“yaŞayan İnsan hazİnesİ” baĞlaminda … aziz ayva...616 yaŞayan İnsan hazİnesİ...

28
GİRİŞ Somut Olmayan Kültürel Miras, toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar anlamına gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan miras, toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur. UNESCO tarafından 17 Ekim 2003 tarihinde kabul edilen SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS sözleşmesine göre korunması kabul edilen ürün ve uygulamalar üç başlık altında değerlendirilmiştir. 1. İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi 2. Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi 3. En İyi Uygulama Örnekleri Listesi UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde 2011 yılı sonu itibariyle toplam 267 varlık yer almaktadır. Ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürütülen çalışmalar neticesinde bugüne kadar * Yrd. Doç. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi / [email protected]. “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ Aziz AYVA *

Upload: others

Post on 25-Dec-2019

49 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

GİRİŞ

Somut Olmayan Kültürel Miras, toplulukların, grupların ve kimi durumlarda

bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller,

anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar

anlamına gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan miras, toplulukların ve

grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli

biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece

kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.

UNESCO tarafından 17 Ekim 2003 tarihinde kabul edilen SOMUT OLMAYAN

KÜLTÜREL MİRAS sözleşmesine göre korunması kabul edilen ürün ve uygulamalar

üç başlık altında değerlendirilmiştir.

1. İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi

2. Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi

3. En İyi Uygulama Örnekleri Listesi

UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde 2011 yılı sonu

itibariyle toplam 267 varlık yer almaktadır. Ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel

Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürütülen çalışmalar neticesinde bugüne kadar

* Yrd. Doç. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi / [email protected].

“YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI

MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR GELENEĞİNE KATKISI VE BİR

ÖNERİ

Aziz AYVA *

616 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

dünya miras listesine dokuz varlığımızın (uygulama, ritüel, tören) alınmasını sağlamıştır.

UNESCO’nun koruma altına aldığı bu değerlerimiz ve tarihleri şöyledir: Meddahlık

Geleneği, Mevlevî Sema Törenleri (2008); Nevruz, Karagöz, Âşıklık Geleneği (2009),

Geleneksel Sohbet Toplantıları, Alevi-Bektaşi Ritüeli Semahlar, Kırkpınar Yağlı Güreş

Festivali (2010), Geleneksel Tören Keşkeği (2011).

İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras değerlerinin taşıyıcıları olan “yaşayan

insan hazineleri” kavramı etrafında da belirli kriterleri sağlayan kişiler koruma listelerine

alınmışlardır.

Yaşayan İnsan Hazineleri, Somut Olmayan Kültürel Mirasın belli unsurlarını

yeniden yaratmak ve yorumlamak açısından gerekli bilgi ve beceriye yüksek düzeyde

sahip kişileri anlatır. Yaşayan İnsan Hazineleri uluslar arası şu kriterlere göre

belirlenmiştir:

- Ustalığını 10 yıldır icra ediyor olması,

- Sanatını usta-çırak ilişkisi ile öğrenmiş olması,

- Bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğü,

- Konusunda ender bulunan bilgiye sahip olması,

- Kişi veya grubun yaptığı işe kendini adamışlığı,

- Kişi veya grubun bilgi ve becerilerini geliştirme yeteneği (sanatının toplumla

buluşmasını sağlayacak yenilikler içermesi),

- Kişi veya grubun bilgi ve becerilerini çırağa aktarma becerisi (bir çırak

yetiştirmiş olması).

Türkiye, 19 Ocak 2006 tarihli ve 5448 sayılı Somut Olmayan Kültürel Mirasın

Korunması Sözleşmesinin Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’la bu sürece dâhil olmuş

ve 27 Mart 2006 tarihinde resmen taraf olmuştur. Bu konuyla ilgili olarak Kültür ve

Turizm Bakanlığı tarafından yürütülmek üzere 14.05.2009 tarihli ve 94626 sayılı bir

yönerge kabul edilmiş ve bu yolda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu Yönerge’nin amacı,

“Somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarının tespiti, değerlendirilmesi, belirli

ölçütlere sahip olanların Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezi’ne kayıt edilmesi,

üretimlerinin teşvik edilmesi ile geleneksel kültürün yaşatılmasına ilişkin usul ve

esasları düzenlemektir.” denilmektedir. Yönergede, somut olmayan kültürel mirasın

kapsama alanı şöyle belirlenmiştir:

617 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

1. Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille

birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar (destanlar, efsaneler, halk hikâyeleri, atasözleri,

masallar, fıkralar vb.),

2. Gösteri sanatları (Karagöz, meddah, kukla, halk tiyatrosu vb.),

3. Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler (nişan, düğün, doğum, Nevruz, vb.

kutlamalar),

4. Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar (geleneksel yemekler, halk

hekimliği, halk takvimi, halk meteorolojisi vb. ),

5. El sanatları geleneği (dokumacılık, nazar boncuğu, telkâri, bakırcılık, halk

mimarisi).

Yönerge, Bakanlıkça 24.04.2014 tarihinde kaldırılmıştır.

Bu bağlamda; Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2008 yılı için; Âşık Şeref

TAŞLIOVA’yı, Karagöz Sanatçısı Metin ÖZLEN’i, Karagöz Sanatçısı Orhan KURT’u,

Karagöz Sanatçısı Tacettin DİKER’i, Kispet Ustası İrfan ŞAHİN, Ahşap Baskı-Yazma

Ustası Cemil KIZILKAYA, Çam Düdüğü Yapımcısı ve İcracısı Hayri DEV’i, Dokumacı

ve Doğal Boyamacı Emine KARADAYI, Nazar Boncuğu Ustası Mahmut SUR, Dilli-

Dilsiz Kaval Yapımcısı ve İcracısı Yaşar GÜÇ, Taş Ustası Tahsin KALENDER, Hüsn ü

Hat Sanatçısı Hasan Çelebi, Mahallî Sanatçı, Ozan Neşet ERTAŞ, Bağlama Yapımcısı

Bekir TEKELİ, Klâsik Kitap Yapımcısı Uğur DERMAN, Çini Sanatçısı Mehmet

GÜRSOY, Ebru Sanatçısı Fuat BAŞAR, Zakir Veli AYKUT (Dertli Dîvânî), Keçe Ustası

Mehmet GİRGİÇ’i ve Çini Ustası Sıtkı OLÇAr’ı Somut Olmayan Kültürel Miras’ın

taşıyıcıları ve icracıları olarak Yaşayan İnsan Hazinesi olarak değerlendirmiş ve

ödüllendirmiştir.

Bu yazımızda; yönergedeki somut olmayan kültürel mirasın kapsama alanına göre

birinci madde etrafında değerlendirebileceğimiz halk bilimi ve halk edebiyatı ürünleri

için önemli bir kaynak şahıs olan Mithat ARI’yı tanıtmak ve belleğindeki çok sayıdaki

sözlü kültür ürünlerinin envanterini vermek istiyoruz. Öncelikle kaynak kişimizin

biyografisini verelim:

Mithat ARI

15.03.1949 tarihinde Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı, şimdilerdeki adı

Küçükhisarlık olan, Mürüvvetli (sonra Yazılıyurt) köyünde doğmuştur. Babasının adı

618 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Hüseyin, annesinin adı Havva’dır. Hüseyin Bey çiftçidir. Havva Hanım ise ev hanımıdır.

Kaynak kişimiz Mithat Arı’ya, 1948 yılında Tepelice Yaylası Haydarı Dağı’nda kaza ile

vurulup ölen babasının dayısı Mustafa Vural’ın (Yağır Mustafa) oğlunun adı verilmiştir.

Ailenin Mithat’tan başka dördü büyüğü, ikisi küçüğü olmak üzere altı çocuğu

daha vardır. Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan tipik bir Türkmen (Bozkır ve çevresinde

Türkmen tabiri yerine dağlı kavramı kullanılmaktadır.) ailesi olarak geçimlerini kendileri

temin ederdi; ihtiyaç fazlası üretimlerini de civar köylerde satarlardı. Bağcılık yörede

önemli bir geçim kaynağı olduğundan kaynak kişimiz Mithat Arı’nın ailesi de bağcılıkla

meşgul olmuştur.

Kış aylarında köyün erkekleri üç dört ay süreyle Ege Bölgesi’ne çalışmaya

giderlerdi. Bu çalışma yörede “Aydın’a gitme” şeklinde ifade edilir. Yine pamuk çapası

zamanında Çukurova ve Ege Bölgeleri’ne de çalışmaya gidilmektedir. Mithat Arı’nın

ailesi de bu şekilde dış kazanç sağlayarak aile bütçesine katkı sağlamaktaydı.

Çocukluk döneminde ailesine oğlak, kuzu güdüp getir götür işlerinde çalışarak

katkı sağlamış, sonrasında çobanlık yapmış ve çift çubuk yardımlarında bulunmuştur.

Eğitimine, yedi yaşında gittiği köyündeki ilkokulda başlamış; on bir yaşında da

eğitiminin devamı için köyünden 11 km. uzaklıktaki Bozkır’a yerleşmiştir. O günlerle

ilgili hatıralarını kaynak kişimiz şöyle ifade etmektedir: “11 yaşımda iken babamla,

eşeğimize yüklediğimiz çula sarılı bir yorgan, ince bir yatak, biraz bulgur, biraz patates,

azıcık yağ, bir sepet üzümle, vb. köye 13 km. uzaklıkta olan Bozkır’a ortaokulda okumaya

geldim. Tek odalı ahırdan bozma bir eve yerleştik. Bir de gaz ocağı aldık. Bir şişe gaz

yağı ve ispirto aldık. Babam köye döndü. Ben tek başına bu tek odalı evde kaldım. İlk defa

elektriği orada gördüm. Köyümüzden getirdiğimiz yiyecekleri pişirerek mahalle

çeşmesinden su doldurarak kendi başımın çaresine bakıyordum. Sabah erken kalkıp

okula gidiyordum. Bu şartlarda ortaokulu bitirdim.”

Bozkırda ortaokul eğitimini başarıyla tamamlayıp kazandığı sınav sonucu

eğitimine Beyşehir Lisesi’nde devam etmiştir. Maddî zorluklar içerisinde sürdürdüğü

eğitimine ailesinin ekonomik durumunun elvermeyişi sebebiyle liseden sonra devam

edememiştir. Bu süreçten bir süre sonra vekil öğretmenliği yapmıştır.

Aksu (Antalya) İlköğretmen Okulu’nda fark derslerini vererek ilkokul öğretmeni

olmuştur. İlkokul öğretmenliği yaparken dışarıdan Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe

619 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

bölümünü bitirmiştir. Antalya, Konya ve İstanbul’da 15 yıl ilkokul öğretmenliği

yapmıştır. Bozkır’da 4 yıl Halk Eğitim Merkezi müdürlüğü yapmıştır. Ayrıca Konya ve

İstanbul’da 8 yıl süreyle ortaokul ve lise öğretmenliği yapmıştır. 27 yıllık memuriyet

hayatından sonra emekli olmuştur.

İstanbul’da vergi mükellefi olarak 6 yıl boyunca kemer imalatı ile uğraşmıştır.

Öğretmenlik dışında; çobanlık, çiftçilik, bahçecilik, seyyar satıcılık, pazarlamacılık,

arıcılık, dernekçilik, kooperatifçilik, emlakçılık gibi çok çeşitli meslek kollarında

çalışmıştır.

Şu an Konya merkezde ikâmet etmekte olup zaman zaman kültürel çalışmaları

dolayısıyla Bozkır’a gitmektedir. Kendi ifadelerine göre “doğup büyüdüğü köyüne ve

bölgesine” vefa borcu olarak Bozkır’ın maddî ve manevî kültür unsurlarını gelecek

kuşaklara aktarmaya çalışmaktadır.

Bu tür çalışmaları bugün 600 sayfayı bulan bir kitap hacmine ulaşmıştır.

Ekonomik sebeplerden dolayı bu çalışmalarını kitaplaştıramamıştır. Şimdilerde

üniversiteden öğretim üyeleri (Yrd. Doç. Dr. Aziz AYVA, Arş. Gör. Fatih Numan

KÜÇÜKBALLI, vb.) Mithat Arı’nın arşivinde bulunan somut olmayan kültürel miras

kapsamındaki ürünler üzerinde çalışmaktadırlar. Onun arşivinde bulunan malzemeleri;

-Bozkır ağzından topladığı 2500’ün üzerinde kelime, deyim, atasözü vb.

-Bozkır folkloruyla ilgili (gelenek görenek) çok sayıda görsel malzeme

-Bozkır yöresine ait 600’ün üzerinde mahallî fıkra

-Bozkır Halk edebiyatıyla ilgili yüzlerce sayfa yazılı materyal

-Bozkır yöresine ait tabirler, mahallî söyleyişler vb. şeklinde sınıflandırabiliriz.

Mithat Arı, belleğindeki bu sözlü kültür ürünlerini hiçbir karşılık beklemeden

sadece adını zikretmeleri karşılığında ilgililere vermek ve böylece bu kültürel miras

değerlerini gelecek kuşaklara aktarılmasına kaynaklık etmek istemektedir.

MİTHAT ARI’NIN SÖZLÜ KÜLTÜR ARŞİVİNDEN ÖRNEKLER

A. FIKRALAR

Taş Kuşlara Dokunursa

Mithat Arı, yaz aylarında bahçe işleriyle uğraşır. Oğlu Memiş ile bahçede

dolaşırken kirazların erdiğini görürler. Eren kirazları saksağanlar, serçeler, kargalar

yemektedir.

620 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Babası oğluna: “Oğlum bir kuş sapanı alalım da kuşlara taş at, kuşlar kaçsın!” der.

Oğlu: “İyi de baba attığım taşlar, kuşlara dokunup yaralanırlarsa ne olacak?” der.

Bozkır Pekmezi mi Sandın?

Noter Fuat Özkut’a birgün komşusu Bozkır’lı Avukat Nazif Göksu gelir.

“Hastayım, her tarafım titriyor ne yapayım?” der.

Noter, “Aç karnına bir kadeh konyak iç bir şeyin kalmaz!” der.

Nazif Göksu eve döner. Kadeh dedikleri kulplu koskocaman bardağa konyak

doldurup bir dikişte içer.

Az sonra Fuat Bey’in kapısı çalınır. Nazif Göksu’nun çocukları bağrışarak,

“Aman, Fuat Amca, babamız ölüyor yetiş!” derler.

Fuat Bey, koşa koşa gider bakar, komşusu yerde kıvranıp duruyor. Sorar,

“Ne oldu sana?”

Nazif Göksu, kulplu kocaman bardakla konyak şişesini gösterir.

Fuat Bey işi anlar, lafı yapıştırır.

“Ulan, konyağı Bozkır pekmezi mi sandın?” der.

Ferfene

Ferfene, akran kişilerin masraflarına katılarak birlikte yiyip içmeleri sohbet

ederek hoşça vakit geçirmeleri anlamında bir gelenektir.

Bozkır Taşbaşı Köyü’nden Sıraç Bey anlattı:

Köylüleri, ferfene yapmak için bir arkadaşlarını görevlendirmişler.

Adam tavuk alıp pişirmiş. Tahin, pekmez, un alıp helva yaptırmış. Yemişler,

içmişler, konuşmuşlar. Dağılacakları zaman görevli kişi masrafları toplamak için kapıya

durarak çıkandan beş kuruş alıyormuş. İçlerinden biri,

“Yahu! demiş. Sen herkesten beş kuruş alıyorsun. Zaten tümüne beş kuruş masraf

ettin. Bu nasıl iş? Görevli:

“Efe senin aklın erdi. Sen geç!” demiş.

Kayna Gidinin Pazarı

Cuma günleri Bozkır’a pazar kurulur. Bozkır’ın tüm köyleri, Hadim köyleri, yaz

aylarında yaylalara göçen yörükler (Alanya, Manavgat, vb. köyleri ) bütün ihtiyaçlarını

621 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

bu pazardan karşılarlar. Ürünlerini bu pazarda satarlar. Bu nedenle pazar çok kalabalık

olur.

Vaktiyle Alanyalı bir yörük Bozkır pazarına gelir. Pazarda dolaşırken bir çuvaldız

bulur. Pazar çok kalabalıktır. Bu kargaşanın nedeninin bulduğu çuvaldızın aranması sanır.

“Bende bulurlar da elimden alırlar.” diye yörük hızla pazarı terk eder.

O sıcakta Üçpınar yolundaki Akyokuş’un tepesine kadar arkasına

bakmadan çıkar. Kendisini bulamayacaklarından emin olunca tepeden pazara bakar.

Pazarın kalabalıklığının ve kargaşanın devam ettiğini görünce hâlâ çuvaldızı aradıklarını

sanıp şöyle der:

“Kayna gidinin pazarı kayna. Çuvaldızı bulan buldu!”

Babuççu Pazarlığı

Bozkır Üçpınar Kasabası Babuççu Mahallesi halkı pazarlık yapması ile ünlüdür.

Alacağı her şeyi pazarlık yaparak alır. Aldanmak onların yaşantılarında yoktur.

Babuççulu Bozkır pazarına gelir. Leblebiciye fiyat sorar. Satıcı sağlam leblebi 16

kuruş, kırık leblebi 12 kuruş der. Babuççulu sağlam leblebiye 11 kuruş fiyat verir.

Satıcının elini tutar, salmaz. Satıcı olmaz diye dirense de o elini bırakmaz. Uzun bir

pazarlıktan sonra sağlam leblebiyi 11 kuruştan alır.

Başka bir müşteri gelip fiyat sorar. Satıcı, ”Babuççulu isen 11 kuruş, değilsen 16

kuruş.” der.

Hasan Koca Tarlasına Ver

Bozkır Yazdamı Köyü’nden Hasan Koca’nın Türbeler mevkiinde büyükçe bir

tarlası vardır. Tarlasını ekmiş. Ekinlerin yağmur istediği mevsimde yağmur yağmaya

başlamış. Hasan Koca ellerini açmış, “Allah’ım! Hasan Koca tarlasına çok ver!” diye dua

ediyormuş.

Yağmur hızlanmış, arkasından dolu yağmaya başlamış. Dolu sabaha kadar

yağmış. Hasan Kocanın tarlasında sağlam ürün kalmamış. Yağış devam ederken bir

yandan da şimşek çakıyormuş.

Hasan Koca şimşek çaktıkça:

“Tarlada b…k mu kaldı da çakmağını çakıp bakıp durun!” demiş.

622 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Ben İnceltirim O Kalınlaştırır!

Bozkır’ın köylerinden, mesleği hırsızlık olan biri camiden kilim çalmakla

suçlanır. Mahkemelik olur. Birkaç kere mahkemeye çıkar. Duruşmanın birinde hâkim,

“Senin suçun ne idi?” diye sorar.

Hırsız:

“İnce iş Hâkim Beğ!” diye cevap verir.

Hâkim:

“Hatırladım, camiden kilim çalma değil mi?” der.

Hırsız:

“Hâkim Beğ, ben inceltiyorum, sen kalınlaştırıyorsun!” diye hâkime sitem eder.

Bir Allah Nereye Baksın?

Asarlıklı (Hisarlık) Kör Ömer anlatmıştı:

Bozkırlı ova köylerinde üzümünü satmış, çeşme başında dinleniyormuş. Yanına

birkaç çocuk gelmiş. İçlerinden birine takılmak istemiş:

Efe, Allah kaç?

“Bir.” dayı!

“Oğlum iyi düşün. Bir Allah Akören’e mi baksın, Karasenir’e mi baksın, İçeri

Çumra’ya mı baksın?” der.

Çocuk:

“O zaman 5-6 tane vardır!” der.

Karaciğerim Bal Vermedi

1968-1975 Yılları arasında Bozkır’da iki köyleri arasında yayla kavgası olur. Bu

kavga o kadar büyür ki bir o köyden, iki başka aracı köyden, bir komşu köyden, üç diğer

köyden toplam yedi kişi öldürülür. Bu yıllarda yollar kesilip bahçeler kıyılıp köprüler

yıkılır. Birçok sıkıntılar çekilir. Anlatacağımız olay, bu yol kesmelerden biri sırasında

yaşanır.

Kavgalı taraftan bir gruba yol kesme görevi verilir. İçlerinden biri, “Bu gün

durdurduğumuz araçta düşman çıkarsa önüme geçmeyin, vuracağım.” der. Bozkır-Hadim

623 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

yolunu Güdürüf’te keserler. Bozkır yönünden bir jip gelir, yolda taş yığılı olduğunu

görünce durur. Araçtan yolcuları indirirler. Nüfus cüzdanlarına bakarlar. Düşman

oldukları köyden dört adam çıkar. Bunları yolun kenarına dizerler. Arkadaşları, “Bana

engel olman!” diyene “Haydi bakalım!” derler.

Silahını doğrultur ateş etmez. “Ne oldu?” derler. “Komşular, karaciğerim bal

vermedi. koyverin gitsinler!” der.

Öyle de Olur!

Bozkır Ulupınar Köyü’nden Betteş (Halil Şimşek), 1960’lı yıllarda İstanbul’da

çalışmaktadır. Galata Köprüsü’nün üzerinde haşere (böcek) ilacı satanları görür. İşportacı

bağıra çağıra; “Bitlere, pirelere ve her türlü haşerata karşı DDT!” diye toz haşere ilacı

satmaktadır. Kalabalığı görünce “Bunda iyi iş var, ben de satayım.” diye karar verir.

Tahtakale’den toz DDT’yi alır. Bir kenarda bağıra çağıra satmaya başlar.

Alıcılardan birisi nasıl kullanılacağını sorar.

Betteş anlatır:

“Pireyi yakalayacaksın, gözüne bu tozdan dökeceksin hemen ölür.” diye anlatır.

Alıcı:

“Ben pireyi yakaladıktan sonra ilacı ne yapayım, eziveririm.” deyince.

Betteş:

“Öyle de olur.” der.

Gerezli Yalancı

Gökdere'nin kenarına iki ihtiyar oturmuş, konuşuyorlarmış. O an Yalancı Mehmet

hızlıca oradan geçiyormuş. Oturanlar; “Ulan gel, bir yalan söyle de dinleyelim.” derler.

O da der ki: “Durun yahu, yalan zamanı mı; babam öldü ben Dedemli'ye kefen almaya

gidiyorum.” demiş. Oradan uzaklaşır, yoluna devam eder.

İhtiyarlar yokuşu bir saat hışt mışt çıkıp Yalancı Mehmet'in babasının evine

varırlar. Başınız sağ olsun. Evin hanımı:

“Hayrola emmi!”

“Sizin adam ölmüş ya!”

“Emmi kim söyledi?”

624 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

“Sizin oğlan söyledi.”

“Emmi, o size yalan söylemiş. Babam tarlada çalışıyor.” der.

On Tahtalılı Bir Kör Veli

Eskiden Bozkır köylüleri Aydın'a meyan (piyan) kökü kazmaya gidermiş.

İngilizler ilaç sanayinde kullanmak için bu bitki kökünü kazdırırlarmış.

On tane Tahtalılı da ilk defa meyan kökü sökmeye Aydın'a gitmiş. Asarlıklılar

daha önceden gittikleri için tecrübelilermiş. Akşama kadar söktüklerini akşam tarttırıp

satarlarmış.

Asarlıklı Kör Veli, kör hâliyle günde 110 okka söker, on Tahtalılı da 100 okka

meyan kökü sökermiş. Bir gün böyle, beş gün böyle bir türlü iş tutturamamışlar.

Etraftan dalga geçmeye başlamışlar. "On Tahtalılı, bir Kör Veli" diye. Bakmışlar

olmayacak Tahtalılılar Aydın'ı terk etmiş. On Taktalılı Bir Kör Veli deyimi bu fıkradan

ortaya çıkmıştır.

Armut Ağacı

Çoban, akşam vakti koyun güderken bir armut ağacı görür. Üzerinde o kadar çok

armut varmış ki birkaç tanesini yer. Tadını da çok beğenir. Kendi kendine, “Hava

kararınca bunları çalayım.” der. Sonra da karanlıkta belli olsun diye belinden ip çıkarıp

ağaca bağlar. Çobanın bağladığı ipi gören bahçe sahibi ipi armut ağacından çözer ve ceviz

ağacına bağlar. Çoban hava kararınca bahçeye gelir. İpi bağladığı ağacı bulur. Armut

yemek ister. Ağaçtan bir tane koparır. Ağzına atınca cevizin acısını hisseder, ağzını

buruşturur.

“Be mübarek biraz önce bal gibiydin, şimdi karanlığı görünce mi acıdın? Ben en

iyisi sabah gelip toplayayım tatlı tatlı.” der.

Köfte Ekmek

Yörüğün biri çarşıya gider. Çarşıda dolaşırken canı köfte ekmek yemek ister.

“Yolda yerim.” diye bohçasına koyar. Dönerken eşeği ile dereyi geçeceği sırada bir

kurbağa sesi eşeği ürkütür ve adamın elindeki bohça açılır, köfteler dereye düşer. Yörük,

hemen eşekten inip akşam karanlığında el yordamı ile köfteleri aramaya başlar. Eline

625 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

kurbağa geçer. Başlar kurbağayı yemeye. Bu arada canı yanan kurbağa başlar

vıraklamaya. Kurbağa “Vırak vırak!” dedikçe yörük:

“Vallahi bırakmam! Bırak desen de yiyeceğim, bırak demesen de, o kadar para

verdim ben sana.” der.

Semer Siparişi

Söğütlü Postacı Mehmet (Tüfekçi), herkes tarafından aranan hoşsohbet birisidir.

Arkadaşları ile aralarında geçen şakaları unutmaz, herkese tatlı tatlı anlatır. Dere

Kasabası’ndan çok samimi arkadaşı Marangoz Osman bir arkadaşı ile Tüfekçi'ye haber

gönderir:

“Bana güzel bir semer yaptırsın.”

Haberi alan Tüfekçi, haberi getiren şahsa:

Hay hay! Yaptırayım da yalnız sırtının ölçüsünü göndersin, sonra “Yok büyük

olmuş, yok küçük olmuş!” diye itiraz etmesin.” der.

Dereli Osman gelen haber üzerine ikinci haberi gönderir:

“Semeri kendi sırtının ölçüsüne göre yaptırsın; küçük de gelse, büyük de gelse

kabulümdür.” der.

Sana Göre Allah' ı Nerede Bulayım?

Konya Bozkır bölgesinde bayır adı verilen bir tür toprak çeşidi vardır. Bu toprak

kuruyunca sertleşir. Kazma, saban (ilken pulluk) geçmez. Islanınca çamurlaşır içine

girilmez. Su tutmaz. Verimi az bir toprak çeşididir.

Tepelice Köyü’nden Ahmet Ağa'nın Küçükhisarlık Köyü Karamor mevkiinde

böyle bir tarlası vardır.

Havaların iyi olduğu bir sonbahar günü tarlayı sürüp buğday ekmeye gider. Sabanı

kurup, öküzleri koşar. Sürmeye uğraşır. Tarla bayır olduğu için bir türlü saban geçmez.

Bırakır gider. Yağmurlar yağar, “Gideyim, şu tarlayı süreyim geleyim.” diye gelir.

Tarlayı sürme düzenini kurar. Toprağın özelliğinden tarla çamurlaşır. Öküzler

yürüyemez, batar. Saban çamurdan çıkmaz.

Ahmet Ağa, bir tarlaya bir gökyüzüne bakar.

Tarlaya doğru döner:

626 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

“Sana göre Allah'ı nerede bulayım, hay bilmem nesini ne yaptığımın tarlası…”

diye kalayı (küfür) basar.

B. FOLKLOR/HALK BİLİMİ

Kütük Dökme

Ekonomik gücü yerinde olan aileler, ilk oğlan çocuklarına kütük döktürür. Kütük

dökenler kendilerinin veya başkalarının (hırsızlık sayılmaz) ağaçlarını, kütüklerini, büyük

odunlarını omuzlayıp getirerek akşamdan sonra yeni doğan oğlanın kapıları önüne

yığarlar.

Kütük dökenler buna karşılık babadan; bir davar, helva çekmek için pekmez, vb.

yiyecek hediyeler isterler. Ev sahibi de durumuna göre elinde evinde ne varsa verir. Kütük

dökenler bu yiyecekleri topluca yerler. Buna kütük dökme denir.

Koç-Teke Katımı

Kasım ayında koç-teke katımı yapılır. Delikanlılar akşam çanlar, çıngıraklar

çalarak, kapılara ucu topuzlu sopalarla vurarak tekecik toplarlar. Topladıkları unu,

bulguru, üzümü satarak davar satın alıp keserler, pişirirler, topluca yerler. Teke katımında

şu tekerleme topluca sesli olarak söylenir:

Teke kattım duydunuz mu?

Selâm verdim aldınız mı?

Verenlerin çok olsun,

Vermeyenlerin keçileri kısır kalsın.

Kurt Ağzı Bağlama

Dağda bir mal (koyun, keçi, sığır, at, eşek, vb.) kaybolmuş, dağda kalmışsa kurt

ağzı bağlatılır. Bunun için köyde hatırı sayılır, ağzı dualının birine gidilir. Bu bir çakının

(açılır kapanır bıçak) dua edilerek, hayvanın kayıp olduğu bölgenin sınırları

söylenerek ağzının kapatılması ve çakının ipiyle, kapatılan çakının sıkıca sarılması

şeklinde yapılır. Bu arada köyün ileri gelen kişisi birtakım dua veya tekerleme söyler.

Canavarın (kurdun) o malı yiyemeyeceğine inanılır. Kurt ağzı bağlayan kişi, mal

bulununca bıçağın ağzının açılmasını tembih eder veya yine aynı kişiye açtırılır. Bıçağın

627 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

ağzı açılmazsa kurt açlıktan ölür. “Günah olmasın!” diye bu tembihte bulunulur. Mal

sahibi de buna uyar.

Süt Çöpleme

Ödünç/öndüç süt veren kadın, kendi sütlü çömleğinin içine temiz bir çöp batırır.

Sütün geldiği yere kertik atar. Bu çöpleme işi, alanın ihtiyacı görünene kadar sürer. Sıra

ödemeye gelince borçlunun sütünü, alacaklı kendi çömleğine (daha önce sütünü çöplediği

çömlek) döker. Alacak çöplerinden uygun birini batırır, tam gelirse (ki çoğunlukla az

veya çok gelir.) o çöpü atar, ödenmiş olur. Borçlunun sütü az gelirse, geldiği yere bir

çentik daha atar. Ertesi gün kendi sütü ile bu son çentiğe kadar doldurur. Çöpün dünden

eksik kalan kısmını da borçlunun sütü ile doldurarak o çöpün de ödenmesini bitirmiş olur,

o çöpü de atar. Borçlunun artan sütü yine aynı çömleğe dökülerek geldiği yer, diğer bir

alacak çöpüne işaretlenir. Borçlunun ilk ödeme gününde fazla gelen sütü de bu son işlem

gibi yapılır. Bu işleme çöp çıkarmak denir. Çöplerin hepsi bitince artan süt çöplenerek

borçluya alacak olarak verilir. Bundan sonra çöplerin (borçların) bitti, sütünü çöple (yani

alacaklı ol) denilir. Bu gelenek Bozkır’ın bazı bölgelerinde değişik yapmak adıyla da

bilinir. Yörede, erkekler “Kadınların süt çöplemesine şeytanın aklı ermez.” derler.

Toplanan sütlere her gün maya çalınarak yoğurt yapılır. Buna süt üyütmek denir.

İhtiyacı karşılayacak yoğurtlar tufranda, yayıkta yayılarak tereyağı alınır. Kümrüğe

(boynu kırılmış testi veya küçük testi, boduç) basılır. Yaz boyunca biriktirilen iki üç okka

sade yağ kış boyunca yenir.

Kalan ayrandan keş (yağsız peynir, lor) veya tarhana yapılır. Ayranın kaynatılması

ile elde edilen lor gibi taze peynire çökelek ya da karıboğan denir. Ağza büyükçe bir

parça alınsa insanın ümüğünü alır (boğazına durur). Kuruyunca keş olur.

Bir Oyun: Vara Vara Bir Eve Vardımıdı

Küçük çocuklar uzun kış gecelerinde evlerde bir oyun oynarlar. Çocuklardan biri

sorar: Bir eve vara vara vardımıdı. Ötekiler, Eeee…! deyince soran devam eder. Bir dede,

bir ana, bir baba, iki kız, bir oğlan oturup dururlar. Ötekiler köyde kaç hane varsa bir bir

akıllarından geçirerek bu aileyi bulmaya çalışırlar. Bulurlarsa sorma hakkı bulana geçer.

628 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Yeni doğumlar, ölümler, evlenip baba evinden ayrılanlar çoğunlukla cevabın bulunmasını

zorlaştırır.

Mesela, bizim hanenin sorusu Bir dede, bir ebe, bir ana, bir baba, dört oğlan, üç

kız idi. Hane bilinemezse pazarlık başlar: Haydi sana İstanbul’u, Konya’yı verelim, söyle

denir. Öteki direnir: Çandırlı’dan başkası olmaz. Tamış da ikinci önemli yerdir oyunlarda.

Sonra sırayla komşu köyler istenir. Diyelim ki sorusu bilinemeyen birinci çocuğa birinci

iyi yer Çandırlı verildi. Sorusunu cevaplayacak olan başlar: Çandırlı gel beri, gel beri;

malını melalını topla, al getir. Yiyelim, içelim, falancanın (o aile kimse lakabı söylenir.)

muharısından (baca) aşağı dökelim. Oyun bu şekilde devam eder gider.

Aslan Mustafa'm Türküsünün Öyküsü

Yelbeği Köyü’nden emekli öğretmen Kemal Göker’in anlatımı kaynak kişimiz

Mithat Arı’nın düzenlemesiyle türkümüzün hikâyesini veriyoruz:

“1967 yılında Bozkır Bağyurdu (Sopran) Köyü’nde öğretmendim. Bozkır Halk

oyunları ekibinden saz çalıp yöresel türküler söyleyen Başaran diye anılan Mehmet

Sezer’den dinlemiştim.”

Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında Konya merkez ve ilçelerinden çok sayıda

şehit verilmiştir. En çok şehidi de Bozkır ilçesi vermiştir. Bu şehitlerin çoğunun adı

Mustafa’dır.

Bozkır merkezde yaşayan bir kadın Mustafa isimli kocasını şehit vermiş, üç

çocuğu ile dul kalmıştır.

Kayınpederinin evinde oturmaktadır. Halkın otlardan ekmek yapıp yediği, açlıkla

yoklukla mücadele ettiği yıllardır. Kayınpeder yoksuldur. Kendine zor bakmaktadır. Üç

torunu ile gelinine bakamayacak durumdadır.

Gelin bu duruma isyan eder. Bir cuma günü pazarın kalabalık bir yerinde yanık

yanık söylemeye başlar.

Şehit olan kocası Mustafa’ya: Haydi gel, aslan Mustafa' m, kurtar beni! diye

bağırır. Haydi gel aslan Mustafa'm kurtar beni! diye tekrarlar.

Zamanla değişe değişe bugünkü Aslan Mustafa'm türküsü ortaya çıkmıştır.

Aslan Mustafa

Hey hey kenardan geçeyim aman aman

629 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Yol sizin olsun, gel gel aman

Ağılar içeyim aman aman

Bal sizin olsun, bir danem aman

Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel

Haydi gel gel garip başlı yârim vay

Bozkır dedikleri Mustafa'm küçük kasaba

Kesilen keller Mustafa'm, gelmez hesaba

Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel

Haydi gel gel garip başlı yârim vay

Derenin başında Mustafa'm yayılır kazlar

Çeşmeden geliyor Mustafa'm Bozkırlı kızlar

Amanın gel gel aslan Mustafa' m gel

Haydi gel gel garip başlı yârim vay

Havalar bulutlu Mustafa'm, kar mı yağacak

Sol gözüm seyriyor Mustafa'm baskın mı olacak

Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel

Haydi gel gel garip başlı yârim vay

Bir gün deliysem Mustafa'm beş gün iyiyim

Üstü köpüklü Mustafa'm Bozkır seliyim

Amanın gel gel aslan Mustafa'm gel

Haydi gel gel garip başlı yârim vay

Düğen

Kağnıyla harmana taşınan saplar daire şeklinde yere sap dirgeni ile yazılır/serilir.

Düğenle sürülür. Düğen, kayak uçları gibi yukarı kıvrık iki geniş ve kalın tahtanın

birbirine kuşak denilen ağaçlarla sabitlenmesinden oluşur. Altına, sapları kesip ufalamak,

başakları parçalayıp tanelerin ayrılmasın sağlamak için, onlarca, yüzlerce düğen taşı

630 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

(çakmak taşı) çakılır. Düğen, en kısa olan düğen boyunduruğundaki evaha, içteki öküzü

rahatsız etmemek için gövdesine göre eğri, ucu delik, düğen sırtı ile bağlanır. Evahın

(egef, evef) dışında kalan düğen sırtının ucundaki deliğe ağaçtan kılıç takılır.

Düğenin üstünde, sürücünün önünde öküzlerin tersini yaparken tutup dışarı atmak

için b…k küreği vardır. Sürücüsünün sol elinde arabacılarının dizginleri gibi öküzlerin

başına bağlı ip ve sağ elinde öğendire bulunur. Dıştaki öküzü dinlendirmek için düğen

öküzlerle birlikte geri çevrilir.

Sürülen sap, iki üç bacaklı dirgenlerle alt üst edilir. Sürülme işi bitince ortaya

yığılır. Buna malama denir. Malamanın etrafına yeniden sap serilir sürme işi günlerce

devam eder. Malama büyüyünce ya da aynı tip sap bitince tınas yapılır. Savrulan samanın

tanelerle karışmaması için araya tınasın uzunluğuna göre meydan dikmeleri dikilir. Tınas

beldenat ve yabalarla savrularak saman ve taneler ayrılır. Ortaya çıkan mahsule çeç denir.

Çeçler gözer, kalbur denilen ince sırımdan yapılmış eleklerle elenir. Çuvallara konularak

eve taşınır. Samanlar saman atkısı ile geri çulu kağnıya yükletilip samanlığa götürülür.

Harman işleri bitince öküzler yılda bir kere de olsa yıkanır.

Orak

Ekin biçmede/işlemede kullanılır. Büyüklerine çalgı orağı denir. Orakla ekin

biçerken oraksız elin parmaklarına takılan, diken, pıtırak batmasını ve orağın zarar

vermesini önleyen ağaç eldivenlere ellik adı verilir.

Atkı

Sap ve saman atkısı olmak üzere iki çeşittir. Sap atkısının dişleri sivri ve yuvarlak,

saman atkısının ise geniş olur. Sap atkısı yığınlardan sapı çekmede, öteki samanı kağnıya

yüklemede kullanılır. Her ikisinin de küçükleri vardır. Bunlara beldenat denir.

Beldenatların yarıya kadar dişli sonrası kürek olanları yabadır. Beldenat, yaba, hatta çeç

küreği harman savurmada kullanılır.

Dirgen

Y harfinin biraz daha dar açılı olanı diken çatalıdır. Uçları kırk beş derece eğik

olanları sap, doksan derece eğik olanları malama dirgenidir. Malama dirgenlerini üç hatta

dört bacaklı olanları vardır.

631 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Kövkü

Su kabağına bir ağız açılarak içinin çekirdekleri boşaltılır. Buna kabak kövkü

denir. Kullanıldığı yere göre; şıra kövküsü, pekmez kövküsü, su kövküsü, çamaşır

kövküsü diye adlandırılırlar. Ayrıca içi oyulmuş saplı, bir litre kadar su alabilecek ağaç

kövküler vardır. Bunlar çeşme, sarnıç, kuyu başlarına, su içme amacıyla konulur.

Tokurcak

Sapıyla, 50-60 cm. kadar yassı bir ağaç olup, giysi yurken (yıkarken) çamaşırları

dövmekte kullanılır. Güçlü suyu döküp, birazda kil atarak çamaşırlar tokurcakla

dövülünce kirler yumuşayıp daha kolay çıkar.

Kepçe

Tahta kaşığın büyüğü olup kazanlarda bir şeyler pişirilirken kullanılanlardan tutun

da, leğenlerde bulgur kaynatırken, tarhana pişirilirken kullanılan kürek büyüklüğünde

olanlarına kadar çeşitleri vardır. Çoğunlukla ahlat ağacından yapılır. En değerlisi şimşir

ağacından yapılanlarıdır. Herkes kaşık, kepçe yapar ama kimse sapını ortasına getiremez

sözüyle kaşık ve kepçelerde ufak da olsa bir çarpıklığın olduğu belirtilmek istenir.

Çekiç, Bıçkı

Yapı çekici ile taş çekicini duvarcı ustaları, normal çekici, kerpeteni, nal

çakabilenler, kuru bıçkısını (testere) ve rendeyi ise ağaç işleri elinden gelenler kullanır.

Bağlar bağ biçkisiyle budanır. Otlar, eskimiş, körelmiş bağ bıçkısı (ot bıçkısı) ile biçilir.

Ekmek Araçları

Tekne, senit, oklava, saç, pişirgeç (bişirgeç) ve iksirhanı yufka ekmek yapmak

için Bozkır’da hemen her evde bulunur.

Semer

Eşek, katır ve atların sırtına yük yükletmek ve binmek için vurulur. Sen eşek

olduktan sonra semer vuran çok olur. sözü atasözü olmuştur. Karın kolanı, arka

632 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

bacakların yukarısından kuskun ve kuskunun aşağıya kaymaması için hayvanın

sağrısından pandul semerin aynı yerde durmasını sağlar. Semerin önünde ve arkasında

çatma denilen birbirine geçmiş ve semere sabitlenmiş ağaçlar vardır. Urgan denilen uzun

ve kalın örme iplerle bu çatmalara sirne, sinne yapılır. Denkler bu sirneyle semere

yükletilir. At, katır sahiplerinden çok azının binmek için eyeri olabilir. Eyere yük

yükletilemez. Sadece eyer heybesi ve yem torbası terkisine konur.

Eğirtmeç

Biri diğerinin içinden geçip + şekli oluşturan yassı, hafif eğri iki ağaç parçasının

ortasından iğ denilen yuvarlak bir ağaç çubukla elde edilen ve yün, kıl eğirmeye yarayan

bir araçtır. Başka bir adı da kirman/kirmendir.

Kıl tarağından geçirilen kıl ve yünler kol bağı yapılarak kola takılır. Bu kol bağlar

eğirtmeç ile eğrilerek ip hâline getirilir. Sonra çark denilen çıkrıklarla istenilen kalınlık

ve uzunlukla bükülür.

Çeşitli Halk Hekimliği Uygulamaları

Siğil

Çocukların ellerinde çıkan siğiller, deve işerken sidiği ile yıkanır veya çeşitli

işlemler yapılır. Belli ağaçların dalları yarım kırılarak bırakılır kırılan dal kurudukça

siğilin de kuruduğuna inanılır.

Sarılık

Tedavisi için sarılık ocağında üst dudağın içi hafif kesilerek kanatılır. Buna sarılık

kıydırma denir. Bazen de burunun üstü hafif çizilip kanatılır ve böylece iyi olacağına

inanılır.

İlancık

İlancık ocağında, ilancık kıydırılarak tedavi ettirilir.

Kulunç, kengi vb. Kas Hastalıkları

Gümüş iğneler batırılarak kekik yağı ile ovularak tedavi edilir.

Göze boz düşmesi, göz hastalığı

Oğlakların, kuzuların gözlerinde görme bozuklukları olunca deniz suyu içmiş bir

kişi göze tükürürse bu hastalığın geçeceğine inanılır.

633 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Temreyi (deri hastalığı)

Bu hastalığa da deniz görenlere tükürtülür.

Nazar

Gök gözlü kimi insanların göz (nazar) değmesine inanılır. Nazar değdiği sanılan

kimseler, nazar olan çocuğa istek üzerine tükürürler. Nazar değenin bastığı yerden alınan

toz çocuğun üstüne serpilir. Eşiğinden koparılan bir ağaç veya üstündeki yamalıklardan

koparılan bir çapıt parçası yakılarak nazar değen çocuğa tütsü verilir.

Aydaş

Gıdasızlıktan gelişemeyip hasta olan çocuklara aydaş oldu denir. İnanışa göre

aydaşlığın kırkı çıkmamış bir çocuğun, yine kırkı çıkmamış bir çocukla bir araya

gelmesinden olduğu sanılır. Ocaklara götürülmesinden, köyün etrafından

dolaştırılmasından, köprünün altından getirilen su ile canlı kaplumbağa üzerinde

çimdirilmesine, vb. kadar bir sürü işlem yapılırdı. Çocuğun iyi beslenebilmesi için hiçbir

şey yapılamazdı.

Arı, böcek sokması

Bir şey yapılmaz. Şişer, kendi kendine geçer. Kuyrukölü (akrep) soktuğunda

sokan akrep öldürülebilmişse ezilerek soktuğu yere sarılır. Aksi hâlde yoğurda, ayrana,

tuzlu suya batırılarak acısı dindirilmeye çalışılır. Böye (sarıyiğit) denilen zehirli bir

örümcek sokarsa iki üç yaşında bir tosun derisine çekilmezse insanın öleceği söylenir. Bu

sarıyiğitlerin yılanların başı üstüne oturarak zehirleriyle yılanları öldürdükleri söylenir.

Ezikler

Dövülmüş kuru üzüm, yaralara çam ziftti yapıştırılır. Baş ağrısına çiğ patates

dilimleri sarılır. Karın ağrısına bise sürülür. Yaralar, bit, pire için bise, katran, zift temel

ilaçlardır. Semerin, yük hayvanlarının sırtında açtığı yağır’a (yara) göktaş serpilir.

Yörede Bazı Hastalıklara Verilen Adlar

tifo: sökel

apandist: tatarca

verem: ince hastalık

prostat: sidik zoru

üşütmek: soğuklatmak, soğuk algınlığı

634 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

bronşit: göğ öksürük

romatizma: sızı

C. BOZKIR AĞZI

abdal baklası: Bakla.

abdesthane: Tuvalet.

abdestlik: Evlerde abdest alınan, el yüz yıkanan yer.

abılası: Ablası.

abula: Kadın ev sahibi.

acans: Haber, radyo haberleri.

acar: Yeni.

acık, acıcık: Azıcık.

acımtırak: Az acılı.

acız: Zavallı, çaresiz.

acızlan-: Dert yanmak.

adam akıllı: Aklı başında.

adı batasıca: 1- Ölmesi istenen birine söylenen beddua. 2- Ölünce adının

çocukları tarafından torunlarına verilmemesinin istenmesi.

adı belli: Kuşku götürmez, isabetli.

adı sanı belli ol-: Kimliği belli olmak.

bahana/mahana: Bahane, sözde neden.

bakale: Bana bak, bak hele.

bakla: Kuru fasulye.

bakraç: Bakırdan yapılan, kulplu, su, süt, ayran taşınan kap.

balastır: Kapı ve pencerelerin üstüne atılan büyük kalas.

baldır bacak: Açık saçı giyinenlere söylenir.

balkan: Ağacın, çalı çırpının iç içe girdiği içine girilmez hâle gelmiş yer. Sık

ormanlık alan.

bambıl: Nohut, buğday tarlada iken tanelerini yiyen böcek.

ban-: Pekmez, çorba gibi sıvı yiyecekleri ekmek batırarak yemek.

band: Teyp kaseti.

635 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

bandırma: Üzümlerin iyi kuruması için kül suyu ile zeytin yağı karışımı suya

daldırılıp serilmesi. Bandırılarak kurutulan üzüm.

bangga: Banka.

bar bar bağır-: Çığlık atmak.

barabar: Beraber.

barana: Kış gecelerinde birlikte oturulup kalkılan arkadaş gurubu, asmayı

yüksekte tutan kuru ağaç.

bardak: Testi, ibrik, su, şerbet gibi içecekler için kullanılan topraktan veya

sırçadan yapılmış kap.

barı: Bahçe ya da ağıl çevresine çalılardan oluşturulan perde, çit.

bari, barime: En azından, hiç olmazsa.

barnak: Parmak.

bas bayağı: Doğruluğu şüphe götürmeyen.

basdı bacak: Kısa boylu.

basdırık: Yaylada keş, peynir, yoğurt, yağ küplerinin konulduğu yer.

baş aşağı: Yokuş aşağı.

baş bağı: Hayvan bağlama ipi.

baş bozgunluğu: Evlilikte geçimsizlik.

baş dutar: Lider, önder.

başa baş: Üste vermeksizin.

başaklama: Daha önce toplanan bir üründen, tarlada, bağda, bahçede kalanların

toplanması.

başını bağla-: Evlendirmek, evermek.

batarya: Büyük pil.

batma: Hayvan yemliği.

Buzala-: İneklerin doğurması.

büber: Biber.

bücür: boyu kısa, kısacık.

bük: Büküntülü yol, dönemeç, vadiler.

bülü (büllü): Bülüç, civciv.

bülüç: Tavuk, kuş yavrusu.

636 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

büngeşme (bingeşme): İpin birbirine kıvrılarak dolaşması.

büngül bucak: Köşeler, kenarlar, erişilmesi zor yerler.

büngülde-: Suyun toraktan kaynayarak çıkması.

bürgü: Baş örtüsü.

bürlü: Örtülü, bürülü.

bürün-: İyice sarınmak.

büver: Biber.

büzgülü: Sert kabuklu uzun taneli bir üzüm türü. Kıvrımlı.

büzük: Ağzı daraltılmış.

cagışdama: Ses çıkarma.

camadan: Yakasız düğmeli gömlek.

can elemeti: (Kaçmak, saldırmak ) can korkusuyla.

can havli: Can acısı, ölüm hâli.

can suyu: Sebze fidanlarının ilk dikiminde verilen su.

can tahtası: Göğüs kemiği.

canavar: Kurt, cesur, atılgan.

carcavlak: Baştaki saçların tamamen kesilmiş veya dökülmüş olması.

carı: Gözü açık, açıkgöz.

cavdırma: İnce uzun ağaç dalı.

caylak: Acemi.

cayma: Vazgeçme.

cazı: Yaramaz, cadı. (genellikle yaramazlık yapan kız çocuklarına denir)

cebcebe: Düğme ve iğnelik.

cehiz (çeyiz): Gelinin eşyaları.

celep: Hayvan tüccarı.

eğerliğime (Eğerimse): Şayet, eğer.

eğinim: Sırtım.

eğirtmeç: Yün, kıl eğirmeye yarayan araç.

eğiş büğüş: Eğri büğrü.

eğreti: Bir işin gelişigüzel yapılması.

eğri doma: Damdaki çelen ağaçlarını tutan L biçimindeki ağaç.

637 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

eğrice: Atları, eşekleri sokan bir tür büyük sinek.

eğseri (ekseri): Büyük çivi, mıh.

eğseri: Ekseri.

eğsıran (eksıran): Hamur kesmeye ve sıyırmaya yarayan metal keski aleti.

eğsi (eksi-ekse): Uç kısmı daha önce yanmış odun.

eğsik: Eksik.

eğşi: Ekşi.

tirki: Bakırdan yapılmış derince kap, karavana, tepsi.

tiyreki: Tiryaki.

tokalak (tombul): Üzüm çubuğu dallarında geç eren küçük küçük üzüm

salkımları.

toklu: Bir iki yaşındaki erkek koyun.

tokuç (tokurcak): Ağaçtan yapılan, çamaşır yıkamada kullanılan saplı araç.

tol: Derme çatma özensiz yapılan yayla evi.

tomafil: Kamyon.

tomana: Ayı yavrusu.

tomata: Domates.

tombak: Yuvarlak.

tombazlak kıl-: Takla atmak.

tongaya düş-: Tuzağa düşmek.

top: Yünden dokunan şalvarlık, habalık kaba kumaş.

topalak: Et ve ince bulgurdan yapılan sulu köfte yemeği.

toparlak: Yuvarlak.

topla pişir-: Patates gibi yumru sebzelerin parçalanmadan pişirilmesi.

topuk düğes: Üç yaşında dişi dana.

topuk: Çiğdemlerin yenen kısımları.

tosbağa: Kablumbağa.

SONUÇ

Bozkır ilçesi sözlü kültür arşivi zengin bir ilçemizdir. Şehir kültüründen uzak

kalmış olması bu kültürün zamanımıza kadar gelebilmesinde en önemli sebep olarak

638 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

gösterilebilir. Bozkır ve köylerinde yaşayan Bozkırlılar da bu konuda değerlendirilebilir.

Kaynak kişi adını verdiğimiz bu şahısların tespit edilmesi ve hafızalarındaki Bozkır

kültürüne ait malzemelerin derlenmesi gerekmektedir. Biz bu bildirimizde bu konuda

verimli bir kaynak şahıs olan Mithat ARI’yı ele aldık. Mithat ARI’nın, UNESCO’nun

yaşayan insan hazinesi kavramı etrafında ele alınıp değerlendirilmesini ümit ediyoruz.

Yetkili kurumlarla yapılacak görüşmelerden sonra bir proje dahilinde ele alınacak bu

türden kaynak kişilerle uzun süreli derlemeler yapılması, bu malzemelerin tasnif edilerek

seriler hâlinde yayımlanması, uygulama ve gösterime dayalı ürünlerin de gösterilip

sergilenmek suretiyle koruma altına alınması ve genç kuşaklara aktarılması

gerekmektedir.

639 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

KAYNAKÇA

Derleme ve Mülâkatlar: Mithat ARI ile 15.01.2016, 29.01.2016, 10.02.2016, 29.02.2016, 08.03.2016,

11.03.2016, 18.04.2016, 27.04.2016 tarihlerinde yapılan derlemeler.

ÜLKER, Ali Ulvi (2003), Kültür Diliyle Bozkır, İstanbul.

Web Erişim: www.bozkırdedikleri.com

Web Erişim: www.kulturturizm.gov.tr

640 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

641 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

642 “YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ” BAĞLAMINDA BOZKIRLI MİTHAT ARI, SÖZLÜ KÜLTÜR

GELENEĞİNE KATKISI VE BİR ÖNERİ

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR