dan
Polis’e devredilmesi, yeni emni-
yet birimleri kurulması ve bura-
larda da emniyet ile ilgili trafik
yapılanmalarının getirilmesi ne-
deniyle trafik personeliyle alakalı
artan ihtiyaçlar da göz önünde
bulundurulduğunda şu anda
7000 civarında trafik polisi ihti-
yacımızın olduğunu görüyoruz.
Bu hizmetler ifa edilirken 4000’in
üzerinde trafik personelinin trafik
tescil ve denetleme gibi idari kı-
sımlarda çalıştığını biliyoruz. Bu
idari kısımlarda büro hizmetle-
rinde çalıştırılan personelin de en
kısa zamanda trafiğin denetlen-
mesi için sokağa, trafik alanına
çıkarılması gerektiğini düşünerek
Bakanlık olarak geçtiğimiz yıl
Maliye Bakanlığı, Devlet Perso-
nel Başkanlığı ve DPT ile gerekli
yazışmalar yapılmak suretiyle
2500 civarında sivil personel,
sözleşmeli personel alımıyla il-
gili bir talepte bulunduk. Henüz
o süreci tamamlayamadık. Eğer
2500 civarında sivil, sözleşmeli,
yetişmiş, uzman bilgisayar ve
benzeri kullanım yeteneği yüksek
personel alırsak bugün 4000’in
üzerinde trafik polisi ile ifa edilen
büro hizmetlerini bu personele ifa
ettirmek suretiyle, o hizmetlerde-
ki personelimizi trafiğin denetimi
için dışarıya çıkaracağız. Böyle
bir projemiz ve hedefimiz var.
Bir diğer projemiz Sayın Bakanı-
mızın 2009’un başlarında kamu-
oyuyla da paylaştığı “otoyol trafik
birlikte daha yaygın olması ve
hizmete sunulması gerekmekte-
dir. Üç tarafı denizle çevrili olan
bir ülkede denizyolu taşımasının
yük ve yolcu taşımadaki payının
süratle arttırılması gerekmek-
tedir. Bugün denizyolu taşıma
payının yüzde 1’ler civarında ol-
duğu bir ülkeyiz. Keza havayolu
taşımasının son yıllardaki büyük
açılımlara, yatırımlara rağmen
hala yüzde 2’ler-3’ler civarında
olması, bu alanda da daha çok
mesafe almamız gerektiğini orta-
ya koyuyor. Yine yapımı, konforu
ve güvenliği itibariyle karayoluna
göre çok daha ucuz, çok daha gü-
venli olan demiryolu taşımasının
toplam taşıma payı içerisindeki
oranının arttırılması gerekiyor.
Gerçi son yıllarda özellikle büyük
kentlerimiz arasında -İstanbul-
İzmir, İstanbul-Ankara-Eskişehir
bağlantılı, Bursa bağlantılı gibi-
demiryolu taşımasında, hızlı tren
taşımacılığında oldukça mesa-
feler katedildi. Büyük kentlerde
raylı sistemli taşımalar, kent içi
trafiğinin rahatlatılması, toplu
taşımın güçlendirilmesi, iyileşti-
rilmesi anlamında ilgi alanı haline
geldi ama bugün hala demiryolu
taşıma payının da son derece dü-
şük olduğu bir ülkeyiz. Neticede
demiryolu, denizyolu ve havayolu
paylarının arttırılacağı, karayolu
payının da yüzde 90’lardan yüzde
80’lere-70’lere-60’lara indirile-
ceği bir süreç, ülkemizin orta ve
özellikle de uzun vadede ulaşım
ağıyla ilgili önemli hedefi duru-
mundadır ve çalışmalar da bu
yönde geliştirilmektedir. Bizler
karayolu trafiğini, şehirlerarası
yolları, il yollarını ve tüm kentle-
rimizin, ilçelerimizin merkez tra-
fiğini trafik hizmetleri anlamında
denetliyoruz, tanzim ediyoruz. 32
bin km civarında devlet karayolu
polisi” projesi. Ülkemizde bugün
2010 km otoyolumuz var; yılsonu
itibariyle yapımı devam edenlerle
birlikte otoyol uzunluğumuzun
2336 km olması hedefleniyor.
Bu 2010 km’lik 18 ilin sınırlarıyla
bağlantılı olan otoyollar üzerinde;
günün 24 saati görev yapacak,
tam donanımlı, teknolojinin en
üst düzeyde kullanıldığı; kamera
radar ve benzeri gereçlerin, tab-
let bilgisayarların, kaza inceleme
bilirkişi kitlerinin setlerinin de
bulundurulduğu motorize ekiple-
ri ve bunların özel beceri isteyen
kullanımlarında görevlendirilecek
personelin istihdam edileceği bir
denetim alanı oluşturacağız. Çün-
kü son yıllarda otoyollarımızdaki
kazalarda belli bir artış trendi ol-
duğunu görüyoruz. Özellikle araç-
ların hızlarına bağlı kaza artışları
var; bunun daha düzenli, kesin-
tisiz bir denetimle kontrol altına
alınmasını hedefliyoruz. Bunlarla
ilgili araçların alımı, dizaynı ve
teknoloji donanımları şu anda
yapılma aşamasında. Ayrıca bir
taraftan da görevlendirilecek per-
sonelin özel eğitimlerini yapıyoruz
ve 2009 yılının ikinci yarısında bu
otoyol trafik polisi alanını kontrol
altına alacak çalışmayı başlatmış
olacağız.
2009 ve takip eden yıllar için
düşündüğümüz “Trafik Çocuk
Kulüpleri” projemiz var. Bu pro-
je esasında toplumun trafiğe
hazırlanmasında, trafik kültürü-
ne, trafik yaklaşımlarına, trafik
bilincine ulaştırılmasında uzun
vadede son derece yararlı ola-
cağını düşündüğümüz önemli bir
proje. 4-14 yaş grubu çocukları-
mızı hedef alan, ilk etapta da 15
milyon civarındaki gencimizin bu
eğitim alanı içerisine çekilmesi
planlanan bir proje. Milli Eğitim
Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığımız
ve diğer bakanlıkların da işbirli-
ğiyle 81 ilimizde valiliklerimizde
ve ilçelerimizde belli bir nüfus
payı konularak, her yaş grubu-
na uygun etkinliklerle standart
eğitim, bilinçlendirme etkinlikle-
riyle eğitim programlarıyla trafik
bilinci vermeye çalışacağız. Bu
çocuklarımızın özel kimlik kartları
ve kimlik kartlarının üzerinde de
üye kayıt numaraları olacak; yılın
belli süreli toplantılarına, çalış-
malarına, etkinliklerine katılmala-
rı sağlanacak. İllerde trafikle ilgili
başta üye olan bu çocuklarımız
olmak üzere tüm çocukları da
çekecek, cezbedecek birtakım
etkinliklerle faaliyetlerimizi tüm
Türkiye’ye yayacağız. Ödüllü ya-
rışmalar düzenleyerek iller arası,
bölgeler arası ve ulusal çapta bu
yarışmaları televizyonlarda yayın-
latmak suretiyle trafik konusunu
başta genç dimağlara ve onların
ailelerine, akranlarına ve sonra
da topluma dalga dalga yayma-
yı hedefliyoruz. Trafik Çocuk
Kulüpleri’ne üye olan çocukları-
mızı bu kartları taşıma şartıyla
birtakım hizmetlerden ücretsiz
ve indirimli yararlandırmayı he-
defliyoruz. Giyim, sinema, tiyatro,
ulaşım gibi ihtiyaç alanlarıyla ilgili
diğerlerine göre avantaj sağlaya-
cak birtakım cazibeler oluştura-
cağız ve neticede her çocuğun
o yaş gruplarından geçeceği bir
süreçte geleceğe hazırlanma-
sı anlamında, trafik kültürünün
daha tutarlı, daha derli toplu bir
yaklaşım içerisinde benimsetil-
mesini sağlayacağız.
Bir diğer projemiz… Otoyollarımız
üzerinde sabit radarlar koymak
suretiyle sadece motorize araç-
larla yapılacak denetimlerle yetin-
meyip, belli aralıklarla sabit radar
ekipleri koymak suretiyle hem
araçların belli hız sınırı üzerinde
gitmelerini engellemek hem de
plaka tanıma, okuma sistemle-
riyle çalınan, aranan araçların bu
denetim sistemleriyle tespit edi-
lip yakalanmasını sağlamayı arzu
ediyoruz. Bu donanım için proje
çalışmaları yapıyoruz.
Tüm ekiplerimizin tablet bilgisa-
yarlarla donatılması ile trafikle
ilgili her türlü denetimin, kontro-
lün, sürücü-araç sorgulamasının,
ceza puanı sorgulamasının, fo-
toğraf çekme ve kameraya alma
dahil olmak üzere aynı cihazlar
üzerinde yapılabileceği bir sis-
temi oluşturma çalışmamız var.
Önümüzdeki süreçte yeni Kara-
yolları Trafik Kanunu çalışmasına
paralel olarak sürücü belgelerinin
de birtakım güvenlik donanım-
larıyla yenilenmesi, barkodlu ve
çipli sürücü belgeleri getirilmesi
çalışmamız gündemde. Söz ko-
nusu pda’lar -pda, tablet bilgisa-
yarın küçük boyutlu olanı; büyük
ekranlı cep telefonlarının biraz
daha büyüğü ama çok fonksiyon-
lu- hem sürücü belgesinin barko-
dunu okuyacak, barkot okuyucu
olacak hem çiple bilgi taramasını
yapacak hem sürücü belgesini ve
araç plakasını sorgulayacak hem
de araçla ilgili herhangi bir işlem
yapıldığında onun yazılımını blue-
toothla yanındaki yazıcıdan alabi-
lecek. Bugün ileri teknoloji olarak
yeni yeni kullanılan bu teknolojiyi
biz trafik hizmetlerinde de 2010
yılı ve takip eden yıllarda hayata
geçirmeyi hedefliyoruz.
Bu sene Bakanlığımızın da
gayretleriyle Sayın Genel Mü-
dürümüzün, Sayın İçişleri Ba-
kanımızın, Maliye Bakanımızın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın
destekleriyle trafik hizmetlerinde
kullanılan hizmet araçlarının ye-
nilenmesi konusunda acil ihtiyaç
talebinde bulunduk. Bu çerçeve-
de trafik hizmetlerinde kullanıl-
mak üzere 1100 adet yeni araç
alıyoruz. Bunun 1025’i otomobil,
20’si panelvan araç ve bu araçlar
bilirkişi aracı olacak. Dolayısıy-
la hizmette oldukça etkili olan
araç ve gerecin, teknolojinin ve
günün ihtiyaçlarına uygun olarak
kullanımı sağlanacak. Daha pek
çok ayrıntılı projelerimiz var; bir
trafik okulu açmayı düşünüyoruz.
Ulaştırma Bakanlığımızla ve Kara
Ulaştırma Genel Müdürlüğü ile
bununla ilgili müşterek çalışma-
larımız devam ediyor. Bu Trafik
Okulu’nda öncelikle trafik perso-
nelinin eğitilmesi amacıyla -ulus-
lararası standartları olan Avrupa
ülkelerindeki teknolojilerin de en
üst düzeyde kullanıldığı- trafik
denetleyicilerinin çok daha yete-
nekli, birikimli, bilgili, donanımlı
olmalarını sağlayacak eğitimler
verilecek. Tabii bu proje hemen
bugün ya da bu yıl olabilecek bir
proje değil; birkaç yıllık süreç içe-
risinde hayata geçirmeyi düşün-
düğümüz bir proje.
2008 yılı başında uygulamaya konulan “Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar Hedefler ve Çö-züm Projeleri’nin olumlu so-nuçları alınmaya başlandı mı?
Evet 2008 1 Ocak’ta “Trafik
Güvenliğinde Yeni Açılımlar, He-
defler ve Çözüm Projeleri” adı
altında bir projeyi ülke genelinde
faaliyete geçirdik. 2007 Aralık
ayında Sayın İçişleri Bakanımızın
kamuoyuna duyurduğu bir proje-
dir bu ve yıl içerisinde bu projenin
tüm illerimizde yaygın, etkin ve
sürekli bir şekilde uygulamasını
takip ettik. Valiliklerimiz, Emni-
yet Müdürlüklerimiz, diğer ilgili
kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde bunu yürüttük. Bu pro-
jenin temel altı ayağı var. Eğitim
her şeyde olduğu gibi trafikte de
öncelikli basamak. Onun dışında;
altyapı ile ilgili destek faaliyetleri,
iyileştirilme, çevre faktörlerinin
iyileştirilmesi, iletişim ve motivas-
yon faaliyetleri yani kamuoyunun
bilgilendirilmesi, uyarılması, trafik
denetleyicilerinin motivasyonu,
teşvik edici birtakım unsurların
devreye sokulması, denetim faali-
yetlerini ihtiva ediyor. Mevzuat ve
yasal düzenlemeler olmak üzere
de 6 temel ayağı var bu projenin.
Eğitim faaliyetleri kapsamında
sadece bizim Bakanlığımızın de-
ğil, başta Milli Eğitim Bakanlığı
olmak üzere üniversitelerin, sivil
toplum kuruluşlarının ve toplu-
mun tüm kesimlerinin kesintisiz
yaygın bir eğitimi hedefleniyor.
Ancak onunla ilgili daha çok yol
alınması gerektiğini biliyoruz.
Biz geçtiğimiz yıl Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığı’nın trafik birimleri
olarak 2 milyona yakın yol kulla-
nıcısına birebir eğitim verdik. Bu
rakamın son derece yetersiz ol-
duğunu düşünüyoruz. 70 milyon
nüfusu, 20 milyon sürücüsü olan
bir ülkede bunun 10 milyonlarla
ifade edilen bir rakama çıkarılma-
sı lazım. Denetimle ilgili bizim en
çok geçen yıl ağırlık verdiğimiz
belli kriterleri de baz alarak ge-
liştirdiğimiz denetim faaliyetleri,
yaygın bir şekilde daha çok be-
lirli trafik kural ihlallerine yönelik
olarak geliştirildi ve her il için ayrı
ayrı hedefler konuldu. Bunları
yaparken de illerde önceki yıllar-
da hangi trafik kural ihlallerinin
daha çok işlendiği ve kaza ne-
deni olduğu baz alınarak bu de-
netimler yapıldı ve denetimlerle
ilgili toplamda yüzde 50 civarında
artış sağlandı. 64-65 milyon ayrı
konuda denetim yapıldı ülke ge-
nelinde ve buna bağlı olarak da
sonuçları itibariyle cezalarda bir
7
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
önceki yıla göre yüzde 24-25
oranında artış oldu. Geçtiğimiz
sene Türkiye genelinde toplam
trafik cezası olarak 1 milyar 16
milyon Türk Lirası ceza uygulan-
dı; 9 milyon civarında araca bu
cezalar yazıldı ve neticede ileti-
şimle ilgili yazılı, görsel ve işitsel
medyadan olabildiğince trafik
konusunda yararlanmayı da ön-
celeyen pek çok yaklaşımlar dev-
reye sokularak 2008’de iletişim
alanında da motivasyon alanında
karışan taraflarca tutanakları-
nın tanzim edildiğini ve 13 ayda
tutanak tanzim edilen maddi
hasarlı kaza sayısının 710 bin ci-
varında olduğunu gördük. Bu da
trafik ekiplerinin ve personelinin
trafiğin denetlenmesine daha
fazla zaman ayırmasına imkan
sağladı. Kaza tutanaklarının ta-
raflarca imzalanmasının pek çok
yararı oldu tabii. Bu araçlara bağlı
olarak bir yıl içerisinde belki 10
milyonlarca aracın saatlerce ve
da oldukça mesafeler katedildi. 1
Nisan 2008 tarihinde geçen sene
maddi hasarlı trafik kazalarıyla
ilgili bir projeyi -Bakanlığın idari
tasarrufu olarak- Türkiye gene-
linde uygulamaya koymuştuk.
Bu çerçevede 1 Nisan 2008’den
1 Mayıs 2009’a kadar geçen 13
aylık sürede maddi hasarlı trafik
kazalarında, kaza tutanaklarının
taraflarınca düzenlenmesi oranı
Türkiye genelinde yüzde 75 oldu.
Her dört kazanın üçünün kazaya
toplama vurduğunuzda da belki
milyarlarca saat gereksiz bekle-
meleri önlendi. Milyonlarca insa-
nımızın işgücü ve zaman kaybı
asgariye indirildi. Ruh ve beden
sağlıklarını bozan bir uygulamay-
dı ve ülke ekonomisine, üretimi-
ne kayıp oluşturuyordu. Bunlar
önlendi, çevre kirliliği önlendi.
Akaryakıt tüketimi sağlandı, ülke
ekonomisine katkısı ve daha sa-
yılabilecek pek çok yararı oldu bu
uygulamanın. Neticede daha an-
latılabilecek pek çok faaliyetlerle
8
kurum
birlikte 2008 sonunda bir önceki
yıla göre ölümlü kazalarda ve ölü
sayısında yüzde 15,5, yaralama-
lı kazalarda yüzde 1,9 ve yaralı
sayısında da yüzde 2,4 oranında
azalma sağlandı. 2008 yılında
2007 yılına oranla bu olumlu
gelişmeler yaşandı. Bu rakamlar
ülke genelindeki kesin rakamları
ifade ediyor. Biz aynı olumlu sü-
recin 2009 ve takip eden yıllarda
da devam ettirilmesi için kesinti-
siz olarak bu projeyi ilave iyileştir-
melerle birlikte sürdüreceğiz çün-
kü bu projenin bir önemli özelliği
de modüler oluşuydu. O modüler
yapısına uygun bir şekilde uygu-
lamaya devam ediyoruz. Projenin
yıllık ve dönemsel hedefleri var
ve biz 2008’de bazı hedeflerimizi
tutturduğumuzu gördük. Bazı he-
deflerin gerisinde kaldık, bazı he-
defleri de aştık. 2009’da bunlarla
ilgili birtakım revize çalışmaları
yapıldı. Mesela denetimler arttı-
rılmak suretiyle emniyet kemeri
kullanımının oranlarını biz 2008
sonu itibariyle şehiriçinde yüzde
33’e, şehirlerarası yollarda yüz-
de 70’e çıkarabildik. Oysa 2007
yılında bu rakamlar çok düşüktü
ancak mevcut halinin de yeterli
olmadığını biliyoruz. Bizim yüzde
40 şehiriçi, yüzde 75 şehirlera-
rası hedefimiz vardı. 2009-2010
ve nihayetinde 2011’de yüzde 70
şehiriçi, yüzde 90 şehirlerarası
yollarda emniyet kemeri kullanım
oranını yakalama hedefimiz var.
Diğer hususlarda da son derece
bilimsel metotları, sayımları ve
tespitleri de kullanarak bu he-
defleri tutturma, yakalama nok-
tasında çalışmalarımızı devam
ettiriyoruz.
Trafik kazaları hem manevi hem maddi yıkımları berabe-rinde getiriyor. Verilen cezala-rın caydırıcılığı ise her zaman tartışma konusu. Yasama,
olması durumunda- 4 yıllık ha-
pis cezasının son derece yeter-
siz olduğu söylenebilirken karşı
taraf için çok ağır olduğu söyle-
nebiliyor. Bunun dışında birden
fazla ölümlü kazaya tam kusurlu
olarak sebebiyet veren bir sürü-
cüye 10 yıl ve üzeri hapis cezası
veriliyor. Ancak bakıyorsunuz 10
kişinin, 15 kişinin ölümüne sebe-
biyet vermiş, tam kusurlu olan bir
sürücüye 10 yıl ve üzeri bir hapis
verilmesi, hayatını kaybeden in-
sanların yakınları ve toplum tara-
fından çok düşük algılanabiliyor.
Diğer taraftan bu cezaya çarptı-
rılan kişi cezayı, cinayet işlenmiş
gibi çok yüksek bir ceza olarak
da algılayabiliyor. Burada alınan
bütün kriterlerde de ülke ger-
çekleri, uluslararası uygulamalar,
Avrupa ülkeleri uygulamaları gibi
birtakım temel yaklaşımlar da
göz önünde bulundurulmaktadır.
Aslolan insanların kusur işleme-
meleri, trafik kazasına sebebiyet
vermemeleri, insanların ölümüne
yaralanmalarına yol açmamaları-
dır. Bunu sağlayacak temel çizgi
de toplumun trafik bilincinin, tra-
fik kültürünün, trafik yaklaşımla-
rının, algılamasının yükseltilmesi,
duyarlılığının arttırılmasıdır. Tra-
fiğin bir kültür, bir yaşam biçimi,
bir medeniyet göstergesi olarak
insanların ciğerlerine kadar sin-
dirilmiş olması gerekir. Eğer bu
sağlanabilir ise zaten pek çok
sorun kendiliğinden halledilmiş
olacaktır.
Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik yapılması çalışma-ları hangi aşamadadır?
Bizim Karayolları Trafik Kanu-
nu’muz, 2918 sayılı Kanun, 1983
tarihinde çıkmıştır yani 26 yıl
önce. Bu süre içerisinde talep
ve ihtiyaçlar çerçevesinde onlar-
yargı ve yürütme erkleri arasında bu kazaları önlemek adına nasıl bir koordinasyon sağlanıyor? Bu konuda yeni yasal düzenlemeler söz konu-su olacak mı?
Şimdi tabii trafik kazalarından
kaynaklanan can, mal kaybının
yanı sıra zaman ve yatırım kayıp-
ları da yaşıyoruz. 4500 civarında
ölü, 184 bin yaralının bulunduğu
bir tabloda her yıl on milyonlarca
insanın buna bağlı olarak hare-
keti, zaman kaybı, işgücü kaybı
olarak yansıyor. Bir de aileler
üzerinde bunların oluşturduğu
elbette pek çok tahribatlar ve
yıkımlar var. Genç insanlarımızın,
genç beyinlerin, ülkeye hizmet
verebilecek insanlarımızın bir hiç
uğruna trafik kazalarında hayatla-
rını kaybetmesi, geride bırakılan
yetimlerin, dulların dramının da
ayrı bir kayıp olarak değerlendi-
rilmesi lazım. Trafikle ilgili elbette
başta da ifade ettiğim gibi bütün
kurumların işbirliği ve aynı hassa-
siyeti taşıyan duyarlılığı gereki-
yor. Bu konuda, ölüm ve yaralan-
malardaki kusurlar oranında ceza
kanunlarında tanımlanan, hapis
cezaları ve diğer maddi-manevi
tazminat cezaları ve yaptırım uy-
gulamaları mevcut. Yeterli olup
olmadığı konusunda bir şey den-
mesi çok sağlıklı değil çünkü bu
değerlendirmeler kişiye göre de
değişebiliyor. Örneğin bir trafik
kural ihlalinde yazılan 300-500
TL ceza, birileri için çok büyük bir
rakam ifade ederken birileri için
günlük harçlık ölçüsünde önem-
siz sayılabiliyor. Trafik kazasında
hayatını kaybeden bir babanın
eşi tarafından veya bir çocuğun
ailesi tarafından onun ölümüne
sebebiyet veren kişiye kanunda
düzenlenen -tamamen kusurlu
9
Trafiğin bir kültür, bir yaşam biçimi, bir medeniyet göstergesi olarak insanların ciğerlerine kadar sindirilmiş olması gerekir. Eğer bu sağlanabilir ise zaten pek çok
sorun kendiliğinden halledilmiş olacaktır.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
ca kez değişikliğe uğradı; geçici
maddeleri, ek maddeleri ile fark-
lılaştırıldı ama gelinen noktada
gerek ülke gerçekleri gerek tra-
fikle ilgili taleplerin ve sorunların
çözümü ile ilgili karşılanabilirliği
gerekse AB kriterleri, normları ve
taahhütlerimiz çerçevesinde bir-
takım değişikliğe ihtiyaç duyduğu
bir vakıa. Bu çerçevede Sayın Ba-
kanımızın talimatıyla bir çalışma
başlatıldı. İlgili tüm bakanlıkların,
pek çok müsteşarlıkların, sivil
toplum kuruluşlarının bilgilerini,
önerilerini, görüşlerini almak,
paylaşmak ve değerlendirmek
suretiyle uzun süreli bir çalış-
ma yapıldı. Günün ihtiyaçlarına
cevap verecek, sorunları büyük
ölçüde karşılayıp kontrol altına
alacak, eğitimi önceleyen, önem-
seyen bir yaklaşımı ortaya koya-
cak, ceza düzenlemelerini realize
edecek ve pek çok hususu ihtiva
eden bir kanun tasarısı çalışması
belli bir noktaya kadar getirildi.
Ümit ediyoruz ki yakın tarihlerde
Türkiye Büyük Millet Meclisi gün-
demine taşınarak yüce Meclis’in
kontrolünde ve olurlarıyla uygula-
maya konulur.
Trafik konusunda bilinçlen-dirmeye yönelik eğitimler ilköğretim ile başlıyor ancak buna rağmen Türkiye henüz hedeflenen noktaya ulaşabil-miş değil; bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Trafikte temel çözüm alanının
toplumsal bilinçlenme ve eğitim-
den geçtiğini her fırsatta söylü-
yoruz. Gerek ülkemizde gerek
uluslararası yapılan çalışmalarda
ortaya konulan bir reel tablo var.
Trafik sorununu yüzde yüzlük
bir pasta olarak alırsanız bunun
iyileştirilmesiyle ilgili dört temel
nokta, ana başlık görüyoruz.
ve gelişmesi için çaba gösteriyo-
ruz. Daha önce de ifade ettiğim
gibi; Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Jandarma Genel Komutanlığı’nın
trafik birimlerince Türkiye gene-
linde yılda 1 milyonun üzerinde
yol kullanıcısına eğitim veriliyor.
Bunun yanında Milli Eğitim Ba-
kanlığı çocuklarımıza 4. ve 5. sı-
nıflarda trafik eğitimi veriyor. Bu
eğitimlerin de -bizim verdiğimiz
eğitimlerin olmadığı gibi- yeterli
olmadığını görüyoruz. Çünkü bu
dersleri veren öğretmenlerin, ho-
caların bu işin uzmanı olmadıkla-
rını biliyoruz. Beden öğretmenle-
ri, müzik öğretmenleri ya da sınıf
öğretmenleri veriyor bu dersleri.
Onun ötesinde maalesef bugün
-100’ün üzerinde devlet ve özel
üniversite, vakıf üniversitesi ol-
masına rağmen- iki elin parmağın-
dan daha az üniversitede trafikle
ilgili bölümler, programlar var.
Oysa her üniversitede birer tane
trafik mühendisliği veya trafikle
ilgili lisans bölümleri, hiç olmazsa
2 yıllık trafik programları olabilse
trafik bilinci yaratmada çok etkili
olur. Bunun gerçekleşmesini arzu
ediyoruz ve bekliyoruz. Bunun
yanı sıra eğitim konusunda özel-
likle çocukların değişmez önce-
likli hedef kitle olduğunu hep ifa-
de ediyoruz. Çocuklarımızın trafik
konusunda sadece anlatımla te-
orik olarak bilgilendirmeyle değil,
pratik olarak hayata tanıştırılması
sürecinde temel trafik alanlarını
minyatür de olsa görebilecekleri
uygulama alanlarında pratik eği-
timlere tabi tutulması gerektiğine
inanıyoruz. Yasada mevcut Tra-
fik Kanunumuzda çocuk trafik
eğitim parklarının olması hüküm
altına alınmıştır. İllerde MEB’in bi-
rimleri, Milli Eğitim Müdürlükleri,
belediyeler, İl Özel İdareleri ço-
cuk trafik eğitim parklarının ku-
Bunlar; toplumsal bilinçlenme,
eğitim, çevre, altyapı ve araç
teknolojilerinin iyileştirilmesi,
denetim ve ceza uygulamalarıdır.
Şimdi bu dört temel çizgi içerisin-
de toplumsal bilinçlenmenin payı
yüzde 30’un üzerindedir, keza
eğitimin de yüzde otuza yakın
etken olduğunu görüyoruz. Top-
lumsal bilinçlenme ve eğitimin,
sorunun çözümünün üçte ikilik
merkezini oluşturduğu biliniyor.
Geri kalan yüzde yirmiye yakın bir
oranın trafiğin hareket alanı olan
altyapı, yollar, çevre, yatay ve
dikey işaretlemeler, trafik düzen-
lemeleri, ışıklandırmalar, çevre
düzenlemeleri, trafikte kullanılan
araçların teknolojilerinin güvenlik
donanımlarının iyileştirilmesi ve
benzeri faktörlerle sağlanabildiği-
ni de görüyoruz. Son yüzde yir-
milik dilimin de trafiğin denetimi
ve ceza uygulamalarıyla kontrol
altına alınabileceği bir tablo var.
Siz eğer bu dört temel ayağı
dört dörtlük olarak uygulamaya
koyar, sıfır toleransla uygular ve
yine kesintisiz olarak toplumun
tüm kesimlerine yaygın bir an-
layış olarak benimsetirseniz bu
durumda trafik ile ilgili olumlu yol
alma süreciniz hızlanır. Bizim de
temel amacımız bu. Biz trafikte
asli görevi, denetim olan bir ku-
rumuz. Trafikte akan taşıt trafi-
ğini tanzim etmek, düzenlemek,
trafik akışkanlığını sağlamak,
denetlemek hem araçların hem
yol kullanıcılarının trafik kuralları-
na uyup uymadığını ve yasalarda
belirlenen şartları taşıyıp taşıma-
dıklarını denetlemek ve uyulma-
ması, ihlal edilmesi durumunda
da yasada tanımlanan cezaları
uygulamak bizim temel görevi-
miz. Ancak biz bunları yaparken
trafikle ilgili diğer üç ayağın da
aktif olması, daha güçlü olması
rulmasında görevli ve yetkili kılın-
mışlardır ancak bugün bakıyoruz
ki 81 ilimizde toplam çocuk trafik
eğitim parklarının sayısı onlarla
ifade edilecek kadar minimal
düzeyde. Oysa yüzlerce çocuk
trafik eğitim parkları olsa, bura-
da trafiğin temel unsurları, temel
argümanları pratik olarak çocuk-
larımıza gösterilse, araçların kul-
lanımında ışıklı cihazlarla kavşak
geçişlerinde, yaya geçişlerinde,
alt-üst geçitlerde, hemzemin ge-
çitlerde çocuk parkları alanları
ile ilgili uyarılarda trafiğin temel
uyarılarının, temel işaretlerinin ve
düzenlemelerinin bulunduğu bu
çocuk trafik eğitim parklarında
verilecek eğitimlerle çocuklarımı-
zın geleceğe daha çok hazırlana-
bileceğini düşünüyoruz ve bunu
da teşvik ediyoruz. Her il her yıl
birer tane çocuk trafik eğitim
parkı yapsa birkaç yıl içerisinde
Türkiye’nin her tarafı papatya gibi
bu parklarla donatılır ve milyon-
larca çocuğumuz buralarda trafik
eğitimine, trafik bilgisine yaşa-
yarak sahip olur. Onun ötesinde
eğitimde bir önemli düşüncemiz
de iletişim araçlarını kullanarak
toplumun bilgilendirilmesini sağ-
lamak. Bilindiği gibi geçtiğimiz
sene TRT Genel Müdürlüğü ile
Emniyet Genel Müdürlüğümüz bir
proje uygulamaya koydu ve 13
bölümlük “Kırmızı Işık” isimli bir
trafik dizisi hazırladık. Bunu TRT
televizyonlarında haftalık olarak
yayınlattık. Daha sonra bu dizile-
rin CD’lerini tüm valiliklerimize, İl
Emniyet Müdürlüklerimize, Milli
Eğitim Müdürlüklerine gönderdik.
Oralardaki eğitim çalışmalarında
ve ayrıca bölgesel yerel yayın ya-
pan televizyonlarda kablolu uydu
gibi yayınlarda göstermelerini is-
tedik. Ayrıca bu yıl da yeni 13 bö-
lümün çekimi için yine TRT Genel
Müdürlüğü ile bir projemiz var;
senaryoları hazırlandı, çekimle
ilgili süreç devam ediyor. Yılsonu
itibariyle bu filmlerin de tüm te-
levizyonlarda yayınlanmasını arzu
ediyoruz.
Bir diğer projemiz Türkiye’de şe-
hirlerarası otobüslerle yolculuk
yapan yolculara yönelik eğitim
filmleri hazırlayarak, sekizer-onar
dakikalık kısa filmlerle vatandaş-
larımıza ulaşmak. Son derece
önemli bir hedef kitle. Biz bu yol-
cularımıza da trafik konusunda
uyarıcı, eğitici ve akılda kalacak
birtakım öğretici unsurları taşıyan
filmlerle hitap etmeyi düşünüyo-
ruz. Ayrıca 1,5-2 dakikalık spot
filmler hazırladık. Sayın Meclis
Başkanımızın, Sayın Bakanları-
mızın kısa filmlerde rol alacakları;
ayrıca siyaset, sanat ve iş dünya-
sından toplumun model kişi ola-
rak benimseyip saydığı kişilere
rol vermek suretiyle bu filmlerle
yol kullanıcılarına ulaşmak isti-
yoruz.
Önümüzdeki günlerde Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbaka-
nımız da dahil olmak üzere pek
çok bakanımızın ve pek çok say-
gın insanımızın yer alacakları bu
spot filmlerin devamını getirmeyi
düşünüyoruz. Gördüğünüz gibi
eğitim alanında hem uygulan-
makta olan hem de uygulanacak
pek çok projemiz var.
Mevcut istatistiklere göre
kazalarda gençlerin liste başında
oldukları görülüyor. Bu noktada
stajyer sürücülük bir çözüm
olabilir mi? Konuya ilişkin olarak
gelinen son nokta hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Evet şu andaki kanun tasarısı
ile ilgili çalışmamızda adı stajyer
Bugün -100’ün üzerinde devlet
ve özel üniversite,
vakıf üniversitesi
olmasına rağmen-
iki elin parmağından
daha az üniversitede trafikle
ilgili bölümler, programlar var. Oysa her üniversitede birer tane trafik
mühendisliği veya
trafikle ilgili lisans
bölümleri, hiç olmazsa 2 yıllık
trafik programları
olabilse trafik bilinci
yaratmada çok etkili
olur.
10
kurum
11
ca kez değişikliğe uğradı; geçici
maddeleri, ek maddeleri ile fark-
lılaştırıldı ama gelinen noktada
gerek ülke gerçekleri gerek tra-
fikle ilgili taleplerin ve sorunların
çözümü ile ilgili karşılanabilirliği
gerekse AB kriterleri, normları ve
taahhütlerimiz çerçevesinde bir-
takım değişikliğe ihtiyaç duyduğu
bir vakıa. Bu çerçevede Sayın Ba-
kanımızın talimatıyla bir çalışma
başlatıldı. İlgili tüm bakanlıkların,
pek çok müsteşarlıkların, sivil
toplum kuruluşlarının bilgilerini,
önerilerini, görüşlerini almak,
paylaşmak ve değerlendirmek
suretiyle uzun süreli bir çalış-
ma yapıldı. Günün ihtiyaçlarına
cevap verecek, sorunları büyük
ölçüde karşılayıp kontrol altına
alacak, eğitimi önceleyen, önem-
seyen bir yaklaşımı ortaya koya-
cak, ceza düzenlemelerini realize
edecek ve pek çok hususu ihtiva
eden bir kanun tasarısı çalışması
belli bir noktaya kadar getirildi.
Ümit ediyoruz ki yakın tarihlerde
Türkiye Büyük Millet Meclisi gün-
demine taşınarak yüce Meclis’in
kontrolünde ve olurlarıyla uygula-
maya konulur.
Trafik konusunda bilinçlen-dirmeye yönelik eğitimler ilköğretim ile başlıyor ancak buna rağmen Türkiye henüz hedeflenen noktaya ulaşabil-miş değil; bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Trafikte temel çözüm alanının
toplumsal bilinçlenme ve eğitim-
den geçtiğini her fırsatta söylü-
yoruz. Gerek ülkemizde gerek
uluslararası yapılan çalışmalarda
ortaya konulan bir reel tablo var.
Trafik sorununu yüzde yüzlük
bir pasta olarak alırsanız bunun
iyileştirilmesiyle ilgili dört temel
nokta, ana başlık görüyoruz.
ve gelişmesi için çaba gösteriyo-
ruz. Daha önce de ifade ettiğim
gibi; Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Jandarma Genel Komutanlığı’nın
trafik birimlerince Türkiye gene-
linde yılda 1 milyonun üzerinde
yol kullanıcısına eğitim veriliyor.
Bunun yanında Milli Eğitim Ba-
kanlığı çocuklarımıza 4. ve 5. sı-
nıflarda trafik eğitimi veriyor. Bu
eğitimlerin de -bizim verdiğimiz
eğitimlerin olmadığı gibi- yeterli
olmadığını görüyoruz. Çünkü bu
dersleri veren öğretmenlerin, ho-
caların bu işin uzmanı olmadıkla-
rını biliyoruz. Beden öğretmenle-
ri, müzik öğretmenleri ya da sınıf
öğretmenleri veriyor bu dersleri.
Onun ötesinde maalesef bugün
-100’ün üzerinde devlet ve özel
üniversite, vakıf üniversitesi ol-
masına rağmen- iki elin parmağın-
dan daha az üniversitede trafikle
ilgili bölümler, programlar var.
Oysa her üniversitede birer tane
trafik mühendisliği veya trafikle
ilgili lisans bölümleri, hiç olmazsa
2 yıllık trafik programları olabilse
trafik bilinci yaratmada çok etkili
olur. Bunun gerçekleşmesini arzu
ediyoruz ve bekliyoruz. Bunun
yanı sıra eğitim konusunda özel-
likle çocukların değişmez önce-
likli hedef kitle olduğunu hep ifa-
de ediyoruz. Çocuklarımızın trafik
konusunda sadece anlatımla te-
orik olarak bilgilendirmeyle değil,
pratik olarak hayata tanıştırılması
sürecinde temel trafik alanlarını
minyatür de olsa görebilecekleri
uygulama alanlarında pratik eği-
timlere tabi tutulması gerektiğine
inanıyoruz. Yasada mevcut Tra-
fik Kanunumuzda çocuk trafik
eğitim parklarının olması hüküm
altına alınmıştır. İllerde MEB’in bi-
rimleri, Milli Eğitim Müdürlükleri,
belediyeler, İl Özel İdareleri ço-
cuk trafik eğitim parklarının ku-
Bunlar; toplumsal bilinçlenme,
eğitim, çevre, altyapı ve araç
teknolojilerinin iyileştirilmesi,
denetim ve ceza uygulamalarıdır.
Şimdi bu dört temel çizgi içerisin-
de toplumsal bilinçlenmenin payı
yüzde 30’un üzerindedir, keza
eğitimin de yüzde otuza yakın
etken olduğunu görüyoruz. Top-
lumsal bilinçlenme ve eğitimin,
sorunun çözümünün üçte ikilik
merkezini oluşturduğu biliniyor.
Geri kalan yüzde yirmiye yakın bir
oranın trafiğin hareket alanı olan
altyapı, yollar, çevre, yatay ve
dikey işaretlemeler, trafik düzen-
lemeleri, ışıklandırmalar, çevre
düzenlemeleri, trafikte kullanılan
araçların teknolojilerinin güvenlik
donanımlarının iyileştirilmesi ve
benzeri faktörlerle sağlanabildiği-
ni de görüyoruz. Son yüzde yir-
milik dilimin de trafiğin denetimi
ve ceza uygulamalarıyla kontrol
altına alınabileceği bir tablo var.
Siz eğer bu dört temel ayağı
dört dörtlük olarak uygulamaya
koyar, sıfır toleransla uygular ve
yine kesintisiz olarak toplumun
tüm kesimlerine yaygın bir an-
layış olarak benimsetirseniz bu
durumda trafik ile ilgili olumlu yol
alma süreciniz hızlanır. Bizim de
temel amacımız bu. Biz trafikte
asli görevi, denetim olan bir ku-
rumuz. Trafikte akan taşıt trafi-
ğini tanzim etmek, düzenlemek,
trafik akışkanlığını sağlamak,
denetlemek hem araçların hem
yol kullanıcılarının trafik kuralları-
na uyup uymadığını ve yasalarda
belirlenen şartları taşıyıp taşıma-
dıklarını denetlemek ve uyulma-
ması, ihlal edilmesi durumunda
da yasada tanımlanan cezaları
uygulamak bizim temel görevi-
miz. Ancak biz bunları yaparken
trafikle ilgili diğer üç ayağın da
aktif olması, daha güçlü olması
rulmasında görevli ve yetkili kılın-
mışlardır ancak bugün bakıyoruz
ki 81 ilimizde toplam çocuk trafik
eğitim parklarının sayısı onlarla
ifade edilecek kadar minimal
düzeyde. Oysa yüzlerce çocuk
trafik eğitim parkları olsa, bura-
da trafiğin temel unsurları, temel
argümanları pratik olarak çocuk-
larımıza gösterilse, araçların kul-
lanımında ışıklı cihazlarla kavşak
geçişlerinde, yaya geçişlerinde,
alt-üst geçitlerde, hemzemin ge-
çitlerde çocuk parkları alanları
ile ilgili uyarılarda trafiğin temel
uyarılarının, temel işaretlerinin ve
düzenlemelerinin bulunduğu bu
çocuk trafik eğitim parklarında
verilecek eğitimlerle çocuklarımı-
zın geleceğe daha çok hazırlana-
bileceğini düşünüyoruz ve bunu
da teşvik ediyoruz. Her il her yıl
birer tane çocuk trafik eğitim
parkı yapsa birkaç yıl içerisinde
Türkiye’nin her tarafı papatya gibi
bu parklarla donatılır ve milyon-
larca çocuğumuz buralarda trafik
eğitimine, trafik bilgisine yaşa-
yarak sahip olur. Onun ötesinde
eğitimde bir önemli düşüncemiz
de iletişim araçlarını kullanarak
toplumun bilgilendirilmesini sağ-
lamak. Bilindiği gibi geçtiğimiz
sene TRT Genel Müdürlüğü ile
Emniyet Genel Müdürlüğümüz bir
proje uygulamaya koydu ve 13
bölümlük “Kırmızı Işık” isimli bir
trafik dizisi hazırladık. Bunu TRT
televizyonlarında haftalık olarak
yayınlattık. Daha sonra bu dizile-
rin CD’lerini tüm valiliklerimize, İl
Emniyet Müdürlüklerimize, Milli
Eğitim Müdürlüklerine gönderdik.
Oralardaki eğitim çalışmalarında
ve ayrıca bölgesel yerel yayın ya-
pan televizyonlarda kablolu uydu
gibi yayınlarda göstermelerini is-
tedik. Ayrıca bu yıl da yeni 13 bö-
lümün çekimi için yine TRT Genel
Müdürlüğü ile bir projemiz var;
senaryoları hazırlandı, çekimle
ilgili süreç devam ediyor. Yılsonu
itibariyle bu filmlerin de tüm te-
levizyonlarda yayınlanmasını arzu
ediyoruz.
Bir diğer projemiz Türkiye’de şe-
hirlerarası otobüslerle yolculuk
yapan yolculara yönelik eğitim
filmleri hazırlayarak, sekizer-onar
dakikalık kısa filmlerle vatandaş-
larımıza ulaşmak. Son derece
önemli bir hedef kitle. Biz bu yol-
cularımıza da trafik konusunda
uyarıcı, eğitici ve akılda kalacak
birtakım öğretici unsurları taşıyan
filmlerle hitap etmeyi düşünüyo-
ruz. Ayrıca 1,5-2 dakikalık spot
filmler hazırladık. Sayın Meclis
Başkanımızın, Sayın Bakanları-
mızın kısa filmlerde rol alacakları;
ayrıca siyaset, sanat ve iş dünya-
sından toplumun model kişi ola-
rak benimseyip saydığı kişilere
rol vermek suretiyle bu filmlerle
yol kullanıcılarına ulaşmak isti-
yoruz.
Önümüzdeki günlerde Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbaka-
nımız da dahil olmak üzere pek
çok bakanımızın ve pek çok say-
gın insanımızın yer alacakları bu
spot filmlerin devamını getirmeyi
düşünüyoruz. Gördüğünüz gibi
eğitim alanında hem uygulan-
makta olan hem de uygulanacak
pek çok projemiz var.
Mevcut istatistiklere göre
kazalarda gençlerin liste başında
oldukları görülüyor. Bu noktada
stajyer sürücülük bir çözüm
olabilir mi? Konuya ilişkin olarak
gelinen son nokta hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Evet şu andaki kanun tasarısı
ile ilgili çalışmamızda adı stajyer
düz şartlarında kullandırılarak
verilmesi ve o eğitimler tamam-
landıktan sonra sürücü belgesi
alınması gerektiğine inanıyoruz.
Pek çok Avrupa ülkesindeki uy-
gulama bu ve doğrusu da bu.
Kaza nedenlerine bakıldığında,
en çok hangi kural ihlalleri
sonucu kazalar meydana gel-
mektedir?
2008 yılında ülkemizde meydana
gelen kazaların yüzde 89’unun
maddi hasarlı kazalar, yüzde
11’inin de ölümlü ve yaralamalı
kazalar olduğunu görüyoruz. Bu
yüzde 11’lik ölümlü ve yarala-
malı kazaların yüzde 8,5’ini ya-
ralamalı kazalar, yüzde 2,5’ini ise
ölümlü kazalar oluşturmakta. Bu
kazaların oluş nedenlerine baktı-
ğımızda 4, hatta 5 temel ihlalin
kazaların yüzde 80’ine yakınının
sebebi olduğu karşımıza çıkı-
yor. Bu ihlaller; 1- Aracın hızının
yol, çevre ve iklim şartlarına
uydurulmamış olması; bunun
kazaya sebebiyet verme oranı
yüzde 35 civarında. 2- Kavşak-
sürücülük olmasa da 2 yıllık bir
sürede yeni sürücü belgesi alan
insanlarımızın, 2 yıldan sonraki
tecrübeli sürücülerden daha fark-
lı birtakım kıstaslarla denetim al-
tına alındığı bir düzenlemeyi arzu
ediyoruz. Örneğin normalde bir
sürücü bir yılda 100 ceza puanını
doldurur ise 2 ay süreyle sürücü
belgesi geri alınıyorken, yeni sü-
rücülerde 2 yıl içerisinde yüz ceza
puanını doldurursa yine iki ay
süreyle sürücü belgesi alınacak.
Yani daha tecrübeli sürücüye 1
yıl için getirilen düzenleme yeni
sürücüler için 2 yıllık zamana ya-
yılacak ve onları daha kontrollü,
kurallara daha çok uymaya sevk
eden bir düzenleme getirilecek.
Başka birtakım iyileştirmeleri
de bunun içerisinde öngörüyo-
ruz. Sürücü kurslarının müfredat
programlarının iyileştirilmesi ge-
rektiğini düşünüyoruz; ders saat-
leriyle ilgili birtakım iyileştirmeler
yapılmasını planlıyoruz. Pratik
eğitimlerin daha gerçekçi olarak
değişik trafik ortamlarında, kent
içinde, kent dışında gece ve gün-
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
larla ilgili geçiş önceliklerine ve
kavşak ışıklarına riayet etmeme.
3- Doğrultu değiştirme, manevra
düzenlemeleriyle ilgili kurallara ri-
ayet etmeme; bizde hatalı sollama
diye tanımlanan türden ihlaller.
4- Yakın takip; takip mesafesini
korumayıp, çok yakın seyreden
araçların arkadan çarpma sure-
tiyle meydana getirdiği kazalar.
5- En büyük ihlal alkollü araç
kullanımı. Bunların toplamının
her 100 ölümlü, yaralamalı ka-
zanın 78’ine sebep olduğunu
görüyoruz. Buradan şu çıkıyor;
sürücülerimiz bu beş temel ihlal
konusunda olabildiğince duyarlı,
dikkatli, tedbirli olurlarsa 100 ka-
zanın 78’ini önlemiş oluruz veya
ne kadar uyarsak bunu o kadar
aşağıya çekmiş oluruz.
Bir diğer önemli konu… Ülkemiz-
de geçtiğimiz yıl kent merkez-
lerinde meydana gelen ölümlü
kazalarda ölenlerin yüzde 47’sini
yayalar oluşturuyor. Burada ku-
suru sadece çarpan sürücülerde
değil, trafik kurallarına riayet et-
meyen yayalarda da aramak la-
büyük artışlar oluyor. Sürücüle-
rin, yayaların ve yolcuların daha
çok trafik kurallarına uymalarını
istiyoruz. Trafiğin medeniyet gös-
tergesi olduğunu söyledik.
Ülkemiz her yıl 20 milyonun üze-
rinde turiste ev sahipliği yapıyor.
Bu turistler ülkemize geldiklerin-
de özellikle turizm bölgelerinde
trafikle ilgili yol kullanıcılarının
yaklaşımlarına bakarak ülkemi-
ze not veriyorlar. Havaalanından
giriş yapan bir turist, yolcunun
araca binişinden, yayanın yoldaki
hareketinden, sürücünün duyar-
sızlığından daha ilk 5 dakikada
ülke puanını vermeye başlıyor ve
maalesef bu puanlarımız da çok
iyi değil. Çünkü çok iyi bir yol kul-
lanıcısı değiliz. Önceliğimiz insan
hayatı ve bunun yanında ülkemi-
zin milli menfaatleri, kaynakları
ve tanıtımı da çok önemli. İyi bir
yol kullanıcısı olursak esasında
ülkemizin tanıtımında da birer
tanıtım elçisi, tanıtım gönüllüsü
gibi rolümüz ve yararımız olur.
Bunu da lütfen yol kullanıcıları
unutmasınlar.
zım. Birden bire yola çıkmak, yaya
geçitlerini kullanmamak, ışıksız
olan yerlerde tehlike oluşturacak
şekilde karşıdan karşıya geçmek,
alt ve üst geçitleri kullanmamak
gibi ihlaller maalesef yayaların
ölümünü arttırıyor. Bunu da bu
vesile ile ifade etmek ve yayala-
rımızı uyarmak istiyorum.
Yaz mevsiminin başlamasıyla
birlikte turizm ve tarımsal faali-
yetler artmaktadır. Buna paralel
olarak trafikte de yoğunluk yaşa-
nacaktır. Bu konuda sürücülere
ne gibi uyarılar yapılabilir?
Yaptığımız uyarılar yılın 12 ayı
için geçerli ama elbette yaz döne-
minde araçlarımızın trafikte daha
yoğun olmasından ve kan dolaşı-
mındaki artıştan dolayı acelecilik
daha fazla yaşanıyor.
O yönüyle yaz aylarında maalesef
trafik kazaları ve bunların sonucu
ölüm ve yaralanmalar her yıl çok
daha fazla oluyor. Turizm mevsi-
minde turizm bölgelerimizdeki
hareketliliğe bağlı kazalarda da
Ben böyle bir fırsat verdiğiniz için
sizlere çok teşekkür ediyorum.
Tüm vatandaşlarımıza başta yol
kullanıcıları olmak üzere trafik
kurallarına uymalarını, öncelikle
yakın çevrelerine örnek olma-
larını, trafikte önce kendilerinin
uygulayıcısı olacakları bir tabloda
etrafındakilerin de kendilerine
bakarak değişeceğini bilmelerini
istiyoruz. “Trafikte önce siz ör-
nek olun, diğerlerinin değiştiğini
göreceksiniz” diyoruz. Bir diğer
sloganımız da “Trafikte kurallara
uyalım, uymayanları uyaralım”.
Buna toplum olarak inanırsak,
yediden yetmişe trafiği ülkemi-
zin, geleceğimizin çok önemli
bir projesi olarak görürsek, bu
sürece destek verip elimizi taşın
altına koyarsak inanıyoruz ki ba-
şarırız. Bundan hepimiz kazançlı
çıkarız. Bunu temenni ediyoruz.
Tüm okuyuculara kazasız, sağlıklı
günler diliyoruz.
12
kurum
ölümcül sonuçlar doğurabilircep telefonu kullanmak
Seyir halinde
Araç kullanırkan cep telefonuyla arama yapmak, çalan telefona cevap vermek, numara çevirmek gibi davranışlar sürücünün dikkatinin dağılmasına, konsantrasyonunun
bozulmasına neden olarak kazaya yol açabilir. Aracın güvenli bir biçimde yol alması her şeyden önce sürücünün sorumluluğu altındadır. Bu nedenle bütün sürücüler aracı kontrol
etmesini güçleştiren bu durumları öğrenerek kaza riskini azaltmaya yönelik önlemler alabilirler. Araç içinde cep telefonunu kapalı tutmak bu açıdan en etkili yöntemdir.
14
KAZAkader değil;
Bugün tüm dünya ülkelerinin liste başındaki gündem maddeleri arasında trafik
kazaları vardır; bu kazalarda her yıl bir milyonu aşkın insan hayatını kaybetmekte ve
bundan çok daha fazla sayıdaki kişi ise engelli olarak hayatını sürdürmek zorunda
kalmaktadır. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki verilere bakıldığında ortaya
çıkan fark, az gelişmiş ülkelerdeki insanlara verilen eğitime ve altyapı eksikliklerine
bağlanmaktadır.
güncel
Gelişmekte olan ülkelerde yayalar, motorlu olmayan taşıtları (bisiklet, üç tekerlekli araçlar, hayvanların sürüldüğü arabalar) kullananlar trafik kazalarından en çok etkilenen grup olarak tanımlanmışlardır. Bununla beraber engelliler ve çocukların yanı sıra yaşlılar da kazalarda etkilenen öncelikli gruplardır.
Her yıl sayısı daha da artan trafik kazalarına yönelik olarak çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir. Ancak ne ulusal ne de uluslararası platformda gerçekleştirilen çalışmalar trafik kazaları sonucunda ortaya çıkan tablonun ağırlaşmasını önleyebilmiştir. Bunun başlıca nedeni olarak bilinç eksikliği gösterilmektedir. Bu bilinç eksikliği ile meydana gelen kazaların sosyal alanlara ve ekonomiye getirdiği yük tam olarak bilinmemekte dolayısıyla önlemler yetersiz kalmaktadır.
Trafik, doğası gereği karmaşık bir sistemdir (araçlar, yollar, altyapı unsurları gibi nedenlerle) ve tam da bu nedenle insan için hayati
riskler taşımaktadır. Sorunun özünde karayolu ulaşım sisteminin daha güvenli bir yapıya ulaştırılamaması yatmaktadır. Karayolu ulaşımı pek çok etkenin bir arada bulunduğu ve etkileşim içinde olduğu bir yapıdır. Bu nedenle öncelikle bu yapıda yapılacak düzenlemelerin başlangıç noktasının iyi tayin edilmesi ve diğer unsurlarla birleştirilerek sonuca gidilmesi gerekir. Her koşulda ana madde insan olmalıdır çünkü sürücü de yaya da altyapıyı düzenleyenler de yasa koyucular da insandır.
Trafik kazaları ve trafik eğitimi üzerinde profesyonel yaklaşımlar sergileyen ve sonuç odaklı çalışmalar ortaya koyan ülkelerin arasında yer almamıza rağmen, trafik kazalarında verdiğimiz kayıplar çok yüksek. Bugün Türkiye’de neredeyse her ailede kazaya kurban verilen ya da kaza nedeni ile engellerle yaşamak zorunda kalan bir fert bulunmakta. Bunun manevi yıkımının tamiri zaten mümkün değil. Ancak bu manevi yıkımın yanı sıra trafik kazasının getirdiği maddi yıkımlar da var; maddi hasarlar, zaman kaybından kaynaklanan maddi zararlar, kazaların ülke ekonomisine maliyeti, kazalarda hasar gören ortak kullanım alanları (caddeler, geçitler gibi)… Bu noktadan hareketle yapılan araştırmalar göstermektedir ki meydana gelen bu kazaların çoğu insan kaynaklı. Trafik kazaları, nedenleri ve yaptırımlar üzerine bugüne kadar pek çok çalışma yapıldı ancak buna rağmen hala kaza oranlarında kayda değer bir düşüş yaşanmadı. Kaza oranlarının bu kadar yüksek olmasında kuşkusuz ülkemizde yaygın olarak karayolu ulaşımının tercih edilmesinin etkisi de var ancak insan kaynaklı kazalara baktığımızda;
• Işık ihlali,
• Hatalı sollama,
• Aşırı hız yapmak,
• Acemilik,
• Uzun süreli uykusuzluk,
• Dikkatsizlik,
• Alkollü araç kullanmak,
• Trafik kurallarını önemsememek,
• Fazla yük taşımak,
• Araç bakımını yaptırmamış olmak,
• Dikkat veya uyku bozukluğu yapan ilaçları kullanmak kaza nedenleri arasında yer alıyor.
Son yıllarda özellikle aşırı hızdan kaynaklanan kazalarda artış görülüyor; bunun kontrol altına alınması için denetimlerin sıklaştırılması, bu kazaların oranlarında düşüşler getirebilir tabii ancak kontrol noktalarındaki denetimden daha önemli olan, bireysel yaklaşımlardır. Araç sürücülerinin bireysel kontrol mekanizması geliştirmeleri ve kazaya neden olacak ihlalleri ortadan kaldırmaları gerekir. Yıllardır bunu sağlamak için tanıtım çalışmaları, trafik eğitimleri ve uyarılar kullanılır fakat tüm bu çalışmaların araç sürücüleri üzerinde istenen etkiyi yaptığını söylemek oldukça güçtür.
Diğer taraftan tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de trafikle ilgili dağınık bir kurumsal yapılanma vardır. Farklı kurumlar sorunun parçaları ile ilgilenir ve çözüm geliştirmeyi hedefler. Dolayısıyla bu parçalı yapının yönetimi de güçleşmektedir. Bu nedenle tüm birimler tek bir ana merkeze bağlı olarak çalışmalı (eğitim, sağlık, ekonomi, rehabilitasyon çalışmaları) ve bu birimler arasında sürekli koordinasyon sağlanmalıdır. Trafik kazalarında istenen düşüşü yakalamak için tüm
15
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
kurum ve kuruluşların işbirliğine ve kamuoyunda hassasiyete ihtiyaç vardır. Yasal prosedürlere ilişkin düzenlemeler zaten yapılmakta; eksik olan araç sürücülerinde trafik algısının yükseltilmesidir. Bu nasıl mümkün olabilir? Ortak görüş trafik psikolojisi alanında daha çok çalışma yapılması ve alınan sonuçlarla yola çıkılmasıdır. Her şeyden önce araç sürücülerinin fiziksel ve psikolojik yapılarının araç kullanmaya ve trafiğe çıkmaya uygun olup olmadığına karar verilmesi gerekir. Bu konuda psikoteknik değerlendirme merkezleri hizmet vermektedir ancak henüz ülke genelinde yaygın bir uygulama başladığını söylemek yanlış olur. Bununla beraber küçük yaşlardan itibaren sistemli olarak hem sürücü hem yaya olmak üzerine eğitimler verilerek çocuklar geleceğe hazırlanmalıdır. Meydana gelen trafik kazalarında çocuk ölümleri azımsanamayacak boyuttadır. Ancak burada sadece eğitim tek başına istenen sonuca götürmeyebilir; çocuklar hem yaya olarak hem de bisiklet gibi araçları kullanırken bir yetişkin kadar dikkatli olmakta zorlanabilirler. Bu nedenle altyapı çalışmaları da trafik sorunu ve çocuk alanları göz önüne alınarak yapılmalıdır. Ara sokaklarda hatta yollarda bisiklet kullanan çocukları hepimiz görüyoruz. Bu konuda çocuk trafik eğitim parkları üzerine projeler geliştirilmiş ve uygulamaya konulmuştur fakat yurt genelinde bu parkların daha da yaygınlaştırılması ve etkin olarak faaliyet göstermesi gerekmektedir. Eğitim müfredatına eklenecek derslerle, çocuk trafik eğitim parklarıyla koordineli olarak trafik bilinci oluşturmak için gerekli şartlar sağlanabilir. Bu projeler için oldukça başarılı altyapı çalışmaları yapılmıştır ancak bunların uygulamaya konulması konusunda aşılması gereken sorunlar olduğu görülmektedir. Tüm bu sorunlar kamu kurum ve kuruluşları, okullar, sivil toplum örgütleri ve özel girişimlerin ortak adımları ile aşılabilir.
Yol güvenliğine ilişkin bir diğer madde de varolan soruna dair tüm şartların değerlendirilmesi ve bu sorunları gidermek için gereken kapasitenin ortaya konmasıdır. Kazalara yönelik detaylı istatistikler
hazırlanmalı, kaza nedenleri, bölgesel ve coğrafi etkiler göz önüne
alınmalı, kazalardan etkilenen gruplar belirlenmelidir. Bu süreçlere
toplumun katılımı sağlanmalı, beklentiler, sunulan hizmetler, çoklu
sonuç değerlendirmeleri ortaya konmalıdır.
Bunların yanı sıra;
• Uygulamaya konulan politikaların Hükümet politikası olarak
benimsenmesi, özellikle trafikle ilgili kamu kurum ve kuruluşları tek
merkezde toplanması,
• Kazalar öngörülebilir olduğu için tüm risklerin minimuma
indirilmesi,
• İnsan kaynaklı kazaların önüne geçilmesi için verilecek eğitimlerin
finansal ve insan kaynağının sağlanması,
• Karayolu güvenliği için altyapı (otoyol, tünel vb.) eksikliklerinin
giderilmesi,
• Kaza sonrası yapılacak müdahalelere ilişkin topluma bilgilendirme
yapılması,
• Sorunun aşılmasına yönelik olarak uluslararası işbirlikleri
kurulması gerekmektedir.
Trafik geniş bir çalışma alanını gerektiren kapsamlı bir konudur ve söz
konusu insan hayatı olduğu için yanlış bir uygulamanın telafisi mümkün
olmayabilir. Bu nedenle sorunun çözümüne herkes ortak olmalı
ve bu bilinçle bir an önce harekete geçilmelidir. Milli irade yalnızca
siyasetin değil, tüm toplumsal sorunların anahtarıdır dolayısıyla trafik
kazalarının önlenmesinde de milli irade ortaya konulmalıdır.
16
güncel
17- Ah!.... dedi yaşlı adam. Belediye otobüsündeki koltuğa oturup, sırtını
arkalığa dayadı ve derin bir soluk aldı. Kendisine merakla baktığımı
görüp gülümsedi.
- Yaşlılık, gözlerim de iyi görmüyor. Bu da bana sıkıntı veriyor; çok
zaman evden dışarı çıkmaya korkuyorum, dedi.
Otobüsün kapısından içeri ürkek adımlarla girmiş, yanımdaki boş kol-
tuğa oturmak için sırtını dönmüştü. Birden koltuğu ıskaladığını, yere
doğru çömelmekte olduğunu gördüm. Otobüs gitmeye devam ettiği
için, dengesini kaybedip yuvarlanabilirdi. Kolunun birinden sıkıca kav-
radım. Birden kendisini geriye alarak koltuğa oturmayı başardı.
- Her yere gitmek istiyorum ama gözlerimdeki hasar tedavi edilemi-
yor. Hanımı da kaybettikten sonra adeta eve hapsettim kendimi. Dün-
yam karardı, dedi.
- Çocuk yok mu? diye sordum.
Yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı.
- Allah razı olsun onlardan… Bir kızım iki oğlum var. Evlendirdim onları.
Her birinden ikişer torunum var. Bağ-Kur emeklisiyim; kirada oturu-
yorum ama onu da çocuklarım karşılıyor. Hayat devam ediyor, dedi.
Sonra derin bir of çekti…
- Ne oldu, niye efkarlandın? diye sordum.
- Nasıl efkarlanmayayım beyim. İyi çalışan bir bakkal dükkanım, beni
seven, sayan bir hanımım, üç tane de çocuğumla gül gibi yaşıyorduk.
Çocuklar büyüdü evlendirdik, yuva sahibi yaptık. Emekliliğimi istedim,
az da olsa maaşa bağlandım. Dükkanı oğlanlardan birisine devrettim.
Artık, hanımla baş başa rahat günler görürüz, torunlarımızı severiz,
başka başka yerleri görmeye gezmelere gideriz diye kurduğumuz ha-
yaller bir bir yok oldu.
Önce gözlerimden rahatsızlandım, tedaviye başladılar ancak gecikmiş
bir müdahale olduğu için normal görme imkanına kavuşamadım. O
ara hanım rahatsızlandı; onun derdine düştük. Ömrü kısaymış tez kay-
bettik. Onun üzüntüsü beni iyice perişan etti, dedi.
Hanımının hangi rahatsızlıktan vefat ettiğini sormama fırsat kalmadan
ineceği durağa gelmiştik. İyi günler dileyerek ayrıldık. Arkasından iz-
ledim; hayatın ağır yükü altında, biraz bükülmüş beli ve hafif çıkmış
kamburuyla ama yine de diri bir yürüyüşle karşı dükkana doğru iler-
liyordu.
Otobüs hareket etti. Camdan dışarıya bakarken iki yavrusuyla gezinen
bir anne köpek gözüme ilişti. Caddede akan trafiği kollayarak yavru-
larını yolun karşısına dikkatle geçirmeye çalışıyordu. Annelerimizin ve
eşlerimizin, bizler için ne denli önemli olduğunu düşündüm.
Yaşadığımız topraklara ANA-DOLU dememiz boşuna değildi herhalde.
Adını öğrenmeye fırsat bulamadığım, kısa yolculuk arkadaşım herhal-
de gözlerinden ziyade kendisinden önce kaybettiği hayat arkadaşı için
üzülüyordu.
Selahattin EKREMOĞLU Ankara E. Vali Yardımcısı
yol öyküleri
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Hayatın ağır yükü
18
görüş
Teknik açıdan yetersiz karayolları
ağı ile yüksek hızın karşılaşması
ağır ve travmatik
sonuçların doğmasına neden
olmaktadır.
Dünyada, özellikle endüstrileşmeye devam etmekte olan ülkeler ve Türkiye’de, kırsal
alanlardan gelen göç ile şehirlerdeki araç sayısının hızlı artışı ve bu hıza yetişemeyen
sosyal durum- altyapı, ekonomik yetersizliklere bağlı bilimsel çalışma koşullarının oluş-
turulamaması, mevcut kaynakların rasyonel değerlendirilememesi, trafikle ilgili birbi-
rinden bağımsız değişik bakanlıkların ve değişik kuruluşların olması, kuruluşlar arası
koordinasyon eksikliği, sıklıkla değişen trafik görevlilerinin konumları “Karayolu Trafik
Güvenliği”nin olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.
Karayolu güvenliğive trafik polisiDr. Reha ERHANPolis Akademisi BaşkanlığıTrafik Araştırma Merkezi Müdürü
Türkiye’de yıllık bazda trafik ka-zalarında yaklaşık 5000 kişi ya-şamını kaybetmektedir. Trafikle ilgili olumsuz etkenleri en aza indirmek teknoloji ve etkin de-netimle mümkündür. Otomobil üreticileri AR-GE çalışmalarına büyük kaynaklar ayırmakta ve bu alanda güvenli, konforlu ve hızlı araç kavramına uygun olarak sa-atte 250-300 km ve üzeri hız ya-pabilen araçlar üretmektedirler. Ancak, mevcut altyapı sistemi bu yüksek hızı (120 km ve üstü) kal-dıracak düzeyde değildir. Teknik açıdan yetersiz karayolları ağı ile yüksek hızın karşılaşması ağır ve travmatik sonuçların doğmasına neden olmaktadır. Günümüzde trafik kazalarının azaltılabilmesi ve karayolu trafik güvenliğinin sağlanabilmesi için ciddi maddi kaynaklara ihtiyaç vardır. Örne-ğin; Avrupa Topluluğu, Birlik içe-risindeki ulaştırma sektörüne ya-tırım ve harcamalar için 1 trilyon
nunu çözmenin ana kaynağında eğitim yatmaktadır. Eğitime mut-laka önem verilmelidir. Bilinçli, nitelikli ve sorumluluk duygusu gelişmiş sürücüler yetiştirilme-lidir. Kişisel hayatın saygınlığı, kişisel hayata verilen önem, tra-fikte nezaket, trafik psikolojisi ve trafikte sorumluluk gibi değerler sürücülere öğretilmelidir. Özel-likle sürücü eğitimi alan kişilerin müfredat programlarının içeriği yeniden düzenlenmelidir. Direk-siyon eğitimi süresinin artırılması ve derslerin önem derecesine göre yeniden düzenlenmesi ge-rekmektedir. Motor ve araç tek-niği bilgisi dersinin vazgeçilmez konuları tespit edilerek bu ders 5-6 saatte kısmen trafik ve çevre bilgisi dersinde, kısmen de direk-siyon eğitiminde özet olarak veri-lebilir. Sürücü dersinde herhangi bir kimse motor eğitimi almış olsa bile başına gelen bir arıza durumunda aracı tamir edebile-
cek bir yetenek kazanamamakta-dır. Nitekim araç firmaları sigorta hizmetlerinde arıza veya kaza durumunda araç donanımlarına herhangi bir şekilde müdahalede bulunulmamasını zorunlu kılmak-tadır. Ayrıca birçok alanda oldu-ğu gibi trafik kazalarına ilk müda-hale edenler, acil tıbbi yardıma ihtiyacı olan kişi veya yerlere ilk ulaşanlar “Polis Memurları”dır. Yaşamı tehdit eden manzaralarla ilk karşılaşan onlardır. Eğer doğru zamanda hayati tehlike arz eden durumlara doğru ekipman ve doğru tekniklerle doğru müdaha-le edilirse birçok hayat kurtula-cak, birçok kişi sakat kalmaktan korunacaktır. Bu yüzden polis ve sağlık kurumları arasındaki işbir-liğinin arttırılması, karşılıklı eğitim verilmesi yönünde çaba sarfedil-mesi gerekmektedir. Acil durum araç sürücüleri eğitimi için polis merkezlerinde kurslar verilmesi de her zaman mümkündür.
eurodan fazla harcama yapmak-tadır. Bu rakam, AB Gayrisafi Milli Hasıla’sının yüzde 10’una karşılık gelmektedir. Türkiye de benzer çalışmalar için kaynaklar ayır-makta fakat maliyetin büyüklüğü işleri zorlaştırmaktadır. Bütün bu yatırımlar ve bağlı düşünceler trafiğin ve trafik güvenliğinin ne derecede önemli olduğunun gös-tergesidir.
Trafik ve ulaştırmada ana eleman insandır. Ne kadar iyi araçlara, yol ve trafik sistemine sahip olu-nursa olunsun yolu kullananlar iyi eğitilmemişlerse istenilen se-viyede bir taşıma hizmetinin ve trafik güvenliğinin sağlanması mümkün olmayacaktır. Özellikle yaya ölümlerinin ana sebebinin ekseninde insan faktörü yatmak-tadır. Mağduriyete en açık yol kullanıcısı olan yayaların güven-liğini sağlamak genel anlamda trafik güvenliği sorununu çözmek için bir zorunluluktur. Trafik soru-
Mağduriyete en açık yol kullanıcısı olan yayaların güvenliğini sağlamak genel anlamda trafik güvenliği sorununu çözmek için bir zorunluluktur.
19
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Kask motosikletinemniyet kemeridirMotosiklet kullanımı son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de artış göstermiştir. Bu durumun başlıca nedenleri arasında motosikletin
daha ekonomik olması ve kullanım kolaylığı ile büyük kentlerde trafik sıkışıklığı, otopark sorunu gibi konularda avantaj sağlaması sayılabilir.
Artan motosiklet kullanımına paralel olarak yaşanan kazaların sayısında da artış görülmektedir. Doğası nedeni ile düşük korumalı olan bu
araçlar kullanıcıları için hayati riskleri de beraberinde taşırlar.
20
güncel
21
Motosiklet sürücüleri her kilo-metrede diğer araç kullanıcıları-na göre 20 kat daha fazla riskle karşı karşıyadırlar. Motosikletin sürücülere sağladığı avantajlar arasında dar alanda hareket kolaylığı, trafikte geçen süreyi azaltma sayılsa da çoğu zaman bu avantajlara güvenerek yapılan kural ihlalleri ciddi yaralanmalara ve ölümle sonuçlanan kazalara neden olmaktadır.
Motosiklet kullanımının yaygın olduğu ülkelerde motosiklet ka-zalarının sayısını azaltmak için kazaların oluş şekli, nedeni, sürü-cülerin sosyo-kültürel özellikleri göz önüne alınarak çalışmalar yapılmaktadır. Ortaya çıkan so-nuçlara göre sürücülerin kask kullanmamaları kazalar sonucun-da meydana gelen ölüm ve yara-lanmaların nedenlerinin başında gelmekte. Türkiye’de henüz bu konuda kapsamlı bir çalışma yapılmamış olsa da motosiklet kazalarındaki ölüm oranlarının bu denli yüksek olmasında kask kul-lanımına dikkat edilmemesi başı çekiyor. Trafik kazalarının önüne geçmek için yürütülen çalışmalar henüz istenilen sonucu verme-mişken motosiklet kullanıcıları arasında da bilinçli bir yaklaşım olmadığı görülüyor.
Her ne kadar motosiklet kulla-nımı yaygınlaştıkça bu alanda verilen eğitim sayısı artsa da bu durumun sonuca çok fazla etkisi olmuyor. Diğer araç sürücüleri emniyet kemeri kullandıklarında sürüş esnasında konforlu hisset-mediklerini ifade ediyorlar. Aynı durum motosiklet kullanıcıları için de geçerli oluyor ve sürücü-ler kask kullanmamalarına neden olarak rahat hissetmemelerini gösteriyorlar. Bu bilinçsiz yakla-şım hayati riskleri de beraberinde getiriyor. Çarpışma ya da düşme esnasında kaskı bulunmayan sü-rücülerin kafa bölgesine almış ol-dukları darbeler ağır yaralanma-lara ve hatta ölüme neden oluyor. Kask kullanımı ise bu kazalarda ölüm oranlarını % 50 oranında
azaltıyor. Ancak buna rağmen kask kullanımında hedeflenen noktaya gelinemiyor.
Motosiklet sürücülerinin kask kullanmalarına yönelik yapılan yasal düzenlemeler de istenilen sonucu getirmiyor. Çünkü kulla-nıcılar sadece ceza almamak için kask kullanıyorlar ve kontrol nok-talarını geçtiklerinde yine kask-larını çıkarıyorlar. Yasal düzenle-melerin en belirgin sonucu kask satışlarında ortaya çıkan artış oluyor fakat bu artış kask kulla-nım oranlarına yansımıyor, yani kask satış oranlarıyla kullanım oranları örtüşmüyor. Motosiklet kullanıcıları araçlarında kask bu-lunduruyorlar ancak kullanmıyor-lar; sadece kontrol noktalarına yaklaştıklarında ve trafik polisi gördüklerinde kullanıyorlar. Bu nedenle şayet istenen motosiklet kullanıcılarını kask kullanımına teşvik etmek ve bu konuda bilinç-lendirmekse yasal düzenlemele-rin ötesinde çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Kask kullanımını sadece yasal bir yaptırım olarak görmek yerine, motosiklet sürüşünde en temel donanım olarak düşünmek eği-timle kazandırılabilecek bir yak-laşımdır. Unutmamak gerekir ki motosiklet kullanıcıları için en hayati koruma donanımı kasktır. Sürüş güvenliğini sağlamak an-cak kask kullanımı ile mümkün-dür.
Ne yazık ki kask kullanımının önemi çoğunlukla bir kaza at-latıldıktan sonra –çok geç ol-madıysa- anlaşılmaktadır. Diğer araçlarda güvenliği sağlayan pek çok unsur vardır; kapı barları, emniyet kemeri, hava yastığı vb. Motosikletlerde ise güvenlik deri ceket, eldiven gibi tamamlayıcı unsurlarla sağlanır ancak bu liste de başı çeken yine kasktır.
Tüm bunların yanı sıra kask sa-dece sürüş güvenliği için değil, sürüş konforu ve keyfi için de önemlidir. Bu noktada kask kul-
lanımının sağladığı yararlar şu şekilde sıralanabilir;
• Kazalarda ve düşmelerde kafa-tasını, yüzü ve çeneyi korur,
• Trafikten kaynaklanan yoğun gürültüyü ve sesi azaltır,
• Rüzgar, böcek gibi rahatsız edi-ci ve sürüş güvenliğini riske eden faktörleri engeller,
• Dış etkenlerden sürücüyü ko-ruyarak, sürücüye konfor ve gü-venli sürüş sağlar.
• Sürüş sırasında karşılaşılan hava akımlarının sürücüyü etkile-memesini sağlar,
• Değişen hava şartlarından (so-ğuk, yağmur, güneş) korur,
• Sürüş sırasında sürücüye belirli bir görüş alanı sağlayarak dikka-tin dağılmasının önüne geçer.
Koruma başlıklarının maksi-mum düzeyde etkili olması için belirli standartlara sahip olması gerekir. Darbeyi yeterli şekilde kesebilecek kadar sert olması ve görüş alanını kısıtlamayacak şekilde tasarlanması önemlidir. İlk motosiklet kaskı 1953 yı-lında Prof. Lombard tarafından geliştirilmiş ve patent alınmıştır. Bu kask günümüzde kullanılan kaskların gelişim sürecinin baş-langıç noktası olmuştur ve hem kullanıcı talepleri hem de gelişen teknoloji doğrultusunda kasklar maksimum güvenlik sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca sü-rüş keyfi de göz önüne alınarak motosiklet kullanıcıların rahatlığı gözetilmiştir.
Motosiklet çoğu zaman ayrı bir kültür olarak tanımlanır ve sürü-cüler için vazgeçilmezdir. Ancak sürüş keyfinden vazgeçmeden can güvenliğini dikkate almak elzemdir. Bu nedenle kask kulla-nımına daha fazla önem verilme-si ve kullanıcılara kask kullanma alışkanlığının kazandırılması ge-rekir. Unutmamak gerekir ki kask motosikletin emniyet kemeridir.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Çocuk trafik eğitim parkları
Trafik kazaları, Türkiye genelinde her yıl birçok kişinin ölümüne, yaralanmasına ve sakat kal-masına neden olan en önemli toplumsal sorunlardan biridir. Emniyet Genel Müdürlüğü genel kaza istatistiklerine göre 2008 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı sorumluluk bölgesinde meydana gelen 929.304 trafik kazasında 4228 kişi ölmüş, 183.841 kişi de yaralanmıştır (Bu rakamlara yol-da veya hastanede ölenler dahil edilmemiştir.) [1]. Trafik kazaları-
nın ve kazalardaki kayıpların en aza indirilmesi için altyapı çalış-maları ve denetim faaliyetlerinin yanı sıra eğitimin, özellikle trafik eğitiminin de önemi büyüktür.
Sürücü eğitimleri, ehliyet alımı sırasında sürücü kursları aracılığı ile belirli bir standarda getirilmiş olsa da çocukların da trafik gü-venliği ile ilgili bilgilenmeye ve bilinçlenmeye ihtiyacı vardır. Bu konuda yapılan çalışmalar artırıl-malı ve desteklenmelidir. Çocuk-luk çağında verilen eğitim daha kalıcı ve algılanabilir olduğundan,
okul öncesi çocuklara ve ilköğ-retim öğrencilerine trafik eğitimi verilmeli ve kurallara uyma alış-kanlığı kazandırılmalıdır. İşte bu yaklaşımla, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 24.10.1998 tarih ve 23503 Sayılı Resmi Gazete’de, anaokulu, ilk ve ortaöğretim öğ-rencilerine, derslerde öğrendikle-ri trafik bilgilerini uygulama fırsatı vermek, okul dışında sürekli kar-şı karşıya kalınan trafik ortamını trafik parklarında gerçekleştir-mek ve trafik kültürünün oluşma-sına katkıda bulunmak amacıyla
Çocuk Trafik Eğitim Parkları Yö-netmeliği yayımlanmıştır.
Çocuk Trafik Eğitim Parkları’nın amacı; okul öncesi çocuklar ile ilk ve ortaöğretim öğrencilerine derslerde öğrendikleri teorik bil-gilerini uygulama fırsatı vermek, okul dışında her an karşı karşıya kalınan trafik ortamını parklarda gerçekleştirerek trafik kuralları-na uygun davranış kazandırılma-sına, böylece trafik kültürünün oluşmasına ve trafik kazalarının en aza indirilmesine yardımcı ol-maktır [2].
22
dosya
Araş. Gör. Ayşegül ERCANGazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Trafik Planlama ve Uygulaması ABD
23
Çocuk Trafik Eğitim Parkları; Sabit Çocuk Trafik Eğitim Parkları ve Seyyar Çocuk Trafik Eğitim Parkları olmak üzere iki çeşittir:
Sabit Çocuk Trafik Eğitim Parkları; Okul öncesi ile ilk ve ortaöğretim çocuklarının trafik kurallarını öğrenmeleri ve alışkanlık kazanmalarını sağlamak amacı ile yaptırılan Çocuk Trafik Eğitim Parkları’dır [2].
Seyyar Çocuk Trafik Eğitim Parkları; Okul öncesi ve okul çağı çocuklarının trafik kurallarını öğrenmek amacıyla, sabit tesislerin yanı sıra ihtiyaç duyulan, okul ve diğer yerlerde öğrencilerin istifadelerine sunulmak üzere, muhtelif eğitim araç ve gereçleri ile donatılmış seyyar araç ile okul bahçesi, spor salonu, fuar, sergi ve panayır gibi açık ve kapalı alanlara her zaman kurulabilecek eğitim parklarıdır [2].
Çocuk Trafik Eğitim Parklarının Özellikleri
Çocuk trafik eğitim parklarının kurulacağı yerin seçimi ve arsa özellikleri çok önemlidir. Seçilecek olan çocuk trafik eğitim parkı arsası, müm-kün olduğu kadar fazla sayıda okul tarafından kullanılmaya uygun uzaklıkta olmalıdır. Ulaşıma elverişli, çocukların gidiş ve gelişlerinde kamu taşıtlarından her zaman yararlanabilecekleri bölgelerde yer almalıdır. Su, elektrik, kanalizasyon gibi hizmetlerin getirilebileceği durumda olup, en az 4000 m alana inşa edilmelidir. Çocuk trafik eğitim parklarında projeye uygun şekilde trafik işaret levhalarının, ışıklı cihazların, yol çizgileri ve benzeri tesislerin bulundurulması zorunludur.
Parktaki teorik ve pratik trafik eğitiminin amaca uygun bir şekilde yapılmasını temin için parklarda bulundurulması ve kullanılması gereken eğitim araç ve gereçleri şunlardır:
a) Minyatür Eğitim Otosu: Dört tekerlekli, pedalla hareket edebilen, fren tertibatı bulunan, direksiyonla idare edilen, oturma yeri ayarlı olan, özel imal edilmiş bir araçtır.
b) Bisiklet: 14 yaşına kadar olan çocukların kullanabileceği, oturma yeri ayarlı iki ve üç tekerlekli bisiklettir.
c) Eğitici Levha ve Tablolar: Göze hitap eden, özel olarak yaptırılmış trafikle ilgili gereçlerdir.
d) Bez Numaralar: Trafik eğitim personelinin öğrencileri tanıması ve ayırt edebilmesi amacıyla, siyah rakamlar bulunan, sırt ve göğse takılacak şekilde yapılmış numaralardır. Bezler üzerindeki numaralar rakamla 1 den 40’a kadar olacak ve her parkta çift seri bez numara bulundurula-caktır.
e) Megafon: Trafik eğitim personelinin öğrencileri yönlendirmesi amacı ile bulundurulacak ve kullanılacaktır.
f) İlk Yardım Malzemesi: Gereken hallerde kullanılmak üzere her parkta bir ecza dolabı ile bunun içinde acil yardımda kullanılacak nitelik ve miktarda sağlık gereci bulundurulması zorunludur.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Çocuk Trafik Eğitim Parkları Konusunda Kurum ve Kuruluşların Görevleri
Çocuk Trafik Eğitim Parkları’nın yaptırılması, hizmete açılması ve eğitim yönünden işletilmesine ilişkin görevler Milli Eğitim Bakanlığı ve işbirliği içinde olduğu İçişleri Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Belediyeler ve İl Özel İdareleri tarafından yürütülmektedir [2]. Tüm bu kurum ve kuruluşların görevleri 24.10.1998 tarih ve 23503 sayılı Çocuk Trafik Eğitim Parkları Yönetmeliği’ne göre şu şekilde belirlenmiştir [2]:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Görevleri
Milli Eğitim Bakanlığı merkez, il ve ilçe kuruluşlarının çocuk trafik eğitim parkları ile ilgili görevleri şunlardır:
a) Eğitim parklarında uygulanacak trafik eğitimi programının eğitim-öğretim yılı içinde okul öncesi çocukları ile ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin yararlanacağı şekilde planlamasını yapmak ve aksatılmadan uygulanmasını sağlamak için her türlü önlemi almak ve aldırtmak,
b) Okul idarelerinin bu programlara uymasını ve öğrencilerin parka getirilme ve götürülme hizmetlerinin en sağlıklı şekilde yapılmasını sağla-mak,
c) Öğretmenlerin ve öğrencilerin park kurallarına uymalarını sağlamak.
İçişleri Bakanlığı’nın Görevleri
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü merkez, il, bölge ve ilçe trafik kuruluşlarının çocuk trafik eğitim parkları ile ilgili görevleri şunlardır:
a) Parktaki uygulama için yeterli sayıda üniformalı personel görevlendirmek,
b) Parklarda görevlendirilecek trafik zabıtası personelinin eğitimini yaptırmak.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın Görevleri
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatının çocuk trafik eğitim parkları ile ilgili görevleri şunlardır:
a) İl özel idareleri ile belediyelerin yapmakta olduğu veya gerçek ve tüzel kişilere yapma izni verdiği parkların asfaltlama, işaretleme gibi ihti-yaçlarını, çalışma programı aksatılmadığı sürece ve bedeli mukabilinde protokol yapılmak suretiyle karşılamak ve imkanları dahilinde destek olmak,
b) Parklarla ilgili teknolojik gelişmeleri izleyerek tespit etmek ve bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içerisinde çalışmalar yapmak,
c) Seyyar trafik çocuk eğitim parklarında bulunması gerekli araç, gereç, işaret ve çizgi standartlarını tespit etmek.
Belediyelerin Görev ve Yetkileri
Belediyelerin parklarla ilgili görevleri şunlardır:
a) Okul öncesi ve okul çağı çocukların sayısı göz önüne alınmak suretiyle mahalli ihtiyaçlara göre çocuk trafik eğitim parklarını bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapmak, ücretsiz olarak kullanıma sunulmak üzere gerçek ve tüzel kişiler tarafından yaptırılmasına izin vermek,
b) İzin verdiği gerçek ve tüzel kişilere; arsa temini, park inşası ve diğer çalışmalarında yardımcı olmak, parkın Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yaptırılmasını ve korunmasını sağlamak,
Gerek belediyelerce gerekse izin vermiş olduğu gerçek ve tüzel kişilerce yaptırılan parkların, her zaman trafik eğitimi yaptırılabilecek şekilde, yolları, işaretleri ile diğer ek tesislerinin bakım ve onarımlarını gözden geçirerek hizmete hazır halde bulundurmak.
İl Özel İdarelerinin Görevleri
İl özel idarelerinin parklarla ilgili görevleri şunlardır:
a) Bu Yönetmelik hükümlerine göre çocuk trafik eğitim parkı yapmak, donatmak, işletmek, korumak ve eksikliklerini tamamlamak,
b) Bizzat yaptırılacak ya da belediyelere ve belediyelerin park yapmalarına izin verdiği gerçek ve tüzel kişilere arsa temin etmek veya temininde yardımcı olmak,
c) Parklarda kullanılacak olan trafik araç ve gereçlerinin temin edilmesini sağlamak.
24
dosya
Türkiye’de Ankara, İstanbul, İz-mir, Antalya, Adana, Tokat, Ela-zığ, Kilis, Manisa, Afyon, Mersin, Bolu, Kırşehir, Malatya, Amasya, Sakarya, Adıyaman, Konya olmak üzere 18 ilde çocuk trafik eğitim parkı bulunmaktadır. Bu parklar tüm il ve ilçelere yapılmalıdır. Bunun için de başta belediyeler olmak üzere gerekli kurum ve ku-
ruluşlar bu konuya gereken özeni ve hassasiyeti göstermelidirler. Bu sayede okul öncesi ve ilköğre-tim dönemindeki çocuklarda er-ken yaşlarda trafik kültürü oluş-muş olur. Böylece bu çocuklar, ileriki yaşlarda sürücü veya yaya olarak trafikte daha bilinçli, eği-timli ve trafik kurallarına uymanın gerekliliğini bilen bireyler olarak
yer alırlar. 0-6 yaş grubu çocuk-ların algılama, anlama, öğrenme istekleri yüksek olduğundan, bu yaşlarda öğrenilen bilgiler hafı-zalarına yerleşerek gelecekteki davranışlarına zemin hazırlamak-tadır. Bu ayrıntı da dikkate alına-rak çocukların, gelecekte trafik konusunda bilinçli, kültürlü, bilgili ve trafik kurallarına uyma alış-
kanlığı kazanmış bireyler olmaları için erken yaşta trafik konusunda eğitilmeleri için gerekenler yapıl-malıdır. Bu konuda başta aileler, sonra okullar, Milli Eğitim Bakan-lığı, belediyeler, ilgili kurum ve kuruluşlar üzerlerine düşeni faz-lasıyla yapmalı ve azami önem gösterilerek çalışmalara ivedilik kazandırılmalıdır.
kaynak[1] www.trafik.gov.tr, Emniyet Genel Müdürlüğü Genel Kaza İstatistikleri
[2] www.meb.gov.tr, Milli Eğitim Bakanlığı Çocuk Trafik Parkları Yönetmeliği
25
SONUÇ
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
26
Belki yirmi dakika belki yarım saat bekleyip de bindiğim Ümitköy –
Kızılay otobüsündeyim. En ücra köşeye oturdum; kimseyle çene ça-
lacak halim yok. Çantam dizlerimde, son birkaç gündür okuduğum
kitabı okumayı canım çekmiyor bu sefer. Boş boş otursam içim rahat
etmeyecek. Ne yapsam? Saate bakıyorum. Epey geç olmuş. Ne za-
man geçti bunca zaman. Yetişebilecek miyim acaba? Hayatım hep
iki yetişebilmenin arasına gerili bir çizgi gibi. Dışarı bakıyorum. Sisli
ve ıslak havanın içinde kaybolmuş bina siluetleri geçiyor gözlerimin
önünden. Yoksa otobüs mü hızlı gidiyor da ben dış dünyayı bir bu-
lanıklık içinde görüyorum? Tekrar önüme bakıyorum. Bu hız başımı
döndürüp, midemi bulandıracak yoksa. Kırk-kırkbeş dakikalık bir
küçük seyahatin ardından, kentli olmanın omuzlarımdaki ağırlığıyla
Meşrutiyet Caddesi’nde iniyorum otobüsten. Yetişebilecek miyim
verdiğim randevuya diye defalarca saate bakmışım. Yorgunum. İna-
dına çıkmıyorum üst geçide, yoldan geçeceğim işte. Sözde yayala-
ra ayrılmış Konur Sokak’tan, bir–iki arabadan sıyrılarak ilerliyorum.
Sokrates’in öğrencileriyle altında yürüyerek felsefi sohbetler yaptığı
Antik Yunan stoalarından çıkılan Agora’yı, ortaçağın ticari hayatının
kaynadığı organik pazar yerlerini, Rönesans’ın görkemli plazalarını
düşlüyorum. İnsanların sadece gelip geç(e)medikleri, keyifle yaşa-
dıkları, özenle tasarlanmış yaya bölgelerini, kent meydanlarını düşü-
nüyorum. Tokyo, Paris, Viyana gibi dünyanın kalabalık denebilecek
kentlerinde taşıt trafiğinin en yoğun aktığı caddelerde bile yayalara
çok yönlü geçiş hakkı tanıyan çapraz hemzemin geçitleri... Meydanı
olmayan bir kentte, bir kavşak noktasına bakarak bekleyeceğim ar-
kadaşımı; belki GİMA’nın belki YKM’nin önünde... Hızla geçip gitmeye
çalışan ama yine de tüm önlemlere karşın (!) trafik sıkışıklığı içinde
bunu pek de başaramayan arabaları ve ürkek güvercinler gibi telaşla
yeşil ışığı kaçırmamak için karşıdan karşıya geçmeye çalışan kentlileri
seyredeceğim. Buna da şükür diyeceğim, ne de olsa bu kent en sim-
gesel meydanlarından birinde kentlileri yeraltından geçmeye zorlayan
zincirleri ve cam bariyerleri gördü. Buna da şükür... mü gerçekten?
1988 yılında Avrupa Parlementosu tarafından kabul edilen Yaya Hak-
ları Bildirgesi’ne bakıldığında, yayaların rahatça hareket edebilecekle-
ri bir yaya kaldırım ağı, yaya hakkı olarak tanımlanmaktadır. Bundan
Ankara’da bir kent gezgini (Flâneur) olma şansı var mıdır?Yasemin İLKAYODTÜ Kentsel Politika ve Yerel Yönetimler Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi
kent gezgini
27
beş sene kadar önce Ümitköy –
Çayyolu – Beytepe yol ayrımı ya-
kınlarında bir yaya kaldırımı bile
bulunmuyordu. Geniş taşıt yolları
ve her an nereden geleceği bel-
li olmayan hızlı araçlar, en can
alıcı yol ayrımı ve kavşaklarda
yayaların korkulu rüyasıydı. Bazı
düzenlemeler yapılsa bile, yayaya
neredeyse ‘Evinden çıkma; çıkar-
san da özel aracına bin!’ mesajı
veren geniş yollar ve kontrolsüz
kavşaklar hala kentin pek çok
bölgesinde mevcuttur. Nerede
kaldı yaya yolu sistemleri? Bir
diğer hak, araçların yaya yolları-
na park etmemesi olarak tanım-
lanmış; yaya yollarının tanımı
itibariyle yayalara ait olması ve
motorlu taşıtlardan arındırılması
beklenmişti. Bu da, kent merke-
zinde, yayalaştırılmış bölgelerde
bile, aksini sık sık gördüğümüz
ve ihlal edilmekte olan bir hak-
tır. Aynı bildirgede hemzemin
geçitlerin oluşturulması ve yeşil
ışık sürelerinin yayaların geçişine
göre ayarlanması tavsiye edilir.
Oysa bizim Ankara kent merke-
zinde yaya olarak yaşadığımız
tuhaf bir maratondur; neredeyse
yüz yirmi saniyeye otuz saniye...
Taşıtlar Ankara Kent merkezinde
1-0 öndeler... Ayrıca ana taşıt
arterlerinde inşa edilen sevim-
siz olmanın ötesinde işlevsel de
olmayan üst geçitlerle, taşıtlar
yine hızla akmaya; yaşlı, çocuk,
engelli kentliler ise evlerinde
oturmaya özendirilmekte sanki.
Oysa kent nedir? Farklı sınıf ve
grupların bir araya gelip, örgüt-
lenebileceği bir yoğunluğu ve
potansiyeli içinde taşıyan; çeliş-
kilerin görünür ve üretici olduğu
bir sosyal mekansal ölçek değil
midir? Kentli kimdir? Kentin ka-
musal yaya mekanlarında bilinçli
ya da bilinçsizce birbirini gören,
birbiriyle temas eden ve bilgiyi
mekanda devinerek paylaşan
insanlar... Peki, hız bu kadar kut-
sanırken, neden yayaların keyifle
kent gezintileri yapmaları, kenti,
kentliyi keşfetmeleri ve bağım-
sızca birbiriyle temas etmele-
ri engellenmektedir?
Gündelik hayatlarımız içinde ha-
reket edip durduğumuz, kentli
ve yaya olarak devindiğimiz,
deneyimlediğimiz, algıladığımız
mekanlarla, her gün yeniden ve
yeniden üretilmekte. Hepimiz bir
mekansal sosyal matris içinde
yaşıyoruz. Gündelik hayatlarımı-
zın ve onu örgütleyen, şekillen-
diren mekanların, o mekanlar
içindeki hareketin ve durmaların
iktidar ilişkilerine konu olmama-
sı zaten düşünülemez. Mekanda
kritik kalabalıklar da örgütlenip
hareket edebilir ya da durabilir,
bir kentli tek başına da gezine-
bilir ya da bir gün bir belediye
başkanının yaya trafiği engelle-
niyor diye muhalif hareketlerin
gösteri yapmasına izin vermediği
bir meydanda, yüzlerce kentliyi
toplayıp top dağıttığı, konserler
verdirdiği, ülkenin başbakanı ile
gövde gösterisi yaptığı gözlene-
bilir. Ya da bir meydan, belki bir
bulvar araç trafiğine sendikal bir
gösteri nedeniyle kapandığı için
toplu taşım araçlarının güzergahı
değişir; kentli eziyet çeker, söyle-
nir. Oysa her gün çektiği kentsel
ızdırabın ya farkında değildir ya da
bunu kanıksamıştır. Bu mekanla-
rı kim nasıl kurgulamakta, kim
nasıl algılamakta ve yaşamakta-
dır? Kurgulayanlarla yaşayanlar
arasında bir uçurum mu vardır?
Yaya olmak, kent ölçeğinde ya-
pılan bir yolculuk; kent mekanı
ve zamanı içindeki bir hareket...
Oysa bizim Ankara’da kentli ola-
rak yaptığımız hareket hep bir
yerlere yetişmek, bir yerlerden
geçmek şeklinde olmak zorun-
da. Kendimizi taşıt trafiğinden
korurken, onlardan bağımsız ol-
duğumuz güvenli yaya bölgelerini
ve yollarını bulmayı umamıyoruz.
Kentler, motorlu taşıtların ve
sonrasında toplu taşım araçla-
rının gelişmesiyle saçaklanmış,
genişlemiş; kent içi ulaşım ve
yaşam ritmi hızlanmıştır. Kentte
bir Flâneur gibi gezinme hakkımı-
zı kaybetmiş durumdayız. Oysa
kaygısızca yapılan gezintiler ne
rahatlatıcı ve ne kadar da yara-
tıcıdır. Bu kadar stresle ve hızla
dolu kent yaşamları sürerken,
durma ve hareket etme diyalek-
tiği içinde yaratıcı etkinliklere
ve kamusal temaslara izin vere-
cek açık kamusal mekanlardan
ve güvenli yaya bölgelerinden
yoksunuz. Bir kent gezgini olan
Flâneur kenti anlamak, duyum-
samak ve kente katılmak için
vardır, Fransız şair ve flâneur
Baudelaire’e göre. Oysa ben ken-
dimi araçlardan koruma içgüdüsü
ve gün geçtikçe artan trafiğin de
etkisiyle hep bir yerlerden bir yer-
lere yetişme kaygısı ile kent için-
de devinmekteyim. Durduğum
zamanlarda genelde ya zorlanan
yayaları izleyip geç kalan bir ar-
kadaşımı ya da geç kalacağım
korkusuyla ve öfkesiyle ne za-
man hangi sıklıkta geleceği belli
olmayan bir toplu taşım aracını
bekliyorum. Çukurlarla, deforme
olmuş yer döşemeleriyle her an
bana bir tuzak hazırlamışçasına
pusuda bekleyen, bir genişleyip
bir daralan, yer yer kaybolan
kaldırımlardan geçiyorum. Tüm
bunlar bir yandan benim ortak
yaya mekanlarına ulaşmamı en-
gellerken; bir yandan da bir yaya
olarak motivasyonumu düşürüp,
o mekanlara ulaşma isteğimi ve
onlara dair ulaşılabilirlik algımı da
zedeliyor. Ankara’da bir Flâneur
olmaya ne kadar yakınım acaba?
Yorgunum. İnadına çıkmıyorum üst geçide, yoldan geçeceğim işte. Sözde yayalara ayrılmış Konur Sokak’tan, bir–iki arabadan sıyrılarak ilerliyorum.
Sokrates’in öğrencileriyle altında yürüyerek felsefi sohbetler yaptığı Antik Yunan stoalarından çıkılan Agora’yı, ortaçağın ticari hayatının kaynadığı organik pazar yerlerini, Rönesans’ın
görkemli plazalarını düşlüyorum.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
28
Yayaların güvenliği için yapılan üst-alt yaya geçitleri
hakkında görüşünüz nedir?
Şu an yaya geçitleri ve alt geçitler boşuna yapılıyor. Çünkü kullanan vatandaş yok. Daha seri, daha çabuk
olduğu için araçların arasından geçiş yapmayı tercih ediyorlar. Bence geçitlerin yapılmasının da bir anlamı
yok şu durumda. Öncelikle eğitim verilmesi gerekiyor bu konuda.
Her sürücü belli bir eğitim sonunda o ehliyeti alabiliyor; peki yayaların eğitimi nasıl olmalı sizce?
Bu da herhalde kendi içimizdeki karşılıklı saygı ve sevgi ile mümkün olabilecek bir şey olsa gerek. Yayaların
trafik güvenliği için dikkat etmesi gerekli.
Genelde sürücüler yayalardan yayalar da sürücülerden yakınırlar. Sizce bunun sebebi nedir?
Herkes birbirinden şikayetçi ama kimse tam olarak istediklerini dile getiremiyor. Nasıl söyleyeyim hep bir
şikayet durumu söz konusu ancak kimse kendinde bir değişiklik yapmıyor. Herkes her şeyi kendisine hak
görüyor.
Trafikteki öncelikli sorun nedir sizce?
Tabii ki trafik kazaları. Bu kazaların sayısının her gün arttığını görüyoruz ve sorumlu olan taraf ceza almadan
sıyrılabiliyor.
Peki kazaların önlenmesi nasıl mümkün size göre?
Birey olarak herkesin bu konuda daha bilinçli davranması gerekir, eğitimler verilebilir, daha caydırıcı
cezalar uygulanabilir. Tabii bunlar zorlama olur ama yine de belki sonuç getirebilir.
Siz yaya olarak nelere dikkat edersiniz? Yaya geçitlerini kullanır mısınız?
Her zaman kullandığımı söylemem yanlış olur; gün içinde acelem varsa geçitleri kullanmıyorum. Yanlış
tabii ama alışkanlığa dönüşmüş ama yine de kurallara mümkün olduğu kadar uymaya çalışıyorum.
Size göre sürücülerin yaptığı en yaygın kural ihlali nedir?
Aklıma ilk gelen kırmızı ışık ihlali ama hızlı araç kullanmaları da sayılabilir. Özellikle trafiğin açık olduğu
zamanlarda çok dikkatsizce ve hızlı araba kullananlar var.
İbrahim Özkan ATASOY
Gülçin ERSOY
Sokak Röportajları
röportaj
29
Araç kullanırken nelere dikkat edersiniz?
Mümkün olduğu kadar trafik kurallarına uymaya çalışırım. Ankara’da trafiğe çıkan araç sayısı çok arttığı
için artık daha dikkatli olmak gerekiyor çünkü tecrübesiz bir sürücünün hatasını siz ödeyebiliyorsunuz.
Sürücülere verilen eğitimi yeterli buluyor musunuz?
Araba kullanmayı kurslarda öğrenebiliyorsunuz ama sadece arabayı nasıl hareket ettireceğinizi, yokuşta
ne yapmanız gerektiğini ve böyle şeyleri öğreniyorsunuz. Ancak trafik çok farklı. O yüzden uzun bir eğitim
bu, kurslarda verilenle yetinemezsiniz.
Yayaların trafik alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda bir genelleme yapamıyorum. Bazen bir anda önüme atlayan bir yayayla da karşılaşabiliyorum
bazen de çok bilinçli bir yayaya denk gelebiliyorum.Ayhan ÖRNEK
Sizce trafikteki öncelikli sorun nedir?
Trafikte öncelik insan hayatında olduğu için insan hayatını tehlikeye atan her yanlış önceliklidir. Bu kırmızı
ışık da geçmek de olabilir çok hızlı araba kullanmak da olabilir.
Yaya olarak en sık karşılaştığınız sorun nedir?
Bu konuda şikayet edebileceğim çok şey var ama aklıma ilk gelen arabaların kaldırımlara park etmesi. Yaya
olarak benim kullanabileceğim bir alan kalmıyor, ondan sonra ben de yoldan yürümek zorunda kalıyorum.
Bu yüzden çıkan çok tartışmaya da şahit oluyorum yayalar ve sürücüler arasında.
Trafik konusunda verilen eğitimleri yeterli buluyor musunuz?
Ehliyet kurslarında verilenleri mi?
Genel olarak okullarda, kurslarda verilen eğitimleri?
Ehliyet kurslarında öğretilen bence sadece araba kullanmak hatta bazıları sadece ehliyet alabilmek için
gidiyor bu kurslara. Bunun dışında benim denk geldiğim bir eğitim olmadı. Sadece trafik kuralları anlatıldı
okullarda bize; şimdi de farklı olduğunu düşünmüyorum.
Özay MERAL
Sizce en yaygın trafik kuralı ihlali nedir?
Kırmızı ışıkta geçmek. Bu hem sürücülerin hem de yayaların en çok yaptıkları hata. Trafikte ışıkta
durduğumda son anda geçmeye çalışanların hızla yanımdan geçtiklerini görüyorum ya da önümden koşa
koşa karşıya geçmeye çalışan insanları.
Yayaların trafikteki davranışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda bilinçli olmadıklarını düşünüyorum. Trafikte zaten geçiş süremiz kısıtlı onda da yola atlayan ve
aheste aheste yürüyen yayalar yüzünden geçiş hakkımızı kullanamıyoruz. Hem zaman kaybı hem de Allah
korusun birine çarpmaktan korkuyorum.
Sizce trafikle ilgili olarak neye öncelik verilmeli?
Araba kullansın kullanmasın herkesin trafik eğitimi alması gerekiyor bence. Hatta ilk yardım eğitimi
de verilmeli. Önce kazaların olmaması için ne yapılabileceğine bakılmalı yine de kazalar oluyorsa nasıl
davranmak gerektiğini bilmek lazım.
Toplu taşım araçlarını kullanmak konusundaki fikriniz nedir?
Toplu taşım kullanım oranları çok düşük ülkemizde…
Toplu taşım araçlarındaki şartlar iyileştirilsin kullanalım. Ben de arabamı kullanmak zorunda olmasam
hem daha az stresli olurum hem tasarruf ederim ama toplu taşım araçları bu durumdayken kullanmayı
düşünmüyorum.
Zafer KESKİN
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Yaya olarak en sık karşılaştığınız sorun nedir?
Aslında ben hem araba kullanıyorum hem de yayayım. O yüzden iki tarafın sıkıntılarını da biliyorum. Bence yayaların en sık karşılaştıkları sorun kaldırımlara park eden arabalar yüzünden yoldan yürümek zorunda kalmak. Bir de ara sokaklarda bile çok hızlı araç kullanan sürücüler var. Bunlar özellikle sokak aralarında oynayan çocuklar için çok tehlikeli.
Peki sürücü olarak yaşadığınız temel sorun nedir?
Pek çok şey var ama son zamanlarda özellikle otopark sorunu yaşıyorum. Şehir artık bu kadar çok aracı kaldırmıyor, altyapısı ve düzenlemesi bu kadar çok aracı kaldırmaya uygun değil. Gün içinde o kadar çok vaktimi park yeri aramaya harcıyorum ki sırf bu yüzden bazen arabamı almıyorum.
Trafik kazalarına neden olan kural ihlallerinin başında hangisi geliyor sizce?
Bence en önemli ve hayati ihlal kırmızı ışık ihlali çünkü hem yayalar hem sürücüler en çok bu ihlali yapıyor. Sürüşüne güvenen sürücüler kontrolü kendilerinde zannedip kırmızı ışıkta geçiyorlar bu da ciddi kazalarla sonuçlanabiliyor.
Trafik kurallarına uyum konusunda neler yapılabilir?
Bunun sonradan kazandırılabileceğine inanmıyorum. Küçük yaşta hem ailelerin hem de eğitimcilerin çocuklara bu konuda hassasiyet kazandırması gerekli. Alışkanlıları kırmak çok zordur, çocuk neye alışırsa hayatının devamında da bunu sürdürür.
Hande ÖZKILINÇ
Sizce trafikte yaşanan sorunlarda yayalar mı sürücüler mi daha dikkatsiz davranıyor?
Her iki taraf da yanlışlar yapıyor. Mesela sürücüler yayaların geçmelerine fırsat tanımıyor ama yayalar da arabalar geçerken önlerine çıkıyorlar. Kimse kendi hayatının kıymetini bilmiyor.
Trafikte alınması gereken en önemli tedbir nedir sizce?
Kontroller daha sık yapılabilir. Çok rastlıyorum artık herkes nerede kontrol yapıldığını biliyor bu yüzden de yol değiştiriyorlar. Bir de ceza kesiliyor ama zaten kurallara uymayanlar bunu bilerek göze alıyorlar. Yeterli değil galiba.
Siz yaya geçitlerini kullanıyor musunuz?
Evet kullanıyorum. Mümkün olduğu kadar dikkat etmeye de çalışıyorum ama üst geçitleri kullanırken tedirgin oluyorum; merdivenler aşınmış, yürümekte zorlandığım zamanlar oluyor kışın.
Çocuk trafik eğitim parkları hakkında bilginiz var mı?
Bu konuyu duymuştum; küçük trafik alanları yapılıp çocuklar eğitilecekti, trafik kuralları anlatılacaktı ama yapıldı mı bilmiyorum.
Nazlı BURKAN
Sizce trafikte yayaların rolü nedir?
Trafikte yayalar kurallara uymuyorlar. Geçiş yerlerinden geçmiyorlar, süratli gelen arabaların kaza yapmalarına sebebiyet verebiliyorlar. Yani eğitimin en baştan yapılmasıyla düzelebilecek kurallardan birisi bu.
Işıklı geçişlerde geçiş süresi yayalar için sizce yeterli mi?
Yeterli değil, neden yeterli değil? Gençler için normal, ama yaşlıları düşünerek biraz daha uzun tutabilirler. Örneğin Kızılaydaki yaya geçidimiz gibi.
Türkiye’de yayaların karşılaştıkları sorunlar nelerdir?
Yayaların karşılaştığı sorunlar herhalde yaya geçitlerinin düzensiz yapılması, üst geçitlerin rahat olmayışı, alt geçitlerin geç saatlerde güvenli olmaması gibi sorunlar aklıma ilk gelenler... Ayrıca yayaların da trafik kurallarına tam uymadıklarını düşünüyorum. Yayalar genellikle işlerinin acele oluşunu bahane ediyorlar veya genelde tembellikten, en kısacası eğitimsizlikten.
Her sürücü belli bir eğitim sonunda o ehliyeti alabiliyor, peki yayaların eğitimi nasıl olmalı?
Bence yayaların eğitimi çocukluktan başlayıp temel eğitimden geçmeli ya da aileler üstüne düşenlerin tam gereğini yapmalı. Yani eğitim eğitim eğitim...
Hakan ÖKSÜZ
30
röportaj
h a y a t ı n d e ğ e r l i d i rbu yolda canını feda etme
TEMA Vakfı’nın amaçları şunlardır;
1-) Ülkemizde ve dünyada doğal varlıkların ve sağlığın korunması, erozyonla mücadele, toprak-su düzeninin sürekliliğine ve ekolojik dengeye
müdahalelerin önlenmesi, tarım arazilerinin korunması, mera ıslahı, toprak örtüsü ve toprağın korunması ve ağaçlandırmanın önemi konusun-
da kamuoyunun eğitimi ve bilgilendirilmesi, kırsal kalkınmaya öncülük edilip yardımcı olunması, bu alanda milli politikaların oluşturulmasına
yardımcı olmak ve bu esaslardan ödün verilmemesi için gerektiğinde hukuksal alanda da mücadele etmek,
2-) Ağaç ve orman sevgisini topluma maletmek,
3-) Doğal varlıkların, insan sağlığının, yeşil alanların, toprak ve toprak örtüsünün, tarım alanlarının, meraların, suların, ormanların korunması,
geliştirilmesi, mümkün olanların yenilerinin tesis edilmesini sağlamak için faaliyetlerde bulunmak.
Bu amaçları gerçekleştirebilmek için TEMA, özel ve resmi kurumlarla, üniversitelerle, enstitü, dernek ve vakıflarla işbirliği de yaparak her türlü
bilimsel ve teknik çalışmaları yürütür. Sadece ulusal değil, uluslararası kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yapmaktadır.
İnsanın ana “TEMA”sı doğadırKısaltılmış adıyla TEMA olarak bilinen Vakfımız, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı olarak Hayrettin KARACA, Nihat GÖKYİĞİT ve bir grup işadamı tarafından 1992 yılında kurulmuştur.
32
kurum
Mukadder EKREMOĞLU TEMA Yönetim Kurulu Üyesi Ankara Temsilcisi
33
TEMA Vakfı’nın Vizyonu; sürdürülebilir yaşam ilkesiyle ülkenin ve dünyanın geleceğinde söz sahibi olan, topraktan gelen toplumsal ba-rışı sağlayan, bilinçli, halkla bütünleşen, öncü bir sivil toplum kuruluşu olmaktır.
TEMA Vakfı’nın Misyonu; kaybolan geleceği kurtarmak, açlık ve yoksulluğu gidererek topraktan gelen toplumsal barışı sağlamak için erozyon, çoraklaşma, çölleşme, kirlilik, hatalı tarım teknikleri ve amaç dışı arazi kullanımını önlemek,
Doğal varlıkların tahribine yönelik, ulusal ve uluslararası her türlü ida-ri, siyasi ve ekonomik baskılara karşı mücadele etmek ve sorunlara çözüm üretmek,
Biyolojik çeşitlilik, toprak, su ve diğer doğal kaynakların korunması, verimli kılınması ve sürdürülebilir yönetimini gerçekleştirmek; doğal varlıkların korunmasına yönelik politikaların hükümetlerce üretilme-sini, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını, uygulanmasını ve ulus-lararası anlaşmalara uyulmasını sağlayacak, bilinçli ve etkin kamuoyu oluşturmaktır.
TEMA Vakfı Genel Müdürlüğü İstanbul’da olup, merkez çalışanlarının
dışında tamamen gönüllülük esası ve büyük özveri ile illerde temsilci-ler, ilçe ve beldelerde gönüllü sorumlular, ilköğretim okullarında Yavru TEMA, lise ve üniversitelerde Genç TEMA, üniversite sonrası kurum-larda Mezun TEMA teşkilatlanmaları ve 360 bini aşkın gönüllüsü, Vak-fın vizyonu ve misyonu doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir.
TEMA Vakfı başta eğitim olmak üzere, kırsal kalkınma projeleri, ağaç-landırma ve bitkilendirme, uluslararası ilişkiler, yasa çalışmaları, TEMA yayınları, TEMA ürünleri ve gönüllüleri ile halka ulaşmakta, bilinçlen-dirme çalışmalarını tarafsız bir şekilde gelecek adına yapmaktadır.
TEMA PROJELERİNDEN ÖRNEKLER
• 10 Milyar meşe projesi
• Erozyona karşı “El Koyun” projesi
• Kırsal kalkınma projeleri
• Ağaçlandırma ve bitkilendirme projeleri
• Geleceğimiz Erimesin (TEMA-TURMEPA)
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
ÜLKEM İÇİN, DÜNYA İÇİN NE YAPABİLİRİM? TEMA HAREKETİNE NASIL DESTEK OLABİLİRİM DİYORSANIZ;
• TEMA gönüllüsü olabilir, çevrenizdekileri gönüllü yapabilirsiniz,
• Erozyon ve çölleşme tehlikesine karşı toplumsal bilinci geliştirmeye yönelik faaliyet ve etkinliklere destek verebilir, katılım sağlayabilirsiniz,
• Tanık olduğunuz erozyon, ormansızlaşma, yanlış tarımsal uygulamalar gibi sorunları takip ederek gerekli müdahalenin yapılmasını sağlayabilirsiniz,
• TEMA gönüllü eğitmeni olabilir, çevrenizdeki kurum ve kuruluşlarda, erozyon sorununu ve TEMA Vakfı çalışmalarını anlatabilirsiniz,
• TEMA Vakfı yayınlarını izleyerek ve okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz,
• Vakıf merkezi veya temsilciliklerimizde büro içi çalışmalarına yardımcı olabilirsiniz,
• Geliri TEMA Vakfı projelerinde kullanılan TEMA ürünlerini kullanabilir, kullanılmasını tavsiye edebilirsiniz,
• TEMA Vakfı çalışmalarına kaynak yaratmak üzere çevrenizde bulunan kişi ya da kurumları, sponsorluk konusunda teşvik edebilirsiniz.
Toplumsal barışın topraktan geleceğine inanan, “toprağına sahip çıkmayı” isteyen, verimli toprakları erozyona veremem diyen toprak-yaprak
dostlarını Tema Vakfı’na bekliyoruz.
Ayrıca bu vesile ile Ankara Trafik Vakfı’na, daha önceki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, Vakfımız töreninde yer alan
öğrencilerimizin kıyafet, çanta ve ulaşım ihtiyaçlarını karşıladıkları ve bu destekle yanımızda oldukları için bir kez daha teşekkür ediyoruz.
34
Nisan - Mayıs - Haziran 2009 | Ankara Trafik Vakfı
kurum
mizah
Uyanıklı¤ın böylesiAdam trafikte “alçaktan uçarak” giderken polise yakalanır… Kenara çeker, arabadan iner;
- Buyrun Memur Bey…
- Aşırı hız yaptığınız için sizi durdurdum. Ehliyetiniz lütfen.
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular Memur Bey.
- Peki… Aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim değil Memur Bey. Çaldım ben bu arabayı.
- Anlamadım nasıl yani, siz bu arabayı çaldınız öyle mi?
- Evet Memur Bey, aa durun bir dakika torpido gözünde ruhsat olacaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bir şey gördüm galiba…
Polis iyice şaşırır;
- Torpido gözünde silah mı var?
- Evet Memur Bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra, cesedi bagaja koydum, silahı da torpido gözüne koydum…
- BİR DE BAGAJDA CESET Mİ VAR!
- Evet Memur Bey…
Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar. Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli, temiz, hiçbir anormallik yok… Bunun üzerine adamın ruhsatını ister, adam çıkartır ruhsatı da verir, ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait… Derken adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok… Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister, adam bagajı açar orada da ne ceset ne bir şey yok… Bunun üzerine ekipler amiri;
- “Çok garip” der. “Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz…”
Adam güler;
- İnanamıyorum… O şimdi benim için “aşırı hızlı gidiyordu” da demiştir.
(Şükrü KIZILOT, Askerliğini Yapmayan Kadın, Sf. 162)
35
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
36
Trafik güvenliğinin sağlanabilmesi ve devam ettirilebilmesi
amacıyla, ülkemizde her yıl Mayıs ayının ilk Cumartesi günü
“Karayolu Trafik Güvenliği Günü”, bugünü takip eden hafta ise
“Karayolu Trafik Haftası” olarak değerlendirilmektedir. 2009
Karayolu Trafik Haftası etkinlikleri de 2–10 Mayıs tarihleri
arasında gerçekleştirilmiştir.
Etkinliklerin gerçekleştirilmesi için İçişleri Bakanlığı genelgesi
ile “İl-İlçe Karayolu Trafik Güvenliği Haftası Tertip Komiteleri”
oluşturulmuş ve bu komitelere kamu kurumları, yerel
yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ile yük ve
yolcu taşımacılığı yapan kuruluşların temsilcileri üye olarak
alınmıştır. Komiteler, çalışma grupları oluşturarak Karayolu
Trafik Haftası etkinliklerine karar vermişlerdir.
Etkinlikler çerçevesinde kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarına ait araçlarla kortejler düzenlenmiş, yayaların da katılımıyla trafik yürüyüşleri düzenlenmiştir.
Bunun yanı sıra il ve ilçe protokolü makam ve hizmet araçları dahil olmak üzere tüm resmi ve taksi, dolmuş, servis aracı, otobüs gibi ticari araçlar ile gönüllü vatandaşlara ait diğer araçların dış ayna veya anten uçlarında kırmızı renkli küçük kurdele ve trafik güvenliği ile ilgili uyarıcı yazı ve afişlerin taşınması sağlanmış, bu kapsamda bölgesel ve yerel bazdaki yazılı basın ve televizyon ekranlarında çalışmalara yer verilmiştir.
İçişleri Bakanlığı Genelgesi’nde ayrıca trafik kazalarının azaltılmasında etkin olan faktörler; bilimsel kriterlere uygun
Karayolu trafik haftası etkinliklerine geniş katılım sağlandı
kurum
ulaşım sistemi ve imar planları, eğitim, altyapı, yasal mevzuat ve denetim, ilk ve acil yardım, kurtarma unsurları, yayalar ve sürücülerin kurallara uyma alışkanlığı şeklinde sıralanmış ve bu faktörlerin hayata geçirilmesi için il ve ilçe yönetimlerine çağrıda bulunulmuştur. Bu konuda yazılı ve görsel basın aracılığı ile iletişimin etkinleştirilmesi öngörülmüştür.
Hem Karayolu Trafik Haftası boyunca hem de devamında karşıdan karşıya geçiş kuralları, okul servis araçlarına ait kurallar, özellikle bilinmesi gereken trafik işaretleri, emniyet kemeri ve yaya geçitleri ile alt-üst geçitleri kullanma, kaldırımsız yollarda gece ve gündüz yürüme, bisiklete binme gibi kurallar ağırlıklı olmak üzere, ilköğretim ve liselerde eğitim çalışmaları düzenlenmesine karar verilmiştir. Eğitimlerin uygulama ağırlıklı olması ve başarılı olanlara sertifika verilmesi planlanmaktadır.
Hafta boyunca okullardaki trafik eğitimlerine ağırlık verilmiş trafik üzerine münazaralar düzenlenmiş ve stantlar açılarak trafik güvenliğine vurgu yapılmıştır. Ancak Karayolu Trafik haftasının ardından bu çalışmalara devam edilmesi kararı alınmış özellikle çocuk trafik eğitim parklarına dikkat çekilerek bu parkların yurt genelinde yaygınlaştırılması gerektiği belirtilmiştir.
Çocuk trafik eğitim parklarının yaygınlaştırılması ve etkin şekilde kullanılması için gayret gösterilecek, trafik eğitim parkları için imkan olmayan yerlerde belediyeler, il özel idareleri ve özel sektör kuruluşlarının katkıları ile gezici trafik eğitim araçları dizayn ettirilerek, hafta ile sınırlı kalmaksızın, bu eğitimlerin okullara gidilmek suretiyle verilmesi sağlanacaktır.
Trafik bilinci yaratmak için yerel yönetimler şiir, resim, öykü ve slogan yarışmaları düzenleyerek tiyatro oyunları sahnelenmesine olanak tanımışlardır.
Kamu ve özel sektör kuruluşlarının işbirliği ile aşırı hız, alkollü olarak araç kullanma, hatalı sollama, emniyet kemeri, kask ve diğer koruma tertibatlarının kullanılması, geçiş kuralları, çevre ve gürültü kirliliği, trafik kazalarının psikolojik etkileri ve yayaların uyması gerekli kurallar başta olmak üzere trafik olgusu ile ilgili afiş, broşür ve bez pankartlar gibi materyaller hazırlatılarak geniş alanlarda sergilenmiştir. Bu çalışmaların devamında halka açık alanlarda, elektrik, doğalgaz ve su faturalarında, trafik güvenliği ile ilgili kurumların web sayfalarında, spor müsabakaları ve diğer etkinliklere ait biletlerin üzerinde trafik güvenliğini sağlamaya yönelik uyarıcı ve bilgilendirici söz, yazı ve sloganların yer alması öngörülmüştür. Ayrıca trafiğin yoğun olduğu yerlerde, trafik stantları kurulması ve trafik güvenliği ile ilgili mesajların yer aldığı promosyon ürünlerinin bu stantlarda dağıtılması kararlaştırılmıştır.
Trafik güvenliğinin sağlanmasında yasal mevzuatın yetki ve görev verdiği kurum ve kuruluşların halkın hizmetine açık olan alanlarında bilgilendirme panoları kurulmuş ve televizyon
ekranlarında, kurumların telefon santralleri açılış mesajlarında, sinemalarda gösterilen film başlangıç veya aralarında, alışveriş merkezlerinin barkovizyon ekranlarında trafik güvenliği konulu spot ve kısa metrajlı filmlerin gösterilmesi sağlanmıştır. Bu spot ve kısa filmlerde TBMM Başkanı Köksal Toptan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Oktay Kaynarca, Metin Akpınar, Cem Yılmaz gibi isimler mesajları ile yer almışlardır.
Hafta boyunca, trafiğin ana unsurunu oluşturan sürücü, yaya, denetleme görevlisi gibi gruplar arasında çeşitli spor müsabakaları düzenlenmesi, trafik hatıra ormanı oluşturulması veya trafik müzeleri kurulması gibi etkinlikler düzenlenmesi hedeflenmiştir.
Bu sene gerçekleştirilen etkinliklerin kapsamı daha geniş tutularak konulan hedeflerin tüm yıla yayılması planlanmıştır. Bu bağlamda kazalardan korunma yöntemleri ve karayolunun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşlar ile trafik birimlerinin halktan beklentilerini konu alan programlar hazırlanması ve bu beklentilerin kitle iletişim araçları ile halka ulaştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca, ses sistemi bulunan metro, tramvay gibi ulaşım araçlarında ve belediye hoparlörlerinde trafik güvenliğine yönelik mesajların verilmesi yönünde çalışmalar yapılmıştır.
Hafta boyunca daha önce trafik kazasına karışmış veya yakınlarını kaybetmiş vatandaşlar ziyaret edilerek onların da etkinliklerde yer almaları sağlanmıştır.
Düzenlenen seminer ve konferanslarla, kurumlar ve halk arasında daha etkin bir iletişim sağlanmış ve konu geniş bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Anketler ve yapılan mülakatlar yoluyla halkın beklenti ve önerileri alınmıştır; bu anketlerden elde edilen sonuçlar değerlendirilecek ve uygulanabilir olanlar hayata geçirilecektir.
Resmi rakamlara göre 2008 yılında bir önceki yıla göre ölümlü kazalarda ve ölü sayısında % 16, yaralanmalı kazalarda % 2 ve yaralı sayısında ise % 2,5 oranında azalma yaşanmış ve önümüzdeki yıllar için ümit verici bir tablo ortaya çıkmıştır. 2009 yılı Karayolu Trafik Haftası kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerle amaçlanan, yakalanan bu iyileşme eğiliminin sürdürülmesi ve kazaların minimuma indirilmesidir. Bu nedenle hafta boyunca gerçekleştirilen etkinlikler tüm yıla yayılmış ve bu konudaki çalışmalara halkın etkin katılımının sağlanması yönünde adımlar atılmıştır.
Kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör işletmeleri ve sivil toplum örgütlerinin koordinasyonu ile toplumda trafik bilinci ve kültürü yaygınlaştırılacaktır ancak bireylerin de bu konuda gereken hassasiyeti göstermesi çözüme daha çabuk ulaşılması için önem arz etmektedir.
37
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
sağlık
38 Bütün dünyada trafik kazaları, yaralanmaya neden olan kazalar arasında birinci sırada yer almaktadır (1,2). Son yıllarda gelişmiş ülkelerde har-
canan çabaların sonucunda trafik kazalarının sayısı azalmışsa da gelişmekte olan ülkelerde hala en önemli halk sağlığı sorunları arasında yer
almaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde trafik kaza sayısı ve trafik kazalarından olan yaralanma ve ölümler her geçen gün artmaktadır (1-3).
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımlamasına göre; trafik kaza yaralanması, “kara yolunda seyreden bir aracın çarpması ile oluşan her türlü
yaralanma” şeklinde tanımlanmaktadır (1). Trafik kaza yaralanmaları, 2002 yılında bütün dünyada görülen ölüm nedenleri arasında 11. sıra-
dadır; trafik kazaları en fazla adolesan ve genç erişkinlerin yaralanmasına ya da ölmesine neden olmaktadır. Trafik kazalarına bağlı ölümler,
2002 yılında bütün ölüm nedenleri içinde 5-29 yaş grubunda ikinci, 30-44 yaş grubunda ise üçüncü sırada yer almaktadır (2). Trafik kazaları,
gelişmekte olan diğer ülkeler gibi Türkiye için de önemli bir halk sağlığı sorunudur ve her yıl kazalara bağlı binlerce insan yaralanmakta ya da
ölmektedir. Ülkemiz için kaza sayısı ve kazalarda oluşan ölüm ve yaralanma hızlarının çok yüksek olması, dikkati çekmektedir (4).
Kayıtlara geçen:*
Kazalar
Yaralanmalar
Ölümler
Yaralanmalı kazalar
Ölümlü Kazalar
Yaralanmalı kaza başına yaralanma
Ölümlü kaza başına ölüm
Tablo 1. Polis ve Jandarma kayıtlarına geçen kazaların, yaralanmaların ve ölümlerin sayısı
1990**
115.295
87.693
6.286
50.681
5.090
1.73
1.35
2000
500.653
134.618
5.566
71.771
4.210
1.88
1.32
1999***
465.915
125.586
6.130
67.732
4.537
1.85
1.35
2004***
494.851
109.681
3.082
61.268
2.363
1.79
1.30
2005***
570.419
123.985
3.215
69.768
2.541
1.77
1.26
Sürücülerin kazadan hemen sonra olay yerini terkettiği olgular dahil edilmemiştir.
Yalnızca Emniyet Genel Müdürlüğü.
Emniyet Genel Müdürlüğü + Jandarma.***
**
*
1970**
19.207
16.838
3.978
- - - - - -
Trafik kazalarıortopedik yaklaşımProf. Dr. A. Mehmet DEMİRTAŞAnkara Üniversitesi Tıp FakültesiOrtopedi ve Travmatoloji Ana Bilimdalı
39
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Türkiye’de trafik kazaları ve bunların sonucunda ortaya çıkan yara-
lanmaların sayısı her geçen gün artmaktadır. 1999 yılında kayıtlara
geçen trafik kaza sayısı 466.000 iken 2000 yılında bu sayı 501.000’e
yükselmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü verilerine göre; 2001 yılında oluşan kaza-
larda (409.407 kaza) 2954 kişi ölmüş ve 94.497 kişi yaralanmıştır (6).
2005 yılında kayıtlara geçen kaza sayısı ise 570.419’dur (7,8). Yine
1999 yılında 126.000 olan yaralanma sayısı, 2000 yılında 135.000’e
çıkmış ve 2005 yılında 123.985 olmuştur (5,7,8). Aynı yıllarda trafik
kazalarında ölen kişi sayısı sırasıyla 6100’den 5600’e ve 3215’e düş-
müştür (Tablo 1) (5,7,8). Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM)
kayıtlarına göre; 1970 yılında 19.207 kazada 16.838 yaralanma ve
3978 ölüm olmuşken, 2000 yılında EGM ve Jandarma kayıtlarına göre
500.653 kazada 134.618 yaralanma ve 5566 ölüm olmuştur. Kaza,
yaralanma ve ölüm sayısı bu yıllar arasında artmakla birlikte, kaza ba-
şına olan ölüm oranlarında büyük bir değişiklik yoktur. 2005 yılında
ise kaza sayısı artmış, yaralanma ve ölüm sayıları düşmüştür (7,8).
Kaza istatistikleri dahil olmak üzere bütün ulusal istatistikler Devlet
İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından hazırlanmakta ve yıllık Türkiye İs-
tatistikleri Kitabı’nda sunulmaktadır.
Birçok ülkede kaza sonucunu izleyen 30 gün içinde ölümler kaza ile
ilgili kabul edilip, kazalarda meydana gelen ölüm oranlarının yüzde 15
kadar arttığı bilinmektedir. Kazalarda meydana gelen yaralanmaların
bir kısmı bir süre sonra ölümle sonuçlanmakta, bu durum kaza ile ilgili
kayıtlarda düzeltilmediğinden istatistiklerde yer alan ölüm sayısı ger-
çek değerin altında gösterilmektedir (4).
Trafik Kazalarından Korunma
Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, trafik kazalarının önlenebilir
olduğunu ve geliştirilecek girişimlerle yüz binlerce kişinin yaşamının
kurtarılabileceğini göstermektedir. Yol güvenliğinin üç temel bileşeni
olan sürücü, araç ve çevrenin birlikte değerlendirilmesi ve buna göre
bir yaklaşım geliştirilmesi gerekmektedir (18).
Birincil Korunma:
Kaza oluşumunun önlenmesi birinci amaç olmalıdır. Kazaya neden
olan mekanizmaların tanımlanması ve buna yönelik düzenlemelerin
yapılması birincil korunmanın temelini oluşturmaktadır. Bölünmüş yol
ve hız tümsekleri, yol çevresinde görüşü artıracak düzenlemeler, yol
ışıklandırılması, trafik işaretleri gibi yol güvenliğini artıracak uygula-
malar, alkollü araç kullanımına ve yol güvenliğine yönelik (hız sınırları,
cezalar)…
İkincil Korunma:
Kaza oluştuğunda yapılması gerekenleri ve kazanın şiddetini azalt-
maya yönelik düzenlemeleri içermektedir. Emniyet kemeri, çocuk
kemerleri ve koltukları, hava yastıkları, baş destekleri gibi araç do-
nanımlarının kullanılması, motosiklet ve bisiklet sürücülerinde kask
kullanımının yaygınlaştırılması bunlardan birkaçıdır (3,18,19).
Üçüncül Korunma:
Üçüncül korunma kaza sonrasında yapılacakları ve yaralanmaların et-
kilerini azaltmaya yönelik önlemleri içermektedir. Kazanın erken tespi-
ti, kaza sonrası araçtan çıkarma, yangını önleme, ilk yardım hizmetleri,
acil yardım hizmetlerinde öğrencilerin, öğretmenlerin, sürücülerin ve
halkın ilk yardım konusundaki bilgilerinin artırılması, sağlık kurumuna
hızla ulaştırılma, hastane acil merkezlerindeki tedavi hizmetlerinin iyi-
leştirilmesi gibi uygulamalar yaralanma sonucu oluşabilecek etkileri
ve ölümleri azaltmaktadır (18,19).
Yaralının Ortopedik Açıdan Değerlendirilmesi,
İlkyardım ve Transportu
Bütün yaralanmaların acil tedavisinde temel prensipler; hava yolunu
açmak ve yeterli solunumu sağlamak, lokal bası yapan pansumanlar
ile kanamayı kontrol etmek, hastanın hareketsiz şekilde bir merkeze
naklini sağlamaktır.
Tanımlar ve Muayene
Kırık: Kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kırıklı bölge dış ortam ile
temasta ise kırık, açık kırık olarak isimlendirilir. Kırıklı bölgenin üze-
rindeki ciltte sıyrık bile olsa kırık açık kabul edilir. Kırık uçları birbi-
rinden uzak ise deplase kırık, kırık anatomik bütünlüğü bozmuyor ise
yer değiştirmemiş kırıktır. Yeşil ağaç kırığı ise çocuklarda görülebilen,
kırığın konkav tarafındaki kemik zarının (periostun) sağlam olduğu kı-
rık şeklidir.
Çıkık: Eklem bütünlüğünün bozulmasıdır. Eklemi oluşturan kemikler
karşılıklı değildir. Bazen travma sonrası eklemi yerinde tutan bağlar
ve eklem kapsülünde yaralanma olur fakat eklem çıkık değildir. Çıkıklı
hastada elastiki fiksasyon bulgusu vardır.
Kırıkların genel olarak bulguları şunlardır; deformasyon ve hassasiyet
gözlenir, hasta ekstremitesini kullanamaz, şişme ve morluk (ekimoz)
oluşur, kırık bölgesinde patolojik hareket, kırık uçlarında kıtırtı sesi
(krepitasyon) alınır.
Eklemlerin yaralanmalarında ise saptanan bulgular şunlardır; eklem
bölgesinde deformite, şişme, ağrı, hareket kaybı ve hassasiyet.
Ezilme (Crush Yaralanması): Yıkıntı altında kalan kişilerin kol ve ba-
caklarında kırık veya yara oluşturmamış yumuşak doku ezilmeleri sık-
lıkla görülür. Uzun süre göçük altında baskının devam ettiği crush ya-
ralanmalarının tedavileri güçtür ve uzun sürer. Bu hastaların dikkatle
izlenmesi gereklidir. Tedavi için ortopedi-travmatoloji kliniklerine gön-
derilmelidir. Muayene; klasik olarak klinik muayene öykü ile başlar.
Eğer hastanın şuuru kapalı veya koopere olunamıyor ise yakınındaki
bir kişiden bilgi alınmaya çalışılır. Hastanın ne tip bir travmaya maruz
kaldığı göçük altında ne kadar süre kaldığı, (trafik kazası ise araç içi
veya araç dışı olduğu, emniyet kemerinin takılı olup olmadığı, aracın
hastanın üzerinden geçip geçmediği) travmanın meydana geldiği alt
ekstremitenin darbe anında üzerine basılıp basılmadığı, eğer hasta
yüksekten düşmüş ise düştüğü zemin, yükseklik vs. çok kısa süre
sağlık
40
içerisinde öğrenilmelidir. Bunlar ve hasta kimlik bilgileri mutlaka bir
yerde kaydedilmelidir. Bütün bu bilgiler değerlendirilirken aynı anda
inspeksiyon da yapılmalıdır. Bu sırada hasta mutlaka soyulmalıdır.
Bunun için acil şartlarda hastanın elbiseleri kesilerek çıkarılmalıdır.
Bu sırada hastanın duruş postürü, deformite, şişlik, ekimoz, fonksiyon
kaybı, renk değişikliği gözlenmelidir. Eğer deformite şeklinde duran
ekstremite var ise öncelikle ekstremitenin dolaşımı ve nörolojik de-
ğerlendirilmesi yapılmalı; sonra ekstremite iki elle tutularak traksiyon
ile deformite düzeltilmelidir. Daha sonra sağlam olduğunu düşündü-
ğümüz ekstremite ve eklemlerden başlayarak eğer hasta ile koopere
olunabiliyor ise aktif hareket yapması istenerek hızlı bir gözlem ya-
pılır.
Gözlem sonrası ekstremite ve eklemlerin nazikçe palpasyonu yapı-
larak hassasiyet olan bölgeler saptanır. Servikal ve torakolomber
bölge vertebraları, klavikular bölge, torakal bölge ve pelvis mutlaka
palpe edilmelidir. Genellikle birden fazla hassasiyet noktası vardır. Bu
muayene sırasında ekstremitelerin nabız, kapiller dolaşım, his motor
fonksiyonları mutlaka değerlendirilmelidir.
Omurga Kırıkları: Medulla spinalisi koruyan vertebraların kırıklarında
kalıcı felçler meydana gelebilir. Olası bir vertebra yaralanmasından
şüphelenmek hastayı değerlendiren kişinin sorumluluğundadır. Oto-
mobil ve motosiklet kazaları, yüksekten düşmeler, su sporlarından
dalma kazalarında vertebra kırıkları daha sık görülür. Vertebra kırıkla-
rında kırık vertebra bölgesinde ağrı ve proces spinosuslara bastırmak
ile hassasiyet vardır. Ekstremitelerde uyuşukluk, karıncalanma veya
tam nörolojik kayıp olabilir veya olmayabilir. İstemli olarak parmakları
veya kol, bacak oynatması kontrol edilir. Sırt ve boyun ağrısı olan hiç
kimse harekete zorlanmamalıdır. Eğer hastanın şuuru kapalı ise ver-
tebra kırığı oluşturabilecek travma geçirmiş kişiler de aksi kanıtlanın-
caya kadar vertebra kırığı varmış gibi kabul edilmelidir.
Açık Kırıklar: Ekstremitede yumuşak doku yaralanması, cilt bütünlü-
ğünün bozulup bozulmadığı mutlaka gözlenmelidir. Kırık dış yüzey ile
ilişkili ise açık olarak tanımlanır. Açık kırığın temel acil prensipleri yara
debridmanı ve kırığın bol fizyolojik serumla (% 0.9 NaCl) irrigasyonu,
kırığın tespiti, antibiyotik ve tetanos korumasıdır. Açık kırıkların te-
davileri mümkün olduğu kadar erken yapılmalı, enfeksiyon gelişmesi
önlenmelidir. Açık kırıklar ortopedi ve travmatolojide yaygın olarak
Gustilo’ya(büyüklüklerine eşlik eden damar sinir yumuşak doku kay-
bına) göre değerlendirilir.
Kanamalar: Kanamalar genellikle vücudun pıhtılaşma mekanizmaları
sayesinde 6-10 dakika içerisinde durur. Ciddi damar yaralanmaları
olan hastalarda bazen pıhtılaşma mekanizması kanamayı durduramaz
ve mutlaka müdahale gerekir.
Kanama kontrolü basittir; ana arter üzerine direkt lokal bası uygula-
yarak sağlanabilir. Baskı lokal kan akımını durdurur ve pıhtılaşmanın
oluşumunu sağlar. Yaranın yakınındaki artere baskı yapmak için ka-
namanın vücuda yakın kısmına turnike uygulanabilir veya pnömatik
(havalı) basınçlı aletler kullanılabilir. Turnike alt ekstremitede uyluğa,
üst ekstremitede ise kola (en fazla 2 saat) uygulanmalıdır. Daha uzun
sürelerde dolaşım bozukluğuna yol açabilir. Turnike zamanı kayıt edil-
meli ve hasta acilen hastaneye sevk edilmelidir.
Atelleme: Eğer hastanın hayatı tehlikede değil ise hasta taşınmadan
önce yaralı ekstremite mutlaka atellenmelidir. Atelleme ağrıyı azaltır,
hastanın transportunu kolaylaştırır. Atelleme ile;
1. Kemik uçlarının kas, omurilik (medulla spinalis) ve damarlara zarar
vermesi engellenir.
2. Kapalı kırığın açık kırık haline gelmesi önlenir.
3. Kemik uçlarının damarlara baskı yaparak ekstremitenin dolaşımı-
nın bozulması engellenir.
4. Hastanın ağrısı azalır.
5. Hastanın nakli kolaylaşır.
Eğer ekstremitede kırık mevcut ise atelleme işlemi mutlaka hafif bir
traksiyon ile yapılmalıdır. Kırık kemiklerde dizilim sağlanmalıdır. Atel-
leme sonrası ekstremitenin çok iyi takip edilmesi gerekir. Atel içeri-
sinde iken ekstremitenin ödemi veya kanaması artmaya devam eder
ise atel bir süre sonra sıkmaya başlar ve dolaşım sorunu yaratır, bu
durum iyatrojenik kangren oluşturabilir. Atelleme için hazır ateller,
alçı ateller veya çevremizde bulabileceğimiz tahta, plastik vb. madde-
ler kullanılabilir. Üst ekstremitelerin eşarp tespiti çoğu kez yeterlidir.
Taşınma-Transport: Atellenmiş hastanın transportu kesin bir plan ge-
rektirir. Hasta sedyeye veya sedye görevi görecek bir kapı, büyük bir
tahta parçasına vb. bir blok halinde alınmalıdır. Omurga kırığı şüphesi
olan hasta battaniye benzeri içinde torbalanarak asla taşınmamalıdır.
Eğer servikal vertebra yaralanması şüphesi var ise mutlaka boyun ya-
kalığı (servikal kollar) takılmalı, eğer yok ise mutlaka bir kişi sadece
başı tutmalıdır. Servikal vertebra kırıklarında kırık fragmanlarının ba-
zen 1-2 mm hareketi bile medulla spinalisi yaralayabilir. Sedye üze-
rinde boynun iki tarafına boyun hareketini önlemek için kumaş kum
torbası, taş vb. konulmalı ve hastanın başı kemer veya uzun bir bez
ile tespit edilerek taşınma sırasındaki hareketle yaralanma hatta ölüm
önlenmelidir. Stabil durumlarda ise hasta sedyeye alınırken taşıyan
kişiler hastanın bir tarafında olmalı ve koordineli bir şekilde taşıma
işlemi yapılmalıdır.
Taşınması gerekli pediatrik hastalar değişik boydadırlar. Çoğu taşıma
malzemesi erişkinler için yapılmıştır ve büyüktür. Bu yüzden çocuklar
sedyeye tespit edilmelidir. Taşıma sırasında eğer mümkün ise anne
veya babasının çocuğun yanında eşlik etmesi önemlidir. Çocukların
vücut yüzeyi göreceli olarak daha fazladır ve bu yüzden çok çabuk ısı
kaybederler. Isı kaybını önlemek için soğuk havalarda üzerleri daha
özenle kapatılmalıdır. Yaşlı hastaların görme ve işitme duyguları, hare-
ketleri yavaşlamıştır. Bu nedenle bu hastaların ikincil yaralanma riski
çok artmıştır. Özellikle yaşlı kadın hastalarda osteoporoz mevcuttur
ve kemikleri daha kolayca, minimal bir travma ile kırılabilir. Hastanın
ambulansa transferi ve hastaneye nakli, hasta emniyetli bir şekilde
hastaneye ulaşmadan tamamlanmış sayılmaz. (20).
41
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
kaynaklar
1. WHO Injury Chart Book 2002. Department of Injuries and Violence Prevention
Noncommunicable Diseases and Mental Health Cluster, World Health Organization, Geneva, 2002.
2. The World Report on Traffic Injury Prevention 2004. The Fundementals, Chapter One, Geneva,2004.
3. Bertan M., Çakır B. Halk Sağlığı Yönünden Kazalar, (Bertan M., Güler Ç., Halk Sağlığı Temel Bilgiler, Ankara, 1997).
4. ‘Trafik Güvenliği Çalışma Grubu Raporu, 9. Ulaştırma Şurası’ Erişim Tarihi:
www.ubak.gov.tr/tr/sura/ kara/RAP2.doc, Erişim Adresi: 24.03.2004.
5. T.C. Karayolu İyileştirmesi ve Trafik Güvenliği, Trafik Güvenliği Projesi Sweroad, Ana Rapor,Aralık 2001.
6. T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bakım Dairesi Başkanlığı, Trafik Şubesi Genel Müdürlüğü, Trafik Kazaları Özeti 2003.
7. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, Trafik İstatistik Bülteni, Şubat, 2006.
8. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, Trafik İstatistik Bülteni, Aralık, 2005.
9. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Karayolu Trafik Kaza İstatistikleri 2001, Ankara, Şubat 2003.
10. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, Trafik İstatistik Yıllığı 2002.
11. ‘Trafik İstatistik Bülteni, Aralık 2003’
12. Coşkun, M., Ocaklı, H., Saz, G. Z., Demir İ., Türkiye’de Trafik Eğitimi ve Jandarmanın Durumu, 1. Trafik ve Yol Güvenliği Kongresi, 2002.
13. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu,
14. ‘Türkiye’de Karayolu Trafik Kazaları İstatistik Analizi’ Erişim Adresi:
http://idari.cu.edu.tr/sempozyum/ bil56. htm, Erişim Tarihi: 02.03.2004.
15. Karacasu M., Bilgiç Ş. Türkiye’de Trafik Kazalarının Meydana Geliş Sebeplerinin Genel Değerlendirilmesi, Uygulamaya Yönelik Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Trafik 2000 Sempozyumu,Samsun.
16. ‘Alkolün Etkileri’ Trafik Eğitim Araştırma Dairesi Başkanlığı, Erişim Adresi: www.egm.gov.tr/teadb/ modulanasayfa.htm, Erişim Tarihi: 24.03.2004.
17. ‘Neden Emniyet Kemeri?’ Trafik Eğitim Araştırma Dairesi Başkanlığı, Erişim Adresi:www.egm.gov.tr/teadb/modulanasayfa.htm,
18. WHO World Report 2003, Chapter Six, Neglected Global Epidemics: Three Growing Threats, 2003.
19. Kraus, J., Peek-Asa, C., Vimalachandra D., Injury Control: The Public Health Approach, Maxcy-Rosenau-Last, Public Health&Preventive Medicine, Wallace Robert B., MD, Msc., USA,1998, Syf: 1209-1210.
20. Dr. Ünal Kuzgun:Yaralının Ortopedik Açıdan Değerlendirilmesi, İlkyardım ve Transportu www.İstanbultabib.org
Trabzon’un Maçka İlçesi’nin Altındere Köyü sınırları içinde Altındere Vadisi’ne hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş
olan Sumela Manastırı, halk tarafından “Meryemana Manastırı” olarak anılır. Vadiden yaklaşık olarak 300 metre yükseklikte bulunan yapı,
manastırların şehir dışında, ormanlarda ve mağaralarda kurulması geleneğini bozmamıştır.
Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını siyah anlamına gelen “melas” sözcüğünden aldığı rivayet edilmektedir. Ancak iki görüş
ortaya atılmaktadır; ilk görüşe göre bu isim Manastır’ın kurulduğu koyu renkli Karadağlardan, diğer görüşe göre ise Manastır’daki Meryem
tasvirinin siyah renginden gelmektedir.
Foto
ğraf
lar:
Meh
met
Ham
urka
roğl
u
Sumela (Meryemana)Manastırı
42
gezi
Sumela Manastırı’nın kuruluşu-na dair de çeşitli rivayetler var-dır ve bunlar arasında en yaygın olanına göre; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip Manastır’ı kurmuşlardır. Barba-bas ile Sophronios rüyalarında Hz. Meryem’i görmüşler ve rü-yalarında Meryem onlara bir manastır yaptırmalarını söylemiş daha sonra da yerini tarif etmiş-tir. Bu rüyadan sonra rahipler de-niz yoluyla Trabzon’a gelmişler ve gördükleri rüyaları birbirlerine an-
kuruluşundan sonraki 1000 yıllık tarihi hala tam olarak bilin-memektedir. Ancak 6. yüzyılda İmparator Justinianus’un isteği üzerine Manastır’ın Belisarios ta-rafından onarılarak genişletildiği-ne dair kaynaklar mevcuttur.
Manastır 13. yüzyıldan bugü-ne kadar aynı şekilde varlığını sürdürmüştür. 1204 yılında kurulan Trabzon Komnenos-ları Prensliği’nden III. Alexios zamanında Manastır’ın önemi artmış ve çıkarılan fermanlarla Manastır’dan gelir sağlanmıştır.
latmışlardır. Rüyalarında gördük-leri yeri arayan rahipler, Maçka Altındere Vadi’sindeki Karadağ’ın 300 m yüksekliğinde buldukları mağarada Manastır yapmaya karar vermişlerdir. Mela Dağı’nın sarp kayalığında bu mağaranın yüzyıllar boyunca oyularak büyü-tülmesi sonucunda Manastır bu-günkü kartal yuvası görüntüsünü almıştır. Manastır’ın yapımına ne zaman başlandığı kesin olarak bilinmemekle beraber M.S. 375-395 yılları arasında Kapadokya stili inşa edildiği yönünde bir gö-rüş hakimdir. Ancak Manastır’ın
III. Alexios’un oğlu III. Manuel ve sonraki prensler döneminde de Sumela zenginleştirilmiştir.
Osmanlı zamanında ise Doğu Karadeniz kıyılarının Türk ege-menliğine girmesi ile Sumela Manastırı’nın hakları korunmuş ve imtiyazlar verilmiştir. 18. yüz-yılda birçok bölümü yenilenen Manastır fresklerle süslenmiştir ve 19. yüzyılda büyük binaların dahil edilmesiyle olağanüstü bir görünüm kazanmıştır. Manastıra Yavuz I. Selim (1512-1520) iki şamdan armağan etmiştir. Ayrıca
43
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
Trabzon fatihi II. Mehmed’in de manastırın haklarını tanıdığını bil-diren bir fermanı muhafaza edil-miştir. Ayrıca Sultan I. Beyazıt, I. Selim, II. Selim, III. Murat, İbra-him, IV. Mehmet, II. Süleyman, Mustafa ve III. Ahmet tarafından verilmiş fermanların varlığı da bilinmektedir. 19. yüzyılda son şeklini alan Manastır, gezginlere ilham vermiş ve pek çok yazıya konu edilmiştir.
Rusların 1916-1918 yılları ara-sında Trabzon’u işgal etmeleriyle Manastır’a el konulmuş, 1923’ten sonra ise Manastır tamamen bo-şaltılmıştır. 1910 yıllarında 100’e yakın keşişi barındıran Manastır-daki bazı kıymetli eşyalar değişen
fresklerle süslenmiştir. Sumela Manastırı’nda yer yer sökülerek alınmış olan ve oldukça harap bir görünüm taşıyan fresklerde işle-nen başlıca konular İncil’den alın-mış sahneler, Hz. İsa ve Meryem Ana hayatıyla ilgili tasvirlerdir.
Dar ve uzun bir merdiven Ma-nastır’ın ana girişine ulaşmayı sağlamaktadır ve giriş kapısının yanında muhafızlar tarafından kullanılan odalar bulunmaktadır. Yine bir merdivenle buradan iç avluya inilmektedir. Sol tarafta ise Manastır’ın temel yapısını teş-kil eden ve kilise haline dönüştü-rülen mağaranın ön kısmında manastır binaları bulunmaktadır. Ayazma (agiasma) da girişin sol
politik şartlar nedeniyle 1922 yı-lında Manastır’a 400 metre uzak-lıktaki Agia Barbara Kilisesi’ne saklanmıştır ve 1923’te de mü-badele ile Yunanistan’a gitmiş-lerdir.
Sumela Manastırı’nın ana bölüm-leri şu şekildedir; Ana Kaya Kilise-si, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ve kutsal ayazma. Manastır’ın girişinde su getirdiği anlaşılan ve yamaca yaslanmış olan bü-yük bir su kemeri mevcuttur ancak çok gözlü olan bu keme-rin büyük bir bölümü yıkılmıştır. Manastır’ın ana bölümlerinden olan Kaya Kilisesi’nin ve ona biti-şik olan şapelin iç ve dış duvarları
tarafında olup kutsal kabul edil-mektedir ve 100 metre yüksek-likteki kayalıktan damlayan su içilebilir özelliklere sahiptir.
Seksen sekiz basamaklı bir merdivenden geçerek ulaşılan Manastır’ın girişinde sağ tarafta ise “Sumela Kitaplığı” yazılı bir kütüphane bulunmaktadır. Daha önce çatısının ahşap olduğu sanı-lan bina binlerce kitabı muhafaza etmekteydi. Burada ceylan derisi üzerine yazılmış çok değerli İncil ile yine ceylan derisi üzerine yazıl-mış 17 kitap; İstanbul’un fethine kadar Bizans İmparatorluğu’nun ve Pontos İmparatoru David ile Osmanlı Padişahı’nın yazdıkları fermanlar ve beratlar mevcut-
44
gezi
45
tu. Ancak 18. yüzyılda çıkan bir
yangın sonucu kitapların çoğu ve
değerli vesikalar yanmış, kurtarı-
lan kitapların ise bir kısmı kaybol-
muştur.
Yüzyıllardır ayakta duran yapı za-
mana karşı fire verse de hala tüm
den bir patika yolla ulaşılabilmesi
sağlanmıştır.
Sumela Manastırı’nın bulunduğu alan Orman Bakanlığı’nca Milli Parklar statüsüne alınmıştır ve Kültür Bakanlığı’nca yürütülen projelerle zaman zaman onarım çalışmaları yapılmaktadır.
ihtişamı ile ziyaretçilerini büyü-
lüyor. 1962 yılında merdivenleri
ve kapısı tamir ettirilerek turist-
lerin ziyaretleri için daha elverişli
şartlara kavuşturulan Manastır
hayranlık uyandırmaktadır.1972
yılında ise örenyeri olarak ziya-
rete açılan yapıya orman içerisin-
Deniz turizmine alternatif olan
kültür ve tarih turizminin liste ba-
şında yer alan Sumela Manastırı,
ziyaretçileri için eşsiz bir dene-
yim sunarken Trabzon turizmine
de katkı sağlayarak yöre halkına
destek olmaktadır.
NASIL GİDİLİR?
Maçka’ya 17 km. uzaklıktaki Sümela Manastırı’na Trabzon Meydanı’ndan ya da Maçka’dan kalkan dolmuşlarla ulaşmak mümkündür. Özel aracınızla Manastır’ın 200 metre yakınındaki Hagia Barbara Şapeli’ne kadar gidebilirsiniz. Dolmuşlar ise yolcularını Altındere Milli Park Tesisleri’nde bırakır. Buradan ormanın içindeki patikadan veya araç yolundan yürüyerek yaklaşık yarım saat sonra Manastır’a ulaşabilirsiniz. Ayrıca Maçka’da ve Milli Park Tesisleri’nin içinde konaklama olanağı da vardır.
TRABZON YEMEKLERİ
Türk yemeklerinin eşsiz örneklerinin başında Trabzon’un kendine özgü ve lezzetli yemekleri gelir. Yörenin en önemli tarım ürünü karalahanadan onlarca farklı yemek yapılır. Zira hamsi de artık Trabzon’la özdeşleşmiştir ve hamsi ile yapılan yemekler başka hiçbir coğrafyada aynı lezzette değildir. Bu yemeklerden bazılarını sıralayacak olursak; hamsi pilavı, hamsi tava, hamsi kuşu, hamsi kaygana, hamsi ekmeği, karalahana çor-bası, karalahana sarması, lahana mancısı, lahana gülyası, lahana kavurması, mısır lapası, mısır ekmeği, kuru ve taze fasulye tavası, pırasa çor-bası, patlıcan kızartması, sütlü kabak, sac yufkası, hamsi salatası, hamsi haşlaması, hamsi salamurası, hamsi güveci, hamsi oturtması, hamsi kiremidi, hamsi pilaki, hamsi böreği, beyaz lahana salatası, laz böreği, Hamsiköy sütlacı, hoşmak, merucan tavası, ısırgan yemeği, sarımsaklı fasulye, pazı mıhlaması, ısırgan püresi, borani, kabaklı pide, mısır dolması, fasulye böreği, pazı burması, lamesli pide, zumur, kaz kaldıran, tomara kayganası ve hoşmeri Trabzon mutfağının vazgeçilmez yemekleridir.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
HER İKİ TARAFTANDARALAN KAPLAMA
YANDAN RÜZGAR
KASİSLİ YOL
ANA YOL-TALİ YOL KAVŞAĞI
OKUL GEÇİDİ
DÜŞÜK BANKET
DEMİRYOLU GEÇİDİ YAKLAŞIM LEVHALARI
(SOL-SAĞ)
TEHLİKE UYARI İŞARETLERİ
EHLİ HAYVANLARGEÇEBİLİR
İKİ YÖNLÜ TRAFİK
KAYGAN YOL
ANA YOL-TALİ YOL KAVŞAĞI
BİSİKLET GEÇEBİLİR
SAĞDAN ANA YOLA GİRİŞ
VAHŞİ HAYVANLARGEÇEBİLİR
SAĞDAN DARALAN kAPLAMA
GEVŞEK MALZEMELİ ZEMİN
ANA YOL-TALİ YOL KAVŞAĞI
GİZLİ BUZLANMA
SOLDAN ANA YOLA GİRİŞ
TEHLİKELİ EĞİM (İNİŞ)
IŞIKLI İŞARET CİHAZI
AÇILAN KÖPRÜ
KONTROLSÜZ KAVŞAK
GEVŞEK ŞEV
KONTROLSÜZ DEMİRYOLU GEÇİDİ
KONTROLSÜZ DEMİRYOLU GEÇİDİ
(EN AZ İKİ HAT)
TEHLİKELİ EĞİM (ÇIKIŞ)
HAVAALANI - HAVALİMANI(ALÇAK UÇUŞ)
DENİZ VEYA NEHİR KIYISINDA BİTEN YOL
ANA YOL-TALİ YOL KAVŞAĞI
YAYA GEÇİDİ
DÖNEL KAVŞAK
ENGEL İŞARETİ
TEHLİKELİ VİRAJ YÖN LEVHALARI
DEMİRYOLU GEÇİDİ YAKLAŞIM LEVHALARI
(SOL-SAĞ)
DEMİRYOLU GEÇİDİ YAKLAŞIM LEVHALARI
(SOL-SAĞ)
KÖPRÜ BAŞI LEVHALARI (SOL-SAĞ)
ONARIM YAKLAŞIM LEVHALARI
DÖNÜŞ ADASI EK LEVHASI
REFÜJ BAŞI EK LEVHASI
YOLDA ÇALIŞMA
SOLDAN DARALAN kAPLAMA
DİKKAT
ANA YOL-TALİ YOL KAVŞAĞI
KONTROLLÜ DEMİRYOLU GEÇİDİ
KONTROLSÜZ DEMİRYOLU GEÇİDİ
(TEK HAT)
SAĞA TEHLİKELİ VİRAJ SOLA TEHLİKELİ VİRAJ SAĞA TEHLİKELİ DEVAMLI VİRAJLAR
SOLA TEHLİKELİ DEVAMLI VİRAJLAR
%10 %10
TRAFİK TANZİM İŞARETLERİ
YOL VER
BİSİKLET GİREMEZ
EL ARABASI GİREMEZ
SOLA DÖNÜLMEZ
BÜTÜN YASAKLAMA VE KISITLAMALARIN SONU
İLERİ VE SAĞA MECBURİ YÖN
HER İKİ YANDAN GİDİNİZ
MECBURİ ATLI YOLU SONU
DUR
MOPET GİREMEZ
TRAKTÖR GİREMEZ
U DÖNÜŞÜ YAPILMAZ
HIZ SINIRLAMASI SONU
İLERİ VE SOLA MECBURİ YÖN
ADA ETRAFINDA DÖNÜNÜZ
MECBURİ ASGARİ HIZ
KARŞIDAN GELENE YOL VER
KAMYON GİREMEZ
BELİRLİ MİKTARLARDAN FAZLA PATLAYICI VE PARLAYICI MADDE
TAŞIYAN TAŞIT GİREMEZ
ÖNCEKİ TAŞITI GEÇMEK YASAKTIR
GEÇME YASAĞI SONU
SAĞA VE SOLA MECBURİ YÖN
MECBURİ BİSİKLET YOLU
MECBURİ ASGARİ HIZ SONU
GİRİŞİ OLMAYAN YOL
OTOBÜS GİREMEZ
TEHLİKELİ MADDE TAŞIYAN TAŞIT GİREMEZ
KAMYONLAR ÖNDEKİ TAŞITI GEÇMEK
YASAKTIR
KAMYONLAR İÇİN GEÇME YASAĞI SONU
İLERİDEN SAĞA MECBURİ YÖN
MECBURİ BİSİKLET YOLU SONU
ZİNCİR TAKMAK MECBURİDİR
TAŞIT TRAFİĞİNE KAPALI YOL
TREYLER GİREMEZ
BELİRLİ MİKTARLARDAN FAZLA SU KİRLETİCİ MADDE
TAŞIYAN TAŞIT GİREMEZ
AZAMİ HIZ SINIRLAMASI
SAĞA MECBURİ YÖN
İLERİDEN SOLA MECBURİ YÖN
MECBURİ YAYA YOLU
ZİNCİR TAKMA MECBURİYETİ
SONU
MOTOSİKLET HARİÇ MOTORLU TAŞIT
TRAFİĞİNE KAPALI YOL
YAYA GİREMEZ
MOTORLU TAŞIT GİREMEZ
SESLİ İKAZ CİHAZLARININ
KULLANIMI YASAKTIR
SOLA MECBURİ YÖN
SAĞDAN GİDİNİZ
MECBURİ YAYA YOLU SONU
TEHLİKELİ MADDE
TAŞIYAN TAŞITLARIN
İZLEYECEKLERİ MECBURİ YÖN
TEHLİKELİ MADDE
TAŞIYAN TAŞITLARIN
İZLEYECEKLERİ MECBURİ YÖN
TEHLİKELİ MADDE
TAŞIYAN TAŞITLARIN
İZLEYECEKLERİ MECBURİ YÖN
MOTOSİKLET GİREMEZ
AT ARABASI GİREMEZ
TAŞIT GİREMEZ
GENİŞLİĞİ .....METREDEN FAZLA
OLAN TAŞIT GİREMEZ
YÜKSEKLİĞİ ..... METREDEN FAZLA OLAN
TAŞIT GİREMEZ
UZUNLUĞU ..... METREDEN FAZLA OLAN
TAŞIT GİREMEZ
DİNGİL BAŞINA ..... TONDAN FAZLA
YÜK DÜŞEN TAŞIT GİREMEZ
YÜKLÜ AĞIRLIĞI ..... TONDAN FAZLA YÜK DÜŞEN TAŞIT
GİREMEZ
ÖNCEKİ TAŞIT ..... METREDEN DAHA YAKIN
TAKİP EDİLEMEZ
SAĞA DÖNÜLMEZ
GÜMRÜK(DURMADAN GEÇMEK
YASAKTIR)
İLERİ MECBURİ YÖN
SOLDAN GİDİNİZ
MECBURİ ATLI YOLU
Temmuz - Ağustos - Eylül 2009 | Ankara Trafik Vakfı
D.2600.21 E.90
E.900.21
400 m
D.260
Radyo
TRTFM
88.8
KAVŞAK ÖNCESİ YÖN LEVHASI
İLERİKİ KAVŞAKTA SOLA DÖNÜŞ YASAĞINI
GÖSTEREN İŞARET LEVHASI
TÜRKİYE DEVLET SINIRI LEVHASI
İL SINIRI LEVHASI MESKUN MAHAL LEVHASI (İL MERKEZİ)
MESKUN MAHAL SONU LEVHASI (İL
MERKEZİ)
MESKUN MAHAL SONU LEVHASI (İLÇE
MERKEZİ)
MESKUN MAHAL LEVHASI (İLÇE
MERKEZİ)
MESKUN MAHAL LEVHASI (KÖY-BELDE-BUCAK
MERKEZİ)
MESKUN MAHAL SONU LEVHASI (KÖY-BELDE-BUCAK
MERKEZİ)
COĞRAFİ BİLGİ LEVHASI (DAĞ GEÇİDİ)
COĞRAFİ BİLGİ LEVHASI (KÖPRÜ-NEHİR)
COĞRAFİ BİLGİ LEVHASI
(DAĞ)
COĞRAFİ BİLGİ LEVHASI (GÖL)
KARAYOLLARI TEŞKİLATINA AİT BİLGİ LEVHASI
(BÖLGE MERKEZİ)
MESKUN MAHAL ve KAVŞAK ÇIKIŞI MESAFE LEVHASI
MESAFE LEVHASITEK YÖNLÜ YOL OTOYOL BAŞLANGICI OTOYOL SONU
MOTORLU TAŞIT YOLU BAŞLANGICI
MOTORLU TAŞIT YOLU
SONU
İLKYARDIM
JANDARMA
OTEL veya MOTEL
YÜZME YERİ
YÜZÜLMEZ ÖNCELİĞİOLAN YÖN
İKİ YÖNLÜYOL
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
ŞERİT DÜZENLEME LEVHALARI
LOKANTA ÇAYHANE veya
KAFETERYA
ÇEŞME PİKNİK YERİ YÜRÜYÜŞBAŞLANGICI
KAMP YERİ KARAVANLI KAMP YERİ
GENÇLİK KAMPI
TURİZM DANIŞMA
ALT GEÇİT ÜST GEÇİT
ANA YOL
POLİS YANGIN TEHLİKESİ
RADYO BÖLÜNMÜŞ YOL ÖNCESİ
YÖN LEVHASI
ÇADIRLI ve KARAVANLI KAMP YERİ
TÜNEL HASTANE DURAK TELEFON AKARYAKITİSTASYONU
TAMİRHANE
KAVŞAK ÖNCESİ ŞERİT SEÇİM
LEVHASI
TÜRKİYE HIZ SINIRLARI LEVHASI
KAVŞAK İÇİ YÖN LEVHASI
KAVŞAK İÇİ YÖN LEVHASI(TURİSTİK MAHAL)
KAVŞAK İÇİ YÖN LEVHASI(HAVAALANI)
KAVŞAK İÇİ YÖN LEVHASI
(KAMP YERİ)
REFÜJ ORTASI YÖN LEVHASI
GİRİŞİ OLMAYAN
YOL KAVŞAĞI
GİRİŞİ OLMAYAN
YOL KAVŞAĞI
GİRİŞİ OLMAYAN
YOL KAVŞAĞI
İLERİ ÇIKMAZ
YOL
KAPLAMA ÜSTÜ YÖN LEVHASI
TEHLİKE BİLGİ İŞARETLERİ