143'üncü sayı

16
5 11 Libya’y› Kaddafi sonras›, emperyalist tahakküm alt›nda yeni bir dönem bekliyor Politeknik üyesi jeofizik mühendisi Savafl Karabulut’la y›k›m›n nedenlerini konufltuk Alevileri koruyan Osman’lar, faflizme karfl› direniflin yan›nda kardeflli¤i örüyordu Statlardaki ›rkç›-militarist gösterilerde, ‘bozkurt’un yerini tekbir ald› Libya’n›n demokrasi s›nav› Deprem sadece bir durak Kod ad› Osman Statlarda yükselen ›rkç›l›k SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 6 Say› 143 2 Kas›m 2011 • 1.25 TL 13 14 Kenar Notlar› / Sayfa 2 ‹slamc› liberal... Ferda Koç / Sayfa 4 Kürtlere de Deniz Feneri Tufan Sertlek / Sayfa 9 Beyaz Türk faflizmi Duygu Semiz / Sayfa 10 Güvencesiz bir kad›n... Depremin ard›n- dan Van’a giden Tayyip Erdo¤an yan›na eski TOK‹ Baflkan›, yeni fie- hircilik Bakan› Er- do¤an Bayraktar’› da ald›. Erdo¤an ‘kimsenin gözünün yafl›na bakmadan y›kaca¤›z’ dedi. Depremin ard›ndan hemen Van’a giden Erdo¤an, Vanl›la- ra çad›r ve sivil savunma ekip- lerinden önce y›k›m vaat etti Deprem bahanesiyle ‹stan- bul’dan Bursa’ya pek çok kentte on binlerce ev sorgusuz sualsiz y›k›lacak “Kral ç›plak kardeflim, kimse kusura bakmas›n!” YOL YAZISI S. 3 Depremi f›rsat bilen AKP büyük y›k›m projeleri aç›klad› Özgürlük ve barışı kurmak için Ö¤renci Kolektifleri ‘Soka¤› özgür b›rak’ kampanyas› kapsa- m›nda 22 Ekim’de ‹s- tanbul’da eylem yap- t›. Türkiye’deki 40 üniversiteden gelen bine yak›n üniversite- li, bar›fl mesaj›n› Tak- sim’e tafl›yarak, ülke üzerindeki ›rkç›-faflist atmosfere meydan Bu gemi nasıl yürüyecek? AKP döneminde say›lar› ikiye katlanan özel dershane- lerin yüzde 70’inin 2014 sonuna kadar devletin teflvikiyle özel okullara dönüfltürülmesi planlan›yor. E¤itime ayr›lan bütçe dersha- nelere yar›yor S. 12 ‘Hopa’yı niye sola bırakıyorsunuz!’ Hopa’da, ilçe d›fl›ndan gelen bir grubun provo- kasyonu ile bafllayan olaylar sonras›nda polisin MHP ile özel görüflme yapt›¤› a盤a ç›kt›. Polisin kendileriyle solu ezmek için görüfltü- ¤ünü bizzat MHP’liler, ÖDP’lilere ve Halkevcile- re anlatt›S. 4 Kapitalizmde trajedi fırsattır Ölümlerden deprem de¤il, rant çetesi sorumlu. Baflbakan›n depreme çaresi yoksullar›n evini y›kmaya bahane oldu S. 6 Turuncu atkılılar Van’da Halkevleri, Ö¤renci Kolektifleri ve Politeknik üyeleri depremin yaralar›n› sarmak üzere Van’a gitti S. 7 Medyan›n depremi Van’da yaşanan depremden sonra ekranlarda ırkçılık, sansür ve AKP propa- gandası vardı ama depreme dair haber- ler yoktu S. 2 Asgari yaflam Dev Sağlık-İş, zam- lar karşısında emekçinin asgari ücret talebini gün- celledi: “Tayyip sen yaşa 660 liraya” S. 8 Vergi duble yol oldu Sanayi Bakanı, ‘Deprem vergisi diye bir şey yok’ derken, Maliye Bakanı Şimşek, ‘Vergiyi duble yola harcadık’ dedi S. 9 Çözüm sokakta Halkevci Kadınlar, ‘şiddet’ başlığıyla kendi hikayelerinden yola çıkıp yaptıkları tartışmalar ile forum- da buluştuS. 10 Felaket vurguncuları

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 23-Mar-2016

247 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Halkın sesi 2 Kasım - 16 Kasım periyodlu 143'üncü sayı

TRANSCRIPT

Page 1: 143'üncü sayı

5 11Libya’y› Kaddafi sonras›,emperyalist tahakküm alt›ndayeni bir dönem bekliyor

Politeknik üyesi jeofizikmühendisi Savafl Karabulut’lay›k›m›n nedenlerini konufltuk

Alevileri koruyan Osman’lar,faflizme karfl› direniflinyan›nda kardeflli¤i örüyordu

Statlardaki ›rkç›-militaristgösterilerde, ‘bozkurt’unyerini tekbir ald›

Libya’n›n demokrasi s›nav› Deprem sadece bir durak Kod ad› Osman Statlarda yükselen ›rkç›l›kSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 6 • Say› 143 2 Kas›m 2011 • 1.25 TL

13 14

Kenar Notlar› / Sayfa 2

‹slamc› liberal...

Ferda Koç / Sayfa 4

Kürtlere de Deniz Feneri

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Beyaz Türk faflizmi

Duygu Semiz / Sayfa 10

Güvencesiz bir kad›n...

Depremin ard›n-dan Van’a gidenTayyip Erdo¤anyan›na eski TOK‹Baflkan›, yeni fie-hircilik Bakan› Er-do¤an Bayraktar’›da ald›. Erdo¤an‘kimsenin gözününyafl›na bakmadany›kaca¤›z’ dedi.

� Depremin ard›ndan hemenVan’a giden Erdo¤an, Vanl›la-ra çad›r ve sivil savunma ekip-lerinden önce y›k›m vaat etti

� Deprem bahanesiyle ‹stan-bul’dan Bursa’ya pek çokkentte on binlerce evsorgusuz sualsiz y›k›lacak “Kral ç›plak kardeflim, kimse kusura bakmas›n!”

YOL YAZISI � SS.. 33

Depremi f›rsat bilen AKP büyük y›k›m projeleri aç›klad›

Özgürlük vebarışı kurmak için� Ö¤renci Kolektifleri‘Soka¤› özgür b›rak’kampanyas› kapsa-m›nda 22 Ekim’de ‹s-tanbul’da eylem yap-t›. Türkiye’deki 40üniversiteden gelenbine yak›n üniversite-li, bar›fl mesaj›n› Tak-sim’e tafl›yarak, ülkeüzerindeki ›rkç›-faflistatmosfere meydan

Bu gemi nasıl yürüyecek?� AKP döneminde say›lar›ikiye katlanan özel dershane-lerin yüzde 70’inin 2014sonuna kadar devletin

teflvikiyle özel okullaradönüfltürülmesi planlan›yor.E¤itime ayr›lan bütçe dersha-nelere yar›yor � SS.. 1122

‘Hopa’yı niye solabırakıyorsunuz!’

� Hopa’da, ilçe d›fl›ndangelen bir grubun provo-kasyonu ile bafllayanolaylar sonras›ndapolisin MHP ile özelgörüflme yapt›¤› a盤aç›kt›. Polisin kendileriylesolu ezmek için görüfltü-¤ünü bizzat MHP’liler,ÖDP’lilere ve Halkevcile-re anlatt›� SS.. 44

Kapitalizmdetrajedi fırsattır

� Ölümlerden depremde¤il, rant çetesi sorumlu.Baflbakan›n depreme çaresiyoksullar›n evini y›kmayabahane oldu � SS.. 66

Turuncuatkılılar Van’da

� Halkevleri, Ö¤renciKolektifleri ve Politekniküyeleri depremin yaralar›n›sarmak üzere Van’a gitti� SS.. 77

Medyan›ndepremi� Van’da yaşanandepremden sonraekranlarda ırkçılık,sansür ve AKP propa-gandası vardı amadepreme dair haber-ler yoktu � SS.. 22

Asgariyaflam� Dev Sağlık-İş, zam-lar karşısındaemekçinin asgariücret talebini gün-celledi: “Tayyip senyaşa 660 liraya” � SS.. 88

Vergi dubleyol oldu� Sanayi Bakanı,‘Deprem vergisi diyebir şey yok’ derken,Maliye BakanıŞimşek, ‘Vergiyiduble yola harcadık’dedi � SS.. 99

Çözümsokakta� Halkevci Kadınlar,‘şiddet’ başlığıylakendi hikayelerindenyola çıkıp yaptıklarıtartışmalar ile forum-da buluştu� SS.. 1100

Felaket vurguncuları

Page 2: 143'üncü sayı

''Basın mensubuarkadaşlarımdan bir ricam var;

panikleyen vatandaşlarımız olabilir.Onların bu paniklemelerini ekran-

lara getirmek suretiyle vatandaşımızı'Acaba Van'da, Erciş'te ne oluyor,

hakikaten halk kendi başınabırakıldı mı?' gibi bir şey halinegetirmeyin, milletin dayanışma

ruhunu ortadan kaldırır'' Başbakan Erdoğan 23 Ekim

akşamı depremin hemen ardındanVan’da yaptığı konuşmada busözlerle medyaya uyarıda bulundu.

Erdoğan’ın yaşanan her büyükolaydan sonra işin medya ayağınıönemseyerek gazetecilere, gazetepatronlarına uyarıda bulunmayabaşladı.

Ölen asker haberlerinin veril-mesine ilişkin eleştiri ve uyarılar-dan sonra Van depreminde demedya Erdoğan’ın eksileri ve hata-ları göstermeme çağrısına uydu.Van’da resmi rakamlara göre 10binden fazla binan hasar gördü,120 binden fazla insan barınak,ısınma ve beslenme sorunuyla orta-da kaldı. Haberlerde ise bu sorun-

ların verilmesi yerine BaşbakanlıkAfet ve Acil Durum YönetimBaşkanlığı’nın geçtiği resmi bül-tenleri okundu. Haberler her saatbaşında hükümetin Van’a kaç binçadır, kaç bin battaniye ve yorgangönderdiğini, bölgede üç öğünsıcak yemek çıkartılarak kaç binVanlıya dağıtıldığı propagandasıyapıldı.

Erdoğan’ın Van ziyaretidepremin ilk günü en sık verilenhaber oldu. Kameralar, depremin

ilk günü yapılan tüm canlıyayınların fonu haline gelen NezirBaş Apartmanı önüne konuşlandı.Depremden en fazla etkilenenyerleşim birimi olan Erciş, Van veErciş’e bağlı köyler depreminancak ilerleyen günlerinde sosyalmedya aracılığıyla yaşanılanmağduriyetin ortaya çıkmasıylahabercilerin gündemi oldu.

Türkiye egemen medyası Vandepreminde başarısız bir sınavverdi. Medya, ekrandan taşan ırkçı

faşist açıklamalarla, acılı Vanhalkını depremle beraberayrımcılıkla yüz yüze bırakarak;Van halkının şikâyetleri vehükümete dönük eleştirilerini san-sürleyerek bu sınavdan kaldı.

Sansür çağrısına uymayarak bazıeksiklikleri ve halkın sıkıntılarınıhaber yapan gazeteciler isebaşbakanın gazabından kurtula-madı. Gazeteci Cüneyt Özdemir,Van'ın kırsal bölgelerini ziyaretederek henüz yardım ulaşmamış

köylerden yayın yaparak halkıntepkilerini ve taleplerini hemekrandan paylaştı hem de dakikadakika twitter hesabından duyurdu.

Bu duruma öfkelenen Erdoğan,26 Ekim günü partisinin başkanlarkurulu toplantısında isim verme-den Özdemir’i hedef aldı.Köylerine hiçbir yetkilinin gelme-diğini anlatan köylülerin sesiniTürkiye’ye duyurduğu içinÖzdemir’i deprem sürecine katkısağlamamakla eleştirdi.

MEDYAHalk›n Sesi

22 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

Kenar Notlar›

Son günlerde İslamcı iktidar medyasındahummalı bir aklama-akılcılaştırma faaliyeti

var. Bu çabaların altında, şiddetlenen içsavaşın ve hemen ardından meydana gelenVan depreminin yıkıntıları altından AKP ikti-darını çekip çıkarma gayreti yatıyor.

“Deprem ve Bilim” (Ali Bulaç, Zaman);“Âhir Zaman ve Depremler” (Ali Ünal, Zaman)gibi yazıların yanında, depremle Kürt sorunuve AKP iktidarının savaş politikasınıbağdaştırmaya, akılcılaştırmaya vemaşrulaştırmaya çalışan yazılara da çokçarastlanmaktadır. Elbette bu yazıların ortakteması, yükselen kirli savaşın aklanması vedeprem yıkıntıları altından yükselen İslamcı-li-beral/cemaatçi-piyasacı fırsatçılığın tahkimedilmesidir.

31 Ekim 2011 tarihli Yeni Şafakgazetesinde Prof. Mehmet Aydın’la yapılansöyleşi, İslamcı entelektüellerin ideolojiksaldırganlığının “tipik” örneklerinden birinioluşturuyor. İslam Hukuku konusunda çalışanProf. Mehmet Akif Aydın, İslam AraştırmalarıMerkezi Başkanlığı, YÖK üyeliği ve MedipolÜniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı'nı birarada yürütüyor.

Prof. Mehmet Aydın’a göre “binaları yıkanahlaki birikim azlığıdır”. “Japonya'da dahabüyük ölçüdeki depremler herhangi bir yıkımasebep olmazken bizde oluyor. Bina yapmakçok büyük teknolojik birikim gerekmiyor.Buradaki problem ‘teknoloji birikim’ azlığıdeğil, ‘ahlaki birikim’ azlığındankaynaklanıyor.” Depremden doğan öfkeyiyalnızca ahlaki sorun alanına yöneltmeyeçalışan bu yaklaşım, Türkiye’nin son 10 yılınatek parti iktidarı olarak damgasını vuran dinci-piyasacı AKP iktidarını kurtarmaya çalışırkenkendisi batıyor. Bırakın depreme dayanıklısağlam-sağlıklı konutlar yaparak halkıdepreme hazırlamayı, halkın barınma hakkınıhiçe sayarak insanların tepesine evlerini yıkancemaat girişimciliğini ve iktidar-devlet sorum-luluğunu yıkıntıların altına süpürerek gizlemeyeçalışıyor.

Yine aynı söyleşide Prof Aydın, Türkiye’debarış dilinin İslamcı değerlerle kurulacağıiddiasında da bulunuyor. “Türkiye'de bazıinsanlar dinden çekiniyorlar. Barış dilini İslamkültürünün, İslami değerlerin yardımıyla kura-biliriz.” Kuşkusuz İslamcı barış dili deninceakla ilk önce, son büyük İslam içtihatçısıFethullah Gülen’in açıklamaları geliyor.

Herkul.org adlı internet sitesinde “terör veızdırap” konulu söyleşide Fethullah Gülen,“İslamcı barış diliyle” teslim olmayanların ölüele geçirilmesini buyuruyor: “Herkes bu mese-lenin halli için duanın gücüne de sığınmalı;her fırsatta gönüllerini Yüce Dergâh’a açıp‘Allahım, birliğimizi sağla, aramızı te’lif buyur,bizi vifak ve ittifaka muvaffak kıl. Hidayet veıslahını murat buyurduğun insanları ıslah eyle,kalb ve kafalarına salah ver. Şayet düşmanlıkyapanlar arasında ıslahını murat buyurmadığınve kendileri hesabına ıslah istemeyen kimselervarsa, onların da altlarını üstlerine getir, birlik-lerini boz, evlerine ateş sal, köklerini kurut veişlerini bitir’ diye niyaz etmelidir.’ (Herkul.org,24.10.2011)

İslamcı gericiliğin iktidar ve sivil toplummevzilerinde “barış kodlu saldırı emri” derhalçözülerek gereği yerine getirildi. PKK militan-larının yanık cesetlerinde, Prof. Dr. BüşraErsanlı ve yazar Ragıp Zarakolu’na kadaruzanan KCK operasyonlarında, Van depremi-nin hemen ardından televizyon sunucusundanBaşbakan Erdoğan’a kadar yükselen ırkçı-şoven tepkilerde bu emrin izleri görüldü.“İslamın barış dilinde duanın gücüne sığının”şeklinde verilen saldırı emrinden, askeriyeninve polisin şiddete dayalı gücü ve İslamcıentelektüellerin şiddeti öven ve öneren ide-ololojik saldırıları çıktı.

Bütün bunlar İslamcı-liberal kamusal pro-jenin çöküşünün itirafıdır. Adeta bir uygarlıksıçraması gibi sunulan AKP projesinin altındanhalkın mülksüzleştirilmesi, özgür-insancayaşam olanaklarının elinden alınması,Kentsel/kırsal alanlarının ve bunları kuşatanekosistemlerin sermaye tarafından talanedilmesi, üstelik bütün bunların ancak veancak şiddete dayalı bildik iktidarsaldırılarılarıyla hayata geçirilmesi çıkıyor. İkti-darın ezberini bozan “en küçük” direniş pratik-leri bile, işte bu nedenle, entelektüelindenşiddet aygıtına dek cümle saldırgan cepheningardını düşürüp paniğe sürüklüyor.

‹slamc›-liberal kamusalprojenin çöküflü

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Deprem haberlerinde, giden yard›mlar, enkaz alt›nda kalan yurttafllar›n yaflam öyküleri, arama-kurtar-ma çal›flmalar›n›n bol reytingli öyküleri vard›. Ama as›l haber konusu olmas› gereken “depremde bina-lar neden çöktü, çöken binalara onay veren kifli ve kurumlar kimdi, deprem vergilerinin ak›beti ne oldu,yard›m çal›flmalar›nda organizasyon aksakl›¤›n›n nedeni ne?” sorular›n› soran ve bunlar›n cevab›n› ara-yan yoktu. Deprem haberi olarak öykülefltirilen kurtarma çal›flmalar›n›, enkazdan ç›kan trajediyi izledik.

Ekranda reklamvardı haber yoktu

Van’dayaşanan

depremdensonra ekran-larda ırkçılık,

sansür ve AKPpropagandası

vardı. Amadepreme dair

haber yoktu

Haberlerde her şey yolundaM E D Y A N I N V A N D E P R E M ‹ N D E B A fi A R I S I Z S I N A V I

Gülen Cemaati’neyak›nl›¤› ile bilenenKoza ‹pek Grubuna aitBugün gazetesi, 30Ekim 2011 tarihlisay›s›nda “Cemevindeflok tören” bafll›kl› birhaber yapt›. ‹rfanDumlu imzal› haberdeTSK’n›n hava operasy-onlar› s›ras›nda hayat›n› kaybeden PKK’li YücelHalis için ailesinin Hac› Bektafl Veli AnadoluKültür Vakf›’nda taziye yeme¤i verece¤i duyu-ruldu. Gazetenin iddias›na göre “Halis,Mad›mak Oteli’nin yak›lmas› talimat›n› verenkifliymifl, örgüt içinde Alevi-Sünni çat›flmas›n›savunuyormufl. Toplumu provoke etmekamac›yla dönemin ‹l Turizm Müdürü VahapSümbülo¤lu’na bask› yaparak Aziz Nesin’in PirSultan Abdal etkinliklerinde yer almas›n›sa¤lam›fl.” Mad›mak olaylar› s›ras›nda onaba¤l› 4 kiflilik bir ekip de otel civar›ndaym›fl.Mad›mak’ta 35 kiflinin ölmesine yol açan olay-lar› Halis yönetimindeki PKK’lilerin bafllatt›¤›n›savunan gazete bu kiflinin taziye yeme¤ininbir Alevi kurumunda verildi¤inin alt›n› çizerekyeme¤in verildi¤i vakf› da hedef gösterdi.

Bugün gazetesinin haberine ilk tepkiHubyar Sultan Alevi Kültür Derne¤i’nden geldi.Derne¤in Baflkan› Ali Kenano¤lu, yay›mlad›¤›bas›n aç›klamas›nda Bugün Gazetesi yetk-ililerini ‘insan olmaya’ davet etti. Alevi olanYücel Halis için "can yeme¤i" düzenlendi¤inisöyleyen Kenano¤lu, bunun Alevi inanc›gere¤i oldu¤unu dile getirdi. Kenano¤luaç›klamas›nda Mad›mak’la ilgili iddialara inan-mad›klar›n› geçmiflte yapt›klar› aç›klamalarladile getirdiklerini hat›rlatt›.

Bugün’deKürt-Alevi düşmanlığı

Van’da yaşanan 7.2’likdepreme ilişkin bazı

yayınlar Kürt sorunundasertleşen ırkçı, faşist havanınTV ekranlarında nasılyeniden üretildiğini gösterdi.Depremin ertesi günü, 24Ekim’de, ATV’deyayımlanan sabah programıTatlı Sert’in sunucusu MügeAnlı, Kürt hareketini hedefalan açıklamalarla beraberdepremi konu edindi. Anlıprogramında depremkonusunda şu sözleri sarfetti

"… Canımız istediğindekuş avlar gibi taş atıyoruz.Dağlarda vuruyoruz. Sonra

bir şey olunca da asker gelsin,polis gelsin diyoruz. Dengelerikuralım. Zor günlerde canımcicim. Kuş avlar gibi avla-mayalım bunları. O kadarkolay değil. Herkes haddinibilecek..."

Anlı’nın bu açıklamalarıbirçok tepkiyi deberaberinde getirdi. Vanhalkı, ATV’nin bölgedeçekim yapan ekibiniengelleyerek tepkisini gös-terdi. Çağdaş GazetecilerDerneği bir açıklamayayımlayarak ekranlardakiırkçı, faşist yorumlara karşısorumlu davranılmasıçağrısında bulundu.

VAN’DA B‹LE OLSADeprem haberleri

konusunda tartışmalı ifade-ler sarf eden bir diğer isimde Habertürk spikeri DuyguCanbaş oldu. Canbaş Vandepremini bildirdiğihaberinde “Türkiye bugünbir başka acı haberle sarsıldı.Tüm Türkiye her ne kadardoğusunda Van’dan gelmişolsa da bu haber hepimizigerçekten derinden sarstı”ifadelerini kullandı.

Canbaş da aynı yayınınilerleyen dakikalarındaaçıklama yaparak sözkonusu ifadeleri üzüntüdensarf ettiğini söyledi.

Deprem haberleri bir yandan her şeyyolunda mesajı verirken diğer yandan

bu algıyı bozacak her türlü görüntü, görüşve haberi sansürledi.

Depremle ilgili görüşlerini paylaşmakiçin 24 Ekim günü TRT Haber kanalınakonuk olan Jeofizik Mühendisi AhmetErcan lafı deprem vergilerine getirinceTRT’nin sansürüne uğradı. Ercan,

"Sayın Ecevit döneminde, 1999Depremi’nden sonra bir deprem vergisikonmuştu. Bu deprem vergisi sayın Erdoğandöneminde kalıcı bir duruma dönüştürüldü.O zaman geçiciydi. Şu anda deprem ver-gisinin kullanım amacı yoksullara cep-lerinden para çıkmadan yapılarını yenilemek,yeniden yapmaktı. Bugüne kadar depremvergisi olarak toplanan kasadaki parayaklaşık 50 milyar dolar civarındadır. Buparanın kentsel dönüşüm için kullanılarak,halkın ölümden kurtarılması tek çaredir"dedi.

TRT Haber spikeri Gülnur Akalın,daha Ahmet Ercan konuşmaya devamederken araya girerek “Sayın Ercan çok

teşekkür ediyoruz bilgilerinizi bizlerlepaylaştığınız için” diyerek Ercan’ı susturduve bağlantıyı sona erdirdi. Programkayıtları izlendiğinde Ercan konuşmasınadevam ederken Akalın’a rejinin (programıyöneten birim) talimatlar verdiği veAkalın’ın Ercan’a bu talimat sonrası müda-hale ettiği de fark ediliyor.

Habertürk depremden 24 saat sonraErciş’te enkazların bulunduğu alandancanlı yayın yaptı. Ercişliler bölgede tümihtiyaçların karşılandığını söyleyen Vali’yesokakta kaldıklarını anlatarak hakaretedince Habertürk canlı yayınını kesti.

Deprem sonrası köylere yarımulaşmadığı yönünde haberler geldi. Busorunu haber yapan NTV, köylerin yardımve çadır sorununu ekranına taşıdı. Fakatkendisi açısından sorun çıkarmayacak birkonuk almayı tercih etti.

NTV ilgisizlikten şikayet eden onlarcaköy ve köylü arasında köyün AKP’limuhtarını bulmayı başarmıştı. GüveçliKöyü muhtarı Süleyman Benli NTVmuhabiri Yağız Şenkal’a çadır ihtiyacını

anlatırken araya köylerini ziyaret edenAKP’li bakanları ve “genel başkanyardımcımız” dediği Hüseyin Çelik’inziyaretini soktu. Muhtar Benli, eksikleriolsa da AKP’li Bakan ve vekillerin kendi-lerine sorunların çözümü için söz verdiğinibelirtmeyi unutmadı.

KIZILAY ÇADIRLARINIGÖRDÜNÜZ MÜ?

NTV’nin bazı haberleri depremde enbüyük sorun olarak ortaya çıkan çadıryetersizliğinin yarattığı manzarayı telafi içinyapılan başarılı birer halkla ilişkilerçalışması gibiydi. 27 Ekim’de “Çadırkentteyaşam” haberi, aynı gün yayımlanan “Çadırüretimi sürüyor” haberi 28 Ekim’de“Kızılay’ın çadır mesaisi” haberleri Kızılayçadır reklamını andırdı. Sunucuların “hum-malı çalışmalar sürüyor, dikiş makinelerisusmuyor” diyerek çadır üretimini anlattığıhaberde çadırların en iyi kumaşlar seçile-rek, fazla mesai yapılarak dikildiği, sugeçirmezlik, yağmura dayanıklılık özellik-lerine sahip olduğu defalarca anlatıldı.

Muhtarın bile AKP’lisi

Herkes haddini bilecek

Page 3: 143'üncü sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

32 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

1 983 Erzurum: 1155 ölü; 1992Erzincan: 653 ölü; 1995 Dinar:94 ölü; 1998 Ceyhan: 146 ölü;

1999 İzmit: 17 bin 480 ölü; 1999Düzce 845 ölü; 2003 Bingöl: 184 ölüve 2011 Van: 31 Ekim itibariyle 601ölü…

Bunlar sadece son 30 yılın görecebüyük depremleri. 1900–2009 yıllarıarasında Türkiye’de 223 büyükdeprem meydana gelmiş (Van hariç)ve bu depremlerde resmi verileregöre 86 bin insan hayatını kaybetmiş,549 bin yıkık veya ağır hasarlı konuttespit edilmiş. (Dikkat etmek gerek,resmi verilere göre!)

Türkiye nüfusunun yüzde 98’ideprem tehdidi altında yaşamakta.Tuz Gölü civarında yaşamıyorsanızherhangi bir depremde ölme ihtima-liniz yüksek. Ancak en son 27Temmuz 2011'de Konya'nın Ilgınilçesinde 5.0 büyüklüğünde ortaşiddette bir deprem meydana geldiğiiçin oraya bile çok güvenmemekgerek!

Tüm bu depremler içinde birtanesi var ki -o da İzmit depremi-yarattığı toplumsal, ekonomik,psikolojik etkileri bakımındandiğerlerinden ayrılır. Kuşkusuz bununnedenleri olarak; depremin büyük-lüğü (Mw=7.4), yarattığı can kaybı(resmi verilere göre 17 bin, resmiolmayanlara göre 30 binden fazla),neden olduğu ekonomik hasar (8,5milyar dolar) ve İstanbul'u tehditetmesi sayılabilir.

Ancak tüm bunlara rağmen İzmitdepreminin siyasal etkisinin diğerdepremlerden ayrıştığını söylemekmümkün değil. İstanbul örneğinebakalım:

27 Mart 1994, Recep TayyipErdoğan İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı seçildi ve bugörevini 6 Kasım 1998 yılına kadar(ki bir şiir okuma davası nedeniylecezası onandığı için görevi bırakmakzorunda kaldı), yaklaşık 4 yıl 8 ayboyunca kesintisiz sürdürdü.

12 Kasım 1998’de BaşkanlıkKoltuğuna, aynı partinin temsilcisiolan Ali Müfit Gürtuna oturdu veyaklaşık 9 ay sonra 17 Ağustos 1999(İzmit) depremi oldu. Deprem İzmitmerkezliydi ama bu siyasi partinin 5seneyi aşkın bir süredir yönettiğiİstanbul’da, özellikle de Avcılar’da,büyük hasar ve can kayıpları oldu. 14Ağustos 2001’de yani depremdenyaklaşık 2 yıl sonra Recep TayyipErdoğan’ın liderliğindeki AKP kurulduve kısa bir süre sonra Ali MüfitGürtuna da bu partiye geçerek 1Nisan 2004 gününe kadar görevindekaldı ve aynı tarihten itibarenkoltuğunu yine aynı siyasi partininadayı olan Kadir Topbaş’a bıraktı. Busiyasi kadrolar İstanbul’u 17,5senedir yönetmektedir.

17,5 yıl geçmesine rağmen İstan-bul Belediye Başkanı Kadir Topbaş(26 Ekim 2011'de), depremkonusunda yapılan çalışmalarınyeterli olmadığını söylüyor ve ekliyor;“Kral çıplak kardeşim; kimse kusurabakmasın.”

Ama Allah için haklarını yemeye-lim. Ceset torbalarının hazırlanması,ölülerin kokmaması için buz pistlerive muhtelif soğuk hava depoları gibiyerlerin önceden tespit edilmesi,toplu mezar yerlerinin belirlenmesi…gibi sorunları halletmişler.

TMMOB, Van depreminden sonrahazırladığı raporda, 1999 deprem-lerinin üzerinden 12 yıl geçmişolmasına rağmen toplumsalyaşamda farklılık yaratılmadığını vemevzuatta köklü, kalıcı değişikliklergerçekleştirilmediğini; ülkemizdekonutların yüzde 40’ının kaçak ya daruhsatsız olduğunu, bina stokununyüzde 10’unun yenilenmesi, yüzde30’unun onarılması gerektiğini ifadeediyor ve ekliyor: en son 648 sayılıKHK ile getirilen, onlarca yasaldüzenlemeyle ülke geneline yayılan,adeta geçerli sistem haline getirilenkaçak yapılaşmayı özendiren "af"taısrar etmenin bir sonucudur. Üstüneüstlük, söz konusu Kararname ile

Yapı Denetim Kanunu’nda yapılandeğişiklikle ülkemizdeki tüm köylerinyanı sıra, belediyelerin yaklaşık olarak% 70’ini oluşturan, nüfusu 5 binkişinin altındaki belediyelerin sınırlarıiçinde ve mücavir alanlarındakiyapılaşmalar da yapı denetim sistemidışına çıkarılmıştır. Kırsal alanda,köylerde plansız ruhsatsız, mühendis-lik hizmeti almamış yapılaşmanınkapısı ardına kadar açılmıştır.

Tüm bunlar göstermektedir kiAKP iktidarı halka zararlıdır, halkadüşmandır. Ve bu durumunu Van-Erciş depremi sonrasında bir kezdaha kanıtlamıştır.

Depremden etkilenen yerlereanında müdahale edilememiştir.Arama-kurtarma ekipleri ancak kendiolanaklarıyla deprem bölgesineulaşabilmiştir. Kaldı ki, İzmit depre-minin ardından ülkenin değişik yer-lerinde ortaya çıkan bu ekiplerinörgütlenmesinde devletin merkezietkisi ve çalışması yoktur. Somali'deAKP operasyonunun bir parçasıolarak kullanılan Kızılay, kendiülkesinde yetersiz kalmıştır. Merkeziplanlama ve organizasyon konusun-da devletin hiçbir hazırlığı olmadığıbir kez daha kanıtlanmıştır. Yardımlarorganize bir şekilde toplanmamış,dağıtılmamış, çarçur edilmiştir.

Başarısızlığın kabul edilmesi sankimarifetmiş gibi Tayyip kalkmış, “ilk24 saat bir başarısızlık olduk bunukabul ediyoruz'' diyebilmektedir. (Buülkede herhangi biri Tayyip'in hatayaptığını söylediğini duydu mu?) Bubaşarısızlığın bedelini kim ödemiştir?Halk. AKP iktidarı ve onun uzantılarıbu başarısızlık karşısında ne bedelödediler?

Sel ve deprem gibi doğal felaketlersonrasında yaşanan olayların göster-diği gibi, devletin çeşitli kademelerineve belediyelere yerleşmiş olan AKPkadrolarının beceriksizliği vebaşarısızlığı çok büyük. Bununtemelinde işin geretirdiği niteliğe,bilgi ve deneyime sahip olmayankadroların sırf cemaat önceliklerine

bağlı olarak atanması yatmaktadır.Ancak sorunu sadece AKPkadrolarının beceriksizliğine vebaşarısızlığına bağlamak, sorunufazla hafife almak olur. Temel sorun,felaketler karşısından İslamcı-liberalkamusal projenin krizidir. AKP’ninsosyal güvenliği ve felaketlere yönelikmerkezi devlet müdahalesinipiyasalara ve cemaatlere devretmepolitikalarının geldiği noktakaçınılmaz olarak budur.

Ancak Tayyip'li AKP'nin halkaverdiği zarar bununla sınırlı kalmadı,kalmayacak. Daha ilkaçıklamalarından anlaşıldı kiekonomik krizi fırsata çevirdikleri gibidepremi de kendileri ve tekelci ser-maye için fırsata çevirmeyeçalışacaklar. Çok değil depremdendört gün sonra müjdeyi (!) veriyorTayyip; “seçmenlerin oyunu ve ikti-darını kaybetme pahasına da olsakaçak ve çürük binalar yıkılacak.”Dikkat edilirse sadece çürük binalardeğil, aynı zamanda kaçak binalarda. Pekiyi sormazlar mı, “sen İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanıseçildiğinde oturduğun bina kaçakdeğil miydi?”, “şu anki kaçak binaları,senin yaptığın gibi yasal kılıf uydura-madıkları için mi yıkacaksın?”

Tayyip'in bu açıklamasından ençok kimler sevinmiştir acaba? Zatengeçinemeyen, barınabilmek için zarzor iki göz oda bulabilmiş yoksul halkdeğil elbette. Belki de şöyledüşünmüşlerdir; “ne güzel, Tayyipevimizi başımıza yıkacak ve bu rezildünyada yaşamaya daha kötükoşullarda devam edeceğiz.” (Bu zih-niyeti hatırlamamak mümkün mü,devrimci tutsakları kurtarmak (!) içinHayata Dönüş operasyonu yapmış ve30 mahpusu öldürmüşlerdi).Tayyip'in açıklamasına gerçektensevinenler ise piyasası büyük orandadoymuş olan inşaat sektörüyle, nasıldaha fazla emek vermeden parakazanırım diyen rantiye. Afeti nasılfırsata çevirmeye çalıştıklarını görmekiçin televizyonlarda ve gazetelerdeki,

müteahhit şirketlerinin “ev satış”reklamlarının artışına bakmak yeter.Bu ülkede pişkinliğin ve arsızlığınsınırı yok. “İstanbul’un yarısını denizkumuyla yaptım” diyen müteahhit AliAğaoğlu, İstanbul'daki binaların%50’sini yeniden yapmak gerektiğiniaçıklıyor ve utanmadan buna da talipolduğunu övünerek söylüyor.

AKP'nin halka karşı saldırı planınınyasallaşacak ismini ise yine Tayyipaçıkladı; Dönüşüm Yasası. Yeniçıkaracakları bu yasayla kaçakyapıları yıkacaklar, hiç kimseye sor-madan kamulaştırma yapabilecekler,vs.

Aslında küresel kriz ortamındaumudunu Körfez (Suudi Arabistan,Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik ArapEmirlikleri, Amman) sermayesinebağlayan ve bu sermayeyi çeke-bilmek için “mega inşaat projelerini”teşvik eden AKP iktidarı, aradığı fırsatıdepremle bulduğuna inanıyor. Birönceki (2008-2009) krizin emekçiyideğilse de AKP’yi ve sermayeyi teğetgeçmesini sağlayan şey kaynağıbelirsiz 18 milyar dolarlık bir paragirişiydi. Bu “kaynağı belirsiz” yani“kara” paranın önemli bir bölümü“Körfez sermayesi” denen Arap karaparasıydı. Erdoğan, yeniden patlakveren krizin teğet bile geçmeyeceğinisöyledi. Daha sonra, eskibaşdanışmanı Cüneyt Zapsuumudun “Körfez sermayesi”ndeolduğunu açıkladı. Ekim ayında iseArap dünyasının İsviçre’si olarak bili-nen Lübnan’ın dördüncü büyükbankası Türkiye’ye geldi. O Lübnanbankaları ki, Türkiye’den çok önceKörfez ülkelerinin keşfettiği “megainşaat projeleri”nden ayrıdüşünülemiyor. Anlaşılan AKP, uzunve sancılı ekonomik kriz dönemindekent yağmasına daha bir hırslasarılacak. Doğal olarak barınmahakkı mücadelesi de toplumsalmuhalefet gündemleri içinde önemi-ni artıracak.

Bundan böyle yeni gözdeleri Çevreve Şehircilik Bakanlığı'nın ve onun

güzide Bakanı Erdoğan Bayraktar'ınadını çok fazla duyacağımızdan kim-senin kuşkusu olmasın. Çünkü yeniyasa ile birlikte tüm inşaatların imarve denetim görevlerini de bubakanlığa bağlıyorlar.

Bu süreçte yapılan açıklamalarınsatır aralarında AKP iktidarının icraat-larının arkasındaki gerekçeleriöğrenme fırsatı da yakalandı. MeğerAKP iktidarı özelleştirmelerden eldeettiği tüm geliri, yani halkın vergi-leriyle yaratılmış kamusal varlıklarısatarak elde ettiği tüm geliri IMF'yeödemişmiş. Bununla da yetinmemiş,“deprem vergisi” adı altında topladığıve depreme hazırlık yapmak üzereharcanması gerekçesi uydurulan 40milyar lira da devletin çeşitli harca-malarına gitmişmiş. Ne kadarbecerikli bir hükümet değil mi?Vergiyi tabana yay, refahı ise tavana...

Van depremi de AKP’nin halkazararlı olduğunu bir kez daha ve birkez daha gösterirken, toplumsalmuhalefetin ve özel olarak BDP’ninbundan ders çıkararak AKP’ye veneoliberal kapitalizme karşı mücadeleçizgisini daha da güçlendirmesigerekiyor. Deprem sonrası gelişmelerde bir kez daha göstermektedir ki,toplumsal muhalefetin bu türfelaketler karşısındaki yardımlaşmave dayanışma duyarlılık ve reflekslerison derece gelişmiştir. Bununla bir-likte sorun yalnızca duyarlılık vedayanışma refleksiyle çözülebilecektürden bir sorun değildir. Toplumsalmuhalefetin, sosyal güvenliği, kamu-nun demokratik yeniden inşasını vebu yönde militan kitle seferberliğinitemel alan politikalara gereksinimivar. Ancak o zaman, felakatler son-rası ortaya açıkan kaotik ortamlarda,halka alternatif yollar açılabilir ve ikti-darı köşeye sıkıştıracak inisiyatifleralınabilir. Güvencesizliğe karşıtoplumsal muhalefet çizgisi, doğalfelaketlere ve İslamcı-liberal poli-tikaların yol açtığı yapısal felaketlerekarşı her zaman hazırlıklı olmayıgerektiriyor.

‘Kral ç›plak kardeflim, kimse kusura bakmas›n’

Marşlara ve sloganlaraberaat, mahpuslara tahliyeH opa davasında art arda açılan

mahkemeler tahliye ve beraatkararlarıyla sonuçlanıyor.

Hopa’da yargılamasına başlanan 5mahpus tahliye olurken Hopa’dakieylemde “örgüt propagandası” bula-mayan mahkeme gerekçeli kararınıaçıkladı.

31 Mayıs’ta Hopa’da yaşanan olay-ların ardından tutuklanan 15 kişiden7’si hakkında ‘terör örgütü propagan-dası yapmak’ suçlamasıyla açılan ve 26Eylül 2011’de tüm sanıklarınberaatiyle sonuçlanan davanıngerekçeli kararı açıklandı. Erzurum 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülendavada mahkeme, 7 sanık ile ilgiliiddianamede yer alan ifadeleri veolayların görüntülerini inceledi.

Mahkeme, iddianamede yer alansanıkların yüzünün kapalı olduğu veAKP mitinginin karşısındaki inşaatapankart astığı iddialarının incelemelersonucunda doğru olmadığına kanaatgetirdi. Sanıkların attıkları “Faşizmeölüm tek yol devrim”, “Hopa faşizmemezar olacak”, “Kurtuluş yok tekbaşına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”sloganlarını da değerlendirenmahkeme, bu sloganların terör örgütüpropagandası anlamınagelemeyeceğine, ifade özgürlüğü kap-samında değerlendirilmesi gerektiğinekarar verdi. Gündoğdu Marşı’nın delilolarak sunulmasına da karşı çıkanmahkeme, bu marşın askerde ve

Beşiktaş tribünlerinde de söylendiğini,marş hakkında herhangi bir yasakla-manın olmadığını ifade etti.

HOPA’DA 5 TAHL‹YE 1 TUTUKLAMA

31 Mayıs günü Tayyip Erdoğan’ınHopa’ya gelmesini protesto edenlerepolisin saldırmasıyla başlayan, MetinLokumcu’nun öldürülmesi ve 15Hopalının tutuklanmasıyla devameden olayların ilk davası 24 Ekimgünü Hopa Asliye Ceza

Mahkemesi’nde görüldü. Davanınbölünmesi sonucunda 15 tutukludansadece 5’inin yargılandığı duruşmadasanıklar Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Kanunu’na muhalefetetmek ve görevli memura direnmek ilesuçlandı. Mahkeme, sanıklar ŞafakUstabaş, İdris Akbıyık, ŞinasiGümüşkaya, Cengiz Akyüz ve ŞabanKotil hakkında tahliye kararı verdi.

Öte yandan asker ölümleriyle ilgiliHopa’da yapılan yürüyüş sırasındabaşlayan, Hopa davasının görüldüğü

gün devam eden polis-faşist elbirliğiile örgütlenen saldırı sonucu HopaMeslek Yüksek Okulu’nda bir üniver-siteli yaralanmıştı. 13 kişinin gözaltınaalındığı, 2 kişinin ise yaralandığı polissaldırısı sonucunda Hopa Halkeviüyesi Müslüm Karabulut, 31 Mayıs’ta-ki olaylarda Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Kanunu’na muhalefetetmek ve kamu malına zarar vermeksuçlamalarıyla tutuklandı. Karabulut,Arhavi Hapishanesi’ne gönderildi.

Öğrenci Kolektifleri’nin “Bilimi,sanatı, medyayı, kadını, doğayı,

gazetecileri, anadili, üniversiteyi,ülkeyi, sokağı özgür bırak” slogan-larıyla 22 Ekim’de gerçekleştirdiğiyürüyüşte barışın olduğu eşit veözgür bir ülke talep-leri dile getirildi.Türkiye’deki 40üniversiteden gelenbine yakın üniver-siteli, barış mesajınıTaksim’e taşıyarakülke üzerindekiırkçı-faşist atmosferemeydan okudu.

Üniversitelilereylem boyuncaeşitlik ve barış talep-lerinin yanı sırahapistekiarkadaşlarının özgürbırakılmasını da iste-di.

Eylemde“Üniversiteyi,ülkeyi, sokağı özgürbırak” anapankartının yanı sıra“Emperyalizme kalkanolmayacağız” “Kan intikam gözyaşıdeğil barış istiyoruz”, “AKP’yi de

cinayetlerini de durduracağız /Üniversiteli Kadın Kolektifi” yazılıpankartları taşındı.

Eylemde renkli bir kortejoluşturan Liseli Genç Umut ise“Duvarlar, sokaklar, liseler bizim-

dir” pankartınınarkasında yürüdü.

EylemdeHalkevleri GenelBaşkanı İlknurBirol, Rutkay Azizve Cezmi Ersöz,tutuklu öğrenciler-den Demet’inbabası, ÖğrenciKolektifleri’ndenNeval Kösedağıbirer konuşma yaptı.Üniversiteliler ÇavBella şarkısını İkayAkkaya ile birliktesöyledi.

Eyleme AhmetŞık da mesajıyladestek verdi. Eylemtiyatro gösterisininardından son buldu.

Bu eylemin ardından ODTÜ veEge Üniversitesi’nde ırkçı eylemlerekarşı kitlesel barış yürüyüşleriyapıldı.

500’den fazla ö¤rencinin tutuklu bulunmas›,meclis gündemine de girdi. TBMM ‹nsan Haklar›Komisyonu üyesi milletvekilleri ile tutukluö¤rencilerin ailelerinden oluflan temsilciler“Tutuklu bulunan 500 ö¤renci: Anneleranlat›yor” bafll›kl› bir bas›n toplant›s› düzenledi.

MHP milletvekillerinin kat›lmad›¤›, AKP mil-letvekillerinin ise k›sa süreli u¤ramas› s›ras›ndaaileler taraf›ndan protesto edildi¤i bas›ntoplant›s›na CHP’nin komisyonda bulunan 4 mil-

letvekili kat›ld›. Vekiller ad›na bir aç›klama yapanCHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, ikiy›ldan fazla süredir tutuklu yarg›lanan vegözalt›nda iflkence gören ö¤rencilerin sorunlar›n›konuflmak için bir araya geldiklerini söyledi.Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i taraf›ndanhaz›rlanan raporu aktaran Aygün, “Ö¤rencilerinüye oldu¤u silahl› örgüt nerede? Bunu bana özelyetkili savc›lar göstersinler, o silahl› örgüte bende üye olaca¤›m” dedi. Aygün, oluflan tablonun

mimar›n›n Terörle Mücadele Kanunu ve TürkCeza Kanunu’nda örgüt üyeli¤ini düzenleyenmaddeler oldu¤unu vurgulad›.

Aygün’ün ard›ndan sözü aileler ald›. Malatya‹nönü Üniversitesi ö¤rencisi ve Malatya HaklarDerne¤i üyesi Ayça K›l›nç’›n annesi Fadime K›l›nç,bayramda k›z›n› göremeyece¤ini söyleyerekmeclisten çözüm beklediklerini söyledi. Hopaolaylar› nedeniyle Ankara’da tutuklanan DorukY›ld›r›m’›n annesi Songül Y›ld›r›m, geçen hafta

çocu¤unun do¤um gününde çocu¤unasar›lamad›¤›n› belirtti. Y›ld›r›m, “E¤er bir ulafl›mprotestosunda ulafl›m zamlar›ndan dolay›protestoda bulunuluyorsa, ben de bulunuyorum.O zaman ben de teröristim” dedi. Ankara HopaDavas› tutuklular›ndan Ça¤dafl Ersoy’un babas›Fatih Ersoy da o¤lunun ve arkadafllar›n›n BurhanKuzu’yu yumurta atarak protesto ettikleri içinhedef al›nd›¤›n› ve gözalt›ndaki iflkencelerede¤indi.

Tutukluöğrencilermeclisgündeminde

Özgürlük ve barış için

Page 4: 143'üncü sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

42 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nu da içine alanson “KCK operasyonu”, “PKK’nin Türkiye

örgütlenmesi”ni hedef alan bir özel örgüt operasyo-nu olmaktan çıkıp, Kürt hareketinin açık-yasal tümunsurlarını tasfiye etmeyi hedefleyen “Ergenekonbenzeri” bir “Çatı Operasyonu”na dönüştüğününaçık ilanı oldu. Aylardır sürdürülen tutuklamalar,gözaltılar, baskılar, iktidarın Kürt hareketinin silahlıgücü dışındaki bütün siyasi cephelerini imhaetmeyi politika haline getirmiş olduğunu gösteriyor.

Hükümetin, 12 Haziran seçimleriyle birlikteyürürlüğe koyduğu stratejinin, Kürt Ulusal Özgürlük

Hareketi ile muhatabiyetilişkisini PKK’yle sınırlamakolduğu belirginleşti. Kürthareketine tek açık kapı olarakkendisini silahla ifade etmeyolu bırakılıyor ve PKKhareketin tek ve “yalnız” temsil-cisi haline getiriliyor.Dolayısıyla da hükümetin Kürthareketiyle “diyalogu” askeribir ilişkiye indirgeniyor. Kürthareketi “savaşan bir güç”letanımlanıp sınırlanınca da bir“güvenlik sorunu”nadönüştürülmüş oluyor.

Bugüne kadar Kürt hareketiile PKK’yi birbirinden ayırmaya çalışan, Kürthareketinin açık – yasal yapılarını PKK ile ilişkisinikesmeye davet eden iktidarın Kürt hareketininbütününü “PKK’lileştirmeye” girişmesi bir yenilgininkabulü anlamına geliyor:

PKK dışı bir “Devlet Kürdü” yaratıp Kürtlerin“kukla temsilcileri” aracılığıyla Kürt sorununa“kozmetik” bir çözüm bulma hayali, devletinyıllardır kurduğu bir hayaldi. Bu hayal, 12 Haziranseçimleriyle ağır bir yara aldı.

Her “Kukla Kürt Partisi” girişiminde adı geçirilenŞerafettin Elçi’nin, PKK-dışı Kürt milliyetçiliğininodakları HAKPAR ve KADEP’in, “İslamcı-liberal”Kürt aydını olarak vitrine edilen Altan Tan’ın 12Haziran seçimlerinde “Demokratik Ulus Bloku”politikası çerçevesi içinde “Blok” içinde yer almalarıbu hayale vurulan ağır bir darbe oldu. Bu, Kürthalkı içinde öylesine güçlü bir rüzgardı ki, PKK’nin“yeminli düşmanı” Kemal Burkay’a dahi Kürt soru-nunun çözümünde AKP ile işbirliği yapma hayalleri-ni hızla bir kenara bıraktırdı.

Kürt milliyetçiliği hareketinin bütün unsurlarınınKürt Ulusal Özgürlük Hareketinin yörüngesinegirmesi, AKP hükümetinin Kürt siyasetini temelin-den etkiledi. AKP Kürt hareketini “PKK’lileştirerek”,Kürt sorununun Kürtlerle müzakere yoluylaçözümüne kapıyı tamamen kapatıyor, “Kürt sorunuçözülecekse onu da biz yaparız” zihniyetinekapılanıyor.

AKP bu amacına varmak için Kürt hareketini bir“güvenlik sorunu” haline getirerek Kürt sorununuKürtlerin silahsızlanması sorununa indirgemek isti-yor. Devletle Kürt hareketi arasındaki ilişki bu alanahapsedilince AKP’nin elinin Kürt sorununda rahat-layabileceği varsayılıyor. “Cemaat marifetiyle” pom-palanacak ve Kürt halkına gerçek bir ilerlemeolarak asla yansımayacak olan “kozmetikiyileştirmeler”le “Kürt sorununa Kürtsüz çözüm”bulunmuş olacak!

Irkçılıkla mayalanmış Türkiye gericiliği, Kürtsorununa “kozmetik çözüm”de “Kürt işbirlikçi”bulamayınca “kozmetik çözüm” için başka bir“kolaylaştırıcı” bulması gerekiyor.

Cemaat basınında Cemal Uşşak’ın“Müslümanların Kürtlerin acısını hissetmediği” yolluözeleştirisiyle sökün eden ağlaşmalar da işte bunoktada anlam kazanıyor: Kürtleri kimlik dilencisihaline getirmeyi hedefleyen bir Kürt Deniz Fenerikumpanyası…

Kürtlere de Deniz Feneri

FerdaKoç

[email protected]

F ethullah Gülen cemaatininreferandumdan bu yanaçeşitli biçimlerde dile getir-

diği “ülkücüleri de hareketekatma” tartışmalarının ardındakiniyetin, sağı seçim sandığındabirleştirme ile sınırlı olmadığıgörüldü. Hopa’da 22-25 Ekim ta-rihleri arasında yaşanan provokas-yonun ardından, polisin MHP ilçeteşkilatına giderek solculara karşıişbirliği teklifinde bulunduğu açığaçıktı. İlçe dışından taşınan faşistgruplar eliyle kent merkezi ve yük-sekokulda provokasyon yaratıpHopalı devrimcilere saldıranpolisin, ilçedeki MHP’lileri de pro-vokasyona dahil etmeye çalıştığıbizzat MHP’liler tarafındanaçıklandı.

İlçede 22 Ekim günü Hopadışından gelen bir grup faşist,Çukurca’da 24 askerin yaşamınıyitirdiği PKK saldırısını protestobahanesiyle bir gösteri düzenledi.Ancak provokasyon için geldikleribelli olan faşistler, bu sıradaçevrede bulunan gençlere “Nedenİstiklal Marşı okumuyorsunuz?”diye saldırdı. Saldırganların 25Ekim günü Hopa MeslekYüksekokulu’nda görülmesi üzeri-ne, öğrenciler polise giderek “Bizesaldıran grup buydu. Neden onlarıalmıyorsunuz?” dedi. Polisin “Sizene, sizin kafanızı ezeriz” şeklindeyanıt vermesi üzerine öğrencilertepki gösterdi ve çatışma çıktı.Çatışmada ve gün boyu karakolönüne kadar uzanan olaylarda ikiöğrenci yaralandı ve aralarındaHopa Halkevi yöneticisi Kamil

Ustabaş’ın da bulunduğu 10 kişigözaltına alındı. Gözaltına alınan-lardan Halkevci MüslümKarabulut tutuklandı.

‘KAFANIZI EZECE⁄‹M,BURASI BENDEN SORULUR!’

Olaylar sırasında Hopa EmniyetMüdürü’nün, faşist saldırganlaramüdahale etmek yerine Hopalı

devrimcileri hedef alması ve“kafanızı ezeceğim, burası bendensorulur” gibi ifadeler kullanması,bu provokasyonda polisin etkin birşekilde yer aldığına işaretti. Ancakteşkilattaki Fethullah Gülencemaati etkisinden dolayı “imamınordusu” diye anılan polisin dahakapsamlı bir provokasyon peşindeolduğu kısa sürede açığa çıktı.

‘SOLCULARA B‹R fiEYYAPIN, ARKANIZDAYIZ!’

Saldırıların ardından Hopa’dagörevli iki sivil polis MHP İlçeTeşkilatı’na gitti. Burada ikisiMHP yönetiminden, ikisi ise MHPGençlik Örgütü’nden olmak üzeredört kişiyle görüşen polisler,“Burayı neden solculara bırakıyor-sunuz? Siz bir şeyler yapın, biz dedestekleriz, arkanızda oluruz”

dedi. Polislerin teklifini “Biz buişlere karışmak istemiyoruz” diye-rek reddeden MHP’liler, dahasonra görüşmeyi ÖDP ve Halkeviüyelerine anlattılar.

Polisin MHP’ye yönelik teklifiniHalkın Sesi’ne değerlendirenKemalpaşa Halkevi üyesi GürkanAydın, Hopa Meslek YüksekOkulu’ndaki saldırıyıgerçekleştirenlerin Hopalıolmadığına dikkat çekti.MHP’lilerin de bu durumu kendi-lerine aktardığını ifade edenAydın, Hopa halkının provokasyo-na gelmeyeceğini söyledi.

ÜN‹VERS‹TELERDEB‹RL‹KTE HAREKET DENEMELER‹

Yakın zamanda üniversiteler decemaatin ülkücüleri yedeklemeyönelimine şahit oldu. Daha önceİsrail karşıtı eylemlerde, sondönemde de asker ölümlerininardından yaşanan yan yana gelişler,birlikteliğin gündemlere bağlıgeliştiğinin göstergesi. ODTÜ’deve Ege Üniversitesi’nde düzenlen-mek istenen ancak devrimci yurt-sever öğrenciler tarafından engel-lenen yürüyüşler de birlikteliğinyeni girişimleri. ODTÜ’de TürkEğitim-Sen üyelerinin organizeettiği yürüyüşe cemaatçilerleülkücü faşistler katılmış, solcuöğrencilerin müdahalesi üzerinecemaatçi öğrenciler dağılmış,ülkücülerin de bulunduğu faşistlerise bir kez daha yürümeye çalışmışancak engellenmişti.

‹ M A M I N O R D U S U N D A N Ü L K Ü C Ü L E R ‹ Y E D E K L E M E P L A N I

‘Hopa’yı niye sola bırakıyorsunuz!’Hopa’da ilçe d›fl›ndan bir grubun provokasyonu ile bafllayan olaylarsonras›na, polisin MHP ile özel görüflme yapt›¤› a盤a ç›kt›

AKP’nin referandumdan bu yanaöne çıkardığı sağın birliği siyaseti

Fethullah Gülen cemaatinin de günde-minde. AKP, son dönemde ayrımcı-saldırgan sağ söyleme daha fazlasarılmaya başlamış ve MHP dışındakibütün sağı çözerek kendi eksenineçekmişti. Ancak MHP tabanı referan-dumda AKP’ye meyletmekle birliktegenel seçimde yeniden partisine döndü.

Cemaate bağlı Aksiyon dergisinin 17Ekim tarihli sayısında Cemal A.Kalyoncu tarafından kaleme alınan“AKP’nin ülkücü oyları tutma planı”yazısı tam da bu noktaya işaret ediyor.

Kalyoncu, çalışmanın ‘ülkücü camiaiçerisinden’ hazırlandığını belirtse desomut herhangi bir kişi/grup ya da belgesunmuyor. Kalyoncu’ya göre çalışmanınamacı referandum ile AKP’yeyakınlaşan ülkücü oyları kalıcı kılmak.

MÜfiTEREK HEDEFLER VARÇalışmada AKP, MHP, BBP ve SP

tabanlarında Müslüman-muhafazakarlık,

devletçilik ve Kemalist dayatmalarakarşıtlık gibi ‘müşterek hedefler’bakımından aynılık bulunduğunadeğiniyor. Bazı ülkücü çevrelerle MHParasındaki bağların zayıflığına dikkatçeken yazıda MHP’nin ulusalcı çizgisininAKP için avantaj olacağı vurgulanıyor.

Kalyoncu, “çalışma”nın parti yöne-timine önerilerini sıralıyor. AKP’ye‘ülkücülerin davası’ söylemi ile ülkücükanaat önderlerinin ve tarihsel kişilerinisimlerinin daha fazla zikredilmesi öneri-liyor. Ülkücülüğün referans isimlerinintabanı etkileyeceğini söyleyen çalışma,Erdoğan’ın 12 Eylül darbesi sonrasıidam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nunmektubunu okumasının etkisinihatırlatıyor. MHP ile ilişkileri zayıflayankanaat önderlerinin AKP ile gönülbağını ‘mümin-Müslüman’ ahlakıçerçevesinde güçlendirilmesi de getirilenöneriler arasında.

Ülkücü oylarının AKP’dekalıcılaştırılmasının bir boyutu da‘ülkücü-MHP’li’ ayrımının teşviki.

Kalyoncu’ya göre çalışmada, MHP’ninülkücülerin temsilcisi olmaktanuzaklaştığının, ulusalcılaştığının dilegetirilmesi kitleyi etkiliyor.

Çalışmada merkez sağa verilen AKPiçinde politika yapabilme şansınınülkücülere aynı oranda sağlanmadığınadikkat çekilerek özellikle taşrada düzen-lemeler yapılması öneriliyor. MHP’ninOrta Anadolu’da zayıflamasının, Doğuve Güneydoğu’da ise hiç olmamasınınAKP için büyük avantaj olduğuna işareteden çalışmaya göre Akdeniz ve İstan-bul’daki ülkücü mafyalaşmasınınçözülmesi de ülkücü kitlenin sempatiduymasını sağlayacak. Örgütsel olarakyapılan en önemli vurgulardan birisi deAKP Gençlik Teşkilatı’nın Milli Gençlikve Ülkü Ocakları’nı da kuşatacak birbiçimde yeniden düzenlenmesi gerektiği.

Son dönemde Hopa’da ve üniversite-lerde yaşananlar cemaatin, her şeyiAKP’den beklemediğini ve polis gücüylegençliğini MHP’lilere yönelik bu planiçin seferber ettiğini ortaya koyuyor.

Fethullah Gülen, AKP’yeverdiği açık desteğe

rağmen, iktidarın tıkandığıalanlarda cemaatinin gelenek-sel partiler üstü konumundanseslenerek krizleri fırsataçevirmekten de geri durmuyor.Şimdi de Kürt sorunundayaşanan genel tıkanmayı fırsataçevirerek inisiyatif almapeşinde. Gülen’in bu niyetini“terör ve ızdırap” başlığıaltında 24 Ekim’de yayımladığıvideo mesajından okumakmümkün.

Kürt sorunundaki başarısız-lıkları nedeniyle TSK’yı hedefalırken ad vermeden AKP’yi veAbdullah Gül’ü de eleştirenGülen, çözümün “din”i heralanda etkin bir şekilde kulla-nabilecek bir “gönüllüler” ha-reketinde olduğunu iddia ede-rek kendi cemaatini adres gös-teriyor. Kürtleri “hakkı kötekolan” yüzde 5 ve “kucaklanma-sı gereken” yüzde 95 olarakikiye ayıran Gülen, PKK’ninsilah bırakacağı koşullarınhazırlanmasını değil kökününkurutulmasını öneriyor.

KÜRTLER‹ FETHULLAH’ATESL‹M ETSELERM‹fi

Çukurca saldırılarısonrasında Kürt sorunundagelinen noktayı değerlendirme-si istenen Gülen şöyle diyor:

“Herkesin kendini yeterligördüğü, her şeyin hakkındangeleceğine inandığı ve hayatınıona göre planladığı bir dünya-da siz en doğruları bile kimseyeduyuramaz ve o zihniyettekivazifelilere, sorumlulara hiçbirşey kabul ettiremezsiniz. Çokciddi stratejiler ve çareler üret-sek de maalesef bugün kimsedinlemez.” Konuşmanındevamında açıktan orduyuhedef alsa da, Gülen’in “vazife-liler, sorumlular” diye kastettik-leri arasında “her şeyinhakkından geleceğine inanan”AKP iktidarının da yer aldığıanlaşılıyor. Çukurcasaldırılarının ardından AKP’ninözgüveninin sarsılıp tavsiyeleredaha açık hale geldiğini

düşünüyor olacak ki, Gülenşimdi “ciddi strateji veçareler”ini paylaşmayı görevbiliyor.

“Ümitsizliğe kapılmamalı”diyen Gülen “bugüne kadarihmal edilmiş tedbirler”inisıralıyor: “Keşke, o bölgeyegönderilen muallimler, bugündünyanın dört bir tarafına ciddifedakârlıklarla hicret edengönüllüler gibi, dönmemek,orada ölmek ve orayagömülmek üzere gitselerdi.”Yani Kürtlerin eğitimiCemaat’e teslim edilsin.“Keşke”lerini bölgeye vaizler,sağlık memurları, polisler gön-derme önerileri ile sürdürenGülen, bu kadrolar eliylesağlanacağını iddia ettiği

toplumsal bütünleşmenin dedin ile sağlanacağını söylüyor:“En büyük problemimiz, bizibirbirimize bağlayacak tutkalmahiyetindeki çok önemli birdinamik olan dini değerlendire-meyişimiz olmuştur.”

Gülen, “misliyle intikam”sözlerine atıfla Abdullah Gül’ü“kışkırtmaya gelmekle”eleştiriyor: “Herkesin çokdikkatli ve temkinli olması,kışkırtmalara gelmemesi vehele ‘mukabele-i bilmisil’kaide-i zalimânesine girmemesilazımdır. Bağırıp çağırmalarla,“Şehitler ölmez, vatan bölün-mez” sloganlarıyla problemçözülmez.”

HOfiGÖRÜLÜ ‹MHA“Meselenin üzerine bağırıp

çağırarak, yakıp yıkarak veöldürerek değil, akıl, firaset veşefkatle gidilmelidir” diyenGülen, “hakkı, kötek olanlar”ınistisna olduğunu, o toplumunyüzde 95’ine karşı mülayimolmak gerektiğini söylüyor vemesajını bir dua ile bitiriyor:“Düşmanlık yapanlar arasındaıslahını murat buyurmadığın vekendileri hesabına ıslah iste-meyen kimseler varsa, onlarında altlarını üstlerine getir, bir-liklerini boz, evlerine ateş sal,köklerini kurut ve işlerini bitir.”

Kürt sorununda cemaat inisiyatifiKürt sorununda PKK-BDP’den başka

muhatap bulamayacağını anlayan AKP,bu gerçek karşısında müzakere değil savaşve imha siyasetine sarılıyor.

Van depremini bir kardeşlik fırsatı olarakdeğerlendirme tartışmaları ne yazık ki AKPiktidarının Kürt sorunundaki savaş yanlısıtutumunu etkilemedi. Sınır içi ve ötesi askerioperasyonlar sürdü. Abdullah Gül’ünkendinden beklenmeyen sertlikteki “misliyleintikam alacağız” söylemi karşılığını buldu.

Hakkari’deki çatışmalarda öldürülen 24gerillanın tanınamayacak hale gelmiş ceset-leri ailelerine verilmek üzere Malatya’dakibir morga nakledildi. Aileler ve İHDçoğunun kimliği teşhis edilemeyen geril-laların kurşunla değil yanarak öldüğünü,cesetlerine işkence edildiğini açıkladı.

Ülkenin dört yanına tabutların gönderil-mesi ise kardeşlik bağlarının giderek zayıfla-masına ve karşılıklı intikam duygularınınkörüklenmesine yol açıyor.

Barışçıl çözüm için mücadele edenler iseKCK operasyonu kıskacında. OperasyonlarTayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde 1400kişilik bir tutuklanacaklar listesi hazırlandığıiddialarını doğrularcasına ilerliyor. Sonolarak Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile gazeteciyazar Ragıp Zarakolu’nun da aralarındabulunduğu 47 kişinin gözaltına alınıp terörörgütü üyeliği ile suçlanması geniş tepkiçekti. Aralarında Yaşar Kemal gibi isimlerinde bulunduğu 700 aydın, Ersanlı veZarakolu için bir destek mesajı yayımlarken,sendikalar ve demokratik kitle örgütleri deoperasyonu kınadı.

Gül’ün intikamıTayyip’in listesi

Deniz Feneri davas›nda tutuklanan 8 kiflidenaralar›nda Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’›n dabulundu¤u 6's›n›n 21 Ekim'de tahliye edilmesininard›ndan kalan iki tutuklu Muzaffer fiafak ile HarunKapuyoldafl da tahliye edildi. Ankara CumhuriyetBaflsavc›l›¤› taraf›ndan yürütülen soruflturmada soniki tutuklu da tahliye edildi. San›k avukatlar›n›ntahliye talebini yerinde bulan mahkeme, her ikisan›¤› da 28 Ekim günü kefaletle tahliye etti.Tahliyeler sonucunda Deniz Feneri davas›nda tutukluhiçbir san›k kalmad›.

Oda Tv-Ergenekon davas›ndan dolay› 242 gündürtutuklu bulunan gazeteci-yazar Nedim fiener yazd›¤›mektupta pefli s›ra tahliye olan Deniz Fenerisan›klar›n› kaleme alm›flt›:

"Deniz Feneri e.V soruflturmas›ndaki tahliyelerhukuk ve adalet konusunda yeni bir tart›flma açt›.Genellikle olaylar› kendi vicdan›nda tartarak konuflanBaflbakan Yard›mc›s› Bülent Ar›nç, “DenizFeneri’ndeki tahliyeler di¤er davalara da örnek olsun”dedi. Yani çok önemli bir kavrama “eflitlik”kavram›na dikkat çekti. Say›n Ar›nç her ne kadartemennisini dile getirse de ben hiçbir zaman DenizFeneri soruflturmas› san›klar› kadar kendimi “eflit”görmedim. Zahid Akman ve di¤erleri hep bizim gibigazetecilerden “daha eflitti.”

Hırsızları salınmuhaliflereyer açın

Aksiyon: MHP’liler AKP’ye

Page 5: 143'üncü sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

52 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

iklimkıta7 5

Şili’de mayıs ayından başlayan öğrencieylemleri Kolombiya’ya sıçradı. Eylül

ayının ortalarında başlayan öğrenci eylemleriekim ayında yapılan eylemlerle kitlesellikkazandı. Hükümetin özelleştirme programınakarşı sokağa çıkan öğrenciler işçilerin yaptığıgrevlere de destek veriyorlar. Hükümetineğitim reformu adı altındaki düzenlemelerleüniversite eğitimini ellerinden alacağını dilegetiren öğrenciler, eğitimin paralı hale getiri-leceğini belirtiyorlar ve yasa geri çekilenekadar mücadele edeceklerini vurguluyorlar.

Çukurca saldırısı sonrası Kuzey Kıbrıs'takiYakındoğu Üniversitesi'nde faşistlerin

saldırısına uğrayan 16 Kürt öğrenci, BakanlarKurulu kararıyla sınırdışı edildi. 22 Ekim’deliselerden ve mahallelerden toplanan faşistlerüniversite çıkışında öğrencilere pusu kurdu.“Kıbrıs’ta katliam yapacağız” diyerek öğren-cilere saldıran faşistler hakkında hiçbir işlemyapılmazken öğrencilerin sınırdışı edilmesi,Kıbrıs’ta da ırkçı faşistlerin kollandığını gös-teriyor. Arkadaşları sınırdışı edilen öğrencilerise üniversitede eylemler yaparak durumuprotesto ediyor.

Kürt ö€renciler s›n›rd›fl›

Bask ülkesinin bağımsızlığı için 1959’dan buyana mücadele eden ETA, 20 Ekim’de

BBC’ye gönderdiği açıklamada artık silahlı mü-cadele yöntemlerinin kesin olarak terk edildiği-ni belirterek İspanya ve Fransa hükümetlerinedoğrudan diyalog çağrısında bulundu. Eylül2010’da ateşkes ilan eden ve silah bırakmayahazır olduğu mesajını veren ETA’dan yapılanaçıklamada dayatmaların sürdüğü, buna karşı-lık elde edilecek her bir kazanımın çok önemliolduğu ifade edildi. ETA’nın silahlı eylemleri1968’den beri aralıklarla devam ediyordu.

ETA bir dönemi kapad›

Filistin’le İsrail arasında yapılan esirdeğişiminden birkaç gün sonra İsrail yine

Filistin’e saldırdı. İsrail uçaklarının Gazze’yeyönelik saldırılarında aralarında İslami Cihadkomutanlarından Ahmed Halil ve FilistinDemokratik Kurtuluş Cephesi'nin silahlıkanadı Ulusal Direniş Tugayı liderinin debulunduğu 9 kişi hayatını kaybetti. Saldırılar-dan sonra Gazze tarafından İsrail’in Aşkelonkentine atılan füzeler nedeniyle de 1 İsrailliöldü, 4 kişi de yaralandı. Saldırılara karşıdireniş çağrısı yapan Filistin Halk KurtuluşCephesi de İsrail’e yönelik füze saldırılarıgerçekleştirdi. İsrail, atılan füzelerin herhangibir kayıp verdirmediğini açıkladı.

‹srail sald›r›yor

Kolombiya da sokakta

L ibya’da aylardır süren içsavaş, MuammerKaddafi’nin “isyancılar”

tarafından linç edilereköldürülmesiyle fiilen sona erdi.Önce Fransa, sonra İngiltere,İtalya ve ABD tarafındanyürütülen ve NATO’ya mal edilensavaş sonunda Kaddafi’ninöldürülmesiyle birlikte LibyaUlusal Geçiş Konseyi (UGK)ülkenin yönetimini resmendevraldı.

Kaddafi’nin öldürülmesiyle bir-likte ana akım medyada çıkanhaberler Libyalıların ve dünyanınbir tirandan kurtulduğunumüjdeledi. NATO’nun açtığıyolda, gösterdiği hedefte, hiç dur-madan yürüyen paralı “isyancılar”ellerinde ABD bayraklarıyla gös-teriler yaparken, ülkenin “ileridemokrasi”ye doğru attığı adımlarda bir bir açığa çıkmaya başladı.

En başından beri CIAtarafından finanse edildiği bilinenUGK’nin başkanı Mustafa AbdülCelil, Libya’nın bundan böyleKaddafi dönemindeki kanunlarladeğil, şeriat kanunlarıylayönetileceğini açıkladı.

‹LK ‘ÖZGÜRLÜK’: ÇOK EfiL‹L‹K

2007-2011 arasında Kaddafi’ninAdalet Bakanı olarak görev yapanAbdül Celil, ülkede uygulanacakşeriat kurallarına göre faizinyasaklanacağını söyledi ve “özgür-lük savaşçılarına” ilk “özgürlüğü”müjdeledi: “Çok eşliliği yasaklayanmadde kaldırıldı!”

İlk açıklamalar Libya’nın özgür-lüğü konusunda ileriye yönelikipuçları veriyor. Emperyalistmüdahale sayesinde iktidara gelenUGK’nin ülkeyi emperyalisttahakküm politikalarına göreyöneteceğine hiç şüphe yok. ZatenAbdül Celil’in Trablus’taki “özgür-lük” konuşmasında Körfez İşbirliğiKonseyi’ne, Arap Birliği’ne,Avrupa Birliği’ne ve NATO’yateşekkür etmesi bu konuda şüphe-ye yer bırakmıyor.

Kaddafi sonrası Libya’nıngeleceği konusunda başka biripucu yine UGK Başkanı Abdül

Celil’in İtalya Savunma Bakanıİgnazio La Russa’yla birliktebaşkanlık ettiği bir törende verildi.Kaddafi öldürülmeden hemenönce yapılan törende kutlamakonusu olansa İtalya’nın Libya’yıişgalinin 100. yılı olmasıydı.

Bu törende Abdül Celilİtalya’nın Libya’yı işgal etmesineminnettarlığını dile getirirken kul-landığı cümlelerden bazıları şöyle:"İtalyan sömürgesi yılları, Libyaiçin bir kalkınma dönemi oldu",“İtalyan kolonyalizmi ülkemizeyolları getirdi, Trablus'ta, Derne'deve Bingazi'de bugün bile ayaktaduran güzel binalar inşa etti”,"İtalyanlar, Libya halkına tarımsalkalkınmayı, adil yasaları ve adilyargılamaları armağan etti.”

Libya’yı yıllarca sömürenİtalya’ya duyulan bu minnettarlıkönümüzdeki dönemde Libya’nınsömürülmesi için yeni yönetiminne kadar hevesli olacağına işaret

ediyor. Abdül Celil’in sözlerindeyer vermediği, Kaddafi dönemindeyapılan birçok bina, tesis, yol vb.yapılar aylar süren NATO bom-bardımanlarında yıkıldı, ülkeyi 42yıl yöneten Kaddafi’ye adilyargılanma hakkı verilmedi. İşteemperyalist işgale çanak tutanlarınikiyüzlülüğüne bir örnek daha…

‘GELD‹K, GÖRDÜK, ÖLDÜ’UGK yönetiminin daha ilk gün-

lerinden görüldüğü üzere Libya’yıönümüzdeki uzun yıllar boyuncasürecek bir “kalkınma” bekliyor.Bu “kalkınmanın” baş aktörü dehiç şüphesiz ABD olacak.Kaddafi’nin öldürülmesindensonra ABD Dışişleri BakanıHillary Clinton’un kahkahalaratarak verdiği ilk tepki, emperya-list işgalin Libya’da kalıcı olmayıamaçladığını gösteriyor. Clinton,Kaddafi’nin linç edilereköldürülmesini izledikten sonra

Roma İmparatoru Sezar’ın ünlü“geldim, gördüm, fethettim” söz-lerine atıfta bulunarak “geldik,gördük, öldü” demişti. Clinton 18Ekim’de Trablus’a giderek UGKyetkilileriyle görüşmüş ve iki günsonra Kaddafi Sirte’deöldürülmüştü.

Libya’da bundan sonraki süreçteher şeyin süt liman olması beklen-miyor. Emperyalistler her türlüsilah, para, eğitim yardımınadevam etse de başta Kaddafi’ninkendi kabilesi Kaddafa olmaküzere, Kaddafi’nin yıllarca kolladığıkabilelerin direnişi henüz bitmişdeğil. Kaddafi öldürüldükten sonra“savaş bitti” diyenlerin yanıldıklarıkısa süre içinde görüldü.Emperyalist güçlerin ülkeden çekil-meye başlamasıyla birlikte iç savaştekrar körüklenebilir. Kaddafi’ninöldürülmeden önceki gün yaptığıtelefon konuşmasında 12 bin askeristemesi de yeni muhaliflerin

savaşmaya hazır çok sayıda mili-tana sahip olduğunu gösteriyor.

Yeni dönemde Libya’da biryönetim krizinin meydana gelmeside olası görünüyor. Daha dünekadar Kaddafi tarafındanbastırılmaları desteklenen çoksayıda silahlı İslamcı örgütKaddafi’ye karşı savaşta etkin rolaldı. Yeni dönemde bütün buörgütlerin yönetimde söz sahibiolmak için mücadele edeceklerişimdiden söylenebilir. Yenidönemde bu grupların etkisizleşti-rilmesi veya kendi çıkarları doğrul-tunda bir noktaya kanalize edilme-si, emperyalistlerin önünde duranönemli sorunlardan biri.

SULAR DURULUR MU?Bulunduğu coğrafyadaki en

zengin doğal kaynaklara sahipolan Libya’da kaynakların yenidenpaylaşımı konusu da yeni yöne-timin başını oldukça ağrıtacağabenziyor. Emperyalistlerin bukonuda bir sıkıntısı yok, onlarKaddafi döneminde de bu kay-naklara erişmiş durumdaydılarancak içeride dağınık halde bulu-nan, savaşa katılmış gruplarkuşkusuz en büyük mücadeleyi bukonuda verecekler.

Kısacası, Kaddafi öldüktensonra Libya’da hiçbir şeyin eskisin-den daha iyi olmayacağı birçokaçıdan görülebiliyor. Emperyalisttahakküme teslim olmuş bir yöne-timin halkına neler vereceği dahaönce yaşanan birçok tecrübeylesabitlenmiş durumda. Bundansonra Libya’da Kaddafi’ninbaşlattığı neoliberalizasyonun hızkazandığı, kaynakların emperyalist-lere daha fazla peşkeş çekildiği, içsavaşın bitmeyeceği bir ortamınhakim olacağını söylemekmümkün. Libya’da yaşananlar,Arap coğrafyasındaki halk isyanlarıaçısından şüphesiz büyük tehditoluşturuyor. ABD’li ünlü sosyologJames Petras’ın ağustos ayında dilegetirdiği “Libya başkaldıran Araphalkına bir gözdağıdır” yorumunundoğruluğu, ekim ayının sonundayaşananlarla teyit edilmiş görünü-yor.

Libya’nın ‘demokrasi’ imtihanı

ibya’yı Kaddafi sonrası, emperyalist tahakküm altında yenibir dönem bekliyor. Bu dönemin baş aktörü ABD olacakL

Şili’de 1973’de ABD desteğiyle yaptığı kanlıdarbe ile iktidara gelen General Augusto

Pinochet’in 17 yıllık iktidarında adımlarını attığıneoliberal politikaların eğitim alanındaki karşılığı20 yıl sonra vücut buldu. Pinochet dönemindeeğitimin paralılaştırılması ve okulların bütçesininyerel yönetimlere devredilmesi sonucu oluşaneşitsiz sistem öğrencileri isyan ettirdi. Eğitiminparasız olması, eşitsizliklerin kaldırılarak merkezibütçeden eğitime pay ayrılması ve yönetimde söz-yetki-karar hakkının sağlanması talepleriyle nisanayında sokakları ısıtan Şili gençliğinin mücadelesiher geçen gün büyüyor.

Şili’de nisan ayı başında hidroelektrik santral(HES) projelerine karşı 20 bin kişinin yürüme-siyle çakılan kıvılcımı büyüten gençlik oldu. Liseve üniversite gençlik örgütleri ile okul topluluk-larından oluşan 70’den fazla yapının bir araya ge-lerek hareketlendirdiği Şili ÖğrenciKonfederasyonu, öğrencilerin kendi haklarınasahip çıkması için uzun erimli bir mücadeleyenisan sonunda başladı. İlki 2 bin kişiyle yapılaneylem, 7 aylık sürede 200 bin kişilik eylemleredönüştü. Bugün gelinen noktada liselerin yüzde80’i, üniversitelerin yüzde 90’ı öğrencilerin işgalialtında.

Öğrenci hareketinin bir diğer başarısı daparasız eğitim hakkı mücadelesini farklı eylembiçimleri ile uzun erimli bir hale dönüştürmesi.Öğrenciler kapı kapı dolaşıp imza kampanyasıdüzenleyerek, aileleri ve öğretmenleri eşliğindeçıplak ayaklarla yürüyerek, parlamento çevresinde‘öğrenci koşusu’ düzenleyerek taleplerinin‘meşruluğunu ve görünürlüğünü’ artırdı. O

meşruluk, “Öğrencilerin liderini öldürsek eylem-ler sona erer” diyen Kültür Bakanı’nıkoltuğundan etti. O meşruluk, “Parasız eğitimmümkün değil. Hayal kurmasınlar” diyen DevletBaşkanı Pinera’nın desteğini yüzde 50’lerdenyüzde 20’lere kadar düşürdü.

Güçlenen ve destek gören taleplerin ‘hak alıcıbir mücadeleye dönüşmesi’ ise ‘kitlesel ve militanmücadele çizgisi’ ile mümkün oldu. Yüz binlerolup sokağa çıkan öğrenciler pek çok kere polisleçatıştı ve barikatları dağıttı. Bütçe görüşmelerisırasında senatonun basılması, üniversite veliselerin işgal edilmesi, aynı anda Santiago’nunonlarca noktasında trafiğin durdurulması, biröğrencinin öldürülmesinden sorumlu tutulanpolislerin rehin alınması gibi eylemler de militanmücadelenin örneklerini oluşturdu.

İşleyişlerinde ‘doğrudan demokrasi’ yönetiminikuran öğrenciler, her eylemin, her panelinkararını düzenledikleri toplantılarda oylamayaparak aldılar. Kimi zaman binlerce öğrencininkatıldığı toplantılarda en önemli gündem mad-desini ise neoliberal politikalar oluşturdu.Tartışmalar sonucunda çıkan sonuç netti:“Madem bu eğitim sistemi faşist ve serbestpiyasacı Pinochet döneminin ihtiyaçlarına görehazırlandı, biz de kendi ihtiyaçlarımıza göre kendieğitim sistemimizi hazırlarız!”

Şili öğrenci hareketinin liderlerinden CamillaVallejo, parasız eğitim talebinin bir devrim talebi,parasız eğitim mücadelesinin ise bir devrimmücadelesi olduğunu söylüyor. Ve Şili gençliğinindevrim mücadelesi velisiyle, eğitimcisiyle, işçisiyle,işsiziyle büyüyerek devam ediyor.

Şili’de devrim mücadelesiABDIrak’tançekilir mi?“Son ABD askeri Irak

sınırını başı dik,başarısından gururlu ve ABDhalkının bizim askerlerimizeverdiğimiz desteğin arkasındabirlik olduğunu bilerek geçe-cek.” Bu sözler ABD BaşkanıBarack Obama tarafından 21Ekim’de, ABD askerlerinin2011 sonuna kadar Irak’tançekileceklerini anlatmak içinkullanıldı.

Bush döneminde imza-lanan Kuvvetler Anlaşmasıuyarınca, ABD’nin 2011 sonu-na kadar askerlerini Irak’tançekmesi gerekiyor. Anlaşmayagöre Irak’ta sadece ABD elçi-liklerini koruyacak birkaç yüzdeniz piyadesi kalacak. Ancakanlaşmadan sonra Irak mecli-sinden geçirilen yasalarlaABD askerleri NATO şemsi-yesi altında eğitim amacıylaIrak’ta kalacak. Irak’a satılan18 adet F-16 uçağı ve Irak ha-va sahasının güvenliğiABD’nin denetiminde olacak.Daha önce Irak’ta insan hak-ları ihlalleriyle gündeme gelenBlackwater gibi özel güvenlikşirketleri Irak’a dokunulmaz-lık kazanmış bir şekilde geridönecek. Dahası ABD asker-leri Irak’taki El-Kaidevarlığını bahane edip BMtüzüğünün 51. Maddesiuyarınca Irak’ta operasyonyapabilecek.

Obama’nın açıklamasındayer verdiği ABD halkınınsavaşa desteği de gerçeğiyansıtmıyor. Wall Street’i işgalet eylemleriyle sokağa çıkanyüz binlerce ABD’linin başlıcatalepleri arasında savaşlarınsona erdirilmesi ve savaşlaraayrılan milyar dolarların halkiçin harcanması yer alıyordu.ABD’nin Irak savaşımaliyetinin 700 milyar dolarıaştığı tahmin ediliyor.

Arap coğrafyasındaki isyan-ların başlangıç noktası olan

Tunus’ta yeni anayasayıoluşturacak olan kurucu meclis23 Ekim’de yapılan seçimlerlebelirlendi. Seçimlerde İslamcıEn Nahda Partisi oyların yüzdekırkını alırken, solcu “Kutup”koalisyonu beklenenin altındabir oy aldı. Nahda’nın aldığıoylar tek başına iktidar olmasınayetmeyeceği için mecliste koalis-yon kurulacak.

Bin Ali yönetimi tarafındansınır dışı edilen Raşid Gannu-şi’nin lideri olduğu Nahda, bek-lenenin neredeyse iki katı kadaroy alarak seçimlerden birinci

parti olarak çıktı. Şüphesiz budurum ülkede oluşturulacak ye-ni anayasanın içeriğine de ol-dukça etki edecek. Nahda’nınnasıl bir parti olduğu, Tunus’ane verebileceği ise seçimlerdensonra yapılan ilk konuşmalardanbelli oldu. Partinin lideriGannuşi, “İslam Tunus’a geridönecek” derken eklemeyi deihmal etmiyor: “Tunus’tayabancı yatırımcıların ve ulus-lararası ortaklarımızın kork-malarını gerektirecek bir durumyok.” Partinin lideri Gannuşi’ninseçimlerden sonraki ilktoplantısını borsacı vebankacılarla yapması da partinin

fikriyatı hakkında yeterincemalumat veriyor.

İlk işi sermayeye selam gön-dermek olan Nahda’nın genelsekreteri Hammadî Cebali deülkedeki bankacılık sistemini dedeğiştirmeden koruyacaklarını“faizsiz bankacılığı dayatmaya-cağız” diyerek açıkladı. Kısacasıyeni dönemde Tunus’u “ılımlıİslamcı” bir parti yönetecek. Ra-şid Gannuşi’nin daha önce Tür-kiye’den AKP’yi örnek aldıkları-nı açıklaması kılavuzu kargaolan partinin, Bin Ali döne-mindeki neoliberal politikaların“ılımlı İslam” maskesi altındadevam ettireceğini gösteriyor.

Tunus’ta ılımlı İslam iktidarı

Page 6: 143'üncü sayı

DEPREMHalk›n Sesi

62 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

V an’da yaşanan 7.2büyüklüğündekideprem, kar-rant

odaklı yapılaşmanınöldürdüğünü gösterdi.Depremde, Başbakanlık AfetAcil Durum Başkanlığı’nın(AFAD) açıkladığı resmi bil-giye göre 601 kişi hayatını kay-betti, 4 bin 152 kişi hastaneler-de tedavi gördü, 188 insanımızise arama-kurtarma ekiplerininçalışması sonucu enkaz altın-dan çıkarıldı. Vanlılar yaralı sa-yısının açıklanandan fazla oldu-ğunu belirtirken Sendi-ka.Org’un ulaştığı Van MerkezHastanesi'nde çalışan bir he-kim, depremin ikinci günündesadece kendi hastanelerine ge-len yaralı sayısının 4900'e ulaş-tığını belirtmişti. Henüz hiçulaşılamayan enkazlar vekayıplar göz önüne alındığındaher depremin ardından ortayaçıkan acı tablo ile bir kez dahakarşı karşıya kalınıyor.

GÖÇ, PLANSIZKENTLEfiMEYE YOL AÇTI

Ölümler, yaralanmalar vebinalarda meydana gelenyıkıntı ve hasarlar depreminkaçınılmaz sonucu olarakyansıtılıyor. Depremin yarattığıyıkımın çarpık kentleşme verant odaklı kent politikalarıylabirleşmesiyle ortaya çıkanölümcül tablo göz ardı ediliyor.İnsan eliyle yaratılan afet,“doğal afet” olarak diyerekörtülüyor.

AFAD’ın verilerine göre 29Ekim itibariyle Van ve Ercişmerkezleri ile köylerinde10.621 bina incelendi.İncelemelere göre 5.739hasarlı-oturulamaz bina, 4.882hasarlı-oturulabilir bina tespitedildi. Ön hasar tespitçalışmaları halen sürüyor.

Bununla birlikte depremdenhemen sonra Halkevleri,Politeknik ve ÖğrenciKolektifleri’nin oluşturduğuyardım-destek ekibi Van’datamamen yerle bir olan 6 bina,Erciş’te ise 60- 65 bina olduğubilgisini veriyor. Kimi evler

yerle bir olurken yanıbaşlarındaki evlerin ayaktakalması yıkımların yalnızcadeprem faktörüne değilbinaların yapısına bağlı olarakyaşandığını gösteriyor.

Depremin en fazla vurduğuyerleşim birimi olarak öneçıkan Erciş’te yıkım vekayıpların sayısının artmasındaErciş’in hızla artan nüfusunabağlı olarak gelişen plansızkentleşme etkili. Erciş 1990’da40 bin nüfuslu bir ilçeyken2008’de ilçenin nüfusuneredeyse iki katına çıkarak 78bin oldu. Bu hızlı artışınErciş’te çarpık kentleşmeye yolaçtığı deprem sonrası bölgeyiziyaret eden heyetlerin izlenim-lerinde de ortaya çıkıyor.

HATALAR AFFED‹LEMEZRuhsat, imar sorunu ve

denetimsiz yapılaşmanın yolaçtığı sorunlar depremle birkez daha gündeme geldi.TMMOB’a bağlı ŞehirPlancıları Odası yaptığıaçıklama yıkımda kamukurumlarının payını şu sözlerletanımlıyor: “Kaçak, plansız,projesiz, ruhsatsız yapılaşmanıngörmezden gelinmesinin yanısıra, plan kararlarının verilmesiöncesinde yapılması gerekenjeolojik-jeoteknik etütler gibiyerbilim araştırmaları baştaolmak üzere, gerekli araştırmave analiz çalışmalarıyapılmadan planlama ve yerseçim kararlarının verilmesi,

plan değişikliklerinin onaylan-ması, kat yüksekliklerininarttırılması da kamu eliyleyapılan affedilmez hatalardır.”

Başbakan’ın yaptığı açıkla-ması ise AKP hükümetinin buhata ve sorunların üzerine git-mek yerine felaketi rant odaklıkent politikalarını meşrulaştır-mak için kullanmayı seçtiğinigösterdi.

‹KT‹DARINA MAL OLSA DADepremden üç gün sonra 26

Ekim günü düzenlenen AKPGenişletilmiş Başkanlar Kurulutoplantısında konuşan Erdoğanyeni yıkımlar ve deprembahanesiyle hızlanacak olankentsel dönüşüm projelerinimüjdeledi. Erdoğan

konuşmasında çok tanıdık birprojeyi, kentsel dönüşüm pro-jesini depreme karşı hükümetinçözüm planı olarak sundu.Depreme çare olarak sunulan“gecekonduları ortadankaldırma projesi”ni iktidarıpahasına hayata geçireceğinibelirten Erdoğan, halkınyararınaymış gibi sunduğufakat özünde inşaat ser-mayesinin ve kentsel ranta gözkoyanların yüzünü güldürenplanını şöyle anlattı.

''Şunun çağrısını yapıyorum;Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızile bir çalışma içine gireceğiz.Artık şehirlerimizde kaçak yapı,gecekondu, bunlara yönelikgerekirse yetkiyi tamamenBakanlığımıza alacağız ve bu tür

binalarını değiştirmeyen, bunlarıyıkmayanlara sormadan kamu-laştırmasını yapacak ve bubinaları biz yıkacağız. Bedeli neolursa olsun, oy verirmiş vermez-miş biz bunları dinlemeyeceğizartık... Çünkü bu tabloları defa-atle yaşamaktansa iktidarı kay-betmek çok daha hayırlıdır.Onun için biz bu adımı atmakzorundayız ve depremedayanıklılık noktasındahesaplarımızı çok daha ciddiyapıp yoğun bir şekilde buşehirleşme adımlarını atacağız ”

AKBABALAR ZAMANKAYBETMED‹

Erdoğan’ın açıklamasını se-vinçle karşılayanlar, projeninkimin yararına olduğunu gös-terir bir biçimde inşaat sek-töründen sermayedarlar oldu.

Konut Geliştiricileri veYatırımcıları Derneği BaşkanıÖmer Faruk Çelik, başbakanınaçıklamalarına canı gönüldenkatılırken bir an önce “kentseldönüşüm seferberliği başlatıl-ması gerektiğini” söylüyor. Çe-lik, İmar Kanunu ve Kat Mül-kiyeti Kanunları’nın değiştiril-mesini, tahliye ve dönüşümprojeleri için evlere el koyul-masının ise kolaylaştırılmasınıtalep etmeyi de unutmuyor.

Ağaoğlu Şirketler GrubuYönetim Kurulu Başkanı AliAğaoğlu da başbakanın açıkla-malarına katıldığını ifadeederek, "Başbakanın söyledik-leri kesin doğru diyerek talep-ler listesine bir yenisini ekliyor:Sadece kaçak yapılar değil eskibinalar da yıkılsın. Böyleceinşaat sermayedarlarına dahafazla yatırım ve iş sahası açılmışolacak.”

Öneriyi ciddiye alıp hızlamaliyet hesabı yapanlar veyıkımların enkazına talip olan-lar da var. MTKA İnşaat Yıkımve Enkaz Kaldırma Şirketiyıkımdan çıkacak hurdalarıngeri dönüşünden elde edecek-leri gelirle, bedelsiz olarak evyapabileceklerini söyleyerekhenüz ortada olmayan projeninenkaz işlerine talip oldu bile.

"Nerede bu devlet". Eskidenherhangi bir doğal afet

sonrası halk, kendisine el uzatmak-ta yetersiz kalan devletten beklen-tisini bu sözlerle ifade ederdi.Neoliberal dönüşüm sonrası iseartık gözler "yardımseverleri"arıyor. Vanlılar "her gün en ufakbir basın açıklamasına tüm gücüyleyığılan devlet şimdi neden acizkalıyor" sorusuna "Çünkü bizKürdüz, sözde vatandaşız" yanıtınıverirken çok da haksız değiller.Ancak devletin vatandaşına kolkanat germe gibi fonksiyonlarınınzaten büyük oranda budandığıdüşünüldüğünde Vanlılarınyanıtını geliştirmek gerekiyor:"Çünkü biz yoksul Kürtüz, neolibe-ral devletin sözde vatandaşlarıyız."

AKLANIYORLARDepremden önce sermayenin

rant ihtiyaçları dışında bu tehdidekarşı kılını kıpırdatmayan devlet,depremden sonra da meydanıhayırseverlere bıraktı.

Özellikle de dinsel cemaatlerebağlı yardım organizasyonlarını önsaflara süren iktidar, tehlikeli bul-duklarını da engellemekte sakıncagörmedi. Deniz Feneritezgahındaki kirli ilişkilerinin veçıkar ortaklıklarının artık gizlen-meye bile gerek duyulmadığı birdönemde aklanmamış bu örgütVan'da boy gösterdi; hem deBDP'li Belediye Başkanı ile koor-dinasyon sağlayamayan AfetKoordinasyon Merkezi ilekoordineli bir şekilde... SadeceDeniz Feneri değil, İHH ve Gülen

cemaatine yakınlığıyla bilinenKimse Yok Mu dernekleri dedepremi İslamcı yardımkuruluşlarının bozulan imajınıdüzeltme fırsatı olarakdeğerlendirdiler.

REKLAM YAPIYORLARKimse Yok Mu Derneği, aynı

cemaatten işadamlarının örgütüTUSKON ile beraber ortak birtelevizyon programı ile paratopladı. Samanyolu TV ve KralTV'nin ortaklaşa gerçekleştirdiğiyayında 65 milyon lira toplandığısöylenirken, başka bir para topla-ma kampanyası da BeyazıtÖztürk'ün 19 televizyon kanalındaortak yayınıyla evlerimize girdi vebu kampanyada da 63 milyon top-landığı söyledi.

Zenginlerin canlı yayınabağlanarak reklamlarını yaptıklarıbu programlarda vaat edilen para-ların ödenmesinin büyük bir sorunolduğunu Okan Bayülgen ifşa etti.Bayülgen daha önceden bu prog-ramlarda sunuculuk yaptığını vebir çok iş adamının canlı yayınabağlanıp vaatte bulunduktan sonratelefonlarına bile çıkmadıklarınıaçıkladı. Yani asıl olarak birreklam kampanyası olarak örgütle-nen hayırseverliği bile beleşe getir-mekteydiler.

Kimse Yok Mu Derneği'ningece sonrası internet sitesindeyayınladığı "Van’da zor durumdaolan kardeşlerimize zamanındaulaşabilmek için yardımseverleri-mizden taahhüt edilen bağışlarınıgerçekleştirmelerini rica ederiz"

çağrısı bu sıkıntının itirafı gibiydi. İnsanların acılarını reklam

fırsatı olarak değerlendirmek içinsermayenin ne kadarçirkinleşebileceğinin en çarpıcıörneğini ise OnurAir sergiledi.Facebook'taki sayfasına üye olupsayfayı beğendiğini işaretleyen herkişi için Van'a 50 kuruş bağışlaya-cağını duyuran Onur Air'in insan-lar enkaz altındayken yaptığı bufırsatçılık büyük tepki doğurdu.Onur Air tepkiler üzerine Kızılay'ave Mehmetçik Vakfı'na da 55'erbin TL bağışta bulunduğunuaçıkladı. Ancak, insanlarınhayatının zenginlerin reklamyapma ihtiyacına bağlı olduğuneoliberal kapitalizmin ahlaksızlığıparayla aklanmıyor, daha da açığaçıkıyor.

AKP’nin depremikentsel dönüşüme

bahane etme fikri yenideğil. 3-4 Mart 2011’deTOKİ’nin başını çektiğibir dizi kurum tarafındandüzenlenen Konut 2011Kurultayı’nda depremyıkmadan müteahhitleryıksın önerisi gündemegelmişti. 12 Haziranseçimlerinden sonra kuru-lan ve kentsel dönüşümprojeleri konusunda yetki-lendirilen Çevre ve Şehir-cilik Bakanlığı’nın kurul-ması fikri bu kurultaydaortaya atılmıştı.

Kurultay’ın sonuç met-ninde İstanbul’da 7.0büyüklüğünde birdepremin zararının 100milyar dolar, kentseldönüşümün maliyetininise 25 milyar dolar olduğubelirtilmiş, bu nedenlekentsel dönüşümün devletpolitikası haline getirilme-si, bir bakanlık kurulmasıve bu bakanlığın ülkeçapında kentsel dönüşümprojelerini koordineetmesi önerilmişti.

Bu kararlar 11 Nisan2011 tarihli HalkınSesi’nde ele alınmıştı.

Hayırseverlerden reklamları izlediniz

Kaçak evdenbaşbakanlıkkonutuna

lümlerden deprem değil, rant çetesi sorumlu. Başbakan’ındepreme karşı sunduğu “çare” Ali Ağaoğlu’nun yüzünügüldürdü, yoksulların evini yıkmak için deprem yeni bahane oldu

Felaket kapitalizminde trajedi fırsattırA K P , V A N D E P R E M ‹ N D E N K E N T S E L D Ö N Ü fi Ü M Ç I K A R D I

Kaçak konutlarla ve gecekon-dularla iktidarı pahasına

hesaplaşacağını söyleyenErdoğan’ı iktidara taşıyan “sizler-den biriyim popülizminin” içindekaçak evde oturduğu yönündekiaçıklamalarının da payı var.

Yıl 1994, 27 Mart yerel seçim-leri yaklaşıyor. Refah Partisi’ninbu seçimde büyük çıkış yaparakseçimi kazanacak olan adayıErdoğan seçim kampanyası içinçalışmalar yapıyor. Kampanya sür-erken Erdoğan’ın evinin iskânıolmadığı yani kaçak bir evde otur-duğu ortaya çıktı.

Erdoğan Show TV’nin anahaber bültenine çıkarak gazeteciPınar Türenç’in sorularınıyanıtladı. “Benim evim kaçakyapıysa İstanbul’un yüzde 70’ikaçak yapıda oturuyor. Ben ovatandaşlardan biriyim” dedi.

Erdoğan’ın kaçak binalarla“yakınlığı” bununla da sınırlıkalmadı. Şehir Plancıları Odasıİstanbul Şubesi'nin 1999 yılındayaptığı bir çalışmayla, Erdoğan’ınİstanbul Büyükşehir BelediyeBaşkanı olduğu 1994-1997 yıllarıarasında 110 bin konut yapıldığı vebunların 85 binin “kaçak konut”niteliğinde olduğu ortaya konuldu.

Erdoğan’ın deprembahanesiyle kentsel

dönüşümü meşrulaştır-ma çabasına benzer tak-tikler tüm dünyada kul-lanılıyor. Bu durum“Felaket kapitalizmi”olarak tanımlanıyor.

Halkın Sesi, felaketkapitalizmini 20 Ağustos2009 tarihli 87’incisayısında şöyleanlatmıştı:

“Küreselleşme karşıtıhareketin önemli isim-lerinden Naomi Kleingünümüz kapitalizmini,‘felaket kapitalizmi’ diyeadlandırıyor. Klein’egöre sermaye, karlarınıbüyük ölçüdeartırabileceği ortamlaryaratmak için ya

korkunç doğal afetler-den acımasızca yarar-lanıyor ya da kendisi,tıpkı Irak Savaşı’ndaolduğu gibi doğal afetler-le aynı etkileri yaratan“şok ve dehşet" dalgalarıyaratıyor. Doğal ve suniafetleri büyük bir “fırsat”olarak niteleyen "felaketkapitalizmi” bu stratejisi-ni büyük bir içtenlikle

ifşa etmekten de çekin-miyor.

2005 yılında ABD’ninNew Orleans kentininyüzde 80'ini sular altındabırakarak 1800 kişininölümüne yol açanKatrina Kasırgası son-rasında, sosyal devletharcamalarını budamakiçin fırsat kollayan ser-maye çevreleri bunu

açıkça ifade etmişler;sokaklar cesetlerledoluyken, gazetelerine,‘Sosyal konut sorununuTanrı bizim yerimizeçözdü’ diyeyazabilmişlerdi. Kasırga,sosyal konut sorununu,büyük bakım harca-maları gerektirenbinaları yerle bir ederekçözerken, sermaye kenti

özel konut inşaatlarıyladoldurarak yeni konutköpüğü için büyük bir‘fırsat’ yakalamıştı.

‘Neoliberal devrimin’mimarı Friedman, 93yaşında bir ayağı çukur-dayken yazdığı sonyazısında, bu stratejiyiiyice berraklaştırdı:‘Trajedi fırsattır!’Sermaye ise yine,yıllardır devletin tekgörevinin piyasayı iç-dışdüşmanlarından koru-mak olduğunu savunanFriedman’ın gösterdiğiyolu izledi. Kasırgadan 1yıl sonra, NewOrleans’ın bulunduğuLuisiana da eğitim sis-teminin yüzde 90’ıözelleştirildi.”

Bu düzenin adı felaket kapitalizmi Vurguncularişbaşında

Çok say›da kurum ve kurulufl toplad›klar› yard›mlar› sosyalmedyay› etkin bir biçimde kullanarak duyurdu. ‹stanbulSultangazi Belediyesi örne¤indeki gibi baz› belediyeleryard›m konvoylar›n› gazeteciler eflli¤inde u¤urlad›.

Halk›n Sesi 11 Nisan 2011 tarihli129’uncu say›s›nda bu kararlar›“Felaket vurguncular› iflbafl›nda”manfletiyle duyurmufltu

Ö

Page 7: 143'üncü sayı

DEPREMHalk›n Sesi

72 Kasım 2011 / 16 Kasım 2011

Van’da meydana gelen depremdensonra Türk Tabipleri Birliği

(TTB) ve Sağlık ve Sosyal HizmetEmekçileri Sendikası (SES) temsilci-leri bir heyet oluşturarak depremdenbirkaç saat sonra Van’a gitti. TTBMerkez Konseyi Prof. Dr. MehmetZencir ve Halis Yerlikaya ile SESyöneticileri Mehmet Sıddık Akın,Fikret Çalağan ‘OlağandışıDurumlarda Sağlık Hizmetleri HızlıDeğerlendirme Ekibi’ olarak bölgedeçalışmalar yaptı. Bu ekibe ilerleyengünlerde Diyarbakır Tabip OdasıBaşkanı Dr. Cengiz Günay ve BatmanTabip Odası Başkanı Mahmut Çiftçide katıldı.

Bölgede üç gün kalan ekipdepremin yaşandığı 23 Ekim günü saat19.00’da Van’a ulaştı. Ekip kriz masasıve kaymakamlık binalarına giderekdurumla ilgili bilgi almak için yoğun birçaba harcadıktan sonra sağlık hizmet-lerine ilişkin yetkililerle karşılıklı bilgialışverişinde bulundu. İhtiyaç duyulansağlık personeli durumu ve diğermalzeme eksiklikleri konusunda TTBve SES merkezi bilgilendirildiktensonra üç gün boyunca bölgede sunulansağlık hizmetinin düzenlenmesi veyürütülmesine katkı sundu.

HALK SAĞLIĞI TEHDİT ALTINDA Hızlı Değerlendirme Ekibi’nden

Fikret Çalağan ilk çalışma gününüardında bölgeye dair gözlem ve öneri-lerini muhabirimizle paylaştı. Çalağan,Erciş’de ilçe hastanesinin depremdezarar gördüğünü sağlık hizmetlerininToplum Sağlığı Merkezi, bir sahraçadırı ve Diyarbakır, Batman ve Cizrebelediyesine ait sağlık ekiplerininkurduğu sağlık çadırı olmak üzere üçnoktadan verildiğini aktardı.

Çalağan su, kanalizasyon ve diğeraltyapı yetersizliklerinin halk sağlığınıtehdit eden bir diğer unsur olarak öneçıktığını ifade etti. Halkın ihtiyaçlarınıokul ve camileri kullanarak giderdiğinibelirten Çalağan su bulunmaması vetoplu kullanım nedeniyle yaşanankanalizasyon tıkanıklarının toplumsağlığını tehdit ettiğini bu alana dönükönlemler alınması için kendilerininbelediye ve ilçe yetkilileriniuyardıklarını aktardı. Çalağan, depremsonrası önlem alınması gereken önemlinoktalarda birisinin de halk sağlığınıtehdit edecek sorunları çözmek olmasıgerektiğini ifade etti. Heyetin bölgedengeçtiği raporda deprem sonrasıköylerde ishal vakalarında artış olduğubelirtidi.

Sağlık örgütleri, aile hekimliği uygu-lamasının tamamen devre dışı kaldığıdeprem bölgesinde SağlıkBakanlığı’nın koruyucu hizmetlerkonusunda etkin bir düzenlemeyegitmesi, toplum sağlığı için de gerekliönlemleri alması gerekliliği üzerindedurdu.

D epremin ikinci günüİstanbul, Ankara,İzmir, Bursa’dan

Van’a giden Halkevleri,Öğrenci Kolektifleri vePoliteknikçilerin ilk durağı,depremden en çok etkilenenCanik Köyü (Gedikbulak)oldu. Akşam saatlerinde köyeulaşan ekip çadırlarını kurupköyde konakladı. Sabah saat-lerinde Van merkezdekiKESK’in çadırına geçen ekip,beraberinde getirdikleri çadır,200 kadar battaniye, bebekbezi, ilaç ve gıda malzemesiniCaniklilere bıraktı.

Halkevleri, ÖğrenciKolektifleri ve Poitekniküyelerinden oluşan yardımekibi, Van Belediyesi’ndekikriz merkezine giderekdeprem sonrasındakiçalışmalara dahil oldu. Yardımekibi, bölgedeki belediyeler veKESK’e bağlı sendikalarlaortak bir faaliyet yürüttü.Ekip, gelen yardımlarınbelediyeye ait depolarataşınmasında, depolaragötürülen paketlerin düzen-lenip istiflenmesinde veyardımların, belirlenen ihtiyaçsahiplerine dağıtılmasındagörev aldı.

Yardım çalışmasında yeralan Halkevleri ÖrgütlenmeSekreteri Kutay Meriç gözlem-lerini ve izlenimlerini HalkınSesi’yle paylaştı.

YARDIM VARKOORDİNASYON YOK

Meriç, depremin ardındanVan’a adeta yardım yağdığınıgördüklerini ancak buyardımların Van Valiliği’ninVan Belediyesi ile koordinelibir şekilde çalışmayı red-detmesinden dolayı büyük bir

organizasyon eksikliğiyaşandığını aktardı. Meriçorganizasyondaki aksaklıklarlailgili şunları söyledi: “Buradadevletin ve AKP’nin altınıçizmek lazım. Çünkü onlarbölgede etkin olan BDP’ninetkisini zayıflatmak, onlarıgözden düşürmek için onlarınher türlü yardım faaliyetiniengellemeye çalıştılar.” Enbüyük sıkıntının çadır eksikliğiolduğunu dile getiren Meriç,BDP’li belediyenin yardımıorganize etmede yaşadığı enbüyük sıkıntının akrabalıkilişkileri olduğunu da belirtti.Gelen yardımları ihtiyaç sahibi

yerine kendi akrabasınagötürmesi endişesiyle yardımdağıtımı işinde dışarıdan gelengönüllülere gereksinimolduğuna dikkat çekti.

Meriç, bölgede birçokİslamcı yardımlaşmaderneğinin faaliyetgösterdiğini ve bu derneklerinAKP vasıtasıyla gönderilenyardımları dağıttığını belirtti.

Turuncu renkli Halkevleritulumlarını giyenHalkevcilerin zaman zamanbelediye işçileriyle karıştırılsada amaçlarını ve Halkevleri’nianlattıklarında bölge halkınınilgisiyle karşılaştıklarını anla-

tan Meriç, yardım yaptıklarıköylerde depremzedelerinneredeyse hepsinin çaylarınıve sofralarını kendileriylepaylaştığını söyledi.

‘KENTTEKİ ÜNİVERSİTELİALGISINI DEĞİŞTİRDİK’

Öğrenci Kolektifleri üyesiÖzgür Bozkurt, yardımçalışmaları sırasındadepremzedelerle sohbet ettik-lerini depremzedelerinpsikolojilerinin bozukolduğunu söyledi. Kentteüniversitelilere dair olumsuzbir algının olduğunu ifadeeden Bozkurt, depremin

ardından yanlarında üniversi-telileri gören depremzedelerinüniversitelilere dönük algısınındeğiştiğini; hatta Vanlıların ildışından yardıma gelen herke-se ‘üniversiteliler’ diye hitapettiğini belirtti. Bölgede ço-ğunluğu köylerde olmak üzerebirçok okulun yıkıldığını hatır-latan Bozkurt, ÖğrenciKolektifleri’nin ilerleyen gün-lerde yıkılan okullara yönelikprojelerinin olacağını açıkladı.

ACİLEN HASAR TESPİTİ LAZIM

Politeknik üyesi Ali Dumanda kentin depreme hazırlıklı

olmadığını belirtti. Kızılay Başkanı’nın

“Gerçek mağdurları görmekiçin geceleri geziye çıktık” söz-lerini eleştiren hatırlatanDuman, depremi yaşayanherkesin deprem mağduruolduğunu söyledi.

Yıkılan binaların büyükçoğunluğunun son yıllardayapılan binalar olduğunuaktaran Duman, hasar tespitçalışması gibi bir olanaklarınınolmadığını ancak insanlarıngüven içinde evlerine gire-bilmeleri için hasar tespitininacil bir biçimde bitirilmesigerektiğini ifade etti.

alkevleri, Öğrenci Kolektifleri ve Politeknik üyeleri depremin yaralarının sarılmasınayardım etmek için Van’a gitti. Ekip, sergiledikleri dayanışmayı, kışkırtılan şoveniz-me karşı kardeşlik bağlarının yeniden kurulması çabasına katkı olarak örgütlüyor

Turuncu atkılılar Van’daH

Van depremi sonras› kardefllik köprüsükurmak için harekete geçen Halkevleri,Ö¤renci Kolektifleri ve Liseli Genç Umuttoplad›klar› yard›mlar› Van'a göndermeyebafllad›. Depremden sonra ilk olarak depremdestek ekibi kurarak bölgeye gönderenHalkevleri, flubelerinde toplad›¤› yard›mlar›da yola ç›karmaya bafllad›. ‹stanbul, Ankara,‹zmir, Kocaeli, Eskiflehir, Trabzon, Bursa,Manisa, Konya, Sivas, Bolu, Hatay, Antalya,Adana, Samsun, Giresun ve Çanakkale’dekitoplam 53 Halkevi flubesi ve 2 halk odas›ndadepremzedelerle dayan›flma çal›flmas›

örgütleniyor.‹stanbul’da deprem destek ekibi kurup

Van’a gönderen Halkevciler, tüm flubelerdetoplad›klar› yard›mlar›n ilk bölümünü Van’agönderdi. ‹stanbul’da yard›m toplamaçal›flmalar› sürüyor.

Ankara’da bar›nma hakk› bürolar›ndatoplanan yard›mlar fiirintepe Halkevi’ndeoluflturulan yard›m merkezinde t›rlara yük-lendi ve Van’a yolland›. Yard›m paketlerindebattaniye ve g›da malzemeleri bulunuyor.

Adana’da ‹MO Adana fiubesi, MakineMühendisleri Odas›, Ziraat Mühendisleri

Odas›, Peyzaj Mühendisleri Odas›, ElektrikMühendisleri Odas›, Adana Halkevi ve AdanaBar›nma Hakk› Bürosu’nda toplanan k›fll›kgiyecek, çocuk bezi ve mamas›, soba, çad›rgibi temel ihtiyaçlar kamyona yüklenerekVan’a u¤urland›.

Samsun'da Liseli Genç Umut, Halkevlerive Ö¤renci Kolektifleri'nin ortaklafla yürüt-tü¤ü "Van'a kardefllik köprüsü kuruyoruz"kampanyas› kapsam›nda 3 gün boyuncakentte Van’a gönderilmek üzere yard›mlartopland›. G›da malzemesi ve battaniyelerdenoluflan paketler Van’a yolland›.

Van’a uzanan kardeşlik köprüsü

Halkınsağlığı içinoradalar

Van’da yaşanan depreminardından siyasi partiler, emek ve

kitle örgütleri derhal yardım kampan-yaları başlattı. Türkiye’nin heryerinden, Van yoluna giden tır vekamyonlar depremle birlikte artanırkçı, ayrımcı dili bastırarak, geçtikleriyollardan kardeşlik köprüsünü kur-mayı başardı.

Alevi Bektaşi DernekleriFederasyonu, Halkevleri, ÖğrenciKolektifleri, SES, KESK, Eğitim-Sen,Demokratik Toplum Kongresi- BDP,TKP, ÖDP, ESP, İstanbul EczacılarOdası, Kaos-GL, Politeknik ve birçokkurum, örgüt depremzedeler içintopladıkları çadır, battaniye, erzak,çocuk ürünleri, kadın pedleri ve giye-

cekleri Van’a götürdü, deprem böl-gesinde bilimsel araştırmalar yaptı.

İMDAT DEMEDEN YARDIMSokakta kalan binlerce insanın

imdat sesini beklemeden yardımakoşan örgütlerden KESK, ülkenin pekçok noktasında hazırladıkları kolileriVan ve Erciş’e ulaştırdı. İlk yardımakoşanlardan Eğitim-Sen üyesi ve İHDyöneticisi Onur Sulu, bölgede afetinilk günü kurulan Afet KoordinasyonMerkezi’nde görev aldı. Kendisiyleyaptığımız söyleşide, afetin ortayerinde oluşturulan kriz masasısayesinde Uslu’nun diline de yansıdığıüzere devrimci ruhu ve kardeşliği his-settiğini gördük.

İlk anda afet bölgesine gidenUslu’dan daha ilk gün şehirde büyükbir karışıklık ve düzensizlik olduğunuöğrendik. Ancak Sulu, demokratikkitle örgütleri temsilcileri olarakbelediye kriz masasında ortak birçalışma yürüttüklerini anlattı. Usludışardan gelen insanların akrabalık,tanıdıklık gibi sorunlar olmadan orga-nizasyonun sağlıklı bir biçimdesürdürülmesini sağlayabildiğini söyle-di.

Uslu, depremin eklenmesiyle, zatenyoksul olan bir halkın sorunlarınınçözümü için kapsamlı bir çalışma yap-malarının zorunluluğunu hissettikleri-ni belirtti. Uslu’nun anlattığına göre“kriz masası” gıdaların daha sağlıklı

bir şekilde stoklanması için depolaroluşturmaya çalışıyor. Daha sistemlihareket edilebilmesi için de koordi-nasyon masası, afet yardım masası vetespit masası planlanıyor. Krizmasasının ivedilikle bulduğu geçiciçözümler yalnız çadırlarla bitmiyor.Uslu’nun aktardığına göre, farklışehirlerden depremzedelerin barınmaihtiyacını karşılayabilecek yardım tek-lifleri alıyorlar.

GÖNÜLLÜLERİN ÇADIRINDANBölgede kardeşlik ve dayanışmanın

en belirgin olarak görüldüğü KESKçadırı, yardım için Van’a gelenneredeyse tüm gönüllüleri misafir etti.Van Eğitim-Sen yöneticisi MuratAtabay ile de KESK çadırının ve krizmasasının teknik yönünü konuştuk.Atabay’ınsunduğu veriler yaygın vemeşakatli bir çalışmanın sürdüğünügösteriyor. Atabay’dan aldığımız bil-gilere göre, 81 ilin KESK ŞubelerPlatformu’ndan, TMMOB’den,DİSK’ten Van’a yardımlar ulaşıyor.Belediye ile iletişim içinde bir kısımgönüllü yardımları yönlendiriyor, birkısım tasnif yapıyor, bir kısım poşetli-yor, bir kısım gönüllü de onları ihtiyaçsahiplerine ulaştırıyor.

Atabay’ın verdiği bilgilere göre,KESK çadırı önce, kendi üyeleri içinkuruluyor. Başka örgütlerden gelenmisafirlerine yetmeyince bir çadırdaha kuruluyor. Üstelik ilk gündenberi düzenli yemek çıkartılıyor, insan-ların beslenme ihtiyaçları dakarşılanıyor.

NEDEN: DENETİMSİZLİKAfet bölgesinde yapılan çalışmalar,

depremzedelerin temel ihtiyaçlarınıkarşılamanın yanı sıra, pek çok alan-dan temsilcinin çabalarıyla bilimselaraştırmalarla da zenginleştirildi.İnşaat Mühendisileri Odası da, kendialanına düşen kısmı rapor etmek veçözüm sunmak üzere çalışmalarakatıldı. İnşaat Mühendisleri OdasıŞube Başkanı Şemsettin Bakır, ken-disiyle yaptığımız söyleşide, yıkımlarınsebebinin denetimsizlik olduğunu vur-guladı. Bakır’ın ifadelerine göre,çöken binalarda kullanılan kumundereden çekildiği saptandı. Bazı

binaların enkazında büyük taşlar çıktı.Bakır bunun binaların kesinlikledenetlenmediği anlamına geldiğinikaydetti.

Prefabrik ev yapımına başlanma-masını bir sıkıntı olarak paylaşanBakır, Van’da mevcut durumda kim-senin kira karşılığı bir konutta otura-cak durumunun olmadığını ekledi.

Hükümet-devlet sorumluluklarınıve yükümlülüklerini, dezenformasyonile kapatmaya çalışadursun, solörgütler, işin her yanından tutmaya,kampanyalarına ve enkazların üstünesöylenen yalanları açık edecekçalışmalarına devam ediyor.

Solun dayanışma seferberliği

Page 8: 143'üncü sayı

EMEKHalk›n Sesi

82 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

DDeepprreemmgg((öö))rreevviieerrtteelleettttiiİstanbul Üniversitesi Tıp

fakülteleri öğretimgörevlileri, hekimler,hemşireler ve sağlıkemekçilerinin sağlıkalanında yaşanan yıkıma'dur' demek için 25Ekim'de yapılacağı duyuru-lan hizmet üretmeme eyle-mi Van’daki depremnedeniyle ertelendi. İstan-bul Üniversitesi Tıp fakül-teleri öğretim görevlileri,hekimler, hemşireler vesağlık emekçileri sağlıkalanında yaşanan yıkıma'dur' demek için hizmetüretmeme ve g(ö)reveçıkma kararı almıştı.

İİşşççiiddeennhhaabbeerrssiizz iişşbbaaşşvvuurruussuu

İstanbul Bostancı’da bulu-nan Fatih Sultan

Mehmet Eğitim veAraştırma Hastanesi’ndetaşeron sağlık işçileri,maaşlarının ödenmemesisebebiyle 19 Ekim günü ey-lem yaptı. “Zam üstünezam yapıyorlar, asgari üc-retli işçinin maaşını ödemi-yorlar” yazılı pankartın açıl-dığı eyleme hastanedekitüm temizlik işçileri katıldı.Başhekimlik önünde basınaçıklaması yapan işçilermaaşları yatmadığı süreceeylemlerini sürdüreceklerinisöyledi ve bir saat sonramaaşlar yattı.

EEyylleemmyyaappıınnccaammaaaaşş yyaattttıı

Uludağ Üniversitesi TıpFakültesi

Hastanesi’nde hastaneyönetimi taşeron sağlıkişçilerinin haberi olmadanonlar adına İş-Kur’a işbaşvurusu yaptı. Bunuöğrenen işçiler 20 Ekim’debir eylem yaparakkayıtlarının İş Kur’dan si-linmesini talep etti. İşçiler,başvuruların ardından has-tane yönetiminin kendileri-ni işten çıkarmayahazırlandığını söylerkenhastane yönetimi ‘işçilerinternet kullanmayı bilmi-yor’ gerekçesiyle böyle birbaşvuruda bulunduğunuiddia etti.

D evrimci Sağlık-İş, insancayaşayacak bir asgari ücret içinsokağa çıktı. 30 Ekim günü

Beşiktaş’ta eylem yapan taşeron sağlıkişçileri aralık ayında başlayacak olanasgari ücret görüşmeleri öncesindesokağı işaret etti. İşçiler, görüşmeleremüdahil olacaklarını açıkladı. DevSağlık-İş, örgütlü olduğu tüm hastane-lerde ve sosyal hizmet kurumlarında 16Kasım günü eylem yapacağını duyurduve asgari ücret görüşmeleri sırasındaAnkara’da Çalışma Bakanlığı’nınönünde olacaklarını belirtti.

Dev Sağlık-İş, 30 Ekim günü YıldızTeknik Üniversitesi önünden BeşiktaşMeydanı’na yürüyüş düzenleyerekinsanca yaşayacak bir asgari ücret talepederken Van’daki depremzedeleri deunutmadı. Taşeron sağlık işçileri, işyer-lerinde topladıkları yardımları ilerleyengünlerde Van’a göndereceklerinisöyledi.

AKP’nin Eylül ayında başlattığı zamfuryası eylemde taşınan dövizleri deetkiledi. 30 Ekim’deki eylemde işçilergeçen sene taşıdıkları elektrik, su,doğalgaz, kira, mutfak masraflarınınbedellerini yazdıkları dövizlerin güncelhallerini taşıdı. Böyle olunca slogan dagüncellendi. “Tayyip sen yaşa 590liraya” sloganı “Tayyip sen yaşa 660liraya” şeklinde güncellendi. Eylemdeöne çıkan bir diğer slogan da “Erciş –Van halkı yalnız değildir” oldu.Taşeron sağlık işçileri bir yanlarınınenkaz altında olduğunu taşıdıkları “Biryanımız enkaz altında. Kardeşlik vedayanışma için yan yanayız”pankartıyla gösterdi.

Dev Sağlık-İş üyesi işçilerin eylemdeduyurdukları talepleri şu şekilde:

* Aileleriyle birlikte 40 milyoninsanı etkileyen ve bütün ücretlerekriter olan asgari ücret, insanca

yaşamaya yetecek bir ücret olmalıdır. * Taşeron çalıştırma yasaklanmalı

ve tüm güvencesiz çalıştırma biçimleri-ne son verilmelidir.

* Asgari ücretli çalışanlar için elek-trik, su, doğalgaz kullanımı asgariihtiyaç sınırına kadar parasız olmalıdır.

* Zamlar derhal geri çekilmeli vesabah 6.00 - 9.00 ile akşam 18.00 –21.00 arasında ulaşım parasızolmalıdır.

* Eğitimde hiçbir ad altında paraalınmamalı, eğitimin okul dışı giderleri

de devlet tarafından karşılanmalıdır,sağlık tümüyle parasız olmalıdır.

*Asgari ücret net olarak belirlen-meli, Asgari Ücret TespitKomisyonu’nun yapısı emekçilerinağırlığı artırılarak genişletilmeli,görüşmeler kamuoyuna açık hale geti-rilmelidir.

AZAM‹ ZAM ASGAR‹ YAfiAM Asgari koşullarda İstanbul’da geçin-

meye çalışan 4 nüfuslu bir ailenin 2012yılında elektrik masrafı 60 liradan 66

liraya, su masrafı 50 liradan 55 liraya,kira 500 liradan 550 liraya, doğalgaz100 liradan 114 liraya, ulaşım 150liradan 210 liraya, mutfak masrafları500 liradan 665 liraya çıkacak. Böylece2011 yılında temel ihtiyaçlar toplamdayüzde 22 oranında zamlanırken asgariücret ise yüzde 10 oranında artış gös-terdi.

ÜCRET‹ PATRON BEL‹RLERSEAsgari ücret, her yıl aralık ayında

Asgari Ücret Belirleme Komisyonu

tarafından belirleniyor. Bu komisyondaen çok üyesi olan işçi sendikasının(Türk-İş) 5, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı’nın 5 ve işverensendikalarının (TİSK) 5 temsilcisi yeralıyor. Hiçbiri asgari ücret almayan 15kişi pinpon topu, süpürge gibi mallarınfiyatlarındaki artışlara göre belirledik-leri enflasyon oranlarına göre yenidönem asgari ücreti belirliyor. Brütolarak belirlenen asgari ücret, işçilerenet olarak yansıtılıyor. Yani emekçininücretiyle aldığı mallardan zaten KDVve ÖTV gibi vergiler alan devlet, brütlenet ücret arasındaki farkı işverendenvergi olarak alıyor. Türk-İş’in yaptığıaraştırmalara göre Türkiye’de 4 kişilikbir ailenin açlık sınırı 934 lira olurkenyoksulluk sınırı da 2950 lira olarakhesaplandı. 2011 boyunca, asgari geçimindirimleri hesaba katılmaksızın netasgari ücret ise 599 liraydı. Asgariücretin, temel ihtiyaçların fiyatlarıkadar artmamasının yanı sıra eğitim,sağlık gibi kamusal hizmetlerin gündengüne paralı hale getirilmesi deçalışanların ücretlerini dolaylı olarakdüşürüyor. Çalışanlar elektrik,doğalgaz, su, kira gibi kalemlerin yanısıra çocuklarının eğitimi veya sağlıklarıiçin daha fazla para harcamak zorundakalıyor.

EN BÜYÜK TOPLU SÖZLEfiME75 milyonluk Türkiye’de Çalışma ve

Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile SosyalGüvenlik Kurumu kayıtlarına göre 23milyon çalışan var. Bu çalışanların 10milyona yakını asgari ücretle geçiniyor.Asgari ücretle çalışanların dışındaçalışanların maaşları asgari ücrete görebelirleniyor.

Bu yüzden asgari ücret Türkiye’ninen büyük toplu sözleşmesi anlamınageliyor.

Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer, UNESCO

tarafından Fransa’nınbaşkenti Paris’te düzenlenenbir toplantıya katıldı. Toplantısırasında, Türkiye’deki öğret-menlerin atama sorununaişaret eden bazı gazetecilerDinçer’den Fransa’da yaşayanTürkiyelilerin eğitimi için Tür-kiye’den öğretmen gönderil-mesini talep etti. Bu talep üze-rine Dinçer şu sözleri sarf etti.

“Şimdi ben size sorayım, biz-den öğretmen istiyorsunuz.

Gönlümüz size öğretmen gön-dermek, istediğiniz kadar öğret-

meni buraya yığmak istemezmi? Öyle mi zannediyorsunuz?

Şu anda Türkiye’de bizim aşağıyukarı 65 – 70 bin kadar

öğretmene ihtiyacımız var. Niyealamıyoruz. Türkiye’nin içinde

Türk insanı, hatta bizimbakanlığın önünde her cuma

gösteri yapıyorlar. Atanamamışöğretmenler diye uyduruk bir

sorun çıkardılar. Onlar geliyor-lar, ‘bizi öğretmen olarak alın’

diyorlar. Öğretmen hazır,kapıda bekliyorlar. Okulla

öğretmene ihtiyaç var.Çocukların derslerini biz, öğret-men atayamadığımız için ücretli

hocalarla tamamlamayaçalışıyoruz. Niye almıyoruz. Bir

sebebi var değil mi? Çünkübizim onları alabilecek kadar

kaynağımız yok.”

K‹M UYDURMUfi BUNU12 Haziran seçimleri

öncesinde 55 bin öğretmenataması yapma sözü verenAKP hükümeti, seçim son-rasında 11 bin atama yaptı.Atamalardan sonra MilliEğitim Bakanı Ömer Dinçer,

atanmayan öğretmenlerdenözür diledi. Dinçer, 44 bin öğ-retmenin bir sorun uydurdu-ğunu iddia ediyor. Dinçer, herne kadar öğretmen atamaları-na gönül koysa da kaynak so-rununa geldi tıkandı. MilliEğitim Bakanlığı olarak öğret-menleri atayamadıklarını

belirten Dinçer bu sıkıntıyı dasayıları 50 bine kadar varan veders başına para alan ücretliöğretmenlerle çözmeyeçalıştıklarını söyledi ancakkendisinden önceki MilliEğitim Bakanı NimetÇubukçu bu konu ile ilgiliolarak şunları söylemişti:

“2003'ten 14 Aralık 2010 ta-rihine kadar 198 bin 869'ukadrolu, 70 bini sözleşmeli

olmak üzere 268 bin 869 öğret-men atadık. Yöneticilerle birlik-

te Milli Eğitim Bakanlığı’nda679 bin 421 öğretmenin görevyapıyor. 2011'de 55 bin öğret-

men daha atayacağız.Atanamayan öğretmenlerin

durumu istismar ediliyor.İtalya'da öğretmen olmak

isteyen 520 bin aday varkenihtiyaç 65 bin, Güney Kore'dede 50 bin aday varken açık 5bin. Tüm dünya ülkelerinde

olduğu gibi, Türkiye'de demezun olan öğretmen

adaylarının kamuda görevalması, mevcut öğretmen açığıdüşünüldüğünde mümkün gö-zükmemektedir. Öğretmenleri-

mize bu konuda her zaman ger-çekçi ve dürüst davrandık. Bu-

gün öğretmen ihtiyacımızı, maligöstergeleri hiçe sayarak, tam

tersini savunarak 350 bin öğret-mene ihtiyaç olmadığı halde

atanacağının söylenmesi popül-izmden öte bir şey değildir.

Siyaset kurumu, gerçek ve reelpolitikalar üzerine dayalıdır.”Oysa, Türkiye’de 350

binden fazla öğretmen atamabekliyor. Her yıl on binlerceöğretmen adayı eğitim fakül-telerinden mezun oluyor. Sonolarak 11 bin öğretmen ata-ması yapıldı.

KESK, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı’nın

4688 sayılı Kamu GörevlileriSendikaları Kanunu’ndahazırladığı değişikliklerle ilgilibir değerlendirme yaptı.Değişikliğin yapıldığı taslaktatoplu sözleşme düzenek-lerinde Kamu GörevlileriHakem Kurulu’nunkararlarına kesinlikkazandırılarak grev hakkınınzımnen yasaklandığını belirtenKESK Genel Başkanı LamiÖzgen, hakem kurulunda üyesayısı 232 bin olan KESK veüye sayısı 394 bin olan TürkKamu-Sen’in toplam 3 üyeyletemsil edilirken, 515 bin üyesiolan Memur-Sen’in 4 üyeyletemsil edilmesinin kabul edile-mez olduğunu belirtti.Taslağın AKP- Memur Senortak yapımı olduğunu ifadeeden Özgen, "Kamugörevlilerinin ortak ekonomik,sosyal, demokratik, siyasi,özlük ve mesleki hak ve çıkar-larının toplu sözleşme kap-samına alınması" önerisininkabul edilmediğini sözlerineekledi.

Özgen, taleplerinin kabuledilmemesi durumunda grevegideceklerini açıkladı ve diğerkonfederasyonlara da, grev veözgür toplu sözleşme hakkınıdüzenlemeyen bu yasayadestek vererek tarihi bir suçişlememe ve birlikte mücadeleetme çağrısında bulundu.KESK ise 4688 Sayılı YasaTaslağı'nın Meclis GenelKurulu'na geleceği günAnkara'da olma kararı aldı.İllerden kitlesel eylemlerleuğurlanacak olan KESKüyeleri, Ankara'nın yanı sıraillerde de eş zamanlı oturmaeylemleri düzenleyecek.

Emekçiler de güncelledi: Tayyip sen yaşa 660 liraya

400 bin öğretmeni kim uydurdu?KESK: Grevgeliyor

Deprem zamanı maaşlar düştü23 Ekim’de meydana gelen deprem-

den sonra Van Bölge Eğitim veAraştırma Hastanesi’nin yönetimi 26Ekim’de otomasyon ve güvenlikhizmetleri ihalesi yaptı. İhale sonu-cunda 890 lira maaş alan taşeronsağlık işçilerinin ve güvenlikçilerinmaaşları 722 liraya düşürüldü. Öteyandan Sağlık Bakanlığı, Van’dakihastanelerin bazı bölümlerinin VanBölge Eğitim ve AraştırmaHastanesi’ne taşınmasının ardındanhastanenin döner sermaye geliri

düştüğü için hastaneye depremdensonra 4 milyon lira gönderdi. Buparadan kadrolu çalışanlaryararlanırken taşeron sağlık çalışanlarıve güvenlik çalışanları yararlanamadı.

İşten atılacağı endişesiyle isminivermek istemeyen bir taşeron sağlıkişçisi 400 yataklı hastanede depremgünü yaşananları anlatıyor: “Depremolduğu anda hastanede sadece 2pratisyen hekim vardı. Pazar günüolmasının da bunda etkisi var tabii.Depremden 2,5 saat sonra hekimler

gelmeye başladı. O gün hastane çokyoğundu. Hastanede yataklar yetmedi.Bu durum üç gün boyunca sürdü”.

Van’daki taşeron sağlık işçileri ilkgünden itibaren kurtarmaçalışmalarına katıldı. İşçiler, depreminilk gününden bu yana,depremzedelere yardım götürmek içincanlarını dişlerine taktı. Depremdensonra ailelerinin durumunu dahiöğrenemeden hastanede çalışantaşeron sağlık işçileri hastanede yatıpkalkıyor.

Atama bekleyen ö¤retmenler 31 Ekim günüTaksim’de bulufltu. “Ücretli Ö¤retmenlikKald›r›ls›n, Ö¤retmenler Atama ‹stiyor” yaz›l›pankart açarak, Van depreminde hayat›n›kaybeden ö¤retmenler an›s›na yakt›klar›meflalelerle Galatasaray Lisesi önüne yürüdü.Ö¤retmenler kadrolu atama ve güvenceliçal›flma haklar›n› talep etti ve “Ücretli ö¤ret-

menlik kald›r›ls›n” bafll›kl› bir imza kampanyas›bafllatt›. Atama bekleyen iki ö¤retmenin de ayn›gün Samsun’dan Ankara’ya yürüyüflebafllad›¤›n› ve yürüyüflün 19 Kas›m’daAnkara’da sonlanaca¤›n›n hat›rlat›ld›¤› eylemde19 Kas›m günü tüm illerden atamas›yap›lmayan ö¤retmenlerin Ankara’dabuluflaca¤› duyuruldu.

Page 9: 143'üncü sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

92 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

PKK’nin Çukurca saldırısından sonra internetortamında dolanan ırkçı söylemler Van depre-

minde insanı insanlığından utandıran bütünkepazeliğiyle ortalığa döküldü. Doğrudan PKK’yiatlayıp Kürtleri hedef alan bir söylemin bu kadaryaygınlaştığına ilk kez tanık oluyoruz. KuşkusuzTürkiye halklarının şimdiye kadarki sağduyusu,uzun binyıllardır birlikte, iç içe yaşamış olmanınverdiği duygusal (dini-kültürel) paylaşım bu türırkçı saldırgan söylemlere (şimdilik) çok yüz ver-miyor.

Ancak yine de Türkiye gibi kaygan bir zemindebulunan ülkede uç veren bu yeni ırkçı-faşizmigörmezden gelmemek gerek diye düşünüyorum.Zira bu yeni dinamik bizim şimdiye kadarbildiğimiz MHP’nin Anadolumilliyetçiliği temelindekifaşizmine benzemiyor. MHPmilliyetçi faşizmi esas olarakKürtlerin varlığını inkar eder vebu nedenle aslında Türk-Kürtayrımı yapmazdı! Onlara göreKürtler zaten Türk’tü… Onlaraçısından sorun bölücülük-tü… Oysa bu yeni tür faşizmKürtlerin varlığını kabul ediyorve fakat onu dışlıyor. Kürtleribu ülkenin fazlalığı, kaşıkdüşmanı olarak görüyor. “Bizvergilerimizle Kürtleri besliyo-ruz, onlar askerlerimiziöldürüyor” diye düşünüyor.Bu toprakların bugüne kadargörmediği bir “ırkçı” söylemiaçıktan kullanıyor. MHP’de “gizli” olan ırkçılık buyeni akımla “meşru bir açıklıkla” ilan ediliyor.

İşin beni daha çok ürküten tarafı bu yeni ırkçıfaşizmin Türkiye’nin sol-sosyal demokratdamarından besleniyor olması. 1990’larınbaşlarında Ecevit’in icat ettiği “ulusal sol” söyle-mini ilk duyduğumuzda Türkiye’de milliyetçi“ucube” bir sol filizlendirilmeye çalışılıyor, diyetartıştığımızı hatırlıyorum. Her ne kadar Marksistliteratürde “sosyal şovenizm” kavramına tanıdıkolsak da bunun burnumuzun dibinde bitmeyebaşlamasını kabullenmek zordu bizim için…

Bu “ucube sol” AKP iktidarına kadar gelişmezemini bulamamışken tam da kendisine yakışırbir şekilde AKP eliyle devletin gelenekselmekanizmalarından dışlanan “laik-üniter” kadro-ların çaresiz çırpınışları karşısında kendisini koru-mak için solun temel değerleri olan özgürlük-demokrasi-eşitlik esasına dayalı bir siyasete yöne-leceğine –derin-devlet mekanizmalarındandışlanan geleneksel resmi faşist yapılanmalarınartığı bir siyasal düşünceye yöneldi. “Ulusalcılık”adı altında formüle edilmeye çalışılan bu faşizandüşünce yapısının halen ilk elden ulaşmayaçalıştığı sosyal demokrat kitleleri etkisi altına ala-bildiğini söylemek mümkün değil.

Ancak eğitimli-orta sınıflardan geldiği belli olanbu yeni faşist dalganın kendisini günlükgazetesinden yaygın internet ağına kadar ifadeetmesi onun ciddiye alınması gerektiğini gösteri-yor. Henüz ciddiye alınabilir bir siyasal organizas-yonu olmayan bu hareketin CHP’den tasfiyeedilen Baykal-Sav kliğiyle birlikte önemli bir zeminkaybına uğradığı çok açık. Bu nedenle şimdiliksomut siyasal bir güç olarak tehdit olarakgörülmese bile “damarlarındaki asil kan” uygunbir siyasal zemin oluştuğunda kendisine akacakbir yol bulacaktır.

Bütünüyle Kürt sorunun gidişatına bağlı olarakakıbeti belli olacak olan bu yeni akımın önününkesilmesi Türkiye solu açısından da son dereceönemlidir. Zira Türkiye sosyalist solu bir taraftanyoksul emekçi halk kitlelerinin taleplerini devrimcibir siyasetle dile getirmeye ve toplumsalmücadeleye dönüştürmeye çalışırken büyükçoğunluğu orta sınıf özelliği gösteren sosyaldemokrat kitlelerle ilişkilenmeyi ihmal etmeme-lidir. Bu hem yoksulların “sol” mücadelesininhegemonyasının güçlendirilmesi için pratik birihtiyaç hem de sosyal demokrat kitlelerin (gerici-lik) endişelerinin giderilmesi için gereklidir.

Sosyalistler olarak bu çarpılmanın sorumlularıarasında olduğumuzu unutmayalım…Sosyalistsol, solun tüm kalıcı ve geçerli değerlerini temsileden bir ideolojik-ahlaki yeniden yapılanmanıntohumlarını Türkiye toprağına ekmeyi başarabil-diği oranda kendisini “sol” olarak tarif edenkitlelerin, bireylerin bu “ucube” hallerine çözümolabilecektir.

Beyaz Türk faflizmi

V an’da meydanagelen deprem ilebirlikte tekrardan

gündeme gelen deprem ver-gisi AKP’nin ikiyüzlülüğünün teşhiri oldu.Daha doğrusu ortada durangerçeğin geniş kitlelertarafından fark edilmesineyol açtı. 17 Ağustos 1999depreminden sonra özelişlem ve özel iletişim vergi-leri, mevcut vergilere ekolarak alınmaya başlandı vebu şekilde hem depreminneden olduğu maddikayıpların aşılabileceği hemde mevcut yapılarıngüçlendirilerek depremekarşı daha hazırlıklı halegelineceği söylendi.

MAL‹YE BAKANI’NDANVERG‹ YALANI

Deprem için ilave vergiyiuygulamaya koyan DSP,MHP, ANAP hükümetiiken bu vergiyi 2002 yılısonunda kalıcı hale getirenAKP hükümeti oldu.Halbuki, Maliye Bakanıyaptığı açıklamayla depremvergisini kendilerinin koy-madığını söyledi ve üstelikkalıcı hale de kendilerindenönceki hükümetingetirdiğini sözlerine ekledi.Ancak özel iletişim vergisiadı altında alınan verginin2003 yılınında AKPhükümeti tarafından hemkalıcı hale getirildiği hem degider vergileri kanunu kap-samına alındığı ortaya çıktı.Özetle, geçici olarak koyu-lan vergi sürekli hale getiril-di.

DEPREME N‹YET DUBLE YOLA KISMET

1999 yılından bu yanadepremin yıkıcı etkileriniazaltmak için toplanan enazından insanlara bu şekildeanlatılan vergilerin nerelereharcandığı konusu da tambir AKP iki yüzlülüğü.Yapılan hesaplara göre özeliletişim ve özel işlem vergi-

lerinden toplanan para 44milyar lirayı buluyor. Ancak,bu paranın deprem veyarattığı tahribatları önlemeadına nerelere harcandığıkonusunda henüz biraçıklama olmadı, olmaya-cağa da benziyor. Çünkü,Maliye Bakanı MehmetŞimşek yaptığı açıklama ileparaların duble yollara,eğitime, sağlığa, demiryol-larına harcandığını söyledi.Yani ‘içiniz rahat olsun par-aları boşa harcamadık siziniçin harcadık’ dedi. Ancak,hükümetin eğitimeayırdığını söylediği depremvergileri Van’daki okullarınyıkılmasına engel olamadı.Üstelik, vatandaşın kendiside denetimsiz, çürükbinasında enkaz altındakaldı.

MUC‹T SANAY‹ BAKANI1999’dan sonra yürürlüğe

giren özel işlem ve özeliletişim vergilerinin depremiçin konuldu. Hükümet isekelime oyunlarıyla halkıkandırmaya çalıştı.

Sanayi Bakanı NihatErgün yeni bir şey keşfetmişgibi ‘zaten deprem vergisidiye bir şey yok’ diyerektartışmayı bitirmeye çalıştı.Ergün, 1999’dan sonratoplanan verginin özeliletişim vergisi olduğunu,onun da 2003 yılında genelbütçeye bağlandığınıdolayısıyla ortada depremadı altında bir vergininolmadığını belirtti. ÜstelikErgün, deprem vergisitartışmalarını çıkaranlarısiyasi istismar yapmaklaşuçladı.

Şimşek, “deprem vergisi-

ni duble yollara harcadık”dedi.

Bakan Ergün ve MaliyeBakanı Mehmet Şimşek’inaçıklamalarına bakıldığındahükümet, olmayan vergidengelen, olmayan parayı har-cadı.

GEÇ‹C‹ VERG‹DEN KALICI VERG‹YE

AKP hükümetinin vergikonusunda yaptığı ikiyüzlü-lük ilk değil. Aslında olanbiten, iktisat literatüründebile çalışma konusu halinegelen ‘geçici vergilerin kalıcıhale getirilmesi’. Ancakburada verginin kalıcı halegelmesinin yanında toplananparanın amacına uygun har-canmaması durumu da var.

Savaş, doğal afetler gibiekonomik, sosyal anlamdaciddi yıkımların olduğu

dönemlerde hükümetlerkolaycılığa kaçarak uzunvadeli gelir yaratma çabasıiçinde olmadan kısa vadeligeçici vergiler ile dönemiatlatmaya çalışır. Kolayyoldan vatandaştan paratoplamak cazip geldiği içingeçici olarak koyulanvergiler ilerleyen dönem-lerde ‘sessiz bir şekilde’kalıcı hale getirilir.

Örneğin, 2003 yılınınnisan ayında ek motorlutaşıtlar vergisi getirildi,ardından 2003 yılının tem-muz ayında aynı vergi kalıcıhale getirildi. AncakAnayasa Mahkemesi yenivergiyi iptal ederek geçiciverginin kalıcı hale gelmesi-ni engelledi.

Ancak, AnayasaMahkemesi’nin kararlarınıngeriye dönük uygulanama-

ması nedeniyle sorunçözülemedi.

Deprem vergisinde isebenzer bir uygulamayapılmadı. Vergi, önce gidervergisi kanununa devredildidaha sonra kalıcı halegetirildi. Bu yüzden AnayasaMahkemesi’nden dönmesiönlendi.

UCUZ VERG‹ POL‹T‹KASISonuç olarak deprem gibi

yıkıcı doğal afetlerinyarattığı olumsuz havayı kul-lanarak fırsatçılıkla ek vergi-lerin konulması ve bunlarındaha sonra kalıcı hale geti-rilmesi ucuz, kolaycı vemaliyetinin geniş halkkitlelerine ödetildiği birezber... Vergi konusundayaşanan adaletsizlikler AKPhükümeti dönemindeartarak devam ediyor.Toplam vergiler içindedolaylı vergilerin payı sürek-li artıyor. Bu uygulama daucuz vergi politikalarının birürünü. Gelir vergisininpayını azaltıp vatandaşınyediğinden, içtiğinden,ısındığından vergileritoplayıp zenginin gelirlerinedokunmamak anlamınageliyor.

Vergi adaletsizliği veonun yol açtığı ekonomik,sosyal tahribatlar son olarakgündeme gelen deprem ver-gisi ile tekrar tartışılacak.Panik içinde açıklamaları ilekonuyu kapatmaya çalışanAKP’li bakanların tavırlarıda bu adaletsizliğin ne kadarcan yakıcı boyutlarageldiğinin göstergesi.

YALAN AKLANMAMALIVan depremi sonrası

yaşanan vergi tartışmalarıgündem sıcaklığını yitirdiğizaman rafa kaldırılacağabenziyor.

Oysa AKP’nin halktanyana olmayan vergi toplamauygulamaları hükümetinyumuşak karınnoktalarından birine işaretediyor.

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

Enerji iflçilerinin BEDAfiönündeki direnifli sürüyor.Halk›n Sesi, 10 Ekim’debafllayan direniflin 21’incigününde enerji iflçilerini ziyaretetti. 31 Ekim’deki ziyare-timizde bu sefer farkl› yüzlerkarfl›l›yor bizi; çünkü iflçiler hergün 10 iflçinin nöbet tuttu¤ubir düzenek oluflturmufllar,uyguluyorlar ve denetliyorlar.

“‹flten at›lan iflçiler gerial›ns›n” yaz›l› pankart ve dev

Enerji-Sen pankart› BEDAfidemirlerine as›ld›¤› zaman,bölgedeki esnaf biliyor ki saat08.00. Sabah demlenen çaylariçilirken memleket gündeminitart›fl›yor iflçiler. Ö¤len yemek-leri mahallelerdeki Halkevleriüyeleri taraf›ndan sa¤lananiflçiler direnifl çad›rlar›n›17.00’da kald›r›yor.

Her günün sonundayak›ndaki bir iflçi kahvesindede¤erlendirme toplant›s›

yapan iflçiler, direnifllerinizafere ulaflt›racaklar› konusun-daki kararl›l›klar›yla bir sonrakigün buluflmak üzerevedalafl›yor.

‹flçilerden Mustafa, direniflçad›r›n›n kendileri için bir okuloldu¤unu flu sözlerle anlat›yor:“Yafl ortalamam›z 25, hep bir-likte karar al›p uyguluyoruz vebu direnifl bize iflçi s›n›f›n›ngözünden hayata bakmay›ö¤retiyor” ‹flçiler için bir okul

olan çad›r, elektrik faturas›n›ödeyemeyip icral›k olanlar içinde bir dost evi niteli¤inde.Faturas›n› ödeyemeyenlerdertlerini iflçilere anlat›yor.Emek ve demokrasi güçleri deziyaret ediyor. BEDAfi’taki di¤ertafleron flirketlerde çal›flaniflçiler de çad›r› ziyaret ediyor.

Direnifl çad›r›n›n 50 metreyak›n›nda HaberTürk binas› varama henüz bu gazete enerjiiflçilerinin direniflini görmüfl

de¤il. Mum dibine ›fl›k vermezama burada ›fl›¤›n balç›klas›vand›¤› HaberTürkçal›flanlar›n›n çad›r› ziyaretetmesiyle ortaya ç›k›yor.‹flçilere çikolata getirençal›flanlar, “Biz de yazmakisteriz ama bu konuyu haberyapmam›z engelleniyor” diyor.

Direnifl çad›r›; elektrikiflçileri ile faturas›n› ödeye-meyenlerin bulufltu¤u bir alanoluyor.

İcralık abonenin dertevi, işçinin okulu: Çadır

anayi Bakanı Ergün, ‘Deprem vergisi diye birşey yok’ derkenMaliye Bakanı Şimşek ‘Verginin parasıyla duble yol yaptık’ dediS

“Duble yollarla ördük dört bir yanı”sloganıyla seçim öncesi propogan-

da yapan AKP’nin yollara parayı neredenbulduğunu Maliye Bakanı MehmetŞimşek açıkladı. 1999 yılından beritoplanan paralarla AKP 8,5 yılda 13.500kilometre duble yol yaptı. Halktandeprem için vergi topla sonra o vergilerlezengin yandaş müteahitler yarat, aynı yoluen az iki müteahite yaptır daha sonra dönvatandaşa de ki;

“Türkiye’yi bölünmüş yollarla sardık”.Deprem paraları yol olsun, Van’dadeprem olsun önce devletin binalarıyıkılsın daha sonra çıksın Maliye Bakanıparayı size harcadık desin. Parayı verenvatandaş, mağdur olan yine vatandaş, ölenyine vatandaş. Ancak şu unutulmamalı ki,tüm bunların hesabını soracak olan yinevatandaş.

Deprem vergisinin gittiği kalemlerdenbirisinin de sağlık harcamaları olduğunusöyledi Maliye Bakanı. Aynı açıklamadaŞimşek, bir yıllık sağlık harcamalarının 44

milyar lira olduğunu ekleyerek harca-maların çok olduğunu dolayısıyla depremvergisinin de bu alanlarda yani sağlık,eğitim, yollarda kullanıldığını söyledi.Sağlık alanında harcamaların bu kadarartmasının yanında vatandaştan sağlıkhakkından yararlanmak için gün geçtikçeartan şekilde alınan paraların nereyegittiğini sormak gerekiyor. Reçete başınapara uygulamasının yanına bir de ilaçbaşına para ödenmesini gündeme getirenAKP’nin paradan yana gözü doymayacağıanlaşılıyor. Deprem vergisini sağlığaharca, vatandaştan ilaç, reçete parasıtopla ondan sonra da “istediğim has-tanede tedavi oluyorum”,”sağlıktadönüşümü başlattık” sözleriyle şeçimöncesinde propaganda yap. Sağlıkta birdönüşüm yaşanmaktadır, giderekpiyasalaşan sağlık sistemi özel hastaneleraracılığıyla devletten kaynak alarak vebunun üzerine vatandaştan da para topla-yarak büyümekte. Vatandaşa para öde-mek, özel hastanelerde müşteri olmak,AKP’ye de sağlık harcamalarını artırdıkdiye propoganda yapmak düşmekte.

Tütün ürünlerine yapılan ÖTVartışının yüzde 69’dan yüzde

65’e çekilmesinin arkasında MaliyeBakanlığı çalışanlarının hesaphatalarının olduğu ortaya çıktı.Merkez Bankası’nın yaptığı açıkla-mada matematiksel denklemlerleortaya konan tabloya göre eskidüzenleme ile AKP hükümetiÖTV’den KDV alırken, KDV’dende ÖTV almayı başarmış. Ancak,bu uygulama vergi düzenlemesininmantığına aykırı olduğu içinMerkez Bankası tarafından, AKPuyarıldı ve Ali Babacan’ıntalimatıyla ÖTV artış oranıazaltılarak sigara fiyatlarının 1 liradüşmesine neden oldu. 2 liralıksigara zammı ile sigara alanlarınverdikleri verginin vergisi de birAKP icraatı olarak tarihe geçti.

Halk öder AKP övünürVergidende vergi olmaz ki

ENG‹N DURAN

Bakanlar›n çeliflkili aç›klamalan, AKP’nin ikiyüzlülü¤ünü aç›k etmek için baflka araçlara gerek b›rakmad›.

Vergi AKP’ye yol oldu

Page 10: 143'üncü sayı

10Halk›n Sesi 2 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

KİBELE

2 5 Ekim’de Ankara'danyola çıkan Politeknik,Halkevleri ve Öğrenci

Kolektifi üyelerinin oluştur-duğu 20 kişilik yardım destekekibiyle birlikte gittiğimVan’da edindiğim izlenimler-le afet bölgesinde kadın ol-manın nasıl bir durum oldu-ğunu anlatmaya çalışacağım.

26 Ekim günü bölgedebüyük bir yıkıma ve çoksayıda can kaybına yol açandeprem sonrası Erciş’evarıyoruz. Görevlilerin bizihenüz çok az yardım gitmişolan köylere yönlendirmesiüzerine Van’ın Canik(Gedikbulak) köyünegittiğimizde bizi köyünhemen girişinde çocuklarkarşılıyor.

Biz buraya nedengeldiğimizi anlatırken bizikarşılayanlar çoğalıyor.Kadınlarsa biraz çekingen vemeraklı uzaktan izliyorlarbizi. Köyde hemen hementüm evlerin yıkıldığını,yıkılmayanların da içine giri-lemeyecek kadar hasarlıolduğunu, 7 kişinin depremsırasında hayatınıkaybettiğini öğreniyoruz.

Henüz yeterince yardımulaşmamış olan bu köyde300 aile olmasına rağmendepremden 2 gün sonra bile60 tane çadır bulunuyordu.Elektrik ve su da köye henüzverilmişti ve girebilir bir tanetuvalet vardı. Sağlık ekibiuğramamış köyde telef

olmuş hayvanları dahi kendi-leri naklediyorlardı. Afetkoşullarının yarattığı vedevletin elini uzatmadığı tümbu yoksunluk koşullarındakadınlar, günlük yaşamdasürdürdükleri ev içi örgütlen-meyi devam ettirmek durum-daydılar. Deprem sonrasıısınma, barınma, temizlik,beslenme sorunları oncaacıyla birlikte kadınlarınsırtına binen yükü arttırıyor.

Durumun böyle olacağını

az çok tahmin ediyordukama köy halkıyla yaptığımızkısacık bir sohbette,depremin kadın ve erkekteyarattığı yıkımın ne denlifarklı olduğunu gördük.Erkeklere durumlarıhakkında sorularsorduğumuzda sadece çadıraihtiyaçları olduğunu; yemek,su, giysi vb ihtiyaçlarınınolmadığını söylediler. Oysabiraz sonra kadınlarlakonuşurken öğrenecektik ki

ilaç, çocuk bezi, hijyenik ped,giysi, doktor, ısınma gibigereksinimler hala acilihtiyaçlardı. Köydeki okulunve sağlık ocağının yıkıldığınıda kadınlardan öğrendik.Deprem sonrası acilgereksinimler karşılandıktansonra da eğitim ve sağlıksorunlarının devam edecekolması da gelecek hakkındaen çok kadınlarıkaygılandırıyor.

Kent merkezindeki

çadırlarda da durum benzer.Erciş ve Van merkezde herne kadar yardım masalarındagıda, su, yakacak ve diğerihtiyaçları karşılansa da buyardımları çadıra taşıyan,çadırı temizleyen, depremöncesi nasılsa şimdi de sofrakurup soba yakan ve aileyiateşin başına toplayan genekadınlar. Çocuğunusoğuktan koruyan, yaşlısınırahat ettiren, kocasınabakan, herkesi herkesten

daha çok düşünmek zorundakalan Türkiye’nin heryerinde olduğu gibi Van’dada -daha yeni enkaz altındançıkmış olsa da- kadınlar.

Depremden sonra hasarlıolmasa bile eve girmekorkusuna neden olan“deprem psikolojisi” denenşey kadınlar için kısa sürmekzorunda.

Çünkü çadırda kalanailenin evdeki bir eşyayaihtiyacı olduğunda, en kısayoldan, ev yaşamındaki herşeyden sorumlu olan veneyin nerede olduğunu bilenkadın giriyor daha dündünyayı başına yıkanbinaların içine.

Deprem bölgesinde hijyenkoşulları da kadın sağlığıaçısından oldukça kötü.Kadınların ped gibi günlükhijyen ihtiyaçları yardımlararasında pek fazla yeralmıyor. “Hamile kadınenkazdan sağ çıktı” haberiekranlarda büyük ilgigörürken hamile kadınlarınnasıl doğum yapacağınıkimse düşünmüyor, kadınlarhastane bahçelerinde ya dahasarlı binalarda doğumyapıyor.

Deprem bölgesinde kadınolmak, toplumsal cinsiyetrolleri nedeniyle depremöncesinde taşıdıkları görevve sorumluluklardan bir şeyeksiltmeden, fizikselihtiyaçlardan mahrum,yakınlarının acısı ile birlikteyoksullukla mücadele etmekanlamına geliyor.

Güvencesiz bir kad›nö¤retmenHenüz bir kız çocuğuydum, öğretmen olmak

istediğimde. Kendime rol model aldığımöğretmenlerim vardı; ağırlıklı olarak kadın öğret-menlerdi. Ailem, çevrem henüz bir kızçocuğuyken bu isteğimi her seferinde teşvik etti;kadına en yakışan meslek “öğretmenlik”…

“Eğer öğretmen olursan evine zaman ayırmak-ta sorun yaşamazsın; yaz tatili bir taraftansömestr bir taraftan… Günlük çalışma saatlerinaçısından yarım gün; mutlaka evine-eşine-çocuk-larına zaman ayırabilirsin” diye teşvik ederler.

Oysa kadının, öğretmenlikmesleğini öncelikle kadınlıkhallerini pekiştiren bir yer-den değil, evine-eşine dahazaman ayırması gereken,evin işleri kadın işleri olarakgörülen bir toplumsaldüzlemin gerçekliğini dedeğiştirecek bir yerden ter-cih etmesi gerekir.

Bir taraftan bu kültürelkodlarla bir taraftan “devletgüvencen olacak, özel sek-törün garantisi yok hiçolmasa maaşını düzenlialırsın, doğum izni, emzirmeizni sunar sana öğretmenlik”

diye düşünülür. Çalışma koşullarına dair size biryaşam standardı (ki bu standart bile insancayaşam standardından uzaktır!) oluşturabilen birtercih sebebi olabilirmiş, belki çok daha yakın birtarihe kadar..

Ben bir kadın olarak belki böyle bir tarihselarka planla, belki de çok ulvi bir amaç olarak“bilgiyi paylaşmak” için “öğretmen” oldum... Nezahmetlerle okuduğumu anlatmaya gerek yok.Evet, ben bugün sınıfta mesleğini de büyük birsevgi ve bağlılıkla yapan bir öğretmenim. Amabana böyle bir cinsiyetçi bakış açısı ile empozeettikleri çalışma koşullarından çok daha geridurumdayım.

Neden mi? Çünkü ben 7 senedir dönemselolarak işsiz, dönemsel olarak ücretli ve bazen dedershane de çalışan bir öğretmenim. Çalışmakoşullarımda değil bir kadın olarak doğum izniemzirme izni sigorta hakkımız bile çalınmış.Geleceğe dair kendimi güvende hissedemiyorum.Çıkartılan sosyal güvenlik yasalarının bile cin-siyetçi muhtevası gereği kadını babaya ve kocayabağımlı kılan bir toplumsal ilişki düzlemi var.

Eğer siz bir ücretli kadın öğretmenseniz ya dagüvencesiz bir dershane öğretmeni kadınsanız;aile ve çevrenizdeki o geniş toplumsal yelpaze sizizorunlu olarak evliliğe teşvik eder; “hiç olmasakocan garanti olur” diye düşünülür. Çünkü zihin-sel olarak kadının işsiz kalması daha kabuledilebilir bir şeydir; hiç ataman yapılmasa da enazından kocandan (çalışan biri ile evliysen) sigor-tan vardır; sana esnek çalışma koşullarında öğret-menliği kabul etmek, evin ekonomisine katkıdabulunmanın yanı sıra ekonomik özgürlük hissi deverir ama ne yazık ki bu his geçicidir.

Eğer siz bir ücretli kadın öğretmenseniz ya dagüvencesiz bir dershane öğretmeni kadınsanız;aile size “Atanmadan evlenme” der; “Ekonomiközgürlüğün olsun” der. Ancak tersten baba evin-deki erkek egemenliğinin kurbanı olabilirsiniz.Size özgürlüğün kısıtlanmasın diye sunulan buseçenekte de “baba”nın izni ölçüsündeözgürsünüzdür. Kadının elinden özgürce -istediğizaman- istediği kadar çocuk yapma hakkı daçalınmıştır. Çünkü yazının girişinde debahsettiğim özlük haklarından yoksunsunuzdur,hatta hamilelik sizin işinizi kaybetmenizin entemel argümanlarından biridir (özel öğretimkurumları açısından). İşin içine aile içi şiddetgirdiğinde zaten gidecek bir yeriniz yoktur çünkühayatınıza dair güvenceniz yoktur.

Ücretli öğretmenlik (kölelik) gibi eğitimde veher alandaki güvencesiz çalışma koşulları kadınıkocaya bağımlı kılar, babaya bağımlı kılar. Buyüzden biz kadınlar ücretli öğretmenliğin kaldırıl-masını ve kadrolu güvence çalışma hakkının iadeedilmesini talep ederken de en ön saftayız.

Duygu Semiz

‘Kadınlık görevleri’ çadırlarda da değişmedi. Çocukların, yaşlıların ba-kımını kadınlar üstlendi, evdeki gibi çadırın yükü de kadının sırtında

Kadınlık görevleri sarsılmadı

Kadınıyaşat ki

aileyaşasın

Fatma Şahin ve Diyanet İşleriBaşkanı Mehmet Görmez, 26

Ekim’de bir protokol imzaladı.Protokol, Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı ve Diyanetİşleri Başkanlığı arasındayapılacak iş birliğini resmikayıtlara geçirmiş oldu.Protokolün amacını aile yapısınınve değerlerlerinin korunmasıolarak belirleyen taraflar, ailedeğerlerini herşeyin üstünde tutananlayışlarını harekete geçirecekprojeler için önemli bir adım attı.

Bakanlık, internet sitesindeyapılan protokolün kendileri içinanlamının büyüklüğünü “Tarihiprotokol” başlığı ile gösterdi.

A‹LEY‹ KORUMADA GÖREV B‹RL‹⁄‹

Yapılan protokol, Diyanetİşleri’ne aile değerlerinin korun-ması, ailede rol paylaşımı, aile içişiddet, çocuk yetiştirme, evekonomisi gibi konulardayapılacak eğitim konularındaetkin olma görevi yüklüyor.

Protole göre, bakanlık vebaşkanlığın birlikte yürüteceği ça-lışmalarda her iki taraf da aileninparçalanmasına yol açan, göç, bo-şanma, aile içi ihmal, istismar,ebeveynlerin ölümü, ekonomikgüçlükler, sağlık gibi nedenlerinaile fertleri üzerindeki olumsuzetkilerini en aza indirmekkonusunda yetkilendiriliyor.

KADIN HAKLARI ‹Ç‹N DE⁄‹L...Şahin, protokole ilişkin açıkla-

masında “İnsanı yaşat ki devlet

yaşasın” ifadelerini kullandı.Şahin’in ifadeleri, son dönemdeprogramına aldığı kadın cinayetle-ri sorununa yaklaşımının neolduğuna ilişkin de işaretleriverdi. Şahin, AKP’nin kadınayönelik şiddetle mücadele pro-jelerini, devletin ve toplumuntemeli olarak gördüğü ailenindevamı için “Kadını yaşat ki, aileyaşasın” şeklinde kadının insanhaklarını değil, ailenin ve devletinbekasını temel alarak yürüttüğünüaçık etti.

Halkevci Kad›nlar 30 Ekim’deKad›n Düflmanl›¤›na Karfl› Yaflas›nKad›n Dayan›flmas› ad›yla bir forumgerçeklefltirdi. Foruma HalkevleriGenel Baflkan› ‹lknur Birol’un, kad›nçal›flmas›n› arkas›na alarak varl›¤›n›sürdüren ve neoliberal düzeneadapte etti¤i geleneksel toplumsaliliflkilerle kad›na yönelik baflkafliddet biçimlerini a盤a ç›karan AKPile mücadelenin zorunlulu¤u içeriklikonuflmas› yön verdi.

Birol’un “en yak›n›m›zdakilerera¤men yapmak zorunda oldu¤u-muz” diyerek tarif etti¤i kad›n ça-l›flmas›na, Halkevci Kad›nlar ivmekazand›rmak için kad›na yönelikmedya fliddeti, ev içi fliddet, devlet-polis fliddeti konusunda sunumlarve tart›flmalar yapt›.

Mor Çat›’dan Ülfet Tayl›tart›flmalara bir mücadele yöntemiolarak s›¤›nak konusunu ekleyerek,konunun derinlefltirilmesini sa¤lad›.Tayl›, hukuki yollarla s›¤›nak açmakonusunun halledilemeyece¤inivurgulad›¤› konuflmas›nda, yasala-r›n uygulamaya geçirilmedi¤indenyak›nd›. Tayl› ayr›ca aç›lan s›¤›nak-

lar›n, kad›nlar›n özgürleflmemücadelesi için gerekli olan, kendikendilerine karar almalar› içindestek ve hukuki destek gibiunsurlardan noksan olan niteliksizs›¤›naklar›n yayg›nl›¤›na de¤indi.

Tart›flmalarda kad›na yönelikfliddetin en yak›ndaki erkeklertaraf›ndan geliyor olmas› oda¤›oluflturdu. Ülfet Tayl› bununkad›nlar için kafa kar›flt›r›c› oldu¤u-

nu, bu yüzden Mor Çat›’ya gelençokça kad›n›n kocalar›ndan boflan-may› düflünmediklerini söyledi.

Kad›köy Halkevi’nden GökçeTürkmen Yayla’n›n haz›rlad›¤› söy-lefli ise fliddetin faili olan zihniyetisomutlad›. Söyleflide üniversite ö¤-rencisi bir erke¤i kad›nlar›n fliddetgörmesine neden olarak gösterdi¤i“erke¤in bütün gün çal›fl›p, gününstresini kad›ndan atmak istemesi”

ifadeleri kad›nlar›n tart›flmalar›ndaele ald›klar› baflka bir ö¤e oldu.

Duygu Semiz yapt›¤› konuflma-da güvencesiz çal›flan evli bir kad›-n›n maafl için pazarl›k yapama-mas›na, belli yafllardan sonra ka-d›nlar›n tezgahtarl›k gibi ifller yapa-mamas›na dikkat çekti. Semiz’inkonuflmas›yla hamile bir çal›flanlakarfl›laflmad›klar›n› farkeden kad›n-lar, yapt›klar› eklemelerle hamile-lerin iflten ç›kar›ld›¤›, sözleflmeleri-ne hamile olmama flart› konuldu-¤unu anlatt›lar.

Forumda, engelli bir kad›n iflbulma konusunda yaflad›¤› zorluk-lar› anlat›rken, kad›n eme¤ininde¤ersizlefltirilmesi, kad›na veçocu¤a yönelik fliddetin psikolojiketkileri, yasal yollarla kad›neme¤inin de¤ersizlefltirilmesi gibibafll›klar da tart›fl›ld›. Forum, kad›n-lar›n kat›l›m› ve kendi özdeneyim-lerinden yola ç›karak konuflabilme-leri sayesinde son ana kadar yüksekenerjle gerçeklefltirildi. TarabyaüstüHalkevi’ nden kad›nlar›n sundu¤umüzik dinletisine kad›nlar›n, ha-laylar› ve alk›fllar› karfl›l›k verdi.

Şiddet evde, çözüm sokakta

Bir kadını ve yanındaki çocuğu döven kişiyemüdahale eden Cenk Yiğiter ve Hakan

Mertcan, aynı kişi tarafından saldırıya uğradı. Saldırınedeniyle şikayetçi olan Yiğiter ve Mertcan açılandava sonucunda ceza aldı. Saldırıya uğrayan kadında akrabasını arayıp yardım istediği için suça azmet-tirdiği gerekçesiyle cezalandırıldı. Cezalar şimdilikertelendi ancak Yiğiter konuyla ilgili Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı'na bağlı olan aileicisiddet.net’ebir e-mail gönderdi. E-mail şöyle;

“Merhaba, Aile içi şiddete göz yummayın ve ses-siz kalmayın şeklinde yürüttüğünüz kampanyalar ileben Cenk Yiğiter ve arkadaşım Hakan Mertcan'ısuça azmettirmiş bulunuyorsunuz. Çünkü sokakortasında bir kadını ve yanındaki çocuğu döven birkişiye sözlü müdahalemiz üzerine bu saldırgan vesonrasında bir akrabası tarafından üzerimizesaldırıldı. Bu saldırı sonucunda benim burnumda üçkırık oluştu, Hakan Mertcan'da yaralandı...

Saldırıyı karakola intikal ettirdik. Şikayetçi olanda bizdik. Adli sürecin sonunda kendi lehimize veüçüncü kişi lehine meşru savunma hali göz önündebulundurulmadı ve ceza aldık. Yani biz suç işlemişolduk bu durumda siz de bizi suça azmettirmişoldunuz kampanyanızla. Ya da yargı kamu vicdanınızedeleyen bu kararı ile sizin kampanyalarınızıhükümsüz kıldı. Kararı siz verin.

Üstelik saldırgana haksız tahrik indirimi uygu-landı; yani karısını döven adama karışmak haksızfiilmiş, mahkeme kararından bunu öğrendik.

Sizi, Adalet Bakanlığı'nı, kanun yararına bozmayoluna gitmeye çağırmaya davet ediyoruz.”

Bizi suçaazmettirdiniz

F orumun bir k›sm› ‘fiiddet nedir?’ sorusuetraf›nda gerçeklefltirildi. Sar›yerHalkevi’nden kad›nlar›n yönlendirmeleri

ile kad›nlar, gördükleri fliddet konusunda bilinçyükseltme çal›flmalar› yapt›lar.

Tüm salon, daha önce herhangi bir erkektenfliddet görüp görmedi¤ine dair yan›t›n› küçükka¤›tlara yazarak bir torbaya att›. Ka¤›tlar›niçinden yaln›zca bir tane “hay›r” yan›t› ç›karken,

kad›nlar fark›nda olduklar› ve olmad›klar› fliddettürlerini Tu¤çe Özçelik’in sunumu ile tart›flmaf›rsat› buldu.

fiiddet nedir? sorusu kad›nlar›n sergiledikleri“Bohça” isimli oyunda da yan›t›n› bulmayaçal›flt›. Oyunda, her kesimden kad›n›n gördü¤ücinsel, fiziksel, ekonomik, psikolojik fliddeti,fliddet satan bir bohçac›dan ilk defa duyar gibisat›n almas› üzerine geliflen olaylar aktar›ld›.

H alkevci Kad›nlar’›n düzenle-di¤i foruma Radikal gazetesiyazar› P›nar Ö¤ünç de kat›ld›.

Ö¤ünç tecavüz dili ve edebiyat› diye-rek anlatt›¤› kad›n düflman› dilinmedya ve onun al›c›lar› taraf›ndannas›l benimsendi¤ini anlatt›.

Tecavüzün bir cinsellik biçimiolarak alg›land›¤›n› söyleyen Ö¤ünç,medyan›n bu alg›daki pay›n› veyeniden üretifl biçimlerini anlatt›.Ö¤ünç, son zamanlarda Fatmagül’ünsuçu ne ve ‹ffet dizileri ile örnekledi¤i‘tecavüz’ sahneleriyle gündeme gelendizilerin bu flekilde sunulmas›n›ntecavüz dilini üretti¤ini söyledi.Bunun sorumlusunun yaln›zca medyaolmad›¤›n› ifade eden Ö¤ünç, bun-lar›n al›c›s›n›n oldu¤unu da vurgulad›.

Tecavüze neden olarak kad›nlar›ngiyim tarzlar›n› gösteren muhafaza-karlar›n erke¤i edilgenlefltirdi¤ini kay-deden Ö¤ünç, suçu popüler kültüreatman›n da ayn› flekilde bireyi afla¤›-lad›¤›n› söyledi.

Ö¤ünç, tecavüz ve kad›na yönelikfliddet konusunda yazd›¤› yaz›lardaald›¤› fliddet içerikli okur maillerini depaylaflt›.

MELTEM ÇAVDAR

Halkevci Kadınlar’ın şiddet üst başlığıylakendi hikayelerinden yola çıkarak yaptıklarıtartışmaları forumu son ana kadar canlı tuttu

Page 11: 143'üncü sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

112 Kasım / 16 Kasım 2011

Van’da 23 Ekim günü meydana gelen depremin ardındanAKP hükümeti, tıpkı önceki depremlerde olduğu gibideprem sonrasındaki süreçleri TOKİ’ye havale etti, yıkımınsebepleri üzerinde fazla durmadı. Halkın Sesi, depremdekiyıkımın nedenlerini Politeknik üyesi İstanbul ÜniversitesiMühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’ndenDoç. Dr. Savaş Karabulut’a sordu.

AKP’nin kentleşme politikasını değerlendiren Karabulut,insanı değil, rantı esas alan kentleşme modelinin depremleimtihanında yine iflas ettiğini söyledi:

Yapı denetimindeki sistemsel bozukluklar, denetiminözel şirketlere yaptırılması, zemin etüdü çalışmalarınınyapılmaması, barınma hakkının kutsallığı ilkesinin birkenara bırakılması...

Rant odaklıkentleşme

iflas etti

Van’daki yıkımın sorumluluğunupaylaştırsak, kimin payına ne düşer?

23 Ekim’de saat 13.41’de mey-dana gelen 7.2’lik depremin “içmerkezi” Van ili, “dış merkezi” isebürokratik aymazlık sistemi oldu.Hükümet, bölgedeki yetkili organ-lara söz hakkı tanımadığı gibi, yetkive sorumluluk da vermedi.Yardımların koordinasyonundayaşanan sıkıntılar ise hükümetinbölgeye hakim olma stratejisinin birparçasıydı adeta. Ne betonarme biryapı ne de kerpiç bir ev... Sadeceçadır isteyen halk onu bile bula-madı. Gerek Kızılay yetkililerigerekse arama kurtarma birlik-lerinin bölgeye geç gelmeleri kritikmüdahale zamanın aşılmasınaneden oldu. Bunlar depremdensonra yaşananlar. Bir de bununöncesi var yani denetim konusu. Bunoktada, örneğin çadır dağıtımı vedenetimini kontrol edemeyen yetki-lilerin binaların denetimini kontroletmesi tabii ki beklenemez.

Yıkımın kaynağını kentpolitikasının belirlenmesi sürecindemi, binaların inşası sürecinde mi,denetim sürecinde mi aramakgerekir?

Az gelişmişlik ve kötü yapı stoğuTürkiye gibi ülkelerde hasar göre-bilirlik kriterlerinin devreye sokul-masını dayatıyor. Yıllardır depremyaşayan bir coğrafyada iktidarilişkisinin şekillenmesinde başroloyuncularının yanlış seçilmesindekikatkıları ve böyle bir felakettensonra bile sessiz kalınabilinmesibelki de yıkımın ana kaynağı.

Sorumluluğu bireylerdeki bilinçdüzeylerine yüklemek isteyenler deoluyor tabii ama bunun sorumlusubilinçsiz kişiler değil, denetimmekanizmasını kullanmak iste-meyen yöneticilerdir. Bilinç düzeyi-ni yükseltmek için eğitimçalışmaları yapılmalıydı. Örneğin12 Eylül 1980 askeri darbesiyle bir-likte zorunlu hale getirilen dindersleri yerine, zorunlu afet bilincieğitimi verilmiş olsaydı, çok şeydeğişirdi.

Denetim sürecine yoğunlaşırsak…Güvenli yapıların inşası

sürecinde denetim görevi yapıdenetim komisyonundadır.Hükümet bu işin sorumluluğunuözel yapı denetim şirketlerinedevrederek iki noktada kar ediyor.İlk olarak, siyasi iktidarlar sorumluoldukları denetim görevini özelyetkili firmalara bırakarak kendisinisorumsuz gibi gösteriyor. Böylecesorumluluktan kurtuluyor. İkinciolarak da iktidar yandaşlarınaekonomik olarak geri dönüşü yük-sek kapılar aralıyor.

Yapı denetiminin işleyişi 17Ağustos ve 12 Kasım 1999 deprem-lerinden sonra 2001 yılındaçıkarılan 4708 sayılı kanun ile 19pilot ilde başlamıştı ve Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgelerindeise sadece Gaziantep seçilmişti.

Denetim mekanizmasının işleyişive kontrolünün sağlanmasıkonusunda ise irdelenmesi gerekenana başlıklar var. “Mekanda ikameteden mi yoksa ona kullanım izniveren mi sorumludur?” sorusunaverilecek yanıt mekanizmanınişleyişindeki kimin sorumluolduğunu ortaya koyar. Yanı nettir;kullanım izni veren. Günümüzdekullanım iznini veren, yapı denetimsistemidir.

Yapı denetimi yapılmamışsasorumlu kimdir?

Bu sefer süreci ikiye ayırmakgerekir. Yapı denetim sistemininişlemediği dönemde sorumluBayındırlık ve İskan Bakanlığı(BİB), Afet ve Acil DurumYönetim Başkanlığı, İl Özel İdare-si, Büyükşehir Belediyesi veya ilgilibelediyeler, imar müdürleri, sahamühendisleri ve proje sorumlusumühendis ve mimarlardır. Yapıdenetim sistemiyle birlikte bukurumlardaki sorumluluk da yapıdenetim firmalarına bırakıldı. Bufirmaların en üst yetkilisi ise yineBİB’dir ama genelde bir müteahhitbulunur ve tüm sorumluluk onayüklenir! Bu durum ise o müteah-hidin binaların irtifasını yük-seltirken, denetimcilerin neredeolduğu sorusunu akla getirir.

Denetimin ikinci süreci ise kamudenetimidir. Bu açıdanbakıldığında ise en üst yetkili, ilgilibakanlıklardır. Bir yerleşimalanının kullanılabilirliği veya afetbölgesi olup olmadığı ilgilibakanlığın ve Bakanlar Kurulununkararı ile belirlenir. Bubakanlıklara Çevre ve ŞehircilikBakanlığı (ÇŞB) da eklenmiştir.

İşin idari sorumluluğunun dışındagenelde depremin meydana geldiğibölgede zeminin sağlam olmaması dayıkımlara sebebiyet veren önemlietkenlerden biri bildiğimiz kadarıyla.Van depreminde zeminde kusur varmıdır?

Daha önce deprem ve benzeriafet olayları yaşamış bir alandazemin durumu açısından ciddiproblemler var demektir. Bunarağmen Van’da yerleşime uygunlukçalışmaları yapılmamıştır.

1994 yılında Van’ın 6 mahallesiyerleşime uygunluk çalışması veyazemin etütleri yapılmadan afet böl-gesi ilan edilmişti. Bu çalışmalarolmadan hangi bilimsel tespitlerışığında bu kararlar alındı bilemiyo-rum. Madem afet bölgesi ilan edil-miş o zaman arazinin tekrar kul-lanımının yasaklanması gerekirdi,bu da yapılmamış ve bunu dayıkılan binalardan görmekmümkün.

Yapı denetim şirketleri 1.1.2011tarihi itibariyle Van’da faaliyetebaşladı. 70’e yakın binanın kontro-lünü yapan yapı denetim firmalarıiçerisinde yetkili bir jeofizik ya dajeoloji mühendisi yoktu. Zeminproblemlerinin çözümlenmesiaşamasında neden jeofizik ve jeolo-ji mühendislerine ihtiyaç duyul-madığı kafaları karıştırıyor.

Zemin özelliklerine bakılarakmevcut fayların tespiti, kaç katlı

yapı yapılacağı ve olası zemin prob-lemleri (zemin sıvılaşması, zeminoturması, yanal kaymalar ve rezo-nans vb.) kolaylıkla tespit edilebilir.Fakat yerleşim alanlarının içindengeçen faylar nedense yine gözdenkaçmış. Van depremi sırasındakırılan fayın varlığı Maden TetkikArama tarafından hazırlanan dirifay haritalarında yok.

Bunun nedeni ise kırılan fayınbir ovanın altından geçiyorolmasıdır. Bu durumda, fayın tespi-ti jeofizik çalışmalarla kolaylıklayapılabilir.

Üniversitelerin zeminle ilgiliproje başvurularına ‘geri dönüşüolmayan bir karlılık sürecine girile-meyeceği’ düşüncesinden dolayıYÖK tarafından kabul edilemezgözüyle bakılıyor. Yani, bu konuyakar getirmeyen bir faaliyet olarakbakılıyor.

Depremin ardından AKPhükümeti TOKİ’yi ve kentseldönüşümü gündeme getirdi. TOKİ vekentsel dönüşüm çözüm olabilir mi?AKP hükümetinin kentleşme poli-tikalarını değerlendirebilir misiniz?

Tarihsel yaşamdan başlayarakkentlerin kurulması sürecindeinsanı esas alan planlamalaryapıldı. İnsanı esas alan planlamasürecinde yaşam alanları, sanayialanları, tarım alanları ve enerjiüretim vb. alanları gibi bölgelerbelirlenir. Bu süreçte kentlerdeyaşayan bireyler ve temsilcilerinezdinde katılım sağlanarak halkkitlelerine yetki ve karar almasürecinde geniş yer verilir. İnsanıesas alan bu süreçlerde şehir plan-lamacılarından başlayarak ilgili

mühendislik birimlerininçalışmaları sonucu yerleşim alan-larının yerleri, konumları ve özellik-leri şekillenir. Fakat insanı değil derantı, yağmacılığı esas alan planla-ma sürecinde ise karar alma sürecisiyaset kurumuna ve bu kurumahizmet eden kişilere bırakılır.Böylece “Kent dediğin insandanbaşka nedir ki” söylemi, “kentdediğin yatırımdan başka nedir ki”söylemine dönüşür.

Ülkemizde her depremdensonra “Tamam bundan sonra böyleolmayacak” sözleri, bundan fay-dalanmak isteyenlere yeni bir kapıdaha aralar. Toprağın değerini feo-dal çağda anlayan derebeyleri vetoprak ağaları, günümüzde toprak-ların işletilmesinde tarımı değil deyüksek katlı binaları yaratıp çağdanekonomik kazanç sağlama yolunagiden burjuvalara dönüştü. Busüreçte denetimi özelleştiren siyasiyapı, binaların inşası sürecini kendiözel devlet aygıtı olan Toplu Konutİdaresi’ne (TOKİ) bıraktı. Buidarenin kuruluş amacı anayasadatanımlanan sosyal devlet anlayışıylaörtüşmüyor. Sosyal devletanlayışında kooperatifçilik olarakortaya çıkan ve özünde halka dahakolay konut edindirme hakkınısağlayan düşünce, TOKİ’ninişleyişiyle ihlal edilerek,şirketleşmeye ve bu süreci rantsalamaç olarak gören bir yapıyadönüştü. İstanbul AtaköyKonakları bunun en temel örnek-lerinden biridir. TOKİ ise yandaşfirmalarına ihaleleri dağıtarakkendi sınıfsal tabanını yaratanbüyük bir holding niteliğinde.Amaçlar ve araçların birbirinekarıştığı bu süreçte en temelinsanlık hakkı olan barınma hakkıihlal edildi.

“Depremler plansız kentleşme vekontrolsüz/denetimsiz yapılaşma ileetkileştiğinde yıkıcı ekonomik vesosyal/toplumsal sonuçları olan birafete dönüşmektedir. İnsanın entemel haklarından bir olan güvenlibarınma hakkı, depremlerin nedenolduğu fakat esasta/temelde siyasaliktidarların neoliberal politikalarınınbir sonucu olarak tehdit altındadır.İnsanların yaşama ve barınma hakkıkentsel yenileme/dönüşüm pro-jeleriyle, deprem vb. birçok olgubahane edilerek ekonomik bir rantalanı haline dönüşmektedir. Doğalafetler ve özelde deprem, bilimsel,eğitsel ve toplumsal boyutları olanjeofiziksel bir olgu olmasına rağmen,rant ekonomisinin aracı halinesokulmuştur. Siyasal iktidarlaryasama ve yürütme erkini kullanarakbu ekonomiyi beslemektedirler”[Deprem, Kent ve Konut – SavaşKarabulut / Ferhat Özçep].

lkemizde her depremden sonra“Tamam bundan sonra böyle olmaya-cak” sözleri, bundan faydalanmakisteyenlere yeni bir kapı daha aralar

aha önce deprem yaşamış bir alan-da zemin durumu problemlidir. Bunarağmen Van’da yerleşime uygunlukçalışmaları yapılmamıştırD

Barınma hakkının gereği yapılmalı

D E P R E M , Y A fi A N A N Y I K I M L A R D A S A D E C E B ‹ R D U R A K

Zenginle fakirbir olur mu?

587 sayılı KHK ile Doğal Afet SigortalarıKurumu (DASK) Zorunlu Deprem

Sigortası, “belediye sınırları içinde kalanmeskenlere yönelik olarak oluşturulan bir si-gorta sistemidir” şeklinde tanımlanmıştır. Busigorta sisteminin işleyişindeki ana amaç iseödenecek sigorta primleri ile bir fonunoluşturulması ve afet sonrası hasar görenyapıların yapılması için malzeme teminidir.Böylelikle kat sahiplerinin mağduriyeti gide-rilmiş olacaktır. Ancak bu fonun duble yolyapımında kullanıldığının açıklanması ise tra-jikomiktir.

Akıllara gelen en temel sorulardan biri debundan sonra bu prim sisteminin işleyişininne kadar doğru kullanılacağıdır. Van ilindesigorta primlerinin yüzde 8’e yakın dairesahibi tarafından ödendiği düşünüldüğünde,ödeyenlerin prim borçları nasıl ödenecek?Ödemeyenlere ne olacak?

Öte yandan Van ili merkez, Erçiş ve bağlıköyler neden hala Bakanlar Kurulu kararıylaafet bölgesi ilan edilmedi? Eğer ilan edilmişolsaydı, evleri hasar gören maliklerin haksahibi olma durumu söz konusu olacaktı.Fakat bu kararın sözü bile edilmedi ve sorgu-lanmadı.

Rant amaçbarınma araç

Erdoğan’ın, iktidardan olmak pahasına bileolsa, birçok binayı gerektiğinde istimlak ederekyıkacaklarını söylemesini, Kadir Topbaş’ın dabu durumu olası İstanbul depremi bağlamındabir “fırsat” olarak nitelemesini nasıldeğerlendiriyorsunuz?

Kentsel dönüşüm sürecinde amaçlar vearaçlar yerel yönetimlerce birbirinekarıştırılmaktadır. Kentsel dönüşüm bilimselbağlamda kentin görece olarak yoksul kesi-minin (gecekondu bölgeleri başta olmaküzere), harap olmuş tarihi dokunun, depremriski taşıyan bölgelerinin halktan yana olumluanlamda dönüşümü olarak tanımlanır.Ancak ana amaç olan bu kentsel dönüşümnedenleri kentsel rantın aracınadönüştürülmektedir. Yani kentseldönüşümde rant amaç, kentsel dönüşüm vebarınma hakkı nedenleri de araç olmuştur.

Bu noktadan sonra neler yapılabilir?Yapılacaklar gayet nettir. İlk olarak

bölgedeki fayların konumu tespit edilmeli,zeminin kontrolü için 1/1000 ölçekli zeminetüt raporları hazırlanmalıdır. Bu konudaçalışan jeofizik/jeoloji/maden mühendisleriistihdam edilmelidir. Yapı denetim yetkisi,TMMOB’a bırakılmalıdır. Yeni bir yaşamalanı için bölgesel koşullar dikkatealınmalıdır. Depremden orta/ağır hasargören yapılar derhal yıkılmalıdır. Belli birsüre sonra başka bir şansı olmayacak olaninsanların tekrar bu mekanlara zorunlu geridönüşleri engellenmelidir.

Barınma hakkı kutsaldır, ilkesi gereği

güvenli yaşam alanları karşılıksız olarak haksahiplerine verilmelidir. Tüm bu çalışmalartüm ülke sınırlarında yapılmalıdır. Gelecekdepremin nerede olacağı bilinmediğinden,aynı senaryoların bir daha yaşanmaması içinbu tür çalışmaların yapılmadığı durumlardasuç duyurularında bulunulmalıdır.

Deprem alanında psikolojik, sosyal destekverilmeli, sağlık personeli sayısıarttırılmalıdır. Hukuki hakların kazanılmasıiçin bölgede Baro’nun deprem için birdanışma ve irtibat kurulması gerekmektedir.

Yeni yönetmelik ve KHK’lere ihtiyaçolmadığı ve var olanların insanı esas alanfelsefe ile işletilebilirliğin önü açılmalıdır.

Çadır dağıtımı vedenetimini kon-trol edemeyen

yetkililerinbinaların deneti-

mini kontroletmesi tabii kibeklenemez

ÜMerkez üssü AKP bürokrasisi

Page 12: 143'üncü sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi 2 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

G eçtiğimiz haftalarda2012 yılı bütçesi bizzatMaliye Bakanı Mehmet

Şimşek tarafından kamuoyunasunuldu. Açıklanan bütçeplanında, Milli EğitimBakanlığı’nın bütçesinin yüzde14,8’lik artışla 39 milyar 169milyon liraya çıkartıldığı vebunun bir rekor olduğu vurgu-landı. Peki, bu şaşaalı bütçelereğitim sistemine nasıl yansıyor,nerelere gidiyor,

İktidarındaki dokuzuncuyılını bu günlerde tamamlamayayaklaşan AKP, eğitimi günde-minden hiç düşürmedi. Geliştiri-len projeler, hazırlanan prog-ramlar, yatırımlar,dönüşümler… Her yeni adımbüyük bir reklamla sunulsa da,açıklanan detaylar AKP’yi hepele verdi. Son günlerin en yenisöylemlerinden birini de MilliEğitim Bakanlığı’na ayrılanbütçeler oluşturmaya başladı.AKP kurmayları ve yandaşyazarlar yıllar sonra eğitimbütçesinin savunma harca-malarının üstünde olduğunu veartık eğitim sisteminin köklüsorunlarının çözümeulaşacağının söylemeye başladı.Bundan önceki bakanlar döne-minde de eğitime ayrılanbütçenin büyük orandaartırıldığı söylense de, eldekiveriler bunu pek doğrulamıyor.2003–2011 arasında artanöğrenci sayısına rağmen, MilliEğitim Bakanlığı bütçesinin milligelire oranındaki artış sadece%2,24’den %2,81’e yükseldi.(Eğitim-Sen 2011 Eğitim duru-mu raporu). Üstelik AKP’niniktidara geldiği 2002 yılındaMilli Eğitim Bakanlığıbütçesinin %17,18’i eğitimdekiyatırımlara ayrılırken, bu paysürekli olarak azalarak 2011’de%5,85’e kadar düşürüldü.

Hali hazırda okullarda varolan paralılaştırma uygulamalarıher gün artarak devam ederken,veliler müşteri, öğretmenler tah-

sildar haline getiriliyor. Bunedenle her yıl arttığı söylenenbütçenin karşılığını bulmakkolay görünmüyor. Bu yıl içinaçıklanan ve reklamı yapılmayabaşlanan 39 milyar liralık deveğitim bütçesine rağmenokullara sağlanmayan maddiolanaklar, ödenek sıkıntısıylaortaya çıkan ihtiyaç ve açıklarakıllara bolca soru getiriyor.

BÜTÇE ARTIYOR AMA OKULBÜTÇELER‹ AÇIK VER‹YOR

Eğitimin çağ atladığını dilegetiren AKP, okulların giderleri-ne sağlanan sübvansiyonları(elektrik, su, ısınma giderlerinesağlanan indirim, destek)kaldırdı. Yani kaldırılanyardımlar sonrası okul elektrik-

lerine normal zammın iki katı(%18,92) zam yapılmış oldu.(Elektrik Müh. Odası açıkla-ması) Merkez bütçedenkarşılanmayan bu okul giderlerihali hazırda hacizlik okullaryaratıyor, devlet okulları icralıkoluyor. (İzmir Gaziemir EmlakBankası Gazikent İlköğretimOkulu'na ödenmeyen temizlikgiderlerinden dolayı dava açıldı,haciz geldi). Bu tablo AKP’ninayırdığı bütçeyi sorgulatıyor.Okullar kendi kaderlerine terkedilirken, kaynak olarak velilerişaret ediliyor. Büyüklüğüyleövünülen bütçe nereye gidiyor?

Milli Eğitim Bakanı, ders yılıbaşında süslü laflarla velilerdenpara toplanmayacağını belirtiyorfakat ödenek yokluğu nedeniyle

parasız kalan okulların borçyükü katlanarak artıyor. Buaçıkla eğitimde paralılaştırmauygulamaları meşrulaşıyor.AKP’nin kendi atadığı müdürlerdahi oluşan bu koşullardaşaşkınlıklarını gizleyemez halegeldi. AKP’ye yakın eğitimsendikası Eğitim Bir-Sen’inİstanbul 4 No’lu Şube BaşkanıMelih Durmaz, AKP’nin bubütçe ikiyüzlülüğünü şu sözlerledile getirmek zorunda kalmıştı;“Günü kurtaran açıklamalar,bizlerle velileri karşı karşıyagetirmektedir. Devlet tarafındansağlanmayan maddi olanaklarlabirlikte okullarımız devletinokulları mı, okul idarecilerininşirketi mi, durumumuzu pekanlayamadık.”

BU NE PERH‹Z BU NELAHANA TURfiUSU

AKP tarafından net olarakaçıklanmasa da, Milli EğitimBakanlığı’nın 2010–2014 strate-jik raporu, bütçeden eğitimeayrılan ve geçmiş yıllara göreartırılan payın nereye gideceğineaçıklık getiriyor. Stratejik rapor2014 sonuna kadar eğitimdekiözel eğitim kurumlarının oranını%5,21’den %9 çıkarmayı hedef-liyor. AKP döneminde sayıları2122’den 4099’a çıkan özel ders-hanelerin yüzde 70’inin de 2014sonuna kadar devletin teşviki ileözel okullara dönüştürülmesiplanlanıyor. Buradaki devletteşviki, bütçe içinde öngörülenşekilde özel okullaşma oranınınartırılması, devlet güvencesi ve

denetimin desteklenmesi, ders-hanelerin özel okullaradönüşümü için gerekli fizikialtyapılarının sağlanması (arsatahsisleri), vergi indirimleri gibidetaylı ve kapsamlı bir planıkapsıyor.

Bir tarafta kamukurumlarının ekstra yük getirdiğigerekçesiyle var olan destek-lerinin kesilmesi söz konusu,diğer yanda özel okullaradönüşüm için dershane sahip-lerinin yüklerinin azaltılmasıadına dört yıllık teşvikplanlarının hazırlanması.

AKP sorunu çözmek değil, nepahasına olursa olsunderinleştirmek istiyor. Eğitimdaha çok piyasaya açılmak, tica-rileştirilmek isteniyor. Artık kay-naklar kar edilebilir bir eğitimmodelinin yaratılması adınayatırımlara aktarılmayaçalışılıyor. Milli Eğitim StratejikRaporu eğitimdeki dönüşümhedefini gösteriyor. Eğitimeayrılan bütçenin bugün ne kadareğitim sisteminin asli unsurlarınayansıtıldığı ortada. Var olanpiyasalaştırma ve paralılaştırmauygulamaları, göstermelik uygu-lamalarla gizlenmeye çalışılıyor.Üretilen süslü projelerle(FATİH vs.) pembe tablolarçizililor. Atanamayan öğretmen-lerin, Eğitim-Sen 2011 verilerinegöre dört yüz bine varan sayıları,okullara fiziki eğitim şartlarınınsağlanmaması, okullarda farklıbaşlıklarda toplanan paralarınaba altından sopa gösterilerektoplanmaya devam edilmesi,eğitimin gerçek sorunlarınınşaşaalı bütçe rakamlarına olanmesafesine net olarak ortayakoymaktadır. Bu yüzdendirustalık döneminde, stratejikyönetim ve işletme politikasıuzmanı Ömer Dinçer EğitimBakanlığı’nın en tepesine getiri-liyor.

Sadece Ömer Dinçer’itanımak, bilmek dahi eğitimdeyüzyılın bütçesinin nereyegideceğini anlamak açısındanolcukça yardımcı.

AKP’nin doğalgaza, elektriğe, gıdamalzemelerine, ÖTV’ye yaptığı zam-

lara İstanbul ve Bursa’da eylemlerle itirazedildi.

İstanbul Halkevleri, 23 Ekim’de AKPŞişli İlçe Binası önünde AKP’nin talanpolitikalarını teşhir etti. Şişli Cevahir AVMönünde bir araya gelen yaklaşık 300Halkevci, Ortaklar Caddesi’nden AKP’yeyürüdü.

Yürüyüş sırasında yapılan konuşmalardaErdoğan’ın 630 liralık asgari ücretle halkıngeçinmesini istemesine ve halkın en temelihtiyaçlarına yapılan zamlara tepki gösteril-di. AKP’nin savaş politikalarının da eleşti-rildiği yürüyüşe çevredekiler destek verdi.Yürüyüşün ardından AKP Şişli İlçe Binasıönüne gelen Halkevciler, 630 liralık asgariücretle yaşamanın olanaksızlığını karatahta üzerine yaptıkları bir hesapla göster-

diler ve “Tayyip sen yaşa 630 liraya” diyeslogan attılar.

ACI VE YOKSUNLUK YOKSUL HALKAHesabın yapılmasının ardından söz alan

Halkevleri Genel Başkanı İlknur BirolAKP’nin seçim öncesi vaatlerini unutarakzamları hemen uygulamaya koyduğunadikkat çekti. Birol, elektrik zammının 4 yıliçinde yüzde 88’e ulaştığını, hastane veokullara verilen yardımların da kesildiğinihatırlattı. Bunun okullarda daha fazla paraistenmesi, hastaların faturasının kabarmasıanlamına geleceğinin altını çizen Birol,kamunun ve halkın yararının hiçesayıldığını vurguladı.

Halkevciler, İlknur Birol’unkonuşmasının ardından Tayyip Erdoğaniçin hazırladıkları “ustalık belgesi”ni AKPbinasının girişine astılar.

BURSA’DA 24 SAATL‹K EYLEMBursa Halkevleri de, ardı ardına yapılan

zamlara ve deprem vergilerinin sağlıklıbarınma koşulları için kullanılmamasınakarşı 24 saatlik oturma eylemi yaptı.

Bursa Halkevleri üyeleri, 29 Ekim günüsaat 14.00'de Mesken Meydanı'ndabuluşarak başlattıkları eylemlerini 24 saatsonra bitirdi.

Halkevciler'in eylemi MeskenMeydanı'nda halkın yoğun ilgisiylekarşılaştı. Çay ve yiyecek getiren çevrehalkı Halkevcilerin mücadelesine destekverdiklerini söylerken, çay servislerini saba-ha kadar sürdürdüler.

Oturma eylemi sürerken Bursa EğitimSen şubesi, Dev Bağlık-İş Bursatemsilciliği, Bursa Kimya MühendisleriOdası, Öğrenci Kolektifleri ve Doğa-DerHalkevcileri ziyaret etti.

AKP, Sinop Gerze’de termiksantral kurulmasına izin

vermeyen Gerzelilere saldırmayısürdürüyor. Aylardır sondajçalışması yapmak isteyenAnadolu Grubu’nu Gerze’yesokmayan halk, 5 Eylül günüpolis ve jandarmanın birliktegerçekleştirdiği saldırıya diren-miş, saatler süren çatışma sonu-cunda sondaj çalışması yinegerçekleşmemişti. 5 Eylül’dekisaldırının ardından VolkanÖzcan tutuklanmıştı.

AKP’nin Gerze ile hesabıbitmedi. Termik santral kurul-masına karşı çıkanlar hakkındabaşlatılan soruşturmakapsamında jandarma 90 kişiyiifadeye çağırdı. 90 kişiden 5’i, 21Ekim’de sabah saat 07.30’dajandarma tarafından evlerindengözaltına alındı. Toplantı veGösteri Yürüyüşleri Kanunu’namuhalefet etmek, güvenlik güç-lerine direnmek ve mala zararvermek ile suçlanan 5 kişiye işmakinelerine molotof kokteyliatmak iddiası yöneltildi.Yaklaşık 1,5 gün süren sorgu-nun ardından 22 Ekim gecesimahkemeye çıkarılan 5 kişiserbest kaldı.

Ancak savcılık, 5 kişihakkında verilen ‘tutuksuzyargılama’ kararına itiraz etti.Bunun üzerine 27 Ekim günüyeniden gözaltına alınan 5 kişi,çıkarıldıkları mahkemede tutuk-

lanarak cezaevine gönderildi.Gözaltıların ardından Adliye

önünde bir araya gelenGerzeliler, tutuklama kararınıprotesto etti.

Yaşanan gelişmeler üzerineHalkevleri, Gerze halkıyladayanışma için ilçeye bir heyetgönderdi. Heyet 2 gün boyuncaGerze'de çeşitli ziyaretlerde veincelemelerde bulundu vegözlemlerini bir rapor halinegetirdi. Heyetin raporundayapılan görüşmelerde ve avukat-ların değerlendirmeleri sonu-cunda Gerze halkının termiksantrale karşı kitlesel direnişininkırılması için sistematik bir planuygulandığı, savcının ve kollukkuvvetlerinin de buna paraleluygulamalar içerisinde olduğuifade edildi.

Tutuklamaların ardındanYeşil Gerze Platformu’ndanHülya Yeşilyurt, Gerze halkınındüşüncelerini Halkın Sesi’neaktardı. Tutuklamaların,AKP’nin halka yönelik birgözdağı ve korkutma çabasıolduğunu vurgulayan Yeşilyurt,kimsenin verdiği mücadeleyeinancını yitirmediğini belirtti.

Hülya Yeşilyurt, 26 Kasım’da“Gerze termik santrale karşıdireniyor” diyerek bir mitingdüzenleyeceklerini de açıkladı.Mitinge tüm Türkiye’den doğave yaşam hakkına sahip çıkanlardavet edildi.

Adanabürosunakavuştu

Adana’da Barış veİsmetpaşa mahal-

lelerindehayata geçirilmekistenen kentsel dönüşümprojesine karşı barınmahakkına sahip çıkan halk,bürosuna kavuştu.

Adana’da SeyhanBelediyesi’nin Barış veİsmetpaşa mahalleleri içinplanladığı kentsel dönüşümprojesine karşı barınmahakkına sahip çıkan halk,mücadelesini BarınmaHakkı Bürosu’na taşıdı. 23Ekim günü büronunaçılışını yapan halk adınakonuşan Fadime Temur,evlerini başlarına yıkmakisteyen Seyhan Belediyesive TOKİ’ye karşımücadelelerini BarınmaHakkı Bürosu çatısı altındasürdüreceklerini belirtti.Büronun açılış etkinliğindegerçekleştirilmesi planlanankonser ise Van’da meydanagelen deprem nedeniyleiptal edildi.

Halkın sudavasıertelendi

Dönemin Çevre BakanıVeysel Eroğlu’nu 10

Şubat 2011’de KaradenizTeknik Üniversitesi (KTÜ)ziyareti sırasında protestoeden ve polis saldırısıylagözaltına alınan 31 üniver-siteli hakim karşısına çıktı.

AKP’ye ve HES’lerekarşı Öğrenci Kolektifleritarafından gerçekleştirilenprotestoya polis ve özelgüvenlikler sert bir biçimdemüdahale etmiş, 31 üniver-siteli darp edilerek yakapaça gözaltına alınmıştı. 31öğrenci hakkında Toplantıve Gösteri YürüyüşleriKanunu’na muhalefetetmek ve görevli polisedirenmek suçlamalarıylaaçılan davanın ilkduruşması 26 Ekim’degörüldü. Trabzon 3. AsliyeCeza Mahkemesi’ndegörülen dava, 25 Ocak2012’ye ertelendi.Duruşmanın ardındanKTÜ Öğrenci Kolektifi biraçıklama yaparak üniver-sitelerini AKP’ye bırak-mayacaklarını ve HESkarşıtı mücadeleninyanında olacaklarınısöylediler.

ParasızulaşımaberaatAnkara’da ulaşım zam-

larının geri alınmasıiçin 14 Şubat 2011 günüEge Mahallesi durağındayapılan parasız ulaşımeyleminde gözaltına alınanve haklarında 5 yıla kadarhapis istemiyle dava açılaniki Halkevci beraat etti.

Ankara’da 2011 başındayapılan ulaşım zamlarınakarşı Ege Mahallesi halkı,50 gün boyunca parasız venitelikli ulaşım hakkıeylemleri gerçekleştirmişti.14 Şubat tarihinde yapılaneylemde Sıla Uzunpınar veZülküf Laçin, polislertarafından gözaltınaalınmış, haklarında suçişlemeye alenen tahriksuçlamasıyla 6 aydan 5 yılakadar hapis istemiyle davaaçılmıştı.

İki Halkevci hakkındaaçılan davanın ilkduruşması 27 Ekim tari-hinde görüldü. Halkevcilermahkemede parasız venitelikli ulaşımın temel birhak olduğunu söyledi.Mahkeme ise yapılaneylemin suç oluştur-madığını belirterekHalkevleri üyelerininberaatine karar verdi.

Gerze’de organize işler

KP döneminde sayıları 2 bin 122’den 4 bin 99’a çıkan özel ders-hanelerin yüzde 70’inin 2014 sonuna kadar devletin teşviki ileözel okullara dönüştürülmesi planlanıyorA

12

Eğitime bütçe dersaneye teşvikERS‹N K‹R‹fiÇ‹

Güncelleme değil düpedüz soygun

Milli e¤itim bütçesinin ak›ll› tahta ve özel kurum-lara aktar›lmas›n›n okullarda yaratt›¤› sorunlara dairçarp›c› bir örnek ‹zmir’den geldi. Konak Necatibey‹lkö¤retim Okulu’nda ba¤›fl ad› alt›nda toplanan para-lara itiraz eden veliler müdürün “Ben bu gemiyi nas›lyürütürüm” tepkisi ile karfl›laflt›.

Okulda 10 liradan bafllay›p 50 liraya kadarkademeli olarak toplanan paralardan flikâyetçi olanveliler, Halkevi E¤itim Hakk› Meclisi ve ÖVDER’le bir-likte harekete geçti.

Necatibey ‹lkö¤retim Okulu müdürü Beflir Munganile 28 Ekim Cuma günü bir görüflme yapan HalkeviE¤itim Hakk› Meclisi ve Ö¤renci Velileri Dayan›flma

Derne¤i (ÖVDER), e¤itimin paras›z verilmesi gerekenbir hak oldu¤unun alt›n› çizdi.

Bakanl›k ödeneklerinin eflit da¤›t›lmamas› yüzün-den velilerden para toplaman›n yasal olmad›¤›n›söyleyen heyete okul müdürü Mungan’›n cevab›, “Hiçbir fleyden çekinmiyorum, ben ba¤›fl topluyorumveren verir vermeyen vermez” oldu.

E¤itimin paral›laflt›r›lmas›n›n bir sonraki aya¤›n›nözellefltirme olaca¤›n› söyleyen heyet, okul aile birlik-lerinin ve okul yönetimlerinin buna ortak olmamas›

gerekti¤ini belirtti. “Bugün toplanan 10 liralar›n yar›nne flekilde karfl›m›za ç›kaca¤›n› üniversite harçlar›ndanö¤renebiliriz” diyen heyet, okul müdürüne para topla-mamas›n›, okulun ihtiyaçlar›n› Milli E¤itimBakanl›¤›’ndan istemesini önerdi. MEB’den istenenihtiyaçlar›n takipçisi olacaklar›n› da belirten heyet,müdür Mungan’a “Bu tür bir uygulama içinde olur-san›z yan›n›zda oluruz” dedi.

Heyetin bu önerisine “K›r›l›r›m ama e¤ilmem” di-yerek karfl› ç›kan Mungan, “Gemiyi yürütmek için

laz›m o 10 liralar, ben devlet memuruyum bu gemiyiyürütmek benim görevim” dedi. E¤itime aktar›lanödene¤in ak›ll› tahtalar ile flirketlere verildi¤ini bununyan›nda okullar›n en basit ihtiyaçlar›n›ngiderilmedi¤ini söyleyen heyet, müdür Mungan’danpara toplamamas›n› bir kez daha istedi.

Mungan, daha önce bakanl›¤a ihtiyaç bildirmedik-lerini söyleyerek, resmi bir yaz› ile bakanl›ktan ihtiyaçtalep edeceklerini ama ba¤›fl toplamaya da devamedeceklerini belirtti.

Veliler okulda toplanan paran›n soruflturulmas› için‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü’ne dilekçe vermeyehaz›rlan›yor.

Bu gemi nasıl yürüyecek?

Page 13: 143'üncü sayı

TARİHHalk›n Sesi

132 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

D O ⁄ A L B ‹ R A F E T N A S I L T O P L U M S A L B ‹ R Y I K I M A D Ö N Ü fi T Ü R Ü L Ü R

Van’da bundan 35 yıl öncemeydana gelen şiddetli

depremle, ki 1939 Erzincandepreminden bu yana enşiddetli sarsıntıydı, 3 bindenfazla insan ölmüş, VanMerkez, Muradiye, Erciş veÖzalp ilçelerinde ağır hasarmeydana gelmişti.Depremden kurtulanlar dabölgede gece -17 sıcaklıktadonma tehlikesiyle karşıkarşıyaydı. Demirelbaşkanlığındaki 1. MilliyetçiCephe (MC) hükümetininİçişleri Bakanı ise Lice veDenizli depremleri nedeniyleelde fazla çadır bulunmadığınıbelirterek “ElimizdeMuradiye’ye gönderecek çokaz çadır var. Çadırlarda işibitenler bu çadırları ilgilimakamlara verirlerse yararlı işyapmış olurlar” sözleri ileçadırları geri çağırıyordu.Oysa 1999 yılında Licelilerinhala geçici prefabrik konutlar-da yaşadığı ve konut inşaatınabaşlanmadığı düşünülürseçadırların depremden bir yılsonra hala depremzedelerdeolması gayet anlaşılır. “Hepbaşbakan Süleyman” da“Allahın emri olan olmuştur.Ona asi olamayız.Yüreklerimiz acılarınızlaparçalanıyor. Ancak her şey

yeni baştan mamur hale gele-cek. Devletimizin gücü veşefkati bu yaraları kapatır”diyordu yine.

Oysa köylerden gelenhaberler aksi yöndeydi.Ulaşımı zor olan bazıköylerde insanlarınhelikopterlerden atılan birkaççadır, battaniye ve ekmekleyetinmek zorunda kalmalarıbir yana Sarçimen ve Üçgözköyünde yedi çocuk soğuktanölmüş, donmamak için otlar

arasına saklanan 8 yaşındakibir çocuk da otların tutuşmasısonucu yanıp kül olmuştu.

Yapılan yardımlarsa ayrıbir tartışma konusuydu. Birbasın toplantısı düzenleyenMuradiye Belediye Başkanı,yardım konusunda ayırımyapıldığını öne sürmüş ve“deprem bile MClilertarafından istismar ediliyor”demişti. Bölgeden dönenTÖBDER Genel BaşkanıGültekin Gazioğlu da “yur-

dun çeşitli yerlerinden Van’aulaştırılan yardımların uzunsüre Ankara’dan gelecek poli-tikacılar için bekletildiğini”söylemiş “ilk gelen çadırlarınAP ve CGP ilçe başkanları ileilçenin nüfuzlu ağalarına veril-diğini” öne sürmüştü.

İmar ve İskan BakanıNurettin Ok’a göre ise“Allahın verdiği afetinyaraları beşer dahilinde hafif-letilmeye çalışılmakta”ydı.Ok’un açıklamaları tanıdıktı:“Bölgede çalışmaları vebaşarılı hizmetleri engellemekiçin TİKKO’dan başlayıpMaocuya kadar bölücü nekadar dernek varsa kümelenipkarargah kurmuşlar ve afet-zedelere dağıtılan yardımlaraadeta ortak olmuşlardır.Yapılan hizmetlerin değeriniküçültebilmesi için her günyeni bir olay yaratan buunsurlar her türlü tahrik usul-lerini denemektedirler.”

Yine bölgeden bildirenMilliyet muhabirlerindenOrhan Duru’ya göreyse, en iyidağıtımı devrimci gençleryapıyordu. “Bunlar eski pan-tolonlar, ceketler, ekmek,helva, margarin dağıtıyorlar.Kimi zaman sırtlarına yardımmalzemesi yükleyip köylerekadar götürüyorlar.”

Devrimci Gençlik Van’da

Çukurca sald›r›s›n›n ard›ndanyükselen floven atmosfer pek çokilde yap›lan provokasyonlar vesald›r›larda karfl›l›k buldu. Elaz›¤’da22 Ekim’de Cuma namaz› sonras›ndabir araya gelen gerici faflist güruh,Alevi-Kürt mahallelerine sald›rd›, çoksay›da dükkan› ya¤malamayakalk›flt›.

Mahalleliler sald›r›y› direnerekpüskürttü, sald›r›lar›n ard›ndanmahalleli gençler, gece boyunca

mahallelerinde nöbet tutma karar›ald›.

Elaz›¤’da faflist sald›r›lara karfl›70’li y›llarda da benzer flekilde nöbettutulmufltu. 1977’den itibarenMarafl, Sivas, Malatya gibi illerde,Alevilerin yo¤un yaflad›¤› mahal-lelere yönelik faflist sald›r›lar yük-selmekteydi.

Bu sald›r›larda mahallelilerdenbaflka, di¤er illerden gelen devrim-ciler de nöbet tutuyor, mahalleyi

koruyordu. Faflistlerin hedefi, Türk-‹slam propagandas› yaparak Alevi-Sünni çat›flmas›n› k›flk›rtmakt›.

“Faflistler Alevi-Sünni bütünhalka düflman” diyen devrimciler isegittikleri bölgelerin Alevi mahal-lelerinde nöbete ç›karken Ömer,Osman gibi Sünni ça¤r›fl›ml› kodadlar› kullanmay› tercih ediyordu.Alevileri koruyan “Osmanlar”faflizme karfl› direniflin yan›ndakardeflli¤i de örgütlüyordu.

V an depremiyle birlikte pekçok memleket gerçeğiyle karşıkarşıya geldik bir kez daha:

Yaşadığımız toprakların yüzde 95’inindeprem kuşağında olmasına rağmenbuna uygun bir iskan politikasınınolmaması ve sonucunda yerle bir olanyerleşim bölgeleri, “haritadan silinen”köyler… İktidarlarca üfürülen“Endişeye mahal yok, yaraları sara-cağız” mealinde sözler… Yetersizkalan çadırlar, dağıtılamayanyardımlar… Ve nihayetinde, bir süresonra herkesin unuttuğu, güç koşullar-la baş başa kalan depremzedeler...Depremden daha “felaket” olanı isetüm bunların hemen her depremdeyeniden yeniden yaşanıyor olması. İşteCumhuriyet tarihinin birkaç büyükdepremi ve peşisıra yaşanan benzerlik-ler…

GÜNEfi‹N B‹LE DONDU⁄U YERDEÇADIR NEYLER

1952’de Erzurum Pasinler’de mey-dana gelen depremde 5 köy tamamenyıkılırken 15 köy de harap geldi.Erzurum’un don-

durucu soğuğunun bütün şiddetiyledevam ettiği, sıcaklığın sıfırın altında20-25 dereceleri bulduğu günlerde, enönemli sorun barınma sorunuydu.Bulabilenlerin verilen incecik çadırlar-da yaşamaya çalıştığı bölgede deprem-den birkaç gün sonra Erzurum valisin-den gelen resmi açıklama “zelzeledenkurtulanlardan bugüne kadar kimsehasta olmamıştır” yönündeydi. Oysa ogünlerde deprem bölgesinde bulunanYaşar Kemal, evsiz barksız kalan veçadırlarda barınan, Pasinler’in 37köyünün 16 binden fazla insanını“güneş bile donmuş” diyerek tarifettiği soğuğun götüreceğini yazmıştı.

Yaşar Kemal, 20 Ocak’ta ayrılırErzurum’dan ertesi gün gazetelerCumhurbaşkanı Bayar’ın,Hasankale’den çektiği bir telgrafta,“zelzele mıntıkasında hükümetin almışolduğu yerinde tedbirlerden dolayı”memnuniyetini bildirdiğini yazar,“muhabbetle gözlerinden öptüğü”Başbakan Menderes’e.

M‹LLETVEK‹L‹NDEN ‹T‹RAF:“HÜKÜMET H‹ÇB‹RfiEY YAPAMAZ”

1946 ve 1950’demeydana gelen vebunların yaraları

sarılmadan 1966’da bir başka deprem-le sarsılan Muş Varto’da ilçe merkezive 92 köy tümüyle yok olurken, 16 binkişi evsiz kalmıştı. Ağustos ayında olandepremde bu defa da sorun büyüktü,Milliyet gazetesi muhabiri deprem böl-gesini böyle anlatıyordu: “Ve cesetlerkokmaya başladı Varto’da. Bugünekadar bilmezdim kazmanın, küreğin,baltanın bu kadar lüzumlu olduğunu.Boşuna değilmiş köylülerin kazmakürek diye feryat edişleri... Ölüleri deçıkarabilmek için toprağı datırnaklarıyla kazdıkları... Dalga dalgayükseliyor bu koku Varto’nunüzerinde. Ve vatandaşlar ölülerinikoklaya koklaya tesbit etmeyeçalışıyorlar. Perişanlık, bezginlik,huzursuzluk, göç ve panik havasıdevam ediyor.”

İktidarda 1965 seçimlerinde %52,9oy almış, Süleyman Demirelbaşkanlığındaki Adalet Partisi vardı veyeniden inşa sözü veriyordu ancakpartinin Muş Milletvekili İsaBingöl’ün Sazlıca köylülerince tutanakaltına alınan sözleri aksi yöndeydi:“Köyümüze 31 Ağustos 1966 günügelen Muş Senatörü İsa Bingöl‘Hükümetin sözüne inanmayınız.Hükümet size hiçbir şey yapamaz.Kendinize bir ev yapıp içine giriniz’

demiştir.”Yeniden inşa faaliyeti başlamıştı

yine de. Askerliğini yapmakta olanmarangozlar, dülgerler deprem bölge-sine gönderilmiş, yıkılan evlerin yerinetek odalı barakalar yapılmıştı.Depremde birkaç gün sonrayayımlanan hükümet bildirisindesöylendiğinin aksine bölge şartları gözönünde bulundurulmamış olacak kihalk, “hükümet kümesi” adını verdiğibu barakaları kullanamamış, enkazaltından toplayabildiği tahtaparçalarıyla ilave odalar yapmıştı.

Yapılan barakaların niteliği kadarsayısı da tartışmalıydı. Günde 150baraka yapıldığı söylenmekteydi.Ancak bölgeye giderek on ev yapanODTÜlüler döndüklerinde yaptıklarıaçıklamada, “Varto ve köylerindegünde 150 baraka yapıldığınıgörmedikleri gibi bu barakaları görenbir kimse de görmediklerini”, barakayapımının kışa kadar yetiştirile-meyeceğini belirtmişlerdi. “Üstelikkıştan sonra baraka yapılmasına dazaten lüzum kalmayacaktır. ÇünküVarto’da yaşayan insan kalmayacaktır.Bu kış Varto’da soğuktan öleceklerinsayısı, eminiz, depremde ölenlerinsayısını geçecektir.”

Deprem sonrasında yaşanansıkıntıyı dile getirmek o döneminhükümet yetkililerince de “şık” bulun-muyordu. İmar ve İskan BakanıHaldun Menteşeoğlu, bir aydan beriKızılay çadırlarında yaşayanVartoluların şikayetlerine “Cenab-ıHak’la senet mi imzaladım ben, 19Ağustos’ta Varto’yu yık diye. Birfelaket olmuş. Ben ne yapayım? Benmi yıktım Varto’yu? Yaptıklarımızıbeğenmiyorsanız, kendinize yeni birhükümet bulursunuz...” diyordu. Aynıbakan “provokatör”lere de dikkatçekiyordu: “Bazı kimseler gerçekleriçiğneyerek felaketin istismarına yön

vermişler vatandaşı huzursuz yapmakgayreti içersine girmişlerdir.”

VATANDAfi DED‹⁄‹N KANAATKARVE SABIRLI OLUR

1970’de Kütahya Gediz’de yaşanan,binden fazla insanın öldüğü depremsonrasında Başbakan Demirel yaptığıkonuşmalarda “Her şeyi eskisindendaha iyi yapacağız” demiş, çok kısazamanda çadır ve yiyecekihtiyaçlarının giderileceğini bildirmişti.Ancak 3. günün sonunda sadece 2 binçadır dağıtılmıştı üstelik bunun da çokazı köylere gönderilmişti. Bölgedenmuhabirler Gedizlilerin geceyi şiddetliyağmur altında ve soğukta çadır diyeyalvara yakara geçirdiklerini bildiriyor-du. Kimsenin uğramadığı 20 dağköyüne ise bir hafta sonragidilebilmişti.

Bu koşullara rağmen sıkıntıları dilegetirmek yine devlet adamıhezeyanına yol açıyordu.Cumhurbaşkanı Sunay, Cebrail köyün-den bir depremzedenin “Efendimköyümüz 250 hane, bize 25 çadırverdiler. Başka vermiyorlar” demesinekızmış, “Allahtan kork. Var da mı ver-miyorlar?” diye bağırmış, “Çadırsırayla dağıtılıyor. Buraya, sonra oraya.Gediz büyük felaket içinde. Orda daçadırlar kuruluyor.” demişti.

Sunay, makbul vatandaşını birbaşka köyde bulmuş, “Allah devletemillete zeval vermesin, aç açık değiliz”diyen köylüye “Bunu görmemezliktengelip şudur, budur diyenler var. Tabiiki, her şey her zaman iyi yürümez.Yeter ki kanaatkar ve sabırlı olun”diyerek sakinleşebilmişti.

DEM‹REL’DEN “TAR‹H‹” AÇIKLAMA: “BU DA KADER!”

1975’te deprem bu kez DiyarbakırLice ve köylerini yerle bir etmişti. Birdağ eteğine kurulmuş Lice’yi, kuzey ve

kuzey batıdan çevreleyen dağ bölgesi,heyelan nedeniyle tekin sayılmayan birbölgeydi, depremde en çok can kaybıda dağ eteğindeki mahallelerdeolmuştu.

Diyarbakır Yüksek ÖğrenimDerneği imzasıyla yayınlanan bildiridede Lice’de konut durumunun normalzamanda bile tehlike teşkil ettiği bilin-diği ve zaman zaman dağdan yuvar-lanan kaya parçalarının birçok eviyıktığı halde devletin buna karşı her-hangi bir tedbir almadığı, iktidarlarınhalkı kendi kaderiyle baş başa bıraktığıbelirtiliyordu.

Nitekim, depremden sonra bölgeyiziyaret eden Başbakan Demirel, büyüküzüntü duyduğunu belirterek“Hepimizin başı sağ olsun. Bu dakaderdir” demişti.

Depremzedelerin Demirel vemaiyetinden istediği, 9 yıl öncekiVarto depreminde olduğu gibi, kazmaskürekti yine: “Biz ekmek istemiyoruz,bize kazma kürek verin ölülerimizitoprak altından çıkaralım. Bu kadarmasraf edip niçin geldiniz buralara,işte görün halkınızı…” Bölgede fazlakalmayan Demirel, hastaneleri ziyaretettikten sonra ayrılmıştı. Ankara’da ise“Yıkılanın daha iyisini yapıyoruz.Yaparız da. Milletimiz ve devletimizgüçlüdür. Kimseyi aç ve açık bırak-mayacaktır” diyordu.

Ancak depremden 15 gün sonrahala pek çok köye yardım gitmemişti.İlçede de durum farklı değildi, ilçedeçadır ve ekmek kavgaları olmakta,asker gözetiminde yemek verilmektey-di.

Her depremde şaşmaz bir aymazlık

1966 Varto depre-minden “‹skan dedi¤in”bafll›¤›yla yay›nlanan bu

foto¤raf, ‹mar ve ‹skanBakan›n›n Varto’yagitti¤i gün çekilmiflti.

““YYüürreekklleerriimmiizzaaccııllaarrıınnıızzllaa

ppaarrççaallaannııyyoorr..AAnnccaakk hheerr şşeeyy

yyeennii bbaaşşttaannmmaammuurr hhaallee

ggeelleecceekk”” 3355 yyııllöönncceekkii VVaann

ddeepprreemmiinnddeenn bbuussöözzlleerr……

KKaayynnaakkççaa::Milliyet Gazetesi ArfliviYaflar Kemal, Röportaj

Yazarl›¤›nda 60 Y›l

Kod adı: Osman1976 Vandepreminde

baflbakanDemirel

“Allah›n emriolan olmufltur”

demiflti.

Page 14: 143'üncü sayı

SPORHalk›n Sesi

142 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

H akkari Çukurcasaldırısınınardından

Türkiye’deki tüm statlardatanıdık bir hezeyan vardı.1990’lı yıllardan alışıkolduğumuz ırkçı-militaristgösteriler İslami tonu yüksel-miş şekilde yenidenkarşımızdaydı. Şahadetlipankartlar, tekbirler, mehte-ran takımları ve böylesidönemlerin “olmazsaolmazı” asker selamı yinesahalardaydı.

Statlardaki militarist yük-seliş, bir çoklarının iddiaettiği gibi sadece “aşağıdan”,tribünlerin gazı ile gerçek-leşmedi. Kulüpler ve federas-yon tribünleri ajite etmekiçin elinden geleni arkasındakoymadı. Maçların 3 dakikageç başlatılması kararıylamaçlara giden herkes 3’erdakikalık hezeyan gösterileri-ne dahil edildi. Tribünleridoldurmak için ölümü kut-sayan pankartlar hazırlandı.Bunlardan en çarpıcısıGalatasaray-Antalyamaçında açılan “Şeha-det'inizle toprağa can,bayrağa kan, gücümüze güçkattınız. Mekanınız cennetolsun” pankartıydı. Buülkede ‘toprağa can vermek’,‘gücümüze güç katmak’ içintek yolun “kan” dökmek,ölmek, öldürmek olduğunadair militarist tez bilinçlerebir kez daha işlendi. Yani oaskerler ölmeseydi de,

Başbakan’ın dediği gibi “yangelip yatsa” idi daha güçsüz,daha cansız, ne fena bir ülkeolacaktık!

Zaman gazetesi, bu ölüm-lerin “tadını” şöyleanlatıyordu Fenerbahçe-Samsunspor maçınınhaberinde: “Tribünlerin birbölümü şehadet şerbeti içenpolislerin isimlerini okurken,diğerleri de “burada” diye

bağırdılar.” Bu maçın saygıduruşunda çok da alışıkolmadığımız bir şey yaşandı.Tribünlerde bir grup hep birağızdan tekbir getirmeyebaşladı ve ‘90’larda sessizceyapılan saygı duruşu “Allahüekber, Allahü ekber. La ilaheillallah. Vallahü ekber,Allahü ekber ve lillahil-hamd!” sesleriyle tamam-landı.” Kayseri-Sivas

maçında seremoniye mehtermarşıyla çıkılınca man-zaranın 1990’lı yıllardankısmen farklı yönü daha daaçıklık kazandı.

Evet, her maçın başındabozkurt işaretleri eşliğindeİstiklal Marşı okunması,“şehitler ölmez vatan bölün-mez” sloganları, asker selam-ları kirli savaşın en kanlıyıllarında başlamıştı ancak

2011 Türkiyesinde bozkurtişaretinin yerini büyük oran-da “tekbir”e bırakmayabaşladığını da gözlerden ıraktutmamak gerek.

AYNA AYNASÖYLE BANA

Tribünler memleketinaynasıdır denir ya… İşte oayna, kimilerinin neoliberaldönüşümle nalları dikeceği

iddia ettiği faşizmin, dincimuhafazakar bir iktidartarafından yenidenüretildiğini bir kez de statlar-da gösteriyor. Endüstriyelfutbol, taraftarın müşterileş-mesi vs. faşizmin ortadankalktığı bir ortamyaratmıyor. Zira “yeni”faşizm bizzat, endüstriyel fut-bolun kurmaylarıncaörgütleniyor.

Futbol arenası bir çokzaman egemenler içinkitlelerin kendi gerçekliklerikarşısındaki yenilgilerininöcünü aldıkları bir yer olarakkurgulanmıştır.

Erkek işçilerin üretimalanında yaşadıklarıköleleşmenin ve aileyiyeniden üretme görevlerininaltında ezilmelerininkarşısında “incinmiş erkek-lik”lerini ispat ettikleri alan-lardan biridir tribünler.Kronik ulusal sorunlar karşı-sında, “öteki”lerin düşmanilan edilmesiyle tek bir“ulus” imiş gibi hissedilebi-len nadir yerlerdendir. Hersınıf aynı tribündedir, yaşam-daki gerçeklikte hiç olmayan“ülküde, kaderde, tasada, kı-vançta birlik” görüntüsü ya-yılır. Asıl olarak özgürleştiricibir faaliyet olan “oyun”, ege-menlerin elinde her şeyinkurgusal olduğu, iktidarın veideolojinin yeniden üretimaracına dönüşür. Zatenancak ve ancak okurgusallıkta, bir ülkeölürken “şehitler ölmez”…

ukurca’daki saldırının ardından lig maçlarının oynandığıstatlar ırkçı-militarist gösterilere ev sahipliği yaptı. Gösteri-lerde 1990’lardaki ‘Bozkurt’ yerini ‘tekbire’ bıraktı

Egemenlerin oyunu futbol: Bir ülke ölürken şehitler ölmez

Oyuncularoyunbozanlar

Bu pankart 21 Ekim 2011 tarihinde Antalya’da oynanan Antalyaspor - Galatasaray maç› bafllamadan önce aç›ld›.

Tanıl Bora, Radikal gazetesinde yayımlananve tribünlerdeki ırkçı-militarist yükselişe

dikkat çeken yazısında asker selamının BülentUygun tarafından 1990’larda ilk kezkullanıldığını da hatırlatıyor. O Bülent Uygun’unbugün şike soruşturması kapsamında hapisteolması milliyetçiliğin neyi örttüğünü açık birşekilde gösteriyor. Bora yazısında içimizi ferahla-tan bir demeci de şu satırlarla hatırlatıyor:

“2008 Ekim’inde yine bugünlerdeki gibi birkonjonktürde tribünler bu sloganla inip kalkar-ken Mustafa Denizli demişti ki: ‘Vatanın bölün-mesi diye bir şey olmaz, kimse ondan korkmasın.Bizim sorunumuz, bu böyle gitmesin, insanlarölmesin…’Futbolculuğundaki adının hakkıdır:Büyük Mustafa.”

Yaşasın MaviŞimşekler

Spor Toto 2. Lig K›rm›z›Grup'ta Adana Demirspor'un1941 Trabzonspor ile oynad›¤›maçta farkl› mesajlar da verildi.29 Ekim Cumhuriyet Bayram›'ndafutbolcular›n ve tribünlerinbayraklarla donat›lmas› ve'fiehitler ölmez vatan bölünmez'gibi sloganlar tan›d›kt›. AncakAdana Demirspor tribünlerin

kalbi olan Mavi fiimflekler'denyükselen 'Yaflas›n Halklar›nKardeflli¤i' slogan› y›llarcaunutulmayacak bir ç›k›flt›. 'Mavifiimflekler'in bulundu¤u kalearkas› tribününün tel örgülerineas›l› pankartlar oldukçaanlaml›yd›: 'Malzemeden çalankatillerden hesap sorulsun', 'Budepreme sevinen namertler

yüre¤iniz varsa ç›k›n karfl›m›za','1998 Adana/2011 Van sizi en iyianlayanlardan›z', 'Can garip, cansuskun, can paramparça', 'Ac›laratutunmak'.

Adana Demirspor geçen sene,‹talya'n›n en s›k› sosyalisttaraftar›na sahip Livorno ile birdostluk maç› yaparak dikkatleritoplam›flt›.

NBA'de, oyuncular sendikası ve takım sahip-leri arasında gelirlerin paylaşılması

konusunda anlaşma sağlanamaması üzerineoyuncular tarafından alınan grev kararındansonra taraflar arasında yapılan görüşmelerdensonuç çıkmadı ve kasım ayındaki tüm maçlarıniptal edildiği açıklandı. 1 Kasım’da başlamasıgereken lig maçları böylece en az bir ay ertelen-miş oldu. Taraflar ücretler ve oyuncularınçalışma koşulları konusunda anlaşamazsaNBA’de maçların bu sezon tamamen iptaledilmesi de gündeme gelebilir.

NBA’de grev

Karikatürlerinizi bize yollayı[email protected] AKP yönetimin-

deki devletkurumlar›, Van’agiden yard›mlar›ntamam›n›n kendi

kontrolündeolmas›n› istiyor.

Bu yüzdenBDP’li beledilye-

ye gönderilenpaketlere el koy-maya çal›fl›yor.

Depremde birçokköyde evler

y›k›ld›; ancakdepremin üstün-

den 5 güngeçmesine

ra¤menyard›mlar›n

götürülmedi¤iköyler vard›.

Yardımıda benyaparım

7.2 miyoksa -7 mi?

Deprem vergisiduble yol oldu

AKP hükümeti depremvergisi için önce ‘yokböyle bir vergi’ dedi.

Ard›ndan verginin dubleyol yap›m›na harcand›¤›söyledi.

Ç

Page 15: 143'üncü sayı

Zanzotto hayata veda etti 10 Ekim’de 90’ıncı doğum gününü kutlayan ve “90 yıl son-ra yaşamdan ne anlıyoruz ki? Hiçbir şey. İşe yarar kelime-ler kullanmak için en az 900 yıl yaşamak gerek” diyen İtal-yan şair Zanzotto, hayata gözlerini yumdu. Şair, 20. yüzyı-lın en önemli şairlerinden biri olarak değerlendiriliyordu.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve CSO MüzikDirektörü Rengim Gökmen, CSO'daki görevindenalındı. Gökmen, üzgün ve kırgın olduğunu dile getirirkenGökmen’in Kültür Bakanlığı’ndaki “baskılar” nedeniylegörevi bırakmak zorunda kaldığı konuşuluyor.

‘Bu Benim İlkFilmim’ toplu gös-terimi başlıyor.Yönetmenlerininilk filmleri olan11’e 10 Kala,Kavşak, Çoğunluk,İncir Reçeli ve KarBeyaz gibiyapımlar, BeyoğluYeşilçamSineması’nda sine-maseverlerlebuluşacak. Biletlerise sadece 1 lira.

Kitap fuar›30 yafl›ndaİlki 1982 yılında 28yayınevinin katılımıyladüzenlenenUluslararası İstanbulKitap Fuarı, bu yılkapılarını yaklaşık 600yayınevinin katılımıyla12 Kasım'da açacak.30. Uluslararası İstan-bul Kitap Fuarı, 20Kasım'a kadarBüyükçekmece'dekiTÜYAP’ta gezilebile-cek.

V an depreminden sonra birçoketkinlik iptal edilirken bazıetkinlikler de sanatın

dayanışmacı gücüyle inadına dahagüçlü örgütleniyor, toplanan gelirVan’a gidiyor.

Deprem, saldırı, savaşta ölenlerinhaberleri... Tüm felaketlerin ardındanbaşta sanatsal etkinlikler olmak üzeretoplu yapılan tüm etkinlikler üzerindeerteleme ya da iptal etme baskısıyaratılıyor.

Van’da meydana gelen depreminardından yine aynı hava hakim olduve sanat etkinliklerinin sadece eğlencearacı olduğu kabulüyle hepsi birerbirer ertelenmeye başlandı. Tam dabu sırada itiraz, isyanın müziğiniyapan rockçılardan yükseldi.

Rock sanatçıları "Birlik ve beraber-liğe en çok ihtiyacımız olduğu buortamda, en iyi yaptığımızıdüşündüğümüz şeyle yani ürettiğimizmüziği arkamıza alarak Van'a destekiçin bir araya geliyoruz. Amacımızeğlenmek değil, aksine birlik veberaberliğe en çok ihtiyacımız olan şudönemde başta biz müzisyenler biraraya gelerek, mümkün olduğu ölçüdeVan’da yaşanan felaketin yaralarınısarmaya çalışmaktır” diyerek birkonser organize ettiler.

Pazar günü saat 10.00’da MaçkaKüçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilen

yardım konserine 4x4, Aslı, AylinAslım, Ayşe Saran-Murder King, CanBonomo, Cem Köksal, Çilekeş,Demirhan Baylan, Demir Demirkan,Dilemma, Duman, Direc-t, EmreAydın, Ete Kurttekin, FeridunDüzağaç, Foma, Gece, GeceYolcuları, Gripin, Haluk Levent,Hayko Cepkin, Kurban, Mabel Matiz,Malt, Marsis, Melis Danişmend,Model, Moğollar, Mor ve Ötesi,Multitap, Ogün Sanlısoy, Özge Fışkın,Pamela, Redd, TNK, Yüksek Sadakatgönüllü olarak katıldı.

Sanatçıların yanı sıra organizasyon,bilet satış, sahne dahil olmak üzeretüm etkinlik gönüllü emekle örgütlen-di. Biletlerden elde edilen gelirin yanısıra konser esnasında KüçükçiftlikPark’ta kurulan standlarda toplananyardım da Van’a ulaştırılacak.

İstanbul’dan sonra Ankaralırockçılar da Sahne 316’da Van içinyardım konserinde buluştu. 30 EkimPazar 12.00’de başlayan konserdeDjinn Stylo, Korsan Sidi, Maket, Pim,Revelation ve Sahne 316 gruplarıdışında Apocryphe, Alkol Band,Hacettepe Band sahneye çıktı.

Kardeş Türküler, ArtoTunçboyacıyan ve dünyanın öndegelen ud sanatçılarından Ara Dinkjianise Amerikan Türk Cemiyetibünyesinde programlar düzenleyen

Moon and Stars Project’in organizas-yonuyla 13 Kasım'da New York'takiyardım konserinde sahne alacak.

T‹YATROCULARVAN ‹Ç‹N SAHNEDE

Van halkına bir destek de tiyatro-culardan geldi. İstanbul’daki 7 alter-natif tiyatro mekanının yanı sıra çoksayıda tiyatro grubu da Van’a destekiçin oynayacak.

İstanbul’da bir araya gelenAlternatif Tiyatro Mekanları OrtakGirişimi ay boyunca oynayacaklarıoyunların gelirlerini Van’dakidepremzedelere bağışlayacak.

Alternatif Tiyatro Mekanları OrtakGirişimi bileşenlerinden MayaSahnesi’nde BGST’nin Otobüs, İkin-cikat’ta Sıfırnoktaiki’nin Limonata,Mekan Artı’da Tiyarto Artı’nın Ölümve Kız ile Aybike Esin Tumluer'inÇatıdaki Yarasa, Kumbaracı50’deAltıdan Sonra Tiyatro’nun 444,SahneHal’de Tiyatro Hal’in A4,Karakutu’da ise Havaya Uçurulmuşadlı oyunlar sahnelenecek.

Seyr-i Mesel ‘Êş’ isimli oyununungelirlerini aynı şekilde Van’a yollaya-cağını açıkladı. İstanbulimpro veDestar Theathre de Van için oyunsahneleyecek gruplar arasında. 29Ekim’de başlayan etkinlik kasımsonuna kadar sürecek.

Tiyatro ödüllerinde genellikle ihmaledilen çocuk ve gençlik tiyatroları-

nın da artık bir ödülü var. UluslararasıÇocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği (As-sitej) Türkiye Merkezi ve Sahne dergisiişbirliğiyle düzenlenen 1. Ulusal Çocukve Gençlik Tiyatroları Ödülleri’nde Uça-nevler Kuklaevi yapımı ‘Günışını’ yılınen iyi oyunu seçildi. Jüri en iyi yönetmenödülünü ‘Uçmak Özgürlüktür’ oyunuylaTiyatro Tempo’nun kurucusu Haluk Yü-ce’ye verdi. Aynı oyunun yazarı AhmetÖnel ise en iyi metin ödülünün sahibioldu.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

152 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

O DTÜ kampüsü, TBMM Cami kom-pleksi ve birtakım kamu yapıları başta

olmak üzere tasarladığı birçok bina ileTürkiye’nin üretken mimarlarından BehruzÇinici, 27 Ekim Perşembe günü kalp krizigeçirerek 79 yaşında vefat etti.

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin ilk öğrenci-lerinden olan Çinici, mimarlık mesleğine1954’te Cağaloğlu’ndaki İstanbulBelediyesi’nde kent planlama atölyesindeçalışarak başladı. Çinici, mimarlık pratiğininyanı sıra, 1954-62 yılları arasında İTÜMimarlık Fakültesi’nde ŞehircilikKürsüsü’nde asistanlık, 1963-64’te AnkaraDevlet Mühendislik ve MimarlıkAkademisi’nde ve 1993-95 yılları arasında da

Eskişehir Anadolu Üniversitesi MimarlıkFakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı.

Çinici’nin mesleğinde ilk on yılınıoluşturan 1960’lı yıllar kendi deyimiyle“bugün 30.000’e yaklaşan nüfusuyla birüniversite kenti olan ODTÜ’yü” yaratmaklageçti. Eymir Gölü’nü içine alan 4200 hek-tarlık bir alanda, o sıralarda TBMM’ninarkasındaki garaj ve barakalarda 500 öğren-cili küçük bir eğitim kurumu olarak faaliyetgösteren ODTÜ için bir üniversite kampüsütasarlanması amacıyla 1961’de açılanyarışmada 29 yaşındaki Behruz Çinici, öğren-cisi ve eşi Altuğ Çinici ile beraber birincioldu. 8 yıl boyunca üniversite yapılarınıninşası için Ankara ve İstanbul arasında trenle

mekik dokuyan Çiniciler, kampüsün inşasıiçin aktarılan ödeneğin Demokrat Parti ikti-darının siyasi gelgitleri sonucu kesilmesitehditlerine karşın, fakülte binaları, yurtlar,rektörlük binası, kütüphane, kafeterya gibiyapıları ile kampüsün altyapı donanımı veülkedeki ilk ciddi peyzaj çalışmasını sistemlive birbiriyle ilişkili bir biçimde üretmişler,Türkiye’de modern mimarlığın önemlideneylerinden biri olan ODTÜ’yüyapılaştırdılar. ODTÜ deneyimi ayrıca,Türkiye’de yapı tekniklerinin, malzeme bil-gisinin geliştirilmesi için önemli bir araç oldu.Pleksiglas, polyester, yapay taş döşeme, beyazçimento gibi malzemelerin ilk defa uygu-landığı alanlardan biri olan ODTÜ’de,mimarlığın estetiği endüstriyel bağlamınaoturtularak üretildi. Çinici, modernmimarlıkta “süs”ten ziyade “işlev”i vurgu-layan, sadeliği ve rasyonaliteyi yansıtan, beto-nun sıvasız halde bırakıldığı “brüt beton”uODTÜ yapılarında karakteristik olarak uygu-ladı. Kampüsteki yapıları bir yaya yolu (alle)ile birbirine bağlayarak, üniversitemekanında bir omurga üzerinde kamusal birdeneyimi hedefledi.

Çinici’nin mesleğinin ikinci on yılında pro-jelendirdiği ve uygulamasını yaptığı Bodrum,Artur, Güllük ve benzeri tatil köyütasarımları, ilk on yılındaki çalışmalarınındeneme ve gelişme aşamasını oluşturdu.

Üçüncü on yıllık devresini oluşturan 70’liyıllardaki pratiğini ise “toplumla bütünleşenhalk mimarlığı” olarak tarifleyen Çinici,Çorum gibi bazı Orta Anadolu kentlerinde“insan hareketlerini planlama” çalışmalarınınürünü olarak toplu konutlar tasarladı veuygulattı. Çorum’daki 3000 konutluk“Binevler” projesi bekarlar ve çocuksuz aile-ler için özel tasarlanmış birimleriyle bu döne-min önemli bir örneğini teşkil ediyor.

Çinici’nin dördüncü on yıllık dönemiolarak tanımladığı ‘80’li yıllarda ise, TBMMkampüsü için TBMM Halkla İlişkiler Binası,TBMM Camisi gibi yapıları tasarladı.Milletvekilleriyle uzun tartışmalar sonrasında“laik-demokratik bir toplumda fanatizmekarşı bir savaşımın dini mimarlığayansımasının eseri olarak, minare yerinekavak yerleştirebilmeyi başardığı” minaresizcami projesi ile 1995’te Ağa Han MimarlıkÖdülü’nü aldı. Birkaç yıl önce yıkılıp yerinePark Oran’ın inşa edildiği TBMMLojmanları ise, gene Çinici tarafından tasar-lanmış ve uygulanmış bir projeydi.

Kaynak:Improvisation: Mimarlıkta Doğaçlama ve

Behruz Çinici, ed. Uğur Tanyeli, BoyutYayınları, İstanbul, 1999.

ODTÜ’nün mimarı Behruz Çinici’ninardından..., Sıla Karataş, sol.org.tr

V an’daki depremin ardından birçok etkinlik iptal edilirken bazıetkinlikler de sanatın dayanışmacı gücüyle inadına dahagüçlü örgütleniyor, toplanan gelir Van’a gidiyor

ODTÜ mimarını kaybetti... En iyi çocukoyunları

‹lk filmseçkisi

Bask›lara dayanamad›

B atman Belediyesi'nin bu yıl ikincisini düzen-lediği Yılmaz Güney Film Festivali'nde

yarışacak filmlerin listesi belli oldu. 14-19 Kasımtarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festivalekatılan Kürtçe filmler, kısa film, belgesel filmi vekısa film öyküsü olmak üzere üç farklı daldadeğerlendirilecek. Festivalde 25 film yarışacak.

Festivalde "Kısa Film" dalında yarışacak film-ler, Ölümün Rengi (Aydın Orak), Kesk-Yeşil(Emin Doğan), Bedengi (Aziz Çapkurt), AdeminKuyusu (Veysel Cihan Hızar), Toros Canavarı(Fırat Yavuz), Pıştî îlonê (Ramazan Güneş),Bark (Ömer Çakan), Zamanın Avuçları (AliAktemur), Perepara (Bedirhan Sakçi), Yusuf'un

Rüyası (Ferit Karahan), Ya Roj Dı-Bir Günde(A.Rahman Baydemir), Provasız Göçer Hayat(Rojda Şükran Karaş), Sudan Korkan Adamlar(Selim Akgül ve Seren Gel), Pera Berhange(Arin İnan Arslan) ve Ali Ata Bak (Orhan İnce)olarak açıklandı.

Halabja (Arkam Hidou), Berivan (AydınOrak), Annem Barış İstiyor (Aziz Çapkurt),Evdale Zeynike (Bülent Gündüz), Sılo Qız(Bülent Boral), Rewşen (Cemil Oğuz), BîstanêZêrîn (Seyda Goyan), Be Wetan (Hadi Sümer),Wir Tragen Sutik (Rindo Sur) ve CamdanKöprüler (Kibar Dağlayan Yiğit) ise "BelgeselFilm" dalında yarışacak.

YılmazGüney Film

Festivali'ndeyarışacak

filmleraçıklandı

İstanbul'da 'KCK' adı altında başlatılanoperasyonlar kapsamında, Türkiye

Yayıncılar Birliği Yayımlama ÖzgürlüğüKomitesi Başkanı Yazar Ragıp Zarakoluda gözaltına alındı. İstanbul'da 4Ekim'de yapılan baskınlarda gözaltınaalındıktan sonra 7 Ekim'de tutuklanan98 kişi arasında Zarakolu'nun oğluDeniz Zarakolu da bulunuyordu.Zarakolu'nun yanı sıra BDP Bağcılarİlçe Örgütü üyesi ve Kül-Der yönetici-lerinden Nizam Özmen isimli yurttaş daAmasya'da gözaltına alındı. Özmen'in,depremzedeler için İstanbul'dan Van'agötürülen yardım kamyonundan indirile-rek gözaltına alındığı öğrenildi.

RagıpZarakolu dagözaltında

Behruz Çinici’nin minare yerine kavak a¤ac› kulland›¤› TBMM Cami

Sanatın gücüyle Van’la dayanışmaya

Page 16: 143'üncü sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi2 Kas›m 2011 / 16 Kas›m 2011

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Bine yakın kardeşimizi kaybettiğimiz yıkımın ikinci perdesi depremden hemen sonra başladı. Yeterli yardımınulaşmadığı Van’da evlerine giremeyen depremzedeler soğuğa ve devlete rağmen hayatta kalmaya çalışıyor

V an’da 23 Ekim Pazar günümeydana gelen depreminardından salı sabahı İstan-

bul’dan yola çıktık. Akşam saat-lerinde Ankara’da bizi Van’agötürecek Halkevleri, ÖğrenciKolektifleri ve Politekniküyelerinin bulunduğu araca bindikve 20 saatlik uzun bir yolculuğunardından Erciş’e ulaştık.

Patnos’tan Erciş’e giderkençoğu yardım taşıyan kamyon vetırların jandarma tarafından dur-durulduğunu gördük. Neredeysehiç ağacın olmadığı Van’da tekyeşil ilçe olan Erciş’in girişindeki“Yeşil Erciş’e hoş geldiniz” yazankemerin yıkık görüntüsü, Ercişkentini daha girmeden özetliyordu.

Surlardan girince yıkımıngörüntüsü daha daberraklaşıyordu. Elinde silahı birjandarma, arkasında güvenlikşeridi, onun arkasında henüz gir-ilmemiş bir enkaz. Enkazlarüzerinde kurtarma ekipleri.Çadırkentin yanında çadır için sırabekleyen bini aşkın Ercişli…Sağlam bina görmediğimiz 15dakikalık bir yolculuktan sonra

Canik Köyü’ne (TürkçesiGedikbulak) vardık. Köylüler,buraya ekip olarak ilk bizimgeldiğimizi söyledi. Köyde sağlambina yoktu. Taziye evi olarak bili-nen ve nispeten sağlam kalmışolan bir bina depo olarakkullanılıyordu. Tek bir tuvaletinolduğu köyde su damacanalarladağıtılıyor, elektrik yeni gelmişti.

Çadırları gezdiğimizde “AKParti’ye oy verdik kurtarsın şimdi”,“Hiç yardım alamadık” diyenlereşahit olduk. Deprem yüzündendüğününü yapamayan gençler,cenazesini kaldıramayan ailelervardı. Köy, 7 canını yitirmişti.Televizyonlarda “Yardımınulaşmadığı yer kalmadı” denildik-ten 1 gün sonra ulaştığımız 300haneli Canik Köyü’ne devlet (jan-darma vasıtasıyla Kızılay) 40 çadırgöndermiş, Kızıltepe ve CizreBelediyeleri de 20 çadır ile gıdamalzemesi göndermişti. İki aile birçadırda yaşamaya çalışıyordu.Çocukların tamamı hastaydı.Erkekler, yardım kapabilmek içintüm gün dolaşıyor; kadınlar iseçadırlarda çocuk bakıyor, enkazyığını olmuş evlerine giripyaşamsal malzemelerini kurtar-

maya çalışıyor, hasta çocuklarabakıyor, yemek ve temizlikyapıyordu.

Karanlık ve soğuk aynı andabastırdı. Yanımızda getirdiğimizçadırlardan ikisini köylüler içinkurduktan sonra kendiçadırlarımızı kurduk. Soğuk birgecenin ardından sabah 6.00’dakalkıp, günün nöbetçilerininhazırladığı kahvaltımızı yaptıktansonra Van’daki kriz merkezine git-tik. Yola çıkmadan önce KESK’inçadırında kalabileceğimiziöğrendik ve yanımızda getirdiğimizbattaniye, bebek bezi, ilaç veçadırları köylülere dağıttık. Sabahsaatlerinde ulaştığımız krizmasasında yardım faaliyetlerinekatılmak istediğimizi ve neleryapabileceğimizi bildirdik. Çoğuarkadaşımız yardım dağıtımı işinegirişirken biz de omzumuzda ka-merayla Van sokaklarındadolaştık.

Halkevleri’nin turuncu tulu-

muyla gezerken herkes bizi VanBelediyesi’nin işçisi zannetti;çünkü belediye işçileri de turuncugiyiniyormuş. Kamerayı görenleryardımların gelmediğini söylüyor-du ve herkesin ortak bir talebivardı: ‘Çadır’. Ya “Yardımlarihtiyaç sahiplerine ulaştı” diyenAKP hükümeti yalan söylüyorduya da “yardım alamadık” diyenVanlılar. Ana akım medyayıizleyenler AKP hükümetine hakveriyor ama Van’da yaşayanlar iseVanlıları doğruluyordu. Çünkütoplamda 1 milyonluk bir nüfusunetkilendiği deprem bölgesine 20bin civarında çadır ulaşmış,neredeyse hiç prefabrik evyapılamamıştı; hatta daha 26Ekim’e kadar 20 köye hiçulaşılamamıştı.

Van, Erciş’e göre daha az etki-lenmişti depremden ama sürekliartçı depremlerle sarsılan kenttekimse evlerine girmeye cesaretedemiyordu. Yardım malzemeleri

dağıtan tırlar, araç sorumlularıtarafından, belirlenen adresler ye-rine sorumlunun akrabalarınınbulunduğu sokaklara bırakılıyordu.Araçlar adeta yağmalanıyordu.

Deprem, sadece inşaat şirketleriiçin fırsatlar sunmuyor. Fırınlar,nalburlar, otobüs firmaları fırsatzincirlerinin halkaları gibiydi. 1,5lira olan ve çadır yapmak için kul-lanılan naylonun metre fiyatı 9liraydı. Deprem sonrasında akra-balarını İstanbul’a uğurlayanVanlılar, normalde 80 – 100 liraarasında olan bilet için 350 liravermiş. İstanbul’a gidenler M27minibüsle gitmek zorunda kalmış.Deprem günü Van’da ekmek 2,5liraymış. BDP’li Van Belediyesifırınları uyarmış ve bir fırını kapat-mış. Bunun ardından ekmek fiyatıVan’da 50 kuruşa inmiş. Depremgünü ekmeğin 5 lira olduğuErciş’te kaos sürüyordu. Birdepremzede, Kızılay çadırını 350liraya aldığını söyledi.

TURUNCU ATKILILAR VAN’DAAKP, deprem sonrasında

kentsel dönüşüm vasıtasıyla inşaatsermayesini daha dapalazlandırmanın, yardımlarıengelleyip BDP’yi yaşanan kaosunsorumlusu olarak göstererekitibarsızlaştırmaya çalışadursun;çoğu dışarıda kalmak zorundakalan depremzedeler kara kışkarşısında nasıl ayakta duracağınınhesabını yapıyor.

AKP’nin BDP ile hesaplaşmayagiriştiği Van kenti, depreminormalden daha zor atlatacağabenzese de BDP’liler, ‘turuncuatkılılar’, emek ve demokrasi güç-leri Vanlıların yanında; onlaraumut taşımaya ve ihtiyaçlarınıkarşılamaya devam ediyor.

Van’daki depremin ardın-dan depremzedelere ya-

pılan yardımlarda tırlara sal-dıran halk görüntüsünemedyada sıkça rastlandı.Van valisi BDP’li belediye ilekoordinasyon kurmadı. VanValisi’nin çadır dağıtımısırasında kuyrukta bekleyen-lere ‘Kime oy verdiysenizgidin ondan yardım isteyin’lafı da yardımlardaki koordi-nasyonsuzluğun sebebinigözler önüne serdi.Depremden sonraki ilk gün-lerde il dışından gelenyardım paketi dolu kamyon-lara jandarma tarafından elkonulup Kızılay vasıtasıyladağıtıldı. Bu yüzden il dışın-dan BDP’ye gönderilen kar-golar ise ilk günlerdeBDP’ye ulaşmadı. Budurum, yardımlar sırasındakamyon ve tırların saldırıyauğramasına neden oldu.

BDP’liler ise ilerleyengünlerde yardımlarıkarşılayıp belediyelerindepolarına ulaştırdı. Ancakgelen yardımların olduğukamyonlar araç sorumlularıtarafından akrabalarınınbulunduğu bölgeleregötürüldüğünden dolayıihtiyaç sahiplerine ulaşmamabaşlayınca BDP bunuengellemek için dağıtım fa-aliyetini il dışından gelen gö-nüllülere verdi. İldeki zabıta-lar ve bazı belediye görevlile-ri izne gönderilerek diğer il-lerden gelen zabıtalar ve be-lediye çalışanları görev yap-maya başladı.

26 Ekim günü Van’aulaşan Halkevleri, Politeknikve Öğrenci Kolektifleri üye-leri de halktan gelen ihtiyaçtaleplerine göre depolara ge-len yardımları istiflemeye, sı-nıflandırmaya ve dağıtmayabaşladı.

Baflbakan Recep Tayip Erdo¤an Van’dakidepremin ard›ndan 25 Ekim günü ‘kaçak yap›gecekondu gibi binalar›n’ tamam›n›n dayan›ks›zoldu¤unu söyledi ve bunlar›n ne pahas›na olursaolsun y›k›laca¤›n› söylemiflti. Recep Tayip Erdo¤an’›yalanlayan bu foto¤raf 26 Ekim günü Sendika.Org

muhabirleri taraf›ndan Van’›n Canik (Gedikbulak)Köyü’nde çekildi.

Y›k›lan bina 1985 y›l›nda devlet taraf›ndanyap›lan ilkokul binas›; sapa sa¤lam ayakta durandi¤er yap› ise 1952 y›l›nda halk taraf›ndan yap›lanilkokul binas›.

Van’daki depremin en ma¤duru ise mülteciler. Ço¤uTürkiye’ye yeni girifl yapm›fl Bangladefl, Filistin ve ‹ran’-dan gelmek zorunda kalan 25 bin mülteci hayattakalmaya çal›fl›yor. K›z›lay’dan çad›r talep etti¤i anda s›n›rd›fl› kalacak olan mülteciler so¤uk havaya karfl› kendiimkanlar›yla yapt›klar› muflambalar›n alt›nda direnmeyeçal›fl›yor.

S›n›r d›fl› edilecekleri endiflesiyle doktora da gide-meyen mültecilerin imdad›na sa¤l›k emekçileri yetiflti.Sa¤l›kç›lar›n yapt›¤› kontrollerde havan›n so¤ukolmas›ndan ve yaflam koflullar›n›n kötülü¤ünden dolay›birçok mültecinin ciddi sa¤l›k sorunlar› oldu¤u ortayaç›kt›. Sa¤l›kç›lar, mültecilere ilaç yard›m› yapt›.

ALP TEK‹N BABAÇ

ÇÇaadd››rr›› tteekk bbaaflfl››nnaa ttaaflfl››yyaamm››yyoorr,, yyaarrdd››mm iisstteemmeekk iiççiinn ççaadd››rr›› tteerrkk eeddeemmiiyyoorr..

YYeettiiflflkkiinnllee--rriinn ggiirrmmeeyyee

cceessaarreetteeddeemmeeddii¤¤ii--eennkkaazz yy››¤¤››--nn››nn›› üüssttüünn--

ddee,, ççooccuukkllaarrddeemmiirrlleerriissöökküüyyoorr..

Mültecileredeprem daha zor

Yardım ettirmeyen devlet SSoollddaakkii ookkuulluu 11998855’’ttee ddeevvlleett,, ssaa¤¤ddaakkii ookkuulluu 11995522’’ddee hhaallkk yyaapptt››

HHaallkkeevvcciilleerr yyaarrdd››mmllaarr›› ddaa¤¤››tt››yyoorr

Depreme, soğuğa ve devlete rağmen

Halk yapısı ayakta devlet yapısı yerle bir