2 19 eylÜl 2010 / sayi 1278 sseeyyyyaahh ...olmazsa-yeniden-dene.com/cumhuriyet_soylesi.pdfmelih...

1
2 İ İm mt ti iy ya az z S Sa ah hi ib bi i: : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç G Ge en ne el l Y Ya ay yı ın n Y Yö ön ne et tm me en ni i: : İbrahim Yıldız Y Ya ay yı ın n Y Yö ön ne et tm me en ni i: : Ayşe Yıldırım G Gö ör rs se el l Y Yö ön ne et tm me en n: : Aynur Çolak S So or ru um ml lu u M Mü üd dü ür r: : Miyase İlknur Y Ya ay yı ım ml la ay ya an n: : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İ İd da ar re e M Me er rk ke ez zi i: : Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) R Re ek kl la am m G Ge en ne el l M Mü üd dü ür rü ü: : Özlem Ayden G Ge en ne el l M Mü üd dü ür r Y Ya ar rd dı ım mc cı ıs sı ı: : Nazende Pal R Re ek kl la am m K Ko oo or rd di in na at tö ör rl le er ri i: : Hakan Çankaya Neşe Yazıcı R Re ez ze er rv va as sy yo on n Y Yö ön ne et tm me en ni i: : Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 / 343 72 74 (554-555) B Ba as sk kı ı: : DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. c cu um md de er rg gi i@ @c cu um mh hu ur ri iy ye et t. .c co om m. .t tr r S S e e y y y y a a h h g g a a z z e e t t e e c c i i y y o o l l l l a a r r d d a a Alpman'ın yeni kitabı “Yollardan Sonra” küçük bir seyahatname Kitabın sayfalarını çevirirken “Ne çok gezmişsin” diyorum. Aslında “az bile gezmişsin” demem lazım”. Bir an için Nazım Alpman'ın “seyyah gazeteci” olduğunu unutmuşum. Yeni yol hikayelerini anlatıyor Nazım. Kitabın adı “Yollardan Sonra”. Henüz sıcak kitap, Goa Yayıncılık'tan baskıdan yeni çıkmış. Küçük bir seyahatname. Her sayfada başka bir yere yolculuk. Ağırlık Anadolu olsa da Girit, Kırım, Batum, Münih’e de yolunuz düşüyor bir insan hikayesiyle. Nail Güreli'nin önsözde yazdığı gibi birbirinden tatlı, zevkle, rahatlıkla okunan 50 öyküyü ustalıkla anlatıyor Nazım. Kitabın sonundaki fotoğraflar daha çok çekiyor sizi gezilen yerlerin içine. Fikret İlkiz'le Serindere Kanyonu'nda, Şevval Sam'la Batman Festivali'nde, Selanik'te Çingene Mahallesi'nde, Kazancakis'in mezarında, Ağrı Dağı’nda, Sohum Askeri Havaalanı’nda… H HE ER R İ İN NS SA AN N A AY YR RI I B Bİ İR R İ İZ Z “Her seyahat insanda ayrı bir iz bırakıyor” diyor Nazım, “Tabii bu izlerin tamamı insan yüzlerinden ve yüreklerinden geçiyor. Aşçısını tanımadığın bir yemek ne kadar lezzetli olursa olsun, kalıcı bir iz bırakabilir mi?” Öyle de yapıyor Nazım. Anılar, sözler, izlerle anlatıyor seyahatini. Çünkü başka türlüsü güzelliklerin peşinde anlamsız bir koşuşturma yaşayan turistlerin ziyaretinden öteye gidemez onun için. Kitabındaki yüzlerden biri de Dusseldorf’taki İhsan Gedik. Türkiye’de 15 yıl hapis yatan Gedik’in anlattığı yağmur hikayesi başka bir yol hikayesini anlatıyor aslında. “Havalandırma saatinde yağmur yağması için adeta dua ederdik” diyor Gedik. Neden mi? “Yağmurda ıslanmak içerdekiler için bir anlamda özgürlüktür! O yağmur aynı anda hem mahpusları hem de cezaevinde olmayan insanları birlikte ıslatır. İster hapiste ol, ister dışarıda fark etmez o an… Islanırsın! Yağmur altında ıslandıkça özgürleşirsin, seni ıslatan buluta yükselirsin, üzerinde yalınayak koşarsın.” H HÜ ÜZ ZÜ ÜN N V VE E U UM MU UT TL LA A. .. .. . Başka bir yolda bu kez Nazım. Kaptan Cousteau’nun “Bu dünyada bir cennet arıyorsanız, işte o cennet Gökova’dır” dediği yerde. Gökova’nın Ören Beldesi’nde. Melih Cevdet Anday Şiir Günleri ve Kültür Şenliği’nde yönetmen Yüksel Aksu ve yeni filminin başrol oyuncusu Turhan Özdemir’le birlikte. Oradan Girit'e uzanıyor yolu. Lozan Mübadilleri Vakfı'nın düzenlediği “Mübadil Buluşmaları” için bu kez tarihe yolculuk yapıyor. Hüzün ve umutla iz sürüyor Girit sokaklarında. Yollar kesmiyor Nazım'ı. Bu kez Ağrı Dağı'na gözünü dikiyor. İz Tv için yaptığı “Engelsizsiniz” programının kahramanı Sinan Karahan da koltuk değnekleriyle yanında. Rehberleri ise bugüne dek zirveye tam 530 kez çıkan Halis Çeven. Durmuyor Nazım. Beykozlu hemşerisi Orhan Veli'nin kendisi için sıklıkla ifade ettiği türden başka bir kaçış programları yapıyor. Alıp başını gidiyor, başka yerlere, başka hayatlara dokunmaya devam ediyor. Bu gidişle Nazım'ın yol hikayelerini anlatan kitapları seriye dönüşecek. Olmazsa yeniden dene 12 Eylül’ün her türlü işkencesine maruz kalmış isimlerden biri Erdal Aykaç. Cezaevinden, işkencelerden, idamdan tünel kazarak kaçmış. 22 yıldır yurtdışında yaşıyor. Yaşadıklarını, yaşananları tarihe bir not düşmek adına kitaplaştırdı. Okuru vahşetten korumaya çalıştığını söylüyor. Ama işkencelerin özeti bile 16 yaşındaki kızına “18 yaşından küçükler bunları okumamalı” dedirtmeye yetmiş. 19 Eylül 1988 tarihli gazetelerin manşeti hemen hemen aynıydı. “Yine tünel, yine firar” başlıklı haberler “ikisi idamlık 18 siyasi mahkumun Kırşehir Cezaevi'nden kaçtığını” duyuruyordu. Bir süre sonra kaçanların kimi öldürüldü, kimi yakalandı, kimiyse yurtdışına çıkmayı başardı. Onlardan biri de Erdal Aykaç'tı. İlkokul çağlarında geleceğe dair planlar yapıyordu Aykaç. O zamanlar daha çok doktor, pilot ya da babası gibi müzisyen olmayı istiyordu. Gençlik çağlarında ise faşist terörün yaygınlaşması nedeniyle o da herkes gibi geleceğe dönük hayal bile kuramaz olmuştu. Başka bir yaşam, başka bir dünyanın mümkün ve gerçekleştirilebilir olduğunu düşünüyordu. Onun için de yaşananlar karşısında sessiz kalmamaya karar vermişti. Erdal Aykaç, henüz 20 yaşına bile basmamış bir gençti Devrimci Yol saflarında aktif mücadele içinde yer aldığında. Adana'da 1970'lerin sonunda faşistlerle girilen çatışmalarda birkaç kez yaralanmıştı. Aranıyordu. Sıkıyönetim ilan edilmişti. B Bİ İL Lİ İN NÇ Ç E EN N D DE EĞ ĞE ER RL Lİ İ V VA AR RL LI IK K Kimlik değiştirmesi, saklanması onu yakalanmaktan kurtaramamıştı. Bundan sonra onun için 10 yıl sürecek başka bir mücadele başlayacaktı. Olmazsa yeniden deneyerek sürecek bir mücadele... Öyle de yaptı ve yaşadıklarını, tanıklıklarını “Olmazsa Yeniden Dene” adıyla kitaplaştırdı. Kan, ölüm, çatışma, ihanet, açlık grevi, cezaevi, işkence ve idamlarla dolu bir dönemi anlatıyor Aykaç. Bütün bunlara rağmen dostluk ve dayanışmayı, özgürlüğe ve eşitliğe dair yitirilmeyen umudu da... “Yaşanılan sürecin bana kattığı çok önemli şeyler var” diyor, “Süreci örgütlü yaşamak zorlukları daha kolay aşmamı sağladı. Zorluklar daha bir katlanılır, yaşam daha bir yaşanılır oldu. Geleceğe dönük umudum yeniden yeşerdi. İnsanın uğruna mücadele edeceği bir şeylerinin olması kişiyi bir çok açıdan geliştiriyor. Bilinç insanın kazanacağı en değerli varlık olsa gerek.” Erdal Aykaç, bugün Almanya'da yaşıyor. Bu kitapla tarihe bir not düşmek istediğini söylüyor. O dönem yaşamlarını ortaya koyan birçok insanın bıraktığı izleri biraz daha pekiştirmek ve yeni izler ekletmek istiyor. T TE ES SA AD DÜ ÜF FÜ ÜN N B BÖ ÖY YL LE ES Sİ İ Adana Cezaevi’nde bugün artık herkesin bildiği inanılmaz işkencelere maruz kaldı, arkadaşlarının ölümüne şahit oldu. 1980 ortasıydı, cezaevinden kaçmanın yollarını arıyordu arkadaşlarıyla birlikte. Plan yapılmış, bağlantılar kurulmuştu, tünel kazılacaktı. Kazdılar da. Kaçtılar, ama daha tünel kazma aşamasında ağır bir bedel ödediler. Bir arkadaşları tünelde elektriğe çarpılmış ve ölmüştü. Dışarıda ise başka bir felaket bekliyordu onları. 12 Eylül darbesi olmuş, hareket alanları daha da daralmıştı. Uzun süre dağlarda saklanmışlardı, sonra kimlik değiştirerek Gaziantep'e gitmişlerdi. Yeni adı Cuma B.'ydi Erdal Aykaç'ın. Bir yandan kimliğini saklıyor bir yandan mücadelesini sürdürüyordu. Ta ki rutin bir aramada “soruşturulmak” için gözaltına alınana kadar. Soruşturma yani işkence 37 gün sürdü. Sonunda polisleri ikna ettirmişti. O Cuma B.'ydi ve serbest bırakılacaktı. Tesadüfün bu kadarına pes dedirtecek olay tam emniyetten çıkacakken başına geldi. Gerçek Cuma B. ehliyet işlemleri için emniyetteydi. Bir polis memuru masanın üstünde duran iki nüfus cüzdanını görünce olan oldu. Hangisi gerçek Cuma B.'ydi? Sorgu uzun sürdü. İkisi de işkence görüyordu. İkisi de “gerçek Cuma B. benim” diyordu. Sonunda Cuma B.'nin babası emniyete getirildi. Adam oğlunu teşhis etti. Aykaç, “Cuma'nın işkencede yaşadıklarından dolayı üzgünüm” diyor bugün. “Sadece Cuma için değil bütün işkence görenlere, yaşamının baharında üzerlerinde hangi elbise olursa olsun yitirdiğimiz gençlerimize de çok üzülüyorum” diyor ve ekliyor “Tanıma fırsatı bulamadığım bu insanla umarım bir gün karşılaşırım. Cuma B. eğer bu satırları okuyor ise sevgi ve saygılarımı iletiyorum, umarım beni affeder.” AYŞE YILDIRIM Kimliğinin açığa çıkmasıyla yeniden cezaevi yolu göründü Aykaç'a. İşlemediği birçok suçtan idam istemiyle yargılanıyordu. Birkaç cezaevi dolaştı. Bu sırada arkadaşlarının idam edilişlerine de tanık oldu. Bunlardan birisi de Ali Aktaş’tı. Tarih 23 Ocak 1983. Gecenin ilerleyen saatlerinde hücreden hücreye sohbet ettikleri sırada gelmişti askerler Ali Aktaş’ı almaya. “Ali bir yandan benimle konuşurken diğer yandan boncuktan bir kuş örüyordu” diye anlatıyor o geceyi. İzin verilmediği için sadece gözleriyle vedalaşmıştı ölüme giden arkadaşıyla. Duruşmalar devam ederken bu kez Kırşehir Cezaevi'ne nakledildi. Cezaevi değişse de yaşananlar aynıydı. İşkenceler, baskılar, açlık grevleri… Özgürlük için tek yol vardı; kaçmak. Operasyonun adı “Spartaküs” oldu. Kölelerin özgürlük ayaklanması gibi... Tünel kazma işi aylar sürdü. Koşullar ne olursa olsun, eğleniyorlardı da. İçeriye gizlice soktukları fotoğraf makinasıyla, ellerinde pusula tünelin giriş bölümü olan tuvalet taşının başında, tünelin içinde hatıra fotoğrafı çekiyorlardı... Kitapta bu fotoğraflara da yer veriyor Aktaş. “Tünelin fotoğraflanması fikri insanın en zor koşullar altında bile neleri başarabileceğinin kanıtlanması anlamını taşıyor. Daha o zamanlar fotoğraflardan bir yerlerde yararlanmayı düşündük. Kitapta yayınlananların dışında daha bir çok poz var. Bunlardan herhangi bir belgesel ya da benzeri çalışmada yararlanılır, bu çalışmanın geliri insan hakları alanında çalışma yapan kuruluşlara aktarılır diye de düşünmüştük. Bu düşünce bu kitap için de geçerli” diyor. Ölüme giden arkadaşa gözleriyle veda etti Y Ya az zm ma ak k y ye en ni id de en n y ya aş şa am ma ak k g gi ib bi i 19 EYLÜL 2010 / SAYI 1278 Yıl 1988. Aykaç’a göre “bugüne dek kazılmış dünyanın en uzun tüneli”nden 18 kişi özgürlüğe kaçıyor. Bir süre ayrı ayrı saklanıyorlar. Bazıları için bu uzun sürmüyor; yakalanıp öldürülüyorlar. Aykaç için tek yol yurtdışına çıkmak. Çıkıyor da. O günden beri Almanya'da yaşıyor. İşte bu 10 yıllık mücadeleyi anlatıyor Aykaç kitabında. Birçok şeyi yazmanın yaşamaktan daha zor olduğunu söylüyor. “Yaşamak istemediğim bir çok şeyi kaleme alırken yeniden yaşamak durumunda kaldım. Biraz bu nedenle, biraz da insanların okurken yaşanılan vahşeti duyumsamamaları için işkence gibi konuların çok az bir bölümünü ve olabildiğince özetleyerek yazmaya çalıştım” diyor. Aykaç yaşadıklarını kızı Direnç'e de anlatmıştı. Ama çok az bir bölümünü. Kitabı okuyunca ne hissetti Direnç? “Belli etmemeye çalıştıysa da çok sarsıldığını fark ettim. Özellikle Ali Aktaş'ın idam gecesinde yaşananlardan çok etkilendi ve ‘Bunları 18 yaşından küçükler okumamalı’ dedi. Sonra Ali Aktaş'ın idam gecesine kadar örmüş olduğu boncuktan kuşu sordu. ‘O da Ali Aktaş gibi özgürlüğe uçtu’ dedim.” Kitapta C. Erdal Aykaç imzasını kullanmış. Okuyan herkesin sanacağı gibi Cuma'nın C'si değil bu. “Cemil çok sevdiğim ve idam edilen arkadaşlarımdan birinin taşıması için birlikte kararlaştırdığımız bir isimdi. Severek taşıyorum. Kitaptaki kısaltma bu anlamı taşıyor.” Bugün yeniden başa dönse yine aynı yerden başlayacak kadar kararlı. Tabii işkenceleri gönüllü olarak yaşamak istemiyor. Ancak, mücadelenin böylesi riskleri taşıdığını da biliyor. İsteği ise uygun koşullar olduğunda yaşarken yeniden memleketine gelmek. Aykaç’ın Alan Yayın’dan çıkan kitabı ikinci baskısını yaptı bile. Erdal Aykaç, Mayıs 1980 Adana Cezaevi... Kırşehir Cezaevi, tünel içi kavşak noktası

Upload: others

Post on 16-Jan-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 2 19 EYLÜL 2010 / SAYI 1278 SSeeyyyyaahh ...olmazsa-yeniden-dene.com/cumhuriyet_soylesi.pdfMelih Cevdet Anday Şiir Günleri ve Kültür Şenliği’nde yönetmen Yüksel Aksu ve

2

İİmmttiiyyaazz SSaahhiibbii:: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç GGeenneell YYaayyıınn YYöönneettmmeennii:: İbrahim Yıldız YYaayyıınn YYöönneettmmeennii:: Ayşe Yıldırım GGöörrsseell YYöönneettmmeenn:: Aynur Çolak SSoorruummlluu MMüüddüürr:: Miyase İlknur YYaayyıımmllaayyaann:: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İİddaarree MMeerrkkeezzii:: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) RReekkllaamm GGeenneell MMüüddüürrüü:: Özlem Ayden GGeenneell MMüüddüürr YYaarrddıımmccııssıı:: Nazende Pal RReekkllaamm KKoooorrddiinnaattöörrlleerrii:: Hakan Çankaya Neşe Yazıcı RReezzeerrvvaassyyoonn YYöönneettmmeennii:: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 / 343 72 74 (554-555) BBaasskkıı:: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasızpazar ekidir. Yerel süreli yayın. ccuummddeerrggii@@ccuummhhuurriiyyeett..ccoomm..ttrr

SSeeyyyyaahh ggaazzeetteeccii yyoollllaarrddaaAlpman'ın yeni kitabı “Yollardan Sonra” küçük bir seyahatname

Kitabın sayfalarını çevirirken “Ne çok

gezmişsin” diyorum. Aslında “az bile

gezmişsin” demem lazım”. Bir an için

Nazım Alpman'ın “seyyah gazeteci”

olduğunu unutmuşum. Yeni yol

hikayelerini anlatıyor Nazım. Kitabın adı

“Yollardan Sonra”. Henüz sıcak kitap,

Goa Yayıncılık'tan baskıdan yeni

çıkmış. Küçük bir seyahatname. Her

sayfada başka bir yere yolculuk. Ağırlık

Anadolu olsa da Girit, Kırım, Batum,

Münih’e de yolunuz düşüyor bir insan

hikayesiyle. Nail Güreli'nin önsözde

yazdığı gibi birbirinden tatlı, zevkle,

rahatlıkla okunan 50 öyküyü ustalıkla

anlatıyor Nazım. Kitabın sonundaki

fotoğraflar daha çok çekiyor sizi

gezilen yerlerin içine. Fikret İlkiz'le

Serindere Kanyonu'nda, Şevval Sam'la

Batman Festivali'nde, Selanik'te

Çingene Mahallesi'nde, Kazancakis'in

mezarında, Ağrı Dağı’nda, Sohum

Askeri Havaalanı’nda…

HHEERR İİNNSSAANN AAYYRRII BBİİRR İİZZ“Her seyahat insanda ayrı bir iz

bırakıyor” diyor Nazım, “Tabii bu izlerintamamı insan yüzlerinden veyüreklerinden geçiyor. Aşçısınıtanımadığın bir yemek ne kadar lezzetliolursa olsun, kalıcı bir iz bırakabilir mi?”Öyle de yapıyor Nazım. Anılar, sözler,izlerle anlatıyor seyahatini. Çünkübaşka türlüsü güzelliklerin peşindeanlamsız bir koşuşturma yaşayanturistlerin ziyaretinden öteye gidemezonun için.

Kitabındaki yüzlerden biri deDusseldorf’taki İhsan Gedik. Türkiye’de15 yıl hapis yatan Gedik’in anlattığıyağmur hikayesi başka bir yolhikayesini anlatıyor aslında.

“Havalandırma saatinde yağmuryağması için adeta dua ederdik” diyorGedik. Neden mi? “Yağmurdaıslanmak içerdekiler için bir anlamdaözgürlüktür! O yağmur aynı anda hemmahpusları hem de cezaevindeolmayan insanları birlikte ıslatır. İsterhapiste ol, ister dışarıda fark etmez oan… Islanırsın! Yağmur altındaıslandıkça özgürleşirsin, seni ıslatanbuluta yükselirsin, üzerinde yalınayakkoşarsın.”

HHÜÜZZÜÜNN VVEE UUMMUUTTLLAA......Başka bir yolda bu kez Nazım.

Kaptan Cousteau’nun “Bu dünyada bircennet arıyorsanız, işte o cennetGökova’dır” dediği yerde. Gökova’nınÖren Beldesi’nde. Melih Cevdet AndayŞiir Günleri ve Kültür Şenliği’ndeyönetmen Yüksel Aksu ve yeni filmininbaşrol oyuncusu Turhan Özdemir’lebirlikte.

Oradan Girit'e uzanıyor yolu. LozanMübadilleri Vakfı'nın düzenlediği“Mübadil Buluşmaları” için bu keztarihe yolculuk yapıyor. Hüzün veumutla iz sürüyor Girit sokaklarında.

Yollar kesmiyor Nazım'ı. Bu kez AğrıDağı'na gözünü dikiyor. İz Tv içinyaptığı “Engelsizsiniz” programınınkahramanı Sinan Karahan da koltukdeğnekleriyle yanında. Rehberleri isebugüne dek zirveye tam 530 kez çıkanHalis Çeven.

Durmuyor Nazım. Beykozluhemşerisi Orhan Veli'nin kendisi içinsıklıkla ifade ettiği türden başka birkaçış programları yapıyor. Alıp başınıgidiyor, başka yerlere, başka hayatlaradokunmaya devam ediyor.

Bu gidişle Nazım'ın yol hikayelerinianlatan kitapları seriye dönüşecek.

Olmazsayeniden

dene 12 Eylül’ün her türlü işkencesine maruz kalmış isimlerdenbiri Erdal Aykaç. Cezaevinden, işkencelerden, idamdan

tünel kazarak kaçmış. 22 yıldır yurtdışında yaşıyor.Yaşadıklarını, yaşananları tarihe bir not düşmek adına

kitaplaştırdı. Okuru vahşetten korumaya çalıştığını söylüyor.Ama işkencelerin özeti bile 16 yaşındaki kızına “18 yaşından

küçükler bunları okumamalı” dedirtmeye yetmiş.

19Eylül 1988 tarihli gazetelerinmanşeti hemen hemen

aynıydı. “Yine tünel, yine firar” başlıklıhaberler “ikisi idamlık 18 siyasimahkumun Kırşehir Cezaevi'ndenkaçtığını” duyuruyordu. Bir süre sonra

kaçanların kimiöldürüldü, kimiyakalandı,kimiyse yurtdışınaçıkmayı başardı.Onlardan biri deErdal Aykaç'tı.

İlkokulçağlarındageleceğe dairplanlar yapıyorduAykaç. Ozamanlar dahaçok doktor, pilot

ya da babası gibi müzisyen olmayıistiyordu. Gençlik çağlarında ise faşistterörün yaygınlaşması nedeniyle o daherkes gibi geleceğe dönük hayal bilekuramaz olmuştu. Başka bir yaşam,başka bir dünyanın mümkün vegerçekleştirilebilir olduğunudüşünüyordu. Onun için de yaşananlarkarşısında sessiz kalmamaya kararvermişti. Erdal Aykaç, henüz 20 yaşınabile basmamış bir gençti Devrimci Yolsaflarında aktif mücadele içinde yeraldığında. Adana'da 1970'lerinsonunda faşistlerle girilen çatışmalardabirkaç kez yaralanmıştı. Aranıyordu.Sıkıyönetim ilan edilmişti.

BBİİLLİİNNÇÇ EENN DDEEĞĞEERRLLİİ VVAARRLLIIKKKimlik değiştirmesi, saklanması onu

yakalanmaktan kurtaramamıştı.Bundan sonra onun için 10 yıl sürecekbaşka bir mücadele başlayacaktı.Olmazsa yeniden deneyerek sürecekbir mücadele... Öyle de yaptı veyaşadıklarını, tanıklıklarını “OlmazsaYeniden Dene” adıyla kitaplaştırdı.Kan, ölüm, çatışma, ihanet, açlık grevi,cezaevi, işkence ve idamlarla dolu birdönemi anlatıyor Aykaç. Bütün bunlararağmen dostluk ve dayanışmayı,özgürlüğe ve eşitliğe dair yitirilmeyenumudu da...

“Yaşanılan sürecin bana kattığı çokönemli şeyler var” diyor, “Süreciörgütlü yaşamak zorlukları daha kolayaşmamı sağladı. Zorluklar daha birkatlanılır, yaşam daha bir yaşanılır oldu.Geleceğe dönük umudum yenidenyeşerdi. İnsanın uğruna mücadeleedeceği bir şeylerinin olması kişiyi birçok açıdan geliştiriyor. Bilinç insanınkazanacağı en değerli varlık olsagerek.”

Erdal Aykaç, bugün Almanya'dayaşıyor. Bu kitapla tarihe bir notdüşmek istediğini söylüyor. O dönemyaşamlarını ortaya koyan birçokinsanın bıraktığı izleri biraz dahapekiştirmek ve yeni izler ekletmekistiyor.

TTEESSAADDÜÜFFÜÜNN BBÖÖYYLLEESSİİAdana Cezaevi’nde bugün artık

herkesin bildiği inanılmaz işkenceleremaruz kaldı, arkadaşlarının ölümüneşahit oldu. 1980 ortasıydı, cezaevindenkaçmanın yollarını arıyorduarkadaşlarıyla birlikte. Plan yapılmış,bağlantılar kurulmuştu, tünelkazılacaktı. Kazdılar da. Kaçtılar, amadaha tünel kazma aşamasında ağır birbedel ödediler. Bir arkadaşları tüneldeelektriğe çarpılmış ve ölmüştü. Dışarıdaise başka bir felaket bekliyordu onları.12 Eylül darbesi olmuş, hareketalanları daha da daralmıştı. Uzun süredağlarda saklanmışlardı, sonra kimlikdeğiştirerek Gaziantep'e gitmişlerdi.Yeni adı Cuma B.'ydi Erdal Aykaç'ın.Bir yandan kimliğini saklıyor bir yandanmücadelesini sürdürüyordu. Ta ki rutinbir aramada “soruşturulmak” içingözaltına alınana kadar. Soruşturmayani işkence 37 gün sürdü. Sonundapolisleri ikna ettirmişti. O Cuma B.'ydive serbest bırakılacaktı. Tesadüfün bukadarına pes dedirtecek olay tamemniyetten çıkacakken başına geldi.Gerçek Cuma B. ehliyet işlemleri içinemniyetteydi. Bir polis memurumasanın üstünde duran iki nüfuscüzdanını görünce olan oldu. Hangisigerçek Cuma B.'ydi? Sorgu uzunsürdü. İkisi de işkence görüyordu. İkiside “gerçek Cuma B. benim” diyordu.Sonunda Cuma B.'nin babası emniyetegetirildi. Adam oğlunu teşhis etti.Aykaç, “Cuma'nın işkencedeyaşadıklarından dolayı üzgünüm” diyorbugün. “Sadece Cuma için değil bütünişkence görenlere, yaşamınınbaharında üzerlerinde hangi elbiseolursa olsun yitirdiğimiz gençlerimizede çok üzülüyorum” diyor ve ekliyor“Tanıma fırsatı bulamadığım bu insanlaumarım bir gün karşılaşırım. Cuma B.eğer bu satırları okuyor ise sevgi vesaygılarımı iletiyorum, umarım beniaffeder.”

AYŞEYILDIRIM

KKiimmlliiğğiinniinn aaççıığğaa ççııkkmmaassııyyllaa yyeenniiddeenncceezzaaeevvii yyoolluu ggöörrüünnddüü AAyykkaaçç''aa.. İİşşlleemmeeddiiğğiibbiirrççookk ssuuççttaann iiddaamm iisstteemmiiyyllee yyaarrggııllaannııyyoorrdduu..BBiirrkkaaçç cceezzaaeevvii ddoollaaşşttıı.. BBuu ssıırraaddaaaarrkkaaddaaşşllaarrıınnıınn iiddaamm eeddiilliişşlleerriinnee ddee ttaannııkk oolldduu..BBuunnllaarrddaann bbiirriissii ddee AAllii AAkkttaaşş’’ttıı.. TTaarriihh 2233 OOccaakk11998833.. GGeecceenniinn iilleerrlleeyyeenn ssaaaattlleerriinnddeehhüüccrreeddeenn hhüüccrreeyyee ssoohhbbeett eettttiikklleerrii ssıırraaddaaggeellmmiişşttii aasskkeerrlleerr AAllii AAkkttaaşş’’ıı aallmmaayyaa.. ““AAllii bbiirryyaannddaann bbeenniimmllee kkoonnuuşşuurrkkeenn ddiiğğeerr yyaannddaannbboonnccuukkttaann bbiirr kkuuşş öörrüüyyoorrdduu”” ddiiyyee aannllaattııyyoorr ooggeecceeyyii.. İİzziinn vveerriillmmeeddiiğğii iiççiinn ssaaddeeccee ggöözzlleerriiyylleevveeddaallaaşşmmıışşttıı ööllüümmee ggiiddeenn aarrkkaaddaaşşııyyllaa..DDuurruuşşmmaallaarr ddeevvaamm eeddeerrkkeenn bbuu kkeezz KKıırrşşeehhiirrCCeezzaaeevvii''nnee nnaakklleeddiillddii.. CCeezzaaeevvii ddeeğğiişşssee ddeeyyaaşşaannaannllaarr aayynnııyyddıı.. İİşşkkeenncceelleerr,, bbaasskkııllaarr,, aaççllııkkggrreevvlleerrii…… ÖÖzzggüürrllüükk iiççiinn tteekk yyooll vvaarrddıı;; kkaaççmmaakk..OOppeerraassyyoonnuunn aaddıı ““SSppaarrttaakküüss”” oolldduu.. KKöölleelleerriinn

öözzggüürrllüükk aayyaakkllaannmmaassıı ggiibbii......TTüünneell kkaazzmmaa iişşii aayyllaarr ssüürrddüü.. KKooşşuullllaarr nnee

oolluurrssaa oollssuunn,, eeğğlleenniiyyoorrllaarrddıı ddaa.. İİççeerriiyyee ggiizzlliicceessookkttuukkllaarrıı ffoottooğğrraaff mmaakkiinnaassııyyllaa,, eelllleerriinnddeeppuussuullaa ttüünneelliinn ggiirriişş bbööllüümmüü oollaann ttuuvvaalleettttaaşşıınnıınn bbaaşşıınnddaa,, ttüünneelliinn iiççiinnddee hhaattıırraa ffoottooğğrraaffııççeekkiiyyoorrllaarrddıı...... KKiittaappttaa bbuu ffoottooğğrraaffllaarraa ddaa yyeerrvveerriiyyoorr AAkkttaaşş.. ““TTüünneelliinn ffoottooğğrraaffllaannmmaassıı ffiikkrriiiinnssaannıınn eenn zzoorr kkooşşuullllaarr aallttıınnddaa bbiillee nneelleerriibbaaşşaarraabbiilleecceeğğiinniinn kkaannııttllaannmmaassıı aannllaammıınnııttaaşşııyyoorr.. DDaahhaa oo zzaammaannllaarr ffoottooğğrraaffllaarrddaann bbiirryyeerrlleerrddee yyaarraarrllaannmmaayyıı ddüüşşüünnddüükk.. KKiittaappttaayyaayyıınnllaannaannllaarrıınn ddıışşıınnddaa ddaahhaa bbiirr ççookk ppoozz vvaarr..BBuunnllaarrddaann hheerrhhaannggii bbiirr bbeellggeesseell yyaa ddaabbeennzzeerrii ççaallıışşmmaaddaa yyaarraarrllaannııllıırr,, bbuu ççaallıışşmmaannıınnggeelliirrii iinnssaann hhaakkllaarrıı aallaannıınnddaa ççaallıışşmmaa yyaappaannkkuurruulluuşşllaarraa aakkttaarrııllıırr ddiiyyee ddee ddüüşşüünnmmüüşşttüükk.. BBuuddüüşşüünnccee bbuu kkiittaapp iiççiinn ddee ggeeççeerrllii”” ddiiyyoorr..

Ölüme giden arkadaşagözleriyle veda etti

YYaazzmmaakk yyeenniiddeenn yyaaşşaammaakk ggiibbii

19 EYLÜL 2010 / SAYI 1278

Yıl 1988. Aykaç’a göre “bugüne dek kazılmışdünyanın en uzun tüneli”nden 18 kişi özgürlüğekaçıyor. Bir süre ayrı ayrı saklanıyorlar. Bazıları içinbu uzun sürmüyor; yakalanıp öldürülüyorlar.Aykaç için tek yol yurtdışına çıkmak. Çıkıyor da. O

günden beri Almanya'da yaşıyor. İşte bu 10 yıllıkmücadeleyi anlatıyor Aykaç kitabında. Birçok şeyiyazmanın yaşamaktan daha zor olduğunusöylüyor. “Yaşamak istemediğim bir çok şeyikaleme alırken yeniden yaşamak durumunda

kaldım. Biraz bu nedenle, biraz da insanlarınokurken yaşanılan vahşeti duyumsamamalarıiçin işkence gibi konuların çok az birbölümünü ve olabildiğince özetleyerekyazmaya çalıştım” diyor.

Aykaç yaşadıklarını kızı Direnç'e deanlatmıştı. Ama çok az bir bölümünü. Kitabıokuyunca ne hissetti Direnç? “Belli etmemeyeçalıştıysa da çok sarsıldığını fark ettim.Özellikle Ali Aktaş'ın idam gecesindeyaşananlardan çok etkilendi ve ‘Bunları 18yaşından küçükler okumamalı’ dedi. Sonra AliAktaş'ın idam gecesine kadar örmüş olduğuboncuktan kuşu sordu. ‘O da Ali Aktaş gibiözgürlüğe uçtu’ dedim.”

Kitapta C. Erdal Aykaç imzasını kullanmış.Okuyan herkesin sanacağı gibi Cuma'nın C'sideğil bu. “Cemil çok sevdiğim ve idam edilenarkadaşlarımdan birinin taşıması için birliktekararlaştırdığımız bir isimdi. Severektaşıyorum. Kitaptaki kısaltma bu anlamıtaşıyor.” Bugün yeniden başa dönse yine aynıyerden başlayacak kadar kararlı. Tabiiişkenceleri gönüllü olarak yaşamak istemiyor.Ancak, mücadelenin böylesi riskleri taşıdığınıda biliyor. İsteği ise uygun koşullar olduğundayaşarken yeniden memleketine gelmek.

Aykaç’ın Alan Yayın’dan çıkan kitabı ikincibaskısını yaptı bile.

Erdal Aykaç,Mayıs 1980AdanaCezaevi...

KırşehirCezaevi, tüneliçi kavşaknoktası