yüksek lisans tez Özetleri

12
Gümüşhane Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Tezler ANABİLİM DALLARI HARİTA MÜHENDİSLİĞİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ ORMANCILIK VE ÇEVRE BİLİMLERİ ZOOTEKNİ

Upload: lehuong

Post on 01-Feb-2017

293 views

Category:

Documents


7 download

TRANSCRIPT

Page 1: Yüksek Lisans Tez Özetleri

Gümüşhane Üniversitesi

Fen Bilimleri Enstitüsü

Lisansüstü Tezler

ANABİLİM DALLARI

HARİTA MÜHENDİSLİĞİ

İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ

MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ

ORMANCILIK VE ÇEVRE BİLİMLERİ

ZOOTEKNİ

Page 2: Yüksek Lisans Tez Özetleri

YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI

2012 Seda Nur TURAN Doç. Dr.

Temel BAYRAK

Periyodik Toplanmış TUSAGA-Aktif Ölçülerinin Deformasyon İzlemede

Kullanılabilirliğinin Araştırılması

Geri İleri

Page 3: Yüksek Lisans Tez Özetleri

PERİYODİK TOPLANMIŞ TUSAGA-AKTİF ÖLÇÜLERİNİN DEFORMASYON İZLEMEDE

KULLANILABİLİRLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI

ÖZET

Günümüzde mühendislik yapılarının kontrolü, yatay ve düşey yöndeki yerkabuğu hareketlerinin

belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Yapıların kontrolü ve yerkabuğu hareketlerinin belirlenmesine

ilişkin deformasyon analizleri her zaman mühendislik jeodezisinin temel konuları arasında yer almıştır.

Objelerin şekil, boyut ve yer değişimleri bu analizler yardımıyla belirlenmekte ve yorumlanmaktadır.

Türkiye’ de adı Ağ-RTK olan TUSAGA-Aktif Türkiye çapında kullanıcılara gerçek zamanlı hassas

koordinat sağlar. Bu çalışma periyodik toplanmış gerçek zamanlı TUSAGA-Aktif datalarının deformasyon

izlemede kullanılabilirliğini araştırmaktadır. Bu araştırmanın amacı, günümüzde pek çok alanda kabul

görmüş yöntemlerden biri olan TUSAGA-Aktif ile bir noktada periyodik olarak toplanmış TUSAGA-Aktif

ölçülerinin deformasyon izlemede kullanılabilirliğini inceleyip daha gerçekçi yorumlama yapabilmektir. Bu

amaçla, TUSAGA-Aktif teknolojisi ile Gümüşhane Üniversitesi yerleşkesinde seçilen bir noktada GNSS

alıcıları ile 3 ayda bir periyodik olarak 10 epokluk TUSAGA-Aktif ölçüleri gerçekleştirilmiş, ölçüler

dengelenmiş, statik ve kinematik deformasyon analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçları karşılaştırılmış ve

uyumlu oldukları gözlemlenmiştir.

Bu metot diğer metotlara göre daha pratik ve ekonomiktir. Deformasyon ölçüm ve analizi yapmak

için sadece bir GNSS alıcısı ve bir insana ihtiyaç vardır. Ölçüm zamanı çok kısadır. Ayrıca, uygulama

alanında aynı zamanda çok sayıda veri toplanabilir. Diğer taraftan, metodun doğruluğu santimetre (cm)

seviyesindedir.

.

Anahtar Kelimeler: TUSAGA-Aktif, Ağ-RTK, Deformasyon, Dengeleme, Statik Analiz, Kinematik Analiz

Geri İleri

Page 4: Yüksek Lisans Tez Özetleri

YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI

2012 Nesrin

DUMAN

Yrd. Doç. Dr.

Özlem ÇAVDAR

2007 Deprem Yönetmeliğine Göre Tasarlanan Betonarme Yapıların Doğrusal ve

Doğrusal Olmayan Yöntemlerle Deprem Performansının Belirlenmesi

2012 Semih Dinçer

KONAK

Yrd. Doç. Dr.

Orhan KARPUZ

Farklı Darbe Sayıları İle Hazırlanan Sıcak Asfalt Karışımşarda Marshall Oranının

Belirlenmesi ve Regresyon Analizi Yöntemi İle Belirlenen Sonuçların

Değerlendirilmesi

2012 Selahattin Ziya

TEKER

Yrd. Doç. Dr.

Ahmet ÇAVDAR

Farklı Tür ve Oranlarda Polimer Lif Katkısıyla Üretilen Harçların, Yüksek Sıcaklık

Etkisi Altında Mekanik Davranışlarının İncelenmesi

2012 Mehmet Ali

TURAN

Yrd. Doç. Dr.

Orhan KARPUZ

SBS ve Sönmüş Kireç Katkılı Sıcak Asfalt Karışımlarda Tekerlek İzi Direncinin

Marshall Oranı Yaklaşımı İle Değerlendirilmesi

2012 Özlem BATTAL Yrd. Doç. Dr.

Orhan KARPUZ

Beton Yollarda Yüzeydeki Sürtünme Katsayısı Kaybının Yapay Sinir Ağlarıyla

Belirlenmesi

Geri İleri

Page 5: Yüksek Lisans Tez Özetleri

2007 DEPREM YÖNETMELİĞİNE GÖRE TASARLANAN BETONARME YAPILARIN

DOĞRUSAL VE DOĞRUSAL OLMAYAN YÖNTEMLERLE DEPREM PERFORMANSININ

BELİRLENMESİ

ÖZET

Performansa dayalı deprem mühendisliğinde amaç, sismik performansları belirlenebilen güvenli

yapıların inşa edilmesini sağlamaktır. Performans kavramı, deprem mühendisliğinde yeni gelişen bir

kavramdır. Öncelikle mevcut yapıların taşıyıcı sistem elemanlarının kapasitesinin hesaplanması ve deprem

dayanımlarının değerlendirilmesi için geliştirilmiştir. Zaman geçtikçe yeni yapıların tasarımında da

performans kavramı önemini kazanmıştır.

Deprem mühendisliğinde performansa dayalı tasarım yöntemi, deprem etkisi altında yapıdan

beklenen performans seviyesinin belirlenmesi için kullanılmaktadır. Performans seviyesi, depremden sonra

yapıda meydana gelebilecek hasar durumu ile ilgilidir. Performansa dayalı yapı tasarımında belirli bir

deprem etkisinde yapıda birden fazla hasar seviyesinin ortaya çıkması öngörülür.

Bu çalışmada, betonarme binaların deprem performanslarının deprem yönetmeliğinde tanımlanan

doğrusal ve doğrusal olmayan yöntemlerle belirlenmesi üzerine düzlem çerçeve modeli ele alınarak ayrıntılı

bir çalışma yapılmıştır.

Çalışmanın devamında TS500 ve DBYBHY 2007göre tasarımı yapılan üç boyutlu 5 katlı bir sağlık

kuruluşunun performansı, SAP2000 programında, doğrusal bir yöntem olan “Eşdeğer Deprem Yükü

Yöntemi” ve doğrusal olmayan bir yöntem olan “Artımsal Eşdeğer Deprem Yükü Yöntemi ile İtme Analizi”

yapılarak belirlenmiştir. Performans değerlendirmesi için seçilen binanın, amacına dayalı olarak tasarım

depremi ve en büyük deprem yükü etkisi altındaki yapısal performansı incelenmiştir.

Üç bölümden oluşan bu yüksek lisans tezinin birinci bölümünde konu kısaca açıklandıktan sonra

kaynaklar ışığında çalışmanın amacı ve kapsamı verilmiştir. Devamında ise performans kavramı ve plastik

mafsal hipotezi, DBYBHY 2007’ye göre doğrusal ve doğrusal olmayan hesap yöntemlerinin genel ilkeleri

ve dayandığı kabuller, FEMA440’a (Federal Emergency Management Agency) göre Eşdeğer

Doğrusallaştırma yöntemlerinden performansa dayalı tasarım ve değerlendirme bu bölümde incelenmiştir.

İkinci bölümde, deprem yönetmeliğinde tanımlı doğrusal ve doğrusal olmayan yöntemler ile

FEMA’ya göre tanımlı doğrusal olmayan yöntem, düzlem çerçeve modeli üzerinde detaylı olarak

incelenmiştir. Ayrıca DBYBHY 2007’ye göre tasarlanmış üç boyutlu beş katlı sağlık kuruluşunun en büyük

deprem ve tasarım depremine göre analizleri gerçekleştirilmiş ve değerlendirme neticesinde elde edilen

sonuçlar karşılaştırılmıştır. Üçüncü bölüm, bu tez kapsamında varılan sonuçları içermektedir.

Çalışma sonunda; (1) Deprem Yönetmeliği’nde tanımlanan doğrusal ve doğrusal olmayan hesap

yöntemleri ile belirlenen kesit hasar bölgeleri farklılık gösterebildiği, (2) DBYBHY 2007göre tasarlanan

betonarme sağlık kuruluşunun doğrusal olan yöntemde tasarım depremi, doğrusal olmayan yöntemde ise en

büyük deprem etkisi altında beklenen performans hedefini sağlayamadığı görülmüştür.

.

Anahtar Kelimeler: Doğrusal Analiz, Doğrusal Olmayan Statik Analiz, DBYBHY 2007, FEMA-440,

Performans Değerlendirmesi

Geri İleri

Page 6: Yüksek Lisans Tez Özetleri

FARKLI DARBE SAYILARI İLE HAZIRLANAN SICAK ASFALT KARIŞIMLARDA

MARSHALL ORANININ BELİRLENMESİ VE REGRESYON ANALİZİ İLE BELİRLENEN

SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

ÖZET

Marshall stabilitesinin, Marshall akmasına oranı Marshall Oranı (MQ) olarak adlandırılmaktadır. Bu

oran Asfalt betonunun deformasyona karşı direncinin ve rijitliğinin bir göstergesidir. Marshall Oranı değeri

modifiye karışım örneklerinin deformasyon direncinin değerlendirilmesi için kullanılır. Daha yüksek MQ

değeri daha rijit karışımı belirtmekte ve muhtemel daha dirençli karışımı göstermektedir. Bu çalışmanın ana

amacı; Marshall tokmağı kullanılarak farklı darbe sayısı ile hazırlanan karışımların Marshall oranlarının

belirlenmesi, elde eilen oranlar yardımı ile regresyon analizi sonuçlarına bağlı bir modelin belirlenmesi ve

hata oranlarının araştırılması oluşturmaktadır.

Marshall yöntemiyle 75 darbe kullanılarak optimum bitüm belirlenmiştir. Optimum bitüm içeriği,

farklı darbe sayıları (her iki yüzde 45, 50, 55, 60, 65, 70, 75 darbe) ile karışım hazırlanarak Marshall oranları

hesaplanmıştır.

Stabilite değerleri, 45 vuruştan 65 vuruşa kadar artmakta, 65 vuruştan sonra 75 vuruşa kadar

kademeli olarak azalmaktadır. 60-65 vuruş düzeylerinde sıkıştırma enerjisi uygun görülmektedir.

Karışımların akma değerleri 65 vuruşa kadar artarken, 65-75 arası vuruşlarda azalmaktadır. Bunlara bağlı

olarak MQ değerleri 45 vuruştan 65 vuruşa kadar azalmakta, 65-75 vuruş arasında ise artmaktadır.

MS Excel programı kullanılarak hazırlanan briketlere ait Vuruş sayısı-MQ, Hort-MQ, Dp-MQ, Vf-MQ

değerleri arasındaki ilişkiyi veren bağıntılar ve R2 değerleri bulunmuştur. Bağıntılar kullanılarak elde edilen

MQ değerleri ile deney sonucunda bulunan MQ değerleri karşılaştırılmış ve hata oranları belirlenmiştir.

.

Anahtar Kelimeler: Asfalt Betonu, Marshall Oranı (MQ), Regresyon Analizi, Sıkıştırma Enerjisi

Geri İleri

Page 7: Yüksek Lisans Tez Özetleri

FARKLI TÜR VE ORANLARDA POLİMER LİF KATKISIYLA ÜRETİLEN HARÇLARIN,

YÜKSEK SICAKLIK ETKİSİ ALTINDA MEKANİK DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİ

ÖZET

Lifler eğilme dayanımını arttırmak ve bir ölçüde çatlakları engellemek için betona ilave

edilmektedirler. Polimer türü lifler ise son zamanlarda beton endüstrisinde oldukça yaygın kullanım alanı

bulan ucuz petrol türevi malzemelerdir. Bu katkıların beton içerisinde süreksizlik oluşturarak basınç

dayanımını düşürme gibi liflerin bazı olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Bu çalışmada polimer lif katkısının, yüksek sıcaklık etkisi altında çimento harcının mekanik

özelliklerine etkisi deneysel olarak incelenmiştir. Ayrıca çimento harçlarının mekanik özelliklerine en

yüksek katkıyı sağlayan en uygun lif boyu da belirlenmek istenmiştir.

Böylece polimer lif katkısı ile çimento harçlarının basınç dayanımını düşürmeksizin, eğilme

dayanımı ve sehim gibi bazı mekanik özelliklerin iyileştirmesi amaçlanmıştır.

Bu amaçlara yönelik olarak çalışma üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda lif katkı oranı (% 2.0

hacim oranında) ve malzeme özellikleri (yalnız karbon lif) sabit tutularak dört farklı boyda (5 mm, 10 mm,

15 mm ve 20 mm) lif kullanılmış ve böylece çimento hamuruna en iyi mekanik özellikler kazandıran en

uygun lif boyu tespit edilmiştir. İkinci kısımda lif boyları (10 mm) sabit olan üç farklı türdeki (HPP, CPP ve

AR) polimer lif, beş farklı oranda (% 0.0, % 0.3, % 0.6, % 0.9 ve % 1.2) çimento harcına katılarak, DYK ve

EK haldeki numunelerin mekanik özellikleri incelenmiştir. Son kısımda ise lif boyları (10 mm) sabit olan üç

farklı türdeki (HPP, CPP ve AR) polimer lif, beş farklı oranda (% 0.0, % 0.3, % 0.6, % 0.9 ve % 1.2)

çimento harcına katılarak, beş farklı sıcaklığa (21 °C, 100 °C, 450 °C, 650 °C ve 850 °C) maruz bırakılmış

ve bu numunelerin mekanik özellikleri belirlenmiştir.

Çalışmadan elde edilen en önemli bulgular özetlenecek olursa; en uygun harç mekanik davranışı

kullanılan farklı karbon lifi boylarının içerisinde 20 mm uzunluğundaki karbon lifinin çimento harcına ilave

edilmesiyle elde edilmiştir. Aramid lif bu çalışmada kullanılan polimer lifler arasında en iyi başarımı

gösteren lif türüdür. Polimer lif katkıları en iyi mekanik katkıyı EK durumunda göstermiştir. Liflerin bu

olumlu etkisi 450 °C sıcaklık düzeyine kadar yükseliş göstermiştir ve eğilme dayanımına özellikle bu

sıcaklıkta katkı sağlamıştır. Yüksek sıcaklık altında, her lif en iyi başarımı farklı katkı oranında gösterir. Her

sıcaklık için, eğilme dayanımındaki en yüksek artış ve basınç dayanımındaki en düşük azalış HPP için %

0.3-0.9 lif katkı oranında, CPP için % 0.3-0.6 lif katkı oranında ve AR için % 0.9 lif katkı oranında

gözlemlenmiştir.

Anahtar Sözcükler: Polimer lif, Homopolimer polipropilen, Kopolimer polipropilen, Aramid, Mekanik

özellikler, Çimento harcı.

Geri İleri

Page 8: Yüksek Lisans Tez Özetleri

SBS ve SÖNMÜŞ KİREÇ KATKILI ASFALT KARIŞIMLARDA TEKERLEK İZİ DİRENCİNİN

MARSHALL ORANI YAKLAŞIMI İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

ÖZET

Asfalt kaplamalar; artan trafik hacimleri, artan kamyon trafiği, daha yüksek lastik basınçları, gelişen

rafineri teknolojisine bağlı bağlayıcının azalan yapıştırma kabiliyeti nedenleriyle daha büyük gerilmelere

maruz durumdadırlar. Asfalt kaplamalarda, en önemli ve yaygın bozucu gerilmelerden birisi kalıcı

deformasyon problemi olup, tekrarlı yükleme altında, kaplama yapısının her bir tabakasında oluşan kalıcı

deformasyonların yığışımı şeklinde oluşmaktadır. Tekerlek izi oluşumu (kalıcı deformasyon), yorulma ve

düşük sıcaklık çatlakları gibi bozulmalar ile suya karşı duyarlılığa sebep olmaktadır. Kaplamanın öngörülen

servis ve konfor düzeyinin sağlanması da büyük ölçüde sıcak karışımlarda kullanılan bitümlü bağlayıcının

özelliklerine bağlıdır. Bu açıdan bakıldığında, kaplamayı oluşturan malzemelerden biri olan bitümün

modifiye edilmesi ve sönmüş kireç katkılı karışımların kullanılması yolun performansını arttırmak için en

sık kullanılan yöntemler haline gelmiştir.

Çalışmada katkısız (geleneksel), %2 sönmüş kireç, %4 sönmüş kireç, %2 sönmüş kireç +%5 SBS ve

%4 sönmüş kireç +%5 SBS katkılı sıcak asfalt modifiye karışımlar hazırlanmıştır. Hem 100 mm hem de 150

mm çaplı briketler hazırlanarak marshall tasarım yöntemi ile optimum bitüm içeriği belirlenmiştir. Yoğun

gradasyon seçilmiş ve 75 darbeli sıkıştırma kullanılmıştır. Karışımların mekanik özellikleri Marshall

stabillitesi testi yapılarak belirlenmiştir. Deney sonuçları üzerine değerlendirmeler Marshall oranı (MQ)

yaklaşımı ile yapılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Sönmüş kireç, SBS, Kalıcı deformasyon, Marshall stabilitesi, Marshall oranı

Geri İleri

Page 9: Yüksek Lisans Tez Özetleri

BETON YOLLARDA YÜZEYDEKİ SÜRTÜNME KATSAYISI KAYBININ YAPAY SİNİR

AĞLARIYLA BELİRLENMESİ

ÖZET

Karayolu için en öncelikli performans kriterlerinden biri, belirli bir hızla seyreden bir taşıtın tekerlek

lastiği ile yolun yüzeyi arasında oluşan kayma-sürtünme katsayısıdır. Kayma-sürtünme katsayısı araçların

seyir güvenliği için çok önemlidir. Hareket kazandırmaktan çok, özellikle yağışlı havalarda iniş eğimli

yollar, kurba, kavşak gibi manevra sahalarında hareketi yönlendirme, hızı azaltma-durdurma açılarından

daha fazla önem arz etmektedir. İklim tesirleri etkisindeki bir yolda ıslak sürtünme katsayısı, üzerinden

geçen araçların özelliklerine, hareket şekillerine ve yol yüzeyini oluşturan malzemenin cilalanmaya

direncine bağlı olarak zaman içinde önemli oranlarda azalabilmektedir. Mevcut malzemeyle yol yüzeyi

oluşturmadan önce zaman içinde oluşabilecek sürtünme katsayısı kaybının gerçeğe mümkün olduğunca

yakın oranda önceden bilinmesi oldukça önemlidir. Bunun için, malzemenin laboratuvar ortamında hızlıca

test edilerek cilalanmaya yatkın olup olmadığının belirlenmesi veya varsa eldeki verilerden hareketle model

oluşturularak nihai durumunun tahmin edilmesi gerekmektedir.

Bu tez çalışmasında eldeki verilerden hareketle Yapay Sinir Ağları (YSA) kullanılarak tahmin

modeli kurulmuştur. Son yıllarda karmaşık yapıya sahip ve bilinen yöntemlerle çözülemeyen problemlere

çözümler üretmek için yapılan araştırmaların bir sonucu olarak yeni bir bilgi işleme yöntemi olan YSA

doğmuştur. Birçok alanda başarılı bir şekilde uygulanan yapay sinir ağları, ulaştırma mühendisliğinin

çalışma alanlarında da kullanılmaktadır.

Çalışma kapsamında, laboratuvarda üretilmiş farklı ince agrega özelliklerine sahip betonlardan elde

edilmiş numunelere uygulanmış hızlandırılmış cilalanma deneyinin farklı aşamalarında ölçülmüş ıslak

sürtünme katsayısı değerleri kullanılarak YSA ile iki farklı tahmin modeli kurulmuştur. Kurulan

modellerden elde edilen sürtünme katsayısı sonuçları ile laboratuvarda elde edilmiş sonuçlar

karşılaştırılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Beton Yol, İnce Agrega, Sürtünme Kaybı, Yapay Sinir Ağı

Geri İleri

Page 10: Yüksek Lisans Tez Özetleri

YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI

2012 Vahdet

TUNÇDEMİR

Doç. Dr. Abdurrahman

DOKUZ

Demirözü (Bayburt) Permo-Karboniferi: Kırıntılı Kayaçların Petrografik ve

Jeokimyasal İncelemesi

Geri İleri

Page 11: Yüksek Lisans Tez Özetleri

DEMİRÖZÜ (BAYBURT) PERMO-KARBONİFERİ: KIRINTILI TORTUL KAYAÇLARIN

PETROGRAFİK VE JEOKİMYASAL İNCELEMESİ

ÖZET

Bu çalışmada, Demirözü (Bayburt) yöresindeki Permo-Karbonifer yaşlı kırıntılı tortul kayaçlar

petrografik ve jeokimyasal yönden incelenmişlerdir. Bilindiği üzere, kırıntılı tortul kayaçlar, orojenik

kuşakların özellikle aşınan kısımları hakkında bilgi verebilecek potansiyele sahip tek kaya grubudurlar. Bu

kapsamda, Permo-Karbonifer yaşlı kırıntılı kayaçlar Çatalçeşme Köyü civarında iki, Çamdere Köyü

civarında da bir lokasyonda ölçülmüş ve özellikle kırıntılı kayaçlar açısından örneklenmişlerdir.

Geç Karbonifer yaşlı Çatalçeşme formasyonu çakıltaşı, kumtaşı, şeyl ve kireçtaşının sekansiyel

ardışımından meydana gelen bir birimdir. Uyumlu olarak üzerine gelen Geç Karbonifer-Erken Permiyen

yaşlı Hardişi formasyonu ise tabanda çakıltaşları ile başlar ve üste doğru transgresif özellikteki kumtaşı,

silttaşı ve şeyllere geçiş gösterir. Çatalçeşme formasyonundaki kumtaşları iyi yuvarlaklaşmış ve

olgunlaşmışlardır. Modal mineralojik olarak çoğunlukla sublitarenit ve daha az olarak da subarkoz ve kuvars

arenit bileşimine sahiptirler. Buna karşılık Hardişi formasyonuna ait kumtaşları orta derecede

yuvarlaklaşmış ve arkozik arenit bileşimindedirler. Diğer taraftan, daha doğudaki Çamdere ofiyolitik

karışığı oluşum yaşı bakımından Hardişi formasyonunun eşleniği durumundadır. İçerisindeki kireçtaşı ve

kumtaşları genellikle Çatalçeşme ile benzer paleontolojik ve sedimantolojik özelliklere sahiptir. Farklı

olarak ince katmanlı sleyt tarafından kuşatılmış meta tüf, dolerit, meta-bazalt blokları içermektedir.

Çatalçeşme kumtaşları genellikle % 85’den fazla SiO2 içermektedirler. Üzerine gelen Hardişi

kumtaşlarının SiO2 içerikleri ise % 66-81 arasındadır. Çatalçeşme ve Hardişi formasyonları iz ve nadir

toprak elementler (NTE) bakımından karşılaştırıldığında, Çatalçeşme formasyonu tüketilmiş değerler

sergilemektedir. Diğer taratan, Çamdere ofiyolitik karışığına ait kırıntılı kayaçlar çok geniş bir bileşimsel

değişim aralığı sunmaktadırlar (SiO2 = % 47-92).

Çatalçeşme ve Hardişi formasyonlarına ait kayaçların ana ve iz element jeokimyaları tamamen felsik

bir kaynaktan beslendiklerini göstermektedir. Granitlere benzer NTE profilleri, kaynak alanda granitik veya

riyolitik bileşime sahip kayaçların yer aldığını göstermektedir. Çamdere ofiyolitik karışığına ait sleytlerin

ana ve iz element içerikleri ise ortaç jeokimyasal bileşime sahip bir kaynağa işaret etmektedir. Çatalçeşme

formasyonuna ait kumtaşları 75-81, Hardişi formasyonu ait kayaçlar ise 58-65 arasında değişen CIA

(Chemical Index of Alteration) değerlerine sahiptir. Bu değerler kaynak alanda, Çatalçeşme kumtaşlarının

çökelimi sırasında yoğun, Hardişi formasyonu kayaçlarının çökelimi sırasında ise orta derecede bir kimyasal

ayrışmaya işaret etmektedir. Çamdere formasyonuna ait sleytlerin 67-79 arasında değişen CIA değerleri,

çökelimleri sırasında kaynak alanda Çatalçeşme kumtaşlarının çökelimi sırasındakine benzer iklimsel

koşullara işaret etmektedir. Çatalçeşme kumtaşlarının ana ve iz element jeokimyası tipik bir şekilde

tortuların yeniden döngülenmesi ve olgunlaşması ile karakteristik olan pasif kenar ortamına işaret

etmektedir. Hardişi formasyonuna ait kayaçlar ise aktif kıtasal kenar ve ada yayı gibi yitimle ilişkili tektonik

Page 12: Yüksek Lisans Tez Özetleri

ortamlara işaret etmektedir. Diğer taraftan, Çamdere ofiyolitik karışığına ait kırıntılı kayaçlar çok geniş bir

tektonik ortam aralığı sunuyor gibi görünseler de, kumtaşlarının Çatalçeşme kumtaşları ile, sleytlerin ise

Hardişi formasyonu kayaçları ile benzer tektonik ortamlarda yer aldığı görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Demirözü Permo-Karboniferi, Petrografi, Tüm-kayaç jeokimyası, Kaynak alan,

Ayrışma, Tektonik ortam

Geri İleri