yerel sÜrel‹ yayin - butundunya.com · haziran sudokular› 70 bilginizi denetleyin 133 anne ve...

83

Upload: lydan

Post on 22-Jul-2019

224 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153
Page 2: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153
Page 3: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi

ve Ticaret A.fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

YEREL SÜREL‹ YAYIN

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi:

Prof. Dr. Mehmet Haberal

Yay›n Genel Yönetmeni:Mete Akyol

Genel Koordinatör:Gülçin Orkut

Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü:Çiğdem Ayhan

‹flletme Genel Yönetmeni: Sina Şen

Yay›n Dan›flman›:Yaşar Öztürk

Türk Dili Dan›flman›:Haydar Göfer

Sanat Dan›flman›:Süheyla Dinç

Redaksiyon:Fatma Ataman

Düzeltme Sorumlular›: Nükhet Alicikoğlu, Emel Kurt

Seçiciler Kurulu:Prof. Dr. Nevzat Bilgin (Anısal Başkan), Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Solmaz Doğanca, Prof. Dr. Sevil Öksüz, Prof. Dr. Ender Varinlioğlu, Prof. Dr. Okay Eroskay, Prof. Dr. Fuat Çelebioğlu, Prof. Dr. Sedefhan Oğuz, Prof. Dr. Levent Peşkircioğlu, Necmi Tanyolaç,Haluk Cansın, İzmir Tolga, Alaettin Giray, Ayhan Erten, Nuri Özakyol, İlhan Banguoğlu,Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay

Sürekli Yazarlar:Yücel Aksoy, Metin Atamer, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Prof. Dr. Yüksel Bozer, Sadi Bülbül, Ali Naili Erdem, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop,Gürbüz Evren, Metin Gören, İlyas Halil, Pelin Hazar, İlker İnal, Muzaffer İzgü, Mehmet Muhsinoğlu, Serdar Kalkan, Filiz Leloğlu Oskay, Saniye Özden, Yaşar Öztürk, Erdoğan Sakman, Songül Saydam, İzlen Şen, Cheryl Tanrıverdi, İzmir Tolga, Engin Ünsal,Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeoğlu, Mustafa YıldızYönetim Merkezi:10. Sok., No: 45, Bahçelievler, AnkaraTel: (0312) 212 8016 (pbx) Faks: (0312) 234 1216‹letiflim Adresi:Mimoza 4/9, D: 1, Ataşehir, 34750, İstanbul Tel: (0216) 456 2727 (pbx) Faks: (0216) 456 2729Abone Hizmetleri:(0212) 314 0888Da¤›t›m: Yaysat

Renk Ayr›m›: Mat Yapım

Bas›m Tarihi: 30. 05. 2008

[email protected]

Page 4: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

4 5

H A Z ‹ R A N 2 0 0 8

‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

Y›l: 11, Say›: 121

7 Çıktık Açık Alınla, On Yılda...METE AKYOL

10 Ah, Çanakkale!.. Vah, Milli Eğitim!..ORHAN VEL‹DEDEO⁄LU

17 İnsanı Sever Gibi Sevdi, Ağaçları, Dalları, Yaprakları...YAfiAR ÖZTÜRK

23 Leyla Gencer’i DinledikAtatürk’ü AlkışladıkKADR‹ KAYNAR KÜÇÜKPINAR

25 Uzakta Bir GünAL‹ NA‹L‹ ERDEM

27 Bir Ülke: BangladeşDört Ödül: Nobel Ödülü ‹ZM‹R TOLGA

Sizden Bize 8‹lk Dersimiz Türkçe 151001 Güzel Söz 64Haziran SuDokular› 70Bilginizi Denetleyin 133Anne ve Babalardan 148

Mankafa Poldi 150Kareler ve Rakamlar 152Mant›k Bilmecesi 153Satranç 154Bulmaca 156Ay›n Kitaplar› 158Bir Fotograf Bin Sözcük 160

ALTIN KARTAL YAZ KIfiDEMEDEN YUMURTLAR

Sayfa: 50

MEfiALEN‹N AYDINLATTI⁄IGERÇEKLER

35 Prusya Elçimiz Ali Aziz Efendi’nin Düşlerle Beslenmiş Tasavvufi ÖyküleriKONUR ERTOP

40 Maarif Vekilinin GenelgesiORHAN VEL‹DEDEO⁄LU

43 Futbolun Benim İçin Eski Tadı Yok ArtıkGÜRBÜZ EVREN

50 Meşalenin Aydınlattığı GerçeklerMET‹N GÖREN

53 “Yalan Rüzgarı” Ve Profumo ÖrneğiMEHMET MUHS‹NO⁄LU

59 Pozitif Psikoloji Güçlü Yönlerinize Odaklanır

CHERYL TANRIVERD‹

65 Dünyanın Yeni Harikası PetraNUMAN AYDINO⁄LU

71 Bırakmaz ki, Ayrılmak Olanaklı Olsun Talas’tan

YENER ERGÜVEN

77 Mucit Babamın AnısınaMEHMET ÜNVER

85 İbrahim Bey Emekli, ŞimdiMET‹N ATAMER

91 Don Kişot Ve Don Kişotluk SONGÜL SAYDAM

96 Bakkal AmcaMUZAFFER ‹ZGÜ

02 Gustav MahlerYÜCEL AKSOY

05 Temel’den SevgilerleAL‹ MURAT ERKORKMAZ

10 Ardıç KuşuDR. MEHMET UHR‹

13 Kayıp Aranıyor!NURAY BARTOSCHEK

16 Varanasi‹ZLEN fiEN

23 Küçük Büyük Buluşlar‹LKER ‹NAL

25 Altın Kartal Yaz Kış Demeden YumurtlarERDO⁄AN SAKMAN

28 Mucizeler Yılıydı 1939‹LYAS HAL‹L

37 Tel Elbise Askısı ve VeksillojiPEL‹N HAZAR

41 Bir Bayram Sabahında Lüfer AvıSEV‹L ÇALIfiKAN

43 Sakla Samanı Gelmez ZamanıSAD‹ BÜLBÜL

45 Beyaz Zambaklar ÜlkesindeENG‹N ÜNSAL

1

1

1

1

1

1

1

1

1

1

1

1

Sayfa: 125

Page 5: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

7

B ir insan›n yaflam›nda ony›ll›k bir zaman bölümü,sözü bile edilemeyecek

denli k›sa bir süredir. Fakat ay-n› süre, bir derginin yaflam çiz-gisinin çok önemli bir parça-s›d›r. Üstelik bu parça, o çizgi-nin ilk on y›ll›k bölümünü olufl-turuyorsa, önemi birkaç kat da-ha artmaktad›r.

Bütün Dünya flu an, yaflam›-n›n bu kat kat önemli ilk on y›l-l›k bölümünü “aln›n›n ak›yla”tamamlam›fl olmas›n›n mutlulu-¤unu duyumsuyor.

Bütün Dünya’n›n bu mutlu-lu¤unun nedeni, bir sorumlu-lu¤u kendileriyle ortaklafla yeri-ne getirdi¤i okurlar›d›r.

Bir konser ancak dinleyici-siyle, bir tiyatro ancak seyirci-siyle oldu¤u gibi, bir dergi deancak, okurlar›yla bütünleflti-¤inde bir varl›k oluflturabiliyor,bir anlam kazanabiliyor.

Bütün Dünya bugün varl›-¤›n› da, anlam›n› da, kendisiy-le bir bütün oluflturan okurlar›-na borçludur.

Böylesi bir sorumluluk duy-gusunu paylaflmak bilincine sa-hip okurlar› olmasayd› Bütün

Dünya, dinleyicisiz bir konser,seyircisiz bir tiyatro kimsesizli-¤inde kal›rd›; varl›¤› da k›sa sü-rede yoklu¤a dönüflebilirdi.

Oysa okurlar› onu yaln›zcavar etmekle, ona yaln›zca sahipç›kmakla yetinmediler, çal›flan-lar›n›n görev sorumlulu¤una,kendi okur görevi sorumlulu¤u-nu da katt›lar ve...

Kollar›na girerek, ellerindentutarak, arkas›ndan iterek,önünden çekerek ona güvenle-rini de gösterdiler, desteklerinide verdiler.

Bütün Dünya’ya onuncu y›l›-n›n baflar› ipini gö¤üsleme mut-lulu¤unu, iflte bu güvenleriyle,bu destekleriyle, onun çok özelokurlar› tatt›rd›lar.

Bu büyük bir baflar›d›r ve bubüyük baflar›, kendilerine öz-gü özellikleriyle, tüm BütünDünya okurlar›n›nd›r.

Onlar› tüm içtenli¤imizle al-k›fllayarak kutluyoruz ve güven-leri için de, destekleri için detek tek tümüne, teflekkürlerimi-zi de iletmek istiyoruz.

Umar›z, teflekkür sözcükleri-mizi de duyabiliyorsunuzdur,de¤erli okurlar›m›z, alk›fllar›m›-z›n coflkulu seslerinde...•

’DAN S‹ZE

ÇIKTIK AÇIK ALINLA, ON YILDA...

Mete Akyol

Page 6: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

8 9

nim baflar›lar›m›n yoluna güllerdöken, ac›lar›m› bal edip be-nimle paylaflan belki hiç olma-yacak bir sevgili... Benim hiçböyle bir sevgilim olmad›, zatendüflü bile bana yabanc›...” (Bü-tün Dünya, fiubat 2008)

Say›n Engin Ünsal, sevgisizbir insan hiç böyle dizeler yaza-bilir mi? ‹flim gere¤i gecikmelide olsa “Bütün Dünya” dergisi-ni sürekli okuyorum. Sizin kö-flenizi de açl›kla ve hayranl›klaizliyorum. Ele ald›¤›n›z konula-r›n›zdan çok, yaz›fl biçiminiz,tarz›n›z “çok etkili”. Yaflam›mboyu ben de hep aldan›fllar içe-risinde buldum kendimi... Sev-meyi Tanr›sal bir güç, “vermeyiiman” sayarak... Sizin ve sizingibileri anlayan naçizane bizle-rin oldu¤u sadece bu, insan ol-mak... Lütfen uzun yaflay›n. Siz-lerin duyarl›l›¤›na, daha do¤ru-su eski bir deyiflle “hislerimizetercüman olman›za” daha çokihtiyac›m›z var. Ben hâlâ AdileNaflit’in ve Zeki Müren’in ölü-müne inanam›yorum. Lütfen sizuzun ömürlü olun. Sevgi vesayg›lar›mla daha nice bizlerede mal olan dizelerinizde bulufl-mak üzere...

SSeevvggii PPeekkççeevviikk..

B aflkent Üniversitesi sayesinde50’li yafllar›mda dergimize

yeniden kavufltum. Tabii, benim-le birlikte bütün ailem de... Eme-¤i geçen herkese gönül dolususevgiler ve teflekkürler.

Bilgiden bu denli yoksun on-ca dergiden sonra, noktas›ndanvirgülüne kadar bilgi dolu birdergiye tekrar hayat verdiniz.Her say›n›z›, maafl almak için ay-bafl›n› iple çeken bir ücretli gibibüyük bir sab›rs›zl›kla bekliyo-rum. Tüm yazarlar›n›z›n yaz›lar›-n› doymayan bir bilgi açl›¤› ileokuyorum. Nereye gitsem, çan-tamda mutlaka bir say›n›z var.Her buldu¤um f›rsatta okuyo-rum, hayatta oldu¤um sürece deokuyaca¤›m. Ata’m›z›n ilkelerido¤rultusunda, bilim ›fl›¤›n›n ay-d›nlatt›¤› yolda yay›n yapt›¤›n›zsürece okuyaca¤›m.

Yok, yazmaya devam eder-sem, sayfalar yetmeyecek. Bu ne-denle sadece ve k›saca flunu di-yorum: ‹yi ki vars›n›z...

Sevgi ve sayg›lar›mla, SS.. FFüüssuunn DDiinnçç..

Bugün dersanede bir arkada-fl›n elinde derginizi gördüm

ve hemen anlad›m Bütün Dün-ya oldu¤unu... Yani derginin içtasar›m›ndan bile fark› göze çar-p›yor. Derginin ona ait olmad›-¤›n› bir arkadafl›ndan ald›¤›n›söyledi. Derginin yay›na devametti¤ini bilmiyordum, gerçektengördü¤üm anda çok sevindim.Bir zamanlar babam›n getirme-sini dört gözle bekledi¤im der-giyi, raflarda tükenmeden al-mak için sab›rs›zlan›yorum. He-pinize teflekkür ederim, eme-¤inize de¤iyor!

ÖÖzzddeenn fifiaahhiinn..

D aha çok taze ac›m; çünkü ye-ni ö¤rendim. Me¤er ailemiz-

den bir y›ld›z kaym›fl. Her ay ya-z›lar›n› sab›rs›zl›kla bekledi¤im, okonuflur gibi kendine has üslubu-na doyamad›¤›m, yaz›lar›n› biryudumda soluksuzca okuyup bi-tirdi¤im o yüce insan, biz hayatayeni at›lan gençlerin eflsiz pusula-s›, biricik dedesi, babas›...

Ac›m›z büyük Bütün DünyaAilesi olarak; ama biliyoruz senorada da anlatmaya devam edi-yorsun hikayelerini sadece bir sü-re biz duyamayaca¤›z o kadar...

Say›n Eser Tutel, güzel insançok ani oldu gidiflin... Her ay ya-z›lar›nda oldu¤u gibi, yine safl›rt-t›n bizi iflte... Orada çok mutlu-sun, flüphemiz yok; ama unutmaolur mu ve bil dualar›m›z, yürek-lerimiz hep seninle...

GGöökkççee GGüünnsseelleerr..

S ay›n Nuray Han›m, bu aykiyaz›n›z, beni yine çok etkile-

di. Ayn› babam›n bana yapt›¤› vebenim de o¤luma yapmak istedi-¤im fleyleri, daha da öteye tafl›ya-

rak yazm›fls›n›z. Yaz›n›z› saklay›po¤lumun her yafl gününde oku-maya karar verdim. Yaz›n›zdandolay› çok teflekkür ederim.

Yaz›n›za k›z›n›z›n fotograf›n›koyman›z ve kendisini görme f›r-sat› vermeniz de çok güzel ol-mufl. Lara’n›n gözlerindeki sami-miyet ve sevecenlik, sizin gibisevgi dolu ve duyarl› bir insanolaca¤›n›n iflareti san›r›m.

Sevginizin ve çabalar›n›z›n da-im olmas› dile¤i ile, sayg›lar›m›sunuyorum.....

BBeerrkkhhaann EEssmmeerr..

Yalan söylüyorsunuz!.. “Her-fleyden öte, o k›y› kasaba-

s›nda bir sevgilim olsun ister-dim. Gözlerimin gözlerinde eri-yece¤i, ellerimin ellerinde atefl-ler içinde yanaca¤›, Çobany›ld›-z›’n›n söndü¤ü ana de¤in onafliirler okurken beni sab›rla, sev-giyle, özlemle dinleyecek birsevgili... Benimle ac›lar›m›, se-vinçlerimi paylaflan, beni tü-müyle sahiplenen, ruhu benim-le bütünleflen bir sevgili... Be-

S‹ZDEN B‹ZE MEKTUPLARB‹ZDEN S‹ZE YANITLAR

Bütün Dünya, Mimoza 4/9, D: 1, Ataflehir, 34750, ‹stanbul [email protected] Faks: 0216-456 2729

Page 7: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

10 11

içimden; bo¤az›m dü¤ümlendi.‹nan›l›r gibi de¤ildi.

Beni, “Bu kadar da olamaz!”diye hayk›rmaya iten, yüre¤imdedepreflen bir baflka ac›yd›:

2006 y›l›n›n yaz aylar›...Çaml›dere’deki da¤ evimi-zin balkonunda otururkendikkatimi çekti. Osmani-

ye’nin bir büyük ilçesinden gelipsitemizde çal›flan ustan›n, kendisi-ne yard›m etmesi için memleketin-den getirtti¤i on sekiz, on dokuzyafllar›ndaki o¤lu, ilerideki bir a¤a-c›n alt›nda, cep telefonuyla uzunsüre bir yerlerle konufltu. Sonra birara bafl›n› kald›rd›, beni gördü, ko-flarak yan›ma geldi ve “Amca, senAtatürk’ün ‹stanbul’dan Samsun’ageçti¤i geminin ad›n› biliyor mu-sun?” dedi. fiaflk›nl›k içinde yan›tla-d›m: “Band›rma...”

Yine o a¤ac›n alt›na kofltu, te-lefonla bo¤uflurcas›na 15-20 daki-ka bir yerleri arad›, konuflamad›.Küre¤ini omzuna ald› giderken,geminin ad›n› niçin sordu¤unuö¤renmek için ça¤›rd›m: Cep te-lefonu sorusuymufl; belli sürededo¤ru yan›t verenlerin telefonlar›-na bir ölçüde ücretsiz konuflmal›kyüklenecekmifl. Verilen süre için-de ba¤lant› sa¤layamad›¤›ndanbu olana¤› kaç›rm›fl.

E¤itim durumunu sordum:Lise... (!)

Mustafa Kemal’in ‹stan-bul’dan Samsun’a geçti¤i tari-hi sordum; gününü bildi, y›l›-n› an›msayamad›...

Lise e¤itimini tamamlam›fl birgenç olarak Atatürk’ün Anado-lu’ya geçti¤i tarihi ve bindi¤i ge-minin ad›n› nas›l olup da bileme-di¤ini sordu¤umda ald›¤›m ya-n›tsa, yürekler ac›s›.

Liseyi önceki y›l bitirmifl. Lise10’uncu s›n›fa kadar imam ha-tipte okumufl, o y›l imam hatiplisesi kapat›ld›¤›ndan normal li-seye geçmifl. Hiç kitap yüzü gör-memifl; bir defteri koltu¤unun al-t›na s›k›flt›r›p iki y›l onunla gidipgelmifl; 10 ve 11’nci s›n›flar› daböyle geçiren bu gence lliissee ddiipp--lloommaass›› vveerrmmiiflfllleerr. (!)

Uluslararas› istatistiklerde,de¤iflik basamaktaki okullardanmezuniyet oran›n› yüksek gös-termek u¤runa, okula kaydol-mak ve gelip gitmek yeterli misay›l›yor? Sonras›, zorunlu diplo-ma... Ya daha sonras›?..

Bu nas›l bir okul; bunas›l bir ö¤renci; buö¤renciyi okutan ö¤-retmen nas›l bir ö¤-

retmen; bu nas›l bir “milli e¤i-tim” anlay›fl›?..

Bu çocuklar, b›rak›n ülke-nin komflular›n›, yaflad›klar› ilinilçelerini, ülkelerinin co¤rafyas›-n› bilmiyorlar.

Bu çocuklar, Çanakkale’ninnerede oldu¤unu da bilmiyor;Kars, Erzurum, Sar›kam›fl aras›n-da kördü¤üm oluyorlar.

Bu çocuklar›n... ÇanakkaleSavafllar›’n› bilmeyen bu çocuk-lar›n, Kurtulufl Savafl›’ndan ha-

Bir deyimimiz var: TTüüyy--lleerrii ddiikkeenn ddiikkeenn ooll--mmaakk...... Sözlüklerde,ansiklopedilerde bu

deyim tan›mlan›rken, tüyleri di-ken diken eden sözcükler kkoorr--kkuu,, vvaahhflfleett,, ddeehhflfleett,, ttiikkssiinnttii...... ola-rak vurgulan›r.

Son y›llarda ve flu son y›llar›-m›zda, ülkemizin gelece¤inekkoorrkkuuyyllaa bakarken bir gazetehaberi beni ddeehhflfleettee düflürdü,ttüüyylleerriimmii ddiikkeenn ddiikkeenn eettttii.

Adana Tar›m ‹l Müdürlü¤ü’n-de düzenlenen toplant›da konu-flan AAddaannaa VVaalliissii ‹‹llhhaann AAtt››flfl, de-netlemeye gitti¤i bir okuldakigözlemini anlat›yor (Cumhuri-yet, 28 Mart 2008):

“Bir lisede, lise birinci s›n›fö¤rencisine Adana’n›n ilçelerinisordum; sadece SSeeyyhhaann,, YYüürree¤¤iirr,,PPoozzaanntt›› dedi [13 ilçeden üçü].Herhalde Pozant›l›yd›. ‹kinci s›n›fö¤rencisine sordum ayn› soruyu;HHaattaayy,, ‹‹sskkeennddeerruunn,, TTaarrssuuss diye

cevap verdi [Hatay ayr› bir il, ‹s-kenderun onun ilçesi; Tarsus dayine komflu il Mersin’in ilçesi].

“Türkiye’nin komflular›n› sor-dum, “Yunanistan ve ‹ran” dedi-ler; o kadar.

“Lise birinci s›n›f ö¤rencileri-ne ÇÇaannaakkkkaallee SSaavvaaflflllaarr››’’nn›› kkiimmaannllaattaaccaakk, diye sordum. Anlatanç›kmad›. Ayn› soruyu lise üçün-cü s›n›ftaki bir ö¤renciye sor-dum, bilemedi.

“Çanakkale Savafllar› neredeoldu; Çanakkale Savafllar› Karsile Erzurum aras›nda bir yerdemi, yoksa Kars ile Sar›kam›fl ara-s›ndaki bir yerde mi oldu, diye-rek flafl›rt›c› sorular sordum. AArraa--llaarr››nnddaa ttaarrtt››flfltt››llaarr,, kkaarraarrllaaflfltt››rrdd››llaarrvvee KKaarrss iillee EErrzzuurruumm aarraass››nnddaa bbiirryyeerrddee, yan›t›n› verdiler.

““BBuu yyaann››tt›› aall››nnccaa flflookkee oolldduumm..BBuu üüzzüüccüü vvee kkoorrkkuunnçç bbiirr flfleeyy......””

*** Olamaz, bu kadar da ola-

maz!.. diye hayk›rmak geldi

TÜRK D‹L‹Orhan Velidedeoğlu

Ah, Çanakkale!..Vah, Milli E¤itim!..

Page 8: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

12 13

Ertesi sabah tezleri geriverirken, yararlanabile-ce¤im bir bilgi bulabil-me umuduyla gece bo-

fla geçen saatlerimin öfkesiylekar›fl›k üzüntüyle sordum:

“Bu tezi kabul eden hocalarTürkçe biliyorlar m›?

“Biliyorlard›r tabii; niçinsordun?”

“Ben bu tezlerin ikisindende bir fley anlamad›m. Her ikitezin yaz›l›m›, kurallara uygundüzenlenmifl birkaç tümce d›-fl›nda son derece bozuk. Bu tez-ler nas›l kabul edilir?

Profesör arkadafl›m, elini om-zuma koydu ve ac› bir tebes-sümle, “Sevgili dostum” dedi,“Bunlar en iyileri, bu tezler dekabul edilmezse bölüm ö¤rencimezun edemez...” (!)

***Günümüzde de¤iflen ne?..Türk Dil Kurumu’nun TTüürrkk

DDiillii dergisinde (2008 Mart), Yrd.Doç. Dr. Münir Erten’in yak›n-mas›na kulak verelim:

“Bizler, üniversiteye, Türk Dilive Edebiyat› veya Türkçe Ö¤ret-menli¤i Bölümüne gelen ö¤renci-lere flu yanl›fl, bu eksik... demek-ten; onlar›n bilgi yanl›fll›klar›n› dü-zeltmek, eksik bilgilerini tamamla-maktan dolay› istedi¤imiz düzey-de bir ö¤retim yapamamaktay›z...”

Mustafa Balbay ise e¤itiminbir baflka ac› boyutuna de¤iniyor:

“E¤itimin bugün ne durumdaoldu¤unu anlamak için rakamlarvermek, örnek s›ralamak yerine

geçen hafta, iyi bir üniversiteninfizik bölümünde okuyan ö¤ren-cilerin anlatt›¤›n› paylaflal›m: Birdeney yapt›k... Hocam›z, iki ayr›malzemeden yeni bir malzemeyarat›ld›¤›n› söyledi... S›n›ftakiö¤rencilerden biri “Hocam, ya-ratma sözcü¤ünü kullanamaz-s›n›z, yaratmak sadece Allah’amahsustur” deyip dersi kilitledi.(Cumhuriyet, 20 Nisan 2008)

23 Nisan 2008’› kutlad›k,flenliklerle...

Ne flenlik ama...“Kutlu Do¤um Haftalar› ile

karfl›lan›yor 23 Nisan’lar... “Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› bü-

tün illere, ilçelere bu haftan›n ifl-lerini tek tek s›ral›yor:

“Peygamber Efendimiz konu-lu konferanslar...

“Kuran kursu ö¤rencileri içinK›rk Hadis Ezberleme Yar›fllar›.

“Peygamberim, Hazreti Mu-hammed konulu yar›flmalar.

“Ülke genelinde 13bin 268 etkinlik;vaazlar, yar›flma-lar, ziyaretler.

“Ulusal kimlikten dinsel kim-li¤e dönüflüm yaflan›yor...

“Sonra da ülkede kayg› duyu-lacak bir fley yok...

“23 Nisan 2008... Tarihe birnot düflelim. Unutulmas›n.”

(Erdal Atabek’in “23 Nisan2008” bafll›kl› yaz›s›ndan... Cum-huriyet, 21 Nisan 2008)•

berleri var m›; Mustafa Kemalkimdir, ne yapt›; biliyorlar m›?..

Say›n Adana Valisi, ö¤-rencilere sordu¤u soru-lar›, onlar› e¤itmekle(ya da e¤itmeden diplo-

ma vermekle) görevli ö¤retmen-lere sormay› düflünmüfl müdür?Sormad›¤›na göre, “floke” olmak-tan öte “kalp krizi” geçirmektenkorkmufl olmas›n...

***Cumhuriyet’in de¤erli yazar-

lar›ndan Say›n Dr. Erdal Atabekde ayn› konuya de¤inen 5 Nisan2008 tarihli yaz›s›nda “ayn› yürekac›s›yla” yaraya neflter vuruyor.Bir bölümünü al›nt›l›yorum:

“Kendi ülkesinin tarihindenhabersiz gençlerin yetiflti¤i bir li-se e¤itimi.

“Bütün olgunlu¤un altyap›s›-n›n oluflmas› gereken lise döne-minin e¤itimi.

“Elbette bütün liselerimiz, bü-tün ö¤rencilerimiz bu ac›nacakbilgi düzeyinde de¤il. Pek çokiyi yetiflmifl gencimiz, y›llard›re¤itim sisteminden yak›n›yor.

“Bu sorunun yükünü bütünüy-le ö¤rencilere yüklemek de yanl›fl.

“Ama y›llard›r anlatmaya ça-l›flt›¤›m bir gerçek var:

“E¤itimimiz kültürden kopuk.Genel kültür dedi¤imiz, olgun-laflma bilincinin altyap›s›n› olufl-turan temelden yoksun bir e¤iti-mi sürdürüyoruz.

“Tarih bilinci oluflmuyor. Co¤-rafya anlams›z bir ezber dersi du-

rumunda... Matematik-geometribafl belas› say›l›yor. Fizik konula-r›n›n neyi anlatt›¤› düflünülmüyor.Kimya ile uygarl›k aras›ndaki ba¤kimsenin umurunda de¤il. Biyolo-jinin neyi anlatt›¤› ve neden anlat-t›¤› belirsiz. Müzik varla yok ara-s›nda. Resim kültürü verilmiyor.[Ya, bir zamanlar liselerde okutu-lan psikoloji, sosyoloji, mant›k, fel-sefe derslerine ne oldu?]

““VVaarrssaa yyookkssaa tteessttlleerr...... BB››kkkk››nnöö¤¤rreenncciilleerr...... SS››nnaavvaa eennddeekksslleenn--mmiiflfl yy››llllaarr......

““OOnnddaann ssoonnrraa kkeennddii ttaarriihhiinniinneenn öönneemmllii oollaayyllaarr››nnddaann hhaabbeerriioollmmaayyaann öö¤¤rreenncciilleerr......

““DDüüflflüünnmmeeyyii öö¤¤rreetteemmeeyyeenn bbiirree¤¤iittiimm,, bbiillggiinniinn ssaaddeeccee hhaammaallll››¤¤››--nn›› yyaapptt››rr››rr..

““ÜÜllkkeenniinn aass››ll ffeellaakkeettii bbuudduurr......””***

Dil Derne¤i’nin 1990’l› y›l-lardaki bir kurultay›nda,üniversitelerde Türkçedersleri okutulmas›na

karfl› ç›kan bir Türk Dili profesörü-ne yan›t›mda, o günlerde yaflad›-¤›m flu olay› örnek göstermifltim:

Üzerinde çal›flt›¤›m konuyla il-gili olarak ayn› apartmanda otur-du¤umuz bir profesör arkadafl›m-dan bilgi istedim. Do¤rudan kendikonusuyla ilgili bulmad›¤›ndan,yanl›fl ya da eksik bilgi vermifl ol-mamak için fakülte kitapl›¤›ndankonumla ilgili kaynak kitap getir-meyi önerdi ve birkaç gün sonrada –ilgili bölümü biri o y›l, di¤eribir önceki y›l bitirmifl– iki ö¤renci-nin mezuniyet tezlerini getirdi. [email protected]

Page 9: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

15

1. kabare (frans›zca) –a) gece kulübü b) tiyatroc) dans sahnesi ç) gazino

2. gazino (italyanca) –a) müzikli e¤lence yerib) kahvehane c) bar ç) kulüp

3. kaknem (yunanca) –a) çirkin, huysuz kad›nb) süslü kad›n c) yapmac›kç) çelimsiz

4. kokona (yunanca) –a) güzel kad›n b) yafll› kad›nc) cad› ç) afl›r› süslü kad›n

5. balyoz (latince) – a) baltab) çekiç c) a¤›r çekiç ç) kazma

6. atafle (frans›zca) – a) elçib) konsolos c) elçi yard›mc›s›ç) elçilik uzman›

7. ateist (frans›zca) – a) tanr›s›zb) tanr›tan›maz c) tanr› karfl›t›ç) tanr›dan kuflkulu

8. fuar (frans›zca) –a) büyük pazar b) pazarc) sergi yeri ç) panay›r

9. koç (ingilizce) – a) yi¤itb) çal›flt›r›c› c) spor çal›flt›r›c›s›ç) teknik yönetmen

10. nisan (süryanice) –a) T. S. Eliot’ya göre aylar›nen zalimi b) mart ile may›saras›ndaki ay c) bir kad›nad› ç) bir erkek ad›

11. foto (yunanca) –a) ›fl›k b) fotografç›c) fotograf sanatç›s›ç) flipflakç›

12. kafle (frans›zca) –a) damga, mühür b) tu¤rac) klifle ç) imza

13. erkete (yunanca) –a) gözcü b) cepçic) yankesici ç) gaspç›

14. gard›rop (frans›zca) –a) dolap b) giysilikc) elbiselik ç) çamafl›rl›k

15. doping (ingilizce) –a) güçlendirici ilaç b) güçkayna¤› c) sporda yasad›fl›al›nan ilaç ç) moral

‹LK DERS‹M‹Z TÜRKÇESaniye Özden

Sözcük bilginizi denetledikten sonra, do¤ru yan›tlar için 16’nc› sayfam›za bak›n›z

Page 10: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

16

1. kabare (frans›zca) –a) gece kulübü.

2. gazino (italyanca) –a) müzikli e¤lence yeri.

3. kaknem (yunanca) –b) çirkin, huysuz kad›n.

4. kokona (yunanca) –ç) afl›r› süslü kad›n.

5. balyoz (latince) –c) a¤›r çekiç.

6. atafle (frans›zca) –ç) elçilik uzman›.

7. ateist (frans›zca) –b) tanr›tan›maz.

8. fuar (frans›zca) –

a) büyük pazar.

9. koç (ingilizce) –c) spor çal›flt›r›c›s›.

10. nisan (süryanice) – b) martile may›s aras›ndaki ay.

11. foto (yunanca) –b) fotografç›.

12. kafle (frans›zca) –a) damga, mühür.

13. erkete (yunanca) –a) gözcü.

14. gard›rop (frans›zca) –b) giysilik.

15. doping (ingilizce) –a) güçlendirici ilaç.

‹LK DERS‹M‹Z TÜRKÇEYANITLAR

15’inci sayfam›zda yer alan sözcüklerin do¤ru karfl›l›klar›

Ahmet Bey, oturdu¤u semtin ünlü k›l›b›klar›ndand›. Birgün kendisine çok k›zan efli Havva Han›m, maflayla s›rt›na bir-kaç kez vurdu.

Ahmet Bey bu olaydan sonra solu¤u mahalle kahvesinde al-d›. Tam yerine oturacakken arkadafllar›ndan biri Ahmet Bey’elaf att›:

“Bugün hava sert” dedi.“Hava” sözcü¤ünü “Havva” anlayan Ahmet Bey hemen ya-

n›t verdi:“Sert olsa ne olur?” dedi. “Vurdu¤u üç dört mafla…”•

17

5Haziran Çevre Günü,nedeniyle bu say›m›zda,Atatürk’ün çevre konu-sundaki duyarl›¤›n› veözenini yans›tan anek-

dotlara ve an›lara yer veriyoruz. ‹lk anekdotumuz, ünlü yazar

Falih R›fk› Atay’dan: “Baban›z Atatürk” adl› yap›t›n-

da Falih R›fk› Atay, “Atatürk birdo¤a afl›¤›yd›” diyor ve flu anek-dota yer veriyor:

“Yurdunun çöl bofllu¤undan›st›rap duyard›. Bir gün Diyarba-

k›r taraflar›nda atla dolafl›rken ya-n›ndaki Kurmay Baflkan› ‹smet‹nönü’ye, “Çabuk bana yeni birdin bul” dedi.

Yan›t›n› da kendisi verdi: “A¤aç dini olsun bu... Evet bir

din ki ibadeti a¤aç dikmek olsa.” Afet ‹nan ise, Atatürk’ün a¤aç

sevgisini flu an›s›yla anlat›yor: “1937 y›l›n›n bahar mevsimiy-

di. Orman Çiftli¤i’ne Akköprü ta-raf›ndan gidiyorduk. Çiftli¤in oparças› meyve bahçesi haline ko-nulmufl, fidanlar s›ra s›ra dizil-

YAKIN TAR‹H‹M‹ZYaşar Öztürk

‹nsan› Sever Gibi SevdiA¤açlar›, Dallar›,Yapraklar›...

Atatürk ve Çevre

Çankaya’daki bahçeyi yapan müdürle alan› dolafl›yordu.Çok yafll› ve genifl bir a¤aç Atatürk’ün geçece¤i yolu kapl›yordu. A¤ac›n bir yan› havuz, bir yan› dik yokufltu.Atatürk a¤aca yaslanarak güçlükle karfl›ya geçti. Müdür at›ld› ve “Emrederseniz hemen keseyim, efendim” dedi. Müdürün yüzüne bakt›: “Yahu” dedi. “Sen hayat›nda böyle bir a¤aç yetifltirdin mi ki, keseceksin.”

Page 11: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

18 19

miflti. fiimdi gölgeli¤i ve bol ye-flilli¤i ile çok güzel olan bu yolboyu o zamanlar henüz küçük,çelimsiz a¤açlar›n s›raland›¤› veyaz mevsiminde dahi pek güzelolmayan bir yerdi.

“Atatürk, bu eski ç›p-lak topraklar üze-rindeki meyve bah-çesi haline getiril-mifl olan bu yerlere

nefle ile bak›yordu. fiimdi uzunkavak a¤açlar›n›n bulundu¤u yolkenarlar›nda iflçiler çal›fl›yor ve fi-danlar dikiyorlard›. Atatürk bir-den floföre ‘Dur!’ diye ba¤›rd›.Yere indi¤inde orada olanlara,‘Burada bir i¤de a¤ac› vard›, o ne-rede?’ diye sordu.

“Kimse i¤de a¤ac›n› bilmiyor-du. Çünkü orada çal›flanlar yeni-lerini düzenlemekle u¤rafl›yorlar-d›. Atatürk’ün biraz önceki neflesikalmam›flt›. Çünkü çiftli¤in ilk ço-rak günlerinin bir yeflillik an›s›yerinden ç›kar›lm›flt›. Yol boyun-ca yürüyerek i¤de a¤ac› arad›k.O, ‘‹¤de eski ve çelimsiz bir a¤aç-t›. Fakat yaflayan ve baharda gü-zel kokular›n› etrafa saçan birvarl›kt›’ diye s›zland›.

“Sonra bir konu açt›: ‘Co¤rafi çevre mi insanlar

üzerinde etki yapar, yoksa in-sanlar m› o çevreye egemenolur?’ diye sordu ve sorusunuyine kendi yan›tlad›:

“‘‹nsan zekâs›n›n, herfle-ye gücü yeter, do¤aya da ege-men olur!’

“Çiftlik merkezine geldik.Büyük hamam›n yap›s› bitmiflti.Onu gezerken i¤de a¤ac›n› ye-rinden kimin sökmüfl oldu¤unuda incelemek için ilgili olanlarasorular sordu. Kimse bu küçü-cük a¤ac›n sonu hakk›nda birbilgi veremedi.

“Atatürk bu önemsiz gibi gö-rünen iflten hüzün duymufltu.Uyar›larda bulundu. A¤açlar ko-runacak ve bak›lacakt›.

“Yeflilli¤in özlemini KurtuluflSavafl› boyunca çok çekmiflti.Çankaya’y› oturmak için seçme-sine gerekçe, orada birkaç bü-yük kara kavak a¤ac›n›n bulun-mas›yd›. Onlar›n rüzgarl› gün-lerdeki h›fl›rt›s›ndan her zamanzevk duyard›.

“Hastal›¤›n›n ilk ay-lar›nda Çanka-ya’da dinlendi¤igünlerden birin-de Keçiören’den

bir dal badem bahar çiçe¤i getir-mifllerdi. Bir vazo içinde odas›nagötürdü¤üm zaman yüzünde birnefle belirdi.

“‘Bahar gelmifl, ne güzel’ de-di. ‘Fakat bu güzel çiçekler mey-ve vermeden solacak ve sadecebizim birkaç günlük göz zevkimi-zi doyurabilecek, ne yaz›k...’

“Bahar kokusunu alabilmekiçin çiçeklere e¤ilmiflti ve ‘Oh, ha-yat›n gençli¤i ne nefis!’ demektenkendini alamam›flt›. Fakat bu mey-ve verecek dallar›n kopar›lmas›n-dan da kederlendi¤i görülüyordu.”

Ankara’daki Orman Çiftli-¤i’ni boz toprakl›ktan ormanl›khaline soktu, a¤açlar›n dikilifli-ni, tutuflunu, büyüyüflünü ad›mad›m izledi.

Vatan› yeflil ve bay›nd›r gör-mek için çal›flt›. Yalova’y›, Flor-ya’y› o de¤erlendirmifl,Bursa’y› kapl›ca kenti yap-mak için bizzat u¤rafl›pdurmufltu. Planl› Ankaradüflüncesi de onundu.

Cankaya’daki bah-çeyi yapan mü-dürle alan› dola-fl›yordu. Çok yafl-l› ve genifl bir

a¤aç Atatürk’ün geçece¤iyolu kapl›yordu. A¤ac›nbir yan› havuz, bir yan› dikyokufltu. Atatürk a¤acayaslanarak güçlükle karfl›-ya geçti. Müdür at›ld› ve“Emrederseniz hemen ke-seyim, efendim” dedi.

Müdürün yüzüne bakt›: “Yahu” dedi. “Sen haya-

t›nda böyle bir a¤aç yetifltir-din mi ki, keseceksin.”

Hasan R›za Soyak’›n Çan-kaya’daki yaverlik dairesi dargelmeye bafllam›flt›; durumuAtatürk’e iletti. Atatürk, bina-n›n gereksinime yetecek ka-dar geniflletilmesini uygungördü. Yaz›n Atatürk ‹stan-bul’dayken geniflletme ifline bafl-land› ve birkaç ay içinde tamam-land›. Bu arada ek yer açmak içinbüyücek bir a¤aç kesilmiflti:

‹stanbul’dan döndü¤ünde bi-nan›n yeni durumunu görmek is-tedi. Köflkten yan›ndakilerle ora-ya do¤ru yürüyordu. Bina görü-nür görünmez durdu ve büyükbir heyecanla “fiu yanda bir a¤açvard›, ne oldu?” diye sordu.

Soyak ve yan›ndaki arkadaflla-r› önlerine bakt›lar, yan›t vereme-diler. Atatürk çok kederlenmiflti;birkaç saniye oldu¤u yerde kald›.

Atatürk, Yalova’da bak›ms›z topraklar vede¤erlendirilmeyen termal kaynaklar› görünce

üzülmüfl ve gerekli emirleri vermifltir. (12 Eylül 1929)

Page 12: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

20 21

“Yaz›k, çok yaz›k” dedi. “Ya-hu bu ifl a¤aca dokunulmadanyap›lamaz m›yd› sanki? Bana söy-leseydiniz, çaresini bulurdum.”

Sonra geri döndü. Binaya gir-meye gerek görmedi.

Soyak bir baflka an›s›nda daflunlar› anlat›yor:

“Atatürk çok be¤en-di¤i bir yerde kü-çük bir köy evi, da-ha do¤rusu, O’nundeyifliyle bir kulü-

be ve çardak yapt›rmak istedi. Fa-kat kulübe ve çardak için ay›rd›¤›yerde 20-30 sö¤üt a¤ac› bulunu-yordu; bunlar› kesmek gerekiyor-du. Daha ilk anda büyük bir güç-lükle karfl›lafl›lm›flt›; a¤açlar› birtürlü feda edemiyordu.

“Sonunda düflünmüfl, tafl›nm›flsö¤ütleri yanlara tafl›mak karar›vermiflti. Kendisi için çok önemlibu ifli bizzat yapacakt›.

“Çiftlikten yeteri kadar iflçi se-çildi, bir gün kendisi baflta ifle ge-çildi. ‹lkin yerleri de¤ifltirileceka¤açlar için yeni çukurlar açt›rd›;sonra a¤açlar› söktürüp haz›rla-nan çukurlara dikmeye bafllad›.

“Sabahlar› erken saatte ifl yeri-ne geliyor, akflam oluncaya kadariflçilerle birlikte çal›fl›yordu. Ö¤-len yemeklerini orada yiyordu;paydos zamanlar› da yere serilenhas›r ve kilimler üzerinde dinleni-yordu. Günlük resmi iflleri deorada görüyor, haz›rlanan evra¤›yine orada imzal›yordu.

“Böylece birkaç gün çal›fl›ld›.

Bir akflam art›k ifl bitmifl, kulübeiçin seçti¤i yer aç›lm›flt›. Kendisimemnun olmakla birlikte birazdüflünceli yere çömelmifl, etraf›gözden geçiriyordu. Ben ayaktadurdum. Bafl›n› kald›r›p sordu:

“‘Ne dersin çocuk, acaba bua¤açlar tutacak m›?’

“‘Kesin bir fley söyleyememPafla’m’ dedim.

“Yerlerini de¤ifltirdi¤i bütüna¤açlar tutmufltu. (...) S›k s›k ora-ya gider, bazen orada yemek yer,sonra ot minderli sedire uzanarakrahat ve sakin uyurdu.”

Bir gün “Soframda iki sap çi-çek istiyorum, hiç çiçek yok muburada?” dedi¤inde sofradakiler“Bu kentte çiçek yetiflmez” de-mifllerdi. Bu yan›t üzerine oturdu-¤u ba¤ evinde çiçekler yetifltirdi.Daha sonra yine bir yemekte Fev-zi Çakmak’›n koluna girerek onuve konuklar›n›, çiçek yetifltirdi¤iyere götürdü.

“‹flte bunlar benim ikinci Sa-karya zaferim” dedi.

Atatürk, yaflam› boyuncaher uygun anda bira¤aç gölgesinde dinle-nip piknik yapmay› se-verdi. Çankaya’dan dal-

ga dalga ormanlaflt›rma çal›flmala-r› ülkeye yay›ld›. A¤açland›rma-n›n öncüsü oldu. S›k s›k evden veiflten kaçarak do¤aya koflmas›n›nnedeni do¤a aflk›yd›. Hastal›¤›n›nilerlemesi onu yata¤a ba¤lad›.Hasta yata¤›nda Sabiha Gök-çen’e, “‹yileflti¤im zaman bir or-

mana gidelim, dere kenar›ndaküçük bir ev yapt›r›p orada yafla-yal›m” diyordu. Salih Bozok,onun bu özlemini gidermek içinyata¤›n›n karfl›s›nda rahatl›kla gö-rebilece¤i bir tablo getirdi. TabloAtatürk’ün s›k s›k sözünü etti¤i veyaflamay› arzulad›¤› orman man-zaras›n› içeriyordu. Atatürk songünlerinde hep o manzaray› sey-rederek avundu.

Çocuklu¤unda do¤ayla iç içegeçen ortam› özler ve dile geti-rirdi. Harp Akademisi’ndeykens›n›f arkadafl› Ali Fuat Cebesoy’laAlemda¤›’nda ormanl›k bir alan-da p›nar bafl›nda oturduklar›nda“‹nsan yaflland›ktan sonra kent-lerin gürültülü yaflam›ndan ke-sinlikle uzaklaflmal›, böyle sakinve a¤açl›k bir yere çekilmelidir”dedi¤ini Cebesoy ölüm döfle¤in-de onu görmeye gitti¤inde ogünleri an›msayarak, “‹yilefliriyileflmez, Alemda¤›’na gidelim.Acaba o as›rl›k a¤ac›n dallar›

gölge veriyor mu? O ufak p›nar›nsular› yine buz gibi so¤uk mu?Yoksa zaman onu da kurutmuflmu?” diye sordu.

Hasta yata¤›nda Afet ‹nan’danda isteklerde bulundu. Afet ‹nanflöyle anlat›yor:

“Hastal›¤› s›ras›nda bana da-ima tan›d›¤›m ormanl›k yerlerianlatmam› isterdi. Hatta nekahetdevri için bir ormanl›k yerde din-lenmeyi düflünmüfl ve böyle biryerin haz›rlanmas›n› da istemiflti.Benim kendisine en çok anlatt›-¤›m yer ise Eskiflehir’in Sudikenormanlar›yd›. Çünkü çocuklu¤u-mun bir k›sm› orada geçmifl veüzerimdeki etkisi daima derin veunutulmaz olmufltu. Atatürk Sudi-ken ormanlar›na gidemedi ama…O en güzel a¤açlar›n dikilip ye-flerdi¤i An›tkabir’de Ankara’y› ye-flillendiren güzel yapan a¤açlar›nortas›nda yafl›yor, flimdi.”•

[email protected]

Ö¤retmen, küçük Ahmet’e gördü¤ü bir a¤ac›n ne a¤ac›oldu¤unu nas›l anlayaca¤›n› sordu:

“Söyle bakal›m, yavrum” dedi. “Bir a¤ac›n kiraz m›, yoksa erika¤ac› m› oldu¤unu nas›l anlars›n?”

Küçük Ahmet, bu soruya hemen yan›t verdi:“Dallardaki meyvelere bakar›m, ö¤retmenim…” dedi. “Hangi

meyve varsa, a¤aç o meyvenin a¤ac›d›r.”Bu yan›t üzerine ö¤retmen, küçük Ahmet’e bir soru daha sordu:“Peki ya k›fl mevsimindeysek” dedi. “Dallarda meyve yoksa na-

s›l anlars›n?”Küçük Ahmet bu soruya da hemen yan›t verdi:“O zaman meyvelerin olmas›n› beklerim, ö¤retmenim…”•

Page 13: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

8 May›s 1964, Hotel Splendid, Napoli“Sevgili Hocam,“En az benim kadar sizi de sevinç ve gurura bo¤acak bir

haberi müjdelemek istiyorum.“Çarflamba akflam› burada-

ki opera evinde Donizetti’nin ‘Ro-berto Devreux’u oynand›. ‘KraliçeElizabeth’ baflrolünde Leyla Gen-cer oynuyordu.

“Napoli, gerek lirik, gerek odamüzi¤i bak›m›ndan hayli parlak birgeçmifle sahiptir. Opera sanat›n›ngerçekten sevilip de¤erlendirildi¤ibir flehir olarak ‹talya’da baflta gelir.

“Çarflamba akflam› Leyla Gencer’isiz de dinleyecektiniz. As›rl›k, kocaopera salonunu t›kl›m t›kl›m doldu-ran Napoli halk›, o akflam sanki ç›l-d›rm›fl hayranl›ktan... Leyla Gencer’ikaç kere sahne d›fl›na ç›kard›lar, kaçdemet gül, karanfil att›lar, hat›rlam›-yorum. Geçen sene bir daha alk›fl-

Leyla Gencer’i Dinledik,Atatürk’ü Alk›fllad›k

44 Y›l Önce Yaz›lan Mektup:

Afla¤›daki mektup, liseden sonraki ö¤renimini Napoli’desürdüren Kadri Kaynar Küçükp›nar taraf›ndan 8 May›s1964 tarihinde yaz›lm›fl ve Tarsus’ta okudu¤u lisedekiedebiyat ö¤retmeni Haydar Göfer’e gönderilmifltir.Dergimizin 10 y›ldan buyana Türk dili dan›flmanl›¤›n› dayapmakta olan Haydar Göfer, eski ö¤rencilerinin kendisine gönderdikleri mektuplar› yay›mlad›¤› “SevgiliHocam” adl› kitab›nda bu mektuba da yer vermifltir.

Page 14: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

24

lanm›flt› Leyla... O, art›k dünyayamal olmufl bir sanatkâr...

“Çarflamba akflam› akl›mdangeçenleri anlatamam. Bir anherfleyi unutmufl, ben de o ç›l-d›ras›ya alk›fla kap›lm›flt›m; amaart›k Leyla’y› alk›fllam›yordum.Sanki sahneden halk› selamla-yan o derin tebessüm, bir uzakülkeden geliyordu. Mustafa Ke-mal’di önümüzdeki; Leyla de¤il,Atatürk alk›fllan›yordu.

“O akflam duydu¤um kör birmilliyet hissi de¤il, as›rlard›r bizikörelten yobaz pençeyi silip, Tür-kiye’yi bütün insanl›¤a mal edenMustafa Kemal’in sevgisiydi.

“Türk denince ‘Barbar’ diyeyüz çeviren keferenin, bir Türksanatkâr›n› böyle ç›ld›ras›ya alk›fl-lay›fl›, bizlerin Mustafa Kemal’ene kadar borçlu oldu¤umuzunifadesi de¤il mi?

Kadri Kaynar Küçükp›nar.”

Alkollü oldu¤u tüm davran›fllar›ndan belli olan bir adam,doktora derdini anlatmaya bafllad›:

“Sabahlar› bafl›mda büyük bir a¤›rl›kla uyan›yorum ve gün bo-yunca kendimi ifle veremiyorum.”

Doktor biraz düflündükten sonra karar›n› hastas›na aç›klad›: “Sizde önemli bir rahats›zl›k göremiyorum” dedi. “Bu durumu-

nuz içkiden kaynaklan›yor olabilir.” Hasta, doktorun bu karar›n› dinledikten sonra aya¤a kalkt› ve

kap›ya do¤ru yürüdü ve “O zaman ben üç dört saat kadar sonrageleyim” dedi. “O zamana de¤in ay›lm›fl olurum.”•

Küçük Ahmet televizyondaki K›z›lderililer’in yüzlerini bo-yad›klar›n› görünce merakla babas›na sordu:

“Baba, ne yap›yorlar böyle?”Babas›, gazetesini okumaya devam ederken o¤lunun sorusuna

flu yan›t› verdi:“Savafla haz›rlan›yorlar o¤lum.”Küçük Ahmet, ertesi sabah annesini makyaj yaparken görünce

koflarak babas›n›n yan›na geldi ve bir konuda babas›n› uyard›:“Baba kötü fleyler olacak” dedi. “Annem içeride savafl haz›r-

l›¤› yap›yor!”•

Bir dostu ünlü yazar Gandolin’e yay›mlanmas› için ikide birmakele gönderip “Zahmet olmazsa virgülleri sen koyuver” diye birde not ekliyordu.

Sonunda bir gün Gandolin, arkas›na flu notu ekleyip yaz›y›dostuna geri gönderdi:

“Sevgili dostum! Bir dahaki sefere lütfen siz virgülleri gönderin,yaz›y› ben yazar›m.”•

25

Akflama do¤ru güneflaç›yor, rüzgar ol-masa iyi... Bu yeflil-li¤in ortas›nda çokfleyleri unutuyo-

rum. Türkiye’den uzakta, bir ya-banc› ülkedeyiz. Çocuklara öz-lemimizi gideriyoruz. Ne görselne de yaz›l› bas›nda sorunlarvar. Herkes gül gibi geçinip gi-diyor Televizyon ekranlar›ndayaflam›n mutlulu¤u programlan-m›fl. K›skan›yorum. Niye biz bugüzelliklerden uza¤›z? Niye tümsorunlar bizleri buluyor ve biribitmeden bir öteki bafll›yor?

Ço¤ald›k da ifllerimiz ondanm› sarpa sard›, yoksa siyasilerdenmi kaynaklan›yor? Bu olanlara,

ak›l fikir erdiremez olduk. Ceha-leti yenemedi¤imizden mi, eko-nomiyi güçlü k›lamad›¤›m›zdanm›, belki de sa¤l›kl› bir demokra-siye kavuflamad›¤›m›zdan...

Belki birkaç›ndan, belki hep-sinden, sonuçta olumsuzluklaryakam›zdan düflmüyor. Her günbir yeni bunal›m... Her gün birk›z›lca k›yamet... Yoksulluk bela-s› halk›n yar›s›n› can›ndan bez-dirdi. Bir avuç seçkinimizse para-y› har vurup harman savuruyor.Gelir da¤›l›m›ndaki bu korkunç-lu¤u ilk kez yafl›yoruz. Yönetici-lerimize göre hepimiz zengin ol-mufluz. Herkes birbirine soruyor“Sen de zengin oldun mu?” di-ye... Birilerinin zengin oldu¤u

YAfiAMDAN GÖZLEMLERAli Naili Erdem

B‹R GÜNYurt yolculuklar›nda Atatürk, “Devletin sahibi sizsiniz. Bizler sadece sizlerin hizmetinde olanlar›z”sözlerini s›k s›k yinelerdi. Sonra bilmedi¤imiz bir fley-ler yaflanm›fl olacak ki, “Birey, devlet içindir”e gelinmifl,yani baflkalar› Mersin’e giderken, biz tersine gitmifliz.

UZAKTA

Page 15: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

26

do¤rudur. Ya cemaatten, ya tari-katlerin birinden olacaks›n ya daaileden... Bir tarihte de analar›n›nç›k›n›ndan servet sahibi olanlarvard›, flimdi dü¤ünlerden...

Yüzy›llard›r tevhit diniolan ‹slam siyasetealet edilince siyasetbezirgânlar› köflelerituttular. Bizden, siz-

den ayr›m› ac›mas›zca sürüyor.‹ktidar›n ehliyetsiz yandafllar›n›nmal› götürdü¤ü dillerdedir. PKKvahfleti yeni boyutlar›yla gemiaz›ya alm›flt›r. fiehitlerimiz bayrakbayrak gözyafllar›m›zla topra¤averiliyor. Hükümete göreyse her-fley f›st›k gibi...

Ekrandan Rodrigez’in gitarkonçertosu yay›l›yor. Aflkt›r ezgi-lerden yükselen, sevdad›r. Bizdeise a¤›tlar, a¤›tlar, a¤›tlar...

Bugün burada her yer kapa-l›... Hazreti ‹sa’n›n gö¤e yüksel-di¤i günmüfl. Maddi ile maneviiç içe, pozitivizmle, metafizikyan yana...

Dün kraliçenin do¤um günüy-dü. Bayraklar›n› ast›lar, flenliklersabahlara de¤in sürdü. Meclis vekraliçe... Kimseler yad›rgam›yor.Gerçekte yad›rgamay› gerektire-cek bir neden de yok. ‹fl desen ifl,ev desen ev, özgürlük desen öz-gürlük, hukuk desen hukuk var.Bu bir gönenç devletidir. Yollartemiz, insanlar temiz, her yer p›r›lp›r›l... Dün bir vatandafl›m›za“Türkiye’ye dönecek misin?” diyesordu¤umda “Niye döneyim? Bu-

rada insan muamelesi yap›yorlar.Döneyim de itilip kak›lay›m m›yine...” yan›t›n› al›nca devletle,vatandafl, devletle insan iliflkisitüm uyumuyla yürürlüktedir diyedüflündüm burada...

Biz de bir zamanlar öyleydik.Yurt yolculuklar›nda Atatürk,“Devletin sahibi sizsiniz. Bizlersadece sizlerin hizmetinde olan-lar›z” sözlerini s›k s›k yinelerdi.Sonra bilmedi¤imiz bir fleyleryaflanm›fl olunacak ki, “Birey,devlet içindir”e gelinmifl, yanibaflkalar› Mersin’e giderken, biztersine gitmifliz. fiimdi benim in-san›m, benim efendim yabanc›diyorlar da hasretliklerini içinegömüp buralarda insan gibi ya-flamay› ye¤lemifltir. Bu ay›p he-pimize yeter.

Pencereden seyrediyo-rum. Bisikletli insan-lar geçiyor, bir deköpeklerini gezdiren-ler... Günefl bir görü-

nüp bir kayboluyor, arada ya¤-mur ya¤›yor, ‹zmir’deki gibi...Belli ki denizi özlemiflim. Buradadeniz var; ama ne mavi mavi, nedalgalar› beyaz; ama deniz... “De-nizlerden esen bu ince hava saç-lar›nda e¤lensin” dizesine tak›l›-yorum. Birazdan gazete almayagidece¤im, borçlar›yla, flehitleriy-le yanm›fl, y›kanm›fl insanlar›m›naras›na gazetenin sayfalar› aras›n-da kar›flaca¤›m ve büyük olas›l›k-la bayra¤›ma sar›l› bir evlad›m›zaa¤layacak, Fatiha yollayaca¤›m.•

27

Dört Ödül:Bangladefl

Nobel Ödülü

Bir Ülke:

DÜNYANIN DÖRT KÖfiES‹İzmir Tolga

Uç bin y›l öncekiatalar›n›n, insan›nvarl›¤›n›n ve yafla-m›n›n anlam›n›de¤erlendirdikleri

görüfl, duygu ve felsefelerini, üçbin y›l derinlikteki köklerininimbiklerinden geçirip kendileri-ne özgü ortak bir kültüre dö-nüfltüren Bangladefl halk›n›n buinsansal zenginli¤ine hayranl›¤›-n› Bat›, onlar› en üst düzeydekiödülü Nobel’le üç kez onurlan-d›rarak kan›tlam›flt›r.

“Yeryüzündeki kültürler ara-s›nda en eskilerinden biri” ta-n›mlamas›yla, kültürler aras›ndaözel bir konuma sahip olanBangladeflliler’in ülkesine buödüllerden ilkini, 1913 y›l›ndaedebiyat dal›nda, ünlü flair

ve düflünür Rabindranath Tago-re getirmifltir.

Çevirilerini, edebiyat adam›ve eski baflbakan Bülent Ece-vit’in yapt›¤› fliirleriyle Türki-ye’de 1940’l› y›llarda tan›nmayabafllayan Tagore, 1913’te “Gitan-jali” adl› yap›t›n›n ‹ngilizce’yeçevrilmesinden hemen sonra ay-n› y›l, Nobel Edebiyat Ödülü’nüalm›fl, ad›n›n dünyada yayg›nla-flarak duyulmas› ise, bu olaydansonra bafllam›flt›.

Dünyan›n “Nobel Ödülü sa-hibi flair” olarak tan›d›¤› Tagoreasl›nda, yazar, düflünür, ressam,müzisyen, e¤itimci ve tümün-den önce, bir hümanistti.

Tagore’un zihinsel kapasitesiöylesine güçlüydü ki, ça¤dafl›ünlü Albert Einstein onunla

Page 16: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

28 29

dostluk iliflkisi kurmak ve gö-rüfllerinden yararlanmak iste-miflti. Einstein, bir yak›n dostu-nun yard›m› sonucu Tagore’latan›flm›fl, hatta onunla dostlukda kurmufltu.

Tagore ile Einsteinaras›ndaki bu söy-lefli banda kayde-dilmifl ve bu kay›t-lar 1930 y›l›nda

“New York Times” gazetesindeyay›mlanm›flt›.

Politikaya ilgi duymamas›nakarfl›n Tagore, dünya politikas›-n› etkileyen düflünce derinli¤inesahipti. O zamanlar bugünküBangladefl’in bir parças› olanHindistan’›n tarihinde en önem-

li kiflisi kabul edilen MuhandasGandhi, Tagore’un bilgeli¤in-den büyük ölçüde beslenmiflbir düflünür ve devlet adam›yd›.Tagore ise pek çok konudafarkl› düflünse de, Gandhi ileyak›n iliflkide olmufl ve Muhan-das Gandhi’nin dünyan›n heryerinde “yüce ruh” anlam›nagelen “Mahatma” unvan›ylaan›lmas›n›n öncüsü olmufltur.

Tagore “Medeniyetler Çat›fl-mas›” ve benzer tezlerinin ulusla-raras› toplumlarda büyük be¤enive yandafl kazanmas›ndan y›llarönce “Kültürlerin Örtüflmesi” kav-ram›n›n da öncüsü olmufltur. Hin-du kökenli bir soydan gelmesinekarfl›n yaflam›n›n önemli bölümü-nü geçirdi¤i Bengal ülkesi, Tago-

re’un ünlü yap›t› “Benim Alt›nBengal’im” anlam›ndaki “AmarSonar Bangla” adl› fliirini, Bangla-defl’in ulusal marfl› olarak kabulve ilan etmifltir.

***Bengladefl halk›n›n üç bin

y›l derinlikteki köklerinin besle-di¤i kültür, yaln›zca bir “Tago-re” üretmekle kalmam›flt›.

Santiniketan’da Tagore’unkurdu¤u bir kolejin yerleflkesin-de do¤an bir çocuk, do¤umun-dan yetmiflbir y›l sonra Tagore’uizliyor, bir Nobel Ödülü de ogetiriyordu ülkesine...

Profesör Amartya Sen’in, ülke-dafl› Rabindranath Tagore’la ortakyan›, yaln›zca onun da bir NobelÖdülü sahibi olmas› de¤ildi.

Tagore, 1913 y›l›nda NobelEdebiyat Ödülü’nü ald›ktan 20y›l sonra, Santiniketan’da birkolej kurmufltu.

Profesör Amartya Sen’in ailesi,onun dünyaya geldi¤i bu yerlefl-kede oturuyordu.

Bebe¤in Tagore’laaras›ndaki üçüncüortak yan ise, Ta-gore’un ona isimbabal›¤› yapm›fl ol-

mas›yd›. Bebek, Tagore’un yak›nbir arkadafl›n›n torunuydu. Toru-nunun ad›n› koymas›n› dede, ar-kadafl› Tagore’dan istedi.

Tagore, Bengal dilinde “Ebe-di” anlam›na gelen “Amartya”ad›n› verdi¤i bebe¤in, kendisin-

Tagore kendisini ziyaret eden ünlü bilgin Albert Einstein ile ve (afla¤›da) Tagore’un Nobel Edebiyat Ödülü Madalyas›

Tagore, Ghandi ile yak›n iliflkide olmufl ve Muhandas Gandhi’nin dünyan›n her yerinde“yüce ruh” anlam›na gelen “Mahatma” unvan›yla an›lmas›n›n öncüsü olmufltur.

Page 17: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

den sonra Bangladefl’e ikinciNobel Ödülü’nü getirece¤ini el-bette bilmiyordu.

Amartya Sen, temelkültürünü ülkesin-deki okullarda veçocukluk dönemi-ni geçirdi¤i ülke-

sinde edinmiflti. Yaflam›n›nönemli bir bölümünü, yoksullu-¤un nas›l yok edilebilece¤i ko-nusunda düflünceler üstüne dü-flünceler üretmekle geçirmiflti.Nobel Ödülü ald›ktan sonra aravermedi, hatta flimdi de sürdü-rüyor bu konuda düflüncelerüretmeyi... Yaln›zca üretmek-le de yetinmiyor, hemen her ka-mu iletiflim araçlar›ndan yarar-lanarak, bu düflüncelerini hal-

ka yay›yor, halkla paylafl›yor.Bu konudaki temel görüflü o,flöyle özetliyor:

“Sorunlara çözümler eylem-ler yaparak de¤il, ak›l kullan›la-rak, düflünce üretilerek aranma-l› ve bulunmal›d›r.”

Yoksulluk hakk›nda yapt›-¤› çarp›c› yorumlar, dünyan›ndikkatlerini bu insansal düflünü-re, dünyan›n en önemli ekono-mistlerinden biri kabul edilenSen’e çevirdi.

‹sim babas› Tagore’la aras›n-da flimdi, dördüncü ortak yanda oluflmaya bafllam›flt›:

Tagore gibi, Amartya Sen dehiçbir zaman politikayla ilgilen-medi; ama dünya politikas›n› et-kiledi. Zengin ülkelerle yoksul ül-keler aras›ndaki temel fark›n üre-

30 31

BD HAZ‹RAN 2008

timden çok daha fazla, politik ko-flullarla iliflkili oldu¤unu, bilimselveriler ve yöntemlerle kan›tlad›.

Düflüncelerini genifltopluluklara du-yurmak için söyle-di¤i onun flu sözü,bugün etkili tüm

politikac›lar›n bilgelik da¤arc›-¤›nda yerlerini alm›flt›r:

“Ba¤›ms›z, demokrat ve nis-peten özgür bas›n›n var oldu¤uhiçbir ülkede, bugüne de¤inciddi boyutlarda açl›k ve k›tl›kgörülmemifltir.”

Amartya Sen, ekonomik ola-rak Hindistan’dan çok daha ileridurumda olan Çin’de, Mao’nuniktidarl›¤› süresince ortaya ç›kank›tl›k dönemlerinde 60 milyoninsan›n yaflam›n› yitirmesini, öteyandan demokratik rejime geçil-di¤inden buyana, Hindistan’dabenzer çapta bir durumun hiçgörülmedi¤i olgusunu, sav›nakan›t da sunmaktad›r.

1998 Nobel Ekonomi Ödülü,gönenç ekonomisine katk›lar›n-dan dolay› Profesör AmartyaSen’e verilmiflti.

*** Bir kiflinin yapmakta oldu¤u

ifl ya da ifller kartvizitine, o kiflitaraf›ndan de¤il de, kendisiniyak›ndan tan›yan “baflka kifliler”taraf›ndan yaz›l›yor olsayd›...

Bangladefl’te hemen herkes,“Muhammad Yunus” ad›n›n alt›nakesinlikle flu tan›mlamay› yazard›:“Yoksullu¤un ac›s›n› yüre¤inde

duymad›¤› bir an bile olmayanekonomist, finansal deha ve Bang-ladefl’in iyi insan›”.

2006 y›l›ndan sonra da bu ta-n›mlaman›n bafl›na, onun birözelli¤i daha yaz›l›rd›: “2006Nobel Bar›fl Ödülü sahibi”. Ülkesine bir Nobel Ödülü de ken-disinin kazand›rmas›n›n gururunuyaflayan Dr. Muhammad Yunus buödülünü, kurucusu oldu¤u Grame-en Bankas›’yla paylafl›yordu.

O bankay› kurmas›n›n öykü-sü ise, dünyan›n hiçbir bankas›-n›n kurulufl öyküsüne benzemi-yordu. Grameen Bankas›’n›n ku-rulma öyküsünün temelinde,“Çok gereksinim içindeki kiflilere,geri ödenmesi beklenmeden veri-len paralar” oldu¤unu söylemek,gerçe¤e ayk›r› olmaz.

Dr. Muhammad Yunus, genç-lik y›llar›nda özellikle bir konudaçok rahats›zl›k duyuyordu. So-kakta gereksinim duyan kiflilerepara verilmesi olay›, onu yaln›zcarahats›z etmekle kalm›yordu, buifle bir son vermesi için gece gün-düz beynini zorluyordu da...

Gereksinim içindekikiflilere geri öden-mesi beklenmedenpara verilmesi yada tefeciler taraf›n-

dan çok yüksek faizli kredi veril-mesi olay›n› “onur k›r›c›” bulu-yordu Dr. Muhammad Yunus.

“Paraya gereksinim duyankifliye ancak ödünç para veril-melidir” diyerek, as›l katk›s›n›

Prof. Amartya Sen ve Nobel Ekonomi Ödülü Madalyas›

Page 18: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

yoksullar›n ceplerinden önce,beyinlerine yap›yordu.

‹lerideki günlerde Dr. Mu-hammad Yunus, hiç debeklemedi¤i ilginç birolayla karfl›laflt›. Kendile-rine “Bunu size sadaka

olarak de¤il, ödünç olarak veri-yorum” diyerek verdi¤i paralar,bir süre sonra, hiç de beklemedi-¤i bir biçimde, geri ödenmeyebafllad›. Üstelik, bir ö¤ün yemekparas› tutar›ndaki bu paralar›“ödünç” alan kifliler, bu paralar›tüketim amaçl› harcamak yerine,daha çok üretmek için bir çeflitkredi gibi kullanm›fllar ve yaflamdüzeylerini bir nebze de olsa,yoluna koymaya bafllam›fllard›.

Dhaka Üniversitesi’nde yok-sullukla savafl›m projeleri üzerin-de çal›flan Dr. Yunus 1983 y›l›ndadevlet kaynaklar›ndan buldu¤uyaklafl›k 50 bin dolar tutar›ndakibir fonu, binlerce kifliye krediolarak da¤›tt›.

Bu kredileri kullanan küçükama çok küçük üreticiler, üretim-lerini art›rd›lar; bunun sonucuolarak gelirlerini art›rd›lar ve gö-nencin giderek tabana yay›lmayabafllad›¤› görüldü.

50 bin dolarla bafllayan bu at›l›-m›n sonunda, bugün yaklafl›k 6milyon kiflinin yararland›¤› ve bir-kaç milyar dolar› aflan varl›¤›ylaGrameen Bankas› do¤du.

Tüm insanl›¤a umut veren buuygulaman›n ad› “mikro kre-di”ydi. Mikro kredi milyonlarca

aileye yaflama gücü ve sevinci ve-ren, dünyaya bar›fl umutlar› saçanbir uygulama oldu.

Baflar›s› kan›tland›ktan sonraBangladefl’in s›n›rlar›n› aflt›, bafl-ka ülkelerin gereksinim içinde-ki insanlar› için de bir umutkayna¤› oldu. Bu ülkelerden bi-ri de Türkiye’dir.

Dr. Yunus, bu buluflunun sev-gi duydu¤u ülkelerden biri olanve y›llard›r ziyaret etti¤i Türki-ye’de de uygulanmas›ndan büyükbir mutluluk duyuyor.

Bir bankay› ve o bankan›nkuruluflunu sa¤layan kifliyi No-bel Ödülü sahibi yapan “mik-ro kredi” yöntemi, bir süredenbuyana, “Grameen Bank Tur-key Micro-Credit Project” adl›projeyle Türkiye’de de uygula-maya geçirildi.

Milyonlarca Bang-ladeflli’nin “ku-rufllar›yla” kuru-lan GrameenBankas›, kendisi-

ni “yoktan var eden” Bangladeflhalk›n›n onurlu yaflam›n›n mad-desel düzeyinin yükselmesinisa¤lamakla kalmad›, onurlu sava-fl›mlar›nda onlara bir de, insansalservetin en büyü¤ünü, NobelÖdülü’nün onurunu kazand›rd›.

Muhammad Yunus’un, “halktaraf›ndan, halk için, halkla bir-likte” ve “halk›n kurufllar›yla”kurdu¤u bankan›n kazand›¤›Nobel Ödülü, gerçekte bir bafla-r›ya sunulan en yüksek düzey-

32 33

BD HAZ‹RAN 2008

deki alk›fl olmas› anlam›n›n çokötesinde, Bangladefl halk›na“Bat› kültürü”nün aya¤a kalka-rak gönderdi¤i, “içtenlikli ve sü-rekli hayranl›k alk›fllar›”d›r.

Ayn› Nobel Bar›flÖdülü’nün Dr. Mu-hammad Yunus’unpay›na düflen bölü-münün gerçek an-

lam› ise, bar›fl için yöntem ara-yan dünyan›n irili ufakl› tüm yö-neticilerine, izleyebilecekle-ri bir “örnek adam”›n varl›¤›-n› Nobel Ödülü’nün ›fl›klar› al-t›nda göstermektir.

Bir yandan siyasal sataflmala-r›n hedefi olmaktan kendini ko-rumaya çal›flan, bir yandan yok-sullukla savaflan, bir yandan do-

¤al afetler karfl›s›nda varl›¤›n›,yoksulluk afeti karfl›s›nda onuru-nu koruyan Bangladefl halk›, ta-rihinin üç bin y›l derinliklerinde-ki köklerinden süzülerek gelenkültürü yan›s›ra, bireysel ve top-lumsal terbiyesine de dört ellesahip ç›kmas›n›n ödülünü, hiçkuflkumuz yok, ileride de kazan-may› sürdürecektir. Bat› kültürü-nün hayranl›k ve takdir alk›fllar›-n›n simgesi Nobel Ödülü’nünyaln›zca dördü, Bangladefl içinyeterli olmayacakt›r.

Bat›’n›n, Bangladefl karfl›s›ndaayakta sürekli hayranl›k ve takdiralk›fllar›n›n seslerini dünya halk-lar› ve onlar›n yöneticileri, dahauzun y›llar duyacaklard›r.•

Dr. Muhammad Yunus ve Nobel Bar›fl Ödülü Madalyas›

[email protected]

Page 19: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

34

•Do¤aya göre tüm insanlar birdir; fakat pratikte birbi-rinden dehfletli ayr›l›k gösterirler.

•Do¤runun ne oldu¤u bilindi¤i halde yapmamak enbüyük korkakl›kt›r.

•Evinizin efli¤ini temizlemeden, komflunuzun dam›n-daki kardan flikayet etmeyiniz.

•Hatan›n en büyü¤ü, hatal› oldu¤unu bilip de onudüzeltmenin çaresine baflvurmamakt›r.

•‹nsan›n, ömrü boyunca yönelmesi gereken birkural› var m›d›r? Varsa, bu olsa olsa iyilik ve sevgi ku-

ral› olur. Sanayap›lmas›n› iste-medi¤in fleyleri,sen de baflkala-r›na yapma.

•Üstün bir in-san üç fleydenk a ç › nma l › d › r :Gençken h›rstan,güçlüyken kavga-c›l›ktan, yafll›l›ktada açgözlülükten.

•E¤er a¤›r-bafll›, de¤erli biradam görürsenonun arkas›ndangitmeye çal›fl!

•Olgun insangüzel söz söyle-mesini bilen in-san de¤il, söyle-

di¤ini yapan ve yapabildi¤ini söyleyen insand›r.•Kalbine bakt›¤›n zaman orada kötü bir fley görmez-

sen, ürkülecek ve korkacak ne vard›r?•Alçakgönüllülükle konuflmayan bir kifli, zamanla

bununla ilgili tüm sözcükleri de unutabilir.•Sadakat, vefa ve içtenlik her zaman ilk ilkelerin olsun.•Üstün insan öteki insanlara sayg› gösterir, o

zaman dünyan›n dört buca¤›nda oturanlar onun kar-defli olur.

•Uza¤› düflünmeyen adam, ac›y› yan› bafl›nda bulur.•

KONFÜÇYUS’TANÖ⁄ÜTLER

DERLEYEN: ÖZÜM LARÇIN

35

Osmanl› ‹mparator-lu¤u’nun Prusyaelçisi Giritli AliAziz Efendi’nin buson görevi iki y›l

sürdü. Berlin’de ölen Aziz Efen-di, orada topra¤a verildi.

fiiirlerinin yan›s›ra tasavvufkonular›yla ilgili “Varidat” (“‹çeDo¤an fieyler”) diye bir yap›t› davard›. Burada anlafl›lmaz gibi gö-rünen baz› tasavvufi söz ve kav-ramlar› konu ediniyordu.

Aziz Efendi tasavvufun yan›s›-ra simya (topra¤› alt›na dönüfltür-meyi amaçlayan ortaça¤ u¤rafl›alan›), cifir ve remil (gaipten ha-ber verdi¤i varsay›lan bilgi alanla-r›), sihir, t›ls›m konular›na merak-l›yd›. Ancak, felsefeyle, astrono-miyle de yak›ndan ilgilenmiflti.Do¤ubilimci Friedrich von Diez

ile bilim, felsefe konular›nda ya-z›flmalar› olmufltu.

Onun 1796’da yazd›¤› “Mu-hayyelat-› Ledünn-i ‹lahi” (“Tan-r›sal Bilgiye ve S›rlara ‹liflkin Ha-yaller”) kitab›, ilk kez 1852’debas›ld›. Tasavvuf ö¤retisi dile ge-tirilirken yer verilen masal ögele-ri, cinler, periler, ola¤anüstüolaylar yap›t›n büyük ilgi görme-sine yol açt›. Gerçeklikten uzak-laflt›¤›n›, bofl inaçlar› dile getirdi-¤ini ileri sürerek yap›ta tepkigösterenler de vard›:

Nam›k Kemal, yap›t› “koca-kar› masal›” diye nitelerken Ah-met Mithat Efendi de “Çengi”roman›nda gerçeklerden kop-mufl, ak›l yolundan uzaklaflarakdüfl dünyas›na sürüklenmiflkahraman› Danifl Çelebi’nin buduruma gelmesinde “Muhayye-

BÜYÜK YAPITLARIMIZKonur Ertop

Prusya Elçimiz

Düfllerle BeslenmiflAli Aziz Efendi’nin

Tasavvufi Öyküleri

Page 20: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

36 37

tir. Z. Uysal yazar›n, kaynaklar›ylailiflkisini flöyle de¤erlendirmifltir:

“Farkl› hikayeler-den parçalaral›p bir arayagetirerek yenihikayeler yarat-

m›fl, ba¤lant›lar kurmufl, hikaye-leri birbirinin içine yerlefltirmifl,iskelet olarak kulland›¤› masalla-ra yerel motifleri ve tasavvufiögeleri katm›flt›r.”

Yap›t› olufl-turan düfllerbirbiriyle iliflki-siz de¤ildir. Üçdüflten ilkindeinsano¤lununistekleri, tutku-lar› söz konu-sudur. ‹kincidüflte Tanr›’y›aray›fl, üçüncüdüflteyse tanr›-sal aflk konuedinilir.

Yap›t flöylegeliflir:

Birinci Düfl: Isfahan hüküm-dar› Harizm fiah’›n o¤lu Kamer-can, kad›nlar›n vefas›z oldu¤unainand›¤› için evlenmekten kaç›n-maktad›r. ‹ki peri, Kamercan ileÇin padiflah›n›n k›z› Gülruh’unevlenmesini sa¤lar. fiehzade da-ha sonra Basra padiflah›n›n k›z›Ferruh ile de evlenir. ‹ki eflindenAs›l ve Nesil adl› flehzadelerdünyaya gelir. Onlar›n serüven-leri iç öykülerin konusu olur, yi-

ne onlarla ilgili olarak alt öykü-ler de anlat›l›r:

‹ki flehzade büyüyünce vezi-rin orduyu k›flk›rtmas› sonucuülkelerinden ayr›lmak zorundakalarak dedelerinin ülkesine git-mek üzere yola ç›karlar. Yolcu-luk boyunca t›ls›mlar›n, do¤aüs-tü olaylar›n yer ald›¤› serüvenleryaflarlar. “Hz. Süleyman’›n müh-rü”, “uçan at” gibi t›ls›ml› araçla-r›n yard›m›yla güçlükleri yenipkötülükleri alt ederek iki padifla-

h›n k›zlar›ylaevlenirler.

‹kinci düfl,filozoflar ülkesiAtina halk›ndantüccar Hac› Le-bib’in o¤lu Ce-vat adl› derviflinserüvenler in ikonu edinir.Cevat, büyü vesihirle ilgili Do-¤u öykülerinintan›nm›fl kahra-man› Ebu Ali Si-

na’dan Antakya’da gizli bilimleriö¤renerek türlü serüvenler yaflar:

Bir gün kendini Semar-kand’da bulur. Padiflah›n Fit-neidil adl› k›z›, Cevat’tan, hoca-s› Ebu Ali Sina’n›n gizli bilgileri-ni ö¤renmeye çal›fl›r. Cevat’›na¤z› s›k› davranmas› gerçek-te onu denemek için düzenlen-mifl bu s›navda baflar› kazanma-s›n› sa¤lar. Böylece Ebu Ali Si-na’dan gizli bilimlerin tümünüö¤renir. Bu bölümdeki iç öykü-

lat” ve benzeri kitaplar›n pay›oldu¤unu ileri sürüyordu.

Sonralar› Aziz Efendi,Do¤u masal›ndan Ba-t› roman›na geçifl yol-culu¤unun önemlitemsilcilerinden biri

say›ld›. Ahmet Hamdi Tanp›naryap›t›n yerli çizgiler tafl›d›¤›nadikkati çekiyordu:

“Aziz Efendi’nin hikayelerin-de, olay nerede geçerse geçsin,sokak ve mahalle ad›, gelenek-görenek, giyim-kuflam daima18’inci yüzy›l ‹stanbul’udur. Ko-nuflma ise, bazan modern bir hi-kaye duygusu verecek kadar, ger-çe¤e yak›n çizgiler ile doludur.Naci Billah’›n hikayesinde, bir ge-cede haberleri olmadan, kendile-rini Yemen’den M›s›r’a gelmifl gö-ren cariyelerin flaflk›nl›¤›, K›ssa-iRecep Befle’de, Recep Befle’nink›z› ile Süleyman A¤a’n›n o¤lu-nun evlenmelerine engel olmakisteyen tellak usta, Ermeni iflçiNazl›’n›n ve komflu Ayfle kad›n›nkurduklar› kumpas, uyarlanm›flbir hikaye olmas›na karfl›l›k, Mol-la Emin hikayesinin, o dönem ‹s-tanbul’unu çok hat›rlatan yanlar›-n› oluflturur.”

“Muhayyelat”ta, Do¤u masal-lar› tasavvuf kaynakl› bir düflünceçevresinde birleflirken canland›r›-lan ola¤anüstü dünya ile 18’inciyüzy›l Osmanl› toplumunun ger-çekleri biraraya gelmifltir.

“Muhayyelat” uzun y›llar unu-tulmufl bir kaynak olarak kald›k-

tan sonra Behçet Necatigil, kitap-taki bir öyküden bir radyo oyunuoluflturarak yap›ta yeniden ilgiduyulmas›n› sa¤lad›. Düfl dünya-s›na, gerçe¤in d›fl›na taflan olayla-ra çok düflkün olan Nazl› Eray,“Ay Falc›s›” roman›n› Aziz Efen-di’nin an›s›na sundu. Bo¤aziçiÜniversitesi Türk Dili ve Edebiya-t› Bölümü ö¤retim üyelerindenZeynep Uysal, “Ola¤anüstü Ma-saldan Ça¤dafl Anlat›ya: Muhay-yelat-› Aziz Efendi” incelemesiyleyap›tta postmodernist roman öge-lerinin, üstkurmaca uygulamalar›-n›n yer ald›¤›n› gösterdi.

Aziz Efendi’nin yap›t› her biri“Hayal” diye adland›r›lan üç bö-lümden oluflur. Her düflte bir çer-çeve öykü yer almakta, bu öykü-lerin içinde de birbirine ba¤l› içöyküler bulunmaktad›r.

Yazar birinci ve ikinci düflle-ri Süryani, ‹brani ve baflka dil-lerden çevrilmifl “Hulasat-ül-Ha-yal” adl› bir kitaptan al›p sade-lefltirdi¤ini aç›klar.

Aziz Efendi’nin ad›n›verdi¤i bu kaynakbelli ki bir düfl-kitap-t›r. Ancak yap›tta“Binbir Gece”, “Bin-

bir Gündüz” gibi çok ünlü masalderlemelerinden gelen zengin öge-ler vard›r. Bursal› Lamii’nin “‹bret-nüma”s› (“‹bret Al›nacak Kitap”) daonun kaynaklar› aras›ndad›r.

Eski masallardan aktar›lanögeler yeni yap›t›n ana izle¤i çer-çevesinde ustal›kla birlefltirilmifl-

Yap›t› oluflturan düfller birbiriyle iliflkisiz de¤ildir.

Üç düflten ilkinde insano¤lunun istekleri

söz konusudur. ‹kinci düflte Tanr›’y›

aray›fl, üçüncü düflteyse tanr›sal aflk konu edinilir.

Page 21: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

38 39

de Ebu Ali Sina’n›n kendi serü-veni de anlat›l›r.

Hocas›n›n ölümündensonra onun yerinegeçen Cevat, ‹stan-bul’a gelerek sihir-baz bir kad›n›n kur-

ban› Molla Emin’e yard›mc› olur.Daha sonraki iç öyküde Çin hü-kümdar›n›n k›z› Ferahnaz erkek-lerin vefas›z oldu¤unu düflündü-¤ü için evlenmekten kaç›nmak-tad›r. Keflmirli fiehzade ‹klilül-mülk ise kad›nlar›n vefas›z oldu-¤una inanmaktad›r. Yaflad›klar›olaylar sonucu iki gencin görüfl-leri de¤iflecek, böylece yaflamla-r›n› birlefltireceklerdir.

Bu düflün son iç öyküsündeMo¤ol Hakan› Karahan kendi ya-flad›klar›n› anlat›r. Hakan› kurta-ran bir derviflin verdi¤i levhadaCevat kendi ad›n› okur. Düflündekendisini Mahbubiye adl› kenttebulur, buradaki saraya girincetahtta oturan padiflah›n da kendi-si oldu¤unu görür.

Üçüncü düflün çerçeve öykü-sü M›s›r sultan›n›n o¤lu Naci Bil-lah ile Yemen emirinin k›z› fiahi-de’yi konu edinir. fiahide’nin ken-disiyle evlenmek isteyenlere sor-du¤u soruyu hiçbir aday yan›tla-yamamaktad›r. Kendini bilimeadam›fl Naci Billah, fiahide’ningüzelli¤ini ö¤rendikten sonraona ulaflmak üzere Yemen’e gi-derken yolu Seylan Adas›’na dü-fler. Burada peri padiflah› Rüteymfiah’tan kendisine sorulacak soru-

nun yan›t›n› ö¤renir. Böylece fia-hide’yle evlenerek M›s›r sultan›olur. Ancak ülkesinin sald›r›yau¤ramas› üzerine taht›n›, ailesiniyitirir. fieyh ‹zzettin’den tüm bun-lar›n bilim yolundan uzaklaflt›¤›için bafl›na geldi¤ini ö¤reninceona mürit olur. Böylece eski gör-kemli yaflam›na da kavuflur.

Naci’nin veziri K›vamettin, ba-bas›ndan kalan miras› tükettiktensonra fiam’da bir hamamda çal›fl-maya bafllam›fl, bu s›rada emirink›z›na tutulmufltur. Ona kavufla-mayaca¤›n› düflünüp üzülürkenher derdin bir çaresi bulundu¤u-nu söyleyen hamamc› ona, yok-sul bir hamal olan Recep Be-fle’nin öyküsünü anlat›r:

Recep Befle’nin güzel k›z›, ka-p›c›bafl›n›n o¤luyla evlenecektir.Dedikodu yüzünden bu evlilikgerçekleflmeyince, Recep Beflek›z›n› yoksul bir Bektafli dervifliile evlendirmeye söz verir. Bu s›-rada sarayda bir göreve getirildi¤ihalde verdi¤i sözden caymaz.Derviflin gerçekte flah›n kendisioldu¤u anlafl›l›r.

Bu öyküyü anlatanhamamc› da gerçek-te fiam emiridir. K›-z›n› K›vamettin’everir. Karfl›l›¤›nda

ise gidip M›s›r Sultan› Naci’yi öl-dürmesini istemifltir. Dertli veziriyi bir insan olan Naci’yi öldür-meye elinin varmad›¤›n› anlat›r.Bu s›rada fiam emirinin ölüm ha-beri gelir. Onun yerine tahta ge-

çen vezir, kar›s›na da kavuflur. Sonuncu iç öyküde, Naci’nin

o¤lu Dilagâh’›n sevgilisi Nat›ka’yakavufluncaya de¤in bafl›ndan ge-çenler anlat›l›r. Bu serüven de ta-savvufi bir geliflme yolculu¤udur.

Üçüncü düflte çerçeveöykü ve ona ba¤l› içöyküler, kahraman›ndünya bilimlerindentasavvuf alan›na ve

tanr›sal aflka geçerek nas›l olgun-laflt›¤›n› gösterir.

T›ls›m›n, büyünün, do¤aüstüyarat›klar›n yer ald›¤› yap›t böyle-ce mecazi aflktan gerçek aflkayükselifli dile getirerek tasavvufdüflüncesiyle temellenir.

Tanp›nar yap›t›n esrar keyfiiçinde görülmüfl düfller biçimindedüzenlendi¤ine dikkat çeker.

Olup bitenleri, Bektafli eren-lerinden biri esrar keyfi içinde

anlatm›fl, sözde onun gördü¤üdüfller, ‹stanbul’da Padiflah Diva-n› kâtiplerinden Giritli Aziz Efen-di’nin mürekkep hokkas›ndan ç›-k›p okurlar›n önüne serilmifltir!..

Zeynep Uysal, incelemesininsonunda yap›t› de¤erlendirirkenflu yarg›ya varmaktad›r:

“Aziz Efendi üstkurmacaya,postmoderne yaklafl›r. Öte yan-dan yine tüm düfllerin önemli bi-rer bölümünü oluflturan bir di¤erunsur da yerel motiflerdir. Ger-çekle düflü yer yer bu kadar bir-birine kar›flt›rmas›na ra¤men ya-zar yaflad›¤› ça¤›n ve medeniye-tin gelene¤ini, yaflant›s›n› ve ko-nuflmalar›n› gerçekçi bir biçimdesergilemekten kaç›nmaz. (...)Muhayyelat, gerçekten de Tanzi-mat roman›n›n yerelli¤ine, ö¤re-ticili¤ine, dönemini ve ‹stanbulyaflant›s›n› yans›tmas›na Tanzi-mat’tan önce örnekler sunar.”•

Adam gösteriflli ve çok büyük bir ev kiralam›flt›. Eve tafl›nd›¤›ilk gece fliddetli bir ya¤mur ya¤d› ve evin tüm odalar›n›n tavanla-r› akmaya bafllad›. Ertesi sabah hemen ev sahibine gitti, durumuanlatmaya bafllad›:

“Affedersiniz ama...” dedi. “Bu her zaman böyle midir?”Ev sahibi piflkin piflkin yan›t verdi:“Hay›r efendim, olur mu öyle fley” dedi. “Yaln›zca ya¤mur ya¤-

d›¤› zaman...”•

Köpe¤ini t›rafl için berbere götüren bir kad›n, t›rafl fiyat›-n›n 20 YTL oldu¤unu ö¤renince berbere flaflk›nl›kla sordu:

“Nas›l olur bu?” dedi. “Benim berberim saç›m› 10 YTL’ye kesiyor.”Köpek berberi gülümseyerek yan›t verdi:“Sizin berberinizin ›s›r›lma tehlikesi yok ki...”•

Page 22: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

40 41

Belgeli¤imde flöyle birgezintiye ç›km›flt›mki, ilginç bir gazetey-le karfl›laflt›m: “YYeenniiAAddaamm Haftal›k Fikir

Gazetesi. Sahibi ve Baflmuharriri‹smay›l Hakk› Baltac›o¤lu. Say›486, 20 Nisan 1944.”

O günleri an›msamak içinsayfalar› gözden geçirirken 8’incisayfada bir yaz› dikkatimi çekti:“Maarif Vekili’nin GenelgesiÜzerine” bafll›kl› bu yaz›da top-lumsal ideal (ülkü) bunal›m›n-dan söz ediliyor.

“Maarif Vekili Hasan Âli Yü-cel’in 4.4.1944 tarihli AnadoluAjans›yla verilen bildirisinin en

genel yarg›lar›n› al›yoruz” diyebafllayan bu yaz›y› ve bir di¤ergazetedeki yank›s›n›, sadelefltire-rek al›nt›l›yorum:

“Her ulusun kendi inand›-¤› ilkeleri her çeflit araç ile yay-mak istedi¤i bir dönemde yafla-d›¤›m›z› iyi bilmek ve uyan›kolmak zorunday›z.

“Kökü d›flar›da veya içerde ol-sa bile düflünüfllerde ifratl› (afl›r›-l›) ve taassuplu (ba¤naz) olufl,ulusal ilkelerimize ayk›r› ve yur-dumuza, ulusumuza, Cumhuriye-timize zararl›d›r.

“Ulusal gelene¤imizin bafll›cailkelerinden büyüklerimize sayg›ve küçüklerimize sevgi ’ye daya-

Maarif Vekilinin GenelgesiORHAN VEL‹DEDEO⁄LU

“Her ulusun kendi inand›¤› ilkeleri her çeflit araç ileyaymak istedi¤i bir dönemde yaflad›¤›m›z› iyi bilmekve uyan›k olmak zorunday›z. Kökü d›flar›da veya içerdeolsa bile düflünüfllerde ifratl› (afl›r›l›) ve taassuplu (ba¤-naz) olufl, ulusalilkelerimize ayk›r› ve yurdumuza, ulusu-muza, Cumhuriyetimize zararl›d›r. Ulusal gelene¤imizinbafll›ca ilkelerinden büyüklerimize sayg› ve küçüklerimizesevgi ’ye dayanan ahlâk fliar›m›z› (belgimizi: inan›fltakiay›r›c› özelli¤imizi) sürekli canl› tutmal›y›z.”

nan ahlâk fliar›m›z› (belgimizi:inan›fltaki ay›r›c› özelli¤imizi) sü-rekli canl› tutmal›y›z.

“En büyük ve enyenilmez gü-cün ulusal bir-likte oldu¤u-nu, yap›lmas›

olanakl› en etkili kötülü¤ün deinan›fllarda birli¤i zedeleyenbozguncu ruhta bulundu¤unu,do¤a yasalar› gibi kesin bilmelive bellemeliyiz.

“Bizim inand›¤›m›z düflünce-nin temeli (...) yaln›z birkaç y›liçin de¤il, gelece¤i de kapsayantasar›mlar›m›z›n ana hatlar›n› olufl-turan ilke; KKeemmaalliizzmm yoludur.

VVaattaann,, TTüürrkk uulluussuunnuunn eesskkii vveeyyüükksseekk ttaarriihhii iillee vvee ttoopprraakkllaarr››nn››nnddeerriinnlliikklleerriinnddee vvaarrll››¤¤››nn›› kkoorruuyyaanneesseerrlleerriiyyllee yyaaflflaadd››¤¤›› bbuuggüünnkküü ssii--yyaassîî ss››nn››rrllaarr››mm››zz iiççiinnddeekkii kkuuttssaallyyuurrttttuurr.. VVaattaann,, hhiiççbbiirr ss››nn››rrllaammaavvee kkooflfluullllaa aayyrr››ll››kk kkaabbuull eettmmeezzbbiirr bbüüttüünnddüürr..

“Ulus deyince biz ancak fluanlat›fla ba¤l›y›z: UUlluuss,, ddiill,, kküüllttüürrvvee üüllkküü bbiirrllii¤¤iiyyllee bbiirrbbiirriinnee bbaa¤¤ll››yyuurrttttaaflflllaarr››nn oolluuflflttuurrdduu¤¤uu ttoopplluumm--ssaall vvee ssiiyyaassaall bbiirr bbüüttüünnddüürr..””

***Gazete, özetleyerek verdi¤i

Hasan Âli Yücel’in bildirisinin ar-d›ndan 6 Nisan 1944’te Akflam ga-zetesinde, o günlerin ünlü yazar-lar›ndan Necmeddin Sadak’›n ko-nuyla ilgili flu yaz›s›n› yay›ml›yor:

““‹‹ddeeaall BBuuhhrraann››“(Akflam, ‹stanbul): Bu bildi-

riden anlafl›l›yor ki ülkenin baz›bölgelerinde, bilhassa büyükmerkezlerde bir ülkü bunal›m›karfl›s›nday›z. fiu veya bu ne-denle, flu veya bu etki alt›nda,baz› gençler var ki ruh ve dü-flün flaflk›nl›¤›na u¤ram›fllard›r.Ne yapacaklar›n›, neye ba¤lana-caklar›n› bilemiyorlar...

“Bundan baflka, daha yak›n ne-denler aras›nda, kendi toplumu-muz içinde töresel k›ymetlerin altüst olmas›n›, iyi, güzel, do¤ru, çir-kin gibi kavramlar›n vicdanlardayer de¤ifltirmesini de göz önündetutmal›d›r. Asl›nda, yak›nd›¤›m›zbirçok durumlar›n, suiistimal [yol-suzluk], ihtikâr [vurgun], irtifla [rüfl-vet] gibi aktöre suçlar›n›n derin se-bebi de bu de¤il mi?..

“Uluslarda, kavray›c› ve yafla-t›c› ülkü, büyük kaynaflma ve ma-nevi toplanma dönemlerinde do-¤ar. Yeni Türkiyenin büyük ülkü-sü, Ulusal Kurtulufl Savafl›ndado¤du. KKeemmaalliizzmm dedi¤imiz bu-dur. Bu ülkü, bütün erdemlerin,özverilerin ülküsüdür...

“Bugün bir ülkübunal›m› için-deyiz. Vicdan-lar› s›ms›k›k a v r a y a c a k

ba¤lardan yoksun olduklar› içindirki baz›lar› koyu din ba¤nazl›¤›nda,baz›lar› sa¤ ak›mlarda, baz›s› solcufelsefede kendilerine ülkü ar›yor-lar ve bu gibi çeflit çeflit tan›t›mla-ra kolayl›kla kap›l›yorlar.

“Ülkü aramakta geriye dön-

Page 23: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

42

mek, bir nehri tersine ak›tmak is-temeye benzer. Dünya ile birlikteyürümek, hep ileriye bakmak zo-runday›z. Kavray›c›, ba¤lay›c›, tu-tucu güçlerini çoktan kaybetmifltoplumsal kurullar bir daha canla-namaz. Yap›lacak fley, gençlikteulusal ülküyü kuvvetlendirmeyeçal›flmak. Fakat Milli E¤itim Baka-n›n›n da önerdi¤i bu uzun ve çe-tin e¤itim ve afl›lama iflinden bafl-ka, daha ivedi olan görev, top-lumda huzuru bozan etkileflimle-re engel olmakt›r. Bunun da yal-n›z sözle ve olumsuz yönüyle de-¤il, düflün yoluyla ve olumlu bi-çimde yap›lmas› gerekir.

“Yanl›fl ve çekinceli bildi¤imizinsanlar›, tart›flmaktan çekindi¤i-miz birer umac› gibi ele almama-l›, bu meseleleri aç›kça konuflma-l›, hattâ okutmal›d›r.

“Örne¤in, gericili¤e ve ba¤-nazl›¤a karfl› en güçlü silâh bilim-

dir. Büyük bir toplumsal gerçekolan dini, el sürülmez gizli birgüç olarak b›rakmamal›, toplum-bilim bak›m›ndan karfl›laflt›rmal›dinler tarihi biçiminde bütünokullarda k›saca okutulmal›d›r...

“Milli E¤itim Bakanl›¤›n›n bil-dirisinde belirtildi¤i gibi, Türkulusunun yak›n tarihinde, Kema-lizm devrimi, her ulusun ulafla-mayaca¤› öyle bir ülkü kayna¤›-d›r ki bundan yararlanma yolunubulmamak yaz›k olur.”

***Evet, tam 64 y›l önceki 20 Ni-

san gününde tart›fl›lan ülkü buna-l›m› ve onunla ilgili yay›mlananbu yaz›lar, günümüzde yaflananinanç ve ülkü bunal›mlar›yla bü-yük benzerlikler tafl›m›yor mu?

Ne var ki, saz ayn› saz, çalanel de¤iflmifl..•

[email protected]

‹ngiliz filozof Bacon, Kraliçe Elizabeth’in bakan›yd›. Birgün kraliçe onu kendi evinde ziyaret etti.

Ne var ki, kraliçe bakan›n›n evini küçük buldu. “Neden evini-zi bu denli küçük yapt›rd›n›z?” diye sormaktan kendini alamad›.

Ünlü filozofun bu soruya yan›t› flu oldu:“Yan›l›yorsunuz, efendim” dedi. “Ev asl›nda o denli küçük de-

¤il... Onu küçülten sizin büyüklü¤ünüzdür.”•

Annesi kediye olan davran›fl›ndan dolay› küçük Ha-kan’› uyard›:

“Yavrum, çekme öyle kedinin kuyru¤unu” dedi. “Yaz›kde¤il mi hayvana?”

Küçük Hakan hemen annesinin “yanl›fl”›n› düzeltti:“Anneci¤im, ben yaln›zca tutuyorum” dedi. “Kedi kendi-

si çekiyor.”•

43

“Ben art›k futbolusevmiyorum” de-sem, hem düflün-celerimi tam ola-rak yans›tmam›fl

olaca¤›m hem de birçok okuyu-cuyu k›zd›raca¤›m. Do¤ru ifadeflöyle olmal›:

“Türkiye’deki futbolu sevmi-yorum ve ilgilenmiyorum. Kimiülkelerdeki futbola ise flöyle birgöz at›yorum.”

Kimi okuyucu hakl› olarak,“Bize ne kardeflim senin futbolailiflkin duygu ve düflüncelerin-den” diyecektir. Yine de bu yaz›-n›n sonuna de¤in okumas›n› öne-riyorum. Ayr›ca, beni ayd›n ola-rak gören insanlara olan sayg›mve ayd›n unvan›n›n bana yükledi-¤i sorumluluk nedeniyle de, top-lumun belki de önemli bir bölü-münün hofluna gitmeyecek ger-çekleri ayd›n dürüstlü¤üyle dilegetirmek zorunday›m.

Ülkemizde erkekler için futbolöylesine önemlidir ki, sohbet ko-nular› aras›nda hep ilk s›ralardayer al›r. Ayr›ca, aile içi çat›flmalaryaratan, efllerin aras›n› bozabilenfutbol yaln›zca Türkiye’de de¤il,dünyan›n birçok ülkesinde er-kekler için ayr› bir önem tafl›mak-tad›r. Korkmay›n, futbol tarihiüzerine bilgiler verme amac›ndade¤ilim. Futbol sektörüne ve ak-törlerine yönelik gözlem, tespitve elefltirilerimi paylaflaca¤›m biryaz› okuyacaks›n›z. ‹lk sözüm flu:

“Futbol art›k bir spor dal›de¤ildir. Hele Türkiye’de kesin-likle de¤ildir.”

Sporun özünü oluflturan bar›fl,kardefllik, rakibe sayg›, centilmen-lik gibi nice güzel ö¤retinin futbol-da bulundu¤unu, hem de Türki-ye’deki futbolda yer ald›¤›n› sami-mi olarak söyleyecek ve sizi de bu-na ikna edecek bir futbol adam› ç›-karsa, lütfen bu yaz›y› yok say›n›z.

EVRENSEL BAKIfi AÇISIGürbüz Evren

Futb lun Benim ‹çinEski Tad› Yok Art›k...

Page 24: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

44 45

resinde yaln›zca tafl ve sopalarlade¤il, döner b›ça¤›, sallama, palave öteki kesici aletlerle birbirleri-ne sald›rmalar›na ve korkunç flid-det görüntülerine yol açt›¤› içinülkemdeki futbolu sevmiyorum.

Tak›m›n›n baflar›s›n› kutla-mak için havaya tabancayla ateflaçma gibi bir ilkelli¤i sergiler-ken, balkondaki, penceredekiinsanlar› öldürenlerin, kendimutluluklar› ve sevinçleri içinbaflkalar›n› mutsuz k›lanlar›negemenli¤ine geçti¤i için ülkem-deki futbolu sevmiyorum.

Ankara’y› baflkent ola-rak görmek istemeyenkimi çevreler hemenher alanda ‹stanbul’uAnkara’ya üstün k›l-

maya u¤rafl›rken, Baflkenti“Boflkent” yapma çal›flmalar›n-da futbolu da kulland›klar›, ‹s-tanbul tak›mlar›n›n egemenli¤i-ni yaln›zca Ankara’ya de¤il,Anadolu’ya kabul ettirmek iste-dikleri için ülkemdekifutbolu sevmiyorum.

Ülkemdeki futbolusevmiyorum; çünkü ad›-na “‹fl adam›” denilenkifliler kimi futbol ku-lüplerine yönetici olupkayna¤› belirsiz paralar›aklamaktad›r. Bu kifliler, futbol ta-k›mlar› sayesinde ülke yöneticile-riyle, bürokrasiyle iliflki kurarakihaleleri kazanmakta, haks›z ka-zanç elde etmektedir. Büyük birbölümü e¤itimsiz, bilgisiz, kültür-

süz olan söz konusu yöneticiler,taraftarlar› geren, k›flk›rtan aç›kla-malarda bulunup belli kifli ve ku-rumlar› aç›kça tehdit edebilmekte,futbolu kiflisel ç›karlar› için bir si-lah olarak kullanmaktad›r.

Binlerce insan›n, dünyan›n enbüyük korolar›n› oluflturup hepbir a¤›zdan rakip tak›ma, hakem-lere ve sonra da kendi tak›m›n›noyuncular›na, yöneticilerine ha-karet etmesine, yakas› aç›lmam›flküfürler savurmas›na, toplumsalahlak› ve terbiyeyi katletmesineneden oldu¤u için ülkemdeki fut-bolu sevmiyorum.

Ülkemdeki futbolu sevmiyo-rum; çünkü yukar›da s›ralad›¤›molumsuzluklar›ndan ötürü kad›n-lar› ve çocuklar› d›fllamakta, b›ra-k›n stadyumlar› onlar› ekranlar›nbafl›ndan bile uzaklaflt›rmaktad›r.

Yoksul ailelerin çocuklar› içinkurtulufl yolu olarak gösterildi¤i,onlar› okuldan, e¤itimden, kültür-den ve sanattan so¤uttu¤u için ül-kemdeki futbolu sevmiyorum.

Ülkemdeki futbolu sevmiyo-rum, çünkü b›rak›n ‹ngiliz, Fran-s›z ve Alman tak›mlar›n›, Yunanya da Ermeni tak›mlar›yla oyna-nan maçlarda bile, e¤er kendi ta-k›m› de¤ilse yabanc› tak›mlara

Türkiye’deki futbola kü-für, fliddet, kavga, kin,düflmanl›k, flike, siya-set, mafya, haks›z ka-zanç, kara para, ç›karc›

ifl adamlar›, tarikatlar, cemaatlergibi olumsuzluklar›n egemen

oldu¤unu reddedecek bir uz-man›n futbol bilgisinden, genelkültüründen ve samimiyetindenkuflku duyar›m.

Futbolu sevmiyorum; çünküfutbol alternatifi olmayan birspor dal›ym›fl gibi sunulup bafltaatletizm olmak üzere öteki spor-lar›n geliflmesini engellemekte-dir. Medyan›n yaln›zca futbola¤›rl›kl› haberlere, programlarayer vermesi, futbolu sürekli ola-rak ön planda tutmas›, kamu-oyunu yönlendirmekte ve futbolba¤›ml›s› yapmaktad›r. Cazibemerkezi durumuna getirilen fut-bol yüzünden, özellikle çocuklarve gençler öteki spor dallar›na il-gi duymamaktad›r. Denizlerleçevrili Türkiye, su sporlar›nda,teniste, atletizmin farkl› alanla-r›nda ve öteki spor dallar›ndadünya flampiyonlar› yetifltireme-mektedir. Pekin Olimpiyatlar›’nakat›lacak kafilede Türkiye’yitemsil etmek üzere Türk vatan-

dafll›¤›na al›nm›fl kaç sporcu varbiliyor musunuz? Futbola yap›lanyat›r›mlar›n, harcanan paran›nçok de¤il yüzde 10’u gerçek spordallar›na ayr›lsa, Avrupa, dünyaya da olimpiyat flampiyonu spor-cular›m›z›n say›s› artmaz m›?

Çoktan sona ermiflbir karfl›laflman›n pozis-yonlar› ve hakem karar-lar› üzerine, sonucunde¤iflmeyece¤ini bile-rek günlerce bofl boflkonuflan kocamanadamlar›n yer ald›¤›

programlar yap›lmas›n› sa¤lad›¤›,t›pk› dedikodu, magazin, ara-besk e¤lence, çöpçatanl›k ya daseviyesiz yar›flma programlar› gi-bi en genifl kitleleri uyutmak, ül-kenin gerçek gündemindenuzaklaflt›rmak, sorunlara, haks›z-l›klara tepki oluflmas›n› engelle-mek amac›yla kullan›ld›¤› içinülkemdeki futbolu sevmiyorum.

Ülkemdeki futbolu sevmiyo-rum; çünkü toplumda düflmanl›kyaratmaktad›r. Baflta ‹stanbul’unsözde büyük kulüplerinin, a¤z›n-dan ç›kan› kula¤› duymayan kimiyöneticilerinin k›flk›rtt›¤› düflman-l›k, ülkenin her köflesine yay›l-makta, arkadafllar, komflular, hat-ta baba-o¤ul ve kardefller aras›n-da futbol tak›m› farkl›l›¤›ndankaynaklanan tats›zl›klar, çat›flma-lar, kavgalar ve küslükler yaflan-makta, cinayetler ifllenmektedir.

Askerlik görevini yaparkenomuz omuza ülkesi için savafla-cak gençlerin, stadyumlar›n çev-

Ülkemdeki futbolu sevmiyorum;çünkü futbol alternatifi olmayan birspor dal›ym›fl gibi sunulup baflta at-letizm olmak üzere öteki spor dal-lar›n›n geliflmesini engellemektedir.

Futbolu sevmiyorum; çünkü ad›na“‹fl adam›” denilen kifliler kimi futbol

kulüplerine yönetici olup kayna¤› belirsiz paralar› aklamaktad›r. Bu

kifliler haks›z kazanç elde etmektedir.

Page 25: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

46 47

destek verilmesini sa¤layan çoksak›ncal› bir anlay›fl› yerlefltirmifl-tir. Yurt d›fl›nda yaflad›¤›m y›llar-da Avrupa’ya gelen Türk tak›mla-r›n› kulüp ayr›m› yapmadan, elin-de Türk bayra¤›yla destekleyen

insanlar›m›z›n aras›nda birçokkez yer ald›m. Türk tak›mlar› için‹spanya’dan ‹sveç’e de¤in Avru-pa’n›n pek çok ülkesine gittim.

Bordeaux’da ve Nice’deFenerbahçe’yi, Lyon’daTrabzonspor’u, Mila-no’da Galatasaray’› des-teklemek için cebimde-

ki son paray› verdim. Paris’te Ga-latasaray-Paris St. Germain,Lyon’da Trabzonspor-Lyon karfl›-laflmalar› öncesi stat çevresindebekleyen farkl› tak›mlar›n tarafta-r› vatandafllar›m›z›n, bir Türk tak›-m›n› desteklemenin diyetini, ön-ce ›rkç› Frans›zlar’›n ard›ndanPKK terör örgütü yandafllar›n›nson olarak da Türk düflman› Er-meni gruplar›n tafll› sopal› sald›r›-s›na u¤rayarak ödemelerini hiçunutamad›m. Yurt d›fl›ndaki va-tandafllar›m›z kulüp ayr›m› yap-may›p her türlü sald›r›ya karfl›nTürk tak›mlar›na sahip ç›karken,Türkiye’deki taraftarlar›n, “Rakibi-

min düflman› dostumdur” anlay›-fl›yla bir Türk tak›m›n›n yedi¤igole ve ald›¤› yenilgiye sevinme-leri, ülkesine ve ulusuna kötülükyapmak de¤il de nedir?

Ülkeyi yönetenler taraf›ndanhem bask› arac› olarakhem de gündemi de-¤ifltirmek amac›yla kul-lan›ld›¤› için futbolusevmiyorum.

Atatürk’e ve laikcumhuriyete her f›rsat-ta sald›rmay› görev

edinmifl medyadaki kimi adla-r›n, öteki ifllerinin yan›s›ra fut-bol yazarl›¤›na ve yorumculu-¤una da soyunmalar›, futbol ba-hanesiyle daha s›k ekranlardagörünmeleri nedeniyle ülkem-deki futbolu sevmiyorum.

Kimi futbol tak›mlar›n›n yö-netimleri, Atatürk ve laik cum-huriyetin yeminli düflman› tari-katlar›n eline geçti¤i, bir bölümfutbolcu, yönetici ve teknikadam, cemaat-tarikat üyesi ol-du¤u, ötekilerini de kendilerinekat›lmaya zorlad›¤› için ülkem-deki futbolu sevmiyorum.

Yukar›da s›ralad›¤›m olumsuz-luklara bir de taraftar ya da izleyi-ci olarak gitti¤iniz futbol karfl›lafl-mas›nda yaflayaca¤›n›z s›k›nt›lar›,olumsuzluklar› eklemeniz gereki-yor. Size Ankara 19 May›s Stadyu-mu’nda yaflad›klar›m› anlatt›ktansonra bana daha çok hak verece-¤inizi umuyorum.

Otomobilime stadyum çevre-sinde park yeri bulup otopark

paras›n› ödedikten sonra, maçbileti almak için, her türlü havakoflulunda bekletildi¤im, çok ya-vafl ilerleyen bilet kuyru¤una ge-çece¤im. Ad›na “Turnike” deni-len, yaln›zca “çin iflkencesi” içinkullan›labilecek demirlerin aras›-na görevlilerin emriyle s›k›flt›k-tan sonra karfl›mda bekleyen po-lisler taraf›ndan, bilmem kaç›nc›kez üst aramas›ndan geçirilecek,cebimdeki çakmak, kalem vemadeni paralar› önüme uzat›lanbir kutuya b›rakmaya sert bir dil-le ikna edilece¤im. B›rakt›klar›-m›n bir daha geri al›namayaca¤›,hiç de kibar olmayan bir tarzdasöylendikten sonra, oturmakiçin, tozsuz ve çamursuz bir yeraray›fl›na geçece¤im. Karfl›laflma-n›n devre aras›nda, bak›ms›z, pisve insan d›flk›s› kokan tuvaletle-rin, kalabal›k yüzünden güç be-la ulaflaca¤›m pisuarlar›nda, heriki yan›mdaki insanlar›n, ayak-kab›lar›ma ve hatta pantolonumas›çratarak gereksinimlerini gider-melerine katlanaca¤›m.Yiyecek ve içecek al-mak istedi¤imdeyse,sat›c›lar›n önündekikuyruklarda, kimi za-man maç›n sonunadek bekleyece¤im.

Karfl›laflman›n so-nunda, taraftarlar aras›nda olayç›karsa, bir türlü gelmeyen s›rayüzünden al›p yiyemedi¤imsandviçlerin yerine, polis copu-nu ya da at›lan tafllardan birka-ç›n› kafama yeme flans›n›n bu-

lundu¤unu bilece¤im. Ayr›ca,ç›kan olaylarda, otomobiliminde hasar görebilece¤ini de gözönünde bulunduraca¤›m.

Tüm bu eziyetlere, s›n›rl›bütçemdeki dengeleri altüst ederek, ödeyece¤imbilet paras›n› da ekleme-yi unutmamak gerekir.

Baflka bir deyiflle, bu s›k›nt›lar›,kötü davran›fl› ve nice olumsuz-luklar› yaflamak için bir de üstünepara verece¤im. Bu mazoflistlikde¤il de nedir acaba?

Size s›radan bir vatandafl›nyaflayabileceklerini özetledim.fiimdi, protokol grubuna girenbir bürokrat, bir siyasi ya da birtorpillinin durumuna bakal›m.Söz konusu kifli karfl›laflman›nbafllamas›ndan k›sa bir süre ön-ce, makam arac› ya da özel ara-c›yla gelecek, herhangi bir polisdenetiminden geçmeden, cebin-dekileri kap›da b›rakmadan,park yeri ve girifl ücretlerini öde-

meden “fieref tribünü” olarak ta-n›mlanan bölümde, (beraberindegetirdi¤i efli, çocu¤u ya da arka-dafl› da olacakt›r) yerini alacak,temiz ve genifl bir koltu¤a yerle-flerek maç› izleyecektir. Devre

Taraftarlar›n, “Rakibimin düflman›dostumdur” anlay›fl›yla bir Türk tak›m›n›n yedi¤i gole ve ald›¤› yenil-giye sevinmeleri, ülkesine ve ulusu-na kötülük yapmak de¤il de nedir?

Karfl›laflman›n sonunda, iki tak›m›ntaraftarlar› aras›nda kavga ç›karsa,

al›p yiyemedi¤im sandviç yerine, at›-lan tafllardan birkaç›n› kafama yeme

flans›n›n bulundu¤unu bilece¤im.

Page 26: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

ulusal tak›mda oynad›. Önce aile-min sonra da Türkiye liglerindeoynayan birçok Ankara tak›m›n›çal›flt›rm›fl teknik direktörümünyönlendirmesi ve ›srar›yla futbolubir kenara iterek e¤itime öncelikverdim, yurt d›fl›na gittim.

Paris’te, üniversiteminfutbol tak›m›yla Avrupaüniversiteleraras› futbolflampiyonalar›na kat›l-d›m. Futbola yetene¤im

olmas›na karfl›n, içimden gelme-den, arkadafllar›ma ayak uydur-mak için ve çevremin zorlamas›y-la futbol oynad›m. Oysa ben dün-ya çap›nda bir yüzücü olmak isti-yordum. Yüzme sporuna önemverilmeyen, kapal› havuz ve e¤iti-cilerin bulunmad›¤›, bulunsa bilemaddi olanaklar›m›n asla yetme-yece¤i bir ülkede nas›l yüzücüolabilirdim ki? Düfllerimi yüzmeflampiyonlu¤u süslerken, yete-neklerime karfl›n, sevmedi¤im fut-bolda zaten devam edemezdim.

Futboldaki olumsuzluklar yal-n›zca Türkiye’de de¤il, dünyan›nbirçok ülkesinde, özellikle de ge-ri kalm›fl ülkelerde yaflan›yor.Ben, en iyi bildi¤im örnek olanTürk futbolunu yazmay› ye¤le-dim. Bu yaz›y› daha anlaml› k›l-mak için futbol sektörü ya da en-düstrisine iliflkin geçmifl y›llardabir köfleye not etti¤im verileri siz-lerle paylaflaca¤›m.

Dünyadaki futbol pazar›n›nkapasitesi 200 milyar dolard›r. Bupazarda Avrupa’n›n pay› 12,5 mil-

yar dolarken, Türkiye’nin pay› ise450 milyon dolard›r. Bu veriler2004-2005 dönemini içeriyor. Yi-ne ayn› dönemde Avrupa’n›n ön-de gelen futbol kulüplerinin y›ll›kgelirlerine iliflkin veriler de flöyle:

Real Madrid: 275,7 milyon Av-ro, Manchester United: 246,4 mil-yon Avro, AC Milan: 234 milyonAvro, Juventus: 229,4 milyon Av-ro, Chelsea: 220,8 milyon Avro.

2004-2005 sezonunda 4 bü-yük Türk tak›m›n›n y›ll›k gelirle-ri ise Befliktafl: 50,1 milyon YTL.Fenerbahçe: 49 milyon YTL. Ga-latasaray: 38,1 milyon YTL. Trab-zonspor: 9,12 milyon YTL olarakbelirlenmifl. ‹flte böylesine büyükmiktarda paran›n bulundu¤u biralanda pastadan pay alman›n ça-t›flmalara, entrikalara ve olum-suzluklara neden oldu¤u yads›n-maz bir gerçektir.

Siz bu yaz›y› okurken TürkUlusal Futbol Tak›m›2008 Avrupa Futbol fiam-piyonas›’nda savafl›m ve-riyor olacak. Ulusal tak›-

m›m›z›n baflar›s›n› yürekten ister-ken, olas› bir zaferin ülkemizdefutboldan kaynaklanan olumsuz-luklar› da gizlememesini diliyorum.

Yaz›y› Portekiz’in faflist dikta-törü Salazar’›n sözleriyle bitirelim:

“Ben ülkeyi 3 F ile yönetiyo-rum: Fedo (arabesk tarz› diyebi-lece¤imiz müzik), fiesta (e¤len-ce) ve futbol.”•

48 49

aras›nda ise, çay›n›, kahvesini ra-hatl›kla içecek, temiz bir tuvaletegidecek, ard›ndan, tekrar yerinialarak, ikinci yar›y› izlediktensonra, ç›kan kavgalardan, tart›fl-malardan vb. s›k›nt›lardan uzak,

kap›da bekleyen arac›na bine-rek, t›pk› geliflinde oldu¤u gibi,görevlilerin ve güvenlik güçleri-nin herkesi durdurarak açt›¤›yoldan evine dönecektir.

Özetlersek, sade bir va-tandafl olarak, saatlerces›rada bekleyece¤im,içeri girmenin s›k›nt›la-r›na katlanaca¤›m, zor

koflullarda maç izleyece¤im, sal-d›r›lara maruz kalaca¤›m ve tümbunlar için de akl›mdan zorumvarm›fl gibi para ödeyece¤im.

Protokol ya da fleref tribü-nündeki kifli, bir eli ya¤da, bireli balda olarak tan›mlayaca¤›-m›z biçimde maç izleyecek,hoflça zaman geçirecek ve debefl para ödemeyecektir. ‹flte bugörüntüler, Türkiye’nin her ya-n›nda vard›r.

Böylesine bir eflitsizli¤in ya-fland›¤› ortamda neden kendimeiflkence edercesine futbol karfl›-laflmas› izlemeye gideyim ki? Ay-r›ca, bir avuç insan›n bulundu¤u

yer, fleref tribünüyse geri kalanbüyük ço¤unluk için ayr›lan yerene ad verece¤iz?

Kimi okuyucular “Bu ne fut-bol düflmanl›¤›” diyecektir. Ki-misi de yazd›klar›m›, futboldan

anlamayan birinin dü-flünceleri olarak de¤er-lendirecektir. Bu görüfl-lerimi anlatt›¤›m kimikifliler, “Sen Fenerbah-çe düflman›s›n, onuniçin böyle konufluyor-

sun” derken, kimi futbol ba¤›m-l›lar› da “Fenerbahçe taraftar› ol-du¤un için Galatasaray ve Beflik-tafl’a düflmanl›k yap›yorsun” tü-ründen yorumlarda bulundular.Futbolu spor san›p onu da Fe-nerbahçe, Galatasaray, Befliktaflüçlüsüne indirgeyen insanlar›nfutbola iliflkin düflüncelerimi an-lamalar›n› zaten beklemiyorum.

Futboldan, en az televizyon-larda izledi¤iniz, gazetelerde oku-du¤unuz yorumcular denli anla-d›¤›m› bilmenizi isterim. Okul di-ye tutturan annemin korkusun-dan, ailemden gizleyerek AnkaraDemirspor’un minik tak›m›ndabafllayan futbol yaflant›m boyun-ca, Ankara’daki amatör tak›mlarda dâhil olmak üzere birçok ta-k›mda yer ald›m. Ankara 19 Ma-y›s Stad›’n›n d›fl sahalar›nda nicemaçlara ç›kt›m, çok zor koflullar-da top koflturdum, kolumdan, ba-ca¤›mdan yara hiç eksik olmad›.Arkadafllar›m, hatta yede¤im olankimi oyuncular Türkiye’nin öndegelen tak›mlar›na transfer oldu ve

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

[email protected]

Futboldaki olumsuzluklar yaln›zcaTürkiye’de de¤il, dünyan›n birçokgeri kalm›fl ülkesinde yaflan›yor.Ben, en iyi bildi¤im örnek olan Türk futbolunu yazmay› ye¤ledim.

Page 27: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

50 51

Dünyan›n en büyükspor organizasyonuOlimpiyat Oyunlar›,Pekin 2008 patentiniald›¤›ndan buyana

Çin’e yönelik protesto gösterile-riyle siyasal bir ortama do¤rusürüklendi. Sporun dostluk,kardefllik ve sevgi tomurcukla-r›yla büyütülen duygu kanallar›-na zehir ak›tt›¤› ve etik olmayandüflüncelere evsahipli¤i yapt›¤›iddia edilen Çin’in bask›lar›natepki giderek yo¤unlafl›yor. Çe-flitli ülkelerde bafllatt›klar› ey-lemlerin düflünce oluflumlar›ylagöstericileri yönlendirdikleri

öne sürülen cin fikirliler aras›n-da orant› kurman›n ise zor ola-ca¤›n› düflünüyorum. Özgürlü-¤ün k›s›tland›¤› ve insan hakla-r›n›n engellendi¤i gösterilerinyo¤unlu¤unda, bir baflka ege-men gücün ya da güçlerin eko-nomik anlamdaki bask›lar› san-ki kare kare fotograflan›yor.Olimpiyat Oyunlar› gibi dörty›lda bir yap›lan ve tüm ülkele-re aç›k bir organizasyonun insa-n› ç›ld›rtan rakamlardan oluflanekonomik tablosu, ihale aflama-s›nda bozguna u¤rayan ünlü fir-malar›n oyun bozucu senaryo-larla uluslararas› gösterici rolle-

Ayd›nlatt›¤›Gercekler

Türkiye sporun fanatizm gösterilerine tak›lm›fl gidiyordu. Futbololgusunun galibiyete dayal› skorlar›ndan keyif alan bir toplumunOlimpiyat Oyunlar› gibi ola¤anüstü bir spor oluflumunu düflünecek zaman› hiçbir zaman olmayacakt›. Olimpiyatlar’akat›lmakla, Olimpiyatlar’› düzenlemenin ay›rd›nda olmal›yd›k. ‹lkine, buldu¤un kadar›yla bir kafile yollars›n.Öteki için ülkece ola¤anüstü bir çaban›n içinde olmal›s›n.

rini üstlenebileceklerinin sinyal-lerini de gönderiyor.

Cin’in insan haklar›nayönelik ihlallerine tep-kiden endifle duymayabafllayan Uluslararas›Olimpiyat Komite-

si’nin (IOC) Baflkan› JacquesRogge, fikir özgürlüklerinin ola-s› bir tahribata u¤ramamas› içinkendilerine öz-gü bir yöntemlealarma geçtikle-rini duyurdu.

Rogge oyun-lar s›ras›nda po-litik a¤›rl›kl›protestolar içinodalar›nda bay-rak ya da pan-kart bulundu-ranlar›n yar›fl-malara kat›lama-yacaklar›n› aç›k-lad›. Oysa ki,meflalenin ay-d›nlatt›¤› ger-çekler do¤rultu-sunda yürümeyebafllad›¤›m›zda, dünya sporu-nun siyasetin içine girdi¤i, mer-kez üssünde çok önemli görev-leri üstlendi¤i ac› bir gerçekbiçiminde yans›d›.

Baflkan Rogge gündem olufl-turdu¤u önlem paketleri yerine,sporun saçt›¤› güzelliklerdensöz edebilmeliydi. Pekin 2008’ekat›lmak istemeyen ünlü spor-cular›n hakl› mazeretleri için

Çin yetkililerini sert bir söylem-le uyarmal›yd›. Etiyopyal› efsa-ne atlet Haile Gebrselassie’nin,Pekin’de hava kirlili¤i nedeniyleölümün kol gezdi¤ini içeriraç›klamas› dikkate al›nmal›yd›.Çinli yetkililerin, milyonlarcaa¤aç dikerek hava kirlili¤ini bü-yük çapta önlediklerini içerenaç›klamalar›, komedi dünyas›n-da gezintiler biçiminde yorum-

lanm›flsa do¤ruolmal›yd›. Tamonalt› büyükkenti kapsayanhava kirlili¤io lumsuz lu¤u -nun, soluk almaproblemi yafla-yan 800 bin in-san› yok ediyor-sa protestonuninsan haklar›n›içeren tepkisi,Olimpiyat Komi-tesi Baflkan›Rogge ile Çinliyöneticileri de-rinden yarala-mal›yd›. Ve en

büyük organizasyonun günde-mi spor, hep spor, tümüyle vede varl›¤›yla spor olmal›yd›.Yerleflik düzendeki dünya insa-n›nda giderek kirlenen düflünceoluflumlar›, Olimpiyat Oyunlar›gibi bir büyük flölende temiz-lenmeliydi. Yüre¤indeki atle-tizm sevgisini takma bacaklar›y-la koflarak simgeleyen OscarPistorius’a uluslararas› mahke-

SPORUN DÜNYASIMetin Gören

Mesalenin

Page 28: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

52

melere baflvurmadan önce in-sansal duygular›n yads›nmazgüzellikleri içinde yar›flmalarakat›lmas›na simgesel de olsaizin verilmeliydi. Doping nede-niyle kararan yüzlerin, bir dahave hiçbir zaman bu oyunlarakat›lamayacaklar› ilan edilme-liydi. Britanya Olimpiyat Komi-tesi’nin, doping yapt›¤› için ya-r›flmalardan men edilen atletDwain Chambers’ten, “Dopingnas›l yap›l›r?” biçiminde bilgiyegereksinim duymas› Olimpiyatruhunun yok olufluna yönelikhazin bir düflüncenin göz yaflla-r› de¤il miydi?

Ve iflte böylesine bir küreseloluflumun içinde ülkemiz nere-deydi, nas›l duruyordu ya dadurmal›yd›? Sanki, çok bilinme-yenli bir denklem gibi bir so-ruydu bu... Türkiye sporun fa-natizm gösterilerine tak›lm›fl gi-diyordu. Futbol olgusunun gali-biyete dayal› skorlar›ndan keyif

alan bir toplumun OlimpiyatOyunlar› gibi ola¤anüstü birspor oluflumunu düflünecek za-man› hiçbir zaman olmayacakt›.Olimpiyatlar’a kat›lmakla, Olim-piyatlar’› düzenlemenin ay›rd›n-da olmal›yd›k. ‹lkine, buldu¤unkadar›yla bir kafile yollars›n.Öteki için ülkece ola¤anüstü birçaban›n içinde olmal›s›n. Spor-cu üretiminden, tesis yap›m›nade¤in... Ve Olimpiyat meflalesi-nin ayd›nlatt›¤› yoldan bilinçlibir biçimde yürüyerek...

Üzgünüm, biz Olimpizm ru-hunu taflacak bir yap›n›n ne in-sanlar› ne de ülkesi olabildik.Biz sihirli kürenin pefli s›ra gidenve baflar›lar› güncel yaflay›p ça-buk yitirenlerdeniz. Özcesi, bizsporun evrenselli¤ini meflin yu-varla¤›n içine sokan ve onu tek-melemekten s›n›rs›z keyifler alanilginç bir ülkenin insanlar›y›z...•

[email protected]

Evlenme yafl› giderek geçmeye bafllayan bir erkek, birgün annesine telefon etti ve arad›¤› k›z›, en sonunda buldu¤u-nu söyledi:

“K›z› buldum; ama iliflkimizi sürdürmek için flimdi ne yap-mam gerekti¤ini bilmiyorum, anne” dedi. “Bana biraz yard›mc›olur musun?”

Annesi o¤luna flu öneride bulundu:“fiimdi ona bir demet gül gönder ve baflbafla ev yeme¤i yemek

için evine davet et.”Davet gecesinin sabah› anne, o¤lunu arayarak gecenin nas›l

geçti¤ini sordu.“Gece tam anlam›yla bir felaketti, anne” dedi adam. “Tüm ge-

ceyi peynirli sandviçle geçirdik... Arkadafl›m yemek yapmas›n› bil-miyormufl, me¤er...”•

53

Kamuoyunu yan›ltan,parlamentoya sürekliyalan söyleyen “üçüncüs›n›f” politika esnaf›n›n,bu marifetlerini “Takiy-

ye” ad›yla perdelemesini anlay›fl-la karfl›layanlar›n, bir “yalan” yü-zünden politika yaflam› sönenProfumo örne¤ini anlayabilmesibeklenemez; ama anlayabilecek-ler için 45 y›l geriye dönelim!

Tarih: 05 Haziran 1963... ‹n-giliz Savafl Bakan› John Profu-mo, “telek›z” oldu¤u öne sürü-len Christine Keeler ile seks ilifl-kisi konusunda, Baflbakan Ha-rold Macmillan’a ve Avam Ka-maras›’na “yalan söyledi¤i için”görevinden istifa etmek zorun-da kalm›flt›.

Keeler’in ayn› dönemde, ca-sus oldu¤undan kuflku duyulanSovyet Deniz Ataflesi Yevgeny“Eugene” Ivanov ile de iliflkisiortaya ç›km›flt›.

Profumo’nun, ulusal güven-

li¤i tehlikeye düflürecek birdavran›flta bulunmad›¤› güven-cesini vermesine karfl›n, büyükyank› uyand›ran bu skandal,hükümetin neredeyse devrilme-sine yol açacakt›.

Moskova’n›n Küba’ya yerlefl-tirdi¤i füzeler nedeniyle, ABD-Sovyet nükleer savafl›n›n efli¤inegelinen bir dönemde patlak ve-ren “Profumo Skandal›”, dünyakamuoyunun da gündeminde ilks›ralara oturmufltu.

*** K›rkbefl yafl›nda, Oxford Üni-

versitesi mezunu genç bir politika-c› olarak, 1960 y›l›nda BaflbakanMacmillan taraf›ndan Savafl Bakan-l›¤›’na atanan John Dennis Profu-mo, ‹ngiliz ordusu ile ilgili konula-r›n gözetiminden sorumluydu. Hü-kümet içinde politik hiyerarfli anla-m›nda fazla önem verilmeyen bugörev, gene de Profumo’nun gele-ce¤in daha üst görevlerine adayoldu¤unu gösteriyordu.

KÖfiEDEN BUCAKTANMehmet Muhsinoğlu

“YALAN RÜZGARI” PROFUMO ÖRNEG‹

VE

Page 29: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

54 55

la tan›flt›r›lmas›ndan birkaç haftasonra, Profumo ile de iliflki kur-du. Ancak her iki erke¤in dekendisine para ödeyip ödemedi-¤i anlafl›lamad›. Profumo, bir ke-resinde Keeler’in annesinin do-¤um gününe arma¤an almas› içinona para vermiflti.

Çok ateflli geçen birkaç ayl›kbu arkadafll›k, 1961 y›l› sonunagelindi¤inde noktalanm›flt›. Evlibakan›n bafllang›çta kamuoyunundikkatini çekmeyen bu “yersiz”iliflkisi, 1963 y›l›n›n ilk günlerindeKeeler’in kar›flt›¤› bir baflka olaynedeniyle gün ›fl›¤›na ç›kt›.

Johnny Edge Combe ad›ndabat› Hint adal› bir marijuana ka-çakç›s›, eski sevgilisi Keeler tara-f›ndan içeri girmesine izin veril-meyince, Dr. Ward’›n Londra’da-

ki dairesine d›flar›dan atefl etti¤iiçin tutuklanm›flt›. Bu olaya veyarg› aflamas›na büyük ilgi gös-teren gazetelerin yan›s›ra, Profu-mo ve Keeler’in eski iliflkileri dekamuoyunda söylentilerin oda¤›durumuna geldi.

Bu arada Keeler, Profumoile iliflkisi oldu¤u haber-lerini ve ayn› zamandaSovyet diplomat› Iva-nov’la da arkadafll›k etti-

¤ini do¤rulay›nca, sosyete çevre-lerinin kokteyl partilerde kulak-tan kula¤a f›s›ldad›¤› dedikodu,bir anda ‹ngiltere’nin ulusal gü-venli¤iyle ilgili skandala dönüfltü.

*** 21 Mart 1963’te ‹flçi Partisi’nin

Dudley Milletvekili Albay Geor-

Eski film y›ld›z› Valerie Hob-son’la evli olan Profumo, efli veyak›n dostlar›yla birlikte, 1960’larsosyetesinin “çok renkli” grubu-nun tam oda¤›nda yer al›yorlard›.

1961 Temmuz’unda bir ge-ce, John Profumo, Lord“Bill” Astor’un Clivedenmalikanesinde verilen birpartide, 19 yafl›ndaki

Christine Keeler ile tan›flt›r›ld›. H›zl› bir müzik eflli¤inde havuz-

bafl›nda yar› ç›plak dans eden Ke-eler, Dr. Stephen Ward’un konu¤uolarak partiye kat›lm›flt›. Sosyeteçevrelerinin ortopedi uzman›, ayn›zamanda amatör bir portre ressam›olarak ünlenen Dr. Ward, arkadafl›Lord Astor’un malikane arazisi için-deki bir köflkü kiralam›flt›.

Keeler, Dr. Ward ile ilk karfl›-laflt›¤› günlerde, Londra’da bir ge-ce kulübünde “showgirl” olarakçal›fl›yordu. K›sa sürede doktorun“koruma kanatlar›” alt›na girenKeeler, Londra’da ayn› apartmandairesinde birlikte yaflamaya bafl-lamalar›na karfl›n, Dr. Ward’›n“özel arkadafl›” olmam›flt›; ancaksosyetenin bu “seçkin” doktoru,Keeler’i “yüksek tabaka mensu-bu” dostlar›yla “seksüel iliflkiyegirmesi” için teflvik ediyordu.

*** Dr. Ward, Christine Keeler’i

arkadafl› olan Sovyet diploma-t› Ivanov’la da tan›flt›rd›. ‹kilifazla gecikmeden “çok özel”iliflkiye giriflmiflti.

Keeler, Cliveden malikane-sinde düzenlenen partide bakan-

Eski film y›ld›z› Valerie Hobson’la evli olan Profumo, efli ve yak›n dostlar›yla birlikte, 1960’lar sosyetesinin “çok renkli” grubunun tam oda¤›nda yer al›yorlard›.

‹ngiliz Savafl Bakan› John Profumo, Christine Keeler ile seks iliflkisi konusunda, BaflbakanHarold Macmillan’a ve Avam Kamaras›’na yalan söyledi¤i ortaya ç›k›nca görevinden istifa etti.

Page 30: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

56 57

ge Wigg, hükümet üyesi Profu-mo’nun kimi uygunsuz davran›fl-lar› hakk›ndaki söylentileri do¤-rulamas› ya da yalanlamas› iste-miyle, skandal› Avam Kamaras›gündemine getirdi. Muhalefetmilletvekili Wigg, Profumo’yuköfleye s›k›flt›rarak muhafazakârhükümeti güç durumda b›rak-mak istemedi¤ini; ancak konu-nun Ivanov ba¤lant›s› nedeniyleulusal güvenlik sorununa dönüfl-tü¤ünü savunuyordu.

Di¤er taraftan ‹ngiliz haber al-ma servisi, kapal› kap›lar ard›ndasürdürdü¤ü operasyonlarla, Pro-fumo’nun ulusal güvenli¤i her-hangi bir biçimde riske atmad›¤›,Ivanov’un da casus oldu¤unugösteren bir kan›t bulunmad›¤›sonucuna varm›flt›.

Bununla birlikte milletvekiliWigg’in, konuyu ›srarla gündem-de tutmas› karfl›s›nda çaresiz ka-

lan Profumo, 22 Mart’ta parla-mento kürsüsüne ç›k›p bir ko-nuflma yapt›.

Suçlamalar› kesinlikle redde-den bakan, “Bayan Keeler ile herne kadar tan›fl›yorsak da, bundahiçbir uygunsuzluk yoktu” dedive savunmas›na flöyle devam etti:

“E¤er bu skandal iddialar›, ifti-ra ve karalamalar› parlamento d›-fl›nda da yap›l›r ya da tekrarlan›r-sa, mahkemeden yaz›l› karar al-makta tereddüt etmem.”

Profumo’nun skandal iddi-alar›n› etkisiz duruma getirmekiçin sürdürdü¤ü çaba birkaçhafta sürdü.

May›s ay›na gelindi-¤inde, Dr. StephenWard’›n, Keeler veöteki genç kad›nlar›fuhufla teflvik etmek

suçlamas›yla yarg›lanmas›na bafl-land›. Büyük sansasyon yaratanduruflma s›ras›nda Keeler, Profu-mo ile iliflkisi hakk›nda yeminliifade verdi.

Bu arada Dr. Ward, muhale-fet partisi lideri Harold Wil-son’a, Profumo’nun Avam Ka-maras›’na yalan söyledi¤ini ya-z›l› olarak bildirdi.

*** 4 Haziran’da efliyle birlikte ta-

til yapt›¤› ‹talya’dan dönen Profu-mo, muhafazakâr parti liderine,Bayan Keeler’in metresi oldu¤u-nu, 22 Mart’ta parlamentoda yap-t›¤› konuflman›n gerçe¤i yans›t-mad›¤›n› söyledi ve ertesi gün, 5

Haziran’da Savafl Bakanl›¤› göre-vinden istifa etti.

Baflbakan Macmillan, Profumoskandal› konusundaki tutumu ne-deniyle yo¤un elefltiri ald›; bas›n-da ve parlamentoda, art›k yafllan-d›¤›, geliflmeleri izleyemedi¤i, ye-tersiz kald›¤› öne sürülüyordu.

Ekimde kendi hükümetiiçinden gelen bask›larsonucu Macmillan baflba-kanl›ktan istifa etti, yeri-ne Alec Douglas-Home

getirildi. Fakat 1964 genel seçim-lerinde, Harold Wilson’un ‹flçiPartisi taraf›ndan hep birlikte ikti-dardan “silinip-süpürüldüler”.

Bu arada Dr. Stephen Ward,afl›r› dozda hap içerek intiharakalk›flmas› sonucu komaya girdi.Yarg›lanmakta oldu¤u mahkemetaraf›ndan g›yab›nda, “fahiflelik-ten kazanç sa¤layarak, ahlak d›fl›bir yaflam sürdürdü¤ü” için suçlubulundu. Dr. Ward bu karardank›sa süre sonra, zihinsel yetileriniyeniden kazanamadan, komaday-ken yaflama veda etti.

Christine Keeler, ilgili oldu¤ubu davan›n duruflmalar› s›ras›ndayalan yere yemin etti¤i için 9 ayhapse mahkum oldu, Aral›k1963’te cezaevine girdi.

John Profumo hükümetten is-tifa ettikten sonra politikay› b›-rakt› ve kendini, Londra’n›n do-¤u kesiminde yard›msever çal›fl-malara adad›.

*** Kraliçe Elizabeth 1975’te, bu

çal›flmalar› nedeniyle Profu-mo’ya, ‹ngiltere’nin en yüksekonur ödüllerinden biri olan “Bri-tanya ‹mparatorlu¤u Komutan›”unvan›n› verdi.

Bu dönemin Baflbakan› Mar-garet Thatcher, eski Savafl Bakan›için “Ülkemizin ulusal kahraman-lar›ndan biri” diyordu. Thatcher,70’inci do¤um günü törenine Pro-fumo’yu da davet etti ve ona,Kraliçe Elizabeth’in yan›na otur-ma onuru ba¤›flland›.

Eski savafl bakan›n›n “sosyalitibar›n› geri verme” operasyonuböylece tamamlanm›fl oluyor,Lady Thatcher, “Keeler ifliniunutman›n zaman› geldi. Profu-mo çok yararl›, iyi bir yaflam sür-dü” diyordu.

Profumo 10 Mart 2006’da, ge-çirdi¤i kalp krizinden iki gün son-ra, 91 yafl›nda yaflam›n› kaybetti.

Ölümünden sonra kamuoyuna

John Profumo hükümetten istifa ettikten sonrapolitikay› b›rakt› ve kendini, Londra’n›n do¤ukesiminde yard›msever çal›flmalara adad›.

May›s ay›na gelindi¤inde, Dr. Ward’›n, Keelerve öteki genç kad›nlar› fuhufla teflvik etmek

suçlamas›yla yarg›lanmas›na baflland›.

Page 31: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

58

ilan edilen “anma yaz›s›”nda, “birhükümet üyesinin aflk skandal›ylagölgelenmesi örne¤inin daha ön-ce de görüldü¤ü; fakat bu gizliiliflkinin iyi düflünülmemifl birdavran›fl oldu¤u” belirtildi.

Kendi davran›fl›n› sertsöylemlerle elefltirenProfumo, “ailesini ko-rumak için parlamen-toyu yan›ltt›¤›n›” öne

sürüyor, buna karfl›n arkadaflla-r›, yak›n çevresi ve sosyete tara-f›ndan, ölümünden çok dahaönce ba¤›fllanm›fl bulunuyordu.

Christine Keeler ise 2001’de,gazeteci-yazar Douglas Thompsonile birlikte, özgeçmiflini anlatt›¤›“Benim Öyküm” kitab›n› yay›mla-d›. Keeler’in yaflam öyküsü, “Skan-dal” filmine ve “Keeler” adl› tiyatrooyununa esin kayna¤› oldu.

*** “Profumo olay›na” ad› kar›flan

güzellerden Mandy (Marilyn) Rice-Davies, Wales’de do¤mufltu. Ya-fl›ndan daha büyük gösterenMandy, 15 yafl›nda Londra’ya gelipBirmingham’da büyük bir ma¤aza-da manken olarak çal›flmaya baflla-d›. Burada Christine Keeler ile kar-fl›laflan Mandy (Marilyn) Rice-Davi-es, birkaç gün sonra Dr. Stephen

Ward’la tan›flt›r›ld›. Böylece sosye-te çevrelerine giren Mandy, Dr.Ward taraf›ndan arkadafl› Lord“Bill” Astor’a “takdim” edildi.

Mandy, Keeler’le ayn› apart-man dairesinde yaflamaya baflla-mas›na karfl›n, Profumo ile hiçkarfl›laflmad›; kenar mahallelerde-ki evlerini kiraya vererek geçinenve kötü bir üne sahip Peter Rach-man’›n “metreslerinden” biri ol-du. Mandy ve Keeler’in kald›¤›apartman dairesinin sahibi de ay-n› Rachman’d›.

Skandal›n kamuoyunu yo¤unbiçimde meflgul etti¤i günlerde,Londra’ya resmi bir ziyarette bulu-nan Malezya Baflbakan› TunkuAbdul Rahman, havaalan›nda dü-zenlenen karfl›lama töreninde, gö-revlilerin, “Ekselans öncelikle nearzu ederler?” sorusuna verdi¤i ya-n›tla, büyük bir flaflk›nl›k yaratt›.

Konuk Baflbakan, “Mandi isti-yorum” diyordu.

Christine Keeler’le birlikte ad›Profumo olay›na kar›flan MandyRice-Davies’in istendi¤ini san›p,flok geçiren ‹ngiliz protokol gö-revlilerine daha sonra anlat›ld› ki,“mandi” Malezya dilinde “banyoyapmak” anlam›na geliyordu.•

BD HAZ‹RAN 2008

[email protected]

‹ngilizce dersinde ö¤retmen, ö¤rencisine sordu: “O¤lum, Türkçe söyleyece¤im flu tümceyi ‹ngilizce’ye çevireceksin:“Çocuk, kofltu kofltu, denize düfltü, bo¤uldu...” Bu tümceyi ö¤renci, ‹ngilizce’ye flöyle çevirdi:“The boy t›k›d›k, t›k›d›k, t›k›d›k, culup, glu, glu, glu...”•

59

Bir iyimser misiniz,yoksa bir kötümsermi? Barda¤› yar›s›dolu olarak m› gö-rüyorsunuz, yar›s›

bofl olarak m›? Psikolojinin yenibir dal› barda¤›n yar›s›n› dolugörmenizey a r d › m c ›oluyor.

“Pozi t i fp s iko lo j i ”olarak bili-nen dal ilkkez 1998 y›-l›nda Dr.Martin Se-ligman tara-f›ndan birgrup psiko-loga tan›t›l-d›. Pozitif psikoloji uzmanlar›hastalar›n olumsuz yönleri yerine,olumlu ve iyi yönlerini belirleme-ye çal›fl›yorlar. Bizi üzen fleylerinüzerine gitmektense, kendimiziiyi duyumsamam›za neden olanfleylere odaklan›yorlar.

Tarihi boyunca psikoloji ge-nellikle öncelikli olarak kifli zay›f-l›klar›na ve baflar›s›zl›klar›naodakland›¤›ndan, bu yeni biryaklafl›md›. Pennsylvania Üniver-sitesi’nde (ABD) psikoloji profe-sörü olan Seligman sorunlar›m›z

o l du¤unuyads›m›yor;o yaln›zca,yaralar›m›z›iyilefltirmekiçin güçlüyönlerimizeodak lana-rak farkl›bir yakla-fl›mda bulu-n u y o r d u .Genifl çapl›araflt›rmalar

sonucu kimi al›flt›rmalar›n ve tek-niklerin ifle yarad›¤›, iyimserli¤inö¤renilebilir ve ö¤retilebilir oldu-¤u sonucuna vard›.

Seligman’›n ilk konuflmas›n-dan sonraki y›llarda pozitif psiko-loji giderek gözde oldu. Yüzlerce

B‹R BAfiKA BAKIfiCheryl Tanrıverdi

Pozitif PsikolojiGüçlü Yönlerinize Odaklan›r

Page 32: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

60 61

mutlu olaca¤›n›z›n güvencesiniveren bir hap varsa, ondan h›z-la uzaklaflmal›s›n›z! Uzmanlarher duygunun bir amaca hizmetetti¤ini belirtiyor. Mutlulu¤unyan›s›ra korku, k›zg›nl›k veüzüntü gibi ruh durumlar›na dabürünmemiz gerekiyor. Böyleceçevremizde olup bitenlere dahabilinçli yaklaflabiliyor, gerekti-¤inde harekete geçebiliyoruz;bu da yaflam›m›z› sürdürmemi-ze katk›da bulunuyor.

K›s›tl› miktarda bile olsa mut-luluk aray›fl›ndaki sorun, mutlu-lu¤un nas›l bulunaca¤›n›n belirlibir yan›t›n›n olmamas›d›r. Piyan-godan ödül kazanmak ya da ün-lü olmak hep mutlu olunaca¤›-n›n güvencesini vermiyor. Çeflitliaraflt›rmalar›n sonuçlar›, piyango

talihlilerinin ödülü ald›ktan son-ra bir süre boyunca afl›r› derece-de mutluluk yaflad›klar›n›, birkaçay sonra ise genellikle ödüldenönceki mutluluk (ya da mutsuz-luk) seviyelerine geri döndükle-rini gösteriyor.

Paran›n d›fl›nda bizimutlu edecek bir fle-yin olmas› gerekti¤iortada... Seligman,herhangi birinin ifle

yaray›p yaramad›¤›n› görmekiçin çok say›da yaklafl›m dene-di. Araflt›rmas›, içinde bulunu-lan koflullar nas›l olursa olsunkimi yöntemlerin daha mutluolmam›za katk›da bulundu¤usonucunu ortaya ç›kard›. Dahahoflnut olmam›za, yaflam›n daha

üniversite onu program›na ald›,kimileri bu alanda yüksek lisansolana¤› da sunuyor.

Tüm dünyada yüksekstandartlar› ve s›k› re-kabetiyle bilinen Har-vard Üniversitesi’nde2006 y›l›nda en gözde

ders pozitif psikolojiydi. Dersaraflt›rma ve veri sunmakla kalm›-yor, ayn› zamanda ö¤rencilereyaflamlar›n› ve deneyimlerini ku-ramlarla nas›l ba¤daflt›racaklar›n›ö¤retiyordu. Dersin sonunda bir-çok ö¤renci pozitif psikolojininyaflamlar›n›n iyileflmesinde etkilioldu¤unu söylemiflti. Amerika’da-ki yo¤un ilgiden sonra ‹ngiltere,‹skoçya, Yeni Zelanda, Avustral-ya ve Çin’de de seminerler dü-

zenleniyor, dersler veriliyor. Se-ligman’›n “Gerçek Mutluluk” adl›kitab› ise 20 dile çevrildi.

Özellikle bugünün karmafladolu dünyas›nda bunal›m heryerde art›flta... Bunal›m giderme-ye yard›mc› ilaçlar›n kullan›m› dagiderek yayg›nlafl›yor. Birçokkimse için yaflam çok stresli... Sü-rekli endifle, korku ve sinirlilik ar-t›k s›radan say›l›yor. Böyle oluncada ço¤u kimsenin mutlulu¤a gi-den yolu aramas›na flafl›rmamakgerekiyor. Pozitif psikolojinin il-keleri onlara aray›fllar›nda yar-d›mc› olabilir.

Yine de, pozitif psikoloji uz-manlar› sonsuz mutlulu¤un ger-çekçi bir hedef olmad›¤›n› unut-mamam›z gerekti¤ini söylemek-te gecikmiyorlar. Her zaman

BD HAZ‹RAN 2008

Page 33: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

62 63

anlaml› birbiçim almas›-na, daha bü-yük umutlarasahip olma-m›za, dahaçok gülümse-memize veg ü l m e m i z ekatk›da bulu-nuyorlar. Se-ligman’›n titizarafl t › rmas› -n›n ayr›nt›lar› sayg›n akademikdergilerde yay›mland›.

Seligman yüzden fazlatekni¤i incelerken,iyimserli¤e do¤ufltansahip olmam›z ge-rekmedi¤i, bunun

üzerinde çal›fl›l›p gelifltirilebile-cek bir özellik oldu¤u sonucunavard›. Deney gruplar›ndaki kat›-l›mc›lar baflar›s›zl›klar› nedeniylekendilerini azarlamak yerine,“Be¤endi¤im yönlerim neler?” ve“Bugün neleri do¤ru yapt›m?”sorular›n› sormay› ö¤rendiler.Mutluluk ipuçlar›n›n flafl›rt›c› veola¤anüstü bir tedavi olmad›¤›n›kabul etmekte gecikmeyen Selig-man’›n, yarar› oldu¤unu gördü¤üüç al›flt›rmas› var. Deneye kat›-lanlar bu al›flt›rmalar› tan›mla-mak için “yaflam de¤ifltiren” ifa-desini kullanm›fllard›.

Neden siz de denemiyorsu-nuz? Herkesin yapabilece¤i denlikolay... ‹lki, üç iyi fley düflün-mek... ‹kincisi, yeteneklerinizi

k u l l a n m a k . . .Üçüncüsü ise te-flekkür etmek...

Nas›l baflla-yacaks›n›z? Hergece uyumadanönce, o gün ba-fl›n›za gelen üçiyi fley düflünün.S›ra d›fl› ya dadünyay› salla-yan bir fley ol-mas› gerekmi-

yor. Bir arkadafltan gelen tele-fon, lezzetli bir yemek ya daradyoda güzel bir flark› dinle-mek denli basit olabilir.

‹kincisi, güçlü yönlerinizi kul-lanmak. Her birimiz kimi ifllerdeiyiyizdir. Kendimiz ay›rd›na vara-masak da arkadafllar›m›z bizesöyler: “Bu ifli gerçekten iyi yap›-yorsun.” Bu yetenekler cesaret,azim, esprili ve flakac› olmak, ki-barl›k, liderlik, alçakgönüllülükya da ö¤renme iste¤i gibi özellik-ler olabilir. Günlük ifllerde bu gi-bi iyi özelliklerinizden birini yenibir biçimde kullanmaya çal›fl›n.Espri anlay›fl›n›z geliflmiflse örne-¤in, bunu hararetli bir tart›flman›nortas›nda karfl›n›zdaki kifliyi sa-kinlefltirmek için kullanabilirsiniz.

Üçüncü al›flt›rmada, sizin içinçok fley ifade eden ve önemli birfley yapm›fl olan birini düflünme-niz gerekiyor. Durumu ayr›nt›la-r›yla an›msay›n ve yaz›n. Ola-nakl›ysa, o kifliye bir teflekkürmektubu yaz›n ve mektubu onakendiniz verin.

Bu al›flt›rmalar›n üçü de sa-hip olmad›klar›n›za de¤il, ol-duklar›n›za yo¤unlaflman›z› sa¤-lar. Kendinizi daha iyi, güçlü vezinde duyumsars›n›z. Daha iyiuyur, daha sa¤l›kl› olursunuz.En az›ndan pozitif psikoloji uz-manlar› öyle söylüyor. Pozitifpsikolojiyi uygulayanlar da ayn›biçimde düflünüyor.

Ben de onlarla ayn› fikirde-yim. ‹lk al›flt›rmadan ileri gide-memifl olsam da her gece uyku-ya dalmadan önce o gün yaflad›-¤›m üç iyi fleyi düflünmeyi al›fl-

kanl›k biçimine getirdim. Güniçinde ne denli fazla düfl k›r›kl›¤›ya da zorluk yaflad›ysam yaflaya-y›m, kendimi iyi duyumsamamaneden olan üç fley her zamanbuluyorum. Art›k al›flt›¤›mdan,genellikle dört, befl ya da alt› iyifley düflünebiliyorum; ancak ozamana de¤in, beni dinçlefl-tirecek derin bir uykuya dalm›floluyorum bile... Deneyin. Kolayve ifle yar›yor!•

CherylTanr›[email protected]

Çeviri: Pelin Hazar

BD HAZ‹RAN 2008

Bir papaz, bir alkolik ve bir mühendis giyotinle ölümcezas›na çarpt›r›lm›fllard›. S›ra öncelikle papazdayd›. Görevli,papaza ölüm an›nda yukar›ya m›, afla¤›ya m› bakmay› ye¤le-di¤ini sordu:

Papaz bu soruya hemen yan›t verdi: “Yukar› bakmak isterim. En az›ndan ölürken yüzüm Tanr›’ya

dönük olur.” Papaz›n iste¤i yerine getirildi, giyotin b›ça¤› havaya kald›r›ld›

ve b›rak›ld›. Aniden b›ça¤›n h›z› kesildi ve tam papaz›n boynunasantimetreler kala duruverdi. Bu olay Tanr›’dan bir iflaret olarakgörüldü ve papaz serbest b›rak›ld›.

S›ra alkoli¤e geldi. Bir umutla o da yukar› dönük olmak istedi-¤ini söyledi. Ayn› biçimde giyotin b›ça¤› tam adam›n boynunayaklaflm›flken yavafllad› ve durdu. Bu da Tanr›’n›n bir iflareti ola-rak kabul edildi ve o da serbest b›rak›ld›.

S›ra mühendisteydi. Mühendis de yukar› dönük infaz edilmekistedi¤ini belirtti. Tam b›çak havaya kalkm›flken mühendis anidenba¤›rmaya bafllad›:

“Durun bir dakika, durun bir dakika” dedi. “B›çaktaki soru-nun ne oldu¤unu anlad›m.”•

Page 34: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

64

‹Y‹ yaflamak için acele et ve flu-nu bil ki, her gün bafll› bafl›nabir yaflamd›r.

Seneca

‹K‹ kolun kucaklayamayaca¤›denli büyük olan a¤aç, saç denliince bir kökten do¤mufltur. Yedikatl› bir kule, bir toprak y›¤›n›üzerinde yükselir. Bin fersahl›kbir yolculuk da bir ad›mla bafllar.

La-Otse

HERKES dünyan›n düzene girme-sini ister. Fakat çabay› komflusun-dan bekler.

A. Tardieu

‹NSANLAR görevlerini yapman›nkendilerini mutlu edece¤ini, mut-lu olman›n da bir görev olaca¤›n›ö¤renselerdi, daha iyi bir dünya-da yaflarlard›. Bir insan›n mutluolmas› baflkalar›n›n da mutlu ol-mas›n› kolaylaflt›r›r.

John Labback

B‹R fleyi ilk seferde do¤ru yap-man›n kötü taraf›, onu yapman›nne denli güç oldu¤unu hiç kim-senin anlayamamas›d›r.

Waltwest

YAfiAMIMIZIN bir tek sayfas›n›y›rt›p atamay›z. Biz; ancak tümkitab› atefle atabiliriz.

Georgee Sand

EL‹M‹ZDE olan fleyleri çok sey-rek düflünürüz. Eksik olanlar›ysaher zaman...

Schopenhauer

YAfiAMIMDA edindi¤im en bü-yük bilgi fludur: Kendi kendineyard›m etmeyi bilmeyene hiçkimse yard›m etmez.

Pestalozzi

YAfiAMDA en kolay fley, insan›nkendisini aldatabilmesidir. Çünküher insan istedi¤i fleyin genelliklegerçek oldu¤una inan›r.

Demosten

K‹M‹ kifliler henüz benliklerinibulamad›klar›n› söylerler. Amabenlik insan›n buldu¤u de¤il, ya-ratt›¤› bir fleydir.

Thomas Szasz

PARANIZI hâlâ sayabiliyorsan›z,daha gerçek bir zengin de¤il-siniz demektir.

Paul Getty

1001 Güzel SözDerleyen: Halil Can

65

Bir dünya harikas›n-dan geliyorum.Ad›n›, Yunanca’da“Kaya” anlam›nagelen “Petra” söz-

cü¤ünden alan, tarihin en eskibirkaç yerleflme merkezlerin-den birinden geliyorum.

Hani hep söyleriz, “‹stan-bul insan› flair de yapar, alko-lik de” diye... Manzaralar›, do-¤al güzellikleri ve tarihselkimli¤iyle ile elbette kendineözgü bir görkemin sahibi ‹s-tanbul’umuzla oranlamak içinde¤il; fakat bir gerçe¤i sapta-mak için söyleyelim:

Petra da kendine özgü ta-rihsel bir görkemin sahibi sa-y›l› kentlerden biridir. Özgeç-mifl öyküsünün ilk sat›rlar›nda“yafl”›n›n, cilal› tafl döneminede¤in uzand›¤› ileri sürülüyor.

Günümüzde ise, yaln›zca eski bir yerleflim merkezinin uzant›s›olmas›n›n yan›s›ra, yüzy›llar öncesinin yaflam kültürünü simgele-yen bir abide konumu da oluflturuyor.

DÜNYANIN YEN‹HAR‹KASI PETRA

KONUK YAZARNuman Aydınoğlu

Page 35: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

66 67

Kaya evleri yer yer, bizim Ha-sankeyf’imizi ça¤r›flt›r›yor. Kaya-lar›n kendine özgü yap›sal özelli-¤i ve renkleri, Petra’y› dünyan›nyeni 7 harikas›ndan biri seçilme-sinin nedenlerini oluflturuyor.

Petra’n›n do¤as›na,‹.Ö. 7’nci yüzy›ldayap›lan sarn›çlarlatoplanan bahar ya¤-murlar› yaflam veri-

yor. Yüzy›llar boyu sürdürdü¤üyaflam›nda Petra, farkl› toplum-lar›n yaflam merkezi olmaklakalmam›fl, ilerideki y›llarda üçsemavi dini de kucaklam›fl, budinlere evsahipli¤i de yapm›flt›r.Petra’n›n, dünyadaki yeni 7 ha-rikadan biri seçilmesinin ön s›-ralarda gelen nedeni, kentioluflturan kayalar›n yap›sal özel-likleri yan› s›ra, bu kayalar›n,bir boya katalogunu ça¤r›flt›ran

çeflitli tonlardaki renkleridir. Kente, kifliyi heyecanland›-

ran görkemli bir do¤al geçittengeçilerek giriliyor. 1300 metreuzunlu¤undaki bu do¤al geçi-din geniflli¤i yer yer 2 metreyigeçse de, genelinde 2 metreninalt›nda bir darl›kta ve her ikikenar›n›n yüksekli¤i ise, yakla-fl›k 100 metre dolaylar›nda. Ka-pal› yer korkusu olan turistlerin,içine girmeden döndükleri bu“tünel-geçit”, do¤an›n mucizesi-ni simgeleyen bir an›t kimli¤iyan›s›ra, tarihsel özelli¤iyle desergiliyor kendini...

Yüzy›llar önce oluflan dep-remler sonucu ikiye ayr›larak,kente geçifl olana¤› veren ana ka-yan›n üzerinde gökkufla¤›n›n tümrenkleri, dünyan›n yaln›zca bunoktas›na özgü bir renk cümbü-flüne dönüflüyor.

Gökkufla¤› benzetmesiyle

anlatmaya çal›flt›¤›m›z görüntü,çeflitli renklerin kayalar üstün-deki bir yanmas› ya da bir gözyan›lmas› olay› de¤ildir. Burenkler, kayalar üzerinde varolan ve hatta dokundu¤unuzda,yumuflak yap›s› nedeniy-le elinize bulaflabilen so-mut renklerdir.

100 metre yüksekli¤in-deki ya da kal›nl›¤›ndakive 1300 metre uzunlu¤un-daki bir kayan›n depremsonucu ikiye bölünmesiolay›n› Petral›lar, kutsalbir olay olarak yorumla-m›fllar, “Kutsal geçit” ad›verdikleri bu tünelin dekutsal oldu¤una inanm›fl-lard›r. Birçok Petral›, Tan-r›’ya daha yak›n olacakla-r›na inand›klar› için ölüle-rinin cesetlerini bu tüneleb›rakm›fllar, tüneli bir çe-flit “üstü aç›k mezar” ola-rak da kullanm›fllard›r.

Tünelin sonundaç›k›lan geniflalanda, bir fira-vunun bugün“Hazine” ola-

rak adland›r›lan dev me-zar›, yüksek kenarl›, darve uzun kutsal tüneldenç›kanlara “Geçmifl olsun… Hoflgeldiniz” dercesine yükseliyor.

Bu “Hazine” konusunda bizeverilen bilgiyi, biz de sizinlepaylaflal›m:

“Böylesi devasa bir mezara fi-

ravunun ‘paras›z, pulsuz’ gömül-meyece¤ini bilen dönemin Petra-l›lar’›, firavunun hazinesiyle bir-likte gömüldü¤ünü varsayarakmezar›n çeflitli yerlerini kazm›fl-lar, içine girip ç›km›fllar ama... Ya

firavun ‘befl paras›z’ gömüldü-¤ünden ya da kendileri çok geçkald›¤›ndan, mezardan elleri bofldönmüfller. Buna karfl›n mezar,“Hazine”, (The Treasury) ad›n›bugün de koruyor.

Page 36: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

68 69

Yol boyunca, kaya mezarlarve kayalara oyularak yap›lm›flTanr› heykelleri s›ralan›yor.

Bunlar›n gün ›fl›¤›na ç›kar›ld›-¤› çal›flmalar›n yap›ld›¤› yöntemide aç›kl›yor rehber. Hazinenin

iki taraf›nda görülen ayak izleri-ni iflaret ediyor ve o dönemdeböyle bir t›rman›fl oldu¤unu vetüm bu tür çal›flmalar›n “yukar›-dan bafllay›p afla¤›ya do¤ru ya-p›ld›¤›n›” söylüyor.

Kutsal Geçit’in ç›k›fl a¤z›önündeki alanda, firavun’undev mezar›n›n birkaç metre öte-sinde, yepyeni bir “insan yap›-s› harika” yükseliyor. Bir tiyat-ro... O dönemde yer almas›

önemli özelli¤ine ek ola-rak, bir baflka önemliözellik daha tafl›yor:

Bu tiyatro, dünyadakayalara oyularak yap›l-m›fl ilk tiyatrodur.

Bir do¤a ola-y›n›, “kutsal-l›k”la yo-r um l a y a n ,hazinesiyle

gömüldü¤ünü varsayd›k-lar› firavunun mezar›n›ya¤malamaya kalk›flanve yaflam›n› bir tiyatrokültürüyle bütünlefltirenhalk, özel yaflam›n› hangikoflullarda sürdürüyorduacaba? Uzmanlar›n yan›t›,hiç de iç aç›c› de¤il:

“Halk, yaln›zca tek göz-lü bir ma¤arada sürdürü-yordu yaflam›n›.”

Yüzy›llar öncesi buyaflam biçimi, say›larpek fazla olmasa da,Petra’da bugün de sür-dürülüyor, bugün de ki-

mi aileler, tek gözden oluflanma¤aralarda yafl›yorlar.

Petra, yeryüzünün sözcük-lerle anlat›labilecek kentlerin-den biri de¤il. Petra’y› duyum-samak, Petra’y› yaflamak, Pet-

ra’y› att›¤›n›z her ad›mda fotog-raflamak gerekiyor.

Önümüzde t›rman›lacak tam1100 basamak var. O 1100 basa-ma¤›n sonunda, manast›r var. Omanast›ra götürüyor kiflileri o

1100 basamak... Manast›r’›n neözelli¤i mi var?

Varl›¤› d›fl›nda manast›r›n enbüyük özelli¤i, Kudüs’e kufl bak›-fl› bakmas›n› sa¤l›yor, 1100 basa-ma¤› ç›kabilen kiflilere...•

1953 y›l›nda Mardin’de do¤du. ‹lk ve orta ö¤retimini Malatya’datamamlad›. 1977 y›l›nda Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden mate-matik mühendisi olarak mezun oldu. 1980 y›l›nda Türkiye biliflimsektörüne yaz›l›mc› olarak kat›ld›. 1983 y›l›nda NCR Biliflim Sistem-leri’nde yaz›l›m mühendisi olarak göreve bafllad›. 1989-1997 y›llar›aras›nda önce International Hospital daha sonra da Amerikan Has-tanesi’nde biliflim direktörlü¤ü görevinde bulundu. Bir süre sektörelderneklerde yönetim kurulu üyeli¤i ve baflkanl›k yapt›. 1997 y›l›ndaNCR Biliflim Sistemleri’ne geri döndü. 2000 y›l› Ocak ay›nda Orta-do¤u, Afrika, Do¤u Avrupa Bölgesi D›flkaynak Hizmetleri Bölge Mü-dürlü¤ü’ne atand›. 2005 y›l›ndan buyana NCR firmas›nda Ortado-¤u/Afrika-‹talya ve Türkiye Bölgesi Hizmet-Sat›fl Destek Bölümü yö-neticili¤i yap›yor. Görevi gere¤i yapt›¤› ifl gezilerini özenle fotograf-lamak amac› ile amatör fotografç›l›k e¤itimi ald›. “Telepati” der-gisinde ayl›k yaz›lar› yay›mlanmaktad›r.•

Bu Yaz›n›n Yazar› Numan Ayd›no¤lu’yla Tan›fl›n

Bir sirkte her gece tehlikeli numaralar yapan bir trapez-ci, gösteri s›ras›nda düfltü ve a¤›r yaraland›. Hastaneye ziyaretinegiden bir dostu, onun neden bu denli tehlikeli gösteriler yapt›¤›n›ö¤renmek istedi:

“Niçin her gece ölümle burun buruna geliyorsun?” dedi. “Ne-den bu denli tehlikeli gösteriler yap›yorsun?”

Trapezci hemen yan›t verdi:“Yaflamak için sevgili dostum” dedi. “Yaflamak için...”•

Bir flirketin depo flefi, çok çal›flkan olmas›na karfl›n ans›-z›n iflten ç›kar›ld›. Bu olay› duyan öteki fleflerden biri dayanama-yarak müdüre depo flefinin iflten ç›kar›lmas›n›n nedenini sordu:

“Çok dinamik ve saat gibi çal›flan bir gençti” dedi. “Neden ifli-ne son verdiniz?”

Müdür bu soruya gülümseyerek yan›t verdi:“Saat gibi oldu¤u do¤ruydu; ama çalar cinsindendi.”•

Page 37: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

70

SUDOKUCanan Onural

Kolay

Zor

[email protected]

Yan›tlar 90’›nc› sayfam›zdad›r.

71

Kayseri’nden on kilo-metre uzakl›kta yada Kayseri’nin on ki-lometre yak›n›nda,bahar ve yaz aylar›n-

da yemyeflillikler, k›fl aylar›ndabembeyaz gelinlikler içinde gü-zeller güzeli bir kentciktir Talas...

Ona “Bucak” demeye dilimvarm›yor, “Kasaba” demeye gön-lüm elvermiyor. Büyük bir köydemenin ise, ona haks›zl›k etmekolaca¤›n› biliyorum. Bir kentciközelli¤iyle, bir kentcik güzelli¤iy-le yer etti beynimde ve gönlümdeve hep o özelli¤iyle, o güzelli¤iy-le kald› an›lar›mda...

Bir de, bir Amerikan Orta-

okulu vard› bir zamanlar, Ta-las’ta... Bir ilkokul mezunu ola-rak gelmifltim o okula, dört y›lsonra yaln›zca ‹ngilizce konufla-bilen ve okuyabilen bir orta-okul ö¤rencisi olarak de¤il, oana de¤in Türkiye’de ve dünya-da olup bitenleri de bilen, olupbitecekler karfl›s›ndaysa haz›r-l›kl› bir ortaokul ö¤rencisi ola-rak ayr›lm›flt›m oradan...

Ben ondan ayr›ld›m; amaokuluyla, kentci¤iyle Talas ben-den ayr›lmad›. Yaflam›m boyun-ca ben nereye gittiysem, Talaskentci¤i de, Talas Amerikan Or-taokulu da benim hem de pe-flim s›ra de¤il, yan›m s›ra benle

KONUK YAZARYener Ergüven

B›rakmaz ki, Ayr›lmak Olanakl› Olsun

Talas’tanBen Talas’tan ayr›ld›m; ama okuluyla, kentci¤iyle Talas benden ayr›lmad›. Yaflam›m boyunca ben nereye gittiysem, Talas kentci¤i de, TalasAmerikan Ortaokulu da benim hem de peflim s›ra de¤il, yan›m s›ra benle geldi o gitti¤im yere...

Page 38: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

72 73

geldi o gitti¤im yere... Askerli¤i-mi yapmakta oldu¤um Çank›-r›’da da ç›k›verdi birgün karfl›-ma y›llar sonra...

“Siz benim a¤abeyimsiniz” de-di tan›mad›¤›m bir genç. “Yaka-n›zdaki rozetinizden tan›d›m sizi.”

O da “Talasl›”ym›fl, me¤er... Oda Talas Amerikan Ortaokulu’ndaokumufl, me¤er... Aram›zdakia¤abey-kardefl iliflkisinin do¤all›¤›için, do¤al bir nedendi bu, farkl›zamanlardaki; fakat ayn› mekan-daki ortak yan›m›z...

Bilenler ba¤›fllas›n, bilmeyen-ler için söylüyorum:

27 May›s 1960 askerimüdahalesinden sonrayedek subay aday›gençlere, isterlerse as-kerlik görevlerini ye-

dek subay ö¤retmen olarak dayapabilme olana¤› tan›nm›flt›.

Ben de bu olanaktan yarar-land›m ve 1964 y›l›nda, Çank›-r›’n›n Eskipazar ilçesinin Yaz›-kavak Köyü ilkokulu ö¤retmen-li¤ine atand›m.

Okulda 55 ö¤rencim vard›.Tüm sevgimle ve sorumlulu¤um-la onlar› yetifltirmeye bafllam›flt›m.Bir gün, Milli E¤itim Müdürlü-

¤ü’nden bir yaz› geldi okula... Ya-z›kavak Köyü ö¤retmenli¤inden,Orta ilçesindeki bir ilkokula atan-d›¤›m bildiriliyordu.

Atanma karar›na neden ola-rak da, her an bir mide kanama-s› geçirebilece¤im olas›l›¤› göste-

riliyordu. Y›llar öncegeçirdi¤im bir mide ka-namas›n›n o yaz tekraretmesi sonucu hastane-den verilen bir rapor,me¤er dosyama eklen-mifl. Yap›lan incelemesonunda bu raporu gö-

ren yetkililer, benim bir köydede¤il de, görevime hastanesiolan bir yerde devam edebilece-¤imi belirtmifller ve beni bu ne-denle hastanesi olan Orta ilçe-sindeki bir ilkokula atam›fllar.

Atanma emrim bana bildirildi-¤inde, kas›m ay›n›n birinci hafta-s› bitmifl, ikinci haftas› bafllam›flt›.

Hemen izin al›p iki gün sonraÇank›r› Milli E¤itim Müdürlü¤ü’negittim ve atanma karar›m›n gerial›nmas›n› istedim. Çünkü benimyerime yeni bir atama yap›lmad›-¤› için 55 ö¤rencim ortada, ö¤ret-mensiz kalacakt›.

Yetkililer, dosyamdaki sa¤l›kraporuma göre bu atamay› ge-ri almalar›n›n olanaks›z oldu¤u-nu söylediler.

“E¤er devlet hastanesine giderve bu raporun iptal edilmesinisa¤layabilirsen, biz de atama ka-rar›m›z› durdurabiliriz” dediler.

Sa¤l›k müdürüne gittim, der-dimi ona anlatt›m.

“Maalesef size yard›mc› ola-mayaca¤›z” dedi müdür. “Hasta-neye baflvurman›z gerekiyor.Çünkü bir hastaneden verilen ra-por ancak, yine bir hastanedenal›nacak raporla iptal edilebilir.”

Sonra da özel bir bilgi verdi:

“Yaln›z dikkat et,çok sert birbaflhekimi var-d›r hastane-nin” dedi. “Ba-

kars›n seni k›rabilir, üzebilir.Haz›rl›kl› ol.”

Acele devlet hastanesine git-tim ve baflhekimi görmek istedim.

“Bugün 10 Kas›m’d›r” dedi bi-tiflik odadaki sekreteri. “Atatürk’üanma toplant›lar› var. Baflhekimbey oraya gitti.”

Kendisinin yard›mc› olup ola-mayaca¤›n› sordu, ben de duru-mumu özetledim:

“Dosyamdaki bu raporun iptaledilmesi gerekiyor” dedim. “Birazönce sa¤l›k müdürüne gitmifltim.Ancak hastaneden iptaledilebilece¤ini söyledi.”

Sekreter han›m›nyüzü bir anda de¤iflti:

“Keflke hiç gitme-seydiniz sa¤l›k müdü-rüne” dedi. “Bizimbaflhekimle aralar› hiçyoktur. Ona gitti¤inizi baflhekimbeye söylemeyin. Zaten sert biryarad›l›fl› vard›r, sa¤l›k müdürü-ne gittiniz diye size ç›k›flabilir,sizi üzebilir.”

Beklemekten baflka yapabile-

ce¤im bir fley yoktu. Ben de has-tanenin bahçesine ç›kt›m, bir afla-¤›, bir yukar› yürüyerek zamangeçirmeye bafllad›m.

Benim gibi bahçede dolafla-rak baflhekim beyi bekleyen birkifli daha varm›fl. Yan›ma geldi,önce “Siz de baflhekim beyindönmesini bekliyorsunuz, de¤ilmi?” diye sordu, sonra da birkuflkusunu dile getirdi:

“Çok aksi, çok ters bir adam-m›fl baflhekim bey” dedi. “Odas›-na girip derdimi anlataca¤›m;ama kendisini k›zd›rmadan, öfke-lendirmeden nas›l yapaca¤›m buifli, onu merak ediyorum.”

O bana, ben de ona baflhe-kim karfl›s›nda baflar›lar diledik-ten sonra, ikimiz de yürümeleri-mize devam ettik.

Bir süre sonra bahçenin ortayerindeki a¤aca yaslanm›fl, dikdik bana bakan bir gence tak›ld›gözlerim... Benim de kendisinedik dik bakt›¤›m› görünce yan›mageldi ve damdan düfler gibi “kar-

deflim oldu¤unu” söyledi. “Siz debenim a¤abeyimsiniz” dedi.

Ben, bu tümcenin oluflturdu-¤u flaflk›nl›¤›mla “Kimdir bu tan›-mad›¤›m genç? Amac› nedir bu-nun böyle?” diye kendi kendime

Hemen Çank›r› Milli E¤itim Müdürlü-¤ü’ne gittim ve atanma karar›m›n gerial›nmas›n› istedim. Çünkü benim yerimeyeni bir atama yap›lmad›¤› için 55ö¤rencim ortada, ö¤retmensiz kalacakt›.

Bir süre sonra dik dik bana bakanbir gence tak›ld› gözlerim... Benim de

kendisine dik dik bakt›¤›m› görünceyan›ma geldi ve damdan düfler gibi

“kardeflim oldu¤unu” söyledi.

Page 39: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

74 75

sorarken, o kafamdaki tüm kar›-fl›kl›¤› bir anda düzeltiverdi:

“Yakan›zdaki rozetinizden ta-n›d›m sizi” dedi.

Yakamda, mezun oldu¤umTalas Amerikan Ortaokulu’nunrozeti vard›.

“Ben de Talasl›’y›m, ben deTalas’ta okudum” diye devam et-ti heyecanla... “Yüzünüzden si-zin bir s›k›nt›n›z oldu¤u anlafl›l›-yor, a¤abey... Söyleyin, nas›l yar-d›mc› olabilirim size?”

Bu gençle demek ay-n› okulda okumufl-tuk. Bu k›sac›k bil-gi, bir anda aram›z-da gerçek bir a¤a-

bey-kardefl s›cakl›¤›n›n oluflma-s›na yetmiflti.

Onun bana bir yard›m› olaca-¤›n› bekledi¤imden de¤il, derdi-mi paylaflabilece¤im bir kardefllekarfl›laflt›¤›m için rahatl›kla içimidöktüm ona...

Gülmeye bafllad›: “A¤abey, verin bana elinizde-

ki flu evraklar›” dedi. “Ben debaflhekimi bekliyorum burada...Gelince kendisiyle konuflaca¤›m.Sizin iflinizi de hallettiririm.”

Bana yap›lan uyar›lar›, ben

de genç kardeflime yapt›m: “Aman, çok aksi, çok ters ve

çok sert bir adamm›fl baflhekim”dedim. “Adamca¤›z› öfkelendirir,tepesini att›r›rs›n, sonra bizim ifltümüyle ç›kmaza girer.”

Genç kardeflim bu kez dahaiçtenlikli bir biçimdesürdürdü gülmesini:

“Onun tersli¤i, sertli-¤i, sana bana geçer; ama”dedi. “Merak etme, anne-me sökmez. Ben hallede-rim senin iflini...”

Çocu¤un ne dedi¤i-ni, ne demek istedi¤ini anlamayaçal›fl›yordum ki, bir araba geldi,hastanenin kap›s› önünde durdu.

Biraz önce bahçede konufltu-¤umuz iki kifli birbirleriyle yar›flederlercesine arabaya do¤ru ko-flarlarken, ikisi de bafllar›n› ben-den yana çevirip, birlikte bekledi-¤imiz müjdeyi verdiler:

“Geldi, geldi” dediler. “Baflhe-kim bey geldi.”

Benim de hareketlendi¤imi gö-ren genç kardeflim kolumu tuttu:

“Acele etmeyin, a¤abey” dedi.“Onlar› bafl›ndan savs›n, s›ra bizegelince gerisi kolay...”

Vermek istemememe karfl›ndayatt›, elimdeki dosyay› ald› vebana biraz burada beklememisöyledi. Sonra da a¤›r ad›mlarlahastane kap›s›ndan girdi.

Bana saatler gibi gelen on,onbefl dakika kadar sonra kap›-da göründü ve gülerek eliyleiflaret etti:

“Hadi gel, a¤abey” dedi.

“Baflhekim bey sizi bekliyor.” Neler olup, neler bitti¤ine

ak›l erdiremiyordum. “Hay›rd›r inflallah” dedim,

genç kardeflimin arkas›ndan bafl-hekim beyin odas›na girdim.

Gerçekten de banasöylendi¤i gibi,yüzü gülmeyen,sert ve ters yüz ifa-deli bir adamd›.

Fakat itiraf edeyim, içinizdekendisine sar›lmak isteyece¤i-niz bir duygu oluflturan tontonbir yap›s› da vard›.

Burnunun ortas›na düflmüflokuma gözlüklerinin üstünden,ç›plak gözleriyle beni tepeden t›r-na¤a süzdü, sonra da düflüncelidüflünceli konuflmaya bafllad›:

“E¤er do¤ru anlad›ysam dahaönce verilmifl bir heyet raporu-nun iptalini istiyormuflsun” dedi.“‹flte bu imkans›zd›r; çünkü bura-s› tam teflekküllü bir devlet hasta-nesi de¤ildir. Bu nedenle sanada, dosyandaki raporugeçersiz k›lacak bir ra-por veremeyiz burada.”

Sonra gözlü¤ünüç›kar›p masas›n›n üs-tüne f›rlatt› ve koltu-¤una hem gömüldü,hem yasland›:

“fiimdi ben sana bu raporuvermeyince, neler olaca¤›n› dasöyleyeyim” dedi. “Bu o¤lan varya, bu o¤lan...”

Eliyle, benim Talasl› genç kar-deflimi gösteriyordu:

“Bu o¤lan flimdi eve gidecek,sana bu raporu vermedi¤imi an-nesine söyleyecek. Annesi yan›-na k›z›m› alacak, bir de bu o¤-lan, üçü birlik olup, ben akflameve gitti¤imde bafl›ma çullana-caklar. Annesi k›z›m›n da, bu o¤-lan›n da önüne geçecek ve bafl-layacak beni suçlamaya:

“‘O¤lumuzun bir a¤abeyi gel-mifl taa buralara kadar ve sen na-s›l olur da onun bir iflini yapmaz-s›n, ha?’ diye kafam›n etini yiye-cek. Sonra da evde günlerce nehuzur kalacak, ne tat, ne tuz...”

Ben hâlâ neler olup bitti¤ineak›l s›r erdiremezken, baflhekimbeni azarlarcas›na bir ses tonuy-la kükredi:

“Siz Talasl›lar, birbirinize nebiçim bir ba¤la ba¤l›s›n›z an-lam›yorum” dedi. “Anlam›yo-rum; ama hayran›m da aran›z-daki bu ba¤a...”

Okflarcas›na gözleriyle bir sü-re bakt› bana:

“Verece¤im” dedi. “‹stedi¤in

bu raporu verece¤im sana... ‹kinedenle verece¤im sana bu rapo-ru… Biiiir, aran›zdaki bu a¤abey-kardefl ba¤›n›za hayranl›¤›mdanverece¤im, ikiiii...”

‹kinci nedenini söylemeden

Genç kardeflim bu kez daha içtenliklibir biçimde sürdürdü gülmesini:“Onun tersli¤i, sertli¤i, sana bana ge-çer; ama” dedi. “Merak etme, annemesökmez. Ben hallederim senin iflini...”

Annesi bu o¤lan›n önüne geçecek bafl-layacak beni suçlamaya: “‘O¤lumuzun

bir a¤abeyi gelmifl taa buralara kadar vesen nas›l olur da onun bir iflini yapmaz-

s›n, ha?’ diye kafam›n etini yiyecek.

Page 40: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

76

önce kocaman bir kahkaha att›baflhekim bey:

“‹kiii, evde aile huzurumubozmamak için verece¤im.”

Sonra yine eliyle gösterdi Ta-lasl› genç kardeflimi:

“Bu o¤lan var ya bu o¤lan...dedi. “Ben sana bu raporu ver-mezsem, bu o¤lan ablas› ve anne-siyle bir olup, üçü birden dünyay›zehir ederler bafl›ma, yoksa...”

Sekreterini ça¤›rd›, daktiloyabir ka¤›t takmas›n› söyledi. Sonrakendi söyledi, sekreteri yazd›.

“Ver flimdi o ka¤›d› bana” de-di. Ka¤›da damgalar, mühürlerbast›, imza att› ve bana uzatt›:

“Al, yavrum” dedi. “Bu raporsenin iflini görür. Hay›rl› olsun...”

Kendimi daha fazla tutamad›m,

boynuna sar›lamad›m; ama elinesar›ld›m, yüzünü gözünü de¤il,ama elini öptüm birkaç kez...

“Size çok teflekkür, efendim”dedim. “Bu rapora benden çok,asl›nda köydeki 55 ö¤rencimin ge-reksinimi vard›. Onlar ö¤retmen-siz, ortada kalmayacaklar art›k...”

Tam 44 y›l geçti bu an›m›n üze-rinden... O 10 Kas›m günü Çank›r›Devlet Hastanesi’nin bahçesindetan›d›¤›m kardeflimi de, art›k ara-m›zda olmayan babas› baflhekimbey amcay› da, aradan geçen o y›l-lar boyunca hiçbir zaman unutma-d›m, unutmayaca¤›m da...

Bir de¤il, binbir nedeni vard›r,kentci¤iyle de, okuluyla da Ta-las’› unutmamam›z›n, unutmaya-ca¤›m›z›n da, biz Talasl›lar’›n...•

BD HAZ‹RAN 2008

1936 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. ‹lkö¤renimini Ankara Mimar Ke-mal ‹lkokulu ve Ottawa, Kanada’da da, ortaö¤renimini 1949-1952 y›-l›nda Talas Amerikan Ortaokulu ve 1953-1957 y›l›nda TED AnkaraKoleji’nde yapt›. Ankara ‹ktisadi ‹limler Yüksekokulu, ‹flletme Bölü-mü’nden mezun olduktan sonra, çal›flma yaflam›na Amerikan Yar-d›m Teflkilat› (USAID/T)’nda bafllad›. The Tumpane fiirketi’nde ifl ilifl-kileri uzman›, IBM Türk fiirketi’nde ve 18 y›l da Caltex Petrol A.fi.’de(ad› sonradan Texaco Petrol A.fi. olarak de¤ifltirildi) genel müdür ola-rak çal›flt›ktan sonra 1991 sonunda emekli oldu.

1992 y›l›ndan buyana, Bilkent Üniversitesi’nde tam zamanl› ö¤-retim görevlisi olarak görev yapmaktad›r.

Yener Ergüven, lise s›n›f arkadafl› Füsun’la evlidir. ‹ki erkek çocuk,iki k›z torun sahibidir.•

Bu Yaz›n›n Yazar› Yener Ergüven’le Tan›fl›n

Cezaevi müdürü, hiç ziyaretçisi gelmeyen mahkumun aile-si olup olmad›¤›n› merak etti:

“Senin hiç kimsen yok mu?” dedi. “Gelenin gidenin hiç olmuyor.”Mahkum bu soruya boynunu bükerek yan›t verdi:“Var efendim” dedi. “Var; ama hepsi içeride...”•

77

Babam›n yaflam öyküsüasl›nda bir macera filmigibidir. Romanya’n›nKara Ormanlar Bölge-si’nde bir Osmanl› va-

tandafl› olarak do¤mufl, ailesininçiftli¤inde büyümüfl, Romen or-dusunda askerlik yapm›fl. Ne ya-z›k ki durum Balkanlar’da yafla-yan Osmanl› vatandafllar› için kö-tüye gitmeye bafllad›¤›nda tarlala-r›n›, çiftliklerini geride b›rakarak,atlar›, koyunlar›, köpekleri de da-hil olmak üzere getirebildiklerinibir geminin ambar›na yükleyipanavatana gelmifller.

Türkiye’deki yaflama al›flmas›,annemle tan›flmas› apayr› bir öy-kü... Onunla ilgili en eskiye daya-nan an›msa, bahçemizde Bo¤azi-çi’ni kuflbak›fl› gören bir a¤ac›nçatal dal›na ikiz kardeflimle benimiçin yapt›¤› a¤aç eve sermek içinkilimler ve yast›klar ç›kartt›¤› ounutulmaz haziran sabah›d›r. He-

nüz befl yafl›ndayd›k ve o gecea¤aç evimizde uyumak için yal-varm›fl, bize k›yamayan babam dakabul etmiflti. Sabah yatak oda-m›zda uyand›¤›m›zda bizi gecenino saatinde a¤aç evden uyand›r-madan nas›l indirebildi¤ine akl›-m›z ermemiflti bir türlü...

Kar f›rt›nas›n›n bizleri dört du-var ard›na hapsetti¤i k›fl günlerin-de evde oturmaktan bunalmaya-l›m diye birbirinden ilginç bulufl-lar yapard›. Bir gece, üç parmakkadar su doldurdu¤u bir tencere-yi har›l har›l yanan soban›n üstü-ne yerlefltirmifl, ayr›ca içine kö-pürtülmüfl deterjanl› su koyup a¤-z›na da rengarenk bir rüzgargülü-nü ba¤lad›¤› flifleyi o tencereniniçine oturtmufltu. Bir süre sonraflifleden anlaml› bir müzi¤e benzer›sl›k sesleriyle birlikte baloncuklarç›kmaya bafllam›fl, ayn› anda rüz-gargülü büyük bir h›zla dönerekbu baloncuklar› odan›n dört bir

‹NSANLAR YAfiADIKÇAMehmet Ünver

An›s›naMucit Babam›n

Babam Mustafa Ünver ‹çin...

Page 41: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

78 79

bile geçmiyordu. Bu durumdakomflu arsalardaki kuyulara düfl-me tehlikesinden de uzakt›k.

Ta ki day›m›n çocuklar›n›nbahçede yap›lan sünnet dü¤ü-nüne de¤in...

Genifl bahçe sünnet töreni içingünler öncesinden temizlenmifl,a¤açlar aras›na bayraklar, flama-lar, renkli ampuller gerilmifl, yep-yeni yataklar, ipek yorganlar seril-mifl, kukla tiyat-rosu, hokkabazve müzisyenleriçin bir sahne ha-z›rlanm›flt›. ‹kin-diden buyanasökün eden ko-nuklar erguvana¤açlar›n›n alt›nakurulmufl yatak-lar›ndaki sünnetçocuklar›n› ziya-ret edip arma-¤anlar›n› b›rak›-yorlard›. Ahhh, oarma¤anlar! Kar-deflimle k›skanç-l›ktan ç›ld›racakduruma gelmifl-tik. Neler yoktu ki? Arabalar, tren-ler, tahta asker setleri, toplar, içi-ne bir çocu¤un rahatl›kla s›¤aca¤›genifllikte kasas› olan kamyonlar,yelkenli tekneler, gemiler, iri göv-deli, koca bacal› römorkörler...Ertesi sabah erken saatlerde tele-feri¤i falan unutup day›mlar›n ka-p›s›na dayan›vermifltik. Bu güze-lim oyuncaklara ortak ç›kmazsakiçimiz rahat etmeyecekti do¤ru-

su... Art›k günlerimiz onlar›n evin-de oyuncaklar aras›nda geçiyor-du. Pansumanlar› bitip de bahçe-ye ç›kacak duruma geldiklerin-deyse kamyonlar›, toplar›, araba-lar› al›p hep birlikte komflu arsala-ra do¤ru yolland›k. ‹flte babam ilkkez o akflam iflten döndü¤ündekuyulara yak›n arsalarda oynad›-¤›m›z› görünce kendini kaybedippopomuza birkaç flaplak vurarak

bizi cezaland›rd›. S›rf bahçe-

mizde oyalanma-m›z için onca il-ginç bulufllaryapt›¤› haldebunlar›n de¤erinibilmeyip kendi-mizi tehlikelereataca¤›m›z uzakarsalara gitti¤i-miz için çok k›z-m›fl ve k›r›lm›flt›.Ertesi sabah tümcazip (!) davetle-re karfl›n bahçe-mizden ç›kmayayanaflmad›k.

Bir sonrakiakflam babam elinde neredeysesand›k büyüklü¤ünde bir kutuylakap›da beliriverdi. Anneme ifl ye-rinden birkaç günlük y›ll›k izinald›¤›n› söyledi. Kutunun içindeincecik beyaz tahta plakalar, bo-yalar, her biri bir kar›fltan birazuzun olan dikdörtgen prizmas›fleklinde kal›n tahtalar ve renklikumafllar vard›. Sabah erkendenkalk›p gitti. Ç›karken anneme,

yan›na savurmufltu. Düfl gibi birgörüntüydü. Bu babam›n bizioyalamak için yapt›¤› ilginç bu-lufllardan yaln›zca biriydi.

En ilginç bulufluyla yinebir yaz sabah› tan›flm›fl-t›k. Kötü bir kaza sonu-cu oyun arkadafllar›m›z-dan birinin bahçelerdeki

kör kuyulardan birine düflüp ya-flam›n› kaybetmesi sonucu babambizim de ayn› kaderi yaflamama-m›z için ciddi önlemler aray›fl›nagirmiflti. An›msad›¤›m kadar›ylas›rf uzaklara gitmeyip güvenli s›-n›rlar içinde dolaflal›m diye bah-çemizi hiç s›k›lmadan sürekli ka-labilece¤imiz cazip bir yer duru-muna getirmeye çabal›yordu.Tam o s›rada annem bizi yan›naal›p iki günlü¤üne Ortaköy’deoturan akrabalar›m›za yat›l› misa-firli¤e götürdü. ‹ki gün sonra Bo-¤az’›n karfl› k›y›s›ndan vapura bi-nip döndü¤ümüz sabah bahçe-mizde düfl bile edemeyece¤imizbir görüntüyle karfl›laflm›flt›k:

Belirgin bir e¤ime sahip arazi-de arka bahçeden bafllayarak tüma¤açlar aras›na makaralar, palan-galar, ipler, metal halkalarla birtür teleferik sistemi kurmufltu ba-bam... Arka bahçedeki, dev incira¤ac›n›n en kal›n dal›n› ana istas-yon olarak kabul ederseniz, baba-m›n buraya yerlefltirdi¤i sand›kbenzeri bir kabine, sandala binergibi binip içindeki metal kolu çe-virmeye bafllay›nca makara düze-ni harekete geçiyor ve bu ilkel te-

leferik bizi a¤açlar›n üst dallar›aras›nda dolaflt›rmaya bafll›yordu.‹ncir a¤ac›nda bafllayan bu zevkliyolculukta babam›n gelifltirdi¤i te-leferik-sand›k bizi önce ceviza¤açlar›n›n en tepe dallar› aras›n-da dolaflt›r›p akasya a¤ac›ndaki,kufl yuvalar›na elle dokunacakdenli yak›ndan geçirdikten sonraevimizin dam› üzerinden afl›rt›pön bahçeye ulaflt›r›yordu. Oradabiraz alçal›p bizi bu kez ç›nar,erik, atkestanesi a¤açlar›n›n dalla-r› aras›nda havada yüzen bir san-dal gibi gezdirdikten sonra a¤açevimize yani alt istasyona getiri-yordu. E¤er istersek ayn› yöntem-le, yani, yine mekanik kolu çevi-rerek, ters yöne do¤ru yolculu¤aç›kabilmemiz de olanakl›yd›.

Bir öteki sürprizse yinearka bahçeden bafllay›pafla¤›ya de¤in inen birray hatt› üzerinde hare-ket eden iki kiflilik tah-

ta arabayd›. Üst istasyondan bin-di¤imizde bahçenin e¤imiyle ray-da kayarak afla¤›lara de¤in ini-yor, sonra arkas›na ba¤l› baflkabir telle arabay› hiç yorulmadanyokufl yukar› çekip Bo¤aziçi’nekarfl› tekrar tekrar kay›yorduk.Art›k tüm gün ya a¤açlar aras›n-da teleferik gezisi yap›yor ya darayl› arabam›za biniyorduk. Ba-bamsa bu bulufluyla içi rahat birbiçimde ifline gidiyordu. Art›kbahçemizde öyle güzel zamangeçiriyorduk ki, öteki çocuklarauyup uzaklara gitmek akl›m›zdan

Page 42: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

80 81

“Marangoz Osman A¤abey’inatölyesinde olaca¤›m” demiflti. Üçgün boyunca akflamlar› geç saat-lerde döndü. Dördüncü gün bizuykuya yatarken henüz gelme-miflti. Marangozun yan›nda neyapt›¤›n› merak ediyorduk.

Beflinci günün sabah›uyand›¤›m›zda hal›n›nüzerinde ak›l almaz birgörüntüyle karfl›laflt›k.Rengarenk kumafllar-

dan üniformalar giymifl olan on-larca asker, topçekerler, kaleler,say›s›z burçlar›yla flatolar, kocadamperli kamyonlar, kenarlar›nak›fl nak›fl ifllenmifl saltanat ara-balar› bizi bekliyordu. Kardeflimlesevinçten ç›ld›racak duruma gel-mifl, gözlerimiz kamaflm›flt›. Tamo s›rada babam›n penceredenseslendi¤ini duyduk:

“Bundan böyle baflkalar›noyuncaklar›yla de¤il, kendibahçenizde, kendi oyuncaklar›-n›zla oynayacaks›n›z.”

Babam baflkalar›n›n oyuncak-lar›na özenip bu u¤urda evdenuzaklaflmam›za üzülmüfl ve bizimiçin günler boyu marangoz atöl-yesinde çal›flarak daha güzelleri-ni yapm›flt›. Art›k bir evi doldura-cak denli oyunca¤a sahip oldu-¤umuz için oyun ve oyuncak pe-flinde bahçemizden ayr›lmam›zagerek kalmam›flt›. Sabahtan akfla-ma de¤in askerlerimizi, kaleleri-mizi, toplar›m›z› karfl›l›kl› mevzi-lendirip meydan muhaberesi ya-p›yor, saltanat arabalar›na flatola-

r›n çevresinde tur att›r›yorduk.Art›k day›m›n o¤ullar› her sabahbizim bahçeye damlamaya baflla-m›fllard›. Y›llar sonra annem omalzemeleri alabilmek için baba-m›n, dedesinden yadigâr kalanbir antika saati satmak zorundakald›¤›n› anlatacakt›.

Babam o sonbahar çal›flt›¤›fabrikada geçirdi¤i bir ifl kazas›sonucu sol elinin parmaklar›n›kaybetti. Her gece eve gelen birsa¤l›k görevlisinin sarg› bezleriniaç›p pansuman yap›fl› zihnimekaz›nm›fl durumda. O olaydansonra bizler için binbir bulufl ya-pan, uzun k›fl geceleri soba ba-fl›nda sürekli ilginç konular bulupanlatan babam›n huyu de¤iflti. Bi-raz karamsar, dalg›n bir insanolup ç›km›flt›. Gözlerinin içi eski-si gibi pek gülmüyor, anneme ikide bir, “Ahh Nüshet, birimizdenbiri ölecekse önce ben öleyim.Sen bu çocuklara hem anal›khem babal›k yapars›n; ama benyapamam” gibi kayg› tafl›yan söz-ler söylüyordu.

Bir süre sonra rahats›z-land›. Kalp sorunlar› ya-fl›yordu. Annemle Sa-matya hastanesine onuziyarete gidiflimizi, yafl›-

m›z›n küçük olmas› nedeniyleiçeri al›nmay›fl›m›z›, üst kattakiko¤uflunun cam›ndan bize el sal-lay›fl›n›, bulundu¤umuz bahçedenMarmara ve adalar›n tablo gibigöründü¤ünü an›ms›yorum.

Bir süre sonra taburcu oldu.

Bu kez de bizi olanakl› oldu¤un-ca çok gezmeye götürmeye baflla-d›. Bir gün Florya’ya plaja, ertesigün Gülhane Park›’na, ondansonraki günse vapurla Kavaklar’agötürüyordu. Sanki bilemedi¤imizbir acelesi vard›.

Uçaklar› yak›ndan görmemiziçin Yeflilköy’e do¤ru yola ç›kt›-¤›m›z sabah sokakta karfl›laflt›¤›-m›z yengemiz Nadiye Han›m’a,“Çocuklar› uçaklar› görmeye gö-türüyorum. Yar›n öbür gün ölü-rüm falan da kimse götürmezsonra” demiflti.

Babam o sözü söyledikten bir

gün sonra ifl yerinde geçirdi¤ikalp krizi sonucu vefat etti. An-nem iflteyken tan›mad›¤›m›zadamlar›n gelip ablama bir fleylersöylediklerini, ablam›n birden a¤-lamaya bafllad›¤›n›, birilerinin an-neme haber verdi¤ini an›ms›yo-rum. Aradan k›rkalt› y›l geçmifl.Güzelim bahçemiz ve flirin evi-mizdeki yaflam›n de¤erini bilme-miz için binbir çeflit bulufl yapa-rak bize bu an›lar› arma¤an edencennetteki mucit babac›¤›ma sev-gilerimi yolluyorum.•

[email protected]

Hasan, annesini akflam yeme¤ine davet etmiflti. Yemek s›-ras›nda anne, o¤lunun ev arkadafl›n›n ne kadar çekici oldu¤unudüflünmeden edemedi ve o¤luyla k›z aras›nda neler oldu¤unu me-rak etmeye bafllad›. Bunun ay›rd›na varan Hasan annesine biraç›klama yapt›:

“Anneci¤im Ayfle ile aram›zda, inan, hiçbir fley yok” dedi. “Bizyaln›zca ev arkadafl›y›z.”

Bir hafta kadar sonra Ayfle, Hasan’a kepçeyi bulamad›¤›ndandert yanmaya bafllad›:

“Annenin yeme¤e geldi¤i geceden buyana kepçeyi bir türlü bu-lam›yorum” dedi. Nerede oldu¤u konusunda bir fikrin var m›?Sence annen alm›fl olabilir mi?”

Hasan bir süre düflündükten sonra, “Ald›¤›n› sanm›yo-rum ama bir e-posta gönderip ona soray›m” dedi ve annesineflöyle yazd›:

“Anneci¤im, sana ‘Ald›n’ demiyorum, ‘Almad›n’ da de-miyorum; ama gerçek flu ki bize yeme¤e geldi¤inden buyanakepçe kay›p...”

Birkaç saat sonra anneden yan›t geldi: “Sevgili o¤lum, sana Ayfle ile ‘‹liflkin var’ demiyorum, ‘‹liflkin

yok’ da demiyorum. Ama gerçek flu ki e¤er o kendi yata¤›nda uyu-yor olsayd›, flimdiye de¤in kepçeyi çoktan bulurdu.”•

Page 43: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

82 83

Bir gün susmay› ö¤ren-dim. Öyle bir sustumki, belki sonsuza de-¤in susacakt›m. Çün-

kü susmak, benim küçücükdünyamda babamla kurdu-¤um ve tümüyle bize özgü ileti-flim biçimiydi.

Babam akflamlar› eve yorgundönerdi. Ben gün boyunca evdes›k›l›r, onun geliflini iple çeker-dim. O daha kap›dan girer girmezboynuna at›l›r, onunla oynamakisterdim. Babam da bana sar›l›r,öper, koklar sonra da, “Hadi flim-di odana git” derdi.

Yemek haz›rlan›nca annemça¤›r›r, bu kez masada birarayagelirdik babamla... Annemle ko-nuflurken ben araya girer, sesimi

duyuramay›nca da ba¤›r›rd›m. Ben ba¤›r›nca babam sinirle-

nir, “Zaten sabahtan akflama de-¤in insanlara laf anlatmaya çal›fl-maktan yoruldum, b›kt›m, bir desenin ba¤›rman› dinlemeyeyimflimdi” derdi.

Öyle anlarda annem de ç›k›-fl›r, “Tüm gün zaten seninle u¤-raflt›m, bir çift laf da m› konufl-turtmayacaks›n babanla?” diye-rek beni odama gönderirdi.Boynumu büker, odama yani ceza-evime do¤ru yol al›rd›m. Babam,böyle durumlarda sesini özellikleyükselterek ba¤›r›rd› arkamdan:

“Bizim bir odam›z bile yok-tu, çocuklu¤umuzda” derdi.“fiimdi bunlar herfleye sahip,hâlâ ne istiyor anlam›yorum.”

Babam›n bu sorusunun yan›-t›n› hep içimden verirdim:

“Keflke benim de birodam olmasayd›”derdim. “Keflkebizim de evimiz

tek odal› olsayd› da, o tek odadahep birlikte otursayd›k” derdimkendi kendime... Fakat bir kez bi-le bu yan›t›m› sesli vermeye cesa-ret edemezdim.

Y e m e k t e nsonra babamkanepeye uza-n›r, eline ku-manday› al›r,televizyon sey-rederdi. Beniüzdü¤üne pifl-man m› olurduya da beni özlermiydi bilemem,yan›na gelmemiister, biraz se-verdi. Onun iz-leyece¤i önemlibir fley varsabeni adeta ye-rimden bile k›-p›rdatmazd›. Az›c›k hareket edipkoflup oynamaya çal›flsam odahapsim yeniden bafllard›.

Bir gün anlad›m ki, sesimi ç›-karmay›p sustu¤umda, babamladaha iyi anlafl›yoruz. O andan son-ra konuflmadan oynayabilece¤imoyunlar gelifltirmeye bafllad›m.

Önce resim yaparak bafllad›mifle... Çizdi¤im resimleri babamçok be¤eniyordu:

“Bak böyle uslu uslu oyna.”Kimi zamanlarsa yapt›¤›m re-

simlerime göz ucuyla bak›yor,kendisine resim konusunda bir-fley sordu¤umda yan›t veremiyor-sa, bana k›z›yor; fakat art›k oda-ma göndermiyordu.

Annem de çok hofllan›yordubenim bu yeni yöntemimden:

“Son günlerde ne de ak›lland›benim o¤lum” diye komflulara

övünerek sözediyordu bende-ki geliflmeden...

Resimlerimartt›kça, ortal›kda¤›lmaya bafl-lad›. Annem“Odan› topla”diyerek beniodama kapat›-yordu; ama bentoplama iflinenereden baflla-yaca¤›m› bile-miyordum.

Bir fleyler ya-pay›m istiyor-dum; fakat oda-m›, annemin is-

tedi¤i gibi toparlamay› bir türlübeceremiyordum. Bir gün annem,bu beceriksizli¤imi a¤›r bir biçim-de cezaland›raca¤›n› söyledi.

“Odan› derli toplu tutmay› ö¤-renemezsen, sana resim yapmay›yasaklar›m” dedi.

Suskunlu¤umu, usluluk olarakde¤erlendiren ailem, resim yap-may› da elimden al›rsa, peki benne yapacakt›m o zaman?

Zor Oldu BabamlaAnlaflabilmemizGÖNDER‹: ORHAN ADIGÜZEL

Annemle babam›n gözleri fal tafl› gibi aç›lm›flt›. Duyduklar›na inanam›yorlard›. ‹kisi birden bana sar›l›p beni öyle içtenlikle ve s›ms›k›ca kucaklad›lar ki, sonsuza de¤in konuflsam hiç b›kmadan dinleyecekler gibiydiler beni, ikisi de...

Page 44: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

84

Bu düflüncelerle bir aile tablosuyapt›m. Babam eve gelince onunuygun bir zaman›n› kollad›m. Herzamanki gibi yemekten sonra otur-ma odas›na geçti¤imizde, babam›nkanepeye uzanmas›n› bekledim veyapt›¤›m resmi o an getirdim, gös-terdim kendisine...

Babam resimdeki aileyedikkatle bakt›. Önce,“H›››mmm, çok güzelolmufl” dedi, sonra da

tablodaki kendini iflaret etti:“Bu adam ben olmal›y›m her-

halde” dedi.Ben de parma¤›mla, tablodaki

çocu¤u gösterdim:“Hay›r baba, o adam de¤il, bu

çocuk sensin” dedim.Babam, kendi görüflün-

de dayatt›:“Hay›r, bu adam benim” dedi.

“Sen bu çocuksun, bu küçük k›zda bir arkadafl›n” dedi.

Ben de dayatt›m görüflümde:“Hay›r baba, o büyük adam

benim, bu küçük adam sensin,bu küçük k›z da annem...”

Babam daha fazla dayatmad›,benimle u¤raflmay› b›rakt›:

“Peki söyle öyleyse bakay›m”dedi. “Annenle beni neden küçükçocuklar gibi yapt›n?”

Heyecanla bafllad›m kafamda-kileri anlatmaya:

“Ben büyüyüp adam olaca-¤›m, ifl bulup çal›flaca¤›m, sizyafllan›p küçüleceksiniz. Belinizbükülecek, komflumuz AhmetAmca ile Ayfle Teyze gibi küçü-

cük kalacaks›n›z. Ben iflten gel-di¤imde yorgun olaca¤›m. Sizbenimle konuflmak isteyeceksi-niz; ama ifl yerinde yorgunluktankafam fliflmifl olacak, sizi duyma-yaca¤›m. Çünkü dinlemeyece-¤im bile sizi...”

Annemle babam birbirlerininyüzlerine bakt›lar. Ben onlara al-d›rmadan sürdürdüm kafamdaki-leri anlatmay›:

“Siz benimle bir fleyler paylafl-mak istedi¤inizde ‘Hadi odan›zaçekilin de biraz kafam› dinleye-yim’ diyece¤im. Sonra da arkan›z-dan ba¤›raca¤›m:

“‹stedikleri herfleyi al›yorum,her gereksinimlerini karfl›l›yorum,s›cac›k odalar› da var, daha ne is-tiyorlar bunlar?” diyece¤im.

Annemle babam›n gözleri faltafl› gibi aç›lm›flt›. Duyduklar›nainanam›yorlard›. ‹kisi birden ba-na sar›l›p beni öyle içtenlikle ves›ms›k›ca kucaklad›lar ki, sonsu-za de¤in konuflsam hiç b›kma-dan dinleyecekler gibiydiler be-ni, ikisi de...

Ay›rd›nda olmal› in-san... Kendisinin, ya-flam›n olaylar›n, gidi-flat›n ay›rd›nda olmal›.

Ömür dedi¤in, flunun fluras›ndatopu topu üç günlük bir süredir.Dün geldi, geçti, yar›n› ise, bil-miyoruz. Belki de hiç olmaya-cak yar›n... O halde ömür dedi-¤in süre, yaln›zca bir gündür. Ogün de, bugündür. Sevgiyle ka-l›n, sevdiklerinizle kal›n.•

85

D›fl görünümüylegün, her günkügünler gibi s›radanbir gündü; ama ‹b-rahim Bey’in yap-

mas› gereken çok önemli ifllerivard› o gün... Tüm s›radan günle-rinde oldu¤u gibi, bu günün sa-bah› da yine erken saatte uyan-m›fl, evden yine, s›radan her gü-nün sabah›nda ç›kt›¤› saatte ç›k-maya haz›rlan›yordu.

‹brahim Bey’in o gün yapmas›gereken en önemli ifli, günün herzamanki gibi s›radan bir günözelsizli¤i tafl›mad›¤›n›, efline bel-li etmemesi olacakt›.

Y›llarca Devlet Demiryollar›’n-da çal›flm›fl, bir y›la yak›n bir süre

önce de emekli olmufltu. Birkaçay, her sabah ifle gidermifl gibi er-ken kalk›yor, t›rafl oluyor, giyinipevden ç›k›yor, ö¤leye de¤in çarfl›-da, sokakta, parklarda yürüyüpsonra eve dönüyordu. Kolay al›-flam›yordu emeklilik günlerininsabahlar›na... O nedenle sürdürü-yordu çal›flt›¤› y›llardaki saatteuyanma al›flkanl›¤›n›, o nedenlekahvalt›s›n› yapar yapmaz, fazlaoyalanmadan, yine ayn› saatte ç›-k›yordu evden...

Gerçi yafl›n›, bafl›n› alm›flt›;ama bedensel sa¤l›¤› da, ruhsalsa¤l›¤› da, fleytan kula¤›na kur-flun, yerindeydi. Fakat zaman za-man, kendinin bir ifle yaramad›¤›-n› düflünmeden de edemiyordu.

HEM NALINA HEM MIHINAMetin Atamer

‹brahim BeyEmekli, fiimdiGünün, her günkü günleri gibi s›radan bir gün de¤il de, s›ra d›fl› bir gün oldu¤unun yavafl yavafl ay›rd›na varabilen eflinin çarp›nt›lar› düzene girerken ‹brahim Bey, 50 y›ll›k eflinin kolunda hem bir damat olarak çocuklar› ve torunlar› aras›ndaki yerine hem de yeniden kazand›¤› ordu komutan› kimli¤iyle, bu kez daha kalabal›k erlerden oluflan ordusunun bafl›ndaki makam›na do¤ru yürüyordu, bir yandan da eflinin kolunda, ona efllik ederken...

Page 45: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

86 87

Yürüdükçe de, bu konuda duy-duklar›n›n gerçekten de do¤ruoldu¤una, daha çok inan›yordu.Çünkü her geçen gün kendinibiraz daha sa¤l›kl›, biraz dahahatta, nas›l söylese, gençleflmiflgibi duyumsuyordu.

Yaflam› boyunca pek yapma-m›flt› böyle uzun uzun yürüyüfl-ler... ‹stemedi¤inden, sevmedi-¤inden de¤il, asl›nda zaman bu-lamam›flt›. Tüm yaflam›, çocukla-r›n› büyütmek,yetifltirmek, on-lar› okutabil-mek, birer mes-lek sahibi olma-lar›n› sa¤layacakokullarda okuta-bilmek için ça-l›flmakla geçmifl-ti hep...

Dokuz çocu-¤unun yaln›zcasonuncusu er-kekti. Onun as›lamac›, önceliklek›zlar›n›n birermeslek sahibi ol-malar›n› sa¤lamakt›. “K›z çocuk-tur, erke¤e benzemez onlar” derdihep... “Okumazlarsa, para kazana-bilecekleri bir meslek sahibi ol-mazlarsa, yaflamlar› boyu efllerininellerine bakmak zorunda kal›rlarsonra... Hem, bakars›n evlenme-yebilirler de... Ya da evlenir de ay-r›labilirler de... O nedenle ekmek-siz kalmamal› bir k›z çocu¤un eli...Hep kendi ayaklar› üzerinde dura-bilmeli k›z çocuk dedi¤in...”

O¤lunu da elbette, sekiz abla-s›n› sevdi¤i ölçüde sevmiflti; amak›zlar›na nedense gözü gibi özengöstermiflti hep... K›zlar›n, kendiekmeklerini kendilerinin kazand›-¤›n› gözleriyle görmeden onlar›yaln›z b›rakabilece¤i olas›l›¤›,onu çok korkutuyor, kimi geceleruyutmuyordu bile...

Göz aç›p kapay›ncaya denlik›sa bir sürede geldi, geçti tümbu s›k›nt›lar ve onlar›n getirdi¤i

tüm bu korkular,uykusuzluklar...

Önce en bü-yük k›z› “elindeekmekle geldieve”. Onu, biry›l sonra küçükkardefli izledi.Dördüncü k›z›-n›n da eve ek-mekle geldi¤iy›l, büyük k›z›“evden gitti".Gönlünün sev-di¤i, akl›n›nyatt›¤› bir genç-le evlendi, ken-

di evine yerleflti. Büyük k›z›n›ndü¤ün gecesi akl›na gelen bir fla-kay›, önce akrabalar›na derken,sonra dostlar›na da, arkadafllar›nada anlatmaya bafllam›flt›:

“Evde sekizi k›z, bir erkektenkurulu dokuz askerli bir ordu-nun komutan›yd›m” diyerek bafl-lam›flt› flakas›na... “fiimdi askerle-rimden günü dolmufl olan›n› ter-his ediyorum.”

En çok kendi sevdi¤i bu flaka-

Akl›ndan bunlar› geçirirkenarada bir kendine haks›zl›k etti¤i-ni düflünüyor, sonra yine bafll›-yordu suçlamalar›na:

“‹fle yarasayd›n emekli olurmuydun?” diye ç›k›fl›yordu.

Gerçi kendi istemifltiemekli olmay›;ama y›llar›n› verdi-¤i koskoca DevletDemiryollar›’nda

bir amiri, bir müdürü, hatta em-rinde çal›flanlardan biri de ç›k›pda, “Nereye gidiyorsun bizi b›ra-k›p da, ‹brahim Bey?” diyerekonu bu karar›ndan döndürmeyeçal›flamaz m›yd›?

“Sensiz nas›l yapabiliriz?” di-yebilirlerdi. “Sen olmasan burada-ki ifller böyle saat gibi düzgün git-mez ki” diye önüne geçebilirler,“B›rak vazgeç hem de bu yafl›ndaemeklilik sevdas›ndan” diye da-yatarak onu b›rakmayabilirlerdi.

Ama çal›flma arkadafllar›n›n hiç-biri, bunlar›n hiçbirini yapmam›flt›.

Elbette sevinçlerinden göbekat›p oynamam›fllard›; ama hemenhepsi de “Hadi hay›rl› u¤urlu ol-sun” diyerek bu karar›n› onayla-m›fllar, emekli oluyor diye onuhatta kutlam›fllard› bile...

Çal›flt›¤› günlerde oldu¤u gibiher sabah yine ayn› saatte uyan-mas›n›n, ifle gidiyormufl gibi yineayn› saatte evden ç›kmas›n›n al-t›ndaki neden acaba, hâlâ ifle ya-rad›¤› duygusunu kendi kendinekan›tlamak gereksinimi miydi?

Yürüyüfle bafllarken hemen

her sabah akl›na koflarcas›nagelen ve akl›ndan koflarcas›nagiden düflüncelerden biri debuydu. Fakat akl›na gelip dekolay kolay gitmeyen, tak›ld›¤›yerde uzun süre kalan bir deinatç› düflünce vard›.

Ayn› saatte uyan›yor, ayn› sa-atte evden ç›k›yordu; ama kap›-dan ç›karken arkas›ndan eflininetti¤i dua, çal›flt›¤› günlerde etti¤iduan›n ayn› de¤ildi flimdi...

Efli y›llarca onu ifle u¤urlarken“Hay›rl› ifller, hay›rl› çal›flmalar”derdi, flimdi “Hay›rl› yürüyüfller,sa¤l›kl› yürüyüfller” duas›ylau¤urluyordu onu...

Emekliydi art›k, ifle gitmiyor-du; ama evde han›m›n dizi di-binde oturuyor da de¤ildi. Eski-den emekli olmufl arkadafllar›n-dan birinde duydu¤u bir sözühiç unutmam›flt›:

“Emeklilik demek, pinekle-mek de¤ildir.”

Madem ki art›kkendisi deemekliydi, evdepineklemek ye-rine, d›flar› ç›k›p,

temiz havada uzun uzun yürü-yüfller yapmal›yd›. Bu yürüyüflle-ri zaman geçirmek için de yap›-yor olmamal›yd›; özellikle emek-lilik döneminde insan, hem be-densel hem de ruhsal sa¤l›¤›n›koruyabilmek için yürümeliydiuzun uzun...

Aylard›r, iflte bu nedenle ya-p›yordu düzenli yürüyüfllerini...

Page 46: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

88 89

s›n›, daha sonra ikinci k›z›n›n dü-¤ününde, ondan sonra üçüncük›z›n›n dü¤ünde yapm›fl, dahadaha sonraki y›llarda sekizinci k›-z›n› kendi evine u¤urlad›ktansonra da yapm›fl; fakat o¤lunundü¤ününde bu flakas›n›n yerineyenisi yapmak zorunda kalm›flt›:

“Ordumun tümaskerler initeker tekerterhis ettim,flimdi s›ra,

kendimi ordu komutanl›¤›ndanterhis etmeye geldi…” demiflti.

O¤lunun dü¤ününde konuk-lar›yla bir yandan halay çekerken,bir yandan da flakas›n› yinelemifl,hatta üstüne yeni ekler yaparak,birkaç kez yinelemiflti de...

“Bu gece bizim orduda iki ter-his olay› birden yaflan›yor” de-miflti. “Bu gece ordumuzun hemson neferini terhis ediyoruz, hemde komutan›n›…”

Sonra daha da coflmufl, “Yal-n›zca bizim neferin de¤il, ordukomutan›n›n da terhisini kutluyo-ruz bu gece” diyerek, herkesikahkahadan k›r›p geçirmiflti.

***Durdu, kuflkuyla çevresine

bakt›. Karfl›dan gelen ya da bir ikiad›m yan›nda olan bir kimse yok-tu. ‹çinden “Oh” diyerek derin birsoluk ald›, rahatlad›:

“‹yi ki bir gören olmad›” diyesöylendi kendi kendine... “Yoksarahatl›kla ‘Deli bu adam’ derdi,benim böyle kendi kendime gül-

dü¤ümü gören biri olsayd›.” Ma-dem çevresinde de, karfl›s›ndada kimsecikler yoktu, biraz dahagülmesinde de bir sak›nca yoktuo zaman.

“Ama ne nefleli geceydi o,kendi kendimi ordu komutanl›-¤›ndan terhis etti¤im gece” diye-rek sürdürdü biraz önceki an›s›-n›... Sonra evde, efliyle yaln›z bafl-lar›na kald›klar› o son dü¤ün ge-cesinin sabah› geldi akl›na...

“Kimsesiz kalm›fl gibi olduk,han›m” diyecek olmufltu eflinede, nas›l da sert bir azar yemifl-ti eflinden:

“Sus öyle konuflma, bey” diyeç›k›flm›flt› efli. “Ne demek ‘Kimse-siz’ kald›k? Dokuz çocu¤umuzvard›, flimdi onsekiz çocu¤umuzoldu. Allah’›ma flükürler olsun…”

Akl›na eflinin bu azarlamas›gelince, o gün yapt›¤› gibi, flim-di bu kez de “Tövbe, tövbe” de-di içinden...

***

‹brahim Bey o gün evegeldi¤inde efli, yine herzamanki güler yüzüyleaçt› kap›y›, yine her za-manki güler yüzüyle kar-

fl›lad› onu... Sonra da birlikteoturdular haz›r sofraya...

“Biliyor musun, yaflam›m›zboyunca biz hiç senle bir lokan-tada karfl›l›kl› oturup birlikte biryemek yemedik” dedi efline veona, bugüne de¤in yapmad›¤› biröneride bulundu:

“Var m›s›n gel bu akflam ç›ka-l›m, bir lokantaya gidelim, karfl›-

l›kl› oturup ikimiz bafl bafla biryemek yiyelim?” dedi.

Efli onun bu önerisikarfl›s›nda hem fla-fl›rd› hem sevindihem de galiba birazkorkar gibi oldu.

“Yabanc› bir yerde, o kadar ya-banc›n›n içinde yemek yemeyibecerebilir miyiz dersin, bey?” di-ye sordu çekinerek...

“Merak etme sen…” dedi ‹b-rahim Bey. “Ben de yabanc›s›y›mlokanta la r ›n . . .Bir deneriz. Buda bizim, felek-ten bir gece çal-mam›z olsun.”

*** Akflam saati

y ak l a fl t › ¤ › ndaikisi de özenlehaz›rland›lar. Bi-ri t›rafl›n› oldu,biri makyaj›n›yapt›, saçlar›n›tarad›lar, endüzgün giysilerini giydiler veevden kol kola ç›kt›lar, sokaktakol kola yürümeye bafllad›lar.

On, onbefl dakika sonra çarfl›-da bir lokantan›n önünden geçer-lerken ‹brahim Bey, efline lokan-tay› gösterdi:

“‹flte y›llard›r her gün önündengeçti¤im lokanta, buras›” dedi.“Hadi gel, bu lokantaya girelim...”

Yaflam› boyunca kendisinebir kez bile karfl› bir görüfl ilerisürmeyen efli, flimdi de “Peki,

bey” dedi her zamanki uysall›-¤›yla... “Hadi girelim.”

Kap›dan giriflte biri mantosu-nu, öteki paltosunu ç›kard›, gö-revliye teslim ettiler.

“Biz yemek yemeye gelmifltik”dedi ‹brahim Bey. “Hangi kap›-dan girece¤iz lokantaya?”

Görevli, karfl›l›kl› iki kap›danbirini gösterdi, onlardan öncedavran›p kap›y› kendi açt› ve “Bu-radan buyurun, efendim” dedi.

‹brahim Bey yine eflinin kolu-na girdi ve birlikte aç›k kap›dan

içeri ilk ad›mlar›-n› att›lar ve o anikisi de, olduklar›yerde durmakzorunda kald›lar.

“ E v l a d › m ,yanl›fl kap›y› gös-termifl olmaya-s›n?” dedi ‹bra-him Bey. “Buras›karanl›k, ›fl›klar›yanm›yor.”

Görevli biryan›t vermedi.

Çünkü orada de¤ildi. Onlar›içeri ald›ktan sonra dönmüfl, ka-p›dan ç›km›fl ve arkas›ndan dakap›y› kapatm›flt›.

Tam “Allah Allah, n’oluyorböyle?” demek üzereyken, biranda lokantan›n tüm ›fl›klar›yand› ve gök gürültüsünü ça¤-r›flt›ran yükseklikte bir alk›flkoptu karfl›lar›ndan...

Çocuklar›n›n dü¤ün gecele-rinde oldu¤u gibi, yine tüm ailebiraradayd›lar.

Adam sevgiyle sar›ld›efline: “Hep biz onlar›

evlendirecek de¤iliz ya,han›m” dedi. “fiimdi

de onlar bizi evlendiriyorlar bir kez

daha, evlendi¤imiz geceden tam 50 y›lsonra bu gece...”

Page 47: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

90

‹flte k›zlar›, damatlar›... ‹flteo¤ullar›, gelinleri... ‹flte üç torunla-r›... Büyük k›z›yla büyük damad›,babalar›yla karfl›l›kl› göz k›rp›flt›lar.Hiçbir aksakl›k olmaks›z›n herfley,düzenlendi¤i gibi “iflliyordu”.

Tümü dev bir koro olufltur-mufllar, flimdi karfl›lar›nda biryandan elleriyle tempo tutuyor-lar, bir yandan da “‹yi ki evlendi-niz” diye flark› söylüyorlard›.

Efli, yürek çarp›nt›lar› içindeadam›n koluna yap›flt›:

“Yan›nda tansiyon ilac›n varm›, bey?” diye sordu. “Bir çarp›n-t› bafllad› kalbimde... Neler olu-yor, ak›l erdiremiyorum. Kötü birfley yok, de¤il mi?”

Adam sevgiyle sar›ld› efline: “Hep biz onlar› evlendirecek

de¤iliz ya, han›m” dedi. “fiimdi de

onlar bizi evlendiriyorlar bir kezdaha, evlendi¤imiz geceden tam50 y›l sonra bu gece...”

Neler olup bitti¤ini yavafl ya-vafl anlayabilen ve günün, hergünkü günleri gibi s›radan birgün de¤il de, s›ra d›fl› bir gün ol-du¤unun yavafl yavafl ay›rd›navarabilen eflinin çarp›nt›lar› dü-zene girerken ‹brahim Bey, 50y›ll›k eflinin kolunda hem bir da-mat olarak çocuklar› ve torunlar›aras›ndaki yerine hem de yeni-den kazand›¤› ordu komutan›kimli¤iyle, bu kez daha kalabal›kerlerden oluflan ordusunun ba-fl›ndaki makam›na do¤ru yürü-yordu, bir yandan da eflinin ko-lunda, ona efllik ederken...•

BD HAZ‹RAN 2008

[email protected]

‹stanbul’da bir fakültede okuyan Ahmet, derslerinin d›-fl›nda her konuyla ilgiliydi. Y›l sonu yaklafl›rken kötüye giden ders-lerini düzeltemeyece¤ini anlad›. S›n›f›n› tekrar edece¤i kesin gibiy-di. Hemen annesine telefon etti:

“Anneci¤im, san›r›m s›n›f› tekrar edece¤im. Lütfen babam› bukonuya haz›rla.”

Ertesi gün Ahmet’e annesinden yan›t geldi:“Baban zaten haz›r... Sen kendini haz›rla.”•

Kolay Zor

“Sudoku”nun Yan›tlar›

91

Ne oldu¤unu, kim ol-du¤unu hemen he-pimizin bildi¤i DonKiflot’la ilgili olarakönce, iki de bilinme-yeni bildirelim: Don

Kiflot, dünya’da ‹ncil’den sonraen çok okunan ve en çok ya-banc› dile çevrilen kitapt›r. Birbilinmeyeni kald›: Kitaba ad›n›veren roman kahraman›n›n buad›, kitab›n çevrildi¤i tüm ya-banc› dillere, o dilde kendineyer edinen bir deyim oldu.

“Don Kiflot’luk yapmaya kal-k›flt›”, “Onun yapt›klar›na DonKiflot’luk denir”, “O bir önderde¤il, tam bir Don Kiflot” gibi

deyifller bugün tüm dillerde ken-dilerine özgü yerlerini ald›lar.

Don Kiflotluk, çok güç koflul-larda bile kendi ç›karlar›na tersdüflen davalar› savunmaktanhofllanan ya da gereksiz yerekahramanl›k göstermeye kalk›-flan her kiflinin tan›mland›¤› birad olmufltur.

Don Kiflot, yer ald›¤› dillerindeyimleri aras›nda s›k›fl›p kal-makla yetinmedi, çeflitli ülkeler-de sinemadan, tiyatroya, çizgifilm ve resimden heykele de¤inbirçok sanat dal›nda, sanatç›lariçin tükenmeyen bir esin kayna-¤› da oldu.

Cervantes’in ‹spanyolca ka-

EVRENSEL KÜLTÜRSongül Saydam

DON K‹SOTLUKDON K‹SOT VE

Don Kiflot ve Don Kiflotluk üzerine üzerine ciltler dolusu yaz›lar yaz›ld› ve yaz›l›yor. Filozof Jose Ortega y Gassetkitab› flöyle tan›ml›yor: “‹nsan onu hayat›nda üç kezokumal›d›r. Kahkahan›n kolayca dudaklara f›rlay›p duygular› harekete geçirece¤i gençlikte, mant›¤›n egemen olmaya bafllad›¤› orta yaflta, herfleye felsefeaç›s›ndan bak›ld›¤› ihtiyarl›kta...”

Page 48: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

92 93

d›r›p elinden kapt›, bafl›na geçir-di. Zaferden zafere at koflturdu.Sonunda öldü¤ünde mezar tafl›-na flunlar kaz›nd›:

“Burada yatan, ünlü yi¤it soylunun

Ölüm bile yenemedi hayat›n›Meydan okudu dünyayaDünya korktu bostan

korkulu¤undanÇ›lg›nca yaflay›pBilgece öldü”

Don Kiflot ve Donki-flotluk üzerine ciltlerdolusu yaz›lar yaz›l-d› ve yaz›l›yor. Filo-zof Jose Ortega yGasset, “‹nsan onu

hayat›nda üç kez okumal›d›r.Kahkahan›n kolayca dudaklaraf›rlay›p duygular› harekete geçi-rece¤i gençlikte, mant›¤›n ege-men olmaya bafllad›¤› orta yaflta,herfleye felsefe aç›s›ndan bak›l-d›¤› ihtiyarl›kta” derken CemilMeriç, “Don Kiflot olun. Tek hür-met etti¤im adamd›r. Kaybedil-mifl bir davan›n bu kadar feda-kâr bir kahraman› olabilir” diyor,Naz›m Hikmet ise, sevgilisini al-k›fll›yordu: “Hakl›s›n elbette se-nin Dulcinea’nd›r en güzel ka-d›n› yeryüzünün.”

Cervantes’in kendisi de birDon Kiflot’tu. Cervantes yediçocuklu yoksulluk, borç ve s›-k›nt› içinde bir aile ortam›ndado¤up büyüdü. Sa¤l›k memurubabas› borçlar› yüzünden hap-sedildi. Cezas› bitince ailece ka-

sabadan Madrit’e tafl›nd›. Çokgeçmeden Madrit baflkent ilanedildi. Bu düzenli bir e¤itim al-ma olana¤› bulamayan Cervan-tes’e kendi kendini yetifltirmekap›lar›n› aralad›.

Cervantes edebiyata fliirlebafllad›. Ölen kraliçe için yazd›¤›fliir onu küçük çapl› üne kavufl-turdu. fiiiri bir okul dergisindeyay›mland›. Bu coflkusu uzunsürmedi Cervantes’in ad› birkavgaya kar›flt›. Sa¤ elinin kesil-mesi ve 10 y›l sürgün edilmesicezas›na çarpt›r›ld›. Bu cezadankurtulmak için kaçt›. Don Ki-flot’un serüvenlerine esin kayna-¤› olacak bir yolculu¤a ç›kt›. ‹tal-ya’ya gitti. Bu s›rada Osmanl›K›br›s’› ele geçirdi ve papa bü-yük Haçl› Ordusu’nu toplamayabafllad›. Cervantes orduya yaz›l-d›. ‹nebaht› Savafl›’na kat›ld›. Sa-vaflta yaraland›. Sa¤ elini kurtar-

leme ald›¤› “Don Kiflot”’un ken-dine özgü bir baflka özelli¤i de,roman tarihi aç›s›ndan bir kilo-metre tafl› olmas›d›r. Edebiyattaroman türünün öncü yap›t›d›r,Don Kiflot.

Don Kiflot’un dördün-cü bilinmeyeni ise,gerçek ad›d›r. ‹lkkez 1605 y›l›nda ya-y›mlanan bu yap›t›nilk ad›, “La Mancha’l›

Yarat›c› Asilzade Don Kiflot”tur. “Don Kiflot” kitab›yla ilgili

bu bilinmeyenleri bildikten son-ra, flimdi de Don Kiflot’un ken-dini tan›yal›m.

Don Kiflot, 50 yafllar›nda, za-y›f yap›l› ince yüzlü, avc› birçiftlik sahibidir. Duydu¤u veokudu¤u flövalyelik öykülerin-den ve söylencelerinden öylesi-ne etkilenmiflti ki, atalar›ndan

kalma eskimifl, pasl› z›rhlar›onar›p onlardan kendine giysiyapt›. Fakat mi¤feri eksikti.Onun da çaresini buldu, bir kar-ton parças›n› kesti, katlad›, bük-tü, bafl›na geçirdi. Tamam iflte,bir mi¤feri de vard› art›k...

Canl› bir iskelet görünümün-de de olsa, bir de at› vard›. Sor-san›z, bu at›n ‹skender’in gör-kemli at›ndan üstün ve güçlüoldu¤unu söylerdi size... Sekizgün düflündükten sonra, kulla-naca¤› bir ad da buldu kendine:“Don Kiflot”. Ad› da tamamd›;ama her eksi¤ini tamamlad›¤›n-da bir yeni eksi¤i ç›k›yordu or-taya... Sevgilisi yoktu. Bir flöval-ye için büyük bir eksiklikti bu...Çünkü her flövalyenin kesinlik-le bir sevgilisi olmas› gerekir-di. O sorununa bir çözüm bul-du: Düfl dünyas›nda bir sevgiliyaratt› ve bir de, prenseslere ya-k›fl›r bir ad verdi¤i sevgilisine:Toboso’lu Dulcinea.

Hemen hemen tüm eksiklergiderilmiflti; ama bir seyisi yoktu.O iflin de üstesinden geldi. Birsüre sonra valilik sözü vererekSanço adl› bir çiftçiyi yan›na se-yis olarak ald›. Sanço Panço biranda, efle¤iyle serüvenlerin için-de buldu kendini...

Don Kiflot uzaktan dev ola-rak gördü¤ü yel de¤irmenlerinesald›rd›. Bir sonraki maceras›ndami¤ferini yitirdi. Bir berberin gü-neflten korunmak için bafl›na ge-çirdi¤i trafl le¤enini efsanevimi¤fer san›p adam›n üzerine sal-

Page 49: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

94 95

mak için kaçt›; ancak bir topgüllesi ile sol elini yitirdi. ‹span-ya kral›n›n kardefli ona tavsiyemektuplar› verdi. Madrit’e do¤ruyola ç›kt›. Ancak yolda Türkkorsanlar›n eline düfltü. Köleolarak Cezayir’e götürüldü.

Yan›ndaki mektuplaronu ölümden kurtar-d›; ama sal›verilmesiiçin istenen fidyeninde yüksek tutulmas›-na neden oldu. ‹s-

panya kral› fidyeyi vermeyinceailesi para toplamaya bafllad›.Birkaç kez kaçmaya çal›flt›; amabaflar›l› olamad› prangaya vurul-du. Ailesinden gelen fidye yal-n›zca kardeflinin sal›verilmesineyetti. Y›llar sonra ailesi fidyeyiödeyebildi. Hasan Pafla’n›n köle-si olarak ‹stanbul’a götürülürkenyolda sal›verildi. O kadar sevin-di ki yap›t›nda bunu “Bana so-rarsan›z, yeryüzünde insan›n yi-tirdi¤i özgürlü¤üne kavuflmas›denli büyük bir mutluluk yok-tur” sözleriyle dile getirdi.

Cervantes tutsakl›¤› s›ras›ndakendisine büyük yararlar sa¤la-yan, ölümden kurtar›p soylu bi-ri yapan mektuplarla Madrit’tebüyük düfl k›r›kl›¤› yaflad›. ‹lgi-sizlik ve bekledi¤i himayedenyoksun kalmas› onu yazar ol-maya zorlad›. Evlendi. ‹ki y›lsonra evlilik d›fl› bir iliflkiden k›-z› oldu. Babas›n› yitirince ailesi-nin tüm yükü üstüne kald›. Ön-ce oyun yazamay› denedi, ar-

d›ndan destan yazd›; fakat bun-lardan kazand›¤› para, büyükailesini geçindirmeye yetmedi.

‹fl bulmak için gitti¤i Sevillekentinde ‹ngilizler’e karfl› savaflahaz›rlanan ‹spanyol donanmas›-na yaz›ld›. Ambar memuru oldu.Donanma savafltan yenik ç›k›ncabu kez vergi memuru oldu. He-sap defterlerini iyi tutamayanCervantes aç›k verdi. Birkaç kezhapse girdi. Hapiste geçen za-man içinde, ona ölümsüz bir ünkazand›racak olan Don Kiflot’ukafas›nda kurgulamaya bafllad›.

Don Kiflot yay›mland›¤›ndabüyük bir ilgi gördü. ‹nsanlar›gülmekten k›r›p geçirdi. Bir günsaray›n balkonundan bakankral bahçede gülme krizine tu-tulan birini gördü. Yan›ndakile-re “Ya o adam deli ya da DonKiflot okuyor” demekten kendi-ni alamad›. Yedi y›l geçmedenkitap Avrupa’ya yay›ld›. ‹ngiliz-ce’ye çevrildi.

Bu ün ve bas›lan ki-taplar Cervantes’inekonomik s›k›nt›la-r›n› gideremedi. Ba-fl› bir türlü beladankurtulmuyordu. Evi-

nin önünde biri b›çakland›. Ai-lesiyle birlikte tutukland›. Birhafta sonra sal›verilen Cervan-tes ortadan kayboldu. Napoli’yevali olarak atanan sanatç›dostu bir kontun himayesinegirmek istedi. Olmad›. Yaflam›boyunca karfl›laflt›¤› olumsuz-

luklara karfl› umudunu asla yi-tirmedi. O fluna inan›yordu:

“Servetini yitiren çok zarareder. Arkadafl›n› yitiren dahaçok zarar eder. Cesaretini yiti-ren herfleyini yitirmifl demektir.Yaflam›n oldu¤u her yerdeumut da vard›r.”

Bu arada kimli¤i ö¤renileme-yen bir kiflinin Don Kiflot’unikinci bölümünü yaz›p bast›rd›-¤›n› ö¤rendi. H›zla çal›flarak hi-mayesine giremedi¤i konta ada-yarak destek ald›¤› Don Kiflot’unikinci bölümünü yazd›.

Berber tas› mi¤ferin alt›ndadünyan›n tüm yükünü s›rtlam›fl,sorunlar› çözmek için çal›flan bir

beyin, zay›f ve hüzünden kuru-mufl bir yüz, üzerindeki mi¤ferina¤›rl›¤›yla çelimsizli¤ini, zay›fl›-¤›n› gizleyemeyen bir beden,elinde m›zrak, “adaletli bir dün-ya” için kendisi gibi zay›f at›ylave efle¤in üzerindeki k›sa fliflmanSanço Panço ile “yel de¤irmen-leri” ile savaflmaya ç›kan ölüm-süz bir kahraman yaratt›.

Cervantes bugün aram›zdayok ama... Onun yaratt›¤› DonKiflot’lar, zaman zaman aram›z-da, zaman zaman da bafllar›m›z-da, varl›klar›n› hemen her dö-nemde sürdürüyorlar.•

[email protected]

‹ki yafll› bayan, ö¤le yeme¤inde efllerini çekifltiriyordu:“Onu bir türlü t›rnak yeme al›flkanl›¤›ndan vazgeçiremedim”

dedi birincisi. “Hem bu al›flkanl›¤›na sinirleniyorum hem de onuvazgeçiremedi¤im için kendime k›z›yorum.”

‹kinci bayan gülmeye bafllad›:“Benim eflim de ayn› fleyi yap›yordu; ama sonunda kafam› kul-

land›m, vazgeçirdim bu al›flkanl›¤›ndan...”dedi.Birinci bayan birden heyecanland› ve arkadafl›na, bunu nas›l

yapabildi¤ini sordu.“Hiç zorluk çekmedim” dedi kafas›n› kullanan bayan. “Yapt›-

¤›m tek fley, takma difllerini saklamak oldu.”•

Giysileri, elleri ve yüzü çamur içindeki çocuk eve geldi-¤inde, kap›dan içeri girmeden annesine sordu:

“Say›n Bayan, bilin bakal›m, ben kimim?”Annesi, çocu¤unun yeni ö¤rendi¤i bir oyunu oynamak istedi-

¤ini sand› ve ellerini yana açarak yan›tlad›:“Kusura bakmay›n; ama beyefendi, kim oldu¤unuzu söyleye-

meyece¤im. Çünkü sizi tan›m›yorum.”Annesinin bu yan›t› üzerine çocuk iki ad›m geri yürüdü ve

komflu bahçedeki kad›na seslendi ve “Çok hakl›ym›fls›n›z, teyze”dedi. “Dedi¤iniz gibi, beni bu halimle annem bile tan›yamad›.”•

Page 50: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

96 97

YAZAR DEDE VE TORUNLARIMuzaffer İzgü

Bakkal AmcaBen Bakkal Amca’y› sseevviiyyoorruumm..

Bakkal Amca kim mi?

Bizim bakkal›m›z can›m... fiu hani köfle bafl›nda ‹hsanlar’›n evi var ya, iflte onun

alt›ndaki dükkan... Böylesi kaç metre bilmem, bu yan› kaç metre yine bilmem,iflte ufac›k bir yer... Çuvallar var, çuval-

lar›n içinde nohut, mercimek, pirinç, fle-ker, un var. Sonra raflarda makarnalar,ya¤lar, bisküviler, sabunlar, deterjanlar

var. Ya o kavanozlarda ne var? Uf uf uf,en sevdi¤im fleyler... fiekerlemeler,

çikolatalar, bilmeceli, içi flansl› yumurta-lar... Yo yo, o bildi¤imiz yumurtalardan

de¤il. Bu da yumurta gibi görünüyor;ama içinden çikolatalar, flekerler ve

hediyeler ç›k›yor. Bana kaç tane tokaç›kt›, hem de renk renk...

Page 51: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

“Ayça’c›¤›m, oniki lirac›k...Yoksa sonra verirsiniz.” Evet evet,hep söyler Bakkal Amca. “Ben fludeftere yazar›m Ayça’c›¤›m, annenakflam geçerken, baban yar›n iflegiderken verir.”

Veresiye sözcü¤ünübabamdan duydum.Ben do¤madan önceannem çal›fl›yormufl.‹fl bulamam›fl. Salt

babam çal›fl›yormufl. ‹flte o za-man babam›n maafl› peflin al›fl-verifle yetmedi¤i için veresiyeal›yorlarm›fl. Yani borca al›yor-larm›fl. Bakkal Amca bir deftereyaz›yormufl. Babam aybafl›ndamaafl›n› al›nca, ilk ifl Bakkal Am-ca’ya u¤ruyormufl.

“Bak bakal›m Nuri Bey, bizimborcumuz ne kadar?” diyormufl.

Bakkal Amca da söylüyormufl.Babam borcunu ödüyormufl,Bakkal Amca da defterin o yapra-¤›ndaki borcu siliyor, yeni ay›nborç sayfas›n› aç›yormufl.

Oh oh oh, flimdi biz süper-markete gitmifliz. Al›flverifl araba-s›n›n içine makarnalar›, sucuklar›,ya¤lar›, deterjanlar›, sabunlar›doldurmufluz. Kasan›n bafl›nagelmifliz. Kasadaki bayan kasan›ntufllar›n› t›kt›klam›fl.

“Efendim doksansekiz liraotuzbefl kurufl...” demifl.

Annem de, “‹yi, yaz›n flim-di bunu deftere, aybafl›nda si-ze verelim!..”

Herhalde o kasadaki ablan›ngözleri böyle büyür büyür, bi-

zim Bakkal Amca’n›n gözleridenli olur.

“Siz ne dediniz han›mefendi?”“Veresiye” dedim.Elbette güvenlikteki adam› ça-

¤›rmaz; ama anneme tuhaf tuhafbakar. Bizim alt›m›zdaki daireyeÖzge’ler yeni tafl›nd›lar. OnlarBakkal Amca’dan borca al›yorlar.Yani benim babam›n önceleriyapt›¤› gibi... Özge de BakkalAmca’y› çok seviyor.

Bazen Özge’yle birlikte gidi-yoruz. Özge deftere yazd›r›yor di-ye ona kavanozdan lokum ver-memezlik etmiyor. Deftere al›nanfleylerin ederini yaz›yor, sonra ka-vanozun kapa¤›n› aç›p tahta ma-flay› Özge’ye uzat›yor.

“Buyur Özge Han›m, a¤z›ntatlans›n k›z›m...”

Ben bir fley almad›m.Ama olsun. BakkalAmca maflay› banada uzat›yor, “BuyurAyça Han›m, bir lo-

kum da siz al›n lütfen...”H›h, süpermarketteki abla

bize lokum kavanozunu uzata-cak ha? Özge de süpermarketle-ri sevmiyor.

Hem öyle flakac›d›r ki bizimBakkal Nuri Amca’m›z...

“Ben duydum ki Bulut, bugünsen matematikten zay›f alm›fl›n...”

“Nerden duydun?”“H›h bak, flu iki karga var ya,

onlar söylediler.”“Ama yalan söylemifller. Ben

matematikten zay›f almad›m.”

“Nurii Amcaa, bir tane fiyonkmakarna, bir de çiçek ya¤›...”

Her zaman Nuri Amcademeyiz can›m... Çokarkadafl›m bakkal›m›-z›n ad›n›n Nuri oldu-¤unu bile bilmez. Biz

ona hep, “Bakkal Amca” deriz.“Bakkal Amca, on yumurta, o

günkü teneke peynirinden yar›mkilo, bir paket de flu sabundan...”

Bakkal Amca’n›n yüzü çoksevimli... Bir kez kocaman birkafas› var. Koca-man kafada f›ld›rf›ld›r dönen kü-çücük mavi göz-ler... Sanki saç›çok uzunmufl gi-bi, o k›sa saçlar›-n›, bir gün buyana yat›r›r, birgün öteki yana,bir gün de arka-ya do¤ru tarar.

Kulaklar› daböyle ç›k›k m›d›r nedir. Sanki ço-cuklar›n ne dedi¤ini hemen anla-mak için kocaman kocamand›r.

Gülücü¤ü mü? Hiç eksik ol-maz yüzünden... Kocaman yüz,sanki kocaman bir gülücüktür.

“Ee hofl geldin bakal›m Ayça,ne alacaks›n bakal›m?”

Benim gözlerim hep o kava-nozlarda... O kavanozlardaki fle-kerlemelerde... Yok can›m, ötekikavanozdaki lokumlardan daolur. fiu kocaman kavanozda f›n-d›kl› lokum var. Ondan verirse

Bakkal Amca, yaflad›m. Gül ko-kuyor, yumuflac›k, hem f›nd›kl›olunca öyle güzel ki...

Gerçekten, ne alacakt›m ben?Lokum akl›m› bafl›mdan ald› gitti.Elbette lokum almayacakt›m. Lo-kumu al›flveriflin sonunda BakkalAmca bana sunacak. Kavanozunkapa¤›n› açacak, elime o tahtamaflay› verecek, “‹çinden bir lo-kum al Ayça” diyecek.

Ay ay, arkadafllar›m›zla oyna-d›¤›m›z evcilik oyunundaki gibi,“Ay niçin zahmet ettiniz Bakkal

Amca?” diyece-¤im. Bakkal Am-ca da, “Aaa zah-met olur mu,ben sizin BakkalAmca’n›z›m” di-yecek. Bende lokumu al›p,lüp diye mide-me indirece¤im.

Ben onuniçin süpermar-ketleri sevmiyo-

rum. Ben Bakkal Amca’m› seviyo-rum. Süpermarketler çocuklaralokum vermiyor ki... Sonra o sü-permarkette kasan›n bafl›nda otu-ran ablan›n yüzü öyle as›k ki...Sanki yaflam›nda hiç gülmemifl.‹nsan›n yüzüne bakm›yor bile...Hep al›nanlara, hep kasaya, hepo tufllara bak›yor. Sesi de öyle seski, sanki bir ayg›ttan ç›k›yor.

“Toplam yirmialt› lira, otuz-befl kurufl...”

Benim Bakkal Amca’m öyledemez ki...

98 99

Ben Bakkal Amca’m› çok seviyorum. Süper-marketler çocuklara lokum vermiyor ki...

Sonra o süpermarkettekasan›n bafl›nda

oturan ablan›n yüzüöyle as›k ki...

Page 52: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

100 101

“Taman o zaman ben o karga-lar› cezaland›r›r›m. Her gün dük-kan›n önüne bafl parma¤›m denlipeynir koyuyordum, bugün serçeparma¤›m denli koyaca¤›m.”

Asl›nda hepimiz bili-yoruz. Bakkal Amca,Bulut’u da çal›flt›r-mak istiyor. Ne mi?Matematik can›m?

Evet, soka¤›m›zda kim kitaptakiproblemi çözemezse solu¤u Bak-kal Amca’n›n yan›nda al›r. Amanaman, o zamanöyle mutlu olurki Bakkal Am-ca... O kocamang ü l ü c ü ¤ ü n ü niçinde gülleraçar, bir yana¤›kay›s›, bir yana¤›kiraz olur.

“Ver bakal›mIt›r, neymifl baka-l›m flu problembir görelim...”

Görüverir Bakkal Amca... “H›››... H››› daa, h››››... H›››››,

h››››...” Kafas›n› kafl›r, gözlerini f›l-d›r f›ld›r devirir. “H››››... H›››› daa,h››››... H››››, h››››››...” Gözü kitapta,kavanozun kapa¤›n› açar, tahtamaflay› uzat›r, “Çocuklar siz flura-dan birer lokum al›n bakal›m.”

“H››››... H››››› daa, h››››››... H›››-››, h››››››...”

Sonra, “Hah hah haaaaa!..Çok kolay çocuklar... fiimdi bakIt›r...” Ö¤retmeyi ne çok severBakkal Amca’m›z.

“fiimdi It›r’c›¤›m...” diye birbafllar, bir yandan problemi çö-zer, ard›ndan sa¤lamas›n› ya-par. Onun ard›ndan problemiyineler. Onun ard›ndan proble-mi It›r’a çözdürür.

Oh oh oh, süpermarkette,al›flveriflimizi yapm›fl›z, dahado¤rusu yap›yoruz, o raflara birfleyler koyan ablaya kitab›m›z›uzatm›fl›z, “Ablac›¤›m, acaba fluproblemi çözmemde bana yar-d›mc› olabilir misiniz?”

Herhalde ablac›k, flaflk›n flafl-k›n gözlerimiziniçine bakar. El-bette bakar, o ab-lac›k Bakkal NuriAmca de¤il ki...

Ömer var, he-pimiz Ömer’i se-veriz. Soka¤›m›-z›n gülü... “R”harflerini söyle-yemiyor; amabakkala geliyor.Annesi eline pa-

ray› veriyor, uça uça bakkala ge-liyor, alaca¤›n› al›yor, sonra a¤-z›ndaki lokumu çi¤neye çi¤neyeuçup evine gidiyor. ‹flte onu a¤z›lokumluyken yakalad›k, hele birfley sorduk muydu, onun konufl-mas›na bay›l›yoruz. O zaman san-ki a¤z›nda sözcükler lokum gibieriyor, ne dedi¤i hiç anlafl›lm›yor.

Yak›nda Ömer’in sünneti ola-cak. Ona hep bile¤ini gösteriyorBakkal Amca ve soruyor:

“Ne kadar zaman kald› sün-nete Ömer?”

Ömer parmaklar›yla günlerigösteriyor, “Yiymi gün kald›Nuyi Amca...”

Bakkal Amca Ömer’e yine bi-le¤ini gösteriyor.

“Ben Nuri’ye öyle bir sünnethediyesi alaca¤›m ki...”

Belli, saat alacak.Evet, Bakkal Amca’m›z bizim

dü¤ünlerimize, sünnetimize degelir. Hasta olanlar› da yok-lar. Hem de en iyisinden kolon-ya getirir.

Süpermarkettekiler gelmez-ler ki... H›h, o marketin patronumu Ömer’in sünnetine gelecek?Yani flöyle:

Ömer soruyor:“Bu mayketin sahibi kim?”“Ne yapacaks›n marketin sahi-

bini küçük?”“Benim haftaya Pazay günü

sünnetim vay da...”“Eeee?...”“Habey veyeyim dedim.”

“Bu süpermar-ketler bir zin-cir... Yani bu-nun gibi bir-çok market

‹stanbul’daki birinin... Hem okifli sünnetçi de¤il ki... En iyisisen söyle, baban sana bir sün-netçi bulsun.”

Eh kasadaki abla da gelmez.O raflara bir fleyler koyan uzunboylu a¤abey de gelmez. Kim ge-lir. Bakkal Nuri Amca gelir.

Bakkal Amca’m›z para daverir. O gün annem iflten gel-

di. Hop kap›m›z›n zili çald›. Birpaket getirmifller, annem iste-mifl o paketi...

“K›rkbefl lira ödemeli han›me-fendi” dedi kap›daki adam.

Annem çantas›n› açt›bakt›, sonra bana,“Kofl k›z›m BakkalAmca’ndan yirmi liraiste gel” dedi. Kofl-

tum, Bakkal Amca’dan yirmi liraald›m geldim. Annem paketi geti-ren adama verdi.

Yani annem beni o süpermar-kete koflturacak, “Kofl k›z›m sü-permarketten yirmi lira al gel...”diyecek. H›h... Hiç olmaz...

Onun için biz çocuklar Bak-kal Amca’m›z› çok seviyoruz. Obize flark›lar bile söylüyor. Evetevet, hem de okul flark›lar›... Tar-t›n›n kefesini eline al›yor, t›m t›mda t›m t›m t›m t›m da t›m t›m...

“Haydi çocuklar hep birlikte...”“Da¤ bafl›n› duman alm›fl, gü-

müfl dere durmaz akar...”Of of of... Nas›l söylesem ki...

Olmaz... Olamaz... Hep çocuklarböyle diyoruz.

“Olmaz Bakkal Amca olmaz!..”“Ne yapay›m çocuklar, olmu-

yor art›k, dayanam›yorum art›k...”Dayanam›yormufl Bakkal Am-

ca niye? Neye dayanam›yor kiBakkal Amca’m›z?

“Dayanam›yorum çocuklar,dayanam›yorum!..”

Biz Bakkal Amca’s›z m› ka-laca¤›z? Biz süpermarketlerisevmiyoruz ki...•

Soka¤›m›zda kim kitaptaki problemi çözemezse solu¤u Bakkal Amca’n›n

yan›nda al›r. Amanaman, o zaman

öyle mutlu olur ki Bakkal Amca..

Page 53: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

102 103

Gustav Mahler, 7 Temmuz1860 tarihinde Kaliste’de do¤-du. Kaliste Mahler’in do¤du¤uy›llarda Avusturya-Macaristan‹mparatorlu¤u’na ba¤l› Bo-hemya’n›n bir kentiydi. SonraAvusturya’ya dahil edilen kent,bugün Çek Cumhuriyeti’nin s›-n›rlar› içindedir. Mahler, Yahu-di bir ailenin 14 çocu¤undanikincisiydi. Kardefllerinden be-flini difteri salg›n›nda kaybetti.Geri kalanlar›n da ço¤u gençdenilecek yaflta çeflitli hastal›k-lar nedeniyle öldüler.

Mahler’in do¤umundanbir süre sonra aile, günümüz-de yine Çek Cumhuriyeti s›-

n›rlar› içinde bulunan Jihlava’ya tafl›nd›. Mahler’in çocuklu¤u bukentte geçti. Gustav’›n müzi¤e olan yetene¤inin ay›rd›na varan ai-lesi, yoksul olmas›na karfl›n ona 6 yafl›ndan itibaren piyano dersle-ri ald›rmaya bafllad›.

Piyanist olarak ilk kez 10 yafl›nda Jihlava’da izleyici karfl›s›na ç›kt›. On-befl yafl›nda müzikte ulaflt›¤› düzey, Viyana Konservatuvar›na kabul edil-mesini sa¤layacak denli mükemmeldi. Okul döneminden sonra, kendisi-ne daha güvenli bir geçim sa¤lamak için 1880 y›l›ndan itibaren orkestraflefli¤ine yöneldi ve geçen y›llar içinde mesle¤inde devaml› bir yükselifl

Mahler

YAKINDAN TANIDIKÇAYücel Aksoy

Gustav

gösterdi. Örne¤in, 1881’de Ljublja-na, 1883’te Viyana, 1885’de Prag,1886’da Leipzig, 1888’de Budapefl-te Operalar›nda fleflik görevini ba-flar›yla sürdürdü.

Budapeflte’de sahne-lenen WolfgangAmadeus Mozart’›nünlü “Don Giovan-ni” operas›n› izle-

meye gelen Johannes Brahms,Mahler’in orkestray› ola¤anüstüyönetimine hayran kald›.

Hamburg Operas›’yla yapt›¤›sözleflme 7 y›l sürdü. 1897’de Vi-yana Operas›’yla anlaflt›.

Mahler Yahudi bir ailenin ço-cu¤u olmas›na karfl›n, kendisi budine e¤ilim duymad›; Katolik’ti.Çocukken katolik kilisesi koro-sunda görev ald›.

Mahler’in çok önem verdi¤ibir kural› vard›. Hangi operadaçal›fl›rsa çal›fls›n her y›l dokuz aygörev yapar, yazlar› mutlaka üçay›n› beste çal›flmalar›na ay›r›rd›.Ve genellikle de, güney Avustur-ya’da Wörth Gölü k›y›s›ndaki kü-çük bir kasaba olan Maiernigg’de-ki evinde geçirirdi.

9 Mart 1902’de kendisinden20 yafl küçük Alma Schindler ileevlendi. Alma da müzisyendi vebeste çal›flmalar› yap›yordu. ‹kik›zlar› oldu. 1907 y›l› Temmuzay›nda büyük k›z› Anna Ma-ria’n›n difteriden ölümü, zatenbunal›mlar içinde olan besteciyiperiflan etmiflti.

Mahler’in sa¤l›¤› iyice bozul-

du. K›z›n›n ölümü üzerinden biry›l geçmemiflti ki kalp rahats›zl›¤›oldu¤u saptand›. Bu Mahler’inhareketlerini k›s›tlar duruma gel-di. Hem de afl›r› derecede sa¤l›¤›-na dikkat eder oldu. Yürüyüflünübile k›s›tl› yapmaya bafllad›. Hattabunun için bir pedometre ilead›mlar›n› say›yor ve fazla yorul-mamaya çal›fl›yordu.

Psikolojik olarak da rahats›zd›.Operadaki çal›flmalar›ndaki h›r-ç›nl›klar› çevresinde, her gün bi-raz daha artan düflmanca duygu-lar yaratt›. Bas›n da kendisi hak-k›nda y›prat›c› yaz›lar yazmayabafllam›flt›. 1907’de dokuz y›ld›ryönetti¤i Viyana Operas› direk-törlü¤ünden istifa etti. (Kimi kay-naklara göre istifaya zorland›.)Ama mesle¤inde ulaflt›¤› düzeyyads›namayacak denli iyi oldu¤uiçin ayn› y›l kendisine önerilenNew York Metropolitan Operas›yöneticili¤ini kabul edip AmerikaBirleflik Devletleri’ne gitti.

1910 y›l›nda New YorkFilarmoni Orkestra-s›’n› yönetmek üzerebir sözleflme imzalad›ve ikinci kez Ameri-

ka’ya gitti. 1911 fiubat’›nda, kiNew York’un en yo¤un konserle-rinin verildi¤i ayd›r, önceleri nede-ni belli olmayan bir ateflli hastal›¤ayakaland›. Harcanan tüm çabalarakarfl›n atefli bir türlü düflmüyordu.Yap›lan incelemeler sonras›ndabuna streptokok enfeksiyonun ne-den oldu¤u anlafl›ld›. Son konseri-

Page 54: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

104

ni atefller içinde ve bitkin bir bi-çimde yönetti. O dönemde Ameri-ka’da hastal›¤› bir türlü tedavi edi-lemiyor, atefl düflürülemiyordu.Paris’te bu bakteriye karfl› yeni birserum gelifltirildi¤ini ö¤reninceParis’e gitti. Ancak burada da uy-gulanan tedavi bir yarar sa¤lama-d›. Kendi iste¤iyle Viyana’ya geti-rildi. Bu kentte, bir türlü yeneme-di¤i enfeksiyon nedeniyle 18 Ma-y›s 1911’de son olarak besteleme-ye bafllad›¤› 10’uncu senfonisinibitiremeden öldü. Son tümceyi bi-raz açacak olursak, Mahler, sa¤l›-¤›nda 9 senfoni besteledi; ama so-nuncusuna “9. senfoni” numaras›-n› vermedi, ya da veremedi. Çün-

kü kimi elefltirmenler, Mahler’ingiderek artan ölüm korkusu içindeoldu¤unu ve hayran oldu¤u Beet-hoven ve Bruckner’in, yaz›p bitir-dikleri 9. senfonilerinden sonra öl-melerinin onu korkuttu¤unu, ken-di sonunun da ayn› olaca¤› pani¤iiçinde bu yap›t›na “9. Senfoni”ad›n› vermedi¤ini ileri sürerler.Ac›d›r ki, Mahler de bu düflüncesi-ni do¤rularcas›na, 10. senfonisinitamamlayamadan öldü.

Viyana’da Grinzing mezarl›-¤›nda topra¤a verildi. Mezar tafl›-na da kendi vasiyetine uyularakyaln›zca “Gustav Mahler” yaz›ld›.•

[email protected]

BD HAZ‹RAN 2008

Bir çift, pazar sabah› kahvalt› ederlerken köpekleri, her pazaroldu¤u gibi yine a¤z›nda gazeteyle geldi.

Kad›n gülerek, “Ne kadar ola¤anüstü bir köpe¤imiz var de¤ilmi?” dedi. “Her pazar, biz kahvalt› masam›za oturur oturmaz d›-flar› ç›k›yor ve a¤z›nda gazeteyle geliyor.”

Adam, eflinin bu sözlerine karfl› ç›kt›:“Ben köpe¤imizde ola¤anüstü bir özellik oldu¤una inanm›yo-

rum” dedi. “Birçok köpek, sahibine a¤z›nda gazete getirebilir...”Kad›n bu sözler karfl›s›nda köpe¤in ola¤anüstü olma nedenini

efline an›msatt›:“Fakat biz hiçbir gazeteye abone de¤iliz ki...”•

“Sonradan olma zengin” bir ifl adam›, arkadafl›na, liseyegiden k›z›n› övmeye bafllad›:

“Bizim k›z çok çal›flkan” dedi. “Herfleyi ö¤renmek istiyor. fiim-di Frans›zca, ‹ngilizce ve Cebir dersleri al›yor.”

“Sonra da arkadafl›na ne denli hakl› oldu¤unu bir örnekle ka-n›tlamak istedi ve k›z›n› yan›na ça¤›rd›:

“Haydi güzel k›z›m, Cebirce ‘Nas›ls›n›z?’ diye sor da...” dedi.“Senin ne denli çal›flkan oldu¤unu amcan da görsün...”•

105

Temel bir gün otobüse bin-mifl ve feryad› basm›fl “Ula yinemü sizsinuz?” diye... Çünkü oto-büste bir Amerikal›, bir Frans›zve bir de Alman varm›fl.

Bir Amerikal›, bir Frans›z, birAlman ve birde Temel diyebafllayan kü-çük, komiköykücükler k›-saca “F›kra”olarak tan›m-lan›rlar. Bunubilmeyen kim-se yoktur, ola-maz ve olma-mal›d›r; çünküf›kralar as›kyüz le r im izegeçici de olsa gülücük yap›flt›rabi-len nadir “fley”lerden biridir. Her-kesin her zaman bir f›kraya gerek-sinimi vard›r; ama kendi ço¤u za-man bunun bilincinde de¤ildir.

Geçmifle bakt›¤›mda akl›mda

kalan ilk f›kran›n bana ilkokul s›-ralar›nda rastlad›¤›n› an›msar›m.

Bir gün domatesle patates birtren yolunda gidiyorlarm›fl. Do-mates, patatese habire ne kadargüzel ve pürüssüz oldu¤unu, k›r-

m›z› canal›c›rengini anla-t›p patatesinyamru yum-rulu¤uyla alaye d i y o rmu fl .Tam o s›radabir tren geli-vermifl. Do-mates konufl-maktan duy-mam›fl; amapatates atlad›-¤› gibi kaç›p

kurtulmufl. Tren domatesin üs-tünden geçip gitmifl. Patatesdönmüfl ve “H›h, salça...” demifl.

Bunu anlatt›¤›mda annemkahkahalarla gülmüfltü. Yaflam›n›yitirene de¤in de anlat›p anlat›p

ÇOCUK BÜYÜKLER, BÜYÜK ÇOCUKLAR ‹Ç‹N

Ali Murat Erkorkmaz

Temel’den Sevgilerle

Page 55: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

106 107

“Anlatmaktan anlatmaya farkvar, arkadafl...”

Bu herkesin bildi¤i varsay›lanf›kralardan biri... Buna ben de birek yapt›m.

Yine biri bir numara söylemifl,herkes gülmeye bafllam›fl. Bu ara-da oturanlardan biri ç›lg›n gibigülüyormufl. Adam›m›z dayana-may›p sormufl:

“Sen niye böyle deli gibigülüyorsun?”

“Ben bu f›kray› ilk kez duyu-yorum da onun için...”

Bir dönem “Hürri-yet” gazetesinegüldürü eki ç›kar-t›rd›m. Ad› “Bon-bon”du. Cumar-tesi günleri gaze-

teyle birlikte da¤›t›lan bu ek, dahasonra “‘G›rg›r’ adl› mizah dergisi-nin do¤ufluna nedendir” derler.Ekteki f›kralar›n bir bölümü baflkayerlerden al›nmayd›, bir bölümü-nü de kendim uydururdum. Hemkarikatürler çizerdim hem de gül-dürü yazard›m. Yavafl yavafl komi-¤in nas›l uydurulabilece¤i konu-sunda fikir sahibi olmaya baflla-m›flt›m. Afla¤›lama, çift anlaml› ke-limeler, iki ayr› kifliye ayn› andayan›t verirken konular› kar›flt›rmagibi teknikler, düflmek ya da bafl›-n› merdivene çarpmaktan oluflanAmerikan tipi komikten çok dahakomikti; ama yine de içinde zekâp›r›lt›s› olmayan f›kra hiçbir za-man ilgimi çekmedi. fiöför a¤z› vebelden afla¤› sözcük ve anlamlar

içeren metinler güldürmekten çoksomurturlar zaten beni... Safl›k vefleytanl›¤›n savafl›m›, sürprizler vebönlü¤ün akl› yenmesi bile yeter-sizdir ço¤u zaman...

Bir dönem de, bir banka içinbir çocuk dergisi ç›kartm›flt›m.Otuzalt› y›l önce yapt›¤›m bu ça-l›flmada “Affedersin La Fontaine”diye bir dizi yapm›flt›m. Ünlü LaFontaine fabl’lar›n› al›p sonlar›n›mahvediyordum. ‹flte bir tanesi:

Çekirge, tüm yaz saz çal›p flark›söyleyerek dans edip durmufl. Oy-sa kar›nca çal›flm›fl, didinmifl, k›fliçin erzak biriktirmifl. Tabii can› daç›km›fl. K›fl gelip yuvas›na çekildi-¤inde yavrular›na yaz›n› mahvetmekarfl›l›¤›nda k›fl› ne denli rahat ge-çireceklerini, oysa zavall› çekirge-nin muhtemelen so¤uktan donupölece¤ini söylerken aniden kap›çal›nm›fl. Kalk›p açm›fl kap›y›...

güldü. Ben de böylece bu f›kra-n›n tarihini an›msad›m durdum.

Annemin güldü¤üf›kra m›, yoksabenim anlat›mtarz›m m›yd› bu-nu bilemem vehiçbir zaman da

bilemeyece¤im. “Annemi mutluetmek için yeni f›kralar ö¤renme-ye bafllad›m” desem garip olurdu;ama inan›n nedense ö¤rendi¤im

her f›kray› hemen koflup annemeanlat›yordum. Annem ölene de¤inde bu, böyle devam etti. Hasta veac› içindeyken bile zorlana zorla-na bile olsa kahkahalarla gülerdi.Arkas›ndan tutan öksürükten kur-tulur kurtulmaz da telefon rehbe-rinde ne kadar numara varsa çevi-rip dünya aleme yay›n yapard›.

Temel daha do¤mam›flt›, çev-rede baflka baflka f›kra kahra-manlar› vard›. Deliler, doktorlar,kaynanalar, miflon, ö¤renciler fa-lan filan gibi...

Delinin biri el fenerini yak›pöteki deliye sormufl:

“fiu ›fl›¤› görüyor musun?”“Görüyorum.”“T›rmanabilir misin?”“Deli miyim ben? Tam t›r-

manm›flken kapat da ben dedüfleyim, di mi?”

Tam bir gerçek yaflam öykü-sü... Basit bir çocuk f›kras› k›l›-¤›nda felsefe dersi...

Gemi aç›k denizde içi cesetdolu bir taka görünce yanaflm›flkaptan ve yard›mc›lar› cesetleraras›nda henüz ölmemifl birininay›rd›na varm›fllar.

Adam inliyormufl:“Defineee... Defineee...”“Ne definesi?” diye sormufl

kaptan, “Nerede define?”“Farzedelüm dedük.”Sizce bu bir f›kra m›?Adam›n biri F›kra Sevenler

Derne¤i’ne gidip bir köfleyeoturmufl. F›kra anlatma saati bafl-lam›fl; fakat insanlar uzun uzunf›kra anlatacaklar›na yaln›zca an-latacaklar› f›kran›n numaras›n›söyleyip kahkahalarla gülüyor-larm›fl. S›ra bizimkine gelince oda bir numara söylemifl.

“Otuzüç...”Kimse gülmemifl. Adam baflka

bir numara söylemifl.“Yetmifl iki...”Yine kimsede k›p›rt› yok. Bir-

kaç numara daha söylemifl. Yinekimseler gülmeyince sormufl:

“Yahu niye kimse benim söy-ledi¤im f›kraya gülmüyor?”

Yan›ndaki adam yan›tlam›fl:

Çiz

imle

r: A

li M

urat

Erk

orkm

az

Page 56: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

108 109

Gelen çekirgey-mifl. Alt›nda sonmodel spor biraraba, s›rt›ndakürk, keyfi ye-rinde... Kar›nca-

n›n afallad›¤›n› görünce konuflmufl:“Hani tüm yaz saz çal›p dans

ediyordum ya, beni bir televiz-yon yap›mc›s› keflfetti, parayabo¤du. fiimdi de tatile Paris’egidiyorum. ‘‹stedi¤in bir fley varm›?’ diye soracakt›m.”

“Var” demifl kar›nca, Paris’te ‘La

Fontaine’ denen biri var. Görürsensöyle ona, can› cehenneme...

Bu öyküyü yazd›ktan yakla-fl›k yirmi y›l sonra, Fransa’da,aynen yazd›¤›m biçimde; ama‹ngilizce olarak görünce gözleri-me inanamad›m. Türkiye neresi,Fransa neresi... Demek f›kralaruluslararas› dolaflabiliyorlard›.“F›kran›n makbulü k›sa olan›d›r”derler; ama ben ayn› düflüncedede¤ilim. ‹yi f›kra anlatabilen bi-rini dinlerken daha ilk tümcedegülmeye bafllayabilirim. Anlat-

mak da f›kra denli önemlidir.Kimi insanlar daha f›kray› anlat-madan insanlar› güldürebilirler.Birçok ünlü komedyen konufl-maya bafllamadan önce öylesinebir s›r›t›rlar ki, siz adam›n beyinfrekanslar›na kap›l›p kikirdeme-ye bafllars›n›z.

Bir Amerikal›, bir Frans›z, birAlman ve Temel konufluyorlar-m›fl. Amerikal› demifl ki, “Bizdeteknoloji çok eskiye dayan›r.Her metre on y›la karfl›l›k gelse,yeri kaz›nca on metre afla¤›dakablolar› göreceksiniz. Bu de-mektir ki bizde yüz y›ld›r tekno-lojik iletiflim var.”

Kazm›fllar yeri, gerçekten onmetre afla¤›da kablolar varm›fl.

Frans›z gülmüfl ve “Bizde, de-mifl, yirmi metre afla¤›da bile kab-lolar var. Bu da iki yüz y›l eder.”

Kaz›p bakm›fllar ki do¤ru...Kablolar orada...

Bu kez Alman dönmüfl ve“Bizde ise otuz metre afla¤›daher taraf kablolarla sar›l›. Kaz›nda görün.”

Gerçekten de kazd›klar›ndaher yerin kablolarla ba¤land›¤›-n› görmüfller.

Temel kahkahay› basm›fl:“Piyrun pizum oralara. Pakun

pakayum iletiflum nasul olirmufl.”Gelmifller Türkiye’ye kazm›fllar

kazm›fllar, otuz metre, elli metre,yüz metre... Kablo mablo yok.

“Cördinüz mü uflaklar” demiflTemel, pizde pin yildur ‘wireless’(kablosuz) iletiflim vardur da...”

‹flte bu komik ve güncel...

Muh-temel-en yabanc›larda da ay-n› f›kra vard›r; ama bize çok yak›fl-t›¤›n› düflünmüyor musunuz?

Gel de Temel’in pratik zekâs›-na hayran kalma... Türkiye’nin enzeki insanlar›n›n Karadeniz’denç›kt›¤› bence aflikârdan bile afli-kâr... Zekâ, pratik çözümler arar-ken akl›n ataleti çelimsiz kal›r vebu nedenle ak›ll› insanlar zekileriküçümseme gereksinimi duyarlar.

Zekiler ileri dönük,uzun soluklu planlaryapmazlar, bu ne-denle de k›sa vade-de ifl görür gibi olan;ama zamana yenilen

çözümler üretirler. Belki de en çokbu nedenle komik duruma düfler-ler. Herhalde her ülkede f›kralar›no ülkenin en zekileri üzerine giydi-rilmeleri bu nedenledir.

Son zamanlarda ortaya ç›kansar›fl›n kad›n f›kralar› ise tam tershedefe vurma e¤iliminde...

“Kula¤›n›za ne oldu han›m-efendi?”

“Ütü yap›yordum, telefon çal-d›. Yanl›fll›kla ütüyü kula¤›ma ya-p›flt›rd›m doktor bey...”

“Peki, öteki kula¤›n›z ne-den yand›?”

“‘Doktora telefon açay›m’dedim de...”

Sar›fl›n kad›n›n gösteriflli olma-s›, akla karfl› zekân›n frapanl›¤› gi-bi de¤erlendirilebilirse sisteminmant›k yap›s› da üç afla¤› befl yu-kar› belirlenmifl olur; ama acabadurum öyle midir? Her nedense

f›kralar en gösteriflliye yamanmak-ta ustad›rlar. S›radan bir insana yada pasif bir hayvana f›kra giydir-mek zordur; ama bir devlet baflka-n›na, bir maymuna ya da güzel birkad›na ne taksan›z gösterir.

Adam›n biri sirk müdürününodas›na girmifl. O gün de müdürkimseyi ifle almaya gönüllü de¤il.

“fiahane bir numaram var” de-mifl adam.

“‹lgilenmiyorum, gidebilirsiniz.”“Lütfen bir kez bak›n. Çok zor

bir numara.”

Müdür bafl›ndan savmak için“Pekala, pekala, göster baka-l›m” deyivermifl. Adam elindeçantas› yürüye yürüye duvar›t›rman›p baflafla¤› tavan› geçipöbür duvardan yine yürüye yü-rüye inivermifl.

“Ne olmufl?” demifl müdür.“Bu yapt›¤›n› sinekler bile yapar!”

Gülmek denli güldürebilmekde zor ifltir; ama kimi zaman si-nekler bile yapar.•

[email protected]

Page 57: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

110

Ankara’da iflim uza-m›flt›. ‹stanbul’a dö-nüfl için ald›¤›m bi-letimi de¤ifltirmemgerekiyordu. Ö¤le

aras›nda S›hhiye’deki otobüsyaz›hanesi-ne gidip bi-letimi erte-letmek içinacele edi-yordum. Ka-labal›kta ko-flarak yaz›-haneye ulafl-maya çaba-larken çarp›flt›k o yafll› adamla...Sendeledi, elindeki büyük se-pette bulunan tahta kafl›k, ma-flalar yola saç›ld›. San›r›m o dabelediye zab›tas›ndan kaç›yor-du. K›sa süren flaflk›nl›ktan son-

ra adam›n kalkmas›na, yola sa-ç›lanlar› toplamaya yard›mc› ol-dum. Heyecanlanm›fl, rengi sol-mufl, soluk solu¤a kalm›flt›. Sa-kinleflmesi için koluna girip yolkenar›ndaki banka oturmas›n›

s a ¤ l a d › m .Savrulan ka-fl›k ve mafla-lar› toplay›pben de yan›-na oturdum.Sepetten da-¤›lanlar› ye-rine dizip biryandan da

“B›rakm›yor flu belediye zab›ta-lar› üç kurufl para kazanal›m.Eve katk›m›z olsun” diyereksöyleniyordu. Tahta kafl›klar›dizmesine yard›m etmeye çaba-larken “Dur hele, flimflir ve ar-

Ard›ç Kuflu“Sevgi yok beyim... Kentte sevgi yok. ‹nsan eme¤ini sever. Ben bu kafl›klar› tek tek elimde yap›yorum. Be¤eninceye de¤inu¤rafl›yorum. Elimin eme¤inin be¤enilip bir yerlerde kullan›ld›-¤›n› bilmek hofluma gidiyor. Kent insan›ysa emek vermedi¤iiçin sevmesini de bilmiyor. Ard›ç kuflu gibi yafl›yor. rd›ç kuflugibi yafl›yor, semiriyor, ürüyor; ama geride kalan ard›ç a¤ac›n›nçekti¤i ac›y› bilmiyor, görmüyor. Görse bile anlam›yor.”

GÖZLE GÖNÜL ARASIDr. Mehmet Uhri

d›ç olanlar› di¤erlerine kar›flt›r-ma” diyerek engel oldu.

“Hepsi tahta kafl›k iflte, nefark eder?”

“Olur mu beyim? fiimflir veard›ç ile ›hlamur, gürgen birolur mu?”

“Bilmem. Görsem a¤açlar›n›bile tan›mam herhalde... Ne farkvar aralar›nda?”

Eline ald›¤› kafl›klardan biri-nin s›rt›n› parmaklar›yla okflaya-rak bana do¤ru uzatt›.

“Ard›ç, flimflir serta¤açt›r. Kolayb›rakmaz ken-dini, iflleyesin.Zordur ard›çtan

kafl›k ç›karmak... Ama y›llarca kul-lan›rs›n. Ihlamur, gürgen ise yumu-flakt›r. Kolay ifllersin; ama çabukyumuflar, dayanmaz.

Daha sonra Sivas’›n Hafik il-çesinde çiftçilik yapt›¤›n›, sa¤l›ksorunlar› nedeniyle k›z›n›n yan›-na Ankara’ya yerleflti¤ini, evingeçimine katk›s› olsun diye kafl›kve mafla yap›p iflportada satt›¤›n›anlatt›. Özellikle ard›ç a¤ac›n›nzor bulundu¤undan yak›nd›.Elindeki maflay› eliyle okflayarak“Ard›ç kuflu a¤ac›n› terk etti. Biraraya gelmeleri çok zor, art›k”dedi. Anlamam›fl gözlerle bakm›flolaca¤›m ki, aç›klama yapmagereksinimi duydu.

“Beyim, ard›ç kuflunubilmez ço¤umuz... Bilenlerde unuttu, gitti. Ard›ç a¤a-c› yabanidir. Öyle tohumundan

üretemezsin, çeliklemeyle deolmaz. A¤ac›n üremesi meyve-lerinin ard›ç kuflu taraf›ndan ye-nilip pisli¤i ile at›lmas›na ba¤l›.A¤ac›n tohumu ancak o zamanfilizlenebilir duruma gelir.”

“Yani bu kufl olmazsa ard›ça¤ac› üreyemiyor, öyle mi?”

“Evet, aynen öyle... Bunlarbirbirine mahkum sevdal›lard›.”

“Peki sonra ne oldu, kufllarm› azald›?”

“Kufllar azalmad›, hatta ço¤al-d›lar bile... Ama kentler büyüdük-çe çöplükleri de büyüdü. Kufllarard›c›n meyvelerini yemektenseçöplükten beslenmenin daha ko-lay oldu¤unu keflfettiler. Ard›çkuflu a¤ac›n› unuttu, flimdi kent-lerin, kasabalar›n çöplüklerindeyafl›yorlar. Ard›ç a¤açlar› ise kay-boluyor gözümüzün önünden...”

Elindeki kafl›¤›, ötekilerinaras›na yerlefltirdi. Sepetine tek-rar göz at›p ç›kard›¤› maflay› ba-na do¤ru uzatt›.

“Bak bu ard›ç... Çürümez,nemlenmez. Eskiden ölülerigömdükten sonra mezarlara ko-nulurdu. Çürümedi¤i için mezarçökmezdi. Son yolculukta arka-daflt›, insanlara... fiimdi de¤er ka-

zand›. Mezarlardayumuflak a¤açlar›

kullan›yorlar.”

111

Page 58: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

112

“Olsun, ayn› ifli gördüktensonra vars›n dayan›ks›z olsun.”

“Kentliler de hepsenin gibi ko-nufluyor, be-yim... Herkesard›ç kuflu gi-

bi zorluk çekmektense çöplük-ten kolay geçinmenin, kolay ya-flaman›n yolunu ar›yor. Ard›nabakm›yor. Çocuklar›m bile kasa-bada yan›mda kalmaktansa ard›çkuflu gibi kentte daha kolay ya-fland›¤›n› görüp uçup gittiler.Sorsan hallerinden çok mem-nunlar. Ama geride b›rakt›klar›n›bilmiyor, görmüyorlar.”

“Sonunda sen de gelmiflsiniflte kente... Bu kentten yard›mbekliyorsun.”

“Ama ben ard›mda kalanlar›nay›rd›nday›m. Kentte eme¤in hiçde¤eri yok. Herfley bol, kolay veucuz... Biraz paran olsun emekvermeden yaflay›p geçip gitmekolanakl› bu kentte...”

“Ne var bunda, kentlerhep böyle...”

Sustu bir süre... Kafas›n› sal-

lay›p kendi kendine söylendi: “Sevgi yok beyim... Kentte

sevgi yok. ‹nsan eme¤ini sever.Ben bu kafl›klar› tek tek elimdeyap›yorum. Be¤eninceye de¤inu¤rafl›yorum. K›z›m›n evine kat-k›m olsun diye sat›yorum ve bubeni mutlu ediyor. Elimin eme¤i-nin be¤enilip bir yerlerde kulla-n›ld›¤›n› bilmek hofluma gidiyor.Kent insan›ysa emek vermedi¤iiçin sevmesini de bilmiyor. Ard›çkuflu gibi yafl›yor, semiriyor, ürü-yor; ama geride kalan ard›ç a¤a-c›n›n çekti¤i ac›y› bilmiyor, gör-müyor. Görse bile anlam›yor.”

Bir süre daha konuflmadanoturduk, o bankta. Ard›ç a¤ac›n-dan yap›lm›fl bir çift kafl›k sat›nalmak istedim. Sepetine göz at›pseçti¤i kafl›klar› gazete ka¤›d›nasar›p uzatt›. Söyledi¤i fiyattanfazla para vermek istedim, ede-rinden fazlas›n› almad›. Sepetinipini omzuna at›p kucaklad›. He-lallefltik. S›hhiye’ye do¤ru a¤›rad›mlarla yürüyerek kentin kala-bal›¤›nda gözden kayboldu.•

[email protected]

Bir genç, büyükbabas›n› arkadafl›na övüyordu:“Benim büyükbabam tam doksanalt› yafl›nda” dedi. “Bu

yafl›na karfl›n temmuz ay› d›fl›nda y›l›n her günü düzenli ola-rak ata biner.”

Arkadafl› büyükbaban›n neden temmuz ay›nda ata binmedi¤i-ni ö¤renmek istedi.

Ak›ll› torunun yan›t› haz›rd›:“Çünkü, sevgili arkadafl›m” dedi. “Büyükbabam› ata bindiren

seyis, her y›l temmuz ay›nda izne ç›k›yor da ondan...”•

113

Ço¤umuz için sab›rs›zl›klabekledi¤imiz yaz mevsiminin bafl-lang›c› olan haziran ay› binlercegenç için stresin zirvesi anlam›nageliyor. OKS, SBS, ÖSS, ÖSYMderken binlerce ö¤renci gece ya-r›lar› karaba-sanlar içindeuyan›yor.

Zaman za-man ilkö¤retimokul la r ›ndanö¤renc i le r le ,ö¤retmenlerlehatta velilerlesöylefli için ça¤-r› al›yorum.Her s›n›fta birders saatiyle k›-s›tl› söylefliler-de inan›n za-man yetmiyorbize... Gençleröylesine yor-gun, öylesine dolular ki, sitemle-rini dile getirmek, seslerini duyu-rabilmek için teneffüse bile ç›k-mak istemiyorlar. Birisi onlar›gerçekten anlamaya çal›flarak cankula¤›yla dinlesin, içinde kaybol-

duklar› labirentin ç›k›fl yolunugöstersin istiyorlar.

Duygular›n› öylesine güzelifade ediyorlar, yüreklerindekisevgiyi öylesine cömertce sunu-yorlar ki, onlar› dinlerken gelece-

¤e iliflkin umut-lar›m yenidenyefleriyor.

Ama bir deyüre¤imi ya-kan yan›tlarvar elbette...

S › n › f l a r d asoruyorum:

“Çocuk l a ren son ne za-man uçurtmauçurdunuz?”

Birkaç flans-l› çocuk “‹ki y›lönce uçurt-mufltum” der-ken, ötekiler

“Uçurtma m›? O da ne?” dercesi-ne yüzüme bak›yorlar.

“Peki, en son ne zaman sak-lambaç oynad›n›z, ip atlad›n›zya da top oynad›n›z? B›rak›noyun oynamay› en son flöyle

YAfiAMDAN YANSIMALARNuray Bartoschek

Kay›p Aran›yor!

12-18 Yafllar› Aras›ndaSar›fl›n, Kumral,

Esmer Elinde TestKitaplar› Bulunan, OKS Ç›k›fl›ndan

ÖSYM Yönüne Do¤ruGitmekte Olan

Gençlerimiz ZorunluOlarak Girdikleri

LabirentteKaybolmufllard›r!

Page 59: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

114 115

lar›n sonuna de¤in sunuldu¤u,sorumsuz bir gençlik...

Asl›nda çocuklara bukoflullarda “Sen neolmak istiyorsun?”diye sorman›n bilebir anlam› yok.

Ailenin karar›n› da bir yana b›-rakal›m. Asl›nda nereyi tuttura-bilirlerse o konuda e¤itim göre-cekler. Yani doktor olmak iste-yebilir; ama puan› mühendis-li¤e yetiyorsa mühendis olacak.Ya da Mimar olman›n düflü-nü kurmalar›na karfl›n kendile-rini veterinerlik e¤itimi görür-ken bulabilirler!

Sonuç mu? fiöyle bir bakal›mçevremize... Çal›flt›¤› iflten mem-nun, o ifli yaparken gerçektenmutluluk duyan kaç kifli var?Böyle kiflilerin say›lar› o denli azki, bu nedenle ifl yerlerinde ge-nellikle as›k suratl›, mutsuz, heran patlamaya haz›r, istedi¤i içinde¤il, yaln›zca zorunlu oldu¤uiçin, aybafl›nda maafl›n› alabil-mek için çal›flan insanlar›n ara-s›nda ruhumuz kararmakta...

Kulaklar›m›z› t›kad›¤›m›z,a¤›r sorumluluklar›n alt›nda ezi-len çocuklar›m›z bizden h›z-la uzaklaflmakta...

Sevgili anne babalar, e¤itimci-lerimiz, lütfen çok geç olmadanbir fleyler yapal›m.

Çocuklar›m›z›n yeteneklerido¤rultusunda e¤itim görmele-rini sa¤layam›yorsak, en az›n-dan onlar›n üzerine bahis oyna-

mayal›m. Onlar›n gelece¤i içinkayg›lan›rken, en güzel y›llar›n›onlardan çalmayal›m. Hiçbir fleyyapam›yorsak onlar› dinleyelim,anlamaya çal›flt›¤›m›z› onlaraduyumsatal›m. En güzel y›lla-r›nda yaflam› ›skalamalar›n› bi-raz olsun engellemeye çal›fla-l›m. Bir akflam test kitaplar›n›kapat›p birlikte gülelim, aç›khavada dolaflal›m. Onlarla her-fleyden önce arkadafl olal›m.

Sevgili gençler... Tüm y›l ça-l›flt›n›z, çabalad›n›z. fiimdi lütfenyaslan›n arkan›za, derin bir so-luk al›n, pencereyi aç›n, aç›k ha-vaya ç›k›n, temiz havay› soluyunci¤erlerinize... S›nav sonras›ndasizi elefltirenlere, suçlayanlarakulaklar›n›z› t›kay›n lütfen... He-pinizin elinizden geleni yapt›¤›-n›za inan›yorum. Buna siz deyürekten inan›n.

Korkmay›n, OKS,SBS, ÖSS, ÖSYM vedaha pek çok s›navyaflam›n sonu de-¤il. Önünüzde gü-

zel bir yaz sizi bekliyor, gerek-siz üzüntü ve piflmanl›klarla ya-flam› kendinize zehir etmeyin.

Gençlerimizin yeteneklerive istekleri do¤rultusunda e¤i-tim görebilecekleri, sevdikleriifllerde çal›flan insanlar›n hu-zurlu bir toplumu oluflturdukla-r› günleri hep birlikte görebil-mek dile¤iyle...•

kafan›zda hiçbir sorun olmadanne zaman çimenlerin ya da k›y›-da kumlar›n üzerinde ç›plakayakla yürüdünüz?”

Tüm s›n›f tek bir a¤›zdansorumu yan›tl›yor:

“Hiçbir zamannn.”

Birisi di¤erlerindencesaret alarak “Ö¤-retmenim, tüm bun-lar› ne zaman yapa-ca¤›z ki... Sabah›n

yedisinde kalk›p okula gidiyoruz.Okuldan sonra da genellikledershaneler, kurslar aras›nda ko-fluyoruz. Eve gelince uyku saati-ne de¤in ödevler, testler tüm za-man›m›z› al›yor. Hafta sonlar›m›z-da öteki günlerden farkl› de¤il neyaz›k ki?” diyor.

Hepsi de öylesine koflulland›-r›lm›fllar ki bu yar›fla, istedikleriokullar› kazanamazlarsa dünya-n›n sonu gelecek san›yorlar.

Dergimizin nisan say›s›ndak›z›ma yazd›¤›m mektubu oku-yan ö¤renciler ›srarla “Keflke bumektubu ailelerimize de okut-san›z; çünkü onlar bizim çaba-lar›m›z›n ay›rd›nda bile de¤il,onlar adeta kendi aralar›nda birbahis oynuyorlar üzerimize...Kimin çocu¤u daha fazla puanalacak onu düflünüyorlar yal-n›zca... Ve sürekli ‘Biz sizin sa-hip olduklar›n›z›n yar›s›na sahipde¤ildik’ diyerek bizi nankör-lükle, de¤er bilmezlikle suçlu-yorlar” dediler.

K›z›m›n arkadafl›na soruyorum:

“Bir hedefin var m› gelecekiçin, ne olmak istiyorsun?”

Çocuk a¤z›n› açmadan anneat›l›yor hemen “Onun bir fley söy-lemesine gerek yok, biz doktorolmas›na karar verdik, o kadarözel ders ald›r›yoruz, dershaneyegönderiyoruz, o da bizim bu ça-bam›z› bofla ç›karacak de¤il ya,gece gündüz çal›fl›p doktor ola-cak, baflka yolu yok!” diyor.

Tekrar çocu¤a dönüyorum: “Peki, sen istiyor musun dok-

tor olmay›?” Çocuk ac› içinde k›vranarak,

adeta yalvar›rcas›na gözleriminiçine bak›yor.

Anne kesin bir dille “Onunne istedi¤i önemli de¤il!” diyor.“Biz ne diyorsak o olacak, para-s›n› biz veriyoruz.”

‹çim s›zl›yor. Anne kendi ço-cu¤undan söz ederken “paras›n›verdi¤i için” herfleyi istemeyehakk› olan bir patron gibi konufl-tu¤unun ay›rd›nda bile de¤il.

Bir baflka çocuk ise“Valla, s›navlar umu-rumda de¤il, babamsa¤olsun, baraj› aflar-sam özel üniversite-

ye giderim, daha olmad› yurt d›-fl›nda okurum” diyor.

Bir yanda kendi gelece¤inikendi belirlemek isteyen; ama ai-lenin flans tan›mad›¤› bir kesim,öte yanda az say›da da olsa nekendi gelece¤i, ne de baflkas›n›ngelece¤i konusunda en küçük birendifle duymayan, maddi olanak- [email protected]

BD HAZ‹RAN 2008

Page 60: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

Hindistan’›n kuzeybat›s›ndaki Himalaya-lar’dan do¤up geçti¤i topraklarda 300 milyon-dan fazla insana yaflam veren kutsal Ganj Neh-ri, 7 kilometre boyunca Varanasi kentinin için-den geçiyor. Nehir, Varanasi’den sessizce ak›pgiderken, Hindistan’›n farkl› yerlerinden trenler-le, otobüslerle ya da yürüyerek gelen insanlarda kente do¤ru ak›yor, önce dar sokaklara yay›-l›yor kalabal›k, sonra Ganj Nehri’nin k›y›s›nado¤ru ak›yor insan seli... Hinduizm’in önemlitanr›lar›ndan “Yarat›c› ve Yok edici” Tanr› fii-va’n›n bu dünyadaki evi oldu¤una inan›lankent, kutsal kitaplarda Hindistan’›n ruhani mer-kezi olarak geçiyor. Hindular için bu kutsalkentte yaflam›n› yitirmek sonsuz mutlulu¤a, hu-zura ve kurtulufla (Moksha’ya) ulaflmak anlam›-na geldi¤inden, halk ülkenin farkl› yerlerindenVaranasi’ye yaflam›n› yitirmek için geliyor; bura-da yaflamlar›n› yitirdiklerini, bedenlerinin yak›-larak küllerinin Ganj Nehri’ne serpildi¤ini düflle-yerek geliyorlar.

“Benares” ve “Kashi” de denilen, Vara(Kutsal) ve Nasi (Yerleflim alan›) Irmaklar›n›naras›nda oldu¤u için Varanasi ad›n› alan, ku-ruluflu ‹.Ö. 1400’e uzanan kent, dünyan›n eneski yerleflim merkezlerinden biri. Hintliler,kente ayr›ca “Ö¤renen ve Yanan Kent” diyor-

Varanasi

İzlen Şen

117

Ölümün Sonsuz Mutlulu¤aDönüfltü¤ü Yer:

116

GEZD‹KÇE GÖRDÜKÇE

Page 61: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

118 119

de var, nehirden alaca¤› suyladükkan›n› kutsayarak açacak es-naf da, elindeki gü¤ümü nehirsuyuyla doldurup ev ifllerine evi-ni kutsayarak bafllayacak ev ka-d›nlar› da, ibadet etmeye, günah-lar›ndan ar›nmaya gidenler de...

Çevre sessiz, kimse konufl-muyor, ço¤unluk ç›plak ayaklayürüdü¤ünden ayak sesi bileduyulmuyor, kimi zaman kad›n-lar›n ayak bileklerindeki halhal-lar›n sesleri, bebeklerin a¤lama-lar› ve yafll›lar›n inlemeleri ses-sizli¤i bozuyor. Yaklafl›k 15 da-kikal›k bir yürüyüflten sonranehre ulafl›yoruz.

“Nehre inen basamaklar” anla-m›na gelen, her mevsim suyunde¤iflen yüksekli¤ine göre nehreulaflmay› sa¤layan “ghat”lar›n ne-redeyse tüm basamaklar› insan-larla dolu. Bak›r gü¤ümlerini suy-la doldurup y›kananlar, tümüylesuyun içine girerek dua edenler,

küçük yapraklardan yapt›klar›kaplara yerlefltirdikleri kadife çi-çekleriyle süslü mumlar› suya b›-rakanlar... Parlak y›ld›zlar gibiak›yor suyun üzerinde mumlar...

Nehir k›y›s›n› dahaiyi görebilmek içinince, uzun tekne-lerden birine bini-yorum. Nehrin k›-

y›s›nda, yüzü güneflin do¤du¤uyöne dönük olarak basamaklar›nhemen üzerine yanyana yerlefl-mifl saraylar yafllanm›fl, eskimifl.Binalar sanki mihracelerin oradaoturdu¤u eski güzel günleri özlergibi buruk, terk edilmiflliklerinibast›rmak ister gibi yoksul ve açinsanlara açm›fllar odalar›n›... Oinsanlar gibi evlerin de kap›lar›,pencereleri k›r›lm›fl, dökülmüfl,ölümü bekler gibi...

Hintli kad›nlar›n bileklerinedizdikleri rengarenk cam bilezik-

lar, ö¤renme Hindistan’›n en es-ki ve büyük yüksek ö¤renimkurumlar› olan Benares HinduÜniversitesi ile Sanskrit Üniver-sitesi’nden gelirken, yanma daölülerin yak›l›fl›n› simgeliyor.

Hindistan’›n ünlü si-tar ustalar› RaviShankar ve Bismil-lah Khan’›n da me-zun oldu¤u Bena-

res Üniversitesi’nin flifal› bitkiler-den de ilaç yap›lan eczac›l›k bö-lümü, falc›l›k ve dokumac›l›k gi-bi farkl› bölümleri de var. ‹pekkumafl toplar›n›n, hal›lar›n, ipeküzerine simle ifllenmifl minyatür-lerle bezeli de¤erli örtülerin sat›l-d›¤› dükkanlara da evsahipli¤iyapan Varanasi’nin ipeklerinin vebeyaz ipek üzerine alt›n sim iflle-meli Benares gelinliklerinin ünüyaln›zca Hindistan’a de¤il, tümdünyaya yay›lm›fl.

‹pekler ve alt›n simlerin ser-gilendi¤i, paras› olanlar›n al›flve-rifl yapt›¤› dükkanlar›n hemenönünde, sokaklarda, kald›r›m-larda, yol kenarlar›nda uyuyan,yemek pifliren, yaflayan yoksulinsanlar var. Ölümden sonra“yeniden do¤um”a inanan halk,yoksullu¤u da zenginli¤i de sor-gulamadan, flikayet etmeden ka-bul ederek, kendine verilen ya-flam› sürdürüyor.

Sabah saat 05:30’da, kentindar sokaklar›ndan Ganj Nehri k›-y›s›na do¤ru yürürken, sanki ha-vadaki külü, isi, duman› soluyo-rum. Yol kenarlar›nda yaflayanla-r›n yakt›klar›, üzerinde yemek pi-flirdikleri atefllerin aras›ndan yü-rürken farkl› kokular yay›l›yorçevreye; hayvan d›flk›s›, kaynam›flsüt, tütsü, ya¤ ve baharat kokula-r› birbirine kar›fl›yor. Yürüdü¤ümsokak kalabal›k, Ganj Nehri’negiden yolda benim gibi turistler

Page 62: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

120 121

ler gibi, nehir kenar›ndaki basa-maklar da yan yana sar›, turuncu,k›rm›z›, yeflil sarili kad›nlarla, yar›ç›plak erkeklerle dolu. Dualar tü-müyle düzlük olan karfl› k›y›dando¤an günefle karfl› yap›l›yor.

Tekneyle ilerlerken, banyo ve

ibadet için kullan›lan yan yanas›ralanm›fl “ghat”larda farkl› gö-rüntülere tan›k oluyorum. Suyuniçine do¤ru yürüyenler, dualarederek, kutsanarak, Ganj Neh-ri’nde günahlar›ndan ar›nd›r›yor-lar bedenlerini, ruhlar›n›... Bu su-

yun geçti¤i yerlerdeki tafl, top-rak, maden ve bitkilerden ald›¤›güçle, her türlü kiri ve kötülü¤ütemizledi¤ine inand›klar› için ça-mur görünümünde de olsa neh-rin suyunu içenler de var. Birkutsanma biçimi olduklar›na

inand›klar› için kusanlar,diflini f›rçalayanlar, gözlerisürmeli, elleri, ayaklar› k›-nal› bebeklerini suya bat›-ranlar, nehir suyuyla garga-ra yap›p, bo¤az›n› temizle-yenler, yüzenler...

Muson ya¤-m u r l a r ›ya¤d›¤›ndatümüyle su-lar alt›nda

kalan bu basamaklar›nnehre uzak kalan bölümle-rindeyse, sekizgen biçim-deki balkonlarda, mantargibi görünen kumafl flemsi-yelerin alt›nda oturararakmeditasyon yapanlar vedua edenler var. Orta yafll›bir kad›n, s›r›ls›klam olmuflsar› renkli sarisiyle belinedek suyun içine girmifl, el-lerini gö¤sünde birlefltiripbafl›n› öne e¤erek selamveriyor, elindeki bak›r ka-

seden bafl›na döktü¤ü su, aln›n-da kafllar›n›n tam ortas›ndaki k›r-m›z› boyan›n üzerinden süzülüp,tekrar nehre kar›fl›yor.

Zaman geçtikçe gün a¤ar›yor,günefl turuncu bir kadife çiçe¤igibi yusyuvarlak yükseliyor neh-

rin üzerinde. Ganj, ona gelenle-rin ruhlar›n› y›karken, ölüleri gü-nahlar›ndan ar›nd›r›rken, çamafl›ry›kamaya gelenleri de geri çevir-miyor. Kad›nl›, erkekli bir grup,nehir kenar›ndaki tafllara çarpaçarpa çarflaflar›, sarileri, iç çama-fl›rlar›n› y›k›yor, 45-50 derece s›-cakl›kta çabuk kuruyacaklar›n›bilerek hemen oradaki basamak-lara ve setlere yay›yorlar.

Güneflin ilk ›fl›klar›yla birlikte,ölü yakma törenleri için ayr›lan“ghat”lardan da dumanlar tütme-ye bafll›yor. Y›llard›r sönmedenyanan Kutsal fiiva ateflinin buradaoldu¤una, yeryüzünün buradayarat›lm›fl ve burada son bulaca-¤›na inan›lan “ManikarnikaGhat”ta, dumanlar›n yükseldi¤iateflin hemen arkas›na turuncukefenlere sar›l› cans›z gövdelerdizilmifl. Bu gövdeler, kutsal neh-rin sular›yla yapt›klar› son banyo-dan sonra, odunlar ve dallar üze-

rine yat›r›larak alevlere teslimediliyor. Atefl ölenin büyük o¤luya da en yak›n erkek akrabas› ta-raf›ndan, bedenin çevresinde bir-kaç tur döndükten sonra tutufltu-ruluyor. Saçlar› tümüyle t›rafl edi-lerek, beyaz elbiseler giyen bu ki-fli, ailenin öteki erkekleriyle bir-likte bedenin küle dönüflmesinetan›kl›k ederken, ailenin kad›nla-r› töreni uzaktan izliyorlar.

Yaln›zca ayaklar›aç›kta kalan beden-ler en fazla 6 saatsonra küle dönüfle-rek, Ganj Nehri’nin

sular›yla bulufluyor. Hamile ka-d›nlar, yedi yafl›ndan küçük ço-cuklar ve din adamlar› yak›lmak-tansa kefene sar›l›p bir tafl ba¤la-narak Ganj Nehri’ne b›rak›l›yor.

Bir yanda kutsal törenlerdeölümün sonsuz mutlulu¤a dö-nüflmesi ve Ganj Nehri’nde y›ka-

Page 63: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

122

nanlar›n yüzündeki huzur, ötekiyandaysa bu törenlerden, odun-lardan para kazanan ticaret, ce-setlerin küllerini kar›flt›rarak ara-nan alt›n ve mücevherler iki fark-l› dünyay› ayn› kentte buluflturu-yor gibi... Hem gerçek hem degerçek ötesi bir dünya... Sars›c›,silkeleyici, yaflam› ö¤retici, kimizaman da ziyaretçilerini gözyafl-lar›na bo¤an bir dünya...

Nüfusun dörtte biri-nin Müslüman ol-du¤u Varanasi’dekidin ayr›l›klar› dasürekli bir çat›flma

potansiyeli yaratarak Ganj k›y›-s›ndaki huzura bir çeliflki olufltu-ruyor. Buradaki bir baflka gerçekde ölümün varl›¤›n›n kimseyikorkutmamas›, ölüm gündelikyaflam›n bir parças› Varanasi’de...Yüzlerce tap›na¤›n oldu¤u bukentte ölüm kurtulufl, ölüm öz-gürlük demek...

Tekneden inip neredeyse ikikiflinin yan yana zor yürüdü¤üdar sokaklara girdi¤imde dilenci-ler sar›yor çevremi... Buraya öl-mek için gelmifl yafll›lar ve hasta-

lar›n ço¤u dileniyor, aralar›ndaburnu, kula¤›, parmaklar› olma-yan cüzzaml›lar var. Sokaklardakutsal say›ld›¤› için dokunulma-dan gezen inekler, maymunlardolafl›yor, yemek piflirenler, seb-ze, meyve satanlar, saç, sakal tra-fl› yapanlar, dikifl dikenler, par-ma¤›yla difl f›rçalayanlar hepsidarac›k sokaklarda yan yana...Bu renkli, kötü kokulu ortamdaokula giden çocuklar için de,yoksullar için de, zenginler içinde yaflam devam ediyor.

Yaflamdaki do¤um ve ölümyolculuklar› sürerken, GanjNehri sessizce Varanasi’den ç›-k›p Bengal Körfezi’nde denizlebuluflup buharlafl›p ya¤mur ola-rak Himalayalar’a do¤du¤u top-raklara dönüp yeniden Varana-si’ye gelmek üzere yeni bir yol-culu¤a bafll›yor. Ben de ellerimigö¤sümde birlefltirip bafl›m› ha-fifçe e¤erek “Namaste” diyerekselaml›yorum Varanasi’yi... Hin-dular’›n bu selam›n›n zihin, be-den ve sözü, ruhu ve yüre¤i bir-lefltirdi¤ini bilerek...•

BD HAZ‹RAN 2008

[email protected]

Konuflmac› saatlerdir konufluyor ve ara vermek de istemi-yordu. Kendisini dinleyenlerden biri “Biraz yoruldunuz, galiba”dedi. “Befl dakika dinlenseniz...”

Konuflmac› bu öneriyi geri çevirdi, “Hay›r, hiç yorulma-d›m” dedi.

Konuflmac›n›n bu sözleri üzerine dinleyenler toplu bir biçimdeyeni bir öneri daha getirdiler:

“O halde” dediler. “B›rak›n biz biraz dinlenelim...”•

123

Kurgulu radyo, 1991: Üstünetak›l› kolun çevrilmesiyle çal›flanve elektri¤i olmayan geliflmemiflbölgeleri dünyadan haberdar eden

kurgulu radyoyu, eski profesyonelyüzücü Trevor Baylis tasarlad›.Bayliss, Afrika’da hâlâ güvenli sekse¤itiminin ulaflamad›¤›, do¤umkontrol yöntemlerinden habersizinsanlar›n bulundu¤u bölgeler ol-du¤unu ö¤renince böyle bir radyogelifltirmeye karar vermifl.

Kurflunkalem, 1564: Kurflunka-lemde kurflun olmad›¤›n› biliyo-ruz. Böyle denmesinin nedeni,kalemlerde kullan›lan grafit mad-desinin, 1564’te ilk bulundu¤un-da mucitler taraf›ndan kurflunlaakraba oldu¤unun san›lmas›d›r.

Lastik bant, 1845: Ka¤›t, zarfve daha birçok fleyi bir aradatutmak için kulland›¤›m›z lastikbantlar›n patenti, 1845’te bant-lar› üretmeye bafllayan Lond-

KÜÇÜK BÜYÜK BULUfiLARİlker İnal

Kimi milat öncesi ça¤lar›n en derininden, kimi yaln›zca 10-15 y›l önceden gelip yaflam›m›z›n tam merkezine yerleflti. Ampulden cep telefonuna, prezervatiften televizyona, bisikletten difl f›rças›na, internetten kibrite, sutyenden kurflunka-leme CD’den radyoya... Herhangi birinin eksikli¤ini düflünebiliyor musunuz?..

Page 64: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

124

ra’daki bir lastik firmas›n›n sahi-bi olan Stephen Perry’ye ait.

Lazer, 1960: Teorik temelleriEinstein taraf›ndan at›lan lazer›fl›nlar›n› ilk oluflturan, fizikçiTheodore Maiman’d›.

Makineli tüfek, 1884: Makinelitüfe¤in yarat›c›s› Amerikal› HiramMaxim, esinini bir arkadafl›n›n flusözlerinden alm›fl: “Zenginli¤e gi-den yol, Avrupal›lar’›n birbirleri-nin bo¤az›n› daha verimli bir bi-çimde kesmelerini sa¤layacak birbulufltan geçiyor.”

Matbaa, 1454: 500 küsur y›lönce Johannes Gutenberg tara-f›ndan gelifltirilen bask› makine-sinde ilk olarak 300 adet ‹ncilbas›lm›flt›. Bu ‹ncil’lerden 48’igünümüze de¤in gelebilmifl veher biri bugün milyonlarca do-lar de¤erindedir.

Mekanik saat, 1092: Mekaniksaatlerin ilk örnekleri 11’inci yüz-y›lda Çin’de ortaya ç›karken, ilkmeydan saati 1335’te Milan kon-tunun saray›na konulan saatti.

Mikroçip, 1958: 1952 y›l›n-da Geoffrey Dummer adl› birmühendisin tasar›m›yla ortaya

ç›kan mikroçipe bugünkü biçi-mini ABD’li mühendis JackKilby vermifl.

Mikrodalga f›r›n, 1946: Radardalgalar› üzerine araflt›rma yapanABD’li Dr. Percy Spencer, labora-tuvara girdi¤inde cebinde tafl›d›¤›gofretin eridi¤ini görünce, bu ifltebir ifl oldu¤unu anlam›flt›. Bir y›liçinde ilk mikrodalga f›r›n proto-tipini gelifltirdi.

Mikroskop, 1590: ZachariasJanssen’in tasarlad›¤› mikroskopsayesinde bitkilerin hücrelerdenolufltu¤unu, bitlerin k›ll› bacakla-r› oldu¤unu ö¤renmek ortaça¤ in-sanlar›n› çok flafl›rtm›flt›.

Mouse, 1964: Amerikal› ra-dar teknisyeni Douglas Engel-bart taraf›ndan gelifltirilen “mo-use”lar›n dünyadaki nüfusununbu y›l›n sonunda 1 milyar› afl-mas› bekleniyor.

Nintendo Gameboy, 1989:80’lerin sonunda piyasaya sürü-len “gameboy”lar›n ard›ndan çokoyun konsolu piyasaya ç›kt›; fa-kat “gameboy”un efsane oyunlar›“Tetris” ve “Super Mario Land”unutulamad›.•

125

Hayvanlar aras›ndayaflad›¤› koflullardaortaya ç›kan sorunya da sorunlar› çöze-meyen hiçbir canl›yoktur. Kaya kartal›

ya da alt›n kartal da (Aquilachrysaetos) çok önemli bir so-runla karfl› karfl›yad›r. Sanki bukartal için de¤iflmez bir kuralm›flgibi, ilk ç›kan civciv, ikinci ç›kan›ço¤u zaman parçalay›p yer. Alt›nkartal bu sorunu çözüp birdençok yavru büyütüp soyunun sür-mesini sa¤lamal›d›r.

‹lkbaharla bafllayan bollukgünlerinde bile ormandaki hay-

vanlarla beslenen avc›lar, alt›nkartal›n yeteri kadar besin almas›-na engeldirler. Çünkü onlar›n dabesleyecek yavrular› vard›r. Bu-nun ay›rd›na varan anne ve babakartallar güç de olsa k›fl›n yu-murtlay›p civciv ç›karman›n yav-rular› koruyaca¤›na ve h›zla geli-fleceklerine karar vermifllerdir.

Alt›n kartal k›fl›n yapraklar›n›döken genifl yaprakl› a¤açlar›noluflturdu¤u ormanlarda yaflar.Orman taban›ndaki herfley karlakapl› oldu¤undan en silik bir can-l› izinin bile hemen ay›rd›navar›l›r. Beslenmek amac›yla karüzerinde gezinenler, ne kadar ha-

HAYVANLARIN DÜNYASIErdoğan Sakman

DemedenYumurtlar

KartalAlt›n

Yaz K›fl

Page 65: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

126 127

Bir kartal yavrusudenli y›rt›c› olma-d›¤›ndan kardeflinididik didik edipyiyemeyen ilk yav-ru, küçük kardefli-ni gagas›yla ite iteyuvan›n kenar›nade¤in getirir veoradan afla¤›yaatar. Böylece, yu-vaya gelen tüm besinler ona ka-l›r. Nedeni, en k›sa sürede bü-yüyüp kendini kurtarmakt›r.Çünkü anna-baba korumas›n›nuzun sürmeyece¤ini bilir.

Alt›n kartal çiftinin ilk civcivide k›sa sürede büyüyüp kendinikoruyacak duruma gelmek içinyuvaya gelen besinlerden bolbol yiyip büyümek ister. Bunedenle, ikinci bo¤az olan kar-

deflini yok eder.Yaflam çevrelerindebol besin olan y›l-larda civcivin busald›rganl›¤› görül-mez. Alt›n kartal›nbu durumundanesinlenerek denile-bilir ki, insanlararas›nda sorunsuzya da en az sorunla

yaflamay› sa¤layacak besin pay-lafl›m› h›rslar›, k›skançl›klar› vesonuçta düflmanl›klar› azaltabilirya da önleyebilir.

Alt›n kartal sorunu çözmekiçin yaflam biçimini bile de¤ifltir-mifl, öteki avc› kufllar y›l›n uygunzamanlar›nda rahat yaflarlarkenkartal bilerek kendini güç koflul-lara b›rakm›flt›r. Bunun temelnedeni, soyu sürdürmektir.•

fif ayakl› olurlarsa olsunlar, ken-dilerini ele verirler. D›flk›, kan gi-bi maddelerden yay›lan radyodalgalar›n› alg›lar ya bunlar›n sa-hiplerini hemen bulur ya da yafla-d›klar› alan› sürekli ve yo¤un bi-çimde gözetler.

Alt›n kartal çok ustabir uçucu oldu¤un-dan kanatlar›n›n ola-¤andan yatay olandurumunu a¤aç dal-lar› aras›nda uçabil-

mek için düfley durumuna geti-rerek hiç olmad›k aral›klardanh›zla geçer. Bu özellikleri avlar›-na, iki-üç metre önde ilerlemeolana¤› bile vermez.

Tüm bunlara ek olarak ormantaban›ndaki en hafif ç›t›rt›y› bileduyar, bafl›n› do¤ru yöne çevire-rek gürültü ç›karan› görür. ‹nsan-lardan iki kat daha iyi gördü¤ü

söylenir. Böylece, fiziksel özellik-leri ve kazan›lm›fl becerileri saye-sinde k›fl›n daha bol ve rahat av-lanaca¤› sonucuna varm›flt›r. Fa-kat k›fl›n orman taban›nda gezi-nenler genellikle tavflanlar ve fa-relerdir. Y›lan, kertenkele ve kur-ba¤alar görünmezler. Tüm buhayvanlardan oluflacak besininçeflitlili¤i büyük civcivin hem iyibeslenmesini hem açl›k duygusu-nu gidermesini sa¤lay›p kardefli-ne sald›rmas›n› önler. Alt›n kartalçeflitlilik yerine bolluk yarat›p kü-çük civcivin öldürülmesini önle-meyi amaçlar.

Hele bu durum, her civcivingenlerine yerleflti¤inden onlar›durdurmak oldukça güçtür.Üçüncü bir civciv olursa ikinci,kendine yap›lanlar› üçüncüyeuygular. Ayn› duruma leylekler-de de rastlan›r. Leylek anne ba-bas› yuvadan yavru atmazlar.

Çal›flanlardan biri müdürün odas›na girdi, “Bugün bi-raz erken ç›kabilir miyim?” diye sordu. “Eflimle birlikte al›flve-rifle gidece¤iz de...”

Müdür öfkeyle “Olur mu öyle fley” dedi. “Nerede görülmüfl bu?”Adam büyük bir memnuniyetle ellerini o¤uflturmaya bafllad›.

“Çok çok teflekkür ederim, efendim, sa¤ olun, eksik olmay›n, efen-dim” dedi. “Benim de istedi¤im buydu. ‹zin vermedi¤inizi hemeneflime haber vereyim...”•

Aralar›nda toplanm›fllar hasta olan arkadafllar›ndan sözediyorlard›. ‹çlerinden biri, “Konsültasyon yapmak için üç doktorgeldi. Bir odaya kapand›lar ve aralar›nda uzun uzun konufltular”dedi. Durumu yeni ö¤renen bir arkadafllar› merakla sordu:

“Peki bir karara vard›lar m›?” Durumu anlatan arkadafl›, doktorlar›n karar›n› aç›klad›:“Evet, vard›lar” dedi. “Her biri 500 YTL isteyecek...”•

Page 66: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

128

Sabah sevinciyim, rüz-gara benzerim. Bah-çede iki dal ve güller,aralar›nda eser, geze-rim. Geceyim koku

ile büyür genifllerim. Güller, güloldu¤undan sevinçli, sevinç saç›-yorlar, esiyorlar. Rüzgar›m, yap-raklar oyunca¤›m... ‹ki dal ben,çiçek dolu avucumun içi, ço¤ala-caklar yak›nda...

Günefl gelin gelir her sabahözel soka¤›ma... Oyun dolu çocukkoflar›m yal›n ayak haziran günle-rine... Ar› ben, “Soka¤a oyun gün-leri geldi” diye ellerimi ç›rpar›m.‹lkokula bafllayal› üç y›l olmufl.Günlerim kanatl› böcek, renklerekokulara bulaflm›fl gezerim.

Yazd›. Renk perileri gökyü-zünden, kokular ortansyalardan...Geyiklere binmifl, yeleleri yeldegeyiklerle uçuyordum.

Bahçemizde armutlar, elma-lar k›z›l, sar›, büyük... Ben a¤aç-lara t›rmanm›fl çocuk, rüzgar-da sallan›yorduk.

***

Renkler sihirdi güneflte, sar›k›z›l, mor... Sabah güneflinden sa-r› inmifl ›fl›kt›m ben, saniye be sa-niye günü gölgeye itiyordum. K›-z›ld›, bat›ya göçen gün, gece mor,sessiz uzan›rd› topra¤a...

***Sesler sihir, sihirli bahçede...

Gonca, gül olur a¤z›n›, yapra¤›n›aç›nca, rüzgarda... Begonvil ko-kular›n›, masal yapard› yel, büyü-mekten korkan çocuklara...

***Haziran geldi, bahçemize ›fl›k

geldi. Günler, yemekle doyulmaztaze ekmekti.

***Haziran iki kap› aras› unutul-

mufl bir avuç zaman... Böcek sesidolu, sevinç anlatan...

***Çocuktum. Dokundu¤um ye-

flil, dalda çiçek, elma olurdu,ben sevinince...

***K›sa bir süredir acele büyü-

mekteydim. Dokuz yafl›nda ol-mufltum, o yaz... Mahalle arka-

129

MucizelerY›l›yd› 1939

MEMLEKET ÖZLEM‹İlyas Halil

dafllar›mla bezden topla futboloynayacak, haftal›k “Binbir” ro-man dergisini okuyacakt›m.

Ellerim cebimde ›sl›kçalacak, çocuk gün-lerimi rafa kald›ra-cak, sonra bir günflekere banm›fl elma

yer gibi anacakt›m.***

Zamana oyun oynamay›, fla-fl›rtmay› seviyor-dum. Bir pence-remde günefl par-larken, öteki pen-ceremde ya¤murya¤d›¤›na, hemya¤mad›¤›na ha-y›flan›yordum.

***Bahçeye ç›k-

t›m. A¤açlar bü-yümüfl. Dut dal-lar›ndan, k›z›l el-malar sark›yor-du. Babama “Duta¤ac›n›n alt›nda,komflu k›z› Vi-ki’yi gördüm” dedim. “Elmayabenzersin” dedim.“Difllerim do-kunmadan yana¤›n› ›s›rd›m.”

***‹flte böyle o gün, yaflant›m›n

dokuzuncu haziran ay›, renk-li bafllam›flt›. Murtlar›n ak›, çi-çeklerin k›z›l›, eriklerin sar›s›,hep bizim bahçedeydi. Sevinç-liydim. Renkler içinde yaz tatili-ne bafllayacakt›m.

***

Sevincim kursa¤›mda kald›.fiiflko babam zebellah gibi karfl›-ma dikildi. Göbe¤ini hoplatahoplata “Eh o¤ul, büyüdün art›k”dedi. “Yar› delikanl› oldun. Yar›nbenimle eczanede ç›rak olarakifle bafllayacaks›n.”

“Ç›rak olmak istemiyorum”dedim. “Çocuk olaca¤›m.”

“Olmaz, ifl ö¤reneceksin” dedibabam, “Paras›z kald›¤›n gün çal›fl-mad›¤›na piflman olur, iflin yorgun-

lu¤unu arars›n.” “Yahu” de-

dim. “Bu yafltaben nas›l para-s›zl›k çekerim.”

“O¤ul” dedibabam, “Kifli heryaflta paras›zl›kçeker. Yiyece-¤in olmad›¤›gün yiyeceksizde¤il, paras›zs›ndemektir. ‹fl ha-yat› sana açl›kile toklu¤un,sarhoflluk ileay›k olman›n

birbirine ne kadar yak›n oldu-¤unu ö¤retecek.”

“Baba” dedim. “Dokuz ya-fl›nday›m sarhofllukla benim neilgim var.”

“Verdi¤in cevaplardan” dedibabam, “Ç›rak olman›n sana çokfley ö¤retece¤ini görüyorum.”

“Neden?” dedim.“Örnek mi istiyorsun” dedi

babam, “Devenin oldu¤u ülkedeuzun yolu sab›r k›salt›r. Susuzlu-

“Mucize” dedi annem,“Dikkat etmedi¤in

bir gerçe¤in güzelli¤i,güzelli¤in gerçe¤i

söylemesi... Mucize gören, yalan sevmeyen sihirbazd›r. Sihirli birhayat yaflar. Zengin

olur zengin olmadan,mutluluk bulur

üzüldü¤ü an bile...”

Page 67: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

130

¤a dayanan›kl› olmay› ö¤retir.”“Hey Allah’›m” dedim. “Baba

flu mahalleye bak, çöle benzeryan› var m›?”

***

Ogün s›n›f› geçti¤i-me, yar› delikanl›oldu¤uma piflmanolmufltum. Bilmecegibi konuflan fliflko

babama k›zmaya hakk›m olmad›-¤› için k›z›yordum.

Oysa yaz gelmifl, günler suda›fl›ldayan çak›l tafllar›na benzi-yordu. Çocuk oldu¤unu bilençocuk olup çocuklu¤umu yafla-mak istiyordum.

“Baba” dedim. “Müsaadeedersen ben yar› delikanl› de¤il,kendim olmak istiyorum. Ha-ni kim olursa olsun birinin yar›-s› olmak pek istenilecek bir ma-tah de¤il.”

“Ne biçim söz bu?” dedi babam,“Ay›p de¤il mi, utanm›yor musun?”

“Utan›yorum” dedim. “Ama yi-ne hiç kimsenin yar›s› olmak iste-mem. Delikanl› olmam› beklersendaha iyi ç›rak olurum. O zamaniflin yar›s›n› ö¤renece¤ime tama-m›n› ö¤renirim. Ç›rakl›k bana neö¤retecek sanki...”

“Ö¤retecek” dedi babam,“Her gün faydal› bir bilgi edine-ceksin. Yedi¤i ekme¤i iyi tutma-s›n› bilmeyen, ekme¤i çamuradüflürür. Ekme¤in nas›l tutuldu-¤unu ö¤reneceksin.”

“Hoppala” dedim. “Ekmek ye-mesini bilmeyen kimse var m›?”

“Bana bak” dedi babam,

“Ömür boyu dokuz yafl›nda kal-mana raz› de¤ilim. Yar›ndan teziyok, ç›raks›n o¤ul.”

“Okulda ö¤renirim” dedim.“Hay›r” dedi babam, “Okulda

sana say› saymas›n› ö¤retirler. Bu-rada para saymas›n› ö¤reneceksin.”

***Anneme dert yand›m. “Ben

eczac› ç›ra¤› olmak istemem” de-dim. “Her gün hasta ile u¤raflmakhofl de¤il. Babam›n anlams›z söz-lerinin bana ne faydas› var?”

“Baban” dedi annem, “Ger-çeklerin çirkin yüzünü ö¤retiyorsana... Büyüyünce ne demek iste-di¤ini anlayacaks›n.”

“Ben sihirbaz olaca¤›m” de-dim. “Onlar herfleyi bilir.”

“Sihirin varl›¤›na inanma” dediannem, “Sihirbazlar›n yapt›klar›göz boyamaktan baflka bir fleyde¤il. Ama gerçe¤i sihirli görmekistersen, güzelli¤i görmeyi ö¤ren.Gerçekte beliren sihir, güzeldir.Mucize olur.”

“Mucize nedir?” dedim.

“Mucize” dedia n n e m ,“Dikkat et-medi¤in birg e r ç e ¤ i n

güzelli¤i, güzelli¤in gerçe¤i söy-lemesi... Mucize gören, yalansevmeyen sihirbazd›r. Sihirli birhayat yaflar. Zengin olur zenginolmadan, mutluluk bulur üzül-dü¤ü an bile...”

“Mucizeyi nerede bulurum?”dedim. “Nas›l görece¤im?”

131

BD HAZ‹RAN 2008

“Etraf›na bak” dedi annem,“Küçük fleyler hep mucize dolu...”

***

Y›l 1939. Yafl›m dokuz-du. Annemle ko-nuflmamdan sonra,her sabah günefl do-¤unca, bahçede

a¤açlar›n alt›nda, çiçeklerin için-de mucize arad›m. Mucizeyi gör-sem nas›l tan›yaca¤›m› düflünü-yordum. Neyebenzedi¤ini bil-sem annemin de-di¤ini daha iyikavrayacakt›m.

Mucizeyi na-s›l bulaca¤›m›anneme sordum.

“ M u c i z ekarfl›na ç›kmaz”dedi annem, “Mu-cizeyi senin ta-n›mlaman gerek.Sevdi¤in fley mu-cizedir. Sevgininson ölçüsüdür.Sevmesini bileninsan›n karfl›s›na her an bir mucizebelirir. Yolda, ya¤murda, bahçedeher an ‘Merhaba’ diyen bir mucizevar. Ancak duymas›n› bilmen ge-rek. Sana bir örnek vereyim. Mey-velerin ya¤mur üstü tatlar›n›n de-¤iflti¤ini biliyor muydun?”

“Hay›r” dedim.“Gel bahçeye ç›kal›m” dedi.“Ama her taraf çamur” dedim.“Olsun” dedi annem, “Mucize

dolu bir fley göreceksin.”

Elma a¤ac›n›n alt›nda durduk.Annem elma dal›n› silkeledi. Ya¤-mur damlalar›n› yüzümde buldum.

“Üstünün bafl›n›n ne koktu¤u-nu biliyor musun?” dedi annem.

“Bir fley kokmuyor” dedim.“Ama ›sland›m san›r›m.”

“Yörene dikkat etmedin” de-di annem, “Bak topraktan du-man ç›k›yor.”

“Evet” dedim.“Bak hava elma kokuyor” dedi.

“ K o k u y o r ”dedim.

“Baflka” dedi. “Toprak da

kokuyor” dedim. “Buldun” de-

di annem, “Da-ha önce duyma-d›¤›n bir kokubuldun. Ya¤murüstü toprak ko-kusu ile tan›flt›nbugün. fiimdi yi-yece¤in elma,ya¤mur koka-cak, ya¤mur üs-tü toprak tad›

verecek. Elmay› ›s›r›nca bu ha-ziran gününü ›s›racaks›n. Herelma yedi¤inde dokuz yafl›n›yaflayacaks›n. Bak ilk mucizeyigördün, tatt›n iflte.”

“Gel” dedi. “Ya¤mur ya¤m›fl-ken sana bir fley daha gösterece-¤im. Bahçenin sebze ekilen köfle-sine gittik.

“Etraf›na iyi bak” dedi. “Negörüyorsun?”

“Marul ekili bir bahçe” dedim.

“Mucize karfl›na ç›kmaz” dedi annem,

“Mucizeyi senin tan›mlaman gerek.

Sevdi¤in fley mucizedir.Sevginin son ölçüsüdür. Sevmesini bilen insan›n

karfl›s›na her an bir mucize belirir. Her an ‘Merhaba’

diyen bir mucize var.

Page 68: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

132

“Baflka ne görüyorsun?” de-di annem.

Sustum. Karfl›l›k vermedim.“Sar› gözlü minik çiçe¤i görü-

yor musun?” dedi annem. “Evet” dedim.“Bu çiçekler” dedi. “‹ki bin y›l-

d›r her bahar bu bahçede ç›kar.Romal›lar’dan kalma nergistir.Koklaman› istiyorum.”

Koparmak için e¤ildim.“Koparma” dedi annem, “‹ki-

bin y›l bu bahçede yaflamas›n›becermifl bitkiyi yok etme.”

“Kokusu güzel” dedim.“Bu küçük çiçek iki bin y›l

bu kokuyu tafl›d›” dedi annem,“Kokusunu de¤ifltirmedi. Kokuverme zaman›n› flafl›rmad›. Yap-t›¤› ifli sevdi, sab›rla yapt›. Buikinci mucize...”

Sonra elimden tuttu, “Gel” de-

di. “Sana evin önündeki mandali-na a¤ac›n› gösterece¤im.”

Mandalina a¤ac›n›n önündedurduk. “A¤aca bak” dedi an-nem, “Ne görüyorsun?”

Annemin dediklerini biraz an-lar gibi olmufltum. Haziran ay›n-dayd›k. A¤açta mevsimin sonmandalinalar›... Üstleri bafllar›ya¤mur damlalar› ile ›slakt›.

“Mandalinalar ›slak” dedim.“Ben ›slak olsayd›m eve koflar,kurulard›m kendimi...”

Annem güldü. “Buldun” dedi.“Mucizeler kap›s›n›n anahtar›elinde flimdi...”

Mandalinaya bakt›m. Manda-lina dalda ›slak beklemesini bi-lirse, ben ç›rak olmas›n› beceri-rim herhalde...•

[email protected]

Yeni zengin olmufl adam, gitti¤i lüks lokantada gar-sona siparifl vermeye bafllad›:

“Bana lütfen bir flifle flarap getirin” dedi. “Fakat en pahal› fla-rab›n›z hangisiyse onu getirin.”

Garson müflterisinin flarap y›l›n› söylemedi¤inin ay›rd›na va-r›nca bir yanl›fll›k yapmamak için flarap y›l›n› ö¤renmek istedi:

“Hangi y›l istersiniz?” Adam duraksamadan yan›t verdi:“Bir sak›ncas› yoksa hemen bu y›l, flimdi istiyorum.”•

Sinoplu filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta yü-rürken, zenginli¤inden baflka hiçbir özelli¤i olmayan kibirli biradamla karfl›laflt›. ‹kisinden biri kenara çekilmedikce, ikisinin degeçmesi olanaks›zd›. Kibirli zengin, küçümser bir tav›rla ünlü fi-lozofa bakt› ve “Ben, bir serserinin önünden çekilmem” dedi.

Diyojen, umursamaz bir biçimde karfl›l›k verdi:“Fakat ben çekilirim.”•

6

1

5

8

7

4

3

2

133

B‹LG‹N‹Z‹ DENETLEY‹NDiyar Mahmutoğlu

‹lk Türk roman› olan “Taafl-fluk-› Talât ve Fitnat”›n yazar›afla¤›dakilerden hangisidir?

a) Ahmet Mithat Efendi b) fiinasi c) fiemsettin Sami ç) Reflat Nuri

Halit Ziya Uflakl›gil’in ünlüroman› “Aflk-› Memnu” ad›n›nTürkçe’deki anlam› nedir?

a) Yasak aflk b) Aflktan memnun c) Aflka sürgün ç) Aflka mahkum

Yakup Kadri Karaosmano¤-lu’nun tiyatroya da uyarlanan,ünlü roman› hangisidir?

a) “Kiral›k Konak” b) “Ankara” c) “Yaban” ç) “Sodom ve Gomore”

Kültür Bakanl›¤›’nca 2008hangi flairimizin y›l› ilan edildi?

a) Tevfik Fikret b) Mehmet Akif Ersoy c) Naz›m Hikmet ç) Yahya Kemal Beyatl›

Tanr›lar›n yaflad›¤› Olim-pos’tan atefli çal›p insanlara geti-

ren mitoloji kahraman› afla¤›da-kilerden hangisidir?

a) Herkül b) Atlas c) Epimeteus ç) Prometeus

“Kagemufla”, “Ran”, “Düfl-ler”, “Yedi Samurai” gibi unutul-maz filmlerin Japon kökenli yö-netmeni kimdir?

a) Akira Kurosava b) Yasujiro Ozu c) Hayao Mizayaki ç) Hideo Nakata

Kayseri kökenli ve as›l soya-d› da “Kazanc›o¤lu” olan ünlüABD’li sinema yönetmeni afla¤›-dakilerden hangisidir?

a) Norman Mailer b) John Casavetis c) Elia Kazan ç) Q. Tarantino

Son bölümünü yazar›n efli-nin yazd›¤› ünlü bir savafl roma-n› hangisidir?

a) “Savafl ve Bar›fl” b) “Waterloo” c) “Moskova Önlerinde” ç) “Garp Cephesinde Yeni

Bir fiey Yok”

Page 69: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

9

16

18

17

1510

14

13

12

11

134

Yan›tlar 144’üncü sayfam›zdad›r.

Osmanl› Devleti yurttafl› ola-rak Rusçuk’ta do¤mufl, 1981’deNobel Edebiyat Ödülü alm›fl ya-zar hangisidr?

a) Necip Mahfuz b) Yorgo Seferis c) Elias Canetti ç) Orhan Pamuk

Afla¤›dakilerden hangisi Ya-flar Kemal’in roman› de¤ildir?

a) “‹nce Memed” b) “Yer Demir Gök Bak›r” c) “Binbo¤alar Efsanesi” ç) “Yedi Ç›nar Yaylas›”

“Halikarnas Bal›kç›s›” ad›ylayazan Cevat fiakir Kabaa¤açl›’n›nBodrum’a sürgün ediliflini anlat-t›¤› roman› hangisidir?

a) “Aganta Burina Burinata” b) “Mavi Sürgün” c) “Ötelerin Çocu¤u” ç) “Deniz Gurbetçileri”

Mevlana Celaleddin Rumî fli-irlerini hangi dilde yazm›flt›?

a) Türkçe b) Farsça c) Arapça ç) Rumca

Önce müzisyen olarak ta-n›nan, sonra yazarl›k, yönetmen-lik ve köfle yazarl›¤› da yapansanatç›m›z kimdir?

a) Sezen Aksu b) Orhan Gencebay c) Zeki Müren ç) Zülfü Livaneli

23 Nisan Ulusal Egemenlikve Çocuk Bayram›’nda yazd›¤›bir yaz›n›n bafll›¤› “Eylenin Ço-cuklar” oldu¤u için yarg›lanm›flyazar›m›z hangisidir?

a) Aziz Nesin b) Naz›m Hikmet c) ‹lhan Selçuk ç) R›fat Ilgaz

1876-1924 y›llar› aras›nda ya-flam›fl ünlü Türk düflünürü afla¤›-dakilerden hangisidir?

a) R›za Tevfik b) Beflir Fuat c) Abdullah Cevdet ç) Ziya Gökalp

1069’da “Kutatgu Bilig”i ya-zan Yusuf Has Hacip hangi Türktoplumundand›?

a) Gazneli b) Akkoyunlu c) O¤uz ç) Karahanl›

Aksak Timur, Timurlenk han-gi imparatorlu¤un hükümdar›yd›?

a) Mo¤ol b) Timur c) Cengiz ç) Hun

“Ölü Timur Gökyüzüne Ba-k›yor” fliirinin yazar› ünlü flairi-miz hangisidir?

a) Yahya Kemal Beyatl› b) Oktay Rifat c) Melih Cevdet Anday ç) Faz›l Hüsnü Da¤larca

135

BÜTÜNDÜNYANINKEND‹LER‹NE ÖZGÜ KISA KISA ÖZELL‹KLER‹YLE

Edgar Allan Poe

Walt Disney

Uma Thurman

Kendisini evlat edinen Allanlar Ailesi’ni yara-mazl›klar›yla o denli çok üzdü ki, baba Allanölüm döfle¤indeyken ziyaretine gelen Poe’yuyan›na ça¤›rd› ve yorgan alt›nda saklad›¤›bastonuyla kafas›na vurdu. Sonra da sonsözünü söyledi: “At›n bu genci evimizden.”

Do¤ufltan soylu birkifli olan Uma Karu-na Thurman, Baron

Karl von Schleb-rugg’un üçüncü gö-

bekten torunudur.Ailenin karfl› koy-

mas›na ald›rmad› ve“Özgür bir kifliyim”diyerek kameralar›n

karfl›s›na geçti.

TANIDIKLARI

Lise ö¤rencili¤i y›llar›nda okulunun futboltak›m›n›n “ponpon k›z”l›¤›n› yaparak okulda

herkes taraf›ndan k›sa zamanda tan›nanCameron Diaz, baflta dersler olmak üzere tüm

randevular›na geç kalmas›yla da ayr› birözelli¤in sahibi olmufltu. Kameralar›n karfl›s›na

geçti¤indeyse bu özelli¤ini unutmufl setlereço¤u zaman iflçilerden önce gelmeye bafllam›flt›.

Cameron Diaz

Bir fareye ekmek parçalar› vererek onlakurdu¤u dostluk, ilerideki y›llarda kendinihem milyonlarca dolarl›k servetin, hem dedünya çap›nda bir ünün sahibi yapt›.

Page 70: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

George Clooney

Adolf Hitler

Nam›k Kemal

Ann Blyth

Önce babas›n›n mesle¤ini seçti, sonra onlarekabet edemeyece¤ini anlay›nca radyoropörtajc›l›¤›n› b›rakt›, sinemaya geçti. Özel-likle genç k›zlar taraf›ndan sevilen oyuncuevinde bir domuz beslemektedir.

Ressam olmak istemiflti, ama resim yapmay›beceremeyince vazgeçti. Politikaya girdi,Almanya’n›n bafl›na geçti. Verdi¤i sözleri tut-maz, “Ben tüccar de¤ilim ki, verdi¤im sözütutmak zorunda olay›m” derdi.

Hollywood’un1950’li y›llardaki

vazgeçilmez kad›noyuncusu kendioynad›¤› filmleribir kez seyreder,ikinci kez kesin-

likle seyretmezdi.

BD HAZ‹RAN 2008

136

Gençli¤inde papaz olmay› istedi amapapaz okulunda ancak bir y›l kalabildi,okuldan kaçarak ayr›ld›. Papaz okulun-daki bir ö¤retmeni onu y›llar sonra be-yazperdede görünce de¤iflik addaki bu

oyuncuyu sesin-den tan›d›, arad›,buldu, okuldanneden kaçt›¤›n›sordu. Onun,“Çünkü size la-y›k olamayaca¤›-m› anlam›flt›m”yan›t›n› duyanpapaz kendisiniba¤›fllad›.

Tom Cruise

Büyük vatan flairi Nam›k Ke-mal, karfl›s›ndaki kifliye sayg›-s›n›, sa¤ elini kalbi üzerine ko-yarak gösterirdi. Tekirda¤’dakian›t› onun bu özelli¤inin belir-tilmesini isteyen kardefllerininiste¤i do¤rultusunda yap›ld›.

137

NE, NED‹R, NASILDIR?Pelin Hazar

Bir Bulufl:

VeksillojiBir Bilim:

Michigan’da, 1880y›l›nda çeflitli telaletler ve abajurüreten “Timberla-ke Wire and No-

velty Company” ad›nda bir flirketkuran John B. Timberlake, yüzy›lsona ererken mucitlik yönü debulunan çok say›da iflçiyi flirketi-ne kazand›rmay› baflarm›fl. Tel el-bise ask›s› iflte o iflçilerden biriolan Albert J. Parkhouse taraf›n-dan 1903 y›l›nda gelifltirilmifl.Parkhouse bir ö¤len, her ö¤lenoldu¤u gibi, yeme¤ini yediktensonra çal›flt›¤› flirkete dönünceflapkas› ve paltosunu asmak içinayakl› ask›ya gitti¤inde, tüm ask›-lar›n yine dolu oldu¤unu görmüfl.Bu durumla s›k s›k karfl›laflmak-tan, paltosunun gün boyu birsandalyede as›l› kalmas›ndan ve

k›r›flmas›ndan b›kan Parkhousebir parça tel al›p birbirinin karfl›-s›nda yer alan iki büyük parçabiçimine getirdikten sonra, ikiucunu da birlefltirip k›v›rarak birkanca biçimi vermifl. Paltosunu,bugün elbise dolaplar›n›n olmaz-sa olmaz› biçimini alan yeni ask›-s›na ve ask›y› da bir deste¤e asa-rak yerine gitmifl.

fiirket bunun iyi bir fikir oldu-¤unu düflünmüfl olacak ki, flirke-tin avukat› Charles Patterson 25Ocak 1904’te bulufla patent al-mak için baflvuruda bulunmufl.O günlerde flirketler, çal›flanlar›-n›n tüm bulufllar›na patent almahakk›na sahipmifl. Özellikle19’uncu yüzy›l flirketlerinde gö-rülen bu durum, Amerikan piya-sas›nda iflçi-iflveren iliflkisindeson derece ola¤anm›fl.

Tel Elbise Ask›s›

Page 71: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

138 139

“The Flag Bulletin: The Internati-onal Journal of Vexillology” (“Bay-rak Bülteni: Uluslararas› VeksillojiDergisi”) ad›yla ç›karmaya bafllad›.Ayn› ikili 1962 y›l›nda “Flag Rese-arch Center”› (Bayrak Araflt›rmaMerkezi) kurdu. ‹lk Uluslararas›Veksilloji Kongresi Smith ve KlaesSierksma taraf›ndan 1965 y›l›ndaHollanda’da düzenlendi. 1967 y›-l›nda “North American Vexillologi-cal Association”›n (Kuzey AmerikaVeksilloji Birli¤i) kurulmas›na da oöncülük etti. Birli¤in düzenledi¤iorganizasyonda Amerika ve Kana-dal› bayrak araflt›rmac›lar›, tasa-r›mc›lar› ve koleksiyoncular› hery›l biraraya geliyorlar. Birli¤in ver-di¤i ödüller aras›nda “Whitney

Award” (“Whitney Ödülü”) ad›yla,veksillojiye katk›da bulunanlaraverilen bir ödül de var.

1967 y›l›nda haz›rl›klar›na bafl-lanan FIAV (“Fédération Interna-tionale des Associations Vexillo-logiques” - Uluslararas› VeksillojiBirlikleri Federasyonu) 1969 y›-l›nda resmi olarak kuruldu. ‹kiy›lda bir Uluslararas› VeksillojiKongresi düzenliyor ve 1969 y›-l›ndan buyana kongrenin sponso-ru durumunda.

23’üncü Uluslararas› VeksillojiKongresi 2009 y›l›nda Yokohama,Japonya’da düzenlenecek. ‹lgili-lere duyurulur!•

Konuyla ilgili tümünde olma-sa da kimi kaynaklarda yer alanbilgilere göre, tel elbise ask›s›1869 y›l›nda Connecticut’ta pa-tenti al›nan bir ask›dan esinleni-lerek gelifltirilmifl.

Grand Rapids’de birmanifaturac› olanMeyer May 1906 y›-l›nda, ürünleriniüçgen ask› kolla-

r›nda sergileyen ilk perakendeciolmufl. 1900 ve 1906 y›llar› aras›n-da çeflitli elbise ask›lar›na 90’›nüzerinde patental›nm›fl olsa da,tel ve en kolaykullan›ma sahipolan› Parkho-use’unkiymifl.

fiirket onunbulufluyla bü-yük kazanç eldeettiyse de Park-house hiçbirpay alamam›fl! Buluflu için kendisi-ne ödeme yap›lmam›fl. Avukat Pat-terson patent al›n›rken “gelifltirenkifli” bölümüne kendi ad›n› yazm›fl!Dolay›s›yla ilk zamanlarda iflin asl›-n› Parkhouse’un yaln›zca ifl arka-dafllar› biliyormufl. K›sa bir süresonra Parkhouse iflten ayr›larak LosAngeles’a tafl›nm›fl ve kurdu¤u telaletleri flirketinde 1927 y›l›ndakiani ölümüne de¤in çal›flm›fl.

*** Veksilloji sözcü¤ünün tan›m›

Türk Dil Kurumu’nun GüncelTürkçe Sözlük’ünde “Bayrak bili-

mi” olarak yer al›yor, “Bayrak bi-limi” ise “Bayrak, sancak, flamavb. simgelerin ölçüsü, biçimi, cin-si ve kullan›m›yla ilgili kurallar›koyan bilim dal›, veksilloji” ola-rak aç›klan›yor.

Birçok kaynakta “bayrak bi-limi” olarak geçen veksillojininhenüz bir bilim dal› olmad›¤›n›düflünenler de var. Bafllang›çtaarmac›l›¤›n bir alt disiplini ola-rak kabul edilen veksilloji kimizaman göstergebilimin bir dal›olarak da de¤erlendiriliyor.

Veksilloji sözcü¤ü Amerikal›siyaset bilimip r o f e s ö r üWhitney Smitht a r a f › n d a n1957 y›l›nda,henüz 17 ya-fl › n d a y k e no lu fl tu ru ldu .Eski Romal›lar-’da askeri bir-liklerin kullan-

d›¤› özel bir bayra¤a verilen adolan “vexillum” sözcü¤ünün ve“-ology” ekinin birleflimindenolufluyor. Sözcük ilk kez 1958y›l› Ekim ay›nda “The ArabWorld” (“Arap Dünyas›”) dergi-sinde yer ald›.

Smith’in yaflam›n› bayraklaraadad›¤›n› söylemek yanl›fl olmaz.Konuyla ilgili çok say›da yaz›s›ve kitab› var, hatta “The NewYorker” dergisi Whitney Smith’e“Bay Veksilloji” ad›n› verdi.

1961 y›l›nda Gary Grahl ile yal-n›zca bayraklarla ilgili ilk dergiyi

BD HAZ‹RAN 2008

[email protected]

Atak: 1. Ae4 Ve5 2. Af6+ 1-0Oyun Sonu: 1. fif5 fib6 2. fif6! fib7 3. fif7 fib8 4. fie6 fic7 5. fie7

(5. fixd5=) fic6 6. fid8 fid6 7. fic8 fic6 8. fib8 fib6 9. fia8 1-0

Kendi Gelen: 25. Axb7?? Vb6 0-1 (26. Vxb6 axb6 ve at düfler.)•

“Satranç”›n Yan›tlar›

BD HAZ‹RAN 2008

Page 72: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

‹ki fley kalitesiz insan›n özelli¤idir: •fiikayetçilik... •Dedikodu... ‹ki fley çözümsüz görünen problemleri

bile çözer: •Bak›fl aç›s›n› de¤ifltirmek... •Karfl›ndakinin ye-rine kendini koyabilmek... ‹ki fley yanl›fl yapman› engel-ler: •fiah›s ve olaylar› ak›l ve kalp süzgecinden geçir-

mek... •Hak yememek... ‹ki fley kifliyi gözden düflürür:•Demagoji (Laf kalabal›¤›)... •Kendini a¤›ra satmak

(övmek, vazgeçilmez göstermek)... ‹ki fley insan› nitelikliinsan yapar: •‹radeye hakim olmak... •Uyumlu olmak...‹ki fley ekstra de¤er katar: •Hitabet ve diksiyon e¤iti-mi almak... •Anlayarak h›zl› okumay› ö¤renmek... ‹ki

fley geri b›rak›r: •Karars›zl›k... •Cesaretsizlik... ‹ki fleykaflif yapar: •Nitelikli çevre... •Biraz delilik... ‹ki fleyömür boyu bofla kürek çekmemeni sa¤lar: •Bask›n

yetene¤i bulmak... •Sevdi¤in ifli yapmak... ‹ki fley ba-flar›n›n gizidir: •Ustalardan ustal›¤› ö¤renmek... •Kendi-ni güncellemek... ‹ki fley baflar›y› mutlulukla birlikte yaka-laman›n gizidir: •Niyetin saf olmas›... •Ruhsal fark›nda-

l›k... ‹ki fley milyonlarca insandan ay›r›r: •Sorunun de¤il,çözümün parças› olmak... •Yaflama ve herfleye yeni (öz-gün, orijinal, farkl›) bak›fl aç›s›yla yaklaflabilmek... ‹ki fleygeliflmeyi engeller: •Afl›r›l›k (mübala¤a, abart›, ifrat,

tefrit)... •Felakete odaklanm›fl olmak... ‹ki fley çözümgetirir: •Tebessüm (gülümseme)... •Sükut (sus-

mak)... ‹ki fleyin de¤eri kaybedilince anlafl›l›r: •Anne...•Baba... ‹ki fley geri al›nmaz: •Geçen zaman... •Söyle-nen söz... ‹ki fley ulaflmaya de¤erdir: •Sevgi... •Bilgi...

‹ki fley yaflamda önemli olan herfley içindir:•Soluk alabilmek... •Soluk verebilmek...

GÖNDER‹: SEVTAP EZMEN

‹K‹ fiEY

140 141

Once tad›na doyumolmayan lüferinkendisinden baflla-mal›y›m. Bence lü-fer bal›klar›n kral›-

d›r. Bal›k gibi bal›kt›r. Gerek gö-rüntü ve biçim, gerekse lezzetininbir benzeri yoktur. Ama canl›ykenelinizi yanl›fll›kla a¤z›na dokundu-rursan›z, sizikimse kurtara-maz. Ötekiönemli birözelli¤i de sonderece zeki ol-mas›d›r. ‹flte buzekâs›, bizimgibi amatör lü-fer heveslileri-nin can›na “Tak” dedirtir. Bir kez,yem seçer, bayat yemi asla yemez.Lop eti sever, zargana etine çokdüflkündür. Hele oltaya canl› birzargana tak›lm›flsa lüfer adeta ken-dini kaybeder. Biz amatörler içinbir zargana, bir lüfer demektir. Us-talar içinse, zarganadan yaprak ç›-karmak kofluluyla, bir zargana iki

lüfer demektir. Zargana, kuyruk-tan bafla de¤in, omurgaya paralel,parçalamadan muntazam kesilirse,buna “Yaprak ç›karmak” denir. Bubiçimde iki yem elde edilmifl olur.

Lüferle ilgili heyecanlar›n ya-flanmas›, bal›¤›n kava¤a ç›kmas›ylade¤il, lüferin Karadeniz’den Bo-¤az’a girmesiyle bafllar. Bunun için

de, a¤ustos ay›sonlar›yla, eylülve ekim aylar›,beklenen za-manlard›r. Lüfe-rin, Marmara’yado¤ru ak›flageçti¤inin ilkhaberleri, Bo-¤az’›n yukar›la-

r›ndan, Fener’lerden, fiile’den, Ana-dolukava¤›’ndan gelir ve büyükheyecan bafllar.

‹flte yak›n geçmiflte kalan tatl›bir eylül sabah›, Bo¤az’da lüfergöründü haberi, bizlere de ulaflt›.Bu an› bekleyen o¤lum Murat,hemen olta kutusunu alarak ha-z›rl›¤a bafllad›.

DEN‹Z‹N TUZU ve TADISevil Çalışkan

Bir Bayram Sabah›ndaLüfer Av›

Page 73: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

142

Bu güzel eylül saba-h›, ortal›k olabildi-¤ince sakin ve ›ss›zbir görüntü veriyor-du. Uzaktan, bal›¤a

ç›kan teknelerin topland›¤› yergörülebildi¤i için, tekne yo¤un-lu¤u, o noktada bal›k olup olma-d›¤› hakk›nda bir fikir verirdi.Ancak, bulundu¤umuz yerdenbir fley göremiyorduk. Hafif pus-lu sabah, Yeniköy k›y›lar›n› seç-memize izin vermiyordu. Fakatmotorumuz, çakara yaklaflt›kça,ortal›kta hiçbir teknenin olmad›-¤› anlafl›ld›. Benim kadar Muratda bu ifle flafl›rd›. Böyle bir fleyeilk kez tan›k oluyorduk. Hiç de-¤ilse üç befl tekne olmal›yd›. Bu-nun bir tek aç›klamas› olabilirdi,bal›k yoktu. Bal›k ak›n› kesilin-ce, “Bal›k kesti” denir ve tekne-ler birer ikifler, bal›k yerini terkeder, orada da kimse kalmazd›.Anlafl›lan, ya o gün hiç bal›kyapmam›flt› ya da sonradan bal›kkesmiflti. Bu durum can›m› çoks›kt›. Zargana yakalamak için bo-fluna uykusuz kalm›flt›k. Olta ku-tusunu aya¤›mla sertçe iteledimve denizi seyretmeye bafllad›m.Murat birden, “Baba, bugün bay-ram, onun için kimse yok gali-ba!” diye hayk›rd›. Böyle bir fleyeolas›l›k vermedi¤im için güldüm.Güldüm; ama sonradan Murat’›nhakl› oldu¤u da anlafl›ld›. Bizimd›fl›m›zda profesyoneller ve ama-törler, hemen herkes, bal›k yeri-ne bayram› ye¤lemifllerdi.

Murat olta atmak için uygun

bir yer ararken ben, yar› bayg›nzarganalardan birini alarak, öncegagas›ndan, sonra gövdesindenhiçbir zaman öldürmeden, uzunoltan›n, pefl pefle ba¤lanm›fl i¤ne-lerine takt›m ve hafifçe suya b›-rakt›m. Tam “Bal›k yok” diyecek-tim ki, sözler a¤z›mda dondu kal-d›. Daha olta yoldayken bal›k at-lam›flt› ve yakalam›flt›m. Ben irilüferi, büyük bir heyecanla tekne-ye al›rken, Murat, bir baflka lüferiyukar› çekiyordu. Bu bir lüfer de-¤il, iri bir kofanayd›. Bal›k hava-da bir yay çizerek, birden oltadankurtuldu ve büyük bir flans, san-dal›n içine düfltü.

‹¤ne s›k›ca ba¤l› oldu¤u misi-nadan çözülmüfltü. Ayn› an-da, s›çray›p kaçabilece¤i te-lafl›yla, yerde debelenen bukofanan›n üstüne atlad›m ve

s›k› s›k› sar›ld›m. Bir yana savrul-mufl gözlü¤ümle, gülünecek du-rumdayd›m. Murat da zaten gülü-yordu. Ustal›¤›m burada bitmiflti.‹lk kez bir lüfer av›nda at›p çekmeyapm›flt›k. Say›l› yemler k›sa süre-de tükendi. Ancak, afla¤›s› lüferkayn›yordu. Parçalanan yemler-den arta kalanlar› da de¤erlendir-dik. Ayn› anda hem çok mutluy-duk hem çok üzgün. ‹nsan h›rs›-n›n sonu yoktur. K›sa sürede, biri-si kofana olmak üzere alt› lüferyakalam›flt›k. Bu, bizim gibi ama-törler için büyük baflar›yd›.

Kula¤›n›zda olsun! Çok dahabol yemle özellikle bayram sa-bahlar›n› ye¤leyin.•

143

Bilgisini kendisine sakla-yanlardan hiç hofllan-mam. Hele o bilgininbaflkas›na ulaflmas›nda,saklayan›n hiçbir zarar›

yoksa... Öylelerini hiç sevmem.Dayan›kl› toprak ve enfes

renk terkiplerinin yarat›c›s› ün-lü Kütahyal› çini ustalar›n›nöykülerini dinlemifltim. Büyükustalardan kimileri vard› ki, bul-duklar› kar›fl›m formüllerini ç›-raklar›na hiçbir zaman duyur-mam›fl, çini hamurunu kendisikarm›fl ve gizlerini kendileriylebirlikte götürmüfllerdi.

Ev kad›nlar› aras›nda yemekve temizlik konusunda sa¤lad›k-lar› kimi kolayl›klar›, söylemekleyetinip bunun ne oldu¤unu anlat-

mayanlar oldu¤unu da duymufl-tum. Bu türden giz kaç›rmalar›nmeslek sahipleri aras›nda fazla-s›yla oldu¤unu biliyorum. Buradabafl›, doktorlarla avukatlar›n çek-ti¤ini söyleyebilirim. Gazetecile-rin haberi kendilerine saklayarakatlatmalar› konusu da var tabii;ama o çok farkl› bir olayd›r.

Kendisine bir davada yararsa¤layan; ancak henüz herkesinbilmedi¤i bir emsal Yarg›tay ka-rar›n›, buna gereksinimi olan ar-kadafl›ndan bile kaç›ran avukat-lar› yutkunarak, bir ölçüde hoflgörsem bile, bir tedavide ya daameliyatta nas›lsa buldu¤u birkolayl›¤› kendisine saklayan dok-torlar› hiç affedemem. Hak aramayolu da kuflkusuz kutsald›r; an-

Sakla Saman›Gelmez Zaman›

Dayan›kl› toprak ve enfes renk terkiplerinin yarat›c›s› ünlü Kütahyal› çini ustalar›n›n öykülerini dinlemifltim.Büyük ustalardan kimileri vard› ki, bulduklar›kar›fl›m formüllerini ç›raklar›na hiçbir zaman duyurmam›fl, çini hamurunu kendisi karm›fl ve gizlerini kendileriyle birlikte götürmüfllerdi.

YAZARAK SÖYLEYEREKSadi Bülbül

Page 74: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008

144

cak insan sa¤l›¤›n›n söz konusuoldu¤u bir yerde giz saklamak nedemektir? Yaln›zca ay›p de¤il,herhalde günaht›r da...

A¤z›yla diliyle oradan ora-ya laf götürüp getiren vebundan müthifl zevkalan insanlar›n, sözünüetti¤im gizleri saklamak-

taki baflar›lar› beni hep düflündür-müfltür. Ama flu sonuca vard›m: Bukifliler dedikodular› tafl›rken de, iflve meslek gizlerini saklarken de,ayn› bencillikten yola ç›k›yorlar.Önemli olduklar›n› göstermek... “Ohaberi ben herkesten önce duya-r›m”›n keyfiyle, “Onu yaln›zca benbilirim ve kimseye vermem”in key-fi asl›nda ayn› keyiftir.

Giz vermeden ölen ünlü çiniciustas›yla ilgili olarak bana anlat›-lan bir öykü üzerine, anlatan çiniustas›na, dayanamay›p “Böyle ha-inlik olur mu?” demifltim. Ald›¤›myan›t, tüylerimi diken diken etti.

“Buna hainlik diyemeyiz”

dedi. “Rengi kendi bulmufl,elbette kendisi kullanacakt›r.Ve elbette bu gizini öteki dün-yaya götürecektir.”

Yani o ustan›n 3-5 kuflak toru-nu olan usta da öyle düflünüyor-du. O da yeni bir terkip bulsa,bunu kimseye vermeyecekti.Kendi bulmufltu ya...

Bakt›m onunla anlaflamayaca-¤›z. Yan›ndan ayr›ld›m ve düflün-meden de edemedim. Uygarl›ksak›n, bu gibi insanlar yüzündenrötarlarla gelmifl olmas›n?

Bu dünyada bulunan kolayl›k-lar›n ve güzelliklerin saklanmas›-n›n tek bir mazereti olabilir. Bun-lar› gerçekten öteki dünyaya gö-türmenin olanakl› olmas›...

Anlafl›lan saklay›c›lar, götüre-ceklerinden emindiler.

Ve tabii, kendilerinden yakla-fl›k 6-7 bin y›l önce yaflam›fl Sü-merler’in çivi yaz›l› bir atasözün-den de habersizdiler:

“Madem biliyorsun, öyleyseneden ö¤retmiyorsun?”•

Ünlü Frans›z yazar Balzac, yemek yemeyi çok seviyordu.Bir gün dostlar›ndan biri, onu restoranda, önünde duran iri birtavukla gördü. “Bunu yaln›z yemeyeceksiniz, herhalde” dedi¤indeünlü yazar flu yan›t› verdi:

“Tabii ki hay›r” dedi. “Bezelyeleri bekliyorum.”•

•1) fiemsettin Sami •2) Yasak Aflk •3) “Yaban” •4) Yahya Ke-mal Beyatl› •5) Prometeus •6) Akira Kurosava •7) Elia Kazan•8) “Garp Cephesinde Yeni Bir fiey Yok” •9) Elias Canetti•10) “Yedi Ç›nar Yaylas›” •11) “Mavi Sürgün” •12) Farsça•13) Zülfü Livaneli •14) ‹lhan Selçuk •15) Ziya Gökalp•16) Karahanl› •17) Timur •18) Melih Cevdet Anday•

“Bilginizi Denetleyin”in Yan›tlar›...

145

1948 y›l› olmal›yd›.Yat›l› okudu¤um or-taokulda birinci s›n›fö¤rencisiydim. O y›ls›n›f›m› geçip Koz-

lu’ya annemin, ba-bam›n, kardeflleri-min yan›na özlemlegeri dönmüfltüm.Kolay de¤ildi o yafl-larda evden yedi,sekiz ay uzak kal-mak... Arkadaflla-r›m, okul müthiflkeyif vericiydi.Bugün bile sürendostluklar›n teme-li o y›llarda at›l-m›flt›; ama aileözlemi de birbaflka türlüydü.Babam o y›llarda Kozlu’da görevyap›yordu. Okul dönüflü beniZonguldak Tren ‹stasyonu’ndakarfl›lam›flt›. Kötü bir otobüslek›vr›la k›vr›la giden yoldan Koz-

lu’ya dönüyorduk. Bir tepenin ar-d›ndan görünen Karadeniz, kö-püklü dalgalar›yla beni selamlad›-¤›nda ne denli heyecanlanm›flt›m.

Evimiz, denizin hemen k›y›-s›nda bir tepenin yamac›nday-

d›. Dalga sesleriodamda sürekliyank›lan›yor veben doyamad›-¤›m o denizi, odalgalar› sevinçleseyrediyordum.Zaten ondan son-ra deniz k›y›s›ndabir evde oturama-d›¤›m için, bugünbile Kozlu’yu, o evive o dalga seslerini,özlemin içimi s›zla-tan ac›s›yla an›ms›-yor ve ar›yorum.

O yaz her nas›lsa elime bir ki-tap geçmiflti. Daniel Defoe’nun“Robinson Crusoe” adl› kitab› ne-reden, kimden ald›¤›m› hiç an›m-

GÖZLEMLER, ‹ZLEN‹MLEREngin Ünsal

Beyaz ZambaklarÜlkesinde...

Page 75: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

BD HAZ‹RAN 2008 BD HAZ‹RAN 2008

146 147

1917’de ba¤›ms›zl›¤›n› ilan ediyor.Kitab›n kapa¤›nda bu kita-

b›n Atatürk taraf›ndan askeriokullar›n müfredat program›naal›nmas›n›n emredildi¤i yaz›yor.Atatürk Kurtulufl Savafl›’n› bir-likte verdi¤i ve cumhuriyeti bir-likte kurdu¤u Türk ordusunungelecekteki komutanlar› yetiflti-recek askeri okullarda bu kita-b›n okutulmas›n› istemesi çokanlaml›; çünkü Atatürk’ün kur-du¤u cumhuriyetin gelece¤inebu yeni komutanlar› da ortaketmek istedi¤i anlafl›l›yor.

“Beyaz Zambaklar Ülkesinde”adl› kitap bir ça¤dafl toplumuna’dan z’ye nas›l kuruldu¤unu venas›l kurulmas› gerekti¤ini ör-nekleriyle çok çarp›c› biçimdeanlat›yor. Toplum yönetiminin,aile yap›s›n›n, köylülerin e¤itil-mesinin, din adamlar›n›n yetiflti-

rilmesinin, k›flla e¤itiminin, dinadam› yetifltirilmesinin, toplumyaflam›nda sporun ve e¤itiminnas›l olmas› gerekti¤ini ve Fin-landiya’da bunun nas›l sa¤land›-¤›n› yazar, y›llarca Finlandiya’dagezerek, incelemeler yaparak,gözleyerek kitab›na aktarm›fl.

Ülkesini seven her Türk’ünbu kitab› mutlaka okumas› veTürkiye’nin nerede yanl›fl yapt›-¤›n› anlamas› ve yap›lan yanl›flla-r› sorgulamas› gerek. ÜlkemizKurtulufl Savafl› sonras›nda Fin-landiya’n›n geçti¤i evrelerdengeçse, sorunlara onlar gibi yak-laflsa bugün ülkesinin Atatürk’ünistedi¤i gibi ça¤dafl bir toplumolmas›n› isteyenler kayg› içindeyaflamaz, bunca anlams›z savafl›-m› hüzünle seyretmezdi.•

sam›yorum. Gündüzleri evimizinönündeki kayalara oturup o kita-b› büyük bir keyifle okudum.

Oyaz› Robinson’un›ss›z adada buldu-¤u yerli Cuma ileyaflad›¤› olaylar›düflünerek, öyle

›ss›z bir adada tek bafl›na dalga-larla, kufllarla, a¤açlarla mavi birgökyüzü alt›nda yaflaman›n nebüyük bir keyif oldu¤unu düflle-yerek geçirdim. Gençlik y›llar›-m›n müthifl kitab› bana okumazevkini tatt›rd› diyebilirim. Oku-may› Robinson ile sevdim ve bu-gün bile bu sevginin tutsa¤›y›m.Ali Da¤’›n eteklerinde kuruluokulumuzda ders çal›flmaktan,spordan ve kitap okumaktan bafl-ka yapacak bir fley zaten yoktu.‹flte o günlerde ad›n› çok duydu-¤um; fakat okumaya bir türlü f›r-sat bulamad›¤›m bir kitab›n ad›bir çivi gibi haf›zama çak›lm›flt›:“Beyaz Zambaklar Ülkesinde”.

Geçen y›lbafl› k›z›m Gaye y›l-bafl› arma¤an› olarak bir kitappaketi ile bize geldi. “Sevgili ba-bac›¤›m, sana verilebilecek engüzel arma¤an kitapt›r” dedi vebeni gerçekten çok sevindirdi.Paketi heyecanla açt›m ve kitap-lar›n aras›nda “Beyaz ZambaklarÜlkesinde” (Koridor Yay›nlar› 7.Bask›) kitab›n› görünce müthiflheyecanland›m. K›z›ma bu kitab›y›llard›r okumak istedi¤imi; amabir türlü k›smet olmad›¤›n› söy-ledi¤imde çok sevindi. Kitab› bü-

yük bir merakla okumaya baflla-d›m. Ben “Beyaz Zambaklar Ül-kesinde” kitab›n›, karla kapl›Finlandiya’da geçen bir aflk öy-küsü olarak düfllemifltim oysa nekadar yan›lm›fl›m. Kitap bir ülke-nin do¤uflunu, kuruluflunu, top-lumsal yap›s›n›n sa¤lam bir te-mel üzerine oturuflunun flafl›rt›c›gerçe¤ini anlat›yordu.

Kitab›n yazar› Grigoriy Petrov1866 y›l›nda Petersburg’un Yam-burg kasabas›nda do¤mufl bir Rusvatandafl›. Bir rahip olan Grigoriymüthifl bir hatip. Kilisede verdi¤ivaazlar onu tüm Rusya’da ünlüyap›yor. Rus Meclisi olan Du-ma’ya seçiliyor; fakat BolflevikDevrimi’nin baflar›l› olmas› üzeri-ne Rusya’dan kaç›p bir süre Geli-bolu Mülteci Kamp›’nda konukoluyor. Daha sonra Yugoslav hü-kümetinin daveti üzerine Belg-rad’a yerlefliyor ve tüm Avrupa’y›gezip elli kitap yaz›yor.

Gezdi¤i ülkeler için-de en çok Finlandi-ya onu etkiliyor.Finliler’in atalar›‹.Ö. 100-‹.S. 100

y›llar› aras›nda Fin Körfezi’ndenbugünkü topraklara geliyor. Finli-ler 1811 y›l›na de¤in ‹sveçliler’inegemenli¤i alt›nda yafl›yorlar. 1808y›l›nda Rus Çar› I. Aleksandr’›nFinlandiya’n›n yar›s›n› iflgal etmesiüzerine zamanla Rusya’n›n ege-menli¤i alt›na giriyor ve Rusya’daEkim Devrimi’nin baflar›l› olmas›üzerine Finlandiya 6 Aral›k

[email protected]

‹ngiltere’nin simgeleflmifl iki ad›, yazar George Ber-nard Shaw ile Baflbakan Winston Churchill, birbirlerine tak›lmak-tan özel bir zevk al›rlard›.

George Bernard Shaw bir gün, oyununun ilk gecesi içinWinston Churchill’e iki davetiye gönderdi ve yan›na da flöyle birnot ekledi:

“Size iki davetiye gönderiyorum. Oyunuma bir dostunuzu daal›p gelebilirsiniz. Tabii bir dostunuz varsa…”

Winston Churchill, bu i¤nelemenin alt›nda kalmad›. Hemenbir not yazarak Shaw’a karfl›l›k verdi. Churchill’in notu flöyleydi:

“Çok üzgünüm, o gece baflka bir yere söz verdi¤im için oyunu-nuzu seyretmeye gelemeyece¤im. Fakat ikinci gece gelebilirim. Ta-bii oyununuz ikinci gece oynarsa...”•

Page 76: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

GGöönnddeerrii aaddrreessii:: BBüüttüünn DDüünnyyaa,, MMiimmoozzaa 44//99,, DD:: 11,, AAttaaflfleehhiirr,, 3344775500,, ‹‹ssttaannbbuullee--ppoossttaa:: bbuuttuunndduunnyyaa@@bbuuttuunndduunnyyaa..ccoomm..ttrr(e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla

olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)Damla Er, Ankara Nehir Ya¤l›kara, ‹stanbul

Efe Halil, ‹zmir fievval Akça, KarsZeynep Ünalan, AnkaraTan Küflü Ergin, ABD

Beyza Çak›rl›, Tekirda¤

Emre fiahin, Avustralya

Caner Aç›l, ‹stanbul Erva Ar›c›, Adana

Uygar Güçlü, Bursa Onur Akçimen, Adana Kaya Arslan, Ankara

Anne ve BabalardanNine ve Dedelerden

Emine Erginer Ayt›

O¤ullar›, K›zlar› ve Torunlar›ndanNineler ve Dedeler

Page 77: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

“Buraya oturamazs›n›z, bukoltuk, 14. Louis’nin koltu¤udur.”

“Zarar› yok... Kendisi gelincekalkar›m.”

“Poldi neyin var?”

“Köpe¤im kayboldu.”

“Üzülme, gazetelere ilan veririz.”

“‹yi de köpe¤im okuma bilmiyor ki...”

“Ne o, elbiseyle miyatacaks›n›z?”

“Evet! ‹nsan kimi zamandüflünde utan›lacak kiflilerlekarfl›lafl›yor, ay›p oluyor.”

“Yaraland›n, bunu anlad›m;yaralar›n›n dikilmesi gerekiyor,bunu da anlad›m. Fakat senidikifl makinesinin alt›na nas›lsoktular, iflte bunu anlayamad›m!”

Mankafa Poldi

150 151

Mant›k Bilmecesi, BulmacaMay›s Ay› Yan›tlar›, Çözümleri

Masadaki yeriABCDE

Ad›OrhanKevserBernaMelihEsma

Yafl›3440273128

GöreviSat›fl eleman›Muhasebeci

Müflteri temsilcisiSekreterVeznedar

Mant›k Bilmecesi

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

DEM‹RTAfiCEYHUN

BEGÜM

OMACA

SU

SA

CUMA

ES

RAKAM

EV

HATA

AZ

S

AfiAR

TARHANA

KRAL‹ÇE

N‹L

OM

ALPULLU

FA

ER

KA

OK

DS‹

RA‹

AT

AK

URAN

KAT

K‹

RAY

ET‹K

B

HAHAM

MA

D

TASMA

Ü

ASUMAN

RASPUT‹N

‹MAM

NA

ARAMA

T‹RAN

ANANE

AK

BRANDA

UYAK

EDEB‹YAT

MUSA

A

CEFA

AR

DORU

‹L

ETENE

‹KONA

EMA

L

NTD‹FA

UZAK

S

Bulmaca

Page 78: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

152

KARELER VE RAKAMLARCahit Batum

Lütfen dikkat edin: 0-9 aras›ndaki rakamlar, her soru grubunda de¤iflik biçimlerle simgelenmektedir.

Cahit Batum’dan “Kareler ve Rakamlar”›n May›s Ay› Çözümü:

327 + 466 = 793301 134 = 167

628 + 332 = 960++ --

735 322 = 413210 109 = 101

525 213 = 312

-- ----

++ --

=

=

=

=

=

+

--

--

--

+

--

=

---- --

153

MANTIK B‹LMECES‹Prof. Dr. Yüksel Bozer

O bayram, kasabada befl tane eczane nöbetçiydi. Afla¤›daki ipuçlar›ndan eczanenin veeczac›n›n ad›n›, hangi sokakta oldu¤unu ve bayram›n ilk günü kaç kiflinin eczaneyeu¤rad›¤›n› bulunuz.

‹PUÇLARI:1- Deva Eczanesi’nin sahibi Mehmet de¤ildi, Ahmet de. Ama S›hhat Eczanesi’nin sahibi S›rr›’yd›.2- Sevinç Sokak’taki eczaneye 13 kifli u¤ram›flt›. 3- Alper Sokak’ta olmayan Mahmut’un eczanesine 24 kifli u¤ram›flt›.4- Kurtulufl Eczanesi Mutlu Sokak’tayd›. 5- Sevinç Sokak’ta olmayan Ahmet’in eczanesine 18 kifli de u¤ramam›flt›.6- Reha Sokak’taki eczanenin sahibi Mehmet olmad›¤› gibi bu eczaneye ne 17 ne de 24kifli u¤rad›.7- fiifa Eczanesi’ne 12 kifli u¤ram›flt›; ama Reha Sokak’ta de¤ildi.8- Ovac›k Sokak’taki eczanenin sahibi Ali’ydi.

Ali

S›hhatfiifa

Ça¤Deva

Kurtulufl

1213171824

Alper

SevinçMutlu

Ovac›kReha

Eczane Eczac› Sokak Kifli say›s›

Ahm

et

Meh

met

Mah

mut

S›rr

Alp

er

Sevi

Mut

lu

Ova

c›k

Reh

a

12 13 17 18 24

[email protected]

Eczac›

Eczane

Sokak

Page 79: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

154 155

SATRANÇMustafa Yıldız

[email protected]

Beyaz kazan›r

Beyaz kazan›r

25.Axb7??Çözümler 139’uncu sayfam›zdad›r.

AAVVRRUUPPAA BB‹‹RREEYYSSEELL fifiAAMMPP‹‹YYOONNAASSII’’NNDDAANN

GGeeoorrggeessccuu--GGuurreevviiçç,, FFiilliibbee,, 22000088Yukar›daki konumda beyaz Af6 ile g8’deki

kaleyi istiyor. GM Gureviç kararl› biçimde ka-lesini fil ile de¤ifltiriyor: 24... Kxg3 25. fxg3fxe4 26. Fe2 Fc5 27. Khf1 Fd4 28. g4 Va6 (so-¤uk ve sinsi bir hamle!) 29. g5?? beyaz, ham-lesini yapar yapmaz uyan›yor ve oyunu terkediyor. Neden? Çünkü 29... Ab4 hamlesindensonra konumu savunacak gücü kalm›yor.

TTaahhiirroovv--AAttaakkiiflflii,, FFiilliibbee,, 22000088Oyunun 45. hamlesi: Beyaz, 46... Vf3

çifte tehdidi yüzünden fili alam›yor. 46. Vb6oynay›p h6’dan karfl› atak peflinde. OysaAtakifli’nin as›l tehdidi, kale fedas›yla mat!46... Kh1+ 0-1 (47. fixh1 Vh3+ 48. fig1Ke1+#)•

a

8

7

6

5

4

3

2

1

b c d e f g h

a

8

7

6

5

4

3

2

1

b c d e f g h

ATAKMamedyarov-Savchenko

Botvinnik,1939

Onischuk-Morozevich

OYUN SONU

BBAAKKÜÜ’’DDEE BB‹‹RR ÇÇ‹‹NNLL‹‹

KEND‹ GELEN

FIDE’nin yeni bir düzenlemesi olarak iki y›l sürecek Grand-PrixTurnuvalar›n›n ilki 20 Nisan-6 May›s 2008 tarihlerinde Azerbaycan’›nbaflkenti Bakü’de yap›ld›. Turnuvada üç Azeri büyükusta fiehriyar Ma-medyarov (2752), Timur Recebov (2751) ve Vugar Gashimov (2679)’unyan›s›ra Magnus Carlsen (2765), Peter Svidler (2746), Sergey Karjakin(2732), Michael Adams (2729), Gata Kamsky (2726), Alexander Grisc-huk (2716), Etienne Bacrot (2705), Ivan Cheparinov (2695), Wang Yue(2689), Ernesto Inarkiev (2684) ve David Navara (2672) oynad›lar. Ra-kibe beraberlik önerisi yapman›n yasak oldu¤u turnuvada Çinli GMWang Yue ve bu denli büyük bir turnuvada ilk kez oynayan Gashimovile Carlsen 1-3 dereceleri paylaflt›lar.

SSeerrggeeii KKaarrjjaakkiinn--WWaanngg YYuuee,, BBaakküü,, 220000881. e4 e5 2. Af3 Ac6 3. Fb5 Af6 4. 0-0 Axe4

5. d4 Ad6 6. Fxc6 dxc6 7. dxe5 Af5 8. Vxd8fixd8 9. Ac3 fie8 10. h3 Fe7 11. g4 Ah4 12. Axh4Fxh4 13. Ff4 Fe6 14. fig2 Fe7 15. Kfd1 Kd816. f3 h5 17. b3 a5 18. Ae2 a4 19. Ad4 Ka820. Axe6 fxe6 21. Fg3 g6 22. Fe1 c5 23. c4 b624. Fc3 fif7 25. Kd2 axb3 26. axb3 Kxa127. Fxa1 Ka8 28. Fb2 Fg5 29. f4 Fxf4 30. Kf2 g531. Fc1 hxg4 32. hxg4 fig6 33. Fxf4 gxf4 34.Kxf4 (D) fig5 35. Kf6 fixg4 36. Kxe6 fif5 37. Ke7Ka3 38. e6 Kxb3 39. fif2 Kb4 40. Kxc7 fixe641. Kh7 Kxc4 42. Kh6+ fid5 43. Kxb6 Ke4 44.Kb1 c4 45. Ke1 c3 46. Kxe4 fixe4 47. fie1 0-1

a

8

7

6

5

4

3

2

1

b c d e f g h

‹‹nnaarrkkiieevv--KKaammiisskkyy OOyyuunnuunnddaa KKrriittiikk AAnn34. hamlede siyah, e4 sürüflüyle piyon

çatal› at›yor. Bu konumda 35. Vd4+ ve son-ra at›n› da e4 piyonunun süngüsünden kur-tarmas› beklenen ‹narkiev, sürpriz biçimde35. Fd4+ hamlesini yap›yor. ‹ki piyon faz-las› olan beyaz böylece bir alet geri düflü-yor ve deneyimli flampiyon Kamisky, oyu-na a¤›rl›¤›n› koyuyor. Oyun flöyle sürdü:35… Af6 36. Vd1 exf3 37. Vxf3 fig6 38.Vxf4 Ah5 39. Vh2 Kbe7 40. Vg1 Ke2 41.Ka8 Vh4 42. Kb8 fih6 43. Kb6 Fxh3! 44.

Kxd6+ fih7 45. g3 Fg2+ 46. fixg2 Vxg3 47. fif1 Vh3+ 48. Vg2 Ag3+ 0-1

a

8

7

6

5

4

3

2

1

b c d e f g h

Page 80: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

156 157

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

4 6 4

SOLDAN SA⁄A: 1) Fotografta görülen ya-zar›m›z. - Hint prenseslerine verilen ad.2) Hint-Avrupa dil ailesinin ‹rani diller gru-buna ait bir dil. - Lale bahçesi. - Endonez-ya’n›n plaka imi. 3) Dolayl› olarak anlatma.- Yedinci sanat. - Operalarda solistlerden bi-rinin orkestra eflli¤inde söyledi¤i parça.4) El ustal›¤› isteyen ifller. - Bir nota. - Sözdinleme, boyun e¤me. 5) En k›sa zaman. -‹flaret. - Tavlada bir say›. - Trabzon’un bir il-çesi. - Manganezin simgesi. 6) Yi¤it. - Ayak-kab›n›n alt bölümü. - Uzakl›k anlat›r.7) Üzerinde deney yap›lan canl› ya da fley.- As, ermin. 8) Ekinlerin harmanda dövülüptaneleri ayr›ld›ktan sonra kalan, hayvanlarayedirilen ufalanm›fl saplar›. - Satrançta birtafl. - Matem. - Eski M›s›r’da günefl tanr›s›.9) Boru sesi. - “Büyük .....” (Turgut Uyar’›nyap›t›). - Kliring. 10) Üç tabur ve bunlaraba¤l› birliklerden oluflan asker toplulu¤u. -Köflk. - “..... Büyürken Uyuyamam” (Neca-ti Cumal›’n›n bir yap›t›). 11) Anlay›fl, sezifl,sezgi. - Delil. 12) Konuflmada art arda gelenkelimelerden birincisinin sonundaki ünsü-zün, ikincisinin bafl›ndaki ünlüye ba¤lana-rak söylenmesi. - Bir organ›m›z. 13) Büyükbal›klar› tutmakta kullan›lan, küçük bal›kbiçiminde, ucu i¤neli kurflun parças›. - Birgöz rengi. - Ankara’n›n bir semti. 14) Bir el-çili¤e ba¤l› uzman. - Bir fleyi yap›p yapma-maya karar verme gücü, istenç. - Halk dilin-de a¤abey. 15) Bir nota. - Atomal. - Örnekal›nacak söz. 16) Buyruk, komut. - Mavirenkli, de¤erli bir korindon türü. 17) De¤er-siz, önemi olmayan. - Dokuma tezgah›ndatara¤› tutan a¤aç ya da metal parça. 18) Ta-ze olmayan. - Efli olmayan, biricik. 19) Kifliya da kurulufllar›n genel a¤da oluflturdu¤ude¤iflik konulardaki bilgilendirici sayfalar. -Genifllik. - Yunan abecesinde bir harf.20) Vilayet. - Aç›k art›rma ile sat›fl.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1) 1969 y›l›ndado¤mufl, ülkemizde de konserler vermiflAzerbaycanl› kad›n piyanist, besteci ve flark›-c›. - Bir nota. 2) Yak›nma ya da hafifseme yo-luyla flimdiki zaman. - En küçük sosyolojikbirim. - Motorlu, dört tekerlekli kara tafl›t›.3) Anlama yetene¤i. - Alkollü sert içki. - ‹ritaneli bezelye. - Gelir. 4) Güney Afrika’n›nplaka imi. - ‹liflkin. - “Selvi Boylum, Al Yaz-mal›m” roman›n›n bafl kad›n kahraman›. -Tar›m ürünlerinden al›nan onda bir oran›n-daki vergiler. - Hayvan yiyece¤i. 5) S›cakesen bir rüzgar. - Dinükleik asidin k›sa yaz›-l›fl›. - Bafll›ca içece¤imiz. - Bir g›da maddesi.-Bir nota. 6) Seçkin. - Bir cetvel türü. - ‹flçi. -Osmiyumun simgesi. - ‹leri sürülen düflünce.7) Unvan, titr. - Bir duygu, tasar› ve güzelli-¤in anlat›m› sonucunda ortaya ç›kan üstünyarat›c›l›k. - Yönerge. - Sodyumun simgesi.8) Ebediyen. - Ustal›k, hüner. 9) Büyüme,geliflme. - Kimi yörelerde ayrana verilen ad.- Karadeniz’e özgü küçük bal›kç› teknesi. -Yeralt› suyunu tutan ve ileten kayaç ortam›-na verilen ad. 10) Güney Afrika Cumhuriye-ti’nin plaka imi. - Bir say›. - Kanun. - ‹lkelbenlik. - Bir spor dal›nda eriflilmifl derecele-rin en üstünü. 11) Baryumun simgesi. - Ak-deniz’de hapishanesiyle ünlü bir ada. - “Ta-r›k Dursun .....” (yazar›m›z). - Eski dilde ilaç.12) Erden çavufla kadar olan askerler. - Ol-mas› ya da yap›lmas› istenen bir fleyin zihin-de ald›¤› biçim, proje. 13) Bir fleyin olmas›naçok az kalmak. - ‹liflki kurma, münasebet.14) Ç›plak. - fiark›, türkü. - Kirlili¤i göstereniz. 15) Bir fleyin yap›lmas› için tan›nan süre.- Atatürk’ün, Kurtulufl Savafl› bafllar›nda gidipgenelge yay›nlad›¤› ilimiz - Kök, sap ve yap-rak biçiminde farkl›laflmam›fl bir bitkininyaflama ve büyüme organ›.•

[email protected]

BULMACAFiliz Leloğlu Oskay

Page 81: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

158 159

Cepheye Giden YolEmir K›v›rc›kGoa Yay›nlar›

“fiu Ç›lg›n Türkler” ve “Di-rilifl” kitaplar›yla yak›n ta-

rihimizi ayd›nlatan sevdirenTurgut Özakman kitab› flu söz-lerle öneriyor:

“Her Türk gencinin ulusumu-zun ve tarihimizin en önemli ikisavafl›n›n kazan›lmas›nda pay›

olan, eme¤i geçen o‘ç›lg›n Türkler’denbiri olan Behiç Er-kin’in baflard›klar›n›bilmesi ve kendisinitan›mas› gerekir. ‹fltebu kitap Çanakkale

Harbi’mizin ve Kurtulufl Savafl›’-m›z›n lojistik zaferinin bafl›ndakikahraman komutan›n, MustafaKemal’in yak›n arkadafl› BehiçBey’in gerçek hikayesidir.”

Demiryollar›n›n Kurtulufl Sa-vafl›’nda oynad›¤› önemli rolü

ö¤renmek isteyenler için ku-rumun komutan› ve genel mü-dürü Behiç Erkin’in an›lar› çokfley anlat›yor.

Korku Kültürü Niçin‘M›fl Gibi’ Yafl›yoruzDo¤an Cücelo¤luRemzi Kitabevi

Türkiye’yi gezerken bir yan-dan da psikolojik bir sorgu-

lama yaflamak ister misiniz? Do-¤an Cücelo¤lu, o¤luTimur ve ö¤retmenArif’le birlikte ‹stan-bul’dan Amasya’ya,Ni¤de’den Silifke’ye,Taflucu’ndan Afyon’ave yeniden ‹stanbul’a uzananyolculuk boyunca “Niçin ‘m›flgibi’ yafl›yoruz ve bunu niçinsürdürüyoruz?” sorusunu veyan›tlar›n› tart›fl›yorlar ve ça¤r›-da bulunuyorlar:

“Bir toplumda ‘korku kültürü’egemense orada ne ‘gerçe¤e ko-flulsuz sayg›’ vard›r ne de ‘can’önemsenir. Herfley oldu¤u gibibilimsel düflünce de geliflemez.Ve hayatlar ancak ‘m›fl gibi’ ya-flan›r. Oysa toplumda hem birey-ler için, her türlü olumlu düflün-cenin sayg› gördü¤ü ve geliflebi-lece¤i de¤erler ortam›n› ve bude¤erlerin yer ald›¤› anlam ver-me sistemlerini oluflturman›n ya-flamsal önemi vard›r. Bizimleyolculu¤a var m›s›n›z? Korkukültüründen kurtulmak için üçü-müz el ele verdik, ayd›nl›¤a birad›m att›k, bize kat›lmak istermisiniz? Haydi öyleyse!”

Bütün Yönleriyle TürkHalk Edebiyat› BilgileriAhmet ÖzdemirBordo Siyah Yay›nlar›

Do¤uflundan günümüze Türkhalk edebiyat›n› merak eden-

lere k›sa, öz ve anlafl›labilir biranlat›mda baflvuru kayna¤›. Sözlü

ve yaz›l› edebiyat›nseçkin örneklerinin yerald›¤› kitapta OrhunYaz›tlar›, Surnameler,cönkler, ünlü Türk des-tanlar›, âfl›k edebiyat›

ve ürünleri, türküler, maniler,hoyrat ve ninniler, tekerlemeler,bilmeceler, Köro¤lu, Dede Kor-kut, Kerem ile Asl›, masallar,menk›beler, f›kralar, atasözleri,

deyimler, ilengeçler, yeminler,mezartafl› yaz›lar, seyirlik oyunlar,kukla ve ortaoyunu vb. bafll›klaralt›nda inceleniyor. Türk halkedebiyat›n›n tarihçesi örnek me-tinlerle ad›m ad›m ele al›n›yor.

K›fl Masallar›Tar›k DemirkanYap› Kredi Yay›nlar›

Daha önce haz›rlad›¤› “HerGüne Bir Masal” kitab›yla

hem büyükleri hem de küçüklerisevindiren yazar›n yeni çal›flmas›dört mevsimi kapsa-yacak. Andersen,Anadolu, Tibet, Ma-car, Fin, Estonyamasallar›ndan olu-flan kitab› FeridunOral resimleriyledaha al›ml› bir biçime getirmifl.Çocuklar›n belle¤ini masallarlabezemek, onlar›n düfl güçleriniisteyenler için güzel bir çal›flma.‹lkbahar, yaz ve sonbahar masal-lar› bu kitab› izleyecek. Masalla-r›n özgün kaynaklardan al›nmas›kitab› farkl› k›l›yor. Andersen’in“Küçük Çam A¤ac›” masal›ylabafllayan flölen “Sultan›n O¤lu veÜç Limon”, “Sihirli Kese”, “Bir K›flMasal›”, “Kuzey Ifl›klar›” “Damla-c›¤›n Yolculu¤u”, “Kutupay›s›ylaK›fl Perisi”, “Kar Kraliçesi”, “Dün-yay› Dolaflan Dört Kardefl” ve“Kar Dondurmas›” gibi masallarladevam ediyor.•

B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

CEPHEYE G‹DEN YOL, KORKU KÜLTÜRÜN‹Ç‹N ‘MIfi G‹B‹’ YAfiIYORUZ, BÜTÜNYÖNLER‹YLE TÜRK HALK EDEB‹YATIB‹LG‹LER‹, KIfi MASALLARI

Page 82: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

160

B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹RGönderi: İlyas Göker

Page 83: YEREL SÜREL‹ YAYIN - butundunya.com · Haziran SuDokular› 70 Bilginizi Denetleyin 133 Anne ve Babalardan 148 Mankafa Poldi 150 Kareler ve Rakamlar 152 Mant›k Bilmecesi 153

TÜRK RESSAMLARI: BEK‹R ÜSTÜN

Bekir Üstün, 1979 y›l›nda Ni¤de’de dünyaya geldi. Annesiyle ç›kt›¤› birgezintide do¤an›n güzelli¤i karfl›nda tepkisiz kal›namayaca¤›n› anlad›küçük yafllarda... ‹lkokulda ev ödevi olarak yapt›¤› resme ö¤retmenini

inand›ramad›¤› için kopyac›l›kla suçlan›p yedi¤i tokatla bafllayan resimserüveni hocas› Sabahattin Camc›o¤lu’yla buluflturdu onu... Camc›o¤-

lu’ndan desen, kompozisyon e¤itimi ald›. A. Hamdi Tanp›nar’›n “Kolay-dan kaçan hakiki sanatkâr bilir ki, hayat ve hadisat›n idrak› ancakinsan ruhu üzerinde düflünenlere ve onu anlamaya ve tespit etmeye

çal›flanlara nasip olabilir” sözünü kendine ilke edinen ressam düflün-deki do¤ay› görme çabas›yla duygular›, özlemleri ve do¤al güzellikleri

tuval üzerinde renklere dönüfltürmeye çal›flt›. Figür ve portreçal›flmalar›yla da dikkat çeken Ressam Bekir Üstün, ‹stanbul’daki

atölyesinde resim yaparak yaflam›n› devam ettirmektedir.

GEL‹NC‹KLER