tybakademİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d03602/2011_1/2011_1_erdemh.pdf · ona göre duyular...
TRANSCRIPT
TYBAKADEMİ Dil Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi
Türkiye Yazarlar Birliği
TYBAKADEMİ D 1 1 ~ 4 o' 1! • O o o 1 • o' o 1 Illi .. 1 o o D o o 1 1 d
Yıl:ı Sayı: ı Ocak 2011 Gazili
İmtiyaz Sahibi TYB Vakfı İktisadi İşletmesi adına
D. Mehmet Doğan
Yayın Yönetıneni Serkan Yorgancılar
Yazı İşleri.Müdürü Mustafa Ekici
Redaksiyon KasımGezen
YayınKurulu . Osman Özbahçe, Ercan Yıldırım, Münir Tireli, İskender Gümüş
YusufTuran Günaydın, Talip Işık, Atilla Mülayim
Danışma Kurulu İbrahim illvi Yavuz, Muhsin Mete, Nazif Öztürk
Ahmet Fidan, Celil GüngÖr
Yönetim Yeri Milli Müdafaa Cad. ıo/13 Kızılay-Ankara
0.312 417 34 72- 417 45 70 www.tybakademi.com tybakadeı[email protected]
Tasarım
m tr tanıtım görsel hizmetler
B asla Özel Matbaası
ISSN: 2146-1759
Fiyatı
ı5TL
Abone Bedeli 30TL
Kurumlar için 6o TL
Hesap No Vakıtbarık Başkent Şb.
IBAN: TR34 oooı 5001 58oo 7297 391004
Ziraat Bankası Başkent Şb. IBAN: TR23 oooı 0001 6835 001199485001
TYB AKADEMİ hakem/i bir dergidir. Dört ayda bir yayınlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazar/arına aittir.
Yazılar yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elek-tronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlanıp yayım/anmamasından
yayın kurulu sorumludur.
Gazili'de Alal-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem
Gazali'de Akıl~Din ilişkisi
Hüsamettin Erdem P~of. Dr., Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Gazilli'de akıl-din ilişkisini irdelemek için bazı sorulara açıklık getirmek gerekir. Bunlardan ilk soru, acaba Gazili düşünce sisteminde akla nasıl bir yer ve değer verilmektedir? Akıl hayatımızın neresinde yer almaktadır? Akıl ile din arasında bir ilişki var mıdır? Varsa bu nasıl bir ilişkidir? Akıl olmadan dinin bir anlam ve değeri var mıdır? Ya da din olmadan aklın bir değerinden söz edilebilir mi? Din ve akıl birbirini sınırlar mı? Din mi aklı, akıl mı dini sınırlamaktadır? vb. sorulardan hareket edilerek bu çalışmada Gazilli'de akıl ile din arasındaki ilişki sorgulanacaktır. Biz, öncelikle aklın ne olduğunu, onun mahiyetini, akıl-metafizik ve kalp ilişkisini, daha sonrada akıl-din ilişkisini ele almaya çalışacağız. Akıl-din ilişkisi bağlamında akıl-peygamberlik ve valıiy ilişkisinden, akıl ve dini hükümler, akıl-nakil uyuşmazlığı ve akıl-din ilişkisinde akla konulan sınırlamalardan söz edeceğiz.
ı. Akıl ve Mahiyeti
İnsanın, hayvan ile melek arasında yaratıldığını belirten Gazaıi, onun her iki tarafın da (hayvanİ ve meleki) kuvvet ve sıfatıarım taşıdığından söz eder. İnsanın en önenıli yanı ve temel ayırımı ise akıllı varlık olmasıdır. Bu idrak ve akıl kuvvetiyle insan, yaratılış gayesini ve eşyamn hakikatini kavrar. Akıl bir çeşit bütün hizmetlerin kendisi için yapıldığı bir reis konumundadır.1
Gazaıi akıl kavramını çeşitli eserlerinde ele almış ve çok farklı açılardan sorgulamaya çalışmıştır. Mesela ona göre akıl, doğuştan gelen öyle bir yetenektir ki, insan onunla nazari bilgileri elde etmeye hazır h ille gelir. Tecrübeleri
ı GazaJ.i, Mizi'ınü7-Amel, çev. R Banşık, İstanbul, 1970, s. 34·
sı
52 TYB AKADEMİ /Ocak 2011
sonucu bir bilgi biriklınine sahip olan kimseye de akıllı denilir.2 Gazali, İhyô.'u Ulumi'd-Dfn adlı eserinde, insanı diğer canlı hayvanlardan ayıran haslete akıl demektedir. Ona göre insan yaratılıştan akıl ile nazari ilinıleri öğrenmeye yetenekli hale gelir ve birçok gizli beceri ve sanatları elde eder.3 Yine Gazali akıl kelimesi yerine ona eş anlamlı olarak ne:fis, kalp ve ruh kelimelerini de çok sıkça kullanır.4 Gazali bu dört kavramın birbiri yerine kullanılmasıyla ilgili şöyle bir yorum getirir: İnsanın kalbinde, bakan maddi gözün kusurlarından uzak bir kalp gözü vardır. Bu kalp gözü, nur ismine daha layıktır ve buna bazen akıl, bazen ruh, bazen da insani ne:fis denir. Ona göre kalpteki bu göz, akıllıyı çocuktan, deli ve hayvandan ayım. Bu göz, beden gözünün kusurlarından korunmuş olduğu için buna akıl ve nur da denilir.5
Bunun dışmda Gazali yine aklı, akl-ı evvel, insana has ne:fis, nefsin sıfatı, gibi manalarda da kullanır.6 Bir başka ayırırnda ise Gazali aklı, "doğal akıl" ve "kazınılınış akıl" diye ayım. Doğal akıl, doğuştan, yaratılıştan insanda var olan akıldır. Bu akıl kastedilerek Allah'ın insanda yarattığı en üstün ve en değerli şeyin bu akıl olduğuna vurgu yapılır. Kazanılmış akıl ise bilinen ve öğrenilen olaylar aracılığıyla elde edilen faydalardır.7 Gazali insan hayatı açısından aklı çok önemli sayar. Çünkü akıl ona göre insanı bilgisizlikten kurtaran, burhan ışığı vasıtasıyla şeytanm vesveselerinden koruyan önemli bir insani güçtür.8
Gazali'ye göre aklın verdiği hükümler doğrudur. O, aklı bilginin kaynağı, esası ve doğduğu yer olarak kabul eder. Şayet akıl, bilginin kaynağı, doğuş yeri ve esası ise -ki öyledir Gazali'ye göre- o zaman buradan aklın şerefinin yüksekliği de ortaya çıkmış olur.9 Gazali, el-Mustasfa adlı eserinin mukaddimesinde akıl için: "Azl olunamayan ha.kim, şeriatın şahidi, tezkiye olunan, dürüstlüğü tasdik ol_unan şahit" ifadelerine yer verir.10 Gazali, bilgi alanında, bilhassa fiziki aleıni bilme söz konusu olunca, akıl ve duyu verilerini oldukça önemser. Hele hele Allah'ı, peygamberi ve dini bilip tasdik etmemize inıkfuı veren aklı hiçbir zaman küçümsemez; şayet akıl değersiz ve güvenilmez bir vasıta olarak kabul edilirse onunla bilinen şeylerin de değersiz sayılması söz konusu olur ki böyle bir şeyden söz edilemez. Gazali'nin akla verdiği önem ve değeri İhyô.' ve Mizô.nü'l-Amel adlı eserlerinde de görmek münıkündür, Çünkü Gazali bu
2 Gazill, el-Ivlustasfa min İlmi'l-Usfll, Mısır, 1322, I/3. 3 Gazali, İhyô.u mumid-din, çev. A. Serdaroğlu, İstanbul, 1974, Ij215.
4 Bkz. Gazali, Meô.ricü'l-Kuds, çev. S. Özburun, İstanbul; 1998, s. 15. 5 Gazill, Mişkô.tü'l-Envô.r, çev. S. Ateş, İstanbul, 1996, s. 44· 6 Bkz. Gazill, Meô.ricü'l-Kuds, s. 22-23.
7 Gazali, Mizô.nü'l-Amel, s. 245· 8 Gazali, Miyô.ru'l-İlim, Beyrut, 1410 H. s. 286.
9 Gazill, İhyô.', I/ı86. ıo Gazali, Mustasfa min İlmi'l-Usfll, Mısır, 1322, I/3; Erdem, Hüsamettin, Bazı Felsefe Meseleleri,
Konya, 2009, s.19; Topaloğlu, Bekir, Kelam İlmi (Giriş), İstanbul, trs., s. 54.
Gazilif de Akıl-Din ilişkisi / Biisamettin Erdem
eserlerinde aklın Allah'ın yarattığı en şerefli varlık olduğuna vurgu yapar. Çünkü eşyanın batınına, sırrına, hakikatine ancak aklın ulaşabileceğini, bunların edep ve hikmetlerini ancak aklın bilebileceğini ve sadece aklın çözebileceğini açıklamışhr .11 Gazilli bilgi ile akıl arasındaki ilişkiyi, ağaç ile meyve arasındaki ilişkiye benzetir. Ağaca göre meyve, güneşe göre ışık ne ise, akla göre de bilgi odur. Gazilli açısından akıl, dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olur. İnsanın akıl üstünlüğünü hayvanlar bile kabul eder ve bu nedenle onlara boyun eğer ve itaat eder. İnsanın akıl ve bilgiden yoksun olması ise onu hayvanlığa yaklaşhrır.
Gazrui, aklı, yaratılnuşların en şereflisi, dinin dayanağı ve ilahi teklifin muhatabı, sorunıluluğun istinatgahı olarak kabul eder ve en önemli insani vasıflardan sayar. Çünkü akıl yaratılıştan insana verilen bir yeti ve kendisiyle eşyanın hakikatinin idrak edildiği bir nurdur.12 Gazilli'ye göre akıl, eşyanın hakikatini, sebep ve illetlerini, varlık mertebelerini idrak eder. Duyu organları ise insanın sevinç, keder, aşk, şehvet, irade vb. gibi ruhi hilleri algılayamadığı hrude akıl bunları idrak edebilmektedir.'3 Bütün duyu organları aklın hizmetinde çalışan memurlar gibidir. Hatta hayal, vehim, fikir, hafıza vb. güçler de aklın hizmetinde bulunur. Akıl, varlık dünyasını kuvvetliden zayıfa, açıktan gizliye doğru idrak eder, yaş ilerledikçe duyular zayıfladığı hillde aklın idrak gücü gittikçe güçlenir .'4
Gazrui, insanın aklıyla bir işin sonunu aniayıp iyiliğin nerede olduğunu bildiğinde içinden bir yönelişle o tarafa yönelir, o işin sebeplerini gerçekleştirir ve onu ister/irade eder. Bu tamamen şehvet kuvvetinden farklı bir yöneliştir. Buna kuvve-i fikriyede denilebilir, demektedir. ıs Ona göre akıl, insana verilmiş öyle bir alettir ki, onuııla insan birtakını sanatları icra eder, gereği gibi takdirlerde bulunur, zilıinde ve hayalinde tedbirler alır, güzel görünen her şeyi güzel ve hoş, çirkin görünen şeyleri de çirkin görür.16
ı.ı. Aioi ve Metafizik/Kalp İlişldsi
Gazali, aklın; matematik, manhk ve tabiat bilinılerinin tecrübeye dayalı alanlarındaki yetkisini kabul etmekle birlikte, metafizik probleınlerin çözümünde ise aklın aciz olduğunu ve bu alanda çözüme ulaşabilmek için bahni keşfe ve
ıı İbrahim Agah Çubukçu, Gaziüide Şüphecilik, İstanbul,ıgg6, s. 87.
12 Gazilli, el-Mustasja, I/3. 13 Gazilli, Mihakku'nNaz{ır (Düşünmede Doğru Yol), çev. A. Kayacık, İstanbul, 2002, s. ıoo.
14 Gaziüi, Mişkfıtü'l-Envfır, s. 45-46; Mefıricü'l-Kuds, s. 97· ıs Gazaıı, İhya', III/?. ı6 Gaziüi, el-Hikmetüfi Mahlukillfıh, çev. Heyet, Ankara, trs., s. 72.
53
TYB AKADEMİ /Ocak 2011
vahyin desteğine ihtiyacı bulunduğunu düşünmektedir.17 Bunu izah için de şöyle bir manbki temellendirme yapmaya çalışır: N asıl ki duyular temyiz kuvvetinin algıladıldarını, temyiz kuvveti de aklın algıladıldarını anlayamıyorsa, akıl kuvveti de akıl ötesi olanı kavrayamaz.18 Dolayısıyla Gazclli, tabii ilinılerde burhan ve akli yöntenılerin doğru sonuçlar verebileceğini kabul ettiği halde, metafizik meselelerde bu tür yöntenılerin başarısız olacağını ileri sürmektedir.
Acaba duyu ve aklın kavramaktan aciz olduğu böyle bir bilme inıkanı ve bilgi, nasıl meydana gelmektedir? Ya da metafizik varlık dünyasının bilgisine insan kendi inıkaruarıyla ulaşabilir mi? Yoksa böyle bir dünyanın bilgisi hiçbir zaman elde edilmeyecek midir?
Gazelli'ye göre önce insan böyle bir metafizik varlık dünyasının bilgisine ulaşabilir. Ancak, insanın buna ulaşahilmesi için, önce ne:fis tezkiyesine/mücadelesine girişmesi, kendisinde bulunan kötü sıfatları yok etmesi, her türlü dünyalıktan alakasını kesip bütün varlığıylaAllah'ayönelmesi gerekir. Bu gerçekleşince de Allah, kulunun kalbine hakim ve sahip olur. Allah kulun kalbine hakim olunca da oraya rahmet ve hakikatler akar, sonuçta nur kalpte parlamaya başlar. 19
Görüldüğii üzere Gazclli, kalpte hakikat nurunun gelişip parlaması ve ortaya çıkabilmesi için, önce insanın bu bilgiye yetenekli hale getirilmesini, sonra da Allah'ın bu bilgiyi kuluna vermeyi istemesine bağlamaktadır.
Netice itibarıyla Gazali'de duyu, akıl ve batıni keşf olmak üzere üç tür bilgi kaynağından söz edilebilir. Burada duyuların objesi, dış dünya ve cisimlerdir. Aklın objesi, akıl edilirler ve duyu verileridir; keşfin objesi de Mutlak Varlık C~nab-ı Hak'hr. Duyular, beş duyunun etkiıılikte bulunduğu maddi ve duyusal bilinir leri; akıl ise, düşünce ve tefekkürle akıl edilirleri; kalp de, ilahi yansıma ve ilahi hakikatierin kalbe doğuşuyla Mutlak'ı kendisine konu edinir. Gazali böyle bir ayınmda bilgiyi, tek yaıılı ya da obje ağırlıklı gören bilgi anlayışlarından farklı bir konuma getirmektedir.
Burada şu sorulara cevap aramak doğru olur sanırım: Bu kalbi bilginin meydana gelmesinde acaba aklın bir ilgisi var mıdır? Yani kalp, birtakım bilgiler elde ederken duyu ve akılla bir ilişki içinde midir? Yoksa buıılar olmaksızın mı bu bilgileri elde etmektedir?
Gazclli, duyu organlarını kalbin her zaman emrinde olan askerler olarak görür. Ona göre duyular aracılığıyla kalp, dış dünyaya açılır. Yani kalp, duyuları
17 Çağncı, Mustafa, "Gazzilli" Diyanet İslam Ansiklopedisi, XIII/ 495. ıS Taylan, Necip, Gazdl!'nin Düşünce Siteminin Temelleri, İstanbul, 1994, s. 62.
19 GazaJi, İhya', III/ /41.
Gazali'de Alai-Din İlişkisi / HüsamettinErdem
dış dünyayı tanımak için bir vasıta olarak kullanır. O, sadece duyu bilgilerine değil, akıl ve tecrübe bilgilerine de kalp bilgisinin ihtiyacı olduğunu belirtir. Bu bilgiler kalbi bilgiye bir ön hazırlık ve zemin hazırlar.
Dolayısıyla temeli duyular ve akla dayanan bilgilerin kalp bilgisi için hiç de yabana atılacak bilgiler olmadığı, kalbin birtakım bilgiler elde edebilmesi için bu bilgi kaynaklarına ait bilgileri kullandığı görülmektedir
Gaziili kalbi bilgileri sadece duyulardan gelen yansırnalara değil, aynı zamanda Levh-i Malıtuzdan gelen yansırnalara da bağlamaktadır. Ona göre Levh-i Malıtuz ile kişi arasındaki perdeler kalkınca Levh-i Mahfuzdaki bilgiler doğrudan kalbe akseder. Bu durumda da duyu bilgisine gerek kalmaz. Eğer insan illa duyular dünyasından gelen, duyulur algılara yönelip onlara itibar etmeye devam ederse bu onun Levh-i Malıtuza bakmasını ve bu yolla bilgi almasını engeller. Gaziili'ye göre, hissi alem yani duyular alemi, akli aleme giden bir merdiven durumundadır. Şayet aralarında hiçbir bağ olmasaydı o zaman da akli aleme yükselme yolları kapalı olurdu. 20 Sonuçta bu bilgiler, daima birbirlerine karşı ihtiyaç içindedlr.21
Görüldüğü gibi kalbin iki şekilde bilgi elde etme imkanı söz konusudur. Bunlardan birisi bazı bilgileri duyular aracılığıyla, dış dünyaya açılarak elde etmesi; ikincisi ise kalbin bazı bilgilere duyulara bağlı olmaksızın ulaşınaya çalışmasıdır. Bu da Levh-i Malıtuz ile kişi arasında perdelerin kalkıp, oradaki bilgilerin doğrudan kal be aksetmesiyle olmaktadır.
Her ne kadar Gaza.Ii, aklın metafizik alanda söz salıibi olmayacağını belirtse de, bu alanın insan için tamamen kapalı bir alan olmadığından da söz eder. O zaman insan bu alana nasıl nüfuz eder, hangi yolla ulaşır?
Gaziili'ye göre bu akıl üstü metafizik alana nüfuz etmenin, onu bir dereceye kadar da olsa kavrayabilmenin tek yolu uyku ve rüya halidir. O, insanın, uyku halinde iken gayb aleminden haberdar olabileceğini ve gelecekte olacak bazı şeyleri açıkça veya başka bir tabirle anlaşılacak şekilde idrak edebileceğini söyler. 22
2. Akıl-Din ilişkisi
Gaza.Ii'nin ele aldığı önemli sorunlardan birisi de akıl-din ilişkisidir. Gaza.Ii'nin bu iki fenomen arasında birtakım önemli ilişkiler kurmaya çalıştığını görmekteyiz. Bu karşılıklı ilişkide iki tarafta birbirine karşı bir ihtiyaç içindedir. Biri
20 GazaJ.i, Mişkfıtü'l-Envfır, s. 40.
21 Erdem, Hüsamettin, "GazaJ.i'de Bilgi Meselesi", İslam Araştınnalarz, 13 (3-4) İstanbul, 2000, s.295.
22 Gazali, el-Munkızu mine'd-Daliil, çev. AS. Furat, İstanbul, 1972, s. 68.
55
TYB AKADEMi/ Ocak 2011
olmadan diğerinin varlığı bir değer ve anlam taşımamaktadır. Bu neden1e Gazilli'ye göre akıl, ancak dinin yol göstericiliğinde doğru yolu bulabilir. Din de ancak akılla ortaya çıkar ve varlığım sürdürebilir. Alal ile din, bir binayla bu binamn temeline benzer. Alal temeldir; din ise binadır. Nasıl ki bina olmayınca temel yeterli değilse, temel olmayınca da bina bir işe yaramaz. Yine akıl ile dinin birbiriyle olan münasebeti gözle ışığın birbirine olan münasebetine benzer. Akıl göz yerinde, dinde ışık yerindedir. Işık olmayınca gözün görmesi nasıl münıkün değilse göz olmayınca da ışığın varlığı görmesi mümkün değildir. Başka bir örmekle bu ilişkiyi şu şekilde açıklayabiliriz. Alal kandil; dinde bu kandilin yağı yerindedir. Yağ olmadıkça kandil işe yaramaz. Çünkü kandil, yağsız ışık vermez; kandil olmadıkça da yağ yalnız başına ışık vermez. 23
Gazali aynı benzetmeyi Kur'an ayetleriyle akıl arasında da kullamr. Ona göre bikmetin en büyüğü, şam yüce Allah'ın kitabıdır. Göz için güneş ışığı ne ise akıl için de Kur' an ayetleri odur. Çünkü gözün eşya yı görmesi ancak güneş ışığıyla tamamlandığı gibi aklın hakikatleri görmesi de ancak Kur'an ayetleriyle tamamlanır. Ona göre bun1ardan birine sarılıp, diğerini terk eden kimse alımaktır. Gazali, Kur'an'ın nuroyla yetinerek akıldan yüz çeviren kimsenin tıpkı güneşin ışığına gözlerini kapatan kimse gibi olduğunu, böyle kimselerin körlerden bir farkının olmayacağım belirtir. Çünkü ona göre akıl ancak dinle birlikte olursa nur üstüne nur olur.24
Gazilll'nin akıl ile din arasındaki ilişkiyi bu benzetmelerle ortaya koymaya çalışması onda akıl ile dinin her birinin diğeri için yerinin ve konumunun ne derece önenıli olduğunu göstermesi bakımından çok büyük bir önemi haizdir. Yine onun "Şeriat hariçten bir akıl, akıl da dahilden bir şeriattır. Bun1ar birbirlerine yardım ederler, birbirlerine kuvvet verirler."25 ifadesi de bu önenıli ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
İslami sorunıluluk ve yükünılülüğün ilk şartı akil ve baliğ olmaktır. Bu nitelikleri taşımayanlardan sorunıluluk kaldırılmıştır. "Aldı olmayanın dini de yoktur."26 dolayısıyla dini sorunıluluğu da yoktur. Din akılla olan ilişkisini kopardığı anda ondan h:içbir şey çıkmaz. Alal, genel olarak din hakkında külliftümel bilgilere sahiptir; fakat din ise hem genelin, hem de tikelin, detayın bilgisine sahiptir. 27
Gazali'nin akıl ile din arasındaki ilişkide her birini diğeri için olmazsa olmaz olarak görmesinin nedeni, dinin ancak akılla anlaşılabileceği ve insamn
23 Gazali, Meuricü'l-Kuds, s. 49·
24 Gazali, el-İktisudfi'l- İ'tikud, çev. İ.A. Çubukçu, H. Atay, Ankara, 1962, s. 8.
25 Gazali, Mişkutü'l-Envilr, s. 21; Meuricü'l-Kuds, s. 49; el-İsfaham, Ebı1'1- Kasım, Mutluluğun Kazanılması, çev. L. Doğan, İstanbul, 1974, s. 126; Bo lay, S. Hayri, Aristo Metafiziği ile Gazilli Metafiziğinin Karşılaştırılması, İstanbul, 1980, s. 241.
26 Suyı1ti, Celaleddin, el-Camiu's-Sağır, Kahire, 1954, II/88.
27 Gazali, Meuricü'l-Kuds, s. ıso; Mizilnü'l-Amel, s. 234-235.
Gazali'de Alai-Din İlişkisi f HüsamettinErdem
sorumluğunun akılla gerçekleştiğine inanmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Gazali'ye göre akıl, yalnız başına eşyanın külli prensiplerini idrak edebilir; fakat eşyanın bireysel oluşumunu ve onlara ait bireysel hükümleri bilemez. Mesela akıl, Allah'a inanmanın, doğru sözlü olmanın, iyi işler yapmanın, doğrulukve adaletin iyi ve güzel olduğunu bilir. Ama domuz etinin, akmış kan ve şarap içmenin, insanın kendi kız kardeşiyle evlenmesi gibi hususların kötülüğünü, haram ve yasak olduğunu bilemez. Bunları ancak akla din bildirir. Bu nedenle akıl dinden uzaklaşhkça doğru yoldan ve isabetli kararlardan da uzaklaşmaya başlar.28
Hasılı Gazali'ye göre akıl ve din birbirini tamamlar. Esasen bu ikisi birbirine zıt değildir. Din hiçbir zaman aklın değerini ink8.r etmez. Çünkü aklın değerini belirten, insanları düşünmeye, akletmeye, aklını kullanmaya çağıran soo' e yakın ayet ve birçok hadis vardır. Buna mukabil, akıl da Allah'ı bulmaya, dini anlamaya, iyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırmaya yardım eder.2 9
İnsana doğru yolu gösteren akıl hiç şüphesiz ki en büyük kazançtır, fakat o tam olarak mutlak doğruyu, mutlak faydayı ve varlıktaki/ eşyadaki nihai amacı bilemez.3°
Böylece Gazali, iman ve hayatın gerçeklerini tanıma konusunda nazari aklın sınırlarını göstermeye çalışmaktadır. Daha sonra bu işi XIX. yüzyılda Alman düşünürü Immanuel Kant, Prolegomena ve Salt Aklın Eleştirisi adlı eserlerinde yapmaya çalışmıştır. İman konusunda akli yöntemleri yetersiz ve başarısız gören Gazaıi, Kant'tan farklı olarak bu alanda sezgi, ilham ve keşf gibi bilgi edinme yollarını devreye sokınuştur. Gazali yakini bilginin ancak bu yolla elde edilebileceğille inanmaktadır. Çünkü akıl, ona göre bu yolla böyle bir bilgiyi elde etmekte yeteneksizdir. Metafizik varlık dünyası ve metafizik meseleler dışında, akla her zaman güvenebiliriz.
Ancak insanın duyu verisi, akli istidlal ve terkiplerden bağımsız olarak kendi iç tecrübesiyle ulaştığı bilgi, sadece peygamberlere ve yüksek ahlaki bir arınmayı gerçekleştirebilmiş velilere verilen, duyu ve aklın ötesine geçebilen kutsi-nebevi ruhun bir başarısı olarak ortaya çıkmaktadır.
2.1. Akıl-Peygaınber-Vahiy ilişkisi
İnsan, varlık, din ve diğer şeylerle ilgili bilgilerini ya kendi çabasıyla öğrenir ya da Yaratıcısı ona bazı bilmediklerini öğretir. Bu ikinci öğrenme biçimine ilahi öğrenme yolu denilir ki bu da ya vahiyle olur ya da ilhamla. Vahiy yolu,
28 Şahin, Naim, Bir Bilgi Kaynağı Olarak Kur'an'daAkıl, Konya, 2010, s. 59-60.
29 Erdem, H., Bazı Felsefe Meseleleri, s. 20. 30 Ece, Hüseyin Kerim, İslamın Temel Kavramları, İstanbul, 1999, s. 36.
57
TYB AKADEMİ /Ocak 2011
daima aracı bir insanı gerektirir. Bu aracı insana da bilindiği gibi peygamber d enilir.
Gazilli, nübüvveti, aklın ötesinde ve akılla kavrarramayan şeyleri idrak eden bir gözün açılması olarak nitelendirir.31 Yine ona göre nübüvvet, aklın algılayamayacağı bazı şeylerin kendisinde doğduğu aydınlık bir görme hilidir.32 Gazilli bazı astronomik bilgilerle tıbba ait bilgilerin de akıl aracılığıyla elde edilemeyeceğini, bunun için nübüvvete ihtiyaç olduğıınu befutir.33 Gazilli bazı bilgilerin akılda hazır bulunduğıınu, bazılarımn ise akla verildiğini, akla verilen bu bilgilerin ise nübüvvet aracılığıyla sağlanan bilgiler olduğıınu belirtir. Bu hususta aklı uyarınada Allah'ın kelamı en üstün uyarıcı durumundadır. Din de Allah'ın bu kelamına bağlıdır. 34
Allah'ın akla sunduğu bu bilginin gelişi, daha önce de belirttiğimiz gibi Peygamber'in kalbinde doğan bir nurdur. Böyle bir bilgi imkam, "veli"ler için de söz konusudur. Gazali'ye göre peygamber ve velilerin hakikatİn bilgisini kavramaları, öğretim yoluyla değil, belli bir nefsi ve ruhi hazırlık döneminden geçtikten sonra, kalpleri hakikati alacak hrue geldiğinde Allah'ın o hakikati o insanların kalplerine doğurtmasıyla sağlanmaktadır. as İbn Arabi'ye göre peygamberler, velayetten peygamberliğe geçerken, yani her peygamber önce velidir, sonra peygamberlik göreviyle şereflenmişken, Gazrui' de ise bu, tersine işlemektedir; yani veliler nübüvvet nurundan aydınlanmaktadır.a6 Sonuçta böylece veli de nübüvvetin mahiyetini kavramış olmaktadır. Gazaii açısından akıl bu aşamada geri planda kalmaktadır, aklın böyle doğrudan bir kavrayışı söz konusu değildir.
Akıl-din ilişkisi bağlanıında ele alınacak en önemli konulardan birisi de akıl-vahiy ilişkisidir. Gazilli, akıl-vahiy ilişkisine, insanın sorumluluğu sorunu açısından yaklaşmaya çalışmaktadır. Onun bu konudaki en temel sorusu ise "İnsanın sorunıluluğu akla mı yoksa vahye mi dayamr?" olmuştur. Gazaii'ye göre, her ne kadar Mutezile, şeriat olmasa da aklın tek başına Allah'ın bilinmesi ve verdiği ninıetlere şükredilmesi gereğinin kullara vacip kılındığım ileri sürse de, din olmadan bunlar insanlara vacip olmaz, akıl tek başına bunları insana vacip kılamaz.37 Gazaii burada vacibin tamnıından hareketle, insanın sorumluluğunu akla değil de, dine dayandırmaktadır. Çünkü ona göre, bir şeyi
31 Gazali, el-Munkız, s.8o.
32 Gazali, el-Munkız, s. 68 vd. 33 Bkz. Gazaıi, el-Munkız, s. 6g. 34 Gazaıi, el-İktisô.dfi'l-İ'tikô.d, çev. H. Akın, İstanbul, 2005, s. 255.
35 Gazaıi, el-Munkız, s. go; İhyô.', m; 41. 36 Gazaıi, Mişkô.tü'l-Envô.r, s. 32. 37 Gazaıi, el-İktisô.dfi'l-İ'tikô.d, s. 226.
Gaziüi' de Akıl-Din ilişkisi / Büsarnettin Erdem
vacip lalıcı ve tercih ettirici sadece yüce Allah'tır. Bu nedenle Gazali, peygamberlerin sadece insanlara birtakını haberler verdiğini, görevlerinin sadece bildirmek olduğunu belirtir. Ona göre peygamber, peygamberlik göreviyle adeta şöyle seslenmektedir. Ben size hiçbir şeyi vacip kılmıyoruın. Zira vacip kılma bir tercihi gerektirir. Oysa tercih ettiren sadece Allah'tır. Ben ise size sadece haber veriyorum, çünkü ben habereiden başka bir şey değilim. as
Böylece peygamberin görevi sadece haber vermek, bildirmek olduğuna göre geriye sadece peygamber tarafından verilen haberin anlaşılması kalmaktadır. İşte bu bağlamda Gazan'ye göre alal ile din arasındaki ilişkide alal, büyük ölçüde peygamber tarafından verilen haberlerin anlaşılmasını sağlayan bir araç/alet olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü alal, kendiliğinden peygamberin haber verdiği şeyleri kavrayamaz, ancak peygamberden işitmek suretiyle anlar ve onun bilgisine ulaşabilir.a9 Burada aklın kavradığı şey ise sadece vacip olanın bilinmesidir. Yoksa vacip olmanın kendisi değildir. Çünkü gerçek vacip kılıcı Allah'tır. Haberi getiren, kaçınılması gereken şeyi bildiren ise peygamberdir; peygamberin doğruluğunu bildiren de alaldır.40
Görüldüğü gibi Gazan'de alal, sadece dinin anlaşılmasını sağlayan bir aletten ibaret değildir. O, aynı zamanda peygamberin haber verdiği şeyi kavrayıp, bu haberin doğruluğunu da onaylayandır. Şayet alal olmasaydı ne peygamberin haber verdiği şey anlaşılacaktı, ne de onun varlığı tasdik edilecekti.
Gazan düşünce sisteminde her ne kadar insanın sorumluluğu dine dayalı olsa da, alal olmadan peygamberin doğruluğunun bilinmesi de mümkün değildir. Hatta Gazali, mucizenin bile peygamberin doğruluğuna delalet etmesinin ancak araştırınakla olacağını ve bunu yapacak olanın da sadece alal olduğunu belirtir ,41
Gazan'ye göre aklın görevine gelince, nübüvveti tasdik etmesi ve nübüvvet gözüyle idrak edemediğini ise kabul etmesidir. Çünkü akla düşen şey, bizi elimizden tutup nübüvvete teslim etmektir. Metafizik dünyada aklın sınır ve sahası buraya kadardır. Bundan sonraki aşamada ise peygamberin kendisine bildirdiğini bize iletir ve üzerinde düşünmemizi sağlar.42
Gazali bu açıklamaları yanında, aklın kavrayamayacağı şeylerin neler olduğundan da söz eder. Ancak ona göre bir şeyin akılla temellendirilememesi, onun anlamsız ve geçersiz olduğu anlanıı:p.a gelmez. Hele hele ona inanıla-
38 Gaziüi, el-İktisfıdji'l-Ftikfıd, s. 230-232; el-Munkız, s. 73-
39 Gaziüi, el-İktisfıdji'l-İ'tikfıd. s. 230-23; el-Munkız, s. 73-74. 40 Gaziüi, el-İktisfıdji'l-İ'tikfıd. s. 230-231; el-Munkız, s. 73-74.
41 Gaziüi, el-İklisfıdji'l-İ'tikfıd, s. 230-231; el-Munkız, s. 73-74. 42 Gaziüi, el-Munkız, s. 73-74; el-İktisfıdji'l-İ'tikfıd, s. 231.
59
6o TYB AKADEMİ /Ocak 2011
mayacağı anlamına hiç gelmez; çünkü bir şeye inanabilmemiz için bize başka kaynaklardan birtala.m başka bilgiler de gelmektedir. Mesela akll, birtala.m ilaçlann ve kimyasal maddelerin özelliklerini tek başına anlayamadığı gibi, insanı bir anda bedbaht veya mutlu kılanı da birbirinden ayıramaz. Yine akll, bazı amellerin, sözlerin, ahlak ve inançların faydalı mı yoksa zararlı n:ıı olduklarını tam olarak bi1emediği/ayıramadığı için, aklın tek başına bilmesinin mümkün olmadığı bu şeyleri haber vermek için peygamberler gönderilmiştir.
Acaba akıl, peygamberin getirdiği haberleri aniayıp kavrarken bunu tek başına mı yapmaktadır? Yoksa bunu gerçekleştirirken başka araçlardan da yararlanmakta mıdır? Gazilli'ye göre akll, peygamber tarafından bildirilen şeyleri tek başına anlar ve bu şeylerin anlaşılınasını sağlayan yeti de aklldan başkası değildir. Ancak, burada akJJ. peygamberin haber verdiği şeyleri anlar derken elbette ki duyu verilerinin katkısını göz ardı etmemek gerekir. Gerçekten de akll, bir şeyi anladığı zaman bu anlama işini tek başına gerçekleştirmekle beraber, onu işitmesi, bu yolla onun bilgisine ulaşması, tasdik etmesi ve ondan faydalanması da söz konusudur. Sonuçta akJJ. diğer bilgi vasıtalannın elde ettiği izienimlerden de yararlanmaktadır.
Gazrui, aklın, bir hastalığı ve bu hastalığın ilacını bilme hususunda, doktorun/peygamberin sözünü doğrudan uygulayarak faydalanmasıyla o daktorun sözünün doğruluğunu birtala.m tecrübelerle test edip bilmesi arasında bir fark olmadığını belirtir.43 Böylece akll, peygamberin sözlerinden, yani kendi araştırma alanı haricinde elde edilen varlık dünyasıyla ilgili bilgilerden de faydalanır.
2.3. Akıl ve Dini Hükümlerin Onaylanması Gaza.Ii, el-İktisad fi'l-İ'tikad adlı eserinde "Dini Hükümlerin Onaylanması" başlığı altında akJJ. ile din ilişkisini ayrı bir başlık altında ele almış ve bunlan üç madde hillinde açıklamaya çalışmıştır:
ı- Sadece akli delillerle bilinenler, 2- Sadece dini delillerle bilinenler, 3- Hem akli hem de dini delillerle bilinenler.
Ona göre sadece akli delillerle bilinenler; illemin sonradan meydana gelmesi, iliemi sonradan var edenin kendi varlığının zorunlu oluşu, Allah'ın ilmi ve kudreti gibi bilgilerdir. Gazilli bunlann sabit olmadığı sürece dinin sabit olmayacağını söyler. Sonuçta Gazilli felsefesinde dinin, akJJ. tarafından bilinenler üzerine temellendirildiği görülmektedir.
Sadece dini delillerle, yani peygamberi işitmek suretiyle elde edilenlere
43 Gaziili, el-İktisudfi'l-İ'tikud, s. 235; el-Munkzz, s. 72-73.
Gazrui' de Akıl-Din İlişkisi / Nilsamettin Erdem
gelince bunlar da haşr, sevap, azap, günalı gibi dini konulardır ki bunlann anlaşılmasıAllah'ın valıyi ve ilhamıyla olur.44
Üçüncüsü ise hem akıl hem de dini delillerle bilinenlerdir. Allalı'ı görme, bütün hareketleri ve arazları Allalı'ın yaratması ve yaratmada Allalı'ın tekliği ve bu gibi konulardaki bilgilerdir. Ona göre bu bilgiler, aklın kapsamı içine giren ve derece bakımın~an Allalı'ın kelamının ispatından sonra gelen bütün konulardır.
Burada birinci ve üçüncü maddede belirtilen hususların aklın kavrama alanına giren ve akıl tarafından kavranıp anlaşılabilen konular olduğu, ikinci madde de belirtilen sorunlann ise aklın salıasım aşan/akıl ötesi, akıl tarafından kavranamayan şeyler olduğu görülmektedir.
Akıl-din ilişkisi bağlamında dinin getirdiği bir hüküm karşısında aklın tavrı ne olacaktır? Ya da ne olmalıdır? Gazrui'ye göre diııin getirdiği bir hüküm akla uygunsa o hükmü aklın kesin olarak tasdik etmesi gerekir. Diııin ön gördüğü deliller, gerek metin gerekse rivayet zinciri bakımından kesinse bunlar hakkında herhangi bir ihtimaliyerten söz edilemez. Yok, eğer bir zamıa ihtimalleri varsa o zaman zanııi olarak kabul edilir. Dini metinler din yoluyla bilinen bir mesele hakkında yoruma imkan veriyorsa o zaman bu meseleyle ilgili nassları yorunılamak zorunlu olur.4s
Gazrui, esas itibarıyla dinin akla uygun olmayan hükünıleri kapsamına almayacağını belirtir. Ayrıca akıl, dini bir mesel e üzerinde durup bu meseleııin imkansızlığı veya imkfuıı hakkında bir hüküm vermenıişse bu durumda dini deliliere dayanarak onun tasdik edilmesi de zorunlu olur. Bu tasdikin zorunlu olması için, aklın o şeyin imkansız oluşuna hükmetmesi yeterlidir. Ayrıca caiz olduğuna hükmetmesi gerekmez.46
Gazrul'ııin özellikle diııin akla uygun olmayan hükünıler içermeyeceğiııi, şayet dinin hükmü akla uygunsa bu hükmün doğrulanması gerektiğini ifade etmesi, bu iki alan arasındaki ilişkinin her ikisinin de birbiri için vazgeçilmez olduğunu göstermektedir
2-4. Akıl-Nakil Uyuşmazlığı
Gazaı!, el-Kanfmu'ı-Külll fi't-Te'vll adlı eserinde de akıl-din ilişkisi bağlamında te'ville uğraşanları birtakım gruplara ayırmıştır. Ona göre akıl ile nakil arasında ilk etapta görünürde bir uyuşmazlığın olduğunu ön görenler yer al-
44 Gazali, Mefıricü'l-Kuds, s. so; el-İktisfıdji'l-İktisfıd, s. 255.
45 Bkz. Gazaıi, el-İktisfıdji'l-İ'tikfıd, s. 256 vd. 46 Gazali, el-İktisfıdji'l-İ'tiki'ıd, s. 256-257, el-Munkız, s. 67.
61
TYB AKADEMİ /Ocak 2011
maktadır. Bu durumda bazılan yalruz aklı esas almış, düşüncelerini akJl çerçevesinde kullanmışlardır. Bazılan ise tam aksine sadece nakli esas almış, düşüncelerini nakil yönünde kılmışlardırfişletmişlerdir. Ancak akJl ile nakli telif etmeye çalışanlar da olmuştur. Bunlardan bir kısmı aklı esas almış ve nakli akla tabi kılınışken, diğer bir kısmı da bunun tam aksine nakli esas almış ve aklı ona tabi kılmıştır. Gaziili diğer bir grubun bu sayılan dört gruptan farklı olarak hem aklı hem de nakli ayrı ayrı birer esas olarak aldıkianın sÖyler.
Bunlardan birinci grup, sadece aklı esas alanlardır. Gaziili'ye göre onlar, nakli ihmal etmişler, dini esasların kendi akıllarına uygun gelenlerini kabul, gelmeyenleriniyse akıllanna göre yorumlamışlardır. O, bu kimselerin kendi akıllarına uygun düşmeyen nasslan olduğu gibi kabul etınenin, halkın seviyesine düşmek gördüklerinden, bu seviyeye düşmernek için bu tür nassların yoruma dayalı örnekleme olduğuna hükınederek iman dairesinden çıkınışlar
dır.
İkinci gruba gelince Gaziili'ye göre bu kimselerin "araştırma" ve "te'vil"in tehlikeli vadisine girmeyi gözealamadıklarından, cehalet sahasında selametle kalmayı tercih ettiklerini, bunlann tavırlarının cehaletten başka bir şey olmadığını, bu kimselerin yolun ilk m enzilinde kaldıklannı belirtmiştir. Gaziili yine de bu grubun peygamberin yalan söylediklerini kabul eden birinci gruptan inanç bakımından daha iyi bir durumda olduhlanın belirtir.47
Aklı esas alıp nakli ona tabi kılanlara gelince, Gaziili, bunların Kur'an'ı ve mütevatir hadisleri ve bu hadislerden yorumu kolay olanlan kabul ettiklerini, akıllarına aykırı düşenlerle yorumu güç olanlan reddederek ravilerini yalanladıklaruııı bu tutumlanndan dolayı birçok salıili hadisin reddedilmesi gibi tehlikeli bir sonuçla karşı karşıya kaldıklannı belirtir. Böylece naklin ihmal edildiğini, nakli esas alıp aklı ona tabi kılanların da onlardan farklı olmadığım, bunların nakli ihmal ederken onlann da aklı ihmal ettiklerini, bunlarınakli ve nazari konularla meşgul olmadıklanndan, nazarlannda inıkansızların azaldığım ve buna paralel olarak yorumların da azaldığım ifade etmiştir. Gazilli, bunların Allah hakkında cihet belirtmenin mümkün olmadığını bilmediklerinden, "istiva" gibi Allah'a bir yön ifade eden kelimeleri yorumlamaya gerek duyınadıklarım belirtir. 48
Beşinci gruba gelince Gazrui, bunların, akJl ile naklin her ikisinin de önemli olduğunu, dolayısıyla aralarında bir çatışmanın bulunamayacağım, her ikisine de layık olduklan önemin verilmesi gerektiğini ileri sürenler olduğunu belirtir. Gazili, akla yalancı diyenin, hiç şüphesiz dini de yalanlamış olacağım,
47 Gaziili, Faysiilu't-Tejrika beyne7-İsliim ve'z-Zendeka, İstanbul, 1990, s. 87.
48 Gaziili, el-Kantınu7-Kıillfi't-Te'v11, çev. Süleyman illudağ, (Faysalu't-Tejrika beyne7-İsliim ve'zZendeka ekinde), İstanbul, 1990, s. 88-90; Taylan, Necip, İslam Felsefesi, İstanbul, 2006, s. 282.
Gaziili'de Alal-Din ilişkisi/ Büsarnettin Erdem
çünkü dinin doğruluğunun aricak alolla bilinebileceğini dile getirir. Bunu da şu şekilde temellendirmeye çalışır: Aklın şahitliği olmasaydı doğru söyleyenle yalan söyleyeni, yalancı peygamberle gerçek peygamberi birbirinden ayırmak mümkün olmazdı. İşte bundan dolayı Gazali, akıl ile nakle layık oldukları öneınİ verenlerin en doğru yolu tutan kimseler olduğunu söyler.49 Çünkü bunlar, hem aklı hem de dini birinin diğerine feda edilmeyecek kadar önemli olduklarını belirtmişler ve sonuçta öncekilerin düştükleri hatalara düşmeınişlerdir. Ancak Gazali, bu yolun öyle sanıldığı gibi herkesin kolaylıkla üzerinde yürüyebileceği bir yol olmadığını da belirfu.so
Çünkü o, "ilimden size az bir şeyverildi."51 ayetine dayanarak, herkesin her noktada din ile aklı telif etmede aynı güce sahip olamayacağına dikkat çeker.
Akıl ile nakli ayrı ayrı önemli sayan kimselere Gazali'nin diğer bir tavsiyesi de akli deliliere katiyen yalan deııilmemesidir. O, akıl ile din arasındaki ilişkide aklın çok önemli bir konumda bulunduğunu fark etıniş ve aklın yalanlanmasının, dinin doğruluğunu ispat etme gibi konularda da aklı yalanlama neticesini doğuracağını belirterek, bu konularda dikkatli olunması, temkinli hareket edilmesi gerektiğini hatırlatmaktan geri durmamıştır.52
Bununla birlikte Gazali, duyular ve aklın kudretini aşan ve bu ikisinin kurallarının işlemediği metafizik dışındaki bütün duyumsal ve akli olan bilgilerin mantıkla ilişkilendirilmek zorunda olduğunu belirterek, aklın kendi sahasına giren alanda önemli bir bilgi kaynağı olduğuna dikkat çekmiştir.
Böylece Gazali'nin, akıl ve nakilden birini alıp diğerini bırakanlardan olmadığı, ikisi arasında ölçülü bir denge kurduğusa görülmektedir. Gazali'nin akla karşı tutumu, aklın metafizik alandaki başarısızlığı bir kenara bırakılırsa, olumludur ve o, aklın verdiği hükümleri de doğru kabul etmektedir.
Gazali, hem aklı hem de dini, birini diğerine tercih etmeden, dengeli bir şekilde her birini layık oldukları konum çerçevesinde ele almaktadır. Bununla beraber o, duyular ve akla dayanan bazı ilimleri ve filozofların bu konularda yaptığı açıklamaları da, bazı dini endişeleri nedeniyle bir değerlendirmeye tabi tutmadan da edememiştir. Şöyle ki, Gazali'ye göre mantık ve matematik, din bakımından tamamen tarafsız ve kesin kanıtıara sahip disiplinlerdir. O, dini savunmak düşüncesiyle felsefe adına bunların eleştirilmesinin dine karşı bir cinayet olacağını, bu gibi şeylerin dini zaafa uğratmaktan başka bir sonuç
49 Gaziili, el-KanıJ.nu'l-Küllfi't-Te'vil, s. 90. so Gazau, el-Kô.nıJ.nü'l-Küllfi't-Te'vil, s. 90-91.
51 İsriiı7/Bs. 52 Gaziili, ei-Kô.nılnü'l-Küllfi't-Te'vil, s. 91-92. 53 Gazili, el-İktisô.dfi'l-İ'tikô.d, s. 7.
TYB AKADEMi/ Ocak 2011
doğurmayacağı kanaatindedir. Zira bu ilimler kesin kanıtıara dayandığı için dini güçlendirmek ve savunmak maksadıyla bunlar haklanda kuşku uyandırmaya kalkışan kişi, sonuçta dini de kuşkulu duruma sokacakbr. Çünkü yanlış yöntemlerle dini destekleyenlerin vereceği zarar, doğru yöntemlerle dini eleştirenierin vereceği zarardan çok daha büyük olur.54
2.5. Akıl-Din İlişldsinde Akla Konulan Sınırlama
Gazali, filozoflann din açısından zararsız ilimlerdeki başanianna bakarak, metafizik konularda da yanlış fikirlere sahip olmadıkları hatasına düşülınemesi gerektiğini belirtir. Çünkü bir meslekte uzman olan kişinin, her meslekte uzman olması mümkün değildir.ss Gazali'ye göre, aklın anlamakta aciz kaldığı esas alan tabiat ötesi (ilahiyat-metafizik) alandır. Gazali metafizik alanda aklı kullanmayı bir tahta parçası üzerinde denize açılmak gibi tehlikeli bir macera olarak görür. Böyle bir maceraya atılan kimsenin kurtulma şansının da az olduğunu belirtir. Akıl, ahiakla ilgili konularda, özellikle de ilahiyatla (metafizik) ilgili konularda yetersiz bir bilgi aracıdır. Allah'ın din ve peygamber göndermehikmetide bu noktada yatar. Dinlerin de özellikle ahlak ve ilahiyatla ilgili hususları kendilerine konu edinmelerinin hikmetide budur.s6
Yine tabiat ilimleri içinde bp, deneysel :fizik, kimya, astronoıni, meteoroloji, zooloji ve botanik gibi pozitif ilimierin de din bakımından inkar edilmesinin uygun düşmeyeceğini, bunlann kelaıni ve nakli delillerle çüriitülemeyeceğini ileri sürer.s7 Ancak ona göre sebep-sonuç ilişkisi ve dolayısıyla mucize meselesi, beden-ruh ilişkisi, ruhun ebediliği ve ölümden sonra cesede dönüp dönmeyeceği gibi, klasik felsefede "tabiat" disiplinleri içinde incelenen metafizik meselelerle ilahiyata ilişkin problemlere gelince, bu konularda filozofların ileri sürdükleri görüşler, hem dini hem de felsefi bakımından tarbşmaya açıktır. Onlann ilahiyata dair bilgileri, matematiğe ait bilgileri gibi tahininden arınmış, kesin kanıtıara dayalı bulunsaydı aralannda asla ihtilaf çıkmazdı. O, bu ihtilafın asıl sebebini, manbğın çeşitli bölümleri için şart koşulan rasyonel kesinlik ölçütlerinin, ilahiyat meselelerine uygulama imkanrndan yoksun bulunnıasınass bağlar.
Nitekim Gazali, filozoflann görüşlerini eleştirdiği yirıni meselenin her bi-
54 Gaziili, Tehiijütu'l-Felôsife, B. Sadak, İstanbul, 2002, s. 41-42; el-Munkız, s. 22-23.
55 Ga:ziili, el-Munkız, s. 39· .
56 Gazilli, el-Munkızu mine'd-Daliii ve Tasavvuf İncelemeleri, çev. S. Uçan, İstanbul, 2008, s. 337, 342,385.
57 Nasr, Seyyid Hüseyin-Leaman, Oliver, İslam Felsefesi Tarihi, çev. Ş. Öcal-H.T. Başoğlu, İstanbul, 2007, s. 318.
58 Ga:ziili, Tehiijütu'l-Feliisife, s. 45·
Gazali'de Akıl-Din İlişkisi / Büsarnettin Erdem
rinde onlann kanıtlannı sık sık keyfi hüküm verme, tahayyül, aldatına, tenak:uz, kafa kanşıklığı ve ba.tıl gibi kavraınlarla niteleyerek bu kanıtıann kesinlik ifade etmediğini, aynı yönteınlerle bunlann aksinin de savunulabileceğini vurgulamış, bu tür meselelerin beşeri akılla çözümlenemeyeceğini, bunun için vahyin kılavuzluğuna ve batıni keşfe ihtiyaç bulunduğunu belirtmişfu.s9
Onun bu konularda Tehajutü'l-Felô.sije adlı eserinin temel iddiaşı, ilahiyat meselelerinin çözümünde aklın yetersizliğinden dolayı bir Müslüman için en doğru tutumun, bu meselenin çözümünde d:ini açıklamalan kabul etmenin gerekli olduğudur. Bu noktadan hareketle, :filozoflann başlıca ilahiyat meselelerinin çözümüne dair ileri sürdükleri spekülatif iddialarının kesin ve ikna edici kanıtıara dayanmadığını, yine oıılann kullandığı yönteınlerle ortaya koyan Gazrui, rasyonel delillerle kanıtlanması mümkün olmadığı hrude ezeli evren ve ezeli zaman :fikrini savunmakla İslain'ın hür ve yaratıcı Allah inancından saptıklannı, Allah'ın ilmini beşeri bilgiyle kanştırarak değişken varlıklar hakkındaki bilgilerin değişmesinin onu bilende de değişiklik meydana getireceği öncülünden hareketle, Tanrı'nın yalnız kendisinin bilincinde olduğunu veya tümelleri yahut bütün eşyayı tümel bir bilgiyle bildiğini iddia etmek suretiyle Allah'ın bilgisini sınırladıklarını, Platon'dan beri devam eden rulıun basitliği ve madde olmadığı şeklindeki iddiaya dayanarak, ahiret hayatının sadece ruhani bir hayat, ahiret mutluluğunun da akli ve ruhi duyuınlamalardan ibaret olduğuna inanmalanyla cismani dirilişi reddettiklerini, ayrıca duyu hazlan veya eleınleriyle ilgili Kur'an'ın tasvirlerini halkın ahlaki eğitimini amaçlayan semboller olarak değerlendirdiklerini belirtir.
Sonuç olarak Gazrui, bütün bu fikirleri dinin temel kaynaklanndan biri olan Kur'an-ı Kerim'de yer alan sarili açıklamalara ters düştüğü ve peygamberleri yalanlama anlamı taşıdığı için :filozoflann tektir edilmesi gerektiği kanaatine varmış; bu meselelerin dışında kalan dini konulann İslam mezhepleri arasında da tartışmalı olduğu dikkate alınarak :filozoflann bunlarla ilgili görüşlerinin bidat sayılmasının uygun olacağını ileri sürmüştür.60
Öneınli bir nokta da Gazrui'nin, Tehfi.jüt'teki çeşitli vurgulamalanyla Kur'an'ın ilahiyata dair açıklamalanlll benimsemekle rasyonel bakımdan hiçbir sakınca görmediğini ifade etmesidir. Zira o, bu açıklamalann, akli yönteınlerle kanıtlama inıkfuıının bulunamaması nedeniyle, aniann akla aykırı olduğu aıılanıına gelmeyeceğini belirtir. Böylece Gazali'nin, akıl üstü olmakla, akla aykın olmak arasında kesin bir ayının yaptığı61 görülmektedir.
59 Gazali, Tehdfiitu'l-Felfısife, s. 109, 135, 185. 6o Gazali, el-Munkız, s. 42-43. 61 Çağncı, a.g.e., s. 499.
6s
66 TYB AKADEMİ /Ocak 2011
Gazali'ye göre Aristoteles'i taldp eden İslam filozoflarının başlıca hatası, akıl ile dini uzlaştırma isteklerinden ileri gelınektedir. Zira onlar, bu iki şeyin ne derece zıt olduğunu, birini feda etmeden diğerinin kabul edilemeyeceğini anlamıyorlardı. Gazali kategocik olarak bu filozoflar tarafından ruhun ölınezliği, rulıların tekrar cesetlerle birleşmesi ve Allah'ın külliler hakkındald bilgisine dair yapılınış bütün akli izahları reddetmiş ve İslam dininin bu üç konuda onlara muhalif olduğunu ifade etmiştir.62
Netice itibarıyla denilebilir ki Gazali, metafizik varlık alanının bilgisini insan için i.rnkfuısız görmemektedir. Onun i.rnkfuısız gördüğü ve kabul etmediği husus, bağımsız aklın kendi başına bu alana nüfuz etme ve bu alanla ilgili doğru sonuçlara ulaşma iı:nkfuıına sahip olduğu iddiasıdır. İslam dünyasında Gazali böyle düşünmekle kalmamış ondan beş asır sonra 17. yüzyılda Bab'da Descartes1a aklın tek başına metafizik alanın bilgisine sahip olamayacağı tekrarlanmıştır. Ona göre Tanrı'nın sonsuz ve sınırsız özü, yaphğı işler ve gönderdiği vahiylerde aklın algılama alanını aşan akıl üstü birçok şeyin bulunması hiç de garip karşılanmamalıdır.6a
Son merhalede denilebilir ki Gazrui, özellikle metafizik alana nüfuz etme konusunda akla hemen hemen hiçbir yetki tanımamaktadır. Bu çerçevede onun niçin felsefenin "metafizik" alanla ilgili kısmını reddettiği de anlaşılmaktadır. Çünkü o, aklı, fizik ruemi kavrayan ve bu alanla ilgili konularda diğer algı yetileriyle ortaklaşa hüküm verebilen bir yeti olarak görmekte, metafizik ruemi erişemeyeceği bir alan olarak değerlendirmektedir. Bu tür değerlendirmeye onu sevk eden, metafizik ruenıle insanlığın irtibahnı sağlayan "peygamberlik" olgusunun var olınasıdır. Bazı araştırmacıların da ifade ettiği gibi, aslında Gazali, ilinin esaslarıyla çahşmadığı sürece filozofların ilmi görüşlerini kabul etmeye her zaman açık görünmektedir. 64
Gazrui'nin el-Miınkız adlı eserinde insan aklının aşkın problenıler alanında son sözü söyleyemeyeceğini ifade ederek akla bir sınır koyduğu doğru alınakla beraber, Gazali'nin bilgi anlayışında tamamen sezgisel bir bilgi temeline dayandığını söylemek de tamamen doğru olınaz. Onun görüşleri bütünelli bir yaklaşınıla ele alındığında denebilir ki, o akıl ile sezgiyi birleştirmeye çalışan, akılla başlayıp sezgide son bulan bir hakikat anlayışına yer vermektedir.6s
Böylece düşünürünıüzün akıl ile din ilişkisini her birini kendi sahası içinde, birini diğerine feda etmeden ele almakla aslında dinle dine aykırı alınayan bir felsefeyi de uzlaşhrmaya çalışhğı söylenebilir.
62 Hilmi Ziya, İslam Düşüncesi, İstanbul, 2000, s. 220.
63 Descartes, Felsefenin Temel ilkeleri, çev. M. Akın, İstanbul, 2002, s. 65-66.
64 Karadaş, Cafer, Gazô.li, istanbul, 2004, s. 76-78; Akdağ, Mehmet, Gazali'de Bilgi Problemi, (Basılmaınış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2010, s. 62 vd.
65 Şerif, M. M. (ed.),İslamDüşünce Tarih~ İstanbul, 1990, s.193.
Gazau'de Alal-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem
Bibliograzya
Akdağ, Mehmet, Gaziili'de Bilgi Problemi, (Basılmaınış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2010.
B olay, S. Hayri, Aristo Metafiziği ile Gaziili Metafiziğinin Karşılaştınlmasz, İstanbul, 1980.
Çağrıcı, Mustafa, "Gazzilli" Diyanet İslamAnsiklopedisi, Çubukçu, İbrahim Agah, Gaziili'de Şüphecilik, İstanbul, 1996.
Descartes, Felsefenin Temel ilkeleri, çev. M. Akın, İstanbul, 2002.
Ece, Hüseyin Kerim, İslam'ın Temel Kavramları, İstanbul, 1999.
Erdem, Hüsamettin, "Gaza:!i'de Bilgi Meselesi", İslam Araştırmaları, 13 (3-4) İstanbul, 2000.
Erdem, Hüsamettin, Bazı Felsefe Meseleleri (Felsefeye Giriş), Konya, 2009.
Gazilli, Faysalu't-Tefrika beyne'I-İslam ve'z-Zendeka, İstanbul, 1990.
Gazilli, el-İhya'u Wfımid-Din, çev. A Serdaroğlu, İstanbul, 1974·
Gaza:!i, el-İktisddfi'l-İ'tikdd, çev. H. Akın, İstanbul, 2005.
Gazilli, el-Hikmetüfi Mahlukillah, çev. Heyet, Ankara, trs. Gazali, el-Kanflnü'l-Küll fi't-Te'vil, çev. Süleyman lTiudağ, (Feyselu't-Tejrika Beyne'l- İslam ve'z-
Zendaka ekinde), İstanbul, 1990.
Gazilli, Mearicii'l-Kuds, çev. S. Özburun, İstanbul, 1998.
Gazilli, Mihakku'n-Nazar (Düşünmede Doğru Yol), çev. A Kayacık, İstanbul, 2002.
Gazilli, Mişkatü'l-Envar, çev. S. Ateş, İstanbul, 1996.
Gazilli, Miziinü'l-Amel, çev. R. Barışık, İstanbul, 1970.
Gazilli, el-Munkızu mine'd-Daldl ve Tasavvuf İncelemeleri, çev. S. Uçan, İstanbul, 2008.
Gazilli, ei-Munkızu mine'd-Daliil, çev. AS. Furat, İstanbul, 1972.
Gazilli, Mustasfa min İlmi'l-Usfll, Mısır, 1322.
Gaza:!i, Tehdfutu'l-Feliisife, B. Sadak, İstanbul, 2002.
el-İsfabam, Ebu1-Kftsım, Mutluluğun Kazanılması, çev. L. Doğan, İstanbul, 1974.
Karadaş, Cafer, Gazali, İstanbul, 2004.
Nasr, Seyyid Hüseyin-Leaman, Oliver, İslam Felsefesi Tarihi, çev. Ş. Öcal-H.T. Başoğlu, İstanbul, 2007.
Suyilti, Celaleddin, el-Camiu's-Sağır, Kabire, 1954·
Şahin, Naim, Bir Bilgi Kaynağı Olarak Kur'an'da Akıl, Konya, 2010.
Şerif, M. M. (ed.), İslam Düşünce Tarihi, İstanbul, 1990.
Taylan, Necip, Gazali'nin Düşünce Siteminin Temelleri, İstanbul, 1994.
Taylan, Necip, İslam Felsefesi, İstanbul, 2006.
Topaloğlu, Bekir, Kelam İlmi (Giriş), İstanbul, trs. Ülken, Hilnri Ziya, İslam Düşüncesi, İstanbul, 2000.
Al-Ghazali's Canception ofThe Relation Between Reason and Religion
Prof. Dr. Hüsarnettin Erdem
Abstract
Al-Glıazilli says that man holds an intermediate position between the animals and the angels, and that his most distinctive cbaracteristic is having reason that he deseribes as the most valuable thing God has created for man. This is because man through reason recognizes his raison d'etre and the truth of tbings, perceiving the causes and levels of existent beings. So, he gets ri d of ignorance and becomes free from satanic whims through reasoning.
Viewing reason as the source, origin and means of knowledge, al-Ghazilli holds that its judgments are correct. He attaches a great importance to reason in getting the knowledge of tlıings as well as in
68 TYB AKADEMİ /Ocak 2011
knowing and affirıning Gad, the Prophet, and religion, asserting that reason leads to felicity both in this world and in the hereafter. He adds that only through reason man can reach the mystery and truth of things and know the wisdom in them. He considers reason the source of religion, the addressee of divine speeclı, and the condition of human responsibility.
Tlıough he approves of the authority of reason in mathematics, logics, and experimental physics, he is convinced that reason cannot sol ve metaphysical problems and thus needs the aid of intuitional perception and divine revelation in this realm. Man can reach the knowledge of such a metaphysical realm. But for this, he should perform sp iritual exercises, do away with his bad moral habits, severing all relations with the world and turning towards Gad by all his existence. In order for the light of truth to rise and radiate on to his heart, man first should prepare himself for receiving this knowledge and then ask Gad for it. So, one can speak of three sorts of knowledge in the thought of al-Glıazali as sensible, rational, and spiritual.
According to al-Ghazali, reason can find the straight way only with the guidance of religion. In return, religion appears and survives thanks to reason. The relation between these two is like the relation between a building and its foundation: Reason is the foundation while religion is the building. Just as the foundation is meaningless if there is no building, the building makes no sense if there is no foundation. While religion is an extemal reason, reason is an internal religion. They help and support each other. This point is made in the hadith, "If one has no reason, one has no religion, either." Tlıus, such a person has no religious responsibility. If religion severs relation with reason, it cannot offer any use. While reason has a general knowledge of religion, religion has both the universal and individual knowledge of things.
In the relationship al-Ghazali envisages between reason and religion, reason is mostly a means that enables us to understand the messages given by the Prophets. But were not for reason, that message neith er could be understood nor affirmed. Al-Ghazali holds that if one denies reason, one denies religion, to o. He claims that the judgrnents of reason should be adopted provided that i ts failure in the metaphysical realm is put aside. So, al-Ghazali pays a balanced attention to both religion and reason without preferring one of them to the other.
To al-Ghazali, the realm that reason is unable to understand is the metaphysical realm. Reason is an inadequate means of knowledge especially in moral and metaphysical issues. This is why Gad sent religion and prophets. However, al-Ghazali does not see it impossible for man to reach the knowledge of the metaphysical realm. What he sees impossible is that reason can reach this knowledge independently and by itself. Al-Ghazali recognizes almost no authority for reason to reaclı this realm, confining its power of knowing to the physical Tealm. The reason belıind this conviction of his is the existence of prophets who bridge humanity and the metaphysical realm.
KeyWords: al-Ghazali, reason, religion, theology, metaphysics, revelation
Gaziili'de Akıl-Din ilişkisi
Prof. Dr. Hüsamettin Erdem
Özet
İnsarun hayvan ile melek arasında yaratıldığını belirten Gazali, onun en temel ayıncı özelliğinin ve Allalı'ın insan için yarattığı en değerli şeyin akıl olduğıınu söyler. Zira akıl giicüyle insan yaratılış gayesini ve eşyarun hakikatini kavrar; varlığın sebep ve illetlerini, varlık mertebelerini idrak eder, bilgisizlikten kurtulur ve burhan ışığıyla şeytarun vesveselerinden uzaklaşır.
Gazilli'de Akıl-Din İlişkisi / Büsarnettin Erdem
Gazilli, yüksek bir şerefe sahip olan aklı, bilginin kaynağı, esası, doğduğıı yer sayar ve onun verdiği hükümlerinde doğru olduğırndan söz eder. O, nesneleri bilmed e, Allah'ı, peygamberi ve dini bilip tasdik etmede akla büyük bir değer vermiş, aklın hem dünya hem de ahiret mutluluğıına vesile olduğıınu belirtmiştir. Gazilli, eşyanın sırrına, hakikatine ve batınma da ancak akılla ulaşabileceğimizi, bunların edep ve hikmetini ancak akılla bilebileceğimizi ve çözebileceğimizi belirtir. Gazilli aklı dinin kaynağı, ilahi teklifin muhatabı, sorumluluğıın dayanağı olarak kabul eder.
O, aklın, matematik, mantık ve tabiat bilimlerinin tecrübeye dayalı alanlarındaki yetkisini kabul etmekle birlikte, metafizik problemierin çözümünde aklın aciz olduğıınu ve bu alanda çözüme ulaşabilmek için batınİ keşfe ve vahyin desteğine ihtiyaç bulunduğıınu düşünmektedir. Ancak insan böyle bir metafizik varlık dünyasının bilgisine de ulaşabilir. İnsanın buna ulaşahilmesi için, önce nefis tezkiyesine girişmesi, kendisinde bulunan kötü sıfatları yok etmesi, her türlü dünyalıktan alakasını kesip bütün varlığıyla Allah'a yönelınesi gerekir. Kalpte hakikat nurunun gelişip parlaması ve ortaya çıkabilmesi için, önce insanın bu bilgiye yetenekli hale getirilmesi, sonra da Allah'ın bu bilgiyi kuluna vermeyi istemesi gerekir. Netice itibaoyla Gazilli'de duyu, akıl ve batıni keşf olınak üzere üç tür bilgi kaynağından söz edilebilir.
Gazilli'ye göre akıl, ancak dinin yol göstericiliğinde doğru yolu bulabilir. Din de ancak akılla ortaya çıkar ve varlığını sürdürebilir. Akıl ile din, bir bina ile bu binanın temeline benzer. Akıl temeldir, din ise binadır. Nasıl ki bina olmayınca temel yeterli değilse, temel alınayınca da bina bir işe yaramaz. Şeriat hariçten bir akıl, akılda dil.hilden bir şeriattır. Bunlar birbirlerine yardım ederler, birbirlerine kuvvet verirler. Hadiste de ifade edildiği gibi" Aldı alınayanın dini de yoktur"; dolayısıyla dini sorunıluluğıı da yoktur. Din, akılla olan ilişkisini kopardığı anda dinden hiçbir şey çıkmaz. Akıl, genel olarak din haklanda külliftümel bilgilere sahiptir; fakat din, hem genelin, hem de tikelin, detayın bilgisine sahiptir.
Gazilli'ye göre akıl ile din arasındaki ilişkide akıl, büyük ölçüde peygamber tarafından verilen haberlerin aniaşılmasını sağlayan bir araç/alet olarak anlaşılır. Ancak akıl alınasaydı ne peygamberin haberi anlaşılırdı, ne peygamberin getirdiği haber doğrulanırdı. Gazilli aklı yalanlayanın dini de yalanladığını belirtir. Onun açısından aklın metafizik alandaki başarısızlığı bir kenara bırakılırsa, aklın verdiği hükümler doğru kabul edilmelidir. O, hem aklı hem de dini, birini diğerine tercih etmeden, dengeli bir şekilde her birini layık oldukları konum ve durunı çerçevesinde ele almaktadır.
Gazilli'ye göre, aklın anlamakta aciz kaldığı esas alan tabiat ötesi (ilahiyat-metafizik) alandır. Akıl, alılakla ilgili konularda, özellikle de ilahiyatla (metafizik) ilgili konularda yetersiz bir bilgi aracıdır. Allah'ın din ve peygamber gönderme hikmeti de bu noktada yatar. Fakat o metafizik varlık alanının bilgisini insan için inıkansız görmemektedir. Onun inıkansız gördüğü ve kabul etmediği husus, bağımsız aklın kendi başına bu alana nüfuz etme ve bu alanla ilgili doğru sonuçlara ulaşma inıkanına sahip olduğıı iddiası dır. Gazilli özellikle metafizik alana nüfuz etme konusunda akla hemen hemen hiçbir yetki tanımamaktadır. Çünkü o, aklı, fizik alemi kavrayan ve bu alanla ilgili konularda diğer algı yetileriyle ortaklaşa hükiirn verebilen bir yeti olarak görmekte, metafizik alemi ise erişemeyeceği bir alan olarak görmektedir. Onu bu tür değerlendirmelere sevk eden neden, metafizik alemle insanlığın irtibatını sağlayan "peygamberlik" gibi bir olgunun var olınasıdır.
Anahtar Kelimeler: Gazilli, akıl, din, ilahiyat, metafizik, vahiy
68 TYB AKADEMİ /Ocak 2011
knowing and affirrning Go d, the Prophet, and religion, asserting that reason leads to felicity both in this world and in the hereafter. He adds that only through reason man can reach the mystery and truth of things and know the wisdom in them. He considers reason the source of religion, the addressee of divine speech, and the condition ofhuman responsibility.
Though he approves of the authority of reason in mathematics, logics, and experimental physics, he is convinced that reason cannot solve metaphysical problems and thns needs the aid of intuitional perception and divine revelation in this realm. Man can reach the knowledge of such a metaphysical realm. But for this, he should perform spiritual exercises, do away with his bad moral habits, severing all relations with the world and turning towards God by all his ex:istence. In orderfor the light of truth to rise and radiate onto his heart, man first should prepare himself for receiving this knowledge and then as k God for it. So, one can speak of three sorts of knowledge in the thought of al-GhazaJi as sensible, rational, and spiritual.
According to al-Ghaziili, reason can find the straight way only with the guidance of religion. In return, religion appears and survives thanks to reason. The relation between these two is like the relation between a building and its foundation: Reason is the foundation while religion is the building. Just as the foundation is meaningless if there is no building, the building makes no sense if there is no foundation. Vvhile religion is an external reason, reason is an internal religion. They help and support each other. This point is made in the hadith, "If one has no reason, one has no religion, either." Thus, such a person has no religious responsibility. If religion severs relation with reason, it cannot offer any use. While reason has a general knowledge of religion, religion has both the universal and individual knowledge of things.
In the relationship al-GhazaJi envisages between reason and religion, reason is mostly a means that enables us to understand the messages given by the Prophets. But were not for reason, that message neither could be understood nor affirmed. Al-GhazaJi holds that if one denies reason, one denies religion, too. He claims that the judgments of reason should be adopted provided that its failure in the metaphysical realm is put aside. So, al-GhazaJi pays a balanced attention to both religion and reason without preferring one of them to the other.
To al-Ghaziili, the realm that reason is unable to understand is the metaphysical realm. Reason is an inadequate means of knowledge especially in moral and metaphysical issues. This is why Go d sent religiön and prophets. However, al-GhazaJi does not see it impossible for man to reach the knowledge of the metaphysical realm. Wbat he sees impossible is that reason can reach this knowledge independently and by itself. Al-Ghaziili recognizes almost no authority for reason to reach this realm, confining its power of knowing to the physical realm. The reason behind this conviction of his is the ex:istence of prophets who bridge humanity and the metaphysical realm.
KeyWords: al-Ghazali, reason, religion, theology, metaphysics, revelation
GazaJ.i'de Akıl-Din ilişkisi
Prof. Dr. Hüsamettin Erdem
Özet
İnsarun hayvan ile melek arasmda yaratıldığım belirten GazaJi, onun en temel ayıncı özelliğinin ve Allalı'ın insan için yarattığı en değerli şeyin akıl olduğımu söyler. Zira akıl gücüyle insan yaratılış gayesini ve eşyanın hakikatini kavrar; varlığın sebep ve illetlerini, varlık mertebelerini idrak eder, bilgisizlikten kurtulur ve burhan ışığıyla şeytarun vesveselerinden uzaklaşır.
Gazili'de Alai-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem
Gazili, yüksek bir şerefe sahip olan aklı, bilginin kaynağı, esası, doğduğu yer sayar ve onun verdiği hükümlerin de doğru olduğundan söz eder. O, nesneleri bilmede, Allah'ı, peygamberi ve dini bilip tasdik etmede akla büyük bir değer venniş, aklın hem dünya hem de ahiret mutlu!uğuna vesile olduğunu belirtmiştir. Gazili, eşyanın sımna, hakikatine ve batınma da ancak akılla u!aşabileceğimizi, buu!arın edep ve hikmetini ancak akılla bilebileceğimizi ve çözebileceğimizi belirtir. Gazili aklı diııin kaynağı, ilahi teklifin muhatabı, soruııılu!uğun dayanağı olarak kabul eder.
O, aklın, matematik, mantık ve tabiat bilimlerinin tecrübeye dayalı alaularındaki yetkisini kabul etmekle birlikte, metafizik problemierin çözümünde aklın iiciz olduğunu ve bu alanda çözüme ulaşabilmek için batınİ keşfe ve vahyin desteğine ihtiyaç bulunduğunu düşünmektedir. Ancak insan böyle bir metafizik varlık dünyasının bilgisine de ulaşabilir. İnsanın buna ulaşahilmesi için, önce nefis tezkiyesine girişmesi, kendisinde bulunan kötü sıfatları yok etmesi, her türlü dünyalıktan alakasını kesip bütün varlığıyla Allah'a yönelmesi gerekir. Kalpte hakikat nurunun gelişip parlanıası ve ortaya çıkabilmesi için, önce insanın bu bilgiye yetenekli hiile getirilmesi, sonra da Allah'ın bu bilgiyi kuluna vermeyi istemesi gerekir. Netice itibarıyla Gazili'de duyn, akıl ve batıni keşf olmak üzere üç tür bilgi kaynağından söz edilebilir.
Gazili'ye göre akıl, ancak diııin yol göstericiliğinde doğru yolu bulabilir. Din de ancak akılla ortaya çıkar ve varlığını sürdürebilir. Akıl ile din, bir bina ile bu binanın temeline benzer. Akıl temel dir, din ise binadır. Nasıl ki bina olmayınca temel yeterli değilse, temel olmayınca da bina bir işe yaramaz. Şeriat hariçten bir akıl, akılda diilıilden bir şeriattır. Buu!ar birbirlerine yardmı ederler, birbirlerine kuvvet verirler. Hadiste de ifade edildiği gibi "Aklı olmayanın dini de yoktur"; dolayısıyla dini soruııı!uluğıı da yoktur. Din, akılla olan ilişkisini kopardığı anda dinden hiçbir şey çıkmaz. Akıl, genel olarak din hakkuıda kiillijtümel bilgilere sahiptir; fakat din, hem genelin, hem de tikelin, detayın bilgisine sahiptir.
Gazili'ye göre akıl ile din arasındaki ilişkide akıl, büyük ölçüde peygamber tarafından verilen haberlerin aulaşılmasını sağlayan bir araç/alet olarak aulaşılır. Ancak akıl olmasaydı ne peygamberin haberi aulaşılırdı, ne peygamberin getirdiği haber doğru!anırdı. Gazili aklı yalaulayanın dini de yalau!adığını belirtir. Onun açısından aklın metafizik alandaki başarısızlığı bir kenara bırakılırsa, aklın verdiği hükümler doğru kabul edilmelidir. O, hem aklı hem de dini, birini diğerine tercih etmeden, dengeli bir şekilde her birini layık oldukları konum ve dnrum çerçevesinde ele almaktadır.
Gazili'ye göre, aklın aulanıakta aciz kaldığı esas alan tabiat ötesi (ilahiyat-metafizik) alandır. Akıl, alılakla ilgili konularda, özellikle de ilahiyatla (metafizik) ilgili konularda yetersiz bir bilgi aracıdır. Allah'ın din ve peygamber gönderme hikmeti de bu noktada yatar. Fakat o metafizik varlık alanının bilgisini insan için iınkfuısız görmemektedir. Onun iınkfuısız gördüğii ve kabul etmediği husus, bağımsız aklın kendi başına bu alana nüfuz etme ve bu alaula ilgili doğru sonuçlara ulaşma iınkfuıına sahip olduğu iddiası dır. Gazili özellikle metafizik alana nüfuz etme konusunda akla hemen hemen hiçbir yetki tanımamaktadır. Çünkü o, aklı, fizik iilenıi kavrayan ve bu alaula ilgili konıİlarda diğer algı yetileriyle ortaklaşa hüküm verebilen bir yeti olarak görmekte, metafizik iilenıi ise erişemeyeceği bir alan olarak görmektedir. Onu bu tür değerlendirmelere sevk eden neden, metafizik iilem!e insanlığın irtibatını sağlayan "peygamberlik" gibi bir olgıınun var olmasıdır.
Anahtar Kelimelerı Gazili, akıl, din, ilahiyat, metafizik, vahiy