alman kaynaklarina gÖre osmanli İktİsadinda alman...

112
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ) ANABİLİM DALI ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN ETKİSİ (1908-1914) Yüksek Lisans Tezi Bilge KARBİ Ankara-2011

Upload: others

Post on 09-Sep-2019

16 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)

ANABİLİM DALI

ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN ETKİSİ

(1908-1914)

Yüksek Lisans Tezi

Bilge KARBİ

Ankara-2011

Page 2: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)

ANABİLİM DALI

ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN ETKİSİ

(1908-1914)

Yüksek Lisans Tezi

Bilge KARBİ

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Üçler BULDUK

Ankara-2011

Page 3: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)

ANABİLİM DALI

ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN ETKİSİ

(1908-1914)

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Üçler BULDUK

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

.................................................................... ........................................

.................................................................... ........................................

.................................................................... ........................................

.................................................................... .........................................

.................................................................... .........................................

.................................................................... .........................................

Tez Sınavı Tarihi ..................................

Page 4: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(……/……/20…)

Tezi Hazırlayan Öğrencinin Adı ve Soyadı

………………………………………

İmzası

………………………………………

Page 5: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

I

ÖNSÖZ

Türk-Alman ilişkilerinin iktisadi boyutunun tartışıldığı bu tezde 1908-1914

yılları, her iki devletin bu dönemdeki iktisadi yapıları ve aralarındaki ilişkiler

dolayısıyla önemli bir dönemi oluşturur. Almanya, 1871 yılında siyasi birliğini

sağladıktan sonra Avrupa’nın diğer önemli güçleri arasındaki yerini

sağlamlaştırmak için Avrupalı devletler gibi sömürge arayışlarına girmiş ve

sonunda Osmanlı Devleti ile başta iktisadi olmak üzere çeşitli alanlarda çok sıkı

ilişkilerde bulunmuştur. Söz konusu ilişkiler her iki devletin kendi iç politikalarına

ve diğer Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nden olan taleplerine göre inişli-

çıkışlı bir seyir izlemiştir.

Bu sebeple tezin başlangıç yılı olarak 1908 yılının alınması bir tesadüf

değildir. II. Meşrutiyet’in ilanı ile İttihat Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı

politikasındaki aktif rolü Türk- Alman ilişkilerinin tarihi gelişimi açısından

önemlidir. Ayrıca 1890 yılında Bülow’un Alman politikasını temelinden

değiştirmesi gerçeği sonucu geçmişe atıflar da yapılmıştır.

İlişkinin temelinde iktisadi nedenler yattığı için Alman girişimciler de olaylara

bizzat müdahale etmişlerdir ki Bağdat demiryolu projelerinde Deutsche Bank’ın son

derece aktif bir rol oynaması buna örnek verilebilir. Avrupalı büyük devletlerin,

başta İngiltere ve Fransa, politikaları sonucu ortaya çıkan gerçek I. Dünya Savaşı

olmuş ve birçok devletin kaderi bu savaşla beraber tamamen değişmiştir.

Tez çalışmam sırasında yardımlarını esirgemeyen başta kıymetli hocalarım

Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU ve Prof. Dr. Üçler BULDUK ile yazdıklarımı

sabırlara okuyan arkadaşım Cihat AYDOĞMUŞOĞLU’na teşekkür ederim. Ayrıca

desteklerinden dolayı aileme, Almanya’daki çalışmalarım sırasında bana yardımcı

Page 6: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

II

olan Dr. Lutz WIEDERHOLD’a ve Viyana’daki uzun sohbetler sonucu bana inanan

Dr. Bruno CAPELLI’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ama en çok ablam Seda

KARBİ’ye teşekkür etmek isterim. O olmasaydı eksik olurdu.

Bilge KARBİ

Ankara, 2011

Page 7: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

III

KISALTMALAR

a.g.e. :Adı Geçen Eser

a.g.m :Adı Geçen Makale

a.g.t. :Adı Geçen Tez

AA :Auswärtiges Amt

AÜSBF :Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

BA :Bundesarchiv

bkz. :Bakınız

C. :Cilt

Çev. :Çeviren

DİA :Diyanet İslam Ansiklopedisi

Haz. :Hazırlayan

İA :İslam Ansiklopedisi

s. :Sayı

T.K.A.E :Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

TTK :Türk Tarih Kurumu

trhsz :Tarihsiz

Page 8: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

IV

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ I

KISALTMALAR III

İÇİNDEKİLER IV

GİRİŞ 1

I. BÖLÜM

1908-1914 OSMANLI DEVLETİ’NİN POLİTİK VE İKTİSADİ YAPISINA

GENEL BİR BAKIŞ

1.1908 Öncesi Osmanlı Maliyesinin Genel Durumu 9

2. Genç Türkler ve Avrupalı Devletler 16

3. 1908-1914 Osmanlı İktisat Politikaları 26

II. BÖLÜM

1908-1914 İNGİLTERE, FRANSA VE ALMANYA’NIN NÜFUZ ÇEKİŞMESİ

VE DEMİRYOLU İNŞA FAALİYETLERİ

1.İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne Nüfuzu 36

2.Osmanlı İktisadında İngiltere ve Fransa Sermayesi 41

3.Demiryolu Çekişmeleri: İngiltere- Almanya- Fransa 48

Page 9: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

V

III. BÖLÜM

1908-1914 TÜRK-ALMAN İKTİSADİ İLİŞKİLERİ

1.Türk-Alman Yakınlaşmasının Temel Etkenleri 61

2.Alman İktisadi Gücünün Gelişimi ve Dışa Yayılması 65

3.Türkiye’ye Yabancı Sermaye Girişinde Almanya’nın Rolü 74

SONUÇ 88

ÖZET 90

ABSTRACT 91

KAYNAKÇA 92

EKLER 97

Page 10: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

1

GİRİŞ

I. Dünya savaşı öncesi başta Almanya olmak üzere Avrupalı devletlerin

Osmanlı iktisadındaki etkisini anlamak, 18. yüzyıl sanayi devrimiyle Avrupa’da

başlayan rekabeti doğru analiz etmek ile yakından alakalıdır. İlk olarak İngiltere’de

başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine önce Avrupa

olmak üzere daha sonra Dünya’nın diğer alanlarına yayıldı.1 İşte bu yayılmanın hızı

ve şiddeti ölçüsünde Avrupa’daki sanayi devriminden ve özellikle 19. yüzyılın ikinci

yarısından itibaren Avrupalı devletlerin emperyalizm hareketleri doruk noktasına

ulaştı. Emperyalizmin doğuşunu etkileyen en önemli unsurlar, Avrupa’da biriken

sermaye fazlasına yeni yatırım olanak ve alanları, makineleşmenin ürünü olan

üretim fazlasına yeni pazarlar yaratma isteği, nüfus artışına bir çare olarak yeni

yerleşim alanları bulma zorunluluğu, üretim sürecinin esası olan hammadde elde

etme isteği oldu.2

Sanayi devrimi ile Avrupa’da başlayan arz-talep dengesizliklerine çözüm

bulma arayışları Avrupalı devletleri kıtanın dışında arayışlara itti. Yakın Doğu

devletleri şüphesiz bu arayışta önemli birer kaynak olarak görüldü. Nitekim

Osmanlı Devleti ile daha çok savaş meydanlarında karşılaşan Avrupa’nın

Osmanlı topraklarını artık bir hammadde rezervi ve bir ticaret alanı olarak

görmeye başlamasının nedenlerinden biri de bu gerçektir. Osmanlı Devleti ise

Avrupa’dan gelen hırslı ve doymayan bu taleplerle mücadele etmek için

yeteneksiz bir idare ve bozulan bir iktisat nedeniyle hazırlıksızdı. Bu dönemde

1 Christoph Buchheim, Einführung in die Wirtschaftsgeschichte, Verlag C.H.

Beck, München, 1997, s. 17

2 Oral Sander, Siyasi Tarih, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009, c. 1, s. 226

Page 11: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

2

oynanan siyasi oyunların etkileri, güçsüzleşmeye başlayan Osmanlı Devleti’nde

hem siyasi hem de iktisadi anlamda kendini belirgin bir şekilde gösterdi. Özellikle

Avrupa’nın büyük güçleri arasında sayılan İngiltere ve Fransa kendi çıkarları için

Osmanlı Devleti’nden sınırsız denilecek taleplerde bulunmaya başladılar. Bu

devletlerin talepleri şüphesiz zaman içinde değişiklik gösterse de I. Dünya Savaşı

arifesinde yaşanan gelişmelere bakıldığında bu taleplerin aslında iktisadi çıkarlar

ekseninde kendini gösterdiği ortaya çıkar. Nitekim bu sonuçlar gerek

uygulanmaya çalışılan demiryolu projelerinde gerekse bankalar aracılığıyla

Osmanlı iktisadi kurumlarına olan müdahalelerde açıkça görülebilir.

Söz konusu Avrupalı büyük güçler Osmanlı Devleti’ni tek başlarına idare

edebilecek durumda olsalar da siyasal denge hesapları sonucunda kendilerini riske

atmak istememişlerdi. Bu sebeple ortaya çok uzun dönemli ve akıl almaz denge

oyunları oynanan bir süreç çıktı. Bu dönemin bu kadar çetrefilli olmasının

nedenlerinden biri de bu devletlerin zamanla birbirlerinin çıkar alanlarına girmeleri

sonucu yaşananlardır.

Almanya ile olan ilişkilere bakıldığında ise temasların diğer Avrupalı

devletlere nazaran daha geç gelişmesi şüphesiz Almanya’nın kendi siyasi birliğini

geç tamamlamış olmasıyla alakalıdır. 1871 yılında Almanya siyasi birliğini

sağladıktan sonra Osmanlı Devleti ile olan ilişkileri hız kazandı ve bu ilişkiler

kendini öncelikle askeri alanda gösterdi. 1871 yılına kadar Türklerin Almanlar ile

olan ilişkileri genelde Prusya önderliğinde olmuştu. II. Mahmud döneminde resmi

olarak Osmanlı ordusunda başlayan Prusya-Almanya reform hareketleri ilerleyen

yıllarda askeri ve iktisadi olduğu kadar politik açıdan da derinleşti ve I. Dünya

Page 12: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

3

Savaşı’nda iki tarafın da aynı cephede savaşmalarına sebebiyet verdi.3 Bu sebeple

denilebilir ki Türk-Alman ilişkisinin tayini gerek Alman gerekse Osmanlı devlet

adamlarının takip ettikleri siyaset sonucu belirlendi. Ayrıca II. Wilhelm ve Sultan

Abdülhamid’in dostluğunun getirdikleri de bu noktada üzerinde durulması gereken

önemli bir konudur. Özellikle II. Wilhelm’in 1898 yılında ailesiyle beraber

İstanbul’a doğru yapmış olduğu ikinci ziyaret ve Kayzer’in Şam’da yaptığı ünlü

konuşması sırasında kendisini Sultan’ın ve üç yüz milyon Müslümanın dostu olarak

gördüğünü söylemesi ilişkileri güçlendirmiştir.4 Ayrıca Bülow 15 Kasım 1897

yılında Adolf Freiherr Marschall von Bieberstein’ı İstanbul’a elçi olarak atadı.5 Bu

gelişme Almanya’nın Türk politikasındaki dönüm noktalarından biridir. Çünkü

Marschall herhangi bir diplomat değildi. Kendisinin Bülow ve II. Wilhelm ile olan

uyumlu ilişkisi sayesinde Alman ticari işletmeleri Osmanlı Devleti’nde geniş

faaliyet alanları kazandı.

Bu kısa özet ile ayrıca belirtilmelidir ki Almanya’nın Osmanlı devleti ile olan

ilişkiler Prusya döneminde de güçlüydü. Ancak iktisadi anlamdaki asıl ilişkiler

Almanya’nın güçlenmesi ile başlamıştır ki bu dönem 1871 yılından sonradır.

Göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek de Osmanlı Devleti Almanya

ilişkilerinin başlangıcını ve gelişimini anlamak için iki devletin kurmuş oldukları

3 Necmettin Alkan, Die Deutsche Weltpolitik und die Konkurrenz der Mächte

um das Osmanische Erbe: Die deutsch-osmanischen Beziehungen in der

deutschen Presse 1890-1909, Lit Verlag, Münster, 2003, s. 25

4 Bernhard von Bülow, Denkwürdigkeiten I, Verlag Ullstein, Berlin, 1930, s. 258

5 Jan Stefan Richter, Die Orientreise Kaiser Wilhelms II. 1898, Verlag Dr. Kovač,

Hamburg, 1997, s.52

Page 13: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

4

bağı incelemenin yetmeyeceğidir. Bu ilişkiye yön veren, onu şekillendiren en önemli

etmen diğer Avrupalı devletler olmuştur. Bu sebeple denilebilir ki diğer Avrupalı

devletler arasındaki rekabet ve bu rekabetin getirdiği hırs aslında Osmanlı

Devleti’nin Almanya ile olan ilişkilerini de belirledi.

Osmanlı Devleti’nin iç siyaseti de bu ilişkilerin seyri konusunda önemli bir

etmen oldu. Bu dönemde özellikle 1908 yılından itibaren devletin sancılı bir sürece

girdiği görülür. Nitekim 1908 yılının Osmanlı devleti için bir dönüm noktası

olduğunu söylemek abartı sayılmaz. II. Meşrutiyet’in ilanıyla Sultan Abdülhamid’in

1876’dan beri süregelen ve muhalif kesim tarafından baskıcı olarak görülen rejimi

önemli bir darbe almış ve ülkenin her tarafında ‘serbesti’ kavramı hızla yayılmıştır.

Osmanlı iktisadında da görülen bu serbesti akımlar, I. Dünya Savaşı arifesine kadar

hâkim oldu.

Zafer Toprak ‘Milli İktisat- Milli Burjuvazi’ isimli eserinde II. Meşrutiyetle

gelen bu değişim rüzgârlarını şöyle tanımlamıştır; “Çok partili siyasal bir yaşama

geçildi, 10’a yakın siyasal parti kuruldu, 1910 yılına değin 353 gazete ve dergi

yayımlandı, çalışanlar sendika çatısı altında örgütlenmeye başladı, siyasal liberalizm

kendisini iktisadi alanda da gösterdi ve liberalizmle yabancı sermayeye geniş

olanaklar sağlandı.”6 Ancak Osmanlı Devleti’nde yaşayan Müslüman tacirler bu

yabancı sermaye anlayışından son derece olumsuz bir şekilde etkilendiler. Nedeni

Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısıydı. Osmanlı topraklarında yaşayan

gayrimüslimler (ticaretle uğraşanlar genelde Rum, Ermeni, Yahudi) liberal

akımlardan fazlasıyla yararlanmayı bilmişti. Öyle ki bir süre sonra Müslüman

6 Zafer Toprak, Milli İktisat- Milli Burjuvazi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,

1995, s. 1

Page 14: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

5

tüccarlar gayrimüslimlerle baş edemez duruma geldi. Bu olumsuz gelişmelerin

önünü kesmek için alınan önlemler sonucu “Milli İktisat” ve “Halka Doğru” gibi

kavramlar ortaya çıkarıldı. Bu gelişmelerin tek sebebi gayrimüslim halk değildi;

şüphesiz Bosna’nın ilhakı, Balkan Savaşları gibi dış politikada yaşanan

olumsuzluklar da bu süreçte etkili olmuştur. Yaşanan bu gelişmeler milli bilincin

uyandırılmasında önemli bir etken oldu. Buna ilave olarak I. Dünya Savaşı

arifesinde yaşanan gerilimli ortamdan faydalanılarak bu doğrultuda kapitülasyonlar

kaldırıldı.

Yukarıda da belirtildiği gibi Osmanlı maliyesinin artık toparlanamaz

durumda oluşu, devletin ayakta kalabilmesi için dış borçlara ihtiyaç duyması ve

alınan borçları ödeyememesi içinden çıkılamaz bir hal almıştı. Ayrıca Avrupalı

devletler sermaye yatırımları ile Osmanlı iktisadını ele geçirmeye başlamışlardı.

Böyle bir ortamda artan yabancı sermaye talepleri içerisinde en güvenilir olanı

Alman sermayesi oldu. Bu sermaye ise kendisini en çok Bağdat Demiryolu

yapımında gösterdi. Artık Almanya’nın Osmanlı devletindeki ‘Barışçı Sızması’

(pénétration pacifique) önlenemez durumdaydı.

Osmanlı Devleti’nin bahsedilen bu dönemlerini iyi tahlil edebilmenin yolu,

Genç Türk devriminden ve onun merkezindeki İttihat Terakki Cemiyeti’nden

geçiyor. Sultan Abdülhamid’in baskıcı yönetimi II. Meşrutiyet ile yeni bir boyut

kazanmış ve belki de liberalizmin bu kadar çok taraftar bulması bu baskıdan

kaynaklanmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Sultan Abdülhamid’in yönetimine

karşı hürriyet istemesi cemiyetin bu kadar sahiplenilmesini sağlamıştı. Ancak

Meşrutiyetin ilanı ile cemiyet, parti yapısına bürünerek siyasi yaşamını sürdürmeye

devam etti. Çünkü cemiyetin amacı sadece siyasi değil aynı zamanda ekonomik ve

Page 15: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

6

sosyal bir hürriyet de yaratmaktı. Bu da uzun bir süreç sonrasında gerçekleşebilirdi.

Ancak ittihatçıların bu planları belki de onların da tahmin edeceğinden çok daha

farklı boyutlara ulaştı.

Konuya iktisadi açıdan bakıldığında İttihatçı kesimin en önemli isimlerden

biri olan Cavid Bey’in Osmanlı iktisadında yarattığı liberal akımlar bu değişime bir

örnektir. Kendisi birçok hükümetin maliye nazırlığını yapmıştı ve mecliste önemli

bir yere sahipti. Cavid Bey’in liberal akımlarının bu kadar savunulmasının gerek

bütçe gibi iç olaylar gerekse yabancı devletlere verilen imtiyazlar yüzünden dönemin

iktisadi gelişmelerinde önemli etkileri oldu.

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’na işte böyle bir ortamda girdi. Savaşa

Almanya tarafında girme fikri yukarıda bahsedilen uzun soluklu süreçlerin belki de

doğal bir neticesiydi.

Özetle söylenebilecek gerçek, Osmanlı Devleti’nin artık gerek askeri

gerekse iktisadi açıdan güçsüzleştiği ve dış desteklere ihtiyaç duyduğudur. Böyle bir

durumda, özellikle bu kadar iç karışıklığın yaşandığı siyasal bir ortamda Osmanlı

Devleti gibi çok uluslu bir devlet olma olumsuzluklarının sıkça görülmeye

başlandığı bir dönemde Osmanlı Devleti’nin Almanya gibi diğer devletlere nazaran

daha “masum” görülen bir devletle “anlaşması” belki de gerçekten kaçınılmazdı.

Tezin bölümlerini oluştururken tezin ana konusunu teşkil eden 1908-1914

Türk- Alman iktisadi ilişkilerine değinmeden önce bu ilişkileri belirleyen

faktörlerin nasıl bir gelişim gösterdiğine değinmek gerekiyordu. Konu iktisat

temelli olduğu için birinci bölümde öncelikle 1908 öncesi Osmanlı maliyesi

hakkında bilgi verildi. Ancak bu tarihte yaşanan ve çok önemli siyasal bir gelişme

olan II. Meşrutiyet ile Osmanlı Devleti’nin içine girdiği süreç gerek dış politikayı

Page 16: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

7

gerekse devletin iktisadi yapısını anlama açısından önemlidir. Bu sebeple döneme

damgasını vuran İttihat Terakki Cemiyeti’nin yapısı ve Genç Türk devriminde

başrol oynadıktan sonra cemiyetin iktisadi faaliyetleri de tezin birinci bölümünde

anlatılmıştır.

Tezin ikinci bölümünde ise aslında Alman-Türk ilişkilerinin

belirlenmesinde kilit rol oynayan İngiltere ve Fransa devletlerinin Yakın Doğu

politikaları üzerinde duruldu. Özellikle söz konusu iki devletin Osmanlı

Devleti’ne olan siyasi ve iktisadi nüfuzu anlatıldı. Avrupalı devletlerin rekabeti en

çok demiryolu projelerinde görüldüğü için ikinci bölümde bu konu ayrı bir başlık

altında incelendi. Bu rekabet daha çok İngiltere ve Almanya arasında geliştiği için

konu İngiltere merkezli anlatıldı.

Tezin son bölümü olan üçüncü bölüm tezin ana kısmını oluşturmaktadır.

Birinci ve ikinci bölümde anlatılan gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu

bölümde Türk-Alman ilişkilerine iktisadi açıdan değinildi. Bunu yaparken de

öncelikle Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne daha çok hangi sebeplerle ilgi

duyduğu konusu üzerinde duruldu. İlişkinin temelinde iktisadi ilgiler ön planda

olduğu için Almanya’nın bu süreci başlatmadan önceki iktisadi gelişimini

anlatmak önemliydi. Ayrıca tezin konusunun iki cepheli olması yaşanan

gelişmelere iki boyutlu bakabilmeyi gerektirdi. Tezde Almanya’nın Osmanlı

Devleti üzerindeki etkisi araştırıldığı için olaylara Osmanlı Devleti üzerinden

bakılması gerekiyordu. Ancak bunu yaparken de Almanya’nın Osmanlı Devleti’ni

nasıl anladığını, algıladığını ortaya çıkarmak önemliydi. Bunun için kullanılan

kaynaklarda daha çok tez döneminde Alman bilim adamları, devlet adamları ve

gezginler tarafından yapılmış olan çalışmalara ağırlık verildi.

Page 17: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

8

Konuya Almanya’nın gözüyle yaklaşmak şu ana kadar çok da bilinmeyen

tarafı ortaya çıkarmak açısından önemlidir. Bu sebeple Alman iktisadının genel

seyri ve büyük bir Dünya gücü olma yolunda yapılanlara tezde geniş yer verildi.

Ayrıca bu bilinmeyen tarafı anlatmak için kullanılan almanca kaynaklar konuya

aydınlık kazandırdı.

Almanya’da Berlin’deki devlet arşivlerinde yapılmış olan çalışmalarda

birçok gazete ve döneme ait raporlar tarandı. Özellikle belli başlı büyük

gazetelerden olan “Frankfurter Zeitung” gibi gazetelerin Türkiye’de yürütülen

iktisadi faaliyetlere geniş yer verildiği görüldü. Bu gazetelerde çıkan haberlerin

tezde kullanılması arşiv kaynakları olmaları bakımından teze bilimsel açıdan

önemli bir değer katmıştır.

Page 18: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

9

I.BÖLÜM

1908- 1914 OSMANLI DEVLETİ’NİN POLİTİK VE İKTİSADİ YAPISINA

GENEL BİR BAKIŞ

1. 1908 ÖNCESİ OSMANLI MALİYESİNİN GENEL DURUMU

Çalışma alanını oluşturan Osmanlı maliyesi, Osmanlı Devleti’nin son

dönemlerinde birçok bozulmalara uğramıştır. Bu bozulmaların sebeplerinin

anlaşılması için geçmişe dönük bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Bu

değerlendirmede 19. yüzyılda mali yapıdaki bozulmalar sonucu iç borçlanma ile dış

borç sorunlarına ve yabancı sermayenin önlenemez yayılması konularına

değinilecektir.

Maliye şüphesiz bir devletin en önemli kurumlarındandır. Maliye, devletin

bütçesi yani gelir-gider dengesi demektir. Devlet, çeşitli kamu hizmetlerini yerine

getirmek için bütçe gelirlerini arttırmak ister veya bütçe açık verdiğinde bu açığı

kapatmak için çözümler arar. Bu çözümler içinde vergiler en önemli gelir elde etme

yoludur.

Osmanlı devleti gibi birkaç kıtada hüküm süren, egemenliği altında farklı

milletleri barındıran bir devlet için vergi toplama işleyişi doğal olarak çeşitli

yöntemler doğmasına neden olmuştu. Ayrıca kuruluşundan itibaren gaza anlayışı ile

topraklarını genişletme politikası izlemiş olan bir devlet için askeri yapı, hem

kazanılan toprakların elde tutulması hem de yeni topraklar elde edilmesi için son

derece önemliydi. Son olarak Osmanlı Devleti’nin tarıma dayalı bir iktisadi anlayışı

vardı. İşte bütün bu sebeplerden dolayı Tımar sistemi Osmanlı mali yapısı yanında

sosyo-ekonomik yapısı bakımından da önemlidir.

Page 19: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

10

Ömer Lütfi Barkan gibi tarihçiler tarafından da savunulduğu üzere Selçuklu

ikta sisteminden gelen tımar7, son dönemlere kadar Osmanlı Devleti’nin bel

kemiğini oluşturmuştur. Bu sistem klasik dönem olarak adlandırılan XVI. yüzyılın

sonuna kadar başarıyla kullanıldı. Devlet bu sayede, hem asker maaşlarını ödemiş

hem vergi toplamış hem de fethettiği topraklarda bu sistemi yürüten yerel halkın

orada tutunması sayesinde topraklarının güvenliğini sağlamıştır. Bu sistemin

olumsuzluğu ise sınırlarda yaşayan bazı ailelerin beklenenden fazla güçlenerek

merkezi yapıyı tehdit edecek boyuta gelmesi olmuştur. XVI. Yüzyıldan itibaren

Tımar sistemi Osmanlı Devleti gibi kısa sürede genişleyen bir devlete yeterli

gelmedi. Ayrıca sistemin işleyişinde usulsüzlükler ortaya çıktı. Üstelik savaş

teknolojileri çok gelişmişti ve devletin artık merkezi bir orduya ihtiyacı vardı ve bu

ordu için de gelirlerin merkezde toplanması gerekiyordu. Bu yüzden devlet Tımarı

tamamlayacağını düşündüğü İltizam Usulünü kullanmaya başladı.8 Ancak burada

belirtmek gerekir ki İltizam ve ondan sonra kullanılan yöntemler Tımar gibi vergiler

yolu ile merkezi devlet için mali bir gelir olarak kullanılsa da aslında Tımardan

farklı olarak devletin iç borçlanma ihtiyacı sonucu ortaya çıkmışlardır. Tımarın

Osmanlı iktisadı üzerindeki Sosyo-ekonomik etkisi sırf bir iç borçlanma yöntemine

indirgenmemelidir. Osmanlı Devleti artık sadece vergiler yoluyla gelir elde

edemiyordu. Devletin borçlanması gerekiyordu. Ancak Osmanlı Devleti, ilk olarak,

dışarıdan borç almak yerine iç borç kaynaklarına yöneldi. İşte iltizam usulünden

7 Ömer Lütfi Barkan, “Timar”, İA, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi, İstanbul, 1993,

c.12, s. 294

8 Eftal Şükrü Batmaz, "İltizam Sisteminin XVIII. Yüzyıldaki Boyutları", Osmanlı,

Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, c.3, s. 250

Page 20: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

11

gelecek olan gelir bu kaynaklardan biri olmuştur. İltizam sayesinde bütçeye nakit

gelir sağlanmış oldu. Devlet kendi vatandaşından borç alıyordu. Bunun için de

devlet, vergi kaynaklarını geçici olarak açık arttırma yöntemiyle vatandaşına

bırakıyordu.9 Borç veren de bu kaynaktan vergi topluyordu. Ancak iltizam

usulünden de beklenen fayda sağlanamamıştır. Çünkü iltizam usulünün işleyişini

yürütmek mültezimlere bırakılmış onlar da daha fazla vergi toplamak için halka

baskı yapmış hatta ayanlarla bile anlaşma yapmaya çalışmışlardır. Bu sistemin

bozulması mali yapıda ciddi bozulmalara sebep oldu. Nitekim bu durum vergilere de

yansımıştır. Ayrıca Tımardan iltizama daha sonra da 1696 yılında Malikâne

sistemine olan geçiş toprakta özel mülkiyetin artması sürecini hızlandırdı.10 İltizamın

da malikâne usulünün de amacı aynıydı. Devlet, hazineye ayni değil nakdi gelir

sağlamak istiyordu.11 Malikânenin özelliği ise devlet, bir gelir kaynağından vergi

toplama hakkını vergiyi toplayacak kişiye hayatının sonuna kadar satmaktaydı.

Ancak kişiler öldüğünde kontratları tekrar devlet denetimine dönmediği için devlete

ulaşan vergi gelirleri artmadı, hatta bu yüzden azaldı.12 Malikâne sisteminden sonra

kullanılan diğer iç borçlanma usulleri ise Esham ile 1830 yılından sonra basılan ve

9 Murat Çizakça, “Osmanlı İmparatorluğu’nda İç Borçlanmanın Evrimi (XV.

Yüzyıldan, XIX. Yüzyıla)”, Osmanlı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, c.3,

s.224

10 Ahmet Tabakoğlu, “Yenileşme Dönemi Osmanlı Ekonomisi”, Türkler, Yeni

Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, c.14, s. 215

11 Batmaz, a.g.m. , s. 251

12 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, Türkiye İş Bankası Yayınları,

İstanbul, 2008, s. 14

Page 21: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

12

1840 yılında İstanbul yöresinde kaime olarak anılan iç borç senetlerinin basılması

oldu.13

19. yüzyıla gelindiğinde devlet bütçesinin gelir ihtiyaçları artık ciddi

boyutlardaydı. Devlet vergiler yolu ile istediğini alamıyordu. Savaşlardaki yenilgiler

hazineyi zor durumda bırakıyordu. Ayrıca II. Mahmud döneminde gerek orduda

yapılan gerekse diğer alanlarda yapılan reformlar gelir ihtiyacı doğuruyordu. Devlet,

tağşişe başvuruyor, Galata Bankerlerinden borçlar alıyordu.

Mali düzenlemeler ile ilgili olan bir diğer önemli olay da 1839 tarihli

Tanzimat Fermanı’nın ilanı olmuştur. Tanzimat Fermanı’nda vergi ile ilgili

düzenlemelere gidilmişti. Fermanda dikkati çeken hususlardan biri vergi toplama ile

ilgili olan maddedir. Burada vergi miktarının önceden belirlenmesi gerektiği

üzerinde durulmuştur. Böylece mükellefler ödeyeceği vergiyi önceden bileceklerdi

ve bu sayede usulsüzlüklerin önüne geçilebilecekti.14 Bu yenilik verginin tarh, tahsil

ve tahakkukunda adaleti sağlayacaktı. Tanzimat ile beraber mali yapıda şüphesiz

olumlu gelişmeler yaşanmıştı ancak bu yenilik tabana yayılma söz konusu

olduğunda beklenen etkiyi gösteremedi. Maliye geçici ve kısıtlı etki yapan

düzenlemelerle aslında hala bir bozulma içerisindeydi. Tanzimat ile gelen

reformların ana temasını II. Mahmud ile başlayan merkezileşme çabaları

oluşturmuştu. Bu çaba kendisini mali alanda da gösterdi. Ancak Tanzimat ile mali

alanda beklenen iyileşmeler yüzeysel kalmıştır.

19.yüzyıl Osmanlı iktisadını anlamak aslında bir nevi hem I. Dünya

Savaşı’nın siyasi açıdan arka planını hem de erken Cumhuriyet dönemi iktisadını

13 Pamuk, a.g.e. , s. 15

14 Abdurrahman Şeref, Tarih Müsahabeleri, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1339, s. 53

Page 22: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

13

anlamak ile yakından alakalıdır. Şüphesiz bu gelişmeler Avrupalı devletler ile olan

iktisadi ilişkiler ile de doğrudan bağlantılıdır. Şevket Pamuk, Osmanlı ekonomisinin

dışa açılmasında ve Osmanlı maliyesinin Avrupa sermayesinin denetimi altına

girmesi konusunda en önemli dönüm noktaları olarak 1838 yılında imzalanan Balta

Limanı Ticaret Antlaşmasını, 1854 yılında başlatılan dış borçlanma sürecini ve

1850’lerden itibaren demiryolları yapımı konusunda yabancı sermayeye için verilen

imtiyazları göstermektedir.15

1838 yılında İngiltere ve Osmanlı Devleti arasında imzalanmış olan bu

antlaşma, Osmanlı iktisadında neden bir dönüm noktası oluşturmuştur? Bu sorunun

cevabı antlaşmanın maddelerinde yatmaktadır. Antlaşma maddelerinden; İngiliz

tebası olan şahısların artık Osmanlı ülkelerinde yetiştirilen her türlü malı satın

alabilmesi, zirai ürünler üzerine konulmuş olan yed-i vahid usulü kaldırılabilmesi

gibi maddeler bu bakımdan önemlidir.16 Ayrıca Osmanlı Devleti’nin antlaşmayı sıkı

ticari ilişkiler içinde olduğu İngiltere gibi güçlü bir ülkeyle yapmış olması

antlaşmanın önemini arttırır. Nitekim aynı yıl Fransa rakibi İngiltere’yi takip ederek

buna benzer bir antlaşmaya imza atacaktır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti artık dış

ticarette olağanüstü vergiler uygulayamayacaktı. Böylece Osmanlı Devleti özellikle

savaş dönemlerinde faydalandığı önemli bir gelir kaynağından vazgeçmiş oluyordu.

Bu maddenin uygulama alanı 1853 yılında Osmanlı- Rusya arasında yaşanan Kırım

Savaşı olmuştur. Rusya ile yapılan Kırım savaşı sırasında artık devlet hazineden

15 Şevket Pamuk, Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme, İktisat Politikaları ve

Büyüme, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2008, s.7

16 Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisadi Münasebetleri (1580-1838),

T.K.A.E. Yayınları, Ankara, 1974, s. 109

Page 23: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

14

umudu kesmiş ve bu tarihte ilk dış borcunu almıştır. Artık Osmanlı Devleti’nin dış

borçlanma süreci resmen başlamıştı. 1854 yılında başlayan ve Osmanlı Devleti’nin

dış borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiğini açıkladığı 1876 yılına kadar devam

eden bu süreç dış borçlanma serüveninde önemli bir dönem olmuştur.17 Devlet dış

borçlarını ödeyemiyor, yeni borçları ise eski borçların faizlerini ödemek için

alıyordu. Böylece borç borcu doğuruyordu. Ayrıca alınan borçlarla mali bir

düzenleme yapılmıyor tam tersine keyfi derecede yapılan gereksiz harcamalar

hazineyi sıkıntıya sokuyordu. Bu dönemde artan saray inşaatları bunun en somut

örneklerindendir.

Alacaklı devletlerin hem alacaklarının tehlikeye girmesi hem de siyasi bazı

çıkarlar neticesinde 1880 Muharrem Kararnamesi ile 1881 yılında Düyun-u

Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) kuruldu. 1863’de İngiliz ve Fransız ortaklığı ile

kurulmuş olan Osmanlı Bankası da bu kuruluşta önemli bir rol oynamıştı. Nitekim

İdare, yabancı alacaklılar tarafından yönetiliyordu. Bu gerçek de Osmanlı

maliyesinin Avrupa’nın egemenliği altına girmesi demekti. 19. yüzyılın ilk

çeyreğinden itibaren başlayan bu yabancı ülkelerden borç alma serüveni, gerek

Osmanlı Bankası gerekse Düyun-u Umumiye gibi kuruluşlarla artık içinden

çıkılamaz bir hal almıştı. Doğal olarak bu kuruluşları sadece bir banka olarak değil

daha ziyade yabancı sermayeye fırsat veren ve ülkenin mali denetimini eline

geçirmeye çalışan yatırım veya kredi şirketleri gibi görmek çok abartılı olmasa

gerek. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Tanzimat ile amaçlanan mali reform

hareketleri, Düyun-u Umumiye’nin kurulması sonucu daha modern teknikler

17 Şevket Pamuk, Osmanlı- Türkiye İktisat Tarihi 1500-1914, İletişim Yayınları,

İstanbul, 2007, s. 230

Page 24: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

15

kullanılmaya başlanmasıyla aşama kaydetti. Artık bu dönemden itibaren Osmanlı

Devleti kapılarını yabancı sermayeye kayıtsız şartsız açmış oluyordu. Yabancı

sermaye sorunu aslında daha eskilere dayanıyordu. Ancak Düyun-u Umumiye bu

konuda bir dönüm noktası olmuştu. Şimdiye kadar çok genel olarak 1908 yılına

gelene kadar ülkenin içinde bulunduğu mali durum ana hatlarıyla belirlenmeye

çalışıldı. Korkut Boratav’a göre Osmanlı Devleti’nin yarı- sömürge olmasının en

açık belirtisi, dış borçlanmalar- Düyun-u Umumiye- sürekli imtiyazlar alarak ülkeye

giren yabancı sermaye yatırımları- giderek ağırlaşan ve yaygınlaşan kapitülasyonlar

zinciri sonunda ülke yönetiminin önce iktisadi sonra büyük ölçüde askeri siyasi

alanlarda emperyalizmin denetimine girmiş olmasıydı.18 1908 yılı yukarıda da

bahsedildiği gibi mali açıdan dolaylı da olsa bir dönüm noktası niteliğindedir.

18 Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi 1908-1922, İmge Yayınevi, Ankara,

2005, s. 21

Page 25: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

16

2. GENÇ TÜRKLER VE AVRUPALI DEVLETLER

II. Meşrutiyet, Sultan Abdülhamid’in iktidarının son dönemlerinde 23

Temmuz 1908 yılında ilan edildi.19 Sultan Abdülhamid’in saltanatı, ülkenin içinde

bulunduğu mali ve siyasi buhranlardan dolayı giderek artan bir baskı şeklini almıştı.

Sultan Abdülhamid’in kuşkulu yapısı gereği yürüttüğü politika kendisini hem dış

politikada hem de kendi topraklarında yaşayan halkın üzerinde son derece etkili bir

biçimde gösteriyordu. Bu baskıya bir son verebilmek için özellikle genç kuşak

arasında çeşitli direnişler görülmeye başlanmıştı. Bu karşıt görüşler özellikle yüksek

öğretim kurumlarında giderek güçlendi. Bunun sebebi, muhaliflerin Avrupa’da olup

bitenleri gerek yabancı dil açısından gerekse eğitim düzeyi açısından takip

edebilecek ve olanları yorumlayabilecek bir bilgi birikimine sahip olmalarıydı.

Ayrıca gizli de olsa yurtdışından gelen yayınlar ellerine ulaşabiliyordu. Onlar da

Avrupa’daki diğer milletlerde olduğu gibi özgürlük hayal ediyorlardı. Bu kesimin

Meşrutiyet’in ilanını ve anayasayı bu kadar çok istemesi bu yüzdendi.

Sultan Abdülhamid’in bu istibdat yönetimine karşı Genç Türkler arasında

başlatılan en önemli örgütlenme İttihat Terakki Cemiyeti olmuştur. Faaliyetlerine ilk

olarak bir cemiyet örgütlenmesi olarak başlamış olan İttihat ve Terakki’nin kuruluşu

aslında çok öncelere dayanıyordu.20 Cemiyetin ismi, hukuki statüsü, yöneticileri ve

hatta merkezi zaman içinde değişse de amaç aynıydı. Amaç, Sultan Abdülhamid’in

bu baskıcı tutumuna bir son verebilmek ve ülkeyi özgürlükçü bir ortama

19 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri,

Yedigün Matbaası, İstanbul, 1960, s. 46

20 Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara,

2009, s. 47

Page 26: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

17

kavuşturmaktı. Aslında bu noktada Genç Türkler bir çelişki içindeydi. Padişahı mı

değiştirmek gerekiyordu yoksa sistemi mi?21 Ancak çoğunluk şüphesiz Sultan

Abdülhamid’in despotizmine karşı bir görüş içindeydi. Nitekim İttihatçıları

birleştiren slogan: “ Ya özgürlük ya da ölüm; ya anayasa ya da ölüm” oldu.22

Saltanat yönetimini tehdit eden bu yeni fikirlerin uzun ömürlü olmayacağını

düşünen Sultan Abdülhamid daha sonra Genç Türkleri dikkat ile takip etti.23 Nitekim

İttihat Terakki, Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’i ilan ettirip, Anayasa’nın yeniden

yürürlüğe girmesini sağladığı zaman Sultan Abdülhamid durumun ciddiyetinin

farkına vardı. Bu yüzden Meşrutiyet’i sonuna kadar savunacağı konusunda

Şeyhülislam’a söz verdi. Yaptığı açıklamada “Siz Şeyhülislamsanız, işte önünüzde

yemin ediyorum: Meşrutiyet’i hiçbir zaman kaldırıp onu hükümsüz bırakmayacağım,

yürürlükte kalması için kendim çalışacağım…” dedi.24 Ancak bu bir kabullenme

veya bir yenilgi değildi. Zaten İttihatçılar da denetimi henüz tam olarak ellerine

almamışlardı. Bunun sebepleri, başlangıçta Sultan Abdülhamid’in onlara olan ılımlı

yaklaşımı veya Sultan Abdülhamid’i tahttan indirmeye yetecek kadar güçlerinin

olmamasıydı. İttihatçılar amaçlarına ulaşmışlardı. Ancak cemiyeti dağıtmayı

düşünmüyorlardı. Bundan sonra gerçekleştirmek istedikleri reformlar vardı.

21 Bernhard Stern, Jungtürken und Verschwörer- Die Innere Lage der Turkei

Unter Abdul Hamid II. , Verlag Grübel & Sommerlatte, Leipzig, 1901, s. 232

22 Franz Karl Endres, Die Türkei: Bilder und Skizzen von Land und Volk, Oskar

Beck Verlag, München, 1916, s. 122

23 Endres, a.g.e. , s. 125

24 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, TTK Basımevi, Ankara, 1999, c. 9. s. 45

Page 27: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

18

İttihatçılar denetimi tam olarak ellerine geçirmemekle birlikte kabinede yer

alacak nazırların belirlenmesinde ve sadrazamın yürüttüğü politikada söz sahibi

olma hakkını elde edebilmişlerdir. Nitekim Meşrutiyet’in ilanı ile İttihatçıların

istediği oldu ve Sait Paşa sadrazamlıktan çekilerek yerine 6 Ağustos 1908’de Kamil

Paşa atandı.25 İttihatçıların bu gücü bazı muhalif kesimler tarafından zamanla çok

sert tepkiler çekecekti.

Meşrutiyetin ilanı, Osmanlı Devleti’nin tüm memleketlerinde coşkulu bir

şekilde kutlanıyordu. Ancak Meşrutiyet ilan edildiği zaman Osmanlı

memleketlerinin bütünü dikkate alındığında aslında ortaya hiç de beklenildiği gibi

olumlu bir durum çıkmadı. Halk, bu özgürlüğü istediği biçimde algılamış ve bu

durum beklenildiği gibi bir birlik yaratmanın aksine görüş ayrılıklarını

derinleştirmişti. Basılan gazete sayısı artmış, her partiyi destekleyen bir gazete

ortaya çıkmış ve bu durum muhalefetin sesinin yükselmesine neden olmuştu. İttihat

Terakki ile benzer amaçlarla kurulan diğer dernekler, bu gelişmeler yaşanırken

sessiz kalmamışlardı. Bu cemiyetler de muhalif kanadı oluşturup iktidarda olmayı

arzuluyorlardı. Bunlar arasında en önemlileri Prens Sabahattin’in kurduğu

“Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti”, Arnavut grupları, “Arap Milli

Komitesi” ve Ermeni İhtilal Cemiyetleri’dir.26 Aslında cemiyetlerin hepsinin amacı,

Sultan Abdülhamid’in istibdatçı yönetimine son verebilmekti. Fakat amaçları aynı

olsa da Sultan Abdülhamid’in yönetimine son verme isteklerinin nedenleri farklıydı.

Örneğin, Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, merkezileşmekten uzak

aslında çevreci bir cemiyetti. Bu cemiyete göre Osmanlıcılık fikri Türkçülük

25 Karal, a.g.e. s. 46

26 Karal, a.g.e. , s. 14

Page 28: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

19

fikrinden daha önemliydi. İttihat Terakki’den en önemli farkı buydu. Bu görüş

ileride onların gayrimüslim kesimden geniş destek almalarını sağlayacaktı.

Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Genç Türkler hiçbir zaman tek bir

cemiyet altında birleşmemişlerse de II. Meşrutiyet’in İttihat Terakki önderliğinde

ilan edilmiş olmasında onların da katkıları olmuştur. Bunlar, daha sonra cemiyet

yapısından çıkıp birer fırka şeklini almışlardır ki Ahrar Fırkası buna bir örnektir.

İttihatçıların yönetimde bu kadar söz sahibi olması ayrılıkçı görüşlerin ortaya

çıkmasına neden oldu. Özellikle Prens Sabahattin’in etrafında topladığı kişiler sert

muhalefet yapmaya başladılar. 1909’da kurulan Kamil Paşa hükümeti, bu ayrılıkçı

ortamda kabinesini ne ittihatçılardan ne de saray yanlılarından kurmuştu.

Başlangıçta ittihatçılar ile ılımlı bir havada görüşen Kamil Paşa zamanla onlarla ters

düştü. Meşrutiyet’in ilanından sonra Kamil Paşa’nın meşruti bir idareye karşı olan

davranışları iki tarafın aralarını daha da açtı. Yapılan mebusan seçiminde meclise

giren adayların büyük bir çoğunluğu ittihatçı kanattan oldu. Bu gelişmeler

ittihatçıların daha çok düşman toplamasına neden oldu. Bu düşmanlar içinde Kamil

Paşa ve Prens Sabahattin’in grubu en önemlilerindendir. İttihat Terakki Cemiyeti’ne

karşı duran diğer cemiyetler ise İttihat Terakki’nin artık dağılmasını istiyorlardı.

İttihatçılar bu muhalif kanatla uğraşırken dinci kesim de muhalefetini arttırmıştı.

Özellikle bu amaç için kurulmuş olan İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti ve gazetesi

Volkan ittihatçılara karşı cephe almıştı.

31 Mart’a işte böyle bir süreçten geçilerek girilmiştir. Feroz Ahmad’e göre

bu hareket aslında laikliğe karşı yapılmış dinci bir ayaklanmadan çok öte bir şeydi.

Page 29: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

20

Aslında bu tamamen ittihatçı düşmanı bir hareketti.27 12-13 Nisan’da başlayan

ayaklanmalar sonucu İttihat Terakki’nin etkinliği azaltıldı. Ayaklanma Hareket

Ordusu tarafından bastırılmış, Sultan Abdülhamid’in 33 yıllık padişahlığına son

verilerek yerine Mehmet Reşat geçirilmişti.

12 Ocak 1910’da kurulan Hakkı Paşa hükümeti, bir dönüm noktası

niteliğindeydi. Kabinedeki nazırların çoğu ittihatçılardandı. Dâhiliye’de Talat,

Maliye’de Cavit muhafaza edildiği gibi Maarif’e İsmail Hakkı, Evkaf’a Hayri

Beyler getirilmişti.28 İttihatçılar denetleme konumundan sıyrılıp iktidara daha yakın

olmaya başlamışlardı. Muhalefetin gücü ise eskisine göre daha baskındı. Muhalif

kanadın sıkıntısı bir birlik haline gelememeleriydi. Bu sıkıntı 21 Kasım 1911’de

Hürriyet ve İtilaf Fırkasının kurulmasıyla son buldu.29 Hürriyet ve İtilaf Partisi,

İttihat Terakki’nin yok olmasını arzuluyordu. Gerek orduda gerekse mecliste

yaşanan bu bölünmeler sırasında Edirne’nin Bulgaristan’ın topraklarına katılması

tehlikesi daha da artmıştı. Hükümetin Edirne meselesini halletmek için Babıâli’de

toplandığı gün (23 Ocak 1913) Enver ve Talat Beylerin başlattıkları ayaklanma ile

halk milliyetçi duygularla Babıâli önüne kadar geldiler.30 Tarihe Babıâli baskını

27 Feroz Ahmad, İttihatçılıktan Kemalizme, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2009, s.

19

28 Sina Akşin, a.g.e. , s. 274

29 Ali Birinci, Hürriyet ve İtilaf Partisi – II. Meşrutiyet devrinde İttihat ve

Terakki’ye karşı Çıkanlar, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1990, s. 48

30 Karal, a.g.e. , s. 195

Page 30: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

21

olarak geçen bu olay sonucu Kamil Paşa ittihatçılar tarafından sadrazamlıktan alındı

ve yerine Mahmud Şevket Paşa getirildi.31

Ancak tam ve doğrudan iktidar devri 1913’te Sait Halim Paşa’nın

sadrazamlığı ile başlamıştır.32 Nitekim Sait Halim Paşa’nın bizzat kendisi koyu bir

ittihatçıydı. Bu sebeple İttihatçılar artık istedikleri reformları daha kolay

yapabileceklerdi ve yönetimde artık söz sahibi olabileceklerdi.

Görülüyor ki 1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle başlayan bu süreç iç

politikada ciddi otorite bunalımlarına sebep olmuştu. Bu dönemde birçok sadrazam

değişikliği olmuştu. Ayrıca II. Meşrutiyet’in anayasal gelişimine bakıldığında ise

1908-1913 yılları arasında 13 siyasi parti kurulmuş, yürütme bakımından üç

Osmanlı padişahı tahta çıkmıştır, kabineler açısından ise 1908-1913 arasında kurulan

kabinelerden Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Kamil Paşa kabineleri hariç diğerleri

ittihatçı yanlısı olmuştur.33 Kabineye girecek olan nazırlar bazen Saray’ın iradesiyle

bazen de İttihat Terakki Cemiyetince belirlenmiştir.

II. Meşrutiyet dış politikada da Avrupalı büyük devletler tarafından farklı

şekillerde, kendi çıkarları doğrultusunda yorumlanmıştır. Örneğin Alman

Frankfurter Zeitung gazetesi, II. Meşrutiyet’in ilan edildiğini ve arkasından Sultan

Abdülhamid’in saltanatına son verildiğini bildirip ortaya çıkan manzara hakkında

şöyle bilgi veriyordu: “Ülkede devam eden anarşi, anayasanın ilan edilmesi ile sona

31 Danişmend, a.g.e. , s. 523

32 Birinci, a.g.e. s.32

33 Tarık Zafer Tunaya, “ İkinci Meşrutiyet’in Siyasal Hayatımızdaki Yeri ”, Türk

Parlamentoculuğunun İlk Yüzyılı-1876-1976, Ajans Türk Matbaacılık, Ankara,

1976, s.83

Page 31: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

22

erdi. Bu sayede ülkede yeniden düzen ve güvenlik sağlandı. Bu yeniden inşa için

Türk yönetimine çok büyük bir sorumluluk düşüyor.” 34 Dış basının da belirttiğine

göre Avrupalı devletlerin gözü Osmanlı Devleti’ndeki yeni düzendeydi. Avrupalı

büyük güçler bundan sonra yaşananlara göre kendi çıkarlarını da garanti altına

almak istiyorlardı.

Dış politikada yaşanan bazı olumsuz gelişmelerin bu döneme denk gelmesi

yürütülen politikaların karşılıklı değişmesine neden olmuştur. Örneğin 1908

İngiltere-Rusya arasında gerçekleşen Reval görüşmeleri İttihatçıları rahatsız etti.

Ayrıca bu dönemde Avusturya, Bosna-Hersek’i ilhak etti, Bulgaristan bağımsızlığını

ilan etti, Girit Yunanistan ile birleştiğini bildirdi; Eylül 1911’de İtalya Trablusgarb’a

saldırdı, Ekim 1912’de ise Balkan Savaşları patlak verdi.35 Denilebilir ki, Osmanlı

Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girerken iç politikada yaşadığı karışıklıklar dış

politikaya da yansımıştı. Avrupalı Devletler yaşanan bu bunalımlı dönemden

kendileri için fırsat yaratmaya çalışmışlardır. Nitekim Kamil Paşa’nın İngiltere’yi bu

kadar çok desteklemiş olması veya Sultan Abdülhamid’in dostu olarak gördüğü

Almanya’nın II. Meşrutiyet’in ilanı karşısındaki tavrı bunun örneklerindendir. II.

Meşrutiyet’in ilanı sonucu Sultan Abdülhamid’in devrilmesi ile Almanya ile olan

ilişkilerin bozulması süreci başlarken Avusturya’nın Bosna’yı ilhak etmesi,

Bulgaristan’ın bağımsızlığı ve Girit’in Yunanistan’a katıldığını bildirmesi gibi

34

Frankfurter Zeitung, 04.06.1909, No. R 901, 2251, BA/AA

35 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Basımevi, Ankara, 2007,

s.213

Page 32: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

23

olaylar karşısında Berlin’in sessiz kalması Almanya’nın itibarını daha da düşürdü.36

Üstelik Almanya’nın Sultan Abdülhamid’in katı yönetimini desteklemesi yüzünden

İttihatçılar ile Alman devlet adamları arasında soğuk havaların esmesine neden oldu.

Bu gelişmeler İngilizlerin de çabalarıyla İngiltere ile olan ilişkileri kısa bir süreliğine

de olsa güçlendirmiştir. Aslında İngiltere’nin çıkarları için devlet, Sultan

Abdülhamid’in mi yönetiminde yoksa anayasal bir düzen getirmeye çalışan Genç

Türklerin mi elinde önemli değildi.37 Bu sebeple İngiltere hangi taraf iktidara gelirse

onunla iyi ilişki kurma peşindeydi.

Genç Türkler ise bazı baskı unsurlarını göze alarak Osmanlı Devleti’nin

çökmekte olan idari ve iktisadi yapısının Avrupa’dan ve özellikle İngiltere’den

gelecek uzmanlar ve yabancı sermaye ile kurtulabileceğine inanıyorlardı.38 Ancak bu

iyi ilişkilerin kısa süreli olmasının sebebi İngiltere’nin Osmanlı toprakları üzerindeki

siyasi emellerinin artık göz ardı edilemeyecek bir sömürge politikasına

dönüşmesidir. Bu sebeple Almanya ile olan ilişkiler özellikle Almanya’nın 1910

yılında İngiltere’nin aksine Cavid Bey’in borç talebini kabul etmiş olması ile yeni

bir döneme girdi. Bu sebeple Türk- Alman ilişkileri incelenirken 1908 ve 1910

yılları birer dönüm noktası olarak düşünülmelidir. Ayrıca bu konuda üzerinde

durulması gereken diğer bir önemli hususta İttihatçıların ideolojilerinin İngiliz ve

36 Mehmet Beşirli, “Birinci Dünya Savaşı Öncesi Büyük Güçlerin Osmanlı

Stratejileri: İttihatçılar ve Alman Nüfuzunun Tanınması”, Türkler, Yeni Türkiye

Yayınları, Ankara, 2003, c.3, s. 323

37 Mehmet Beşirli, Die Europäische Finanzkontrolle im Osmanischen Reich in

der Zeit von 1908 bis 1914, Mensch & Buch Verlag, Berlin, 1999, s. 111

38 Ahmad, a.g.e. s, 136

Page 33: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

24

Fransız okulundan etkilendiği ancak dönemin Osmanlı ordusunun ise Alman

subaylar tarafından şekillendirilmiş olduğudur. Nitekim bu önemli fark dış

politikanın belirlenmesinde kilit görevi üstlenmiştir. Bu nedenle II. Meşrutiyet’i ilan

eden İttihatçıların Almanlara sırt çevirip İngilizlere yanaşmasının ardından Hareket

ordusunun 1909’da çıkan isyanı bastırması ise bir Alman zaferi sayılmasının ardında

yatan çelişki bu noktadan kaynaklanmaktadır.

II. Meşrutiyet’i ilan eden Genç Türkleri biraya getiren en önemli etkenlerden

biri de bu kuşağın Avrupa’dan büyük ölçüde beslenmiş olmasıydı. Onları kendi

topraklarında böyle bir devrim yapmaya iten asıl itici güç Avrupa olmuştur. Genç

Türkler Avrupa’yı kendi yaşadıkları topraklara uyarlamaya çalışmışlardır. Bu

gelişme de onların farklı alanlarda Türk modernleşmesini sağlamaya çalışmaları

demekti. Konu iktisadi açıdan ayrıntılı olarak ele alınacağından burada özellikle bu

etkilenmenin kültürel boyutuna değinilmelidir. Genç Türklere göre Osmanlı

Devleti’nin dış politikadaki başarılı savunmaları için Avrupa ile aynı seviyeye

çıkmayı bir çare olarak görülüyordu. Nitekim Genç Türkler de kendilerinden önceki

reformcular ve devrimciler gibi, kendilerini yabancı saldırılardan korumak için

Osmanlı devletinde kökten bazı ıslahatları gerekli görüyorlardı.39 Özellikle Avrupalı

siyasetçi, iktisatçı ve sosyologların görüşleri Genç Türklerin fikirlerini etkilemiştir.

Ancak bu etkilenme yanlış veya eksik yorumlanma gibi hatalardan dolayı tabana

yayılma konusunda istenilen başarıyı sağlayamamıştır. Örneğin Avrupa

modernitesinin Osmanlı ticaretinde birleştirilmesinde asıl hedef Müslüman tüccarlar

olması gerekirdi. Ancak durum böyle olmamış Avrupa ile Akdeniz’den bölgesinden

39

Lewis, a.g.e. , s.227

Page 34: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

25

gelerek Türkiye’de yerleşmiş ve kendi dil ve kültürünü korumuş olan “Levantenler”

bu modernleşme çabalarından en çok faydalananlar olmuşlardır.40

Yukarıda sayılan tüm sebeplerden dolayı II. Meşrutiyet’i ilan ettiren ve bu

süreci belirleyen Genç Türk ideolojisini doğru anlamak önemlidir. Çünkü bu

dönemde ortaya çıkan ideolojik akımların karmaşası aslında bir birliğe ihtiyaç

varken ayrılıkçı görüşlerin daha da belirginleşmesine neden olmuştur. Niyazi

Berkes, 1908 ile gelen inkılap kavramının İslamlaşmak, batılılaşmak, uluslaşmak

gibi üç temel ideoloji altıda kaybolduğunu yazar.41 Bu görüşleri destekleyen taraflar

şüphesiz Avrupalı devletlerden etkilenmiş ve bazen onları örnek almış bazen de

onlara karşı bir savunma aracı olarak bu ideolojileri Osmanlı halkına yerleştirmeye

çalışmışlardır. Bu ideolojilerin önemli bir uygulama alanı da yürütülen iktisat

politikaları olmuştur.

40

Ahmad, a.g.e. , s. 27

41 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yay. Haz. Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi

Yayınları, İstanbul, 2002, s. 410

Page 35: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

26

3.1908-1914 İKTİSAT POLİTİKALARI

Osmanlı Devleti’nin 1908-1914 yılları arasında yürüttüğü iktisat politikalarının

arkasında döneme damgasını vuran İttihat Terakki Cemiyeti’nin iktisadi fikirleri

vardır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile gelen özgürlük hareketleri sadece siyasi değil aynı

zamanda iktisadi alanda da etkili oldu. 1908’den itibaren Osmanlı Devleti, I. Dünya

Savaşı’nın sonuna kadar birbirinden son derece zıt iktisadi politikaların etkisi altında

kaldı. Bu çelişkiler devletin hem iç politikada hem de dış politikada yaşadığı siyasi

ve iktisadi sorunlarla alakalıdır.

II. Meşrutiyet’in siyasi alanda getirdiği özgürlük akımlarının iktisattaki adı

liberalizmdir. Liberalizm, kişi mülkiyetini savunmak ve şahsi teşebbüslere imkan

sağlamaktır. Osmanlı Devleti gibi yerli sermayesi son derece zayıf olan ve yabancı

sermayeye muhtaç olan bir devlette bu şahsi teşebbüslerin desteklenmesi sonucu

genelde gayrimüslimler bu durumdan faydalanabilmişlerdir. Bunun zararı ise

Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimlerin Avrupa’daki yabancı güçlerden

destek almış olmalarıdır ki bu gelişme, Osmanlı Devleti’nin iktisadi bağımsızlığını

gün geçtikçe daha da kaybetmesi anlamına gelmiştir.

II. Meşrutiyet ile gelen liberalizm akımının, ilk yıllarda Osmanlı Devleti’nin

kendi içinde de birçok temsilcisi olmuştur. Yayınlanan gazete sayısının artması ise

liberal kesimin gücünü arttırmıştı. Prens Sabahattin ve “ Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i

Merkeziyet ”çi grubun yanı sıra Mehmed Cavid Bey ve dergisi “ Ulum-i İktisadiye

ve İctimaiye Mecmuası” bu kesimin öncülerindendi.42

II. Meşrutiyet döneminin ünlü Maliye nazırı Cavid Bey, liberalizmin en büyük

destekçilerindendi. Selanikli bir aileden gelen Cavid Bey, Mülkiye’yi bitirmiş ve

42 Toprak, a.g.e. , s. 10

Page 36: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

27

daha sonra İlm-i Servet Muallimliği (iktisat dersi hocalığı) yapmıştı.43 1906 yılında

Genç Türk hareketine katılan Cavid Bey, bu tarihten sonra giderek İttihat Terakki

Cemiyeti’nin önde gelen isimlerinden olmuştu.44 Cavid Bey, birkaç hükümetin

kabinesinde nazır olarak yer almış, bu durum da iktisadi politikaların

belirlenmesinde kendisinin de söz sahibi olmasını sağlamıştır. Cavid Bey’e göre

sermaye, Osmanlı Devleti’ne özellikle demiryolu gibi bayındırlık hizmetleri için

gerekliydi. Bunun için yabancı sermaye desteklenmeliydi. Ayrıca Osmanlı Devleti,

sanayileşmekten ziyade tarıma ağırlık vermeliydi. Çünkü Osmanlı Devleti’nin

toprakları tarıma son derece elverişliydi. Bunun için fabrikalar kurup sanayileşmek

yerine tarımın gelişmesi için sulama projelerine önem verilmeli, ülke içindeki ulaşım

ağları yine tarım için güçlendirilmeliydi. Konstantinopler Handelsblatter’de

yayınlanan bir haber de Cavid Bey’in düşüncelerine hak veriyordu. Yayınlanan

habere göre; “Türkiye bir tarım ülkesidir. Ziraat geliştirilmeli ki ihraç edilen tarım

ürünlerinden gelen nakit para ile Avrupalı sanayi ürünleri ithal edilebilinsin.

Türkiye’de henüz işlenmemiş olan ve çok kar getirecek tarım alanları var. Yönetim

bu tarım alanlarını açmak için işe girişmeli. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde çalışan

Avrupalı sanayi işletmeleri sayesinde görülüyor ki yerli halk modern tarım teknikleri

ile çalışmak için son derece heveslidir. Böyle giderse birkaç yıl için de gözle görülür

bir başarı yakalanabilinir. Böylece halkın satın alma gücü artacak, ticaret gelişecek.

Türkiye’nin iktisadi geleceği tarımda ve hayvancılıktadır.” 45 Bu gelişimin yolu da

43 Nazmi Eroğlu, Fırtınalı Günlerin Ünlü Maliye Nazırı- Cavid Bey, Birharf

Yayınları, İstanbul, 2006, s. 14

44 Eroğlu, a.g.e. s. 26

45 Konstantinopler Handelsblatt, 10.11.1909, R 901/2251, BA/AA

Page 37: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

28

şüphesiz sermayeden geçiyordu. Liberallere göre Osmanlı Devleti kapılarını yabancı

sermayeye sonuna kadar açmalıydı. Böylece bayındırlık hizmetleri gelişecek, ülke

kalkınacaktı. Aslında liberal kesimi oluşturanlar yabancı ve yerli sermaye arasında

bir ayrım yapmıyor sadece yerli sermayenin gelişmesi için uğraşmayı geç kalınmış

bir çaba olarak görüyorlardı

Bu dönemde liberalizm sesi olarak yazılar yazan Frankfurter Zeitung da yeni

rejimi getiren Osmanlı yönetimin Avrupalı sermayedarlara ihtiyacı olduğunu

yazıyordu. “Yeni Anayasa ile beraber asıl sorulması gereken soru Avrupalı

finansörlerin Türkiye’ye yardım edip etmeyeceğidir. Bu soru Türkiye’nin kaderi,

Avrupa’nın ise vicdan sorunudur. Eski rejimde çalışmış olan Avrupalı finansörler,

yeni rejimde eski işletmelerin yenileyerek veya yenilerini kurarak Türk sanayisini

geliştirmek isterler.”46 Gazetelerden bu ve bunun gibi haberler yayınlayarak yabancı

sermayenin Türk iktisadına girişinin propagandası yapılıyor ve yabancı girişimciler

bu konuda destekleniyordu

Bir girişimcinin başka bir ülkede şirket kurup ticaret yapması önündeki en büyük

engellerden biri o ülkenin vergi sistemidir. Hükümetler gümrük vergileri başta

olmak üzere vergilerin oranlarında ayarlamalar yaparak dış ticaret açıklarının önüne

geçebilir veya o ülkeye olan yabancı sermaye girişini destekleyebilir. Osmanlı

Devletinde de vergiler bu noktada önemli bir rol oynamıştır. Yabancı girişimcilere

uygulanan vergi muafiyetleri ve bazı yatırım alanlarındaki vergi istisnaları bu

ortaklıkları teşvik etmiştir. Ayrıca genel olarak Kapitülasyon ismi verilen

imtiyazların iktisadi alana yansımaları da bu vergi sisteminin getirdiklerindendir.

Avrupalı devletler Kapitülasyonlardan aldıkları imtiyazları yani imtiyazlar

46

Frankfurter Zeitung, 04.06.1909, R 901, 2251, BA/AA

Page 38: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

29

koparmak için siyasi ve iktisadi bir baskı aracı kullanıyorlardı.47 Sonuçta Osmanlı

Devleti’nin dış ticaret politikası yabancı devletlere göre şekillenir olmuştu.

II. Meşrutiyet ile beraber Osmanlı devleti yöneticileri iktisat ve maliye ayrımına

gitmeye başladı. Maliye, devlet hazinesinin gelirler aracılığıyla dolması demekti ki

bu da devletin vergileri arttırması ile veya tüm tebaaya eşit oranda vergi uygulaması

ile mümkündür. İktisat ise ülkede yatırımların artması demektir. Bu artış da Osmanlı

devletinde olduğu gibi vergi indirimleri veya gümrük politikalarındaki teşvikler yolu

ile olur. Bu yüzden de 1908 yılından itibaren Osmanlı Devletinde mali politikalar

önemini kaybetmiş, iktisadı güçlendirecek dış ticaret politikaları ön plana çıkmıştır.

Osmanlı Devleti’nin önde gelen siyasetçi ve yazarlarının bu seslenişleri sonuçsuz

kalmamış; 1908-1913 yılları arası yabancı sermaye ile kurulan anonim şirketlerinin

sayısında ciddi artışlar görülmüştür. Bu şirketler genelde yabancı- Osmanlı

gayrimüslim ortaklığı şeklinde gerçekleşmiştir.48

Bu sayede dış ticaret Osmanlı

Devleti’nde yabancıların eline geçti. Bu dönemdeki ithalat- ihracata bakıldığında

ihracat kalemleri daha çok koyun-pamuk yünü, halı, ipek, incir, kuru üzüm, baklagil,

tütün, afyon, zeytinyağı ve sabun iken ithalat kalemlerini tekstil ürünlerinin yanında

ayrıca tahıl, un ve üçüncü sırada şeker ve kahve almıştır.49 Osmanlı Devletinde

merkantilizm bu sayede hızla gelişiyordu. Ancak finans-ticaret temelli merkantil

kapitalizm Batıda olduğundan farklı gelişiyor; merkantilizm ayakta tutan, dışa

47 Kurt Hassert, Das Türkische Reich- Politisch, Geographisch und

Wirtschaftlich, J.C.B. Mohr, Tübingen, 1918, s. 164

48 Toprak, a.g.e. , s. 67

49 Hassert, a.g.e, , s. 194

Page 39: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

30

bağımlı, Avrupa uzantılı ve Osmanlı’ya karşı imtiyazlarla donatılmış bir sınıf ortaya

çıkıyordu.50

I. Dünya Savaşı arifesinde dış politikada yaşanan gerginlikler artık daha ciddi

sorunlara sebep oluyordu. Avusturya’nın Bosna’yı ilhak etmesiyle başlayan bu süreç

I. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar devam etti. Avrupalı devletler ile yaşanan bu

olumsuzluklar iktisadi ilişkilere de yansıdı. Nitekim Avusturya’nın 5 Ekim 1908

yılında Bosna Hersek’i ilhak etmesi Avusturya ile olan ticareti ilişkilerin

gerginleşmesine neden oldu. Bosna’nın ilhakı sırasında, Avusturya- Macaristan

İmparatorluğu tarafından askeri ataşelik görevinin yükseltilip “Askeri Konularda

Tam Yetkili” olarak İstanbul ve Atina’ya atanan Wladimir Giesl von Gieslingen,

anılarında kendisine ve ülkesine karşı Türk politikacıların tavrından, Kamil Paşa ile

Pallavicini arasındaki görüşmelerden bahsetmiştir.51 Siyasette bu kadar hararetli

günler yaşanırken aynı zamanda Müslüman halk tarafından Avusturya mallarına

karşı boykot başlatılmıştı. Von Gieslingen, bu boykotun çok iyi organize edildiğini

anlatıyordu. Liman işçileri Avusturya’dan gelen malları Türk limanlarına indirmeyi

reddetmişlerdi. Avusturya’ya karşı başlatılan bu boykot aslında Müslüman halkın bir

direnişiydi. Yabancı sermayeye karşı olan bu bağımlılık ile dış politikada yaşanan bu

gelişmelerin zıtlığından dolayı Osmanlı devleti vatandaşları artık yerli sermayenin

önemini anlamışlardı. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yürütülen iktisat politikaları

terk edilmeye başlanmış ve “ Milli Sermaye ” nin önemi kavranmıştı. Nitekim

50 Gülten Kazgan, Tanzimattan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul Bilgi

Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2002, s. 31

51 Wladimir Giesl, Zwei Jahrzehnte im Nahen Orient, Yay. Haz. Ritter V. Steinitz,

Verlag für Kulturpolitik, Viyana, 1927, s. 191

Page 40: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

31

özellikle 1911 Kongresinden sonra İttihat Terakki Cemiyeti’nin programı da

Milliyetçi- İslamcı bir yönde değişmiş ve 1913 yılından itibaren bu yoldaki

çalışmalar, hareketler hız kazanmıştır.52 Liberalizmin şiddetli savunucularından olan

Cavid Bey’in de 1913 yılından sonraki düşünceleri değişmeye başlamıştır. Cavid

Bey, yabancı sermayenin eskisi artık serbest olmaması gerektiğini yerli sermaye ve

işgücü ile işbirliği yapması gerektiğini savundu.53 Örneğin 1.12.1913 tarihinde “

Teşviki Sanayi Kanunu Muvakkatı” nın kabulü ile milli sermaye özendirilmeye

çalışıldı. Ancak kredi kolaylıklarının düşünülmemiş ve yabancı sermayeye karşı

himaye tedbirlerinin tertip edilmemiş olmasına rağmen yatırım faaliyetlerinde bir

canlanma görülmüştür.54

Bu değişiklik basın tarafından da desteklenmiştir. Birçok iktisatçı ve yazar “milli

sermaye”ye teşvik için çeşitli dergilerde makaleler yazmaya başlamıştı. Bu

kişilerden en önemlileri ise şüphesiz Parvus Efendi takma adıyla bilinen Alexander

Helphand, Tekin Alp, Ziya Gökalp idi. Parvus Efendi, Türk Yurdu, İktisadiyat

Mecmuası isimli mecmuada kaleme aldığı makaleleri ile Müslüman halkın

bilinçlenmesi için uğraşmıştır. Özellikle Osmanlı maliyesinin bozulması konusuna

değinen Parvus Efendi, Türk Yurdu’nda yayınlanan çeşitli makalelerinde de bu

konulardan bahsetmiştir. Örneğin, “Türkiye Avrupa’nın Maliye Boyunduruğu

Altındadır ” adlı makalesinde Avrupalı Devletlerin özellikle Osmanlı Devleti’ne

52 Tunaya, 1960, s. 49

53 Mehmet Beşirli, a.g.e. s. 97

54 Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında bir

Tetkik, TTK Basımevi, Ankara 1994, s. 61

Page 41: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

32

borç vererek Osmanlı Devleti’ni bu yolla kendilerine bağladıklarını yazmıştır.55

Parvus Efendi aynı dergide çıkan bir diğer makalesinde ise Avrupa’nın Osmanlı

Devleti’ne bir şey vermekten ziyade hep aldığından, Avrupalı devletlerden

alınanların ise önemiz şeyler olduğundan ve Türklere çok pahalıya mal olduğundan

bahsetmiştir.56

Gerçekten de Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlere verdiği imtiyazlar artık

çok yüksek boyutlara ulaşmıştı. Özellikle Bağdat Demiryolu inşası sırasında başta

Almanya olmak üzere diğer devletlerin kazandığı çok sayıda imtiyaz söz konusudur.

Devlet, hat garantisi olarak çeşitli bölgelerin vergi gelirlerini imtiyazı kazanan

devletlere bırakmış bu durum da Osmanlı maliyesini çökme noktasına getirmişti.

İktisadi bağımlılıkla ilgili makalelere yer veren bir diğer dergi ise Yeni Mecmua

dergisi olmuştu. Nitekim Ziya Gökalp 1918 yılında Yeni Mecmua’da yayınlanan

“İktisadi Vatanperverlik” adlı makalesinde, Manchester İktisadının bir öğretisi olan

liberalizmin hala mekteplerde öğretilen bir ders olduğunu eleştiriyor ve “milli

iktisat” politikasına geçişin neden hala gerçekleşmediğini soruyordu.57

Osmanlı Devleti II. Meşrutiyet ile girilen bu yeni dönemde maliyesini de tıpkı

ticaretinde olduğu gibi bağımsızlaştırmaya çalışmıştı. Düyun-u Umumiye bu konuda

başlı başına bir engel gibi dursa da Cavid Bey’in önderliğinde başlatılan borç

55 Parvus Efendi, “ Türkiye Avrupa’nın Maliye Boyunduruğu Altındadır ”, Türk

Yurdu, Tutibay Yayınları, Ankara, 1999, c. II, s. 263

56 Parvus Eefendi, “Devlet ve Millet”, Türk Yurdu, Tutibay Yayınları, Ankara,

1999, c.II, s. 56

57 Ziya Gökalp, “İktisadi Vatanperverlik” Yeni Mecmua, Sayı 43, Tanin Matbaası,

İstanbul, 1918, s. 323

Page 42: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

33

girişimleri de bu durumun zorluğunun bir kanıtıydı. Cavid Bey 1910 yılında yeni

bütçe taslağı ile mali reform girişimlerine başlamıştı. Ancak maliyedeki bu reform

sürecini Osmanlı Bankası veya Düyun-u Umumiye gibi yabancı kaynaklı

girişimlerle yapmak istemese de Türk maliyesinin düzenlenmesi için kendi

kaynaklarının yeterli olamayacağını da anlayarak dış borç aramaya başlamıştır.58

II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında Osmanlı maliyesinde beklenen iyileşme

görülemedi. Nitekim bu dönemin savaşlar dönemi olması bu iyileşme beklentisini

olumsuz etkiledi. Yeni dönemden beklenen mali ıslahata uygun olarak saraylardaki

lüzumsuz birçok hizmetkâr işten çıkarıldı, saray varidatı devlet idaresinden alındı,

yabancı uzmanlar ile ortak çalışıldı.59 Alman gazetesi Berliner Tageblatt, Osmanlı

maliyesindeki reform çabalarını İstanbul’daki muhabiri aracılığıyla bildiriyordu.

“Genç Türkler mali reformlara başlayarak bakanlık maaşları ve diğer yüksek

memur seviyeleri azaltıldı. Fazla mesai gerektirmeyen memur kadrolarının

kapanmasıyla çalışan memur sayısı azaltıldı.”60

İttihatçıların mali ve iktisadi alandaki ıslahat umutları I. Dünya Savaşı ile kesildi.

Savaş ekonomisinin bir gereği olarak iktisat politikalarının değiştirilip ülkenin

ekonomisinin korunması politikasına geçilmesi doğal bir süreçtir. I. Dünya Savaşı

arifesinde, 8 Eylül 1914 günü Osmanlı Devleti, milli iktisat politikasının bir gereği

olarak Avrupalı devletlerin tüm sert itirazlarına rağmen kapitülasyonları

kaldıracağını açıkladı. Sonunda 1 Ekim tarihinden itibaren finansal, iktisadi, hukuki

58 Beşirli, a.g.m. , s. 324

59 Donald Blaisdell, Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa Mali Kontrolü, Arkadaş

Matbaası, İstanbul, 1940, s. 208

60 Berliner Tageblatt, 17.08.1908, No. R/901 2258, BA/AA

Page 43: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

34

ve idari alandaki kapitülasyonlar kaldırıldı.61 Bu gelişmeden sonra gümrük vergileri

%15’ ve daha sonra ise %30’a kadar çıktı.62 Bu sayede sanayiyi koruyucu bir gümrük

politikası, liberal Cavit Bey okulunun ideolojik egemenliği, öte yandan dış ticaret

politikasını ipotek altından tutan ticaret anlaşmalarından gelen engeller savaş

yıllarında aşılabilmiş ve spesifik gümrük tarifesine de ancak savaş başladığı zaman

geçilebilmiştir.63

Ancak Osmanlı Devleti’nin, 1908-1914 arası yürüttüğü iktisat politikalarının

temeli aslında siyasi alanda yaşanan gelişmelerle sıkı sıkıya bağlıdır. Bu sebepten

dolayı Osmanlı Devleti’nin iktisadi politikalarını analiz ederken devletin içinde

bulunduğu siyasi esareti de göz ardı etmemek gerekir. Nitekim iktisadi alandaki

bağımsızlık, siyasi alandaki bağımsızlığı beraberinde getirmiştir. Avrupalı

devletlerin kapitülasyonların kaldırılmasına sert tepki göstermeleri ise bunun en

önemli örneklerinden olmuştur.

1908-1914 yılları arasında iktisat politikalarının kısa süreler içinde birbirlerinden

bu kadar farklı olmalarının arkasında şüphesiz II. Meşrutiyet ile gelen bir yeni

oluşum çabaları vardır. İttihatçıların iktisadi alanda yenilik yapma gayretleri sonucu

yürütülen politikalar maalesef çok başarılı sonuçlar doğuramamış ve bu politikalar

sonucu iktisat I. Dünya Savaşı arifesine kadar daha da dışa bağımlı hale gelmiştir.

Sonuç olarak Şevket Pamuk’a göre Osmanlı döneminde 20. yüzyıl Türkiyesi’ne

devredilen mirasın y-temel özelliklerini iki kümede toplamak mümkün: Bir yanda,

61 Carl Anton Schäfer, Türkische Wirtschaftsgesetze, Gustav Kiepenheuer Verlag,

Weimar, 1917, s. 1

62 Akşin, a.g.e. , s. 425

63 Boratav, a.g.e. , s. 31

Page 44: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

35

tarıma dayalı ve dış ticarete, yabancı sermayeye açılmış yapılar, öte yanda ise siyasal

bağımsızlığını kaybedilmemiş olması ve küçük üreticiliğin ağır bastığı tarımsal

yapılar söz konusudur.64

64 Şevket Pamuk, Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme, İktisat Politikaları ve

Büyüme, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2008, s. 28

Page 45: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

36

II. BÖLÜM

İNGİLTERE, FRANSA VE ALMANYA’NIN NÜFUZ ÇEKİŞMESİ

VE DEMİRYOLU İNŞA FAALİYETLERİ

I. İNGİLTERE VE FRANSA’NIN OSMANLI DEVLETİ’NE NÜFUZU

19. yüzyıldan itibaren daha da belirgin olarak Avrupalı devletler ve Osmanlı

Devleti arasındaki ilişkiler boyut değiştirmeye başlamıştır. Avrupa’nın özellikle kara

ve deniz yolu taşımacılığı ile ülkeler arasındaki iktisadi ilişkiler gelişmişti. Batı

Avrupa’nın sanayileşmekte olan ülkelerinde hızlı sanayileşme ile beraber tarımın

ihmale uğraması sonucunda gıda maddelerine ve hammaddeye olan ihtiyaç

karşısında ticari ilişkilere verilen önem arttı ve bu yüzden sanayileşmiş devletler ile

zirai devletler arasındaki ilişkiler kapitalizmin niteliğini değiştirdi.65 Avrupa’nın bu

emperyal talepler doğrultusunda özellikle doğuya yönelik bir politika izlemesi

karşısında Osmanlı Devleti’nin söz konusu emperyal talepleri karşılayacak iktisadi,

siyasi gücünün kalmaması neticesinde Avrupa’daki güç dengeleri yer değiştirdi. Bu

değişiminden en zararlı çıkan taraf ise Osmanlı Devleti oldu. Nitekim İngilizceye

Eastern Question ve Almancaya Orientalische Frage olarak geçen “Şark Meselesi”

tanımına göre Batı, Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırılması gereken ve bunu

yaparken elde edilmiş olan fırsatların kaybedilmemesi gereken bir sorun olarak

görüyordu. Bu sorun ise büyük güçlerin arasındaki rekabetin belirlendiği süreç

doğrultusunda I. Dünya Savaşı’na kadar sürdü.

Şark meselesi üzerine çalışmaları olan Yusuf Akçura’ya göre ise Şark

meselesinin amilleri şöyleydi: Bir tarafta Osmanlı devletinden ve ahalisinden

65 Eldem, a.g.e. , s. 1

Page 46: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

37

Müslümanlar, hususiyetle Türkler; diğer tarafta Avrupa devletlerinin cümlesiyle

Osmanlı tebaasından bazıları.66 Yusuf Akçura, Osmanlı tebaasından bazıları diyerek

şüphesiz Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimleri kastediyordu.

Gayrimüslimler özellikle çeşitli ticari ve adli imtiyazları aldıkça onları destekleyen

Avrupalı devletlerin sayesinde Osmanlı Devleti’nden kopma noktasına gelmişlerdi.

Avrupa, gayrimüslimler aracılığıyla Osmanlı Devleti’nden temelde ticari olsa da

aynı zamanda kültürel anlamda da taleplerde bulunmuşlardı.

Avrupalı devletler Osmanlı Devleti’ne daha çok siyasi ve iktisadi taleplerle

yakınlık gösteriyordu. Dönemlere göre farklılık gösteren ölçülerde ve ağırlıkta siyasi

talepleri olan başlıca ülkeler İngiltere, Fransa ve Rusya idi. İktisadi açıdan ise bu

ülkelerden ziyade Almanya daha geç bir dönemde de olsa öne çıkmaktaydı. Ayrıca

Avusturya’nın Balkan topraklarındaki çıkarları ve İtalya’nın Trablusgarp’ı işgali de

yine bu iki devletin çıkarları doğrultusunda şekillenmişti. Söz konusu çıkarlar,

devletleri bazen ortak paydada birleştirmiş bazen de aralarındaki rekabetten dolayı

onları birbirine düşürmüştü. Örneğin Osmanlı Devleti ve İngiltere arasında 1838

yılında imzalanan Balta Limanı Ticaret Antlaşması, Fransa’nın da çok kısa bir

sürede, 6 Nisan 1839’da benzer bir antlaşmayla çeşitli imtiyazlar elde etmesine

neden olmuştur.67

Emperyalizmin bir gereği olarak İngiltere, Fransa ve Almanya Afrika’da ve

Ortadoğu’da sömürge arayışlarını hızlandırmışlardı. Ancak Avrupa’nın bu rekabet

ortamında Almanya’nın, birliğini sağladıktan sonra daha çok söz sahibi olması,

66 Abdullah Gündoğdu, Yusuf Akçura’ya göre Büyük Güçler ve Osmanlı

Devletinin Yıkılışı, IQ Yayınları, İstanbul, 2010, s. 103

67 Kütükoğlu, a.g.e. , s. 115

Page 47: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

38

Osmanlı Devleti ile olan ilişkilerinin diğer devletlere göre ve onların çıkarlarının

aleyhine olacak şekilde kısa sürede güçlenmesi bütün dikkatleri Osmanlı Devleti’ne

yani “Şark Meselesi”ne çekti.

Aslında 1914 yılından önceki son yirmi yılda Osmanlı Devleti, uluslararası

iktisadi rekabet açısından en önemli topraklara sahip olmamasına rağmen Avrupalı

devletler bu yarıştaki fırsatları kaçırmak istemiyorlardı.68 Osmanlı topraklarını bu

kadar çekici yapan Avrupalı devletlerin fırsatları kaçırmamak için rekabete

düşmeleriydi. Bu sebeple 19. yüzyılın sonlarına doğru “Şark Meselesi” öncelikle

iktisadi açıdan halledilmesi gereken bir mesele olmuştu.

Örneğin Osmanlı Devletli ile olan ticari ilişkilerin zarar görmesi veya

Osmanlı topraklarının İngiltere’nin sömürgelerine giden yollarının aleyhine

parçalanması İngiltere’nin en büyük çekinceleri arasındaydı. Bu yüzden İngiltere

Osmanlı Devleti’nin diğer devletler ile olan iktisadi ve siyasi ilişkilerinde etkin bir

rol oynamak istiyordu. İngiltere’nin bu dönemdeki çıkarları öncelikle Hindistan’ın

savunulması için stratejik bir yerde olan Basra Körfezi ve Mezopotamya üzerinde

yoğunlaşmıştı.69 İngiltere’nin gelecekte yaşanacak bir bölünme için

Mezopotamya’nın petrol ve sulama projelerini yürüten İngiliz şirketleri için özel

68 M.S Anderson, The Eastern Question, 1774-1923, The MacMillan, Londra,

1968, s. 264

69 Marian Kent, “Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu” Osmanlı

İmparatorluğu’nun Sonu ve Büyük Güçler, Haz. Marian Kent, Çev. Ahmet

Fehmi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.199

Page 48: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

39

talepleri söz konusuydu.70 Bu taleplerin sırf finansal kaygılar sebebiyle olmadığı

İngiltere’nin siyasi politikalarından da anlaşılabilir. 19. yüzyılın sonlarında İngiltere

diğer devletlere nazaran Osmanlı Devleti ile yapılan ticarette ve imzalanan

sözleşmelerde ezici bir güce sahipti.71 Ancak Almanya’nın 19. yüzyılın sonlarından

itibaren güçlenmeye başlaması sebebiyle İngiltere’nin bir diğer politikası da

Almanya’nın önünü kesmek olmuştu. Nitekim iki devlet en çok Bağdat Demiryolu

yapımı sırasında karşı karşıya gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nde faaliyet alanları geniş bir diğer devlet ise Fransa idi.

Tıpkı İngiltere gibi Fransa’nın çıkarları da belirli bir bölgede yoğunlaşmıştı. Bu

bölgeler Suriye başta olmak üzere Lübnan ve Filistin’di.72 Fransa’nın İngiltere’den

farklı olarak Osmanlı topraklarında yaşayan Katolikleri koruma politikası

güdüyordu. Fransa, Osmanlı tebaası Hıristiyan Cemaatlere verdiği diplomatik destek

karşılığında geniş bir okul ve hastane ağına sahip olmuş ve Fransız dilinin

yaygınlaşmasını sağlamıştır73 Bu sayede Fransızca artık Suriye’de ticaretin dili

olmuş ve “Frank” kelimesi Yakın Doğu’da Batı medeniyetinin sembolü haline

70 D.C.M Platt, Finance, Trade and Politics in Britisch Foreign Policy, 1815-

1914,

Clarendon Pres. , Oxford, 1968, s. 195

71 Platt, a.g.e. , s. 197

72 L.Bruce Fulton, “Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu” Osmanlı

İmparatorluğu’nun Sonu ve Büyük Güçler, Haz. Marian Kent, Çev. Ahmet

Fehmi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.165; Tevfik Çavdar, a.g.e. ,s.

88

73 Fulton, a.g.e. , s. 164

Page 49: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

40

gelmişti.74 Fransa, bu misyonerlik faaliyetlerine devam ederken Almanya’nın

Osmanlı Devleti’nden aldığı imtiyazlar, tıpkı İngiltere örneğinde olduğu gibi

Fransa’yı da rahatsız etmişti. Bunun üzerine Fransa, iktisadi nüfuzunu arttırma

yarışına girdi. Nitekim Fransa’nın Osmanlı finans dünyasındaki yeri son derece

sağlamdı. Ayrıca Osmanlı finansında çok etkili bir kurum olan Osmanlı Bankası (

Bank-ı Osman-i Şahane ) da İngiltere’nin geri çekilmesiyle tamamen Paris merkezli

yönetilir olmuştu. Neticede Fransa, gerek eski imtiyazlarını kullanarak gerekse

Almanya’yı demiryolu inşası sırasında özellikle Suriye civarında engelleyerek I.

Dünya Savaşı arifesinde Osmanlı topraklarındaki iktisadi çıkarlarını sağlamlaştırdı.

74 Edward Mead Earle, Turkey, The Great Powers and The Bagdad Railway, The

Macmillan Company, New York, 1924, s. 154

Page 50: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

41

2. OSMANLI DEVLETİ’NDE İNGİLTERE VE FRANSA SERMAYESİ

Osmanlı iktisadında görülen yabancı sermaye yatırımları en çok İngiliz,

Fransız ve Alman kaynaklı olmuştur. Bu devletlerin Osmanlı Devleti ile olan iktisadi

ilişkileri de özellikle belirli alanlarda daha güçlü olmuştur.

1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na doğrudan yabancı yatırımların

sektörel dağılımı şu şekildedir:75

Pay(yüzde)

Demiryolları 63,1 Bankacılık 12,0 Ticaret 5,8 Endüstri 5,3 Kamu Hizmetleri 5,1 Limanlar 4,3 Madencilik 3,7 Sigorta 0,7

Toplam 100,0

Görüldüğü gibi demiryolları büyük bir farkla birinci sırayı alırken bankacılık,

ticaret ve sanayi onu takip eden sektörler olmuştur. Nitekim demiryolları inşa

faaliyetleri bazında bu sektörlere olan talep incelendiğinde aslında aralarında çok

sıkı bir bağ olduğu ve birbirlerini tetikledikleri görülür. Örneğin Avrupalı devletlerin

bizzat kurmuş olduğu yabancı bankalar sayesinde yabancı sermaye girişi

kolaylaşmıştır. I. Dünya Savaşı öncesi tüm Avrupa sermayesi tarafından Osmanlı

topraklarına yapılan doğrudan yatırımlar 75 milyon İngiliz sterlinine ulaşmıştı.76

75 Pamuk, a.g.e. , s. 88

76 Pamuk, a.g.e. , s. 142

Page 51: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

42

Üstelik Düyun-u Umumiye ile Avrupalı devletlerin alacakları garanti altına

alınmış bunun sonucunda da alacaklı devletler Osmanlı Devleti’ndeki iktisadi

faaliyetlerini güven içinde daha da arttırmışlardı. Özellikle demiryolu imtiyazları

sırasında görülen bu durum, Düyun-u Umumiye’nin teminat olarak gösterilen

gelirleri etkin bir şekilde toplaması sonucu imtiyaz taleplerinin daha da artmasına

neden olmuştur.77

İngiltere ve Fransa’nın bankacılık sektöründeki en önemli araçları şüphesiz

Osmanlı Bankası oldu. Osmanlı Devleti’nin Osmanlı Bankası niteliğinde bir

bankaya sahip olma ihtiyacı devletin mali sorunlarından kaynaklandı. Bu mali

sorunlardan en önemlileri istikrarlı bir parasal ortamının olmaması ve devletin artan

gelir ihtiyaçları için iç borçlanmaya giderek Galata bankerlerinden aldığı kısa vadeli

borçların artık ihtiyaçlarını karşılayamamasıydı.78 Bugün bile T.C Merkez

Bankası’nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olması, Osmanlı Bankası gibi

bir kuruluşun önemine ve ihtiyacına bir örnektir. Tüm bu sebeplerle 1863 yılında

İngiltere ve Fransa’nın eşit sermayesi ile Osmanlı Bankası kuruldu. Zamanla banka

tahvilatındaki Fransız sermayesi 1885’te %40’dan 1914 yılında %58’e kadar

çıkmıştı.79 Osmanlı Bankası kurulduğu andan itibaren para basma, kısa vadeli borç

verme, iç ve dış borç anapara ve faizlerinin ödenmesi gibi yetkileri eline geçirdi.80

77 İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, Timaş Yayınları,

İstanbul, 2008, s. 130

78 Şevket Pamuk, Osmanlı- Türkiye İktisat Tarihi 1500-1914, İletişim Yayınları,

İstanbul, 2007, s. 23

79 Donald Blaisdell, a.g.e. , s. 253

80 Pamuk, a.g.e. , s.234

Page 52: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

43

Osmanlı Bankası’nın devletin merkez bankası işleviyle bu işlemleri yapması

normalken söz konusu bankanın İngiliz ve Fransız sermayesi ile kurulmuş olması

sıkıntı yaratabilirdi. Nitekim bankanın kurulmasından itibaren Fransız ve İngiliz

sermayesinin önünün açılması garanti altına alındı. Ayrıca banka 1871’de kurulan

Düyun-u Umumiye ile ortak hareket ederek, Osmanlı maliyesindeki bütün söz

hakkını eline geçirdi. Edhem Eldem’in hazırlamış olduğu Osmanlı Bankası Tarihi

adlı son derece ayrıntılı çalışmada bankanın 1908 yılından itibaren yürütmüş olduğu

para politikalarına da yer verilmiştir. Bu dönemden I. Dünya Savaşı’nın başlamasına

kadar Osmanlı Bankası emisyon ile ilgili aktif bir rol üstlenmiştir. Edhem Eldem’in

belirttiğine göre banka, dönemin Maliye nazırı Cavid Bey’in kırsal kesimde kâğıt

para tedavülünün arttırılması hakkındaki düşüncelerinde dolayı Osmanlı Bankası’nın

kırsal kesimdeki şubelerinde de emisyona ağırlık vermiştir.81

İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Bankası sayesinde Osmanlı iktisadında bu

kadar çok güçlenmeleri Berlin merkezli Deutsche Bank’ın etkinliğini arttırması ile

azalmıştır. Bu süreçteki en önemli rekabet, şüphesiz Bağdat Demiryolu yapımında

yaşanmıştır.

İngiltere ve Fransa sermaye yatırımlarının Osmanlı Bankası aracılığıyla

gerçekleşmiş olmasına örnek olarak I. Dünya Savaşından önce Türkiye’nin en

önemli üç limanından ikisi olan İstanbul, Beyrut liman ve rıhtımları, İstanbul su,

tramvay ve elektrik şirketlerinin idare heyetleri Osmanlı Bankası’nın aracılık yaptığı

şirketlerin elindeydi.82 Ticaret ve sanayi alanlarında kurulan küçük çaplı birçok şirket

81 Edhem Eldem, Osmanlı Bankası, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1999, s.256

82 Blaisdell, a.g.e. , s. 254

Page 53: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

44

olmasına rağmen bu şirketlerden, İngiliz sermayeli olanlar genelde İngiltere’nin

çıkar merkezi olan Basra Körfezindeki taşımacılıkla ilgili olanlardır.

İngiltere’nin Osmanlı topraklarına olan ilgisinin asıl amacının Basra Körfezi

ve Mezopotamya olması sonucu İngiliz sermayesi bu bölgede ağırlık kazanmıştır.

Temmuz 1912’de İngiltere’nin Bağdat- Basra demiryolu projesi ile ilgili kontrol

taleplerini geri çekmesi İngiltere’nin Mezopotamya’daki çıkarlarından vazgeçeceği

anlamına gelmemiştir.83

İngiltere’nin bu politikasının sebebi, Almanya’nın

Mezopotamya ve İran’daki petrol imtiyazlarını ele geçirme ihtimalinden duyduğu

rahatsızlıktı. Böyle bir gelişme Hindistan ile olan bağlantının kopması ve bölgedeki

petrol rezervlerinin ele geçirilememesi demekti. Nitekim İngilizlerin Osmanlı

Devleti ile yürüttüğü yoğun müzakereler sonucu bölgede en az %50 hisse talebi

onların lehine olmuş ve 19 Mart 1914’de %50’lik hisse bir İngiliz Şirketi olan

D’arcy’e %25 hisse Deutsche Bank’a ve geri kalan %25’lik hisse ise yine bir İngiliz

şirketi Anglo - Persian Petroleum Şirketi’ne verilerek bölgedeki petrol çalışma

imtiyazlarını içeren anlaşma imzalanmıştır.84

Fransa, gerek 1908 yılından itibaren aldığı gerekse daha eskilerden gelip I.

Dünya Savaşı’na kadar sürdürdüğü imtiyazlarla Osmanlı devletinde çeşitli şirketler

kurmuştu. Bu şirketlerin sektörel dağılımı liman işletmeleri, gaz ve aydınlatma ile

tramvay işletmeleriydi. 1883 yılında Osmanlı Tütün Tekel Şirketi (Société de la

Régie cointéressée des tabacs de l’Empire Ottoman) adıyla kurulan tütün rejisi

Fransız sermayesi ile kurulan en önemli şirketlerden biriydi. Reji İdaresi, Duyûn-u

83 Joseph Heller, British Policy Towards The Ottoman Empire 1908-1914, Frank

Cass Pres. , Londra 1983, s. 90

84 Heller, a.g.e. , s. 92

Page 54: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

45

Umûmiye’nin en önemli kuruluşlarından birisiydi; başkan ve başkan yardımcılığına

getirilen kişiler Osmanlı Bankası, demiryolu şirketleri ve yabancı bankalarda hizmet

yapan kişilerdi.85 1880 yılındaki Muharrem Kararnamesine göre, tütün tekelinin

gelirinin görünüşte Duyûn-u Umûmiye’ye ama aslında Düyun- Umumiye tarafından

kurulan Reji Şirketi’ne bırakılması, İdarenin Osmanlı iktisadındaki etkisini

göstermektedir.86 Şirketin 1914 yılında dolan imtiyaz sözleşmesi 1912’de yapılan

görüşmeler sonucu 15 yıl daha uzatılmıştı. Reji’nin dönemin işçi hareketlerine olan

etkisi dikkate alınırsa söz konusu dönem, sosyolojik açıdan incelenmeye değer bir

görünüm arz etmektedir.

İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı iktisadındaki etkisinin Almanya ile

karşılaştırıldığında çok daha eskilere dayandığı ve söz konusu iki devletin kurumsal

açıdan Osmanlı iktisadı ile olan ilişkilerinin birbirine daha sıkı bağlarla bağlı olduğu

görülür. Özellikle İngiltere ile olan çok çeşitli ticari kalemleri ortalama olarak şu

şekilde bir seyir izlemiştir:87

Osmanlı Devleti’nden yapılan İthalat: 1910-1912 1913 (Mark olarak) Arpa 22 200 000 17 880 000 Keçi Kılı 11 640 000 12 820 000 Kuru Üzüm 11 530 000 14 980 000 Yün 5 540 000 5 480 000 Afyon 5 450 000 6 170 000 Yünlü Ürün 5 420 000 4 290 000 Osmanlı Devleti’ne yapılan İhracat: Yünlü Ürün 14 670 000 8 490 000

85 Geyikdağı, a.g.e. , s. 187

86 Blaisdell, a.g.e. , s. 140

87 Karl Hermann Müller, Die Wirtschaftliche Bedeutung der Bagdadbahn: Land

und Leute der Asiatischen Türkei, Bonsen&Maasch Verlag, Hamburg, 1917, s. 59

Page 55: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

46

Pamuk İpliği 9 390 000 8 800 000 Kömür ve Kok Kömürü 6 700 000 6 780 000 Makine 6 500 000 6 460 000 Demirden Mamüller 4 580 000 6 200 000

Tablodan da görüleceği gibi Osmanlı Devleti’nin İngiltere’den aldığı mallar

genelde işlenmiş hammaddeler iken İngiltere’ye satılan mallar hammadde ürünleri

ve genelde tarım ürünleri olmuştur. Bu durum İngiltere ve Osmanlı Devleti’nin

sanayileşme düzeylerine açıklanabilir.

Ancak I. Dünya Savaşı arifesinde söz konusu devletlerin Osmanlı Devleti ile

olan ticari hacimlerine bakıldığında Almanya’nın ezici gücü ortaya çıkmaktadır.

Nitekim Osmanlı Devletindeki bu ticaret hacimlerinin değişimi şu şekilde

olmuştur.88

Devletler 1887 % 1910 %

İngiltere 61 35

Fransa 18 11

Almanya 6 21

Alman ticaretinin güçlü rakiplerinin aleyhine olacak şekilde ve çok kısa

sürede olan bu muazzam artışı sadece demiryolları alanında değil ayrıca bankacılık

ve alt yapı çalışmaları gibi sektörlerde de görülmüştür.

Borç veren başlıca üç ülkenin (İngiltere, Fransa, Almanya) Osmanlı devletine

verdikleri borçlar genelde özel teşebbüs şekildeki sermaye yatırımlarına yönelikti.

Özel teşebbüs olarak görülen bu yabancı şirket yatırımları demiryolu, madencilik,

tekel maddelerinin üretim ve dağıtımı gibi konularda yoğunlaşmıştı.89 Bu

sermayenin oransal dağılımı şu şekilde olmuştur.90

88 Ortaylı, a.g.e. ,s. 59

89 Tevfik Çavdar, Osmanlıların Yarı Sömürge Oluşu, Dünya Yayıncılık, İstanbul,

2000, s. 111

Page 56: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

47

1914 Yılında Osmanlı İmparatorluğundaki Yabancı Sermayenin

Oransal Dağılımı

Yatırımın Yeri Fransa İngiltere Almanya

Kamu Borcu 60.31 14.36 21.31 Özel Teşebbüs 53.55 13.66 32.77

Toplam 60.08 14.46 24.52

Tablodan da anlaşılacağı gibi Fransa’nın gerek özel teşebbüslerde gerekse

kamu borçları içindeki payı diğer ülkelere nazaran daha fazla olsa da bu dağılım

geçmişten gelen uzun soluklu bir süreç olarak analiz edildiğinde asıl dikkat çekecek

nokta Almanya’nın hissedilir derecedeki artan iktisadi nüfuzudur.

90 Çavdar, a.g.e. , s. 111

Page 57: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

48

3. DEMİRYOLU ÇEKİŞMELERİ: İNGİLTERE-ALMANYA-FRANSA

Avrupalı devletlerin Osmanlı devletindeki yabancı sermaye yatırımlarının en

önemlisi şüphesiz demiryolları yapımında kendini göstermiştir. Avrupa’nın ve

Asya’nın 19. yüzyıldaki coğrafi yapısı göz önüne alınırsa demiryolları özellikle söz

konusu dönem için sadece bir ulaşım aracı değildi. Devletler demiryolları sayesinde

askeri yapılarını güçlendiriyor, ticaretlerini geliştiriyor ve bu gelişmeler sonucu

aslında topraklarındaki etki alanlarını sağlamlaştırıyorlardı. Bugün bile Avrupa

devletlerinin birçoğunun ulaşımda demiryolunu tercih etmesi ve muazzam

demiryolu ağlarına sahip olmasının arkasında geçmişten gelen bu bilinç vardır.

Osmanlı iktisadını özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren inceleyen

birçok iktisat tarihçisinin kabul ettiği gibi demiryolları, Osmanlı iktisadında ayrı bir

öneme sahiptir. Osmanlı topraklarındaki demiryolu inşa faaliyetleri incelenirken

aslında bir nevi Osmanlı iktisadındaki yabancı sermaye etkisi, Osmanlı Devleti’nin

askeri hizmetleri, Avrupa’nın Osmanlı topraklarına olan siyasi ve hatta kültürel

nüfuzu gibi konular hakkında da geniş bir bilgi birikimine sahip olunur. Nitekim

gerek Alman gerekse İngiliz tarih yazıcılığına baktığımızda özellikle “Şark

Meselesi” veya “Emperyalizm” konulu çalışmalarda da Osmanlı Devleti’ndeki

demiryolu inşa faaliyetlerine yer verilmiştir.

Osmanlı topraklarındaki demiryolu inşası özellikle 19. yüzyılın son

çeyreğinde başlamış ve değişken bir biçimde genelde İngiltere, Fransa, Almanya ve

kısıtlı da olsa Avusturya ve Rusya’nın etkinlik alanına girmişti. Avrupalıların ve

Türklerin karşılıklı olarak talepte bulundukları demiryolu inşasından iki tarafında

farklı beklentileri oldu. Özellikle Sultan Abdülhamid döneminde inşası hız kazanan

demiryollarını Sultan Abdülhamid’in bu kadar çok istemesinin sebebi askeri ve

Page 58: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

49

iktisadi açıdan güçlenme isteği ile ilgiliydi. Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesinin

zayıflaması sonucu çeşitli bölgelerde isyanlar artmış ancak merkezden bu bölgelere

yapılan asker sevkiyatı sıkıntı yaratmıştı. Sultan Abdülhamid, sistemli bir ulaşım

sayesinde Suriye, Mezopotamya, Arabistan ve diğer çevre vilayetlerde artan

isyanları bastırabileceğini, asker sevkiyatının hız kazanacağını ve bütün bu

topraklarda vergi toplamanın kolaylaşacağını düşünüyordu.91 Ayrıca gerek

İstanbul’un gerekse diğer şehirlerin iaşe sorunu vardı. Ülkede yetişen tarım

ürünlerinin buraya gönderilmesi hem çok maliyetli oluyor hem de zaman alıyordu.

Üstelik demiryollarının Avrupa’daki şöhreti de Osmanlı Devleti’nde bir istek

uyandırmıştı. Temelde bu sebeplerden dolayı Sultan Abdülhamid, Avrupalıların

Osmanlı topraklarındaki demiryolu projelerine sıcak baktı. Ayrıca böyle bir

demiryolu projesini gerçekleştirmek için Avrupalı devletlerin yardımına ihtiyacı

olduğunu biliyordu.92 Konuya Avrupalı devletler açısından bakıldığında ise bu

ilgileri ortak paydada birleştiren sebep, kendi aralarındaki rekabet ve fırsatları

kaçırmama hırsı olmuştu.

Osmanlı topraklarındaki demiryolları inşası Avrupa ve Asya’daki inşa

faaliyetleri olarak ikiye ayrılabilir. 1908 öncesi, Osmanlı Devleti’nin Avrupa

topraklarındaki demiryolu faaliyetlerine bakıldığında bu sürecin Kırım Harbi

sonrasına kadar uzandığı görülür. Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarındaki en

önemli demiryolu inşası 1868 ve 1869 yılları arasında Belçikalı bir banker olan

Baron Hirsch’e Rumeli demiryollarının imtiyazının verilmesi ile başladı. Hirsch, bu

91 Earle, a.g.e. , s. 21

92 Michael Fröhlich, Imperialismus Deutsche Kolonial- und Weltpolitik 1880-

1914, Deutscher Taschenbuch Verlag, München, 1994, s. 15

Page 59: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

50

hattı 1875 yılında tamamladı. Daha sonra da kurduğu şirket olan Rumeli Demiryolu

Şirketi’ndeki imtiyaz hakkını 1890 yılında Deutsche Bank ve Wiener Bankverein’ın

öncülüğündeki başka bir gruba satmış, alıcı bankalar da 1890’da Zürih’te Şark

Demiryolları Bankasını kurmuşlardı.93 Bu dönemdeki diğer önemli girişimler ise

Deutsche Bank’ın aracılığıyla Alman Alfred von Kaulla’nın 1894’te hizmete açtığı

Selanik-Manastır arasındaki 219 kilometrelik hat ile Fransızların, 1896 yılında

hizmete açtığı 510 kilometre uzunluğundaki İstanbul-Selanik hattı olmuştur.94

1908 sonrası inşa faaliyetleri özellikle Asya topraklarında, Bağdat Demiryolu

ile önem kazanmıştır. Bu çalışmada üzerinde durulması gereken en önemli konu

şüphesiz Bağdat demiryolu hattıdır. Bağdat demiryolu hattı geçmişteki Türk-Alman

ilişkilerinin önemli bir parçasıdır. Öyle ki 1890 sonrası Türk-Alman ilişkileri Bağdat

demiryolu hattı üzerinde durulmadan çalışıldığında eksik kalmış olur. I. Dünya

Savaşı öncesi Osmanlı Devleti’nin iktisadi bilançosuna bakıldığında bu hattın inşası

sadece Türk-Alman ilişkilerini değil aynı zamanda Türklerin Fransa ve İngiltere ile

olan ilişkilerini de derinden etkilemiştir.

İlber Ortaylı’nın Bağdat Demiryolu’na “Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman

Koridoru” şeklinde bir benzetme yapması bu hattın finansal kaynağını özetler

niteliktedir.95 Bağdat’a kadar uzanacak olan demiryolu hattının yapımı 1908 yılından

itibaren hız kazanmış olsa da hattın inşa faaliyetini üstlenen şirketin tarihçesi ve

Almanların demiryolu serüvenleri 19. yüzyılın son çeyreğine kadar uzanmaktadır.

Almanlar, özellikle de Alfred von Kaulla, İngiltere ve Fransa’yı örnek alarak

93 Geyikdağı, a.g.e. , s.133

94 Geyikdağı, a.g.e. , s. 135

95 Ortaylı, a.g.e. , s. 125

Page 60: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

51

Osmanlı Devleti’ne olan sermaye yatırımlarını oldukça arttırmıştı. Ancak 19.

yüzyılın son yıllarındaki ticaret paylarına bakıldığında İngiltere ve Fransa’ya göre

hala geriydiler. Ayrıca önemli sermaye yatırımları, ticaret yapma ve demiryolu inşa

etme imtiyazları diğer Avrupalı devletlerin güdümündeydi. İşte tam böyle bir

ortamda Almanlar demiryolu kurma yolundaki hedeflerini Osmanlı Asya’sına doğru

yönlendirdiler. Almanların faaliyet alanı gösterecekleri Osmanlı Asyası, İngiliz

imtiyazların olduğu Ege, Çukurova bölgeleri ile Fransız yatırımlarının olduğu

Marmara Bölgesi dışındaki geniş topraklar; özetle İzmit’in doğusundan başlayıp

Basra’ya kadar uzanan bölgeydi.96 Bağdat Demiryolu süreci de bu bölgede gelişti.

Bu süreçte rol oynayacak olan önemli kuruluşlar ise 1889’da kurulan ve

başkanlığına Otto von Kühlmann’ın getirildiği Osmanlı Anadolu Demiryolu Şirketi

ile bu şirketi mali yönden tamamlayan Georg von Siemens’in -23 Ekim’deki

ölümünden sonra yerine ardılı Dr. Arthur von Gwinner geçmiştir97- önderliğindeki

Deutsche Bank’tı. Von Kühlmann’ın imtiyazları almasını sağladığı Anadolu

Demiryolu Şirketi’nin Osmanlı topraklarındaki faaliyet alanı Bağdat demiryolu

sürecinden daha öncelere dayanıyordu. Şirket, 1890 yılında başladığı faaliyetleri

sonucu 1893 yılında İzmit-Ankara hattını tamamlamış, aynı yıl 384 km.

uzunluğundaki Ankara-Kayseri ve 445 km uzunluğundaki Eskişehir-Konya

imtiyazını da almaya hak kazanmıştır.98

96 Ortaylı, a.g.e. , s. 127

97 Friedrich Heinz Bode, Der Kampf um die Bagdadbahn 1903-1914; Ein Beitrag

zur Geschichte der Deutsch- Englischen Beziehungen, Priebatschs

Buchhandlung,Breslau, 1941, s. 4

98 Hacı Bayram Soy, Almanya’nın Osmanlı Devleti Üzerinde İngiltere ile Nüfuz

Page 61: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

52

Almanya Anadolu’daki demiryolu yapımlarını çok hızlı bir şekilde

tamamlıyordu. İnşa edilen bu demiryolları Alman sermayesinin Osmanlı

iktisadındaki somut örneklerinden biriydi. Nitekim demiryolları sistemi Alman

demiryolu dehaları tarafından şekilleniyor, Alman mühendisler, Alman işçilerinin

Alman fabrikalarında işledikleri inşa malzemelerini kullanıyor, imtiyazlar Alman

bankaları ve Alman yöneticileri tarafından alınıyordu.99

Almanların Sultan Abdülhamid’den aldıkları imtiyazlar sonucu Konya’ya

kadar süratle ilerlemeleri ve Sultan Abdülhamid’in bu işbirliğinden memnun olması

sonucu Konya-Bağdat-Basra Körfezi hattının yapımı gündeme geldi.

Sultan Abdülhamid neden Almanya’yı seçmişti sorusunun cevabı aslında

yine İngiltere ve Fransa kaynaklıdır; Sultan Abdülhamid’e göre İngiliz ve Fransız

firmalarının söz konusu projeye sıcak bakmalarının sebebi politik çıkarlarını

gerçekleştirmek iken Almanya’nın böyle bir nüfuz kullanma niyeti yoktu. Çünkü

Almanya yükselmeye çalışan bir güçtü ve kendi emniyetini korumak Almanya için

daha önemliydi.100 Anadolu Demiryolu Şirketi’nin tüm çabaları sonucunda Sultan

Abdülhamid, 27 Kasım 1899’da söz konusu hattın tüm inşa imtiyazını Deutsche

Bank’a ve Anadolu Demiryolu Şirketi’ne vereceğini açıkladı.101 Proje için 15 milyon

frank sermaye ile kurulan yeni şirketin adı Bağdat Demiryolu Kumpanyası idi ve

Mücadelesi 1890-1914, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2004, s. 196

99 Earle, a.g.e., s. 35

100 Hermann Schmidt, Das Eisenbahnwesen in der Asiatischen Türkei, Franz

Siemenroth Verlag, Berlin, 1914, s. 6; Bode, a.g.e. , s. 2

101 Earle, a.g.e. , s. 61

Page 62: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

53

şirketin hisselerinin %10’u Anadolu Demiryolları Kumpanyasına aitti.102 Bu yeni

şirketin kurulma sebebi Anadolu Demiryolu Şirketi’nin söz konusu demiryolu

inşasının finansal risklerini yalnız üstlenmek istememesiydi.103 Nitekim Bağdat

Demiryolu Şirketi öncelikle İngiltere ile anlaşmaya çalışmış ancak bu mümkün

olmayınca %40’ar hisseyi Alman ve Fransızlara ve geri kalanı Osmanlı Hükümeti ve

Anadolu Demiryolu Şirketi’ne vererek faaliyetine başlamıştır.104

İmtiyaz tarihinden itibaren bu projede rol oynayacak önemli bir isim de Karl

Helfferich oldu. Helfferich, üniversitedeki profesörlük kariyerinden (Para politikası)

sonra Alman Dış İşleri Bakanlığı’nın ekonomi bölümünde görev aldı. Von Gwinner

ile olan tanışmasından sonra Anadolu Demiryolları Şirketi’nin idaresine getirildi.105

Helfferich’in bu konuda yaptığı atılımlar ve diğer Avrupalı devletler ile olan

görüşmeleri Bağdat demiryolu projesi tarihinde önemli bir yer tutar.

1903’te imzalanan antlaşma için Alman Dışişleri Sekreteri Baron von Schön

antlaşmanın Almanya ve Türkiye arasında değil; Osmanlı Hükümeti ve Anadolu

Demiryolu Şirketi arasında imzalandığını söylemiştir.106 Bu ifade, Osmanlı

devletindeki emperyalist kurumların ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesidir.

102 Ortaylı, a.g.e. , s. 146

103 Schmidt, a.g.e. , s. 11

104 Schmidt, a.g.e. , s. 12

105 Manfred Pohl, “Extracts from a Diary Kept During his Stay in Turkey, 1906-

1908”, Studies on Economic and Monetary Problems and on Banking History,

No.1-22, Yay. Haz. Manfred Pohl, Hase&Köhler Verlag, Mainz, 1988, s. 585

106 Earle, a.g.e. , s. 120

Page 63: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

54

Nihai anlaşmanın 5 Mart 1903’te imzalanması ile Almanya ayrıca demiryolu

inşa hattının her iki tarafında yirmişer kilometrelik bir alanda maden ocağı işletme

imtiyazlarını da almıştı.107 Üstelik demiryolu inşaatı ile ilgili bütün malzemeler

gümrükten muaf tutulmuştu.108

Almanya’nın almaya hak kazandığı Bağdat demiryolu imtiyazı ilerleyen

yıllarda İngiltere ve Fransa tarafından şiddetli itirazlara neden oldu. İngiltere ve

Fransa aslında Almanya’dan çok önce birçok demiryolu imtiyazına sahip olmuşlardı

ancak Bağdat demiryolu sadece bir demiryolu imtiyazı değildi. Nitekim uzandığı

coğrafi alan İngiltere ve Fransa’nın ticaret yollarına karşı bir tehdit unsuru

oluşturabilirdi. Proje, Fransızların Suriye’deki, İngilizlerin Mısır ve

Mezopotamya’daki - özellikle Basra Körfezi109 - çıkarlarını tehdit edebilirdi.110

Bağdat demiryolu projesinin yapımını üstlenen Almanya’dan sonra söz

konusu çıkarlar nedeniyle bu projeye ortak olmak isteyen en hırslı devlet İngiltere

olmuştu. Bu sebeple proje etrafında dönen politik oyunları İngiltere üzerinden analiz

etmek, konunun anlaşılması açısından daha önemli olacaktır. Nitekim İngiltere ve

Almanya bu süreç içerisinde birbirinden çok farklı nedenlerle bazen uzlaşmaya

çalışmış bazen de çatışmışlardı. Bu çıkarlara İngiltere açısından bakıldığında,

İngiltere’nin politikasının 1903 Alman-Türk imtiyaz anlaşmasından sonra

107 Charles Morawitz, Die Türkei im Spiegel ihrer Finanzen, Fransızcadan Çev.

Georg Schweitzer, Carl Heymanns Verlag, Berlin, 1903, s. 460

108 Soy, a.g.e. , s. 214

109 Heller, a.g.e. s. 60

110 Harry N. Howard, The Partition of Turkey- A Diplomatic History 1913-1923,

University of Oklahoma Press, New York, 1966, s. 48

Page 64: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

55

Almanya’yı kendi sömürge yollarından uzak tutmak olduğu gözlemlenebilir. Bağdat

Demiryolu, İngiltere’nin emperyalizmin şahdamarı olan Hindistan yolunu tehdit

ediyordu.111

Bu sebeple hattın Basra Körfezi’ne kadar uzatılması Hindistan yolunda

Alman egemenliği demekti. İşte bu sebeplerle İngiltere, özellikle de Basra körfezi ile

Bağdat arasında (Bağdat-Basra demiryolu) ve Mezopotamya alanında bu projeye

ortak olmak istedi. Nitekim İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Asya’sındaki demiryolu

çalışmaları da genelde bu amaçla yani kendi sömürü çıkarlarını korumak adına

olmuştu. Bu yoruma uygun olarak Karl Hellferich, İngiltere’nin amacının “Sömürge

demiryolları [Ausbeutungsbahnen]” inşa etmek olduğunu yazmıştı.112

Almanya’nın proje konusundaki mali sıkıntıları Almanya’daki finans

çevrelerini düşündürüyordu. Almanya, bu kadar geniş çaplı bir projenin altından

kalkamayacağını düşünüyordu. Özellikle başta von Siemens olmak üzere

Almanya’nın proje yapımı sırasında uluslararası bir ortak araması onu önce Fransa

daha sonra İngiltere ile uzlaşmaya itti. Siemens’in ortak bulma arayışları O’nun

Bieberstein ile anlaşmazlığa düşmesine bile neden oldu.113 Nitekim Bieberstein,

demiryolu projesinin sırf Alman sermayeli olmasını istiyordu. Ancak bu diplomatik

sorunlara rağmen Almanya’nın bu sebepten kaynaklanan uluslararası ortak bulma

arayışları 1910 yılına kadar sürdü.114

111 Bode, a.g.e. , s.11

112 Karl Hellferich, Die Deutsche Türkenpolitik, Vossische Buchhandlung Verlag,

Berlin, 1921, s.12

113Wolfgang J. Mommsen, Grossmachtstellung und Weltpolitik: Die Ausenpolitik

des Deutsches Reiches 1870 bis 1914, Ullstein Verlag, Berlin, 1993,s. 193

114 Bode, a.g.e. , s.13

Page 65: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

56

Hacı Bayram Soy, İngiltere’nin Almanya ile Bağdat demiryolu üzerindeki

nüfuz mücadelesini 3 döneme ayırmaktadır: İlk dönemde (1888-1903), İngiltere

Alman demiryolları teşebbüslerine karşı çıkmamış, hatta bölgede Fransa ve

Rusya’ya karşı denge unsuru olarak görmüş ve İngiliz sermayedarlarının da projeye

katılmalarına sıcak bakmıştır. İkinci dönemde (1903-1911) ise, Alman

demiryollarının İngiliz çıkarlarını tehdit edeceği düşüncesiyle, mümkün olan her

yolla bu projeyi engellenmeye çalışılmıştır. Üçüncü dönemde de (1911-1914)

Almanların Potsdam’da Ruslarla anlaşma yaparak Üçlü İtilaf bloğunda Bağdat

demiryolu ile ilgili bir gedik açmaları neticesinde, tekrar görüşmeler başlamış ve

nihayet anlaşma imzalanmıştır.115

Söz konusu ikinci dönemde yaşanan en önemli olay şüphesiz 1908 Genç

Türk devrimi olmuştur. Devrime dış politika açısından bakıldığında 19 Temmuz

1908’de İngiltere ve Rusya’nın Reval’daki görüşmeleri devrime dolaylı da olsa bir

etki yapmıştı.116 Bu görüşmenin de etkisinden dolayı Avrupalı büyük güçlerin

politik oyunları sonucu imzalanan demiryolu anlaşmaları da Genç Türkleri tıpkı

Reval’daki görüşmeler gibi etkilemişti. Bu sebeple 1908’den itibaren demiryolu

konusu Sultan Abdülhamid’in tekelinden çıkıp, İttihat Terakki Cemiyeti’nin

politikalarına göre şekillenmişti. Nitekim 1908 devrimi ile beraber meclis açılmış ve

başta Almanlarınki olmak üzere imtiyaz anlaşmaları mecliste şiddetle tartışılır

olmuştu. Almanya’nın Osmanlı devlet adamları arasında yayılan kötü ünü özellikle

ittihatçılar arasında Almanlara verilen imtiyazları eleştirenlerin sayısını arttırdı.

Ayrıca 1903 yılında imzalanan imtiyaz anlaşmasının sadece elli kopyasının basılıp

115 Soy, a.g.e. , s. 240

116 Helfferich, a.g.e. , s. 21

Page 66: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

57

halk tarafından içeriğinin öğrenilememesiydi.117 Bu sebeplerin yanında ayrıca

Almanya’nın dış politikada özellikle Bosna’nın ilhakı sırasında sergilediği tutum da

Almanya aleyhtarlığını arttırmıştı.

İttihatçıların ileri gelenlerinden ve aynı zamanda Bağdat mebusu olan

İsmail Hakkı Bey, mecliste Hariciye ve Nafıa nazırları ile tartışılmak üzere bir sözlü

soru önergesi hazırlamış söz konusu önerge 27 Şubat 1909 tarihli meclis

toplantısında tartışılmıştı.118 İsmail Hakkı Bey, hazırladığı önergede imtiyaz

anlaşmasının Osmanlı Devleti’ne olan mali külfetinden, söz konusu imtiyaz

anlaşmasını fırsat bilerek Avrupalı devletlerin siyasi oyunlarına alet olunduğundan

dem vuruyordu. Özellikle Nafıa nazırı Noradunghian Efendi İsmail Hakkı Bey’in

eleştirilerine şiddetle karşı çıkıyor soru önergesine verdiği cevaplarla hükümeti

savunuyordu. Cavid Bey ve onun gibi düşünen diğer meclis üyeleri ise asıl sorunun

hattın mali boyutu olduğunu dile getiriyordu. Bu sorunlar temelde şunlardı: Bağdat

demiryolu km garantisinden dolayı pahalıya mal oluyordu, Osmanlı Devleti hattın

yapımı için borçlanmak zorunda kalıyordu, Bağdat demiryolu şirketi bu projeden

gerek inşaat şirketi olması dolayısıyla Osmanlı tahvillerinde söz sahibi oluyor

gerekse demiryolunun işletmeciliğini de üstlendiğinden karı ciddi boyutlara

ulaşıyordu.119 Ancak İsmail Hakkı Bey ve Cavid Bey gibi konu hakkında ayrıntılı

bilgi sahibi olan devlet adamları Bağdat demiryolunun önemini de

117 Earle, a.g.e, s. 219

118 Gündüz Ökçün, “Osmanlı Meclis-i Mebusanında Bağdat Demiryolu Üzerine

Yapılan Tartışmalar”, AÜSBF Dergisi, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, c. 25, no.2,

s. 20

119 Ökçün, a.g.m. , s. 37

Page 67: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

58

vurgulamışlardı.120 Bu sebeple onlara göre imtiyaz anlaşmalarında bazı değişiklikler

yapılarak hattın inşasının devamı desteklenebilirdi.121 İlerleyen dönemlerde varılan

bu görüş birliğinin de pekişmesi ile üstelik Almanya ile olan ilişkilerin tekrar

dostluğa dönüşmeye başlamasıyla hattın faaliyetine devam edilmişti. Özellikle 1910

yılından itibaren Alman prestiji Yakın Doğu’da artmış ve 1911 baharında

Türkiye’deki Alman nüfuzu eski gücüne yeniden kavuşmuştu.122

1910 yılından itibaren Avrupalı güçlerin kendi aralarında yapmış olduğu

anlaşmalar ile Bağdat demiryolu sorunu da giderek çözüme kavuşmaya başlamıştır.

Örneğin, Almanya ve Rusya arasındaki 1910 sonbaharında vuku bulan “Potsdam

Görüşmeleri” bunlardan biridir. Antlaşma maddeleri Bağdat demiryolu imtiyaz

rekabetinde önemli bir dönüm noktası olmuştu. Almanya, Kuzey Basra’da her türlü

demiryolu ve diğer ulaşım faaliyetlerinden vazgeçerek bölgedeki Rus politikalarını

kabul etmiş buna karşılık Rusya da Almanların Bağdat projesi için hiçbir güçlük

çıkarmayacağını onaylamıştı.123 Almanya daha sonra Fransa ile anlaştı. Bu

anlaşmaya göre Kuzey Anadolu ve Suriye Fransız nüfuzuna terk edilecek, Deutsche

Bank ve Osmanlı Bankası yatırım yaparken birbirlerinin nüfuz sahalarına

girmeyeceklerdi.124

Almanya’yı en çok uğraştıran devlet olan İngiltere ile uzlaşma görüşmeleri

ise I. Dünya Savaşı arifesinde 15 Şubat 1914’te imzalanan anlaşma ile nihayete

120 Ökçün, a.g.m. , s. 34

121 Ökçün, a.g.m. , s. 56

122 Earle, a.g.e. , s. 222

123 Helfferich, a.g.e. , s. 24

124 Ortaylı, a.g.e. , s. 163

Page 68: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

59

ermişti.125 İngiliz-Alman-Türk görüşmelerinin kesin sonucu İngilizlerin Basra

Körfezindeki hâkimiyetini ve Mezopotamya’daki nüfuz genişliğini tanınması

oldu.126

Almanya’nın Osmanlı iktisadı üzerindeki en büyük etkilerinin görüldüğü

demiryolu projesi Almanya için neden bu kadar önemliydi? Almanya’yı Avrupalı

sömürge devletlerinden ayıran nokta Almanya’nın bu imtiyazı siyasi değil sadece

iktisadi açıdan istiyor olması mıydı? Helfferich’e göre Osmanlı topraklarındaki

Alman demiryolları “Gelişim demiryolları [Entwicklungsbahnen]” idi.127 Georg von

Siemens de Almanya’nın Asya kıtasındaki ticari girişimlerini sadece iktisadi olarak

değerlendirmiş, hiçbir siyasi amaç gütmemiştir.128 Von Siemens’in bu görüşü

iktisadın ve siyasetin o dönemde öyle bir ortam içinde bile ayrı ayrı ele

alınabileceğini kanıtlar niteliktedir. Ancak şu da bir gerçektir ki Bekir Sıtkı

Baykal’ın belirttiği gibi bu olayların vuku bulduğu dönem kapitalizmin ve

emperyalizmin dönemiydi o yüzden kim kendi iktisadını yabancı bir gücün eline

bırakırsa siyasi kaderini de otomatik olarak ona devretmiş olurdu.129 Bu sebeple I.

Dünya Savaşı arifesinde yaşanan Bağdat demiryolu sorunu Avrupalı büyük güçlerin

Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi emellerinin en belirgin örneklerinden biri

olmuştur.

125 Helfferich, a.g.e. , s. 26

126 Helfferich, a.g.e. , s. 27

127 Helfferich, a.g.e. , s. 12

128 Bekir Sıtkı Baykal, Das Bagdad-Bahn Problem 1890-1903, Rudolf Goldschagg

Druck, Freiburg, 1935, s. 164

129 Baykal, a.g.e. , s, 169

Page 69: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

60

Gelişimi çok eskilere dayanan bu demiryolu projesi incelenirken

paralelinde aslında Osmanlı Devleti’nin hem iç hem de dış siyasi ve iktisadi

görünümü ve Avrupalı devletlerin çıkar dayanışması doğrultusunda şekillenen

kutuplaşmalar da incelenmiş olur.

Page 70: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

61

III. BÖLÜM

1908-1914 TÜRK-ALMAN İKTİSADİ İLİŞKİLERİ

1.TÜRK- ALMAN YAKINLAŞMASININ TEMEL ETKENLERİ

1871 yılında Bismarck’ın önderliğinde Almanya kendi ulusal birliğini

Danimarka, Avusturya ve Fransa gibi devletlerle yaptığı savaşlarla sağladı. Bu

savaşlar dolayısıyla Almanya’nın bundan sonraki politikası topraklarını elinde

tutabilmek için barışçı bir politika olmalıydı. Bu yüzden 1871 tarihten itibaren

Bismarck, Almanya’nın kaderinde çok etkin bir rol oynadı. Hatta denilebilir ki

Almanya devletinin temelleri Bismarck ile belirlenmiştir. Bugün Bismarck’ın

Almanya’da eleştirilmesinin sebebi belki de onun fazla koruyucu bir tutum

sergilemesidir. Nitekim Bismarck, savaşılarak kurulan bu birliğin Avrupa’da diğer

devletler tarafından tepki çekeceğini biliyordu. Bunun için belki de öncelikle

devletin iç dinamiklerini geliştirmeye çalışmış, Avrupa’da veya dünyada yaşanan

gelişmelere müdahaleci bir tutum izlemekten kaçınmıştır. Ancak bu O’nun pasif bir

politika izlediği anlamına da gelmez. Nitekim O’nun dış politikada Avrupa’daki

diğer devletlerle yaptığı ittifak anlaşmaları bunun bir göstergesidir.

Bismarck “Şark meselesi” ile direkt olarak ilgilenmekten kaçınmıştır. Bunu

doğrulayan olay ise Bismarck’ın 5 Aralık 1876 yılında Alman meclisinde, Şark

meselesi ile ilgili sorunlarla ilgili kurduğu şu cümledir: “Almanya’nın bütününü

ilgilendirmeyen bir sorun için bir tek Pomeranyalı askeri bile harcamaya

değmez.”130 Bismarck’ın amacı böyle bir sorun için Avrupa’nın ve Rusya’nın

düşmanlığını üstüne çekmemekti. Ancak burada şu noktayı da belirtmekte fayda var

130 Gregor Schöllgen, Die Macht in der Mitte Europas, Verlag C.H.Beck

München, 1992, s. 32

Page 71: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

62

ki o da Almanya’nın Afrika’da aslında bir koloni arayışına girdiğidir. 1884 ve 1885

yılları arasında Almanlar Kuzeydoğu Afrika, Togo, Kamerun ve çeşitli Pasifik

adalarında görünmüşlerdir. Ancak Bismarck bu alanları hiçbir zaman askeri üs

olarak görmedi. Ona göre buralar sadece Alman tacirleri içindi ve buraların idari

masrafları da yine onlar tarafından karşılanacaktı.131

II. Wilhelm’in 1888 yılında Alman tahtına geçmesiyle Bismarck’ın siyasi

faaliyetleri 1890 yılına kadar sadece iki yıl uygulama alanı bulabilmiştir. II. Wilhelm

tahta geçişinden itibaren Bismarck’ın dengeci ve uyumlu dış politikasına zıt giden

bir politika izledi. Bunun sebebi belki de Wilhelm’in Bismarck’ın sarsılmaz

otoritesini hazmedememesi veya Wilhelm’in sağlık sorunlarının yarattığı ruhsal

sıkıntılardı. Nitekim bundan sonra II. Wilhelm ile çatışan Bismarck, 1890 yılında

görevinden istifa etmiştir.

Zamanla Almanya’nın dış politikadaki emperyal hırsı doruk noktasına ulaştı

ve Bismarck’ın yürüttüğü denge politikasından eser kalmadı.

II. Wilhelm ve 1900 yılında şansölye olarak göreve gelen Bernhard von

Bülow ile Almanya’nın İslam dünyasına karşı izlediği politika da belirli oranda

değişmiştir. Almanya artık Bismarck’ın dış politikasından sonra Bülow’un

“Weltpolitik”132 amaçlı politikasıyla dünya sahnesine çıktı. Bülow’un bundan

sonraki politikasını belirleyen en önemli ipucu “Almanya kimseyi gölgeye itmek

istemiyor ancak güneşteki yerini de almaya kararlıdır.”133 cümlesi olmuştur.

131 William Carr, A History of Germany 1815-1945, Edward Arnold Publishers,

London, 1969, s. 178

132 Schöllgen, a.g.e. , s. 56

133 Fröhlich, a.g.e. s. 75

Page 72: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

63

Bu dönem itibariyle Almanya’nın koloni kazanma çalışmaları onu önce

denizaşırı ülkelere yönlendirdi. Nitekim Çin ile olan askeri alandaki ilişkilerini

güçlendirme düşüncesi bunun bir örneğidir. Ancak Almanya Pasifik okyanusuna

çıkaracağı bir donanması olmadığını biliyordu. Bu durum onu diğer ülkeler

açısından dezavantajlı bir duruma itiyordu. Bu dezavantaj aslında Almanya’nın

donanmaya sahip olma isteğiyle beraber onun sanayisini de geliştirmesine önemli

katkılar sağlayacaktı. Almanya demir ve çelik sanayileri yanında Bayer, AEG,

Siemens gibi firmalar sayesinde dünyada egemen olma yolundaydı.134

Almanya’nın Yakın Doğu’ya yönelik bir politika izlemesi sonucu Almanya

şansını İran’da ve daha sonra da Osmanlı devletinde arayacaktı ki bu devletle

gerçekleştirdiği birliktelik iki devletin I. Dünya Savaşı’nda aynı tarafta olmaları

sonucunu getirecektir.

Almanya’nın Osmanlı Devleti ile olan yakınlaşmasının etkisi özellikle askeri

ve iktisadi alanlarda görüldü. Nitekim Almanlara göre Türkiye büyük ve gelecek

vaat eden bir pazardı ve Almanya burada birinci planda olabilecek şansı elde

edebilirdi.135

Aslında Sultan Abdülhamid ve II. Wilhelm zamanından beri güçlenen bu

birliktelik kültür, eğitim, sağlık gibi alanlarda da derin etkiler bırakmıştı. İki devleti

bu derece yakınlaştıran etmenler, temel olarak yukarıda da bahsedildiği gibi

134 Ulrich Trumpener, “Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu”, Osmanlı

İmparatorluğu’nun Sonu ve Büyük Güçler, Haz. Marian Kent, Çev. Ahmet

Fehmi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s. 129

135 Davis Trietsch, Deutschland und der Islam: Eine Weltpolitische Studie, Orient

Verlag, Berlin, Tarihsiz, s. 46

Page 73: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

64

Almanya’nın Avrupa’daki diğer ülkelere nazaran koloni kazanma çalışmalarına geç

girişmiş olması ve Sultan Abdülhamid yönetimindeki Osmanlı Devleti’nin II.

Meşrutiyet’in ilanından itibaren yaşadığı gelişmelerdir. Nitekim Osmanlı Devleti’nin

iktisadi bunalımları sonucu borç arayışları, Sultan Abdülhamid’in İngiltere ve

Fransa’nın politik oyunlarından kuşkulanıp Almanya’yı daha güvenilir bulması gibi

nedenler etkili olmuştur.

Bundan sonraki gelişmelerle artık Almanya’nın Osmanlı topraklarında

yayılma süreci tam olarak başladı. Bu birlikteliğin ana temasını ise şüphesiz

Almanya’nın iktisadi hedefleri oluşturur ki buna verilebilecek en belirgin örnek

Bağdat Demiryolu Projesidir.

Page 74: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

65

2. ALMAN İKTİSADİ GÜCÜNÜN GELİŞİMİ VE DIŞA YAYILMASI

Almanya, kısa süre içinde Osmanlı Devleti’nde nasıl bu kadar güçlendi

sorusunun cevabını araştırmak başta Almanya olmak üzere Avrupalı devletlerin

birbirleri arasında geçen rekabetini anlamak açısından önemlidir. Bu amaçla bu

bölümde daha çok Alman iktisat tarihinin dışa yayılma süreci üzerinde durulacaktır.

Paul Erker’e göre Kayzer İmparatorluğu sürecinde Alman iktisat tarihi üç

temel soru etrafında gelişti: Bunlardan birincisi Almanya’nın sınai bir güç olarak

ortaya çıkışı ile Fransa ve -birkaç alanda da olsa- İngiltere’yi geride bırakmasının

nedenleri ve bu sürecin işleyişi, ikincisi iktisat sistemlerinde görülen ve yeni bir

değişim olan teşkilatlanmış kapitalizmin (Organisierten Kapitalismus) nasıl bir

değişim olduğu ile ve son olarak üçüncüsü söz konusu bu sanayileşmenin sosyal

maliyetinin ne olduğudur?136 Bu sorular doğrultusunda bir kronoloji yapıldığında

Almanya’nın önce kendi iç dinamiklerini geliştirdiği daha sonra kıta dışına açılan bir

iktisat politikası izlediği sonucu ortaya çıkar. Bu gelişime paralel olarak da kendi

içinde birtakım sosyal güvenlik önlemleri veya birtakım “müdahaleler” ile halkı bu

doğrultuda yönlendirmeye çalışmıştır. Almanların dışa yayılma noktasında bu

politikasına örnek olarak önce kendi topraklarını demiryolu ağları ile örmesi daha

sonra ise Bağdat demiryolu yapımı projesini gündeme taşıması verilebilir.

Aslında Alman siyasi birliğinin sağlandığı ilk yıllarda bile Almanya güçlü bir

devletti. Bir devleti güçlü yapabilecek askeri güç ve iktisadi potansiyelin yanında

geniş bir egemenlik alanı ile jeostratejik konum gibi apaçık belli olan nitelikler

136 Paul Erker, Dampflok, Daımler, Dax: Die Deutsche Wirtschaft im 19. und 20.

Jahrhundert, Deutsche Verlags-Anstalt, München, Stuttgart, 2001, s. 81

Page 75: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

66

Almanya’da mevcuttu.137 Artık yapılması gereken bu gücü etkin bir şekilde

kullanmaktı. Takip edilecek olan politika ise Bülow’un tanımladığı “Weltpolitik”

idi. Almanlar bu politikayı kendileri için mantıklı bir tutarlılık ve aynı zamanda da

emperyalizm çağında güçlü diğer ulus devletler ile karşılaştırıldığında ise bir hak

eşitliği olarak görüyorlardı.138

Söz konusu dönem kapitalizmin sınır tanımayan bir dönemiydi ve Almanya

da bu hızlı gelişimden etkilendi. Georg W.F. Hallgarten’a göre ise bahsi geçen

dönem “Klasik Emperyalizm” idi. Hallgarten’a göre Klasik emperyalizm, beyaz

ırkın -özellikle iktisadi açıdan- yayılması ve I. Dünya Savaşı öncesi kapitalist

sisteme geçişe bir hazırlık demektir.139 Almanya da bu oluşumda çok kısa bir süre

içinde yerini aldı. Nitekim Almanya’nın iktisadi alanda kısa sürede kat ettiği başarı

muazzamdı. Bu başarının ardında ise şüphesiz bugün de izlenebilen Alman idealizmi

yatmaktadır.

Gelişmekte olan her ülkede görüldüğü gibi Almanya’da da sanayileşme,

nüfus artışı ile beraber hız kazandı. Nüfus artışı şu şekilde bir gelişme gösterdi: 1870

yılında 40. 9 milyon, 1880 yılında 45. 3 milyon, 1890 yılında 49. 5 milyon, 1910

137 Gregor Schöllgen, “Deutsche Aussenpolitik im Zeitalter des Imperialismus: Ein

Teufelkreis?”, Flucht in den Krieg?, Yay. Haz. Gregor Schöllgen,

Wissentschagtliche Buchgesellschaft, Darmstadt, 1991, s. 170

138 Schöllgen, a.g.e. s. 174

139 Georg W.F. Hallgarten, “Vom Imperialismus zum Wettkampf der Überstaaten”

Das Schicksal des Imperialismus im 20. Jahrhundert, Europäische Verlaganstalt,

Frankfurt am Main, 1969, s. 137

Page 76: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

67

yılında 65 milyon ve 1914 yılında ise 67. 8 milyon.140 Yaşanan bu nüfus

patlamasının taleplerini karşılamak için iktisadi gelişim de buna uygun olarak

artmalıydı. Üstelik sırf sanayi değil aynı zamanda tarım da artan Alman nüfusunu

doyurmak için gelişiyordu. Almanya’nın sınaî kalkınmaya önem vermiş olması

tarımın durağan bir sektör olmuş olduğu anlamına gelmez. Nitekim Almanya’nın

birleşmeden önce bir tarım ülkesi olması ve tarımdaki makineleşmenin artmış

olmasının da bu gelişimde payı vardır. Alman nüfusun artması tarımsal ürünlerin

ithalatının ihracata oranla daha hızlı artmasına neden oldu.141

Söz konusu emperyalizm döneminde önce kömür ve demirin kullanımı daha

sonra ise elektrik, çelik ve kimyadaki ilerleme sayesinde Almanya bir tarım

ülkesiyken sanayi ülkesine dönüştü.142 Kısa sürede sağlanan bu artış şüphesiz etkin

bir iktisat politikası ile açıklanabilir. Elektrikte (akım, telefon, elektromotor)

kullanılan yeni teknolojiler iktisatta etkili bir değişim yarattı. 1885 yılında 40.112

140 Hajo Holborn, A History of Modern Germany: 1840- 1945, Eyre &

Spottiswoode, London, 1969, s. 367

141 Ulrich Wengenroth, “Deutsche Wirtschaft- und Technikgeschichte im 19. und 20.

Jahrhundert”, Deutsche Geschichte: von den Anfängen bis zur

Wiedervereinigung, Yay. Haz. Martin Vogt, J.B. Metzlersche Verlag, Stuttgart,

1991, s. 310; Gustav Stolper, Deutsche Wirtschaft seit 1870, J.C.B. Mohr,

Tübingen, 1966, s. 24

142 Werner Conze, “In der Epoche des Imperialismus” Deutsche Geschichte:

Epochen und Daten, Yay. Haz. Werner Conze, Volker Hentschel, Verlag Ploetz,

Freiburg, 1991, s. 225

Page 77: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

68

bin km olan iletişim ağı hatları 1913 yılında 5,5 milyon km’ye çıktı.143 Bugün

Avrupa’nın en büyük şirketlerinden olan Siemens’in bu noktadaki başarısında

Siemens’in 1871 yılından itibaren yürüttüğü hızlı gelişimi vardır. 1903 yılında

Siemens ve AEG’nin ortaklaşa kurduğu Telefunken şirketi ve 1919 yılında kurulan

Osram ile I. Dünya Savaşı öncesi Alman elektrikli ürünlerin %75’ini üretiyorlardı.144

Etkin bir iktisat politikası sayesinde Almanya’nın gelişim gösterdiği

alanlardan en önemlilerinden biri ağır sanayi oldu. Ağır sanayinin gelişmesi sonucu

ilk olarak Alman demiryolu inşa faaliyetleri 1870- 1912 yılları arasında 18650

km’den 60521 km’ye, ikinci olarak ticaret filosu 1871- 1913 yılları

karşılaştırıldığında 147 gemiden 2098 gemiye ve üçüncü olarak makine

sanayisindeki çalışan sayısı 1882 yılında 356000’den 1907 yılında 1112000’e

çıktı.145

Almanların en önemli iktisatçılarından olan ve düşünceleri ile gerek

Almanya’nın gerekse diğer devletlerin iktisadi doktrinlerinin oluşmasına ön ayak

olan Friedrich List’in de çok önceden belirttiği gibi demiryolları bu noktada

önemliydi.146 List’e göre demiryolları inşası ve Alman şehirleri arasındaki gümrük

duvarlarının kaldırılması ile Alman ekonomik birleşmesi sağlanabilirdi.147

143 Erker, a.g.e , s. 97

144 Erker, a.g.e. s. 97

145 Stolper, a.g.e. , s. 29

146 Walter Braeuer, “Friedrich List”, Neue Deutsche Biographie,

Duncker&Humblot Verlag, Berlin, 1985, c.14, s. 697

147 Braeuer, a.g.e. , s. 697

Page 78: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

69

Ayrıca ulaşım konusunda Almanya İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve

İtalya gibi ülkelerle karşılaştırıldığında denizlerden yararlanamazdı ki Almanya bu

sebeple ucuz bir ulaşım aracı olan demiryollarına yöneldi.148

Almanya’nın iktisat politikalarından olan diğer bir önemli politika da

koruyucu gümrük [Schutzzolle] politikası oldu. Bu politika sayesinde sadece sanayi

değil aynı zamanda tarım da korundu.149 Almanya bu sayede yurtdışı pazarlara

açılmadan önce kendi dinamiklerini yarattı. Bu sayede yerli üretici korundu, dış

pazarlarla rekabet edilebilindi.

Yürütülen iktisat politikasının başarısı bazı alanlardaki sayısal veriler

sayesinde de izlenebilir:150

Alman halkının satın alma gücünün geliştiğini gösteren tasarruf sandıkları ve

kredi bankalarının sermaye payları:

Yıllar Tasarruf Kredi

(Milyar Mark olarak)

1881 2790 320 1893 5898 443 1907 13920 2660 1911 17900 4042 1913 19689 1912: 4448

Diğer bir önemli ölçüt ise şirketlerin sermaye artışlarıdır:

148 Ortaylı, a.g.e. , s. 35

149 Albert Arnstadt, Der Weltkrieg und die Deutsche Volkswirtschaft,

Wendt&Klauwell, Langensalza, 1916, s. 9

150 Arnstadt, a.g.e. , s. 14

Page 79: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

70

Yıllar Anonim Şirketler Limited Şirketler

(Milyar Mark)

1887 4876 1908 15324 1909: 3611 1913 19036 1912: 4498

Yukarıdaki veriler bir ülkenin iktisadi gelişiminin izlenebildiği alanlardır.

Almanya’nın gelişimi çeşitli yıllar baz alınarak izlendiğinde bu gelişimin istikrarlı

bir şekilde ve tek bir alanda değil, iktisadi gelişimin tutarlı bir göstergesi olarak

birkaç alanda birden yaşandığını gösterir.

Anonim şirket olarak kurulan şirket sayısındaki artış özellikle 1887’den

1908’e kadar olan süreç içerisinde kayda değerdir. Nitekim aile şirketlerinin yerini

anonim şirket olarak kurulan şirketler grubu alıyordu ki bunlar içerisinde 1907

yılında Krupp’un 64000 görevli personeli, Siemens-Schuckert’in 43000 ve AEG’nin

ise 31000 vardı.151

Almanya’nın yürüttüğü Büyük Güç olma politikası O’nun dönemin büyük

güçlerinden olan Fransa, İngiltere gibi koloni hareketleri ön planda olan devletler

tarafından dikkatle izlenmesine neden oldu. Bu sebeple Almanya’nın olası bir

savunma için kullandığı en önemli araçlardan biri ise şüphesiz donanma projesi

oldu. Almanya koloni kazanma çabaları için bir donanmaya ihtiyacı olduğunu

biliyordu ve başta İngiltere ile olmak üzere olası bir savaş halinde Almanya’nın bir

donanmaya ihtiyacı vardı.152 Bülow’un, Alfred von Tirpitz’i başkan olarak

görevlendirdiği bu donanma projesi, Bülow’un Dünya politikasının uygulanmasına

151 Erker, a.g.e. , s. 92

152 Schöllgen, 1992, s. 55

Page 80: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

71

verilecek dikkat çekici bir önektir. Bu donanma sayesinde “Güneşte bir yer” [Platz

an der Sonne] edinilecek ve ayrıca donanma İngiltere için bir baskı aracı olacaktı.153

Bu amaçlarla Amiral Tirpitz’in “Risikoflotte” diye tanımladığı güçlü bir donanma

yapma fikri ortaya çıktı. Nitekim güçlü bir donanma yaratma fikrinin arkasında aynı

zamanda güçlü bir ticaret filosu yaratma amacı da vardı.

Almanya’da sadece hükümet değil aynı zamanda özel sektör de ülke

dışındaki ticarete ilgi duyuyordu. Örneğin Almanya’nın denizaşırı ülkelerde kendine

bir yer edinme arayışı hususunda Darmstädter Bank’ın yönetim kurulu üyelerinden

olan Bernhard Dernburg‘un uğraşları dikkat çekici olmuştur. Dernburg,

Almanya’nın sadece kısa süreli ve sırf ganimet kazanmak için böyle bir arayışa

girmesinden ziyade uzun soluklu olan ve Alman bankalarının ve finans çevrelerinin

de söz konusu çabaya ilgi duymalarını istemiştir.154 Bu sebeple denilebilir ki Alman

sermayesi farklı yollarla yurtdışına yayıldı. Alman şirketlerinin kurduğu yurtdışı

ticaret ağlar ve sanayi işletmeleri, yabancı işletmelere ortak olma ve yabancı hisse

senetlerini alma şeklinde olan bu yollar sayesinde I. Dünya Savaşı’nın hemen

öncesinde Alman sermaye yatırımları yurtdışında 30 milyar Mark iken

Almanya’daki yabancı sermaye yatırımları 5 milyar Marktı.155

Alman uluslararası ticaret hacmi I. Dünya Savaşı’na kadar Alman iktisadı

içinde önemli bir yer edindi:156

153 Fröhlich, a.g.e, s.75

154 Mommsen, a.g.e. , s. 188

155 Stolper, a.g.e. , s. 37

156 Stolper, a.g.e. , s. 34

Page 81: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

72

Yıllar İhracat İthalat (Milyar Mark olarak) 1872 2,5 3,5 1880 3,0 2,8 1890 3,4 4,3 1900 4,8 6,4 1910 7,5 8,9 1913 10,1 10,8

Alman sermaye yatırımlarının yurtdışında artmasının en önemli aracıları

şüphesiz bankalar olmuştur. Özellikle D- Bankalar olarak anılan, Deutsche Bank,

Disconto- Gesellschaft, Dresdner Bank ve Darmstädter Bank’ın bu konudaki

uğraşları dikkat çekicidir. 157

Almanya’nın bir Dünya sanayi gücü olma gayreti sonucu 1914 yılından

hemen önce Almanya İngiltere ve ABD ile beraber en güçlü üç ülke arasında

sayılıyordu.158 Almanya’nın I. Dünya Savaşı arifesinde işlenmiş mallar bazında

Dünya ihracat payı içindeki yeri %22’lik bir pay ile İngiltere’nin %27’lik payına

yaklaştı.159 Alman ihracatının Avrupalı diğer devletler arasındaki başarısı temelde üç

faktöre dayanır: 1) Sanayiyi geç yakalayan Almanya 1914 yılına kadar öncü

durumdaki İngiltere’ye karşı düşük yaşam standartlarının gereği olarak işçilik

maliyetlerinden tasarruf etti. 2)Almanlar hem mühendislik hem de kalifiye eleman

yetiştirme eğitim sistemini rekabet edebilecek biçimde düzenlediler ve Alman

157 Stolper, a.g.e. , s. 33

158 Erker, a.g.e. , s. 104

159 Dieter Ziegler, “Das Zeitalter der Industrialisierung 1815-1914”, Deutsche

Wirtschaftsgeschichte, Yay. Haz. Michael North, Verlag C.H. Beck, München,

2000, s. 204

Page 82: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

73

girişimciler tıpkı bazı Amerikalı girişimciler gibi üretimdeki bilimsel teknolojileri

geliştirmeleri sayesinde yüksek teknolojili ürünler ürettiler 3) Alman ihracat

sektörleri organizasyonla ilgili bazı önemli üstünlükleri ellerinde tuttular. Bazı

büyük Alman şirketleri kendi dış pazarlarını geliştirdiler. Ayrıca hammadde

aramadan malların işleyişi sürecindeki her basamakta ve yan ürünlere pazar

yaratmada Alman mallarının maliyet avantajı uluslararası rekabet edilebilirliği

arttırdı.160

Almanya’nın hammadde bulma ve pazar yaratma arayışı sonucu yurtdışı

yatırımlarının çoğu doğuya doğru oldu. Nitekim “Drang nach Osten” [Doğu

Arzusu] tabirinin ortaya çıkışı bu yönelişin bir ifadesidir. Bu yayılma ise Avusturya-

Macaristan, Romanya ve Türkiye yönlüdür.161 Almanya özellikle Osmanlı iktisadına

hakim olma mücadelesi içinde en çok İngiltere ile karşı karşıya gelmiştir.

160 Ziegler, a.g.e. s. 205

161 Stolper, a.g.e. , s. 38

Page 83: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

74

3. TÜRKİYE’YE YABANCI SERMAYE GİRİŞİ’NDE ALMANYA’NIN

ROLÜ

Almanya’nın sanayileşmeye ağırlık vermesinin bir sonucu olarak Osmanlı

Devleti’ndeki faaliyetleri de zamanla bir artış göstermiştir. Bu hedef doğrultusunda

ilerleyen Almanya’nın amacı sınaî ürünleri için Osmanlı pazarlarına girebilmekti.

Nitekim Bağdad demiryolu inşası sırasında görev yapmış olan Alman

mühendislerden Karl Hermann Müller, Almanya’nın görevinin Yakın Doğu’daki

sanayiyi geliştirmek ve sermaye yatırımlarıyla bu sanayiyi korumak olduğunu

yazmıştı.162 Bu amacın arkasında siyasi nedenler de olsa yaşanan gelişmelerin

iktisadi bir değerlendirilmesi yapıldığında Osmanlı Devleti’nin idari bozulmalardan

kaynaklanan iktisadi yapısı dolayısıyla bu tip bir yayılmaya daha da elverişli hale

gelmiş olması göz ardı edilemez. Bu durumdan yararlanmak isteyen Almanya’ya

göre Osmanlı Devleti sanayi ürünleri için, işgücü piyasası ve sermaye açısından yeni

bir pazar kazanmak demekti.163 Bir başka Alman tarihçi ve oryantalist Becker’a göre

Almanya, Osmanlı Devleti’ne özellikle iki konudan dolayı ilgi duyuyordu.

Bunlardan birincisi Rusya Karadeniz’den ve dolaylı olarak Balkanlardan, Fransa

Cezayir ile Tunus’tan ve İngiltere ise Mısır’dan Osmanlı Devleti’nde bir etkinlik

sağlayabilirken Almanya’nın coğrafi konumu nedeniyle böyle bir şansının olmaması

ve bu sebeple Almanya’nın diğer devletler kadar etkili bir doğu politikası takip

162 Müller, a.g.e. , s. 80

163 Reinhard Junge, Die deutsch-türkischen Wirtschaftsbeziehungen, Kiepenheuer

Verlag, Weimar, 1916, s. 1

Page 84: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

75

edememesi ve ikincisi ise sanayi alanında gelişme ihtiyaçlarının olmasıydı.164 Bu

rekabet edebilme potansiyelini arttırma Almanya’nın gelişimi için kaçınılmazdı. Bu

sebeplerden dolayı Almanya Osmanlı Devleti’ne dolaylı yollardan nüfuz edebildi.

Ancak dolaylı yollardan da olsa bu uğraşlar I. Dünya Savaşı’na kadar iki devleti

diğer devletlere nazaran kısa süre içinde hiç olmadığı kadar birbirine bağladı.

Osmanlı Devleti’nde birçok alanda görülen olumsuz değişimler Almanya’nın

Osmanlı Devleti’nde yayılması için bir bahane iken Osmanlı Devleti için ise bu

bahane bir kurtuluş umuduydu. Nitekim söz konusu kurtuluş umudu sayesinde

Alman sermayesi Osmanlı Devleti’nden gelen bir talep sonucu kendine bir yer

edindi. Bu talebin en belirgin uygulama göstergesi ise Sultan Abdülhamid’in

Bağdat’a kadar uzanacak olan demiryolu inşa projesi için Almanları seçmesi, Alman

sermayedarlarına güvenmiş olmasıdır.

Bismarck ve Caprivi’den sonra Bülow ile Osmanlı iktisadındaki Alman

yatırımları birçok alanda hız kazandı. Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne iktisadi

nüfuzu genelde demiryolları, bankacılık ve ticaret ile oldu. Bu yatırımlardan en

önemlileri 1896’daki Deutsche Levante Schiffahrtgesellschaft ve yine aynı yıl

kurulan Deutsche Palästina Bank’tır.165

Bu bölümde Alman sermayesinin yatırım alanlarının en çok görüldüğü

sektörlerden olan bankacılık ve ticaret sektörleri üzerinde durulacaktır. Bu sektörler

ayrıca demiryollarından sonra Almanya’nın İngiltere ve Fransa ile en çok rekabet

ettiği sektörlerin başında gelmesi açısında da önemlidir.

164 C.H. Becker, Deutsch- Türkische Interessengemeinschaft, Friedrich Cohen

Verlag, Bonn, 1914, s. 17

165 Mommsen, a.g.e. , s. 192

Page 85: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

76

Bir ülkedeki yabancı sermayenin en önemli uygulama araçlarından birisi

bankalardır. Bankaların sağladığı kredi veya faiz konusundaki kolaylıklar veya

yarattığı finansal güven ortamı yabancı ülkelerin söz konusu devlette ticari faaliyette

bulunmasına destek olur.

Osmanlı Devleti gibi siyasi ve iktisadi karışıklıkların fazla olduğu bir

devlette ve özellikle idari kurumların birçok açıdan bozulmalara uğradığı bir

dönemde üzerinde en çok durulması gereken konu şüphesiz finansal güven

ortamıdır. Düyun-u Umumiye’den sonra bu güven ortamını İngiltere ve Fransa

Osmanlı Bankası aracılığıyla sağladığı gibi Almanya da en çok Deutsche Bank ile

sağladı. Nitekim Deutsche Bank’ın aracılık yaptığı veya doğrudan kendi kurduğu

sermaye yatırımları 1880 yılında 40 milyon marktan 1913 yılında 600 milyon marka

yükselecekti.166

Deutsche Bank diğer Alman bankaları ile beraber önemli faaliyetlerde

bulundu. Nitekim Alman bankacılığının en önemli görevi gittiği yerlerdeki Alman iş

adamı ve tüccarını bol kredilerle destekleyerek onların etkin bir grup oluşturmalarını

sağlamak oldu.167 Bu sayede de Alman dış ticaret hacmi artmış ve Osmanlı

pazarlarında yerini sağlamlaştırmıştır. Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren diğer

Alman bankaları ise Deutsche Palästine Bank, Deutsche Orient Bank gibi

bankalardı. Söz konusu bankalar tarafından finanse edilen faaliyetler aracılığıyla

Avrupalı devletlerin Osmanlı iktisadındaki payı artmıştır. Osmanlı Bankası veya

166 Orhan Kurmuş, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Yordam Kitap, İstanbul,

2007, s. 231

167 Rıfat Önsoy, Osmanlı-Alman Ticari Münasebetleri (1871-1914), Basılmamış

doç. tezi, Hacettepe Üniv. , Ankara, 1979, s. 88

Page 86: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

77

Deutsche Bank aracılığıyla süren bu rekabet bir süre sonra ticari kaygılardan çok

devletlerin imtiyaz rekabetine dönüştü. Girişimciler Osmanlı devlet adamları ile

bizzat görüşüyorlar, ilişkileri kendi ülkelerinin menfaatine olacak şekilde

yönetiyorlardı. Bu sebeplerle bankacılık sektörünün ticari alanda şiddetli bir rekabet

alanı haline gelmesi nedeniyle İngiltere, Fransa ve Almanya’nın önderliğinde

kurulan bankaların sayısı 1908 yılından sonra da artmaya devam etti. İngilizlerin

1908 yılında faaliyete geçirdiği The Anglo- Levantine Banking Co. Ltd. Şirketi ile

1909 yılında şube açan İngilizlerin kontrolündeki Türkiye Milli Bankası ( The

National Bank of Turkey) açılan bankalara örnektir.168 Türkiye Milli Bankası’nın

kurulma hazırlıkları aslında II. Meşrutiyet’in ilanından birkaç ay sonra başladı.

Nitekim Frankfurter Zeitung, İstanbul’da böyle bir banka kurmanın söz konusu

olduğunu yazmıştı.”Türkiye Milli Bankası kuma fikri henüz tasarı aşamasındadır. 8.

300.000Türk Lirası ile kurulacak olan banka için şimdiye kadar 500.000 Türk Lirası

bulundu. Anlaşma için atılan ilk imzaların sahipleri ise Mısırlı Said Halim Paşa,

Küçük Said Paşa, adalet bakanı Hasan Fehmi, Mahmud Muhtar Paşa, İngiliz tüccar

William Whithall, Düyun-u Umumiye başkanı Adam Block, Alexander Ralli ve

Nubar Paşa’dır.” Almanya kaynaklı bu haber Osmanlı devletindeki diğer yabancı

sermayeli şirketlerin faaliyetlerinin bu banka ile kısıtlanabileceği uyarısını

yapıyordu.169Nitekim aynı gazete birkaç ay sonra Deutsche Bank’ın Osmanlı

Devleti’nde bir şube açma fikri haberini verdi. “Deutsche Bank’ın İstanbul’da bir

şube açma kararı bankanın gelişimi için şüphesiz çok anlamlıdır. Almanya’nın

Yakın Doğu’daki çıkarlarının en büyük temsilcisi olan Deutsche Bank, İstanbul’da

168 Geyikdağı, a.g.e. , s. 156

169 Frankfurter Zeitung, 16.11.1908, No. R 901/ 2265, BA/AA

Page 87: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

78

şimdiye kadar tek bir kurum tarafından hiç temsil edilmemiştir. Deutsche Bank’ın

İstanbul’daki şirketleri Anadolu Demiryolları Şirketi tarafından temsil edilmiştir.

Ancak görülüyor ki Osmanlı Bankası’nın üstünlüğü ve İngiliz sermayeli bir Osmanlı

Milli Bankası kurma projeleri karşısında artık bu temsil yeterli gelmeyecektir.”170

Aynı yıl bankalar arasındaki rekabeti haber yapan bir başka gazete ise Berliner

Tageblatt oldu. “Deutsche Bank Denetleme Kurulu’nun aldığı son karara göre

İstanbul’da bir şube açılacaktır. Resmi olarak yapılan açıklamaya göre bu sayede

ticari ve iktisadi ilişkiler yeni bir bakış açısıyla yürütülecektir.” 171

Avrupa sermayeli bankalar sadece ticari aracılık yapmamışlar ayrıca

çıkarılan tahviller aracılığıyla Osmanlı borçlarında da etkili olmuşlardır. Örneğin

Osmanlı Devleti borçlarının Fransa, Almanya ve İngiltere kaynaklı borçlarının 1898-

1913 yılları arasındaki karşılaştırması şu şekildedir:172

1898 1913

(Osmanlı Lirası olarak)

Fransa 35,00 65,00

İngiltere 8,50 9,00

Almanya 9,50 26,30

Tablodan da görüleceği gibi Fransa dış borçlar konusunda birinci sırayı

korurken Almanya’nın kısa zamandaki artışı dikkat çekicidir.

170 Frankfurter Zeitung, 22.12.1908, No. R 901/2265, BA/AA

171 Berliner Tageblatt, 22.03.1908, R 901/2265, BA/AA

172 Geyikdağı, a.g.e. , s. 85

Page 88: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

79

İktisadi rekabeti belirleyen artık bankalardı. Nitekim Osmanlı Bankası da çok

geçmeden Deutsche Bank’ın Alman sermayesinin ve iktisadi yayılmasının bir

savunucusu olduğunun farkına vardı.173 Bu sebeple Deutsche Bank’ı yakından takip

etmeye başladı. Osmanlı Bankası’nın en önemli ayrıcalığı Osmanlı Devleti’nin

merkez bankası olarak çalışmasıydı. Bu ayrıcalık da en çok Osmanlı Devleti’nin dış

borçlarını kontrol etme de ortaya çıkıyordu ki Deutsche Bank, bu sebeple sadece

demiryolu imtiyazları kazanma ile uğraşmamış aynı zamanda Osmanlı dış borç

konusunda da aktif olmaya çalışmıştır.174

Osmanlı Devleti’nde bankacılık sektöründe söz sahibi olmak isteyen bir

diğer devlet de Rusya olmuştur. Bülow İstanbul’dan Almanya’ya gönderdiği bir

raporda bu konuya dikkat çekmiştir.”Fransız, İtalyan şirketlerinin yanında Rusya da

Türkiye’de girişimlerde bulunmaya başladı. Kurulan örnek işletmeler genelde

pamuk ve deri mamülleri, dokuma, ipek ve mobilya hammaddeleri, işlenmemiş

pamuk ipliği gibi alanlarda faaliyette bulunuyorlar. Ayrıca Rus Milli Bankası yakın

bir zamanda İstanbul’da ve daha sonra belki de Selanik, İzmir ve Trabzon’da da

şubeler açmayı planlıyor. Banka, daha çok Rus işletmecileri ve tüccarlarının

Türkiye’de şube açmaları konusunda desteklemek istiyor.”175 Rusya’nın bankacılık

politikası da tıpkı diğer devletler gibiydi. Rusya da kendi girişimcilerini

özendirmeye çalıştı. Ayrıca açılacak olan şubeler için özellikle kıyı kesimlerinin

seçilmesi bu politika için örnektir. Bülow, Almanya’ya verdiği raporlarla gelişmeleri

bildirmeye devam etti. Nitekim ilk rapordan üç ay sonra yeni bir rapor hazırladı.

173 Beşirli, a.g.e., s. 123

174 Beşirli, a.g.e. , s. 124

175 BArch, 26.01.1909, R/901 2265, BA/AA

Page 89: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

80

Bülow raporda şunları belirtti. “ İstanbul’da bir Rus bankası açma fikri artık

kesinleşmiş gözüküyor. Ancak bir önceki raporda belirtildiği gibi açılacak banka

şubesi Rus Milli Bankası’nın değil, Dış Ticaret Bankası’nındır. Banka bu amaçla

İstanbul’un iki semtinde arazi kiralandı. Hızlı bir inşaat çalışmasıyla haziran

başında açılışı yapmayı umuyorlar. İki şube de ticari girişimleri destekleyecek.

Ancak amaç özellikle Rusya’dan Türkiye’ye şeker, tahıl, un, kömür ve petrol ihracını

teşvik etmek.”176 Bülow’un yayınladığı rapor, Osmanlı Devleti’ndeki yabancı

imtiyazların ne derece önemli bir hal aldığının önemli bir örneğidir. Avrupalı

devletler birbirlerinin faaliyetlerini dikkatle takip ediyordu.

Burada ayrıca belirtmek gerekir ki Almanlar imtiyaz rekabeti konusunda en

çok İngiltere ve Fransa ile mücadele etmişlerse de Amerika ve Rusya da aslında

Osmanlı Devleti’nde kendi çıkarlarına hitap eden alanlarda faaliyet de

bulunmuşlardır. Özellikle Amerika, Almanya’nın takip ettiği güçlerden bir tanesi

olmuştur. Amerika da tıpkı Almanya’nın politikasını izlemiş ve demiryolları

imtiyazı vesilesiyle o bölgenin zirai, madeni zenginliklerini elde tutmaya çalışmıştır.

Frankfurter Zeitung bu çekişme ile ilgili Amerikalı girişimciler Türkiye’de başlıklı

bir haber yayınlamıştır. Habere göre “Uzak Doğu’da görülen Amerikalı

girişimcilerden sonra şimdi de Yakın Doğu’da Amerikalı bir işletmenin ortaya

çıktığını görüyoruz. Şirketin adı Ottoman American Development Company’dir ve

idaresinde de James W. Colt ve Arthur J. Chester vardır. Bu işletme Türk yönetimi

ile demiryolu hatları ile ilgili görüşmelerde bulunuyor. Tasarıya göre hat, Sivas’tan

Diyarbakır’a kadar uzanacak ve Yumurtalık üzerinden geçecek. Bir de onu

tamamlayan bir yan hat olacak. Bu hat da Bitlis, Musul üzerinden Süleymaniye’ye

176 BArch, 29.03.1909, R/901, 2265, BA/AA

Page 90: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

81

kadar gidecek. Ana hattın bulunduğu bölgedeki Arghana bakır madeni özellikle göze

çarpıyor. Ayrıca yan hattın bulunduğu bölgede Dicle nehri v Basra körfezi boyunca

petrol yatakları zengindir. Herr Chester buralardan yararlanmanın demiryolu inşa

sermayesi ve itfası bakımından bir haksızlık yaratmayacağını umuyor. Herr Chester

bu proje için Türkiye’deki faaliyetleri diğer devletlere nazaran daha az olan ve

Samsun’dan Sivas’a bir demiryolu rayı döşemeyi düşünen Ruslarla anlaşma yapmak

niyetindedir. Bu sayede Karadeniz ve Akdeniz’i birleştiren bir bağlantı meydana

getirilecek ve başta iktisadi olmak üzere diğer ilişkiler için de çok anlamlı bir

girişim olacak.” 177 Tarihe “Chester Projesi” olarak geçen bu proje Amerikaların

Osmanlı Devleti’ndeki demiryolu faaliyetlerinin en somut örneğidir.

1908 Genç Türk devrimi ile gelen liberal akımların I. Dünya Savaşı arifesine

kadar popülaritesini koruması ve ayrıca Genç Türklerin mali sistemi yenileştirme

gayretleri onları Avrupalı devletlere daha da yakınlaştırdı. Bu gelişmeler sonucu

yabancı sermaye yukarıda bahsedildiği gibi çok farklı kollardan Osmanlı iktisadına

nüfuz edebildi. Aslında bir bakıma Osmanlı Devleti’nden gelen zorunlu talep kendi

arzını yarattı. Ancak bu beklenen etkiyi gösteremedi. Cavid Bey’in planladığı gibi

borç alarak ve yabancı sermayeyi kollayarak iktisadi kalkınma yaratmak tam tersi

bir etki yarattı.

Almanların bankacılık ile beraber ticari ilişkileri geliştirme çabasına örnek

olarak çeşitli ticari faaliyet kollarından bahsedilebilinir. Yabancı sermaye

yatırımlarının görüldüğü projeler çok çeşitliydi. Örneğin sulama projeleri veya

pamuk üretimi gibi tarım ağırlıklı sektörler ile yer altı ve yer üstü kaynaklarda

177 Frankfurter Zeitung, 19.09.1910, R/901, 6668, BA/AA

Page 91: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

82

Alman sermayesinin görülmüştür.178 Bu şirketlerden merkezleri Dresden’de olan

Deutsch- Levantinische Baumvollgesellschaft, Baumvoll- Dampfpresse-

Gesellschaft, Anatolische Industrie-und Handelsgesellschaft buna bir örnektir.179

Deutsch-Levantinische Baumvoll Gesellschaft İzmir bölgesi pamuğuna da ilgi duysa

da daha çok Çukurova bölgesinde faaliyet göstermiştir.180 Ayrıca demiryolları inşası

sırasında imtiyazı alınan Konya havzasını sulama projesi sonucu da Anadolu

demiryolu şirketi Philipp Holzmann&Co. Şirketi ile beraber ortaklaşa bir şirket

kurmuşlardı.181 Böyle bir sulama projesinden Almanya’nın kazancı ne olabilir

sorusunun cevabı Almanya’nın asıl hedefi ile yani ürettiği sanayi mallarına pazar

bulmak ile doğrudan alakalıdır. Almanya bu proje sayesinde bölge halkını iktisadi

olarak kalkındıracaktı. Böylece satın alma gücü artan halkın Alman mallarına olan

talebi de artmış olacaktı.182 Alman iktisadının kalkınması dolaylı da olsa bölge

halkının kalkınması demekti.

Alman-Türk ticari ilişkileri ihraç ve ithal edilen ürünler bazında

incelendiğinde Almanya’nın bir tarım ülkesi olan Osmanlı Devleti’ne kendi sanayi

mamullerini ihraç ettiği buna karşılık tarım ürünleri ve ham madde ithal ettiği

görülebilir.183

178 Önsoy, s. 72

179 Hassert, a.g.e. , s. 201

180

Grothe, a.g.e. , s. 43

181 Hellferich, a.g.e. s. 66

182 Önsoy, a.g.e. ,s. 72

183 Önsoy, a.g.e. ,s. 96-98

Page 92: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

83

İTHALAT İHRACAT

(Osmanlı Lirası olarak) Toplam Almanya Toplam Almanya Canlı hayvan 637 000 420 700 710 170 Hayvansal Gıda Maddeleri 647 000 9 130 1 151 030 59 160 Hububat, un ve unlu mamuller 5 435 960 52 470 2 250 840 159 300 Meyve-Sebze 353 110 2 410 4 404 490 429 330 Alkollü İçkiler 3 648 900 92 830 14 650 810 Kimyevi Maddeler 648 480 114 550 796 380 142 070 Parfüm ve Ecza Maddeleri 273 910 54 750 1 529 220 29 970 Patlayıcı Madde, Silah 374 930 48 040 16 340 14 720 Metal 3 010 670 769 900 639 110 120 560 Kağıt 705 420 104 040 48 430 1 650 Makine, araba, deniz taşıtları 999 480 353 710 4 370 170 Saat ve müzik aletleri 205 530 33 030 4 730 880 Laboratuar Cihazları 244 070 86 570 3 310 160 Tekstil 15 667 170 1 271 260 6 141 930 84 590

Yukarıda verilen 1910 tutarlarında anlaşılan Osmanlı Devleti Almanya’dan

en çok işlenmiş madde talep ederken kendisinin Almanya’ya daha çok hammadde

niteliğindeki mallar ihraç etmiş olduğudur. Osmanlı Devleti’nin Almanya’dan ithal

ettiği mallar içerisinde birinci sırayı tekstil almıştır. Nitekim Almanya için pamuk

bütün tekstil hammaddeleri içerisinde en önemlisiydi.184 Almanya’nın Osmanlı

topraklarındaki pamuk üretimine ilgi duyması ve Alman tekstilinin Osmanlı ihracat

payındaki yerinin önemi iki ülkenin iktisadi ilişkilerinin niteliğinin anlaşılması

açısından önemlidir.

Alman ticaretinin payının bu kadar artması üzerine İngiltere bu durumdan hiç

memnun olmadı. İngiltere’nin pamuklu kumaşlar ticareti, Almanya’da geliştirilen ve

kumaşların renginin atmamasını sağlayan Hemsdorf boyama yöntemiyle boyanan

184 Hugo Grothe, Türkisch Asien und seine Wirtschaftswerte, Frankfurt am Main,

1916, s. 42

Page 93: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

84

Alman pamukluları karşısında gerilemeye başladı.185 İngiliz- Alman rekabetinin

görüldüğü İzmir örneğine bakacak olursak 1890’lı yıllarda İzmir’de dört Alman ve

altı Avusturya ticaretevi varken bu rakam 1913 yılında kırka yükseldi.186

Diğer devletler ile yapılan dış ticaretin Osmanlı Devleti’ni neden yarı-

sömürge yaptığı sorusunun cevapları çok boyutludur. Burada üzerinde durulması

gereken dış ticaret kalemlerinin maliyetleri, bu kalemlerin nitelikleridir. Örneğin İç

Anadolu’da yetişen buğdayın İstanbul’un iaşe sorununa çare olamamasının

arkasında aslında ülkenin bir başka sorunu olan ulaşım sorunu yatıyordu. Nitekim İç

Anadolu’dan İstanbul’a buğday nakletmek, New York’tan buğday ithal etmekten

%75 daha pahalıydı.187 Buna bağlı olarak ortaya çıkan gerçek yabancı sermayeli

mallara olan talebin sadece siyasi kaynaklı olmadığı kar- zarar dengesi açısından

maliyetleri azaltmanın bir yöntemi olduğu sonucuna varılabilir. İlişkilere bu açıdan

bakıldığında ortaya çıkan sonuç dış ticaretin başta İstanbul, İzmir olmak üzere

nüfusun yoğun olduğu yerlerde aslında bir bakıma iaşe sorununa çare olduğudur.

Almanya’nın Osmanlı Devleti’ndeki ticari girişimleri yukarıda örnekleri

verildiği gibi bu girişimleri destekleyen gazetelerden olan Frankfurter Zeitung

tarafından yayınlanan birçok haber ile okuyucuya ulaştırılmıştır. Basının gücü

Bülow’un gazetede çıkan haberleri yorumlayan raporlar hazırlamasında da görülür.

Bülow, 1909 yılında Bağdat’tan Almanya’ya gönderdiği bir raporda kendi Dünya

politikasına uygun olarak gazetenin anayasanın ilanından sonra Türkiye’de beklenen

iktisadi gelişmelerin beklenildiği gibi olmadığı haberini onaylamış ve girişimcilerin

185 Kurmuş, a.g.e. , s. 251

186 Kurmuş, a.g.e. , s. 252

187 Boratav, a.g.e. , s. 28

Page 94: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

85

Bağdat’a daha fazla yatırım yapmalarının teşvik etmiştir.188 Almanya’nın Osmanlı

iktisadına olan etkisi en önemli alanlar olan birkaç alanda incelenmiştir. Bu

inceleneme sonunda varılan sonuç ise aslında ilişkilerin sırf iktisat temelli ele

alınamayacağıdır. Almanya ve Osmanlı Devleti şüphesiz bu ilişkiler sonucu

karşılıklı olarak yarar sağlamışlardır. Ancak bu yararlar doğal bir sonuç olarak sırf

finansal alanlarda olmamıştır.

Bu sebeple Türk-Alman ilişkilerinin Osmanlı iktisadına yansıyan boyutu

incelenirken Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne olan nüfuzunun iktisat dışı alanlara

olan etkisi üzerinde durulmalıdır. Bu etkileşim aslında bir bakıma olayların

görünmeyen yüzünü gösterir. Nitekim Almanya’nın Osmanlı ordusunu ıslah etme

çabaları Osmanlı Devleti tarafından bir talep olarak gelse de Almanya’nın Osmanlı

ordusunu iyileştirme ile bu kadar yakından ilgilenmesinin arkasında yine finansal bir

sebep vardı ki Krupp şirketinin Osmanlı ticaretindeki faaliyetleri bunun bir

göstergesidir. Ancak Becker’a göre Almanya Osmanlı Devleti’ni güçlendirmeliydi.

Çünkü Osmanlı devleti ne kadar güçlenirse Alman sermaye yatırımları da o kadar

sağlam korunmaya alınmış olunurdu.189 Askeri yapıyı güçlendirmenin birbirinden

çok farklı nedenleri olabilir. Ama Krupp gibi Osmanlı ordusunda görev yapan

Alman subayları sayesinde ürettiği silahları Osmanlı Devleti’ne satan bir şirket için

önemli olan hiç şüphesiz şirketin elde edeceği karlardır. Krupp’un Osmanlı

Devleti’ndeki ticari faaliyetleri bir tarafta Deutsche Bank ve Krupp şirketinin

188 BArch, 06.08.1909, R/901 6668, BA/AA

189 Becker, a.g.e. , s. 18

Page 95: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

86

yetkilileri ile diğer tarafta İstanbul’daki Marschall’ın işbirliğinin iyi bir örneğidir.190

Nitekim Krupp, gerek Osmanlı iktisadındaki Alman sermaye yatırımları için gerekse

Alman tarihi için önemli bir geçmişe sahiptir.

Aslında bir devlet yabancı bir devlete sermaye götürdüğünde bununla

beraber yanında başka şeyler de götürmüş olur. Örneğin ticarette kullanılan dil gibi.

Nitekim uzun bir dönem Fransızca dünya diliyken bugün aynı güç İngilizcenin

elindedir. Aynı etki Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne olan nüfuzu sayesinde de

görülmüş. Sonuç olarak politik ve iktisadi güç aynı zamanda kültürel yayılmayı da

sağlamıştır ki bu da Avrupalı devletlerin gücünü sağlamlaştırmıştır.191

Bu gerçek aslında Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne olan nüfuzunu

değerlendirirken ilişkinin farklı boyutlarını ortaya koyuyor. Nitekim bir ülkeye

İstanbul’dan Bağdat’a kadar uzanacak bir demiryolu inşa etmek demek aslında o

ülkeyle kültürel boyuta kadar indirgenecek olan ve kısa bir zaman aralığıyla

ölçülemeyecek olan bir birlik yaratmak demektir. Nitekim Almanya ve Osmanlı

devleti gibi geçmişten gelen hiçbir dinsel, kültürel, jeopolitik ortaklığı olmayan iki

ülkenin I. Dünya Savaşında birlikte hareket edebilecek yakınlığa varmaları buna

örnektir.

Üzerinde tartışılan dönem Osmanlı kurumlarının bozulmuş olduğu bir dönem

olduğu için reform hareketleri birçok açıdan son derece gerekliydi. Bu sebeple

reform çabaları başta askeri olmak üzere yine ona bağlı olarak eğitim ve sağlık

190 Gregor Schöllgen, Imperialismus und Gleichgewicht: Deutchland, England

und die Orientalische Frage 1871-1914, München, 2000, s. 234

191 Trietsch, a.g.e. , s. 52

Page 96: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

87

alanlarında daha çok talep edilir olmuştu. Ancak bu talebi belirleyen ise yine güçlü

taraf yani yine Almanya oldu.

Page 97: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

88

SONUÇ

Bir değerlendirme yapıldığında ortaya çıkan sonuç Türk-Alman ilişkilerini

belirleyen etkenlerin çok boyutlu olduğudur. Bu etkenler kimi zaman Türk- Alman

devlet adamlarının yürüttüğü iç ve dış politikalar kimi zaman bizzat Alman

girişimciler kimi zaman da İngiltere, Fransa gibi dışarıdan müdahaleler olmuştur.

Bu faktörlerin incelenmesi ile ortaya çıkan gerçek ise tüm bu müdahalelerin bir

etkisi olarak Türk-Alman ilişkilerinin zamanla daha da derinleştiğidir.

İki devleti birbirine bu denli yakınlaştıran nedenlere bakıldığında

Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne olan iktisadi nüfuzunun arkasında yeni bir

hammadde ve üretilen ticari mallar için bir pazar alanı yaratma fikri söz konusu iken

Osmanlı Devleti için ise Almanya bir nevi kalkınma aracıydı. Bir ülkenin kalkınması

için gerekli olan üretim faktörlerinden sermayenin Osmanlı Devleti’ndeki eksikliği

Almanya’nın Osmanlı Devleti’ndeki faaliyetleri için tıpkı bir davetiye olmuştur.

Üzerinde durulan konu iki cepheli olduğu için yaşanan gelişmeler de iki

taraflı olarak anlatılmalıydı. Bunun için konuya öncelikle Osmanlı Devleti açısından

bakılmaya çalışılmıştır. Bu sebeple Türk tarihi açısından önemli bir dönüm noktası

olan 1908 yılının başlangıç olarak seçilmesi bir tesadüf değildir. II. Meşrutiyet’in

ilan edildiği tarih olan 1908 yılı ile Osmanlı Devleti’nin son dönemleri için gerek

iktisadi gerekse siyasi açıdan önemli gelişmelerin yaşandığı bir döneme girilmiştir.

Bu dönemde önemli bir rol oynayan İttihat Terakki Cemiyeti ise Osmanlı

Devleti’nin özellikle dış politikadaki kaderini belirleyecek atılımlarda bulundu.

Osmanlı Devleti’nin içeride yaşadığı bu değişim rüzgârları dış politikada da

birçok gelgitin yaşanmasına neden oldu. Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti ile

olan ilişkilerinin 19.yüzyıl ile boyut değiştirmeye başlaması sonucu İngiltere,

Page 98: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

89

Fransa, Rusya gibi devletlerin taleplerini de değiştirmişti. Bu değişimdeki en önemli

faktör ise şüphesiz İngiltere’de başlayıp zamanla tüm Avrupa’ya yayılan sanayi

devrimi sonrası artan hammadde ihtiyaçları ve üretilen ticari ürünlere pazar bulma

kaygıları oldu. Bu rekabette yerini biraz geç belirlese de Almanya da bu devletlere

katıldı.

Almanya, 1871 yılında siyasi birliğini sağladıktan sonra “büyük devlet” olma

politikası gütmüş ancak bir süre sonra bunun yerini “Dünya devleti” olma arzusu

almıştır. Bu amaçla hareket Almanya, Osmanlı Devleti’ni bu politikasını

yürütebileceği birçok elverişli bir alan olarak görmüştür. Ancak diğer Avrupalı

devletler ile çatışan bu ilişki sonucu ortaya çıkan tablo aslında beklenen gelişimi

göstermiş ve I. Dünya Savaşı başlamıştır.

I. Dünya Savaşı ile beraber sadece Avrupa değil onun etkinlik kurduğu

sömürge devletleri bile bu savaştan etkilenmiştir. Ancak uzun bir dönemi alan bu

ilişkilerin seyri ortaya çıkan sonucun iki devlet açısından da beklenildiği gibi

olmadığını göstermiştir. Bu noktada en önemli etken ise şüphesiz I. Dünya

Savaşı’nın başlamasıdır. Savaş gerçeği sadece Türk-Alman ilişkilerini değil diğer

devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerini ve hatta devletlerin kaderini de

değiştirmiştir. Bu değişim ise Dünya’daki emperyal hareketlerin yeni bir forma

bürünmesine neden olmuştur.

Page 99: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

90

ÖZET

Tez çalışmasında özellikle Türk-Alman iktisadi ilişkileri üzerinde

durulmuştur. Bu ilişkiler geçmişten gelen bazı değişimlere göre şekillendiği için

gerek Almanya’nın gerekse Osmanlı Devleti’nin 1908 öncesi iktisadi yapısı

hakkında da bilgi verilmiştir. Osmanlı iktisadi yapısının bozulması ve Almanya’nın

1890 yılından itibaren dışa yayılmacı bir politika izlemesi çalışmanın çıkış noktasını

oluşturur. Ayrıca Almanya’nın ve Osmanlı Devleti’nin kendi iç politikalarında

yaşadığı gelişmeler birbirleri ile olan ilişkilerini etkilemiştir. Bunun için her iki

devletin iç politikalarından söz etmek gerekliydi. Bu noktada özellikle İttihat

Terakki Cemiyeti’nin faaliyetleri dikkat çekicidir. Bu sebeple II. Meşrutiyet ile gelen

iç politikadaki bu değişiklikler aslında Türk- Alman ilişkilerini de belirleyen

değişikliklerdendir.

Tezin ilerleyen bölümlerinde Almanya’nın iktisadi gelişiminin ve dışa

yayılmasının ayrıntıları üzerinde özellikle durulmuştur. Çünkü Almanya, kendi

iktisadi gelişimi için yürüttüğü politikalardaki başarısını dış politikaya da taşımış

bunu da Osmanlı Devleti’nde başarılı bir şekilde uygulamıştır. Bu nedenle

Almanya’nın 1890 yılından itibaren bir Dünya devleti olma yolundaki politikası

Almanya’yı Osmanlı Devleti’ne yakınlaştıran en önemli nedendi. Bu yakınlaşma ise

daha çok bankacılık, ticaret gibi sektörlerde hayat buldu. Ancak Almanya’nın

Osmanlı iktisadı üzerindeki söz hakkının artması İngiltere, Fransa gibi güçlü diğer

Avrupalı ülkeler tarafından sıcak karşılanmadı. Bunun doğal bir sonucu olarak da

söz konusu devletlerin aralarındaki rekabet daha da arttı. Bu sebeple rekabetin en

çok yaşandığı alanlar bu devletlerin ekseninde incelendi. Özellikle Bağdat demiryolu

projesi üzerinde en çok durulan konulardan biridir.

Page 100: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

91

ABSTRACT

This thesis attempts to set the economic relations between the Ottoman

Empire and Germany between the years of 1908-1914. These relationships are

shaped by events from the past, so need for giving some information about changes

in the economic structure of Germany and the Ottoman Empire prior to 1908.

Deterioration of the Ottoman economic structure and export from Germany in 1890

to gollow an exponsionist policy creates the starting point of this study. In addition

developments in Germany and the Ottoman Empire experienced its own

internalpolicies affected their relation with each other. For this, the domestic policies

of bothstates was necessary to talk about. At this point, especially the activities of

the Connitte of Union and Progress is strikting. For thşs reason II. Constitutinal

change that come with the fact that domestic politics determing the Turkish- German

relations.

Later in this thesis mainly focus on the detail’s of Germany’s economic

development and spread out. Germany carried out policies for the development

of their economic success hascarried on foreign policy.Therefore, since 1890 Germa

ny's policy towards becoming a world state closer to the Ottoman Empire. This

policy was the most important motivating factor for Germany. Generally,

this convergence was about banking and trade. However, United Kingdom, France

and other strong Europen countries were annoyed with this relationship. As result of

this, the competition between the states increased. Fort his reason competition were

reviewed in most areas of these states. Especially, Baghdad railway is one of the

most important subject about this.

Page 101: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

92

KAYNAKÇA

Alman Devlet Arşivi:

Berlin Bundesarchiv, Abteilung Auswärtiges Amt

Nr. R 901- 2251, 2258, 2265, 6668

İkincil Kaynaklar:

Ahmad, Feroz , İttihatçılıktan Kemalizme, Kaynak Yayınları, İstanbul,2009.

Akşin, Sina, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara,2009. Alkan, Necmettin, Die Deutsche Weltpolitik und die Konkurrenz der Mächte um das Osmanische Erbe: Die deutsch-osmanischen Beziehungen in der deutschen Presse 1890- 1909, Lit Verlag, Münster, 2003. Arnstadt, Albert, Der Weltkrieg und die Deutsche Volkswirtschaft, Wendt&Klauwell, Langensalza, 1916 Barkan, Ömer Lütfi, “Timar” , İA, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi, İstanbul, 1993, c.12, s. 286-333 Batmaz, Eftal, "İltizam Sisteminin XVIII. Yüzyıldaki Boyutları", Osmanlı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000, s. 250-257 Becker, C.H., Deutsch- Türkische Interessengemeinschaft, Friedrich Cohen Verlag, Bonn, 1914 Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yay. Haz. Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002 Beşirli, Mehmet, Die Europäische Finanzkontrolle im Osmanischen Reich in der Zeit von 1908 bis 1914, Mensch & Buch Verlag, Berlin, 1999 Beşirli, Mehmet, “Birinci Dünya Savaşı Öncesi Büyük GüçlerinOsmanlı stratejileri: İttihatçılar ve Alman Nüfuzunun Tanınması” Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2003, c.13, s. 321-330 Birinci, Ali, Hürriyet ve İtilaf Partisi – II. Meşrutiyet Devrinde İttihat ve Terakki’ye karşı Çıkanlar, Dergâh Yayınları, İstanbul 1990 Blaisdell, Donald, Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa Mali Kontrolü, Arkadaş Matbaası, İstanbul, 1940.

Page 102: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

93

Braeuer, Walter, “Friedrich List”, Neue Deutsche Biographie, Duncker&Humblot Verlag, Berlin, 1985, c.14, s.694-697 Buchheim, Christoph, Einführung in die Wirtscfatsgeschichte, Verlag C.H. Beck, München, 1997

Bülow, Bernhard von, Denkwürdigkeiten I, Verlag Ullstein, Berlin, 1930

Carr, William, A History of Germany 1815- 1945, Edward Arnold Publishers, Londra, 1969. Çizakça, Murat, Osmanlı İmparatorluğu’nda İç Borçlanmanın Evrimi (XV. Yüzyıldan, XIX. Yüzyıla), Osmanlı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.223-226 D.C.M Platt, Finance, Trade and Politics in Britisch Foreign Policy, 1815-1914, Clarendon Pres., Oxford, 1968 Earle, Edward Mead, Turkey, The Great Powers and The Bagdad Railway, The Macmillan Company, New York 1924 Eldem, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında bir Tetkik, TTK Basımevi, Ankara, 1994 Eldem, Edhem, Osmanlı Bankası, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999. Endres, Franz Karl, Die Türkei: Bilder und Skizzen von Land und Volk, Oskar Beck Verlag, München, 1916

Eroğlu, Nazmi, Fırtınalı Günlerin Ünlü Maliye Nazırı: Cavid Bey, Birharf Yayınları, İstanbul, 2006. Erker, Paul, Dampflok, Daımler, Dax: Die Deutsche Wirtschaft im 19. und 20. Jahrhundert, Deutsche Verlags- Anstalt, München, Stuttgart, 2001. Fröhlich, Michael, Imperialismus Deutsche Kolonial und Weltpolitik, Deutscher Tashenbuch Verlag, Münih, 1994. Grothe, Hugo, Türkisch Asien und seine Wirtschaftswerte, Frankfurt am Main, 1916. Geyikdağı, V. Necla, Osmanlı Devleti’nde Yabancı Sermaye 1854-1914, Hil Yayın, İstanbul, 2008. Gündoğdu, Abdullah, Yusuf Akçura’ya göre Büyük Güçler ve Osmanlı Devletinin Yıkılışı, IQ Yayınları, İstanbul, 2010.

Page 103: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

94

Hallgarten, George W. F. “ Vom Imperialismus zum Wettkampf der Überstaaten” Das Schicksal des Imperialismus im 20. Jahrhundert, Europäische Verlaganstalt, Frankfurt am Main, 1969. Hassert, Kurt, Das Türkische Reich: Politisch, Geographisch und Wirtschaftlich, J.C.B. Mohr, Tübingen, 1918. Hellferich, Karl, Die Deutsche Türkenpolitik, Vossische Buchhandlung Verlag, Berlin, 1921. Heller, Joseph, British Policy Towards The Otoman Empire 1908- 1914, Frank Cass Pres. , Londra 1983. Holborn, Hajo, A History of Modern Germany: 1840- 1945, Eyre & Spottiswoode, London, 1969. Howard, Harry N. , The Partition of Turkey: A Diplomatic History 1913-1923, University of Oklahoma Pres, New York, 1966. Junge, Reinhard, Die deutsch-türkischen Wirtschaftsbeziehungen, Kiepenheuer Verlag, Weimar, 1916. Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, TTK Basımevi, Ankara 1999, c. IX Kazgan, Gülten, Tanzimattan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2002. Kurmuş, Orhan, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Yordam Kitap, İstanbul, 2007. Kütükoğlu,Mübahat, Osmanlı-İngiliz İktisadi Münasebetleri (1580-1838), T.K.A.E., Ankara,1974. Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Basımevi, Ankara, 2007. Mommsen, Wolfgang J., Grossmachtstellung und Weltpolitik: Die Ausenpolitik des Deutsches Reiches 1870 bis 1914,Ullstein Verlag, Berlin, 1993. Morawitz, Charles, Die Türkei im Spiegel ihrer Finanzen, Fransızcadan Çev. Georg Schweitzer, Carl Heymanns Verlag, Berlin,1903. M.S Anderson, The Eastern Question, 1774-1923, The MacMillan, Londra 1968. Müller, Karl Hermann, Die Wirtschaftliche Bedeutung der Bagdadbahn: Land und Leute der Asiatischen Türkei, Bonsen&Maasch Verlag, Hamburg, 1917.

Page 104: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

95

Ortaylı, İlber Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, Timaş Yayınları, İstanbul, 2008 Ökçün, Gündüz,“Osmanlı Meclis-i Mebusanında Bağdat Demiryolu Üzerine Yapılan Tartışmalar”, AÜSBF Dergisi, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, c. 25. Önsoy, Rıfat, Osmanlı-Alman Ticari Münasebetleri (1871*1914), Basılmamış doç. tezi, Hacettepe Üniv.,Ankara, 1979. Pamuk, Şevket, Osmanlı-Türkiye İktisat Tarihi 1500-1914, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007. Pamuk, Şevket, Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme, İktisat Politikaları Ve Büyüme, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2008. Pamuk, Şevket, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2008. Parvus Efendi, “ Türkiye Avrupa’nın Maliye Boyunduruğu Altındadır ”, Tutibay Yayınları, Ankara 1999, c. II, s.262-265

Pohl, Manfred, “Extracts from a Diary Kept During his Stay in Turkey, 1906-1908”, Studies on Economic and Monetary Problems and on Banking History, No.1-22, Yay. Haz. Manfred Pohl, Hase&Köhler Verlag, Mainz, 1988. Richter, Jan Stefan, Die Orientreise Kaiser Wilhelms II.1898, Verlag Dr.Kovač, Hamburg 1997.

Sander, Oral, Siyasi Tarih, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2009, c. 1 Schäfer, Carl Anton ,Türkische Wirtschaftsgesetze, Gustav Kiepenheuer Verlag, Weimar, 1917.

Schmidt, Hermann, Das Eisenbahnwesen in der Asiatischen Türkei, Franz Siemenroth Verlag, Berlin, 1914.

Schöllgen, Gregor, “Deutsche Aussenpolitik im Zeitalter des Imperialismus:Ein Teufelkreis?”,Flucht in den Krieg?,Yay. HazGregor Schöllgen, Wissentschagtliche Buchgesellschaft, Darmstadt, 1991. Schöllgen Gregor, Die Macht in der Mitte Europas, Verlag C.H. Beck, München,1992 Schöllgen, Gregor, Imperialismus und Gleichgewicht: Deutchland, England und die Orientalische Frage 1871-1914,München, 2000. Soy, Hacı Bayram, Almanya’nın Osmanlı Devleti Üzerinde İngiltere ile Nüfuz Mücadelesi 1890-1914, Phoenix Yayınevi, Ankara 2004

Page 105: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

96

Stern, Bernhard, Jungtürken und Verschwörer: Die Innere Lage der Turkei Unter Abdul Hamid II. , Verlag Grübel & Sommerlatte, Leipzig, 1901. Stolper, Gustav, Deutsche Wirtschaft seit 1870, J.C.B. Mohr,Tübingen, 1966. Şeref, Abdurrahman, Tarih Müsahabeleri, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1339. Tabakoğlu, Ahmet,“Yenileşme Dönemi Osmanlı Ekonomisi”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, c.14, s. 207-240. Toprak, Zafer, Milli İktisat- Milli Burjuvazi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1995. Trietsch, Davis, Deutschland und der Islam: Eine Weltpolitische Studie, Orient Verlag, Berlin, trhsz Trumpener,Ulrich,“Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu” Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu ve Büyük Güçler, Haz. Marian Kent, Çev. Ahmet Fehmi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.129-164 Tunaya, Tarık Zafer, “İkinci Meşrutiyet’in Siyasal Hayatımızdaki Yeri” Türk Parlamentoculuğunun İlk Yüzyılı- 1876-1976, Ajans Türk Matbaacılık, Ankara, s.75-121 Tunaya, Tarık Zafer, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri, Yedigün Matbaası, İstanbul, 1960. Wengenroth, Ulrich, “Deutsche Wirtschaft- und Technikgeschichte im 19. und 20. Jahrhundert”,Deutsche Geschichte: von den Anfängen bis zur Wiedervereinigung, Yay. Haz. Martin Vogt, J.B. Metzlersche Verlag, Stuttgart, 1991. Wladimir, Giesl, Zwei Jahrzehnte im Nahen Orient, Yay. Haz. Ritter V. Steinitz, Verlag für Kulturpolitik, Viyana, 1927. Ziegler, Dieter, “Das Zeitalter der Industrialisierung 1815-1914”,Deutsche Wirtschaftsgeschichte, Yay. Haz. Michael North, Verlag C.H. Beck, s. 197-287 München, 2000.

Page 106: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

97

EKLER

Alman İmparatoru II. Wilhelm, Alman Amiral von Tirpitz ve Alman

Amiral von Holtzendorff (Soldan Sağa) Kaynak: Fritz Fischer, Griff nach der Weltmacht, Droste Verlag, Düsseldorf, 1961

Page 107: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

98

Almanya Şansölyesi, Alman Dış İşleri Bakanı ve Deutsche Bank Kaynak: Fritz Fischer, Griff nach der Weltmacht, Droste Verlag, Düsseldorf, 1961

Page 108: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

99

Almanya Şansölyesi Bernhard von Bülow (1849-1929) Kaynak:

http://www.bundesarchiv.de/oeffentlichkeitsarbeit/bilder_dokumente/01107/index-

14.html.de

Page 109: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

100

Almanya Şansölyesi, Otto von Bismarck (1815 - 1898) Kaynak:

http://www.bundesarchiv.de/oeffentlichkeitsarbeit/bilder_dokumente/01107/index-

1.html.de

Page 110: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

101

Bağdat Demiryolu’nu gösteren harita Kaynak: Karl Hermann Müller, Die Wirtschaftliche Bedeutung der Bagdadbahn: Land und Leute der Asiatischen Türkei, Bonsen&Maasch Verlag, Hamburg,

1917.

Page 111: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

102

Osmanlı Bankası’nın ve diğer Avrupalı bankaların şubeleri Kaynak:Mehmet Beşirli, Die Europäische Finanzkontrolle im Osmanischen Reich in der Zeit von 1908 bis 1914, Mensch & Buch Verlag, Berlin, 1999

Page 112: ALMAN KAYNAKLARINA GÖRE OSMANLI İKTİSADINDA ALMAN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30614/302195.pdf · başlayan sanayi devrimi tüm dünyayı tek bir seferde kapsamak yerine

103

Almanya’nın Osmanlı Devleti’ndeki faaliyet alanlarını gösteren harita Kaynak: Mustafa Gencer, “ Imperialismus und die Orientalische Frage” TTK

Basımevi, Ankara, 2006