yürüyüş dergisi | haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/eoky080.pdf · kazanmanın başka...

58
10 EYLÜL GÜNÜ, MAHKEMEDE HALKIMIZ, KOMPLOLARA KARŞI AVUKATLARIYLA OMUZ OMUZA OLACAK! www.yuruyus-info.org [email protected] [email protected] Haftalık Dergi Sayı: 80 19 Ağustos 2018 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus-info.org DEVRİMCİLİK SUÇ DEĞİL, GÖREVDİR! LÜBNAN DEVLETİ AYTEN ÖZTÜRK’ÜN NEREDE OLDUĞUNU AÇIKLAMAK ZORUNDADIR! KAYBEDİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ! İŞÇİLERİN, KAMU EMEKÇİLERİNİN, DEVLET TARAFINDAN KATLEDİLENLERİN, DEV-GENÇ’LİLERİN, SOMA’NIN, ERMENEK’İN, HALKIN SANATÇILARININ, HALKIN MİMAR VE MÜHENDİSLERİNİN, BERKİN’İN, HASAN FERİT’İN, DİLEK’İN... DEVRİMCİLERİN AVUKATLARI ONLAR! HALKIN DEVRİMCİ AVUKATLARININ MAHKEMESİ BAŞLIYOR! FAŞİZMİN SALDIRILARI KARŞISINDA ONLAR HALKLA OMUZ OMUZAYDI 10 EYLÜL GÜNÜ, MAHKEMEDE HALKIMIZ, KOMPLOLARA KARŞI AVUKATLARIYLA OMUZ OMUZA OLACAK! $ #" %$%#$ $!%$ !%#! " %#"% " ()' $ #" %$%#$ $!%$ !%#! " %#"% " ()'

Upload: others

Post on 13-Aug-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

10 EYLÜL GÜNÜ, MAHKEMEDE HALKIMIZ,KOMPLOLARA KARŞI AVUKATLARIYLA

OMUZ OMUZA OLACAK!

www.yuruyus-info.org

[email protected]

yu

ruy

us

.biz

@g

ma

il.co

m

Haftalık DergiSayı: 80

19 Ağustos 2018Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s-in

fo.o

rg

DEVRİMCİLİK SUÇ DEĞİL, GÖREVDİR!

LÜBNAN DEVLETİ AYTEN ÖZTÜRK’ÜNNEREDE OLDUĞUNU AÇIKLAMAK ZORUNDADIR!

KAYBEDİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ!

İŞÇİLERİN, KAMU EMEKÇİLERİNİN,DEVLET TARAFINDAN KATLEDİLENLERİN,

DEV-GENÇ’LİLERİN, SOMA’NIN, ERMENEK’İN,HALKIN SANATÇILARININ,

HALKIN MİMAR VE MÜHENDİSLERİNİN,BERKİN’İN, HASAN FERİT’İN, DİLEK’İN...DEVRİMCİLERİN AVUKATLARI ONLAR!

HALKIN DEVRİMCİ AVUKATLARININMAHKEMESİ BAŞLIYOR!

FAŞİZMİN SALDIRILARI KARŞISINDA ONLARHALKLA OMUZ OMUZAYDI

10 EYLÜL GÜNÜ, MAHKEMEDE HALKIMIZ,KOMPLOLARA KARŞI AVUKATLARIYLA

OMUZ OMUZA OLACAK!

Page 2: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

www.yuruyus-info.org [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Elif ERSOYAdres: Bozkurt Mah. Baysungur Sok.Muratoğlu Çarşısı 14 D Şişli - İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. Fevzi

Çakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1

Sultangazi / İSTANBUL

Tel: (0-212) 536 93 45

ISSN: 1305-7944

Baskı: BT Reklam Matbaa San.

Tic. Ltd. Şti.

Maltepe Mah. Askeri Fırın Sok.

Erdinç San. Sit. A Blok No:8

Tel: 0212 445 00 13

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

- “Her ne pahasına olursa olsunkazanacağız.” Bu ne demektir:

Örgütümüzün açık bir ilkesi vardır.Ölmek pahasına da olsa başlanan işi

bitirmek. Faşizme, emperyalizme karşı savaşmanın ve

kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu,

bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz.

- GÜN 24 SAAT. ZAMAN HERKES İÇİNGEÇERLİ.

Zaman yetmiyorsazamanı yettirecek olan sensin.

Nasıl? Çalışma alışkanlıklarını değiştir.

- Gerçeğin gözünün içine bakacağız.Yanlışlarımızı açıkça dile getirecek,

cüretle üstüne yürüyeceğiz.

Page 3: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

i ç i n d e k i l e r

Sosyalizmde bütün halkçocukları bilimde, sporda,sanatta başarılı olabilecek

29 Kamu Emekçileri Cephesi:Bakırköy ÖzgürlükMeydanı’nda direnen, “Budireniş hepimizindir” diyendevrimci kamu emekçilerinindirenişine güç verelim, destekolalım, dayanışma gösterelim!

32 Çürümüş ve kokuşmuş düzeniniziyerle bir edecek, işkencelerin

hesabını soracağız!

33 Kamu Emekçileri Cephesi:Direnenler birleşelim,Direnenler Meclisi’ni kuralım!

35 Devrimci İşçi Hareketi: DİSKyöneticileri Mahir Kılıç’ınhakkını savunamaz, “işimi,ekmeğimi istiyorum” diyenemekçilerin haklarına sahipçıkamaz!

36 Devrimci İşçi Hareketi: MahirKılıç’ın direnişini sahiplenelim,CHP’den, İzmir BüyükşehirBelediyesi’nden, patronsendikacılarından hesapsoralım!

37 Halkın Mühendis Mimarları:AKP, zamlarla krizin faturasınıhalka kesmek istiyor

38 Bizden... Bizden... Bizden

39 Tarih Bilinci ZaferiGörmektir: Kürdistan’da liseli

9 Alevi kurumları, cemeviyönetimleri; cemevlerine faşistpolisin işemesine, KezbanAna’nın direnişine daha nekadar seyirci kalacaksınız?

12 Yoksul Mahalleler: Adalet herzaman yerini bulur

14 Devrimcilerin, vatanseverlerintartışmaları farklıdır;tasfiyecilerin, mandacılarıntartışmaları farklı

16 Yok Edemezsiniz: Bu avukatlık,bu sanatçılık cüretleşekillenmiştir

19 Adalet Savaşımız: Faşizminher katliamına bir komploeşlik etmiştir

23 Halkın Hukuk Bürosu:Halkın avukatları direnmeninonurunu, haklılığın gücünütemsil ediyorlar. Onları

savunma sırası bizde!

25 Halkın sanatçılarına, halkınavukatlarına özgürlük!

26 Halkın Sanatçıları: Tek güç,örgütlü güç-3

28 Sanatçıyız Biz: “Yetenek” değileğitim ve emek vardır.

4 Ayten Öztürk’ün kaybedilmesineizin vermeyeceğiz!

AYTEN ÖZTÜRKNEREDE?

gençliğe yönelik kontrgerilla

saldırıları ve liselilerin direnişi

40 Sonuç almak uzlaşmamaktır

41 Liseliyiz Biz: Yozlaştırma,

yabancılaştırma, yalnızlaştırmaya

karşı örgütlenme hakkımızı

istiyoruz, alacağız!-1

43 Bir kamera hilesi: SEGBİS

44 Bolu L Tipi Özgür Tutsaklarının

SEGBİS dayatmasına ilişkin

mektubu

45 Halkın avukatı Barkın Timtik ile

röportaj

47 Son sözü direnenler söyler! Özgür

Tutsaklar anlatıyor...

49 Grup Yorum üyesi Umut Gültekin: “33

yıllık bir geleneğin, okulun

öğrencileri olarak kendimizi her

daim geliştirmeye ve halkımızın

duygu ve düşüncelerini şarkılarımıza

dökmeyi sürdüreceğiz. Biz halkız,

haklıyız ve kazanacağız! Grup

Yorum halktır susturulamaz. Asla!”

55 Avrupa’da Yürüyüş

56 Yitirdiklerimiz

58 Savaş ve Savaşçı: Kurallar

gücümüz, ilkeler üstünlüğümüzdür-2

Grup Yorum Enternasyonalisttir!Grup Yorum’un faşizmin saldırılarına karşı

“Listelerinize Bestelerimizle Cevap Veriyoruz”diyerek bestelediği şarkılardan biri olan “Em-peryalizm” şarkısının Arapça, Bulgarca, İspanyolcave Sırpça hali yayınlandı. Şarkının Altyazılıhallerini dünyadaki yoldaşlarımızla paylaşmakiçin link adresleri aşağıdadır. Grup Yorum DünyaHalklarının ve Umudun Türkülerini SöylemeyeDevam Edecek!

Arapça Link:http://https://www.youtube.com/watch?v=EY

zzuxhIFBo&feature=youtu.be

Bulgarca Link:http://https://www.youtube.com/watch?v=dy

kuTiTNRZg&feature=youtu.be

İspanyolca Link:http://https://www.youtube.com/watch?v=ev

nkh8VI4nI&feature=youtu.be

Sırpça Link:http://https://www.youtube.com/watch?v=Ov

HmJqdr54c&feature=youtu.be

Page 4: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Ayten Öztürk Kimdir?Ayten Öztürk, 25 yıldır oligarşiye karşı Anadolu halklarının

kurtuluşu için mücadele eden bir devrimcidir... Aynı zamandaşehitlerimiz Ahmet ve Hamide ÖZTÜRK'ün kardeşidir. Şe-hitlerimizin aydınlattığı yolda, mücadelenin her alanında yeralmıştır. Bu mücadelede tutsak veya şehit düşmeyi gözealarak yer almış, hiçbir bedeli ödemekten kaçınmamıştır.

Özgür tutsak olarak yıllarını hapishanede geçirmiştir. 19-22 Aralık hapishaneler katliamında, direnişin en uzun sürdüğüÜmraniye Hapishanesi’nde, 4 gün boyunca direniş hattındayer almıştır. 2000-2007 Büyük Direniş sürecinde başta destekaçlık grevi olmak üzere birçok direniş örgütlemiş ve katılmıştır.Son olarak Suriye Halk Cephesi içerisinde çalışmalarını yü-rütmüş, emperyalizmin 8 yıldır sürdürdüğü savaşta, birCepheli olarak Suriye halkının yanında yer almıştır.

Ayten Öztürk Nasıl Gözaltına Alındı?Suriye Halk Cephesi, konuyla ilgili yaptığı açıklamada

şöyle anlatıyor; "9 Mart günü Lübnan Beyrut Refik HaririUluslararası Havaalanı’ndan, Atina’ya gidecek uçağa binmeküzereyken polis tarafından durdurulan ve gözaltına alınanAyten Öztürk’ten bugüne kadar, yaklaşık 6 aydır hiçbir haberalınamamıştır... O tarihten bu yana tüm araştırmalarımızarağmen, akıbeti hakkında hiçbir resmi bilgiye ulaşılamamış-tır..."

Yoldaşları, 6 Aydır Ayten Öztürk İçinNeler Yaptı?

Ayten Öztürk, 9 Mart 2018'de Beyrut Refik HaririUluslararası Havaalanı'nda, sabah saatlerinde Atinaseferini yapacak Lübnan Havayollarına ait uçağa binişyapacağı esnada, Lübnan polisi tarafından gözaltına alın-dı.

Yoldaşları ise 12 Mart'ta Ayten'in gideceği yere ulaşmadığıhaberini alarak Lübnan'da saatlerce süren telefon trafiğindensonra, Lübnan’da tutulduğunu öğrendi ve soruşturmaya baş-ladı.

Yoldaşlarının Lübnan'da yaptığı çalışma kapsamında ilkalınan bilgi Öztürk'ün hala Lübnan'da bir karakolda tutulduğunadairdi. Bu bilgi neticesinde serbest bırakılması için çalışmalarabaşlandı.

Görüşmeler, Hizbullah içinde sorumlu birinin oğlu olanM D. ile yürütülüyordu. Ayten'e ait tüm bilgiler kendisine

AYTEN ÖZTÜRK’ÜNKAYBEDİLMESİNE

İZİN VERMEYECEĞİZ!

AYTEN ÖZTÜRKKAYIPLAR ZİNCİRİNİN

NE İLK NE DE SONHALKASI OLACAKTIR

OLİGARŞİ TÜM HALKISESSİZLİĞE MAHKUM

ETMEK İÇİN"KAYBEDİYOR".

AMA KESİN OLANBİR GERÇEK VAR Kİ;AYTEN ÖZTÜRK’ÜN

KAYBEDİLMESİ,DAHA ÖNCEKAYBEDİLEN

BİNLERCEİNSANIMIZDAOLDUĞU GİBİ

DEVLETİN TÜKENİŞİNİHIZLANDIRACAK,ONU YOK EDECEK,

SURATINDAPATLAYACAK

BİR SİLAHADÖNÜŞECEKTİR!

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR4

Page 5: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

aktarılıyordu. Fakat bütün busüre içerisinde tüm ısrarlara rağ-men yoldaşları Ayten'le görüş-türülmemiş ve Türkiye faşizmineteslim edildiğine dair bilgi ve-rilmemiştir.

Bu çerçevede, Ayten'i serbestbırakabileceğinin haberini veren,devlette memur olan birileri parakarşılığında bunu yapabilecek-lerini belirtti. Hizbullah içindekibir yetkilinin oğlu olan M.D'yegüvenilerek istenilen para veril-miştir. Fakat yine de bir sonuçalınamamıştır. Yaklaşık üç haf-talık süre içerisinde yoldaşlarıAyten Öztürk ile ilgili resmihiçbir sonuç alamadı. Verilen tekbilgi, Ayten'in hala Lübnan'dakarakolda tutulduğuydu.

Nisan ayının ilk haftasında,Mazen H. adında bir avukatla görüşen M.D., Halk Cep-heliler’e; Beyrut adliyesine gidip oradan Ayten ile gö-rüşmek için bir dilekçe yazıp Emniyet Genel Müdürlüğü'nedilekçenin verilmesi gerektiğini söyledi.

Bir Halk Cepheli, avukatın önerisiyle denileni yaptıve adliyede Ayten'le görüşmek için izin dilekçesi yazdı.Sonrasında Emniyete giden Halk Cepheli orada gözaltınaalındı. Gözaltına alınan Halk Cepheli’ye, neden göz-altına alındığına dair hiçbir bilgi verilmeden, üç günboyunca, günün 13 saati elleri arkadan kelepçeli,gözleri kapalı bir şekilde nezarethanenin tekli hücre-sinde tutuldu. Bu süre içinde ise neredeyse bütünemniyet çalışanları, amirinden polisine, memurunakadar, faşist Türkiye polisi gibi ahlaksız ve yalancıidi. Gözaltında tutulduğu süre boyunca, onuruna ha-karet edildi, saldırıldı, keyfi yaptırımlarda bulunulduve işkence yapıldı.

Gözaltına alınan Halk Cepheli, Ayten Öztürk'üngözaltı dosyasını kendi gözleriyle görmesine rağmen,sorgu yapan polisler ve karakol müdürü yalan söyle-yerek o dosyanın Öztürk'e ait olmadığını iddia etti.

Üç günün sonunda, Halk Cephesi dostlarının aracılığıylaserbest bırakılan Halk Cepheli’ye, gözaltına alınma ne-deninin Ayten Öztürk'ü sorması olduğu söylendi. Budurumda, ellerinde olmadığını iddia eden Lübnan Emniyeti,neden gözaltına almadıkları birini soruşturan kişiyi göz-altına alıp bu muameleyi yaptığını açıklamadı.

Bu da bir kez daha, genel polis ahlakını ve işbirlikçidevlet özelliğini somut olarak ortaya koydu. İstediğimigözaltına alırım, kaybederim ve sahiplenen yakınlarınaistediğim muameleyi yaparım demektedir Lübnan Dev-leti.

Halk Cephesi üyesi, Lübnan Halk Hareketi başkanıMustafa Halebiy ve avukatlarından Feda Abdulfettah ile

görüşerek, Ayten'in akıbetininsorulmasını istedi. Avukatın sor-masının ardından adliyeden veemniyetten verilen bilgi, ‘Öz-türk'ün 14 Mart 2018'de Tür-kiye'ye teslim edildiği’ idi. Fakatbu sadece sözlü olarak, yani gay-ri-resmi olarak söylendi, ortadahiçbir kayıt-belge yoktu ve doğ-ruluğuna güvenilemezdi.

Ardından Hizbullah'ın ulus-lararası ilişkilerinden konuyla il-gili soruşturma yapılması talepedildi. Oradan gelen cevapta daÖztürk'ün Türkiye faşizmine tes-lim edildiğidir. Mart ayından be-ridir yoldaşları Öztürk ile ilgiliresmi hiçbir belgeye ulaşmış de-ğillerdir, fakat elde edilen bilgiÖztürk'ün, işbirlikçi, faşist, katilTürkiye faşizmine teslim edildi-ğidir.

Mart Ayından Bu Yana, Suriye’dekiYoldaşları, Konuyla İlgili AçıklamaYapmadı. Çünkü;

- Bu süre zarfında, Ayten Öztürk'e dair, resmi birbelgeye ulaşılamamıştır. Resmi bir belge verilmemesindenkaynaklı, Öztürk’ün hala Lübnan'da olabileceği düşü-nülmüştür. Ve açıklama yapılması halinde, Türkiye fa-şizminin Öztürk hakkında Lübnan'dan iade davası baş-latmasından çekinilmiştir. Ayrıca Suriye Halk Cephesi’ne,bölgedeki dostları beklemelerinin gerektiğinin, en kısazamanda bilgi edinileceğinin ve Ayten’in bırakılacağınınsöylenmiş olmasıdır. Yoldaşları bu sözlere güvenmiş veTürkiye’de kesinleşmiş hapis cezası bulunan Ayten’inTürkiye’ye iade tehdidinin gündeme gelmemesi için,sabırla beklemiş ve sürekli Ayten’e ulaşmaya çalışmıştır.Ayrıca;

- Lübnan'daki İsrail tehdidi ve Suriye’deki savaş hali,- Küçük burjuva diktatörlüklerinin çalışma tarzı…

Bugün git yarın gel bürokrasisinin rutin işleyiş olması,- Aramaya giden Halk Cepheliler’in gözaltına alınması

nedeniyle, yerelden insanlarla, dostlar aracılığıyla bilgialınmaya çalışılması,

- Yapılan başvurulara, dilekçelere cevapların ertelen-mesi,

- Dost güçlerden cevap beklenmiş olması...Bu nedenlerden ötürü, Suriye Halk Cepheliler, konuyla

ilgili açıklama yapmamış, neredeyse 6 aydır her gün, bi-linen tüm yolları deneyerek bilgi almaya çalışmıştır. Şuan nerede bulunduğu bilinmeyen Ayten Öztürk kaybe-dilmeye çalışıldığı için açıklama yapmak zorunlu hale

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

55AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 6: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

gelmiştir.

Kayıplar Po-litikası NeyeHizmetEtmektedir?

Türkiye devri-mi, 1920’lerdenbu yana şehitlerveriyor. Oligarşi,devrim ve sosyalizmiçin yola çıkanların kanını dökmeye, 1920’de Karadeniz’deMustafa Suphiler’le başladı ve o günden bu yana da ka-nımız dökülüyor bu ülke topraklarına.

Türkiye halkları, 1960’ların sonlarına doğru, iktidarhedefli bir mücadelenin yoluna girdiğinde, devrim yü-rüyüşünü durdurmak için daha fazla kan dökmeye başladıoligarşi. Türkiye topraklarının devrimcilerin kanıyla su-lanmaya başlaması, esas olarak da bu dönemle birlikteyoğunlaştı. 1970’li yıllar boyunca faşist saldırılarda,kontrgerilla katliamlarında döküldü kanımız.

1980’lerde, Amerikancı faşist cuntanın hapishanelerinde,darağaçlarında katledildik. 1990’lı yıllar, dağlarda, şehirlerde,katliamlarda, kayıplarda, işkencelerde şehit düştük. Türkiyedevriminin şehitlerinin sayısı artık yüzlerle, binlerle ifadeedilemez oldu. Ülkemizde 12 Eylül ve birlikte halkı sin-dirmek için devlet birçok yola başvurmuştur. 1980’lerdeinsanları kaçırıp kaybetmeye başlayan faşist devlet, '9O'lıyıllardan sonra bu politikayı daha sistemli bir hale getirmişve kayıplar artarak sürmüştür.

31 Mart 1998’de, İzmir Çeşme'de gözaltına alınanNeslihan USLU, Metin ANDAÇ, Mehmet Ali MANDAL,Hasan AYDOĞAN isimli dört devrimcinin Foça’dakiaskeri birliklerde işkence yapıldıktan sonra, kolları, ba-cakları kırılmış olarak bir tekneye konuldukları veteknenin Seferihisar açıklarında bombayla batırıldıklarıöğrenildi.

Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşler, İsmail Bahçeci, Er-doğan Şakar, Düzgün Tekin, gözaltına alındıktan sonraakıbetleri açıklanmayanlardan bilinen birkaç örnektir.

Gözaltına alınıp kaybedildikten sonra cenazesi kim-sesizler mezarlığında bulunan ve savcı tarafından ailesinehaber verilen Ayşenur Şimşek, Hüseyin Toraman, FehmiTosun ailelerinin yanında sivil polislerce gözaltına alınıpkaybedildiler.

Kenan Bilgin, Ankara DAL’daki hücrelerden kendiadını söyleyip kaybedileceğini bağırıyordu. Ve söylediğigibi kaybedildi.

Lütfiye Kaçar, gözaltına alındığında ailesine ve Mü-cadele Gazetesi’ne polis tarafından "Lütfiye elimizde"denilerek tehdit ve küfür dolu telefonlar ediliyordu. 1994Ekim’inde kaybedildi.

Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'un boş bir arazidebulunan cenazelerinde ve bildik tanıdık işkence izleri

vardı vücutlarında.Ülkemizde gözaltına alındıklarına dair tanıklar ol-

masına, hatta çoğu evinden ailesinin gözleri önündealınan insanlar olmasına rağmen, daha sonra kaybedilmiş,cenazeleri ya hiç bulunamamış ya da sonrasında bir yer-lerden çıkarılmıştır. Köy ortasında gözaltına alınıp ikigün sonra yanmış cesedinin yol kenarlarına atıldığı in-sanlara ilişkin hala bir açıklama yapmamakta, soruşturmaaçmamakta, sorumlular cezalandırılmamaktadır. ÇünküKAYBEDEN DEVLETTİ!

Ülkemizde ve dünyada kayıp politikası yeni bir olgudeğildir. Halkların mücadelesinin önünü kesmek, hiç-lik-bilinemezlik duygusu yaratarak korku ve gözdağıyaymak için emperyalizmin uyguladığı bir politikadırkayıplar. Latin Amerika'da denendi, ülkemizde denendi.İşbirlikçi faşist iktidarlar halktan ve halkın mücadelesindenkorktukça katlettiler, kaybettiler, binlerce, on binlerceinsanı gözaltında kaybettiler. Latin Amerika'da katillerin,kaybedenlerin içinden çıkan "itirafçılar"ın ifadeleriylebilinen gerçek ilan edilmiş oldu: KAYBEDEN DEV-LETTİ!

Kaybetme Politikasıyla Amaçlanan,Halkı Ve Devrimcileri Yıldırmak,Sindirmek Ve Teslim Almaktır

Ülkemizde özellikle 90'lı yıllarda devrimci mücadeleningeliştiği-halklaştığı süreçlerde, halka gözdağı vermek,devrimcilerin halka umut olmasını engellemek ve halktantecrit etmek için uygulanan bir politika oldu. Katledileninsanların cenazeleri asit kuyularına atıldı, toplu mezarlaragömüldü. Kürdistan’da, bugün hala askeri alanlardan,okul bahçelerinden insan kemikleri çıkmaktadır.

Devlet “Eğer devrimcilik yaparsan, onlara destekolursan, dipsiz kuyularda yitip gidersin, geriye bir cenazenbile kalmaz, ölü müsün sağ mısın kimsenin haberi bileolmaz” mesajı vererek mücadeleden vazgeçirmeye çalı-şırlar. Halka, destek verirseniz sizin de sonunuz böyleolur diye gözdağı vererek mücadele edenleri korkutmak,yıldırmak, devrimcilik yapmalarından vazgeçirmek, halkıterörize etmek için başvurduğu katliam, işkence yön-temlerine eklenmiş yeni bir katletme yöntemidir kay-betme.

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR6

Neslihan Uslu Hasan Aydoğan Metin Andaç Mehmet Ali Mandal

Page 7: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Ama bu politikanın bir de öteki tarafı vardır; Kayıplar,aynı zamanda faşist devletin çaresizliğinin göstergesidir.Faşizm, bir taraftan "üç-beş kişi" deyip devrimcileri kü-çümsemeye çalışıyor, diğer taraftan ise en vahşi yöntemlerikullanarak onları sindirmeye, teslim alamadığında imhaetmeye çalışıyor. En ufak bir sese bile tahammül ede-meyecek durumda. "İdeolojileri, amaçları olmayan terö-ristler" diyor devrimciler için; ama öyle olmadığını eniyi kendileri biliyor.

Devrimcilerin amacı çok açıktır; sömürü, soygun,zulüm üzerine kurulu bu devleti yerle bir edip HALKINİKTİDARINI kurmaktır. Korkuları, bu hedefi gerçek-leştireceklerini bilmelerindendir. Yok etmek istemeleribundandır.

Bir tek devrimcinin olması bile, devleti korkutmayayetiyor. Çünkü devrimcilerde kendi sonunu görüyor.Kendi sonunu görmesi onu daha da saldırganlaştırıyor.İşte bu yüzden kayıplar, işte bu yüzden katliamlar...Ancak hepsi BOŞUNADIR; çünkü devrimciler halkçocuklarıdır ve hiçbir halk katledilmekle bitirile-mez...

Devrim için, Türkiye halklarının ulusal ve sosyalkurtuluşu için dökülen her damla kan, bizim kanımızdır.Kayıplar politikası devletin açıktan uyguladığı bir politikahaline gelmiştir. Binlerce kişiyi kaybederek Ayten’lerikorkutamayan faşizm, zulme direnen yeni devrimcilerçıkmasını, devrimcileri korkutup teslim almayı başara-mayacaktır.

Çünkü biz emperyalime karşı bağımsızlık, faşizmekarşı demokrasi, kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesiveriyoruz. Tarihsel ve siyasal haklılığa sahip olan biziz.Haklı bir dava uğruna, bizden çalınanları geri alma kav-gasında meşru olan biziz. Bu nedenle emperyalizmin vefaşizmin hiçbir politikası sonuç vermeyecek ve kazananhalklar olacaktır.

Devrimcilerin, Ülkeler Arasında PazarlıkKonusu Yapılmasına İzin Vermeyeceğiz!

Lübnan, Türkiye faşizmi ile yaptığı, ticaret, vergi vesağlık anlaşmaları nedeniyle işbirliği halindedir. ABDve Fransa sömürüsü altında olan Lübnan, emperyalistlerlede işbirliği içindedir. Onların isteklerini ikiletmedenyerine getiren işbirlikçi Lübnan hükümeti, yıllardır dev-

rimcilik yapan Ayten Öztürk'ü pazarlıklara konu etmesimuhtemeldir. Bu nedenle Lübnan hükümeti açıklamayapmak zorundadır.

Lübnan Hükümetine sesleniyoruz: Derhal açıklamakzorundasınız. AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Tutuklu mu, Türkiye'ye mi iade ettiniz? Akıbetiniaçıklamak zorundasınız. Biz hiçbir yoldaşımızı bilin-mezlik içinde bırakmadık. 14 yıl sonra Ali Yıldız'ıtoplu mezardan çıkardık. Ayten'in de akıbetini öğre-nene kadar peşini bırakmayacağımızı, yoldaşımızısahipleneceğimizi ilan ediyoruz.

Ayten Öztürk, Türkiyeli bir devrimcidir ve devrimcilikyapmak suç değil, görevdir... Unutmayın ki onu herkoşulda sahiplenen yoldaşları, uğruna mücadele ettiğiAnadolu halkları var. Bilinmezliğe itmenize, sesiniboğmanıza izin vermeyeceğiz.

Yoldaşımızın başına gelecek en ufak bir olumsuzlukta,en az Türkiye kadar Lübnan hükümetini de sorumlu tu-tacağımızı bilin! Şayet Türkiye'ye teslim edilmişse,Lübnan hükümeti bilmelidir ki, dünya ve Türkiyehalklarına karşı vereceği bir hesabı vardır...

Yoldaşımız nerede diye soruyoruz. Susarak, “bilgimizyok” diyerek sorumluluğu üzerlerinden atamazlar. Bi-linmiyor olamaz; biliyor ve gizliyorlar. Bulana kadarsormaya devam edeceğiz: AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?CEVAP BEKLİYORUZ!

Kaybediyor ve kayıplara sahip çıkılmasını istemiyorlar.Çünkü biliyorlar ki, kaybetme politikası ancak, kayıplarınsahiplenilmesi engellenebilirse, başarıya ulaşmış sayılır.Korku, kuşku işte o zaman herkesi sarar.

Bu Düzen Yıkılmalıdır, Yıkılacaktır!Kaybeden, katleden, çürüyen ve yozlaşan kapitalizm

yıkılacaktır. Sömürü düzeni sürsün diye halkı ve dev-rimcileri vahşice katlederek, tüm milliyetlerden emekçihalklara "benim çıkarlarıma itaat edin, yoksa hiçbirzulmü uygulamaktan çekinmem" diyen, halkların kanı-nı-iliğini kurutan, emeğini çalan bu alçak düzeni yıkmaktanbaşka çare yoktur.

Kapitalist-emperyalist düzene karşı mücadele etme-mek, sessiz kalmak, halk düşmanlarının sömürüsünüonaylamak, düşmanlarımızın safında yer almaktır.

Özellikle OHAL ilanından sonra AKP, "kaybetme"yidaha sistemli bir politika olarak yeniden uygulamak,emekçi halkların karşısına çıkarmak istemektedir.

Hiçbir baskını, gözaltıyı, tutuklamayı, tecriti, işkenceyi,kaybedilmeyi kanıksamamalıyız. Bunları normal görmek,adım adım düşmana hak vermeye, onların safına geçmeyegötürür.

AYTEN ÖZTÜRK HALKTIR.O, ANALARIMIZIN BABALARIMIZIN EVLADI,

OĞULLARIMIZIN KIZLARIMIZIN ABLASIDIR.KAYBEDİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR, İZİNVERMEYELİM!

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

77AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Düzgün Tekin Lütfiye Kaçar

Page 8: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Devlet bizlere, yani tüm halka gözdağı vermeye, tümhalkı sindirmeye çalışıyor. Unutmayalım ki sessiz kalmakonaylamaktır. Faşizmle yönetilen bir ülkede, ne zamankimin gözaltına alınacağı, kaybedileceği, katledileceğibilinemez. O nedenle hiç kimse, sessiz kalırsam zulümbeni bulmaz diye düşünmemelidir. Çünkü faşizm tümhalklara, halkların kültürüne, değerlerine düşman-dır.

Birbirimize sahip çıkmamak, düzenin istediğidir. Bir-birimize kenetlenmezsek, örgütlü mücadele etmezsek,bu zulüm düzeni evlatlarımıza, ana-babalarımıza, kar-deşlerimize, bizlere daha pervasız bir şekilde saldıracak,katledecektir.

Bu yüzden sessiz kalmayalım. Bugün sadece "her-kesin yapacak bir şeyleri var" demiyoruz. Bugünherkesin yapabileceği şeyleri hayata geçirme günüdür.Görev bizleri bekliyor. Ayten için bir imza atalım,Lübnan konsolosluğu önünde buluşalım, nerede ol-duğunu sormak için telefon edelim, faks çekelim,eylem yapalım, adını duvarlara yazalım.

Sonuç olarak tekrar ediyoruz ki;Ne olursa olsun, Ayten Öztürk yoldaşımızı bulacağız,

ölü ya da diri ama ne olursa olsun bulacağız. Elbet budevran dönüyor, şimdi kendilerini çok rahat sananları,bizi aylardır habersiz bırakanları, yoldaşlarımızı karan-lıklarda bırakmaya çalışanları affetmeyeceğiz.

Düşmanımız korkaktır, çünkü haksızdır. Şimdi

sadece güçlü silahları ve meşru olmayan kanunlarıelinde bulundurduğu için kaybetmeleri-katletmelerirahatça yapabiliyor. Ama tüm yaptıklarının birkarşılığı olacağını hatırlatıyoruz!

Yurtiçinden ve dışından yükselen "AYTEN ÖZTÜRKNEREDE?" sesine ses verelim...

Tarihimiz boyunca hiçbir yoldaşımızı yalnız, körhücrelerde sahipsiz, karanlıklarda mezarsız, mezar-larını çiçeksiz bırakmadık, bırakmayız!

Ülkemiz ve dünya halklarının gurur duyacağı birtarihe, geleneklere, kültüre sahibiz. Bunun bilinciyledaha bir gür haykıracak ve yoldaşımızı bulacağız!

Emperyalizme ve işbirlikçilerine duyduğumuz kinle,Ortadoğu politikalarına duyduğumuz öfkeyle,Yoldaşlarımıza duyduğumuz sevgiyle haykıralım:

AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

YOLDAŞIMIZ AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?TÜRKİYE FAŞİZMİNE İADE ETTİYSENİZ

AÇIKLAMAK ZORUNDASINIZ.KATLETTİYSENİZ, MEZARINI GÖSTERMEK

ZORUNDASINIZ.HALA İŞKENCE ALTINDAYSA, DERHAL SER-

BEST BIRAKIN!BUNLARI YA AÇIKLARSINIZ, YA DA SONUÇ-

LARINA KATLANACAKSINIZ!KAHROLSUN EMPERYALİZM VE İŞBİRLİK-

ÇİLERİ, YAŞASIN HALKLARIN MÜCADELESİ!

Lübnan Konsoloslukları Adres ve NumaralarıALMANYA, BerlinKonsolosluğuBerliner Str. 12713187 Berlin - PankowTelefon:+49 (0)30 47 49 860Fax:+49 (0)30 47 48 78 58

......................Lübnan FrankfurtKonsolosluğuMainzer Landstr. 26860326 Frankfurt$ MainTel: +49 (0)69 7392244Fax: +49 (0)69 7306165

.............................FRANSA

3 Villa Copernic75116 ParisTel : (01) 4067 7575+33.1.4067 7575Fax: (01) 4067 1642FAX:+33 1 4067 1642

........................BELÇİKA2, Rue Guillaume StocqBruxelles (Brüssel)Tel : (02) 645.7760FAX: +32.2.645.7769

...........................AVUSTURYA-VİYANAOppolzergasse, 613 A-1010 Tel: (01) 533 8821

FAX: (01) 533 4984

..............................YUNANİSTAN-ATİNA25th Martiou Street No 615452 Paleo Psychico,Athens (Athen)Tel : (210) 675.5873FAX: (210) 675.5612

..................İNGİLTERE-LONDRA15 Palace Gardens Mews,London, W8 4RB TEL: +44 (0)207 229 7265 Fax: +44 (0) 207 243 1699

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR88

Page 9: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Nerede bir zulüm varsa, tam orada Hüseyni makamındakonuşan evlad-ı Kerbelayız biz. Ve zulüm, kan döktüğüher nerede zafer kazandığı iddiasındaysa, orada Zeynepdiliyle haykırırız haklının ve hakikatin yenilmezliğini.

Kah Pir Sultan'ız darağacında, kah derisi yüzülmüşNesimi'yiz hayatın ortasında. Yanıp yakılmışız asırlardanbu yana ve fakat yakıştırmamışız dilsiz şeytan olmayıaslımıza. İlle kavga demişiz, Yezid soyluların zulmünekarşı ille kavga... Vermişiz de şu kuşça canımızı,eğmemişiz haksızlığa şu kızıl başımızı. Asırlar geçmiş;ama biz vazgeçmemişiz haklılığımızdan ve günü gelipsuskunluk kaplayınca ortalığı, biz Kezban Ana olup hay-kırmışız hakikati.

Koca koca sendikalar, odalar, DKÖ'ler, Alevi kurumlarıkorkuya yenilip dillerini yutsalar da Kezban Ana, bak-madan yaşına-hastalığına haykırıyor hakikati. Teslim ol-muyor faşizme, direniyor, 80 yaşında ak saçlı bir ana,bir TAYAD’lı… Asırlar boyu üç telli saz ile, yalın ayakyalın kılıç dayanıp zalimin zulmüne, direnenlerin soyundangeliyor 80 yaşında ak saçlı Kezban Bektaş.

Evet, Kezban Ana direniyor. Çünkü, AKP'nin polisi19 Temmuz'da Armutlu'daki Cemevi’ne saldırdı. İçeridebulunanları, işkence yaparak gözaltına aldı. Duvarlaraküfürler yazdılar, koridora işediler, çalışma odalarını da-ğıttılar. En sonunda halkı tehdit edip gittiler. Yaşananpolis baskınının karşısına PSAKD İstanbul Sarıyer Şubeve Armutlu Cemevi Başkanı Zeynep Yıldırım çıktı vededi ki: "... Bu saldırı Cemevleri’ni itibarsızlaştırmakiçin yapılıyor. Hem inancımıza yönelik olarak hem demahallemize yönelik olarak yapılıyor. Bizim kapımızhalk düşmanı olmayan herkese açıktır. İnancımızdandönmeyeceğiz asla!"

O gün bu açıklamayı yaparak Cemevlerine sahipçıkan Zeynep Yıldırım, 23 Temmuz gecesi evine yapılanpolis baskınıyla gözaltına alındı ve ardından tutuklandı.Çünkü Cemevi’ne yönelik saldırıya karşı duyarlılıkyaratıp direniş örgütlemek için harekete geçmişti. İşte ogünden sonra, Kezban Ana "Kızım Zeynep YıldırımDeğil, Cemevine İşeyenler Tutuklansın" diyerek eylemegeçti ve AKP faşizmine karşı bir direniş mevzisi yarattı.

YEZİD'İN SURATININ ORTASINA "İNANCI-MIZDAN DÖNMEYECEĞİZ" DİYEN ZEY-NEP'TEN, AKP FAŞİZMİNİN KARŞISINA GEÇİP"İNANCIMIZDAN DÖNMEYECEĞİZ" DİYENZEYNEP'E BU ONUR BİZİMDİR...

Cemevinin basılması ve bu saldırıya karşı Cemevinisavunan Zeynep Yıldırım'ın tutuklanması, zamane YezidiAKP faşizmi. Yezid yaşıyor ve Alevi halka zulmetmeyedevam ediyor. Ve zulme karşı aldıkları cevap da değiş-miyor. Zeynep Yıldırım'ın dediği gibi; "İnancımızdan

dönmeyeceğiz asla!" Yezid'in Şam'daki sarayında da bu sözler yankılanmıştı.

Aradan geçen yüzlerce yıl sonra yine bir Zeynep aynışeyi söylüyor: "İnancımızdan dönmeyeceğiz!"

Kerbela'daki katliamın ardından Zeynep ve berabe-rindeki esirler önce Kufe sonra da Şam'a götürülürler.Ve Zeynep, önce Kufe halkına içine düştükleri rezildurumu anlatır, sonra da Yezid'in suratına hakikatihaykırır. Söz konusu olan Hz. Zeynep'tir. Hz. Ali’nin veHz. Fatma’nın kızıdır. O da abisi İmam Hüseyin’in yo-lundan gitmiştir. Zulme karşı adaleti savunmanın dili ol-muştur.

Şam'daki sarayında Yezid'in karşısına çıkarıldığındada sözünü eğip bükmez Zeynep. "... Ey Yezid! Bizi açve sefil bıraktığına, bizim varlığımızı tehlikeye soktuğunamı inanıyorsun gerçekten? Bağlanmış ve zincire vurulmuşhalimizle, huzurunda bizi el pençe divan durdurmaklabizi zavallı tutsaklar durumuna düşürdüğüne ya da buyolla bizim üstümüzde egemenlik kurduğuna mı inanı-yorsun?… Kılıç zoruyla aklımızın ve yüreğimizin üstündeegemenlik kuramazsın" der Zeynep. Ve zalime boyuneğmez, sözünü sakınmaz. Der denmesi gerekeni, hemde Yezid'in sarayında ve yüzüne karşı. Zeynep bu tavrıylaAlevi halk için yiğitlik, mertlik ve doğruluğun sembolüolmuştur.

Küçük Armutlu Cemevi'nin, AKP'nin polisi tarafındanbasılıp koridorlarına işenip duvarlarına küfür yazılmasınınardından Zeynep Yıldırım da, adını aldığı Zeynep Anagibi dedi denmesi gerekeni. Sakınmadı sözünü, yutmadısöylenmesi gerekeni. Dilsiz şeytanlardan olmayı tercihetmedi. Çıkıp AKP faşizminin karşısına inancını, iba-dethanesini, değerlerini savundu, faşizmin ahlaksızlığınıteşhir etti.

YEZİD NEDEN KERBELA'DA KANIMIZI DÖK-TÜYSE, YEZİD SOYLULAR DA CEMEVİMİZE ONEDENLE İŞEMEKTEDİR

AALEVİ KURUMLARI, CEMEVİ YÖNETİMLERİ!CEMEVLERİ’NE FAŞİST POLİSİN İŞEMESİNE, KEZBAN ANA’NIN

DİRENİŞİNE DAHA NE KADAR SEYİRCİ KALACAKSINIZ?

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

9AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 10: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Faşist AKP’nin katil polisi, kanlı postallarıyla, karmaskeleriyle Cemevi'nin içine girdiği zaman Yezid'inKerbela'da davrandığı gibi davranmıştır. Alevi değerlerine,inancına saldırılmıştır. Bunu görmek için gerçeğe bakmakyeterlidir. Soralım:

AKP polisi neden Cemevi’ne ağır silahlarıyla baskındüzenler?

AKP polisi neden Cemevi’ne işer?AKP polisi neden Cemevi’nin duvarına küfür yazar?Bu sorunun cevabı geçmişten bu yana bellidir. Amaç,

Cemevi’ni ve Alevi değerlerini aşağılayarak yok saymaktır:"Orası sizin ibadethaneniz olabilir; ama benim için orasıiçine işenecek yerdir" demeye getiriyorlar. Aşağılıyorve yok sayıyor. Bu sadece kendini bilmez bir polisin ah-laksızlığı değil, Alevi düşmanı AKP politikasının sonu-cudur.

İşte bu politikanın karşısına geçip hesap sormuşturZeynep Yıldırım. Bir diğer ifadeyle, Alevi düşmanlığınınkarşısında Zeynep olmayı bilmiştir. AKP faşizminin ta-hammül edemediği işte budur. Yezid'ten bu yana yokedemedikleri boyun eğmezliğin bu şerefi karşısında iyiceşerefsizleşmek dışında ellerinden gelen başka bir şeyyoktur.

YEZİDLİK VARSA, KARŞISINDA HÜSEYİNOLMAK DA TARİHİN KANUNUDUR

Karşınızda Yezid varsa ya Hüseyin ve Zeynep ola-caksınız ya da Küfeliler gibi rezilliği tercih edeceksiniz.Tarihin hiçbir döneminde bunun arası ortası olmamıştır.

İşte tam da bu noktada İmam Hüseyin'in oğlu Zeyne-labidin’ın vasiyetini hatırlamak gerekir: "... Ey, azizoğlum! Ümmetimin iyi insanlarına selamımı yetir, onlarasöyle. Ne zaman bir mazlum ve bir garip görürlersebenim garipliğimi ve mazlumluğumu hatırlasınlar, unut-masınlar."

"Unutmasınlar" diyor İmam Hüseyin. Zulmü vedirenişi hatırlasınlar, diyor. Zulme direnenler şahsındabeni hatırlayın diyor. Ve daima haktan, hakikatten,haklıdan yana saf tutun diyor. Söz konusu olan tarih bi-lincidir. Ve Alevilik bu unutmama üzerinden bugünegelmiş, değerlerini yaşatıp savunabilmiştir. Çalınıp söy-lenen bütün o deyiş ve mersiyeler Kerbela'dan bugüneYezid soylulara karşı Hüseyin olmanın şerefini anlatır.

Elbette, Kerbela'da 680 senesinde İmam Hüseyin ile72 yoldaşının Yezid'in askerleri tarafından katledilmesininardından yüzlerce yıl geçti. Zaman değişir, mekanlar de-ğişir; ama zalimler var olduğu sürece direnenlerin devar olacağı gerçeği değişmez. Zaten böyle olduğu içindirki, her devrin bir Yezid’i, dolayısıyla Hüseyin’i vardemiyor muyuz... Ve nerede bir Yezid'lik varsa oradaHüseyinlik yani yiğitlik de oluşur gerçeğine vakıf değilmiyiz? Deyişlerimiz bunu söylemez mi bize? Asırlarboyunca döndüğümüz bu hakikatin semahı değil midir?Hal böyle olduğu içindir ki zaman geçer, mekan değişirama Yezitlik ve Hüseyinlik baki kalır. Çünkü Yezitlik veHüseyinlik demek hakikat ile yalan, adalet ile adaletsizlik,

onur ile şerefsizlik, cesaret ile korkaklık, yiğitlik vekahpelik, halk ile halk düşmanları arasındaki kavga de-mektir.

"KIZIMI DEĞİL, CEMEVİNE İŞEYENLERİTUTUKLAYIN"

Armutlu'da “Kızımı Değil, Cemevine İşeyenleri Tu-tuklayın” talebiyle oturma eylemi yapan Kezban Anaişte bu kavgada nerede olunması gerektiğini hatırlatıyorherkese. Ne diyordu İmam Hüseyin: "...Ne zaman birmazlum ve bir garip görürlerse benim garipliğimi vemazlumluğumu hatırlasınlar, unutmasınlar."

Zulüm karşısında kuşandığı tarih bilinci ve bilgeliğiylehatırlıyor ve başta Alevi kurumları olmak üzere herkesene yapmaları gerektiğini hatırlatıyor Kezban Ana. Zaliminkarşısında Hüseyin gibi direnin diyor... Yezid soylularınkarşısında susmayın, Zeynep gibi hakikati haykırın diyor.Alevi değerlerine sahip olmanın en temel gereklerinihatırlatıyor 80 yaşındaki Kezban Ana.

Kezban Ana Anadolu'nun halk kültürüyle, Alevi de-ğerleriyle yaşayan emekçi bir kadındır. Sahip olduğuhaklılık, meşruluk ve tarih bilinciyle direnişçi olup geç-miştir faşizmin karşısına. Ve savunmuştur "bizim çocuklar"dediği devrimcileri. Ki zaman içinde şehit ve tutsakanası olmuştur. 12 Eylül ve sonrası yıllarda devrimcitutsakların Tek Tip Elbise direnişinin dışardaki sesi olanTayad’lı Analardan olmuştur.

Her yıkım saldırısında Armutlu'yu savunanlar ara-sındadır. Faşizmin teslim alamadığı değerlerin yıkılmazbir kalesi olmuştur Kezban Ana. Bilgeliği, sahiplenmesive direngenliğiyle hak ve özgürlük kavgasının KezbanAnası olmuştur. Devrimcilere verilecek bir tas çorbasıdaima olmuştur. Çünkü, devrimcileri, zamane Yezidlerinekarşı evlad-ı Kerbela diye bakmıştır. Çünkü sadece dev-rimciler zulme direnmekte ve ödedikleri bedeli de onurbilmektedirler. Ve bugün Kezban Ana, "Kızım Değil,Cemevimize İşeyenler Tutuklansın" talebiyle oturma ey-lemi yapıyor.

"HAKSIZLIK KARŞISINDA EĞİLMEYİNİZ,ÇÜNKÜ..."

Bugün Kezban Ana'yı sahiplenmek Aleviler açısındanzorunlu bir görevdir. Çünkü, haksızlık karşısındaeğilmeyi şerefsizlik sayan bir geleneğe sahip olmak de-mektir Alevilik. Böyle olduğu içindir ki, AKP faşizmininzulmü karşısında susmak, Yezid'i desteklemektir. Bakın,ne yapılması gerektiğinin ölçüsünü nasıl da tarihselolarak ortaya koymuş Hz. Ali; "... Haksızlık karşısındaeğilmeyiniz. Çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kay-bedersiniz."

Bugün bu çağrıyı dile getiren Kezban Ana'dır.Öncelikle Alevi örgütleri bu çağrının gereğini yapmakzorundadırlar. Değilse tavırları Kufe halkının ikiyüzlütavrından başka bir şey olmayacaktır. Zeynep Yıldırım,Cemevine yönelik alçakça saldırıya boyun eğmeyerekyapması gerekeni yaptı. Bakın ne diyordu Hz. Ali: "...

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR110

Page 11: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Haklı olduğun zaman, hiç kimseye boyun eğmeyeceksin."Kezban Ana'nın oturma eylemiyle yaptığı ve yapılmasınıhatırlattığı da budur. Peki ya, Alevi örgütleri ne yapı-yor?

"Saldırı bize değil" diye düşünenler yanılıyorlar.Baskın devrimcilerin mahallesinde oldu, "Baskın bizimCemevimize olmadı" diyenler sadece kendilerini kandırmışolurlar. Bu saldırı faşizmin karşısında saf tutan herkese,bütün Alevilere yöneliktir.

Bilinmelidir ki, susmak AKP faşizminin Cemevlerineyönelik saldırısını ve Alevi değerlerini aşağılamasınaonay vermek anlamına gelmektedir. Kerbela'da katliamsürerken Kufe'de susmak nasıl lanetli bir anlam içeriyorsa...bugün susmak ve görmezden gelmek de öyledir. Zeynep'inhaykırışını, Kezban Ana'nın çağrısını duymazdan gelmeklanetlenmesi gereken bir düşkünlüktür.

Çünkü bu tavrın anlamı şudur: Gelin, kanlı postal-larınızla cemevlerimizi çiğneyin... Gelin, Hz. Hüseyin’in,Ali’nin, Pir Sultan’ın, Hacı Bektaş’ın resimlerininasılı olduğu duvarlarımıza işeyin... Gelin, Cemevle-rimizin duvarlarına küfürlerinizi yazın... Gelin, de-ğerlerimizi paspas edin kendinize... Biz susarak onay-larız. Görmezden, bilmezden geliriz... Çünkü biz ev-lad-ı Kerbela değil, zor karşısında Kufe riyakarlığınıahlak edinenleriz...

Öyle mi gerçekten... Örneğin PSAKD Genel Merkeziyakıştırıyor mu bunu kendisine? Soruyor ve cevap bek-liyoruz... Oysa bakın Hz. Ali ne diyordu: ".... Neredeolursan ol hakkı bulmaya çalış. Zor da olsa adaletten vehaktan ayrılma."

ALEVİ KURUMLARININ YÖNETİMLERİNESESLENİYORUZ: KENDİNİZİ SATMAYIN...

Adalet ve haklılığı savunmaktan ayrılırsanız, kendinizisatmış olursunuz. Kendi değerlerinizin içini kendi elle-rinizle boşaltmış sayılırsınız ki AKP'nin istediği de budur.Gelecek Cemevinizi istediği gibi basacak, içine işeyecek,duvarlarına küfür yazacak ve siz görmezden geleceksiniz.İşte AKP'nin istediği Alevilik budur. Değerlerini savu-namayan, onuru yerlerde sürünen yani kendini satan biranlayış aslında Alevilik de değildir.

Bakın ne diyor İmam Hüseyin: "Kendinizi satmayınız.Hür, özgür insanlar olunuz, kendini satan satıcılardanolmayınız." Ne yazık ki bugün çoğu Alevi kurumununyönetiminde bu türden kendini satanlar yer almaktadır.Zeynep'in haykırışını, Kezban Ana'nın çağrısını duyma-yanlar işte böyleleridir.

Oysa 24 Temmuz’da PSAKD Genel Merkezi, yaptığıaçıklamada şöyle diyordu: "... AKP faşizmi daha birkaçgün önce Sarıyer Şubemize bağlı Küçük Armutlu Cemevineher türlü hakkı, hukuku ve vicdanı ayaklar altına alacakşekilde kapıları kırarak girmiş, icerideki canlarımıza iş-kence yaparak gözaltına almıştır. Milyonlarca insanınkutsal bildiği bir mekana insanlığa ve vicdana sığmayacakşekilde yapılan bu utanmazca ve ahlaksızca saldırıdandolayı özür beklerken gece saat 02.00 civarında Sarıyer

Şube Başkanımız Zeynep Yıldırım’ın evinin basıldığınıve gözaltına alındığını öğrendik. (...) Yaptığınız bu zulmeboyun eğmeyeceğiz. Pirimiz Pir Sultan Abdal’ın “DönenDönsün Ben Dönmezem” şiarıyla dogru bildiğimiz yoldanne pahasına olursa olsun dönmeyeceğiz. Yol yakın ikenbu yanlıştan vazgeçin. Zeynep Yıldırım’ı derhal serbestbırakın ve Alevi halkından özür dileyin. Bunlar yapılmadığıtakdirde örgütlü olduğumuz her yerde diğer ilerici de-mokrat dost kurumlarımıza çağrı yaparak demokratikbir direniş başlatacağımızı ilan ediyoruz. Korkmayacağız,Sinmeyeceğiz, Teslim Olmayacağız..."

Bu açıklamada dile getirilenler anti-faşist olmanın,Alevi olmanın asgari gereğidir. Ve yapılması gerekenlerdir.Dolayısıyla bu açıklamayı yapanların sözünün eri olmasınıbekliyoruz. Değilse, önce böyle söylenip ardından dilsizşeytanlık tercih edilmeye başlanıyor demektir. Kimsekendini böyle düşkünlüğe mahkum etmemelidir. Yapılmasıgereken Pir Sultan derneklerinin ülke çapında 63 şubesininher birinin Kezban Ana olup direnmesidir.

GÖREV: KEZBAN ANA’NIN DİRENİŞİNİ BÜ-YÜTMEKTİR

Yezidliğe devam ediyorlar ki çağlar boyunca yaptıklarıdeğişmemiştir. Faşizmin Alevi katliamları da bu kap-samdadır. Dünden bugüne değişen bir şey yoktur. Alevihalkın kendisine ve inanç değerlerine sürekli saldırılmıştır.Alevi halkın katliama maruz kalmadığı bir tarih kesitibulmak neredeyse imkansızdır. Bu kanlı katliamcı geleneğiAKP faşizmi de sürdürmektedir. Sivas-Madımak katliamınasuç ortaklığı ve katillere avukatlık yapanların çoğununAKP'nin yönetim saflarında bulunması bu yanıyla şaşırtıcıdeğildir.

Baskılar dünde kalmadı, bugün de "cümbüşevi" diyebakılıyor Cemevleri'ne. Aleviler'in evleri işaretleniyor,ayırımcılık-aşağılamalar devam ediyor. Aleviler, Cemevi'neişenmesini sineye çekmemelidir.

Çünkü yarın da evlerimizin içinde, üzerimize işeme-yeceklerinin bir garantisi yoktur.

Çünkü, Cemevi'nin içine işenmesini sineye çeken biranlayış, her türden aşağılanmayı da sineye çekecek de-mektir.

Çünkü, ibadethanesinin aşağılanmasına göz yumandeğersizleşmesinin mesajını veriyor demektir.

Hayır, kendisine Aleviyim, faşizme karşıyım, ilericiyimdiyen hiç kimse, bu değersizleşmeyi kabul etmemelidir.Yapılması gereken bellidir. Yapılması gereken direnmektir,80 yaşındaki Kezban Ana'nın direnişini büyütmek, tutsakZeynep’i sahiplenmektir. Görev budur.

Bulunduğumuz her yerde Kezban Ana'nın direnişinibüyütelim. Ziyaretler örgütlemekten, Alevi kurumlarınıharekete geçirmeye, duvar yazılamalarından kapı çalış-masına, yurt dışında telefon etmekten konsolosluk önle-rinde eyleme kadar her türlü yöntemle direnişi büyütelim.80 yaşındaki Kezban Ananın yalnız olmadığını, direnmeninonur olduğunu cümle cihana gösterelim.

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

111AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 12: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

"Tarih bilinci olmadan önü-müzü görmeyi, ileriye doğrugüçlü adımlar atmayı başara-mayız."

Önümüzü görmek için geçmişebakmalıyız diyoruz. Peki geçmişinneresine bakacağız? Koşullar itibariile içinde bulunduğumuz süreçle ben-zerlik gösteren birçok pratik yaşa-mışızdır.

Mesela şu anda derin bir ekono-mik krizin tüm belirtileri mevcut.Bir yanda büyük emperyalistlerinambargoları ve tehditleri, bir yandabitmez tükenmez vergi zamları, en-flasyonun tavan yapması…

Bizim gibi yeni sömürge ülkelerdekrizler süreklidir.

Mesela 1979 yılında, bir yıl içinde,çeyrek altının satış fiyatı 298 liradan,856 liraya çıkmış, enflasyon yük-selmiş, işsizlik ve yoksulluk büyüm-üştü.

Bu ekonomik değişimler halka,mahallelerimize nasıl yansıyordu,mahallelerde neler yaşanıyordu?

Çayan Mahallesi’nde 1979 yılındaHüseyin Aksoy katledildi. Çayan ki-tabında bu dönem şöyle anlatılıyor:

“ÇAYAN İLK ŞEHİDİNİ VE-RİYOR”

Anti-emperyalist, anti-faşist mü-cadele büyüdükçe emperyalizm ve

onun işbirlikçi iktidarı oligarşininfaşist saldırıları da çoğalıyordu. As-keri, siyasi birçok kararla birlikteekonomik kararlar da devreye soku-larak halk açlık ve yoksulluk cende-resi altında bırakılıyordu. Bir yandazulüm diğer yanda sömürü ile karşıkarşıya kalan halkın isyan etmektenbaşka çaresi kalmıyordu. İsyan; umu-duna, hakkına sahip çıkmanın veadaletin adı oluyordu. Devrimci ha-reket ‘79 yılının başında “Emper-yalizme, Faşizme, Pahalılığa ve İş-sizliğe Karşı Mücadele” kampanyasıdüzenler. Bu kampanya siyasi, askeripek çok eylem çeşidini içermektedir.Yoksul bir ailenin çocuğu olarak Ça-yan’a göç eden ve burada devrimcidüşüncelerle tanışan Hüseyin AKSOYbu kampanya içinde görev üstlenir.Kâğıthane’de bildiri dağıtımı yapar-ken, devriye gezen jandarmalar ta-rafından sorgusuz sualsiz açıktankatledilir. Kurşunlanarak katledildi-ğinde tarih 14 Temmuz 1979 gününügösteriyordu.

Devlet, kendi krizleri, yöneteme-mesi karşısında yine halkımıza sal-dırarak, ayaklanmaları, direnişleri veörgütlenmeleri önlemeye çalışıyor.Bunu yaparken de halkımızı katle-diyor.

Peki açık faşizmin sonucu olanbu katliam karşısında Çayan halkıne yapmış, ona bakalım bir de:

“H. AKSOYun katledildiği haberiÇayan’a ulaştığında tüm baskı vetehditlere rağmen halk, şehidini bağ-rına basma kararlılığıyla cenazesinesahip çıkıyordu. Çayan halkı, ardıardına kaldırılan cenazelerin, katliamhaberlerinin yabancısı olmasa da ilkkez bu kadar yakınlarında oturan,

mahalle mücadelesi içinde yer alanbir evladını kaybediyordu. Yaşanılanduygular içi içe geçiyor, ağıtlar veöfkeli tepkiler Çayan’ı, Nurtepe’yisarıp sarmalıyordu. Gün şehidine sa-hip çıkma günüydü. H. AKSOY’ayaraşır bir cenaze töreni yapmak içinbedel ödemek de gerekebilirdi. Çayan,bu bedeli göze alarak, H. AKSOY’uaskeri kışlanın merkezi olan HasdalMezarlığı’na defnediyordu.”

Biz ilk şehidimizden bugünküson şehidimize kadar hepsi için bedelödemeye hazırdık, hazırız. Son süreçteGünay Özarslan’ın cenazesini kal-dırabilmek için 80 saatlik direnişimiz,gerillalarımızın kemiklerini alabilmekiçin yapılan açlık grevi, şehitlerimizeolan bağlılığımızın somut gösterge-leridir. Geçen ayın 16’sında HüseyinAksoy’un ailesini ziyaret etti ÇayanHalk Cephesi. Yapılan açıklamadaÇayan Halk Cephesi şöyle dedi:“Mahşere Dek Sözümüzdür: HiçbirYoldaşımızın Kanı Yerde Kalmayacak!Şehitlerimizin Vefa İle Feda EttikleriCanlarına Karşı Saygımız, Minneti-miz Sonsuzdur. Anılarını Ve AileleriniHiçbir Zaman Sahipsiz, ÖdedikleriBedeli Hiçbir Zaman Karşılıksız Bı-rakmayacağız!”

Hiçbir yoldaşımızın kanı yerdekalmayacak demişiz.

Hüseyin Aksoy’un kanı yerde kal-mış mı? Hayır. Hüseyin Aksoy’uihbar eden fabrika müdürü apar toparyurt dışına kaçmış ama katleden Jan-darma Başçavuş Erdal Görücü halkınadaletinden kaçamamış ve DevrimciSol tarafından ölümle cezalandırıl-mıştı.

Sonuç olarak;1- Ülkemizde kriz süreklidir ve

her an her şey olabilir.2- Oligarşi krizlerin doğuracağı

ayaklanmaları, örgütlenmeleri önle-mek için faşizmin tüm yöntemlerinebaşvuruyor. Bakırköy meydanına 200metreden fazla yaklaşması yasaklananSelvi Polat ve Nursel Tanrıverdi’yeyapılanlar, her gün Yüksel’de devameden işkenceler, Nuriye Gülmen’eBodrum’da özel olarak yapılan iş-

ADALETHer ZamanYerini Bulur

YOKSUL MAHALLELERTarih Bilinci Zaferi Görmektir

Yoksulluğa Son Verecek Tek Güç, Yoksullardır!Açlığa Son Verecek Tek Güç, Açlardır!

Zalimleri Yenecek Tek Güç, Mazlumlardır!

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR12

Page 13: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

kenceler… faşizmin Halk Cephesiönderliğindeki mücadeleyi bastırmakiçin başvurduğu yöntemlerdir.

3- Çayan kitabından aldığımızyazının sonunu da ekleyip bugünlebağını kurabiliriz: “Faşizmin hayata

geçirmeye çalıştığı politikanın özüşu oluyordu: Baskıyla, tehditle vekatliamlarla elde edemediği sonucu,örgütlenmelere saldırarak, insanlarıresimlerle afişe ederek, halkın des-teğini ve dayanışmasını ortadan kal-

dırarak elde etmek. Faşizmin uygu-layıcıları her şeyi düşünebilirdi. Dü-şüncelerini hayata geçirmek için enalçak yöntemleri de devreye sokabi-lirdi. Ancak belirleyici olan halkınörgütlü gücüydü.”

4- En son olarak; şu sloganımızısöyleyebiliriz: sürekli faşizme karşısürekli direniş. Sloganımızı başkabir hedefimizle genişletebiliriz: sü-rekli faşizme karşı sürekli örgüt-lenme.

5- Sonuç olarak bize düşen yoksulmahalleler olarak yaşanabilecek herşeye hazır olmak ve buna göre ör-gütlenmektir.

AKP faşizminin 12 Eylül 2017'deHalk Cephelilere karşı başlattığı tu-tuklama teröründe tutuklananlarınsayısı 200'e yaklaştı.

Tutuklamalar haksız, hukuksuz,gayri-meşrudur. Halkın avukatlarını,halkın sanatçılarını, tüm Halk Cep-helileri, faşizmin elinden çekip ala-cağız. Kampanya dahilinde yapılançalışmalardan bazıları şöyledir:

İzmir: Avukatlarımızın Yar-gılamasının Mahkeme Salonun-da Yapılmasını İstiyoruz

TAYAD’lı Aileler 11 Ağustos’ta,Alsancak Türkan Saylan Kültür Mer-kezi önünde basın açıklaması yaptı.Yapılan açıklamada; “Halkımız, hal-kın avukatları 338 gündür tutuklu...Halkın avukatlarının 10 Eylül tari-

hinde İstanbul 37. Ağır Ceza Mah-kemesinde ilk duruşmaları görülecek.Ancak mahkeme heyeti iktidardanalmış olduğu talimatla avukatlarımızınsavunmalarını SEGBİS adı görülengörüntülü sesli sistemle alacaklarınıbelirtmiştir. Bu haksız adaletsiz birşekilde ifade alarak yargılanmayı ka-bul etmeyeceklerini, SEGBİS’e iseçıkmayacaklarını belirtmişlerdir. Avu-katlarımızın ifadelerinin mahkemesalonunda alınmasını istiyoruz. GrupYorum’un yüzün üzerinde konseriyasaklandı, onlarca üyesi işkencegördü, tutuklandı. Ama Grup Yorum’une efendileriniz ne de sizler yıldıra-bilirsiniz, düşüncelerinden vazgeçi-rebilirsiniz. Sizin listelerinize beste-leriyle cevap veriyorlar. Grup Yorumhalktır susturulamaz. On iki kişininkatıldığı eylem atılan sloganlarlairadi olarak sonlandırıldı.

Ankara Halk Cephesi:Halkın Avukatlarına,Sanatçılarına, YoldaşlarımızaÖzgürlük İstiyoruz!

Ankara Halk Cepheliler 13, 14,15 Ağustos tarihlerinde, Misket, Ay-

dınlık Evler ve Batıkent mahallele-rinde tutsak halkın avukatları ve sa-natçıları için çalışma yaptı. Yapılançalışmalarda üzerinde “Halkın Avu-katlarına ve Halkın Sanatçılarına Öz-gürlük İstiyoruz!” içerikli bildiri da-ğımı yapılırken, ayrıca aynı slogan-ların yazılı olduğu kuşlamalar yapıldı.Ve bunlarla birlikte 500 adet “HalkınAvukatlarını, Halkın SanatçılarınıFaşizmin Elinden Alacağız!” sloga-nının yazılı olduğu pullama yapıldı.Çalışma kapsamında açıklama yapanHalk Cepheliler; “Halkın sanatçılarınıve halkın avukatlarını faşizmin elin-den çekip biz alalım! Halkın avu-katlığını, halkın sanatçılığını yok et-mek istiyorlar, yoksulluk ve adalet-sizlik sürdükçe bunları yok edemez-siniz!” denildi.

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

113AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Şehidimiz Hüseyin Aksoy

Halkın Avukatlarına, Halkın Sanatçılarına ÖZGÜRLÜK!

kampanya haberleri

Page 14: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Bir tartışmadan bir bölüm aktarıyoruz önce: Eski HDP İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Twitter

hesabında şöyle yazıyor: “ABD mazlum ezilen halkların dostu olamaz!

ABD’ye karşı tüm halk larımız birlikte karşı koymalıyız.ABD ülkemiz den defolup gitmelidir. Üsleriyle, askeriyle,yar dakçılarıyla, işbirlikçileriyle.”

HDP Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman, bu mesajaşöyle cevap veriyor:

“He he ABD gitsin ki..! Türkiye/İran/lrak bir aydaKürdistan federe bölgesinin statüsüne son versin! Heval la ABD gitsin ki..! Türkiye/İran/Esat bir ayda Roja-va’yı yerle bir etsin öyle mi! Soğuk savaş dö nemisloganı! Hadi durmayalım hep bir ağız dan kahrolsunABD diyelim!” (4 Ağustos 2018, Aydınlık)

Bu tartışma iki HDP’linin tartışması değil aslında. Bu tartışma, iki ayrı tarafın tartışmasıdır. Bir taraf; emperyalizm ve işbirlikçileridir. İkinci taraf; anti-emperyalistlerdir. Her iki tarafın kendi içinde elbette birçok farklılıklar

vardır; ama yukarıdaki tartışmaya bu temel ayrımtemelinde bakmalıyız.

Tartışma bize HDP’nin bu saflaşmadaki tarafını gös-teriyor.

Konuşan Adıyaman Değil, Öcalan’dır Eğer sorun HDP Milletvekili Mehmet Emin Adıya-

man’ın kişisel görüşlerinden ibaret olsaydı, çok önem-semezdik. Ancak şu açık ki, Adıyaman’ın belirttiği iş-birlikçi, mandacı bakış açısı, PKK’nin, YPG’nin, BDP’nin,HDP’nin MERKEZİ BAKIŞ AÇISIDIR.

Bu adını saydıklarımız ve HDP içinde yer alan “sol”sıfatlar taşıyan siyasi hareketler, istedikleri kadar bugerçeği inkar etmeye kalkışsınlar, PRATİK ORTADADIR.

Bir: Abdullah Öcalan’ın en başta da aktardığımızsözleri açıktır:

“Gerçekte ABD’ye bağlanma, İngilizlere bağlanmabir ileri adımdır. (...) Yani despot bir kocadan daha de-mokrat bir kocaya bağlanmadır.” (Abdullah Öcalan,Kürt Dosyası, Rafet Ballı, sf. 246)

Öcalan, yıllar önce, Adıyaman’ın bugün söylediklerininteorisini yapmıştır.

PKK, YPG, BDP, HDP çizgisi, Öcalan’ın bu görüşününsavunucusudur. Bugün Suriye’de ABD’nin kara ordusuolmaya birden gelinmedi.

Bu işbirlikçiliğin teorisi yıllar içinde yapıldı.

Nereden Nereye?Ulusal ve sosyal kurtuluşun savunucuları arasında,

vatanlarının bağımsızlığını savununlar arasındaki tartış-malar, kurtuluşun nasıl, hangi yoldan gerçekleştirileceğiüzerinedir.

Yukarıdaki tartışma ise, devrim tartışması değil,devrime giden yol tartışması değildir.

Bağımsızlık mı, özerklik mi, federalizm mi tartışmasıda değil; MANDACILIK tartışması yapılıyor.

İki katliamcıdan, iki tecavüzcüden, iki sömürücüdenhangisini seçecekleri tartışması yapılıyor.

Tartışmanın geriliğine bakın. ABD olmazsa biz var olamayız. Dün, İngiliz işgali altında kalsaydı, Kürtler için daha

iyi olurdu deniyordu. Şimdi ABD kölesi sömürgesiolmak, bizim için en iyisidir deniyor.

Bir; tarihe öyle bakılmaz. Tarih keşkelerle, eğerlerleele alınamaz.

İki; emperyalizme öyle bakılmaz. Bu yüzlerce yıldır emperyalizmin tüm sömürgecilik

politikasını ve gerekçelerini onaylamak, meşrulaştırmakdemektir.

İngiliz Derneği’ndenABD Donatımlı YPG’ye

1919’da Kurtuluş savaşının arifesinde, zamanın “ay-dın”larının bir kısmı da tıpkı Mehmet Emin Adıyamangibi Amerikan mandası altında olunması gerektiğini sa-vunuyorlardı. Bunlardan biri de Halide Edip Adıvar’dıve neden Amerikan mandasının kabul edilmesi gerektiğini,emperyalizme karşı savaş düşüncesinin yanlışlığını ka-nıtlamak için şöyle diyordu:

“Macera ve kavga/savaş devri artık geçmiştir.”Bu söz bize, Kürt milliyetçi hareketin yayın organındaki

şu sözleri de hatırlatıyor: “Geçtiğimiz on yılda, dünya ölçüsünde büyük bir de-

ğişim yaşandı. ...Bunu yürüten, buna hakim olan ABD, buna ‘Yeni

Dünya Düzeni’ dedi ve dünya ölçüsünde gelinen noktada,bu konuda da önemli bir düzey tutturuldu. Bunu görmek,anlamak ve kabul etmemiz gerekiyor.” (Serxwebun,Ağustos 1999, Sayı: 212)

Devam edelim: Zamanın “aydın”larından Refi Cevatda şöyle diyor:

“Yardıma ihtiyacımız var. İngiltere uzatacağımız elitutacaktır. İngiltere ile hareket ederek çağdaş düşünceile donanmış bir Türkiye olalım.”

1919’dan 70 yıl sonra, Abdullah Öcalan, Refi Cevat’ınsöylediğini tekrarlayıp, İngiliz kocaya bağlanalım diyor.

Ve tam 100 yıl sonra, PKK-YPG, “Amerikalı kocaya”bağlanıyor. Amerikan emperyalizminin kara ordusuoluyor. “Amerikalı Koca”, YPG’yi donatıyor, besliyor,

“Gerçekte ABD’ye bağlanma, İngilizlere bağlanma bir ileri adımdır. Yani despotbir kocadan daha demokrat bir kocaya bağlanmadır.” (Abdullah Öcalan)

Devrimcilerin, Vatanseverlerin Tartışmaları FarklıdırTasfiyecilerin, Mandacıların Tartışmaları Farklı

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR14

Page 15: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

maaşa bağlıyor. YPG bunun karşılığında, bölgedeki Kürt,Arap halkını da Amerika’lı kocanın emrine vermeye ça-lışıyor.

Refi Cevat, o zamanki İngiliz Muhipleri Derneği’ninüyesiydi. Muhip “seven” demektir. Yani İngiliz SevenlerDerneği.

Şimdi HDP’li Mehmet Emin Adıyaman ve TÜMHDP’LİLERİN YAPACAĞI budur.

Hiç vakit kaybetmeden AMERİKAN MUHİPLERİDERNEĞİ’Nİ kurabilirler. Veya dilerlerse, HDP’ninadını da bu şekilde değiştirebilirler ve hiç yanlış olmaz.

Halklar Emperyalizme Muhtaç DeğildirEmperyalizme Muhtaç Olanlar,Halka, Kendine, Devrimlere, Ulusal veSosyal Kurtuluşa İnancını KaybetmişÖnderliklerdir

Kürt milliyetçi hareketin çağrı yapmadığı emperyalistbir kuruluş kalmamıştır. NATO’dan Papa’ya, ABD’denBM’ye hepsine “gelin çözün” demiştir. Birini hatırlatalım:

“Kosova’ya, Yugoslavya’ya müdahale eden NATO,Türkiye’deki Kürt sorununa da müdahale etmelidir.”“Batı eğer isteseydi sorunu çözerdi. Nasıl ki, Kosova’daçözüyorsa, Kürdistan’da da çözer. ... Batı, çözümü iste-mediği için bugünkü sorunlar ortaya çıkmıştır.” (CemilBayık, 20 Haziran 1999)

Bu nedenle, emperyalizmin Suriye’ye müdahalesinde23 sentlik asker olarak işbirlikçiliğini resmileştirmiştir.Ulusal kurtuluş hareketleri tarihinde benzeri görülmeyenbu işbirlikçiliğin, emperyalizm safında yer almak dışında

hiçbir anlamı yoktur. Bugün HDP saflarında yer almak, bu işbirlikçiliği

savunmaktır. Bunun başka bir anlamı olamaz. Bu anlayış, halkların kendi iradeleriyle, kendi ayakları

üstünde duramayacakları düşüncesinden hareket ediyor.Bu kafa yapısına göre, emperyalizmin denetimi veyönetimi dışında kalmak ve yaşamak mümkün değildir.Diyorlar ki emperyalizm hakimdir.

Evet, ama nasıl?Emperyalizm işbirlikçiler sayesinde hakimdir. Emperyalizme böyle yaklaşanlar sayesinde hakimdir. “Kesinlikle şimdiye kadar direk bir ABD kurumuna

ve kişilerine yönelik eylemlerimiz olmamıştır ve hedefseçilmemişlerdir” (Abdullah Öcalan, 15 Ağustos 1995,Özgür Halk) diyen kafa yapısı sayesinde hakimdir.

Sonuç olarak;Mandacılık, yani bir emperyalist ülkeye tabi olmak,

dünya halkları için ne dün, ne bugün bir seçenek değildirve yarın da olmayacaktır.

Bugün HANGİ GEREKÇEYLE OLURSA OLSUN,emperyalizmle politik, askeri işbirliğini savunmak halklarınçıkarlarına ve geleceğine ihanettir.

İki tecavüzcüden birini, halkları birbirinden alçak iki“koca”dan birini tercih etmek durumunda bırakmak, halklarıaciz, çaresiz, zavallı durumuna düşürmektir. Aciz ve zavallıolan, mandacı görüşleri sananlardır. Emperyalizme karşıçıkamayacak kadar inançtan yoksun olanlardır.

Dünya halkları bu acizliği kabul etmeyecek, emper-yalizme karşı direnmeye ve savaşmaya devam edecektir.Emperyalizme karşı olanlar, safını ve yerini doğrubelirlemelidir.

Yoldaşımız Ayten Öztürk Nerededir, Derhal Açıklanmalıdır!9 Mart’ta Lüb-

nan’da gözaltına alınandevrimci Ayten Öztürkile ilgili yapılan çalış-malar kısaca şöyledir:

İSTANBUL:Gülsuyu Halk

Cephesi: 11 Ağus-tos’ta yayınladığı yazılıaçıklamayla Halk Cep-heli Ayten Öztürk’ünakıbetini sordu. Yapılanaçıklamada; Ayten Öz-türk’ün saçının telinezarar gelirse misli olarak bedelini ağır ödersiniz.” denildi.

Çayan: Bildiriden Pankarta, Her Yerde Soralım: Ayten Öztürk Nerede?İstanbul Çayan Halk Cephesi, 8 Ağustos’ta Sokullu Caddesi üzerinde, 5 aydır

kendisinden haber alınamayan Halk Cepheli Ayten Öztürk’ün akıbetini yapılanyazılamalarla sordu. Yapılan çalışmada duvarlara “Ayten Öztürk Nerede?”sloganları yazılırken kısaca açıklama yapıldı.

KEC-Ankara:KESK GenelMerkezi’ne Soruyoruz!

Kamu Emekçileri Cep-heliler Ankara’da SES GenelMerkez ve Ankara Şube,Tüm-Bel Sen Genel Merkezve Ankara Şube, KESK Ge-nel Merkezi, ESM, EğitimSen 1 ve 2 No’lu Şube, BESAnkara Şube kapılarına“SORUYORUZ!” başlıklıozalitler astılar.

Çayan

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

15AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 16: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

İyi bir avukat nasıl olunur? Muh-temelen düzende bunun cevabı, oku-lunda dersleri iyi dinlemiş olmak,hukuki gelişmeleri iyi takip etmek,iyi bir hatip olmak ve benzeri özel-liklerdir. Avukatlıkla cesaretli olmakarasında doğrudan bir bağ yoktur.

İyi bir şarkıcı nasıl olunur? Sesigüzel olmalı, nota bilmeli, tercihenbir enstrümanı çalabilmeli…

Şarkı söylemek için “normal ko-şullarda” cüretli olmak gerekmez.

Ama ülkemizde öyle değildir. Hele ki halkın avukatı, halkın

sanatçısı olma iddianız varsa, mes-leki bilgileriniz ve becerilerinizasla yeterli değildir.

İİ Ş K E N C E H A N E L E R D EGÖZALTI TAKİBİ

Halkın avukatlarının en önemliişlerinden biri, gözaltı takibidir. Bu-nun nedeni; “özgürlüklerin olma-dığı, faşizmle yönetilen bir ülkedeyaşamakta olmamız ve buna karşıhaklı olarak, faşizme karşı mücadeleedenlerin olması”dır. (Halkın Avu-katı, Özgür Yılmaz, s. 59)

Aynı kitaptan devam edelim:Gözaltılar genellikle gece yarısı 4 5gibi yaparlar. Kapıları kırarlar. İn-sanları, kafalarına silah dayayarakyerlere yatırırlar ve zorla gözaltınaalırlar. Bu görüntüleri televizyon-

lara, gazetelere servis ederler. “Şusuikast önlendi, şu kişi öldürülecekti,son anda önlendi” haberleri tel-evizyonlarda, gazetelerde yer alır.

Halkın avukatının işi de bu an-dan itibaren başlar. İşkencehaneler,çoğu kez insanların önünden bilegeçmek istemedikleri yerlerdir.

Gözaltına alınan kişilerin avu-katları da çoğu kez işkencehaneler-deki baskı, tehdit ve gözdağının hedefiolurlar. Hele ki, mesela bir polis, birsavcı, bir generali cezalandırmaktandolayı, veya başka bir şiddet eyle-minden dolayı gözaltına alınan bi-rinin gözaltısını takip etmek, avu-katlar için de kolay değildir.

İşte “cüret”in gerekli olduğuyer burasıdır. İşte halkın avukatlarını,tüm diğer avukatlardan, tüm diğerilerici, demokrat avukatlardan ayır-deden budur.

İstanbul’un işkencehaneleri,Gayrettepe ve Vatan’ın kapıları,halkın avukatlarını iyi tanırlar.

Öyle ki çeşitli siyasi hareketlerdengözaltına alınan insanları bile, kendiçevrelerinden avukatlar takip etmez-ken, halkın avukatları gitmiştir ar-kalarından.

Bir cezalandırma eyleminden göz-altına alınan bir devrimci sözkonusuolduğunda, onun gözaltı takibini ya-pan avukat da polisin doğrudan he-defi olacaktır.

Öyle birini nasıl savunurlar?

Halkın AvukatlarınıEngellemek İçin Yasa

Halkın avukatlarının gözaltılar-da karşılaştığı sorunlar çok çeşitlidir.Tehditler, doğrudan veya dolaylı en-gellemeler. Ancak bunların hiçbirihalkın avukatlarını engellemez.

Halkın avukatları, çoğu kezkontrgerilla şeflerinden “avukat ha-nım, avukat bey, şimdi sizi de göz-altına aldırırız” tehdidini duyarlar.Ama bu da onları durduramaz.

Faşizm, halkın avukatlarının ör-gütlü ve yaygın bir güç haline gel-mesinden ve gözaltına alınan dev-rimcileri anında sahiplenmesindençok rahatsızdır. Gözaltına alınandevrimcilerin sahiplenilmesini bu

Bu Avukatlık, Bu Sanatçılık,CÜRETLE ŞekillenmiştirFaşizm işte bu cüretinden dolayı yok etmekistiyor halkın sanatçılarını ve avukatlarını

Sırtlanlar, Çakallar Ve İşbirlikçileriHALKIN AVUKATLIĞININHALKIN SANATÇILIĞININ VARLIK NEDENİSİZİN SÖMÜRÜ VEZORBALIK DÜZENİNİZDİR!

Yoksulluğu, Adaletsizliği

Yok Etmedikçe BU ANLAYIŞI

YOK EDEMEZSİNİZ!

Uzlaşma-teslimiyet-tasfiye çizgisinitarihe gömeceğiz!

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR16

Page 17: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

tehditlerle engelleyemeyen faşizm,çareyi bu konuda yeni yasal düzen-lemeler yapmakta buldu.

Avukat görüşünün gözaltının ilk24saati içinde engellenebileceği doğ-rultusunda bir kanun çıkarıldı. Avu-katlara yönelik bu “yasal” engelle-meler devam etti, “Gözaltındaki şüp-heli yalnız 1 avukat ile görüşebilir”diye yeni bir düzenleme daha yap-tılar. Yani, gözaltındaki bir avukatile görüşürse, başka avukat ile gö-rüşemez.

Bu yasal düzenlemeler doğrudanhalkın avukatlarını hedefleyen dü-zenlemelerdir.

Evet burada bir kez daha hukukuntemel bir sorusuyla devam etmemizgerekir.

YASAL OLAN HUKUKİMİDİR?

YASAL OLAN ADALETLİ

MİDİR?

Faşist iktidarlar, sömürü ve bas-kılarını haklı, mazur göstermek içinbunları meşrulaştıran yasalar ya-parlar. Tıpkı yukarıdaki örnekte ol-duğu gibi.

Bir gün boyunca avukatın göz-altındaki müvekkiliyle görüşmesiniengellemek, keyfi bir uygulamaydı.Ama faşizm daha sonra yeni biryasa çıkararak, bu keyfi uygulamayı,YASAL BİR UYGULAMA halineçevirdi.

Faşist iktidarların sürekli baş-vurdukları aldatmacalardan biri“yaptığımız yasal” sözleridir. Zu-lümlerini meşrulaştırmak için, halkınyaptıklarına karşı da “bu yasadışı-dır”, “hukuki değil” yalanlarını kul-lanırlar. Her şeyin yasal, hukukivb. olması adaletli olduğu anlamına

gelmez. Yasa ve hukuk, aynı za-manda adaletsizliğin kılıfıdır.

Linç Alanlarında…Hapishane Önlerinde…Eylemlerde... CÜRET

Halkın avukatlığı, müvekkillerilinççilerin saldırısı altındayken, mü-vekkilleri kuşatma altındayken, okuşatmanın içine girmektir. Bellibir dönem yoğunlaşan linç saldırı-larının hemen tümünde, halkın avu-katları oradadırlar. Saldırıyı duy-dukları anda, yönlerini oraya çeviripen kısa zamanda oraya ulaşmışlardır.Orada müvekkillerini savunmakcüreti gerektirir.

Hapishanelerdeki her katliamda,nizamiye kapısının önüne ilk ge-lenler yine halkın avukatlarıdır.

Eylemlerde de en öndedirler.

1960'larABD emperyalizmi, "Ayaklanmaya Karşı Müca-dele" stratejisiyle yeni-sömürge yönetimleri ekonomikve askeri olarak güçlendirerek, halkın silahlı kurtuluşmücadelesinin önünü kesmeye çalıştı.

“Kurtuluşa Kadar Savaş” Biz Türkiye'de 50 yıllıkreformizm ve revizyonizmin zincirlerini kırıp atıyoruz.İstanbul Maltepe'de Mahir Çayan ve Hüseyin Ce-vahir'in 51 saatlik silahlı direnişi...

1970'lerFaşist Cuntalar dönemi... Emperyalizm, halk kurtuluşsavaşlarının gelişimine, cuntalarla, sivil faşist hareketlerlecevap verdi.

“Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” Kızıl-dere'de Türkiye Devriminin Manifestosu yazıldı.Oligarşi bizi öldürdüğünü sandı ama biz o gün doğduk.O çizgide Devrimci Sol'u kurduk.

1980'lerEmperyalizm tüm yeni sömürgelerde teslim alma sal-dırısını başlattı. Cuntalar aracılığıyla, "balığın suyunukurutma" politikaları yürürlüğe konuldu.

“Cunta, 45 milyon halkı teslim alamaz!” diyen Dev-rimci Sol, resmi, sivil faşist teröre devrimci şiddetle,cuntanın teslim alma saldırısına 1984 ölüm orucuylacevap verdi. Şehitlerle karanlık yarıldı.

1990'larSosyalist sistemin yıkılmasıyla “Sosyalizm öldü, dev-rimler çağı bitti” deyişleri moda oldu, birçokları silahbırakıp, bayraklarından orak çekiçleri çıkardılar. Mar-cus’un yerini Fukuyamalar, Toni Negriler aldı.

“Bayrağımız ülkenin her yanında dalgalanacak!”İki Devrimci Solcu'nun Çiftehavuzlardaki direnişiyle,tüm dünyada sosyalizmin bayrağını dalgalandıran vesilahlı savaşı yükselten biz olduk.

2000'ler

“Ya düşünce değişikliği, ya ölüm” diye saldırdı em-peryalizm Fukuyamalar'ın yanına, Wallersteinlar, Bo-okchinler eklendi, “Zafer burjuvazinindir”, “Amerikanimparatorluğuna boyun eğmekten başka yol yok” di-yenler çıktı.

Dünya tarihinin gördüğü en büyük ve en uzun ölümorucu direnişiyle cevap verdik saldırıya. 122 kezöldük, yenilmedik. Teslim olmadık. Düşüncelerimizdenvazgeçmedik. İdeolojimizden, devrim yolundan sap-madık.

2010'lar

Emperyalizm, “terör listeleri"yle saldırıya geçti. Dev-rimcilerin başlarına ödüller konuldu. Ülkeler işgal edildi.Düşmanın ideolojik-askeri saldırıları altında "barış“tanbaşka politika üretemeyenler, teslim ve tasfiye olup,emperyalizmle işbirliği noktasına geldiler.

“Üç gerilla devrim yapar!” Silahlarını gömenlerebugün Leylalar’la cevap vermeye devam diyoruz.Teslim olmadık. DEVRİMİ, DEVRİMCİLİĞİ VEMARKSİST-LENİNİST İDEOLOJİMİZİ tasfiye et-melerine izin vermedik.

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

17AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 18: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Bazen polisler özel olarak onlarıhedefleyip onlara saldırırlar.

Halkın Avukatları daBizzat İşkencelerdenGeçmişlerdir

Ne keyfilikler, ne yasal dü-zenlemeler, halkın avukatlarınıengelleyememiştir.

Faşizm işte bu noktada, halkınavukatlarını da defalarca gözal-tına almış ve işkencelerden ge-çirmişlerdir.

Buzun üzerine yatırmaktanaskıya kadar işkencehanelerdeuygulanan tüm işkence çeşitlerihalkın avukatları üzerinde deuygulanmıştır.

İşte avukatlık için cüretin

gerektiği bir diğer nokta da

burasıdır.

Halkın avukatı olmak, göz-

altını, işkenceyi ve tıpkı bugün

19 avukatın tutuklanması örne-

ğinde olduğu gibi, hapishaneleri,

tecriti de göze almak demektir.

Faşizm, halkın avukatları işte

bu cürete sahip oldukları için,

bütün bunları göze aldıkları için

yok etmek istiyorlar halkın avu-

katlarını.

Ama işte, bu yok etme saldı-

rısının karşısında da yine halkın

avukatlarının cüretini bulacak-

lar.

YENİ SÖMÜRGECİLİKYeni sömürgeciliğin iki değişmez özelliği vardır: Yoksulluk ve adaletsizlik

HHB (Halkın Hukuk Bürosu) -Halkın önder-lerini savunmakta hiç tereddüt etmediler.

İşkencelerden geçirildiler, ona karşı dadirendiler.

BİR ÖRNEK: Halkın avukatlarının anlatı-mından: 27 Eylül 1994 tarihinde müvekkilimizDursun Karataş’ ın Fransa’da tutuklanması ve Tür-kiye’ye iade edilmesi nedeniyle Fransa Büyükelçiliğikanalıyla Fransız hükümetine iletilmek üzereyaklaşık 2500 sayfalık dosyalar hazırlanmıştı. Dos-yaların elçiliğe götürüleceği saatten bir saat önceyani saat 14.00’da Ankara Hukuk bürosu basıldı.Baskın DGM Savcısı Nuh Mete Yükselle birliktegerçekleşti. İçeriye giren polisler büroyu adetatalan ettiler. Büroda bulunan ve elçiliğe gitmeyehazırlanan Av. Ahmet Düzgün Yüksel ve Av. MuratDemir ile büroda bulunan herkes gözaltına alındı.Polis bürodaki bilgisayar, daktilo, faks vb. her türlüalete el koydu. Halkın Hukuk Bürosu daha önce deyine başlarında DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’inolduğu polisler tarafından basılmış ve Av. MuratDemir yoğun işkenceden geçirildiği için aylarcatek elini kullanamamıştı. Müvekkilimiz için hazır-ladığımız dosyanın sunulması “örgüt adına faaliyet”olarak değerlendirildi.

Bunun üzerine büromuz çalışanları 28 Eylülgünü süresiz açlık grevine başladılar.

Grup YorumSaldırıların, gözaltıların kesin olduğu her

eylemde, her cenazede onlar vardı. Sınıf mücadelesinde tarihsel haklılık ve

meşrulukla adalet için savaşanların dilindeonlar vardı.

Cesaretin şarkısını onlar yazdı.

BİR ÖRNEK: Cesaret!

atıldık kavgaya yürüyoruz en öndedevrim bayrağımız ellerimizdecoşkun sel gibi yıkıyoruz setleriakıyor akıyor akıyoruz biz

cesaret cesaret daha fazla cesaretkurtuluş mutlaka ellerimizdekır zincirleri kopar geleceğikurtuluş mutlaka ellerimizde

Umudun iki çocuğu ÖFKE VE CÜRETTİR. Halkın avukatları adaletsizliği isyana ve cürete,Halkın sanatçıları ezilmişliği umuda ve öfkeye dönüştürdüler… Umudun iki çocuğunu büyüttülerCüppeleriyle ve şarkılarıyla savaşmaya devam ediyorlar

Kimse kendine karşı yasayapmaz.

“Yasalar insanlarca yapılır. Kimsekendine karşı yasa yapmaz. Bir yok-sulun aklına, “çalmamalısın” demekgelmez. Zengin, önce kendi varlığıylahırsızı yaratır, sonra da hırsızlarakarşı yasalar yapar. Başkalarınınmalına yönelen hırsızlıktan korkar.Oyunun kurallarını koyan, kendisinikazançlı çıkaracak kuralları belirler.Bu durumda oyunun kuralını belir-leyenlerin kendilerine oyunu kay-bettirecek kurallar saptamaları bek-lenemez.”

(Düzene Uygun Kafalar)

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR18

Page 19: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Kontrgerillanın katliamlarınıaklamak için hukuk katledildi

Her katliamda adaletsizlik dahada büyüdü

Kanıtlar yokedildi, kayıtlardasahtekarlık yapıldı, tanıklar sus-turuldu

İşkence, katliam davaları, ada-letsizlikle özdeşleşti…

ADALET SAVAŞIMIZ dizimizinönceki bölümünde faşizmin komployöntemlerinden biri olan gizli tanıksahtekarlığını ele almış; gizli tanık-lığın siyasi davalarda nasıl pervasızcakullanıldığını, düzenin kendi kanun-larına bile uymayarak keyfilikte hiçbirsınır tanımadığını ortaya koymuştuk.Bu haftaki bölümde ise geçmiştenbugüne adalet mücadelemizin enönemli mevzilerinden biri olan iş-kence, infaz, katliam davalarındakifaşizmin komploculuğunu ele ala-cağız.

En çok duyduğumuz sözlerdenbiridir, özellikle son süreçte AKP fa-

şizminin de dilinden düşürmediğibir sözdür: “TÜRKİYE BİR HU-KUK DEVLETİDİR”, “YARGIBAĞIMSIZDIR”.

Ama şu veya bu kesimi tehdit et-mek için, savcıları göreve çağıran,“ne duruyorsunuz işlem başlatın” di-yen, “talimatı verdik, gereği yapıla-cak, hesabını verecekler…” şeklindedemeçler vererek, bunun böyle ol-madığını ortaya koyan da yine ken-dileridir. Onların itiraf ettikleri bugerçek, bu ülkede yaşayan, gelişmeleriaz çok takip eden herkesin malumu-dur. Bu gerçeği devrimci mücadeledeyaşadıklarımızdan, pratiğimizden bi-liyoruz. Yaşadığımız işkence ve kat-liamlardan, bunların sorumlularınınhangi yargılama sahtekarlıklarıylanasıl aklandıklarından biliyoruz.

Hukuk; İşkence KatliamSuçlarını ÖrtmekteKullanılan Bir Şal

İşkence ve katliam davaları, Tür-kiye’nin bir hukuk devleti, yargınınise bağımsız olup olmadığının en

net ölçüsüdür. Bu davalarda hukukunve yargının gerçek niteliği bütünaçıklığıyla görülür. Hukukun faşiz-min suçlarının üstünü örtmedekullanılan bir şal olduğu en iyi budavalara bakılarak anlaşılır. Ülke-mizde özellikle ‘90'lı yıllar boyuncabinlerce kişi işkencelerde katledilmiş,sokak ortasında infaz edilmiş, kaçı-rılarak kaybedilmiş, Sivas, Gazi kat-liamlarında olduğu gibi kontrgerillaorganizasyonlarıyla kitlesel katliamlargerçekleştirilmiştir.

Bu işkence, infaz ve katliamlarınfailleri ve sorumluları hakkında, yahiç dava açılmamış ya da açılan da-vaların çok büyük bölümü katillerinaklanmasıyla sonuçlanmıştır. Bazı-larında ise katillere göstermelik ce-zalar verilmiştir.

2000’li yıllarda, AKP iktidarındada durum değişmemiştir. AKP’ninemrindeki ordu, polis, jandarma,JÖH, PÖH, MİT, tüm faşist devletgüçleri, halka karşı suç işlemeye,katliamlarına devam ediyor. Hepsi,yargılanmayacaklarından, yargılan-salar da cezalandırılmayacaklarındanemin bir şekilde “görev”lerinin ba-şındalar. Oysa bu düzenin yasalarındada işkence suçtur. Hiçbir kanıt delilolmaksızın öldürmek suçtur… Ancaksuçun faili devlet, katledilen halkise durum değişir, bunlar suç olmaktançıkar veya “meşru müdafaa” denilerekkatiller devlet tarafından korunur…

Yargıda Katilleri KorumaMekanizması Nasıl İşler?

Özel harekat, siyasi şube timleritarafından gerçekleştirilen katliam-larda, genellikle “kovuşturmaya ge-rek yoktur” kararı verilir; yani davaaçılmasına gerek görülmez. Dahabaştan üstü kapatılır. Çünkü katli-amcılar “görev”lerini yapmıştır. Belkigörev sınırı biraz aşılmıştır ama okadar da olur(!) Zaten karşı taraftadüşman vardır. Öldürülmeyi veya iş-kenceyi zaten hak etmiştir. Bu kadaraçık ifade edilmez bu, ancak bütünkararların temelinde bu bakış vardır.

Faşizm, katledilenlerin avukatla-rının ve ailelerinin zorlamaları ve

FFAŞİZMİN HER KATLİAMINA

BİR KOMPLO EŞLİK ETMİŞTİR

ADALETSAVAŞIMIZ

Emperyalizmin ve faşizmin politikasıTecrit et, yalnızlaştır! / Terörize edip imha et!BU KUŞATMAYI DA YARACAĞIZ!

Halkın Avukatlarına, Sanatçılarına ÖZGÜRLÜK!

55

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

19AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 20: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

siyasi teşhirleri sonucunda bazen kat-liamcılar hakkında göstermelik da-valar açmak zorunda kalır. Ancaksonuç değişmez. Katiller yine aklanır.

Bu göstermelik davalarda katilleraklanırken, bu kararlara yasal kılıfda bulunmalıdır.

Yasal kılıf, esasında Terörle Mü-cadele Yasaları’dır. O zaman bütünkomplo davalarında gördüğümüzyöntemleri uygularlar:

Gerçek delilleri gizlerler. Vesahte delil üretirler.

Örneğin sokak ortasında veyaevde her katliamdan sonra, ilk açık-lamada, katledilenin “terörist” olduğuilan edilir. Ya canlı bombadır ya daeylem hazırlığındadır. Bilmem nereyikana bulamaya hazırlanıyordur.

Katlettikleri kişi mutlaka “teslimol” çağrısına silahla karşılık vermiştir.Eğer katledilen kişide silah yoksa,katlettikleri kişinin yanına uzun nam-lulu bir silah bırakılır, veya eline birtabanca tutuşturulur. (Bazen taban-canın yanlış ele tutuşturulduğu, me-sela solak birinin sağ eline tutuştu-rulduğu bile olur ama faşizmin yargısıaçısından bunlar önemli değildir.)

Böylece katledilen kişinin silahlıolduğu ve polise ateş ettiği ya da et-meye çalıştığı, bunun sonucunda“vurularak etkisiz hale getirildiği”iddia edilir. Yani meşru müdafaagörüntüsü yaratılır.

Katliam davalarında mahkemeninkabul ettiği tanıklar da genelliklekatliamcılardır. “Şıracının şahidi bo-zacı” misali, katliamı yapanlar bir-birlerine tanıklık eder.

Katliam birlikleri tarafından tu-tulan tutanaklar dosyaya delil diyekonulur ve bu tutanaklar esas alınarakkarar verilir.

Kullandıkları yöntemlerden biride delilleri yok etme veya delillerleoynayarak değiştirmedir. Mesela enönemli deliller kullanılan silahlarınne olduğu, hangi mesafeden kulla-nıldığını gösteren kıyafetlerdir. Budavaların çoğunda katledilenlerinüzerindeki kıyafetler kaybedilir.

Böylece katillerin aklanması içinher şey tamamlanmış olur. Karar

bellidir: Davaaçılmamışsa “davaaçılmasına yer ol-madığına”, davaaçılmışsa “sanık-ların beraatine” ka-rar verilir.

Ö z e l l i k l e1990’lı yıllardakipolis tarafındangerçekleştirilenbirçok katliamdahep aynı senaryooynanmıştır. 12 Temmuz, 16-17 Nisankatliamları, Perpa katliamı gibi dahabirçok katliam örnek olarak verilebilir.

SAHTE BELGELER, YA-LAN, KOMPLOCULUK

BazenDEVRİMCİLERE “CEZA

VERMEK” İÇİN KULLANIL-DI

Bazen DeKATİLLERİ “AKLAMAK”

İÇİN!

Komplolar nasıl kuruldu ve uy-gulandı?

"Polisimizin elini soğutmayın"diyen Süleyman Demirel gibi CUM-HURBAŞKANLARI,

"Her şey hukukun sınırları için-de olup bitmektedir" diyerek katli-amları örtbas eden Turgut Özal gibiBAŞBAKANLAR,

“kadın da olsa, çocuk da olsagereken yapılacaktır” diyen TayyipErdoğan gibi BAŞBAKANLAR,

Devrimcilerin infaz edildiği evinönünde infaz mangalarına "Gazanızmübarek olsun" diyen… Şırnak'taevleri yakılan köylülerin ev talebine"Siz terör örgütünü destekliyorsunuz,size ev yok, hamama giren terler."diyen İsmet Sezgin gibi İÇİŞLERİBAKANLARI,

“örgüte tarihinin en kötü döneminiyaşatacağız” diyen Süleyman Soylugibi katil İÇİŞLERİ BAKANLA-RI,

İşkencede tecavüz iddialarına

“Cop sokmaya ne gerek var, aslangibi polislerimiz varken...” diyekarşılık veren Turgut Sunalp gibiPARTİ LİDERLERİ,

Telsizden açıkça emrindeki ka-tillere "yakaladıklarınızın hepsiniöldürün, sağ istemiyorum" talimatıveren Mete Sayar gibi GENERAL-LER,

"İstersek Halepçe katliamı gibibir katliam gerçekleştiririz" diyenAdana Valisi gibi VALİLER,

infazları yerinde seyreden İnsanHakları Bakanı Mehmet Kahramangibi BAKANLAR,

"Polisimize kurşun sıkanlara ge-reken cevabı verip onları gündemdençıkarmaya ant içtik." diyen NecdetMenzir gibi EMNİYET MÜDÜR-LERİ,

Katliamcıları “alınlarından öpen”Mehmet Ağar gibi POLİS ŞEFLERİ,

katillere "bildiğinizi yapın" diyenCUMHURİYET BAŞSAVCILARI,

katilleri korumak ve aklamak içintüm yasaları kullanan YARGIÇLAR,

infazları "polise alkış" diye verenBURJUVA BASIN,

KATLİAMLARI MEŞRULAŞ-TIRAN ve devrimcilere karşı kom-plolarla, sahte delillerle açılan DA-VALARI HAZIRLAYANLARDIR.

12 Temmuz KatliamıGerekçe: Bush’uÖldüreceklerdi!Kanıt: Yok!

12 Temmuz 1991'de, Dikilitaş,Balmumcu, Nişantaşı ve Yeni Le-

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR220

Page 21: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

vent semtleri, kilometrelerce ötele-rinden sarıldı; saat 19.30 sıralarındaİstanbul’un bütün polis gücü bu semt-lerde toplanmaya başladı. Bu bölge-lere giriş çıkışlar yasaklandı. Ne halkne de gazeteciler buralara sokulma-dılar. Ardından bu bölgelerdeki ad-reslere ölüm mangaları tarafındanbaskınlar düzenlendi.

Operasyon sona erdiğinde, adıgeçen semtlerdeki üç işyeri ve birevde bulunan on devrimci NiyaziAydın, İbrahim İlçi, Ömer Coş-kunırmak, Yücel Şimşek, İbrahimErdoğan, Nazmi Türkcan, BilalKarakaya, Zeynep Eda Berk, CavitÖzkaya ve Hasan Eliuygun ayrıyerlerde, ama aynı saatlerde “ölü elegeçirilmişlerdi”.

“Ölü ele geçirilen” on kişinin dı-şında hiç kimse yaralanmamıştı.

İktidar yetkilileri, “Çatışma çık-maması için her yol denenmiştir.Yerinde infaz diye bir şey yoktur”açıklaması yaptılar. Morga giden ai-leler, cesetlerin hemen hepsinin bel-den yukarısında ve kafalarında en

az beşer kurşun yarası olduğunu gör-düler.

Emniyet Müdürü sıfatı taşıyankontrgerilla şefi Mehmet AĞAR iseşu açıklamaları yaptı; “Teknik ko-nulara girmek istemiyoruz”, “Ope-rasyonlara yerinde infaz denmesi,polisi yıpratmaya yöneliktir”,“ölenlerin hepsi kesin olarak te-rörist”.

Polis, yaptığı açıklamada, öldü-rülenlerin ABD Başkanı Bush’asuikast girişiminde bulunacakla-rının saptandığını iddia etti.

Ellerinde bir kanıt mı vardı?

Yoktu.

10 kişinin 10’u da mı suikastteyer alacaktı? Bunun kanıtı var mıy-dı?

Yoktu.

Katledilenlerin avukatlarının "Ka-muoyuna bu deliller açıklanmalı-dır" çağrısına ne gazeteler yer verdi,ne Emniyet Müdürü'nden bir cevapgeldi, ne savcılar bir şey yaptı.

12 Temmuz Davası’ndaKatiller NasılBeraat Ettirildi?Uydurma Senaryo,Yalancı Tanıklar

12 Temmuz Katliamıyla ilgilipolis hakkında dava 25 Şubat 1992’deaçıldı.

İki temel konu vardı:

10 devrimci, “Bush’u öldürecek-lerdi” diye katledilmişlerdi.

Polislerin yargılanmasında bunukanıtlayan bir belge sunulamadı.

Polis, “teslim olun çağrısı” ya-pıldığını, “taciz atışı yaptıklarını”iddia ediyordu.

Katillerin ifadeleri ayarlanmıştı:“Verilen talimat üzerine olay yerinegittik. Defalarca ‘Teslim olun’ ikaz-larına ‘Faşist köpekler’, ‘İnsanlıkonuru işkenceyi yenecek’, ‘HaklıyızKazanacağız’ sloganlarıyla yanıt ver-diler. Ateş açtılar. Bizler de kendimizikorumak için ‘taciz atışı yaptık"...

Oysa cesetlerin bazılarında birçatışmayı gösterecek kur-şun izi bile yoktu. Direkbombalarla katledilmiş-lerdi.

"Biz öldürmedik", "ken-dimizi korumak için tacizateşi açtık" diyorlardı, amabazı cesetlerin üzerinde on-larca kurşun izi vardı.

Yücel Şimşek’in otopsiraporu: “patlayıcı maddeinfilakına bağlı olarakoluşan metalik cisim ya-ralanması” nedeniyleölüm.

Niyazi Aydın’ın otopsiraporu: “Patlayıcı maddeinfilakına bağlı olarakoluşan cisim yaralanmasısonucu gelişen kafatasıkırığı, iç organ parçalan-ması iç ve dış kanama so-nucu ölüm gerçekleşmiş-tir. Cesetten 18 metal par-çası elde edilmiştir.”

Zeynep Eda Berk’in

Düzenin yargısındaadalet için kavgaederken, adaletin asıltecellisininhalkın adaletitarafındangerçekleştirileceğini debiliriz. Halkınadaleti, bugün devrimmücadelesinde,yarın halkın iktidarındasomutlananbir adalettir.

�Adalet ve özgürlüğüdevrimciler temsil ediyor.

�Halkın şiddeti adaletinşiddetidir.

�Dürüst, açık ve adil biradalet halka aittir.

�Devrimin dostlarını dadüşmanlarını da halkınadaleti saflaştırır.

�Adalet mücadelesi,duruşma salonlarınahapsedilemez!

�Halkın çıkarlarına uygunolmayan, halktan yanaolmayan hiçbir şey adildeğildir.

�HALKINADALETİ

sözler/tanımlar

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

21AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 22: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

otopsi raporu, vücuduna isabet eden5 kurşunun 5’i de vücuda arkadangirmiş önden çıkmıştır.

Dikilitaş’taki operasyon, sadece“15 dakika içinde” bitmişti, bunarağmen "sağ yakalamak için ellerin-den geleni yaptıklarını" söylüyorlardı.

Katledilen devrimcilerin avukat-larının dinlenmesini istedikleri tanıklarreddedildi.

Araştırılması için verilen dosyalaradliyenin bürokrasisi arasında kay-boldu.

Mahkeme keşif talebini reddetti.

Kurşunların hangi mesafedenatıldığının tespiti, doğrudan katlet-meye geldiklerinin kanıtlanması açı-sından önemliydi. Bunu ise katledi-lenlerin üzerindeki elbiselerden ka-nıtlamak mümkündü. FAKAT EL-BİSELER KAYIPTI !!!

Faşizm, dava dosyalarına sahtedelil ekleyebildiği gibi,

Delilleri de dosyadan çıkarıp yokedebiliyor.

Sahtekarlığın biçimi farklı, esasıaynı.

12 Temmuz’da 10 devrimciyi kat-leden katiller, 8 Şubat 1995’te BE-RAAT ETTİRİLDİLER!

Bülent Ülkü'nünKatledilmesi:Sahte Delil Yaratanlar,Delilleri Yok Etmekte De

Usta!Bülent Ülkü; Bursa’da faaliyet

sürdüren bir devrimciydi. 1992Mart'ının sonunda işkenceciler tara-fından kaçırıldı. Kaçırıldıktan sonra,işkence yapılarak kurşuna dizildi.

31 Mart günü Bursa-Uludağ yo-lunun 12. kilometresinde Orman Böl-ge Müdürlüğü’ne bağlı görevlilerce,başından vurulmuş olarak bulundu.

Bülent’in kimliği Özgür-Der veyerel basın tarafından ortaya çıkarı-lana kadar Adli Tıp’ta "kimliği be-lirsiz" olarak dört gün boyunca kaldı.Polis cinayeti adli bir olay olarakgöstermeye çalıştı. Aynı anda burjuvabasında polis direktifiyle "örgüt içi

cinayet" haberleri yayınlattırıldı.

Katleden, kendileriydi.

Yok edilen deliller; Bülent’i ilkgörenler, onu gözleri göz bağıylabağlı olarak buldular. Üzerinde el-biseleri vardı. Polis bu haliyle cesedialdı.

Fakat daha sonra Bülent’in elbi-seleri ve şahsi eşyaları polis tara-fından KAYBEDİLDİ.

Göz bağı yok edildi. Bülent’eait hiçbir eşya ortada bırakılmadı.

Onun hayatına son veren kurşun40 santim mesafeden sıkılmıştı.Kurşun sol gözünden girmiş ve ka-fasını parçalamıştı.

Vücudunda açık ve belirgin iş-kence izleri vardı. El ve ayak bilek-lerindeki izler, ip, kelepçe vb.’ninbırakacağı izlerdi. BUNLAR YOKSAYILDI.

Başında, ellerinde ve ayaklarındasigara yanıkları vardı. Yine koltukaltlarında askıya alındığına dairizler taşıyordu. El parmakları ise,parmak izi alınmasında kullanılanmürekkep lekelerine bulanmıştı.BUNLAR YOK SAYILDI.

Kontrgerillanın savcı ve yargıçları,Bülent Ülkü'nün katledilmesiyle ilgilidosyayı “FAİLİ-MEÇHUL” diyerekKAPATTILAR.

Umudun Çocukları’ndan Ça�rı:Umudun Çocukları Or-

kestrası olarak yeni dönem-de enstrümanlarınızı bek-liyoruz. Düzende çocukla-rımıza verilmeyen eğitimialmamıza yardımcı olun,siz de bize bir enstrümangetirin! Kırılan enstrüman-larımızın yerini yeni ens-trümanlarla dolduralım!

İletişim: 0212 238 81 46Yer: İdil Kültür Merke-

ziAdres: Mahmut Şevket

Paşa Mah./İstanbul MektepSokak No: 4/b

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR222

Page 23: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Halkın avukatlarının davası 10-15 Eylül 2018’de, gözaltına alın-malarından tam bir yıl sonra BakırköyAdliyesi Konferans salonunda gö-rülecektir.

Bu davada iki sınıf karşı karşıyagelecek. Halkın hakları için mücadeleeden, halkı temsil eden avukatlarve faşizmi kurumsallaştıran halkıezmeye çalışan yoksulluğun ve aç-lığın sürdürücüsü faşizm.

Halkın avukatlarını AKP’nin he-defi haline getiren bugüne kadar yü-rüttükleri mücadele tarzlarıdır.AKP’nin katliam, sömürü, işçi kı-yımı, talan, özelleştirme, sağlık, eği-timin ticarileştirilmesi, hak aramamücadelesinin önünün kesilmesi,kamu emekçilerinin ihracına, tecrite,yozlaşma politikalarına karşı müca-dele ettikleri ve bu mücadele yönte-minde başarılı oldukları, AKP ikti-darını zora soktukları için hedef ha-line getirildiler.

AKP adaletsiz bu düzenin tem-silcisidir. Adalet koltuğunda ada-letsizliği sürdürmek için oturmak-tadır. Halkın avukatları, halk içinhalkla birlikte adalet mücadelesininparçası oldular.

Çocukları katledilen analarımızınumudu ve direnci oldular, işten atılanişçinin hak alma bilinci oldular, ma-dende katledilen işçilerin sesi, ‘işimi,ekmeğimi istiyorum’ diyerek haksızihracı kabul etmeyen ve direnmeyiseçen kamu emekçisinin yanı başındaoldular. HES’ler ve doğa tahribatıile açlığa mahkum edilen halkımızınmeşruluk bilinci, devrimcileri kat-leden uyuşturucu çetecilerinin kor-kusu, halkın özgürlük ve adalet mü-cadelesini yürüten avukatların onuruoldular.

HEDEFTELER ÇÜNKÜ….Halkın avukatlarının suçları, polis

tarafından katledilen, Dilek Doğan’ın,Yılmaz Öztürk’ün, Berkin Elvan’ın,Günay Özarslan’ın avukatı olmak-tır!

Maden ocaklarında katledilen iş-çilerin ailelerinin avukatıdırlar. Dev-let destekli uyuşturucu çeteleri tara-fından katledilen Hasan Ferit Ge-dik’in avukatıdırlar.

İhraç edilen kamu emekçilerinin,ihraca direnen Yüksel Direnişçile-rinin, Nuriye ve Semih’in avukatı-dırlar. Haksız nedenle gözaltına alınıptutuklanan devrimcilerin, parasızeğitim isteyen öğrencilerin, işten atı-lan işçilerin avukatıdır…

Nerede bir direniş, nerede bir iş-kence suçu, nerede devlet şiddetineuğrayan bir kişi, nerede adaletsizlikvarsa oradaydılar… Budur suçla-rı…

Faşizm HerkestenBedel İster

Her seçimin, her eylemin, herkararın bir bedeli vardır. Mesleğinisıradan bir biçimde yürüten avukatda, halkın hakları için mücadeleeden avukatlar da bedel öderler…Mücadele tercihinde bulunan avu-katlar, iktidarın saldırısına uğrar,paylarına tutsaklık düşer, tehdit edi-lirler, gözaltına alınırlar. Bunlar dayetmezse katledilirler…

Sıradan avukatlar da, faşizminhalka dayattığı bedellerini yaşarlar,bir kısmı sermayenin ya da mafya-ların kölesi olur, bir kısmı ağır ko-şullar altında çalışır, emekleri sö-mürülür, yalnızlaşır, mesleklerineyabancılaşırlar. Bunlar da yetmez.Bir kısmı taraflar arası anlaşmaz-lıklarda saldırıya uğrar, öldürülürler.

Üçüncü sayfa haberlerine bakarsakher gün bir avukatın mesleki konularnedeniyle saldırıya uğradığını gö-rüyoruz. Bu saldırıların hiçbirisi ada-let sisteminin yapısından, halkınaçlık ve yoksulluğundan, yozlaştırmapolitikalarından bağımsız değildir.

Daha az bedel ödemenin bir tekyolu vardır. Faşizmin dayatmalarınıkabul etmemek, zulüm karşısındadirenmek, haklar ve özgürlükler mü-cadelesini büyütmek... Ve biliyoruzki halkın tutsaklarının ödedikleri be-deller, halkın daha az bedel ödemesiiçindir. Bu nedenle mesleğin onurunuhalkın avukatları koruyorlar.

TutuklandılarAma DirenmektenVazgeçmediler

“Işık, zulme karşı dövüşende pa-rıldar / Öfkesinden alır ateşlenmegücünü / Kendini zalime kapı mumukılansa / Üleşir karanlığı maskelemesuçunu (Nihat Behram)

Halkın avukatlarına yönelik sal-dırılar tutuklamakla sınırlı kalmadı.Çünkü tutsak da alınsalar her koşuldadirenecekleri, sessiz kalmayacakları,her alanda halkın mücadelesinin çı-karlarını korumaya devam edecekleribiliniyordu.

Halkın avukatları tutuklandıkla-rında önce Silivri hapishanesine sevkedildiler, tutuklanmalarının ikincigünü başka başka hapishanelere sevkedildiler. Tutuklama yetmezdi, tecritile teslim alacağını umdu AKP fa-şizmi.

Halkın avukatları, hapishane da-yatmalarını, keyfi uygulamaları, hakgasplarını kabul etmedikleri için sal-dırıya uğradılar. Engin Gökoğlu hakgasplarına ilişkin yaptığı suç duyu-

HALKIN AVUKATLARI YARGILANIYOR.HALKIN HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ YARGILANIYOR

HALKIN ADALET MÜCADELESİ YARGILANIYORHALKIN AVUKATLARI

DİRENMENİN ONURUNU,HAKLILIĞIN GÜCÜNÜ TEMSİL EDİYORLAR.

ONLARI SAVUNMA SIRASI BİZDE!

Halkın HukukBürosu

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

223AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 24: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

rusu nedeniyle işkence gördü ve ko-lunu kırdılar. Hastaneye götürülmedi,hala tedavisi yapılmamaktadır. Bunarağmen Engin Gökoğlu, direnmekten,üretmekten, hapishanenin keyfiliğiniteşhir etmekten vazgeçmedi.

Aycan Çiçek ve Ayşegül Çağatay,ayakta sayım vermeyi reddettikleriiçin saldırıya uğradılar, aylarca ki-tapsız kaldılar. Direnerek kitap hak-larını kazandılar. Ayakta sayım ver-memeyi hapishane idarelerine kabulettirdiler.

Barkın Timtik, keyfi uygulamalaradirendiği için 50 yıla varan disiplincezaları aldı. İletişim, ziyaret haklarıgasp edildi. Direnişi sayesinde ha-pishane idaresi dayatmalardan vaz-geçti.

Behiç Aşcı, Aytaç Ünsal, NaimEminoğlu “Burası F tipi değil sizesohbet hakkını uygulamayacağız, ya-yınlarınızı vermeyeceğiz” dayatma-sına direndiler. Direnişleri sayesinde

mahkemenin ‘sohbet hakkı uygula-namaz’ kararına rağmen sohbet hak-kını kazandılar. Süreli yayınları dü-zenli takip edebiliyorlar.

Ahmet Mandacı ve Özgür Yılmaz,tek kişilik hücrelerde tutulmaktaydılar.Direndiler ve tek kişilik hücre uy-gulamasından vazgeçirdiler idareyi.

Didem Akman ve Şükriye Erden,direnerek kitap hakkını, infaz kararlarıiçin mahkemeye götürülme hakkınıkazandı.

Halkın avukatlarının 10-15 Ey-lül’de yargılamaları yapılacağı açık-landı. Ancak herbirinin bulunduğuhapishaneden SEGBİS aracılığı ilemahkemeye katılmaları isteniyor.Küçük bir ekran aracılığı ile yargı-lama tiyatrosunu kabul etmeleribekleniyor. Halkın avukatları hiçbirkoşulda haklarının gasp edilmesineizin vermediler.

Mahkemeye katılma, suçlamalar

hakkında bilgi alma, yargılamanınetkin bir parçası olma hakkını mah-kemenin keyfine terk edecek değil-lerdir. Bu temel sanık haklarının gas-pına da izin vermeyecekler.

Sonuç olarak;Halkın avukatlarını yargılamak

adalet mücadelesini yargılamaktır. Halkın avukatlarını yargılamak

hak ve özgürlük mücadelesini yar-gılamaktır.

Halkın avukatlarını yargılamakzulme teslim olmayı dayatmaktır.

Halkın avukatlarını yargılamakdirenme hakkına saldırıdır.

Bu nedenle halkın avukatlarınaaçılan dava hepimize açılmıştır.

Halkın avukatlarını savunmak,haklarımızı savunmaktır. Hakla-rımızı ve avukatlarımızı savunmakiçin 10-15 Eylül'de Bakırköy Ad-liyesinde olalım!

İçindekiler:– Tutsak Halkın Mühendis Mimarlarına Özgürlük:19 Temmuz günü, saat 12.40 sularında Armutlu Cem-

evine gerçekleşen polis baskınında işkence ile gözaltınaalınan Halkın Mühendis Mimarlarından Cem Dursun, 23Temmuz günü çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliğince “gizlitanık ifadeleri” gerekçe gösterilerek tutuklandı.

Yaptığımız halk için mühendislik mimarlık faaliyet-lerini suç olarak gösteriyor faşizm ve arkadaşlarımızıgözaltına alıyor, tutukluyor. Çünkü bu ülkenin onurlu,halkını ve vatanını seven, emperyalizme ve faşizme

karşı olan devrimci mühend-islerinin varlığı, AKP faşizmiiçin bir tehdit oluyor…

Halk için Mühendis Mi-marlık Yapmak Suç DeğildirDemek için Tutsak HalkınMühendis Mimarlarına BirMektup da Sen Yaz!

– Mühendislik-MimarlıktaYeni-Sömürgeci Tahribat-3

Köy Enstitüleri: Köy Ens-titüleri, eğitimde fırsat eşit-sizliğini ortadan kaldıran, her-kese ilgi ve yetenekleri doğ-

rultusunda üretkenliği esas alan bize özgü bir eğitimsistemiydi.

– Haberler – Halkın mucitleri:Dünyanın 750 yılına bakan interaktif harita: Hiç ya-

şadığınız yerin bundan milyonlarca yıl önce nerede ol-duğunu düşündünüz mü?

‘Hayat tamircisi’ bu kez bir kartala protez ayakyaptı: Mardin’in Derik ilçesinde yaşayan, sakat hayvanlarve çocuklar için yaptığı protezler dolayısıyla çevresinde‘hayat tamircisi’ olarak tanınan Hasan Kızıl (23), budefa dağda pençesi kopuk bulunan kartal için 3Dyazıcıyla protez ayak yaptı.

Evde kızılötesi kamera üretti: “TÜBİTAK öncebenim yaptığıma inanmadı, sonra satın aldı”: Gaziantep’telise mezunu Müslüm İncedal, kendi imkanlarıyla kızılötesikamera yaptı. Söz konusu kamerayı TÜBİTAK’a satanİncedal, yetkililerin ilk etapta kendisine inanmadığınısöyledi.

– Tutsaklarımızdan…Bültenin 4. sayısının PDF’si için link:https://drive.google.com/file/d/1wWOg04kS8Oyi83mf

sdqX_1QkLQKqWQMB/viewTüm sayıların PDF’lerine ulaşmak için link:https://drive.google.com/drive/folders/1B2oOWxT-

20ofUKBg-Z-iW9hbSi1J-Iym

Halkın Mühendis Mimarları E-Bülteni 4. Sayısı Çıktı!Okuyalım, Okutalım, Payla�alım...

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

224

Page 25: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

110 Üyesi Tutsak,6 Üyesi Aranıyor, Başlarına Ödül Koymuş Kelle Avcıları...Ama Onlar Hala Dimdik Ayaktalar. Faşizmin Her Saldırısını

Üretime Dönüştürüyor, Listelere Bestelerle Cevap Veriyorlar...8 Ayda, İki Kıtada 18 Konser Vererek,

Enternasyonalist Dayanışmayı Büyütüyorlar...Onlar Bu Gücü Halktan, Tarihsel Ve Siyasal Haklılıklarından Alıyorlar.

İşte Bu Yüzden Faşizmin Gücü Grup Yorum’a Yetmez!

onlar dostluk ve kardeşlik ormanınınonlar dostluk ve kardeşlik ormanınınen güzel yemişli, en yüce ağaçları,en güzel yemişli, en yüce ağaçları,kökleri halkın içindedir onların,kökleri halkın içindedir onların,derinde, en derinde...derinde, en derinde...bundandır en fırtınalı rüzgarlarda bundandır en fırtınalı rüzgarlarda kırılmaz dayanır dallarıkırılmaz dayanır dallarıçünkü onlar halkın avukatlarıçünkü onlar halkın avukatları

HALKIN SANATÇILARINA ÖZGÜRLÜK

HALKIN AVUKATLARINA ÖZGÜRLÜK

TUTSAK GRUP YORUM ÜYELERİ VE İDİL KÜLTÜR MERKEZİ ÇALIŞANLARI:Bahar Kurt, Dilan Ekin, Dilan Poyraz, Bergün Varan, Betül Varan, Helin Bölek, Sultan Gökçek,

Fırat Kıl, Seher Adıgüzel, Eren Erdem

TUTSAK HALKIN AVUKATLARI: Şükriye Erden, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Behiç Aşçı,Ayşegül Çağatay, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Yağmur Ereren, Aytaç Ünsal, Didem Ünsal,

Engin Gökoğlu, Ahmet Mandacı, Naim Eminoğlu, Selçuk Kozağaçlı, Yaprak Türkmen, Buket Yılmaz

25

Page 26: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

EYLEM GECESİKöyün dış bölgesinde ormanlık

bir alan varmış. Bütün köy halkı-nın derin bir uykuya daldığı sıradaeylem gerçekleştirilecekmiş. Ey-leme katılacaklar tam saatindegelmişler.

Gelenlerin hepsi hazır vaziyet-teymiş.

Yiğit tekrar hepsine adım adımanlatmış nasıl yapacaklarını: "Ön-celikle arkadaşlar, isimlerimizi kul-lanmayacağız. Buna dikkat etme-liyiz. İki kişi muhtarın konağınınsokağında bekleyecek ve bir sorunçıkarsa kurt uluması gibi bağıra-cak. Bu sinyal gelirse hepimiz hızlabelirlediğimiz noktaya gideceğizve eylemi sonlandıracağız. Yaka-lanmamalıyız. Eğer yakalanırsakköy halkının korkuları büyür veumutsuzlaşırlar. Bu yüzden bu ey-lem çok önemli. Bu ilk eylemimizbütün köy halkına umut olacak.Bu yüzden başarılı geçmesi içinherkes çok büyük bir özen gös-termeli. Muhtarı zayıflatacak bueylem. Yazılamayı bitiren belirle-diğimiz noktaya gidecek. Son ya-zılama biter bitmez, ben sokakbaşında bekleyen arkadaşları ça-ğıracağım ve sonra sizin yanınızageleceğiz. Her şey anlaşıldı mı?”

Eylemciler: "Evet"Yiğit: "Tamam o zaman... Hadi

bakalım, yapalım şu işi, muhtaragösterelim bu köyün asıl sahiplerikimmiş!”

Eylemciler eylemi gerçekleştir-miş. Hiçbir sorun çıkmamış. Her-kes büyük bir dikkatle kurallarauyarak yapmış işini.

Sabah olmuş. Muhtar büyükbir bağırtı sesiyle uyanmış. Muh-tarın sağ kolu Sülo koşa koşa muh-tarın yatak odasına doğru geli-

yormuş. Korkulu sesi ise çoktanMuhtarın odasına ulaşmış.

Muhtar: Ne oldu Sülo? Ne ba-ğırıyorsun sabah sabah. Kes şusesini. Duymak istemiyorum...

- Muhtarım, Muhtarım!- Ne var Sülo, ne?- Muhtarım dışarda, dışarda

muhtarım, duvarda...- Ne anlatmaya çalışıyorsun,

lan ne, ne olmuş duvara?- Duvarda yazılar var muhta-

rım, çok kötü yazılar.- Ne yazısı, ne saçmalıyorsun

sen?- Muhtarım saçmalıyorum, gel!

Çabuk gel... gel ve gör...- Neyi göreyim allahın cezası,

neyi?Muhtar, pijamasını bile değiş-

tiremeden Sülo ile birlikte inmişaşağıya. Sülo muhtarı evin dış cep-hesine götürmüş. Bu arada muh-tarın konağında çalışanların hepsiiçten içe gülerek muhtarı seyredi-yormuş. Muhtar evin dış cephesinevardığında yazılamaları görmüşve okumaya başlamış: "Ortak Düş-man Muhtar, Katil Muhtar, Muh-tardan Hesap Soracağız". Muhtarevin her köşesini dolaşmış ve tektek bütün yazılamaları okumuş.Konağın her köşesini yazılamalarladoldurmuşlar.

Okuduktan sonra küçük adım-larla düşünerek dış kapıdan içeriyegirmiş. Konakta çalışan köylülermuhtarın renginin nasıl kaydığınıve moralinin nasıl bozulduğunugörmüş. Konakta çalışan köylülerbu durumdan çok keyif almışlar.Çalışanların hepsi bir dönem kendimalları olan işçiler ve şimdi elle-rindekini kaybedip muhtarın kölesihaline gelmişler.

Muhtar onların yüzündeki se-vinci ve umudu görünce daha daçıldırmış. Sülo’ya silahlı adamlarınıçağırmasını emretmiş. Çünkü

muhtarın her yanını korku sal-mış.

Adamları gelir gelmez köyü do-laşmaya başlamışlar. Köyde gör-düğü herkese "Kim yaptı, söyleyin,kim?" diye bağırıyormuş ama bircevap alamıyormuş. Bu haberi du-yan herkes mutlu oluyormuş. Muh-tar için kara; ama köylüler için ogün bayram gibiymiş. Saat iki ci-varında herkes köy meydanınagitmiş.

Habercinin saati gelmiş. Ha-berci kürsüye çıkmadan önce muh-tar onun yanına uğramış ve büyükmiktarda para verip, “Bana bunuyapanların isimlerini verene büyüködül var" diye anons yapmasınıistemiş. Haberci dün gece yaşa-nanları anlattıktan sonra, muhtarabu kişilerin isimlerini verenlerebüyük ödüller verileceğini anlat-mış. Bunun üzerine bütün köyhalkı yuhalamış Haberci’yi. Bunugören muhtar çıldırmaktan beterolmuş ve şiddete başvurmaya kararvermiş.

Aklına bunu yapabilecek in-sanların isimleri gelmiş ve onlarıadamlarıyla köy meydanına gö-türüp dövmeye başlamış. Sıra sizede gelecek diye köylülere seslenmiş.Kimin yaptığını bana söyleyecek-siniz diye bağırıp çağırmış. Köyhalkından çıt çıkmamış. Zaten bü-yük bir kısmı kimin yaptığını bil-miyormuş. Muhtar kendince dü-şünmeye devam etmiş ve “Ak Sa-kallı'nın işi bu” diyerek gittikçeemin olmuş kendinden. Adamla-rına Ak Sakallı'yı bulup getirme-lerini emretmiş.

Muhtarın adamları Ak Sakal-lı'nın evine gitmiş. Evi yıkıp dök-müşler ama Ak Sakallı evde de-ğilmiş. Muhtarın adamları evi yık-tıktan sonra tekrar dönmüşler.

Ak Sakallı bu arada muhtarınonun bu işte parmağının olacağınıdüşüneceğini bildiğinden karde-

TEK GÜÇ, ÖRGÜTLÜ GÜÇ 3. Bölüm

HALKIN SANATÇILARI

3. Bölüm

Kızıl Maskeliler’in Yazdığı ÖykününÜçüncü Bölümünü Yayınlıyoruz.

26

Page 27: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

şinin evine geçici olarak taşınmış.Onların barıştıklarından haberiyokmuş muhtarın. Haberci’ninkonudan bilgisi olmadıkça da öğ-renemeyecekmiş. Öğretmen muh-tarın en yakınındakilerden biriymişve Ak Sakallı’nın kardeşi olmasınarağmen muhtarın aklına asla gel-meyeceğini biliyormuş. Sonuç ola-rak muhtar, Ak Sakallı’yı bula-mamış ve yazılamaları yapanınkim olduğunu öğrenememiş. Budurum köy halkı üzerinde çokolumlu bir etki bırakmış, çünkübu şekilde “muhtara karşı müca-dele edilebilir” duygusu oluşmuş.Muhtar evine çekilmiş, sinirdenve köylülerin mutluluğunu gör-mekten sıkılmış. Bu sorunu çözmekiçin sakince düşünmek istemiş...

GECE BULUŞMASI-2Çocuklar aracılığıyla yeni bir

buluşma örgütlemiş Ak Sakallı.Bu sefer öğretmen okulda dağıtmışbu notları, çocuklar ailelerine gö-türsün diye. Yine aynı yerde veaynı saatte çağırmış köylüleri. Busefer akın etmiş köylüler bu bu-luşmaya. Yazılama eylemindensonra neredeyse köyün yarısı gel-miş bu buluşmaya.

Ak Sakallı başlamış anlatmaya:"İlk eylemimiz başarıya ulaştı.Muhtarı büyük bir korku sardı.Bütün köye ortak düşmanın muh-tar olduğunu anlattık ve hedefgösterdik. Bizim tek kurtuluşumuzmuhtarı tahtından indirmek vekendi kendimizi yönetmek. Köydekendi iktidarımızı kurmalıyız. İş-lerimizi ve evlerimizi geri alabilmekiçin birlikte mücadele etmeliyiz.Köydeki herkesi örgütlemeliyizmuhtara karşı. Bizden çalınanlarıgeri almalıyız. Bizim bir adımızolmalı, örgütlülüğümüzü bu isimaltında sürdürmeliyiz. Benim öne-rim: KÖY HALK KURTULUŞPARTİSİ/CEPHESİ. Biz sadecemuhtarı tahtından indirmekle ye-tinemeyiz. Onun düzenine alter-natif bir düzen kurabilmeliyiz.Yoksa muhtar gider başka bir

muhtar gelir. Biz köydeki bütüntarlaları, hayvanları, çiftlikleri,meyve ağaçlarını, köy halkının or-tak malı haline getirmeliyiz. Yanibirlikte ekip, birlikte biçmeli, bir-likte paylaşmalıyız. Bütün köylüiçin adil bir üretim ve paylaşımsistemi kurmalıyız. Hepimizin eşithaklarının olduğu bir düzen kur-malıyız. Bana katılıyor musunuz?

Köy halkı: "Evet" Ak Sakallı: "O zaman bir son-

raki eylemimiz daha sert olmalı.Öldürülen çocuklarımızın hesabınısormalıyız. Muhtar için cinayetişleyenlerin bundan vazgeçmelerinisağlamak ve çocuklarmızın hesap-sız kalmayacağını göstermek içinmuhtarın adamlarına yönelik bireylem yapacağız. ‘Muhtarla işbir-liği yapmaktan vazgeçin’ çağrısıaltında komutan diye hitap ettikleribaş işkenceciyi vuracağız.

Yiğit: "Neden hemen muhtarıvurup kurtulmuyoruz bu adam-dan?"

Ak Sakallı: "Muhtarı vurmakhiçbir şeyi değiştirmez. Muhtarıvururuz; ama yerini başka bir iş-birlikçi katil alır. Biz köylüleri bi-linçlendirmeliyiz ve bütün köy hal-kını harekete geçirmeliyiz. Sorununsadece muhtarda olmadığını, ku-rulu düzende olduğunu, bu düzensürdükçe muhtarların bitmeyece-ğini kavratmalıyız. Ancak mevcutsistemi değiştirerek özgürlüğümüzekavuşuruz. Adaleti ve eşitliği ancaksosyalizmle sağlayabileceğimizeinandırmalıyız köylüleri. Bu yüz-den muhtarı değil onun işkencecikomutanını vuracağız. Bu diğerişkencecilere de bir ders olacaktır.Bu işten vazgeçmelerini söyleye-ceğiz.

Şimdi Yiğit yine sen örgütleye-ceksin ve öncülük edeceksin bueyleme. Komutanı vuracağız vemuhtarın başlattığı bu kanlı savaşaseyirci kalmayacağız. Dökülen ka-nımızın hesabını soracağız. Artıkbizi öyle kolay katletmesine izinvermeyeceğiz. Cevapsız kalmaya-cağız.”

Köylüler Ak Sakallı’nın yaptığıbu konuşmalardan çok etkilenmiş.Büyük bir motivasyon ve umutlaayrılmışlar onun yanından. Yiğit,eylem komitesiyle biraraya gelmişyine ve nasıl yapacaklarını adımadım anlatmış. Ak Sakallı ile bir-likte yaptıkları planın bütün ay-rıntılarını ezberletene kadar sabırlakavratmış eylemcilere. Hepsiniikna etmiş eylemi başarıyla yapa-bileceklerine.

Komutan genelde tek başınagezmeyen, sürekli adamları ya-nında olan birisiymiş. Ama Ak Sa-kallı onun bir açığını yakalamış.Çok sevdiği gizli bir aşkı varmışkomutanın. Ak Sakallı, daha öncetesadüfen denk gelmiş bu buluş-maya. Komutan Ak Sakallı’ya sus-masını ve kimseye bundan bah-setmemesini söylemiş. Komutanbu gizli sevdalısının yanına tekbaşına gidiyormuş. Çünkü sevdalısımuhtarın kızıymış. Muhtar bun-dan haberdar olmamalıymış; çün-kü kızını başka köyden zengin biradamla evlendirecekmiş. İşlerinive zenginliğini büyütmek için buadama ihtiyacı varmış. Bu bilgileriyönetiminde konuşuyorlarmış. AkSakallı’nın kardeşi öğretmen de buyönetimde yer alıyormuş. Muhtaraçok yakın bir pozisyondaymış öğ-retmen. Çünkü muhtar öğretmenlerebüyük bir misyon biçiyormuş. Onlararacılığıyla çocuklara küçük yaştanitibaren kendini sevdiriyor ve tabiolmalarını sağlıyormuş. Bu görevi,her ne kadar istemese de Ak Sakal-lı’nın kardeşi yapıyormuş. Amaartık öğretmen de "Köy Halk Kur-tuluş Partisi/Cephesi" üyesiymiş.

Bu bilgiler komutanı sessiz vesakin bir biçimde öldürmek içinyeterliymiş. Eylemciler ne zamanve nasıl gerçekleştireceklerini öğ-renmişler Yiğit'ten ve tam anla-mıyla ikna olmuşlar eylemi ger-çekleştirmeye...

(SÜRECEK)

27

Page 28: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Sık sık vurguladığımız gibi, burjuva ideolojisininsosyalizm ile savaşının bir cephesi de kültürdür. Halksaflarında kendi ideolojisinin propagandasını en baştaemekçilerin el emeği ve yaratıcılığıyla ortaya çıkmışsanatı kendi tekeline alarak yapmaya çalışır.

Müzikten sinemaya, geleneksel sanatlara kadar burjuvazitüm üretimleri kendi tekelinde almaya çalışır. Zanaatkarların,sanatçıların el emeğini gasp ettiği gibi yaratılan kültürü debugüne yansımalarını ele geçirmeye çalışır.

Sanatı bir piyasa haline getirmiştir burjuvazi. Emperya-lizmin sanatla halkları yozlaştırması CIA'nın tüm dünyadafinanse ettiği kültür sanat yayınları parlattığı, “star” dediğikişileri gençlerimize örnek ve ulaşılmaz göstermesi ilehalktan insanların kendi becerilerini ortaya çıkarmasınınönünü kesmesi de aynı yaklaşımın sonucudur.

Sanat ve kültür sanki burjuvazinin ‘yüksek ahlakının’ve burjuvaların üstün estetik değerlerinin yeteneklerininürünü gibi gösterilir. Bazen de tanınmış sanatçılarıntaksi şoförlüğünden, tekstil atölyelerinden, inşaatlardannasıl keşfedildiği anlatılır, kitaplar yazılır. Burada parlayan“işçi” kökenli biri olsa da öne çıkan yine burjuvalarınrolüdür.

Yani sesi güzel olsa da işçiyi “keşfeden” olmasaydı oyine aynı inşaatlarda çalışmaya devam ederdi, lüksvillaları, ışıklı konserleri ancak rüyasında görürdü.

Yani burjuvazi halktan insanları da zaman zamanparlatır, ama bir şartla-özüne, geldiği yere yukarıdan ba-kacak ve onu öne çıkaranın kendi yetenekleri, “üstünyaratıcısı” olduğunu geldiği yerdekilerin yüzüne vuravura gösterecek.

Bugünün gençleri örnek gösterilen “yıldızları” HandeYener, Aleyna Tilki ya da halkın içinden diye pazarlananİbrahim Tatlıses vb. gibileri bu amaca hizmet eder.

Burjuva ideolojisi keman çalmayı burjuvaların yeteneğive estetik algısıyla değerlendirip göklere çıkarırken Çin-genelerin çaldığı kemana burun kıvırır, onları dilenciyerine koyar.

Sosyalizmin sanata ve spora yaklaşımı ise bambaşkadır.Sanat ve sporu burjuvazinin tekelinden çıkararak; halkıntüm kesimlerine bunun imkan ve olanaklarını yaratır.Her ikisini de sosyalist toplumun kültür mirasına katar.Burjuvazinin yoz kültürünü yere çalar ve onların gaspettiği, halkın emeğiyle kurulmuş yaratılmış tüm eserleride halka geri verir.

Sosyalizmde yetenek, kişilerin, bireylerin damarla-rındaki “değerli kan” ya da soy ile edindikleri bir yetki,marifet değildir. Yaratıcılık da spordaki başarılar da bi-reylere değil, tüm halka bağlı olan onun ihtiyaçları veolanaklarıyla ilişkilidir.

Sosyalizm spora rekorlar üzerinden bakmaz, sosya-lizmde sporun tüm halkı kapsayan bir araç olduğunuKalinin şu sözlerle aktarmıştır; “Kamusal çalışmalarındakültür fizik gibi çok önemli bir kanunun altının çizilmesindezorunluluk vardır. Spor güzel bir uğraştır, kişiyi sağlam-laştırır. Fakat spor ikinci dereceden bir iştir, bunun içinamaç haline, rekorculuk haline gelmemesi gerekir. Bizinsanı eksiksiz olarak geliştirmeyi istiyoruz. Öyle kikoşmayı, yüzmeyi, süratli ve güzel yürümeyi başarabilsin.Tüm organları düzgün çalışsın, tek kelimeyle çalışmayave savunmaya hazır, normal sağlam insan olsun. Bedenselniteliklerine eş olarak zihinsel yönü de gelişebilsin”.

Burjuvazi sporcuları aptal ve rekortmen bireylerolarak ele alır. Sosyalizmde ise tüm halkın bedenen vezihnen gelişimini önemser. Sosyalizm ideolojisinde kül-tür-sanat ve spor bütünlüklü ele alınır ve bunlar hem bi-reylerin, hem de sosyalist toplumun kültürel olarak yük-selmesine hizmet eder.

Sovyetler döneminde, kültür ve sanatta tüm halklarkendi tarihlerinden gelen değerleri daha da çok arttırmış veklasik müzikten sinemaya, baleye kadar tüm sanat dalları,sporun tüm dalları halkın rahatça erişeceği bir duruma gel-miştir. Halk dansları, halk kültürüne dair çalışmalar Sovyetlerdöneminde en yüksek seviyeye ulaşmıştır.

Burjuva ülkelerle bugün dahi kıyasladığımızda sanatıntek tip ve tek sınıfa ait olduğunu görürüz. Emperyalizmtüm halklara kendi yoz kültürünü dayatarak halklarınkendi öz kültürlerini tanımalarını ve zenginleştirip bugünetaşımalarını engellemektedir.

Bugün ki mücadelemizde de sanat ve spor önemlisavaş araçlarımızdır. Berkan Abatay spor merkezimiz,İdil Kültür merkezinde tiyatromuzla, umudun çocuklarıorkestralarıyla, Grup Yorum’la yarattığımız örneklerhalkın en yoksul kesimlerine sanata ve spora ulaşmaimkanı vermektedir. Bugün halkın kendi imkan ve yara-tıcılığıyla sunduğu örnekler emperyalizmi öylesine kor-kutuyor ki... tüm gözaltı-tutuklama-katletmelerine rağmenkültür merkezimiz yeni ürettimleri ve konserleriyle halklabuluşmaya, ona umut vermeye devam ediyor.

Onlar Yorum’u bitirmek istiyor, oysa Yorum herkeseşarkı bestelemeyi öğretiyor. İşte yalnızca bu örnek bilesosyalizmin, nasıl halkın yararına olduğunun, bilincininve beğenilerinin nasıl yükseltileceğinin örneklerini ya-ratacağını göstermeye yeter.

Spor veya sanat, yetenek işi değil, eğitim ve emekişidir. Sosyalizm, bütün halk çocuklarına aynı gelişmeolanaklarını sunacağı için; bilim, kültür, sanat, spor...yoksul çocuklar başaracak. Bunun sayısız örneğini ya-ratmıştır sosyalizm ve yeni örneklerini yaratacağız.

“Yetenek” Değil Eğitim ve Emek VardırSosyalizmde Bütün Halk Çocukları Bilimde, Sporda,

Sanatta Başarılı Olabilecek

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR228

Page 29: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Devrimci kamu emekçileri NurselTanrıverdi ve Selvi Polat, AKP fa-şizminin kamu emekçilerine yönelikihraç saldırısına karşı Bakırköy Öz-gürlük Meydanı’nda bir direniş mev-zisi açtıklarında şöyle dediler:

“... BU DİRENİŞ, İŞ EKMEKMÜCADELESİDİR! Bu direniş, aç-lıkla terbiye edilmeye çalışılan, iştenatılmış kamu emekçilerinin direnişidir.Bu direniş, iş güvencesi elinden alın-maya çalışılan kamu emekçilerinindirenişidir. Bu direniş, sabahtan ak-şama kadar üç kuruş için çalışanyoksul emekçilerin direnişidir. Budireniş, yılların emeğini karşılamayanmaaşıyla geçinmeye çalışan emekli-lerin direnişidir. Bu direniş, halkındirenişidir.

BU DİRENİŞ ONUR MÜCADE-LESİDİR! Bu direniş, “onursuz birçağ”da onuru için mücadele eden-lerin direnişidir. Bu direniş, adalet-sizliklere karşı mücadele eden tutsakedilmiş avukatlarımızın direnişidir.Bu direniş, sözünü sakınmadan ha-bercilik yapan gazetecilerin direni-şidir. Bu direniş bilimsel çalışmalarıengellenen akademisyenlerin dire-nişidir. Bu direniş, özgürce sanatınıyapamayan sanatçıların direnişidir.Bu direniş, “nitelikleri” neye görebelirlendiği belli olmayan öğrenci-lerin direnişidir. Bu direniş, çocuk-larını istediği okula gönderemeyenana-babaların direnişidir.

BU DİRENİŞ HEPİMİZİN! Oyüzden başta işten atılmış kamuemekçileri, iş güvencesi elinden alın-mak istenen memurlar olmak üzeretüm halkımız davetlimizdir! Yerinizhazırdır. Yeriniz yanı başımızdır.Gelin hep birlikte, işimiz, ekmeğimiz,onurumuz için direnelim.

Pazartesi günleri saat 18.00-18.30arası Bakırköy Özgürlük Meydanın-dayız!”

Dediklerini de yaptılar. Çünkü

onlar devrimci kamu emekçileriydi.Bir gün öyle, bir gün böyle diyen-lerden değildi. Sözlerinin ardındadurmanın devrimci ahlakına sahiptiler.Ve işte bu direniş ahlakıyla alana çı-karak Bakırköy Özgürlük Meydanı’nıgerçekten özgürleştirdiler!

Bu noktada belirleyici olan, alanakaç kişinin çıktığı değildir. Belirleyiciolan tarihsel olarak alana çıkılmışolmasıdır. Faşizme karşı alana çıkmairadesinin kuşanılmış olmasıdır esasolan. Bir diğer ifadeyle halkın dire-nişinin yaratılmış olmasıdır tariheyazılıp yarına kalacak olan.

AKP POLİSİ İLE KESK YÖ-NETİMİNDEKİ TASFİYECİSOLCULUĞUN UZLAŞMASINADAİR...

AKP faşizmi, alana çıkan emek-çilerin direnişinin tarihsel anlamını,önemini ve bugüne etkisini bildiğiiçin saldırıya geçti hemen. Faşizmekarşı direniş çağrısı yapılan bu direnişmevzisini tasfiye etmek için önceicazet sınırları içine çekmek istedidirenişçileri. KESK Şubeler Platfor-mu'na dayatıp kabul ettirdikleri eylembiçimini önerdiler Selvi ve Nurselöğretmenlere.

AKP polisinin dayattığı eylembiçimi şuydu: “Üç-beş dakika basınaçıklaması yapmanıza izin veriyoruzama oturma eylemine kesinlikle izinyok!”

Ki AKP polisi ile İstanbul KESKŞubeler Platformu yöneticilerinin bueylem biçiminde ortaklaştıkları bi-linmektedir. Dikkat edilirse, İstanbulKESK Şubeler Platformu tarafındancumartesi günleri İstanbul’un değişikmeydanlarında gerçekleştirilen eylemböyledir. Beş dakika basın açıklamasıyapılıp hemen dağılır KESK. Bu hız-lılık karşısında polisin zaten “dağılın”uyarısı yapmasına bile gerek kalmı-yor. Çünkü kendileri dağılacaklarını

garanti etmiş durumdalar. Bu “ga-ranti” üzerine, AKP faşizmi saldır-mamaktadır.

AKP polisi Bakırköy ÖzgürlükMeydanı’nda “İşimizi Geri İstiyo-ruz” talebiyle eylem yapan direniş-çilerden de bunu istiyor. Yani icazetsınırlarını aşmalarını istemiyor. Kendiiradesini dayatıp itaat bekliyor. Faşistiradesine boyun eğilmesini dayatı-yor.

Devrimci kamu emekçileri iştebunu reddediyorlar: “70 hafta bo-yunca burada oturma eylemi yaptıkyine yapacağız” diyorlar...

AKP polisi ise “basın açıklama-sına izin var; ama oturma eylemineizin yok” diyor. İrade çarpışması bu-rada yoğunlaşıyor. AKP faşizminin,eylemi reformistleştirip belli bir sı-nırda tutmaya çalıştığı açıkça görül-mektedir bu tavırda.

Yani, AKP polisi diyor ki KESKŞubeler Platformu gibi davranın. Di-renmeyin, oturmayın, ihraç demeyin,AKP demeyin...

KAMU EMEKÇİLERİNİNTARİHİNİN ONUR SAYFALA-RINA HANGİSİ YAZILMAKTA-DIR? KESK YÖNETİMİNİN TAS-FİYECİ SOLCULUĞU MU, Dİ-RENEN EMEKÇİLERİN DEV-RİMCİ SOLCULUĞU MU?

Şimdi soralım; hangisi etkili, han-gisi tarihsel, hangisi kamu emekçi-

BAKIRKÖY ÖZGÜRLÜK MEYDANI’NDA DİRENEN,“BU DİRENİŞ HEPİMİZİNDİR”

DİYEN DEVRİMCİ KAMU EMEKÇİLERİNİNDİRENİŞİNE GÜÇ VERELİM,

DESTEK OLALIM, DAYANIŞMA GÖSTERELİM!

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

229AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 30: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

lerinin mücadele tarihinin onur say-falarına yazılacaktır?

Polisin talimatıyla 70 haftalıkoturma eylemini kıran KESK ŞubelerPlatformu'nun direniş kaçkını tavrımı, iki kamu emekçinin direngen veonurlu tavrı mı geleceği belirleye-cektir?

Elbette; bugünlerden geriye NurselTanrıverdi ile Selvi Polat’ın devrimcitavrı kalacaktır. Bu hep böyle ol-muştur. Şairin dediği gibi; “...bu-günlerden geriye bir yarına gidenlerkalır/bir de yarınlar adına direnen-ler...”

AKP faşizmi “yarını bugündenkurma” kavgasından korkmaktadır.Tasfiyeci solun önderliğindeki KESK,isterse herhangi bir alana şu kadarkişilik bir kitle toplasın... Faşizmorada kendisine yönelik bir tehlike,bir tehdit görmüyor. Çünkü icazetsınırı içine hapsetmiş durumdadırKESK tasfiyeciliğini...

Öyle ki eylem yerlerini, eyleminbiçimini, süresini, hatta atılacak slo-ganı, açılacak pankartı, KESK yö-neticileri ile AKP polisi birlikte be-lirler duruma gelebilmiştir. Öyle ki,KESK yöneticileri direnişçi emek-çileri polisin önünde susturabilmiş-lerdir. Hal böyle olduğu içindir ki,AKP polisi KESK’ten değil; amaalana istedikleri gibi çıkma iradesiniortaya koyan iki emekçi karşısındaaciz kalmaktadır.

İşte o acizlikle saldırıyorlar Ba-kırköy Özgürlük Meydanı’nda oturmaeylemi yapan Sevi ve Nursel öğret-mene. Saldırıları, gözaltı ve işken-celeri yetmedi, AKP faşizmi iki di-renişçi öğretmenin Bakırköy Özgür-lük Meydanı’na 200 metre yaklaş-malarını da yasakladı.

AKP FAŞİZMİNİN ACİZLİĞİ:DİRENEN İKİ EMEKÇİYE BA-KIRKÖY ÖZGÜRLÜK MEYDA-NINA 200 METRE YAKLAŞMA-YI YASAKLADI!

6 Ağustos 2018 tarihli eyleminardından iki direnişçi öğretmen yinesaldırıya uğradılar. Çünkü oturmaeyleminden vazgeçmediler. Böylecedayatılan icazet sınırını bir kez dahaezip geçtiler. Bunun üzerine gözaltına

alınıp Kartaltepe Karakolu’na götü-rülerek işkenceye alındılar. Gözaltıyla,işkenceyle yıldıramayacaklarını üçhafta içinde anladıkları için bu keztutuklama talebiyle hakimliğe sevkettirdiler iki direnişçi ihraç öğretme-ni.

AKP’nin tetikçisi haline gelmişolan yargı, polisin kendisinden istediğikararı hemen verdi: “Bundan böyleBakırköy Özgürlük Meydanı’na 200metre yaklaşırsanız tutuklarım.”

Tutuklama tehdidi ile gözdağı ve-rilmek istenen devrimci kamu emek-çileri KESK yönetiminin kabul ettiğiicazet sınırına çekilmek istenmektedir.Söylenen şudur: Alana çıkabilirsiniz;ama oturma eylemi yapmadan dağı-lın... Direnişçiler oturma eyleminegeçince, bu kez alana çıkamazsınızdiyor.

Tasfiyeci solculuk “Saldırıya ma-ruz kalmayalım” diye bu dayatmalarıkabul etmiştir. Çünkü bedel ödemeyigöze alamamaktadır. Faşizm bunubildiği için kedinin fareyle oynadığıgibi oynamaktadır KESK yönetimineçöreklenen tasfiyeci solculuk ile.Oysa geri adımın sonu, uzlaşma veteslimiyettir. Açık tarihsel gerçek şu-dur: Bedel ödemeyi göze alamayanfaşizme karşı direnemez. Nitekimdirenemiyor.

Direnen KEC’lilere “eylem ya-pacaksanız KESK’in yaptığı eylemekatılın” denmektedir. Normalde böylebir durum karşısında, tavırlarını göz-den geçirerek gidip Bakırköy Öz-gürlük Meydanı’nda oturma eyleminekatılmaları gerekir. Ama yapamazlar;çünkü zaten 70 haftadır devam edenoturma eylemini polisle işbirliğiiçinde kendileri tasfiye etmiştir.

KESK Üyeleri, Şubeler Platfor-mu’na sormalıdır: “70 haftadır yap-tığımız oturma eylemine neden de-vam etmiyoruz?” Bu sorunun ceva-bının içinde KESK yönetiminin AKPpolisi ile yaptığı uzlaşma vardır.AKP, direnen kamu emekçileriniKESK’in tasfiyeci çizgisine çekmekiçin tutuklamakla tehdit ediyor.

Bu noktada devrimci düşünceyesahip herkesin tavrı nettir: Elbettealana çıkılacak, tehditlere ve ya-saklara boyun eğilmeyecektir. İrade

çarpışmasıdır bu. İki KEC’linin otur-ma eylemindeki kararlılığı karşısındafaşizm, acizlik içinde tutuklama sal-dırısı yöneltiyor.

K A M U E M E K Ç İ L E R İ ,AKP’NİN YASAK VE TUTUK-LAMA TEHDİDİNİ BOŞA ÇI-KARDI!

Direnişçiler, meydan yasağı vetutuklama tehdidine karşı şu çağrıyıyayınladılar.

“Ülkede hukuksuzluğun geldiğiboyut ortadadır. Sudan sebeplerletutuklanan insanların özgürlüklerielinden alınmıştır. AKP iktidarı ken-disine “ama”sız,”fakat”sız biat is-tiyor. Bugün Bakırköy Özgürlük Mey-danı’nda gözaltına alınan ve hakla-rında akla zarar kararlar verilen ikikamu emekçisi değildir, sizsiniz, İs-tanbullular, Türkiyeliler’dir. Bugünsavunmasız bırakılan, hukuksuz yön-temlerle dize getirilmeye çalışılan42 yıllık öğretmen Selvi Polat, 17yıllık öğretmen Nursel Tanrıverdi de-ğil, tutsak edilmiş hukuktur, sizsiniz,avukatlardır, barolardır.

Bugün sorgusuz sualsiz işten atıl-mış ve hakları için alana çıkıp işinigeri isteyen, bunun için bedeller öde-tilen Selvi öğretmen ve Nursel öğ-retmen değildir, sizsiniz, ihraç edilmiş130 bin kamu emekçisidir.

Bakırköy’deki direnişin yasaklan-maya çalışılmasının nedeni, onlarınalanda iki kişiyi değil milyonlarıgörmesidir.

Biz bu hukuksuzluğa papuç bı-rakmayacağız. Nasıl, bir gece yarısıçıkardıkları kararnamelerle, birkaçkişinin ağzından çıkan laflarla biziişimizden atmalarına karşı sesimiziyükselttiysek özgürlüğümüzü de birhakimin iki dudağından çıkan “gereğidüşünüldü” kararıyla elimizden al-malarına izin vermeyeceğiz.”

Bakın bir yanda AKP’nin icazetsınırları içinden çıkmamak için heryolu deneyen tasfiyeci KESK yöne-timinin yılgın tavrı... Diğer yandaiki emekçinin işi, ekmeği, onuru içinbedelleri göze alarak direnişi... Sözkonusu olan, direnişin onurlu tavrıile reformizmin, yılgınlığın onursuztavrıdır... Devrimci olanla reformist

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR330

Page 31: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

olan arasındaki farktır bu.

SELVİ VE NURSEL ÖĞRETMENHERKESE SORUYOR: SİZ NEREDESİ-NİZ?

Ustaların dediği gibi; “Ayrılar ayrı yerde,aynılar aynı yerde...”

Siz neredesiniz? İhraç edilen devrimci, de-mokrat, ilerici kamu emekçileri siz neredesiniz?Yeriniz Selvi ve Nursel öğretmenin omuz ba-şıdır. Yeriniz Yüksel Direnişi’nde hazırdır.Geleceğimizi direne direne kazanacağız.

Devrimci kamu emekçileri AKP faşizminin“Bakırköy Özgürlük Meydanı’na 200 metreyaklaşırsanız sizi tutuklarım” tehdidine boyuneğmeyeceklerini ilan ettiler. Zafer işte budur!Tarihe kanla yazılan gerçeklik budur. Sakatkalmayı, tutuklanmayı, işkence görmeyi gözealarak direniyor kamu emekçileri.

Hak ve özgürlükler; ancak bedel ödenerekkazanılabilir.

20 Şubat 2017'den bu yana "İşimizi Geri Alacağız!"şiarıyla Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi günleri oturmaeylemi yaptığımız alan, seçim bahane edilerek bize ya-saklanıyor.

Alana her gittiğimizde gözaltına alınıyoruz. 73. haf-tamızda adli kontrolle serbest bırakıldık. 74. haftadaise "Alana 200 metre yaklaşmama" kararıyla serbestbırakıldık. Üstelik savcının yüzünü görmeden yanisavcıya ifade verme hakkımız engellenerek...

ÇAĞRIMIZDIR:Ülkede hukuksuzluğun geldiği boyut ortadadır. Sudan

sebeplerle tutuklanan insanların özgürlükleri elindenalınmıştır. AKP iktidarı kendisine "ama"sız,"fakat"sızbiat edilmesini istiyor. Bugün Bakırköy Özgürlük Mey-danı'nda gözaltına alınan ve haklarında akla zararkararlar verilen iki tane kamu emekçisi değildir; sizsiniz,İstanbullular, Türkiyelilerdir.

Bugün savunmasız bırakılan, hukuksuz yöntemlerledize getirilmeye çalışılan 42 yıllık öğretmen Selvi Polat,17 yıllık öğretmen Nursel Tanrıverdi değil, tutsakedilmiş sizsiniz; hukuktur, avukatlardır, barolardır...

Bugün sorgusuz sualsiz işten atılmış ve hakları içinalana çıkıp işini geri isteyen, bunun için büyük bedellerödetilen Selvi öğretmen ve Nursel öğretmen değildir!Sîzsiniz; ihraç edilmiş 130 bin kamu emekçisidir.

Bugün Bakırköy Özgürlük Meydanı yoksul ve aç

bırakılmış 80 milyon halkımızdır. Bugün Bakırköy Öz-gürlük Meydanı özgürlükleri elinden alınmış, siyasiler,öğrenciler, analar babalar binlerce insanımızdır. AKPiktidarının saldırdığı işte tüm bunlardır. Bakırköy'dekidirenişin yasaklanmaya çalışılmasının nedeni onlarınalanda iki kişiyi değil milyonları görmesidir.

Biz bu hukuksuzluğa pabuç bırakmayacağız. Nasılbir gece yarısı çıkardıkları kararnamelerle, birkaç kişininağzından çıkan laflarla bizi işimizden atmalarına karşısesimizi yükselttiysek özgürlüğümüzü de bir hakiminiki dudağından çıkan "gereği düşünüldü" kararıyla eli-mizden almalarına da izin vermeyeceğiz.

Yasaklar sizin, özgürlük bizimdir. İşimiz, Ekmeğimiz,Onurumuz için 75. haftamızda da 13 Ağustos Pazartesigünü, 18.00'da Bakırköy Özgürlük Meydanı'ndayız!

İŞİMİZ, EKMEĞİMİZ, ONURUMUZ İÇİN 75. HAFTA DABAKIRKÖY ÖZGÜRLÜK MEYDANINDAYIZ!

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

331AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Mamak Halk MeclisiUyuşturucuya Karşı Pullama Çalışması

Mamak Halk MeclisiNatayolu ve Misket Ma-hallelerinde "UYUŞTU-RUCU SATMAK ŞE-REFSİZLİKTİR!", "MA-HALLEMİZDE UYUŞ-TURUCUYA GEÇİTVERMEYECEĞİZ!" ya-zılı 300 adet pullamayaptı.

Halk çalışmayı ya-panlardan parklara da pullardan yapıştırmalarını isterken, mahalle-lerimize giren bekçilerin neredeyse her parkta elini kolunu sallayarakgezen torbacılara karşı hiçbir şey yapmadığını anlattılar.

Yoksul Mahallere devlet eliyle sokulan uyuşturucuya devletinbekçileri çözüm olamaz!

UYUŞTURUCUYA KARŞI MAHALLE MECLİSLERİNDEÖRGÜTLENELİM!

MAHALLELERİMİZDE UYUŞTURUCUYA GEÇİT VERME-YECEĞİZ!

Page 32: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Bodrum’da işini geri isteyen Engin Karataş’ın uçurtmaetkinliğine katılmak için birlikte değirmenlerin olduğu birtepeye gittik.

Nuriye Gülmen ile birlikte orada olduğumuzu bilen polislerbizden önce oradaydılar. Uçurtma uçurmaya izin vermeyeceğinisöyleyen polisler Engin hocanın elinden uçurtmayı yapacağınaylonu kaparak uçurtma etkinliğine daha hiçbir şey yapamadanengel olmuş oldu. Sonrasında polisler etkinlik için gelen diğerarkadaşlarla birlikte orada duramayacağımızı, oradan hemenayrılmamızı söyledi ve oraya gelenlere kimlik kontrolü yaparakherkese para cezası kesti.

324 gün açlık grevi yapan ve hala kas ağrıları çekenNuriye Gülmen’e kimlik dayatması yapılırken beni yanındanuzaklaştırmak için kolumu büküp yere yatırmaya çalıştılar.İki polis kollarımdan, bir diğeri ayaklarımdan tutarkenbaşka bir polis de boğazımı sıkıp yere yatırdıktan sonrakafamın da üstüne basarak ters kelepçe takıldı. Hastanedensonra karakola geldiğimizde araçtan iner inmez gözümünve ağzımın içine gaz sıkıp yerde tekmelemeye başladılar.Ters kelepçe takarak karakolun içine soktular. Vekarakolun içinde çok yoğun yeni bir işkence başladı.

Daha önce de defalarca gözaltına alındım, işkence gördümama Bodrum’da yapılan işkence hepsinden farklıydı. Terskelepçeli olarak kameranın olmadığı kör bir noktaya yüzüstüyere attılar. Sonra karakolun ışıklarını söndürüp ahlaksızcaküfürler ederek işkenceye başladılar...

Kelepçe o kadar sıkılmıştı ki elim uyuştu ve bu uyuşuklukhala devam ediyor. Yerde yüzüstü yatarken tam da kelepçeninolduğu yere hızla tekmeler atmaya başladılar. 7-8 polis aynıanda sırtıma, boynuma, bacaklarıma, kafama ve ağzımaşiddetli tekmeler atarak kahkaha atıyorlardı. İçlerindenbir polis tekme atarken aynen şu sözleri söylüyordu; “bizeemri kim verdi biliyor musun, biz emri reisten alıyoruz.”“Tayyip Erdoğan bize dedi ki devrimcilerin a.koyun”.“Devletin, Türk’ün gücünü göreceksiniz”

Bu sözleri defalarca tekrarlayıp büyük bir hırsla tekmele-meye devam ettiler. Emperyalizm karşısında el pençe divanduranlar, ülkemizin emperyalist tekellere karış karış satılıppeşkeş çekilmesine çıt çıkaramayanlar vatan sevgisindensöz edip elleri ters kelepçeli yüzüstü yerde yatmış ve sadeceişini geri isteyen bir öğretmene on kişi vahşice işkenceyaparak Devletin, Türk’ün gücünü göstermeye çalıştılar.

Sonrasında havaya zıplayıp üstüme düşmeye başladılar.Dört kişinin üstümde tepindiğini hissediyordum. Sıkılanyoğun gazdan dolayı zaten nefes almakta zorlanırken bir dedört polisin üstümde tepinmesi iyice nefesimi kesti. Kısa birsüre kendimden geçtim. Nefes almakta o kadar zorlanıyordum

ki sesimi kendim bile duymuyordum. Yerde bir süre yattıktansonra hırslarını almış olacaklar ki beni yerden kaldırıpkoltuğun üstüne fırlattılar. Ahlaksızca küfürler etmeye devamederek beni yerden kaldırıp koltuğun üstüne fırlattılar.

Ahlaksızca küfürler etmeye devam ederek neden konuş-muyorsun diye sorduklarında; “Bütün bu işkencelerinizerağmen size boyun eğmedim ya bu da size dert olsun”dediğimde seslerini kısıp gittiler. Bileklerimi kesmeye devameden kelepçe ise elimin uyuştuğunu söylememe rağmensaatlerce ne açıldı ne de gevşetildi. İşkence burada da bitmedi.Üst araması yapılırken uzun boylu iri yarı bir polis önceküfürler savurarak boğazıma sarıldı. Sonra kelepçeli ellerimdenve bir bacağımdan tutarak havaya kaldırdı ve bir buçukmetre yüksekten beni yere fırlatınca sırtüstü yere düştüm.Karakoldaki işkencelere ara verilip avukatımız bizleri görmekiçin içeri girdiğinde ahlaksızca küfürler eden aynı polis avu-katımıza; “İstersem şimdi terörden işlem yaparım dosyayagizlilik kararı koydururum müvekkillerinizle görüşemezsiniz”diyerek tehdit etmeye başladı. Buradan da uzatılan gözaltısürelerinin ve tutuklamaların ne kadar keyfi olduğu bir kezdaha anlaşılmış oluyor. Adliyeye götürülürken bile işkencedevam etti. Yaklaşık 24 saatlik gözaltının her anınıişkenceye çevirdiler.

Nuriye ile ben gözaltına alındıktan sonra bir sivil polisinEngin Karataş’a biz buraya kimin için geldiğimizi çok iyibiliyoruz demelerinden, niyetlerinin biz Yüksel Direnişçilerinigözaltına alıp işkence yapmak olduğu net olarak ortayaçıkıyor. İşkencelerine boyun eğmedikçe işkenceyi vahşetboyutuna taşıdılar. Adliyeye götürülürken ters kelepçeliolan Nuriye Gülmen’i aracın içine hızla itmeleri sonucukemiğinde çatlak ve menüsküsünde yırtık meydana geldi.

Ayağının üstüne basamamasına rağmen saldırıya uğradı.İtmeleri sonucu kemiğinde çatlak ve menüsküsünde yırtıkmeydana geldi. Ayağının üstüne basamadığını söylemesinerağmen Nuriye’yi yerlerde sürükleyerek merdivenlerdençıkarmaya çalıştılar.

Kafamın üç yerinde meydana gelen yaralar ile bilekle-rimdeki kelepçe izleri, sinir sıkışmasından dolayı bileğimdenparmak ucuna kadar olan his kaybı ve atılan onlarca tekmesonucu oluşan fiziksel ağrılar elbet geçecek bir gün.

Geçmeyecek olan şey ise adaletsizliğe, haksızlığa veişkencelere karşı olan öfkemizdir. Yapılan bütün buişkenceler karşısında bizler Nazım ustanın dediği gibi; doğrubulduğumuz, güzel bulduğumuz, haklı bulduğumuz her şeyve herkes için dövüşmeye devam edeceğiz. Bizleri haklıbulan bütün dostları bu direnişe omuz vermeye davet ediyor,saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

FAŞİZM; SÖMÜRÜ, KATLİAM, ADALETSİZLİK DÜZENİDİR!MEŞRULUĞUNU YİTİRMİŞ BİR İKTİDARIN BASKI VE İŞKENCE UYGULAMAK DIŞINDA

BİR YOLU YOKTURÇÜRÜMÜŞ VE KOKUŞMUŞ DÜZENİNİZİ YERLE BİR EDECEK,

İŞKENCELERİN HESABINI SORACAĞIZ!Nuriye Gülmen ile Birlikte 8 Ağustos’ta Bodrum’da Gözaltına Alınan

Mehmet Dersulu İşkenceyi Anlatıyor:Daha Önce De Defalarca Gözaltına Alındım, İşkence Gördüm Ama

Bodrum’da Yapılan İşkence Hepsinden Farklıydı.

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR32

Page 33: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

� NEDEN DİRENENLER

MECLİSİ?

Haklı ve meşru olduğumuzu bi-liyoruz. Alın teri döken biz, emekharcayan biz, çalışan biz, yorulanbiz… Hakkını alamayan, emeğininkarşılığını alamayan, hiçbir güvenceyesahip olmayan da biziz. Sayımız mil-yonlarca. Ancak ne haklı ve meşruolmak ne de sayımızın milyonlar ol-ması yetmiyor. Çünkü örgütsüzüz,dağınığız. Güçlü olmak gerekiyor.Güç örgütlü olmaktır.

Direnenler Meclisi Bunun İçin-dir; Güç Olmak İçindir.

Tek tek direnişlerin kazanması dahazordur. Çoğu zaman sesimizi duyura-mayız bile. En fazla iki-üç haber olur.Sonra direniş uzadıkça nerdeyse unu-tulur. Gücümüzü-direnişleri birleştirmekgerekir. Gücümüzü birleştirmek bilgi-mizi, tecrübelerimizi, olanaklarımızıbirleştirmektir.

Direnenler Meclisi Bunun İçin-dir; Daha Güçlü Olmak İçindir.

Nerede olursak olalım, sorunumuzaynı, sorunlarımızın kaynağı da ay-nıdır. İşimizden olduk. Ekmeğimizdenolduk. Çalışma hakkımız elimizdenalındı. Geleceksiz, güvencesiz bıra-kıldık. Çalıştığımız yerde baskı al-tındayız. Kazanılmış haklarımız gaspedildi. Değerlerimize saldırıldı. Ya-kınlarımız haksız yere tutuklandı.Sendikalı olmak istediğimiz için iştenatıldık. Maaşlarımızı düzenli alamazolduk. Yıllardır maaşlarımıza zamyapılmıyor. Can güvenliğimiz olma-dan çalışıyoruz. Yani hiçbir güven-cemiz yok, yani hiçbir hakkımız yok,yani ‘hak’ dediğimizde kapının önünekonuluyoruz. Sorunumuz aynı iseçözüm de aynıdır.

Direnenler Meclisi Bunun İçin-dir; Sorunumuz Ortaksa Çözü-

mümüz De Ortak Demek İçindir.

Patronlar, hakkımızı çalanlar di-renişleri uzun zamana yayarak bizigüçten, takatten düşürmek isteyecek-lerdir. Maddi olarak bizi çaresiz bırakıpdirenişimizi kırmak isteyeceklerdir.Olanaklarımızı birleştirmemiz, ola-naklarımızı çoğaltmamız, direnme gü-cümüzü büyütmemiz gerekir.

Direnenler Meclisi Bunun İçin-dir; Dayanışmayı Büyütmek İçin-dir.

Hakkımız olanı istiyoruz. Adaletistiyoruz. Bunun için direniş yolunuseçtik. Kazanmak istiyoruz.

Direnenler Meclisi Bunun İçin-dir; Kazanmak İçindir.

�NEDİR DİRENENLER

MECLİSİ?

Ben bu haksızlığı, adaletsizliğikabul etmiyorum diyen, direniş yo-lunu seçenlerin birliğidir.

Benim gibi direnenlerle birliktehareket edeceğim diyenlerin birliği-dir.

BEN değil artık BİZ varız diyen-lerin birliğidir.

Kaderini, geleceğini birleştiren-lerin birliğidir.

Sorunlarına birlikte çözüm ara-yanların birliğidir.

Birleşirsek daha güçlü oluruz,daha güçlü olursak daha çabuk ka-zanırız diyenlerin birliğidir.

Direnmek bir haktır, direnme hak-kını kullanmazsak hiçbir hakkımızolmaz diyenlerin birliğidir.

� NASIL ÇALIŞACAK Dİ-

RENENLER MECLİSİ?

- Direnenler Meclisindeki herkesineşit hakkı olacak.

- Kararlar ortak alınacak ve birlikteuygulanacak.

- Bize kimse şunu yapın deme-

yecek, buna biz kendimiz karar ve-receğiz.

- Direnişimizi güçlendirecek herşeyi meclisimizde paylaşacak, ör-gütleyecek ve hayata geçireceğiz.

- Direnenler Meclisinin seçtiğibir sözcümüz olacak. Sözcü meclisitemsil edecek.

- Direnenler Meclisi direnişleribüyütmek ve kazanmak için Daya-nışma Komitesi, Basın Komitesi,Mali Komite, Hukuk Komitesi vb.gibi ihtiyaç duyduğu konularda altörgütlenmeler kuracaktır.

- Direnenler Meclisi normal ko-şullarda düzenli olarak ayda bir top-lanacak, direnişlerin durumunu de-ğerlendirerek direnişlerin geleceğiile ilgili kararlar alacaktır.

- Direnenler Meclisi, yeni dire-nişlere ön ayak olacaktır.

� KİMLER OLACAK Dİ-

RENENLER MECLİSİNDE?

Direnenler Meclisinde;

Milliyet ayrımı yoktur.

Dini inanç ve mezhep ayrımı yok-tur.

Meslek ayrımı yoktur.

Siyasi görüş ayrımı yoktur.

Tek ayrım vardır; halk düşmanıolmamak, halka karşı suç işlememişolmak.

Emeği ve alın teriyle çalışan; ada-letsizliğe uğramış, hakkı gasp edilmiş,direnme yolunu seçen ya da seçmekisteyen tüm emekçiler yer alabilirDirenenler Meclisinde.

� BİR ELİN NESİ VAR?

İKİ ELİN SESİ VAR

Direnenlerin Meclisi, faşizminsaldırılarının en yoğun olduğu birsüreçte, direnenlere güç katacaktır.Mücadelemizi ileriye taşıyacaktır.

DİRENENLER BİRLEŞELİM,DİRENENLER MECLİSİ’Nİ KURALIM!

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

333AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 34: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Direnenlerin birlikteliği, yeni di-renişler yaratacaktır.

Direnenlerin birlikteliği halka,ezilenlere umut olacaktır.

2012 yılında kısa süreli de Dev-rimci İşçi Hareketi’nin öncülüğüyleoluşturulan “Direnen İşçilerin Bir-likteliği” bizim için olumlu bir ör-nektir. İstanbul’un değişik ilçelerindehatta biri de Ankara’da direnen işçi-lerin biraraya getirilmesi, direnişleilgili söz-karar hakkının sadece di-renen işçilerde olduğu Direniş Ko-mitesi kısa sürede birçok işçiyi-işçidirenişini birleştirmiştir.

Hey Tekstil, Darkmen, Kazova,THY işçileri, Bedaş, Kiğılı, Eti Çi-kolat, taşeron işçiler, belediye işçileri

vb. direnen veya direnmek isteyenbirçok işçi için gidebileceği çokmeşru bir adres olmuştur bu birlik.Çünkü sorunlar aynıydı, çözüm isebirlikte bulunacaktı.

İstanbul odaklı birleşen işçi diren-işleri, yaratılan bu örgütlenme işçilerarasında hızla duyuldu, yayıldı. Dire-nenlerin birleşmesi, yeni direnişleridoğurdu. Yeni direnişler de zaferlerigetirdi.

Direnen işçiler içinde hayatındailk kez hakkı için slogan atanlarvardı. Daha önce direnenlere devletinöğrettiği gibi “terörist” gözüyle ba-kanlar da vardı. Şimdi direnen ken-disiydi. Öğrendiler; “AKP’li, MHP’li,CHP’li vb. bizim için önemli değil.

Biz emek kardeşiyiz. Patron bizi sö-mürürken, maaşlarımızı dahi öde-meden işten atarken parti ayrımı yap-mıyor. Onlar patron, biz işçiyiz” diyedüşünmeye başladılar. Direnenleriçin artık ezilen-ezen; haklı-haksız;sömürülen-sömüren; emekçi-patronvardı. Bunu öğrendiler.

Direnenlerin Meclisi, faşizmekarşı örgütlü bir biçimde direnmektir.Direnenlerin Meclisini oluşturmalıyız.Direnenlerin birleşmesi ve örgütlen-mesiyle kazanacağız.

Halkız Haklıyız Kazanaca-ğız!

Direnişleri Birleştirelim Za-ferleri Çoğaltalım!

DİSK geçtiğimiz Temmuz ayının sonlarında birrapor yayınladı. Bu raporda DİSK, “OHAL süresinceişçi sınıfına yönelik şu şu saldırılar oldu, şu kadar işçiişten atıldı, şu haklar gasp edildi…” diye istatistiklerverdi. Ama bu istatistikler, rakamlar arasında “bu sal-dırılara karşı şu kadar direniş örgütledik, şu kadar dire-nişten sonuç aldık, şu kazanımları elde ettik” diye tekbir satır göremedik.

Çünkü, bu konuda verebilecekleri tek bir örnek yok.

Ardından DİSK başkanı Arzu Çerkezoğlu, süreci12 Eylül'e benzeten açıklamalar yaptı. Yine Cumhur-başkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük icraatprogramıyla ilgili de “Bu programda emek yok, işçilerin,emekçilerin sorunları yok sayılıyor” dedi.

“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” der halkımız.Hem OHAL’den şikayet ediyor DİSK, hem 12 Eylül’ebenzetiyor ve hem de “programda emek yok” diyor…Ne olmasını bekliyor? Bu bir yana, diyelim ki programdaişçilere, emekçilere yönelik “kırıntılar” verildi… Neolacak, ne değişecekti o zaman? 100 günlük programadestek mi verecektiniz? Diyelim ki bunu sadece teşhiriçin söylediniz. Sizin işiniz sadece teşhir etmek mi?Buna karşı mücadeleye dair neden tek bir sözünüzyok?

Evet, iktidarın yani faşizmin programında emekyok. Peki, sizin programınızda ne var? Cevap yok.OHAL döneminde işçi sınıfına, emekçilere yönelik sal-

dırılar karşısında siz ne yaptınız? Bir tek direniş örgüt-lediniz, bir tek kazanım elde ettiniz mi? Bırakalımdireniş örgütlemeyi, örgütlenen direnişlere destekverdiniz mi? Cevap yok… “Biz bugüne kadar şunlarışunları yaptık, bundan sonra da şunları şunları yapa-cağız…” diyemiyor. Tek bir somut program yok…Sanki işleri saldırıların çetelesini tutmak, rapor yayın-lamak. Kendilerini sendika değil “raportör” sanıyorlar.Avrupacılık, sivil toplumculuk, reformizm içlerine iş-lemiş… DİSK’i bu noktaya getiren, “çağdaş sendikacılık”diye yutturmaya çalıştıkları, devrimci sendikacılıktanuzak reformist, uzlaşmacı, tasfiyeci çizgidir.

Çerkezoğlu’nun nasıl DİSK başkanı olduğu, hangiayak oyunlarıyla koltuğu kaptığı yukarıdaki sorularımızıncevaplarını da veriyor zaten. Çerkezoğlu’nun başkanlığı,mücadelenin, direnişlerin içinden çıkıp gelen bir başkanlıkdeğildir.

Erol Ekici bırakmış, sonuncu “başkan” da parla-mentoya kapağı atmış, koltuk boş kalmıştır. Boşalankoltuğa Çerkezoğlu oturtulmuştur. Onun da tek derdi,öncekiler gibi, koltuğu milletvekilliği için bir sıçramatahtası olarak kullanmak, koltuğu ne pahasına olursaolsun korumak olacaktır. İşçi sınıfının haklarının gaspedilmesi, emekçilerin açlığa, adaletsizliğe, köleliğemahkum edilmesi pahasına da olsa…

DİSK diyor ki: “Faşizmin programında emek yok”. PEKİ, DİSK’İN PROGRAMINDA NE VAR?DİRENİŞ YOK, POLİTİKA ÜRETMEK YOK.

RAPOR YAZMAK, AÇIKLAMA YAPMAK VAR!Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR34

Page 35: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Mahir Kılıç’ın üye olduğu DİSK,13 Şubat 1967’de kuruldu.

- DİSK, işçi sınıfının haklarınınoligarşi ve emperyalizme peşkeş çe-kilmesine, sömürü politikalarına karşıboyun eğişe, Amerikancı sarı sendi-kacılığa karşı ‘dur’ demek için kurul-du.

- DİSK’in kuruluş amaçlarının ba-şında sömürünün ortadan kaldırılmasıyani sömürüsüz bir düzenin kurulmasıvardı.

- Bu düzen kurulana kadar işçilerin,emekçilerin onurlu bir yaşam sürmesiiçin mücadele etmesi vardı.

Peki bugün Mahir Kılıç nezdindeDİSK yöneticilerinin tavrında bunlarvar mıdır?

Yoktur!Bugün işten atılan DİSK üyesi

1959 işçinin haklarının kazanılmasıiçin bir mücadele var mıdır?

Yoktur!

DİSK kurulurken, sınıf kitle sen-dikacılığı yapmayı ilke olarak benim-semiştir.

Bu ne demek? Sendikalarda işçilerin söz ve karar

hakkına sahip olması demektir.

DİSK’te DİSK üyelerinin söz vekarar hakkı var mıdır?

Yoktur!

Mahir Kılıç’ın üye olduğu DİSKGenel-İş sendikası CHP İzmir Büyük-şehir Belediyesi ile işbirliği yaparakMahir Kılıç’ı kandırdılar, aldattılar,protokol imzalayıp kaçtılar.

DİSK kurulurken, demokratik mü-cadele içinde olan işçi sınıfının tümdostlarına güç verir, eylem birliği yapardeniliyordu.

Bugün ne böyle bir birlik ve daya-nışma vardır ne de güç ve eylem bir-likleri.

Aksine DİSK, kendi üyelerininhaklarını savunamaz durumdadır.

OHAL’den bu yana DİSK, ne birdireniş örgütlemiş ne de bir direnişesahip çıkmıştır.

Neden? Koltuklarını kaybetmemek için, fa-

şizmin zulmünden kurtulmak için, ge-celeri rahat rahat uyuyabilmek için...

Bunlar için Mahir Kılıç’ı aldat-maktan, kandırmaktan, işçinin onurunukırmaktan çekinmez, utanmazlar sı-kılmazlar.

Sıradanlaşan, yozlaşan ve çürüyenDİSK yöneticilerinden işçilerin, iştenatılan işsizlerin, direnen işçilerin bek-leyecekleri bir şey kalmamıştır.

DİSK, ‘işsizlik oranı arttı’ der oradakalır.

DİSK ‘işçileri enflasyona ezdir-meyeceğiz’ der orada kalır.

DİSK ‘OHAL boyunca en çok za-rarı işçiler gördü’ der, orada kalır.

DİSK, bugün yeni KHK ile sendi-kaların denetlenmesinin DDK’ya (Dev-let Denetleme Kurulu) verilmesi ileyeni bir tasfiye sürecinin arifesinde-dir.

DİSK’i bekleyen, HAK-İŞ’leş-mektir.

Peki bu durumda direnenlere, MahirKılıçlar’a kim sahip çıkacaktır?

Soma’nın adalet isteği, Mahirler’in

işimi geri istiyorum talepleri için kimmücadele edecek, kim bedel ödeye-cektir?

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ!Mahir Kılıç feryat ediyor, işimi ekmeğimi istiyorum diye. Yeni do-

ğan çocuğum yemek bekliyor diye.Mahir Kılıç kimseden yardım istemiyor,merhamet beklemiyor; alın terinin kar-şılığını, kendi emeğinin hakkını isti-yor.

Bu feryadı, bu çığlığı kim örgütlübir güce, yenilmez bir ruha dönüştü-recektir?

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ!Bunu hali hazırda DİSK’in başın-

daki Arzu Çerkezoğlu, DİSK GenelSekreteri Cafer Konca yapabilir mi?

YAPAMAZ!Onlar ancak İŞÇİLERİN SIRTIN-

DAN GEÇİNİRLER, PATRON SEN-DİKACILIĞI yaparlar. Direnişleri bi-tirmeye çalışır, devrimci işçilere sal-dırırlar. Emeği-alın teri çalınan işçiler;ancak DİH ile birlikte direnerek kaza-nabilirler.

TEK YOL DİRENİŞ,TEK YOK ZAFER!İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZA-

NACAĞIZ!

DİSK YÖNETİCİLERİMAHİR KILIÇ’IN HAKKINI SAVUNAMAZ,“İŞİMİ, EKMEĞİMİ İSTİYORUM” DİYEN

EMEKÇİLERİN HAKLARINA SAHİP ÇIKAMAZ!

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

335AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 36: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

İşçi Mahir Kılıç, CHP’li İzmir Bü-yükşehir Belediyesi tarafından iştenatılan 258 işçiden biriydi.

İşine geri dönebilmek için, KonakMeydanı’nda direnişe başladı, 183 günAçlık Grevi yaptı.

15 Mayıs 2018 günü, İzmir Büyük-şehir belediyesi ile yaptığı protokol so-nucunda direnişini zaferle bitirerek son-landırdı.

Aradan 83 gün geçti. İmzalananprotokol hayata geçmedi. Yani CHP’liİzmir Büyükşehir Belediyesi sözünütutmadı.

İşçi Mahir Kılıç yeniden direniş ka-rarı aldı. Bu sefer İzmir’de değil, An-kara’da CHP Genel Merkezi önündedireneceğini açıkladı.

Mahir Kılıç protokol imzalayıp, di-renişini bitirdikten sonra verilen sözlerintutulması için tam 83 gün beklediktensonra ‘EN UFAK BİR IŞIK GÖRMÜ-YORUM’ diye açıklama yaparak ye-niden direnişe başladı.

Doğrudur. En ufak bir ışık, umutgöremez. Çünkü; söz verenlerin tamamıbu düzenin kirine pasına bulaşmış, bat-mış, yalancı adamlardır. Onlar için ve-rilen sözlerin, imzalanan protokollerinbir hükmü yoktur. Bugün ‘tamam’ de-

diklerine yarıngözlerini kırpma-dan hayır diyebi-lirler ve hiçbir şeyyokmuş gibi ya-şamlarına devamedebilirler. Patronsendikacılarınınverdikleri hiçbirsöze inanmamalı-yız.

Sadece onlarınmı? Mahir Kılıç’ın

bağlı bulunduğu DİSK Genel-İş sendi-kasının yöneticilerinin, CHP’li Belediyeyöneticilerinin, DİSK Genel Merkezyöneticilerinin birbirinden farkı yok-tur.

Mahir Kılıç diyor ki; “105 gün oldusendikadan tek bir yardım görmedik.”

Çok normal.DİSK yöneticileri de en az CHP’li

belediye yöneticileri kadar düzendenbeslenmektedirler. Kendi menfaatleriiçin babalarını bile satacak kadar yoz-laşmış, çürümüşlerdir. Onlara sendikacıdemek bile zor geliyor insana.

Mahir Kılıç diyor ki; “Protokolünuygulanacağına dair en ufak bir ışıkgörmüyorum. Ama buradan KarşıyakaBelediye Başkanı Hüseyin Mutlu Ak-pınar ve Yardımcısı Ali Hıdır Köseoğ-lu’na seslenmek istiyorum. Belki benioyaladığınızı ya da kandırdığınızı dü-şünebilirsiniz; ancak sadece kendinizikandırdığınızı zamanı geldiğinde öğ-reneceksiniz. Ben Akpınar’la konuş-tuğumda onu samimi sanmıştım. Şim-diyse yanıldığımı anlıyorum”

NE HÜSEYİN MUTLU AKPINARNE YARDIMCISI ALİ HIDIR KÖ-SEOĞLU'NDAN BİR IŞIK YOKTUR!

Ne bir ışık, ne bir umut ne de ver-dikleri sözleri tutacaklarına dair bir şeygörebilirsin. 83 gündür kılını kıpırdat-mayanlar bundan sonra da kıpırdatma-yacaklardır.

Ama buradan bir ders çıkartmalıyız.Direnişimize, emeğimize olan saygımızgereği bunu yapmalıyız. Protokollere,verilen sözlere, ortalıkta sendikacıyımdiye geçinenlere, şakşakçılara inanma-malıyız.

Neye inanmalı, kime güvenmeli-yiz?

Önce kendi gücümüze, sonra butopraklarda direnenlere, direnerek bedelödeyenlere, direnenleri yarı yolda bı-rakmayanlara güvenmeliyiz. Emekçiler,yalnızca devrimcilere güvenebilirler.

BİR KEZ DAHA İLAN EDİYO-RUZ: DİSK ÇÜRÜMÜŞTÜR!

DİSK YÖNETİCİLERİ İŞÇİLE-RİN AİDATLARINI YİYEN; AMAİŞÇİLER İÇİN HİÇBİR ŞEY YAP-MAYAN ASALAKLARDIR!

DİSK yöneticileri, CHP’den millet-vekilliğine sıçrama tahtası yapmışlardırDİSK’i. CHP de diğerleri gibi düzeninpartisidir. Bugüne kadar emekçilerdenyana hiçbir şey yapmamıştır, yapma-yacaktır!

Bu nedenle Mahir Kılıç’ın direnişi;sadece CHP’ye, CHP’li İzmir Büyük-şehir Belediyesi’ne yönelik bir direnişdeğildir.

Bu direniş aynı zamanda DİSK’inasalak yöneticilerine karşı da sürdürülenbir direniştir. NEDEN?

Bugün DİSK yöneticileri ile CHP’liyöneticiler arasında bir fark kalmamıştır.Mahir Kılıç’ın direnişi ile bir kez dahagördük ki; işçinin işçiden başka dostuyoktur.

İşçinin her türlü bedeli göze alarakdirenişleri sahiplenen DEVRİMCİ İŞÇİHAREKETİ’nden başka siyasi bir gücüyoktur.

BİZ NE YAPMALIYIZ?Yeniden direnişe geçen Mahir Kı-

lıç’ın direnişini sahiplenmeliyiz.Devrimci İşçi Hareketi olarak, Yüksel

direnişçileri olarak, Mahir Kılıç’ın di-renişinin yanında olmalıyız. Mahir Kı-lıç’ın direnişi, direnişimizdir. İşçi düş-manlarından Mahir Kılıç’ın haklarınısöke söke alacağız!

MAHİR KILIÇ’IN DİRENİŞİNİ SAHİPLENELİM,CHP'DEN, İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN,PATRON SENDİKACILARINDAN HESAP SORALIM!

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR336

Page 37: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

AKP, krizinin iyice derinleştiği“başkanlık” döneminde bir yandanCumhurbaşkanlığı Kararnameleriylehayatın her alanında OHAL’i aratma-yacak düzenlemeler getiriyor. Diğeryandan da boğazına kadar battığı eko-nomik kriz içinde debelenirken, “He-pimiz aynı gemideyiz” diyerek, 16yıldır sömüre sömüre iliğini kemiğinikuruttuğu halkı da boğmaya çalışıyor.Bunun içindir ki eşyadan hizmet ala-nına, yapılan zamların ardı arkası ke-silmiyor.

Bunun en son örneği, Temmuz ayısonunda doğalgaza ve elektriğe yapılanzamlar oldu. Önce BOTAŞ, elektriküretimi için kullanılan doğalgaza 1Ağustos’tan itibaren geçerli olmaküzere yüzde 49,5 zam yaptı. Ardındanda elektriğe yine 1 Ağustos'tan itibarengeçerli olmak üzere yüzde 9 zam ya-pıldı. Böylece Aralık 2017’den buyana konutlar için elektrik fiyatlarınayüzde 22, diğer tarifeler için yüzde 25zam yapıldı. Dört kişilik bir ailenin230 kilovatsaatlik (kWh) asgari elektriktüketimi için ödeyeceği fatura 21 liraartarak, 95 liradan 116 liraya çıktı.

Bu 21 liralık artış ne anlama geliyor?Enerji Piyasası Düzenleme Kuru-mu’nun (EPDK) “2018 Yılı Mart AyıElektrik Piyasası Raporu”na göre, ül-kemizde 43 milyon elektrik abonesibulunuyor. Her abone için aylık fatu-ranın asgari 21 lira artacağını düşü-nürsek; ayda yaklaşık 900 milyon lira,yılda ise 10,8 milyar lira halkın ce-binden enerji tekellerinin veya dev-letin “kara delik” olan kasasına gir-miş olacak.

Bu elektrik soygunu; elektrik da-ğıtım şirketlerinden cebimize gelirken,aşama aşama nasıl zamlanıyor?

1- Dağıtım şirketleri, elektriğiEÜAŞ’tan (Elektrik Üretim A.Ş.) 16.55kuruş/kWh fiyatla alıyor. Halka satılanenerji bedeli ise faturalarda 26.73 ku-

ruş/kWh olarak gözüküyor.2- Üstüne bir de dağıtım be-

deli olarak 13.73 kuruş/kWh ek-leniyor. Böylece dağıtım şirket-lerinin cebine 40.46 kuruş/kWh

girmiş oluyor.3- Bu rakamın üzerine enerji fonu,

TRT payı, belediye tüketim vergisi ve%18 KDV ekleniyor ve elektrik, halka50.27 kuruş/kWh’tan satılıyor.

Yani enerji tekellerinin sömürüsüve devletin “haraç” niyetine kestiğifonlar, vergiler nedeniyle elektriği,normal bedelinin üç katından fazlasınaalıyoruz. Bunlar olmasa; bir aileninasgari elektrik tüketimi için ödeyeceğiaylık bedel 116 lira değil, 38 lira ola-cak. Yani halkın sömürülmediği birülkede, elektrik kullanımı için yıldacebimizden 40 milyar 248 milyon çık-mamış olacak...

Soygunun bir başka boyutu dahavar. 9 Temmuz tarihinde yayınlanan703 sayılı KHK ile, önceden elektrikfiyatlarını belirleyen ve dağıtım şir-ketlerine satan kurum olan TETAŞ(Türkiye Elektrik Ticareti A.Ş.) işlev-sizleştirilerek EÜAŞ’ın çatısı altınaalındı. Daha önceden TETAŞ’ın yaptığıgibi, EÜAŞ da dağıtım şirketlerineelektriği zararına satacak.

Ama bir farkla; “EÜAŞ bu üç alan-da belirtilen elektrik enerjisi miktarınımevcut sözleşmeler kapsamında kar-şılayamaması durumunda yerli kömüryakıtlı elektrik üretim santrallerini iş-leten şirketlerden temin edecek. Sözkonusu teminle ilgili miktar, süre vefiyat belirleme dahil diğer usul veesaslar Bakanlıkça belirlenecek.”

Yani, EÜAŞ, bu zararı karşılamakiçin, kamuya ait enerji santrallerindenüretilen elektriği yağmalayacak. Başkabir deyişle; halkı soydukları yetmi-yormuş gibi, kamuya ait elektrik üretimtesislerinin de elektriğini dilediklerigibi kullanacaklar...

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nunaçıkladığı rakamlara göre, 2018 yılıasgari ücreti 1603 TL.

Türk-İş’in Temmuz 2018’de ya-yınladığı rapora göre ise, ülkemizdeki

açlık sınırı 1738 TL, yoksulluk sınırıise 5662 TL.

Dolar 1 haftada 4.5 liradan 7 lirayaçıktı, bir haftada yaklaşık yüzde 60daha da yoksullaştık.

Üstüne üstlük, temel ihtiyaçlarımızabu şekilde zam üstüne zam yapılı-yor...

Sonuç olarak;1- Tüm bu sorunlar AKP iktidarının

yeni-sömürgecilik politikalarının so-nucudur. Enerjide dışa bağımlıyız vebu bağımlılık ilişkileri günden günedaha da derinleşiyor. Rant için, halkınyaşam alanları talan edilerek yapılantermik santraller, nükleer santraller,HES’ler vb. yabancı sermayeli projeler;yap-işlet devret modeliyle, kamu-özelişbirliği adı altında, yabancı tekelleregaranti para verilerek ve sürekli dışborç alınarak, enerji sektörü şişirilerekyapılıyor. Kendimiz geliştirmemiz ge-reken rüzgar enerjisini bile Alman em-peryalist tekeli Siemens’ten alıyoruz.

2- Sadece enerji alanında değil,tüm alanlarda bu işbirlikçi politikalarsürdürülüyor.

Sonuç; emperyalist kriz derinleşince,tüm yükünü bizim gibi yeni sömürgeülkelere, ülkemiz halklarına bindiri-yorlar. Ve en temel insan haklarımızdanbirisini; elektrik kullanım hakkımızıkullanmamızı engelliyorlar, gasp edi-yorlar...

3- Çözüm, ucuz elektrik için mü-cadele etmemizdedir. Kendi elektriği-mizi üretmenin araçlarını geliştirmek-tedir. Ve bu mücadele, bizim bağım-sızlık mücadelemizden ayrı değildir.

Çözüm; aynı zamanda emperya-lizme ve bugün sözde Anti-Amerikancıgözüken işbirlikçi faşist AKP iktidarınakarşı bağımsızlık mücadelemizdedir!

Kaynaklar:- TETAŞ ve EÜAŞ birleşti, Enerji

Günlüğü, 9 Temmuz 2018- Elektriğe Başkanlık Zammı Geldi,

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) BasınAçıklaması, 1 Ağustos 2018

- Fatura soygunu devam ediyor: Elek-triğe yeni rejimle uyum zammı, Politeknik,3 Ağustos 2018

AKP, ZAMLARLA KRİZİN FATURASINIHALKA KESMEK İSTİYOR

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

337AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 38: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

KATİL İSRAİL DEVLETİ İLE MASAYA OTURMAKFİLİSTİN’İN YOK EDİLMESİNİNYOLUNU AÇMAKTIR!

İsrail devleti, Filistin halkına karşı katliamlarını aralıksızsürdürüp, işgalini genişletirken, Filistin halkı cenazeler kaldırmayadevam ederken, HAMAS “İSRAİL İLE ANLAŞMAYI BÜYÜKFIRSAT” olarak değerlendiriyor. Bu politika, Siyonist katliamcıİsrail’i cüretlendirmekten başka bir sonuç vermez. Bugüne kadarda vermemiştir. İsrail her gün katliamda ve işgalde daha ileriye gi-derken, onunla masaya oturmak, işbirlikçi, teslimiyetçi bir politikave Filistin halkına, Filistin vatanına ihanettir.

Hamas; vatanı Filistin’in özgürleşmesi için İsrail devletinekarşı savaşacağı yerde teslimiyeti seçmekte ve bu ihaneti de em-peryalist devletlere onaylatmaktadır.

İsrail ve HAMAS’ı “aynı masaya getiren; emperyalist birkuruluş olan Birleşmiş milletler (BM) ve tescilli işbirlikçi MISIR’dır.

Bu masa, Filistin halkına karşı yeni katliam planlarının onay-lanmasıdır.

Hamas'ın bu “UTANÇ VERİCİ” anlaşmasına karşı, Filistinliörgütlerden, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, İslami Cihad ve ElFetih bu anlaşmaya karşı olduklarını açıkladılar.

İsrail tarafından yapılan açıklamada ise;1- Filistinlilerin Gazze’de 30 Mart’tan bu yana devam eden

gösteriler ve aynı zamanda YANICI UÇURTMA BALON saldırı-larının sona ermesini öngören ateşkeste ilerleme olduğu belirtili-yor.

2- Ateşkes anlaşmalarından sonra HAMAS’ın sürgünde yaşayanönderlerinden Salih el ARURİ’ye geçen hafta ilk kez Gazze’yegiriş izni verildiği belirtiliyor.

Hamas’ın Katil İsrail devleti ile anlaşması Filistin halkına iha-nettir.

Halkların kurtuluşu emperyalizmin ve işbirlikçilerin masalarındadeğil, savaşarak kazanılır.

Venezuela Devlet Başkanı NikolasMaduro’ya Silahlı Saldırı!

Emperyalizm ve Oligarşiyi TümdenYok Etmedikçe, O Halktan Yana Güç-leri Yok Etmek İçin SaldırmaktanVazgeçmeyecektir!

Nikolas Maduro eski devlet başkanıHugo Chavez’den devraldığı halkçı yönetimisürdürmeye çalışırken bombalı saldırıya uğ-radı. Bomba yüklü drone ile gerçekleştirilensaldırıda Maduro yara almadan kurtuldu.

Bu saldırıyı nasıl yorumlamak gerekir? Şurası açıktır ki, emperyalistler ve Ve-

nezuela oligarşisi asla pes etmeyecek, sal-tanatlarına vurulan kısmi darbeyi tersineçevirmek için sonuna dek komplo, katliam,sabotaj, suikast tüm yollara başvuracak-lardır.

Latin Amerika’da ya da dünyanın diğeryeni-sömürgelerinde bugüne kadar yaşananlargösteriyor ki, hiçbir ülkede sömürücü bur-juvazi çıkarlarının zarar görmesine tahammüledemez.

Siz istediğiniz kadar, onların düzeninintemel direklerine dokunmayın, onlarla iste-diğiniz kadar “iyi geçinme” politikası güdün,Tayyip Erdoğan gibi faşist yönetimlerle “iyiilişkiler” kurun, emperyalizmin ve işbirlikçioligarşinin düşmanlığından, hedefi olmaktankurtulamazsınız.

Onlar her türlü alçaklığı yapmaktan çe-kinmez. Şili’de seçimlerle işbaşına gelenhalkçı Allende hükümetinin kaderi gibi...Başkanlık sarayının askerlerce kuşatılmasınakarşı Allende, silah elde savaşarak onurlubir tavır almıştır. Ancak mevcut devlet me-kanizmasını parçalamayan, emperyalizmikovmayan, tekelcilerin iktisadi egemen-liğini yok etmeyen her ilerici yönetim aynısonuçla karşılaşmaya mahkumdur.

Çünkü halkın sömürülmediği, tüm ola-nakların halkın çıkarına kullanıldığı bir ülkeyaratmak, ancak bunun önündeki engelleriradikal biçimde yok etmekle mümkündür.Latin Amerika tarihi bu zorunluluğu tekrartekrar kanıtlayan örneklerle doludur.

Düşman, gerçekten düşman ciddiyeti ile,mücadelenin bir ölüm kalım savaşı olduğuciddiyetiyle ele alınmalıdır. Bilmeliyiz ki,düşman böyle ele alıyor.

DAYIMIZ’A

Karanlık günlerde ışığımızher daim yol gösterenimizyol açanımız öğretmenimiz

ne mutlu ki bize senin öğrencilerinizöğrettin ya bize halkımızı ve vatanımızısonsuz sevmeyi işte bunun için seviyoruz seni

BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN....BİZDEN...

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR38

Page 39: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Kürdistan’da, başta Diyarbakır,Batman, Şırnak olmak üzere ’90’lıyıllarla birlikte yaygınlaştırılmayabaşlanan ve Hizbullah adıyla bilinensivil faşist örgütlenmeler, ‘92-’93öğrenim yılında liseleri hedef halinegetirir.

1990 sonlarına kadar devrimci-yurtsever öğrencilerin karşısına fiilibir güç olarak çıkmaya cesaret ede-meyen bu faşist çeteler, son birkaçyılda devrimci yurtsever öğrencileriaçıktan tehdit edip eylemlerini saboteetmeye kalkacak kadar pervasızla-şırlar. Ardından da bu saldırıları kat-liamlarla sürdürürler.

Hizbullahçıların bu noktaya gel-mesinde devletin, kontrgerillaya bir-çok olanakla önünü açarak örgütle-mesi yanında, Kürt milliyetçileriningençliğinin bu konuda oldukça teh-likeli yaklaşımı da Hizbullah’ın güçkazanmasına, Kürdistan’da gelişimgöstermesine neden olmuştur.

Hizbullahçılar başlangıçta örgüt-lenmesini rahatlıkla yapabilmek içinanti-faşist görünüm sergileme ve buşekilde devrimci-demokrat-yurtse-verlerle diyalog zemini yakalamayolunu seçmiştir.

Kürt kökenli olmalarını “anti-faşist olduklarının delaleti” olaraksunan Hizbullahçıların gerçek kimliğidevrimciler tarafından sır değildir.Kime karşı niçin örgütlendikleri bi-linmektedir.

Kürt olmayı; anti-faşist, anti-em-peryalist olmakla neredeyse özdeşkabul eden milliyetçi anlayış ise,Hizbullah’ı ittifaklar politikasıiçinde değerlendirecek kadar ilerigötürerek bu faşist çetenin geliş-mesine destek olur.

Hizbullah bu zeminden güç alırve Kürdistan’da ilerleyen yıllardabelli bir kitleselliği de yakalayaraktehlikeli bir noktaya gelir. BundanKürdistan’da bulunan liseler de na-

sibini almıştır. Orta öğrenim gençli-ğinin sesinin her geçen gün dahagür çıkmaya başlaması devleti, ida-re-polis baskısı yanında daha farklıyöntemleri denemeye itmiştir.

Hizbullah adı altında yaygınlaşanbu faşist terör, tıpkı üniversitelerdeolduğu gibi bu arayışın bir sonucuolarak gündeme gelmiştir. ’92-’93öğretim yılının başından itibarenkendisini liselerde açıkça hissettir-meye başlayan bu sivil faşist çetelerpolis ve idarenin güdümünde liseligençliği hedef aldılar ve onların be-lirlediği hedeflere yöneldiler. Okul-larda yoğun polis ve idari aramalarolmasına rağmen bu sivil faşistçeteler ellerinde silah, satırlı bıçaklısaldırılar gerçekleştirdiler.

Sadece ‘92-’93 öğrenim yılı içe-risinde en az 20 öğrenci bu çetelerinsaldırısı sonucu yaralanır. ErganiLisesi’nde bu sivil faşist çetenin si-lahlı saldırısına uğrayan Mustafa Ke-ser adlı öğrenci yaşamını yitirirken,Mustafa Gül adındaki öğrenci deyaralanır. Bu durumu Ergani Lisesiöğrencileri 2 Mart’ta protesto eder-ler.

Saldırının hemen ardından birhaftalık boykot kararı alınır. Di-yarbakır Fatih Lisesi’nde okuyan birbayan yurtsever öğrencinin yüzünede bu kontrgerilla çeteleri tarafındankezzap dökülür. Bir yandan Kür-distan’da Hizbullah adıyla bilinensivil faşist çetenin saldırısı sürerken,diğer yandan da polisin liseli gençliğedönük saldırıları artar. Fatih Lisesiöğrencisi Devrim Berk de polislertarafından evinin balkonundan atı-larak öldürülmeye çalışılır.

Diyarbakır’da bunlar yaşanırkenElazığ’da da kontrgerillanın saldırılarıboyutlanır. Elazığ’da 23 Şubat’taavukat Metin Can ve Dr. HasanKaya’nın kontrgerilla tarafından kat-ledilmesi üzerine Dersim-Hozat es-nafı bu katliamı 4 Mart’ta kepenk

kapatarak protesto eder. Aynı günHozat’ta milislerin ve DLMK’lı-ların öncülüğünde bir yürüyüş ya-pılarak katliam protesto edilir.“Kahrolsun Kontrgerilla, KatillerBulunsun Hesap Sorulsun, HalkızHaklıyız Kazanacağız” sloganla-rının atıldığı yürüyüş, AtatürkMeydanı’nda oturma eylemine dö-nüşür. Bu eylemin kitleselliği vekontrgerillayı teşhiri; polis, özel timve jandarmaları harekete geçirir. Ey-leme saldırırlar. 18 kişi gözaltınaalnır, birçok kişi de saldırı sonucuyaralanır.

’93 Newroz’u Kürdistan’da lise-lerde polisin operasyonlarıyla başlar.Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde13, Hüseyin Uluğ Lisesi’nde 20’yeyakın öğrenci gözaltına alınır. Polisinbütün baskısı ve terörü Kürdistan li-selerinde başta Dersim, Elazığ, Di-yarbakır olmak üzere liseli gençliğinNewroz kutlamalarını engelleye-mez.

Bu günlerde Diyarbakır Hapis-hanesi’nde tutsakların sürdürdüğüaçlık grevi vardır. Açlık grevine des-tek olmak amacıyla liseli gençliktende bir grup Diyarbakır HEP il bina-sında tutsak aileleriyle açlık grevinebaşlar. Elazığ’da da DLMK’lı öğ-renciler, Sağlık-Sen’liler, TÖDEF’li-ler hapishanelerdeki açlık grevinidesteklemek amacıyla üç günlükdestek açlık grevi yaparlar.

UUmudun Sesini DağıtmayaDevam Ediyoruz

Dev-Genç’liler 8 Ağustos’ta

İstanbul Kadıköy’de Yürüyüş

dergisinin dağıtımını yaptı.

İki saat süren çalışmada 80

dergi halkımıza ulaştırıldı.

TARİH BİLİNCİ, ZAFERİ GÖRMEKTİR

LİSELİ DEV-GENÇ

TARİHİMİZDEN Kürdistan’da Liseli Gençliğe Yönelik

Kontrgerilla Saldırıları Ve Liselilerin Direnişi

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

39AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 40: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

440

Eğitim, Disiplin, Sonuç:Sonuç almak için eğitim ve disiplin

şarttır. Eğer eğitimsizseniz neyinasıl yapacağınızı bilemezsiniz.Eğer disiplinsizseniz, ne kadar

bilirseniz bilin, düşmana açıklarverir sonuç alamazsınız.

Zamanında yapmaz ve yine sonuçalmazsınız.

Bu her konuda böyledir.

“Örgütlülük ne demektir? Bu, örneğin ekim işinin eskiden olduğu gibişaşkınlık içinde yapılması demek değildir.

Horozlarla birlikte uyanılsın, güneş batarkenyatılsın, herkes dili bir karış çıkmış olarakkoşsun. Bu yoldan yürümekle de sonuçlar

elde edileceğini kabul ediyorum. Belli zaman-larda buna da başvurulabileceğine itiraz

etmiyorum. Fakat sizin göreviniz, köylerdekikültürlü ve aydın grupların görevi, işi süratle

iyi ve çoğaltarak yapmaktır. Telaşlayürümemesi için işi planlı yapmanız gerek-

mektedir. Eylemin bu alanında özellikle sizinörgütünüzün en önde bulunması, işe kültür

katması zorunludur.” (Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak)

KISSADAN HİSSE: Çok koşturmak değil,sonuç alıcı çalışmak gerekir.

SONUÇ ALMAK UZLAŞMAMAKTIR!NEYLE?

HEDEFLEDİĞİMİZ SONUCU ALMAMIZI ENGELLEYEN DÜZENE AİT HİÇBİR ŞEYLE!

Dayı "Kongre Raporu" nda şöyle der: “Yenilebilirsiniz. Yenmesini öğreneceksiniz. Zayıf

düşebilirsiniz, kalkmasını öğreneceksiniz...” Öyleyse biz de sonuç alamamanın nedenlerini

araştırmakla işe başlayabiliriz. Birincisi; geçmiş deneylerden

yeteri kadar ders çıkartabiliyor musunuz? Bunabakmalıyız. Çünkü geçmiş deneylerden çıkarılandersler ışığında işlerimize yön vermek bizi aynı

hataları tekrarlamaktan kurtarır. İkincisi; işlerimizi yeterince ciddiye almayarak

gerekli çabayı sarf etmeden kendimize körü körünebir güven mi duyuyoruz? Bu hem kendimizi

kandırmak hem de çevremizi yanıltmak,gerçekleşmeyecek beklentilere sokmak demektir.

Kendimize duyduğumuz güvenin somut bir zeminiolmalı.

Üçüncüsü; nedenlerini bulmadansonuçları değiştirmeye mi kalkıyoruz? Örneğin bir

matematik probleminin nasıl çözüleceğini bilmedençözmek ve doğru sonuca ulaşmak imkansızdır. Sonuç

alamadığınız işlerin nedenini bulmadan ilerlemek,karanlıkta el yordamıyla yürümeye benzer. Ki neyle

karşılaşacağımız tamamen tesadüflere bağlıdır.Sonuç olarak; sonuç almak istiyorsak;

1- İşlerimizi örgüt bilinciyle ele almalıyız.2- Coşkuyla çalışmalıyız.

3- Her işimizden sonuç almayı hedeflemeliyiz.

NASIL DÜŞÜNECEĞİZ? NASIL SAVAŞACAĞIZ?

- Başladığın işi sonuna kadar götüreceksin.- Önüne birçok engel çıkacak ama vazgeçmeyeceksin.

Sen milyonların umudunu taşıyorsun,Attığın her adımda umut büyüyecek.

Milyonların gücü ile yürüyeceğiz.Sen Sosyalizmi savunuyorsun.

Zor anlarda kararlılığını besleyen, seni ileriye taşıyantek güç inancın, inanç gökten inmeyecek. Bilgi ve ger-

çeğin birleşmesinden doğacak.Bilgin arttıkça kararlılığın artacak.

Doğru kararlar alacaksın.Doğru karar almak için önce gerçeği kavrayacaksın.Gerçek senin duyguların dışında nesnel somut maddi

duruyor...Var olup olmaması senin isteğine bağlı değildir. Onu

inceleyecek, gözlemleyecek sorgulayacak ve sonuçlarçıkaracaksın. Ancak öyle karar vereceksin.

Page 41: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Liseliyiz Biz

Gençlik, gelecektir!Genç, “yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan”

kişi demektir. Gençlik, halkın en diri, en taze, en

güçlü damarıdır. Çünkü sömürü üzerinekurulu, insanın insana kulluk ettiği,her koyunun kendi bacağından asıldığıbu düzenin kirine pasına henüz tamolarak bulaşmamıştır. Düzeni değiş-tirme gücü ve iradesi, umudu ve coş-kusu körelmemiştir.

Devrimciler açısından çok olumluolan bu nitelikler, düzen açısından iseTEHDİT olarak algılanmaktadır. Gen-çliğin, dinamizmi, soru sorması, iktidaratalip olması burjuvazinin düzeni açı-sından korkulacak, riskli bir durumdur.

Düzenin Bu KorkusuKendisini Nasıl Gösterir?

Burjuvazi gençlikten korkuyor. Dü-zeninin yıkılmasından çok korktuğuiçin, halkı soymasının genç beyinlertarafından açığa çıkmasından çok kork-tuğu için bilinçli olarak gençliğe sal-dırıyor.

Burjuvazinin politikası:YOZLAŞTIRMAYABANCILAŞTIRMAYALNIZLAŞTIRMA’dır...

Düzen, Nasıl Bir Gençlikİstiyor?

Düşünmeyen,Üretmeyen,Soru sormayan,Araştırmayan,Aklını kullanamayan,Cahil,Yozlaşmış,Kendini, kim olduğunu, nereden

geldiğini bilmeyen-tanımayan,Kendine yabancı,Yalnız,Sinmiş,Korkak,Değiştirme gücü elinden alınmış,

Sürü gibi güdülebilen,Uyuşturucu, Kumar, Fuhuş, Cinsellik, İnternet ile

uyuşturulmuş,Yani özcesi, DEVRİMCİ OLMA-

YAN bir gençlik istiyor.

NEDEN?Mahir Çayan, THKP-C’yi kurdu-

ğunda 24 yaşında, Kızıldere’de “BİZBURAYA DÖNMEYE DEĞİL ÖL-MEYE GELDİK” diyerek yoldaşlarıylabirlikte manifesto yazarak şehit düş-tüğünde ise 26 yaşındadır.

Dayı, THKP-C sempatizanı oldu-ğunda 17 yaşında, “Bağımsız Kıbrıs”sloganını yazdığı için ilk tutsaklığınıyaşadığında 21 yaşında, DevrimciYol’dan ayrılıp Devrimci Sol’u kur-duğunda ise 25 yaşındadır.

Devrimci Sol ana davasında yar-gılanan 1243 kişinin 932’si 15-25 yaşarasındaki devrimcilerdir; ağırlıklıkısmı ise liselidir.

49 yıllık tarihimizde Dev-Genç ileCephe’nin tarihi iç içe bir gelişim çiz-gisi göstermiştir. Dev-Genç, Partininyedeği ve kadro kaynağı olmuştur.Şehitlerimizin büyük bir kısmı Dev-Genç kökenlidir.

Yukarıdaki rakamların da gösterdiğişekilde, gençliğin devrimci mücade-ledeki yerinin ve öneminin bilincindeolan egemenler, gençlikten ölesiyekorkmaktadır aslında.

Asur İmparatorluğunun kralı De-hak’ın, genç beyinleri yiyerek çaresizhastalığına çare bulması gibi; düzende gençlerimizin beyinlerini uyuştu-rarak hayatta kalabiliyor ancak. Dü-zeninin sürmesi için, düzeni yıkılmasındiye, gençlerimizi yozlaştırıyor, ya-bancılaştırıyor, yalnızlaştırıyor.

Gençlik örgütlenmesin, haklarınıaramasın, sormasın istiyorlar.

YOZLAŞTIRMA, YABANCILAŞTIRMA, YALNIZLAŞTIRMAYA KARŞIÖRGÜTLENME HAKKIMIZI İSTİYORUZ ALACAĞIZ!

1. BÖLÜM

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz varız!

Biz Liseli Dev-Genç’lileriz

� Çürümenin içindebüyümek istemiyoruz.

� Uyuşturucu bataklığındabüyümek istemiyoruz.

� Üniversite kapılarındaadaletsizlik istemiyoruz.

� Büyüdüğümüzde işsizlikbataklığında boğulmakistemiyoruz.

� Bunun için, demokratikbir lise istiyoruz.

� Demokratik bir lise için,özgür, bağımsız bir ülke istiyoruz.

� Bunun için, bu yaşta,

BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

� Liseliyiz biz... Genciz,çok genç... Ama yüreklerimiz büyük.Erken olgunlaşıyoruz biz.Bu ülke, bu düzen erken büyümek zorundabırakıyor bizi.

� İşte bu yüzden,BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

Bu Kavgada Biz de Varız!

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

41

Page 42: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Liseliyiz Biz

Düzen Yoz, Kendine ve Halkına Yabancı,Yalnız Bireyler İstiyor

NEDEN?

Çünkü; Düşünen gençlik hesap soruyor.Okuyan, araştıran gençlik sorguluyor.Halkının sorunlarına vakıf gençlik halkına öncülük

ediyor, halka yol gösteriyor.Devrim mücadelelerinde gençlik kadro kaynağı olu-

yor.Coşkusu ve kanının deli akmasıyla zaptedilemiyor.Düzen için bir tehdit oluşturuyor.Halka boyun eğdirmek için gençlikten başlıyor. Ağaç

yaşken eğilir diyor.Düzen, gençliğe bakınca kendi sonunu görüyor...

Yozlaştırma, Yabancılaştırma,Yalnızlaştırma Nedir, Nasıl İşliyor?

Gençliğe yönelik bu saldırıları kavrarsak, ne olduk-larını, nasıl hayata geçtiklerini bilirsek eğer; onlarlanasıl mücadele edebileceğimizi de görürüz. Bu nedenlebu kavramları öğrenmeliyiz.

Gençliği bekleyen en önemli saldırıların başındayozlaştırma gelmektedir. Yozlaştırmanın ilk adımı ör-gütsüzleştirmektir. ’80 sonrası bilinçli olarak yürütülenörgüt düşmanlığı ile gençlik devrimci saflardan uzak-laştırılmaya çalışılmış ve bunda büyük oranda da başarısağlanmıştır.

‘80 öncesi liselere kadar yayılan anti-faşist mücadeleiçerisinde gençlik politikleşmiş ve devrimci mücadeleiçerisinde yer almıştır. Ülkesinin, halkının sorunlarınaduyarsız kalmayan liseliler, militan ve fedakâr bir şekildehesap sorma bilincine sahip olmuşlardır.

Gençliğin siyasi bilincinin yükseliyor olması oligar-şinin korkularını büyütmüştür. Üniversiteli gençliğinmücadelesini de gören oligarşi, suyun başını liselerdenitibaren kesmek istemiştir.

Bunun için de, geliştirilen resmi devlet politikası ilegençliğin yozlaştırılması çalışmaları başlatılmıştır. Kendihalk kültüründen kopartılmış, emperyalist ülkelerin yozkültürlerine özenen, değer yargıları bozulmuş, bireyci,uyuşturulmuş, beynini kullanmayan, kafaları cinselliklemeşgul edilen, sisteme tehdit oluşturmayacak, örgütsüz,apolitik bir gençlik yaratılmak isteniyor.

“Özgürlük” adı altında politikadan uzak, kendi so-runlarına yabancı, ailesinin geçim sıkıntısından çok saçşeklini, eteğinin boyunu düşünen bir liseli istiyor oli-garşi.

Yozlaşma Nedir, Nasıl Hayata Geçiyor?“Yozlaşmak:

özündeki iyi nitelikleri bir takım dış etkenlerlezamanla yitirmek...

bozulmak... soysuzlaşmak... doğasındaki olumlu özellikleri sonradan kaybetmek... dejenere olmak... özünden uzaklaşmak... manevi anlamda değer yargılarını kaybetmek.” olarak tanımlanmaktadır. Yozlaşma aynı zamanda halkın geçmişten bu yana

yarattığı, gelenekselleştirdiği olumlu gelenek, kültür,ahlaki özelliklerinin toplamı olan manevi değerlerininbozulması, içinin boşaltılması ve bunların yerine em-peryalist yoz kültürün geçmesidir. Emperyalist kültürhalk kültürümüzü, değerlerimizi erozyona uğramasınaneden olur. Böylece kendi kültürümüze yabancılaşırız.Yoz-laşma siyasi, sosyal, kültürel, ahlaki her yönüyle yaşanır.

- Siyasi olarak yozlaşan gençlik, sorunlarının nedeniüzerine düşünmez, sorunların nedenini bilmez, apoli-tikleşir.

- Sosyal olarak yozlaşan gençlik, yaşadığı halkıdışlar, bireycileşir, yalnızlaşır.

- Kültürel olarak yozlaşan gençliğin, gelenek ve gö-renekleri yoktur.

- Ahlaki olarak yozlaşan gençliğin, tutunacak değerikalmamıştır.

- Yozlaşan insan ne istediğini, ne istemediğini, nedenisteyip istemediğini bilmez, düşünemez, umursamaz.Güdüleriyle ve dürtüleriyle yaşar. Bunları kontrol etmeyeçalışmayı küçümser ve alaycılıkla karşılar. Günlük veanlık yaşar. Hedefi ve planları yoktur.

- Yozlaşan gençlik, insanı ayakta tutan sağlam te-mellerden yoksun bir dengesizdir.

- Örgütsüzlük ve yozlaşma birbirini besleyen iki ol-gudur.

Gençlik sistemli bir politikayla uyuşturucu, alkol,kumar ve cinselliğe yönlendiriliyor.

Bunlar gençliği yozlaştırmanın en önemli araçlarıoldular. Gençliği mücadeleden uzak tutacak, enerjileriniboşaltacak, zamanlarını dolduracak uğraşlar gerekiyordu.İşte bunlar, bu açıdan düzenin en önemli araçları oldu-lar.

Yine bu politikanın uzantılarını, yoksul halkın yaşadığımahallelerde de görmeye başladık. Çeteleşmelerin önüaçılarak özendirildi.

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

42

Page 43: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Eduardo Galeano 90’ların sonunda yayınladığı Tepe-taklak isimli kitabında “Kriminolog Nils Christina yakınzamanda mahkemelerin videolarla gerçekleştirileceğini,sanığın ne kendini suçlayan savcı ne kendini savunanavukat ne de kendisini mahkum eden yargıç tarafındanasla kanlı canlı görülemeyeceğini belirtti.” diye yazıyordu.

“Kehanet” gerçek oldu. Aslında bu durum yaşananınkehanet olmadığını, halkın savunma hakkına saldırınınyıllardır planlandığını gösteriyordu. Artık SEGBİS var.Tutsak hapishaneden bir kamera - hemen hemen webcambüyüklüğünde- önüne çıkarılıyor. Hakimler ve savcı ka-meranın önüne geçiyor. Ve yargılama başlıyor. His yok,duygu yok. Tabi ekranda gördüğünüz mikro büyüklüktekihakim olduğunu tahmin ettiğiniz kişinin görüntüsüdışında. Aynı şekilde zaman zaman “UFO”ların hatlaragirdiğini düşündürten sesler hariç (!)

Mahkemesinde yargılayanın ve yargılananın yüzyüzegelmesini ifade eden “yüzyüzelik ilkesi” ceza hukukundaoldukça eskidir. Bu hakkı, halklar kan ve can bedeli ka-zanmıştır. 1679’da metinlere giren, teorileşen “habeascorpus” (mahkeme huzuruna bedeniyle çıkma hakkı)’tantemelini alır. Ve mahkeme önüne çıkıp ifade vermehakkını ortaçağın engizisyon heyetleri dahi engelleye-memiştir.

Yargılama esnasında yüzyüze, karşı karşıya olmakaynı zamanda bir çatışmadır, hesaplaşmadır. İddialar,düşünceler, suçlamalar, deliller ve ideolojiler çatışır. Bir-birlerinin gözünün içine bakarlar. Doğru ve yanlışın,haklı ve haksızın çatışması yaşanır, sınıf savaşıdır bu.İşte SEGBİS bu çatışmanın arasına sokulan faşizminkamera hilesidir. Yüzyüze yargılama yapmak, duygu vedüşüncelerin ağırlığını kaldırmak, söylenen sözleri kar-şılamak kolay değildir. Ama SEGBİS’te tek bir tuşlatutsak ekrandan alınabilir. Tek bir tuşla tutsağın sözlerisessizliğe gömülebilir. Artık tutsak hapishanedeki kameraodasında tek başınadır. Ne yaparsa yapsın kamera önündemahkemeye bir etkide bulunamaz. Bu koşullarda savunmahakkından bahsedilebilir mi? SEGBİS’in kabul edilme-mesinin nedeni tam da budur.

Nazım Hikmet Usta, Nazilerin faşist ordularının si-lahlarını, araçlarını tanımlarken “20. Yüzyılın bütünteknik hünerlerini taşıdıkları halde, ortaçağ aletlerinebenziyorlardı” der. Çünkü insanlığın yaşamını rahatlatıp

kolaylaştırmak için kullanılacak teknoloji, insanları yak-mak, hayvanlar gibi boğazlayarak katletmek için kulla-nılmıştır. Teknolojik olarak yeni olan ideolojik olarakçürümüş olanın elindedir çünkü.

SEGBİS kamerası da farksızdır. İletişimi kolaylaştıracakolan teknoloji iletişimsizliğin aleti olmuştur. Ortaçağengizisyon mahkemelerinin gerisinde bir pratiğin aracıolmuştur.

SEGBİS şu anda faşizmin yargısı tarafından dahihakkının ihlali olarak kabul edilmektedir. Sanığa SEGBİSdayatılmasının savunma hakkını ihlal edileceği yönündeYargıtay kararları vardır.

Durum böyle olmasına rağmen biz Halkın HukukBürosu avukatlarına ilk duruşmamız olan 10 Eylül günüSEGBİS kameraları önünde savunma yapmamız dayatı-lıyor. Mahkemeye götürülme talebimiz reddediliyor. Bizifarklı hapishaneye, Anadolu’nun dört köşesindeki ha-pishanelere sürgün edenler, mahkemeye götürmüyor.Açıkça itiraf ediyorlar ki, her şart ve koşul altında yoksulhalkın avukatlığını yapan avukatların karşılarına çıkmagücü bulamıyorlar kendilerinde. Gözümüzün içine bakarak,“Soma’da katledilen 301 madencinin, 432 yetim çocuğunhakkını neden savundunuz” diye sorabilecekler mi? Kor-kuyorlar ve haklılar, korksunlar!

432 yetimin ahı kameralara sığmaz. Ankara’nın orta-sında kafasına kurşun sıkılıp katili polise para cezasıverilen Ethem’in öfkesi kameralara sığmaz. Umudunçocuğu Berkin Elvan’ın yüreği kameralara sığmaz. Polistarafından annesinin gözü önünde katledilen Dilek Do-ğan’ın annesinin feryatları tuşla kısılamaz. Halkımızınadalete olan açlığı kameralara hapsedilemez!

Biz halkın avukatlarıyız, bizi kameralara hapsedemezler,sığdıramazlar! SEGBİS kameralarına direneceğiz. SEGBİSdayatmasını kabul etmeyeceğiz! Halkımızı ve meslek-taşlarımızı SEGBİS dayatmasına karşı mücadele etmeyeçağırıyoruz!

Tutsak Avukat Aytaç ÜNSAL

Halkın Tutsak Avukatı Aytaç Ünsal’ın Mektubundan

BİR KAMERA HİLESİ: SEGBİS

ÖZGÜR TUTSAKLIK, DÜNYANIN HER YERİNDEAYNI RUH HALİ ve DİSİPLİNLE YAŞAMAKTIR!

ÖZGÜR TUTSAKLAR AYNI COŞKU, AYNI MİLİTANLIKLA HER KOŞULDAÜRETEREK DİRENMEYE, DİRENEREK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

Page 44: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Merhaba sevgili F,Uzun zamandır “merhaba” dememiştik. Her ne kadar

senin gönderdiklerini alamıyor olsam da en iyisi biz yineyazalım dedik. Bu mektubumda başımızın derdi SEGBİSüzerine sohbetimizi, avukatlarımızla yaptığımız röportaj vehicivli bir şiirle sizin yanınıza gelmek istedik.

SEGBİS dayatması sürüyor. SEGBİS sesli ve görüntülübilişim sisteminin baş harflerinden oluşturulmuş. Sanığın mah-kemeye bizzat, vücuduyla değil de ekran görüntüsüylekatılabildiği teknik bir kolaylık sağlayan yöntemin adıdır. Buyanıyla yargılama usullerine yardımcı bir uygulama olarak birgelişme sayılabilir. Ancak ceza yargılama ilkelerine aykırıbiçimde temel bir yöntem olarak kabul edilmesi mümkündeğildir. Savunma hakkını, “yüzyüzelik ilkesi”ni ihlal ederşekilde uygulanamaz.

SEGBİS yöntemi şayet sanık talep ederse ve sanığın yararıvarsa kullanılabilir. Örneğin yargılamanın esasa temas etmesibeklenen bir aşamasıdır veya sanık tutuksuz ve başka birşehirdedir veyahut kendi isteği doğrultusunda yargılama çevresidışında başka bir hapishanede tutulmakta, duruşmaya gelmesiiçin yolculuk yapması gerekmekte, bunun yerine SEGBİS ilebağlanmayı tercih etmektedir. İşte bu gibi durumlarda sanıkyararına olduğu için SEGBİS kullanılabilir.

Ancak tutuklu olarak sürdürülen bir yargılamada mutlakasanığın talebi olmalıdır ki, böyle bile olsa asıl olanın mahkemeyebizzat katılmak olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Delillerintartışıldığı, sunulduğu (tanık dinlendiği, bilirkişi raporlarınınokunduğu, video izlendiği, fotoğraf teşhislerinin yapıldığı vb.)veya sanıktan savunma istendiği yargılama aşamasında SEGBİSyöntemi sağlıklı değildir. Hele sanığın talebi yoksa uygulanmasıasla kabul edilemez. Sanık delillerle temas edebilme, karşı sözsöyleme, avukatıyla iletişim kurma, hukuki yardım alma, birbütün olarak işlediği iddia edilen suça karşı savunma hakkınıcanlı bir biçimde kullanabilmelidir. Bunu SEGBİS ile yapabil-mesine imkan olmadığı ortadadır.

Ayrıca mahkeme, karar verilen duruşma boyunca sanığıntutumlarına, jest ve mimiklerine, vücut diline de dikkat eder,iddia edilen suç karşısında nasıl bir hal içindedir, anlamayaçalışır. Bir görüntü kaydı izlendiğinde sanığın boyunu, posunu,hal ve hareketlerini bizzat gördüğü için bu görüntülerde sanığınyer alıp almadığını, aldıysa pozisyonunun ne olduğunu tespitedebilir. SEGBİS ekranından bunun ayırt edilebilmesi mümkünve sağlıklı olmayacaktır.

Tüm bu anlatımlara rağmen pratikte SEGBİS uygulaması asılyargılama ilkesi yüzyüzelik yerine geçirilmiştir. Sürgün sevklerdeyani kişinin kendi talebi veya rızası olmadan zorla gerçekleştirilennakillerle, yargılandığı yer yargı çevresi dışında bir hapishaneyegötürülmüş, SEGBİS yönteminin uygulanması tutsakları iki kezmağdur etmektedir. İlk mağduriyeti ikinci hak ihlaline gerekçeyapılmaktadır. “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” atasözündeki gibiyapılacak bir hukuksuzluktan önce bunun zemini hazırlanmış ol-maktadır. Bu bir yargılama hilesidir, aldatmacadır.

Peki, neden böyle bir aldatmaca yoluna gidilmekte, SEGBİStercih edilmektedir?

Birincisi; yargılamalar göstermeliktir. Kişiler gerçekten birsuç işlemedikleri halde sanık haline getirilmekte, tutuklanmaktadırlar.Bunu bilen mahkemeler siyasi kimlikleri nedeniyle “yargıladıklarıkişileri konuşmalarının, soru sormalarının, mevcut durumu ifşaetmelerini engellemenin bir yolu olarak SEGBİS yöntemini uy-gulamaktadır. Açık yargılamalarda sanık durumundaki kişininadaletsizlikleri teşhir edip suçsuzluğunu ispatlaması propagandaolarak görülmektedir. O nedenle sanıkların susturulması, görünmezhale getirilmesi amaçlanmaktadır. Siyasi davalarda amaç, sanığınkişiliğinin ezilmesi olduğundan, kendi haklarını savunan, hukuk-suzlukları teşhir eden hesap soran bir tarzla kişiliğini ezdirmeyen,başı dik “sanıklar” halktan gizlenmektedir. Tek bir tuşla ekrandangörüntüsü alınmakta, sesi kesilmektedir. Nitekim sanıkların tektip elbiseyle duruşmalara getirilmesi de aynı siyasi amaçla yapıl-maktadır. Tek tip elbise kişiliği ezilmiş, teslim olmuş suçlukişilerin teşhiri için bir semboldür. TTE giymeyen tutuklusanıkların duruşmaya getirilmemesi yönündeki düzenleme detam da bu nedenle yapılmıştır.

Yani SEGBİS dayatması, ne kadar yasal kılıf içine sokulmayaçalışılırsa çalışılsın SİYASİDİR. Hayatı ve özgürlüğü ile ilgilihakkında karar verilecek kişinin yok sayılması, yargılamadışına itilmesidir. Kendini ifade etme, savunma, duruşmayamüdahale etme olanaklarının elinden alınması, elinin, kolunundilinin bağlanmasıdır.

Bu nedenle tutuklu yargılandığımız ağır suç isnadıyla karşıkarşıya bulunduğumuz davalarda kesinlikle SEGBİS dayatmasınıkabul etmemeli, duruşmaya götürülme talebimizde ısrarcı ol-malıyız. Götürülmememiz durumunda karar verilse bile oynananyargılama oyununda sonu baştan belli bir tiyatronun figüranıolmamalıyız.

Sevgili F, bu SEGBİS dayatmasına bir cevap olmalı değilmi?

Bolu L Tipi Özgür Tutsaklarının, SEGBİS Dayatmasına İlişkin Mektubudur.

“Hakim beyDuruşma birazdan başlayacak,Salon birazdan hazır olacakAdalet mülkün temeliMülk iktidar için pek önemliTerlemeyin, kasılmayın karar verirkensakın korkmayınarkanızda koca devletister 10 yıl ister müebbetkalem sizin elinizdetelefon başucunuzdavicdan, adil yargılama

bunlar eski modareis soysuz emretmişen ağır cezalar verilecekmişöğrenci avukat emeklihapishanede hazır yerleri

neyse hakim beyduruşma başladısanık SEGBİS ile bağlandısavunma yapmayacaklarmışSEGBİS bir dayatmaymışoysa en modern teknolojine anlar allahın teröristisavunma hakkı diye bağırıyor

kapat hakim beyboş boş konuşuyorhadi şimdi karar verinvicdan falan dinlemeyinyoksa yeriniz bellibeş yıldızlı otel Silivribizimki sadece dostça bir tavsiyekarar vermek yoksa ne haddimeher şey sizin elinizdetek bir imzaya bakarzaten birazdan biri ararbeş kuruşluk dünya ne adalet dinlerne yasa

Page 45: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Yedigöller’in Nilüferi: Hukuk nedir? Hukuk ileadalete ulaşılabilir mi?

Barkın Timtik: Hukuk, bir egemenlik aracıdır. Ezenve ezilenin olduğu sınıflı bir dünyada hukuk bu ilişkininsürmesinin bir teminatıdır. Esasta egemenlerin çıkarlarıiçin konulan kurallar, herkesin uyması gereken biruzlaşma zemini gibi gösterilir. Yani bir eşitsizliğin, ada-letsizliğin örtüsüdür hukuk. Bu nedenle de hukuklaadalete ulaşılamaz.

Y. Nilüferi: Hakim-savcı avukat ilişkisinde avukatsavunmayı temsil ediyor. Fakat adaletsizliğin temel ne-denlerinden biri olan sistemin yasaları da ona göre. Budurumda avukat ne yapabilir?

B. Timtik: Avukat asıl olarak hak ve özgürlüklerleilgilidir. Bu haklar ise yüzlerce, binlerce yıllık mücadelelersonucu kazanılmıştır. Hiçbir hak bahşedilmemiştir. Avukatbu hakların tesis edilmesini sağlar. Yine yasalarda varolan boşlukları değerlendirip temsil ettiği kişi lehine yo-rumlar. Karar vericileri bu yönde karar almaya iknaedecek düşünce ve verileri toplar. Elbette asıl mücadelealanı hakların kazanıldığı yerlerdir. Sokaklar, fabrikalar,okullar, meydanlar vb.

Y. Nilüferi: Devrimci avukatı diğer avukatlardanayıran nedenler nelerdir?

B. Timtik: Devrimci avukat her şeyden önce devrimcidir.Yani eşitsizliklerin, adaletsizliklerin kaynağının özel mülkiyetolduğunu bilir. Sömürü ilişkisinin son bulması için sınıfmücadelesinin ezilenler lehine sonuna kadar götürülmesindenyana mücadelenin içindedir. Devrimci avukat hukuku değiladaleti esas alır. Haklar ve özgürlükler mücadelesini geliş-tirmeyi, yeni haklar kazanmayı, hak bilincini ve mücadelesiniyaymayı görev bilir.

Her şeyi halkın, ezilenlerin çıkarını temel alarak dü-şünür. Kendini hukukun kılıfına da, adliye salonlarınada, dilekçelere de sıkıştırmaz. Herhangi bir avukat daelbette hak savunucusudur ancak bu savunma faaliyetikısıtlı bir alan ve zamana hapsedilmiştir. Belli kaygılarla,belli yere kadar gidilebilir.

Y. Nilüferi: Ülkemizdeki demokrasi mücadelesinde,devrimci avukatların yeri, demokratik mücadeleye ka-zandırdıkları nelerdir?

B. Timtik: Haklılık ve meşruluk bilinci ile direnmehakkının haklar ve özgürlükler mücadelesindeki rolününbenimsetilmesinde etkili olmuşlardır. Ancak bu etki esasolarak devrimcilikle ilgilidir. Avukatlık yargı ve devletmekanizmasının bilmekten doğan bir güvenle, geniş kit-lelerce daha belirsiz olan bir alana yaklaşır. Varsa böylebir fark ve kazanım sayılabilir.

Y. Nilüferi: AKP faşizmi yargı işleyişinde avukatınalanını daraltmaya, sesini kısmaya çalışıyor. Devrimciavukatlar olarak sizin buna tavrınız nedir? Nasıl olmalıdır?

B. Timtik: Biz bugün hapsedildiysek, AKP faşizmininhalkın hak ve özgürlüklerine yönelttiği saldırılara cevaplarverdiğimizdendir. Mahkeme salonlarında hukuksuzluğudayatan hakimlerle tartışmalarımız, yargılamanın ilkeleriniuygulatma çabalarımız, önce davalarda sonra hem davahem fiili saldırılarla karşılaştı. Vazgeçmedik. İstanbul’danAnkara’ya adım adım adalet için yürüdük. 2 ay boyuncaBerkin’in davası açılsın diye Okmeydanı’nda vurulduğuyere çadır kurup açlık grevi yaptık. Gözaltı süreci 1 ayuzatılınca müvekkillerimizin suyu ve şekeri bırakması,işkence altında tutulmasına karşı savcılık katında oturmaeylemi yaptık. Nuriye ve Semih’in çalışma ve yaşamhakları özgürlükleri için sokaklara çıkıp eylemler yaptık,toplantılar organize ettik vb. yani biz yasalara hapsol-madığımız ve fiili dayatmalara boyun eğmediğimiz içinduvarlar arkasına kapatıldık. Halkın Hukuk Bürosu ge-leneği avukatlarına ne öğrettiyse deneyimsel olarak neaktarıldıysa hep bir adım ileri diyerek cevap verdik.

Y. Nilüferi: Halkın uğradığı adaletsizliğin tercümanıoluyorsunuz. Yüreklerinizdeki adalet isteğini savunuyorsunuz.Müvekkillerinizle, aileleriyle ilişkileriniz nasıl?

B. Timtik: Bu söylediğiniz şey, müvekkillerimizle,onların aileleriyle, yakınlarıyla daha genel olarak evladıolduğumuz halkımızla güvene, sevgiye, saygıya dayalıbir ilişkinin doğmasını sağlıyor. Biz hep mağdur edilen,hakları gasp edilen emekçilerin, ezilenlerin ve onlarınhak savunucusu olarak mücadele eden devrimcilerin ta-rafındaydık. Onlara sevgimiz, bağlılığımız tartışılmazama onların bizleri tanıması genel olarak mahkeme sa-lonundaki sözlerimiz, tutumumuz, duruşumuzda ger-çekleşiyor. Asıl güven orada başlıyor.

Y. Nilüferi: 2013 yılında da tutsaktınız. O dönem ki

Bolu L Tipi’ndeki Özgür Tutsakların Çıkardığı “Yedigöller’in Nilüferi” Dergisi’nin,Halkın Avukatı Barkın Timtik İle Yaptığı Röportajı Yayınlıyoruz.

ÖZGÜR TUTSAKLIK, DÜNYANIN HER YERİNDEAYNI RUH HALİ ve DİSİPLİNLE YAŞAMAKTIR!

ÖZGÜR TUTSAKLAR AYNI COŞKU, AYNI MİLİTANLIKLA HER KOŞULDAÜRETEREK DİRENMEYE, DİRENEREK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

Page 46: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

tutsaklığınızla bugünkü tutsaklığınızı karşılaş-tırabilir misiniz? Sizin dışınızdaki avukatlarınsizleri sahiplenmesi ne derecede?

B. Timtik: 2013 yılındaki tutsaklık sürecimizlebu dönem birbirinden farklı elbette. 2013’te birayaklanmanın öngünündeydik ve büroya baskınolduğu öğrenilince avukatlar büroyu sahiplenmekiçin adliyeden büroya yürümüş, arama devamederken sloganlarla sahiplenmişlerdi.

Tutuklanmamız sonrası da yasaklanmış biralan olan Taksim meydanına yürüyüş yapmış-lardı. Zaten 5-6 ay sonra ayaklanma patladı.Sonrası oligarşi içi kriz ve komplonun çök-mesiyle tahliyemiz gerçekleşti. Bu kez iseOHAL sürecinde, OHAL KHK’larını parçalayanve yeni bir ayaklanma korkusu yaşatan Nuri-ye-Semih direnişinin avukatı, savunmanı ol-duğumuz için hedef alındık. OHAL zaten yö-netememe krizinin bir sonucuydu. Bu kriziderinleştiren hiçbir direniş, mücadele istemediğiiçin duruşma öncesi 12 Eylül tarihinde baskınlaryapıldı, terör estirildi. Yüzlerce devrimci tu-tuklandı. OHAL karanlığını delen direnişleriboğmak için tutukladılar bizi. Bu süreç dahafazla bedel isteyen bir süreç. Haliyle bu avukatkitlesinde de bir karamsarlık, umutsuzluk do-ğurmuştur. Yine de avukatlık mesleğinin do-ğasından kaynaklanan hak savunuculuğu, hakbilinci varlığını hissettiriyor. Aylardır sürdürülenbir adalet nöbeti var. Dava dosyalarımız sahipsizbırakılmadı. Gözaltılar takip edildi, ediliyor.Belli periyotlarla ziyaret ediliyoruz, kartlarladayanışma dilekleri ifade ediliyor.

Y. Nilüferi: Tutsaklığınıza sebep açılan dos-yadaki iddialarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

B. Timtik: Bir çaresizliğin ürünü olduğunudüşünüyorum. Halkın Hukuk Bürosu’nun ya-rattığı örnekten, mücadele anlayışından çokkorkulduğunu görüyorum. Yasadışı örgütünüye ve yöneticisi olduğumuz iddia ediliyor.Bu iddia 22 yaşındaki bir çocuğun beyanlarınadayandırılıyor. Mesela benimle ilgili söylediği“yıkımlara karşı örgüt propagandası yaptığım”bu nasıl olabilir?

Evet, elbette kentsel dönüşüm denilen halkıevsiz barksız bırakarak, kendi giderek daha fazlayağmaya açacak, betonlaştıracak yıkım politika-larına karşıyım. Elbette toplantılarda konuşmalaryaptım. Çağrıldığım yerlere gittim bürom adına.Kentsel dönüşüm AKP projesi ve sen de buprojeye karşıysan teröristsin zaten. Bunu neylekılıfına uyduracak? Gizli tanık, itirafçı sanık vb.bütün iddialar işte böyle deli saçması ve sadeceiktidar politikalarına açıktan karşı olduğumuziçin tutukluyuz.

Okmeydanı Halk Meclisi: AKP’nin Polisi Bizleri MahallemizdenTiksindirip Kaçırmak İçin Uyuşturucu Satıcılarına, HırsızlaraHamilik Yaparak Yol Veriyor

Okmeydanı Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı Çerkez’i, Laz’ı, Gürcü’süyle,Solcusu, Sağcısı, Milliyetçisi, Muhafazakârı, Demokratıyla EmekçiHalkındır

Mahallemizin Kentsel Dönüşüm Adı Altında Zenginlere PeşkeşÇekilip Talan Edilmesine İzin Vermeyeceğiz!

Mahallemizce AKP’li Olarak Tanınan Bir Esnaf MahmutŞevket Paşa Sağlık Ocağı Önüne Gelerek Feryat Ediyor!

Diyor ki;”Devrimciler teker teker alındı, kimileri gözümüzün önünde oldu

seyrettik, seyrettiniz, sustuk, sustunuz. Devrimciler alındıkça dahaönce hiç yaşamadığımız büyük soygunlar başladı. Mahalle dışındangelen uyuşturucu satıcıları gözümüzün önünde çocuklarımızı zehir-lemeye ve torbacılaştırmaya başladı. Dikkat ettiniz mi polis mahalleyeyerleştikçe bu olaylar da buna paralel artmaya başladı.”

Polis Amirlerinden Aldığı Talimatı Layıkıyla Uyguluyor!Görevi; Hırsızlara, Uyuşturucu Baronlarına Hamilik Yapıp

Bizleri Mahallemizden Uzaklaştırıp Zenginleri Yerleştirmektir.En son temmuz ayının ilk haftasında Mahmut Şevket Paşa

mahallesinde bir sokakta bulunan 4 işyerine peş peşe girenhırsızlar mekanlardaki değerli eşyaları alarak kayıplara karıştı.Soygunlarla alakalı Halk Meclisi olarak ziyaretlerimizi 13 Temmuzcuma günü gerçekleştirdik. Ziyaret ettiğimiz esnaflardan birisiçağırdıkları polisin son derece lakayıt davrandığını üstelik olaylaalakasız bir şekilde devrimcilere sürekli küfürler savurduğunubunun üzerine ise ‘ben sizi soyulduğum için aradım devrimcilereyaptıklarınızın propagandasını dinlemek için değil’ diyerekpolisleri tersleyip kovduğunu söyledi.

Polisin mahallemiz üzerindeki politikası bellidir. Üzerindeyaşadığımız ve adına Okmeydanı dediğimiz toprak parçasınınKentsel Dönüşüm adı altında talan edilmesine hamilik yapmaktadır.Bir söz vardır ya, ‘polis istese onları 1 saatte bulur’ diye. Amabulmuyor, besliyor, besleniyor. AKP faşizminden Emirliler çünküOkmeydanı yoksul emekçi halkından arındırılacak, zenginlerinyaşam alanına dönüştürülecek. En büyük engel olarak gördüklerimahalledeki örgütlü yapılar sürekli basılmakta, devrimciler amatoplu ama tek tek tutsak edilmektedir. Başarmanız mümkün mü?Hayır. Mücadele devam ediyor. Tutsak edilenlerimizin yerlerihızlıca dolduruluyor. Lakin tüm bir halkı bitiremezsiniz.

Mahallemizi Solcusu, Sağcısıyla, Milliyetçisi Muhafazakârı, De-mokratıyla Hep Birlikte Örgütlü Mücadele Ederek Savunacağız!

İSVİÇREİsviçre Halk Cephesi Boran Kültür Merkezi’nde

KahvaltıKahvaltıdan sonra öncelikli ola-

rak Dayımız nezdinde tüm Devrimşehitleri adına 1 dakikalık saygı du-ruşuna davet edildi. Saygı duruşununardından Eylül ayı içerisinde BoranKültür Merkezi adına yapmak iste-diğimiz çalışmalarımız konuşuldu.

Armutlu Cemevi’nde oturma eylemi yapan Kezban ananındirenişine destek ve selamlarımız iletildi. Ayrıca TAYAD kurultayıda selamlandı.

Page 47: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

HAKKIMIZDA AÇILANBAZI TRAJİKOMİKSORUŞTURMALAR

Malum Şahıslar, MalumTencere Kapağı!

Sürgün sevkleri protesto etmek içinC-15’in hücre yakma eyleminin ar-dından yine baskın aramaya gelmişlerdi(19 Ocak 2017). Herkesi sürükleyiphavalandırmaya çıkardılar. Yüzükoyunyatırıp kollarımızı bükmeye devamederken içeride de talan arama ya-pılıyordu. Bu gelişlerinde epey hırs-lılardı ki arama yaptıkları bir hüc-reye tekrar girmiş, işkencelerine kal-dıkları yerden devam ederek bir ar-kadaşımızın omzunu kırmışlardı.

Üzerinden günler geçti. Ben bas-kın arama sırasında olduğum hücre-den başka bir hücreye taşındım. Sonrabir gün, önceki hücre arkadaşımlaSilivri savcılığına çağrıldık. Tencerekapağını yamultmaktan hakkımız-da ‘mala zarar vermek’ten soruş-turma açılmış. Tencere kapağınınfotoğrafları çekilip bir sayfa bü-yüklüğünde dosyaya konulmuş ol-duğunu da gördük.

Ama o da nesi? Bu kapak bizimtencere kapağı değil. Hapishane ida-resi hücrelerdeki tencereler-kapaklaraynıdır diye yanlış hesap yapmış ol-malı! Yeni taşındığım hücrede başkabir soruşturmaya konu olan tencerekapağını bir de başka bir soruşturmaiçin kullanmaya kalkmışlar.

Ey Tencere Kapağı Sen Ne-lere Kadirsin!

Yasak alet, normal bir aramayagelmişlerdi. Başgardiyanın elinde kü-çük bir kağıt parçası, aramayla ilgilinotlar alıyor. Kalem ucuna bantlanmışbir jilet parçasını gördüler. Alacaklar...Dedik niye alıyorsunuz kalem de jiletde kantinde satılıyor. Makas vermi-yorsunuz saçımızı kesiyoruz, yeri ge-liyor kağıt kesiyoruz... Sonuçta aldı-

lar.Aradan epey zaman geçti. Hak-

kımızda bir savcılık soruşturmasıvarmış, yine Adliye yollarındayız.Soruşturmanın konusunu henüz bil-miyoruz. İlk arkadaş girdi odaya.Hücreden aldıkları kesici-delici alet-miş konu. Her zaman kantinde sa-tılan jilet, olmuştu dosyada yasadışıalet!

Parayı ÖdemezlerGardiyanlar sayım-görüş-avukat

için hücre kapısını açacakları zamankapının açma mekanizması ara aratakılıyordu. Vidalıymış, bilenler sı-kıştırıyor, kapıyı rahatça açıyorlardı.

Çıkmamız gerektiğinde, bilmeyengardiyanlara sesleniyor, arkadaşlarınızböyle yapıyordu diyorduk. Bir günyine kapı açılmadı. Uğraştılar, yineolmadı. Sohbete çıkacağız çıkamı-yoruz. Neyse sonra havalandırmakapısından çıkardılar.

Sonra döndük, uğraşmışlar kapıylavidalı kısma kaynak yapmışlar, sorunçözülmüş. Ertesi gün bize fatura ke-siyorlar şu kadar ödeyeceksiniz diye.

Niye diyoruz, kapı sorunluyduzaten. Parayı ödemedik. Ama hak-kımızda kapı kırmaktan disiplinsoruşturması açıldı, ceza verildi.

Harputlu Şehitleri!5 Kasım 2001'de Armutlu'da ya-

pılan katliamın yıldönümüydü. 7 yılsüren Büyük Ölüm Orucu direnişinindışarı ayağında ödettirilen bir bedeldiArmutlu’daki katliam. Onları anmakiçin saygı duruşunun ardından slo-ganlarımızı attık.

Sonra yine disiplin soruşturmasıve verilen cezalar. Biz böyle bir slo-gan atmadık 'Armutlu' dedik diyo-ruz, “Harputlu” diye bir yer bilmi-yoruz diyoruz “Olsun Elazığ'ın böylebir ilçesi varmış” diyorlar.

Bize 'Harputlu Şehitleri Ölüm-süzdür' sloganından! dolayı cezaverildi. İnfaz Hakimliği ve AğırCeza Mahkemesi onayladı.

Sürekli faşizme karşı sürekli di-renişimizin 2. yılını bitirip 3. yılınagireceğimiz günlere yaklaşırken ara-dan geçen zamanı düşündüm. Dire-nişle geçen; nice değeri, onuru bi-riktirdiğimiz; kazanmanın, direnme-nin, ısrarın anlamına vardığımız 2yıl oldu. Sürecin en başından beriiçinde bulunmak ise aradan geçenzamanda kazandıklarımızı, elimizdenalınan hakları görüp değerlendirmekaçısından önemli. İhtiyaç kavramayı,kavramak da eylemi zorunlu kılıyor,ben direnişe böyle bakıyorum biranlamda.

Erdal Dalgıç:“Bu ülkede adalet yok! Hava,

su, ekmek olmadan yaşanmayacağıgibi, adaletsiz de yaşanmaz!”

2016 yılında; başından itibarenSincan hapishanesindeyim. Direni-şimiz başlamadan önce bakanlığınuygulamalarından kaynaklı Sincan’dadireniş başlamıştı. Bulunduğumuzhapishane pilot hapishane de oluncabirçok uygulama, dayatma, yasakburadan başlıyordu. Gelen gizli ge-nelgelerle beraber, fiilen saldırılarbaşlamıştı; hücrelerde her şey sorunolmuştu.

Çekpas sapları, kovalara, leğen-lere, plastik kutulara, kahvaltılıklarıkoyduğumuz peynir zeytin kutularına,elbiselere kadar her şey sorundu.Hapishaneler tarihi boyunca yaşanannice deneyim vardı. Meselenin 3-5plastik olmadığını biliyorduk, öngö-rebiliyorduk olacakları.

Bu gizli genelgeleri, dayatmalarıkabul etmeyeceğimizi sözlü olarakilan etmiştik; fiziki olarak da direni-şimizle ilanımız olmuştu. Ani hücrebaskınlarında kap-kacak vb. her şeyzorla alınıyordu. Elimizle bir şey

Son Sözü Direnenler Söyler!Özgür Tutsaklar Anlatıyor...

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

47

Page 48: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

vermemizi beklemeyin demiştik. Ha-pishane idaresinin ana konuşmala-rında “kitap konusu daha düzenle-niyor, genelge olabilir.” söylemlerioluyordu.

Tüm bunlar plastik ıvır zıvırlararasında hatırlatılıyordu. Bir insanufacık bir plastik kap için savaşırmı? Savaşır, hem de işkence pahasına!Çünkü o kabı teslim etmenin hangikapıları açacağını biliyorduk. Dedi-ğimiz, öngördüğümüz gibi de oldu;açıktan cüret etmeseler de düzenlemeolacak, bekliyorduk. “Bu hücrelerdentek kitap alırsanız, karşınızda bizibulursunuz” demiştik. Buna cüretedememişlerdi. Osmanlı’da oyunçoktu ve bir gün benim ve bir arka-daşın görüş cezası varken, diğer 3arkadaşımız görüşe çıkmışken; pu-suya yatıp hücreyi bastılar. ‘Kapılardaörgüt adı yazılmış keçeli kalemle’dediler.

Alıp sildiler ama dertleri ne ya-zıydı ne kapıydı o arada panoya yö-neldi müdür. Panoda olanlar öylesinekağıt-resim parçaları mıydı? Hayır!Yıllardır sorun olmayan panolar-re-simler neden o gün sorun olmuştu?Bu sürgünlerin, saldırıların, kitap-yayın-sohbet hakkına yönelik saldı-rıların ayak sesleriydi biliyorduk.Panoyu pano yapan neydi? Şehitle-rimiz, değerlerimiz, önderlerimizdi.Siper ettik, işkenceyle saldırarakellerimizi kanatıp söktüler. Günlercepano savaşları sürdü.

Tüm hücrelerde panoları çıkartıphücrenin kapısına koyduk. Ardındantüm hücrelerde aynı yere kocaman“baskılar bizi yıldıramaz” deyip ilanettik. Günlerce sabah akşam biz ya-zıyorduk, onlar boyuyordu. Bu birirade savaşıydı. Direnişin iradesikendini kabullendirdi ve günler sonra“tamam panoları alın” deyince zaferiilan ettik.

Besat Ayyıldız:“En büyük hedeflerimize ulaş-

manın, en büyük zaferlerimizi ka-zanmanın yolunun; en küçük, enbasit, en sıradan denilen işleri yap-makla, oturtmakla başladığını veaslında tamamlandığını öğren-

dik.(…) Savaşı yaymak için, ba-şarmak zorunda olduğumuzu öğ-rendik. Özgürleşmek için, kendisavaşımızı ve kurumlaşmamızı ta-mamlamamız gerektiğini öğren-dik...”

Ardından hazımsızlıkla sürgün-sevkler başladı. Sürecin sonunda 3kişi kalmıştık ve 3 kişiyle başlamıştıkdirenişe. Direnişe hazırlık olmuştubu süreç. Direniş başlayacak coşkusu,heyecanı vardı. Nasıl olur, nasıl şe-killenir, ne yapabiliriz? Hepsinin üze-rine düşünmüştük. Emek harcadığını,kafa yorduğunu sahiplenirsin.

Direnişin en başından beri harcı;heyecan, coşku ve inancımızla kar-mıştık. Benim için direniş başlarkenhapishanede olmak ve bugüne değinher aşamasını görmek ayrı bir onur-dur. Evet, slogan, oturma eylemi,kapı dövmeler, ya sonra... Sonra har-layacaktı ülkemin tüm zulüm hüc-releri, öyle de oldu. Harlanan yü-reklerimizdi ve hala harlıdır yü-reklerimiz, değil 2 yıl 12 yıl dasürse biliyoruz kazanacağız.

10 Temmuz 2016’da başladık ses-lerimizi savurmaya, idare tam biranlam verememişti. Ne olacak diyekestirmeye çalışıyorlardı. 5 gün sonraise 15 Temmuz darbe girişimi oldu.Günlerce TV yayınını kestiler. Tümherkes canlı yayını izlerken TV’yigüvenlik gerekçesi ile kapayıp ha-pishane camisinden çağrıları dinlet-tiler. Ve evet biz öngörülüydük. Hersürece uygun politika üretebilmeningücünü hisssetik.

Kitaplarımıza-sobhet hakkımızagözlerini dikmeden başlamıştık. Dar-be girişimi oldu. Değişen bir şeyyoktu. Evet doğru, yoldaştık ve aksineo günden sonra daha çok saldıra-caklarını biliyorduk, keza öyle deoldu.

Hapishane idaresi Cemaat-AKPçatışmasından sonra epey “ne olurherkes ihraç oluyor sizce ne yaparlardiye bize” diye soruyorlardı. Birgün bir müdür 15 Temmuz oldudirenişe başladınız neden demişti;yoksa bir tarafa destek mi var?

Cevabımız netti. Biz elbet tarafız.Ama AKP-Cemaat tarafı değil on-ların karşısındaki tarafız. Kapıdövmelerde gelip tehdit ediyorlardı.İlk oturacağımız gün, önce bir arka-daşımız çıktı, oturmasına şaşırmış-lardı. Anlam verememiş telaşlanmış-lardı. İkinciye ben çıktım telefonedeceğim yere kurulmuşlardı, mü-dürler, idari müdürler, baş gardiyanlar,gardiyanlar.

Telefonun bitmesini beklediler,imza atıp oturdum. 20-25 dakikaikna etmeye çalıştılar. Taleplerimizianlattım, OHAL var dendi. Varsavar, OHAL’den önceydi talepler de-dim… Kabullenmek istemiyorlardı,öfkeliydiler. Oturma eylemi biçimselolarak tahammül edemedikleri eylembiçimiydi. Bu sebepten pervasızcasaldırdılar, özel olarak çok uzun me-safeyi can acıtarak sürüklüyorlardı.Sonra tehditler başladı; “Sizi de paketedicez, bu ne ya 3 kişi 70 kişiyebedel bu ne?” Evet dedim doğrusöylüyorsunuz. Biz 3 kişi 70-80 (Kürtmilliyetçisine ve sola) bedeliz, dahaçok isyan edeceksiniz. Bir gün başkabir müdür, “lütfen bizi anlayın busüreçte bize yardımcı olun. En azın-dan bir ara verin, tekrar başlarsınızçok zorlanıyoruz” demişti.

Cengiz Soydaş:“Sürecin omuzlarımıza yükle-

diği misyonun bilincindeyim. Çok yazıldı, çok anlatıldı. Düş-

man da amacını gizlemiyor zaten.Açık oynuyor. “Devrimci Hareket’itasfiye edeceğim” diyor. Nasıl veneler yapabileceğini Ulucanlar’dagördük. Kurşun ve bombalarla,işkenceyle yoldaşlarımızı katletti.Elinden geleni ardına koymadı.Bu kadar vahşileşeceğini bilmiyordeğildik. Kazanan biz olduk. Ama-cına ulaşamaması bir yana, yüz-lerce Parti-Cepheli tutsağın savaş-ma azmi, kini, intikam hırsı katbe kat arttı.”

(Sürecek)

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR448

Page 49: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Yürüyüş: Merhaba. Öncelikle merak edilen bir soruylabaşlayalım. Türkiye'de ve Avrupa'da farklı üyelerlesahneye çıkıyorsunuz veAvrupa’daki üyeleriniz içinAvrupa Grup Yorum adı kullanılıyor. Avrupa Grup Yorumdiye ayrı bir grup daha mı var?

Umut Gültekin: Merhaba. Şu anda yaşanan süreçnedeniyle Grup Yorum'u sahiplenmek için gelen anti-emperyalist, anti-faşist olan herkese sahnemizde yervardır. Bu geçmişte de farklı olmamıştır.

Bu ilkelerimize uyan herkes Grup Yorum'u sahiplenmekiçin sahnemizde yer alabilir. Grup Yorum sahnesi halkınsahnesidir. Grup Yorum Halktır sloganının hayatın içindençıktığının bir kanıtıdır aslında halkın sahiplenmesi.

Avrupa konusunda net olarak şunu söyleyeyim ki,Avrupa Yorum diye ayrı bir grup yoktur. Biz örgütlüsanatın savunucularıyız. Devrimciyiz ve örgütlü sanatyapıyoruz. Türkiye’de de Avrupa’da da örgütlüyüz vedevrimciyiz. Örgütlü bir grupta, yani Grup Yorum'daönemli olan kişiler değildir.

Bugüne kadar 70'in üzerinde üyesi olmuş bir gruptanbahsediyoruz. Bir senelik üyemiz de var, 20 senedir Yo-rumcu olanımız da var. Bizim için önemli olan tek tekkişiler değildir. Tabi Grup Yorum'un sabit üyeleri var, şuanda 20’nin üstünde bu sayı sanırım; ama belirleyicideğil bu. Neden? Çünkü Grup Yorum'da hiçbir dönemkişiler öne çıkmamış, her zaman bir grup olarak veverdiği mesajlarla var olmuş.

Grup Yorum’un logosunda bile bunu görebiliriz.Kimin grup üyesi olduğu veya kaç kişi olduğu değil,Grup Yorum'un hangi tarihi gelişmeyi veya haksızlığıyine gündemine aldığı tartışılmıştır. Hangi solist hangişarkıyı söyledi diye değil, hangi üyesi kaç sene tutsaklık

yaşadı diye tartışılmıştır. Çünkü Grup Yorum kişilerinkişisel istekleri veya amaçları üzerine kurulmamış, ya-kışıklı-güzel ya da sesleri çok güzel olduğundan, halkınyüreğini fethetmemiştir. Grup Yorum temsil ettiğideğerler ve siyasi hedefler doğrultusunda bunu ba-şarmıştır. Halkın ekmek kavgasının türkülerini söy-lediği için, duygu ve düşüncelerinin tercümanı olduğuiçin halk bağrına basmıştır.

Halk kahramanlarının türkülerini söylediği için, halkkahramanlarının hikayelerini halk nezdinde dilden diledolaştırdığı için halkın sevgisini kazanmıştır. Hakkınıarayan herkesin direnişini sahiplendiği ve direnişleriniçinde olduğu için Grup Yorum halkımız tarafındanbenimsenmiştir. Grup Yorum bugün halkın bağrındasaklıdır. Halkın umududur. Şarkılarıyla haksızlığa, ada-letsizliğe karşı kavga etmiştir ve hiç durmadan etmeyedevam ediyor. Hep halk, hep ileri anlayışına dayamıştırsırtını.

10 arkadaşımız şu anda tutsak bulunuyor, 6 tanesininbaşına ödül konuldu; ama bakın bizi susturamıyorlar.Tam tersine iddiamızı daha da büyüterek geliyoruz.Sadece 20 üyesi olan bir grup değiliz biz, BİZ 80MİLYONUZ. Bunu, geçtiğimiz sene çok somut gördük.Bu süreci halkımızla birlikte göğüsledik, halkımızla elele vererek söyledik şarkılarımızı.

Bizi tecrit edip yalnızlaştırmaya, terörize edipimha etmeye çalışıyorlar; ama bütün bu politikalarıçürümüş durumda. Çünkü halkımız kendi sanatçılarınısahipleniyor. Grup Yorum’u yaratan halktır, GrupYorum halkındır. Halkımız sanatçılarına sahip çıkıyorve bu süreci bizimle göğüslüyor. Bu yüzden Grup Yo-rum'u susturamadı faşizm. Son internet konseri 350bin kişi tarafından izlendi. Bu rakam başlı başına fa-şizme atılmış bir tokattır halk tarafından.

Avrupa Grup Yorum'a gelince, ikinci bir grubumuzyoktur. Çalışmalarını Avrupa'da yürütenler ve Türkiye’de

GRUP YORUM ÜYESİ UMUT GÜLTEKİN:“33 Yıllık Bir Geleneğin, Okulun Öğrencileri Olarak

Kendimizi Her Daim Geliştirmeyi Ve Halkımızın Duygu Ve DüşünceleriniŞarkılarımıza Dökmeyi Sürdüreceğiz. Biz Halkız, Haklıyız Ve Kazanacağız!

Grup Yorum Halktır Susturulamaz. Asla!”

Grup YORUM’un 10 üyesi yaklaşık 1 yıldır tutsak. 6üyesi, faşizmin ‘arananlar’ listesinde ve başlarına paraödülü kondu. Katletmekle tehdit ediliyor.

Bunlarla da yetinmeyen AKP faşizmi, hala Grup Yo-rum’un çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi’nibasıyor, işkence yapıp çalışanlarını gözaltına alıyor.

Grup Yorum, “Listelerinize Bestelerimizle Cevap Ve-riyoruz” diyerek illegalde, ülkede, Avrupa’da, hapishanedeüretimlerine, bestelerine devam ettiler.

Yeni grup üyeleri, yeni besteler, yeni klipler ve yenikonserlerle cevap verdiler faşizme. İnternet konserlerininyanı sıra Avrupa'da da koro çalışmaları ve konserlerlebinlerce Türkiyeli dinleyicisiyle buluşuyor.

Grup YORUM üyesi Umut GÜLTEKİN ile sürece veçalışmalarına ilişkin yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.

Röportaj

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

49AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 50: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Röportaj

yürütenler vardır. Ama bu da koşullarımızla ilgili bir du-rumdur. Avrupa Yorum diye ek bir yapı yoktur, böyledenilmesi doğru değil yani. Türkiye’de deAvrupa’da daGrup Yorum üyeleri aynıdır. Çünkü önemli olan neredeolduğumuz değil, neyi temsil ettiğimiz, ne yaptığımızve neden yaptığımızdır. Hangi ideolojiye sahip oldu-ğumuzdur. Hangi tarafın sanatını yaptığımızdır.

Bizler ezilenlerin sesiyiz, halkın sesiyiz ve ezilenlerdentarafız. Örgütlüyüz ve devrimciyiz. Güçsüze güç, mo-ralsize moral ve umutsuza umut oluyoruz. Avrupa’daırkçılığı ve yabancılaşmayı ele alıyoruz. Halkımızavatan sevgisini anlatıyoruz. Gençlerimize Anadolutopraklarının tarihini tanıtıyoruz. Emperyalistler Av-rupa'da kimliksizleştiriyor, kendine, emeğine yabancı-laştırıyor, biz ise şarkılarımızla bir kimlik veriyoruz, yü-zümüzü Anadolu’ya dönmeliyiz diyoruz. Topraklarımızıtalan edenlerden hesap sorma duygusu yaratıyoruz,bizden çalınanları geri alma iddiasını taşıyoruz.

Yürüyüş: Grup Yorum'un Türkiye’de faşizm tarafındanuygulanan baskılar, tutuklamalar, işkenceler ve yayınlananaranma listeleri sürecinde, Avrupa'da Grup Yorum'unkonserlerinin yasaklanması, Almanya’da Gladbeck Be-lediyesi ve Anayasayı Koruma Örgütü tarafından kon-serlerimiz engellenmeye çalışılıyor. Almanya, tamamenyasaklama kararı almak istiyor. Buna rağmen, ard ardaçıkan şarkıları, şarkılarınızı neye dayanarak, hangi güçve cesaretle üretebiliyor, konserlerinizi sürdürüyorsunuz?

Umut G.: Biz gücümüzü halkımızdan alıyoruz, yanihalkımıza ve halkımızın Grup Yorum’u sahiplenmesinegüveniyoruz. Biz halkın içindeyiz, halkız. Eylemlerde,direnişlerde biz varız enstrümanlarımızla. Halk içinyararlı olabilecek, halkımızı ileriye taşıyacak bütün et-kinliklerde varız. Bu etkinlikleri kendimiz örgütlemeyekadar varız.

Soma'da katledilen madenci ailelerinin, ihraç edilenkamu emekçilerinin, parasız eğitim isteyen öğrencilerindirenişlerinde, hakkını arayan işçilerin eylemlerinde...Bütün bu hak ve özgürlük mücadelesinde biz de şarkıla-rımızla, sloganlarımızla varız ve olmaya devam edeceğiz.Gücümüzü ve cesaretimizi buradan alıyoruz. Halkı-mızın direndiğini, haklıyı ve meşruyu sahiplendiğinigörüyoruz. Bu deneyimlere sahibiz. Tarihimizden bi-liyoruz. Halkımıza güvenimiz de buradan geliyor.

Sınıf bilincimizden geliyor. Biz emeğimize güveni-yoruz. Biz söylediğimiz şarkılarımızın gücüne, doğru-luğuna güveniyoruz. Halkımızın doğruyu, haklıyı bildiğinegüveniyoruz. Halkımızla oluşturduğumuz o kopmaz bağ-larımıza güveniyoruz. Halkımızla içtiğimiz sıcak çayınsohbetine güveniyoruz. Biz gücümüzü de, cüretimizide halkımızdan ve ideolojimizin doğruluğundan alı-yoruz. Örgütlü olmamızdan alıyoruz. Biz halk ço-cuklarıyız ve halkımızı tanıyoruz.

Evet, Avrupa'da da bizi yasaklamak istiyorlar; çünkübiz Avrupa’da yaşayan Türkiyeli halklarımızı da birleş-

tiriyoruz. Irkçılığa ve yozlaşmaya karşı birleşelim çağrılarıyapıyoruz. Biz bulunduğumuz her yerde aynı tavırla,aynı ideolojiyle yaklaşıyoruz gelişmelere. Çağrılarımız

Grup Yorum, bugüne kadar, her biri Türkiye sınıflarmücadelesinin her aşamasını yansıtan 24 albümçıkardı. Grup Yorum, o kadar baskıya, yasağa, tutuklamalararağmen, 33 yıldır kesintisiz üretiyor. Albümleri mil-yonlar sattı.*En çok satan albümleri olan İleri albümü üç milyonsattı.Cemo, bir buçuk milyon sattı.*Grup Yorum’da yaklaşık 70 kişi yer aldı bugünekadar.159 konseri iptal edildi.Yaklaşık 400 kez gözaltına alındılar.Grup Yorum üyelerine 500’e yakın dava açıldı.40 üyesi tutuklandı, hapis yattı.*12 Eylül 2017’den sonra11 Grup Yorum üyesi tutuklandı.6 Grup Yorum üyesi hakkında “arama” kararı çı-karıldı.Başlarına ödül konuldu.*Grup Yorum, İstanbul’un yoksul mahallelerinde Umu-dun Çocukları Orkestrası’nı kurdu ve 90 çocuk ileüretime devam etti. Halk çocuklarına parasız sanat eğitimi verdi.11 Grup Yorum üyesi 2017’de tutuklandıklarında, 11ilde (İzmir, İstanbul, Bursa, Eskişehir, Ankara, Adana,Hatay, Dersim, Amed, Antalya’da) 600’e yakın GrupYorum korosu öğrencisi vardı. *Grup Yorum son Samandağ konserindeSahneye 72 kişilik orkestrayla çıktı;Konseri 35 bin kişi izledi.*Son on ayda iki kıtada 18 –onsekiz- konser verdi.Üç ülkede, Hindistan, İspanya, Makedonya’dakonser hazırlığında. Grup Yorum’un son internet konserini, 343 binkişi izledi.*Grup Yorum üyeleri tutuklandıktan ve başlarınaödül konulduktan sonra, faşizmin tutuklamalarınave arama listelerine “listelerinize bestelerimizle vekonserlerimizle cevap veriyoruz” diyen GrupYorum 13 klip yayınladı.

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR50

Page 51: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Röportaj

hep net; birleşelim ve örgütlenelim. Avrupa’da çokciddi bir yozlaşma söz konusu. Bunun en çarpıcı örnek-lerinden bir tanesi ise Almanya'nın silah ticaretinden6 milyar, fuhuştan ise 15 milyar euro gelir elde etme-sidir. Bu rakamlar bize nasıl bir ülkede yaşadığımızı an-latıyor.

Almanya ve Avrupa'daki diğer emperyalist ülkeler tambir fuhuş yuvası haline gelmiştir ve bizim çocuklarımız,gençlerimiz, annelerimiz ve babalarımız böylesi yozlaşmışkoşullar altında yaşıyorlar. Biz buna karşı birleşmeye çağrıyapıyor ve konserlerimizle de çözümler sunuyoruz. Ör-gütlenelim diyoruz; çünkü sorunlarımızı yaratanlarsorunlarımızı çözemezler. Ancak kendimiz çözebiliriz.

Türkiyeli halklar için bir umuttur Avrupa’da konser-lerimiz. Duyulan bir öfke var düzene karşı; ama çözümyok. Biz çözüm sunuyoruz. Emperyalistler ve onlarıniktidarları bizleri yozlaştırmakla yükümlü. Bu yüzdensorunlarımızı onların çözmesini, Avrupa emperyalizmininçözmesini bekleyemeyiz. Sorunlarımızı halk meclisle-rinde birleşerek, örgütlenerek birlikte çözmeliyiz.Bunu yapabiliriz. Türkiye'de bunun çok güzel örneklerivar. Aynı şekilde bu Avrupa'da da öyle. Kendi gücümüzünfarkına varmalıyız, konserlerimiz bunu sağlayan güçlübir araç. Bu yüzden emperyalistler bizim her sene dü-zenlediğimiz IRKÇILIĞA VE YOZLAŞMAYA KARŞITEK SES TEK YÜREK konserlerimizi engellemekistiyor. Çünkü bu konserler halkımıza kendi gücünügösteriyor.

15 bin insanı biraraya getirdik ve hedefimiz 20 binolmuştu ki Schengen vize yasağı getirdiler. Bu sayılarbize Avrupa’da da kendi gücümüzü somutluyor. Buyüzden biraraya gelmemizi istemiyorlar, korkuyorlar.Bu yüzden Grup Yorum'u yasaklamaya çalışıyorlar. Tümbunlara rağmen biz ısrarla konserlerimizi yapmaya devamediyoruz. Engellemeye çalışıyorlar; ama engelleyemiyorlar.Çünkü Avrupa’da da direniyor ve kazanıyoruz. Son üçsenedir merkezi konserlerimizi engellemeye çalıştılar;ama her seferinde direnip biz kazandık. Nasıl? Halkımızlabirlikte. Grup Yorum gönüllüleriyle birlikte tüm engelleriaşmayı başardık. Yapılan tüm haksızlıklara karşı direndik,taleplerimiz için eylemler yaptık, etkinlikler düzenledik.Söyleşiler örgütledik Almanya’nın dört bir yanında. Hiçdurmadan çalıştık birlikte ve biz kazandık. Asla teslimolmadık ve uzlaşmadık. Yeri gelmişken Grup Yorumgönüllülerini de buradan selamlıyoruz...

Yürüyüş: Son süreçte ürettiğiniz ve yayınladığınızkaç şarkı var ve neleri konu aldığınızı anlatır mısınız?

Umut G.: 13 tane beste ürettik, yani arkadaşları-mızın tutuklanması ve başlarına ödül konduğu son10 ay içinde. Bu şarkılarımızın kliplerini de yayınla-dık.

Diren Yoldaş şarkısı çok önemliydi bizim için. Çünkütutsak ve listelere alınmış olan yoldaşlarımız içindi. Buşarkıyla onlara güç, moral vermek istedik. “Sizler ha-

pishanede, bizler dışarıda direnmeye devam ediyoruz.Bu geleneği nerede olursak olalım sürdürüyoruz. İdeo-lojik bir mesele çünkü direnmek. Kavga eden şarkılarımızıbıraktığınız yerden söylemeye devam ediyoruz. Teslimolmadı sanatımız faşizme.” İşte bunun çağrısıydı yol-daşlarımıza.

Çünkü baskıların aksine, daha da iddialı ve güçlü çı-kıyoruz bu süreçten. Yaptığımız konserlerin hepsindearkadaşlarımızın sesini duyurduk. Arkadaşlarımızın sesiolduk. Biz tutsak arkadaşlarımızın ve başlarına ödül ko-nulmuş arkadaşlarımızın sesi olmaya devam edeceğiz.Konserlerimize onları da taşıdık. Sahiplenmeye çağırdıkhalkımızı. Yapılan haksızlığı, adaletsizliği gözler önüneserdik. Tüm çıplaklığıyla anlattık yaşananları. Tutsağızve başımıza ödüller konuldu diye susmadık biz, GrupYorum susturulamadı. "İşte buradayız" dedik. Buyüzden bu şarkımız çok önemli. Arkadaşlarımızın sesinibulunduğumuz her yere taşıdık, bu sesi söz yaptık ve busözleri besteledik. Ne yaparlarsa yapsınlar bizi sustura-mazlar, şarkımızla cevabımızı verdik faşizme, çünkübiz halkın bağrında saklıyız.

Burası İstanbul Maltepe’den bahsedeyim. Aslındabu marşı 30 Mart gününe yetiştirmek istemiştik; amabirkaç gün gecikmeli yayınlayabildik. Bu marşın başkabir versiyonu var, Sevinç Eratalay’dan; ama MahirÇayan’ın Hüseyin Cevahir’e yazdığı bu şiiri bizimdüzenlememiz ve bestelememiz gerekiyor diye çoktartışmıştık kendi içimizde. Saçlarını yeşile boyamışyırtık-pırtık kot pantolonlarla bu marş söylenmemeli!

Mahir’in Cevahir’in davasını sahiplenmeyen, on-ların seslerini sloganlarını yaşam biçimi haline getir-meyenler söylememeliydi. Mahir yürekliler, sol yanındaCevahir’i taşıyanlar söylemeliydi; yorgun umutsuzve düzen propagandası yapanlar değil. Maltepe dire-nişini, Mahirler’in temsil ettiği değerleri, sanatalanında temsil edenler biziz ve bu yüzden de bizimbu marşı yeniden bestelememizin gerektiğini düşü-nüyorduk. Burası İstanbul Maltepe, bizim olmalı dedik.Bizim için çok heyecan verici bir çalışma oldu. "Listele-rinize bestelerimizle cevap vereceğiz" kampanyamıziçin de çok yerinde bir seçim oldu. Bugün Mahirler’ingeleneğini sürdürenler bizleriz, işkenceci polislerin İdilKültür Merkezi’ne yaptıkları baskın sırasında halayaduranlar bizim yoldaşlarımızdı. Yeni gelenekler yarattıksanat alanında, tıpkı Mahirler’in, Cevahirler’in kendisüreçlerinde yarattıkları gelenekler gibi. Bizim için çokanlamlı bir çalışma oldu bu yüzden.

Yürüyüş: Baskılar, tutuklamalar, faşizmin listelerinekarşı başlattığınız "Listelerinize Bestelerimizle CevapVereceğiz" sloganı altında yürüttüğünüz kampanyanıniçeriği ve amacı nedir?

Umut G.: Bize karşı uygulanan politika çok açıktır.Söylediğim gibi bizi halktan tecrit edip yalnızlaştırmayave terörize edip imha etmeye çalışıyorlar. Bunu baskın-

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

551AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 52: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Röportaj

lardan, işkencelerden, gözaltılardan, tutuklamalardan vebaşımıza konulan ödüllerden anlayabiliriz. Bunun ensomut örneği, düzenin popçuları-mankenleriyle yapılan"Mahsuni'ye Saygı Albümü”.

Çünkü Mahsuni Şerif sol görüşlü, sol değerleresahip olan bir sanatçıydı. Örgütlüydü, anti-emperyalist,anti-faşistti. Bugüne baktığımızda bu değerlere sahipçıkan Grup Yorum'dur. Grup Yorum üyeleri tutuk-luyken, nasıl oldu da bu albüm yapılabildi? Neden fa-şizmin pervasızlaştığı bir süreçte, 150 bin kamu emek-çisinin ihraç edildiği bir dönemde "AMERİKA KATİL"diye türküler söyleyen bir sanatçının albümü çıkabiliyorda Grup Yorum üyeleri tutuklu bulunuyor?

Şöyle demeye getiriliyor. Bizim çizdiğimiz sınırlariçerisinde kalırsanız, bu kalıptan çıkmazsanız sanatyapmanıza izin veririz. “Akıllı solculuk” yapın diyoryani, yoksa sizi tutuklarım. Bakın Mahsuni albümüyapılabiliyor ama bunlar terörist. Bunlar kim? GrupYorum. Albüme baktığımızda sol değerleriyle alakasıolmayan şarkıcılar var içinde.

Mahsuni'nin politik olan türküleri yer almamışalbümde. Yani hem Mahsuni Şerif yozlaştırılıyor, içiboşaltılıyor, temsil ettiği değerler ve siyasi görüşügölgeleniyor, hem de Grup Yorum terörist ilan ediliyor.Bizi yalnızlaştırmaktır buradaki hedef. “Bunlar terörist”ifadesini meşrulaştırma çabasıdır. Bir nevi sol'u sol'lavuruyor AKP faşizmi. Ve bu albümde yer alan bütün sa-natçılar buna ortak oluyor. Bu albümde yer alan bazıisimler için demokrat bile denilemez. Mahsuni Şerif'isaygıyla anan ve sahip çıkan Grup Yorum'dur, çünkü bizMahsunilerle aynı değerlere sahip çıkıyoruz. Biz bedellerödüyoruz yaptığımız sanat nedeniyle ve bu yüzden Mah-suni’nin temsil ettiği değerlere sahip çıkanlar yapabilirMahsuni'ye saygı albümünü. Başka da kimse yapamaz.Mahsuniyle aynı dünya görüşüne sahip olanlar yapabilir.Anti-emperyalist, anti-faşist olanlar yapabilir. Sağcı olan,gerici olan Mahsuni Şerif’in neyini sahipleniyor? MahsuniŞerif bizimdir, halkındır, devrimcilerindir. İşte bu saldırılarakarşı yürüttüğümüz bir kampanyadır "Listelerinize, bes-telerimizle cevap vereceğiz" kampanyası.

Bizi tecrit etmektir, yalnızlaştırmaktır hedef. Amabiz yalnız değiliz, bizi tecrit edemezler. Bunu şarkılarımızve konserlerimizle, yeni üretimlerimizle, "Grup YorumHer Yerde" sloganıyla gösterdik. "Grup Yorum BizimEvde" dedi halkımız. Anadolu'nun dört bir yanından"Grup Yorum bizim evde" çağrıları yükseldi. "Ben deGrup Yorum üyesiyim, ben de mi teröristim?” diyenler,“Benim çocuklarım da Grup Yorum şarkıları dinliyor,ben de mi teröristim?” diyenler oldu. Başımıza konulmuşolan ödüllere ve tutuklamalara karşı başlattığımız bukampanya aslında bir meydan okumadır. AKP faşizmine"Senin gücün Grup Yorum'a yetmez" seslenişimizdir.Öyle de olmuştur. Ürettiğimiz bestelerle bu kampanyamız,politikamız başarılı olmuş ve AKP faşizminin politikalarınıçürütmüştür. Ürettiğimiz bestelerle, düzenlediğimiz kon-serlerle yine gündemden düşmemiştir Grup Yorum. The

Guardian gazetesinin (İngiltere gazetesi) bir makalesivardı. “AKP, Grup Yorum üyelerini tutukladı ama sus-turmayı başaramıyor. Grup Yorum Avrupa’da konserlervermeye devam ediyor" diye başlık atmıştı. Bu sadeceçıkan haberlerden bir tanesi. Biz susmadık, tam tersinedaha da iddialı çıktık bu süreçten. Yeni üyelerle ve yenikavga şarkılarımızla.

Yürüyüş: Grup Yorum'un son süreçte ürettiği bestelerinüretim aşamasında nasıl bir çalışma yapıldı?

Umut G.: Çok yoğun bir çalışma yürüttük. Kolektifçalıştık. Son süreçte yaptığımız bestelerde çok yoğunbir emek var. Disiplinli ve örgütlü bir emek sarf ettik.Bu çalışma tarzı bizi müzikal anlamda bireysel olarakda hızla geliştirdi. Çünkü programladık bütün günümüzü,disipline ettik. Önemli noktalardan birisi ise bu üretimsürecinde sanatın, müziğin içine girdik. Şarkılarımızınher aşamasını birlikte değerlendirdik ve birlikte düzenledik.33 yıllık birikim ve tecrübe yeni üyelere aktarıldı. Bizde yenilik getirdik bu birikim ve tecrübeye. Söz yazma-sından düzenlemesine kadar bütün aşamalarını öğrendikşarkı yapmanın. Deneyimli ve tecrübeli arkadaşlarımızdandersler alarak, hem beste yaptık hem de yapmayı öğren-dik.

Yürüyüş: Tutuklamalar ve listelere rağmen, yayınlananbestelerin künyelerinde, tanınan Grup Yorum elemanlarınınyanında yeni isimler görüyoruz. Grup Yorum, bu denligüçlü bir kuşatma altında nasıl yeni elemanlar çıkarıyor?

Umut G.: Koro çalışmalarımızla yaratıyoruz yeniüyeleri. Korolarımızda yeni Grup Yorum elemanları ye-tişiyor. Şu anda koro çalışmalarımıza verdiğimiz emeğinkarşılığını alıyoruz aslında. Birçok yerden yeni GrupYorum elemanları çıktı. Süreç bunu gerektirdi ve altyapı çalışmalarımızdan yeni elemanlar yetişti. Şu andakonserlerimizi yeni arkadaşlarımızla veriyoruz. Çokgüçlü bir ekip çıktı ortaya ve her geçen gün kendini ge-liştiriyor bu ekip. Konserlerde ve son internet konserindede bu gelişme çok bariz görülüyor.

Yürüyüş: Son yayınlanan bestelerden, Grup Yorum'unteknik olarak yeni adımlar attığını, müzikal olarak yeni-likler yaptığını görüyoruz. Müzikal ve içerik olarak iler-lemesi neye bağlıdır?

Umut G.: Grup Yorum kendini sürekli yeniliyor. 33yıldır sürekli gelişiyor ve ilerliyor. Sanatın gelişmesi,tekniğin gelişmesi, Grup Yorum'un ilerlemesinin nedeniyeni insandır. Bunun altını çizmek istiyorum. Yeni insan,yeni sanat demektir. Grup Yorum’un en güçlü gelişimkaynağı yeni insandır. İdeolojik olarak devrimciliğibenimseyen herkes, kendi bireysel zenginliğini de ge-tirerek, bütüne katarak zenginleştiriyor. Yeni tarzlar,yeni kapılar açılıyor. Grup Yorum bu yüzden kendinitekrarlamıyor ve yeniye açık. 33 yıllık deneyim ve bi-

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR552

Page 53: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Röportaj

rikimine sürekli yeni insanlarla yenilikler katıyor. Yenilikadı altında tabi köklerimizden kopmuyoruz. Yeni demekeskiyi, 33 yılı yeniyle birleştirmek demektir. 33 yılıileriye taşımaktır. Aynı ağacın yeni dallara uzanmasıdır.Yani kök aynı kök. Kökünden uzaklaştığı anda kendindenve kendisine ait olandan uzaklaşır. Uzaklaşırsa farklıköklere kayıp yozlaşır.

Yürüyüş: “Listelerinize bestelerimizle cevap vereceğiz"kampanyası sırasında, Grup Yorum'un bugüne kadaryapmayı tercih etmediği bir şey görüyoruz. Şarkılarınkünyesinde ayrıntılı olarak üretime emeği geçen herkesinismi tek tek yazıyor. 33 yıldır yapmadığınız bir şeyişimdi neden yapıyorsunuz?

Umut G.: Evet, dediğiniz gibi, isimler konusundaaslında Grup Yorum'da hiç alışılmadık bir durum. Bununnedenleri var tabi. Grubumuzun üretimlerinde kişilerhiçbir zaman belirleyici olmadı, kolektifi öne çıkardık,bu nedenle albüm kapaklarımızda bile kişilerin yüzleriyoktur. Peki şimdi isimler neden yazıyor sorusu çok so-ruluyor. Bunun nedeni çok basit aslında.

Bizi halk için sanat yapmaktan vazgeçirmek istiyorlar.Sanat anlayışımızı tasfiye etmek istiyorlar. Böyle şarkılarsöylemeyin, söyleyecekseniz Tarkan gibi, Sezen Aksugibi söyleyin diyorlar. Biz de hayır diyoruz. Biz halkiçin sanat yapmaya devam edeceğiz. Biz ezilenlerin sesiolmaya, halkımıza umudu taşımaya devam edeceğiz di-yoruz. Korkmuyoruz sizden, alın isimlerimizle ya-yınlıyoruz şarkılarımızı. Listelere mi koyacaksınız?Tutuklayacak mısınız? Buyurun isimlerimiz! Siz zah-met etmeyin biz size yazılı veriyoruz isimlerimizi veasla vazgeçmeyeceğiz kavga eden şarkılarımızı söy-lemekten. Bir nedeni bu.

İkinci nedeni ise, siz tutukladınız, başımıza ödüllerkoydunuz; ama bakın yeni isimler geliyor. Ve bu yeniisimler sözünden bestesine, düzenlemesine kadar heraşamasını öğrendi, yapabiliyor. Biz bir okuluz, 33yıllık bir tarihiz, 33 yıllık bir deneyim, birikim var.Bu 33 yıllık birikimle 2 ay içerisinde yeni Yorumüyesi yetiştirebiliyoruz, her şeyiyle. Yıllar süreneğitimi, konservatuvarda öğrenileni biz pratikte 2ayda öğretiyoruz. Alın size düzenle devrim arasındakiuçurum gibi fark. Biz örgütlüyüz, devrimciyiz, bilgi-mizi-deneyimimizi paylaşır, emek veririz. Tutuklamalarakarşı da çözümsüz değiliz asla. Buna da çözüm buldukve hızla insan yetiştirebiliyoruz. Devrimci yöntemlerbize bütün kapıları açıyor. Anahtar bizde.

Yürüyüş: Grup Yorum olarak bize bir şarkının üretimsürecini anlatır mısınız? Fikrin oluşması, sözlerin yazıl-ması, kayıtların yapılması nasıl oluyor?

Umut G.: Üretim sürecinde konuları aslında gündembelirliyor. Örneğin Yüksel Direnişi, tutsak arkadaşlarımız,başımıza konulan ödüller, dünyada yaşanan işgaller,halkın avukatlarının, halkın mühendis-mimarlarının tut-

saklıkları vb. birçok gündem var. Yaşanan haksızlıklarvar. Bu gündemleri değerlendiriyoruz ve üzerine yoğun-laşmaya başlıyoruz.

Sonuç olarak sadece bu gündemleri takip edip üzerinedeğerlendirme yapmak yetmiyor, hayatın içinde olmakgerekiyor. Direnmek ve mücadele etmek gerekiyor. Şuanda Hamburg'da Musa Aşoğlu'nun mahkemesi devamediyor. Bu davayla ilgili yürütülen bir kampanya var."Devrimcilik yapmak suç değil görevdir" diye. Biz GrupYorum olarak bu mahkemelere katılıyoruz. Musa Aşoğ-lu’nun savunmasını dinliyoruz. Gelişmeleri yakından takipediyoruz. Adaletsizliği, hukukun sınıfsal olduğunubizzat görüyor ve takip ediyoruz. Veya NSU davası so-nuçlandı Münih'te. Yine adaletsizliği gördük gözlerimizle.Sonnur Demiray tecrit ediliyor ve hasta. Doktor, savcı vehapishane hepsi birlikte devrimci bir tutsağa karşı birleşmişdurumda. Adaletsizlik her yerde kol geziyor.

Duisburg'da HFG açıldı, orada uyuşturucu ve kumarakarşı tedavi gören arkadaşlarımızla ilgileniyoruz. Onlarlasohbetler ediyoruz. Kurslar veriyoruz. Berlin'de Gülaferit,gasp edilen oturum hakkı için mücadele veriyor. Rotter-dam'da Erdem Varan, arkadaşlarımız Betül ve Bergün'ünbabası, direniyor kızlarının ve Yorum’un özgürlüğü için.Hafta sonu oradaydık ve yoldaşlarımızın babasına desteksunduk şarkılarımızla. Bir yandan merkezi konser çalış-malarımız devam ediyor. Konseri örgütlüyoruz. Halkımızlakitle çalışması yapıyoruz.

Yani sürekli halkımızla ve sorunlarıyla iç içeyiz, ça-lışıyoruz. İşte üretim kaynağımızı özetledik aslında.Fikir kendi kendine oluşmaz, oluştuğu bir kaynakvardır. İşte bizim kaynağımız "halkımız", halkınhayat kavgası bizim fikirlerimizi oluşturuyor. Şarkı-larımızın sözleri bu direnişlerden, bu eylemlerden çıkıyor.Yani halkımızın mücadelesinden çıkıyor üretimleri-miz.

Yürüyüş: Grup Yorum'un yıllar içinde yarattığı özgüntarzı ile, kendini sürekli geliştirmesi, piyasa müziğinekaymaması neye bağlıdır?

Umut G.: Grup Yorum'un piyasa müziğine kaymamasıörgütlü olmasına bağlıdır. Çünkü bizim için önemli olanne albümlerimizin ne kadar sattığı değil, ne kadar çokinsanı harekete geçirebildiğimizdir. Halkımıza istedik-lerimizi nasıl en iyi şekilde anlatabildiğimizdir. Bunoktada tabi ki albümümüzün çok satılmasını da isteriz.Ama türkülerimizi yaparken nasıl yapsak daha çoksatarız diye değil de, mesajlarımızı nasıl en anlaşılırbiçimde yapabiliriz diye yoğunlaşırız. Çünkü bizim içinönemli olan halkımızın söylediklerimizi anlamasıdır.Biz albümlerimize kar yapalım diye bakmayız. Bizimhedefimiz halkımıza anlatmak istediklerimizi halkımızaulaştırmak.

Konserlerimizi parasız yapmaya çalışırız geneldeveya çok düşük bir miktar alırız giderleri karşılayabilmekiçin. Çünkü bizim anlatmak istediklerimiz var, siyasi bir

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

553AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Page 54: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

hedefimiz var. Biz halk için sanat yapıyoruz, yani devrimeçağrılar yapıyoruz. Tek kurtuluşumuzun sosyalizm ol-duğunu ve bunun sadece devrimle mümkün olduğunuanlatıyoruz. Kendimizi bu yönde sürekli geliştirmemizinnedeni de dediğimiz gibi yeni insan. Yeni insanlarla mü-ziğimiz gelişiyor. Biz yeni insanlara devrimci ideolojiyiyani bizim yaşam biçimimizi anlatıyoruz ve yeni insanlarda kendi yeteneklerini, yaratıcılıklarını katarak bizi zen-ginleştiriyor. Bizi ileriye taşıyor.

Yürüyüş: Grup Yorum olarak bir gününüz nasıl ge-çiyor?

Umut G.: Günümüz örgütlü ve programlı geçiyor.HFG'de çalışmalarımız oluyor. Şu anda kurslar veriyoruz.Solfej, şan, enstrüman vs. Direniş çadırlarına gidiyor,eylemler örgütlüyoruz. Yoldaşlarımıza mektup yazıyoruz.Gittiğimiz yerlerde Grup Yorum'a yönelik baskıları vesaldırıları anlatıyoruz. Söyleşiler yapıyoruz. Süreci de-ğerlendiriyoruz. Konserler veriyoruz. Bu saydıklarımızınhepsini disiplinli ve programlı yapıyoruz. Tabi tüm busaydıklarımızın yanında bir de bireysel çalışmalarımızvar. Yürüyüş dergisi okumaktan kitap, günlük gazete veenstrüman çalışmasına kadar. Akşamları ailelerimizdekalıyoruz ve onlarla sohbetler ediyoruz. Günlerimizböyle geçiyor. İleriki süreçte merkezi konserimiz olacakve ona yoğunlaşacağız.

Yürüyüş: Grup Yorum bu baskılar altında, kayıtlarınınasıl gerçekleştiriyor? Hangi koşullarda yapıyor?

Umut G.: Biz kayıtlarımızı zor koşullar altında yaptıkson süreçte. Bu zaten tahmin edilebilen bir durumsanırım. Yaptığımız bestelerin hiçbiri stüdyoda olmadı.Elimizdeki en ekonomik malzemelerle yaptık yani birkaç yüz euroluk malzemelerle. Çok ekonomik bir biçimde.Yani idealize etmek gerekmiyor hiçbir zaman. Koşul-larımız neyse ona göre biz de elimizde ne varsa onunlayapabilmeliyiz; çünkü her zaman ideal koşullar olmayacakelimizde. Önemli olan elimizdekilerle en iyisini yapmakve özen göstermek.

Biz halkımıza en iyisini sunma iddiasıyla yapıyoruzçalışmalarımızı, faşizmin baskıları artarsa artsın biz biryolunu bulup yine şarkılarımızı üretmeyi başarabildik.Özellikle böylesi ağır süreçlerde elimizde bulunan enstrümanve aletlerle en iyisini yapabilme iddiasıyla çalışmalıyızdedik ve yaptık. Bizim ülkedeki aletlerimiz ve kayıt mal-zemelerimiz kırılmıştı işkenceci polisler tarafından. Av-rupa’da henüz bu malzemelerimiz yok; ama şu anda onuprogramlıyoruz ve düzenleyeceğiz. Yani burada bir stüdyokurmayı hedefliyoruz. Şu anda en basit şekilde yaptık ka-yıtlarımızı. Herkesin evinde yapabileceği basitlikte veucuzlukta oldu hepsi. Her şeyin en iyisini yapmalıyıztabi; ama asla idealize etmeden. Teknik bize engelolduğu an, sorun bizde demektir. Teknik bizi durdu-ruyorsa veya yavaşlatıyorsa o zaman teknik kapıdışarı. Güzel bir sözü var Brecht'in "Faşizm kapıdaysa,

estetik kapı dışarı" diye. Bu ama şu anlama gelmiyor.Nasıl olursa olsun ne de olsa faşizm var. Hayır, elimizdekimalzemeyle en iyisini yapma iddiasını taşımalıyız.Tıpkı bu süreçte yaptığımız gibi.

Yürüyüş: Grup Yorum'un şu anki hedefleri, programınedir? Bir konser hazırlığından bahsettiniz, yeni konserve şarkılar olacak mı?

Grup Yorum 33 yıllık ısrar ve kararlılıktır. Grup Yorum, biz “bitti” demeden asla bitmeyecek olandır. Grup Yorum’un şarkıları, marşları, kurtuluşa kadar,

zafere kadar devrim yolunda yürüyenlerin kulaklarındakive dillerindeki coşku olmaya devam edecektir.

Grup Yorum, kolektivizmdir. Kökleri halkın derinlerinde olan, Anadolu’nun ve Avru-

pa’nın dört bir yanına dal budak salan bir gelenektir. Grup Yorum, bir örgütlülüktür. İlkeleriyle, kurallarıyla, değerleriyle, tarihiyle ve gele-

nekleriyle vardır. İlkeleri, kuralları, değerleri, her yerde – Türkiye’de

ve Avrupa’da- aynıdır ve tüm Grup Yorum üyeleri içingeçerlidir. Eskiler ve yeniler, gençler ve yaşlılar, Türkiy-e’dekiler ve Avrupa’dakiler, devrimi ve devrimci ideolojiyisavunan halkın sanatçılarıdırlar.

Sanat bir savaştır. Sanat, sınıflar mücadelesinin biralanıdır.

Grup Yorum, halkın savaşının sanatını yapıyor, sanatalanında halkın savaşını sürdürüyor.

Grup Yorum, kendini sürekli yeniden üretendir. En eskileri alıp bugüne getiren, müziğin her biçimini,

her enstrümanını kullanabilendir. Bu konuda hiçbir donmuş statüsü yoktur Grup Yorum’un. İlkesi, “hep ileri ve halk”tır. Grup Yorum, örgütlü sanatçılıktır. Grup Yorum, örgütlülüktür. Grup Yorum, umudun sesidir. Bu nedenledir ki, umuda düşman olanların ilk saldırdığıdır. Rekabetçi, mülkiyetçi tüm reformist ve oportünistler,

devrimci harekete Grup Yorum üzerinden saldırmışlardır.Grup Yorum’la ilgili akla hayale gelmedik spekülasyonlarüretmişlerdir.

Tarih, bu rekabetçi, halktan, sınıf mücadelesinden kopukkesimlerin “Grup Yorum bitti” diye yazdıkları gün, GrupYorum’un İnönü Stadı’nda 55 bin kişiye konser verdiğinetanık olmuştur.

Tarih, Grup Yorum 300 bin kişiye, 500 bin kişiye,milyonlara konserler verirken, “eski Grup Yorum yok artık”diye yazabilen kara mizah örneklerine tanık olmuştur.

Grup Yorum bir “kar makinası”dır. Kendi yolunu açmıştır. Ve Grup Yorum, bir buldozer gibi, emperyalizmin ve

oligarşinin yasaklarını da, bu spekülasyonları ve sahiplerinide, “sol”dan gelen saldırıları ve sahiplerini de ezip geçmiştir.

Grup Yorum Anadolu’da ve Avrupa’da tek yürek, tekyumruk olup yoluna devam ediyor. Eminiz ki,

Zaferimizin türkülerini de onlar söyleyecek.

Röportaj

Yürüyüş

19 Ağustos2018

Sayı: 80

LÜBNAN DEVLETİ DERHAL AÇIKLAMALIDIR54

Page 55: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

Umut G.: Şu an hedeflerimizdenbir tanesi Avrupa’da bir kültür merkezikurmak. Avrupa'da ciddi bir yozlaşmavar, uyuşturucu ve kumar çok yaygın.Çok ciddi çıkışlar var bu konuda. Özel-likle gençler uyuşturucuya özendiriliyor.Özellikle esrar devlet tarafından hedeflibir biçimde masum gösteriliyor. Bununönüne geçmek için burada da kültürsanat çalışmaları başlatmak istiyoruz.Gençleri çeteleşmeden korumak vedevrimcileştirmek için. Gençlerimizçok yetenekli ve çok zeki; ama bütünenerjileri yanlış kanalize ediliyor. Devletpolitikaları ile gençler aptallaştırılmayaçalışılıyor. Bunu uyuşturucu, kumarve hafta sonu gezmeleriyle yapmayaçalışıyor. Bütün hayatlarını “Haftasonu gelsin de içip gezeyim” ile sınır-landırıyor. Biz ise kültür merkezimizlegençlerimizin yeteneklerini ortaya çı-karıp geliştirmek istiyoruz. Bilinçlen-dirmek istiyoruz. Bu yüzden halkımızınbu çalışmalarımızı destekleyeceğini vekatılacaklarını düşünüyoruz. Şu andakihedeflerimizden bir tanesi kültür mer-kezi kurmak. Gençlerin gelip müzik,tiyatro ve fotoğraf gibi sanat çalışmalarıyapabilecekleri bir merkez.

Konserler konusunda ise iki tanemerkezi konserimiz var önümüzde. Birtanesi 29 Eylül’de Almanya-Frank-furt’ta olacak ve biz onun çalışma-larına başladık şimdi. Sonrasındabir internet konserimiz daha olacak3 Ekim'de. Ayrıca Hindistan, İspanyave Makedonya konserlerimiz de ola-cak. Dünya halkları ile aynı umudu,aynı öfkeyi, aynı inancı haykıracağız.

Yani hem Avrupa'da hem de ülke-mizde çalışmalarımıza devam ediyoruz.Koro çalışmalarımız başladı. Üretimkonusunda da yeni çalışmalarımız varve yakında onları da paylaşacağız hal-kımızla. Biz halk için sanat, devrimiçin mücadele etmeye devam edeceğiz.33 yıllık bir geleneğin, okulun öğren-cileri olarak kendimizi her daim geliş-tirmeye ve halkımızın duygu ve dü-şüncelerini şarkılarımıza dökmeyi sür-düreceğiz. Biz halkız, haklıyız ve ka-zanacağız. Grup Yorum halktır sustu-rulamaz. Asla!

Yürüyüş: Teşekkür ediyor, çalış-malarınızda başarılar diliyoruz.

� ALMANYAEssen Halk Cephesi’nden

Ordu’daki Sele İlişkin Açıkla-ma:

Ordu’daki insanlarımıza yapılaneziyetin nedeni faşist AKP’nin ta-lancı politikaları teşhir edilerek,“Bu sömürü düzeni devam ettiğimüddetçe halklarımız bunları çokyaşayacaktır”. denildi.

Hamburg Osdorf Mahalle-sinde Yazılama

8 Ağustos 2018 tarihinde Dev-Gençliler Almanya’nın Hamburgşehrinde biraraya geldiler. Mahal-lede uyuşturucu ile ilgili yazılamayapıldı. Dev-Gençliler önümüzdekihafta Osdorf mahallesinde uyuş-turucu ile ilgili anket çalışmalarınabaşlayacaklar.

Gülaferit’le Dayanışma Gru-bu Berlin Başbakanlık ÖnündeEylem Yaptı

Gülaferit’le Dayanışma Grubu8 Ağustos Çarşamba günü saat13.00 ile 14.00 arasında BerlinBaşbakanlık binası önündeki ey-lemlerine devam etti.

Dövizler açılan eylemde açık-lama okunarak, Almanya’da yer-altına çekilip örgütlenen 450 Na-zi’ye bakmalıdır dedi.

Gülaferit’le Dayanışma Gru-bu 30. Eylemini Yaptı

Megafonlu ya da Megafonsuz,az ya da çok kişiyle yaptığımızbütün eylemlerimiz Alman DevletKurumlarının kulaklarını sağır emiş-tir. Alman devleti polis gönderip,müzik açıp, provokasyon yapıp,eylemi sabote edeceğine Gülafe-rit’in taleplerini kabul etsin!

15 Ağustos Çarşamba günü saat13.00 ile 14.00 arasında Gülaferit’leDayanışma Grubu Berlin Alexsan-derplatz Başbakanlık önündeki ey-lemlerine devam etti.

Mannheim-Berlin-Essen

HalkCephesi Açıklamaları

“Devrimciler Devletlerin Pa-zarlık Malzemesi Değildir”

9 Mart 2018 günü Lübnan Bey-rut Refik Hariri Uluslararası Ha-vaalanı’ndan, Atina’ya gidecek uça-ğa binmek üzereyken polis tara-fından durdurulan ve gözaltına alı-nan AYTEN ÖZTÜRK’ten bugünekadar, yaklaşık 5 aydır hiçbir haberalınamamıştır.

Eğer Türkiye’ye verildiyse bu-gün nerede tutsak edilmiştir? Nedenkendisinden bilgi alınamıyor? Yok,eğer Lübnan’da ise nerede tutsakedilmiştir?

Mannheim Halk Cephesi:Devrimciler Üzerindeki Tecritİşkencesine Son Verin

Sonnur Demiray, Grup Yorumbiletlerini satıp konserlerini düzen-lemek, toplantı ile panel düzenle-mekten dolayı hüküm giydi. Hasta-lığına rağmen tedavi edilmemesi teş-hir edildi. Faşist katil Beate’nin Naziolmasına rağmen hapishanedeki ko-şulları ile Sonnur’un koşulları kar-şılaştırılarak adaletsizlik anlatıldı.

Belçika’da; Sonnur Demirayİçin Eylem

Almanya’da tecrit yüzündensağlık sorunları yaşayan SonnurDemiray için 8 Ağustos Çarşambagünü Belçika’nın başkenti Brük-sel’de bir eylem yapıldı. AnadoluFederasyonu tarafından Alman-ya’nın Belçika konsolosluğu önündeyapılan eylem boyunca Almancave Fransızca sloganlar atıldı.

Röportaj

19 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 80

555AYTEN ÖZTÜRK NEREDE?

Av ru pa’da

Page 56: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

27 Ağustos - 2 Eylül

Ali Rıza KARAGÖZ:1968 doğumlu olan Ali Rıza, Sivaslı yoksul bir

Kürt (Zaza) ailesinin çocuğuydu. Ailesinin maddidurumu nedeniyle öğrenimini lise ikinci sınıftanitibaren terk ederek yaşamını işçi olarak sürdürdü.Gazi halkının faşizme karşı mücadelesi içinde bü-yüdü. Militanlığı ve mütevaziliğiyle tüm Gazi hal-kının sevdiği, saygı duyduğu bir devrimciydi. 1990

yılından beri Devrimci Sol üyesi olarak profesyonel devrimcilikyapmaktadır. Bir dönem mahalli bölgelerde, gecekondu semtlerindeörgütlenme faaliyetleri sürdüren Ali Rıza, bu süreçte birim çapındaçeşitli sorumluluklar da üstlendi. 1991 sonunda SDB üyesi olanAli Rıza, Temmuz 1992’de Birlik Komutanlığı görevini üstlendi.1 Eylül 1992’de İstanbul Avcılar’da bir işkenceci polisin cezalan-dırılması eyleminde şehit düştü.

Ali Rıza Karagöz Hülya ŞİMŞEK:4 Mart 1963’te Erzincan’da doğdu. Pir Sultan

ve Mahir sevgisiyle büyüdü, kendi deyimiyle “15yaşından beri katıksız bir anti-faşist”tir. AnadoluTAYAD’ın kurucu üyelerinden biriydi. F Tiplerigündeme geldiğinde, Bursa’da destek eyleminebaşladı. Tutuklandı. Eylemini bırakmadı. Tahli-yesinin ardından Küçük Armutlu’ya gelerek Ölüm

Orucu’nu orada sürdürdü. 31 Ağustos 2001’de, Ölüm Orucu’nun286. gününde Armutlu’daki direniş evinde şehit düştü.

Hülya Şimşek

Ekrem Akın SAVAŞ:31 Ağustos 1992’de İstanbul Reşitpaşa’daki

evinde polis tarafından pusuya düşürüldü. Tüp-gazını silah yaparak direndi ve şehit düştü.Dev-Genç’in yönetici kadrolarındandı.

Ekrem Akın Savaş

Fatma Tokay KÖSE:14 Eylül 1967’de, Elazığ-Alacakaya Çataklı

Köyü’nde doğdu. 1987’de Hacettepe ÜniversitesiTarih Bölümü’nde öğrenciyken devrim mücade-lesine katıldı. 1990’a kadar, gençlik örgütlenmesindeyer aldı. Bir süre sonra illegal örgütlenmedeKırşehir, Nevşehir ve Kırıkkale sorumlusu olarakgörevler üstlendi. 1994’te tutsak düştü. 19-22

Aralık katliamının ardından Kütahya Hapishanesi’ne sevk edildi.Burada 6. Ölüm Orucu Ekibi Direnişçisi olarak Ölüm Orucu’nabaşladı. 31 Ağustos 2002’de şehit düştü.

Hepimizin başına gelmiştir. Arar dururuz bir sorunun ce-vabını, hani bulamayız da sonra bir olaydan gulumsercesineben buradayım der ve gösterir kendini bize. Tıpkı sevginintanımını arayıp ve daha sonra Hulya Şimşek'in gözlerinebakıp, sevgi ile ilgili tum soru işaretlerini silmek gibi.

10 devrimci katledilmişti, Ankara'nın göbeğindeki bir ha-pishanede ve suçlananlar, ciğerleri en çok yananlardı; yoldaş-

larıydı."Canlarımız, soluduğumuz en temiz havamız, dermanımız"

diyorlardı onlar için. Gerektiğinde hiç tereddut etmedenbirbirleri için ölmesini bilenlerdi. Umutlarını buyutuyorlardıhep birlikte. Ve bu birlikteliğe katlanamayanlar onları ayıracaktek yolun "ölum" olduğunu duşunduler.

Ve on insanı sonsuza dek ayırdılar yoldaşlarından. AmaHulya Abla biliyordu ki gidenlerin bedenleriydi ayrılan ara-mızdan ve gözleri hep "insanlık ailesinin" ustundeydi. O dabu ailenin bir ferdiydi. Layık olmalıydı bu aileye. Durmak,sessiz kalmak olur muydu hiç!

Hesap sorma ve sahiplenmenin en ust duzeye vardığıgunlerdendi o gun. TAYAD'lı Ailelerle birlikte o da almıştı

Yoldaşları Hülya Şimşek’i Anlatıyor:"BAŞARDIK": SEVGİNİN EN ANLAMLIKARŞILIĞIDIR

“Tüm değerlerimizin yağmalandığı, alt-üst edilmek is-tendiği, adalete, ahlaka, onura dair kırıntının dahi bırakılmakistenmediği koşullarda her şeyimizle direnmekten, savaşmaktanbaşka yol görmüyorum” Fatma Tokay Köse

Sadrettin UĞURLU:İstanbul'da 1 Mayıs mahallesinin devrimci

emekçilerinden biriydi. Lokantacılık yapıyordu.28 Ağustos 1980’de İstanbul 1 Mayıs Mahal-lesi’nde kendisine devrimciyim diyenler tara-fından vuruldu.

Sadrettin Uğurlu

Kemal ALTUN:1960 Samsun doğumludur. 30 Ağustos 1983’te

Almanya’nın Türkiye’ye iade politikasını ölümüseçerek protesto etti. Cemal Kemal Altun, faşistterörün tüm halka saldırdığı dönemde, o safınıDevrimci Sol içinde belirledi. Ankara'da Dev-Genç içinde mücadele etti. MHP'li Gümrük veTekel Bakanı Gün Sazak'ın Devrimci Sol tara-

fından cezalandırılması eyleminden dolayı aranmaya başladı. Bu dönemde yurtdışına çıkarak Almanya'ya gitti. Ne var ki 12

Eylül faşizmiyle işbirliği içindeki Alman hükümeti, onun Türkiye'yeiadesini gündeme getirdi. İade kararı için yapılan mahkemede,mahkemenin iade yönünde karar vereceği belli olunca, duruşmasırasında mahkemenin penceresinden kendini atarak, Almanya’nınmültecilere karşı iade politikasını ölümüyle protesto etti.

Fatma Tokay Köse

Kemal Altun

Anıları Mirasımız

Page 57: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

eylem alanındaki yerini... Ve 26 Eylul 1999'da "birliğe" ta-hammul edemeyip insanları işkencelerle, kurşunlarla katle-denler bu kez aynı tahammulsuzluğu "sahiplenmeye" karşıgösterip saldırdılar genç-yaşlı demeden, panzerlerle yuruduustlerine insanların. Panzerin orada dağıtmak istediği pay-laşımdı, sevgiydi, onurdu, umuttu... Hulya Abla'nın panzerdensıkılan su ile ıslatıldıktan sonra yere yığılan, ustune coplarinip kalkan bedeni, gösterdi onlara; amaçlarına hiçbir zamanulaşamayacaklarını.

Ertesi gun Bursa Hapishanesi'nde tutsak olan kardeşiningöruşune gidecekti. Yorgundu ve kardeşinin onu o haldegörmesini istemiyordu. Bizimle Eskişehir'e geldi. Dinlendiktensonra gidecekti oraya. Yorgun olmasına rağmen uç-dört saatuyudu. Butun gece "Nasıl direndik! Acaba Bursa'dakiler iz-lemişler midir, eğer izlemişlerse ne çok sevinmişlerdir" diyetekrarladı.

Gunun heyecanını, coşkusunu hep içinde taşıyor, aynıduyguları bize de yaşatıyordu. Gazetenin birinde ilk sayfadaydıdunku Ulucanlar davasının eylem haberi. Gazetedeki başlığıgörur görmez "başardık..." diye bağırdı ve sımsıkı kucakladık

birbirimizi. Gözleri o an bir zaferin ışıltısıyla parlıyordu.Gun boyunca "Bursa'dakiler okumuşlardır, duşunebiliyormusun ne kadar sevindiklerini" diye tekrarlayıp durdu amaher seferinde ilk defa söyluyormuşçasına sesi coşkusundanhiçbir şey kaybetmiyordu. Göruşe sabah gidebilirim diyebir buket çiçek toplayıp rengârenk derlemişti.

O an içinde bulunduğu "O buyuk ailenin" bir ferdiolmanın ve onlar için bir şeyler yapmanın mutluluğu, gururuve rahatlığını çok yoğun hissedebiliyorduk.

Ne zaman kardeşini anlatmaya başlasa, kelimeler öylesineiçten, sıcak ve anlam yuklu, gözleriyse daha önce hiçkimsede görmediğimiz bir pırıltı kazanıyordu ki "işte sevgibudur" dedirtiyordu hepimize.

Ölum Orucuʼna başladığını duyduğumuzda, gazetedekihaberi okuduğunda verdiği tepki geldi aklımıza. Saf, temiz,çıkarsız sevgisini bu kez ölumuyle gösterecekti ve insanlarabu defa "FEDA"nın anlamını öğretecekti. Şehit duştuğunuöğrendiğimizde söylenecek fazla bir şey kalmamıştı şu söz-lerden başka: "SEN BAŞARDIN!"...

Evlatlarımızın Savunma Mahkeme SavunmaHakları Engellenemez

TAYAD’lı Aileler, 14Ağustos’ta İstanbul ŞişliPostanesi’nden, SEGBİS uy-gulamasının kaldırılması veÖzgür Tutsakların mahke-meye getirilmeleri için Ada-let Bakanlığı’na faks çektiler.Yapılan faks çekme eylemisırasında polisler TAYAD’lıAilelere GBT dayatmasıyaptı, aileler ise bu uygula-maya tepki gösterdi. Sonolarak, TAYAD, internet üze-rinden yayınladığı faks met-nini bütün halkımızın im-zalayıp Adalet Bakanlığı’nagöndermeleri çağrısını ya-parak eylemi iradi olaraksonlandırdı.

TAYAD, Direniş Çınarı Kezban Ana’yıZiyaret Etti

İstanbul TAYAD’lıAileler, 14 Ağustos’taKüçük Armutlu Ma-hallesi Cemevi’nde,kızı Zeynep Yıldı-rım’ın serbest bırakıl-ması için oturma ey-lemi yapan Kezbananayı oturma eylemi-nin 17’inci günündeziyaret etti.

Gazi Cephe Milisleri,Resmi Polis Aracını Vurdu,İhbar ÜzerineBir Halk Cepheli Tutuklandı

İhbarcıyı Tanıyoruz, Bedelini Ödeyecek!Gazi Cephe Milisleri resmi polis aracına yaptıkları

eylemle ilgili 4 Ağustosta bir açıklama yayınladı. Açıklamadaşöyle denildi: "İstanbul, Gazi Mahallesi'nde, 4 Ağustos'taİsmetpaşa Caddesi üzerinde bir resmi polis aracı durdu veiçindeki polisler bir dükkâna girdi. Tam bu sırada CepheMilisleri olarak resmi polis aracını havai fişeklerle vurduk.AKP’nin katil polisleri neye uğradığına şaşırarak bir süregirdikleri dükkândan çıkamadı. Daha sonra hemen silahlarınasarılarak etrafa bakıp hızlıca ekip araçlarına binerek tümhızıyla olay yerinden uzaklaştılar.”

Eylemin ardından, olayla ilgilisi olmayan bir HalkCepheli ihbar sonucu tutuklandı.

Uyarıyoruz: İhbarcılık suçtur ve her suçun bir cezasıvardır! İhbar edeni biliyoruz. İhbarcı bunun bedelini öde-yecek!

Page 58: Yürüyüş Dergisi | Haklıyız kazanacağızyuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY080.pdf · kazanmanın başka yolu yoktur. Kazanacağımıza dair umudu, bu inanç ve kararlılıktan alıyoruz

İlke ve Kurallarımız Nasıl Oluşur? Cephe, oportünizm gibi kapalı salonlarda, M-L kla-

sikleri, devrim teorilerini okuyup tartışıp kurduğu birörgüt değildir. Savaş meydanlarında, savaşın hayatıntam içinde, doğru-yanlış yapa yapa öğrenen, vura vurulaoluşturulmuş bir örgüt. Önderlerimiz “deneyimsiziz,bilmiyoruz, bekleyelim” dememiş, “Savaşı savaşiçinde öğreneceğiz.” demiş ve öyle yaratılmış hare-ketimiz, geleneklerimiz, tarihimiz.

Böyle bir örgütün kuralları ve ilkeleri de savaş içeri-sinde, pratikten öğrenerek oluşur. Her bir kural, yaşamdanedinilen deneyimlerin sonucudur. Kimi kurallar, ağırbedeller, şehitlikler, tutsaklıklar nedeniyle konulmuştur.

İlke ve kuralların kimi, mücadelenin gerilemesiyleoluşmuş ya da mücadelenin ileri aşamalarında oluşmuştur.Her kuralın, ilkenin dayandığı bir deneyim, bir mantıkvardır. Savaş içerisinde bizzat savaşın öğrettikleri, gös-terdikleriyle oluşan ilke ve kurallar haliyle hareketimizegüç olmuş, düşmanı engellemiştir.

Bir savaş örgütü içinde, aynı hataların tekrartekrar yapılması, herkesin kendi deneyimini kendininedinmesi diye bir durum söz konusu olamaz. Aynıhatalar tekrar yapılmasın, bedeller ödenmesin ve sürekliileriye, daha ileriye yol alınabilsin diye ilke ve kurallarbelirlenmiştir. İşte bu nedenle ilke ve kurallara uymakhayati önemdedir.

Emperyalizme ve faşizme karşı savaşta, ihlal edilenher kural, düşmana açık kapı bırakmaktır. Biz asla ilke-siz-kuralsız davranamayız. Emperyalizmle savaşımızbirçok cephede birden sürüyor ve bunlardan biri deideolojik cephe. “İnsanın en kritik noktası zihnidir.Zihnine bir kez ulaşıldı mı ‘siyasal hayvan’ mermilerebile gerek kalmadan yenilgiye uğratılabilir. Hedefbütün halkın zihnidir.” diyor CIA.

İdeolojik savaşta en güçlü silahımızı, zihnimizi ko-rumanın en sağlam yolu ilke ve kurallarımızdır. Devriminkurallarının olmadığı yerde düzen vardır. Kurallarımız,ilkelerimiz zihnimizi çepeçevre saran, güvenceye alanzırhımızdır. Düzenle aramızdaki sınırı kalınlaştırandır.Devrimciliğin ömür boyu nasıl süreceğine, zihnin nasılkorunacağına yön verir kurallarımız, ilkelerimiz. Bizimiçin bir kültür, yaşam tarzı, bakış açısıdır. Haliyle düzenyerine her açıdan devrimin konulmasıdır.

Temel ve genel bir doğrudur; her şeye “kime hizmet

ediyor” sorusuyla değerlendireceğiz. Bu soruya verilenyanıt orada devrimin mi düzenin mi olduğunu bizegösterir. Yazılı olarak “şu ilkedir, bu kuraldır” diye ko-nulmamış olabilir, yahut biz bilmiyor olabiliriz. Buradadoğruyu bulmak için “kime hizmet ediyor?” sorusu veverilecek doğru yanıt yeterli olacak, bize durduğumuzyeri gösterecektir. Devrimci mantıkla, diyalektik düşü-necek, değerlendireceğiz. Devrim yoksa düzen vardır!Bu kadar yalın, bu kadar net!

Savaşan bir örgütte esas olan ilke ve kurallarınmantığının kavranmasıdır. Mantığı kavranmaz, sadece“zorunluluktan” ezberlenerek yapılırsa ihlal edilmeside kolay olur. Kurallarımız deneyimlerle, bir temele da-yanarak oluşmuştur dedik. Bu deneyimleri, temeli, nedenoluştuğunu kavradığımız zaman yaşamın olağanlığındahayata geçer kurallar, her şeyine yön verir ilkeler.Mantığı kavrandığında iç disiplinimiz gelişir. İç disipli-nimiz geliştiğinde her yerde aynı şekilde davranırız.Kurallı hareket etmek için kimsenin müdahalesine gerekkalmaz. İç disiplin her birimizin gücü, dolayısıylaörgütün gücüdür.

Kurallarımız “bizim”dir, değerlerimizdir. Böyle şe-killenmesi ise mantığı kavramakla, içselleştirmekle, bü-tünleşmekle olur. “İlkesiz, kuralsız, kendi içinde hiçbirhukuk, adalet anlayışı oluşmamış bir örgüt, başı bozukbir örgüttür.” (Bir Devrimci Dursun Karataş / Syf:399)

“Başıbozuk” bir örgütün düşman karşısında bir zaferkazanması mümkün değildir. Tüm kapılar düşmanaaçıktır. Kimin ne yaptığı-yapmadığı belli değildir. Böylebir örgüt - ki bu durumda örgüt dahi olunamamıştır-savaşa yenik başlamıştır. Yenik başladığı bir savaşı buşekilde lehine çevirmesi, değiştirmesi mümkün değildir.Örgütü oluşturan insanlardır, bizleriz yani. Her birimizinilkesiz, kuralsız davranışı sadece bizi düzene yakınlaş-tırmıyor, örgüte zarar veriyor.

Fiziki olarak bizden daha güçlü bir düşmanla savaşı-yoruz. Düşman her anımızı kollayarak, kuşatarak hareketediyor. Küçük bir açık bir kapı arıyor ve bulduğu andahemen sızıyor. Silahlı mücadele veren bir örgütte bununbedeli çok ağır olmaktadır.

“Bir nal kaybettik bir attan olduk. Bir at kaybettikbir savaşçıdan olduk. Bir savaşçı kaybettik bir ordudanolduk. Bir ordu kaybettik bir zaferden olduk.”

Bizim mücadelemizde de böyledir. Küçük hata, zaaf,ilke-kural ihlali bir zaferden eder bizi. “Nal”ı kaybetmemekiçin çivileri sıkı çakacaksın. Bizim çivilerimiz ilke vekurallarımızdır. Bir gevşeme bizi zaferden, devrimdenuzaklaştırır. Bir gevşeme düşmana zafer kazandırır.

“Mahvolmamak” için zaaflarla savaşmalıyız. Zaafları,eksikleri, hataları açıkça ortaya koymakta silah eleştiri-özeleştiridir. Panzehir ise ilke ve kurallarımızdır.

KKURALLAR GÜCÜMÜZ,İLKELER ÜSTÜNLÜĞÜMÜZDÜR-2

SAVAŞ veSAVAŞ veSAVAŞÇISAVAŞÇI

EMPERYALİZME VE

FAŞİZME KARŞI

58