bankacilar - tbb.org.tr · pdf filet. garanti bankası a.Ş. ergun özen genel...

91
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILAR TBB Türkiye Bankalar Birliği 45. Genel Kurul Toplantısı Bankacılık ve Düzenleme Kurumu Başkanı Engin Akçakoca’nın Açılış Konuşması Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. Akın Akbaygil’in Konuşması TBB Finansal Yeniden Yapılandırma Programı MAKALELER Salih Tanju Yavuz Risk Yönetimi ‘İçeri’ Aktif Pasif Yönetimi ‘Dışarı’ (mı?) Mustafa Ali Sarılı Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri, Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler E. Alpan İnan Finansal Krizler, Serbest Kur ve Ekonomik Büyüme Barış Tezcan Doğrudan Tahsilat Sistemi (Direct Debit) ÇEVİRİ Melek Acar Boyacıoğlu Basel II Uzlaşısı’na İlişkin Eleştiriler ve İyileştirme Önerileri MEVZUAT TBB Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (1 Nisan-30 Haziran 2002) Sayı 41 - Haziran 2002

Upload: trinhnhu

Post on 06-Feb-2018

262 views

Category:

Documents


14 download

TRANSCRIPT

Page 1: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ

BANKACILARTBB Türkiye Bankalar Birliği 45. Genel Kurul

Toplantısı

Bankacılık ve Düzenleme Kurumu BaşkanıEngin Akçakoca’nın Açılış Konuşması

Yönetim Kurulu Başkan VekiliDr. Akın Akbaygil’in Konuşması

TBB Finansal Yeniden Yapılandırma Programı

MAKALELER

Salih Tanju Yavuz Risk Yönetimi ‘İçeri’ Aktif Pasif Yönetimi‘Dışarı’ (mı?)

Mustafa Ali Sarılı Türkiye’de Kayıt Dışı EkonomininBoyutları, Nedenleri, Etkileri ve AlınmasıGereken Tedbirler

E. Alpan İnan Finansal Krizler, Serbest Kur ve EkonomikBüyüme

Barış Tezcan Doğrudan Tahsilat Sistemi (Direct Debit)

ÇEVİRİ

Melek Acar Boyacıoğlu Basel II Uzlaşısı’na İlişkin Eleştiriler veİyileştirme Önerileri

MEVZUAT

TBB Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve YeniDüzenlemeler (1 Nisan-30 Haziran 2002)

Sayı 41 - Haziran 2002

Page 2: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

BANKACILARYıl: 13 Sayı: 41Haziran 2002

Türkiye Bankalar Birliği adınaİmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleriMüdürü:

Doç. Dr. Ekrem KESKİN

Genel Yayın Yönetmeni:

Melike ALPARSLAN

Yayın Danışmanları:

Tülin ERSELAli GÜNGÖRProf. Dr. Ahmet KIRMANProf. Dr. Seza REİSOĞLUB. Cahit SABIRAbdullah TAŞÇIOĞLUÖzcan ULUDAĞ

İdare Merkezi:

Nispetiye CaddesiAkmerkez B3 Blok Kat:1380630 Etiler-İSTANBULTel : 212-282 09 73Faks : 212-282 09 46Web sitesi: www.tbb.org.tr

Ankara Büro:

Paris CaddesiNo:12/8 Kat:5 06540Aşağı Ayrancı-ANKARATel : 312-419 49 10Faks : 312-417 88 51

Baskı-Yapım

Akbasım Matbaacılık Ltd. Şti.Tel: 216-339 87 39 Faks: 216-339 79 96

Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır.Para ile satılmaz.ISSN 1300-0217

Bankacılar Dergisi

- Bankacılar dergisi, finans ve bankacılıkkonularında yapılan çalışmaları ilgili çevre-lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan-maktadır.

- Dergide yayımlanacak yazılara karar ve-rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlikuzmanlarının değerlendirmelerine ve/veyakonunun uzmanı hakemlerin görüşlerinebaşvurulabilir.

- Dergiye gönderilecek yazının daha öncehiçbir yerde yayımlanmamış olması gerek-mektedir.

- Basılması istenilen yazılar derginin arka içkapağında belirtilen biçim kurallarına uygunolarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye gir-mek üzere,

Bankacılar DergisiTürkiye Bankalar BirliğiBankacılık ve Araştırma Grubu BaşkanlığıNispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13Etiler, 80630 - İSTANBUL

adresine gönderilmelidir.

- Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban-kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıtmaz,yazar ve görüş sahiplerini bağlar.

- Dergide yer alan çalışmalar kaynak göste-rilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir.

- Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarınave biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir ve-ya bunların yapılması yazardan istenebilir.

- Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön-derilmez.

- Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiğitakdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektro-nik ortamda olmak üzere tüm yayın hakları-na sahiptir.

Page 3: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

1

İçindekiler

TBB Türkiye Bankalar Birliği 45. Genel KurulToplantısı 3

Bankacılık ve Düzenleme Kurumu Başkanı Engin Akçakoca’nın Açılış Konuşması 4

Yönetim Kurulu Başkan VekiliDr. Akın Akbaygil’in Konuşması 6

TBB Finansal Yeniden Yapılandırma Programı 9

MAKALELER

Salih Tanju Yavuz Risk Yönetimi ‘İçeri’ Aktif Pasif Yönetimi‘Dışarı’ (mı?) 21

Mustafa Ali Sarılı Türkiye’de Kayıt Dışı EkonomininBoyutları, Nedenleri, Etkileri ve AlınmasıGereken Tedbirler 32

E. Alpan İnan Finansal Krizler, Serbest Kur ve EkonomikBüyüme 51

Barış Tezcan Doğrudan Tahsilat Sistemi (Direct Debit) 67

ÇEVİRİ

Melek Acar Boyacıoğlu Basel II Uzlaşısı’na İlişkin Eleştiriler ve İyileştirme Önerileri 71

MEVZUAT

TBB Bankacılığa İlişkin Mevzuat veYeni Düzenlemeler (1 Nisan-30 Haziran 2002) 80

Page 4: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan
Page 5: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

3

Türkiye Bankalar Birliği45. Genel Kurul Toplantısı

Türkiye Bankalar Birliği’nin 45. Genel Kurul toplantısı 31 Mayıs 2002 tarihinde İs-tanbul’da gerçekleştirildi. Genel Kurulun ana gündemini oluşturan başkanlık seçimi netice-sinde Türkiye Bankalar Birliği Başkanlığı’na T. İş Bankası A.Ş. getirildi. Türkiye BankalarBirliği Statüsü’nün 12. Maddesine göre kamusal sermayeli ticaret bankalarından 4 üye, aktiftoplamları en büyük ilk altı özel sermayeli ticaret bankasından 4 üye, aktif toplamlarıitibariyle ilk altı bankadan sonra gelen diğer ticaret bankalarından 3 üye, kalkınma ve yatırımbankalarından 1 üye ve yabancı bankalar grubundan 1 üye olmak üzere 13 banka temsilcisin-den oluşturulması öngörülen Yönetim Kurulu ile Statünün 14. maddesine göre YönetimKurulu’nu oluşturan banka gruplarından ilk üç grubun birer temsilcisinden oluşan YönetimKurulu Denetçilerinin Genel Kurul sonrası üye dağılımı aşağıda verilmiştir.

Türkiye Bankalar BirliğiYönetim Kurulu

Yönetim Kurulu Başkanı

T. İş Bankası A.Ş. H. Ersin Özince Genel Müdür

Yönetim Kurulu Üyeleri

T.C. Ziraat Bankası A.Ş. B. Safa Ocak Yön. Kur. Bşk.T. Halk Bankası A.Ş. (Ortak Yönetim)

T. Vakıflar Bankası T.A.O. Altan Koçer Genel Müdür

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. A. Naci Sığın Genel Müdür

T. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür

Akbank T.A.Ş. Zafer Kurtul Genel Müdür

Finans Bank A.Ş. Onur Umut Genel Müdür

T. Dış Ticaret Bankası A.Ş. H. Faik Açıkalın Genel Müdür

Denizbank A.Ş. Hakan Ateş Genel Müdür

Türk Eximbank Ahmet Kılıçoğlu Genel Müdür

Citibank N.A. Sebastian Paredes Genel Müdür

Yönetim Kurulu Denetçi Üyeleri

Pamukbank Orhan Emirdağ Genel Müdür

Şekerbank Dr. Hasan Basri Göktan Genel Müdür

Page 6: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

4

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BaşkanıEngin Akçakoca’nın Açılış Konuşması

Sayın Başkan, Kurulumuzun saygıdeğer üyeleri, sevgili bankacılar, sayın basın men-supları, bugün seçimli bir genel kurulunuz var dolayısıyla fazla uzun konuşmak istemiyorum.Kendi heyecanınız kendinize yeter. Bir de Kurul Başkanı ne diyecek telaşına düşürmekistemiyorum sizleri. 2001 yılı hepimiz için çok zor geçti. 2002’nin de çok kolay geçeceğinisöylemek mümkün değil. Gene zorluklar içerisindeyiz. Son iki krizden ders aldığımızdan yolaçıkarak aracılık fonksiyonuna odaklanmış, iç ve dış şoklara dayanıklı, uluslararası ölçekterekabet edebilir bir bankacılık sistemine ulaşabilmek için geliştirilmiş olan yeniden yapılan-dırma programının üzerinde biraz durmakta yarar var. Fazla vaktinizi de almayacağım. Buprogramın birinci aşamasında kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, Fona geçenbankaların süratle çözümlenmesi, gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi vesektördeki etkinliğinin artırılması yer almaktaydı. İkinci aşamasında ise özel sermayelibankaların sermayelerinin güçlendirilmesi, İstanbul Yaklaşımı, varlık yönetim şirketininkurulması ve aracılık maliyetlerini azaltacak ilave düzenlemelerin yapılması yer alıyordu.Kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasını hatırlıyorsunuz; çok süratli bir şekilde SayınVural Akışık başkanlığında görev zararları tasfiye edildi, Merkez Bankasının dışındakikaynaklardan gecelik borçlanmaları sıfırlandı, yeniden yapılanmaları gündeme geldi, bu senesonuna kadar nihayetlenmesi bekleniyor, Vakıfbank’ın özelleştirilmesi için 15 Temmuz hedeftarih olarak belirlendi.

Bugüne kadar Fona alınmış olan on dokuz adet bankanın şu anda elimizde dördü var.İki tanesi satışta, Ticaretle ilgili Danıştay’da bir davamız var. Bayındırbank’ı da belki yarınöbür gün aktif yönetim şirketine dönüştürebiliriz ama her halükarda bir tahsilat için köprübanka olarak kullanmayı düşünüyoruz. Bu arada gözetim ve denetim çerçevesini güçlendiricineler yapıldı kısaca değinelim. Sermaye yeterliliği hesabında piyasa riskleri dikkate alınmayabaşlandı. İç kontrolü ve risk yönetim sistemleri oluşturuldu. Türev ürünlerinin kredi tanımınadahil edilmesi tamamlandı. Aynı risk grubuna kullandırılacak kredilere ve iştiraklere limitgetirildi. Repo işlemleri bilanço içine alındı. Etkinliği artırıcı düzenlemeler de biliyorsunuzgeçen Haziranda bir bölümü, bu Ocakta bir bölümü olmak üzere devir ve birleşmelerözendirildi, munzam karşılık ve disponibilite yükümlülüğünün düşürülmesi ve zorunlukarşılılıklara faiz ödenmesi gündeme geldi, uzun vadeli ve Türk Lirası cinsinden tasarruflarözendirilmeye başlandı. Mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılması, İstanbulYaklaşımı. Günün konusu İstanbul Yaklaşımında gecikmeli de olsa bir uyum içerisindeanlaşmaya vardığınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum. Ekonomininbeklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan kutluyo-rum. Şunun ben altını çizmek istiyorum, İstanbul Yaklaşımı sihirli değnek değil. Sizlerkamuoyuna bunu anlatınız. Her firma İstanbul Yaklaşımı kapsamına alınamaz, mümkün değil.İstanbul Yaklaşımının ekonomiye gerçekten katkısını görmek istiyorsak hakkıyla uygulama-mız lazım. Yani yeniden yapılandırılmak ile ekonomiye katkıda bulunacak firma var isehakikaten bütün gücümüzle arkasında duralım ve ekonomiye kazandıralım. Sırf yenidenyapılandırmış olmak için yeniden yapılandırma yapmayalım. Gücümüz içerisinde değilse hiçdokunmayalım. Firmalarımızı üçe bölüyoruz. Canlı olanlarla ilgili bir problemimiz yok. Ufakbir destekle ekonomiye tekrar katkıda bulunacak olan firmalara İstanbul Yaklaşımı diyoruz.Onun dışında kalan firmalar için aktif yönetim şirketi veya ikinci el pazarını muhakkak

Page 7: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

5

çalıştıralım arkadaşlar. Bu bugünün, yani diğer bölümlerini hemen bence unutalım, bugününen önemli meselesi bu. İstanbul Yaklaşımını düzgün, hakkıyla çalıştıralım, onun dışında kötüalacaklar ile ilgili muhakkak satış, ikinci el pazarını geliştirelim. Hiçbir şey yapmaz isek kötüalacakların veya kötü aktiflerin farkına varmaz isek hem bankacılık sektörünü hem malisektörü olumsuz etkilemeye devam edecek, ne kadarının zarara dönüşeceğini bilemeyeceğiz,bilançomuzu nasıl etkileyeceğinin farkına varamayacağız. Bunları görelim, bilançomuzagerçek karşılıkları ile beraber yansıtalım. Yansıttıktan sonra hepimiz aynı şekilde düşünmeyebaşlayıp ikinci elini araştıracağız. Bilançolara bir renk, bir canlılık gelecek. Varlık yönetimşirketinin kuruluşu, biliyorsunuz bir program açıkladık. Ocak sonunda çıkmış olan yasamızdaTMSF’ye azami yüzde 20 hissedar olabilme yetkisi verildi. Programımıza göre Eylül başındabiz bu varlık yönetim şirketinin faaliyete geçmesini hesaplıyoruz. Yüzde 20’nin dışında, eğerbu şirkete yüzde 80 sermayedar olarak katılacak taraf bulunamaz ise şirketin kurulmasıgündeme gelemeyecek demektir. Bu, şu anlama geliyor. O taktirde doğrudan bu aktiflerinpaketlenip pazarlanması için bir organizasyona gitmemiz gerekecek. Böyle bir şirket olmadığıtaktirde bankalarımızın Fon da dahil bir araya gelerek bu aktifleri paketleyip pazarlamasıgündeme gelecek. Bugünün bence ikinci mesajı Sayın Akbaygil de biraz evvel üzerindedurdu, aracılık fonksiyonunun güçlendirilmesi ve sektörün sağlıklı bir karlılık yapısınakavuşması için yapılması gereken ilave düzenlemeler. Aracılık faaliyetleri üzerindeki yüklerinkaldırılması için hep beraber akıl düzeyi içerisinde mücadele vermemiz gerekiyor. Busektörde karlılığı temin edemez isek hiçbirimiz geleceğe güvenle bakamayacağız. Hiçbirimizderken sadece bankalar için söylemiyorum. Reel sektör ve genel ekonomi için de söylüyorum.Bu sektörün karlılığı son derece önemli. Bunun için rekabetin sadece akılcı olanını, makulolanını tercih edelim. Ben de bir zamanlar sizler safında yer aldığım için biliyorum, makulolmayanı kendi bindiğimiz dalı kesmek anlamına geliyor. Bugünün koşulları göz önündebulundurarak, makroekonomik koşullarını göz önünde bulundurarak operasyonel maliyetlerinmuhakkak aşağıya çekilmesi gerekiyor. Eski bolluk içerisinde ne sistem yatırımları artıkmümkün, ne ATM’lerin her köşeye konulması mümkün, ne de personelimizin her şeyiyle,yan ödemeleriyle mükellef bir düzey içerisinde işi yürütmeleri mümkün. Dolayısıyla bunlarında bir norm içerisinde ve gene birlikte düzenlemenizde büyük yarar var. Geçen senekitoplantımda da ben bahsetmiştim, binlerce belki on binlerce ATM, belki yüz binlerce POSmakineleri herkes tek başına kullanmak yüzünden ikide birde teknoloji değiştiğinden,yenilemek ihtiyacı da gündeme gelerekten sağda solda yatıyor ve bunların tam randımanlakullanıldığını söylemek de mümkün değil. Günün üçüncü ve en önemli konusu da: İcra İflasYasasında muhakkak bir değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Bunu hepimiz takip ediyoruz. Dahaciddi takip edelim. Bütün niyet mektuplarına da girdi bu konu. Bankacılık sektörü bakımındanfevkalade önemli. Bu sene içerisinde bunu bir şekilde çözüme kavuşturmamız lazım. Biryandan İstanbul Yaklaşımı, bir yandan aktif yönetim şirketi, ama bunun da olması lazımgelecek için. Çünkü teminat bankacılık sektörü açısından. Evet, gerçek bankacılığa geçirtmekistiyoruz. Hep beraber bunu zaten gönülden arzu ediyoruz. Güçlü ekonomi ve sürdürülebiliryüksek büyüme ortamının ancak böyle bir bankacılık sektörü ile mümkün olabileceğinidüşünüyoruz. Bunu da ancak sizlerle beraber yapabiliyoruz.

Bu Genel Kurulun ve seçimlerin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Dinlediğiniz içinteşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Page 8: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

6

Türkiye Bankalar BirliğiYönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. Akın Akbaygil’in

Açılış KonuşmasıBankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Sayın Başkanı, Sayın Kurul Üyeleri,

Hazinemizin ve Merkez Bankamızın Sayın Temsilcileri, Sayın Konuklar, Medyamızın SayınTemsilcileri, Değerli Meslektaşlarım, Türkiye Bankalar Birliği’nin 45 inci Genel Kurulu’nahoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşriflerinizden dolayı teşekkürlerimi sunarım.

Türkiye ekonomisi ve bankacılık sistemi için 2001 yılı sıkıntılı geçmiştir. Ekonomikfaaliyette 2000 yılının sonlarına doğru başlayan yavaşlama, geçen yıl hızlı bir küçülmeyedönmüştür. Likidite sıkıntısı ve ardından gelen kur politikasındaki değişiklik ekonomikfaaliyeti olumsuz etkilemiş, güven ciddi olarak sarsılmıştır. Yaşanan şoklar ekonomikbirimlerin davranışlarında ani değişikliklere neden olmuştur; tüketim ve yatırım talebi hızladaralmıştır. Türk lirası yabancı paralar karşısında reel olarak değer kaybetmiş, kişi başınagelir hızla düşmüştür. Enflasyon yüzde 90’a yükselmiştir. İç ve dış borçların milli gelire oranırekor bir düzeye ulaşmış, özel kesim net dış borç ödemesinde bulunurken, kamunun dışborçlanması artmıştır.

2001 yılında, Türk lirasına olan talep azalmıştır; mali sistem küçülmüştür. Para ikame-si hızlanmıştır. Zaten sınırlı olan mali kaynakların bir bölümü mali sistem dışına çıkmıştır.Kaynakların vadeleri daha da kısalmış; reel faiz oranlarının rekor düzeye ulaşması nedeniylekaynak maliyeti artmıştır. Kredi talebi küçülmüştür. Merkez Bankası bilançosu hızlabüyürken, kamuya açılan krediler de hızla genişlemiş, net dış varlıklar küçülmüş, net dövizpozisyonu uzun bir aradan sonra negatife dönmüştür.

Ekonomik program, ekonomik faaliyetin yeniden normale dönmesi, piyasaların yeni-den çalışır hale gelmesi, enflasyonun kontrol edilmesi ve düşürülmesi, istikrar içindebüyümenin sağlanması amacıyla revize edilmiştir. Banka sisteminin sorunlarının çözümü bukez programın temel unsurları arasında yer almıştır. Bu amaçla kapsamlı bir programhazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur.

Türk bankacılık sistemi 2001 yılındaki gelişmelerden derin bir şekilde etkilenmiştir.Özkaynaklarının bir bölümünü yitiren bankacılık sistemi yurtiçi ve yurtdışı yükümlülüklerininaksatılmadan karşılanabilmesi amacıyla, yüksek maliyetine rağmen likit aktiflerini arttırmaçabası içinde olmuş, riskli aktiflerindeki büyümeyi de sınırlandırmıştır.

Türk bankacılık sisteminin toplam aktifleri 2001 yılı sonu itibariyle 170 katrilyon TL,dolar bazında ise 117 milyar dolar civarına ulaşmıştır. Dolar bazında toplam aktiflerimizyüzde 25 oranında, yaklaşık olarak 40 milyar dolar küçülmüştür. Toplam aktiflerin milligelire oranı yüzde 95 düzeyindedir.

2001 yılı içinde 8 ticari banka Fona alınmış, 2 yatırım ve kalkınma bankasının faali-yetine son verilmiştir. Bu arada, birleşme veya devir yoluyla 5 bankanın da faaliyeti sonaermiştir. 2001 yılında bankacılık sisteminde çalışanların sayısı bir önceki yıla göre 33 binkişi azalarak 137 bin kişiye gerilemiştir. Şube sayısı ise 900 eksilmiş ve 6.912’ye gerilemiştir.

Page 9: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

7

Mayıs 2002 itibariyle ise sistemde toplam 57 banka faaliyetini sürdürmektedir. Bunla-rın 3’ü kamusal sermayeli, 21’i özel sermayeli, 15’i yabancı sermayeli ticaret bankalarıdır.Kalkınma ve yatırım bankaları 14 tanedir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nda 4 bankabulunmaktadır.

Sayın Konuklar, Değerli Üyeler,

Bir ekonominin istikrar içinde büyümesinin temel koşullarından biri güçlü bir malisistemin varlığıdır. Bu itibarla, geleneksel olarak Türk mali sistemi içinde en önemli payasahip olan bankacılık sisteminin büyümesi ve güçlenmesi büyük bir öneme sahiptir. Sondönemde bu konuda BDDK'nın üst düzenleyici otorite olarak faaliyete geçmesi başta olmaküzere ciddi adımlar atılmıştır. Bankalar, sistemin faaliyetleri ve faaliyet sonuçlarının değer-lendirilmesine yönelik yepyeni düzenlemelere uyum sağlama konusunda iyi niyetli ve yoğunbir gayret içindedir. Öte yandan, banka sisteminin daha sağlıklı çalışması amacıyla bir çokalanda eşanlı düzenlemelere gereksinim vardır. Ekonomik faaliyeti doğrudan ve dolaylıilgilendiren her düzenleme banka sistemini ve mali sektörü de yakından ilgilendirmektedir.Bu nedenle bu yöndeki tüm düzenlemelerin ahenk içinde yapılması gereğinin önemine işaretetmek isterim.

Birliğimiz, mali sektörü ve bankacılık sistemini doğrudan veya dolaylı olarak etkile-yen tüm düzenlemeleri yakından izlemekte, değerlendirmekte, görüş ve önerilerini ilgilikurumlara ve kamuoyuna sunmaktadır. Özellikle bankacılık mevzuat ve uygulamalarınıdoğrudan ilgilendiren bir çok konuda üyelerimizin katılımıyla oluşturulan çalışma komiteleride aktif bir faaliyet göstererek Birliğimiz çalışmalarına önemli katkılarda bulunmuşlardır.Üyelerimize ve temsilcilerine katkılarından dolayı ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Yönetim Kurulumuz gündemdeki konuları yakından takip etmiştir. Üyelerimizin dekatılımıyla oluşturulan Birliğimiz görüş ve değerlendirmeleri, ilgili en yetkili kişilere vekurumlara iletilmiş, dikkate alınmaları konusunda yoğun çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla,başta Hükümet yetkilileri olmak üzere, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, HazineMüsteşarlığı, Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurumu, İstanbul Menkul KıymetlerBorsası, çeşitli Bakanlıkların temsilcileri ve sektör temsilcileri ile yakın temaslar yapılmıştır.

Sayın Konuklar, Değerli Üyeler,

Yeni dönemde bankalarımıza ve Birliğimize önemli görevler ve sorumluluklar düş-mektedir. Ekonominin yeniden yapılandırılması ve şekillendirilmesinde anahtar sektörbankacılıktır. Bankalar ve bankacılar olarak en önemli görevimiz Türk lirasına ve Türkbankacılık sistemine olan güvenin ihtimamla korunması, Türk lirası tasarrufların büyütülmesi,toplam kaynakların etkin ve verimli olarak kullanılması, temel bankacılık ilke ve kurallarınauyulması, risklerin doğru tespit edilmesi ve yönetilmesidir.

Ekonominin her alanında yeniden yapılanmanın kaçınılmaz olduğu bu dönemde ban-kacılık sistemine hassasiyetle yaklaşılmalıdır. Çünkü ekonomik hayatın kalbi bankacılıksektörüdür. Tüm bankaların, özellikle de özel sermayeli bankaların sermayesi özenlekorunmalı ve artırılması teşvik edilmelidir. Özkaynakların büyütülmesi için banka sistemininkarlı hale gelmesi gerekmektedir. Türk bankalarının mutlaka kar eden kurumlar halinegelmesi gerekmektedir. Bunun için bankacılara olduğu gibi ekonomi politikasını hazırlayanla-ra ve uygulayanlara da önemli görevler düşmektedir. Hem sektörün, hem de ekonomininbüyümesi ve sağlıklı hale gelmesinin öncelikli koşulu budur.

Page 10: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

8

Diğer bir önemli koşul ise; tasarrufların ve bankaların kaynaklarının Türk lirası cin-sinden büyümesidir. Yatırımların, milli gelirin, istihdamın ve sonuçta vergi gelirlerininartması mali sistemin ve bankaların ulusal para cinsinden sağlıklı olarak büyümesi vegüçlenmesine bağlıdır. Ekonomik politikalar, özellikle vergi politikaları, bu amaçla uyumluolarak oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.

Sayın Konuklar, Değerli Üyeler,

İçinden geçtiğimiz hassas süreçte Birliğimiz çalışmaları artarak ve etkinlikle devam e-decektir. Yönetim Kurulumuz ve Denetçilerimiz adına, destekleriniz için teşekkür ederim.Yardımlarınızın ve desteklerinizin bundan sonra da süreceğine inanıyoruz.

Genel Kurul çalışmalarına katılımınızdan dolayı, yeniden, hepinize teşekkür eder,saygılarımı sunarım. Genel Kurulumuzun hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ

Bankalardaki Mevduatınve

Diğer Alacakların Haczi

Prof. Dr. Baki Kuru

(Genişletilmiş 2. Baskı)

Yayın no: 229

Fiyatı: 6.000.000 -TL.

İsteme Adresi: Türkiye Bankalar BirliğiNispetiye Caddesi Akmerkez B 3 Blok Kat 13 80630 Etiler – İstanbul

Tel: (212) 282 09 73 Faks: 282 09 46 Web sitesi: www. tbb.org.tr

Page 11: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

9

Finansal Yeniden Yapılandırma Programı*

I. Giriş

Türkiye’de Şubat 2001’de yaşanan mali krizin, öncelikle kamu sektöründenbaşlayarak mali sektöre yayılan ve sonucunda reel sektör üzerinde büyük sıkıntıyaratan etkileri olmuştur. İç talepte ve üretimde ihracatın payının düşmesi, devalüas-yon sonucunda dalgalı kur rejimine geçilmesi, özellikle ilk yarıda kurlarda yaşananistikrarsızlık firmaların maliyetlerini ve gelirlerini tahmin etmeyi oldukça güçleştir-miştir. Bu belirsizlik ortamında, bir çok firma faaliyetlerini ve yatırımlarını ciddişekilde azaltmış, pek çoğu ödeme güçlüğüne düşmüştür. Söz konusu gelişmelere bağlıolarak bankacılık sektörünün takipteki kredilerinin toplam kredilerine oranı 2000 yılısonu itibariyle yüzde 10,2 iken, bu oran 2002 yılı Mayıs sonu itibariyle yüzde 16,8'eyükselmiştir.

Tablo 1: Türk Bankacılık Sektörü Kredi Büyüklükleri

Toplam Krediler(Milyar Dolar)

TakiptekiKrediler

(Milyar Dolar)

TakiptekiKrediler/ToplamKrediler (Yüzde)

Aralık 1999 36 3,4 9,4Aralık 2000 45 4,6 10,2Aralık 2001 27 4,5 16,7Mayıs 2002 28 4,7 16,8

Kaynak: TCMB

Krizin ekonomideki olumsuz etkilerini hafifletmek ve ekonomide büyümeyitekrar sağlamak için acil olarak kapsamlı bir kurumsal sektör yeniden yapılandırmaprogramının uygulanması gerekmiştir. Bu amaçla başlatılan çalışmalar geçmişdönemlerden farklı olarak, reel kesim ve mali kesim temsilcilerini ilk kez ortak çözümüretmek üzere Finans Üretim Danışma Kurulu1 adı altında ortak bir platformdabuluşturmuştur. Bu yaklaşım ile çözüm arayışlarının tüm tarafların beklentilerinidengeli şekilde karşılayabilmesini sağlamak amaçlanmıştır. Finans Üretim DanışmaKurulu’nun 21 Ağustos 2001 tarihinde yapılan toplantısında, Türkiye ekonomisindegelinen son nokta tüm boyutlarıyla ele alınmak ve dünyada benzer krizler geçiren ülkeörneklerinden yola çıkmak suretiyle Türkiye’deki krizden çıkış yolları tartışılmıştır.

Bu toplantıda taraflar arasında;

Ekonomide büyümekte olan bir sistemik riskin mevcut olduğu ve bunun mikroekonomik birimler ile mali kesimi olumsuz etkilediği,

* Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu Uzmanı Pelin Ataman Erdönmez tarafından derlenmiştir.

Page 12: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

10

Krizin sektörler üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin ve mevcut hukuki yapınınbir sonucu olarak, mali kesimin alacaklarını tahsil etme kaygısı içindeki davra-nışları ile mikro ekonomik birimlerin muhtelif şekillerde ortaya çıkan davra-nışlarının tüm taraflar açısından bir açmaza dönüştüğü, böyle bir açmazın, an-cak uzlaşı süreciyle çözülebileceği,

Bu sürecin, popülist olmayan, doğal bir yapı içinde disiplinli, kurumsal, ilgiliotoritenin bilgisi ve denetimine açık, üretkenliği esas alan bir yaklaşım içindeolabileceği,

Bu yaklaşımlarla rehabilite edilebilen mikro ekonomik birimlerin, kendi etkialanları içerisinde ciddi iyileşmelere yol açacağı,

Bu ortamı sağlayacak mali kesimin ise bilançoları üzerinde oluşacak dengesiz-liklerin giderilmesi gerektiği,

konularında mutabakata varılarak çözüm yolları ele alınmıştır.

Bu çerçevede öncelikle Ağustos 2001'den önce Türkiye Bankalar Birliği(TBB) tarafından mevcut sorunların çözümüne ve çıkması muhtemel sorunlarınönlenmesine yönelik olarak bankaların sorunlu aktiflerini devralmak üzere VarlıkYönetim Şirketi (VYŞ) kurulması gündeme getirilmiş ve bu konuda Lazard Danış-manlık Şirketi'nin Türkiye temsilcisi olan Yıldırım Danışmanlık A.Ş'ye konu hakkındarapor hazırlatılmıştır. Bu raporda diğer ülke uygulamaları göz önüne alınarak, gönüllükatılımla kurulacak bir VYŞ'nin yapısı, işleyişi ve rolünün belirlenmeye çalışılmıştır.Söz konusu yapı içinde her türlü kredinin bankaların iradesine uygun olarak veVYŞ'nin kendi çalışma ilkelerine göre devralacağı öngörülmüştür.

Ancak, kamu otoriteleri tarafından Türkiye’de yaşanan sorunların temelindekamu finansmanının yattığı, dolayısıyla gelinen noktada kamunun sorunlarınınaşılması için kaynak aktarılmasının en azından bu aşamada mümkün olmadığıbelirtilerek, beklentiler açısından bu konunun altı çizilmiştir. Bunun üzerine, malidurumu çok bozuk olan firmalar için çözümün yargı yoluyla temin edilmesinin dahauygun olacağı belirtilirken, katma değer yaratan üretici firmaların VYŞ'ye devredil-meden çözüm aranmasının daha doğru olabileceği, aktiflerin, bankada bırakılarak liderbir banka başkanlığında oluşturulacak komiteler yoluyla hukuki takip süreci başlatıl-madan çözüm aranmasının, süreci hızlandırabileceği belirtilmiştir (Londra Yaklaşımı).

Sektör temsilcilerince, gelinen bu aşamada bankaların kendi aralarında anla-şamamaları nedeniyle işletmelerin kredi alamamaları ve sorunlu kredilere ilişkinsürecin çok uzadığı, bankaların anlaşabilecekleri bir çözüm üzerinde durulması ve buarada kötü niyetli borçluları koruyan düzenlemelerin de en kısa zamanda değiştirilme-sinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Bunun üzerine, sorunlu aktiflerin VYŞ’ye devre-dilmeden bankada kalacağı ve bankaların bir araya gelerek çözüm arayışı içindeoldukları " Londra Yaklaşımı" kapsamında Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurumu (BDDK) ile koordinasyon sağlanarak TBB bünyesinde bir çalışma yapılma-sına karar verilmiştir.

Bu çerçevede kamuoyunda “İstanbul Yaklaşımı” olarak da bilinen “FinansalYeniden Yapılandırma Programı”(FYYP), TBB Yönetim Kurulu’nun bu konuda

Page 13: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

11

çalışmalar yapmak üzere görevlendirdiği T. Garanti Bankası A.Ş, Yapı ve KrediBankası A.Ş, Pamukbank T.A.Ş, T. İş Bankası A.Ş. ve T. Vakıflar Bankası T.A.O’danoluşan Yeniden Yapılandırma Çalışma Grubu2 tarafından bir süreç içerisindeoluşturulmuştur.

Bu süreçte öncelikle reel kesimin finansal sorunlarının nasıl çözüme kavuştu-rulacağı üzerinde durulmuş, ardından bu çözüm yollarının mali kesim üzerindeyaratacağı etkiler çeşitli platformalarda tartışılmıştır. Yine bu süreç içerisinde TürkiyeOdalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği, (TÜSİ-AD)3, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Siyasi Partiler, Türkiyeİhracatçılar Meclisi (TİM)4 TC Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurumu (BDDK) yetkilileri ile sürekli iletişim içinde bulunulmuştur.

Bu çalışmada, TBB içinde gerçekleştirilen çalışmalar, buna bağlı gelişmeler vegelinen son aşama özetlenmeye çalışılmaktadır. Çalışmada, öncelikle İstanbulYaklaşımı’nın uyarlandığı Londra Yaklaşımı kısaca özetlenmektedir. Daha sonraFYYP'nin tanımı yapılarak, yasal zemini anlatılmaktadır. İzleyen bölümlerde FYYPkapsamında hazırlanan "Finansal Yeniden Yapılandırma Programı Çerçeve Anlaşma-sı"nın (Çerçeve Anlaşması) temel hususları, FYYP kapsamında gerçekleştirilen diğerdüzenlemeler ve gündemdeki düzenlemeler ile Çerçeve Anlaşması'nı takiben TBBtarafından yapılan çalışmalar ele alınmaktadır. Sonuç bölümünde ise konu hakkındakısa bir değerlendirme yapılmaktadır.

II. Londra Yaklaşımı

1970’lerin ortalarında İngiltere yüksek enflasyonla birlikte durgunluk dönemi-ne girmiştir. Ticaret bankaları, borç yeniden yapılandırması için kredi takip birimlerikurarak, giderek artan boyutlardaki takipteki kredilere çözüm bulmak için politikalarbelirlemişlerdir. Ancak, o dönemde kredi takip birimlerinin işleyişine ilişkin yeterliveri bulunmadığı ve İcra ve İflas Kanunu'nda gerekli revizyonlar yapılmadığından,Kanun yeniden yapılandırma için gereken araçları da içermiyordu. Bunun üzerineİngiltere Merkez Bankası borç yeniden yapılandırma sürecine yardımcı olmakamacıyla, bağlayıcılığı olmayan kurallar olarak bilinen “Londra Yaklaşımı”nıuygulamaya karar vermiştir.

Londra Yaklaşımı, bankalara ve diğer alacaklı kuruluşlara mali güçlüklerlekarşılaşan firmaların bu sorunlara nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda yolgöstermektedir. Ancak, bu konudaki tavsiyeler kanunla belirlenmemiş olup, MerkezBankasının hiçbir yaptırım gücü yoktur. Bankalar ve diğer taraflar burada kendiçıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Bununla birlikte, Londra Yaklaşımı ilebankaların ve diğer alacaklı kuruluşların gereksiz zararlara uğramasının önlenmesi vesorunlara çözüm bulunması amaçlanırken, mali güçlük içinde olan bir şirketinvarlığını sürdürmesi garantilenmemektedir. Düzenleyici otoriteler sürece herhangi birmüdahalede bulunmamaktadır. Londra Yaklaşımının etkili olabilmesi için, sürecegeniş katılımın olması ve bunun “gönüllülük” esasına dayanması gerekmektedir.

Londra Yaklaşımı, farklı ülkelerde farklı şekillerde uygulanmakla birlikte, herülkede ortak bazı özellikler göstermektedir: Bu özellikler;

Page 14: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

12

Alacaklı Kuruluşların mali açıdan zor durumda olan şirketler için tasfiye,danışma, şirket gönüllü anlaşması (company voluntary aggrement=CVA) gibiresmi prosedürler yerine, öncelikle kanunlarla belirlenmemiş çözümleri göz ö-nünde bulundurulması,

Bir önceki maddede belirtilen konunun bir parçası olarak, alacaklı kuruluşlarınşirketin uzun dönemde varlığını sürdürmesiyle ilgili bağımsız inceleme yap-tırmaları, kredi takip programlarına ilişkin kapsamlı bilgi sunulması ve bununilgili taraflarla paylaşılması,

Alacaklı Kuruluşların bağımsız incelemeler sonucunda, şirketin hangi şartlardauzun dönemli olarak destekleneceği konusunda görüş birliğine varmaları,

Anlaşma yapılırken durumun korunması sürecinin (standstill period) bulunma-sı,

Sürecin hızlı ve etkin bir şekilde işlemesini teminen koordinasyon bankasıveya lider bankanın oluşturulması,

Detaylı müşteri incelemesi için genellikle bir denetçi firma ve çoğu durumdaödeme güçlüğü (insolvency) uzmanlarının mevcut olması,

Alacaklı Kuruluşların bütün alacaklıları bağlayıcı konularda görüş birliğinevarması

Mali yükümlülüklerin yeniden takvime bağlanması,

Hem alacaklıların hem de borçluların zararları ortadan kaldırmak için istekliolmaları,

İnceleme neticesinde alacaklı kuruluşlar arasında şirketin uzun dönemde varlı-ğını sürdürebileceğine dair bir görüş birliği olması halinde, alacaklı kuruluşla-rın, kredilerin vadesinin uzatılması, ek finansman sağlanması, borçların hissesenetlerine çevrilmesi gibi yöntemlerle mali destek sağlaması,

Mali desteğin sağlandığı bu kritik dönemde, mevcut taleplerin karşılanmasınaöncelik tanınması ve alacaklı kuruluşlar arasında zararların eşit olarak dağıtıl-ması,

Böyle uzun dönemli mali değişikliklerde, üzerinde anlaşmaya varılan iş planı-nın uygulanması için yönetim değişiklikleri, aktiflerin satılması veya şirketinalınması gibi koşulların öne sürülmesi olarak belirtilebilir.

İngiltere Merkez Bankası, Londra Yaklaşımı ile;

Bankaların zararlarını asgariye indirmek ve tarafları, iyi düzenlenmiş kreditakip birimleriyle şirketleri iflaslarından korumayı,

Page 15: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

13

Varlığını sürdürebilir şirketlerin işgücü ve üretim kapasitelerini koruyarak veborçların yeniden yapılandırılmalarını sağlayarak tasfiye edilmelerini önleme-yi,

Kreditörlerin kredi takip birimleri tarafından öne sürülen koşulları kabul etme-dikleri durumlarda, gerekli desteği sağlamayı hedeflemiştir.

Merkez Bankası bu süreçte gerektiği durumlarda katılımcı bankaları çözümle-rin hazırlandığı, acil eylem planlarının yapıldığı bir çok toplantıya çağırarak, liderbanka olmaması halinde bunun seçilmesini sağlamıştır.

1980’lerin ortalarında başlayan ekonomik büyüme ve mali sektörün tamamendeğişmesi karşısında kurumsal kredi takip programlarına ilişkin politikasını tekrargözden geçiren Merkez Bankası mali güçlük içindeki şirketlerle doğrudan temaslarınıazaltmaya karar vermiş, yeniden yapılandırma stratejilerinin geliştirilmesi işini özelsektöre bırakmıştır. Böylelikle sorumlulukları azalan Merkez Bankası bu sürecitakiben kredi takip programları kapsamında taraflar arasında uzlaşma sağlamagörevini üstlenmiştir.

Merkez Bankası, İngiltere’de bankacıların görüşünü alarak şu anda “LondraKuralları” diye geçen Londra Yaklaşımını revize ederek yeniden yapılandırmanınçerçevesini formüle etmemeye karar vermiştir. Çünkü, yabancı bankaların katı birbiçimde belirlenen kararları mahkeme kararıyla bozmasından çekinmiştir. Bununyanında, yeniden yapılandırma çerçevesinin esnek ve uygulanabilir olması da büyükönem taşımıştır. Bütün bu sebeplerden dolayı Merkez Bankası kurumsal kredi takipbirimlerinin yönetilmesi ile ilgili çerçevenin tanımlanması ve tanıtılmasını resmiyazışmalarla değil, özel demeçlerle yapmayı tercih etmiştir.

Londra Yaklaşımı 1990’ların başındaki durgunluk döneminin aşılmasında çoketkili olmuş ve bu sayede çoğu şirket varlığını sürdürebilmiştir. Çünkü, şirketlerleçalışan bankalar, şirketlerin tahvillerini alanlar ve diğer alacaklı kuruluşlar borçlarınyeniden yapılandırılması için kollektif bir çözüme ulaşmışlardır. Merkez Bankası1989’dan beri 160’ın üzerinde yeniden yapılandırma faaliyetine katılmıştır. Bununlabirlikte, Merkez Bankasının doğrudan müdahalesi olmadan, daha fazla sayıda kreditakip programı Londra Yaklaşımı prensipleri kullanılarak başarıya ulaşmıştır. Sonuçolarak, Londra Yaklaşımı, hem alacaklı kuruluşların hem de hissedarların kaybauğramalarını önlemiş, firmaların üretim kapasitelerini ve istihdamın artmasınısağlayarak ekonomik büyümeyi sağlamıştır.

III. Finansal Yeniden Yapılandırma Programı (İstanbul Yaklaşımı)

FYYP, ekonomiye katma değer yarattığına inanılan ve finansal darboğaz ya-şayan üretici firmaların fon yaratma kabiliyetleri de dikkate alınarak alacaklı kuruluş-larca uygun görülecek makul bir süreç içerisinde ve makul koşullarla, gerek katmadeğer yaratmaya devam etmeleri, gerekse öngörülen süre içerisinde mali kesime olangeri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine olanak sağlanması olaraktanımlanmaktadır. Bunu teminen ilgili firmanın yanı sıra, varsa bunlarla bağlantılıbulunan diğer kuruluşlar ile hakim hissedarlarının özverilerini ortaya koymaları ve busuretle, bir uzlaşı platformunun oluşturulması amaçlanmaktadır.

Page 16: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

14

IV. Finansal Yeniden Yapılandırma Programı'nın Yasal Zemini

FYYP'nin yasal zeminin oluşturulmasını teminen gerçekleştirilen yasal düzenle-meler şunlardır:

1. 4743 Sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve BazıKanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'da (Kanun), 31 Ocak 2002tarih ve 24657 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun'laFYYP kapsamında hazırlanan Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşma-ları (Çerçeve Anlaşması) düzenlenmektedir. Kanun'un 1 ve 2 inci maddelerindegerek Çerçeve Anlaşmaları’nın içeriğine, gerekse bu anlaşmayı imzalayacak ku-ruluşlara değinilmekte, 3 üncü maddede ise vergi istisnaları ve teşvik belgeleridüzenlenmektedir.

Kanun’da alacaklı bankaların, özel finans kurumlarının, diğer mali kuruluşların vealacaklıların Çerçeve Anlaşmasını imzalamaları serbest bırakılmakta, imzalamalarıiçin zorlayıcı hükümler bulunmamaktadır.

2. Çerçeve Anlaşmaları'nın onaylanması, kabulü ve uygulanmasına ilişkin genelşartlar Kanun'un 2 inci maddesine dayanılarak BDDK tarafından 11 Nisan 2002tarih ve 24723 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Finansal Yeniden YapılandırmaÇerçeve Anlaşmaları'nın Onaylanması, Kabulü ve Uygulanmasına İlişkin GenelŞartlar Hakkında Yönetmelik’te (Yönetmelik) gösterilmektedir.

V. Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması

Kanun 2’inci maddesine dayanarak TBB tarafından hazırlanan “Finansal Yeni-den Yapılandırma Çerçeve Anlaşması” (Çerçeve Anlaşması)” alacaklı kuruluşlartarafından imzalanmış ve BDDK tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. ÇerçeveAnlaşması'nın hazırlanmasının her aşamasında BDDK ile görüş alışverişinde bulu-nulmuştur. Ayrıca Dünya Bankası yetkilileri ile TBB Yeniden Yapılandırma ÇalışmaGrubu arasında 15-17 Mayıs 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen toplantılarda ÇerçeveAnlaşması detayları ile ele alınmış, Dünya Bankası’nın konuya ilişkin önerileri dedeğerlendirilmiştir.

Çerçeve Anlaşması'nda Yer Alan Temel Hususlar

1. Çerçeve Anlaşması’nın amacı, finansal darboğaz yaşamakta olup, yenidenyapılandırılmaları halinde yaşaması mümkün olan üretici firmaların verimli birşekilde çalışmalarına imkan sağlanması, dolayısıyla, anılan firmaların ticari faali-yetlerinin genişlemesi yoluyla, tedarikçi ve alıcı durumunda olan diğer işletmelereiş ortamı yaratılması sonucunda istihdamın ve üretimde kapasite kullanımınınartırılması, gerek reel sektör, gerekse mali sektör kuruluşlarının, bu anlaşmayadayalı düzenlemeleri yapması suretiyle bilançolarına düzen, sağlık ve şeffaflıkkazandırılması, bunun sonucunda vergi tahsilatının artırılması olarak belirlenmiş-tir.

2. Anlaşmada, yeniden yapılandırılacak borçlu firmaların seçiminde kullanılacakkriterler yer almaktadır. Buna göre,

Page 17: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

15

4743 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış kredilerle ilgili o-larak 31.12.2000 tarihi itibariyle;

bünyesinde en az 100 kişiyi bordrolu olarak istihdam eden, toplam yıllık ihracatı 15 milyon ABD Dolarını aşan, toplam yıllık cirosu 25 trilyon TL’yi aşan, denetlenmiş bilançosu en az 15 trilyon TL aktif büyüklüğüne sahip olan,

firmalar "Büyük Ölçekli Firmalar" olarak tanımlanırken, bu kriterlerin dı-şında kalan firmalar "Orta ve Küçük Ölçekli İşletmeler" olarak tanımlan-maktadır.

3. Çerçeve Anlaşması'nda kapsamında öngörülen uzlaşı sürecinin gerçekleştirilebil-mesini teminen Koordinasyon Sekreteryası (KS), Hakem Kurulu (HK), AlacaklıBankalar Konsorsiyumu (ABK) ve Lider Banka'dan oluşan bir organizasyon yapısıoluşturulmuştur.

Koordinasyon Sekreteryası (KS); karar organı olmayıp, icra organı statüsünde-dir. KS, Firma Başvuru ve Taahhüt Mektubu’nda yer alan Alacaklı Kuruluşlar’dan,TBB ile birlikte daha önce belirlenecek format dahilinde borç ve teminat dökümüalmak; ilk ABK toplantısının yeri ve zamanını belirleyerek Alacaklı Kuruluşlar’açağrıda bulunmak, bağıtlanacak sözleşmelerin listesini BDDK'ya bildirilmek, Liderbankanın Hakem Kurulu’na (HK) yapacağı başvurulara aracılık etmek, ABK'nınihtiyaç duyması halinde, uzmanlık gerektiren hallerde TBB'nin belirleyeceği çerçeve-de destek sağlamak, yeniden yapılandırma programı ile ilgili TBB tarafından açıklana-cak kamuoyu bilgilendirmelerine yönelik raporların ve istatistiki konsolide bilgileriderlemek gibi görevleri yürütecektir.

Hakem Kurulu: Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması'nınOnaylanması, Kabulü ve Uygulanmasına İlişkin Genel Şartlar Hakkındaki Yönetmelikile Çerçeve Anlaşması'nda belirtilen büyük ölçekli firmalara özgü olmak üzere ABKüyelerinin toplam alacak itibariyle asgari yüzde 55 oranında bir çoğunluk kararıoluşturmalarına rağmen yüzde 75'lik bir çoğunluk kararı sağlayamadıkları durumlarıöngörülen süreler içinde karara bağlamak üzere görevlendirilen bir kuruldur. HakemKurulu TBB tarafından atanan 3 asil ve 3 yedek üyeden oluşmaktadır. HK sekreteryaişlemleri, KS tarafından yürütülür.

Alacaklı Bankalar Konsorsiyumu: Finansal yeniden yapılandırma uygulanacakher firma bazında ayrı ayrı olmak üzere, Alacaklı Kuruluşlar ve ABK’nın kabulühalinde diğer alacaklılardan oluşan bir konsorsiyumdur. ABK, üyeleri arasında birbankanın bulunmaması halinde Alacaklı Kuruluşlar Konsorsiyumu olarak adlandırılır.

ABK'da kararların tercihen oybirliği içinde alınması hükme bağlanmıştır. Oybirliğisağlanamayan durumlarda ise toplam alacak miktarının yüzde 75'ini temsil eden ABKüyelerinin aynı yöndeki kararı yeterli olacaktır5. Alacağın yüzde 75’i veya dahaüstünün tek bir Alacaklı Kuruluş tarafından temsil edildiği hallerde, biri en az yüzde75’i temsil eden alacaklı olmak üzere, en az iki Alacaklı Kuruluş’un aynı yöndekikararı, tüm bankalarda 1 ve 2 inci grupta sınıflandırılan firmalar için gerekli ve yeterliolmaktadır6.

Page 18: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

16

HK’nın görev alanına giren büyük ölçekli firmalarla sınırlı olmak üzere, ABKüyelerinin minimum yüzde 55 ve maksimum 75’e kadar olan alacaklarının aynıyöndeki kararının oluşması halinde, KS aracılığı ile HK’ya başvurularak hakemlikyapması istenir.

Tablo 2. Çerçeve Anlaşması’nda Öngörülen Karar Nisapları

Karşılıklar YönetmeliğindeKredi Sınıflandırması

SınıflandırıldığıTarih

HakemKurulu(BüyükÖlçekliFirmalar)

KararNisapları

1.Grup–Standart Nitelikli Krediler2. Grup Yakın İzlemedeki Krediler

31.1.2002 Yok Yüzde 90

3. Grup Tahsil İmkanı Sınırlı Krediler4. Grup Tahsili Şüpheli Krediler5. Grup-Zarar Niteliğindeki Krediler

31.1.2002’deherhangi bir bankadabu kategorilerdesınıflandırılmışolmak kaydıyla

Var

(Yüzde 55-75) Yüzde 75

Lider Banka: ABK içinde en büyük alacaklı konumundaki banka, ilgilimüzakerelerin yönetilmesi, sonuçlandırılması ve uygulamanın izlenmesi konusundaLider Banka (LB) olara görev yapar. Banka bulunmayan konsorsiyumlarda aynıyöntemle Lider Kuruluş (LK) seçilir.

4. İlk ABK toplantısında ya da en geç 2 işgününü geçmemek üzere yapılacak ikincitoplantıda “durumun korunması” sürecine gerek bulunup bulunmadığına kararverilir ve gerek görülmesi halinde bu süre varsa eşikleri ile birlikte belirlenerekfirmaya bildirilir. “Durumun korunması” tarafların gerek kendi aralarındaki gerek-se firma ile olan mevcut hukuki statünün, ilişki düzeyinin ve borçlu firma ile ha-kim ortaklarının varlıklarının, öngörülen makul bir müzakere süresi boyunca ko-runmasını içeren bir süreçtir. Firma, bu süreç içerisinde sürecin başladığı günküduruma kıyasla ABK üyeleri (tek tek ya da grup halinde) arasında farklılık yarata-cak girişimlerde bulunamaz. Bu kısıtlama, ilgili firmanın bağlantılı bulunduğudiğer kişi ve kuruluşlar ile hakim hissedarlarını da kapsar.

5. ABK üyeleri, gerek görmeleri halinde; kendi aralarında, alacakların tahsili içinuygulayacakları yöntem, teminatların paraya çevrilmesi ve diğer hususlarda sözleş-me imzalayabilir.

6. ABK 90 gün içinde yeniden yapılandırma kararını oluşturamadığı takdirde süreçsona erer.

7. Çerçeve Anlaşması BDDK’nın onayından itibaren en geç 3 yıl içinde yapılacakFinansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi (FYYS) için geçerlidir.

8. Çerçeve Anlaşmasını imzalayan Alacaklı Kuruluşlardan ilgili FYYS ve/veyaFYYS’ye ilişkin kendi aralarında yaptıkları sözleşmelerden kaynaklanan yüküm-lülüklerini yerine getirmedikleri takdirde bu tespiti yapan ABK üyesi/üyeleriABK’nın en geç iki iş günü içinde toplanmasını talep eder. ABK toplantı-sı/toplantılarında ihtilafın giderilemediği durumda tarafın/tarafların yükümlülükle-rini yerine getirmediği ya da aykırı davrandığı yönündeki iddiayı öne süren ABK

Page 19: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

17

üyesi/üyeleri KS aracılığıyla HK’ya durumu yazılı olarak bildirir. HK, bu türdurumlarda gerek görmesi halinde tarafları davet ederek dinler, yazılı görüşlerinialır ve nihai kararını vererek taraflara tebliğ eder. HK, edimini yerine getirmeyentarafı ayrıca TBB’ye ve BDDK’ya bildirir.

VI. Finansal Yeniden Yapılandırma Kapsamında Gerçekleştirilen veGündemdeki Diğer Düzenlemeler

A. Gerçekleştirilen Düzenlemeler

1. 4743 sayılı Kanun’la aşağıda belirtilen düzenlemeler getirilmiştir.

Kanun olmasa Çerçeve Anlaşmasını imzalamaya yetkili olmayan Kamu bankaları,Fona devredilmiş bankalar ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun firmalardanolan alacaklarının ertelenmesini kabule ve Çerçeve Anlaşması’nı imzaya yetkilikılınmışlardır.

Çerçeve Anlaşması'nı imzalayanlara ve yeniden yapılandırılan firmalara vergiavantajları ve teşvikleri getirmektedir. Bu çerçevede uygulama kapsamında dü-zenlenecek tüm kağıtlar, kıymetli evrak, sözleşmeler, alınan teminatlara ilişkinişlemlerin vergi, resim harç ve fonlardan istisna tutulmuştur.

Kamu alacaklarıyla ilgili öncelik ve ayrıcalıkların yaratacağı açmazlar giderilmiş-tir.

Yeniden yapılandırma programına alınan firmaların kullandıkları kredilerdenkaynaklanan ihracat taahhüt açıkları bulunması halinde uygulanacak müeyyidelerprotokol sonuna kadar ertelenebilmektedir.

2. 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 766/A maddesinin birinci fıkrasının ilkcümlesi aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.

"Yurt içinde ve yurtdışında faaliyet gösteren kredi kuruluşları tarafından verilenyabancı para üzerinden nakdi ve gayrinakdi kredileri teminen gayrimenkul ipoteğitesisi mümkündür."

3. Karşılıklar Yönetmeliği’nde İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde düzenlemelerBDDK’nın 13 Haziran 2002 tarihinde Finansal Yeniden Yapılandırma ÇerçeveAnlaşmalarının Onaylanması, Kabulü ve Uygulanmasına İlişkin Genel ŞartlarHakkında Yönetmeliğin 9’uncu maddesinin değiştirilmesi hakkında Yönetmelikleyapılmıştır. Buna göre ; Bankalar ve özel finans kurumlarınca "Bankalarca Karşı-lık Ayrılacak Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Ayrı-lacak Karşılıklara İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik" (Karşılık Yönet-meliği) hükümleri çerçevesinde yeniden yapılandırma tarihi itibariyle donuk ala-cak haline gelen kredilerden, finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınarak,borçlularıyla finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi imzalananların, anılanYönetmeliğin 4 üncü maddesinde belirtilen sınıflandırma esasları çerçevesindenitelikleri yeniden değerlendirilmek suretiyle sınıflandırılmasının;

Page 20: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

18

a) Sözleşmede faiz ödemelerine ilişkin olarak ödemesiz dönem öngörülmemiş olmasışartıyla, yeni bir itfa planına bağlanan kredilerde sözleşmeye konu toplam alacaktutarının yüzde 6’sının, ilave kredi kullandırılmak suretiyle yeniden yapılandırılankredilerde ayrıca kullandırılan ilave kredi tutarının yüzde 10’una tekabül edentutarın geri ödenmiş olması ve kredilerin izlendikleri grupta 6 ay süreyle takibinedevam edilmesi veya

b) Ödeme planında faiz ödemeleri eşit taksitler şeklinde düzenlenen kredilerdebirbirini takip eden 3 dönem süresince faiz ödemelerinin yapılmış olması,

kaydıyla mümkün olması şartı getirilmiştir.

İlave kredi olarak kullandırılan tutarlar, kredinin yeniden sınıflandırılması içinizlendiği dönem süresince karşılık ayırma yükümlülüğü kaldırılmıştır.

Bankanın dahil olduğu risk grubuna kullandırılan kredilerde yukarıda belirtilenyüzde 6’lık oran yüzde 12 olarak, 3 dönem ödeme yapılmış olması şartı ise 6 dönemolarak uygulanması hükme bağlanmıştır.

Ayrıca anılan şartlara uyulması halinde, yeniden yapılandırılan krediler "Ye-nilenen ve İtfa Planına Bağlanan Krediler Hesabı"na aktarılması ve yeniden yapılan-dırma programına dahil edilen kredilerin Kuruma bildirilmesi hükme bağlanmıştır.

B. Gündemdeki Düzenlemeler

1. Fonlama İmkanı; Yeniden yapılandırma programı çerçevesinde aktif/pasifvade uyumsuzluğunun ve faiz risklerinin giderilmesini ve firmalara ek finansmansağlamak amacıyla gereken fonlama olanağı sürecin etkin bir şekilde işlemesiaçısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye Bankalar Birliği’nin Dünya Bankasıyetkilileriyle 15-17 Mayıs 2002 tarihlerinde yaptığı toplantılarda Çerçeve Anlaşması'-nın detayları yanında, FYYP kapsamında vereceklerini taahhüt ettikleri kredi olanağıda görüşülmüştür. Bu toplantılarda bireysel ve konsolide bazda bankaların ne kadarkaynak ihtiyacı olduğunun belirlenmesinin önemi üzerinde durularak verilecekkredinin 7-10 yıl vadeli kredilerin finansmanında kullanılmasının düşünüldüğübelirtilmiştir. Konu hakkında görüşmeler sürmekte ve yakın zamanda sonuçlanmasıbeklenmektedir.

2. İcra ve İflas Kanuna ilişkin düzenlemelerin hızla gerçekleştirilmesigerekmektedir.

Daha önce TC Merkez Bankası TBB'nin görüşleri alınarak hazırlanan “2004 Sayılıİcra ve İflas Kanunu Değişiklik Tasarısı ve Gerekçesi ile 6183 Sayılı Amme Alacakla-rının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Değişiklik Tasarısı ve Gerekçesi" banka alacakla-rının yeniden yapılandırılması ve takip hukukunun ortaya çıkardığı maliyet açısındantekrar değerlendirilerek gerekli değişiklik çalışmaları yapılmıştır.

Söz konusu tasarıda, mevcut uygulamalar ve gereksinimler dikkate alınarak,icra takiplerine yönelik haksız itirazların kısa sürede hükümden düşürülmesi hedef-lenmiş, cebri icra yolu ile alacağın tahsilinde harç ve vergi yükünün makul seviyeleredüşürülmesine çalışılmış, özellikle ihalenin feshine ilişkin şikayetlerin mümkün olan

Page 21: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

19

en kısa sürede sonuçlandırılarak alacaklının alacağını süratle tahsil etmesi imkanıhedeflenmiştir. Şekil açısından hukuki olmakla birlikte, Kanun’un adalet ilkesineuygun olarak uygulanmasında sorunlara neden olan tebligata ilişkin Kanun maddele-rinde yeni düzenlemeler önerilmiştir. Keza, istinaf ve bölge adliye mahkemelerineilişkin hükümlerin uygulamada karışıklığa yol açacağı düşüncesiyle tasarıdan şimdilikçıkarılarak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle birlikteele alınması önerilmiştir.

Söz konusu tasarı hakkında Adalet Bakanlığı'nda TBB temsilcisinin debulunduğu Komisyon'da çalışmalar sürdürülmektedir.

VII. Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması’nın İmzalanmasınıTakiben TBB Tarafından Yapılan Çalışmalar

Çerçeve Anlaşması’nın imzalanmasını takiben Anlaşma’da öngörülen organi-zasyon yapısının oluşturulmasını teminen Hakem Kurulu’nun çalışma esas veusulü hakkında Rapor hazırlanmış olup Hakem Kurulu için üye seçimiTBB’nin 17 Haziran 2002 tarihinde yapılan Yönetim Kurulu toplantısında ger-çekleştirilmiştir.

Borçlu firmalarca imzalanacak Başvuru ve Taahhüt Mektubu hazırlanmış veÇerçeve Anlaşmasını imzalayan kuruluşlara gönderilmiştir.

Koordinasyon Sekreteryası görevini yürütmek üzere Türkiye Sınai KalkınmaBankası A.Ş ile anlaşılmıştır.

VIII. Sonuç ve Değerlendirme

Mali krizlerin yaşandığı dönemlerde bankaların ve büyük kurumların biraraya gelmesi ve borçluların yükümlülüklerini yerine getirmesi büyük önem taşımak-tadır. Genellikle birden fazla Alacaklı Kuruluşun aynı kuruma kredi vermesi sorunyaratmaktadır. Bu durum özellikle ekonomide meydana gelen bir kriz ve sonrasındayaşanan süreçte çok daha büyük sorunlar yaratarak hem mali kurumların hem deşirketlerin kırılganlığını artırabilmektedir. Böyle zamanlarda sorunların sistemik biryaklaşımla ele alınarak uygulanmaya konulması çok önemlidir.

İstanbul Yaklaşımı bu amaçla uygulamaya konulmuştur ve tüm sektörlerinrehabilatasyonu için önemli bir fırsat olarak görülmektedir. Beklenen amaca ulaşılmasıhalinde; FYYP sonrasında; mali sektör açısından azalan fonlama maliyeti, sağlıklıbilançolar, güvenli mali sektör, istihdam artışı reel sektör açısından tedarikçi ve alıcıkonumunda orta ve küçük işletmelerle sağlıklı nakit akışı sağlanması, üretim veihracatta artışın sağlanmasıyla ekonomik büyümenin sağlanması, kamu açısındanvergi tahsilatının artması, ülke notunda iyileşme,yabancı sermaye girişi, istikrar vegüvenin sağlanması ve tüm bunların sonucunda ekonomide etkin bir büyüme ortamıolması beklenmektedir.

Ancak İstanbul Yaklaşımı’nın beklenen başarıya ulaşması için İcra ve İflasKanun’larında gerekli düzenlemelerin bir an evvel gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Ayrıca yeniden yapılandırma sürecinde aktif/pasif vade uyumsuzluğunun giderilmesi

Page 22: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Türkiye Bankalar Birliği

20

ve işletme sermayesi ihtiyacı içinde olan firmalara ek finansman sağlanması içinfonlama olanağının sağlanması etkin sonuçların alınması için gereklidir.

Bu dönemde bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasına ilişkindüzenlemeler önemli ölçüde tamamlanmış ve birçok alanda bankacılık düzenlemeleriuluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmiştir. Diğer yandan FYYP kapsamındaöngörülen sürecin etkin olarak çalışması için reel sektör firmalarının faaliyetlerinin vefaaliyetlerinin sonuçlarına ilişkin düzenlemelerinin de piyasa kurallarına ve uluslarara-sı standartlara uyumlu getirilmesi beklenmektedir. Bu çerçevede özellikle bilançoyapısı, muhasebe kuralları, iyi yönetişim gibi konularda uluslararası standartlarauygun düzenlemelerin eşanlı olarak yapılması büyük önem taşımaktadır.

Dipnotlar:1 Finans Üretim Danışma Kurulu Sayın Kemal Derviş başkanlığında Hazine Müsteşarlığı, TC MerkezBankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK),Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) , Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği, Türkiye BankalarBirliği, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu, T. Garanti Bankası A.Ş, Eximbank’tan başkan ve genelmüdür düzeyinde katılımcılardan oluşan bir kuruldur. Çalışmada belirtilen Finans Danışma KuruluToplantısı 21 Ağustos 2001 tarihinde Ankara’da gerçekleşmiştir.

2 Yeniden Yapılandırma Çalışma Grubu'nda T. Garanti Bankası A.Ş'yi temsilen Genel Müdür Yrd.Adnan Memiş, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş'yi temsilen Genel Müdür Yrd. Reha Yolalan, PamukbankT.A.Ş'yi temsilen Genel Müdür Yrd. Kadir Polat, T. İş Bankası A.Ş'yi temsilen Sorumlu Kredi MüdürüSüleyman Kalkan ve T. Vakıflar Bankası T.A.O'yı temsilen Genel Müdür Yrd. H. Şükrü Oruç yeralmıştır.

3 TOBB, TÜSİAD, ISO (İstanbul Sanayi Odası) ve TBB temsilcilerinden oluşan Finans Üretim TeknikKomitesi oluşturulmuştur.

4 TBB ve TIM temsilcilerinden bir çalışma grubu oluşturulmuştur.

5 31.12.2002 tarihi itibariyle bu oran Karşılıklar Yönetmeliği'nde I. Grup-Standart Nitelikli Krediler veII. Grup-Yakın İzlemedeki Krediler grubunda sınıflandırılan firmalar için yüzde 90'dır.

6 31.12.2002 tarihi itibariyle bu oran I. Grup-Standart Nitelikli Krediler ve II. Grup-Yakın İzlemedekiKrediler grubunda sınıflandırılan firmalar için yüzde 90'dır.

Page 23: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

21

Risk Yönetimi ‘İçeri’ Aktif Pasif Yönetimi ‘Dışarı’ (mı?)“Aktif Pasif Komitesi (APKO) Faiz Riski Yönetiminin Neresinde?”

Salih Tanju Yavuz*

I. Giriş

Finansal hizmetler sunan organizasyonlar söz konusu olduğunda, “risk yönetimi” engeniş anlamıyla bizzat o örgütün yönetimi demektir. Bankacılık ve finans konularındagelişmiş ve deneyimli ülkelerde 1980’lerin ortalarından itibaren, ülkemizde 1998 ve özellikle2001 finansal krizlerinden sonra gündeme ağırlığını koyan bu kavram, en somut haleindirgendiğinde belirli bir takım matematiksel yöntemlerin ifadesi haline gelmektedir. Bumakalenin konusu olan “risk yönetimi” kavramı ise, her iki tanımdan da unsurlar içermeklebirlikte, bu sınırların arasında kalan bir banka yönetim fonksiyonunu anlatmaktadır.

“Risk yönetimi” adını taşıyan bir temel işlevin, bankanın diğer yönetsel unsur vefonksiyonlarından soyutlanarak, sadece bir denetim ve gözetim aracına indirgenmesinin,ülkemizde çok büyük bir merak ve heyecanla karşılanan bu “kavram”ın bankacılık sektörü-müze katkı sağlamak bir yana; doğuracağı yanlış ve eksik anlaşılmalar ve ilave yüklernedeniyle, zarar bile verebileceği düşünce ve kaygısıyla yapılan bu çalışmanın sonraki ikibölümü; banka yönetim fonksiyonları ve risk yönetiminin bunlar arasındaki yerini gösterenönerme ve açıklamaları içermektedir. Çalışmanın esas konusunu oluşturan ‘faiz riskinin AktifPasif Komitesi (APKO) tarafından yönetilmesi’ dördüncü bölümde ele alınacak, beşincibölüm ise makaleyi sonuçlandıracaktır.

II. Yönetim Fonksiyonları

Bankaların nihai amacı, bütün ticari işletmelerde olduğu gibi, kar etmek bir başkaifadeyle, kendisine yatırım yapan sermayedar ya da pay sahibinin kazancını maksimizeetmektir1. ‘Risk’i herhangi bir nedenden dolayı zarara ya da ekonomik kayba uğrama ihtimalidiye tanımlamak mümkünse, o zaman ‘risk yönetimi’ni bankanın, kabul edilebilir bir düzeydekar ederek sermayedar/paysahibini kendisine yatırım yaptığı için ödüllendirmesini sağlayacak- tümüyle meşru ve etik - faaliyetlerde bulunurken, belirtilen hedefe ulaşılmasını engelleyecekya da geciktirecek nedenlerin bertaraf edilebilmesini amaçlayan her türlü yönetsel faaliyetşeklinde tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Bir bankanın en yaşamsal stratejik fonksiyonlarından ve bankaya “rekabet üstünlüğü”sağlayabilecek en önemli araçlardan birisi olduğu hakkında genel kabul bulunan (McNee,2002) risk yönetiminin, diğer banka yönetim fonksiyonları içerisindeki yeri ve onlarla olanetkileşiminin Figür-1’de gösterildiği gibi olduğu düşünülmektedir.

Örgütlenme ve insan kaynakları ile ilgili konular dışarıda bırakılarak2 bankanınişleyişinin bir anlık fotoğrafı çekildiğinde, bütün faaliyetlerin figürdeki gibi birbirini takipeden işlevsel süreçlerden geçilerek gerçekleştirildiği görülecektir. Bu süreçler tek tek ürün ya

* Toprakbank A.Ş., Risk Yönetimi Müdürlüğü, Müdür.

Page 24: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Salih Tanju Yavuz

22

da hizmet bazında olduğu gibi, her türlü faaliyeti içeren bütün bir banka sisteminin işleyişiiçin de geçerlidir.

Figür-1: Banka Yönetim Fonksiyonları

Bankanın stratejik yönetim mekanizması (yönetim kurulu) genel olarak hedefleri vegidilecek yolları belirledikten sonra bu hedefler her bir iş alanıyla ilgili olarak birimlerbazında sayısallaştırılır ve bütçelenir. Sermayenin ve diğer kaynakların iş alanları ve ürünleregöre dağıtılmasını da içeren bu süreçten sonra, bankanın iş yapan birimleri (kurumsal krediler,bireysel bankacılık, fon yönetimi vb) hedeflenen rakamlar ve bütçelerine göre portföylerinioluştururlar. Başka bir deyişle hem bankanın bilançosunu meydana getirirler hem deyaptıkları finansal anlaşmalarla bankayı bilanço-dışı yükümlülükler altına sokarlar. Buaşamada aktif-pasif ve risk yönetimi fonksiyonları birlikte devrededir artık.

Bu işleyiş şemasının da net olarak ifade ettiği gibi, risk yönetimi faaliyeti, aktif-pasifyönetimiyle çok sıkı bir etkileşim içerisinde ve tamamen eşzamanlı olarak gerçekleştirilmeli,bu ikisi birlikte bankanın üzerinde durduğu zemini oluşturmalıdır. Yazının esas konusunuoluşturan bu eş-güdümlü yönetim fonksiyonları aşağıda, faiz riskinin yönetilmesini içeren birörnek çerçevesinde detaylandırılacaktır.

Yukarıda belirtilen süreçlerden geçilmiş olması bankanın bir takım sonuçlara ulaşmışolduğunu ifade eder. Bu aşamada yapılması gereken, elde edilen sonuçların hedeflenenlerle nekadar uyumlu olduğunun tespit edilmesi, yani gösterilen performansın ölçülmesi (değerlendi-rilmesi) faaliyetidir.

Etkili bir risk yönetimi sisteminin öncelikli amaçlarından birisi olan “sermayenin dahaiyi dağıtılması”, ancak çok gelişmiş ve anlamlı bir performans ölçüm sistemiyle gerçekleşti-rilebilir. Altunbaş ve Sarısu’ nun (1997) da belirttiği gibi, yaşanılan finansal gelişmelerbankaları “Risk Ayarlamalı Performans Ölçümü Sistemlerini” (RAPÖS) kullanmak duru-munda bırakmıştır.

İçKontrolPerformans

Değerlendirme

StratejikPlanlama

BütçelemeHedef Belirleme

Aktif-PasifYönetimi

RiskYönetimi

Page 25: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

23

“Riske Ayarlanmış Sermayenin Getirisi (RASG)” (Return on Risk Adjusted Capital-RORAC) ve “Sermayenin Riske Ayarlanmış Getirisi (SRAG)” (Risk Adjusted Return onCapital-RAROC) gibi ölçme yöntemlerini içeren bu sistemlerin kullanılmasıyla yapılanperformans değerlendirmesi süreci, fonksiyonel çevirimi tamamlayarak banka yönetiminitekrar stratejik planlama safhasına getirir.

Figür-1’de bütün yönetim fonksiyonlarının merkezinde gösterilen ve hepsiyle birebirve doğrudan ilişkisi olduğu vurgulanan iç kontrol fonksiyonu ise özetle;

- Bankanın tüm varlıklarının her türlü güvenliğinin sağlanması,- Operasyonların etkinleştirilmesi,- Hedeflere ulaşılmasının temini,- Faaliyetlerin bankanın yetkili organlarınca (risk komiteleri-APKO) saptanmış her türlü

limit ve sınırlamalara; harici ve dahili düzenlemelere, özetle her türlü mevzuata uy-gunluğunun sağlanması,

- Güvenilir bir raporlama ve bilişim-iletişim sisteminin oluşturulması

gibi alt fonksiyonları içermektedir.

III. Risk Yönetimi

Farkında olmasalar da, ekonominin içinde yer alan bütün aktörler aslında riskyönetimine odaklanmışlardır, özellikle de finansal kuruluşlar. Ancak başlangıçta da ifadeedildiği gibi, bu amaçla yürütülen faaliyetler sadece son on-yirmi yıldır “risk yönetimi” diyeadlandırılmış ve bütünlükçü bir yaklaşımla “sistem” haline getirilmiştir. Bu sistemingeliştirilmesine yönelik çabalar, piyasaların (ülkelerin) gelişmişlik düzeylerine göre farklıboyutlarda fakat hemen aynı hızla devam etmektedir.

Öte yandan, “sanatsal” bir faaliyet mi yoksa bir “bilim” dalı icrası mı olduğu hakkındafarklı kökenden bankacıların ve bilim insanlarının farklı görüşleri olsa da, daha çok bir sanaticrası olduğu kabul edilen (Dermine ve Bissada, 2002) “Aktif Pasif Yönetimi” de bazıyazarlar tarafından tereddüte yer bırakmıyacak şekilde “Finansal Risk Yönetimi” olaraktanımlanmıştır (Uyemura ve Van Deventer, 1993)3.

Banka bilançosunun taşıdığı faiz oranı risklerinin risk yönetimi ve aktif-pasif yönetimifonksiyonlarının eşgüdümüyle yönetilmesinin ele alınacağı bölüme geçmeden önce; ülkemiz-de henüz çok kısa bir süre önce uygulanmaya başlanmasının getirdiği bazı karışıklık ve yanlışalgılamaların giderilmesine katkıda bulunması ümidiyle, risk yönetim fonksiyonunun içeriğinioluşturan unsurları sadece başlıklar halinde Tablo-1’deki gibi özetlemenin yerinde olacağıdüşünülmektedir.

Bu kavramlar sınırlı sayıda olmayıp herbiri başlı başına bir uğraşı ve inceleme alanınıifade eder. Bu başlıkları tamamlayan ve belki de hepsinden daha önemli olan bir üst başlık‘kurum risk kültürü’dür ki bu da genel bir ifadeyle, bir organizasyonun ‘insan kaynaklarıpolitikasının ne olduğu ve neyi hedeflediği’ ve ‘kaliteye verdiği önem’ gibi kriterlerleölçülebilir. Bu konuda tekrar tekrar vurgulanması gereken en önemli hususlar ise;

- risk yönetiminin ‘riske maruz değer (value at risk)’in ölçülmesinden ibaret olmadığı, ve- ‘sermaye yeterliliği standardı’nın sağlanmasının, kesinlikle etkili ve yeterli bir risk

yönetimi faaliyeti yürütüldüğü anlamına gelmeyeceğidir.

Page 26: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Salih Tanju Yavuz

24

Tablo 1: Risk Yönetimi Fonksiyonunun Unsurları

Esaslar Yöntemler Araçlar Teknikler Hedefler

- Limit ve Yetki Belirleme

- Korunaklama4

(Hedging)- Türev Ürünler (Derivatives)

- Riske Maruz Değer (VaR)- Aralık (gap) Analizi- Vade Aralığı (Duration Gap) Analizi

- Rekabet Üstünlüğü (Competitive Advantage)

- Etkin (RiskeAyarlanmış) Sermaye Dağılımı

- Risk Analizi(belirleme,ölçme, izleme)

- Portföy Çeşitlendirmesi (Diversification)

- Menkulleştirme (Securitization) - Senaryo Analizi - Kârlılık

- Raporlama- Sigortalama - İkincil

Piyasalar- Gerilim Testleri (Stress Testing) - Büyüme

- Etkin ve etkili kontrol

- Geriye Dönük Testler (Back Testing)

- Katma DeğerYaratma (Shareholder's Value)

IV. Risk Yönetimi – Aktif Pasif Yönetimi Eşgüdümü ile Faiz Riskinin Yönetilmesi

Faiz riski genel tanımıyla, faiz oranlarındaki ters (beklenmeyen) yöndeki hareketlerinbankayı karşı karşıya bıraktığı zarara (ekonomik kayba) uğrama olasılığıdır. Banka buolasılığı, alacağı pozisyonlara, bilançosunu oluşturacağı ürünlerin terkibine göre azaltıp ya daartırabilir, ancak sıfıra indiremez.

Bu bölümde, faiz riskinin oluşmasına neden olan faktörler, belirtilen riskin ölçülme-sinde kullanılan yöntemler ve bu riskin yönetilmesini sağlayacak strateji, taktik ve yöntemlerüzerinde durulacaktır.

a) Faiz Riskini Oluşturan Risk Faktörleri

BIS (Bank for International Settlements) bünyesinde örgütlenmiş olan Basel KomitesiEylül 1997’de yayınladığı “Faiz Oranı Riskinin Yönetilmesi için Prensipler5” başlıklıdökümanda, sözkonusu riskin etkin ve iyi bir şekilde yönetilmesi için uyulması gereken anakurallarla birlikte, denetleyici otoritelerin bu konuda yürütmesi gereken faaliyetlerin neolduğunu da ayrıntılı biçimde açıklamaktadır.

Döküman “faiz oranı riski”nin oluşmasına kaynaklık eden dört ana risk unsurunu aşa-ğıdaki gibi dört başlık altında sıralamaktadır:

- Yeniden fiyatlama riski (repricing risk)- Getiri eğrisi riski (yield curve risk)- Temel oran riski (basis risk)- Opsiyon riski (optionality risk)

Page 27: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

25

Yeniden fiyatlama riski; bilançoyu oluşturan aktif ve pasifler ile bilanço dışıenstrumanlara uygulanacak faiz oranlarının yeniden belirlenebilme zamanları yani ‘va-de’lerinin farklı zamanlara düşmesi nedeniyle uğranılabilecek zararı ifade eder. Heryerdeolduğu gibi ülkemizde de geleneksel olarak ‘uzun vadeli aktifleri fonlamak için kısa vadelifonların kullanılması’ bu riskin oluşmasındaki en büyük etkendir. Örnek vermek gerekirse,1 yıl vadeli bir kurumsal kredi olarak verilen para eğer mevduat müşterilerinin 1 aylık vade ilebankaya yatırdığı mevduatlardan oluşuyorsa ve banka bu pozisyonda iken faiz oranlarıyükseliyorsa bu banka zarar ediyor demektir. Zararın büyüklüğünü belirleyecek olan ise,sözkonusu uyumsuzluğun ve faiz oranlarındaki değişimin büyüklüğü ile; bankanın bilançoyani aktif pasif terkibini değiştirebilme ya da alternatif pozisyonları alabilme, kısacası birazaşağıda üzerinde durulacak olan aktif-pasif yönetimi uygulamalarını layıkiyle yapabilmeyeteneğinin gelişmişlik düzeyidir.

Getiri eğrisi riski; adından da anlaşıldığı gibi, getiri eğrisinin eğiminde ve şeklindemeydana gelebilecek değişimlerin doğurabileceği risktir ve bu da yine vade uyumsuzluğun-dan kaynaklanır. Kısaca örneklendirmek gerekirse, iki yıl vadeli bir uzun pozisyonu‘korunaklamak’ (‘hedging’) için altı ay vadeli bir kısa pozisyona girildiğinde, eğer getirieğrisi dikleşiyorsa uzun pozisyonun ekonomik değeri azalacak yani zarar oluşacaktır.

Temel oran riski; bankanın, aynı yeniden fiyatlama döneminde yer alan yükümlülük-leri için uyguladığı faiz oranıyla, aktiflerinin getirisini gösteren faiz oranının, aralarındakimükemmel olmayan korelasyon nedeniyle farklı büyüklüklerde değişmesinden kaynaklananbir zarar görme ihtimalidir. Mevduata ödenen faiz oranıyla, bu mevduatın yerleştirildiğihazine bonosu cüzdanın getirisini belirleyen faiz oranının aynı miktarda artmaması ya daazalmaması nedeniyle oluşabilecek kayıplar bu duruma örnek gösterilebilir.

Opsiyon (seçimlilik) riski; bankanın aktifini ve pasifini oluşturan ürünler ve finansalanlaşmalardan dolayı muhatap olduğu karşı-tarafların kullanabilecekleri bir seçim hakkıolduğu durumlarda meydana gelir. Şöyle ki;

- bankanın kredi verdiği bir borçlu bu borcunu kredi anlaşmasında belirlenen vadeden öncegeri ödeme hakkına;

- bankaya mevduat yatıran bir müşteri bu mevduatını bankayla yaptığı anlaşmada kabulettiği vadeden önce çekebilme hakkına;

- bankanın bir finansal anlaşma yaptığı karşı-taraf bu anlaşmanın öngördüğü herhangi bir‘opsiyonu’ uygulama hakkına

sahipse; bu hakların uygulanıp uygulanmayacağının bilinememesi, bankanın bilançobileşiminin nasıl değişeceğinin de bilinememesi anlamına geleceğinden; böyle bir durumdabankanın faiz oranı riskine maruz kalması kaçınılmazdır.

Buraya kadar yapılan kısa tanımlamalardan da anlaşılabileceği gibi faiz oranlarındameydana gelebilecek dalgalanmalar ve karşı-tarafların ellerinde tuttukları bir seçim hakkınıkullanmaları, bankanın ulaşmaya çalıştığı gelirlerde ve yine bankanın piyasa değerinde birtakım sapmalara yolaçacaktır. İşte ‘kazançlar’daki (earnings) ve ‘piyasa değeri’ndeki (marketvalue) bu hassasiyet, faiz riskinin yönetilmesinde ortaya iki temel yaklaşım çıkarmıştır;‘kazanç duyarlılığı’ ve ‘sermayenin piyasa değeri’ yaklaşımları (Koch and Macdonald, 2000;Rose, 1999).

Page 28: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Salih Tanju Yavuz

26

b) Faiz Riskinin Ölçülmesi ve Yönetilmesi

Yönetilecek olan faiz riskinin büyüklüğü yukarıda bahsedilen yaklaşımlardan hangisikullanılarak ölçüm yapıldığına göre değişecektir. Buna göre; kaçınılmak istenen, bankanınönceden hedeflediği gelirlerde yani kazançlarda meydana gelebilecek bir bozulma ise,vadelerine göre aktif ve pasiflerinin sadece büyüklüklerinin hesaba katıldığı “aralık” (gap)analizini yapmak yeterli olabilecek iken; bankanın piyasa değerinde meydana gelebilecekdalgalanmalardan korunmak (immunization) için kullanılabilecek yöntem, hesaplamayabüyüklüklerle birlikte ‘nakit akışları’nı da katacak olan “vade aralığı” (duration gap) analiziolacaktır. Tekrar etmek gerekirse, burada “yöntem” kelimesi ile anlatılmak istenen bir ‘riskyönetimi’ metodu değil, yönetilecek riskin büyüklüğünün ölçülmesinde kullanılan bir analiztekniğidir.

Pekçok kaynak kitapta oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatılan bu teknikler çok dahageniş bir şekilde ele alınabilecekleri bir başka yazının konusu olabilir. Bu yazıda sözkonusuteknikler özet olarak açıklanmakla birlikte, esas olarak, “risk yönetimi (analizi) birimi6”tarafından tespit edilmiş belli büyüklükteki bir faiz riskinin banka yönetimi (aktif-pasifkomitesi: APKO) tarafından nasıl yönetileceği hususu üzerinde durulmaktadır.

Banka aktifini ve pasifini yönetmekle görevlendirilmiş olan yöneticiler, kendilerineverilen gelir hedefini gerçekleştirmelerini sağlayacak bir bilançoyu oluşturmak ve bilanço dışıanlaşmaları yapmak üzere, sorumlu oldukları iş alanlarına göre portföylerini oluştururlar.Bunu yaparken, varlıkların (aktiflerin) ve yükümlülüklerin (pasiflerin), daha doğrusu bunlarımeydana getiren ürünlerin hacimleri, karışımları, getirileri ya da maliyetleri konularındaazami duyarlık ve kontrolü sağlamalıdırlar.

Aktifi oluşturan kalemlerle, yükümlülükler kesinlikle ayrı ayrı düşünülmemeli, aksinetam bir bütünlükçü yaklaşım ve koordinasyon içerisinde ele alınmalıdır. Zaten APKO’nunbirincil ve en önemli varlık sebebi bu koordinasyonun sağlanarak aktif getirileriyle pasifmaliyetleri arasındaki pozitif “marj”ın (spread) stabilize edilmesi ve böylece bankanınhedeflemiş olduğu kazanç rakamlarına ulaşılmasıdır.

Risk yönetimi birimi, meydana getirilen bu bilanço karışımının bankayı maruzbıraktığı faiz riskinin büyüklüğünü, basit “aralık” analizi ya da “vade aralığı ” analiziyöntemlerinden birisini kullanarak ölçer.

Banka yönetimi (APKO) tarafından belirlenmiş zaman dilimlerinde, faize duyarlıaktiflerin (ticari ve bireysel krediler, menkul değerler cüzdanı vs) miktarı faize duyarlıpasiflerin (vadeli mevduat, bankalardan alınan krediler vs) miktarından fazla ise yani aralıkpozitif ise bankanın bilançosu “varlıklara duyarlı”, tersi durumda yani aralık negatif ise“yükümlülüklere duyarlı” diye nitelendirilir. Basit bir ifadeyle;

Aralık = Faize Duyarlı Aktifler – Faize Duyarlı Pasifler

işlemi sonucunda bulunacak rakam, ilgili dönemde (vade diliminde –merdiveninde-) bankanınaktifleri ile pasifleri arasındaki farkı ifade edecektir.

Pozitif bir “aralık” değerine sahip olan bankanın “net faiz gelirleri”, piyasa faizoranları yükseldiğinde artacak, tersi durumda ise azalacaktır. Benzer şekilde, “aralık” değerinegatif olan bir banka yükselen piyasa faiz oranlarından zarar görecek, başka bir deyişle net

Page 29: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

27

faiz geliri kaybına uğrayacak; piyasa faiz oranlarının düştüğü durumlarda ise daha fazla faizgeliri elde edebilecektir. Bunu da matematiksel olarak göstermek gerekirse;

Net faiz gelirlerindeki değişim = (Aralık) * (Faiz oranındaki değişim), bir başka ifadeyle

∆NFG = (Aralık) * ∆i

formülünü kullanmak mümkün olacaktır.

Aynı şekilde varlıkların ağırlıklı “vade aralığı” yükümlülüklerinkinden fazlaysa‘pozitif vade aralığı’, tersi durumda da ‘negatif vade aralığı’ söz konusudur. Tüm aktiflerin vepasiflerin durasyonu yani “ağırlıklı vade aralıkları” hesaplandıktan sonra, faiz oranlarındakideğişimin banka sermayesinin değerinde meydana getireceği değişiklik, aşağıdaki formülkullanılarak hesaplanabilir.

∆(Sermayenin piyasa değeri) = ∆(Aktiflerin değeri) - ∆(Pasiflerin değeri)

Bu işlemin sonucu da, bankanın varlıklarının gelecekteki nakit akışlarının bugünküdeğerlerinin hesaplanması sonucunda bulunan toplam değer ile yükümlülüklerinden doğannakit akışlarının yine bugünkü değerlerine çevrilerek bulunan toplam değer arasındaki farkıgösterecektir. Tabiidir ki bulunan bu fark yine ilgili döneme, başka bir ifadeyle vade dilimineait olacaktır.

Dermine ve Bissada (2002), bu formül üzerinde yaptıkları ufak matematikseloynamalar sonucunda, (aktiflerin sermayeye oranını ifade eden “finansal kaldıraç oranı”nı dabir şekilde formüle dahil ederek), bilanço yönetimiyle uğraşan herkesin aklında kalmasıgereken basit ama çok yararlı bir eşitliğe ulaşmışlardır:

∆(Sermayenin piyasa değeri) / Sermaye = - (Finansal Kaldıraç Oranı) * (Ağırlıklı Vade Aralığı) * ∆i

Risk yönetimi fonksiyonunu yürüten birim, sayısal hale getirdiği bu faiz riskinin;bankanın net faiz gelirlerinde ya da piyasa değerinde nasıl bir etki doğuracağını, yapacağısenaryo analizleriyle ortaya koyar7.

Bu birim çalışmalarının sonucunda, banka bilançosunun taşıdığı faiz riskinin nitelikve büyüklüğü ile, piyasa faiz oranlarındaki varsayılan değişimlerin bankayı nasıl etkileyece-ğine dair bulgularını ve görüşlerini; bunlara karşı banka yönetiminin alması gereken önlemle-re ve uygulanabilecek alternatif hareket tarzlarına ilişkin önerilerini APKO’ya sunar.

APKO, banka yönetim kurulunun oluşturduğu stratejik hedeflere göre belirlediği“kazanç” (net faiz geliri) ya da “sermayenin piyasa değeri” kriterlerini esas alarak, bilançonuntaşıdığı faiz oranı riskini bertaraf edecek kararlar alır. Bunu yaparken kullanabileceği başlıcaiki taktik vardır:

1) Bankanın net faiz gelirlerindeki hareketliliği bir başka deyişle riski ortadan kaldıracakyönde, ileride gerçekleşeceğini düşündüğü faiz oranı değişikliklerini esas alarak, ban-kanın bilanço terkibi üzerinde oynamak. Yani aktif ve pasif bilanço kalemlerinin, di-

Page 30: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Salih Tanju Yavuz

28

ğer bir söyleyişle krediler, menkul değerler cüzdanı, mevduat, sendikasyon kredilerigibi ürünlerin büyüklüklerini ve vade yapılarını değiştirmek.

2) En kısa ifadesiyle, “türev ürünler”i kullanmak.

Geleneksel olarak bankalar faiz riskinin kontrolünü, birinci seçenekte ifade ettiğimiz,bilanço kalemlerinin vade yapıları ve büyüklüklerini değiştirerek sağlamayaçalışagelmişlerdir. Yakın zamanlarda geliştirilen bütünlükçü risk yönetimi sistemleri isebankaların aktif-pasif yönetim organlarına, bilanço üzerindeki faiz riskini oluşturan unsurlarıve özellikle de ‘vade uyumsuzluğu’nu giderebilmelerini, teknik deyimiyle‘korunaklama’larını (hedging) sağlayabilecekleri, ve kendilerine genel olarak ‘türev ürünler’ismi verilen, bir takım finansal anlaşmalar yapabilme olanağı sunmaktadır8.

En çok kullanılanları aşağıda kısaca tanımlanmış olan (finansal) türev ürünlerdenhalihazırda sadece birkaç tanesi ülkemizdeki bankalar tarafından kullanılabilmektedir.

Türev Ürünler’den Bazıları

Vadeli işlem sözleşmeleri (financial futures):Sözleşmenin taraflarına, bugünden belirlenen ileri bir tarihte, üzerinde anlaşılan (standartlaştırılmış)bir finansal varlığı, belirlenmiş bir fiyat ve miktar üzerinden alma hakkı ve satma yükümlülüğü verir.Anlaşmadan doğan kar/zarar günlük olarak hesaplanır ve ödenir (daily margin calls). Sözleşme üçüncübir taraf (kurum) üzerinden yapıldığı için “karşıtaraf” (kredi) riskini ortadan kaldırır.

İleri oran anlaşmaları (forward rate agreements):Vadeli işlem sözleşmelerinden farkı, üzerinde anlaşmaya varılan ürün (bono, hisse senedi, kur vb) yada endeksin standartlaştırılmış olmaması ve tarafların kendi aralarında anlaşabilmeleridir. Günlüködeme (settlement) yükümlülüğünün bulunmaması da önemli bir farktır. Karşıtaraf riski vardır.

Takas anlaşmaları (Swaps):Tarafların kararlaştırılmış bir farazi (notional) anapara miktarı üzerinden oluşacak ‘nakit akışları’nınbelli bir zaman süresince değiş-tokuş edilmesine dair bir anlaşmadır. Sözgelimi, bir taraf sabit bir faizoranına göre ödeme yaparken değişken faiz oranı üzerinden tahsilat yapar; diğer taraf içinse bununtersi geçerlidir.En çok kullanılan ‘takas’ sözleşmeleri, faiz oranları, döviz kurları ile, hisse senedi ve mal fiyatlarıüzerinden yapılanlardır.

Opsiyon anlaşmaları (Options):Taraflardan birisine, önceden belirlenmiş bir ‘varlığı’ yine önceden belirlenmiş bir tarihte vekararlaştırılmış bir fiyata ‘alma’ veya ‘satma’ hakkı veren, ancak bu konuda herhangi bir mecburiyetyüklemeyen bir finansal anlaşmadır. Yapısı itibariyle ‘sigorta’ya benzer.

Swaption (Seçenekli-Takas):Alıcısına ileri bir tarihte yapılabilecek, önceden belirlenmiş bir takas anlaşmasını yapma hakkınıveren, fakat onu bu sözleşmeyi yapmaya zorunlu tutamayan bir anlaşmadır.

Makroekonomik koşullar, özellikle de para ve kur politikalarıyla çok sıkı bir bağı olanbu tür piyasaların ülkemizdeki tek örneği, 1994 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasıbünyesinde kurulmakla birlikte, mevzuatı 2001 yılında oluşturulan ve işlem hacmi bakımın-dan henüz çok sığ bir piyasa olan ‘İMKB Vadeli İşlemler Piyasası’dır (bak. İMKB,2002;Erol, 1994 - özellikle Bölüm 6).

Page 31: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

29

Bir finansal sistemde, her birisi ayrı bir inceleme konusu olan bu ürünlerin kurumsalpiyasaları tam olarak oluşturulamamış, ilgili operasyonel, mali, ve hukuksal altyapılardüzenlenmemiş, nihayet bu ürünlerin işlem hacimleri ile piyasa derinlikleri belli büyüklüklereulaşmamışsa; böyle bir finansal sistemde “risk yönetimi” uygulamalarının istenen gelişmişlikve incelmişlik (sophistication) düzeyine gelmesi fiilen mümkün değildir.

Bilançonun taşıdığı faiz oranı riskinin APKO tarafından türev ürünler kullanılarakkorunaklanması; faiz oranlarında meydana gelebilecek değişimlerden, faiz ve vade aralıkları-nın büyüklüklerine göre etkilenmesi muhakkak olan günlük nakit işlemlerden kaynaklanabile-cek kayıp ya da kazançların, ileri bir tarihte canlılık ve geçerlik kazanacak olan bir finansalpozisyonun sağlayacağı kazanç ya da kayıpla becayiş edilmesidir.

Bu taktikle riskin yok edilemezse bile azaltılması kesindir, çünkü böyle bir pozisyonalınmadığı taktirde gerçekleşebilecek zarar ya da kazanç; herhangi bir korunaklama ürünününkullanıldığı zaman elde edilecek zarar ya da kazançtan, eşyanın doğası gereği, daha fazlaolacaktır.

‘Sermayenin piyasa değeri’nin muhafaza edilmesini esas alan “ağırlıklı vade aralığı”yaklaşımında ise türev ürünler APKO’ya, nakit (gerçekleşmiş) rakamlarda herhangi birdeğişiklik yapmadan ve ilave bir “sermaye yükümlülüğü”ne maruz kalmaksızın, bilançonunağırlıklı vade ortalamasını ve vade aralığını değiştirebilmek gibi çok önemli bir olanaksunmaktadır.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise; türev ürünlerin faiz riskiniyönetmek için kullanılabilecekleri gibi, bunlardan aynı şekilde “spekülasyon” amacıyla dayararlanılabilmesidir.

Bu amaçla girilen finansal anlaşmalar, riski yönetmek bir yana, banka için yıkıcı9

olabilecek ilave riskleri getirmesi nedeniyle APKO’nun özellikle kaçınması gereken harekettarzlarıdır. Risk yönetimi fonksiyonunun içerdiği denetim ve kontrol unsurları işte böyledurumlarda devreye girmeli ve bankanın sağlıklı ve güvenli bir temel üzerinde varlığınısürdürmesinde menfaati olan herkesi (yönetim kurulu, çalışanlar, paysahipleri, denetimotoriteleri, yatırımcılar ve tabii ki kamuoyu – İngilizce’deki “stakeholders”) anında ve etkilibir şekilde uyarmalı, ve alınması gereken tedbirleri derhal uygulamalıdır.

Federal Reserve Bank of Boston’da ekonomist olarak görev yapan K.Simons (1995),ABD’de aktif büyüklükleri 100 milyon USD’den büyük ticari bankaların faiz riskiniyönetmek için hangi türev ürünleri hangi hacimlerde kullandıkları konusunda ‘ampirik’ verisunan makalesinde, finansal türev ürünlerin bankayı karşı karşıya bırakacağı ilave risklerinneler olduğunu; piyasa, likidite, kredi, operasyonel ve yasal riskler başlıkları altında yeterinceaçık bir şekilde anlatmaktadır.

V. Sonuç Yerine

Akademisyenler herhangi bir yazılı çalışmanın başlığına bir soru ifadesinin koyulma-sını önermezler haklı olarak. Soranın sorduğu soruyu yanıtlayamaması riski önemli birçekince oluşturur. Bu yazının başlığındaki soru cümlesi yazarının cevabı bildiği ve bunu ilanedeceği iddiası ile seçilmedi. Amaç herşeyden önce, ülkemizde böyle bir “soru”nun varolduğuna dikkat çekmekti, sonra da elden geldiğince yanıt ararken başkalarını da aramayadavet etmek10.

Page 32: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Salih Tanju Yavuz

30

Özetle;

- Risk yönetimi, aktif-pasif yönetimiyle birlikte bir organizasyona “banka” adının veri-lip verilemeyeceğini belirleyen en temel yönetim fonksiyonlarından birisidir.

- Doğruluğundan kimsenin emin olamadığı bir takım hesaplama teknikleri kullanarakbir “riske maruz değer” rakamına ulaşmak, ve buna dayanarak banka sermayesini be-lirli bir standart orana göre yeterli sayılan bir seviyede tutmak, bir bankada gerçekten“risk yönetimi” yapıldığını ve o bankanın kendisini “emniyete” aldığını göstermez.

- Bankanın (klişe deyimle, güvenlik görevlisinden yönetim kurulu başkanına kadar)edinebildiği “risk kültürü” bu konudaki en önemli referans noktalarından birisidir.

- Etkin ve etkili APKO’lar (ve de onu oluşturan yöneticiler) gitmek istedikleri yeri,‘hedef’lerini bilirler ve hedefe giden yolda, kısa süreli çıkarları uzun dönemde sağla-yabilecekleri gerçek ‘değer’lere tercih etmezler. ‘Risk yönetimi’ birimleri ve ilgili tümbirimler tarafından kendilerine sunulan analizleri/raporları inceleyerek, üstlendikleririsklerin bankaya ne getireceğini ve neler götürebileceğini kestirirler. Buna dayanarakbankanın ‘gelirler’ini ve ‘sermaye’sini koruma altına alacak kararlar alır, uygular veuygulatırlar.

- Faiz riski, banka bilançosunu oluşturan varlıklarla (aktif) yükümlülüklerin (pasif) vadeve faiz oranı (daha doğru ifadeyle sağladıkları nakit akışı miktarı) farklılıkları nede-niyle meydana gelen ‘aralık’ların doğurduğu bir risk türü olması sebebiyle ve tam dabu nedenle doğrudan APKO’nun yetki ve sorumluluk alanındadır, onun tarafından yö-netilmelidir.

Son söz olarak, faiz riskinin yönetilmesini ana konu olarak seçen bu yazıda, burayakadar yapılan açıklamaların okuyucunun zihninde “APKO’nun sadece faiz riskinin yönetil-mesinde etkin olması gerektiği” gibi yanlış bir düşünce oluşturmamasını sağlayabileceği; hemde konuya bu işlerin vatanı sayılan ABD’den bir bakış açısı getireceği düşüncesiyle, IPS-Sendero Institute’den J. Weiner’in (1997) sözlerini alıntılamak yerinde olacak gibi:

“ ...ABD bankaları ‘aktif-pasif yönetimi’ni (ALM) daha çok ‘riske yönlenmiş’ halegetirebilirlerse onun perspektifini daha çok genişletmeyi öğrenebilirler......ABD bankalarıALM için faiz riski yönetiminden daha fazla şeyler olduğunu öğrenmek zorundalar. Aktif-pasif komitesi (ALCO) aracılığıyla merkezileştirilmiş geniş tabanlı bir yaklaşım ABDbankalarının; tüm genel risk pozisyonlarını daha iyi yönetebilmelerine ve; aktif pasif yönetimi(ALM) için faiz riskinden daha fazlası olduğunu nihayet anlamaya başlayan ‘düzenleyiciotoritelerin’ sorularını daha iyi cevaplamalarına yardımcı olacaktır.”

Bir kere daha tekrar etmek pahasına da olsa; ülkemizdeki, başta düzenleyici otoritelerolmak üzere konuyla ilgisi olan herkesin farkına varması gereken ise; risk yönetiminin“standart metot”tan daha fazla birşeyler olduğu ve daha da önemlisi, etkili bir “risk yönetimifaaliyeti”ne giden yolun kurumsallaşmış bir “aktif pasif yönetimi fonksiyonu”ndan geçtiğidir.

Dipnotlar

1. Bu konuda bankaları diğer firmalardan ayıran en önemli fark birincilerin faaliyetlerini büyük ölçüde yabancıkaynaklara (özellikle de mevduata) dayanarak yapmaları, yani finansal kaldıraç oranlarının diğerlerinden

Page 33: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

31

çok daha yüksek olmasıdır ki, zaten bunların ‘en fazla gözetim ve denetime mazhar’ olmalarının sebeplerin-den birisi de budur.

2. Bu yazının kapsamı dışında bırakma anlamındadır. Yoksa, bu satırların yazarı bankalarımızda ‘yönetimkurulu’ndan başlayarak yeni bir örgütlenme modeline gidilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünmektedir.Yönetim kurulları halihazırdaki “etkisiz eleman” konumundan, organizasyonla ilgili her türlü icrai(executive) karar ve işlemin gerçek kaynağı olan bir yapıya kavuşturulmalıdır.

3. Bu sonuncu kitabın birinci bölümünün birinci cümlesi aynen şöyle: “Aktif Pasif Yönetimi, herhangi birfinansal kuruluşun finansal risk yönetimidir.”

4. Daha önce herhangi bir yerde Türkçe karşılığına rastlamadığım “hedge” ve “hedging” kelimeleri,tarafımdan sırasıyla “korunak” ve “korunaklamak” olarak tercüme edilmiştir.

5. Basel Komitesi Ocak 2001’de yayınladığı “Faiz Oranı Riskinin Yönetilmesi ve Denetlenmesi içinPrensipler” başlıklı dökümanda da bir takım ilavelerle aynı hususları yinelemektedir.

6. Her ne kadar ülkemizde birimlerin adı “risk yönetimi” diye yaygınlaşmış olsa da, savunulan yönetimtarzından dolayı bu birimlerin “risk analizi” ya da benzeri başka bir isimle adlandırılmasının daha doğruolacağı düşünülmektedir.

7. Bunu yapabilmesi için sözkonusu birimlerin aynı zamanda makroekonomik gelişmeleri takip ve analizedebilme, piyasa faiz oranlarının hangi yönlerde ve büyüklüklerde değişebileceğini kestirebilme yetenek veyeterliğine sahip elemanları da içermesi banka için çok önemli bir artı değer sağlayacaktır.

8. Ülkemizde bugün birinci seçenekte değinilen geleneksel APKO uygulamaları bile ne yazık ki birçok bankatarafından olması gerektiği gibi uygulanamamaktadır. İki-üç yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde 19 banka-nın batması ve hiç de azımsanmayacak sayıdaki muhtelif büyüklükte bankaların da çok zor durumlar yaşa-ması, herhalde bu yargıyı desteklemek için yeterli bir göstergedir.

9. Risk yönetimi konusunda en küçük ilgisi olan herkesin karşısına çıkmış olduğunu düşündüğümüz, İngilizbankası Barings’in başına gelenler, bu yıkıcılığın ne kadar amansız olduğunu göstermesi bakımından çokgüzel bir örnektir.

10. 15 Mart 2002’de T. Bankalar Birliği’nin Akmerkez ofis binasında, hemen tüm bankaların risk yöneticilerinin ve BDDKyetkililerinin katıldığı bir toplantıda, tarafımdan sorulan bir sorunun doğurduğu tartışmanın zihnimdeki yansımaları bumakalenin yazılmasında önemli bir saik olmuştur.

Kaynakça

- ALTUNBAŞ, Y. ve SARISU A. (1997), Bankacılık Sisteminde Riskler ve Gelecekteki Risk Beklentileri,http://www.hazine.gov.tr/makaleler/yener_ayhan.pdf, 23.1.2002

- BASEL COMMITTEE (1997), Principles for the Management of Interest Rate Risk, Publication No.:28, http://www.bis.org/publ/bcbs.htm , 24.4.2002.

- DERMINE, J. ve BISSADA, Y.F. (2002), Asset and Liability Management; A Guide to Value Creationand Risk Control, Pearson Education Limited, Great Britain.

- EROL, Ü. (1994), Futures Piyasaları: Teori ve Pratik, T. Bankalar Birliği, Yayın No.190, Ankara.- İMKB (2002), İMKB Vadeli İşlemler Piyasası, http://www.imkb.gov.tr/piyasalar/vadeli.htm , 2.5.2002.- KOCH, T.W. ve MACDONALD, S.S. (2000), Bank Management, The Dryden Press:USA, 4th edition.- MCNEE, A. (2002), Beyond ERM, http://www.erisk.com/, 15.4.2002.- ROSE, P.S. (1999), Commercial Bank Management, Irwin/McGraw-Hill, International Editions,

Singapore.- SIMONS, K. (1995), “Interest Rate Derivatives and Asset Liability Management by Commercial Banks”,

New England Economic Review, January-Fabruary, pp.17-28.- UYEMURA, D.G. ve VAN DEVENTER, D.R. (1993), Financial Risk Management in Banking: The

Theory and Application of Asset and Liability Management, McGraw-Hill, United States of America.- WEINER, J. (1997), “Asset/Liability Management: A Global Perspective”, Bank Asset/Liability

Management, Vol.13, No.11, November, p.2.

Page 34: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

32

Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri,Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler

Dr. Mustafa Ali SARILI*

I. Giriş

Devletin en önemli gelir kaynağı olan vergi, özel ya da tüzel kişilerin her türlü iktisadifaaliyetlerinden elde ettikleri kazançlardan, kamu harcamalarının finansmanı için devletinegemenlik gücünü kullanarak aldığı bir paydır. Ancak, bazı mükellefler çeşitli nedenlerle bugelirlerinden devlete hiç pay vermemek ya da daha az vermek için kayıtlarının bir kısmınıveya tamamını kayıt dışına çıkarma eğilimindedirler. Çağdaş vergi sistemleri beyan esasınadayanmaktadır. Çünkü beyan esası, verginin ödeme gücüne göre alınmasını sağlayan vedolayısıyla vergilemede adalet ilkesinin gerçekleştirilmesinde daha etkin bir yöntemdir.Ancak bu yöntem, yeterli ve etkin bir denetim mekanizmasıyla desteklenmediği takdirde kayıtdışı ekonomi ortaya çıkabilmektedir. Günümüzde, toplumların en önemli sorunlarından birisiolan kayıt dışı ekonomi; nedenleri, sonuçları ve işleyişi itibariyle oldukça karmaşık ve çokyönlü bir olgudur. Bu çalışmada; kayıt dışı ekonominin tanımı, unsurları, ölçme yöntemleri,nedenleri, etkileri ve Türkiye'deki boyutları ayrı ayrı ele alınarak incelenecek, küçültülmesiiçin yapılması gereken yasal ve idari düzenlemeler üzerinde durulacaktır.

II. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı

Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili ka-yıtların tutulmaması olarak nitelendirilen kayıt dışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimidışında kalan her türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir. Diğer bir ifadeyle, kayıt dışı ekonomiresmi kayıtlara girmeyen, kanuni belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili kamu organlarıncanormal kurallar çerçevesinde kontrol edilemeyen ve milli gelir hesaplamalarında dikkatealınmayan ekonomik işlem ve faaliyetlerin tamamıdır. “Genel olarak bir tanım yapmakgerekirse, kayıt dışı ekonomi, gayri safi milli gelir hesaplarını elde etmede kullanılan bilinenistatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerintümüdür” (DERDİYOK, 1993: 54).

Kayıt dışı ekonomi kavramı yerine; yeraltı ekonomisi, gayri resmi ekonomi, gizli eko-nomi, saklı ekonomi, ikinci ekonomi, kara ekonomi, illegal ekonomi, kravatsız ekonomi,düzensiz ekonomi, paralel ekonomi, faturasız ekonomi, görünmez ekonomi, marjinalekonomi, gölge ekonomi, kayıp ekonomi ve vergisiz ekonomi gibi kavramlar da kullanıl-maktadır. “Vergisel anlamda ise kayıt dışı ekonomi, vergi kaçırma veya vergiden kaçınmagüdüsü ile vergi idaresinin bilgi alanı dışında bırakılmış faaliyetler bütünüdür” (ALTUĞ,1994a: 15).

*Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü Araştırma Görevlisi.

Page 35: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

33

III. Kayıt Dışı Ekonominin Unsurları

Kayıt dışı ekonomi kapsamı içerisinde yer alan ve birbirinden farklılık gösteren un-surlar, gelir elde edenler açısından üç grupta toplanabilir (AYDEMİR, 1995a: 76). Bunlar;

- Yeraltı ekonomisi (veya yasadışı faaliyetler),- Yarı kayıtlı ekonomi,- Hiç kayıtlara girmeyen ekonomidir.

Yukarıda sayılan üç unsurun ortak özelliği; gelir elde edenlerin, elde ettikleri gerçekgelirlerinin bir kısmını veya tamamını kayda geçirmiyor ve bu gelirler üzerinden de ödemesigerekenden daha az vergi veya hiç vergi ödemiyor olmalarıdır.

A. Yeraltı Ekonomisi (Yasa Dışı Faaliyetler)

Kayıt dışı ekonominin diğer bir şekli olan yasa dışı faaliyetler toplumun zararlı ve ah-lak dışı olarak gördüğü, kötü olarak nitelendirdiği kanunen yasaklanmış faaliyetlerdir. Kayıtlıekonomik faaliyet olarak yürütülmesi yasaklanmış olan faaliyetler doğal olarak kayıt dışıfaaliyetlerdir. “Ekonomik faaliyetlerden bir kısmının çeşitli sebeplerle yeraltına kaymasıvergilendirilebilir kaynakların da yeraltına kayması anlamına gelmekte ve sonuçta vergi kaybıdoğmaktadır” (YILMAZ, 1998: 483). Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin tespit edilmesihalinde ilgililer sadece vergi cezaları ile cezalandırılırken, yasa dışı faaliyetleri yapanlar vergicezalarından ayrı olarak ilgili kanunlardaki hapis ve para cezaları ile cezalandırılırlar. “Dahaçok kamu düzenini ilgilendiren ve devletin güvenlik güçlerinin uğraşı alanı içinde olan bufaaliyetleri, silah, uyuşturucu, kıymetli maden ve tarihi eser kaçakçılığı, kalpazanlık, sahtepasaport, vize ticareti, gayri yasal iş takibi, çek-senet tahsilatı, tefecilik, rüşvet, kadın ticaretive organ ticareti olarak saymak ve bu sayılanları artırmak mümkündür” (AYDEMİR, 1994:14). Bu yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelire kara para, bu paraya yasal bir kazançgörünümü kazandırılmasına kara paranın aklanması denir. “Esas itibariyle, kanunların suçsaydığı fillerin -öncül suçlar vasıtasıyla- işlenmesinden elde edilen para veya para yerinegeçen evrak ve senetleri mal veya gelirleri ve bir para biriminden diğerine çevrilmesi de dahilolmak üzere elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değeri kara para alarak tanımlamakmümkündür ve kayıt dışı ekonominin var olduğu ülkelerde yaygın olduğu bir gerçektir”(ÇOLAK, 2001: 196). Bir çok ülkede, yasadışı faaliyetlerden elde edilen kara paranınaklanması da suç sayılmaktadır.

B. Yarı Kayıtlı Ekonomi

Faaliyetleri yasal olup ancak bu faaliyetlerden elde edilen gelirlerin büyük bir kısmıkayıt dışında kalan kişilerin faaliyetleri yarı kayıtlı ekonomi kapsamı içerisinde yer almakta-dır. Bu tür faaliyetleri yürüten mükellefleri kendi aralarında ikiye ayırmak mümkündür(AYDEMİR, 1995a: 77). Bunlar;

a) Yasal olarak gelirleri kayıt dışında kalan mükellefler,b) Gelirlerini yasalara aykırı olarak kayıt dışına çıkaran mükelleflerdir.

1. Yasal Olarak Gelirleri Kayıt Dışında Kalan Mükellefler

Ülkemizde bazı vergi mükelleflerinin elde ettikleri gelirlerin tespit edilmesinde güçlükçekilmesi nedeniyle bu gelirler, vergi kanunlarıyla muafiyet kapsamına alınarak vergi dışında

Page 36: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

34

bırakılabilmekte veya ödenecek vergi devlet tarafından götürü usul ile belirlenebilmekteydi.Diğer bir ifadeyle, bu mükelleflerin faaliyetleri sonucu elde ettikleri kazançların yasal olarakkayıt dışında kalmasına izin verilmekteydi. 01.01.1999 tarihine kadar, götürü usule tabimükelleflerin gerçek gelirleri yasal olarak kayıt dışında kalmaktaydı. Çünkü bu usule tabiolan mükelleflerin gelir ve giderlerinin belgelendirilmesi söz konusu değildi. Götürü usuletabi mükellefler, kendileri yeterince vergi ödemedikleri gibi asıl vergiyi ödemesi gerekenkesimin de kazançlarını tam olarak beyan etmesine engel olmakta dolayısıyla onların da dahaaz vergi ödemesine neden olmaktaydı. Götürü usulde vergilendirilen mükellefler, bir yandankendi faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri kayıt dışında kalmakta diğer taraftan da iktisadiilişkide bulundukları diğer mükelleflerin belge düzenini bozarak onların faaliyetlerinin dekayıt dışında kalmasına sebep olmakta dolayısıyla kayıt dışı ekonominin daha çok büyümesi-ne neden olabilmekteydi. 22.07.1998 tarihli 23417 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’deyayımlanan 4369 sayılı kanunla, götürü usul yerini basit usule bırakmıştır. Basit usule tabiolanlar, faaliyetlerine ilişkin mal alış ve giderleri ile hasılatlarını gösteren belgeleri vermek,istemek ve almak zorunda oldukları için belge düzeninin yerleşmesine yardımcı olmaktadır-lar.

2. Gelirlerini Yasalara Aykırı Olarak Kayıt Dışına Çıkaran Mükellefler

Mükelleflerin bazıları, daha az vergi ödemek ya da hiç ödememek amacıyla faaliyetle-rinin bir kısmını veya tamamını bazı nedenlerle kayıt dışında tutmaktadırlar. Bu tür mükel-lefler hemen hemen her sektörde faaliyet gösterirken, kayıt dışılığın boyutlarını aslındasektörün kendi özel yapısı belirlemektedir. Bazı sektörlerde yürütülen faaliyetler, yapılarıgereği tespit edilmesi ve denetlenmesi çok güç olduğu için daha kolay kayıt dışında kalabil-mektedir.

“Ekonomik hayatı gözlemleyen herkesin üzerinde fikir birliği ettiği ve gelirlerinin ö-nemli bir kısmını kayıtlara geçirmediği ve yeterince vergi ödemedikleri genel kabul gören işkolları aşağıdaki şekilde sıralanabilir” (AYDEMİR, 1994: 17-18).

- Kendisini hayat standardı üzerinden ödenen vergiye endekslemiş olan serbest meslekerbabı (Doktorlar, Avukatlar ve Muhasebeciler),- Kereste ve mobilya ticareti yapanlar,- Oto galerileri,- Emlak komisyoncuları,- Kum ocakları,- Kaçak olarak yurda giren demir ticareti ile uğraşanlar,- Kuyumcular,- Döviz büroları,- Yüksek ücret alan ücretliler,- Özel inşaat yapan müteahhitler (Yap - Satçılar),- Proje büroları,- Tekstil iplik piyasasında çalışanlar,- Gayrimenkul kiraya verenler,- Spot piyasasında dayanıklı tüketim malları ve elektronik cihaz ticareti yapanlar,- Küçük sanayi bölgelerinde oto tamir bakımı yapanlar,- Oto yedek parçası satanlar,- Deri imalatı ve satışı ile uğraşanlar,- Otel, lokanta ve eğlence yerleri işletenler,- Yüksek rant elde eden arsa ve bina sahipleri,

Page 37: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

35

- Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler,- Tarımsal ürünleri alıp satanlar.

Yukarıda sayılan işlerle uğraşan herkes kayıt dışı ekonominin bir unsuru ve vergi kaçı-ran kişi değildir. Her sektörde yasalara uymaya ve vergisini tam olarak ödemeye gayret edenkişi ve kuruluşların bulunduğunun da göz ardı edilmemesi gerekir.

Kolay denetlenebilir olan sektörlerin faaliyetlerinin her aşamasında belirli yaptırımla-rın uygulanması sonucu kayıt dışılığın önüne geçilebilirken, denetimin zor olduğu sektörlerdekayıt dışı çalışma, kişiler tarafından bir avantaj olarak görülmektedir. Dolayısıyla busektörlerde faaliyet gösterenler, gelirlerinin büyük bir kısmının gizleme eğilimlerine girdikle-rinden kayıt dışılığın önüne geçilmesinde güçlükler yaşanmaktadır.

C. Hiç Kayıtlara Girmeyen Ekonomi

Ekonomik faaliyetlerini aktif olarak yürütenler vergi idaresinin bilgisi dışında faaliyetgösterebilmektedirler. Bu kişilerin vergi idaresinde herhangi bir mükellefiyet kayıtları dayoktur. “Her yerde rastlanmakla birlikte özellikle büyük kentlerde daha sıkça görülen bumükelleflere aşağıdaki örnekler verilebilir” (AYDEMİR, 1995a: 80).

- İşportacılar,- Hamallar,- İş takipçileri,- Boş buldukları yerleri otopark olarak işletenler,- Belediye hallerine girmeyen sebze-meyve satıcıları,- Şehir içi nakliyat yapan bir kısım kişiler,- Belli bir işyeri olmaksızın küçük çapta imalat ve ticaret yapanlar,- Canlı hayvan ticareti yapanlar,- Küçük çaplı tamir-bakım işleriyle uğraşanlar,- İnşaat işçileri,- Jeton ve bilet satanlar.

Yukarıda sayılan kişilerin faaliyetlerinin tespit edilmesinin güçlüğü ve küçük çaplıolması marjinal sektör olarak nitelendirilmesine neden olmakta ve bu kişilerin yapmışoldukları faaliyetlerin toplamı gerçekte kayıt dışı ekonominin önemli bir boyutunu oluştur-maktadır.

IV. Kayıt Dışı Ekonomiyi Ölçme Yöntemleri

Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü tespit etmek oldukça güçtür. Bunun temel nedeni,kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin gizlilik içerisinde olması ve bu faaliyetler tespit edildiğindecezalandırma ihtimalinin olmasıdır. Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ölçmek için çeşitliyöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler; doğrudan ölçme ve dolaylı ölçme yöntemleri olmaküzere iki ana gruba ayrılır.

A. Doğrudan Ölçme Yöntemi

Bu yöntemde, anket çalışması yapılarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin e-dilmeye çalışılmaktadır. Yapılan anketlerde, kişi ve kuruluşlara kayıt dışı faaliyette bulunupbulunmadıkları, ya da faaliyetlerinin ne kadarını kayıtlara yansıtmadıkları sorularak kayıt dışı

Page 38: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

36

ekonominin büyüklüğünün hesaplanabilmesi için gerekli veriler toplanır. Anket çalışmasısonuçlarının gerçeğe yakın çıkması için, anket sorularının titizlikle hazırlanması ve anketinuygulanacağı kişi ve kuruluşların anketin güvenirliliğini sağlayacak sayıda ve rasgelebelirlenmesi, ankete katılanların isimlerinin ankette yer almaması gerekir. Ancak, kayıt dışıfaaliyetlerinin önemli bir kısmı yasalara aykırı olması, kişi ve kuruluşların bu tür faaliyetleriile ilgili bilgileri gizleme eğilimde olması bu yöntemin güvenirliliğini zayıflatır (TEMEL vd.,1994: 11-12).

B. Dolaylı Ölçme Yöntemleri

Kayıt dışı ekonomiyi ölçmede genellikle dolaylı ölçme yöntemleri kullanılır. Bu yön-temde, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün ölçülmesinde çeşitli yaklaşımlar uygulanmakta-dır. Bunlar; Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) Yaklaşımı, Vergi İncelemeleri Yoluyla ÖlçmeYaklaşımı, İstihdam Yaklaşımı ve Parasalcı Yaklaşım’dır. Bu yaklaşımlar aşağıda kısacaaçıklanacaktır.

1. GSMH Yaklaşımı

GSMH’nın hesaplanmasında genellikle üretim, gelir ve harcama yöntemleri olmak ü-zere üç farklı yöntem kullanılır. Bu yöntemlerin hangisi kullanılırsa kullanılsın GSMHrakamlarının eşit çıkması gerekir. Ekonomide kayıt dışı ekonomi nedeniyle, farklı yöntemlerile hesaplanan GSMH rakamları da farklı çıkmakta; gelir yöntemi ile bulunan rakam endüşük, harcama yöntemi ile bulunan rakam ise en büyük GSMH değerini vermektedir. Buyaklaşıma göre, harcama yöntemi ile bulunan GSMH ile gelir yöntemi ile bulunan GSMHrakamları arasındaki fark, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi verir. “Ancak,döviz, altın gibi tasarruf araçlarına yatırım eğiliminin yüksek olduğu dönemlerde ve yurtdışına transferin varlığında bu yaklaşım da sağlıklı bir sonuç vermeyebilir” (TEMEL vd.,1994: 12). Bu yaklaşım ile hesaplanan kayıt dışı ekonominin büyüklüğü genellikle diğeryaklaşımlara göre hesaplananlardan düşük çıkmaktadır.

2. Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı

Vergi incelemeleri yoluyla mükelleflerin beyan etmediği gelirler tespit edilerek kayıtdışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Çağdaş vergi sistemlerinin enönemli özelliği mükelleflerin vergiye tabi gelirlerini vergi idarelerine kendilerinin beyanetmeleridir. Bazen mükellefler, kazançlarını bilerek veya bilmeyerek olduğundan daha azbeyan ederler. Vergi incelemelerinde mükelleflerin beyan ettikleri kazançlar incelenir,eksiklik varsa matrah farkları bulunur. Bu yaklaşıma göre, bulunan matrah farkları esasalınarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılır. Ancak bu yaklaşımlakayıt dışı ekonomi değil vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğü tespit edilmiş olur. Buyaklaşımın en önemli eksikliği, kayıt dışı ekonomi yerine vergilendirilmeyen ekonomininbüyüklüğünü tahmin etmesidir. Bazı faaliyetlerin, vergilendirilmediği halde milli gelirbüyüklüğü içerisinde yer alması, kayıt dışı ekonominin vergilendirilmeyen ekonomiden dahabüyük olduğunu gösterir.

3. İstihdam Yaklaşımı

Bu yaklaşımda, nüfusun, sivil işgücü arzının ve istihdamın zaman içinde gelişimi in-celenerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Sivil işgücüarzının toplam nüfusa oranı ile istihdamın toplam nüfusa oranının zaman içinde benzer

Page 39: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

37

gelişme göstermesi beklenir. Sivil işgücünün toplam nüfusa oranı belirli seviyede kalırken,istihdamın toplam nüfusa oranının düşmesi, toplam istihdam içinde kayıt dışı ekonomidekiistihdamın payının artmasını ifade eder ki bu da kayıt dışı ekonominin büyüklüğü hakkındabilgi verir. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, hesaplamanın yapıldığı dönemin sosyalgelişmelerini ve ikinci işte çalışanları dikkate almamasıdır. Sosyal gelişmelerden bir kısmıistihdamın toplam nüfusa oranını yükseltirken bir kısmı da sivil işgücünün toplam nüfusaoranını düşürerek sanki kayıt dışı ekonominin küçüldüğü izlenimi bu yöntemin güvenirliliğiniolumsuz yönde etkilemektedir.

4. Parasalcı Yaklaşım

Bu yaklaşımda, parasal istatistikler kullanılarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tah-min edilmeye çalışılmaktadır (TEMEL vd., 1994: 14). Parasalcı Yaklaşım; Sabit Oran(Emisyon Hacmi), İşlem Hacmi ve Ekonometrik Yaklaşım olmak üzere üç grup altındaincelenecektir.

a) Sabit Oran (Emisyon Hacmi) Yaklaşımı

Bu yaklaşımda, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü belirlemek için para piyasalarındahareketler izlenmekte ve kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde ödemelerin genellikle peşin para ileyapıldığı, çek ve senet gibi ödeme araçlarının kullanılmadığı varsayılmaktadır. Ayrıca,ekonomide kayıt dışı ekonomi olmadığı dönemlerde emisyon hacminin mevduata oranınınsabit kalacağı varsayılmakta ve bu oranın zaman içinde artması paraya olan talebin arttığını vedolayısıyla kayıt dışı ekonominin de arttığını göstermektedir. Bu yaklaşımın en önemlieksikliği, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde ödeme aracının peşin para olduğunu ve paranındolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomide aynı olduğunu kabul etmesidir. Oysa, kayıtdışı ekonomide çek ve senet ile ödeme de yaygındır ve ayrıca paranın dolaşım hızı kayıtlıekonomiye göre daha yüksektir.

b) İşlem Hacmi Yaklaşımı

Bu yaklaşıma göre, Fisher’in miktar teorisi eşitliği kullanılarak işlem hacminin milligelire oranındaki değişikliklerden kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeyeçalışılmaktadır. Bu yaklaşımın emisyon hacmi yaklaşımına göre avantajı, kayıt dışı ekonomi-de peşin para yanında çek ve senet ile ödeme araçlarını da dikkate almasıdır. Bu yaklaşımıneksikliği ise, paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomide aynı olduğunu varsay-ması ve işlem hacmi miktarının hesaplanmasının güç olmasıdır.

c) Ekonometrik Yaklaşım

Bu yaklaşımda, nakit para talebinin ekonometrik bir denklem ile tahmin edilerek kayıtdışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu yaklaşıma göre, kayıt dışıekonominin en önemli nedeni yüksek vergi oranlarıdır. Bu yaklaşımda da, kayıt dışı ekono-mide ödeme aracının peşin para olduğu ve paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışıekonomilerde aynı olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca, nakit para talepleri, vergilerin uygulan-dığı ve uygulanmadığı durumlarda ayrı ayrı hesaplanmakta ve bu rakamlar arasındaki farkkayıt dışı ekonomi ile ilgili nakit para seviyesi tespit edilmektedir. Paranın dolaşım hızı daanalize dahil edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmektedir.

Page 40: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

38

V. Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları

“Kayıt dışı ekonomisinin en fazla büyüdüğü ülkeler; enflasyonun sürekli olduğu, hak-sız ve spekülatif kazançların arttığı, gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışıkaldığı ülkelerdir” (DURA, 1997: 6). Son yıllarda, Türkiye’de yaşanan kronik enflasyon,spekülatif kazançların yoğun olması, gelir dağılımındaki aşırı adaletsizlikler ve ekonomikfaaliyetlerin denetim dışında kalması kayıt dışı ekonominin boyutunun genişlemesine nedenolmuştur. Bazı ekonomik faaliyetlerin niteliği bu faaliyetlerin kayıt altına alınmasınıgüçleştirir. Bu tür faaliyetlerin başında tarımsal faaliyetler gelmektedir. Dolayısıyla, tarımadayalı hammadde kullanan sektörlerde de kayıt dışı ekonomi daha büyüktür. Özellikle tarımadayalı hammadde kullanan tekstil sektöründe kayıt dışı ekonominin geniş boyutta olduğutahmin edilmektedir.

“Kayıt dışı ekonomi / milli gelir oranı Fransa, Almanya, Japonya, Norveç, İsviçre veİngiltere’de yüzde 0-10 arasında; Belçika, Kanada, İtalya ve ABD’de yüzde 10-20 arasında;Hindistan’da yüzde 10-50 arasında; Peru’da yüzde 40 olarak hesaplanmakta, Türkiye’deDİE’nin Milli Gelir Hesaplarında bu oran yüzde 25 olarak dikkate aldığı bilinmektedir”(ALTUĞ, 1994b: 62). Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutları konusunda farklı tahminyöntemleri kullanılarak bazı araştırmalar yapılmış ve bu araştırmalar sonucunda da çok farklıdeğerler tespit edilmiştir. “ALTUĞ’un 1992 yılında, kayıt dışı ücret yaklaşımına göre yapmışolduğu araştırma sonucunda kayıt dışı ekonominin gayri safi milli hasıla içindeki payı yüzde35; DERDİYOK’un 1991 yılında, vergi inceleme yaklaşımına göre yapmış olduğu araştırmasonucunda kayıt dışı ekonominin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı yüzde 40,4; HAKİ-OĞLU’nun 1984 yılında, ekonometrik yaklaşım yöntemine göre yapmış olduğu araştırmasonucunda kayıt dışı ekonominin gayri safi milli hasıla içindeki payı yüzde 137,8; ÖZSOY-LU’nun 1990 yılında, GSMH yaklaşımına göre yapmış olduğu araştırma sonucunda bu oranyüzde 7,5; KASNAKOĞLU’nun 1990 yılında, ekonometrik yaklaşıma göre yapmış olduğuaraştırma sonucunda bu oran yüzde 7,7 ile yüzde 9 arasında; KOÇOĞLU’nun 1987 yılında,duyarlılık analizinin sonucuna göre bu oran yüzde 19,6 ile yüzde 26,5 arasında; TEMEL,ŞİMŞEK ve YAZICI’nın 1991 yılında, ekonometrik yaklaşıma göre yapmış olduklarıaraştırma sonucunda bu oran yüzde 7,8 çıkmıştır” (TEMEL vd., 1994: Tablo 14). Buaraştırmaların sonuçları göstermiştir ki, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün tahminedilmesinde aynı yöntemler dahi kullanılsa farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı,Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğü konusunda kesin bir rakam vermek oldukçagüçtür. Ancak son yıllarda, Türkiye’deki kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı yüzde 50’ninüzerine çıktığı tahmin edilmektedir.

VI. Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonomiyi Doğuran Nedenler

Kayıt dışı ekonomiye yönelmenin temel sebebi, insanların gelirlerini arttırma istekleri-dir. Gelirlerini arttırmak isteyen insanlar, faaliyetlerinin bir kısmını ya da tamamını kayıtdışında tutarak bu faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi ödemeyerekgelirlerini arttırmış olurlar. Türkiye’de gelir dağılımında aşırı bir adaletsizlik söz konusudur.Gelirden düşük pay alan grupların gelirlerini artırmak amacıyla ek işlerde kayıtsız şekildeçalışmaları kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır. “Kayıt dışı faaliyetlerinkayıtlı faaliyetler karşısında sağladığı avantajlar kayıtlı ekonomiden kayıtsız ekonomiyedoğru gidişin ortamını hazırlamaktadır” (AYDEMİR, 1995b: 41).

Türkiye’de ücretlilerin ödediği vergi ve diğer kesintilerin çok yüksek olması da kayıtdışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır. “1991 yılı itibariyle, brüt ücret-net ücret

Page 41: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

39

kesinti oranı, Türkiye’de yüzde 38,8, OECD ülkeleri ortalaması yüzde 15,2; Avrupa Birliğiülkeleri ortalaması yüzde 16,6 olarak gerçekleşmiş ve OECD ülkelerinin içinde, devlettarafından brüt ücretten yapılan kesintilerin yüksekliği bakımından Türkiye ilk sırada yeralmıştır” (ÖZSOYLU, 1996: 85). İşgücü üzerindeki vergi, sigorta ve benzeri yükümlülüklerkayıtlı ekonomiden kayıt dışı ekonomiye geçişi hızlandırmaktadır. Kayıt dışı ekonomidefaaliyet gösterenler vergi, sigorta ve benzeri ek yükümlülükler yönünden bir çok avantajasahiptirler. Çünkü, kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunanlar, ödemeleri gereken vergi,sigorta ve benzeri ödemelerden kurtulmuş olurlar. Türkiye’de ücretliler üzerinde vergi, sigortave benzeri yükümlülüklerin ne kadar ağır olduğunu görmek için asgari ücretlinin işvereninemaliyetine bakmak yeterlidir. Asgari ücretlinin 1 Temmuz 2002 ile 31 Aralık 2002 tarihleriarasında eline geçen net ücreti ve işverenine maliyeti aşağıdaki şekilde hesaplanır:

Brüt Asgari Ücret 250.875.000 TLSSK Primi İşçi Payı (250.875.000 x yüzde 14 =) 35.122.500 TLİşsizlik Sigortası İşçi Payı (250.875.000 x yüzde 1 =) 2.508.750 TLAylık Özel İndirim Tutarı + 30.000.000 TLKesintiler Toplamı 67.631.250 TLGelir Vergisi Matrahı (250.875.000 - 67.631.250=) 183.243.750 TLHesaplanan Gelir Vergisi (183.243.750 x yüzde 15=) 27.486.563 TLDamga Vergisi (250.875.000 x yüzde 06=) 1.505.250 TLSSK Primi İşçi Payı 35.122.500 TLİşsizlik Sigortası İşçi Payı 2.508.750 TLGelir Vergisi 27.486.563 TLDamga Vergisi + 1.505.250 TLToplam Kesintiler 66.623.063 TLNet Ücret (250.875.000 - 66.623.063 =) 184.251.937 TL olarak bulunur.

Asgari ücretlinin işverenine maliyet ise aşağıdaki şekilde hesaplanır:

SSK Primine Esas Taban Ücret 327.583.290 TLBrüt Asgari Ücret 250.875.000 TLSSK Primi İşveren Payı (327.583.290 x yüzde 19.5 =) 63.878.742 TLİşçi SSK Prim Farkı (327.583.290 - 250.875.000) x yüzde 14 = 10.739.161 TLİşsizlik Sigortası İşveren Payı (327.583.290 x yüzde 2 =) 6.551.666 TLİşçi İşsizlik Sigorta Farkı (327.583.290 - 250.875.000)xyüzde 1= + 767.083 TLToplam Maliyet 332.811.652 TL

Yukarıdaki hesaplamalardan anlaşılacağı üzere, bir asgari ücretlinin işverenine toplammaliyeti 332.811.652 TL iken eline geçen net ücreti 184.251.937 TL’dir. Bu rakamlararasındaki 148.559.715 TL’lik fark; gelir vergisi, SSK prim kesintileri (işveren ve işçipayları) ve benzeri kesintilerin toplam tutarını oluşturmaktadır. Buna göre, bir asgariücretlinin işverenine toplam maliyetinin yüzde 44,6’lık kısmı vergi, sigorta ve benzerikesintiler olarak devlete ödenmektedir.

13.04.2002 Tarih ve 24725 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2002/3930 Sayılı Ba-kanlar Kurulu Kararı ile, 01.07.2002 ile 31.03.2003 tarihleri arasında uygulanmak üzeresigorta primine esas taban aylık ücret 327.583.290 TL’ye, tavan aylık ücret ise 1.637.916.450TL’ye yükseltilmiştir. 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 78’inci maddesinde, “...Sigortalının kazancı alt sınırın altında ise, bu kazanç ile alt sınır arasında farka ait sigortapriminin tümünü işveren öder. ...” hükmü yer almıştır. Bu hükme göre, sigortalının brüt

Page 42: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

40

ücretinin, sigorta primine esas taban ücretin altında olması durumunda, sigortalının bu ücretiile taban ücret arasındaki farka ait işçi sigorta priminin tümü işveren tarafından ödenmekzorundadır. 1 Temmuz 2002 tarihinden itibaren yürürlükte olan sanayi kesiminde çalışan 16yaşından büyükler için uygulanan asgari ücretin aylık brüt tutarı (250.875.000 TL), sigortaprimine esas taban aylık ücretten (327.583.290 TL) düşük olduğu için bu değerler arasındakifarka (76.708.290 TL) ait işçi sigorta primi ile işsizlik prim kesintilerinin tamamı işverencekarşılanmaktadır. Bu durumda, işverenler aradaki farkın (76.708.290 TL’nin) sigortaprimlerinin; işçi payı olarak yüzde 14’ü (10.739.161 TL) işveren payı olarak yüzde 19,5’i(14.958.117 TL) ile işsizlik prim kesintisinin işçi payı olarak yüzde 1’i (767.083 TL) işverenpayı olarak yüzde 2’si (1.534.166 TL) olmak üzere toplam yüzde 36,5’lik (27.998.527 TL’lik)ek bir mali yükle karşılaşmaktadır. “Ülkemizde, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun içine düştüğümali sıkıntıların aşılması amacıyla prim oranlarının arttırılması ve prim kesintilerinde asgariprim tabanı uygulamasına geçilmesi istihdam üzerindeki maliyetlerin artışındaki temeletkendir” (AĞBAL, 2002: 44).

Kayıtlı ekonomide faaliyette bulunmanın kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunmayagöre alternatif maliyetini artırdığı için bireyler kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunmayıtercih ederler. “Ülkemizdeki kalifiye olmayan işgücünün, vergiler ve fonlarla işverenemaliyetinin yüksek olması kayıt dışı ekonomiyi artıran en önemli etkenlerden biridir”(ÖZSOYLU, 1994: 15). İşverenler, bu tür maliyetlerini en aza indirmek için ya sermayeyoğun üretime geçmekte ya da düşük ücretlerin geçerli olduğu kayıt dışı ekonomik faaliyetle-re yönelmektedirler. Sermaye yoğun üretime geçmenin maliyeti çok yüksek olduğu içinişverenler genellikle düşük ücretlerin geçerli olduğu kayıt dışı ekonomik faaliyetlereyönelirler. Ayrıca, nüfusun hızlı bir şekilde artmasına karşın yatırımların aynı hızla arttırıla-maması işsizliğin her geçen gün artmasına neden olmakta dolayısıyla bir çok kişi işsizkalmamak için kayıt dışında çalışmak zorunda kalmaktadır.

Vergi, sigorta ve benzeri kesintiler nedeniyle istihdam üzerindeki maliyetlerin yüksekolması, hem işçiyi hem de işvereni kayıt dışı istihdama yönelten önemli bir etkendir. İstihdamüzerindeki maliyetlerin yüksek olması, işverenlerin bu maliyetlerden kısmen veya tamamenkurtulma çabası içine girmelerine neden olabilmektedir. İşverenler bu maliyetlerden kısmenveya tamamen kurtulmak için iki farklı yönteme başvurmaktadırlar. Bunlardan birincisi,işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin maaşlarını tamamen kayıt dışında tutarak istihdamüzerindeki maliyetlerden tamamen kurtulmalarıdır. İkincisi ise, çalıştırılan işçilerin maaşlarınıasgari ücret üzerinden göstererek ücret farkını açıktan vermek suretiyle söz konusu maaşlarüzerinden daha az vergi, sigorta ve benzeri kesintilerin ödenmesiyle istihdam üzerindekimaliyetlerden kısmen kurtulmalarıdır. Örneğin, aylık net 500 milyon TL ücret alan bir işçininmaaşının, resmi kayıtlarda asgari ücret olarak gösterilerek vergi, sigorta ve benzeri kesintile-rin asgari ücret üzerinden ödenmektedir.

“Ülkemizde sosyal amaçları gerçekleştirmek üzere çeşitli yasalarla işverenlere bazısosyal yükümlülükler getirilmiştir” (AĞBAL, 2002: 44). İşverenler 50 ve daha fazla işçiçalıştırdıkları işyerlerinde toplam istihdamın; yüzde3 oranında sakat kimseyi, yüzde3oranında eski hükümlüyü ve yüzde2 oranında terör mağdurunu zorunlu olarak istihdametmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen işverenler, çalıştırmadıkları herbir özürlü ve eski hükümlü nedeniyle çalıştırmadıkları her ay için 01.01.2002 tarihindenitibaren 448.000.000 TL; çalıştırmadıkları her bir terör mağduru nedeniyle çalıştırmadıklarıher ay için 01.01.2002 tarihinden itibaren 2.220.007.500 TL para cezası ödemek zorundadır-lar. Bu yükümlülükler, çalıştırılan işçi sayısı ile ilişkilendirildiği için işverenler söz konusu

Page 43: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

41

yükümlülüklerden kurtulabilmek için çalıştırılan işçi sayısını resmi kayıtlarda 50 kişininaltında tutarak kayıt dışı istihdama yönelebilmektedirler.

Türk vergi sisteminde uygulanan muafiyet ve istisnaların oldukça fazla olması vergitabanının genişletilmesini engellemekte dolayısıyla kayıt dışı ekonomiye davetiye çıkarmak-tadır. Vergi mükellefleri bu muafiyet ve istisna sınırlarını aşmamak için kazançlarının birkısmını gizleyerek beyan etmezler ve kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olurlar.

Öte yandan, Gelir ve Kurumlar vergilerinde uygulanan çok sayıda muafiyet ve istis-nalar vergi sistemini karmaşık hale getirmiştir. Kanunların karmaşıklığı yetmiyormuş gibibunları açıklayan tebliğler, mevzuatı daha karmaşık hale getirmiştir. Vergi kanunları vemevzuatının karmaşık olması ve vergi kanunlarında yapılan sık değişiklikler kanunlarınanlaşılabilirliğini ve uygulanabilirliğini daha da zorlaştırmış dolayısıyla mükellefleri kayıt dışıekonomiye yöneltmiştir.

Türk vergi sisteminde 1960 yılından günümüze kadar vergi affına ilişkin hükümler ta-şıyan toplam 18 adet kanun çıkarılmıştır. Sık aralıklarla çıkarılan vergi afları, vergisinizamanında ödeyen dürüst mükellefleri, faaliyetlerini kayıt dışı ekonomiye yöneltmelerineneden olmuştur. Çünkü vergi afları, dürüst ve dürüst olmayan mükellefler arasında adaletsiz-liğe sebep olmaktadır. Ayrıca sık aralıklarla çıkarılan bu vergi afları, mükelleflerin her zamanaf beklentisi içinde olmalarına neden olarak vergi kaçırmalarına da teşvik eder durumagelmiştir. Vergi aflarının ancak kanunla çıkarılabilmesi ve kanunların çıkarılabilmeleri içinbelirli bir zaman gerektireceği ve ayrıca vergi affına tepkilerin doğacağı düşüncesiyle vergiaffı yerine Maliye Bakanlığı’nın yetkisinde bulunan vergi borçlarının tecili vetaksitlendirilmesi imkanı getirilmiştir. 06.02.2001 tarihli 24310 Mükerrer Sayılı ResmiGazete’de yayımlanan 414 Seri No’lu Tahsilat Genel Tebliği ile, 31.12.2000 tarihi itibariylevadesi geldiği halde 06.02.2001 tarihine kadar ödenmemiş her türlü vergi, resim, harç, fon,vergi cezası ve gecikme faizi ile borç asıllarına uygulanan gecikme zammından olan borçları,mükelleflerin 16 Mart 2001 günü mesai saati bitimine kadar bağlı oldukları vergi dairelerinebaşvurarak talep etmeleri halinde, ilk taksit Mart 2001 ayından başlamak ve eşit taksitlerleolmak üzere 18 aylık ödeme süresi tanınmıştır. Tecil edilen bu borçlara uygulanacak tecilfaizi oranı yıllık yüzde 3 olarak belirlenmiştir. Bu durumda, vergisini zamanında ödeyenmükellefler aleyhine adaletsiz bir durum ortaya çıkmış, vergisini zamanında ödemeyenmükelleflere vergilerini sadece yıllık tecil faizi oranı yüzde 3 uygulanmak suretiyle 18 taksitteödeme imkanı getirilmiştir. Zamanında ödenmeyen vergi borçları için getirilen butaksitlendirme imkanı vergi affının yumuşatılmış bir şeklidir.

4369 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, 01.01.1999 tarihinden itibaren vergi cezala-rında uzlaşma uygulaması kaldırılmışken, 14.08.1999 tarihli 23786 Sayılı Resmi Gazete’deyayımlanan 4444 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, her nedense aynı tarihten itibarengeçerli olmak üzere vergi cezalarında uzlaşma müessesesinin tekrar uygulanacağı hükmügetirilmiştir. Vergi cezalarında uzlaşma müessesesinin sıklıkla kullanılması, vergisinizamanında ödeyen dürüst mükelleflerin de kayıt dışı faaliyetlere kaymasına dolayısıyla vergikaçakçılığının artmasına neden olmaktadır.

Vergi bürokrasisinin yoğun olması mükelleflerin bazı kazançlarını kayıt altında tut-mamalarına neden olmaktadır. Bürokratik işlemlerin aşırı ve karmaşık olması kayıtlıekonomide yeterince istihdam artışının sağlanamamasına dolayısıyla kayıt dışı faaliyetlerinartmasına neden olmaktadır. “Vergi idaresinin etkin çalışmaması ve denetimdeki eksikleryanında insanlarda, toplanan vergilerin kötü harcandığına dair oluşan kanı kişileri kayıt

Page 44: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

42

dışılığa itmektedir” (KIRKULAK, 1999: 156). Türkiye’de toplanan vergi gelirlerinin etkin birşekilde ve bireylerin gerekli gördüğü alanlarda kullanılmaması, rüşvet ve yolsuzluklarınyaygın olması kamu kaynaklarının israf edilmesi, vergi ödeyenlerin vergi bilinci ve ahlakınınzayıflamasına neden olmuştur. Dolayısıyla, vergi bilinci ve ahlakının düşük olması kayıt dışıekonominin giderek artmasına sebep olmuştur. Çünkü insanlar vergi olarak ödedikleriparaların kendilerine yol, köprü ve hastane olarak dönmeyeceğini düşünmekte ve dolayısıyladevlete vergi ödemede pek istekli olmamaktadırlar.

İnsanlar elde ettikleri gelirlerin bir kısmını devlete vergi olarak ödemek istemezler.Vergiyi ödeyenlerle, vergiyi ödemediği halde kamu harcamalarından yararlananlar arasındakihaksız rekabet ve adaletsizlikler vergiye karşı direnç yaratır. Vergiye karşı direnç çeşitlişekillerde ortaya çıkabilir. Bunların başlıcaları, vergiden kaçınma, vergi kaçakçılığı, vergiborcunun geç ödenmesi, vergi grevi ve yansımadır. “Son yıllarda dünyada ve Türkiye’dekayıt dışı ekonominin payının yükselmesinde vergiye karşı direncin artmasının da etkisibulunmaktadır” (TOPTAŞ, 1998: 44).

Kayıt dışı ekonomik faaliyetler daha çok şirketleşmemiş girişimler ve küçük işletmelertarafından gerçekleştirilmektedir. “Ülkemizde işletmelerin çok büyük bir bölümü (yüzde 98,8)küçük ve orta ölçekli işletme niteliğindedir” (KIRBAŞ, 1995: 15). Türkiye’de kayıt dışıekonominin büyümesinin en önemli nedenlerinden biri bazı sektörlerde belge düzenininyeterince yerleşmemiş olmasıdır. Özellikle, kendine özgü niteliklerinden dolayı tarım vehizmet sektörlerinde belge düzeni yeterince yerleşmemiştir. Türkiye’de ekonominin büyükölçüde tarım ve hizmet sektörüne dayalı olması ve bu sektörlerdeki işletmelerin büyükçoğunluğu küçük ve orta büyüklükteki işletme niteliğinde olması bu sektörlerde kayıt dışıekonominin boyutlarını arttırmıştır.

Ülkemizde arda arda yaşanan ekonomik krizler kayıt dışı faaliyetlerin artmasına zeminhazırlamıştır. Ekonomik kriz dönemlerinde, işsiz kitleler kayıtlı ekonomide bulamadıklarıistihdam imkanlarını kayıt dışı faaliyetlerde aramaktadırlar. İşletmeler de krizin olumsuzetkilerini azaltmak için üretimlerini kayıt dışı faaliyetlere yönelterek istihdam ve üretimmaliyetlerini düşürmeye çalışırlar.

Özellikle sanayi sektöründe, teknolojik gelişmelerden dolayı emeğe dayalı üretim ye-rini makinaya dayalı üretime bırakmıştır. Bu durum niteliksiz iş gücünün işsiz kalmasınaneden olmuştur. İşsiz kalan bu işgücü de geçim kaygısıyla kayıt dışı faaliyetlere yönelmiştir.

“Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutlarının artmasının nedenlerinden biri de siyasiyapıdır” (TOPTAŞ, 1998: 51). Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinde, devletin vatandaşıdenetlemesinin yanında, vatandaş da devleti denetleme hakkına ve yetkisine sahiptir.Türkiye’deki demokrasi anlayışına göre ise, kanunlara tabi olanlar ve kanunları uygulayanlar,kanunların oluşumuna katılamamakta ve ayrıca vatandaşlar da devleti denetleme hakkınasahip olamamaktadırlar. Kanunların oluşumuna katılamayan veya kanunların uygulanmasınıdenetleyemeyen vatandaşlar, tepkilerini kayıt dışı faaliyetlere kayarak ortaya koyabilmekte-dirler. “Devlete bağlılığın azalması, bir diğer deyişle devletin saygınlığını yitirmesi, ekono-mik faaliyetlerin kayıt dışında tutulmasının toplum tarafından hoşgörüyle karşılanmasınaneden olarak kayıt dışı ekonominin gelişmesine yol açmaktadır” (TOPTAŞ, 1998: 50). Eğitimve kültür seviyesinin düşüklüğü, enflasyon ve işsizlik oranının yüksekliği ve kişi başına düşengelirin düşüklüğü kayıt dışı ekonomiyi arttıran diğer nedenlerdir.

Page 45: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

43

VII. Kayıt Dışı Ekonomik Faaliyetlerin Etkileri

A. Kayıt Dışı Ekonomik Faaliyetlerin Olumsuz Etkileri

Kayıt dışı ekonominin en önemli olumsuz etkilerinden birisi, devletin temel gelir kay-nağı olan vergi gelirlerini azaltmasıdır. Bazı ekonomik faaliyetlerin kayıt dışında kalması,vergilerin eksik ya da hiç ödenmemesine neden olmakta ve sonuçta devletin vergi gelirlerinide azaltmaktadır. Devletin vergi gelirlerinin azalması sonucu doğan bütçe açıkları yaborçlanma ya da para basma yoluyla karşılanır. Bütçe açıkları, borçlanma yoluyla karşılandığıtakdirde faiz oranları yükselmekte dolayısıyla özel sektörün yatırım maliyetlerini artırarakyatırımları azaltmaktadır. Yatırımların azalması, işsizliği arttırarak işsiz kitlelerin kayıt dışıekonomide çalışmasına neden olmaktadır. Bütçe açıklarının borçlanma yoluyla karşılanmasısonucu artan faiz oranları nedeniyle kamu borçlanma maliyeti de artmakta dolayısıyla bütçeaçıkları daha da artmaktadır. Bütçe açıklarının merkez bankası aracılığıyla para basılarakkarşılanması, enflasyon oranın yükselmesine dolayısıyla gelir dağılımının bozulmasına nedenolmaktadır.

Kayıt dışı ekonomi sayesinde bazı kişiler vergi dışı kalmış gelir elde etmiş olurlar.Bundan dolayı vergisini tam ödeyenlerle ödemeyenler arasında adaletsiz bir durum ortayaçıkmaktadır. Vergi yükünün adaletsiz dağılımı gelir dağılımında da adaletsizliğe neden olur.

Kayıt dışı üretilen mal ve hizmetlere, vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşükbedelle satılma imkanı verilerek dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortayaçıkmaktadır. Kayıt dışılığın olduğu sektörlerde vergi, sigorta ve diğer kesenekler ödenmediğiiçin bu sektörler lehine bir durum ortaya çıkar. Diğer taraftan, resmi kayıtların tutulduğusektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve diğer keseneklerden dolayı üretimmaliyetleri artmaktadır. Bunun sonucunda, dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabetortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı ekonomi nedeniyle, üretim kaynakları vergilendirilmeyensektörlere kayabilmekte ve dolayısıyla kaynaklar da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir.Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanamaması ve kaynakların verimli olarak kullanılamaması,ekonominin sağlıklı ve dengeli büyümesini de engellemektedir.

Kayıt dışı ekonomi resmi kayıtlara girmediğinden kayıtlı ekonomide belirlenen eko-nomik göstergeler (enflasyon, işsizlik, büyüme oranları ve milli gelir) gerçekte olduğundanfarklı çıkmaktadır. Çünkü resmi ekonomik göstergeler sadece kayıtlı ekonominin göstergele-ridir. Ekonomik verilerin, milli istatistik içinde gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yöndeetkilemekte ve bir çok gösterge milli istatistiklere girmediği için ekonominin durumuhakkında yanlış bilgi vermekte ve bu verilere göre uygulanacak iktisadi ve mali politikalardanbeklenen sonuçlar gerçekleşmemektedir.

Kayıt dışı faaliyetlerin artması, toplumun ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasa dışıfaaliyetlerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşması,bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltır. Devlete olan güvenlerinin azalmasısonucu, bireyler sorunlarını yasa dışı yollarla çözme yoluna gidebilirler. Özellikle, bireylersorunlarını rüşvet, suistimal yoluyla veya ‘mafya’ olarak bilinen yasa dışı örgütler yoluylaçözme yoluna gidebilirler. “Kayıt dışı ekonomi devlete karşı bir başkaldırı (ekonomik anarşi)yaratır, moral değerleri bozar” (ALTUĞ, 1994b: 66). Ahlaki değerler üzerinde ortaya çıkanbu yozlaşma, kişileri devlete ve topluma karşı suç işlemeye yöneltir.

Page 46: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

44

B. Kayıt Dışı Ekonomik Faaliyetlerin Olumlu Etkileri

Bazı kişiler, ekonomik faaliyetlerini kayıt dışında tutarak daha az vergi öderler. Dahaaz vergi ödemenin sonucunda bu kişilerin yatırımlara yönlendirecekleri fonları artar. Bufonlar yatırımlara yönlendirildiği taktirde üretim artar dolayısıyla elde edilen gelirler de artar.“Devlete verilen vergiler yerinde kullanılmamakta (yolsuzluklar, yersiz harcamalar, gereksiztüketim, çalışmayan kişilere maaş verilmesi vb.), kayıt dışı işlem sonucu devlete verilmeyenvergiler ise, üretime, istihdama, yatırıma kaynak teşkil etmekte, vergi kaçıran kaçırdığının(kazandığının) kıymetini daha iyi bildiğinden yerinde/zamanında harcamaktadır” (ALTUĞ,1994b: 67).

Kayıt altında bulunan ekonominin yüksek maliyetler, kapasitenin eksik kullanımı vekaynakların sınırlı olması gibi nedenlerle herkese iş yaratma imkanı yoktur. Kayıt dışıekonomi, açıkta kalan bu işsiz kitlelere iş imkanı sağladığı için bir çok insanın geçim kaynağıolma özelliği taşır. Kayıt altında olan sektörlerde çalışanlar, eğitim düzeyleri belirli birseviyede ve ayrıca kalifiye elemanlardır. Kayıt dışı ekonomide ise, her seviyeden insanaistihdam olanağının sağlanması hem işsizliği azaltır hem de işverenlere daha düşük maliyetteişgücü çalıştırma olanağı sağlar. Kayıt dışı ekonomi, bir yandan çalışanlar arasında haksızrekabet yaratırken, diğer taraftan da resmi ekonomiye göre üretim maliyetlerinin düşük olmasınedeniyle iç ve dış piyasalarda rekabet gücünü artırmaktadır. Çeşitli nedenlerle kayıtlıekonomiden kayıt dışı ekonomiye kayan gelirler, tasarruflar üzerinde çarpan etkisi yaratarakekonomiye canlılık getirir ve rekabet gücünü artırır. Kayıt dışı ekonomiden elde edilengelirler kayıtlı ekonomide yer alan mal ve hizmetlere talep yaratmaktadır. Dolayısıyla, kayıtdışı ekonomiden elde edilen gelirlerin tüketim aşamasında kayıt altına alınma ihtimali sözkonusudur. Diğer bir ifadeyle, elde edilmesi aşamasında kayıt altına alınamayan gelirlerharcanması aşamasında kayıt altına alınabilir. Son olarak kayıt dışı ekonomi, ekonomidekatma değer yaratması bakımından da ekonomik büyüme oranının yüksek çıkmasına yardımcıolur.

VIII. Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonominin Kayıtlı Hale Getirilebilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirler

Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran veya boyutlarını genişleten unsurlar ortadan kaldı-rılabildiği takdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olacaktır. Kayıt dışı ekonomiyiönlemek (veya küçültmek) için kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısaldeğişiklikler gereklidir. Öncelikle, Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye neden olan unsurlar tespitedilmeli daha sonra bu unsurların ortadan kaldırılması için gerekli yasal ve idari düzenlemeleryapılmalıdır.

“Türkiye’de yaşanan yüksek oranlı enflasyon kayıt dışı ekonomiyi büyüten nedenler-den biri olduğu gibi, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü de enflasyon hızını artırmaktadır”(TOPTAŞ, 1998: 85). 1980’li yıllardan sonra, enflasyon oranının devamlı yükselmesi, kayıtdışı ekonominin büyümesine neden olmuştur. Bu yüzden, kayıt dışı ekonominin küçültülmesiiçin enflasyonu düşürmeye yönelik ekonomik politikalar uygulanmalıdır.

Demokratik kuralların tam olarak uygulanmasına işlerlik kazandırılarak vatandaşlarındevleti denetleme hakkına ve yetkisine sahip olması gerekir. Böylelikle, vatandaşların devleteolan bağlılıkları artmış olacak ve bu bağlılığın artması devletin saygınlığını daha da arttırmışolacaktır. “Demokrasi ve hukuk devletinin yerleştirilmesi, sisteme ve işleyişe duyulan

Page 47: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

45

güvenin pekiştirilmesi ölçüsünde, kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması kolaylaşa-caktır” (TOPTAŞ, 1998: 87).

Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması için, Türk vergi sisteminde kayıt ve belgedüzeninin yerleştirilmesi gerekir. Hem belge düzeninin yerleşmesinde vatandaşlardanfaydalanarak kayıt dışı ekonominin küçültülmesine yardımcı olmak, hem de emek gelirleriüzerindeki vergi yükünü hafifletmek amacıyla ücretlilerde aylık vergi iadesi uygulaması,08.02.1984 tarihli 18306 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2978 Sayılı Ücretlilere Vergiİadesi Hakkında Kanun ile getirilmiştir. 05.04.1994 tarihli 21896 Sayılı Resmi Gazete’deyayımlanan 01.04.1994 tarihli 94/5372 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.05.1994tarihinden itibaren tam mükellefiyete tabi olup, ücret geliri elde edenler ile ticari, zirai,mesleki kazançları nedeniyle gelir vergisine tabi olan mükellefler, gezici olarak Milli Piyangobileti satanlar (Seyyar bayiler) vergi iadesi uygulaması kapsamından çıkartılmış ancak,emekli, dul ve yetim maaşı alanlar ve kararda belirtilenler ile bunların eş ve çocuklarıylabakmakla yükümlü oldukları kişilerin mal ve hizmet alımları için vergi iadesi uygulamasıdevam etmiştir.

Vergi iadesi kapsamından çıkarılanlardan sadece ücret geliri elde edenlere ilişkin ol-mak üzere 01.05.1994 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, 30.12.1993 tarihli 21804 SayılıResmi Gazete’de yayımlanan 3946 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanunu’nun 63’üncümaddesine 5 numaralı bent hükmü eklenerek gerçek usulde ücret geliri elde edenlerinücretlerinin vergilendirilmesinde; bu kişilerin ücretlerinden belirli harcamaların indirilmesi(özel gider indirimi uygulaması) esası getirilmiştir. Özel gider indirimi uygulamasında, sadeceücret geliri elde edenlerin kendisi, eşi ve çocukları ile ilgili eğitim, sağlık, gıda, giyim ve kiraharcamalarının 1/3'ü ücretin safi tutarının tespitinde indirim konusu edebilme imkanıgetirilmiştir. Ancak, özel gider indirimi kapsamına alınan harcama türleri oldukça sınırlıdır.Belge düzeninin yerleştirilmesi dolayısıyla kayıt dışı ekonominin küçültülmesi için her türlümal ve hizmet alımı özel gider indirimi kapsamına alınmalıdır. Çünkü özel gider indirimikapsamına girmeyen bir çok mal ve hizmet alımı belgesiz olarak gerçekleşmekte dolayısıylabu durum kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır. Özel gider indirimi uygula-masıyla, ücretlilere daha önce aylık uygulanan vergi iadesi sistemi yıllık olarak uygulanmayabaşlanmıştır. Türkiye'de aylık enflasyon oranlarının yüksek seviyede olması bir yıl sonra iadeolarak alınacak tutarın değerini reel olarak düşürmektedir. Bu durum ücretlilerin, malalışlarında fatura veya fiş almakta pek istekli olmamalarına hatta fatura veya fiş pazarlığınınartmasına neden olmaktadır.

Fatura veya fiş pazarlığının önlenmesi için özel gider indirimi uygulamasında ya aylıksisteme geri dönülmesi ya da enflasyondan dolayı ücretlilerin uğradığı kayıpların telafiedilmesi gerekir. Bu bağlamda, bir yıl sonra ücretlinin alacağı vergi iadesi, gerçekleşenenflasyon oranı kadar arttırılarak ücretliye ödenmesi veya ödeyeceği gelir vergisinden mahsupedilmesi gerekir. “Ülkede belge düzeninin tam anlamıyla yerleştirilmesi ancak alıcıylasatıcının devlete karşı çıkar birliği içinde olmasından çıkarılıp, çıkar ayrılığına dayalı birsisteme kavuşturulması ile mümkündür” (TOSUNER, 1995: 67). Dayanıklı tüketim mallarınayapılan harcamaların özel gider indirimine konu olmamasından dolayı ücretliler bu mallarısatın aldıklarında fatura veya fiş almakta pek istekli davranmamakta ve fatura veya fişpazarlığı yapmaktadırlar. Fatura veya fiş pazarlığının önlenmesi için, dayanıklı tüketimmalları için verilen garanti belgeleri yerine fatura veya fişin garanti belgesi olarak kullanılma-sı sağlanmalıdır. Böylelikle, tüketici almış olduğu dayanıklı tüketim malının garantisindenfaydalanmak için fatura veya fiş almak zorunda kalacak ve dolayısıyla belge kullanımıyaygınlaşarak kayıt dışı ekonomi azaltılmış olacaktır. Belge kullanımının yerleşmesi sadece

Page 48: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

46

katma değer vergisinde değil, gelir ve kurumlar vergilerinde de kayıp ve kaçakları önleyecek-tir. Ayrıca, özel gider indirimi uygulamasının belge düzeninin yerleşmesine dolayısıyla kayıtdışı ekonominin küçültülmesine yardımcı olması, özel gider indirimine konu olan harcamatürlerinin arttırılmasıyla mümkün olabilir.

Gelir, Kurumlar ve Katma Değer vergilerinin oranları düşürülerek vergi tabanının ge-nişletilmesi sağlanmalıdır. Vergi tabanının genişletilmesi, vergilendirilmeyen alanların(sektörlerin) vergilendirilmesi veya muafiyet ve istisnaların mümkün olabildiğince sınırlandı-rılmasıyla gerçekleşebilir.

Türkiye’de zaten yetersiz olan vergi denetimleri, daha çok kayıtlara dayanılarak vekayıtları bulunan mükellefler üzerinde yapılmakta, kayıtları bulunmayan mükellefler isegenelde vergi denetimi dışında kalmaktadır. Bundan dolayı, vergiye tabi işlemleri kayıt altınaalabilecek otomatik vergi güvenlik tedbirleri Türk vergi sistemine monte edilmelidir.Türkiye’de kaynağı yasal olmayan gelirin ekonomiye kazandırılması amacıyla 1984 yılınakadar uygulanan servet beyanı esası sayesinde, servetteki iki dönem arasındaki artıştanhareket edilerek beyan edilen gelirin doğru olarak beyan edilip edilmediğinin tespit edilmesimümkün olmaktaydı. Ancak, fonksiyonel bir vergi güvenlik müessesesi olan servet beyanıesası 1984 yılında 2995 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Kayıt dışı ekonomininazaltılması için servet beyanı esası tekrar Türk vergi sistemi içerisine dahil edilmelidir.

Verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek kaynağı izah edilemeyen gelirle-rin vergilendirilmesine yönelik yasal bir düzenleme 4369 sayılı kanunla yapılmış fakat hernedense 4444 sayılı kanunla bu düzenlemenin 01.01.1999 ile 31.12.2002 tarihleri arasındauygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Kayıt dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin kayıtaltına alınabilmesi için verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek bu faaliyetlerdenelde edilen gelirlerin vergilendirilebilir duruma getirilmesi gerekir.

Ayrıca, vergi yükündeki adaletsizliklerin, kayıt dışı faaliyetlere yol açmayacak şekildegiderilmesi ve ücretliler üzerindeki vergi, sigorta primi ve işsizlik primi kesintisi (sadece işçiücretlerinden kesilen) gibi mali yüklerin azaltılarak istihdam üzerindeki maliyetlerin düşürül-mesiyle kayıtlı olarak çalışma teşvik edilmelidir. İşveren açısından da, kayıtlı işçi çalıştırma-nın teşvik edilmesi için sigorta prim oranlarının düşürülmesi, kıdem ve ihbar tazminatlarıyükünün hafifletilmesi gerekir. Sigorta primine esas olan taban ücretin asgari ücretin brüttutarından fazla olması nedeniyle işverenler üzerinde ek bir mali yük söz konusudur. Bu maliyükün ortadan kaldırılabilmesi için ya asgari ücretin sigorta primine esas taban ücretseviyesine yükseltilmesi ya da sigorta primine esas taban ücretin asgari ücret seviyesinedüşürülmesi gerekir. En az geçim indirimi müessesesi tekrar uygulamaya konularak kişilerinkendilerinin ve ailelerinin geçimlerini sağlayacak asgari gelirlerinin vergi dışı kalmasısağlanmalıdır. En az geçim indirimi müessesesi sayesinde ücretlinin eline daha fazla parageçecek dolayısıyla kayıtsız şekilde ek işler yapması da önlenmiş olacaktır.

Kayıt dışı ekonominin küçültülmesi için vergi idaresinin yeniden yapılandırılması ge-rekir. Vergi idaresi yer ve teknolojik açıdan geliştirilmeli, vergilerin toplanmasına vedenetimine etkinlik kazandırılması gerekir. Merkezi gelir idaresi ile taşra teşkilatları arasında-ki gerekli koordinasyonun sağlanması gerekir. Bu bağlamda, vergi dairelerinde bilgisayarağının kurulması, vergi ile ilgili işlemlerin yapılmasında bilgisayar kullanımının yaygınlaştı-rılmasıyla hizmet kalitesinin ve hızının artırılması ve vergi istihbarat birimin etkin şekildeçalışmasına zemin hazırlanmalıdır. Herkese bir vergi kimlik numarası verilmesi uygulaması-nın yaygınlaştırılarak işlerlik kazandırılması gerekir. “Tek vergi numarası kullanılarak, ülke

Page 49: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

47

genelinde nakit akımının ve gayrimenkul gibi tescile tabi varlıkların sahipleri bazındaizlenebilmesi imkanının sağlanması halinde, mal ve diğer servet hareketlerinin bağlantılarınınkurulması kolaylaşacaktır” (BEKTAŞ, 1998: 152). Ancak, vergi kimlik numarası kullanılarakmal ve servet hareketlerinin sahipleri bazında sağlıklı bir şekilde izlenebilmesi, gelişmiş birbilgisayar ağının kurulmasıyla gerçekleşebilir. Ayrıca, vergi idaresinde çalışan personelinözlük ve sosyal haklarının iyileştirilmesi ve hizmet içi eğitimlerinin uzmanlaşmaya dayalıolarak yapılması gerekir. Merkezi ve taşra teşkilatlarına bağlı olarak çalışan denetimelemanlarının özlük hakları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesiyle nitelikli denetimelemanlarının özel sektöre geçmesi önlenmelidir. Dolayısıyla vergi idaresinin verdiği hizmetkalitesi de artarak kayıt dışı ekonominin küçültülmesine katkıda bulunulmuş olacaktır.Bilinmelidir ki, vergi kanunları ne kadar mükemmel olursa olsun, bu kanunları uygulayacakve denetleyecek birimlerin yetersiz veya niteliksiz olması vergilerin etkin şekilde toplanması-nı engeller.

Vergi denetimlerinin daha etkin hale getirilmesiyle mükelleflerin beyanlarının süreklidenetim altında bulundurulması, gerek vergiden kaçınma gerekse vergi kaçırma güdüsü gibivergiye karşı dirençleri zamanla azaltacaktır. Denetim sonucunda ortaya çıkacak vergisuçlarına uygulanacak vergi cezaları arttırılarak caydırıcılık özelliğine kavuşturulmalı ve bunailaveten hapis cezaları, para cezalarına çevrilemez ve ertelenemez hale getirilmelidir. Vergicezalarının caydırıcılık gücünü azaltan uzlaşma müessesesi tamamen kaldırılmalıdır. Vergicezalarının caydırıcılık gücünü arttırmak için, vergisini zamanında ödemeyen mükelleflereuygulanacak gecikme zammı ve faizleri de arttırılmalıdır. Vergi aflarına sık sık başvurulma-malıdır. Çünkü, bu aflar dürüst ve dürüst olmayan mükellefler arasında adaletsizliklere nedenolmakta ve dolayısıyla vergi kaçakçılığını teşvik etmektedir.

Hammadde ve imalat aşamasında etkin bir denetim sayesinde belge kullanımı sağlan-dığı takdirde malların üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar belge kullanımı kendili-ğinden zorunlu hale gelecektir. Tarım ve hizmet sektörlerinin üretim, tüketim ve istihdamilişkilerinin kayıt dışılığa elverişli olması ve bu sektörlerdeki faaliyetlerin çok çeşitli olmasıkayıt dışı faaliyetlerinin bu sektörlerde yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla tarımve hizmet sektörlerinin kayıt altına alınmasıyla kayıt dışı ekonominin büyümesi engellenebi-lir. Tarım kesiminde kayıt dışılığın yoğun olması dolayısıyla tarıma dayalı hammaddekullanan sektörlerde de kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır. Özellikle, tekstilsektöründe kayıt dışı ekonomi geniş boyutlardadır. Örneğin, pamuk üretiminde çiftçiyedestekleme alımı politikasından vazgeçilerek prim sistemine geçilmesi pamuğun üretimaşamasında belgeye bağlanmasını sağlamış dolayısıyla hammadde sağladığı tekstil sektörü-nün de kayıt altına alınmasını sağlamıştır. Tarımsal ürünlere uygulanan prim sistemi devleteek bir mali yük getirse de kayıt dışı ekonominin azaltılmasına sağladığı katkı küçümsenemez.Hizmet sektöründe faaliyette bulunan emlak komisyoncuların, berberlerin, lokanta sahipleri-nin, seyyar satıcıların ve bakkalların faaliyetlerinin nitelikleri gereği tespit edilmesi güçtür,çünkü bu faaliyetler en fazla bir kaç saat sürmekte ve anında belirlenip belgeye bağlanmasıpek mümkün olmamaktadır. Bu tür faaliyetlerin kayıt altına alınması ancak etkin bir denetimmekanizmasının ve caydırıcılığı yüksek olan cezaların uygulanmasıyla mümkündür. Ayrıca,ülkeye kaçak olarak giren mallar, nihai tüketicilere ulaşıncaya kadar geçen aşamalarda kayıtdışında kaldığı için sınır ve gümrük denetimlerinin daha etkin hale getirilerek ülkeye kaçakmalların girişi engellenmelidir.

“Vatandaş sık sık anlamadığı, bilmediği vergi mevzuatı ile karşı karşıya getirilmeme-lidir” (DOĞAN, 1999: 4). Vergi kanunlarında sık aralıklarla yapılan değişiklikler ve budeğişiklikleri açıklayan tebliğlerin açık olmaması vergi mevzuatını daha karmaşık hale

Page 50: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

48

getirmiştir. Vergi mükelleflerine, yeni vergisel düzenlemelerle ilgili bilgilendirici ve açıklayı-cı kitapçık ve broşürler hazırlanmalıdır. “Kanunlar gözden geçirilmeli, basit anlaşılır vegünümüz ihtiyaçlarına cevap verir hale getirilmeli, bunlara ilişkin Tüzük, Yönetmelik, GenelTebliğ, Genelge, mükerrer maddeler, geçici maddeler vs. elenmeli mevzuat tek tip kılavuzhaline getirilmeli, dağınıklıktan kurtarılmalı, bu çerçevede gelecek de hesaba katılıp standartgerçekçi, her zaman ihtiyaca cevap verebilecek kalıcı değişiklikler yapılmalı ve kanunlarıntakibi için ‘Mevzuat Takip Birimleri’ kurulmalıdır” (MAVRAL, 2001: 24). Mükelleflerinvergi bilinci ve ahlakının yerleştirilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Vergibilincinin ve ahlakının geliştirilmesi için basın ve yayın (yazılı veya görsel) organları yoluylavergi kaçakçılığının utanç verici bir suç olduğu düşüncesi aşılanmalıdır. Vergi mevzuatı nekadar mükemmel olursa olsun, vergi idaresi de ne kadar verimli ve etkin çalışır durumagetirilirse getirilsin, toplumda vergi bilinci ve ahlakı yerleşmediği sürece kayıt dışı ekonomiönlenemez. Türk vergi sisteminde, asgari gelir vergisi almayı hedefleyen, gerçek gelirikavrayamayan ve karinelere göre vergileme yöntemi olan hayat standardı esası, asgarikurumlar vergisi uygulaması ve götürü usul, kayıt dışı ekonomiye neden olmaktaydı. Buuygulamalar 4369 sayılı kanunla yapılan değişikliklerle, 01.01.1999 tarihinden itibarenyürürlükten kaldırılarak kayıt dışı ekonominin azaltılmasına katkı sağlamıştır. Ancak,30.11.2000 tarihli 24246 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4605 sayılı kanunla,01.01.2000 - 31.12.2001 tarihleri arasında uygulanmak üzere hayat standardı esası tekraruygulamaya konulmuş ve bu esasa tabi olan mükellefler kazanç elde etmeseler dahi asgari birvergiyi ödemek zorunda kalmışlardır.

Ekonomide işgücünün eğitilerek uzmanlaşmasının sağlanması ve böylece niteliksiz iş-gücünün azaltılması yoluyla kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması sağlanabilir.Türkiye’de küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin toplam istihdam içindeki payı yüksekolması nedeniyle, bu işletmelerde çalışanların uzmanlaşmasına yönelik tedbirler alınarakbunların kayıt altına alınmaları sağlanabilir.

Ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için idari düzenlemelerin yanındadevletin saygınlığının da kazandırılması gerekir. Bunun için, devletin saygınlığını ortadankaldıran rüşvet, yolsuzluk ve kayırmacılık gibi olayların üzerine ciddiyetle gidilmeli vemükelleflere, ödedikleri vergilerin kendilerine yol, köprü, okul ve hastane olarak tekrardöneceğine inandırılmalıdır. Kamu harcamalarının yerinde ve verimli alanlara yapılması vergiödeyenlerin devlete karşı saygınlığını ve bağlılığını arttırır. Dolayısıyla mükelleflerin vergiahlakı ve bilinci artmış olur. Mükelleflerin vergi bilinci ve ahlakının artırılması kayıt dışıekonominin küçültülmesine katkı sağlayacaktır. Kayıt dışı ekonomiyi azaltmak için, ekono-mik işlemler hamiline olmaktan çıkarılıp nama yazılı hale getirilmelidir. “Türk TicaretKanunu ile Bankalar Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılarak, hamiline işlemler yerininama ait işlemelere bırakmalıdır” (ÖZEL, 1998: 23). Örneğin, Türk Ticaret Kanunu’ndayapılacak bir değişiklikle, çeklerin hamiline düzenlenemeyeceği ve nama yazılı olmasıgerektiği sağlanabilir ve aynı kanunda yapılacak diğer kanuni bir düzenleme ile poliçe vebonoda beyaz ciro yapma imkanı kaldırılarak bunların hamiline yazılı senet olma özelliğiortadan kaldırılabilir.

IX. Sonuç

Kayıt dışı ekonomi genel olarak, gerçekleşmiş iktisadi faaliyetlerin kayıt altına alına-mamasını ifade eder. Tarım ve hizmet sektörlerinin izlenmesi ve denetlenmesinin zor olmasınedeniyle kayıt dışı faaliyetler genellikle bu sektörlerde yoğunlaşmıştır. Kayıt dışı ekonomikfaaliyetlerin bazı olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin olumsuz

Page 51: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

49

etkileri; kamu gelirlerini azaltma, adaletsiz vergi sistemi oluşturma, haksız rekabete yol açma,hatalı istatistikler verme, kaynakları verimsiz alanlara yöneltme ve ahlaki değerler üzerindeyozlaşmaya sebep olmasıdır. Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin olumlu etkileri ise; üretime,istihdama, yatırıma kaynak teşkil etmesi, herkese istihdam olanağı sağlaması ve ekonomiyecanlılık getirmesidir. Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran unsurlar ortadan kaldırılabildiğitakdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olur. Öncelikle, kayıt dışı ekonomiye nedenolan enflasyonun düşürülmesine yönelik iktisadi ve mali politikalar uygulanmalıdır. Belgedüzeninin yerleşmesi amacıyla alıcı ve satıcının devlete karşı çıkar ayrılığına dayalı bir sistemgetirilmelidir. Türk vergi sisteminde, vergi oranlarının düşürülmesi, muafiyet ve istisnalarınınmümkün olabildiğince sınırlandırılarak vergi tabanının genişletilmesi kayıt dışı ekonomininküçültülmesine yardımcı olacaktır. Vergi yönetimi ve denetimi etkinleştirilmeli, ücret dışıişgücü maliyetler (vergi, sigorta primi, kıdem ve ihbar tazminatları) azaltılmalıdır. Türk vergimevzuatı karışık yapıdan kurtarılarak daha basit hale getirilmesi ve bürokratik işlemlerinazaltılması gerekir. Vergi denetimleri arttırılmalı ve ayrıca denetim elemanlarının özlükhaklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekir. Vergi cezalarının şiddeti veetkinliğinin arttırılması için parasal cezaların yanında hapis ve diğer cezaların uygulanmasınaişlerlik kazandırılmalıdır. Vergi cezalarında uzlaşma kaldırılmalıdır. Üretilen mallarınhammadde ve imalat aşamasında etkin denetim sayesinde belge kullanımının yaygınlaştırıl-masıyla kayıt dışı ekonomi küçültülmüş olur. Kamu harcamalarının yerinde ve verimlialanlara yapılarak mükelleflerin vergi ahlakı ve bilincinin geliştirilmesi gerekir. Ekonomidekayıtlı faaliyetlerin arttırılması için sadece yasal ve idari düzenlemelerle yetinilmemeli, bununmeşruluk temelleri de yaratılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, en iyi vergi kanunları getirilse ve eniyi şekilde uygulansa da, toplumda vergi bilinci ve ahlakı geliştirilmediği sürece bu düzenle-melerden beklenen sonuçlar gerçekleşmeyecektir.

Kaynakça

- AĞBAL, Naci (2002), “Büyüyen Kayıt Dışı Sektör”, Yaklaşım, Sayı: 113, Mayıs, 40-46.- ALTUĞ, Osman (1994a), Kayıt Dışı Ekonomi, Cem Ofset Matbaacılık, İstanbul.- ........................... (1994b), “Kayıt Dışı Ekonomi: Vergiye Karşı Başkaldırı”, Görüş, Sayı: 14, Mart, 56-68.- AYDEMİR, Şinasi (1994), KOBİ'ler ve Kayıt Dışı Ekonomi, TOSYÖV, Ankara.- .............................. (1995a), “Kayıt Dışı Ekonomi Üzerine (I)”, Vergi Dünyası, Sayı: 161, Ocak, 72-86.- .............................. (1995b), “Kayıt Dışı Ekonomi Üzerine (II)”, Vergi Dünyası, Sayı: 162, Şubat, 35-47- BEKTAŞ, Erol (1998), “Kayıt Dışı Ekonomik Hareketlerin Kavranabilmesi Açısından Tek Vergi Numarası

Uygulaması Neden Gereklidir ve Uygulama Nasıl Olmalıdır?”, Vergi Dünyası, Sayı: 199, Mart, 150-183.- ÇOLAK, Mustafa (2001), “Kayıt Dışı Ekonominin Vergisel Görüntüsünün İrdelenmesi”, Yaklaşım, Sayı:

103, Temmuz, 195-198.- DERDİYOK, Türkmen (1993), “Türkiye'nin Kayıt Dışı Ekonomisinin Tahmini”, Türkiye İktisat Dergisi,

Mayıs, 54-63.- DOĞAN, Hasan (1999), “Vergiciliğimiz Vergi Güvenliği Önlemlerinden Bir Bir Yoksun Bırakılıyor Kayıt

Dışı Çalışanlar Gene Kazandı. Vergi Gene Üreten, Çalışan Yasalara Uyan Kimseler Üzerine”, Vergi Dün-yası, Sayı: 217, Eylül, 3-16

- DURA, Cihan (1997), “Kayıt Dışı Ekonomi Kavramı, Sebep ve Etkileri, Ölçülmesi, Mücadele Yolları veTürk Ekonomisindeki Yeri”, Maliye Dergisi, Sayı: 124, Ocak-Nisan, 3-12.

- KIRBAŞ, Sadık (1995), Kayıt Dışı Ekonomi Nedenleri, Boyutları ve Çözüm Yolları, TESAV Yayınları,Yayın No: 9, Ankara.

- KIRKULAK, Berna (1999), “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Vergilendirilmesi”, Vergi SorunlarıDergisi, Sayı: 132, Eylül, 153-165.

- MAVRAL, Ülker (2001), “Kayıt Dışı Ekonomi ve Kayıt Dışı Ekonomiyi Önlemek İçin AlınabilecekTedbirler”, Vergi Raporu, Sayı: 52, Nisan-Mayıs, 21-32.

- ÖZEL, Salih (1998), “Kayıt Dışı Ekonomi Kavramı Sorunları ve Çözümleri”, Yaklaşım, Sayı: 71, Kasım,11-24.

Page 52: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Mustafa Ali Sarılı

50

- ÖZSOYLU, A. Fazıl (1994), “Kim Kazanıyor Kim Kaybediyor?”, Ekonomik Forum, TOBB 2, 14-17.- ................................. (1996) Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonomi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul.- TEMEL, Adil; ŞİMŞEK, Ayşegül; YAZICI, Kuddusi (1994), “Kayıt Dışı Ekonomi Tanımı, Tespit

Yöntemleri ve Türk Ekonomisindeki Büyüklüğü”, İşletme ve Finans, Sayı: 104, Kasım, 10-33.- TOPTAŞ, Ülker (1998), Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri, TES-AR Yayınları No: 26, Ankara- TOSUNER, Mehmet (1995), “Vergi Kayıp ve Kaçakları Sorununa İlişkin Görüş ve Öneriler”, Vergi

Sorunları Dergisi, Sayı: 85, Ekim, 65-72.- YILMAZ, Gülay (1998), “Yeraltı Ekonomisinin Doğurduğu Vergi Kaybının Hesabı ile İlgili Yaklaşımlar ve

Türkiye’de Yeraltı Ekonomisinin Doğurduğu Vergi Kaybı”, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdariBilimler Fakültesi Dergisi Özel Sayı -Prof. Dr. Halil NADAROĞLU’na Armağan, Cilt: XIV, Sayı: 1,483-500.

- 10.06.1949 Tarih ve 7229 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu.

- 06.01.1961 Tarih ve 10700 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu.

- 10.01.1961 Tarih ve 10703 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu.

- 08.02.1984 Tarih ve 18306 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 2978 Sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun.

- 30.12.1993 Tarih ve 21804 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 3946 Sayılı Kanun.

- 05.04.1994 Tarih ve 21896 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 94/5372 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.- 29.07.1998 Tarih ve 23417 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 4369 Sayılı Kanun.- 14.08.1999 Tarih ve 23786 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 4444 Sayılı Kanun.- 06.02.2001 Tarih ve 24310 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 414 Seri No’lu Tahsilat Genel

Tebliği.- 13.04.2002 Tarih ve 24725 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 2002/3930 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.

Page 53: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

51

Finansal Krizler, Serbest Kur ve Ekonomik BüyümeE. Alpan İnan*

1. Giriş

1990’ların ikinci yarısında gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşen finansal krizler vekriz sonrası dönemde makro düzeyde gerçekleşen değişiklikler özel bir ilgiyi hak etmektedir.1995 Meksika Krizi, 1997 Güneydoğu Asya Krizi ve bunu izleyen yıllarda Rusya, Arjantin venihayet Türkiye’de meydana gelen krizler ortaya çıkış mekanizmaları ve sebepleri itibariyledaha önce yaşanan krizlerden çok farklı değildir. Bununla beraber, bu krizlerin öncekilerdenayırt edici özellikleri krizlerden sonra uygulanması gereken ekonomik politikalar konusundakigörüşlerin değişmiş olmasıdır.

Bu değişikliğin en önemli kısmı kur politikasından gelmektedir. Daha önceki tarihler-de, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan finansal krizlerden sonra ya çıpa uygulamalarına ya dakontrollü kur politikası uygulamalarına yer verilmiştir. Uygulanan kur politikasının ne ölçüdekatı olacağı, kurun tamamen mi sabitleneceği yoksa kur artışının enflasyonun altında mıtutulacağı gibi tercihler şüphesiz değişkenlik göstermiştir. Bununla beraber, gelişmekte olanpiyasalarda döviz kurunun belli ölçüde baskı altında tutulması gerektiği düşüncesi kararvericilerin yakın tarihlere kadar temel tercihi olmuştur. Bu tercihin sonucu olarak da çıpapolitikaları geride bıraktığımız son 15-20 yılda gelişmekte olan ülkelerde geniş bir uygulamaalanı bulmuştur.

Güneydoğu Asya Krizi’nden sonra ise çıpa politikaları sorgulanmaya başlanmış veuygulamacılarla akademik çevrelerde tamamen serbest kur yada tam dolarizasyon gibi iki‘aşırı’ çözümün ön plana çıkarıldığı bir tartışma başlamıştır. Tartışma henüz çözümebağlanmamıştır. Bununla beraber, bu tarihten sonra finansal kriz yaşayan gelişmekte olanpiyasalarda kriz sonrası serbest kur politikalarının daha çok tercih edildiği gözlenmektedir.Malezya hariç bütün Güneydoğu Asya ülkeleri, Türkiye ve Arjantin gibi ülkeleri bu durumaörnek göstermek mümkündür. Ayrıca Meksika gibi Güneydoğu Asya krizinden kısa süre önce(1995) serbest kura geçmiş örnekleri de eklemek mümkündür.

Kur politikası olarak serbest kurun tercih edilmesi bu ülkeler açısından yeni bir durumyaratmıştır. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin büyük kısmının 1980’lerden bu yana şu veya buşekilde kontrollü bir kur politikası izlediği, bu durumun büyümenin dış kaynakla finansmanınıson derece kolaylaştırdığı, ayrıca enflasyonist baskıları azalttığı ve iç faiz hadleri üzerindeparasal otoritenin kontrolünü zayıflattığını düşünürsek; bir anlamda bu ülkeler kendilerini pekalışık olmadıkları bir finansal yapı içinde bulmuşlardır.

Bu finansal yapı eski alışkanlıkların tamamen değişmesini gerektirmektedir. Çünküserbest kur politikasının uygulandığı/uygulanmak zorunda kalındığı bir ülkede tabii olarak dışkaynak sağlamak son derece zorlaşmakta ve dış kaynak eksikliği ekonomik büyüme içinihracat, iç talep hatta kamu harcamaları gibi ‘alışılmamış’ değişkenlerin kullanılmasınıgerektirmektedir. Öte yandan şöyle ya da böyle kurun kontrol edilmesi üzerine kurulan

* Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu.

Page 54: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

52

finansal politikalar son onbeş-yirmi yılda gelişmekte olan ülkelerin çoğunda ekonomikbüyümenin dış kaynaklara dayanması sonucunu getirmiştir.

Bu çalışma, -Türkiye gibi- yaşanan finansal kriz sonrasında serbest kur rejimine geçenbazı ülkelerdeki makro gelişmeleri incelemeyi ve Türkiye için –mümkünse- bazı çıkarımlaryapmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, bu ülkelerde tamamen serbest kura geçildikten sonraözellikle kur politikası ve ekonomik büyüme alanında yaşanan gelişmeler ve Türkiye ilebenzerlikler taşıdığı düşünülen bir örnek (Endonezya) biraz daha geniş kapsamlı olarak elealınmıştır.

Çalışmanın ilk bölümü giriş bölümüdür. İkinci bölümde gelişmekte olan ülkelerdefinansal kriz sonrası serbest kur sisteminde makroekonomi alanında ki gerçekleşmeler kısacaele alınmıştır. Üçüncü bölüm Endonezya’da yaşanan gelişmeleri biraz daha ayrıntılı birşekilde incelemektedir. Dördüncü bölüm sonuç ve yorumları kapsamaktadır.

2. Kriz Sonrası Makroekonomik Gelişmeler: Serbest Kur ve Düşük Büyüme

1997 Güneydoğu Asya Krizi’nden sonra, krizden etkilenen ülkelerin önündeki en bü-yük sorun, uzun yıllar süren düşük büyüme oranları olmuştur. Krizden etkilenen ülkeler içinkriz yılındaki reel milli gelir düzeylerine erişmek ortalama iki-üç sene gerektirmiştir. 1997yılına kadar hızlı bir büyüme performansı gösteren bölge ülkeleri, acaba neden krizden sonrauzun yıllar sürecek düşük bir büyüme kalıbına mecbur kalmışlardır?

Bu sorunun cevabı öncelikle kur rejimi ve ona bağlı olarak oluşan sermaye biriktirmemodelinde yatmaktadır. Güneydoğu Asya ülkeleri uzun yıllar boyunca milli gelire oranlayüksek yatırım oranları tutturarak sürekli ve yüksek büyüme oranları yakalamış ülkelerdir.Yüksek büyüme oranları için tabii olarak milli gelire oranla yüksek yatırım oranları gerek-miştir. Bu yatırımların finanse edilmesi gerekmektedir ve her ne kadar bu ülkelerde özelkesim tasarruf oranları geleneksel olarak yüksek olsa da, yatırımları finanse edebilecek ölçüdeyüksek değildir.

Böyle bir durumda daha yüksek yatırım oranları için her zaman dış tasarruf gerekliolmuştur. Kriz sırasında ve sonrasında meydana gelen sermaye çıkışları, yani dış tasarruflarınnegatife dönmesi milli gelirin düşmesine ve gerek bankalar gerekse firmalar kesiminde birdizi iflasa yol açmıştır. Fakat firmalar kesiminde iflas oranları daha yüksektir ve dış tasarruf-lardaki gerilemenin olumsuz etkileri firmalar kesiminde daha belirgindir.

Aşağıdaki tabloda krizden en çok etkilenen beş Güneydoğu Asya ülkesinin 1990-1996yılları arasında, yani kriz öncesi dönemde özel tasarruf ve yatırımların milli gelire oranları vemilli gelir büyüme hızları ortalama değerler itibariyle sunulmuştur.

Tablo 2.1: Güneydoğu Asya Ülkelerinde Özel Tasarruf-Özel Yatırım ve GSYİH (1990-1996)

Tayland Endonezya(*) G.Kore Malezya FilipinlerÖzel Tasarruflar 22 25 26 … 16Özel Yatırımlar 41 30 37 38 23GSYİH 9.2 7.6 8.5 7.8 4.1

Kaynak: World Economic Outlook, Ekim 98(*) Endonezya’nın özel tasarruf verileri özel sektör harcanabilir gelirinden özel kesim tüketiminin dü-şülmesi suretiyle hesaplanmıştır.

Page 55: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

53

Güneydoğu Asya ülkelerinde ekonomik aktivitedeki daralma özel sektörden gelmiştir.Bununla beraber kriz dönemindeki bir seferlik yüksek oranlı daralmanın ardından ekonominintatmin edici bir şekilde büyüyememesi ise kur politikasıyla ilgili gözükmektedir. Bu iki ayrıetki aşağıda ele alınmıştır.

2.1. Dış Tasarruf ve Reel Sektör

Döviz kurunu az ya da çok kontrol eden ve göreli fiyatlar arasındaki yapıyı bozan hertürlü kur politikası ciddi bir finansal risk yaratır ve bu finansal risk bir kesim tarafındanüstlenilir. Örneğin Latin Amerika ülkelerinde genelde kamu kesimi, Türkiye’de geneldebankacılık kesimi bu riski üstlenmişlerdir. Bununla beraber, Güneydoğu Asya ülkelerinde burisk daha büyük ölçekte reel sektörün, firmalar kesiminin üzerinde kalmış görünmektedir.Dolayısı ile kurlardaki ani bir yükselişin neden olacağı finansal risk firmalar kesimi üzerinekalacaktır. Bu milli gelirin azalmasına yolaçan ve firmalar kesimi aracılığıyla işleyen ikietkiden biridir. Yine reel kesim üzerinden işleyen ikinci bir etki dış tasarruflardaki gerileme-nin, önce yatırımların azalması, arkasından da finansal kesime olan borçların ödenememesişeklinde kendini gösteren ve –yatırım kanalı- diyebileceğimiz bir etkidir.

İlk etkiyi doğrulayan bir araştırma Claessens, Giovanni ve Simeon’un (1999) beş ül-kede (Güney Kore, Endonezya, Filipinler, Tayland ve Malezya) geniş ölçekli 400’den fazlafirma üzerinde yaptıkları çalışmadır. Bu firmaların yüzde 30’unun kriz sonrası oluşan finansalzararlardan dolayı sıkıntıya girdiklerini ve kurlardaki ani yükselmenin getirdiği yükütaşıyamayarak iflas ettiğini göstermektedir.

İkinci kanal olarak tarif edebileceğimiz yabancı sermaye çıkışı ve bunun neden olduğuyatırım oranlarındaki gerileme ile milli gelirdeki düşüş arasındaki ilişki de pek çok araştırmatarafından teyit edilmektedir. Calvo ve Reinhart (1999) çalışmalarında Güneydoğu Asyaülkelerinde dış kaynak girişindeki herhangi bir duralama yada giriş eğiliminin tersinedönmesinin, yani dış kaynak çıkışı yaşanmasının sırasıyla önce yatırımları, ardından firmalarkesiminin finansal kesime borçlu olduğu kredilerde geri dönmeyen kredi oranının hızlayükselmesine ve nihayet milli gelirde ciddi oranda düşüşlere yol açtığını bulgulamışlardır.Aynı şekilde, Stone ve Weeks (2001) ve Kim ve Stone (1999) finansal krizler sonucu dışkaynak girişindeki azalma/tersine dönme eğilimi ile firmalar kesiminin yaşadığı zorluklararasında güçlü ilişkiler bulgulamışlardır.

Her iki etkiyi de dışlamadan daha genel bir çerçeve içinde dış kaynak girişi ve milligelir arasında güçlü bir ilişki bulgulayan çalışmalar da vardır. Greene (2002) dış kaynakgirişinin Güneydoğu Asya ülkelerinde özel yatırımların finansmanında, dolayısıyla milli gelirartışında çok önemli bir rol oynadığını bulgulamıştır. Yine Bosworth ve Collins (1999)sermaye girişleri ve yatırımlar arasında güçlü bir ilişki olduğunu ve gelişmekte olan ülkelerdebu ilişkinin gelişmiş ülkelerden daha da güçlü olduğunu bulgulamışlardır.

2.2. Serbest Kur Politikası ve Düşük Büyüme Oranları

Yukarıda etkileri ve mekanizması sayılan iki kanal kriz sırasında milli gelirdeki yük-sek oranlı olsa bile bir defalık bir düşüşü açıklamaktadır. Bir başka deyişle dış kaynakgirişindeki gerileme ve bunun reel kesim üzerinde yarattığı tahribat kriz yılındaki milli gelirazalmasını açıklayabilmektedir. Fakat izleyen yıllardaki düşük büyüme oranları da açıklan-malıdır. Krizden önce hızlı bir şekilde büyüyen bu ülkeler krizden sonra neden bu denli yavaşkalmışlardır?

Page 56: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

54

Krizden sonra bu ülkelerdeki ekonomik büyümenin yavaş kalmasının nedeni dış kay-nak girişinin azalması gibi gözükmektedir. Krizden sonra, özel yatırımlar düşmüştür. Özelyatırımlardaki gerilemenin en önemli nedenleri sırasıyla dış kaynak girişindeki ve özel kesimtasarruflarındaki gerilemedir. Özel kesim tasarruflarındaki gerileme finansal krizin ortayaçıkardığı servet etkisine bağlıdır. Finansal krizle beraber ortaya çıkan döviz kurlarında hızlıartışlar ve iç faiz hadlerindeki yükseliş finansal varlıkların değerini düşürmek suretiyle özelkesim tasarruflarının reel bazda gerilemesine neden olmuştur. Dış kaynak girişindekigerilemenin nedeni ise kur rejiminin değişmesi olarak ortaya çıkmaktadır.

Aşağıdaki tabloda, finansal kriz geçirdikten sonra serbest kur rejimine geçmiş olandört ülkenin kriz öncesi (1994-1997) ve kriz sonrası (1998-2000) dönemlerinde cari işlemlerdengesi ve sermaye hareketleri verilmiştir. Veriler yıl bazında ortalama ve milyon $ cinsin-dendir.

Tablo 2.2: Kriz Öncesi ve Sonrası Dönemde Cari İşlemler Dengesi veSermaye Hareketleri (Ortalama, Milyon $)

Tayland G.Kore Endonezya Filipinler

Cari İşl. Deng.1994-97 -9,838 -10,887 -5,444 -3,3091998-00 12,013 25,416 5,956 6,179

Serm.Har.1994-97 10,377 10,684 6,086 7,0511998-00 -11,790 5,684 -7,825 -2,415

Kaynak: IFC Statistical Yearbook

Güneydoğu Asya’da krizden en çok etkilenen beş ülkeden (Güney Kore, Endonezya,Filipinler, Tayland ve Malezya) Malezya hariç dördü krizden sonra serbest kur rejiminegeçmişlerdir. Tablodan da görülebileceği gibi bu dört ülkeden üçünde kriz sonrası dış kaynakgirişi tersine dönmüş ve ülkeden sermaye çıkışı olmuştur. Güney Kore açısından krizdensonraki ilk iki sene sermaye çıkışı, sonraki iki sene ise sermaye girişi gerçekleşmiştir. Netsermaye girişinin son iki senede (1999-2000) artmasının en önemli nedeni 2002 yılındadüzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası için gerekli yatırımların gerçekleştirilmesidir. GüneyKore, bu çerçevede yaklaşık olarak 7 milyar dolarlık bir yatırım yapmıştır. Dolayısıyla istisnaibir durumu vardır.

Cari işlemler dengesi her dört ülke için kriz öncesi dönemde büyük ölçüde açık verir-ken, kriz sonrası dönemde bu açık fazlaya dönmüştür. Bunun nedeni kriz geçiren ülkelerinekonomik büyüme için ihracata ağırlık vermeleridir. İhracatı desteklemek için serbest kurrejimini bir ölçüde katılaştırmışlardır. Nitekim aynı dönemde bu ülkelerin ithalatlarında datedrici bir gerileme görülmektedir.

Her ülke doğal olarak kendisine has ekonomik koşullara sahiptir. Bununla beraber, bukısıtı unutmadan serbest kur rejimi hakkında bir genelleme yapmak mümkün olabilir:Gelişmekte olan bir ekonominin uyguladığı serbest kur rejimi ile gelişmiş bir ülke ekonomisi-nin uyguladığı serbest kur rejimi farklı sistemler olarak değerlendirilmelidir. Çünkü;

Page 57: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

55

i) Her şeyden önce gelişmekte olan ülke kendi başına ek bir ülke riski taşımaktadır;ki bu risk gelişmiş bir ülkede çok daha düşük olacaktır veya hiç olmayacaktır.

ii) İkinci bir faktör olarak gelişmiş bir ülke için kurdaki volatilitenin hesaplanmakistenmesi durumunda başvurulabilecek bir tarihi veri seti ve davranış kalıbı ör-nekleri vardır. Bir başka deyişle geçmiş dönem verilerinden hareketle kurdakivolatilitenin hesaplanabilmesi daha kolaydır. Ayrıca, geçmişte gerçekleşen birkrizde gelişmiş ülke para otoritelerinin ya da karar vericilerin nasıl bir tutum aldığıve krize karşı nasıl bir tepki vermiş olduğu da bilinmektedir. Gelişmekte olan ül-keler için her iki veri de eksiktir. Gelişmekte olan ülkelerden serbest kura geçmişolanlar genellikle bu sistemi 1990’ların ikinci yarısı gibi nispeten yakın bir tarihtebenimsemişlerdir. Dolayısıyla geçmiş dönem verileri çok kısadır ve kurdavolatiliteyi tahmin etmeye izin vermemektedir. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerinçoğu serbest kur sistemine –genellikle kurun şöyle veya böyle çıpalandığı bir dö-nemin arkasından gelmiş olan- bir finansal krizden sonra ve kısmen gönülsüzcegeçmişlerdir. Bir başka deyişle, serbest kurun bir sistem olarak faydalarını ve za-rarlarını ölçüp biçtikleri için değil, mecbur kaldıkları için serbest kur sisteminegeçmişlerdir. Böyle olunca da, o ülke yöneticilerinin bir kriz sırasında nasıl tepkiverecekleri, kura müdahale edip etmeyecekleri, müdahale edeceklerse bunun a-raçları, düzeyi, süresi gibi etkenler tam olarak bilinmemekte ve bu durum da ek birbelirsizlik unsuru olarak ortaya çıkmaktadır.

iii) Geçmişe yönelik bilgi eksikliği dışında belirsizliği artıran bir unsur da geleceğedönük bilgi eksikliğidir. Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda bulunan vadeli piyasalarve bu piyasalarda kullanılan finansal araçlar gelişmekte olan ülkelerde pek bulun-mamaktadır. Bu tip piyasalar gelişmekte olan ülkelerde bulunsa bile bunların de-rinlikleri, bilgi üretme yetenekleri ve dolayısı ile belirsizliği azaltma düzeyleri ge-lişmiş ülkelerdeki benzer piyasalardan çok daha geri düzeydedir.

Yukarıda sayılan faktörler göz önüne alındığında neden gelişmiş ve gelişmekte o-lan ülkelerde uygulanan serbest kur rejimlerinin tam olarak aynı sistem sayılamayacağınetleşmektedir. Bu sistemler farklıdır, çünkü belirsizliği azaltma konusundaki yeteneklerifarklıdır. Gelişmiş bir ülke serbest kur sistemi uyguladığında bu genellikle onun bilinçlibir tercihidir; ortaya çıkabilecek belirsizliği azaltacak bir tarihe ( geçmiş dönem verileri veörnek tepkilerin verildiği örnek krizler) ve gelecek dönem için bilgi üretecek piyasalarasahiptir.

Gelişmekte olan ülkeler için tersini söyleyebiliriz. Bu ülkeler, serbest kura mecburkaldığı için ve başka bir kur politikası uygulama yeteneğini kaybettiği için geçmişlerdir.Serbest kur tecrübesi sadece iki-üç yılı kapsadığı için piyasadaki oynaklığın ve kararvericilerin olağanüstü bir durumda ne tepki vereceğinin hesaplanması mümkün olma-maktadır. Gelecek kurlarla ilgili bilgi üretecek vadeli piyasalar ya yoktur yada esas ama-cına hizmet edecek ölçüde gelişmemiştir.

Yukarıda sayılan nedenler paralelinde söyleyebiliriz ki, gelişmekte olan bir ülkeserbest kur rejimine geçtiğinde dış kaynak girişi açısından çok daha dezavantajlı bir po-zisyona gelmeyi kabul etmektedir. Çünkü getiri ihtimalleri hem gelişmiş, hem de geliş-mekte olan piyasalarda yaklaşık aynı düzeye geliyorsa; tasarruf sahipleri risk düzeyininçok daha düşük olduğu gelişmiş ülkelerde yatırım yapmayı tercih edecektir. Dolayısı ileherhangi bir gelişmekte olan ülke finansal kriz ve krizle gelen hızlı küçülmenin ardından

Page 58: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

56

serbest kur rejimini tercih ederse ya da etmek zorunda kalırsa, görünür bir gelecek içindegeçmiş yıllarda sağlamış olduğunun çok altında bir dış kaynak sağlayacağını ve bu duru-mun da büyümesini uzun yıllar olumsuz etkileyebileceğini bilmelidir.

Böyle bir durum ekonomik büyümeyi sadece kriz yılında değil; izleyen yıllarda daolumsuz etkiler, çünkü gelişmekte olan ülke muhtemelen 1980’lerin ortalarından beri sertyada yumuşak bir çıpa politikası uygulamış ve sermaye birikim modelini bunun üzerinekurmuştur. Böylece riskin sınırlandığı ve getirinin maksimize edildiği bir ortamda gelendış kaynağa bağlı bir sermaye birikim modeli ve buna uygun bir büyüme modeli gelişti-rilmiştir. Hanehalkının tüketim ve tasarruf alışkanlıkları, tercihleri, firmaların ve bankala-rın iş görme davranışları, bankaların kredilendirme politikaları hatta kamu kesimi harca-malarının kompozisyonu gibi faktörler dahi büyümek için dış kaynağın yoğun bir şekildekullanıldığı bir ‘sermaye birikim modeline’ göre biçimlenmiştir. Dolayısıyla içsel kay-nakların önem arz ettiği yeni ortama hemen uyum sağlanması ve ekonomik büyümeyegeçilmesi söz konusu değildir.

Nitekim Güneydoğu Asya ülkelerinde büyüme ihracat artışı ve iç talep genişleme-sinden (iç tasarrufların daralması diye de okunabilir) gelmiştir. Üstelik gerçekleşen bü-yüme rakamları oldukça zayıf ve tatmin edici olmaktan uzaktır. İç talebe dayalı bir büyü-menin dış kaynağın da gelmediği bir ortamda uzun erimli olamayacağı açıktır, böyle birdurumda büyümenin devamı için ihracat artışına güvenilmelidir. İhracat artışı ise başkaunsurların yanı sıra öncelikle rekabet gücüne bağımlıdır. Rekabet gücünün önemli birunsuru olan reel kur ise tamamen serbest bir kur rejimi altında ihracatı destekleyecek olanbir düzeye sadece uzun vadede ve o da sadece teorik olarak gelebilir.

Dolayısı ile dış kaynak girişinin olmadığı, kurdaki oynaklığın yüksek olduğu vebüyümek için döviz kurlarında daha az oynaklığın tercih edildiği bir ekonomi; dövizkurlarını ‘de jure’ değilse bile ‘de facto’ olarak kontrol edebilmek için istekli bir ekonomiolacaktır.

Gerçekten de böyle olmuş mudur? Bu konu, güncel ekonomi literatüründe son üçdört yıllık dönemde en çok ilgi çekmiş olan konulardan birisidir. Dolayısıyla geneldegelişmekte olan ülkelerin¸özelde Güneydoğu Asya ülkelerinin bir finansal krizi izleyenserbest kur döneminde ‘de facto’ olarak serbest kur rejimi uygulamadıklarını yada budönemdeki kur hareketlerinin tamamen serbest bir kur rejimini işaret etmese de tamamenmüdahaleye uğradığı argümanını da destekleyecek ölçüde net olmadığını bulgulayan çoksayıda çalışma vardır.

Mc Kinnon (2000) çalışmasında, zaten yeniden bir çıpa sistemine geçmiş olanMalezya dışında kalan ve serbest kur rejimine geçtiğini ilan eden dört Güneydoğu Asyaülkesinin krizden sonra kura müdahale ettiklerini ve de facto olarak serbest kur uygulama-dıklarını belirtir. Calvo ve Reinhart (2000) çalışmalarında aynı dört ülkenin krizden sonrakur hareketlerindeki oynaklığın beklenenin çok altında kaldığını ve örneğin ABD, Alman-ya gibi serbest kur uygulayan, fakat ülke riski çok daha düşük olan ülkelerden de daha azolduğunu bulgulamışlardır. Hernandez ve Montiel (2001) ise Kore ve Tayland’ın tamserbest bir kur sistemine nispeten daha yakın bir kur rejimi uyguladıklarını; Endonezya veFilipinler’de kurlardaki oynaklığın bu iki ülkeden de daha düşük olduğunu ve her halükar-da dört ülkenin de tamamen serbest bir kur rejimi uygulamadıklarını belirtirler. Baig(2001) ise Kore’nin en az, Endonezya’nın en yüksek kur oynaklığına sahip olduğunu; fakather dört ülkenin de kriz öncesi dönemle kıyaslandığında daha serbest bir kur rejimi uygu-

Page 59: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

57

lamakla beraber; bu kur rejimlerinin tamamen serbest olarak kabul edilemeyeceği sonucu-na varır.

Genel olarak kriz sonrası Güneydoğu Asya ülkelerinin –aslında bir finansal krizi taki-ben serbest kur sistemine geçmiş olan gelişmekte olan ülkelerin çok büyük bir kısmının – ilanettikleri gibi tamamen serbest bir kur rejimi uygulamadıkları anlaşılmaktadır.

3. Dikkat Çekici Bir Örnek: Endonezya

3.1. Krizden Sonra: Döviz Kuru ve Ekonomik Büyüme

Bu bölümde, Endonezya’da uygulanan programın etkileri iki açıdan ele alınacaktır.Bunlardan bir tanesi kur rejimi, diğeri de ekonomik büyüme ile ilgili gelişmelerdir. Endonez-ya’nın kriz sonrası büyüme performansı, Güneydoğu Asya krizine yakalanan diğer ülkelerdendaha zayıftır. Gerek Güneydoğu Asya, gerekse diğer gelişmekte olan ülkelerde gözlenen birolgu; eğer krize bir de bankacılık krizi eşlik ediyorsa, milli gelirin kriz öncesi düzeyinibulmak için yaklaşık üç yıl geçmesi gerektiğidir. Claessens, Giovanni ve Simeon (1999)

Endonezya açısından bu süre daha da uzun olmuştur. 2000 yılı milli gelir düzeyi krizyılı olan 1997 yılı milli gelir düzeyinden reel olarak yüzde 8 oranında daha küçüktür. Birbaşka deyişle 2000 yılı sonunda Endonezya halen krizin milli gelir üzerinde yarattığı tahribatıgidermeyi başaramamış durumdadır. Buna karşın Filipinler bir, Kore ve Malezya ise iki yıldaeski milli gelir düzeylerine ulaşmışlardır. Krizin esas çıktığı ülke olan Tayland ise, Endonezyaile benzer bir performans göstermiş ve 2000 yılı sonunda kriz öncesi milli gelir düzeyineulaşamamıştır.

Endonezya’da büyümenin yavaş kalmasında finansal kesimden kaynaklanan sorunla-rın en önemlilerinden biri ise bankalara yönelik gözetim-denetim faaliyetinin ihmal edilmişolması ve bu durumun kriz başladıktan sonra, bankacılık sistemindeki sorunun teşhisini veçözümünü zorlaştırmış olmasıdır. Bankacılık sisteminin aktif kalitesi çok düşük ikengerçekleşen finansal kriz bankaları üç açıdan vurmuştur. Hem batık kredilerin oranı hızlayükselmiş, hem kur artışı açık pozisyonlardan dolayı bankalara zarar vermiş, hem de hızlaartan faiz hadleri yüzünden bankaların bono stokunun değeri düşmüştür. Böyle bir durumdabankacılık sistemi yeni risk alarak ekonomik büyümeyi finanse etmekten uzak kalmıştır.Zaten bankaların uğradığı zararlar, krizden kısa bir süre sonra bankalardan kaynak çekilmesi-ne neden olmuştur.

Bankacılık sistemindeki sorun ne ölçüde büyük olursa, reel sektörün ve dolayısıyla e-konominin toparlanması da o ölçüde uzun zaman almaktadır. (Pangestu ve Habir, 2002)

Bir diğer neden olarak uygulanan para politikasının tutarsızlığı ileri sürülmektedir.1997’deki krizden sonra, krizin etkilerini ve bankacılık sistemindeki sorunları gidermeyeyönelik bir dizi tedbir alınmıştır ancak bu tedbirler genellikle kendi aralarında bir tutarlılıksergilememektedir. Örneğin, Ekim 1997’de bir bankacılık sistemi yeniden yapılandırmaprogramı ilan edilmiştir. Program, mali bünyesi sağlam olmayan bankaların kapatılması vekapatılmayacak bankalar için de bir iyileştirme programı hazırlanmasını öngörmüştür.Yeniden yapılandırma programıyla beraber para politikasının gevşetilmesi kararı da açıklan-mıştır. Bu tutarsızlık, yeniden yapılandırma programının kredi kaybetmesine ve başarısızolmasına yol açmıştır. Ayrıca, ülkeden sermaye çıkışını da hızlandırmıştır. Yabancı sermayeçıkışı ise, finansal sistemi daraltarak ekonominin daha da daralmasına neden olmuştur.

Page 60: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

58

Yukarıda sayılan iki neden; para politikasının ‘karışık’ sinyaller vermesi ve bankacılıksisteminin denetim ve gözetimindeki eksikliklerin aktif kalitesinin kötüleşmesine izinvermesi, farklı kanallarla ekonomiyi etkilemiştir. Bankaların büyümeyi finanse edemeyecekdurumda bulunmaları iç kaynakların kullanılmasıyla ilgili bir sorundur. Buna karşılık, parapolitikasının ‘karışık’ sinyaller vermesi, serbest kur rejimi ve onun sebep olduğu belirsizliklebirleşerek ülkeye yabancı kaynak girişini engellemiş; daha doğrusu sermayenin çıkışınıhızlandırmıştır.

Diğer pek çok gelişmekte olan ülke gibi Endonezya’da ekonomik büyümesini uzunsüre dış kaynakla finanse etmiştir. Kamu kesimi ise genelde ihmal edilebilecek düzeydeküçük pozitif bakiyeler vermiştir. Özel kesim tasarrufları oldukça yüksek olan yatırımdüzeyini finanse etmek için genelde yetersiz kalmış ve aradaki fark dış tasarruflarla kapatıl-mıştır.

Aşağıda 1991-2000 dönemi itibariyle Endonezya’nın reel gayrisafi yurtiçi hasıla deği-şimi ile özel yatırım, özel tasarruf, bütçe dengesi ve cari işlemler dengesi kalemleri milligelire oran olarak sunulmuştur. GSYİH rakamındaki artış reel terimlerle yıllık yüzdedeğişimdir. Özel yatırımlar, tasarruflar, cari işlemler dengesi ve bütçe dengesi kalemleri isemilli gelire oran olarak ifade edilmiştir.

Tablo 3.1: 1991-2000 Döneminde Endonezya’da Yatırım-Tasarruf Dengesive Milli Gelir Artışı

Reel Özel Özel Cari İşl. BütçeGSYİH Yatırım Tasarruf Dengesi Dengesi

1991 6.9 28.3 26.8 -4.9 0.41992 6.5 28.1 28.0 -2.8 -0.41993 6.4 27.3 29.8 -1.8 0.61994 7.6 26.3 24.4 -2.4 0.91995 8.2 27.6 22.2 -4.8 2.21996 7.8 28.4 20.7 -5.0 1.21997 4.7 29.6 20.7 -4.9 -0.71998 -13.1 28.3 20.2 4.8 -2.81999 0.8 25.4 15.6 5.1 -1.12000 4.8 21.7 … 7.7 …

Kaynak: IFC Statistical Yearbook

1991-1997 dönemi itibariyle Endonezya’da özel yatırımlar ortalama olarak milli geli-rin yüzde 27.9’unu oluştururken, özel tasarruflar yüzde 24.7 düzeyinde kalmıştır. Kamukesimi dengesinin de ortalama olarak milli gelirin yüzde 1’i düzeyinde fazla verdiği budönemde aradaki tasarruf farkı dış kaynak girişiyle sağlanmıştır.

Krizden sonraki dönemde dış kaynak girişi negatife döndüğü için aradaki farkı kapa-tabilmek amacıyla cari işlemler dengesinin pozitif bakiye vermeye başladığı görülmektedir.Özel yatırım ve özel tasarruflar ise kriz sonrasında aşağı yukarı aynı oranlarda gerilemiştir.

3.2. Krizin Oluşumu ve Nedenleri

1997 Temmuz ayında Tayland’ın devalüasyon kararı ile ortaya çıkan Güneydoğu As-ya Krizi kısa zamanda bölge ülkelerine sıçramış ve gerek bu ülkelerin dış ticaret hacmi içindebölgesel ticaretin payının yüksek olmasının, gerekse ihracatın bölge ülkelerinin milli gelirinde

Page 61: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

59

yüksek bir paya sahip olmasının reel kurlardaki aşırı bir değerlenmeyi kabul etmemesi sonucudiğer bölge ülkelerini de devalüasyona zorlamıştır. Kriz, Tayland’ın devalüasyon kararındanüç ay sonra, 1997 Ekim’inde Endonezya’ya sıçramış ve kur rejimi olarak bir bant sistemiuygulayan Endonezya’yı yaklaşık olarak yüzde 40’lık bir devalüasyon kararı almaya itmiştir.

Endonezya ekonomisi, krizden önceki yıllarda ortalama yüzde 7 civarında seyredengüçlü bir büyüme performansı göstermiştir. Bu performans, büyük ölçüde GSYİH’nın yüzde30-35’ine ulaşan ihracattan ve yoğun dış kaynak kullanımından kaynaklanmaktadır.

Yüksek ihracat oranlarına rağmen, 1991’den beri reel kurun değer kazanmasına bağlıolarak ithalat da hızla artmış ve ülke GSYİH’nın yüzde 5’ine ulaşan ölçüde cari işlemler açığıvermiştir. Bu cari açık, kısa vadeli sermaye hareketleri ile kapatılmakta ve uluslararasırezervler artmıştır.

Kısaca, devalüasyon gerçekleştiği sırada Endonezya ekonomisi, hızlı ve sürekli birbüyüme süreci yakalamış, önemli ölçekte bir kamu maliyesi ve / veya borç stoku bulunmayan(1996 sonu itibariyle toplam iç ve dış borcun milli gelire oranı yüzde 24’tür) bir ekonomigörüntüsü çizmektedir. Bununla beraber, esas sıkıntı finans sektöründe birikmiş ve krizin enönemli etkileri de bu sektörde hissedilmiştir.

Bankacılık sektörüne, 1988 Kasım ayında, -Endonezya’nın 1980’ler boyunca devameden ve sermaye hareketleri, dış ticaret ile finans sisteminin liberalize edilmesi amacınıgüden reformlarının son ayağı olarak- bir reform paketi uygulanmıştır. Reform paketi, finanssektörüne girişlere getirilen kısıtlamaları büyük ölçüde kaldırmıştı. Gerek yerli, gerek yabancıbankaların kurulması ve ülke çapında genişlemesinin önünde var olan kısıtlamalar giderilmiş-tir. Bu tarihten itibaren gerek hızlı ekonomik büyüme, gerekse tüketici talebindeki hızlıcanlanma finans sektörü için önemli bir büyüme sürecini başlatmıştır.

1988-1996 arasındaki dönemde bankacılık sektöründe banka sayısı, şube sayısı, per-sonel sayısı ve banka bilançolarının milli gelire oranı büyük bir hızla artmıştır. 1992’desistemin toplam aktiflerinin milli gelire olan oranı yüzde 30.8 düzeyindeyken; 1996’da buoran yüzde 55.4’e yükselmiştir. Benzer şekilde banka sayısı da 1988-1991 döneminde101’den 182’ye, özel bankaların şube sayısı da aynı dönemde beş katı bir artışla 559’dan2639’a yükselmiştir.

Bankacılık sektöründeki bu hızlı genişlemeye iyi yönetişim ile gözetim ve denetim fa-aliyetlerinde benzer bir artış eşlik etmemiştir. Dolayısı ile 1997 Ekim’ine gelindiğindebankacılık sektörü hızlı ve kontrolsüz bir şekilde büyümüş, yüksek düzeyde risk almış,sermaye yapısı zayıf ve yeterli gözetim ve denetime tabi olmayan bir sektör görünümündeolmuştur.

Yukarıda sayılan unsurlar dışında ayrıca bankacılık sektörünün mülkiyetle ilgili so-runları da söz konusu olmuştur. Her şeyden önce, özel banka ve şube sayısındaki hızlı artışarağmen, sektörde konsantrasyon yüksek kalmıştı. Krizden bir önceki yılda (1996) ilk onbanka toplam aktiflerin yüzde 68’ine sahipti.

Ayrıca, kamu bankaları ve aralarında büyük ölçeklilerin de bulunduğu bazı özel ban-kalar siyasi baskıya son derece açıktı ve kredilendirme politikaları siyasi müdahalelerdenetkilenmiştir.

Page 62: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

60

Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı, finansal krizin bankacılık sistemi üzerindeki et-kisi de büyük olmuş ve çok sayıda bankanın kapatılması ve/veya birleştirilmesi ile sonuçlananbir süreç yaşanmış; bu süreçte zaman zaman bankalara hücumlar da görülmüştür.

3.3. Kriz Sırasında Bankacılık Sisteminin Durumu ve Yeniden Yapılandırma

Endonezya’da kamu kesimi bankacılık sistemine 1997 sonundan 1999 Mart’ına kadarbeş defa müdahale etmiştir. Bu müdahalelerde en yoğun olarak kullanılan araç bankalarındoğrudan doğruya tasfiyesi olmuştur.

Güneydoğu Asya krizi Endonezya’ya 1997 Ekim’inde sıçramıştır. 1997 Tem-muz’unda Tayland’ın devalüasyon yapmasıyla başlayan kriz, Ekim’de Endonezya’yı daetkilemiş ve para birimi Rupiah üzerindeki baskıyı artırmıştır. Artan baskı sonucu Ekimayında Rupiah yüzde 40 oranında devalüe edilmiştir. Bu noktada Endonezya bir stabilizasyonprogramı hazırlamak için IMF ile görüşmelere başlamıştır.

Rupiah üzerindeki devalüasyon baskısının arttığı ve IMF ile görüşmelerin başladığı sı-rada bankacılık sektörü krizle başa çıkabilmek açısından bir dizi zaafa sahiptir. Bu zaaflar,kriz sırasında sisteme büyük ölçüde zarar vermiştir.

3.3.1. 1997 Ekiminde Bankacılık Sisteminin Durumu

Bankacılık sistemi, özellikle özel bankalar, kriz başlarken çok sayıda yapısal sorunasahipti. Özel bankalar, büyük boyutlara ulaşan zararlarını;

i) Uluslararası muhasebe standartlarını uygulamayı reddederek,

ii) Endonezya Merkez Bankası’nın (Bank Indonesia) gözetleme ve kontrol göreviniyeterince yapmamasından faydalanarak,

iii) Bankacılık sistemine uygulanan denetim ve risk yönetimi ile ilgili mevzuatınuluslararası genel kabul görmüş standartların çok altında olmasından faydalanarak,

büyük ölçüde bilançolarında göstermemişler ve özkaynaklarına oranla çok ciddi boyutlardarisk almışlardır.

Yukarıda sayılan unsurların etkisiyle, bankacılık sistemi hakkında üretilen veriler hemyetersiz, hem de kalitesiz olmuştur. Böyle bir ortamda devalüasyon gerçekleşmiş ve özelbankalara yönelik yoğun bir hücum yaşanmıştır. Buna krizin ilk evresi diyebiliriz. Buaşamada sistemden toplam kaynak çıkışı olmamakla beraber, halk güvenli görmediği özelbankalardan parasını çekip, güvenli olduğunu düşündüğü kamu bankalarına yatırmıştır.Endonezya Merkez Bankası’nın bankalardan kaynak çekilişi aşamasında özel bankalarındurumu hakkında bilgi edinmek için yaptığı yoğun çalışmalar; sistemde çok sayıda bankafiilen iflas etmiş olmakla beraber, halen önemli sayıda bankanın sağlam yada kurtarılabilirdurumda olduğunu göstermiştir.

3.3.2. Krizden Sonra Bankacılık Sisteminin Yeniden Yapılandırılması

Krizin İlk Aşaması ve Sınırlı Hükümet Tepkisi: IMF ile yapılan anlaşmalar çerçe-vesinde Endonezya hükümeti öncelikle sistemin yeniden yapılandırılması için zayıf mali

Page 63: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

61

bünyeye sahip olan bankaları tespit etmiştir. Bu bankaların sayısı 59 taneydi ve sistemintoplam aktiflerinin yüzde 66’sına sahiptiler.

Öncelikle Kasım başında toplam aktiflerin yüzde 2,5’ine sahip olan 16 banka doğru-dan doğruya kapatılmıştır. Bu kapatma işlemi sırasında mevduatlar 20 milyon Rupiah (6.000ABD Doları) sınırına kadar korunmuştur. (1997 sonu itibariyle kişi başına milli gelir ise3.000.000 Rupiah, yani yaklaşık olarak 1.000 ABD Doları düzeyindeydi.)

16 bankanın kapatılması ilk anda olumlu bir etki yaratmış; döviz fiyatları hafifçe ge-rilerken, bankalara hücum büyük oranda azalmıştır. Fakat ay sonuna doğru beklentiler, geneliktisadi politikayı yürütmedeki zaaflar ve bankacılık sisteminin bütününün yüksek risk altındaolduğu düşüncesiyle tamamen olumsuza dönmüştür. Bu aşamadan sonra ikinci bir dövize vebankalara hücum başlamıştır. 1998 Ocak ayına kadar döviz kurları Rupiah karşısında ikincikez ve yüzde 80 oranında tekrar değer kaybetmiş ve bankalardan hızlı bir mevduat çekilişiyaşanmıştır.

Krizin İkinci Aşaması ve Hala Sınırlı Hükümet Tepkisi: İkinci aşamada bankalar-dan kaynak çekilişi, ilk aşamadan farklı olmuştur. İlk aşamada hanehalkı mevduatını özelbankalardan çekip, kamu bankalarına yatırırken; ikinci aşamada mevduatlar hem kamu hemde özel bankaları kapsayacak şekilde bütün bankalardan çekilmiştir. Bir diğer fark ise, çekilenmevduatların dövize çevrilerek sistem dışına çıkarılması olmuştur. Böylece ilk hücum sadecekamu bankaları ile özel bankalar arasındaki mevduat kompozisyonunu değiştirirken; ikincihücum önemli miktarda kaynağın sistem dışına çıkmasına ve gerek Rupiah gerek dövizeyönelik likidite talebinin hızla yükselmesine neden olmuştur.

Devlet ikinci aşamaya para basarak karşılık vermiş, daha doğrusu vermek zorundakalmıştır. Ocak sonuna kadar sisteme 60 trilyon Rupiah verilmiştir. Bu miktar milli gelirinyüzde 5,5’i civarındadır. Bu hareket sonucu aylık enflasyon oranı yüzde 1’lerden yüzde 5-6düzeyine yükselmiş ve bunun üzerine hükümet tekrar politika değiştirerek bankalardaki bütünmevduatları ve dış kredileri miktar sınırlaması olmadan garanti altına almıştır. Garanti ilanedildikten sonra da, hükümet bankacılık sektöründe kapsamlı bir yeniden yapılandırmaprogramı uygulayabilmek için; böyle bir programı tek elden yürütebilecek olan bir kuruluş(IBRA) oluşturmuştur.

IBRA hızla faaliyete geçmiş ve Şubat ortasında 54 özel bankanın (Toplam aktiflerinyüzde 40’ına sahiptirler) yönetimine bankalarla da anlaşarak bir temsilcisini sokmuştur.Fakat bu temsilciler fiilen banka yönetimine çok fazla müdahale edememiş ve etkisizkalmışlardır. Bu durumun yarattığı olumsuz beklenti yüzünden bankalardan mevduat çekilişive Merkez Bankası’ndan likidite talebi devam etmiştir.

Krizin Üçüncü Aşaması ve Hükümetin İlk Radikal Tepkisi: 1998 Nisan ayına ge-lindiğinde bankalardan mevduat çekilişi ve Merkez Bankası’ndan likidite desteği hala devametmekteydi. Bunun üzerine hükümet ilk radikal denebilecek kararını almış ve en çok likiditedesteği alan (toplam aktiflerinin yüzde 75’i oranında) yedi özel banka kapatılmıştır. Mevdu-atlar tamamen korunmuştur. Bu mevduatlar daha güvenilir kabul edilen devlet bankalarınaalınmış ve mevduat çekiliş talepleri hızla karşılanarak kamuoyuna güven verilmeye çalışıl-mıştır.

Bununla beraber kapatılan (kamu bankalarına devredilen) bankaların pasiflerinin yö-netiminde gösterilen başarı, aktiflerin yönetiminde gösterilememiştir. Aktiflerin tamamen

Page 64: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

62

IBRA’nın denetimine girmesi için gerekli yasal düzenlemelerin çıkarılması neredeyse bir yılıalmış ve Şubat 1999 tarihine kadar uzamıştır. Bu nedenle aradan geçen bir senede aktiflerindeğeri ciddi olarak küçülmüştür. Mesela Nisan 1998’de bu bankaların geri dönmeyenkredileri toplam kredi stokunun yüzde 90’ına ulaşmıştır.

Haziran 1998’de bankaların kritik durumunu irdeleyen resmi bir raporun kamuoyunasızmasından sonra, iki ay içinde toplam altı banka kapatılmış, üç tanesi de devralınmıştır.Bunların sektördeki payı yüzde 10 civarındaydı ve aralarında sağlam bir mali bünyeye sahipolduğu düşünülen itibarlı bankalar da vardı.

Krizin Dördüncü ve Son Aşaması: 1998 sonunda Merkez Bankası bankaların yeni-den yapılandırılması için bir program hazırlamıştır. Bu program özellikle hala büyükçoğunluğunda ciddi sorunlar olan özel bankalara yönelik olmuştur. Programa göre, bankalarüç kategoriye ayrılmıştır. Sermaye Rasyosu (Endonezya’da kanuni minimum oran olan)yüzde 4’ün üzerinde olanlar A grubu; rasyoları yüzde 4 ile yüzde –25 arasında olanlar Bgrubu ve rasyosu yüzde –25’ten kötü olanlar C grubu olarak sınıflandırılmıştır.

Bu bankalardan A grubu olanlara devlet yardımı yapılmasına gerek olmadığına kararverilmiştir. Bu grup yeniden yapılandırma programının dışında tutulmuştur. Bu grupta 73banka vardı ve toplam sektör payları yüzde 5,7 düzeyindeydi.

C grubu bankalar mevduatlar korunarak kapatılmıştır. Bu gruptaki bankalar 19 taneydive sektör payları yüzde 3 düzeyinde idi. Ayrıca sektör payları yüzde 2 civarında olan ondokuzyerel banka da C grubu bankalarla beraber kapatılmıştır.

B grubu bankalar ise, devlet yardımı ve sermaye ekleme yoluyla durumlarını düzelte-bilecek bankalar olarak görülmüştür. Bu bankalar, onaltı tane idi ve sektör aktifleri içindekitoplam payları yüzde 12,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. B grubu bankaların bir kısmı aslındagerekli kriterleri tutturamamıştır ve C grubu içinde olmaları lazımdı. Buna karşın bu bankala-rın pasiflerinde yüksek oranda mevduat bulunduğu için B grubuna dahil edilmişlerdir.

B grubu bankalar için devlet genelde uzun vadeli ve düşük faizli devlet tahvili vermekyoluyla bankaların sermayelerini artırma yoluna gitmiştir. Devlet tahvili dışında görece düşükoranda da olsa, nakit yardımı da yapılmıştır. Devlet, artırdığı sermayeye karşılık, eskihissedarlardan da sermaye artırımına katılmalarını istemiştir (Artırılan sermayenin yüzde20’si oranında). Devlet tahvilleri karşılığında kamu, özel bankaların hisse senetlerinin birkısmının mülkiyetini almış; fakat bu hisse senetlerinin ilerde bedeli ödenmek kaydıylaistenirse geri satılabileceği karara bağlanmıştır.

Endonezya’da yaşanan bankacılık krizinin en son aşamasında devletin sert bir şekildemüdahalesi ve bankaları gruplayıp bir kısmının kapatılması, bir kısmının hisse devri karşılı-ğında sermaye artırımı yoluyla kurtarılması ve bir kısmının da sağlam olduğunun baştan ilanedilmesi kamuoyunun güvenini sağlamıştır. Denebilir ki, hükümetin yaptığı çeşitli müdaha-leler arasında kamuoyunun beklentilerini olumlu yönde etkileyen tek müdahale sonuncusudur.

3.4. Endonezya Krizi’nden Alınması Gereken Dersler

Bankacılık krizi başladığında, Endonezya Merkez Bankası’nın bankacılık sektörününmali bünyesi hakkında yeterli miktar ve kalitede bilgisi yoktu. Bu durum, bankacılık sektörühakkında bilgi toplanması, tek tek banka bazında sağlam ve çürük elmaların ayrılması ve

Page 65: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

63

sorunların tespiti gibi aşamaları olan bir süreci gerektirmiş ve ciddi ölçüde zaman kaybına yolaçmıştır.

Bankacılık sektörü hakkında Endonezya Merkez Bankası’nın yeterli bilgi sahibi ol-mamasının bir diğer olumsuz sonucu sorunun hangi noktalara ulaşabileceğinin geç farkedilmiş olmasıdır. Bu nedenle aşama aşama uygulanan yeniden yapılandırma programının ilkaşamaları hem geç kalmış hem de yetersiz olmuş tedbirlerdir. Bu sorunların daha da büyüme-sine neden olmuştur.

En önemli sorunlardan biri eksik enformasyon olmakla beraber; mevzuat altyapısı vebankaların kamu kesimi (IBRA) tarafından doğrudan doğruya yönetilmelerini sağlamasıgereken altyapı da yetersizdi. (Uluslararası genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun birmuhasebeleştirme yoktu, bankalardan bilgi toplayacak kanallar yetersizdi, hukuki düzenle-meler IBRA’nın yetkilerini kısıtlıyordu v.b)

Önce kısmen, sonra tamamen mevduat garantisi getirilmesi, bankacılık sistemininbütününde sistemik bir kriz ortaya çıktığında hatalıydı. Kriz genelleşerek tüm bankacılıksistemine yayıldığında mevduat garantisinin tamamen ve olası maliyetleri gözardı edilerekuygulanması gerekirdi. Mevduat garantisinin kendisinin bir kredibilitesinin olması ise, ancakhalkın bu garantinin fiilen işlediğini görmesinden sonra gerçekleşmiştir.

4. Sonuç ve Yorumlar

1990’ların ikinci yarısında çok sayıda gelişmekte olan ülke finansal kriz yaşamıştır.1995 Meksika krizi ile başlayan, 1997 Güneydoğu Asya krizi ile devam eden ve nihayet 2001Türkiye ve 2002 Arjantin krizleri ile şimdilik sona eren bu finansal krizler dizisi diğerkrizlerden farklı bir grup olarak ele alınmayı gerektiren bir özelliğe sahiptirler. Bu krizlerinsonuçları ve onların incelenmesi ile elde edilen bilgiler 1980’lerin başından bu yana devameden bir paradigmayı yıkmışlardır. Bu paradigma, ana unsuru döviz kurlarının baskılanmasıolan bir politikalar demetiyle yurtdışı kaynak sağlamada bir avantaj sağlamak ve sağlananyurtdışı kaynakla hızlı bir şekilde büyüme anlayışına dayanıyordu.

Cari işlemlerde bozulma ve uygulanan sıcak para politikasının risklerini büyük ölçüdetaşıyan kesimlerden (kamu kesimi, bankacılık kesimi ve hatta bazı ülkelerde reel sektör)başlayan finansal krizler bu paradigmanın sorgulanmasını ve ardından terk edilmesinigerektirdi. Gelişmiş ülkelerdeki yatırımcılar da oyunun karşı tarafı olarak aynı paradigmayıbenimsemiş ve böylece 1980’lerin başından bu yana dünyadaki satınalma gücü ve riskindağılımı için bu politikalar kullanılmıştı.

Dolayısıyla eski paradigmanın terk edilmesi son 15-20 yıldır bu politikaları uygulayanülkeler açısından ciddi bir sorun oluşturmuştur. Fakat gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığısıkıntılar daha ciddidir. Herşeyden önce, bu politikaları uygulayan gelişmekte olan ülkelerdeyatırım ve tasarruf kararları, finansal sistemin çalışma alışkanlıkları, tüketim kalıpları ve hattakamu harcamaları bile eski politikalara göre biçimlenmiştir. Yaşadıkları finansal krizlerdensonra serbest kur sistemine geçen bu ülkeler böylece dış kaynak elde etme konusundakiavantajlarını kaybetmişlerdir. Bu ülkeler şimdi ekonomik büyüme için yeni bir stratejigeliştirme durumundadırlar. Görünüşe göre yeni paradigmaya geçişin en önemli etkisi uzunyıllar boyunca ekonomik durgunluğun devam etmesi olmuştur. Bir başka etki ikinci bölümdesayılan nedenler paralelinde tamamen serbest bir kur politikasının arzu edilen sonuçlara

Page 66: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

64

ulaşamaması ve bu nedenle ‘de jure’ olarak serbest kur politikası uygulayan ülkelerin ‘defacto’ olarak kura müdahale etmek zorunda kalmalarıdır.

Bu ülkelerden bazıları ciddi iç borç stoklarına ve zayıf mali yapılı borçlulara sahiptir.Üstelik borç stoku faiz hadlerine duyarlıdır. Burada iç borç stokundan kastedilen sadece kamukesiminin özel kesime olan borcu değildir. Kamu kesimi, finansal sistem, hanehalkı veşirketler kesimi gibi kaba bir gruplandırma yaparsak; bu kesimlerden birinin diğerine ciddimiktarda bir borç stoku olması, bu borç stokunun faiz hadlerine duyarlı olması ve borçlularınzayıf bir mali yapıya sahip bulunması durumunda sorun ciddi biçimde büyümektedir. Çünkü–aralarında Türkiye’nin de bulunduğu- bu ülkeler iç faiz hadlerini kontrol etmeye dayanan birpolitika izlemek zorundadırlar. Bu nedenle kur düzeyine müdahale imkanları hiç olmamaktaveya çok sınırlı olmaktadır.

Manevra alanları bu şekilde sınırlanan ekonomiler uzun sürebilecek bir durgunluğauğrayacak gibi gözükmektedirler. Ayrıca, ekonomideki kırılganlık ve risk algılama düzeyi hiçde kurun çıpalandığı dönemlerden daha düşük değildir. Bu nedenle yabancı sermaye girişiartan belirsizlik paralelinde azalmıştır.

Türkiye İçin Yorumlar

i) Makroekonomi

Türkiye açısından durum yukarıda ele alınan ülkelerdeki koşulların bir kısmı ile ben-zerlik göstermektedir. Kamu maliyesinde büyüyen dengesizlikler ve bu dengesizliğin finanskesiminde zayıflıklara neden olması, dış kaynak kullanımının artan risk ve yüksek belirsizlikparalelinde azalması, buna bağlı olarak büyüme eğiliminin zayıflaması gibi olgular benzerlikgöstermektedir.

Güneydoğu Asya ülkelerinde uygulanmış olan sıcak para politikalarının oluşturduğufinansal risk genellikle reel kesim firmaları üzerinde kalmış ve bu durum dış kaynak kullanımıazalırken ekonomik faaliyetteki yavaşlama eğilimini hızlandırmıştır. Türkiye’de ise sözkonusu finansal risk genellikle bankacılık sistemi üzerinde yoğunlaşmıştır. Buna karşın,ekonomik aktivitede yavaşlama anlamında Türkiye’de ortaya çıkan sonuçlar; GüneydoğuAsya ülkelerinden farklı olmayacaktır. Çünkü Türkiye’de finans kesiminden başlayan birkrizin parasal aktarım mekanizmaları kanalıyla reel kesimi etkileyeceği\etkilediği malumdur.Bu durum; yani mekanizması farklı olsa dahi dış tasarruflardaki azalmanın büyüme üzerinde-ki güçlü olumsuz etkisi de benzer yönlerden biridir.

Ekonomik büyüme açısından, görünür bir gelecekte, Türkiye –IMF gibi kuruluşlardangelen resmi kredileri bir yana bırakırsak- uygulamak zorunda olduğu kur politikasıyla anlamlıölçüde dış kaynak çekemeyecek ve dolayısı ile bu kaynağı büyümeye tercüme edemeyecektir.Daha gevşetilmiş bir maliye ve/veya para politikası –faiz dışı bütçe fazlası ve enflasyonhedefi gibi daha öncelikli hedeflerle çelişeceğinden dolayı uygulanamayacaktır. Bu çerçeve-de, ekonomik büyüme için dış kaynak sağlanması ve kamu maliyesinin kullanılması yollarıönemli ölçüde kapalıdır.

Türkiye’nin manevra alanını sınırlayan bir başka faktör iç borç stokudur. Türkiye’de;faiz hadlerindeki değişime duyarlı ve borçluları zayıf bir mali bünyeye sahip iki ayrı borçstoku vardır. Bunlardan birincisi firmalar kesiminin, diğeri de kamunun borç stokudur. Her ikiborç stokunun alıcısı büyük ölçüde finansal sistemdir. Bu durum, iç faiz hadlerinin kontrolü-

Page 67: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

65

nü bir zorunluluk haline getirmektedir. Dolayısı ile serbest kur rejimini bir zorunluluk halinegetirmektedir. Hazırlanan ekonomik programın öncelikli hedeflerinden birisi iç borç yükününgetirdiği faiz yükünün azaltılması, kontrol altında tutulması olduğu için; para otoritelerikurları değil, faizleri kontrol altında tutabilecek durumda olmayı tercih etmişlerdir.

İki iç borç stoku Türkiye’yi iç faiz hadlerinin kontrolüne ve ‘İstanbul Yaklaşımı’ ben-zeri –faiz hadlerinden bağımsız kılınmaya çalışılan- uygulamalara mecbur etmiştir. Bununlaberaber, ekonomideki belirsizlik faiz hadlerinin kontrolünü de zorlaştırmaktadır. Genellikle içfaiz hadleri ve döviz kurları birbirine ters değil, aynı yönde hareket etmektedir.

Yukarıda sözü edilen olgu - iç faiz hadleri ve döviz kurlarının aynı yönde hareketi- e-konomideki belirsizlik ve beklentilerin enflasyon dışında bir nedenden/nedenlerden dekaynaklandığını göstermektedir. Çünkü döviz kurlarındaki artış TL talebin düştüğüne işaretederken TL faizlerdeki artış; TL’nin cazibesini artıracak bir unsur değil, riskin yükseldiğineişaret eden bir gösterge olarak algılanmaktadır. Nitekim son bir kaç yıl içinde TL talebininarttığı dönemler reel TL faizlerinin yüksek değil, düşük olduğu dönemler olmuştur. Bunedenle, yüksek belirsizlik bulunan bir gelişmekte olan ülke ekonomisinde enflasyondakigerilemenin reel faiz hadlerinde de bir gerilemeye yol açacağına dair varsayım, ispatedilmesi gereken bir varsayım olma özelliğini taşımaktadır.

ii) Finansal Sistem

Türkiye ve Endonezya arasında özellikle finansal kesimin yeniden yapılandırılması sü-reçlerinde dikkat çekici benzerlikler bulunmaktadır. Bu benzerlikler şöyle sıralanabilir:

i) Her iki ülkede de bankacılık sektörü için bağımsız bir üst denetim organı kurulmasıneredeyse kriz döneminin ortaya çıkardığı bir gelişme olmuştur. Bu durum, öncekidönemlerde denetim yetersizliğine işaret etmektedir.

ii) Her iki ülkede de denetim ve gözetim otoritesinin bankacılık sektörü hakkındakibilgisi başlangıçta zayıftı ve bu bilginin üretilmesi için geçen süre, yeniden yapılan-dırma uygulamasının maliyetini artırmıştır. (Türkiye’de bankaların enflasyon muha-sebesine uygun bilançolarının ancak Haziran 2002’de belli olduğu hatırlanmalıdır.

iii) Her iki ülkede de siyasi risk ek bir belirsizlik unsuru olmuştur.

iv) Her iki ülkede de yeniden yapılandırma uygulaması, aylara hatta yıllara taşan uzun vedevamlı bir süreç olmuştur. Bu durum, piyasada ve kamuoyunda güvenin sağlanmasıkonusunda ciddi sorunlar yaratmıştır.

Finansal sistemdeki gelişmeleri öngörebilmek şüphesiz son derece zordur ve koşulları nekadar benzerse benzesin hiç bir ülke bir diğerinde yaşanacak gelişmeler için anlamlı bir örnekoluşturmaz. Bununla beraber, Endonezya tecrübesinde yapılan hatalar, Türkiye’de kararvericilerin seçeneklerini değerlendirirken göz önüne alabilecekleri bir veri seti oluşturmuştur.

Page 68: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

E. Alpan İnan

66

Kaynakça

Baig, Taimur. (2001), Characterizing Exchange Rate Regimes in Post Crisis East Asia, IMF Working Paper2001/152

Bosworth, Barry. Ve Collins, S. (1999) ‘Capital Flows to Developing Countries: Implications for Saving andInvestment’, Brookings Papers on Economic Activity, 1999/1

Calvo, G. ve Reinhart, C. (2000) ‘Fear of Floating’ NBER Working Paper No. 7993

Claessens, S. , Giovanni, F. ve Simeon, D. (1999) ‘Corporate Distress in East Asia: Assessing the Impact ofInterest and Exchange Rate Shocks’, World Bank, Reported Note No:172

Enoch, C. , Baldwin, B. , Frecaut, O. ve Kovanen, A. (2001), ‘Indonesia -Anatomy of a Banking Crisis- TwoYears of Living Dangerously 1997-1999’, IMF Working Paper 2001/52

Greene, J. (2002) ‘The Output Decline in Asian Crisis Countries: Investment Aspects, IMF Working Paper2002/25

Habir, M. ve Pangestu, M. (2002) ‘The Boom, Bust, and Restructuring of Indonesian Banks’ IMF WorkingPaper 2002/66

Hernandez, L. ve Montiel, P. (2001), ‘Post Crisis Exchange Rate Policy in Five Asian Countries: Filling in theHollow Middle’, IMF Working Paper 2001/170

Kim, S. ve Stone, M. (1999) , ‘Corporate Leverage, Bankruptcy, and Output Adjustment in Post Crisis EastAsia’ IMF Working Paper 1999/143

Mc Kinnon, R. (2000) ‘After the Crisis, the East Asian Dollar Standart Revisited’ , Stanford University

Stone, M. ve Weeks, M. (2001), ‘Systemic Financial Crises, Balance Sheets and Model Uncertainty’ IMFWorking Paper 2001/162

IFC, Statistical Yearbook, Çeşitli Sayılar.

IMF, World Economic Outlook, Ekim 98.

Page 69: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

67

Doğrudan Tahsilat Sistemi(Direct Debit)*

Barış Tezcan**

Ödeme sistemleri altyapısının düzgün bir şekilde oluşturulmasının, ülke ekonomileri-nin gelişimi üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Özellikle sağlıklı, güvenli, risksiz ve sü-ratli çalışan bir ödeme sistemi yalnızca ülke ekonomisi, mali sistem ve para politikası yönün-den değil, aynı zamanda ekonomik dünyanın içinde yer alan kuruluşlar ve bireyler için de çokönemlidir. Ödeme sistemlerinde oluşabilecek herhangi bir tıkanıklık zincirleme olarak, ban-kaları, üretim sektörünü, bireyleri ve ülke ekonomisinin çalışmasını etkileyebilir. Dolayısıyla,normal koşullarda varlığı hissedilmeyen ödeme altyapılarının düzgün bir şekilde çalışması,ülkemiz için stratejik öneme sahiptir.

Türkiye’de günümüzde uygulamakta olan ödeme sistemlerini değerlendirdiğimiz za-man;

1. TCMB EFT Sistemi (TIC-RTGS)2. Bankalararası Kart Merkezi (BKM)3. Çek Takas Sistemi

üzerinden yoğun olarak kullanılmakta olan bir altyapı görmekteyiz.

Tablo 1: 2001 yılı Türkiye Ödeme Sistemleri Üzerinden Geçen Ciro (adet-hacim)Ödeme Adedi*(milyon adet)

Ödeme Tutarı*(katrilyon TL)

Çek Takas Sistemi 25.7 52.6

BKM 508 14.3

EFT Sistemi 26.7 2,784**

*www.tcmb.gov.tr **EFT sistemi üzerinden bankaların kendi aralarında yaptıkları transferlerde geçmektedir.

Çek takas sistemi, yukarıdaki tabloda belirtildiği gibi, ülke ticaretinde önemli birhacime sahiptir. Dünya üzerinde yalnızca Türkiye, Mısır ve Hindistan’da vadeli olarak kulla-nılmakta olan çek, ülkemizde ticari faaliyeti yürüten en önemli araçlardan biri haline gelmiş-

* Bu raporda bahsi geçen bilgiler yalnız müzakere amacıyla sunulmakta olup, yazarın kişisel görüşlerini içer-mektedir. Citibank N.A. bir danışman olarak hareket etmemekte, konu ile ilgili bir bağlantısı bulunmamaktadır.Konu ile ilgili olarak doğabilecek her türlü risk ve faydanın vergisel, hukuksal ve muhasebe açısından sonuçla-rının tarafınızca belirlenmesi gerekmektedir.

** Citibank N.A. ,E-Business - Ürün Yönetimi Servisi, Müdür.

Page 70: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Barış Tezcan

68

tir. Son dönemde TBMM tarafından ele alınarak üzerinde çalışılan “3167 Sayılı Çekle Öde-melerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması” Kanun tasarısı ile;

1. Çek keşidecisine, çekin karşılıksız çıkması halinde hapis cezası verilmesi uygulaması-nın ortadan kaldırılması,

2. Keşide tarihinden önce tahsil edilmek istenen çek ile ilgili hukuki yaptırımın başlatı-lamaması (karşılıksız çıkması durumunda),

3. Bankalara çek yaprağı başına 150 milyon TL ödeme garantisi yükümlülüğü getirilmesi

uygulamaları, çekin hesabı borçlandırmaya yarayan bir yetki belgesine dönüşmesine nedenolmaktadır. Nisan 2000 tarihinde, TCMB tarafından EFT2 sistemi dahilinde altyapısı oluştu-rulan Doğrudan Tahsilat Sistemi, çek kanununun yasallaşması durumunda uygulanabilecekalternatif ve yeni bir ödeme sistemi olarak ortaya çıkmaktadır.

Doğrudan Tahsilat Sistemi, düzenli olarak ticari ilişkisi bulunan işletmelerin veyakişilerin (satıcı ve alıcı), farklı bankalarda bulunan hesapları arasında, onaya bağlı para trans-feri yapılmasını sağlayan bir ödeme sistemidir. Satıcı, alıcının Y bankasında bulunan hesabı-nı, yapılan ticari işleme göre (fatura) kendi çalıştığı X bankası aracılığıyla “Doğrudan Tahsilatİstemi” mesajı göndererek, onay verilmesine istinaden Y bankasındaki alıcı hesabını borçlan-dırmakta ve X bankasında bulunan alacaklı hesabını alacaklandırmaktadır.

Çek Takas Sistemi’nin ülke içinde yoğun olarak kullanılması firmalara ve bankalaraoperasyonel açıdan büyük yük getirmektedir. Doğrudan Tahsilat Sistemi ile Çek Takas Siste-mini karşılaştırdığımız zaman, Doğrudan Tahsilat Sistemi uygulamasının ülke içindeoperasyonel açıdan inanılmaz bir verimlilik artışı sağlayacağı ortadadır (Grafik).

Grafik: Doğrudan Tahsilat Sistemi İşleyişi ve Çek Sistemine Göre Avantajı

YY BBaannkkaassııMMüüşştteerriissii--AAllııccıı

X BankasıMüşterisi-Satıcı

X Bankası

TCMBTIC-RTGS

Y Bankası

FFaattuurraa KKeessiilliiyyoorr

HHeessaabbıınnaayyaattıırrııyyoorr

FFiirrmmaa HHeessaabbııAAllaaccaakkllaannddıırrııllııyyoorr

BBaannkkaassıınnaaDDiirreecctt DDeebbiittEEmmrrii vveerriiyyoorr

PPrroovviizzyyoonnDDiirreecctt DDeebbiitt

bbiillggiissii ggöönnddeerriiyyoorr

FFiirrmmaa HHeessaabbııBBoorrççllaannddıırrııllııyyoorr

FFiirrmmaa HHeessaabbııAAllaaccaakkllaannddıırrııllııyyoorr

ÇÇeekkGGiirriişşii

HHeessaabbıı BBoorrççllaannddıırrmmaaYYeettkkii BBeellggeessii

VVaallöörr KKaayybbıı

ÇÇeekkTTooppllaammaa vvee ÇÇeekk GGiirriişşii

ÇÇeekk BBaassıımmMMaalliiyyeettii

ÇÇeekk DDeeppoollaann--mmaassıı

1

2

3

4

567

8

Page 71: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

69

Grafikte belirtildiği üzere;

- Satıcı firma, alıcı firma ile arasındaki ticari işleme ait fatura ile ilişkilendirilmiş “Doğru-dan Tahsilat İstemi” mesajını elektronik ortamda kendi çalıştığı X bankasına gönderir.

- X Bankası müşterisi olan satıcı firma tarafından iletilen “Doğruda Tahsilat İstemi” mesa-jını TCMB/TIC-RTGS sistemi üzerinden alıcı firmanın çalıştığı Y bankasına elektronikortamda iletir.

- Y bankası, müşterisi olan alıcı firma tarafından kendisine verilen Yetkilendirme Belgesineistinaden, firma hesabını kontrol eder ve mutabakat veya red bilgisini Satıcının çalıştığı Xbankasına TCMB/TIC-RTGS sistemi üzerinden elektronik ortamda iletir (Doğrudan Tah-silat İstemi mesajı kabulü veya reddi).

- Bakiye yeterli ise ilgili tutar Y bankası tarafından TIC-RTGS sistemi vasıtasıyla X ban-kası (Satıcı) hesabına aktarılır.

Doğrudan Tahsilat Sistemi altında alıcı firma tarafından imzalanacak ve Bankaya su-nulacak Hesabı Borçlandırma Yetki Belgesi, çekin hesabı borçlandırma işlevi ile aynı amacahizmet edecektir. Yukarıdaki grafikte görüldüğü üzere çekin kullanımının firma ve bankalaragetirdiği yüksek maliyet ve operasyonel yük ortadan kaldırılmaktadır.

Yeni ödeme sistemi olarak Doğrudan Tahsilat Sisteminin ülkeye sağlayacağı yararlarakısaca bakarsak;

1. Doğrudan Tahsilat Sistemi Türkiye’de kullanılmakta olan ödeme sistemlerine alternatif,maliyetleri düşürücü bir ödeme sistemidir.

2. Tahsilatlar güvenli, güvenilir, hızlı ve risksiz bir şekilde otomatik olarak gerçekleştirilir.

3. Özellikle belirli sektörlerde nakit dolaşımını ortadan kaldıracak ve çek kullanımını düşü-recektir.

4. Çek/Senet ile yapılan tahsilatların zaman içinde azalmasını sağlayacak, operasyonel ve-rimliliği arttıracaktır.

5. Bankalar büyük adet ve hacim içeren tahsilat projeleri gerçekleştirilebilecektir.

6. E-Ticaret gibi Internet tabanlı uygulamalar için ödeme altyapısı olarak ön plana çıkacak-tır.

7. Satıcı firmanın nakit akışı düzenli bir hale gelecek, mutabakat sorunu ortadan kalkacaktır.

8. Çek kullanılması ile ortaya çıkan valör kayıpları ortadan kalkacaktır.

Bankalar bugüne kadar özellikle tedarik zinciri üzerinde banka içi tahsilat projelerigeliştirmeye çalıştılar. Kanal Yönetimi açısından organizasyonlarını farklı müşteri gruplarınahitap edecek şube ve ürünler ile desteklediler. Doğrudan Tahsilat Sisteminin uygulanmayabaşlaması ile beraber tahsilat projelerinde Bankaların Tedarik Zinciri üzerinde yeralan firma

Page 72: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Barış Tezcan

70

ve bireylere hesap açma zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Bunun en büyük yararlarındanbiri, bireyler açısından elektrik, su gibi ödemelerin tek bir banka üzerinden gerçekleşebilmesi,bankalar açısından firmaların farklı bankalardaki hesaplarından tahsilat yapılabilmesi, firma-lar açısından farklı bankalarla çalışan müşterileri hesaplarından faturaya ilişkilendirilmiş birşekilde tahsilat yapılabilmesinin sağlanmasıdır.

Dünya üzerinde çeşitli ülkelerde uygulanmakta olan Doğrudan Tahsilat Sistemlerinidetayları ile incelediğimiz zaman İngiltere’nin bu ödeme sisteminin kullanımı açısından ge-lişmiş bir pazar olduğunu görüyoruz. 32 milyon kişi ve kuruluşun Doğrudan Tahsilat Sistemi-ni kullandığı İngiltere’de günümüzde bir kişi ayda ortalama 6 faturasını bu sistem üzerindenödemektedir. 2000 yılında ülkede 2 milyar adet Doğrudan Tahsilat Sistemi işlemi gerçekleş-tirmiştir.

Özellikle ekonomik açıdan bize daha yakın olan Polonya’yı incelediğimiz zaman buülkenin 1997 yılından bu yana Doğrudan Tahsilat Sistemini kullandığını görüyoruz. İki bankaile başlayan Doğrudan Tahsilat Sistemi hızla yayılarak günümüzde tüm bankaların üzerindeanlaştığı ortak bir ödeme sistemi haline gelmiştir. Polonya’da uygulama alanı olarak baktığı-mız zaman Doğrudan Tahsilat Sisteminin bireylerin aylık fatura ödemeleri ile firmaların bir-birleri arasında yaptıkları ticari işlemlere ait fatura ödemelerinde kullanıldığını görmekteyiz.

TCMB tarafından altyapısı Nisan 2000’de oluşturulan ve her açıdan verimlilik artışısağlayan bu yeni ödeme sisteminin yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanması genel olarakülke verimliliğini de arttıracaktır. Bize düşen görev dünya genelinde aktif bir şekilde kullanı-lan Doğrudan Tahsilat Sistemi’nin bankalar olarak Türkiye’de uygulanmasını ve yaygınlaş-masını sağlamaktır.

Page 73: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

71

Basel II Uzlaşısı’na İlişkin Eleştirilerve

İyileştirme Önerileri

Dr. Guido Giese*

Çeviren: Melek Acar Boyacıoğlu**

Yazarın “Der Schweizer Treuhaender” dergisinin Ocak-Şubat 2002 sayısında (s. 67-74) yayımlanan "Kritik undVerbesserungsvorschlaege für den Basel II Akkord" başlıklı makalesinin Türkçe çevirisi aşağıda yer almaktadır.

İkinci istişare paketi ile ilgili «Kantitatif Etki Çalışması»’nın (Quantitative ImpactStudy) değerlendirilmesi Uzlaşı’nın bir çok zayıf yönünü ortaya koymaktadır.

BIS (Bank for International Settlements) tarafından Mayıs 2001 sonunda toplananbankaların ikinci istişare paketine ilişkin sonuçlar, Basel II Uzlaşısı’nın temel hedeflerine ula-şılması hususunda zayıf noktaların olduğunu göstermiştir. Bu zayıf noktaların analiz edile-bilmesi ve anlaşılabilmesi, nihai şekli 2002 sonunda yayımlanması planlanan BaselUzlaşısı’nın oluşumu açısından son derece önemlidir.

1. Giriş

Basel II Uzlaşısı’nın Ocak 2001’de açıklanan metninde [8] sermaye hükümleri çerçe-vesinde temelde iki hedef ve beklenti bulunmaktadır: Birincisi; düzenleyici ve ekonomik ser-maye konusunda daha fazla mutabakata varmaktır. Burada ekonomik sermaye ile kastedilen,risklerin neden olduğu ekonomik maliyeti karşılayan sermayedir. Düzenleyici sermaye iseBasel Uzlaşısı’nda tavsiye edilen sermayedir. İkinci hedef; gözden geçirilmiş standart yakla-şımı kullananlar açısından öngörülen ve yaklaşık aynı düzeyde tutulan sermaye donanımıdır.

Bu Uzlaşı’da, sıkı düzenleyici denetleme ve genişletilmiş kamuyu aydınlatma yü-kümlülükleri yoluyla piyasa disiplini ve şeffaflığının belirgin bir şekilde artırılması amaçlan-maktadır.

2. Basel II Uzlaşısı ile İlgili Eleştiriler

Bu makalede, ikinci «Kantitatif Etki Çalışması»’nın sonuçları ile yukarıda sayılan he-deflerin ne ölçüde örtüştüğünü ve hangi alanlarda Basel II Uzlaşısı’nda iyileştirmeler yapıla-bileceğini özetlemek istiyoruz. Buradaki temel sorun; gözden geçirilmiş standart yaklaşımın(risk ağırlıklarının hesaplamasında dışsal ratingi kullanıyor) ve IRB yaklaşımının [«İçselRatinge Dayalı» (Internal Rating Based)] kredi riski alanında ne ölçüde bir sermayeazaltımına imkan sağladığı ve ulaşılan sermayenin en azından operasyonel riskleri karşılama-ya yetip yetmediğidir. Ayrıca bu çalışmada denetim ve kamuyu aydınlatma hükümlerininmantığını ve geçerliliğini daha yakından değerlendireceğiz.

* KPMG, İşletme Danışmanlık Hizmetleri, Piyasa Riski Bölüm Yöneticisi, Zürih.** Selçuk Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü Araştırma Görevlisi, Konya.

Page 74: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Melek Acar Boyacıoğlu

72

2.1. Basel II Uzlaşısı’nda Kazananlar

Sermaye hükümleri açısından Basel II Uzlaşısı, iki iş alanının açık zaferi ile sonuç-lanmıştır [2], [4]: Şirket ödünçleri ve ipotekler. İlki için zaten gözden geçirilmiş standart yak-laşımda ve daha belirgin bir şekilde IRB yaklaşımında önemli boyutta sermaye kolaylığı(yüzde 70’e kadar) sağlanmaktadır. Bunun kaynağını Basel I Uzlaşısı’ndaki çok yüksek daimiyüzde 100’lük risk ağırlığında aramak lazımdır. Bunun aksine ipotek alanında sadece IRByaklaşımını kullananlar önemli ölçüde bir sermaye kolaylığından (yüzde 65’e kadar) faydala-nabilmektedirler. Çünkü gözden geçirilmiş standart yaklaşımda risk ağırlığı Basel I’de olduğugibi yüzde 50’dir.

2.2. IRB Yaklaşımının Sonuçları

Bankaların tüm faaliyet alanları göz önüne alındığında, finansal kurumların cevaplarıpek iyimser görünmemektedir. Bankaların verdiği cevaplara göre, Basel istişare paketindesunulan prensipler, sermaye hesaplamasının doğru bir şekilde ölçümü ve teminatların dikkatealınması hususları ile karşılaştırıldığında daha az eleştirilmektedir. Basel Komitesi teklifinde[8], IRB yaklaşımının «temel» şekliyle gözden geçirilmiş standart yaklaşımdan sadece orta-lama yüzde 2-3’lük daha az kredi riski sermayesi gerektirdiğini ve «ileri düzeyde» IRB yakla-şımının (bu yaklaşım uygulandıktan sonraki ilk iki yıl için ek tasarruf yüzde 10 ile sınırlandı-rılmalıdır) yalnızca çok gelişmiş bankalar için yüzde 10-20 oranında kolaylık sağladığını var-saymaktadır. Şüphesiz BIS’in de açıklanan hedefi olan IRB yaklaşımına geçilmesinden do-ğacak yüksek bürokratik maliyetler göz önüne alındığında, bu tasarruf miktarı bankaları teş-vik etmek için çok yetersiz kalmaktadır.

2.2.1. Risk Ağırlıklarına İlişkin Eleştiriler

Bankalar yaptıkları ampirik çalışmalar ile [2], [4]; IRB yaklaşımındaki risk ağırlıkları-nın hesaplanmasının ve risk ağırlıklarını azaltmak amacı ile teminatların dikkate alınmasınınekonomik risk maliyetini olduğundan yüksek gösterdiğini ve bu durumun Basel Uzlaşısı’nınhedefine ulaşmasına gölge düşürdüğünü ispatlamışlardır. BIS, 5 Kasım 2001’de bankacılıksektörünün taleplerini karşılamak amacıyla, risk ağırlıkları ve kredi teminatları için hesaplamaformüllerinin gözden geçirilmiş bir versiyonunu takdim etmiştir [5] (Bkz. Şekil 1).

Şimdiye kadar olduğu gibi, risk ağırlıkları geri ödememe olasılığının PD (probabilityof default) ve geri ödememeden doğan zararın LGD (loss given default) bir fonksiyonudur.Ayrıca «ileri düzeyde» IRB yaklaşımında buna ek olarak vadenin (maturity) de bir fonksiyo-nudur.

Burada üç esaslı değişiklik yapılmıştır:

1. İkinci istişare paketinde, bir taraftan olası model hatalarını, diğer taraftan katkı ser-mayesinin (Tier 2) zararı karşılama kapasitesi ile ilgili riskleri önlemek için, risk ağırlıklarıteorik modelde kasıtlı olarak gerekenden yüzde 50 daha yüksek belirlenmiştir. Bu «risk tam-ponu» (Risikopuffer) bankaların yoğun itirazlarından sonra kaldırılmıştır.

2. Birinci maddede belirtilen riskleri önlemek için risk ağırlıklarında esas alınan güvenaralığı yüzde 99.5’den yüzde 99.9’a yükseltilmiştir.

Page 75: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

73

3.İkinci istişare paketinde, risk ağırlıklarının hesaplanmasında kullanılan korelasyonsabit yüzde 20 olarak alınmıştı. Yapılan son değişiklik ile, geri ödememe olasılığının (PD)monoton azalan fonksiyonunda korelasyonun yüzde 20’den yüzde 10’a düşürülmesi benim-senmiştir.

Üst: AAA’dan C’ye kadar olan rating kategorilerinin geri ödememe olasılıkları (PD) için Ocak 2001 ve 5 Kasım 2001’deyayımlanan versiyonundaki «temel» IRB yaklaşımında işletmelerin geri ödememeden doğan zarar (LGD)=yüzde 50 ile riskağırlıkları (RW).Alt: Yukarıdaki grafiğin küçük geri ödememe olasılıkları göre yakınlaştırılmış hali. Küçük PD’ler için risk ağırlıkları hafifçeyükseltilmiş, buna karşılık orta ve büyük PD’ler için ise keskin bir şekilde düşürülmüştür.Kaynak: [5]

Diğer bütün şartlar aynıyken birinci ve üçüncü değişiklikler risk ağırlıklarının azalma-sına, ikinci değişiklik de artmasına neden olmaktadır. Şekil 1’de görüldüğü gibi, küçük

Page 76: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Melek Acar Boyacıoğlu

74

PD’lerde ikinci önlemin (risk ağırlıklarını yükseltici) etkisi baskındır. Buna karşılık daha bü-yük PD’lerde ise risk ağırlığı arzu edildiği gibi düşmektedir.

Bunların dışında şekli bir değişiklik de kabul edilmiştir: Kredi riski sermayesi, bu za-mana kadar olduğu gibi, yüzde 8 ile risk ağırlıklı aktiflerin çarpımıdır. Her halükarda bu yüz-de 8’lik ihtiyari faktör risk ağırlıkları içinde emilmiş ve böylece hesaplama formülleri gecik-meli de olsa ilk şekline dönüştürülmüştür.

2.2.2. Teminat ve Garantilerin Etkisi

Yeni Basel Uzlaşısı, bir talebin risk ağırlığını azaltmak için standart yaklaşım çerçeve-sinde çok sayıda teminatın – nakit, altın, BB- ve daha yüksek ratinge sahip menkul kıymetler,blue chips¹, garantiler ve türev ürünleri – kullanımına izin vermektedir. Standart yaklaşım,teminatları dikkate alan bir basit ve bir de kapsamlı yaklaşımı içermektedir ve bu ikinci yak-laşım daha düşük ağırlıklara neden olmaktadır. Kapsamlı yaklaşım, talebin teminat altına a-lınmamış kısmını borçlunun risk ağırlığıyla karşılamayı öngörmektedir. Buna karşılık teminataltına alınan kısmın ağırlığı, borçlunun talebinin risk ağırlığı ile yüzde 15 oranındaki artık riskfaktörü (w) çarpılarak hesaplanır. Burada ülkeler / merkez bankaları tarafından teminat altınaalınanlar hariç tutulmaktadır (w= yüzde 0).

IRB yaklaşımında da dile getirilen bu yüzde 15’lik artık risk, genel Basel Uzlaşısı’nınen fazla eleştirilen noktasıdır ve «nedeni bilinmeyen faktör» (who knows why factor) adı iletanınmıştır. Çünkü bu faktör ekonomik olmayan miktarlardaki risk ağırlıklarına neden ola-bilmektedir. Şekil 2, w faktöründen dolayı risk ağırlıklarının yanlış ölçüldüğü çok sayıdakiörnekten birini göstermektedir. BIS, w faktörünün mantıksızlığına yönelik bariz deliller sebe-biyle bunu kaldırmıştır [9].

Şekil-2İkinci İstişare Paketinde Garantilerin Kullanımına İlişkin Örnek (Ocak 2001)• B- ratingine sahip bir işletmeye E=1000 CHF kredinin verilmesi (risk ağırlığı r=%150,

geri ödememe olasılığı PDS=%4)• AA- ratingine sahip bir işletmenin döviz cinsinden G=1000 CHF garanti beyanı (risk

ağırlığı g=%20, geri ödememe olasılığı PDG=%3)• «Ayarlanmış değer» garantinin döviz kuru riskini, döviz kuru volatilitesi («Haircut»)

HFX=%8 olarak hesaba katıyor;Garantinin hesaplanabilen değeri: GA=1/(1+HFX)=926 CHF (=«Ayarlanmış değer»);

• Garanti altına alınan kısım için artık risk faktörü w geçerlidir• Temel IRB yaklaşımında LGD=%50 olarak kabul edilmektedir (öncelikli talep)Standart ve IRB Yaklaşımları İçin Etkin Risk Ağırlıklarının RWeff Hesaplanması

Basel IBasel II Standart YaklaşımBasel II Temel IRB Yaklaşımı

RWeff=(1-GA/E)r+GA/E[wr+(1-w)g]

Page 77: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

75

(Şekil 2’nin devamı)

[8],Paragraf 132’ye göre hesaplamaGaranti altına alınan kısmın geri ödememe riski:PDbes=wPDS + (1-w)PDG

RWeff=(1-GA/E) x f(PDS, LGD)+ GA/E x f(PDbes, LGD)[8], Paragraf 173’de verilen f(PD, LGD) fonksiyonu

RW=%100w=%15 isew=%0 isew=%15 iseW=%0 ise

RW=%48RW=%30RW=%108RW=%65

Basel I ve Basel II (standart ve IRB yaklaşımı) uyarınca garanti kullanımına ilişkin örnek. Garanti dikkate alınmasına rağ-men, w=%15 iken risk ağırlıklarının çok yüksek olduğu açıktır. Özellikle «temel» IRB yaklaşımındaki RW=%108’lik ağırlıkBasel I’dekinden daha yüksektir. Artık riskin göz önünde tutulmadığı durumlarda (w=%0), daha makul sonuçlara ulaşılabilir.Kaynak [2]

2.2.3. Münferit Uyumlaştırma

BIS, Ocak 2001’de IRB yaklaşımı çerçevesinde münferit uyumlaştırmayı öngörmüş-tür. Burada iyi çeşitlendirilmiş kredi portföyünün (diğer şartların eşit olduğu durumlarda) azçeşitlendirilmiş portföye göre daha düşük risk taşıdığı hususu gözden kaçmamalıdır. Bunauygun olarak, her bankanın portföyü ile düzenleyiciler tarafından belirlenen referans portföyükarşılaştırılarak, hesaplanması gereken sermaye artışı veya azalışı belirlenebilir.

Prensip itibariyle bu taslağın amacına yönelik bir itiraz olmasa da, «Kantitatif EtkiÇalışması»’ndan [2], [4] çıkan sonuç; seçilen yöntemin çeşitlendirme etkisini hesaba katmakiçin uygun olmadığıdır. Bunun dışında, kullanılan yöntemle bağlantılı ek masraflar bankalaraçısından kendilerinden karşılamaları beklenemeyecek kadar yüksek görünmektedir. Kulla-nılan metoda yönelik temel eleştiri noktası, bölgelere, ülkelere, sektör kollarına veya mamulhatlarına göre çeşitlendirme gibi başlıca çeşitlendirme boyutlarının dikkate alınmadığı gerçe-ğidir- kaldı ki kullanılabilir metot eksikliği dolayısıyla bu husus göz önünde de bulundurula-mamaktadır. Bu yüzden büyük bir olasılıkla münferit uyumlaştırma -en azından bu şekliyle-Basel II Uzlaşısı’nın nihai metninde yer almayacaktır [2].

Portföyün münferit niteliğinin göz önüne alınması öncelikle kredi-VaR modeli çerçe-vesinde mümkün olabilir. Burada çeşitlendirmenin sermaye üzerindeki etkisi doğal olarakkendisini göstermektedir. Bu tür yaklaşımlar Basel II Uzlaşısı’nda dikkate alınmayacaktır.

Page 78: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Melek Acar Boyacıoğlu

76

2.3. Standart Sürece İlişkin Eleştiriler

Gözden geçirilmiş standart süreçte, risk ağırlıkları Basel II Uzlaşısı’nda olduğu gibisadece kategorilere (ülkeler, bankalar, işletmeler) bağımlı olmayıp, aynı zamanda kredi a-lanların dışsal ratinglerine de bağımlıdır (Bkz. Şekil 3).

Şekil-3 Risk AğırlıklarıAAAileAA-arası

A+ileA-arası

BBB+ileBBB-arası

BB+ileBB-arası

B+ileB-Arası

B-´ninaltı

Ratingsiz Basel IUzlaşısı

Ülkeler %0 %20 %50 %100 %150 %100 %0/10/20/50/100BankalarSeçenek 1

%20 %50 %100 %150 %100OECD statüsüne

BankalarSeçenek 2

%20 %50 %100 %150 %100 ve vadeye göre

Orta/UzunVadeli

%20 %50 %150 %100 %20 veya %100

İşletmeler KısaVadeli (<3 ay)

%20 %50 %100 %150 %100 %100

İpotek; Konut %50 %50Basel I (sağda) ve Basel II’ye göre ülkelerin, bankaların, işletmelerin ve ipoteklerin risk ağırlıkları. Her ulusal denetim otori-tesinin bankalar için tercih edebileceği iki seçenek vardır; banka merkezinin bulunduğu ülke ratinginin kullanımı (seçenek 1),veya banka ratinginin kullanımı (seçenek 2).Kaynak [8]

Şekil-4 Avrupa, ABD ve Japonya’daki İşletmelerin RatingiÜlke Aaa/Aa A Baa Ba B <=Caa ToplamAvusturyaBelçikaDanimarkaFinlandiyaFransaAlmanyaYunanistanİzlandaİrlandaİtalyaLüksemburgHollandaNorveçPolonyaPortekizİspanyaİsveçİsviçreİngiltere

14116901031

18503423

24

1323

19121

225

494

1394

80

317

1371

544

37

11

6

66

221

1

9

11

27

11

1132

1

410

21

27

1

222

1

52

11

18

3124

124335719

1014

12811157

2110

221Toplam 86 200 156 54 54 35 554ABDJaponya

16720

39749

56577

21335

2159

1721

1729191

Avrupa, ABD ve Japonya’da Moody’s tarafından derecelendirilen işletmeler (sigorta şirketleri ve finansal kurumlar hariç).ABD ve Avrupa’da derecelendirilen işletmelerin sayısı arasındaki farkın büyüklüğü son derece açıktır.Kaynak [2]

Böylece standart yaklaşım açısından da riske uygun ve ortalama olarak daha düşüksermaye tahsisi sağlanabilir. Ancak bu durum yalnızca karşı tarafın bir dışsal ratinge sahipolması halinde söz konusudur. Örneğin, ratingin en yaygın olduğu ABD’de S&P 500’e kayıtlıişletmelerin yaklaşık yüzde 94’ü dışsal ratinge sahiptir. Buna karşılık Avrupa’da çok daha

Page 79: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

77

farklı bir tablo mevcuttur (Bkz. Şekil 4). Öyle ki, DAX-30’a kayıtlı işletmelerin yalnızca yüz-de 53 kadarı derecelendirilmiştir.

Standart süreci kullananlar açısından (bunlar esas itibariyle bütün küçük bankalar ola-caktır) riske uygun sermaye tahsisi, yakın gelecekte en azından ABD ve muhtemelen İngilteredışında mümkün olmayacaktır. Bundan çıkan sonuç, Avrupa’da standart yaklaşımı kullanan-ların, ABD’de IRB yaklaşımını kullananlara göre daha büyük bir rekabet dezavantajına kat-lanmak zorunda olduklarıdır. Örneğin, çok güvenilir fakat ratingi olmayan bir işletmeye krediverirken, standart yaklaşımda yüzde 100’lük bir risk ağırlığı öngörülmektedir. Buna karşılıkIRB yaklaşımında ise, işletmenin kredibilitesinin yüksek olması dolayısıyla risk ağırlığınınyüzde 20’lerin altına düşmesi sağlanabilmekte, bu da dengelenmesi oldukça güç bir rekabetdezavantajı doğurmaktadır. Böylece IRB yaklaşımına geçilmesi konusunda Avrupa bankalarıüzerindeki büyük baskı oluşmaktadır.

2.4. Operasyonel Riskler

IRB yaklaşımında olduğu gibi, yeniden düzenlenen sermaye gerekleri çerçevesindeoperasyonel riskler için yapılan ölçüm, bankalar tarafından eleştirilmiştir. BIS, Ocak 2001’debu risk sınıfını karşılamak üzere sermayenin ortalama yüzde 20’lik kısmının yeterli olacağınıtahmin etmiştir. Araştırmalara ve bankaların cevaplarına göre bu hedef -tanıtılan ölçüm süre-cinde uygun model parametreleri gözden geçirilerek- yüzde 12’ye indirilmiştir [6].

Burada asıl sorun, operasyonel risklerin makul ölçüde sayısallaştırılmasına imkansağlayan ölçüm metotlarının belirlenmesidir. Bu problemle ilgili (Eylül 2001’dekioperasyonel risklere ilişkin yayında [6]) herhangi bir gelişme kaydedilememiştir.

Ayrıca, «Temel Gösterge Yaklaşımı»’nda (Basic Indicator Approach) ve son zaman-larda bütün iş alanları için «Standartlaştırılmış Yaklaşım»’da (Standardized Approach), «brütgelir» (gross income) münhasır bir gösterge olarak kullanılmaktadır. Böylece sermaye gerek-leri, gelirin belirli bir yüzdesi (yaklaşık yüzde 17-20) şeklinde hesaplanmaktadır. Burada bah-sedilen iki yaklaşım arasındaki fark; ikinci yaklaşımda yüzdenin her bir iş alanı için farklı ol-masında yatmaktadır.

«Brüt gelir»’in (gross income) kullanımının pek mantıklı olmadığı son derece açıktır.Bu hesaplama metodu, bir finansal kurumun zarar ettiği yıllarda veya yapısal olarak kar ede-meyecek olan bankalarda (örneğin kalkınma bankalarında) mantıklı sonuç vermemektedir.

Karmaşık yapılı finansal kurumlar için «İleri Düzeyde Ölçüm Yaklaşımları»(Advanced Measurement Approaches) adı altında toplanan üç metot ortaya konulmuştur:

1. «İçsel Ölçüm Yaklaşımı» (Internal Measurement Approach) (Ocak versiyonundamevcut): Bu yaklaşım gerçekleşme olasılıkları ve zarar değerlerine ilişkin tarihsel verilerikullanmaktadır.

2. «Puan Kartı Yaklaşımı» (Scorecard Approach): Burada alan yöneticisi tarafındankontrol listesi (scorecard) yardımı ile, ilgili iş alanındaki riskler değerlendirilmekte ve serma-yeye çevrilmektedir. Bu metodun üstünlüğü, (yalnızca) tarihsel verilere dayanmamasıdır.

3. «Zarar Dağılımı Yaklaşımı» (Loss Distribution Approach): Burada tarihi verileredayanarak her iş alanı ve risk türü açısından operasyonel riskler aracılığıyla zararın gerçek-

Page 80: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Melek Acar Boyacıoğlu

78

leşmesi ve miktarına ilişkin olasılık dağılımları tahmin edilmektedir. Daha sonra sermaye -piyasa risklerinde VaR’a benzer bir şekilde- ortaya çıkan zarar olasılık dağılımının belirli biroranı olarak hesaplanmaktadır.

Bu üç metot, ilk iki sürece göre açıkça daha makul görünmektedir. Buna rağmen bumetotlar yüksek teknik maliyetlerden ötürü sadece büyük bankaların tekelinde kalmaktadır.Öyle ki, bankaların çoğunluğu (şu andaki durum itibariyle) operasyonel riskleri karşılamaküzere sermaye gereklerini, güvenli olmayan bir yol olan, gelirler üzerinden hesaplamak zo-runda kalmaktadırlar.

2.5. Denetim ve Kamuyu Aydınlatma Yükümlülükleri

Denetim ve kamuyu aydınlatmayla ilgili olarak öngörülen yükümlülüklerin (BaselUzlaşısı’nın 2. ve 3. ayakları) aşırıya gittiği hususu bankacılık dünyasında neredeyse ittifaklasavunulan bir görüştür [2]. Bir taraftan bu yükümlülüklerle bağlantılı ek bürokratik maliyetlerözellikle küçük ve orta büyüklüklerdeki bankalar için neredeyse başa çıkılamayacak bir nite-lik taşımakta, diğer taraftan rekabete zarar verme tehlikesi de doğurmaktadır. Çünkü bankala-rın açıklamak zorunda oldukları teknik ve stratejik bilgilerin rekabet amaçlı kullanılabilmeolasılığı mevcuttur. Bu hususta da BIS makul bir tutum takınmış [7] ve «önemli bilgilerin»açıklanmasına ilişkin yükümlülükleri hafiflettiğini bildirmiştir. Burada önemli bilgilerden ka-sıt, dikkate alınmamaları işletme kararlarını etkileyebilecek nitelikteki bilgilerdir.

2.6. Basel Uzlaşısı’na Yönelik Diğer Eleştiriler

Münferit olarak metotların ölçüm yeteneğine ilişkin mevcut çok sayıda ayrıntılı eleşti-riler dışında, Basel Uzlaşısı’nın genel içeriğine yönelik, amaçlarını olduğu kadar işlevini desorgulayan eleştiriler de bulunmaktadır. Burada sadece iki noktaya değinmek istiyoruz:

2.6.1. IRB Yaklaşımıyla Konjonktür Seyrini Şiddetlendirme

IRB yaklaşımında risk ağırlıkları, geri ödememe olasılıkları (PD) ve geri ödememedendoğan zararın (LGD) içe dönük tahmini yoluyla hesaplanmaktadır. Bu tahminler son yıllardatoplanan verilere dayanmaktadır -PD tahminleri için en az 5, LGD tahminleri için en az 7 yıl.Geri ödememe risklerine yönelik tahminlerin konjonktüre aşırı bağımlı olacağı ortadadır.Şöyle ki; konjonktürün patlama safhasında geri ödememe sayısı küçük ve risk ağırlıkları bunauygun olarak düşük kalacaktır. Bu durum kredilerin ucuzlamasına, yatırım imkanlarının doğ-masına yol açacak ve dolayısıyla büyümeyi teşvik edici bir etkisi olacaktır. Ekonominin dur-gunluk döneminde, bu süreç tersine işlemektedir. Böylece IRB yaklaşımı konjonktür seyrinişiddetlendirmektedir.

Konjonktürü bu şekilde «düzeltmek» genel iktisat politikası hedefiyle çelişmektedir.Bu etkinin azalması ancak PD ve LGD tahminlerine yönelik zaman dilimlerinin en az ikikonjonktür gelişme sürecini kapsayacak şekilde uzatılması ile gerçekleştirilebilir [3].

2.6.2. Finansal Piyasalarda İstikrarsızlık

İlk bakışta Basel Uzlaşısı’nın 2. ve 3. ayaklarının hedefleri -daha fazla şeffaflık ve pi-yasa disiplini sağlamak- eleştiriden uzak görünmektedir. Ekonomide etkin bir sermaye dağı-lımını gerçekleştirmek için piyasa şeffaflığının önemli bir koşul olduğu hususu iktisadın temel

Page 81: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

79

prensiplerindendir. Finsansal piyasalar açısından Basel II Uzlaşısı, piyasa katılımcılarınındavranışlarında büyük ölçüde homojenleşme şeklinde bir tehlike doğurmaktadır. Bu bir yan-dan daha fazla şeffaflığın sağlanması (her iktisadi birim açısından daha eşit bilgi) ve diğeryandan da bütün piyasa katılımcıları için geçerli olacak daha fazla düzenlemeler yoluyla ger-çekleşmektedir. Buna rağmen borsaların çöküşünün esas nedeni homojen piyasa davranışları-dır: Çok sayıda piyasa katılımcısı eş zamanlı olarak, aynı bilgiyle tamamen aynı davranışısergiler -menkul kıymetleri satmak gibi. Basel II Uzlaşısı, makro ekonomistlerin sürekli talepettiği finansal piyasalarda büyük boyutlu istikrarın aksine bir harekete yol açmaktadır [3].

3. Sonuç

En azından hesaplama formüllerinin ayarlanması, kamuyu aydınlatma ve gözetim yü-kümlülüklerinin dozajı ile ilgili olarak ikinci «Kantitatif Etki Çalışması»’ndan bu yana ikinciistişare paketinin zayıf yönleri konusunda her hangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu husustaBIS tarafından yayımlanan gözden geçirmelerde eleştirilere uygun düzenlemeler gayet seri birşekilde yapıldı. (Örneğin [5]’den [8]’e kadar). Düzeltilmiş risk ağırlıkları, ekonomik ve dü-zenleyici sermayeyi birbirine yakınlaştırma hedefine ulaşmayı mümkün kılabilecektir.

Operasyonel risk sermayesine ilişkin olarak, bu risk kategorisinin makul bir şekildenasıl sayısallaşabileceği konusunda BIS’in kendisinin de emin olmadığına dair oluşan kanaat,halihazırda açıklanan kapsamlı taslak değişiklikleriyle de desteklenmektedir [6], [8]. Umarızbu problem uygun bir «kantitatif etki çalışması» ile üçüncü istişare paketinde, olması gerek-tiği şekilde çözülebilir.

BIS, Ocak 2001’de yayımlanan ikinci istişare paketinden sonra yapılan çok sayıdakideğişikliklere dayalı olarak, üçüncü bir «Kantitatif Etki Çalışması» yapmaya karar vermiştir.Bu çalışma üçüncü istişare paketinin yayımlanmasından sonra (Şubat 2002 için tasarlanıyor),en erken 2005 yılında tamamlanması öngörülen nihai Uzlaşı’nın 2002 sonunda açıklanmasın-dan önce olacaktır.

Dipnot

¹ “Blue chips” risksiz ve genellikle çok büyük şirketlerin hisse senetlerine verilen addır (çevirenin notu).

Kaynaklar

1. AMMAN, M.; JOVIC, D.; SCHMID, C.: "Der IRB-Ansatz als strategische Herausforderung für Banken",Der Schweizer Treuhaender, October 2001.

2. SCHROEDER SALOMON SMITH BARNEY: "Time to Catch up", Industry Report, September 2001.3. DANIELSSON, J.; EMBRECHTS, P.; GOODHART, C.; KEATING, C.; MUENNICH, F.; RENAULT, O.;

SONG SHIN, H.: "An Academic Response to Basel II", LSE Financial Markets Group, Special PaperNo 130, Mai 2001.

4. BIS: "UBS Response to the New Basel Capital Accord", 28 May 2001.5. BIS: "Basel Committee’s Summary of QIS 2 Results and Potential Modifications to the New Basel Capital

Accord", 5 November 2001.6. BIS: "Working Paper on the Regulatory Treatment of Operational Risk", September 2001.7. BIS: "Basel Committee Working Paper on Pillar 3 –Market Discipline", 28 September 2001.8. BIS: "The New Basel Capital Accord", 16 January 2001.9. BIS: "Basel Committee Newsletter" No. 2, September 2001.

Page 82: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi, Sayı 41, 2002

80

Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler

(1 Nisan 2002 – 30 Haziran 2002)

I. Bankalar Kanunu’na İlişkin Düzenlemeler

22 Haziran 2002 tarih ve 24793 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3’üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası ile 13’üncümaddesi hükümleri uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca banka-ların; hesap ve kayıt düzeninde şeffaflık ve tekdüzenin sağlanması, işlemlerinin kayıtdışında kalmasının önlenmesi, faaliyetlerinin gerçek mahiyetlerine uygun olarak sağlıklıve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, konsolide ve konsolide olmayan bazdamali durumları, mali performansları ile yönetimin etkinliği hakkında bilgileri içeren malitablolarının zamanında ve doğru bir şekilde hazırlanması, raporlanması ve yayımlan-masına ilişkin esas, usul ve ilkelerin belirlenmesi amacıyla Muhasebe UygulamaYönetmeliği yayımlanmıştır.

20 Haziran 2002 tarih ve 24791 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3’üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası, 13’üncü mad-desinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile Geçici 4’üncü maddesi Kanununun Geçici4’üncü maddesi kapsamına dahil mevduat kabulüne yetkili özel sermayeli bankaların,1.1.2002 tarihi ile 1.7.2002 tarihi arasında düzenleyecekleri ara dönem mali tablolarınındüzenlenmesine ve yayımlanmasına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesini teminenMevduat Kabulüne Yetkili Özel Sermayeli Bankaların Ara Dönem Mali TablolarınınDüzenlenmesine ve Yayımlanmasına İlişkin Yönetmelik yayımlanmıştır.

19 Haziran 2002 tarih ve 24790 mükerrer sayılı Resmi Gazete;

• Mali bünyesindeki olumsuzlukların giderilmesini teminen 4389 sayılı BankalarKanununun 14 üncü maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları kapsamında alınması istenentedbirleri almayan, yükümlülüklerinin toplam değeri varlıklarının toplam değerini aşan,faaliyetine devamı mevduat sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarıbakımından tehlike arz eden, kaynaklarını bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeyedüşürecek biçimde Bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tekbaşına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının lehlerine kullandıran PamukbankT.A.Ş.’nin, temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı BankalarKanununun 14 üncü maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca Tasarruf MevduatıSigorta Fonuna devredilmesine ilişkin 742 Sayılı Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurulu Kararı yayımlanmıştır.

13 Haziran 2002 tarih ve 24784 sayılı Resmi Gazete’de

• Bankalar, özel finans kurumları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Tasfiye HalindeTürkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi ve diğer mali kurumlarla kredi ilişkisi içinde bu-

Page 83: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

81

lunup, finansal darboğaz yaşayan borçluların 4743 sayılı Mali Sektöre Olan BorçlarınYeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanununyürürlüğe girdiği tarihten önce açılan kredilerle ilgili olarak vadeleri uzatmak, krediyiyenilemek, ilave yeni kredi vermek, anapara ve/veya faiz indirmek, faizden vazgeçmek,kredileri kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, kredileri ayni, nakdi ya da tahsil şartınabağlı bir bedel karşılığı devir ve temlik etmek, kredileri borçlu ya da üçüncü kişilere aitayni değerler karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye etmek, diğer bankalarla birliktehareket ederek protokoller yapmak gibi alınacak tedbirlerle mali kesime olan geri ödemeyükümlülüklerini yerine getirebilmelerine imkan vermek üzere Türkiye Bankalar Birliğitarafından hazırlanacak ve alacaklı kurumların yetkililerince imzalanacak FinansalYeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Ku-rulunca onaylanması, kabulü ve uygulanmasına ilişkin genel şartlarını belirlemek amacıylaResmi Gazete’nin 11 Nisan 2002 tarih ve 24723 sayılı nüshasında yayımlanan “FinansalYeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarının Onaylanması, Kabulü ve Uygulan-masına İlişkin Genel Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 9’uncu Maddesinin Değiştiril-mesi Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır.

12 Haziran 2002 tarih ve 24783 sayılı Resmi Gazete’de;

• Bankacılık sisteminde güven ve istikrarı korumak ve ekonomik krizin bankaların ser-mayeleri üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf etmek amacıyla, Türkiye’de kurulumevduat kabulüne yetkili özel sermayeli bankaların, 4389 sayılı Bankalar Kanununa 4743sayılı Kanunla eklenen geçici 4’üncü madde uyarınca yapılacak genel kurul toplantısına,sermaye azaltım ve artırımına, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafındanyapılacak değerlendirme sonucunda alınacak tedbirlere, sermaye artırımına konu his-selerin devir sürelerine, hisse senedine dönüştürülebilir tahvil ihracına ve bu tahvillerinhisse senedine dönüştürülmesine, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca edinilen banka his-selerinin satışına ve sermaye benzeri kredilerin sermayeye dönüştürülmesine ilişkin usulve esasların belirlenmesini amacıyla Resmi Gazete’nin 1 Şubat 2002 tarih ve 24658 sayılınüshasında yayımlanan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programının Uy-gulama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkinYönetmelik yayımlanmıştır.

10 Mayıs 2002 tarihli ve 24751 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14’üncü maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre, Tasar-ruf Mevduatı Sigorta Fonu’na intikal eden bankaların iştirakleri ile hisseleri bu bankalar-dan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na geçen iştiraklerin yeniden yapılandırılması vesermaye artırımına gidilebilmesi için alınacak tedbirlerin esas ve usullerine ilişkin 687Sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı yayımlanmıştır.

11 Nisan 2002 tarih ve 24723 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı KanunlardaDeğişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2’inci maddesine dayanılarak bankalar, özelfinans kurumları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Ban-kası Anonim Şirketi ve diğer mali kurumlarla kredi ilişkisi içinde bulunup, finansal darbo-ğaz yaşayan borçluların 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılma-sı ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten

Page 84: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

TBB

82

önce açılan kredilerle ilgili olarak vadeleri uzatmak, krediyi yenilemek, ilave yeni kredivermek, anapara ve/veya faiz indirmek, faizden vazgeçmek, kredileri kısmen veya tama-men iştirake çevirmek, kredileri ayni, nakdi ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığıdevir ve temlik etmek, kredileri borçlu ya da üçüncü kişilere ait ayni değerler karşılığındakısmen veya tamamen tasfiye etmek, diğer bankalarla birlikte hareket ederek protokolleryapmak gibi alınacak tedbirlerle mali kesime olan geri ödeme yükümlülüklerini yerinegetirebilmelerine imkan vermek üzere Türkiye Bankalar Birliği tarafından hazırlanacak vealacaklı kurumların yetkililerince imzalanacak Finansal Yeniden Yapılandırma ÇerçeveAnlaşmalarının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca onaylanması, kabulü veuygulanmasına ilişkin genel şartların belirlenmesini teminen Finansal Yeniden Yapılan-dırma Çerçeve Anlaşmalarının Onaylanması, Kabulü ve Uygulanmasına İlişkin Ge-nel Şartlar Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

10 Nisan 2002 tarih ve 24722 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3’üncü maddesinin (11) numaralı fıkrasına dayanılarak,Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun insan kaynakları politikası ve planlama-sı ile meslek personelinin ve diğer personelin göreve alınmalarını, yetiştirilmelerini, yerdeğiştirmelerini, hak ve yükümlülüklerini, disiplin hükümlerini, mali ve sosyal hakları ilesözleşmeleriyle ilgili diğer hususları düzenlemek amacıyla Resmi Gazete’nin 31 Ağustos2000 tarih ve 24156 sayılı nüshasında yayımlanan Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurumu İnsan Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetme-lik yayımlanmıştır.

03 Nisan 2002 tarih ve 24715 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18’nci maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, Rabo-bank merkezi Hollanda Utrecht İstanbul Türkiye Merkez Şubesinin bankacılık işlemleriyapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılarak tasfiyesine onay verilmesine ilişkin 678Sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı yayımlanmıştır.

02 Nisan 2002 tarih ve 24714 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca tasarruf mevduatının sigorta edilmesi, temettü hariçortaklık hakları ile yönetim ve denetimi ve/veya hisseleri kendisine intikal eden bankalarınmali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması ve üçüncü kişilere devri veanılan Kanun ile kendisine verilen diğer işleri de yapmakla görevli ve yetkili kılınan,kamu tüzel kişiliğine haiz Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun idare ve temsili ile fonmevcudunun kullanılışı ve Fona verilen yetkilerin kullanılmasına ilişkin usul ve esaslarındüzenlenmesini teminen Resmi Gazetenin 3.8.2002 tarih ve 24482 sayılı nüshasındayayımlanan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetmeliğinin 5’inci MaddesindeDeğişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik yayımlanmıştır.

II. Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu’na İlişkin Düzenlemeler

11 Mayıs 2002 tarih ve 24752 sayılı Resmi Gazete’de;

• Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'a göre faaliyet göstermek üzereyetkili müesseselerin kurulmasına, şube açmalarına, faaliyet ve denetimlerine dair usul ve

Page 85: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

83

esasları düzenlemek amacıyla Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 SayılıKarara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2002-32/27) yayımlanmıştır. Tebliğ ile Türk ParasıKıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'a ilişkin 97-32/21, 99-32/22 ve 99-32/23sayılı Tebliğler yürürlükten kaldırılmıştır.

20 Nisan 2002 tarih ve 24732 sayılı Resmi Gazete’de;

• Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık HazineMüsteşarlığı'nın 91-32/5 Sayılı Tebliğine İlişkin I-M sayılı Türkiye Cumhuriyet MerkezBankası Genelgesinin "Usul ve Müşterek Hükümler" bölümünün 46'ncı maddesinin"Döviz Alım Belgeleri" başlıklı kısmı ile aynı Genelgenin "Görünmeyen İşlemlere İlişkinHükümler" bölümünün 25'inci maddesinin "D-5 Reasürans ve Retrosesyon İşlemleri"başlıklı kısmının "2. Harice Verilen İşler" fıkrasının değiştirilmesine ilişkin Türk ParasıKıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine Müsteşar-lığı'nın 91-32/5 Sayılı Tebliğine İlişkin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Genel-gesi (Sayı: 2002/4) yayımlanmıştır.

01 Nisan 2002 tarih ve 24713 sayılı Resmi Gazete’de;

• Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine ve DışTicaret Müsteşarlığı’nın 91-32/5 Sayılı Tebliğine İlişkin I/M Sayılı Türkiye CumhuriyetMerkez Bankası Genelgesi'nin Resmi Gazete’nin 11 Şubat 2002 tarih ve 24688 sayılınüshasında yayımlanan 2002/2 Sayılı Tebliğ ile değişik Kredi Mektuplu Döviz Tevdiatve Süper Döviz Hesabında Vade, Faiz Oranları ve Müşterek Hükümler başlıklı 39’uncumaddesinin “a) Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesaplarında Vade ve Faiz Oranları"bölümünde değişiklik yapılmasına ilişkin, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 91-32/5 Sayılı Tebliğineİlişkin 2002/3 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Genelgesi yayımlanmıştır.

III. Mali Konulara İlişkin Düzenlemeler

29 Haziran 2002 tarih ve 24800 sayılı Resmi Gazete’de;

• Dar Mükellefiyete Tabi Kurumların Tevkifata Tabi Kazanç ve İratlarından YapılacakTevkifat Nispetleri Hakkında 2002/4370 Sayılı Karar yayımlanmıştır. Karar ile 3 Haziran1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun değişik 24’üncü maddesindeyazılı ödemelerden; bankalar ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na göre kurulanaracı kurumlar arasındaki borsa para piyasasında değerlendirilen paralara ödenen faizler-den yüzde 16 oranında tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır.

• 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (8) numaralıbendinde yer alan ödemelerden yapılacak vergi tevkifatı hakkında 2002/4369 Sayılı Kararyayımlanmıştır. Karar ile 31.12.1960 tarihli 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun değişik94’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (8) numaralı bendinde yazılı ödemelerden; bankalarve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na göre kurulan aracı kurumlar arasındaki borsapara piyasasında değerlendirilen paralara ödenen faizlerde yüzde 16 oranında tevkifatyapılacağı hükme bağlanmıştır.

Page 86: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

TBB

84

22 Haziran 2002 tarih ve 24793 sayılı Resmi Gazete’de;

• Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 12.6.2002 Kabul tarihli ve 4761Sayılı Kanun yayımlanmıştır. Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5422 Sayılı Ku-rumlar Vergisi Kanunu, 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanunu, 488 Sayılı Damga VergisiKanunu, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, 4731 Sayılı 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerindemeydana Gelen Depremlerden Zarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının ter-kini ile Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve OrganizeSanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 4734 Sayılı Kamuİhale Kanunuda değişiklikler yapılmıştır.

12 Haziran 2002 tarih ve 24783 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu yayımlanmıştır.

11 Mayıs 2002 tarih ve 24752 sayılı Resmi Gazete’de;

• 4008 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41’inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar VergisiKanununun 15’inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri uyarınca, gelir ve ku-rumlar vergisi mükelleflerinin 2002 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançları içingider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranının % 83,3 olaraktespit edilmesine ve tespit edilen bu orana göre mükelleflerin kullandıkları yabancı kay-naklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (%83,3 x %25 =) %120,8’ini kanunen kabuledilmeyen gider olarak dikkate alınmasına ilişkin Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ (SeriNo:75) yayımlanmıştır.

09 Nisan 2002 tarih ve 24721 sayılı Resmi Gazete’de;

• Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’nda Değişiklik Yapıl-masına İlişkin 4751 sayılı Kanun yayımlanmıştır.

05 Nisan 2002 tarih ve 24717 sayılı Resmi Gazete’de;

• 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120’nci maddesi uygulaması kapsamında2002 yılının birinci üç aylık geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme ora-nının yüzde 15,22 tespit edildiğinin açıklayan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (SıraNo: 304) yayımlanmıştır.

IV. Sermaye Piyasası Kurumu Düzenlemeleri:

29 Haziran 2002 tarih ve 24800 sayılı Resmi Gazete’de;

• 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun değişik 31 ve 34’üncü maddeleri çerçevesinde,aracı kurumların sermayelerine ve sermaye yeterliliğine ilişkin esasları düzenlemekamacıyla, Resmi Gazete’nin 26 Haziran 1998 tarihli ve 23384 mükerrer sayılı nüshasındayayımlanan Aracı Kurumların Sermayelerine ve Sermeye Yeterliliğine İlişkin EsaslarTebliği ( Seri: V, No:34)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No.56)yayımlanmıştır.

Page 87: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

85

• Resmi Gazete’nin 13 Aralık 1987 tarih ve 19663 sayılı nüshasında yayımlanarak yürür-lüğe giren “Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik’in 8’incimaddesinde tanımlanan sürekli denetlemeye tabi Ortaklık ve Kuruluşlara ilişkin ResmiGazete’nin 18 Şubat 1992 tarihli ve 21146 sayılı nüshasında yayımlanan Sermaye Piya-sasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik Hükümlerine Göre Süreklive Sınırlı Denetlemeye Tabi Ortaklık ve Kuruluşların Belirlenmesi Hakkında Tebliğ(Seri: X, No:12)’de değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: X, No:18) yayım-lanmıştır.

15 Haziran 2002 tarih ve 24786 sayılı Resmi Gazete’de;

• İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yönetmeliği’nin 19’uncu maddesine dayanılarak,İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda faaliyet gösteren Hisse Senetleri Piyasasınınçalışma esas ve kurallarını belirlemek amacıyla, Resmi Gazete’nin 19 Şubat 1996 tarih ve22559 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Hisse Se-netleri Piyasası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayım-lanmıştır.

• Menkul Kıymetler Borsaları Hakkında 91 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’ncimaddesine dayanılarak, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın çalışma esas ve kural-larının belirlenmesini teminen Resmi Gazete’nin 19 Şubat 1996 tarih ve 22559 sayılınüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yönetmeliğinde Değişik-lik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.

• Resmi Gazete’nin 1 Nisan 1995 tarih ve 22245 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbulMenkul Kıymetler Borsası Uluslararası Menkul Kıymetler Serbest Bölgesi KurulmasınaDair 95/6571 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3’üncü maddesi çerçevesinde İMKBMenkul Kıymetler Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösterecek olan Uluslararası Pazar’ın ku-ruluş amacına paralel olarak uluslararası sermayenin Borsa’ya yöneşmesini teşvik etmekve yatırımcıların uluslararası kapsamda arzedilen sermaye piyasası araçları üzerindeyapacakları işlemler için şeffaf ve güvenilir bir ortam yaratmak, fiyatların serbest piya-sada rekabet ortamında belirlenmesini ve yatırımların likiditesini sağlamak ve yatırımınçeşitliliğini gerçekleştirmek amacıyla Resmi Gazete’nin 14 Haziran 1996 tarih ve 22666sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Uluslararası PazarYönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.

12 Haziran 2002 tarih ve 24783 sayılı Resmi Gazete’de;

• 28 Temmuz 1981 tarih ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun değişik 22’nci mad-desinin birinci fıkrasının (r) ve (t) bentlerine dayanılarak hazırlanan sermaye piyasasımevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası mevzuatı uyarınca değerleme yaptırmalarızorunlu tutulan işlemlere ilşkin olarak değerleme hizmeti vermek üzere Kurulca listeyealınacak gayrimenkul değerleme şirketlerine ilişkin esasları belirlemek amacıyla ResmiGazete’nin 12 Ağustos 2001 tarih ve 24491 sayılı nüshasında yayımlanan Sermaye Piya-sası Mevzuatı Çerçevesinde Değerleme Hizmeti Verecek Şirketlere ve Bu ŞirketlerinKurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No:35)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği (Seri: VIII, No:36) yayımlanmıştır.

Page 88: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

TBB

86

22 Nisan 2002 tarih ve 24734 sayılı Resmi Gazete’de;

• 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 22’nci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendi ile30’uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve 31, 32, 34’üncü maddelerine day-anılarak, yatırım danışmanlığı faaliyeti ve bu faaliyeti yapacak olan kurumlarla sermayepiyasasında medya ve elektronik ortam da dahil yatırım tavsiyelerinde bulunacak kişi vekuruluşlara ilişkin ilke ve esasların düzenlenmesini teminen Yatırım DanışmanlığıFaaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ(Seri: V, No: 55) yayımlanmıştır.

• Resmi Gazete’nin 19.12.1996 tarihli ve 22852 sayılı nüshasında yayımlanan YatırımFonlarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VII, No: 10)’nde Değişiklik Yapılmasına DairTebliğ (Seri: VII, No: 20) yayımlanmıştır.

14 Nisan 2002 tarih ve 24726 sayılı Resmi Gazete’de;

• 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa 4487 sayılı Kanunla eklenen ek 1’inci maddeylekurulmuş bulunan ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Yüksek Öğretim Ku-rulu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurumu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden birer, Türkiye Serbest MuhasebeciMali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği'nden bir yeminli malimüşavir ve bir serbest muhasebeci mali müşavir olmak üzere 9 üyeden oluşan TürkiyeMuhasebe Standartları Kurulu Başkanlığı’nın 7 Mart 2002 tarih ve 1 Sayılı Kararıyayımlanmıştır.

06 Nisan 2002 tarih ve 24718 sayılı Resmi Gazete’de;

• Resmi Gazete’nin 7 Nisan 2001 ve 24366 sayılı nüshasında yayımlanan 4632 sayılı Birey-sel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ve Resmi Gazete’nin 28 Şubat 2002tarih ve 24681 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren Emeklilik Şirketleri Kuru-luş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik uyarınca, verilecek izinlerle ilgili yapılacakbaşvurularda yer alacak bilgi, belge ve formlara ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesiniteminen Emeklilik Şirketleri Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Tebliğ (TebliğNo: 2002/1) yayımlanmıştır.

4 Nisan 2002 tarih ve 24716 sayılı Resmi Gazete’de;

• Aracı kuruluşlar, bunların yönetici ve çalışanları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerin, yapayolarak, sermaye piyasası araçlarının, arz ve talebini etkilemek, aktif bir piyasanın varlığıizlenimini uyandırmak, fiyatlarını aynı seviyede tutmak, artırmak veya azaltmak amacıylaalım ve satımı fiillerine katkıda bulunmak, yardımcı olmak veya zemin hazırlamak sonu-cunu doğurabilecek iş ve işlemlerde bulunmalarının önlenmesini teminen ResmiGazete’nin 7 Eylül 2000 tarih ve 24163 sayılı nüshasında yayınlanan Seri: V, No: 46sayılı Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ'’e birmadde eklenmesine ilişkin Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin EsaslarHakkında Tebliğ (Seri: V, No: 46)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği (Seri: V,No: 54) yayımlanmıştır.

Page 89: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Bankacılar Dergisi

87

V. Diğer Düzenlemeler

15 Haziran 2002 ve 24786 sayılı Resmi Gazete’de;

• Belgesiz İhracat Kredileri ile Vergi Resim Harç İstisnası Belgeleri Hakkında2002/4166 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanmıştır. 1.1.1997 tarihinden itibarenkullandırılan Belgesiz İhracat Kredileri (Sevk öncesi TL. ihracat kredisi, TL. olarak kul-lanılan döviz kredisi, prefinansman ve peşin döviz) ile düzenlenen Vergi Resim Harçİstisnası Belgelerinin ihracat taahhütlerinin kapatılamamış ihracat taahhütlerinin kapatıl-masına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir.

8 Haziran 2002 tarih ve 24779 sayılı Resmi Gazete’de;

• 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun değişik 29’uncu maddesiile 2451 sayılı Kanuna 4158 sayılı kanunla eklenen ek madde gereğince TürkiyeCumhuriyet Merkez Bankası Başkan (Guvernör) Yardımcılığına Hasan Şükrü Binay’ınyeniden atanmasına ilişkin 2002/2909 Sayılı Karar yayımlanmıştır.

• 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun değişik 29’uncu maddesiile 2451 sayılı Kanuna 4158 sayılı Kanunla eklenen ek madde gereğince TürkiyeCumhuriyet Merkez Bankası Başkan (Guvernör) Yardımcılığına Sedef Ayalp’in atan-masına ilişkin 2002/2910 Sayılı Karar yayımlanmıştır.

27 Nisan 2002 tarih ve 24738 sayılı Resmi Gazete’de;

• Resmi Gazete’nin 22.8.1985 tarihli ve 18850 sayılı nüshasında yayımlanan Maden Kanu-nunun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte değişiklik yapılarak, Avrupa Birliği Ülkelerinindışındaki ülkelerden yapılacak, demir cevheri, krom cevheri, petrokok ve ısınma amaçlıkömürden alınacak kesinti, ithal edilen demir cevheri, krom cevheri, petrokok ve kömürüngümrük resmine esas bedelinin yüzde biri oranında olup ithalat sırasında; ithalata aracılıkyapan banka tarafından kesilerek Genel Bütçe'ye aktarılmasını öngören Maden Kanunu-nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 51’inci Maddesinde Değişiklik YapılmasınaDair Yönetmelik yayımlanmıştır.

18 Nisan 2002 tarih ve 24730 sayılı Resmi Gazete’de;

• 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun değişik 2’nci ve 412 sayılı Kanun Hükmünde Ka-rarname ile eklenen Ek 1’inci maddesi hükmüne dayanılarak, Toplu Konut İdaresi Baş-kanlığı’na verilen görevlerin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla Toplu Konut İdaresikaynaklarının kullanımına ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla 2002/3888 sayılıBakanlar Kurulu Karar Eki Toplu Konut İdaresi Kaynaklarının kullanım şekline ilişkinyönetmelik yayımlanmıştır. Yönetmelik’in dördüncü bölümünde “Banka KaynaklarındanAçılan Konut Kredilerinin Devralınmasına” ilişkin esas ve usullere yer verilmiştir.

12 Nisan 2002 tarih ve 24724 sayılı Resmi Gazete’de;

• Resmi Gazete’nin 9 Nisan 2002 tarih ve 24721 sayılı nüshasında yayımlanan 4749 SayılıKamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 8’inci ve14’üncü maddeleri uyarınca Müsteşarlık tarafından Uluslararası Kredili İhale (UKİ) izni

Page 90: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

TBB

88

verilen ve/veya uluslararası kuruluşlar ve yabancı hükümetlerden sağlanan kredilerle fi-nanse edilen kamu projeleri için Hazine Geri Ödeme Garantisi verilmesi ile HazineYatırım Garantisi verilmesi, Hazine Garantilerinin verilmesine ilişkin garanti ücretininbelirlenmesi, garantinin değerlendirilmesi, izlenmesi, bütçeleştirilmesi, raporlanması,riskin sınıflandırılması ve paylaşımı, garantiye ilişkin bilgilerin kamuoyuna açıklanması,Hazine yatırım garantisi kapsamında garanti edilen tutarın tespit edilmesi ve garanti kap-samında geri ödemelerin güvence altına alınmasına yönelik tedbirlere ilişkin esas ve usul-lerin belirlenmesini teminen Hazine Garantileri Verilmesi, İzlenmesi, Bütçeleştirilmesive Raporlanmasına İlişkin Esas ve Usullere Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.

09 Nisan 2002 tarih ve 24721 sayılı Resmi Gazete’de;

• Ülkenin kalkınma hedeflerini dikkate alarak, piyasalarda güven ve istikrarı koruyarak vemakro ekonomik dengeleri gözeterek, Devletin iç ve dış borçlanmasına, hibe almasına,borç ve hibe vermesine, nakit yönetiminin maliye ve para politikaları ile koordineli birşekilde yürütülmesine; verilecek garantilerin, bu borçlanma ve garantilerden doğan finan-sal alacaklar ile Devlet iç ve Devlet dış borcunun etkin bir şekilde yönetimine ve izlenme-sine, Hazine Müsteşarlığı ile genel, katma ve özerk bütçeli kurum ve kuruluşlar, kamu ik-tisadi teşebbüsleri, özel hukuk hükümlerine tabi olmakla beraber sermayesinin yüzde el-lisinden fazlası kamuya ait olan kuruluşlar, fonlar, kamu bankaları, yatırım ve kalkınmabankaları, büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sair yerelyönetim kuruluşları, yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri ve benzeri finans-man modelleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen projeler kapsamında ödemeyükümlülükleri Hazine Müsteşarlığınca garanti edilen kuruluşlar ve hibelerle sınırlı olmakkaydıyla sivil toplum örgütleri arasındaki mali ilişkilerin düzenlenmesine ve bu hususlardahil olmak üzere Müsteşarlık tarafından üstlenilen her türlü mali yükümlülüğün geriödenmesi, ilgili bütçe hesaplarına kaydedilmesi ve raporlanmasına ilişkin usul ve esaslarındüzenlenmesini teminen 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzen-lenmesi Hakkında Kanun yayımlanmıştır.

Page 91: BANKACILAR - tbb.org.tr · PDF fileT. Garanti Bankası A.Ş. Ergun Özen Genel Müdür ... beklediği bir anlaşmaydı bu. Öğrendim ki imzası da bugün bitiyor. Hepinizi candan

Yazarlara Duyuru

1. Bankacılar dergisinde yayımlanmak üzere gönderilecek makaleler, sayfanın tek yüzüne,makina ile Türkçe olarak yazılmalı ve iki kopya olarak ön iç kapak sayfamızda belirtilenadrese gönderilmelidir.

2. Yazının kapak sayfasında şu bilgiler yer almalıdır; a) yazının başlığı, b) yazar(lar)ın bağlıbulundukları kuruluşlar ve ünvanları, c) varsa yazar(lar)ın yardımlarını gördüğü kişi ve/veyakurumlara teşekkür, d) iletişim kurulacak yazarın adı, adresi varsa telefon ve faksnumaraları.

3. Dipnotların numaralandırılması ve ayrı bir sayfada “Dipnotlar” başlığı altında toplanmasıgerekmektedir.

4. Tablo ve şekillere başlık ve sıra numarası verilmeli, kaynakları ise alta yazılmalıdır.Denklemlere sıra numarası verilmelidir. (Denklemlerin türetilişi kısa olarak gösteriliyorsa,hakemlere verilmek üzere türetme işlemi tüm basamaklarıyla ek bir sayfada gösterilmelidir).

5. Kaynaklara göndermeler dipnotlarla değil, metin içinde açılacak ayraçlarla yapılmalıdır.Ayraç içindeki sıra; yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı, sayfa numaraları şeklinde olmalıdır.

6. Metinde gönderme yapılan veya yapılmayan tüm kaynaklar, kaynaklar listesinde yeralmalıdır. Kaynaklar ayrı bir sayfada alfabetik sırayla yazılmalıdır. Kaynakçada aşağıdaörneklenen biçim kuralına uyulmalıdır.

Kitaplar

GIOVANNINI, A. ve MAYER, C. (1990), European Financial Integration, Cambridge,Cambridge University Press.

Dergiler

EKİNCİ, N.K. (1991), “Para Politikası, Faiz ve Döviz Kuru”, Muhasebe, İşletme veFinans, Sayı 58, s.53-57.

Derlemeler

GORAN, M. (1965), “The Roots of Scientific Method”, E.Wayne Courtney (eds), inApplied Research in Education, New Jersey: Littlefield, s.75-80.