yakıp yıkarak devrimci olunmazmossad · 2015. 12. 14. · da başlattı. bir gazete, “trump...

1
GÜNDEM 16 PAZARTESİ 14 Aralık 2015 Editör: Nurhan FIRATLI Diş teknisyenleri TBMM’de Ankara’da toplanan Dev Sağlık-İş Sendikası üyesi diş teknisyenleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde açıklama yaptı, meslek hastalıklarına ilişkin önleyici tedbirlerin alınmasını ve erken emeklilik istedi. 17 yaşında idam edilen Eren anıldı 12 Eylül 1980 darbesi öncesi bir eri öldürdüğü suçlamasıyla hüküm giyen ve darbeden sonra 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren, Ankara Karşıkaya Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. GEÇEN yıl kaybettiğimiz dış politika yazarı Fikret Ertan’ın boşluğu kendisini şu sıralarda iyice belli ediyor. Sağ ve kalemi elinde olsaydı, İsrail’de MOSSAD’ın başına getirilen Yossi Cohen’i benden önce o gündeme getirirdi. İsrail’de ipleri elinde tutan Baş- bakan Binyamin Netanyahu’nun, MOSSAD’ın başında bulduğu Tamir Pardo ile arasının iyi olmadığı biliniyor, ancak MOSSAD gelenekleri dışarıdan müdahaleye imkân vermediği için de sabredi- yordu. Nihayet, son 2 yıldır ken- disine “güven- lik danışmanı” olarak hizmet veren 30 küsur yıllık MOSSAD’lı Yossi Cohen’i atayarak istihbarat örgütüne de hâkim oldu Netanyahu. Bakalım Cohen’den MOS- SAD’da memnun olacak mı? Netanyahu istihbaratçılara olumlu gözle bakmıyor, onlar da Netanyahu’ya... İç istihbarat örgütü Shin Bet’e başkanlık yapmış Avraham Shalom, Yaakov Peri, Carmi Gillon, Avi Dichter ve Yuval Diskin, 2012 yılında gösterime giren “Gatekeepers” adlı belgeselde görünüp Netanyahu’nun politika- larını yerden yere vurmuşlardı. Cohen farklı. İran’ın nükleer tesislerine karşı virüslü saldırı, tesislerde çalışan bir dizi İranlı bilim adamı ile kullanılacak malzeme ve teçhizatı sağlamada yardımcı olanlara karşı suikast eylemlerinin MOSSAD’ın işi olduğu tahmin ediliyordu. Cohen’in atanmasıyla birlikte İsrail basını o eylemlerin gerçekten MOSSAD’ın işi, arkasındaki beynin de Yossi Cohen olduğunu yazabildi. Yeni MOSSAD Başkanı, ajanları kullanan, yönlendiren ve planladığı eylemlerin uygulamaya konulmasına nezaret eden biriymiş... Fikret Ertan mutlaka şunu da yazardı: “MOSSAD’ın başına yanında danışmanlık yapmış ‘kendi adamı’ Cohen’i getirmesi Netanyahu’nun ilk hamlesi değil. Cohen’den bir - kaç ay önce de yanında danış- manlığını yapmış ‘kendi adamı’ Dore Gold’u dışişleri bakanlığı müsteşarlığına atamıştı.” Dore Gold’u, haziran ayında mevkidaşı Feridun Sinirlioğlu ile Roma’da gerçekleştirdiği “gizli” görüşme sebebiyle biliyoruz. Netanyahu, Cohen’i atarken, “Başbakan olarak, dünyayla, Arap ve İslâm ülkeleriyle diplomatik ilişkileri geliştirme konusunda bana yardımcı olmaya devam etmesini bekli- yorum” açıklamasını yapmış... Rahmet istedi Fikret Ertan. MOSSAD da artık Netanyahu’nun Yakıp yıkarak devrimci olunmaz DİYARBAKIR’dan “İmdat” çağrıları yükseli- yor. Tahir Elçi, tarihi birçok ilimizden eski “Dört Ayaklı Minare”nin ayaklarının atış taliminde kullanılmasına isyan ettiği basın toplan- tısının akabinde suikasta kurban gitmişti; şimdi de camiler yakılıyor... Sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı gün çekilen fotoğraflarından harabeye döndüğü anlaşılan Diyarbakır’ın merkez Sur İlçesi’nde, Osmanlı yadigârı Fatihpaşa Camii yakılmış... Alevler içindeki 500 küsur yıllık tarihi caminin görüntüsü içimi dağladı. Kısa süre önce yolumun düştüğü Kamboçya’daki Angkor Wat mabedinde ve Arnavutluk’a gitti- ğimde her geçtiğimiz yol boyunca dikkatimi çek- miş koruganları ilk gördü- ğümde yaşadığım derin üzüntüyü hatırladım. Ülke halkının dörtte birinin hayatını kay- betmesiyle sonuçlanan temizlik hareketi döne- minde Kamboçya’yı yönetmiş Pol Pot adlı “devrimci” ile Arnavutluk’u demir pençesi altında tutmuş “devrimci” Enver Hoca’nın sebep olduğu üzüntüyü... Angkor Wat, Budist ve Hindu rahiplerin kutsal mekânı. Pol Pot, mabedin bulunduğu bölgeyi de hâkimiyeti altına almayı kafaya koyunca bölgeye en kanlı katillerini göndermiş. Çevre halkı mabede sığınmış, belki oraya dokunmazlar diye... Pol Pot’un canileri Angkor Wat’ı kuşatmış ve acımasızca süren uzun bir mücadele sonucu orayı da almış... Gidenler bilir: Tarihi değeri büyük mabedin duvarları kurşun delikleriyle yaralıdır. Pol Pot’un devrimci militanları atış talimlerini mabedin içinde yaptıkları için... “Duvar”ın 1989 yılında çöküşün- den o zamanlar kapılarını dünyaya kapatmış komünist ülkesi Arnavutluk da etkilenmişti. Sonrasında ilk giden heyetlerden birindeydim. Ülke en temel ihtiyaç malzemelerinden mah- rumdu. Başkentte tek tük araç sefer halindeydi. Kalacak doğru dürüst bir otel bulunmuyordu. Fakat kentin hemen girişinden baş- layarak her yerde binlerce beton koru- gan inşa edilmişti. Ülkeyi işgal etmek üzere gelecekleri düşünülen gerici güçlere karşı direnişi gerçekleştirmek üzere içinde 5-10 kişinin elde tüfek bekleyeceği yüz binlerce korugan... Rejim, halkı, “düşman” ile korkutup kısıtlı maddi imkânları betona dökmüştü... Diyarbakır ve çevresinde hendek kazan, gözümüz gibi saklamamız gereken eserlerin tahribine yol açanları da hayırla anmayacak tarih kitapları... AMERİKA’ya başkan olmak üzere kollarını sıvamış, amacına erişmek için her yolu mubah sayan Donald Trump’ın, “Ülkemizin kapılarını Müslümanlara kapatalım” yâvesini literatüre soktuğu gün, ilginç bir başka olay daha yaşandı: Carolyn Walker- Diallo adlı bir Müslüman kadın, New York/Brooklyn’de, Kuran-ı Kerim üzerine yemin ederek yargıçlık görevine başladı. Ülkenin tek Müslüman yar- gıcı değil Walker-Diallo; ondan önce New York Yüksek Mahkeme- si’ne atanmış Sheila Abdus-Sa- laam adlı bir başka kıdemli kadın yargıç da bulunuyor. Ancak Sheila Hanım’dan farklı ola- rak Walker-Diallo’nun başında örtü de var. Başörtülü yargıç New York’ta açılan davalara girecek. Trump’ın nef- ret söylemi ABD’de verimli tartışmalar da başlattı. Bir gazete, “Trump böyle diyor ama Müslüman- lar olmasaydı ABD fakir bir ülke olurdu” tezini gündeme taşıyan uzun bir değerlendirme yayımladı. İngilizlere karşı verilen savaşta George Washington’un hemen yanı başında Bampett Muham- med ve Yusuf Ben Ali gibi Müs- lümanlar da varmış. Bağımsızlık Savaşı’nda yararlı hizmetler gören Peter Buckminster, sonradan soyadını Salaam diye değiştirmiş; Müslüman imiş çünkü... Yakın zamanlarda, gökdelen- lerde kullanılan mühendislik kural- ları, Bangladeş doğumlu birine aitmiş. “O olmasaydı, Manhat- tan dahil büyük kentler sönük kalırdı” deniyor. Alanlarında çığır açan yeniliklere imza atmış Müs- lüman doktorlar, bilim adamları, müzisyenler, artistler, komedyenler, sporcular, diplomatlar, bürokratlar, siyaset adamları yanında, don- durma külahını ABD’ye taşıyan da Suriyeli bir Müslüman’mış... Steve Jobs’un arası açık öldüğü babası da bir Suriyeli değil miydi? Ne diyelim; şom ağızlı biri Amerika’ya Müslümanlar sayesinde kazandığı değerlerini yeniden düşündürtmüş oldu. Trump başkan olursa... CHRISTOPHER Middleton, hayatının 30’dan fazla yılını ABD’de geçirmiş bir İngiliz. Teksas’ta “Germanik diller” hocası olarak üni- versitelerde dersler verdi. İngiltere’de ise ede- biyat çevrelerinde “iyi şair” olarak bilindi. Bir başka şaire kendisinden “Zamanımızın önde gelen şairi” diye söz ettirecek çapta şiirler yazdı. Geçen ayın son günü 89 yaşında vefat ettiğinde, arkasından, sadece Guardian Gazete- si’nde bir yazı çıktı. Middleton’un buraya alınmayı hak eden bir yönü var: Her fırsatta Türkiye’ye gelir, gezer ve izlenimlerini eserlerine yansıttığı gibi edebiyatımızdan çeviriler de yapardı. Özellikle de Oktay Rifat’tan... Oktay Rifat (1914-1988), Garip şiir akımının en özgün temsilcisidir, ama kıymeti bizde bile fazla bilinmez. Oktay Rifat hayranı Selçuk Altun, en sonuncusu “Buraları rüz- gâr, buraları yağmur” olmak üzere, romanlarının çoğunun adını onun şiirlerinden seçmiştir. SESSİZ SEDASIZ BİR ÖLÜM Carolyn Walker- Diallo Yossi Cohen

Upload: others

Post on 19-Jan-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Yakıp yıkarak devrimci olunmazMOSSAD · 2015. 12. 14. · da başlattı. Bir gazete, “Trump böyle diyor ama Müslüman-lar olmasaydı ABD fakir bir ülke olurdu” tezini gündeme

GÜNDEM

GÜNDEM

16 PAZARTESİ 14 Aralık 2015 Editör: Nurhan FIRATLI

Diş teknisyenleri TBMM’deAnkara’da toplanan Dev Sağlık-İş Sendikası üyesi diş teknisyenleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde açıklama yaptı, meslek hastalıklarına ilişkin önleyici tedbirlerin alınmasını ve erken emeklilik istedi.

17 yaşında idam edilen Eren anıldı12 Eylül 1980 darbesi öncesi bir eri öldürdüğü suçlamasıyla hüküm giyen ve darbeden sonra 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren, Ankara Karşıkaya Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı.

GEÇEN yıl kaybettiğimiz dış politika yazarı Fikret Ertan’ın boşluğu kendisini şu sıralarda iyice belli ediyor. Sağ ve kalemi elinde olsaydı, İsrail’de MOSSAD’ın başına getirilen Yossi Cohen’i benden önce o gündeme getirirdi.

İsrail’de ipleri elinde tutan Baş-bakan Binyamin Netanyahu’nun, MOSSAD’ın başında bulduğu Tamir Pardo ile arasının iyi olmadığı biliniyor, ancak MOSSAD gelenekleri dışarıdan müdahaleye imkân vermediği için de sabredi-yordu. Nihayet, son 2 yıldır ken-disine “güven-lik danışmanı” olarak hizmet veren 30 küsur yıllık MOSSAD’lı Yossi Cohen’i atayarak istihbarat örgütüne de hâkim oldu Netanyahu.

Bakalım Cohen’den MOS-SAD’da memnun olacak mı?

Netanyahu istihbaratçılara olumlu gözle bakmıyor, onlar da Netanyahu’ya... İç istihbarat örgütü Shin Bet’e başkanlık yapmış Avraham Shalom, Yaakov Peri, Carmi Gillon, Avi Dichter ve Yuval Diskin, 2012 yılında gösterime giren “Gatekeepers” adlı belgeselde görünüp Netanyahu’nun politika-larını yerden yere vurmuşlardı.

Cohen farklı. İran’ın nükleer tesislerine

karşı virüslü saldırı, tesislerde

çalışan bir dizi İranlı bilim adamı ile kullanılacak malzeme ve teçhizatı sağlamada yardımcı olanlara karşı suikast eylemlerinin MOSSAD’ın işi olduğu tahmin ediliyordu. Cohen’in atanmasıyla birlikte İsrail basını o eylemlerin gerçekten MOSSAD’ın işi, arkasındaki beynin de Yossi Cohen olduğunu yazabildi.

Yeni MOSSAD Başkanı, ajanları kullanan, yönlendiren ve planladığı eylemlerin uygulamaya

konulmasına nezaret eden biriymiş...

Fikret Ertan mutlaka şunu da yazardı: “MOSSAD’ın başına yanında danışmanlık yapmış ‘kendi adamı’ Cohen’i

getirmesi Netanyahu’nun ilk hamlesi değil. Cohen’den bir-kaç ay önce de yanında danış-manlığını yapmış ‘kendi adamı’ Dore Gold’u dışişleri bakanlığı müsteşarlığına atamıştı.”

Dore Gold’u, haziran ayında mevkidaşı Feridun Sinirlioğlu ile Roma’da gerçekleştirdiği “gizli” görüşme sebebiyle biliyoruz.

Netanyahu, Cohen’i atarken, “Başbakan olarak, dünyayla, Arap ve İslâm ülkeleriyle diplomatik ilişkileri geliştirme konusunda bana yardımcı olmaya devam etmesini bekli-yorum” açıklamasını yapmış...

Rahmet istedi Fikret Ertan.

MOSSAD da artık Netanyahu’nun

Yakıp yıkarak devrimci olunmazDİYARBAKIR’dan

“İmdat” çağrıları yükseli-yor. Tahir Elçi, tarihi birçok ilimizden eski “Dört Ayaklı Minare”nin ayaklarının atış taliminde kullanılmasına isyan ettiği basın toplan-tısının akabinde suikasta kurban gitmişti; şimdi de camiler yakılıyor...

Sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı gün çekilen fotoğraflarından harabeye döndüğü anlaşılan Diyarbakır’ın merkez Sur İlçesi’nde, Osmanlı yadigârı Fatihpaşa Camii yakılmış... Alevler içindeki 500 küsur yıllık tarihi caminin görüntüsü içimi dağladı.

Kısa süre önce yolumun düştüğü Kamboçya’daki Angkor Wat mabedinde ve Arnavutluk’a gitti-ğimde her geçtiğimiz yol boyunca dikkatimi çek-miş koruganları ilk gördü-ğümde yaşadığım derin üzüntüyü hatırladım.

Ülke halkının dörtte birinin hayatını kay-betmesiyle sonuçlanan temizlik hareketi döne-minde Kamboçya’yı

yönetmiş Pol Pot adlı “devrimci” ile Arnavutluk’u demir pençesi altında tutmuş “devrimci” Enver Hoca’nın sebep olduğu üzüntüyü...

Angkor Wat, Budist ve Hindu rahiplerin kutsal mekânı. Pol Pot, mabedin bulunduğu bölgeyi de hâkimiyeti altına almayı kafaya koyunca bölgeye en kanlı katillerini göndermiş. Çevre halkı mabede sığınmış, belki oraya dokunmazlar diye... Pol Pot’un canileri Angkor Wat’ı kuşatmış ve acımasızca süren uzun bir mücadele sonucu orayı da almış...

Gidenler bilir: Tarihi değeri büyük mabedin duvarları kurşun delikleriyle yaralıdır. Pol Pot’un devrimci militanları atış talimlerini mabedin içinde yaptıkları için...

“Duvar”ın 1989 yılında çöküşün-den o zamanlar kapılarını dünyaya kapatmış komünist ülkesi Arnavutluk da etkilenmişti. Sonrasında ilk giden

heyetlerden birindeydim. Ülke en temel ihtiyaç malzemelerinden mah-rumdu. Başkentte tek tük araç sefer halindeydi. Kalacak doğru dürüst bir otel bulunmuyordu.

Fakat kentin hemen girişinden baş-layarak her yerde binlerce beton koru-gan inşa edilmişti. Ülkeyi işgal etmek üzere gelecekleri düşünülen gerici güçlere karşı direnişi gerçekleştirmek üzere içinde 5-10 kişinin elde tüfek bekleyeceği yüz binlerce korugan...

Rejim, halkı, “düşman” ile korkutup kısıtlı maddi imkânları betona dökmüştü...

Diyarbakır ve çevresinde hendek kazan, gözümüz gibi saklamamız gereken eserlerin tahribine yol açanları da hayırla anmayacak tarih kitapları...

AMERİKA’ya başkan olmak üzere kollarını sıvamış, amacına erişmek için her yolu mubah sayan Donald Trump’ın, “Ülkemizin kapılarını Müslümanlara kapatalım” yâvesini literatüre soktuğu gün, ilginç bir başka olay daha yaşandı: Carolyn Walker-Diallo adlı bir Müslüman kadın, New York/Brooklyn’de, Kuran-ı Kerim üzerine yemin ederek yargıçlık görevine başladı.

Ülkenin tek Müslüman yar-gıcı değil Walker-Diallo; ondan önce New York Yüksek Mahkeme-si’ne atanmış Sheila Abdus-Sa-laam adlı bir başka kıdemli kadın yargıç da bulunuyor. Ancak Sheila

Hanım’dan farklı ola-rak Walker-Diallo’nun başında örtü de var.

Başörtülü yargıç New York’ta açılan davalara girecek.

Trump’ın nef-ret söylemi ABD’de verimli tartışmalar da başlattı. Bir gazete, “Trump

böyle diyor ama Müslüman-lar olmasaydı ABD fakir bir ülke olurdu” tezini gündeme taşıyan uzun bir değerlendirme yayımladı.

İngilizlere karşı verilen savaşta George Washington’un hemen yanı başında Bampett Muham-med ve Yusuf Ben Ali gibi Müs-lümanlar da varmış. Bağımsızlık Savaşı’nda yararlı hizmetler gören Peter Buckminster, sonradan

soyadını Salaam diye değiştirmiş; Müslüman imiş çünkü...

Yakın zamanlarda, gökdelen-lerde kullanılan mühendislik kural-ları, Bangladeş doğumlu birine aitmiş. “O olmasaydı, Manhat-tan dahil büyük kentler sönük kalırdı” deniyor. Alanlarında çığır açan yeniliklere imza atmış Müs-lüman doktorlar, bilim adamları, müzisyenler, artistler, komedyenler, sporcular, diplomatlar, bürokratlar, siyaset adamları yanında, don-durma külahını ABD’ye taşıyan da Suriyeli bir Müslüman’mış...

Steve Jobs’un arası açık öldüğü babası da bir Suriyeli değil miydi?

Ne diyelim; şom ağızlı biri Amerika’ya Müslümanlar sayesinde kazandığı değerlerini yeniden düşündürtmüş oldu.

Trump başkan olursa...CHRISTOPHER Middleton,

hayatının 30’dan fazla yılını ABD’de geçirmiş bir İngiliz. Teksas’ta “Germanik diller” hocası olarak üni-versitelerde dersler verdi. İngiltere’de ise ede-biyat çevrelerinde “iyi şair” olarak bilindi. Bir başka şaire kendisinden “Zamanımızın önde gelen şairi” diye söz ettirecek çapta şiirler yazdı. Geçen ayın son günü 89 yaşında vefat ettiğinde, arkasından, sadece Guardian Gazete-si’nde bir yazı çıktı. Middleton’un buraya alınmayı hak eden bir yönü var: Her fırsatta Türkiye’ye gelir, gezer ve izlenimlerini eserlerine yansıttığı gibi edebiyatımızdan çeviriler de yapardı. Özellikle de Oktay Rifat’tan...

Oktay Rifat (1914-1988), Garip şiir akımının en özgün temsilcisidir, ama kıymeti bizde bile fazla bilinmez. Oktay Rifat hayranı Selçuk Altun, en sonuncusu “Buraları rüz-gâr, buraları yağmur” olmak üzere, romanlarının çoğunun adını onun şiirlerinden seçmiştir.

SESSİZ SEDASIZ BİR ÖLÜM

Carolyn Walker-Diallo

Yossi Cohen