trudi canavan - Çırak meydan okuma

208

Upload: burak-soyhan

Post on 28-Mar-2016

324 views

Category:

Documents


42 download

DESCRIPTION

Kara Büyücü Cilt4

TRANSCRIPT

Page 1: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma
Page 2: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Trudi Canavan Kara Büyücü Serisi Cilt4 Çırak Meydan Okuma Bölüm 1 Sonea'nın İyi Şansı Akademi Müdürü, eğildiği masasından kafasını kal- dırarak içeriye kimin girdiğine baktı. Sonea, belki de ilk kez, Müdür'ün yüzünde görmeye alıştığı o ekşi ifadenin kaybolduğunu gördü. Jerrik hızla ayağa kalktı. "Sizin için ne yapabilirim Yüce Lord?" "Sonea'nın eğitimi hakkında konuşmak istiyordum. Raporunuzu okudum; Sonea'nın kimi konulardaki ek- sikliği beni endişelendirdi." Jerrik şaşkın gözüküyordu. "Sonea'nın gelişimi olduk- ça tatmin edici." "Savaşçı Becerileri'ndeki notları vasat düzeyde." "Ah..." Jerrik Sonea'ya baktı. "Bir çırağın bu dönemde, disiplinlerden birinde daha az yetenek göstermesi oldukça olağandır. Savaşçı Becerileri'nde parlamasa da kötü not- lar almıyor." "Yine de bu zayıflığın ortadan kalkmasını istiyorum. Sanırım Lord Yikmo iyi bir öğretmen olacaktır." "Lord Yikmo mu?" Jerrik'in kalın kaşları kalktı, sonra birleşerek çatıldı. "Yikmo akşamları eğitim vermez; fakat Sonea başka konularda akşam dersleri alırsa, bu ona gün 7 TRUDİ CANAVAN içinde gerekli zamanı kazandıracaktır." "Sanırım dün Savaşçı Becerileri dersini kaçırdı." "Evet," diye yanıt verdi Jerrik. "Genelde aradan sonra bir sınav uygularız ama bunun yerine Lord Yikmo'nun ha- zırlayacağı bir değerlendirme raporu daha uygun olacak-

Page 3: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tır." Masasına baktı. "Sonea'nın için gelecek yıl programını şimdiden hazırlayabilirim isterseniz. Fazla uzun sürmez." "İyi olur. Sonea programını alması için burada kalsın. Teşekkürler Müdür Jerrik." Sonea'nın yanındaki varlık uzaklaştı. Kapı kapandı- ğında derin bir nefes aldı ve yavaşça bıraktı. Gitmişti... Sonunda... Jerrik tekrar koltuğuna oturdu. Eliyle masanın yakı- nındaki ahşap bir sandalyeyi işaret etti. "Otur Sonea." Sonea söyleneni yaptı. Derin bir nefes daha alırken, kaslarındaki gerginliğin geçmeye başladığını hissetti. Rothen'den ayrıldıktan sonra gelişen her şey kötü bir rüya gibiydi. Akkarin'in peşinden; bir hizmetkarın, kendi- sine kalacağı odayı gösterdiği konutuna gitmişlerdi. Kısa bir süre sonra da Çıraklar Makamı'ndan eşyaları gelmişti. Başka bir hizmetkar bir tepsi yemek getirmişti; ama Sonea kendini aç hissedemeyecek kadar endişeliydi. Bu- nun yerine küçük bir pencerenin yanma oturup dışarıyı izlemeye başlamıştı. Avluda dolaşan büyücü ve çırakların pek farkında değildi aslında, bu durumdan kurtulmanın bir yolu olup olmadığını düşünüyordu. 8 Çırak - Meydan Okuma Aklına ilk olarak varoşlara kaçmak geldi. Büyüsünü kontrol edebildiğine göre Hırsızlar, ona aralarında seve seve bir yer verirdi. Faren'in, kendisini eğitmesi konu- sunda ikna edemediği Senfel'i saklayabilmişlerdi. Onu da saklayabilirlerdi. Fakat ortadan kaybolursa Akkarin, Rothen'i ceza- landırabilirdi. Ama Rothen'i önceden uyarırsa; Yüce Lord, kendisinin ortadan kaybolduğunu öğrenmeden önce Rothen, Lonca'ya Akkarin'in kara büyü yaptığını söyleye- bilirdi. Lorlen de tehlikede olacağından, onu da uyarma- lıydı. Evet, ikisini de uyarıp zamanlamasını da iyi ayarlar- sa Akkarin'in, konuşmalarını engelleme şansı olmazdı. Peki ya sonra? Lonca, Akkarin'e tavır alacaktı. Lorlen böyle bir savaşı kazanamayacaklarına inanıyordu, çünkü Akkarin'i herkesten daha iyi tanıyordu. Yani, eğer kaçarsa Lonca'yı ve büyük ihtimalle bütün Kyralia'yi harap edecek bir yıkıma sebep olabilirdi. Lonca'nm kaderinin kendi ellerinde olduğunu an- lamıştı. Onun, basit bir varoş kızının... Fakat Lonca üze- rinde sahip olduğu bu ani güç, ona hiçbir tatmin hissi ver-

Page 4: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

memişti. Aksine hissettiği hüsran ve korkudan dolayı ken- dini oldukça kötü hissediyordu. Bahçelikler gecenin gölgeleri altında kaybolduktan çok sonra hizmetkar bir içecekle dönmüştü. Uyutucu ilacın hafif aromasını fark eden Sonea; hepsini içip yabancı, aşırı yumuşak yatağa kıvrılırken, üzerine çöken uyuşuk- luğu mutlulukla kabul etmişti. Sabah, telaşlı hizmetkar yeni bir cüppe ve kahvaltılık 9 TRUDİ CANAVAN getirmişti. Sonea birkaç lokma yemeyi başarmıştı; fakat Akkarin geldiğinde buna pişman olmuştu. Korkusu yüzünden kendini yine hasta hisseden Sonea, Yüce Lord ile birlikte Akademi'ye, Jerrik'in ofsine gelmişlerdi. Yolda çırakların yanından geçmişler miydi? Çıraklar her zaman yaptıkları gibi Akkarin geçerken sessizleşmişler miydi? Hiçbir şey hatırlayamıyordu... Jerrik'in hareketleri hızlanmış, kaşları yoğunlaşma ifadesiyle çatılmıştı. Diğer büyücüler arasında Yüce Lord'u gördüğü her seferinde, ona korkuyla karışık bir saygıyla yaklaştıklarını görmüştü. Bu davranış Yüce Lord unvanı yüzünden veya başka bir sebepten miydi? Yoksa ondan; sebebini bilmeden, içgüdüsel olarak mı korkuyorlardı? Jerrik'i izlerken başını salladı. Program ve sınavlar şu an o kadar önemsiz görünüyordu ki... Jerrik gerçekte ne- ler olduğunu bilseydi; bütün bu yazışmalar, sınavlar hiç ilgisini çekmez, aksine Akkarin'e duyduğu saygı da yok olurdu. Ama bilmiyordu ve Sonea da ona söyleyemezdi. Jerrik aniden ayağa kalktı. Bir dolaba gidip içinden yeşil, kırmızı, mor renklerde üç adet kutu çıkardı. Odanın bir duvarını kaplayan yüksek ama dar kapıların önüne gidip, elini ilkinin kulpunun üzerinde gezdirdi. Bir tıkırtı sesi geldi ve kapı açıldı. Kapı açılınca raflar ortaya çıktı. Parmağını raflardan ilkinde gezdiren Jerrik, raftan, çok düzenli gözüken bir dosya aldı. Masasına geri döndü- ğünde Sonea, dosyanın üzerinde özenle yazılmış olan ken- di adını görebiliyordu. Jerrik dosyayı açıp incelemeye 10 Çırak - Meydan Okuma başladığında Sonea'nın içinde merak uyanmaya başladı. İçinde neler var acaba, diye düşündü. Büyük ihtimalle öğretmenlerin yorumlan vardır; bir de benim çalmış olmam gereken kalemle ilgili bir rapor.

Page 5: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Jerrik masasındaki üç kutuyu da açtı. İçinde, üzer- lerinde öğretmenlerin isimlerinin ve tabloların bulunduğu kağıtlar vardı. Bu kağıtlardan bazılarını seçti ve masasın- dan boş bir kağıt alıp üzerine başka bir tablo çizmeye başladı. Birkaç dakika boyunca odada duyulabilen tek ses Jerrik'in nefes alma sesleri ve kaleminin cızırtısı oldu. "Bu senin için gerçekten de büyük bir şans Sonea," dedi Jerrik başını kaldırmadan. Sonea dudaklarına kadar yükselen kahkahayı zorlukla bastırdı. "Evet, efendim," diyebildi. Jerrik başını kaldırıp Sonea'ya baktı ve kaşlarını çattı, sonra tekrar ilgisini önündeki kağıda verdi. Tabloyu biti- rince yeni bir kağıt çıkardı ve bir kopyasını çıkarmaya başladı. ' "Seneye pek boş vaktin olmayacak," dedi Sonea'ya. "Lord Yikmo gündüz ders vermeyi tercih eder, bu yüzden özel Simya dersleri alman gerekecek. Ders çalışmak için de Serbestgünü kullanmak zorunda kalacaksın. Eğer et- kin bir şekilde çalışırsan, Serbestgün sabahlarını kendi özel işlerine ayırabilirsin." Biraz durup yaptığını inceler- ken üzgünce başını salladı. "Eğer Lord Yikmo'yu ça- lışmalarınla memnun edersen bazı öğleden sonraları da sana kalabilir." 11 TRUDİ CANAVAN Sonea yanıt vermedi. Boş vaktinde ne yapacaktı ki? Akkarin, Rothen ile konuşmasını yasaklamıştı, üstelik çıraklar arasında da arkadaşı yoktu. Önündeki birkaç haftadan oldukça korkuyordu. Gelecek yılın dersleri başlamadan önce sahip olduğu boş zamanda ne yapa- caktı? Akkarin'in konutundaki odasında mı oturacaktı? Ürperdi. Hayır, oradan mümkün olduğunca uzak durmayı tercih ederdi. Tabi Akkarin izin verirse... Ya kendisini yakınında tut- mak isterse? Ya beni de şeytani işlerinde kullanmak is- terse? Bu düşünceyi kafasından atmaya çalıştı ama sonra kendini durdurdu. Ne kadar dehşet verici olursa olsun bu olasılığı göz ardı edemezdi. Rothen'e zarar vermekle tehdit edip istediği her şeyi yaptırabilirdi. Midesi dehşetle büzül- dü; her şeyi... Elleri acıyordu. Ellerine baktığında yumruklarını aç- mak zorunda kaldı. Avuçlarında dörder tane hilal şeklinde iz vardı. Ellerini cüppesine sürterken, odasına döndü- ğünde tırnaklarını kesmek için zihinsel bir not aldı.

Page 6: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Jerrik halen kağıtlara gömülmüş durumdaydı. Jerrik'in kaleminin gittikçe sayfanın altına yaklaşmasını izledi. Kalem sayfanın sonuna ulaştığında Jerrik tatmin dolu bir ses çıkardı ve sayfayı Sonea'ya verdi. "Yüce Lord'un gözdesi olarak sana ayrıcalıklı bir eğitim verilecek; fakat aynı zamanda Yüce Lord'un seçiminin ye- rinde olduğunu göstermen beklenecek. Yeni konumundan faydalanmakta bir an bile duraksama, beklentileri karşı- lamak için bu çok önemli." 12 Çırak - Meydan Okuma Sonea başıyla onayladı. "Teşekkür ederim efendim." "Gidebilirsin." Zorlukla yutkunan Sonea ayağa kalktı, eğilerek selam verdi ve kapıya doğru ilerledi. "Sonea..." Sonea omzunun üzerinden baktığında Jerrik'in dudak- larında nadir rastlanan bir gülümseme gördü. "Rothen'in gardiyanlığını özleyeceğini biliyorum. Akkarin, Rothen ka- dar iyi bir arkadaş olmayabilir; fakat seni seçerek sana büyük bir iyilik yaptı." Gülümseme kayboldu. "Çıka- bilirsin." Sonea karşılık olarak başını hafifçe eğmeye zorladı ken- dini. Kapıyı arkasından kapatırken; Jerrik'in kendisini, yüzünde düşünceli bir ifadeyle izlediğini fark etti. Arkasını dönüp planı kutusuna koydu ve geniş, tanıdık koridorda ilerlemeye başladı. Birkaç çırak, sınıfın kapısı önünde oyalanıyordu. Yan- larından geçerken Sonea'ya baktılar. Bakışlarından rahat- sız olan Sonea adımlarını hızlandırdı. Kaç kişi biliyor? Herhalde herkes. Öğrenmek için koca bir günleri vardı. Yüce Lord'un sonunda bir çırak seçtiği haberi, her halde Lonca'da kış öksürüğünden hızlı yayılmıştı. Yan koridor- dan bir öğretmen çıktı. Ona şüpheyle baktı, daha sonra gözleri cüppesinin koluna kaydı. Kaşları kalktı ve başını sanki inanamıyormuş gibi hafifçe iki yana salladı. Cüppesinin kolundaki küçük altın işli kareye baktı. Ar- malar, Evler'in mensupları tarafından taşınan aile sem- bolleriydiler. Büyücüler, Loncaya katıldıktan sonra ai- 13 TRUDİ CANAVAN lelerini ve politik bağlarını geride bıraktıkları için arma taşımazlardı. Ona giysileri getiren hizmetkar Yüce Lord'un Lonca sembolünü bir arma olarak taşıdığını, çünkü konu-

Page 7: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

munun hayat boyu süren bir bağlılık anlamına geldiğini söylemişti. Lonca onun ailesi ve Ev'i oluyordu... Ve Sonea da onun çırağıydı. Cüppesinin kolunu armayı saklayacak şekilde katlayıp sınıfının kapısına yaklaştı. Kapının dışında cesaretini toplamak için bir an duraksadı. "Günaydın Sonea." Sonea döndüğünde Lord Elben'in koridorda kendisine doğru geldiğini gördü. Elben gülümsedi, dudakları yukarı kıvnlmıştı fakat gözleri soğuktu. "Seni yeni gardiyanın dolayısıyla tebrik ederim," dedi yanına geldiğinde. Sonea eğildi. "Teşekkür ederim Lord Elben." Elben sınıfa girdi. Kendini dikleştiren Sonea da onu takip etti. "Lütfen yerlerinize, "diye gürledi Elben. "Bugün ya- pacak çok işimiz var." "Ah!" Sınıftaki sıra ve mırıldanma seslerinin üzerinden tanıdık bir ses yükseldi. "Yüce Lord'un gözdesi, mütevazı sınıfımızı varlığıyla onurlandırıyor." Sınıf bir anda sessizleşti. Bütün yüzler Sonea'ya dön- dü. Yüzlerindeki inanamaz ifadeyi gören Sonea, bu du- rumdan buruk bir keyif aldığını fark etti. Kendi sınıf arka- daşlarının en son öğrenmesi ne kadar ironikti. Biri hariç diye düzletti kendini. Regin bir sıraya dayanmış, verdiği 14 Çırak - Meydan Okuma haberin, yarattığı şaşkınlığın memnuniyetiyle sırıtıyordu. "Lütfen yerine otur Regin," diye homurdandı Elben. Regin sıranın üzerinden kayarak sandalyesine oturdu. Yerine geçen Sonea kutusunu sırasının üzerine koydu. Bunu yaparken katlamış olduğu cüppe kolu serbest kaldı ve yakınlardan bir yerden küçük bir hayret nidası duydu. Dönüp baktığında Narron'un armaya bakakaldığını gördü. "Sonea," dedi Elben. "Senin için sınıfın önünde bir yer ayırdım." Sonea baktığında gerçekten de en ön sırada bir yerin boş olduğunu fark etti. Porü'in yeri... Dönüp baktığında eski arkadaşının sınıfın arka tarafında oturduğunu gördü. Poril utandı ve Sonea'nm bakışlarından kaçınmaya çalıştı. "Teşekkür ederim lordum," diye yanıtladı Sonea, öğret- mene dönerek. "Çok naziksiniz; fakat ben burada kalmayı tercih ederim." Büyücünün gözleri kısıldı. Bir an sanki bu konuda tartışmaya hazırlanıyormuş gibi gözüktü ama sınıfa bir göz gezdirdi ve herhangi bir itirazda bulunmadı.

Page 8: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Pekala." Sandalyesine oturdu ve bir elini masasında duran düzenli bir kağıt yığınının üzerine koydu. "Bugün Simya bilginiz üzerine sınav olacaksınız," dedi sınıfa. "Şimdi size cevaplamanız için bir miktar soru vereceğim ve daha sonra da yapmanızı isteyeceğim bazı alıştırmalar olacak. Günortasmdan sonra uygulamalı sınavlara gire- ceksiniz." Elben kağıtları sınıfa dağıtırken Sonea neredeyse unut- muş olduğu bir endişenin yükselmeye başladığını hisset- 15 TRUDİ CANAVAN ti. Sınavlar... Sorulara şöyle bir göz gezdirdi ve rahatla- yarak iç geçirdi. Öğretmenlerin hor görmesine, Regin'in kendisini engellemek için yaptığı onca şeye, hatta bıktıra- cak kadar uzun süren çalışmalara rağmen dersleri olduk- ça kavramıştı. Kendisini daha iyi hissederek kutusundan bir kalem çıkardı ve yazmaya başladı. Saatler sonra sınavın bittiğini belirten gonk çaldığında sınıf hep beraber rahatlayarak iç geçirdi. "Hepsi bu kadar," dedi Elben. "Çıkabilirsiniz." Çıraklar hep beraber ayağa kalkıp, eğitmene eğilerek selam verdiler. Sınıftan çıkarlarken Sonea kendisine yö- neltilmiş birkaç bakış yakaladı. Sebebini hatırlayınca midesinin kasıldığını hissetti. "Bekle Sonea," dedi Elben, Sonea masasının yanından geçerken. "Seninle konuşmak istiyorum." Elben konuşmak için sınıf boşalana kadar bekledi. "Günortasmdan sonra," dedi Elben, "Senin için ayırdığım yere oturmanı istiyorum." Sonea yutkundu. Jerrik kendisine öğretmenlerin ay- rıcalıklı davranacağını söylediğinde bunu mu kastetmişti? Jerrik'in önerdiği gibi bundan faydalanmalı mıydı? Fakat sınıfın en önünde oturarak ne kazanabilirdi ki? Poril'in kendisi yüzünden sınıfın gözünde daha da fazla değer kaybettiği gerçeğinden başka... Başını iki yana sal- ladı. "Pencerenin yanında oturmayı tercih ederim." Elben kaşlarını çattı. "Ama artık sınıfın ön kısmında 16 Çırak - Meydan Okuma oturman daha uygun olur." Uygun mu? Birden büyük bir öfke hissetti. Bu teklifin, eğitimine yardımcı olmakla bir ilgisi yoktu, bu sadece

Page 9: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yüce Lord'un çırağına bir iyilikti. Büyük ihtimalle kendine yapılan bu tarz küçük iyilikleri Akkarin'e söylemesini bek- liyordu. Sonea acı bir kahkahayı bastırdı. Yeni gardiyanı- na mümkün olduğunca az şey anlatmaya kararlıydı. Son altı ayda öğrendiği şeylerden biri de; sınıftaki önemsiz gözüken sosyal düzeni bozmamak gerektiğiydi. Poril'in yerine oturmak, sadece sıra değiştirmekten öte bir anlam taşıyacaktı. Çıraklar onu zaten sevmiyorlardı, onlara daha fazla sebep vermesine gerek yoktu. Elben'e baktı, büyücü kollarını kavuşturmuş ona bakıyordu. Öfkesinin, karşı koyma isteğini güçlendirdiğini hissetti. "Her zamanki yerimde oturacağım," dedi Elben'e. Elben'in gözleri kısıldı; fakat Sonea'nm bakışlarında duraklamasına sebep olacak bir şeyler görmüş gibi duru- yordu. Dudaklarını düşünceli bir şekilde birbirine bastırdı. "Ön tarafta izlemesi ve duyması çok daha kolaydır," diye açıklamaya çalıştı. "Ben sağır değilim Lord Elben, gözlerim de bozuk değil." Elben'in çenesi kasıldı. "Sonea," İyice yaklaşıp kısık sesle konuşmaya başladı, " Eğer ön taraftaki sıraya oturmazsan sanki... sanki seni ihmal ediyormuşum gibi görünecek..." "Belki de Akkarin'e istediğim yere oturmama izin ver- mediğinizi söylemeliyim." Elben'in gözleri büyüdü. "Onu böyle küçük şeyler için 17 TRUDİ CANAVAN rahatsız etmemelisin..." Sonea gülümsedi. "Benim nerede oturduğumla ilgile- neceğinden şüpheliyim zaten." Elben, Sonea'yı sessizce tarttı ve sonra başıyla onay- ladı. "Pekala. İstediğin yerde oturabilirsin. Çıkabilirsin." Sonea koridora çıktığında kalbinin çılgınca attığını fark etti. Ne yapmıştı? Çıraklar asla öğretmenlerle tartışamaz- lardı. Sonra koridorun normalden çok daha sessiz olduğunu fark etti. Etrafa baktığında her yaştan çırağın dikkatle kendisini izlediğini gördü. Elben ile yaptığı konuşmanın getirdiği bütün rahatlama bir anda uçuverdi. Zorlukla yutkunarak merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. "Bu o," diye fısıldadı bir ses sağından. "Dün," diye mırıldandı biri. "... hiçbir uyarı olmadan." "...Yüce Lord... "Neden o?" diye dudak büktü biri, kesinlikle duyması için yapılmış bir yorumdu. "O sadece bir varoş kızı!" "... doğru değil."

Page 10: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"...aslında..." "...Evlere bir hakaret." Sonea hafifçe homurdandı. Beni seçme sebebini bil- selerdi, diye düşündü, bu kadar... "Yüce Lord'un gözdesine yol açın!" Sesi tanıyan Sonea'nm midesi büzüldü. Regin yolunu kesmek için öne çıktı. 18 Çırak - Meydan Okuma "Ulu kişi!" diye bağırdı yüksek bir sesle. "Sizden küçük, minicik bir iyilik isteyebilir miyim; tapılası, etkileyici var- lık?" Sonea, Regin'e ihtiyatla baktı. "Ne istiyorsun Regin?" "Acaba... tabi bunu yüksek pozisyonunuza bir hakaret olarak görmezseniz," İç bayıltan bir şekilde gülümsedi, "Bu gece ayakkabılarımı tamir eder misiniz? Görüyor- sunuz sizin bu tarz büyük ve önemli konularda ne kadar beceriye sahip olduğunuzu biliyorum ve ayakkabılarım onanlacaksa varo... ah... Lonca'nın en iyisi tarafından onanlmalıdır, sizce de öyle değil mi?" Sonea başını iki yana salladı. "Bütün bulabildiğin bu mu Regin?" Sonea, Regin'in yanından geçip koridorda iler- lemeye devam etti. Ayak sesleri onu takip ediyordu. "Oh!..ama Sonea ... yani ... Ulu Kişi. Beni onur..." "Heeyy!" Regin'in konuşmasını başka bir ses kesti. Sonea kaşla- rını çatarak arkaya bakma isteğine direndi. "O Yüce Lord'un çırağı," diye mırıldandı biri. "Aptal mısın? Onu rahat bırak." Kano'nun sesini tanıyınca Sonea şaşkınlıktan bir an kalakaldı. Jerrik, Akkarin'in statüsünü yükselttiğini söy- lediğinde kastettiği şey bu muydu? Merdivenlere ulaşıp Giriş Salonu'na indi, dışan çıkıp Büyücüler Makamı'na doğru ilerlemeye başladı. Sonra birden durdu. Nereye gidiyordu? Rothen'in dairesine mi? Olduğu 19 TRUDİ CANAVAN yerde durup düşüncelerini düzenlemeye çalıştı. Açlık, onun yerine karar verdi. Yemek Salonu'na git- meliydi. Peki ya öğieden sonraki sınavlar da bitince? Kütüphane... Eğer kapanana kadar orada kalırsa Yüce Lord'un konutuna oldukça geç dönerdi. Eğer şanslıysa

Page 11: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Akkarin odasına çekilmiş olurdu ve onunla karşılaşma- dan odasına geçebilirdi. Derin bir nefes alarak, kendirri kaçınılmaz olan bakışlar ve mırıldanmalara hazırlayarak Akademi'ye doğru ilerledi. * * * Lorlen'in dairesi Büyücüler Makamı'nm zemin ka- rındaydı. Dairesinde çok az zaman geçirirdi, erkenden kal- kar ve Lonca dinlenmeye çekildikten çok sonra dönerdi. Günler geçtikçe dairesindeki yatağı ve elbise dolabı dışın- daki hiçbir şeyi fark etmez hale gelmişti. Fakat bir gün önce kendi özel alanı ile ilgili birçok şeyi tekrar keşfetmişti. Kitap raflarında, sahip olduğunu bile unuttuğu süs eşyaları ve çeşitli şeyler vardı. Bu, geç- mişine, ailesine ve basanlarına ait hatıralar; sadece suç- luluk duygusu ve acı getirmişti. Ona sevdiği ve saygı duy- duğu insanları hatırlatıyordu... Hayal kırıklığına uğrattığı insanları... Gözlerini kapatan Lorlen içini çekti. Yardımcısı Osen, henüz endişelenmezdi. Sadece bir buçuk gün olmuştu. Asistanının yapılmamış işler listesi büyürken panik olmasına daha vardı. Ayrıca Osen yıllardır, Lorlen'in görevlerine bir süre ara verip dinlenmesini söylüyordu. 20 Çırak - Meydan Okuma Keşke bu durum sadece bir dinlence için olsaydı. Lorlen gözlerini ovuşturdu ve yatak odasına doğru ilerledi. Belki de artık uyuyabilecek kadar yorulmuştu. İki gecedir uyuyamıyordu, olaydan beri... Uzandığında anılar geri döndü. İnleyip anıları görmez- den gelmeye çalıştı; fakat onlarla savaşamayacak kadar yorgundu ve kendini serbest bıraktığı anda geri döne- ceklerini biliyordu. Nasıl başladı? Vindo Büyükelçisi'nin konutta kalmayı beklediği üzerine bir şeyler söyledim... "Yüce Lord'un artık misafir kabul etmediğini öğrenince oldukça şaşırdı. Babası geldiğinde selefinle kalmıştı," diye açıkladığını hatırlıyordu. Akkarin buna gülümsemişti. İçkileri sunduğu masanın yanında durmuş, gecenin örtmüş olduğu avluyu izliyordu. "Şimdiye kadar yapmış olduğum en iyi değişiklik." "Mahremiyetine özen gösteriyorsun." demişti Lorlen dalgın bir şekilde. Akkarin bir parmağını şarap şişesinin üzerine koy- muştu, sanki bir bardak daha içip içmeyeceğini düşü- nüyordu. Yüzü Lorlen'e dönük değildi; ki hemen ardından

Page 12: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kurduğu cümle yüzünden Lorlen buna minnettar kaldı. "Büyükelçi'nin benim... alışkanlıklarım yüzünden rahat edebileceğini sanmıyorum." İşte! O garip yorumlardan biri daha. Sanki beni sınıyor- muş gibi. Arkasını dönmüş olduğu ve benim tepkimi göre- mediği için güvende olduğumu sanıyordum... 21 TRUDİ CANAVAN "Alışkanlıklar mı?" Lorlen inanamıyormuş gibi rol yap- mıştı. "Bazı geceler geç yatmanı ya da fazla içmeni umur- sayacağmı zannetmiyorum. Sadece en sevdiğin şarabın hepsini içmesinden endişeleniyorsun." "O da var tabi." Akkarin şişeyi açmıştı. "Ama birinin be- nim bütün küçük sırlarımı öğrenmesine izin veremeyiz değil mi?" Sohbetin bu anında Lorlen'in zihninden Akkarin'in kanlı dilenci giysileri içindeki bir görüntüsü geçmişti. Lorlen bir an ürpermiş ve bu görüntüyü hemen aklından uzaklaştırmıştı. Akkarin'in arkasının dönük olmasına bir kez daha minnettar olmuştu. Akkarin'in hissetmiş olduğu neydi? O sırada benim düşüncelerimi mi dinliyordu? "Hayır," diye yanıtlamıştı Lorlen ve konuyu değiştirmek istediğinden Saray'dan yeni haberler olup olmadığını sor- muştu. Bu noktada Akkarin masadan bir nesne almıştı. Pa- rıldayan mücevherleri gören Lorlen daha dikkatli bak- mıştı. Bu bir bıçaktı. Sonea'nın kara büyü ayininde kul- lanılırken gördüğü bıçak. Şaşıran ve gerilen Lorlen, istem- sizce nefes alınca, şarabı püskürterek öksürmeye başla- mıştı. "Şarabı içmen lazım dostum," demişti Akkarin gü- lümseyerek. "Soluman değil." Lorlen etrafa bakınıp, öksürürken yüzünü gizlemişti. Soğukkanlılığını tekrar kazanmaya çalışmıştı; fakat Akka- rin'in bıçağı tutuşunu görmek, Sonea'nın anılarını 22 Çırak - Meydan Okuma eniden yaşamaya benziyordu. Akkarin'in bıçağı neden misafir odasına getirdiğini merak etmişti. Sonrasında, belki de Akkarin'in bıçağı kullanma niyeti olduğu fikri aklına geldiğinde kanı buz kesmişti. "Ne haberler mi var?" Akkarin dudaklarını büzmüştü. "Bir düşüneyim."

Page 13: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Lorlen kendini sakince arkadaşına bakmaya zorlamıştı. Akkarin tekrar şişeye döndüğünde Lorlen masanın üzerinde hareket eden bir şey gördüğünü zannetmişti. Başka bir şişeye dayanmış cilalı gümüş bir tepsi Akkarin' in gözlerini yansıtıyordu. Kendisini izleyen gözlerini... Demek bütün bu süre boyunca beni izliyordu. Belki de sohbetin o noktasında yüzeydeki düşüncelerimi okumaya çalışmamıştı. Sadece söylediklerine tepkimi ölçmüştü ve bıçak bir şeyler bildiğime ikna olmasını sağlamıştı... "Elyne ve Lonmar'daki arkadaşlarımdan Dannyl ile ilgili haberler aldım," demişti Akkarin aniden masanın yanından ayrılarak. "Onun hakkında iyi şeyler söylediler." "Bunu duymak güzel." Akkarin odanın ortasında durmuştu. "Çalışmalarını dikkatle izliyorum. Başarılı bir araştırmacı." Demek Dannyl'in bir şeyler araştırdığını biliyordu. Peki Dannyl'in neyi araştırdığını biliyor muydu? Lorlen kendi- ni gülümsemeye zorlamıştı. "Acaba ilgisini ne çekti de araştırıyor?" Akkarin'in gözleri kısılmıştı. "Sana bilgi vermiyor mu?" "Bana mı?" 23 TRUDİ CANAVAN "Evet. Sonuçta geçmişimi araştırmasını sen istedin." Lorlen bir sonraki kelimelerini dikkatle seçmişti. Akkarin, Dannyl'in onun izlediği yolu takip ettiğini biliyor olabilirdi; fakat Dannyl bile bu araştırmayı neden yap- tığını bilmezken o nasıl bilebilirdi? "Arkadaşlarının söyle- diği bu mu?" "Casuslar demek daha doğru olur aslında." Akkarin'in eli hareket etmiş ve Lorlen ani bir korkuyla arkadaşının bıçağı hâlâ tuttuğunu fark etmişti. Akkarin'in bu tepkiyi fark etmemiş olamayacağını bilen Lorlen açık açık bıçağa bakmaya başlamıştı. "Bu ne?" "Seyahatlerim sırasında elde ettiğim bir şey," demişti Akkarin bıçağı biraz kaldırarak. "Sanırım senin de tanı- dığın bir şey." Lorlen garip bir tatmin duydu. Akkarin farkında olma- dan kara büyüyü seyahati sırasında öğrendiğini itiraf et- mişti. Dannyl'in araştırması hâlâ bir yarar sağlayabilirdi... "Garip bir şekilde tanıdık geliyor," demişti Lorlen. "Belki de buna benzer bir şeyi bir kitapta ya da bir antika koleksiyonunda gördüm. Ve o kadar zalim görünüşlü bir şey ki, galiba onun için tamamen aklımdan çıkmamış."

Page 14: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Ne için kullanıldığını biliyor musun?" Akkarin'in hizmetkarının kolunu kesmesine ilişkin bir anı parlamıştı Lorlen'in kafasında. "Sonuçta bu bir bıçak, yani pek hoş bir şey olmasa gerek." Akkarin bıçağı masaya koyunca Lorlen rahatlamış; 24 Çırak - Meydan Okuma f kat bu rahatlama fazla uzun sürmemişti. "Son birkaç aydır bana karşı garip bir şekilde ihtiyatlı davranıyorsun," demişti Akkarin. "Zihinsel iletişimden kaçınıyorsun, sanki düşüncelerinin arkasında bir şeyler göreceğimden korkuyorsun. Bağlantılarım, bana Dannyl'in araştırmasından bahsedince meraklandım. Neden Dannyl'den geçmişimi araştırmasını istedin Lorlen? Dur, hemen inkara kalkma, kanıtlarım var." Lorlen, Akkarin'in Dannyl'e verdiği talimatları keşfettiği için dehşete düşmüştü. Ama bu soruya daha önceden hazırlanmıştı. Utanmış gibi görünmeye çalışmıştı. "Merak ediyordum. Ve günlüğünü kaybettiğin üzerine yaptığımız sohbetten sonra, kaybettiklerinin birazını bula- bilirim, diye düşündüm. Tekrar gidip araştırma yapacak konumda değildin, ben de... düşündüm ki her ne kadar kendin gitmen kadar tatmin edici olmasa da, hoş bir süp- riz olabilirdi." "Anlıyorum." Akkarin'in sesi sertleşmişti. "Sana ina- nabilmeyi isterdim ama inanmıyorum. Bu gece daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Sohbet ederken yüzeyde- ki düşüncelerini okudum. Onlar çok, çok daha fazlasını gösterdiler. Yalan söylediğini biliyorum. Asla görmemiş olman gereken bir şeyler gördüğünü biliyorum ve bunun nasıl olduğunu öğrenmeliyim. "Şimdi söyle bana, kara büyü ile uğraştığımı ne za- mandır biliyorsun?" Sadece birkaç kelime ve her şey değişti. Sesinde vicdan azabı ya da pişmanlık var mıydı? Hayır... Sadece öfke... 25 TRUDİ CANAVAN Lorlen dehşete düşerek yapabileceği en son çaresiz kaçış yoluna başvurmuştu. Arkadaşına dehşetle bakmışü. "Ne ile uğraşıyorsun?" Akkarin'in yüz ifadesi kararmıştı. "Aptal olma Lorlen," diye terslemişti. "Düşüncelerinde gördüm, bana yalan söylenemeyeceğini en iyi sen bilirsin." Daha fazla inkar edemeyeceğini anlayan Lorlen masa-

Page 15: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

daki bıçağa bakmıştı. Bir an için, bundan sonra ne ola- cağını merak etmişti. Ölüp ölmeyeceğini... Akkarin'in bunu nasıl açıklayacağını... Sonea ve Rothen'in gerçekten şüphelenip, Akkarin'in suçunu açıklayıp açıklayamaya- caklarını... Çok geç, Akkarin'in düşüncelerini duymuş olabile- ceğini fark etmişti. Fakat baktığında Akkarin'in yüzünde şüphe veya uyarı değil sadece beklenti ifadesi vardı, bil umutlarının biraz artmasına yol açmıştı. "Ne kadar süredir?" diye ısrar etmişti Akkarin. "Bir yıldan fazla," diye itiraf etmişti. "Nasıl?" "Bir gece buraya gelmiştim. Kapı açık ve aşağıdan ışık geliyordu ben de aşağı indim. Ne yaptığını gördüğümde... şok olmuştum. Ne düşüneceğimi bilmiyordum." "Tam olarak ne gördün?" Taklit etmek zorunda kalmadığından, rahatça Sonea' nın gördüklerini anlatmaya başlamıştı. Anlattıkça Yüce Lord'un yüzünde bir utanma belirtisi ortaya çıkmasını beklemiş ama sadece ufak bir can sıkıntısı belirtisi gör- 26 Çırak - Meydan Okuma müştü- "Bunu başka bilenler de var mı?" "Hayır," diye yanıtlamıştı Lorlen çabucak; Sonea ve Rothen'i ele vermeme umuduyla. Fakat Akkarin'in gözleri kısılmıştı. "Bana yalan söylüyorsun dostum." "Söylemiyorum." Akkarin içini çekmişti. Lorlen bu iç çekişi net bir şe- kilde hatırlıyordu. "Çok yazık..." Lorlen eski dostuyla yüzleşmek için ayağa kalkmıştı, Akkarin'i sırrının güvende olduğuna ikna etmeye karar- lıydı. "Akkarin, bana inanmak zorundasın. Bundan kim- seye bahsetmedim. Lonca'da çok büyük sorunlara sebep olurdu. Ben... ben neden bu... yasak büyüyle oynadığını bilmiyorum. Sadece iyi bir sebebin olduğuna inanıyorum. Güvenmesem burada duruyor olacağımı mı sanıyorsun." "Yani bana güveniyorsun öyle mi?" "Evet." "O zaman bana gerçeği göster. Kimi koruduğunu bilmeliyim Lorlen ve ne kadarını öğrendiğini." Daha sonra Akkarin, Lorlen'in başına doğru uzanmıştı.

Page 16: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Akkarin'in zihnini okumaya niyetlendiğini fark eden Lorlen şok olmuştu. Akkarin'in ellerini tutup ittirmişti, arkadaşı böyle bir şey yapmaya çalıştığı için dehşete düşmüştü. "Buna hiç hakkın..." Ve sonra Akkarin'in parmaklarının tanıdık bir şekilde 27 TRUDİ CANAVAN bükülmesi Lorlen'de kalan son güven kırıntısını da öldür- müştü. Bir güç Lorlen'i geriye doğru ittirmişti. Lorlen san- dalyeye çökmüş, güçlü bir büyünün onu yere doğru bastırdığını hissediyordu. "Bunu yapma Akkarin!" Fakat Akkarin'in dudakları düz bir çizgi gibiydi. "Üzgü- nüm eski dostum... ama öğrenmek zorundayım." Sonra Akkarin'in parmakları Lorlen'in şakaklarına dokunmuştu. Bu mümkün olamazdı! Sanki orada değil gibiydi; ama aynı zamanda oradaydı. Bu zihin okumayı nasıl yapabili- yordu. Bunları hatırlayınca titreyen Lorlen gözlerini açtı ve yatak odasının duvarlarına bakmaya başladı. Yumrukla- rını sıkarken bir parmağında tenine değen sıcak bir metal hissetti. Elini kaldırdığında zayıf ışıkta parıldayan kırmızı bir mücevher görünce midesi kasıldı. Her şey ortaya çıkmıştı; Sonea'nm tanık oldukları, gerçek-okuma, Rothen'in öğrenmesi ve Dannyl'in bütün öğrendikleri. Akkarin'in hiçbir düşüncesi veya hissi Lor- len'e geçmemişti. Sadece sonrasında Yüce Lord odayı adımlayıp yaklaşık bir saat, hatta daha da fazla düşünce- lere daldığında ruh halini gösteren belirtiler fark etmişti. Keşfettiklerinin onu oldukça rahatsız ettiği belli oluyordu; ama tavırlanndaki kendine güvenden hiçbir şey eksil- memişti. Sonunda Lorlen'i sandalyeye bağlayan büyü ortadan kalkmıştı. Akkarin bıçağı eline alınca Lorlen, düşünecek 28 Çırak - Meydan Okuma olsaydı kendi hayatı için korkardı; fakat Akkarin , kendi avucunu kesince şakınlıkla bakakalmıştı. Bir elinden kan damlayan Akkarin, Lorlen'in boş bar- - m almış ve masaya vurarak kırmıştı. Elinde kalan bardağın dibini havaya fırlatmıştı. Parça, Akkarin'in gözlerinin hizasında durup, hızla dö- nerken, kırık kenarları düzleşerek, kırmızı renkte parla-

Page 17: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

maya başlamıştı. Durduğunda yüzeyi elmas biçimli bir küre haline gelmişti. Akkarin kanayan elinin parmaklarını kürenin etrafına kapatmıştı. Avucunu tekrar açtığında kesik yok olmuş ve elinde kırmızı bir mücevher tutuyordu. Akkarin daha sonra iradesi ile içeceklerin olduğu dolaptan gümüş bir kaşığı eline çağırmıştı. Kaşık kalınca bir halka oluşturana kadar eğilip, bükülerek katlanmaya başlamıştı. Akkarin mücevheri iki parmağı ile tutup halkanın en kalın yerine yerleştirmiş ve metali bir çiçek gibi mücevherin etrafına kapamıştı. Daha sonra yüzüğü Lorlen'e vermişti. "Tak bunu!" Lorlen reddetmeyi düşünmüştü; fakat Akkarin'in is- tediğini elde etmek için güç kullanmaktan çekinmeye- ceğini biliyordu ve yüzüğün kalıcı olarak yerleştirilmesi için birkaç tane -hiç de hoş olmayan- yöntem hayal ede- biliyordu. Bir gün yüzüğü çıkarabilme seçeneğinin olmasını tercih ederdi, bu yüzden yüzüğü alıp gönülsüzce orta parmağına taktı. "Etrafındaki her şeyi görüp duyabileceğim," demişti Akkarin ona. "Ve başkaları duymadan iletişim kurabile- ceğiz." 29 TRUDİ CANAVAN Akkarin şimdi kendisini izliyor muydu? Dairemde volta. atışımı gözetliyor muydu? Yaptıkları için hiç mi suçluluk I duymuyordu? Lorlen kendisini, Akkarin'in yaptıkları yüzünden incin- I miş ve ihanete uğramış hissetse de, ona en fazla acı veren şey Sonea'nın kaderiydi. Birkaç dakika önce pencereden I dışarı bakarken, Sonea'nın Akademi'den çıktığını gör- düğünde, Akkarin'in onu da izleyip izlemediğini düşündü. ] Sonea aniden durmuştu; gözlerinde, Rothen'in dairesine 1 bir daha asla gidemeyeceğini hatırladığında beliren acı, I açıkça görülebiliyordu. Akkarin'in Sonea'yı görmesini ieteyip istemediğinden emin değildi. "Arkadaşının" suçluluk ya da vicdan azabı hissedeceğinden emin değildi. Lorlen'in gördükleri, Akkarin'in Sonea'nın kederinden keyif dahi alabileceğini gösteriyordu. Fakat her şeye rağmen Lorlen bunun doğru olmadığına inanmak istiyordu. 30 Bölüm 2

Page 18: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Beyaz Gözyaşı Lahitleri. Sonea, Akademi'den uzaklaştıkça devasa binanın arka- sında küçülmekte olduğunu düşlüyordu. Sırtı, sıcaklığın havadaki son kalıntıları yüzünden karıncalanırken yüzünde soğuğun batmasını hissediyordu. İleride yaklaş- tıkça büyüyen karanlık bir şekil vardı. Yüce Lord'un Konutu... Akkarin'in evi... Akşam yemeğini olabileceği kadar uzatmış, ardından da Akademiyi terk etmek istemediği için Çıraklar Kütüpha- nesi'ne gitmişti. Çıraklar Kütüphanesi kapanıp, bütün Akademi, boş ve sessiz bir hale büründüğünde yeni odası- na dönmek dışında bir seçeneği kalmamıştı. Kapıya ulaştığında kalbi çok hızlı çarpıyordu. Durdu, zorlukla yutkundu ve kapının kulpuna uzandı. Kulpa dokunur dokunmaz kapı içeriye doğru açıldı. İçerideki oda tek bir ışık küresi ile aydınlatılmıştı. Odadaki lüks koltuklardan birinde bir karaltı oturuyor, solgun elinde bir kitap tutuyordu. Başını kaldırıp baktı- ğında, Sonea midesinin düğümlendiğini hissetti. "İçeri gir Sonea." Sonea bacaklarını hareket etmeye zorladı. İçeri girdi- 31 TRUDİ CANAVAN ğinde kapı yumuşak; fakat tok bir tıkırtı çıkararak ar- kasından kapandı. "Bugünkü sınavların iyi geçti mi?" Sonea cevap vermek için ağzını açtı; fakat sesine pek güvenemediğinden, başıyla hafifçe onayladı. "Güzel, peki yemek yedin mi?" Sonea bir kez daha başıyla onayladı. "O zaman dinlenip yarma hazırlanmalısın. Odana gide- bilirsin." Rahatlayan Sonea eğilerek selam verdi ve aceleyle so- lundaki kapjya doğru ilerledi. Bir ışık küresi yarattı ve merdivenleri çıkarken yolunu aydınlatsın diye önden gön- derdi. Büyülü ışıkta merdivenler, Akkarin'i kara büyü ya- parken gördüğü yeraltı odasına açılan merdiveni andı- rıyordu. O merdivenlerin, konuk odasının diğer tarafın- daki kapının arkasında kaldığını tahmin ediyordu. Bu ] taraftaki merdivenler sadece yukarıya çıkıyordu. ? Merdivenlerin bitiminde uzun bir koridora ulaştı. Odası ilk kapının ardmdaydı. Yüce Lord'un konutunda başka hiçbir yeri görmemişti henüz.

Page 19: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Kapının koluna uzandığında koridorun öbür ucundan gelen ayak sesleri duydu. Dönüp baktığında diğer merdi- venin karşısındaki duvarın, karşıdan gele bir ışıkla git- tikçe aydınlanmakta olduğunu gördü. Kendi ışığını yok ederek hızla odasının kapısını açtı ve içeriye sıvıştı. Kapıyı ince bir aralık kalacak kadar kapat- 32 Çırak - Meydan Okuma f kat aralıktan gözetlerken hafifçe küfretti. Sadece duvarı görebiliyordu. Daha iyi görebilmek için kapıyı u- z daha açmalıydı; ama o zaman da kesinlikle fark edilirdi- Koridorun duvarları aydınlandı. Ayak sesleri kesildi ve Sonea hafif bir tıkırtı duydu. Işık tekrar hareket etti ve koridorda bir kapının kapanma sesi yankılanırken her yer karanlığa büründü. Demek yatak odası burası, diye düşündü Sonea. Kori- dorun yaklaşık yirmi adım aşağısında... Bu kadar yakı- nında olduğunu bilmek hiç de rahatlatıcı değildi; fakat konutun öbür tarafında olsaydı da durum daha iyi ol- mazdı. Sadece aynı binada olmak bile yeterince rahatsız ediciydi. Kapısını sessizce kapatan Sonea dönüp odasını in- celedi. İki küçük pencereden içeri sızan ay ışığı, yerde sol- gun dikdörtgenler oluşturuyordu. Oda bu yumuşak ışıkta davetkar gözüküyordu. Çıraklar Makamı'ndaki gösterişsiz odasından çok fark- lıydı. Bu odadaki ahşap mobilyaların üstündeki koyu kır- mızı cila, ince perdeden sızan ay ışığında ışıl ışıl parlıyor- du. Duvarlardan birine büyük bir dolap yaslanmıştı. Ya- nında, çalışmak için bir masa ve sandalye vardı. Yatak, iki pencerenin arasına yerleştirilmişti. Yatağın üzerinde bir şey duruyordu. Sonea yatağa doğru ilerledi ve bir ışık küresi yarattı. Yatak örtüsünün üzerinde iple bağlanmış basit bir giysi bohçası duruyordu . Düğümü açınca yeşil bir şeyler çıktı. 33 TRUDİ CANAVAN Kabul Seremonisi'nde giydiği elbise. Elbiseyi kaldırınca kat yerlerinden daha ağır şeyler . düştü; gümüş saç fırçası, aynası ve Rothen'in vermiş olduğu iki şiir kitabı... Sonea gözlerinin dolduğunu fark j etti. Hayır! Kayıp bir çocuk gibi zırlamayacağım, dedi kendi-

Page 20: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ne. Gözlerini kırpıştırıp yaşlardan kurtulurken eşyaları çalışma masasının üzerine koydu, sonra elbiseyi giysi dolabına kaldırdı. Elbiseyi bir askıya asarken hafif bir ahşap kokusu yayıldı. Koku Büyük Salonu hatırlatıyordu. Rothen'in, törensel gardiyan cümlelerini söylediği bir anı çaktı zih- ninde. Ellerinde yeni cüppeleri ile dururken hissettiği mutluluğu hatırladı. Ama o artık benim gardiyanım değil, îçini çekerek dolabı kapattı. Yatağa döndüğünde örtülerin üzerinde daha küçük bir şeyin durmakta olduğunu gördü. Eline aldığında Dorrien' in geldikten kısa bir süre sonra Rothen'e verdiği kaba oyma reberi tanıdı. Bir şeyin bu kadar kabaca oyulmasına rağmen, temsil ettiği hayvanın özünü bu kadar iyi yansıt- ması onu büyülemişti. Dorrien... Gittiğinden beri onu düşünmemişti. Aylar geçmiş gibi geliyordu, oysa beraber kaynağa yü- rümelerinin ve Dorrien'in onu öpmesinin üzerinden sadece birkaç gün geçmişti. Gardiyanının böyle aniden değiştiğini duyunca ne düşünecekti? İçini çekti. Büyücülerin çoğu gibi o da bu "iyi şansa" hayret edecekti. Fakat Sonea, Dorrien burada 34 Çırak - Meydan Okuma di bir şeylerin yanlış gittiğini anlayacağından emindi. , korkusunu, Rothen'in üzüntüsü ile öfkesini Sonea nm kesinlikle fark ederdi. Ama burada değildi. Uzakta, dağların arasındaki küçük köyündeydi. Dorrien er geç Lonca'yi ziyaret edecekti. Ve o zaman da kendisini görmek isteyecekti. Akkarin izin verir miydi? Sonea gülümsedi. Akkarin izin vermese bile Dorrien bir yolunu bulurdu. Ayrıca eğer Akkarin, Dorrien'i görmesini yasaklarsa bu kuşkulara yol açardı. Ya da açar mıydı? Akkarin basitçe Dorrien'in Sonea'nm çalışmasını engellediğini iddia edebilirdi. Her ne kadar Dorrien bunun aşırı korumacı olduğunu düşünecek olsa da, başka hiç kimse sorgulamazdı bile. Sonea kaşlarını çattı. Ya Dorrien bir şeylerin yanlış olduğunu fark ederse? Ne yapardı? Akkarin ne yapardı? Ürperdi. Rothen ve ken- disinin aksine, Dorrien, Lonca'nm gözünden uzakta yaşı- yordu. Uzak bir kasabada yaşayan bir Şifacı bir "kaza" sonucu ölürse kim araştırırdı ki? Oymayı yavaşça sıktı. Akkarin'e Dorrien'i fark etmesi

Page 21: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

için bir sebep vermemeliydi. Dorrien, Lonca'ya dönüğünde ona karşı hiçbir şey hissetmediğini söyleyecekti. Dorrien kendisi de mezun olana kadar geçecek yıllarda başka biri- ni bulabileceğini söylemişti. Bulduğunu düşünmesi daha iyi olurdu. Ama bir başkası olamazdı. Akkarin'in rehinesi iken mümkün değildi. Biriyle arkadaşlık kurmak bu kişiyi de tehlikeye atmak demekti. Peki ya teyzesi, eniştesi ve 35 TRUDİ CANAVAN küçük kuzeni? Şimdilik Akkarin, sırlarını açığa çıkar- mamak için Rothen'e zarar veremezdi. Ailesinin nerede olduğunu bilseydi onları da koz olarak kullanabilirdi. İçini çekerek yatağa uzandı. İşler ne zaman ters gitme- ' ye başlamıştı? Düşünceleri Kuzey Meydanı'na kaydı. O günden beri kaderi hep başkalarının elindeydi; önce Cery ve Harrin, sonra Hırsızlar, sonra Rothen, şimdi de Akka- rin. Öncesinde ise sadece, teyze ve eniştesi tarafından ko- runan bir çocuktu. Hayatı tekrar kendi kontrolüne ge- çebilecek miydi? Ama hâlâ hayattayım, diye hatırlattı kendine. Şu an tek yapabileceğim sabırlı olup her şeyi düzeltecek bir şeylerin olmasını ummak... ve bu olduğunda harekete geçmeye hazır olmak. Aj'ağa kalkarak çalışma masasına ilerledi. Eğer bir şeyler olacaksa bu büyük ihtimalle büyü ile ilgili olacaktı, yani büyü konusunda ne kadar gelişirse o kadar iyi olur- du. Şifa sınavları ertesi gün yapılacaktı ve notlarının üzerinden bir kez daha geçmeye kararlıydı. * * * Rothen bir kez daha pencereye ilerleyip Yüce Lord'un Konutu'na baktı. Son iki gecedir kuzey bölümünde küçük parlak kareler gözüküyordu. Oraya bakarken, o pencere- lerin ardında Sonea'nın olduğuna, giderek artan bir şe- kilde inanıyordu. 'Çok korkmuş ve kendini tutsak hissediyor olmalıydı. Sanırım, Lonca'ya katılmayı kabul ettiği için pişmanlık 36 Çırak - Meydan Okuma içindedir.' Yumruklarını sıkmış olduğunu fark etti. Kendini konuk dasındaki koltuğa dönmeye zorladı. Oturup yarısı yen- miş yemeğinden arta kalanlara baktı. "Ne yapabilirim? Yapabileceğim bir şeyler olmalı.'

Page 22: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Kendine sürekli bu soruyu sorup duruyordu. Cevap ise her zaman aynıydı. 'Cüret edebildiğin kadarını yapabilirsin.' Her şey Sonea'nın güvenliğine bağlıydı. Koridora çıkıp Akkarin'in kararını böyle körlemesine kabul eden bütün büyücülere gerçeği haykırmak istiyordu. Ama bunu yaparsa, Akkarin'in ilk kurbanı Sonea olurdu. Sonea'nın gücü Lonca'ya karşı savaşta kullanılırdı; ölümü Akkarin'e yardım ederdi. Çaresizce Lorlen'le konuşmayı istiyordu. Lorlen'in Akkarin'i yenmek için Sonea'yı feda etmeyeceği üzerine bir güvence vermesini ümitsizce arzularken; bir yandan da Yönetici'nin Yüce Lord ile savaşma yönündeki bütün plan- larından vazgeçmemiş olduğundan emin olmak istiyordu. Akkarin, aralarındaki her türlü iletişimi yasaklamıştı; yine de Rothen, Lorlen ile konuşma riskine girmeye cüret etse bile konuşamazdı. Yönetici dairesine dinlenmeye çe- kilmişti. Rothen bunu duyduğundan beri Lorlen'in Akkarin ile yaşadıkları sırasında yaralanıp yaralanma- dığını merak ediyordu. Bu olasılık korkunçtu. Eğer Akkarin en yakın dostunu incitebiliyorsa, daha az umur- sadığı insanlara neler yapmazdı? Ama Yüce Lord çoktan başkalarını öldürüp güçlerini 37 TRUDİ CANAVAN almaya alışmış olabilirdi. Belki de bunu yılardır yapıyor- du. Rothen kaşlarını çattı. Akkarin ne kadar süredir kara büyü ile uğraşıyordu? Yüce Lord olduğundan beri mi? Ön- cesi de var mıydı? Sonea, kendisine Akkarin'in sırrını söylediğinden beri Rothen, Akkarin'in kara büyüyü keşfetmiş olabileceğini defalarca düşünmüştü. Lonca'mn bu konudaki bütün bil- gileri, yıllar önce yok ettiğini herkes bilmekteydi. Yüksek Büyücülere, kara büyüyü nasıl tanıyacakları öğretilirdi I ama hepsi buydu. Yine de Akkarin'in Lonca'mn unutul- 1 muş bir yerlerindeki bilgi ve talimatlara ulaşmış olması I mümkündü. Ya da yıllar önce, yolculuğa çıkmadan önce de öğ- 1 renmiş olabilirdi. Antik güçler hakkında bilgi keşfetmek için çıktığı yolculuk; pekala da kara büyü hakkında daha fazla bilgi bulmak veya basitçe serbestçe alıştırma yapmak için mazeret olabilirdi. Belki de Akkarin, seyahati sırasın- j da kara büyüyü keşfetmişti. Akkarin bilgi ile tesadüfen karşılaşıp ondan sonra da bu gücü kendini geliştirmek için mi kullanmıştı?

Page 23: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Güçle ilgili bilgi bulunan bir yerde genellikle onun nasıl yenileceği de bulunurdu. Eğer Akkarin kara büyüyü seya- hati sırasında bulduysa başka biri de tekrar bulabilirdi. Rothen içini çekti. Lonca'dan bir ayrılabilse, her günün her dakikasını bu bilgiyi aramaya harcardı. Ama ayrıla- mazdı. Akkarin büyük ihtimalle kendisini yakından izli- yordu. Rothen'in, onun görüş alanının dışında, Müttefik Ülkeleri dolaşmasına izin vermezdi. 38 Çırak - Meydan Okuma man bir başkası yapmalıydı. Rothen kendi kendine 1 onayladı. Serbestçe dolaşabilen biri... Fazla soru sormayacak biri... Güvenebileceğim biri... Rothen yavaşça gülümsemeye başladı. En doğru kişiyi tanıyordu. Dannyl..- Oldukça fazla sayıda meşale soğuk gece esintisinde titreşiyordu, ileride düzinelercesi daha, uzun bir zikzak halinde göğe doğru uzanıyordu. Yamacın kayalık yüzeyi meşaleler tarafından aydınlatılıyordu, ayrıca yol üzerinde- ki mağaraların ağızlarına da çember halinde meşaleler dikilmişti. Kürekçiler pruvadaki davulcunun yavaş ritmine uygun bir şekilde çekiyorlardı kürekleri. Şarkıcılar, Dannyl'in omurgasına bir ürperti yayan yumuşak melodilerin arasında geçiş yaparken, sesleri yamaçlarda yankılanıyor- du. Dannyl, Tayend'e baktı, alim merakla diğer teknelere bakıyordu. Birkaç haftalık dinlenmeden sonra çok daha sağlıklı görünüyordu. "Kendini iyi hissediyor musun?" diye mırıldandı Dannyl. Tayend başıyla onayladı ve teknenin gövdesini gösterdi. "Neredeyse sallanmıyor bile." Teknenin tabanından yumuşak bir sürtünme sesi geldi. Kürekçiler çevik bir şekilde tekneden atlayıp tekneyi sahile çekmeye başladılar. Tayend ayağa kalktı ve dik- 39 TRUDİ CANAVAN katle tekneye çarpan dalgalara uyum sağlamaya çalışa rak su çekildiğinde aşağı atladı. Yine de botları ıslak kuma gö- mülünce küfretti. Kıkırdayan Dannyl tekneden indi ve sahil boyunca meşalelerle aydınlatılan yola doğru ilerledi. Büyük bir

Page 24: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

matem grubu, yamaç yüzeyine kazınmış merdivenlere sıra halinde çıkmaya başlarken durdular. Grupla aralarına saygın bir mesafe bırakan Dannyl ve Tayend merdivenlere ! tırmanmaya başladılar. Vinliler her dolunayda bu mağaraları ziyaret ederdi. Mağaralarda atalarının lahitleri vardı. Ataların kalmtıla- ( rina hediyeler bırakılır ve ruhlarından dilekler dilenirdi. Bazı lahitler o kadar kadimdi ki onları ziyaret edecek soy- larından gelen kimse kalmamıştı. Dannyl ve Tayend en eski lahitlerden birini ziyaret etmeye gelmişlerdi. Kendilerine anlatılmış olan adetleri hatırlayıp, tır- manırlarken sessiz kaldılar. Birkaç mağarayı geçtiler. Önlerindeki grup bir mağaraya doğru döndüğünde Tayend nefes nefese kalmıştı. Kısa bir dinlenmenin ardından dar merdivenleri tırmanmaya devam ettiler. "Bekle. Şuna bak." Fısıltıyı duyan Dannyl döndüğünde, Tayend'i kendisi- 1 nin fark etmeden geçtiği bir mağara ağzını işaret ederken buldu. Yamaçtaki küçük bir çıkıntı, içeriye ancak bir 1 insanın girebileceği genişlikte bir çatlağı gizliyordu. Çat- lağın üzerinde bir sembol kazılıydı. Sembolü tanıyan Dannyl çatlağa doğru ilerleyip içeriye baktı. Görebildiği tek şey karanlıktı. Geriye doğru bir adım 40 Çırak - Meydan Okuma ak bir ışık küresi oluşturdu ve içeriye gönderdi. Işık kendilerine bakan bir yüzü aydınlatınca Tayend, hastırılmış bir çığlık attı. Adam gözlerini kısarak nannyl'e baktı ve Vindo dilinde bir şeyler söyledi. Bu Hamın lahit muhafızı olduğunu anlayan Dannyl, ken- disine öğretilmiş olan törensel selamlamayı söyledi. Adam uygun karşılığı verdi ve geriye çekilip eliyle geçe- bileceklerini işaret etti. Dannyl içeri girdiğinde ışığı, adamın parlatılmış tören zırhının ve kısa kılıcının parılda- masma sebep oldu. Muhafız sert bir şekilde eğildi. Küçük bir odada durdular. Alçak bir koridor, yamaç tarafına doğru ilerliyordu. Duvarlarda çizimler vardı. Tayend takdirle mırıldanarak çizimleri inceledi. "Gözcünüz olmalı," dedi muhafız. "Böylece siz kaybol- ma. Hiçbir şey almamalı siz, taş bile." Küçük bir flüt çıkar- dı ve tek bir nota üfledi. Bir dakika sonra girişte basit, uzun giysisinin üstüne kemer takılı bir çocuk belirdi. Dannyl ve Tayend'i eliyle çağırıp onlar kapıdan ge- çerken önden gitmeleri için işaret etti. Dar bir tünelde iler- lerlerken sessizce takip etti.

Page 25: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Tayend duvarlardaki çizimleri incelerken yavaşladı- ğından yürüyüş hızını o belirliyordu. "İlginç bir şeyler var mı?" diye sordu alime, üçüncü kez durduğunda. "Oh, evet," dedi Tayend. Dannyl'e döndü, sonra özür diler bir şekilde gülümsedi. "Sadece senin aradıklarınla ilgili değil." 41 TRUDİ CANAVAN Tayend dikleşerek daha hızlı adımlarla ilerlemeye başladı, ilgisi hâlâ duvarlardaydı fakat dikkati daha az dağılıyordu. Dannyl zaman geçtikçe üzerlerindeki toprağın ağırlığının ve duvarlann yakınlığının daha çok farkına varıyordu. Bu tünel çökse, bir kalkan yaratarak ezilmele- rini engelleyebileceğinden emindi. Bir yıl önce, Sonea'yı yakalamasını önlemek için Hırsızlar üzerine tünellerinden birini yıktıklarında da aynı şeyi yapmıştı. Ama burası farklıydı. Üzerlerinde çok daha fazla moloz ve toprak vardı. Büyük ihtimalle ezilmelerini engelleye- bilirdi fakat ondan sonra ne yapabileceğinden pek emin değildi. Kalkanın etrafındaki toprağı bir tünel açacak şe- , kilde oyabilir miydi? İçerideki hava tükenmeden yeterli I zamanı olacak mıydı? Bunu başarabilecek büyüsel güce I sahip miydi? Kaldı ki; eğer sahip değilse, toprağın ağırlığı kazanana kadar yavaş yavaş zayıflardı. Bu düşünce kendisini rahatsız ederken başka bir şeyi' düşünemiyordu. Arkasından gelen çocuğun ayak sesleri zorlukla duyulabiliyordu. Çocuğun canlı canlı gömülme konusunda herhangi bir kaygısı olup olmadığını merak etti. Kendini başka bir günü düşünürken buldu, Fergun' un neden ortalıkta gizlice dolaştığını bulmak için Akademi'nin altındaki tünellere girdiği günü. Birinin ken- dini izlediğinden şüphelenmişti; sonrasında bu kişinin Yüce Lord olduğunu "bizzat' öğrenmişti. , "İyi misin?" Dannyl soruyu duyunca irkildi. Tayend kendisini] dikkatle süzüyordu. 42 Çırak - Meydan Okuma «Evet. Neden?" «Nefes nefesesin..." ?'Oh.-- Öyle mi?" "Evet." Birkaç adım sonra Dannyl sessizce derin bir soluk alıp

Page 26: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

vasça verdi. Ardından sakinleşme egzersizini yapmaya başladı. Tayend, Dannyl'e bakıp gülümsedi. "Yeraltında olmak canını mı sıkıyor?" "Hayır." "Birçok insan böyle bir yerde kendini huzursuz his- seder. Kütüphanede panikleyen birçok kişi gördüm, bu yüzden belirtileri tanımayı öğrendim. Paniklemeye baş- ladığını hissedersen bana söylersin değil mi? Paniğe kapılmış bir büyücünün yanında olma fikri pek hoş değil." Dannyl gülümsedi. "Ben iyiyim. Sadece benzer yerlerde başıma gelmiş bazı... nahoş olayları hatırladım." "Yaa? Peki anlatsana." O iki olayı anlatmak bir şekilde Dannyl'in kendini daha iyi hissetmesini sağladı. Sonea'yı ararken Hırsızlar'm nasıl tüneli başına yıktığını anlattı. Akademi'nin altındaki tünellere girip içeride Yüce Lord ile karşılaştığı bölümü anlatırken Tayend'in gözleri kısıldı. "Ondan korkuyorsun değil mi?" "Hayır. Şey kadar korkmuyorum... aslında duruma bağlı." Tayend kıkırdadı. "Şey, senin kadar korkunç biri Yüce 43 TRUDİ CANAVAN Lord'dan korkuyorsa ben kesinlikle uzak durmalıyım zaman." Dannyl adımlarını karıştırdı. "Ben mi korkuncum?" "Oh, evet." diye başıyla onayladı Tayend. "Hem de ço^ korkunçsun." "Ama..." Dannyl başını iki yana salladı. "Ama ben kor- kutucu hiçbir şey..." Haydudu hatırlayınca sustu. "Şey sanırım artık yapmış gözüküyorum. Ama daha önce ben- den korkmuyordun herhalde." "Tabi ki korkuyordum." "Neden?" ] "Bütün büyücüler korkutucudur. Herkes neler yapa- bildiğinizi duymuştur; ama asıl korkunç olan yapabildi- ğinizi bilmediğimiz şeyler." Dannyl yüzünü buruşturdu. "Sanırım artık ne yapa-] bileceğimi biliyorsun. Ki onu öldürmek istememiştim." Tayend birkaç adım boyunca sessizce büyücüyü süzdü. "Bu konuda nasıl hissediyorsun?" "Pek iyi değil," diye kabul etti Dannyl. "Sen?" "Emin değilim. Sanki aynı anda iki farklı hatta birbi- rine zıt görüşe sahibim. Onu öldürdüğün için üzgün deği-'

Page 27: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

lim; fakat öldürme eyleminin çok yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum. Sanırım en fazla canımı sıkan şey bu belir- sizlik. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kim tam olarak bilebilir ki? Tanıdığım insanların çoğundan daha fazla] kitap okudum ve hiçbiri bir konuda görüş birliğine vara-j mıyordu. Ama sana söylemek istediğim bir şey var." 44 Çırak - Meydan Okuma 1 kendini Tayend'in gözlerine bakmaya zorladı. «Evet?" kkür ederim." Tayend'in ifadesi oldukça ciddiydi. timi kurtardığın için gerçekten teşekkür ederim." Dannyl'in içinde bir şeyler gevşedi, sanki bir düğüm çö- kmüştü. Tayend'in minnettarlığına ihtiyaç duyduğunu k etti. Vicdanının baskısını azaltmasa da bütün olayı bir perspektif içinde tutmasına yardımcı olmuştu. İleriye baktığında ışık küresinin uzaktaki duvarları aydınlatamadığını fark etti. Kaşlarını çattı, sonra büyük bir mağaraya yaklaşmakta olduklarını anladı. Yaklaştıkça Dannyl'in burnuna bir mineral kokusu gelmeye başladı. Açıklığa geldiklerinde havadaki keskin koku daha da belirginleşti. Dannyl ışık küresini ileriye gönderdiğinde Tayend'in dudaklarından bir şaşkınlık nidası yükseldi. Açıklık, Büyük Salon kadar genişti ve parlayan sarkıt ve dikitlerden oluşan bembeyaz bir perdeydi sanki. Mağarada damlayan su sesleri yankılanıyordu. Daha yakından bakan Dannyl, sarkıtların uçlarından damlayan suları görebiliyordu. Dikitlerin pençe benzeri yapılarının arasından minik bir akarsu usul usul akıyordu. "Beyaz Gözyaşı Lahitleri," diye mırıldandı Tayend. "Yukarıdan sızan suların, geçtiği her yere mineral ta- şıması ile oluşmuş," diye açıkladı Dannyl. Tayend gözlerini devirdi. "Biliyorum." Kaygan bir yol mağaranın içlerine doğru gidiyordu. Aşağıya doğru dikkatle inerek engebeli yolda ilerlediler. Olağanüstü beyaz yapıları geçtiklerinde ileride daha da 45 TRUDİ CANAVAN fazlasının onları beklediğini gördüler. Tayend aninden! durdu. "Ölümün Ağzı," dedi kısık bir sesle. İleride bir sıra halinde mağaraya dizilmiş sarkıtlar ve! dikitler vardı. Bazıları birbirileri ile birleşip kalın sütunlar oluşturmaya başlamıştı. Diğerlerinin arasındaki açıklık o

Page 28: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kadar dardı ki sanki birkaç dakika sonra kapanacakmış gibi gözüküyordu. Her biri devasaydı, inceldikleri bölgeler bembeyazdı ve bu yüzden devasa bir hayvanın dişleri gibi gözüküyorlardı. "Bir midesi olup olmadığına baksak mı?" diye sordu Tayend. Bir cevap beklemeden 'dişlerin' ikisinin arasından eğilerek geçip kayboldu. Dannyl peşinden gittiğinde, Tayend'i bir tünelin so^j nunda durmuş eli ile hararetle kendisini çağırırken buldu, i İki taraftaki duvarlar pırıldayan bembeyaz mineralle kaplıydı. Bazı yerlerde dar oyuklar göze çarpıyordu. Tayend'in yanma gittiğinde küçük bir oyukta yatan bir iskelet gördü. Mineral yeni bir beyaz perde örmeye başlamış, oyuğun yarısını kapatmıştı. "Bu lahitleri, daha sonra duvarların büyüyüp üstlerini kapatacağını bilerek oymuş olmalılar," dedi Tayend kısık bir sesle. _ İlerledikçe bir lahit daha gördüler, sonra bir tane daha. I Ne kadar ilerlerse o kadar eski ve çok sayıda lahit görü-] yorlardı. Bir süre sonra görebilecekleri iskelet kalmamıştı, duvarlar oyukları kapatmıştı. Dannyl saatler geçmiş olduğunu biliyordu. Vindolular 46 Çırak - Meydan Okuma - sırasında mağaralarda ziyaretçi bulunmasına izin ? nrlardı ve yavaş yavaş tekne ile buluşmak için za- da sahile yetişip yetişemeyeceklerinden endişelen- meye başlamıştı. «Burada hiçbir şey yok," dedi Tayend düşünceli bir şe- kilde. Etraflarındaki duvarlara dokunulmamıştı. Dannyl sağ tarafına yaklaşıp duvarı daha yakından inceledi. Bazı nok- talar yan şeffaftı. Onu örnek alan Tayend de sol tarafa yanaştı. Birkaç dakika sonra heyecanla Dannyl'e seslendi. Arkadaşının yanına giden Dannyl, Tayend'in küçük bir deliği işaret ettiğini gördü. "Burayı aydınlatabilir misin?" "Denerim." Tayend kenara çekilirken Dannyl küçük bir kıvılcım oluşturdu ve onu deliğe doğru gönderdi. Kıvılcımın par- mak kalınlığındaki beyaz mineral duvarının içinden geçip karanlığa karışmasını izledi. Arkadaki boşlukta ışığı büyüten Dannyl yüzüne bir gülümsemenin yayıldığını hissetti. "Nedir o? diye sordu Tayend heyecanla. "Görmek istiyo-

Page 29: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

rum!" Kenara çekilen Dannyl, Tayend'in eğilip küçük delikten içeri bakmasını izledi. Alimin gözleri bir anda açıldı. Beyaz perdenin arkasında küçük bir mağara vardı. Odanın ortasında üzerinde oymalar bulunan bir tabut vardı, içerideki duvarlar kısmen beyaz mineralle kaplanmış olsa 47 TRUDİ CANAVAN da duvarlara kazınmış orijinal işlemelerin çoğu buradaj dahi görülebiliyordu. Tayend ceketinin içinden sayfalar ve çizim çubuğu çıkardı, gözleri heyecanla parlıyordu. "Ne kadar vaktim var?" Dannyl omzunu silkti. "Bir saat, büyük ihtimalle daha az." . "Şimdilik yeterli. Tekrar gelebilir miyiz?" "Gelmememiz için bir sebep göremiyorum." Tayend'in ağzı kulaklarına varıyordu. "Bulduk, Dannyl! Yüce Lord'unun aradığı şeyi bulduk. Antik büyünün kanıtları!" 48 Bölüm 3 Yüce Lord'dan Kaçınma Sonea, Şifacılar Makamı'ndan çıkarken, yanından koşan, zıplayan veya sevinçle bağıran çıraklar geçiyordu. Etrafındaki kahkaha ve heyecanı dinledi. Son gonk hâlâ kulaklarında yankılanırken her yaştan çırak ata binmek- ten, saray balolarına katılmaktan ve şimdiye kadar hiç duymadığı oyunları oynamaktan bahsediyordu. Gelecek iki hafta boyunca kahverengi cüppe; çıraklar -ve birçok büyücü- kış arası için ailelerinin yanına döneceğinden çok nadir karşılaşılan bir giysi olacaktı. Keşke ben de gidebilseydim. Günlerini teyzesi, eniştesi ve bebekleriyle varoşlarda geçirmeyi düşledi; ama bunun için asla izin alamazdı. Akademi'ye ulaştığında birkaç büyük çırak hızla dı- şarıya koşarken duraksadı. Merdivenleri çıkarken tek başına yürüyen birkaç çırak daha geçti yanından. Fakat ikinci kata çıktığında kendini birdenbire tek başına buldu. Koridordaki sessizlikte daha önce gecenin geç saat- lerinde bile yaşamadığı bir boşluk hissi vardı. Kutusunu göğsüne bastırıp acele ile yan geçide girdi.

Page 30: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Büyücüler Kütüphanesi, Akademi'nin zemin katında, 49 TRUDİ CANAVAN binanın arka kısmına yakın bir konumda olmasına rağ- men, Çıraklar Kütüphanesi'ne ancak ikinci kattaki. dö- nüp duran, kafa karıştırıcı geçitler dizisi takip edilerek ulaşılabiliyordu. Sonea ilk seferinde kütüphaneyi bula- mamış ve diğer çırakları izlemek zorunda kalmıştı. Kütüphaneye ulaştığında orada da hiç çırak olmadığım gördü. Kapıyı açtığında ayak sesleri duydu ve Leydi Tya'yı görüp eğilerek selam verdi. "Üzgünüm Sonea," dedi Leydi Tya, "Kütüphane ka- panıyor. Toplanmayı yeni bitirdim." "Ara tatili sırasında açık olacak mı leydim?" Kütüphaneci başını iki yana salladı. Sonea başını ha- fifçe eğerek kapıdan çıkıp ilerlemeye başladı. Geçitlerin kesiştiği bir sonraki köşede durdu. Söyle- nerek sırtını duvara dayadı. Şimdi nereye gidebilirdi? Yüca Lord'un Konutu dışında herhangi bir yere... Urpererek sağındaki ve solundaki geçitlere baktı. Sağındaki geçit ana koridora açılıyordu. Solundaki ise... nereye gidiyordu? Solundaki koridorda ilerlemeye başlayarak başka bin kesişime ulaştı. Dorrien'in onu Akademi'nin çatısına götü- rürken yaşadığı kafa karıştırıcı yolculuğu hatırlayarak durdu. Dorrien binadaki her geçit ve odayı bildiğini söyle- miş ve Lonca'da büyümenin avantajları diye açıklamıştı.- Sonea dudaklarını birbirine bastırdı. Elde edebileceğil bütün avantajlara ihtiyacı vardı. Buraları tanımanını zamanı gelmişti. Peki ya kaybolursa? 50 Çırak - Meydan Okuma , jj önünde doldurması gereken saatler vardı. A r ilk kez herhangi bir yerde olması gerekmiyordu. Kaybolursa yolunu tekrar bulurdu. Vahşi bir şekilde gülümseyip yürümeye başladı. * * * Kapı dört kez sert bir şekilde çaldı. Lorlen'in kanı buz kesti. Bu Osen'in kibar çalışı veya hizmetkarının çekingen çalışı değildi. Başka bir büyücünün bilinmedik çalışı da değildi. Çok korktuğu bir kapı çalma stiliydi; bir gün çala- cağını bildiği bir stil. Şimdi kapı çalmıştı ama hareket edemiyordu. Kapıya

Page 31: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

bakakalmıştı, boşuna da olsa ziyaretçinin içeride olma- dığını düşünüp gitmesini umuyordu. — Kapıyı aç Lorlenl İletişim Lorlen'i sarstı. Farklıydı, sanki bir ses ger- çekten de kafasının içinde konuşmuş gibi. Lorlen derin bir nefes aldı. Akkarin ile eninde sonunda karşılaşmak zorundaydı. Geciktirmesi ne kazandırırdı ki? Yüksek sesle içini çekerek iradesi ile kapıyı açtı. "İyi akşamlar Lorlen." Akkarin içeri girdi, yüzünde genellikle Lorlen'i se- lamlarken takındığı yarım gülümseme vardı. Sanki hâlâ dostlarmış gibi. "Yüce Lord." Lorlen yutkundu. Kalbi fazla hızlı atıyordu ve koltuğunun içine gömülmek istiyordu. Birden bire ken- 51 TRUDİ CANAVAN dine kızdı. Sen Lonca'nm Yönetici'sisin, dedi kendin» t* azından ağırbaşlı dur. Kendini, ayağa kalkıp Akkerinv yüzleşmeye zorladı. "Bu akşam Gece Odasını ziyaret etmiyor musun?" "Havamda değilim." Bir süre sessizlik oldu, sonra Akkarin kollarını ka- vuşturdu. "Onlara zarar vermedim Lorlen." Akkarin'in sesi al- çaktı. "Sana da... Aslında Sonea benim gardiyanlığımdan faydalanacak. Öğretmenleri Rothen'in etkisine rağmen onu ihmal ediyorlardı. Şimdi ona yardım etmek için elle- rinden geleni yapacaklar. Ve eğer kendisinde gördü Tüm potansiyelin hakkını vermek istiyorsa bu yardıma ihtiyaç duyacak." Lorlen, Akkarin'e şok içinde baktı. "Onun zihnini mu okudun?" Akkarin'in bir kaşı yükseldi. "Tabi ki. Küçük olabilir ama çocuk değil. Bunu biliyorsun Lorlen. Sen de onun zihnini okumuştun." ı "O farklıydı." Lorlen bakışlarını kaçırdı. "Ben davet edil- miştim." Akkarin'in Rothen'in de zihnini okuduğuna şüphe yoktu. Yeni bir suçluluk duygusu dalgası daha... "Fakat burada bulunmamın sebebi bu değil," dedi, Akkarin. "Bu kadar çok dedikodu ve söylenti varken seni Gece Odası'ndan hiçbir şey uzak tutamazdı. Senin dq orada olmanı bekleyeceklerdir. Artık kederi bir yana bı- rakmanın zamanı geldi eski dostum." 52

Page 32: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma ? Lorlen kaşlarını çatıp parmağındaki yüzüğe Oosturri- ^-^ M il bir dost bunu yapardı? Nasıl bir Yönetici, bir ba •• „-,^vinün bir çırağı rehine almasına izin verirdi? kara buyucunun, • kti. Başka seçeneği olmayan bir Yönetici. Sonea'yı korumak için hiçbir şey olmamış gibi davran- 1 vdı Yüce Lord'un en sonunda bir çırağı gardi- hğına alması ve bu çırağın herkesi şaşırtacak bir şe- nde varoşlardan gelmiş kız olmasından daha olağan dışı bir şey olmamış gibi. Başıyla onayladı. "Gidiyorum. Sen de gelecek misin?" diye sordu, her ne kadar cevabı biliyor olsa da. "Hayır. Konutuma döneceğim." Lorlen tekrar başıyla onayladı. Eğer Akkarin, Gece O- dası'nda görünürse dedikodular hemen kesilirdi. Fakat yokluğunda kendisine sorulmaya cesaret edilemeyen sorular Yönetici'ye sorulurdu. Her zamanki gibi Akkarin rapor bekliyor olacaktı. Ardından Lorlen, yüzüğü ve Akkarin'in sözlerini ha- tırladı. "Çevrendeki her şeyi görüp duyabileceğim." Akka- rin bir rapor beklemek zorunda değildi. Söylenen her şeyi dinliyor olacaktı. Lorlen ayağa kalkarak yatak odasına doğru ilerledi, yüzüne bir kaptan su çarptı ve aynada kendine bir baktı. Gözlerinin altındaki iki karanlık gölge, geçirdiği uykusuz geceleri açık ediyordu. Saçlarını düzeltip, ensesine doğru taradı ve sıkıca topladı. Cüppesi kınşmıştı fakat küçük bir büyüsel çabayla bunu da halletti. Konuk odasına dönerek Akkarin'in bakışlarına karşılık 53 TRUDİ CANAVAN verdi. Yüce Lord'un dudaklarında küçük bir gülüm ;ern dolaştı. Lorlen kapıya doğru dönüp yüz ifadesiJ düzeltirken, iradesiyle kapıyı açtı. Lorlen, Gece Odası'na girerken iki büyücüyü selamladı Beklediği gibi iyi olup olmadığını sordular. Onlara iyi Q\A duğu yönünde güvence verip içeri girdi. îç kapılar açıldığında başlar kimin geldiğini görmek için o yöne döndü. Seslerin uğultusu bir anda değişti, bir anı alçaldı, ardından daha da yoğun bir halde geri döndü.

Page 33: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Lorlen kalabalık odanın içinde favori koltuğuna doğru iler-j lemeye başladı ve içlerinde Yüksek Büyücülerin çoğunun! da bulunduğu bir grubun orada toplanmış olduğunu' gördü. Koltuğunda, Lord Yikmo'yu görmek dikkatini çekti. Genç savaşçı hemen ayağa kalktı. "Yönetici Lorlen!" diye şaşkınlıkla bağırdı. "Lütfen otu- run. İyi misiniz? Yorgun gözüküyorsunuz." "İyiyim," diye yanıtladı Rothen. "Bunu duymak çok güzel," dedi Yikmo. "Bu gece gelme- nizi umuyorduk; ama Yüce Lord ve Sonea hakkındaki sorularla uğraşmak istemiyorsanız anlayışla karşılarız." j Lorlen gülümsemeyi başardı. "Ama sizi merakta bıra- kamam değil mi?" Lorlen koltukta geriye yaslandı ve illa soruyu bekledi. Üç büyücü ki içlerinde Lord Peakin de vardı aynı anda konuşmaya başladı. Bir an durdular, bir- birlerine baktılar ve sonra ikisi Simya Öğretileri'nin Başı'na kibarca bir bakışla sustular. "Akkarin'in Sonea'nm gardiyanlığını almayı düşün- 54 Çırak - Meydan Okuma ,. or muydunuz?" diye sordu Lord Peakin. Hugünü Düiy » Hive kabul etti Lorlen. "Ona diğer çıraklardan "Hay11" aı" surduk fakat bunun dışında düşüncelerini kendi- klamış- Bunu haftalar hatta aylarca düşünmüş ., • göstermemişti. Zaman zaman onun hakkında fazla bir i & . . da kon sine olabilir-" "O zaman neden Sonea?" diye sordu Lord Garrel. "Bu konuda da emin değilim. Onun ilgisini çekmiş olan bir şeyler olmalı." "Belki de Sonea'nm gücüdür," diye belirtti Yikmo. "Yaz girişli çıraklar güçlerini ona karşı birleştirdiklerinde potansiyelini görmüş olduk." "Onu sınadı mı peki?" Lorlen bir an duraksadı, ardından başıyla onayladı. "Evet." Etrafındaki büyücüler birbirilerine anlayış dolu bakış- lar attılar. "Ne buldu?" diye sordu Peakin.

Page 34: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Büyük bir potansiyel gördüğünü söyledi," diye ya- nıtladı Lorlen. "Eğitimini gözetmek için oldukça istekli." Yakındaki büyücülerden biri yeni gelenlerden birine doğru uzaklaştı, haberleri yayma amacında olduğuna şüphe yoktu. Bu ikilinin arkasındaki tanıdık bir yüz çekti Lorlen'in dikkatini. Rothen'in gözleri kendininkilerle buluşunca bir an büyük bir suçluluk hissetti. Rothen'in varlığı Lorlen'i şaşırtmıştı. Akkarin zaman zaman ortalıkta gözükmesi gerektiğini Rothen'e de mi söy- 55 TRUDİ CANAVAN lemisti? "Müdür Jerrik bana, Sonea'nın akşam dersleri açaca- ğını söyledi," dedi Leydi Vinara. "Bunun ondan çok ıâzia şey beklemek olduğunu düşünmüyor musunuz?" İlgisini tekrar sorulara yönelten Lorlen omzunu silkti. "Bu benim için yeni bir haber. Jerrikle daha şimdiden gö- rüştüğünü bilmiyordum." "Gece derslerinin çoğunluğu, özel Savaşçı Becerileri dersini alabilmesi için," dedi Lord Yikmo. "Neden özel dersi gece alamıyor?" diye sordu bir baş- kası. "Çünkü ben akşamlan ders vermiyorum," diye yanıtla- dı Yikmo, geniş bir gülümsemeyle. "Böyle söylediğim için beni bağışlayın; fakat Yüce Lord' un gözdesine Lord Balkan'ın ders vermesini beklerdim," dedi Lord Garrel. "Ama herhalde sizin olağan dışı öğretim ] tekniğiniz Sonea gibi bir kıza oldukça uygun olacaktır." | "Kıvrak zekalı ve saldırgan olmayan bir mizaca sahip çırakların benim yöntemlerime oldukça olumlu tepkiler verdiklerini gözlemledim," diye yanıt verdi Yikmo yumu- şak bir şekilde. Rothen'in hâlâ kendini izlemekte olduğunu hisseden Lorlen kalabalığa bakmak için döndü. Rothen etrafa bakı- nıyordu. Tekrar konuşmaya dönen Lorlen konuyu Sonea'- nın Yikmo'dan alacağı derslerden uzaklaştırdı. Savaşçılar! diye düşündü. Her zaman rekabet etmek zorundalar. İki saat sonra Lorlen kendini esnemesini bastırmaya 56 Çırak - Meydan Okuma ken buldu. Etrafındaki büyücülere şöyle bir baktı ve çalı§ır ayağa kalktı.

Page 35: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"İzninizle," dedi. "Geç oluyor ve ben bu gece erken yat- mak istiyorum. îyi akşamlar." Odayı geçmek hiç de kolay değildi. Bir iki adımda bir birileri yaklaşıp bir şeyler soruyordu. Kendini birkaç kez insanlardan kibarca kurtardıktan sonra döndüğünde Rothen'le burun buruna geldi. Birbirilerine sessizce baktılar bir süre. Kalbi çılgınca çarpan Lorlen'in tek düşünebildiği Akkarin'in birbirileriyle konuşmalarını yasaklamış olmasıydı. Fakat yüzler onlara dönmeye başlıyordu ve konuşmazlarsa her tür söylenti başlayabilirdi. "İyi akşamlar Yönetici," dedi Rothen. "İyi akşamlar Lord Rothen," diye yanıt verdi Lorlen. Böylece şimdiden Akkarin'e itaatsizlik etmiş olduk, diye düşündü Lorlen. Rothen'in yüzünde hatırladığından daha fazla çizgi vardı. Aniden yüzüğü hatırlayınca ellerini arkasında kavuşturdu. "Ben sana... anlayışımı sunmak istiyorum. Bu kadar sevdiğin bir çırağın gardiyanlığını kaybetmek üzücü olmalı." Rothen'in kaşlarının arasında bir kırışıklı oluşu. "Öyle," diye belirtti. Rothen'e güvence verebilmeyi ne kadar da isterdi. Belki de yapabilirdi... "Az önce Sonea'mn İkinci Yıl boyunca gece dersleri ala- cağını duydum. Zamanının çoğunu derslerle geçirecek, bu 57 TRUDİ CANAVAN yüzden yeni gardiyanını görecek vakit bulabileceğin.;W bile şüpheliyim. Tahminen Akkarin'in, ayağının altıca dolaşmaması için bulduğu bir yöntem bu." Rothen yavaşça başıyla onayladı. "Eminim Sonea da buna memnundur." Bir an duraksadıktan sonra sesini al- çalttı. "Ya siz Yönetici, siz iyi misiniz?" "Evet." Lorlen solgun bir şekilde gülümsedi. "Sadece biraz uykuya ihtiyacım var. Ben..." Bir grup büyücü ge- çerken duraksadı ve onlara gülümsedi. "İlgin için sağol. İyi geceler Lord Rothen." "İyi geceler Yönetici." Dönüp Gece odası'mn kapısına doğru ilerleyip soğuk gece havasına çıktı. Hafifçe içini çekti. Akkarin'in gerçek- ten de onlara zarar vermeyeceğine inanıyor muyum? — Onlar yeterince güvende. Rothen'e güvence verme akıllıca bir davranıştı. Lorlen şaşkınlıkla dikleşti ve parmağmdaki yüzüğe baktı. Etrafına baktığında avlunun boş olduğunu gördü ve ]

Page 36: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tepkisini kimse görmediği için rahatladı. — Garrel'in konuşma yeteneklerinden bahsetmiştin ama onu hiç böyle görmemiştim. Bunu herkese yapıyor mu? Lorlen bir kez daha parmağmdaki yüzüğe baktı. Avludaki lambaların ışığını yansıtıyor ve sıradan bir ya-^ kuttan farklı gözükmüyordu. — Sana söylemiştim Lorlen. Gördüğün ve duyduğun her% şey... — Peki düşündüklerim? 58 Çırak - Meydan Okuma dinliyorsam. Ama ne zaman dinlediğimi fark ermezsin. te düşen Lorlen yüzüğü tutup çıkarmak için çe- eştirmeye başladı. nur Lorlen! Yeterince suçluluk duygusu çekiyorsun Beni durumu daha da kötüleştirmeye zorlama. Yüzüğü serbest bırakan Lorlen, hayal kırıklığı ile yum- ruklarını sıkmaya başladı. — Bu daha iyi. Şimdi git biraz dinlen. Yetiştirmen aereken bir sürü yarım kalmış iş var. Öfke ve yenilgiyle sert bir nefes alan Lorlen, dairesine doğru ilerlemeye başladı. Akademi'nin iç geçitlerini öğrenmenin Sonea'nm bek- lediğinden çok daha zor olduğu ortaya çıkmıştı. Ne kadar derinlemesine araştırırsa, kaybolması da o kadar kolay oluyordu. Geçitler o kadar karmaşık ve beklenmedik yer- lerdeydiler ki, yabancıların kafası karışsın diye mi bu şek- ilde inşa edildiğini merak etmeye başlamıştı. Yapının planı öngörülebilir veya kendini tekrarlayan bir düzende değildi. Her geçit farklı yönlere kıvrılıyor ve dönüyordu. Bazen ana koridorla kesişiyorlar bazen de çık- maz bir noktada bitiyorlardı. Kutusundan bir kağıt çıkararak adımlarını saymaya ve yürüdükçe dönüşleri kağıda çizmeye başladı. Bir saat sonra geçitlerin küçük bir bölümünün haritasını çı- karmıştı. Haritasında eksik olan bölümler vardı yine de. 59 TRUDİ CANAVAN Her ne kadar yolculuğunu ters yönde bir kez daha yapmJ olsa da bu boşlukları dolduracak geçitleri bulamamıştı Durup dinlenmek için kutusunun üzerine oturdu vP düşünmeye başladı. Dorrien'in kendisini çatıya çıkarırken seçtiği karmaşık yolun, sadece kafasını karıştırmak içini

Page 37: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

bilinçli olarak yapılan bir şey olduğunu düşünmüştü Tekrar düşündüğünde içinden geçmiş oldukları küçült garip bir odayı hatırladı. İçinde birkaç süs eşyasının dur- S duğu camlı dolaplar vardı ama bunun dışında oda her-j hangi bir amaca hizmet ediyor gibi gelmemişti. Belki de, diye düşündü, odanın gerçek amacı, Akademi'nin iç kıs-j mma bir geçiş sağlıyor olmasıydı. Ayağa kalkıp karşılaştığı çıkmazlardan birine dcğru ilerlemeye başladı. Koridor düz işaretsiz bir duvarla sona' eriyordu; fakat solunda bir kapı vardı. Kapının kolunu] tuttu... ve durakladı. Ya yanılıyorsa ve bu sıradan bir oda ise? Bir büyücüyle karşılaşabilir veya bir toplantıyı bölebilirdi. Belki de düşünmesi gereken şey kesinlikle buydu. Çoğu kişi arkasında ne olduğunu bilmedikleri bir kapıyı açmaktan çekinirdi. Elini kapıdan çekip onu incelemek; üzere birkaç adım geriye çekildi. Kapının üzerinde bıJ odanın sıradan bir oda değil de bir geçit olduğunu gösteren bir şey var mıydı? Koyu renkli bir ağaçtan yapılmıştı. Yüzeyi düz ve işlemesizdi. Menteşeler siyah demirdendi. Geçitteki diğer kapıları inceledi. Onlar da aynıydı. İlk kapıya geri dönen Sonea kapıyı açma konusundaki 60 Çırak - Meydan Okuma ? -• ile mücadele etmeye başladı. Kendini içinde kızgın bir büyücünün bulunduğu bir odaya gi- !!tn hayal etti. rerken hu olsa bile her zaman özür dileyip bir hata yap- Arna ° Iduğunu söyleyebilirdi. Daha da iyisi önce kapıyı içeriden herhangi biri cevap verirse yanlış kapıyı , gını söyleyebilirdi. Çırakların sık sık yollarını kaybet- melerine alışkın olmalıydılar. Kapıyı önce hafifçe ardından biraz daha güçlü çaldı. Elliye kadar saydıktan sonra kapı kolunu çevirdi. Kapı bir tıkırtıyla dışarıya doğru açıldı. İçeriye girdiğinde Dorrien'in kendisini içinden ge- çirdiğinde gördüğü odaya benzer bir oda gördü. Kendin- den gayet memnun olarak diğer kapıya doğru ilerledi. Kapı içeriye doğru açılarak başka bir geçidi ortaya çıkardı. Bu geçit daha önce araştırdıklarından çok farklıydı. Duvarlarda ahşap paneller, tablolar ve kabartmalar vardı.

Page 38: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Hava bile farklı kokuyordu, ahşap cilası ile bitki kokusu- nun karışımı gibi. Sonea içgüdülerinin doğru çıkmasının mutluluğuyla tablodan tabloya doğru ilerledi. Geçit odalarının bir tür engel görevi gördüğüne karar verdi. Amaçlarını bilmeyen kişilerin iç geçitlere girmesini engelliyordu. Çoğu kişi arkasında ne olduğunu bilmediği bir kapıyı açmazdı, yanlışlıkla açsalar da arkasında hiç ilgi çekmeyen bir oda bulacaklardı. Böyle kaç geçit odası olduğunu merak etti. Bunları bulmak kendisine önünde- ki iki hafta boyunca yapacak bir şeyler verirdi. Sonra kaşlarını çattı. Eğer Akademi'nin bazı bölümleri 61 TRUDİ CANAVAN bu şekilde düzenlendiyse şu anda çıraklara yasak olrytı W bölümde değil miydi? Yakınlardan hafif bir tıkırtı duyunca o yöne döndü Koridorun birkaç adım aşağısında bir kapı açıldı. Sak lanmaya vakti olmayan Sonea, bir büyücü koridora çu karken, kalbinin göğsünde sıçradığını hissetti. Büyücn Sonea'yı gördüğünde kaşları çatıldı. Buraya aitmişsin gibi görün! Sırtını dikleştirip sanki bir tabloya bakmak için bir an duraklamış gibi yürümeye başladı. Büyücünün gözleri kolundaki armaya kaydı. Sonea, giderek yaklaştığı büyücünün yanından geçerken bir an durup eğilerek selam verdi ve yürümeye devanı etti. Arkasında gittikçe uzaklaşan ayak seslerini duyunca rahatlayarak içini çekti. Büyücünün tepkisinden, Aka- demi'nin bu bölümüne çırakların girmesinin yasak ol- duğunu anlamıştı. Ama kolundaki armayı görünce burada olmasına bir şey dememişti. Herhalde Yüce Lord'un verdiği bir görev üzerine burada olduğunu düşünmüştü. Sonea gülümsedi. Burada olmak için bir sebebi varmış gibi göründüğü sürece büyücüler onu rahat bırakırdı, j Şimdi buradan nereye? diye sordu kendine. Elindeki kağıdı açarak tekrar haritasını incelemeye başladı. 62 Bölüm 4 Akkarin'in Sözü Dannyl güverteden döndüğünde Tayend'i bağdaş kur- muş kamarasındaki dar yatakta otururken buldu. Alim boş olan her yere çizimlerini ve notlarını yaymıştı. "Becerebildiğim kadarını çevirdim. Tabutun üzerinde birkaç antik dilde tekrarlandığından şüphelendiğim bir

Page 39: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

cümle var. Kütüphaneye döndüğümde kontrol etme şan- sım olacak. Üçüncü satır, bin yıl kadar önce Kyralia diliyle karışmış durumda olan eski Elyne dilinde." "Ne diyor?" "Bu kadının adil ve onurlu olduğunu. Adaları yüksek büyü ile koruduğunu. Yüksek Büyü' kelimeleri derin bir şekilde kazınmış. Aynı şekilde vurgulanmış eski Vindo dili olduğunu düşündüğüm bir glif vardı. Duvara kazınmıştı. Aynı glif çeşitli yerlerdeki duvarlarda da vardı." Dannyl'e bir çizim veren Tayend glifı gösterdi. "Ne zaman Yüksek Büyü' kelimeleri geçse üzerinde bir ka- dının önünde eğilen bir figürün resmi vardı. Kadının eli diz çökmüş olanın yukarı kaldırmış olduğu avucuna değe- cek şekilde uzanmıştı. Sanki yatıştırmak veya ödül- lendirmek istercesine." 63 TRUDİ CANAVAN "Bu kadının yüksek büyü yaptığını gösteriyor olabilj Sence ne yapıyor." Dannyl omzunu silkti. "Şifa herhalde. Kulağa mantılı geliyor, çünkü bin yıl önce Şifa çok nadir görülürdü. Lon.l ca işbirliği ve deneyler sonucunda bu beceriyi geliştirebil. di ve hâlâ öğrenmesi en zor disiplin." " Sence Yüksek Büyü' terimi tanıdık değil mi?" Dannyl başını iki yana salladı. "Hayır." "İçine baktığımız delik bana doğal gelmedi. Biri ta- rafında yapılmış olmak. Sence büyü ile yapılmış ok-ıbilir mi?" "Büyük ihtimalle." Dannyl gülümsedi. "Sanırım binden önce ziyaret eden kişi bize bir iyilik yapmış." "Kesinlikle." Gemi sert bir şekilde sarsıldı. Tayend ir- kildi ve yüzü solgun bir renge büründü. "Bu yolculuğu zavallı bir şekilde geçirmeyeceksin," dedi Dannyl sebatla. "Bana bileğini uzat." Tayend'in gözleri büyüdü "Ama... ben..." "Artık bahanen de kalmadı." Tayend, Dannyl'in beklemediği bir şekilde kızardı ve bakışlarını kaçırdı. "Ben hâlâ bu konuda şey... pek rahat hissetmiyorum, yani..." Dannyl bir elini kovar gibi salladı. "Bu tarz bir Şifa hızlıdır. Ve zihnini de okumayacağım. Aynca gerçekle yüz- leşmek zorundasın. Hastayken hiç de iyi bir yoldaş olmu-1 yorsun. Sağa sola kusmadığın zamanlarda kusmaktan şikayet ediyorsun." 64

Page 40: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma mi ediyorum!" diye itiraz etti Tayend. "Ben "51 frnpHim!" Bileğini sertçe uzattı. "Yap bakalım." •lağvet etme A gözlerini sıkıca kapattı. Alimin bileğini tutan 1 iradesini yolladı ve hemen mide bulantısıyla, baş ini hissetti. İradesinin küçük bir çabasıyla bu his- tıstırdi- Tayend'in bileğini bırakarak alimin gözlerini a^ıp etkiyi tartmasını izledi. "Bu çok daha iyi." Tayend önce Dannyl'e sorgular gibi haktıysa da, sonra omzunu silkip notlarına geri döndü. "Ne kadar sürecek?" "Birkaç saat. Geminin sarsıntısına alıştığında daha uzun sürecek." Tayend gülümsedi. "Seni yanımda taşımamın bir işe yarayacağını biliyordum... Döndüğümüzde ne yapacağız?" Dannyl yüzünü buruşturdu. "Yarım bıraktığım büyük- elçilik görevlerini tamamlamak için oldukça fazla zaman harcamam gerekecek." "Peki, sen işlerinle uğraşırken ben de araştırmamıza devam ederim. Gemi kayıtları sayesinde Akkarin'in nere- lere yolculuk yapmış olduğunu biliyoruz. Çeşitli yerlere sorulan sorular da daha sonra ne yaptığını öğrenmemizi sağlar. Bel Arralade, her sene doğum gününü kutlamak için bir parti verir ve bu başlangıç için harika bir yer. Lonca Evi'nde seni bekleyen bir davetiye olacaktır." "Nasıl emin olabilirsin? Capia'da ancak birkaç ay geçirdim ve henüz Bel Arralade ile de tanışmadım." işte bu yüzden davet edileceğinden eminim." Tayend gülümsedi. "Senin gibi genç ve bekar bir büyücü... 65 TRUDİ CANAVAN Büyükelçi Errend her zaman bu partiye katılır. Bir <;av tiye gelmese bile senin de ona eşlik etmen yönünde Sra edecektir." "Peki sen?" "Eğer kibarca rica edersem beni götürecek arkadaş- larım var." "Neden benimle geliniyorsun?" Tayend kamaraların arasındaki koridorun iki ucuna da bir göz attı. Öne doğru eğildi. "Eğer beraber gidersek yapılmasını istemeyeceğin varsayımlar yapılacaktır." "Aylardır beraber yolculuk ediyoruz," diye belirtti

Page 41: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Dannyl. "Varsayımlar çoktan yapılmış olabilir." "Belli olmaz." Tayend bir elini salladı. "Eğer insanlar bana basit bir yardımcı gibi davrandığını görürlerse sorun olmaz. Senin beni çok tanımadığını düşünürler. Sonuçta sen bir Kyralialısm. Haberin olsaydı başka bir yardımcı bulurdun." "Gerçekten kötü bir ünümüz var değil mi?" Tayend başıyla onayladı. "Ama bunu kendi lehimize kullanabiliriz. Eğer herhangi biri benimle ilgili bir şey sö)H lerse, hiddetlenip adımı lekelemeye çalışmakla suçlaB malısın. Arkadaşlarıma sana gerçeği söylememelerini çünkü bunun işim için çok önemli olduğunu söylerim. Eğer yeterince inandırıcı olabilirsek kimseyi şüphe- lendirmeden çalışmaya devam edebiliriz." Dannyl kaşlarını çattı. Kabul etmekten nefret ediyordu^ 66 Çırak - Meydan Okuma d haklıydı. Her ne kadar bu konuyu umur- ^a dedikodulara aldırış etmek istemese de itibarını sarnay atacakları her adım, hayatlarını daha kolay- korumaJ< iç» laştıracaktı. «p kala. İnsanların beklediği kibirli Kyralialı büyücü ,-• ü oynayacağım." Tayend'e baktı. "Ama şunu sakın tma, eğer sert ve yargılayıcı bir şeyler söylesem bile onları kastediyor olmayacağım." Tayend başıyla onayladı. "Biliyorum." "Sadece seni uyarmak istedim. Rol yeteneğim oldukça iyidir." "Yaa, gerçekten mi?" Dannyl kıkırdadı. "Evet, gerçekten. Akıl hocamın cüm- leleri bunu rahatlıkla kanıtlıyor. Hırsızlar'ı fakir bir tüccar olduğuma inandırabildiysem herkesi kandırabilirim." "Göreceğiz," diye yanıtladı Tayend. "Göreceğiz." Lorlen mektubu bitirirken Osen sabırla bekliyordu. Lorlen elinin bir hareketi ile mürekkebi kuruttu ve kağıdı katlayıp mühürledi. "Sırada ne var?" diye sordu mektubu Osen'e verirken. "Hepsi bu kadar." Lorlen şaşkınlıkla başını kaldırdı. "Bu kadar mı?" "Evet." Osen gülümsedi. Koltuğunda geri yaslanan Lorlen asistanına takdirle "aktı. "Geçen hafta yokluğumda bütün işlerle ilgilendiğin 67

Page 42: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

TRUDİ CANAVAN için sana teşekkür edemedim." Osen omzunu silkti. "Dinlenmeye ihtiyacınız \i,ird Bana kalsa daka uzun bir ara vermeliydiniz. Belki de di5P herkes gibi birkaç hafta ailenizi ziyaret etmeliydiniz. Hâr tükenmiş görünüyorsunuz." "Endişeni takdir ediyorum," diye karşılık verdi Lorlen "Fakat büyücüleri birkaç hafta boyunca oyunlarıyla bası başa bırakmak mı?" Başını salladı. "Hiç iyi bir fikir değil.» Genç büyücü kıkırdadı. "İşte şimdi eskisi gibi konuş- tunuz. Gelecek Toplantı için hazırlıklara başlayalım mı?" "Hayır," dedi Lorlen kaşlarını çatarak yapması gerekeni hatırlayınca. "Yüce Lord'u ziyaret etmeliyim." "Böyle söylediğim için beni bağışlayın fakat pek hevesli görünmüyor sunuz." Osen bir an durakladı sonra daha kısık bir sesle devam etti. "Anlaşmazlığa mı düştünüz?" Lorlen asistanını tarttı. Olaylar Osen'in gözünden nadi- ren kaçardı ve tedbirli biriydi. İnkar etse inanır mıydı? Tahminen tamamen inanmazdı. — Anlaşamadığımızı söyle. Küçük bir konuda. Lorlen zihnindeki sesi duyunca sertleşti. Akkarin bir haftadan uzunca bir süre önce Gece Odası'nm dışındaki sohbetten beri yüzük aracılığıyla iletişim kurmamıştı. "Sanırım böyle de söyleyebilirsin," diye yanıtladı Lorlen yavaşça. "Bir anlamda." Osen başıyla onayladı. "Ben de öyle düşünmüştüm. Sonea'nm gardiyanlığı üzerine mi? Bazı büyücüler böyle düşünüyor." 68 Çırak - Meydan Okuma • -,» T r>r1en gülümsemesine engel olmadı. Kendisi «öylemi? l>orıc & dedikodu konusu olmuştu. _ şimdî? diye gönderdi yüzüğe. _ Akhndaki cevap gayet uygun. rfce homurdanarak başını kaldırdı ve Osen'e uyarıcı kilde baktı. "Bunu kendine saklayacağına güvene- eğimi biliyorum. Spekülasyonlar sorun değil; fakat "erlerinin y^ce Lord ile benim farkı görüşlerde olduğu- muzu bilmesini istemiyorum. Sonea'nın iyiliği için." Osen başıyla onayladı. "Anlıyorum. Kimseye bahsetme- yeceğim. Ve umarım bu konuyu yakında gözersiniz." Lorlen ayağa kalktı. "Bu tamamen Sonea'nın değişime ne kadar uyum sağlayabileceğine bağlı. Son dönemde ya-

Page 43: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

şadıklarından sonra, bu ondan çok fazla şey beklemek olmaz mı?" "Onun yerinde olmak istemezdim," diye katıldı Osen, Lorlen'i kapıya doğru izlerken. "Ama uyum sağlayacağına eminim." Lorlen başıyla onayladı. "Umarım, iyi geceler Osen." "İyi geceler Yönetici." Akademi koridorlarında, uzaklaşan genç büyücünün ayak sesleri yankılandı. Lorlen Giriş Salonu'na girerken korkunun, etrafını sanki bir bulut gibi sardığını hissetti. Devasa kapıların arasında, merdivenlerin başında durdu. Bahçelerin önünden Yüce Lord'un Konutu'na doğru baktı. Akkarin 'in zihnini okuduğu geceden beri oraya git- memişti. O günü hatırlamak omurgasında bir ürpertinin 69 TRUDİ CANAVAN yayılmasına sebep oldu. Derin bir nefes alıp kendini Sonea'yı düşünmeye 2o ladı. Onun iyiliği için bahçeleri geçip tekrar Akkarin jı 1 yüz yüze gelmesi lazımdı. Yüce Lord'un daveti geri çevrile mezdi. Lorlen kendini ilerlemeye zorladı. Birkaç adım sonra yürüyüşünü hızlandırdı. Bir an önce halletmek en iyiSj olacaktı. Konutun kapısında durakladı, kalbi hızla çarpı, yordu, sonra kapıyı çaldı. Her zamanki gibi kapı ilk doku- nuşunda içeriye doğru açıldı. Odanın boş olduğunu görünce rahatlayarak içini çekti. İçeriye girdi. Gözünün kenarı ile bir hareket yakaladı. Sağ taraiUdri merdivenlerin girişindeki karanlık dikdörtgenden bir gölge çıktı. Akkarin'in siyah cüppesi yaklaşırken sessizce hışır- dadı. Siyah cüppe... Kara büyü... İronik olarak siyah her za- man Yüce Lord'un rengi olmuştu. Bunu kelimesi keli- mesine uygulamak zorunda değildin, diye düşündü. Akkarin kıkırdadı. "Şarap?" Lorlen başını iki yana salladı. "O zaman otur. Rahatla." Rahatlamak mı? Nasıl rahatlayabilirdi? Bu dostluk gösterisi sinirlerini bozuyordu. Lorlen ayakta kalarak' Akkarin'in şarap dolabına gidip bir şişe almasını izledi. "Sonea nasıl?" Akkarin'in omuzları yükseldi. "Bilmiyorum. Şu anda nerede olduğundan bile emin değilim. Sanırım Akademi'dd 70

Page 44: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma bir yerlerde » Akkarin döndü ve koltuklan işaret etti. "Otur." «Burada değil mi?" "Hay "O zaman nasıl oluyor da... ona bir yüzük vermedin rrn? "Hayır-" Akkarin bir yudum şarap içti. "Zaman zaman kontrol ediyorum. Birkaç gününü Akademi'yi keşfe- derek geçirdi. Galiba şimdi de saklanabilecek bir köşe bul- du ve zamanını kitap okuyarak geçiriyor. Anladığım kada- rıyla da macera öyküleri." Lorlen kaşlarını çattı. Akkarin'in Sonea'yı odasında kalmaya zorlamadığına sevinmişti; yine de Akademi'nin köşelerinde saklanıyor olduğunu duymak ne kadar kork- muş ve mutsuz olduğunu, açıkça ortaya koyuyordu. "Şarap istemediğine emin misin? Bu yılki Anuren Karası çok güzel." Lorlen şişeye baktı ve sonra başını iki yana salladı. İçini çekerek koltuğa gidip oturdu. "Sonea'nm gardiyanlığını almak korktuğum kadar can sıkıcı olmadı," dedi Akkarin sessizce, koltuğuna oturur- ken. "Her şeyi karmaşıklaştınyor fakat diğer seçenekten daha iyi." Lorlen gözlerini kapattı ve diğer seçeneği ne olabilece- ğini düşünmemeye çalıştı. Derin bir nefes aldı ve yavaşça verdi, sonra kendini Akkarin'in gözlerine bakmaya zorladı. "Neden bunu yaptın Akkarin? Neden kara büyü?" Akkarin bakışlarına karşılık verdi. "Bunu herkesten 71 TRUDİ CANAVAN çok sana söyleyebilmeyi isterdim. Benimle ilgili düşü>ı~ lerinin nasıl değiştidiğini görebiliyorum. Eğer beni yen-n nin mümkün olacağını düşünseydin Lonca'yi bana kar gönderirdin. Neden ilk öğrendiğinde bana germedin?" "Çünkü ne tepki vereceğini bilmiyordum." "Bunca yıllık dostluktan sonra bana güvenmedin mi?" "Sonea'nın zihninde gördüklerimden sonra seni aslında tanımadığımı fark ettim." Akkarin'in kaşları kalktı. "Bu anlaşılabilir. Kara bü- yünün şeytani olduğu konusundaki inanç çok güçlü." "Öyle mi?"

Page 45: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Akkarin kaşlarını çattı, gözleri uzaklara daldı. "Evet.v« "O zaman neden kullanıyorsun?" diye sordu Lorlen. Yüzük olan elini kaldırdı. "Bu neden?" "Sana söyleyemem. Ama emin ol Lonca'yı ele geçirmeye çalışmıyorum." "Buna gerek yok ki. Zaten Yüce Lord'sun." Akkarin'in dudaklarının kenarları yukarı doğru kıv- rıldı. "Öyleyim, değil mi? O zaman emin ol ki Loncayı veya değer verdiğin herhangi bir şeyi yok etmeye ça- lışmıyorum." Bardağını kenara koydu ve ayağa kalkıp servis masasına doğru ilerledi. İkinci bir kadehi doldurup Lorlen'e verdi. "Bir gün sana anlatacağım. Söz veriyorum." Lorlen, Akkarin'e baktı. Kara gözler, kararlı bakıyordu. Lorlen kadehi ve sözü gönülsüzce kabul etti. "Bunu unutmayacağım." 72 Çırak - Meydan Okuma • cevap vermek için ağzını açtı; fakat kapıdan ge- ıruşlar yüzünden durdu. Dikleşti ve gözlerini kıstı- açıldı. Akkarin'in küresinin ışıkları içeri giren v.ın eözlerine çok az ulaşıyordu, başı öne eğikti. Sonea u^1 & "İyi akşamlar Sonea," dedi Akkarin yumuşakça. Sonea eğilerek selam verdi. "İyi akşamlar Yüce Lord, Yönetici," diye karşılık verdi kısık bir sesle. "Bugün neler yaptın?" Sonea göğsüne dayamış olduğu kitaplara baktı. "Biraz okudum." "Kütüphaneler kapalıyken fazla seçeneğin olmamalı. Almak istediğin herhangi bir kitap var mı?" "Hayır, Yüce Lord." "Eğer istersen eğlenmen için başka şeyler de ayarla- nabilir." "Gerek yok, yine de teşekkür ederim Yüce Lord." Akkarin'in kaşlarında biri kalktı. "Gidebilirsin." Rahatlamış görünen Sonea aceleyle sol taraftaki merdi- venlere doğru ilerledi. Lorlen kızın gidişini izlerken suçlu- luk ve acıma hissetti. "Çok mutsuz olmalı," diye mırıldandı. "Hum. Konuşmama inadı sinir bozucu," dedi Akkarin sessizce, sanki kendi kendine konuşuyordu. Koltuğuna oturup şarap kadehini eline aldı. "Anlat bakalım, Peakin ve Davin anlaşmazlıklarını hâlâ

Page 46: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

73 TRUDİ CANAVAN çözemediler mi?" * * * Pencereye yaslanan Rothen bahçelerin diğer yanmdaV küçük ışık karesine bakıyordu. Birkaç dakika önce konu- ta zayıf bir figürün yaklaştığını görmüştü Bir dakika sonra da ışık ortaya çıkmıştı. O pencerenin arkasındaki odanın Sonea'nm odası olduğundan emindi artık. Kapının hafif bir şekilde çalınması dikkatini o yöne çekti. Tania elinde bir testi su ve küçük bir kavanozla iç.;ri girdi. Elindekileri masaya bıraktı. "Leydi Indria bunu aç karnına kullanmamanız ge- rektiğini siiyledi," dedi Tania. "Biliyorum," diye yanıtladı Rothen. "Daha önce de kul- lanmıştım." Pencereden uzaklaşıp kavanozu aldı. Uyku ilacı zararsız bir ilaçtı; fakat Rothen tadının ne kadar kötü olduğunu unutmuş değildi. "Teşekkür ederim Tania. Gidebilirsin." "İyi uyuyun," dedi Tania ve selam verip kapıya doğru ilerledi. "Bekle." Rothen doğrulup hizmetkarını dikkatle süzdü. "Acaba sen... yani...?" Tania gülümsedi. "Eğer kulağıma bir şey çalmırsa mut- laka haber veririm." Rothen başıyla onayladı. "Teşekkür ederim." Rothen, Tania çıktıktan sonra oturup suya biraz ilaç karıştırdı. Kendini bir yudumda hepsini içmeye zorladı ve 74 Çırak - Meydan Okuma aslanıp ilacın etkisini göstermesini beklemeye afkaSH İlacın tadı bazen artık unuttuğunu düşündüğü ba9 ? anısını getirdi aklına ve ani bir keder hissetti. biryüzuna ....... •1 ra karını. Bunca zamandan sonra bile hala senin tutuyorum. Ama sanırım yas tutmayı bıraksaydım kendimi asla affetmezdim. Karısını son günlerdeki hastalığın onu tükettiği haliyle değil de sağlıklı olduğu günlerdeki gibi hatırlamaya karar vermişti- Daha mutlu anılan hatırladıkça gülümsemeye başladı. Hâlâ koltuğundayken, hâlâ gülümserken, huzurlu bir uyku kucakladı Rothen'i... 75

Page 47: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Bölüm 5 Bir İstek Banyolar'dan çıkarken Sonea, son iki haftayı düşü- nüyordu ve aranın bitmiş olduğuna üzüldüğünü fark etti- ğinde oldukça şaşırdı. Zamanının çoğunu Akademi'vi keşfederek, okuyarak veya sıcak günlerde ormandaki kay- nağa giderek geçirmişti. Bazı açılardan çok az şey değişmişti. Hâlâ birileriyle karşılaşmamak için Lonca içerisinde geçtiği güzergahlara dikkat ediyordu. Fakat Akkarin'den kaçınmak Regin'doa kaçınmaktan çok daha kolaydı. Onu sadece akşamlan Yüce Lord'un Konutu'na döndüğünde görüyordu. Kendisine bir hizmetkar atanmıştı. Viola, Tania'nın ak- sine soğuk ve ciddiydi. Sonea'nm erken kalkma huyunu fark edince şafak sökmeden odada belirmeye başlamıştı. Kadına, kendisine raka tozu getirmesi için birkaç kez rical etmek zorunda kalmıştı; ki varoşlular tarafından bu kadar sevilen içeceğin aroması odayı her doldurduğunda yüzün- de beliren ifade hoşnutsuzluğunu açıkça belli ediyordu, 1 Sonea her sabah Yüce Lord'un Konutu'ndan Ban- yolar'a gidiyor, kendini sıcak suyun içine bırakıp o günü doldurmak için neler yapacağını planlıyordu. Rahatlaması açlığını uyandırıyor, bu yüzden Banyolar'dan sonra ilk 76 Çırak - Meydan Okuma k Salonu'nu ziyaret ediyordu. Lonca'da kalan , • ,«53 vine az sayıda hizmetkar yemek hazır- =avıdakı çırağa yu J J Bulundukları konumdan sıkılmış ve ileride, , u^ıVipt etme fırsatı olabilecek olasılıkları kaçır- Fvler'de nı^lll-u • temeyen hizmetkarlar, çırakları, en sevdikleri ye- i istemeleri yönünde teşvik ediyorlardı. Her ne Sonea'nın bu tarz bağlantıları olmasa da, büyük ?ht'rnalle cüppesinin kolundaki arma sebebiyle aşçıların genç olanları ona da aynı şekilde davranıyordu. Sonea yemekten sonra çıkardığı harita üzerindeki ezbe- rini kuvvetlendirmek için Akademi'deki geçitleri geziyor- du. Zaman zaman sessiz bir odada durup okumaya başlı- yor, bazen okumayı bırakıp tekrar dolaşmaya çıkması sa- atler sonra oluyordu. Fakat akşam yaklaştıkça korkusu yavaşça geri dönüyor ve okumaya yoğunlaşamıyordu. Geri dönmesi için kendisine belirli bir saat söylenmiş değildi. Her ne kadar konuta her gün biraz daha geç gitse de,

Page 48: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Akkarin'i kendisini bekler buluyordu. Bir hafta sonunda bu karşılaşmadan kaçınamayacağını anlamış ve iyi bir uyku çekmesine yetecek bir saatte dönmeye başlamıştı. Tam yeni düzenine alışmaya başlamıştı ki ara bitmişti. Bir önceki öğleden sonrasının büyük bir kısmını Akademi pencerelerinden birinde at arabalarının gelip gidişini izle- yerek geçirmişti. Lonca'mn büyücülerle dolu olduğu gün- lerde eşlerin ve çocukların da burada yaşadığını unutmak mümkün olabiliyordu. Sonea ne kadar azının isimlerini bildiğini fark etti. Gelecekteki çalışma arkadaşları hakkın- da daha fazla şey öğrenmeye karar verip gelen araçlarda- kı armaları ve aile gruplarını aklına kazımaya başladı. 77 TRUDİ CANAVAN Bu eve dönüş sürecinde resmiyet eksikliği hemen »( ' çarpıyordu. Hizmetkarlar eşyaları taşımak ve atla,' ilgilenmekle meşgulken, büyücüler ve eşleri de birbirileri ile sohbet ediyorlardı. Çocuklar bahçelere yayılmış, karcla oynuyorlardı. Çıraklar kahverengi cüppelerden oluşan kümeler oluşturmuştu, bağırışları ve kahkahalar Akademi'nin pencerelerini titretiyordu. Ama bugün büyücüler avluda geziniyorlardı, bölgele- rinin efendileri oldukları açıkça belli oluyordu. Hizmetkarlar acele ile sağa sola ilerliyorlardı fakat aileler ortada yoktu. Çıraklar ise her yerdeydiler. Sonea, Akademiye doğru ilerlerken tanıdık bir tedirgin- lik hissetmeye başladı. Her ne kadar Regin'in, Yüce Lordl un gözdesini rahatsız etmeyeceğini düşünse de etrafına bir kalkan oluşturdu. Merdivenlere ulaştığında önündeki çırağın titreyerek ellerini ovuşturduğunu gördü. Yeni gel- miş diye düşündü. Lord Vorel, kış alımı öğrencilerinin kal- kan oluşturmayı, eğitime yazın başlayanlardan daha hızlı öğrendiklerini söylemişti. Sonea artık nedenini biliyordu. "Bu o!" "Kim?" Fısıltılar arkasından geliyordu. Sonea merdivenleri çıkarken arkasına dönüp bakma isteğine karşı koydu. "Varoş kızı." "Demek doğru?" "Evet. Annem bunun doğru olmadığını söyledi. Onun kadar güçlü bir sürü çırak varmış. Geçmişi karanlık olmayan." 78 Çırak - Meydan Okuma

Page 49: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

.,m1]n Evler'e bir hakaret olduğunu söyledi... «Babam ouuu ve yönetici bile..-" ?\A-nr\ katın koridoruna girdiğinde sesleri du- Sonea îKn^1 yamaz lmuştu. Bir an durup koridorun ilerisindeki çı- n inceledi ve ardından yürümeye başladı. Akkarin'in - olarak bu koridora girdiği ilk seferin aksine bu kez gözlerini dikip bakmadılar. Bunun yerine bir kez kıp kaşlarını çatıp döndüler. Kaşlar kalktı ve anlamlı bakışlar paylaşıldı. Bu hiç iyi değil, diye düşündü Sonea. Sınıfına yaklaştıkça içinde bir korkunun yükselmeye başladığını hissetti. Kapıda durup, içeriye girmeden önce derin bir nefes aldı. Kendisine bakan öğretmen şaşırtıcı derecede gençti. Mezun olmasının üzerinden birkaç yıl geçmiş olmalıydı. Öğretmenin adını öğrenmek için ders programına baktı. "Lord Larkin," dedi Sonea eğilerek. Öğretmen gülümseyince rahatladı. "Otur Sonea." Diğer çırakların sadece yarısı gelmişti. Pencerenin yanındaki yerine geçerken birkaç tanesi kendisini izledi. Yüz ifadeleri arkadaşça değildi; fakat negatif herhangi bir ifade de yoktu. Sonea'nın korku hissi biraz azaldı. Larkin ayağa kalktı. Sonea öğretmenin sırasına doğru geldiğini görünce içini çekti. Şüphesiz sınıfın ön kısmına oturmasını isteyecekti. "Yüce Lord, son dersten sonra seni görmek istiyormuş," dedi Sonea'ya sessizce. "Oyalanmadan Konut'a dön- meliymişsin. 79 TRUDİ CANAVAN Sonea bir an yüzündeki kanın çekildiğini hisset- Yüzünün bembeyaz olduğunu tahmin ettiğinden ba§. eğip sırasına bakmaya başladı. Eğitmeninin fark etmedin- o*" ni umuyordu. "Teşekkür ederim lordum." Larkin dönüp masasına gitti. Sonea zorlukla yut- kundu. Akkarin ne istiyordu? Aklına korkutucu senar- yolar geldi ve Larkin ayağa kalkıp konuşmaya başladı, ğmda irkildi. Çevresine baktığında bütün çırakların

Page 50: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

gelmiş olduğunu fark etti. "Büyücü-tasarımlı mimarinin tarihi uzun bir konu- dur," dedi Larkin sınıfa. "Bazı bölümleri dayanılmaz dere- cede sıkıcıdır; ama bu bölümlerin mümkün olduğu kadar çoğunu atlayacağım. Bunun yerine Akademi'yi tasarlamış olan Lord Loren ile başlayacağım." Akademi geçitlerini çizdiği haritayı hatırlayan Sonea sırasında dikleşti. Bu ilginç olabilirdi. Masasından bir miktar kağıt alan Larkin, sıraları dolaşıp her öğrenciye bir tane vermeye başladı. "Bu Akademi'nin en üst katının kaba bir planı... Loren'in kendisi tarafından çizilmiş bir eskiz," dedi Larkin. "Lord Loren'in ilk çalışmaları genellikle görünüşte kararsız ve komiktir. Yaşanabilir binalardan büyük, elverişsiz hey- keller yapmaya takıntılı bir sanatçı olarak görülüyordu; fakat büyü ile taşı şekillendirip güçlendirme tekniklerini keşfetmesi mimariden çok daha fazlasını değiştirdi. İnsan- ların içinde yaşamak istedikleri binalar yapmaya başladı." Larkin bir elini tavana doğru salladı. "Akademi onun en başarılı çalışmalarından biridir. Lord Loren'in yeni Lonca 80 Çırak - Meydan Okuma şarlayıp yapması istendiğinde kendisi dünya binalı invdü." Larkin kıkırdamak için konuşmasına çapm «guna rağmen Lonca kendisine tasarımda spi- araV kuıianmaması şartını koşmak ihtiyacı hissetti... ^nu aşm derecede yaptığı biliniyordu. «v' e de bu tarz spiralleri Büyük Salon'un üzerindeki merdivenlerde ve Giriş Salonu'nun merdivenlerinde ? biliriz," diye devam etti Larkin. "O çağdaki başka hüvücülerin günlükleri ve kayıtlarından Lord Loren'in çoğu zaman sinsi bir karaktere sahip olduğunu anlıyoruz. Yüz yıldan uzun bir süre sonra, Lord Rendo adındaki bir büyücü-mimar, kariyerini ayrıntılarıyla anlatan bir kitap yazmış. Dağıttığım planlara bu biyografiden bazı bölüm- leri ve Loren'in hayatı ve çalışmaları üzerine bir kronoloji ekledim. Şimdi onları okuyun. Dersten sonra tasarlamış olduğu binaları gezmek isteyebilirsiniz. Tıpkı benim gibi daha önceden fark etmediğiniz bazı şeyleri göreceksiniz. Bugünden üç hafta sonra Loren'in çalışmaları üzerine birer rapor bekliyorum sizden." Diğer çıraklar okumaya başlarken Sonea, Akademi'nin planına bakıyordu. Köşelerdeki dört kule ve merkezdeki devasa oda açıkça çizilmişti, cam tavanın desenleri de. Fakat ana koridorun yanlarındaki odalar ve geçitler yoktu.

Page 51: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Kutusundan kendi haritasını çıkarıp planın yanma açtı. ikisine de bakıp çatı desenlerini kendi haritasına kopyalamaya başladı. Şüphelendiği gibi camdaki spiralleri belirleyen işaretler geçitleri gösterenlerle uyuşuyordu. Geçitlerin dönüşleri dik açılarla olsa da tavan desenleri ile D1rleşip daha da büyük spiraller oluşturuyorlardı. 81 TRUDİ CANAVAN "Ne yapıyorsun Sonea?" Öğretmenin sırasının yanında durduğunu fark ed- Sonea'nm yüzü yanmaya başladı. "Ben... spiraller hakkında söylediklerinizi düşünüyor dum lordum," diye açıkladı, "Ve spiralleri arıyorum." Larkin başını hafifçe yana eğerek Sonea'nın çizimini in. celemeye başladı, sonra Sonea'nın işaretlemiş olduğu ic geçitlerden birini işaret etti. "Akademi planlarını defalarca inceledim ama bu kadar fazlasını görmemiştim. Bu planj nereden buldun?" "Onu, şeyyy, ben yaptım. Ara tatili sırasında yapacak fazla bir şeyim yoktu, umarım girme iznim olmayan her hangi bir yere girmemişimdir." Larkin başını iki yana salladı. "Akademi'de çıraklara yasak olan yalnızca iki yer vardır. Büyük Salon ve Yö netici'nin Ofisi." "Ama... normal geçitlerle diğerleri arasındaki odalar. Onlar bir tür engel gibi gözüküyor." Larkin başıyla onayladı. "Geçmişte kilitli olurlardı; fakat daha fazla alana ihtiyaç duyulunca iç alanların da kullanılmasına karar verildi." Sonea ilk araştırma gecesinde karşılaştığı büyücünün onaylamaz bakışlarını hatırladı. Belki de sadece bir çırağın yalnız başına dolaşmasından şüphelenmişti. Veya sadece bir varoş kızma güvenmiyordu. "Planını görebilir miyim?" diye sordu Larkin. "Eğer isterseniz size bir kopyasını çizebilirim," diye 82 Çırak - Meydan Okuma -^erdi Sonea. kin gülümsedi. "Teşekkür ederim Scnea." en uzaklaşırken Sonea düşünceli bir şekilde onuizledi- Larkin'in davranışlarında diğer öğretmenlerden alıştığı vlamaz veya küçük gören eğilimler yoktu. Artık sadece klar mı kendisini sevmiyordu acaba? Sınıfa bakındı ve

Page 52: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

başların önüne döndüğünü gördü ama bir tanesi bakışlarına karşılık verdi. Regin'in bakışları adeta kendininkileri Geliyordu. Başı- nı çeviren Sonea ürperdi. Böyle açık bir nefreti hak etmek için ne yapmıştı? Ne zaman sınıfta başarılı olsa Regin ona yetişmenin ya da geçmenin bir yolunu buluyordu. Savaşa Becerileri'nde ise açıkça kendisinden daha iyiydi, yani bu ondan daha iyi olmak üzerineyse, Regin'in yendiği kesindi. Ama artık Sonea, Regin'in asla rakip olamayacağı bir başarı elde etmişti. Yüce Lord'un çırağı olmuştu. Daha da beteri Regin bunun intikamını almaya cüret edemiyordu. Sonea içini çekti. Gerçekte neler olduğunu bilse bu kadar kıskanmazdı. Yerlerimizi istediği an değiştirirdim. Sanırım korkudan ödü patlardı... Ya da patlamaz mıydı? Güç ve etki sahibi olmaktan keyif alan ve bunun için diğer insanlara zarar vermekten Çekinmeyen Regin, kara büyünün cazibesine kapılmamayı becerebilir miydi? Hayır, büyük ihtimalle Akkarin'e katılırdı. Ürperdi. Kara büyücü Regin. Bu düşünce ger- çekten de korkutucuydu. 83 TRUDİ CAN^VAN * * * Dannyl, Lonca Evi'ne girdiğinde Büyükelçi Erre görüşme odasından çıkıyordu. "Hoş geldin Büyükelçi Dannyl." "Teşekkür ederim Büyükelçi Errend," diye yanıtlan Dannyl başını kibarca eğerek. "Geri dönmek güzel. Eğer tekrar dünyayı gezmek için yelken açma hevesim tutarsa bana son iki haftayı hatırlat." Büyükelçi gülümsedi. "Ah, deniz yolculuğu, çekiciliğini ilk bir iki yolculuktan sonra kesinlikle kaybeder." Dannyl gülümseyerek karşılık verdi. "Özellikle bir fır> na ile karşılaşınca." Her ne kadar Errend'in ifadesi değişmemiş olsa c'a Dannyl bir an küçük bir kendini beğenmişlik ifadesi gör- düğüne emindi. "Neyse artık katı toprak üzerindesin," dedi Errend. "Günün kalanında dinlenmek istediğinden eminim. Yaşadığın maceraları bana bu gece anlata- bilirsin." "Çok şey kaçırdım mı?" "Elbette." Errend gülümsedi. "Burası Capia." Görüşme odasına doğru bir adım attı ve sonra duraksadı. "İki gün önce senin için iki tane acil mektup ulaştı. Onlan şimdi mi

Page 53: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

okumak istersin yoksa yarma kadar bekleyecek misin?" Dannyl başıyla onayladı, merakı yorgunluğunu yen- mişti. "Onları odama yollattırabilir misiniz? Teşekkür ede- rim Büyükelçi." 84 Çırak - Meydan Okuma A m başını zarifçe eğdi ve sonra döndü. Dannyl Ifl koridorunda ilerlerken onu bekleyen işleri dü- eVirl- du Yapması gereken bir sürü iş olmalıydı, üstelik §Ün için hazırlaması gereken bir de rapor vardı. Büyük .. hane'yi ziyaret edecek zaman bulmak zor olacaktı. vat araştırması başka yönlerden devam edecekti. Bel lade'nin partisi için davetiye büyük ihtimalle kendisi- • bekleyen mektupların arasında olacaktı. Kabul etmeliy- JJ ki bunu sabırsızlıkla bekliyordu. Dedikodu toplama becerilerini uzunca bir süredir kullanmıyordu. Lonca Evi'nin içindeki küçük banyolardan döndüğünde masasında bir mektup yığını gördü. Oturup mektupları ayırmaya başladığında Yönetici Lorlen'in zarif el yazısını hemen fark etti. Mührü kırıp kalın kağıdı açtı ve okumaya başladı: Elyne Lonca İkinci Büyükelçisi, Telen Evi, Vorin ai- lesinden Dannyl'e Çeşitli kişilerin, "kişisel" araştırmana büyükelçilik görevlerinden daha fazla zaman ayırdığın yönünde dü- şünceleri olduğu şahsıma iletildi. Ricama harcadığın zaman ve çaba için sana müteşekkirim. Yapmış olduğun çalışmalar paha biçilemez. Fakat daha fazla hoşnutsuzluk çıkmaması için araştırmanı kesmeni rica etmek zorun- dayım. Artık rapor yollamana gerek yok. Yönetici Lorlen. Mektubu masaya bırakan Dannyl, şaşkınlıkla elindeki kağıda baktı. Bütün bu yolculuklar ve kitaplardaki araş- tırmalar, hepsi birkaç söylenti yüzünden bir kenara mı 8 S TRUDİ CANAVAN bırakılacaktı? Belli ki bu araştırma çok da önemli de&'i Sonra gülümsedi. Akkarin'in antik büyü bilgisi arası-, masının hortlatılması için, her zaman iyi bir sebep duğunu düşünmüştü. Kendi merakı; eski ve aşırı sıkı kitapları okurken ve deniz yolcuğunun rahatsızlığı sıra smda kaybolmaya başladığında, araştırma isteğini cani ' tutan şey; bu görevde, Akkarin'in araştırmasını devam ettirmekten daha önemli bir şeyler olabileceği, düşüncesi

Page 54: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

olmuştu. Belki de Akkarin, büyü kullanma ile ilgili değe-, li bir yöntemi tekrar keşfetmenin eşiğindeydi ve Lorlen bu yöntemin bulunmasını istiyordu. Belki de tarihin eksik bir parçacı bulunacaktı. Fakat Lorlen sadece birkaç satır karalayarak araştıı- mayı sanki hiçbir anlamı yokmuş gibi bitirmişti. Başını iki yana sallayıp mektubu katladı ve kaldırdı. Tayend hayal kırıklığına uğrayacak diye düşündü. Bel Arralade'nin partisine katılmak için artık sebepleri yoktu. Tabi bu gitmelerine engel olmayacaktı... ve arkadaşını kü- tüphanede ziyaret de edecekti. Bahane olarak Lorlen'in görevini kullanamayacağına göre, alimle görüşebilmek için başka bir "aleni" sebep bulmalıydı... belki araştıracak başka bir konu... Dannyl bir an kalakaldı. Lorlen'in araştırmayı durdur- masının sebebi Tayend olabilir miydi? Lorlen, Tayend hak- kındaki dedikoduları duyup Dannyl ile ilgili eski söylenti- lerin yüzeye çıkmasından mı endişelenmişti? Dannyl mektuplara doğru bakıp kaşlarını çattı. Bunun gerçek sebep olup olmadığını nasıl öğrenebilirdi? Lorlen'e 86 Çırak - Meydan Okuma nrajnazdı. • P mektupların arasındaki diğer bir Lonca sem- rptı. Mektubu aldığında Rothen'in güçlü el yazısını OTİlümsedi. Dikleşerek mührü kırdı ve okumaya başladı- Büyükelçi Dannyl'e, Diâer ülkeleri ziyaret etmekte olduğunu öğrendiğim için mektubu ne zaman okuyabileceğini bilmiyorum. Gelecekte beraber çalışman gereken insanlara kendini tanıtma çabası içinde olduğuna şüphe yok. Büyükelçilik ağrevleri içinde dünyayı dolaşmanın olduğunu bilseydim öğretmenliği yıllar önce bırakabilirdim. Eminim bizi ziyaret ettiğin zaman bana anlatacak birçok hikayen olacaktır. Sana haberlerim var ama sanırım sen çoktan duy- muşsundur. Artık Sonea'nın gardiyanı değilim. Yüce Lord tarafından seçildi. Diğerleri, bunun Sonea için mükemmel bir fırsat olduğunu düşünse de ben pek memnun değilim. Sebebini anlayabildiğinden eminim. Sonea'nın arkadaş- lığını özlüyorum. Gitmesiyle kendimi bir işi yarım bırakmış gibi hissediyorum. Bu yüzden Yaldin'in önerisini dinleyip kendime yeni bir uğraş bulmaya karar verdim. Ne olduğunu duyunca emi- nim çok şaşıracaksın. Antik büyü çalışmaları üzerine bir

Page 55: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kitap hazırlamaya karar verdim. Bu Akkarin'in on yıl önce başladığı bir görev ve ben bitirmeye kararlıyım. Öğrendiklerime göre, Akkarin araştırmasına Büyük Kütüphane'de başlamış. Kütüphaneye yakın yaşadığına göre orayı benim için ziyaret etmeni rica ediyorum. Eğer 87 TRUDİ CANAVAN senin zamanın yoksa tanıştığın, güvenip bu görevi vereh'ı ceğim kimse var mı? Bu kişinin ağzı sıkı olmalı, çünkü Yü Lord'un onun geçmişini araştırdığımı düşünmesini istem- yorum! Fakat onun başarısız olduğu bir konuda başanı olmak güzel bir his olacaktır. Buradaki ironiyi takdir ede ceğini biliyorum. Her zaman dostun, Lord Rotken Not: Dorrien birkaç haftalığına ziyarete geldi. Sana teb- riklerini ve iyi dileklerini iletmemi istedi. Dannyl mektubu bir kez daha okudu ve kıkırdamaya başladı. Rothen'in amaçladığı bir şeyi başaramadığını hi" görmemişti. Genelde bu "amaçlar" gardiyanlığını aldığa çıraklarla ilgili olurdu. Sonea'yı Yüce Lord'a kaybetmek üzücü olmuş olmalıydı. Fakat Yüce Lord'un Sonea'yı seçmesi bir kayıp değildi. Rothen'in Sonea'nm başarısı için yaptığı onca çalışma olmasaydı Akkarin onun farkına varmazdı. Dannyl başını hafifçe salladı. Yazacağı mektuba bu cümleyi kesinlikle eklemeliydi. Mektubu tekrar taradı, Rothen'in yardım isteğini okurken yavaşladı. İroninin farkındaydı; fakat Rothen'in Lorlen'in henüz ilgisini kaybettiği bilgileri istiyor olması ilginçti. Büyük bir tesadüf. Dannyl, Lorlen'in mektubunu alıp açtı. Mektupların bir birine, bir diğerine bakarken ensesindeki tüylerin ür- perdiğini istedi. Bu bir tesadüf müydü? İki mektuba da uzunca bir süre baktı, Lorlen'in acele ile yazılmış yazısını 88 Çırak - Meydan Okuma 'in dikkatle şekillendirilmiş harflerini fark etti. ve Rothe Neler oluyordu? . gpgkülasyonları bir kenara koyarsa elinde üç . alıyordu. İlk olarak Lorlen, Akkarin'in yolcu- f klarında neler öğrendiğini öğrenmek istemişti ve artık stemiyordu. İkinci olarak aynı şeyleri şimdi Rothen öğ-

Page 56: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

nmek istiyordu. Üçüncü olarak hem Lorlen hem de Rothen bunun gizli kalmasını istiyorlardı, dahası Akkarin de gezilerinde neler yaşadığını kimseye anlatmamıştı. Burada bir gizem vardı. Rothen, kendi yardımını is- tememiş olsa bile, Dannyl araştırmayı kendisi yapacak kadar meraklanırdı. Artık yapmaya kararlıydı. Ayrıca haf- talarca denizde her şeyden vazgeçmek için kalmamıştı. Kendi kendine gülümseyip mektupları katlayarak Akkarin'in yolculuğuna dair notlarla birlikte kaldırdı. Akademi'den, Yüce Lord'un Konutu'na doğru attığı her adımda Sonea'nm boğazmdaki düğüm büyüyordu. Kapıya ulaştığında kalbi deliler gibi çarpıyordu. Bir an durdu, derin bir nefes aldı ve kapı koluna hafifçe vurdu. Her zamanki gibi kapı ilk dokunuşuyla açıldı. İçeriye, konuk odasına baktığında ağzı kupkuruydu. Akkarin koltuklardan birine oturmuş kendisini bekliyordu. "İçeri gel Sonea." Sonea yutkunarak kendini içeri girip selam vermeye zorladı, gözlerini yerden ayırmıyordu. Akkarin koltu- ğundan kalkarken cüppesi yumuşakça hışırdadı. Akkarin 89 TRUDİ CANAVAN kendisine doğru yürürken Sonea'nm kalbi bir an atm unuttu sanki. Bir adım geri çekildi ve topukları arkasındaki kapıya değdiğini hissetti. "Bizim için yemek hazırlattım." Sonea, Akkarin'i zorlukla duymuştu, sadece kendisin doğru uzanan elin farkındaydı. Akkarin'in parmaklan Sonea'nm kutusunun sapının etrafına kapandı. Sonea Yüce Lord'un dokunuşu ile kutuyu bırakıp elini hızla geri çekti. Akkarin kutuyu bir masanın üzerine bıraktı. "Beni takip et." Sonea, Akkarin dönüp ilerlereken, derin bir nefes alıp yavaşça bıraktı. Akkarin'in peşinden ilerlemeye başladı, fakat Yüce Lord'un yeraltındaki odaya inen merdivenlere doğru ilerlediğini görünce durdu. Akkarin sanki durak- samasını sezmiş gibi dönüp Sonea'ya baktı. "Haydi gel. Eğer yemek soğursa, bu Takan'm hiç hoşu- na gitmeyecektir." Yemek... Bir öğün... Yemeği asa&ıda yiyor olamazdı. Merdivenlerden yukarı çıkmaya başlayınca rahatlayarak içini çekti. Kendini ilerlemeye zorlayarak merdivenlerde Akkarin'i takip etti. Koridora giren Akkarin iki kapıyı geçip, üçüncüsünün

Page 57: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

önünde durdu. Kapı açıldı ve yana çekilip Sonea'ya girmesini işaret etti. Sonea odaya bakınca büyük cilalı bir yemek masası ve çevresinde müsrifçe dekore edilmiş sandalyeler gördü. Masaya tabaklar, kaşıklar ve kadehler konmuştu. 90 Çırak - Meydan Okuma Resmi bir yemek. Peki neden? ; Hr " dive mınldandı Akkarin. «içen glr> u y a bir an Akkarin'e baktı, içeri girmeden önce Yüce , gözlerinde bir eğlenme pırıltısı yakaladı. Akkarin, °nea'nın ardından içeriye girdi ve bir sandalyeyi işaret . etti. "Lütfen otur." Masanın etrafından dolaşıp karşısındaki sandalyeye geçti. Akkarin'in sözünü dinleyen Sonea, nasıl yiyebileceğini merak etti. Lord Larkin mesajı kendisine ilettiğinde bütün iştahı kaçmıştı zaten. Belki de aç olmadığını söyleyebilir- di. Belki de gitmesine izin verirdi. Masaya baktı ve nefesi kesildi. Önündeki her şey altındı; çatal bıçak takımı, tabaklar, hatta kadehlerin kenarları bile altınla kaplanmıştı. Yarı unutulmuş bir kışkırtma hissi geçti üzerinden. Bu kaşıklardan birini Akkarin görmeden, cüppesine kaydırmak çok kolay olur- du. Parmakları bir zamanlar olduğu kadar seri olmasa da ara sıra Rothen'e küçük şakalar yaparak kendini sınamıştı. Bu güzel kaşıklardan sadece bir tanesi bile bir servet değerindeydi... ya da en azından kaybolacak uzak bir yer bulana kadar ona bakardı. Ama buradan ayrılamam. Sinirleri bozulan Sonea sadece Akkarin'i kızdırmak için bunlardan bazılarını çal- maya değip değmeyeceğini merak etti. Birden bire Akkarin'in hizmetkarının yanı başında di- kildiğini fark edince irkildi. Yaklaşmasını duymadığı için rahatsız olan Sonea, hizmetkarın kadehine şarap doldu- 91 TRUDİ CANAVAN rup ardından masanın öbür yanına geçerek aynı serv • Akkarin'e de yapmasını izledi. Odasını erkenden terk edip geç saatlerde döndüğü ic- hizmetkarı daha önce sadece birkaç kez, o da ayaküstv görebilmişti. Şimdi yakından bakınca, adamı daha önce yeraltındaki odada Akkarin'e kara büyü ayininde yardım

Page 58: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ederken gördüğünü hatırlayınca ürperdi. "Bugün derslerin nasıldı Sonea?" Ürken Sonea, Akkarin'e baktı fakat hemen gözlerini kaçırdı. "İlginçti Yüce Lord." "Neler öğrendin?" "Büyücü-mimari ve Lord Loren'in tasarımları." "Ah Lord Loren. Akademi geçitleri ile ilgili araştırman, tuhaflıklarına fazla yabancı olmamanı sağlamıştır." Sonea bakışlarını aşağıda tuttu. Demek Akademi'de yaptığı gezileri biliyordu. Onu izlemiş miydi? Takip mi etmişti? Lord Larkin'in çıraklara yasak olan hiçbir yere girmediği yönündeki güvencesine rağmen yüzünün yan- maya başladığını hissetti. Kadehini alıp şarabından bir yudum içti. Şarap tatlı ve sertti. "Lord Yikmo ile derslerin nasıl gidiyor?" Sonea irkildi. Ne demeliydi? Hayal kırıklığına uğratıcı? Korkunç? Aşağılayıcı? "Savaşçı Becerileri'ni sevmiyorsun." Bu bir görüştü. Sonea cevap vermesine gerek olma- dığına karar verdi. Bunun yerine şarabından ağız dolusu 92 Çırak - Meydan Okuma hir yudum daha aldı. Becerileri önemlidir. Diğer disiplinlerde öğren- * o,»vi kullanmanı gerektirir, onları ne kadar ,jğjn her ŞCJ" olduğunu sınar. Sadece savaşta; gücünün, bil- a11 • kontrolünün sınırlanın öğrenirsin. Eğitiminin bu -r le ilgiü zayıflık göstermeye başladığında Rothen'in tra ders ayarlamamış olması çok kötü." Sonea, Rothen'in eleştirilmesi karşısında acı ve kız- nlık hissetmeye başladı. "Sanırım buna gerek görmedi," dive yanıt verdi. "Savaşta değiliz veya herhangi bir savaş tehdidi yok." Akarin'in uzun parmaklamadan biri kadehinin altına vurmaya başladı. "Barış dönemlerinde bütün savaş bilgisinin bir kenara atılmasının akıllıca olduğunu mu düşünüyorsun?" Sonea başını iki yana salladı, içinden hiçbir görüş belirtmemiş olmayı diliyordu. 'Hayır." "O zaman bilgimizi koruyup kendimizi antrenmanlı tut- mamalı mıyız?" "Evet, ama..." bir an durdu. Neden onunla tartışıyo- rum?

Page 59: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Ama?" diye ısrar etti Akkarin. "Her büyücünün bunu yapmasına gerek yok." "Yok mu?" Sonea sessizce küfretti. Neden Akkarin bunu kendisi ile tartışma zahmetine giriyordu ki? Savaşçı Becerileri'nde iyi olup olmamasını umursamıyordu nasıl olsa. Sadece 93 TRUDİ CANAVAN kendisinin bir şeylerle meşgul olup ayakaltında dolaşm masını istiyordu. "Belki de Rothen eğitiminin bu kısmını bir kadın 0ı duğun için ihmal etmiştir." Sonea omzunu silkti. "Belki de." "Belki de haklıydı. Son beş yıl içerisinde savaşçı olmayı düşünen genç kadınlar, olmamaları yönünde ikna edildi- ler. Sence bu adil mi?" Sonea bu soru karşısında kaşlarını çattı. Savaşçılara katılmak istemediğini biliyordu, yani sadece sohbet et- mesini sağlamak için bu soruyu soruyor olabilirdi. Eğer sohbete kaülırsa zamanla tehlikeli alanlara kayar mıydı? Onunla konuşmayı ret mi etmeliydi? Henüz cevap verip vermeyeceğine karar veremeden Akkarin'in arkasındaki kapı açıldı ve Takan elinde büyük bir tepsi ile girdi. Tepsiden iştah açan kokular yük- seliyordu. Hizmetkar, Akkarin ile aralarına bir sıra ha- linde kaseler ve tabaklar dizdi. Ardından tepsiyi kolunun altına alıp yemekleri teker teker tanıtmaya başladı. Sonea'nm midesi açlıktan bulanıyordu. Aldığı her ne- feste burnuna gelen kokular içindeki düğümleri çözüyordu. "Teşekkür ederim Takan," diye mırıldandı Akkarin, hiz- metkar tanıtımını bitirince. Takan eğilerek selam verdi. Hizmetkar odayı terk ettiğinde, Akkarin servis kepçesini alıp yemeklerden seçmeye başladı. Rothen ile yediği birkaç resmi yemekten, bunun Kyralia Evlerinde misafirleri ağırlamak için kullanılan geleneksel bir yöntem olduğunu biliyordu. Varoşlarda yemekler çol^ 94 Çırak - Meydan Okuma rmeden hazırlanırdı ve kullanılan aletler sadece yanlarında taşıdıkları bıçaklar olurdu. Eşsiz v vemek servisi, yemeği küçük tek lokmalık parçalar ? H sunmaktı ve bu ciddi bir hazırlık istiyordu. Yemek dar resmiyse sofra ve kullanılan takımlar da o kadar ayrıntılı olurdu.

Page 60: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Nevse ki Rothen, kendisine bütün bu farklı çatal, ka- v bıçak ve şişlerin kullanımını öğretmişti. Eğer Akkarin "münasip" yetiştirilme eksikliğini vurgulayarak burnunu sürtmeye çalışıyorsa hayal kırıklığına uğrayacaktı. Sonea kendine servis yaptı, önce tabağına bir kepçe ile biraz brasi yapraklarına sarılı rassook parçalarından aldı. Bir parçayı çatalına takıp dişlerinin arasına yerleştirdi- ğinde Akkarin'in kendisini izlemek için durduğunu gördü. Ağzını lezzetli, hoş bir koku doldurdu. Şaşırarak bir parça daha yedi. Kısa süre içinde tabağı boşalmıştı ve diğer yemekleri süzüyordu. Her yemekten bir parça alıp tatlarına bakmaya devam ettikçe diğer her şeyi unutmuştu. Balık dilimleri keskin, kırmızı marin sosu ile servis edilmişti. İçi bitkiler ve har- rel kıyması ile dolu gizemli paketçikler vardı. Her zaman nefret ettiği crotlar onlan dayanılmaz yapan tuzlu kırın- tılarla kaplanmıştı. Hayatında bu kadar lezzetli yemekler görmemişti. Aka- demi'deki yemekler her zaman iyi olurdu ve bazı çırakların şikayetlerini duyduğunda bunlara inanamazdı. Fakat bu yemek onların hislerini oldukça iyi açıklıyordu. Takan döndüğünde Sonea başını kaldırdı ve Akkarin'i 95 TRUDİ CANAVAN kendisini izlerken buldu. Yüce Lord çenesini bir pi- lline dayamıştı. Sonea gözlerini kaçırıp Takan'm boş tepsi •• tabaklan toplayıp götürmesini izledi. "Yemek hakkında ne düşünüyorsun?" Sonea başını hafifçe eğdi. "Güzeldi." "Takan harika bir aşçıdır." "Bunların hepsini kendisi mi hazırladı?" sesindeki şaşkınlığı gizleyememişti. "Her ne kadar tencereleri karıştırması için bir yar- dımcısı olsa da evet." Takan iki kaseyle dönüp kaseleri önlerine koydu. Kaseye baktığında Sonea'nın ağzı sulanmaya başladı. Solgun pachi meyvesi dilimleri koyu bir şurupla parlı- yordu. İlk lokma keskin bir alkol tadı ile buruklaşmış bir tatlılık içeriyordu. Sonea ağır bir şekilde yemeğe başladı, her lokmanın tadını çıkarıyordu. Böyle yemekler kesinlik- le Akkarin'e katlanmaya değer, diye düşündü. "Her İlkgün akşamı burada benimle yemek yemeni istiyorum." Sonea donup kaldı. Zihnini mi okumuştu? Yoksa baş-

Page 61: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tan beri amacı bu muydu? "Ama akşam derslerim var," diye karşı çıktı. "Takan akşam yemeği için var olan kısıtlı zamandan haberdar. Derslerini kaçırmayacaksın." Sonea önündeki boş kaseye bakmaya başladı. "Fakat eğer seni biraz daha oyalarsam bu geceki dersi- ni kaçıracaksın," diye ekledi. "Gidebilirsin Sonea." 96 Çırak - Meydan Okuma tlayan Sonea sandalyesinden neredeyse zıpla- kalktı. Başı dönmeye başlayınca bir eli ile masadan y&r . aımak zorunda kaldı. Hâlâ başı biraz dönerek . geiam verdi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Koridorda dengesini sağlamak için durakladığında içeriden gelen sesleri duydu. "Bir dahaki sefere daha az şarap ver." "Tatlı yüzündendi, efendim." 97 Bölüm 6 Garip Yerlerde Karşılaşmak Naron ve Trassia'nm bir sonraki dersin olduğu sınıfa doğru aceleyle ilerlediğini gören Sonea içini çekti. Bir kere- liğine de olsa onlara katılabilmeyi diledi; ama artık ders programının sadece yarısı sınıfın kalan^yla uyuşuyordu. Bu sabahki istikameti Akademi geçitlerinin derinlerindeki küçük bir odaydı, orada Lord Yikmo kendisini Savaşçı Becerileri dersi için bekliyordu. Ana koridordan yan bir geçide dönüp, yavaşça iler- lerken üzerine gittikçe artan bir sıkıntı çöküyordu. Arena gün içerisindeki dersler yüzünden doluydu, bu yüzden Lord Yikmo derslerini Akademi'nin içindeki büyüyle korunan bir odada veriyordu. Zekasını ve reflekslerini çalıştırması gereken karmaşık oyunlarla uğraştıklarından sadece küçük miktarlarda büyü açığa çıkıyordu. Başka bir köşeyi dönünce neredeyse bir büyücü ile çarpışıyordu. Bakışlarını yerde tutarak bir özür mırıl- danmaya başladı. "Sonea!" Sesi tanıyan Sonea başını kaldırıp baktığında Rothen'i gördü ve kalbinin sıkıştığını hissetti. İkisi de aynı anda 98 Çırak - Meydan Okuma lannın üzerinden baktılar. Geçit boştu.

Page 62: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

? -rmek güzel," dedi Rothen, Sonea'yı dikkatle ... yüzünde, Sonea'nın önceden varlığından haberdar ^ad^ çizgiler vardı. «Nasılsın?» Sonea omzunu silkti. "Hâlâ buralardayım." then başıyla onayladı, yüz ifadesi sertti. "Sana nasıl davranıyor?" "Onu nadiren görüyorum." Yüzünü buruşturdu. "Çok fazla dersim var. Sanırım amacı buydu." Sonea belli belirsiz bir ayak sesinin yaklaşmakta oldu- ğunu duyunca tekrar omzunun üzerinden baktı. "Gitmeliyim. Lord Yikmo beni bekliyor." "Tabi ki." Bir an durakladı. "Programıma göre yarın senin sınıfına ders veriyorum." "Evet." Sonea sinsi bir şekilde gülümsedi. "Sanırım Yüce Lord'un çırağının Lonca'nm en iyi simya hocasından ders almaması garip gözükürdü." Rothen'in yüzü biraz yumuşadı ama gülümsemedi. Kendini dönmeye zorlayan Sonea koridorda ilerlemeye başladı. Arkasından ayak sesleri gelmiyordu ve biliyordu ki Rothen gidişini izliyordu. Farklı görünüyor, diye düşündü başka bir geçide dö- nerken. Çok daha yaşlı. Yoksa hep yaşlı görünüyordu da ben mi fark etmemiştim? Birden bire gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı. Durup bir duvara yaslandı, gözlerini kızgın bir şekilde kırpıştırdı. Burada olmaz! Şimdi olmaz! Kendimi kontrol etmeliyim! Derin, hırıltılı bir nefes aldı ve 99 TRUDİ CANAVAN yavaşça verdi, ardından bir tane daha... Bir gonk çaldı, ses arkasındaki duvarı titreştirmist- Gözlerinin kızarmamış olduğunu umut ederek geçitt acele ile ilerledi. Yikmo'nun odasının kapısı görüş alanın girdiğinde kapı bir anda açıldı ve Sonea siyah bir cüpn görünce, neredeyse kayarak durdu. Hayır. Onunla yüzleşemem. Şimdi olmaz. Son dönüş yaptığı köşeden geri dönüp aceleyle geçidini başka bir geçitle kesiştiği yöne, acele ile ilerleyip görüş alanından çıktı. Dönüp köşenin yanından gözetlemeye başladı. Tanıdık seslerin mırıltısını duyabiliyordu; fakat ne konu- şulduğunu anlayamıyordu. "Vay, vay... İşte bu ilginç." Sonea birden dönünce Regin'in karşıdaki geçitte kolla- rını kavuşturup kendisini izlediğini gördü. "Gardiyanın- dan saklanmanı değil peşinde dolaşmanı beklerdim." Sonea yüzünün yanmaya başladığını hissetti. "Burada

Page 63: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ne işin var Regin?" Regin gülümsedi. "Oh, sadece geçiyordum." "Neden derste değilsin?" "Sen neden değilsin?" Sonea başını iki yana salladı. Bu anlamsızdı. "Neden seninle konuşarak vakit harcıyorum ki?" "Çünkü o hâlâ orada," dedi Regin sinsi bir şekilde gü- lümseyerek. "Ve sen onunla karşılaşmaya korkuyorsun." Sonea, Regin'i dikkatle süzdü, olası cevaplan düşünü- yordu. İnkar etse inanmayacaktı ve sessiz kalması da yal- 100 Çırak - Meydan Okuma cüDhelerini doğrulayacaktı, nızca Şuf «Korkmak mı?" hafifçe güldü. "Senden fazla değil. «Gerçekten mi?" Regin bir adım yaklaştı. "Neyi bekliyor- elci? Gonk çaldı. Geç kaldın, üstelik gardiyanın da Ha Neden oyalanıyorsun? Belki de gardiyanını çağırıp burada saklandığını söylemeliyim." Sonea, Regin'e baktı. Yapar mıydı? Eğer başını belaya sokacağına inanıyorsa büyük ihtimalle. Ama şimdi gider- se söyledikleri yüzünden olduğunu düşünecekti. Akkarin'i çağırmasından daha iyi olduğuna karar verdi. Gözlerini devirip topukları üzerinde döndü ve geçitte iler- lemeye başladı. Geçidin sonuna yaklaşırken geçidin gi- rişinden kara cüppeli bir figür geçti ve Sonea donup kaldı. Akkarin kendisini fark etmeyince rahatladı. Akkarin ilerlemeye devam ederken, Sonea koridorda uzaklaşan ayak seslerini duyabiliyordu. Arkasından tatmin dolu bir kıkırdama geldi. Omzunun üzerinden baktığında Regin'in gülümseyerek kendisini izlediğini gördü. Sonea dönüp koridora girdi. Neden Akkarin'den korkup korkmadığı ile bu kadar ilgileniyordu? Başını iki yana sal- ladı. Tabi ki mutsuz olduğuna dair her işaret Regin'i mutlu ederdi. Ama neden derste değildi? Akademi'nin bu bölümünde olmak için nasıl bir sebebi olabilirdi ki? Kendisini takip ediyor olamazdı... * * * 101 TRUDİ CANAVAN Lorlen ofisinin kapısını açtığında soğuk hava yüzü çarptı. Hava akımı kapının altından kendisi için atılm not kağıdı ve mektuplardan bazılarını koridora uçurrrm

Page 64: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tu. Sayılarını görünce içini çekerek, notların büyüyl tekrar içeri gelmesini sağladı. Kapıyı kapatıp yavaşça masasına doğru ilerledi. "Bugün pek de havanda değilsin." Lorlen duyduğu bu sesle, istemsizce irkilip konuşanı görmek için hızla döndü. Akkarin koltuklardan birinde oturuyordu, karanlık gözleri, penceredeki perdeler tarafın- dan dağıtılan ışıklan yansıtıyordu. Buraya nasıl girdi? Lorlen, Akkarin'e baktı, bir cevap istemek için yanıp tutuşuyordu. Ama bu his, Akkarin de bakışlarına karşılık verince bir anda söndü. Lorlen gözleri- ni kaçırıp odaya dağılmış not kağıtlarına odaklandı. Mesajların odada uçuşarak eline toplanmasını sağladı ve ayırmaya başladı. "Canını sıkan nedir dostum?" Lorlen omzunu silkti. "Peakin ve Davin hâlâ birbirile- rinin boğazına yapışmış durumdalar. Garrel, Regin'in Lord Balkan'dan aldığı derslere devam etmesine izin ver- memi istiyor. Ve Jerrik, Tya'nm bir asistan için tekrar istekte bulunduğunu söyledi." "Hepsi de senin çözebileceğin sorunlar, Yönetici." Lorlen unvanının kullanılması karşısında kaba bir ses çıkardı. "Ne yapmamı istersiniz, Yüce Lord?" diye sordu iğneleyici bir şekilde. 102 Çırak - Meydan Okuma fıkırdadı. "Küçük ailemizi benden daha iyi T orlen." Dudaklarını düşünceli bir şekilde bir- stırdı. "Garrel'e 'evet' de, Leydi Tya'ya 'hayır' , nUSunda ise... gözcü kulesini, hava durumunu bilmesi için tekrar inşa etme fikri oldukça ilginç, fonca uzunca bir süredir hiçbir şey inşa etmedi ve bir • cü kulesinin askeri değeri de vardır... ki bu Yüzbaşı A in'i de mutlu eder. KraPın Askeri Danışmanı olduğun- dan beri beni, Dış Duvar'ın yeniden inşası için ikna etme- ye çalışıyor." Lorlen kaşlarını çattı. "Ciddi olamazsın. Böyle bir proje çok zaman ve para gerektirir. Zamanımızı daha iyi..." Lorlen durakladı. "Garrel'e evet de mi dedin? Regin'in Sonea'ya saldırdığı için aldığı cezanın, altı ay dolmadan bitmesini, mi istiyorsun?" Akkarin omzunu silkti. "Gerçekten de artık Regin'in Sonea'ya sorun çıkaracağına inanıyor musun? Çocuğun yeteneği var. Bunu harcamak yazık olur." Lorlen başıyla yavaşça onayladı. "Aslında... Regin'in

Page 65: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

düşmanının, Yüce Lord'un gözdesi olmuş olması, kindar- lığını biraz azaltabilir." "Balkan da buna katılacaktır." Notları masasının üzerine koyan Lorlen koltuğuna oturdu. "Ama beni görmeye gelme sebebin bu değildi, değil mi?" Akkarin'in uzun parmakları koltuğunun kenarında ritim tutmaya başladı. "Hayır." Gözleri düşünceliydi. "Rothen'i Sonea'nm İkinci Yıl programından şüphe çekme- 103 TRUDİ CANAVAN den alabilir miyiz?" Lorlen içini çekti. "Mecbur muyuz?" Akkarin'in ifadesi karardı. "Evet! Mecburuz..." * * * Sonea'nm sürüdüğü ayaklarının sesi boş koridorda yankılanıyordu. Lord Yikmo ile yaptığı sabah dersi tam bir felaketti. Rothen ve Regin ile karşılaşması kendini aşın gerginleştirmesine; ecza dersinde bitki isimlerini ez- berleyemeyecek kadar dikkatsiz ve akşamki matematik dersini kavrayamayacak kadar yorgun hissetmesine sebep olmuştu. Bütün bunlar düşünülünce, bitmesinden dolayı olduk- ça mutlu olduğu bir gündü. Regin'in kendini beğenmiş ifadesini hatırlayınca ne sonuca vardığını bir kez daha merak etti. Belki de gardiya- nının değişmesinden dolayı mutsuz olduğu gerçeğinden zevk almakla yetinmişti. Öyleyse n'olmuş? diye düşündü. Beni rahat bıraktığı sürece ne düşündüğü umurumda değil. Ama onu rahat bırakır mıydı? Eğer Akkarin'den onu şikayet edemeyeceği kadar korktuğuna karar verirse tekrar sorun çıkarmaya başlayabilirdi. Diğer büyücülerin bunu görmemesi için Regin'in oldukça dikkatli olması gerekecekti; fakat... Uyarı olarak sadece gözünün kenarıyla yakaladığı bir hareket algıladı. Kaçmak için hiç zamanı olmadı. Bir kol boynuna dolandı, diğeri ise beline. Saldıranın momentu- 104 Çırak - Meydan Okuma • • in de dönmesine sebep oldu ama boğazmdaki kol mu ikısm gevşemedi- belenmeye başladı; fakat kısa sürede anladı ki sal-

Page 66: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ı^pndisinden daha güçlüydü. Sonra Cery'nin kendi- dırgarı K-Cİ öğrettiği bir numara geldi aklına. Anı çok canlıydı, hatta neredeyse Cery'nin sesini duyabiliyordu... Eğer biri sana böyle saldırırsa, bacaklarını birleştir -aynen böyle- sonra geriye uzan ve... Sonea adamın devrildiğini hissetti ve adam yere dü- şerken tatminle hafifçe güldü. Ama adam yerde kal- mamıştı, çevik bir şekilde yana yuvarlanıp ayağa kalktı. Sonea, seri bir şekilde elini arkasına, aslında orada olma- yan bir bıçağa doğru... sonra birden durdu ve şaşkınlıkla kendisine saldıran kişiye bakmaya başladı. Lord Yikmo günlük giysiler içinde oldukça farklı gö- züküyordu. Düz kolsuz bir gömlek, şaşırtıcı derecede kaslı omuzlarını açığa çıkarmıştı. Yikmo kollarını kavuşturdu ve başını hafifçe eğdi. "Ben de böyle düşünmüştüm." Sonea, Yikmo'ya bakakaldı, şaşkınlığı yavaş yavaş kız- gınlığa dönüşüyordu. Savaşçı gülümsedi. "Sorununun kaynağını bulmuş ola- bilirim Sonea." Sonea öfkeli bir yanıtı yuttu. "Neymiş peki?" "Kendini savunma şeklinden, bir saldırıya verdiğin ilk tepkinin fiziksel olduğu açıkça görülebiliyor. Bu savunma hareketini varoşlarda öğrendin değil mi?" 105 TRUDİ CANAVAN Sonea gönülsüzce başıyla onayladı. "Belirli bir öğretmenin var mıydı?" "Hayır." Yikmo kaşlarını çattı. "Ne yapacağını nasıl biliyorcjUn> "Arkadaşlarım öğretmişti." "Arkadaşların mı? Bunlar genç kişiler değil mi? Senden büyük bir hocan yok muydu?" "Bir keresinde yaşlı bir fahişe eğer... zor bir duruma düşersem bıçağımı nasıl kullanacağımı göstermişti." Yikmo'nun kaşları kalktı. "Anlıyorum. Sokak dövüşü... Savunma hareketleri... Öncelikli olarak bunları kullan- man gayet doğal. En iyi bildiğin hamle ve işe yaradığından da eminsin. Bunu değiştirmemiz lazım." Bir elini salla- yarak yanında yürümesini işaret etti ve geçitte ana korido- ra doğru ilerlemeye başladı. "İlk tepkinin fiziksel değil büyüsel olmasını öğrenme- lisin," dedi Yikmo. "Sana bu konuda yardımcı olacak alıştırmalar düzenleyebilirim. Fakat seni uyarmalıyım; bu

Page 67: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tarz bir yeniden öğrenme süreci uzun ve zorlu olacaktır. Yine de azimle çalışmalısın, yılsonunda büyünü, düşün- meden kullanır hale geleceksin." Sonea başını iki yana salladı. "Düşünmeden mi? Bu diğer öğretmenlerin söylediğinin tam tersi." "Evet. Çünkü çırakların çoğu büyülerini kullanma konusunda fazla hevesliler. Kendilerine hakim olmayı öğrenmek zorundalar. Ama sen sıradan bir çırak değilsin, bu yüzden seni sıradan yöntemlerle eğitemeyiz." 106 Çırak - Meydan Okuma . an bunu düşündü. Mantıklı görünüyordu, "aklına bir şey geldi. "Önce büyü kullanmayı dü- , inanmamaya karar vermediğimi nereden bili- şünup yorsunuz?" «î güdülerinle hareket ettiğini biliyorum. Üzerinde ayan bir bıçağa doğru uzandın, bunu yapmak için dü- şünmedin değil mi?" "Hayır... ama bu farklı. Eğer biri bana bu şekilde saldı- rırsa bana gerçekten zarar vermek istediği varsayımıyla hareket etmeliyim." "Yani karşılık olarak bana zarar vermeye hazırdın değil mi?" Sonea başıyla onayladı. "Tabi ki." Yikmo'nun kaşları kalktı. "Sıradan biri başka birisini, kendini korumak için öldürürse çok az kişi tepki gösterir; fakat bir büyücü bunu yaparsa büyük bir olay olur. Kendini koruyacak gücün var, bu yüzden saldırganın amacı ne olursa olsun -ki bu saldırgan bir büyücü olsa bile- birini öldürmen için geçerli bir sebep olamaz. Böyle bir saldırı ile karşılaştığında ilk tepkin bir kalkan oluştur- mak olmalı. İlk tepkini fizikselden büyüsele çevirmek için başka bir sebep de bu." Ana koridora ulaştıklarında, Yikmo gülümseyip hafifçe Sonea'nm omzuna vurdu. "Düşündüğün kadar kötü değilsin Sonea. Eğer bana büyü ile saldırsaydın ya da basitçe donup kalsaydm veya Çığlık arsaydın hayal kırıklığına uğrardım. Bunun yerine sakin kaldın, hızlı düşündün ve beni savurmayı basardın. 107 TRUDİ CANAVAN Bence bu etkileyici bir başlangıç. îyi geceler." Sonea eğilerek selam verdi ve Yikmo'nun kor'H

Page 68: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

boyunca Büyücüler Makamı'na doğru ilerlemesini izlen' Dönüp diğer yönde ilerlemeye başladı. "Kendini koruyacak gücün var, bu yüzden saldıraan amacı ne olursa olsun -ki bu saldırgan bir büyücü olsa bile birini öldürmen için geçerli bir sebep olamaz." Bıçaaln olması gerektiği yere doğru uzanırken öldürmeye hazırdı Bir zamanlar bu kendisine gayet mantıklı gelirdi; fakat artık o kadar da emin değildi. Sebebi ne olursa olsun, başka birine kasten zarar ve- ren bir büyücünün cezası, bu zarar büyüsel olmayan yol- larla verilmiş olsa dahi, ağır olurdu ve bu da düşüncesini değiştirmesi için yeterli bir sebepti. Ömrünün çoğunu hapiste, güçleri bağlanmış bir şekilde geçirmek istemiyor- du. Eğer içgüdüsel tepkisi öldürmekse, bunu bir an önce değiştirmesi iyi olurdu. Zaten varoşlarda öğrendiği numaralar artık ne işine ya- rardı ki? Yapabileceklerinin kapasitesini düşününce bir daha bıçak taşımasının gerekeceğinden pek de emin değil- di. Bir ürpertiyle, ııeride kendisini koruması gerekirse bunun büyüye karşı olacağını fark etti. 108 Bölüm 7 Kıskanç Bir Rakip Araba, Lonca Evi'nden uzaklaşırken Dannyl, Bel Arralade hakkında bildiklerini düşünüyordu. Orta yaş- larda bir dul, Elyne'deki en zengin ailelerden birinin başı..- Dört çocuğu da -iki kız ve iki oğlan- güçlü ailelerle evlenmiş. Her ne kadar kendisi tekrar evlenmemiş olsa da Bel Arralade ve Elyne Saraylarının diğer üyeleri arasında- ki birçok skandalin dedikoduları dolaşmaktaydı. Araç bir köşeyi döndü, ardından bir tane daha ve durdu. Pencereden bakan Dannyl, modaya uygun dekore edilmiş araçlardan oluşan bir kuyruğa girdiklerini gördü. "Bu partilere kaç kişi katılıyor?" diye sordu. Büyükelçi Errend omzunu silkti. "Üç veya dört yüz." Etkilenen Dannyl araçları saymaya başladı. Kuyruk görüş alanından öteye uzanıyordu, bu yüzden ne kadar uzun olduğunu kestiremiyordu. Seyyar satıcılar cadde boyunca aşağı yukarı yürüyor, ürünlerini araçlardaki kişilere sunuyorlardı. Şaraplar, tatlılar, pastalar ve her tür eğlence aracı vardı. Müzisyenler çalıyor, akrobatlar gösteri yapıyorlardı. Aralarında en yetenekli olanlar, sürekli ama yavaşça akan parıltılı arabaların ve sıkılmış saraylıların 109

Page 69: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

TRUDİ CANAVAN yakınında kalmaları için ikna ediliyorlardı. "Yürüsek daha hızlı ilerleriz," dedi Dannyl. Errend kıkırdadı. "Evet, deneyebiliriz ama pek f ilerleyemeyiz. Birileri bizi çağırır ve kendileriyle yolcul yapmamız için ısrar ederlerse, onları reddetmek H kabalık olur." Errend küçük bir kutu tatlı aldı ve içindekileri yerken Bel Arralade'nin önceki partilerinde yaşananları anlatma- ya başladı. Böyle anlarda Dannyl, Lonca Birinci Büyı'i^. çisi'nin bu ülkenin yerlisi olduğu ve Elyne adetlerini ken- disine açıkladığı için minnettar oluyordu. Küçük çocukla- rın katılmasına izin verdiklerini duyunca oldukça şaşırdı. "Burada çocuklara biraz düşkünlük gösterilir," diye uyardı Errend. "Biz Elyneliler onları küçüklüklerinde şımartmayı severiz. Maalesef büyücülere karşı oldukça zalimdirler, onları eğlendirmek için numaralar yapmanızı beklerler." Dannyl gülümsedi. "Bütün çocuklar, bir büyücünün ana görevinin onları eğlendirmek olduğuna inanır." Uzun bir süre sonra aracın kapısı açıldı ve Dannyl, Errend'in ardından inip standart bir Capia malikanesinin önünde durdu. İyi giyimli hizmetkarlar onları karşıladı ve devasa bir kemerli kapıya doğru yönlendirdi. Kapının ardında büyük bir oda vardı, tıpkı sarayın ön avlusu gibi bütün zenginliği gösteriyordu. Hava soğuktu ve kendi- lerinden önce gelmiş olan konuklar, odanın uzak ucunda- ki kapıya doğru aceleyle ilerliyorlardı. Bu kapının ardında daha da büyük, insanlarla dolu 110 Çırak - Meydan Okuma b'r oda vardı. Tavandan sarkan avizelerin ışıklan, nklerle kaplı kostümlerin üzerine dökülüyordu. a ._ vızıltısı küresel tavandan yankılanıp geri gelirken; i ,-ı'n meyvelerin ve baharatlann birbirine karışmış çiçeklerin, J kokusu iç bayıltıyordu. r0ğu sadece gelenin kim olduğunu anlamaya yetecek '. ıar da olsa, başlar kendilerine döndü. Her yaştan Dem gel ailelerinin mensupları vardı. Aralarında birkaç da büyücü vardı. Çocuklar yetişkinlerin minyatürleri gibi gi- yinmiş, etrafta koşuşturuyor veya banklarda oturuyor- lardı. Her yerde hizmetkarlar vardı, hepsi sarı giysiler içinde, tepsilerle yiyecek veya şarap taşıyorlardı. "Bu Bel Arralade çok olağanüstü bir hanım olmalı,"

Page 70: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

diye mırıldandı Dannyl. "Kyralia Evleri'nden bu kadar kişiyi bir araya getirseniz -sarayın dışında tabi- yarım saat geçmeden kılıçlar çekilirdi." "Evet," diye katıldı Errend. "Ama bu gecede de silahlar çekilecek. Biz Elynelilere göre; kelimeler, kılıçlardan daha keskindir. Ayrıca etrafı da mahvetmezler." Büyük bir merdiven, bütün odayı çevreleyen bir iç balkona çıkıyordu. Dannyl yukarı baktığında Tayend'in kendisini izlediğini gördü. Alim hafifçe eğilerek selam verdi. Bu katı formalite karşısında gülümseme isteğini bastıran Dannyl karşılık olarak hafifçe başını eğdi. Tayend'in yanında kaslı bir genç duruyordu. Arka- daşının yarı-selammı fark edince kaşlarını çatıp aşağı baktı. Dannyl'i gördüğünde gözleri büyüdü ve hemen bakışlarını kaçırdı. 111 TRUDİ CANAVAN Dannyl, Errend'e döndü. Büyükelçi, parlak giyimli h' metkarlardan birinin sunduğu tepsinin içindekilerd seçim yapıyordu. "Bunlardan denemelisin," diye önerdi Errend. "Çok lezzetliler." "Şimdi ne olacak?" diye sordu Dannyl, küçük yufka sarmalarından birini alırken. "İnsanların arasına karışacağız. Benimle kal, seni in- sanlarla tanıştıracağım." Sonraki birkaç saat boyunca Dannyl, Büyükelçi'yi odada takip edip isimleri ve unvanları ezberlemeye çalıştı. Errend, kendisini, ayrıca yemek servisi yapılmayacağı, son modanın; misafirlerin, etrafta taşınıp duran tepsiler- den atıştırması olduğu konusunda uyarmıştı. Dannyl'e bir şarap kadehi verilmiş ve o kadar sık dolduruluyordu ki zihnini açık tutmak için hizmetkar bakmıyorken tepsisine geri koyuverdi. Özenle hazırlanmış sarı elbiseli bir kadın yanlarına gel- diğinde Dannyl, bu kişinin ev sahibeleri olduğunu hemen anlamıştı. Kadının yüzünde, Dannyl bu görevine hazır- lanırken incelediği portredeki kadar çizgi yoktu; fakat par- lak ve tetikte bakışları, Dannyl'i, kadının hakkında bu ka- dar şey duyduğu zorlu Bel olduğu konusunda uyarıyordu. "Büyükelçi Errend," dedi hafifçe eğilerek. "Ve bu da Bü- yükelçi Dannyl olmalı. Partime geldiğiniz için teşekkür ederim."

Page 71: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Bizi davet ettiğiniz için teşekkür ederiz," diye yanıtladı Errend başını eğerek. 112 Çırak - Meydan Okuma tH listeme Lonca Büyükelçileri'ni eklemeden ger- arti veremezdim," dedi gülümseyerek. "Büyücüler man en görgülü ve keyif verici misafirler olmuş- " Dannyl'e doğru döndü. "Ee, Büyükelçi Dannyl, Capia'yı beğendiniz mi?» "Evet, beğendim," diye yanıtladı Dannyl. "Çok güzel bir şehir." Sohbet birkaç dakika daha bu şekilde devam etti. Bir kadın yanlarına gelerek Errend ile sohbet etmeye başladı. Bel Arralade ayaklarının ağrıdığını söyleyip Dannyl'i, ya- kın duvardaki bir nişe yerleştirilmiş banka götürdü. "Antik büyü üzerine araştırmalar yaptığınızı duydum," dedi Arralade. Dannyl kadını şaşkınlıkla süzdü. Her ne kadar o ve Tayend araştırmalarının konusunu, Kütüphaneci Irand' dan başkasıyla tartışmaktan kaçınmış olsalar da, yolcu- luklarında karşılaştıkları kişilerden birinin haberi yaymış olması mümkündü. Veya belki de artık Lorlen için bilgi toplamadıklan, Rothen'e kitabı için "yardım ettiklerinden" Tayend, artık araştırmalarını saklamanın gereksiz olduğunu düşünmüştü. Eğer durum böyle ise inkar etmesi sadece kuşkuya yol açardı. "Evet," diye yanıtladı. "Bu da ilgilendiğim ko- nulardan biri." "Hiç yeni ve büyüleyici bir şey keşfettiniz mi?" Dannyl omzunu silkti. "Pek ilginç bir şey bulamadık. Sadece eski dillerle dolu bir sürü kitap ve parşömen." "Ama son dönemde Lonmar ve Vin'e gitmediniz mi? 113 TRUDİ CANAVAN Eminim oralardan çok ilginç hikayeler toplamışsınızd Dannyl biraz müphem olmaya karar verdi. "Lonma > parşömenler ve Vindo'da mezarlar gördüm; ama onlar H okuduğum eski, küflü kitaplardan daha ilgi çekici aV"i lerdi. Korkarım, ayrıntılarını anlatmaya başlarsam s- • sıkmaya başlayacağım... ve eğer ev sahibemi kendi Par tisinde uyutursam ne derler?" "Buna kesinlikle izin veremeyiz," dedi Arralade gülerek ardından gözleri buğulandı. "Ah... ama bu konu eski güzel anıları canlandırıyor. Yüce Lord'unuz da benzer bir amaç

Page 72: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ile gelmişti buraya. O zamanlar Yüce Lord değildi tabi. Saatlerce antik büyü hakkında konuşabilirdi ve ben de onu hayranlıkla izleme fırsatını değerlendirmek için dinleyebilirdim." İlgisinin sebebi acaba bu muydu? Dannyl kıkırdadı. "Şanslısınız ki araştırmalarım konusundaki zırvalarımı dinletecek kadar yakışıklı olmadığımı biliyorum." Bel Arralade gülümsedi, bir an gözleri parladı. "Ya- kışıklı değil misiniz? Ben hiç de öyle düşünmüyorum." Bir an durakladı, yüz ifadesi düşünceli bir hal almıştı. "Ama Yüce Lord'un kaba olduğunu düşünmeyin. Onun konuş- masını saatlerce dinleyebilirdim dedim ama o bunu yap- madı. Benim doğum günü partime katılmıştı; fakat Vin'den yeni dönmüştü ve dağlara gitmek için hemen ayrıldı. Onu çok az görebildim." Dağlar mı? Bu yeniydi. "Ona sizin selamlarınızı ilete- yim mi Bel?" diye önerdi. "Oh, beni hatırlayacağını zannetmiyorum," dedi kadın 114 Çırak - Meydan Okuma bır elini sallayarak. malık! Hiçbir erkek, sadece geçerken bir an gör- üı,a bile bu güzelliği unutamaz." müş olSA Bel Arralade genişçe gülümsedi ve hafifçe Dannyl'ın a vurdu. "Oh, sizi sevdim Büyükelçi Dannyl. Şimdi, • ı vin bakalım; Tremmelin ailesinden Tayend hakkında düşünüyorsunuz? Yolculuklarınızda size eşlik etmişti değil mi?" Kadının kendisini uzun kirpikleri arasından nasıl izlediğinin farkında olan Dannyl daha önceden Tayend ile kararlaştırdıkları cevapları gözden geçirdi. "Yardımcım mı? Çok yararlı olduğunu düşünüyorum. İnanılmaz bir hafızası var ve diller üzerindeki kavrayışı çok etkileyici." Bel başıyla onayladı. "Peki ya kişiliği? Onu anlaşması kolay bir yoldaş olarak görüyor musunuz?" "Evet" Dannyl yüzünü buruşturdu. "Her ne kadar yol- culuk konusunda sorunları olsa da. Daha önce bu kadar kötü bir deniz tutmasına yakalanan birini görmemiştim." Bel bir an durakladı. "Diyorlar ki onun geleneklere uy- mayan bazı ilgi alanları varmış. Bazıları özellikle hanımlar onu biraz... ilgisiz buluyormuş." Dannyl yavaşça başıyla onayladı. "Günlerini, yerin altında kitaplarla dolu ölü dilleri konuşarak geçirmek bir

Page 73: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

erkeği kadınlar için pek çekici yapmıyor." Kadına dikkatli bir şekilde baktı. "Çöpçatanlık mı yapıyorsunuz Bel Arralade?" 115 TRUDİ CANAVAN Bel çekingen bir şekilde gülümsedi. "Ya yapıyorsam?» "O zaman sizi uyarmalıyım ki Tayend'i işinize ya yacak kadar tanımıyorum. Eğer aklında bir hanım var bile bana hiç bahsetmedi." Bel bir kez daha durakladı. "O zaman özel hayatını ona bırakmalıyız," dedi başını hafifçe eğerek. "Çöpçatanlık is- tenmediği zaman dedikodu kadar kötü bir şeydir. Ah bakın Dem Dorlini. Umarım bu tarafa gelir, ona sormak istediğim birkaç şey var." Ayağa kalktı. "Sizinle sohbet etmek bir zevkti Büyükelçi Dannyl. Umarım yakında bunu tekrarlayabiliriz." "Benim için bir onur olur Bel Arralade." Birkaç dakika sonra Dannyl sessiz ve yalnız durmanın ne kadar tehlikeli olduğunu öğrendi. Çocuklar için dikil- miş saray elbiselerinde yemek lekeleri olan üç küçük kız etrafını sardı. Aileleri gelip kendisini kurtarana dek illüz- yonlarla onları eğlendirdi. Ayağa kalkıp Errend'e doğru ilerlerken, kendisine seslenildiğini duyunca durdu. Döndüğünde Tayend'in, kaslı arkadaşı ile yaklaştığını gördü. "Tremmelin ailesinden Tayend." "Büyükelçi Dannyl. Bu Velend ailesinden Genard. Bir arkadaşım," dedi Tayend. Genç adamın ağzı kıvrıldı fakat gülümseme gözlerine hiç yansımamıştı. Dimdik ve gönülsüz bir şekilde eğildi. "Tayend bana yolculuklarınızdan bahsetti," dedi Velend. "Fakat anlattıklarına bakarak Lonmar'ın hiç de 116 Çırak - Meydan Okuma ,<nm bir yer olmadığını söyleyebilirim, bana uygu k ve görkemli bir ülke," diye yanıtladı Dannyl. . . yeterince uzun kalındığında alışmak müm- kündür. Siz de mi bir alimsiniz?" "Hayır," diye yanıtladı adam. "Ben kılıç oyunları ve 'lahlarla ilgileniyorum. Siz bunlarla ilgileniyor musunuz Büyükelçi?" "Hayır," diye yanıtladı Dannyl. "Lonca'ya katılan genç-

Page 74: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

lerin bu tarz uğraşılara ayıracak pek fazla vakti olmaz." Kılıç oyunları demek... Görür görmez bu adamdan hoşlan- mamasının sebebinin bu olup olmadığını merak etti. Velend ona, bu tarz silahları seven Fergun'u mu hatırlatı- yordu? "İlginizi çekebilecek birkaç kitap buldum Büyükelçi," dedi Tayend, ses tonu oldukça ciddiydi. Tayend kitapların künyelerini ve genel içeriklerini anlatmaya başladığında Dannyl, Velend'in ağırlığını bir ayağından diğerini verip durmasını ve kalabalığa bakışlarını fark etti. Sonunda adam, Tayend'in sözünü kesti. "İzninizle Tayend, Büyükelçi Dannyl. Görüşmem gereken biri var da." Velend uzaklaşırken Tayend sinsice gülümsedi. "Ondan kurtulmanın uzun sürmeyeceğini biliyordum." Tayend, yakınlardaki bir çift geçerken kendilerine ya- kınlaşınca bir an durdu ve ciddi ses tonunu yeniden bü- ründü. "Eski kitaplara bakıyorduk ama ben bazı daha yeni olanlara bir bakmaya karar verdim. Bazen bir Dem öldüğünde ailesi sahip olduğu bütün günlükleri ve ki- 117 TRUDİ CANAVAN taplan kütüphaneye bağışlar. Demler'den birinin m-, lüğünde bazı ilginç göndermeler buldum, bunlar * • • • •sey şimdi ayrıntılara girmeyeyim; ama sanırım bazı başı- Demler'in kişisel kütüphanelerinde daha fazla bilgi bul biliriz. Yine de kimde veya nerede olduklarından pek H emin değilim." "Bu Demler'in arasında dağlarda yaşayanlar var mı?" diye sordu Dannyl. Tayend'in gözleri büyüdü. "Bir iki tane. Neden sor- dun?" Dannyl sesini alçalttı. "Ev sahibemiz on yıl önce doğum günü partisine katılmış genç bir büyücüden bahsetti." "Ah." "Evet, ah." Velend'in yaklaşmakta olduğunu gören Dannyl kaşlarını çattı. "Arkadaşın geri geliyor." "Aslında arkadaşım değil," diye düzeltti Tayend. "Daha çok bir arkadaşımın arkadaşı. Beni partiye o getirdi." Velend'in yürüyüşü tıpkı bir limeğin yürüyüşü gibi akı- cıydı. Limekler çoğunlukla çiftçilerin başına bela olan ve dağlarda bazen yolcuları öldüren yırtıcı köpeklerdi. Adam başka bir saraylı ile sohbet etmek üzere durduğunda Dannyl rahatladı.

Page 75: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Seni uyarmalıyım," diye ekledi Dannyl. "Bel Arralade sana genç bir hanım bulmaya çalışıyor olabilir." "Sanmam. Beni oldukça iyi tanıyor." Dannyl kaşlarını çattı. "O zaman neden bana senin ka- dınlar için çekici olmanla ilgili yorumlarda bulundu?" 118 Çırak - Meydan Okuma "k ihtimalle seni deniyordu, benim hakkımda ne •ldiğini öğrenmeye çalışıyordu. Sen ne dedin?" <<n a seni, aklında biri olup olmadığını bilecek kadar tanımadığımı söyledim." Tayend'in kaşları kalktı. "Bilmiyorsun değil mi?" dedi ssiz bir tonda. "Merak ediyorum, aklımda biri olsaydı bu seni rahatsız eder miydi?" "Beni rahatsız etmek mi?" Dannyl başını iki yana sal- ladı. "Hayır... Ya da belki de bu kim olduğuna bağlı. O zaman aklında biri olduğunu mu varsaymalıyım?" "Belki de." Tayend çarpık bir şekilde gülümsedi. "Ama bunu sana söylemeyeceğim... şimdilik." Dannyl keyifli bir şekilde Tayend'in omzunun üze- rinden Velend'e baktı. Mümkün değildi... Bir yüz ona doğru döndü ve bir el sallandı. Büyükelçi Errend'i fark eden Dannyl karşılık olarak başını hafifçe eğdi. "Büyükelçi Errend kendisine katılmamı istiyor." Tayend başıyla onayladı. "Ve ben de bütün geceyi iş konuşarak geçirirsem sıkıcı biri olmakla suçlanacağım. Önümüzdeki günlerde Kütüphane'ye uğrayacak mısın?" "Birkaç gün içerisinde. Planlamamız gereken yeni bir yolculuk olacağını düşünüyorum." Sonea bir parmağını kitapların sırtlarında gezdirdi. Bir boşluk bulduğunda eksik olan cildi oraya koydu. Taşıdığı diğer kitap kaim ve ağırdı. Onun kütüphanenin diğer ucundaki bir rafa ait olduğunu fark edince kolunun altı- 119 TRUDİ CANAVAN na kıstırıp o tarafa ilerlemeye başladı. "Sonea!" Başka bir araya giren Sonea, Leydi Tya'nın küçük bir masanın arkasında oturduğu kütüphanenin ön tarafına doğru ilerlemeye başladı. "Buyurun leydim." "Sana bir mesaj geldi," dedi kütüphaneci. "Yüce Lord seni Lord Yikmo'nun antrenman odasında görmek istiyor- muş."

Page 76: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Sonea başıyla onayladı ama ağzı aniden kurumuştu. Akkarin ne istiyordu? Bir sunum mu? "O zaman gitsem iyi olacak. Yarın akşam tekrar gelme- mi ister misiniz?" Leydi Tya gülümsedi. "Sen gerçekleşmiş bir rüyasın Sonea. Kimse burayı yürütmenin ne kadar zor olduğuna inanmıyor. Ama çalışman gereken bir sürü dersin olmalı." "Bir ya da iki saat ayırabilirim... ayrıca burada nelerin olduğunu ve onları nasıl bulacağımı öğrenmemi sağlıyor." Kütüphaneci başıyla onayladı. "Eğer boş vaktin varsa o zaman ben yardımından memnun olurum." Bir parmağını Sonea'ya doğru salladı. "Ama kimsenin Yüce Lord'un göz- desini çalışmalarından alıkoyduğumu söylemesini de istemiyorum." "Merak etmeyin." Kitabı masaya bırakan Sonea ku- tusunu aldı ve kapıyı açtı. "İyi geceler Leydi Tya." Akademi geçitleri boş ve sessizdi. Sonea, Lord Yikmo'nun odasına doğru ilerlemeye başladı. 120 Çırak - Meydan Okuma riımda korkusunun büyüdüğünü hissediyordu. vkmo akşamlan ders vermezdi. Vindolu büyücünün ı ri memleketinin dini ile ilgiliydi. Fakat Yüce sebepierl Lord'un çağrısı gen çevrilemezi. Buna rağmen saat herhangi bir ders veya sunum için vı geçti. Belki de Akkarin'in onu Yikmo'nun odasına ı a&ırmak için başka bir sebebi vardı. Belki de Yikmo orada bile olmayacaktı... Yan geçitlerden birinde aniden önüne bir çırak çıkınca irkildi. Yanından geçmeye çalıştığında çırak yolunu kesti ve üç kişi daha ortaya çıkıp yanında durdular. "Merhaba Sonea. Mesajımı aldın mı?" Sonea döndüğünde kalbinin bir an atmayı kestiğini hissetti. Regin çıraklardan oluşan küçük bir grubun en önünde geçidi tıkayacak şekilde duruyordu. Sonea eski sınıfından bazı çırakları tanıdı ama geri kalanına sadece göz aşinalığı vardı. Bu diğerlerinin kendinden büyük çıraklar olduğunu fark etti. Ona soğukça bakıyorlardı, gündüz dersleri sırasında duyduğu yorumları hatırladı. Eğer bu kadar çok kişi Yüce Lord tarafından seçilmeyi hak etmediğini düşünüyorsa Regin'in başkalannı kendine ka- tılmaya ikna etmiş olması çok da zor olmamış olmalıydı. "Zavallı Sonea," dedi yavaşça Regin. "Yüce Lord'un göz- desi olmak sana kendini çok yalnız hissettirmiş olmalı.

Page 77: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Hiç arkadaşın yok. Beraber oynayabileceğin kimse de yok. Biz de arkadaş istersin diye düşündük. Belki küçük bir oyun oynamak istersin." Büyük çıraklardan birine baktı. "Ne oynayalım?" 121 TRUDİ CANAVAN Genç sırıttı. "İlk fikrini oldukça sevmiştim Regin." "Bir 'Arınma' oyunu o zaman?" Regin omzunu silkr "Sanırım ileride yapmamız gerekecek görev için iyi bir ah tırma olur. Ama bu tarz bir haşaratı Akademi'den atmak için sanırım parlak ışıklar ve kalkanlardan fazlasına ihti- yacımız olacak." Gözlerini Sonea'ya doğru kıstı. "Sanırım daha ikna edici yöntemler kullanmalıyız." Regin'in sözleri üzerine Sonea sinirlenmeye başladı ama Regin ellerini kaldırınca öfkesi bir anda söndü. Buna inanamıyordu. Saldıramazlardı... Hem de burada... Aka- demi'de olamaz... "Cüret edemezsin..." Regin sırıttı. "Edemez miyim?" Regin'in elinden bir ışık fırlayınca Sonea hemen bir kalkan oluşturdu. "Şimdi ne yapacaksın? Gardiyanına şikayet mi edeceksin? Nedense bunu yapacağını sanmıyorum. Bence ondan çok korku- yorsun." Regin biraz daha yaklaştı ve iki elinden birden beyaz renkli vuruşlar fırladı. "Bundan nasıl emin olabilirsin?" diye cevap verdi Sonea sertçe. "Unutma; ya biri bizi koridorlarda savaşır- ken bulursa? Kuralları biliyorsun." "Böyle bir risk olduğunu pek sanmıyorum." dedi Regin sırıtarak. "Kontrol ettik. Çevrede kimse yok. Leydi Tya bile kütüphaneyi kapattı." Regin'in saldırılarını karşılamak kolay oluyordu. Birkaç vuruşla onu durdurabilirdi. Fakat Yikmo'nun büyücülerin başkalarına zarar vermemek ile ilgili sorumlulukları üze- 122 Çırak - Meydan Okuma ti m konuşmayı hatırlayınca bu dürtüye engel rirıe yaPu& oldu- «Haydi, gardiyanını çağır Sonea," diye kışkırttı Regm. «Ondan seni kurtarmasını iste." Sonea omurgasına doğru bir ürpertinin yayıldığını his- tti fakat umursamadı. "Senden mi Regin? Bu Yüce Lord'u rahatsız etmeye değecek bir şey değil ki."

Page 78: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Regin etrafındaki çıraklara baktı. "Bunu duydunuz mu? Bizim Yüce Lord'un ilgisine değmediğimizi düşünü- yor. Bizim, Evler'in en iyilerinin, kendisi sadece bir varoş kızı iken... O zaman ona kimin değerli olduğunu göstere- lim. Haydi!" Regin tekrar saldırdı. Kalkanına arkadan da saldırıl- dığmı hisseden Sonea, geriye baktığında Kano ve Issle'm da öne doğru çıktıklarını gördü. Fakat büyük çıraklar kaş- larını çatmışlardı. Sonea onların yüzlerine baktığında şüphelerini görebiliyordu. "Size söyledim," dedi Regin saldırılarına ara vermeksi- zin. "Ona söyleyemeyecek." Büyük çıraklar yine de kararsız görünüyorlardı. "Eğer söylerse," diye ekledi Regin. "Sorumluluğu ben alacağım. Bunu yapmaya hazırım, sadece size göstermek için. Kaybedecek neyiniz var?" Daha fazla saldın geldiğini hisseden Sonea omzunun üzerinden tekrar baktığında çırakların bazılarının diğer- lerine katılmış olduğunu gördü. Artık kalkanını yerinde tutmak için daha fazla güç harcaması gerekiyordu. Endişelenmeye başlayıp iki yana da baktı, ne yapabile- 123 TRUDİ CANAVAN ceğini kestirmeye çalışıyordu. Ana koridora bir ul bilse... ilerlemeye başladı, Regin ve yanındakileri geril meye zorluyordu. "Eğer şimdi bize katılmazsanız," diye bağırdın Regj hâlâ kararsız olan birkaç çırağa, "Cezasını çekemeyecek Tıpkı bize ait olanı alıp cezasını çekmediği gibi. Onu, ait olduğu yere geri gönderecek misiniz, yoksa bütün hayatı- nız boyunca bir varoş kızının önünde eğilecek misiniz?" Regin'in yanındaki çıraklar, bazıları isteksizce de olsa ileriye çıktılar ve güçvuruşları ile saldırmaya başladılar. Güçvuruşlarma doğru ilerlemeye çalışmak sadece kalkanı tutmaktan daha fazla gücünü harcamasına sebep oluyor- du ve her ne kadar ilerlemeyi basarsa da çok yavaş, üste- lik de çok güç harcayarak ilerliyordu. Sonea durdu ve düşünmeye başladı. Koridora ulaşacak kadar gücü var mıydı? Emin değildi. Gücünü saklaması daha iyi olurdu. Eğer şanslı ise güçleri tükenir ve onları yarıp geçebilirdi. Tabi önce kendisi yorulmazsa... Kalkanının boyutunu küçültmek için sırtını duvara yasladı. Saldın devam ettikçe amaçlarının ne olduğunu

Page 79: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

anlamaya çalışıyordu. Regin'in daha fazla seyircisi olsun ve kendisi karşı saldırıda bulunursa daha fazla koruması olsun diye bu kadar kişiyi topladığını sanmıştı. Kendisini tüketmeyi mi umuyordu? Eğer öyleyse bunu başarınca ne yapacaklardı? Onu öldürecekler miydi? Bir varoş kızı için hapse girmeye değmezdi. Hayır, tahminen ertesi günkü dersler için çok yorgun olmasını sağlamaya çalışıyorlardı. 124 Çırak - Meydan Okuma 1ar eüçsüzleşiyordu; fakat Sonea korkuyla kendi .. ^g sonuna yaklaştığını fark etti. Az kalmıştı. Çok Kalkanı dalgalanmaya başlarken Regin ellerini kaldırdı- "Durun!" Saldırı durdu. Sessizlikte Regin, birer birer çıraklara bakarak sırıttı. "Gördünüz mü? Şimdi onu ait olduğu konuma geri ko- yalım-" Sonea, Regin tekrar kendisine döndüğünde gözle- rindeki kötü niyetli pırıltıyı görünce tükenmesinin, planın sadece ilk kısmı olduğunu anladı. Koridora doğru gitmeye çalışmış olmayı diledi. Ama bunu yapsaydı bile o kadar ilerleyemeyeceğini biliyordu. Regin, Sonea'nm kalkanına çok ihtiyatlı bir vuruş gön- derdi. Birer birer diğerleri de bu dikkatle hazırlanmış sal- dırıyı devam ettirdiler. Vuruşların çoğu zayıftı; fakat So- nea kalkanı tutmak için gücünden çektikçe kazanma şansı olmadığını anladı. Artık hepsi güçlerini tüketse bile on çırak, büyüye hiç ihtiyaç duymadan, kolaylıkla kendi- sine işkence yapabilirlerdi. Sonea gittikçe büyüyen bir dehşetle gücünün tü- kenmekte olduğunu fark etti. Sonunda kalkanı parılda- yarak yok oldu, kendisi ile Regin arasında havadan başka bir şey kalmamıştı. Regin diğerlerine gülümsedi... yorgun fakat muzaffer bir sırıtma... Sonra Regin'in avu cundan kırmızı bir ışık fırladı. Sonea'nm göğsünde birden bir acı patladı ve yayılmaya 125 TRUDİ CANAVAN başladı, kollarından ve bacaklarından aşağı yayılm v rolsüzce titremelerine sebep oldu ve bir bıçak gibi ba saplandı. Sonea kaslarının gerildiğini ve duvarın, arkasında \n

Page 80: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

karıya doğru kaydığını hissedebiliyordu. Aklından bu hisler geçerken gözlerini açtı ve kendin' yerde kıvrılmış buldu. Yüzü yanıyordu. Kendini aşağılan- mış hissederek kalkmaya çalıştı ama başka bir acı patla- ması bütün duyularını körleştirdi. Dişlerini sıktı bağırmamaya kararlıydı. "Hmm, bir felçvuruşunun ne yaptığını hep görmek iste- miştim," dedi Regin. "Denemek ister misiniz?" Tiksinme ifade eden bir ses duyan Sonea", çıraklardan ikisi birbirilerine dehşet dolu birer bakış atıp gitmeye başladığında bir an umutlandı. Fakat diğerlerinin yüzün- deki hevesli ifadeyi gördü ve felçvuruşu üzerine felçvuruşu vücuduna acı dalgaları yollarken bütün umudu söndü. Zihninden Regin'in alay edişi geçiyordu. "Haydi, gardi- yanını çağır Sonea, ondan seni kurtarmasını iste." Tek gereken küçük bir zihinsel çağrıydı, Regin ve suç ortak- larının bir görüntüsü... Hayır! Regin'in yapacağı hiçbir şey Akkarin'den yardım istemeyi gerektirecek kadar kötü olmazdı. O zaman Rothen! Onunla da konuşmam yasak... Biri olmalı! Ama bir yardım çağrısı Akkarin ve diğer bütün büyücü- 126 Çırak - Meydan Okuma fndan duyulurdu. Bütün Lonca, Yüce Lord' un ler _ akademi geçidinde tükenmiş ve yenilmiş olarak yaTtfğım Öğrenirdi. yapabileceği hiçbir şey yoktu. R'r top gibi kıvrılarak, çırakların güçlerinin son kırıntı- nı kullanmalarını ya da bu oyundan sıkılıp kendisini yalnız bırakmalarını bekledi. * * * Lorlen yazdığı son mektubu da bitirdiğinde gece yarısı- nı çoktan geçmişti. Ayağa kalktı, gerindi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Büyü kilidini etkinleştirirken etrafı zor- lukla görebiliyordu. Koridorda ilerlerken Akademi Giriş Salonu'ndan gelen bir ses duydu. Durdu, sesin kaynağını araştırıp araştırmamayı dü- şündü. Yumuşak bir sesti, herhalde düşmüş bir yaprak rüzgarla içeriye girmişti. Tam umursamamaya karar vere- cekken ses bir kez daha tekrarlandı.

Page 81: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Kaşlarını çatarak Giriş Salonu'nun kapısına doğru ilerledi. Devasa kapılardan birinin yanındaki bir hareket ilişti gözüne. Bir şey antik kiriş boyunca kaydı. Lorlen bir adım yaklaştı ve şaşkınlıkla kalakaldı. Sonea devasa kapıya dayanıyordu, sanki kapının desteği olmasa yere yığılacakmış gibiydi. Bir adım ilerledi sonra durdu ve merdivenlerin başında yalpaladı. Lorlen hızla atılıp Sonea'nm kolunu tuttu. Sonea, Lorlen'e şaşkınlık ve dehşetle baktı. "Sana ne oldu?" diye sordu Lorlen. 127 TRUDİ CANAVAN "Hiçbir şey Lordum," dedi Sonea. "Hiçbir şey mi? Tükenmişsin." Sonea omzunu silktiğinde, bu hareketi için bile çabala dığı açıkça görülebiliyordu. Bütün gücü gitmişti. Sanki sanki ondan emilmiş gibiydi... "Sana ne yaptı?" dedi Lorlen güçlükle. Sonea kaşlarını çattı, sonra başını iki yana salladı Aniden dizleri büküldü ve merdivenlere çöktü. Lorlen ko- lunu bırakıp yanma oturdu. "Düşündüğünüz gibi değil," dedi ve sonra öne doğru eğilip başını dizlerine yasladı. "Düşündüğünüz kişi değil... O değil..." İçini çekti ve yüzünü ovuşturdu. " Daha önce hiç bu kadar yorgun hissetmemiştim." "O zaman seni bu hale ne getirdi?" Sonea'nm omuzları düştü ama cevap vermedi. "Bir öğretmenin verdiği görev miydi?" Başını iki yana salladı. "Beklediğinden daha fazla güç gerektiren bir şey mi denedin?" Tekrar başını salladı. Lorlen gücünün tükenmesini sağlayabilecek başka şeyler düşünmeye çalıştı. Bütün gücünü kullandığı za- manlan düşündü. Yıllar öncesine, Akademi'deki za- manlanna dönmesi gerekmişti. Akkarin ile Savaşçı Be- cerileri'nde savaşmak. Ama Sonea, Akkarin olmadığını söylemişti. Sonra hatırladı. Bir keresinde öğretmen sınıfın her üye- 128 Çırak - Meydan Okuma • karşısına birkaç kişiyi aynı anda çıkarmıştı. Yenildi- -"az sayıdaki karşılaşmalardan biriydi. Affla saat dersler için çok geçti. Neden diğer çıraklarla

Page 82: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

şıy°r olsundu ki? Lorlen aklına gelen bir isimle kaş- larını çattı. Regin... Çocuk, büyük olasılıkla yine yandaşlarını top- lamış ve bir yerde Sonea'nın yolunu kesmişti. Sonea bunu Akkarin'e söylese... Ama yapmayacaktı... Lorlen, Sonea'ya baktı ve kalbinin burkulduğunu hissetti. Aynı anda hiç beklemediği halde gurur duyduğunu fark etti. "Regin'di değil mi?" Sonea'nın gözleri kırpışarak açıldı. Sonea'nın gözle- rindeki ihtiyatı gören Lorlen hafifçe başını eğdi. "Endişelenme. Sen istemediğin sürece kimseye söyle- meyeceğim. Eğer istersen Akkarin'in neler olduğunu öğrenmesini sağlarım." Eğer şu anda dinliyorsa zaten biliyordur. Bir an yüzüğüne baktı ama hemen bakışlarını başka bir yöne çevirdi. Sonea başını iki yana salladı. "Hayır... Yapmayın... Lütfen..." Tahmin ettiği gibi, Akkarin'in bilmesini istemiyordu. "Bunu beklemiyordum," diye ekledi Sonea. "Bundan sonra onlardan uzak dururum." Lorlen yavaşça başıyla onayladı. "Eğer işe yaramazsa, beni her zaman yardıma çağırabileceğim bilmelisin." Sonea'nın ağzının kenarı buruk bir gülümsemeyle kıv- 129 TRUDİ CANAVAN nldı, sonra derin bir nefes alıp ayağa kalkmaya başlac^ "Bekle." Lorlen elini tutunca Sonea durdu. "İşte," c}ecj- Lorlen. "Bu sana biraz yardımcı olur." Lorlen avucundan Sonea'nm bedenine hafif bir Şjfa enerjisi akmasını sağladı. Sonea enerjiyi hissedince goz_ lerini açtı. Bu gücünü yerine getirmeyecekti, yine de fizik, sel yorgunluğunu azaltırdı. Omuzlan dikleşti ve yüzünde- ki solgunluk geçti. "Teşekkür ederim," dedi Sonea. Ayağa kalkıp Yüce Lcd'un Konutu'na doğru baktı ve omuzlan tekrar düştü. "Bu hep böyle devam etmeyecek Sonea." dedi Lorlen fısıltıyla. Sonea başıyla onayladı. "İyi geceler Yönetici." Lorlen, Sonea'nm uzaklaşmasını izledi. Söylediğinin bir gün gerçekleşmesini umuyordu; fakat bunun nasıl ola- cağını o da bilmiyordu. 130 Bölüm 8

Page 83: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yararlı Bilgi Sonea; Leydi Tya, Büyücüler Kütüphanesi'nin kapısını açtığında, içinde kitapların olduğu kutuyu kalçasına dayadı ve içeri girdi. Yükünü Lord Jullen'in masasına, Tya'nm kutusunun yanına koydu ve karanlık odaya baktı. "Haftalardır buraya gelmemiştim." Tya kutulardan kitapları çıkarmaya başladı. "Neden?" "Yanında bir büyücü olmayan çıraklar buraya giremez- ler." Kütüphaneci kıkırdadı. "Sen çalışırken gardiyanının etrafta beklemesini hayal edemiyorum. Aslında ondan izin istemene gerek yok. Artık neredeyse istediğin her yere gidebilirsin." Sonea şaşkınlıkla gözlerini kırptı. "Buraya bile mi?" "Evet ama hâlâ benim için bunları taşımalısın." Kü- tüphaneci bir grup kitabı uzatırken gözlerini kırpıştırdı. Kitapları alan Sonea, Tya'yı odanın ucundaki duvara da- yalı kitap raflarına doğru takip etti, ardından küçük bir kapıdan geçerek daha önce görmediği bir odaya girdi. Odanın ortasında yine raflar vardı fakat duvarlan dolaplar ve sandıklar kapatmıştı. 131 TRUDİ CANAVAN "Burası depo mu?" "Evet." Tya kitapları raflara dizmeye başladı. "Bunl Çıraklar Kütüphanesi veya sınıflarda bulunan popüi kitapların kopyaları. Diğerleri kullanılmayacak kada eskiyince yerlerine koymak için. Orijinaller şuradaki san- dıkların içinde duruyor." Tya, Sonea'daki kitapları alarak odanın arka tarafın- daki duvara doğru ilerledi. Her boyutta kitap ve parşö- menden oluşan ve kırılacak kadar dolu olan büyük, ağır bir dolabın yanından geçtiler. Dolabın şeffaf kapakları bir telle bağlanmıştı. "Bunlar nedir?" Kütüphaneci dönüp baktı ve gözlerinde bir pırıltı belir- di. "Bunlar Lonca'daki en eski ve en değerli kitaplar ile haritaların orijinalleri. Kullanmak için çok kırılganlar. Bazılarının kopyalarını görmüştüm." Sonea cama yaklaşıp içine baktı. "Hiç orijinallere bak- tınız mı?" Sonea'nı yanma gelen Tya içerdeki kitapları süzdü. "Hayır, kapılar büyüyle kilitli. Jullen gençken selefi ona bir kez bu kapıları açmış; ama Jullen benim için açmadı.

Page 84: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Hatta bir keresinde burada Akademi'nin altındaki geçit- lerin bir haritasını bile gördüğünü söylemişti." "Geçitler mi?" Fergun tarafından, Akademi'nin altına hapsedilmiş arkadaşı Cery'yi görmeye, gözleri bağlı bir şekilde götürülmesinin anısı canlanmıştı. "Evet. Lonca'nm altının dehlizlerle dolu olması lazım. Bugünlerde kimse kullanmıyor... aslında senin gardiya- 132 Çırak - Meydan Okuma kullandığını düşünüyorum. Ne de olsa en beklen- dik zamanlarda ve yerlerde ortaya çıkıp kayboluyor." »Ve burada bir haritası mı var?" "Jullen öyle söyledi; ama ben sadece benimle dalga geçtiğinden şüpheleniyorum." Sonea yan yan Tya'ya baktı. "Dalga geçmek mi?" Kütüphanecinin yüzü kızardı ve dikleşip döndü. "Bu uzun yıllar önceydi, ikimiz de gençtik." "Lord Jullen'in genç olduğunu düşünmek zor," dedi Sonea, Tya'yı odanın sonuna doğru takip ederken. "O kadar sert ve onaylamaz bir havası var ki." Bir sandığın önünde duran Tya, Sonea'nm taşıdığı kitapları alıp sandığın içine yerleştirmeye başladı. "İn- sanlar değişir," dedi. "Kendi idealleri içinde kayboldu, san- ki bir kütüphaneci olmak mesela Savaşçıların Başı olmak- tan daha önemliymiş gibi." Sonea kıkırdadı. "Müdür Jerrik, bilginin diğer her şey- den önemli olduğunu söylerdi, yani Lonca'nm bilgilerinin bekçisi olan sizler Yüksek Büyücüler'den daha önem- lisiniz." Kütüphanecinin dudakları bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Sanırım Yüce Lord'un seni neden seçtiğini artık daha iyi anlayabiliyorum Sonea. Şimdi git de bana Jullen'in masa- sında kalan diğer kitapları getir." Sonea diğer odaya döndü. Son iki hafta boyunca gecelerinin çoğunu Tya'ya yardım ederek geçirmişti. Her ne kadar gerçek amacı Regin'den uzak durmak olsa da, 133 TRUDİ CANAVAN eksantrik kütüphaneciyi sevmeye başladığını fark Kütüphane kapandıktan ve temizlik başladıktan son Tya, Tarali Nehri'nde çamaşır yıkayan bir kadın kadar k nuşkan oluyordu. Kütüphaneci aynı zamanda, Sonea kendisine verilen projeleri tartışmak istediğinde de hevesli bir dinleyiciydi

Page 85: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Eğer Sonea konuşmaya gönülsüzse Leydi Tya, sadece kendisinin konuşmasından da oldukça mutlu oluyordu Aynı zamanda yakın Lonca tarihi ve bilgiler konusunda sınırsız bir kaynaktı. Sürtüşmeleri ve politik çekişmeleri skandalları ve sırları anlatıyordu. Sonea, Dannyl'in çırak- lığı dönemindeki dedikoduları duyunca şaşırmıştı ki Tya, bunları kaale almıyordu. Rothen'in hiçbir Şifacı'nın iyileştiremediği bir hastalıktan, yavaş yavaş ölen karısını anlattığında ise üzülmüştü. Kitaplarla dönerken tekrar o dolabın yanından geçti ve içine düşünceli bir şekilde baktı. Kimse Akademi'nin altın- daki geçitleri kullanmıyordu. Regin ise kesinlikle kullan- mıyordu. Ve Tya'nın söylediğine göre, artık istediği her yere gidebilirdi. * * * Rothen, dairesinin kapısını kapatır kapatmaz hızla bir sandalyeye oturup mektubu cüppesinden çıkarttı. Bir ulak, derslerin arasında kendisine ulaştırdığından beri cüppesinde saklı duruyordu. Her ne kadar merakı ona bütün gün işkence etmiş olsa da mektubu Akademi'de açmaya cesaret edememişti. 134 Çırak - Meydan Okuma vl'e yazmasının üzerinden birkaç hafta geçmişti. Sonea'yı alalı ise yedi hafta. Bu süre boyunca . ı'o «adece bir kez konuşabilmişti. Etkili bir aileden Soneayı*1 »<*" ak kendisinden özel olarak ders almak isteyince bir çıi"aK> ıru okşanmıştı; fakat bu çırağın sadece Sonea'nm ıfına ders verdiği sıralarda müsait olduğunu iğrendiğinde bu talebin arkasında başka nedenler olduğundan şüphelenmeye başlamıştı. Fakat çırağı red- detmek kabalık olurdu. Ve gerçeğin dışında öne süre- bileceği geçerli bir sebebi de yoktu. Rothen elindeki mektuba bakıp kendini hayal kırık- lığına hazırladı. Dannyl kendisine yardım etmeyi kabul etmiş bile olsa Akkarin'in çöküşüne yardımcı olacak bir şeyler bulmuş olma olasılığı çok azdı. Fakat mektup büyük ve şaşırtıcı derecede kalındı. Titreyen ellerle mührü kırdı. Zarftan birkaç kağıt çıktı ve Dannyl'in el yazısı göründü, Rothen ilk kağıdı alıp okumaya başladı. Rothen'e Senden haber almak çok hoş bir sürpriz oldu eski dos- tum. Gerçekten de farklı ülkeleri gezip farklı ırklardan,

Page 86: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kültürlerden ve dinlerden insanlarla tanışıyorum. Bu de- neyim hem eğitici hem de aydınlatıcı oldu, üstelik gelecek yaz geldiğimde sana anlatacak bir sürü hikayem var. Sonea ile ilgili verdiğin haberler olağanüstü. Bu onun için çok talihli bir gelişme; fakat onun artık gardiyanı olmadığın için hissettiklerini de anlıyorum. Yüce Lord'a değer bir çırak olmasını sağlayan şeyin, senin ilgin ve yoğun çabaların olduğunu biliyorum. Şu anki pozisyonu o 135 TRUDİ CANAVAN çırakla yaşadığı sorunları da bitirmiştir. Fakat Dorrien'in ziyaretini kaçırdığım için çok üzüldü Lütfen kendisine selamlarımı ilet. Bu mektup ile beraber Büyük Kütüphane ve birkaç fark lı kaynaktan edindiğim bir miktar bilgiyi de gönderiyorum Umarım işine yararlar. Yeni hobindeki ironiyi çok iyi anlıuo- rum. Eğer bir sonraki yolculuğum başardı olursa kitabına ekleyecek daha da fazla şey gönderebilirim. Dostun, Dannyl. Kağıtları gözden geçiren Rothen, hayretle mırıldandı. "Bütün bunlar? Görkemli Tapmak? Beyaz Gözyaşı Lahitleri!" kıkırdadı. "Sadece birkaç kaynak ha Dannyl?" İlk sayfaya dönüp okumaya başladı. Üçüncü sayfaya gelmişken kapının çalmasıyla durdu. Bir an kapıya baktı, sonra hızla ayağa kalktı, kalbi çarpıyordu. Kalın mektubu saklayacak bir yer aradı, sonra hızla kitaplığa gidip mek- tubu kalın bir cildin sayfaları arasına koydu. Bu fazladan sayfalar kitapta bir şişkinliğe sebep olmuştu ama yakın- dan bakılmadığı sürece fark edilmiyordu. Kapı tekrar çalınca hızla kapıya doğru gitti. Derin bir nefes alıp kendini olabilecek en kötü şeye hazırladı. Kapıyı açıp koridorda duran yaşlı çifti görünce rahatlayarak içini çekti. "Yaldin, Ezrille... îçeri gelin." Çift konuk odasına girdi. "Nasılsın Rothen?" diye sordu Ezrille. "Seni uzun bir süredir göremiyoruz." 136 Çırak - Meydan Okuma Rothen omzunu silkti. "İyiyim. Siz?" "îviyiz>" ^edi Ezrille. Bir an duraksadı ardından dönüp yaldin'e baktı. "Bir bardak sumi ister misiniz?" diye sordu Rothen.

Page 87: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Evet, teşekkürler," diye karşılık verdi Yaldin. Çift, masaya oturdu ve Rothen yan masadan bir tepsi, kupalar ve kavanozlar aldı. Sıcak içeceği hazırlamaya başladığında Yaldin küçük bir Lonca olayını anlatıyordu. Rothen eski dostlarıyla sohbet etmeyeli çok uzun zaman olduğunu fark etti. Ezrille, Rothen ikinci bir bardak sumi hazırlayana kadar sessiz kaldı. "Her İlkgün bizimle akşam yemeği yemeni istiyorum Rothen," dedi Ezrille. "Gerçekten mi?" Rothen gülümsedi. "Bu güzel olur. Ama her İlkgün mü?" "Evet," dedi Ezrille kesin bir şekilde. "Sonea'nm Yüce Lord tarafından seçilmesinin senin için büyük bir şok olduğunu biliyoruz. Asla ziyaretine gelmiyor ki onun için yaptıklarından sonra gerçekten hayal kırıklığına uğratıcı bir şey bu. Her ne kadar ekstra dersleri olsa da, bu..." "Onun elinde olan bir durum değil," diye araya girdi Yaldin. Rothen'e gülümsedi. "Eminim vakti olduğunda seni ziyarete gelecektir. Bu arada senin kederli bir şekilde oturmana izin veremeyiz." "Demek istiyor ki her gece yalnız kalmamalısın." "Özellikle Dannyl burada değilken," diye ekledi Yaldin. "Çıraklar ve öğretmenlerin dışında da birileriyle sohbet 137 TRUDİ CANAVAN etmen lazım." "Ayrıca Tania da senin tekrar nemmin almaya ba ladığını söyledi," diye ekledi Ezrille kısık bir sesle. "Lütfe bize söylediği için ona kızma. Senin için endişeleniyor biz de endişeleniyoruz." "Peki gelecek misin?" Rothen bir endişeli yüzden diğerine baktı sonra kıkır- dadı. "Elbette. Çok memnun olurum." * * * Sonea, Akademi koridorunda yavaşça ilerliyordu, bot- larının her adımda çıkardığı sesin farkındaydı. Bir dönüşe geldiğinde dikkatle başını uzatıp baktı ve boş olduğunu görünce rahatladı. Geç olmuştu. Normalde bu kadar geçe kalmazdı. İki haftadır, Tya'ya akademi çıkışma kadar eşlik ederek veya geçitler arasında uzun, çapraşık yollan kullanarak Regin' den kaçmıyordu. Her seferinde ana koridora girdiğinde orada bir çırağın beklediğini görüyordu. Fakat ona ana

Page 88: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

koridorda saldırma riskine girememişlerdi. Bir büyücü tarafından görülme olasılıkları çok yüksekti. Aynı korku, Tya onları duymasın diye kütüphanenin yakınında bek- lemelerini de engelliyordu. Sonea, Regin'in yandaşlarının zamanla ilgilerini kaybe- deceklerini umuyordu. Ama yine de güvende olmak için kutusunu odasına taşımak yerine kütüphanede bırakıyor- du. Ona pusu kurdukları gün felçvuruşları ile ona işkence 138 Çırak - Meydan Okuma - bitirdiklerinde, notlarını ve kitaplarını mahvet- etrneyı <->1L di Ve kutusunu taşıyamayacak kadar tükenmiş , x,, irin orada bırakmak zorunda kalmıştı, olduğu iç"1 Adımlarının sessiz atmaya çalışması aynı zamanda vas yürümesi anlamına geliyordu. İlk kez olmayarak, hüvücü botlarının özellikle mi gürültü çıkarsınlar diye vapılrp yapılmadığını merak etti. Ne kadar yumuşak adım atarsa atsın sert tabanları, sessiz geçitlerde yankılanan sesler çıkarıyordu. îçini çekti. Sadece birkaç hafta önce Akademi'nin geçitlerinde dolaşmayı severdi. Artık Yüce Lord'un Konutu'ndan içeriye girdiğinde rahatladığını hissediyordu. Kulaklarına hafif bir ses geldi. Yarı bastırılmış bir kı- kırdama. Durdu, ana koridora giden yolu kestiklerini fark etmişti. Fakat onları duyduğunu bilmiyorlardı. Eğer geriye koşup bir geçit odasından iç koridorlara ulaşırsa, başka bir yönden ana koridora çıkabilirdi. Topuklarının üzerinde dönüp koşmaya başladı. "Koş Sonea, koş!" Regin'in sesi arkasından geliyordu. Koridoru ayak sesleri ve kahkahalar doldurmuştu. Sonea bir köşeyi döndü, sonra bir diğerini. Tanıdık bir kapı göründü. Kapının kolunu tuttu ve içeri girdi. Takip edip etmediklerini beklemeden hızla karşıdaki kapıya koşup arkasındaki geçide girdi. Arkasından bir kapının kapanma sesi geldi. Hızla bir yan geçide daldı. Geçit sağa döndü, başka bir geçitle kesişti ve bir kapıda bitti. Kapının önünde bir çırak duruyordu, yüzünde bir sırıtma vardı. 139 TRUDİ CANAVAN Sonea zorlukla durup çırağı dehşetle süzdü. Dernek ' geçitleri biliyorlardı. Çırağın sırıtması genişledi v

Page 89: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Sonea'nm gözleri kısıldı. Belli ki burada onu gözlemek için bulunuyordu. Yalnızdı ve kolaylıkla üstesinden geline- bilirdi. Çırak, Sonea'nm yüzündeki ifadenin anlamını fark edince sırıtışı kayboldu ve aceleyle kenara çekildi. Sonea hızla kapıdan girip odayı geçti ve yine sıradan bir korido- ra girdi. Arkalarında bir yerde bir kapının açıldığını duyunca koşmaya başladı. Ana koridor sadece birkaç dönüş uzağmdaydı. Bir köşeyi döndü, sonra diğerini ve sonra kızıl bir ateş yağmurunun ortasına düştü. Gücünü mümkün olduğunca uzun bir süre korumak istediği için kalkan oluşturmamıştı. Acı vücudunu par- çalarken her şey karardı. Görüşü geri döndüğünde yerde yatıyordu ve omzu ezilmiş gibi hissediyordu. Başka bir ateş salvosu vücudunu yaktı, dişlerini sıkmaktan başka bir şey yapamıyordu. Yine de bu saldın durduğunda bir kalkan oluşturabildi. Yerde dönüp ayaklarını altına aldı ve ayağa kalktı. Regin ve dört çırak arkasında duruyordu. Üç çırak da ana koridora giden yolda duruyorlardı. İki çırak daha geldi, sonra üç tane daha. On üç çırak. Geçen seferkinden de fazla. Sonea zorlukla yutkundu. "Tekrar merhaba Sonea." Regin gülümsedi. "Nasıl olu- yor da sürekli karşılaşıyoruz?" Çıraklar kıkırdadılar. Bu sefer yüz ifadelerinde her hangi bir şüphe yoktu. Kendisine pusu kurup işkence 140 Çırak - Meydan Okuma ,, rl jçin cezalandırılmamışlardı ki bu da Regin'in •• l diği gibi» Sonea'nm onları Akkarin'e şikayet etme- diğini kanıtlıyordu. Regin bir elini kalbinin üzerine koydu. "Sevgi ne kadar ip bir şey," dedi hüzünlü bir şekilde. "Benden nefret ettiğini zannediyordum ama bak buradasın, beni takip ediyorsun." Çıraklardan biri Regin'e karton bir kutu verdi. Sonea kaşlarını çattı. Bu tarz kutularda genellikle şekere bu- lanmış meyva ya da başka tür tatlılar bulunurdu. "Ah! Bir hediye!" dedi Regin kutunun kapağını açarken. "Sana olan saygımı göstermek için." Kutunun içinde renkli, buruşturulmuş kağıtlar vardı. Sonea'nm burnuna bir koku geldi ve midesinin bulan- maya başladığını hissetti. Harrel taneleri ya da reber dışkısı... belki ikisi birden. Regin bir tanesini aldı. "Sana bunları yedirmeli miyim? Tıpkı genç aşıklar gibi."

Page 90: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yandaşlarına baktı. "Ama sanki önce biraz ısınman gerekiyormuş gibi görünüyorsun." Kalkanına saldırdığında diğerleri de ona katıldı. Bu kadar çok çırak varken yeterince dayanamayacağı açıktı. Ana koridora giden yolu tutanlara dönen Sonea onlara doğru ilerlemeye başladı. Yavaş yavaş onları geriye doğru sürüyordu ama birkaç adımdan sonra zayıflamaya başladığını hissetti. Fakat çıraklarda henüz bir yorulma belirtisi yoktu. Durdu. Geçen sefer Akademi kapılarına sürünmesi çok uzun sürmüştü. Biraz enerjisini, en azından ayağa kalkıp 141 TRUDİ CANAVAN yürüyebilecek kadarını bırakmış olmayı dilemişti. Gür" saklamak için kalkanının daha önce düşmesine izir meli ve tamamen tükenmiş gibi davranmalıydı. Evet h işe yarayabilirdi. Ama tatlı kutusuna bakınca fikrini değiştirdi. Mümkün olduğunca dayanacaktı. Gücünün azaldığını hissetmeye başladığında ağzına koyulacakları Regin'e geri tükürmeye karar vermişti. Gücünün yavaşça tükendiğini hissetti. Kalkanı düştü- ğünde vücuduna felçvuruşları çarpmaya başladı ve acıyla nefesi kesildi. Dizlerinin büküldüğünü hissetti ve yere çöktü. Sonunda saldırı bittiğinde gözlerini açtı ve Regin'in önünde çömeldiğini gördü, tatlı paketinin ambalajını par- maklarının arasında buruşturuyordu. "Burada ne oluyor?" Bir anda Regin'in gözleri büyüdü ve yüzü bembeyaz ol- du. Hemen "tatlıyı" avucuna sakladı ve ayağa kalktı. Regin ayağa kalktığında Sonea, sesin sahibini gördü ve yüzünün yanmaya başladığını hissetti. Lord Yikmo koridorda kol- larını kavuşturmuş duruyordu. "Evet?" diye ısrar etti. Regin eğildi ve diğerleri de aceleyle onu takip ettiler. "Sadece ufak bir oyun lordum," dedi Regin. "Bir oyun öyle mi?" dedi Yikmo öfkeli bir şekilde. "Peki bu oyun Lonca'dan daha mı önemli? Derslerin veya Arena' nın dışında savaşmak yasaktır." "Biz savaşmıyorduk," dedi çıraklardan biri. "Sadece oy- 142 Çırak - Meydan Okuma nuyorduk." vkmo'nun gözleri kısıldı. "Gerçekten mi? Demek sava-

Page 91: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

dısında -savunmasız genç bir hanıma karşı- felçvu- Juşu kullanıyordunuz." Regin yutkundu. "Kalkanı biz fark etmeden düştü lor- dum." Lord Yikmo'nun kaşları kalktı. "Görünen o ki sen Lord Garrel'in iddia ettiği kadar disiplinli ve yetenekli değilsin. Eminim Lord Balkan da buna katılacaktır." Yikmo gözleri ile grubu taradı, yüzleri hafızasına kaydediyordu. "Odalarınıza dönün, hepiniz." Çıraklar hemen ortadan kayboldular. Sonea, Lord Yikmo kendisine döndüğünde ilgisi çıraklar üzerindeyken sıvışacak kadar enerjisinin olmasını diledi. Yikmo hayal kırıklığına uğramış görünüyordu. Sonea bacaklarını zor- lukla toplayıp sallanarak ayağa kalktı. "Bu ne kadar süredir devam ediyordu?" Sonea duraksadı, bunun daha önce de olduğunu kabul etmek istemiyordu. "Bir saat." Yikmo başını iki yana salladı. "Çırakların aptallığı inanılmaz. Yüce Lord'un gözdesine saldırmak ha? Hem de kalabalık bir şekilde." Sonea'ya baktı sonra içini çekti. "Endişelenme. Bir daha olmayacak." "Lütfen kimseye söylemeyin." Yikmo, Sonea'yı süzdü, kaşlarını çatmıştı. Sonea bir adım attı, sonra koridor dönmeye başlayınca sallandı. Bir el destek olmak için kolunu tuttu. Bir miktar Şifa ener- 143 TRUDİ CANAVAN jisinin kolundan vücuduna yayıldığını hissetti T h- dengesini bulduğunda kolunu Yikmo'nun elinden ki tardı. "Sen de saldırdın mı?" Sonea başını iki yana salladı. "Neden?" "Ne işe yarardı ki?" "Hiçbir işe ama çoğu kişi karşı taraf daha kalabalıkken gururlan yüzünden karşılık verir. Ama belki de, sen de aynı sebepten saldırmadın." Yikmo beklentiyle bakıyordu; fakat Sonea başka bir yöne bakıp sessiz kalmayı sürdürdü. "Tabi bir ya da iki zayıf çırağı hedef alsaydm onları da kendin kadar tüketebilirdin. Bu da en azından di- ğerlerinin cesaretinin kırılmasına yol açardı." Sonea kaşlarını çattı. "Ama iç kalkanları yoktu. Ya on- lara zarar verseydim?"

Page 92: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yikmo gülümsedi, memnun gözüküyordu. "Duymak istediğim cevap buydu. Ama hâlâ karşılık vermemende dikkatten fazla bir şeyler olduğunu düşünüyorum." Sonea ani bir öfke hissetti. Yikmo bir kez daha onu zor- luyor ve itekliyordu, zayıflıklarını bulmaya çalışıyordu. Ama bu bir ders değildi. Onun tarafından bulunmuş olmanın utancı yeterli değil miydi? Kendisini yalnız bırak- masını istiyordu ve büyücülerin çoğunu ürkütecek tek konuyu kullandı. "Eğer bir çocuğun büyücülerin elinde öldüğünü görsey- 144 Çırak - Meydan Okuma iHırma konusunda bu kadar istekli olur muy- diniz salan dunuz?" Y'kmo'nun bakışlarında tereddüt ortaya çıkmadı, aksine daha da keskinleştiler. "Ah," dedi Yikmo. "Demek bu..." - Sonea, Yikmo'ya baktı, dehşete düşmüştü. Arınma'nm trajedisini bile bir derse çevirmeye çalışacak mıydı? Sonea öfkesinin arttığını hissetti ve sabrını uzun süre koruya- mayacağını biliyordu. "İyi geceler Lord Yikmo," dedi dişlerinin arasından. Dönüp ana koridora giden geçitte ilerlemeye başladı. "Sonea! Geri dön!" Sonea duymazdan geldi. Yikmo bir kez daha seslendi, sesinde öfke ve buyurganlık vardı. Bacaklarındaki halsiz- likle mücadele ederek adımlarını hızlandırdı. Koridora ulaştığında öfkesinin söndüğünü hissetti. Yikmo onu bu kaba hareketine pişman edebilirdi; ama şu anda umurunda bile değildi. Tek istediği sıcak bir yatak ve günler sürecek uykuydu. 145 Bölüm 9 Gizli Plan Kapı açıldığında parlak günışığı Lorlen'in gözlerini kamaştırdı. Eliyle gözlerine siper yapıp Akkarin'in peşin- den Akademi'nin çatısına çıktı. "Yalnız değiliz," dedi Akkarin. Akkarin'in bakışlarını takip eden Lorlen parmaklıkların yanında tek başına duran kırmızı cüppeli bir figür gördü. "Lord Yikmo," Lorlen kaşlarını çattı. "Balkan ona izin vermiş olmalı." Akkarin memnuniyetsizliğini belirten kısık bir ses

Page 93: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

çıkardı. "Kapıya o kadar çok ziyaretçi kartı yerleştirildi ki bazen neden kilitleme zahmetine katlandığımızı merak ediyorum." Akkarin, Savaşçı'ya doğru ilerlemeye başladı. Lorlen, Akkarin'in Yikmo'nun çatıya çıkış iznini kaldıracağından endişelenerek aceleyle peşinden ilerledi. "Balkan eğer onu değerli bulmasaydı çıkış iznini ver- mezdi." "Elbette. Savaşçılar Başı'mız öğretme yöntemlerinin her çırağa uygun olmadığının farkındadır. Eminim Yikmo'nun ilgiyi, kendi zayıflıklarından uzağa çektiğinin bilincin- 146 Çırak - Meydan Okuma dedir." Yikmo yaklaştıklarını fark etmemişti. Savaşçı par- khklara yaslanmıştı, dikkati aşağıdaki bir şey üzerinde - nlaşrmşü- Akkarin birkaç adım ötesindeyken dönüp baktı ve hemen dikleşti. "Yüce Lord, Yönetici." "Selamlar Lord Yikmo," diye karşılık verdi Akkarin yumuşakça. "Seni daha önce burada görmemiştim." Yikmo başını iki yana salladı. "Nadiren buraya geli- rim... sadece düşünmeye ihtiyacım olduğunda. Manza- ranın ne kadar güzel olduğunu unutmuşum." Lorlen etrafa bakındı, şehri bir uçtan diğer uca göz- leriyle taradı. Bakışları bahçelere kaydı, birkaç çırak günortasını değerlendirmek için dışarı çıkmıştı. Dışarısı hâlâ karla kaplı olsa da güneş gelmekte olan bahar sı- cağının sinyallerini veriyordu. Onlara en yakında olan çırak tanıdık bir figürdü. Sonea bahçe banklarından birinde oturmuş, kafasını bir kitaba gömmüştü. "Düşünme ihtiyacımın sebebi," diye kabul etti Yikmo. "Gelişme gösteriyor mu?" diye sordu Akkarin. "Umduğum kadar değil," diye içini çekti Yikmo. "Hâlâ saldırmakta duraksıyor. Sebebini anlamaya başladım." "Oh?" Yikmo çarpık bir şekilde gülümsedi "Fazla nazik." "Nasıl yani?" "Birine zarar verebileceğinden korkuyor... düşmanla- 147 TRUDİ CANAVAN rina bile." Yikmo kaşlarını çattı ve Yüce Lord'a dönH- "Dün gece, Regin ve başka çırakların Sonea'ya işken

Page 94: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

yaptıklarım gördüm. Onu nerdeyse tüketmişlerdi felçvuruşu kullanıyorlardı." Lorlen kalbinin göğsünde sıçradığını hissetti "Felçvuruşu," diye tısladı. "Onlara, Lonca kuralarını hatırlatıp odalarına gönder- dim." Yikmo, Yüce Lord'a beklentiyle bakıyordu; fakat Ak- karin bir karşılık vermedi. Dönüp Sonea'ya o kadar yoğun bir dikkatle bakmaya başladı ki; Lorlen, Sonea'nm bu bakışları nasıl hissetmediğine hayret etti. "Kaç çırak vardı?" diye sordu Akkarin. Yikmo bir an düşündü. "On iki veya on üç. Çoğunu tanıyabilirim." Akkarin başıyla onayladı. "Bu gerekli değil. Bu olaya daha fazla ilgi çekmeye gerek yok." Karanlık bakışlan Savaşçı'ya döndü. "Bana bunları anlattığın için teşekkür ederim Yikmo." Yikmo sanki bir şey söyleyecekmiş gibi bir an durdu, sonra başını hafifçe eğip kapıya doğru ilerlemeye başladı. Savaşçı içeri girince Akkarin tekrar Sonea'ya bakmaya başladı. Dudaklarının köşeleri yukarı kıvrılmıştı. "On iki veya on üç. Gücü hızla artıyor. Benim sınıfım- daki gücü hızla artmış olan bir çırak hatırlıyorum." Lorlen, Akkarin'i dikkatle süzdü. Parlak günışığmda Yüce Lord'un solgun teni hastalıklı gibi gözüküyordu. 148 Çırak - Meydan Okuma • jn altında gölgeler vardı ama bakışları oldukça keskindi. "Hatırladığım kadarı ile sen de aynı hızla güçlenmiştin." "Sık sık birbirimizi geçmeye çalışmak için bu kadar uğ- masaydık acaba bu kadar güçlenir miydik diye düşü- nüyorum." Lorlen omzunu sfikti. "Büyük ihtimalle." "Bilmiyorum. Belki de rekabet bizim için iyi olmuştur." "Bizim için iyi mi?" Lorlen hafifçe güldü. "Senin için iyi. inan bana, ikincilikte iyi olan hiçbir şey yok. Senin yanın- da ben görünmez gibiydim... en azından söz konusu ha- nımlar olduğunda. Eğer sonunda ikimizin de bekar kala- cağını bilseydim, seni bu kadar kıskanmazdım." "Kıskanmak mı?" Akkarin'in gülümsemesi kayboldu. Ufka bakmak için döndü. "Hayır... Kıskanma..." Bu cevap o kadar kısık sesle söylenmişti ki Lorlen ger- çekten duyup duymadığını merak etti. Tam Lorlen, sebe- bini sormak için ağzını açmıştı ki Akkarin'in bakışları yı-

Page 95: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kılmış Gözetleme Kulesi'ne kaydı. "Davin'in, Gözetleme Kulesi işi nasıl gidiyor?" Lorlen içini çekerek sorusunu bir kenara bıraktı ve zihnini tekrar Lonca meselelerine verdi. Öğleden sonranın erken saatlerinde, Dannyl ve Tayend, Capia'nm son yıkık dış evlerini de arkalarında bırakmış- lardı. Tarlalar ve meyve bahçeleri, tepeleri farklı tonlarda- ki yeşil karelerle kaplıyordu. Bazı yerlerde yeni sürülmüş topraklar tabloya kırmızı-kahverengi parçalar ekliyordu. 149 TRUDİ CANAVAN Atları ağır fakat rahat bir yürüyüşle ilerliyordu w- metkarlar, ilk mola yerine, Tayend'in ablasının PİH iliç geldiklerini haber vermek için önden gitmişti. Dann derin bir nefes aldı ve memnun bir şekilde iç geçirdi. "Yeniden yolculuk yapıyor olmak güzel değil mi?" div sordu Tayend. Dannyl arkadaşına şaşkınlıkla baktı. "Gerçekten de bundan keyif alıyor musun?" "Evet. Neden almayayım ki?" "Son yolculuğumuzun, senin içindeki bütün yolculuk aşkını öldürdüğünü sanıyordum." Tayend omzunu silkti. "Bazı nahoş deneyimlerimiz oldu ama o kadar da kötü değildi. Bu sefer Elyne sınır- larının içinde kalıyoruz ve katı toprağın üzerindeyiz." "Eminim yolculuğumuzda senin macera aşkını karşıla- yacak kadar heyecan olmazsa bot kiralanan bir göl ya da nehir bulabiliriz." "Başkalarının kütüphanelerini kurcalamak da ilginç bir macera olacaktır," dedi Tayend ciddi bir şekilde. Uzaklara bakıp gözlerini kıstı "Acaba aradığımız kitaplar hangi D em'de?" "Tabi eğer herhangi birindeyse..." diye omzunu silkti Dannyl. "Elimizdeki bilgileri düşünürsek; Akkarin başka bir yerdeki bir Dem'i ziyaret edip, dağlara bambaşka bir sebepten de gitmiş olabilir." "Peki, ondan sonra nereye gitti?" Tayend, Dannyl'e baktı. "En çok merak ettiğim konu bu. Akkarin'in dağlara 150 Çırak - Meydan Okuma -• ; hilivoruz. Ondan sonra ne yaptığı ile ilgili hiç bir ? • ok Ne şehir kayıtlarında ne de başka bir yerde. • Va gizlice dönmüş olabileceğini zannetmiyorum ve - volculuğu ile Lonca'ya dönüşü arasında yıllar var.

Page 96: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

rcütün bu zaman boyunca dağlarda mı kaldı? Dağlar rasınca , kuzeye ya da güneye mi ilerledi? Yoksa dağla- rın da ötesine mi geçti?" "Sachaka'ya mı?" "Kulağa mantıklı geliyor. Sachaka İmparatorluğu antik denecek kadar eski değil; ama büyünün yoğun olarak kul- lanıldığı bir toplum... ayrıca Akkarin daha da eski kültür- lere ait göndermeler bulmuş olabilir." "Kütüphanelerimizde İmparatorluk hakkında yeterince bilgi var," dedi Dannyl. "Ama Sachaka'da pek bir şey kal- dığını zannetmiyorum. Lonca, savaştan sonra alamadık- larını yok etti." Tayend'in kaşları kalktı. "Ne kadar düşüncelilermiş." Dannyl omzunu silkti. "Farklı bir zamandı. Lonca yeni kurulmuştu ve savaşın dehşetinden sonra büyücüler yeni bir savaşın çıkmayacağından emin olmak istemişler. Eğer Sachakalı büyücülerinin, bilgilerini ellerinde tutmalarına izin verirlerse, iki ülke arasında asla bitmeyecek bir kan davası başlayacağını biliyorlardı." "Bu yüzden geriye çorak bir toprak bıraktılar." "Sayılır. Çorak toprakların ötesinde verimli alanlar, tar- lalar ve kasabalar var. Ve Arvice, başkent." Tayend kaşlarını çattı. "Akkarin'in oraya gitmiş olabile- ceğini mi düşünüyorsun?" 151 TRUDİ CANAVAN "Böyle bir iddiada bulunan kimseyi duymadım " "Eğer Sachaka'yı ziyaret ettiyse neden bunu kim söylemedi?" Tayend durup bir süre dündü. "Belki İKİ çjg bütün o yılları, Sachaka imparatorluğu'nda araştırar V geçirdi ve hiçbir şey bulamadı, bunu itiraf etmeye H utanıyor. Veya," Tayend gülümsedi "belki de zamanın tembellikle geçirdi ve bunu kabul etmek istemiyor -ya da Lonca'nın onaylamayacağı bir şey yaptı- veya genç bir Sachakalı kıza aşık oldu, evlendi, asla dönmemeye yemin etti, kız ölmediği veya onu terk etmediği sürece ve o..." "Fazla abartma Tayend." Tayend sırıttı. "Veya belki de genç bir Sachakalı erkeğe aşık oldu ve bu öğrenilince ülkeden kovuldu." "Bahsettiğin kişi Yüce Lord, Tremmelin ailesinden Tayend," dedi Dannyl sert bir şekilde. "Böyle bir şey söylemem seni rahatsız mı ediyor?" Alimin ses tonunda bir meydan okuma izi vardı. Dannyl, Tayend'in bakışlarına karşılık verdi.

Page 97: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Araştırmama yardımcı olsun diye geçmişini kurcalıyor olmam o kişiye veya pozisyonuna saygı duymadığım anla- mına gelmez. Eğer ona spekülasyonlarla hakaret edilirse veya pozisyonu tehdit edilirse bunun önüne geçmeliyim." "Anlıyorum." Tayend ciddi bir şekilde tuttuğu dizginlere bakmaya başladı. "Ayrıca," diye ekledi Dannyl, "Söylediğin şey imkansız." Tayend sinsi bir şekilde gülümsedi. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" 152 Çırak - Meydan Okuma ?<Cünkü Akkarin çok güçlü bir büyücü. Sachakalılar girecek ha? Hayır! Bu mümkün değil!" 0rıu su Alim kıkırdadı ve başını salladı. Bir süre sessiz kaldı irat sonra kaşlarını çattı. "Peki Akkarin'in gerçekten de cachaka'ya gittiğini öğrenirsek ne olacak? Biz de gidecek mıyız? "Hmmm." Dannyl arkasındaki yola bakmak için döndü. Capia, dalgalı tepelerin ardında gözden kaybolmuştu. "Bu, benim Lonca Büyükelçisi olarak görevlerimi yapmamın ne kadar zaman alacağına bağlı." Errend'in iki yılda bir yapması gereken, ülkeyi dolaşma görevinin zamanı geldiği hakkındaki şikayetlerini duy- duğunda; bunun Capia'dan ayrılmak ve görevlerini yap- madığı şikayetlerine sebebiyet vermeden araştırmasını sürdürmek için, iyi bir fırsat olduğunu fark eden Dannyl, Errend'e kendisi yerine bu görevi devralmayı teklif etmişti. Errend çok mutlu olmuştu. Fakat Dannyl sonradan üzülerek öğrendi ki yolculuk bütün ülkeyi kapsıyordu ki, bu da özel kütüphanelerin olmadığı yerlerde haftalar geçirmesi gerektiği ve yaza kadar yolculuğa başlayamayacağı anlamına geliyordu. Yolculuk için sabırsızlanan Dannyl, Errend'i yolculuk tari- hini öne almaya ikna ettiyse de güzergahtan her hangi bir yeri çıkartamayı başaramadı. "Şimdi sen tam olarak ne yapacaksın?" diye sordu Tayend. "Kırsal alandaki Demlere kendimi tanıtacağım, büyü- cüleri kontrol edeceğim ve Kral'm Lonca'ya göndermeyi 153 TRUDİ CANAVAN düşündüğü çocuklardaki büyü potansiyelini ölçece~- Umarım bunları çok sıkıcı bulmazsın."

Page 98: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Tayend omzunu silkti. "özel kütüphaneleri araştıra cağım. Bu on yolculuğa değer. Ayrıca ablamı da görece- ğim." "Ablan nasıl biri?" Tayend'in "yüzü geniş bir gülümseme ile aydınlandı "Harika biridir. Sanırım bir oğlan olduğumu benden bile önce fark etti. Bence onu seveceksin, her ne kadar endişe- lendirici bir şekilde doğrudan konuya girme huyu olsa da." Yolu işaret etti. "İlerideki tepedeki ağaçlan görüyor musun? Onun topraklarına giden yol orada başlıyor. Haydi hızlanalım. Seni bilmiyorum ama ben çok acıktım." Tayend atını tırısa kaldırdığında Dannyl de midesinin guruldadığmı fark etti. Tayend'in göstermiş olduğu ağaçlara baktı ve botlarıyla atinin böğrünü dürttü. Kısa bir süre sonra yoldan çıkmış, taş bir kemerin altından geçiyor ve uzaktaki bir malikaneye bakıyorlardı. * * * Akşam dersinden sonra kütüphaneye dönen Sonea, Tya'nın gözlerinin altındaki gölgeleri fark etti. "Dün geceki çalışmalarınız çok geç saatte bitmiş gibi leydim?" Kütüphaneci başıyla onayladı. "Bu teslimatlar gel- diğinde başka şansım kalmıyor. Onlan ayıracak başka zamanım yok." Tya esnedi Ve sonra gülümsedi. "Kalıp bana yardım ettiğin için teşekkür ederim." 154 Çırak - Meydan Okuma nea omzunu silkti. "Bu paketler de Büyücüler Kü- tüphanesi için mi?" "Evet. Ama ilginç bir şey yok. Sadece biraz daha ders k'tabı." Birer deste paketi alıp Akademi geçitlerinde iler- lemeye başladılar. Sonea, Tya'nm peşinden Büyücüler Kütüphanesi'ne girdiğinde Lord Jullen'in kaşları kalktı. "Demek kendine bir asistan buldun," dedi Jullen. "Lorlen'in, talebini reddettiğini sanıyordum." "Sonea, kendisi yardım etmeyi teklif etti." "Ders çalışıyor olman gerekmiyor mu Sonea? Yüce Lord'un çırağının paket taşımaktan daha önemli işleri olduğunu sanıyordum." Sonea yüzünü ifadesiz tutmaya çalışarak etrafa ba- kındı. "Boş zamanımı geçirebileceğim daha iyi bir yer düşünebiliyor musunuz Lordum?" Jullen'in dudağı seyirdi, sonra dudak bükerek "Za- manın boş olduğu sürece..." dedi. Tya'ya döndü. "Ben ar- tık çıkıyorum. İyi geceler."

Page 99: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"İyi geceler Lord Jullen," diye karşılık verdi Tya. Sert mizaçlı büyücü gittikten sonra Tya, depoya doğru ilerledi. Sonea kıkırdadı. "Sanırım kıskanıyor." "Kıskanmak mı?" Tya dönüp kaşlarını çattı. "Neyi?" "Bir asistanınız var. Hem de Yüce Lord'un gözdesi." Tya bir kaşını kaldırdı. "Kendine biraz fazla değer ver- miyor musun?" Sonea yüzünü buruşturdu. "Bunu ben istememiştim. 155 TRUDİ CANAVAN Ama bahse girerim ki Jullen, gönüllü bir varri olmasına sinir oluyordur." ' aımcıriız Tya dudaklarını, sanki gülümsemesini bastım gibi birbirine bastırdı. "Acele et o zaman. Eğer banT"^ dım edeceksen burada durup dedikodu yaparak ov T*' manialısın." yaian- e- e >a Tya'yı arkadaki odaya kadar takip eden Sonea paketle ri bir sandığın üzerine koydu ve açmaya başladı tçind yükselen, eski kitapların ve haritaların durduğu dolaba bakma arzusuna karşı koydu ve bunun yerine kendim paketlerden çıkanları ayırıp gruplamaya verdi. "Dün gece ne kadar geçe kaldınız?" diye sordu. "Çok," dedi Tya. "Neden bu işi bana bırakmıyorsunuz?" Tya, Sonea'ya inanamaz bir şekilde baktı. "Gerçekten de çok enerjiksin Sonea," diye içini çekti. "Seni burada yalnız bırakmamalıyım... içeride kilitli kalabilirsin. Sonra geri dönüp seni çıkarmam gerekir." Sonea omzunu silkti. "Beni unutmayacağınıza emi- nim." Kitaplara bir baktı. "Size bunlar için yardım ede- bilirim; ama kataloglama işinde yardım edemem. Böylece gidip o işinizi bitirebilirsiniz." Tya yavaşça başıyla onayladı. "Pekala. Bir saat içinde dönerim." Gülümsedi. "Teşekkür ederim Sonea." Kütüphaneciyi kapıya kadar takip eden Sonea Tya'nm gidişini izledi. Tya'nm ayak sesleri gittikçe uzaklaşırken içinde bir heyecanın yükseldiğini hissediyordu. Dönüp 156

Page 100: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma t- „»VP baktı. İçerisinin havası tozluydu, ışık kütüpnallc" nin parlaklığında hava, sarı tonlarında görünüyor- Kitap rafları karanlığa doğru devam ediyordu, sanki onsuza dek uzuyorlarmış gibi görünüyorlardı. Kendi kendine gülümseyen Sonea depoya döndü ve (iers kitaplarını yerleştirme işini mümkün olduğunca çabuk bitirdi. Sadece bir saatinin olduğunun bilincinde olduğundan dakikaları saydı. Paketlerle işi bitince doğru- dan dolabın yanma gitti. Kilidi dikkatle inceledi, hem gözleriyle hem de zihniyle. Tya bir kilitten bahsetmişti ve böyle önemli bir bilgi depo- sunun büyüyle kilitlenmiş olması lazımdı. Araştırması şüphesinin doğru olduğunu ortaya koymuştu. Her ne kadar dolaptaki kilit daha önce karşılaştıkların- dan daha karmaşık olmasa da büyülü bir kilidi açıp aça- mayacağmdan pek emin değildi. Bunu basarsa bile yaptığı fark edilebilir ve kilidi açanın kim olduğu öğrenilebilirdi. Cery kendisine kilit açmayı öğrettiğinde ilk olarak kili- di açmaktan başka bir yol bulmasını söylemişti. Bazen bir şeyin içindekini elde etmek için kilidini açmaktan daha kolay yollar olurdu. Kapakların menteşelerini aradı ve dolabın iç kısmında olduklarını görünce hafifçe küfretti. Bütün dolabı incelemeye başladı, bağlantı yerleri ile köşelere özellikle dikkat ediyordu. Dolap eskiydi; fakat sağlam ve iyi yapılmıştı. Dudaklarını düşünceli bir bi- çimde birbirine bastırdı, sonra bir sandalye çekip üzerine çıkıp dolabın üstünü inceledi. Orada da bir zayıflık yoktu, içini çekerek tekrar aşağı indi. 157 TRUDİ CANAVAN Geriye, dolabın altı ile arkası kalmıştı. Altına bakm için dolabı büyüyle kaldırıp altına sürünmesi lazırnd Geçen geceki tükenmeden sonra derslerinin üstesinden gelecek kadar toparlanmış olsa da dolabı düzgün bir şe- kilde kaldırıp havada tutabileceğinden emin değildi Haritayı bulmayı bu kadar çok istiyor muydu? Camın ardından kitaplara ve rulo halindeki parşö- menlere baktı. Regin'den kurtulma şansı ile kendisi ara- sında sadece ince bir cam ve tel bir kafes vardı. Hayal kırıklığı ile dudaklarını çiğnemeye başladı. Sonra dolabın ahşap arka panelinde bir tuhaflık fark etti. Arka panelde boyuna uzana iki çizgi görebiliyordu, do-

Page 101: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ğal çatlaklar olmak için fazlasıyla düzdüler. Dolabın arkasının tek bir ahşap parçadan yapılmadığı belliydi. Yere çömelerek çizgilerin aşağı kadar inip inmediğini anla- maya çalıştı. İnmiyorlardı. Dolabın yanına geçerek dolap ile duvar arasındaki boş- luğa baktı. Küçük bir ışık küresi kullanarak aralığı aydın- lattı ve garip bir şey keşfetti. Yaklaşık bir ders kitabı boyutlarında ahşap bir şey dolabın arkasındaki duvarda asılıydı. Bir adım geriye çekilerek derin bir nefes aldı ve yavaşça gücünü uzatarak dolabı sarmaladı, büyüsünün kilidin büyüsüne dokunmamasına özen gösteriyordu. İradesinin küçük bir bükülmesi ile dolabı hafifçe havaya kaldırdı. Dolap kalkarken hafifçe sallandı. Konsantrasyonla kaşlarını çatmış Sonea, dolabı sanki bir kapıyı açar gibi 158 Çırak - Meydan Okuma dan uzağa, doğru döndürüp yere indirdi. Birkaç Jj^en panikle ağlarından kaçıştılar. _ ea tutmakta olduğu nefesini bıraktı ve kalbinin la çarptığını fark etti. Eğer biri şu anda yapmakta ol- gu şeyi fark etse başını bir daha beladan kurtaramazdı. Camdan içeri bakınca dolabın içindekilerden hiçbirinin verinin değişmediğini görünce rahatladı. Dolabın arka tarafına geçince duvardakinin sadece küçük bir tablo olduğunu gördü. Dolabın arka yüzeyine bakınca hayretle ani bir nefes aldı. Arka panelde kare şeklinde bir kesik vardı. Tırnaklarını çatlaklara soktu ve kare tahta parçası kolaylıkla yerinden çıktı. Kitapların ve parşömenlerin arka yüzeyleri önünde duruyordu. Kalbi deliler gibi atıyordu. Bir an durakladı, içeriye elini uzatmaya çekiniyordu. Kare şeklindeki bu delik biri tara- fından yapılmıştı. Hep burada mıydı? Yoksa biri dolaptan herhangi bir şeyi fark edilmeden almak için, sonradan mı açmıştı? Hisleri delikte her hangi bir büyü hissetmiyordu. Elini uzatıp parşömenlerden birini nazikçe aldı. Parşömen, Büyücüler Makamı'nın bir planıydı. Planı dikkatle inceledi ama üzerinde herhangi bir gizli geçit gösteren bir işaret bulamadı. Parşömeni yerine koyup başka bir taneyi aldı. Bu sefer Çıraklar Makamı'nın pla- nıydı önündeki. Bunda da gizli bir geçit yoktu. Üçüncü plan Akademi'ye aitti ve nabzının hızlandığını hissetti. Fakat bunun üzerinde de gizemli veya olağandışı bir işaret yoktu. Hayal kırıklığına uğrayan Sonea bu planı

Page 102: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

159 TRUDİ CANAVAN da yerine koydu ve gözüne bir şey takıldığında başka W parşömeni almak üzereydi. Kitaplardan birinin sayfalarının arasından hafifçe ^ şan çıkmış bir parça kağıt vardı. Merakla kitabı çekip ald "Arz'm Efsunları" diye okudu yüksek sesle. Tarih der- sinde kullanılan ilk metinlerden biriydi. Kitabın adının altmda silinmeye başlamış bir mürekkeple yazılmış bi>- yazı vardı. "Yüce Lord'un Araştırma Kopyası." Ürperdi. Bir anda kitabı geri koyup, dolabı yerine yer- leştirip kütüphaneden mümkün olduğunca çabuk çıkmak istedi. Derin bir nefes alarak korkularını bir kenara itti. Kütüphane kilitliydi. Jullen veya Tya dönse bile geldikleri- ni duyardı. Tabi yine de hızla hareket etmesi gerekecekti; ama biri depoya girmeden dolabı yerine koymuş olurdu. Kitabı kağıt parçasının olduğu yerden açtı ve sayfaları incelemeye başladı. Metnin bazı bölümlerini tanımıştı. Ayracın sebebini belli edecek garip ya da olağandışı her- hangi bir şey yoktu. Omzunu silkerek ayraç görevi gören kağıdı tekrar kitabın arasına koydu. Sonra bir anda kalbi göğsünde sıçradı. Kağıdın üstünde Akademi'nin elle çizilmiş küçük planlan vardı... her kat için bir tane. Daha yakından bakınca büyük bir heyecan hissetti. Diğer planlarda duvarlar kalın çizgilerle gösterilir- di, bunda ise içleri boştu ve aslında olmaması gereken yer- lere kapılar işaretlenmişti. Gizemli küçük çarpılar duvar- ların içlerine konmuştu. Üçüncü plan olan zemin katında Akademi'nin dışında yer alan bir geçitler ağı vardı. Bulmuştu! Akademi'nin altındaki geçitlerin bir ha- 160 Çırak - Meydan Okuma Aslında Akademi'yi baştanbaşa kaplayan geçitlerin ritası demek daha doğru olurdu. Haritayı kavrayarak dolaptan bir adım uzaklaştı. Ha- •tayı almalı mıydı, yoksa biri yokluğunu fark eder miydi? Relki de bir kopyasını çıkarmalıydı. Ne kadar zamanı almıştı? Ezberleyebilir miydi? Haritaya bakıp geçitleri gözleriyle taradı. Büyücüler Kütüphanesi'nin iç duvarlarının yanına çizilmiş küçük bir sembol fark etti. Daha yakından bakınca sembolün yanın- da durduğu duvan gösterdiğini fark etti, işaretlediği yer ise... Dönüp duvara asılı olan tabloya baktı. Neden bir

Page 103: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

dolabın arkasına bir tablo asılır ki? Sonea çerçeveyi tutup aldı ve şaşkınlıkla kalakaldı. Duvarda kare şeklinde bir delik vardı. İçine baktığında bir kol boyu mesafedeki duvara kare şeklinde bir ışık düş- tüğünü gördü. Aceleyle tabloyu yerine astı. Kalbi çılgınca çarpıyordu. Bu tesadüf olamazdı. Bu deliği kim açtı ise bunu dolaba kolay ulaşmak için yapmıştı. Yüzlerce yıl önce yapılmış olabilirdi. Veya yakın bir zamanda. Tekrar haritaya baktığında ezberleyemeyeceğini fark etti ve birinin bu delikten dolaba ulaşıp haritanın yerinde olmadığını fark edebileceği için haritayı yanma alamayacağını da anladı. Ama buradan eli boş çıkamazdı. Dolaba yaklaşma şansını bir daha bulamayabilirdi. Lord Jullen'in masasına koşup ince bir kağıt, bir kalem ve bir hokka buldu. Kağıdı haritanın üzerine koyup elin- 161 TRUDİ CANAVAN den geldiğince hızlı bir şekilde haritanın bir ko çıkarmaya başladı. Çalışırken ağzı kuru, nefesi d" ^ sizdi. Çok uzun sürmüş gibi geliyordu fakat planı bitir w di. Kopyayı katlayıp cüppesindeki bir iç cebe yerleştird' Hemen ardından yaklaşan zayıf ayak seslerini duvd Hafifçe küfrederek aceleyle Jullen'in kalemini temizledi kaldırdı. Depoya koşarak haritayı kitabın içine geri kova rak yerine yerleştirdi. Kare tahta parçasını yerleştirirken ayak sesleri kütüphanenin kapısında durdu. Zarif bir hareketle duvardan uzaklaşıp zihnin dolaba odakladı. Sakin ol. Derin bir nefes alarak dolabı kaldırdı ve yeri- ne koydu. Kütüphane kapısının kapanma sesi geldi. "Sonea?" Titrediğini fark edince sesine güvenemeyeceğine karar vererek, "Mmm?" diye karşılık verdi. Tya deponun kapısında göründü. "İşini bitirdin mi?" Sonea başıyla onaylayarak boş kutuları topladı. "Bu kadar uzun sürdüğü için özür dilerim." Tya kaşlarını çattı. "Biraz... tedirgin görünüyorsun." "Burası oldukça ürkütücü bir yer," diye kabul etti Sonea. "Ama iyiyim." Tya gülümsedi "Evet, bazen öyledir. Ama senin sayende bütün işler bitti ve sonunda gidip uyuyabileceğiz." Sonea, Tya'yı kütüphanenin dışına doğru takip ederken bir elini haritanın saklı olduğu cebinin üzerine koydu ve gülümsedi.

Page 104: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

162 Bölüm 10 Bir Keşif Sonea, Yikmo'nun alıştırma odasına girerken derin bir nefes aldı. Gözlerini aşağıda tutarak kapıdan içeri girdik- ten hemen sonra durdu. "Lordum," diye başladı. "Geçen akşam size karşı itaat- sizlik ettiğim için özür dilerim. Siz bana yardımcı oldunuz oysa ben kabalık ettim." Yikmo bir süre sessiz kaldı, ardından kıkırdamaya baş- ladı. "Bunun için özür dilmene gerek yok Sonea." Sonea başını kaldırdığında Yikmo'nun gülümsediğini görüp rahatladı. Yikmo bir sırayı gösterince, Sonea da ses- sizce işaret ettiği yere oturdu. "Ne yaptığımı anlamalısın," dedi Yikmo. "Savaşçı Bece- rileri'nde zorluk yaşayan çırakları alıp sebebini bulmaya çalışırım. Fakat senin dışındaki bütün öğrencilerim, be- nim yardımımı isteyerek almışlardı. Problemlerin kaynağı olabilecek kişisel konuları gündeme getireceğimi fark ettiklerinde önlerinde üç seçenek olur; benim öğretme yöntemimi kabul etmek, başka bir öğretmen bulmak veya başka bir disiplin seçmek. Ama sen? Sen, sırf gardiyanın istediği için buradasın." 163 TRUDİ CANAVAN Doğrudan Sonea'mn gözlerine baktı. "Haksız mıyım?" Sonea başıyla onayladı. "Kişinin sevmediği bir konuda iyi olması biraz zordur." Büyücü, Sonea'yı süzdü. "Bu disiplinde daha iyi olmak istiyor musun Sonea?" Sonea omzunu silkti. "Evet." Yikmo'nun gözleri kısıldı. "Sanırım söylemen gerekenin bu olduğunu düşündüğün için böyle söylüyorsun. Ceva- bını gardiyanına söylemeyeceğim, eğer endişelendiğin bu ise. Eğer cevabın hayır olursa gözümde değerin azalmaya- cak. Soruyu dikkatle düşün. Gerçekten bu sanatta usta- laşmak istiyor musun?" Sonea, Regin ve yandaşlarını düşünmeye başladı. Belki de Yikmo'nun öğrettikleri kendini korumada yardımcı ola- bilirdi... ama kendisine karşı bu kadar çırak birleşmişken beceri ve strateji ne işe yarardı ki? Kendini geliştirmesi için başka bir sebep var mıydı? Yüce Lord'u memnun etmek gibi bir amacı yoktu... Yikmo veya Balkan kadar usta bir hale gelse dahi Akkarin ile

Page 105: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

savaşma şansı yoktu. Ama Lonca bir gün Yüce Lord ile ilgili gerçeği keşfede- bilirdi. Bu savaşta orada olup gücünü Lonca'ya katmayı isterdi. Savaşçı Becerileri'nde iyi olursa Akkarin'i yenme şansı artardı. Dikleşti. Evet, bu becerilerini geliştirmek için iyi bir sebep olabilirdi. Savaşçı Becerileri dersini sevmiyor ola- bilirdi; ama bir gün Lonca'nm Akkarin'i yenmesine yar- dımcı olacaksa öğrenebileceği her şeyi öğrenmeliydi. 164 Çırak - Meydan Okuma Yikmo'ya baktı. "Eğer kişinin sevmediği konularda iyi olması zorsa, bu konuda daha iyi olduğum zaman sevme- ye başlayabilir miyim?" Savaşçının yüzünde geniş bir gülümseme belirdi. "Evet. Seveceğine söz veriyorum. Fakat her zaman değil. Hepimiz zaman zaman yeniliriz ve bundan hoşlanan biri- sini de tanımıyorum." Bir an durdu, yüz ifadesi ciddileşti. "Ama ilk önce bazı zor şeylerle uğraşmalıyız. Üstesinden gelinmesi gereken birçok zayıflığın var ve bunların çoğu- nun kaynağı, Arınma sırasında yaşadıkların. Öldürme korkusu seni saldırmaya gönülsüz biri yapıyor ve diğer- lerinden daha güçlü olduğunu bilmen daha da dikkatli davranmana sebep oluyor. Gücünün ve kontrolünün üst sınırlarını öğrenmelisin. Bu konuda sana yardımcı olacak bazı alıştırmalar hazırladım. Bu öğleden sonra Arena'yı kullanacağız." Sonea şaşkınlıkla bakakaldı. "Arena'yı mı?" "Evet." "Sadece ben mi?" "Sadece sen... ve öğretmenin tabi ki." Yikmo kapıya doğru bir adım attı. "Haydi, gel." Sonea ayağa kalkıp Yikmo'yu odanın dışına koridora doğru takip etti. "Arena diğer sınıflar tarafından her gün kullanılmıyor mu?" "Evet," diye yanıtladı Yikmo. "Ama Balkan'ı bu öğleden sonra sınıfına yaptıracak başka bir şey bulmaya ikna ettim." Gülümseyerek Sonea'ya baktı. "Eğlenceli bir şey 165 TRUDİ CANAVAN için Lonca'nm dışına çıktılar, bu yüzden senin Arena'yı kullanmandan rahatsız olmayacaklardır." "Ne yapıyorlar?"

Page 106: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yikmo kıkırdadı. "Eski bir taş ocağında taşlan havaya uçuruyorlar." "Bu onlara ne öğretecek?" "Güçlerinin yıkıcı potansiyeline saygı duymayı," Yikmo omzunu silkti. "Ayrıca Arena'nm dışında savaşırlarsa çev- reye verebilecekleri zararı görecekler." Ana koridora ulaştılar ve arka merdivenlere doğru ilerlediler. Sonea, binadan çıkıp Arena'ya doğru yürürler- ken dönüp Akademi'nin pencerelerine baktı. Her ne kadar pencerelerde yüzler görmese de özel dersinin o kadar da "özel" olamayacağını hissediyordu. Arena'nm girişine inerlerken karanlık bir bölümden geçip tekrar güneş ışığına çıktılar. Yikmo, Şifacılar Maka- mı yönünü işaret etti. "Kalkana saldır." Sonea kaşlarını çattı. "Sadece... saldırayım mı?" "Evet." "Ne tür bir saldın?" Yikmo elini umursamazca salladı. "Herhangi biri, önemli değil. Sadece saldır." Sonea derin bir nefes alıp iradesini odakladı ve gö- rünmez kalkana bir alevvuruşu gönderdi. Vuruşu kalkana çarptığında yüzlerce enerji iplikçiği Arena'nm kıvrımlı kuleleri arsında aktı. Hava derinden bir çınlama ile titre- 166 Çırak - Meydan Okuma "Tekrar saldır... ama daha güçlü." Bu sefer küresel kalkanın hepsini arklar sardı. "Hiç fena değil. Bu sefer bütün gücünü kullanmanı isti- yorum." Güç, Sonea'mn içinden akıp fırladı. Çok keyif verici bir histi. Kalkan parlayarak çatırdadı ve Yikmo kıkırdadı. "Şimdi bütün gücünü kullan." "Kullandığımı sanıyordum." "Kullandığını düşünmüyorum. Senin için değerli olan her şeyin o bir anlık hareketine bağlı olduğunu hayal et. Kendini tutma." Sonea başıyla onaylayarak, Akkarin'in kalkanın önün- de durduğunu hayal etti. Rothen'in, Akkarin'in korkunç gücünün hedefinin, kendi yanında durduğunu düşündü. Kendini tutma, dedi kendi kendine büyüsünü serbest bırakırken. Arena kalkanı o kadar şiddetli parladı ki Sonea da göz- lerini kapatmak zorunda kaldı. Çınlama normalden yük- sek olmasa da kulakları sesten dolayı korkunç bir biçimde

Page 107: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

çınladı. Yikmo, hafifçe memnuniyetini belli eden bir ses çıkardı. "Bu daha iyiydi! Şimdi bir kez daha yap." Sonea, Yikmo'ya baktı. "Bir kez daha mı?" "Eğer yapabiliyorsan daha da güçlü." "Peki ya Arena kalkanı." 167 TRUDİ CANAVAN Yikmo gülmeye başladı. "Arena kalkanını kırmak için bundan çok daha fazlası gerekir. Büyücüler bu kalkanı yüzlerce j'ildır kuvvetlendiriyorlar. Bu dersin sonunda desteklerin kırmızı bir şekilde parladığım görmek istiyo- rum Sonea. Haydi. Bir kez daha saldır." Birkaç saldırıdan sonra Sonea, keyif almaya başladığı- nı fark etti. Her ne kadar Arena kalkanını vurmak herhan- gi bir zorluk içermese de tedbir ya da sınırlama endişefei olmadan saldırabilmek güzeldi. Fakat her saldırısı biraz daha zayıftı ve bir süre sonra tek yapabildiği kalkanda birkaç ışık iplikçiği oluşturmaktı. "Bu kadar yeter Sonea. Bir sonraki dersinde uyuya kal- manı istemiyorum." Sorgular bir biçimde Sonea'ya baktı. "Bu ders konusunda ne düşünüyorsun?" Sonea gülümsedi. "Her zamankiler kadar zor değildi." "Hoşuna gitti mi?" "Sanırım." "Hangi anlamda?" Sonea kaşlarını çattı, sonra gülümsemesini bastırdı. "Sanki... ne kadar hızlı koşabileceğimi görmek gibiydi." "Başka bir şey?" Sonea, Yikmo'ya Akkarin'i parçalara ayırdığını hayal ettiğini söyleyemezdi. Ama duraksadığını fark etmişti. Benzer bir şey söylemeliydi. Yikmo'ya bakıp yaramaz bir şekilde gülümsedi. "Büyücülere taş atmak gibiydi." Yikmo'nun kaşları kalktı. "Gerçekten mi?" dönüp Sonea' ya kendisini takip etmesini işaret ederek Arena'mn 168 Çırak - Meydan Okuma girişine doğru ilerlemeye başladı. "Bu gün sınırlarını ölçtük; ama diğerlerine karşı gücünü belirleyecek anlam- da değil. Bu bir sonraki adım olacak. Başka birine karşı, güvenli olacak şekilde ne kadar güç kullanabileceğini öğ- rendiğinde, saldırmadan önce duraksama alışkanlığını bırakmalısın." Bir an durdu. "Regin'in seni tüketmesinden beri iki gün geçti. Dün yorgun muydun?"

Page 108: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Sabah, biraz." Yikmo yavaşça başıyla onayladı. "Eğer yapabilirsen bu gece erken yat. Yarın gücüne ihtiyacın olacak. * * * "Eee, ablam hakkında ne düşünüyorsun?" Tayend'in geniş bir şekilde sırıttığını gören Dannyl kı- kırdadı. "Rothen görse, onu çok dobra bulurdu." "Ha!" diye yanıtladı Tayend. "Çok kibarca açıkladın." Porrenili Mayrie, kardeşi ne kadar yakışıklıysa, o da o denli silik biriydi. Kardeşi gibi zayıf ve ince kemikliydi. Ama açık sözlü tabiatı ve cüretkar espri anlayışı kendisini çabucak sevdirmesini sağlıyordu. Malikanesinde, bütün Capia'da aranan atlar ve tahıl yetiştirip, şarap üretiyordu. Geniş ve tek katlı evinin, etra- fını saran bir verandası vardı. Akşam yemeğinden sonra Tayend bir şişe şarap ve iki kadeh almış, Dannyl'i veran- dada üzüm bağı manzaralı koltuklara götürmüştü. "Peki kocası Orrend nerede?" diye sordu DannyL "Capia'da," dedi Tayend. "Buradaki her şeyi Mayrie 169 TRUDİ CANAVAN yönetir. Orrend sadece birkaç ayda bir ziyarete gelir." Dannyl'e baktı ve sesini alçalttı. "Pek iyi anlaşamıyorlar. Babam, onu uygun olduğunu düşündüğü biriyle evlendir- di. Ama her zamanki gibi babamın aklındaki Mayrie, ger- çek Mayrie'den oldukça farkıydı." Dannyl başıyla onayladı. Akşam yemeğindeki konuk- lardan biri kocasının adını söyleyince Mayrie'nin nasıl ge- rildiğini hatırlıyordu. "Aslında, bu evlilik olmasaydı kendisine seçeceği adam daha da büyük bir hata olacaktı," diye ekledi Tayend. "Artık bunu o da kabul ediyor." İçini çekti. "Bende hâlâ babamın benim için de aynı derecede korkunç bir eş seç- mesini bekliyorum." Dannyl kaşlarını çattı. "Hâlâ buna niyetli mi?" "Büyük ihtimalle." Alim bir süre kadehi ile oynadı son- ra aniden Dannyl'e baktı. "Daha önce sormamıştım, seni Kyralia'da bekleyen birileri yok mu?" "Beni mi?" Dannyl başını salladı. "Hayır." "Bir Leydi yok mu? Bir sevgili?" Tayend şaşırmış gözü- küyordu. "Neden?" Dannyl omzunu silkti. "Hiç vaktim olmadı. Yapacak çok şey vardı." "Ne gibi?" "Deneylerim."

Page 109: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Ve?" Dannyl gülmeye başladı. "Bilmiyorum. Düşündüğüm zaman ben de zamanımı neyle doldurduğumu merak edi- 170 Çırak - Meydan Okuma yorum. Ama kesinlikle bir eş bulmak için düzenlenen saray balolarına katılarak değil. Benim ilgilendiğim türde bir kadın böyle balolara katılmaz." "O zaman ne tür kadınlarla ilgileniyorsun?" "Bilmiyorum," diye itiraf etti Dannyl. "Henüz benim ilgi- mi yeterince çeken bir kadınla karşılaşmadım." "Peki ya ailen? Sana uygun bir eş aramadılar mı?" "Bir kere buldular, yıllar önce." Dannyl içini çekti. "Hoş bir hanımdı ve ben ailemi mutlu etmek için evlenmeye karar vermiştim. Ama bir gün bunu yapamayacağıma karar verdim. Sevmediğim biriyle evlenmektense yalnız ve çocuksuz yaşardım daha iyi. Onunla evlenmek onu red- detmekten daha zalimce geldi." Tayend'in kaşları kalktı. "Peki nasıl kurtuldun? Kyralialı babaların, çocuklarının evliliğinde tek söz hak- kına sahip olduklarını zannediyordum." "Evet öyle." Dannyl kıkırdadı, "Ama büyücülerin sahip olduğu avantajlardan biri de evlenmeyi reddetme hakkı- dır. Ben doğrudan reddetmedim ama babamın fikrini değiştirmenin bir yolunu buldum. Kızın başka bir genç adama ilgi duyduğunu biliyordum. Bu yüzden herkesi o gencin daha uygun olduğuna ikna edecek birkaç olay olmasını sağladım. Hayal kırıklığına uğramış talip rolünü oynadım ve herkes benim için üzüldü. O kız şimdi çok mutlu ve beş çocuğu var." "Peki baban, sana başka bir eş seçmedi mi?" "Hayır. Eğer ters biri olmaya karar verdiysem -nasıl demişti?- düşük seviyeli bir hizmetkar seçip ailemi bir 171 TRUDİ CANAVAN skandala bulaştırmadığım sürece beni rahat bırakmaya karar verdi." Tayend içini çekti. "Görünüşe göre bu olaydan kendi eşini seçmekten fazlasını kazanmışsın. Babam asla benim seçimlerimi kabul etmedi. Bunun bir sebebi de tek oğlu olduğum için soyunu devam ettirecek kimsenin olma- masıydı. Ama çoğunlukla benim... şey... eğilimlerimi doğ- ru bulmadığı içindi. Benim inatçı olduğumu, sapkın şey- lerden zevk aldığımı düşünüyor; sanki her şey sadece

Page 110: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

fiziksel hazlarla alakalıymış gibi." Kaşlarını çattı ve kade- hindeki şarabı bitirdi. "Ama değil, tabi merak ediyorsan. En azından benim için... İçimde, benim için neyin doğru ve doğal olduğu ile ilgili bir... bir kesinlik var; tıpkı onun neyin doğal ve doğru olduğuna ilişin kendi kesinliği oldu- ğu gibi. Oğlan olmanın sıradan bir... bilmiyorum bir mü- zisyen veya kılıç ustası olmak gibi görüldüğü çağlar ve yerler hakkında kitaplar okudum. Ben... nutuk atıyor gibiyim değil mi?" Dannyl gülümsedi. "Biraz." "Affedersin." "Özür dileme," dedi Dannyl. "Bazen hepimizin ihtiyacı olur." Tayend kıkırdayarak başıyla onayladı. "Kesinlikle." İçini çekti. "Neyse, şimdilik bu kadar yeter." Ay ışığının aydınlattığı tarlaları izlediler, huzurlu bir sessizliği paylaşıyorlardı. Birden Tayend derin bir nefes aldı. Koltuğundan neredeyse zıplayarak kalkıp aceleyle, şarap yüzünden hafif yalpalayarak içeri girdi. Arkadaşının 172 Çırak - Meydan Okuma bu ani kalkışının nedenini merak eden Dannyl peşinden gitmemeyi düşündüyse de oturup geri dönmesini bekle- meye karar verdi. Kendine yeni bir kadeh şarap koyarken Tayend geldi. "Şuna bak." Alim mezardan kopyaladığı çizimlerden birini Dannyl'in kucağına yaydı ve büyük bir kitabı açtı. Kitabın say- falarında Müttefik Ülkeler ve komşu ülkelerin bir haritası vardı. "Neye bakıyorum?" diye sordu Dannyl. Tayend mezar çiziminin üzerindeki gliflerden oluşan sırayı gösterdi. "Bunlar bir yerle ilgili bir şeyler söylüyor- lar... kadının geldiği yerle ilgili." Parmağıyla bir glifin üzerine vurdu; bir hilal ve köşeleri eğimli kare içinde bir el... "Bunun anlamını bilmiyordum ama tanıdık geliyordu ve bana neyi hatırlattığını anlamam biraz vakit aldı. Büyük Kütüphane'de sayfalarına kabaca dokunursan toza dönüşen eski bir kitap var. Kitap yüz- lerce yıl önce Elyne henüz bir ülke değilken, bir bölümünü yönetmiş bir büyücü olan, Kemori ailesinden Ralend'e aitti. Ziyaretçiler bu kitaba isimlerini, unvanlarını ve ziya- ret sebeplerini yazarlarmış -el yazılarının birçoğu aynı olduğu için- yazamayanların yerine bunu gerçekleştiren bir katip olduğunu düşünüyorum.

Page 111: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Sayfalardan birinde buna benzer bir sembol vardı. Onu hatırlayabiliyorum çünkü bir kalem tarafından değil de bir damga ile yapılmıştı. Bir de kırmızıydı... silinmişti ama hâlâ görülebiliyordu. Katip, 'Charkan Kralı' diye 173 TRUDİ CANAVAN yazmış." "Şimdi, mezardaki kadının aynı yerden geldiğini dü- şünmek mantıksız olmaz... glif, damgadaki şekle çok ben- ziyor. Ama Charkan denilen yer neresi?" Tayend genişçe gülümsedi ve parmağını haritaya vurdu. "Bu Orrend'in büyük-büyük babasına ait bir atlas. Yakından bak." Dannyl kitabı Tayend'in ellerinden aldı ve ışık küresini yaklaştırdı. Tayend'in parmağının ucunda küçük bir yazı ve bir çizim vardı. "Shakan Dra," diye yüksek sesle okudu Dannyl. "Şu küçük hilal ile el olmasaydı gözden kaçırmış olur- dum herhalde." Haritanın geri kalanına bakan Dannyl şaşkınlıkla göz- lerini kırptı. "Bu Sachaka'nın haritası." "Evet. Dağlar... Bu haritadan söylemesi zor ama yirmi altına bahse girerim ki Shakan Dra sınıra yakındır. Bahsi geçmeyen o kişinin yıllar önce dağlara yaptığı ziyaret konusunda benim düşündüklerimi mi düşünüyorsun?" Dannyl başıyla onayladı. "Evet." "Sanırım araştırmamız gereken yeni bir yer bulduk." "Hâlâ planlanmış rotamızda gitmemiz gerek," diye hatırlattı Dannyl. Sachaka'ya gitme fikrini pek sevme- mişti. Tarihi düşünüldüğünde orada yaşayanların ken- dilerini nasıl karşılayacaklarını bilemezdi. "Üstelik Sachaka, Müttefik Ülkeler'den biri değil." "Bu yer sınırdan pek uzak değil. En fazla bir günlük mesafede." 174 Çırak - Meydan Okuma "Zamanımız var mı bilmiyorum." "Capia'ya dönüşümüz biraz gecikebilir. Geç kalırsak herhangi birinin şüpheleneceğini zannetmiyorum." Tayend koltuğuna gidip çöktü. "Birkaç gün sorun olmaz herhalde." Dannyl arkadaşını dikkatle süzdü. "Fakat ben senin geç kalmak istemediğini sanıyordum." Tayend omzunu silkti. "Yoo... Neden?"

Page 112: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Senin dönüşünü bekleyen biri yok mu?" "Hayır. Tabii Kütüphaneci îrand'dan bahsetmiyorsan. Birkaç gün gecikmemi umursamayacaktır." "Başka kimse yok mu?" Tayend başını iki yana salladı. "Hmmm." Dannyl başını hafifçe eğdi. "Demek Bel Arralade'nin partisinde söylediğin gibi biriyle ilgilenmi- yorsun." Alim şaşkınlıkla gözlerini kırptı, sonra yan yan Dannyl'e baktı. "Seni meraklandırdım değil mi? Peki ya sana kimsenin dönmemi beklemediğini; çünkü bu kişinin ilgimden habersiz olduğunu söylersem?" Dannyl kıkırdadı. "Gizli bir hayransın o zaman." "Belki de." "Sırrını saklayacağıma güvenebilirsin Tayend." "Biliyorum." "Velend mi?" "Hayır!" Tayend, Dannyl'e sitem edercesine baktı. 175 TRUDİ CANAVAN Dannyl özür diler bir şekilde omuzlarını silkti. "Onu birkaç kez de kütüphanede görmüştüm de." "Ondan kurtulmaya çalışıyorum," dedi Tayend yüzünü buruşturarak, "Ama o bunu senin benimle ilgili gerçeği anlamaman için yaptığımı zannediyor." Dannyl bir an duraksadı. "İlgilendiğin kişiye yaklaş- manı engelliyor muyum?" Tayend irkilince şaşırdı. "Hayır! Bu kişi, ah..." Ayak seslerini duyunca dönüp baktılar ve Mayrie'nin elinde bir fenerle onlara doğru yaklaştığını gördüler. Ayak seslerinden, elbisesinin altına ağır botlar giymiş olduğunu anlayabiliyorlardı. "Sizi burada bulacağımı tahmin etmiştim," dedi Mayrie. "Acaba hanginiz bana asmalara yapacağım yürüyüşte eşlik etmek ister?" Dannyl ayağa kalktı. "Onur duyarım." Beklentiyle Tayend'e döndü fakat alimin başını iki yana salladığını gö- rünce hayal kırıklığına uğradı. "Çok içtim sevgili ablacığım. Korkarım gelirsem ayağına basar ya da asmaların arasına yuvarlanırım." Mayrie onaylamaz bir ses çıkardı. "O zaman olduğun yerde kal ayyaş. Büyükelçi Dannyl senden çok daha iyi arkadaşlık edecektir." Dannyl'in koluna girdi ve onu kibarca bağa doğru yönlendirdi. Birkaç yüz adım boyunca sessizce yürüdüler sonra

Page 113: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

asmaların arasındaki bir aralığa girdiler. Mayrie, Dannyl'e sarayda tanıştığı insanlar hakkında sorular sordu. Asma 176 Çırak - Meydan Okuma sırasının sonuna geldiklerinde dönüp, Dannyl'i dikkatle süzdü. "Tayend bana sizden çok bahsetti," dedi Mayrie, "Her ne kadar işlerinizden bahsetmese de! Bunun gizli bir konu olduğu izlenimine kapıldım." "Büyük ihtimalle canınızı sıkmak istememiştir," diye karşılık verdi Dannyl. Mayrie, Dannyl'e yan yan baktı. "Eğer öyle söylüyorsa- nız? Tayend bunun dışında her şeyi anlattı bana; fakat Kyralialı bir büyücünün bu kadar... şey, hâlâ arkadaş ol- manızı ummazdım, en azından bu kadar rahat olmanızı." "Hoşgörüsüzlük üzerine ciddi bir ünümüz var değil mi?" Mayrie omzunu silkti. "Ama siz bir istisnasınız. Tayend daha bir çırakken başınıza bela olan söylentilerden bah- setti; ki yaşadıklarınız size büyücülerin çoğunda olmayan bir anlayış getirmiş. Sanırım bu, Tayend'in Elyne'de doğ- duğu için kendini şanslı hissetmesini de sağlamıştır." Bir an durdu. "Umarım bu konuda konuşarak sizi gücendir- miyorumdur." Dannyl başını iki yana salladı ve ilgisiz görünmeyi başardığını umdu. Fakat birinin, geçmişinin böyle bir par- çası hakkında, bu kadar sıradan bir şeymiş gibi ko- nuşması kendisini tedirgin hissetmesine yol açıyordu. Ama kendine, bu Tayend'in ablası, diye hatırlattı. Tayend ona güvenmeseydi bunlardan bahsetmezdi. Bağın sonuna gelmişlerdi. Mayrie sola dönüp son asma sırası boyunca eve doğru ilerlemeye başladı. Dannyl eve 177 TRUDİ CANAVAN baktığında Tayend'in oturmakta olduğu koltuğun boş olduğunu gördü. Mayrie durdu. "Tayend'in ablası olarak ona karşı çok koruyucu bir tutumum vardır." Dönüp Dannyl'in yüzüne baktı, ifadesi sert ve dikkatliydi. "Onu arkadaşınız olarak görüyorsanız dikkatli olun. Sanırım sizin için deli oluyor Dannyl." Dannyl şaşkınlıkla gözlerini kırptı. Benim için mi? Tayend'in gizlice ilgi duyduğu kişi ben miyim? Boş koltuğa baktı. Tayend'in bu konuda sürekli lafı dolaştırması nor- maldi. Dannyl kendini... garip bir şekilde memnun hisse-

Page 114: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

diyordu. Biri tarafından beğenilmek gurur okşayıcı, dedi kendine. "Bu sizin için sürpriz oldu," dedi Mayrie. Dannyl başıyla onayladı. "Hiçbir fikrim yoktu. Emin misiniz?" "Bunun gerçek olduğu konusundaki şüphelerim, ol- madığı yönündekilerden daha kuvvetli. Size söylemezdim fakat onun için endişeleniyorum. Sizi olmadığınız biri gibi görmesine izin vermeyin." Dannyl kaşlarını çattı. "Böyle bir şey mi yaptım?" "Gördüğüm kadarıyla hayır." Bir an duraksadı ve gülümsedi; fakat gözleri hâlâ ciddiydi. "Daha önce de söylediğim gibi, kardeşime karşı çok koruyucu bir tu- tumum vardır. Sadece sizi uyarmak istedim... ayrıca eğer kardeşimin herhangi bir şekilde maddi veya manevi zarar gördüğünü duyarsam, Elyne'deki hayatınızın istediğiniz- den çok daha az konforlu olacağını bilmenizi istedim." Dannyl, Mayrie'yi dikkatle süzdü. Kadının bakışları 178 Çırak - Meydan Okuma çelik gibiydi, Dannyl, söylediğinin doğru olduğundan hiç şüphe etmedi. "Ne yapmamı istersiniz Porreni Ailesi'nden Mayrie?" Kadının yüzü rahatladı ve Dannyl'in eline hafifçe vurdu. "Hiçbir şey. Sadece dikkatli olun. Sizde gör- düklerimi sevdim Büyükelçi Dannyl." Bir adım yaklaşıp yanağında öptü. "Yarın sabah kahvaltısında görüşürüz. İyi geceler." Ardından dönüp eve doğru ilerlemeye başladı. Dannyl, Mayrie'nin gidişini izledi sonra başını iki yana salladı. Mayrie'nin kendisini yürüyüşe çıkarma sebebi belli ki uyarmak içindi. Tayend ablasını ziyaret etmelerini, Mayrie, kendisi ile konuşsun diye mi önermişti? Ablasının hislerini fark edip Dannyl'e söylemesini mi planlamıştı? "Sizin için deli oluyor Dannyl." Tayend'in boşalttığı koltuğa gidip oturdu. Bu olay arka- daşlıklarını nasıl etkileyecekti? Kaşlarını çattı. Eğer Tayend ablasının kendisine anlattıklarını bilmiyorsa ve Dannyl de hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranırsa her şey bugüne kadar olduğu gibi devam ederdi. Ama biliyorum, diye düşündü. Bu her şeyi değiştiriyor. Dostlukları, Dannyl'in bu bilgiye vereceği tepkiye bağ- lıydı. Hislerini gözden geçirdi. Şaşırmıştı; fakat dehşete de düşmemişti. Hatta birinin kendinden bu kadar hoşlan-

Page 115: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ması fikri hoşuna bile gitmişti. Yoksa bu fikirden, başka sebepler yüzünden mi hoş- 179 TRUDİ CANAVAN landım? Gözlerini kapayıp bu düşünceyi aklından uzaklaştırdı. Bu sorularla ve sonuçlarıyla daha önce de çok uğraşmıştı. Tayend sadece dostuydu ve sadece dostu olabilirdi. * * * Gizli geçitlerin girişlerini bulmak şaşırtıcı derecede kolay olmuştu. Çoğu Akademi'nin iç bölümlerinde yer alıyordu. Akademi'yi tasarlayanlar, çırakların tesadüfen kendilerini bulmalarını istememiş olmalıydılar. Ahşap paneldeki kapılan açacak mekanizmalar, tabloların ve diğer duvar süslerinin arkasında bulunuyorlardı. Sonea akşam dersleri biter bitmez kütüphaneye gitmek yerine bu mekanizmaları aramaya başlamıştı. Koridorlar sessizdi fakat her zaman boş olmuyordu. Bu sebeple Regin veya yandaşlarından biriyle karşılaşmamıştı. Onlar Akademi'nin boş olduğundan emin olacakları, Sonea'nm kütüphaneden çıkış zamanına kadar beklemeyi tercih ederlerdi. Buna rağmen koridorlarda ilerlerken kendini bir yay gibi gergin hissediyordu. Birini deneyecek cesareti bulana kadar gizli kapılardan birkaç tanesini incelemişti. Saat ne kadar geç olsa da görülmekten endişe ediyordu. Sonunda iç koridorların az kullanılan bir tanesinde çeşitli aletler ve elinde bir parşömen tutan büyücü tablosunun arkasında- ki manivelayı çekmeye cesaret edebilmişti. Panel sessizce içeri doğru açılmış ve içeriden gelen soğuk hava Sonea'yı ürpertmişti. Fergun'un, gözlerini 180 Çırak - Meydan Okuma bağlayıp, kendisini Cery'yi görmeye tünellere indirdiği akşamı ve bu ısı değişimi yüzünden hissettiklerini ha- tırladı. İçeri baktığında dar bir geçit gördü. Şehrin altındaki tüneller gibi nemli olmasını bekliyordu. Hırsızlar Yolu nehir seviyesinin altındaydı fakat Akademi çok daha yük- sek bir yerdeydi... ama tabi ki üçüncü katta nem olmasını bekleyemezdi. Birinin kendisini açık kapının yanında görmesinden endişelenip içeri girdi. Kapıyı bıraktığında kapı hemen kapanıp tüneli karanlığa boğdu. Kalbi bir an göğsünde

Page 116: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

sıçradı ve yarattığı ışık küresi amaçladığından daha par- lak bir şekilde ortaya çıktı. Geçidi incelediğinde yerde kalın bir toz tabakası oldu- ğunu gördü. Ortada, geliş gidişler yüzünden toz çok daha inceydi; fakat yine de botları yerde hafif bir ayak izi bırak- mıştı. Bu da gösteriyordu ki bir süredir kimse bu kapıyı kullanmamıştı. Bütün şüpheleri buhar oldu. Bu geçitlerde kimseyle karşılaşmayacaktı, bütün bu tünel ağı araştır- ması için kendisine aitti. Tamamen kendine ait bir Hır- sızlar Yolu. Tünellerin planını çıkarıp ilerlemeye başladı. İlerlerken diğer girişleri buldu ve not etti. Gizli yollar Akademi'nin kalın olan duvarlanndaydı sadece, bu sayede ezberlemesi kolay olan bir şekil çiziyorlardı. Kısa sürede binanın en üst katını baştan sona dolaşmıştı. Fakat hiçbir merdivenle karşılaşmamıştı. Haritasını bir kez daha baktığında çeşitli noktalarda bulunan küçük 181 TRUDİ CANAVAN çarpıları fark etti. Bir tanesine gidip yeri inceledi. Ayağıyla tozu süpürünce yerde bir çatlak gördü. Çömelip tozu büyü ile tamamen kenara süpürdü. Tah- min ettiği gibi çatlak dik açılarla dönüyordu, bir kez, iki kez... yerde bir kapak oluşturuyordu. Geriye çekilip yerde- ki tahta kapağa yoğunlaştı ve büyüyle havaya kaldırdı. Kapak yukarıya doğru açıldı ve aşağıdaki başka bir tüneli ve yan duvarda bulunan bir merdiveni açığa çı- kardı. Kendi kendine gülümseyip aşağı, ikinci kata indi. İkinci kattaki geçitlerin yerleşimi neredeyse üçüncü kattakinin aynısıydı. Bütün yan geçitleri inceledikten sonra başka bir kapak buldu ve birinci kata indi. Bura- daki geçitler de benzer bir modeli izliyordu. Fakat burada daha az yan geçit vardı ve yerin altına inen merdivenler bulmuştu. Akademi'nin altyapısının tüneler ve en alt katın harita- sında, kesik çizgilerle belirtilen boş odalarla dolu oldu- ğunu keşfettiğinde heyecanı iyice artmaya başladı. Tüneller sadece binanın altında dolaşmıyor, aynı zaman- da duvarların ötesine, bahçelerin altına doğru uzanıyor- lardı. Akademi'den uzağa doğru ilerlerken, tünelin aşağı doğru meyilli olduğunu fark etti. Yan cluvarlar tuğlaya dönüştü ve tavandan kökler sarkmaya başladı. Yukarı- daki bazı ağaçların boyutlarını hatırlayınca düşündü- ğünden çok daha derinde olduğunu anladı. Biraz daha ilerlediğinde geçidin bir çökme ile kapanmış

Page 117: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

olduğunu gördü. Geri dönmeye başladığında geçitlerde ne kadar zaman geçirmiş olduğunu kestirmeye çalıştı. Geç 182 Çırak - Meydan Okuma olmuştu. Çok geç... Akkarin'e kendisini aramaya çıkması -veya daha da kötüsü her gece derslerden hemen sonra konuta dönmesini emretmesi- için bir sebep vermek iste- miyordu. Bu yüzden başarısından gayet memnun bir şekilde Akademi duvarlarının içine geri tırmandı ve gizli tü- nellerden çıkarken görülme şansının çok düşük olduğu bir yerden Akademi'nin koridoruna girdi. 183 Bölüm 11 Rahatsız Edici Bir Keşif Tania boş sumi bardaklarını masadan alırken Rothen esnedi. Artık nemminden daha düşük dozlar kullanıyor- du; fakat bu da çok erkenden uyanıp gecenin son saatleri- ni endişe içinde geçirdiği anlamına geliyordu. "Bu öğleden sonra Viola ile konuştum," dedi Tania ani- den. "Hâlâ çok soğuk davranıyor... diğer hizmetkarlar, onun Sonea'nın hizmetkarı olduğu için kendisini çok de- ğerli gördüğünü söylüyorlar. Ama sanırım bana ısınmaya başladı; çünkü ben, Yüce Lord'un gözdesini nasıl mutlu edebileceğini en iyi bilen kişiyim." Rothen, Tania'ya beklenti içinde baktı. "Ve?" "Bana Sonea'nın bazı sabahlar çok yorgun gözükse de gayet iyi olduğunu söyledi." Rothen başıyla onayladı. "O ekstra derslerle bu hiç de şaşırtıcı değil. Leydi Tya'ya da yardım ettiğini duydum." "Viola ayrıca Sonea'nın her İlkgün akşamı Yüce Lord'la yemek yediğini söyledi. Belki de Yüce Lord, Sonea'yı kork- tuğun kadar ihmal etmiyordur." "Akşam yemeği ha?" Sonea'yı Yüce Lord ile yemekte düşünen Rothen'in ifadesi karardı. Daha kötüsü olabilir- 184 Çırak - Meydan Okuma di, diye hatırlattı kendine. Akkarin onu sürekli yakınında tutabilirdi, veya... ama hayır, Sonea'nın ne kadar dik başlı olabileceğini biliyordu. Kendisinin kirletilmesine asla izin vermezdi. Yine de neler konuştuklarını merak etmekten alamıyordu kendini. — Rothenl

Page 118: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Şaşıran Rothen koltuğunda dikleşti. — Dorrien? — Baba. Nasılsın? — İyiyim. Ya sen? — Ben de iyiyim; fakat köyümdekilerden bazıları değil. Rothen oğlunun endişesini hissedebiliyordu. — Burada kara-dü salgını var; alışılmadık bir biçimi hem de. Salgın bittikten sonra kısa süreliğine olsa oraya gelece- ğim. Vinara'ya örnek getirmek için. — Seni görebilecek miyim? — Elbette. Bütün bu yolu gelip de seni görmememi bek- lemiyorsun değil mi? Eski odamda kalabilir miyim? — Ne zaman istersen. — Teşekkürler... Sonea nasıl? — Tania'dan öğrendiğime göre iyiymiş. — Hâlâ onunla konuşamadın mı? — Pek sık değil. — Seni sürekli ziyaret eder sanıyordum. — Dersleri sebebiyle çok meşgul. Ne zaman geleceksin? — Tam olarak söyleyemiyorum. Hastalığın geçip gitmesi 185 TRUDİ CANAVAN haftalar hatta aylar sürebilir. Bir fikrim olduğunda sana haber veririm. — Pekala. Bir yılda iki ziyaret... — Daha uzun kalabilmeyi isterdim. Sonra görüşürüz baba. — Kendine dikkat et. — Edeceğim. Dorrien'in zihin sesi kaybolurken Tania hafifçe kıkırda- dı. "Dorrien nasıl?" Rothen şaşkınlıkla Tania'ya baktı. "İyiymiş. Onunla ko- nuştuğumu nasıl anladın?" Tania omzunu silkti. "Yüzünde farklı bir ifade beli- riyor." "Öyle mi?" Rothen başını iki yana salladı. "Beni fazla iyi tanıyorsun Tania. Fazla iyi." "Evet," diye katıldı Tania gülümseyerek. "Tanıyorum." Tania, kapı çalınca o yöne döndü. Rothen bir elini sal- ladı ve kapının açılmasını sağladı ve içeriye Yaldin girince şaşırdı. "İyi akşamlar," dedi yaşlı büyücü. Eğilip kapıdan çıkar- ken kapıyı arkasından kapatan Tania'ya şöyle bir baktı. Rothen bir koltuğu gösterdi ve Yaldin rahatlama içeren bir

Page 119: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

iç çekişle oturdu. "Bana öğrettiğin şu 'dinlemeyi' yapıyordum," dedi Yaldin. Rothen bir anda bugünün Dördüncügün olduğunu ha- tırladı. Gece Odası'ndaki toplanmayı tamamen unutmuş- 186 Çırak - Meydan Okuma tu. Nemin almayı kesmesinin zamanı kesinlikle gelmişti. Belki bu gece ilaçsız uyumayı denemeliydi. "İlginç bir şeyler duydun mu?" Yaldin başıyla onayladı, yüz ifadesi çok ciddiydi. "Bü- yük ihtimalle sadece spekülasyon. Büyücülerin ne kadar dedi-koducu olduğunu bilirsin... kaldı ki senin de, başını belaya sokan çıraklar bulma konusunda bir yeteneğin var. Ama onun bu tarz söylentilerin tekrar başlamasına daya- nıp dayanamayacağını bilmiyorum. Özellikle s..." "Tekrar mı?" diye araya girdi Rothen. Kalbi Yaldin'in söyledikleri yüzünden delice çarpmaya başlamıştı. Zorluk- la nefes alıyordu. Geçmişte, insanların Akkarin'in dürüst- lüğünü sorgulamasına sebep olacak bir şey mi olmuştu? "Evet," dedi Yaldin. "Elyne Sarayı spekülasyonlarla çın- lıyor... nasıl olduklarını bilirsin. Dannyl'in asistanı hak- kında ne biliyorsun?" Derin bir nefes alan Rothen, soluğunu yavaşça bıraktı. "Demek Dannyl hakkında ha?" "Evet." Yaldin'in kaş çatışı derinleşti. "O çırakla olan arkadaşlığı hakkında çıkmış olan söylentileri hatırlıyor musun?" Rothen başıyla onayladı. "Elbette... ama hiçbir şey ispatlanamamıştı." "Haklısın... Zaten çoğumuz da bu dedikoduları umur- samayıp olayı unutmuştuk. Fakat senin de bildiğin gibi, Elyneliler bu tarz davranışlar konusunda daha hoşgö- rülüler. Duyduğum kadarı ile Dannyl'in asistanı böyle biriymiş. Fakat Elyne Sarayı'nm büyük bir çoğunluğu 187 TRUDİ CANAVAN Dannyl'in bundan habersiz olduğunu düşünüyor. Bunu oldukça komik buluyorlarmış." "Anlıyorum." Rothen yavaşça başını salladı. Ah Darlnyl, diye düşündü. Endişelenmem için Sonea yeterli değil miy- di? Sen de bana uykusuz geceler yaşatmak zorunda mısın?

Page 120: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Ama belki de bu, kulağa geldiği kadar kötü bir durum değildi. Yaldin'in dediği gibi Elyneliler oldukça hoşgörülü bir toplumdu ve dedikoduyu çok severlerdi. Eğer Dannyl' in asistanının ilgilerinden habersiz olduğunu düşünüyor ve bunu eğlendirici buluyorlarsa, Dannyl ile asistanı ara- sındaki ilişkide, bundan fazlasının olduğunu gösteren bir kanıt yoktu. Ve Dannyl artık bir yetişkindi. Kendini, açık bir ince- leme riskine karşı kollayabilirdi. Geçmişteki deneyimi onu böyle bir duruma hazırlamış olmalıydı. "Sence Dannyl'i uyarmalı mıyız?" diye sordu Yaldin. "Eğer asistanı hakkındaki gerçeği bilmiyorsa..." Rothen bu öneriyi düşündü. "Haklısın. Ona bir mektup yazarım. Ama pek endişelenmemiz gerektiğini zannetmi- yorum. Elyneliler ile nasıl başa çıkılması gerektiğini hepi- mizden iyi bildiğinden eminim." "Peki ya Lonca?" "Zamandan başka hiçbir şey buradaki dedikoduyu durduramaz. Ve ne sen ne ben -ne de Dannyl- bu konuda bir şey yapabiliriz." Rothen içini çekti. "Sanırım bu tarz spekülasyonlar Dannyl'i hayatı boyunca takip edecek. Herhangi bir şey kanıtlanmadığı sürece her yeni dedikodu 188 Çırak - Meydan Okuma daha komik ve saçma gözükecek." Yaşlı büyücü başıyla onayladı, ardından esnedi. "Büyük ihtimalle haklısın." Ayağa kalktı ve gerindi. "Ben yatmaya gidiyorum." "Dannyl, senin casusluk başarından gurur duyardı," diye ekledi Rothen gülümseyerek. Yaldin omzunu silkti. "Püf noktasını öğrendikten sonra oldukça kolay." Kapıya doğru ilerledi. "İyi geceler." "İyi geceler." Ayağa kalkan Rothen yatak odasına gitti ve gece kıya- fetlerini giydi. Uzandığında kaçınılmaz sorular zihninde dolanmaya başladı. Haklı mıydı? Dannyl hakkındaki bu dedikodular zamanla biter miydi? Büyük ihtimalle... Tabi herhangi bir şey kanıtlanmadığı sürece. Asıl sorun, Dannyl'i herkesten iyi tanımasına rağmen hâlâ hiç bilmediği yönlerinin olmasıydı. Gözetimine aldığı çırak, kendinden şüphe eden ve korkuyla dolu bir çıraktı. Rothen ona saygı duyduğundan aralarında belirli bir mesafe olmuştu; bazı konulardan kaçınmış ve Dannyl'i o çırakla aralarında geçmiş veya geçmemiş herhangi bir şey

Page 121: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

konusunda sorgulamaya kalkmamıştı. Biliyordu ki özel hayatı açıkça tartışılan -hele o yaşlarda- herkes mahre- miyetine saygı gösterilmesine ihtiyaç duyardı. Bütün çıraklar arzuları konusunda düşünürlerdi, Dannyl' in suçlandığı konuda da. Zihin böyle çalışırdı. Bu * durum onların, bu düşünceler yönünde suçlu olduklarını göstermezdi. 189 TRUDİ CANAVAN Peki ya o eski söylentiler doğruysa? Rothen içini çekerek ayağa kalktı ve konuk odasına döndü. Dannyl'in gardiyanlığını aldığında Şifacılar'ın Başı'na, Vinara'nın selefine tavsiye için gitmişti. Lord Garen, kendisine, erkeklerin erkek- aşıkları olması olayı- nın tahmin ettiğinden daha yaygın olduğunu söylemişti. Yaşlı Şifacı bunu şaşırtıcı derecede normal karşılıyordu. Tipik klinik tarzı ile eğer iki tarafta da hastalık yoksa, yetişkin erkek ilişkisinin fiziksel hiçbir zararı olmadığını söylemişti. Fakat sosyal sonuçlan çok daha kötüydü. Onur ve itibar, Evler için çok önemliydi ve Kyralia Sarayı, acı verici derecede tutucuydu. Dannyl böyle bir "suç" için Lonca' dan kovulamayacak olsa da sosyal olarak dışlanırdı. Bü- yük ihtimalle Büyükelçilik pozisyonunu kaybeder ve bir daha hiçbir önemli rol kendisine önerilmezdi. Lonca pro- jelerine dahil edilmez ve deneylerinin hiçbiri kaynak bula- maz ya da ilgi görmezdi. Bütün alayların konusu ve... Kes şunu. Hiçbir şey kanıtlanmış değil. Sadece bir söy- lenti. Rothen içini çekerek nemin kavanozuna uzandı. Tozu suyla karıştırırken özlemle geçen seneyi düşündü. Kısacık birkaç ay içinde, nasıl olup da bu kadar çok şey değiş- mişti? Her şeyin bir yıl önceki gibi olmasını nasıl da ister- di; Dannyl, Elyne'e gitmeden önce ve Sonea, Akademi' ye başlamadan önceki gibi. Kendini acı tada hazırlayan Rothen, bardağı dudak- larına götürüp ilacı bir yudumda içti. 190 Çırak - Meydan Okuma * * * Lorlen ofisinin kapısı çalınca şaşkınlıkla başını kal- dırdı. Bu kadar geç saatlerde nadiren rahatsız edilirdi. Kalkıp kapıya giderek açtı.

Page 122: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Yüzbaşı Barran," dedi şaşkınlıkla. "Sizi bu saatte Loncaya getiren nedir? Genç adam eğilerek selam verdi ve hafifçe gülümsedi. "Sizi bu kadar geç bir vakitte rahatsız ettiğim için özür dilerim Yönetici. Sizi uyanık bulduğum için sevindim. Cinayetlerde büyü ile bağlantılı olduğuna dair bir kanıt bulursam size haber vermemi söylemiştiniz." Lorlen bir anda içinde bir panik duygusunun yük- selmeye başladığını hissetti. Kapıyı sonuna kadar açıp yana çekildi. "İçeri gel ve bana ne bulduğunu anlat." Barran içeri girdi. Lorlen bir eliyle genç muhafıza otur- masını işaret ederken, kendisi de masasına geçip oturdu. "Peki, anlat bakalım, neden bu katilin büyü kullan- dığını düşünüyorsun?" diye sordu. Barran yüzünü buruşturdu. "Kurbanlardan birinin vücudundaki yanıklar yüzünden... ama önce size sahneyi anlatayım." Bir an durdu, belli ki aklında olayla ilgili ayrıntıları sıraya sokmaya çalışıyordu. "Cinayet haberi bize iki saat kadar önce geldi. Ev, Batı Bölgesi'ndeydi, en zengin bölümlerden birinde... bizi şaşırtan şeylerden biri de bu. Her hangi birinin eve zorla girdiğine dair bir iz bula- madık. Fakat pencerelerden biri sonuna kadar açıktı. "Bir yatak odasında iki kişi bulduk, genç bir erkekle 191 TRUDİ CANAVAN babası. Baba öldürülmüştü ve bu katilin bıraktığı bütün izleri taşıyordu. Genç adam ise güç bela da olsa hâlâ ha- yattaydı. Göğsünde ve kollannda tipik saldın yanıklan vardı ve göğüs kafesi parçalanmıştı. Bunun dışında adamı ölmeden önce konuşturmayı başardık." Barran'ın yüz ifadesi gergindi. "Adam bize katilin uzun boylu ve siyah saçlı olduğunu söyledi. Siyah, garip giysile- ri varmış." Baran, Lorlen'in ışık küresini gösterdi. "Ve bunlardan biri odada süzülmekteymiş. Eve döndüğünde babasının çığlıklannı duymuş. Katil adamın aniden odaya girmesine şaşırmış; fakat duraksamadan ona da saldı- rarak, açık olan pencereden kaçmış" Barran durakladı ve Lorlen'in masasına baktı." Oh, bir de katilin taktığı bir..." Muhafız'm şaşkın ifadesini gören Lorlen genç adamın bakışlarını takip etti. Akkarin'in yüzüğünün oldukça görülür bir biçimde durduğunu, bu ışıkta kırmızı bir şe- kilde parladığını fark edince nefesi kesildi. Hızla düşünen Lorlen elini, Barran daha iyi görebilsin diye kaldırdı. "Bunun gibi bir yüzük mü?" Barran omuzlarını kaldırdı. "Tam olarak söyleyemem.

Page 123: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Genç adamın aynntılı bir şekilde anlatacak kadar zamanı olmadı." Kaşlannı çattı ve kararsız görünmeye başladı. "Daha önce böyle bir yüzük taktığınızı hatırlamıyorum Yönetici. Nereden aldığınızı sorabilir miyim?" "Bir hediye," diye yanıtladı Lorlen. Buruk bir şekilde gülümsedi. "Cinayetlerle ilgili bu aynntıdan haberi ol- mayan bir arkadaşımdan. Sadece bir süreliğine de olsa takmam gerektiğini düşünmüştüm." 192 Çırak - Meydan Okuma Barran başıyla onayladı. "Evet, yakut bugünlerde pek gözde bir taş değil. Şimdi ne yapacaksınız?" Lorlen içini çekti ve düşünmeye başladı. Böyle açık bir kanıt varken Yüksek Büyücüler'e haber vermeliydi. Ama eğer katil Akkarin'se ya da bu konu sorgulanırsa, Lonca, Lorlen'in korktuğu gibi Akkarin ile karşı karşıya gelirdi. Fakat Lorlen, büyü kanıtını saklamaya çalışırsa ve Ak- karin'in katil olmadığı ortaya çıkarsa, insanlar bir büyücü haydudun elinde ölmeye devam edecekti. Katil, eninde sonunda bulunacaktı ve gerçek ortaya çıktığında insanlar Lorlen'in neden bir şey yapmadığını sorgulayacaklardı... — Bu olayı tek başına araştırmalısın. Lorlen şaşkınlıkla gözlerini kırptı. Akkarin'in zihin sesi bir fısıltı kadar alçaktı. Kendini yüzüğe bakmaktan zor- lukla da olsa alıkoydu. — Barran'a büyü kanıtının gizli kalması gerektiğini söyle. Eğer bir büyücünün katil olduğu açıklanırsa, in- sanlarda panik ve güvensizlik başlar. Başını hafifçe eğen Lorlen, Barran'a baktı. "Bu konuyu diğerleriyle de görüşmeliyim. Şimdilik bu katilin büyü kul- landığı yolundaki kanıtları, bilmesi gerekenler dışındaki- lere söyleme. İnsanlar onun bir büyücü olduğunu öğrene- meden çözebilirsek iyi olur. Seni yarın arayacağım." Barran başıyla onayladı. Lorlen ayağa kalkmaya başla- dığında hızla ayağa fırladı. "İlginizi çekebilecek küçük bir bilgi daha var," dedi Baran, Lorlen'i kapıya doğru takip ederken. 193 TRUDİ CANAVAN "Evet?" "Etrafta, Hırsızlar'm da bu adamı aradığı söylentileri, dolaşıyor. Anlaşılan, kendi kontrollerinde olmayan bir katilin ortada dolaşmasından hiç memnun değillermiş." "Haklısın, sanırım değillerdir."

Page 124: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Barran kapıdan dışan çıktı. "İyi geceler Yönetici." Barran'ın gidişini izleyen Lorlen içini çekti. Parmağın- daki yüzüğe bakarak düşündü; Katil sen misin? Hiçbir cevap gelmedi. Geçitte, bir köşeyi daha dönen Sonea, kerteriz almak için durarak, planı zihninde canlandırmaya çalıştı; ama tam beceremeyince vazgeçip, cüppesinin cebine uzandı. Tünellere ilk girişinin üzerinden bir hafta geçmişti. Her gece bu karmaşık ağı dolaşmış, mecbur kalmadıkça hari- taya da başvurmamıştı. Regin ile yandaşları, kendisini pu- suya düşür ve onu tükettikten sonra, kutusunu, ceplerini karıştırabilirler diye yapıyordu bunu. Sonea'nm parmaklan cebinde hiçbir şeye dokunmadı. Harita yoktu. Kalbi bir anda hızla atmaya başladı. Hari- tayı kayıp mı etmişti? Geçitlerin birinde düşürmüş müy- dü? Geldiği yolu geri yürüme şansının pek olduğunu san- mıyordu. Arkasındaki bütün o dönüşler ve kesişimler... Sonra haritayı bir şifa kitabının yıpranmış kapağına gizlediğini hatırladı. Kitap kutusundaydı... ve kutuyu da ağırlık yapmasın diye, geçite ilk girdiği yere bırakmıştı. 194 Çırak - Meydan Okuma Bu unutkanlığı için kendine söylenerek geri dönmeye başladı. Birkaç yüz adımdan sonra durdu ve başını iki yana salladı. Artık tanıdık bir yerlere gelmiş olması lazımdı; fakat dönüşlerin ve kesişimlerin hepsi gözüne yanlış görünüyordu. Kaybolmuştu. Korku hissetmiyordu, sadece kendine sinirlenmişti. Lonca topraklan genişti; fakat tünellerin, binaların kap- ladığı alandan öteye ulaştıklarını düşünmüyordu. Eğer devam ederse eninde sonunda Akademi'nin altına çıkardı. Eğer amaçsızca dolanmaz ve genel olarak gittiği yöne dikkat ederse çıkış yolunu çok zorlanmadan bulabilirdi. Böylece yürümeye başladı. Birkaç dönüşten ve içle- rinde kapatılmış bir şömine olan ve bir zamanlar tahmi- nen bir banyo olan, fayanslarla kaplı bir odanın da bulun- duğu küçük odalardan oluşan bir yapıyı geçtikten sonra çıkmaz bir tünele girdi. Tünelin tavanı çökmüştü. Daha önce karşılaştığı çıkmaz tüneller gibi değildi. Aynı yoldan geri dönerek başka bir yolu seçti. Sonunda kendini hiçbir yan yolu olmayan garip, düz bir tünelde buldu. Tünelde ilerledikçe merakı artmaya başladı. Böyle bir tünelin bir yerlere açıldığı belliydi. Belki başka bir Lonca binasına açılıyordu. Veya belki de Lonca'-

Page 125: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

nın tamamen dışına açılıyordu. Birkaç yüz adım sonra bir oyuğa ulaştı. İçine girdiğinde gizli bir kapı mekanizması keşfetti. Bütün diğer kapılarda da var olan, bir gözetleme deliği buldu ve gözünü dayadı. Kapının arkasında bir oda vardı; fakat içerisini pek iyi 195 TRUDİ CANAVAN göremiyordu. Oda hem karanlık hem de deliğin arkasında görüşü bulandıran kirli bir cam vardı. Fakat odanın boş olduğunu anlayacak kadarım gör- müştü. Mekanizmaya uzanıp kolu çekti ve kapı açıldı. Odaya baktığında kanının buz kestiğini hissetti. Burası Yüce Lord'un konutunun altındaki odaydı. Ona saatler gibi gelen bir süre boyunca tek yapabildiği odaya bakakalmak oldu, kalbi göğsünde çılgınca atıyordu. Sonra bacakları itaat etmeye başladı ve geriye doğru çe- kildi. Duvarda kapıyı kapatacak mekanizmayı arayan elleri, sonunda kolu buldu. Kapı kapandığında kasları gevşedi ve büküldü. Faren- lere, diğer böceklere rağmen duvara doğru yıkıldı ve diz- lerinin üzerine çöktü. Ya odada olsaydı... Düşüncesi bile çok korkunçtu. Derin bir nefes alıp titremesini durdurdu. Bir kapıya bir de kendine baktı. Akkarin'in odasının gizli kapısının önünde diz çökmüştü. Bulunmak için hiç de uygun bir yer değildi, özellikle Akkarin'in bu tünelleri kullanma alışkanlığı olduğu düşünülürse. Korkusundan güç alıp ayağa kalktı ve aceleyle döndü. Her ne kadar geçit oyuktan sonra ilerliyor olsa da artık nereye gittiğini merak etmiyordu, soluk soluğu, Akademi yönü olduğunu umduğu tarafa doğru koşmaya başladı. 196 Bölüm 12 Planlanmamış Bir Karşılaşma Yol, Gri Dağlar'm eteklerini dolanırken toprağın eği- mine uygun bir şekilde kıvrılıyordu. Dannyl, Tayend ve hizmetkarları bir köşeyi döndüklerinde dikkat çekici bir bina görüş alanlarına girdi. Bina bir uçurumun hemen kıyısında yükseliyordu. Duvarlarında küçük pencereler vardı ve sade girişine dar bir köprü ile ulaşılıyordu. Dannyl ve Tayend bakıştılar. Dannyl, Tayend' in bakış- larından alimin de binayı, kendisi gibi hiç de misafirper-

Page 126: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ver bulmadığını anladı. Hizmetkarlara döndü. "Hend, Krimen. Önden gidin ve Dem Ladeiri'nin ken- disini ziyaret etmemize izin verip vermeyeceğini öğrenin." "Hemen lordum." diye yanıtladı Hend. İki hizmetkar at- larını tırısa kaldırarak, yolun bir sonraki dönemecinde gözden kayboldular. "Pek dostça görünen bir yer değil." diye mırıldandı Tayend. "Değil," diye onayladı Dannyl. "Evden çok bir kaleyi andırıyor." "Zaten bir zamanlar bir kaleymiş," dedi Tayend. " Tabi, asırlar önce." 197 TRUDİ CANAVAN Dannyl atını yavaşlattı. "Bana Dem Ladeiri hakkında ne söyleyebilirsin?" "Yaşlı... Yaklaşık doksan yaşında. Birkaç hizmetkarı var arna bunun dışında yalnız yaşıyor." "Ve bir kütüphanesi var." "Hem de oldukça ünlü. Ailesi son birkaç yüz yıldır bazı kitaplar da dahil olmak üzere her tür antikayı topluyor." "Belki de burada yararlı bir şeyler bulabiliriz." Tayend omzunu silkti. "Yararlı pek bir şey bulabileceği- mizi sanmıyorum. Daha çok tuhaf şeyler bulmayı bekliyo- rum. Kütüphaneci Irand, Dem'i gençliğinden beri tanıdı- ğını söyledi ve onu 'eğlenceli ve garip' olarak tanımladı." Dannyl yolda ilerlerlerken ağaçların arasında göre- bildiği kadarıyla binayı süzüyordu. Üç haftadır yolculuk ediyorlardı, hiçbir yerde bir geceden fazla kalmamışlardı. Kendini kırsal alandaki Demlere tanıtmak ve çocuklarını test etmek bir angarya haline gelmeye başlamıştı bile. Ayrıca ziyaret ettikleri kütüphanelerden hiçbiri halihazır- da bilmedikleri bir bilgiyi içermiyordu. Tabi ki Akkarin de aynı problemle karşılaşmış ola- bilirdi. Antik bilgileri arama süreci büyük bir keşif ya- pamaması ile sonuçlanmıştı. En sonunda köprü önlerindeydi. Köprü baş döndürücü derinlikte bir vadinin üzerindeydi. Binanın ön duvarın- daki bir oyuğun derinliklerindeki iki ahşap kapı ile son buluyordu. Kapılar o kadar paslı menteşelerle duvara bağ- lıydı ki Dannyl, o kapıların hâlâ nasıl yerlerinde durduğu- na şaşırmıştı. Kapıların arasında, zayıf, beyaz saçlı, üzeri- 198 Çırak - Meydan Okuma

Page 127: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ne bir beden büyük gibi gözüken giysiler içinde bir adam duruyordu. "Selamlar Büyükelçi Dannyl." Yaşlı adamın sesi tiz ve titrekti: Dimdik bir şekilde eğildi. "Evime hoş geldiniz." Dannyl ve Tayend atlarından inip dizginleri hizmetkar- larına verdiler. "Teşekkürler Dem Ladeiri," diye karşılık verdi DannyL "Bu Tremmelin ailesinden Tayend, Büyük Kütüphane alimi." Dem dönüp dikkatle Tayend'e baktı. "Hoş geldin genç adam. Benim de bir kütüphanem var biliyor musun?" "Evet, duydum. Bütün Elyne'de ünlü olan bir kütüpha- ne," diye cevapladı Tayend, yapmacık fakat inandırıcı bir hevesle. "îlginç kitaplarla doluymuş. Eğer izin verirseniz görmek isterim." "Tabi ki bakabilirsin!" dedi Dem. "içeri gelin." Yaşlı adamı önce küçük bir avluya, ardından paslı bir kapıdan geçerek geniş bir salona dek takip ettiler. Her ne kadar mobilyalar lüks olsa da havada toz kokusu vardı. "İri!" diye bağırdı yaşlı adam tiz bir sesle. Bir kapının arkasından aceleci ayak sesleri geldi ve üzerinde önlük olan orta yaşlı bir kadın belirdi. "Misafirlerime soğuk bir şeyler getir. Kütüphanede olacağız." Kadın, Dannyl'in cüppesini görünce gözleri büyüdü. Acele ile eğilip görüş alanından çıktı. "Bizi doğrudan kütüphaneye götürmenize gerek yok," dedi Dannyl. "Size zahmet vermek istemeyiz." Dem bir elini salladı. "Zahmet falan değil. Hizmetkar- 199 TRUDİ CANAVAN larınız geldiğinde kütüphanedeydim zaten." Yaşlı adamı önce bir koridor boyunca, ardından du- varlar oyularak meydana getirilmiş gibi görünen uzun, spiral bir merdivende takip ettiler. Merdivenin son bölümü sağlam ahşaptan yapılmış, muazzam büyüklükte bir odanın ortasına açılıyordu. D&nnyi, Tayend'in yutkunmasını duyunca gülümsedi. Belli ki alim etkilenmeyi hiç beklemiyordu. Oda özenli bir şekilde raf sıralarına ayrılmıştı. Önle- rinde doldurulmuş hayvanlar, içinde koruyucu sıvılarda organların veya hayvanların bulunduğu şişeler, her tür maddeden oymalar, garip makineler, kaya ve kristal kümeleri, sayısız parşömen, tablet ve raflar dolusu kitap vardı. Odanın çeşitli yerlerinde dev heykeller duruyordu. Dannyl bunların merdivenlerden yukarı nasıl çıkarıldığını -hatta dağların arasındaki bu binaya nasıl getirildiklerini-

Page 128: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

merak etti. Duvarlarda yıldız haritaları ve başka gizemli diyagramlar asılıydı. Dem'i bu harikaların arasında takip ettiler, konuşmaya- cak kadar hayrete düşmüşlerdi. Dem onları kitapların ara- sındaki bir sırada yönlendirirken Tayend, her rafta, üzeri- ne konularla rakamlar kazınmış plakalara bakıyordu. "Bu rakamlar ne için?" diye sordu. Dem döndü ve gülümsedi. "Sınıflandırma sistemi. Her kitabın bir numarası var ve bu numaraların kayıtlarını kartlarda tutuyorum." "Büyük Kütüphane'de bile bu kadar ayrıntılı bir siste- mimiz yok. Biz aynı konudaki kitapları bir arada tutuyo- 200 Çırak - Meydan Okuma ruz... mümkün olduğunca. Ne zamandır bu sistemi kulla- nıyorsunuz?" Yaşlı adam yan yan Tayend'e baktı. "Büyükbabam icat etti." "Büyük Kütüphane'ye bu sistemi hiç önerdiniz mi?" "Birkaç kez. İrand sistemi değerli bulmadı." "Gerçekten mi?" Tayend heyecanlanmıştı. "Nasıl çalıştı- ğını görmeyi çok isterdim." "Göreceksin," diye yanıt verdi yaşlı adam, "Çünkü size tam da bunu göstermek üzereydim." Raflardan ayrılıp, üzerinde bir sürü küçük çekmeceli dolap duran büyük bir masaya gittiler. "Şimdi, araştırmak istediğiniz belirli bir konu var mı?" "Antik büyü uygulamaları üzerine herhangi bir kita- bınız var mı?" diye sordu Tayend. Yaşlı adamın kaşları kalktı. "Olması gerek. Ama tanımı biraz daha daraltabilir misiniz?" Dannyl ve Tayend birbirilerine baktılar. "Charkan Kralı veya Shakan Dra ile ilgili ne varsa?" Dem'in kaşları daha da kalktı. "Kontrol edeyim." Dönüp bir çekmeceyi açtı. Çekmecede bir sürü kart vardı. Bir süre kartları karıştırdıktan sonra bir numara söyledi. Sonra çekmeceyi kapatıp, rafların sonuna gidip bir sıraya girdi. Kitaplıklardan birinin önünde durup par- mağını kitapların sırtları üzerinde gezdirmeye başladı. "İşte burada." Bir kitap çekti ve Tayend'e verdi. 201 TRUDİ CANAVAN "Bu, Kemori Ailesi'nden Ralend'in Hikayesi." "İçinde Charkan Kralı ile ilgili bir bilgi olmasaydı kart-

Page 129: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

larım beni bu kitaba yönlendirmezdi," dedi Dem ve ekle- di. "Şimdi, beni izleyin. Sanırım bazı tarihi eserler de var." Dem'i kitap sıralarından çekmecelerin olduğu bir bö- lüme doğru takip ettiler. Bunlar da numaralandırılmıştı. Yaşlı adam bir çekmeceyi çıkanp yakınındaki bir masaya koydu. İçini incelerken hafifçe bağırdı. "Ah! Doğru. Bu bana beş yıl önce gönderilmişti. Hatır- lıyorum, çünkü Yüce Lord'unuz bunu görmeyi çok isteye- ceğini düşünmüştüm." Tayend ve Dannyl bir kez daha birbirilerine baktılar. "Akkarin mi?" diye sordu Dannyl. kutuya bakarak. İçinde gümüş bir yüzük vardı. "Bununla neden ilgileni- yordu ki?" "Çünkü yıllar önce Charkan Kralı ile ilgili bilgi ararken bana gelmişti. Bana bu sembolü göstermişti." Dem yüzüğü kaldırdı. Yüzükte koyu kırmızı bir mücevher vardı ve mücevherin yüzeyine kaba bir elin yanma bir hilal kazınmıştı. "Ama ona bununla ilgili bir mektup gön- derdiğimde yeni görevi yüzünden beni ziyaret etme imkanı olmadığını söylemişti." Dannyl yüzüğü alıp dikkatle incelemeye başladı. "Yüzüğü gönderen kişi demişti ki, efsaneye göre büyü- cüler yüzüğü, başkasının duyma endişesi olmadan konuşmak için kullanırlarmış," diye ekledi Dem. "Gerçekten mi? Bu cömert kişi kimdi?" 202 Çırak - Meydan Okuma "Bilmiyorum. İsmini vermemişti." Dem omzunu silkti. "Bazen insanlar ailelerinin değerli bir şeyleri başkalarına verdiklerini bilmelerini istemezler. Yine de bu gerçek bir mücevher değil. Sadece cam." "Bir denesene," dedi Tayend, Dannyl'in omzunun üs- tünden. Dannyl, Tayend'e şaşkınlıkla baktı. Alim sinsi bir şe- kilde gülümsedi. "Hadi!" "Başka bir büyücü ile iletişim kurmam lazım," diye açıkladı Dannyl, yüzüğü parmağına takarken. "Ve üçüncü bir büyücünün de konuşmamızı duyup duyamayacağını test etmesi gerek." Dannyl yüzüğe baktı. Büyülü herhangi bir şey oldu- ğuna dair hiçbir şey hissetmiyordu. "Yüzükte herhangi bir şey hissedemiyorum." Yüzüğü çıkarıp Dem'e geri verdi. "Belki de bir zamanlar büyülü özelliklere sahipti ve zaman içinde kaybetti."

Page 130: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yaşlı adam başıyla onay1 ayarak kutuyu kaldırdı. "Kitap daha aydınlatıcı olabilir. Şurada okumak için koltuklar var," dedi elini odanın diğer yanma doğru sallayarak. Koltuklara oturdukları sırada, daha önce gördükleri kadın, elinde çeşitli yiyeceklerle dolu bir tepsi ile yanlarına geldi. Başka bir kadınsa elinde kadehler ve bir şişe şa- rapla ona eşlik ediyordu. Tayend, Kemori Ailesi'nden Ralend'in Hikayesi'nin sayfalarını karıştırmaya başladı. "Charkan Kralı yolunu anlattı" diye okudu. "Dağlardan geldi, Armje'de, ayın şehrinde hediyeler vermek için dur- du" Tayend başını kaldırdı. "Armje... Bu ismi daha önce de 203 TRUDİ CANAVAN duymuştum. "Artık bir harabe," dedi Dem, ağzı çörekle dolu bir halde. "Buradan pek uzak değil. Gençliğimde sık sık oraya tırmanırdım." Dem hevesle harabeleri anlatmaya başladığında Dannyl, Tayend'in dinlemediğini fark etti. Alimin gözleri kitabı okumaya devam ederken giderek daha keskin bak- maya başlamıştı. Bu bakışı iyi bilen Dannyl gülümsedi. Dem'in kütüphanesi Tayend'in beklediği gibi işe yaramaz antikalarla dolu bir koleksiyon değildi. * * * Gizli geçitlere ilk girişinin üzerinden geçen iki hafta boyunca Sonea, Regin ile karşılaşmamıştı. Gerçi Lord Yik- mo ile karşılaşmalarının, Regin ve yandaşlarını korkut- muş olmasını umsa da, buna pek güvenemiyordu. Cezalandırıldıklarına dair herhangi bir şey duyma- mıştı. Yikmo da bir daha bu olaydan bahsetmemişti; ki kimse de olanları biliyormuş gibi gözükmediğine göre Yikmo, Sonea'nm kimseye anlatmaması yönündeki ri- casını kabul etmiş görünüyordu. Maalesef bu durum da Regin ve yandaşlarına istediklerini yapıp rahatça kur- tulabilecekleri izlenimini vermiş olmalıydı. Regin ona her zaman kütüphanenin olduğu ikinci katta pusu kurduğu için Sonea, gizli geçitlerden alt katta çıkmaya özen gösteriyordu. Bir önceki gece Regin'in bunu anlamaya başladığının ilk işaretini görmüştü. İlk kattaki ana koridora girdiğinde bir çırağın koridorun uzak ucun- 204 Çırak - Meydan Okuma da beklediğini gördü ve birkaç adım sonra, Giriş Salo- nu'nda kendisinden büyük bir çırakla burun buruna

Page 131: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

geldi. Her ne kadar kendisine saldırmamış olsa da yanın- dan geçerken kendini beğenmiş bir şekilde gülümsedi. Bu sebeple bu gece, gizli geçitlerden üçüncü katta çık- mıştı. Ayak seslerini mümkün olduğunca azaltıp dikkatle ana koridora ilerlemişti. Eğer Regin ve yandaşlarıyla karşılaşırsa hâlâ kaçıp gizli geçitlere girebilirdi. Tabi bir girişe ulaşmadan önce köşeye sıkıştırılmaz ya da geçitlere girerken görülmezse. Bir köşeyi döndüğünde bir an ilerideki dönüşün orada kahverengi bir şeyler gördü ve kalbinin göğsünde bir takla attığını hissetti. Geriye çekildiğinde zayıf bir fısıltı duydu. Geldiği yönden ayak sesleri yankılanıyordu. Hafifçe küf- redip koşmaya başladı. Hızla yan bir geçide dalıp yalnız bir çırakla çarpıştı. Kalkanına büyülü bir vuruş çarptı; fakat çırak yalnızdı ve kolaylıkla yolundan savuşturdu. Üç dönüş sonra iki çırakla daha karşılaştı. Yolunu tıkamaya çalıştılar ama bir süre sonra vazgeçtiler. Geçit odalarının birinin kapısında savaşmak için öne çıkan dört çırak yüzünden bir süre geciktirildi. Onları geçip kapıya büyülü bir kilit yerleştirdi. Onları birbirilerinden ayrı tut, diye düşündü, Yikmo böyle söylerdi. îç koridorlardan birine geçip en yakındaki geçit odası- na doğru ilerledi. Odanın kapısını görünce, büyüyle kapıyı açıp kapattı, sonra geldiği yoldan hızla geri döndü. Hâlâ yalnızım, diye düşündü. Ayak seslerini azaltmak 205 TRUDİ CANAVAN için yavaşlayarak dolambaçlı bir yol izlemeye başladı ve sonunda gizli geçitlere açılan başka bir kapının önüne geldi. Kimsenin göremeyeceğinden emin olarak elini tablo- nun altına kaydırdı ve kolu buldu. "Bu tarafa gitti," diye bağırdı bir ses. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Kolu çekip aralıktan içeriye sıvıştı ve kapıyı arkasından kapattı. Karanlığın içinde gözetleme deliğinden dışarıyı izlemeye başladı, nefes nefese kalmıştı. Küçük delikten çırakların geçtiğini gördü. Onları saydığında kendini hasta hisset- meye başladı. Yirmi çırak. Ama onlardan kurtulmuştu. Kalp atışları yavaşladı ve daha sakin nefes almaya başladı. Ensesinde sıcak havayı hissetti. Kaşlarını çattı. Sıcak hava mı? Sonra kendi nefes seslerinin altında başka bir nefesin, daha yumuşak bir nefesin sesini işitti. Hızla arkasını

Page 132: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

döndü ve bir ışık küresi yarattı... sonra bir dehşet çığlığını bastırmak zorunda kaldı. Siyah gözler Sonea'mn gözlerini delip geçti. Kolları göğ- sünde kavuşmuş, arması cüppelerinin siyahı içinde altın renginde pırıldıyordu. Yüzü onaylamaz bir kaş çatısıyla sertleşmişti. Sonea zorlukla yutkunarak kenara doğru çekildi fakat bir kol uzanarak yolunu kesti. "Dışarı çık," diye hırladı adam. Sonea duraksadı. Çırakların sesini duymuyor muydu? 206 Çırak - Meydan Okuma gir tuzağın ortasına düşecek olduğunu anlayamıyor muydu? "Şimdi!" diye sesi sakladı Akkarin'in. "Ve bir daha bu geçitlere asla adım atma." Sonea dönüp el yordamıyla kilidi aramaya başladı, elleri titriyordu. Gözetleme deliğinden baktığında kori- dorda kimsenin olmadığını görünce rahatladı. Dışarıya süzüldü ve kapı arkasından kapanırken ensesinde soğuk bir esinti hisseti. Birkaç kalp atımı boyunca titreyerek olduğu yerde durdu. Sonra Akkarin'in kendisini gözetleme deliğinden izliyor olabileceğini düşünüp kendini hareket etmeye zor- ladı. Bir köşeyi dönünce yirmi çift göz şaşkınlıkla kendi- sine döndü. "Bulduk onu!" diye bağırdı biri neşeyle. Sonea ilk saldırılar karşısında hemen bir kalkan oluş- turdu. Gerilemeye başladı; fakat Regin çırakların yarısının etrafını sarmasını bağırarak söyleyince dönüp koşmaya başladı. Gizli kapının yanından geçerken hissettiği şokun yatışıp öfkesinin artmaya başladığını hissetti. Neden onları durdurmadı? İznim olmayan bir yere girmemin cezası mı bu? Çıraklar yan bir koridordan çı- kınca durdu ve onları orada tutmak için bir kalkan oluş- turup var olan tek yöne doğru koşmaya başladı. İnsanlar neden yardım etmediğini sorgulamayacak mı... ama elbette orada olduğunu benden başka bilen yok. Çırakların acımasız saldırısı karşısında kalkanının 207 TRUDİ CANAVAN zayıfladığını hissedince küfretti. Bir köşeyi dönünce gö- rünmez bir duvara çarptı. Kalkanı kolayca kırıp geçti ve

Page 133: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

hızla ilerlerken bir başkası ile karşılaştı. Bu da kolayca yıkıldı; fakat kendisini kalkan üstüne kalkanla mücadele ederken buldu. Ayak sesleri arkasından ve önünden çırakların yaklaşmakta olduğunu belli edince kalbi gittik- çe daha hızlı atıyordu. Bir an sonra kendini amansız bir vuruş yağmurundan korumaya çalışıyordu. Gizli geçitlerde ne yapıyordu ki? Hiçbir ayak izi görme- dim... üzerinden geçtikçe yerdeki tozu düzleştiriyor ola- bilirdi... ama başka hiç kimse geçitleri kullanmıyorsa bunu neden yapsın ki? Çıraklar kaçış yollarını tıkadı. Kapana kısılmış bir halde kendini tüketmelerini beklemek zorunda kaldı. Kal- kanı dalgalanmaya başladığında Regin, bir adım öne çıktı ve genişçe gülümsedi. Elinde, içinde koyu renkli bir sıvı bulunan küçük bir şişe vardı. Bir işaretiyle saldırı kesildi. "Tatlı Sonea," dedi kalkanına bir güç vuruşu gönde- rirken. "Kalbim seni görünce adeta kanatlanıyor." Bir saldırı daha. "Son görüşmemizden bu yana o kadar uzun zaman geçti ki." Sonea'nm kalkanı dağılmaya başladı ama Sonea yine de bir yerlerde güç çekmeyi başardı. "Ayrılık aşkı körüklermiş derler." Bir sonraki saldırı kalkanı kolay- ca yıktı. Sonea kendini kucaklayarak felçvuruşlarmm gelmesini beklemeye başladı. "Sana bir hediye getirdim," diye devam etti Regin. "En egzotik kokuların birleşiminden yapılmış bir parfüm." Şişenin mantarını çıkardı. "Off! Ne kadar çekici bir bir- 208 Çırak - Meydan Okuma leşim. Denemek ister misin?" Sonea birkaç adım ötede olmasına rağmen kokuyu he- men tanıdı. Sınıf, bir ilaç projesi için kreppa çalısının yap- raklarından yağ çıkarmıştı. Kalan sıvı çürümüş bitki gibi kokuyor, üstelik can yakan kabarcıklara sebep oluyordu. Regin ağzı açık şişeyi salladı. "Ama böyle küçük bir şişe sana olan ilgimi göstermeye yetmez. Bak yanımda daha fazlası var." Diğer çırakların ellerinde de birer şişe belirdi. Şişeleri büyük bir dikkatle açtılar ve koridor mide bulandırıcı kokuyla doldu. "Yarın nerede olduğunu tatlı parfümün sayesinde rahatlıkla anlayabileceğiz." Regin diğerlerine başıyla bir işaret verdi. "Şimdi!" diye bağırdı. Eller ileriye uzandı ve Sonea'ya doğru iğrenç sıvılar uç- maya başladı. Sonea ellerini kaldırıp gözlerini kapattı ve bir yerlerden son bir güç dalgası çekmeyi başardı.

Page 134: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Tenine hiçbir sıvı değmedi. Hiçbir şey. Birinin öksürdü- ğünü duydu, sonra birinin daha, ardından koridor birden- bire küfürler ve bağırışlarla doldu. Gözlerini açınca şaşkınlıkla kalakaldı. Duvarlar, tavan ve çırakların üstü küçük kahverengi damlacıklarla kaplanmıştı. Çıraklar ellerini ve yüzlerini çılgınca cüppelerine siliyorlardı. Bazıları yere tükürüyordu. Kimileri de gözlerini ovuşturu- yordu ve bir tanesi acıyla inlemeye başladı. Regin'e baktığında en yakında o olduğu için en fazla sıvıya bulananın da o olduğunu gördü. Gözlerinden yaşlar akıyordu, bütün yüzünde kırmızı noktalar belirmişti. 209 TRUDİ CANAVAN İçinde garip bir his kabardı. Gülmeye başlayacağını fark edince eliyle ağzını kapattı. Kendini duvardan uzak- laştırdı, bir an sallandı fakat kendini toparlamayı başardı. Ne kadar yorgun olduğunu görmelerine izin verme, diye düşündü. Akıllarına intikam fikirleri doluşması için za- man verme. Çırakların arasında ilerlemeye başladı. Regin'in başı bir anda kalktı. "Gitmesine izin vermeyin," diye kükredi. Birkaçı kafasını kaldırdı fakat hiçbiri umursamadı. "Boşversene... Ben bu cüppelerden kurtulmaya gidiyo- rum," dedi çıraklardan biri. Diğerleri de başlanyla onay- layıp dağılmaya başladılar. Regin onlara şaşkınlıkla baktı, ardından yüzündeki ifade öfkeye dönüştü; fakat çıraklar- la tartışmadı. Sonea dönüp yorgun bacaklarını kendisini taşımaya zorladı ve çırakları geçip uzaklaştı. 210 Bölüm 13 Kısa Bir Yolculuk Rothen, Büyücüler Makamı'nın merdivenlerini çıkar- ken esnedi. Ilık bir banyo bile uyanmasına pek yardımcı olmamıştı. Tania'yı konuk odasında kendisini beklerken buldu, içinde kekler ve çörekler olan tabakları masaya yerleştiriyordu. "Günaydın Tania," dedi Rothen. "Bu sabah biraz geç kaldınız lordum," diye yanıtladı Tania. "Evet." Rothen yüzünü ovuşturdu ve sumi hazırlamaya başladı. Tania'nın hâlâ kendisini izlediğini fark edince içini çekti. "Dozajı onda bire indirdim." Tania hiçbir şey söylemedi, sadece başını onaylar bir

Page 135: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

biçimde salladı. "Bazı haberlerim var." Bir an durdu, Rothen devam etmesi için elini sallayınca yüzünü özür diler bir biçimde buruşturdu. "Hoşunuza gitmeyecek." "Devam et." "Akademi temizlikçileri bu sabah kötü kokulu bir sıvı- nın koridorlardan birinin her yanına bulaştığından şika- yet ediyorlardı. Onlara ne olduğunu sorduğumda çırak- ların birbirileri ile kapıştıklarından şikayet etmeye başla- 211 TRUDİ CANAVAN dılar. Hangi çıraklar olduğunu söyleme konusunda gönül- süzlerdi... en azından benim önümde. Ben de olayı bilen hizmetçi kızlardan birine küçük bir rüşvet verdim. "Regin, diğer çırakları toplayıp geceleri Sonea'nm yo- lunu kesiyormuş. Bunu Viola'ya sordum, o da bana So- nea'nm herhangi bir şeyi olduğunu, görmediğini söyledi." Rothen kaşlarını çattı. "Sonea'yı tüketmek için oldukça fazla güç lazım." Bunun ne anlama geldiğini anladığında bir anda öfkelendi. "Fakat bir kez tükendiğinde Regin ona istediğini yapabilir. Kendisini fiziksel olarak bile kurtara- mayacak kadar bitkin olacaktır." Tania ani bir nefes aldı. "Regin ona zarar vermeye cüret edemez değil mi?" "Kalıcı bir zarar verecek ya da kendisini Lonca'dan attı- racak bir şey yapmaz." Rothen kaşlarını çatarak sustu. "Neden Yüce Lord bunları durdurmuyor... yoksa ha- beri yok mu? Belki de ona söylemelisin." Rothen başını iki yana salladı. "Mutlaka haberi vardır. Bilmek onun işi." "Ama..." Tania kapı çalınca sustu. Bu kesintiyle rahat- layan Rothen, kapıya bakıp açılmasını sağladı. Bir ulak içeri girip Rothen'e eğilerek selam verdi ve bir zarf uzatıp tekrar dışarı çıktı. "Sonea'ya gelmiş." Rothen mektubu çevirdi ve kalbinin hızlandığını hissetti. "Teyzesi ve eniştesinden gelmiş." Tania biraz yaklaştı. "Artık burada kalmadığını bil- miyorlar mı?" 212 Çırak - Meydan Okuma "Hayır. Sonea mektupları Çıraklar Makamı'na yol- lanırsa Regin'in bir şekilde onları ele geçirmesinden kor- kuyordu. Büyük ihtimalle konuta taşındığından beri aile- siyle iletişim kurmamıştır." "Bunu ona götürmemi ister misin?" diye sordu Tania.

Page 136: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Rothen şaşkınlıkla Tania'ya baktı. Başkalarının Akkarin' den korkmak için sebepleri olmadığını unutu- yordu. "Yapar mısın?" "Elbette. Onunla uzun süredir görüşmedim." Fakat Akkarin, Rothen'in hizmetkarının Sonea'ya bir mesaj ilettiğini görürse şüphelenebilirdi. "Bunu mümkün olduğunca çabuk okumak isteyecektir. Eğer odasına götürürsen akşama kadar eline ulaşmayacaktır. Sanırım Boşgünlerde Çıraklar Kütüphanesi'nde oluyor. Mektubu Leydi Tya'ya verir misin?" "Elbette." Tania mektubu alıp üniformasının önündeki cebe koydu. "Bu bulaşıkları mutfağa bıraktıktan sonra kütüphaneye uğrarım." * * * "Ah! Bacaklarım ağrıyor!" diye şikayet etti Tayend. Alim yakınındaki bir kayaya çökerken Dannyl hafifçe güldü. "Harabeleri ziyaret etmek isteyen sendin. Benim fikrim değildi." "Ama Dem Ladeiri sanki çok ilginçlermiş gibi anlattı." Tayend matarasını çıkarıp birkaç yudum su içti. "Ve sanki çok yakınmış gibi." 213 TRUDİ CANAVAN "Sadece oraya ulaşmak için birkaç uçurumu tırman- mamız gerektiğini söylemeyi unutmuş. Ya da o ip köprü- nün güvenli olmadığını söylemeyi." "Bize buraya en son geldiğinden beri uzun zaman geç- tiğini söylemişti. Yükselme büyüsü zaman zaman çok işe yarıyor olmalı. "Bazen." "Neden nefes nefese değilsin?" Dannyl gülümsedi. "Yükselme bize Lonca'mn öğrettiği tek işe yarayan numara değil." "Kendine Şifa mı veriyorsun?" Tayend, Dannyl'e küçük bir taş attı. "Buna hile denir!" "Ama sana da önerseydim sanırım beni reddederdin." "Hayır, seninle aynı avantaja sahip olmamamın adil olacağını düşünürdüm." Dannyl alaycı bir kabullenmeyle içini çekti. "Bileğini uzat o zaman." Tayend duraksamadan kolunu uzatınca Dannyl şaşırdı; fakat avucunu alimin bileğine koyunca Tayend başını çevirip gözlerini sıkıca kapattı. Tayend'in vücuduna küçük bir miktar Şifa enerjisi gön- deren Dannyl, gergin kasları rahatlattı. Çoğu Şifacı bu büyü israfını onaylamazlardı. Tayend'in hiçbir şeyi yoktu,

Page 137: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

sadece dağlarda dolaşmanın vücudunda yarattığı zorlan- maya alışkın değildi. Dannyl kolunu bıraktığında Tayend ayağa kalkıp kendine baktı. "Bu inanılmaz!" diye bağırdı. "Bu sabah yola çıkmadan 214 Çırak - Meydan Okuma önceki gibi hissediyorum." Dannyl'e bakıp gülümsedi sonra patikada ilerlemeye başladı. "Haydi. Bütün bir günümüz yok." Şaşıran Dannyl peşinden yürüdü. Bir müddet sonra Tayend yamacın tepesine ulaştı ve yavaşlayıp durdu. Dannyl alimin yanma vardığında harabeleri gördü. Hara- beler dik olmayan bir yamaca yayılmıştı. Terkedilmiş şehrin ortasında büyük, çatısız bir yapı vardı. Duvarları devasa blok taşlardan yapılmıştı. Harabenin her yanını çimler ve türlü bitkiler sarmıştı. "Demek Armje burası," diye mırıldandı Tayend. "Pek bir şey kalmamış." "Bin yıldan daha yaşlı." "Haydi yakından bakalım." Patika, harabelere doğru kıvrılırken genişleyerek çim bir yol haline geldi. Binalardan ilkine ulaştıklarında yol düzleşip büyük bir binaya doğru ilerlemeye başladı. Dannyl ve Tayend durup küçük binalardan birindeki odaları incelemeye başladılar. "Sence burası bir tür umumi tuvalet miydi?" diye sordu Tayend, üzerinde düzenli aralıklarla delikler açılmış, taş bir sıranın önünde durarak. "Herhalde bir tür mutfaktı," diye yanıtladı Dannyl. "De- likler ateşin veya mangalın üzerinde çömlekler ko- yulabilsin diye olabilir." Merkezdeki büyük binaya ulaştıklarında Dannyl, hava- da bir durgunluk hissetti. Geniş bir odanın pervazının altında durdular. Zemin topraktı ve neredeyse bele kadar 215 TRUDİ CANAVAN gelen yabani çiçek ve bitkilerle kaplıydı. "Buranın ne olduğunu merak ediyorum." diye sesli bir şekilde düşündü Tayend. "Önemli bir yer olmalı. Bir saray ya da tapmak herhalde." Daha küçük bir odaya geçtiklerinde Tayend aniden bir tarafa doğru atıldı. O taraftaki duvarı incelemeye başladı. Duvarın üzerinde karmaşık bir desen vardı.

Page 138: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Burada bir şeyler yazıyor," dedi. "Kanun hakkında bir şeyler." Dannyl yaklaşıp incelemeye başladı sonra duvara kazınmış bir el görünce kalp atışları hızlandı. "Bak." "Bu büyü anlamına gelen glif," dedi Tayend umursa- maz bir şekilde. "Antik Elyne dilinde bir el, büyünün sembolü mü?" "Evet... birçok eski dilde öyle. Bazı alimler modern 'b' nin el sembolünden ortaya çıktığını düşünüyorlar." "Yâni Charkan Kralı'nm sembolünün yarısı büyü anlamına geliyor. Peki hilalin anlamı ne?" Tayend omzunu silkti ve yıkıntılarda ilerlemeye devam etti. "Ay büyüsü... Gece büyüsü... Büyünün ayın evreleri ile bir bağlantısı var mı?" "Hayır." "Belki de kadınlarla ilgili bir şeydir. Kadınların büyüsü. Bekle... şuna bak." Tayend üzerinde desenler olan başka bir duvarın önünde durdu. Yukarıda bir parça taşın düşüp, sadece üzerinde desenler olan bir parçayı bıraktığı yeri işaret 216 Çırak - Meydan Okuma ediyordu. Sonra bir anda Dannyl'in nefesi kesildi. Alim kazınmış gliflerden birini işaret etmiyordu. Modern harflerle yazılmış tanıdık bir ismi gösteriyordu. "Dem Ladeiri, Akkarin'in buraya geldiğini söylememiş- ti," dedi Tayend. "Belki de unuttu. Ya da Akkarin, buraya geldiğini ona söylememişti." "Ama buraya gelmemiz için çok istekli görünüyordu." Dannyl ismi süzüyordu, sonra duvarın kalanına baktı. "Antik yazılarda ne diyor." Tayend biraz daha yakından baktı. "Bana birkaç da- kika ver..." Alim glifleri incelerken Dannyl geriye çekildi ve odayı incelemeye başladı. Akkarin'in adının altında bir kemerin üç boyutlu kabartması vardı. Gerçekten öyle miydi? Ayağıyla toprağı ve bitkileri bir kenara süpürdü ve bir çat- lak bulunca gülümsedi. Tayend sert bir nefes aldı. "Buna göre bu bir..." "Kapı," diye tamamladı Dannyl. "Evet!" Tayend hafifçe duvara vurdu. "Ve bir hüküm alanına gidiyor. Acaba hâlâ açılabilir durumda mı?" Kapıya bakan Dannyl hislerini uzattı. Sadece içeriden -veya sadece büyüyle- açılabilecek bir mekanizma fark

Page 139: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

etti. "Geri çekil." Tayend geriye çekilirken, Dannyl iradesini yoğun- laştırdı. Mekanizma girişi tıkayan toprak, toz ve bitkilere 217 TRUDİ CANAVAN rağmen gönülsüzce de olsa döndü. Taş duvar içeriye doğru açılıp ardındaki karanlık geçidi açığa çıkarırken, ortalığı bir gümbürtü ve sürtünme sesi doldurdu. Kapı bir kişinin geçebileceği kadar açılınca Dannyl me- kanizmayı serbest bıraktı. Biraz daha zorlarsa zarar vere- ceğinden endişeleniyordu. "İçeri girmeli miyiz?" diye fısıldadı alim. Dannyl kaşlarını çattı. "Sen bekle, önce ben gireyim. İçerisi sağlam olmayabilir. Tayend bir an itiraz edecekmiş gibi göründü. "Ben de bu yazıları çevirmeye devam edeyim." "İçerisinin güvenli olduğundan emin olur olmaz döneceğim." "Dönsen iyi olur." Dannyl kapıdan geçer geçmez bir ışık küresi oluşturdu ve ileriye yolladı. Duvarlarda herhangi bir yazı ya da işleme yoktu. İlk başta önündeki kökleri ve faren ağlarını yana çekerek ilerliyordu; fakat yirmi adım sonra yol temiz bir hale geldi. Yer hafifçe aşağıya doğru meyil vermeye, hava giderek soğumaya başladı. Yan geçitler yoktu. Tavan alçaktı ve Dannyl bir süre sonra tanıdık bir tedirginlik hissetmeye başladı. Adımla- rını saymaya başladı, iki yüzüncü adıma geldiğinde du- varlar yok oldu. Fakat zemin; zifiri karanlığa doğru ilerleyen dar ama düz, taştan bir kemer-köprü biçiminde devam ediyordu. Dannyl dikkatle bu kemere doğru adım attı, yıkılacak olursa yükselmeye hazırdı. Ayak seslerinin yankısından iki yandaki boşluğunda oldukça yüksek 218 Çırak - Meydan Okuma olduğu anlaşılabiliyordu. Yaklaşık on adım sonra kemer-köprü dairesel bir plat- form oluşturacak şekilde genişledi. Işık küresini parlak- laştıran Dannyl, parıldayan kubbe şeklindeki tavandan yansıyan ışıkla şaşkına döndü. Tavanın yüzeyi sayısız miktarda mücevherle kaplıymış gibi parıldıyordu. "Tayend!" diye seslendi. "Gel de şuna bir bak!" Ka-

Page 140: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ranlık girişe bakan Dannyl, iradesini yoğunlaştırarak yolu aydınlatacak ışık küreleri yarattı. Gözünün kenarı ile bir hareket yakaladı. Döndüğünde kubbenin bir bölümünün daha şiddetli bir şekilde parla- maya başladığını fark etti. Işıktan kıvrımlar oluştu ve titremeye başladılar. Görüntünün cazibesiyle büyülenen Dannyl, ışıklar birbirilerine doğru hızla ilerlerken izledi. Arena kalkanına saldınldığında çıkan görüntüyü tersten izlemeye benziyordu... Kubbeden gelen güç ışınını zamanında önleyecek kalkanı yaratmasını bir tür içgüdü sağladı. Saldırının gücü karşısında şaşkınlıkla bir çığlık attı... Ardından, ar- kasından gelen başka bir saldırı hissedince tekrar bağırdı. Arkasını döndüğünde taşlarda ikinci bir güç ışını gördü... Ve oluşmaya başlayan iki tane daha... Tünelin girişine doğru bir adım attı, sonra bir tane daha ve bir kalkanın yolunu tıkadığını fark etti. Neler olu- yor? Bunu kim yapıyor? Ama burada kendisinden başka kimse yoktu. Yalnızca Tayend... Dannyl tünele baktı; fakat tünel boştu. Dannyl ellerini kalkana doğru uzatıp büyülü bir vuruş gönderdi. 219 TRUDİ CANAVAN Kalkan vuruşa dayandı. Belki bütün gücünü tek bir vuruşta odaklayabilirse... ama kendi kalkanını yerinde tutmak için de güce ihtiyacı vardı. Paniğe kapılmaya başladığını hissetti. Her saldırı onu gittikçe daha fazla yoruyordu. Bu saldırıların ne kadar süreceği konusunda bir fikri yoktu. Eğer beklerse bu yer -bu tuzak- onu öldürebilirdi. Düşün, dedi kendine. Duvarlardan gelen saldırılar, platformun merkezinin biraz üzerindeki bir noktaya he- deflenmişlerdi. Eğer kendisini kalkana yaslarsa kendi kal- kanı düştüğünde saldırılar kendisini ıskalayabilirdi. Ve eğer iki saldırı arasında kendi kalkanını indirip bütün gü- cünü önündeki kalkana yönlendirebilirse kurtulabilirdi. Düşünebildiği tek strateji buydu. Daha iyi bir fikir üretecek vakti de yoktu. Gözlerini kapatıp kendini kalka- na yaslarken büyünün oluşturduğu batıcı hissi görmez- den geldi. Derin bir nefes alıp aynı anda hem kalkanını in- dirdi hem de bütün gücünü tek bir saldırıda odakladı. Engelin dalgalandığını hissetti. Aynı anda gücünün son kısmının da tükendiğini de... Kendini acıya hazırladı; fakat bunun yerine düşmeye başladığını hissetti. Gözlerini açtığında tek görebildiği karanlıktı... yere çarpması gere-

Page 141: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ken zamandan çok daha uzun süre düşmeye devam ettiği bir karanlık... * * * "Leydi Sonea." Sonea başını kaldırdığında kalbinin hızla çarptığını hissetti. "Tania!" 220 Çırak - Meydan Okuma Hizmetkar gülümsediğinde, Sonea'nın aklına üşüşen sabah sohbetlerinin anısı, kederlenmesine sebep oldu. Yanındaki sandalyeye eliyle vurunca Tania oturdu. "Nasılsın?" diye sordu Tania. Kadının bakışlarındaki bir şeyler iyi bir cevap beklemediğini gösteriyordu. "İyiyim." Sonea kendini gülümsemeye zorladı. "Yorgun gözüküyorsun." Sonea omzunu silkti. "Son dönemlerde çok geç yatıyo- rum. Öğrenmem gereken çok şey var. Sen nasılsın? Ya Rothen hâlâ seni oradan oraya koşturtuyor mu?" Tania kıkırdadı. "Rothen sorun değil. Ama o seni çok özlüyor." "Ben de onu özlüyorum... seni de." "Size bir mektup getirdim leydim," dedi Tania. Mektubu cebinden çıkarıp masaya koydu. "Rothen, teyzen ile eniş- tenden geldiğini ve hemen okumak isteyebileceğini söyle- di; ben de bu yüzden mektubu buraya getirmeyi önerdim." Sonea mektubu hevesle aldı. "Çok teşekkür ederim." Hemen yırtarak açıp okumaya başladı. Yazı resmi ve doğallıktan uzaktı. Teyzesi ve eniştesi yazamadıkları için mektup göndermek istediklerinde bir katip tutuyorlardı. "Teyzemin bir bebeği daha olacak!" diye bağırdı Sonea. "Oh, keşke onları görebilsem." "Tabi ki görebilirsin," dedi Tania. "Lonca bir hapishane değil biliyorsun." Sonea kadına baktı. Tania tabi ki Akkarin'i bilmiyordu. Ama gerçekten de Akkarin aile ziyaretlerini yasaklamış 221 TRUDİ CANAVAN değildi. Lonca'dan asla çıkmamalını da söylememişti. Kapıdaki muhafızlar onu durduramazdı. Şehre girip iste- diği yere gidebilirdi. Bu belki Akkarin'in pek hoşuna git- mezdi ama kendisine gizli geçitleri yasaklayıp, Regin'in çetesinin merhametine terk ettiğine göre, işbirlikçi dav- ranmasına da gerek yoktu. "Haklısın," dedi Sonea yavaşça. "Onları ziyaret ede-

Page 142: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ceğim. Hem de onları bugün ziyaret edeceğim." Tania gülümsedi. "Eminim seni gördükleri için çok sevineceklerdir." "Teşekkür ederim Tania," dedi Sonea ayağa kalkarak. Hizmetkar eğildi ve gülümsemeye devam ederek kütüp- hane kapısına ilerlemeye başladı. Kitaplarını kutusuna yerleştiren Sonea, içinde bir heyecanın gittikçe yükseldiğini hissedebiliyordu; fakat gideceği yeri düşününce tekrar ciddileşti. Şehirde ra- hatlıkla ilerleyebilirdi. Kimse sokaklardaki bir büyücüye çırak da olsa pek ilgi göstermezdi. Fakat varoşlara gir- diğinde cüppesi ilgi çekerdi, özellikle düşmanca bir ilgi. Daha önceki ziyaretlerinde böyle bir sorunu olmamıştı çünkü o zamanlar henüz bir çırak değildi. Kendini her hangi bir silaha veya saldırıya karşı büyüyle koruyabile- cek olsa da takip edilmek veya teyzesi ile eniştesine bu tarz bir ilgi çekmek istemiyordu. Fakat kanunlar cüppesini sürekli giymesi gerektiğini söylüyordu. Kanunları çiğnemekten pek endişe etmiyordu fakat varoşlarda kendisini gizleyecek olan giysiler bulsa bile nerede giyecekti ki? 222 Çırak - Meydan Okuma Kuzey Bölgesi'ndeki Pazar'dan bir ceket veya pelerin alabilirdi. Fakat bunun için paraya ihtiyacı vardı ve para- sını Yüce Lord'un Konutu'ndaki odasında tutuyordu. Kutusuna bakarak planını bir kez daha düşündü. Akka- rin'e karşı hissettiği korkusunun ailesini ziyaret etmesine engel olmasına izin verecek miydi? Hayır. Akkarin gün- düzleri nadiren konutunda olurdu. Büyük ihtimalle onun- la karşılaşmazdı. Kutusunu alıp Leydi Tya'ya eğilerek selam verdi ve kütüphaneden çıktı. Akademi'nin koridorlarında ilerler- ken gûlümsüyordu. Teyzesi ile eniştesine bir de hediye alabilirdi... ve Gollin'in hanına uğrayıp Harrin ve Donia'yı ziyaret edebilir, Cery'yi sorabilirdi. Yüce Lord'un Konutu'na girdiğinde kalp atışlarının hız- landığını duydu. Akkarin'in konutta olmadığını fark etti- ğinde rahatladı ve Takan da sadece kendisini saygıyla eğilip selamlayacak kadar ortada gözüktü. Kutusunu odasına bırakıp cüppesinin içine bir para kesesi sıkıştırdı. Konutun kapısı arkasından kapandığında sırtını dikleş- tirip kapılara doğru ilerlemeye başladı. Kapı muhafızları aralarından geçerken Sonea'ya me- rakla baktılar. Büyük ihtimalle onu daha önce görme-

Page 143: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

mişlerdi. Daha önce Lonca'yı sadece, yanında Rothen'le araba içinde terk etmişti. Ya da bir çırağın yürüyerek kapılardan çıkması alışıldık bir görüntü değildi. İç Çember'e girdiğinde kendini oraya ait değilmiş gibi hissetmeye başladı. Caddede dizili olan büyük evlere bak- tığında yıllar önce şehrin bu tarafına; Evler'in hizmetkar- 223 TRUDİ CANAVAN lanna, tamir edilmiş ayakkabı ve giysileri teslim etmeye geldiği zamanlan hatırladı. Bu ziyaretler sırasında İç Çem- ber'in iyi giyimli erkek ve kadınları kendisine şüphe ve hor görüyle bakmışlardı. Birçok kez giriş izni belgesini göster- mek zorunda kalmıştı. Şimdi bu insanlar ona gülümseyip kibar bir şekilde önünde eğiliyorlardı. Bu Sonea'ya çok garip ve gerçek dışı geliyordu. Bu his Kuzey Bölgesi kapılarından geçerken daha da güçlendi. Kapı muhafızları durup kendisini selamlamış, hatta Korin Evi'nin arabasını, kendisi bekle- meden geçsin diye durdurmuşlardı. Kuzey Bölgesi'ne girdiğinde kibar bir şekilde eğilerek verilen selamlar ve gülümsemeler yerlerini dikkatli bakışlara bıraktı. Birkaç yüz adım sonra Sonea, Pazar'ı ziyaret etme yönündeki fikrini değiştirdi. Bunun yerine "Kaliteli Giysiler ve Yenilikler" yazılı bir tabelanın asılı olduğu bir eve girdi. "Evet?" Kapıyı gri saçlı bir kadın açtı ve karşısında genç bir büyücü görünce şaşkınlıkla soluk soluğa konuşmaya başladı. "Leydim! Sizin için ne yapabilirim?" diye sordu aceleyle eğilerek. Sonea gülümsedi. "Bir pelerin almak istiyorum." "İçeri gelin! İçeri gelin!" Kadın kapıyı sonuna kadar açıp Sonea içeri girerken bir kez daha eğildi. Sonea'yı içerisinde askılara dizilmiş halde her tarafında giysiler bulunan bir odaya aldı. "Yeterince iyi bir şeylerim olduğundan çok emin deği- lim," dedi kadın özür dilercesine, askılardan birkaç pelerin 224 Çırak - Meydan Okuma çıkarırken. "Bunun kapüşonunun etrafında limek kürkü var ve bunun kenarları da boncuklarla süslü." Sonea dayanamayıp giysileri incelemeye başladı. "Bunun işçiliği çok güzel," dedi boncuklu pelerin için. "Fakat bu kürkün limek kürkü olduğundan şüpheliyim. Limeklerin çift kat kürkü olur."

Page 144: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Oh, af edersiniz!" dedi kadın pelerini kapıp geriye atar- ken. "Ama benim aradığım bu tarz bir şey değil," diye ekledi Sonea. "Eski ve kullanılmış bir pelerine ihtiyacım var... burada öyle düşük kalitede bir şey bulmayı beklediğimden değil tabi. Hizmetkarlarınızdan herhangi birinin artık atılacak halde olduğunu düşündüğü bir pelerini var mı?" Kadın, Sonea'ya şaşkınlıkla bakakaldı. "Bilmiyorum..." dedi şüpheyle. "Neden onlara sormuyorsunuz?" diye önerdi Sonea, "Ben de bu arada giysilerinizi incelerim." "Eğer istediğiniz buysa..." kadının bakışlarına merak yerleşmişti. Eğilip bir hizmetkara seslenerek evin içinde gözden kayboldu. Sonea askıların yanma gidip giysilere bakmaya başladı. Özlemle içini çekti. Sürekli cüppe giymesi yönünde bir ka- nun olduğundan artık bunları almaya parası olsa da giy- mesi mümkün değildi. Telaş içinde yakalaşan ayak seslerini duyunca kapıya doğru döndü ve terzi kadının odaya girdiğini gördü. Kadı- nın kollan giysilerle doluydu. 225 TRUDİ CANAVAN Arkasında bir hizmetkar vardı, solgun ve yorgun gö- züküyordu. Sonea'yı gördüğünde gözleri büyüdü. Sonea pelerinlere bakıp bir tanesinde karar kıldı. Uzun, bir kenannda tamir edilmiş yırtığı olan bir pelerindi. Ke- narlarda astarı da sökülmüştü. Sonea hizmetkara baktı. "Arkalarda bir bahçe var mı? Veya kümes alanı?" Kız başıyla onayladı. "Bu pelerini alıp kenarlarına biraz pislik sür lütfen... hatta üzerine de biraz toprak at." Aklı karışan kız pelerinle çıktı. Sonea terzinin eline bir altın sıkıştırdı ve hizmetkar döndüğünde onun da cebine gizlice bir gümüş attı. Yankesicilik becerilerimi, çalmak yerine para vermek için kullanacağımı kimin aklına gelirdi ki? diye düşündü dükkandan çıkarken. Kuzey Kapıları'na doğru ilerlerken pelerin cüppesini gizlediği için insanların bakışları ile bir daha karşılaşmadı. Varoşlara girerken muhafızlar, Sonea'ya öylesine bir baktılar. Belliydi ki varoşlara girenlerden çok oradan çıkanlarla ilgileniyorlardı. Hoş olmayan fakat rahatlatıcı bir şekilde tanıdık koku, dolambaçlı yollarda ilerlerken Sonea'yı sardı. Etrafına baktığında kendini biraz rahat-

Page 145: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

lamış hissetti. Burada, Regin ve Akkarin; uzak, önemsiz sorunlarmış gibi geliyorlardı. Sonra bir bolevinin kapısında kendisini süzen bir adam gördü ve tekrar gerildi. Burası hâlâ varoşlardı, her ne kadar kendisini büyüsü ile koruyabilecek olsa da buna gerek olmaması çok daha iyi olurdu. Tetikte olup gölgeler- 226 Çırak - Meydan Okuma den ilerleyerek hızla caddelerden ve ara sokaklardan geçti. Jonna ve Ranel artık varoşların kısmen iyi bir kesi- minde, sağlam, ahşap bir evde yaşıyorlardı. Bir dükkana girip battaniye, sebze dolu bir sepet ve taze ekmek aldı. Daha lüks bir şeyler alabilmeyi isterdi; fakat Jonna bu tür hediyeleri hep reddetmişti. "Evimde, Evler'e ait bir görün- tü istemiyorum. İnsanlar hakkımızda garip fikirlere kapı- labilir." demişti. Sonea ailesinin yaşadığı sokağa geldiğinde kenarda boş sandıkların üzerinde oturan bir 'çocuk çetesine' bir miktar çörek verdi. Çocuklar bağırışarak teşekkür ettiler. Sonea aylardır bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Dorrien'in ziyaretinden beri, diye düşündü birden. Ama Dorrien'i düşünmemem daha iyi olur. Teyzesinin ve eniştesinin evinin önüne gelince cid- dileşti. Lonca'ya katıldığından beri tedirgin ve çekingen davranıyorlardı. Bir yıl önce Kontrol'ünü kaybetmesine tanık olmuşlardı ve hâlâ kendisinden korkuyor olmaları hiç şaşırtıcı olmazdı. Ama biliyordu ki onları ziyaret etmeyi sürdürmezse bu korku ve çekingenliğin üstesinden asla gelemezdi. Hâlâ tek ailesi onlardı ve Sonea hayatın- dan çıkmalarına izin vermemeye kararlıydı. Kapıyı çaldı. Bir dakika sonra kapı açıldı ve Jonna şaş- kınlıkla bakakaldı. "Sonea!" Sonea gülümsedi. "Merhaba Jonna." Jonna kapıyı sonuna kadar açtı. "Farklı görünüyor- sun... ama bu pelerinle ne yap...ahh ne olduğunu an- 227 TRUDİ CANAVAN ladım. Bu yasak değil mi?" Sonea burnunu çekti. "Kimin umurunda? Mektubu- nuzu bugün aldım ve sizi ziyaret etmek istedim. Alın, bunu kutlamak için size hediye getirdim." Sepeti ve battaniyeleri verip küçük, basit döşeli salona

Page 146: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

girdi. Ranel odaya girdi ve mutlulukla gülmeye başladı. "Sonea! Benim küçük yeğenim nasıl?" "İyi.... Mutlu," diye yalan söyledi Sonea. Akkarin'i dü- şünme. Bugünü mahvetme. Ranel, Sonea'ya sarıldı. "Para için teşekkürler," diye mırıldandı. Sonea gülümsedi ve pelerinini çıkarmaya başladı, sonra bundan vazgeçti. Odanın bir yanındaki karyolayı görünce o tarafa ilerleyip uyuyan kuzenine baktı. "Oldukça büyümüş," dedi. "Bir sorunu var mı?" "Yok. Sadece biraz öksürüyor," dedi Jonna gülümseye- rek. Hafifçe karnına vurdu. "Bu sefer bir kızımız olmasını umuyoruz. Sohbet ettikçe Sonea, varlığından eskisine oranla çok daha az rahatsız olduklarını görünce rahatladı. Biraz ekmek yediler, uyanınca bebekle oynadılar ve yoldaki bebek için isimler düşündüler. Ranel, Sonea'ya eski dost- lar ve tanıdıklarla ilgili haberleri anlattı. Varoşlulan ilgi- lendiren olayları konuştular. "Şehirde değildik ama Arınma yapıldığından haberimiz oldu," dedi Ranel içini çekerek. Sonea'ya baktı. "Peki sen...?" diye sordu gönülsüzce. 228 Çırak - Meydan Okuma "Hayır." Sonea kaşlarını çattı. "Çıraklar katılmıyor. Ben.-- sanırım bu aptalca; ama geçen sene olanlardan sonra bu sene Arınma olmaz diye düşünmüştüm. Belki de mezun olduğumda..." Başını iki yana salladı. Ne yapaca- ğım ki? Onları Annma'dan vazgeçmeye mi ikna edeceğim? Sanki bir varoş kızını dinlerler? Sonea içini çekti. Bir zamanlar kendini ait hissettiği in- sanlara yardım edebilmekten hâlâ çok uzaktı. Lonca'yı Arınma'dan vazgeçirme fikri artık basit ve komik geliyor- du. Tıpkı varoşlulara Şifa sunmaları umudu gibi. "Burada başka neler var?" diye sordu Jonna, sepete bakarak. "Akşam yemeğine kalacak mısın Sonea?" Sonea panikle ayağa kalktı. "Akşam mı oldu?" Yüksek, dar pencerelerden birinden dışarı baktığında, dışarıdaki ışığın altın renginde ve azalmış olduğunu fark etti. "Hemen geri dönmem lazım." "Yolda giderken dikkatli ol," dedi Ranel. "Herkesin bah- settiği şu katille karşılaşmak istemezsin." "Sonea ile baş edemez o," dedi, Jonna gülerek. Sonea, teyzesinin güveni karşısında gülümsedi. "Katil mi?" Ranel'in kaşları kalktı. "Onu çoktan duymuş olduğunu

Page 147: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

sanıyordum. Bütün şehir bunla çalkalanıyor..." Yüzünü buruşturdu. "Katilin Hırsızlar'dan biri olmadığını söylü- yorlar... duyduğuma göre Hırsızlar da onu arıyormuş. Ama şimdiye kadar bulamamışlar." "Hırsızları uzun bir süre atlatabileceğini zannetmiyo- rum," dedi Sonea. 229 TRUDİ CANAVAN "Fakat aylardır devam ediyor," dedi Ranel. "Ve bazı va- roşlular geçen sene ve ondan önceki sene de benzer cina- yetler hatırladıklarını söylüyorlar." "Neye benzediğini bilen var mı?" "Hikayeler hep değişiyor. Ama çoğu büyük kırmızı mü- cevherli bir yüzük taktığını söylüyorlar." Ranel öne doğru eğildi. "Duyduğum en garip öykü bir müşterimizden geldi. Dediğine göre, kız kardeşinin kocasının Güney Kısım'da bir hanı varmış. Adam gece, odalardan birinden bir çığlık duyarak yukarı çıkmış. Kapıyı açtığında katil pencereden dışarıya atlamış. Fakat üçüncü kattan aşağı düşmek yeri- ne yukarıya doğru düşmüş, sanki uçuyormuş." Sonea omzunu silkti. Şüpheli mesleklere sahip birçok kişi varoşların çatılarını dolaşan ve Yüksek Yollar olarak adlandırılan yolları kullanırdı. Adamın bir düzeneği tutup kendini yukarıya, çatıya çekmiş olması gayet mümkündü. "Garip olan tek şey bu değildi," diye devam etti Ranel. "Hancıyı korkutan şey odadaki adamın ölmüş olması ve vücudunda sadece birkaç derin olmayan, küçük kesik- lerle kaplı olmasıymış." Sonea kaşlarını çattı. Ölü... ama birkaç kesik dışında hiçbir yarası yok. Sonra birden kanı buz kesti. Akkarin'in yeraltındaki odadaki görüntüsü birden zihninde çaktı. Takan bir dizi üzerine çöküp kolunu uzattı. Akkarin'in elinde parıldayan bir hançer vardı. Bıçağı hizmetkarının tenine sürttü ve elini yaranın üzerine koydu... "Sonea... Dinliyor musun?" Sonea gözlerini kırpıştırdı ve eniştesine baktı. "Evet... 230 Çırak - Meydan Okuma gev sadece bir şey hatırladım. Uzun zaman öncesinden. Bütün bu söylentiler..." Ürperdi. "Neyse, gitmem gerek." Ayağa kalktığında Jonna, Sonea'ya sıkıca sarıldı. "Kendini koruyabileceğini bilmek güzel Sonea. Senin için endişelenmeme gerek yok." "Hıh! En azından birazcık endişe edebilirsin."

Page 148: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Jonna gülmeye başladı. "Pekala... Eğer kendini daha iyi hissedeceksen." Sonea, Ranel'e de veda edip sokağa çıktı. Varoşlarda ilerlerken gerçek-okuma sırasında Lorlen'in söylemiş oldukları zihninde yankılanıyordu. "Bunun düşünmek bile hoşuma gitmese de onun için çekici bir kurban olma olasılığından korkuyorum. Gücünün yüksek olduğunu biliyor. Güçlü bir büyü kaynağı ola- bilirsin." Ama Akkarin onu öldüremezdi. Eğer ortadan kay- bolursa Rothen ve Lorlen, Lonca'ya suçunu anlatırlardı. Akkarin bu riske giremezdi. Ama Kuzey Bölgesi'ndeki şehir kapılarına doğru ilerler- ken endişelenmeden edemiyordu. Akkarin, varoşları av sahası mı yapmıştı? Teyzesiyle eniştesi tehlikede miydi? Onları da öldüremez, dedi kendine. O zaman Lonca'ya gerçeği ben anlatırım. Sonra birdenbire teyzesi ve eniştesini ziyaret etmesinin yapabileceği en büyük aptallık olduğunu anladı. Birden bire ortadan kaybolmuştu; nereye gittiğini bir tek Tania biliyordu. Lorlen ve Rothen ortadan kaybolduğunu du- 231 TRUDİ CANAVAN yarlarsa bunun Akkarin le ilgili olduğunu düşünebilirler- di. Veya Akkarin, Lonca'yı terk ettiği sonucuna varabilirdi ve diğerlerini susturmak için hazırlık yapabilirdi. Ürpererek; bunun, varoşlulann korktuğu katil olabi- lecek kişiyle aynı çatı altında yaşamak olduğu, anlamına gelse de Lonca'ya dönmedikçe kendini güvende hisse- demeyeceğini fark etti. 232 Bölüm 14 Yüce Lord'un Uyarısı Dannyl uyandığında ilk fark ettiği şey kuş sesleri ve rüzgardı. Gözlerini açıp etrafına bakındı, aklı karışmıştı. Her yönde taş duvarlar olmasına karşın üzerinde bir çatı yoktu. Bir araya toplanmış ot ve yapraklardan oluşan bir yatakta yatıyordu. Havada sabahın kokusu vardı. Armje... Armje yıkıntılarındaydı. Ardından büyük odayı ve kendisine saldıran kubbeli tavanı hatırladı. Demek sağ kaldım. Bakışlarını kendi üzerine çevirdi. Cüppesinin kenarları yanmıştı. Botlarının olması gereken yerde, ayak bilekle-

Page 149: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

rindeki derisi kırmızıydı ve sızlıyordu. Etrafa bakındığmda botlarının az ilerde durduğunu gördü. Botları yırtılmış ve kararmıştı. Kendisini mağaradan buraya Tayend getirmiş olmalıy- dı. Etrafta alimden hiçbir iz yoktu. Yerde renkli bir şey gö- rünce o tarafa döndü. Tayend'in mavi ceketi başka bir çim yığınının üstünde katlı olarak duruyordu. Kalkıp arkadaşını aramayı düşündü; fakat yatakta kalmaya karar verdi. Tayend fazla uzaklaşmış olamazdı ve 233 TRUDİ CANAVAN hareket etmeye açıkça çok gönülsüzdü. Dinlenmeye ihti- yacı vardı... vücudunun ihtiyacı olduğu için değil; fakat büyü gücünün kendini toplaması için. Gücünün kaynağına odaklandığında çekebileceği nere- deyse hiç büyüsü kalmamış olduğunu gördü. Normalde kısmen de olsa kendini toplayana kadar uyurdu. Belki de tehlike hissi; tükenmiş bir halde uyumaktan kendini alabi- lecek kadar güç toplar toplamaz, uyanmasına sebep olmuş- tu. Büyü gücünün olmamasının kendisini savunmasız ve tedirgin hissettirmesi gerektiğini bilmesine rağmen kendini özgür hissediyordu, sanki kendisini bağlayan bir şeylerden kurtulmuştu. Ayak sesleri duyunca bir dirseği üzerinde doğruldu. Tayend odaya girdi ve Dannyl'in uyanmış olduğunu gö- rünce gülümsedi. Alimin saçları biraz karışmıştı; fakat buna rağmen hiç de çimlerden oluşan bir yatakta yatmış gibi görünmüyordu. "Sonunda uyandın. Ben de az önce mataralarımızı dol- durdum. Susadm mı?" Susamış olduğunu fark eden Dannyl, başıyla onayladı. Matarasını alimden alıp içmeye başladı. Tayend, Dannyl'in yanına diz çöktü. "İyi misin?" "Evet. Ayak bileklerimin etrafı biraz pişmiş olsa da, başka bir problem yok gibi." "Ne oldu?" Dannyl başını iki yana salladı. "Ben de sana aynı soruyu sormak üzereydim." 234 Çırak - Meydan Okuma "Önce sen." "Pekala." Dannyl odayı ve kendisine nasıl saldırdığını anlattı. Dinlerken Tayend'in gözleri büyüdü. "Sen içeri girdikten sonra glifleri okumaya devam

Page 150: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

ettim," dedi alim. "Yazıtlar, kapının Nihai Cezalandırma Mağarası'na açıldığını söylüyordu. Biraz daha üzerinde çalışınca büyücüleri cezalandırmak için yapılmış bir yer olduğunu anladım. Sana seslenmeye çalışırken -seni uyarmak için- senin bana seslendiğini duydum ve ışıklan gördüm. Ama tünelin sonuna varamadan ışıklar söndü." Tayend ürperdi. "İlerlemeye devam ettim. Mağaraya vardığımda görünmez bir şeyi ittirmeye çalışıyordun. Sonra öne doğru düştün ve hareketsiz kaldın. O yıldırım benzeri şeylerin duvarlarda oluştuğunu görebiliyordum. Koşup kollannı tuttum ve seni platformdan geriye çektim. Yıldınm platforma çarptı ve sonra her yer karardı. Göre- miyordum ama seni önce tünele, ardından da dışarıya çekmeye devam ettim. Sonra da buraya taşıdım." Durak- ladı, ağzı yanm bir gülümseme ile kıvrılmıştı. "Bu arada oldukça ağırsın." "Öyle miyim?" "Eminim boyun yüzündendir." Dannyl gülümsedi ve sonra bir anda çok yoğun bir sevgi ve minnettarlık hissetmeye başladı. "Hayatımı kur- tardın Tayend. Teşekkür ederim." Alim gözlerini kırpıştırdı, sonra yarı bilinçli gülümsedi. "Sanırım yaptım. Görünüşe göre borcumu ödemiş oldum. Ee, sence Lonca'nm, bu Nihai Cezalandırma Mağarası'n- 235 TRUDİ CANAVAN dan haberi var mı?" "Evet... Hayır... Belki..." Dannyl başını iki yana salladı. Şu anda Lonca'yı veya mağarayı tartışmak istemiyordu. Hayattayım, diye düşündü. Etrafına baktı, ağaçlara, gök- yüzüne, sonra Tayend'e. O gerçekten de güzel bir adam, diye düşündü bir anda. Onu gördüğü ilk gün Capia Lima- nı'nda, görünüşünden nasıl etkilendiğini hatırladı. Dü- şüncelerinin arkasında bir şeyler hissetti. Sanki dilinin ucunda olan fakat bir türlü söyleyemediği bir kelime gibi. Ona yoğunlaştıkça güçlenmeye başladı ve tanıdık bir tedirginlik hissetmeye başladı. Tedirginliği bir kenara it- meye çalıştı. Bir anda büyü gücü yoksunluğunun oldukça farkına vardı. Kaşlarını çattı, farkında olmadan neden gücüne ulaşmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Sonra bir anda fark etti. Şifa güçlerini, bu tedirginliği, en azından o hissin getirdiği fiziksel tepkiyi ortadan kaldırmak için kulla- nacaktı. Farkında olmadan sürekli yaptığım gibi. "Sorun ne?" diye sordu Tayend.

Page 151: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Dannyl başını salladı. "Hiçbir şey." Ama bu bir yalandı. Bütün bu yıllar boyunca bunu yapmıştı; zihnini, kendisi- ne bu kadar bela ve keder getiren düşüncelerden uzaklaş- tırmış, Şifa güçlerini, vücudunun tepkilerini bastırmakta kullanmıştı. Hatıralar zihnine dolmaya başladı. Skandal ve dediko- duların merkezi haline gelmesinin anıları. Kendini o kadar kötü hissetmişti ki hiçbir şey hissetmemenin daha iyi ola- cağına karar vermişti. Belki de zaman içinde doğru ve uy- 236 Çırak - Meydan Okuma a\xn olan şeyleri arzulamaya başlayacağını düşünmüştü. Ama hiçbir şey değişmemişti. Şifa uygulayamayacak bir duruma geldiği ilk anda, hisleri yine karşısındaydı. Ba- şaramamıştı... "Dannyl?" Tayend'e baktığında kalbinin burkulduğunu hissetti. Nasıl dostuna bakıp onun gibi olmanın bir başarısızlık olduğunu düşünürdü? Düşünemezdi. Tayend'in söylediği bir şeyi hatırladı. "İçimde, benim için neyin doğru ve doğal olduğu ile ilgili bir... bir kesinlik var, tıpkı onun neyin doğal ve doğru olduğuna ilişkin kendi kesinliği olduğu gibi." Doğal ve doğru olan neydi? Kim buna gerçekten cevap verebilirdi ki? Dünya bir kişinin bütün cevaplara sahip olabileceği kadar basit değildi. Bununla, bu kadar süredir savaşıyordu. Savaşmayı keserse ne olurdu? Ne olduğunu kabul ederse... "Gözlerinde garip bir bakış var. Ne düşünüyorsun?" Dannyl, Tayend'i dikkatle süzdü. Alim en yakın dostuy- du. Rothen'den bile daha yakın olduğunu fark etti birden bire. Rothen'e asla gerçeği söyleyememişti. Tayend'e güve- nebileceğini biliyordu. Onu Elyne dedikodularından koru- yan alim olmamış mıydı? Birine söyleyebilmek ne büyük bir rahatlık olurdu, diye düşündü. Derin bir nefes aldı ve yavaşça verdi. "Korkarım sana karşı tam anlamıyla dürüst olmadım Tayend." 237 TRUDİ CANAVAN Alimin gözleri hafifçe büyüdü. Yere oturdu ve gülüm- sedi. "Öyle mi? Nasıl yani?" "Yıllar önce arkadaşlık yaptığım çırak. Tıpkı söyledik- leri gibi biriydi."

Page 152: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Tayend'in dudakları yarım bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Olmadığını da hiç söylememiştin ki." Dannyl bir an durakladı ve sonra devem etti. "Ben de öyleydim." "Biliyorum." Dannyl kaşlarını çattı. "Nasıl bilebilirsin? Ben bile... henüz şimdi hatırladım." "Hatırladın mı?" Tayend ciddileşti ve başını bir yana eğdi. "Böyle bir şeyi nasıl unutabilirsin ki?" "Ben..." Dannyl içini çekti, sonra Şifa ile ilgili konuyu açıkladı. "Birkaç yıl sonra sanırım bu bir alışkanlık haline geldi. Zihin çok güçlü bir şeydir, özellikle büyücülerin zihni. Zihnimizi derin yoğunlaşma seviyelerine ulaşmak için odaklama konusunda eğitiliriz. Bütün tehlikeli dü- şünceleri zihnimden uzaklaştirdim. Eğer fiziksel hislerimi büyü ile bastırmış olmasaydım işe yaramayabilirdi." Yüzünü buruşturdu. "Ama bu hiçbir şeyi değiştirmedi. Beni cazibe ile ilgili bütün hislerden yoksun bıraktı. Ne erkekleri ne de kadınları arzuladım." "Bu korkunç olmalı." "Evet ve hayır... Birkaç arkadaşım var. Sanırım yalnız biriydim. Ama bu donuk bir tür yalnızlıktı. Hayatının baş- ka insanlarınki ile karışmasına izin vermezsen pek acı 238 Çırak - Meydan Okuma -ekmiyorsun." Duraksadı. "Peki buna gerçekten yaşamak denebilir mi?" Tayend cevap vermedi. Alime bakan Dannyl, yüzün- deki ihtiyatı rahatlıkla fark edebiliyordu. "Biliyordun," dedi Dannyl yavaşça. "Ama herhangi bir şey söyleyemedin. Söyleseydin korku ve inkarla tepki verirdim." Tayend omzunu silkti. "Daha çok tahmin ediyordum diyelim. Haklı olsaydım bununla asla yüzleşmeme olasılı- ğın vardı. Şimdi harcamış olduğun çabayı biliyorum ve yüzleşmiş olman inanılmaz bir şey." Durakladı. "Alışkan- lıkları bırakmak zordur." "Ama yapacağım." Dannyl ne söylediğini fark ettiğinde sessizleşti. Bunu gerçekten yapabilir miyim? Ne olduğu- mu kabul edebilir miyim? Tayend'e baktığında, içinde bir sesin cevap verdiğini duydu; eveti * * * Yüce Lord'un Konutuna giden yol, küçük rengarenk çiçek ve yapraklarla kaplıydı. Rüzgar ağaçlan salladıkça,

Page 153: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

yerdekilere, ağaçlardan dökülen yeni çiçek ve yapraklar ekleniyordu. Sonea renklere hayran kalmıştı. Bir önceki günkü teyzesi ve eniştesine yaptığı ziyaretten beri kendini çok daha iyi hissediyordu. Regin'in dersteki bakışları bile bu halini bozamamıştı. Fakat kapıya ulaştığında tanıdık bir kasvet çöktü üze- rine. Kapı dokunuşuyla içeri doğru açıldı. Sonea konuk 239 TRUDİ CANAVAN odasındaki büyücüye eğilerek selam verdi. "İyi akşamlar Sonea," dedi Akkarin. Akkarin'in sesinde farklı bir ton mu vardı yoksa ona mı öyle geliyordu? "İyi akşamlar Yüce Lord." İlkgün akşam yemekleri, bir rutin halini almıştı. Ak- karin her zaman derslerini soruyor; Sonea da mümkün ol- duğunca kısa ve öz cevaplar veriyordu. Başka bir konu hakkında pek konuşmuyorlardı. Akkarin'in kendisini gizli tünellerde yakaladığı gecenin ertesi akşamında yedikleri yemekte, Sonea konunun açılmasını beklemişti; fakat Ak- karin olaydan hiç bahsetmemişti. Belli ki Sonea' mn daha fazla azarlanmasına gerek olmadığını düşünüyordu. Sonea yorgun bir şekilde merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. Takan her zamanki gibi onlan yemek odasında bekliyordu. Takan'm üzerine lezzetli, baharatlı bir koku sinmişti ve Sonea midesinin guruldadığını fark etti. Fakat Akkarin karşısına oturduğunda Ranel'in katil ile ilgili anlattıklarını hatırlayınca iştahı kapandı. Sonea bakışlarını masaya indirdi, sonra bir anlığına Akkarin'e baktı. Bir katilin karşısında mı oturuyordu? Ak- karin'in bakışları Sonea'nmkilerle buluşunca Sonea he- men gözlerini kaçırdı. Ranel, katilin, üzerinde kırmızı bir mücevher olan yü- zük taktığını söylemişti. Akkarin'in ellerine bakınca hiçbir takı olmadığını görünce neredeyse hayal kırıklığına uğra- dı. Düzenli olarak bir yüzük takıldığını gösteren bir iz bile yoktu. Parmaklan uzun ve zarifti, aynı zamanda kaslı... Takan bir yemek tepsisi ile içeri girip Sonea'nın dik- 240 Çırak - Meydan Okuma katini dağıttı. Sonea yemeğe başladığında Akkarin dikleşti ve Sonea, her zamanki soruların başlayacağını anladı. "Teyzen, enişten ve çocukları nasıllar? Dûn öğleden sonra onlarla iyi vakit geçirdin mi?"

Page 154: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Biliyor! Sonea ani bir nefes aldı ve boğazına bir şeyin takıldığını hissetti. Bir peçete alıp ağzını kapattı ve öksür- meye başladı. Nereye gittiğimi nasıl bilebiliyor? Beni takip mi etti? Yoksa varoşlarda kurban ararken mi gördü beni? "Gözlerimin önünde ölmeyeceksin değil mi?" diye sordu Akkarin tatsız bir şekilde. "Bu çok uygunsuz olur." Sonea peçeteyi çektiğinde Takan'm yanı başında oldu- ğunu ve kendisine bir bardak su uzatmış olduğunu gördü. Suyu minnetterlakla alıp, büyük bir yudum içti. Ne söylemeliyim? Jonna ve Ranel'in nerede yaşadığını biliyor. Ani bir korku hissetti fakat üzerinde durmadı. Eğer isteseydi kendisini takip etmeden de yerlerini kolay- lıkla bulabilirdi. Yerlerini kendi zihninden -veya Rothen'- inkinden de- okuyabilirdi. Akkarin bir cevap bekliyormuş gibi görünmüyordu, bir cevap beklemeden de konuşmasına devam etti. "Onlan ziyaret etmene karşı değilim," dedi. "Fakat Lonca toprak- larından çıkmayı planladığın zaman benden izin almanı isterim. Bir dahaki sefere Sonea," doğrudan Sonea'nm gözlerine baktı. Bakışları oldukça sertti. "Eminim benden izin almayı unutmazsın." Sonea başını eğip cevap verdi. "Evet, Yüce Lord." * * * 241 TRUDİ CANAVAN Lorlen tam Yüce Lord'un Konutu'na ulaştığında kapı açıldı. Sonea elinde kutusuyla çıkarken, Lorlen yana çe- kildi. Sonea şaşkınlıkla Lorlen'e baktı, sonra eğildi. "Yönetici." "Sonea," diye karşılık verdi Lorlen. Sonea, Lorlen'in eline baktı ve gözleri büyüdü. Bakış- ları Lorlen'inkilerle karşılaştı; yüzünde soru işaretleriyle dolu bir ifade vardı. Ardında hemen bakışlarını kaçırıp aceleyle Akademi'ye doğru ilerlemeye başladı. Elindeki yüzüğe bakan Lorlen'in midesine rahatsız edi- ci bir his oturdu. Anlaşılan Sonea, katil ve kırmızı yüzüğü duymuştu. Kendisi hakkında az önce ne düşünmüştü? Dö- nüp peşinden baktığında göğsünün sıkıştığını hissetti. Her geçen gün Sonea bir kabustan diğerine sürükleniyordu. Ak- karin'in gölgesinden, diğer çırakların işkencelerine... Bun- ları yaşamak zorunda olması çok zalimceydi. Ve aynı zamanda da gereksiz. Yumruklarını sıkıp ko- nuta girdi. Akkarin lüks koltuklardan birinde oturuyor, elinde bir kadeh şarap tutuyordu.

Page 155: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Çırakların neden ona, bunları yapmasına izin veriyor- sun?" diye sordu öfkesi ve cesareti kaybolmadan önce. Akkarin'in kaşları kalktı. "Sanırım Sonea'yı kastediyor- sun. Bu onun iyiliği için." "İyiliği mi?" diye çıkıştı Lorlen. "Evet. Kendini korumayı öğrenmesi lazım." "Diğer çıraklara karşı mı?" "Onları yenebilmeli. İyi koordine olmuş değiller." 242 Çırak - Meydan Okuma Lorlen başını iki yana sallayıp odayı adımlamaya haşladı. "Ama onları özellikle yenmiyor ve bazı büyücüler senin neden bu olanları durdurmadığını merak ediyor." Akkarin omzunu silkti. "Çırağımın nasıl eğitildiği beni ilgilendirir." "Eğitilmek! Bu eğitim değil!" "Lord Yikmo'nun analizlerini duydun. Fazla iyi biri. Gerçek bîr kapışma ona karşılık vermeyi öğretebilir. "Ama on-onbeş çırağa karşı tek bir çırak. Bu kadar ki- şinin karşısında durmasını nasıl bekliyorsun?" "On beş mi?" Akkarin gülümsedi. "Son gördüğümde yirmiydi." Lorlen odayı adımlamayı kesip Akkarin'e baktı. "Onu izliyor musun?" "Her fırsatım olduğunda..." Akkarin'in gülümsemesi yayıldı. "Ama bazen onları izlemek zor oluyor. Son karşı- laşmalarının nasıl sonuçlandığını görebilmek isterdim. On sekiz, belki de on dokuz çırak vardı ve yine de bir şekilde kurtulmayı başardı." "Kurtulabildi mi?" Lorlen'in bir anda başı döndü. Bir koltuğa gidip oturdu. "Ama bunun anlamı..." Akkarin kıkırdadı. "Senin yerinde olsam onunla Arena'- da kapışmadan önce iki kez düşünürdüm Lorlen. Tabi beceri ve güven eksikliği sayesinde senin kazanacağın garanti ama..." Lorlen cevap vermedi, aklı hâlâ Sonea gibi genç bir çırağın bu kadar güçlü olmasını kabul etmeye çalışıyordu. 243 TRUDİ CANAVAN Akkarin ona doğru eğildi, karanlık gözleri parlıyordu. "Ona her saldırdıklarında kendini biraz daha esneti- yor," dedi sessizce. "Ne Balkan'ın ne de Yikmo'nun ona öğretemeyeceği şekilde kendini savunmayı öğreniyor.

Page 156: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Regin ve yandaşlarını durdurmayacağım. Sahip olabile- ceği en iyi öğretmen onlar." "Ama... neden onun daha fazla güçlenmesini istiyorsun ki?" diye sordu Lorlen. "Senin karşına çıkmasından çekin- miyor musun? Mezun olduğunda ne yapacaksın?" Akkarin'in gülümsemesi kayboldu. "O Yüce Lord'un seçtiği çırak. Lonca onun sürekli gelişmesini bekliyor. Ama asla bana bir tehdit oluşturacak kadar güçlenemeye- cek." Bakışlarını odaya çevirdi, ifadesi sertleşmişti. "Me- zun olması konusuna gelirsek. Zamanı gelince ne yapa- cağımı düşünürüm." Akkarin'in gözlerindeki kararlı bakışları gören Lorlen ürperdi. Muhafız Evi'ne yaptığı ziyareti hatırladı. Öldü- rülmüş adam ve babasının görüntülerini unutmak çok zordu. Ölümü çok daha dehşet verici olmuş olsa da, genç adamın cesedi değildi Lorlen'in kanını donduran, babası- nmkiydi. Babanın bileklerinde derin olmayan kesikler var- dı ve adam çok az kan kaybetmesine rağmen ölmüştü. Lorlen, Barran'a, Akkarin'in talimatları uyarınca büyü- cüleri katilin peşine Sonea'nm peşine taktığı gibi taka- mayacağını söylemişti. Sonea'nm peşine düşmeleri; kızın Hırsızlar'dan yardım istemesine ve Hırsızlar'm da Sonea'yı aylarca Lonca'dan saklamasına yol açmıştı. Her ne kadar Hırsızlar'm da bu katili aradığı yolunda söylentiler olsa da 244 Çırak - Meydan Okuma tü onlardan yardım istediğinde anlaşma sağlamaları kansız değildi. Bu sebeple Lonca'nm, katile, kendini vice saklaması için bir sebep vermemesi daha iyi olurdu. Katili, Muhafızlar bulmalıydı, ardından Lorlen yakalanma- sl için büyüsel desteği ayarlayacaktı. Barran da bunun en akıllıca karar olduğuna katılmıştı. Fakat katil Akkarin'se bu asla gerçekleşemeyecekti. Lorlen siyah cüppeli adamı süzdü. Akkarin'e bu cinayet- lerle bir ilgisi olup olmadığını doğrudan sormak istiyor; fakat alacağı cevaptan korkuyordu. Kaldı ki bu cevap, hayır olsa bile buna inanabilecek miydi? "Ah, Lorlen," Akkarin'in sesi eğleniyor gibi çıkıyordu. "Gören de Sonea'nm, senin gözde çırağın olduğunu düşünür." Lorlen zihnini tekrar konuya odaklanmaya zorladı. "Eğer bir gardiyan sorumluluklarını ihmal ediyorsa bu du- rumu düzeltmek benim görevim." "Peki sana bu işe karışmamanı söylesem dinler misin?" Lorlen kaşlarını çattı. "Elbette," dedi gönülsüzce.

Page 157: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Sana güvenebilir miyim?" Akkarin içini çekti. "Hele Dannyl ile ilgili istediğimi yerine getirmemenden sonra." Lorlen şakmlıkla Akkarin'e baktı. "Dannyl mi?" "Araştırmalarına devam ediyor." Lorlen içinde bir umut ışığının yanmasına engel olama- dı; fakat bu his geldiği kadar çabuk yok oldu. Eğer Akka- rin bunu biliyorsa bu araştırmadan gelebilecek bütün iyi sonuçlar şimdiden yok olmuş demekti. "Ona araştırmayı 245 TRUDİ CANAVAN bırakmasını söylemiştim." "O zaman seni dinlememiş." Lorlen bir an duraksadı. "Ne yapacaksın?" Akkarin, kadehini yeniden doldurmak için içki masası- na yaklaştı. "Henüz karar vermedim. Gitmesinden kork- tuğum yere giderse ölecektir... üstelik benim elimle değil." Lorlen'in göğsü sıkıştı. "Onu uyarabilir misin?" Kadehini masaya bırakan Akkarin içini çekti. "Şimdi- den çok geç olabilir. Ne kadar riskli olacağını düşünmem lazım." "Riskli mi?" Lorlen kaşlarını çattı. "Ne riski?" Akkarin dönüp gülümsedi. "Bu gece sorularla dolusun. Son zamanlarda kaynak suyunda bir şeyler olduğundan şüpheleniyorum. Herkes çok cesur olmaya başladı." Dönüp kadehini doldurdu, ardından bir kadeh daha dol- durdu. "Şimdilik sana söyleyebileceğimin hepsi bu. Bildiklerimi sana söyleme özgürlüğüne sahip olsaydım emin ol söylerdim." Odayı geçip Lorlen'e bir kadeh uzattı. "Şimdilik bana güvenmek zorundasın." 246 Bölüm 15 Eğer O Kadar Basit Olsaydı Dem Ladeiri'nin evini gördükleri ilk dönemece geldik- lerinde Dannyl ve Tayend atlarını durdurdular ve binaya son bir kez bakmak için döndüler. Hizmetkarları önde ilerliyor, atlan dolambaçlı yolda ağır ağır ilerliyordu. "Bu eski yerde, bu kadar çok sorunun yanıtını bulaca- ğımızı kim tahmin edebilirdi?" dedi Tayend başını sallaya- rak. Dannyl başıyla onayladı. "Son birkaç gün oldukça il- ginçti." "İşte ben buna, bir olayı basitleştirmek derim." Tayend'in dudaklarının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve

Page 158: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Dannyl'e yan yan baktı. Alimin gülümseyen yüz ifadesine gülümseyerek karşı- lık veren Dannyl, Ladeiri evinin yukansmdaki dağlara baktı. Armje yıkıntıları, dağın arkasında, görüş alanları- nın dışında yatıyordu. Tayend ürperdi. "O mağaranın yukanlarda bir yerde ol- duğunu bilmek beni geriyor." "Akkarin'den beri herhangi bir büyücünün Armje'yi ziyaret ettiğinden şüpheliyim," dedi Dannyl. "Ve o kapı bü- 247 TRUDİ CANAVAN yü olmadan açılamaz... veya bütün kapı duvarı yıkılmadan Dem'i uyarabilirdim; fakat bunu Lonca'ya danışmadan yap- mak istemedim." Tayend başıyla onayladı. Atını ileriye doğru sürmeye başlayınca, Dannyl de alimi takip etti. "Sonuçta Charkan Kralı ile ilgili yeni bilgiler var elimizde. Birkaç haftamız daha olsaydı Sachaka'nm içlerine yolculuk yapabilirdik." "Hâlâ bunun pek akıllıca olduğunu sanmıyorum." "Akkarin de büyük ihtimalle oraya gitti. Biz neden git- meyelim?" "Gittiği yerin orası olduğundan çok emin değiliz." "Eğer Sachaka'ya gitseydik onun da gittiğine dair kanıt bulabilirdik. Eminim Sachakalılar bir Lonca büyücü- sünün oradan geçip geçmediğini hatırlarlar. Son on yıl içerisinde herhangi bir büyücü Sachaka'yı ziyaret etti mi?" Dannyl omzunu silkti. "Bilmiyorum." "Eğer gitmiş olsaydı, eminim kendisinden önce başka bir Lonca büyücüsünün de Sachaka'ya gitmiş olduğunu duyardı." "Büyük olasılıkla." Dannyl kendisini bir türlü rahat bırakmayan bir tedirginlik hissediyordu. Diğer büyücü- lerin yakınında olma düşüncesi, bir gün Lonca'ya dönmek zorunda olduğu gerçeğini hatırlatıyordu. Sanki meslek- taşları anlayabilecekmiş gibi geliyordu... Ama sadece ona bakarak anlamayacaklardı... anla- yamayacaklardı. Tayendle bu konuyu tartışırken dikkatli oldukları sürece ve herhangi birinin kendisine gerçek- 248 Çırak - Meydan Okuma kuma yapmasına izin vermediği sürece ya da zihinsel iletişim sırasında dikkatli olduğu sürece kim herhangi bir şeyi ispatlayabilirdi ki?

Page 159: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Tayend'e baktı. Rothen olsa, herhangi bir sırrı bulabile- cek -ya da saklayabilecek- kadar kurnaz olduğumu söy- lerdi, diye düşündü. — Dannyl. İrkilen Dannyl eğerde dikleşti. Ardından bu zihinsel çağrının ardındaki kişiyi fark edince şaşkınlıkla kalakaldı. — Dannyl. Bir anda paniğe kapıldığını hissetti. Akkarin neden kendisine ulaşmaya çalışıyordu? Yüce Lord ne istiyordu? Dannyl, Tayend'e baktı. Yoksa duymuş muydu... ama hayır, bu kesinlikle yeterince önemli olamazdı... — Dannyl. Cevap vermek zorundaydı. Yüce Lord'dan gelen bir çağ- rıyı görmezden gelemezdi. Dannyl zorlukla yutkundu, derin bir nefes alıp yavaşça verdi. Sonra gözlerini kapatıp bir isim gönderdi. — Akkarin. — Neredesin? — Elyne dağlarında. Yolun bir görüntüsünü gönderdi. Büyükelçi'ye iki yılda bir yaptığı Dem ziyaretlerini onun yerine yapabileceğimi söyledim, böylece ben de ülkeyi tanımış oluyorum. — Ve böylece Lorlen'in emirlerine rağmen araştırmana devam edebiliyorsun. 249 TRUDİ CANAVAN Bu bir soru değildi. Dannyl rahatladığını fark edince şaşırdı. Eğer Akkarin, Tayend hakkındaki dedikoduları duydu ise... hemen düşüncelerini bu konudan uzaklaş- tırdı. — Evet, diye onayladı, bilinçli olarak Beyaz Gözyaşı Lahitlerini ve Charkan Kralı'nm gizemini düşünerek. Kendi ilgimden dolayı devam ettim. Lorlen devam etmemem gerektiğini söylememişti. — Belli oluyor ki Büyükelçilik görevlerin çok zamanını almıyor. Dannyl irkildi. Akkarin'in gönderilerinin altında be- lirgin bir onaylamazlık hissi vardı. Sadece, Dannyl'in araş- tırması için fazla zaman harcamasından mı hoşnut değil- di, yoksa birinin onun bıraktığı araştırmaya devam etme- sinden mi rahatsız olmuştu? Yoksa birinin onun geçmi- şinin bir parçasını didikliyor olmasına mı kızmıştı?

Page 160: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Saklayacak bir şeyi mi var? — Neler bulduğunu yüz yüze görüşmek istiyorum. Bir an önce Lonca'ya dön ve notlarını da yanında getir. Şaşıran Dannyl sormadan önce bir an durakladı. — Peki ya Demleri ziyaret etme görevimin kalanı? — Daha sonra dönüp görevlerini bitirirsin. — Pekala... O zaman... — Döner dönmez yanıma gel. Son mesajdaki başından savma tonu Dannyl'e sohbe- tin bittiğini gösteriyordu. Gözlerini açtı ve küfretti. "Ne oldu?" diye sordu Tayend. 250 Çırak - Meydan Okuma "Ak..- Yüce Lord'du." Tayend'in gözleri büyüdü. "Ne dedi?" "Araştırmamızı öğrenmiş." Dannyl içini çekti. "Bu konuda pek mutlu olduğunu zannetmiyorum. Bana geri dönmemi emretti." "Dönmek mi... Lonca'ya mı?" "Evet. Notlarımızla beraber." Tayend, Dannyl'e dehşetle baktı, sonra yüz ifadesi sert- leşti. "Nasıl öğrenmiş?" "Bilmiyorum." Nasıl öğrenmiş? Akkarin'in isteksiz zihinleri bile okuyabilmesi ile ilgili hikayeleri hatırlayan Dannyl bir kez daha ürperdi. Tayend'i düşündüğüm bir an vardı... her hangi bir şey öğrendi mi acaba? "Ben de seninle geleceğim," dedi Tayend. "Hayır," dedi Dannyl aniden. "İnan bana buna ka- rışmak istemezsin." "Ama..." "Hayır, Tayend. Senin neler bildiğini öğrenmese daha iyi olur." Atının böğrünü topuklanyla dürterek tırısa kaldırdı. Bugünden, Akkannle karşılaşacağı güne dek, at sürme ve deniz yolculuğu ile geçecek uzun haftaları düşündü. O anı geciktirmek istemesi gerekirken bir yanı da o anın bir an önce gelmesini istiyordu, çünkü bir düşünce vardı ki canını her şeyden fazla sıkıyordu. Eğer Akkarin, Dannyl'in araştırmaya devam etme kara- nnı diğerlerine bir örnek teşkil edecek şekilde cezalan- 251 TRUDİ CANAVAN dırırsa Tayend'e ne olacaktı? Yüce Lord'un memnuniyet- sizliği alime kadar ulaşacak mıydı? Tayend, Büyük Kütüp-

Page 161: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

hane'ye olan erişimini kaybeder miydi? Dannyl, Tayend etkilenmediği sürece kendisinin nasıl bir durumda kalacağını umursamıyordu. Ne olursa olsun bütün suçu kendi üzerine almaya hazırdı. *** Bahçedeki bank sıcaktı. Kutusunu yanına koyan Sonea, gözlerini kapayıp yüzüne vuran güneş ışığının sıcaklığının tadını çıkarmaya başladı. Diğer çırakların gevezeliklerini ve büyücülerin daha sakin olan seslerinin yakından geldiğini duyabiliyordu. Gözlerini açıp birkaç Şifacı'nm önündeki yoldan geçişi- ni izledi. Aralarındaki birkaç genç, yeni mezun olmuş büyücüyü seçebiliyordu. Birden kahkahalarla gülmeye başladılar, sonra grubun önündeki iki kişi yana çekilince tanıdık bir yüz ortaya çıktı. Dorrien! Kalbi bir an atmayı unuttu sanki. Ayağa kalkıp aceleyle yan yollardan birine doğru ilerlemeye başladı, Dorrien'in kendisini görmemiş olmasını umuyordu. Çalılarla çevrili küçük bir alana geçti ve orada bir banka oturdu. Bir daha Lonca'yı ziyaret edene kadar aylar hatta bir yıldan fazla bir süre geçeceğini bilmesine rağmen, Dorrien'i düşüncelerinden çıkarmaya zorlamıştı kendini. Fakat henüz sadece birkaç ay geçmişken Dorrien yine buradaydı. Neden bu kadar erken dönmüştü? Rothen ona 252 Çırak - Meydan Okuma akkarin'den mi bahsetmişti? Mümkün değildi. Ama belki de zihinsel iletişimleri sırasında farkında olmadan bir şey- lerin yanlış olduğunu Dorrien'e belli etmişti. Kaşlarını çattı. Sebep ne olursa olsun Dorrien büyük ihtimalle kendisine ulaşmaya çalışacaktı. Ona kendisiyle arkadaşlıktan fazla bir şeyler paylaşmak istemediğini söy- lemeliydi. İşte bu, kendisini hazırlaması gereken bir ko- nuşma olacaktı. "Sonea." Sonea irkilip döndüğünde Dorrien'in küçük bahçenin girişinde olduğunu gördü. "Dorrien!" Panik duygusuyla mücadele etmeye başladı. Kendisini görüp takip etmiş olmalıydı. En azından sürpriz olmuş numarası yapmak zorunda değildi. "Bu kadar çabuk mu döndün?" Dorrien gülümseyip bahçeye girdi. "Sadece bir haftalı- ğına. Babam söylemedi mi?" "Hayır... ama bu aralar onunla pek görüşemiyoruz."

Page 162: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"O da öyle söyledi." Gülümsemesi kayboldu. Sonea'nm yanına oturup onu süzdü. "Bana geceleri de ders aldığını ve zamanının çoğunu ders çalışarak geçirdiğini söyledi." "Çünkü umutsuz bir Savaşçı'yım." "Ben öyle duymadım." Sonea kaşlarını çattı. "Sen ne duydun?" "Birçok çırakla aynı anda savaşıp kazandığını..." Sonea yüzünü buruşturdu. "Yoksa kazanma kısmını yanlış mı anlamışım?" 253 TRUDİ CANAVAN "Bu konuyu kaç kişi biliyor?" "Büyücülerin çoğu." Sonea başını ellerinin arasına gömdü ve inledi. Dorrıen gülüp hafifçe omzuna vurdu. "Liderleri Regin değil mi?" Tabi ki." "Neden yeni gardiyanın bu konuda bir şey yapmıyor?" Sonea omzunu silkti. "Bildiğini sanmıyorum. Bilmesini de istemiyorum." "Anlıyorum," Dorrien başıyla onayladı. "Sanırım her se- ferinde Akkarin tarafından kurtarılırsan, insanlar senin iyi bir seçim olmadığını söylemeye başlarlar. Bütün çırak- lar, senin yerinde onlar olsa; Evler'den bile olsalar tama- men aynı konumda olacaklarını fark etmeden seni kıska- nıyorlar. Akkarin'in seçeceği herhangi bir çırak hedef olur- du. Sürekli kendilerini kanıtlamaları beklenecek." Dorrien sessizleşti ve Sonea yüzündeki ifadeden dü- şünmekte olduğunu görebiliyordu. "Yani bu çırakları dur- durmak sana kalıyor." Sonea acı acı güldü. "Regin'i yemlemenin bu sefer pek bir değişiklik yaratacağını sanmıyorum." "Oh, ben öyle bir şey düşünmüyordum." "Ne düşünüyordun peki?" Dorrien gülümsedi. "En iyi olduğunu ispatlamaksın. Onu kendi oyununda yenebileceğini göstermelisin. Şimdi- ye kadar karşılık olarak ne yaptın?" "Hiç... Hiçbir şey yapamıyorum. Çok kalabalıklar." 254 Çırak - Meydan Okuma "Onu da sevmeyen çıraklar olmalı," diye belirtti. "Onları sana yardım etmeye ikna et." "Kimse benimle konuşmuyor bile." "Hâlâ mı? Şaşırdım. İçlerinde Yüce Lord'un gözdesiyle

Page 163: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

arkadaşlık etmenin avantajlarını görebilecekler de olmalı." "Benden istedikleri sadece buysa, onların arkadaşlığını istemiyorum." "Ama hangi sebeple çevrende olduklarını bildiğin süre- ce neden bu durumdan faydalanmayasm?" "Belki de Regin, bana yaklaşan son çırağın başına bir 'kaza' gelmesini sağladığı için." Dorrien kaşlarını çattı. "Ah, hatırladım. O zaman başka bir şey..." Tekrar sessizleşti. Sonea belirsiz bir hayal kırık- lığı hissiyle doldu. Dorrien'in, Regin'in pusularını durdur- manın etkin bir yolunu bulabileceğini umut ediyordu; fakat belki de sorun bu sefer, onun da boyunu aşıyordu. "Regin'in neye ihtiyacı olduğunu biliyorum sanırım," dedi aniden. "Herkesin önünde yenilmesi lazım." Sonea'nm kalbi göğsünde çıkacakmış gibi oldu. "Sen ne yapmayı..." "Ben değil... Sen!" "Ben mi?" "Ondan daha güçlüsün değil mi? Eğer söylentiler doğ- ruysa hem de çok daha güçlü." "Şey, evet," diye kabul etti Sonea. "Kendisine yardım et- mesi için bu kadar kişiyi toplamasının sebebi bu." "O zaman ona meydan oku. Resmi bir meydan okuma. 255 TRUDİ CANAVAN Arena'da." "Resmi bir meydan okuma mı?" Dorrien'e bakakaldı "Yani... herkesin önünde onunla savaşayım mı?" "Evet." "Ama..." Lord Skoran'm söylediği bir şeyi hatırladı. "Elli yıldan uzun bir süredir böyle bir karşılaşma olmadı... ve o da iki yetişkin büyücü arasındaydı, çıraklar değil." "Çırakların resmi şekilde meydan okumasını engelle- yen bir kural yok." Dorrien omzunu silkti. "Tabi ki bu riskli bir iş. Eğer kaybedersen durum daha da kötüye gi- der. Ama ondan bu kadar çok güçlüysen kaybetmezsin." "Beceri gücün üstesinden gelebilir" diye alıntı yaptı Sonea. "Doğru ama beceri yoksunu da değilsin." "Onu daha önce hiç yenemedim." Dorrien'in kaşları kalktı. "Ama söyledikleri kadar güç- lüysen, güçlerin ders sırasında smırlanıyordur, değil mi?" Sonea başıyla onayladı. "Resmi bir savaşta smırlanmayacaktır."

Page 164: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Sonea içinde küçük bir umut ve heyecan kıvılcımının yanmaya başladığını hissetti. "Öyle mi?" "Evet. Bu olayın özü tarafların birbirileri ile oldukları gibi karşılaşmalarıdır, sınırlama yok, destek yok. Bir soru- nu çözmek için komik bir yol. Hiçbir savaş bir erkeğin ya da kadının, haklı veya haksız olduğunu göstermez." "Ama konu bu değil," dedi Sonea yavaşça. "Bu Regin'i benimle uğraşmamaya ikna etmek için. Bir kez herkesin 256 Çırak - Meydan Okuma •nünde yenilirse bir daha riske girmeyecektir." "Fikri kaptın," Dorrien gülümsedi. "Meydan okumanı mümkün olduğunca çok kişinin önünde yap ki reddeder- se aile isminin onuruna leke sürmüş olsun. Onu herkesin önünde mümkün olduğunca rezil edecek bir şekilde yen. Eğer seninle uğraşmaya devam ederse ona bir kez daha meydan oku. Kendisini böyle bir konuma düşürmen için bir daha sana sebep vermeyecektir." "Başka kimse bu olaya karışamayacak," dedi Sonea. "Kimse zarar görmeyecek ve ben de sahte arkadaşlıklar kurmak zorunda kalmayacağım." "Oh evet, kalacaksın," dedi Dorrien ciddi bir şekilde. "Hâlâ destekçilere ihtiyacın var. Seni yenme yolunu bula- na kadar seninle tekrar tekrar dövüşürse, insanların ka- rarlılığına saygı duyacaklarını düşünebilir. Etrafına diğer çırakları topla Sonea." "Ama..." "Ama?" Sonea içini çekti. "Ben böyle biri değilim Dorrien. Aptal bir çetenin lideri olmak istemiyorum." "Olma o zaman." Dorrien gülümsedi. "Regin gibi olmak zorunda değilsin. Sadece iyi bir arkadaş ol, ki bu konuda bir zorluk çekeceğini sanmıyorum. Arkadaşlığının çok keyif verici olduğunu düşünüyorum." Sonea bakışlarını kaçırdı. Şimdi onu uzaklaştırmak için bir şey söylemeliyim, diye düşündü. Ama aklına bir şey gelmiyordu. Tekrar Dorrien'e baktığında yüzündeki hayal kırıklığına uğramış ifadeyi gördü ve konuşmayarak 257 TRUDİ CANAVAN yeterince çok şey söylemiş olduğunu anladı. Dorrien gülümsedi; fakat bu sefer gözlerinde pırıltı yoktu. "Başka neler yapıyorsun?" "Pek bir şey yapmıyorum. Rothen nasıl?"

Page 165: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

"Seni çok özlüyor. Seni kızı gibi görüyordu biliyor musun? Ben gittiğimde de onun için zor olmuştu; ama benim gideceğimi biliyordu ve buna hazırlanacak zamanı buldu. Ama senin ayrılığın tam bir şok oldu." Sonea başıyla onayladı. "İkimiz için de." Rothen sınıfa girdiğinde iki gönüllüyü sunum masa- sına doğru gönderdi. Çıraklar taşıdıkları malzemeleri masaya bıraktıklarında Rothen stok dolabının kilidini açıp bir sonraki ders için yeterli donanımın olup olmadığını kontrol etti. "Lord Rothen," dedi çıraklardan biri. Rothen dönünce çırağın bakışlarını kapıya doğru takip etti. Kapıda duranı görünce kalbi bir an göğsünde sıçradı. "Lord Rothen," dedi Lorlen. "Sizinle özel olarak konuş- mak istiyorum." Rothen başıyla onayladı. "Elbette Yönetici." Çıraklara baktı ve başıyla kapıyı işaret etti. Çıraklar aceleyle sınıftan çıkarken, sadece Lorlen'e eğilerek selam vermek için du- raksadılar. Kapı çırakların arkasından kapanırken Lorlen pence- reye doğru ilerledi; yüzünde gergin ve endişeli bir ifade 258 Çırak - Meydan Okuma rdı. Rothen, Lorlen'i izliyordu, biliyordu ki Akkarin'in birbirileri ile konuşmama emrine karşı çıktığına göre Yönetici'nin buraya gelme sebebi çok önemli olmalıydı. Yoksa Sonea'ya bir şey mi olmuştu? Rothen içinde bir dehşet hissinin yükselmeye başladığını hissetti. Lorlen bunun Akkarinle yüzleşmekte özgür olacağı anlamına gelen korkunç bir haber vermeye mi gelmişti? "Kısa bir süre önce bahçede oğlunu gördüm," diye baş- ladı Lorlen. "Ziyareti uzun mu sürecek?" Rothen rahatlayarak gözlerini kapadı. Lorlen'in ziyareti Dorrien ve Sonea ile ilgiliydi. "Bir hafta kadar," diye yanıt verdi. "Sonea'yla birlikteydi." Lorlen kaşlarını çattı. "Onlar... Dorrien'in son ziyaretinde yakmlaştılar mı?" Rothen keskin bir nefes aldı. Dorrien'in Sonea'ya olan ilgisinde meraktan fazla bir şeyler olduğunu tahmin etmiş ve ummuştu. Lorlen'in sorusu Yönetici'nin, ikilinin ara- sında bir şeyler olduğundan şüphelenmesine yetecek ka- dar yakın olduklarını gösteriyordu. Rothen bundan mem- nun olmalıydı; ama hissettiği tek şey korkuydu. Akkarin bunu öğrenirse nasıl bir tepki verirdi?

Page 166: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Rothen kelimelerini dikkatle seçti. "Dorrien, Sonea'nm Lonca'dan ayrılmakta özgür olmasına daha yıllar oldu- ğunu -ve bu zaman gelince Sonea'nm kendisine katılmak istemeyebileceğini- biliyor." Lorlen başıyla onayladı. "Cesaretinin biraz kırılması gerekebilir." 259 TRUDİ CANAVAN "Söz konusu olan Dorrien'se bu tarz girişimler geneld onu daha da kışkırtır." Lorlen'in, Rothen'e attığı bakışlar, espri kaldırmayaca- ğını açıkça belli ediyordu. "Sen babasısın," dedi sertçe "Onu nasıl ikna edebileceğini bilmen lazım." Rothen bakışlarını kaçırdı. "Bu olaya karışmasını ben de senin kadar istemiyorum." Lorlen içini çekip ellerine baktı. Bir yüzük takıyordu ve yüzükteki yakut ışıkta parlıyordu. "Üzgünüm Rothen. Endişelenecek zaten çok şeyimiz var. Elinden geleni yapa- cağına güveniyorum. Sence Sonea tehlikeyi görüp onu kendinden uzaklaştırır mı?" "Sanırım." Tabi ki uzaklaştırırdı. Rothen oğluna karşı ani bir sempati duymaya başladı. Zavallı Dorrien! Yine de Dorrien, Sonea'nm önündeki uzun çalışma yıllarını ve kendisinin uzun süren yokluklarını göz önüne alıp, ilgisi- ni azalabileceğini yarı yarıya bekliyordu zaten. Ama gerçek sebebi bilirse büyük ihtimalle aptalca bir şeyler yapmaya kalkardı. Bilmemesi daha iyi olurdu. Peki Sonea bu durumda ne hissederdi? Dorrien'i kendinden uzaklaştırmak onun için zor olur muydu? Rothen içini çekti. Ona sorabilmeyi ne kadar da isterdi. Lorlen kapıya doğru ilerledi. "Teşekkür ederim Rothen. Seni hazırlıklarını yapabilmen için yalnız bırakayım." Rothen başıyla onaylayıp Yönetici'nin çıkışını izledi. Lorlen'in boyun eğmiş halini anlayabiliyor fakat yine de kızıyordu. Bundan kurtulmanın bir yolunu bulman gere- kiyordu, diye düşündü adamın ardından. Sonra öfkesi 260 Çırak - Meydan Okuma umutsuzluğa dönüşmeye başladı. Eğer Lorlen bir yolunu bulamıyorsa kim bulabilirdi ki? * * * Hâlâ gece, diye düşündü Sonea, kafası karışık bir şe- kilde. Gece yarısını geceli fazla olmadı. Neden uyanığım? Beni bir şey mi uyandırdı...?

Page 167: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çenesine hafif bir soğukluk geldi. Bir esinti... Gözlerini tedirginlikle ve çok az açarak, kapının olması gereken yerdeki karanlık dikdörtgeni süzdü. Solgun bir siluetin karanlığın içinde sessizce hareket ettiğini gördü. Bu sanki... Bir el... Kalbinin bir sonraki atışında artık tamamen uyanmıştı. Elin üzerinde, havada solgun, oval bir şey, salınarak sü- zülüyordu. Onun dışında kara cüppeleri içinde tamamen görünmezdi. Bu o mu? Başka kim olabilir? Burada ne yapıyor? Ne- den burada? Kalbi o kadar hızlı ve gümbürtülü atıyordu ki onun duyabildiğinden emindi. Sonea nefesini yavaşlatıp düzene sokmaya ve hareketsiz yatmaya çalıştı; eğer uyanık ve var- lığının bilincinde olduğunu fark ederse, kendine yapabile- ceklerinden korktu. Varlık, acı verici bir süre boyunca orada durmaya devam etti. Sonra aniden ve bir an içinde yok oldu, üstelik kapı da kapalıydı. Sonea kapıya bakakaldı. Rüya mı görmüştü? Rüya olduğuna inanmak daha iyiydi. Diğer seçenek çok daha korkutucuydu. Evet, bu kesinlikle bir kabus ol- 261 TRUDİ CANAVAN malıydı... Tekrar uyandığında sabah olmuştu. Rüyaları kara fi- gürlerle doluydu ve dün geceki olayla beraber kötü bir şeylerin olacağı hissi vardı içinde. Kalkıp giyinirken hepsi- ni aklından uzaklaştırdı. 262 Bölüm 16 Meydan Okuma İlk bakışta her şey normal gözüküyordu; fakat Sonea yakından bakınca, bir tüpteki kimyasalın biraz bulanık ol- duğunu, diğerinin içeriğinin ise kuruyup geride kahve- rengi bir yığın bırakmış olduğunu gördü. Zamanlayıcıdaki karmaşık çubuk düzeneği ve ağırlıklar da darmadağındı. Arkasındaki kapıdan hafif ve tanıdık bir kıkırdama duydu. Ardından bastırılmaya çalışılan gülüşler geldi. Dikleşti ama arkasını dönmedi. Dorrienle yaptığı konuşmadan sonra güvenle doluydu ve Regin'i ilk gördüğünde meydan okumaya hazırdı; fakat gün ilerledikçe içinde şüpheler oluşmaya başlamıştı. Reginle gerçekten savaşmayı düşündüğü her an; fikir git-

Page 168: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tikçe daha az parlak ve daha aptalca gözükmeye başla- mıştı. Savaşçı Becerileri, Regin'in en iyi, kendisinin ise en kötü olduğu alandı. Eğer kaybederse kendisine işkence etmeyi asla bırakmazlardı. Bu riske girmeye değmezdi. Haftanın sonunda, meydan okumanın en kötü seçenek olduğuna karar vermişti. Yeterince uzun süre direnirse, Regin kendisi ile uğraşmaktan sıkılabilirdi. Alaylarına, yolunun kesilmesine hatta işkence görmeye dayanabilirdi. 263 TRUDİ CANAVAN Ama buna katlanamazdı. Projesinden kalan yığını gö- rünce içinde kızıl bir öfkenin uyanmaya başladığını fark etti. Regin her böyle bir şey yaptığında, öğretmenler başa- rısızlıktan dolayı kendine bir ceza vermese bile, öğrenme- sini engellemiş oluyordu. Ve öğrenmesi engellendiğinde bir gün Akkarin'le baş çıkabilmek için, Lonca'ya yardım etme şansı azalıyordu. Öfkesi artarken içinde bir şeylerin hareket ettiğini his- setti. Öyle ki, bir an için Regin'i yakıp kül etmekten başka bir şey istemez hale geldi. "Onu herkesin önünde mümkün olduğunca rezil edecek bir şekilde yen. Eğer seninle uğraşmaya devam ederse ona bir kez daha meydan oku. Kendisini böyle bir konuma düşürmen için bir daha sana sebep vermeyecektir." Resmi bir savaş... Riskliydi... Ama beklemek de bir tür kumardı. Asla sıkılmayıp, asla kendisini rahat bırakmaya- bilirdi. Ve Sonea beklemeyi pek sevmiyordu... "Meydan okumanı mümkün olduğunca çok kişinin önünde yap." Yavaşça arkasını döndüğünde Regin ve kimi çırakların kapıda durmuş kendisini izlediğini gördü. Kapıya ilerledi. Kapıdakileri bir kenara itip sınıftan çıktı. Dışarıdaki kori- dorda çıraklar ve öğretmenler vardı. Seslerin uğultusu çok yüksekti; fakat tok bir sesin onları bastıramayacağı kadar da değildi. Mor cüppeli bir büyücü belirdi, sınıfa doğru geliyordu. Lord Sarin, Simya'nm Başı... Mükemmel... "Sorun nedir Sonea?" diye alay etti Regin. "Deneyin işe yaramadı mı?" 264 Çırak - Meydan Okuma Sonea hızla Regin'e doğru döndü. "paren Evi, Winar ailesinden Regin. Sana, Arena'da resmi bir savaş için meydan okuyorum."

Page 169: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Regin ağzı yarı açık kalakaldı. Sessizlik bir duman gibi yayıldı. Sonea gözlerinin ke- narları ile başların ona doğru döndüğünü görebiliyordu. Lord Sarin bile durmuştu. Az önce, ileride çok pişman ola- cağı bir şey yaptığı hissini bir kenara itti. Artık çok geçti. Regin ağzını kapatmayı başardı. Yüz ifadesi düşünceli bir hal aldı. Sonea kendisinin savaşmaya değmeyeceğini öne sürüp reddedip reddetmeyeceğini merak etti. Ona dü- şünmesi için zaman verme. "Kabul ediyor musun?" diye devam etti. Regin bir an durakladı sonra genişçe gülümsedi. "Ka- bul ediyorum, adını söylemeye değmeyen aileden Sonea." Bir anda koridoru fısıltı ve mırıltılar sardı. Çevreye ba- karsa cesaretinin kırılacağını düşünen Sonea, gözlerini Regin'in üzerinde tuttu. Regin arkadaşlarına baktı ve gül- meye başladı. "Oh, bu o kadar..." "Zamanı seçebilirsin," dedi Sonea aniden. Regin'in gülümsemesi bir an dondu, sonra geri döndü. "Sanırım sana çalışman için biraz zaman vermeliyim," dedi umarsızca. "Serbestgün, yarından bir hafta sonra, gün batınımdan bir saat önce. Bu yeterince cömert bence." "Sonea," dedi yaşlı bir ses. Sonea döndüğünde Lord Elben'in kendisine doğru gel- diğini gördü. Elben toplanmış olan kalabalığa baktı ve 265 TRUDİ CANAVAN kaşlarını çattı. "Deneyin başarısız oldu. Dün gece ve bı sabah kontrol ettim ama herhangi bir neden bulamadım Tekrar yapman için sana bir gün daha veriyorum." Sonea eğildi. "Teşekkür ederim Lord Elben." Elben kapının önünde oyalanan çıraklara baktı. "Bu kadar gevezelik yeter. Bildiğim kadarıyla dersler sınıfların içinde yapılıyor." * * * "Bu sefer daha çok siyo içiyor sen, ha?" Dannyl, matarayı Jano'ya verdi ve başıyla onayladı. "Sanırım tadını sevmeye başlıyorum." Denizci biraz endişeli gözüktü. "İçki yüzünden büyüyü yanlış yapmayacak sen, di mi?" Dannyl içini çekip başını iki yana salladı. "Henüz o ka- dar sarhoş değilim; ama deniz sülükleri ile karşılaşmamızı da istemem." Jano, Dannyl'in omzuna vurdu. "Bu kadar güneyde eyoma yok, hatırladın mı?" "Unutabileceğimi sanmıyorum," diye mırıldandı Dan-

Page 170: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

nyl. Yorumu denizcilerin bağrışlan arasında kayboldu. Mürettebatın birisi içeri girmişti. Adam sırıttı ve hamağına doğru ilerledi. Bir çantadan küçük, kilden üflemeli bir çalgı çıkarıp masanın başına oturdu. Adam çalmaya başladığında, Dannyl son haftayı düşü- nüyordu. Tayend'le birlikte üç gün içerisinde Capia'ya dönmüştü. Hiç oyalanmamış ve sürekli at değiştirmişler- 266 Çırak - Meydan Okuma Dannyl şehre giderken Tayend ablasının evinde kal- stı. Lonca Evi'nde sadece küçük bir giysi sandığı hazır- ı yacak kadar kalmış ve geldiği geminin hemen o gece imardin'e doğru yola çıkacağını öğrenince de hiç durak- samadan gemiye binmişti. Bu geminin Finda olmasına çok sevinmişti. Jano onu eski bir dost gibi karşılamış ve eve dönüş yolculuğunda, bahar rüzgarlarını yakalayacakları için daha hızlı geçeceği konusunda güvence vermişti. Ama Jano, bahar rüzgarlarının daha sert bir yolculuğa sebep olacağından bahsetmemişti. Dannyl normalde bunu umursamazdı; fakat bu hoş olmayan durum, günün büyük çoğunluğunu kamarasında, kendisini Lonca'da bekleyen görüşmeyi düşünüp endişelenerek geçirmesine sebep olmuştu. Akkarin'in, kendisinin Tayend'e hissettiklerini fark et- tiği korkusu, yol boyunca giderek artmıştı. Lonca Evi'ne yaptığı kısa ziyarette Errend, Dannyl'e bazı mektuplar ver- mişti. İçlerinden birinin Rothen'den geldiğini görünce hemen açmış, mektubun bir uyarı taşıdığını görmüştü. ...bu söylentiler konusunda ben pek endişelenmezdim. Sonuçta bunlar seninle değil, yardımcınla ilgili. Fakat ileride sana sorun çıkarmaması açısından bu durumdan haberdar olmanın iyi olabileceğini düşündüm... Rothen belli ki Dannyl'in Tayend'den haberi olmadığını sanıyordu. Bu tam da Elyne Sarayı'nın inanmasını iste- dikleri şeydi; fakat artık "bilgilendirilmiş" olduğuna göre Elyneliler -ve tabi Kyralialılar da- Tayend'den uzak dur- 267 TRUDİ CANAVAN ması gerektiğini düşüneceklerdi. Tabi Rothen'in kendisine bu haberi verdiğini biliy0 larsa. Mektubu almamış gibi yapabilirdi... ama hayır, Lon ca'ya varır varmaz, Rothen mektubu alıp almadığını sora-

Page 171: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

cak ve gerekirse uyarısını tekrarlayacaktı. Peki ya Akkarin? Dannyl, Yüce Lord'un araştırmasını nasıl öğrendiğinden pek emin değildi. Ya bu kaynaklar aynı zamanda Tayend ile olan "arkadaşlığından" da bah- settilerse? Ya Akkarin'in şüpheleri zihinsel iletişim sırasında doğrulandılarsa? Dannyl içini çekti. Birkaç gün de olsa her şey mükem- meldi. Hayatında hiç ama hiç olmadığı kadar mutluydu. Sonra... bu... Matara tekrar kendisine geldiğinde yoğun likörden bir yudum daha aldı. Tayend beni tanıdığı için sorun yaşama- dığı sürece, diye düşündü, ben bir şekilde iyi olurum. * * * Gece odası oldukça kalabalıktı. Lorlen, Sonea'yı yaka- lamaya çalıştıkları dönemden beri burayı bu kadar kala- balık görmemişti. Haftalık sosyal toplantıya nadiren katı- lan büyücülerin çoğu buradaydı. Bunların en belirgini hemen yanı başında duruyordu. Akkarin, resmi olmasa da, onun olan koltuğa doğru iler- lerken kırmızı, yeşil ve mor cüppelerden oluşan deniz ikiye ayrılıp ona yol açtı. Akkarin oldukça eğleniyordu. Diğerleri için yüzündeki tarafsız ifade her zamanki ifadesiydi; fakat Lorlen aradaki 268 Çırak - Meydan Okuma görebiliyordu. Eğer Akkarin, gözdesinin başka bir far . meydan okuması hakkındaki tartışmalara katılmak Çirameseydi burada olmazdı. Disiplinlerin Başı olan üç h"vücü, Akkarin koltuğuna otururken yanındaki yerlerini ldılar ve etraflarına küçük bir kalabalık toplanmaya şladı. Lorlen aralarında Rothen'in oğlu Dorrien'in de ol- duğunu fark etti. "Görünüşe göre çırağın bizi eğlendirmek için bir yol daha bulmuş Akkarin," dedi Leydi Vinara. "Mezun olduk- tan sonra neler yapabileceğini merak etmeye başladım." Akkarin'in dudaklarının kenarları yukarıya doğru kıvrıldı. "Tıpkı benim gibi." "Bu meydan okuma senin mi yoksa onun fikri miydi?" diye sordu Balkan. "Benim fikrim değildi." Balkan'ın kaşları kalktı. "Peki senin onayını istedi mi?" "Hayır. Fakat sanırım her ne kadar bu yönde bir kural olması gerekse de bunu zorunlu kılan bir kural yok." "O zaman sorsaydı reddedecektin samnm." Akkarin'in gözleri kısıldı. "Pek emin değilim. Bu konu-

Page 172: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

da benim görüşümü sorsaydı, sanırım ona beklemesini önerirdim." "Belki de anlık bir karardı," dedi Vinara'nm koltuğu- nun arkasında duran Lord Peakin. "Hayır," diye yanıtladı Lord Sarrin. "Etrafta birçok tanığın olduğu bir zamanı tercih etti. Regin'in kabul et- mekten başka şansı yoktu." 269 TRUDİ CANAVAN Simyacılar Başı'nın bakışlarının bir yana kaydığln gören Lorlen başını o tarafa çevirdi. Lord Garrel, hafif çatık kaşlı bir yüz ifadesiyle, toplanmış büyücülerin ara- sında duruyordu. "O zaman Sonea planlı bir şekilde meydan okuduysa kazanacağından emin demektir," diye bir sonuca vardı Peakin. "Sizce haklı mı Lord Balkan?" Savaşçı omzunu silkti. "Sonea güçlü; ama yeterince be- ceriye sahip biri onu yenebilir." "Peki ya Regin?" "Ortalama bir İkinci Yıl öğrencisinden daha marifetli." "Kazanmasına yetecek kadar mı?" Balkan, Akkarin'e baktı. "Bu savaşın sonucunun ko- laylıkla tahmin edilemeyeceği kadar." "Sonea'nın kazanacağına inanıyor musun?" diye sordu Vinara, Akkarin'e. Yüce Lord cevaplamadan önce bir süre bekledi. "Evet." Vinara gülümsedi. "Tabi ki inanıyorsun. O senin çı- rağın ve sen de ona destek vermelisin." Akkarin başıyla onayladı. "Bu da doğru." "Belli ki bunu seni memnun etmek için yapıyor." Garrel'in sesini duyan Lorlen şaşkınlıkla o tarafa döndü. "Hiç sanmıyorum," diye yanıt verdi Akkarin. Bu itirafa şaşıran Lorlen, Akkarin'e baktı ve sonra dikkatle diğer büyücülerin yüzlerindeki ifadeleri inceledi. Hiç biri şaşırmış görünmüyordu. Sadece Rothen'in oğlu, Dorrien düşünceli gözüküyordu. Belki de Sonea'nın, yeni 270 Çırak - Meydan Okuma ardiVanınl sevmediğini fark etmişti. "O zaman niçin böyle bir şey yaptı?" diye sordu Peakin. "Eğer kazanırsa, Regin başka bir karşılaşma ve mağlu- biyet korkusuyla ona zorbalık yapmayı bırakacaktır," diye cevap verdi Vinara. Bir an sessizlik oldu, büyücüler birbirileri ile bakıştılar.

Page 173: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Akkarin ve Garrel'in önünde açıkça zorbalıktan bah- sederek; Vinara, iki gardiyan arasındaki potansiyel çatış- maya dikkat çekmişti. Normalde birbiri ile didişen çırak- ların gardiyanları yanında konudan bahsetmekten çekinilmese de, gardiyanlardan biri Yüce Lord olunca pek az kişi buna cesaret ederdi. Bu Garrel'i oldukça ilginç bir konuma getiriyordu. İki gardiyan da konuşmadılar. "Bu müsabakanın sonucuna bağlı," dedi Balkan sessiz- liği bozarak. "Eğer sadece kaba güç ile yenerse kimse ona saygı duymayacaktır." "Bu çok önemli değil," diye karşı çıktı Sarrin. "Ne şe- kilde kazanırsa kazansın, Regin bir daha onu rahatsız etmeyecektir. Sonea'nm, insanların savaş becerilerine saygı duyup duymamasını umursayacağım sanmıyorum." "Güçlü bir büyücüyü yenme yollan vardır," diye hatır- lattı Balkan. "Regin bunu biliyor. Bu tarz taktikler için benden yardım istedi bile." "Peki ya Sonea? O da senden yardım alabilecek mi?" diye sordu Vinara, Balkan'a. "Onun öğretmeni Lord Yikmo,"-diye yanıtladı Akkarin. 271 TRUDİ CANAVAN Balkan başıyla onayladı. "Yikmo'nun öğretim tekniği Sonea'mn mizacına daha uygun." "Kim hakemlik yapacak?" diye başka bir büyücü sordu. "Ben yapacağım," dedi Balkan. "Tabi herhangi biri kar- şı çıkmadığı sürece. Lord Garrel, Regin'i koruyacak. Siz, Sonea'yı koruyacak mısınız?" diye sordu Akkarin'e. "Evet." "İşte Sonea'mn öğretmeni," dedi Lord Sarrin, parma- ğıyla işaret ederek. Lorlen o yöne döndüğünde Lord Yikmo'nun odaya girmiş olduğunu gördü. Savaşçı durup etrafına bakındı, açıkça belli oluyordu ki kalabalık onu şaşırtmıştı. Akkarin'in etrafındaki büyücüleri görünce kaşları kalktı. Sarrin eliyle Yikmo'yu çağırdı. "İyi akşamlar Yüce Lord, Yönetici," dedi Yikmo koltuk- ların oraya vardığında. "Lord Yikmo," dedi Peakin. "Önümüzdeki geceler çok yoğun olacaksınız sanırım." Yikmo kaşlarını çattı. "Yoğun mu olacağım? Neden ki?" Peakin gülmeye başladı. "Demek o kadar iyi ha. Ekstra çalışmaya ihtiyaç duymuyor mu?" Genç büyücünün kaşları çatıldı, "Ekstra çalışma mı?" Vinara genç adama acıdı. "Sonea, Regin'e resmi bir

Page 174: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

savaş için meydan okudu." Yikmo, Vinara'ya bakakaldı, sonra kendisini izleyen yüzlere döndü. Kendi yüzü yavaşça beyazlıyordu. "Ne yaptı?" Çırak - Meydan Okuma * * * Sonea ellerini ovuşturarak odasını adımlıyordu. Ne yaptım ben? Öfkemin mantığımı gölgelemesine izin verdim. Savaşmak hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Tek yapacağım kendimi aptal durumuna düşürmek, hem de... "Sonea!" Sonea döndüğünde odasının kapısında dikilen adamı gördü ve şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Daha önce ken- disini Yüce Lord'un Konutunda kimse ziyaret etmemişti. "Lord Yikmo," dedi eğilerek. "Henüz hazır değilsin Sonea." Sonea irkildi, birden korkmaya başlamıştı. Eğer Yikmo kazanamayacağını düşünüyorsa... "Bana bu konuda yardımcı olabileceğiniz umuyordum lordum." Yikmo'nun yüzünden çeşitli ifadeler geçti. Yoğunlaş- ma... Düşüncelilik... İlgi... Kaşlarını çatıp ellerini saçların- da gezdirdi. "Bunu neden yaptığını anlıyorum Sonea. Ama sanırım Garrel'in işini iyi bilen bir savaşçı olduğunu ve Regin'in becerilerinin -sana öğrettiğim bunca şeye rağmen- senden daha iyi olduğunu hatırlatmama gerek yok. Hazırlanacak bir haftası var ve Balkan onu eğitmeyi kabul etti." Balkan! Her şey gittikçe daha kötü bir hal alıyor! Sonea başını eğip ellerine baktı. Titremediklerini görünce rahat- ladı; fakat midesi o kadar bulanıyordu ki kendisini hasta hissediyordu. 273 TRUDİ CANAVAN "Ama ben daha güçlüyüm ve meydan okumanın ku- ralları gücümü sınırlamamı gerektirmiyor," diye konuştu. "Savaşı kazanmak için gücüne bel bağlayamazsın Sonea," diye uyardı Yikmo. "Güçlü birini alt etmenin yolla- rı vardır ve eminim Balkan bunları Regin'e gösterecektir." "O zaman siz de benim öğrenmemi sağlasanız iyi olur," diye sertçe cevap verdi Sonea. Kendi sesindeki kararlılığa

Page 175: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

şaşıran Sonea, özür diler bir biçimde yüzünü buruşturdu. "Bana yardım edecek misiniz?" Yikmo gülümsedi. "Elbette. Yüce Lord'un gözde çırağını böyle bir durumda yüzüstü bırakamam." "Teşekkür ederim lordum." "Ama bunu sadece gardiyanına olan saygım yüzünden yaptığımı zannetme." Şaşıran Sonea, adama dikkatle baktı ve gözlerindeki o- naylamayı görünce şaşırdı. Tüm öğretmenleri içinde saygı- sını kazanacağını düşündüğü son öğretmen bir Savaşçı'- ydı. 'İnsanların seni eğitirken bizi izleyeceğinin farkmdasm değil mi?" dedi Yikmo. "Yaptığımız her şeyi Regin ve Lord Garrel'e rapor edecekler." "Ben bunu düşündüm." "Ve?" "Şey... Kubbe'ye ne dersiniz?" Yikmo'nun kaşları kalktı sonra geniş ve kurnaz bir şe- kilde gülümsedi. "Eminim bir şeyler ayarlayabiliriz." 274 Bölüm 17 Savaş Başlıyor Araba, Lonca Kapıları'ndan girerken Dannyl, Aka- demi'ye baktı. Lonca binalarının her zaman çok samimi bir görüntüsü olduğunu düşünmüştü; fakat artık bir açı- dan da yabancı ve ürkütücü geliyorlardı. Yüce Lord'un Konutu'na doğru baktı. Özellikle bu bina... Yanında duran çantaya baktı, sonra eline aldı. İçinde Tayend ile topladıkları notların bir kopyası duruyordu. Tekrar yazılmışlardı ki böylece Akkarin'in yolculuğunu tekrarlıyor gözükmezlerdi. Dudaklarını çiğnedi. Eğer Akkarin, yaptığımın onun geçmişini araştırmak olduğuna inanıyorsa, bunlar onu daha da çok kızdıracak. Ama ba- şım her koşulda belada zaten, riske girmeye değer. Araç durdu ve sürücü aşağı inerken biraz sallandı. Kapı açıldı. Dannyl aşağı inip sürücüye döndü. "Yolculuk sandığımı daireme gönder," diye talimat verdi. Adam eğilip, sandığın, dar bir çıkıntıya bağlanmış olduğu aracın arkasına geçti. Çantasını kolunun altına sıkıştıran Dannyl, Yüce Lord'un Konutu'na giden yolda ilerlemeye başladı. Yürü- 275 TRUDİ CANAVAN

Page 176: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

dükçe bahçelerin boş olduğunu fark etti ki güneşli bir Ser bestgün öğleden sonrası için, bu durum oldukça olağan dışıydı. Herkes neredeydi? Konut'un kapısına vardığında ağzı kuruydu ve kalbi deliler gibi atryordu. Derin bir nefes alıp kapman koluna uzandı. Kolu tutamadan kapı içeriye doğru açıldı. Bir hizmetkar öne doğru bir adım atıp eğildi. «Yüce Lord sizi kütüphanede bekliyor Büyükelçi Dannyl. Lütfen beni izleyin." İçeri giren Dannyl, lüks bir şekilde döşenmiş konuk odasını süzdü. Daha önce Yüce Lord'un Konutu'na hiç etmemişti. Hizmetkar bir kapıyı aÇ1p Dannyl'i spiral bir merdivene götürdü. Merdivenleri çıkmca kısa bir koridor- dan geçip sağ taraftaki bir çift açık kapıdan içeri girdiler. içerideki odanın duvarlarında kitaplar diziliydi. İçlerin- de ne gibi sırlar bulurum acaba, diye merak etti Dannyl. Acaba araştırmamla ilgili... Sonra odanın bir yanındaki masayı ve masanın arka- sında oturmuş, kendisini izıeyen siyah cüppeli büyücüyü gordu. Kalbi bir an durup, sonra delice atmaya başladı. "Evine hoş geldin Büyükelçi Dannyl." Kendine hakim oll diye düşündü Dannyl sert bir şekilde Başını kibar bir şekilde eğdi. «Teşekkür ederim Yüce Lord." Kapının arkasından kapandığını duyunca dönüp ba- kan Dannyl, hizmetkarın çakmış olduğunu gördü. Şimdi kapana kısıldım... Bu düşünceyi bir kenara itip ilerledi ve çantasını Akkarin'in masasına bıraktı 276 Çırak - Meydan Okuma "Notlarım," dedi. "İstemiş olduğunuz gibi." "Teşekkür ederim," diye yanıtladı Akkarin. Solgun bir el çantayı alırken diğeri bir koltuğu işaret etti. "Otur. Yolculuk yorucu geçmiş olmalı." Dannyl minnettar bir şekilde koltuğa gömüldü ve Akkarin'in notlarına göz gezdirmesini izledi. Başını didik- leyen ağrıyı dindirdi. Bir önceki gece çok fazla siyo içmişti, ertesi gün neyle karşılaşabileceği konusundaki hayal gücünü yatıştırmaya çalışıyordu. "Gördüğüm kadarıyla Görkemli Tapmak'ı ziyaret etmiş- sin." Dannyl yutkundu. "Evet." "Yüce Rahip parşömenleri okumana izin verdi mi?" "Bana kendisi okudu... tabi içeriklerini sır olarak sak- lamaya söz verdikten sonra."

Page 177: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Akkarin hafifçe gülümsedi. "Ve Beyaz Gözyaşı La- hitleri?" "Evet. Nefes kesici bir yer." "Orası da seni Armje'ye götürdü." "Doğrudan değil. Araştırmamın yolunda ilerleseydim Sachaka'ya gidebilirdim; fakat büyükelçilik görevlerim böyle bir yolculuğa izin vermezdi." Akkarin durgunlaştı. "Sınırı geçmek... tavsiye etmeye- ceğim bir hareket." Doğrudan Dannyl'in gözlerine baktı, bakışlarında açık bir onaylamazlık vardı. "Sachaka, Müt- tefik Ülkeler'in bir parçası değil ve Lonca'nm bir üyesi ola- rak Kral'dan emir gelmediği sürece de asla gitmemelisin." 277 TRUDİ CANAVAN Dannyl başını iki yana salladı. "Bunu düşünmemiştim- fakat burada araştırma yapmadan, bilmediğim bir ülkeye de körlemesine gitmezdim zaten." Akkarin düşünceli bir şekilde Dannyl'i süzdü, ardından notlara döndü. "O zaman Armje'yi neden ziyaret ettin?" "Dem Ladeiri kendisini ziyaret ettiğim sırada harabeleri ziyaret etmemi tavsiye etmişti." Akkarin kaşlarını çattı. "Etti, değil mi?" bir süre sessiz kalıp notları okudu. Birkaç dakika sonra şaşkınlık belirten bir ses çıkarıp başını kaldırıp Dannyl'e baktı. "Oradan kurtuldun mu?" Akkarin'in neden bahsettiğini tahmin eden Dannyl, başıyla onayladı. "Evet... Fakat beni tüketti." Akkarin okumaya devam ederken Dannyl, daha önce bu adamın hiç şaşkınlık gösterdiğini görüp görmediğini düşündü. Görmediğine kanaat getirip bütün o büyücüler içerisinde Yüce Lord'u kendisinin şaşırtmış olduğu için garip bir gurur hissetti. "Demek kalkanı geçebildin," dedi Akkarin. "İlginç... Belki de mağara gücünü kaybediyordur. O gücün eninde sonunda azalması lazım." "Bir soru sorabilir miyim?" diye bir teşebbüste bulundu Dannyl. Akkarin başını kaldırdı, bir kaşı kalkmıştı. "Tabii ki..." "Eğer daha önce bu Nihai Cezalandırma Mağarası ile karşılaştıysanız, neden buradaki herhangi birine bundan bahsetmediniz?" 278 Çırak - Meydan Okuma "Bahsettim." Akkarin'in dudaklarının kenarı hafifçe yu-

Page 178: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

karı doğru kıvrıldı. "Ama bir saldırı tetiklemeden araştır- mak mümkün olmadığı için -ve bazı politik sebepler yüzünden- varlığının sadece en yüksek büyücüler tarafın- dan bilinmesine karar verildi. Ki bu da sana varlığından kimseye bahsetmemeni emretmek zorunda olmam anla- mına geliyor." Dannyl başıyla onayladı. "Anlıyorum." "Uyarımın sana ulaşamamış olması gerçekten de çok talihsiz bir durum." Akkarin bir an durdu. Gözlerini kıstı. "Özellikle silinmiş olduğunu gösteren her hangi bir işaret var mıydı?" Şaşıran Dannyl duvarı ve Akkarin'in adından kalanları düşündü. "Bilemiyorum." "Birileri araştırmalı. O yer kolaylıkla büyücüler için bir ölüm tuzağı olabilir." "Eğer isterseniz oraya şahsen dönebilirim." Akkarin, Dannyl'i düşünceli bir biçimde süzdü, ardın- dan başıyla onayladı. "Evet... Başkalarının orayı öğrenme- mesi büyük ihtimalle en iyisi olacaktır. Yardımcın biliyor değil mi?" Dannyl bir an durakladı ve yine Akkarin'in kısa zihin- sel görüşmeleri sırasında ne kadar şeyi fark etmiş olabile- ceğini merak etti. "Evet... ama Tayend'in güvenilir bir kişi olduğuna inanıyorum." Akkarin'in bakışları hafifçe titredi ve bir şey söylemek için ağzını açtı; fakat kütüphane kapısı çalınca tekrar kapattı. Gözleri tetikte bir şekilde kapıya döndü. Kapılar 279 TRUDİ CANAVAN içeriye doğru açıldı. Hizmetkar içeri girip eğildi. "Lord Yikmo geldi, Yüce Lord." Akkarin başıyla onayladı. Kapılar tekrar kapandığında Dannyl'e dikkatle baktı. "Bir hafta içinde Elyne'e dönebi- lirsin." Çantayı kapattı. "Bunları okuyacağım ve belki tek- rar seninle sohbet etme ihtiyacı hissedebilirim. Ama şim- dilik," ayağa kalktı," Katılmam gereken resmi bir savaş var." Dannyl şaşkınlıkla gözlerini kırptı. "Resmi bir savaş mı?" Yüce Lord neredeyse gülümsüyor gözüktü. "Çırağım, belki de aptalca bir hareketle, başka bir çırağa bir savaş için meydan okudu." Sonea, Regin'e meydan mı okudu? Bunun sonucunun yol açabileceği olasılıkları düşününce Dannyl kıkırda-

Page 179: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

maya başladı. "İşte bunu kaçırmamam lazım..." Akkarin kütüphaneden çıktı; Dannyl şaşırmış ve rahat- lamış duygularla takip etti. Araştırmanın sebepleri ile ilgili kendisini zorlayacak sorular sorulmamıştı. Hatta nere- deyse Akkarin, Dannyl'in aldığı yoldan hoşnut görünüyor- du. Dannyl ve Tayend -ve Lorlen- Yüce Lord'un kınaması- nı almamışlardı. Ve Rothen'in de adı geçmemişti. Dannyl umuyordu ki Akkarin, Rothen'in antik büyü üzerine bu yeni ortaya çıkmış "ilgisinden" haberdar değildi. Ayrıca Tayend'den de hiç bahsedilmemişti. Şimdi geriye kalan tek şey Rothen'le yüzleşmekti. Dannyl'in akıl hocası onu gördüğüne şaşıracaktı. Herhan- gi bir mektup kendisinden hızlı buraya ulaşamayacağı 280 Çırak - Meydan Okuma için Rothen'e gelişinden bahsetmemişti. Ayrıca Rothen ile zihinsel iletişim riskine giremezdi; çünkü Rothen her za- man, Dannyl'in düşüncelerinden Dannyl'in istediğinden fazlasını öğreniyordu. Rothen'in, eski çırağının, Fergun'un onu suçladığı konuda haklı olduğunu öğrenirse nasıl tep- ki vereceğini bilemiyordu. Lonca'daki tek yakın dostunu kaybetmek istemiyordu. Tayend hakkındaki söylentileri inkar etmemeye karar vermişti. Bu yalanı anlamak Rothen için çok kolay olurdu. Sadece Rothen'e, bu ilişki ile onurunu riske atmadığı ko- nusunda güvence vermeliydi. Elyneliler müsamahalı bir toplumdu ve kendisinden de böyle olması bekleniyordu. Birkaç hafta sonra Yüce Lord'un, büyükelçilik görevleri arasında Armje kalıntılarını incelemesi için verdiği izinle beraber Elyne'de olacaktı. Ayrıca yine Tayend'le beraber o- lacaktı. Durumu öncekinden de iyiydi. * X- * Sonea cüppesinin kemerine bir düğüm daha attı ve dü- zeltti. Bugün çok ince ve kötü gözüküyordu. Cüppe değil de zırh giymeliymişim gibi hissediyorum. Gözlerini kapayıp hazırlanırken yanında gereksiz yere telaş yapan birinin olmasını diledi. Doğal olarak üzerinde- ki cüppeyi değiştirirken Yikmo yanında olamazdı. Akkarin de olamazdı ki buna minnettardı. Özlediği kişi Tania'ydı. Rothen'in hizmetkarı, kendisine müsabakayı kazanacağı- na dair söz verdirir ve aynı anda kaybetmesinin, onu se- 281 TRUDİ CANAVAN

Page 180: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

venler için hiç de önemli olmadığı konusunda güvence verirdi. Derin bir nefes aldı ve kemerini fazla sıktığına karar verip biraz gevşetti. Bugün biraz daha fazla hareket özgür- lüğüne ihtiyaç duyabilirdi. Viola'nm daha önce getirmiş olduğu bir tepsi dolusu tatlı ve çöreğe baktı. Midesinin hiçbir şeyi kabul etmeyeceğini bildiğinden, odayı adımla- maya başladı. Bir avantajı vardı... ya da iki. Yikmo'nun "casusları" Regin'in Arena'da bütün hafta boyunca yaptığı her şeyi Yikmo'ya rapor ederken kendi yaptıkları, Kubbe'nin klos- trofobik ortamında saklı kalmıştı. Yikmo zayıf bir büyü- cünün daha güçlü bir büyücüye karşı uygulayabileceği bütün stratejileri göstermişti. Garrel ve Balkan'ın Regin'e öğrettiği bütün yöntemlerle ilgili alıştırma yapmışlar, hat- ta birkaç tane de fazladan taktik bile çalışmışlardı. Gardiyanından ise pek bir yardım görmemişti. Fakat nüfuzu her yerde geçerliydi. Çırakların resmi savaş yap- malarına karşı çıkanlar bir anda susmuştu. Balkan, belli ki Sonea'nın Kubbe'yi kullanmasından memnun değildi ama yasaklayamamıştı. Ve Sonea, Kubbe'ye ilk girdiğinde Yikmo kendisine, Yüce Lord'un küresel yapıyı, Sonea yan- lışlıkla zarar vermesin diye, kuvvetlendirdiğini söylemişti. Bir önceki geceye kadar Akkarin'in kullandığı büyünün kara büyü kaynaklı olabileceğini fark etmemişti. Bütün gece uyanık yatmış; vicdanı, başka bir çırak ile arasında- ki aptal didişmede; kendisine yardım eden büyünün, biri- nin ölümü ile elde edilmiş olabileceği olasılığı yüzünden 282 Çırak - Meydan Okuma sürekli sızlamıştı. Fakat Akkarin'in yardımını reddedemezdi. Bu şüphe- leri üzerine çekerdi. Gururu yüzünden Akkarin'den yar- dım istemiyormuş gibi yapsa da Akkarin kendisini, onun koruyucusu olarak ilan etmişti bile. Eğer kendi büyüsü yenilirse Akkarin'in oluşturduğu iç kalkan tarafından korunacaktı. Bu düşünce kendisini biraz tedirgin hisset- mesine yol açıyordu. Rothen ve Lorlen olmasaydı, Akkarin'in bu savaşı kendisinden kurtulmak için bahane olarak kullanmasından endişe ederdi. Kapının çalmasıyla hızla o yöne döndü, kalbi delice çarpıyordu. Zamanı gelmiş olmalı, diye düşündü. Dehşet hissinin kendisini tırmaladığını hissetti. Kapıya yakla- şırken derin bir nefes aldı ve yavaşça verdi. Kapıyı açıp Akkarin'i gördüğünde kalp atışlarının bir kez daha hız-

Page 181: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

landığını hissetti; fakat korkusu yerini, Akkarin'in ar- kasında birinin daha olduğunu ve bu kişinin Dannyl oldu- ğunu fark ettiğinde şaşkınlığa bıraktı. "Yüce Lord," dedi eğilerek. "Büyükelçi Dannyl." "Lord Yikmo geldi," dedi Akkarin, Sonea'ya. Bir kez daha derin bir nefes alan Sonea aceleyle merdi- venlere doğru ilerledi. Lord Yikmo'yu, Akkarin'in konuk odasında ileri geri yürürken buldu. Yikmo, Sonea odaya girdiğinde hızla ona döndü. "Sonea! Hazırlanmışsın. Güzel... Nasıl hissediyorsun?" "İyi." Sonea gülümsedi, merdivenlerden inmekte olan büyücülerin farkındaydı. "Bütün öğrettiklerinizden sonra nasıl iyi hissetmem ki?" 283 TRUDİ CANAVAN Yikmo çarpık bir şekilde gülümsedi. "Bana olan güve- nin..." durdu, Akkarin ve Dannyl odaya girerken ciddileş- ti. "Günaydın Yüce Lord, Büyükelçi Dannyl." "Çırağım için gelmiş olduğunu tahmin etmiştim," dedi Akkarin. "Ben de onu yanma gönderdim." "Evet, gelme sebebim buydu," diye yanıtladı Yikmo. Sonea'ya baktı. "En iyisi Regin'i bekletmeyelim." Ana kapı açıldı ve Akkarin o yönü işaret etti. Büyücü- nün gözlerinin kendi üzerinde olduğunu hisseden Sonea odayı geçip güneş ışığına çıktı. Akademi'ye giden yolda ilerlerken Yikmo sağındaydı, Akkarin ise solunda. Arkasından gelen ayak sesleri Dan- nyl' in de onları takip ettiğini gösteriyordu. Dannyl'in Ak- karin ile ne işi olduğunu merak etmesine rağmen arkası- na bakma dürtüsüne karşı koydu. Önemli bir şey olmalıy- dı, yoksa Elyne'den dönmezdi. Akademi'ye doğru ilerlerken refakatçileri hiç konuşma- mışlardı. Sonea bir kez Yikmo'ya bakmış ama Savaşçı kendisine gülümsemekle yetinmişti. Akkarin'e bir kez bile dönüp bakmamıştı ama varlığının farkındaydı. Şimdiye kadar kendini hiç Yüce Lord'un gözdesi olarak hissetme- mişti. Artık Lonca'nm beklentilerinin tamamen farkınday- dı. Eğer bugün kaybederse... Başka bir şey düşün, dedi kendine. Akademi'ye yakla- şırken, zihnini Yikmo'nun öğrettiklerini hatırlamaya yoğunlaştırdı. "Regin senin gücünü boşa harcamanı sağlamaya çalışa- cak. Bunu yapmasının en iyi yolu seni aldatmaya çalış- 284

Page 182: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma ması olur." Aldatma, kesinlikle Regin'in dövüşme stilinin bir parça- sıydı. İlk yıl, Savaşçı Becerileri sınavlarında sahte saldırı- larla birçok kez onu şaşırtmıştı. "Öğrendiğin şeylerin çoğu gereksiz olacak. Arena'da yansıtmayı kullanmana gerek yok, hareket ettirebileceğin bir şey yok nasıl olsa. Felçuuruşu serbesttir; fakat kötü ni- yetli bir hareket olarak görülür. Zihinvuruşu yasaktır hi zaten dikkat dağıtma dışında bir işe de yaramaz." Regin kendisine karşı asla zihinvuruşu kullanmamıştı. Henüz bu saldırıyı öğrenmemişlerdi çünkü. "Hareketsiz dur! Yoksa amacını belli edersin. İyi bir Savaşçı, bir savaş sırasında hareket etmez, yüz kasları bile sabit durur." Yikmo, "Savaşçı'dan" hep bir erkekmiş gibi söz ediyor- du. Sonea ilk başta bunu komik bulmuş; fakat zamanla kendisini rahatsız etmeye başladığını fark etmişti. Bu ra- hatsızlığını dile getirdiğinde ise Yikmo gülmeye başlamıştı. "Leydi Vinara kesinlikle haklı olduğunu söylerdi," demişti Yikmo. "Ama Balkan ise 'Erkeklerden daha fazla kadın Savaşçı olduğu gün ben de bunu düzeltirim.' diyecektir." Sonea bu anıya gülümsedi. Akademi'yi geçip Arena'nm dışındaki büyücü kalabalığını gördüğünde, hâlâ gülümsü- yordu. "Herkes burada mı?" dedi şaşkınlıkla. "Büyük ihtimalle," dedi Yikmo hafifçe. "Regin seninle karşılaşmak için Serbestgün'ü seçti. Yenilgisini görecek çok kişi olacak." 285 TRUDİ CANAVAN Sonea yüzündeki kanın çekildiğini hissetti. Çıraklar ve büyücüler ona bakıyorlardı. Büyücü olmayanlar da -eşler, çocuklar ve hizmetkarlar- bu gösteriyi izlemeye gelmişler- di. Yüzlerce kişi vardı. Etrafı, öğretmeni ve gardiyanı ile sarılmış halde kalabalığın içine girdiğinde, bütün başlar kendisine dönmeye başladı. Yüksek Büyücüler bir sıra halinde duruyorlardı. Yikmo, Sonea'yı o tarafa doğru gö- türdü ve önlerine geldiklerinde, Sonea eğilerek selam ver- di. Resmi selamlaşmalar yapıldı; fakat Sonea'nm dikkati o kadar dağılmıştı ki kendi adı söylenene kadar pek bir şeyin farkına varamadı. "Sonea! Rakibin seni bekliyor," dedi Lord Balkan eliyle işaret ederek. Balkan'ın işaret ettiği yöne baktığında; Regin ve Lord

Page 183: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Garrel'in, kemer şeklinde budanmış bir çalının yanında beklediklerini gördü. Kemerin altındaki yol doğrudan Arena'ya açılıyordu. "İyi şanslar Sonea," dedi Lorlen gülümseyerek. "Teşekkür ederim Yönetici." Sonea'nm sesi zayıf çıkın- ca, kendisine bunun için sinirlendi. Meydan okuyan oydu. Bu savaşa, hevesli bir kendine güvenle ilerliyor olmalıydı. Arena'ya doğru ilerlemeye başladığında Yikmo, bir elini omzuna koydu. "Yeterki düşünmeden saldırma, üstesin- den gelirsin," diye mırıldandı. Bir adım geriye çekildi ve ilerlemesini işaret etti. Sonea, yanında sadece Akkarin olduğu halde kemere doğru ilerledi. Bakışları Regin'inkilerle buluştuğunda oğ- lanın yüzünde küçümser bir ifade belirdi ve Sonea'ya, 286 Çırak - Meydan Okutna Kabul Seremonisi'nden önce ilk kez Regin'i gördüğü anı hatırlattı. Sonea, Regin'e meydan okuyan bir bakışla karşılık verdi. Lord Garrel'in bakışlarını hissedince ona döndü. Büyü- cünün bakışlarında açık bir öfke vardı. Kendisinden hoş- lanmadığını rahatlıkla görebiliyordu. Şaşıran Sonea, büyücünün neden bu kadar kızgın olduğunu anlamaya çalıştı. Çırağını bu kavgaya hazırlarken harcadığı fazladan zaman mı canını sıkmıştı? Yoksa yeğenine meydan okuma cüretini gösterdiği için mi? Yoksa bu kavganın kendisini, Yüce Lord'un karşısında bir konuma yerleştirdiği için mi? Umurumda mı? Hayır! Eğer biraz ileri görüşlü olsaydı, Regin'in kendisiyle Yüce Lord'un gözdesi olduktan sonra uğraşmasını engellerdi. Bu meydan okumanın Regin'in hayatını zorlaştırdığı düşüncesi, yüzüne tekrar bir gülümsemenin yayılmasını sağladı. Dönüp, kemerin altın- dan geçip Arena'ya doğru ilerlemeye başladı. Akkarin ile beraber Arena'mn girişine indiler. Arena'ya girip kumlu zeminin ortasına ilerleyip durdu. Garrel, Regin ve Balkan hemen Sonea'nm ardından Arena'ya girdiler. Sütunların oluşturduğu çemberin dışında büyü- cüler ve çıraklardan oluşan kalabalık, yapının etrafına yayılıyordu. Bazıları sıralı merdivenlere oturuyordu. Sonea, Regin'e baktı. Regin kalabalığa bakıyordu, ifa- desi alışılmadık derecede ciddiydi. Sonea gözlerini izleyici- lerin üzerinde dolaştırdı, sonra Rothen'i, yanında Dorrienle ayaktaki kalabalığın arasında görünce durdu. Dorrien genişçe gülümsedi ve Rothen de yüzüne ince bir 287

Page 184: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

TRUDİ CANAVAN gülümseme yerleştirmeyi başardı. Balkan, Sonea ile Regin'in arasına girdi, kollarını kal- dırdı ve izleyicilerin uğultusunun dinmesini bekledi. "İki büyücünün aralarındaki bir uyuşmazlığı çözmek veya becerilerini ispatlamak için, Arena'da resmi bir savaşın gerekli olduğuna en son karar vermelerinin üzerinden uzun yıllar geçti," diye başladı Balkan. "Bugün burada, elli iki yıldır ilk kez böyle bir olaya tanık olacağız. Sağımda meydan okuyan, Yüce Lord'un gözdesi Sonea var. Solumda ise rakibi, Paren Evi Winar ailesinden, Lord Garrel'in gözdesi Regin durmakta." "Tarafların gardiyanları, kendilerini koruyucular olarak belirlediler. Çırakların üzerlerinde, iç kalkanları oluştura- bilirler." Sonea omzuna hafifçe dokunulduğunu hissetti. Bu his- le ürperdi sonra kendisine baktı. Akkarin'in kalkanı nere- deyse fark edilemezdi. Kalkanı test etme dürtüsüne karşı koydu. "Koruyucular Arena'dan çıkabilir." Akkarin ve Garrel'in geçide doğru ilerlemelerini izledi. İkili, Arena'nm dışında belirdiğinde Garrel'in yüzünün öf- keyle kararmış, Akkarin'in ise şaşırmış göründüğünü fark etti. Belli ki Regin'in gardiyanını kızdıracak bir şey söylen- mişti. Akkarin mi bir şey söylemişti? Bu düşünce, hiç bek- lemediği bir tatmin duygusunu da beraberinde getirdi. Ama Balkan konuşmaya başladığında bu his yok oldu. "Savaşçılar yerlerini alabilir." Bir anda Regin, topukları üzerinde dönerek Arena'nın 288 Çırak - Meydan Okuma diğer ucuna doğru ilerlemeye başladı. Sonea da dönüp di- ğer yöne doğru ilerledi. Yavaşça birkaç derin nefes aldı. Az sonra bütün dikkatini Regin üzerinde toplaması gereke- cekti. Bunun için önce, kendisini izleyen herkesi aklından çıkarıp sadece savaşa yoğunlaşması lazımdı. Arena'nm kenarına birkaç adım kala arkasını döndü. Balkan geçide doğru ilerliyordu. Sonra geçide girdi. Ardın- dan Arena'nm dışında, merdivenlerin tepesinde belirdi ve geçidin üstüne çıktı. "Beş raundun üçünü kazanan galip ilan edilecek," dedi izleyicilere. "Bir iç kalkan, ölümcül kabul edilen bir saldı- rıya maruz kaldığında raunt bitecek. Zihinvuruşu yasak-

Page 185: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tır. Eğer bir savaşçı, raunt resmi olarak başlatılmadan saldırırsa o raundu kaybetmiş sayılacak. Raunt ben 'başlayın' dediğimde başlar, 'durun' dediğimde biter. Anlaşıldı mı?" "Evet lordum," diye yanıtladı Sonea. Regin'in cümlesi Sonea'nmkinin yankısıydı. "Hazır mısınız?" "Evet lordum." Bir kez daha Regin'in sesi, Sonea' nm yanıtını takip etti. Balkan, bir elini kaldırıp Arena'nm kalkanına yakın bir yere koydu. Bir güç atımı gönderdi ve kubbe şeklindeki kalkan bir an parladı. Sonea, Regin'e baktı. "Başlayın!" Regin kollarını kavuşturmuş duruyordu; fakat Sonea'- nın beklediği alaycı gülümseme yoktu yüzünde. Sonea, Regin ilk saldırısını yaparken havanın güçle dalga- 289 TRUDİ CANAVAN landığını gördü. Saldırı, Sonea karşılığını gönderdikten bir kalp atımı sonra Sonea'nın kalkanına çarptı. Regin'in kalkanı etkilenmemiş görünüyordu; fakat Re- gin yeni bir saldırı yapmadı. Sonea, Regin'in kaşlarının ça- tıklığını görebiliyordu. Şüphesiz gücünü boşa harcaması için Sonea'yı en iyi nasıl kandırabileceğini düşünüyordu. Regin yeni bir saldın yaparken aralarındaki hava bir kez daha dalgalandı; bu seferki çoklu bir saldırıydı. Vu- ruşlar soluk beyaz bir renkle parlıyorlardı, görmekten çok hissediliyorlardı. Güçvuruşu gibi görünüyorlardı... beyaz renk alacak kadar güçlüydüler, ya da... Sonea ilk vuruşun kalkanına yumuşak bir patırtıyla çarptığını hissetti ve gülümsedi. Regin kendisini kalkanını çok güçlendirmesi için kandırmaya çalışıyordu. Neredeyse kalkanını indiriyordu ki aralarındaki havanın titrek bir ışıkla panldaması, saldırıya karşı onu uyardı. Yoğun bir güçvuruşu, kalkanını dövdüğünde içgüdülerine şükretti, çünkü saldın onu bir adım geriletecek kadar kuvvetliydi. Zayıf saldın yağmuru sürdü, Sonea da karşılık olarak güçlü bir vuruş gönderdi. Regin saldırısını kesip güçlü bir kalkan oluşturdu; fakat saldınnm kalkana çarpmasından bir an önce Sonea, iradesini büküp ısıvuruşunun, Regin'- in kalkanında kolayca dağılan kırmızı felçvuruşlan yağ- muruna dönüşmesini sağladı. Regin'in yüzü öfkeyle buruştu. Sonea, Arena'nm et- rafındaki insanların mınldandığını duyunca gülümsedi.

Page 186: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Büyücüler espriyi anlamıştı. Regin'in nasıl kendisi üzerin- de felçvuruşlarmı kullandığını duymuş olmalıydılar. 290 Çırak - Meydan Okuma Regin'in bir sonraki atağı oldukça seriydi; fakat Sonea kolayca savuşturdu. Sonea, Regin'i kızdırmaya devam etti, sadece felçvuruşları ile saldırıyordu. Vuruşlarını gizle- meye çalışmıyordu, Regin bu numaraya karşı tetikteydi artık. Her ne kadar bu saldırılar savaşın yerinde sayması- na sebep oluyor olsa da Sonea, Regin ile alay etmesine en- gel olamıyordu. Harcayacak daha çok enerjisi vardı ve öfke belki Regin'in aptalca bir şey yapmasına sebep olabi- lirdi. Fakat savaşta felçvuruşu kullanmak yakışıksız kabul ediliyordu ve bu şekilde Lonca'daki kimsenin say- gısını kazanamazdı. Aniden Regin sürekli bir vuruş yağmuruna başladı. Güçvuruşları, ısıvuruşları, hepsi farklı yoğunluktaydı. Sonea'nm kalkanı vuruşların gücüyle hafifçe parlamaya başladı. Sonea kendi salvosu ile karşılık verdi, bu basit taktiği fark etmişti. Bu kadar farklı saldırı karşısında sa- vunan kişinin iki seçeneği vardı; daha güçlü bir saldırının gelip gelmeyeceğini gözlerken saldırıların en güçlüsünü dahi tutabilecek güçte bir kalkan oluşturmak veya kalka- nın gücünü, her saldırı için değiştirip kendi gücünü idare- li kullanmak. Regin'in saldırısına aynı şekilde karşılık verdi ve onun da kalkanının gücünü sürekli değiştirdiğini gördü. Bunu bir yandan saldırırken yapmak büyük bir konsantrasyon istiyordu. Regin'in yüzünde çok sert bir ifade vardı ve göz- leri her saldırısında bir anlığına kısılıyordu. Bunlar ne kadar çaba harcadığını gösteriyordu. Bu şekilde Sonea'yı zamanla tüketebilirdi. Sonea tek bir güçlü saldırının onun saldırısını durdurabileceğini 291 TRUDİ CANAVAN biliyordu; fakat ou daha da fazla güç harcamasına sebep olurdu ki bu da Regin'in istediği şeydi. Yine de kendi taktiği aynı zamanda Regin'in zayıflığıydı. Savunması sadece gelen her saldırıyı fark ederse işe ya- rardı. O zaman beklemediği bir şey yapmalıyım. Gönderilmiş bir saldırının yolunu değiştirmek fazladan çaba gerektirirdi; ama çok güçlü bir vuruş kadar fazla değildi. Sonea yoğunlaşarak güçvuruşlanndan birinin yo- lunu değiştirdi ve son anda Regin'in etrafından dolaşıp ar-

Page 187: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kadan vurmasını sağladı. Regin öne doğru sendeledi. Gözleri büyüdü ve sonra kısılıp öfkeyle yanmaya başladılar. ''Durun!" Sonea saldırısını kesip kalkanını indirdi. Balkan'a bek- lentiyle baktı. "İlk galibiyet Sonea'nm." Büyücüler birbirilerine dönüp az önce olanları tartış- maya başladıklarında Arena bir uğultuyla doldu. Sonea gülümsemesini bastırmaya çalıştı ama sonra bundan vaz- geçti. İlk raundu kazandıml Regin'e baktı. Regin'in yüzü öfkeyle kararmıştı. Balkan kollarını kaldırdı. Konuşmalar kesildi. "İkinci raunt için hazır mısınız?" diye sordu Sonea ve Regin'e. "Evet lordum," diye yanıtladı Sonea, Regin'in yanıtı kı- saydı. Balkan bir elini Arena'nm kalkanına koydu. 292 Çırak - Meydan Okuma "Başlayın!" İki çırak tekrar birbirilerine doğru dönerlerken Lorlen gülümsedi. Sonea'nm ilk galibiyeti, ihtiyaç duyulan her şeye sahipti. Gücü ile değil de Regin'in savunmasında bir boşluk bularak yenmişti. Lord Yikmo'ya baktığında Sa- vaşçının kaşlarının çatılmış olduğunu görünce şaşırdı. "Memnun gözükmüyorsun Yikmo," diye mırıldandı Lor- len. Savaşçı gülümsedi. "Memnunum. Bu Sonea'nm Regin'i ilk yenisi. Ama galibiyetin sevinci ile konsantrasyonunu kaybetmesi mümkün." Sonea, Regin'e açıkça görülen bir hevesle saldırınca Lorlen, Yikmo'nun endişesini anladı. Kendine fazla güven- me Sonea, diye düşündü. Regin artık daha tedbirli olacak. Regin kendini kolayca korudu, ardından saldırdı. Kısa bir süre sonra Arena'nm içindeki hava büyüyle cızır- damaya başladı. Birden bire Sonea kollarını açıp yere bak- maya başladı, saldırısı sekteye uğradı. Lorlen etrafmdaki- lerin aldığı ani nefesleri duyabiliyordu; fakat Sonea'nm kalkanı Regin'in artan saldırısına dayandı. Sonea'nm altındaki tabana bakan Lorlen, oradaki kumlann hareket ettiğini görebiliyordu. Sonea'nm bot- larının altında oluşan güç çemberi belli oluyordu. Sonea yerin hemen üzerinde yükselmişti. Lorlen bu taktiği biliyordu. Bir büyücü tam altı hariç

Page 188: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

her yönden saldırı beklerdi. Kalkanı, yere değdiği nokta- dan kesip güçten tasarruf etmek mantıklı bir hareketti. Sonea'nm kalkanı belli ki ayaklarının altında da devam 293 TRUDİ CANAVAN ediyordu ve yükselmeyi biliyor olması onu hareket eden ve dalgalanan kum tarafından Arena'nm ucuna savrulma utancından kurtarmıştı. Hatırladığı kadarıyla yükselme' Üçüncü Yıl'a kadar öğretilmiyordu. "Ona bunu öğretmen çok akıllıca," dedi Lorlen. Yikmo başını salladı. "Ben öğretmedim." Sonea'nm yüzü gergindi. Yükselmek, kalkanı tutmak ve saldın yapmak için gereken yoğunlaşma oldukça çaba isterdi. Saldırısı kolayca bloklanan basit bir model izle- meye başlamıştı. Lorlen biliyordu ki Sonea, Regin'in de aynı miktarda güç ve konsantrasyon harcamasını sağla- mak zorundaydı. Regin'in ayaklannın altındaki kum da hareketlenmeye başladı; fakat Regin basitçe yana adım attı. Aynı anda Sonea kollarını başka bir yeraltı saldırısı için açtı fakat saldırısı tekledi. "Durun!" "ikinci galibiyet Regin'in." Çıraklar arasında zayıf bir tezahürat oldu. Regin sırıtıp arkadaşlarını selamlarken Sonea kaşlannı çatmıştı, belli ki kendisine kızmıştı. "İyi," dedi Yikmo. Şaşıran Lorlen, Savaşçı'ya sorarcasına baktı. "Buna ihtiyacı vardı," diye açıkladı Yikmo. Rauntlar arasındaki kısa molada Rothen, Arena'nm diğer tarafındaki büyücüler arasında Dannyl'i aradı. Yük- sek Büyücüler arasındaki önceki yerinde yoktu. Rothen kaşlarını çattı, müsabakayı izlemekle arkadaşını aramak 294 Çırak - Meydan Okuma arasında ikiye bölünmüştü. Dannyl'in Sonea, Yikmo ve Akkarin ile geldiğini görün- ce çok şaşırmıştı. Dannyl, Lonca'yı ziyaret edeceğini zihin- sel iletişimle de olsa haber vermemişti. Bu gelişinin bir sır olduğunu mu gösteriyordu? Belli ki artık bir sır değildi. Dannyl, Sonea ve Yüce Lordla gözükerek, varlığını, izleyen herkese belli etmişti. Fakat Rothen'i en fazla rahatsız eden şey Yüce Lord ile be- raber gelmesiydi. Ve Dannyl haftalardır mektup veya not göndermemişti.

Page 189: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Sorular soruları takip ediyordu. Rothen'in isteği Akkarin tarafından öğrenilmiş miydi? Yoksa Dannyl, Yüce Lord'a sadece büyükelçilikle ilgili bir sorundan dolayı mı yardım ediyordu? Yoksa daha karanlık bir sebepten miydi? Dannyl farkında olmadan bir kara büyücüye yar- dım mı ediyordu? Ya da Akkarin hakkındaki gerçeği mi öğrenmişti? "Merhaba eski dostum." Omzunun üzerinden gelen sesle sıçrayan Rothen, arka- sını döndü. Dannyl gülümsedi, belli ki akıl hocasını ür- küttüğü için kendinden oldukça memnundu. Dorrien'e başıyla selamladı. Dorrien de sıcak bir karşılık verdi. "Dannyl! Neden gelişini bana haber vermedin?" Dannyl özür dilercesine gülümsedi. "Özür dilerim, sana haber vermeliydim. Hiç beklemediğim bir anda geri dön- mem emredildi." "Neden?" 295 TRUDİ CANAVAN Genç büyücü etrafa bakındı. "Sadece Yüce Lord'a rapor vermek için." Beklemediği bir anda sadece Yüce Lord'a rapor vermek için çağınlmak mı? Balkan'ın diğer raundun başladığını ilan etmesiyle tekrar, Dannyl'i sorgulamakla Sonea'yı izle- mek arasında ikileme düştü. Regin cesur ve riskli bir savunma kurmuştu. Kalkan oluşturmak yerine, doğrudan Sonea'nın vuruşlarına sal- dırıyordu. Regin'in büyüsü, Sonea'nın büyüsü ile çarpış- tıkça Arena, parçalanmış enerji arklanyla doluyordu. Bu arkların hiçbiri iki çırağı da rahatsız etmeyecek kadar zayıftı. Bazıları Arena'nm kalkanına ulaştığında üzerle- rinde başka küçük arklar oluşturuyordu. Regin bütün bu çarpışan vuruşların arasından doğrudan Sonea'ya hedef- lemiş olduğu ekstra saldırılar da yolluyordu. Sonea'nın, kendisini kolayca savunsa da sadece kalkanını yerinde tutarak bile Regin'den fazla enerji harcadığı açıktı. Sonea buna saldırısını arttırarak karşılık verdi. Regin'- in planı sadece kendisine yöneltilen bütün saldırılan karşılayabilirse işe yarardı. Eğer bir taneyi bile kaçırırsa çok hızlı bir şekilde kalkan oluşturması gerekecekti. Rothen izlerken bu gerçekleşti; Sonea'nın saldınla- nndan biri aradan sıynldı. Rothen daha tuttuğu nefesi ve- remeden saldın aceleyle kaldınlmış bir kalkanla çarpıştı. Sonea, Regin'e yaklaşmaya başladı, aradaki mesafeyi

Page 190: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kısaltıyordu. Böylece Regin çok daha hızlı bir şekilde kar- şılık vermek zorunda kalacaktı. İkili birbirilerinden sadece no -Hım uzaktayken aniden Regin'in saldırılan, kendisine 296 Çırak - Meydan Okuma doğru geri dönüyormuş gibi gözüktü. Regin geriye doğru sendeleyip şaşkınlıkla bağırdı. Bir anda Arena'nm içinde hiç büyü kalmadı. "Durun!" Balkan'ın emrinden sonra ortalık bir anda sessizleşti, ardından izleyiciler arasında mırıldanmalar başladı. "Üçüncü raundun galibi Sonea." Büyücülerin aklı karışmıştı. Rothen kaşlarını çatıp ba- şını salladı. "Ne oldu?" "Sanırım Sonea'nın saldırıları ikiliydi," dedi Dorrien. "Böylece her saldırının bir an ardında ikinci bir tane vardı. Regin'in açısından tek bir saldın gibi gözükmüş olmalılar. Regin'in savunma saldınlan birincileri durdurdu; fakat ikincileri görecek zamanı olamadı." Dorrien'in açıklamasını birçok büyücü duymuştu, bir- birilerine etkilenmiş bir şekilde başlanyla onayladılar. Dorrien, Rothen'e baktı kendinden oldukça memnun gözüküyordu. "Sonea'yı izlemek gerçekten çok keyifli." "Evet." Rothen başıyla onayladı, ardından Dorrien dö- nünce içini çekti. Belli ki oğlu gittikçe Sonea'ya kapılıyor- du. Dorrien'in köyüne dönmesi için istekli olabileceğini hiç düşünmemişti. Balkan'ın sesi diğer seslerin üzerinde patladı. "Lütfen yerlerinize dönün." Sonea, Regin'den uzaklaştı. "Dördüncü raunda başlamaya hazır mısınız?" "Evet lordum," diye cevapladı ikili. 297 TRUDİ CANAVAN Arena'nm kalkanında bir ışık parladı. "Başlayın!" * * * Sonea bu raunda başladığında kendini savaşı kesin kazanacak gibi hissetmiyordu. Bir önceki rauntta Regin'i yenmek için kullandığı yöntem çok fazla güç harcamasına sebep olmuştu. Eğer Regin'in galibiyeti kendisinin boşa güç harcamasına dayanıyorsa o zaman o kazanıyordu. Bu sefer daha dikkatli olmalıydı. Numaralara kan- maması lazımdı. Enerjisini saklamalıydı, eğer bu raundu

Page 191: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kaybederse bir raunt daha dayanması lazımdı. Bir süreliğine birbirilerini izlediler, ikisi de kalkansız ve hareketsizdi. Sonra Regin'in gözleri kısıldı ve hava nere- deyse tamamen görünmez ısıvuruşlan ile doldu; kimileri eğer iç kalkanı ile karşılaşırsa ölümcül vuruş sayılacak kadar güçlüydü. Sonea, bu zayıf saldın sağanağının arasında daha güçlü birkaç taneyi fark etti ve hepsini dur- durabilecek kadar güçlü bir kalkan yarattı. Fakat saldırılar tam kalkana çarpmadan önce solup kayboldular. Regin'in numarasına sinirlenen Sonea, ta- •mamen aynı tür bir saldırı gönderdi; fakat daha güçlü vuruşlann kalkanına vurmasına izin verdi. Kendisinin aynı numarayı kullanıyor olduğunu düşünüp kalkanını indirmesini umuyordu. Regin tabi ki bu numaraya kanmadı; ama geriye doğru sendeledi, yüz ifadesi gergindi. Sonea zafer hissiyle doldu. Regin yoruluyordu. 298 Çırak - Meydan Okuma Regin dikkatli bir saldırı ile devam etti, karmaşık fakat ekonomik. Havayı ışıkla doldurdu, sanki bu ışığın parlak- lığı arkasındaki birkaç güçlü vuruşu saklamasını umu- yordu. Sonea karşılık olarak gönderdiği her saldırıda Regin'in yüzünde ve tavırlarında aşırı çabanın izlerini gö- rüyordu. Regin saklamaya çalışıyordu; fakat artık Sonea'- ya ciddi bir tehlike oluşturamadığı açıktı. Parlaklığın arasından Regin'i izlerken güçlü vuruşların- dan biri kalkanına çarpınca irkildiğini gördü. Sonra yu- karıdan hiç beklenmedik bir gücün kalkanına çarptığını hissetti. Kalkanı dalgalandı, ardından başka bir vuruş gel- di, -birincisinden bir an sonrasına zamanlanmış bir vuruş- Sonea güçlendiremeden kalkanını yıktı. "Durun!" İnanamazlık ve dehşet içine düşen Sonea, Regin'in yor- gunluğunun sahte olduğunu anladı. Regin'in kendini beğenmiş ifadesini gördüğünde böyle bir aptallık yaptığı için kendisine büyük bir öfke duydu. "Dördüncü raundun galibi Regin." Ama Sonea, Regin'in sınırını biliyordu. Bu kadar güç harcadıktan sonra yine de yorulmuş olmalıydı. Gözlerini kapadı, gücünün kaynağına baktı. Biraz azal- mıştı fakat tükenme tehlikesi yoktu. Yikmo, Regin'i sadece gücünü kullanarak yenmemesi gerektiğini söylemişti. "Saygı görmek istiyorsan, hem beceri hem de onur sahibi olduğunu göstermelisin."

Page 192: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Onlara yeterince beceri ve onur gösterdim, diye düşün- dü. Bu son rauntta ne olursa olsun gücünü saklayarak 299 TRUDİ CANAVAN kaybetme riskine girmeyecekti. Eğer bu raundu kazana- caksa bu sadece Regin'den daha uzun süre ayakta kala- rak olacaktı. Bu da gücüyle kazanması gerektiği anlamına geliyordu. O zaman neden bu işi hızlı, vahşi bir saldırıyla çabucak bitirmiyordu? "Beşinci raunda başlamaya hazır mısınız?" diye seslen- di Balkan. "Evet lordum," diye cevapladı Sonea. Hemen ardından Regin de aynı cevabı verdi. "Başlayın." Güçlü vuruşlarla saldırmaya başladı, Regin'in ne kadar gücü kaldığını ölçmeye çalışıyordu. Regin hepsinde kenara çekildi, Sonea'nm saldırıları zararsızca Arena'nm kalkanına çarpıyordu. Sonea, Regin'e baleti; Regin de karşılık olarak yapmacık bir masumiyet ifadesine büründü. Saldırılardan kaçın- mak ve eğilmek savaş sırasında hoş karşılanmazdı; fakat bunlara karşı bir kural da yoktu. Sonea, Regin'in bu yön- teme başvurmasına şaşırmıştı; ama zaten Regin'in beklen- tisi de buydu. Regin basitçe, Sonea'nm enerjisini hiçbir sonuç getirmeyen saldırılarla boşa harcamasını sağlama- ya çalışıyordu. Regin gülümsedi. Ayaklarının etrafındaki kum kanşmaya başladı. Arena'nm zeminindeki kum havalanmaya başladığında izleyiciler arasında bir mırıltı başladı. Sonea, Regin'in ne yaptığını -ve neden yaptığını- merak ederek izledi. Yikmo bunu içeren herhangi bir taktikten bahsetmemişti. As- 300 Çırak - Meydan Okuma lmda yansıtmanın resmi bir savaşta önemsiz olduğunu söylemişti. Kum, Arena'nm etrafında dönmeye başladı. Hızla ka- lmlaşıp havayı tiz bir sesle doldurdu. Sonea, Regin'i göre- mez hale geldiğinde kaşlarını çattı. Kısa bir süre sonra beyaz bir renk hariç hiçbir şey göremez oldu. Beni kör etti, diye fark etti. Kumun arkasında bir yerde Arena'da yürüyordu veya saldırılarının eğimle gelip farklı noktalardan Sonea'nm kalkanına çarpmasını sağlıyordu. Regin'in nerede olduğunu bilmeden Sonea'nm karşılık

Page 193: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

verme şansı yoktu. Ama aynı anda her yere nişan alırsa bunun bir önemi olmazdı. Gücünü çekip yoğun bir vuruş yağmuru gönderdi. Kum aniden tek yere yığıldı, Sonea'nm etrafında bir halka oluşturmuştu. Regin kum fırtınasını merkezde Sonea'nm olacağı şekilde yaratmıştı. Demek bu şekilde nerede ol- duğunu biliyordu. Regin, Arena'nm öbür tarafında durmuş dikkatle Sonea'yı izliyordu. Regin'in onun ne kadar yorulmuş oldu- ğunu anlamaya çalıştığını fark etti. Yorulmadım. Sonea saldırdıkça Regin kaçınmaya devam ediyordu. Sonea dudaklarının bir gülümseme ile gerildiğini hissetti. Eğer Regin gücünü boşa harcamasını istiyorsa onun bü- tün bir Arena boyunca korkmuş bir rassook gibi kaçışma- sını sağlayabilirdi. Eninde sonunda onu yakalayacaktı. Veya vuruşlarına Arena etrafında eğim verip kaçacak 301 TRUDİ CANAVAN hiçbir yeri olmamasını sağlayabilirdi. Evet. Artık şu işi bitireyim. Gözlerini yan yarıya kapatarak gücünün kaynağına uzandı. Sahip olduğu büyünün küçük bir kısmı hariç hepsini çekerek zihninde güzel ve bir o kadar da ölümcül bir desen oluşturdu. Sonra kollarını kaldırdı. Amacını belli edip etmemesi artık hiç önemli değildi. Büyüyü ser- best bıraktığında bunun şimdiye kadar serbest bıraktığı en yoğun güç olduğunu biliyordu. Gücü, üç güçvuruşu dalgası olarak gönderdi, her biri bir öncekinden daha güçlüydü. Vuruşları parlak, tehlikeli bir çiçek gibi açıp Regin'e doğru bir kavisle ilerlerken izleyicilerden hayret nidaları yükseldiğini duydu. Regin'in gözleri büyüdü. Geriledi; fakat gidebileceği hiçbir yer yoktu. İlk dalga çarptığında kalkanı parçalandı. Bir yürek atımı sonra ikinci dalga iç kalkana çarptı. Regin'in yüz ifadesi şaşkınlıktan dehşete dönüştü. Lord Garrel'e baktı ve o anda üçüncü dalga çarparken kollarıy- la istemsizce kendini korumaya çalıştı. Son dalga çarparken Sonea acı bir haykırış işitti. Sesin Garrel'e ait olduğunu fark etti. Regin'in iç kalkanı dalga- landı... ...ama yerinde kaldı. Regin'in gardiyanına bakmak için döndüğünde; Savaş-

Page 194: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

çı'nın ellerini şakaklarına dayamış hafifçe sallanmakta olduğunu gördü. Akkarin'in elleri adamın omzundaydı. 302 Çırak - Meydan Okuma Sonra hafif bir çarpma sesi ilgisini tekrar Arena'ya çekti. Regin'in kumda yattığını gördüğünde kalbinin tek- ledi ğini hissetti. Herkes susmuştu. Sonea, Regin'in ha- reket etmesini bekledi; fakat Regin hareketsiz bir şekilde yatmaya devam etti. Aslında sadece tükenmiş olmalıydı. Ölmüş olamazdı. Regin'e doğru bir adım attı. "Dur!" Emirle donup kalan Sonea, Balkan'a sorarcasına baktı. Savaşçı uyarırcasma kaşlarını çattı. Sonra Regin inledi ve izleyen büyücülerin büyük bir ço- ğunluğu aynı anda nefes verdi. Gözlerini kapatan Sonea üzerinden büyük bir rahatlamanın geçtiğini hissetti. "Sonea meydan okumayı kazandı," diye açıkladı Balkan. izleyen büyücü ve çıraklar önce yavaşça sonra giderek artan bir hevesle tezahürata başladılar. Şaşıran Sonea etrafına bakındı. Kazandım, diye düşündü. Gerçekten kazandım... Te- zahürat yapan büyücü, çırak ya da büyücü olmayan kişi- lere baktı; belki de bu kavgadan da fazlasını kazanmıştı. Fakat daha sonra Akademi koridorlarında yürüyüp çırak- ların neler mırıldandığını duymadan veya gecenin geç bir vaktinde Regin ve arkadaşlarıyla karşılaşmadan bundan emin olamayacaktı. "Bu resmi müsabaka sona ermiştir," diye açıkladı Balkan. Geçidin üzerinden inip Garrel ve Akkarin'e katıl- dı. Garrel, Savaşçı'nın söylediği bir şeye başıyla onay verip 303 TRUDİ CANAVAN Arena'nm etrafından girişe doğru ilerlerken, gözleri hâlâ hareketsiz yatan Regin'in üzerindeydi. Sonea düşünceli bir şekilde Regin'i süzdü. Biraz daha yaklaştığında Regin'in yüzünün bembeyaz olduğunu ve uyur gibi göründüğünü fark etti. Belli ki tükenmişti ve Sonea bunun ne kadar korkunç bir his olduğunu biliyor- du. Ama kendisi asla bayılacak kadar tükenmemişti. Regin'in numara yapıyor olmasından korkarak ihti- yatla yanına diz çöktü ve alnına dokundu. Tükenişi öyle

Page 195: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

bir boyuttaydı ki vücudu şoka girmişti. Sonea vücudun- dan bir miktar Şifa enerjisinin Regin'in vücuduna akıp güçlendirmesini sağladı. "Sonea!" Sonea sese doğru döndüğünde, Garrel'in kendisine kı- nayan bir şekilde baktığını gördü. "Sen ne...?" "Oof..." diye inledi Regin. Fakat Garrel'i umursamayan Sonea dönüp baktığında, Regin'in gözlerinin kırpışarak açıldığını gördü. Regin de Sonea'ya baktı. Sonra kaşları çatıldı. "Sen mi?" Sonea acı bir şekilde gülümseyerek ayağa kalktı. Gar- rel'e eğilerek selam verdi, sonra yanından geçip Arena'nm girişinin serinliğine doğru ilerlemeye başladı. Seyircilerin çoğu gitmeye başlamış olsa da Yüksek Bü- yücüler Arena etrafında oyalanıyorlardı. Bir araya toplan- mış savaşı tartışıyorlardı. 304 Çırak - Meydan Okuma "Güçleri tahmin ettiğimden çok daha hızlı gelişmiş," dedi Leydi Vinara. "Gücü onun yaşındaki biri için hayret verici bir sevi- yede," diye katıldı Sarin. "Eğer bu kadar güçlü ise, neden en başta Regin'i doğru- dan tüketmedi?" diye sordu Peakin. "Neden gücünü koru- maya uğraştı? Bu ona iki raunda mal oldu." "Çünkü bu müsabakanın amacı Sonea'nm kazanması değildi," dedi hafifçe Yikmo. "Regin'in kaybetmesiydi." Peakin, Savaşçı'ya kararsız bir şekilde baktı. "Peki aralarındaki fark ne?" Lorlen, Simyacı'nm kafasının karışmasına gülümsedi. "Eğer Regin'i basitçe yenmiş olsaydı kimsenin saygısını kazanamazdı. Becerilerini temel alarak, ikişer raunt kaza- nıp kaybetmesi ile sahip olduğu avantaja rağmen adilce savaşmaya hazır olduğunu gösterdi." Vinara başıyla onayladı. "Ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu değil mi?" Yikmo gülümsedi. "Hayır. Bilmiyordu. Tek bildiği daha güçlü olduğuydu. Eğer bu kadar güçlü olduğunu bilseydi kendisinin kaybetmesini sağlaması çok zor olurdu." "Peki ne kadar güçlü?" Yikmo işaret edercesine Lorlen'e baktı, ardından Lorlen'in omuzlarının üzerinden ileriye. Lorlen döndüğün-

Page 196: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

de Balkan ve Akkarin'in gelmekte olduğunu gördü. Yikmo'nun baktığı kişinin Balkan olmadığını biliyordu. "Belki de sizin bile başa çıkamayacağınız birini himaye- 305 TRUDİ CANAVAN nize aldınız Yüce Lord," dedi Sarin. Akkarin gülümsedi. "Sanmıyorum." Lorlen diğerlerinin birbirleri ile bakışmalarını izledi. Hiçbir yüzde inanamazlık yoktu. Ama kavrama eksikliği? Belki. "Yakında ona kendiniz ders vermek zorunda kalacaksı- nız," diye ekledi Vinara. Akkarin başını iki yana salladı. "İhtiyacı olan her şeyi Akademi'dc öğrenebilir. Bunların dışında benim öğretebi- leceğim ve ilgisini çeken hiçbir şey yok... şimdilik." Lorlen omurgasına ani bir ürpertinin yayıldığını his- setti. Dikkatle Akkarin'e baktı; fakat Yüce Lord'un ifade- sinde korktuğu bir şey ya da ipucu olarak görülebilecek hiçbir şey yoktu. "Evlerin savaşları ve entrikalarından hoşlanmaya başlayabileceğini zannetmiyorum," dedi Vinara. "Her ne kadar Lonca'nm ilk Yüce Leydi'sini seçmesi fikri oldukça ilginç olsa da." Sarrin kaşlarını çattı. "Nereden gelmiş olduğunu unut- mayalım." Vinara'nm bakışları keskinleşirken Lorlen boğazını te- mizledi. "Neyse ki bu, uzun yıllar boyunca düşünmemiz gereken bir konu değil." Akkarin'e baktı; fakat Yüce Lord'un ilgisi başka bir yerdeydi. Lorlen, Akkarin'in bakış- larını takip edince Sonea'nm yaklaşmakta olduğunu gördü. Büyücülerin oluşturduğu çember, Sonea aralarına 306 Çırak - Meydan Okuma katılsın diye açılırken, Sonea eğilerek selam verdi. "Tebrikler Sonea," diye gürledi Balkan. "İyi savaşılmış bir müsabakaydı." "Teşekkür ederim Lord Balkan," diye yanıtladı Sonea, gözleri parlayarak. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu Leydi Vinara. Sonea başını yana eğdi, düşünüyordu. Ardından omzunu silkti. "Aç leydim." Vinara gülmeye başladı. "O zaman umarım gardiyanın senin için bir kutlama ziyafeti hazırlamıştır."

Page 197: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Sonea'mn gülümsemesi biraz zorakiyse de diğerleri bu- nu fark etmediler. Sonea'ya dönmüş olan Akkarin'e bakı- yorlardı. "Aferin Sonea, çok iyiydin." dedi Akkarin. "Teşekkür ederim Yüce Lord." İkili sessizlik içinde birbirilerini süzdüler, sonra Sonea gözlerini indirdi. Diğerlerini de dikkatle izleyen Lorlen, Vinara'nm bilgiç gülümsemesini fark etti. Balkan da mem- nundu, Sarrin ise onaylarcasma başını sallıyordu. Lorlen içini çekti. Tek gördükleri kudretli gardiyanına karşı korkuyla karışık saygı duyan bir çıraktı. Daha faz- lasını görebilecekler miydi? Eğer bu olacaksa bunu sağ- layacak olan ben değilim. Ben de en az Sonea kadar kapana kısılmış durumdayım. Akkarin'e bakıp gözlerini kıstı. Tüm bu yaptıklarını açıklama zamanı geldiğinde, iyi bir bahaneye ihtiyacı ola- caktı. 307 TRUDİ CANAVAN Dannyl dairesinin kapısını açarak Rothen'e içeri gir- mesini işaret etti, ardından kapıyı kapattı. İçerisi karan- lıkta, her ne kadar temiz ve tozdan arınmış gözükse de havada garip bir koku ve bakımsızlık hissi vardı. Sandığı yatak odasına konmuştu. "Bu kadar acil olan neydi ki Yüce Lord apar topar İmar- din'e dönmeni emretti?" diye sordu Rothen. Dannyl, Rothen'e dikkatle baktı. "Nasılsın?" dememişti, ya da "Yolculuğun nasıl geçti?" Eğer dostunun görünü- şündeki rahatsız edici değişimleri görmeseydi bundan alınabilirdi. Rothen'in gözlerinin altında karanlık gölgeler vardı. Da- ha yaşlı gözüküyordu. Her ne kadar bu Dannyl için; Rot- hen'in alnındaki derin çizgileri veya saçmdaki grileri unut- muş olabileceğinden kaynaklanıyor olsa da, akıl hocasının duruşundaki hafif kambur, gergin tavır kesinlikle yeniydi. "Birazını anlatabilirim," dedi Dannyl, "Ama hepsini de- ğil. Görünüşe göre Akkarin benim antik büyü için yaptı- ğım araştırmayı öğrenmiş. O... iyi misin Rothen?" Rothen'in yüzü bembeyaz olmuştu. Gözlerini kaçırdı. "Benim ilgimden... rahatsız mı olmuş?" "Hayır," diye güvence verdi Dannyl, "Çünkü antik bü- yüye ilgin olduğundan haberi bile yok. Benim araştırmamı öğrenmiş ve görünüşe göre bunu onaylıyor. Aslında de- vam etmek için iznim dahi var." 308

Page 198: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma Rothen, şaşkınlıkla baktı. «O zaman bu demek ki..." "Kitabını, onun topuklarına basmaktan endişelenme- den yazabilirsin," diye bitirdi Dannyl. Rothen'in önemsemez kaş çatışından Dannyl, aslında arkadaşını şaşırtanın bu olmadığını anladı. "Senden başka bir şey istedi mi?" diye sordu Rothen. Dannyl gülümsedi "İşte bu sana anlatamayacağım kı- sım. Büyükelçilik konuları. Fakat tehlikeli bir şey değil." Rothen, Dannyl'i dikkatle süzdü, sonra başıyla onayla- dı. "Yorgun olmalısın," dedi. "Seni eşyalarını yerleştirmen ve dinlenmen için rahat bırakayım." Kapıya doğru ilerledi, sonra duraksayıp tekrar döndü. "Mektubumu aldın mı?" İşte başlıyoruz, diye düşündü Dannyl. "Evet." Rothen özür diler bir hareket yaptı. "Seni, dedikodu- ların tekrar başlama olasılığına karşı uyarmam gerektiği- ni düşündüm." "Elbette," dedi Dannyl tatsız bir şekilde. Durdu, sesin- deki ilgisizliğe kendi de şaşırmıştı. "Bir sorun olacağını zannetmiyorum," diye ekledi Rot- hen. "Eğer yardımcın söyledikleri gibi biriyse bile... İnsan- lar senin hakkında söylentiler üretmiyorlar, sadece çı- rakken suçlandığın şey yüzünden, bunun oldukça eğ- lendirici olduğunu düşünüyorlar." "Anlıyorum." Dannyl yavaşça başıyla onayladı, sonra kendini hoş olmayan bir karşılık için sertleştirdi. "Tayend bir oğlan Rothen." 309 TRUDİ CANAVAN "Bir oğlan mı?" Rothen kaşlarını çattı, sonra gözîti i an- layışla büyüdü. "Demek söylentiler doğru." "Evet. Elyneliier, Kyralilılardan çok daha hoş görülü in- sanlar... çoğunlukla." Dannyl gülümsedi. "Onlarm yön- temlerini benimsemeye çalışıyorum." Rothen başıyla onayladı. "Sanırım Büyükelçi rolünün bir parçası. Yüce Lord'la yapılan gizli görüşmeler gibi." Sonra bu gün ilk kez gülümsedi. "Neyse hâlâ seni yoruyo- rum. Neden bu akşam Dorrienle bana akşam yemeğinde 'katılmıyorsun? Yarın köyüne dönüyor." "Memnun olurum." Rothen tekrar kapıya doğru ilerledi. Dannyl'in irade- sinin hafifçe bükülmesi ile kapı açıldı. Rothen durdu, ka- pıyı itip tekrar kapattı. Dönüp doğrudan Dannyl'in göz-

Page 199: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

lerinin içine baktı. "Dikk^Ü ol Dannyl," dedi. "Çok dikkatli ol." Dan:\YJ, Rothen'in bakışlarına karşılık verdi. "Olaca- ğım," dİ2y'e güvence verdi dostuna. Rothen başıyla onayladı. Kapıyı bir kez daha açıp kori- dora çıktı. Dannyl dostu ve akıl hocası olan adamın gidişi- ni izledi. Ve dostunun kendisini Tayend ile olan ilişkisi için mi yoksa Akkarin ile olan ilişkisi için mi uyardığını bilme- diğini fark ettiğinde başını iki yana salladı. 310 Sonsöz Dolunay, Yüce Lord'un Konutu'na giden yolu maviye boyuyordu. Binaya doğru ilerleyen Sonea gülümsüyordu. Meydan okumadan beri dört hafta geçmiş; ama dersler- den sonra Regin ve yandaşları ile Akademi koridorlarında bir kez dahi karşılaşmamıştı. Koridorlarda kıs kıs gülen birileri yoktu... Projelerinden hiçbiri sabote olmamıştı... Bugün İlaçlar dersinde Hal ile eşleşmiş ve korkunç bir başlangıçtan sonra tırnakkurdu için doğru tedavinin ne olduğu üzerine tartışmaya başlamışlardı. Hal, Lan'da bir köyde Şifacı olan babasının, hastalığı iyileştirmek için kul- landığı nadir bir bitkiden bahsetmişti. Sonea ona, varoş- larda bolun damıtılmasından sonra arta kalan tugor la- pasının kullanıldığını söylediğinde gülmüştü. Birbirlerine evlerindeki batıl inançlar ve inanılmaz tedavilerden bah- setmeye başlamışlardı; ders bittiğinde Sonea, neredeyse bir saattir sohbet etmekte olduklarını fark etmişti. Konut'un kapısına ulaşan Sonea kola dokundu. Ka- pının hemen içeri açılmasını beklediğinden ilerleyip dizini kapıya vurdu. Şaşırıp, sinirlenip tekrar kapı koluna dokundu ama 311 TRUDİ CANAVAN kapı kapalı kalmaya devam etti. Bu gece dışarıya mı atılmıştı? Kolu tutup çevirdiğinde kapı açılınca rahatladı. Kapıyı arkasından kapatıp merdivenlere yöneldiğinde diğer merdivenlerin ilerisinde bir yerden bir kırılma sesi duyunca dondu. Susturulmuş bir çığlık geldi kulağına, ardından ayaklarının altındaki yer titredi. Aşağıda, yeraltı odasında bir şeyler oluyordu. Büyülü bir şeyler. Bütün vücudu buz kesti. Olduğu yerde kalakalıp ne yapması gerektiğini düşündü. İlk düşüncesi odasına kaç-

Page 200: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

maktı; fakat aşağıda büyülü bir savaş yaşanıyorsa odasın- da hiç de güvende olmayacağını fark etti. Binadan ayrılmalıydı. Hatta mümkün olduğunca uzaklaşmalıydı. Ama merakı onu olduğu yerde tuttu. Ne olduğunu öğrenmek istiyorum, diye düşündü. Ve eğer biri Akkarin'e karşı koymaya geldiyse yardımıma ihtiyacı olabilir. Derin bir nefes alıp merdivenlerin kapısına ilerleyerek hafifçe araladı. Merdivenler karanlıktı, yani aşağıdaki oda- nın kapısı kapalı olmalıydı. Yavaşça, vücudundaki bütün kaslar, hızla kaçmak için hazır ve gerili halde alt kata indi. Kapıya ulaştığında içeriyi gözetleyebileceği anahtar deliği benzeri bir şey aradı; fakat hiçbir şey bulamadı. Bağıran bir erkek sesi duydu. Bir yabancının sesi... Adamı anlaya- mamasının sebebinin başka bir dilde konuşmuş olması olduğunu anlaması zaman aldı. Cevap da çok sert bir tonda gelmişti, yine başka bir dil- deydi. Sonea, Akkarin'in sesini tanıyınca buz kesti. Ar- 312 Çırak - Meydan Okuma dından çaresizlik dolu yüksek bir inleme gelince Sonea'mn kalbi çılgınca atmaya başladı ve merdivenlerde geriye çekilmeye başladı. Kesinlikle başka bir yerde olması gerektiğine karar vermişti. Kapı savrularak açıldı. Takan yukarı baktığında Sonea'yı gördü ve durdu. Fakat Sonea, Takan'in ifadesini görememişti. Bütün ilgisi Takan'ın arkasındaki sahneye odaklanmıştı. Akkarin, basit giysiler giymiş bir adamın üstünde du- ruyordu. Eli adamın boğazına sarılmıştı ve parmaklarının arasından kan sızıyordu. Diğer elinde mücevherli bir bıçak tutuyordu... korkunç derecede tanıdık gelen bir bıçak! Sonea izlerken yabancının gözleri donuklaştı ve adam yere yığıldı. Takan, öksürerek boğazını temizledi ve Akkarin'in başı hızla o yana döndü. Bakışları kilitlendi; tıpkı Akkarin'i odasında kendisini izlediği, kendisinin hareket edemediği gece gördüğü, ardından kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atarken uyandığı kabuslanndaki gibi. Ama bu sefer uyanamazdı. Bu gerçekti. "Sonea." Akkarin, adını gizlenmemiş bir kızgınlıkla söylemişti, "Buraya gel!" Sonea başını iki yana salladı, geriye çekilmeye başladı ve omuzları bir kalkana değerken o tanıdık büyülü-batma

Page 201: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

hissini fark etti. Takan içini çekip odaya geri indi. Kalkanın arkasından itmekte olduğunu hisseden Sonea, odaya kadar itilmesine engel olamayacağını fark etti. Pa- 313 TRUDİ CANAVAN nik hissini büyük bir çabayla bir kenara itip omuzlarını dikleştirdi ve bacaklarını, kendisini Akkarin'e götürmeye zorladı. İçeri girdikten hemen sonra, kapı arkasından tok bir sesle kapandı. Yerdeki ölü adama bakınca; adamın boş, donuk gözlerinden ürperdi. Akkarin, Sonea'nın bakışlarını izledi. "Bu adam bir suikastçi... yani suikastçiydi. Beni öl- dürmek üzere yollanmıştı." Sen öyle söylüyorsun. Sonea, Takan'a baktı. "Bu doğru," dedi hizmetkar. Eliyle işaret etti. "Sence, ...Yüce Lord kendi odalarını dağıtır mı?" Sonea etrafına baktığında; duvarlarda yanıklar oldu- ğunu, kitap raflarından birinin parçalanmış tahta ve dağılmış bir kitap yığını haline gelmiş olduğunu gördü. Konuk odasında, burada büyülü bir savaş olduğunu an- lamasına yetecek kadar çok şey görmüş ve hissetmişti. Demek ki ölü adam da bir büyücüydü. Adama tekrar baktı. Kyralialı değildi... Müttefik Ülkeler'den herhangi birinden de değildi. Adam tıpkı... dönüp Takan'a baktı. Aynı geniş yüz, aynı altın rengi ten... "Evet," dedi Akkarin. "O ve Takan aynı ırktanlar; Sachakalı." Bu da adamın, büyüye sahip olup da nasıl Lonca'dan olmadığını açıklıyordu. Demek ki hâlâ Sachaka'da bü- yücüler vardı... ama eğer bu adam bir suikastçıysa neden o -veya onu gönderen- Akkarin'in ölmesini istiyordu? 314 Çırak - Meydan Okuma Gerçekten de neden? diye düşündü. "Neden onu öldürdün?" diye sordu. "Neden onu Lonca'- ya teslim etmedin?" Akkarin'in gülümsemesinde sıcaklık yoktu. "Çünkü şüphesiz -senin de tahmin edebileceğin gibi- o ve onun gibiler benim hakkımda, Lonca'mn bilmesini istemeyece- ğim şeyler biliyorlar." "Bu yüzden onu öldürdün. Şeyle... şeyle..." "Lonca'mn kara büyü olarak adlandırdığı şeyle, evet..." Sonea'ya doğru bir adım attı, sonra bir adım daha attı, ba-

Page 202: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

kışları sabit ve kararlıydı. "Bana zarar vermek istemeyen hirini asla öldürmedim Sonea." Sonea gözlerini kaçırdı. Bunun bir güvence mi olması gerekiyordu? Sonea'nm, mümkün olsa onun sırrını açık- layacağını biliyordu. Bu kesinlikle ona zarar verirdi. "Yine de buraya gelip senin bunları görmeni sağlaya- rak, bana vermiş olduğu zararı bilseydi çok mutlu olur- du," dedi Akkarin yumuşakça. "Bu insanların kim olduğunu ve sebeplerinin ne olduğunu merak ediyor- sundur. Sana sadece şunu söyleyebilirim; Sachakalılar hâlâ Lonca'dan nefret ediyorlar ama aynı zamanda bizden korkuyorlar da. Zaman zaman beni sınamak için böyle birini gönderirler. Kendimi korumamın gerçekten de yan- lış olduğunu düşünüyor musun?" Sonea, Akkarin'e baktı, kendisine bunları neden anlat- tığını merak ediyordu. Gerçektende söylediği her hangi bir şeye inanmasını bekliyor muydu? Eğer Sachakalılar bir tehdit olsaydı Lonca'mn geri kalanının da haberi olurdu. 315 TRUDİ CANAVAN Sadece Yüce Lord'un değil. Hayır, kendini güçlendirmek için kara büyü yapmıştı ve bu da Sonea'nm sessizliğini ga- ranti altına almak için kullandığı basit bir yalandı. Akkarin'in bakışları Sonea'nm yüzünde dolaştı, ar- dından kendi kendine başını salladı. "Bana inanıp inanmaman önemli değil Sonea." Göz- lerini kapıya doğru kıstı ve kapı hafif bir gıcırtıyla açıldı. "Sadece şunu hatırla, eğer bu konuda herhangi birine herhangi bir şey söylersen sevdiğin her şeyin ve herkesin üzerine yıkım yağdırmış olursun." Sonea kapıya doğru geriledi. "Biliyorum," dedi acı bir ses tonuyla. "Hatırlatmak zorunda değilsiniz." Kapıya ulaştığında aceleyle merdivenlerden yukarı çık- tı. Konuk odasının kapısına ulaştığında alt kattan gelen sesleri duydu. "En azından cinayetler duracak." "Şimdilik," diye yanıtladı Akkarin. "Bir sonraki gelene kadar." Kapının kolunu çeviren Sonea, sendeleyerek konuk odasına girdi. Durdu, üzerine bir rahatlama hissi yayılır- ken nefes nefeseydi. Kabus ile yüzleşmiş ve hayatta kalmıştı. Ama bundan sonra uyumakta zorlanacağını bili- yordu. Akkarin'i öldürürken görmüştü ve bu kolay kolay unutabilecek bir şey değildi. 316

Page 203: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Çırak - Meydan Okuma LORD DANNYL'İN VAROŞ ARGOSU REHBERİ Kan Parası Suikast için yapılan ödeme Sepetlemek Red/reddetmek (bizi sepetleme) Şapkacı Genelevleri yöneten kişi Tıkladı Gerçekleşti Müşteri Bir Hırsız'a borcu veya onunla anlaşması olan kişi Marka Fahişe Bitik Öldürülmüş Sersemletmek Sessiz kalma yönünde ikna etmek Gübrekafa Aptal Süzmek Gözetlemek Tutuşmuş Kızgın (o konuda resmen tutuştu) Balık tutmak Teklif etmek/sormak/aramak Balık Muhafızlardan kaçan kişi) Eldiven Rüşvet verilebilir veya bir Hırsız'ın kontrolünde olan muhafız Altın Madeni Oğlanlardan hoşlanan erkek İyi Gidiş Mantıklı bir deneme Alınmış Yakalanmış Büyükanne Pezevenk Bağırsakçı Çalıntı eşya satıcısı

Page 204: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Hai Baskın ya da soruşturmayı belirten çağrı Ağırlar Önemli kişiler Kardeş Bir Hırsız'ın en yakını ve en güvendiği kişi Bıçak Suikastçi/Kiralık katil Elçi Bir tehdit mesajını taşıyan veya ileten kişi Bakmak Saklamak (Kendi işine bak/senin için buna bakarım) Maşrapa Ağız (Bol için bir kap gibi) Dışarıda Aramakta Mullook Vahşi geceleri avlanan bir kuş türü Rassook Eti ve tüyleri için beslenen evcil kuş Ravi Ceryniden daha büyük bir tür rodent Çakmak Fark etmek/anlamak Tekneci Kaçakçı Sağ kollu Güvenilir/Kalbi doğru yerde 317 TRUDİ CANAVAN ip Pürüz Parlamak Arz etmek Meydan Squimp Stil Ebelemek Hırsız Gözcü Vahşi Ziyaretçi

Page 205: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Özgürlük Bela (işte biraz pürüz çıktı) ilgi (onun için parlıyorum) Takdim etmek İzin Hırsızlar'a kazık atan kişi İş yapma tarzı Fark etmek (ayrıca ebe; genellikle gizli olarak casusluk yapan kişi) Bir suç örgütünün lideri Birini yada bir şeyi gözetlemek üzere görevlendirilmiş kişi Zor Evlere giren hırsız. TERİMLER SOZLUGU HAYVANLAR Aga Güvesi Anyi Ceryni Enka Eyoma Faren Gorin Harrel Limek Reber Bitki özü sineği Şevli Squimp Zili Kumaş yiyen böcekler Küçük dikenleri olan bir deniz memelisi Küçük rodent Boynuzlu evcil hayvan, eti için yetiştirilir Deniz sülüğü Örümcekgillerin genel adı Eti ve vagc ;, mavna çekmesi ya da yük taşıması için beslenen büyük evcil hayvan Eti için beslenen küçük evcil hayvan Vahşi yırtıcı bir köpek türü

Page 206: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Yünü ve eti için beslenen evcil hayvan Ormalık alan sineği Zehirli bir tür kertenkele Yemek çalan sincap benzeri hayvan Bazen evcil hayvan olarak da beslenen küçük zeki memeli 318 Çırak - Meydan Okuma BİTKİLER/YİYECEKLER Anvivope asması Bol Brasi Chebol sosu Crots Curem Curren Dall Gan-gan İker Jerras Kreppa Marin Manyo Myk Nalar Pachi Papea Piorres Raka / Suka Sumi Telk Tenn Tugor Vare Zihinsel yansıtmaya duyarlı bir bitki Tugordan yapılan güçlü bi'r içki. (Nehir pisliği anlamınada gelir) Küçük tomurcuklu yeşil yapraklı bir bitki Boldan yapılan yağlı et sosu Büyük mor fasulye Hafif, lezzetli bir baharat Kuvvetli bir aramaya sahip işlenmemeiş bir

Page 207: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

tür hububat Turuncu tohumlu eti olan ekşi, uzun meyva Lan'dan gelen çiçekli bir çalı Afrodizyak özellikleri ile ünlü uyarıcı ilaç Uzun sarı fasulye Kötü kokulu şifalı bir bitki Kırmızı bir turunçgil türü Çiçek soğanı Zihni etkileyen bir ilaç Tadı acı olan bir kök türü Tatlı gevrek bir meyve Karabiber benzeri bir baharat Küçük çan şekilli meyve Kızartılmış fasulyeli uyarıcı içecek, Sachaka kökenlidir Acı bir içki Yağ çıkarılan tohum Un yapmak için ezilebilen, küçük parçalara kırılabilen, ya da olduğu gibi pişirilebilen bir hububat türü Yabani havuç benzeri kök bitki Şarapların çoğunun üretildiği meyve GİYİM VE SİLAHLAR İncal Kebin Kare sembol, aile kalkanının aksine giysi koluna veya manşetine dikilir Muhafızlar tarafından kullanılan, saldırganın 319 TRUDİ CANAVAN Uzun ceket bıçağını yakalamak için tasarlanmış bir ucunda kanca bulunan demir çubuk Ayak bileğine kadar gelen ceket YAŞAM YERLERl

Page 208: Trudi Canavan - Çırak Meydan Okuma

Hamam Bolevi Mayaevi Kalımevi MÜTTEFİK ÜLKELER Elyne Kyralia Lan Lonma Vin Banyo imkanlarını ve diğer tımarlama servislerini satan kurum Bol ve kısa süreli yatacak yer satan kurum Bol üreticisi Bir aileye kiralanan ev yada oda Konum ve kültür olarak Kyralia'ya en yakın ülke. Ilıman bir ikilimi vardır. Lonca'nın bulunduğu ülke Savaşçı kabilelerin yaşadığı dağlık bir ülke Katı Mahga dininin yaygın olduğu bir çöl ülkesi Denizcileri ile ünlü bir ada ülkesi DİĞER TERİMLER Cap Şafakşenliği Öğle arası Simba matı Bir üst para birimine denk gelecek şekilde yeteri kadar paranın bir çubuğa dizilmesi Kahvaltı Öğlen yemeği Kamışlardan örülmüş mat