“yaŞayan İnsan hazİnesİ” baĞlaminda … aziz ayva...616 yaŞayan İnsan hazİnesİ...
TRANSCRIPT
GİRİŞ
Somut Olmayan Kültürel Miras, toplulukların, grupların ve kimi durumlarda
bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller,
anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar
anlamına gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan miras, toplulukların ve
grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli
biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece
kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.
UNESCO tarafından 17 Ekim 2003 tarihinde kabul edilen SOMUT OLMAYAN
KÜLTÜREL MİRAS sözleşmesine göre korunması kabul edilen ürün ve uygulamalar
üç başlık altında değerlendirilmiştir.
1. İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi
2. Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi
3. En İyi Uygulama Örnekleri Listesi
UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde 2011 yılı sonu
itibariyle toplam 267 varlık yer almaktadır. Ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürütülen çalışmalar neticesinde bugüne kadar
* Yrd. Doç. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi / [email protected].
“YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI
MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR GELENEĞİNE KATKISI VE BİR
ÖNERİ
Aziz AYVA *
616 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
dünya miras listesine dokuz varlığımızın (uygulama, ritüel, tören) alınmasını sağlamıştır.
UNESCO’nun koruma altına aldığı bu değerlerimiz ve tarihleri şöyledir: Meddahlık
Geleneği, Mevlevî Sema Törenleri (2008); Nevruz, Karagöz, Âşıklık Geleneği (2009),
Geleneksel Sohbet Toplantıları, Alevi-Bektaşi Ritüeli Semahlar, Kırkpınar Yağlı Güreş
Festivali (2010), Geleneksel Tören Keşkeği (2011).
İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras değerlerinin taşıyıcıları olan “yaşayan
insan hazineleri” kavramı etrafında da belirli kriterleri sağlayan kişiler koruma listelerine
alınmışlardır.
Yaşayan İnsan Hazineleri, Somut Olmayan Kültürel Mirasın belli unsurlarını
yeniden yaratmak ve yorumlamak açısından gerekli bilgi ve beceriye yüksek düzeyde
sahip kişileri anlatır. Yaşayan İnsan Hazineleri uluslar arası şu kriterlere göre
belirlenmiştir:
- Ustalığını 10 yıldır icra ediyor olması,
- Sanatını usta-çırak ilişkisi ile öğrenmiş olması,
- Bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğü,
- Konusunda ender bulunan bilgiye sahip olması,
- Kişi veya grubun yaptığı işe kendini adamışlığı,
- Kişi veya grubun bilgi ve becerilerini geliştirme yeteneği (sanatının toplumla
buluşmasını sağlayacak yenilikler içermesi),
- Kişi veya grubun bilgi ve becerilerini çırağa aktarma becerisi (bir çırak
yetiştirmiş olması).
Türkiye, 19 Ocak 2006 tarihli ve 5448 sayılı Somut Olmayan Kültürel Mirasın
Korunması Sözleşmesinin Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’la bu sürece dâhil olmuş
ve 27 Mart 2006 tarihinde resmen taraf olmuştur. Bu konuyla ilgili olarak Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından yürütülmek üzere 14.05.2009 tarihli ve 94626 sayılı bir
yönerge kabul edilmiş ve bu yolda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu Yönerge’nin amacı,
“Somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarının tespiti, değerlendirilmesi, belirli
ölçütlere sahip olanların Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezi’ne kayıt edilmesi,
üretimlerinin teşvik edilmesi ile geleneksel kültürün yaşatılmasına ilişkin usul ve
esasları düzenlemektir.” denilmektedir. Yönergede, somut olmayan kültürel mirasın
kapsama alanı şöyle belirlenmiştir:
617 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
1. Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille
birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar (destanlar, efsaneler, halk hikâyeleri, atasözleri,
masallar, fıkralar vb.),
2. Gösteri sanatları (Karagöz, meddah, kukla, halk tiyatrosu vb.),
3. Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler (nişan, düğün, doğum, Nevruz, vb.
kutlamalar),
4. Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar (geleneksel yemekler, halk
hekimliği, halk takvimi, halk meteorolojisi vb. ),
5. El sanatları geleneği (dokumacılık, nazar boncuğu, telkâri, bakırcılık, halk
mimarisi).
Yönerge, Bakanlıkça 24.04.2014 tarihinde kaldırılmıştır.
Bu bağlamda; Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2008 yılı için; Âşık Şeref
TAŞLIOVA’yı, Karagöz Sanatçısı Metin ÖZLEN’i, Karagöz Sanatçısı Orhan KURT’u,
Karagöz Sanatçısı Tacettin DİKER’i, Kispet Ustası İrfan ŞAHİN, Ahşap Baskı-Yazma
Ustası Cemil KIZILKAYA, Çam Düdüğü Yapımcısı ve İcracısı Hayri DEV’i, Dokumacı
ve Doğal Boyamacı Emine KARADAYI, Nazar Boncuğu Ustası Mahmut SUR, Dilli-
Dilsiz Kaval Yapımcısı ve İcracısı Yaşar GÜÇ, Taş Ustası Tahsin KALENDER, Hüsn ü
Hat Sanatçısı Hasan Çelebi, Mahallî Sanatçı, Ozan Neşet ERTAŞ, Bağlama Yapımcısı
Bekir TEKELİ, Klâsik Kitap Yapımcısı Uğur DERMAN, Çini Sanatçısı Mehmet
GÜRSOY, Ebru Sanatçısı Fuat BAŞAR, Zakir Veli AYKUT (Dertli Dîvânî), Keçe Ustası
Mehmet GİRGİÇ’i ve Çini Ustası Sıtkı OLÇAr’ı Somut Olmayan Kültürel Miras’ın
taşıyıcıları ve icracıları olarak Yaşayan İnsan Hazinesi olarak değerlendirmiş ve
ödüllendirmiştir.
Bu yazımızda; yönergedeki somut olmayan kültürel mirasın kapsama alanına göre
birinci madde etrafında değerlendirebileceğimiz halk bilimi ve halk edebiyatı ürünleri
için önemli bir kaynak şahıs olan Mithat ARI’yı tanıtmak ve belleğindeki çok sayıdaki
sözlü kültür ürünlerinin envanterini vermek istiyoruz. Öncelikle kaynak kişimizin
biyografisini verelim:
Mithat ARI
15.03.1949 tarihinde Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı, şimdilerdeki adı
Küçükhisarlık olan, Mürüvvetli (sonra Yazılıyurt) köyünde doğmuştur. Babasının adı
618 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Hüseyin, annesinin adı Havva’dır. Hüseyin Bey çiftçidir. Havva Hanım ise ev hanımıdır.
Kaynak kişimiz Mithat Arı’ya, 1948 yılında Tepelice Yaylası Haydarı Dağı’nda kaza ile
vurulup ölen babasının dayısı Mustafa Vural’ın (Yağır Mustafa) oğlunun adı verilmiştir.
Ailenin Mithat’tan başka dördü büyüğü, ikisi küçüğü olmak üzere altı çocuğu
daha vardır. Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan tipik bir Türkmen (Bozkır ve çevresinde
Türkmen tabiri yerine dağlı kavramı kullanılmaktadır.) ailesi olarak geçimlerini kendileri
temin ederdi; ihtiyaç fazlası üretimlerini de civar köylerde satarlardı. Bağcılık yörede
önemli bir geçim kaynağı olduğundan kaynak kişimiz Mithat Arı’nın ailesi de bağcılıkla
meşgul olmuştur.
Kış aylarında köyün erkekleri üç dört ay süreyle Ege Bölgesi’ne çalışmaya
giderlerdi. Bu çalışma yörede “Aydın’a gitme” şeklinde ifade edilir. Yine pamuk çapası
zamanında Çukurova ve Ege Bölgeleri’ne de çalışmaya gidilmektedir. Mithat Arı’nın
ailesi de bu şekilde dış kazanç sağlayarak aile bütçesine katkı sağlamaktaydı.
Çocukluk döneminde ailesine oğlak, kuzu güdüp getir götür işlerinde çalışarak
katkı sağlamış, sonrasında çobanlık yapmış ve çift çubuk yardımlarında bulunmuştur.
Eğitimine, yedi yaşında gittiği köyündeki ilkokulda başlamış; on bir yaşında da
eğitiminin devamı için köyünden 11 km. uzaklıktaki Bozkır’a yerleşmiştir. O günlerle
ilgili hatıralarını kaynak kişimiz şöyle ifade etmektedir: “11 yaşımda iken babamla,
eşeğimize yüklediğimiz çula sarılı bir yorgan, ince bir yatak, biraz bulgur, biraz patates,
azıcık yağ, bir sepet üzümle, vb. köye 13 km. uzaklıkta olan Bozkır’a ortaokulda okumaya
geldim. Tek odalı ahırdan bozma bir eve yerleştik. Bir de gaz ocağı aldık. Bir şişe gaz
yağı ve ispirto aldık. Babam köye döndü. Ben tek başına bu tek odalı evde kaldım. İlk defa
elektriği orada gördüm. Köyümüzden getirdiğimiz yiyecekleri pişirerek mahalle
çeşmesinden su doldurarak kendi başımın çaresine bakıyordum. Sabah erken kalkıp
okula gidiyordum. Bu şartlarda ortaokulu bitirdim.”
Bozkırda ortaokul eğitimini başarıyla tamamlayıp kazandığı sınav sonucu
eğitimine Beyşehir Lisesi’nde devam etmiştir. Maddî zorluklar içerisinde sürdürdüğü
eğitimine ailesinin ekonomik durumunun elvermeyişi sebebiyle liseden sonra devam
edememiştir. Bu süreçten bir süre sonra vekil öğretmenliği yapmıştır.
Aksu (Antalya) İlköğretmen Okulu’nda fark derslerini vererek ilkokul öğretmeni
olmuştur. İlkokul öğretmenliği yaparken dışarıdan Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe
619 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
bölümünü bitirmiştir. Antalya, Konya ve İstanbul’da 15 yıl ilkokul öğretmenliği
yapmıştır. Bozkır’da 4 yıl Halk Eğitim Merkezi müdürlüğü yapmıştır. Ayrıca Konya ve
İstanbul’da 8 yıl süreyle ortaokul ve lise öğretmenliği yapmıştır. 27 yıllık memuriyet
hayatından sonra emekli olmuştur.
İstanbul’da vergi mükellefi olarak 6 yıl boyunca kemer imalatı ile uğraşmıştır.
Öğretmenlik dışında; çobanlık, çiftçilik, bahçecilik, seyyar satıcılık, pazarlamacılık,
arıcılık, dernekçilik, kooperatifçilik, emlakçılık gibi çok çeşitli meslek kollarında
çalışmıştır.
Şu an Konya merkezde ikâmet etmekte olup zaman zaman kültürel çalışmaları
dolayısıyla Bozkır’a gitmektedir. Kendi ifadelerine göre “doğup büyüdüğü köyüne ve
bölgesine” vefa borcu olarak Bozkır’ın maddî ve manevî kültür unsurlarını gelecek
kuşaklara aktarmaya çalışmaktadır.
Bu tür çalışmaları bugün 600 sayfayı bulan bir kitap hacmine ulaşmıştır.
Ekonomik sebeplerden dolayı bu çalışmalarını kitaplaştıramamıştır. Şimdilerde
üniversiteden öğretim üyeleri (Yrd. Doç. Dr. Aziz AYVA, Arş. Gör. Fatih Numan
KÜÇÜKBALLI, vb.) Mithat Arı’nın arşivinde bulunan somut olmayan kültürel miras
kapsamındaki ürünler üzerinde çalışmaktadırlar. Onun arşivinde bulunan malzemeleri;
-Bozkır ağzından topladığı 2500’ün üzerinde kelime, deyim, atasözü vb.
-Bozkır folkloruyla ilgili (gelenek görenek) çok sayıda görsel malzeme
-Bozkır yöresine ait 600’ün üzerinde mahallî fıkra
-Bozkır Halk edebiyatıyla ilgili yüzlerce sayfa yazılı materyal
-Bozkır yöresine ait tabirler, mahallî söyleyişler vb. şeklinde sınıflandırabiliriz.
Mithat Arı, belleğindeki bu sözlü kültür ürünlerini hiçbir karşılık beklemeden
sadece adını zikretmeleri karşılığında ilgililere vermek ve böylece bu kültürel miras
değerlerini gelecek kuşaklara aktarılmasına kaynaklık etmek istemektedir.
MİTHAT ARI’NIN SÖZLÜ KÜLTÜR ARŞİVİNDEN ÖRNEKLER
A. FIKRALAR
Taş Kuşlara Dokunursa
Mithat Arı, yaz aylarında bahçe işleriyle uğraşır. Oğlu Memiş ile bahçede
dolaşırken kirazların erdiğini görürler. Eren kirazları saksağanlar, serçeler, kargalar
yemektedir.
620 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Babası oğluna: “Oğlum bir kuş sapanı alalım da kuşlara taş at, kuşlar kaçsın!” der.
Oğlu: “İyi de baba attığım taşlar, kuşlara dokunup yaralanırlarsa ne olacak?” der.
Bozkır Pekmezi mi Sandın?
Noter Fuat Özkut’a birgün komşusu Bozkır’lı Avukat Nazif Göksu gelir.
“Hastayım, her tarafım titriyor ne yapayım?” der.
Noter, “Aç karnına bir kadeh konyak iç bir şeyin kalmaz!” der.
Nazif Göksu eve döner. Kadeh dedikleri kulplu koskocaman bardağa konyak
doldurup bir dikişte içer.
Az sonra Fuat Bey’in kapısı çalınır. Nazif Göksu’nun çocukları bağrışarak,
“Aman, Fuat Amca, babamız ölüyor yetiş!” derler.
Fuat Bey, koşa koşa gider bakar, komşusu yerde kıvranıp duruyor. Sorar,
“Ne oldu sana?”
Nazif Göksu, kulplu kocaman bardakla konyak şişesini gösterir.
Fuat Bey işi anlar, lafı yapıştırır.
“Ulan, konyağı Bozkır pekmezi mi sandın?” der.
Ferfene
Ferfene, akran kişilerin masraflarına katılarak birlikte yiyip içmeleri sohbet
ederek hoşça vakit geçirmeleri anlamında bir gelenektir.
Bozkır Taşbaşı Köyü’nden Sıraç Bey anlattı:
Köylüleri, ferfene yapmak için bir arkadaşlarını görevlendirmişler.
Adam tavuk alıp pişirmiş. Tahin, pekmez, un alıp helva yaptırmış. Yemişler,
içmişler, konuşmuşlar. Dağılacakları zaman görevli kişi masrafları toplamak için kapıya
durarak çıkandan beş kuruş alıyormuş. İçlerinden biri,
“Yahu! demiş. Sen herkesten beş kuruş alıyorsun. Zaten tümüne beş kuruş masraf
ettin. Bu nasıl iş? Görevli:
“Efe senin aklın erdi. Sen geç!” demiş.
Kayna Gidinin Pazarı
Cuma günleri Bozkır’a pazar kurulur. Bozkır’ın tüm köyleri, Hadim köyleri, yaz
aylarında yaylalara göçen yörükler (Alanya, Manavgat, vb. köyleri ) bütün ihtiyaçlarını
621 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
bu pazardan karşılarlar. Ürünlerini bu pazarda satarlar. Bu nedenle pazar çok kalabalık
olur.
Vaktiyle Alanyalı bir yörük Bozkır pazarına gelir. Pazarda dolaşırken bir çuvaldız
bulur. Pazar çok kalabalıktır. Bu kargaşanın nedeninin bulduğu çuvaldızın aranması sanır.
“Bende bulurlar da elimden alırlar.” diye yörük hızla pazarı terk eder.
O sıcakta Üçpınar yolundaki Akyokuş’un tepesine kadar arkasına
bakmadan çıkar. Kendisini bulamayacaklarından emin olunca tepeden pazara bakar.
Pazarın kalabalıklığının ve kargaşanın devam ettiğini görünce hâlâ çuvaldızı aradıklarını
sanıp şöyle der:
“Kayna gidinin pazarı kayna. Çuvaldızı bulan buldu!”
Babuççu Pazarlığı
Bozkır Üçpınar Kasabası Babuççu Mahallesi halkı pazarlık yapması ile ünlüdür.
Alacağı her şeyi pazarlık yaparak alır. Aldanmak onların yaşantılarında yoktur.
Babuççulu Bozkır pazarına gelir. Leblebiciye fiyat sorar. Satıcı sağlam leblebi 16
kuruş, kırık leblebi 12 kuruş der. Babuççulu sağlam leblebiye 11 kuruş fiyat verir.
Satıcının elini tutar, salmaz. Satıcı olmaz diye dirense de o elini bırakmaz. Uzun bir
pazarlıktan sonra sağlam leblebiyi 11 kuruştan alır.
Başka bir müşteri gelip fiyat sorar. Satıcı, ”Babuççulu isen 11 kuruş, değilsen 16
kuruş.” der.
Hasan Koca Tarlasına Ver
Bozkır Yazdamı Köyü’nden Hasan Koca’nın Türbeler mevkiinde büyükçe bir
tarlası vardır. Tarlasını ekmiş. Ekinlerin yağmur istediği mevsimde yağmur yağmaya
başlamış. Hasan Koca ellerini açmış, “Allah’ım! Hasan Koca tarlasına çok ver!” diye dua
ediyormuş.
Yağmur hızlanmış, arkasından dolu yağmaya başlamış. Dolu sabaha kadar
yağmış. Hasan Kocanın tarlasında sağlam ürün kalmamış. Yağış devam ederken bir
yandan da şimşek çakıyormuş.
Hasan Koca şimşek çaktıkça:
“Tarlada b…k mu kaldı da çakmağını çakıp bakıp durun!” demiş.
622 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Ben İnceltirim O Kalınlaştırır!
Bozkır’ın köylerinden, mesleği hırsızlık olan biri camiden kilim çalmakla
suçlanır. Mahkemelik olur. Birkaç kere mahkemeye çıkar. Duruşmanın birinde hâkim,
“Senin suçun ne idi?” diye sorar.
Hırsız:
“İnce iş Hâkim Beğ!” diye cevap verir.
Hâkim:
“Hatırladım, camiden kilim çalma değil mi?” der.
Hırsız:
“Hâkim Beğ, ben inceltiyorum, sen kalınlaştırıyorsun!” diye hâkime sitem eder.
Bir Allah Nereye Baksın?
Asarlıklı (Hisarlık) Kör Ömer anlatmıştı:
Bozkırlı ova köylerinde üzümünü satmış, çeşme başında dinleniyormuş. Yanına
birkaç çocuk gelmiş. İçlerinden birine takılmak istemiş:
Efe, Allah kaç?
“Bir.” dayı!
“Oğlum iyi düşün. Bir Allah Akören’e mi baksın, Karasenir’e mi baksın, İçeri
Çumra’ya mı baksın?” der.
Çocuk:
“O zaman 5-6 tane vardır!” der.
Karaciğerim Bal Vermedi
1968-1975 Yılları arasında Bozkır’da iki köyleri arasında yayla kavgası olur. Bu
kavga o kadar büyür ki bir o köyden, iki başka aracı köyden, bir komşu köyden, üç diğer
köyden toplam yedi kişi öldürülür. Bu yıllarda yollar kesilip bahçeler kıyılıp köprüler
yıkılır. Birçok sıkıntılar çekilir. Anlatacağımız olay, bu yol kesmelerden biri sırasında
yaşanır.
Kavgalı taraftan bir gruba yol kesme görevi verilir. İçlerinden biri, “Bu gün
durdurduğumuz araçta düşman çıkarsa önüme geçmeyin, vuracağım.” der. Bozkır-Hadim
623 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
yolunu Güdürüf’te keserler. Bozkır yönünden bir jip gelir, yolda taş yığılı olduğunu
görünce durur. Araçtan yolcuları indirirler. Nüfus cüzdanlarına bakarlar. Düşman
oldukları köyden dört adam çıkar. Bunları yolun kenarına dizerler. Arkadaşları, “Bana
engel olman!” diyene “Haydi bakalım!” derler.
Silahını doğrultur ateş etmez. “Ne oldu?” derler. “Komşular, karaciğerim bal
vermedi. koyverin gitsinler!” der.
Öyle de Olur!
Bozkır Ulupınar Köyü’nden Betteş (Halil Şimşek), 1960’lı yıllarda İstanbul’da
çalışmaktadır. Galata Köprüsü’nün üzerinde haşere (böcek) ilacı satanları görür. İşportacı
bağıra çağıra; “Bitlere, pirelere ve her türlü haşerata karşı DDT!” diye toz haşere ilacı
satmaktadır. Kalabalığı görünce “Bunda iyi iş var, ben de satayım.” diye karar verir.
Tahtakale’den toz DDT’yi alır. Bir kenarda bağıra çağıra satmaya başlar.
Alıcılardan birisi nasıl kullanılacağını sorar.
Betteş anlatır:
“Pireyi yakalayacaksın, gözüne bu tozdan dökeceksin hemen ölür.” diye anlatır.
Alıcı:
“Ben pireyi yakaladıktan sonra ilacı ne yapayım, eziveririm.” deyince.
Betteş:
“Öyle de olur.” der.
Gerezli Yalancı
Gökdere'nin kenarına iki ihtiyar oturmuş, konuşuyorlarmış. O an Yalancı Mehmet
hızlıca oradan geçiyormuş. Oturanlar; “Ulan gel, bir yalan söyle de dinleyelim.” derler.
O da der ki: “Durun yahu, yalan zamanı mı; babam öldü ben Dedemli'ye kefen almaya
gidiyorum.” demiş. Oradan uzaklaşır, yoluna devam eder.
İhtiyarlar yokuşu bir saat hışt mışt çıkıp Yalancı Mehmet'in babasının evine
varırlar. Başınız sağ olsun. Evin hanımı:
“Hayrola emmi!”
“Sizin adam ölmüş ya!”
“Emmi kim söyledi?”
624 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
“Sizin oğlan söyledi.”
“Emmi, o size yalan söylemiş. Babam tarlada çalışıyor.” der.
On Tahtalılı Bir Kör Veli
Eskiden Bozkır köylüleri Aydın'a meyan (piyan) kökü kazmaya gidermiş.
İngilizler ilaç sanayinde kullanmak için bu bitki kökünü kazdırırlarmış.
On tane Tahtalılı da ilk defa meyan kökü sökmeye Aydın'a gitmiş. Asarlıklılar
daha önceden gittikleri için tecrübelilermiş. Akşama kadar söktüklerini akşam tarttırıp
satarlarmış.
Asarlıklı Kör Veli, kör hâliyle günde 110 okka söker, on Tahtalılı da 100 okka
meyan kökü sökermiş. Bir gün böyle, beş gün böyle bir türlü iş tutturamamışlar.
Etraftan dalga geçmeye başlamışlar. "On Tahtalılı, bir Kör Veli" diye. Bakmışlar
olmayacak Tahtalılılar Aydın'ı terk etmiş. On Taktalılı Bir Kör Veli deyimi bu fıkradan
ortaya çıkmıştır.
Armut Ağacı
Çoban, akşam vakti koyun güderken bir armut ağacı görür. Üzerinde o kadar çok
armut varmış ki birkaç tanesini yer. Tadını da çok beğenir. Kendi kendine, “Hava
kararınca bunları çalayım.” der. Sonra da karanlıkta belli olsun diye belinden ip çıkarıp
ağaca bağlar. Çobanın bağladığı ipi gören bahçe sahibi ipi armut ağacından çözer ve ceviz
ağacına bağlar. Çoban hava kararınca bahçeye gelir. İpi bağladığı ağacı bulur. Armut
yemek ister. Ağaçtan bir tane koparır. Ağzına atınca cevizin acısını hisseder, ağzını
buruşturur.
“Be mübarek biraz önce bal gibiydin, şimdi karanlığı görünce mi acıdın? Ben en
iyisi sabah gelip toplayayım tatlı tatlı.” der.
Köfte Ekmek
Yörüğün biri çarşıya gider. Çarşıda dolaşırken canı köfte ekmek yemek ister.
“Yolda yerim.” diye bohçasına koyar. Dönerken eşeği ile dereyi geçeceği sırada bir
kurbağa sesi eşeği ürkütür ve adamın elindeki bohça açılır, köfteler dereye düşer. Yörük,
hemen eşekten inip akşam karanlığında el yordamı ile köfteleri aramaya başlar. Eline
625 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
kurbağa geçer. Başlar kurbağayı yemeye. Bu arada canı yanan kurbağa başlar
vıraklamaya. Kurbağa “Vırak vırak!” dedikçe yörük:
“Vallahi bırakmam! Bırak desen de yiyeceğim, bırak demesen de, o kadar para
verdim ben sana.” der.
Semer Siparişi
Söğütlü Postacı Mehmet (Tüfekçi), herkes tarafından aranan hoşsohbet birisidir.
Arkadaşları ile aralarında geçen şakaları unutmaz, herkese tatlı tatlı anlatır. Dere
Kasabası’ndan çok samimi arkadaşı Marangoz Osman bir arkadaşı ile Tüfekçi'ye haber
gönderir:
“Bana güzel bir semer yaptırsın.”
Haberi alan Tüfekçi, haberi getiren şahsa:
Hay hay! Yaptırayım da yalnız sırtının ölçüsünü göndersin, sonra “Yok büyük
olmuş, yok küçük olmuş!” diye itiraz etmesin.” der.
Dereli Osman gelen haber üzerine ikinci haberi gönderir:
“Semeri kendi sırtının ölçüsüne göre yaptırsın; küçük de gelse, büyük de gelse
kabulümdür.” der.
Sana Göre Allah' ı Nerede Bulayım?
Konya Bozkır bölgesinde bayır adı verilen bir tür toprak çeşidi vardır. Bu toprak
kuruyunca sertleşir. Kazma, saban (ilken pulluk) geçmez. Islanınca çamurlaşır içine
girilmez. Su tutmaz. Verimi az bir toprak çeşididir.
Tepelice Köyü’nden Ahmet Ağa'nın Küçükhisarlık Köyü Karamor mevkiinde
böyle bir tarlası vardır.
Havaların iyi olduğu bir sonbahar günü tarlayı sürüp buğday ekmeye gider. Sabanı
kurup, öküzleri koşar. Sürmeye uğraşır. Tarla bayır olduğu için bir türlü saban geçmez.
Bırakır gider. Yağmurlar yağar, “Gideyim, şu tarlayı süreyim geleyim.” diye gelir.
Tarlayı sürme düzenini kurar. Toprağın özelliğinden tarla çamurlaşır. Öküzler
yürüyemez, batar. Saban çamurdan çıkmaz.
Ahmet Ağa, bir tarlaya bir gökyüzüne bakar.
Tarlaya doğru döner:
626 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
“Sana göre Allah'ı nerede bulayım, hay bilmem nesini ne yaptığımın tarlası…”
diye kalayı (küfür) basar.
B. FOLKLOR/HALK BİLİMİ
Kütük Dökme
Ekonomik gücü yerinde olan aileler, ilk oğlan çocuklarına kütük döktürür. Kütük
dökenler kendilerinin veya başkalarının (hırsızlık sayılmaz) ağaçlarını, kütüklerini, büyük
odunlarını omuzlayıp getirerek akşamdan sonra yeni doğan oğlanın kapıları önüne
yığarlar.
Kütük dökenler buna karşılık babadan; bir davar, helva çekmek için pekmez, vb.
yiyecek hediyeler isterler. Ev sahibi de durumuna göre elinde evinde ne varsa verir. Kütük
dökenler bu yiyecekleri topluca yerler. Buna kütük dökme denir.
Koç-Teke Katımı
Kasım ayında koç-teke katımı yapılır. Delikanlılar akşam çanlar, çıngıraklar
çalarak, kapılara ucu topuzlu sopalarla vurarak tekecik toplarlar. Topladıkları unu,
bulguru, üzümü satarak davar satın alıp keserler, pişirirler, topluca yerler. Teke katımında
şu tekerleme topluca sesli olarak söylenir:
Teke kattım duydunuz mu?
Selâm verdim aldınız mı?
Verenlerin çok olsun,
Vermeyenlerin keçileri kısır kalsın.
Kurt Ağzı Bağlama
Dağda bir mal (koyun, keçi, sığır, at, eşek, vb.) kaybolmuş, dağda kalmışsa kurt
ağzı bağlatılır. Bunun için köyde hatırı sayılır, ağzı dualının birine gidilir. Bu bir çakının
(açılır kapanır bıçak) dua edilerek, hayvanın kayıp olduğu bölgenin sınırları
söylenerek ağzının kapatılması ve çakının ipiyle, kapatılan çakının sıkıca sarılması
şeklinde yapılır. Bu arada köyün ileri gelen kişisi birtakım dua veya tekerleme söyler.
Canavarın (kurdun) o malı yiyemeyeceğine inanılır. Kurt ağzı bağlayan kişi, mal
bulununca bıçağın ağzının açılmasını tembih eder veya yine aynı kişiye açtırılır. Bıçağın
627 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
ağzı açılmazsa kurt açlıktan ölür. “Günah olmasın!” diye bu tembihte bulunulur. Mal
sahibi de buna uyar.
Süt Çöpleme
Ödünç/öndüç süt veren kadın, kendi sütlü çömleğinin içine temiz bir çöp batırır.
Sütün geldiği yere kertik atar. Bu çöpleme işi, alanın ihtiyacı görünene kadar sürer. Sıra
ödemeye gelince borçlunun sütünü, alacaklı kendi çömleğine (daha önce sütünü çöplediği
çömlek) döker. Alacak çöplerinden uygun birini batırır, tam gelirse (ki çoğunlukla az
veya çok gelir.) o çöpü atar, ödenmiş olur. Borçlunun sütü az gelirse, geldiği yere bir
çentik daha atar. Ertesi gün kendi sütü ile bu son çentiğe kadar doldurur. Çöpün dünden
eksik kalan kısmını da borçlunun sütü ile doldurarak o çöpün de ödenmesini bitirmiş olur,
o çöpü de atar. Borçlunun artan sütü yine aynı çömleğe dökülerek geldiği yer, diğer bir
alacak çöpüne işaretlenir. Borçlunun ilk ödeme gününde fazla gelen sütü de bu son işlem
gibi yapılır. Bu işleme çöp çıkarmak denir. Çöplerin hepsi bitince artan süt çöplenerek
borçluya alacak olarak verilir. Bundan sonra çöplerin (borçların) bitti, sütünü çöple (yani
alacaklı ol) denilir. Bu gelenek Bozkır’ın bazı bölgelerinde değişik yapmak adıyla da
bilinir. Yörede, erkekler “Kadınların süt çöplemesine şeytanın aklı ermez.” derler.
Toplanan sütlere her gün maya çalınarak yoğurt yapılır. Buna süt üyütmek denir.
İhtiyacı karşılayacak yoğurtlar tufranda, yayıkta yayılarak tereyağı alınır. Kümrüğe
(boynu kırılmış testi veya küçük testi, boduç) basılır. Yaz boyunca biriktirilen iki üç okka
sade yağ kış boyunca yenir.
Kalan ayrandan keş (yağsız peynir, lor) veya tarhana yapılır. Ayranın kaynatılması
ile elde edilen lor gibi taze peynire çökelek ya da karıboğan denir. Ağza büyükçe bir
parça alınsa insanın ümüğünü alır (boğazına durur). Kuruyunca keş olur.
Bir Oyun: Vara Vara Bir Eve Vardımıdı
Küçük çocuklar uzun kış gecelerinde evlerde bir oyun oynarlar. Çocuklardan biri
sorar: Bir eve vara vara vardımıdı. Ötekiler, Eeee…! deyince soran devam eder. Bir dede,
bir ana, bir baba, iki kız, bir oğlan oturup dururlar. Ötekiler köyde kaç hane varsa bir bir
akıllarından geçirerek bu aileyi bulmaya çalışırlar. Bulurlarsa sorma hakkı bulana geçer.
628 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Yeni doğumlar, ölümler, evlenip baba evinden ayrılanlar çoğunlukla cevabın bulunmasını
zorlaştırır.
Mesela, bizim hanenin sorusu Bir dede, bir ebe, bir ana, bir baba, dört oğlan, üç
kız idi. Hane bilinemezse pazarlık başlar: Haydi sana İstanbul’u, Konya’yı verelim, söyle
denir. Öteki direnir: Çandırlı’dan başkası olmaz. Tamış da ikinci önemli yerdir oyunlarda.
Sonra sırayla komşu köyler istenir. Diyelim ki sorusu bilinemeyen birinci çocuğa birinci
iyi yer Çandırlı verildi. Sorusunu cevaplayacak olan başlar: Çandırlı gel beri, gel beri;
malını melalını topla, al getir. Yiyelim, içelim, falancanın (o aile kimse lakabı söylenir.)
muharısından (baca) aşağı dökelim. Oyun bu şekilde devam eder gider.
Aslan Mustafa'm Türküsünün Öyküsü
Yelbeği Köyü’nden emekli öğretmen Kemal Göker’in anlatımı kaynak kişimiz
Mithat Arı’nın düzenlemesiyle türkümüzün hikâyesini veriyoruz:
“1967 yılında Bozkır Bağyurdu (Sopran) Köyü’nde öğretmendim. Bozkır Halk
oyunları ekibinden saz çalıp yöresel türküler söyleyen Başaran diye anılan Mehmet
Sezer’den dinlemiştim.”
Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında Konya merkez ve ilçelerinden çok sayıda
şehit verilmiştir. En çok şehidi de Bozkır ilçesi vermiştir. Bu şehitlerin çoğunun adı
Mustafa’dır.
Bozkır merkezde yaşayan bir kadın Mustafa isimli kocasını şehit vermiş, üç
çocuğu ile dul kalmıştır.
Kayınpederinin evinde oturmaktadır. Halkın otlardan ekmek yapıp yediği, açlıkla
yoklukla mücadele ettiği yıllardır. Kayınpeder yoksuldur. Kendine zor bakmaktadır. Üç
torunu ile gelinine bakamayacak durumdadır.
Gelin bu duruma isyan eder. Bir cuma günü pazarın kalabalık bir yerinde yanık
yanık söylemeye başlar.
Şehit olan kocası Mustafa’ya: Haydi gel, aslan Mustafa' m, kurtar beni! diye
bağırır. Haydi gel aslan Mustafa'm kurtar beni! diye tekrarlar.
Zamanla değişe değişe bugünkü Aslan Mustafa'm türküsü ortaya çıkmıştır.
Aslan Mustafa
Hey hey kenardan geçeyim aman aman
629 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Yol sizin olsun, gel gel aman
Ağılar içeyim aman aman
Bal sizin olsun, bir danem aman
Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel
Haydi gel gel garip başlı yârim vay
Bozkır dedikleri Mustafa'm küçük kasaba
Kesilen keller Mustafa'm, gelmez hesaba
Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel
Haydi gel gel garip başlı yârim vay
Derenin başında Mustafa'm yayılır kazlar
Çeşmeden geliyor Mustafa'm Bozkırlı kızlar
Amanın gel gel aslan Mustafa' m gel
Haydi gel gel garip başlı yârim vay
Havalar bulutlu Mustafa'm, kar mı yağacak
Sol gözüm seyriyor Mustafa'm baskın mı olacak
Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel
Haydi gel gel garip başlı yârim vay
Bir gün deliysem Mustafa'm beş gün iyiyim
Üstü köpüklü Mustafa'm Bozkır seliyim
Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel
Haydi gel gel garip başlı yârim vay
Düğen
Kağnıyla harmana taşınan saplar daire şeklinde yere sap dirgeni ile yazılır/serilir.
Düğenle sürülür. Düğen, kayak uçları gibi yukarı kıvrık iki geniş ve kalın tahtanın
birbirine kuşak denilen ağaçlarla sabitlenmesinden oluşur. Altına, sapları kesip ufalamak,
başakları parçalayıp tanelerin ayrılmasın sağlamak için, onlarca, yüzlerce düğen taşı
630 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
(çakmak taşı) çakılır. Düğen, en kısa olan düğen boyunduruğundaki evaha, içteki öküzü
rahatsız etmemek için gövdesine göre eğri, ucu delik, düğen sırtı ile bağlanır. Evahın
(egef, evef) dışında kalan düğen sırtının ucundaki deliğe ağaçtan kılıç takılır.
Düğenin üstünde, sürücünün önünde öküzlerin tersini yaparken tutup dışarı atmak
için b…k küreği vardır. Sürücüsünün sol elinde arabacılarının dizginleri gibi öküzlerin
başına bağlı ip ve sağ elinde öğendire bulunur. Dıştaki öküzü dinlendirmek için düğen
öküzlerle birlikte geri çevrilir.
Sürülen sap, iki üç bacaklı dirgenlerle alt üst edilir. Sürülme işi bitince ortaya
yığılır. Buna malama denir. Malamanın etrafına yeniden sap serilir sürme işi günlerce
devam eder. Malama büyüyünce ya da aynı tip sap bitince tınas yapılır. Savrulan samanın
tanelerle karışmaması için araya tınasın uzunluğuna göre meydan dikmeleri dikilir. Tınas
beldenat ve yabalarla savrularak saman ve taneler ayrılır. Ortaya çıkan mahsule çeç denir.
Çeçler gözer, kalbur denilen ince sırımdan yapılmış eleklerle elenir. Çuvallara konularak
eve taşınır. Samanlar saman atkısı ile geri çulu kağnıya yükletilip samanlığa götürülür.
Harman işleri bitince öküzler yılda bir kere de olsa yıkanır.
Orak
Ekin biçmede/işlemede kullanılır. Büyüklerine çalgı orağı denir. Orakla ekin
biçerken oraksız elin parmaklarına takılan, diken, pıtırak batmasını ve orağın zarar
vermesini önleyen ağaç eldivenlere ellik adı verilir.
Atkı
Sap ve saman atkısı olmak üzere iki çeşittir. Sap atkısının dişleri sivri ve yuvarlak,
saman atkısının ise geniş olur. Sap atkısı yığınlardan sapı çekmede, öteki samanı kağnıya
yüklemede kullanılır. Her ikisinin de küçükleri vardır. Bunlara beldenat denir.
Beldenatların yarıya kadar dişli sonrası kürek olanları yabadır. Beldenat, yaba, hatta çeç
küreği harman savurmada kullanılır.
Dirgen
Y harfinin biraz daha dar açılı olanı diken çatalıdır. Uçları kırk beş derece eğik
olanları sap, doksan derece eğik olanları malama dirgenidir. Malama dirgenlerini üç hatta
dört bacaklı olanları vardır.
631 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Kövkü
Su kabağına bir ağız açılarak içinin çekirdekleri boşaltılır. Buna kabak kövkü
denir. Kullanıldığı yere göre; şıra kövküsü, pekmez kövküsü, su kövküsü, çamaşır
kövküsü diye adlandırılırlar. Ayrıca içi oyulmuş saplı, bir litre kadar su alabilecek ağaç
kövküler vardır. Bunlar çeşme, sarnıç, kuyu başlarına, su içme amacıyla konulur.
Tokurcak
Sapıyla, 50-60 cm. kadar yassı bir ağaç olup, giysi yurken (yıkarken) çamaşırları
dövmekte kullanılır. Güçlü suyu döküp, birazda kil atarak çamaşırlar tokurcakla
dövülünce kirler yumuşayıp daha kolay çıkar.
Kepçe
Tahta kaşığın büyüğü olup kazanlarda bir şeyler pişirilirken kullanılanlardan tutun
da, leğenlerde bulgur kaynatırken, tarhana pişirilirken kullanılan kürek büyüklüğünde
olanlarına kadar çeşitleri vardır. Çoğunlukla ahlat ağacından yapılır. En değerlisi şimşir
ağacından yapılanlarıdır. Herkes kaşık, kepçe yapar ama kimse sapını ortasına getiremez
sözüyle kaşık ve kepçelerde ufak da olsa bir çarpıklığın olduğu belirtilmek istenir.
Çekiç, Bıçkı
Yapı çekici ile taş çekicini duvarcı ustaları, normal çekici, kerpeteni, nal
çakabilenler, kuru bıçkısını (testere) ve rendeyi ise ağaç işleri elinden gelenler kullanır.
Bağlar bağ biçkisiyle budanır. Otlar, eskimiş, körelmiş bağ bıçkısı (ot bıçkısı) ile biçilir.
Ekmek Araçları
Tekne, senit, oklava, saç, pişirgeç (bişirgeç) ve iksirhanı yufka ekmek yapmak
için Bozkır’da hemen her evde bulunur.
Semer
Eşek, katır ve atların sırtına yük yükletmek ve binmek için vurulur. Sen eşek
olduktan sonra semer vuran çok olur. sözü atasözü olmuştur. Karın kolanı, arka
632 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
bacakların yukarısından kuskun ve kuskunun aşağıya kaymaması için hayvanın
sağrısından pandul semerin aynı yerde durmasını sağlar. Semerin önünde ve arkasında
çatma denilen birbirine geçmiş ve semere sabitlenmiş ağaçlar vardır. Urgan denilen uzun
ve kalın örme iplerle bu çatmalara sirne, sinne yapılır. Denkler bu sirneyle semere
yükletilir. At, katır sahiplerinden çok azının binmek için eyeri olabilir. Eyere yük
yükletilemez. Sadece eyer heybesi ve yem torbası terkisine konur.
Eğirtmeç
Biri diğerinin içinden geçip + şekli oluşturan yassı, hafif eğri iki ağaç parçasının
ortasından iğ denilen yuvarlak bir ağaç çubukla elde edilen ve yün, kıl eğirmeye yarayan
bir araçtır. Başka bir adı da kirman/kirmendir.
Kıl tarağından geçirilen kıl ve yünler kol bağı yapılarak kola takılır. Bu kol bağlar
eğirtmeç ile eğrilerek ip hâline getirilir. Sonra çark denilen çıkrıklarla istenilen kalınlık
ve uzunlukla bükülür.
Çeşitli Halk Hekimliği Uygulamaları
Siğil
Çocukların ellerinde çıkan siğiller, deve işerken sidiği ile yıkanır veya çeşitli
işlemler yapılır. Belli ağaçların dalları yarım kırılarak bırakılır kırılan dal kurudukça
siğilin de kuruduğuna inanılır.
Sarılık
Tedavisi için sarılık ocağında üst dudağın içi hafif kesilerek kanatılır. Buna sarılık
kıydırma denir. Bazen de burunun üstü hafif çizilip kanatılır ve böylece iyi olacağına
inanılır.
İlancık
İlancık ocağında, ilancık kıydırılarak tedavi ettirilir.
Kulunç, kengi vb. Kas Hastalıkları
Gümüş iğneler batırılarak kekik yağı ile ovularak tedavi edilir.
Göze boz düşmesi, göz hastalığı
Oğlakların, kuzuların gözlerinde görme bozuklukları olunca deniz suyu içmiş bir
kişi göze tükürürse bu hastalığın geçeceğine inanılır.
633 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Temreyi (deri hastalığı)
Bu hastalığa da deniz görenlere tükürtülür.
Nazar
Gök gözlü kimi insanların göz (nazar) değmesine inanılır. Nazar değdiği sanılan
kimseler, nazar olan çocuğa istek üzerine tükürürler. Nazar değenin bastığı yerden alınan
toz çocuğun üstüne serpilir. Eşiğinden koparılan bir ağaç veya üstündeki yamalıklardan
koparılan bir çapıt parçası yakılarak nazar değen çocuğa tütsü verilir.
Aydaş
Gıdasızlıktan gelişemeyip hasta olan çocuklara aydaş oldu denir. İnanışa göre
aydaşlığın kırkı çıkmamış bir çocuğun, yine kırkı çıkmamış bir çocukla bir araya
gelmesinden olduğu sanılır. Ocaklara götürülmesinden, köyün etrafından
dolaştırılmasından, köprünün altından getirilen su ile canlı kaplumbağa üzerinde
çimdirilmesine, vb. kadar bir sürü işlem yapılırdı. Çocuğun iyi beslenebilmesi için hiçbir
şey yapılamazdı.
Arı, böcek sokması
Bir şey yapılmaz. Şişer, kendi kendine geçer. Kuyrukölü (akrep) soktuğunda
sokan akrep öldürülebilmişse ezilerek soktuğu yere sarılır. Aksi hâlde yoğurda, ayrana,
tuzlu suya batırılarak acısı dindirilmeye çalışılır. Böye (sarıyiğit) denilen zehirli bir
örümcek sokarsa iki üç yaşında bir tosun derisine çekilmezse insanın öleceği söylenir. Bu
sarıyiğitlerin yılanların başı üstüne oturarak zehirleriyle yılanları öldürdükleri söylenir.
Ezikler
Dövülmüş kuru üzüm, yaralara çam ziftti yapıştırılır. Baş ağrısına çiğ patates
dilimleri sarılır. Karın ağrısına bise sürülür. Yaralar, bit, pire için bise, katran, zift temel
ilaçlardır. Semerin, yük hayvanlarının sırtında açtığı yağır’a (yara) göktaş serpilir.
Yörede Bazı Hastalıklara Verilen Adlar
tifo: sökel
apandist: tatarca
verem: ince hastalık
prostat: sidik zoru
üşütmek: soğuklatmak, soğuk algınlığı
634 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
bronşit: göğ öksürük
romatizma: sızı
C. BOZKIR AĞZI
abdal baklası: Bakla.
abdesthane: Tuvalet.
abdestlik: Evlerde abdest alınan, el yüz yıkanan yer.
abılası: Ablası.
abula: Kadın ev sahibi.
acans: Haber, radyo haberleri.
acar: Yeni.
acık, acıcık: Azıcık.
acımtırak: Az acılı.
acız: Zavallı, çaresiz.
acızlan-: Dert yanmak.
adam akıllı: Aklı başında.
adı batasıca: 1- Ölmesi istenen birine söylenen beddua. 2- Ölünce adının
çocukları tarafından torunlarına verilmemesinin istenmesi.
adı belli: Kuşku götürmez, isabetli.
adı sanı belli ol-: Kimliği belli olmak.
bahana/mahana: Bahane, sözde neden.
bakale: Bana bak, bak hele.
bakla: Kuru fasulye.
bakraç: Bakırdan yapılan, kulplu, su, süt, ayran taşınan kap.
balastır: Kapı ve pencerelerin üstüne atılan büyük kalas.
baldır bacak: Açık saçı giyinenlere söylenir.
balkan: Ağacın, çalı çırpının iç içe girdiği içine girilmez hâle gelmiş yer. Sık
ormanlık alan.
bambıl: Nohut, buğday tarlada iken tanelerini yiyen böcek.
ban-: Pekmez, çorba gibi sıvı yiyecekleri ekmek batırarak yemek.
band: Teyp kaseti.
635 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
bandırma: Üzümlerin iyi kuruması için kül suyu ile zeytin yağı karışımı suya
daldırılıp serilmesi. Bandırılarak kurutulan üzüm.
bangga: Banka.
bar bar bağır-: Çığlık atmak.
barabar: Beraber.
barana: Kış gecelerinde birlikte oturulup kalkılan arkadaş gurubu, asmayı
yüksekte tutan kuru ağaç.
bardak: Testi, ibrik, su, şerbet gibi içecekler için kullanılan topraktan veya
sırçadan yapılmış kap.
barı: Bahçe ya da ağıl çevresine çalılardan oluşturulan perde, çit.
bari, barime: En azından, hiç olmazsa.
barnak: Parmak.
bas bayağı: Doğruluğu şüphe götürmeyen.
basdı bacak: Kısa boylu.
basdırık: Yaylada keş, peynir, yoğurt, yağ küplerinin konulduğu yer.
baş aşağı: Yokuş aşağı.
baş bağı: Hayvan bağlama ipi.
baş bozgunluğu: Evlilikte geçimsizlik.
baş dutar: Lider, önder.
başa baş: Üste vermeksizin.
başaklama: Daha önce toplanan bir üründen, tarlada, bağda, bahçede kalanların
toplanması.
başını bağla-: Evlendirmek, evermek.
batarya: Büyük pil.
batma: Hayvan yemliği.
Buzala-: İneklerin doğurması.
büber: Biber.
bücür: boyu kısa, kısacık.
bük: Büküntülü yol, dönemeç, vadiler.
bülü (büllü): Bülüç, civciv.
bülüç: Tavuk, kuş yavrusu.
636 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
büngeşme (bingeşme): İpin birbirine kıvrılarak dolaşması.
büngül bucak: Köşeler, kenarlar, erişilmesi zor yerler.
büngülde-: Suyun toraktan kaynayarak çıkması.
bürgü: Baş örtüsü.
bürlü: Örtülü, bürülü.
bürün-: İyice sarınmak.
büver: Biber.
büzgülü: Sert kabuklu uzun taneli bir üzüm türü. Kıvrımlı.
büzük: Ağzı daraltılmış.
cagışdama: Ses çıkarma.
camadan: Yakasız düğmeli gömlek.
can elemeti: (Kaçmak, saldırmak ) can korkusuyla.
can havli: Can acısı, ölüm hâli.
can suyu: Sebze fidanlarının ilk dikiminde verilen su.
can tahtası: Göğüs kemiği.
canavar: Kurt, cesur, atılgan.
carcavlak: Baştaki saçların tamamen kesilmiş veya dökülmüş olması.
carı: Gözü açık, açıkgöz.
cavdırma: İnce uzun ağaç dalı.
caylak: Acemi.
cayma: Vazgeçme.
cazı: Yaramaz, cadı. (genellikle yaramazlık yapan kız çocuklarına denir)
cebcebe: Düğme ve iğnelik.
cehiz (çeyiz): Gelinin eşyaları.
celep: Hayvan tüccarı.
eğerliğime (Eğerimse): Şayet, eğer.
eğinim: Sırtım.
eğirtmeç: Yün, kıl eğirmeye yarayan araç.
eğiş büğüş: Eğri büğrü.
eğreti: Bir işin gelişigüzel yapılması.
eğri doma: Damdaki çelen ağaçlarını tutan L biçimindeki ağaç.
637 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
eğrice: Atları, eşekleri sokan bir tür büyük sinek.
eğseri (ekseri): Büyük çivi, mıh.
eğseri: Ekseri.
eğsıran (eksıran): Hamur kesmeye ve sıyırmaya yarayan metal keski aleti.
eğsi (eksi-ekse): Uç kısmı daha önce yanmış odun.
eğsik: Eksik.
eğşi: Ekşi.
tirki: Bakırdan yapılmış derince kap, karavana, tepsi.
tiyreki: Tiryaki.
tokalak (tombul): Üzüm çubuğu dallarında geç eren küçük küçük üzüm
salkımları.
toklu: Bir iki yaşındaki erkek koyun.
tokuç (tokurcak): Ağaçtan yapılan, çamaşır yıkamada kullanılan saplı araç.
tol: Derme çatma özensiz yapılan yayla evi.
tomafil: Kamyon.
tomana: Ayı yavrusu.
tomata: Domates.
tombak: Yuvarlak.
tombazlak kıl-: Takla atmak.
tongaya düş-: Tuzağa düşmek.
top: Yünden dokunan şalvarlık, habalık kaba kumaş.
topalak: Et ve ince bulgurdan yapılan sulu köfte yemeği.
toparlak: Yuvarlak.
topla pişir-: Patates gibi yumru sebzelerin parçalanmadan pişirilmesi.
topuk düğes: Üç yaşında dişi dana.
topuk: Çiğdemlerin yenen kısımları.
tosbağa: Kablumbağa.
SONUÇ
Bozkır ilçesi sözlü kültür arşivi zengin bir ilçemizdir. Şehir kültüründen uzak
kalmış olması bu kültürün zamanımıza kadar gelebilmesinde en önemli sebep olarak
638 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
gösterilebilir. Bozkır ve köylerinde yaşayan Bozkırlılar da bu konuda değerlendirilebilir.
Kaynak kişi adını verdiğimiz bu şahısların tespit edilmesi ve hafızalarındaki Bozkır
kültürüne ait malzemelerin derlenmesi gerekmektedir. Biz bu bildirimizde bu konuda
verimli bir kaynak şahıs olan Mithat ARI’yı ele aldık. Mithat ARI’nın, UNESCO’nun
yaşayan insan hazinesi kavramı etrafında ele alınıp değerlendirilmesini ümit ediyoruz.
Yetkili kurumlarla yapılacak görüşmelerden sonra bir proje dahilinde ele alınacak bu
türden kaynak kişilerle uzun süreli derlemeler yapılması, bu malzemelerin tasnif edilerek
seriler hâlinde yayımlanması, uygulama ve gösterime dayalı ürünlerin de gösterilip
sergilenmek suretiyle koruma altına alınması ve genç kuşaklara aktarılması
gerekmektedir.
639 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
KAYNAKÇA
Derleme ve Mülâkatlar: Mithat ARI ile 15.01.2016, 29.01.2016, 10.02.2016, 29.02.2016, 08.03.2016,
11.03.2016, 18.04.2016, 27.04.2016 tarihlerinde yapılan derlemeler.
ÜLKER, Ali Ulvi (2003), Kültür Diliyle Bozkır, İstanbul.
Web Erişim: www.bozkırdedikleri.com
Web Erişim: www.kulturturizm.gov.tr
640 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
641 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR
GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR