kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · web viewsomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk...

26
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR ABDULHALİM BOZBOĞA BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2013/6880) Karar Tarihi: 23/3/2016

Upload: others

Post on 21-Jan-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

ABDULHALİM BOZBOĞA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6880)

Karar Tarihi: 23/3/2016

Page 2: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Burhan ÜSTÜN

Üyeler : Hicabi DURSUN

Erdal TERCAN

Kadir ÖZKAYA

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör : Tarık KAVAK

Başvurucu : Abdulhalim BOZBOĞA

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; 17/8/1999 tarihinde meydana gelen depremde orta derece hasar alan konutun yetkililerce yıkılması sonucu uğrandığı ileri sürülen zararın tazmini için açılan davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; bu davaya konu zararının kısa sürede karşılanmaması nedeniyle oluşan değer kaybından dolayı da mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/9/2013 tarihinde Gölcük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 9/1/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 12/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 2/4/2014 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

1

Page 3: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

8. Başvurucunun Kocaeli ili Gölcük ilçesi 40 pafta 244 ada 671 parselde maliki bulunduğu konutu 17/8/1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle orta derece hasar almış ve yıkımı yapılacak binalar arasında olmamasına rağmen yıkım ve enkaz kaldırma ihalesini alan şirket tarafından konutun bulunduğu bina yıkılmıştır.

9. Başvurucu, idarenin kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek binanın yıkılmasında kusurlu olduğundan bahisle meydana gelen zararının tazmini istemiyle 25/11/1999 tarihinde Sakarya 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

10. Mahkemece davanın “idari merci tecavüzü” nedeniyle merciine tevdi edilmesi sonucu başvurucunun talebini Kocaeli Valiliğinin zımnen reddetmesi üzerine 24/4/2000 tarihinde kayda giren dilekçeyle başvurucu tarafından 15.000 TL zararın tazmini istemiyle açılan dava Sakarya 2. İdare Mahkemesince görülmeye başlanmıştır.

11. Öte yandan başvurucu, yıkım işini yapan şirket aleyhine de Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.

12. Sakarya 2. İdare Mahkemesi 31/10/2002 tarihli ve E.2001/2199, K.2002/1432 sayılı kararıyla idarenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü yerine getirmedeki kusurundan kaynaklanan, kamu hizmetinin kötü ve geç işlemesi nedeniyle oluşan zararı idarenin tazminle yükümlü olduğu gerekçesiyle dava kısmen kabul edilerek bilirkişi raporuna göre başvurucunun konutunun, yıkımın gerçekleştirildiği tarihteki rayiç bedeli olan 10.080 TL maddi tazminatın ödenmesine hükmedilmiş, maddi tazminat talebinin bu miktarı aşan kısmı ise reddedilmiştir.

13. Davalı, Kocaeli Valiliği ile davalı yanında davaya katılan Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca karar temyiz edilmiş; Danıştay Onbirinci Dairesinin 14/6/2005 tarihli ve E.2003/2087, K.2005/3597 sayılı kararıyla başvurucu tarafından aynı olaya ilişkin olarak iki farklı yargı kolunda dava açıldığı, her iki davanın sonuçları itibarıyla birbirini ilgilendirdiğinden bu davalarda alınacak kararların mükerrer ödemeye neden olacağı gözetilmeden eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma kararına karşı başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 10/10/2007 tarihli ve E.2005/5101, K.2007/7331 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

14. Dosya tekrar kendisine gelen Sakarya 2. İdare Mahkemesi 22/11/2007 tarihli ve E.2007/1285, K.2007/1306 sayılı ilamıyla Kocaeli ilinde idare mahkemesinin kurulduğunu ve bu mahkemenin 14/7/2003 tarihinde fiilen faaliyete geçtiğini belirterek davanın yetki yönünden reddine ve dava dosyasının yetkili Kocaeli İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

15. Kocaeli 1. İdare Mahkemesi 31/12/2008 tarihli ve E.2008/52, K.2008/1796 sayılı kararıyla Danıştay’ın bozma kararına uymuş ve Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinde başvurucu tarafından açılan davada dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini belirterek, yıkılan konutun yıkımın gerçekleştirildiği tarihteki rayiç bedeli olan 10.080 TL tazminatın ilgili idarece başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

“Dava konusu olayda, davalı idare elemanlarınca 17/8/1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda orta hasarlı (onarılabilir) olarak tespit edilen davacı konutunun, davalı idare tarafından oluşturulan komisyonca ihale edilmesi neticesinde, ihaleyi alan .. şirketi tarafından sehven yıkılması nedeniyle meydana gelen zararın davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği tartışmasızdır.”

16. Başvurucu anılan karara dayalı olarak Kocaeli Valiliği ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı hakkında Gölcük İcra Dairesinin 2012/3100 esas sayılı icra dosyasında 7/4/2009 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır. 19/7/2012 tarihinde icra dosyasına 44.269,01 TL

2

Page 4: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

tutarında bir ödeme yapılmış, cezaevi yapı pulu harcı düşüldükten sonra kalan 43.383,71 TL başvurucuya 24/7/2012 tarihinde ödenmiştir.

17. İlk Derece Mahkemesinin kararı temyiz edilmiş, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 13/12/2011 tarihli ve E.2011/13301, K.2011/4660 sayılı ilamıyla hüküm onanmış, karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 26/6/2013 tarihli ve E.2012/4069, K.2013/5272 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

18. Karar, başvurucu vekiline 2/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.19. Başvurucu 2/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

20. Anayasanın 125. maddesinin son fıkrası şu şekildedir:“İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür”.

21. 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“A) Vali, … kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır...

C) İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, …kamu esenliğinin sağlanması… valinin ödev ve görevlerindendir.

Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır…”

22. 5442 sayılı Kanunu’nun 32. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:“A) Kaymakam, …kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır…

Ç) İlçe sınırları içinde huzur ve güvenliğin, …kamu esenliğinin sağlanması kaymakamın ödev ve görevlerindendir.

Bunları sağlamak için kaymakam gereken karar ve tedbirleri alır; ”

23. 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.”

24. 7269 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:“İçişleri, İmar ve İskan, Bayındırlık, Sağlık ve Sosyal Yardım ve Tarım Bakanlıklarınca

acil yardım teşkilatı ve programları hakkında genel esasları kapsayan bir yönetmelik yapılır.

Bu yönetmelik esasları dairesinde afetin meydana gelmesinden sonra yapılacak kurtarma, yaralıları tedavi, barındırma, ölüleri gömme, yangınları söndürme, yıkıntıları temizleme ve felaketzedeleri iaşe gibi hususlarda uygulanmak üzere görev ve görevlileri tayin, toplanma yerlerini tespit eden bir program valiliklerce düzenlenir ve gereken vasıtalar hazırlanarak muhafaza olunur.

Bu programların uygulanması, valiliklerce kurulacak kurtarma ve yardım komitelerince sağlanır. ”

25. 7269 sayılı Kanun’un 13. maddesinde afet bölgelerinde yapılacak teknik işlere dair düzenlemenin ilgili kısmı şöyledir:

3

Page 5: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

“a) Yapılacak işlemlere esas olmak üzere İmar ve İskan Bakanlığınca kurulacak fen kurulları tarafından, afetin meydana geldiği arazinin durumu ile bütün yapılar ve kamu tesisleri incelenerek, hasar tespit raporu düzenlenir.

(Değişik: 31/8/1999 - KHK - 574/1 md.) Gereken hallerde, yapılarda meydana gelen hasarı tespit etmek üzere Bayındırlık ve İskan Bakanlığının isteği üzerine diğer bakanlık, kurum ve kuruluşlar, mahalli idareler, üniversiteler ve meslek odaları, konusunda deneyimli yeteri kadar inşaat mühendisi ve/veya mimarı hasar tespiti çalışmalarında derhal görevlendirmekle yükümlüdürler.

(Değişik: 31/8/1999 - KHK - 574/1 md.) Arazinin tehlikeli durumu ve binaların gördüğü hasar bakımından yıktırılması ve boşaltılması gerekenler hakkında, o il ve ilçenin en büyük mülkiye amirine ayrı bir rapor verilir. Bu makamlarca böyle binalar derhal boşalttırılır. Yıkılması gerekenler için en çok 3 gün süre verilerek tehlikenin giderilmesi sahiplerine bildirilir. Mahallinde sahibi bulunmadığı takdirde durum, mahalli vasıtalarla ilan edilmek suretiyle, bildiri yapılmış sayılır.

(Değişik: 31/8/1999 - KHK - 574/1 md.) Mal sahibi veya vekili, bu bildiriye karşı 3 gün içinde yetkili idare kurullarına itiraz edebilir. İdare kurulları bu itirazı en geç 3 gün içinde inceler ve karara bağlar. Süresinde itiraz olunmayan, yahut itiraz olunup da idare kurullarınca yıkılması onaylanan binaları mal sahibi yıkmadığı takdirde bu binalara el konularak yıkma parası yıkıntıdan elde edilecek malzeme bedelinden ödenmek üzere, mahallin en büyük mülkiye amirinin emri ile yıktırılır.

b) (Değişik: 31/8/1999 - KHK 574/1 md.) Hasar görmüş, fakat ıslahı mümkün olan binaların fen kurullarının göstereceği şartlara göre tamiri yapılıncaya kadar içine girilmesine ve oturulmasına izin verilemez. Bu binalar 1 yıl içinde tamir ettirilmediği ve itiraz da olmadığı takdirde yukarıdaki esaslar dahilinde yıktırılır. İtiraz halinde, bu itiraz yukarıdaki mahalli idare kurullarınca 5 gün içinde incelenir ve karara bağlanır. İtiraz sebepleri yerinde görüldüğü takdirde süre 6 ay daha uzatılır.

… ”

26. 7269 sayılı Kanun’un Geçici 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:“Geçici Madde 13 – (Ek: 31/8/1999 - KHK-574/3 md.)

(Değişik ibare : 23/3/2000 - KHK - 598/2 md.) 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihinde vuku bulan depremler dolayısıyla genel hayata etkili afete maruz bölgede yer alan illerde afete maruz kalanların, hasar tespiti ve hak sahipliği işlemlerine dair esas ve usullerin belirlenmesi ile geçici ve kesin iskanlarının temini amacıyla yeni yerleşim alanlarının tespiti

ve prefabrik veya kalıcı konutların, kamu yapıları ve tesislerinin inşaat ve esaslı onarım işlerinin yapımı için her türlü alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hakları tesis etmede ve taşıma işlerinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilidir. ”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 23/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu; orta hasarlı olarak tespit edilen konutunun onarımı mümkün olduğu hâlde ağır hasarlı konut varsayılarak Kocaeli Valiliğince enkazların kaldırılması işinin ihale edildiği hafriyat şirketi tarafından yıkıldığını, bu yıkım işlemi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı davasının yaklaşık on dört yıl gibi makul olmayan bir sürede sonuçlandırıldığını, bu süreçte konut fiyatlarının yükseldiğini ve lehine hükmedilen tazminat miktarı ile konut alma imkânını kaybettiğini, yıllarca kirada

4

Page 6: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

oturmak zorunda kaldığını, evinin orta hasarlı olarak tespit edilmesi nedeniyle kalıcı konut edinme hakkından da yararlanamadığını, bu durumun Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ile adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini iddia etmiş; zararının geç tazmin edilmesinden kaynaklandığını belirttiği 40.000 TL maddi ve uzun süren yargılama nedeniyle 50.000 TL manevi zararının idare tarafından tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mahkemenin makul sürede karar vermiş olması durumunda yeniden ev alma imkânına kavuşabilecek iken yargılamanın çok uzun sürmesi, bu arada konut fiyatlarının yükselmesi gibi nedenlerle aldığı tazminatın yıkılan evinin yerine yeniden ev alma imkânını vermediğini ifade etmektedir. Başvurucunun şikâyetlerinin özü; yargılamanın uzun sürmesine bağlı olarak zararının geç tazmin edilmesi, buna ilave olarak arada geçen zamanda konut fiyatlarının yükselmesi ve satın alma gücünün düşmesi nedenleriyle 10.080 TL tutarındaki ilamlı asıl alacağına uygulanan faizin, enflasyon karşısında oluşan değer kaybı dikkate alındığında gerçek zararını karşılamaktan uzak olduğu hususuna ilişkin olup bu şikâyetler mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmiş; başvurucunun makul sürede yargılama yapılmadığına yönelik şikâyeti ise ayrıca incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun bu şikâyete ilişkin kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucunun, yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti de açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak da kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden a. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

32. Başvurucu, deprem sonucu orta hasarlı (onarılabilir) durumda olan konutunun Valilikçe enkaz kaldırma işinin ihale edildiği şirket tarafından ağır hasarlı zannedilerek yıkılması üzerine açtığı tam yargı davasının uzun sürmesine bağlı olarak zararının geç tazmin edilmesi, buna ilave olarak arada geçen zamanda konut fiyatlarının yükselmesi ve satın alma gücünün düşmesi nedeniyle eline geçen tazminatın gerçek zararını karşılamaktan uzak kaldığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

33. Bakanlığın görüş yazısında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) Ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin, mülkiyet hakkının kullanılmasını devlet müdahalesine karşı korumakla birlikte mülkü koruma yükümlülüğünün; özel kişilerin müdahalelerinin engellenmesi mükellefiyetini de içerdiği, başvurucuya ilk olarak idarenin gözetimi ve denetimi altında bulunan hasarlı bina yıkım işini üstlenen firma tarafından 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL ödeme yapıldığı, devamında ilama bağlı olarak başlatılan icra takibinin sonucunda 24/7/2012 tarihinde bilirkişi raporu ile tespit edilip mahkeme kararıyla hüküm altına alınan zararına, idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek toplam 43.091,53 TL ödeme

5

Page 7: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

yapıldığı, ödenen faiz miktarının zararın doğduğu tarih ile ödemenin yapıldığı tarih arasındaki enflasyon oranının altında olmadığı, bu durumun, başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik şikâyetinin incelenmesi sırasında güncel ve kişisel bir hakkının ihlal edilip edilmediği ile başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olup olmadığının değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulması gerektiği, yapılan inceleme sonucunda ihlalin tespit edilmesi durumunda ise uygun bir tazminata karar verilmesinin yerinde olacağı bildirilmiştir.

34. Başvurucu Bakanlığın görüşüne karşı cevap dilekçesinde başvuru formundaki beyanlarını tekrar etmiştir.

35. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

36. Anayasa’nın 35. maddesi ve Sözleşme’ye Ek (1) No.lu Protokol’ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir. Her iki düzenleme de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşme’nin ilk cümlesi herkese mülkünden barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş manada mülkiyet hakkını tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise kişilerin hangi koşullarda mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere ait mülkiyetin hangi koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına almaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 29).

37. Mutlak değil, sınırlanabilir bir hak olan mülkiyet hakkı Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında genel olarak hak tanınmakta, ikinci ve üçüncü fıkralarında da sınırlama ve güvence ölçütleri gösterilmektedir. Bu sınırlama ve güvencelerin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

i. Mülkün Varlığı

38. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanındaki mülkiyet hakkı özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 10/6/2015, § 31).

39. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı, mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa ve Sözleşme'yle korunan mülkiyet kavramı içerisinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti" Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36, 37).

40. Başvuru konusu olayda, başvurucunun Kocaeli ili Gölcük ilçesi Kavaklı Mahallesi 671 parselde bulunan ve ağır hasarlı yapı kapsamında düşünülerek yıkılan konutu, tapu sicilinde adına kayıtlı olduğundan başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülkiyet hakkının varlığı konusunda şüphe yoktur.

ii. Müdahalenin Varlığı

6

Page 8: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

41. Başvurucunun tapuda adına kayıtlı olan taşınmazın üzerinde bulunan yapının depremde orta derecede hasara uğramasına rağmen Kocaeli Valiliğinin yaptığı ihale sonucunda yıkım işini üstlenen, üzerinde idarenin gözetim ve denetim yetkisi bulunan şirket tarafından yıkılması, Anayasa’nın 35. maddesi anlamında sahip olunan mülkiyet hakkına müdahale niteliği taşımaktadır.

iii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

Kanunilik

42. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması ve benzeri afetlerde yapıları genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirler 7269 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Bu Kanun’a göre bir bölgede deprem gibi bir umumi afet meydana geldiğinde evvela, yapılacak işlemlere esas olmak üzere İmar ve İskân (Çevre ve Şehircilik) Bakanlığınca kurulacak fen kurulları tarafından afetin meydana geldiği arazinin durumu ile kamu tesisleri dâhil bütün yapıların incelenerek hasar tespit raporunun düzenlenmesi gerekmektedir.

43. 17/8/1999 tarihli Marmara depreminin ardından 31/8/1999 tarihinde söz konusu Kanun’da yapılan değişiklikle ikinci olarak deprem meydana gelen arazinin tehlikeli durumu ve binaların uğradığı hasar bakımından yıktırılması ve boşaltılması gerekli görülenler hakkında, o il ve ilçenin en büyük mülki amirine ayrı bir rapor tevdi edilmesi icap etmektedir. Bunun ardından söz konusu makamlarca bu tip binaların derhâl boşalttırılarak yıkılması lüzumlu olanlar için en çok üç gün süre verilerek tehlikenin giderilmesinin yapı sahiplerinden istenilmesi, mal sahipleri yahut vekillerince üç gün içinde yapılacak itirazların da en geç üç gün içinde incelenip karara bağlanması, süresinde itiraz olunmayan veya itiraz olunup da idare kurullarınca yıkılması onaylanan binaların sahiplerince yıkılmadığı takdirde bu binalara el konularak yıkma parası yıkıntıdan elde edilecek malzeme bedelinden ödenmek üzere mahallin en büyük mülki amirinin emriyle yıktırılması, hasar görmüş fakat ıslahı mümkün olan binaların fen kurullarının göstereceği şartlara göre tamiri yapılıncaya kadar içine girilmesine ve oturulmasına izin verilmemesi, bu binaların bir yıl içinde tamir ettirilmediği ve itiraz da olmadığı takdirde kanunda belirlenen esaslar dâhilinde yıktırılması öngörülmüştür.

44. Kanun’un geçici 13. maddesinde ise 17/8/1999 ve 12/11/1999 tarihlerinde vuku bulan depremlere özgü düzenleme yapılmış olup bu depremler dolayısıyla genel hayata etkili afete maruz bölgede yer alan illerde afete maruz kalanların, hasar tespiti ve hak sahipliği işlemlerine dair esas ve usullerin belirlenmesi ile geçici ve kesin iskânlarının temini amacıyla yeni yerleşim alanlarının tespiti ve prefabrik veya kalıcı konutların, kamu yapıları ve tesislerinin inşaat ve esaslı onarım işlerinin yapımı için her türlü alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hakları tesis etmede ve taşıma işlerinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.

45. Somut olayda ise 17/8/1999 tarihli depremin ardından Kocaeli Valiliği yetkililerince hasarlı yapıların tespit edildiği 13/9/1999 ve 12/10/1999 tarihli hasar tespit raporlarıyla başvurucunun konutunun bulunduğu yapının orta hasarlı olarak belirlendiği, yıkık ve ağır hasarlı olarak saptanan binaların, mevzuat hükümlerine (bkz. §§ 23-26) uygun olarak yıkımı ve enkazlarının kaldırılması işlerinin Kocaeli Valiliği bünyesinde oluşturulan Enkaz Kaldırma Komisyonunca 10/9/1999 tarihli ve 4 sayılı ihale kararıyla dört ayrı şirkete ihale edildiği ancak Kocaeli il sınırları içerisinde yürütülen enkaz kaldırma çalışmaları sırasında başvurucuya ait ve orta hasarlı olan konutun bulunduğu binanın 11/10/1999-15/10/1999 tarihleri arasında, ihaleyi alan şirket tarafından ağır hasarlı zannedilerek yıkımının gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

46. Netice olarak başvurucuya ait yapının bulunduğu bölgede depremden zarar görüp de yıktırılması yönünde tespit yapılan yapıların, 5442 sayılı Kanun tarafından kamu düzenini

7

Page 9: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

sağlamakla görevlendirilen idare elemanlarının kararları doğrultusunda ve 7269 sayılı Kanun’un 4., 13. ve geçici 13. maddelerindeki usul ve yöntemler kullanılarak yıktırıldığı gözetildiğinde söz konusu bölgede gerçekleştirilen umumi yıkım faaliyetinin kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Meşru Amaç

47. Depremden zarar gören yıkılacak derecede tehlikeli yapıların yıktırılması, kamu idaresinin kolluk faaliyetinin bir gereği olup başvurucunun konutunun bulunduğu alanlardaki bu türlü yapıların yıktırılması işi de idari kolluk faaliyeti kapsamında gerçekleştirildiğinden dolayı, anılan umumi yıkım faaliyetinde meşru amaç bulunmaktadır.

Ölçülülük

48. Son olarak başvurucuya ait konutun, depremden zarar gören ve yıktırılması gereken yapılar arasında kabul edilerek idarenin gözetim ve denetimi altında bulunan yıkım ekibince yıkılması ile meydana gelen zararın giderilmesi maksadıyla başvurucuya yapılan ödeme karşılaştırıldığında “mülkiyet hakkına” yapılan müdahalede makul bir dengenin gözetilip gözetilmediği değerlendirilmelidir.

49. Başvurucunun açtığı ve Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde görülen davada yapılan yargılama neticesinde Mahkeme, başvurucunun konutunun orta hasarlı (onarılabilir) olmasına rağmen ağır hasarlı zannedilerek idarece enkaz kaldırma işinin ihale edildiği şirket tarafından yıkılmasını hizmet kusuru olarak değerlendirmiş ve bu nedenle başvurucu lehine tazminata hükmetmiştir (bkz. § 15). Temyiz edilen karar, Danıştay Ondördüncü Dairesince onanmış ve karar düzeltme istemi de aynı Dairece reddedilerek hüküm kesinleşmiştir (bkz. § 17).

50. Başvurucu konutunun yıkılması nedeniyle uğradığı zararın geç ödendiğini, uygulanan faizin de satın alma gücünün düşmesi ve konut fiyatlarının artması nedeniyle yeterli olmadığını ileri sürmüştür.

51. Başvurucunun konutun yıkılması nedeniyle uğranılan zararın belirlenmesi amacıyla açtığı davada yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde başvurucuya ait konutun yıkımının gerçekleştirildiği tarihteki yıpranma ve orta hasar değer düşümü yapıldıktan sonra rayiç bedeli 10.080 TL olarak hesaplanmıştır. Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 31/12/2008 tarihli kararıyla bilirkişi raporu doğrultusunda yıkılan konutun yıkımın gerçekleştirildiği tarihteki rayiç bedeli olarak belirlenen 10.080 TL’nin, davalı idareye başvuru yapıldığı 30/12/1999 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine hükmedilmiştir.

52. İlk Derece Mahkemesinin bu kararına dayanılarak Gölcük İcra Müdürlüğünce 27/6/2011 tarihinde Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından 1/7/2011 tarihi itibarıyla 44.437,91 TL olan toplam borcun Gölcük İcra Müdürlüğünün hesabına yatırılması istenilmiş 1/7/2011 tarihinden sonra yapılacak ödemelerde 10.080 TL’ye günlük %9’dan 2,52 TL faiz ilave edilmesi gerektiği belirtilmiştir. İcra müdürlüğünce çıkarılan hesap dökümü ise şu şekildedir:

"10.080,00 TL İlamlı asıl alacak

33.018,00 TL İşlemiş faiz (takip tarihi olan 7/4/2009’a kadar)

1.209,60 TL Mahkeme vekalet ücreti

125,10 TL Yargılama gideri

544,32 TL İlam harcı

-7.000,00 TL (24/1/2002 tarihinde ödenen)

8

Page 10: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

37.977,46 TL TAKİP MİKTARI

4.397,52 TL İcra vekalet ücreti

2.026,08 TL İşlemiş faiz %9, 804 gün (Takip Tarihinden 1/7/2011 Tarihine Kadar)

+ 36,85 TL İcra masrafı

44.437,91 TL TOPLAM BORÇ 1/7/2011 TARİHİ İTİBARIYLA

NOT: 1) İlamlı alacağa 1/7/2011 tarihinden sonra yapılacak ödemelerde 10.080,00 TL’ye günlük %9’dan 2,52 TL faiz ilave edilmelidir.

2)İlam Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 2008/52 E,2008/1796 K sayılı ilamıdır…"

53. İcra takibine bağlı olarak 44.269,01 TL icra müdürlüğünün hesabına aktarılmış, buradan da 24/7/2012 tarihinde cezaevi harcı düşüldükten sonra 43.383,71 TL başvurucunun vekili tarafından bu hesaptan çekilmiştir.

54. Anayasa’nın 35. maddesine göre kişilerin mülkiyet hakları ancak kanunla öngörülmüş usullerle ve kamu yararı gereği sınırlanabilir. Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği, kişilerin mülkiyet haklarına getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmaması ve ulaşılmak istenen kamu yararı ile bireyin sınırlandırılan hakkı arasında adil bir dengenin kurulması gerekir.

55. Ölçülülük ilkesi "elverişlilik", "gereklilik" ve "orantılılık" olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. "Elverişlilik" öngörülen müdahalenin, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını "gereklilik" ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, "orantılılık" ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, §, 38).

56. Bir eşyanın devir tarihindeki bedelinin daha sonra ödenmesi durumunda arada geçen sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânı da bulunmamaktadır. Bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğratılmaktadır (AYM, E.2008/58, K.2011/37, 10/2/2011).

57. Anayasa Mahkemesi kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda kamu kurumlarının fazla tahsil ettikleri tarih ile ödeme tarihi arasında geçen sürede alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması hâlinde ihlal kararları vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015).

58. Devlet tarafından ödenecek bir bedelin enflasyon karşısındaki değer kayıplarında AİHM, ikili bir ayrıma gitmektedir. Mahkemelerce belirlenmiş bir para alacağının ödenmemesi hâlinde daha katı bir tutum sergileyerek %5'e kadar değer kayıplarını hesaplama faktörlerindeki değişkenlerle ilgili kabul etmektedir (Arabacı/Türkiye, B. No: 65714/01, 7/3/2002). Çünkü burada ödemelerin geç yapılması, mahkeme kararlarının icra edilmesi ile ilgili bir sorundur. Mahkemelerde geçen yargılama süresindeki enflasyon nedeniyle kamulaştırma bedelinin değer kaybında ise meydana gelen farkın, tazminatın belirlenmesi yönteminden kaynaklandığı ve bu konuda ulusal yargıcın belirli bir takdir imkânı olduğu gerekçesiyle daha esnek yorumlamakta bu farkın başvurucular açısından aşırı bir yük getirip getirmediğini inceleyerek karar vermektedir. Örneğin bahsedilen şekilde incelediği bir davada

9

Page 11: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

AİHM %10,74'lük bir değer kaybının aşırı bir yük getirmediğine karar vermiştir (Güleç ve Armut/Türkiye, B. No: 25/969/09, 16/11/2010).

59. Başvurucu, konutunun yıkılması nedeniyle oluşan zararının tazmini istemiyle 25/11/1999 ve 24/4/2000 tarihli dilekçelerle 15.000 TL tutarındaki zararın tazmini istemiyle dava açmıştır. Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/52, K.2008/1796 sayılı kararıyla dava kısmen kabul edilerek 10.080 TL tutarındaki maddi tazminatın, başvurucunun idareye başvurduğu (merciine tevdi kararının davalı idareye tebliğ edildiği) 30/12/1999 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak başvurucuya ödenmesine karar verilmiş, icra takibi sonucunda 43.383,71 TL icra müdürlüğü kanalıyla 24/7/2012 tarihinde başvurucuya ödenmiştir.

60. Yapılan ödemenin detayı yukarıda belirtildiği üzere (bkz. § 52), 10.080 TL asıl zarar, idareye başvuru tarihi olan 30/12/1999 tarihinden başlatılıp takip tarihi olan 7/4/2009 tarihine kadar hesap edilen 33.018 TL faiz miktarı ile birlikte başvurucuya on iki yıl altı ay yirmi dört gün (151 ay) sonra ödenmiştir. Takip tarihi olan 7/4/2009’dan 1/7/2011 tarihine kadar geçen 804 gün için %9 oranı üzerinden 2.026,08 TL işlemiş faiz, ayrıca mahkeme vekalet ücreti, yargılama gideri, ilam harcı, icra vekalet ücreti ve icra masrafı takibe dâhil edilip yıkım işini yapan firma tarafından başvurucuya 24/1/2002 tarihinde ödenen 7.000 TL tutarındaki meblağ düşülerek icra takibine esas alınan meblağ belirlenmiştir. Diğer yandan söz konusu takipte 1/7/2011 tarihinden sonra yapılacak ödemelerde 10.080 TL asıl alacağa yine günlük %9’dan 2.52 TL faiz ilave edileceği açıkça belirtilmiştir.

61. Somut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez Bankası verilerine göre 1999 yılı Aralık ayı ile 2002 yılı Ocak ayı tarihleri arasında enflasyonda meydana gelen artış % 146,78’dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken tazminatın 2002 yılı Ocak ayı itibariyle Merkez Bankası verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 24.875 TL’dir. Başvurucuya 24/1/2002 tarihinde ödenen 7.000 TL mahsup edildiğinde bu tarih itibariyle başvurucunun ödenmemiş 17.875 TL alacağı bulunmaktadır.

62. Yine Merkez Bankasının verilerine göre 2002 yılı Ocak ayı ile ikinci ödemenin yapıldığı 2012 yılı Temmuz ayı arasında enflasyonda meydana gelen artış ise % 185,99’dur. Bir başka ifadeyle 2002 yılı Ocak ayındaki 100 TL’nin 2012 yılı Temmuz ayı itibariyle enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 285,99 TL’dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 10.080 TL tutarındaki tazminatın yapılan ilk ödeme de mahsup edildikten sonra ödeme tarihi itibariyle Merkez Bankası verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 51.121 TL’dir.

63. Davanın açıldığı Aralık 1999 tarihi ile başvurucuya yapılan ödeme tarihi olan Temmuz 2012 tarihi arasında geçen sürede Merkez Bankası verilerine göre mahkemenin hüküm altına almış olduğu tazminat, yapılan 2002 Şubat ayı ara ödemesi de dikkate alındığında % 507,15 oranında değer kaybına uğramıştır. Bir diğer ifade ile Mahkemece ödenmesine karar verilen 10.080 TL'nin değer kaybını telafi edebilmek için 41.041 TL ödenmesi gerekmektedir.

64. Başvuru konusu olayda başvurucu tarafından yapılan giderlerin toplamı olan 6.424,64 TL, 24/7/2012 tarihinde alacaklı tarafından yapılan ödeme miktarından düşüldükten sonra kalan 36.959,07 TL tutarındaki alacak ve faiz ödemesi, başvurucunun lehine hükmedilen tazminat bedelinin enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı olan 51.121 TL’den mahsup edildiğinde başvurucu lehine hükmedilen tazminat miktarındaki değer kaybını telafi edecek fark 14.161,93 TL’dir.

65. Sonuç olarak onarılabilir durumdaki orta hasarlı konutunun idarece yıktırılması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahale nedeniyle başvurucunun uğradığı zararın geç tazmin edildiği, mahkemece başvurucu lehine hükmedilen tazminat bedelinin geç tazmin nedeniyle enflasyon oranlarına bağlı olarak başvurucunun gerçek zararını karşılamaktan uzak

10

Page 12: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

kaldığı, bahsedilen değer kaybı oranı dikkate alındığında bu durumun başvurucu üzerinde aşırı ve orantısız bir yüke sebep olduğu anlaşılmıştır.

66. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

67. Başvurucu; idari yargıda açmış olduğu davanın yaklaşık on dört yıl sonra karara bağlandığını, bu sürenin makul olmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

68. Bakanlığın görüş yazısında yargılamanın uzun sürmesi hususuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelen içtihatları dikkate alındığında bu konuda bir görüş belirtilmesine gerek bulunmadığı bildirilmiştir.

69. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

70. Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir."

71. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."

72. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesinin Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No:2012/13, 2/7/2013, § 39).

73. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması, adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazasıdır. Hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (Güher Ergun ve diğerleri, § 40).

74. Makul süre incelemesinde yargılamaya intikal eden maddi vakıalar ve ispat araçlarından oluşan dava malzemesinin veya uygulanacak hukuk kurallarının karmaşık olması; tarafların genel olarak yargılama sürecindeki tutumu, yargılama sürecinin uzamasındaki etkisi ve usule ilişkin haklarını kullanırken gereken dikkat ve özeni gösterip göstermedikleri, yargı makamları yanında dava süreciyle ilgili kamu gücü kullanan tüm devlet organlarına atfedilebilir yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan bir gecikme olup olmadığı ve yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilip gösterilmediği, başvurucu için hukuki korumanın bir an önce gerçekleştirilmesindeki yararının ne olduğu gibi davanın niteliği ve niceliğine ilişkin birçok

11

Page 13: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

hususun birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 58)

75. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber bazı özel durumlarda girişimin niteliği gözönünde tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 45). Somut başvuru açısından benzer bir durum söz konusu olup makul süre değerlendirmesinde dikkate alınacak zaman diliminin başlangıç tarihi, başvurucu tarafından 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca yapılması gereken idari başvurunun atlanarak idare mahkemesinde doğrudan tam yargı davası açılması üzerine Sakarya 2. İdare Mahkemesinin ‘idari merci tecavüzü’ nedeniyle dava dilekçesi ve eklerinin Kocaeli Valiliğine tevdiine karar verildiği 30/11/1999’dur.

76. Söz konusu mahkemenin, dava dilekçesi ve eklerini Kocaeli Valiliğine tevdi etmesinden sonra valilikçe başvurucunun tazminat ödenmesi talebine kanuni süresi içinde cevap verilmeyerek başvuru zımnen reddedilmiş bunun üzerine 24/4/2000 tarihinde kayda giren dilekçeyle ve 15.000 TL zararın tazmini istemiyle söz konusu mahkemede (yeniden) dava açılmıştır.

77. Sakarya 2. İdare Mahkemesi 31/10/2002 tarihli kararıyla davayı kısmen kabul ederek 10.080 TL maddi tazminatın başvurucuya ödenmesine hükmetmiş, talebin fazlaya ilişkin kısmını ise reddetmiştir.

78. Davalı ve davalı yanında katılan idareler tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine bu karar Danıştay Onbirinci Dairesinin 14/6/2005 tarihli kararıyla bozulmuş, bozma kararına karşı başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 10/10/2007 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

79. Dosya tekrar kendisine gelen Sakarya 2. İdare Mahkemesi 22/11/2007 tarihli ilamıyla Kocaeli ilinde idare mahkemesinin kurulduğunu ve bu mahkemenin 14/7/2003 tarihinde fiilen faaliyete geçtiğini belirterek davanın yetki yönünden reddine ve dava dosyasının yetkili Kocaeli İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

80. Davaya bakmaya yetkili olan Kocaeli 1. İdare Mahkemesi 31/12/2008 tarihli kararıyla Danıştay’ın bozma kararına uymuş ve başvurucu tarafından hasar gören konut için idare aleyhine İdari Yargıda açılan tam yargı davasına ek olarak zarara sebebiyet veren ve yıkım işini üstlenen firma aleyhine Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini belirterek ilgili idarece başvurucuya yıkımın gerçekleştirildiği tarihteki rayiç bedel olan 10.080 TL tutarında tazminatın ödenmesine hükmetmiştir.

81. Söz konusu kararı temyizen inceleyen Danıştay Ondördüncü Dairesi 13/12/2011 tarihinde yerel mahkeme kararını onayıp karar düzeltme talebini 26/6/2013 tarihlinde reddetmiş, nihai karar başvurucu vekiline 2/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

82. Bireysel başvuruya konu edilen ve iki dereceli olarak yapılan yargılamanın yaklaşık on üç yıl yedi ay devam ettiği görülmektedir.

83. Yargılama süreci incelendiğinde idare mahkemesinin bilirkişi incelemesi yaptırarak verdiği 31/10/2002 tarihli kararı, mahkemeye yapılan ilk müracaatın üzerinden yaklaşık üç yıldan, merciine tevdi kararından sonra yeniden yapılan müracaatın üzerinden iki buçuk yıldan daha uzun bir süre geçtikten sonra verilmiştir. Bu kararın temyiz incelemesi iki buçuk yılı, karar düzeltme incelemesi de iki yılı aşmıştır.

84. Bozma kararı üzerine yapılan yeniden yargılamada Kocaeli 1. İdare Mahkemesi bozma kararına uymanın gereği olarak ara kararıyla Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın akıbetini sormuş, “Takip edilmeyen dosyanın HUMK’un 409. maddesi

12

Page 14: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verildi. 24/1/2002” cevabını alması üzerine 31/12/2008 tarihinde uyuşmazlığı yeniden esastan karara bağlamış ve bu süreç bir yıl kadar devam etmiştir. Söz konusu kararın temyiz incelemesi yaklaşık üç yıl, karar düzeltme incelemesi de bir buçuk yıl kadar sürmüştür.

85. Başvurucunun, dava açma süresini kaçırmama, zararın tazmini maksadıyla kendisini güvenceye alma gibi saiklerle hareket ederek aynı uyuşmazlık konusu için zarara neden olan firma aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası, yeterli denetim görevini yapmadığı iddiasıyla ilgili idare aleyhine İdare Mahkemesinde tam yargı davası açması dışında yargılamanın uzun sürmesine sebebiyet verdiğinin söylenemeyeceği, yaklaşık on üç yıl yedi ayı bulan yargılama sürecinin makul süreyi aştığı, sürecin uzamasının başvurucudan ziyade yargılamanın işleyişi ile ilgili sorunlardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

86. Sonuç olarak İdare Mahkemesinde görülen tam yargı davasının yaklaşık on üç yıl yedi aylık bir süre sonucunda neticelendiği; uyuşmazlığın konusu, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, bilgi ve belgelerin temin edilmesindeki engeller, taraf sayısı gibi hususlar gözönünde bulundurulduğunda yargılamanın bu kadar uzun sürmesini gerektirecek derecede davanın karmaşık olmaktan uzak olduğu, ayrıca başvurucunun tutumunun veya usule ilişkin haklarını kullanırken gösterdiği tavrın davanın uzamasına sebebiyet vermediği anlaşılmıştır.

87. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

88. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”89. Başvurucu 40.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde

bulunmuştur.90. Başvuruda mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği sonucuna

varılmıştır.91. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal

tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

92. Başvurucu lehine zararının karşılığı olarak Mahkemece ödenmesine karar verilen tazminatın ödeme tarihinde Merkez Bankası verilerine göre enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığının 51.121 TL olduğu, bu tutardan giderler düşüldükten sonra idarece ödenen 36.959,07 TL tutarındaki asıl alacak ve faiz ödemesi toplamının çıkarılması sonucunda elde edilen fark 14.161,93 TL olup bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucuya net 14.161,93 maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

13

Page 15: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

Burhan ÜSTÜN bu görüşe katılmamıştır.93. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin

başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR

OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL

EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL

EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının

İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE, C. Başvurucuya mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle net 14.161,93 TL maddi tazminat

ÖDENMESİNE Burhan ÜSTÜN’ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, başvurucuya makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle de net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE OYBİRLİGİYLE, başvurucunun bu miktarı aşan maddi ve manevi tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

D. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE OYBİRLİĞİYLE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA OYBİRLİĞİYLE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE OYBİRLİĞİYLE

23/3/2016 tarihinde karar verildi.

BaşkanBurhan ÜSTÜN

ÜyeHicabi DURSUN

ÜyeErdal TERCAN

ÜyeKadir ÖZKAYA

ÜyeRıdvan GÜLEÇ

14

Page 16: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

KARŞI OY YAZISI

Başvuru, 17/8/1999 tarihinde meydana gelen depremde orta derecede hasar alan konutun yetkililerce yıkılması sonucu uğrandığı ileri sürülen zararın tazmini için açılan davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; bu davaya konu zararının kısa sürede karşılanmaması nedeniyle oluşan değer kaybından dolayı da mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

Mahkememizce adil yargılama hakkına ve mülkiyet hakkına yönelik şikâyetler nedeniyle kabul edilebilir olduğuna, her iki hakkın ihlal edildiğine, başvurucuya talebi doğrultusunda maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Çoğunluğun adil yargılanmaya ve mülkiyet hakkına ilişkin kabul edilebilirlik ile bu hakların ihlali ve manevi tazminat verilmesine dair görüşüne aynen iştirak etmekle birlikte, başvurucuya maddi tazminat verilmesine ilişkin görüşüne katılmak mümkün değildir. Çünkü, tazminat davaları, çekişmeli yargılamayı gerektiren dava çeşitlerindendir. Bunun için davacının dilekçe ile harcını yatırarak mahkemeye başvurması gerekir. Mahkemece karşı tarafa dava dilekçesi tebliğ edilerek, savunma hakkı verilir ve Hâkim tarafından davanın türüne göre deliller toplanarak yargılama sonunda hüküm fıkrası kurulur. Hüküm fıkrasında,

15

Page 17: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

davacının istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenilen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilip, faiz, harç, yargılama gideri ve vekâlet ücreti miktarları gösterilmelidir.

Anayasa Mahkemesi, ihlalin tespit edilmesi halinde başvurucuya maddi ve manevi tazminat verilmesi usulünü AİHM kararlarını örnek alarak uygulamakla neredeyse tesbit ettiği her ihlale tazminat verme yoluna gitmektedir. AİHM uluslararası yargılama yapan bir mahkeme olduğundan, esas aldığı bütün kurallar uluslararası niteliktedir. Orada açılan her davanın başvurucusunun (davacısının) mutlaka bir karşı tarafı (davalısı) ulusal devlet bulunmaktadır. AİHM’de başvuru dilekçesi karşı tarafa (davalıya) tebliğ edilerek savunma ve delil ikamesi imkânı verilmekte, davanın bütün aşamalarına katılımı sağlanarak sonuca gidilmektedir. Tazminatla ilgi olarak uluslararası yargılama yapan başka bir yargı mercide bulunmadığından, AİHM’nin tazminata da karar vermesi yapısına göre yerindedir. Bireysel başvuruyu uygulayan Avrupa ülkelerinin bir kısmının mevzuatında tazminat verilmesi hususu hiç düzenlenmemiş, tazminat verilmesi kabul edilen ülkelerin uygulamalarında ise çok özel durumlara ilişkin, sınırlı sayıda tazminat verilmesi örnekleri bulunmaktadır.

Tazminat verilmesi yönünden, usulü, uygulanması ve yapısı farklı, uluslararası mahkeme olan AİHM içtihatlarının örnek alınması yerine, bireysel başvuruda başarılı olduğu bilinen Avrupa’daki ulusal mahkemelerin uygulamalarının esas alınması daha yerinde olacaktır.

6216 Sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (2) numaralı fıkrası, “Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi halinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığı’na gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hallerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bireysel başvurularda başvurucunun (davacının) karşı tarafı (davalısı) bulunmamaktadır. Maddeye göre Adalet Bakanlığı davanın tarafı değil sadece bildirim yapılan muhatabıdır. Gerekli görürse, savunma değil, görüşünü yazılı olarak bildirebilir. Değiştirilen, Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğünün 71. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi karar vermek için Adalet Bakanlığı’nın görüşünü beklemek zorunda değildir. Tazminata neden olan olayın muhatabı başka bir kamu kurumu olduğundan, gerçekte Adalet Bakanlığı tazminat davasının tarafı da olamaz. Tazminat  davası ile ilgili olarak uluslararası veya ulusal hiçbir usul ve maddi hukuk kuralı dikkate alınmayıp, taraf teşkili tamamlanmadan, karşı tarafa (davalıya) tebligat yapılmadan savunma ve delilleri alınmadan, tazminata karar verilmesi, hüküm fıkrasında bulunması zorunlu hususların varlığının gözetilmemesi, kararın ikinci derecede incelenmesinin ortadan kaldırılması doğru olmadığından, olayda adil yargılanma hakkının varlığından söz edilemez.

6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre, “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde, mümkünse dosya üzerinden karar verir.” denilmektedir.

Kuraldaki “başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir” kısmı, mahkemeye çok özel hallerde, istisnai olarak kullanılması maksadıyla verilmiş, ihtiyari bir yetkidir. Uygulamada mahkemece bu yetki, istek varsa, ihlal tespit edilen neredeyse her davada manevi tazminat, yargılamanın hiçbir kuralına uyulmadan isteğe bağlı olarak bazen maddi tazminat verilmesi

16

Page 18: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewSomut olayda iki aşamalı bir ödeme vardır. İlk olarak 24/1/2002 tarihinde 7.000 TL tutarında bir ödeme yapılmıştır. Merkez

Başvuru Numarası : 2013/6880Karar Tarihi : 23/3/2016

şeklinde kullanılmaktadır.

Bireysel başvuru, şahısların kişisel haklarının tek tek tespit edilerek, kendilerine teslim edilmesi yeri değildir. Esasen Anayasa Mahkemesi’nce varsa ihlalin tespit edilmesiyle yetinilmesi, tazminat konusunda başvurucuya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilmesi, görevli genel mahkemesince usulüne uygun taraf teşkili sağlanması, yargılama yapılarak sonuca gidilmesi, taraflara ikinci derece inceleme yapılmasını isteme hakkı tanınması gerekir. Böyle bir tercih yapılması halinde başvurucunun da herhangi bir kaybı söz konusu olmayacaktır.

Açıklanan nedenlerle, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmesinden dolayı  maddi tazminat ödenmesine ilişkin çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

 

 

BaşkanBurhan ÜSTÜN

17